NAR - Kıbrıs Nar Üreticileri
Transkript
NAR - Kıbrıs Nar Üreticileri
Sağlıklı Yaşam ve Nar Kıbrıs Nar Üreticileri Birliği 2015 Yazan Irfan Çelik Yayın Hakları Tüm hakları saklıdır. Kıbrıs Nar Üreticileri Birliği’nin izni olmaksızın bu kitabın tamamı veya bir kısmı tekrar yazılamaz, basılamaz veya kopya edilemez. Sahibi Kıbrıs Nar Üreticileri Birliği Web Adresi : www.cypom.com E-Posta : [email protected] Tasarım IMAGE GROUP - AKMAY ‘SERTİFİKASYON VE TOPLUMUN BİLİNÇLENDİRİLMESİ YOLUYLA NAR ÜRETİMİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ’ Bu hibe projesi Avrupa Birliği tarafından desteklenmekte ve Kıbrıs Nar Üreticileri Birliği tarafından yürütülmektedir. Bu kitap Avrupa Birliği’nin katkılarıyla KNÜB tarafından narın besin değerlerini ve insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini tanıtmak için hazırlanmıştır. İçeriğin tüm sorumluluğu tamamen KNÜB’ne ait olup, Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtıyor olarak kabul edilemez. ‘IMPROVING POMEGRANATE PRODUCTION THROUGH CERTIFICATION AND COMMUNITY AWARENESS’ Grant Project is supported by the European Union and implemented by Cyprus Pomegranate Producers Union. This book is prepared by the CPPU with the support of the European Union to promote the nutritional values and health benefits of pomegranate. All contents are the sole responsibility of the CPPU and can in no way be taken to reflect the views of the European Union. 2 Sevgili Öğretmenler, Bu kitap, Kıbrıs Nar Üreticileri Birliği tarafından “Sertifikasyon ve Toplumun Bilinçlendirilmesi Yoluyla Nar Üretiminin İyileştirilmesi” projesi kapsamında hazırlanmıştır. Bu proje ile birlikte, insan sağlığı üzerine bilimsel olarak kanıtlanmış çok önemli katkıları bulunan nar meyvesinin toplumumuz tarafından daha fazla tüketilmesini sağlamak ve bu sayede daha sağlıklı bir toplum gelişmesine katkıda bulunmayı hedefledik. Biliyoruz ki; geleceğimiz çocuklarımızdır. Çocuklarımızın gelişimi üzerindeki en büyük etki ise aileleri ile birlikte siz değerli öğretmenlerimizindir. Sizler, yetiştirdiğiniz bireyler sayesinde toplumun gelişme ve kalkınmasına yön verenlersiniz. Bunun yanında çocuklarımızın yaşam ve beslenme şekilleri de yine sizlerden aldıkları eğitim ve öğretimlere göre oluşmaktadır. Nar, içerdiği önemli bileşikler ve vitaminler sayesinde asırlardan beridir şifa kaynağı ve tedavi edici besin olarak bilinmekte ve kullanılmaktadır. Özellikle son on yıl içerisinde yapılan bilimsel araştırmalar sonucu, içerdiği bioaktif maddelerin çalışma mekanizmalarının belirlenmeye başlaması ile birlikte NAR, 21. yüzyılın yeniden keşvedilen, ‘SÜPER’ meyvesi haline gelmiştir. Kısaca nar tüketimi birçok bilimsel araştırmanın ortak görüşüne göre karaciğeri korur, obeziteyi engeller, antioksidandır ve hücre yenilenmesine yardımcı olur. Bu bilgiler ışığında hazırladığımız eğitim materyalleri içerisinde, narın bilimsel olarak kanıtlanmış insan sağlığına olan faydalarına yer vermeye çalıştık. İnanıyoruz ki; hem kitabımızda ve hem de öğrenci eğitim sunumlarımızda yer alan bilgiler, sizlerin eğitimleri ile birlikte daha çok nar tüketen ve daha sağlıklı bir nesil oluşmasına katkı sağlayacaktır. Bu kitabı yazan Sayın İrfan Çelik’e; öğrenci eğitim sunumlarının hazırlanmasında emeği geçen Akmay Danışmanlık Ltd., Sayın Dilara Topcan, Sayın Ezgi Temeller ve Sayın İbrahim Kahramanoğlu’na, ayrıca projenin finansmanındaki katkılarından dolayı Avrupa Birliği’ne teşekkür ederim. Erdinç Bilgin Başkan Kıbrıs Nar Üreticileri Birliği “Her gün bir bardak nar suyu, sizin ve sevdiklerinizin sağlığını korur” 3 SAĞLIKLI YAŞAM VE NAR İnsan vücudunun çalışma şekli Serbest radikaller Antioksidanlar Apoptoz: Sağlık-Hastalık İlişkisi Besinlerin sağlıklı bir yaşamdaki rolü Oksijen Radikali Emme Kapasitesi (ORAC) Nar: Fonksiyonel Meyve Nar kabuğu Nar suyu Nar çekirdeği Narın tedavi edici bileşenleri Bioaktif maddelerin analitik dökümü Nar ve Apoptoz Nar meyvesinin sağlığımıza yaptığı katkılarla ilgili araştırma sonuçları 1) Kalp ve Damar Sağlığımız; kolesterol, tansiyon ve damar sertliği 2) Kanser ile mücadele 3) Deri Sağlığımız 4) Hemodiyaliz hastalarının sağlığı 5) Alzheimer’s hastalarının sağlığı 6) Osteoartrit ve Romatoid artrit hastalarının sağlığı 7) Diyabet 8) Nekrotizan enterokolit [Necrotising colitis] hastalığı 9) Diş sağlığı 10) Rahim kasları üzerinde doğal uyarıcı 11) Bellek yitimi 12) Hypoxia ischemia 13) MERS hastalığı 14) Üreme kalitesi Nar Tüketimi ve İlaç Tedavisi Nar Tüketimi ve Alerji Kaynaklar 4 İnsan Vücudunun Çalışma Şekli Apoptoz Sağlıklı bir yaşam için vücudumuzdaki hücrelerin sayısal dengesi çok önemlidir. İnsan vücudu saniyede takriben bir milyon hücreyi yenisi ile değiştirir. Vücudumuzda yeni hücreler oluşurken varolan hücrelerin bir kısmı da hücre ölümü ile ortadan kalkmakta, böylece hücre sayısındaki sabit denge korunmaktadır. Vücudumuzdaki her hücre belli bir süre yaşar ve zamanı gelince ölür. Sağlıklı bir vücutta hücre ölümüyle hücre çoğalması arasında olması gereken kontrollu denge apoptoz ile sağlanır. Eski bir yunan terimi olan apoptoz, kelime anlamı olarak yaprakların ağaçtan, petallerin çiçekten doğal olarak düşmesi anlamına gelir ve fizyolojik nedenlerden kaynaklanan hücre ölümünü anlatır. Teorik olarak apoptoz, çeşitli travmatik hücre dışı lezyonlar ya da genetik faktörlerle aktive edilen ve hücrenin kendisi tarafından programlanmış bir mekanizma vasıtasıyla hücre ölümünü kontrol eden aktif bir işlem olup, hücrenin intiharı olarak da tanımlanabilir. Fizyolojik bir işlem olarak apoptoz, yaşam sürecinde vücudumuzdaki çeşitli hücre tiplerinin tahribi esnasında spesifik hücrelerin kaybından sorumludur. Apoptoz yaşlı, gereksiz veya sağlıksız hücreleri çevrelerine zarar verebilecek zararlı atık salmadan tasfiye ederek, ortadan kaldırarak vücut sağlığımızın gelişimine ve muhafazasına hayati derecede önemli katkıda bulunur. Vücut sağlığımızın korunmasında apoptozun nasıl hayati bir öneme sahip olduğuna ve narın apoptoz üzerindeki etkisine değinmeden önce, bir milyon tanesinin her saniye yenisi ile değiştirildiği vücut hücrelerimizin yaşam döngüsü içerisinde; Serbest Radikallerin ve Antioksidanların hayati önemine değinmek istiyoruz. 