Sempozyum programını görmek için tıklayınız
Transkript
Sempozyum programını görmek için tıklayınız
1 2 İÇİNDEKİLER PROGRAM ......................................................................................................................................................... 7 The Islamic city, Civilization and the Politics of Nostalgia .............................................................................. 11 Prof.Dr. Oliver LEAMAN, University of Kentucky Çevre Sorunları ve ġehir: YaĢanabilir ġehirlere Doğru .................................................................................... 12 Prof. Dr. Ġbrahim ÖZDEMĠR, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Islamic Environmental Values for Sustainable Urban Development ................................................................ 13 Prof. Dr. Bilal KUġPINAR, Necmettin Erbakan Üniversitesi Erken Dönem Ġslam ġehrinde Mahalle ve Konut .............................................................................................. 14 Prof. Dr. Yılmaz CAN, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Anadolu’da KentleĢmenin Tarihsel Süreci: Antik Dönem ġehirlerinden Türk-Ġslam Kentlerine ..................... 15 Yrd. Doç. Dr. Ayça ÖZCAN, Süleyman Demirel Üniversitesi Ġslam Kentleri ve KentleĢme Olgusunun GeliĢiminde Bir Odak Merkezi Olarak Tekkeler ............................. 17 Yük. Mimar Mehmet ULUKAN, Ġstanbul Üniversitesi Ibn Khaldun`s Sociology of Muslim Towns and Cities .................................................................................... 18 Prof. Mahmoud DHAOUADI, University of Tunis Urban Transformation towards University Metaphor in the Context of Wisdom and Civilization................... 19 Assoc. Prof. Dr. Saim KAYADĠBĠ, International Islamic University Malaysia (IIUM) The Myth of the ‘Islamic City’: Rethinking the Notion of Sacred Space ......................................................... 21 Colin TURNER, University of Durham ġehirler Hakkında Rivayetler ............................................................................................................................ 22 Prof. Dr. Ġsmail Hakkı ÜNAL Ankara Üniversitesi Ġslam’ın Medeniyet ve Ümran ġehri Bağdat ..................................................................................................... 24 Prof. Dr. Mustafa DEMĠRCĠ, Selçuk Üniversitesi Hz. Peygamber’in ġehir Tasavvuru Hakkında Bazı Değerlendirmeler ............................................................. 26 - Medine’deki Uygulamalarından HareketleYrd. Doç. Dr. Tahsin KOÇYĠĞĠT, Dokuz Eylül Üniversitesi ġair Aynasında ġehir: Klasik Türk ġiirinde ġehir Kavramı Üzerine Bazı Mülahazalar ................................... 27 Prof.Dr. Bilal KEMĠKLĠ, Uludağ Üniversitesi ġehir-Müzik ĠliĢkisine Dair Kuramsal DüĢünceler ........................................................................................... 28 Prof. Dr. Burhanettin TATAR, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Klâsikten Neoklâsiğe Mûsikî Medeniyetimiz ................................................................................................... 29 Öğrt. Gör. Erdoğan ATEġ, Süleyman Demirel Üniversitesi MüĢerref: Mekke, Medine, Kudus; Muvazzaf: Isparta...................................................................................... 30 Memduh OĞUZ (Isparta Valisi) Erdemli ġehir ve Hikmetli Bilgi ĠliĢkisi ............................................................................................................ 31 Doç. Dr. Mehmet ÖNAL, Ġnönü Üniversitesi Hakikat Bilgisinin ġehir Yönetimi Olarak SomutlaĢması ................................................................................. 32 Doç.Dr. Ömer TÜRKER, Marmara Üniversitesi Civilization, Heritage and Civil Society in Contemporary Muslim Thinking ................................................... 33 Dr. Carool KERSTEN, King’s College University of London KATILIMCI LĠSTESĠ ...................................................................................................................................... 34 3 T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Sempozyumun Adı: ULUSLARARASI HİKMET VE MEDENİYET ALGILARI BAĞLAMINDA: ŞEHİR VE İSLAM Sempozyumun Kısa Tanımı: Küreselleşen dünyada “şehir ve şehirleşme” kavramlarının değişmesiyle birlikte oluşan çoğulcu düzen karşısında klasik çağlarda oluşmuş dini terminolojinin, kendisi hakkında eleştirel bir düşünce faaliyetine ihtiyacı olduğu görünmektedir. Artık bilgi toplumuna dönüşen şehirlerde, bir taraftan mekânın anlamı değişirken diğer taraftan zaman hızlanmaktadır. Çalışma ortamları değişirken, iş yükü dinin ortaya çıktığı döneme göre kat kat artmaktadır. İslâm’ın ilk çağlarındaki “şehir, şehirleşme ve dindarlık” anlayışlarıyla, modern dönem insanının “dindarlık ve şehirleşme” arasında kurduğu ilişki oldukça farklılaşmaktadır. Şehirleşme bağlamında gelişimini sürdüren yeni algı biçimleriyle dini bilimlerin ve pratiklerin, “dünyaya şehirden bakabilmeyi” başardığını söylemek oldukça güç olsa gerektir. Zira dinin, şehirleşen hayatla olan bağının azaldığı gözlemlenmektedir. Bir başka deyişle, şehirleşme arttıkça, dindarlığın azaldığından bahsetmek mümkündür. Bu sempozyumda Hikmet ve Medeniyet algılarını, şehir ve İslam üzerinden felsefi bir zeminde tartışmaya çalışacağız. Çok farklı boyutlar üzerinde yeni ve fazıl medineler/şehirler oluşturma hedefindeki İslam medeniyetini belirleyen ve etkileyen dini algılamaların dinamiklerinin günümüze bakan yönlerinin araştırılması arzulanmaktadır. Hikmet ve medeniyet olgusuna etki eden felsefi tartışmalar gerek temel İslam bilimlerinin gerekse de sanat, edebiyat gibi birikimlerin üzerinden yapılabilmesi şehir ve İslam’ın üzerinden söylenecek birçok yaşanan probleme ışık tutacaktır. Öte yandan İslam bilimlerinin, şehirlileşen insanın sorunlarına yönelmesinin gerekliliği ve bir revizyona ihtiyacının olup olmadığına dair sorgulamaların başlatılması problemin diğer bir yüzünü oluşturmaktadır. Sözgelimi fıkhın gerek teorik sistemi gerekse de terminolojisi İslam’ın klasik şehir anlayışı üzerine yapılandırılmıştır. Ancak günümüz dünyasında klasik İslam şehrinin varlığından söz edilemediğine göre fıkhın kendisini bu yeni şehir algısı üzerinden yapılandırmasına duyulan ihtiyaç bir tartışma konusu olarak durmaktadır. Yine şehirde çoğulcu bir bakış hüküm sürdüğüne göre şehirde yaşayan dindarların diğer inanç gurupları veya dine olumsuz yaklaşanlarla ne tür bir ortak dil oluşturabilecekleri diğer bir tartışma konusudur. Kısacası dinin, şehir içindeki diğer disiplinlerle ilişkisinin şekli ve niteliğinin sorgulanması gerekmektedir. Bu sorgulamada din ve medeniyet hakkında konuşanların hangi konumda bulundukları kadar onların görüşlerini nasıl ifade edecekleri ve bu görüşlerin küresel düzeyde kabul görebilmesi için şartlarının neler olduğu öne çıkan ciddi bir sorundur. Küresel düzeyde şehirleşen dünyada hikmet ve medeniyet üzerine konuşanların iletişim dilinin şekli ve içeriği yeniden ele alınmalıdır. 