Erkeklik Söyleminin Sunduğu Özne Konumları
Transkript
Erkeklik Söyleminin Sunduğu Özne Konumları
Erkeklik Söyleminin Sunduğu Özne Konumları: Zenne ve İki Genç Kız Filmlerinde Erkeklik Halleri Aslı Aydemir İstanbul Üniversitesi/Psikoloji Bölümü Giriş Erkek kelimesi biyolojik cinsiyete işaret ederken erkeklik kelimesi toplumsal cinsiyeti de içinde barındırır. Erkek kelimesinin biyolojik cinsiyeti içermesi, erkek cinsel organının yanı sıra erkeğin cinsel işlevine de atıfta bulunmasıyla olmaktadır. 1970’ler ve 1980’lerden itibaren cinsiyete ilişkin davranış farklılıkları çalışılmaya başlanmıştır ve güçlü olmak, rasyonel düşünmek, çatışmadan kaçmamak, rekabetçi olmak, şiddet uygulayabilmek, başarıya ulaşma hırsı, kahramanlık isteği, teknolojik bilgi ve uzmanlığa sahip olmayı istemek ve risk alabilmek erkeklik belirtisi olarak kabul edilmiştir (Sancar, 2013; sy 29). Bunun yanı sıra kadınlığa da duygusallık, barışçıl olma, anlayışlı ve şefkatli olmak, edilgen olmak gibi özellikler yüklenmiştir. Yapılan pek çok araştırma ile bu özelliklerin sahip olunan cinsiyet sebebiyle sergilendiği, yani doğuştan getirildiğine dair kabul tartışmaya açılmıştır. Bunun yanı sıra birbirinden farklı erkeklik hallerinin, yaşantılarının olduğu iddiası “hegemonik erkeklik” kavramının öne sürülmesiyle tartışılmaya başlanmıştır (Sancar, 2013). İlk olarak Connell tarafından dile getirilen hegemonik erkeklik kavramı, tek tip erkekliğin olmadığı, evrensellik iddiasının dışında kalan farklı erkekliklerin olduğu varsayımı üzerine kuruludur. Hegemonik erkeklik, bu farklı erkeklikler içinde, diğer erkeklik hallerinin ve kadınların üzerinde baskınlık kuran erkekliği ifade etmektedir (Connell, R. W., çev., 1998). Hegemonik erkeklik, diğer erkeklik hallerinin ne kadar erkek olduğunun ölçütlerini içinde barındırarak hem kadını hem erkeği sahip olduğu iktidar alanında sıkıştırır. Genç, kentli, orta sınıf, heteroseksüel, tam zamanlı çalışan, makul ölçülerde Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |109 dindar ve spor dallarından herhangi birini yapabilecek kadar fiziki yeterliliğe sahip olma gibi özellikleri taşıyan bir erkek hegemonik erkekliğin temsilidir (Sancar, 2013). Sayıca az da olsalar, bu özellikleri taşıyan erkeklerin iktidarı, sahip oldukları iktidar alanının diğer erkekliklere hatta kadınlara sağladığı ayrıcalık ve kazançlarla sürekli kılınır. Bir yanda hegemonik erkeklik tartışılırken bir yandan da dünyanın içinde bulunduğu sosyopolitik ve ekonomik şartlar sebebiyle bir erkeklik krizi olduğu tartışılmaktadır. Sancar (2013), Susan Faludi (1999) ve Mairtin Mac an Ghaill’in (1994) güvensiz ve istikrarsız yapıların egemen olduğu küresel kapitalizm çağında, imgeler, süs ve tüketim kültürünün egemenliği içinde kendini var etmeye çalışan erkekliklerin olduğunun ve erkeklerin, artık babalarından onlara miras kalamayan erkekliklerini kendi başlarına bulmak durumunda olduklarının üzerinde durduklarını belirtmiştir. Postmodern dünyada hegemonik erkekliğin ne olduğundan tam olarak bahsedilememesi de bir erkeklik krizinin işareti olarak ele alınmıştır ki Özbay (2013) da metninin başında Bask, İspanyol ve Türk erkekliği üzerinden erkeklik hallerinin yerelliğine dikkat çekerek hegemonik tek bir erkekten bahsetmenin mümkün olamayacağını vurgulamıştır. Connell (2002) ise erkeklik krizinden ziyade bir değişimden bahsetmekte ve hegemonik erkekliğin devlet ve kurumlar aracılığıyla yeniden inşa edileceğini iddia etmektedir. Ancak içinde bulunulan toplumun kültürel, ekonomik ve politik şartları, hangi erkeğin diğerleri üzerinde