5 Serbest Radikaller Serbest radikal nedir? Serbest radikaller insan vücuduna neden zarar verir? C vitamini, E vitamini ve diğer antioksidan besinler radikallere karşı nasıl korur? 6 vücudumuzu serbest Kimyasal Bağlanma İnsan vücudu çeşitli tipte hücrelerden oluşur. Hücreler ise çeşitli moleküllerin bileşiminden oluşur. Moleküller, elementlerin bir veya daha çok atomunun kimyasal bağlarla birleşmesinden oluşur. Kimya veya fen dersinden hatırlayacağınız üzere atom, bir çekirdekten ve onun etrafında dolaşan elektronlardan oluşur. Atomun çevresindeki en iç halkada en fazla iki elektron bulunur. İç halkadaki elektron yerleri dolduğu zaman elektronlar ikinci halkaya bağlanır. İkinci halka sekiz elektronla dolar ve üçüncü halka oluşur. Bir atomun kimyasal davranışını belirleyen en önemli faktör en dış halkadaki elektron sayısıdır. Dış halkası tamamen dolu bir madde hiçbir kimyasal reaksiyona girmez. Atomlar kendilerini tamamlamak isterler ve elektron fazlası varsa bunu atmak, eksiği varsa tamamlamak yönünde davranırlar. Bunu iki şekilde yaparlar: • • Dış halkayı doldurmak veya boşaltmak için elektron almak veya vermek Dış halkayı tamamlamak için diğer atomlarla elektron paylaşmak. Atomlar dış halkalarını genellikle başka atomlarla elektron paylaşarak tamamlarlar. Elektron paylaşan atomlar molekül oluşturur. 7 Serbest Radikaller Nasıl Oluşuyor? Molekülleri oluşturan atomlar arasındaki bağlar normalde kararlıdır, yani kopmazlar. Ama bağ koptuğu zaman serbest radikal oluşur. Serbest radikal elektron ihtiyacını karşılamak için hızlı bir şekilde diğer bileşiklerle birleşmeye çalışır. Genelde serbest radikaller en yakın moleküle saldırır ve onun elektronunu çalmaya çalışır. Elektronunu yitiren molekül de anında eksiğini tamamlamaya çalışacağı için bir serbest radikale dönüşür. Buna zincir reaksiyonu denir. Süreç başladıktan sonra oluşan hidrojen peroksit, süperoksit ve singlet oksijen gibi moleküllerin yarattıkları hasar koca bir hücreyi ve daha sonra diğer hücreleri yok edene kadar devam eder; metabolik sorunlara, dokularımızın zarar görmesine neden olur. Serbest radikaller vücudun normal metabolizma süreçleri tarafından oluşturulabilecekleri gibi, dış etkenler sonucu da oluşabilirler. Bazen vücudun bağışıklık sistemi içeri giren virüs ve bakterileri yok etmek için serbest radikal oluşturur. Belli başlı dış serbest radikal kaynakları ise çevre kirliliği, radyasyon, sigara dumanı ve tarım ilaçlarıdır. Normalde vücut serbest radikallerle baş edebilir, ancak bunun için antioksidanlara ihtiyaç vardır. Fakat yeterli antioksidan alınmıyorsa veya çok fazla serbest radikale maruz kalıyorsak vücudumuzda aşırı hasarlar oluşabilir. Diğer önemli bir nokta da, serbest radikal hasarının yaşla birlikte artmasıdır. 8 Antioksidanlar Serbest Radikal Hasarını Nasıl Önlüyor? Antioksidanlar kendi elektronlarından birini Serbest Radikale verip onu sakinleştirir ve böylece zincir reaksiyonu sonlandırır. Antioksidan besinler elektron vermekle serbest radikale dönüşmezler, çünkü bir elektron eksikken bile kararlıdırlar. Antioksidanlar Serbest radikaller vücudda gerçekleşen her işlemde, her aşamada doğal olarak meydana gelmektedir. Ancak, normalde vücuddaki doğal antioksidan savunma sistemleri ile bu kararsız elektron yüklü kimyasallar büyük oranda yok edilmekte, ya da uzaklaştırılmaktadır. Antioksidan savunma sistemi yeterince iyi çalışmıyorsa, antioksidan gıdalar yeterli oranda yenilmiyorsa veya antioksidan özellikli desteklerden faydalanılmıyorsa serbest radikaller hücrelere zarar vererek birçok önemli rahatsızlığın başlangıcına zemin hazırlar ve de erken yaşlanmaya sebebiyet verir. Serbest radikaller vücudun antioksidan aktivitesinden daha yoğun olduklarında, bir dengesizlik meydana gelir ve hücrelerde oksidatif hasar oluşur. Yaşamımız boyunca mükemmel işleyişine akıl sır erdiremediğimiz vücudumuzda belli bir yaştan sonra serbest radikal oluşumu artarak devam eder ve yaşlanma süreci hızlanır. Bitkilerdeki bazı vitaminlerin, bu süreci azaltıcı etkisi vardır. Bir nevi vücuddaki paslanmayı, oksidatif hasarı giderirler. Hakkında uzun süredir araştırmalar yapılan söz konusu vitaminler, geçtiğimiz yıllarda bir başlık altında toplanmış ve anti-oksidan (paslanmayı geciktirici) adını almıştır. 