İncele

Transkript

İncele
MESS TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI YAYINIDIR • YIL: 51 • SAYI: 885 • MAYIS-HAZİRAN 2014
●
2014’te büyüme için
ihr acat artışı
kritik öneme sahip
Rusya, Türk
yatırımcıları
heyecanlandırıyor
●
Tarihi ba şkent
Bur sa’da geçmişe
yolculuk za manı
●
BAŞKAN’DAN
Bilginin en önemli zenginlik
olduğuna inanıyoruz
“Geçmişi değerlendirerek, geleceği şekillendirmek” hedefiyle, ülkemizin, üyelerimizin ve çalışanların
ortak yararları doğrultusunda, bilgi odaklı hizmet üretmeye devam ediyoruz. MESS olarak; bilginin
ülkemiz ve üyelerimiz için en önemli güç ve zenginlik kaynağı olduğuna inanıyoruz. Bu inançla
hazırladığımız yayınlarımızdan biri olan MESS İşveren gazetesini, 1964 yılından bu yana sizlerle
paylaşıyoruz.
Gördüğünüz üzere, sendikamız ile sizler arasındaki iletişimde önemli bir yere sahip olan MESS
İşveren gazetesini, bu sayımızdan itibaren artık dergi şeklinde sizlere sunuyoruz. Hem sizlerin
katkılarıyla hem de profesyonel destek alarak hazırladığımız dergimizi bundan sonra aynı yenilikçi
çizgide sizlerle buluşturacağız.
Dünya gazetesi bünyesinde faaliyet gösteren Ajans D’nin art direktörleri tarafından güncel ve çağdaş
bir tarzda tasarlanan dergimizin ilk sayısında, işveren gazetemizden farklı olarak kapak konusu,
üye tanıtımı, sektör analizi, alternatif pazarlar, gezi, sağlık gibi konulara yer verdik. Bu konuları
uzmanlarından görüş alarak daha ayrıntılı yazdık, daha kaliteli fotoğraflar kullanarak, çok daha renkli
bir hale getirmeye çalıştık.
Daha önceki sayılarımızda yer verdiğimiz; sendikamızın yürüttüğü projelere, komisyon
toplantılarına, işbirliklere, eğitime, meslek standartları çalışmalarına, araştırmalara, gündemdeki
hukuki konulara bu sayımızda da yer verirken, üyelerimizin yaptığı yatırımları, aldığı ödülleri, yeni
ürünlerini “Üyelerden” başlığıyla sizlerle paylaştık. Bu sayımızda ilk kez yer alan “Kapak Konusu”nda
Türkiye ekonomisini masaya yatırdık. Ülkemizin tanınmış ekonomistlerinden Osman Saffet Arolat,
Prof. Dr. Kerem Alkin, Dr. Güven Sak’ın da aralarında olduğu uzmanların görüşleriyle ayrıntılı
şekilde işlediğimiz bu konuda, “Bu yıl Türkiye ekonomisi nasıl bir seyir izleyecek?” sorusuna cevap
bulmaya çalıştık.
Üyelerimizden Borusan Holding’i tanıttığımız yazı dışında, sizlerin en çok ilgi duyduğu alternatif
pazarlardan Rusya’ya bir pencere açtık. Sektör analizi bölümünde ise otomotiv sektörünü ayrıntılı
şekilde analiz ettik. Ülkemizin en nadide şehirlerinden Bursa’yı anlattığımız gezi bölümünü de
mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Dünyaca ünlü ekonomist Nouriel Roubini’nin “Dünyada
Gündem” ile gazeteci yazar Rüştü Bozkurt’un “Ekonomide Gündem” başlıklı köşe yazılarını
dergimizin her sayısında bulacaksınız. Artık dergimizde bir de İngilizce haberler bölümü var…
MESS olarak daha çağdaş, daha rekabet edilebilir, daha eğitimli bir Türkiye için sanayinin, endüstri
ilişkilerinin ve çalışma hayatının gelişimine katkıda bulunmaya, önemli konulara mercek tutmaya
devam edeceğiz.
Saygılarımla
Tuğrul Kudatgobilik
MESS Yönetim Kurulu Başkanı
1
İÇİNDEKİLER
4
Mess’ten Haberler
12
Üyelerden
16
Kapak
16
2014’Teki Büyüme İçin İhracat
Artışı Kritik Öneme Sahip
24 Dünya Turu
Arjantin - Abd - Rusya -Çin Japonya - Ukrayna’dan haberler
26 Nourıel Roubını
Gelişen Dünya Dibi Gördü, Artık
Sadece “Daha İyiye” Gidebilir
28
Üye profili
Boru Sektörünün Lideri,
Büyümeye Devam Edecek
32
Dr. Rüştü Bozkurt
Aktif Biçimde
Farketmemiz Gereken Nedir?
34
Alternatif Pazarlar
Rusya Türk Yatırımcıları
Heyecanlandırıyor
40
24
kanundaki değişiklikler
Çalışma mevzuatında
son gelişmeler
42
Sektör Analizi
Otomotiv, AB’deki daralmayı
AR-GE ile aştı İç pazarda
dümeni ihracata kırdı
48 Avrupa
Penceresinden
Dünya Ticaret Örgütü Bali
Bakanlar Konferansı ve sonrası
için beklentiler
50
Gezgin
Tarihi başkent Bursa’da
geçmişe yolculuk zamanı
54
Sağlık
Yoğun çalışma hayatı
bel ve boynu vuruyor
56
Teknoloji-Kültür-sanat
58
İngilizce
2
34
28
KÜNYE
48
42
50
54
MESS TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI YAYINIDIR • YIL: 51 • SAYI: 885 • MAYIS-HAZİRAN 2014
O
2014’te büyüme için
ihracat artışı
kritik öneme sahip
Rusya, Türk
yatırımcıları
heyecanl andırıyor
O
Tarihi başkent
Bursa’da geçmişe
yolculuk zamanı
O
Yayın Kurulu
Dr. Aykut Engin
Av. Erten Cılga
Av. Mesut Ulusoy
Av. İlhan Doğan
Av. Ender Kızılray
Dr. Tuba Yaman Aydın
Altan Çetinkal
Fatih Tokatlı
Çisem Kılıç
Yazışma Adresi
MESS Türkiye Metal Sanayicileri
Sendikası Merkez Mahallesi
Geçit Sokak No: 2 34381
Şişli-İstanbul
Tel: 0212 232 01 04 (pbx)
Faks: 0212 241 76 19
MESS Adına Sahibi
Tuğrul Kudatgobilik
Yönetim Kurulu Başkanı
e-posta
[email protected]
Yazı İşleri Müdürü
Av. Hakan Yıldırımoğlu
Genel Sekreter
MESS İşveren Dergisi İnternet
Adresi
www.mess.org.tr
Yayın Türü
Yerel süreli yayın. MESS’in iki
aylık yayın organıdır.
YAYINA HAZIRLIK
Baskı Tarihi
Mayıs 2014
Genel Yönetmen
Gürhan Demirbaş
Yazı ve resimler kaynak
gösterilmek suretiyle
kullanılabilir. MESS İşveren
dergisinin basımında
geri dönüşümlü kağıt
kullanılmaktadır.
Genel Yönetmen Yardımcısı
Eser Soygüder Yıldız
Editör
Seher Karataş
Grafik Tasarım
Eylem Aksünger
ISSN 1300-9699
Fotoğraflar
Gülhan Kırdı, Pınar Yanıkgil
İletişim / Yazı İşleri 0212 440 27 82
Pazarlama 0212 440 27 65 - [email protected]
Baskı Dünya Yayıncılık A.Ş. Globus Dünya Basınevi
100. Yıl Mahallesi 34204 Bağcılar / İSTANBUL
Tel 0212 440 24 24
3
MESS’ten haberler
MAS ECVET Projesi Kapanış Konferansı
amacına ulaştı
Ankara’da Büyük Anadolu Otel’de 24 Şubat
tarihinde gerçekleştirilen MAS ECVET
Projesi Kapanış Konferansı’nın açılış
konuşmasını yapan MESS Yönetim Kurulu
Başkan Vekili ve TİSK Yönetim Kurulu
Üyesi Cenk Yöney, son yıllarda otomotiv
sektöründe yaşanan gelişmelere ve
ihtiyaçlara vurgu yaptı.
ECVET’İN
OTOMOTİV
SEKTÖRÜNDE
UYGULANMASI
4
MAS ECVET Projesi genel olarak
ECVET’in otomotiv sektöründe
uygulanmasını kolaylaştırarak
bu sektörde değişen yeterlilik
ihtiyaçlarının karşılanmasına,
böylece sektörün Avrupa’daki
Türkiye Ulusal Ajansı
tarafından koordine edilen
LDV Yenilik Transferi
Programı kapsamında,
Türkiye Metal Sanayicileri
Sendikası’nın (MESS)
yürütücülüğünde, MESS
Eğitim Vakfı’nın (MEV)
liderliğinde ve Dekra
Akademie (Almanya), ARIS
Formazione (İtalya), Türk
Metal Sendikası ve Şişli Teknik
ve Endüstri Meslek Lisesi’nin
ortaklığıyla yürütülen
MAS ECVET Projesi’nin
Kapanış Konferansı 24 Şubat
2014 tarihinde Ankara’da
gerçekleştirildi.
Proje Kapanış Konferansı’na
MESS, Türk Metal ve MEV
yöneticileri, AB Türkiye
Delegasyonu temsilcileri,
Türkiye Ulusal Ajansı, Milli
Eğitim Bakanlığı (MEB),
rekabet gücüne ve işgücünün
istihdam edilebilirliğinin
artırılmasına katkıda bulunmayı,
spesifik olarak ise farklı ülkelerdeki
bireylerin örgün, yaygın ve
informal olmak üzere farklı
öğrenme yollarıyla edindikleri
yeterliliklerin ve kredilerin
şeffaflığını, transfer edilebilirliğini,
doğrulanmasını ve tanınmasını
destekleyerek ECVET uygulamasını
geliştirmeyi hedefliyor. Bu
MESS’ten haberler
MESS Yönetim Kurulu
Başkan Vekili ve TİSK
Yönetim Kurulu Üyesi
Cenk Yöney
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ile İŞKUR ve Mesleki
Yeterlilik Kurumu temsilcileri,
Avrupa Komisyonu ECVET
Ekibi uzmanları, proje
ortaklarının temsilcileri ve
uzmanları, mesleki ve teknik
eğitim kurumu yönetici ve
öğretmenleri, üniversite
öğretim görevlileri, işçi ve
işveren temsilcileri, mesleki
eğitim alanında faaliyet
gösteren vakıfların temsilcileri
ve Türk otomotiv sektörünün
önde gelen işletmelerinin
temsilcileri katıldı.
Büyük Anadolu Otel’de
gerçekleştirilen ve 200’den
fazla dinleyicinin katıldığı
Konferans’ın ilk açılış
konuşmasını MESS Yönetim
Kurulu Başkan Vekili ve
TİSK Yönetim Kurulu Üyesi
Cenk Yöney yaptı. Yöney
konuşmasında, otomotiv
sektöründe giderek sertleşen
küresel rekabet koşulları ile
insan sermayesi bağlamında
son yıllarda sektörde yaşanan
gelişmelere ve ihtiyaçlara
vurgu yaparak MESS’in meslek
standartları ve yeterlilikler
alanında yürüttüğü faaliyetler
hakkında bilgi verdi.
Ardından Türk Metal
Sendikası Genel Başkanı ve
Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul
Kavlak bir konuşma yaparak,
sektörde mesleki yeterliliklerin
ve belgelendirmenin
önemine değindi. AB
Türkiye Delegasyonu adına
bir konuşma yapan Mali
İşbirliği, Altyapı, Sosyal ve
Bölgesel Projeler Bölüm
Sorumlusu Javier Menendez
Bonilla ise son dönemde AB
ülkelerinde mesleki ve teknik
bağlamda proje çıktıları, ECVET
perspektifinde farklı mesleki
eğitim ve yeterlilik sistemlerini
bir araya getirmesi bakımından
katma değer yaratarak ulusötesi
işbirliği boyutuyla da transfer,
tanıma ve bireylerin öğrenme
çıktılarının kredilendirilmesi ve
Avrupa çapında biriktirilmesi
bakımından ECVET sürecinin
uygulanabilirliğine kanıt
oluşturuyor.
eğitim alanında gerçekleşen
gelişmeler ve yönelimler
hakkında bilgi vererek
AB’nin Türkiye’ye mesleki
eğitim ve insan kaynaklarının
geliştirilmesi konusundaki
desteğinin artarak devam
edeceğini vurguladı.
Açılış konuşmalarının
ardından MEV Genel Müdürü
Dr. Necdet Kenar katılımcılara
MAS ECVET projesini
tanıtarak, katılımcılara projede
gerçekleştirilen faaliyetler
hakkında bilgi verdi, projenin
uygulandığı iki yıllık sürede
proje ortaklarıyla birlikte
gerçekleştirilen çalışmaları ve
proje amaçları doğrultusunda
elde edilen çıktıları aktardı.
İki panel oturumunun
yapıldığı Konferansın
“Türkiye’de Kredi Transfer
Sisteminin Ulusal Politika
Boyutunun Değerlendirmesi”
adlı ilk paneli, MESS Genel
Sekreter Yardımcısı Dr. Aykut
Engin’in moderatörlüğünde
gerçekleştirildi. Panele Mesleki
ve Teknik Eğitim Genel Müdürü
Doç. Dr. Ömer Açıkgöz, AB
Türkiye Delegasyonu Eğitim
Sektör Yöneticisi Prof. Dr.
Mustafa Balcı, MYK Sınav ve
Belgelendirme Daire Başkanı
Mehmet Ordukaya konuşmacı
olarak katıldı. Türk Metal
Sendikası Eğitim ve Projeler
Koordinatörü Miray Vurmay
Güzel’in moderatörlüğünü
yaptığı ikinci panelde
ise konuşmacılar, “MAS
ECVET Projesi Sonuçları
Işığında, ECVET’in AB
Düzeyinde Katkılarının
Değerlendirilmesi”ne yönelik
sunum yapıp açıklamalarda
bulundular.
5
MESS’ten haberler
TUĞRUL kudatgobilik
B-20 İnsan Sermayesi Görev Gücü
Eşbaşkanlığı’na yeniden seçildi
Görev Gücü’nün ilk fiziki toplantısı 27 Şubat 2014 tarihinde Sydney’de icra edildi. TİSK
ve MESS YÖNETİM KURULU Başkanı Tuğrul KUDATGOBİLİK’in Steve Sargent ile birlikte
başkanlık yaptığı toplantıda çeşitli başlıklar altında ortaya konan eylem önerileri
gözden geçirildi.
TİSK ve MESS Yönetim
Kurulu Başkanı Tuğrul
Kudatgobilik, 2013 yılında
Rusya’nın G-20 ve B-20
Dönem Başkanlığı sırasında
B-20’nin “İstihdam ve İş
Yaratma” konularındaki
Görev Gücü’nde Eş Başkanlık
görevini üstlenmiş ve 5-6
Eylül 2013 tarihlerinde St.
Petersburg’da gerçekleştirilen
G-20 Zirvesinde işverenlerin
istihdam ve iş yaratma
konusuna ilişkin görüşlerini
G-20 Liderlerine sunmuştu.
2013 Aralık ayından itibaren
ise G-20 ve B-20 Dönem
Başkanlığını Avustralya
üstlendi. Avustralya Hükümeti
tarafından B-20 Başkanlığına
getirilen Richard Goyder ve
“B-20 İnsan Sermayesi Görev
Gücü” Başkanı Steve Sargent
da, Tuğrul Kudatgobilik’in
söz konusu Görev Gücü’nde
TİSK Başkanı sıfatıyla Eş
Başkan olarak devam etmesini
arzu ettiklerini bildirdiler.
Türkiye’den yalnızca TİSK’in
üyesi bulunduğu Uluslararası
İşverenler Örgütü IOE’nin
Genel Sekreteri Brent
Wilton'da Görev Gücü’nün
diğer Eş Başkanı olarak
görevlendirildi. TİSK Başkan
Vekili Erol Kiresepi de İnsan
Sermayesi Görev Gücü’nde
6
yine TİSK’i temsilen üye olarak
yer aldı.
B-20 İnsan Sermayesi Görev
Gücü çalışmalarına, 15 Ocak
2014 tarihinde telekonferansla
başladı. Steve Sargent’ın
başkanlığında gerçekleştirilen
telekonferansta “İnsan
Sermayesi Görev Gücü”nün
çalışma metodolojisi anlatıldı
ve üzerinde mutabakata
varıldı. Bu kapsamda Görev
Gücü’nün hazırlayacağı
tavsiyeler çerçevesinin analitik
altyapısının hazırlıkları,
Accenture firması tarafından
üstlenildi.
Görev Gücü’nün ilk fiziki
toplantısı 27 Şubat 2014
tarihinde Sydney’de icra edildi.
TİSK ve MESS Yönetim Kurulu
Başkanı Tuğrul Kudatgobilik’in
Steve Sargent ile birlikte
başkanlık yaptığı toplantıda
“işgücü talebinin artırılması,
işgücü arzının artırılması,
arz ve talebin daha iyi
uyumlaştırılması ve esnekliğin
artırılması” başlıkları altında
ortaya konan eylem önerileri
gözden geçirildi. 27 Şubat
2014 tarihindeki toplantıya
B-20 Sherpa’sı Robert Milliner
da katıldı. Toplantıdan önce
26 Şubat 2014 günü Görev
Gücü Başkanı Steve Sargent
tarafından katılımcılar
TİSK ve MESS Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik
Sydney'de Görev Gücü'nün ilk fiziki toplantısında.
onuruna bir yemek
düzenlendi.
27 Şubat 2014 toplantısını
takiben Görev Gücü 12 Mart
2014 günü bir telekonferans
daha gerçekleştirdi. Bu
telekonferansla birlikte Görev
Gücü, yapacağı tavsiyeleri
önceliklendirme konusunda
önemli bir aşamaya ulaşmış
oldu.
Bu istikamette Görev Gücü bir
sonraki toplantısını 7 Nisan
2014’te yine telekonferans
üzerinden, 7 Mayıs 2014’te ise
fiziksel olarak Paris’te OECD
bünyesinde diğer üç Görev
Gücü ile birlikte gerçekleştirdi.
Görev Gücü, son fiziki
toplantısını 5 Haziran
2014 tarihinde Cenevre’de
Uluslararası Çalışma
Konferansı sırasında icra
edecek ve çalışmasını çeşitli
tarihlerde gerçekleştireceği
telekonferanslarla
tamamlayarak tavsiyeler
demetini 17-18 Temmuz
2014 tarihlerinde Sydney’de
düzenlenecek B-20 Zirvesi’nde
kamuoyuna sunmaya hazır
hale getirecek. B-20’nin bu
görüş ve önerileri de 15-16
Kasım 2014 G-20 Brisbane
Zirvesi’nde, G-20 Liderlerine
sunulacak.
MESS’ten haberler
FERROSH Projesi
Eğitici Eğitimi
gerçekleştirildi
Sendikamız MESS, Türk Metal
Sendikası, Hollanda Uygulamalı
Bilimsel Araştırmalar Kurumu
TNO ve Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu’nun işbirliğiyle,
Hollanda Hükümeti MATRA
Fonu’ndan finanse edilen
“Türkiye’de Metal Sektöründe
İş Sağlığı ve Güvenliği İçin
Etkin ve Güvenilir Kaynakların
Kullanımı-FERROSH” başlığı
altında bir projeyi daha hayata
geçirdi.
Proje kapsamında Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu’na bağlı
Toplum Sağlığı Merkezleri’nde
görev yapan uzman hekimler
ile MESS üyesi işyerlerinde
görev yapan iş güvenliği
uzmanları, işyeri hekimleri ve
çalışan temsilcilerine, metal
işkolunda iş sağlığı ve güvenliği
konularında eğitim veriliyor.
Bu şekilde metal sektörünün iş
sağlığı ve güvenliği koşullarına
ilişkin özel ihtiyaçlarının
daha iyi karşılanması ve aynı
zamanda bu kapasitenin
seçilmiş Toplum Sağlığı
Merkezleri’nde de yaratılarak
metal işkolunun daha nitelikli
hizmete erişiminin sağlanması
amaçlanıyor.
Bu amaca dönük eğitimler,
İstanbul, Ankara, İzmir,
Kocaeli ve Bursa illerinde,
Şubat-Nisan 2014 döneminde
gerçekleştirilecek olup
Eğiticilerin Eğitimi faaliyeti de
13-17 Ocak 2014 tarihlerinde
İstanbul’da Sendikamız Genel
Merkez Binası'nda düzenlendi.
Eğitim, Hollanda Uygulamalı
Bilimsel Araştırmalar
Kurumu (TNO) uzmanları
tarafından verilmiş olup,
eğitim programında Avrupa’da
kullanılan iyi uygulama
örneklerinin yanı sıra yetişkin
eğitimi teknikleri gibi eğitici
vasfı taşıyan kişilerin sahip
olması gereken yetkinliklere
de yer verildi. Eğitim sonunda
katılımcılara sertifikaları
takdim edildi. Eğitici Eğitimi
alan FERROSH eğitimcileri
aşağıdaki program dahilinde
beş ilde yaklaşık 150
katılımcıyı eğitecekler:
ŞEHİR
Ankara
İzmir
Kocaeli
İstanbul
Bursa
TARİH
10-14 Mart 2014
31 Mart-4 Nisan 2014
14-18 Nisan 2014
26-30 Mayıs 2014
26-30 Mayıs 2014
FERROSH Projesi, alan
eğitimlerinin tamamlanmasıyla,
31 Mayıs 2014 tarihinde sona
erecek.
Kadın İşçiler Büyük Kurultayı 19 yaşında
8 Mart Dünya Kadın İşçiler
Günü dolayısıyla Türk
Metal Sendikası’nın her yıl
yüzlerce delegenin katılımı ile
gerçekleştirdiği Kadın İşçiler
Büyük Kurultayı’nın 19’uncusu;
Ankara Büyük Anadolu Otel’de
coşkuyla kutlandı.
Ankara’da 8 Mart 2014 tarihinde Kadın İşçiler Büyük Kurultayı’nın
açılışına; Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, TİSK ve MESS Yönetim
Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, TİSK Genel Sekreteri Bülent
Pirler, MESS Genel Sekreteri Av. Hakan Yıldırımoğlu, MESS Baş
Hukuk Müşaviri Av. Erten Cılga, MESS Ankara Bölge Temsilcisi Av.
Mesut Ulusoy, Haber-İş Sendikası Genel Başkanı Veli Solak, Denizciler
Sendikası Genel Başkanı Eyüp Kasap, Hava-İş Sendikası Genel Başkanı
Ali Kemal Tatlıbal, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma
Genel Müdür Yardımcısı Nurcan Önder, IndustriAll Sosyal Politika
Müdürü Sofya Canik, büyükelçiler ve elçilik temsilcileri katıldı.
Açılışta konuşan TİSK ve MESS Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul
Kudatgobilik, Türk Metal Sendikası’nın kadınlar için yaptığı çalışmalarını
takip ve takdir ettiğini belirterek, Kurultayın başarıyla geçmesini temenni
etti. Kudatgobilik konuşmasına şöyle devam etti: “Tarihin her döneminde
ekonomik ve toplumsal yaşamın bir yanını kadınlar, diğer yanını da
erkekler teşkil etmişlerdir. Nüfusun bir yarısı, en az diğer yarısı kadar
ekonomik hayata katkıda bulunmadıkça Türkiye’nin gelişmiş ülkelerle
olan kalkınma yarışında tam başarıyı yakalaması düşünülemez.”
7
MESS’ten haberler
ECVET
Ulusal
Çalıştayı, başarıyla yapıldı
Dekra Akademie (Almanya),
ARIS Formazione (İtalya), Türk
Metal Sendikası ve Şişli Teknik
ve Endüstri Meslek Lisesi’nin
ortaklığıyla yürütülen MAS
ECVET Projesi kapsamında
düzenlenen “Ulusal ECVET
Çalıştayı”, MESS İstanbul
Merkez Binası'nda yapıldı.
“Türkiye’de Yaşam Boyu
Öğrenmeyi Desteklemek Üzere
ECVET Uygulanabilirliğini
Geliştirmek” başlığı altında
gerçekleştirilen Çalıştay, Avrupa
Komisyonu ECVET Ekibi
tarafından da uzman sağlanarak
desteklendi.
Çalıştaya, Milli Eğitim Bakanlığı
(MEB) Hayat Boyu Öğrenme
Genel Müdürlüğü ve Mesleki ve
Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü
temsilcileri ile İstanbul İl Milli
Eğitim Müdürlüğü ve bazı Milli
8
Eğitim ilçe müdürlüklerinin
temsilcileri, mesleki ve teknik
eğitim kurum yönetici ve
öğretmenleri, üniversite öğretim
görevlileri, Mesleki Yeterlilik
Kurumu (MYK) temsilcileri, işçi
ve işveren kesimi temsilcileri ile
mesleki eğitim alanında faaliyet
gösteren vakıfların temsilcileri
ve Türk otomotiv sektörünün
önde gelen işletmelerinin
temsilcilerinden oluşan yaklaşık
40 uzman katıldı.
Sektör, ECVET’in
faydalarını tartıştı
Birinci gün gerçekleştirilen
sunumların ardından Çalıştay
katılımcıları “Türk metal
sektörü yeterliliklerinde ECVET
uygulaması ile elde edilecek
faydalar ve karşılaşılabilecek
güçlükler” başlığını tartışmak
üzere gruplara ayrıldı. Farklı
paydaşların temsilcileri
ile oluşturulan gruplar,
gerçekleştirdikleri beyin fırtınası
ile ECVET’in getireceği faydalar
ile karşılaşılacak güçlükleri
tartıştı. Son oturumda ise grup
temsilcileri söz alarak, kendi
Türkiye Metal
Sanayicileri
Sendikası’nın
(MESS)
yürütücülüğünde
ve MESS Eğitim
Vakfı’nın (MEV)
liderliğinde
hayata geçirilen
MAS ECVET Projesi
kapsamında 2021 Ocak 2014
tarihlerinde
“Ulusal ECVET
Çalıştayı”
DÜZENLENDİ.
gruplarında beklenen olası
fayda ve zorlukları Çalıştay
katılımcılarına sundu.
Çalıştayın ikinci günü, MESS
Eğitim Vakfı (MEV) Genel
Müdürü Dr. Necdet Kenar’ın
proje hedeflerini ve bugüne
kadar gerçekleştirilen çalışmaları
aktardığı kısa konuşma ile
başladı. Açılışın ardından
Çalıştay katılımcıları, ECVET
ekibi nezaretinde iki gruba
ayrılarak ECVET’in Türkiye’de
uygulanması ile elde edilmesi
planlanan temel kazanımları ve
ECVET’in uygulanabilmesi için
işbirliği yapması gereken sosyal
paydaşları tartıştı. Grupların
kendi içinde gerçekleştirdiği
tartışmanın ardından elde
edilen sonuçlar, tüm katılımcılar
ve ECVET takımı üyeleri ile
değerlendirildi.
MESS’ten haberler
“Patlamadan
Korunma Dokümanı”
hazırlama eğitimleri
MESS, “Çalışanların Patlayıcı Ortamların
Tehlikelerinden Korunması Hakkında
Yönetmelik”TE düzenlenen, patlamadan
korunma dokümanı hazırlanmasıyla ilgili
eğitimler düzenledi.
Çalışanların Patlayıcı Ortamların
Tehlikelerinden Korunması
Hakkında Yönetmelik, 30 Nisan
2013 tarih ve 28633 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girdi. Yönetmelik gereği,
“Patlamadan Korunma Dokümanı”
hazırlanması gerekiyor.
Bu doküman olası patlamaların
önlenmesi amacıyla hazırlanan,
teknik ve organizasyonel
çalışmaları içeren; işyerlerinin
üretim yöntemine, kullanılan
maddeler ve ekipmanlara göre
patlama ile ilgili tehlikelerin
değerlendirme sonuçlarına göre
mevcut ve alınması gereken
tedbirlerin belirlendiği bir belge.
Üyelerinin iş sağlığı ve güvenliği
çalışmalarına katkıda bulunmak,
sektörün güçlü yapısını desteklemek
amacıyla, Patlamadan Korunma
Dokümanı hazırlama eğitimleri
başlatan MESS; 25-26 Şubat, 27-28
Şubat 2014 tarihlerinde İstanbul’da,
3-4 Mart 2014 tarihlerinde İzmir’de
ve 6-7 Mart 2014 tarihlerinde
Bursa’da iki günlük eğitimler
düzenledi.
Uzgur Mühendislik ve Müşavirlik
firmasından Serdar Uzgur'un verdiği
eğitimlerde; patlama koşulları ve
çeşitliliği, ateşleme kaynakları ve
kontrolü, patlayıcı-yanıcı maddelerin
bulunduğu ortamın planlanması,
tehlikeli alan sınıflandırmaları ve
zone haritalarının oluşturulması,
direkt örnek temelli yaklaşım,
risk temelli yaklaşım, noktasal
kaynaklı risk temelli yaklaşım,
standart hesaplamalar ve elde edilen
sonuçların yorumlanması hakkında
ayrıntılı bilgi verildi.
TS EN 60079 standartları ve ilgili
uluslararası standartlar (NFPA,
BS) dikkate alınarak hazırlanan
eğitimlerde, grup çalışmaları
yapılarak örnek zone haritaları
oluşturuldu ve ilgili hesaplamalar
yapıldı. Dört grup halinde, toplam
81 kişinin katıldığı eğitimler
başarıyla tamamlandı.
İş güvenliği
uzmanlık eğitimleri
tamamlandı
Mess, İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’ndaki değişiklikle
birlikte, üyelerinin ihtiyaçları
doğrultusunda, iş güvenliği
uzmanlığı sınıflararası yükseltme
sınavlarına hazırlık eğitimleri
düzenledi.
2 Ağustos 2013 tarihli ve 28726 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda bazı
değişikler yapıldı. Yapılan değişiklikle, iş güvenliği
uzmanlığı belgesi olanların gerekli şartları taşımaları
halinde daha üst sınıflarda belge alabilmeleri için doğrudan
sınava girebilmelerine imkân tanındı.
Konunun uygulama usul ve esasları ise 11 Ekim 2013 tarih
ve 28792 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk
ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik ile belirlendi. Mevzuat
değişikliği sonrasında sınıf yükseltme sınavları 21 Aralık
2013 ve 23 Şubat 2014 tarihlerinde Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı’nca yapıldı. Türkiye Metal Sanayicileri
Sendikası (MESS) da üyelerinin eğitim ihtiyaçlarını
dikkate alarak, 10-11 Aralık 2013 ve 13-14 Şubat 2014
tarihlerinde iki günlük ücretsiz eğitimler düzenledi.
MESS öncülüğünde kurulan MESS Eğitim Vakfı’nın
(MEV) eğitmenleri tarafından verilen eğitimler yoğun talep
gördü. Sınav müfredatı konularına ilişkin özet bilgilerin
verildiği, deneme sınavlarının yapıldığı eğitimler başarıyla
tamamlandı.
9
MESS’ten haberler
“Endüstri
İlişkileri Uzmanlık
Eğitim Programı” başlattı
MEV ve PERYÖN,
Türkiye’de istihdama katkı sağlayan öncü çalışmalara imza atan Türkiye Metal
Sanayicileri Sendikası Eğitim Vakfı (MEV) ve Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN),
endüstri ilişkileri alanında yetişmiş insan gücü ihtiyacına yanıt vermek üzere,
“Endüstri İlişkileri UZMANLIK EĞİTİM Programı”nı hayata geçirdi. 22 Mart 2014'TE
İstanbul’da başlatılan programa ilgi yoğun.
Türkiye Metal Sanayicileri
Sendikası Eğitim Vakfı
(MEV) ve Türkiye İnsan
Yönetimi Derneği (PERYÖN),
çalışma hayatının en önemli
konularından endüstri
ilişkileri alanında yetişmiş
insan gücü ihtiyacına yanıt
vermek üzere bir araya
geldi. MEV ve PERYÖN
işbirliğinin ilk ürünü
“Endüstri İlişkileri Uzmanlık
Eğitim Programı” oldu.
Programla, işletmelerdeki
insan kaynakları yöneticisi
ve uzmanlarının, endüstri
ilişkilerinin dinamiklerine
uyum sağlamaları amacıyla
daha donanımlı hale
getirilmesi hedefleniyor.
Programla ilgili imzalar, 19
Mart 2014’te MESS Merkez
Binası’nda düzenlenen
toplantıda atıldı. Toplantıya
katılan MEV Genel Müdürü
Dr. Necdet Kenar, bir
önceki PERYÖN Başkanı
Yiğit Oğuz Duman, MESS
Genel Sekreteri ve MEV
Yönetim Kurulu Üyesi Av.
Hakan Yıldırımoğlu ile
PERYÖN Genel Sekreteri
Özlem Helvacı Kılıç, imza
töreninden önce yaptıkları
konuşmalarda programla
ilgili bilgi verdi.
Eğitim programının
amacının, katılımcıların
endüstri ilişkilerinin
dinamiklerine uyum
sağlaması için daha
donanımlı hale getirilmesi
olduğunu belirten Av.