hegemonya kuracağını belirlemektedir. Farklı erkeklik biçimleri kendileri için şartlar elverişli olduğunda hegemonikleşebilirler ve bu değişime açıktır. Kimmel (2013) de erkeklik fikrinin tarihsel değişim ürünü olduğunu vurgulayarak on sekizinci yüzyıl sonları ve on dokuzuncu yüzyıl başlarında “Kibar Efendi” ve “Kahraman Zanaatkâr” olan iki erkekliğin yerini sonraki yüzyılda “Piyasa Erkeğine” bıraktığını söylemektedir. Günümüz için Yüksel (2013), Beynon (2002) ve Edwars'ın (2006) çeşitli erkekliklerin krizde olabileceğini kabul etmekle birlikte kapsamlı bir erkeklik krizinden bahsedemediklerini söyleyerek, bu yazarların erkekliğin koşullarla uyumlu bir biçimde egemenliğini sürdüreceğine dair çıkarımlarının altını çizmektedir. Türkiye’de hegemonik erkekliğin hangi özellikleri taşıdığını tartışan Özbay (2013) Türkiye’de hegemonik erkeklik şeması çizmenin de çok mümkün olmadığını ancak hegemonikleşen neoliberal bir erkekliğin olduğunu söylemektedir. Bu erkek, profesyonel ya da yarı-profesyonel bir işte çalışan, belli bir seviyenin üzerinde aylık geliri olan, ev ve otomobil sahibi ya da almak isteyen, belki de en önemlisi çalışan bir kadınla evli ya da evlilik yolunda olan ve yüzeysel bir cinsiyet eşitliğine büyük oranda inanıyormuş görünen kentli bir erkektir. Ekonomik, siyasi ve kültürel değişimlerin zorlamasıyla hegemonik erkeklik, taşıdığı özellikleri mevcut duruma uygun özelliklerle değiştirerek varlığını korumaktadır. Bu değişim hegemonyanın yaşlı erkekten genç erkeğe, asker erkekten tüccar/iş adamı olmuş erkeğe bırakılmasıyla görünmektedir (Özbay, 2013). Ekonomik, siyasi ve kültürel değişimlerle birlikte iktidar alanı genişleyen, daralan söylemler neyin nasıl inşa edileceğini belirlemektedir. Erkeklik söylemi de neyin erkeklikle ilişkilendirileceği, nasıl erkek olunacağı hakkında bizlere dilsel kaynaklar sağlamaktadır. Hâkim söylemler, üzerinde söz söyleyecekleri nesnelere daha yakındırlar. Erkeklik söylemi içinde hegemonik erkek, nesnesi olan “erkek”-e daha yakındır ve erkekler üzerinde yaptırım gücü daha fazladır. Söylemler nesnelere ya da olaylara anlam verirler. Bir nesne ya da olay, içinde yer alabileceği söylemlere göre farklı anlamlar taşıyabilir. Söylemler inşa edicidirler ve kendi inşa ettiklerinin doğru olduğu iddiasında bulunurlar. Dolayısıyla bir nesneyi inşa etmek için farklı söylemler 110| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 bir mücadele içindedirler ancak hâkim, baskın söylemlerin o nesneye erişme gücü daha fazladır (Burr, 2012). Özcülüğe ve indirgemeciliğe ciddi bir karşı duruş olarak var olan söylem yaklaşımları içinde cinsiyet rolleri etkileşim akışı içerisinde “yapılan” ya da üstesinden gelinen bir şeylerdir, kadınlık ya da erkeklik kendilerine yüklenen davranışların sebebi olmaktan ziyade sonucudurlar (Edley, 2001). Halberstam (1998) erkekler olmaksızın da erkekliğin olabileceğini yani erkekliğin, erkek bedeni ve bu bedenin etkileri dışında var olabildiğini tartışmıştır ve “dişi erkekliği (female masculinity)” kavramını öne sürmüştür. Halberstam dişi erkekliği kavramı ile aslında sadece baskın erkeklik özelliklerini taşıyan kadınlardan bahsetmektedir (Paechter, 2006). Erkeklik bedenin biyolojisi, fizyolojisi dışında söylemsel olarak var olan, sürekli biçimde yeniden inşa edilen ortak anlamadır. Cinslerden bağımsız olarak erkekliğin sosyal alanda var olması, erkeklerin yanı sıra heteroseksüel ya da homoseksüel kadınların da “erkeksi” olarak işaretlenip erkeklik yapabilmelerini olanaklı kılar. Söylemler içinde o anki etkileşime gömük olarak kadınlık ya da