9 Antioksidanların Etkileri Yaşlandıkça, vücudun doğal antioksidan üretimi azalır. Uzmanlara göre antioksidan üretimi 25 yaşından sonra yavaşlamaktadır. Devamlı olarak serbest radikallerin etkisine maruz kalan dokuların yenilenebilmesi için antioksidanlara gereksinim vardır. Vücudumuzun kendini tahrip etme özelliği olduğu gibi savunma mekanizmasından ileri gelen tedavi özelliği de mevcuttur. Antioksidanların bir kısmı vücut tarafından üretilir; bir kısmının ise sebze ve meyvelerle alınması gerekir. Dirençli olmamızı sağlayan besinler, bileşimindeki paslanmayı önleyici maddeler ile, diğer bir deyişle ‘antioksidanlar’ ile; serbest radikallerin ve toksinlerin oluşumunu engeller ve yaşlanmayı yavaşlatır. Vücudun hücre koruma sistemleri içinde önemli bir yere sahip olan anti–oksidanlar, bu görevi belirgin hücre hasarlarına yol açabilen maddeleri etkisizleştirerek gerçekleştirirler. 10 Havadaki kimyasal maddeler, gıdalardaki katkı maddeleri, ilaç kalıntıları, egsoz dumanları gibi birçok zararlı madde ve güneş ışınlarına aşırı maruz kalma antioksidana olan gereksinimi artırır. Gerekli oranda alınamadığı taktirde, Kanser, Alzheimer, Parkinson ve Kalp hastalıklarının meydana gelme olasılığı artar. Yapılan araştırmalar, antioksidanların vücudumuzu serbest radikal hasarından yeterince koruyabilmesi durumunda, apoptozun öngördüğü vücudumuzdaki hücrelerin sayısal doğal dengesinin (apoptotik hücre sayısının) muhafaza edilebileceğini göstermektedir. Besinlerdeki antioksidanlar, serbest radikalin meydana gelişini engelleyici; ya da var olan serbest radikalleri etkisiz hale getirici özelliktedirler. 11 Apoptoz: Sağlık-Hastalık İlişkisi Apoptoz vücudun bütünündeki hücre sayısının sabit tutulmasını ve immün sistem (bağışıklık sistemi) faaliyetlerinin gerçekleşmesini sağlar. Apoptotik hücre sayısı kişinin sağlıklı ya da hasta oluşunu belirler. • Ülseratif kolit, AIDS gibi kronik hastalıklara, veya • İmmünolojik (bağışıklıkla ilgili) hastalıklara neden olur. Apoptoz oranının azalması vücudumuzdaki hücre sayısının artmasına, ölmesi gereken hücrelerin ölümsüzleşmesine ve dolaysıyla kanser veya lükemia gibi hastalıklara neden olur. Böylece apoptozu düzenleme yolları hücre ölümünü de düzenleyerek kanserden Aizheimer’e kadar anormal hücre çoğalması; ya da ölümünden kaynaklanan birçok hastalığı tedavi etme şansı sağlar. Aksine, apoptoz oranının artması hücre sayısının azalmasına, vücudumuzda istenmeyen doku tahribatı oluşmasına ve dolaysıyla; • İnme, veya • Sinir dokularında oluşan hasarların yol a ç t ı ğ ı Alzheimer, Parkinson veya Huntington gibi hastalıklara, veya 12 Narın apoptoz dengesi üzerindeki çok önemli fonksiyonunu, narda bulunan antioksidanların apoptoz üzerindeki yaşamsal etkilerini, ve narda bulunan antioksidan çeşitlerini incelemeden önce, antioksidanların fonksiyonel farklılığı konusunda sizi kısaca bilgilendirmek istiyoruz. Antioksidanların Fonksiyonel Farklılığı Çözünülürlük Farkı Vücudda oksidatif hasar çeşitli tip serbest radikallerce oluşturulmakta ve her antioksidan bu serbest radikal tipleri üzerinde etkili olmamaktadır. Bu yüzden, antioksidanları farklı kaynaklardan almak daha doğrudur; çünkü bazı kaynaklardaki antioksidan bileşenler yağda çözünürken, bazı kaynaklardaki antioksidan bileşenler suda çözülmektedir. Bu yüzden farklı çözünülürlük özellikleri olan antioksidanların kullanımı vücut için daha fazla yarar sağlar. Vücudumuzda bulunan 2 önemli antioksidan ve bunların farklı fonksiyonları : E vitamini ve C vitamini E vitamini vücutta en çok bulunan yağda çözünür antioksidandır ve var olan zincir reaksiyonun en önemli engelleyicisidir. Yani en önemli oksidasyon düşmanıdır. C vitamini vücutta en çok bulunan suda çözünür antioksidandır. Öncelikle hücre sıvısı içinde iş görür. Çevre kirliliği ve sigara dumanının oluşturduğu serbest radikallere karşı en etkili silahtır ve ayrıca E vitaminini harekete geçirme gibi bir yeteneği vardır. 13 Besinlerin sağlıklı bir yaşamdaki rolü Oksijen Radikali Emme Kapasitesi (ORAC) Apoptoz dengesinin sağlanmasına yaptığı yaşamsal katkılara ek olarak, iltihaplanmaya ve yaşlanmaya karşı da biyolojik koruyucu etkileri olan ve kolesterolu ve damar sertliğini (ateroskleroz) azaltıcı özellikleri olan antioksidanlar nar meyvesinde ve nar suyunda çok yüksel miktarda bulunurlar. Antioksidanlardan zengin olan besinler Oksijen Radikali Emme Kapasitesi (ORAC) yüksek olan besinler olarak tanımlanır. Meyve ve sebzelerin içerdikleri antioksidan kapasiteleri, sahip oldukları antioksidan etkili bileşiklerin miktarına ve türüne bağlı olarak farklılıklar gösterir. Yapılan araştırmalara göre, günde yaklaşık olarak 3000-5000 ORAC değerine sahip besin alındığında, bedenin antioksidan kapasitesinin güçleneceği, serbest radikal hasarından yeterince korunabileceği ve sonuç olarak apoptozun öngördüğü vücudumuzdaki hücrelerin sayısal doğal dengesinin (apoptotik hücre sayısının) oluşacağı belirtilmektedir. 14 Narın ORAC (oxygen radical absorbance capacity) değeri Aşağıda belirtilmiş olan meyvelerin ORAC değerleri, narın ne kadar güçlü bir ‘serbest radikal emme kapasitesi’ olduğunun en güzel kanıtıdır: Meyve ORAC değeri Kuru erik 5,770 Nar 3,307 Kuru üzüm 2,830 Çilek 1,540 Erik 949 Portakal 750 Kiraz 670 Kivi 610 Greyfurt 495 Kavun 250 Muz 210 Elma 207 Kayısı 175 Şeftali 170 Armut 110 Karpuz 100 ORAC değerleri meyve büyüklüğüne göre 1 kupa (240ml), ½ kupa (120ml) veya 1 adet ölçü birimi miktar için belirtilir. 