RAFLARDA KAZANÇLI İŞBİRLİĞİ 2013 nasıl geçti?
Transkript
RAFLARDA KAZANÇLI İŞBİRLİĞİ 2013 nasıl geçti?
Türkiye Perakendeciler Federasyonu Dergisi 2013 Sayı:36 48 ÇEVKO "Yeşil Nokta"yı anlatacak 2013 nasıl geçti? 34 Organik yumurtaya talep artıyor RAFLARDA KAZANÇLI İŞBİRLİĞİ 32 Yaşam markası Parex 28 e-fatura dönemi başlıyor 1 2 perder başkandan Değerli Dostlarım, Selamet Aygün TPF Başkanı 2013 yılı her açıdan farklı bir yıl oldu. Gerek Türkiye açısından gerekse perakende açısından gerekse de dünya açısından çok farklı bir yıl oldu. Gelecek yılların daha da zor olacağının sinyallerini verdi bizlere. Genel anlamda toplam perakendeye bakıldığında ülke büyümesinde daha çok büyümüştür. Aynı şekilde yerel perakende olarak bizler hedeflerimizi tutturmuş bulunmaktayız. Ülkemizdeki değişim ve gelişim çok kolay olmamıştır. Gerek ekonomik açıdan gerekse siyasi açıdan birçok değişim yaşanmıştır. Mutlaka perakende olarak etkilendik, lakin istikrarlı büyümemiz hedeflerimizdeki isabetten anlaşılmıştır. adım atmış olduk.2014 yılında Perakende Akademisiyle ilgili olarak gerek üyelerimizin nitelikli personel ihtiyacını gerekse kariyer hedeflerine ulaşmak anlamında çalışanların eğitimlerinin planlamasını yaparak perakende sektörüne büyük bir ivme kazandıracağız. Bölgelerdeki eğitimlerle üyelerimizin ufuklarını açarken, çalışan personelimizin uzaktan eğitim uygulamalarıyla daha verimli ve bilinçli bir sektör çalışanı olmasını sağlayacağız. Çok uzun çalışmalar sonunda 2014 yılında faaliyete geçireceğimiz Perakende Akademimiz şimdiden tüm perakende sektörüne hayırlı olsun. Emeği geçen tüm arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Müşterideki değişim yine en üst seviyelerde olmuştur. Bizler de 2013 yılındaki yaptığımız etkinliklerle üyelerimizin gelecek hedeflerine ulaşmalarının sağlamak adına destek verdik. Üyelerimizin bilinçlenmesinin yanı sıra sosyal sorumluluk adına Van Erciş’e okul yapımı ve yine Gözütok Köyüne sağlık ocağı, taziye evinin yanı sıra halkın bilinçlenmesi adına kamu spotları yaptık. Aynı zamanda nitelikli personel için başlatmış olduğumuz Perakende Akademisinin temellerini atarak sektörün ortak sorun olan eğitim konusunda büyük bir 2013 yılında üç adet yapmayı planladığımız ve sektörel bir dergi olan T_Retail Türkiye ile beraber ortak yapmış olduğumuz Anadolu Konferanslarının ilkini D.Anadolu Perder ile Erzurum’da, ikincisini Ankara Perder ile Ankara’da ve sonuncusunu 25-26 Aralık’ta Bursa Perder ile Bursa’da gerçekleştireceğiz. Yine sektörden son gelişmelerin konuşulduğu ve alanında lider firmaların tecrübe paylaşımlarıyla gerçekleştirmeye planladığımız etkirliğimiz üyelerimizin birçok konuda aydınlanmasını sağlayacaktır. 4 2013 yılında Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın üzerinde yıllarca çalıştığı ve günümüzdeki gelişmeleri de göz önüne alarak taslak haline getirdiği Perakende Yasası ile ilgili görüşmelerimizi Bakanlık yetkililerine ulaştırdık. Genel ticarette ve istihdamda ülkemizin üçüncü büyük sektörü olan perakendenin bir yasasının olması sektörün önünü daha da açacaktır. Yasa taslağındaki birçok maddeye ilavelerimizi ve düzeltmelerimizi sunmuş bulunmaktayız. Özellikle stratejik planların hazırlanması bölgelerin ihtiyaçlarına göre isletmelerin açılmasını sağlayacaktır. Stratejik Plan komisyonunda özellikle perakende ile ilgili sivil toplum kuruluşların olması daha verimli olacağını düşünmekteyiz. Belki klişe bir söylem olacak ama 2014 yılı tüm sektörler için bir önceki yıllara göre zor bir yıl olarak görülüyor. Sürekli gelişim halinde olan kurumlar için ne kadar zor bir yıl olursa olsun rahat geçecektir. Bizler TPF olarak 2014 yılında sadece Türkiye’de değil etkinliklerimizi yurtdışına da taşıyarak ufuk çizgimizi daha da yukarılara çekeceğiz. Şimdiden tüm sektöre ve ülkemize hayırlı ve verimli bir yıl diliyorum. Tarih 3 Aralık 2013. Değerli müşterimiz Aşınızın Aşkı Kamaş Baharatları reklam ajansını yani bizi arayarak güzel bir dergi tasarımı istedi. Fakat biz Kamaş Baharatlarının lezzetini sıradan bir yemek tasarımıyla anlatmak yerine, ilk günden beri kullanan iyi bir tüketici olarak yemeklerinizde kullanmanızı tavsiye etmeyi uygun gördük. Bu nedenle tasarımın tamamı bu olup, lezzet severlerin, raflarda aşağıdaki logonun yer aldığı her ürünü gönül rahatlığı ile almasını tavsiye eder, tamamen doğal olan bitki çaylarının da her derde deva olduğunu hatırlatmak isteriz... www.kamasbaharat.com 5 perder içindekiler Türkiye Perakendeciler Federasyonu Adına İmtiyaz Sahibi İhsan Biçen Rüzgarlıbahçe Mah. Selvi Sok. No:6 K:6 Beykoz / İstanbul Perakende Turu 6 YZB 2013 22 Röportaj “PAREX” 32 Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Babur Akyol Bahariye Cad. Canan Sok. 33/5 Kadıköy / İstanbul Editör Cennet Yavuzsoy Günel [email protected] 14 Gündem Yazı İşleri Emre Durdu Yönetim Yeri Rüzgarlıbahçe Mah. Selvi Sok. No:6 K:6 Beykoz / İstanbul Tel: 0216 537 63 08 Fax: 0216 537 63 10 TPF PERDER dergisi yerel süreli yayındır. 2 ayda bir Türkçe yayınlanır. Konusu: Marketler ve market tedarikçileri Baskı Tarihi: Aralık 2013 Baskı ve Cilt ŞAN OFSET MATBAACILIK Ayazağa Mah. Kemerburgaz Cad. No:13 Şişli/İstanbul Tel: 0212 289 24 24 26 Araştırma Yapım Ortakalan Sektörel Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti. Bahariye Cad. Canan Sok. 33/5 Kadıköy / İSTANBUL Tel: 0216 418 00 99 www.ortakalan.com.tr Dizgi & Mizanpaj 3yaprak Reklam Organizasyon Danışmanlık Şirketi www.3yaprak.com 6 perder içindekiler Serbest Köşe Nakit yönetimi her şeydir Pazar 34 Ercüment Tunçalp Danışman 12 Perakende Akademisi Faaliyetlerine başlıyor 48 Sivil Toplum Yılmaz PEKMEZCAN Akademisyen Dosya 52 30 Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun Rıza KOÇAK Avukat 38 Eğitimde Pedagojik Yaklaşım 58 Röportaj “SEDAT TAHİR” Ekber IŞIK TPF Eğitim Danışmanı 50 2013 Değerlendirme, 2014 Planlama Haberler 64 Gurbet Altay TPF Genel Koordinatörü 62 7 perder perakende turu Darülaceze’de “Aşure Günü” Reis Gıda yetkilileri, “Aşure Günü”nde Darülaceze sakinleri ile buluştu Resi Gıda, “Aşure Günü” kapsamında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Darülaceze Başkanlığı’nda bir organizasyon düzenledi. Organizasyona Darülaceze Başkanı Nevzat Bayhan ve Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis de katıldı. Darülaceze Başkanı Nevzat Bayhan, “Aşure Günü”ne atıfta bulunarak şunları söyledi: “Geçmişin derinliklerine kadar uzanmış kökleri üzerinde doğrulmuş ve geçmişinden beslenen insanoğlunun, bu köklerine olan ilgisinin arttırılması zaman zaman onu hatırlamakla mümkündür. Dünyayı değiştiren onlarca hadisenin vuku bulduğu “Aşure Günü”nde, insanların kaynaşma, dayanışma adına bir arada olması toplumların güçlenmesi için çok önemli özel bir adımdır. vurgulamakta. Kimi zaman yoğun şehir yaşamında, oturduğumuz apartmandaki komşularımızı tanımaya fırsat bulamayabiliyoruz. Muharrem ayı, komşulukların başlaması ve dostluklarımızın pekişmesi için önemli bir tarihtir. Reis Gıda ailesi olarak, böylesine anlamlı bir günde, büyüklerimiz ile bir arada olup, onların anılarını dinlemekten büyük bir mutluluk ve gurur duyuyoruz” diye konuştu. Darülaceze sakinlerinden Nazmiye Özkul, “Eskiden, Aşure gününe hürmet edilirdi. Çocukken annelerimiz erkenden kalkar, bizleri kaldırır, önce eve su getirmeye gönderirlerdi. Böylelikle, bereketle başlardık. Aşure Günü’ne hürmeten oruç tutar, bu güne özel üzücü hadiseleri anardık. Suyu özendiren bardaklarda içmemeye özen gösterirdik. Aşureler pişer ve tüm komşulara dağıtır, bugünü beraber yaşardık .Ben de, 6 sene devam ettirdim bu geleneği. Kurumumuzda da bu şekilde devam ettirmek beni çok mutlu ediyor” dedi. Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis ise, “Komşularımız, ailemizden sonra, bize en yakın olan sosyal çevremiz. Evimizde, acil bir şeye ihtiyaç duyduğumuzda, yanımızda herkesten önce komşularımız var. ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’, ‘Ev alma, komşu al’ atasözlerimiz de, komşuluğun kültürümüzdeki önemini Elita 42’nci sırada Elita Gıda, Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi listesine 42. sıradan girdi AllWorld Network ve TOBB’un öncülüğünde, TEPAV’ın desteğiyle Türkiye’nin en hızlı büyüyen şirketlerine küresel ölçekte dikkat çekmek için yürütülen “Türkiye 100 Proje- si” çalışmasının sonuçları açıklandı. Sonuçlara göre Sunar Grup şirketlerinden Elita Gıda, Adana’dan 3 firmanın girdiği Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi listesine 42. sıradan girerek Adana’nın en hızlı büyüyen şirketi unvanını adı. Sunar Grup, 2010-2012 dönemi arasında gerçekleştirdiği yüzde 202’lik büyüme oranıyla listeye girip kazananlar arasında yer aldı. Sunar Grup Koordinatörü Erol Çomu, 5. İzmir İktisat Kongresi’nde Sunar Grup adına aldığı “Türkiye 100 Projesi Ödülü” nü, Elita Gıda Genel Müdürü İbrahim Ethem Can ile birlikte Sunar Grup Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Çomu’ya takdim etti. Ödülün takdimi esnasında Nuri Çomu, “Grup şirketlerinden Elita Gıda’nın kısa sürede gösterdiği bu büyüme bizi oldukça sevindirdi. Sunar Grup’un büyüyerek ülkemize katma değer sağlaması için sergilediğiniz çaba sebebiyle sizlere teşekkür ediyorum, başarılarınızın devamını diliyorum” dedi. 8 perder perakende turu NAMETRUB bölgesine Gökçelik atandı Unilever’de Şahin Ali Gökçelik, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Türkiye, Rusya, Ukrayna&Belarus bölgesine Tedarik Zinciri Direktörü olarak atandı Son olarak, İsviçre’de dondurma kategorisi Küresel Tedarik Zinciri Direktörü olarak görev yapan Şahin Ali Gökçelik, Unilever Kuzey Afrika, Ortadoğu, Türkiye, Rusya, Ukrayna&Belarus (NAMETRUB) bölgesine İçecek ve Dondurma Kategorisi Tedarik Zinciri Direktörü olarak atandı. Elektronik Mühendisliği ve MBA mezunu olarak kariyerine 1990 yılında Unilever’de başlayan Şahin Ali Gökçelik, daha öncesinde Unilever Filipinler’de Başkan Yardımcılığı (Güneydoğu Asya Bölgesi), Algida Türkiye Tedarik Zinciri Direktörlüğü (Avrupa, AMET Bölgesi) ve Unilever Türkiye gıda ve dondurma operasyonlarında fabrika, lojistik, mühendislik, proje yönetimi gibi farklı görevler üstlendi. Lisanslı basketbol geçmişi bulunan Gökçelik’in diğer hobileri arasında futbol, binicilik, köpek yetiştiriciliği, orman ve dağ gezisi yapmak yer alıyor. Uluslararası köpek yarışması hakemi olan Gökçelik, evli ve 2 çocuk babası. UNO’dan yeni yatırım UNO, iki yılda 90 milyon dolarlık yatırım ile beş üretim tesisi daha açacak 30 milyar lira büyüklüğündeki Türkiye unlu mamuller pazarında, 2011 yılında 300 milyonuncu ekmeğini üreten UNO, yüzde 65’lik pazar payı ile Türkiye’nin lider paketli ekmek markası olmaya devam ediyor. 2013 yılını yüzde 55 büyüyerek 310 milyon liralık ciro ile kapatmayı öngören şirket, yeni yatırımlar için de düğmeye bastı. 2015’e kadar 90 milyon dolarlık yeni yatırım yapacak olan UNO, paketli ekmek pazarında artan talebi karşılamak için beş yeni üretim tesisi kuracak. UNO’nun, İstanbul ve Ankara dışındaki ilk tesisi İzmir’de faaliyete başlayacak. UNO’nun yeni dönem projelerine ilişkin detayların paylaşıldığı basın toplantısı, Yıldız Holding Mali İşler Başkanı Dr. Cem Karakaş, UNO Yönetici Ortak ve CEO’su Federico Caruncho ile UNO Yönetim Kurulu Başkanı Hasip Gençer’in katılımıyla gerçekleşti. Yıldız Holding’in gıda vizyonunu ve UNO ile ilgili hedeflerini anlatan Yıldız Holding Mali İşler Başkanı Dr. Cem Karakaş; “Yıldız Holding olarak UNO’ya 2008 yılında ilk yatırımımızı gerçekleştirdik. Aradan geçen 5 yıl içerisinde bu yatırım bizi çok memnun etti ve UNO bizim için artık stratejik bir iş haline geldi. Bu sebeple UNO’da hisselerimizi yüzde 60’a çıkartarak, bu sektörde uluslararası alanda uzmanlığı bulunan Sn. Federico Caruncho ile ortak olarak şirketi daha süratli büyütmeye karar verdik. Bu noktada, Federico Caruncho UNO’nun yönetici ortağı olarak şirketin başına geçmiştir. Yine ortaklığımız bulunan Komşufırın’daki çoğunluk hisselerimizi ise Hasip Gençer’e devretmiş bulunuyoruz” dedi. Beş yeni fabrika için 90 milyon dolarlık yatırım Beş yeni fabrika için 90 milyon dolarlık yatırım Yıllık 65 bin ton ekmek üreten UNO, halen İstanbul’da Dudullu ve İkitelli’de iki ve Ankara’da bir fabrika olmak üzere toplam üç tesiste üretim yapıyor. Şirket, önümüzdeki iki yıl içerisinde Türkiye’nin farkı bölgelerinde yeni üretim tesislerinin inşasına hazırlanıyor. Yeni tesislerin ilk kısmı taze ürün kategorisinde 2014’de İzmir’de hayata geçecek. 2014 Mayıs’ında İstanbul Dudullu’da 35 milyon dolarlık donuk ürün tesisi işletmeye alınacak. 2015’te ise yine taze ürün kategorisinde Antalya ve Doğu Karadeniz’de iki yeni tesis, donuk kategoride ise Akdeniz bölgesinde ilave bir tesis açılması hedefleniyor. 9 perder perakende turu Nestle’den dev yatırım Karacabey çoklu üretim tesisleri, Nestle’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki ihracat üretim merkezi haline geldi de 2012 yılının başında da yaklaşık 85 milyon TL’lik yatırımla kahvaltılık gevrek fabrikasının açılışını yapmıştı. İhracata yönelik bu yeni üretim hatlarıyla birlikte Karacabey Çoklu Üretim Tesisleri’nin Nestle’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki en büyük üretim merkezlerinden biri olma konumu daha da güçlenmiş bulunuyor. Yüksek teknolojiye sahip makinelerin kullanıldığı hatların üretim kapasitesi 2 katına çıkarak; dakikada 1.200 paketlik üretim gerçekleştirilecek. Hatlarda yapılacak üretim ağırlıklı olarak Suudi Arabistan pazarına ihraç edilecek. Nestle, yeni yatırımla birlikte Türkiye’de istihdam ettiği 3.800 kişiye ilave olarak, Karacabey’de yaklaşık 100 ‘e yakın ek istihdam sağlayacak. Nestle, Ortadoğu’daki en büyük üretim merkezlerinden biri olan Bursa Karacabey Çoklu Üretim Tesisileri’nde, 22 milyon TL’lik yatırımla ihracata yönelik iki ek üretim hattı açtı. Bu yeni hatlarda, bulyon talebi artmakta olan Ortadoğu pazarına yönelik olarak üretim yapılacak. Hattın açılışı Nestle’nin Asya, Okyanusya, Afrika ve Ortadoğu’dan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Nandu Nandkishore ve Nestle Türkiye Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Reinhold Jakobi’nin katılımıyla gerçekleştirildi. 2012 yılını yüzde 15 büyüme ve 1.4 milyar TL ciro ile tamamlayan Nestle’nin Türkiye’ye yaptığı yatırım her yıl ortalama 100 milyon TL olarak gerçekleşiyor. Türkiye’de 100 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren Nestle, Karacabey’deki çoklu üretim tesisleri’n- Unilever Türkiye’den yeni tesis Unilever, Konya’da yeni bir üretim tesisine 150 milyon Avro’yu aşkın yatırım yapacağını açıkladı Yeni fabrika, şirketin büyüme hedeflerine paralel olarak, üretim kapasitesini önemli ölçüde artıracak ve OMO, Domestos, Yumoş, Cif, Rinso, Elidor ve Dove gibi pek çok markanın üretimi bu tesiste yapılacak. Bu fabrikanın tasarımında da, tıpkı Unilever’in kısa bir süre önce Konya’da açılan Dondurma Fabrikası gibi, Unilever’in sürdürülebilir iş modeli prensiplerine uygun şekilde, çevre üzerindeki etkisi çok düşük olan 10 fabrikalar tasarlamakta kullandığı model temel alınacak. Konya’daki Ev ve Kişisel Bakım ürünleri fabrikasının enerji etkin motorlar, yağmur suyu toplama ve tam su arıtımı uygulamalarıyla LEED sertifikalı ve “0 katı atık” bir fabrika olması hedefleniyor. Unilever Türkiye CEO’su Mehmet Altınok “Ev ve kişisel bakım pazarının toplam boyutu yaklaşık 2.5 milyar USD ve %8-9 oranında büyüyor. Unilever için çok büyük bir potansiyele sahip ve Konya’daki yeni fabrika yatırımımızla bu potansiyeli sermayeye dönüştürebileceğiz.” dedi. Unilever’in Türkiye’de doğrudan kendisine bağlı 5000’i aşkın çalışanı bulunuyor. Merkez ofisi İstanbul’da bulunan şirket, Anadolu, Karadeniz ve Marmara bölgelerinde toplam 8 üretim tesisine sahip. perder perakende turu Büyümeye devam edecek Kotex, kendi segmentinde yüzde 15 payla pazarda ikinci sıraya yerleşti Kimberly Clark, Türkiye pazarına 2006 yılında girdi. Kotex Türkiye, pazara girdiği 7 yılda 3 milyon haneye ulaştı, bu yıl itibarıyla yüzde 15’lik pazar payıyla ikinci sıraya yerleşti. Pazardaki büyümenin sonucunda 2012 yılında Kurtköy’de üretime de başlayan şirketin hedefi inovasyonda öncü bir marka olmak, daha fazla Türk kadının hijyenik ürünlerle tanışmasını sağlamak. Türkiye pazarında kısa sürede bu noktaya gelmelerinin önemli bir başarı olduğunu söyleyen Kotex Pazarlama Direktörü Deniz Gürler Utkutan, “Pazarın cirosal büyüklüğü 2012’de 211 milyon dolar, hacim olarak 1.9 milyar adet oldu. 2013’ün ilk 9 ayında geçen yılın aynı dönemine göre ciro yüzde 7 hacim yüzde 5 büyüdü. Kotex’in bu yıl 9 ayda cirosal büyümesi yüzde 26, adetsel büyümesi yüzde 28” diye konuştu. Türkiye’de hijyenik ped kullanım alışkanlığının her geçen yıl arttığını da kaydeden Deniz Gürler Utkutan, şöyle devam etti: “Bunun en önemli etkenleri arasında; gelir düzeyindeki artış ve sosyo-ekonomik yapıdaki değişim sayılabilir. Eğitim ve çalışan kadın sayısındaki artış da hijyenik kadın ürünleri tüketimini artıran faktörler arasında. Biz de bu gelişmeler doğrultusunda yatırımlarımızı planlıyoruz. 2014 yılında ürün tarafında yeni yatırımlarımız olacak.” Kükrer’den önemli hamle Kemal Kükrer Japon ortakla pazarda 5 yılda 3 kat büyüme hedefliyor Bir asra yaklaşan tarihi ile Türkiye’nin en büyük sirke ve sos üreticisi Kemal Kükrer, sektöründe bir ilki gerçekleştirerek yine kendi konusunda dünyanın en büyük gıda şirketleri arasında yer alan Japon Ajinomoto ile bir ortaklığa imza attı. Les Ottomans Hotel’de düzenlenen basın toplantısında şirket yöneticileri sektörde büyük ses getiren ortaklıkla ilgili detaylı açıklamalarda bulundu. Kükre A.Ş. Genel Müdürü Sabri Gülel: “37 bin tona yaklaşan yıllık üretim kapasitesi ve 33 milyon TL’nin üzerindeki cirosuyla sirke ve sos grubunda Türkiye’nin lider şirketi olarak uluslararası düzeydeki bu ortaklıkla yeni tatlar ve yeni ürünlerle hem pazarda büyümek hem de pazarı büyütmeyi hedefliyoruz. Yeni tatlar ve ürünlerle mevcut pazarı geliştirmek ve yeni yatırımlar yapmak her zaman öncelikli hedeflerimiz olmuştur. Şu anda sektörde önemli bir pazar payına sahibiz ama yerimizi daha da sağlamlaştırmak ve sektörün gelişimi için uzun zamandır dünya genelinde kendini ispatlamış bir firma ile yetenek ve ‘know-how’ anlamında birliktelik yapmak istiyorduk. Bu birlikteliğin aynı zamanda ülke ekonomisine fayda sağlamada da yapılabilecek en doğru ve hızlı yöntem olduğuna inandık.” açıklamasında bulundu. Gülel, ortaklık sonrası kısa ve orta vadedeki yatırımlarıyla ilgili olarak da “Kısa vadedeki yatırım planımız içerisinde mevcut ürünlerimizden bir kategoriyi büyütmek amacıyla yapacağımız yeni bir üretim tesisi var. Burada da yaklaşık 80 kişilik bir istihdam yaratacağımızı öngörüyoruz.” açıklamasında bulundu. 11 perder perakende turu Cihan Group’tan yeni fabrika Cihan Group, Adapazarı’nda kurduğu fabrika ile bebek bezi üretimine giriyor Türkiye’nin en önemli distribütörlerinden biri olan Cihan Group, şimdiye kadar 100’e yakın ulusal ve uluslararası markanın satış ve dağıtım organizasyonlarını üstlendi. Adapazarı’nda 100 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirilen fabrikada üretilecek baby&baby markası Cihan Group’un ticaretteki en önemli atılımlarından biri olacak. 2014 yılında market raflarında yerini alacak olan baby&baby, Türkiye’de bebek bezi kullanım alışkanlığını artıracak ve bu konuda ciddi bir bilinçlenme yakalanmasını sağlayacak. Konuyla ilgili gerçekleştirilen basın toplantısında Cihan Group CEO’su Mehmet Hanifi Çiftçi, “Yeni yaptığımız yatırımla bebek bezi pazarına yeni bir boyut kazandıracağız. Fiyat olarak uygun, ancak kalite olarak ise üst seviyede bir ürün yapılabileceğini ispat ediyoruz” dedi. Çiftçi grubun hedefleriyle ilgili de şunları aktardı: “Yine 2014 yılında Mavibeyaz 3 katlı ürün grubu, Ekobeyaz relansmanı, Flexilife relansmanı ile yüksek bir çıkış yapmaya hazırlanan grup; 2015 yılında tamamlanacak olan Adapazarı’ndaki 100 bin metrekare açık alan üzerindeki 50 bin metrekare kapalı alanda 5 ayrı üretim tesisine dönüşecek ve 100 milyon $ ile tamamlanacak olan fabrika ve hat yatırımı ile üretim kapasitesini 3 kat arttırmayı hedeflemektedir. 2014 yılı vizyonunda mevcut 20 ülkeye gerçekleştirdiği ihracatını 35 ülkeye çıkarmayı hedefleyen Cihan Group ülke ekonomisine katma değer ve yeni istahdam sağlamayı hedeflemektedir.” Numil’e inovasyon ödülü Numil Gıda, Avrupa İş Dünyası Ödülleri’nde ‘Türkiye İnovasyon Şampiyonu’ oldu Sağlıklı nesillerin yetişmesine katkıda bulunmak misyonu ile bebek beslenmesi sektöründe faaliyet gösteren Numil, ‘Avrupa İş Dünyası Ödülleri’ (European Business Awards) elemelerinde ‘İnovasyon Şampiyonu’ olarak Türkiye’yi Avrupa elemelerinde temsil etme hakkı kazandı. İş dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olan Avrupa İş Dünyası Ödülleri’nin Türkiye 2013 – 2014 ‘Ulusal Şampiyonları’ Temmuz ayında açıklandı. Ulusal Şampiyon olan 40 şirket, Kasım 2013’te başlaması planlanan halk oylamasının ardından, Ocak ve Nisan aylarında gerçekleştirilecek 12 elemelerde ‘Ruban D’Honneur’ ünvanı için mücadele edecek. İnovasyon, iş mükemmeliyeti ve sürdürülebilirlik konularında yüksek performans sergileyen şirketlerin değerlendirildiği ve iş dünyasında Oscar Ödülü niteliği taşıyan yarışmaya bu yıl 31 Avrupa ülkesi katıldı. Birçok sektörden binlerce şirketin; inovasyon, liderlik, sosyal sorumluluk, pazarlama, büyüme stratejileri, çalışan bağlılığı, süreç yönetimi ve müşteri sadakati alanlarındaki çalışmalarını paylaştığı yarışma, Avrupa’da şirketlerin kendi güç ve potansiyellerini göstermeleri için bir fırsat sunuyor. perder perakende turu Henkel, kârlılığını artırdı Henkel, 2013 yılının üçüncü çeyreğinde 4 milyar 184 milyon Euro’luk bir satış gerçekleştirdi 2013 yılının üçüncü çeyrek mali sonuçları açıklandı. Mali sonuçları değerlendiren Henkel CEO’su Kasper Rorsted, “Henkel, giderek daha da zorlu bir hal alan pazarda güçlü performansını sürdürerek, 2013 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla organik büyümesini hızlandırdı. Vergi öncesi kâr marjımız ilk kez yüzde 16’yı aştı. Tüm iş birimlerimizin ve bölgelerimizin katkısı ile sağlam bir organik büyüme elde ettik. Yükselen pazarlar bir kez daha son derece dinamik bir gelişme sergiledi. Ancak kur etkileri, satışlar üzerinde olumsuz bir etkiye sahip oldu” dedi. Rorsted, yılın son bölümüyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Ekonomik ortam zorlu olmaya devam edecek. Bu nedenle, değişken pazar ortamında esnekliğimizi ve verimliliğimizi daha fazla artırabilmek için süreçlerimizi ve yapılarımızı buna göre uyarlamaya devam edeceğiz. Daha önceden belirtmiş olduğumuz gibi, organik büyümenin mali yılın tamamı için yüzde 3 ila 5 arasında olmasını ve düzeltilmiş imtiyazlı hisse başına kazancın da yaklaşık yüzde 10 civarında artmasını bekliyoruz. Düzeltilmiş vergi öncesi kar marjımızla ilgili olarak tahminimizi yaklaşık yüzde 14,5’ten yaklaşık yüzde 15’e çıkartmaktayız.” 2013 yılı üçüncü çeyrek mali performansı Henkel, 2013 yılının üçüncü çeyreğinde 4 milyar 184 milyon Euro’luk bir satış gerçekleştirdi. Bu miktar, yüzde 6,7 civarında gerçekleşen olumsuz kur etkileri nedeniyle önceki yılın aynı dönemine ait miktarın altında kaldı. Kur ve satın alma/ satış etkilerinden arındırılmış organik büyüme ise yüzde 4,2 artış gösterirken, tüm iş birimleri buna katkıda bulundu. Çamaşır ve Ev Bakımı iş birimi yüzde 5,5’lik sağlam bir organik büyüme sağladı. Güzellik ve Bakım yüzde 3,1 ile sağlam bir organik büyüme elde etti. Yapıştırıcı Teknolojileri de önceki yılın aynı çeyreğine oranla yüzde 4,2’lik bir artışla organik satışlarda sağlam bir büyüme yakaladı. Her üç iş biriminin de katkısıyla faaliyet karı yüzde 6,5’lik artışla 631 milyon Euro’dan 672 milyon Euro’ya yükseldi. Satış gelirleri yüzde 1,4 gibi önemli bir artışla yüzde 14,7’den yüzde 16,1’e çıktı. Döneme ait net gelir yüzde 16,7 artarak 402 milyon Euro’dan 469 milyon Euro’ya çıktı. İmtiyazlı hisse başı kazanç ise 0,90 Euro’dan 1,06 Euro’ya yükseldi. Henkel’in 2013 Yılına Genel Bakışı Henkel, 2013 mali yılında yüzde 3 ila 5 arasında organik büyüme öngörüyor. Şirket, her bir iş biriminin bu aralıkta büyüme göstermesini bekliyor. Henkel, düzeltilmiş satış gelirleri için yüzde 14,5 ile yüzde 15’lik (2012: yüzde 14,1) öngörüsünü tekrar teyit ederek, tüm iş birimlerinin önceki yıla oranla elde edilecek olan artışa katkıda bulunmasını bekliyor. Henkel ayrıca imtiyazlı hisse senedi başına kazancının yüzde 10 civarında yükselmesini bekliyor. (2012: 3,7 Euro) Konuk’a yeni görev Panko Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk, Dünya Pancar ve Kamış Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu’na seçildi Dünyada şeker sektörünün görüşüldüğü Londra’da ilk gün Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) ile Dünya Pancar ve Kamış Üreticileri Birliği’nin (WABCG) istişare toplantısı yapıldı. Sektördeki mevcut durum ile fırsat ve tehditlerin görüşüldüğü istişare toplantısının ardından, WABCG’nin Genel Kurulu gerçekleştirildi. WABCG’nin önümüzdeki 3 yıl için yeni yönetiminin belirlendiği Genel Kurul’da Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Hollanda, Fransa, ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkenin üretici birlikleri tarafından aday gösterildiği seçimde ittifakla Yönetim Kurulu’na seçildi. Organizasyonun ikinci ve üçüncü gününde ise şeker sektörünün tarımsal üretimden sanayisine kadar tüm aktörlerinin bir araya geldiği ve 66 ülkeden yaklaşık 450 temsilcinin katıldığı Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) semineri gerçekleştirildi. Her yıl Kasım ayında gerçekleştirilen bu seneki seminere sektör temsilcilerinin yanı sıra büyük enerji şirketleri ile finans sektörü yoğun ilgi gösterdi. 13 perder serbest köşe Nakit yönetimi her şeydir Ercüment Tunçalp Danışman Evdeki hesap çarşıya uymayınca da kötü sonuç kaçınılmazdır. Oysa, işletmenin finansal yükümlülükleri karşılamak üzere yeterli nakit sağlaması birinci kuraldır. Büyüme ve yatırım fırsatlarından yararlanmak için ise daha fazlasına ihtiyaç vardır. Nakit akışını yönetemiyorsanız şirketi de yönetemezsiniz. Bu bakımdan mağaza içinde yaptığımız bütün doğru işler iyi nakit yönetimi ile sonlandırılmalıdır. Tersden okursak, başarılı nakit yönetimi için her şeyi doğru yapmalıyız. İyi stok yönetimi, doğru ürün portföy yönetimi, verimli alan yönetimi ve kontrollü gider yönetimi başarılamadan nakit yönetiminde istikrar sağlanamaz. Nasıl ki canlıların yaşamını sürdürmesi için toprak, su, hava ve ışığa ihtiyaç varsa, şirketlerin yaşamını sürdürmesi için de ko- 14 lay nakite dönen varlıklara ihtiyaç vardır. Ancak toplumsal alışkanlığımız; her zaman hazırlıklı olmak yerine, ne miktarda ve ne zaman geleceği garanti olmayan cirolara ve ticari alacaklara göre borçlanmamızdır. Evdeki hesap çarşıya uymayınca da kötü sonuç kaçınılmazdır. Oysa, işletmenin finansal yükümlülükleri karşılamak üzere yeterli nakit sağlaması birinci kuraldır. Büyüme ve yatırım fırsatlarından yararlanmak için ise daha fazlasına ihtiyaç vardır. Bu şekilde önemli ölçüde faiz tasarrufu sağlamak mümkündür ve hatta gereklidir. Zira bizim iş kolumuz kredi maliyetini karşılayacak net karları üretemez. Oysa, birçok patronun dağ gibi stokları kafaya takmadan kredi arayışına girdiklerini görmekteyiz. İşte şaşırtıcı olan budur. Zira stoklar arttıkça işletme sermayesi gereksinimi de artar. Stok, perakendecinin bilançodaki en büyük varlıklarından biridir. Aynı zamanda kar ve zarar tablosuna ek maliyetler ekler. Stok tutma maliyeti, eskime, faiz oranları, sigorta, stok alanı vb… Dolayısıyla stok ayarlamaları yoluyla işletme sermayesini azaltma kararı da ihtiyaçtır. Ancak müşteri hizmeti düzeyi üzerindeki etkisini de önceden analiz etmelidir. Her gün aynı rüyayı görmemek için günlük faaliyetlerin gerektirdiği ihtiyaçları karşılamak ve vadesi gelmiş ödemeleri yapabilmek üzere çok önceden o parayı garantiye almak önemlidir. Buna likidite sorumluluğu diyoruz. Elbette bu kadarı yetmez. Dönemsel ve mevsimsel dalgalanmalar ile beklenmedik durumlara karşı da hazırlıklı olmak amacıyla nakit bulundurulmalıdır. Yine yetmez. Avantajlı yatırım fırsatlarından yararlanmak veya spekülatif alım yapabilmek üzere de nakit bulundurmak şarttır. Oysa bu paraların lüks otomobillere veya gayrimenkullere gittiği çok rastlanan olaylardandır. Az rastladığımız olay ise nakdin güce dönüştürülmesi, ciro ve karlılıkta rekorlar kırılabilmesidir. Ülkemizde bunu başaran 10-11 şubeli örnek bir yerel zincir bulunmaktadır. Alımlarını peşin yaparak kimsenin ulaşamadığı düşük maliyetlere ulaşmaktadır. Elbette rekor cirolara ve karlara da… Demek ki, el altında nakit bulundurmanın, ezberlenmesi gereken birçok yararı vardır. Birincisi, günlük faaliyetlerin gerektirdiği ödemeleri aksatmadan yapabilme gücüdür. Vadesi gelen ödemelerde sorun yaşamamak diğer faydasıdır. Peşin alımlarda nakit ıskontosundan faydalanabilmektir. Olağanüstü olaylar karşısında hazırlıklı olmaktır. Bankalar nezdinde itibarlı olmaktır. Ani çıkan karlı yatırım imkanlarından yararlanabilmektir. Nakit yetersizliğini düşünmek bile istemiyorum. Zira birçok sakıncası bulunmaktadır. Öncelikle ya kredi sağlama imkanı zorlaşacak ya da kredi koşulları kötüleşecek demektir. Vade farkları yükselecek veya tedarikçiler işletmeye ikinci sınıf müşteri muamelesi yapacak demektir. Rakipler nakit ıskontosundan yararlanabilirken, elverişli koşullarda bile alım yapamama durumuna düşülecek demektir. Bu kötümser tablo her zaman ihtimal dahilinde iken işletme sermayesi kavramı da tam anlaşılamamaktadır. “Nasıl olsa vadeler uzun, satar öderiz” mantığı yaygındır. Oysa işletme sermayesi, işletmenin iş hacmini genişletebilmesi, riskini azaltabilmesi, olağanüstü durumlarda mali yönden zorlanmaması, faaliyetlerini karlı ve verimli bir biçimde yerine getirebilmesi için ilk şarttır. O zaman bütün şirketlerin, etkin işletme sermayesi yönetimi ihtiyacı konusunda hiç tereddüt yaşamaması gerekir. Bu konuda mutlaka yetişmiş insan kaynağına sahip olmak veya en azından ilgili kadroları eğitimle desteklemek gerekir. Daimi finans danışmanı bulundurmakta alternatifler arasındadır. 