4 SULEYMAN DEMİREL UNIVERSITY FACULTY OF THEOLOGY AND RELIGIOUS STUDIES INTERNATIONAL SYMPOSIUM CITY AND ISLAM: PERCEPTIONS OF HIKMAT AND CIVILISATION 28-29 September 2012 The Frame of the Symposium: It is a necessary need that religious terminology which has occured in classical times should be critically evaluated about itself in the presence of pluralistic order that has come into sight with the change of two main concepts; “city and urbanization”. On the one hand the meaning of time-space has ever been changing in modern cities, which they have been evolved into information societies, on the other hand perception of time-space has been accelerated through different means. Besides, working environments and circumstances have kept on changing, and workload has been increasing many times over, when it is compared to the period during which religion emerged. Eventually, the relationship between “urbanization and religiosity” , in the thought of modern people, sharply differs itself from the “city, urbanization and religiosity” understanding of early Islam. It seems almost hardly possible to say that religious sciences and practices are successful in “being able to look and evaluate the world” via new perceptions that continue their development in relation with urbanization. Yet, it is observed that the relationship between religion and urbanizing life decreases. In other words, the rate of urbanization increases, whereas the rate of religiosity decreases. During this symposium, we will focus on “Hikmat and Madaniyyat” (wisdom and civilization) perceptions on the philosophical backgrounds but through the various framework for understanding Islam in city. It is aimed that find decisive dynamics of religious perceptions out, each has an affect on Islamic civilization which creates new and wise (fazıl) cities (madinah) by being inspired from many different dimensions, and also to investigate present aspects of those dynamics. We believe that philosophical discussions that have impact on Hikmat and Madaniyyat (wise and civilisation) will contribute to solve many present problems if those discussions are made together with the eye of of both classical Islamic sciences and those which have an important part of cultural accumulation such as art and literature. Moreover, firstly, Islamic sciences should be more concerned with the problems of urbanized people, and then by inspring from these new emergent situations, there is a need for debate whether there is a need to revise in religious terminology or not for people in city. For instance, both theoretical systems of Islamic Jurisprudence and its terminology are based merely on classical understanding of Islam on man in city. Because of the fact that classical Islamic understanding of man in city does not properly continue anymore in today’s world. Islamic interpretations is to revise itself according to fresh perceptions for city and urbanization. Even though the issue as such is a historical problem, it stil remains as controversial as ever. Additionally, the question of how the religious people lives in cities can communicate with other religious groups and live in peace together in shared civilisation. In short, the position and quality of religion in contemporary city life should be questioned alongside its relations with other areas exists in urban life. In this investigation, it seems that people who talk about religion in city and civilization have real difficulties about positioning themselves. Finally, it crates interesting confrontations that the form and content of the knowledge and civilisation should be evaluated from different angles. 5 Sempozyum Onursal Başkanı Prof. Dr. Hasan İBİCİOĞLU SDÜ Rektörü Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Talip TÜRCAN SDÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Sempozyum Düzenleme Kurulu Doç. Dr. İ.Latif HACINEBİOĞLU Yrd. Doç. Dr. Hülya ALTUNYA Doç. Dr. Galip TÜRCAN Doç. Dr. Adem EFE Doç. Dr. Bahattin YAMAN Doç. Dr. Haluk SONGÜR Yrd. Doç. Dr. Nejdet DURAK Yrd. Doç.Dr. Hatice TOKSÖZ Öğr. Gör. Hatice MESCİ Uzman Selim SÖZER SDÜ İlahiyat Fakültesi(Bşk) SDÜ İlahiyat Fakültesi (Bşk Yrd.) SDÜ İlahiyat Fakültesi SDÜ İlahiyat Fakültesi SDÜ İlahiyat Fakültesi SDÜ Hukuk Fakültesi SDÜ İlahiyat Fakültesi SDÜ İlahiyat Fakültesi SDÜ Adalet ve Meslek Yüksek Okulu SDÜ İlahiyat Fakültesi Bilim Kurulu Prof. Dr. Durmuş GÜNAY Prof. Dr. Talip TÜRCAN Prof. Dr. İbrahim ÖZDEMİR Prof. Dr. Yılmaz CAN Doç. Dr. İbrahim KALIN Prof. Dr. Mahfuz SÖYLEMEZ Prof. Dr. Talip KÜÇÜKCAN Prof. Dr. Alpaslan AÇIKGENÇ Prof. Dr. Niyazi ÖKTEM Prof. Dr. Burhanettin TATAR Prof. Dr. Nazif GÜRDOĞAN Prof. Dr. Recep ŞENTÜRK Prof. Dr. Bedri GENCER Beşir AYVAZOĞLU Prof. Dr. Carool KERSTEN Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ Doç. Dr. Mehmet ÖNAL Yrd. Doç. Dr. Tahsin KOÇYİĞİT Yrd. Doç. Dr. Nejdet SUBAŞI SEKRETERYA Ar.Gör. Yunus Emre AKBAY Ar.Gör. Muhammed ÖZDİL Ar.Gör. Ahmet PEŞE YÖK Yürütme Kurulu Üyesi SDÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doğuş Üniversitesi Öğretim Üyesi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Yazar-Edebiyatçı King’s College Öğretim Üyesi Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Gazi Ünv. İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi SDÜ, İlahiyat Fakültesi / 0506 7221522 SDÜ, İlahiyat Fakültesi / 0505 7096511 SDÜ, İlahiyat Fakültesi / 0536 4919185 Sempozyum Yazışma Adresi: [email protected] Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 32260 ISPARTA Tlf: 0 246 211 38 81 (santral) 6 PROGRAM KAYIT / REGISTRATION 28.09.2012 (Cuma) 09:00-09:30 (Barida Hotels Konferans Salonu) 09:30 – 10:30 Açılış Konuşmaları – Opening Session Doç. Dr. İ.Latif HACINEBİOĞLU (Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı) Prof. Dr. Talip TÜRCAN (SDÜ, İlahiyat Fak. Dekan) Prof. Dr. Hasan İBİCİOĞLU (SDÜ, Rektör) Prof. Dr. Durmuş GÜNAY (YÖK Yürütme Kurulu Üyesi) Memduh OĞUZ (Isparta Valisi) 10:30 – 10:45 Kahve arası ( Coffee break) I.Oturum (I. Session) 10:45 – 12:45 Oturum Başkanı: Doç. Dr. İ.Latif HACINEBİOĞLU The Islamic City, Civilization and The Politics of Nostalgia Prof. Oliver LEAMAN Çevre Sorunları ve Şehir: Yaşanabilir Şehirlere Doğru Prof. Dr. İbrahim ÖZDEMİR Islamic Environmental Values for Sustainable Urban Development Prof. Dr. Bilal KUŞPINAR 13:00 – 14:30 Yemek arası (Launch) II.Oturum (II. Session) 14:30 – 16:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ Erken Dönem İslâm Şehrinde Mahalle ve Konut Prof. Dr. Yılmaz CAN Anadolu’da Kentleşmenin Tarihsel Süreci: Antik Dönem Şehirlerinden Türk-İslam Kentlerine Yrd. Doç Dr. Ayça ÖZCAN İslam Kentleri ve Kentleşme Olgusunun Gelişiminde Bir Odak Merkezi Olarak Tekkeler Y. Mimar – Araş. Gör. Mehmet ULUKAN 16:00 – 16:30 Kahve arası ( Coffee break) 7 III.Oturum (III. Session) 16:30 – 18:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. İbrahim ÖZDEMİR Ibn Khaldun’s Sociology of Muslim Towns and Cities Prof. Mahmoud DHAOUADİ Urban Transformation towards University Metaphor into Context of Wisdom and Civilization Assoc. Prof. Dr. Saim KAYADİBİ The Myth of the ‘Islamic City’: Rethinking the Notion of Sacred Space Prof. Colin TURNER 19:30 Yemek arası (Dinner) 21:00 KONSER (Şef Erdoğan ATEŞ) 29.09.2012 (Cumartesi) IV.Oturum (IV. Session) 09:30 – 11: 00 Oturum Başkanı: Assoc. Prof. Dr. Saim KAYADİBİ Şehirlerle İlgili Rivayetler Prof. Dr. İsmail Hakkı ÜNAL İslam’ın Medeniyet ve Ümran Şehri Bağdat Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ Hz. Peygamber’in Şehir Tasavvuru Hakkında Bazı Değerlendirmeler Yrd. Doç. Dr. Tahsin KOÇYİĞİT 11:00 – 11:15 Kahve arası ( Coffee break) V.Oturum (V. Session) 11:15 – 12:45 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Bilal KUŞPINAR Şair Aynasında Şehir: Klasik Türk Şiirinde Şehir Kavramı Üzerine Bazı Mülahazalar Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ Şehir-Müzik İlişkisine Dair Kuramsal Düşünceler Prof. Dr. Burhanettin TATAR Klasikten Neo-Klasiğe Mûsikî Medeniyetimiz Öğr. Gör. Erdoğan ATEŞ 13:00 – 14:30 Yemek arası (Launch) 8 VI.Oturum (VI. Session) 14:30 – 16:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. İsmail Hakkı ÜNAL Müşerref Mekke, Medine, Kudus; Muvazzaf Isparta Memduh OĞUZ (Isparta Valisi) Erdemli Şehir ve Hikmetli Bilgi İlişkisi Doç. Dr. Mehmet ÖNAL Hakikat Bilgisinin Şehir Yönetimi Olarak Somutlaşması Doç. Dr. Ömer TÜRKER 16:00-16:30 Kahve arası ( Coffee break) 16: 30-18:00 VII. Oturum (VII. Session) KAPANIŞ DEĞERLENDİRME (Closing Session) Oturum Başkanı: Prof. Dr. Hasan İBİCİOĞLU Prof. Dr. Talip TÜRCAN (Süleyman Demirel Ünv.) Prof. Dr. Burhanettin TATAR (Ondokuz Mayıs Ünv.) Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ (Selçuk Ünv.) Prof. Dr. Yılmaz CAN (Ondokuz Mayıs Ünv.) 19:00-20:30 Gala yemeği (Gala Dinner) 9 10 The Islamic City, Civilization and the Politics of Nostalgia Prof.Dr. Oliver LEAMAN, University of Kentucky The city in the Islamic world has held a significant place both in political life and in religious imagination. Dating the Islamic calendar from the time of the establishment of the first Muslim city is by no means arbitrary and is evidence of the crucial role of the city in the life of the religion. It has sometimes been argued that there is something very different about the Islamic city, and it is certainly true that the discourse of nostalgia for the “real” Islamic city has played an important role in modern political life. To a degree the fondness for the past as it is imagined to have been could have been formed around the countryside, and sometimes it is, yet given the formidable status of the city in Islam it is generally directed at the city. It is not by chance that the term in Turkish for civilization, medeniyet, should be linked with the notion of the city. This might be seen as a factor in the success of Islam and its self-confidence that it sees itself firmly ensconced in the environment of the city, with all its distractions and different lifestyles. How does a nostalgia which points to an imagined past manage to coexist with life in the present city, where it becomes increasingly difficult to carve out a religious space? This will be explored looking at both majority Muslim cities and those in other parts of the world where Muslims also live. It will be argued that trying to restrict urban life for religious reasons is a reflection of a defensiveness ill-suited to a religion such as Islam and is based on a view of the past that is misleading. In any case the city will emerge as the site for a protracted debate on how to live as a Muslim today, as it always has, and the parameters of this debate will be defined. 11 Çevre Sorunları ve Şehir: Yaşanabilir Şehirlere Doğru Prof. Dr. İbrahim ÖZDEMİR, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektörü Modern insanın karşı karşıya bulunduğu sorunlardan birisi, belki de en önemlisi, çevre sorunudur. Bu sorun, sadece insanın kendi varlığını değil, gelecek nesillerin sağlıklı bir ortamda yaşama hakkını da tehdit etmekte ve bu niteliğiyle de küresel bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanın sebep olduğu çevre kaynaklı sorunlar bizleri, çerisinde yaşadığımız mekanları, şehirleri kısaca tüm gezegeni ve içerisinde yaşayan canlıların hayatını tehdit etmektedir. 21. yüzyılda yaşadığımız şehirlerin yaşanmaz hale gelmesinde fizik ve sosyal çevre sorunlarının etkili olduğunu biliyoruz. Bu sorunlarının başat sorumlusunun insan, yani bizler olduğunu da bilim adamları hem fikirdir. Bu sorunların müsebbibi biz olduğumuz gibi, çözecek olanlar da yine bizleriz. Ancak bu sorunları çözerken dünyadaki iyi örneklerden yararlandığımız kadar, kendi tarihimizden, kültürümüzden de yararlanmak durumundayız. Aksi takdirde “köksüz” ve “öksüz” olarak sorunlarımızla boğuşmaya devem ederiz. Bu tebliğde “Çevre ve Şehir” ilişkisi irdelenecek; ayrıca konuyla ilgili temel kavramlarımız yeniden vurgulanacaktır. Zira ilk zamanlar çok dar almadan kullanılan çevre kavramının, çevre sorunlarının çeşitliliği ve kapsamının genişlemesi ile birlikte anlamının genişlediği görülmektedir. 12 Islamic Environmental Values for Sustainable Urban Development Prof. Dr. Bilal KUŞPINAR, Necmettin Erbakan University Development, as commonly pointed out by many experts, is a value-laden concept involving virtually all human actions, attitudes, behaviors and preferences for changes that impact, among others, at least three major areas: economic, social and ecological. And the term sustainable development, initially coined in the West, is generally defined, based on the famous Brundtland World Commission Report, Our Common Future, as “meeting the needs of the present without compromising the ability of future generations to meet their own needs.” As such it has become, over the last three decades, a focal-reference point for many countries, Muslims and non-Muslims alike, in drafting their policies and strategies not only for the efficient use and conscious consumption of their resources but also for the careful management and balanced adaptation and/or advancement of their industries and technologies. The key question we attempt to answer in this paper is: what kinds of criteria do authorities use in determining the needs of their citizens and carrying out their plans and projects for the achievement of sustainable urban development? In discussing various implications of this and other similar questions we shall further reflect on Islamic perspectives on nature and environment and try to see to what extent and how certain Islamic environmental values can offer guidance for the selection of the adequate criteria required for the balanced implementation of all plans and projects concerning the desired sustainable urban development. 13 Erken Dönem İslam Şehrinde Mahalle ve Konut Prof. Dr. Yılmaz CAN, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Erken dönem İslam şehri kendi içinde küçük birimlere mahallelere bölünmüştür. Bu bölünme idarî bir bölünmenin ötesinde fizikî bir boyuta da sahiptir. Mahalle olgusunda en belirleyici etken erken dönem İslam toplumunda mevcut kabilecilik anlayışıdır. Fetihlerle birlikte mahalle olgusunda dinî ve etnik farklılık da etkili olmaya başlamıştır. Şehrin mahalleler şeklinde bölümlere ayrılması daha çok ikâmet bölgeleri için söz konusudur. Şehir merkezinde konumlanmış cami etrafındaki merkezî bölge –ki burası ticarî faaliyetlerin yoğunlaştığı bölgedir-, farklı kabile, din ve ırka mensup kişilerin bir arada bulundukları nötr, tarafsız bir sahadır. Erken dönem İslam şehrinde avlulu ve avlusuz formda olmak üzere başlıca iki tip konut bulunduğu ve bunlardan avlulu evin asıl yaygın konut tipini oluşturduğu görülmektedir. İslam’ın yayılmasıyla birlikte avlulu ev tipinin de yaygınlık kazandığı, Müslümanların avlulu konut tipiyle İslamî hayat tarzı arasında olumlu bir ilişki kurarak bu konut tipini fazlaca tercih ettikleri anlaşılmaktadır. Kesin bir şekilde ortaya koymak mümkün olmamakla birlikte, erken dönem İslam şehirlerinde avlulu ve avlusuz konut tipinin yanında, büyük ve şekilsiz bir iç avlunun etrafında tanzim edilmiş çok sayıda üniteden oluşan, kısmen merkezî avlulu evin büyütülmüş formunu hatırlatan ve fazlaca yaygın olmayan bir üçüncü konut tipinden de söz etmek mümkündür. Konutlar genellikle tek katlıdır. Güney Arabistan, Nil Deltası ve Kızıldeniz kıyıları gibi bazı bölgelerde eski yapı geleneklerinin de etkisiyle çok katlı konutlara da rastlanılmaktadır. Çok katlı konutların daha ziyade avlusuz formu tercih ettikleri görülmektedir. 