15 NAR: FONKSİYONEL MEYVE SüPER MEYVE İçerdiği çok güçlü anti-enflemetuar, anti-oksidan, anti-obezite ve anti-tümör özellikleri ile aslında asırlardan beridir şifa kaynağı ve tedavi edici besin olarak kullanılan nar, özellikle son on yıl içerisinde yapılan bilimsel araştırmalar sonucu içerdiği bioaktif maddelerin çalışma mekanizmalarının belirlenmeye başlaması ile 21. yüzyılın yeniden keşvedilen, ‘SUPER’ meyvesi haline gelmiştir. Kabuğunun, suyunun ve çekirdeğinin taşıdığı farklı özellikler nedeniyle ‘fonksiyonel’, yani ‘‘vücudun temel besin öğelerine olan ihtiyacını karşılamanın ötesinde insan fizyolojisi ve metabolik fonksiyonları üzerinde ilave faydalar sağlayan, böylelikle hastalıklardan korunmada ve daha sağlıklı bir yaşama ulaşmada etkinlik gösteren gıda’’ olarak tanımlanan nar 3 başlık altında incelenebilir; • Nar kabuğu • Nar suyu, ve • Nar çekirdeği Nar kabuğu Nar meyvesinin %60’ını oluşturan kabuk fenoller, taninler ve antosiyaninler, flavonoid, elagitanin, ve polisakarid gibi bioaktif maddeler; ve potasyum, fosfor, magnezyum, kalsiyum, ve sodyum gibi mineraller bakımından çok zengindir. Tanin grubundan gallasil-taninler (Gallagyl-type tannins) nar kabuğundaki bioaktif maddeler arasında en önemli olanlarındandır. Gallasil-taninlerin en önemli 2 üyesi olan punikalacin ve punisalin bioaktif maddeleri hidroliz süreç sonunda ellacik asite (ellagic acid) dönüşerek kansere karşı çok etkin bir savaş yürütürler. Punikalacin fenol özelliklere sahip, bir tek narda bulunan, çok özel bio-aktif bir maddedir. Narın kabuğu, antioksidan maddeler bakımından narın en zengin kısmıdır. Kolesterolu düşürücü, damar sertliğini önleyici, ve apoptoz (apoptotik hücre sayısı) dengesini sağlayıcı, dolaysıyla yaşlanmayı geciktirici özellikleri ile antioksidanlar sağlıklı bir yaşam sürmemize çok büyük katkı sağlarlar. Nar kabuğunun faydaları ve kullanım şekli aşağıda kısaca özetlenmiştir: • Yüksek antioksidan özelliği nedeniyle, kolesterol düşürücü ve kalp sağlığımızı koruyucu etkisi vardır. Çay olarak tüketilebilir. • Vücudumuzu detox yapmak için idealdir. • Zengin bir vitamin C deposu olarak derideki yaralarımızın erken iyileşmesini, vücut protein ihtiyacının karşılanmasını, kemik-diş-kıkırdak gelişimini ve tamiratını yapar. • Diş macunu hammaddesi olarak da kullanılan nar kabuğu, toz olarak su ile karıştırılıp ağız temizliği için kullanılabilir. • 16 İçerdiği ellacik asit sayesinde, derimizin kırışmamasını ve kurumamasını; nemli kalmasını sağlar. • Derimizi güneş ışınlarından koruyucu etkisi vardır. • Deri kanserine karşı cildimizi korur. • Nar kabuğu nar çekirdek yağı ile birlikte kullanıldığı zaman, kolajen üretimini tetikleyerek daha sağlıklı bir cilde kavuşmamızı sağlar. • Saç dökülmesini ve kepek oluşumunu engeller. 17 Nar suyu Nar suyu fenoller, taninler ve antosiyaninlere ek olarak aynı zamanda çok zengin vitamin C, vitamin E, koenzim Q10 ve lipoik asit kaynağıdır. Nar suyu antioksidan seviyesi en yüksek olan meyve suyudur; nar suyunda bulunan en önemli antioksidan bileşenleri antosiyaninler ve ellacik asit türevleridir. Yapılmış olan araştırmalar kalp ve damar hastalıklarının, obezitenin ve diabetin önlenmesinde antosiyaninlerin çok etkili olduğunu göstermektedir. 18 Nar çekirdeği Nar çekirdeği nar meyvesinin ağırlık olarak %3’üne tekabül etmesine, düşük seviyede fenol ve antioksidan içermesine rağmen; sahip olduğu zengin lipitler ve lipitlerdeki yağda yüksek oranda bulunan özel yağ asitleri lineolik asit(LA), linolenik asit(LN), punisis asit (punicic acid) , oleik asit, stearik asit, eleostearik asit ve katalpik asit (catalpic acid) sayesinde sağlığımıza çok büyük yararlar sağlar. Yalnız nar çekirdeğindeki yağda bulunan punisis asit obezite hastalığı ile bağlantılı insulin direncinin azalmasına, ortadan kalkmasına ve diyabet 2 hastalık riskinin düşmesine katkı sağlar. Narın tedavi edici bileşenleri Nar meyvesini mucizevi ‘fonksiyonel’, tedavi edici bir meyve haline getiren bioaktif maddelerin başlıcaları ellagic asit, ellagitanninler (punicalaginler dahil), punicic asit ve diğer yağ asitleri, flavonoidler, anthocyanidinler, anthocyaninler, estrogenic flavonoller, ve flavonlar olarak özetlenebilir. 19 Narda bulunan bioaktif maddelerin analitik dökümü aşağıdaki tablolarda belirtilmiştir: Tablo 1. Nar Meyvesinin Kimyasal Yapısında Bulunan Mineraller Tablo 2. Nar Meyvesinin Kimyasal Yapısında Bulunan Antosianin, Tanin ve Fenoller 20 Tablo 3. Nar Meyvesinin Kimyasal Yapısında Bulunan Şeker, Organik Asit ve Antioksidanlar Tablo 3. Nar Meyvesinin Kimyasal Yapısında Bulunan Şeker, Organik Asit ve Antioksidanlar Narda bulunan antioksidanlar ve miktarları Vitamin B1 (thiamine) - 0.189 mg Vitamin B2 (riboflavin) - 0.149 mg Niacin - 0.826 mg Folate - 107 mcg Pantothenic Asit - 1.063 mg Vitamin B6 - 0.211 mg Vitamin C - 28.8 mg Vitamin E - 1.69 mg Vitamin K - 46.2 mcg 21 Nar ve Apoptoz Narda bulunan antioksidanların kanser, alzheimer, obezite, insulin direnci, kalp ve damar gibi ciddi hastalıklara karşı koruyucu ve tedaviye yardımcı olabileceğini gösteren deneysel çalışmaları bilginize getirmeden önce, sağlıklı bir yaşam sürebilmemizde hayati öneme sahip olan apoptoz dengesinin sağlanmasına narın nasıl katkı sağladığını bilginize getirmek istiyoruz. Primer bir karaciğer kanseri türü olan Hepatoselüler karsinomu (Hepatocellular Carcinoma-HCC) dünyada kanser bağlantılı ölümlerin üçüncü en büyük nedenidir ve fareler üzerinde Nar özütü (Bioactive Constituents- anti-inflammatory phytochemicals) kullanılarak yapılan tedavisinde, apoptoz sağlanarak başarı elde edilmiştir. Nar apoptozu nasıl gerçekleştirir? Tümör oluşumunda ve metabolik rahatsızlıklarda kilit rol oynayan ve hücre bölünmesini, hücrenin hayatta kalmasını ve apoptozu önleme (apoptoz oranının azalmasını sağlama) fonksiyonu taşıyan nükleer faktör kappa B (NF-kappaB) molekülü ve onun aracılığıyla oluşan ve kanser oluşumuna etki yapan anti-apoptik Wnt/ β, yapılan deneylerde nar aktif maddeleri tarafından bastırılmış ve narın kanser türlerinde etkili bir tedavi yöntemi olabileceği kanıtlanmıştır. Narın anti-kanseröjen mekanizması nasıl çalışıyor? Narda bulunan punikalacin (punicalagin) ve punikalin (punicalin) bioaktif maddeleri, fermentasyon sonucu kısa zincirli yağ asitleri oluşumunu artırarak PPARs moleküllerini aktive etmekte, proapoptik protein olan Bax proteinini çoğaltarak ve ayni zamanda antiapoptik protein olan Bcl-2 proteinini azaltarak apoptoz dengesini sağlamaktadır. Narda bulunan bioaktif maddelerden antosianinler (anthocyanins), fenoller (phenols) ve taninler (tannins) cyclooxygenase 2 (COX-2) enzimini engelleyerek hücre çoğalmasını azaltır, apoptozun oluşmasını sağlarlar. 