Hakan Yıldırımoğlu, hedef
kitlenin, işletmelerdeki
insan kaynakları yöneticisi
ve uzmanları ile bu alanda
uzmanlaşmak isteyen
çalışanlar olduğunu anlattı.
Program sonunda uzman
ve yöneticilerin, endüstri
ilişkileri konusunda güncel
mevzuatı ile yöntemleri
bileceğini ve ilişkileri
yürütebileceğini dile getiren
Yıldırımoğlu, “Eğitim
programı çalışma hayatının
değişen koşullarına uygun
hazırlandı. Programda
yer alan 13 ders, amaçlar
doğrultusunda konunun
uzmanları tarafından
belirlendi. Dersler; iş
hukuku, sendikalar ve
TİS hukuku, iş sağlığı
ve güvenliği, ücret ve iş
değerlendirmesi sistemi,
endüstriyel psikoloji gibi
bilgi içeren teknik konuların
yanı sıra müzakere ve iletişim
becerileri, stratejik düşünme
ve karar alma becerisi gibi
beceri ve yetkinlik geliştiren
konulardan oluşuyor.
Ders içerikleri ise uzman
eğitimciler tarafından
amaca yönelik hazırlandı.
İçeriklerde hukuk ve
mevzuata yönelik bilgilerin
yanı sıra uygulamaya
yönelik bilgiler yer alıyor.
Eğitimciler konunun
uzmanı akademisyenler
ile saha deneyimi olan
profesyonellerden oluşuyor.
Dersler sınıf anlatımının yanı
sıra örnek olay incelemesi,
pratik çalışma ve panellerden
oluşuyor” diye konuştu.
Bir önceki PERYÖN Başkanı
Yiğit Oğuz Duman da bir
konuşma yaparak, üyelerden
gelen talepler ve çalışma
hayatına ilişkin gözlemler
sonucunda, endüstri
ilişkileri alanında nitelikli
eleman ihtiyacının arttığını
gözlemlediklerini ifade etti.
Duman, “Bu ihtiyaca en iyi
yanıtı vermek üzere sanayide
PROGRAMIN EĞİTİMCİLERİ
Endüstri İlişkileri Uzmanlık Eğitimi; değerli akademisyenler Prof. Dr. Nahit Serarslan, Prof. Dr. Ömer Ekmekçi, Prof. Dr. Serkan Odaman, Prof. Dr. Levent Akın, Doç. Dr.
Erdem Özdemir, Doç. Dr. Pınar Özer Süral, Doç. Dr. Özlem Doğan, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Sevimli, Yrd. Doç. Dr. Arzu Arslan Ertürk, Yrd. Dr. Özgür Hakan Çavuş ile saha
deneyimine sahip uzmanlar Ph. D. Gamze Arman İncioğlu, Şakir Gülsever, Taylan Özgür Çelik, Levent Köseoğlu, Ramazan Yıldız, Petek Çakalöz, Perihan Yılmaz, Ergün
Karakaya ve MESS’ten Av. Erten Cılga, Av. Mesut Ulusoy, Av. İlhan Doğan, Av. Ender Kızılray, Altan Çetinkal, Av. Şeyda Aktekin, Av. Nağme Hozar, Av. Selçuk Kocabıyık, Av.
Vahap Ünlü, Av. Uygar Bostancı ile Ayça Erkut’tan oluşan geniş bir eğitimci kadrosu tarafından veriliyor.
10
EĞİTİM PROGRAMI ÇALIŞMA HAYATININ DEĞİŞEN KOŞULLARINA UYGUN
HAZIRLANDI. PROGRAMDA YER ALAN 13 DERS, AMAÇLAR DOĞRULTUSUNDA
KONUNUN UZMANLARI TARAFINDAN BELİRLENDİ.
MESS’ten haberler
işgücü eğitimi alanında lider
ve endüstri ilişkileri eğitimleri
alanında deneyimli kurumlar
MESS ve MEV ile bir araya
geldik” dedi.
NiTelikli uzmanlar
yetiştirilecek
Endüstri İlişkileri Uzmanlık
Eğitim Programı’nın
içeriğinden söz eden
Duman, konuyla ilgili
şunları söyledi: “Program,
endüstriyel ilişkiler alanında
çalışan akademisyenler
ve saha deneyimine sahip
uzman bir ekip tarafından
hazırlandı. MESS ve MEV
ile birlikte insan kaynakları
yönetici ve uzmanlarını
ve bu pozisyonlara aday
profesyonelleri, endüstri
ilişkileri konusunda daha
donanımlı ve etkili hale
getirmeyi hedefledik. Bu
programdan yetişecek
endüstri ilişkileri uzmanları,
sektörün nitelikli eleman
ihtiyacına yanıt verirken,
istihdamın, çalışan-işveren
ilişkilerinin ve çalışma
koşullarının iyileşmesine de
katkıda bulunacak.”
MEV Genel Müdürü Dr.
Necdet Kenar ise, programla,
ülkemizde eksikliği
hissedilen endüstri ilişkileri
uzmanı ve yöneticilerinin
yetiştirilmesine destek
vermek istediklerini
vurguladı. İK yönetiminin
işletmelerde gittikçe
önem kazandığını, İK
yönetimi konusunda yeni
teknikler geliştirilerek
İK profesyonellerinin bu
konularda uzmanlaştığını
söyleyen Kenar, “Ancak bu
olumlu gelişme endüstriyel
ilişkiler alanında oldukça
sınırlı. Eğitim programımız
buna çözüm getirmeyi
amaçlıyor” dedi.
Eğitim programının çalışma
hayatının değişen koşullarına
uygun hazırlandığını belirten
Kenar, programa MESS üyesi
işyerlerinden 140 kişinin
başvurduğunu açıkladı.
İstanbul dışında Bursa’dan
da yoğun talep olduğunu
söyleyen Kenar, İstanbul’dan
sonra Bursa, İzmir,
Ankara’da da programın
hayata geçirileceğini, sanayi
merkezlerinden Gaziantep
ve Kayseri’den, hatta Trakya
bölgesinden de gelecek
talepler doğrultusunda
programı oralara da
götüreceklerini anlattı.
Sınıflar 20-25
kişilik olacak
Öncelikle MESS üyesi
işyerlerinde çalışanların
katılabildiği program 52 saat
olacak ve bir ay sürecek.
İlk olarak, 22 Mart 2014
tarihinde MESS Merkez
Binası’nda başlatılan
program, salı ve cumartesi
günleri yapılacak. Programa
birkaç turdan sonra, MESS
üyesi bir işyerinde ya da
herhangi bir işyerinde
çalışmasa da hedefler
doğrultusunda gelen herkes
kabul edilecek. 20-25 kişilik
sınıflarda gerçekleştirilecek
program, kapsamlı teorik
bilgiler yanında pratiğe
yönelik uygulamalar da
içerecek. Programı bitirenler,
PERYÖN ve MEV imzalı bir
sertifika alacak. Programa
MESS ve TİSK üyesi
işletmelerde çalışanlar ve
PERYÖN üyeleri indirimli
olarak katılabilecek.
11
Üyelerden
Otokar COBRA’ya
yeni BM Barış Gücü
görevi
Koç Topluluğu şirketlerinden
Otokar, dünya çapında kabul
görmüş, modern orduların
tüm ihtiyaçlarına cevap
verebilecek yapı ve özelliklerde
tasarlanmış COBRA aracı ile
önemli bir siparişe daha imza
attı. Yedek parça ve kullanıcı
eğitimleri dahil 24,6 milyon
USD tutarındaki siparişe
konu olan araçların Birleşmiş
Milletler (BM) barış güçlerinde
kullanılacağı açıklandı.
Otokar’ın Türkiye’nin en
büyük özel sermayeli savunma
şirketi olduğunu belirten
Otokar Genel Müdürü Serdar
Görgüç, “Yüzde yüz Türk
sermayeli milli bir şirket olarak
tasarladığımız ve ürettiğimiz
ürünleri ihraç etmenin gururunu
yaşıyoruz. Bugün Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin en büyük kara
araçları tedarikçisi olmamızın
yanı sıra araçlarımız beş kıtada
30’a yakın ülkede kullanılıyor.
Özellikle COBRA aracımız kendi
sınıfında dünyada rakipsiz bir
araç, şu anda 15 ülke gücünde
aktif olarak hizmet veriyor.
COBRA’nın başarılı performansı
yeni siparişler için referans
oluyor. Yeni aldığımız sipariş
de mevcut bir kullanıcımız
tarafından BM Barış Gücü’nde
kullanılmak üzere verildi” diye
konuştu.
Otokar’ın 2013 yılını çok iyi
12
geçirdiğini ve 2014 yılı ilk
çeyreğinde de böyle bir sipariş
almaktan dolayı çok mutlu
olduklarını belirten Görgüç,
“2013 yılında yüzde 40’lık
rekor bir büyüme elde ettik. 50.
yılımızı kutladığımız 2013’te
117 milyon dolarlık ihracat
gerçekleştirdik. Otokar olarak
son beş yıldır ciromuzun yüzde
4’e yakın kısmını AR-GE’ye
ayırıyoruz. 2013 yılı AR-GE
harcamamız da yaklaşık 50
milyon TL olarak gerçekleşti.
Türkiye’nin en fazla patent
başvurusu yapan ilk 20 firması
arasında yer alıyoruz. Geçtiğimiz
günlerde otomotiv alanında en
başarılı AR-GE Merkezi ödülünü
aldık. Kendi teknolojimizi
geliştirerek ürünlerimizde yerli
ve milli kimlik özelliklerini
koruma vizyonu ile savunma
sanayisinde ülkemizin dışa
bağımlılığını azaltmayı
hedefliyoruz” dedi.
ERDEMİR Grubu’ndan
rekor kâr
Toplam varlıkları bakımından
Türkiye’nin en büyük sanayi
şirketlerinden biri olan
ERDEMİR Grubu, 2013 yılı
konsolide finansal sonuçlarını
açıkladı. Geçtiğimiz yıl dünya
çelik sektöründe yaşanan
daralmaya rağmen satış
miktarını bir önceki yıla göre
yüzde 3 artıran ERDEMİR
Grubu’nun, 2013 yılı toplam
nihai ürün satışı 7,7 milyon ton
oldu. Finansal sonuçlar ile ilgili
değerlendirme yapan ERDEMİR
Grubu Yönetim Kurulu Başkanı
Ali Pandır, önümüzdeki
dönemde daha fazla ihracat
hedeflediklerini söyledi.
Satışlarının 6,3 milyon tonunu
yassı, 1,4 milyon tonunu uzun
ürün olarak gerçekleştiren
ERDEMİR Grubu’nun 2013
yılı net satış gelirleri 5,1 milyar
dolara ulaştı. 2013 yılında
net dönem kârını, geçen yılın
aynı dönemine göre yüzde 92
artırarak 484 milyon dolar (920
milyon TL) olarak açıklayan
ERDEMİR Grubu, dünyada
halka açık çelik şirketleri
arasında en kârlı şirketlerden
biri oldu. Grubun faiz ve vergi
öncesi kârı (FAVÖK) 987
milyon dolar ve FAVÖK marjı da
yüzde 19,2 olarak gerçekleşti.
ERDEMİR Grubu’nun, 2013 yılı
net kâr marjı ise, bir önceki yıla
göre yaklaşık 5 puan yükselişle
yüzde 9,4 oldu.
Dünya Çelik Birliği’nin
(worldsteel) 2012 yılı ham
çelik üretim raporlarına göre;
dünyanın en büyük 35. çelik
üreticisi olan ERDEMİR Grubu,
Avrupa Birliği ülkeleri arasında
ise 4. sırada yer alıyor. Grup,
2013 yılında 6,4 milyon ton
yassı ürün, 1,4 milyon ton
uzun ürün üreterek Türkiye
ekonomisine katkı sağlamayı da
sürdürdü. ERDEMİR Grubu’nun
sıvı çelik üretim miktarı bir
önceki yıla göre yüzde 5 artarak
8,4 milyon ton olurken, Grup,
2013 yılında üretim miktarını
bir önceki yıla göre yüzde 4
artırarak, 6,4 milyon tonu
yassı ve 1,4 milyon tonu uzun
ürün olmak üzere toplam 7,8
milyon ton nihai ürün üretimi
gerçekleştirdi.
Alarko Carrıer
2013’te ihracatını
artırdı
Isıtma, havalandırma ve hava
koşullandırma sektöründe
faaliyet gösteren Alarko Carrier,
küresel ve yerel pazarlardaki
ekonomik dalgalanmalara
rağmen, iç pazar ve ihracatta
elde ettiği sonuçlarla kârlılığını
korudu. 2013 yılında cirosu
370 milyon TL’ye yükselen
Alarko Carrier, 2012’ye göre
yüzde 34 artışla yaklaşık 35
milyon TL net kâr elde etti.
Cirosunun yüzde 10’undan
fazlasını ihracattan sağlayan
Alarko Carrier, geçen yıl 51
milyon TL tutarında ihracat
yaptı. Yurtdışındaki önemli
projelerin çözüm ortağı olarak
dikkat çeken şirket, 2013’te
Avustralya’dan Nijerya’ya,
Almanya’dan Özbekistan’a tam
51 ülkeye ihracat gerçekleştirdi.
Alarko Carrier Genel Müdürü
Önder Şahin, “Yurtiçi ve
yurtdışında ekonomik açıdan
hareketli bir yılı geride bıraktık.
Ekonomik dalgalanmalara
rağmen iklimlendirme
sektörü geçen yıl yüzde 10,7
büyüyerek, 4 milyar 200 milyon
dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
Alarko Carrier da 2013’teki
OTOKAR, ERDEMİR, ALARKO, ARÇELİK, ÇELİK HALAT, BOSCH, ÇİMSATAŞ
Üyelerden
zorlu rekabet şartlarına rağmen
büyümesini sürdürdü. 2014
zor bir yıl olacak, ancak Alarko
Carrier’ın sektöründeki güçlü
duruşu, olumsuzluklardan
etkilenmememizi sağlayacak.
Gebze fabrikamızdan Rusya,
Avustralya, Körfez ülkeleri,
Kenya ve Fransa gibi çok sayıda
ülkeye ihracat yapacağız” diye
konuştu.
Arçelik’e “İnovasyon
Liderliği” ödülü
Türkiye İhracatçılar Meclisi
(TİM) tarafından, inovasyonun
önemine dikkat çekmek
amacıyla, bu sene ikincisi
düzenlenen “Türkiye İnovasyon
Haftası”nda, “İnovasyon
Liderliği” ödülüne Arçelik layık
görüldü. Koç Holding A.Ş.
Yönetim Kurulu Üyesi Ali Y.
Koç, ödülü Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın elinden aldı.
Ali Y. Koç, “Geçtiğimiz
yıl İnovasyon Haftası’nda
‘Türkiye’nin En İnovatif Şirketi’
ödülüne layık görülen Arçelik,
bu yıl da inovasyon alanındaki
istikrarlı çalışmalarını
“İnovasyon Liderliği” ödülü ile
taçlandırdı. Bu değerli ödül,
Türkiye’nin en çok AR-GE
harcaması yapan topluluğumuz
ve Arçelik’in hayata geçirdiği
başarılı inovasyon çalışmalarının
gördüğü takdirin somut
bir göstergesidir. Güçlü bir
Türkiye ve güçlü bir ekonomi
için inovasyonun önemini,
ekonominin tüm aktörlerinin
kavraması çok önemli. Bugün
dünyada büyük sıçrama yapan
kuruluşlar istisnasız olarak
başarılarını inovasyon güçlerine,
araştırma ve geliştirmeye
yaptıkları yatırıma borçlular”
dedi.
“İnovasyon Liderliği”
ödülünü almaktan duyduğu
memnuniyeti dile getiren
Ali Y. Koç, Türkiye’nin
patent şampiyonu Arçelik’in,
inovasyonu sadece ürünlerle
sınırlandırmadığını, tüm
süreçlerde inovatif yaklaşımları
hayata geçirdiğini belirterek
sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnovasyon koşusunda
Arçelik’in geldiği nokta hem
topluluğumuz hem de ülkemiz
adına gurur verici. Koç
Topluluğu olarak inovasyon
ile ilgili farkındalığımızı her
yeni günde daha da artırarak
topluluğumuzun sürdürülebilir
başarısında, inovasyondan
daima kaldıraç olarak
yararlanacağız.”
Çelik Halat
çalışanlarına tavan
vinci eğitimi
Tel ve halat üreticisi Çelik
Halat’ın üretiminde çalışan
tüm personel, 2013 yılında
altı ay boyunca Halk Eğitim
Merkezi’nde, kapsam içi ve
kapsam dışı gruplar halinde
tavan vinci eğitimi aldı.
Çelik Halat ayrıca, ayda
birkaç kere düzenlediği kültür
etkinliklerinden sonuncusunu
6 ve 13 Mart 2014 tarihlerinde
gerçekleştirdi. Çelik Halat
çalışanları, hep birlikte tiyatro
oyunu Küheylan ve Töre’ye
giderek, keyifli bir oyun
izleme fırsatı buldu. Çelik
Halat, çalışanları için bu tür
etkinlikleri yapmaya devam
edecek.
Bosch Fren
Sistemleri, yeni
fabrikasının
temellerini attı
kurulacak yeni fabrika ile
Bosch, fren sistemlerindeki
kapasitesini artırabilecek. 2015
yılı başında faaliyete geçmesi
planlanan yeni fabrika ile
Bosch Fren Sistemleri Sanayi
ve Ticaret A.Ş., otomotiv
sektöründe yaşanabilecek olası
talep artışı paralelinde, yıllık
üretim adetini yükseltebilecek.
Bosch Fren Sistemleri, yeni
yatırımla birlikte, üretiminin
yüzde 71’ini Türkiye pazarına
yaparken, Hindistan, Brezilya,
İtalya, İspanya ve Rusya’ya
gerçekleştirdiği ihracata devam
edecek.
ÇİMSATAŞ’a
iki ödül birden
Dünyanın önde gelen
teknoloji ve hizmet sağlayıcısı
Bosch, 1975 yılından bu
yana Bursa’dan dünyaya fren
sistemleri üreten Bosch Fren
Sistemleri Sanayi ve Ticaret
A.Ş.’nin yeni fabrikasının
temellerini attı. Temel atma
törenine Bursa Valisi Münir
Karaloğlu, Bursa Ticaret ve
Sanayi Odası (BETSO) Başkanı
İbrahim Burkay, Bosch Türkiye
Temsilcisi Steven Young’ın
yanı sıra, Bosch Fren Sistemleri
Yönetim Kurulu Başkanı
Frieder Megerle ve Bosch Fren
Sistemleri Fabrikası Genel
Müdürü Metin Kartal katıldı.
Türkiye pazarına sunduğu
ürünlerin yanı sıra Hindistan,
Brezilya, İtalya, İspanya
ve Rusya’ya ihracat yapan
Bosch Fren Sistemleri,
yeni fabrikasıyla, otomotiv
sektöründe yaşanacak olası
talep artışına paralel olarak
kapasitesini ve üretim adedini
artırabilecek. 19 bin 300
metrekarelik açık, 8 bin
metrekarelik kapalı alana
2008 yılında ÇİMSATAŞ’ın
müşteri portföyüne giren KnorrBremse firması, ÇİMSATAŞ’ı,
2013 yılının “En İyi Gelişme
Gösteren Tedarikçi”si seçti.
20 Kasım 2013 tarihinde
Almanya’da düzenlenen yan
sanayi gününe ÇİMSATAŞ adına
Dış Satış Şefi Doğan Bozada
katılarak firma yetkililerinden
ödülü aldı. ÇİMSATAŞ’a bir de
Oyak Renault’dan ödül geldi.
“Kalite, Maliyet ve Teslimat”
kriterleri göz önüne alınarak
verilen “Oyak Renault Yan
Sanayi Başarı Ödülü” bu sene
ÇİMSATAŞ’a verildi. Şirket
adına ödülü Genel Müdür A.
Zafer Müftüoğlu, Oyak Renault
eski Genel Müdürü Tarık
Tunaoğlu’dan aldı.
13
Üyelerden
İhracatın en parlak
yıldızı Demisaş, emin
adımlarla ilerliyor
İhracattaki başarısı her
sene tescillenen Demisaş,
2013 yılında gerçekleştirdiği
ihracat rakamları ile bir kez
daha İstanbul Maden ve
Metaller İhracatçı Birlikleri’nin
(İMMİB) yıldızlarından biri
oldu. İMMİB’nin her yıl
düzenlediği “İhracatın Yıldızları
Ödülleri” kapsamında Demisaş,
“demir çelik döküm mamül”
kategorisinde birinciliği aldı.
Türkiye’nin toplam ihracatının
yaklaşık yüzde 30’unu
gerçekleştiren altı birliği
bünyesinde toplayan İMMİB,
bu başarıya imza atan yıldız
şirketlerini ödüllendirdi.
İMMİB’nin bu yıl yedincisi
düzenlenen ödül töreninde
Demisaş adına ödülü, Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekci’den alan
Demisaş Genel Müdürü Hakan
Yaşar, konuya ilişkin şöyle
konuştu:
“Sektöre yeni soluk getirmeye
ve sektörün gelişmesi,
derinleşmesi için farklı alanlarda
çalışmalar üretmeye çalışıyoruz,
üniversitelerle işbirliği içinde
projeler yürütüyoruz, ilgili
meslek odalarının karar
mekanizmalarında aktif rol
alıyoruz. Bütün bu çabalarımızın
bir sonucu olarak da uluslararası
pazardaki konumumuzu
her geçen gün daha da
sağlamlaştırıyoruz. Bu anlamda
14
ürettiğimiz parçalara katma
değer kazandırmak amacıyla
2012 yılında başlattığımız
talaşlı imalat yatırımımıza ve
su sistemleri ile ağır vasıta
sektörlerinde yakaladığımız
büyümeye paralel olarak, 2013
yılında ihracat rakamlarımızı
önemli ölçüde artırdık.
Hedefimiz 2014 yılında
bu büyümeyi artırmak ve
Türkiye’nin ihracat hedeflerine
daha büyük katkılarda
bulunmak.”
Yazakı, Çayönü
İlköğretim Okulu’na
kütüphane yaptırdı
Yazaki Wiring Technologies
Sosyal Sorumluluk Projeleri
Ekibi, Mudanya’nın Çayönü
Köyü’ndeki Çayönü İlköğretim
Okulu’na tam kapsamlı
bir kütüphane yaptırdı.
Kütüphanenin açılışı Yazaki
Wiring Technologies Genel
Müdür Metin Türk tarafından
yapıldı. Açılış töreninde okulun
müdürü, öğretmenler, öğrenciler
ile Yazaki çalışanları bir araya
gelerek, Mudanya’ya büyük
katkısı olacak kütüphaneyle
ilgili mutluluğu paylaştı.
Ambalaj devinden
Assan Alüminyum’a
ödül
Assan Alüminyum, Avrupa’nın
lider ambalaj üreticilerinden
Plus Pack tarafından bir kez
daha “Yılın En İyi Tedarikçisi”
seçildi. Geçtiğimiz senelerden
farklı olarak, bu yıl sadece
alüminyum alanında değil,
Pluspack’ın tüm tedarikçileri
arasından ürün ve hizmet
kalitesiyle ön plana çıkan
Assan Alüminyum, son dört
yıldır bu unvanı kimseye
kaptırmıyor.
Assan Alüminyum’un Plus
Pack nezdinde en iyi tedarikçi
olarak gösterilmesinde, müşteri
ve çözüm odaklı hizmet
anlayışı önemli rol oynuyor.
Assan Alüminyum, müşteri
ihtiyaçlarına kısa sürede yanıt
vermesi, teslimatları zamanında
ve eksiksiz gerçekleştirmesi,
sürekli gelişim sergilemesi ve
herhangi bir teknik talebe en
etkili çözümü sunması ile Plus
Pack’in ilk tercihi oldu. Ödülü
Assan Alüminyum adına Kibar
Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Haluk Kayabaşı aldı.
Bursa, yeni eğitim
yuvası Tofaş Fen
Lisesi’ne kavuşuyor
Türk otomotiv sektörünün
öncülerinden Tofaş, Bursa’da
hayata geçirilecek Tofaş Fen
Lisesi projesini, düzenlediği
toplantıda basın mensuplarıyla
paylaştı. Fen Lisesi’nin değer
verdikleri bir proje olduğunu
belirten Tofaş CEO’su Kamil
Başaran, Bursa Valisi Münir
Karaloğlu, Demirtaş Organize
Sanayi Bölgesi (DOSAB) Başkanı
Ferudun Kahraman ve Bursa
İl Milli Eğitim Müdürü Atilla
Gülsar’ın katıldığı toplantıda,
proje hakkında bilgi verdi.
DOSAB’ın 2012 yılı sonunda
başladığı ve Tofaş’ın katkılarıyla
hayata geçirilecek fen lisesi
inşaatının, ağustos ayında
tamamlanarak Milli Eğitim
Bakanlığı’na teslim edileceğini
açıkladı. 2014-2015 öğretim
yılında eğitime başlayacak Tofaş
Fen Lisesi, Nilüfer ilçesinin
Özlüce mevkiinde yer alıyor.
Toplam 12 bin 257 metrekarelik
alanda 16 derslik, 280 kişi
kapasiteli 70 yurt odası ve bir
spor salonu bulunacak lisede,
384 öğrencinin eğitim görmesi
planlanıyor.
Konuyla ilgili bilgi veren
Tofaş CEO’su Kamil Başaran,
“DOSAB’la el ele verdiğimiz
eğitim projesini bugün sizlerle
paylaşmak, bizi ayrıca mutlu
ediyor. Bursa Valiliği’nden
aldığımız güçle, bu güzel projeyi
DEMİSAŞ, TOFAŞ, MERCEDES-BENZ TÜRK, ANADOLU ISUZU, FORD, YAZAKI, ASSAN
Üyelerden
ağustos ayında tamamlayacağız.
Bursa başta olmak üzere
Türkiye’nin farklı illerinden
öğrencilerin eğitim göreceği
Tofaş Fen Lisesi, başarılı
gençler yetiştirecek bir bilim
yuvası olacak. Geleceğe yön
verecek pek çok gencin bu
okulun sıralarından çıkacağına
gönülden inanıyoruz” dedi.
Mercedes-Benz
Türk’ten Brezilya’ya
‘‘yıldız” ihracatı
Otomotiv sektörünün
en güçlü şirketlerinden
Daimler AG, dünyanın dört
bir yanında destek verdiği
sosyal sorumluluk projeleri
ile de adından söz ettiriyor.
Bu başarılı projeler arasında
Mercedes-Benz Türk imzasını
taşıyanlar son yıllarda özellikle
öne çıkıyor. Mercedes-Benz
Türk, kültür ve sanat ile spor
sponsorluklarının yanı sıra,
bizzat hayata geçirdiği “Mobile
Kids” trafik eğitim programı
ve “Her Kızımız Bir Yıldız”
sosyal sorumluluk projeleri ile
toplumun ihtiyaçlarına karşı
duyarlılığını ortaya koyuyor.
Mercedes-Benz Türk tarafından
geliştirilen “Her Kızımız
Bir Yıldız” projesi, topluma
sağladığı katkı ile önemli bir
itibar kaynağı haline gelince,
ünü Türkiye sınırlarını
aşarak Mercedes-Benz Türk
Brezilya’ya kadar ulaştı. “Made
in Turkey” damgalı “Her
Kızımız Bir Yıldız” projesi
Mercedes-Benz Türk’te
görev yapan üst düzey bir
yöneticinin Brezilya’ya transfer
olmasıyla binlerce kilometre
ötede de yankı buldu. Bir
başarı öyküsüne dönüşen
proje “Yarının Yıldızları”
adıyla bu kez Mercedes-Benz
Brezilya ekibi tarafından
hayata geçirildi. Böylece
Türkiye geliştirilen sosyal
sorumluluk projesinin ihracatı,
Mercedes-Benz Türk tarafından
gerçekleştirilmiş oldu.
önemli bir adım attıklarını
belirterek, 2012 yılında
tamamen yenilenerek dünya
pazarlarına sunulan bir pick-up’ı
Türkiye’de üretmeye başlamanın
haklı gururunu yaşadıklarını
ifade etti. Türkiye’de üretilen ilk
modern pick-up olan D-Max’ın
İngiltere, Avustralya ve Almanya
gibi ülkelerde aldığı ödüllerle
başarısını kanıtladığını ve
artık Anadolu Isuzu’nun ürün
portföyüne eklendiğini dile
getiren Arıkan, yerli D-Max ile
hedeflerinin büyük olduğunu
vurguladı.
Yeni Ford Transit
satışa sunuluyor
Anadolu Isuzu, ilk
yerli D-Max’I üretti
Türkiye, dünyanın en çok talep
gören pick-up’larının başında
gelen Isuzu D-Max’in üretildiği
dünyadaki yedinci, Avrupa’daki
ilk ülke oldu. Uzun zamandır
gündeminde olan üretim
projesini sonuçlandıran Anadolu
Isuzu, ilk yerli pilot D-Max’i 18
Şubat 2014 tarihinde Şekerpınar
fabrikasında düzenlenen törenle
üretim hattından indirdi.
Büyük bir coşku ve heyecan
içinde geçen törende, başta
Anadolu Grubu Otomotiv
Grubu Başkanı ve Anadolu
Isuzu Yönetim Kurulu Başkanı
M. Kamil Eser, Anadolu Isuzu
Genel Müdürü Y. Tuğrul Arıkan,
Satış ve Pazarlama Direktörü A.
Fatih Tamay, Teknik Direktörü
Hakan Özenç olmak üzere
tüm Anadolu Isuzu yönetici ve
çalışanları hazır bulundu.
Anadolu Isuzu Genel Müdürü
Y. Tuğrul Arıkan, yerli Isuzu
D-Max’ı banttan indirmekle
Anadolu Isuzu tarihinde çok
Pazara sunulduğu 1965
yılından günümüze, Kuzey
Amerika’dan Avustralya’ya yedi
milyon adetten fazla satılan
Ford Transit’in, küresel pazar
için Ford Otosan Kocaeli
tesislerinde üretilen yedinci
nesli tanıtıldı. Van, minibüs,
tek ve çift kabinli kamyonet
olmak üzere dört farklı
karoser seçeneği ile sunulan
Yeni Transit’in kamyonet
versiyonu 55 bin 500 TL,
van versiyonu 59 bin 800
TL ve minibüs versiyonu 75
bin TL’den başlayan fiyatlarla
Mart 2014’ten itibaren Ford
bayilerinde tüketicilerle
buluşuyor. Önden çekişli,
arkadan itişli veya dört
tekerden çekişli olarak üretilen
Yeni Transit; 125, 135 ve
155 PS’lik üç motor seçeneği
ile Avrupa’da sadece Ford
Otosan tarafından üretilecek,
106 ülkeye ihraç edilecek.
Yeni nesil Transit, farklı
gövde tasarımları ve versiyon
çeşitliliğinin yanı sıra konforu,
sağlamlığı ve dayanıklılığı, yük
taşıma kapasitesi, düşük işletim
maliyetleri ve ileri teknolojileri
ile sınıf liderliğini sürdürmeyi
hedefliyor.
Ford Otosan Genel Müdürü
Haydar Yenigün, “Ford
Otosan olarak 2013 yılında
gerçekleştirdiğimiz 114 bin araç
satışımız ile toplam pazarda
aralıksız 12’nci kez Türkiye
otomotiv sektörünün lideri
olduk” dedi. Yenigün sözlerine
şöyle devam etti: “2013’te
toplam satış sayımız 341 bin
adet olarak gerçekleşti. Kocaeli
ve İnönü fabrikalarımızda 281
bin adet araç ürettik ve dünya
pazarlarına göndererek Türkiye
ticari araç ihracatının yüzde
61’ini gerçekleştirdik. 227 bin
ihracat adedi ile 3,8 milyar
dolarlık ihracat geliri elde
ettik. İhracatımızda yükselen
bir kalem olan mühendislik
hizmetlerimizden elde ettiğimiz
gelir ise 2012 yılına göre yüzde
38 oranında artış ile 73 milyon
dolar olarak gerçekleşti.
2013’te toplam yatırımımız
682 milyon dolar olarak
gerçekleşirken, paydaşlarımıza
dağıttığımız 300 milyon TL
temettü ile de başarımızı
perçinledik.”
15
Kapak
2014’teki büyüme için
ihracat artışı
kritik öneme sahip
16
Kapak
Bu yıl küresel büyümenin yüzde 3,2
olacağını tahmin eden Dünya Bankası,
Türkiye’nin ise yüzde 4,5 oranında
büyüyeceğini öngöruyor. 2013 yılında
yaklaşık yüzde 4’lük ılımlı ve dengeli
bir büyüme gerçekleştiren Türkiye,
2014 yılında da yüzde 4’lük bir büyüme
hedefliyor. Bu yıl büyüme için ihracat
artışının önemli olduğunu düşünen
ekonomistler, seçim yılı olması gibi
etkenler nedeniyle, yüzde 4 büyümeyi
gerçekçi bulmuyor.
göre 2,2 puan gerisinde kalsa
da bu durumun sorun teşkil
etmeyeceği ifade edildi.
