Ein interkulturelles Umweltprojekt in Bonn ++ Bonn Çevre
Transkript
Ein interkulturelles Umweltprojekt in Bonn ++ Bonn Çevre
Tabiat - Çevre ve Doğa Projesi Bonn-Nord, Bonn Altstadt Proje dergisi Temmuz - Ağustos 2013 Ein interkulturelles Umweltprojekt in Bonn ++ Bonn Çevre ve Doğayı Koruma Projesi ++ M. Aksar - izinler başlıyor Biobauernhof İzin ve çevremiz Su döngüsü Bisiklet denen mucize Çocuklarımız herşeyimiz Fachstelle für interkulturelle Bildung und Beratung - FIBB e.V. Landsbergerstr. 63 53119 Bonn info@fibb-ev.de www.fibb-ev.de +++S.2 +++S.3 +++S.4 +++S.6 +++S.8 +++S.10 2 İzinler başlıyor Hepimizin uzun zamandır beklediği izin dönemi artık kapıda. Koca bir yılın yorgunluğunu atmak ve hasret gidermek için bu yıl bir kez daha yollara koyulacağız. Tabiat projesi yaklaşık bir yıldan beri Bonn’da ve cami derneğimizde faaliyetlerini düzenliyor. Proje ilk tanıtıldığında çevre kirliliği hakında bilgi verilmişti. Orada hemen aklıma son Türkiye tatilimiz geldi. Tatili ablamlarla beraber onların Mersin’deki yazlığında geçirmeyi planlamıştık. Adana’ya uçak bileti bulamayınca Antalya’dan Mersin’e otobüsle gitmek zorunda kalmıştık. 400 kilometrelik seyahatin 10 saat süreceğini öğrenmiştik. Aslında yol sahil kenarına paralel olduğu için pek rahatsızda değildik. Çünkü seyahat boyunca bol bol Akdenizi ve Toros dağlarının çam ağaçlı yamaçlarını izleriz diye düşünmüştük. Çocukların Türkiye’nin güzelliğine tanık olacaklarını zannetmiştik. Ne yazıkki yol kenarındaki manzara bizim içimizi otobüsün sallantısından daha çok bulandırdı. Sahil kenarı ve Toros dağlarının o güzel ormanları maalesef geniş bir çöplük haline getirilmiş. Otobüs ve arabalardan yol kenarına çöp bırakılıyor. Yolculuğu atlattıktan sonra çocuklar Mersin’de denize girmek istediler. Denizin masmavi suyu küçük plastik kırıntıları tarafından sanki beyaz bir örtüyle kaplanmıştı. Mersin belediyesinin koymuş olduğu çöp tenekeleri boş olduğu halde insanların çöplerini denize attığına şahit olduk. Çevrenin korunması gerektiğine o zaman öncesinden daha çok gerek duymuştuk. Çünkü o güzel vatanı yarın çocuklarımıza temiz bir şekilde vermemiz gerekiyor. İşte bu yıl izine gidenlerden isteğim tatillerini bu duyarlılıkla ve çevreci bir gözle değerlendirmeleri olacaktır. Gittiğimiz yerlerde çöp sorununu artıran etkenlerin neler olduğuna dikkat etmemiz, her yerde çevre sorunlarına sahip çıkmamız gerekiyor. MEHMET AKSAR DITIB BONN MERKEZ CAMII YÖN.KUR. 3 Wir tun was Infotag auf dem Biobauernhof 18 Erwachsene und 6 Kinder besuchten am 12.06.2013 den Bio-Hof „Gut Ostler“ in Bonn Meßdorf. Im Rahmen einer angeleiteten Führung erfuhren Mütter und Kinder viel Neues über die ökologische Landwirtschaft, artgerechte Tierzucht und Bioprodukte. Für die Stadtkinder war es nicht nur ein tolles Erlebnis, frisch gelegte Eier aus dem Hühnerstall zu holen, sondern auch, Bienen- stöcke aus der Nähe zu betrachten, Schafe, Ziege und Gänse zu füttern und einen Ritt auf dem Esel zu wagen. Tiere nicht nur auf dem Bild zu sehen, sondern mit allen Sinnen wahrzunehmen, war auch für die Erwachsenen eine besondere Erfahrung, die zum Teil frohe Kindheitserinnerungen wachrief. Die Teilnehmenden hatten zudem Gelegenheit viele Fragen rund um alle Themen der biologischen und konventionellen Landwirtschaft zu stellen und erfuhren so u.a. viel über Medikamentenrückstände in Fleisch- und Milchprodukten, die Massentierhaltung oder die ethisch häufig verwerfliche Her- stellung der gern gegessenen Hühner-Eier. Die Exkursion war vor allem auch deshalb wichtig für das Projekt, weil erstmals verschiedene Sprachgruppen vertreten waren. Das Projekt Tabiat ist langfristig darauf angelegt, Menschen verschiedener Communities mit Migrationshintergrund einzubeziehen. So ist es erfreulich, dass auf der Exkursion neben Mitgliedern der türkischsprachigen Gemeinde aus der Bonner Nordstadt auch Familien anderer Sprachgruppen aus Tannenbusch und Bad Godesberg teilgenommen haben. 