22 Nar meyvesinin içerdiği bioaktif maddelerin terapi edici fonksiyonları Ellacitaninler (Ellagitannins) Nar suyunda ve nar çekirdeğinde bulunan ellacitaninler vücudumuzda hidroliz sonucu ellacik asite (ellagic acid) dönüşür. Ellacik asitin bir kısmı mideden kanımıza geçer ve antioksidan olarak görev yapar; diğer kısmı ise daha sonra bağırsak ve kolonda, kolon ve prostat kanser hücrelerinin büyümesini ve yaşamasını önleyen urolithin metabolitlerine dönüşerek apoptoz dengesine ve sağlıklı bir yaşam sürmemize çok büyük katkı sağlar. Vücudumuzda bulunan bakteriler her zaman zararlı değildir. Yetişkin bir insanın bağırsaklarında takriben 100 trilyon mikrobik organizma bulunur. Bağırsaklarımızın sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlayan ve ‘komensal’ olarak tarif edilen bu mikrobik organizmalar, diğer bir deyişle yararlı bakteriler (commensal bacteria) vücudumuzun bağışıklık sistemini uyararak hastalıklara sebep olan patojenik bakterilere karşı savaşır; tümör oluşumunu ve gıda kaynaklı alerjileri önler; kolesterol ve diğer lipitleri metabolize eder; vitamin üretir; minerallerden biyo-yararlılığı artırır; kısaca komensal bakteriler vücut metabolizmasının sağlıklı çalışmasını sağlar. Ancak, komensal bakterilerin aşırı çoğalması kronik bağırsak hastalıklarının ve kanser, obezite, diabet ve erken yaşlanma gibi hastalıkların oluşumuna neden olabilir. Nar suyunda ve nar çekirdeğinde bulunan ellacitaninlerden kaynaklanan urolithin metabolitleri apoptoz dengesinin sağlanmasına katkı sağlayarak kanser, obezite ve erken yaşlanma gibi hastalıkları engellerler. Yağ Asitleri (Fatty Acids) Yağ asitleri başta kanser olmak üzere, iltihaplanma ve obezite gibi hastalıkları engellemede etkin rol oynayan PPARs moleküllerinin (peroxisome proliferator-activated receptors ) oluşmasına katkı sağlar. Punikalacinler (punicalagins) ve Punikalinler (punicalins) Nar suyunda ve nar çekideğinde bulunan punikalacinler (punicalagins) ve punikalinler (punicalins) patojenik bakterilerin çoğalmasını engellerken, başta kanser olmak üzere, iltihaplanma ve obezite gibi hastalıkları engellemede etkin rol oynayan PPARs moleküllerinin (peroxisome proliferator-activated receptors ) oluşmasını sağlayan komensal bakterilerin ve ‘’kısa-zincirli’’ yağ asitlerinin (SCFAs) çoğalmasına yardımcı olur. PPARs molekülleri vücudumuzdaki iltihaplanmayı, bağışıklık sistemini ve metabolizmayı düzenler. PPARs molekülleri kandaki serum trigliserit (serum triglyceride) ve glukoz (glucose) seviyesini düşürerek; insulin direncini azaltarak; ve HDL (yüksek yoğunlukta lipo-protein) seviyesini yükselterek metabolik sendrom, obezite ve diyabet hastalıkları ile mücadele edebilmemize olumlu katkı sağlar. 23 Bilinen üç çeşit PPARs molekülü (isoform) vardır: α, β veya δ, ve γ. PPAR alfa(α) molekülü: Özellikle narda bulunan punisis (punicic) asit tarafından harekete geçirilen PPAR alfa(α) molekülü, LDL (düşük yoğunlukta lipo-protein) seviyesinin düşmesine ve obeziteye karşı mücadele etme gücümüzün artmasına, katkı sağlar. Obezite deyip geçmeyiniz!!! Yapılan araştırmalar kanser hastalığının oluşumunda obezitenin sigara kadar önemli bir etken olduğunu göstermektedir. Yine, yapılan araştırmalar diyabet 2, kalp ve damar, kronik böbrek ve yağlı karaciğer hastalıklarının (NAFLD- nonalcoholic fatty acid liver disease) obezite kaynaklı olduğunu göstermektedir. PPAR beta veya delta (β/δ) molekülü: PPAR delta veya gama (β/δ) molekülü iltihaplanmayı azaltıcı rolüyle bağışıklık sistemimizle ilgili hastalıkların giderilmesine katkı sağlar. PPAR gama(γ) molekülü: Özellikle narda bulunan punisis (punicic) asit tarafından harekete geçirilen PPAR gama (γ) molekülü, hücre dışında gerçekleşen olaylar karşısında hücrenin kendi metabolizmasını koruma eğilimi olarak tarif edebileceğimiz ‘homeostaz’ sürecindeki (homeostasis) rolü ile obezite ile bağlantılı iltihabi hastalıklarla mücadele edebilmemize katkı sağlarlar. Punisis asit, PPAP gama (γ) molekülünü aktive ederek ve PPAP gama (γ) molekülü sayesinde karaciğerdeki nükleer faktör-kB (NF-κB) molekülünü engelleyerek, obezite hastalığı ile bağlantılı insulin direncinin azalmasına, ortadan kalkmasına katkı sağlar. Ellacik asit (Ellagic acid) Nar suyunda bulunan ellacik asit, androjen(androgen) hormonunu estrojen (estrogen) hormonuna çevi rerek kansorejen tümör oluşumuna neden olan aromatase enzimini engelleyerek, hormonal meme kanserinin oluşmasını durdurur; oluşmuşsa büyümesini durdurur, imha edilmesine katkı sağlar. 