DÜNYA Bankası’nın bu yıl
Ocak ayında yayımladığı
Küresel Ekonomik Beklentiler
Raporu’nda (GEP), zengin
ekonomilerdeki ivmeye bağlı
olarak daha güçlü büyüme
beklentisi ortaya kondu.
Türkiye’nin 2013’ten daha çok
büyüyeceği öngörülen raporda,
“Bu yıl dünya ekonomisinin,
gelişen ülkeler ve yüksek gelirli
ülkelerde büyüme verilerinin
yukarı çıkarak güçleneceği
öngörülürken, beş yıllık global
finansal krizin ardından nihayet
dönüşün başladığı görülüyor”
ifadesi kullanıldı.
GEP raporunda, Çin’in güçlü
büyümesinin devam edeceği
belirtildi ve Amerikan Merkez
Bankası’nın (FED) parasal
teşvikte çekilmeye gitmesi
sonucu, global faizlerin
yükselmesine bağlı olarak
büyümelerde dalgalanmalar
yaşanabileceği uyarısında
bulunuldu. Geçen yıl 2,4
olarak gerçekleşen küresel
büyümenin 2014 yılında 3,2
olarak gerçekleşeceği tahmin
edilen raporda, 2015 ve 2016
yılı büyüme rakamlarının ise
sırasıyla 3,4 ve 3,5 civarında
sabitlenmesinin beklendiği
kaydedildi.
GEP raporu, genel anlamda
2014 ve takip eden yıllar için
pozitif veriler ortaya koysa
da gelişmekte olan ülkeler
için daha önceki tahminlere
göre daha dar bir büyüme
yelpazesi öngörüyor. Rapora
göre, gelişmekte olan ülkeler
için, 2014’te ortalama 5,3
büyüme tahmin edilirken,
bu rakam 2015’te 5,5,
2016’da ise az farkla 5,7’ye
yükseliyor. Bu kategorideki
büyüme öngörüleri 2003-2007
arasındaki “patlama dönemine”
Büyük ekonomiler
için dönüm noktası
Dünya Bankası verilerine göre,
2014’te zengin ekonomiler
için daha güçlü büyümeler
yaşanacak. 2013’te 1,8
büyüyen ABD, 2014’te bu
oranı 2,8’e taşıyacak. ABD’nin
yüksek gelirli ülkeler içinde,
büyüme göstergelerinin en hızlı
iyileştiği ülke olmasına ayrıca
vurgu yapıldı. Doğu Asya ülke
verilerine de değinilen raporda,
Çin için 2014 yılında 7,7 ile
büyüme hızını koruyacağı
belirtildi. Çin ekonomisinin,
takip eden 2 yıl içinde ise 7,5’e
düşmesi öngörüldü.
Dünya Bankası raporu, iki
yılın ardından Avro Bölgesi
için de büyüme tahmininde
bulundu. Buna göre, Avro
Bölgesi, 2014’te 1,1 büyümeyle
başlayacağı yolculuğuna,
2015’te 1,4, 2015’te ise 1,5’lik
büyümeyle devam edecek.
Bunun yanında raporda, bölge
için birtakım tehlikelerin
devam ettiğine, bazı ülkelerde
hala kişi başına düşen gelirde
azalma yaşandığına dikkat
çekildi.
Türkiye önümüzdeki
3 yılda büyüyecek
Dünya Bankası raporundaki
verilere göre Türkiye de
2014’te büyüme beklenen
ülkeler arasında yer aldı.
Dünya Bankası’nın 2013’te 3,6
büyüme öngördüğü Türkiye
ekonomisinin, 2014’te 4,5 ve
2015’te 4,7’lik bir büyüme
seyri içinde olacağı kaydedildi.
Avrupa ve Orta Asya Bölgesi
özelinde geçen yıllardaki
17
Kapak
Yöneticilerin
büyüme beklentisi
azaldı
Dünya Bankası’nın ülkemizle
ilgili büyüme beklentileri
bu yöndeyken, Türkiye’deki
iş dünyasının büyüme
beklentileri düştü. Uluslararası
yönetim danışmanlığı firması
A.T. Kearney’in Dünya Gazetesi
ile paylaştığı “Yönetici Büyüme
Ajandası Anketi”, Türkiye’deki
yöneticilerin kısa vadeli
büyüme beklentisinin bu yıl
ocak ayının ikinci haftasıyla
şubatın ilk haftası arasında
yarı yarıya azaldığını ortaya
koydu. Ocak ayında üç haftada
yapılan ankete Türkiye’den
200 yönetici katıldı ve anketin
bulguları, 50 yönetici ile yüz
yüze yapılan görüşmelerle
desteklendi. Alınan cevaplar,
2011’de yapılan ve birebir
aynı olan anketin cevapları ile
karşılaştırıldı. A.T. Kearney,
bu yaklaşım ile Türkiye’de üst
düzey yöneticilerin iki farklı
zaman dilimindeki (2011’in
hızlı ekonomik büyüme
ortamı ile 2014’ün küresel ve
yerel değişken piyasa ortamı)
fotoğraflarını çekti.
Araştırmaya göre yöneticiler,
2011’e göre çok değil ama
biraz daha karamsarlar.
Şirketler iç pazar
büyümesinden daha çok yeni
pazarlara odaklanıyor, alım
tercihlerini nelerin etkilediğine
artık çok önem veriyor. 2014
yılında, katılımcıların bir
kısmında büyümeme ya da
az büyüme beklentisi oluştu.
TEPAV Kurucu Direktörü
Dr. Güven Sak
Yeni bir büyüme modeline
geçilmeli
Ekonomistler Platformu Başkanı
Yrd. Doç. Dr. Oğuz Demir
2014, ekonomik olarak da
zorlu geçecek
Dünya Gazetesi Başyazarı
Osman Saffet Arolat
İhracata dayalı büyüme
yakalamalıyız
Deniz Yatırım Başekonomisti
Özlem Derici
Cari açığın yüzde 5,9’a
gerilemesi mümkün
Mevcut siyasi belirsizlik
ortamı ve küresel likiditenin
azalma eğilimi, önümüzdeki
en az iki yılda Türkiye
için pek de güzel bir tablo
çizmiyor. Acilen ele alınması
gereken en önemli mevzu
siyasi belirsizliğin ortadan
kaldırılmasıdır. İkinci adım
ise yapısal reformların
gerçekleştirilmesi olmalıdır.
Hem birinci hem de ikinci
adımın önünü açacak
olan ise yeni bir anayasal
çerçevedir.
Son 3-4 yıldır gelişmekte
olan ülkeler için ortaya
çıkan olumlu ortamı güçlü
bir reel dengeye oturtamamış
olan Türkiye gibi ülkeler,
toparlanmanın yeni dengesi
oluşana kadar ortaya çıkan
dalgalanmalardan oldukça
fazla etkilenecek. Bu yıl, iç
siyasal çekişme ortamı, iki
büyük seçim, değişen dış
imajı ile Türkiye için, sadece
siyaseten değil ekonomik
olarak da oldukça zorlu
geçecek.
Türkiye 2014’te geçen yıldan
daha fazla büyümez. Zaten
hiçbir şey yapmadan yüzde
2,5 büyüyoruz çünkü bizim
büyümemizde çok ciddi bir
problem var. Geçen sene ve
ondan önceki senelerdeki
büyümemiz ağırlıklı
olarak tüketim ve ithalata
dayalıydı. Bu tarz hormonlu
büyüme yerine üretime ve
ihracata dayalı büyümeyi
yakalamalıyız. Bunu
başarırsak reel bir büyüme
sağlarız.
2013 yılını yüzde 7,5
civarında tamamlayan cari
açığın bu sene GSYH’ye
oran olarak yüzde 5,9’a
gerilemesini bekliyoruz.
Önümüzdeki dönemde
azalan ve daha pahalı hale
gelen yurtdışı sermayenin
kur üzerinde baskı kurmaya
devam ettiğini göreceğiz.
Ayrıca özel sektörün döviz
yükümlülüklerinin döviz
varlıklarıyla karşılanmayan
kısmı 170 milyar doları aşmış
vaziyette.
ihracat rakamlarına da atıfta
bulunan raporda, Türkiye’nin
ihracat rakamlarının Rusya’ya
göre yüksek seyrettiği
bildirildi. Küresel ticaretteki
toparlanmaya rağmen, Avrupa
ve Orta Asya bölgesinin ihracat
performansında, geçen yıllarda
dalgalanma oluştuğu belirtilen
raporda, “Rusya’da ihracattaki
büyüme oranları zayıf kalsa
da Romanya, Litvanya ve
Türkiye’nin ihracat rakamları
oldukça yüksek gerçekleşti.
Türkiye, Güney Kafkasya’dan
Çin ise Orta Asya’dan ihracat
için en başta gelen destinasyon
olmaya devam ediyor”
değerlendirmesi yapıldı.
18
DÜNYA BANKASI RAPORUNDAKİ VERİLERE GÖRE TÜRKİYE DE 2014’TE BÜYÜME
BEKLENEN ÜLKELER ARASINDA YER ALDI. DÜNYA BANKASI’NIN 2013’TE 3,6 BÜYÜME
ÖNGÖRDÜĞÜ TÜRKİYE EKONOMİSİNİN, 2014’TE 4,5 VE 2015’TE 4,7’LİK BİR BÜYÜME
SEYRİ İÇİNDE OLACAĞI KAYDEDİLDİ.
Kapak
Katılımcıların üçte ikisinden
fazlası büyüme konusunda
iyimser görüşe sahip. 2011’de
şirketinde yüzde 5’in altında
büyüme bekleyen yoktu.
2014’te ise yüzde 5’in altında
büyüme bekleyenlerin oranı
yüzde 8 oldu.
2011 yılında şirketinde
büyüme beklemeyen yönetici
yokken, 2014’te yüzde 8’lik
bir kesim, yıllık yüzde 5’in
altında büyüme öngörse de
katılımcıların üçte ikisinden
fazlası hâlâ iyimser. Şirketinin
yüzde 20’den fazla büyümesini
bekleyen yöneticilerin oranı
yüzde 19’dan yüzde 21’e
çıktı. Yüzde 15 ile yüzde 20
arasında büyüme öngörenlerin
oranı ise yüzde 33’ten yüzde
9’a geriledi. Çoğu yönetici
büyüme önündeki engellerin
mevcut değişken piyasa
yapısından kaynaklandığını
düşünüyor. Yönetici ajansları
da uzun dönemde etki
yaratacak ve hemen atılması
gereken cesur adımlar yerine
çoğunlukla türbülansa yönelik
kısa dönemli ve doğaçlama
aksiyonlara odaklanıyor.
Ekonomistler,
büyüme ile ilgili ne
diyor?
2013 yılında yaklaşık yüzde
4’lük ılımlı ve dengeli bir
büyüme gerçekleştiren
Türkiye’nin ekonomi yönetimi,
2014 yılında da yüzde 4’lük
bir büyüme hedefliyor.
Bu hedefi değerlendiren
ekonomistler, yüzde 4’lük
büyüme hedefini yakalamak
için katma değerli ürünlere,
teşviklere ve sanayi üretimine
önem vermek, yeni bir
büyüme modeli geliştirilmesi
konusunda hem fikir.
Geçen yıl Türkiye’nin
beklenenin üstünde büyüme
gösterdiğini düşünen Dünya
Gazetesi Başyazarı Osman
Saffet Arolat, geçen yıl
IMF ve Dünya Bankası gibi
kuruluşların beklentisinin
yüzde 3 civarında olması
bakımından, yüzde 4’lük
büyümenin başarılı olduğunu
belirtiyor. Türkiye’nin
Avrupa ile değil gelişmekte
olan ülkelerle kıyaslanması
gerektiğini, bu noktada da
büyüme oranının hâlâ istenen
seviyede olmadığını dile
getiren Arolat, “Avrupa’ya göre
iyiyiz ama gelişmekte olan
ülkelerle kıyasladığımızda
iyi durumda değiliz. Ayrıca
üç yıl önce 2013 yılı için
yüzde 7’lik büyüme hedefi
açıklanmıştı. Ne yazık ki onu
tutturamadık. Ama dünya
konjonktüründen etkilendik.
ABD tahvil alımlarını
azaltacağını açıkladıktan sonra
bizim gibi gelişmekte olan
ülkelerde ciddi problemler
yaşandı. Türk Lirası, dolar
karşısında ciddi bir değer
kaybetti. Buna rağmen, kabul
edilebilir bir sonuçla 2013’ü
kapattık” diyerek geçen yılı
değerlendiriyor.
2013’te ihracatın belli bir
seviyede artış gösterdiğini ve
155 milyar dolar seviyesine
çıktığını, buna paralel ithalatta
da ciddi bir artış olduğunu
anlatan Arolat, oluşan yüzde
7’ler civarındaki cari açığı çok
yüksek bulduğunu söylüyor.
“Bütün bunlar bizim aslında
yeni bir modele geçmemiz
gerektiğini ortaya koyuyor.
Ama ne yazık ki seçim yılı
olduğu için bu yıl da reformist
bir yapıyı, yeni bir modeli
uygulamak pek mümkün
“Esas olan
sürdürülebilir bir
büyümedir”
“Türkiye açısından yüzde
4’lük bir büyümeyi
yakalamak çok zor bir şey
değil. Ama esas mesele bu
senenin kurtulması değil,
sürdürülebilir bir büyümenin
nasıl sağlanabileceği, bunun
temellerinin ne olduğunun
tespit edilmesi” diyen Osman
Arolat, bu yüzden yeni bir
yapısal reform uygulamasına
geçilmesi gerektiğine inanıyor.
Arolat, özellikle Türkiye
ekonomisinin kılcal damarları
olan KOBİ’lerin destekleneceği
bir modelin geliştirilmesi
gerektiğinin altını çiziyor.
Geçen yıl başlayan ve hala
devam eden siyasal çatışma
ortamının istikrarı bozduğunu
belirten Arolat, bu ortamının
devam etmesi halinde
ekonomik belirsizliğin devam
Nişantaşı Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Kerem Alkin
Sermaye çıkışı için gerekli
tedbirler alınsın
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim
Üyesi Dr. İsmet Demirkol
Yüksek faiz ve döviz kuru
riski devam edecek
Uluslararası ekonomi
çevrelerinde Türkiye ve
civarındaki coğrafyaya
yönelik siyasi ve ekonomik
risk algısı daha da zorlaşıyor.
Bu durumda Türkiye ekonomi
yönetiminin, çevresinde yer
alan ülkelerde söz konusu
algının sebep olabileceği bir
sermaye çıkışının Türkiye’ye
de sirayet etmemesi
için gerekli ek tedbirler
konusunda gelişmeleri
dikkatle takip ettiklerine dair
en ufak kuşkumuz yok.
Doların hafif de olsa
düşmesine rağmen, FED’in
tahvil alımlarını azaltma
kararını şubat ayından
geçerli olmak üzere 10 milyar
dolar daha azaltmasının ve
Mart 2014 sonrası tahvil
alımlarını azaltma kararına
devam edeceği beklentisi
ile gelişen ülkelerdeki
sermaye çıkışlarının sürmesi
neticesinde, Türkiye yüksek
faiz ve yüksek döviz kuru
riski ile mücadele etmeye
devam edecek gibi gözüküyor.
görünmüyor” diye konuşan
Arolat’a göre, ekonomide
hedeflenen büyümeyi
yakalamak için bu yapıyı
değiştirmek, yeni bir reform
politikasını devreye sokmak
gerekiyor.
19
Kapak
çok ciddi olaylar olmasa,
yeni birtakım dış olaylarla
karşılaşmazsak ya da Amerika
birden bire tahvil alımını çok
hızlı indirmezse bu denge
sağlanabilecek gibi gözüküyor.”
“Geçen yıl Türkiye
ekonomisi
kırılganlaştı”
Geçen yılın ikinci yarısında
hem ülkemizde hem de
dünyada gündemin çok hızlı
değiştiğini ve buna paralel
Türkiye ekonomisinin
görünümünün daha kırılgan
hale geldiğini düşünen Deniz
Yatırım Başekonomisti Özlem
Derici, “Geçen yılın ilk yarısı
Fitch sonrası Moodys’den
ikinci yatırım yapılabilir not
artışı beklentisiyle piyasalar
soluksuz bir yükselişe sahne
olurken, ekonomik görünüm
nispeten yüksek büyüme,
düşük enflasyon, düşük kur
ve faizler, kontrol altında
olduğu düşünülen bir cari
açığa işaret ediyordu. Mayıs
sonu itibariyle yurtdışında
FED’in QE’den çıkış stratejisini
hayata geçirmesi, Gezi Parkı
protestoları, Suriye gerginliği,
17 Aralık operasyonu, Arjantin
AYLAR BAZINDA TOPLAM İHRACAT, 2013-2014
2013
2014
16.000.000
14.000.000
12.000.000
10.000.000
8.000.000
6.000.000
4.000.000
2.000.000
20
EK
İM
KA
SI
M
AR
AL
IK
K
CA
ŞU
BA
T
M
AR
T
N
İS
AN
M
AY
HA IS
Zİ
RA
N
TE
M
M
UZ
AĞ
US
TO
S
EY
LÜ
L
0
O
*Aylar bazında toplam ihracat grafiğinde
2013 yılı için TÜİK verileri, 2014 yılı Mart
ayı için TİM verisi kullanılmıştır.
edeceğini ve kötü sonuçlar
getireceğini düşünüyor.
İlk defa AB’nin resesyondan
çıkıp kendini toparlamaya
başladığını, bizim temel
ihracat pazarımız olan bu
pazarla ilişkileri biraz daha
düzene oturtmamız gerektiğini
dile getiren Arolat, “Bizim
3-5 yıl öncesine kadar dış
ticaretimizden AB toplam
yüzde 50’ler civarında pay
alıyordu, sonra yüzde 36’lar
civarına geriledi. Şimdi AB’de
tekrar yüzde 50’ler seviyesine
çıkarsak, ihracatımızı çok ciddi
oranda artırabiliriz. Çünkü
ihracatımız büyümemize ciddi
oranda etki ediyor” diyor.
“Türkiye siyasal çatışmayı
birinci planda tuttuğu
ekonomiyi arka plana ittiği
yapıdan kurtulmalı. Bunun
için mümkünse uzlaşmacı
politikalar üretmeli” diye
konuşan Arolat, iş dünyasının
doların seviyesinden ziyade
istikrarından söz ettiğini
vurguluyor. Arolat bu konuda
şunları söylüyor: “Sanıyorum
Merkez Bankası, 2014’te
doların seviyesini 2,20-2,30
arasında bir yerde oturtmayı
amaçlıyor. Eğer dünyada
devalüasyonu ve Rusya-Kırım
gerginliği tüm resmi değiştirdi”
diye konuşuyor.
Derici görüşlerini, “2014’ün
resmini çizmeye çalışırken ana
senaryomuz FED’in 10 milyar
dolarlık indirimlerle parasal
genişleme programını bu yıl
sonlandırmasına dayanıyor;
bu esnada herhangi bir
gelişmekte olan ülke (GOÜ)
krizi öngörmüyoruz. ABD’de ve
AB’de büyüme görünümünün
kademeli ve yavaş bir şekilde
iyileşme göstermesini buna
karşılık Çin’in yüzde 7,5’lik
büyüme beklentisinin altında
bir büyüme gösterebileceğini
düşünüyorum” diye açıklıyor.
Bu global çerçevede Türkiye’de
2014 yılının ana piyasa
tetikleyicilerinin yerel seçim ve
Cumhurbaşkanlığı seçimi ile
enflasyon ve para politikasının
seyri olacağına inanan Derici,
şunları söylüyor: “TCMB’nin
ocak ayında gerçekleştirdiği
agresif faiz artırımının bir
yenisinin tekrarlanmasını
beklememekle birlikte
önümüzdeki dönemde yeni bir
türbülans görmemiz halinde
fonlama maliyetinin yüzde
10’un çok üzerine çıktığını
ve faiz oranlarındaki yukarı
seyrin daha da derinleştiğini
görebiliriz. Sıkı para
politikasının, zayıf sermaye
girişine dayalı yüksek kur
ve faiz ortamının, BDDK’nın
tüketici kredileri ve kredi
kartlarına sınırlama ile aldığı
önlemlerin etkisiyle hem
tüketim hem de yatırım
eğilimlerinin yavaşlama
göstereceğini düşünüyoruz.
Buna bağlı olarak 2014
büyüme beklentimiz yüzde 2
seviyesinde bulunuyor.”
“2014 büyüme
tahmini, yüzde 2,5-3
aralığında”
Ekonomistler Platformu
Başkanı ve İstanbul Ticaret
Üniversitesi Ticari Bilimler
Fakültesi İngilizce İktisat
Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.
Doç. Dr. Oğuz Demir, 2013
yılının tüm gelişmekte olan
ülkeler için sıkıntılı bir yıl
olacağı beklentisinin daha yıl
başlamadan gündeme geldiğini,
Türkiye’nin kendi içinde
yaşadığı siyasi sıkıntıların da
bu döneme denk geldiğini
ve finans piyasaları açısından
zaten olumsuz olan durumu
TİM: İDEAL DOLAR KURU 2,06, EURO KURU İSE 2,80’DİR
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, “2014
ihracat yılı olacak. İSO 500 içindeki firmaların ihracat oranlarının
yüzde 30’lara çıkmasını istiyoruz” diye konuştu. İhracatçı firmaların ek
istihdam yaratma ve yatırımlarını genişletmeye yönelik eğilimlerinin
devam ettiğini vurgulayan TİM Başkanı Büyükekşi, ihracatçılar için ideal
döviz kurlarını açıklayarak şunları söyledi: “İhracatçılar 2013 yılının
son günlerinde TİM olarak yaptığımız değerlendirme çalışmalarında öne
çıkan beklentilerini, bu anketimizde de rekabetçi ideal kur seviyeleri
olarak dolarda 2,06, Euro’da ise 2,80 TL olarak muhafaza ettiler. Bu da
ihracatçımızın kurda öngörülebilirliğe verdiği önemi tekrar vurgular
niteliktedir.
İhracatçıların, dünya ve AB ülkelerinde ekonomik gidişata ilişkin
beklenti öngörüleri 16 çeyrek sonra pozitife döndü. Bu sonuç; 2014
itibariyle ihracatçıların dış talebe odaklanarak, ihracat gelirlerini artırma
beklentisinde olduğunu gözler önüne seriyor.”
Kapak
bir adım daha öteye taşıdığını
belirtiyor.
Türkiye’nin 2010 ve 2011
yıllarında rekor büyüme
sayılarına ulaştığını, 2012
yılında ise yüzde 2,2 büyüme
ile yumuşak inişi maalesef
başaramadığını dile getiren
Demir, öngörülerini şöyle
paylaşıyor: “2013 yılında da
yaklaşık yüzde 4 büyüme
sağlandığı açıklandı. 2014
yılı için ise en iyimser
tahmin, büyümeyi yüzde 3,8
öngörüyor. Ancak maalesef
özellikle 2013 yıl sonu
itibarıyla başlayan siyasal
çekişmeler, dış finansmanın
büyüme için önemli olduğu ve
zaten tüm dünyada daraldığı
bir dönemde Türkiye için daha
zor ve daha pahalı finansman
ortamı yarattı. Bu açıdan
bakıldığında iki büyük seçimin
de içinde yapılacağı 2014
yılının Türkiye ekonomisinin
yüzde 2,5-3 aralığında
bir büyüme performansı
göstermesi bile bence önemli
bir başarı olacaktır. Burada
ise özellikle AB’nin pozitif
bir büyüme yakalayacağı
beklentisi ile bu sayıları
telaffuz edebiliyorum. Eğer
AB’de işler beklendiği şekilde
iyi gitmezse 2012 yılının
olarak yüzde 10’un üzerinde
kalacağını bekleyen Dr. Demir,
büyüme temposundaki düşüş
ve kurdaki yukarı hareket ile
bir süredir Türkiye ekonomisi
için en önemli risk unsuru
olarak tanımlanan cari işlemler
açığının daha makul seviyelere
geleceği bir yıl olacağını tahmin
ediyor. Demir, “Özellikle AB’de
işler biraz daha yoluna girmeye
başlarsa, Türkiye’nin en önemli
pazarı olan bu pazardaki
hareketlenme ihracatçı için
önemli bir fırsat sunacak.
Kurdaki seviye ile bu noktadaki
rekabet gücünü de arttıran
ihracatçılar için 2014’ün
da gerisinde bir büyüme ile
karşılaşabiliriz.”
“İşsizlikte tablo
iyimser değil”
İşsizlik açısından iyimser
bir tablonun olmayacağını
ifade eden Demir, özellikle
ekonominin bir anlamda
büyüme dinamizmini ve
temposunu yitirmesi, istihdam
açısından da istenilen
ilerlemenin olmayacağı
bir yılla bizi karşı karşıya
getirebileceğine inanıyor. 2000
yılından bu yana yüzde 10
civarına yapışmış olan işsizlik
oranının yıl içerisinde dönemsel
21
Kapak
geçmiş yıllara göre daha yüksek
ticaret hacmi ve karların arttığı
bir dönem olacağını tahmin
ediyorum” diyor.
Enflasyonun 1990’lı yıllarla
kıyaslanacak ölçüde olmasa
da geri döneceğini tahmin
eden Oğuz, özellikle kurdaki
yukarı hareketin maliyetlerin
artmasına neden olduğunu,
bunun da seçim sonrasında
enflasyona yansıyacağını
öngörüyor. “2014 yılında eğer
Türkiye’nin dışardan algısı
bozulmaya devam ederse,
kurdaki yukarı yönlü hareketin
de devamı kaçınılmaz olacak”
diyen Oğuz, 2014 yılının
daha önceki yıllardaki gibi
Merkez Bankası’nın enflasyon
hedefinin üzerinde, hatta
çift haneli bir enflasyon ile
karşılaşabileceğimizi tahmin
ediyor.
Kaynak:
TCMB, Ekonomi Bakanlığı
***2013 Büyümesi Tahmindir.
“Geçen yıl enflasyon
yüksek düzeydeydi”
Dünya Gazetesi yazarı ve
Türkiye Ekonomi Politikaları
Araştırma Vakfı (TEPAV)
Kurucu Direktörü Dr.
Güven Sak, 2013 yılında iki
önemli gelişmenin Türkiye
ekonomisini şekillendirdiğini
düşünüyor. Öncelikle
FED’in mayıs ayında, küresel
kriz sonrasında piyasaları
rahatlatmak üzere sağladığı
bol miktardaki likiditeyi,
ekonominin toparlanmasına
yönelik olumlu sinyallerle
birlikte kademeli olarak
yavaşlatacağına ilişkin bir
açıklama yaptığını söyleyen
Sak, FED’in parasal genişlemeyi
yavaşlatma kararıyla çakışan
ve sadece 2013’ü değil, 2014’ü
de önemli ölçüde şekillendiren
bir diğer gelişmenin ise
yolsuzluk ve rüşvet operasyonu
ile başlayan siyasi gerginlik
olduğunu belirtiyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında
2013 yılında Türkiye
ekonomisinin yaklaşık yüzde
4 seviyesinde bir büyüme
gerçekleştirdiğini ifade eden
Sak, “2012’de bu oran yüzde
2,2 düzeyindeydi. Büyüme
oranındaki artışa rağmen
büyümenin potansiyelin
altında kalması işsizlik oranının
yükselmesine neden oldu.
2012’de yüzde 9,2 seviyesinde
olan işsizlik oranı, 0,5 puanlık
artışla yüzde 9,7’ye yükseldi.
İstihdam oranı da yine benzer
bir artışla yüzde 45,9’a ancak
ulaştı. İhracat performansı
2012’den daha iyi olmasına
rağmen, büyüme oranındaki
yükseliş ve dışa bağımlı
yapı nedeniyle cari işlemler
açığında artış yaşandı. 2012
yılında GSYİH’nin yüzde 6,1’i
seviyesinde gerçekleşen cari
işlemler açığı 2013’te yüzde
7,4’e yükseldi. 2009’dan bu
yana yüzde 7,6 düzeyindeki bir
ortalama etrafında dalgalanan
tüketici enflasyonunun ise
2013’teki düzeyi yine yüzde
7,5 oldu. Tüketici enflasyonu
böylelikle Türkiye’nin ihracat
pazarlarındaki rakiplerine göre
daha yüksek bir düzeyde kaldı”
diye konuşuyor.
2014’te büyüme
yavaşlayacak
2013’ün son döneminde
yoğunlaşan finansal ve
siyasal gerilimlerin bu yıla,
artarak taşındığını düşünen
Dr. Sak, bu yılın başında
Merkez Bankası’nın kendisine
yöneltilen eleştirilere karşılık,
dramatik bir faiz artışı kararıyla
piyasalara müdahale ettiğini,
bu seviyedeki bir faizle
önümüzdeki dönemde daha
düşük bir büyüme ve daha
yüksek işsizlik oranlarıyla
karşılaşacağımızın çok açık
olduğunu vurguluyor. Faiz
artışının kurda da istenilen
etkiyi yaratamadığını belirten
Sak’a göre bu durum, Türkiye
ekonomisi için pek de iyi bir
haber değil.
“Yukarıda da altı çizildiği üzere
MAKRO EKONOMİK GÖRÜNÜM
GÖSTERGELER
2013 GERÇEKLEŞME ORTA VADELİ PROGRAM 2014
Enflasyon
%7,40
%5,30
Faiz (Politika Faizi)
%4,50
Büyüme
%4,1***
%4
İşsizlik
Bütçe Dengesi / GSYH
Cari Denge / GSYH
Dolar Kuru (Yılsonu)
22
%10
%-1,20
%-7,90
2.13
%9,40
%-1,90
%-6,40
1.98
2002-2013 ORTALAMA
%11,80
%16,60
%5
%10,80
%-2,20
%-5,60
büyümenin ancak gitgide daha
yüksek cari açıkla mümkün
olabildiği bir büyüme modeli
içerisinde bulunuyoruz.
Ağırlıkla kısa vadeli sermaye
girişleri ile finanse edilen
yüksek cari açığın bu dönemde
gerek Türkiye’nin öznel riskleri
gerekse yurtdışındaki sıkılaşma
ortamı içerisinde finanse
edilmesi mümkün görülmüyor”
diyen Sak, bir süre daha
devam edeceği anlaşılan
siyasi belirsizliğin ve gerilim
ortamının devam etmesinin
sadece yabancı yatırımcıya
değil, sonunda yerli yatırımcıya
da olumsuz yansıdığını,
dolayısıyla Türkiye’nin uzun
dönemli büyüme potansiyeline
olumsuz etki etiğini sözlerine
ekliyor.
2014 yılı ile ilgili açıklanan
verilere baktığında pek pembe
bir tablo görmediğini belirten
Dr. Güven Sak, bu konuda
şunları söylüyor: “Tüketici
güven endeksi şubat ayında
son 4 yılın en düşük seviyesine
ilerlerken, yükselen faizler,
BDDK’nın kredi kartları ve
tüketici kredilerine ilişkin
getirdiği sınırlamalar ve
siyasi belirsizlik nedeniyle
kredi kullanımında da düşüş
görüyoruz. Beklentilerin
üzerinde gerçekleşen ocak
ayı sanayi üretim endeksinin
ise daha ziyade, BDDK’nın
hanehalkı borçluluğunu
ve tüketimi düşürerek cari
açığı frenlemeyi amaçlayan
düzenlemesinin, tüketimi
öne çeken etkisinden
kaynaklandığını düşünüyoruz.
Sanayi üretiminin önümüzdeki
dönemde yavaşlayarak, düşüş
eğiliminde olan tüketici
endeksi ile daha uyumlu bir
tablo yakalaması muhtemel
Kapak
görünüyor. Büyümenin
yavaşlamasıyla birlikte cari
açığın da göreceli olarak
düşeceğini, bu düşüşün ise,
derinleşen büyüme-cari açık
bağımlılığı nedeniyle, sınırlı
olacağını tahmin ediyoruz.”
“Yeniden net
döviz girişi
başlamalı”
Türkiye’nin 2014 yılında,
riskleri ve tedbirleri iyi analiz
edilmesi gerektiğini dile getiren
Nişantaşı Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Kerem Alkin, “Yurtiçi
piyasalar ve ekonomi çevreleri
açısından, önümüzdeki altı
ayda gerçekleşebilecek en
olumsuz senaryoda temel
risk, Türkiye’nin uluslararası
derecelendirme notunun
düşürülmesi olarak öne çıkıyor.
Türkiye’den net sermaye veya
döviz çıkışının hız kazanması
ve TCMB’nin rezervindeki
erimenin hızlanması,
notumuzun düşürülmesindeki
en önemli etkenlerden birisini
oluşturacak. Bu nedenle,
Türkiye’ye yeniden net
döviz girişinin başlamasını
sağlamamız gerekiyor” diye
konuşuyor.