14 Anadolu’da Kentleşmenin Tarihsel Süreci: Antik Dönem Şehirlerinden Türkİslam Kentlerine Yrd. Doç. Dr. Ayça ÖZCAN, Süleyman Demirel Üniversitesi Şehirlerin var olmasının nedeni insanlarsa, insanların var olmasının, yaşamlarını devam ettirmesinin, kültürlerinin şekillenmesinin bir nedeni de şehirlerdir. İnsanlar, şehirler kurar, var olanlara müdahale eder, onları değiştirir, güzelleştirir, hayatlarının anlam kazanması için önemli bir faktör haline getirir ya da bozar, güzelliklerine, kendine has dokusuna müdahale eder ve yaşanamaz bir hale getirir. Diğer taraftan bakacak olursak aslında bir şehir, kendisi karar verircesine, içerisinde yaşayan, yaşam alanı sunduğu insanları bir arada tutar ve etkiler. Bu etkileşim elbette ki karşılıklıdır; sakinlerinin kültürel yapısı ve dini inançları da şehri biçimlendirir. İnsanların tarımla uğraşıp; yerleşik hayata geçtikleri Neolitik Dönem şehirleşme sürecinin başlangıcı olarak kabul edilirse; Anadolu’da bu süreç ismi bu anlamda sembolleşen Çatalhöyük’le birlikte başlar ve binlerce yıldır farklı kültürleri, toplumları ve dinleri bir araya getiren nev-i şahsına münhasır bu coğrafyada günümüzdeki modern kentlere kadar devam eder. Kentler insanların bir arada bulundukları belli bir nüfusu barından siyasi, dini, ticari bir değere sahip kamu binaları, sosyal alanları ve çeşitli mekânları bulunan merkezlerdir. Kentleşme sürecinde bu yapıların varlığı insanların ekonomik gelişimi ve teknolojik birikiminin artmasıyla giderek çeşitlilik kazanarak gelişir. Yerleşik hayatın başlangıcından itibaren Anadolu’daki uygarlıklar da ister çok tanrılı dinden ister tek tanrılı dinden olsunlar kent dokusunu oluşturan bu unsurları yapmaya özen göstermişlerdir. Antik Dönemde insanların günlük hayatta bir arada zaman geçirdikleri, ticari faaliyette bulundukları, çeşitli konuları konuştukları yer olan, kaba bir tabirle bugünkü çarşı- pazar yeri olarak nitelenebilecek kendine has mimari bir dokuyla kurulan toplanma yeri anlamındaki agoralar, kentin en önemli alanlarıdır. Osmanlılarda da sosyal hayat ve gündelik yaşam aynı şekilde çarşıda, ticari hayatın gerçekleştiği bu mekânlarda öne çıkar. Bir kentin oluşumunda kutsal alanlar da çok önemlidir; Antik Dönemde hayat neredeyse tamamen dine dayalı olarak sürmektedir, hatta günümüzden yaklaşık 12 bin yıl önce sadece ibadet etmek amacıyla oluşturulduğu düşünülen Göbekli Tepe böyle olduğu kabul edilecek olursa insanlık tarihi için ayrı bir öneme sahiptir. Dinin sosyal ve mimari alandaki etkisi Antik Dönemde kentin en önemli yerlerine, hatta bir kent içinde birden fazla yere inşa edilen görkemli tapınaklarla adak heykeller ve binalarla kendini gösterir. İslamiyet’in kabulünden sonra da bu gelenek özellikle Osmanlı’da kendini göstermiş oldukça görkemli şaheser niteliğinde camiler, külliyeler kentin gözde mekanlarına inşa edilmiştir. Dinsel inançların şekillendiği ibadet yerleri olan kutsal yerlerin devamlılığı da dikkat çekicidir. Anadolu’nun farklı coğrafi yerlerinde örneğin Ankara Ulus’ta bulunan bir Roma Dönemi Tapınağı olan İmparator Augustus’a atfen yapılan Augustus Tapınağı, İslamiyet’e geçişten sonra Osmanlı döneminde de kutsal bir yer olarak görülmüş tapınağın hemen yanına neredeyse duvarları birbirine değer vaziyette Hacı Bayram Camii inşa edilmiştir. Her ne kadar farklı toplumları ve inançları benimsemiş uygarlıklar olsalar da ortak coğrafya da olmanın getirdiği uzun 15 yıllara dayanan ortak bir kültürle aynı yeri kutsal olarak görmüşler ve kendi inançlarına uygun şekilde orayı mimarisel olarak oluşturmuş ve güzelleştirmişlerdir. Bu örnekler Anadolu’nun farklı yerlerinde örneğin günümüz Anadolu coğrafyasının bir ucu olan Gaziantep’teki antik Doliche kentinde bulunan “Iupiter Dolichenus Kutsal Alanı”nda da Dülük Baba Türbesi bulunmaktadır. Anadolu’da kurulan Türk devletleri, kendinden önce burada yaşamış uygarlıklardan devraldığı mimari kültür üzerine ona bir şeyler katarak kendi kültürlerini oluşturmuşlardır. Kent hayatının inceliklerinin, kent kültürünün benimsenmesinin, kentli olmanın gereği olarak uzun süre yerleşik bir hayatı yaşamak için bir birikime sahip olmak gerekir. Bu bağlamda Anadolu’ya yerleşen göçebe kökenli bir toplumun kentli vasfına ulaşması için tabi ki öncelikle yapması gereken hali hazırda var olan kent dokusuna sahip çıkmak ve onu kullanmaktır. 16 İslam Kentleri ve Kentleşme Olgusunun Gelişiminde Bir Odak Merkezi Olarak Tekkeler Yük. Mimar Mehmet ULUKAN, İstanbul Üniversitesi İlk olarak ortaya çıkışı 7. Yüzyıl olan ve ilk örneklerine Kufe ve Basra şehirlerinde rastlanılan tasavvuf düşüncesi yakın zamana kadar İslami yaşantının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Tasavvufçuların ifadesi ilk nüveleri ile Hz. Peygambere dayanan bu sistem temelde insanın iç dinamiklerine hitap eden ve insani değerler olarak en üst seviyeye ulaştırmayı hedefleyen ve bütün İslam toplumlarınca kabul görmüş ve yakın zamana kadar toplum üzerinde önemli rol oynayan bir sistem olmuştur. Özellikle Cumhuriyet dönemi öncesi Osmanlı’nın son dönemlerinde bir çok kol ve şubeye ayrılan tasavvuf ve bunun kurumu olarak tarikatlar sosyal yapının reel bir fenomeni haline gelmişlerdir. Tarikatların fonksiyonlarını icra ettikleri mekanlar olan “Tekke” yapıları bu dönemde inanç ritüellerinin gerçekleştirildiği mekanlar olmasının yanı sıra bir çok kültürel faaliyetlere de ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. Tekkeler; bir ibadet mekanı, okuma, yazma ve dini ilimlerin öğretildiği bir okul, dini, edebi toplantıların yapıldığı bir ilim meclisi, herkese açık bir misafirhane bir konaklama mekanı, hastalara, sakatlara, düşkün ve çaresizlere kucak açan bir yuva, topluma açık bir imaret, devlet erkanının halk ile bütünleştiği bir mekan, değerli eserlere ev sahipliği yapan bir kütüphane, gençlerin bedensel kabiliyetlerini geliştirebildikleri bir spor merkezi, sanat ve zanaat yapılan bir atölye gibi bugün bir çok ayrı merkeze bölünmüş kültür faaliyetlerinin gerçekleştirildiği mekanlar idi. Osmanlı’nın son dönemimde sayıları sadece İstanbul’da 300’ü geçmekteydi. Tekke ve Zaviyelerin kapatılması ve tarikatların faaliyetlerinin yasaklanması ile bahsi geçen kültür merkezi parçalanarak ayrı kollara ayrılmış, günümüze kadar bu tür faaliyetler “tekkelerde” olduğunun aksine maddi-manevi kaynaşmanın gerçekleştirildiği yerlerden uzak hale gelmişlerdir. Bunun en çarpıcı örneği mahalle kahveleridir. Bu bağlamda kent olgusu üzerindeki tesirlerinin yeniden değerlendirilmesi ve oluşturdukları boşlukların nitelikli olarak doldurulması için tekke yapılarının özünde olduğu şekliyle yeniden ele alınması gerekmektedir. Yapılan çalışma bu yapıların kent üzerindeki pozitif tesirlerin incelenmesini, bu konudaki örneklerin İstanbul ölçeğinde ele alınmasını ve günümüz şartları ile kent kültüründeki oluşan boşlukların doldurulması için neler yapılabileceğinin irdelenmesini içermektedir. Kent kültürünün İslami düşünce ile yoğrularak harmanlandığı bu mekanların güncel hallerinin nasıl olması gerektiğine değinilmektedir . 