24 Nar meyvesinin sağlığımıza yaptığı katkılarla ilgili araştırma sonuçları: 1) Kalp ve Damar Sağlığımız; kolesterol, tansiyon ve damar sertliği Yapılan araştırmalar, iyi bir antioksidan, flavonoid ve fenol kaynağı olan nar suyunun • Damarlarımızda plag oluşumunu önlediğini ve oluşmuş olan plagları azalttığını sonuç olarak damar sertliğinin azalmasına katkı sağladığını; • İçerdiği punikalacin sayesinde nitrik oksit üreten enzimleri harekete geçirerek damarlarımızı gevşettiğini ve kan akışını hızlandırdığını; • Toplam kolesterolu, LDL (kötü) kolesterolu, LDL/HDL kolesterol oranını düşürdüğünü; • Tansiyonu düşürdüğünü; • Serbest radikallerin neden olduğu oksidativ stresi azalttığını; [Oksidativ stres, hücresel hasar, hücrenin telafi edici yeteneğini aşan strese neden olan bir hücre yapı ve fonksiyon değişikliği olarak tanımlanır] • • Vücudumuzdaki enflemasyonu (iltihabı) azalttığını; • Günlük tüketiminin, koroner damar tıkanması ya da daralması nedeniyle miyokard’da gelişen yerel anemi olarak tanımladığımız miyokardial iskemi reperfüzyon hasarı(myocardial ischemia) oluşmuş koroner kalp hastalarında, hasarın azalmasına katkı sağladığını; • Yukarıda belirtilen nedenlerle kalp sağlığımızı koruduğunu göstermektedir. 2) Kanser ile mücadele Yapılan araştırmalar, nar meyvesinin, nar suyunun ve nar kabuğunun başta meme, prostat, ciğer, kolon, deri ve pankreas olmak üzere kanser hastalıklarına karşı koruyucu, tedavi edici gücü olduğunu göstermektedir. Araştırma sonuçlarına göre, • Fermente edilmiş nar suyundan elde edilen fenoller, taze nar suyundan elde edilmiş fenollere göre kanser hücrelerinin çoğalmasını engellemede 2 kat daha yüksek güce sahiptir. 25 • Taze nar suyu fenolünün nar çekirdek yağı ile bileşiminden elde dilen karışım kanser hücrelerinin çoğalmasını engellemede; fermente edilmiş nar suyundan elde edilen fenollerden daha da yüksek güce sahiptir. • Nar meyvesinde bulunan ellacitaninler, punikalacin, ve ellacik asit gibi bio-aktif maddeler ‘özüt’ olarak kanser hücrelerinin çoğalmasını engellemede tek başlarına başarılı olmakla birlikte, tümünün birlikte tüketiminin kanser hücrelerine karşı savaşta çok daha etkili olduğu kanıtlanmıştır. Nar meyvesi kansere karşı savaşta, mekanizması tam olarak açıklanamayan ‘sinerjik’ bir güce sahiptir. • Günlük nar suyu tüketimi dünyada kanser ölümlerinin %28’ini temsil eden akciğer kanserinin oluşmasını; oluşmuş ise büyümesini ve dağılmasını engellemektedir. • Prostat kanseri tedavisi gören hastalarda günde 0.24lt (8 ounce) nar suyu tüketimi, PSA (Prostat spesifik antijen) seviyesinin stabil kalma süresinin, daha doğru bir ifade ile ‘’çiftelenme süresinin’’ 4 misli uzamasını, ortalama 15 ay olan PSA ‘’çiftelenme süresinin’’ 54 aya uzamasını sağlamaktadır. Prostat kanseri hastalarında PSA seviyesinin ‘’çiftelenme süresi’’ çok kritik olup, sürenin kısalması ölüm riskinin artmasına neden olmaktadır. • Nar suyunda ve nar çekirdeğinde bulunan ellacitaninler HT-29 kolon kanseri hücrelerinde apoptoz dengesinin oluşmasını sağlayarak kolon kanserini yenmemize katkı sağlarlar. Punikalacin tarafından salgılanan ellacik asid ‘özütü’ kanserle mücadelede etkili olmamıştır; kolon kanserine karşı etkili savaşım ancak nar suyu veya nar meyvesinin kendisi tüketilerek ve ellacitanin bio-aktif maddelerinin tümü hücrelerimize iletilerek sağlanabilmektedir. • Nar suyu pankreas kanserinin gelişmesini yavaşlatmaktadır. 3) Deri Sağlığımız Yapılan araştırmalar, nar suyunda bulunan antioksidanların ve ellacik asidin derimizi ultraviyole ışınların zararlı etkilerine ve ayni zamanda deri kanserine karşı koruduğunu göstermektedir. 4) Hemodiyaliz hastalarının sağlığı Yapılan araştırmalar, • Nar suyu tüketimi potasyum ile desteklendiği zaman dializ hastalarının yaşadığı komplikasyonların azalmakta olduğunu göstermektedir. • Nar suyunda bulunan antioksidanlar kalp damar sağlığımızı koruduğu ve hastalıklara karşı direncimizi yükselttiği için, genelde kalp damar hastalıklarından veya muhtelif diğer hastalıklardan ölen dializ hastalarının, yaşama tutunarak daha sağlıklı bir yaşama kavuştuğunu göstermektedir. 26 5) Alzheimer’s hastalarının sağlığı Yapılan araştırmalar, • Narda bulunan punikalacin (punicalagin) bio-aktif maddesinin, mikrolocia (micrologia) olarak bilinen beyin hücrelerindeki iltihablanmayı engellediğini ve Alzheimer’s hastalığının ilerlemesini yavaşlattığını göstermektedir. • Düzenli nar veya nar suyu göstermektedir. tüketiminin Alzheimer’s hastalığının oluşmasını önleyebileceğini 6) Osteoartrit ve Romatoid artrit hastalarının sağlığı Yapılan araştırmalar, • Nar meyvesinin Osteoartrit hastalarında kıkırdak bozulmasını engelleyebildiğini; romatoid artrit hastalarında ise iltihaplanmayı ve olumsuz etkilerini azalttığını göstermektedir. • Narda bulunan 3 önemli antosiyaninden (anthocyanidins) biri olan prodelfinidinlerin (prodelphinidins) iltihaplanmayı yapan cyclooxygenase-2 enzimini ve interlukin-1b [IL-1b] (interleukin-1b) proteinini engelleyerek; ve kıkırdaklarda bulunan kondrosit (chondrocytes ) hücrelerinde tip2 kolajen (typeII collagen) sentezini teşvik ederek Osteoartrit hastalığının olumsuz etkilerini azalttıklarını ve daha sağlıklı bir kıkırdak ve eklem yapısına sahip olmamıza katkı sağladıklarını göstermektedir. 