15 perder gündem 2013 nasıl geçti? Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Selamet Aygün ve bölgelerdeki PERDER Başkanları, geride bıraktığımız 2013 yılının sektör açısından neler getirdiğini ve 2014 yılından beklentilerini açıkladı 2013 yılını geride bıraktığımız şu günlerde sektör açısından hareketli günler yaşanıyor. Öncelikle Perakende Yasa Tasarısı’nın taslak metninin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından açıklanması ardından Selamet AYGÜN görüşlerini bulabilirsiniz. Ayrıca hareketli başlayan 2013 yılının son çeyreğinde yaşanan durgunluğun nedenleri ve 2014 yılıyla ilgili beklentilerde görüşlerin içinde yer alıyor. - TPF Başkanı Rakamlara baktığımızda Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) üye sayısının 370’e, bu üyelerin toplam mağaza sayısının ise 3590’a ulaştığını görüyoruz. Federasyonumuza son bir yılda ilk defa gıda dışında bir dernek olan Beyaz Eşya Perakendecileri Derneği ve yine ardından ilk defa ülkemiz dışından uluslararası bir katılımla KKTC PERDER katıldı. Bu iki katılımla TPF’ye üye dernek sayısı 16’ya yükseldi. Sektörle ilgili genel tabloya baktığımızda; 2013’ün ilk yarısının daha hareketli, ikinci yarısının ise biraz daha durgun geçtiğini gözlemledik. Buna rağmen yerel zincirler, sektörde en hızlı gelişen yapı olmayı sürdürdüler. Bildiğiniz gibi yeni mağaza açacak alanlar sınırlandı hem de fiziki büyüme ile ciro artışı yapmak artık sektörün geldiği noktada bizler adına anlamını yitirmeye başlıyor. Daha verimli çalışmak ve mevcut operasyonumuzu iyileştirerek satışlarımızı artırmak zorundayız. Üyelerimizin bu durumun çok net farkında olduğunu ve hemen hepsinin insan kaynaklarını ve teknolojiyi maliyetleri düşürmek adına daha aktif kullanmaya çalıştığını görüyoruz. Perakende sektörünün yıllardır çıkmasını beklediği “Perakende Yasası”nın, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından taslak halinde kamuoyuna sunulması biz perakendecilerde yeni bir heyecan yarattı. Gümrük ve Ticaret Bakanımız Hayati Yazıcı, tasarının 2014 ilk çeyreğinde yasalaşacağını dile getirdi. Umarım bu heyecanımız tüm tarafları memnun eden bir yasanın hayata geçirilmesiyle büyük bir sevince dönüşür. Başından beri perakende sektörünün bir yasaya ihtiyacı olduğunu savunduk ve bu yönde yapılan çalışmalara elimizden gelen katkıyı sunduk. İlgili makamlarla yaptığımız görüşmelerde taleplerimizi dile getirdik. Türkiye perakende sektörünün bir düzene kavuşması için kayıtlı ve kurallı bir sistemle hareket edilmesi gerektiğinin bir kez daha altını çizmek istiyorum. Perakende sektöründe faaliyet 16 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından açıklanan kredi kartlarıyla ilgili yasal düzenleme sektörün gündeminde yerini aldı. Aşağıdaki görüşlerde her iki konuyla ilgili, PERDER Başkanları’nın gösteren irili ufaklı çok sayıda işletme var. Haliyle her ölçekteki işletmelerin istek ve beklentileri farklılık gösteriyor. Şu andaki taslak metnin tam anlamıyla bu istek ve beklentilerin tamamına cevap vereceği kanısında değiliz. Taslak metnin yayınlanmasının ardından tekrar ilgili makamlara ilettiğimiz birçok eksik madde bulunuyor. Bu eksiklerin tamamlanması adına yasa çıkana kadar ve çıktıktan sonra da çalışmalarımıza devam edeceğiz. İstanbul PERDER Yönetimi’nin gayretleriyle PERDER Akademi bu yıl pilot bir proje olarak start aldı. Burada hemen unutmadan altını çizeyim bu projenin ilk günlerinden itibaren eğitimcilerini göndererek bizlere destek olan üretici firmalarımıza da teşekkür ediyoruz. Şimdi bu pilot projenin de başarısını gördükten sonra Türkiye çapında yaygınlaştırıyor ve TPF’nin bütün üyelerinin yararlanmasını sağlıyoruz. PERDER Akademi artık bir iktisadi teşebbüs oldu. Yani kendi yönetimi, geliri, gideri ayrı olan, profesyonel yapıda bir kurum oldu. Bu kurum, bizim üyelerimizin dışında da sektörün tamamına hizmet verir konumda olacak. Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun kurulduğu günden itibaren en çok önem verdiği konu eğitim oldu. Türkiye çapında her bölgemizde çok sayıda projeye imza atttık. Gerek bölgelere gönderdiğimiz hocalarımız gerek üretici firmalardan aldığımız eğitim destekleri gerekse de İŞKUR ve Milli Eğitim Bakanlığı destekleriyle gerçekleştirdiğimiz projelerle bu konuda sürekli aktif bir çalışma gösterdik. Ancak bu zamana kadarki eğitim çalışmalarımızda bizim açımızdan en büyük handikap, bu çalışmaların dönemsel fayda ile sınırlı kalması oldu. Ancak bundan sonrasında konuyu bir ileri safhaya taşıyor ve dönemsel gelişmelere bağlı olmaktan çıkarıp sürdürülebilir bir yapıya getiriyoruz. PERDER Akademi’yi hayata geçirmemizin nedeni bu. Eğitim müfredatı oluştururken hem üyelerimize hem tedarikçilerimize sorduk. Sonrasında eğitimlere uygun kadroyu belirledik. Bu kadroyu belirlerken sektöre hizmet veren değerli eğitimci dostlarımızdan hem de üretici firmalarımızın profesyonel kadrolarından faydalandık. Mezun olanlara tüm sektörde geçerli olacak sertifikalar vereceğiz. Bu sertifikalara sahip olmak gıda perakendeciliğinde çok önemli bir artı olacak. Mezun olan kişinin hem uzmanlığı ve bilgisi artmış olacak hem de sektöre bağlılığı ve perakendeyi bir meslek olarak devam ettirme kararının pekişmesi sağlanacak. PERDER Akademi’nin en önemli avantajlarından biri ise oluşturduğumuz altyapı sayesinde görüntülü eğitim hizmeti sunmak olacak. Böylece eğitim almak isteyen sektör temsilcileri, bu içeriğe istedikleri zaman ve istedikleri şehirden ulaşma imkanına sahip olacak. Perakendecilik zor bir meslek… Bu işin zor olduğunun en iyi biz yerel zincir yöneticileri farkındadır çünkü bu işin mutfağından geldik. Geçmişe göre kıyasladığımızda çalışma saatlerinin artık daha düzenli ve adil seviyelere geldiğini görüyoruz. Bunun böyle olmasında firmaların teknolojiyi daha doğru kullanmaya başlaması ve bazı süreçleri kolaylaştırması, hızlandırması da bir etken oldu. Çalışma koşullarında da her- perder gündem kes elinden gelen iyileştirmeleri yapıyor. Daha sosyal bir ortam yaratmak, motivasyonla ilgili organizasyonlar, ödüllendirme, çeşitli sosyal haklar gibi konuları özellikle PERDER üyeleri artık çok daha istekli ve aktif. Biz bu çalışmaları, PERDER Akademi ile beraber düzenli bir şekilde eğitim ile destekleyerek perakendeyi daha tercih edilir bir meslek haline getirmeye çalışıyoruz. Tabi kanun koyucunun bu konuyu yasa ile desteklemesini de arzu ederiz. Bu da gerçekleşirse çok iyi bir noktaya geleceğimizi düşünüyorum. Bu yıl tüketiciyi bilinçlendirmek adına önemli bir proje gerçekleştirdik. Tarım ve Gıda Bakanlığı ile birlikte kamu spotlarını yayınladık. Tüketici sağlığı adına bu çalışmanın etkili olduğu ve önemli bir fark yarattığını bakanlık yetkilileri bizimle paylaştı. Biz de memnun olduk. Biliyorsunuz iki konu vardı. Biri gıda takviyelerinin yanlış ve gereksiz kullanımıydı. İkincisi de alışveriş sürecindeki yanlışlar yüzünden soğuk zincir gerektiren ürünlerde oluşan tehlikelerdi. Bu iki konuyla ilgili de kamu spotlarının çok yararlı olduğunu gördük. Bizim adımıza da TPF’nin sorumluluklarının televizyonlarda tüketici tarafından da görülmesi önemli bir değer oldu. Bu tarz çalışmalara devam etmek istiyoruz. Mevcut derneklerin bölgelerinde yer alan ve halen üye olmayan ya da zamanında olmuş ama üyelikten çıkmış perakende zincirleri var. Bu arkadaşları aramıza katmak için çalışmalar yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Yerel ve yerli peraken- denin ayrı bir kültürü, duygusal bir bağı ve ortak değerleri var. Bu değerleri hep birlikte geleceğe taşımak için, sesimizin daha güçlü çıkması için bu arkadaşlarımızı da aramızda görmek istiyoruz. 2014 yılında PERDER Akademi’nin etkinleştirilmesi, yasadaki eksiklerin giderilmesi, sosyal sorumluluk çalışmaları ve diğer faaliyetlerimizin dışında organizasyonlarımız da devam edecek. Bu organizasyonların en büyüğü tabi ki YZB olacak. 2014 yılında Yerel Zincirler Buluşuyor’un ana teması “markalaşma” olarak belirlendi. Bu konuyla ilgili çok değerli, uzman isimleri katılımcılarla buluşturacağız. Yıl boyunca da “markalaşma” konusunu pekiştiren toplantılar, seminerler gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Yusuf EROL - Akdeniz PERDER Başkanı Akdeniz’de Bölgesi ve Antalya açısından ele aldığımızda 2013 yılı beklentilerimizi karşılamaktan uzaktı. Sektör 2012 yılına göre ciro kaybı yaşadı. Bizim bölgemizin kendine has bazı zorlukları var. Kalifiye personel bulmakta her zaman problem yaşanıyor çünkü genç nüfus marketler yerine turizm sektöründe çalışıyor. Özellikle yaz aylarına girilirken müthiş bir sirkülasyon, giriş çıkış yaşanıyor. Bu durum verdiğiniz eğitimleri de boşa çıkarıyor. Ayrıca dükkan kiraları artık anormal seviyelere yaklaştı. Bazı bölgelerde market açmak imkansız hale geldi. Market açılabilecek kiraların olduğu yerlerde ise her sokakta neredeyse 50 metre arayla discountlar sıralanmış durumda. Tabi ki kentin büyümesi, zenginleşmeye devam etmesi bir şekilde pazarı ayakta tutuyor. Ancak rekabet koşulları her yıl daha da zorlayıcı hale gelmeye devam ediyor. 2014 ve sonrası için artık marketçiliği çok daha verimli yapmak gerektiğini düşünüyorum. Buradaki marketlerde turizm sezonunda ayrı, normal sezonda ayrı ürün grupları satılıyor. Fakat bu lojistik olarak doğru yönetilmediğinde marketlere yarardan çok zarar veriyor. Lojistik yönetimi, ürün yönetimi, stok yönetimi gibi konularda hata kaldırmayan bir döneme giriyoruz. Mustafa ALTUNBİLEK - Ankara PERDER Başkanı 2013 yılının ikinci yarısı, özellikle Kurban Bayramı sonrası perakende sektöründe durgunluk yaşandı. Rekabet şartlarının zorlaştığını, kâr marjlarının düştüğünü zaten biliyoruz. Bu dönemde ekstra durgunluk olmasının nedeni bence kredi kartları ile ilgili yaşananlar oldu. Türkiye’de ciddi bir kredi kartı sorunu yaşanıyor. Maalesef tüketiciler geçmişten bugüne karta çok yüklendiler ve hesapsız açıldılar. Bu harcamalar daha çok gıda dışı alanlarda olmasına karşın bugün gelinen noktada bizleri de etkilemeye başladı. Özellikle yeni yasal düzenlemeyle birlikte herkes harcamalarına dikkat etmeye başladı. Gıda maddeleri ve temel tüketim ürünleri yine alınıyor ancak bizim güçlü olduğumuz şarküteri, sebze meyve gibi alanlarda tüketici kısıntıya gidiyor. Bu durum önümüzdeki 1 yıl boyunca sürecek ve süpermarketleri zorlayacak. Diğer bir gündem maddesi olan Yasa Tasarısı’nda, bakanlığın kararlı olması ve yasanın artık 2014 ilk çeyreği içinde çıkacak hale gelmesi tabi ki önemli bir konu. Yasanın şu andaki taslağında eksikler elbette çok. Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun ısrarla üzerinde durduğu birkaç madde taslakta yok. Bazı maddeler ise eksik ele alınmış. Bunları biliyoruz ancak yasa çıktıktan sonra bunları tamamlamak daha kolay olacaktır. Bu zamana kadar uzlaşma sağlanmaması yasanın çıkmasını geciktirdi. Eksikleri olsa da yasanın çıkması, sonrasında düzenlemelerin geliştirilmesi için yeni bir kapı açacaktır. Rekabet açısından hepimizi zorlayan konu tabi ki discountlar oluyor. Hipermarket formatında kan kaybı yaşanıyor. Özellikle Ankara’da ciddi bir AVM kirliliği var. Birçoğu da iş yapmıyor. İş yapmamasına karşın yenilerinin açılması gündemde… Bunların hem trafik yükü hem de sosyal anlamda artık Türkiye’ye zarar verdiğini hükümetin de anlamaya başladığını düşünüyorum. Tahmin ediyorum yakın tarihlerde birçoğunun kapandığını veya başka mecralara dönüştürüldüğünü göreceğiz. Yasaya bağlı 17 perder gündem olmaksızın buna mecbur kalabilirler. Fakat kredi kartlarıyla ilgili son düzenlemeden sonra tüketicilerin daha ucuz ürünlere kaçabileceğini düşünüyorum. Bu durum hipermarketlere hipermarketlerin kaybettiği pazarı artık bizlerin değil discountların daha fazla almasına yol açabilir. Bu açıdan dikkatli olmak gerekli… Tamamen müşteri odaklı çalışmamız gereken bir döneme giriyoruz. Özellikle lojistik verimlilik sağlamak artık çok önemli hale geldi. 2008’de yaşanan global durgunluğun yararı, o dönemde birçok yerel zincirin mağaza açmayı yavaşlatıp lojistik yatırımlarını başlatması oldu. Bugün itibariyle birçok yerel zincir, lojistik altyapı anlamında geçmişe kıyasla çok daha iyi noktalara geldi. Şimdi ise önemli olan bu tesisleri doğru kullanmak olmalı. Sadece lojistik merkez yapmakla olmaz. Bunu en verimli şekilde kullanmalıyız. Şakir OKTAY - Batı Karadeniz PERDER Başkanı Bizim bölgemizde perakendeciliği veya herhangi bir ekonomik gelişmeyi tersanelerden ayrı değerlendirmenin anlamı olmaz. Tersaneler tekrar kendini toparlamadığı, eski günlerine dönmediği sürece zaten Batı Karadeniz’de hiçbir olumlu yükseliş beklememek gerekli. Tersaneler 2008 sonrası dibe vurduktan sonra hala toparlanmış değil. İşsizlik devam ediyor. İkinci sektör olan demir çelikte de sıkıntılar var. Fabrikalar özelliştiriliyor, küçülüyor. Birçok kişi işten çıkarıldı. Dolayısıyla bizim açımızdan zaten marketçiliği konuşmanın anlamı kalmıyor. Parası, işi olmayan insana ne satacaksın. Bunların yanında bir de her tarafımıza sürekli discount marketler açılmaya devam ediyor. Bu durumu daha oda zora soktu. Birkaç yıldır insanlar, parası işi olmasa bile sürekli kredi kartına yüklenip az da olsa harcama yapıyorlardı. Şimdi yeni düzenlemeyle de onun da önüne geçildi. Sosyal açıdan baktığımızda ben kararı doğru buluyorum. Mutlaka bir şey yapılması gerekiyordu, o işin sonu felaketti. Ancak bizim açımızdan baktığımızda şimdi harcamalar iyice azalacak. Şu anda hükümetten beklentilerimiz var. Bu bölgenin sorunlarına artık çare bulmaları gerekli. Bursa PERDER Başkanı Haşim Kılıç Türkiye’de belli bir süredir ekonomiyi inşaat sektörü sürüklüyor. Üretime dayalı sektörlerde önemli sıkıntılar var. Tekstil, tarım, hayvancılık gibi reel ekonomiyi oluşturan alanlarda yatırımın, emeğin karşılığını almakla ilgili problemler var. Enerji maliyetleri, lojistik maliyetleri üretime dayalı sektörleri artık çok zorluyor. Sadece inşaat sektöründeki büyümeye dayanarak Türkiye’nin yol alması çok tehlikeli. Bu açıdan mutlaka genel anlamda bazı tedbirlerin alınması gerekiyor. Gıda perakendeciliği ile ilgili baktığımızda 2013 yılı iyi değildi. Özellikle Kurban Bayramı sonrası gerçekten çok sıkıntılıydı. Tüketiciler, geçmişte kriz dönemlerinde bile yiyeceğinden içeceğinden kısıtlamaya gitmezdi. Bu yıl, Kurban Bayramı sonrası ilk defa bunu gördük. Maaşlı çalışan insanlardan asgari ücretle geçinenlerin zaten kredi kartlarında artık harcama yapabilecekleri bir limit kalmadı. Birazcık daha iyi durumda olanlar ise ev kredisi, araba kredisi gibi borçların altındalar. Herkes şu anda bankalara borçlu durumda… Kredi kartıyla ilgili yapılan yasal düzenlemeyi yerinde buluyorum. Bu işin bir şekilde önü alınmalıydı. Ancak bu düzenleme, özelikle 2014 boyunca perakende sektörünü daha da zorlayacaktır. 18 Belki de daha kademeli olarak insanların borçlarını eritecek daha yumuşak bir düzenleme getirilebilirdi. Yasa Tasarısı’nın 2014 yılında yasalaşıp meclisten geçme ihtimali güçlendi fakat tasarının şu andaki durumunda büyük belirsizlikler var. Özellikle yetki karmaşasıyla ilgili sorunlar çözülmemiş durumda. Bugün perakendecileri herkes denetleme yetkisine sahip. Mağazalarımıza her gün farklı farklı bakanlıklardan bir denetimci geliyor. Biz kime bağlıyız, kim neyi denetliyor önce bunun sadeleştirilmesi ve tek bir mecraya bağlanması gerekiyor. Ayrıca daha önemlisi bu denetimlerin tekil marketlere ve geleneksel kanala uygulanmasındaki hakkaniyetin oluşturulmasıdır. Yeni mağaza açmakla ilgili düzenleme gelmesi gerekli. Bursa’da bütün ulusalların ve yerellerin bir arada, dip dibe mağaza açtıkları caddeler var. Bu konunun yerel yönetimlerin yetkisine bırakılması yerine kesin kurallara bağlanması gerekir. Çalışma saatleri ve Pazar günü tatiliyle ilgili de herhangi bir madde yok. Dolayısıyla bu yasa çıksa bile herhangi bir şey değiştirmeyecek. Fakat en azından bir yasa olmuş olacak, bunun üzerine eklemeler yapma şansımız olacak. Bu açıdan çıkması, hiç olmamasından iyidir. 2014 yılında, 2013 yılının son çeyreğindeki bu daralmanın etkileri sürecektir. İkinci çeyrekte, bahar aylarına girerken belki biraz düzelebilir. Yeni bir yatırım yaparken herkes çok daha dikkatli olacaktır. Yatırıma gücü olanların da bunu bilinçsiz mağaza açmak yerine altyapıya, lojistiğe harcaması gerektiğini düşünüyorum. Servisçilikten depoya, arka ofisten promosyon uygulamalarına kadar bütün detaylara tek tek bakmamız gerek. Şu anda hiç kimsenin verimsiz iş yapma lüksü kalmadı. perder gündem Ömer DÜZGÜN - Doğu Anadolu PERDER Başkanı Bölgenin şartları gereği süpermarketlerin ölçek ekonomisini uygulaması mümkün olmuyor. Zincir tanımına uyan az sayıda firma var. Dolayısıyla ürün satın alma şartları her geçen gün bu firmalar açısından daha zor hale geliyor. Mantıksal olarak bakıldığında zaten bu şartlar altında birkaç şubeli yerel zincirlerin discountlar ile aynı fiyatlarda ürün satabilmesi mümkün değil. Bizlerin yapabileceği şarküteri ve sebze meyvede güçlü kalmak ayrıca tüketici ile samimiyete dayalı ilişkimizi geliştirmek, hizmet kalitesini üst seviyede tutmak. Bunları hepimiz en iyi şekilde yapmaya gayret ediyoruz. Fakat gelecek günlerde bunlar yetecek mi derseniz, çok iyimser değiliz. Doğu Anadolu’nun iklim şartlarından dola- yı yakınlık, tüketicinin mahallesinde olmak her zaman için en büyük avantaj olmuştur. Bizler burada zaten hipermarketlerden hiçbir zaman korkmadık. Korkmamız için bir sebep yoktu. Ancak discountlar son yıllarda bu yakınlık avantajını ortadan kaldırdılar. Bir umudumuz olan Yasa Tasarısı’nda bizim dertlerimize derman olacak herhangi bir madde göremiyorum. Discountlar yine istedikleri yere açabilecek. Private Label’de herhangi bir kısıtlama yok. Dolayısıyla yasa bizler açısından pozitif etki yaratmıyor. Doğu bölgesinin tek kurtuluş umudu ticari olarak bir güç birliği olabilir. Bunu nasıl yaparız, Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun bizlere bu yönde ne katkısı olabilir, onu değerlendirmemiz gerekli. Veli GÜRLER - Ege PERDER Başkanı Sektör 2013 yılına, 2012 yılından süre gelen bir durgunlukla girmiştir. İlk 7 ayda daha normal seviyelerdeydi. Temmuz ayından sonra mevcut mağazalarla büyüme sağlanamadı. Ancak yeni mağazaların açılışı ile büyüme gözüktü. Bunun sebeplerinden bir tanesi; bölgenin kapasitesinin üzerinde mağaza açılmış olmasıdır. Özellikle Ulusal perakendecilerin agresif yayılma politikaları yerel perakendecilerin işini daha da zorlaştırmaktadır. Bir diğer faktör ise ülkenin genel ekonomik durumunun geçen seneye göre düşüş yaşamasıdır. Buda perakende sektöründe daralmaya yol açmaktadır. Toplumda kredi, kredi kartı taksitlendirme gibi olmayan parayı harcama alışkanlığının yaygınlaşması piyasayı daha çok daraltmaktadır. Yerel perakendenin mevcut mağazalar ile cirolarının artmaması ve sabit maliyetlerinin düşmemesi durumu zorlaştırmaktadır. Bu piyasa koşulları böyle devam eder ve üst üste mağaza açılmaya devam ederse özellikle yerel perakendeci adına durum hiç iç açıcı görünmemektedir. Bu tabloya göre, zaman içerisinde yerel perakendecilerde birleşmeler görülebilir. Derviş SEVGİ - Güneydoğu PERDER Başkanı Bölgemizde perakendecilik hep zordu, 2013 yılında da zor olmaya devam etti. Genel anlamda bölgede bu yıl güvenlik ve huzur ortamının daha güçlü olmasıyla birlikte bir morallenme var. Bu tabi ki bizleri de çok memnun ediyor. Ancak bu ortam işlerimize çok pozitif yansımıyor. Geleneksel perakendeciliğin halen çok güçlü olduğu bölgemizde ayrıca discountlar da çok yaygınlaştı. Dolayısıyla bizim açımızdan işler iki kat daha zor. Halk etini, sütünü geleneksel yapılardan alıyor. Markalı ürünü ise ucuz diye discounttan alıyor. Ancak buna rağmen özellikle yaz aylarında çok sayıda açılış gerçekleşti. Üyelerimiz gençler için istihdam yaratmaya, onları topluma kazandırmaya devam etti. Ayrıca birçok okulun onarımını yaptık, özürlüler ve engellilere yardımlarda bulunduk. Sosyal amaçlarla kurulan dernekler ve kuruluşlara katkılarımız oldu. Fakir ve yoksullara hizmet götüren devletin ilgili birimlerine bağışlarda bulunduk. Güneydoğu PERDER, bölge ticareti açısından önemli bir dernek haline geldi. Ekonomik koşullara ve mesleğin zorluklarına rağmen bölgede huzurlu bir ortam devam ettiği sürece işlerimizin yine de gelişeceğini düşünüyoruz. 19 perder gündem Vedat CERGİBOZAN - İpek Yolu PERDER Başkanı Bölgemizde market sahipleri çok bilinçli davranmadıkları, bazı konularda eksikleri olduğu için zararına çok satışlar oluyor. Bazı arkadaşlarımız beşe alıp dörde satıyor. Müşteri ürünü tarladan alsa marketteki raf fiyatından daha pahalıya geliyor. Bu da sektörü çok zorluyor. Mesela bizim bölgede 2-3 şubeli pek çok firma var ve batanlar oldu. Her yıl birkaç firma batıyor. Bu durum elbette sektör için büyük bir kayıp ama aynı zamanda zarar da veriyor. İşini doğru yapmayan firmaların sektörün tamamını kötü etkilememesi için yasal düzenlemeler getirilmesi gerekli. Yeni tasarıda birçok eksik var ancak en azından yürürlüğe girmesi iyi olur. Üzerine eklemeler yapılabilir. Sektörün geleceğine baktığımızda tek tek konuşulabilecek birçok ayrıntı tabi ki var ama aslında belirleyici olan firmaların finansal yapıları olacak. Ayağını yorganına göre uzatmış, kendini bilerek büyümüş firmalar birkaç tedbir alarak sıkıntılı dönemi atlatabilir. Fakat borç yükünün altına girmiş, geleceği kendi kararlarından çok tedarikçisinin veya bankanın insafına kalmış firmalar için zor günler yaşanabilir. Birçok satın alma göreceğimizi düşünüyorum. Bunların yerel perakendenin gücünü bölmemesi ve PERDER’in kendi içinde olması daha iyi olacaktır. İhsan BİÇEN - İstanbul PERDER Başkan Sektörümüzde 2013 yılındaki rekabet şartlarını ve genel görünümü, 2012 yılı ile kıyasladığımızda birbirine benzer olduğunu görüyoruz. Bundan sonraki yıllarda da bu şartlar devam edecek. Dolayısıyla şartların değişmesini beklemek yerine onlara uygun hareket etmeliyiz. Yerel zincirlerin öncelikle “Tüketici neden beni tercih etsin?” sorusunu kendisine sorması gerekli... Tüketicilerin tercihi konumuna gelmek için sadece taze sebze meyve satmak, kaliteli şarküteri satmak veya temiz bir mağaza açmak yeterli değil. Bunlar standart hale geldi, şimdi daha ötesine bakmak gerek. Yönetim becerilerimizi geliştirmemiz gerekiyor. Her bir kategoriyi ayrı ayrı ele almak gerekiyor. “Sadece manavım iyi olsun, diğerlerini rafa dizeriz satılır” mantığı yanlış. Örneğin bir “erkek kişisel bakım” kategorisini ele alırsak bu yerel zincirlerde genelde zayıftır. Fakat üzerinde çalışılsa, emek harcansa verimliliğinin artacağını göreceğiz. Bunun gibi pek çok kategori var. Yapabileceklerimizi yapmıyorsak şikayet etmeye de hakkımız kalmaz. Şu anda yapmamız gereken her bir kategoriyi ayrı ayrı ele alıp hepsinin verimliliğini artırmak için titizlikle çalışmak. Başka bir seçeneğimiz yok. Eğitimin öneminden hep bahsettik. Bundan sonrasında da en öncelikli konumuz bu olmalı. PERDER Akademi’nin kurulması ve ilk mezunlarını vermiş olması önemli. Şimdi bu çalışmayı Türkiye genelinde yaygınlaştıracağız. Gerektiğinde hocalarımız gidecek fakat bu her zaman ola- 20 mayacağı için, kesintisiz eğitimi devam ettirmek adına uzaktan eğitim sistemini devreye sokuyoruz. Altyapı çalışmaları tamamlandı. Firmalarımız kendilerine en uygun zamanda, istedikleri konuda, gerek duydukları eğitimi, çalışanlarına görüntülü olarak izletebilecekler. Rakamsal verilerle 2013 yılında İstanbul’da perakendeciliğin durumunu ele aldığımızda; bu yıl lokal zincirlerin payının yüzde 19,7’ye çıktığını görüyoruz. 2010 yılında bu oran yüzde 13,2 seviyesinde idi. Yani zor şartlara rağmen son 3 yılda önemli bir büyüme gerçekleştirdik. Ulusal zincirlere baktığımızda ise 2010 yılında yüzde 13,4 olan pazar payları, yüzde 12,7’ye geriledi. Biz büyürken onlar son üç senede pazar kaybetti. Araştırmamıza göre yerel zincirler bu büyüme esnasında yüzde 4 ulusallardan, yüzde 21 geleneksel kanallardan pay alırken büyümenin yüzde 74’ünü de organik olarak yeni marketler açarak gerçekleştirdi. Bu rakamların da gösterdiği önemli bir sonuç yerel zincirler, perakendede halen en çok gelişen ve büyüyen yapı. Ayrıca değişen rekabet şartlarının ulusalları da çok zorladığını, özellikle hipermarket segmentine büyük darbe vurduğunu görüyoruz. Öte yandan bütün bunların yanında bir discount gerçeği olduğunu unutmamak gerekiyor. Discount marketler taze ürün grupları olmamasına karşın yerel zincirleri en çok zorlayan unsur haline geldiler. Discountlar şu zamana kadar daha çok büyümeye odaklı hareket etti. Kendi aralarında tam anlamıyla fiyat rekabeti yapmadılar. O tarz bir rekabet başlarsa ve fiyatları daha da aşağı çekerlerse, durum süpermarket segmenti açısından daha da riskli hale gelebilir. Sonuç olarak; evet rekabet etmek zorlaştı, para kazanmak zorlaştı. Her bir mağazadaki her rafın verimliliğinin hesaplanması gereken günlere geldik. Bu dönemin gelmesi, beklenmedik bir şey değildi. Hepimiz işlerin zorlaşacağını biliyorduk. PERDER kurulmamış olsa, yerel zincirler gerek eğitim gerek teknoloii konusunda son yıllardaki gelişimlerini yapmamış olsa çok daha hazırlıksız yakalanabilirdik. Fakat şu anda çok karamsar olmak için sebep yok. perder gündem Yunus KEKLİK - Kayseri PERDER Başkanı 2012 iyi bir yıl değil diyorduk ancak 2013 daha kötü. Bu sene yüzde 5’lere varan ciro kayıpları yaşandı. Diğer Anadolu kentlerinde durum daha da kötü olabilir. Kayseri’de nispeten insanların ekonomik durumu iyidir ve damak tadına önem verir. Şarküteride, sebze meyvede iyi ürün sattığınız sürece tüketici alır. Ancak buna rağmen discountlar o kadar çok sayıya ulaştı ki artık bu bile kurtarmamaya başladı. Kredi kartındaki düzenlemenin maalesef discountlara yönelimi daha da artıracağını düşünüyoruz. Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun eğitimle ilgili desteklerinden memnunuz. Ancak bunun yanında bizim isteğimiz firmaların özellikle mali durumları, finansal yapılarıyla ilgili destek almak. Firmalarımızın çoğu kendi durum- larından habersiz… Ne durumda olduklarını iş işten geçince görebiliyor. Dolayısıyla TPF’nin üyelerine bu anlamda bir check-up yapması gerektiğini düşünüyorum. Uzmanlarla anlaşıp, firmaların durumunu denetlettirmesini istiyorum. Gerçeklerden kaçmak çözüm değil, gerçekleri görürsek tedbir alabiliriz. Bölgemizde kısa süre önce bir satın alma yaşandı ve Şehzade Market, Polbay’ı aldı. Bu satın almanın iki PERDER üyesi arasında olması bizi mutlu etti. Bundan sonra da mutlaka satın almalar, birleşmeler devam edecek. PERDER’in yarattığı iletişim ortamının bu açıdan faydası var. Satmak isteyenler önce yerellerle görüşüyor ve yerli sermayenin kendi içinde daha fazla kan kaybetmemesi sağlanıyor. Bundan sonraki dönemde de bütün firmalarımızın Polbay örneğinde olduğu gibi bu konuda hassas olması gerektiğini düşünüyoruz. Darcan YAMAN - KKTC PERDER Başkanı Ülkemizde faaliyet gösteren yerli marketlerimiz, son yıllarda kendi aralarında rekabet etmekten öte Güney Kıbrıs’taki marketlerle rekabet etmek durumundalar. Halk rahatça Güney’e geçip istediği ürünü alabiliyor. Bizim onlarla rekabet edebilmemizin yolu eşit şartlara sahip olmamızdır. Fakat eşit şartlarda mücadele edemiyoruz. Özellikle elektrik maliyetinde inanılmaz bir fark var. Biz onlardan neredeyse 5 kat maliyetli elektrik kullanıyoruz. 