Bu durumun, Türkiye gibi
önde gelen gelişmekte olan
ekonomiler arasında, mikro
reformlara ağırlık veren,
daha yüksek katma değer
elde ederek, dış ticaret
ve cari açığını azaltacak
tedbirlere yoğunlaşan ve
sürdürülebilir büyüme ile
mali disiplin için daha fazla
çaba sarf eden ülkeler ile bu
alanlarda yeterince reformist
olamayan ülkeler arasında bir
ayrışma olacağına ve küresel
sermayenin daha yoğun
olarak reformist ülkelerle
ilgileneceğine işaret ettiğini
öngören Alkin’e göre bu
dönemde ayrıca, siyasi istikrarı
sürdürülebilir kılmak ve siyasi
belirsizlik veya kargaşaya
yönelik haberlerle uluslararası
çevrenin gündemine
gelmemeyi başarmak, önemli
bir konu başlığı olarak öne
çıkıyor.
“İç siyasi
tartışmalar,
algıyı zorluyor”
Türkiye’nin, 17 Aralık’tan
beri süregelen siyasi tartışma
ve gerginlik ortamında,
geçtiğimiz yaz dönemine
damgasına vuran Gezi süreci
sonrası, “Türkiye’de bir otorite
boşluğu var mı?” sorularına da
muhatap olduğunu ifade eden
Alkin, Kırılgan Beşli olarak
anılan önde gelen gelişmekte
olan ülkelerdeki siyasi
seçim sürecinin de küresel
yatırımcılar tarafından dikkatle
takip edildiğini belirtiyor.
Alkin, “Kaldı ki Moody’s de
Türkiye’nin derecelendirme
notunu ve görünümünü,
S&P’nin aksine korurken bu
noktaya işaret ediyor. Türk
ekonomisinin bilançosuna
bakıldığında, pek çok
uluslararası kurum ve siyasi
lider tarafından alkışlanan
Türkiye’nin sürdürülebilir
büyüme hikâyesi, mali disiplin
ve bütçe performansı, hane
halkı, firma ve kamu borç
stoku oranlarının makul
olması, güçlü bankacılık yapısı,
bankalar ve kamuda açık
pozisyon riskinin neredeyse
sıfır olması, güçlü yönlerimiz
olarak öne çıkıyor” diyor.
Sahra Altı Afrikası’nın
hayli iddialı ortalama
büyüme oranlarının ve
Orta-Doğu Avrupa ile
MENA Bölgeleri’nin yüzde
3 civarındaki büyümesini,
Türkiye’nin ihracat pazar
çeşitlendirmesindeki çabaları
açısından anlamlı bulan Alkin,
bu konuda şöyle düşünüyor:
“Kaldı ki, İran’ın nükleer
tartışmasında anlaşmaya
varması, Türkiye açısından kısa
ve orta vadede İran pazarıyla
ihracat bağlantıları ve enerji
ithalat maliyetlerinin kısmen
azalması anlamında da moral
kazandırmış gözüküyor. İran’la
artacak ticari ilişkilerin cari açık
üzerindeki yapıcı etkisi göz ardı
edilmemeli.”
“2013’te istihdam,
2012’ye göre
çok düşüktü”
Türkiye’nin 2013 yılını yüzde
4,1 civarında bir büyüme
ile tamamladığını, 2012’de
gerçekleşen yıllık yüzde 9,5’lik
işsizlik oranını 2013 yılında
yüzde 10 ile tamamladığını
söyleyen Bahçeşehir
Üniversitesi Öğretim Üyesi
Dr. İsmet Demirkol, yüzde
2,2’lik 2012 büyümesinin 1
milyonu biraz aşan bir istihdam
yaratmasına rağmen, yüzde
4,1’lik 2013 büyümesinin,
sadece 159 bin civarında
istihdam yarattığına dikkat
çekiyor.
2013 yılında gerçekleşen
yüzde 7,4 enflasyonun Merkez
Bankası beklentilerinin çok
üzerine çıktığını belirten
Demirkol, “Cari açıkta
ise, 2013 senesinde altın
ithalatının 16,2 milyar dolar
gerçekleşmesi, bunun yanında
ihracatın 8,5 milyar dolar
seviyesinde kalması ile tüketici
kredilerindeki artışın etkisi
ve ithalata dayalı büyüme
neticesinde dış ticaret açığı
99,8 milyar dolar olarak
gerçekleşti, cari açık ise 2013
yılını 65 milyar dolarla kapattı”
diye konuşuyor.
Bu yılın makro ekonomik
görünümünü çizen Dr. İsmet
Demirkol, bu yıl enflasyonun
yüzde 9, politika faizinin yüzde
12, büyümenin yüzde 1,52, işsizliğin yüzde 12, GSYH
bütçe dengesinin yüzde -2,50,
GSYH cari dengenin yüzde
-7 ve yılsonu dolar kurunun
2,55-2,65 civarında olacağını
öngörüyor. Demirkol, doğrudan
yatırım girişlerinin 2014
senesinde artmaya devam etmesi
için herşeyden önce Türkiye’de
siyasi gerilimin azalması,
Türkiye’nin risk primi dediğimiz
CDS’lerin 114 seviyelerine
gerilemesi (Mayıs 2013’deki
seviye), güven ortamının
güçlenmesi, dolar kurundaki
yükseliş beklentilerinin
zayıflaması gerektiğini dip not
olarak düşüyor.
23
Dünya turu
Moody’s, Arjantin’in
kredi notunu B3’ten
Caa1’e indirdi
Uluslararası kredi
derecelendirme kuruluşu
Moody’s, Arjantin’in kredi
notunu, eriyen döviz
rezervlerini gerekçe göstererek
indirdi. Moody’s, Arjantin’in
notunu bir basamak daha
indirerek, B3’ten, yatırım
notunun 7 kademe altında
kalan Caa1 seviyesine düşürdü.
Arjantin’in kredi notu şu anda
Venezuella, Mısır, Ekvador,
Pakistan ve Küba ile aynı
seviyede derecelendiriliyor.
Arjantin Devlet Başkanı Cristina
Fernandez, ülkenin yedi yılın
en düşüğüne gerilemiş olan
rezervlerini yeniden inşa etmek
için ocak ayında pesoyu yüzde
19 ile 10 yıldan uzun zamandır
en yüksek oranda devalüe
ederken, Merkez Bankası dolar
talebini azaltmak için faizleri
yükseltti. Arjantin’in döviz
varlıkları son yılda yüzde 34
azalarak 27,4 milyar dolara indi.
Moody’s Arjantin pesosunun yıl
sonuna kadar dolar karşısında
7,9249 seviyesinden 12 pesoya
gerileyeceğini öngörüyor.
24
ABD’de tüketici
fiyatları endeksi
şubat ayında yükseldi
ABD’de tüketici fiyatları
endeksi (TÜFE), şubat
ayında büyük bir değişiklik
göstermeyerek hafif yükseldi
ve enflasyonun FED’in
hedefine doğru sınırlı bir
ilerleme gösterdiğine işaret
etti. Şirketler, sert geçen
kış mevsiminin tüketicileri
mağazalardan uzak tutması
sonrasında, satışları artırmak
için fiyatları düşük tutuyor.
Kısıtlı fiyat baskısı FED’e
işsizlik oranının gerilemesine
rağmen faizleri düşük tutmak
için zaman tanıyor.
New York’ta bulunan
Credit Agricole CIB Kuzey
Amerika’nın şef ekonomisti
Michael Carey, “Maliyet
kontrolü hâlâ oldukça etkili.
Enflasyonda taban, FED için
çok düşük olmadıkça bir sorun
değil” ifadesini kullandı. 18
Mart’ta açıklanan bir başka
veride, ABD’de ocak ayında
beklenenden daha az gerileyen
konut başlangıçlarının, şubat
ayında büyük bir değişiklik
göstermediği görüldü.
Rus enerji devi
Gazprom, Avusturya’ya
uzanıyor
Rus enerji devi Gazprom ile
Avusturyalı enerji şirketi OMW
arasında Güney Akım doğal gaz
boru hattının Avusturya kesiminin
gerçekleştirilmesine ilişkin
mutabakat zaptı imzalandı. Yıllık
32 milyar metreküp kapasiteli
hattın Avusturya kesiminin inşaatı
için gerekli tüm izinlerin 2015 yılı
sonuna dek alınması ve doğalgaz
sevkiyatının 2017’de başlaması
öngörülüyor.
Anlaşma, Gazprom Genel
Merkezi’nde Gazprom İdare
Kurulu Başkanı Aleksey Miller ile
OMV Yönetim Kurulu Başkanı ve
CEO’su Gerhard Roiss tarafından
imzalandı. Mutabakat zaptı
ayrıca Gazprom’un Orta Avrupa
Doğalgaz Ticaret Merkezi’ne
katılımına ve OMV’nin Avusturya
arz güvenliğini artırmak için
Gazprom’a depolama kapasitesi
sağlamasına ilişkin hükümler
içeriyor. Rus gazını Karadeniz’in
altından Orta Avrupa’ya
iletecek Güney Akım projesiyle,
Ukrayna’nın devre dışı bırakılarak
Avrupa’ya Bulgaristan üzerinden
gaz taşınması planlanıyor.
ARJANTİN - ABD - RUSYA -ÇİN - JAPONYA - UKRAYNA
Dünya turu
Çin’de yeni konut
fiyatlarındaki artış
hız kesti
Çin’de yeni konut fiyatlarındaki
artış, fazladan borçlanmanın
kontrol altına alınmasına
yönelik kredi tedbirleri ve bazı
şehirlerin konut fiyatlarını
düşürmek için attığı bireysel
adımların etkisiyle dört şehirde
hız kesti.
Pekin ve güneydeki iş merkezi
Shenzen’de konut fiyatları
şubatta aylık bazda yüzde
0,2 artış kaydederek, Ekim
2012’den bu yana en yavaş
yükselişe işaret etti. Şanghay’da
yeni konut fiyatları yüzde 0,4
artışla Kasım 2012’den bu yana
en düşük hızını kaydederken,
Guangzhou’daki konut fiyatları
yüzde 0,5 hızlandı. Konut
fiyatları, Ocak’ta hükümetin
izlediği 70 şehrin 62’sinde
yükselirken, bu sayı şubat
ayında 57 oldu.
Credit Agricole CIB’nin kıdemli
ekonomist ve stratejistlerinden
Dariusz Kowalczyk, “Genel
olarak emlak sektörünü, bu
yıl büyüme finansal istikrar
karşısında büyük ve reel bir
risk olarak görüyoruz” dedi.
Japonya ihracatında
talep düş kırıklığı
yarattı
Japon Merkez Bankası, ülke
ihracatının son dönemde
yatay seyrettiğini açıkladı.
Banka, dış taleplerin düş
kırıklığı yaratacak düzeyde
olmasından ötürü ihracat
tablosunun değiştiğini kaydetti.
Bununla birlikte banka,
Japonya içindeki ekonomik
genişlemenin büyüme hızının
sürdürülmesine yardımcı
olacağını düşünüyor. Ülkedeki
şirketler işletmelerine daha
fazla kaynak aktarıyor ve
sanayi faaliyetleri biraz daha
artmış görünüyor. Son veriler,
sanayi üretiminin ocak ayında
yüzde 4 arttığını gösterdi. Bu
da sanayi faaliyetlerinin ardı
ardına iki aydır tırmandığını
ortaya koyuyor.
Bununla birlikte, iç talebin
ve tüketici harcamalarının
gelecek aydan itibaren
yavaşlayacağından kaygı
duyuluyor.
Artan sosyal yardımların
karşılanabilmesi için 1 Nisan
2014’te hükümet satış vergisini
yüzde 5’ten yüzde 8’e çıkardı.
Kırımlılar’ın
yüzde 97’si Rusya’ya
“evet” dedi
Rusya Devlet Başkanı Vladimir
Putin, Kırım’ın Rusya’ya
bağlanması ve yeni federal
bölgeler oluşturulması
anlaşmasını imzaladı.
Putin, referandumun Kırım
halkının özgür iradesiyle
gerçekleştirildiğini ileri
sürerek, Kırım’ın Rusya’ya
bağlanmak istediğini ve bu
teklifin değerlendirildiğini
söyledi. Anlaşmayı, Putin, Kırım
Başbakanı Sergey Aksenov,
Sivastopol Belediye Başkanı
Aleksey Çalıy, Kırım Meclis
Başkanı Vladimir Konstantinov
imzaladı. Rusya yasalarına
göre, anlaşma metni Anayasa
Mahkemesi’ne gönderilecek.
Anlaşma metni ile taslak,
daha sonra parlamentonun
alt ve üst kanatlarında
görüşülecek. Anlaşma burada
kabul edildikten sonra
yürürlüğe girecek. Kırım Özerk
Cumhuriyeti’nde 16 Mart
günü yapılan referandumda,
sandık başına gidenlerin yüzde
96,77’sinin Rusya’ya katılmak
için oy kullandığı açıklanmıştı.
AB, Ukrayna’ya
ticari destek
verecek
Avrupa Birliği, Ukrayna’dan
ithal edilecek bir dizi tarım
ürününde gümrük vergisini
kaldırarak ülkeye yaklaşık
500 milyon euroluk ticaret
desteği sağlamayı amaçlıyor.
AB Komisyonu Başkanı
Jose Manuel Barroso’nun
açıklamasında yer alan
yardım, Ukrayna ekonomisini
desteklemek amacıyla bir dizi
tarımsal malın ticaretinden
alınan gümrük vergilerinin
kaldırılması yoluyla sağlanacak.
AB Ticaret Komisyoneri Karel
de Gucht, hemen hayata
geçirilecek kararın en az
1 Kasım 2014 tarihine kadar
yürürlükte kalacağını belirtti.
Sanayi malları ve tekstil
ürünlerindeki ithalat
vergilerinin de kaldırılacağına
işaret eden komisyoner
Gucht, toplamda Ukrayna’ya
yılda 487 milyon euroluk
destek sağlanacağını ifade
etti. 1 Kasım’a kadar AB’nin
Ukrayna ile tam bir serbest
ticaret anlaşması imzalayacağı
öngörülüyor.
25
Dünya gündemi
Gelişen dünya dibi gördü
artık sadece
“daha iyiye” gidebilir
Güney Afrika, Türkiye ve Brezilya’da hükümetlerin değişmesi çok muhtemel
görünmüyor. Fakat şu anki liderler tekrar seçilirlerse politika değişikliğine
gidebilirler. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan,
başkanlık sistemi rüyasını gerçekleştiremeyebilir, muhalefetin ve geniş
protestolar gerçekleştiren laik kesimin sözüne uymak zorunda kalabilir.
NEW YORK
Gelişmekte olan ekonomi
demek, bir anlamıyla
gelişmekte olan ülkelere göre
politik risklerin daha yüksek,
politikaların güvenilirliğinin
ise daha düşük olması
demektir. Finansal kriz
sonrası gelişmekte olan
ekonomiler güçlü bir şekilde
büyümeye devam ettiğinde
yapılan tanım artık eskidi.
Bugün bu tanım gelişmekte
olan ekonomilerde, kısmen
güçsüz ekonomik ve politik
itibarları ve gittikçe büyüyen
politik istikrarsızlıklarından
kaynaklanan çalkantının
sebebi olarak görülüyor.
‘Kırılgan Beşli’de denilen
Hindistan, Endonezya,
Türkiye, Brezilya ve Güney
26
Afrika’yı ele alalım. Hepsinin
ortak noktası sadece
ekonomik ve politik güçsüzlük
(benzer mali ve cari denge
açıkları, yavaşlayan büyüme,
yükselen enflasyon ve ağır
işleyen yapısal reformlar)
değil. Ayrıca bu yıl her
birinde cumhurbaşkanlığı
seçimleri ya da genel seçimler
gerçekleşiyor. Ukrayna,
Arjantin, Venezuela, Rusya,
Macaristan, Tayland ve
Nijerya gibi diğer birçok
gelişmekte olan ekonomide
de politik ve/veya sosyal
istikrarsızlıklar, sivil
kargaşalar mevcut.
Ve bu listede henüz tehlikeli
istikrarsızlığını koruyan
Ortadoğu’yu saymıyorum.
Arap Baharı’nın gerçekleştiği
Libya ve Mısır’da artan
bir memnuniyetsizlik
var. Suriye’de iç savaş
hiddetleniyor. Yemen, için
için yanıyor. Irak, İran,
Afganistan ve Pakistan
dalgalanmalarıyla bölgede
bir yay oluşturuyor. Asya’nın
jeopolitik riskleri de buna
dahil değil. Çin’in Japonya
Filipinler, Güney Kore,
Vietman dahil birçok
komşusuyla bölgesel
anlaşmazlıkları bu listeye
dahil değil.
Güya gelişmekte olan ülkelere
dair pozitif anlatılara göre
sanayileşme, şehirleşme, kişi
başı gelirin artması, orta
sınıfın ve tüketim toplumunun
yükselmesiyle uzun
dönemli ekonomik büyüme
ve sosyopolitik istikrar
sağlayacaktı. Fakat birçok
NOURIEL ROUBINI
Dünya gündemi
ülkede çok yakın zamanda
politik kargaşalar patlak
verdi. Brezilya, Şili, Türkiye,
Hindistan, Venezuella,
Arjantin, Rusya, Ukrayna
ve Tayland. Bu ülkelerde
barikatları kuranlar şehirli
orta sınıfın ta kendisi oldu.
Yine aynı şekilde otoriteyi
İslami güçlere kaybetmeden
önce Arap Baharı’na öncülük
edenler yine şehirli öğrenciler
ve orta sınıftı.
Bu, çok büyük bir sürpriz
değil aslında. Birçok ülkede
kişi başı gelirdeki artıştan ve
sosyal güvenlikteki artıştan
fayda sağlayan işçi sınıfı
ve taşradaki çiftçiler oldu.
Orta sınıflar ise yükselen
enflasyona, yetersiz kamu
hizmetlerine, rüşvete ve
zorlayıcı hükümetlere maruz
kaldı. Şimdi bu orta sınıf
geçmişe göre daha fazla sesini
çıkartıyor ve politik olarak
daha iyi organize olabiliyor.
Bunun en önemli sebebi ise
sosyal medyanın daha hızlı
mobilize olmalarına imkân
tanıması.
Bu dönemde yaşanan politik
kargaşaların hepsi de hoş
karşılanmıyor değil. Birçoğu
yönetimlerin iyileşmesini
ve büyüme odaklı ekonomik
politikaların gerçekleşmesini
getirebilir. ‘Kırılgan Beşli’de
bu sayede iki hükümetin
değişmesi muhtemel.
Hindistan ve Endonezya.
Fakat belirsizlik de artıyor.
Endonezya’da ekonomik
ulusalcılık yükselişte. Bu
da ekonomik politikaların
içe dönük bir gidişat
izleyeceği riskini getiriyor.
Hindistan’da muhalefet
partisi Bharatiya Janata
Party’nin başbakan adayı
Narendra Modi seçilirse, şu
anda yönettiği Gujarat’ta
başarıyla uygulamış olduğu
büyüme odaklı politikaları
ulusal seviyede uygulayabilir
de uygulayamayabilir de. Bu
tamamen Modi’nin mezhepçi
tutumunu bir kenara bırakıp
ülkenin genelini kucaklayan
bir lider olup olamamasına
bağlı olacak.
Bu iki ülkenin aksine, Güney
Afrika, Türkiye ve Brezilya’da
hükümetlerin değişmesi
çok muhtemel görünmüyor.
Fakat şu anki liderler tekrar
seçilirse politika değişikliğine
gidebilirler. Güney Afrika
Cumhurbaşkanı Jacob Zuma
başbakanlık adayı için iş
dünyası yanlısı zengin bir
iş adamını seçti ve piyasa
odaklı reformlar yönünde
hareket edebilir. Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan
başkanlık sistemi rüyasını
gerçekleştiremeyebilir,
muhalefetin ve geniş
protestolar gerçekleştiren
laik kesimin sözüne
uymak zorunda kalabilir.
Brezilya Devlet Başkanı
Dilma Rousseff ise daha
istikrarlı makroekonomik
politikaları kucaklayabilir
ve özelleştirmeler de
dahil yapısal reformları
hızlandırabilir.
Kırılganlığı ve riski
inanılmaz yüksek olan
Arjantin, Venezuella ve
Ukrayna’da bile politik ve
ekonomik şartlar o kadar
kötüleşti ki–başarısız
bir devlet olma seçeneği
dışında– sadece daha
iyiye gidebilirler. Arjantin
Cumhurbaşkanı Cristina
Fernández, yükümlülüklerini
yabancı yatırımları olumsuz
etkiliyor. Gerçeği söylemek
gerekirse, gelişmekte olan
ekonomilerdeki gelir ve
servet eşitsizliği, zamanla
liberalleşme ve küreselleşmeye
karşı olan sosyal ve politik bir
harekete sebep olabilir.
Bu yüzden gelişmekte
olan ülkelerin ekonomik
büyümesi bütünleşik olmalı
ve eşitsizliği azaltmalıdır.
Piyasa odaklı reformlar
gerekli olsa da, hükümetler
fakirler için sosyal güvenlik,
ve yüksek kalitede kamu
hizmeti sağlamakta; eğitime,
sağlık hizmetlerine, altyapıya
ve inovasyona yatırım
yapılmasında; ekonomik
ve finansal oligopolilerin
güçlerini sınırlandıracak
rekabet kanunlarını
uygulamakta ve herkese eşit
fırsatlar sunan gerçek bir
eşitlik sağlamakta çok önemli
rol oynuyor.
yerine getiremiyor. Kim
olursa olsun halefi olacak
kişi daha ılıman olacaktır.
Venezuella’da Devlet
Başkanı Nicolás Maduro
güçsüz bir lider ve önünde
sonunda daha merkezi
bir muhalefete koltuğunu
bırakmak zorunda kalabilir.
Ve otokratik eşkıyalardan
kurtulmuş olan Ukrayna
sivil savaştan kaçınabilirse,
Batı yönetiminde ekonomik
bir canlanma programıyla
istikrara kavuşabilir.
Ortadoğu için risk, inişli
çıkışlı ekonomik ve politik
geçişlerle on yıldan fazla bir
süre devam edecek. Fakat
orada bile kademeli bir
istikrara kavuşma süreci
çok daha büyük ekonomik
fırsatlar getirecek.
Yani birçok gelişmekte
olan ekonomide seçim
sonuçlarına bağlı büyük
politik değişiklikler olacağını
ummak için çok neden var.
Bu değişiklikler, bağlılıkları
daha piyasa odaklı politikalar
olan ılımlı hükümetleri
yükseltecek ve ekonomilerini
doğru yönde ilerletecek.
Tabii ki riskler göz ardı
edilemez. Gelişmekte olan
ekonomiler yakın bir geçmişe
göre çok daha kırılgan ve
volatil. Yapısal repormlar,
kısa vadeli bedelleri olsa
da, uzun vadeli faydaları
için uygulanmalı. Çin’in
uyguladığı devlet kapitalizmi
Rusya, Venezuella, Arjantin
ve hatta Brezilya, Hindistan
ve Güney Afrika’daki
politika düzenleyicileri
arasında büyük destek
görüyor. Kaynak ulusalcılığı
yükselişte ve bu hem serbest
ticareti hem de doğrudan
3 Mart 2014 tarihli Dünya
gazetesinden alınmıştır.
27
Üye PROFİLİ
Boru sektörünün lideri
büyümeye
devam edecek
Bu yıl 70’inci yılını kutlayan Borusan, 4 milyar doların
üstüne çıkan cirosuyla, yenilikçi ürün ve hizmetlere
odaklanıp, kârlılığını ve verimliliğini daha da
yükselterek, sürdürülebilir bir zemin üzerinde büyümeye
devam edecek. Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Bülent Demircioğlu, “Geçen yıl Nisan ayında
temeli atılan ABD’deki çelik boru fabrikamız Mayıs
ayında üretime başlıyor” dedi.
Başarısının ardında
güçlü bir kurumsal
iş kültürünün yattığı
Borusan Holding’in
temelleri, bundan 70 yıl
önce atıldı. Başta Türkiye
olmak üzere dünyanın
değişik pazarlarında çelik,
distribütörlük, lojistik ve
enerji sektörlerinde istikrarlı
büyümesini sürdüren
grubun ilk
kurulduğu
28
yıllardaki iş zihniyetinin
üzerinde yükselen kurumsal
kültürün üç önemli sacayağı
bulunuyor. Birincisi müşterinin
ihtiyacını anlamaya ve
ona yönelik yaratıcı, farklı
ve ekonomik bir çözüm
geliştirmeye duyulan tutku
derecesinde bağlılık; ikincisi
hata yapmaktan, risk almaktan
çekinmeksizin hızlı ve esnek
aksiyon geliştirme becerisi,
üçüncüsü ise müşteriye hizmet
vermek, ürün sunmak için temel
fonksiyonlara, yani üretime ve
satışa eksiksiz bir sadakat.
Borusan Grubu
şirketlerinin, güçlü
bir iş kültürü
ile en modern
metodolojilerden
yararlanarak
çalışmalarını
sürdürdüğünü
dile getiren
Borusan
Holding
Yönetim
Kurulu Başkan
Yardımcısı Bülent Demircioğlu
ile MESS’e 1962 yılında üye olan
Borusan’ı konuştuk.
Borusan Holding’in ekonomik
büyüklüğü hakkında bilgi
verebilir misiniz?
1944 yılında başlayan
yolculuğumuzda geldiğimiz
noktada, Türkiye’nin önde gelen
sanayi ve ticaret gruplarından
biri olduk. Bugün Borusan;
çelik, distribütörlük, lojistik ve
enerji olmak üzere dört farklı
işkolunda faaliyet gösteren,
cirosunu 4 milyar ABD dolarının
üzerine çıkartmış, her yıl
yüzlerce milyon dolarlık yatırım
yapan ve 7 bin kişiyi istihdam
eden bir şirketler grubudur.
Yenilikçiliğe dayalı ürün ve
hizmetlerimizle ülkemiz için
değer yarattığımız gibi, yurtdışı
pazarlarda sürekli güçleniyoruz.
Halen ciromuzun yüzde 30’u
yurtdışı satışlarımızdan ve
yurtdışı faaliyetlerimizden
geliyor. Geçen yıl Türkiye’de
enerji sektöründe önemli
Üye PROFİLİ
yatırımlar yaptık. ABD’deki
(bizi bu pazarda daha da
güçlendirecek) çelik boru
fabrikası yatırımımız mayıs
ayında üretime başlıyor.
Holding yönetimi, Asım
Kocabıyık’tan devraldığı mirası
sürdürüyor. Gelecekte şirket
kültürü, kurumsallık, yeni
yatırımlar gibi konularda ne tür
değişiklikler olacak?
Borusan’ın kurumsal kültürünün
temelinde Kurucumuz ve
Onursal Başkanımız merhum
Asım Kocabıyık’ın yerleştirdiği
değerler yer alıyor. Bunlar, her
şeyden önce açık, dürüst ve
güvenilir olmak, müşteriye saygı
göstermek ve onun ihtiyaçlarını
en iyi şekilde karşılamaya
odaklanmak şeklinde
özetlenebilir. Borusan bu sayede
müşterileriyle güçlü bir güven
ilişkisi geliştirmiş ve bugün
geldiği noktaya ulaşmıştır.
Yatırımlarımızı stratejik
planlamamız çerçevesinde
sürdürüyoruz. Değişmeyen
hedefimiz aktif olduğumuz iş
kollarında pazar lideri olmak
veya üst sıralarda yer almaktır.
Borusan’ın bölgesindeki ve
dünya pazarlarındaki varlığını
artırmak, Grubumuzu
Türkiye’nin dünyadaki güçlü
oyuncularından biri haline
getirmek için önemli adımlar
atıyoruz.
Holdingin “Çelik Grubu”
şirketlerinin, faaliyet alanları
ve ölçek bilgilerini anlatabilir
misiniz?
Çelik Grubumuzda Borusan
Mannesmann, Borçelik ve
Kerim Çelik şirketlerimiz yer
alıyor. 1 milyon tonluk üretim
kapasitesine sahip olan Borusan
Mannesmann Türkiye’deki
üretim faaliyetlerini Gemlik ve
Halkalı fabrikalarında yürütüyor.
Ayrıca İtalya’da yüksek katma
değerli soğuk çekilmiş özel boru
üretimi konusunda uzmanlaşmış
bir fabrikası bulunuyor. Bunlara
ek olarak, ABD’nin Teksas
eyaletinde, kaya gazı sondaj
borusu üretecek bir üretim
tesisi kurma çalışmalarımız
devam ediyor. 150 milyon
ABD doları düzeyinde bir
yatırımla kurulacak olan
bu tesisi, mayıs ayı içinde
faaliyete sokmayı hedefliyoruz.
Borusan Mannesmann ürün
yatırımın ardından Borçelik’in
bugünkü yıllık kapasitesi 1,5
milyon tondur. Türkiye’nin
en yüksek üretim kapasitesine
sahip ve en modern galvanizli
sac üreticisidir. Çelik servis
merkezi Kerim Çelik; Manisa,
Bursa ve Adana’daki servis
merkezlerinde 500 bin tonun
üzerindeki üretim kapasitesi
ve 200 çalışanıyla faaliyetlerini
sürdürüyor. Ürün gamında sac
(CR), sıcak daldırma galvanizli
sac (HDG), asitlenmiş yağlanmış
sıcak sac (PO), boyalı sac (CC)
gibi ürünler bulunuyor.
gamını ağırlıklı olarak, petrol
ve doğalgaz kuyu boruları,
basınçlı borular, su, doğalgaz
ve petrol iletim hattı boruları,
soğuk çekme otomobil boruları
oluşturuyor. Şirketin 1400
çalışanı ve 4 bin çeşit ürünü var.
Dünyanın en büyük çelik
üreticisi ArcelorMittal’in ortağı
olduğu, Türkiye’nin ilk özel ve
ikinci büyük yassı çelik üreticisi
Borçelik’in üç soğuk haddeleme
ve üç sıcak daldırma galvaniz
hattı bulunuyor. 1994, 2003 ve
2008 yıllarında gerçekleştirilen
toplam 500 milyon dolarlık
29
Üye PROFİLİ
Çelik Grubu’nda Türkiye ve
dünya pazarındaki yeriniz
nedir? Bu büyüklükte ve bu
kadar başarılı bir grup olmayı
nasıl başardınız?
Borusan Mannesmann çelik
boru sektöründe Türkiye’nin
lideri, Avrupa ve dünyanın
önde gelen şirketlerinden biri.
Sektöründe dünya markası
ortağımız Mannesmann ile
beraber tüm kıta Avrupası’nda
en yüksek teknolojiye sahip
boru üreticisi Borusan
Mannesmann Boru A.Ş., geçen
yıl İSO 500 sıralamasında 49.
sırada yer aldı.
Yassı çelikte ülkemizin önde
gelen özel şirketlerinden
Borçelik ise geçen yıl, saygın
ekonomi dergilerimizden
Capital’in hazırladığı Capital
500 listesinde 65’inci, İSO 500
listesinde 28’inci sırada yer aldı.
Borçelik yassı çelik sektörünün
en üst kalite diliminde üretim
yapan bir şirket ve otomobil ile
beyaz eşyada en yüksek pazar
payına sahip üretici.
Borusan Grubu şirketlerinin
tümü güçlü bir iş kültürü ile ve
en modern metodolojilerden
30
yararlanarak çalışmalarını
sürdürüyor. Başarının altında
beşer yıllık stratejik planlarla
belirlenen hedeflerin kararlılıkla
takip edilmesi, Yalın 6 Sigma
metodolojisiyle yenilikçiliğin ve
verimliliğin sürekli geliştirilmesi,
“Voice of Customer” (Müşterinin
Sesi) uygulamasıyla müşterinin
taleplerine gerçekten kulak
verilmesi ve modern İK
uygulamaları yer alıyor.
Borusan yenilikçi ürün
ve hizmetlere odaklanıp,
kârlılığını ve verimliliğini daima
yükselterek, sürdürülebilir
bir zemin üzerinde büyümeye
devam edecek.
Türkiye metal sektörünün
ekonomideki yerini nasıl
değerlendiriyorsunuz? Sektörün
potansiyelinin önündeki
engeller, sorunlar neler?
Bu soruya, metal sektörünün
önemli bir parçası olan ve
Borusan’ın da içinde faaliyet
gösterdiği çelik sektörü
perspektifinden bakarak
yanıt vermek isterim. Çelik
sektöründe yaşanan daralmaya
rağmen, geçen yıl Türkiye’nin
nihai mamul üretim ve tüketimi
artış gösterdi. 2013 yılında
Türkiye’nin toplam nihai mamul
üretimi, yarı mamul ithalatının
desteği ile önceki yıla kıyasla
yüzde 6,2 artışla 36,4 milyon
tona ulaştı. Türkiye’nin uzun
mamul üretimi yüzde 5,1 artışla
26,53 milyon tona, yassı mamul
üretimi de yüzde 9,2 artışla 9,86
milyon tona yükseldi.
Dünya Çelik Birliği (WSA)
verilerine göre, 2013 yılında
Türkiye ham çelik üretiminde
dünyada 8’inci, Avrupa’da
Almanya’nın ardından 2’nci
sırada yer aldı. Çelik ürünleri
ihracatında ise ITC Trademap’in
2013 yılının ilk 9 aylık verileri
incelendiğinde Türkiye’nin,
çelik ürünleri ihracatında (nihai
ve yarı mamul dahil olmak
üzere) dünyada 7’nci, Avrupa’da
yine Almanya’nın ardından 2’nci
sırada olduğu görüldü.