erkeklik diğer her konum gibi akışkandır, kalıcı ve sabit değildir. Kadınlık ya da erkeklik söylemleri içinde ulaşılabilir dilsel kaynaklar aracılığıyla farklı kadınlıklar ya da erkeklikler yaşanabilir. Yöntem Söylemsel yaklaşımlardan biri olan eleştirel söylemsel psikoloji, söylemin nasıl bizlere kimlikler vererek öznel yaşantımızı belirlediği üzerinde durmaktadır ve açıklayıcı repertuarlar, ideolojik ikilemler ve özne konumları kavramları üzerine oturmaktadır. İdeolojik ikilemler sağduyunun tek bir anlamı olmamasıyla ilgilidir ve sağduyu tutarsız ve çelişkilidir. İdeolojik ikilemler barındırdıkları bu çelişkiyle bir nesne hakkında farklı inşaları, açıklayıcı repertuarları mümkün kılmaktadır. Açıklayıcı repertuarlar ise Wetherell ve Potter’ın (1987) tanımlamasıyla olayları ve eylemleri nitelemek ve değerlendirmek için kullanılan bir metaforlar ya da terimler kaydı ya da sözlüğüdür. Burr (2012) da açıklayıcı repertuarları konuşmacıların açıklamalar inşa ederken kullanabilecekleri dilsel kaynaklar ya da alet kutuları olarak tanımlamaktadır. İdeolojiler özneler inşa etmektedir, açıklayıcı repertuarlar da özne konumları tarif etmektedirler. Özne konumları hangi hak, görev ve sorumluluklara sahip olunacağını, hangi eylemlerin sergilenebileceğini belirler. Eleştirel söylemsel psikologlar özne pozisyonlarıyla ne elde edilmek istendiğini önemserler ve daha kolay ulaşılan özne pozisyonları bizlere konuşmanın yapıldığı dönemin ideolojik bağlamı hakkında bilgi sağlar. Erkeklik söylemi, içinde barındırdığı ulaşılabilir, birbirinden farklı açıklayıcı repertuarlarla farklı erkeklik konumları sunacaktır. Hegemonik erkeklik de, erkeklik söyleminin sunduğu özne konumlarından biridir ve farklı erkeklik konumlarının yapabilecekleri, kazançları ya da uğradıkları yaptırımlar birbirinden farklılaşacaktır. Erkeklik halleri de denilebilecek bu özne konumları, bu çalışmada Zenne (2011) ve İki Genç Kız (2005) filmleri üzerinden, eleştirel söylemsel psikoloji analizi ile incelenecektir. Zenne filminin seçilmesi, öteki bir erkekliği, “gey” olmayı merkezine alması ve bu homoseksüel aşk ilişkisinin etrafını saran diğer erkekliklerin görünür olması sebebiyledir. İki Genç Kız filmi ise lezbiyen bir aşk hikâyesini konu edinmektedir ve bu film erkeklik söyleminin öteki bir aşk ilişkisi olan homoseksüel ilişkilere, yani gey/lezbiyen aşkına, nasıl etki ettiğini karşılaştırmalı olarak incelemek için seçilmiştir. Bu karşılaştırma ile erkeklik söyleminin sunduğu farklı özne konumlarının o konumda olan kimselere hangi hak ve kazançları sağladığı daha görünür kılınmak istenmiştir. Bunun Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |111 yanı sıra hegemonik erkekliğin homoseksüel ilişkilerde kendine nasıl yer edindiğine bakılacaktır. Zenne Filmi Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yönetmenliğini yaptığı 2011 yapımı Zenne filminde ilk gey namus cinayeti olarak da lanse edilen, 2008’de işlenen Ahmet Yıldız cinayetinden esinlenilmiştir. 99 dakika süren film Urfalı Ahmet’in peşindeki birisinden kaçıp bir gece kulübünde zennelik yapan Can’ın kulisine saklanmasıyla başlamaktadır. O sırada Can’ı zenne kıyafetleriyle fotoğraflamak isteyen Alman fotoğrafçı Daniel Bert ile karşılaşırlar. Can binbaşıyken güneydoğuda ölen bir babanın oğludur ve ağabeyi de askerlikten ruhsal sağlığını yitirmiş olarak dönmüştür. Can’ın annesi bu sebeple oğlunu askere göndermek istememektedir. Ancak hegemonik erkekliğin kendisini dayattığı ve görünür olmasından hoşnut olmadığı erkeklik hallerini kendisine dönüştürdüğü yer, askerliktir. Erkekliğin