2013 yılında gerçekleştirilen zamlarla bu daha da vahim boyutlara geldi. Ürün alımında lojistik olarak marketlere herhangi bir kolaylık getirilmiyor. Sigorta ve diğer denetlemelerde de klasik esnafa göre çok daha fazla üzerimize geliniyor. Bu açıdan baktığımızda bizim Güney Kıbrıs ile rekabet edebilmemiz için destek olunması gereken bütün konularda maalesef engellerimiz var. 2013’ün iyi yanı biz eskiden bu sorunları sadece biliyorduk. Herhangi bir şekilde dile getiremiyorduk. Birleşik Market ve Süpermarketler Birliği ile Marketçiler Birliği Kooperatifi adıyla yapılanmamızı tamamlayınca bunları bir sivil toplum örgütü olarak hem devlet yetkililerine hem de ticaret odasına iletme şanmışız oldu. Bundan sonra da anlatmaya devam edeceğiz. Ayrıca tabi ki Türkiye Perakendeciler Federasyonu’na üye olmak bu sene bizler açısından güzel bir moral oldu. Bu vesileyle tekrar teşekkürlerimizi ve selamlarımızı iletiyorum. Ahmet Müjdat ATAKAN - Van PERDER Başkanı 2013 yılının özellikle son çeyreği bizler açısından oldukça sıkıntılı geçti. Cirolarda önemli kayıplar yaşadık. Maalesef 2014 için tablo daha da kötü gözüküyor. Deprem sonrası ertelenen vergi borçları, tarım kredileri 2014 yılında ödenmeye başlanacak. Ayrıca TOKİ’nin yaptığı konutların ödemeleri de 2014 yılında başlıyor. Bunlara ek olarak bir de kredi kartı düzenlemesi geldi. İnsanlar kredi kartı borçlarını da kapatmaya çalışacak. Dolayısıyla kentte ciddi bir sıkıntı var. Halkın şarküteri gibi reyonlarda harcamalarını kısıtladığını, diğer ürünlerde de daha hesaplı olduğunu düşündükleri discountlara doğru yöneldiklerini görüyoruz. Burada BİM’ler zaten çok yaygındı. Üstüne bir de A101’in gelmesi ve BİM’in olduğu her sokağa bir tane de onların açması işleri iyice zorlaştırdı. Karamsar olmak istemiyoruz ama iyimser olmak için de pek neden göremiyoruz. Özellikle Yasa Tasarısı’nda discountların bu şekilde dur durak bilmeden büyümesini engelleyebilecek maddeler olabileceğini düşünüyorduk. Ancak gördüğümüz kadarıyla böyle bir madde olmayacak. Batıda durum daha farklı olabilir. Süpermarketler taze ürün gruplarıyla ayakta kalabilir. Ancak Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da halk bu ürünlerde işini daha geleneksel kanallardan halletmeye, markalı ürünlerde de tamamen discountlara yönelmeye başladı. Açıkçası işimiz zor. 21 perder röportaj İnternetten de satış yapacak Yurt Konserve, hem resmi web sayfası hem de e-ticaret siteleri kanalıyla ürünlerini tüketiciye ulaştıracak Hazır yemek sektörünün öncü markalarından olan Yurt Konserve, çok kısa bir süre sonra ürünlerini web sayfası ve e-ticaret siteleri üzerinden satışa sunacak. Böylelikle markanın müdavimleri, oturduğu yerden sipariş verebilecek. Ürünlerin, ilk etapta hem firmanın resmi web sayfası www.yurtkonserve.com.tr üzerinden hem de www.globalpiyasa.com sitesi üzerinden satışı yapılacak. Yurt markalı ürünleri tüm satış mecraları kanalıyla tüketicilere ulaştırmak istediklerini belirten Yurt Konserve Satış Direktörü Şerafettin Ünsal, “Hiçbir açık kapı bırakmak istemiyoruz. Her alanda olmak istiyoruz” dedi. Amerika Macerası... Ailesi Erzurumlu olan ve İstanbul’da doğan Şerafettin Ünsal’ın maceralarla dolu bir geçmişi var. Lise eğitimini İstanbul’un önemli eğitim kurumlarından olan Vefa Lisesi’nde tamamlayan Ünsal, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik bölümünü kazanır. Ancak o yıllar ülkenin karışık olduğu, safların keskin çizgilerle belirlendiği yıllardır. Ülkede yaşanan olumsuzluklar Ünsal’ın yurt dışı sevdasını daha da artırır. İkinci sınıfa geldiğinde bir tanıdık vasıtasıyla Amerika’ya gider. Ünsal Amerika macerasını şöyle anlatıyor: “O yıllar vize vermiyorlardı. Ama nasıl bir mucizeyse vize alabildik. Hiç kimse inanamadı. San Francisco’ya gittim. Ne cebimizde paramız ne bursumuz var. Oradan da New York’a geçtim. Asıl Amerika maceram orada başladı. New York’ta bir benzin istasyonunda işe başladım. Üniversite öğrenciliğinden pompacılığa geçmiştim yani. O kadar çok yurt dışı sevdası vardı ki, o iş bile bana zevkli geliyordu. Yabancı dil öğreniyorsunuz, o muhteşem ülkede yaşıyorsunuz. Çok büyük ve heyecan verici bir olaydı. Pompacılık, müdürlük, yöneticilik derken kendi benzin istasyonum oldu. American Oil Company diye bir firma vardı, sonra bu şirkete bağlı üç tane benzin istasyonu sahibi olmak nasip oldu bana. 1997 yılında Amerikan vatandaşlığına geçtim. 17 yılın sonunda vatan hasreti başladı. 22 Çünkü Türkiye’ye sık sık gelemiyordum. Dört yılda bir ancak geliyordum. Türkiye’ye 1997 yılında döndüm. “ Vatan hasreti Amerika’dan dönünce, yapı elemanları sektöründe faaliyet gösteren bir firmada kısa bir dönem yöneticilik yapan Ünsal, oradan ayrıldıktan sonra Volvo’da Bayi Geliştirme Müdürü olarak işe başlar. Volvo’daki kariyerini daha sonra bölge satış müdürlüğü ve filo müdürlüğü pozisyonlarında devam ettirir. Emeklilikten sonra da yani 12 yıldan sonra, kendi aile şirketi olan Yurt Konserve’ye döner. Vatan Konserve’nin devamı olarak faaliyet gösteren Yurt Konserve’nin kurucusu Ünsal’ın eniştesi Osman Kabasakaldır. Şerafettin Ünsal, “2011 yılında burada başladım. Hiç bir yere ihracatımız yokken benim Amerika’da yaşamış olmamdan dolayı FDA numaralarımızı aldık. İhracat yapmaya başladık. Özel ürünlerden tutun Yurt markalı ürünlere kadar. Hepsini Amerika’ya vermeye başladık. Sonra Kanada ve Malezya geldi. Avustralya, Almanya , Azerbaycan, Türkmenistan, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, KKTC, Suriye, Japonya... Şimdilik buralara ürün veriyoruz ve dünyanın her yeriyle de irtibattayız. Belirli bir bölge hedefimiz yok. Ulaşabildiğimiz her yere ürünlerimizi gönderiyoruz. Yurt içi satış da bizim için çok önemliydi. Sıcak satış filosunu başlattık. İlk etapta 8 tane araç alıp, hepsini Yurt markası ile giydirdik. Karakter işe alarak çalışmalarımıza devam ettik. Takım ruhuyla, ağabey kardeş ilişkisiyle yönetmeye başladık. Çünkü satış dünyası motivasyonla çok alakalıdır. “Koşun, satın, gidin, emrettim size” ile olmaz. İçinden gelmeli satıcının, ürünü sahiplenmeli. Burada da çok başarılı Şerafettin ÜNSAL olduk. Şimdi hapishanelere kadar ürün veriyoruz. Hastanelerden tutun da catering firmalarına kadar yayılıyoruz. Bütün bayilik ağımızı geliştirdik ve yerel zincirlere kadar girdik” dedi. 2012 yılında ihracatlarının 950 bin TL civarında olduğunu kaydeden Ünsal, 2013’te bu rakamın 1 buçuk milyon TL’ye ulaşmak üzere olduğunu söyledi. Ünsal şu anda 3 bin noktaya ürün verdiklerini bildirdi. “Konserve hayat kurtarır” Şerafettin Ünsal, açıklamalarını şu cümlelerde sonlandırdı: “Biz hiçbir zaman şunu demiyoruz; bırakın her şeyi sabah akşam konserve yiyin. İnsanın taze gıdaya ihtiyacı var. Salatayı, meyveyi, sebzeyi taze yiyeceksiniz. Ama konserve nedir? Acil durumlarda kurtarıcıdır. Hayat kurtarır. Bir elektrik kesilse, bir deprem olsa ne fırında ekmek bulabilirsiniz ne marketten gıda ürünü alabilirsiniz. Bir tek şey kalıyor geriye konserve. Konservenin ömrü 15-20 yıldır. TSE standartları gereği üç yıl olarak süre belirlenmiştir. Çünkü içine hava girmediği sürece o gıdaya hiçbir şey olmaz. Bir de gıda taze alınır, kutunun içine konur ve öyle kapatılır. Tüm vitamini içinde kalır. Konserve herkesin evinde olmalı. Ben, evimin her köşesine, görünmeyecek yerlere tabii; bir şişe su, 3-4 tane konserve koyuyorum. Allah korusun, bir deprem olur sıkışır kalırsanız önce su sonra gıdaya ihtiyaç duyarsınız.” DÖNÜŞÜMÜ BAŞLAT GELECEĞİ KAZAN insan marka teknoloji 16-17 Nisan, Haliç Kongre Merkezi, İstanbul Markanız Fark Edilsin, Imajınız Tazelensin! Yerel Zincirler Buluşuyor 2014 Konferansı ve Fuarı www.yzb.globusfairs.com www.yerelzincirlerbulusuyor.org / f: facebook.com/TurkiyePerakendecilerFederasyonu / t: twitter.com/TPF_info 23 BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR perder YZB 2013 YZB 2013, başarılı isimleri ağırladı Türkiye Perakendeciler Federasyonu tarafından Nisan ayında Haliç Kongre Merkezi’nde 5’incisi gerçekleştirilen “Yerel Zincirler Buluşuyor” organizasyonu bu yıl da önemli başarılara imza atmış isimleri ağırladı. “İnsan Kaynak Değil, Kıymettir” oturumunun konuşmacısı Gazeteci, Yazar, Halkla İlişkiler ve İletişim Uzmanı Ali Saydam, Eski İK Modeli ile Yeni İK Modeli Arasındaki Farklar konusunu örnekleyerek katılımcılara aktardı Konya’nın Bozkurtdere Köyü Dikilitaş Yaylası’nda bir hayratın üzerine dikilmiş taşta “neydim, ne oldum, ne olacağım” yazıyor. İşlerimize bu 3 kavram çerçevesinde bakmazsak, işlerimizi yönetmemiz çok zor. İnsan meselesine de bu 3 kavram çerçevesinde bakmak lazım, yani eskiden insanlık meselesinde neymişiz, şimdi neredeyiz ve gelecekte ne olacağız. Bu üçü çerçevesinden bakarsak bu işi çözebiliriz diye düşünüyorum. Ülkemizde tarım toplumu, sanayi toplumu ve bilgi toplumu var. Hem tarım toplumunun hem sanayi toplumunun hem de bilgi toplumunun koşullarını yaşıyoruz. Şimdi insan çerçevesinde bir meseleye değineceğiz. Önce tarım toplumunu ele alırsak; tarım toplumunda bir köle toplumu var. Kölelerin alınıp satıldığı, seçkinler dışında insan kıymetinin olmadığı bir toplum. Tarım toplumunda seçme meselesi yok. Seçim sadece seçkinler arasında. Peki o zaman insan ne? İnsan o zaman bir meta yani bir eşya, alınıp satılan bir eşya. “İnsanlara hâlâ kaynak gözüyle bakılıyor” Şirketimizde de ben arkadaşların unvanını “insan kıymetleri yöneticisi” yapsam da, hâlâ insanlara kaynak gözüyle bakılıyor. Aynı mantıkta seçmene bakmakta yarar var. Tarım toplumundaki seçmene bakış açısıyla, sanayi toplumundaki seçmene bakış açısı, bilgi toplumundaki seçmene bakış açısı tamamen değişmiş vaziyette. İnternet ortamında sanayi toplumu ve insan kaynakları konusunda edilen laflar var. Biraz esprili laflar etmişler; ama çok önemli gerçeklere parmak basıyor bence. Bu tanımların bazısını ele alalım isterseniz. İlk tanım stresle başa çıkabilir, şöyle açıklamışlar; dünya yansa umurunda olmayan rahat kişilik, gevşeklikte ve lakaytlıkta “İnsan, sanayi toplumunda kaynak” Sanayi toplumuna geliyoruz. Sanayi toplumunda fabrikalar kuruluyor, acayip gökdelenler alıyor başını gidiyor. İnsanlar buralarda çalışıyor ve artık o dönemden sonra seçilme demokrasinin de başladığı bir sanayi toplumu oluşuyor. O dönemde insan artık kaynak olarak ele alınıyor. Her ne kadar başta personel olarak alınmışsa da, kavram olarak personel artık bitti. Hiçbir yerde artık personel denmiyor. İnsan artık sanayi toplumunda kaynak. Nasıl kaynak? Tüketilen, yok edilen, zaman içinde bitirilen, enerji gibi, para gibi, zaman gibi bir kaynak. Bu anlayışın sanayi toplumunda uzun bir süre devam ettiğini biliyoruz. Nasıl tarım toplumunda insanın eşya olarak görülmesi uzun yıllar devam ettiyse, sanayi toplumunda da insanın kaynak olarak görülmesi uzun yıllar devam edecek gibi görünüyor. 24 Ali SAYDAM sınır tanımayan. Bir sonraki; suya sabuna dokunmayan, etliye sütlüye karışmayan, silik kişican, TRT korosunda 30 yıl soloya çıkmadan durabilir. Devam edelim, problem çözmeye yeteneği olan tanımı; havuz problemleri çözerek büyümüş olduğundan her konuda çözülecek problem arayan, rahatsız mizaçlı kolej talebesi. Sonraki menopozisyon tanımı; sittin sene olarak ifade edilebilecek uzun bir süredir şirkette çalıştığı için işten çıkarılamayan sadık çalışanın, emekliliğini beklerken oyalandığı, yetkileri ve fonksiyonları azaltılmış pozisyon. Benim en sevdiğim tanımdır bu. Bir sonrakine bakalım, kalite çemberi tanımı; kaliteyi iyileştirmek veya işin asıl sahiplerinin bile kemikleşmiş sorunlarını çözmek hedefiyle bir araya getirilen insanların, bir dolu mesai saati ve tonla kırtasiye malzemesi, çay, kahve falan harcadıktan sonra, tam daireyi tamamlayarak bulunduğu noktaya geri dönmesidir. Böyle tanımlıyorlar kalite çemberini. Evet bir sonraki müşteri odaklı tanımı; şirkete karşı müşterilerle ittifak yapan hain tip, Brütüs. Bunlar sanayi toplumu insan kaynakları tipi. Bir sonraki, motivasyonu yüksek tanımı; sazan gibi her işe atlayan, bilumum angarya yüklenebilir şahsiyet, iyi iletişim becerilerine sahip, neymiş efendim sürekli telefonla konuşur hani cep telefonu elinden düşürmeyen bir tipoloji vardır ya o. Zamanını iyi kullanan tanımı; müdürünün ruhu bile duymadan mesai saatleri içinde kahve içip fal baktıran, internette gezip solitaire oynayan, kadınsa kuaföre gidip saç baş bile yaptıran, yaratıcı, neşeli eğlenceli, saat 6 oldu mu çıkıp giden tip. Bu tanım da çok iyiydi. Evet bir sonraki, koçluk yapabilir tanımı; ara gaz verip çalışanları ucuza hatta bedavaya çalışmaya ikna edebilen hin oğlu hin. Etkili satış becerilerine sahip tanımı; ağızlarından girip burunlarından çıkmak suretiyle müşterileri kandırmayı başarabilen tilki şahsiyet. Her şeyi satabilir bu tipler. Sizi de satabilir, dikkatli olun. Bakın buna çok rastlarsınız perder YZB 2013 iş İngilizcesi bilen tanımı; Türkçe cümlelerin içine İngilizce kelimeler serpiştirerek konuşan çok bilmiş. Örnek; Ebru benim reportu final hale getirdim yarın beraber review edelim mi ? Bu çok sık yapılan bir numara, bunların konuştuğu böyle ucube bir Türkçe var, çok dikkat edin bunlara, bunların kafası karışık. Son olarak bariyer planlaması var. Bariyer planlaması tanımı; çekirdekten yetişmiş alaylı yöneticinin, ileride kendisine rakip olabilecek zehir gibi ve eğitimli genç elemanı rotasyon iyidir, satışta öğrenirsin, kariyer için faydalı olur ayaklarıyla kandırıp, başka bir bölüme postalamasıdır. Buna bariyer planlaması diyorlarmış. “Motivasyon çok aldatıcıdır” Efendim işte bu, insanın kaynak olarak görüldüğü sanayi toplumunun karmaşık durumu. Sanayi toplumundaki insan kaynağını hâlâ bugün nasıl ölçüyoruz? İnsan kaynağını bugün 3 noktadan ve 3 alandan ölçüyoruz. Birincisi performans, İkincisi motivasyon, üçüncüsü de sadakat. Bu üç alana göre zaten ücret ve pirim alınıyor, kariyer yapılıyor, rütbe alınıyor, terfi ediliyor. O yüzden hâlâ performans değerlendirme diye bir şeyden bahsediliyor. Performans değerlendirmesi sadakatin ölçülüp, yani on yıllık çalışana rozet, yirmi yıllık çalışana kol saati, otuz yıllık çalışana altın dolma kalem falan filan. Motivasyon çok aldatıcıdır. Yüzü sürekli gülüyor. Fakat hiçbir üretim yok, katma değer yok, hiçbir şey yok. Çok aldatıcı bu sistem. Tarım toplumundan çıkarken, bunların hiçbiri yokken mesela, ne oldu? Toplam kalite yönetimi diye yırtınıyorduk. Toplam kalite yönetimi nerede, hangi şirketimizde çok ciddi olarak ele alınıyor? Performans, motivasyon, sadakat ve odağında kârlılık buna göre yürüdü sanayi toplumunda. Burada çok radikal işler yapmamak lazım. Çünkü, Türkiye üç alanın da aynı anda yaşandığı bir ülke. Yani hem tarım hem sanayi hem de bilgi toplumunu bir arada yaşıyoruz. Tavlamızı atıyoruz, maça gidiyoruz ana avrat sövüyoruz, sonra bilgisayarları çıkarıp çalışıyoruz, hepimiz mobiliz. “İnsan sürekli artan bir kıymet...” Gelelim bilgi toplumuna... Bilgi toplumu deyince akla kitaplar, bilgiler geliyor; fakat bu kitaplar artık çağımızda ufacık bilgisayarların içine sığdırılmış durumda. Bundan 150-200 sene önceki dünya üzerindeki tüm bilgilerin toplamı şu an her birimizin cep telefonunda. Fakat bu bir şey ifade etmiyor. Biliyorsunuz Al Gore, Amerika bilgi çöplüğüne döndü demişti. Bilginin çok olması bir şey ifade etmez. Bunun bilgiye, bilgeliğe doğru bir yol izlemesi lazım, yani işin başka bir boyuta taşınması lazım. İş hayatında görüyoruz ki; insan artık bilgi toplumunda ne meta ne kaynak. İnsan sürekli artan bir kıymet olarak ele alınmak durumunda. Bu seçmen için de geçerli artık. Seçmen bir oy deposu olarak görülmemeli. Seçmeni böyle gören, ya medyayı ele geçirdiğim zaman ben bu işi hallederim; bütün seçimleri kazanır bu kitleyi de kandırırım diyen yanılıyor. 1983 seçimlerinde bütün medya yanıldı. Turgut Özal’ın karşısındaydı. Medya MDP’yi destekliyordu. Artık herkes 4 gözle bekliyordu MDP iktidara gelecek diye. Ben hiç unutmuyorum; Milliyet’te çalışıyordum. Kenan Evren, dedi ki; “Turgut Özal’a oy vermeyin, o yalancıdır.” Ertesi gün bütün bu halk gitti, Turgut Özal’ı tek başına iktidar yaptı ve bütün medya karşısında olmasına rağmen. Demek ki, medyayı ele geçirince seçmeni kandırırsın gibi bir durum yok. 2002 seçimlerinde bütün medya AKP’den yana mıydı? Hayır tamamen karşısındaydı. Fakat buna rağmen AKP tek başına iktidara geldi. Şimdi medyayı çok büyültmemek, kitleyi de bir o kadar küçültmemek gerekiyor. Kazan kazan ilişkisi İnsanlar fark ederler, anlarlar. Bu millet anlamaz diye düşünmek çok yanlıştır. O yüzden insanı kıymet diye görmek dönemindeyiz. İnsanı kaynak gibi görme dönemi bitmiştir artık. İnsanı kıymet gibi görenler, rekabetçi avantaj kazanacaklardır. Böyle görenler, onlarla ilişkisini düzenleyeceklerdir. Eskiden bir alışveriş yapıldığı zaman bir taraf kazanır, bir taraf kaybederdi. Artık günümüzde kazan kazan ilişkisinden bahsediliyor. Bir alışveriş olduğu zaman iki taraf da kârlı çıkabilir. Şimdi millet birbirini ortak olarak ve kıymet olarak görüyor. Bakın, bu üçgen şimdi nasıl değişti. Yeni üçgenin temelinde artık kârlılık değil, sürdürülebilirlik var. Yani bugün kârlı oldunuz, yarın olamadınız, üç gün sonra yine kârlı oldunuz, beş gün sonra battınız... böyle bir şey yok. Sürdürülebilirlik olması gerekiyor. Sadakat yerine adanmışlık Performans bir şey ifade etmiyor artık. Etkili olmak bir şey ifade ediyor. Performansınız istediği kadar yüksek olsun, bazı adamlar vardır sabah altıda gelir aksam sekize kadar çalışır hiçbir anlamı yoktur. Çağımızda ne kadar etkili olduğunun anlamı var. Motivasyonun da bir anlamı yok; entelektüel katma değer getirip getirmediğinin anlamı var. Bu entelektüel katma değer; bizim marketimiz daha çok nasıl para kazanır, daha verimli nasıl olur, müşteri memnuniyetini nasıl arttırırız, bu konuda kafa patlatıp tezgahtarından müdürüne kadar katma değer getirmesini beklemek motivasyondan çok daha önemli. O kadar motive olması gerekmiyor çalışanın. Şimdi en önemli yere geliyoruz; sadakat yerine adanmışlık çok daha önemli. Herhangi bir değişim getirdiğiniz zaman, sizinle beraber çalışanın kendini adaması önemli. Çalışan bunu sağlayabildiği takdirde sürdürülebilir bir başarı elde edersiniz. İnsanlar CV’leriyle işe alınır, karakterleriyle çıkartılırlar. İnsanlar hakikaten kaynak döneminde CV’sine bakılarak işe çağırılırlardı. Oysa insanlar karakterleriyle kaybediyorlar veya kazanıyorlar. Kariyer, o karakterle yapılıyor. Önce bunu ölçmek lazım, ölçebilmek için de başarıya bakmak lazım. Başarının da çağımızda üç tane alanı var; bir tanesi irade, diğeri beceri, bir başkası da odaklanma. Futbolcuları karşılaştırmışlar; mesela bir tanesi Melo, diğeri Selçuk. Hangisinin iradesi daha fazla mesela? Melo’nun diyen kısım daha az, Selçuk’un diyen kısım daha çok. Bunun üzerinden puan verecek olsak, Selçuk’a daha çok puan vereceğiz. Beceri, Melo’nun daha düşük; Selçuk’un daha yüksek diyelim. Peki yaptığı işe odaklanma, Selçuk yine önde gördüğünüz gibi. İlk ikisinden tercih yapacağız, hangisini alacağız? Açık ara Selçuk‘u...Bu kadar basit, yani insana kıymet olarak baktığınızda buradan yola çıkmanız lazım, CV’den değil. Sizi hedefe götüreni tercih edeceksiniz. Duygular 3H’yi gerçekleştirirseniz rahatlıyorsunuz bu dünyada. 1.Hazır 2.Hızır 3.Huzur. Eğer hazırlığı doğru dürüst yaparsanız hızır geliyor, hızır gelirse de huzura kavuşuyorsunuz. Bütün kapıları açan şey bence duygulardan geçiyor. Hem insanların hem de şirketlerin duygulara hitap etmeyi bilmesi lazım. Bilgi toplumu =duygusallık köprüsünü kurmanızı tavsiye ediyorum. Yani duygusallığı eklemeden bu iş olmuyor. Artık çağımızda didaktik anlatım bitti. Türkiye’de en çok ölümlü kazaların olduğu dönem trafik canavarı olmayın kampanyasının yapıldığı dönemdir. Emir kipinde akıla, mantığa, düşünceye hitap eden şeyler kesinlikle çalışmıyor. Neydim, ne oldum, ne olacağım? Özetleyecek olursak, bu üç dalganın neresinde olduğumuzu iyi tespit edelim; neydim, ne oldum, ne olacağım. Bu çok önemli, bunu her gün sormak lazım. Bir de tarım, sanayi ve bilgi toplumunun neresinde olduğuna bakmak lazım. Oradan da şuna bakmak lazım; insan benim için bir meta mı, alıp satıyor muyum onu, yoksa bir kaynak mı, tüketiyor muyum, yoksa bir kıymet mi, geliştiriyor muyum. Çünkü buna bakmazsak, rekabetçi avantajı sağlamak mümkün değil. En son ve en önemlisi bütün bunları yaparken duygulara hitap etmeyi bilmek lazım. 25 perder röportaj Kafkas’tan kestaneli tatlar Ali Tatveren, “Ciromuzu önümüzdeki 4-5 yılda en az 2 katına çıkaracak projelerimiz var” Kafkas’ın kurucusu Ali Şakir Tatveren, Yugoslavya’dan Kars’a göç eder. Sonrasında Kafkasya’da yaşar. Bursa’ya döndükten sonra pastanesini açar. Kafkasya günlerinin anısına firmasının ismini Kafkas koyar. 1930 yılında da, ilk mağazasını Heykel’de açar. İlk üretimlerini, dükkânın arkasındaki evde yapar. 1960’lı yılların sonunda üretim, Hürriyet’e kaydırılır. Aynı zamanda Santral Garaj’a bir dükkân daha açar. 1980’li yıllardan itibaren Bursa dışından gelen talepleri karşılamak için bayilik verilmeye başlar. 1999 yılında İzmir Yolu üzerindeki fabrika faaliyete geçer. Bugün 13 mağaza ve 100 civarında bayii ile faaliyetlerine devam eden Kafkas, bir yıl önce çıkardığı Kestanella ürünü ile tüketicilere farklı tatlar sunuyor. Kafkas A.Ş. Genel Müdürü Ali Tatveren, üretim faaliyetleri ve gelecek dönem hedeflerini paylaştı. Kendi grubumuzda lider bir kuruluşuz. Bu seviyede kalmak için etkin çalışmalarımız devam ediyor. Müşteri memnuniyeti konusundaki çalışmalarımız, AR-GE çalışmalarımız ve geliştirdiğimiz yeni ürünle pazar payımızı yükseltmeyi sürdürüyoruz. Üretimlerimizi iki ayrı tesiste yapıyoruz. Bir tesisimizde, kestane ve kestaneli ürünler, reçel-marmelat, şekerleme, dondurma üretiyoruz. Bu tesisimizde, kestane işleme kapasitesi, yılda 3.000 tondur. Tesisimiz tam entegre ve modern bir tesistir. Diğer tesisimizde pasta ve unlu mamuller üretiyoruz. Buradaki ağırlıklı üretimimiz, yaş pasta grubudur ve yılda 200.000 adet turta üretimi yapıyoruz. Bunun yanında yılda 150.000 kg börek, mayalı ürünler, kuru pasta üretimi yapıyoruz. Dış pazar Ortadoğu... Ürün çeşitliliğimiz çok zengindir. Kestaneli ürünler, reçel-marmelat, şekerleme, dondurma üretimi yaptığımız tesisimizde yaklaşık olarak 150 çeşit ürün üretiyoruz. Diğer pasta ve unlu mamuller grubunda da yaklaşık olarak 250 çeşit ürünümüz var. Her zaman ürün çeşitliliği sayımızı arttırmayı hedefleyen bir firmayız. Satış noktalarımızın istekleri doğrultusunda ürün çeşitliliğimizi arttırıyoruz ve private-label üretimler yaptırarak, satış noktalarımızın çeşitlilik isteklerine destek oluyoruz. En son bu ürün grubuna gofret ve gofret pastasını kattık. Ayrıca, hali hazırda ürettiğimiz ürünlerde alım gücünü dikkate alarak, ambalaj ve gramaj çeşitliliğine gideceğiz. Dış pazar olarak Ortadoğu üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Avrupa pazarında çok atak olmayı düşünmüyoruz. Besleyici değeri yüksek Kestanella Kestaneyi kullanarak çok sayıda inovatif diyebileceğiniz ünler üretiyoruz. Bu ko- nuda son yıllarda piyasaya sunduğumuz yeni kestaneli ürünleri şöyle sıralayabilirim: Kestanella (Sütlü Tatlı), Kestano (Kestane Çerezi), Kafkas soyulmuş kestane, Kestane Unu, Yeni nesil karyokalar (5 çeşit), Yeni nesil karyoka – 3’lü ve 12’li kestane şekerlemeleri, MAP ambalajda kestane şekeri. Kestanella ürünümüzü üretirken amacımız, besleyici değeri yüksek kestaneli bir sütlü tatlı geliştirmekti. Bunun üzerine çalışmalar yapıldı. 2006 yılında başlayan çalışmalar 2012 de sonlandırıldı. Şu an yaklaşık 1 yıldır satışta. Her geçen gün satış miktarı yükseliyor. “Ciromuzu 2 katına çıkaracak projelerimiz var” Satışlarımızı ağırlıklı olarak, kendi bünyemizdeki mağazalar ve bayi ağımız ile yapıyoruz. 2012 yılında başlattığımız sıcak satış kanalı da her geçen gün büyüyerek devam ediyor. AR-GE olarak çıkarmayı planladığımız 5 ürünün 3 adedini bugüne kadar piyasaya sürdük. Sıcak satış hedefleri % 90 oranında tutturulacak gibi gözüküyor. Ana kalemlerimiz olan kestane şekeri ve kestaneli ürünler ile pasta ve unlu mamuller grubunda hedeflerin üzerinde bir satış miktarını yakaladık. 2013 yılında hedeflerimiz arasında olan ulusal marketlerde ürün başlatma hedefini gerçekleştirdik ve bugünlerde üretime başlıyoruz. 2014 yılında, 2013 yılında başlayıp tamamlayamadığımız ürün gruplarını tamamlayacağız. Unlu mamuller grubunda da yatırımlarımız devam edecek. Kafkas 2014 ve ileriki yıllarda daha ileri gidecektir. Bu konuda ciddi alt yapı çalışmalarımız var. Ciromuzu önümüzdeki 4-5 yılda en az 2 katına çıkaracak projelerimiz var. 26 Ali TATVEREN 27 perder araştırma Performansa dayalı ücret yaygınlaşıyor Türkiye Ücret Araştırması 2013” raporunda enflasyon-ücret artış oranı bağlantısının da zayıfladığı anlaşılıyor Towers Watson tarafından açıklanan “Türkiye Ücret Araştırması 2013” raporuna göre ülke çalışanlarının 2014 yılında ücretlerinde yüzde 8 oranında artış olacağı öngörülüyor. Bu öngörünün gerçekleşmesi halinde, 2013 yılında yüzde 8 olarak gerçekleşen ücret artış oranı 2014 yılında da değişmemiş olacak. Towers Watson tarafından son 10 yılda yapılan ücret araştırmalarının sonuçları, enflasyonla ücret arasındaki bağlantının zayıfladığını gösteriyor. Buna göre; 2011 yılında yüzde 10,5 oranında gerçekleşen enflasyona karşılık ücret artışlarının bu oranın yaklaşık üç puan altında kalarak yüzde 7 seviyesinde gerçekleştiği görülüyor. 2012 yılında enflasyon oranı yüzde 6,2 seviyesine inerken şirketlerin 8 oranında ücret artışı yaptığı tespit ediliyor. Araştırma yöneticilerin baz ücrette ortalama yüzde 7 oranında daha fazla, satış rollerinin yaklaşık yüzde 20 oranında daha düşük ücretlendirildiği gözleniyor. Ancak değişken ücret gelirleri de dikkate alındığında, hedef toplam nakit gelirleri açısından yönetici rollerinde anlamlı bir değişim gözlemlenmiyor; buna karşın satış rolleri açısından yüzde 20 oranındaki aşağı yönlü farklılık kapanarak yüzde 8’e kadar iniyor. Ekonomik istikrardaki artış ve enflasyon seviyelerindeki düşüşle birlikte baz maaş odaklı ücret yönetiminin, yerini performansa dayalı değişken ücret yönetimine bıraktığı gözleniyor. Buna bağlı olarak, Türkiye’de faaliyet gösteren birçok yerel ve yabancı şirketin performans kültürünü yaygınlaştırma yoluna gittiği görülüyor. Şirketler mevcut kısa vadeli teşvik planlarını gözden geçiriyor, uzun vadeye yayılmış değişken ücret planları geliştirmek üzere çalışmalar yapıyorlar. Şirketlerin yan hak politikaları değerlendirildiğinde ise son yıllarda emeklilik yan hakları sunan şirketlerin artan bir hızda yaygınlık gösterdiği gözleniyor. Perakende sektörünün odağı Asya EY’nin gerçekleştirdiği ankete katılanların yüzde 69’u büyümenin gelişmekte olan pazarlardan kaynaklanacağına inanıyor Anketten çıkan sonuca göre Asya’da başarı şirketler için kritik bir önem taşıyor. EY’nin araştırması, 2017 yılına kadar küresel tüketim ürünleri sektörünün yüzde 25’ini (2007 yılında %15) ve sektörel büyümenin yüzde 38’ini gelişmekte olan Asya ülkelerinin temsil edeceği sonucunu ortaya koyuyor Öte yandan, tüketim ürünü firmalarının bu zorlayıcı koşullarda müşterilerine değer yaratmaları ve kârlı bir şekilde büyüyebilmeleri için kaynaklarını doğru kullanmaları ve stratejilerini planlı bir şekilde uygulamaları gerekiyor. Başarılı tüketim ürünü firmaları 8 kritik 28 konuya odaklanıyorlar. Araştırmaya katılan şirketlerin ancak yüzde 20’sinin halen rakiplerinden daha karlı oldukları ve sürdürülebilir büyümeyi sağladıkları ortaya çıkarken, tüketim ürünü firmalarının yapılan araştırma sonucunda ortaya çıkan 8 kritik konuya eğilmeleri gerektiğine vurgu yapılıyor. Raporda, tüketim ürünü firmalarının kârlı bir şekilde büyüyebilmeleri için stratejilerini yeniden değerlendirmeleri, geleneksel bakış açısından uzaklaşmaları ve pazardaki beklentileri daha hızlı karşılamaları gerektiği ön plana çıkarken, 2017 yılına kadar sektörel büyümenin yüzde 38’ini temsil edeceği öngörülen Asya’nın gelişen ülkelerinde başarılı olmanın kritik bir önem taşıdığına dikkat çekiliyor. Asya’nın gelişen ülkelerinin sektördeki payının 2017 yılına kadar yüzde 25’e ulaşacağı öngörülen raporda, birçok tüketim ürünü firmasının onlarca yıldır bölgede faaliyette bulunmalarına karşın, maliyeti ne olursa olsun pazar payı peşinde koşulan dönemin geride kalması ve şimdiki anahtar stratejinin ‘kârlı büyüme’ olması gerektiğine vurgu yapılıyor. perder araştırma Güven endeksi geçen yıla göre iyi Türkiye Ekonomi Politikaları araştırma Vakfı Perakende Güven Endeksi , Kasım ayında bir önceki aya ve geçen yıla göre yükseldi TEPAV kasım ayı Perakende Güven Endeksi araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Buna göre, TEPE, kasım ayında bir önceki aya ve geçen yıla göre yükseldi. TEPE’de geçen 3 aya ve geçen yıla göre işlerdeki toparlanma algısı, önümüzdeki 3 aydaki sipariş, satış ve satış fiyatı beklentilerinin geçen yıla göre yükseldiği belirlendi. Geçen yıla göre işlerdeki toparlanma algısı son 28 ayın en yüksek seviyesine ulaştı. Ekimde düşen AB perakende güveni, kasım ayında da düşüşünü sürdürdü. TEPE, geçen aya ve geçen yıla göre yükseldi. Ağustos ve eylül aylarında düşüşün ardından ekim ayında yükselen TEPE, kasım ayında da yükselişini sürdürdü. TEPE, kasımda sıfırın altında 0,1 değerini aldı. Bir önceki aya göre 1,9 puan, geçen yılın aynı dönemine göre ise 3,4 puan yükseldi. TEPE’nin yükselmesinde önümüzdeki 3 aya ilişkin satış beklentilerindeki artış etkili oldu. Mevsimsellikten arındırılmış TEPE’nin 2013 değerleri, eylül ayında 2012’den düşük değer alırken, ekim ayında 2012 ile aynı değeri aldı. Kasım ayında ise TEPE, 2013 yılında geçen yıldan daha yüksek değer aldı. Son 2 yılda ekim ayından kasım ayına geçerken düşen TEPE, 2013 yılında ise yükseldi. Satış beklentileri yükseldi Önümüzdeki 3 aya ilişkin beklentilerin denge değeri Kasım 2013’te 18,6 puan oldu. Beklentilerde kasım 2012’ye göre 7,2 puan, ekim 2013’e göre ise 5,5 puan yükseldi. Ekimde TEPE anketi katılımcılarının yüzde 29,9’u önümüzdeki 3 ayda işlerinde iyileşme beklerken, işlerinde kötüleşme bekleyenlerin oranı yüzde 30,7 düzeyinde kaldı. Mevsimsellikten arındırılmış 3 aya ilişkin beklenti değerlerine 2013 ve 2012 yılları itibariyle bakıldığında, 2013 yılı beklenti değerleri eylül ve ekim aylarında geçen yıldan düşük değer alırken kasım ayında yüksek değer aldı. İşlerdeki toparlanma algısı son 28 ayın en yüksek değerini aldı İşlerin geçen yılın aynı dönemine göre durumunun denge değeri kasımda sıfırın altında 13,5 puan oldu. İşlerin geçen yılın aynı dönemine kıyasla durumunda ekime göre 7,7 puan, geçen yılın kasım ayına göre ise 16,3 puan arttı. Kasımda aldığı değerle işlerin geçen yılın aynı dönemine göre durumu, son 28 ayın en yüksek seviyesine ulaştı. AB-27 ülkeleri ve Türkiye’nin Perakende Güven Endeksi değerlerine bakıldığında, Yunanistan geçen yıla göre en fazla artış yaşanan ülke oldu. Yunanistan’ı, Portekiz, İsveç, İspanya ve Litvanya takip etti. Geçen yıla göre en fazla düşüş İngiltere’de yaşandı. Bir önceki aya göre en fazla artış ise Finlandiya’da oldu. Avro Bölgesi Perakende Güven Endeksi, geçen yıla ve geçen aya göre AB-27’ye oranla daha iyi performans sergiledi. Alt sektörler itibariyle bakıldığında geçen yılın aynı dönemine göre, yiyecek, içecek ve tütün ürünleri sektörü en iyi performansı gösteren sektör oldu. Bu sektörü, elektrikli ev aletleri, radyo ve televizyonlar, mobilya ve aydınlatma ekipmanları ve ev içi kullanım ürünleri, motorlu taşıtlar ve diğer (akaryakıt istasyonu, eczane, parfümeri, nalbur, züccaciye, kırtasiye gibi) sektörleri izledi. Bu 5 sektör dışındaki sektörlerde geçen yıla göre düşüş oldu. Geçen yıla göre en fazla düşüş tekstil, hazır giyim ve ayakkabı sektöründe oldu. Bu sektörü birden fazla türde ürün satan bakkal, market ve büyük mağazalar takip etti. TEPE anketine soru bazında bakıldığında ekime göre “önümüzdeki 3 aydaki istihdam beklentileri” ve “geçtiğimiz 3 aya göre işlerin durumu” dışındaki tüm beklenti ve mevcut durumlarda artış yaşandı. Ekime göre en fazla artış “önümüzdeki 3 aydaki satış beklentilerinde” ve “geçen yıla göre işlerin durumunda” oldu. Geçen yılın kasım ayına göre tüm beklenti ve mevcut durumlarda artış görüldü. Geçen yılın kasım ayına göre en fazla artış “geçtiğimiz 3 aya ve geçen yıla göre işlerin durumunda” yaşandı. 