4 İzin ve çevremiz Mustafa Söğüt ile bir söyleşi Önümüzdeki ayların temel konusu izin ve tatil. Her yıl olduğu gibi kimimiz uçakla, kimimiz de karayoluyla memleketin yolunu tutacağız. İşte yıllardır Bonn’da yaşayan Mustafa Söğüt’te bu yolları iyi bilenlerden. İzin ve yol heyecanını sıkça yaşamış. Biz de Mustafa söğüt ile izin yolculuğu hakkında kısa bir söyleşi yaptık. Tabiat: İzin sizce ne zaman başlar? Söğüt: Bence izin, yola çıkıldığı andan itibaren başlar. Bu nedenle yolculuğun da tadını çıkarmak gerekir. Yani yorulmadan, dinlene dinlene ve en önemlisi de sürat yapmadan gitmek lazım. Yol heyecanını hepimiz biliyoruz. Çok güzel bir duygu. Ancak burada „bir an önce gideyim“ düşüncesiyle yola çıkmak doğru değil. Tabiat: Gidilen yol hiç te az bir yol değil, yani insanın direksiyonda yorulması normal. Söğüt: Evet, bu çok önemli bir konu. İnsan yorulur ama yorulduğunu farketmeyebilir. Ben bu nedenle yola çift şöförle çıkılmasını tavsiye ederim. Yeterince mola verip her molada hareketler yaparak kasları çalıştırmak, boyun tutulmalarına karşı önlem almak lazım. Bu, dikkatin yola verilmesi açısından önemli. Kısacası direksiyon başında insan çok enerji harcar ve yorulur. İşte bu yorgunluğu dengeleyecek ve bünyeyi güçlendirecek önlemler almak gerekir. Bu da uykuyu alarak, sağlıklı ve bol sıvılar tüketerek, molalarda jimnastik hareketleri yaparak olur. Ayrıca olmadık şeylere de öfkelenmemek lazım. Bu, özellikle araçtaki çocukları huzursuz eder. Tabiat: İzin yolculuğunu doğamız açısından değerlendirirsek neler söylersiniz? Söğüt: Araçların saldığı egsoz gazları çevreye zarar veriyor. İster tek kişiyle git ister dört kişiyle, araçların yaktığı yakıt ve saldığı egsoz gazı aşağı yukarı aynı. Diyeceğim şu ki, eğer tek başınıza yolculuğa çıkmak durumundaysanız mutlaka yanınıza başkalarını alın. Hem size yol arkadaşlığı yaparlar, hem masraflar paylaşılır hem de kişi başına havaya salınan kirlilik oranı azalır. Bu da demektir ki 5 örneğin dört kişi ayrı ayrı araçlarla giderse bu dört araç havayı ayrı ayrı kirletir. Ama dört kişi tek bir araçla giderse havayı sadece tek bir araç kirletir. Tabiat: Gözlemlediğimiz kadarıyla tatile gidilen yerlerde çevre sorunları da yaşanmakta. Söğüt: Doğru. Örneğin bizim oralarda, yani Yığılca’da tabiat son derece güzeldi. Şimdi derelerde balıklar yok olma aşamasında. Kasabanın yeşil alanları da yerini beton binalara bıraktı. Tüm bunlar üzücü olaylar. Örneğin tatildeki en büyük zevklerimizden biri mangal yapmak. Dere boyunda mangal yapıp bula-şıkları gene derede deterjanla yıkayanlar varmış. Ben görmedim ama görenler var. İşte bu kişileri mutlaka uyarmamız lazım. Doğamızı korumamız, çevremizi temiz tutmamız ve ağacın, suyun, böceğin kıymetini hem aklımızla hem de vicdanımızla anlamamız lazım. Tabiat: Bu güzel söyleşi için teşekkürler. Rastgele atılan sigara izmaritleri iki yıl, aluminyum çöpler yüz yıl ve pet şişeler tam dörtyüz yıl boyunca bu güzel alanları çirkinleştirmekte. » Tabiat projesi olarak bu yıl izine gidenlere hayırlı yolculuklar diler, gönüllerince bir tatil geçirmelerini temenni ederiz. 