ispatlanacağı bir talim ve terbiye süreci olarak hegemonik erkeklik değerlerinin genç erkeklere benimsetildiği askerlik, incelikli teknikler, kurumsal organizasyonlar ve erkekleri ikna olmaya yöneltecek kültürel pratikler içermektedir. Erkeklik sınavının askerlikle birlikte başarılıp erkek adamlar olarak topluma yeniden dâhil olmalarına dair ritüelistik bir sözleşme vardır. Askerlik, bu erkek adam konumuna doğru dönüşümleri içeren bir geçiş dönemidir (Yiyin, 2009). Askere gitmesi için zorlanan, muhafazakâr bir ailenin çocuğu olan Ahmet ise İstanbul’a üniversite için gelmiş, kız kardeşiyle birlikte yaşamaktadır. Okulunun son senesinde olan Ahmet ailesinin Urfa’ya dönmesi ve askere gitmesi için yaptıkları baskının yanı sıra annesinin peşine taktığı adamın da etkisiyle sevgilisi Daniel ile birlikte Almanya’ya gitmeye karar verir. Ancak bunu gerçekleştirebilmek için Ahmet’in askeri heyete eşcinselliğini ispatlayarak askerlikten muaf olması gerekmektedir. Diğer yandan asker kaçağı olan Can da iş bulabilmek için aynı durumla karşı karşıyadır. Nihayetinde askerlikten muaf olurlar. Ancak film, gey olduğunu babasına söyleyen Ahmet’in babası tarafından vurulup öldürülmesiyle bitmektedir. İki Genç Kız Filmi Perihan Mağden’in 2002 yılında yayınladığı İki Genç Kızın Romanı adlı kitabından uyarlanan, Kutluğ Ataman’ın yönettiği 2005 yapımı İki Genç Kız filmi, farklı sınıflardan olan ancak sahip oldukları yaşamdan uzaklaşmak istedikleri için ortaklaşan iki genç kadının, Handan ve Behiye’nin, yaşadıklarını anlatmaktadır. Behiye geleneksel cinsiyet rollerinin baskın olduğu evinden kaçıp Handan’ın ve annesi Leman’ın evine yerleşmiştir ve Handan’la beraber Avustralya’ya kaçmayı planlamaktadırlar. Ancak Behiye ağabeyi tarafından bulunur ve eve kapatılır. Behiye evden bir şekilde çıktıktan sonra da Handan’ın evini terk ettiğini öğrenir. Kendisi ise istemediği hayatına kaldığı yerden devam eder. Filmde bariz bir biçimde lezbiyen bir ilişki görülmese de Handan ve Behiye’nin eşcinsel bir ilişki içinde olabilecekleri film boyunca hissedilmektedir. Analiz Zenne filminde daha çok erkeklik halleri ve bu hallerin birbirleriyle nasıl etkileşime girdikleri, birbirleri üzerinde kurdukları iktidar ilişkileri açıkça görülmekteyken, İki Genç Kız filminde daha çok kadınlar ve bu kadınların erkeklikler karşısında nasıl yer aldıkları ve hegemonik erkekliğin kadınlar karşısında kendisine sağladığı ve koruduğu haklar görülmektedir. 112| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 Zenne Filmi Analizi Film boyunca farklı erkeklik halleri ve bu hallerin, özne konumlarının kendilerine sağladığı iktidar alanları içinde birbirleri üzerinde güç edinme çabaları ya da kurdukları iktidar görülmektedir. Erkeklik söyleminin içinde çeşitlenen erkek konumlarının gücünün tartıldığı, değerlendirildiği nokta ise hegemonik erkekliğin özelliklerinin taşındığı erkek konumlarıdır. Aşağıdaki alıntı Ahmet ve Can’ın ilk kez karşılaştıkları sahneye aittir. Peşindeki adamdan kaçan Ahmet bir gece kulübüne sığınır, bu gece kulübü Can’ın zennelik yaptığı kulüptür. Kuliste Can kendi sahnesi için hazırlanmaktadır ve bu sırada Ahmet ile aralarında aşağıdaki diyalog geçer. Alıntı 1 (Can, C; Ahmet, A): 1. C: alo teşekkür ederim diceksin seni burda barındırdık diye ya da öküzsün 2. A: ayı öküz değil bak ayı 3. C: ay hepiniz birer ayı görüntüsünde papatyasınız kıldan tüyden yırttığınızı zannediyosunuz ama 4. A: en azından erkek gibiyiz 5. C: sen İskoç travestilerini duydun mu senin gibi pantolon giyiyolarmış 6. A: aman harcama yemek tarifi kitabına