17 Ibn Khaldun`s Sociology of Muslim Towns and Cities Prof. Mahmoud DHAOUADI, University of Tunis It attempts to shed light on Ibn Khaldun`s social\Umran thought on Muslim towns and cities. To be more precise, I would like to review in this paper Ibn Khaldun`s analysis of the three phases which towns and cities go through in their lifespan. In the first phase, the author of the Muqaddimah deals with the causes that led to the birth of towns and cities in the Arab Muslim societies. As to the second phase, it is the period that allows towns and cities to grow and evolve to reach their peak of progress which is often associated \ correlated with high standards of civilization life styles and enormous aspects of wealth and luxury. Finally, in the third phase Ibn Khaldun analyses the deteriorating destiny of towns and cities which ultimately led them, according to Ibn Khaldun `s perspective, to collapse and ruin. As such, the paper focuses on Ibn Khaldun`s social analysis of the mechanisms which led to the breakdown of the socio-cultural system of the Arab-Muslim towns and cities of Ibn Khaldun`s time and before. I end this paper by outlining some the shortcomings of Ibn Khaldun`s thesis concerning the weakness and decline of the social system cohesion of the Arab-Muslim towns and cities. 18 Urban Transformation towards University Metaphor in the Context of Wisdom and Civilization Assoc. Prof. Dr. Saim KAYADİBİ, Deputy Director, International Affairs Division (IAD), International Islamic University Malaysia (IIUM) In today's globalized societies, basic phenomenon and judgments have gradually lost their influence, with technological developments almost the whole world has been reduced to a single city concept. Yet the urban culture, the understanding of living together, leaves its place to the smaller communities and even more to individualism. While wisdom and civilization were an integrated perception with the city, in the course of time this perception has been transformed shaping the mentality not where it is viewed from, however, how it is viewed. In this context, the city concept through this perception is re-opened for further discussion. In other words, the wisdom and civilization have been looked through the window of cities until the last few decades such as Mecca, Medina, Baghdad, Istanbul, Kufa, and Samarqand etc. Nevertheless, nowadays it has been more often looked from not the window of the cities, but from the window of Universities such as Oxford, Al-Azhar, Harvard, Sorbonne, Istanbul University, and International Islamic University Malaysia etc. As before, no civilization can be talked within a place where city is not exist, however, now the concept has been transformed to an understanding that wisdom and civilization cannot be talked within a place where there is no universities. In regards to this phenomenon, universities become centres for Islamic civilization to grow and flourish like cities before. Law and jurisprudence are also being transformed in connection with the city concept based on the maxim of “it is an accepted fact that the terms of law (ahkam) vary with the change in the course of times”. With this transformation process, in order to proceed firmly in line with civilizational parameters and values, there is need for help of serious mechanisms such as maqasid alshari‘ah (higher objectives of Islamic law), siyasah al-shari‘ah (public policy of Islamic law). It’s hoped that putting these mechanisms into operation would bring substantial contributions to the perception of wisdom and civilization through the urban transformation towards university metaphor in order to flourish and grow intellectually. It could be talked neither about wisdom and civilization nor law and jurisprudence in places where there are no social communities. As a social reality that a city and law cannot 19 achieve perfection without jurisprudence, law and jurisprudence also cannot achieve the perfection without city, how the city metaphor and civilization could then be read within the reshaping of a new globalized world. Such question would be a central point to be considered carefully by philosophers and social engineers. In this study, International Islamic University Malaysia will be taken as sample model for re-structuring wisdom and civilization in line with the transformation of city metaphor. In conjunction with this transformation, in order to proceed firmly, the serious mechanisms of maqasid al-shari‘ah (higher objectives of Islamic law), siyasah al-shari‘ah (public policy of Islamic law) will be taken into consideration. The concepts of law and jurisprudence, city and university will also be analysed within the process of creating new place for wisdom and civilization. 20 The Myth of the ‘Islamic City’: Rethinking the Notion of Sacred Space Colin TURNER, University of Durham The notion that there is a distinct entity that may be identified as an ‘Islamic city’ has been dismissed by a number of modern Western scholars as an Orientalist fiction, fuelled by a reductive and essentialist approach to Islam in general and Muslim culture in particular. Yet the idea that places may be ‘Islamic’ and that spaces may be sacred, with some being more sacred than others, endures, both within and outwith Muslim cultural and religious consciousness. Drawing on the dichotomy between the sacred and the profane, and in particular on the epistemological concept-pair of the ‘self-referential’ (ma‘nâ-i ismî) and ‘Other-indicative’ (ma‘nâ-i ḥarfî), this paper offers suggestions as to how the notion of sacrality of space and place might be rethought in the light of the teachings of Bediüzzaman Said Nursi. 21 Şehirler Hakkında Rivayetler Prof. Dr. İsmail Hakkı ÜNAL Ankara Üniversitesi Genellikle hicri birinci asrın ortalarına doğru başladığı kabul edilen hadis uydurma faaliyeti,1 diğer alanların yanı sıra çeşitli belde ve şehirlerin övgü veya yergisinde de alabildiğince kullanılmıştır. Hadis kitaplarıyla şehir tarihlerinde örneklerine bolca rastlayabileceğimiz bu tür haberlerin ortaya çıkışında siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel pek çok sebeplerin bulunduğu şüphesizdir. Meşhur hadis mecmualarında yer alan ve Mekke ve Medine gibi şehirleri de kapsayan bazı fadâil rivayetlerinde bu sebepler açıkça görülmektedir. Hicri birinci asrın ortalarından itibaren ıstılahî anlam kazanarak Kur’an-ı Kerim’den sonra müstakil bir teşrî kaynağı haline gelen hadis ve sünnet2 henüz tedvin ve tasnif edilip son şeklini almadığı ilk dönemlerde, çeşitli amaçlarını gerçekleştirmek isteyen insanlar elinde bir istismar aracı olarak kullanılmış ve bu süreç içinde pek çok hadis uydurulup tedavüle sokulmuştur. İşte hadisin İslam Dünyasındaki önemini ve yaptırım gücünü bilen bu insanlardan bir kısmı kendi bölgelerinin tervici için bu araçtan yararlanmayı ihmal etmediler ve yaşadıkları şehirlerin faziletlerini rivayet kalıplarına dökmekte gecikmediler. Godziher’in dediği gibi bu haberler, “dünyanın iki kıtasına yayılmış bulunan çeşitli İslam çevrelerinin kendi beldeleri hakkında besledikleri aşın sevginin ifadesidirler ve bu