7) Diyabet Yapılan araştırmalar, diyabet hastalığının oksidatif stres artışı ve damar sertliği ile bağlantılı olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda diyabet hastaları üzerinde yapılan araştırmalar, • Nar suyunun ‘’yabancı veya potansiyel zararlı mikro-organizmaların yakalanıp ‘fagosite’ edilmesini sağlayan bağ dokusu hücrelerinin (macrophages)’’ LDL kolesterol emme kapasitesini artırdığını; ve bunun da damar sertliği oluşumunu engellediğini göstermektedir; • %7.5 gallik asit (gallic acid) ve %54.6 ellacik asit (ellagic acid) içeren nar kabuğu özütünün kandaki glikoz seviyesini düşürdüğünü göstermektedir; • Nar çekirdeği yağının insülin direncini düşürdüğünü göstermektedir. 8) Nekrotizan enterokolit [Necrotising colitis] hastalığı Nekrotizan enterokolit premature bebeklerin bağırsaklarında görülen iltihabi ve nedeni bilinmeyen bir hastalık olup erken doğmuş ve gelişmemiş bebeklerdeki başlıca ölüm nedenlerindendir. Yapılan araştırmalarda, • Yeni doğmuş premature bebeklerin bağırsaklarında görülen ve kısmi doku ölümü(necrosis) olarak tarif edilen Nekrotizan enterokolit (NEC) hastalığının oluşma oranının, premature farelere nar çekirdeği yağı verildiği zaman %61’den %26’ya düştüğü; ve hastalığın oluştuğu durumlarda da, gerçekleşen doku zararının çok daha az olduğu tesbit edilmiştir. • Farelere verilen süte %1.5 oranında nar çekirdeği yağı eklendiğinde, NEC hastalığında görülen düşüşün ve hasar azlığının nedeninin nar çekirdeği yağında bulunan linoleik asit olduğu tesbit edilmiştir. 27 9) Diş sağlığı Ağzımızdaki bakteriler sürekli çoğaldığı için herkesin ağzında plak oluşur. Bu bakteriler büyümek için beslenmemizde ve tükürüğümüzde bulunan bileşenleri kullanırlar. Yemek yedikten sonra plakta bulunan bakterilerin oluşturduğu asit dişlere saldırır. Tekrarlayan asit saldırıları ile diş minesi kırılarak çürük oluşabilir. Temizlenmeyen plak, dişlerinizin çevresindeki dişetlerini tahriş ederek gingivitis (kızarık, şişkin, kanayan dişetleri), periodontal hastalık ve diş kaybına neden olabilir. Yapılan araştırmalar, nar suyunun ağız temizliğini doğal yollardan gerçekleştirerek diş plakının oluşmasını önlediğini göstermiştir 10) Rahim kasları üzerinde doğal uyarıcı Nar çekirdeğinde bulunan ve normalde kolesterolün bağırsaklardan emilimini engelleyen beta-sitosteraol bioaktif maddesinin yapılan araştırmalar sonucunda ayni zamanda doğum sırasında rahim kasları üzerinde doğal uyarıcı fonksiyonuna sahip olduğu tesbit edilmiştir. 11) Bellek yitimi Dementia gençliğe musallat olan bellek yitimidir; başka bir deyişle erken bunama hastalığıdır. Yapılan araştırmalarda, %100 nar suyu tüketiminde, nörolojik iltihabi bir hastalık olan dementianın narda bulunan punikalacin (punicalagin) bio-aktif maddesi saysinde önlenebildiği tesbit edilmiştir. 12) Hypoxia ischemia Yapılan araştırmalar, 34 haftadan önce doğan her 1000 bebeğin 2 sinde görülen, tam olarak gelişmemiş akciğer ve damar sistemi nedeniyle beyine yeterli miktarda kan ve oksijen gitmemesi sonucu oluşan hypoxia ischemia beyin hasarının, premature doğum bekleyen annenin nar suyu içmesi durumunda %50 den fazla azaldığını göstermektedir. 13) MERS hastalığı Halk arasında hastane hastalığı olarak bilinen MERS hastalığı (MRSA- Methicillin-Resistant Staphylococcus aureus), gereksiz veya fazla antibiyotik kullanımı nedeniyle mikropların antibiyotiklere karşı kazandığı direnç nedeniyle tedavisi çok zor olan ve malesef kanser kadar ölümcül olabilen bir hastalıktır. Yapılan araştırmalar, nar kabuğu, metal tuzlar (örneğin demir sülfat-FeSO4) ve C vitamini karıştırılarak elde edilen ilacın MERS ve diğer hastane hastalıklarını tedavide etkili olduğunu göstermiştir. 14) Üreme kalitesi Yapılan araştırmalar, günlük nar suyu tüketiminin sperm kalitesini ve hareketliliğini artırdığını göstermektedir. 28 Nar Tüketimi ve İlaç Tedavisi Bu kitapta bahsedilmiş olan hastalıklara karşı uygulanacak uzun dönemli nar, nar suyu veya nar kabuğu tüketimi; doktor gözetiminde ve doktor tarafından uygulanan ilaç tedavisi ile bazı durumlarda olabilecek olumsuz etkileşim dikkate alınarak sürdürülmelidir. Nar Tüketimi ve Alerji • • Ender durumlarda, eksersize bağlı anafilaksi (anaphylaxis) nar tüketimi sonrası görülebilir. Ender olmakla birlikte, bazı durumlarda narda bulunan Mannitol bio-aktif maddesinin IgE (immunoglobulin E) antikoruna karşı aşırı hassasiyet oluşturduğu gözlemlenmiştir. 29 Referanslar: 1. ‘’Pomegranate Ellagitannin-Derived Metabolites Inhibit Prostate Cancer Growth and Localize to the Mouse Prostate Gland”; Seeram NP1, Aronson WJ, Zhang Y, Henning SM, Moro A, Lee RP, Sartippour M, Harris DM, Rettig M, Suchard MA, Pantuck AJ, Belldegrun A, Heber D; Journal of Agricultural and Food Chemistry. 2. ‘’Men Treated For Localized Prostate Cancer Could Benefit From Pomegranate Juice Consumption’’; Pantuck et al.; The Journal of Urology 3. ‘’Can Pomegranates Prevent Prostate Cancer? A New Study Offers Promise’’; Prof Hasan Mukhtar, Arshi Malik, Farrukh Afaq, Vaquar Adhami, Deeba Syed and Sami Sarfaraz; University of Wisconsin-Madison 4. ‘’Pomegranate juice components could stop cancer from spreading, research suggests’’; Prof Manuela MartinsGreen, Lei Wang, Andre Alcon and Jeffrey Ho; 50th annual meeting of the American Society for Cell Biology 5. ‘’Pomegranate extract stimulates uterine contractions’’; Prof Sue Wray, Dr Sajeera Kupittayanant; University of Liverpool 6. ‘’Natural compounds in pomegranates may prevent growth of hormone-dependent breast cancer’’; Prof Gary Stoner, Shiuan Chen Ph.D., Lynn Adams Ph.D.; American Association for Cancer Research 7. ‘’Anticancer activities of pomegranate extracts and genistein in human breast cancer cells’’; Jeune MA, KumiDiaka J, Brown J.; Journal of