Çelik boruda, küresel
ekonomilerde devam eden
krizin genel talepte yarattığı
daralmaya ek olarak, bazı hedef
ihracat pazarlarında yaşanan
siyasi karışıklıklar ve korumacı
politikaların 2013 yılında
bir önceki yıla kıyasla daha
düşük bir ihracat performansı
sergilenmesine neden olduğunu
söyleyebiliriz.
Buna rağmen sektörün en
önemli ihracat pazarlarından
olan AB’de yaşanan ekonomik
toparlanmaya paralel olarak,
çelik boru talebinin kısa vadede
artış göstermesi bekleniyor.
2013 yılında ABD’ye yapılan
ihracatta yaşanan kayıpların
2014 yılında telafi edilebileceği
tahmin ediliyor. Kuzey Afrika
ve Ortadoğu bölgelerinde
devam eden altyapı ve üstyapı
yatırımlarının da Türk çelik ve
boru ihracatına önemli katkılar
sağlayacağı öngörülüyor.
Bugün Türkiye’de Avrupa
standartlarında üretim
yapabilen, ulusal ve uluslararası
projeler ile adını duyurmuş
kaliteli üreticilere, bilgi
birikimine, belirli düzeyde
teknoloji ve altyapıya sahibiz.
Bu faktörlere ülkemizin
coğrafi konumunun getirdiği
lojistik ve stratejik avantajları
da eklediğimizde ortaya
potansiyelin yüksek olduğu bir
tablo çıkıyor.
“TÜRKİYE ÇELİK SEKTÖRÜNÜN ARTIK KATMA DEĞERİ VE ULUSLARARASI REKABET
GÜCÜNÜ ARTIRACAK ÜRÜNLERE ODAKLANMASI VE İHRACAT HACMİNİ YÜKSELTMESİ
GEREKİYOR. HAMMADDE TEMİNİNDE YAŞANAN SIKINTILAR, TEMEL BİR SIKINTIDIR.
ÇOK DEĞİŞKEN BİR YAPIDA OLAN YASSI MAMUL FİYATLARI, UZUN SÜRELİ
PROJELERLE İLGİLİ İHALELERDE FİYAT VERMEYİ HAYLİ ZORLAŞTIRIYOR.”
Üye PROFİLİ
Çelik Grubu’na yönelik olarak,
kısa ve orta vadede yeni yatırım
planlarınız var mı?
Başta enerji ve çelik gruplarımız
olmak üzere tüm işkollarımızda
yatırımlarımız planlandığı
şekilde devam ediyor. Çelik
Grubu’ndaki durumu aktarmak
gerekirse, Borusan Mannesmann
şirketimiz, ABD’nin Teksas
eyaletinde kaya gazı sondaj
borusu üretim tesisi yatırımını
başlattı. Nisan 2013’te temeli
atılan ve toplam yatırım miktarı
150 milyon ABD dolarına
ulaşacak olan bu tesis yaklaşık
500 dönüm arazi üzerinde
kurulacak ve tam kapasiteye
ulaştığında 250 kişiye istihdam
olanağı sağlayacak.
MESS’in çalışmaları,
faaliyetleri ve sektöre katkıları
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye Metal Sanayicileri
Sendikası (MESS), 1959
yılından bu yana metal
işkolunun gelişimine, bu
sektördeki sorunların aşılmasına
ve faaliyet gösteren kuruluşların
daha katma değerli, daha verimli
çalışmalarına önemli katkılarda
bulunmuş bir sivil toplum
kuruluşudur. Faaliyetlerini aynı
başarılı çizgide sürdüreceğini
ve sektör için vazgeçilmez
bir öneme sahip olduğunu
düşünüyorum.
MESS’e ne zaman üye oldunuz?
Neden bu örgütlülüğe ihtiyaç
duydunuz?
1959 yılında kurulan MESS’e
27 Kasım 1962 tarihinde üye
olduk. Üretimin devamlılığını
sağlayebileceğimiz, kazankazan ilişkisi içinde toplu
sözleşme müzakerelerini
yürütebileceğimiz, metal
sektörü içinde belirli standartları
uygulayabileceğimiz, metal
sektörüne özgü ücret yapılarını
oluşturabileceğimiz, kapsamlı
çalışan eğitimlerinden
ve bilgi birikimlerinden
yararlanabileceğimiz bir örgüt
olduğu için MESS’e üye olduk.
Sizce MESS gibi bir örgütün
sektöre ve ekonomiye katkısı
oluyor mu?
MESS kurulduğu günden bu
yana Türkiye’nin endüstri
ilişkilerine yön vermiş, yapıcı
ve uzlaşmacı yaklaşımları,
yenilikçi ve araştırmacı yapısıyla
sadece kendisine üye işletmeleri
değil, bu işletmelerin en önemli
üyelerine eğitim, danışmanlık
hizmetleri vererek çok önemli
bir işlevi yerine getiriyor.
Türk çalışma hayatına ve
endüstri ilişkilerine yön
verecek yasa, yönetmelik,
tüzük ve uygulamaların her
aşamasında yaptığı inceleme,
araştırma, istatistiki çalışma
vb. ile hem yasama hem de
yürütme organlarına da katkılar
sağlayarak, çalışma hayatımızın
ve buna yön veren tüm yasal
zeminin dünya ve Avrupa
standartlarında olmasının
sağlanması için çalışıyor.
MESS, kurulduğu günden
bu yana barışçıl, yapıcı,
münakaşaya değil müzakereye
dayalı bir toplu sözleşme süreci
yürüterek çalışma barışının
sürekliliğini sağlayan önemli
aktörlerden biri. Bu sayede de
hem bizim hem de Türkiye’deki
metal sektörünün gelişimine
önemli katkılar sağlıyor ve
sağlamaya devam ediyor.
kaynağı olan çalışanlarını da
geliştirmek adına çok önemli
faaliyetler gerçekleştiriyor.
Yaptığı çalışmalarla metal
sektörüne olduğu kadar diğer
tüm sektörlere de yol gösteren,
öncülük eden bir kurum.
Küreselleşmenin doludizgin
yaşandığı, rekabetin her
geçen gün daha da arttığı
dünyamızda işletmelerin
başarılı olabilmelerinin yolu
verimlilikten geçiyor. Bu ise
eğitilmiş, yetkin insan kaynağı
ile mümkün. MESS, kurduğu
MESS Eğitim Vakfı (MEV) ile
her alanda ve seviyede önemli
eğitim ve gelişim faaliyetlerinde
bulunarak çalışanların daha
yetkin hale gelmesinde ve
bu sayede verimlilik artışının
sağlanmasında önemli katkı
sağlıyor.
Bunun yanında sanayinin
gelişimine paralel ihtiyaç
duyulan her alanda sanayiciye
yardımcı olacak, ana faaliyet
alanı olan üretim faaliyetlerinin
dışındaki konularda hayatı
kolaylaştıracak adımları da
atıyor. Bunun en güzel örneği,
Entegre Geri Dönüşüm
şirketidir.
MESS gerek yurtiçinde gerekse
yurtdışında üyesi olduğu birçok
platformda hem Türk metal
sanayisini hem de üyelerini
çeşitli düzeylerde temsil ederek,
endüstri ilişkilerinin sağlıklı
ve sürekli gelişmesine katkıda
bulunuyor.
MESS, tüm metal sanayi
çalışanlarını geliştirmek,
verimliliği artırmak ve iş idaresi
için çok kapsamlı eğitim
programları düzenliyor. İş sağlığı
ve güvenliği alanında çalışmalar
yürüterek, çalışanların sağlıklı
ve güvenli bir ortamda
çalışmalarını sağlamak üzere
Uzun yıllardır yürüttüğünüz
kültür, sanat, eğitim ve cinsiyet
eşitliği çalışmaları, sizin gibi
şirketlere neler kazandırıyor?
Biz sosyal sorumluluk
projelerimizde Kurucumuz ve
Onursal Başkanımız Merhum
Asım Kocabıyık’ın ilkeleri
doğrultusunda hareket ediyoruz.
Ülkemize değer katmak ve gönül
borcumuzu ödemek için gayret
gösteriyoruz. Bu doğrultuda
kurulduğumuzdan bu yana,
toplumdan kazandığımızı yine
topluma yaptığımız yatırımlarla
paylaşmayı ilke edindik.
Bu çalışmalar Türkiye’nin
gelişmesine, kalkınmasına
katkıda bulunurken, Borusan
Grubu ile paydaşları arasındaki
güveni pekiştiriyor ve kurumsal
itibarımızı olumlu etkiliyor.
31
Ekonomide gündem
Aktif biçimde
farketmemiz gereken nedir?
Birçok iş insanı, bol kaynaklara erişebilse, çok önemli işlerin altına imza
atacağına kendini inandırmıştır. Bazı insanlar, ülkemizin petrolü olsaydı
ekonomimiz kanatlanıp uçar diye düşünmektedir.
Bu yazının amacı, bilincin
ne olduğunu anlatmak
değil. Amacımız, işlerimizi
bilinçle yönetme bağlamında,
“kaynakların laneti” örneğinden
yola çıkarak, dünyada
olup biteni okuma gündemi
önermektir.
Düşündüklerimizi yazıya
dökerken “anlaşılma düzeyini”
yükseltebilmik için Michio
Kaku’nun tanımladığı bilincin üç
bileşenini anımsatalım:
1) Çevreyi hissetme ve tanıma,
2) Kendinin farkında olma,
3) Hedefler belirleyerek geleceği
planlama, simüle etme ve strateji
ortaya koyma.
Harvard Business Review’de
Ellen Langer, “Bilinçli olmak,
yeni şeyleri aktif biçimde
farketme sürecidir. Bunu
yaparsanız, sizi tam da şimdiki
32
zamana taşır. Bağlam ve
perspektife daha duyarlı hale
gelirsiniz. Bilinç ilginin özünü
oluşturur. Enerji tüketmez, enerji
verir. Pek çok insanın hatası, tüm
bu düşüncenin stresli ve yorucu
olduğunu varsaymaktır. Ama asıl
stresli olan düşüncesizce yapılan
olumsuz değerlendirmeler ve
sorunlarla karşılaşıp bunları
çözemeyeceğimiz endişesidir”
diyerek işlerimizi bilinçle
yönetmenin yol ve yöntemini
gösteriyor.
Sait Başer’in tanımı da
Langer’e yakın: “Bilinç, bir
farkındalık durumunun
zihinde kendiliğinden uyanık
kalmasıdır.”
Birçok iş insanı, bol kaynaklara
erişebilse, çok önemli işlerin
altına imza atacağına kendini
inandırmıştır. Bazı insanlar,
ülkemizin petrolü olsaydı
ekonomimiz kanatlanıp uçar
diye düşünür.
Joseph E. Stiglitz, ekonomistlerin
“kaynak laneti” adını verdiği
olguya gönderme yaparak,
büyük doğal kaynaklara sahip
ülkelerin, az kaynaklara sahip
ülkelerden daha düşük oranda
büyüdüğünü, kaynak bolluğunun
zenginlik yerine bir ölçüde de
tembellik yarattığını ileri sürer.
Ünlü ekonomist, her ikisi de
petrol bağımlısı olan Endonezya
ve Nijerya’nın durumunu şöyle
analiz ediyor: “Her iki ülke
de 30 yıl önce kişi başına aynı
gelir düzeyine sahipti. Bugün ise
Endonezya’nın geliri Nijerya’nın
dört katına ulaşmış durumda.”
Elmas bağımlısı Sierra Leone
ile Botswana incelendiğinde,
Botswana’nın son 30 yılda
Dünya Gazetesi Yazarı
DR. RÜŞTÜ BOZKURT
Ekonomide gündem
ortalama yüzde 7,8 büyüdüğü,
sivil savaş yaşayan Sierra
Leone’nin ise yokluk ve yoksulluk
kıskacından kurtulamadığı
görülüyor.
Stiglitz, zengin kaynakları olan
ülkelerin dikkat etmesi gereken
üç olguya dikkat çekiyor:
1-Zengin kaynaklar, toplumları
daha fazla kaynak yaratma
yerine pastadan daha büyük pay
kapmaya motive ediyor. Pastadan
payını alanlarla alamayanlar
arasında bir savaşa giden yolun
önü açılıyor. Hiç kuşku yok ki
çatışma ortamı ve iklimi yabancı
güçlerin manipülasyonunu
kolaylaştırıyor.
2-Hammadde fiyatları sürekli
dalgalanıyor, dalgayı yönetmek
de kaynaklara sahip ülkelerin
elinde değil.
3-Petrol ve diğer kaynaklar
istihdam yaratmıyor, sıklıkla
diğer ekonomik sektörlerin
dışlanmasına yol açıyor. Bu
olguya “Hollanda Hastalığı”
deniyor. Petrolden elde edilen
gelir artınca paranın değeri
yükseliyor.
Çok sayıda düşünür gibi
Stiglitz’de kendini yeniden
üreten ekonomiler yaratmanın
en güvenilir yol ve yönteminin,
insan kaynağı stokunu artırmak,
insan kaynağı ve sermaye
verimliliklerini yükseltmek
olduğunu söylüyor.
Jean Daniel Tordjman’da,
“Rasyonel analizler, yıllar
süren durgunluktan sonra
belirli bir anda ekonomik
kalkınmanın nasıl harekete
geçtiğini açıklamaya yetmiyor.
Doğal kaynakların bolluğu,
tarım ürünleri, madenler hatta
petrol bile yeterli değil. Öyle
olsa Sibirya, Kongo veya Afrika
gelişmiş ülkelerin başında
yer alıırdı. Rusya örneğindeki
gibi, bilim ve teknoloji seviyesi
ve zeka (Gerek Macarlar,
gerekse Ermeniler mükemmel
matematikçi ve satranç
oyuncuları çıkarmıştır) hatta
para bile yetmiyor; zira servete
boğulmuş Altın Yüzyılı İspanyası
bile bunu ‘kalıcı bir kalkınmaya’
çevirmeyi beceremedi” diye
bulgularını paylaşıyor.
Küresel Kalkınma Merkezi’nden
William Easterly ile Minnesota
Üniversitesi’den Ross Levin’in
kaleme aldıkları bir makalede
ulaştıkları genellemede,
“Sonuçlar çok ilginç: En önemli
faktörün kurumlar olduğu
ortaya çıkıyor, ama bu, çıkan
sonucun en hafif ifadesiydi.
Her ikisi de kendi başlarına
etkileyici etmenler olan
coğrafya ile politikaların sadece
kurumlardan daha az etkili
oldukları değil, kabaca söylemek
gerekirse hiç etkiye sahip
olmadıkları görülüyor” diyorlar.
The Economist ise
makroekonomik politikaların
iyi ya da kötü olmalarının
son çözümlemede kurumların
işleyişine bağlı olduğunu
belirtiyor. Bol yeraltı ve yerüstü
kaynakların, iyi coğrafyanın,
olgun bir kültürün de belirleyici
etkisi olmadığı görüşünde.
Gerçekliğe yakın çözümleri
üreten, uygulamaya koyan ve
sürdürülebilirliği sağlayan
“kapsayıcı kurumlar” asıl itici
gücü oluşturuyor.
Değişik kaynakların
genellemelerini izledikten sonra,
sorulması gereken soru açık:
“Aktif biçimde farketmemiz
gereken ne?”
Yanıtların birincisi, kalkınmayı
hızlandıran temel etkenin
yeraltı ve yerüstü zenginlikler,
sermaye stoku, makroekonomik
politikalar, kültür ve
coğrafyaların olmadığıdır.
Kalkınmanın temel etkeni, fırsat
eşitliği ve eşit haklar sunan,
paylaşımcı ortak aklın gücüne
dayanan, katılımcılık özünden
beslenen yönetişimi içselleştiren,
entelektüel kapasiteyi artıran
kapsayıcı kurumların olağanüstü
etkileri olduğudur.
Yanıtların ikincisi, dünyayı iyi
okumaktır. Örneğin, “Analitik
3.0” ile “Sanayi 4.0” konusu
ABD, Almanya, İngiltere ve hatta
İsrail’de tartışma aşamasını
geçmiş, işyerlerinin etkin
yönetiminde ve uygulamada
bir hayli mesafe kazanmıştır.
Bu yeni gündemi tercüme
kolaycılığı ile değil de kendi
özgün koşullarımızı dikkate alan
yaklaşımla zenginleştirirsek,
doğru okumanın verdiği
farkındalığı artırarak doğru
adımlar atabilir, kalkınma
yarışında öne geçebiliriz.
Sanayi 4.0 tartışmalarını bir
başka yazıda ele alalım; “bilinçli
olmak, yeni şeyleri aktif biçimde
farketmek” ise analitik üzerinde
tartışmaları hemen başlatmaktır.
Thomas H. Davenport’un
Harvard Business Review
Türkiye’nin Aralık 2003
sayısında yayımlanan “Analitik
3.0” makalesi, tartışmayı
başlatmanın bir ilk adımı
olabilir.
Çok genel çizgileriyle özetlersek:
Analitik 1.0: İşlerimizi
alışkanlıkla değil analizle
yapmaktır. Verilere erişme,
verileri derleme, uygun yöntemle
malumat haline getirme,
malumatları bilgiye dönüştürme,
sezgileri de katarak bilgileri
“anlama” düzeyine eriştirerek
iş yapabilmeyi beceriyorsak,
“Analitik 1.0” aşamasındayız.
Analitik 2.0: “Büyük Veri”yi
ehlileştirerek, ehlileştirilmiş
bilgileri karar süreçlerinde,
insan yaşamını kolaylaştıran bir
“yarara dönüştürme” aşamasıdır.
Analitik 3.0: Anlama derinliğini
kazandırdığımız bilgilerle
zenginleştirilmiş ürünleri
piyasalara sunarak rakiplerle
eşdüzeyliliği koruma ya da
bir adım öne geçerek rekabet
üstünlüğü yaratmadır.
Analitik 3.0 aşamasına ulaşma,
öncelikle insanımızın entelektüel
kapasitesini artırma, onu sistem
kapasitesi ile besleyerek bilgiyle
çeşitlendirilmiş renklendirilmiş
ve zenginleştirilmiş ürünler
sunabilme demektir.
Şimdi hep birlikte eğri oturup
doğru konuşalım. İşyerlerimizin
ne kadarı “analitik 1.0”
aşamasına geçmiştir... “Analitik
2.0” aşamasında ilerleyenler
ne kadardır? Analitik 3.0
aşamasında olan işyeri
sayımızın toplam içindeki payı
nedir gibi soruların yanıtını
herkese vermeden önce, kendi iç
dünyamızda netleştirmeliyiz.
Çok da yeni olmayan
bu kavramlarla içiçe
olmayanlar için anlaşılabilir
olabilmemiz oldukça zor...
Ama şu genellemeye yürekten
inanıyorum: Matbaanın Batı’da
yarattığı etkiyi, baskın hale
gelmeden gündemimize alabilmiş
olsaydık, ülkemiz, “Sanayi
Devrimini kaçıran tipik ülke”
olmazdı. Bugün “Analitik 3.0”
ile “Sanayi 4.0” konusuyla ilgili
olmayanlar da gelecekte benzer
suçlamanın hedefi olabilir.
33
Alternatif Pazarlar
Rusya
Türk yatırımcıları heyecanlandırıyor
Türkiye ile ikili ticaret hacmi her sene ortalama yüzde 13,7 oranında artan Rusya, dünyanın
yedinci büyük ekonomisi olarak, yatırımcılar için Çin’den sonra en cazip pazar.
1,9 trilyon dolarlık gayrisafi milli hasılası, 844 milyar dolarlık dış ticareti ile dünyanın en
önemli ve en büyük ülkeleri arasında yer alan Rusya, Türk yatırımcılarını bekliyor.
ZENGİN doğal kaynaklarıyla
dünyanın en önemli ve en
büyük ülkelerinden biri olan
Rusya ile Türkiye’nin ticari iş
birliği, gün geçtikçe daha da
artıyor. 2000’li yılların başından
itibaren karşılıklı üst düzey
ziyaretlerle yepyeni bir döneme
girilen Rusya Federasyonu
Türkiye ilişkileri, son yıllarda
sadece siyasi olarak değil,
ekonomik olarak da ayakları
yere sağlam basan bir boyuta
taşındı. Bu sürecin sonunda,
karşılıklı ticaretin önümüzdeki
beş yıl içinde 100 milyar dolara
yükseltilmesi ortak hedef olarak
belirlendi.
Türkiye ile Rusya Federasyonu
arasındaki ilişkiler, birçok
başka faktörün yanı sıra
coğrafi yakınlığın yarattığı
yapıyla uzun bir tarihi geçmişe
dayanıyor. İlişkiler, kimi
tarihsel dönemlerde uzlaşmacı
özelliğinden uzaklaşsa da
bugün Soğuk Savaş döneminin
rekabetçi doğasını terk ederek,
işbirliği alanlarının çoğaltıldığı
yeni konjonktürde, her iki
34
ülke için de verimli bir zemine
oturtuldu. İki ülke arasındaki
işbirliğini doğuran ve her geçen
gün kuvvetlenmesini sağlayan
en önemli unsurlar, ekonomik
ve ticari ilişkilerin yanı sıra
gözlenen yoğun yatırım ilişkileri
oldu.
Rusya’da 10 milyar
dolarlık yatırım
Bu gelişmeler ışığında Rus
ekonomisindeki yükselişe
paralel olarak, Türkiye’nin bu
ülkedeki doğrudan yatırımları
da gün geçtikçe arttı. Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekci’nin
Dünya gazetesine yaptığı
açıklamaya göre, Şubat 2014
itibariyle Türkiye’nin Rusya’daki
toplam yatırımları 10 milyar
dolar civarında gerçekleşti.
Şu an Rusya Federasyonu’nda
bilişimden gıda sektörüne,
hukuk-danışmanlıktan lojistik
sektörüne, inşaattan tekstile
hemen her alanda yerleşik Türk
iş adamı bulunuyor.
Türk işadamları, başkent
Moskova ile Tataristan
Cumhuriyeti’nin başkenti
Kazan’ın yanı sıra Güney
Rusya’daki Rostov, Krasnodar,
Soçi, Novorossisk şehirleri ile
Novosibirsk, Yekaterinburg,
Samara, St. Petersburg ve
Astrahan gibi ülkenin önemli
ticaret merkezlerinde yerleşik ve
sektörlerinde hâkim konumda.
Türkiye ile Rusya arasındaki
ticari ve ekonomik ilişkilerin
önemli boyutlarından birini
ise müteahhitlik sektörü
oluşturuyor. Ocak 2014
itibariyle, 49,4 milyar dolar
tutarındaki 1481 proje ile
Rusya Federasyonu, Türk
müteahhitlerinin en fazla
iş aldıkları ülke oldu. Türk
müteahhitlik sektörünün Rusya
pazarında edindiği deneyim,
bugün Türk inşaat firmalarının
global ölçekte ulaşmış olduğu
konumu da gösteriyor.
Rusya’nın ekonomisi
büyüyor
Dünyada imalat sanayisi en
güçlü ekonomiler arasında 2012
yılı itibariyle yedinci sırada yer
alan Rusya, 2013 yılında 2,1
trilyon dolarlık gayrisafi milli
hasıla (GSMH) ve GSMH’den
kişi başına düşen 18 bin 271
dolar gelir ile 2012 yılında
toplam 530,6 milyar dolar
ihracat, 335,4 milyar dolar
ithalat gerçekleştirdi. Kuzey
komşumuz, bu başarısının
ardından Fransa, İngiltere,
Kanada, Hindistan ve Brezilya
gibi gelişmiş ve gelişmekte olan
ekonomileri geride bıraktı.
Dış Ekonomik İlişkiler
Kurulu (DEİK) Türk-Rus
İş Konseyi’nin “Rusya
Federasyonu Ülke Bülteni”nde,
1990’ların başlarından
itibaren küresel ekonominin
önemli bir oyuncusu olan
Rusya’da son yıllarda izlenen
makroekonomik politikaların
enflasyonun düşürülmesi,
istikrarlı bir döviz kurunun
sağlanması, kamu borçlarının
zamanında ödenmesi ve
ekonomik büyümenin
devamı üzerinde yoğunlaştığı,
yükümlülüklerini yerine getiren
Rus hükümetinin ekonomide
RUSYA’DA İŞ YAPMANIN PÜF NOKTALARI
• Ruslar randevularınıza zamanında gelmenizi ve dakik olmanızı bekler.
• İletişim kurmak için posta çok güvenilir bir araç olarak kabul edilmiyor. Faks ve e-posta
kullanımı tercih ediliyor.
• Bir iş ziyaretine gitmeden önce ticaret yapmayı planladığınız şirketi, ticari amaçlarınız ve iş
teklifiniz hakkında bilgilendirmeniz beklenir.
Alternatif Pazarlar
35
Alternatif Pazarlar
Kaynak:
T.C. Ekonomi Bakanlığı Ülke
Raporu, 2013; TÜİK
istikrarlı büyüme sağladığı
dile getiriliyor. Bültene göre,
dengeli mali politikalar ve para
politikalarındaki korumacı
yaklaşım da ekonomideki
finansal göstergelerde
iyileşmeye ve istikrara önemli
ölçüde katkıda bulunuyor.
Rusya’nın GSMH’si 1990’lı
yılların ortalarına kadar pek
istikrarlı bir seyir izlemese
de 1994 yılında 326 milyar
dolara gerilerken 1997 yılında
tekrar 428 milyar dolara
yükseldi. Ancak, 1998 yılında
yaşanan ekonomik kriz, derin
bir ekonomik çöküşe neden
olarak, GSMH’nin 1999 yılında
194 milyar dolara kadar
gerilemesine yol açtı. 1999
yılından itibaren ise istikrarlı
bir gelişme süreci yakalandı.
Putin yönetiminin devleti
tekrar güçlendirmeye yönelik
çabalarının bu gelişmedeki
payı oldukça yüksek. Eski ama
güçlü bir sanayi altyapısına
sahip ülkede birçok tesis artık
özel sektör tarafından başarıyla
işletiliyor.
YILLAR
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
İHRACAT (X)
1.172
1.368
1.859
2.377
3.238
4.727
6.483
3.202
4.632
5.995
6.682
6 967
36
YILLARA GÖRE TÜRKİYE-RUSYA TİCARETİ (MİLYON DOLAR)
İTHALAT (M)
X/M
DENGE
HACİM
3.892
0,30
-2.720
5.064
5.451
0,25
- 4.083
6.819
9.033
0,20
- 7.174
10.892
12.906
0,18
-10.529
15.283
17.806
0,18
- 14.568
21.044
23.508
0,20
- 18.781
28.235
31.364
0,20
- 24.881
37.847
19.450
0,16
- 16.248
22.652
21.592
0,21
- 16.960
26.224
23.950
0,25
-17.955
29.945
26.625
0,25
-19.943
33.307
25 064
0,28
-18 096
32 031
Yatırımlar istenen
düzeyde değil
Son yedi yılda yüksek
oranlı büyüme gösteren Rus
ekonomisi, 2005 yılında
yüzde 6,4 ile gelişmekte olan
ekonomilerin ortalama büyüme
oranı olan yüzde 5,9’un ve
dünya ortalaması olan yüzde
3,2’nin hayli üzerinde büyüme
yakaladı. GSMH 2006 yılında
yüzde 7,7 ve 2007 yılında ise
yüzde 8,1 oranında büyüyerek
1.290 milyar dolar seviyesine
ulaştı. 2008 yılını yüzde 5,2’lik
bir büyümeyle kapatan Rusya
ekonomisi, küresel krizin
devam eden etkisiyle 2009
yılında yüzde -7,9’luk bir düşüş
• Yazılı dokümanlar ve imzalanmış belgeler, Rusya’da iş yapmak için gerekli. İmzalı olmayan
belgelere genellikle güvenmiyorlar.
• Kişisel ve samimi iletişim, iş hayatının bir parçası.
• İş toplantılarında fiziksel temas, örneğin omuza dokunma olumlu bir işaret.
• Anlaşmazlık halinde resmi bir tutum içine girmekten kaçının. Unutmayın ki Ruslar size daha
kişisel bir yolla yanıt verir.
Alternatif Pazarlar
yaşasa da 2010 yılında yüzde
4’lük bir büyümeyi yakaladı.
2011 yılında da bir önceki
yıldaki büyüme oranını korudu.
Halen petrol, doğal gaz ve
madenlere bağımlı olan ve
büyümenin ağırlıklı olarak
bu sektörlerde geliştiği Rus
ekonomisinde, yerli ve yabancı
yatırımlar hız kazanmış
olmalarına rağmen halen
istenen düzeyde değil.
Rusya Federasyonu Devlet
İstatistik Komitesi’nin (Rosstat)
yayımladığı verilere göre,
2010 yılı döneminde ülkedeki
yabancı yatırım hacmi yüzde
40,1 oranında büyüyerek
114,7 milyar dolara ulaştı.
Buradaki doğrudan yabancı
yatırımlar yüzde 13,2 oranında
azalarak 13,81 milyar dolara
indi, portföy yatırımları yüzde
21,9 yükselerek 1,076 milyar
dolar, diğer yatırımlar ise yüzde
53,3 büyüyerek 99,86 milyar
doları buldu. Önceki yıla göre
yüzde 11,9 büyüyen toplam
yabancı sermaye tutarı 300,1
milyar dolar seviyesine gelerek,
ödenmiş yabancı yatırım tutarı
120,8 milyar dolar oldu. 2010
yılında Rusya ekonomisine
yabancı sermaye yatırımında
bulunan başlıca ülkeler sırasıyla
Güney Kıbrıs, Hollanda,
Lüksemburg, Çin, Almanya,
İngiltere, İrlanda, Fransa,
Japonya ve Virgin Adaları oldu.
En önemli altıncı
yatırım adresi
Ernst & Young’ın yaptığı
Avrupa Cazibe Anketi 2013’e
göre, birçok sektörde büyüme
fırsatları barından Rusya,
dünyanın en cazip yatırım
adresleri arasında yer alıyor ve
bu konuda Çin’e rakip olduğu
görülüyor. Ülkenin büyük
ve genişlemeye devam eden
tüketici pazarı, refah düzeyinin
artması, yatırımlar açısından
en büyük avantaj. İyi gelişmiş
telekom altyapısı, ekonomik
büyümenin temeline oturan
büyük petrol ve doğal gaz
kaynakları, dünyanın en büyük
taze su kaynaklarına sahip
olması, iyi eğitimli ancak çok
pahalı olmayan işgücü, girişimci
ortamı, ulaştırma ve lojistik
altyapısının yenilenmesine
yönelik çabalar ülkenin
37
Alternatif Pazarlar
cazibesini artırıyor.
Avrupa Cazibe Anketi 2013’e
göre, ankete katılanların
yüzde 20’si Rusya’yı dünyanın
en cazip altıncı yatırım
destinasyonu olarak görüyor.
Bu ankette Rusya’nın skoru,
2006 yılının dört kat üzerine
çıktı. Yatırımcılara göre
doğrudan yabancı yatırım
cazibesi açısından Rusya’nın
en büyük rakibi Çin. ABD ve
Almanya da Rusya’nın önemli
rakipleri olarak gösteriliyor. Çin
dışında, gelişmekte olan ülkeler
arasında Rusya’nın fazla rakibi
yok. Rusya ve Çin arasındaki
yarış, bazı ortak özellikler
taşımalarına bağlanıyor. Her iki
ülkenin önemli bir ekonomik
potansiyeli ve patlayan bir
tüketici pazarı var.
RUSYA’NIN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ
2009
2010
2011
2012
2013*
GSMH (trilyon $ piyasa fiyatları)
1,2
1,5
1.899
2.016
2.106
Reel GSMH Artış Oranı (%)
-7,9
4,0
4,3
3,4
2,2
Kişi Başına (GSMH-MG)($)
14.920
15.639
16.686
17.594
18.271
Enflasyon Oranı (TÜFE, ortalama)
11,7
6,8
8,4
5,1
6,4
İşsizlik oranı (%, ortalama )
8,4
7,9
3,4
5,7
4,8
GSMH – Sektörel Büyüme Hızları (%)
Tarım
0,4
-7,5
Sanayi
-13,1
7,5
Hizmet
-5,1
3,6
Dış Ticaret (Milyar $)
İhracat
303
384
519,9
530,6
İthalat
192
246
321,7
335,4
Denge
111
138
198,2
195,2
Cari İşlemler Dengesi (Milyar $)
49
69
97,3
71,4
52,1
Toplam Dış Borç (Milyar $)
387
391
543
539,6
532,6
Kaynak: Economic Intelligence Unit (EIU) / * T.C. Ekonomi Bakanlığı
38
2012’de 128
doğrudan yabancı
yatırım
Ankete göre Rusya, 2012’de
128 doğrudan yabancı yatırım
projesi çekti. Bu projelerin
yarattığı iş imkânı 2008
yılından bu yana en yüksek
seviyeye çıktı ve 2012 yılında
yabancı yatırımların yarattığı
istihdam 13 bin 356 oldu. Bu
artışta özellikle istihdam yoğun
imalat sektörüne Almanya,
İtalya, Japonya gibi üretim
maliyeti düşük pazarlara
yönelen Batı ülkelerinden
akan yatırımın etkisi oldu.