6 Su döngüsü nedir? Su döngüsü, yer altında, karada ve havada bulunan suyun sürekli olarak kara, deniz ve hava arasında dolaşmasıdır. Bu dolaşım sırasında katı, sıvı ve buhar hallerine dönüşür. Bu hareketlilik milyonlarca yıldır devam etmektedir. Suyun dünyadaki miktarı hep aynıdır. Ne artar, ne de eksilir. kısa bir özet Su döngüsünün devamı için çeşitli dış etkenler gerekmektedir. Bunlar güneş (sıcak hava), rüzgar ve soğuk hava akımlarıdır. Döngü kısaca şu şekilde gerçekleşmektedir: Okyanus, deniz ve göl gibi yerüstü suları güneş ısısıyla buharlaşarak havaya yükselir. Havadaki soğuk hava akımları sayesinde buhar zerrecikleri birbiriyle birleşerek damla zerreciklerine dönüşürler. Rüzgarların etkisiyle bu zerrecikler dünya çevresinde sürekli hareket ederler ve biraraya gelerek bulutları oluştururlar. Ancak bulutları oluşturan bu milyonlarca su zerreciklerinin yağış haline dönüşebilmesi için soğuk bir tabakaya girerek daha da yoğunlaşması, yani ağırlaşması gerekmektedir (aynı tencerede kaynayan ve buharlaşan suyun daha soğuk olan tencere kapağında yoğunlaşarak damlalar oluşturması gibi). İşte bu zerrecikler soğuk tabakada birleşerek artık havada duramayacak kadar ağırlaştığında yağış olarak gene yeryüzüne düşer. ısısıyla buharlaşarak bulutları oluştururlar. Yağan yağmurun önemli bir kısmı okyanuslara düşer. Karaya düşen yağışlar ise ya yeraltındaki su kaynaklarına karışırarak yer altından, yada ırmaklara karışarak yer üstünden tekrar deniz ve okyanuslara akarlar. Oradan da yine güneş Yağışlar Havaya buhar olarak çıkan su, buradaki soğukluk durumuna göre kar, dolu, yağmur veya çiy şeklindeki yağışlarla tekrar yeryüzüne iner. Örneğin ağırlaşan su damlacıkları atmosferde donmuşsa kar Tatlı sularımız Karaya düşen yağışlar tatlı su ihtiyacımızı karşılar. Bu yağışların bir kısmı kaynak su olarak yer altına geçer. Uygun konumda olan kaynak sular ayrıca ağaç kökleri tarafından emilir. Ormanlar su ihtiyacını bu şekilde karşılarlar. Yer altından kökler aracılıgıyla yapraklara ulaşan su, terleme yoluyla buharlaşarak havada tekrar bulutları oluşturur. 7 Harald52@flickr.com Rakamlarla dünyamızdaki su miktarları Yapılan tahminlere göre yeryüzündeki suyun yaklaşık %96,5’i denizlerde ve okyanuslarda bulunmakta. Yani yeryüzünde bulunan suyun çok önemli bir kısmı tuzlu. İnsan ve bitkilerin kullanabileceği tatlı su oranı ise sadece % 3,5. Gene yapılan tahmini ölçümlere göre dünyamızda 1.386 000 000 kilometrküp su bulunmakta. Bunun 1.338 000 000 kilometreküplük miktarı tuzlu su olarak deniz ve okyanusları oluşturmakta. Yağmurların oluşması için gereken buharlaşmanın %90´ının nehir, Joujou / pixelio.de veya dolu şeklinde yeryüzüne iner. göl, deniz ve okyanuslar tarafından, geriye kalan %10 luk bölümün de bitki terlemesi sonucu oluştuğu tahmin edilmekte. Buharlaşan suyun sadece %10´u karaya tekrar yağış olarak düşmekte. Buharlaşan su molekülleri havada yaklaşık 10 gün kaldıktan sonra yağış olarak tekrar yeryüzüne düşmekte. 