29 perder araştırma e-fatura dönemi başlıyor Perakendeci ve tedarikçilerini yakından ilgilendiren E-fatura uygulaması için entegrasyon süreci başladı Yeni Türk Ticaret Kanunu, sabit POS uygulaması derken, son olarak e-fatura ve e-defter uygulamaları hayatımızdaki yerini aldı. E-fatura aslında çok da yeni bir uygulama sayılmaz. 2008 yılından beri telekomünikasyon şirketlerinin faturalarında e-fatura sistemi kullanılıyor. 2010 yılından bu yana ise perakende sektöründeki büyük oyuncular ve birçok tedarik şirketi e-fatura uygulamasını kullanıyor. Ancak, bilindiği gibi kapsam genişledi ve çok daha fazla şirket sistem içerisine dahil edildi. Konuyla ilgili yasal mevzuatın tanıdığı süre 1 Eylül’de tamamlandı, uygulamaya geçiş ise 1 Ocak’ta başlıyor. Kapsama giren mükelleflerin 1 Eylül 2013 tarihine kadar Gelir İdaresi Başkanlığı’na başvurularını yapmaları gerekiyordu. Hem 1 Eylül’e kadar kayıt yaptırmayanları hem de 1 Ocak’ta uygulamaya geçemeyen işletmeleri usulsüzlük cezaları bekliyor. Yasal zorunluluğa göre, e-fatura uygulamasına dahil olma zorunluluğu getirilen mükellefler e-fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükellefler ile kağıt ortamında fatura düzenleyemeyecekler; düzenlemeleri halinde kağıt ortamında düzenlenen bu faturalar hiç düzenlenmemiş sayılıyor. Kayıtlı olmayan mükellefler ile yapılan ticarette ise kağıt fatura düzenlemeye devam edebiliyorlar. E-fatura uygulamasından özel entegratör ile yararlanacak olanlar ile entegrasyon yapacak olan mükelleflerin 31 Aralık’a kadar entegrasyon ve özel entegrasyon süreçlerini tamamlamaları gerekiyor. “Özel entegratör ile anlaşma yapacak olan mükellefler Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yetkilendirilen özel entegratörlerle anlaşma yapmalı, bunun dışındaki firmalara itibar etmemeli” demişti Maliye Bakanı Mehmet Şimşek konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada. Ancak, bu konudaki sözleşmeler ve entegratör firma seçimi kafaları karıştırıyor. Her ne kadar Mehmet Şimşek, “Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yetkilendirilen şirketlere itibar edilmeli” dese de, piyasada bu konuda istekli birçok kuruluş bulunuyor. E-fatura kapsamına, 2014 yılı başından itibaren 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu kapsamında madeni yağ lisansına sahip olanlar ile bunlardan 2011 yılında mal alan mükelleflerden 31.12.2011 tarihi itibariyle asgari brüt 25 milyon lira satış hasılatına sahip olan işletmeler ve 4760 sayılı ÖTV Kanunu’nda belirtilen alkollü içecekler, kolalı gazozlar ve tütün mamulleri imal veya ithal eden şirketler ile bunlardan 2011 yılında mal alan mükelleflerden 31.12.2011 tarihinde asgari brüt 10 milyon lira satış hasılatına sahip olan firmalar giriyor. Bununla birlikte Türkiye’de e-fatura uygulaması çok da yeni bir uygulama değil. Nitekim bazı büyük perakende şirketleri ile tedarikçilerin bu uygulamayı 2010 yılından beri gerçekleştirdiklerini biliyoruz. Buna ek olarak telekomünikasyon sektöründe de 2008 yılından bu yana e-fatura kullanılıyor. Uzun vadede daha hesaplı Yeni uygulama çok daha fazla sayıda şirketin sisteme dahil olmasını öngörüyor. Yapılan açıklamalara göre, e-fatura sistemine 2014 yılından itibaren 30 bin firmanın geçmesi bekleniyor. E-faturanın şirketler için yatırım maliyeti oluşturduğu bir gerçek. Bununla birlikte, özellikle devlet kanadından yapılan açıklamalar, e-fatura uygulamasının şirketler için orta ve uzun vadede daha hesaplı olduğu yönünde. Buna göre, e-fatura düzenlemenin maliyetinin kağıt faturaya göre satıcı için yüzde 57, alıcı için ise yüzde 62 oranında tasarruf yarattığı belirtiliyor. Maliye Bakanlığı daha önce, işletmelerin e-fatura için yapmış oldukları harcamaları 6 ay ile 15 yıl içerisinde amorti edebileceğine yönelik açıklamalar yapmıştı hatırlanacağı gibi. Fatura basım ve kağıt maliyetinin yanı sıra; gönderim, kurye, karşılama, kontrol, kayıt ve arşiv süreleriyle birlikte düşünüldüğünde, e-fatura kullanımının işletmelere önemli oranda hız kazandıracağı özellikle vurgulanıyor. E-fatura uygulaması üç temel yöntemle yürütülüyor. Peki, hangisini seçmeli? Küçük ölçekli çalışan ve az sayıda fatura kesen işletmeler için Gelir İdaresi Başkanlığı’nın portalı tavsiye ediliyor. Bu sistemde e-faturalar, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın web tabanlı portalı üzerinden elle giriş yapılarak düzenleniyor ve gelen e-faturalar da portal üzerinden alınıyor, lokal sisteme manuel olarak indiriliyor. Daha büyük ölçekli olan, yani çok sayıda fatura kesen; aynı zamanda bilişim altyapısı da bulunan şirketler için entegrasyon yöntemi öneriliyor. Bu uygulamada şirket, kendi sistemi üzerinden kurulan entegrasyon ile uygulamayı gerçekleştiriyor. Kendi sistemi üzerinde entegrasyon gerçekleştirmek istemeyen veya bunun için yeterli altyapısı olmayan şirketler için de özel entegrasyon sistemi öneriliyor. Özel entegrasyonda da genellikle çok sayıda fatura kesen orta ve büyük ölçekli işletmeler yer alıyor. Bu noktada şirketlerin özel entegratör şirketlerle konuyla ilgili sözleşme yapmaları gerekiyor. 30 perder araştırma Şirketler için maliyeti E-faturaya entegrasyonun şirketler için belli maliyetleri var. Şirketlerin de, uygulama ile ilgili olarak sıkıntı yaşadıkları noktalardan bir tanesi bu. Nitekim e-fatura’ya geçiş maliyeti işletmenin büyüklüğüne, kestiği fatura adedine ve kullandığı sisteme bağlı olarak büyük oranda değişiklik gösteriyor. Eğer, aylık fatura adediniz düşükse ve bilgi işlem altyapınız yeterli değilse; uzmanlar Gelir İdaresi Portalı’nın kullanılmasını tavsiye ediyor. Nitekim portal, aylık 5 bin adede kadar fatura kesen işletmelerin bu konudaki ihtiyacını karşılayabiliyor. E-fatura oluşturulması, alıcıya gönderilmesi, e-fatura alınması ve elektronik ortamda arşivlenmesi hizmetlerini kapsayan bu uygulamanın işletmeler açısından donanım veya işletme maliyeti bulunmuyor. çalışmasından; ayrıca güvenliğinden de sorumlu sayılıyor. Bu da doğal olarak yatırım maliyetlerini yükseltiyor. Bu noktada ayrıca lisans maliyeti de bulunuyor. Bu sistemin maliyeti de şirketin büyüklüğüne ve fatura trafiğine bağlı olarak büyük değişkenlik gösteriyor. Bununla birlikte, maliyetin 7 bin 500 lira ile 75 bin lira arasında değiştiği söylenebilir. Eğer kendi içinizde entegrasyon yapmak istiyorsanız, Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan konuyla ilgili teknik onay almanız gerekiyor. Tüm bu süreci ise en geç 31 Aralık tarihine kadar tamamlamak durumundasınız. Eğer söz konusu tarihe kadar teknik altyapıyı sağlayamazsanız, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın portalı 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren sizin için aktif hale getiriliyor ve e-fatura işlemlerini bu portal üzerinden gerçekleştirmeniz sağlanıyor. Üçüncü seçenek olan özel entegratör ile çalışma seçeneği ise en çok tartışılan konular arasında yer alıyor. Şirketlerin özel entegratör firma seçerken dikkatli olması öneriliyor. Genellikle aylık 5 bin adetten fazla fatura kesen ve bilgi işlem altyapısı yeterli olmayan işletmelerin özel entegratörler ile çalışması öneriliyor. Bir başka deyişle işletmeniz, kendi faaliyet alanı dışında bir de bu yönde ekstra bir geliştirme yapmak istemiyorsa, özel entegratörler ile çalışabilirsiniz. Özel entegrasyon hizmeti Aylık 5 bin adedin üzerinde fatura kesen şirketlerin, eğer bilgi işlem altyapısı da yeterli ise kendi bünyelerinde Gelir İdaresi Başkanlığı ile entegre bir sistem kurabileceği belirtiliyor. Eğer, çok sayıda fatura düzenliyor, alıyor ve tüm bu faturaları kendi bilgi işlem sisteminizde saklamak istiyorsanız bu konuda bazı yatırımlar yapmanız gerekiyor. Bu durumda şirketiniz, yukarıda bahsedilen tüm hizmetlerden ve bu hizmetlerin 7 gün 24 saat almanın işletmelere maliyeti iki türlü olabiliyor. Kimi entegratörler aylık 200300 Euro civarı sabit bir rakam ile birlikte fatura başına 0.02 Euro gibi bir hizmet bedeli talep ediyor. Kimi özel entegratörler ise sabit rakam talep etmeyip, sadece fatura başına ücret talep ediyor ki bu durumda fatura başına ücret ortalama 0.8 lira ile 0.15 lira arasında değişebiliyor. Bu sistemde ayrıca kullanıcı başına da belli bir ücret talep edilebiliyor. Ayrıca, özel entegratör firmalar, şirket içinde sistemi kullanacak olanlara da eğitim veriyorlar ve bu da ek bir maliyet yaratıyor. Son olarak özel entegratör firmalara belgelerin saklanması için de sabit veya fatura başına ücret ödenmesi gerekiyor. Entegrasyon sürecini tamamlayamayan şirketleri belirttiğimiz gibi usulsüzlük cezaları bekliyor. Buna göre, 1 Eylül’e kadar kayıt yaptırmayan şirketlerden ve birinci sınıf tüccarlardan bin 200 lira, ikinci sınıf tüccarlardan ise 600 lira usulsüzlük cezası alınıyor. Bununla birlikte asıl cezaların yeni yıl ile birlikte devreye gireceği belirtiliyor. Nitekim şirketlerin 1 Ocak 2014 itibariyle e-fatura kullanıyor olması gerekiyor. Aksi halde e-fatura sistemine dahil olup da e-fatura kullanmayan mükelleflere her bir fatura için fatura tutarının yüzde 10’u kadar özel usulsüzlük cezası kesilecek. “Dünya standartlarına ulaşmayı amaçlıyoruz” Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, e-fatura uygulamasında merak edilenlerle ilgili basına bir açıklama gönderdi. Şimşek açıklamasında şunlara değindi: “Maliye Bakanlığı uzun zamandır geliştirmiş olduğu ve başarıyla uyguladığı elektronik uygulamalarla sadece mükelleflerimizin iş ve işlemlerini kolaylaştırarak dünyayı onlar için daha düz ve engelsiz bir hale getirmekle kalmadı; aynı zamanda bu yenilikçi uygulamaları ile hem başka kamu kurumlarına örnek oldu, hem de özel sektörün bir çok alanda tasarrufta bulunmasına imkan sağladı. Bugün bakanlık olarak geliştirdiğimiz elektronik uygulamalar sadece Orta Asya ve Ortadoğu’daki ülkeler tarafından örnek alınmıyor; aynı zamanda birçok OECD raporundan da görülebileceği üzere, dünyadaki gelişmiş başka ülkeler tarafından da yakından takip edilip onlara ilham kaynağı oluyor. Bakanlığımızın kademeli bir şekilde hayata geçirmeye çalıştığı son yılların en önemli projelerinden birisi de elektronik fatura (e-fatura) projesidir. e-Fatura kamu ve özel sektör kurumlarına çok farklı açılımlar sağlayan hayati bir e-devlet projesidir. Özel sektör açısından e-fatura ülkemizdeki firmaların kendi aralarındaki kağıt faturalaşma süreçlerinden kaynaklanan problemleri ortadan kaldıracaktır. Ayrıca firmalara çok sayıda maliyet avantajı sunacak ve yurt dışındaki birçok firma ile entegrasyona imkan sağlayacaktır. Bakanlık olarak e-faturada benimsediğimiz veri format ve standardı bugün bütün dünyada gittikçe daha yaygın bir şekilde kullanılan ortak bir format ve standarttır. Dünyada yaygın bir şekilde kullanılan bu ortak ve tek standardın benimsenmesi ile faturaların sadece ülke içinde değil, uluslararası ticarette de birlikte işlerliği sağlanmaktadır. Ayrıca e-faturada kullanılan nitelikli elektronik imzalama süreçleri ile belgelerin bütünlüğü, değişmezliği ve kaynağının doğruluğu da sağlanmış olmaktadır. Firmaların e-fatura kullanmakla sağlayacakları tasarruflar sayılamayacak kadar çok. e-Faturanın en görünür avantajları arasında kâğıt faturadan kurtularak baskı, yazdırma, posta ve arşiv maliyetlerinin çok büyük ölçüde ortadan kaldırılması yer almaktadır.” Mehmet ŞİMŞEK 31 perder serbest köşe Perakende Akademisi faaliyetlerine başlıyor Yılmaz PEKMEZCAN Akademisyen Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun bir sivil toplum kuruluşu olarak yaptığı en önemli proje ve çalışmalardan bir tanesi olarak düşündüğüm bu çalışmada sona yaklaştık. Türkiye Perakendeciler Federasyonu yönetimi tarafından, başta eğitim olmak üzere ülkemiz perakendesinin lokal kanalında faaliyet gösteren zincir marketlerin ve tüm sektörün İnsan Kaynakları ve Kurumsal Gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla “Akademi” kurulmasına karar verildi. Bu kararın ardından akademinin tasarım süreçleri ile ilgili sorumluluk da tarafıma verilmişti. İlk günden itibaren bu süreçteki tek amacım; kurulacak yapının özerk ve tam anlamıyla amacına hizmet edebilecek en uygun yapı ile kurulması oldu. Bu anlamda Federasyonumuz bünyesinde bir İktisadi İşletme kurularak tüzel ve kurumsal bir kişilik kazanmış oldu. Bu yapının resmi sorumluluğunu da kendi alanında çok genç yaşta çok ciddi deneyimleri bulunan, bir vakıf üniversitemizin strateji geliştirme daire başkanlığı görevini de yürüten, eğitimci ve akademik yönü ile dikkat çeken bir ismi; Ali Cihan Kurt’u önerdik ve Federasyon yönetimimiz tarafından ataması gerçekleştirildi. Ardından en 32 önemli kadrolardan bir tanesi olarak düşündüğüm, gerek akademinin kuruluş ve tasarım çalışmaları sırasında, gerekse kuruluştan sonra eğitim içerik, müfredat ve yürütülmesi ile ilgili konularında başta perakende ve insan kaynakları deneyimi olan hem de eğitim süreçlerinde bizzat bulunmuş ve bu süreçlere hakim bir ismin bulunması gerekiyordu. Uzunca bir süre devam eden arayış ve görüşmelerimizden sonra nihayet “aranılan kan” bulundu. Bu isim, sektöre yakınlığı, yürüttüğü mağaza içi görevleri ve deneyimleri ve de en önemlisi eğitim ile ilgili sahip olduğu deneyimleriyle gerçek bir “perakende aşığı” olarak düşündüğüm biriydi. Yüzü tamamen insana dönük kişiliği ile ender insanlardan biri olarak değerlendirebileceğim Fezanur Aykaç Hanımı uzun süren görüşmelerimiz sonunda Akademi’mizin Eğitim ve Geliştirme Direktörü unvanı ile bünyemize katmış olduk. Bu süre içerisinde fırsat buldukça bize hiçbir desteğini esirgemeyen Kiler Holding İnsan Kaynakları Müdürü Sayın Ahmet Kik’e de aramızda olduğu için teşekkürlerimi iletmek isterim. Öncelikli işi eğitim olacak olan Akademi’nin, kadro yapısı ile birlikte kullandığı yöntem ve faaliyetlerinin kuruluş gayesine uygun olarak dizayn edilmttesi gerekiyordu. Bu nedenle öncelikli iş olarak Akademi çatısı altında yürütülebilecek faaliyetlerin neler olduğunun belirlenmesi gerekliydi. Bunun için de, uzunca bir süre fikir ve kuluçka dönemi diyebileceğimiz bir zaman diliminde bu konularla ilgili faaliyetleri bulunan ve deneyimli kurum ve kişi ile yüz yüze, mail ortamında ya da telefonla yüzlerce görüşmeler yapıldı. Gece geç saatlere kadar süren birçok toplantılar düzenlenerek en doğru formatı belirlemeye çalıştık. Ve Akademi başta eğitim faaliyetleri ile iştigal olurken hem de sektörü ile ilgili konularda farklı çalışmaları da beraberinde yürütmeliydi. Örneğin gıda perakendesi ile ilgili endeks oluşturacak bir yapıda olması gerekirken hem de sektöre hizmet anlamında yayınlarını da oluşturmalıydı. Konuyla ilgili bir akademisyen grubu oluşturuldu ve 2014 yılının ilk çeyreğinde endeksimizi yayınlıyor olacağız. İlk yayınlayacağımız konuları ve el ki- tapçıklarımızı şimdiden belirledik. Ar-Ge birimi ile başta üyelerimizi olmak üzere sektörü ilgilendiren her konuda araştırmalar yaparak öneriler sunacağız. Doğru tercihler ve kararların alınması adına bizden talep edilen ve istenen her konuda saha çalışmaları yapacağız. Her alandaki doğruları modelleyerek tüm ülkeye uygulayabilecek yöntemleri geliştiriyor olacağız. Gerek kurumsal gerekse bireysel gelişimlere katkı sağlayabilecek her türlü eğitim ve içerik desteğini tüm üyelerimizin hizmetine sunabileceğimiz bir yapıyı inşa ediyoruz. İlk eğitimlerimizi, ülkemizin en güzide kurumlarından olan bir üniversitemiz ile ortaklaşa geliştirdiğimiz “Yönetici Geliştirme Programı” kapsamında, mağaza müdürlerimize yönelik gerçekleştireceğimiz “Sertifikalı” başlatıyoruz. Aralık ayı içerisinde tüm detaylar değerli üyelerimiz ve kamuoyu ile paylaşılacaktır. www.perakendeakademisi.com adresi üzerinden bir kısmı e-öğrenme ve diğer önemli kısımları yüz yüze gerçekleştirilecek eğitimler KKTC dahil tüm bölgelerimizde görev yapan mağaza müdürlerimizin katılımına açık olacaktır. Ayrıca diğer tüm çalışanlarımız, sahip ve patronlarımız ile ikinci kuşakların sürece dahil edilerek tasarlanan eğitim ve platformlar, kurumsal bir yapı içerisinde gelişim ve pozitif dönüşüme katkı sağlayacak bir şekilde planlanmaktadır. Uzaktan eğitimler başta olmak üzere bir çok içerik ve formlar ile önemli bilgi ve deneyim paylaşımlarının yer alacağı portalımız pek yakında hizmetinize girecektir. Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun bir sivil toplum kuruluşu olarak yaptığı en önemli proje ve çalışmalardan bir tanesi olarak düşündüğüm bu çalışmada sona yaklaştık. Sistem ve uygulama esasları hakkındaki teknik bilgileri yakında sizlerle paylaşıyor olacağız. “ Her şey değişebilir! Hatta kendi irademizle değiştiririz. Değişmeyecek olan; hayata şekil veren ve ona bizim damgamızı vuran şeylerdir “ Ahmet Hamdi TANPINAR 33 perder röportaj Yaşam markası Parex Parex 2013 yılını 90 milyon TL ciro ile kapatacak Kimyasal olmayan temizlik ürünleri sektöründe 2010 yılından bu yana faaliyet gösteren Provel, Parex markasıyla kadınların hayatını kolaylaştırarak ve onlara yenilikçi ürünler sunarak ciddi bir pazar payına ulaştı. Markanın pazardaki mevcut durumunu ve hedeflerini Provel Genel Müdürü Ferhat Sucu’ya sorduk. Sektörün mevcut durumunu değerlendirir misiniz? Parex’in sektördeki yeri hakkında bilgi verir misiniz? Kimyasal olmayan temizlik ürünleri segmentinde global rakiplerin yanında sektörün en güçlü yerli markasıyız. Pazarda bunun dışında yeni oyuncular ve markalaşamayan firmalar yer alıyor. Mutfak yardımcıları sektöründe hane penetrasyonları hala istenilen düzeyde değil. AB ülkelerinin gerisindeyiz. Kimyasal temizlik sektörü gibi değil, tüketicide marka sadakati de düşük. Parex, sektöründe lider markalardan biri olma hedefiyle yola çıktı. Türk kadınını yeni ürünlerle tanıştırmak, temizliği, ev işlerini pratik hale getirmek için çalışıyoruz. Bu bakış açısı da Parex’i rakiplerinden ayrıştırıyor. Parex’in kimyasal olmayan temizlik sektöründe payı yüzde 27.5. Çok güçlü iki global rakip karşısında 2 yılda bu kadar agresif pazar payına ulaşıyor olmamız aslında sektörde ne kadar önemli bir konumda olduğumuzu gösteriyor. Yenilikçi ve pratik ürünler sunan dinamik bir marka olduğumuz için de hızlı bir şekilde büyümeye devam edeceğimizi düşünüyorum. 2014 yılı hedefimiz pazarda lider konuma yükselmek. Önümüzdeki yıl için neler planlıyorsunuz? Parex, hem kendi pazar payını hem de pazarı büyütüyor. 2014 yılında kategoriyi yenilikçi ürünler ile büyütmeye devam edeceğiz. Hedef pazar lideri olmak. Otomatik temizlik sektöründe ‘Twister’ ile büyük bir çıkış yakaladık. Kadınlar pratik temizlik sunan ürünleri artık tercih ediyor. Biz de her ay kadınlara pratik, evde hijyeni kolay sağlayabilecekleri ürünler sunmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki dönem bez ve sünger grubuna ağırlık vermeyi planlıyoruz. Yurt dışında bu sektör ülkemizdekinden ne gibi farklılıklar gösteriyor? AB ülkelerinde pazar doygunluğa erişmiş durumda. Bizim ise gidecek çok yolumuz var. Kimyasal olmayan temizlik ürünleri kategorisinde büyüme potansiyelimiz epey yüksek. Önemli olan pazarın ihtiyaçlarına cevap verebilmek. Yurt dışında tüketiciler kimyasal olmayan temizlik ürünlerini genellikle marketlerden temin ederken, bizde alternatif satış kanallarında da tüketiciler ile buluşmak mümkün. Bu kadar kısa sürede iddialı bir konuma gelmenizi neye bağlıyorsunuz? Parex, çok genç bir şirket olmasına rağmen kısa bir sürede hızla büyüdü. Sektöründe lider markalardan biri olurken, yenilikçi olmayı ve yapılmamışı gerçekleştirmeyi hedefledi. İnsanların ihtiyaçlarını belirleyip yenilikçi ürünler sunduğunuz zaman başarı elde edebiliyorsunuz. Parex’i rakiplerinden ayrıştıran en büyük fark; tüketicilere yenilikçi ürünler sunması. Şu anda temizlik portföyümüzde tüm rakiplerimizin toplamından fazla ürünümüz bulunuyor. Ürün çeşitliliği de kısa sürede tüketiciler tarafından benimsenmemize neden oldu. Biz, özellikle temizlik kategorisinde jenerik isim olmayı hedefliyoruz. Bu noktada da ar-ge’ye büyük önem veriyoruz. Her evde bir hatta birkaç Parex ürünü bulunana kadar çalışmaya devam edeceğiz. Markalaşma çalışmalarınıza değinir misiniz? Parex, faaliyet gösterdiği tüm kategorilerde yenilikçi ürün portföyü, yüksek kalitede ürün spectleri ve tüm bunlara rağmen rekabetçi fiyatları ile ilk yılında çok ciddi cirolar yapıp, iddialı pazar payı almayı başarmıştır. Özellikle tüm mecralarda yaptığı tanıtım, reklam ve farklı aktivitelerle 2 yıl önemli oranda marka bilinirliği yaratmıştır.Marka bilinirliğimizi arttırmada tanıtım faaliyetlerimiz önemli 34 Ferhat SUCU bir yer tutuyor. Tüketici ile buluşma noktamız marketlerde sürekli aktivitelerimiz oluyor. İletişim çalışmalarına çok önem veriyoruz. İstanbul’da ve Anadolu’da açık hava mecralarını lansman dönemlerimizde kullanıyoruz, otobüs giydirmeye çok önem veriyoruz. Sivil Toplum Kuruluşlarıyla işbirliği yapıyoruz. Hedef kitlemiz kadınlara olumlu mesajlar iletmeyi seviyoruz. Bu konsepte ‘Mutluluk’ paketleri oluşturuyoruz. Pratiklik, kolay temizlik, enerji vb. pozitif bir dili iletişimde de kullanmamız Parex’in kadınlar tarafından benimsenmesini kolaylaştırdı. Ürünlerin üretimi nerede gerçekleştiriliyor? Çerkezköy’de yıllık 35 bin ton kapasiteli bir çöp torbası ve poşet ürünlerin üretimini gerçekleştiren bir fabrika yatırımımız bulunuyor. Provel A.Ş.aynı zamanda plastik ürünlerin üretildiği ayrı bir üretim ve tüm ürünlerin paketlemesinin yapıldığı bir paketleme tesisine sahip. 5.000 m2’lik çok gelişmiş bir ana deposu ve de 1.000 m2’lik merkez ofisi ile ilk yılında alt yapı işlemlerini başarı ile tamamlamıştır. Parex, Türk tüketicisinin ihtiyaçlarını karşılayarak temizliği pratik hale getirmek, pazarı yenilikçi ürünlerle tanıştırmak gibi hedefler doğrultusunda ar-ge çalışmalarına büyük önem veriyor. Özellikle temizlik sistemlerimizde ar ge çalışmalarımıza hız verdik. Fabrikamız hizmete girdikten sonra ar-ge ekibimizi genişlettik. Yetenekli, işinde iyi, heyecanlı isimlerle çalışıyoruz. perder röportaj Yeni ürünlerinizle evlerdeki temizlik daha da kolaylaştı diyebilir miyiz? Kesinlikle. Zaten Parex’in var olma amacı kadınların hayatını kolaylaştırarak onlara pratik temizlik için çözüm önerileri sunmak. Büyük şehirlerde yaşayan kadınların çoğu yoğun tempoda, evlerine çok az zaman harcayabiliyorlar. Biz Parex ailesi olarak, kadınların ihtiyaçlarını karşılayan, temizliği onlar için daha kolay ve pratik hale getiren, ergonomik tasarıma sahip, az yer kaplayan temizlik sistemleri geliştiriyoruz. Bu alana da yatırım yapmaya devam edeceğiz. Parex, aynı zamanda bir yaşam markası olmayı hedeflediği için 2014 yılında da evin her alanında da kullanılacak ‘fonksiyonel ürünler’ üretmeye devam edecek. Bunun ilk örneğini 2 ay önce pazara sunduğumuz Rainbow’larda gördük. Rainbow’lar 2 ayda büyük satış adetlerine ulaştılar. Kadınlar artık evlerinde az yer kaplayan ama çok işe yarayan ürünleri tercih ediyorlar. Biz de bu alana yatırım yapmaya devam edeceğiz. Parex’in kimyasal olmayan temizlik sektöründe payı yüzde 27.5. Çok güçlü iki global rakip karşısında 2 yılda bu kadar agresif pazar payına ulaşıyor olmamız aslında sektörde ne kadar önemli bir konumda olduğumuzu gösteriyor. Şu anda satışa sunduğunuz kaç adet ürününüz var? 2011 yılında 81 ürünle yola çıktık. Şimdi ise; 280 çeşit ürünümüz bulunuyor. 2014 yılında markaya eklenecek yeni bir ana kategori veya ürün olacak mı? Parex 3 kategoride tüketicilere ürün sunuyor: Kimyasal Olmayan Temizlik Ürünleri, Mutfak Yardımcıları ve Çöp Torbaları. 2014 yılında bu ‘Yaşam’ kategorisini buna ekleyeceğiz. Bu kategoride evin her alanında kullanılacak fonksiyonel ürünler sunacağız. Başlangıç olarak 1 milyon TL yatırım yaptık. Bir alışverişçi neden Parex’i tercih etmeli sizce? Parex’in, tüm rakiplerinin toplamından daha fazla sayıda ürünü tüketicisiyle buluşturması, temizlik kategorisinde hayatı kolaylaştıran ve yüksek performanslı ürünleri uygun fiyatla sunması, Türkiye’nin her yerinde olması, ulaşılabilirliği, kadınların ihtiyaçlarını iyi analiz ederek yenilikçi ürünler sunması Parex’i rakiplerinden öne çıkarıyor. Ürünlerinizde ve ambalajlarınızda mor renk hakim. Bu rengi seçmenizin özel bir nedeni var mı? Pazarlama stratejisi olarak ilk amacımız kategori raflarında farkındalık yaratan rengimiz, ambalaj tasarımlarımız ve aile bütünlüğümüzü tüketiciye gösterebilmekti. Bu yüzden kadınların en favori renklerinden biri olan moru seçtik. Mor kadınların kendilerine en yakın bulduğu renk, aynı zamanda pozitif enerjinin de rengi… Özellikle bu rengi tercih ettik. Satış kanallarınızdan bahseder misiniz? Parex ile Türkiye’nin her yerinde tüm yerel ve ulusal zincirlerde yer alıyoruz. Bunun dışında yapı marketlerde, alışveriş sitelerinde, geleneksel satış kanalları olan nalburlarda, süper marketlerde de ürünlerimiz bulunuyor. 2013 yılı hedefiniz neydi ve bu hedefe ulaştınız mı? Parex 2013 yılını çok iyi geçirdi. Hedeflerimize ulaştık diyebiliriz. Önümüzdeki yıl için evleri ne gibi yenilikler bekliyor? 2014 yılı hedefimiz pazar lideri olmak ve bunu sürdürmek. Şu anda 17 bin noktada satılıyoruz. Satış noktalarımızı yüzde 50 büyütmek ve alternatif satış kanallarında da yer almak bir diğer hedefimiz. İhracat yaptığımız ülke sayısını 2014 yılında 35, 2015 yılında 50 ülkeye çıkarmak da hedeflerimiz arasında. Bunun dışında Parex, sürekli yeni ve yenilikçi ürünler geliştiren bir firma. Her ay kategorimizdeki ürünlere yenilerini ekliyoruz. Yeni ürün geliştirirken de tüketici ihtiyaçlarını ve dünyadaki trendleri çok iyi takip ediyoruz. Tüketicilerimizin karşısına hayatlarını kolaylaştıran, farklı ve fonksiyonel ürünler ile çıkmaya devam edeceğiz. Yerel zincir kanadında iş ortaklığınız nasıl gidiyor? Parex büyüdükçe yerel zincirler ile iş ortaklığımızda paralel olarak gelişiyor. Yatırım yaptığımız tüm kategorilerde kıyasıya rekabet yaşanıyor. Bu rekabetin yaşanmasında; yaptığımız yatırımların, dinamik şirket yapımızın, inovatif ürün yaklaşımımızın etkili olduğunu düşünüyoruz. Sektörde rekabetin gelişmesinde Parex’in rolü büyük...Rafta, tüketicinin gözü önünde yaşanan bu rekabet pazarın ortalamanın üstünde büyümesini sağlıyor. Yerel zincirler esnek ve çabuk hareket kabiliyetleri ile genelde bu duruma hızla uyum sağlayıp, yüksek kategoride büyüme sağlıyor. Yerel zincirler ile birlikte Parex’in de büyümesi cirolarımızı, tecrübe ve bilgi paylaşımımızı da artırıyor. İlerleyen dönemlerde iş ortaklığımızın daha da gelişeceğini ve yeni fırsatlar doğuracağına inancımız tam. Bu yılı 90 milyon TL ciro ile kapatacağız. 35 perder pazar Organik yumurtaya talep artıyor Henüz beş yıl önce, organize perakendede sıfır düzeyine yakın olan sertifikalı organik yumurta pazarı, artık büyük kentlerdeki marketlerde raf payını giderek artırmaya başladı Türkiye’de yumurta üretimi, en taze verilerin açıklandığı 2012 yılı itibariyle 1100 ticari işletme, 3000 kümes, 15.7 milyar adete ulaşan üretim ve 351 1 milyon dolara ulaşan ihracat rakamlarıyla, sürekli büyüme eğiliminde. Yumurta sektörü yaklaşık 3 milyar TL ciroya sahip olup, hali hazırda 100 bin civarında kişiye doğrudan ve dolaylı olarak istihdam sağlamakta. Yumurta sektörünün en belirgin özelliği canlı materyal ile üretim yapmasıdır. Bu açıdan pazarda arz talep dengesini oluşturmak zordur. Öte yandan yumurtanın pazarda kalma süresi 21 gündür. Buna rağmen yumurta sektörünün en büyük avantajı yumurta satışlarının peşin ya da kısa vadeli olması nedeniyle nakit akışının hızlı olmasıdır. Artan maliyetlere ve zorlaşan rekabet şartlarına rağmen “yumurta üreticisi” yumurta ihracatında son yıllarda başarılı bir grafik sergilemektedir. 