Rusya, 2012 yılında Avrupa’da
doğrudan yabancı yatırım
yoluyla en fazla iş imkânı
yaratılan ikinci ülke oldu.
2012’de Türkiye, Avrupa’daki
yatırım projelerinin yüzde
2,5’ini çekerken, Rusya yüzde
3,4’lük pay ile proje bazında
en fazla ilgi gören sekizinci
pazar oldu.
• Kartvizit uygulaması, son derece önemli. Kartvizitin bir tarafının Türkçe, diğer tarafının
Rusça olması yararlı olabilir.
• Sunumlar açık ve net, anlaşılması kolay olmalı.
• Temel birçok konu ofis dışında konuşulsa da nihai uzlaşma ve anlaşma ofiste yapılır.
• Genellikle toplantı başlarken, organizasyonun başkanı görüşmeyi başlatır, girişi yapar ve
daha sonra önem sırasına göre diğer konuşmacılar konuşur.
Alternatif Pazarlar
Faaliyet alanı olarak
bakıldığında, ülkede en fazla
yatırım imalata yapıldı. 2012’de
bu alanda yapılan yatırımın
toplam içindeki payı yüzde
46,9 oldu. Bunu yüzde 38,3 ile
satış ve pazarlama, yüzde 4,7
ile lojistik ve yine yüzde 4,7 ile
hizmetler izledi. Diğer yatırım
alanları arasında, araştırma ve
geliştirme ile eğitim bulunuyor.
En fazla doğrudan
yatırım otomotivde
Sektörel bazda ise en
fazla doğrudan yabancı
yatırım projesi otomotive
yapılan Rusya’da, 2012’de,
otomotivdeki yabancı projenin
toplam içindeki payı yüzde
21,1 olarak gerçekleşti.
Ernst & Young, 2012’de
Rusya’nın otomobil pazarının
büyüklüğünün 77 milyar
dolara ulaştığını tahmin ediyor.
Adet olarak satışlar yüzde 10
artışla 2,94 milyona, yani 2008
krizi öncesindeki seviyeye
ulaştı.
Sektörün Avrupa’ya kıyasla çok
iyi olan performansı yatırım
miktarına da yansıdı ve 20112012 arasında yatırımlar yüzde
50 artış gösterdi. Otomotivin
ardından proje bazında en
fazla yatırım çeken sektörler iş
hizmetleri, kimyasallar, yazılım,
ulaştırma hizmetleri, bilgisayar,
gıda, metalik olmayan
mineral ürünleri, makineekipman, plastik-kauçuk
olarak sıralanıyor. Yatırımların
geri kalan yüzde 20’si diğer
sektörlerde toplanıyor.
“Dünya Kupası,
müteahhitlerimiz
için fırsat”
Türkiye-Rusya Federasyonu
Ticaret ve Yatırım Forumu’nda
konuşan TUSKON Başkanı
Rızanur Meral, “TUSKON,
150 milyon nüfusu, 1,9
trilyon dolarlık gayrisafi milli
hasılası, 844 milyar dolarlık
dış ticareti, 208 milyar dolar
dış ticaret fazlası olan, çok
zengin doğal kaynaklarıyla
dünyanın en önemli ve
en büyük ülkelerinden
biri ve Türkiye’nin en
önemli stratejik ortağı olan
Rusya Federasyonu’nu çok
önemsemektedir” dedi.
Rusya’daki toplam Türk
yatırımlarının 12 milyar
doları aştığına dikkat çeken
Meral şöyle devam etti: “Türk
müteahhitler geçen 20 yılda
Rusya’da 40 milyar doları
bulan önemli projeleri hayata
geçirdi. Rus şirketlerinin
Türkiye’deki toplam yatırımları
9 milyar doların üzerindedir.
Ülkelerimiz arasındaki
karşılıklı yatırımların geldiği
seviyenin birbirimize olan
güven ve stratejik işbirliğinin
en önemli göstergesi
olduğunu düşünüyorum.
2013 ihracatımız 7,256 milyar
dolar, ithalatımız ise 25,500
milyar dolar toplamda 32,756
milyar dolar olmuştur. Biz
Türkiye olarak zengin yeraltı
ve yerüstü kaynaklarına
sahip, ağır sanayide tecrübesi
olan, 150 milyon nüfusuyla
güçlü ve zengin Rusya gibi
bir komşumuz olduğu için
kendimizi şanslı görüyoruz.”
Rusya’nın, Türk müteahhitler
için çok önemli bir pazar
olduğunu belirten Meral,
“Türk müteahhitler, 2018’de
Rusya’da gerçekleştirilecek
Dünya Futbol Şampiyonası
için yapılacak projelerde de
görev almak istemektedir.
Rusya Federasyonu, Türk
müteahhitlik sektörü için
cazibe merkezi olmaya devam
edecektir” diye konuştu.
Türkiye’nin ihracat
pazarı Rusya
1970-1980 döneminde
Türkiye’nin dış ticaretinde
önemli yeri olan SSCB’nin payı
1980’lerin başında azalmaya
başladı. Ancak iki ülke
arasındaki ticaret, 1984 yılında
yapılan doğal gaz anlaşması
ile tekrar hız kazandı, 1992
yılında SSCB’nin dağılmasıyla
birlikte iki ülkenin ticari
ilişkileri hızla gelişmeye devam
etti. 2000 yılında ihracatımızda
dokuzuncu sırada yer alan
Rusya Federasyonu 2003 ve
2004 yıllarında sekizinci sıraya
yükseldi, 2005 yılında tekrar
dokuzuncu, 2006 yılında
Dünyada imalat sanayisi en güçlü ekonomiler arasında 2012
yılı itibariyle yedinci sırada yer alan Rusya, 2012’de toplam
530,6 milyar dolar ihracat, 335,4 milyar dolar ithalat
gerçekleştirdi. 2013 yılında 2,1 trilyon dolarlık gayrisafi
milli hasılaya (GSMH) ve GSMH’den kişi başına düşen 18 bin 271
dolar gelire ulaşan Rusya’nın işsizlik oranı giderek düşüyor.
altıncı, 2007 yılında beşinci
sıraya yerleşti. İthalatımızda
ise 2000 yılında dördüncü
sıradayken, 2004 ve 2005
yıllarında ikinci, 2006 yılında
ise ilk sıraya yükseldi, 2007
yılında da ilk sırayı korudu.
İki ülke arasındaki ticarete
konu olan ürünler her geçen
yıl çeşitlendi. Rusya başlangıçta
Türkiye’den ağırlıklı olarak
gıda maddeleri alırken daha
sonra tekstil ve konfeksiyon
ürünleri, deri, kürk, makina
ve teçhizat, otomobil almaya
başladı. Türkiye ise Rusya’dan
enerji kaynakları (petrol, doğal
gaz, kömür) başta olmak üzere
makine aksamı ve parçaları,
demir çelik, kimyasallar ve
gübre ithal ediyor. Türkiye’nin
Rusya pazarına yönelik
ihracatını ağırlıklı olarak fiyat
elastikiyetleri yüksek tüketim
malları oluşturuyor. Buna
rağmen, son yıllarda Türkiye ve
Rusya Federasyonu arasındaki
ticaret dengesi Türkiye’nin
aleyhine gelişiyor. Toplam
ticaret hacmindeki yükseliş
büyük ölçüde Türkiye’nin
Rusya Federasyonu’ndan
gerçekleştirdiği ithalattaki
artıştan kaynaklanıyor. Önceki
yıllarda olduğu gibi, 2011
yılında da ithalat ihracattan
daha fazla artıyor. 2010 yılında
yüzde 44 artarak 4,6 milyar
dolara yükselen ihracatımız
2011 yılında 6 milyar dolar
olarak, ithalatımız ise 2010’da
yüzde 11 artarak 21,6 milyar
dolar, 2011’de 24 milyar dolar
olarak gerçekleşti. Türkiye,
2012 yılında Rusya’ya 6,6
milyar dolar ihracat, 26,6
milyar dolar ithalat, 2013
yılında ise yaklaşık 7 milyar
dolar ihracat, 25 milyar dolar
ithalat yaptı.
39
Kanundaki değişiklikler
Çalışma mevzuatında
son gelişmeler
İş Kanunu’nun 30. maddesi kapsamında, yükümlü olmadıkları halde engelli
çalıştıran işverenlerin her bir engelli için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden
hesaplanan sigorta primine ait işveren hissesinin tamamının hazinece
karşılanacağı hüküm altına alınmıştır.
Geçtiğimiz aylarda;
çalışma hayatına ilişkin
mevzuatımızda birçok yeni
düzenlemeye ve değişikliğe
yer verildiği görülmektedir.
Yapılan düzenlemeler
incelendiğinde, çalışma
hayatını düzenleyen dört temel
kanundan üçünde; 4857 sayılı
İş Kanunu, 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve
5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu’nda bazı değişiklikler
yapıldığı; 6331 sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu ve 6356
sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu uyarınca
çıkarılması gereken ikincil
mevzuatın yayımlandığı,
ayrıca engellilerin istihdamı,
sosyal sigorta işlemleri
ve korumalı işyerleri gibi
40
diğer hususlarda da yeni
düzenlemeler getirildiği
gözlemlenmektedir.
Bu düzenlemelerden 19 Şubat
2014 tarih ve 28918 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan
6518 sayılı “Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun” ile 4857 sayılı İş
Kanunu’nda bireysel iş hukuku
alanında bazı değişiklikler
yapılmıştır. Söz konusu
değişikliklerle;
• İş Kanunu’nun “Eşit
davranma ilkesi” başlıklı
5. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan iş
ilişkisinde ayrımcılık
yasağı kapsamına “renk” ve
“engellilik” kavramları da
eklenmiştir.
• İş Kanunu’nun “Engelli ve
eski hükümlü çalıştırma
zorunluluğu” başlıklı 30.
maddesinin 6. fıkrasında
yer alan “yüzde ellisi”
ibaresi “tamamı” şeklinde
değiştirilerek, 30. madde
kapsamında, yükümlü
olmadıkları halde engelli
çalıştıran işverenlerin bu
şekilde çalıştırdıkları her
bir engelli için prime esas
kazanç alt sınırı üzerinden
hesaplanan sigorta primine
ait işveren hissesinin
tamamının Hazinece
karşılanacağı hüküm altına
alınmıştır.
MESS Müşavir Avukatı
ŞEYDA AKTEKİN
Kanundaki değişiklikler
• Kanuna “Korumalı
işyerlerinde çalışan
engellilerin ücretleri”
başlıklı Ek Madde 1
eklenerek, işgücü piyasasına
kazandırılmaları güç
olan zihinsel veya
ruhsal engellilerin
korumalı işyerlerinde
işe yerleştirilerek
çalıştırılmaları halinde bu
kişilere ödenecek ücretlerin
belli bir kısmının Hazine
tarafından karşılanması
öngörülmüştür.
alabilmeleri için, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na
bu fıkranın yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl
içinde kullanılmak şartıyla
en fazla iki sınav hakkı
verilmesine dair gerekli
düzenlemeyi yapma yetkisi
verilmiştir. Bu çerçevede İş
Güvenliği Uzmanlarının
Görev, Yetki, Sorumluluk
ve Eğitimleri Hakkında
Yönetmelik’te Kanun’daki
değişikliğe paralel
değişiklikler yapılmıştır.
İş sağlığı ve güvenliği alanında
ise; 2 Ağustos 2013 tarih ve
28726 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 6495 sayılı Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’la
6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu’nun bazı
maddelerinde değişiklikler
yapılmış, ayrıca söz konusu
Kanunla çıkarılması
gereken Yönetmelik ve
Tebliğler yayımlanarak, bu
alandaki ikincil mevzuat
tamamlanmıştır. Bu çerçevede
37 yönetmelik ve 3 Tebliğ
yayımlanmıştır.
• “Yürürlük” başlıklı 38.
maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendi değiştirilerek, iş
güvenliği uzmanı, işyeri
hekimi ve diğer sağlık
personeli çalıştırılması
zorunluluğunun;
6495 sayılı Kanun’la 6331
sayılı Kanun’un;
• “İş güvenliği uzmanı
görevlendirme yükümlülüğü”
başlıklı geçici 4. maddesine
eklenen 2. fıkra ile iş
güvenliği uzmanlığı
belgesine sahip olanların,
Sosyal Güvenlik Kurumu’na
ödenmiş olan prim gün sayısı
ile sahip oldukları belge
sınıfı gibi hususların dikkate
alınarak üst sınıflardaki iş
güvenliği uzmanlığı belgesini
- 50’den az çalışanı olan ve
az tehlikeli sınıfta yer alan
işyerleri için 1 Temmuz
2016 tarihinde,
- 50’den az çalışanı olan
tehlikeli ve çok tehlikeli
sınıfta yer alan işyerleri
için 1 Ocak 2014 tarihinde
yürürlüğe gireceği
düzenlenmiştir.
• “Tanımlar” başlıklı 3.
maddesinin (f) ve (s)
bentleri;
“f) İş Güvenliği Uzmanı:
Usul ve esasları
yönetmelikle belirlenen, iş
sağlığı ve güvenliği alanında
görev yapmak üzere
Bakanlıkça yetkilendirilmiş,
iş güvenliği uzmanlığı
belgesine sahip, Bakanlık
ve ilgili kuruluşlarında
çalışma hayatını denetleyen
müfettişler ile mühendislik
veya mimarlık eğitimi veren
fakültelerin mezunları ile
teknik elemanı,”
“s) Teknik eleman: Teknik
öğretmen, fizikçi, kimyager
ve biyolog unvanına sahip
olanlar ile üniversitelerin iş
sağlığı ve güvenliği programı
mezunlarını,”
şeklinde değiştirilmiştir. Söz
konusu bentlerde yapılan
değişiklikler ile; Bakanlık
ve ilgili kuruluşlardaki
çalışma hayatını denetleyen
müfettişlere iş güvenliği
uzmanı olabilme hakkı,
biyolog unvanına sahip
olanlara da teknik eleman
olabilme hakkı tanınmıştır.
Toplu iş hukuku alanında
ise; 6356 sayılı Sendikalar
ve Toplu İş Sözleşmesi
Kanunu’nda üyelik ve
üyelikten çekilme işlemlerinin
E-devlet kapısı üzerinden
yapılmasına ilişkin
düzenlemeler, 7 Kasım
2013 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Kanunun ilgili
maddelerine dayanılarak
hazırlanan “Sendika
Üyeliğinin Kazanılması
ve Sona Ermesi ile Üyelik
Aidatının Tahsili Hakkında
Yönetmelik” ise 9 Temmuz
2013 tarihinde yayımlanmıştır.
İşçi ve işveren sendikaları
ile ilgili üyelik ve üyelikten
çekilme işlemleri Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından hazırlanan iki
portal üzerinden, Yönetmelikte
belirtilen hükümler
çerçevesinde, 7 Kasım
2013 tarihinden itibaren
gerçekleştirilmektedir.
Bunun yanı sıra, 6356 sayılı
Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu uyarınca
çıkarılması gereken Toplu İş
Sözleşmesi Yetki Tespiti ile
Grev Oylaması Hakkında
Yönetmelik, 11 Ekim 2013
tarih ve 28792 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik
ile toplu iş sözleşmesi yetki
tespit süreci ile grev oylamasına
ilişkin usul ve esaslar
düzenlenmektedir.
Sosyal güvenlik alanında
ise, gerek 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu’nda, gerekse
bu Kanunun tamamlayıcısı
olan ikincil mevzuatta
önemli değişiklikler yapıldığı
görülmektedir. Bu değişiklikler
de, Sosyal Sigorta İşlemleri
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
ile 21 Ağustos 2013 tarih ve
28742 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır. Söz konusu
Yönetmelik ile, 12 Mayıs
2010 tarih ve 27579 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan
Sosyal Sigorta İşlemleri
Yönetmeliği’nde değişiklikler
yapılmış ve özellikle işe
iade davası sonunda işe
başlatılmayan sigortalıların
işten ayrılış bildirgesi ile aylık
prim ve hizmet belgesinin
düzenlenmesi, verilmesi ve
saklanması konularında yeni
düzenlemeler getirilmiştir.
Bunun yanı sıra, sigortalı işe
giriş bildirgesi, işten ayrılış
bildirgesi başta olmak üzere
Yönetmelik ekinde bazı
değişiklikler yapılmış ve
Yönetmeliğe 2013 yılı Eylül ayı
başında yürürlüğe girmek üzere
İşkolu Kodu Listesi eklenmiştir.
41
Sektör analizi
AB’deki daralmayı AR-GE ile aştı
İç pazarda dümeni ihracata kırdı
Başarılı bir yılı geride bırakan otomotiv sektörü, geçen yıl Avrupa Birliği’nde devam eden
krize bağlı olarak oluşan AB pazarındaki daralmayı AR-GE ile desteklenen yeni ürünlerle
aşarak, yeni modellerle de ihracatı artırdı. Ancak kurlardaki ve ÖTV’deki artışın yanı
sıra kredi kullanımını sınırlandıran önlemler sebebiyle 2014 yılı ilk çeyreğinde
pazardaki talepte bir daralma olduğu görülüyor. Sektör, iç pazarın üretim üzerindeki
bu olumsuz etkisini ihracat artışı ile kapatmayı planlıyor.
42
Sektör analizi
BU
YIL SEKTÖRÜ
ETKİLEYECEK ETMENLER!
• 2013 yılının ikinci yarısında
başlayan kur ve faizde yaşanan
yükselişler,
• Otomobil ÖTV oranlarındaki artış,
• BDDK’nın kredi işlemlerine yönelik
getirdiği sınırlamalar,
• Seçim süreci,
• Makro ihtiyati tedbirler,
• Düşük büyüme süreci,
• TCMB’nin sıkı para politikası,
• Gelişmekte olan ekonomilere ait
büyümede ivme kaybı,
• Varlık alımlarının ve global parasal
teşvikin azaltılması,
• Uluslararası piyasalarda
finansman imkânlarının
zorlaşması bu yıl
etkili olacak.
Gün geçtikçe gelişen ve
ülkelerin ekonomileri için
önemi artan otomotiv sektörü,
ülkemizin ihracatına ve
ekonomisine katma değer
sağlayan sektörlerin başında
geliyor. 40 yıllık döneme
baktığımızda sektörün yerli
sermayeyle ya da çok ortaklı
yapıyla kurulmuş birçok
yatırıma sahne olduğunu
görüyoruz. Sermayeyi çekme
konusundaki başarısının yanı
sıra sektörün bir diğer başarısını
da ihracat oluşturuyor.
Rekorlara imza atan sektör,
son yedi yıldır ihracatta birinci
sırada yer alırken aynı zamanda
AR-GE merkezleri açısından
da ilk sırada bulunuyor. Ve en
önemlisi de otomotiv sanayi
toplam 400 bin adet nitelikli
insan gücüne istihdam sağlıyor.
Bugün sanayi, tasarımdan
küresel pazarlamaya, ürün
ve üretimdeki nitelikli
mühendislik yapısına ve 1,7
milyonluk üretim kapasitesiyle
sürdürülebilir bir büyüme
yolunda ilerliyor.
Başarılı bir yılı geride bırakan
otomotiv sektörü, geçen yıl
Avrupa Birliği’nde devam eden
krize bağlı olarak oluşan AB
pazarındaki daralmayı AR-GE
ile desteklenen yeni ürünlerle
başarılı bir 2013 yılını geride
bıraktık. Ancak kurlardaki
ve ÖTV’deki artışın yanı sıra
kredi kullanımını sınırlandıran
önlemler sebebiyle 2014 yılı ilk
çeyreğinde pazardaki talepte bir
daralma olduğunu görüyoruz.
İç pazarın üretim üzerindeki bu
olumsuz etkisini ihracat artışı ile
kapatmamız gerekiyor” dedi.
aşarak, yeni modellerle
de ihracatı artırdı. Ancak
kurlardaki ve ÖTV’deki artışın
yanı sıra kredi kullanımını
sınırlandıran önlemler sebebiyle
2014 yılı ilk çeyreğinde
pazardaki talepte bir daralma
olduğu görülüyor. Sektör, iç
pazarın üretim üzerindeki bu
olumsuz etkisini ihracat artışı ile
kapatmayı planlıyor.
Geçen yıl yürürlüğe konan
yeni Teşvik Rejimi ile otomotiv
sanayinde yatırımların önemli
oranda artacağını düşünen
Otomotiv Sanayii Derneği
Genel Sekreteri Prof. Dr. Ercan
Tezer, “Otomotiv sanayii olarak
“Bu yıl talepte bir
daralma var”
Türkiye otomotiv sanayiinde
ocak-şubat döneminde üretim
adedinde bir önceki yıla
göre yüzde 11’lik, toplam
pazarda yüzde 18’lik, ithalatta
43
Sektör analizi
yüzde 18’lik, ihracatta yüzde
7’lik azalma olduğunu
söyleyen Prof. Tezer, düşüşün
doğrudan orta vadeli program
kapsamında alınan talebi
sınırlayıcı önlemlerden
kaynaklandığını dile getirdi.
Bu düşüş oranlarının bu yıl da
aynı şekilde devam etmesini
beklediklerini açıklayan Tezer,
toplam üretim kapasitesinin
bu yıl 1 milyon 700 bin adede
yükseldiğini vurgulayarak,
sürdürülebilir bir büyüme için iç
pazarın da büyümesi gerektiğine
dikkat çekti.
Otomotiv Sanayii Derneği’nin
(OSD) 2014 yılı Şubat ayı
bültenine göre, 2014 yılı ocakşubat döneminde toplam pazar,
2013 yılı aynı dönemine göre
yüzde 18 oranında azalarak 72
bin adet düzeyinde gerçekleşti.
Aynı dönemde otomobil
pazarındaki düşüş yüzde 18
düzeyinde oldu ve pazar 52 bin
adede geriledi. Bu dönem hafif
ticari araç pazarı da bir önceki
yılın aynı dönemine göre yüzde
hafif ticari araçların pazar payı
yüzde 49 düzeyinde gerçekleşti.
OSD’nin bültenine göre, 2014
yılı ocak-şubat döneminde
bir önceki yıla göre, toplam
otomotiv ihracatı yüzde 7
oranında azaldı ve toplam
ihracat 121 bin adet oldu. Aynı
dönemde otomobil ihracatı ise
yüzde 20, traktör ihracatı yüzde
4 oranında arttı. Bu dönemde,
ticari araç ihracatı yüzde 38
azalış ile 38 bin adet düzeyinde
gerçekleşti.
2014 yılı ocak-şubat döneminde
toplam ihracat, 2013 yılı
aynı dönemine göre yüzde 6
oranında arttı ve 3,5 milyar
dolar oldu. Bu dönemde, toplam
ana sanayi ihracatı yüzde 1,
yan sanayi ihracatı ise yüzde 12
oranında arttı.
2014 ocak-şubat döneminde
bir önceki yılın aynı dönemine
göre toplam üretim yüzde 11
oranında azaldı, toplam 158
bin adet taşıt aracı üretildi.
Otomobil üretimi ise yüzde 18
oranında arttı. Bu dönemde
24 oranında azaldı ve 16 bin
adet düzeyine geriledi.
Bültene göre, 2014 yılı
ocak-şubat döneminde bir
önceki yıla kıyasla ağır ticari
araç pazarı yüzde 3 oranında
azaldı. Kamyon pazarı yüzde 2
oranında artarak 3 bin 66 adet
düzeyine yükselirken, otobüs
pazarı ise yüzde 64 gibi önemli
oranda azaldı.
Son 10 yıllık ortalamalara
göre toplam pazar yüzde 0,8,
otomobil pazarı yüzde 18,1
artarken, hafif ticari araçlar
(HTA) pazarı yüzde 30,5
oranında düşüş yaşadı. Kamyon
pazarında 10 yıllık ortalamalara
göre yüzde 13,9 azalırken
otobüs pazarı yüzde 2,2
oranında artış gösterdi.
İlk iki ayda ihracat
yüzde 7, üretim yüzde
11 azaldı
Otomobil pazarında ithalatın
payı 2014 ocak-şubat
döneminde yüzde 75 düzeyinde
gerçekleşti. Öte yandan ithal
toplam üretim 158 bin adet,
otomobil üretimi ise 105 bin
adet düzeyinde gerçekleşti.
2014 yılı ocak-şubat döneminde
üretim minibüste yüzde 49,
kamyonette yüzde 43, küçük
kamyonda yüzde 25, otobüste
yüzde 26, büyük kamyonda
yüzde 3 oranında azaldı,
midibüste ise yüzde 37 oranında
arttı. Bu dönemde, traktör
üretimi yüzde 17 oranında
artarak 7.096 adet oldu.
İhracatın lideri
yine otomotiv
Otomotiv endüstrisinde iç
pazarda satışlarda sıkıntı
yaşansa da ihracat sektörün
yüzünü güldürmeye devam
ediyor. 11 aydır kesintisiz artış
trendinde olan sektörün dış
satışları, şubat ayında yüzde 3
büyümeyle 1 milyar 836 milyon
dolarlık ihracata imza attı.
Uludağ Otomotiv Endüstrisi
İhracatçıları Birliği’nin (OİB)
ihracat verilerine göre, sektör
son 12 aylık dönemde 21 milyar
YILLAR İTİBARİYLE KAMYON, OTOBÜS, OTOMOBİL, TRAKTÖR, MİNİBÜS ÜRETİM RAKAMLARI
Ürün Grubu
TOPLAM YAN SANAYİ
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2013
(Ocak-Şubat)
2014
(Ocak-Şubat)
Değişim%
(Ocak-Şubat)
12
6.815.010.471
5.036.315.783
6.595.662.583
8.307.826.870
8.215.954.295
9.065.989.776
1.447.265.022
1.627.167.966
İç Dış Lastik
943.930.286
813.344.978
988.990.821
1.373.205.546
1.199.572.093,47
1.130.088.420
197.395.762
215.259.001
9
Emniyet Camı
129.693.764
90.975.616
107.203.983
120.041.467
120.641.763,30
135.200.030
21.997.892
26.266.656
19
Motor
105.583.288
182.557.086
305.490.804
273.896.369
272.085.582,31
319.294.885
54.496.452
31.313.731
-43
Akü
194.460.614
147.844.133
186.804.496
232.611.079
250.104.807,27
306.455.257
62.341.448
47.513.707
-24
Diğer Aksam ve Parçalar
5.441.342.519
3.801.293.970
5.007.472.478
6.308.072.409
6.373.550.048,17
7.174.951.182
1.111.033.468
1.306.814.901
18
TOPLAM ANA SANAYİ
15.138.693.360
9.893.379.844
10.855.476.447
12.128.522.618
11.100.457.162
12.497.186.221
1.850.586.082
1.871.379.517
1
1.257.990.095
934.530.219
744.935.284
929.372.870
855.424.303,62
937.790.963
100.485.849
111.680.449
11
-73
Otobüs
Midibüs-Minibüs
211.421.713
114.288.278
120.378.674
145.199.034
161.806.275,12
147.802.463
21.511.335
5.852.306
Otomobil
7.512.491.751
6.100.525.046
6.217.404.551
6.541.969.418
6.068.045.119,19
6.855.870.707
1.014.066.231
1.093.627.307
8
Kamyon-Kamyonet
5.290.296.295
2.371.020.045
3.363.101.038
4.034.772.621
3.433.310.998,81
3.919.399.958
637.801.598
562.746.410
-12
Çekici
266.050.422
128.201.130
145.710.283
116.912.332
71.336.634,88
77.907.407
32.402.822
36.180.270
12
Römork ve Yarı Römork
376.862.369
67.706.067
72.145.150
147.247.613
195.093.536,78
218.649.32
5.114.087
5.499.308
8
Tarım Traktörü
223.580.714
177.109.058
191.801.467
213.048.730
315.440.293,75
339.765.421
39.204.160
55.793.468
42
21.953.703.831
14.929.695.627
17.451.139.030
20.436.349.488
19.316.411.457
21.563.175.997
3.297.851.104
3.498.547.513
6
TOPLAM
Kaynak: Uludağ İhracatçılar Birliği ve Orta Anadolu İhracatçılar Birliği
44
Kaynak: (OSD)
TÜRKİYE OTOMOTİV SANAYİİ 2014 OCAK-ŞUBAT DÖNEMİ
Üretim adedinin geçen yıla göre değişimi
-11 %
Toplam pazarın geçen yıla göre değişimi
-18 %
İthalatın geçen yıla göre değişimi
-18 %
İhracatın geçen yıla göre değişimi
-7 %
Sektör analizi
456 milyon dolarla Türkiye’nin
artış hızını katlayarak yüzde
12,3 seviyesinde büyüdü.
Otomotiv endüstrisi, sektörel
bazda dış satışta ocak ayında
devrettiği ihracat liderliğini
şubat ayında yeniden geri aldı.
OİB Başkanı Orhan Sabuncu,
otomotiv endüstrisinin ihracat
artışında sürdürülebilir bir
ivme yakalamasıyla ana ve yan
sanayinin yüzünün gülmeye
devam ettiğini söyledi. Özellikle
en büyük ihracat pazarı olan
AB ülkelerine yönelik de
son aylarda sürekli bir artış
trendi yakalanmasının gelecek
adına umutları artırdığını
kaydeden Sabuncu, “AB
ülkelerine geçtiğimiz ay yüzde 7
seviyesindeki artış konjonktüre
göre hayli olumlu. Ayrıca yan
sanayimizin de istikrarlı olarak
büyümesine devam etmesi de
altyapı olarak, kaliteli üretim
olarak geldiğimiz seviyenin
gurur verici olduğunu
gösteriyor” dedi.
Yan sanayi payı
yüzde 43
İhracatta şubat ayı verilerine
göre ürün grupları
incelendiğinde yan sanayi
yüzde 6 artış ile 798 milyon
dolarlık dış satışa imza attı.
Yan sanayinin ihracat içindeki
payının ise yüzde 43 seviyesinde
olması sektör dinamiklerinin
göstergesi oldu. Binek
satış yapıldı. Yine aynı dönemde
eşya taşımaya mahsus motorlu
taşıtlarda yüzde 11 gerilemeyle
555 milyon, otobüs-minibüsmidibüs ürün grubunda ise
yüzde 1 azalışla 122 milyon
dolar ihracat gerçekleşti. Diğer
başlığı altındaki ürünlerde de
yüzde 18 büyümeyle 50 milyon
dolarlık ihracat yapıldı.
otomobiller ürün grubu da yine
şubat ayında geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 1 büyüme
ve 601 milyon, eşya taşımaya
mahsus motorlu taşıtlar yüzde
2 azalışla 331 milyon, otobüsminibüs-midibüs ürün grubu da
yüzde 1 gerilemeyle 74 milyon
dolarlık ihracata imza attı. Diğer
başlığı altındaki ürünlerde de
yüzde 24 büyümeyle 32 milyon
dolarlık dış satış gerçekleşti.
Yılın ilk iki aylık döneminde
yüzde 5 artışla 3 milyar
423 milyon dolarlık ihracat
gerçekleşirken, yan sanayide
yüzde 10 büyüme ve 1 milyar
601 milyon, binek otomobiller
de ise yüzde 8 yükselişle 1
milyar 94 milyon dolarlık dış
Almanya liderliğini
koruyor
Ülke bazlı ihracatta şubat ayında
Almanya liderliğini sürdürdü.
Bu ülkeye geçtiğimiz ay yüzde
14 artışla 290 milyon, Fransa’ya
yüzde 5 azalışla 201 milyon,
Birleşik Krallık’a da yüzde 7
büyümeyle 185 milyon dolarlık
45
Sektör analizi
YIILL
Y
LL AR
A İT
TİİBA
BARİ
RİYL
YLE
E KA
KAMY
MYON
MY
YON
ON, OT
ON,
TOB
OBÜS
ÜS, OT
OTO
OM
MOB
BİL
İL, TR
T AK
KTÖ
TÖR,
R , MİN
İNİB
İB
BÜS
Ü ÜRE
RET
TİM RA
AKA
KAMLARI
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
Otomobil
294.116
447.152
453.663
545.682
634.883
621.567
510.931
603.394
639.734
577.296
633.604
Kamyonet
195.606
301.563
349.885
369.862
391.737
449.434
330.044
442.408
479.110
426.633
410.556
Minibüs
13.624
28.161
26.162
20.728
21.999
21.123
11.829
16.978
22.475
29.335
37.750
B.Kamyon
14.258
24.961
30.047
29.831
28.388
28.904
7.403
20.429
32.635
26.271
25.587
K.Kamyon
4.783
6.829
7.180
7.195
6.156
7.896
843
3.422
4.761
2.858
4.495
Midibüs
6.795
9.903
7.096
8.205
9.192
10605
2.624
2.658
3.509
4.158
5.197
Kaynak: Uludağ İhracatçılar Birliği ve Orta Anadolu İhracatçılar Birliği
46
Otobüs
4.490
4.839
5.419
6.077
7.058
7.581
5.931
5.268
6.907
6.427
8.345
Toplam
533.672
823.408
879.452
987.580
1.099.413
1.147.110
869.605
1.094.557
1.189.131
1.072.978
1.125.534
KURLARDAKİ VE ÖTV’DEKİ ARTIŞIN YANI SIRA KREDİ KULLANIMINI SINIRLANDIRAN ÖNLEMLER
SEBEBİYLE 2014 YILI İLK ÇEYREĞİNDE PAZARDA TALEPTE BİR DARALMA OLDUĞU GÖRÜLÜYOR.