uydurma haberler yoluyla onlar kendi cemaatlarının İslam hayatında özel bir yeri olduğunu göstermek istemektedirler.”3 Hz. Peygamber’in vefatından yıllarca sonra kurulan Küfe ve Bağdat gibi şehirler hakkında bile Hz. Peygamber’den menkul haberler bulunduğuna göre, amaç için her türlü vesilenin göze alındığı anlaşılmaktadır. “Mucizevi bir dil ve gaybî bir ifade kullanıldıktan sonra hakkında hadis uydurulan şehrin, Hz. Peygamber zamanında mevcut olup olmadığı artık araştırılmayacaktı. Peygamber’e methettirilmek istenen bu şehirler arasında Mekke, Medine, Kudüs, Yemen, Şam, Mısır, Kazvin, Kirman ve Fas’a ait olan düzme hadisler büyük bir yekun tutar.”4 Hz. Peygamber’in, sade bir insan ve bir yönetici olarak, yaşadığı, gördüğü, bildiği, hatta duyduğu şehirlerin olumlu veya olumsuz özellikleri hakkında bir şeyler söylemiş olması doğal karşılanabilir. Mesela Kur’an-ı Kerim’de işaret edilen kutsal yerler hakkında açıklamada bulunmak, insanları bir yere gitmeye teşvik etmek, yurdundan ayrılmak zorunda kalanları teselli etmek, misafir olduğu yerin ve insanların güzelliklerinden nezaketen de olsa bahsetmek, görevli olarak gönderdiği kimselere, gidecekleri yerin ve insanların özellikleri Bkz., Abdulfettah Ebû Gudde, Lemehât min Târihi’s-Sünneti ve Ulûmi’l-Hadîs, 1. Baskı, Beyrut - 1984, s. 45-46. Sünnetin kavramlaĢma ve terimleĢme süreciyle ilgili olarak bkz., Bünyamin Erul, Sahâbenin Sünnet Anlayışı, Ankara 1999, s. 14-78. 3 Ignaz Goldziher, Muslim Studies, (Almancadan çevirenler: C.R. Barber - S.M. Stern), Londra - 1971, II, 123. 4 M. YaĢar, Kandemir, Mevzu Hadisler, 2. Baskı, Ankara - 1980, s. 50. 1 2 22 hakkında bildiği veya başkalarından öğrendiği bilgileri aktarmak şeklindeki beyanları bulunabilir. Ama bunların sayısı oldukça sınırlı olmalıdır ve bunların tespiti için de ciddi bir muhteva analizine, tarih ve coğrafya bilgisine ihtiyaç vardır. Hz. Peygamber’in uzun süreli yaşadığı şehirler bellidir. Gördüğü şehirlerde muhtemelen ticaret ve savaş amaçlı seferlerinde gördükleriyle sınırlıdır. İsmini duyduğu ve hakkında bilgi aldığı beldelerin sayısını tam olarak tesbit etmek mümkün değildir. Ancak Hz. Pcygamber’in hiçbir makul gerekçe olmadan bazı şehirleri ve orada yaşayan insanlan övmesi veya yermesi, bazı şehirleri cennetlik, diğerlerini cehennemlik olarak tavsif etmesi muhtemel değildir. Kendi vefatından çok sonra kurulmuş şehirler hakkında konuşması da söz konusu olamaz. Bu bağlamda, daha sonraki siyasi, sosyal, ekonomik, askerî ve benzeri sebeplere bağlı olarak gelişen olaylara telmihen, insanları şu veya bu şekilde yönlendirmek maksadıyla bir şeyler söylemiş olması da düşünülemez. Senedi yönünden sahih kabul edilsin veya edilmesin, şehirler, beldeler, bölgeler ve ülkelerle ilgili haberlerin en az yüzde doksan beşten fazlası bizim Hz. Peygamber’in söylemesini muhtemel görmediğimiz kısma girdiğine göre bu durumda ne yapmak gerekir? Yapılacak şey basittir: Hadis kaynaklarımız başla olmak üzere, şehir tarihleri, tabakât kitapları, tefsirler ve genel tarih kitaplarında yer alan bu kabil rivayetlerin, o şehir veya beldelerin tarihi, sosyal, kültürel, coğrafî, demografik ve etnolojik geçmişi bakımından çok önemli ve kıymetli malzemeler olduğunu kabul edip onları bu amaçla yapılacak araştırmalarda değerlendirmektir. Bu rivayetler sadece, Hz. Peygamber’e ait olup olmadıklarını tespit açısından hadisçilerin ilgi alanında olmalıdır ve bu tesbiti sağlıklı yapabilmek için de sosyal bilimlerin ilgili branşlarından yardım almak zorunludur. Bu gibi durumlarda isnad tetkikinin tek başına yeterli olmadığı çok aşikârdır. O yüzden bazı önemli hadisçilerimiz bile, Hz. Peygamber’den nice sonra kurulmuş şehirler hakkındaki rivayetlerle, bölgeler arasında düşmanlık doğuracak türden haberleri dahi sahih saymakta tereddüt etmemişlerdir. Bunda, kişinin ve yakınlarının yaşadığı bölgeye bağlılığının, yani vatan sevgisinin ağır bastığı açıkça görülmektedir. 23 İslam’ın Medeniyet ve Ümran Şehri Bağdat Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ, Selçuk Üniversitesi Kur'an'ın ruhu temel olarak şehirli, anti-kabilevidir. Ayrıca İslam’ın beş şartının düzenli bir şekilde yerine getirilmesi göçebe değil, yerleşik bir hayatı gerektirir. Bedevileri anlatmak için Kur’an, “el-‘Arab” tabirini dokuz farklı yerde kullanmakta, bunların sekizine olumsuz bir anlam yüklemektedir. Hz. Peygamberin pek çok Hadis-i Şeriflerinde de sık sık Bedeviliği yeren ve ötekileyen, buna karşılık cemiyet hayatını öven, hatta yerleşik hayatın daha ile bir aşaması olan şehir hayatının İslam’ı bir yaşam için daha uygun ve elverişli olduğuna dair bolca vurgu bulmak mümkündür. İslami bakış açısından şehirleşme süreci, sadece askerî ve siyasî konuma bağlı gelişen sosyolojik bir süreç değil, fakat aynı zamanda İslâm inancına dayalı bir ideadır. Şehir adeta inancın ve Müslümanca ideal yaşamın kalesi ve garantisidir. Ayrıca İslam düşüncesinde şehir hayatı ve İslam ile şehirlilik arasında organik bir bağ kuran oldukça dikkat çekici teoriler geliştirilmiştir. Bunların başında Bağdat’ta yetişmiş olan Farabi, Cahız, Mesudi ve İbn-i Haldun gelmektedir. Farabi insan topluluklarını sınıflandırırken ihtiyaç, dayanışma ve ahlâkî yetkinliği gerçekleştirebilme imkânını bir kriteri olarak şehirliliği daima göz önünde bulundurur. Buna göre insan toplulukları tam gelişmiş ve az gelişmiş olmak üzere ikiye ayrılırlar. Tam gelişmiş olan topluluklar küçük (şehir), orta (devlet) ve büyük (birleşik devletler) diye üç gruba ayrılır. Farabi’ ideal bir toplumun kururluşu için şehir hayatını ön şart olarak koyar. İbn-i Haldun ise şehir ve medeniyet meselesini derinlemesine ilk analiz eden düşünürdür. İnsanlığın gelişim seyri içinde göçebelikten bedeviliğe, bedevilikten de “hadariliğe” yükselmişlerdir. İnsan ilişkilerinin belli bir incelik çerçevesinde şehir ve şehir hayatı “el-hadara” kavramı ile ifade edilir. Bu kavram ile göçebelikten yerleşik hayata geçen ve şehirde yaşayan, üretim, paylaşım, ve iş bölümü içindeki insanları kast eder. Ancak İbn-i Haldun, ideal manada şehirlilik için bu kavramı yeterli görmez. Muhtemelen Farabi’nin felsefesinden etkilenerek, bu şehirli yaşamın belli değerler ekseninde erdem, anlayış ve incelikle çoğaltılması, güç kazanması “Ümranı” oluşturur. Hadarilik, şehirde yaşadığı halde ruhu, yaşantısı, alışkanlıkları vs. şehir ile hiç alakası olmayan ara bir durumu ifade ederken, Ümran rafine şehir kültürünü ve yaşantısını harici bir zorlama olmadan hayata katılımını ifade eder. Yani şehirde yaşamak (hadari), daha geniş bir ifadeyle yerleşik olmak ümran için yeterli değildir. Yerleşik olanlar, göçebelikten ya da köylülükten gelenler, nispi bir zerafet ve incelik kazanabilirler, ama “Ümran” seviyesine ulaşmada yetersiz kalabilirler. Tarihi realiteye baktığımızda İslam 610 yılında Mekke’de doğdu, 632 yılında Medine’de siyasi ve toplumsal bir hüviyet kazandı, takriben bir asır içinde Atlas Okyanusu ile 24 Amu Derya arasındaki ökümenik bölgeyi fethetti. Bu süre içinde hakimiyeti altına aldığı halkları yeni kurdukları Basra, Küfe, Fustat, Kayravan gibi garnizon şehirlerde etkileşime soktu. Bu süreç Bağdat’ın kurulması ve kısa zamanda büyük bir metropol olarak hızla gelişmesiyle, yeni bir evreye girdi. Bağdat’ın bütün dünyanın kozmopolit nüfus yapısını ve Antik çağın köklü entelektüel geleneklerini kendine çekmesi neticesinde, İslam kültürünün ve medeniyetinin bütün yönleriyle geliştiği bir merkez haline geldi. Bir anlamda İslam’ın hedeflediği ve İslam medeniyetinin ana kalıplarını teşkil eden “ümran” bu şehirde ortaya çıktı. Bu durumu, entellektüel seviyesinde, kozmopolit nüfus yapısında, sosyal hayatının inceliklerinde görmek mümkündür. Bu tezden hareketle tebliğimizde, İslam medeniyeti tarihinde bir dönüm noktası olan Bağdat’ın klasik İslam medeniyetinin ortaya çıkışındaki rolünü göstermeye çalışacağız. Bunun için Bağdat’ının sosyal yapısının ve entelektüel hayatının derinliklerine inmeye çalışacağız. 