Medicinal Food 8. ‘’Pomegranate juice reduces damage to tissues, inflammation and infections, in kidney diasease patients on dialysis’’; Batya Kristal MD, Ronit Geron MD, Shifra Sela PhD, Lilach Shema, Galina Shapiro and Liora Ore; American Society of Nephrology 9. ‘’Creating pomegranate drug to stem Alzheimer’s, Parkinson’s Disease’’; Dr Olumayokun A. Olajide, Asit Kumar, Ravikanth Velagapudi, Uchechukwu P. Okorji, Bernd L. Fiebich; Journal of Molecular Nutrition & Food Research 10. ‘’Pomegranate Juice For Moms May Help Babies Resist Brain Injury’’; Prof Holtzman DM, Dr Loren DJ, Seeram NP, Schulman RN; Journal of Pediatric Research 11. ‘’Pomegranate Fruit Shown To Slow Cartilage Deterioration In Osteoarthritis’’; Prof Tariq M. Haqqi; The Journal of Nutrition 12. ‘’Pomegranates: Latest weapon in the fight against MRSA’’; Prof Declan Naughton; British Journal of Biomedical Science 13. ‘’Pomegranate Juice Helps Keep PSA Levels Stable In Men With Prostate Cancer’’;Dr. Allan Pantuck, Prof Arie Belldegrun, Prof David Heber; The journal of Clinical Cancer Research 14. ‘’Effects of a pomegranate fruit extract rich in punicalagin on oxidation-sensitive genes and eNOS activity at sites of perturbed shear stress and atherogenesis ‘‘; de Nigris F, Williams-Ignarro S, Sica V, Lerman LO, D’Armiento FP, Byrns RE, Casamassimi A, Carpentiero D, Schiano C, Sumi D, Fiorito C, Ignarro LJ, Napoli C.; International Journal of Cardiovascular Research 15. ‘’Effects of oral administration of ellagic acid-rich pomegranate extract on ultraviolet-induced pigmentation in the human skin’’; Kasai K, Yoshimura M, Koga T, Arii M, Kawasaki S.; Journal of Nutritional Science and Vitaminology 16. ‘’Pomegranate juice decreases amyloid load and improves behavior in a mouse model of Alzheimer’s disease’’; Hartman RE, Shah A, Fagan AM, Schwetye KE, Parsadanian M, Schulman RN, Finn MB, Holtzman DM.; Neurobiology of Disease Journal 17. ‘’Pomegranate juice, total pomegranate ellagitannins, and punicalagin suppress inflammatory cell signaling in colon cancer cells’’; Adams LS, Seeram NP, Aggarwal BB, Takada Y, Sand D, Heber D.; Journal of Agriculture and Food Chemistry 18. ‘’The dietary hydrolysable tannin punicalagin releases ellagic acid that induces apoptosis in human colon adenocarcinoma Caco-2 cells by using the mitochondrial pathway’’; Larrosa M, Tomas-Barberan FA, Espin JC.; The Journal of Nutritional Biochemistry 19. ‘’Anti-oxidative effects of pomegranate juice (PJ) consumption by diabetic patients on serum and on macrophages’’; Rosenblat M, Hayek T, Aviram M.; Atherosclerosis journal 20. ‘’Effects of pomegranate juice consumption on myocardial perfusion in patients with coronary heart disease’’; Sumner MD, Elliott-Eller M, Weidner G, Daubenmier JJ, Chew MH, Marlin R, Raisin CJ, Ornish D.; American Journal of Cardiolog 21. ‘’Efficacy and Safety of Pomegranate Medicinal Products for Cancer’’; Christian Vlachojannis, Benno F Zimmermann, Sigrun Chrubasik-Hausmann; Institute of Forensic Medicine, University of Freiburg, Freiburg, Germany; Evidence Based Complementary and Alternative Medicine Journal 22. “Preventive and Prophylactic Mechanisms of Action of Pomegranate Bioactive Constituents’’; Monica Viladomiu, Raquel Hontecillas, Pinyi Lu, Josep Bassaganya-Rieri; Nutritional Immunology and Molecular Medicine Laboratory, Virginia Bioinformatics Institute; Evidence Based Complementary and Alternative Medicine Journal 23. ‘’Efficacy of ellagic acid and its major urolithin metabolites in inhibiting growth of prostate cancer cells’’; Anil Poudel, Manicka V. Vadhanam, Joseph Burlison; The Journal of Cancer Research 24. ‘’Pomegranate Bioactive Constituents Suppress Cell Proliferation and Induce Apoptosis in an Experimental Model of Hepatocellular Carcinoma: Role of Wnt/ β -Catenin Signaling Pathway’’; Deepak Bhatia, Roslin J Thoppil, Animesh Mandal, Karishma A Samtani, Altaf S Darvesh, Anupam Bishayee; Cancer Therapeutics and Chemoprevention Group, Department of Pharmaceutical Sciences, College of Pharmacy, Northeast Ohio Medical University 30 Sağlıklı Yaşam ve Nar Kıbrıs Nar Üreticileri Birliği www.cypom.com [email protected] ‘SERTİFİKASYON VE TOPLUMUN BİLİNÇLENDİRİLMESİ YOLUYLA NAR ÜRETİMİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ’ Bu hibe projesi Avrupa Birliği tarafından desteklenmekte ve Kıbrıs Nar Üreticileri Birliği tarafından yürütülmektedir. Bu kitap Avrupa Birliği’nin katkılarıyla KNÜB tarafından narın besin değerlerini ve insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini tanıtmak için hazırlanmıştır. İçeriğin tüm sorumluluğu tamamen KNÜB’ne ait olup, Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtıyor olarak kabul edilemez. ‘IMPROVING POMEGRANATE PRODUCTION THROUGH CERTIFICATION AND COMMUNITY AWARENESS’ Grant Project is supported by the European Union and implemented by Cyprus Pomegranate Producers Union. This book is prepared by the CPPU with the support of the European Union to promote the nutritional values and health benefits of pomegranate. All contents are the sole responsibility of the CPPU and can in no way be taken to reflect the views of the European Union. 31
Benzer belgeler
Cilt: 3 Sayı: 2 - Kafkas Üniversitesi
alınmasında etkili olan bu önlemler
içerisinde
gübrelemenin
rolü
başta
gelmektedir. Bu nedenle gübrelemede
önemli nokta, toprakta eksik olan bitki
besin maddesinin cinsi ve miktarını tespit
ederek,...