2013 yılında 351 milyon dolar değerinde yaklaşık 4 milyar adet yumurta ihracatı gerçekleşt. Bu miktar Türkiye yumurta üretiminin yaklaşık %27 sine tekabül etmektedir. Türkiye’de hali hazırda organik hayvancılık yapan 137 üretici bulunmakta. Organik Ürün Sanayicileri Derneği’nin 2011 yılı rakamlarına göre, bin 350 ton organik 36 et, 15 bin ton organik süt, 26 milyon da organik yumurta üretiliyor. Organik hayvancılık, hayvanların tamamen doğal, organik yemle beslendiğini ve organik bir alan üzerinde serbest ortamda dolaşması üzerine kurulu. Dolayısıyla hem ürünlerin devir hızı, hem de üretim maliyetleriyle ilgili endüstriyel üretime göre zorlukları var. Türkiye’de günde yaklaşık 45 milyon yumurta üretiliyor. Bunun içerisinde organik yumurta üretimi % 1 seviyesinde. Bu durum yurtdışında ise %2 ila 3 civarındadır. Organik yumurtanın şu anda ulaştığı pazar hacmi 30 milyon dolardır. Organik yumurtanın raf ömrü, normal yumurtada olduğu gibi 28 gündür. Üretimden, son tüketiciye ulaşıncaya kadar soğuk zincirin korunması halinde (5-12 C arasında) raf ömrü doluncaya kadar rahatlıkla tüketilebilir. Endüstriyel tavukçulukta yani rafta bulunan klasik tavuk ürünleri ve yumurtalarda anabolizan, hormon türevlerinin ve yüksek miktarda antibiyotik kullanıldığı yıllardır dile getirilen bir konu. Bu konuyla ilgili, sektördeki üreticiler pek çok kez yalanlama yaptı. Dolayısıyla biz de bunun bir iddia olduğunu hatırlatırız. Bu iddayı dile getirmemizin nedeni ise organik yumurta pazarının son yıllardaki büyümesinin nedenini ortaya çıkarmak. Bu haberler neticesinde tüketicilerde organik ürünlere doğru ciddi bir yönelim oluyor. Özellikle de tavuk ve yumurta da bu eğilim daha fazla. Yumurta, anne sütünden sonra insanın ihtiyacı olan tüm besin öğelerini bulunduran tek besin kaynağıdır. A, D, E ve B grubu vitaminleri önemli oranda içeren yumurta, içinde bulunan KOLİN sayesinde beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesinde önemli rol oynar. Yumurta sarısı, D vitamini sağlayan birkaç besinden biridir ve güneş ışıklarından da yeterince faydalanıldığı taktirde yumurta özellikle çocuklarda D vitamini eksikliğine bağlı kemik bozukluğu oluşmasını engeller. Yumurta, demir ve çinko gibi sağlığımız açısından önem taşıyan mineralleri de içerir. Demir, kan yapımı için gereklidir. Ayrıca demirin büyüme, gelişme ve hastalıklardan koruma rolü vardır. Yetersizliği de çocukların öğrenme yeteneğini ve okul başarısını azaltır. Yumurtadaki protein tüm besinler içinde en kalitelidir. Yumurtada proteinin biyolojik yararlığı %100 iken bu değer sütte %85, balıkta %76, sığır etinde %74’de kalmaktadır. Ayrıca 6’ncı aydan sonra yumurta, küçük çocuklar için değerli bir demir kaynağıdır. perder pazar “Organik üretimde birinciyiz” 2007 yılında 3.000 adet organik tavuk kapasiteli bir kümes ile üretime başladık. Özellikle tüm dünyada organik üretim standartlarının olması bu işe başlamamızda asıl etkendir. Türkiye’de konvansiyonel yumurta üretimi tamamen batarya kafes sistemlerinde gerçekleşmektedir ve üretim standartları net olmayıp daha çok ticari kazanç elde edilmesi amaçlanır. AB ülkelerinde batarya kafes üretimi 2012 yılı itibarı ile yasaklanmış olup, yerine hayvan refahını gözeten, yenilikçi, kafessiz sistemlere geçilmiştir. Yine ülkemizde 2012 yılı başında yayınlanan Hayvansal Üretimde İyi Tarım Uygulamaları Kriterleri Genelgesi ve ekleri ile kanatlı sektörü için İyi Tarım Uygulamaları ve Hayvan refahı kriterleri belirlenmiş olup, 2015 yılında batarya kafes sistemlerinde üretimin yasaklanması gündemdedir. Türkiye’de bu standartlarda üretim yapan ilk firma olarak, 2015 yılından önce tüm konvansiyonel kümeslerimizde bu yenilikçi üretim sistemlerini kurmuş olmayı hedefliyoruz. İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla, Bursa, Adana, Mersin ve Antalya olmak üzere 8 ana bölgede satış kanallarımız mevcut. Günlük organik yumurtalarımız aynı gün paketlenerek, haftanın 3 günü tüm Türkiye geneli sevkiyatları gerçekleşmektedir. Organik yumurta üretiminde tüm Türkiye geneli satışlarımız mevcut olup kapasitemiz ihtiyacı karşılamaktadır. Önümüzdeki yıllarda ihracat noktasında özellikle AB ülkelerine organik yumurta ihraç edebilmek için çalışmalara şu an başlamış bulunuyoruz. Organik yumurta deyince, öncelikle tüm dünyada standartları paralellik gösteren bir üretim şekli akla gelmelidir. Bu üretimde, üretimin tüm aşamaları sertifikasyon firmaları tarafından yakından takip edilmekte ve raporlanarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı denetimi ve kontrolü sağlanmaktadır. Standartlara uygun üretim kaliteyi birlikte getirir. Organik üretim koşullarında olmazsa olmaz diyebileceğimiz kriterler söz konusudur. En önemlisi hayvanların beslenmesi için hazırlanan yemlerin içerik hammaddeleri tamamen organik olup sertifikalandırılmış olmalıdır. Konvansiyonel yumurta üretiminde hayvansal kaynaklı yem olarak yeterince hijyenik hale getirilmemiş, ilaç kalıntıları da içerebilen çeşitli kesimhane yan ürünleri ve kadavra unları kullanılması da bazı sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Mesela halk arasında deli dana olarak bilinen hastalık, İngiltere’de 1980’li yıllarda üreticilerin maliyeti düşürmek için sığır yemlerine, hastalıklı koyunların kadavra unlarını katmalarıyla olduğunu biliyoruz. Bu yemlerle beslenen hayvansal ürünleri tüketen kişilerde deli dana olgusuna rastlanmıştır. Bu tarz yemlerin yasaklanması ile vakalarda azalma görüldü. “Üretimde kimyasal ilaç kullanmak yasak” Organik üretim koşulları günümüzdeki en üst düzey üretim modeli olup, hayvanların serbest dolaşım alanlarında rahatlıkla dolaşabildikleri, kanatlarını açarak rahat hareket edebildikleri, toprak banyosu yapabildikleri, eşelenebildikleri, güneşlenebildikleri daha bakımlı koşullarda doğal davranışlarını serbestçe sergileyebildikleri hayvan refahının en üst seviyede olduğu üretim şeklidir. Organik yumurta üretiminde verimi artırmak için kimyasal ilaçlar, hormon kullanılması yasaktır. Kısacası ürün miktarından çok, ürün kalitesinde sağlık kriterlerinin öncelikli olduğu bir üretim şeklidir. Sektörde organik üretimde mevcut kapasitemiz ile Türkiye’de birinci firma olduğumuzu söylemeliyiz. Yine Flotty-Baby (minik organik yumurta), Flotty-sports (balık yağı-omega3) ve Flotty-Herbs (baharatlı) ürün çeşitliliğimiz ile tüketiciye alternatif sunuyoruz. Cengiz Gülmez Flotty Yönetim Kurulu Başkanı Bölgemizdeki çiftçileri organik buğday başta olmak üzere, organik mısır ve soya üretimine teşvik ediyoruz. Böylece yöremize ait ürünleri kullanarak, yumurtada yöresel bir lezzeti, kaliteyi ve farklılığı yakalamış oluyoruz. “Organik yumurtanın raf ömrü 28 gündür” Türk Gıda Kodeksi Yumurta ve Yumurta Ürünleri Tebliğinde belirtilen yumurta ürününün paketlenmesi, muhafazası, depolanması, taşınması ve pazarlanmasını sağlamak üzere ürün özellikleri belirlenmiş olup konvansiyonel veya organik yumurta için raf ömrü 28 gündür. Organik yumurta ürünlerinin etiket-ambalajlarında ürünün depolanması gereken sıcaklık ve bu sıcaklıkta tutulabileceği süre yer alır. (+5) – (+12)°C sıcaklıklarda muhafaza edilir ve taşınır. Ancak 24 saatten fazla olmamak üzere sevkiyat sırasında veya 72 saatten fazla olmamak üzere perakendecide +5°C’nin altındaki bir sıcaklıkta tutulabilir. “Yıllık 185 adet yumurta tüketiliyor” Tavuk yumurtası üretimi 15,6 milyara ulaştı. Dünya yumurta üretimde onuncu, ihracatında ikinci sıradayız. Organik yumurta, yumurta pazarında şimdiden yüzde 2 paya ulaştı. Türkiye’de kişi başına yıllık 185 adet yumurta tüketiliyor. AB ülkelerinde ortalama kişi başı yumurta tüketimi 250-300 adettir. Organik yumurta tüketimi de, diğer organik ürünlerde olduğu gibi Avrupa’dakine kıyasla düşük seviyededir. Bunda en etkili faktör elbette alım gücüdür. Organik kültür her geçen gün artarak devam etmektedir. Çok kısa sürede organik ürün potansiyelimizin başta AB olmak üzere, tüm dünyada örnek gösterilecek seviyeye ulaşacağına inanıyoruz. 37 perder pazar “Sektörü birlikte büyütmeliyiz” Temel besin maddelerinin organik şemsiyesi altında raflara girebiliyor olması gerekli. Son yıllarda yumurta güzel örnek oldu. Klasik FMCG ürünleriyle organik ürünler arasındaki fiyat farkını, yurt dışı pazarları da göz önüne alarak kayaslamak gerekli… Öncelikle alış fiyatı üzerinden değerlendirme yapacağımı belirtmek isterim. Yani her iki segmentte üreticiden ürünü alan ve perakende zincirine satacak olan tedarikçinin fiyatlarını size söylüyorum. Buna göre örneğin meyve ve sebzede yüzde 10 ila 40 arasında değişen bir fark var. Yumurta ve diğer temel besin maddelerinde ise bu oran yüzde 50 civarlarında. Bu makas aralıkları Avrupalı muadillerinden kesinlikle fazla değil hatta bazı ürünlerde daha bile düşük seyretmektedir. Biz bu konuda ayrıca bir çalışma da gerçekleştirdik. Büyük bir market zincirinden en temel ürünlerle dolan bir sepetin aynısını City Farm ürünleriyle doldurduk. Burada beyaz et, kırmızı et, sebze meyve, konserve gibi birçok ürün grubunu koyduk. Fark yüzde 35 oldu. Yani temel gruplarda, gerçekten yiyebileceğiniz en kaliteli ürünleri aldığınızda mesela 35 TL’lik bir sepeti 50 TL’ye doldurabiliyorsunuz. Ürünün perakende kanallarına ulaşma- sında markanın, toptancının ve zincirin ticari kondisyonları devreye giriyor. Ancak bu rakamlar FMCG ürünlerinde olduğu gibi değil, daha yüksek bedeller isteniyor. Yanlış anlaşılmasın burada perakende zincirlerini eleştirmiyorum. Kendilerine göre haklılar çünkü onlar da “Bu ürünlerin benim rafımda dönme hızı, konvansiyonel ürün gibi değil. O zaman daha yüksek garantiler almalıyım” diyor. Fakat şu da bir gerçek, bu ürünlere bu bedeller uygulandığı sürece fiyatlar inmiyor ve ürünlerin rafta dönme hızı artmıyor. Ayrıca şunu da belirteyim bizim çalıştığımız perakende zincirleri satışlardan ve karlılıktan çok memnun. Bu meselede dikkat edilmesi gereken tek şey lokasyon. Bazen her semtte, her bölgede istenilen sonuç alınamıyor. Fakat yeni konut projeleri, birçok semtte yaşam kalitesinin artması ve tüketici profilinin gelişmesiyle bu da değişiyor. Perakende zincirleri bu konuda mutlaka algılarını açık tutmalı. Son bir kaç yılda arzın artmasıyla talep de canlanıyor. Türkiye’de bundan 7-8 sene önce organik dediğimiz zaman, bizim alıştığımız Türk fındığı, Türk kayısısı, sultani incir organik olarak anılırdı. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinin, Türkiye’ye Ayhan Sümerli Organik Ürün Sanayicileri Derneği Başkanı özgü ürünleri organik olarak talep etmesi sonucunda 1998’de organik tarım, daha sonra 2003-2004’de de organik tavuk, süt, yumurta gibi hayvansal ürünler de buna eklenerek ürün deseni artmaya başladı. Özellikle, son dönemde kanser vakalarının artması, gıdadaki taklit ve tağşiş olaylarının etkisiyle de tüketici bilinçleniyor ve organik ürünlerine talep artıyor “Organik yumurta gelişime açık” Keskinoğlu olarak, günde 4 milyon adet yumurta üretiyoruz. Türkiye yumurta perakende pazarındaki payımız yüzde 75’e yaklaşmış durumda. Türkiye’deki ulusal ve yerel perakende zincirlerinin neredeyse tamamıyla işbirliği yapıyoruz. Türkiye’deki ürün satış nokta sayımız 50 bin dolaylarında. Bunun dışında, oteller, pastaneler ve catering firmaları gibi endüstriyel üretim yapan müşterilerimiz de bulunuyor. Türkiye’de günde yaklaşık 45 milyon yumurta üretiliyor. Bunun içerisinde organik yumurta üretimi % 1 seviyesinde. Bu durum yurtdışında ise %2 ila 3 civarındadır. Organik yumurtanın şu anda ulaştığı pazar hacmi 30 milyon dolardır. Organik yumurtanın raf ömrü, normal yumurtada olduğu gibi 28 gündür. Üretimden, son tüketiciye ulaşıncaya kadar soğuk zincirin korunması halinde (5-12 C arasında) raf ömrü doluncaya kadar rahatlıkla tüketilebilir. Organik tavuk yetiştiriciliğinde öne çıkan en büyük fark, kullanılan yemin tamamen organik olması. Bunun dışında elbette ki, Bakanlığımızın da belirttiği diğer önemli kıstaslar var. Organik üretimde yem dışında gözetilmesi gereken ve bizim de Keskinoğlu olarak uyduğumuz öne çıkan diğer kriterler ise şöyle: • Bağımsız denetleme kuruluşlarının gözetimi altında üretim yapılması • Kümeslerin yerleşim birimlerinden en az 40 kilometre uzağa kurulması • Kullanılan yemin tamamen organik sertifikalı bitkisel yemler olması. Besin değerleri açısında organik yumurta ve doğal yumurta arasında bir fark bulunmuyor. Öne çıkan en büyük fark, tavuk- 38 Keskin Keskinoğlu Keskinoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama Grup Başkanı ların beslendiği yemin tamamen organik olmasıdır. Tüketicilerin organik yumurtayı gözle görerek ayırt edebilecekleri bir bilgi maalesef yok. Tüketiciler ancak Bakanlık tarafından sertifikalandırılmış organik yumurta üreticilerinin ürünlerini almaya özen göstermeli, satış kararı öncesinde güvendikleri markaları tercih etmelidirler. 39 perder serbest köşe Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir. Perakende satıcılar da yasa gereğince, önemli sorumluluğu bulunan aktörlerden birisidir. Yasa gereğince öncelikle satıcı olarak kabul edilecektir. Ancak mağaza markalı ürünler yönünden aynı zamanda üretici/ithalatçı/tedarikçi olarak kabul edilebilecektir. Rıza KOÇAK Avukat Öncelikle yasa, ürüne ilişkin fiyat etiketini özel olarak düzenlemiş bulunmaktadır. Özellikle indirimli satışlara ilişkin fiyat etiketi düzenlemesi zorunluluğuna dikkat edilmesi gerekir. Yasa malın normal satış fiyatı ile indirimli fiyatının açık ve görülebilir şekilde tüketiciye gösterilmesi gerektiğini hüküm altına almaktadır. Ticari hayatın temel aktörleri olarak kabul edilen ve özel yasal düzenlemeler ile mal ve hizmet alımları düzenlenen grup TÜKETİCİLERDİR. Bu konuda 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun uygulanmakta iken artan ve değişen ihtiyaçlara uygun olarak 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 07/11/2013 tarihinde kabul edilmiş ve yasa 28/11/2013 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmıştır. Yasa 87. Maddesi hükmü gereğince, yayınlandığı tarihten 6 ay sonra yani 28/05/2013 yürürlüğe girecektir. Yasa, tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını korumak esaslı olarak gösterilmiştir. Amaç MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık 40 Tüketici de ticari/mesleki olmayan amaçlarla mal ve hizmet alan gerçek ve tüzel kişidir. Kapsam MADDE 2- (1) Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar. Tanımlar MADDE 3- (1) Bu Kanunun uygulanmasında; i) Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, n) Üretici: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal ya da bu malların hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine markasını, unvanını veya herhangi bir ayırt edici işaretini koyarak kendisini üretici olarak gösteren gerçek veya tüzel kişiyi, Yasa kapsamında özellikle perakende satıcıların dikkate etmesi gereken hükümlerin bazıları şunlardır. Öncelikle yasa, ürüne ilişkin fiyat etiketini özel olarak düzenlemiş bulunmaktadır. Özellikle indirimli satışlara ilişkin fiyat etiketi düzenlemesi zorunluluğuna dikkat edilmesi gerekir. Yasa malın normal satış fiyatı ile indirimli fiyatının açık ve görülebilir şekilde tüketiciye gösterilmesi gerektiğini hüküm altına almaktadır. Konunun önemine binaen yasa, etiket ve promosyonlu satışlara ilişkin ayrıntılı yönetmelik düzenlemesi yapılacağını da düzenlemiştir. Fiyat etiketi MADDE 54- (1) Perakende satışa arz edilen malların veya ambalajlarının yahut kaplarının üzerine kolaylıkla görülebilir ve okunabilir şekilde tüketicinin ödeyeceği tüm vergiler dâhil satış fiyatı ve birim fiyatını gösteren, üretim yeri ve ayırıcı özelliklerini içeren etiket konulması; etiket konulması mümkün olmayan hâllerde aynı bilgileri kapsayan listelerin görülebilecek şekilde uygun yerlere asılması zorunludur. Hizmetlerin tarife ve fiyatlarını gösteren listeler de bu madde hükmüne göre düzenlenerek asılır. (2) Etiket, tarife ve fiyat listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyat uygulanır. (3) İndirimli satışa konu edilen mal veya hizmetlerin indirimli satış fiyatı, indirimden önceki fiyatı, tarife ve fiyat listeleri ile etiketlerinde gösterilir. İndirimli satışa konu edilen mal veya hizmetlerin indirimden önceki fiyattan daha düşük fiyatla satışa sunulduğunun ispatı satıcı veya sağlayıcıya aittir. (4) Bakanlık, belediyeler ve ilgili odalar, bu madde hükümlerinin uygulanması ve izlenmesine ilişkin işleri yürütmekle görevlidirler. (5) Etiket, tarife ve fiyat listeleri, indirimli satışlara ilişkin süre ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Fiyat etiketi uygulamasına aykırılık halinde ağır idari para cezası öngörmektedir. Yasanın 77/1. Maddesi hükmünce, tespit edilecek her bir ihlal için 200.000.-TL (ikiyüzbinlira) idari para cezası uygulanabilecektir. perder serbest köşe Ceza hükümleri MADDE 77- (1) Bu Kanunun 4 üncü, 6 ncı, 7 nci, 18 inci, 19 uncu, 20 nci, 21 inci, 23 üncü, 26 ncı, 30 uncu, 33 üncü, 35 inci, 48 inci, 49 uncu, 51 inci, 52 nci, 54 üncü ve 57 nci maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme için iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır. Ağır idari para cezası uygulaması getirilen düzenleme nedeniyle perakende satıcılarımızın şimdiden uygulamaya yönelik çalışma yapmaları, uygulamadaki aksakları önceden tespit ederek, soruna çözüm üretmelerinin de önünü açacaktır. Bu arada özellikle mağaza personeline bu yönde gerekli eğitimin verilmesi gerekeceği açıktır. Yasanın dikkate çekici bir hükmü de yiyecek taklidi ürünlerin üretilip satılmasını, bu suretle tüketicinin yanıltılmasını yasaklamaktadır. Yasa gıda ürünü olmamasına rağmen asıl ürüne benzer şekilde, koku ve renk içeren ürünlerin, gıda ürünü gibi satışının yapılmasını yasaklamaktadır. Gerçekten de son dönemde sahte bal satışı ile gündeme gelen, insanların sağlığını bozan ürünlerin varlığı dikkate alındığında bu yönde yapılan düzenlemenin çok isabetli olduğu izahtan varestedir. Yiyecek taklidi ürünler MADDE 79- (1) Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları şekil, koku, renk, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen ve bu sebeple tüketiciler, özellikle çocuklar tarafından, gıda ürünleriyle karıştırılarak tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan ürünlerin üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı yasaktır. Gıda ürünü olmamalarına rağmen geleneksel el sanatı ürünü olarak gıda ürünü şeklinde üretilen ve sağlığa zarar vermeyen ürünler, üzerinde uyarı işareti ve yazısı bulunması şartıyla bu hükmün dışındadır. edilmektedir. (2) Bakanlık, olduklarından farklı görünerek tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan bu ürünlere karşı gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeleri yapmaya yetkilidir. Üretimin veya satışın durdurulması ve malın toplatılması MADDE 74 – (1) Satışa sunulan bir seri malın ayıplı olduğunun tespiti, üretiminin veya satışının durdurulması, ayıbın ortadan kaldırılması ve satış amacıyla elinde bulunduranlardan toplatılması için Bakanlık, tüketiciler veya tüketici örgütleri dava açabilir. (2) Satışa sunulan seri malın ayıplı olduğunun mahkeme kararı ile tespit edilmesi hâlinde, mahkeme ayıbın niteliğine göre malın satışını geçici olarak durdurma veya ayıbı giderme kararları verebilir. Üretici veya ithalatçı mahkeme kararının tebliğ tarihinden itibaren en geç üç ay içinde malın ayıbını ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Malın ayıbının ortadan kalkmasının imkânsız olması hâlinde mal, üretici veya ithalatçı tarafından toplanır veya toplattırılır. Toplatılan mallar taşıdıkları risklere göre kısmen veya tamamen imha edilir veya ettirilir. İmha edilen malla ilgili tüketicinin dava ve tazminat hakları saklıdır. (3) Piyasaya arz edilmiş olan bu ürünlerin güvensizliğinin tespit edilmesi hâlinde alınacak önlemler ile bu önlemlerin Avrupa Komisyonuna bildirilmesi hususunda Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanır. (4) Bakanlık, bu kapsamdaki ürünlerin piyasa gözetimi ve denetimini yapmakla görevlidir. (5) Yiyecek taklidi ürünleri satın alan tüketicilerin uğradıkları maddi ve manevi zararlar nedeniyle dava açma hakları saklıdır. Yasanın Ceza Hükümlerini içeren 77/14 maddesi hükmünce de bu tür ürünleri idari para cezasının uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu ürünleri üreten kişiler hakkında TCK’nun 186.maddesi hükmünce cezai sorumluluğu ayrıca bulunmaktadır. (14) Bu Kanunun 74 üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden üretici veya ithalatçılar hakkında yüz bin Türk Lirası; 79 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında beş bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. Ticari hayatın sağlıklı, güvenilir, çevre ve insan sağlığını koruyucu şekilde yapılması gerektiği açıktır. Yine tüketicilerin özel yasalarla korunması uygulaması nedeniyle de perakende satıcıların yasa yürürlüğe girmesinden önce hazırlıklarını tamamlamaları tavsiye (3) Satışa sunulan bir seri malın, tüketicinin güvenliğini tehlikeye sokan bir ayıp taşıması durumunda Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri saklıdır. Yasanın bu hükmü nedeniyle satışa arz edilen perakende ürünün, satıcı elinde iken de toplatılması, satışına engel olunması sonucu doğacaktır. Perakendeci üreticinin sebep olduğu ayıp nedeniyle ürün satmaktan men edilebilecektir. Yine tüketicilerin özel yasalarla korunması uygulaması nedeniyle de perakende satıcıların yasa yürürlüğe girmesinden önce hazırlıklarını tamamlamaları tavsiye edilmektedir. 41 perder ekipman dünyası “Verimlilik detaylardan geçiyor” Eurometall, verimlilik ve tasarruf sağlayan yardımcı ekipmanları perakendecilerin hizmetine sunuyor Market ve mağaza ekipmanlarında ana ürün gruplarının yanı sıra yardımcı ürün grupları dediğimiz çok geniş bir alan var. Üçge zaten üretimdeki büyük gücü ve potansiyelini kullanarak bu ürünleri üretiyordu. Ancak Üçge’nin kendi ana iş kollarında çıtayı çok yükseğe taşıması, yeni bir düzenleme yapmak gerekliliğini ortaya çıkardı. Çünkü kendine özgü detayları olan yardımcı ürün gruplarında konsantre olmadan ve yoğunlaşmadan başarıya ulaşmanız zor. Üçge’nin üzerinde çalıştığı gerçekten büyük hacimli projeler esnasında, yan ürün gruplarıyla ilgili detayların üzerine eğilmek verimlilik ve müşteri memnuniyeti açısından sıkıntı yaratabiliyordu. Organizasyonun yapısı ile beraber düşünüldüğünde aslında bu normal bir durum... Eurometall bu tespit doğrultusunda devreye girdi ve oradaki problemi çözdü. Eurometall Pazarlama ve Satış Yönetmeni Acun Tekin ile firmanın kuruluşundan bugüne gösterdiği gelişimi konuştuk. Acun TEKİN Eurometall’in ürün ve hizmet portföyünden bahseder misiniz? Eurometall başlarken market sepetleri ve market arabaları ile başladı ancak zamanla birçok ürünü ekledi. Genel kategori başlıklarıyla ele aldığımızda market sepetleri ve arabaları, satış destekleme sistemleri, ürün teşhir sistemleri, display ürünleri ve lojistik/depo ekipmanları olarak ayırabiliriz. Tabi ki her bir kategorinin altında da geniş bir yelpaze var. Hizmet verdiğimiz sektörlerin başında perakende geliyor. Hem mağaza hem market tarafında çok sayıda müşterimiz var. Ancak bununla sınırlı değiliz, HORECA’ya yönelik faaliyetlerimiz de her geçen gün artıyor. Uluslararası ürünlerde çalıştığınız firmalar hangileri? Belirli ürün gruplarında marka ürünlerle yol almanın çok avantajı var. Bu sebeple belli gruplarda exclusive distribütörlüklerimiz var. İspanya’dan Polycart ve Shopping Basket, Almanya’dan Pricoplex ve Hollanda’dan Simple Click distribütörü olduğumuz markalardan bazıları. Eurometall’in sektöre sunduğu yeni ürünler olacak mı? Bizim stratejimizdeki temel ilkelerden biri de bu. Yeni ve yenilikçi teknolojileri tasarlamak, ürettirmek veya takip edip yurt dışından getirerek sektörün hizmetine sunmak istiyoruz. En son olarak Bagomat poşet dispenseri ürününü sektöre sunduk. Şu anda Özhan Marketler’de kullanılıyor, yakın zamanda başka zincirlerde de görüyor olacaksınız. Bu ürünü ilk günden bugüne çok geliştirdik. Atlet tipi her ebatta poşetle çalışıyor, özel bir çabaya gerek yok. Poşet sayacı, dijital kontrol paneli, reklam alanlarıyla gelir kazandırmak gibi birçok özellik ekledik. Marketlerde poşet 42 sarfiyatını yüzde 20 ila yüzde 30 oranında azaltıyor. Müşteri tarafında da ciddi anlamda bir düzen ve hijyen bir ortam sağlıyor. Değişmesi gerekli çünkü bu ekipmanlar kendilerine harcanan parayı çok makul sürelerde geri kazandırıyor. Perakendecilerin bunu fark etmemesine imkan yok. Türkiye’de perakende sektörünün teknoloji ve ekipman kullanımı açısından şu andaki durumunu nasıl görüyorsunuz? Yan ekipmanların alımında perakendecilerin dikkat etmesi gereken unsurlar neler? Eskiye oranla teknolojiye ve ekipmanda çeşitliliğe daha açık olduğunu söyleyebiliriz ama yeterli olduğunu düşünmüyorum. Özellikle yan ekipman konusunda bir odaklanma problemi var. Bir çok durumda konu maliyet noktasından öteye geçmiyor. Discount’un yapısı gereği zaten böyle davranması doğal ancak süpermarket konseptinde farkı yaratan unsur detaylar ve yan ekipmanlar, bu çok önemli. Özellikle yerel zincirlerimiz, sürekli mağaza açarken ve hızlı büyürken bu tip ayrıntıları atlayabiliyor. Ancak özellikle bu yılla birlikte çok hızlı büyümenin zorlaştığını görüyoruz. Süpermarket zincirlerinin kendi süreçlerine dönmesi, detaylara eğilmesi çok daha gerekli hale geldi. Yurt dışında satışı artırmak ve desteklemek adına kullanılan birçok yaratıcı sistem var. Bunlar Türkiye’de halen maliyet olarak görülebiliyor. Zamanla değişeceğini düşünüyorum. Öncelikle az önce konuştuğumuz gibi işlevselliği ve firmaya, markaya getirisi önemli. Genel olarak tercih edilen bir ürün değil de daha yenilikçi bir ürün alıyorsa bunun kendisine yararlarını hesaplamalı. Onların dışında tabi ki son kullanıcı yani tüketici kullanacaksa sağlamlık, emniyet, ergonomi ve hijyen gibi unsurlar öne çıkıyor. İhracatla ilgili çalışmalarınız var mı? İhracatı grup içinde çözüyoruz. Ayrıca Kazakistan, Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs, Lübnan gibi ülkelerde distribütörlerimiz var. Seçici ve sağlam adımlarla gidiyoruz çünkü zaten Üçge, ekipman alanında ihracat lideri ve onun getirdiği kazanımlarla bizim açımızdan ihracat kapısı hep açık. Bunun üzerine artı bir şeyler koyarken çok acele etmeden emin adımlarla yol almayı tercih ediyoruz. Eurometall’in geleceğe dair hedeflerini öğrenebilir miyiz? 2013 yılı, Türkiye’nin gündemini de etkileyen pek çok büyük gelişmeye karşın ekonomi anlamında çok olumsuz bir gelişme olmadan geçiyor. Belli bir ritmi koruyabiliriz gibi görünüyor. Bu yıla dair hedeflerimizde sapma olacağını düşünmüyoruz. Yıl sonuna kadar bazı yatırımlar gerçekleştireceğiz. Bunların karşılığını 2014 yılında alacağımızı düşünüyorum. Şu anda bizim için asıl hedef 2014 yılı, burada önemli bir çıkış yakalayacağız. 