25 Hz. Peygamber’in Şehir Tasavvuru Hakkında Bazı Değerlendirmeler - Medine’deki Uygulamalarından HareketleYrd. Doç. Dr. Tahsin KOÇYİĞİT, Dokuz Eylül Üniversitesi Hicret sonrası Hz. Peygamberin hayatının son on yılını içine alan süreç içerisinde Medine’nin dağınık bir köy statüsünden döneminin önemli şehirlerinden biri haline gelişinde şüphesiz O’nun kendi döneminin mantığı içerisinde şehircilik adına attığı adımların önemli payı vardır. Bu tebliğde bu anlamda Hz. Peygamber’in Medine şehrinin merkezini tespitten, merkezî mabedi inşaı, mahalle mescidleri ve fonksiyonları, pazar, muhacirlerin iskânı, mezarlıklar, yollar vs. kadar şehre kazandırdığı ve daha sonraki dönemlerde “İslâm şehri” prototipini oluşturan unsurlar ve uygulamalar örnekleri ile ele alınacaktır. Sonuç olarak bu örneklerden hareketle Hz. Peygamber’in şehir tasavvuru hakkında bir değerlendirme yapılacaktır. 26 Şair Aynasında Şehir: Klasik Türk Şiirinde Şehir Kavramı Üzerine Bazı Mülahazalar Prof.Dr. Bilal KEMİKLİ, Uludağ Üniversitesi Şiir ve şehir arasında doğrudan bir ilgi kurmak mümkündür. Bazen şehir, şiire ilham kaynağı olduğu gibi, bazen de şiir şehri anlatır. Özellikle klasik Türk şiirinde, doğrudan doğruya şehri, şehrin sahip olduğu güzellikleri ve şehrin güzellerini anlatan ve şehrengiz adı verilen şiirler yazılmıştır. Ancak şehrengizlerden başka, bazı kaside ve gazellerde kimi ortaçağın efsane şehirlerine göndermeler yapıldığı gibi, bazı şiirlerde doğrudan doğruya bir şehre olan özlem dile getirilmiştir. Bu tebliğde bazı şehrengizlere ve kimi kaside ve gazellere atıfta bulunarak, şairin şehir kavramına yüklediği anlam/lar inceleme konusu edilecektir. 27 Şehir-Müzik İlişkisine Dair Kuramsal Düşünceler Prof. Dr. Burhanettin TATAR, Ondokuz Mayıs Üniversitesi “Müzik” derken genellikle insan ya da enstrüman sesi aracılığıyla gerçekleştirilen icraları kastetsek de, gerçekte müzik icrası, bestelerin ait olduğu tür (genre), zaman, mekan, gelenek, müzik kuramları, müzikal algıyı belirleyen toplumsal, psikolojik, ekonomik unsurlar olmaksızın gerçekleşemez ve fark edilemez. Müzik icrası her ne kadar konser salonları gibi fiziksel mekanlarda gerçekleşse de, bu icrayı hem mümkün kılan hem de anlaşılır yapan şey yukarıda değindiğim kültürel unsurlardır. Daha açık deyişle, bir icra esnasında müzikal seslerin gerçekte yankılandığı yer konser salonları değil, icracı ve dinleyicilerin sahip oldukları kültür dünyasıdır. Herkes sahip olduğu veya ait olduğu kültür dünyası ölçüsünde müzikal icrayı fark edip yorumlayabilir. Bunun temel nedeni, müziğin sadece bir ses değil, aynı zamanda bir anlam dünyası olarak varolması ve fark edilebilmesidir. Müzikal sesler daha ziyade müzikal anlam dünyasının ortaya çıkmasında ve şekillenmesinde rol oynarlar. Buna karşılık oluşmakta olan müzikal anlam dünyası seslerin yeni besteler ve icralar içinde yeni formlar kazanmasına yol açarlar. Bu açıdan bakıldığında müzik ve şehir denen hususların nasıl da karşılıklı bağımlılık içinde oldukları daha iyi fark edilebilir. Yüksek düzeyde müzik ürünleri ya da kaliteli müzikal sesler şehirlerin estetik düzeyde bir anlam kazanmasında yani şehirlerin müzikal ufkunun / dünyasının ortaya çıkmasında ve şekillenmesinde rol oynarlar. Buna karşılık bu tür şehirler müzikal seslerin kalitesinin eleştirisine, yeni yorumlara konu olmalarına, yeni formlar kazanmalarına yol açarlar. Bu durumu klasik Türk müziği ile İstanbul, klasik Batı müziği ile sözgelimi Viyana arasındaki karşılıklı tarihsel etkileşimde rahatça görmekteyiz. Bu tebliğimizde şehirlerin teşekkül süreci ile müziğin pratik ve kuramsal düzeyde gelişimi arasında bir paralellik olup olmadığını sorgulamaya çalışacağız. Özellikle müziğin kavram-ötesi özgün dili ile müzik hakkındaki kuramsal-kavramsal düşüncenin şehirlerin anlam kazanmasında ne tür rol oynadıkları sorusu bizi yönlendirecektir. 28 Klâsikten Neoklâsiğe Mûsikî Medeniyetimiz Öğrt. Gör. Erdoğan ATEŞ, Süleyman Demirel Üniversitesi Osmanlı İmparatorluğunun sınırlarının genişlemesi ve İstanbul’un fethiyle, Bursa, Edirne, İstanbul gibi şehirler bir bilim, kültür, sanat merkezi haline gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun gücü ve ihtişamı sanata da yansımıştır. Ayrıca çok verimli çalışmaların yapıldığı ve önemli şahsiyetlerin yetiştiği gözlenmektedir. Bu tespitleri mûsikî açısından da yapmak mümkündür. Sanatkârlara devletin sahip çıkması, tekkelerde mûsikîli zikirlerin yapılması, özellikle de Mevlevî dergâhlarının hızla teşkilatlanıp, faaliyet göstermesi mûsikîmizin ve diğer sanat dallarının gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır. Böylece mûsikî kültürümüz de klâsik bir döneme kapı açmıştır. Bu sürecin Lâle devrine kadar gelişerek sürdüğünü söyleyebiliriz. Osmanlı İmparatorluğunun gerileme sürecine girdiği ve devlet içinde gözlenen istikrarsızlığın genel anlamda sanata da yansıdığı gözlerden kaçmamaktadır. Avrupa’da başlayan Rönesans ve yenileşme hareketleri Osmanlı toplumunu da etkilemiştir. Osmanlı aydınlarının batı tarzı zevkin gerekliliğini savunmasını o dönem Osmanlı toplumunun gündelik hayatında da görmek mümkündür. Lâle devrinden itibaren başlayan değişimler mimariden iç döşemeye kadar yansımış klasik sedirin yerini koltuklar masa, sandalye konsol gibi aksesuarlar alarak, piyanolar evin başköşesine yerleştirilmiştir. Her ne kadar batı kültürünün izleri bu dönemde kendini gösterse de Türk Mûsikîsi’nin en verimli dönemi bu dönem olmuştur denilebilir. Osmanlının son dönemleri ve Cumhuriyetin ilk yılları Türk Mûsikîsi için çok tutarsız ve verimsiz bir tartışma ortamına sahne olmuştur. Hatta denilebilir ki bu tartışmalar sözlü hakaret boyutlara kadar varmış, özellikle batı müziği taraftarlarının amaçlı-amaçsız saldırıları olmuştur. Türk Mûsikîsinin Arap, Bizans, Acem mûsikîsi kaynaklı olduğu bu mûsikînin çağdaş olmayıp misyonunu tamamladığı gibi tartışmalar müzik kamuoyunu bir hayli meşgul etmiştir. XX. Asrın ilerleyen yıllarında Türk Mûsikîsi açısından ciddi faaliyetlerin başladığı görülür. Anadolu’nun hemen hemen her ilinde açılan mûsikî cemiyetleri başta olmak üzere, Türk Mûsikîsi Konservatuarları, Devlet Koroları ve Kültür Merkezi faaliyetleri ile bir ivme yakalayan mûsikîmiz, buralarda yapılan eğitim ve diğer çalışmalar neticesinde pek çok mûsikî severe hizmet vermeye başlamıştır. Bu çalışmalar neticesinde birçok bilim adamı ve sanatçı yetişmiş, yaklaşık yüzelli yıldır devam eden mûsikîmizdeki durgunluk yerini bir çıkış ve dinamizm sürecine bırakmıştır. 29 Müşerref: Mekke, Medine, Kudus; Muvazzaf: Isparta Memduh OĞUZ (Isparta Valisi) M.