8 Bizim Aile » Bisikletin faydaları saymakla bitmez. YILMAZ ERYIĞIT » Ailenin küçük oğlu Alpay okula genellikle bisikletle gidiyor Bisiklet denen mucize Bisiklet tansiyonu nasıl yendi? Yazının başlığını okuyanlar konuyu biraz abarttığımızı düşünebilir ancak her biri birer bisiklet hayranı olan Eryiğit ailesini dinledikten sonra bu ulaşım aracının gerçekten de önemli yararları olduğunu anladık. Nasıl oluyor da bisiklete binerek yüksek tansiyon tedavi edilebiliyor diye soruyoruz Yılmaz Eryiğit’e ve aradaki bağlantıyı açıklamasını istiyoruz. „olur“ diyerek başlıyor anlatmaya. „Bisiklet insanın beş duyusuna hitap edebilen bir spor dalı. Bir kere dışarıda olduğunuz için dört mevsimi tam anlamıyla yaşayabiliyorsunuz. Serin havayı yiyerek, tarladaki toprağın kokusunu alarak, mevsimine göre manzara seyrederek, mümkün olduğunda bulduğumuz yemişlerden yiyerek, kuşların cıvıltılarını dinleyerek tabiatı birebir algılayabiliyorsunuz. İnsan bir çeşit terapi oluyor yani. İşte bu güzelliklerin hastalıklara karşı insan direncini kuvvetlendirdiği kanaatindeyim. Ayrıca bisiklete binmek demek eklemleri, kasları çalıştırmak demektir. Bunların yanısıra bisiklet gezilerinde temiz hava solumak, vücudu bol oksijenle beslemek bana göre çoğu hastalıkların tedavisinde en iyi ilaçtır. Buna karşın günümüzde insanlar şehirlerde, daracık alanlarda yaşamakta. Kirli hava, trafik, gürültü, stres artık neredeyse normal sayılmakta. Bonn-Castell’de oturan Eryiğit ailesinin bisiklet sevdası 2004 yılında Yılmaz Eryiğit’in karşılaştığı bir tansiyon sorunuyla başlamış. Doktoru tedavi olarak „hem ilaç hem spor“ demiş. Eryiğit ailesi de hepberaber bisiklet sporunu tercih etmişler. Bisiklet sayesinde kısa sürede tansiyon sorunu ortadan kalkmış Yılmaz Eryiğit’in. Öyle ki yıllardır ilaç almadığını ve tansiyon sorunu yaşamadığını söylüyor. Bu durumdan oğlu Alpay ve eşi Rahime de son derece memnun. „Ailece yaptığımız bisiklet gezilerini çok seviyoruz“ diyorlar gülümseyerek. 9 ettiğim için araç kullanmanın stresine maruz kalmıyorum. Üstelik tam tersi, bisiklete binmek, pedal çevirmek iş stresimi de atmama yardımcı oluyor.“ Yani insan bu daracık şehirlerde doğayı ve doğanın nimetlerini pek algılayamıyor. Örneğin bu yıl ilkbahar kentlerde hiç farkedimeden geldi ve geçti. İlkbaharı hissedenlerin, bu güzel mevsimin kokusunu alanların fazla olduğunu sanmıyorum. Bu durumu da tabii ki büyük bir kayıp olarak değerlendiriyorum. Ama ben bisiklete atlayıp tarla bayır gezdiğimde doğanın sesini duyup kokusunu alabiliyorum. Bu da sağlığıma olumlu etki ediyor.“ Park sorunum yok, stresim yok Arabanın stres yaratan bir ulaşım aracı oldugunu belirttikten sonra devam ediyor Yılmaz Eryiğit. „Ailece bisikleti her zaman arabaya tercih ederiz. Çünkü genel olarak düşündüğümüzde trafik sorunu bizi çeşitli açılardan olumsuz etkiliyor. Tabii bu olumsuzlukların başında dakikalarca park yeri aramak geliyor. Ayrıca park yerlerinin kısıtlı olması insanlar arasında gerginliğe neden oluyor. Bir de araçların çekilmesi ve ceza sorunu var. Park yeri ararken kaybedilen zaman ve gereksiz yere harcanan yakıt da ayrı bir sorun. Tüm bunlar insanın psikolojisini olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla daha çok bisiklet kullanarak araba stresinden kaçınmış oluruz. Ben ulaşım konusunda öncelikle bisikleti tercih Herkese tavsiye ederim Bisiklet aslında bir anlayış meselesi. Araba her ne kadar bazıları için bir statüko sembolü olsa da benim için önemli değil. Ben mümkün olan her yere bisikletle gitmeyi tercih ediyorum. Örneğin gidişgeliş 62 km mesafede olan KölnHolweide’deki işyerime genellikle bisikletle giderim. Almanya da bisikletle ulaşım çok kolay. Herkese tavsiye ederim. Birkaç hafta deneyin ve faydalarını yaşayarak görün. Ancak trafiğe çıkan her araçta olduğu gibi bisikletin de tehlikeleri var, dolayısıyla gereken önlemleri almak gerekir. 