43 perder istatistik PERDER üyeleri açılış perfomansı Ortakalan Araştırma Grubu tarafından hazırlanan listemizde 10 şube ve üstüne sahip 91 PERDER üyesi zincir marketin 2013 Kasım ayı başı itibariyle açılış performansını görebilirsiniz Ortakalan Araştırma Grubu tarafından hazırlanan araştırmamızda 10 ve daha üzeri şube sayısına PERDER üyesi marketlerin geride bıraktığımız iki aylık dönemindeki performanslarını değerlendiriyoruz. Aşağıdaki tablodan 88 zincirin “Temmuz - Ağustos 2013” dönemindeki performanslarını ve hemen ardından da bunların toplu değerlendirmelerini görebilirsiniz. “Market” kelimesini “içerisinde gıda satışı da olan perakende satış noktaları” olarak tanımladığımızı ve satış kalemleri içerisinde gıda olmayan; “elektronik market”, “yapı market”, “tekstil market” gibi isimlere sahip olan perakende noktalarını listemizin dışında tuttuğumuzu tekrar belirtiriz. Ortakalan Araştırma Grubu SIRA ZİNCİR MARKET 1 KASIM 2013 Dergimizdeki listeye 10 şube ve üzeri marketleri dahil etme nedenimiz bütün PERDER üyelerinin fiziki büyüme rakamlarının dergi sayfaları dahilinde verilmesinin mümkün olmayışıdır. Dergi ölçeğine sığabilecek ve PERDER üyelerinin istikrarlı büyümesi hakkında sektörde fikir oluşturabilecek bir veri oluşturmak adına bu kriter uygulanmıştır. www.ortakalan.com.tr 1 EYLÜL 2013 FARK 1 1 KASIM 2012 FARK 2 1 Hakmar Express (İstanbul discount) 264 260 4 246 18 2 Bizim Toptan Satış (Ulusal) 146 144 2 134 12 3 Genpa (Antalya) 101 101 0 98 3 4 Mopaş (İstanbul) 98 94 4 83 15 5 Pekdemir (Denizli) 79 78 1 50 29 6 Çağdaş (Ankara) 76 76 0 72 4 7 Altunbilekler (Ankara) 71 71 0 63 8 8 Yunus (Ankara) 63 62 1 54 9 9 Başgimpa (Ankara) 51 50 1 45 6 10 Rammar (İstanbul) 50 50 0 47 3 11 Hadim (Bursa) 47 47 0 42 5 12 Birebir (Antalya) 46 46 0 37 9 13 Peynirci Baba (Kocaeli) 46 42 4 39 7 14 Akyurt (Ankara) 45 45 0 41 4 15 Soykan (Ankara) 42 42 0 40 2 16 Çağrı Semt (İstanbul - Discount) 42 42 0 19 23 17 Marka AVM (sivas) 38 38 0 35 3 18 Çağrı (İstanbul) 38 37 1 30 8 19 Sammar (Samsun) 38 34 4 1 37 44 perder istatistik 20 Efor (İstanbul) 36 39 -3 15 21 21 Tahtakale Spot (Antalya) 36 36 0 26 10 22 Kibaroğlu (İzmir) 34 33 1 30 4 23 Özhan (Bursa) 33 33 0 29 4 24 Öncü (Sivas) 32 32 0 30 2 25 Sincap (Konya) 31 31 0 26 5 26 Grup Hatipoğlu (İstanbul) 30 30 0 29 1 27 Kiler Kilpa (Trabzon) 28 28 0 26 2 28 Çetinkaya AVM (Mersin) 28 28 0 25 3 29 Milli Pazar (Bursa) 28 28 0 25 3 30 Fiskomar (Giresun) 27 29 -2 25 2 31 Onur Hipermarketleri (İstanbul) 26 26 0 24 2 32 Öztürk (Ankara) 25 26 -1 24 1 33 Tema (Erzurum) 24 24 0 24 0 34 Halciler (Ankara) 23 26 -3 27 -4 35 Seyhanlar (Bursa) 23 23 0 23 0 36 Çergibozanlar (Gaziantep) 23 23 0 19 4 37 Gri Ucuz Satış (İstanbul) 23 23 0 22 1 38 Özkuruşlar (İstanbul) 22 22 0 19 3 39 Büyük Pastırmacı (Kırşehir) 21 21 0 19 2 40 Barış Gross (İzmir) 21 19 2 19 2 41 Biçen (İstanbul) 20 20 0 20 0 42 Hakmar (istanbul) 20 20 0 18 2 43 Gürmar (İzmir) 20 20 0 17 3 44 Bildirici (Ankara) 20 20 0 18 2 45 Groseri (Adana) 20 20 0 18 2 46 Irmaklar (İstanbul) 19 19 0 18 1 47 Ravza (Bursa) 19 19 0 16 3 48 Gün (Denizli) 19 18 1 17 2 49 Jestpa (Aksaray) 19 18 1 18 1 50 Oruç (İstanbul) 18 18 0 18 0 51 Şanmar (Şanlıurfa) 18 17 1 13 5 52 Show (İstanbul) 18 15 3 15 3 53 Erdemler (Ankara) 17 16 1 16 1 45 perder istatistik 54 Emin (İstanbul) 17 16 1 15 2 55 Hat-Mar (Hatay) 16 16 0 16 0 56 Yeşil Portakal (Manisa) 16 16 0 14 2 57 Şehzade (Kayseri) 16 14 2 11 5 58 Öğütler (Ankara) 15 15 0 14 1 59 Gökküşağı (İstanbul) 15 15 0 13 2 60 Lider Gedikler (İçel) 15 15 0 11 4 61 Metropol (Çorum) 15 15 0 13 2 62 Uysal Market (Çanakkale) 15 14 1 10 5 63 Snowy (İstanbul) 15 14 1 13 2 64 Aymar (Trabzon) 14 14 0 12 2 65 Anberra (Uşak) 14 14 0 10 4 66 Mevlana (İstanbul) 13 13 0 12 1 67 Neşeli (Eskişehir) 13 13 0 13 0 68 Denmar (İzmir) 13 13 0 11 2 69 Sembol Center (Gaziantep) 13 12 1 10 3 70 Çelikler (Ankara) 12 14 -2 14 -2 71 Çarmar (Diyarbakır) 12 12 0 10 2 72 Uğur AVM (Bursa) 12 12 0 10 2 73 İsra (Bursa) 11 11 0 10 1 74 Karadeniz Ismar (Trabzon) 11 11 0 11 0 75 Karabıyık (İzmir) 11 11 0 10 1 76 Seyhanlar (İstanbul) 11 11 0 10 1 77 Düzpaş (Düzce) 11 11 0 11 0 78 Sultan AVM (Bursa) 11 10 1 9 2 79 Gülenler (Kırıkkale) 11 10 1 9 2 80 Gümüş AVM (İçel) 10 11 -1 15 -5 81 Sarıyer Market (İstanbul) 10 10 0 10 0 82 Çelikkayalar (Konya) 10 10 0 8 2 83 Yeni Kandemirler (Kırıkkale) 10 10 0 10 0 84 Can AVM (Sivas) 10 11 -1 9 1 85 Örnek Hipermarket (İstanbul) 10 10 0 9 1 86 Azda Market (Muğla) 10 10 0 9 1 87 Düzgün Market (Erzurum) 10 10 0 9 1 88 Üçler Market (İstanbul) 10 10 0 9 1 89 Kule AVM (Aksaray) 10 10 0 9 1 90 Şekerciler (Adana) 10 10 0 9 1 91 Portakal (Kayseri) 10 10 0 9 1 2670 2643 27 2321 349 TOPLAM 46 perder istatistik Değerlendirmeler 1 Eylül 2013 – 1 Kasım 2013 döneminde 10 ve üzeri mağaza sayına sahip olan 91 PERDER üyesi zincirinin, sahip oldukları toplam şube sayılarına göre sıralanışları yukarıdaki gibidir. Eylül - Ekim 2013 döneminde Türkiye’deki 10 market ve üzeri PERDER üyesi firmanın toplam mağaza sayısı 2670’e ulaştı. Dergi sayfalarına sığabilecek ölçekte bir veri grubu toparlamak adına liste en az 10 şube kriteriyle ele alınmıştır. Bu tablodaki rakamlar ışığında Türkiye Perakendeciler Federasyonu çatısı altında büyüyen PERDER üyelerinin gösterdiği büyüme performansı hakkında genel bir bilgi edinmek mümkün Listede yer alan 91 firma, iki aylık bir dönemde total mağaza artışı 27 oldu. Tablonun da gösterdiği gibi PERDER üyelerinin büyüme performansı sadece iki aylık süreçte yeni bir supermarket zincirini sıfırdan yaratacak kadar güçlü. Üstelik bu performans belirli coğrafi bölgelerle sınırlı değil, PERDER üyeleri Türkiye’nin her yerinde büyümeye devam ediyor. 10 şube ve üzeri ilk 91 firmanın yıllık açılış rakamlarına baktığımızda ise toplamda 349 yeni mağaza görmekteyiz. Bu rakam ise her sene ulusal ölçekte liderliğe oynayacak yeni bir market zincirinin oluşmasına eşdeğer. İlk 12 market zincirinin payı SIRA ZİNCİR MARKET 1 EYLÜL 2013 1 KASIM 2013 FARK (%) 1 Hakmar Express (İstanbu) 264 260 4 14,81 2 Bizim toptan Satış (Ulusal) 146 144 2 7,4 3 Genpa (Antalya) 101 101 0 0 4 Mopaş (İstanbul) 98 94 4 14,81 5 Pekdemir (Denizli) 79 78 1 3,7 6 Çağdaş (Ankara) 76 76 0 0 7 Altunbilekler (Ankara) 71 71 0 0 8 Yunus (Ankara) 63 62 1 3,7 9 Rammar (İstanbul) 51 50 1 3,7 10 Başgimpa (Ankara) 50 50 0 0 11 Hadim (Bursa) 47 47 0 0 12 Birebir (Antalya) 46 46 0 0 2585 1092 2516 1079 69 13 2188 48,15 Diğer 70 zincir toplam 1578 1564 14 51,85 Genel toplam 2670 2643 27 100 12TOPLAM zincir toplam Bu listede PERDER üyesi zincir marketlerin içinde en fazla şube sayısına sahip 12 firmaya ayrı mercek tuttuk... Tabloda ilk 12’yi almamızın nedeni bu marketlerin ana listedeki toplam şube sayısının yarısına yakınına sahip olmaları... Bu listedeki 12 market zincirinin toplam şube rakamı olan 1092, ana listemizdeki toplam şube rakamı olan 2670’in yaklaşık yüzde 48’ini karşılıyor. 91 firmalık listenin en üst sırasında yer alan ilk 12 firma açılış rakamında 13 yeni mağazalık performans sergilemiş durumda… İlk 12 firmanın büyüme oranı içindeki paylarını da bu tabloda görebilirsiniz. Bu listemizde yer alan firmalar bu dönemde büyüme oranınn yüzde 48’ini gerçekleştirmiş durumda. İlk 12 firma arasında Ankara merkezli 3 marka bulunuyor, onu İstanbul ve Bursa, Antalya ve Denizli takip ediyor. 47 perder istatistik Eylül - Ekim 2013 döneminde 1’den fazla mağaza açanlar SIRA ZİNCİR MARKET AÇILIŞ 1 Hakmar Express (İstanbul discount) 4 2 Mopaş (İstanbul) 4 3 Peynirci Baba (Kocaeli) 4 4 Sammar (Samsun) 4 5 Show (İstanbul) 3 6 Bizim Toptan Satış (Ulusal) 2 7 Barış Gross (İzmir) 2 8 Şehzade (Kayseri) 2 TOPLAM 25 Bu listede yer alan 8 market, toplamda 25 açılış gerçekleştirmiş durumda. Listedeki araştırmayı kapsayan iki aylık dönem içinde birden fazla şube açılışı gerçekleştiren marketleri görebilirsiniz. Listeyi iller bazında incelediğimizde İstanbul, Kocaeli, Samsun, İzmir, Kayseri gibi birçok farklı kentin büyümeye katkı sağladığını görmekteyiz. Bir yıllık sürede en çok mağaza açan 10 PERDER üyesi SIRA ZİNCİR MARKET ARTIŞ 1 Sammar (Samsun) 37 2 Pekdemir (Denizli) 29 3 Çağrı Semt (İstanbul discount) 23 4 Efor (İstanbul) 21 5 Hakmar Express (İstanbul discount) 18 6 Mopaş (İstanbul) 15 7 Bizim Toptan Satış (Ulusal) 12 8 Tahtakale Spot (Antalya) 10 9 Yunus (Ankara) 9 10 Birebir (Antalya) 9 TOPLAM 183 2013 yılının 1 Kasım tarihi ile 2012 yılının 1 Kasım tarihi arasında geçen bir yılda en çok açılış yapan 10 PERDER üyesi yukarıdaki listede yer alıyor. Bu listede yer alan 10 firmanın ise bir sene içinde 183 yeni mağaza açtığını görmekteyiz. Yıllık açılış rakamı olan 355’in önemli bölümünü bu 10 firma gerçekleştirdi. Listenin zirvesinde 2013 yılının başında Samsun’daki yerel marketlerin güç birliği ile kurulan Sammar bulunuyor. Onu önemli bir satınalmaya imza atan Pekdemir izliyor. İstanbul merkezli yerel discountlar Çağrı Semt ve Hakmar Express onları izliyor. Yine satınalma ile büyüyen Efor ve Mopaş’ı da bir yıl içinde en çok büyüyen firmalar arasında görmekteyiz. Ortakalan Araştırma Grubu 48 49 perder sivil toplum ÇEVKO “Yeşil Nokta”yı anlatacak Mete İmer, “Yeşil Nokta bir işletmenin ambalaj atıklarıyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirdiğinin bir göstergesi. Herkes ambalajların üzerine gelişigüzel koymamalı.” 1991 yılından bu yana ambalaj atıklarının geri kazanımı alanında çalışmalar yapan ÇEVKO Vakfı(Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı), yeni bir bilinçlendirme çalışması için kolları sıvadı. Vakıf, geri kazanımı sembolize eden ve ülkemizde kullanım hakkının sadece ÇEVKO’da olan “Yeşil Nokta” işaretinin ne ifade ettiğini öğretmek ve izinsiz kullanımını engellemek için satış noktalarında bilgilendirme aktiviteleri yapacak. Özellikle üretici firmalar ve tüketicilere yönelik olarak yapılacak olan bu çalışma ile ürün ambalajlarında kullanılan “Yeşil Nokta” işretinin önemi vurgulanacak. “Yeşil Nokta”, ambalaj atıklarının geri kazanımı ve plastik poşet tüketimi gibi önemli başlıkları ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ile konuştuk. “Yeşil Nokta” işaretinin önemini ve projenizi anlatır mısınız? “Yeşil Nokta”, Avrupa’da faaliyet gösteren Pro-Europe kurumuyla 2002 yılında sözleşme yaparak, Türkiye’de kullanım haklarını aldığımız bir işaret. “Yeşil Nokta”nın anlamı şu; bu işareti kullanan işletmeler çevresel yasal yükümlülüklerini yerine getiriyor. “Yeşil Nokta”, çok yaygın kullanılan bir işaret. Firmalar, ithal edilen veya Türkiye’de üretil en ürünlerin üzerine bu işareti koyabilirler. Üretim Türkiye sınırları içerisinde ise, bu işaretin kullanım hakkı ÇEVKO Vakfı’na aittir. Dolayısıyla üretici firmanın bizimle işbirliğine girmesi ve sözleşme yapması gerekiyor. Bu şu anlamda önemli; “Yeşil Nokta”yı herkes ambalajların üzerine gelişigüzel koymamalı. “Yeşil Nokta” bir anlam ifade ediyor. O işletmenin ambalaj atıklarıyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirdiğinin bir göstergesi. Dolayısıyla işletmenin bizimle işbirliği yapıp, sözleşme imzalaması lazım. Bu işaret özellikle Avrupa’daki tüketiciler nezdinde ciddi bir prestij konusu. Çevre duyarlılığı arttıkça, tüketiciler de satın alacakları ürünlerin ambalajlarının üzerinde bu işareti arıyorlar. Çevreye sorumlu olan firmanın ürününü alıp kullanmak istiyorlar. Bu, firma için bir artı değer. Ayrıca iyi bir pazarlama enstrümanı olabilir. Sonuç olarak biz, “Yeşil Nokta” işaretinin doğru kullanımını Türkiye’de daha çok duyurmak istiyoruz. Tüketicilere daha iyi anlatmak istiyoruz. Bu yüzden şu anda satış noktalarıyla işbirliği içindeyiz. Hem “Yeşil Nokta”yı kullananlar hem satış noktaları hem ÇEVKO, hep birlikte bununla ilgili birtakım etkinlikler yapmayı hedefliyoruz. Ambalaj atıklarının geri kazanımı çalışmalarınızdan bahseder misiniz? 2005 yılında Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği yürürlüğe girdi. Bu yönetmelikte yetkilendirilmiş kuruluş tanımı var. Biz de Çevre Bakanlığı’na başvurduk ve ÇEVKO Türkiye’nin ilk yetkilendirilmiş kuruluşu ilan edildi. Ambalajlı ürün piyasaya süren firmalar ambalaj atıklarını toplayıp, belli hedefler doğrultusunda geri kazanmakla sorumlular. ÇEVKO, bu anlamda Mete İMER firmaların yükümlülüklerini devredebileceği yetkili bir kuruluş oldu. Ondan sonra da çalışmalarımızın kapsamı genişledi. Şu anda 1.500’ün üzerinde firma, yükümlülüklerini ÇEVKO’ya devretmiş durumda. 27 ilde yüze yakın belediye ile işbirliği içindeyiz. Ambalaj atıklarının toplanmasında bakanlıktan veya çevre il müdürlüklerinden lisans almış kuruluşlar etkin. Atıkları bu kuruluşlar topluyor. ÇEVKO Vakfı, atıkları doğrudan kendisi toplamıyor. Ancak bunu organize ediyor. Sözleşme yapıyor, bu sözleşmeyi belediyeler ve lisanslı toplayıcılarla tekrarlıyor ve toplama ayırma sistemine destek veriyor. Dolayısıyla sanayinin bu konu ile ilgili faaliyetlerinin karşılanması hakkındaki yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışıyor. 2013 yılında Türkiye genelinde geri dönüştürülen ambalaj atıklarının miktarı 500 bin tona yaklaştı Geri kazanımı rakamlarla ifade edecek olursanız... 2013 yılında Türkiye genelinde geri dönüştürülen ambalaj atıklarının miktarı 500 bin tona yaklaştı. Geçtiğimiz yıl bu rakam 400 bin tondu. ÇEVKO’nun 2012 yılı geri kazanım rakamlarına değinecek olursak; 180 bin ton kağıt karton ambalaj atığı geri kazanıldı. Bu, 3 milyon ağacın kesilmesinin önlenmesi anlamına geliyor. Ayrıca 4,8 milyar litrelik su tasarrufuna tekabül ediyor. Bu da yaklaşık İstanbul’un iki günlük su ihtiyacına denk geliyor. 129 bin ton 50 perder sivil toplum plastik ambalaj atığı geri dönüştürüldü. Plastiğin hammaddesi petrol. O zaman bu, ciddi bir petrol tasarrufu demek . Yaklaşık 7 milyon aracın bir depo benzinine eşit bir tasarruf söz konusu. Aynı şekilde elektrik tasarrufu demek. Çünkü plastik üretilirken yine elektrik enerjisi kullanılıyor. 270 bin ailenin bir aylık elektrik tüketimine eşit bir tasarruf. Yine geçtiğimiz yıl 29 bin ton metal ambalaj atığının geri kazanımı gerçekleşti. Böylelikle 12 futbol sahası büyüklüğünde çöp depolama sahasından tasarruf sağlandı. 56 bin 400 tonluk cam ambalaj atığı geri dönüştürüldü. 56 bin 400 ton cam atığı ambalaj üretiminde kullandığımız takdirde bir uçağın dünya etrafında 888 kez dönmesiyle ilgili salınan emisyon miktarından tasarruf ediyoruz. O da 18 bin ton sera gazı salımına denk. 250 bin metreküplük fosil yakıt tasarrufu var. 4,9 milyon litre küplük su, 2,4 milyon metrekarelik bir depolama alanından tasarruf, 480 bin ton karbondioksit eşdeğerinde sera gazının önlenmesi. Maddi olarak baktığınızda sadece bir yılda 1 milyon 350 bin TL’lik bir tasarruf söz konusu. Kazanç Türkiye’nin yani. dayız. Yazılanın uygulanır hale gelmesi önemli. Yasal düzenleme diyor ki; belediyeler, ambalaj atıklarını kaynakta ayrı toplayacak. Tüketicilere diyor ki; ambalaj atıklarınızı ayrı biriktireceksiniz. 2005’ten itibaren ambalaj atıklarını ayrı biriktirmekle yükümlüyüz aslında. Sanayi kuruluşlarına diyor ki; siz ürettiğiniz ambalajların miktarlarını azaltma yolunda çalışmalar yapacaksınız. Satış noktalarına diyor ki; satış noktaları yükümlülüğünü yerine getirmeyen, piyasaya sürenlerin ürünlerini satmamakla yükümlü diyor. Çok taraflı, çok sorumlusu bulunan bir düzenlemeden bahsediyoruz. Belediyeler üzerine düşen görevi yapsa, buralarda kaynak ayırma çalışmalarını başlatsa Model olabilecek bir yaptırım önerir misiniz? Çöp depolama sahaları yeterli mi? Çöp depolama sahaları büyük yatırım gerektiren alanlar. Türkiye’de 60’a yakın çöp depolama sahası var. Çöp depolama sahalarının amacı, geri dönüştürülemeyecek atıkları depolamak. Eğer siz geri dönüştürülecek atıkları da getirip atarsanız, kısa sürede bu depolar doluyor ve ömürlerini tamamlıyor. Orada bir kaynak israfı söz konusu oluyor. Hem yeni depolara ihtiyaç duyuluyor hem de değerlendirilebilir atığı siz oraya gömerek ondan da faydalanamıyorsunuz. Ambalaj Atıkları Yönetmeliği ihtiyacı karşılıyor mu? Yönetmelik sürekli değişiyor. Bu iyi bir şey belki de. Birtakım sıkıntılar doğuyor, o sıkıntılara çözüm önerileri ortaya çıkıyor. Ama sürekli değişiklik olduğu zaman da uyum ve sistemi oturtmak zorlaşıyor. Yönetmelikte hedeflerle ilgili tanımlama yok. Biz genel geri kazanım, genel geri dönüşüm gibi iki ayrı hedef olmasını savunuyoruz. Malzemeye dönük geri dönüşüm hedefleri olmalı ayrıca. Ne olursa olsun biz yazılanı uygulanacak şekilde gerekli denetim ve yaptırımları yapmak zorun- liğimize göre, atıkların yalnızca lisanslı firmalar tarafından toplanması gerekiyor. Onun dışındaki toplama yasak. Gidip bakanlıktan lisans almanız gerekiyor. Lisans almanız için tesis ve toplama aracı olması lazım. Dolayısıyla bu kişiler, bu tip tesislerin çatısı altına girecekler veya ayrı örgütlenip lisans alarak bu işi yapacaklar. Daha düzenli toplamaya ihtiyaç var. Burada tüketicilere de iş düşüyor. Eğer siz, atıklarınızı çöpe atarsanız; o zaman birisi, gelir kaynağı olarak çöpün içinden bunu ayırıp gelirini temin etmeye çalışır. Bizim verilerimize de yansıyor bu durum. Türkiye’de ne kadar ambalaj atığı geri kazanılıyor, bunu belgeli olarak söylemek mümkün değil. Olayın hem kayıt içine alınması hem sağlık koşulları için yapılması için burada bir iyileştirmeye ihtiyaç var. Türkiye’de bu yaygınlaşmış olacak. Belediyeler üzerine düşeni neden yapmıyor? Bu, belediyelerin ilgi alanları ve öncelikleri ile ilgili. Belediyelerin, çözüm bekleyen çok sorunu var; onu da kabul etmek gerekir. Belediyelerin yüzde 10’u yükümlülüklerini yerine getiriyor. Bunu yapanlar yapmayanların karşısında bir haksız rekabete uğruyor. Dolayısıyla bir denetim mekanizması, bir yaptırım mekanizması kurmak uygun olur bize göre. Ambalaj atıklarının toplanmasında ne gibi sıkıntılar yaşanıyor? Ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanmasıyla ilgili bir sıkıntı var. Bunların düzgün bir şekilde toplanıp, düzgün bir şekilde ayrılmasına kadarki süreçte iyileştirme gerekiyor. Bir kere atıkların tüketiciler tarafından ayrı biriktirilmesi lazım. Başlangıç orası. Eğer çöple karışırsa ve çöpten bunlar ayrılırsa Birinci o zaman hem verimli hem önerimiz, plastik poşetin hijyenik olmuyor. Bildiğiniz gibi sokak toplayıcıları var. ambalaj olarak kabul edilmesi Sokak toplayıcıları aslında ve hedeflere tabi olması. İkincisi, toplumsal bir olgu. Her gönüllü anlaşmalar yoluyla satış ülkede bu yok. Bu da onlar noktalarında poşet tüketimini için bir geçim kaynağı. Onlar azaltma yolunda çalışmaya bu işi kendi bildikleri gibi yapıyorlar. O işi yaparken gitmek. Üçüncüsü, bunlara bir hem kendileri hem çevrebedel konulabilir. Dördüncüsü de yaşayanlar için sağlık de, bioçözünür malzemelerle sorunları oluşuyor. Hem ilgili son durumu analiz etmek de bunlar çöpten ayrıldığı gerekir. için toplanan malzemelerin kalitesi düşüyor. Onları, bir şekilde düzgün toplama yapacak halde sisteme entegre etmek gerekiyor. Yönetme- Yurt dışında attığın kadar öde gibi uygulamalar var. Çok miktarda çöp atan daha çok para ödüyor. Ambalaj atıklarından bir bedel alınmıyor. Dolayısıyla ambalaj atıklarını biriktirmeye teşvik ediyor. Belediyelerin düzenli depolama sahalarına götürdüğü atıklarla ilgili vergi alınıyor. Eğer belediye gömmek için çok fazla atık götürüyorsa o miktara orantılı olarak bir vergi söz konusu. Belediye o zaman ambalaj atıklarını ayrı toplama gereğini duyuyor. Bu tip finansal sistemlerle bu işi belli bir noktaya getirmek gerekiyor. Plastik poşet tüketimine gelirsek... Tüketilen poşet miktarı çok yüksek değil aslında. Atıklar içinde belki yüzde 2’nin altında bir rakamdan bahsediyoruz. Ambalaj Atıkları Kontrolü Yönetmeliği poşeti ambalaj olarak kabul etmiyor. Her şeyden önce bunu düzenlemek lazım. Ambalaj olarak kabul ettiği takdirde ambalajın geri kazanılması ile ilgili hedeflere dahil olacak. Dolayısıyla bu hedefler artacak ve poşeti azaltmak için satış noktasında bir yaptırım olacak. Eğer siz bir yılda 100 ton poşet veriyorsanız bunun 42 tonunu geri dönüştürülmesini sağlamak zorunda kalacaksınız. Bu da poşet kullanımını azaltmaya yöneltiyor. Onun toplanıp geri kazanılması bir maliyet. Ya bu maliyete katlanacaksınız veya bunu azaltma yoluna gideceksiniz. Birinci önerimiz, plastik poşetin ambalaj olarak kabul edilmesi ve hedeflere tabi olması. İkincisi, gönüllü anlaşmalar yoluyla satış noktalarında poşet tüketimini azaltma yolunda çalışmaya gitmek. Üçüncüsü, bunlara bir bedel konulabilir. Dördüncüsü de, bioçözünür malzemelerle ilgili son durumu analiz etmek gerekir. Bioçözünür poşet tipleri olursa, sorun ortadan kalkıyor gibi gözüküyor. Ama gerçek bize göre öyle değil. Bunlar aslında yok olmuyorlar. Bioçözünür poşetlerin geri dönüşümü kolay değil. Tamamen yok olmuyor doğada. Kendi kendine yok olmuyor, küçülüyor sadece. Biz kurum olarak plastik poşet kullanımının yasaklanmasının çok doğru olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü bir ihtiyaç varsa, bu bir şekilde kullanılacaktır. Belli standartlar getirebilirsiniz. Yasaklamak bize göre çözüm değil. 51 perder serbest köşe Eğitimde pedagojik yaklaşım formasyonlarıdır. Pedagoji, İngilizce “ pedagogy “ sözcüğünden gelen “ eğitim bilim ve teorisi “ anlamını taşımaktadır. Formasyon ise, İngilizce “Formation“ sözcüğünden türeyen “biçimlenme“ olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla pedagojik formasyon kavramını “Eğitim-öğretim verebilmek için sahip olunması gereken biçimlenme durumu“ olarak düşünülebilir. Pedagojik formasyon eğitimi “eğitimci“ olabilmek için sahip olunması gereken bir eğitimdir. Pedagojik formasyon eğitimi ile eğitimci, öğretim metotlarının doğru bir tarzda kullanılmasını sağlar. Ayrıca yine bu eğitim ile birlikte eğitimci, gelişim psikolojisi, ölçme ve değerlendirme, öğretim teknolojileri ve tasarımı, öğretmenlik uygulaması ve rehberlik alanlarında da önemli bir bilgi birikimi kazanır. Sonuç olarak, etkin nitelikli ve verimli bir eğitim için eğitimin bütünselliği içerisinde süreç bütün taraflarıyla değerlendirilmelidir. Eğitim pedagojisinde önemli bir kural olarak karşımıza çıkan “eğitim süreçlerindeki bireylerin doğru analiz edilmesi“ ilkesine anekdot oluşturan “PULSUZ DİLEKÇE“yi siz değerli okurlarla paylaşmak istiyorum. PULSUZ DİLEKÇE Sevgili anneciğim, babacığım; Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim: Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın. Ekber IŞIK TPF Eğitim Danışmanı Eğitim, iki sac ayağı üzerinden inşa edilir. Birincisi bilgilenme temelindeki TEORİK SÜREÇ, bir ikincisi ise edinilen bilginin davranışa dönüşüm süreci olarak tanımlanan PRATİK SÜREÇ. Eğitim, bireylerin yaşadığı doğayı anlamaları, algılamaları, değiştirmeleri, geliştirmeleri ve yönetme süreçlerinde belirli konularda bilgi, beceri ve davranış kazandırmak için öğretim-öğrenim sistematiği içerisinde yürütülen faaliyetler bütünlüğüdür. Eğitim, işgücüne ise vasıf ve nitelik kazandırarak üretim süreçlerinde emek faktörünün niteliğini arttırır. Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne (beşikten mezara) süren uzun yaşam yolculuğunda onun yol arkadaşıdır. Bu yolculukta birey hayatı boyunca “HAYAT OKULUNUN“ hem öğretmeni hem de öğrencisi durumundadır. Eğitim, iki sac ayağı üzerinden inşa edilir. Birincisi bilgilenme temelindeki TEORİK SÜREÇ, bir ikincisi ise edinilen bilginin davranışa dönüşüm süreci olarak tanımlanan PRATİK SÜREÇ. Teorik süreç pratik süreçle buluşarak bir vücuda dönüşebilir. Aksi takdirde yalnız başına teorik süreç bir kas yığını, pratik süreç ise bir iskelet yığını olarak kalır. Kas ve iskelet buluşması ile bir vücuda dönüşüm gerçekleşir. Özcesi eğitim süreçlerinin herhangi bir ayağının eksik olması eğitim sürecini kesintiye uğratmaktadır. Eğitimin etkin, verimli, katılımcı ve bilimsel esaslar üzerinden sürdürülmesi için Eğitim Pedagojisi temel alınmalıdır. Eğitim Pedagojisi, bütün öğrenim dönemlerini kapsayan süreçlerde bireyin “DAHA ETKİN ve VERİMLİ NASIL ÖĞRENİLİR?“ sorusuna yanıt arar. Ayrıca eğitimin rastgele değil bilimsel temeller üzerinden şekillenmesini sağlar. Eğitim pedagojisinde eğitmen, bireylerin farklı öğrenme özgünlüğünü analiz ederek grup içerisinde farklı yeteneklerin erimesine, kaybolmasına karşı önlem alır. Nitelikli eğitim süreçlerinin en önemli kilometre taşlarından birisi ise eğitimcilerin pedagojik 52 Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım? Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor. Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum. Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder. Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. “Ben senin yaşında iken...” diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım. Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim. Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım. Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim. Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur. Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın. Benden “Örnek çocuk” olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter. Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim. Sevgiler, Çocuğunuz. 53 perder dosya Raflarda kazançlı işbirliği Türkiye’de spor odaklı başlayan lisanslı ürünler sektörü, son yıllarda gıda perakendesinin her segmentinde yapılan marka işbirlikleriyle market zincirlerinde de ağırlığını artırdı Yabancı film, dizi, basketbol gibi alanlarda da artık oldukça söz sahibi olan lisanslı ürünler pazarı önü açık olan ve büyümesi hız kesmeyecek sektörlerden biri. Dünyada 170 milyar dolarlık büyüklüğe sahip sektörün Türkiye’de ise emekleme aşamasında olduğunu söylemek yanlış olmaz. Zira Türkiye’de lisanslı ürünler pazarı henüz 100 milyon Euro’luk bir büyüklüğe sahip. Ancak sektör özellikle çocukların ilgisi ve yarattığı ürün skalasıyla ülkemizde de çok hızlı bir büyüme grafiği yakalamış durumda. Lisanslı ürünler pazarı çok geniş faaliyet yelpazesine sahip. Oyuncak, sahası lisans sektörünün lokomotifi. Kırtasiye sektörü pek çok ürün grubunu bir araya toplayan, oyuncak dışındaki tek lider. Tekstil ve gıda sektörleri kırtasiyenin ardından sıralanıyor. Lisans, bir firmanın diğer bir firmanın markasını imtiyaz veya ücret karşılığı kullanabilmesine imkan veren bir anlaşmadır. Lisans aracılığıyla gerçekleştirilen bir marka stratejisi, organizasyona imtiyaz karşılığı bir mal, hizmet veya promosyon ile marka, marka ismi, marka işareti veya ticari ismin bağlantılı kullanılmasına imkan verir. Marka konumu yerine oturmuş, bilinirlik düzeyi yüksek, reputasyonu istenen düzeyde olan bir kurum gerek projelerine 54 gerekse kurumsal olarak, satış ve gelir yaratmaya yönelik ürünler tasarlatıp, üretimini yaptırabilir. Satış kanallarını, seçmeli, planlamalı ve anlaşmalarını yapmalıdır. Burada kanallar, federasyona bağlı klüp binaları, antreman ve karşılaşmaların yapıldığı tesislerdeki mağazalar olabileceği gibi, spor ürünleri satan mağazalar ve zincirler de olabilir. Lisanslı spor ürünleri uygulaması spor takımları ve organizasyonlarının yaşamı için hayati önem taşımaktadır. Başta spor kulüpleri olmak üzere sürdürülebilir bir gelir mekanizması oluşturmaya çalışan organizasyonlar gençleri sadık bir tüketici haline getirmeye çalışmaktadır. Başta ABD olmak üzere pek çok gelişmiş ülkede lise ve üniversite öğrencilerinin lisanslı spor ürünlerine yoğun ilgi gösterdiği görülmektedir. ABD’de kolej ve üniversite takımlarının lisanslı ürünlerinin yaygın bir biçimde satışa sunulduğu ve buralardaki öğrencilerin bu tür lisanslı ürünlere yoğun ilgi gösterdiği görülmektedir. Bu anlamda lisanslı ürünler sektörünün yarattığı iş fırsatları da her geçen gün artıyor. Zira lisansör firmalar, lisansiyerlerine ilgili karakterin sadece görselini kullanma hakkını vermekle kalmayıp, aynı zamanda arkasında durduğu çok güçlü bir pazar- lama planıyla destek de sağlıyor. Bazen ürettiğiniz bir süt veya bir oyuncak markası, pazarı olmasına rağmen, ürün kaliteli olsa dahi, hatta gerekli tanıtımı yapılsa bile piyasada tutunamayabiliyor. Aynı ürün, göz önünde olan sanal bir karakterle birlikte anıldığında o karakterin toplum nezdinde kabul görme ve sevilme oranına göre ilgi gördüğü, karşılık bulduğu gözlemlenmektedir. E tabi bu durum satışlara da olumlu biçimde yansımakta. Örneğin, bir çikolata markası normalde beş satıyorsa Pepee gibi sevilen bir karakterin resmiyle ambalajı tasarlandığı anda yirmi kat daha fazla talep görebiliyor. Bu durum bize perakendecinin algısının ne denli geniş olması gerektiğini de çok güzel bir şekilde anlatıyor. Perspektifi geniş, vizyonu her daim açık olan, ânı ve sektörün gittiği noktayı en iyi biçimde okuyan perakendeci kazanan tarafta yer alacaktır. Her yıl yenilenen tasarım rehberleriyle, firmalara kendi ürün konseptlerini yenileme ve trendleri takip etme şansını tanıyor. Lisanslı karakter, dünya markası olmanın tanınırlık ve gücüyle firmalara her alanda destek sağlıyor. Lisanslı ürünler sektörü içerisinde hala bakir pazar alanları arasında yer alan hediyelik eşya, video ve online oyunların ise lisanslı ürünler sektöründe kısa zamanda büyüme odağı olacağı ifade ediliyor. perder dosya “İşbirliğinden gayet memnunuz” Azize Yıldırım Ürün Müdürü Pepee, ilk Türk çizgi film kahramanı ve çok sevilen bir karakter… Banat’ta ilk Türk diş fırça üreticisi ve her iki firma için bu özel durumu güzel bir iş birliği ile pekiştirmek istedik. Ayrıca, çocukları diş fırçalamaya teşvik edecek itici bir güç çok önemli ve biz Pepee karakterli diş fırçalarının bunu destekleyeceğini hissettik ve haklı çıktık. Çocuk fırçalarında onların sevdiği karakterlerin olması çok önemli... Bizde Pepee ile bu itici gücü gördük. Tüketicinin ilgisini çeken tasarımlar olduğundan; gayet güzel tepkiler aldık ve iyi bir satış grafiği elde ettik. Ayrıca 10 yılı aşkın süredir Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş lisanslı taraftar diş fırçalarımız var. Bunları hem yetişkin hem de çocuklar için üretiyoruz. Yakın biz zamanda yine spor kulüplerinden Bursaspor ve Trabzonspor içinde lisanslı çocuk ve yetişkin diş fırçaları katılacak. Çocuklar içinde çok yakında yine çok sevdikleri bir karakterin lisanslı diş fırçası ve diş macununu çıkaracağız. Lisanslı ürünlerin markanın gücünü ve bilinirliğini arttırmaktaki faydası yadsınamaz ama bizi bu ürünleri üretmeye iten en önemli etken, tüketicilerimizin sevdikleri ve gönül verdikleri takımların ve karakterlerin ürünlerini ile buluşturmak. 67 yıldır tüketicilerimizin mutluluğunu düşünen ve hayatlarına tertemiz fikirler katmak isteyen bir marka olarak bu mutluluk ve dolayısıyla lisanslı ürünler çok önemli. “Çocuklara tahin pekmezi sevdireceğiz” Mehmet Göksu Seyidoğlu Genel Müdürü Geleneksel lezzetlerin 60 yıllık üreticisi Seyidoğlu, çocuklar için özel bir seri hazırladı. Çocuklara; Osmanlı sofrasının vazgeçilmezi tahin, pekmez, helva gibi lezzetleri sevdirmeyi amaçlayan Seyidoğlu, çizgi film kahramanlarından destek alacak.Yaptığı lisans anlaşmasıyla Pepee görsellerinin ürünlerde kullanım hakkını satın alan Seyidoğlu, cam kavanoz ve tüplü ürünlerin üzerinde çizgi film kahramanlarının resimlerini kullanacak. İlk Türk çizgi film kahramanı Pepee resimleriyle tasarlanan Seyidoğlu’nun yeni serisi ile çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerinde önemli bir yeri olan tahin ve pekmezin tüketimini artırmak hedefleniyor. Çocuklara özel olarak tasarlanan yeni seri ile Pepee’nin eğlenceli dünyasını Osmanlı lezzetleriyle birleştiren Seyidoğlu, kavanoz ve tüp şeklinde eğlenceli amba- laj tercihleri sunuyor. Tahin pekmez, son derece yararlı ve çocukların mutlaka yemeleri gereken bir ürün… Sürülebilir ürünler arasında çocukların bence diğerlerinden öncelikli olarak yemesi gereken bir ürün. Esasında çocukların tahin pekmezi sevmeme gibi durumu yok, bir kere tadına baktıkları zaman çok seviyorlar. Ancak maalesef tadına bakmıyorlar. Tahin pekmezin hedef kitlesi daha çok yetişkinler. Biz bu ürünü çocuklara sevdirmek için ne yapabiliriz diye düşündüğümüzde onların sevdiği bir kahramandan yararlanma fikri geldi. Araştırdığımızda Pepee’nin bu amaca çok uygun olduğunu gördük. Umarız başarılı olacağız ve kendi adımıza bir başarı yakalamanın ötesinde çocukların sağlıklı gelişimi adına da güzel bir iş olacak. 