TÜRKİYE OTOMOTİV SEKTÖRÜ YÖNETİCİLERİNİN YÜZDE 92’LİK BİR KISMI, BU YIL PAZARIN
BÜYÜYECEĞİNİ ANCAK BÜYÜMENİN YAVAŞLAYACAĞINI DÜŞÜNÜYOR.
Sektör analizi
dış satış yapıldı. Ülke bazlı
ihracatta Slovenya’ya yüzde 80
artışla 55 milyon, İspanya’ya ise
yüzde 28 yükselişle 78 milyon
dolarlık dış satışta büyüme
hızları dikkat çekti.
Yine yılın ilk iki ayında
Almanya’ya yüzde 19 yükselişle
569 milyon, Birleşik Krallık’a
yüzde 13 büyümeyle 366
milyon, Fransa’ya ise yüzde 4
gerilemeyle 337 milyon dolarlık
dış satış yapıldı. İki aylık
dönemde İsrail’e yüzde 141
artışla 98 milyon dolarlık ihracat
yapılması ise ülke bazında
önemli bir gelişme oldu.
Otomobil pazarı
yüzde 5,68 azaldı
Otomotiv Distribütörleri
Derneği’nin raporuna göre,
Türkiye otomobil ve hafif ticari
araç toplam pazarı 2014 yılı
ocak-şubat döneminde bir
önceki yılın aynı dönemine
göre yüzde 19,25 azalarak 67
bin 691 adet olarak gerçekleşti.
2013 yılı ilk iki ayında 83
bin 830 adet toplam pazar
gerçekleşmişti. Otomobil
satışları 2014 yılı ocak-şubat
döneminde bir önceki yılın
aynı dönemine göre yüzde
17,74 azalarak 51 bin 535 adete
geriledi. 2013 yılı ilk iki ayında
62 bin 649 adet satışa ulaşıldı.
Hafif ticari araç pazarı 2014 yılı
ilk iki ayında geçen yıla göre
yüzde 23,72 oranında azalarak
16 bin 156 adete geriledi.
Geçen yıl 21 bin 181 adet satış
gerçekleşmişti.
Otomobil ve hafif ticari araç
pazarı, 2014 yılı şubat ayında
yüzde 27,5 azaldı. Otomobil
pazarı yüzde 26, hafif ticari araç
pazarı yüzde 32 küçüldü. 2014
yılı şubat ayı otomobil ve hafif
ticari araç pazarı 35 bin 21 adete
geriledi. 48 bin 307 adet olan
2013 yılı şubat ayı otomobil ve
hafif ticari araç pazar toplamına
göre satışlar yüzde 27,5
oranında azaldı.
2014 yılı ilk iki ayında bir
önceki yılın aynı dönemine
göre, 1600cc altındaki
otomobil satışlarında yüzde
15,9, 1600-2000cc aralığında
motor hacmine sahip otomobil
satışlarında yüzde 7,4 ve 2000cc
üstü otomobillerde yüzde 22,2
daralma görüldü. 2014 yılı ilk
iki ayında otomobil pazarında
ortalama emisyon değerlerine
göre en yüksek paya yüzde
38,4 oranıyla 100-120 gr/
km arasındaki otomobiller 19
bin 776 adet ile sahip oldu.
2014 yılı ilk iki ayında dizel
otomobil satışlarının payı yüzde
63’e, otomatik şanzımanlı
otomobillerin payı ise 42’ye
yükseldi. 2014 yılı ilk iki ayında
otomobil pazarı segmentinin
yüzde 84,8’ini, vergi oranları
düşük olan A, B ve C
segmentlerinde yer alan araçlar
oluşturdu. Segmentlere göre en
yüksek satış adedine yüzde 51,6
pay ile C segmenti (26 bin 581
adet), kasa tiplerine göre ise en
çok tercih edilen gövde tipi yine
sedan otomobiller (yüzde 43,8
pay, 22 bin 582 adet) oldu.
“Cari açık teknoloji
üretimiyle azalacak”
Taşıt Araçları Yan Sanayicileri
Derneği’nin (TAYSAD) Başkanı
Dr. Mehmet Dudaroğlu,
otomotiv endüstrisinin,
ekosistemin bütününde yer
alan yetkin oyuncuların
desteğiyle lider ülkelerden biri
olma potansiyeli taşıdığına
dikkat çekti. Dudaroğlu, “Bu
potansiyelimizi yüksek katma
değerli teknolojik ürünler
üretmeye yönlendirmemiz
gerekmektedir. Bu yetkinliğimizi
geliştirmemiz gereken ana ürün
grupları ise motor ve motor
parçaları, güç aktarma organları,
elektrik-elektronik parçalar ve
aktif-pasif güvenlik parçalarıdır”
şeklinde konuştu.
Sektörün önünün açılabilmesini
isteyen Dudaroğlu, sözlerini
şöyle sürdürdü: “Üretimde
Avrupa’da birinci olduğumuz
hafif ticari araç segmentinde
rekabetçi konumun
korunmasını, parça test
ihtiyaçlarının karşılanması için
akredite test laboratuvarlarının
oluşturulmasını, imalatçıların
KKDF’den muaf tutulmasını
ve Ar-Ge merkezlerinin tabana
yayılabilmesi için eşdeğer
çalışan sayısının 30 kişi olarak
uygulanmasını talep ediyoruz”
dedi.
Beklentiler,
büyümenin
yavaşlayacağı
yönünde
KPMG Türkiye’nin, 2013-2014
yılları arasındaki gelişme ve
trendleri değerlendirme olanağı
sağlayarak Türkiye otomotiv
sektöründeki yöneticilerin 2018
yılına yönelik beklentilerini ve
görüşlerini yansıtan “KPMG
Türkiye 2014 Otomotiv
Yöneticileri Araştırması”,
otomotiv sektörünün
sürdürülebilir büyümesini
ortaya koyuyor. Türkiye
otomotiv sektöründeki gelişime
olumlu bakan Türkiye otomotiv
sektörü yöneticilerinin yüzde
92’lik bir kısmı pazarın
büyümesini bekliyor. Ancak bir
önceki seneye göre beklentiler,
büyümenin yavaşlayacağı
yönünde.
Otomotiv pazarı tarafında
önümüzdeki beş yıllık
dönemde öncelikli konuları
arasında otomotiv satış
vergilerinin yeniden
düzenlenmesi konusu geliyor.
Geçen sene de en önemli
konu olarak belirtilen bu
düzenlenmenin bu yıl daha
da önem kazanarak yine ilk
sırada yer aldığını görüyoruz.
Araştırmaya katılan üreticilerin
yüzde 93’ü önümüzdeki beş
yılda üretimin artacağından
emin. Büyük bir çoğunluğu bu
üretimin 1,3 milyonun üzerine
çıkacağını bekliyor.
Sektördeki diğer kesin gözüyle
bakılan konulardan biri
de kapasitenin artışı. Artış
bekleyenlerin oranı ciddi bir
farkla yüzde 73’ten yüzde 93’e
yükseldi. Araştırmaya göre,
Türkiye’ye yeni bir yatırım
gelmesinin önündeki engellerin
başında, vergi belirsizlikleri
ile BRIC (Brezilya, Rusya,
Hindistan, Çin) ülkelerinin
pazar cazibesi geliyor. İhracatta
sürekliliğin sağlanması içinse
katılımcılar, AB dışındaki
pazarlarla Serbest Ticari
Anlaşmalarının gerçekleşmesini
talep ediyor.
47
Avrupa penceresinden
Dünya Ticaret
Örgütü Bali Bakanlar
Konferansı ve sonrası
için beklentiler
DÜNYA Ticaret Örgütü
(DTÖ) Dokuzuncu Bakanlar
Konferansı, Endonezya’nın
Bali Adası’nda 3-7 Aralık
2013 tarihleri arasında
gerçekleştirildi. 2001 yılında
başlayan Doha Turu’nun
sonuçlanamamasıyla, çok
taraflı ticaret müzakereleri
geçtiğimiz yıllarda durma
noktasına gelmişti. 2008 yılında
başlayan küresel ekonomik
kriz de, ticaretin ekonomik
büyümeye sağladığı katkının
önemini bir kez daha ortaya
koydu. Ancak çok taraflı
ticaret müzakerelerini yeniden
canlandırma çabaları beklenen
sonuçlara ulaşamayınca,
DTÖ’nün bir kuruluş olarak
uluslararası arenadaki
güvenirliliği hatta inandırıcılığı
tartışma konusu olmaya
başlamıştı.
Bali Konferansı’nda
elde edilen önemli
sonuçlar
Böyle bir ortamda
gerçekleştirilen Bali Konferansı
görüşmelerinin sonucunda,
DTÖ üye ülkeleri arasında,
48
ticaretin kolaylaştırmasına ve
tarım ile kalkınma konularına
ilişkin maddelerin yer aldığı
“Bali Paketi” üzerinde anlaşma
sağlanmasıyla birlikte, çok
taraflı ticaret müzakereleri
konusu yeniden ivme kazandı.
Söz konusu paketin kabul
edilmesi ve özellikle 19 yıllık
bir aradan sonra üye ülkelerin
ilk defa çok taraflı bir ticaret
anlaşması üzerine uzlaşmaları
hususu DTÖ tarihinde önemli
bir gelişme olarak kaydedildi.
Bu “Bali Paketi” ile esas
itibariyle teknolojik
ilerlemelerden yararlanılarak,
gümrük işlemlerinin
hızlandırılması ve böylelikle
ülkelerarası ticaretin daha kolay,
hızlı ve ucuz hale getirilerek
ticaretin önündeki bürokratik
engellerin kaldırılması
amaçlanıyor. Sınırlarda
uygulanan gümrük işlemlerinin
daha basit ve şeffaf hale
getirilmesiyle aynı zamanda,
yolsuzluklara karşı daha etkin
bir şekilde mücadele edilmesi
hedefleniyor. Konferansta, az
gelişmiş ülkelere, söz konusu
yeni gümrük standartlarını
uygulayabilmeleri amacıyla
mevcut teknik kapasitelerini
geliştirmeleri için destek
sağlanması gerektiği de dile
getirildi. Bu kapsamda, az
gelişmiş ülkelere altyapılarının
güçlendirilmesi ve gümrük
memurlarının eğitilmesi
için mali destek sağlanması
konusunda taahhütte bulunuldu.
Ayrıca, az gelişmiş ülkelere
yeni gümrük standartlarını
uygulamaya koymaları için
belli bir süre tanınacağı
açıklandı. Anlaşmanın, tüm
dünya ekonomisi genelinde
yaklaşık 400 milyar dolar
ile 1 trilyon dolar arasında
bir kâr sağlaması bekleniyor.
Anlaşma ile gelişmekte olan
ülkelerin yılda yaklaşık 325
milyar dolar tasarruf etmeleri
beklenirken, gelişmiş ülkelerin
ticari masraflarının ise yüzde
10 oranında düşeceği tahmin
ediliyor.
Anlaşmada transit kotalara
ilişkin önemli hükümler de yer
alıyor. Konferansta, “transitte
kotalar ve benzeri gönüllü
kısıtlamaların” uygulanmaması
ve “hizmet ile orantılı olanlar
İKV Kıdemli Uzmanı
SELEN AKSES
Avrupa penceresinden
hariç olmak üzere, transit
geçişe izin verme karşılığı
alınan ücretlerin” yasaklanması
yönünde karar alındı. Bu
hükümlerin anlaşmaya
eklenmesinde Türkiye önemli bir
rol oynadı. Bu karar, Türkiye’nin
yanı sıra, denize kıyısı olmayan
ülkeler için de büyük önem
taşıyordu. Coğrafi konumları
nedeniyle ticaretlerini komşu
ülkelerin limanları aracılığıyla
gerçekleştiren bu ülkeler,
uygulanan transit kotalardan
olumsuz yönde etkilenmekteydi.
Bali Paketi’nin tarıma ilişkin
bölümünde ise, gıda güvenliğini
kotası yönetimi, genel hizmet
listesi ve ihracattaki rekabete
yönelik maddeler de yer alıyor.
Tüm bunların yanı sıra, en
az gelişmiş ülkelerin pamuk
ürünlerine pazara erişim
imkânlarının iyileştirilmesi ve
bu ülkelerdeki pamuk üretimine
destek sağlanmasına yönelik bir
anlaşmaya da varıldı.
Gelişmiş ülkeler, dünyadaki
birçok az gelişmiş ülkeye kendi
pazarlarına erişim imkânını
gümrüksüz ve kotasız olarak
açıyor. Bali Konferansı’nda,
ürünlerin yüzde 97’sine bu
imkânı sağlamayan ülkelerin
Konferans sonrası DTÖ gündemi
DTÖ Dokuzuncu Bakanlar
Konferansı sonucunda Bali
Paketi’nin kabul edilmesi, üye
ülkeler açısından çok taraflı
ticaret müzakerelerinin devam
etmesi ve hatta Doha Turu’nun
tamamlanması yönünde teşvik
edici bir gelişme niteliği taşıyor.
Ancak halen Doha Turu’nun
gündeminden kalan ve Bali
Konferansı’ndan sonra ele
alınması beklenen birçok konu
bulunuyor. Doha Turu’nda öne
çıkmış olan bu konular ise
şunlar: Tarım, fikri mülkiyet
hakları, hizmetler, kamu
sağlama amacıyla yapılan
gıda stoklarında, DTÖ Tarım
Anlaşması’nda belirtilen iç
destek taahhütlerini aşma
durumunda kalan ülkelere,
Anlaşmazlıkların Halli
Mekanizması kurallarının
uygulanmasında dört yıl
süreyle muafiyet getirildi.
Bu konuya ilişkin nihai
anlaşmanın ise, dört yıl içinde
sonuçlandırılacağı bildirildi.
Bali Paketi’nde ayrıca tarife
ürün kapsamını genişletmeleri
istendi. Bunun yanı sıra,
dünyadaki en az gelişmiş
ülkeler için menşe kurallarının
basitleştirilmesi öngörülüyor.
Bali Paketi kapsamında ayrıca,
en az gelişmiş ülkelerin, gelişmiş
ülkelerin hizmet pazarına
erişimlerinin kolaylaştırılması
ve gelişmekte olan ülkelere
tanınan özel muamelelerin
izlenmesine yönelik kararlar da
alındı.
sağlığı, çevre ve Singapur
konuları (yatırım, rekabet,
kamu alımlarında şeffaflık ve
ticaretin kolaylaştırılması).
Ayrıca Doha Turu’ndan bu
yana, dünya konjonktüründe
meydana gelen hızlı
değişimlere paralel olarak
bazı konuların uluslararası
platformda ele alınması giderek
önem kazanıyor. Örneğin, son
yıllarda, iklim değişikliği,
döviz kurları, bilişim
teknolojileri ve e-ticaret, DTÖ
gündemine getirilmek istenen
öncelikli konular arasında yer
alıyor.
Ancak, hızla değişen ekonomik
ortama daha etkin bir şekilde
uyum sağlayabilmek için
ülkelerin tercihli ticaret
anlaşmalarına başvurarak,
Doha Turu’na alternatif bir
yol çizmeye başladıkları
da dikkat çekiyor. Şöyle ki,
günümüzde ikili ve bölgesel
ticaret anlaşmaları önemli
ölçüde artmış durumda. Söz
konusu anlaşmaların, küresel
ekonominin ve ticaretin işleyişi
için bir yandan önemli fırsatlar
sağlarken, aynı zamanda birçok
riski de beraberinde getirdikleri
göz ardı edilemez. Bununla
birlikte, akdedilen bu ikili ve
bölgesel ticaret anlaşmaları
dünya ticaret sistemine bir
zemin hazırlayarak katkıda
bulunabilir. Ancak, giderek
sayısı artan bu anlaşmaların
çok taraflı ticaret sistemini
karmakarışık bir yapıya
dönüştürme riski de göz önünde
bulundurulmalıdır. Tüm bu
gelişmelerin ışığında, DTÖ
nezdinde yapılan görüşmelerde
bu hususların da gündeme
getirilmesi büyük önem
taşıyor. Bu konuya ilişkin, eski
DTÖ Genel Direktörü Pascal
Lamy’nin belirttiği gibi, “bölgesel
anlaşmaların dünya ekonomisini
bölmesine neden olmamasını
garantileyecek ilkelerin
belirlenmesinin bir öncelik teşkil
etmesi” gerekiyor. Buna göre,
tüm üye ülkelerin işbirliklerinde
çok taraflı ticaret ve ikili/
bölgesel anlaşmalarının bir
arada var olması ve birbirlerini
tamamlayıcı nitelik taşıması için
gerekli çerçevenin hazırlanması
da hayati önem taşıyor.
49
Gezgin
Bursa
Tarihi başkent
’da
geçmişe yolculuk zamanı
Osmanlı döneminde kurulan Cumalıkızık gibi köyleri, son yıllarda çekilen diziler
sayesinde turist akınına uğrayan Bursa, imparatorluğun doğuşuna tanıklık eden, tarihteki
ilk başkentlerden. “Cennet Bursa” ve “Yeşil Bursa” diye de anılan şehir, yeşile, doğaya ve
tarihi güzelliklere ilgi duyanları, geçmişe yolculuk yapmak isteyenleri bekliyor.
GELİŞMİŞ ekonomisi kadar,
tarihi ve doğal güzellikleriyle
de Türkiye’nin en önemli
şehirlerinden biri olan
Bursa, baharı yaşadığımız
şu aylarda özellikle geçmişe
ve tarihe meraklı gezginleri
bekliyor. Ülkemizin tarihi
başkentlerinden Bursa’ya
gidip de orayı gezmek
isteyenler için kısa ve pratik
bir yol haritası çıkarmaya
çalıştığımız dergimizin
“Gezgin” sayfalarında, öncelikle
Bursa’nın coğrafi ve tarihi
geçmişinden söz ederek yazıya
başlayalım.
Güneyinde yer aldığı Marmara
50
bölgesinin İstanbul’dan sonraki
ikinci büyük şehri olan ve
Marmara bölgesini, Ege ve
İç Anadolu’ya bağlayan bir
kavşak noktasında bulunan
Bursa, Bitinya Kralı II.
Prusias tarafından kurulmuş.
Kurucusuna izafeten kente
“Prusias” dendiği tarihi
kaynaklarda yer alıyor.
Zamanla bu isim “Brousse”,
daha sonra da “Brus” olarak
telaffuz edilmiş. Türklerin şehri
fethetmesiyle birlikte de “Bursa”
adını alan kent, fethedildiği 6
Nisan 1326 tarihinde, Osmanlı
Devleti’nin başkenti olmuş.
Bugün doğal güzellikleri,
tarihi abideleri ve binlerce
yıldır bilinen şifalı kaplıcaları
ile dünyaca meşhur olan
Bursa’da en çok Osmanlı
İmparatorluğu’nun kuruluş
dönemine ait tarihi eser
bulunuyor. Baştanbaşa
tarih kokan zengin bir
medeniyetin başkenti
olan Bursa, tarihi eserler
bakımından imparatorluklar
başkenti İstanbul’dan sonra
Türkiye’nin en zengin şehri.
Osmanlı Türklerinin, Selçuklu
devri sanat ve mimarisine
yeni bir şekil, yeni bir bakış
kazandırdıkları “Bursa Okulu”
tarzı mimarinin hakim
olduğu Bursa’da, çinicilik,
ağaç oymacılığı ve duvar
nakışçılığında çok ileri bir
seviyeye ulaştıkları görülüyor.
Bugün “Cennet Bursa” veya
“Yeşil Bursa” diye de anılan
kentteki tarihi eserler arasında;
Osmanlı sultanları tarafından
yaptırılan çok sayıda cami,
mescit, han ve tekkenin yanı
sıra, görülmeye değer yüzlerce
tarihi eser bulunuyor. Osman
Gazi Türbesi, Orhan Gazi
Türbesi başta olmak üzere
padişah türbeleri; Lala Şahin
Medresesi, Hüdavendigar
Medresesi gibi çok sayıda
medrese, Orta Köy ve Issız
ESRA ÖZARFAT
Gezgin
BURSA’NIN AYASOFYA’SI
ULU CAMİİ
Evliya Çelebi’nin ifadesiyle Ulu Camii, Bursa’nın Ayasofya’sıdır. Ulu Camii’yi
gezenler üç tane kapısı olduğunu çok iyi bilirler. Mescid-i Haram (Mekke), Mescid-i
Nebevi (Medine), Mescid-i Aksa (Kudüs), Emeviye Camii’nden (Şam) sonra
Osmanlı’da yapılan ilk Cami-i Kebir’dir. Halk arasında Hızır Aleyhisselam’ın Ulu
Camii’nde yer alan “vav” harfinin önünde namaz kıldığı rivayeti yaygın. Ulu Camii
kapalı namaz kılma alanı bakımından Türkiye tarihinde yapılan en büyük camidir.
Minber bütünüyle kainatı sembolize eder. Minberin doğu cephesinde, Güneş
Sistemi’nin kabartma formlarla işlendiği bir alan bulunur.
51
Gezgin
kervansarayları, Koza Han,
Pirinç Han, İpek Han gibi
hanlar ve Kapalıçarşı ile
Bedesten Çarşısı, Bursa’nın
görülmeye değer diğer
şaheserleri.
YEŞİL TÜRBE, YEŞİL ÇİNİLERLE KAPLI
Bursa’nın simgelerinden biri olan Yeşil Türbe, 1421 yılında Sultan Çelebi Mehmet
tarafından yaptırılmış. Yeşile çalan çinilerle kaplı olduğu için bu isimle anılıyor.
Yeşil Cami’de olduğu gibi bu türbenin mimarı da Hacı İvaz Paşa’dır. Türbe,
sekiz köşeli planı ve alt kattaki mezar odası ile Selçuklu kümbetlerinin devamı
görünümünde. En dar yüzü 8.45 metre, en geniş yüzü 8.87 metre olan sekizgen
yapıyı, sekiz pencereli, yüksek bir kasnağa oturan kurşun kaplı kubbe örtüyor.
Türbenin günümüze çok az değişikliklerle gelen cephesi, girişin doğusundaki
ilk yüzde yer alıyor. Türbenin ceviz ağacından oyulmuş kapısı, Osmanlı ahşap
işçiliğinin muhteşem örneklerinden biri. Rozet, rumi ve geometrik motiflerle oya
gibi işlenen kapının Bursa kemeri cumbası ve çevresi, çini kaplı. Türbenin içindeki
renkli sır ve mozaik çini süslemeleri de eşsiz güzellikte. Türbe günümüze ulaşan
güzel bir çinili mihraba sahip. Renkli ve geometrik motifli çinilerle bezenmiş
olan mihrap, bir sanat şaheseri olarak kabul edilir. Türbe içinde bulunan Çelebi
Sultan Mehmed’in sandukasının etrafında oğulları Mustafa, Mahmud ve Yusuf,
kızları Selçuk Hatun ve Sitti Hatun ile Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatun’nun çinili
sandukaları bulunuyor.
52
Bursa merkez,
gezmekle bitmez
Yukarıda sıraladığımız
yerler Bursa’ya gelecek bir
gezginin şehir merkezinden
uzaklaşmadan, yürüyerek
ya da toplu taşıma araçlarını
kullanarak ulaşabileceği
mesafede yer alıyor. Şehri
ziyaret edenlerin öncelikle Emir
Sultan Mezarlığı’nda yatan Zeki
Müren’in kabrini, ardından
Emir Sultan Camii ve Türbesi’ni
ziyaret etmelerini tavsiye
ediyoruz. Emir Sultan Camii
rakım olarak nispeten yüksek
olduğu için buradan Yeşil
Külliyesi’ne ve Yeşil Türbe’nin
bulunduğu alana kolaylıkla
yürüyerek inilebiliyor. Yeşil
Türbe’nin yanında yer alan çay
bahçelerinde Bursa manzarası
eşliğinde soluklanıldıktan
sonra merkeze doğru ilerlerken
yol üzerinde İslam Eserleri
Müzesi ziyaret edilebilir, aynı
zamanda sayısız tarihi Bursa
evi ve antikacılar görülebilir.
Hava güzelse çok da keyifli bir
yürüyüş olabilir.
Setbaşı semtine varanlar
dünyadaki üç köprülü çarşıdan
biri olan Irgandı Köprüsü’nü
görebilir. Yalnız köprüden
geçtikten sonra bir karar
vermek gerekiyor. Yorgun
olanlar hanlar bölgesinin
yolunu tutabilir, “Daha
yorulmadım, Bursa’yı tepeden
görmek isterim” diyenler ise
Tophane’ye çıkabilir.
Hanlar bölgesinde pek çok
küçük hanın yanında Koza
Han mutlaka görülmeli. Gerçi
son yıllarda popülaritesi
biraz daha arttığı için eski
sakinliği kalmamış olsa da
Koza Han, büyülü bir atmosfer
yaratıyor. Çünkü Koza Han’ın
kapıları gelen ziyaretçinin
kim olduğunu bir çırpıda
anlayıveriyor.
Bunu en iyi, bir yerde
okuduğum şu cümle anlatıyor:
“Koza Han’ın dört girişi
vardır. Ulu Camii, tarafındaki
alçak gönüllü kapıdan
girdiyseniz, muhtemelen
şehre yabancısınızdır; turistik
merakla girdiniz. Belki şehre
aşinasınız ama oturmaya
niyetiniz yok. Hanın ikinci
katındaki ipek satıcılarıyla
işiniz var, ödenmemiş bir
senedin ya da ipek bir eşarbın
peşindesiniz. Kapalıçarşı
tarafından girdiyseniz
soluklanmaya ihtiyacınız
var demektir… Eğer Orhan
Camii’nin aralığındaki kapıdan
girenlerdenseniz, sizin almakla,
vermekle, gezmekle işiniz
yok... Ne şehrin keşmekeşi, ne
otomobillerin küstah gürültüsü,
ne gündelik hayatın hayhuyu
ve ne de zaman; hiçbiri
aşamaz yüksek taş duvarları.
Her şey dışarıda kalmıştır.
İçine girdiğiniz koza sizi
modernizmin çılgın atlarından
ve toz dumandan azade tutar.
Ama yok, ben bunların hiçbiri
değilim, ben dördüncü kapıdan
girdim diyorsanız, ben size ne
diyeyim? Koza Han’ın iç avluya
açılan dördüncü kapısının hem
girişi, hem de çıkışı sanki ehil
olmayan gözlerden gizlenmiş
gibidir. Bir şehirle gizli kapıları
ve yolları bilecek kadar içli
dışlı olmuş birinin rehbere
ihtiyacı mı olur? O zaten şehir
olmuştur.”
KRALİÇE ELIZABETH’İ AĞIRLAYAN KOZA HAN
Ulu Camii ile Orhan Camii arasında yer alan Koza Han, Sultan II. Bayezid’in İstanbul’da inşa ettirdiği Bayezid Külliyesi’ne gelir sağlamak
amacıyla 1490 yılında yaptırılmış. Bursa’nın en güzel ve günümüzde en yoğun olarak kullanılan hanıdır. Bursa ipekçiliğinin zirvede
olduğu yaklaşık 500 yıllık dönemde ipek böceği kozalarının mezat yeri olan, avlusunda alınıp satılan bembeyaz kozalarla adeta kar yağmış
görünümüne bürünen Koza Han, Çin’den başlayıp Bursa’da sona eren tarihi İpek Yolu’nun son durağı. Mayıs 2008’de İngiltere Kraliçesi II.
Elizabeth’i de ağırlayan tarihi han, Bursa’ya gelen yerli ve yabancı turistlerin uğramadan geçmeyeceği tarihi mekânların başında geliyor. Koza
Han’ın üst katında ise yan yana sıralanmış onlarca dükkânda Bursa’nın en seçkin ipeklilerini bulabilirsiniz.
Gezgin
Muradiye Külliyesi
ziyaretçi akınına
uğruyor
Ziyaretçiler, Koza Han ve
hanlar bölgesinde gezdikten
ve artık Uzakdoğu’dan ya da
başka ülkelerden ithal edilmiş
olsa da Bursa ipeği hatırasını
canlandıran ipeklilerden
aldıktan sonra bir İskender
kebabı yemeyi hak eder. Koza
Han’ın Orhan Camii girişindeki
Bursa kebapçısı ya da cadde
üzerindeki tarihi İskender
kebapçısı en meşhur olan
yerler. Ayrıca tarihi Aynalı
Çarşı’da pide yenebilir ya da
hanlar bölgesindeki esnaf
lokantalarında da harika
lezzetlerle karşılaşılabilir.
Ziyaretçiler bir gün daha
kalabiliyorlarsa aheste bir
şekilde önce Tophane,
ardından da Çekirge ve
Muradiye semtlerini mutlaka
gezmeli. Özellikle de Muradiye
Külliyesi bugünlerde Şehzade
Mustafa’nın vefatından yeni
haberi olanlar yüzünden
ziyaretçi akınına uğruyor.
En güzeli de dışarıdan
tamamen soyutlanmış olan
Muradiye Külliyesi içinde
bir havuz kenarında oturup
sessizliği dinlemek… Tarihin
derinliklerinde yaşanmış gizleri,
şehzade mahzunluğunu ve
ölümlerini aslında bir sinema
karesinden çok, oradaki şimşir
kokusu daha iyi anlatıyor…
Her köşesinden
tarih fışkıran şehir
Sözü uzatmaya yerimiz
yok ama bize göre payitaht
kenti Bursa’nın her bir tarihi
mekanıyla ilgili uzun uzadıya
konuşmak mümkün. Ben yedi
yıl önce çıkıp geldiğim Bursa’da
en çok; hangi köşeyi dönersem
döneyim, yüzünde tarihi
taşıyan derin çizgileriyle bir
dost, bir o kadar da sevecen bir
teyze gibi karşılayan ve şaşırtan
evlerin, hanların, camilerin,
kısacası tarihin karşıma
çıkmasından etkilenmiştim.
Bunun yanı sıra restorasyon
sırasını beklerken boynu
bükülen eserler de yok değil.
Velhasıl, Bursa’nın özellikle
de merkezi, tarihle birlikte
kol kola yaşanabilecek bir yer.
Merkezdeki çok sayıda tarihi
noktanın yanı sıra, son yıllarda
çekilen diziler sayesinde turist
akınına uğrayan Cumalıkızık
ile Mudanya, Trilye ve Misi gibi
OSMANLI
SULTANLARININ SON
KÜLLİYESİ
tarihi ve turistlik mekanlar da
mutlaka görülmeli.
Muradiye Külliyesi,
Bursa’da Osmanlı sultanları
tarafından yaptırılan son
külliye. Sultan II. Murat
tarafından 1425-1426 yılları
arasında yaptırılmış ve
içinde bulunduğu semte
ismini vermiş. Külliye; cami,
hamam, medrese, imaret ve
külliyenin bahçesine daha
sonraki yıllarda yapılan 12
türbeyi içeriyor. Muradiye
Külliyesi, Semerkant’taki
Şah Zinde ve İstanbul’daki
Eyüp Sultan ile birlikte,
Türk İslam dünyasının sayılı
türbe topluluklarından
biri. Kanuni’nin Konya’da
öldürttüğü oğlu Şehzade
Mustafa, Fatih’in Napoli’de
sürgünde ölen oğlu Cem
Sultan, Yavuz Sultan
Selim’in boğdurttuğu kardeşi
Şehzade Ahmet gibi bahtsız
şehzadelerin türbelerini
barındırmasından ötürü
Muradiye’den, Ahmet Hamdi
Tanpınar’ın ifadesiyle
“sabrın acı meyvesi” olarak
bahsedilir. Külliyenin
merkezini Muradiye Camii
oluşturur. 1451’de Edirne’de
hayatını kaybeden Sultan
II. Murat, 1443’te kaybettiği
büyük oğlu Alaaddin’in
yakınına gömülmek istediği
için cenazesi Bursa’ya
getirilmiş ve küçük oğlu Fatih
Sultan Mehmet tarafından
yaptırılan bu türbeye
gömülmüş. II. Beyazid’in oğlu
Alaaddin, kızları Fatma ve
Hatice’ye ait sandukalar da
II. Murat Türbesi’nin içinden
geçilerek ulaşılan sade odada
bulunuyor.
Kara, deniz ve hava
yoluyla gidilebilir
Kara, deniz ve hava yoluyla
diğer kentlere bağlanan
Bursa’nın üç farklı girişi
bulunuyor. Doğu yönünde
Ankara, Eskişehir, batı yönünde
İzmir ve kuzey yönünde
ise Yalova ve İstanbul’a
bağlanıyor. Yenişehir Havaalanı,
yurtiçi ve yurtdışı yolcu ve
kargo taşımacılığına açık.
Önümüzdeki yıl tamamlanması
planlanan Körfez Geçiş
Köprüsü ile İstanbul-Bursa
arası 45 dakikaya inerken,
İstanbul-İzmir arası da 3,5
saate düşecek. Güzelyalı feribot
iskelesi ile Mudanya iskelesi
yaya ve araçlı yolcuların
İstanbul ve Bursa arasında
seyahat etmesini sağlıyor.