Ö. 6. Asırdan itibaren Isparta önemli bir yerleşim yeri ve medeniyet merkezi olmuştur. Isparta; Hitit, İyon, Lidya, Pers, İskender İmparatorluğu, Roma, Bergama, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini hep birer medeniyet merkezi olarak yaşamıştır. Bütün bu dönemlerde ortak özellik Isparta’nın eğitim ve kültür yönünün ağır basmasıdır. Bugün dünyada “Bilgi Şehirleri”, “İlim Şehirleri” tanımlanması ile öne çıkan şehirler ve bu konuda yapılan çalışmalar vardır. Isparta’nın “ilim şehri” unvanı konusunda ise gerek tabiat yapısından, gerekse bitki örtüsü ve halkın iştigal alanlarından yetiştirdiği çok önemli ilim adamlarından ve tarih içerisinden süzülegelen entellektüel yapısından dolayı çok özel bir yere sahip olduğuna inanıyoruz. Bu konuda İslam öncesi dönemde yol işareti mahiyetinde unsurlar olduğu gibi, bilhassa 1800’lü yıllardan sonra nerede ise gözle görülür mesajlar olduğu kanaatindeyiz. Amacımız ise bu İlin doğasına uygun olarak gelişmesini ve tüm insanlara ışık veren bir merkez haline getirilmesini sağlamaktır. 30 Erdemli Şehir Ve Hikmetli Bilgi İlişkisi Doç. Dr. Mehmet ÖNAL, İnönü Üniversitesi Bu bildiride, bilim ve hikmette ilerleme ile şehir arasındaki ilişki ele alınacaktır. Gerçekten şehirleri mamur yapan ve insanları erdemli kılan bilgi ve hikmet düzeyi midir yoksa bilgi ve hikmet mamur ve faziletli şehirlerin ürünü müdür? Belki de her ikisidir? Medeni olma, şehirli olma, mukim bulunma ile medeniyet kurma arasındaki ilişki tarihin şahitliğiyle ayan beyan ortadadır. Çünkü hareket halinde olan, toplar, biriktirir, öğrenir ama üretemez, tasnif edemez ve gereği gibi uygulayamaz. Göçebelerin, yıkması, tahrip etmesi ve yağmalaması kolaydır ama yapması, üretmesi ve hayat mekânlarını mamur hale getirmesi yani şehirler kurması ve uzun süre yaşatması çok zordur. İlim, bu yüzden rızık kaygısının olduğu, hayat coğrafyasının sürekli değiştiği toplumlarda neşvünema bulamamıştır. Önemli kentler bilgece tasarlanmış, hikmetin bütüncü nazarıyla kurulmuş ve hikmet sahibi kimseler de bu faziletli kentlerin en zarif ürünleri olarak medeniyet ve düşünce tarihine ışık yaymışlardır. İşte bu yüzden hikmet ve şehir arasında hep karşılıklı bir ilişki olmuştur. Bu çalışma işte bu ilişkinin kodlarını bulup ortaya koyma çabasının bir ürünü olacaktır. 31 Hakikat Bilgisinin Şehir Yönetimi Olarak Somutlaşması Doç.Dr. Ömer TÜRKER, Marmara Üniversitesi İslam felsefe geleneğinde Fârâbî’den itibaren toplum ve şehir yönetimi, hakikat bilgisinin somutlaşması olarak görülmüştür. Buna göre bir peygamber veya filozof-kral, aklî bilgiyi duyulur formlara dönüştürmesini sağlayan mütehayyile gücü sayesinde toplum ve şehri organize ederek yönetir. Şehrin bütün birimlerini kapsayan bu yönetimin asıl hedefi, bireylerin kişisel kabiliyetlerini geliştirmesine imkân veren ve teorik ve pratik bakımlardan yetkinleşerek hiyerarşinin üst basamaklarına çıkmasını öngören bir yapılanmayı oluşturmaktır. Bu sebeple bilgi yönetimi olarak adlandırılabilecek şehir idaresi, sıradanlık ile filozofluk arasındaki mümkün durumların tespit edilerek bunların organize ve idaresi için yasalar koymayı gerektirir. Yasalar bir yandan toplumsal düzeni sağlarken diğer yandan sıradan insanın kabiliyeti varsa filozofluğa yükselmesine kadar yetkinleşme süreçlerini düzenler. Dolayısıyla şehir idaresi, esas itibariyle yasa ve yetkinlik-yetkinleşme kavramları etrafında değerlendirilir. Bu ise toplumun başta metafizik olmak gelmek üzere burhânî ilimlerin ulaştığı verdiği sonuçlar doğrultusunda tanzim ve idaresidir. Metafizik varlığa ilişkin genel tasavvuru ve nihai gayeyi vermekle şehrin örgütlenişinin gaye illetini belirlerken diğer ilimler, bu gaye illete ulaşmakta yani yetkinleşme sürecindeki ikincil gayeleri ve yetkinlikleri bildirirler. Tebliğe İslam filozoflarının burhânî bilimleri şehir veya devlet yönetimine nasıl dönüştürdükleri tartışılacaktır. 32 Civilization, Heritage and Civil Society in Contemporary Muslim Thinking Dr. Carool KERSTEN, King’s College University of London Thinking about Islam in terms of its wider heritage as a civilization has become increasingly important in the later part of the 20th century, as so-called turathiyyun or ‘heritage thinkers’ began proposing new ways for engagment with the Muslim world’s intellectual and spiritual legacies. This approach was conceived as an alternative to not only nationalist, socialist, liberal and neo-liberal ideologies of non-Islamic provenance but very much also as a challenge of literalist interpretations of Islam’s early sources advocated by the proponents of Salafi thinking. This engagement with Islamic turath or heritage invited intellectuals to think afresh about both epistemological and social issues. From this has resulted a renewed interest in the achievements of key exponents of Islamic intellectual history, such as Ibn Rushd and Ibn Khaldun. Some philosophically-inclined thinkers have even self-identified as neo-Averroists or new Ibn Rushdians,while among social scientists there is noticeable a reappreciation for Khaldunian approaches to social theory, which engage anew with notions such as umran and tamaddun. This has also impacted on the more explicitly political debates on the phenomena like secularity, the place of processes of secularization in Muslim societies, and the idea of a Islamic variant of civil society. It appears that initiatives to this radical rethinking of Islam as a civilization, even though they originated in many instances in the MENA countries, have found a relatively more welcoming reception and fertile soil for implementation in Southeast Asia. In assessing the progress in thinking about intellectual heritage, civilization, and the translation of such overarching concepts into political theorizing on secularity and civil society, this presentation will adopt a trans-regional perspective on travelling theory on such issues, highlighting the flow of ideas across the Muslim world. 33 KATILIMCI LİSTESİ Öğr. Gör. Erdoğan ATEŞ (Süleyman Demirel Ünv.) Prof. Dr. Yılmaz CAN (Ondokuz Mayıs Üniv.) Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ (Konya N.Erbakan Ünv.) Prof. Mahmoud DHAOUADİ (University of Tunis) Prof. Dr. Durmuş GÜNAY, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Doç. Dr. İ.Latif HACINEBİOĞLU (Süleyman Demirel Ünv.) Prof. Dr. Hasan İBİCİOĞLU (Rektör, Süleyman Demirel Ünv.) Assoc. Prof. Dr. Saim KAYADİBİ (International Islamic University Malaysia) – Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ (Uludağ Üniv.) Yrd. Doç. Dr. Tahsin KOÇYİĞİT (Dokuz Eylül Ünv.) Prof. Dr. Bilal KUŞPINAR (Necmettin Erbakan Ünv.) Prof. Oliver LEAMAN (University of Kentucky) Memduh OĞUZ (Isparta Valisi) Doç. Dr. Mehmet ÖNAL (İnönü Ünv. ) Prof. Dr. İbrahim ÖZDEMİR (Rektör-Hasan Kalyoncu Ünv.) Yrd. Doç Dr. Ayça ÖZCAN (Süleyman Demirel Ünv.) Prof. Dr. Burhanettin TATAR (Ondokuz Mayıs Ünv.) Prof. Colin TURNER (University of Durham) Prof. Dr. Talip TÜRCAN (Süleyman Demirel Ünv.) Doç. Dr. Ömer TÜRKER (Marmara Ünv.) Y. Mimar – Araş. Gör. Mehmet ULUKAN (İstanbul Teknik Ünv.) Prof. Dr. İsmail Hakkı ÜNAL Ankara Ünv. Not: isimler soyadına göre alfabetik sıralanmıştır. 34 35 Sempozyum Onursal Başkanı Prof. Dr. Hasan İBİCİOĞLU, S.D.Ü. Rektörü Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Talip TÜRCAN, S.D.Ü. İlahiyat Fakültesi Dekanı 36
Benzer belgeler
Dosyayı indirmek için tıklayınız
evaluate the world” via new perceptions that continue their development in relation with
urbanization. Yet, it is observed that the relationship between religion and urbanizing life decreases.
In o...