55 perder dosya “Yeni anlaşmalar yapabiliriz” Doğuş Çay ve Gıda, 1985 yılında bir aile şirketi olarak kuruldu. İlk yatırımını çay sektöründe gerçekleştiren firmanın; 3’ü dünyanın en büyük çay fabrikaları olmak üzere; Rize’de 5 adet çay işleme ve Ordu’da 1 adet çay paketleme ile yıllık 35 bin ton üretim kapasitesine sahip tesisleri bulunmaktadır. Doğuş Çay markası altında; dökme çay, poşet çay, yeşil çay, bitki ve meyve çayları çeşitleri mevcuttur. İlerleyen yıllarda şeker ve konserve faaliyetlerine de başlayarak yer aldığı sektörlerde hızlı bir yükseliş gösteren firmanın diğer ürün gruplarını el değmeden üretilen Doğuş Şeker ve Doğuş Bahçe Domates Salçası oluşturmaktadır. Nisan 2013’te Patos, Cipso ve Çerezos markalarının sahibi Kraft Gıda’nın hisselerinin yüzde 100’ünü devralan firma, büyük bir yatırım yaparak Aksaray’da üretim tesisi açmış ve cips pazarına adım atmıştır. Patos, Cipso ve Çerezos markalarını çocukların çok sevdiği bir karakter olan Hello Kitty ile olan lisans anlaşması 3 yıldır devam ediyor. Bu başarılı bir anlaşma ve özellikle çocukların bu tarz ürünlere ilgisi büyük. Gelecek günlerde yeni karakterler ile lisanlı anlaşma sayımızı artırabiliriz. Alpaslan Karakan Doğuş Çay Genel Müdür Yardımcısı “Sosyal sorumluluk açısından bakıyoruz” Kaynağından doğal olarak şişelenen ve kalsiyum içeren doğal mineralli su Saka, 2010 yılında, suyun doğadan gelen sağlığını, çocukların en sevdiği çizgi film kahramanlarından Sünger Bob karakterlerinin yer aldığı özel tasarımlı ambalajlar ile birleştirdi. Çocukların eğlenceli bir şekilde su tüketmesini amaçlayan Saka Sünger Bob şişeleri, içiminin daha kolay ve güvenli olması amacıyla mini ambalaj ve sarı spor kapaklı olarak üretiliyor. Sünger Bob karakterli Saka, tüketicilere kolaylık sağlamak amacıyla, Saka damacana bayileri üzerinden de sipariş verilebiliyor. 8,22’lik pH değeri ile sağlığına önem verenlerin tercihi Saka Su, kalsiyum, magnezyum gibi doğal mineraller içeren alkali bir sudur. Doğal mineralli sular vücudun gün boyunca kaybettiği minerallerin bir kısmını geri kazanmasını sağlar. Kalsiyum, kemik sağlığı için büyük önem taşımaktadır. pH’ı 7’nin üzerinde olan sular, içinde doğal oksijen iyonu daha fazla olan alkali sulardır. Suat Atalay Çocukların su gereksinimleri için beslenme çantalarına mutlaka Saka Su Genel Müdürü pH değeri yüksek doğal mineralli su koyulması gerekli, bu şekilde çocukların hem mineral ihtiyaçları hem de susuzlukları gideriliyor. Sıcak havada egzersiz yapan çocuklarda yapılan gözlemlerde, çocuklarda sıvı kaybı (dehidratasyon) görüldüğünü ve çocukların vücut ısılarının yetişkinlere oranla daha hızlı yükseldiği ortaya koymuştur. Sonuç olarak çocuklarda yeterli su alımı çok önemlidir. Vücudun kaybettiği sıvı miktarını yerine koymak için çocuğunuza susamasa da su içirmeli, özellikle doğal mineralli ve pH değeri yüksek alkali suları tercih etmelisiniz. 56 perder dosya “Sağlıklı beslenmeye teşvik ediyor” Gülçin Arslan Hazar Arbella Genel Müdür Yardımcısı Warner Brosla 2009 yılında bir lisans anlaşması yaparak, çocukların sevdiği çizgi kahramanları makarna paketlerimize taşıdık. Arbella Family paketlerindeki çizgi kahramanlar, bir yandan çocuklara sağlıklı ve enerji veren bir yiyecek olan makarnayı daha çok sevdiriyor, bir yandan da vitamin ve mineral katkısıyla, ihtiyaçları olan besin desteğini sağlıyor. Çocuklar için beslenme dengesi kurulması, çocukların sağlıklı gelişimi için büyük önem taşıyor. Nitekim okulların açılmasıyla birlikte, okul kantinlerinde satılan sağlıksız gıda ürünleri ile yine çocukların sağlığını tehdit eden ve obeziteye yol açan fast food ürünler de gündeme geliyor. Ailelerin gelişme çağındaki çocukların beslenme dengesine dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayan uzmanlar, yüksek enerji içeren kaliteli makarna tüketiminin de, buna katkı yapacağını vurguluyor. Makarnaya ilişkin şişmanlığa yol açar, kolestrol içerir gibi bazı yanlış yargılar var. Oysa sağlıklı soslarla hazırlanmış, kaliteli durum buğdayından yapılan makarnalar beslenme dengesine katkı sağladığı gibi, şişmanlığa da yol açmaz. Glisemik indeksi düşük olan besinler kilo vermeye yardımcı olur. Makarna da glisemik indeksi düşük bir besin maddesidir. Ve makarna, gelişme çağındaki çocukların ihtiyacı olan enerjiyi verir. Biz Arbella Familyde çocukların ihtiyaç duyacağı vitamin ve mineral katkısını da yapıyoruz.Çocukların beslenmesine dikkat!Özellikle bedensel etkinliği yoğun olan sporcuların ve çocukların kompleks karbonhidrat ve protein içeriği zengin bir beslenme şeklini tercih etmeleri gerektiğini anlatan Arslan, makarnanın da bu ürün çeşidinin içinde yer aldığını dile getiriyor ve anne babalara da şu uyarılarda bulunuyor: Ebeveynler okulların yeni açıldığı bu günlerde, çocuklarının sağlıklı beslenmesine dikkat etmeli. Bazı okul kantinlerinde satılan sağlıksız gıda ürünlerinin yol açtığı zehirlenmeleri biliyoruz. Ayrıca obeziteye yol açtığı kanıtlanan fast-food alışkanlıkları da çocuklar için ciddi bir risk. Bunun için çocukların beslenme programlarında makarna mutlaka yer almalı.Arbella Family paketlerinde şu Warner Bros çizgi karakterleri yer alıyor: Looney Tunes, Bugs Bunny, Daffy Duck, Sylvester, Tazmanya Canavarı, Tweety, Justice League, Superman, Batman ve Wonder Woman. “Feminen tarzı yansıttı” 1930’lardan bu yana dünyanın en sevilen çizgi karakterlerinden biri olan, Marilyn Monroe, Madonna gibi ünlü isimlere ilham veren Betty Boop’u Papia kağıt mendil, ıslak mendil, kutu mendil gibi segmentlerinin sıra Papia Decor Havlular segmentinde de evini renklendirmek ve mutluluk katmak isteyenler için özel bir tasarım olarak sunduk. Her iki kategoride de gayet iyi geri dönüşler aldık. Papia’nın 2013 yılında piyasaya sunduğu Papia Betty Boop Dekor Kağıt Havlu ürünü, BrandSpark International araştırma şirketi tarafından, bu yılın kağıt kategorisinde “En İyi Yeni Ürün” ödülüne layık görüldü. Papia’nın feminen kimliğinin yanına taşıdığımız, moda, güzellik, kendine güven sembolleriyle özdeşleşen Betty Boop karakteriyle dekor kağıt havluda tüketicilerimizin beğenisini kazandığımız için gerçekten çok mutluyuz. Böylesine güzel bir başarıyı kazanmamızı sağlayan kullanıcılarımıza teşekkür ediyoruz. Aysel Aydın Hayat Kimya Temizlik Kağıtları Pazarlama Müdürü 57 perder dosya Ürünlerin perakendede kullanımı Perakende ticarete konu edilen çeşitli ürünlerde son dönemde ticari ilgiyi artırmak, satış alanını genişletmek için kullanılan yöntemlerden birisi de lisanslı ürünlerin başka ticari ürünlerde kullanılmasıdır. Konuyla ilgili temel yasa 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunudur. Zira her türlü fikir ve sanat eserlerinin bu yasa kapsamında korunacağı açıktır. Rıza Koçak Avukat Günümüz ticari hayatında, ticaret hacmini artırmak, ilgi ve dikkati çekmek için birçok ürün ve araçlardan yararlanılır. Ticari işletmelere, hedef kitlelerine ulaşmak amacıyla çeşitli yöntemlere başvurdukları gibi ticari sahasına giren müşterilerine de, satış esnasında çok çeşitli ürün ve hizmet sunmaktadırlar. 58 Yine diğer bir yasa da 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname de uygulama alanı bulacaktır. Ulusal mevzuat dışında uluslararası alanda koruma alanı bulunan markaların korunması aynı zamanda Paris Sözleşmesi olarak tanımlanan 1883 yılından beri uygulana gelen Sınai hakları koruyan temel metinlerden birisidir. Günümüzde, perakende satışa konu edilen bu tür ürünlerin “taklit” ürün olup olmadığı, lisans sahibinin, satışa arzedilen ürün yönünden, lisanlı ürününü kullanmaya muvafakat edip etmediği önem taşımaktadır. Ürün yönünden, satışa arz edilen üründe kullanılan takım logosunun, ilgili kişi/kuruştan izin alınması suretiyle satışının yapılması gerekmektedir. Aksi halde satıcının elindeki ürünün toplatılması, ürünlere el konulması söz konusu olabilecektir. Satışa arz edilen ürünlerin faturaları ve irsaliyeleri mevcut olacağından, taklit ürün satılması yönünden perakende satıcısına yasal sorumluluk yüklenemeyecektir. Ancak bu husus, ürünün raflardan ve depolardan toplanmasına engel olmayacaktır. Belirtilen şekilde bir sorunla karşılaşılmaması için öncelikle satın alma prosedürüne, satın alınan üründe kullanılan, başka kişi/kuruluşlara ait olan, olduğu bilinmesi gerekenler ürünler için, lisans kullanım izin/onayının aranması, mümkünse bir örneğinin talep edilerek, satın alma dosyasına konulması daha yararlı olacaktır. Bu suretle nihai satıcı konumunda olan perakende satıcıları, lisans sahibi olan kişi/ kuruluşları da korumuş olacaklardır. Bu uygulama ayın zamanda haksız kazanç sağlamalarına da engel olunacaktır. 59 perder röportaj Sedat Tahir’den yenilikçi ürünler FMCG sektörünün köklü markalarından Sedat Tahir, çeyrek aşırı aşkın süredir tüketicilerin hayatını kolaylaştıran yenilikçi ürünleri market raflarıyla buluşturuyor Sedat Tahir, COOK markası adı altında streç film, alüminyum folyo, buzdolabı poşetleri, buz torbası, fırın torbası, yağlı pişirme kağıdı, kokulu/kokusuz büzgülü çöp torbası çeşitleri, sanayi ve ev tipi çöp torbaları çeşitlerimiz ile toplamda 7 farklı ürün kategorisinde hizmet veriyor. Ayrıca COOK Desenli Streç Film, mikrodalgada kullanım amaçlı tasarlanmış yüksek ısılara dayanabilen COOK Mikrodalga Streç Film, yine Türkiye’de bir ilk olan ve patentli kutusu sayesinde streç filmin ucunun içeriye kaçmasını engelleyen COOK Bas & Kes Streç Film, firmanın yenilikçi ürünleri arasında. MEST ve ASTRA markaları ise firmanın farklı tüketici segmentlerine hitap eden, fiyat odaklı olan tüketicilire yönelik markaları. Önümüzdeki yıl yeni fabrikasına taşınmaya hazırlanan firmadaki gelişmeleri Cook –Sedat Tahir A.Ş. Strateji ve İş Geliştirme Koordinatörü Gökhan Tiritoğlu ile konuştuk Üretim kapasitesi, üretim alanı ve çalışan sayısı olarak Sedat Tahir’in bugün geldiği nokta hakkında bilgi verir misiniz? Üretime 1988 yılında Ostim’de başladık, 2010 yılında üretim tesislerimizi Ankara Sanayi Odası 1.Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 10 bin metrekare kapalı alana taşıdık. Şu anki alanımızın yaklaşık iki katı kapasitesinde olan yine 1.Organize Sanayi Bölgesi’nde yeni bir fabrika yatırımı yaptık, 2014 yılında oraya taşınacağız. Bugün, 300 personelimiz ile yıllık 5 bin 60 tonluk kapasite ile çalışıyoruz. 6 kendi markamız da dâhil olmak üzere Türkiye’nin ve dünyanın en önemli firmalarıyla 40’tan fazla markanın üretimini gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Üretim kapasitemizi, makine parkurumuzu genişleterek her geçen gün daha da arttırıyoruz, yeni teknoloji ve otomasyona yönelik yatırımlar ile orta ve uzun vadede üretim maliyetlerinin düşürülmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Sedat Tahir’in sektöre kazandırdığı yenilikler ve ilklerden bahseder misiniz? Gökhan TİRİTOĞLU 1984 yılında ülke olarak serbest ticaret düzenine geçtikten sonra, Sedat Tahir A.Ş. olarak Türkiye’ye aralarında fırın torbasının da olduğu çeşitli ürünlerin ithalatını gerçekleştirmeye başladık. Türkiye’ye ilk fırın torbasını bitmiş ürün olarak İngiltere’den ithal ettik. Daha sonra o perder röportaj zamanki gümrük vergilerinin çok yüksek olması nedeniyle ürünün içini dışarıdan alıp paketlemeyi burada yapmaya karar verdik. Ürüne olan talebin hızla artması ile de beraber ürünün tamamen Türkiye’de üretimine başladık. COOK ’da fırın torbası ürününe marka olarak bu aşamada ortaya çıktı. İlerleyen süre zarfında kategoriyi tamamlayıcı ürünler olan, alüminyum folyo ve yağlı pişirme kağıdı üretimine başladık. Son olarak da buzdolabı poşetleri, buz torbası ve çöp torbalarını ürün portföyümüze ekledik. Böylece 1985 yılında yanmaz fırın torbası, 1987 yılında streç film, 1997 yılında yağlı pişirme kağıdı, 2013 yılında doğada çözünür streç film ürünleriyle Türkiye ilk kez COOK markası sayesinde tanışmış oldu. Mikro organizmaların tüketimi ile de “COOK Doğada Çözünür Streç Film” 2 yıl gibi çok kısa bir sürede doğada çözünmesini tamamlamış oluyor. Standart streç filmlerin tüm özelliklerine ve hatta daha fazlasına sahip olan bu ürünü her türlü gıdanın doğrudan teması veya saklanmasında güvenle kullanabilirsiniz. Buzdolabı veya derin dondurucunuz içerisinde saklama amaçlı ve mikrodalga fırın içerisinde ısıtma işlemlerinde kullanmanızda da hiçbir sakınca yoktur. Çevre dostu özellikleriyle ön plana çıkan yeni ürün “Cook Doğada Çözünür Streç Film” hakkında bilgi alabilir miyiz? Bundan sonrası için çevre ile daha uyumlu ürünler konusunda ne düşünüyorsunuz, bu konuda yeni çalışmalarınız olacak mı? Bahsetmiş olduğunuz gibi geçtiğimiz ay uzun süredir üzerinde çalıştığımız yeni bir ürünü tanıttık. Doğada çözünür ürün olarak çöp torbaları üretiyorduk, ancak olayı daha da ileriye taşımak istedik. Bu sebepten dolayı Türkiye’de bir ilke daha imza attık doğada çözünür özelliğe sahip ilk streç filmi ürettik. Günlük hayatımıza giren birçok plastik gibi normal streç filmin doğaya bırakıldığı andan itibaren çözünmesi uzun yıllar alabiliyor. Yeni COOK Doğada Çözünür Streç Film ise 2 yıl içerisinde doğada tamamen yok oluyor. 2 yıl içerisinde gerçekleşen bu çözünme, doğanın yapısında bulunan dal ve samanın çözünme süresinden bile daha kısa. Streç filmin üretim formülünü değiştirerek içerisine doğada çözünmesini sağlayan katkı maddesi ekliyoruz. Bu katkı maddesi, streç filmi toprakta bulunan mikro organizmaların besin kaynağı olarak kullanabileceği bir yapıya indirgiyor. COOK markamız ile insan sağlığına ve çevreye dost olan yeni ürünlere yönelik AR-GE çalışmalarımızı yoğun olarak sürdürerek yeniliklerin markası olmaya devam edeceğiz. Sedat Tahir’in sosyal sorumluluk çalışmalarıyla ilgili bilgi alabilir miyiz? Başta çevre, eğitim ve sosyal yardımlar olmak üzere toplumun gelişimi için ihtiyaç duyulan birçok alanda, hem kurumsal yapımızla hem de çalışanlarımızın gönüllü katkılarıyla toplumsal duyarlılık bilincinin yaygınlaşması için projeler yürütmekteyiz. Çöp torbası kullanımı Türkiye’de henüz maalesef oturmadı. Market poşetini çöp torbası olarak görüyor ve evlerde kullanıyoruz. Çöplerimizi ayırmıyoruz, bu da geri dönüşümü sağlanacak ürünlerin çok zor ayrıştırılmasına sebebiyet veriyor. Tüketici bilinçlenmesini sağlamak için her sene bu alanda sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştiriyoruz. Her sene Haziran ayında dünya çevre gününde Mogan gölünü çeşitli ilköğretim okulu gönüllüleri ile beraber olarak temizliyoruz. Bilgilendirme broşürleri ve ücretsiz çöp torbası dağıtarak ziyaretçilere bilgiler veriyoruz. Ayrıca engelli çocukların daha temiz ve sağlıklı ortamda yaşamalarına destek olmak adına bir okulumuzun yemekhane ve mutfağını yeniledik. Kanserli Çocuklar Umut Vakfı tarafından hazırlanan İstanbul’da tedavi olan hasta çocuklar ve ailelerine konaklama hizmeti veren ¨Aile Evi¨ etkinliğine destek verdik. Sedat Tahir ailesi olarak, içinde yaşadığımız toplum, çalışanlarımız, tedarikçilerimiz ve hizmet sunduğumuz müşterilerimiz için değer yaratan iyi bir kurumsal vatandaş olma hedefiyle sosyal sorumluluk faaliyetlerine devam etmekteyiz. İhracatta önemli bir başarınız var. Bundan ve ihracatla ilgili geleceğe dair hedeflerden bahseder misiniz?- Şu anda Almanya, Fransa, İtalya, Rusya, Hollanda, Polonya, Yunanistan, Şili, Güney Afrika, Bulgaristan, Slovenya, İsrail, başta olmak üzere 30’un üzerinde ülkeye ihracatlarımız mevcut. 2013 yılında toplam ciromuzu yüzde 35 büyüterek yüzde 40’ını ihracattan gerçekleştirme hedefimiz var. 61 perder teknoloji CMT’den yeni el terminali CMT’nin sunduğu Ares MT7100 El Terminali, zorlu senaryolar için en uygun çözüm olmayı hedefliyor Ares’te Marvell PXA320 (806 MHz) işlemcisinin, merkezi uygulamaların talepleri göz önüne alınarak 512 MB RAM ve 1 GB ROM ile güçlendirildiğini görüyoruz. Yazılım konusunda da her türlü endüstriyel yazılım çözümleri için rahat ve sorunsuz bir platform olması adına Microsoft Windows CE 5.0 ve Microsoft Windows Embedded Handheld 6.5 işletim sistemi seçenekleri sunulmuş. Dünya devi Honeywell tarafından üretilen okuyucu ünitesi sayesinde 1D ve 2D tüm barkodları hızlı ve sorunsuz okuyor. Ama sadece okuyucu ile yetinmeyenler, kayıt da almak isteyenler içim 3 MP kamerası, ortam fotoğraflama ve uygulama kaydı oluşturmada başka bir üniteye gerek bırakmamış. İşlerinde ileri teknolojinin uçlarında gezmeyi bilenler için RFID modülü, HF çözüm seçeneği ile opsiyonel olarak Ares’e dahil edilmiş. İş yeri ve saha senaryoları için de hazırlıklı olan Ares’de WiFi ve BlueTooth iletişimi standart. Saha kullanıcıları içinse GPS ve 3G bağlantı opsiyonel olarak geliyor. Sadece 363 gr ağırlığında ve 36 mm inceliğinde olmasına karşın Ares, cüssesinden beklenmeyecek bir dayanıklılığa sahip. Aymaksan’dan özel çözümler Aymaksan ürün portföyünü perakendecilere sunduğu özel çözümlerle geliştiriyor Aymaksan yeni ürünü krom yer bariyerini market ve mağazaların kullanımına sundu. Dolap, reyon, vitrin ve kasaları muhafaza eden ürün, plastik tapa ve haraketli köşe dönüşlerine sahip. Ürünün diğer özellikleri arasında paslanmaz boru ön plana çıkarken ayrıca isteğe bağlı soğuk oda ve paneller için hijen ve uzun ömürlü plastik ayaklar bulunuyor. Ürün şık ve hijyenik, özel bir bariyer tasarımıyla pazara sunul- du. Aymaksan’in diğer bir yeni yeni ürünü paslanmaz kalın köşe bariyeri kalitesiyle mağaza giriş , çıkış ve depo kapılarını muhafaza ediyor. Paslanmaz kalın köşe bariyeri darbe emici poliamid destekli olmasıyla dikkat çekiyor. Paslanmaz ve hijyenik malzemeden imal edilen ürün ayrıca kullanım kolaylığı sağlayan özel köşeli tasarıma sahip, Eurometall’den yeni ürün Eurometall’in sektöre sunduğu Bagomat ile marketler poşet konusunda daha verimli çalışıyor Bagomat’tan önce, reyona veya rafa çakılan çivilere asılmış şekilde ya da rulo sistemlerle yapılan poşet sunumu ve bu poşetleri göz kararı miktarlarda alarak tüketmek artık tarih oluyor; bu sistemlerin yerini Bagomat alıyor. Böylece hem kasa çıkışları hem de meyve sebze reyonlarında Bagomat’ın sağladığı avantaj ve katkılar yatırımcı ve tüketicilere aynı anda sunulmuş oluyor. Yeni dönemde özellikle manav reyonları- 62 nın yenilenmesini tamamlayan özelliği ile Bagomat özel konumunu pekiştirmiş oldu. Marketlerin sebze ve meyve reyonlarındaki karlılığının diğer ürünlere kıyasla nispeten daha iyi olması sebebiyle, bu reyonlar daha büyük ve modern tasarımlarla ve artan ürün çeşitliliği ile tüketicinin karşısına çıkıyor ve bu da Bagomat’ın işlevselliğini ve yarattığı katma değeri yeniden gözler önüne seriyor. 63 perder serbest köşe 2013 değerlendirme, 2014 planlama Çin’deki ekonomik daralma herkesi etkiledi. Özellikle bazı aylardaki nakit dar boğaz önlemler alınmasına sebep oldu. Yatırımlar tabii ki durmadı 2013’te aynı şekilde 2014’de de durmayacak. Özellikle yerel perakendedeki %15’in üzerindeki büyüme umut verici olmasına rağmen önceki yıllara göre daha az büyümesi gelecek yılların daha zor geçeceği sinyallerini verdi. Şimdi gelelim inovasyon-yenileşime. Gelecekte en çok intiyacımız olan şeydir,farklılık. Herkes işletmelerinde farklı şeyler yapıyordur,lakin bu farklılığın da farklısını,yetmeyip sürdürülebilir olunmalıdır. oldu. Nasıl mı,neler de mi değişim yapılmalı isterseniz biraz değineyim. Neler değişiyor perakende de, müşteri, sektör, yasalar, personel ve her şey.. Evet her şey değişiyor. Peki nereden başlamalı yine klasik bir cevap olacak ama heryerden başlamalı. Toplam kalite yani. Öncelikle kendimizden yani yönetim kurulundan başlamalı değişime. Sonra mı personel ve tabii ki eş zaman da diğerleri değişmeli. Peki bu değişimi ne kadar zamanda yapmalı veya ne zamana kadar yapmalı! Her daim desem herhalde tam anlaşılacaktır. Yani değişimi gelişim olduğu her an yapılmalıdır. Gelişim de hep olduğuna göre değişim de hep olmalı. Konferanslara katılmak mı? Bu çok kolay mı? Gurbet ALTAY Genel Koordinatör 2014 yılı belki 2013’den daha zor olacak. Neden mi? Dünyadaki değişimin hızı ve insanoğlunun doyumsuzluğu. Özellikle perakendedeki gelişme her geçen gün değişim hissedilmektedir. Burada yenilikleri önceden yakalayabilen ayakta kalacaktır. Her yıl birçok değerlendirmeler yapılarak yeni yıl hazırlığı yapılır. 2012 yılında 2013 yılı çok zor geçecek aman dikkat diyerek planlar yaparız. 2013 yılında da yine aynı şey 2014 zor bir yıl olacak ama dikkat demeye devam ediyoruz. Demek ki bundan sonraki yıllar çok da kolay olmayacak. Peki ne zamana kadar bu zorluklar devam edecek? Ne yapmalı da bu zor yılları kolaylaştıracağız? Perakende de yıllar nasıl kolay geçer? Tüm bunların cevabı belli esasen,inovasyon yani Türk Dil Kurumunun değimi ile Yenileşim yapılmalıdır. 2013 yılı genel anlamda ilk çeyreğinde yumuşak bir geçiş olmasına rağmen son çeyreğe doğru tüm dünyada genel kriz ki 64 Hem evet hem de hayır tabii ki! Nasıl ki her gün güneş yeniden doğuyor,her gün hücreler kendini yenilemektedir. Biz de kendimizi her zaman her daim yenilemeliyiz.Bu perakende de daha da hızlı olmalıdır. Müşteri istekleri her zaman değişmekte ve algıyı yönetmek çok da kolay değildir. 2013 yılındaki dünyadaki değişim her sektörde hissedilmiş olup,özellikle yabancı yatırımcılar açısında da temkinli bir yıl olmuştur. 2013 yılındaki Gümrük ve Ticaret bakanlığının perakende yasa taslağıyla ilgili tüm tarafları toplayarak görüş alışverişinde bulunuş olup,taslak önerilerini tüm taraflara açmıştır. Bizler TPF olarak da ger platformda önerilerimizi dile getirdik.2014 yılı perakende yasasının çıkması genel ticaret ve istihdamda üçüncü büyük sektör olan perakende sektörü açısından verimli olacağını düşünmekteyiz. 2014 yılı belki olağan şeyleri söyleyeceğim ama 2013’den daha zor olacak. Neden mi? Dünyadaki değişimin hızı ve insanoğlunun doyumsuzluğu. Özellikle perakendedeki gelişme her geçen gün değişim hissedilmektedir. Burada yenilikleri önceden yakalayabilen ayakta kalacaktır. Diğerleri mi diğerleriydi olacaktır. Perakende de her yönüyle değişim şart Yeni teknolojileri görmek ve kendimize uygun olanı kullanmak mı? İnsan - müşteri algısının nasıl değiştiğini gözlemlemek mi? Yeni nesil neler istiyor bilmek mi? Gördüğünüz gibi her şey değişiyor gelişiyor ve gelecekte var olabilmek için ise bizlerinde her şeye dokunmamız gerekmektedir. En iyi olmak için en iyileri bilmek gerekmektedir.En iyileri bilmek için ise ataların değimiyle; “çok gezen mi,çok okuyan mı bilir!” Sözünde olduğu gibi ,çok okuyup çok gezmek gerekmektedir. Bizler perakendeciler olarak 2014 yılında öncelikle kendimizde yenileşimi - inovasyonu yapmalıyız. Sonra şirketimizde yeniliklere açık ve uygulayıcı olmalıyız. Tüm bunların ortak paydası da; “gelişim sürekli ise değişim de sürekli olmalıdır.” Olgusudur. 2014 yılında perakende yasası beklentileri perakendecilik mesleğine ilgiyi daha da artıracaktır. Gerek istihdamdaki nitelikli personel sorununun masaya yatırılması,gerekse perakendecilik sektörünün disipline edilmesi daha perakende de çok uzun yolumuzun olduğunu göstermektedir. 65 perder haberler Altunbilekler engellileri ağırladı Altunbilekler, Uluslararası Engelliler Derneği’ne ev sahipliği yaptı Ankara’da engelli istihdamı konusunda Uluslararası Engelliler Derneği ile sürekli işbirliği içerisinde olan Altunbilekler, bu yıl 3’üncü defa Dünya Engelliler Günü’nde dernek etkinliğine ev sahipliği yaptı. Anıtkabir ziyaretinin ardından Şaşmaz Altunbilek Sofrası’nda düzenlenen etkinliğe Uluslararası Engelliler Derneği yöneticileri, öğretmenleri, engelli vatandaşlar ve aileleri, Altunbilekler yöneticileri katıldı. Dernek Başkanı İsmet Türker ve Altunbilekler Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Altunbilek, yaptıkları konuşmalarda engellilik olgusuna, yapılan çalışmalara ve daha fazla neler yapılabileceğine dikkat çekti. Geçen yıl 3 Aralık’ta Uluslararası Engelliler Derneği ile ortaklaşa hayata geçirilen “Benim Çantam Umut Dolu” projesi kapsamında üretilen geri dönüşümlü çantaların satışından elde edilen gelirin derneğe bağışlandığını açıklayan Mustafa Altunbilek, engelli istihdamı konusunda şirket imkanlarını geliştirmeye ve desteğe devam edeceklerini dile getirdi. PERDER üyeleri eğitimde Bursa PERDER’in Çanakkale’deki üye firmalarının çalışanları “mağaza yönetimi eğitimi”nde bir araya geldiler Uzman Eğitimci Yazar Sinan Asılyazıcı, Bursa PERDER’in Çanakkale’de faaliyet gösteren üyelerine yönelik olarak “Mağaza Kendini Ele Verir, 4x4 Kasiyer, Satmak İçin Almak” başlıkları altında eğitim verdi. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Kongre ve Fuar Merkezi’nde üç gün eğitim veren Uzman Eğitimci Sinan Asılyazıcı; “Mağaza Kendini Ele Verir” başlığı altında mağazalarda müşteri beklentileri ve bu beklentileri karşılamak için yapılması gereken önemli noktaların yanı sıra merchandising uygulamaları, tanzim–teşhir standartlarını aktardı. Asılyazıcı, eğitimlerin ikinci gününde “4x4 Kasiyer”, son gününde ise “Satmak İçin Almak” başlıklı eğitim verdi. Bursa PERDER Başkanı Haşim Kılıç, “Uluslararası firmalarla yaşanan rekabette ihtiyaç duyulan bilgiye ulaşma noktasında Bursa PERDER olarak, üyelerimize ve üyelerimizin personellerine gerekli seminerleri ve eğitim programlarını sunmaya hassasiyet gösteriyoruz. İlerleyen zamanda farklı konu başlıklar altında yeni seminerleri ve eğitim programlarını üyelerimize kazandırmaya devam edeceğiz. Bu eğitimlerle amacımız, yerel perakendeci üyelerimizi sektörde çağın gerisinde kalmamasını sağlayarak, uluslararası firmalarla aynı şartlarda rekabet edebilir düzeye getirmek” şeklinde konuştu. 66 perder haberler PERDER’den Bozbey’e ziyaret Bursa PERDER Yönetim Kurulu Üyeleri, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i makamında ziyaret etti sahibi olmuş pek çok ismi ve bürokratı bu önemli zirvede kentimizde ağırlayacağız. Kentin ve 2013 perakende organizasyonlarının son ayağı olan Uludağ Perakende Zirvesi, gerek Bursa’nın vizyonu noktasında gerekse de Bursa ekonomisi ve perakendesine önemli katkı sağlayacak” dedi. Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i ziyaret eden Bursa PERDER üyeleri, 25-26 Aralık tarihlerinde Türkiye Perakendeciler Federasyonu tarafından düzenlenen ‘Perakende Konferansı”na ev sahipliği yapacaklarını belirttiler. Bursa PERDER Başkanı Haşim Kılıç, Türkiye’nin dört bir yanından perakende sektörünün önemli temsilcilerinin katılacağı organizasyonda Nilüfer Belediyesi’nden de destek istedi. Bursa ekonomisinin ve yerel marketler zincirlerinin geleceği için önemli adımların atılacağını vurgulayan Başkan Haşim Kılıç, “Türkiye genelinde faaliyet gösteren perakende sektörünün önemli temsilcilerinin yanı sıra Türkiye ekonomisinde söz Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ise, zirvenin Bursa’nın vizyonu ve ekonomisi adına önemli bir organizasyon olduğunu işaret ederek, “Nilüfer Belediyesi olarak Bursa PERDER’e gereken desteği vererek dev zirvede yalnız bırakmayacağız” şeklinde konuştu. Düzgün ile yola devam Doğu Anadolu PERDER Başkanlığına Ömer Düzgün yeniden seçildi Doğu Anadolu PERDER 2. Olağan Genel Kurulu yapıldı. Ömer Düzgün, oy birliğiyle yeniden başkan seçildi. Başkan Ömer Düzgün, “Yapılan genel kurulda arkadaşlarımız bize teveccüh edip yeniden yönetime seçtiler. Güvenlerinden ötürü hepsine teşekkür ediyorum. Onların bu teveccühüne layık olmak için elimizden geleni yapacağımıza kimsenin kuşkusu olmasın” dedi. Düzgün yeni dönemde yapacakları çalışmalarla ilgili olarak da bilgiler vererek derneğin misyonuna uygun faaliyetler gerçekleştirmeyi amaçladıklarını belirtti. Federasyon ve dernek olarak amaçlarının üretici ile perakendeciyi ve tüketiciyi buluşturmak olduğuna dikkat çeken Düzgün, “Dernek olarak bölgedeki yerel perakendecinin sorunlarını gündeme getirip çözüm arıyoruz. Şu anda hükümet nezdinde yaptığımız görüşmelerimiz sonuç vermeye başladı. Yasa taslağı hazırlandı ve bizlere sunuldu. Perakendeciliği düzenleyen yasayla ilgili taslak metin üzerinde çalışıp, eksik gördüğümüz kısımların eklenmesine, yanlış gördüklerimizin düzeltilmesine gayret sarf edeceğiz. Ayrıca yeni dönemde ulusal ve uluslar arası bir çok etkinliğe şehrimizin ve bölgemizin ev sahipliği yapması konusunda projelerimiz var. Sektör çalışanlarının eğitimini çok önemsiyoruz, yeni dönemde bununla ilgili olarak da çalışmalar gerçekleştireceğiz” dedi. 67 perder haberler PERDER üyeleri eğitimde Ege PERDER, eğitim çalışmalarına devam ediyor Ege PERDER, 2013 – 2014 başladı. Ekonomi Üniversitesi Peile ortaklaşa sürdürülen projenin başladı. İzmir Kaya Thermal di. Toplam 130 kasiyerin katıldığı Bölümü eğitmenlerinden Berrin Ege Üniversitesi İletişim FaGaye Özdemir tarafından verilen Üniversitesi Perakende Mağaza‘Uzaktan Eğitim Sertifika PrograPERDER çalışanlarına yönelik saatlerde, evde bilgisayar eğitimde başarılı olanlara sertifakat vakit sorunu nedeniyle tüm çalışanlar bu programdan dönemi eğitim çalışmalarına hızlı rakende Mağazacılık Yüksekokulu ilk ayağı kasiyer eğitimleri ile Otel’de “4x4 Kasiyer Eğitimi” verileğitimi Perakende Mağazacılık Yangınözü verdi. kültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. eğitime ilgi yoğundu. Ekonomi cılık bölümü tarafından mı’ ile ilgili bir sunum yapıldı. Ege programda, önceden belirlenen başında, online olarak verilecek fika verilecek. Sektörde çalışan eğitim alamayan lise mevzunu yararlanabilecek. İstanbul PERDER engellileri unutmadı İstanbul PERDER Yönetim Kurulu Üyeleri, Dünya Engelliler Günü dolayısıyla Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne bağlı Hüsnü Bakım Ayık Merkezi’ni ziyaret etti Kurulduğu günden bu yana sosyal ve toplumsal konulara karşı duyarlı bir yaklaşım sergileyen İstanbul PERDER, bu kez Dünya Engelliler Günü dolayısıyla Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği(TOFD) bünyesindeki Hüsnü Bakım Ayık Merkezi’ni ziyaret etti. TOFD Başkanı Ramazan Baş, ziyaret kapsamında İstanbul PERDER Yönetim Kurulu Üyelerine bakım merkezi hakkında detaylı bilgi aktardı. Baş, “Bakım merkezi; ağır engelli, bakıma muhtaç, bakacak kimsesi olmayan omurilik felçlilerine hizmet vermek üzere, Gürpınar’da 24 engellinin kalabileceği tam zamanlı bir merkez olarak 2008 yılında kuruldu. Doktor, psikolog, hemşire, sosyal hizmet uzmanı ve özürlüye bakım konusunda yeterli deneyime sahip personelin görev aldığı bakım evinde, öncelikli olarak kişilerin barınmaları ve sosyal hayata dahil olmaları sağlanmaktadır. Aslında bu tür bakım evlerine çok fazla ihti- 68 yaç var. Binlerce engelli vatandaşımız, sığınıcak bir evi olmadığı için sokakta kalıyor ve hayatını kaybediyor. Kurulduğu günden bu güne kadar üzerinden 5 yıl geçti. Bu 5 yıl içinde bakım merkezimizin ihtyaçlarını gerek belediyeden aldığımız destek, gerekse bağış yapan insanların yardımıyla karşıladık. Ama şu anda bu bakım merkezinde kalan arkadaşlarımızın ihtiyaçlarını ve merkezin ekskliklerini gidermekte çok zorlanıyoruz. Bunun için bu zamana kadar bizden desteklerini esirgemeyen çok değerli siz işadamlarımızdan ve PERDER’den destek istiyoruz. İstanbul PERDER Başkanı İhsan Biçen, konuşmasına tüm engellilerin Dünya Engelliler Günü’nü kutlayarak başladı. İstanbul PERDER olarak, her zaman engellilerin yanında olduklarını belirten Biçen, bundan sonra da hep beraber olaklarını söyledi. Biçen, “Engelli arkadaşlarımız tarafından üretilen bez poşet projesinde, mavi kapak toplayarak akülü tekerlekli sandalye alımında, engelli arkadaşlarımız tarafından sahnelen gösterilere gerek izleyici olarak gerekse maddi destekçi olarak elimizden geleni yapmaya çalışacağız. Hiçbir zaman azminizden vazgeçmediğiniz için sizleri de ayrıca kutluyorum” dedi. Ziyaretin ardından Hüsnü Bakım Ayık Merkezi gezisi yapıldı. perder haberler KAÇUV Aile Evi’ne ziyaret İstanbul PERDER Yönetim Kurulu Üyeleri, kanserli çocukların ve ailelerinin rahat konaklaması için hizmet veren Aile Evi’ni ziyaret etti Kanser tedavisi için kent dışından gelen çocukların ailelerinin konakladığı KUÇUV Aile Evi, yardımseverlerin desteğiyle ayakta kalıyor. 