Ayrıca Bursa Büyükşehir
Belediyesi’nin girişimiyle
başlatılan İstanbul HaliçGemlik uçak seferleri ile
Helitaksi hizmetleri de kente
ulaşımı kolaylaştırıyor. Kentin
kuzey girişinde yer alan Bursa
Şehirlerarası Otobüs Terminali
ise çevre yoluyla bağlantılı.
53
Sağlık
Yoğun çalışma hayatı
bel ve boynu vuruyor
Modern yaşam tarzı, stres
ve hareketsizlik, boyun ve
bel ağrılarına yol açıyor.
Uzun saatler boyunca
hareketsiz bir şekilde oturmak
boyun ve bel ağrılarının en
yaygın nedenleri arasında
gösteriliyor. Günümüzde
özellikle bilgisayar başından
kalkmadan, oturarak çalışan
kişilerde bu tip şikâyetlerin
arttığı biliniyor. İstatistikler
bel ağrısının görülme
oranının gribal enfeksiyon
ve üst solunum yolu
enfeksiyonlarından sonra
ikinci sırada yer aldığına işaret
ediyor.
Bu tür ağrılara neden olan
kas gerginliklerine, masada
çalışırken, televizyon
seyrederken ve kitap okurken
uzun süre kötü pozisyonda
54
oturmak, bilgisayar ekranının
çok yüksek veya çok alçak
olması, rahatsız pozisyonda
uyumak ve egzersiz sırasında
boynun fazla bükülmesi gibi
günlük yaşamımızdaki bazı
aktiviteler sebep olabiliyor.
Yaygın vücut ağrısı ve
sabahları yorgun uyanma
gibi belirtilerle seyreden
fibromiyalji (yumuşak doku
romatizması) de boyun ve üst
sırt bölgesinde ağrıya yol açan
bir tablo olarak karşımıza
çıkıyor.
Ağrınız uzun
sürüyorsa doğru
doktora!
Uzmanlara göre; birkaç
günden uzun süren ağrı ve
tutukluk veya boyundan
kollara yayılan ağrı veya
uyuşma gibi bulgular
olduğunda mutlaka bir
doktora başvurmak gerekiyor.
Bazı durumlarda boyun
ağrısının röntgen, tomografi
veya MR gibi görüntüleme
yöntemleri veya kan tahlili
gibi tetkiklerle araştırılması
doğru bir tanının konması için
gerekli olabiliyor. Tedavinin
tanıya göre belirlenmesi
gerektiğini söyleyen uzmanlar,
“Cerrahi tedavi gerektiren
bir durum söz konusu
değilse, fizik tedavi, ağrı
kesici ve kas gevşetici ilaçlar,
enjeksiyonlar ve manuel
tedavi uygulanabilir. Fizik
tedavi ve rehabilitasyon
ağrıyı gidermeyi, kas
spazmını çözmeyi,
boyun ve sırt kaslarının
kuvvetlendirilmesini ve doğru
Uzm. Dr. Hilal Yıldız
Bilgisayar başında geçirilen saatler, uzun süre ayakta veya oturarak çalışma gibi
nedenlerle bel ve boyun ağrılarından şikayet edenlerin sayısı her geçen gün
artıyor. Uzmanlar bu tür sorunları olanlara, “Bol bol egzersiz yapın, sürekli
aynı pozisyonda durmayın, ağır kaldırmayın ve sırtınızı mutlaka sandalyeye
yaslayın” tavsiyesinde bulunuyor.
Sağlık
SIRTINIZ
SANDALYEYE
DEĞSİN
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
Masabaşında
çalışanların, sırtları her
zaman sandalyeye değecek
şekilde oturması gerekiyor.
Sandalyede, bel kavisini
koruyacak bir yastık
kullanılabilir.
Çalışma sırasında
omurganın aşırı
derecede öne ve arkaya
gerilmesine veya yanlara
bükülmesine yol açan
hareketlerden kaçınılmalı.
Bilgisayar ekranı çok
uzak olmamalı, ekran
göz hizasının ne çok üstünde
ne de çok altında olmalı.
Dizler 90 derecelik bir
açıda duracak şekilde
çalışmalı.
Gün içinde sık sık mola
verilip, kas ve eklemlere
dinlenme ve yenilenme fırsatı
tanınmalı.
postürün (duruş) sağlanmasını
hedefleyen çok etkili bir
tedavi yöntemidir” diyor.
Doğru oturuş
çok önemli
Bel ağrıları da çok
sık karşılaşılan sağlık
problemlerinden biri. Kötü
pozisyonda oturma, ağır
kaldırma, uzun süre ayakta
veya oturarak çalışma gibi
nedenlerle bel kaslarında
oluşan gerginlikler bel ağrısına
yol açan başlıca nedenleri
oluşturuyor. Çalışma sırasında
bel omurgasının aşırı derecede
öne ve arkaya gerilmesine
veya yanlara bükülmesine
yol açan hareketler ve
pozisyonlardan kaçınmak
gerekli. Ağır kaldırmayı
gerektiren işler yapılıyorsa
mümkünse bu işlerin
destek ve cihaz yardımı ile
yapılması ve omurganın
düzgün pozisyonda tutulması
lazım. Bel omurgasında yer
alan disklerdeki bozulma
ve yırtılmalar, omurga
kemiklerinde kaymaya,
eklemlerdeki kireçlenmeler
de sıklıkla bel ağrısına yol
açıyor. Kaza veya düşmeye
bağlı kırıklar, kemik erimesine
bağlı çökmeler, enfeksiyon
ve tümörler de bel ağrısına
neden oluyor.
“Düzenli egzersiz
ve spor yapın”
Liv Hospital Fizik Tedavi
ve Rehabilitasyon Uzmanı
Dr. Hilal Yıldız, konuyla
ilgili şu bilgileri veriyor:
“Tedavide cerrahi tedaviyi
gerektiren bir hastalık söz
konusu değilse, fizik tedavi,
ilaç tedavisi, bel ve karın
egzersizleri, enjeksiyonlar,
manuel tedavi gibi konservatif
tedaviler uygulanabilir. Bel
ağrılarında fizik tedavi ve
rehabilitasyon uygulamaları
ağrının azaltılması, kas
spazmının giderilmesi, bel,
karın ve pelvis kaslarının (kor
kasları) kuvvetlendirilmesi ve
postür eğitimine yönelik çok
etkili bir tedavi uygulamasıdır.
Bel ağrısından korunmak
için düzenli egzersiz ve
spor önerilir. Bel ve karın
kaslarının güçlü olması, aşırı
kas gerginliklerinin ortadan
kaldırılması için yoga ve
pilates önerilen sporlardandır.
Yüzmenin de bel ağrısında
çok olumlu etkileri vardır.”
Koltuk ayarları sık sık
değiştirilmeli.
Her yarım saatte bir
ayağa kalkarak ofiste
dolaşılmalı.
Dik pozisyonda
oturulmalı ve bu,
alışkanlık haline getirilmeli.
Ayakların altına bir
basamak konularak
oturulursa daha rahat edilir.
Koltukta sırt
kamburlaştırılmamalı.
Oturur pozisyonda
iken yerden bir cisim
almak için belden eğilmemeli,
çömelerek alınmalı.
Derin ve yumuşak
koltuklara oturmamalı,
kol konacak yeri olan,
arkalığı en az omuz
hizasına kadar gelen ve beli
destekleyen sandalye ve
koltuklar tercih edilmeli.
55
Teknoloji
Samsung’tan şimdi de
akıllı fotoğraf makinesi
Samsung’un yeni akıllı fotoğraf makinesi WB350F Smart Camera,
ra, en güncel te
teknolojik
eknolojik
ögelerle donatılmış, “21x optik zoom” özelliği ve 23 mm’lik geniş açılı lensiyle,
derinlik ve detaya
Yeni
etaya önem veren kullanıcılar için ideal bir görüş açısı sağlıyor. Yen
ni
WB350F, etkileyici
kileyici 16MP
BSI CMOS sensöre
ensöre de
sahip. Bu sayede,
ede, düşük
ışıklı ortamlarda
rda flaş
kullanma ihtiyacı
yacı ortadan
kalkıyor. Cihazın
zın yenilikçi
sensörü, aynı segmentteki
egmentteki
ürünlere göre daha az
ışıkla en iyi sonuçları
uçları
almanızı sağlıyorr ve görsell
kaliteden taviz vermiyor.
ermiyor.
Samsung WB350F’nin
0F’nin
güçlü zoom özelliği
iği ile en iyi
kareleri kolayca yakalarken,
akalarken,
fotoğraflarınızı anında
ında
etiketleyerek paylaşabileceksiniz.
aşabileceksiniz.
Sony Xperıa Z1
Comp
pact Türkiye’de
Son
y’nin en iyisi Xperia Z1’in, suy
a dayanıklılığı da dahil olmak
üzere tüm özelliklerini içeren
4,3 inçlik Xperia Z1 Compact,
Sony’nin en iyilerini en kompak
t telefonda buluşturdu. BIONZ
görüntü işlemcisiyle Sony’nin
ödüllü G lensini 20,7 megapik
sellik
kamerayla birleştiren Xperia Z1
Compact, Türkiye’de satışa sun
uldu.
Sony’nin amiral gemisi Xperia
Z1’in tüm özelliklerini, premium
bir üründe ama kompakt boyutta
yaşamak isteyenler için Xperia
Z1 Compact, Turkcell satış nok
talarında ve elektronik marketl
erde
satışa sunuluyor. Xperia Z1 Com
pact’ın fiyatı 1.999 TL.
56
Akıllı
Avea
ınTouch 3
satışa
sunuldu
Avea, kendi markasıyla
çıkardığı üçüncü akıllı
telefonu “Avea inTouch 3”ü
satışa sundu. Gelişmiş kamera
özellikleri, çift çekirdekli
işlemcisi ve şık tasarımıyla
dikkat çeken Avea inTouch
3, operatör markalı “ilk 4,5
inç ekranlı” akıllı telefon
olma özelliğine sahip. Gerek
gelişmiş özellikleri gerekse
çok uygun fiyatı ile piyasadaki
akıllı telefonlar arasında
dikkat çeken Avea inTouch 3,
eğlenceden sosyal medyaya
kadar günlük yaşamın bir
parçası olurken, kullanıcının
hayatını kolaylaştıracak ve
birçok ön yüklü uygulaması
ile akıllı telefon deneyimi
yaşatacak.
&
Kültür
Müzik gurubu Beırut,
17 Ağustos’ta yeniden
İstanbul’da
İstanbul’da 2007 yılında ve son
olarak 2012 yılında Kuruçeşme
Arena’da konser veren Beirut, 17
Ağustos’ta BKM organizasyonu
ile Küçük Çiftlik Park’ta bir
konser daha verecek. Kendilerine
has müzikleriyle dünya çapında
sevilen Beirut, Batı Avrupa ve
Balkanlar’a özgü müziği pop
müzik ile birleştiren ABD’li
bir grup. Indie-rock tarzını
dünya müzikleri ve ABD’deki
popüler akımlarla bir araya
getiren grup, kurucusu Zachary
Francis Condon’ın solo bir
projesi ile birlikte doğdu ve
genişledi. Beirut ilk konserini
Gulag Orkestar albümleri
yayımlandıktan sonra Mayıs
2006’da New York’ta verdi.
Grubun kurucusu Condon, New
Mexico Santa Fe’de 13 Şubat
1986’da doğdu. Genç yaşlarında
bir caz grubunda trompet
çaldı, bu nedenle cazdan
etkilendi. 17 yaşında yaptığı bir
Avrupa gezisi sırasında Balkan
müziği, daha özelinde Goran
Bregoviç ve Boban Markoviç
gibi müzisyenlerin çalışmaları
dikkatini çekti. Daha sonra
diğer bazı yerel halk müzikleri
ile ilgilendi ve bu süreç
Beirut’un müziğindeki melodik
altyapının enstrümantal anlamda
gelişiminde etkili oldu.
Sevilen oyuncu
Dr. House, İstanbul’a
caz yapmaya geliyor
İstanbul Kültür Sanat Vakfı
tarafından düzenlenen 21.
İstanbul Caz Festivali, 13 farklı
mekanda 200’ü aşkın yerli ve
yabancı sanatçının katılımıyla
1-16 Temmuz arasında
gerçekleşecek. Bu yıl festivalin
bir de sürpriz konuğu var.
House dizisindeki Dr. House
karakteri ile tanınan Amerikalı
oyuncu Hugh Laurie, festival
kapsamında ilk defa İstanbullu
hayranları ile buluşacak.
Oyuncu, komedyen, yazar,
müzisyen ve yönetmen Hugh
Laurie, The Copper Bottom
Band ile birlikte 9 Temmuz
Çarşamba akşamı 21.30’da
Cemil Topuzlu Açık Hava
Sahnesi’nde bir konser verecek.
Esas olarak oyunculuğuyla
tanınan ünlü aktör Hugh Laurie,
müziğe altı yaşında piyano
çalarak başladı. Bir süre gitara
merak saran Laurie, daha sonra
piyanoya geri döndü. Laurie ilk
albümünü çıkararak hayallerini
gerçekleştirmeden önce
milyonların karşısına House
dizisinin bazı bölümlerinde
piyano ve gitar çalıp, blues
söyleyerek çıktı. Dizinin
finalinin ardından albüm
hazırlığı yapan Laurie, 2011
yılında yayınladığı ilk albümünü
çıkardı.
Osmanlı
sürgünlerinin
inanılmaz öyküsü
Dünyada eşi görülmemiş siyasi
cezaların örnekleri, Osmanlı
Türklerine İngilizlerden geldi.
Bugün Akdeniz’de binlerce
turistin uğradığı ve önemli bir
turizm merkezi sayılan Malta,
bir zamanlar yaşamları boyunca
vatan özlemi çekmiş Türk
esirlerin ibretlik öykülerine
tanıklık etti. Usta tarihçi ve
yazar Cemal Kutay’ın arşivinden
çıkan bu öyküler, Malta’nın
adeta bir “Sürgünler Adası”
haline gelmesiyle yıllarca esaret
sancıları yaşamış Türklerin
derin ve unutulmaz öykülerini
bütün çıplaklığıyla gözler önüne
seriyor. 1918 -1921 yılları
arasında Malta’da esaret hayatı
yaşamış Türklerin, dokunaklı
sürgün öykülerinin anlatıldığı
belgesel niteliğindeki kitap, abm
Yayınevi tarafından okurlara
sunuluyor.
Sanat
600 yıllık
Türkiye-Polonya
ilişkilerinin sergisi
Sakıp Sabancı Müzesi
(SSM), Türkiye ile Polonya
arasındaki ilişkilerin 600.
yılı kapsamında, 7 Mart-15
Haziran 2014 tarihleri arasında
“Uzak Komşu Yakın Anılar:
Türkiye-Polonya İlişkilerinin
600 Yılı” isimli sergiye ev
sahipliği yapıyor. Türkiye
ve Polonya Cumhuriyetleri
cumhurbaşkanlarının
himayesinde açılan, Dışişleri
ve Kültür Bakanlıkları
tarafından desteklenen sergide;
Polonya’nın müze, arşiv,
kütüphane, manastır ve kilise
koleksiyonlarından eserler yer
alıyor. Sergide, Türkiye’den
Topkapı Sarayı Müzesi, Türk
İslam Eserleri Müzesi ve
Sadberk Hanım Müzesi ve SSM
koleksiyonlarından seçilenlerle
birlikte 348 eser sergileniyor.
Kültür ve sanat alanlarında
pek çok yan etkinliği de
kapsayan sergi, SSM ile Polonya
Cumhuriyeti Kültür ve Milli
Miras Bakanlığı’nın ortak
mali ve kurumsal desteği ile
gerçekleştiriliyor.
57
ENGLISH
Closıng Conference of
Mas Ecvet Stımulates
The Debate On Ecvet
One Of Mess’s Most Innovatıve Projects,
Mas-Ecvet (Mobılıty In Automotıve
Sector Through Ecvet Project) Was
Concluded On 24 February 2014 In Ankara
Wıth A Conference That Sıgnıfıcantly
Contrıbuted To The Understandıng
Of And Dıscussıon About Ecvet
Implementatıon In Turkey.
A Closing Conference was
held on 24 February 2014 in
Ankara witin the framework
of MAS ECVET Project under
the leadership of MESS
Training Foundation (MEV)
with partnership of Dekra
Akademie (Germany), ARIS
Formazione (Italy), Turkish
Metal Workers’ Union (Türk
Metal), Şişli Technical and
Industrial High School, and
under management of Turkish
Employers’ Association of
Metal Industries (MESS)
as part of the LdV Transfer
of Innovation Program
coordinated by the Turkish
National Agency.
The conference was attended
58
by executives from MESS, Türk
Metal Trade Union and MEV,
representatives from the EU
Delegation to Turkey, Turkish
National Agency, Ministry of
National Education (MoNE),
Ministry of Labour and Social
Security, Turkish Employment
Agency, various vocational
certification organisations,
ECVET experts from the EU
Commission, representatives
and experts from the Project
partners, directors and teachers
from vocational and technical
education organisations,
university staff, executives of
trade unions and employer
associations as well as and
representatives of chambers
and automotive industry.
Held at Hotel Büyük Anadolu
and attracting an audience of
more than 200 people, the
conference was opened with
a speech by Mr. Cenk Yöney,
Vice-President of MESS and a
Board Member of TİSK. Yöney
underlined the developments
observed in the automotive
industry and commented
on the industry’s needs,
referring to the ever increasing
global competition and the
importance of human capital.
He also provided information
on MESS’ projects concerning
occupational standards and
certification issues.
Subsequently Mr. Pevrul
Kavlak, President of Türk Metal
Trade Union and Secretary
General of Türk-İş, took the
floor and commented on the
importance of professional
competence and certification.
Javier Menendez Bonilla, Head
of Financial Cooperation,
Infrastructure, Social and
Regional Projects at the EU
Delegation to Turkey, provided
information on the recent
developments and trends
concerning professional and
technical education launched
across the EU and stated that
the EU would continue to
support professional education
and human resources projects
developed in Turkey.
ENGLISH
TUĞRUL Kudatgobilik
Contınues As Co-Chaır Of
B-20 Human Capıtal Task Force
The fırst meetıng of the b-20 human capıtal task force was held ın sydney on 27 february
2014. At the meetıng, co-chaıred by steve sargent and tuğrul kudatgobilik, Presıdent
Of Tisk And Mess, actıons proposed under varıous headıngs were dıscussed.
In 2013, Tuğrul Kudatgobilik,
President of TİSK and MESS,
was designated Co-Chair
of the B-20 Task Force in
charge of “Employment
and Job Creation” during
Russia’s Presidency of
G-20 and B-20. With this
function, Kudatgobilik
presented employers’ views on
employment and job creation
to the G-20 Heads of States
and Governments at the G-20
Summit held in St. Petersburg
on 5 and 6 September 2013.
In December 2013, Australia
took over the presidency
of both G-20 and B-20.
Richard Goyder, assigned by
the Australian Government
to chair B-20, and Steve
Sargent, Chairperson of the
“B-20 Human Capital Task
Force”, both stated their wish
that Tuğrul Kudatgobilik,
representing TİSK, continue to
co-chair the Task Force. Brent
Wilton, Secretary General of
Tuğrul Kudatgobilik, President of TİSK and MESS, at the Task Force’s
first physical meeting in Sydney.
International Organisation
of Employers (IOE), in
which TİSK holds the only
Turkish membership, was
also designated to co-chair
the Task Force. TİSK Vice
President Erol Kiresepi was
also elected member of the
Human Capital Task Force to
represent TİSK.
The B-20 Human Capital Task
Force started to work with a
teleconference on 15 January
2014. At the teleconference,
chaired by Steve Sargent, the
work methodology of the
Human Capital Task Force
was presented and adopted.
Within that context, Accenture
was given the task of preparing
an analytical infrastructure for
the proposals that to be made
by the Task Force.
The first physical meeting
of the Task Force was held
in Sydney on 27 February
2014. At the meeting cochaired by Steve Sargent and
Tuğrul Kudatgobilik, actions
proposed under various
headings, i.e. “Maximizing
Potential for Workforce
Demand and Supply”;
“Creating Solutions to Better
Match Supply and Demand”,
“Encouraging Labour
Flexibility” were discussed.
The B-20 “Sherpa” Robert
Milliner also participated in
the meeting.
On 26 February 2014, Task
Force Chairperson Steve
Sargent organised a dinner in
honour of the participants.
Following the meeting, the
Task Force held another
teleconference on 12 March
2014 which helped the Task
Force prioritize its future
proposals. The Task Force will
hold its next teleconference
meeting on 7 April 2014 and a
physical meeting in Paris on 7
May 2014 on the sidelines of
the OECD Forum in tandem
with the other 3 Tasks Forces.
The Task Force will hold its
final physical meeting on 5
June 2014 in Geneva as part
of the International Labour
Conference and will complete
its work by holding additional
teleconferences. The views and
proposals of the Task Force
will be ready to be shared with
the public at the B-20 Summit
which will be held in Sydney
between 17 and 18 July
2014. Also, B-20’s views and
proposals will be presented to
the G-20 Leaders at the G-20
Brisbane Summit which will
be held between 15 and 16
November 2014.
59
ENGLISH
Traınıng Program
For Traıners Of
Ferrosh Project Held
MESS has launched yet another
project, titled “Facilitating
Effective and Reliable Resources
for Occupational Safety and
Health in the Turkish Metal
Industry-FERROSH” jointly
with the Turkish Metal Workers’
Union (Türk Metal), TNO, a
Dutch Applied R&D Institute,
and the Turkish Public Health
Agency. The Project is funded
by the Dutch Government’s
MATRA Fund.
As part of the Project, training
programs on occupational safety
and health in the metal industry
are offered to specialist medical
doctors working at Community
Health Centres affiliated with
the Turkish Public Health
Agency, occupational safety and
health experts and occupational
doctors working at MESS
member enterprises as well as
to workplace representatives of
who are members of Türk Metal
Trade Union.
The training programs are
intended to better meet the
specific needs of the metal
industry for occupational safety
and health and to improve
awareness on occupational
safety and health at selected
Community Health Centres
in an effort to help the metal
industry to access services of
higher quality. The training
programs will be offered in
İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli
and Bursa between February and
April 2014. A training program
for trainers of FERROSH was
held at the MESS Headquarters
between 13 and 17 January
2014. The training of trainers
under FERROSH project was
conducted by experts of TNO
and it also featured some
best practice models used in
Europe and adult training
techniques such as courses
on building competences that
trainers are expected to possess.
Participants completing the
training program were awarded
a certificate. FERROSH trainers
will provide training to nearly
150 individuals in five different
cities. Following the completion
of these training programs in the
field, the FERROSH Project will
be come to an end on 31 May
2014.
Women Workers Congress Celebrates
Its 19Th Annıversary
Türk-İş Chairman Ergün Atalay, TİSK and MESS President Tuğrul
Kudatgobilik, TİSK General Secretary Bülent Pirler, MESS General
Secretary Hakan Yıldırımoğlu, MESS Chief Legal Adviser Erten Cılga,
MESS Ankara Region Representative Mesut Ulusoy, Haber-İş Union
Chairman Veli Solak, Seamen’s Union Chairman Eyüp Kasap, Aviation
Workers Union Chairman Ali Kemal Tatlıbal, Nurcan Önder, Assistant
General Manager of the Labour Department of the Ministry of Labour
and Social Security, IndustriAll Social Policies Director Sofya Canik, and
ambassadors and attachés from various countries attended the opening
ceremony of the Women Workers Congress, held in Ankara on 8 March
2014. Delivering a speech at the ceremony, TİSK and MESS President
Tuğrul Kudatgobilik said that he closely followed and appreciated the
work conducted by the Turkish Metal Workers’ Union for women
workers and wished success to the Congress. Kudatgobilik went on
to add, “Half of the economic and social life through history has been
constituted by women and the other half by men. I believe Turkey
cannot have a place among the developed countries of the world unless
half of the population in Turkey does not contribute to economic life as
much as the other half.”
60
The 19th edition of the Women
Workers Congress, held by
Türk Metal with hundreds of
delegates, was celebrated at
Hotel Anadolu in Ankara on
the occasion of 8 March, the
International Women Workers
Day.
ENGLISH
Natıonal Ecvet Workshop
Organızed by mess
As part of the MAS ECVET Project, a “Natıonal ECVET Workshop” was organısed
on 20 and 21 January 2014 at MESS Headquarters.
A “National ECVET
Workshop” was organized at
MESS Istanbul Headquarters
as part of the MAS ECVET
Project, which is conducted
jointly with Dekra Akademie
(Germany), ARIS Formazione
(Italy), Turkish Metal Workers’
Union, and Şişli Technical and
Industrial High School.
The workshop, titled
“Improving ECVET’s
Implementation to Support
Life Long Learning in Turkey”,
was supported by experts
from the European Union
Commission’s ECVET Team.
Among the 40 specialist
participants in the workshop
were representatives from the
National Education Ministry’s
(MEB) General Directorate of
Life-long Learning, General
Directorate of Vocational
and Technical Education,
from Istanbul National
Education Directorate
and District National
Education Directorates,
as well as directors and
teachers from vocational
and technical education
institutions, lecturers from
universities, representatives
from the Turkish Vocational
Qualification Agency (MYK),
executives of trade unions
and employer associations,
and representatives from the
automotive industry.
Following the presentations
made on the first day of the
workshop, the participants
formed teams among
themselves to discuss the
potential benefits and
challenges of ECVET
implementation in the metal
industry. The teams formed
with representatives from
various stakeholders held
a brain-storm session and
discussed the expected
benefits and challenges of
ECVET. In the final session,
the leader of each group,
presented to the workshop
participants the benefits and
challenges expected by the
members of the group.
The second day of the
workshop was started with
a short speech delivered by
MEV General Director Dr.
Necdet Kenar, focusing
on the project goals and
on all the work completed
until that day. Following
the opening speech, the
participants formed two
teams under the supervision
of the ECVET team to
discuss the basic benefits
expected through ECVET
implementation in Turkey
and to determine the
social stakeholders whose
collaboration would be
needed to implement
ECVET. The results
generated through these
discussions were evaluated
with all the participants and
ECVET team members.
61
ENGLISH
Traınıng On Preparatıon
Of “Explosıon protectıon
document”
Pursuant To The “Regulatıon On Protectıon of Workers From Hazards Of Explosıve
atmospheres”, Mess Organısed A Traınıng Program On How To Prepare The Mandatory
Documentatıon For Protectıon Agaınst Explosıons.
The Regulations on Protecting
Workers from Hazards of
Explosion was published in
Official Gazette No. 28663, of
30 April 2013. A “Document
62
for Protecting Workers from
Explosions” must be prepared
pursuant to the Regulation.
The document must contain
all existing and required
technical and organisational
measures that must be taken
at a workplace to address
explosion hazards depending
on the production methods
and the types of substances
and equipment used at
the workplace. In an effort
to provide guidance to its
members on how to prepare
a “Document for Protecting
Workers from Explosions” and
to help them improve their
occupational safety and health
procedures and thereby to
support the industry’s strong
structure, MESS organised
two-day training programs
in İstanbul between 25 and
26 February and 27 and
28 February 2014, in İzmir
between 3 and 4 March 2014
and in Bursa between 6 and 7
March 2014.
Conducted by Serdar Uzgur
of Uzgur Engineering and
Consulting firm, the training
programs featured detailed
information on the conditions
and types of various explosions,
sources and control of ignition,
planning of work places where
explosive/flammable substances
are used, classification of
hazardous areas and mapping
of hazard zones, real-life direct
example- approach, riskbased approach, point source
hazard approache, standard
calculations and on how to
analyse results obtained.
During the training programs,
developed according to TS EN
60079 standards and other
related international standards
(NFPA, BS), four teams were
formed to develop model
maps of hazard zones and
make relevant calculations.
The training programs were
completed successfully with a
total of 81 participants.
ENGLISH
Mev And Peryön Launches
“Industrıal Relatıons
Expert Traınıng Program”
Mess Traınıng Foundatıon (Mev), Whıch Has Left Its Mark On Many Remarkable
Employment Projects In Turkey, Has Launched An “Industrıal Relatıons Expert Traınıng
Program” Joıntly Wıth The Turkısh Human Capıtal Management Assocıatıon (Peryön) In
An Effort To Meet The Need For Industrıal Relatıons Experts.
and professionals experienced
and specialising in the subject
matters. The courses also feature
theoretical examples, workshops
and panel discussions.”
MESS Training Foundation
(MEV) and Turkish Human
Capital Management Association
(PERYÖN) have joined their
hands to meet the need for
industrial relations experts in
the business life. The “Industrial
Relations Expert Training
Program” has been the first
product of the cooperation
between MEV and PERYÖN.
The training program is
intended to help human
resources managers and experts
improve their competence to
adapt themselves better to the
changing dynamics of industrial
relations. The agreement
regarding the cooperation was
signed on 19 March 2014 at a
meeting held at the headquarters
of MESS. MEV General Director
Dr. Necdet Kenar, PERYÖN a
formar Chairman Yiğit Oğuz
Duman, MESS Secretary General
and MEV Board Member Hakan
Yıldırımoğlu and PERYÖN
Secretary General y Özlem
Helvacı Kılıç attended the
meeting and briefed on the
program before the signature
ceremony.
Stating that the goal of the
training program is to help
human resources managers
and experts improve their
competence to adapt themselves
better to the changing dynamics
of industrial relations, Hakan
Yıldırımoğlu said the target
audience of the program was
human resources managers and
CLASSROOMS OF 20 TO 25
PARTICIPANTS
The program, which will be
offered first to experts working
at MESS-member companies,
will start on 22 March 2014 at
MESS headquarters and will last
52 hours in total, on Tuesdays
and Saturdays. The program
will be completed in a month’s
time. After a few sessions of the
program, experts working at
non-MESS-member companies
and unemployed experts will
also be admitted. The program
will be conducted in classrooms
of 20 to 25 participants and
will feature both theoretical
and practical courses. Each
participant completing the
program will be awarded a
certificate, signed by both
PERYÖN and MEV.
The program will be offered at
a discount to experts working
at MESS- and to TİSK-member
companies and PERYÖN
members.
experts working in companies
as well as individuals wishing to
specialise in these areas. Stating
that the program will help
participants get familiar with
the updated regulations and be
capable of managing industrial
relations, Yıldırımoğlu said,
“The training program has been
developed to reflect the changing
conditions of the business life.
The 13 courses featured in the
program were all developed by a
team of individuals specialising
in the subject matter, while the
contents of the courses were
prepared by training experts for
the intended purposes with a
focus on related legal regulations
and industrial practices. The
team of trainers are academics
63
ENGLISH
Occupatıonal Safety And Health
Expert Traınıng Programs
Completed
Mess Organısed Preparatıon Courses For Its Members Wıshıng To Sıt Occupatıonal
Safety And Health Expert Upgrade Certıfıcatıon Examınatıons.
Law No. 6495 on
Amendments to Certain Laws
and Decree-laws, published
in Official Gazette No. 28726,
dated 2 August 2013, made
certain amendments to Law
No. 6331 on Occupational
Safety and Health. The
amendments made give
occupational safety and health
experts, meeting certain
requirements, the chance
64
to upgrade their certificates
through an upgrading
examination. The procedures
and rules regarding the
matter are laid down in
the Regulations Amending
the Regulations on Duties,
Powers, Responsibilities and
Education of Occupational
Safety and Health Experts,
promulgated in Official
Gazette No. 28792, dated
11 October 2013. The
upgrading examinations were
organised by the Ministry of
Labour and Social Security
on 21 December 2013
and 23 February 2014.
Taking into consideration
the training needs of its
members, MESS organised
free of charge two-day
training courses on 10 to 11
December 2013 and 13 to 14
February 2014.
There was considerable
interest in the courses
conducted by trainers of
MESS Training Foundation
(MEV), established by MESS.
The courses, providing
summary information on
the subject matters covered
by the examinations and
featuring trial tests, were
completed successfully.
MERKEZ
Merkez Mahallesi Geçit Sokak
No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL
Tel: (212) 232 01 04 (pbx)
Faks: (212) 241 76 19
e-posta: [email protected]
www.mess.org.tr
ANKARA BÖLGE
TEMSİLCİLİĞİ
Beştepeler Mahallesi Nergis Sokak
Via Tower No: 7B/6 D:10 06330
Yenimahalle / ANKARA
Tel: (312) 219 10 80 (pbx)
Faks: (312) 219 18 50
e-posta: [email protected]
www.mess.org.tr
BURSA BÖLGE
TEMSİLCİLİĞİ
Çekirge Mahallesi Çekirge
Caddesi İntam İş Merkezi
No:101/4 D: 401 16265
Osmangazi / BURSA
Tel: (224) 236 38 62–236 38 86
Faks: (224) 236 98 94
e-posta: [email protected]
www.mess.org.tr
İZMİR BÖLGE
TEMSİLCİLİĞİ
Akdeniz Mahallesi Şehit Fethi Bey
Caddesi Heris Tower No: 55/6
D: 61 35210 Konak / İZMİR
Tel: (232) 482 25 70 (pbx)
Faks: (232) 484 45 80
e-posta: [email protected]
www.mess.org.tr