10 Çocuklarımız herşeyimiz Çocuk büyütmek günümüzde hiç te kolay değil. Beslenmeden giyime, oyuncaktan emziğine kadar onlar için herşeyin en iyisi, en kalitelisi olsun istiyoruz. Ne varki çocuklarımızın sağlıklı büyümeleri sadece istemekle olmuyor. Piyasadaki ürünlerin kalitesini, sentetik ürünlerde hangi kimyasalların olduğunu ve bu kimyasalların bebek ve çocuk sağlığına nasıl etki ettiğini bilmek gerekiyor. İşte bu konularda dikkat edilmesi gereken noktaları arkadaşımız İlknur Zambak sizler için hazırladı. Emzik ve biberonlar Silikon emzikler ve plastik biberonlar içinde Bisfenol A (Almanca= Bisphenol A) olarak bilinen bir kimyasal bulundurur. Bu maddenin, çocukların büyümesini ve gelişimini engellediği söylenmektedir. Ne yapmalı? Lateks (Almanca=Latex) emzikleri ve cam biberonları tercih edin. Oyuncaklar PVC oyuncaklar, içinde zehirli yumuşatıcılar ihtiva eder. Bu yumuşatıcılar özellikle her şeyi ağzına koyan bebekler için tehlikelidir. Balonlarda da kenserojen maddesi olan Nitrosamin bulunmaktadır. Ne yapmalı? Alacağınız oyuncaklarda „PVC içermez“ yazısına dikkat edin. Kokulu veya aşırı derecede plastik kokan oyuncaklardan uzak durun. Giyecekler Çocuklarınıza alacağınız renkli giyeceklerin çok iyi seçilmesi gerekmekte. Konfeksiyonda kullanılan boyalar genellikle kimyasaldır ve çeşitli zehirli maddeler içerirler. Özellikle siyah renkli giyeceklerde daha çok kimyasal maddeler bulunmaktadır. Bu kimyasallar çocuklarınızda alerji yapabilir, onları huzursuz edebilir. Ayrıca ayakkabı imalatında, elastik olmaları için, alerjilere neden olan krom tuzları (Almanca=Chromsalze) kullanılmaktadır. Bu krom tuzları zararlıdır. Ne yapmalı? • En başta iç çamaşırlar olmak üzere %100 pamuklu giyecekler kullanın, doğal olmayan renkli giyeceklerden kaçının. • İmalatında krom tuzu kullanılmamış ayakkabıları tercih edin. Bebek bakımı Tensit maddeleri (Almanca=Tenside) içeren bebek şampuanları ve losyonlar bebekler için zararlıdır. Tensit, cildi tahriş eden bir maddedir. Ayrıca bebe bakım malzemelerinde genellikle alerjilere neden olan ve bebeğin gelişmesine zarar veren yapay maddeler bulunabilmektedir. Örneğin krem, bebe yağı gibi kokulu ürünlerde sentetik parfümler kullanılmışsa, bu parfümler körpe bebek bedenini yetişkinlere göre daha çok etkilemektedir. Ne yapmalı? • Bitkisel özlü ürünleri tercih edin. Sentetik parfüm ve kimyasal koruyucu içeren krem, losyon ve diğer ürünlerden uzak durun. 11 pixelrodeo@flickr.com Diğer faaliyetlerimiz hakkında bilgi edinmek için bizi arayınız Gefördert durch: Tabiat Proje dergisi Temmuz - Ağustos 2013 Yayınlayan: Fachstelle für interkulturelle Bildung und Beratung – FibBB e.V. Proje yönetimi: Mona Kheir El Din: 0228-24 29 17 57 Faik Salgar: 0176-67 74 57 79 Landsbergerstr. 63, 53119 Bonn İnternet: www.tabiat-natur.de e.mail: tabiat@fibb-ev.de Hinweis in eigener Sache: Fotos und Grafiken ohne Quellenangabe gehören dem FiBB e.V. Kennst du die 12 abgebildeten Obstsorten? Schreibe die Namen in die Kästchen neben den Bildern. Wenn du die Buchstaben in die Zahlenkästchen unten einträgst, findest du das Lösungswort. Wie heißt es?
Benzer belgeler
Ein interkulturelles Umweltprojekt in Bonn ++ Bonn Çevre
Almanya’da bir kişi ortalama yılda 80 kilo et tüketiyor; bu rakam dünya genelinde 40 kilo. Bunun için
Almanya’da 26 milyon domuz, 13 milyon sığır, 94 milyon Tavuk ve 10 milyon hindi beslenmektedir....