4 ay önce KAÇUV Aile Evi’nin tüm gıda ihtiyaçlarını karşılamaya başlayan İstanbul PERDER, Aile Evi’ni ziyaret etti. KAÇUV Genel Sekreteri Gözde Kaymaz, “Ülkemizde kanser konusunda bilinç ve doktora ulaşım kolaylaştı. Bu da tedavi başarısını yıllar içinde yükseltti. Aile Evi; İstanbul dışından gelen, kanser tedavisi görmek için devlet hastanelerinde yatan ve maddi imkânları yeterli olmayan çocuk ve ailelerine, tedavi sırasında ücretsiz konaklama imkanı sunuyor. Şu anda bu evlere o kadar çok ihtiyaç var ki. Çünkü, her geçen gün bu hastalık artıyor. Maddi imkanı olmayan aileler çocuklarını tedavi ettirebilmek için hastane kapılarında sefil oluyorlar. Daha fazla destek olmak, yardım elimizi daha çok aileye uzatabilmek için bir tane de Anadolu yakasın- da aile evi açmak istiyoruz. Bunun için bir belediye ile görüşmeler içindeyiz. Umarım bize bu imkanı tanırlar ve bizler de ihtiyaç sahibi daha çok aileye yardım elimizi uzatmış oluruz” dedi. Ailelere geçmiş olsun dileklerini ileten İstanbul PERDER Başkanı İhsan Biçen, “Sizlerin bu ailelere vermiş olduğunuz destek çok önemli. Moral gerektiren bir tedavi süreci var. Siz de onlara bu imkanı sağlıyorsunuz. Bunun için sizlere teşekkür ederiz. İstanbul PERDER olarak bizler elimizden geldiği kadar yardıma hazırız. Her ay sizin talepleriniz doğrultusunda gıda ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğiz” dedi. Ziyaret sonunda KAÇUV Genel Sekreteri Gözde Kaymaz, İstanbul PERDER Başkanı İhsan Biçen’e desteklerin dolayı teşekkür plaketi verdi ve Aile Evi’ni gezdirdi. Kaya, yeniden Başkan Konya PERDER Olağan Genel Kurulu’nda Ali Kaya yeniden başkanlığa seçildi Konya PERDER Olağan Genel Kurul’u Dedeman Otel’de gerçekleşti. Tek liste ile gidilen seçimlerde başkanlığa yeniden Ali Kaya seçildi. PERDER’in bu anlamda hazırladığı en büyük ve ilk kurs. Kursta 120 saat ambalaj ve paketleme, 40 saat örgütsel iletişim, 80 saat iş ve sosyal hayatta iletişim, 40 saat sosyal hayatta iletişim ve 152 saat reyon görevlisi eğitimi dersleri verilecek.” Yönetim Kurulu olarak en önemli icraatlarının perakende sektöründeki istihdam açığını ortadan kaldırmak için attıkları adım olduğunu belirten Kaya; bu kapsamda PERDER, Konya Büyükşehir Belediyesi ve Milli Eğitim Müdürlüğü ile ortaklaşa kapsamlı bir meslek edindirme protokolu imzalayarak kurs düzenlediklerini söyledi. Sektörlerin en büyük ihtiyacı olan kalifiye eleman sorunu tamamen çözmeyi planladıklarını belirten Kaya şunları söyledi: “Konya’nın istihdam açığı rakamlarını aşağılara çekmek için yapılan kapsamlı iş garantili kurslardan birini açtık. Düzenlediğimiz bu kurslarla sektörün daha kaliteli olması açısından ilerleme sağladık. Ocak ayına kadar devam edecek olan bu kurs Konya 69 perder haberler Teknik kadro buluştu İstanbul Market Ekipman ve Teknolojileri Konferansı, İstanbul ByOtell’de gerçekleştirildi Ortakalan Sektörel Yayıncılık Ltd Şti, market ekipmanları sektöründeki eşsiz deneyimini 2013 yılı boyunca yerel perakende de öne çıkan dört şehirde perakendecilerle paylaşmak için, Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun desteği ve Perakende Ekipman ve Teknolojileri Bilgi Platformu’nun katkıları ile Türkiye’nin ilk Market Ekipman ve Teknolojileri Konferans dizisini gerçekleştirdi. Market Ekipman ve Teknolojileri Konferansı dizisinin 2013 finali ise 14 Kasım Perşembe günü İstanbul ByOtell’de sahne aldı. Gün boyunca 139 kişinin giriş yaptığı İstanbul Market Ekipman ve Teknolojileri Konferansı, 12’şer dakika ile dikkati dağıtmayacak şekilde gerçekleştirilen sunumları ve hem salonda hem fuayede konuların tartışıldığı interaktif formatıyla katılımcıların “Market Ekipmanları ve Teknolojileri” konusuna odaklandığı ve bilgilerini tazelediği bir organizasyon oldu. İstanbul PERDER’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen Market Ekipmanları ve Teknolojileri Konferansları’nın dördüncüsünde İstanbul’daki zincir marketlerin üst düzey yöneticileri, bilgi işlem ve otomasyon yöneticileri, teknik müdürler ve teknik satınalmacılar izleyici grubunu oluşturdu. Diğer katılımcı grup ise market ekipman ve teknolojileri üreticisi ya da tedarikçisi firmaların üst düzey yöneticileriydi. İstanbul PERDER Yönetim Kurulu Üyesi İhsan Korkmaz’ın açılış konuşması ile start alan konferansta satış destekleme sistemlerinin doğru kullanımı, aydınlatmada LED teknolojisinin ayrıntıları, başta sosyal medya olmak üzere perakendede geleceğe yön verecek pazarlama ve satış teknikleri, plastik kart sistemlerindeki yeni uygulama alanları, soğutma sistemlerinde enerji verimliliği ve yöneticiler için bilimsel Teknik Kadro Buluşuyor sloganı ile düzenlenen konferansların ilki 24 Ocak tarihinde Bursa Hilton’da gerçekleştirilmiş, sonrasında 21 Mart’ta Kayseri Hilton’da ve 6 Haziran’da Ankara Ramada Otel’de konferanslara devam edilmişti. sunum teknikleri konularında sunumlar gerçekleşti. Konferans sonunda sunumları dikkatle dinleyen ve sunumlarla ilgili soruları en hızlı cevaplandıran 7 market zincirine Sinan Asılyazıcı’dan birer eğitim hediye edildi. İstanbul Market Ekipman ve Teknolojileri Konferansı hep birlikte yenilen akşam yemeği ile sona erdi. Konferans dizisinin İstanbul etabı ve önceki konferanslarla ilgili bilgi almak için www.marketekipmanlarikonferansi.com adresini ziyaret edebilirsiniz. PERDER, Öztürk’ü ağırladı Ankara PERDER üyeleri, Erdemler ev sahipliğinde bir araya geldiler Perakende sektöründe uzun yıllar önemli ve üst düzey görevler üstlenen Nurullah Öztürk, Ankara PERDER üyeleri ile bir araya geldi. Erdemler ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıda Öztürk, perakendenin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili görüşlerini Ankara PERDER üyeleriyle paylaştı. Fırıncı Orhan Eryaman tesislerinde gerçekleşen toplantıda Ankara PERDER Başkanı Mustafa Altunbilek, Perakende Ticaretinin Düzenlenmesine Yönelik Yasa Taslağı üzerinde Ankara Ticaret Odası tarafından yapılan çalışmalar hakkında üyelere bilgi verdi. Perakende ticaretinin geleceğine ilişkin öngörülerini paylaşan Nurullah Öztürk, PERDER üyelerine son kitabı olan “Dünyayı Yöneten Güç: Ticaret ve Perakende”yi hediye etti. 70 perder yeni üye YENİ ÜYELERİMİZ BAYMAR AVM Dernek: Karadeniz PERDER Dernek: Çukurova PERDER Market Adı: ANKAMAR Market Market Adı: Baymar AVM Şube Sayısı: 5 Şube Sayısı: 9 MERİŞ AVM ALDA MARKET Dernek: Çukurova PERDER Dernek: Çukurova PERDER Market Adı: Meriş AVM Market Adı: ALDA Market Şube Sayısı: 5 Şube Sayısı: 12 TÜRKİYE PERAKENDECİLER FEDERASYONU HER GEÇEN GÜN BÜYÜYOR Üye Satış Noktası Personel 370 3.590 64.447 m2 2.360.291 71 25 Aralık Çarşamba/Hilton Bursa Hotel TÜRKİYE EKONOMİSİ VE PERAKENDE YANSIMALARI ANA SPONSORLAR GALA YEMEĞİ SPONSORU LEZZET SPONSORU ULUSAL SPONSORLAR 72 BASIN SPONSORU PROGRAM Türkiye ekonomisi ve perakende yansımaları 11:00 - 11:20 Hoşgeldiniz Haşim Kılıç/Bursa PERDER Başkanı 11:20 - 11:40 Yerel perakendecilerin yasal düzenlemeden bek lentileri Selamet Aygün/TPF ( Türkiye Perakendeciler Federasyonu) Başkanı 11:40 - 12:00 Üretici firmaların yasal düzenlemeleri Özer Matlı/Bursa Ticaret Borsası Başkanı 12:00 - 12:20 Organize perakendenin önemi İbrahim Burkay/Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı 12:20 - 12:40 Açılış konuşması Ziya Altunyaldız/Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı 12:40 - 13:40 Öğle yemeği 13:40 - 14:00 Bir başarı hik ayesi: Twigy Sinan Öncel/Ter teks Yönetim Kurulu Başkanı 14:00 - 14:20 Türk iye’de ve Dünya’da perakende sektöründe gelecek dönem Özgür Yalta/Deloitte Türkiye Tüketim Endüstrisi Lideri 14:20 - 14:40 Gıda perakendeciliğinin geleceği Hacı D. Beğendik/Beğendik İcra Kurulu Başkanı 14:40 - 15:10 Çay, kahve arası 15:10 - 17:10 Panel: Hedef 2023 Panel Başk anı: Panelist: Panelist: Panelist: Panelist: 19:00 - 23:00 BURSA Celal Toprak/EGD Başkanı Abdurrahman Yıldırım/Haber türk Gazetesi İdris Çokal/Para Dergisi Meliha Okur/Sabah Gazetesi Sadi Özdemir/Hürriyet Gazetesi Gala yemeği İpek Koza Balo Salonu (Meşhur Tavacı Recep Usta) 73 Programdaki konuşmacılar ve konu başlıkları değişiklik gösterebilir perder üyelerimiz Bahçeli Gıda’dan 5’inci şube Karadeniz PERDER üyesi Bahçeli Gıda, Karşıyaka şubesini açtı Bahçeli Gıda’nın yeni şube açılışına Çorum Vali Yardımcısı Zülkarnin Öztürk de katıldı. Bahçeli Gıda Alışveriş Merkezi Genel Müdürü Yücel Şen, 425 metrekare alanda 2 kasa, 10 çalışanı ile faaliyet gösterdiklerini söyledi. Yeni mağazaları ve açılışa özel kampanyalarından da bahseden Şen, 96 ayrı üründe kaçırılmaz indirimler uyguladıklarını kaydetti. KARADENİZ PERDER Çelikkayalar Bosna’da... Konya PERDER üyesi Çelikkayalar, 10’uncu şubesini açtı Çelikkayalar AVM, yeni şubesini Bosna Hersek Mahallesi’nde açtı. Açılışa, Konya Milletvekillerinden Mustafa Kabakçı, İlhan Yerlikaya, Hüseyin Üzülmez, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk katıldı. KONYA PERDER Hatipoğlu’ndan 31’inci şube İstanbul PERDER üyesi Grup Hatipoğlu, yeni şubesini Ümraniye’de açtı Grup Hatipoğlu 31’inci şubesini Ümraniye Namık Kemal Mahallesi’nde hizmete açtı. Açılışı Grup Hatipoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Aygün ile Modoko Camii İmamı Hüseyin Güleç yaptı. 74 İSTANBUL PERDER perder üyelerimiz Gürmar’dan 21’inci şube Ege PERDER üyesi Gürmar, 21’inci şubesini Bornova Manavkuyu’da açtı Gürmar yeni şubesiyle zincirine bir halka daha ekledi. Bornova Manavkuyu’da 21’inci şubesini açan Gürmar, İzmir’in her noktasına hizmet götürmeye devam ediyor. Açılışa katılan Bornova Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır, “Gürmar, milli sermayeyle çalışan, kazancı yine yerelde tüketilen bir mağazalar zinciri. Tüm yurt çapına yayılarak sermayemizi yurt içinde tutan ve yarattığı istihdamla ekmek kazanma vesilesi olan mağazalar açmalarını diliyorum” dedi. 450 metrekare satış alanına sahip mağazada; 22 personel ve 3 kasa bulunuyor. EGE PERDER Snowy, 16’ncı mağazasını açtı İstanbul PERDER Üyesi olan Snowy Ulu Kardeşler, Gaziosmanpaşa’da 3’üncü, İstanbul Avrupa Yakası’ndaki 11’inci ve toplamda 16’ıncı mağazasını hizmete açtı Gaziosmanpaşa Yenidoğan Mahallesi Ordu Caddesi’nde açılan GOP3 Şubesi 550 metrekare satış alanında 3 kasa ile hizmet verecek. Snowy Ulu Kardeşler Gaziosmanpaşa GOP3 Şube açılış konuşmasını, Adalet ve Kalkınma Partisi Sinop Milletvekili, TBMM İçişleri Komisyonu Başkanveki- li&Yerel Yönetimler Başkan Yrd. Mehmet Ersoy yaptı. Açılışa; Ak Parti Sinop İl Başkanı Cengiz Tokmak, Sinop Belediyesi için Ak Parti Belediye Başkan Adayı Hamza İnce ile Sinop ve İstanbul’dan dernek yöneticileri, Sinop il genelinden birçok siyasi isim katıldı. Açılış konuşmasının ardından İlçe Müftüsü tarafından dua okundu ve açılış kurdelesi Mehmet Ersoy, Snowy Ulu Kardeşler Yönetim Başkanı Ramazan Ulu, Şaban Ulu ve Mustafa Ulu tarafından birlikte kesildi. Açılış törenine gelen katılımcılar Mehteran Takımı’nın gösterisini büyük beğeni ile izledi. 1e1’den açılış Akdeniz PERDER üyesi 1e1 Market, yeni şubesini Fener Caddesi üzerinde açtı 1e1 Marketin’in yeni şubesi bölge halkının katılımıyla açıldı. 1e1 Genel Müdürü Altan Vural “Yerel olmanın tüm özelliklerini tüketicimize yansıtırken, KDV üretip ülke ekonomisine katkı koymanın ve istihdam yaratarak yüzlerce çalışanımız ve tedarikçilerimizle büyük bir aile olmanın haklı gururunu yaşıyoruz” dedi. AKDENİZ PERDER 75 perder üyelerimiz Beşmar’dan 3 şube birden Karadeniz PERDER üyesi Beşmar, üç şubeyi birden hizmete açtı Beşmar’ın şube açılışlarına Amasya Vali Yardımcısı Suat Seyitoğlu da katıldı. Seyitoğlu, “Beş genç girişimci arkadaşımızın el ele vererek çok önemli yatırımlara, önemli bir hizmete imza attıklarını burada görebiliyoruz. Bu güzel başarıya imza attıkları için bu genç 5 arkadaşımızı tebrik ediyorum. Bundan sonra da çok güzel yatırımlara öncülük edeceklerini umut ediyoruz” dedi. KARADENİZ PERDER Düzgün Market Yıldızkent’te Doğu Anadolu PERDER üyesi Düzgün Market 11’inci şubesini açtı DOĞU ANADOLU PERDER Düzgün Marketler Zinciri, halkasına bir yenisini daha ekleyerek 11’inci şubesini Yıldızkent’te açtı. Açılışa Erzurum Valisi Ahmet Altıparmak, Yakutiye Kaymakamı Ahmet Katırcı, İl Emniyet Müdürü Halit Turgut Yıldız, Ak Parti İl Başkanı Murat Kılıç, Büyükşehir Başkanvekili Eyüp Tavlaşoğlu, Yakutiye Belediye Başkanı Ali Korkut katıldı. Erzurum Valisi Ahmet Altıparmak, “Yeni bir işyeri, yeni istihdamlar ekonominin hareketliliği demektir. Erzurum’da yatırım iklimi oluşturma gayreti içerisindeyiz. Gelen yatırımcıların her işini kendi işimiz gibi takip edeceğiz. Bu iklimden onlarından yararlanmasını arzu ediyoruz” şeklinde konuştu. Düzgün Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı İskender Düzgün, “Bugün Düzgün Market’in 11’inci şubesini açıyoruz. Erzurum’da bir marka olmanın gururunu birlikte yaşıyoruz. Erzurumluya değer katmaya devam edeceğiz” dedi. Ekomar Gaziemir’de açıldı Ege PERDER üyesi Ekomar, 10’uncu şubesini açtı Ekomar, yeni şubesini Gaziemir’de hizmete açtı. Ekomar Alışveriş merkezleri olarak Menderes ve Gaziemir bölgesinde yoğunlaştıklarını dile getiren Ekomar Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Karaduman, yılbaşından önce Menderes Gölcükler’de 11’inci mağazalarını açacaklarını söyledi. Toplamda 185 kişiye istihdam sağladıklarını da vurgulayan Karaduman, “Kurulduğumuz günden bu yana emin adımlarla ilerliyoruz. Kendimize esas olarak aldığımız müşteri memnuniyeti ilkesinden asla taviz vermiyoruz. Ürün çeşidi, ürün kalitesi ve fiyat politikası olarak her zaman rekabetçiyiz. Ekomar olarak 2023 yılında 23 mağazaya ulaşmayı hedefliyoruz” dedi. 76 EGE PERDER perder üyelerimiz Niktaş, 10’uncu mağazasını açtı Karadeniz PERDER üyesi Niktaş Marketler zinciri, Tokat’ın Turhal ilçesine yeni bir mağaza daha açtı Cumhuriyet Mahallesi Turgut Özal Caddesi üzerine açılan Niktaş Market’in ilçedeki 3’üncü şubesi olduğu açıklandı. Marketin açılış programına Kaymakam Yunus Fatih Kadiroğlu, Belediye Başkanı Ali Gözen, Ilçe Müftüsü Mehmet Akpınar, Niktaş Genel Müdürü Bekir Keklik, Turhal Hastane Yöneticisi ve Başhekimi Op.Dr. M. Cihat Eker, Turhal Sanayici ve Işadamları Derneği (TUSIAD) Başkanı Sami Dinler, Ak Parti Ilçe Başkanı Orhan Koç ve davetliler katıldı. Marketin açılış duasını yapan Müftü Akpınar, birlik, beraberlik ve kardeşlik mesajları vererek, yeni iş yerinin ilçeye hayırlı olması temennisinde bulundu. Kaymakam Yunus Fatih Kadiroğlu da konuşmasında, istihdama ve ekonominin hareketlenmesine katkı sağlayan iş yerlerinin açılışına katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ilçe ekonomisinin her geçen gün daha da iyiye gittiğini ifade eden Kadiroğlu, ilçede son zamanlarda yeni açılan iş yerlerinde artış gözlendiğine dikkat çekti. KARADENİZ PERDER Mopaş’tan yeni şube İstanbul PERDER üyesi MOPAŞ, Pendik 2 şubesini açtı İSTANBUL PERDER MOPAŞ Marketçilik, zincirine bir halka daha ekledi. Yani açılan Pendik 2 şubesi 650 metrekare alanda, 3 kasa ve 25 personeliyle hizmet veriyor. Show’dan iki açılış İstanbul PERDER üyesi Show Hipermarket, Esenyurt’ta ve Çağlayan’da açtığı mağazalarla şube sayısını 17’ye yükseltti Show Hipermarket’in Esenyurt mağazası, 500 metrekarede 3 kasa ve 22 personelle hizmet vermeye başladı. Saadetdere Mahallesi, Tonguç Baba Caddesi, Orkide Sokak’ta hizmete giren mağazanın açılışı- na bölge halkı yoğun bir katılım gösterdi. Esenyert’un hemen ardından Vatan Caddesi’nde hizmete başlayan 17’nci şube ise450 metrekare satış alanına ve 3 kasaya sahip. Mağazada 20 çalışan görev yapacak. Show Hipermarket Genel Koordinatörü İshak Arslan yıl sonuna kadar Mecidiyeköy’de bir mağaza daha açarak bu yılı 18 şube ile kapatmayı hedeflediklerini bildirdi. 77 perder vitrin Ülker’den Saklıköy Ülker’in yepyeni ve iddialı bisküvi markası Ülker Saklıköy güneş ve toprağın harmanladığı en özel besinlerden olan tahılı bambaşka bir lezzet haline getiriyor. Tam tahıllar, lezzetini kaybetmesin diye taş değirmende yavaş yavaş öğütülüyor, özenle pişiriliyor ve ağızda dağılan Ülker Saklıköy bisküvisi ortaya çıkıyor. Klasik, Yulaflı, Sütlü Kremalı ve Fındıklı Kremalı çeşitleri ile tüm bisküvi severlere hitap eden Ülker Saklıköy, lif kaynağı yapısı ile damağınızda eşsiz bir lezzet bırakarak keyif almanızı sağlıyor. Bakterilere kolay çözüm Pratik kullanımı sayesinde temizlik için harcanan uzun vakitlere son veren Premax Dezeks Dezenfektan Islak Temizleme Bezi, her ortamda yardımcınız oluyor. Klasik temizlik bezleri ıslak kaldıklarında bakteri üremesine ortam hazırlıyor ve tekrar tekrar kullanıldıkları için hastalık yapıcı mikrop ve bakterilerin yüzeyler arası dolaşımına sebebiyet veriyor. Premax Dezeks Dezenfektan Islak Temizleme Bezi, tek kullanımlık özelliği ile evde, arabada, ofiste, kısacası ihtiyacınız olan her ortamda kalıcı hijyen sağlıyor. Türkiye’nin ilk Sağlık Bakanlığı ruhsatlı yüzey temizleyicisi olan Premax Dezeks Dezenfektan Islak Temizleme Bezi, su ve deterjana gerek kalmadan, zahmetsiz temizlik işleminin kapılarını aralıyor. 30 saniyede bakterilerin yüzde 99.9’unu öldürme etkisine sahip olan ıslak temizleme bezi ile kusursuz temizliği bulunduğunuz her alana kolayca taşıyabilirsiniz. Dankek Mini raflarda Seçme derdini ortadan kaldıran Ülker Dankek 8 Kek’in yeni ürünü miniler raflardaki yerini aldı. En sevilen lezzetler çikolatalı&muzlu ve çikolatalı&çilekli çeşitlerinin mini boyları tüketicisiyle buluştu. Ülker Dankek aynı anda iki lezzeti sunma vaadini yeni çıkardığı mini boylarda da devam ettiriyor. Paketlerin içinde çikolatalı&muzlu ve çikolatalı&çilekli ayrı ayrı paketlenmiş 5 adet mini kek bulunuyor. Canı tatlı çekenler, sevdikleriyle Dankek 8 Kek’ini paylaşmak isteyenler için ideal. Ülker Dankek 5 yıl önce yenilikçi bir ürünü hayata geçirmek için kolları sıvadı. Özel bir yatırımla 2008 yılında Türkiye’de ilk kez iki ayrı lezzeti çok farklı bir kek tasarımında buluşturdu. Çikolata kaplamasının altında iki farklı renk hamur ve iki ayrı tat 8 şeklinde bir kekte bir araya geldi. Milka’dan baloncuklu tablet Farklı ve yenilikçi lezzetleriyle tablet çikolatada rakiplerinden farklılaşan Milka’nın yeni tablet çikolatası Milka Bubbly üç farklı çeşidiyle tüketicilerle buluşuyor. Baloncuklu görünümü ve benzersiz dokusu ile farklı bir tadım lezzeti sunan Milka Bubbly, sütlü çikolata, bademli sütlü çikolata ve fındıklı beyaz çikolata varyantlarıyla market raflarına çıkıyor. Türkiye’nin aeration (havalandırma) teknolojisiyle üretilen ilk ve tek çikolatası olan Milka Bubbly, hem iç yapısında hem de kalıbında baloncuklar barındırıyor. Kalpleri yumuşatan Milka kıvamını ve lezzetini farklı görünümü ve köpüklü yapısıyla sunan yeni Milka Bubbly çikolata severlere farklı bir alternatif sunarak yeni bir ürün platformunun da habercisi oluyor. 78 perder vitrin Izgara Köfte ve Kievski Lezita, birbirinden çeşitli seçeneklerin bulunduğu ileri işlenmiş ürün grubuna, birbirine göre çok farklı lezzette iki yeni ürün daha ekledi. Lezita, piliç etinin en lezzetli parçalarını; ekmek, soğan, yumurta, geleneksel baharatlar ve maydanoz ile yoğurdu. Ortaya nefis ve pratik bir lezzet olarak Lezita Izgara Köfte çıktı. Izgara keyfini eve getiren Lezita Izgara Köfte, çok sevilen bir klasik olarak doğal parmak izine sahip şekli ile göze de hitap ediyor. Lezita, marine edilmiş piliç etlerini, özel baharatlar ile karıştırarak hamur haline getirdi. Dairesel şekilde form vererek, içerisine halis tereyağı, peynir ve ıspanaklı karışım ilave etti. Ortaya, komşu ülkelerimizde çok sevilerek tüketilen bir lezzet olan Kiev usulü tavuk Kievski çıktı. Lezita Kievski, evde pişirildiğinde tereyağının nefis kokusu etrafa yayılıyor. Yurt’tan geleneksel lezzet Yurt Konserve, aşure sevenleri her zaman tüketebilecekleri yeni ürünüyle buluşturdu Yurt Konserve, ürünlerine geleneksel bir lezzeti daha kattı. Aşure sevenler sadece Muharrem ayında değil, yılın her gününde Yurt Aşure ile buluşacaklar. Fasulyeden nohuda, kuru kayısıdan, incire ,kuru üzümden fındık içine dek aşurenin tüm malzemelerini en kalitelisiyle buluşturan Yurt Konserve, yeni ürünüyle raflardaki yerini aldı. 200 gramlık tek kişilik ambalajıyla pratik bir seçim sunan Yurt Aşure, kolay açılabilir kapağı ve hijyenik bir şekilde korunan plastik kaşığıyla kolayca tüketilebiliyor. Hem evde hem de iş yerinde kullanım kolaylığı sunan Yurt Aşure, misafirler için de eşsiz bir seçenek. Yurt Konserve Aşure’nin 200 gramlık ambalajları 12 adetlik kolilerde marketlere ulaşıyor. Bingo’dan ultra yoğun seri Bingo, Türk kadınının çamaşır suyu konusunda “şartlı şurtlu” temizlik anlayışından yola çıkarak yepyeni bir ürün serisi üretti. Yaptığı tüketici araştırmalarında, titiz kadınların banyoda kullandığı çamaşır suyunu, gıdaların bulunduğu mutfakta kullanmaktan veya mutfakta kullanılan çamaşır suyunu, banyoda kullanılmaktan kaçındıkları sonucuna ulaşan Bingo, yeni çamaşır suyu serisiyle mutfağa ayrı, banyoya ayrı özel ultra yoğun çamaşır suyu geliştirdi. Özel ambalajları, çamaşır suyunun keskin kokusunu hafifleten özel kokuları ve özel formülü ile beğeni toplayacak olan Bingo Ultra Çamaşır Serisi, Bingo Ultra Çamaşır Suyu Mutfak, Bingo Ultra Çamaşır Suyu Banyo ve Bingo Ultra Çamaşır Suyu Klasik olmak üzere 3 farklı üründen oluşuyor. 79 perder vitrin Tariş’ten doğal güzellik Doğal güzelliğin sırrını keşfeden kadınlar, tamamen geleneksel yöntemlerle ve katkısız olarak üretilen Tariş Ta-Ze’nin bitki ve meyve özleriyle yarattığı sabunlardan kullanarak, yeni bir trendin öncülüğünü yapıyorlar. Üzüm Çekirdekli, Ihlamurlu, Zeytin Yapraklı, Kayısılı, İğdeli Naneli, Lavantalı, Biberiyeli… Tariş, cildinizin tipine ve ihtiyacına göre tam 16 farklı sabun üretiyor. Ta-Ze’nin Üzüm Çekirdekli Sabunu, antioksidan özelliğine sahip. C ve E vitamini bakımından güçlü olduğu için yaşlanmayı geciktiriyor. Ihlamurlu Sabun, cilt lekelerine iyi gelirken, E ve A vitaminleri bakımından zengin olan Kayısılı Sabun cilt hücrelerini yenliyor. Marmaris bölgesindeki günlük ağacından elde edilen Sığlalı Sabun ise, aknelere iyileştirdiği gibi cildi rahatlatıyor ve yumuşatıyor. TaZe’nin “Eskisi Gibi” sabun serisi ise gerçek bir efsane… Kaz Dağı eteklerinden toplanan lavantalar cildinizle buluşurken, Akdeniz’in kekik ve biberiye rüzgarları aromaterapi etkisi yaratarakhem ferahlatıyor, hem de doğanın gençlik ve güzelliğini armağan ediyor. Danino’dan yeni eğlence Danino ailesinin yeni üyesi Danino Fışşlat, çocukları hem eğlendirecek hem desağlıklı büyümeleri ve gelişmeleri için onlara destek olacak. Danino’nun yepyeni ve eğlenceli kalsiyum kaynağı çilekli ve muzlu lezzetleriyle çok yakında tüm bakkal ve marketlerde yer alacak. Tekli Çilekli ve Tekli Muzlu çeşitlerinin yanında Danino Fışşlat, çocukların zor kararı “Çilekli mi? Muzlu mu?” seçimine de ikili paketiyle eğlenceli bir çözüm sunuyor. Türkiye’de bir ilk olan İkili Çilekli-Muzlu Danino Fışşlat eğlence, lezzet ve sağlığı bir araya getiriyor. Çocuklar böyle eğlence görmedi, haydi, Danino’yu çocuğunuzla birlikte katlayın, sının ve fışlatın, eğlenceyi başlatın! Şimdi Danino’yu fışlatma zamanı! Solo’dan akıllı çözümler Uzun Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirilen, özel teknolojiyle sıkıştırılmış 40 ruloluk paket, 32 ruloluk paketlere göre yüzde 15 daha az yer kaplıyor. Normal rulolara göre %50 daha uzun rulolara sahip olan, Solo Uzun Rulo Kağıt Havlu ve Tuvalet Kağıdı çabucak bitmiyor, size zamandan kazandırarak ailenize daha fazla vakit ayırma şansı veriyor. Solo Akıllı Çözümler Aliesi’den Solo Çek-Al Peçete ve Havlu, hijyenik ve pratik kutusuyla dağılmıyor, ıslanmıyor ve her zaman tertemiz kalıyor; farklı renklerdeki kutularıyla evinizin her köşesine uyum sağlayan, pratik ve hijyenik çözümler sunuyor. Üstelik yedek paketi sayesinde bittikçe yenilenebiliyor. 80 perder vitrin İglo’dan çıtır lezzet İglo, yeni Elma Dilim Patates ile lezzetli ve pratik bir alternatif daha sunuyor. Türkiye’nin en iyi tarlalarından seçilip, dilimlenip dondurulan iglo elma dilim patates kızartılarak veya hiç yağ kullanmadan fırınlanarak çıtır çıtır ve leziz tadıyla tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Gıda uzmanı İglo, yeni Elma Dilim Patates ile lezzetli ve pratik bir alternatif daha sunuyor. Türkiye’nin en iyi tarlalarından seçilip, dilimlenip dondurulan İglo elma dilim patates kızartılarak veya hiç yağ kullanmadan fırınlanarak çıtır ve leziz tadıyla tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Taze patatese kıyasla daha düşük yağ çekme özelliğine sahip İglo Elma Dilim Patates, dışındaki incecik kabuk ve çıtırlığı, içindeki yumuşak lezzet ile tadına doyulmaz bir atıştırmalık. Viking ile havanız değişecek Viking On Air Oda Parfümü; Paradise, Carnival ve Secret seçenekleri ile evlerin havasını değiştiriyor Evde ya da ofiste hissedeceğiniz ferahlık, tüm gününüzün güzel geçmesini sağlar. Rahatsız edici kokulardan ortamı arındıran Viking On Air Oda Parfümü, bulunduğunuz yerin havasını değiştirerek, mis gibi kokmasını sağlıyor. Etkisini uzun süre koruyan oda parfümü, itici gaz içermeyen yapısıyla çevre dostu bir ürün. Viking On Air Oda Parfümü Paradise: Doğanın incileri olan müge çiçeği, zambak, nergis kokularıyla evinizi, günün yorgunluğunu atacağınız, stresten uzak bir merkeze dönüştürüyor. Viking On Air Oda Parfümü Carnival: Uzak Doğu’nun kiraz çiçeklerinden esinlenen büyülü çiçek ve amber kokularıyla mekanın enerjisini değiştirip, kendinizi yenilenmiş hissetmenizi sağlıyor. Viking On Air Oda Parfümü Secret: Müge çiçeği, yasemin ve lotus kokularıyla, ortamın havasını yenileyerek, kalıcı bir ferahlık yaratıyor. Viking On Air Oda Parfümü, 400 ml’lik ambalajı ile tüketiciye sunuluyor. Yepyeni bir çikolata ETİ Petito Ayıcık’ın sütlü krema dolgulu yeni ürünü, yeni bol sütlü krema dolgusu ve çikolatasıyla hem çocukların hem de annelerin vazgeçilmez ürünleri arasına girmeye aday. ETİ Petito Ayıcık, “Petito Ayıcık’tan bol sütlü, eğlence dolu, yepyeni bir çikolata. Harekete geç Petito Ayıcık’la!” sloganı ile tüketicilerin karşısına çıkıyor. Petito Ayıcık’ın yeni ürünü çocukların kalbini bu kez de ‘Pati’ şeklindeki oyuncaklı şekliyle fethediyor. 81 perder dernek iletişim bilgileri 82
Benzer belgeler
yzb 2014, sektö rü buluşt - Türkiye Perakendeciler Federasyonu
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Babur Akyol
Bahariye Cad. Canan Sok. 33/5
Kadıköy / İstanbul
Editör
Cennet Yavuzsoy Günel
[email protected]