saklarsın sen şimdi onu 7. C: ( ) erkekliği karıştırıyosun bebeğim ay onlar ne öyle gübreliyomusun sırtındakileri 8. A: sen kafandakileri gerçek bi erkek bulıyım diye geberiyosunuz Alıntıda görüldüğü gibi “ayı” ve “öküz” sıfatları Can tarafından Ahmet’e yakıştırılmaktadır. Ahmet bu sıfatları üzerine almakta sakınca görmeyip kendisinin “gerçek erkek”, “erkek gibi” olduğu vurgusuyla Can’ı aşağılamaktadır. Tartışmaları sırasında 3. sıra alışta Can’ın “ayı görüntüsünde papatya olmak”, 6. sıra alışta ise Ahmet’in “yemek tarifi kitabında saklamak” gibi kadınlığı çağrıştıran ifadeleri kullanmaları gücü kimin eline alacağının mücadelesidir. Can kılın ve tüyün erkek yapmayacağını söyleyerek Ahmet’in erkek gibi olmakla edindiği iktidarını sarsmaktadır, Ahmet ise 6. sıra alışta Can’ı kadınsılaştırarak gücü eline almaktadır. İkisinin de yaptığı, birbirlerini “erkek” konumundan uzak tutmaya çalışarak gücü konumları arasında değiş tokuş etmektir. Böylece güç hep “erkek olmaya” verilmektedir ve onu kim giyerse güçlenmektedir. “Öküz” sıfatı hegemonik erkekliği taşıyan erkeklere yakıştırılmaktadır. Can teyzesinin sevgilisi için de bu sıfatı kullanmaktadır ve bu erkeğin kendisinden nefret ettiğini söylemektedir. Ancak daha sonra filmde bu baskın erkek, Can sokakta darp edildikten sonra Can’ın yaralarını temizlerken görülmektedir. Alıntı 2 (Ahmet, A; Daniel, D): 1. A: o benim erkek arkadaşım değil. Gölgem, ben yürüdüğümde o da yürür. Nereye gidersem ne yaparsam haberi olan biri. Ne yediğimi nerede yattığımı, takip eden biri. 2. D: neden takip ediyor seni 3. A: çünkü burada istanbulda başka bir hayat başladım. Para verdim yine de peşimi bırakmadı. Hayatın tadını çıkardığım her anda karşıma yeniden çıktı 4. D: neden yaptın ki bunu polise gitmen gerekirdi Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |113 5. A: hep farklı bi çocuk oldum (.) annem asabi bi kadındır. O olaydan sonra hayatım iyice zorlaştı üniversiteye istanbula gelince annem peşime Zindan’ı taktı bazen hızını alamıyor beğenmediği kıyafetlerimi bile kesiyor 6. D: ailene neden dürüstçe gerçeği söylemiyorsun dürüstlük en kolay yoldur 7. A: anlamıyorsun dürüstlük beni öldürecek 8. D: evet anlamıyorum ne olabilir ki onlar senin ailen. Seni seviyorlar 9. A: annem temizlik hastasıdır ben temiz değilim her şey oluruna varır Alıntı 2 Daniel’ın Ahmet’i başka bir erkekle görmesinin ardından Ahmet’ten açıklama istediği sahnedendir. Bu alıntıda en çok dikkati çeken bir gey olan Ahmet’in kendisine 9. sıra alışta “temiz olmadığı” ithamında bulunmasıdır. Onu pis olarak konumlandıran ise peşine takılan adamın taşıdığı “erkeklik”-tir. Bu adamın adının Zindan olması da tesadüfi değildir. Nerede, ne yapıldığını bilen, peşi bir türlü bırakmayan ve kendi iktidarını sarsacak kadar, hayatın tadı çıkarıldığında karşı karşıya gelinen hegemonik erkekliktir. Zindan, iktidar alanı olabildiğince geniş olan baskın erkeklik, diğer erkeklik hallerini hapsetmektedir. Filmin sonlarında artık Ahmet’in gey olduğunun kanıtları da elinde olan Zindan Ahmet’i tehdit etmeye gelir. Ahmet’in yanında Daniel, Can, Can’ın teyzesi Şükran vardır. Onlar Zindan’a bir şekilde karşı dururlarken Şükran’ın baskın erkekliğin bir taşıyıcısı olan sevgilisi, Zindan’a “kendine göre birini seç” demektedir. Kadın olmak ve gey olmak hegemonik erkekliğin karşına çıkacak güce sahip olmamak demektir. Askerlik zorunlu olması sebebiyle Türkiye’de 20 yaşında başlayarak her erkeğin karşısına çıkmaktadır ve erkekliğin tescil edileceği bir yerdir. Bu sebeple filmde Can’ın ağabeyi Can’ı askere göndermek istemeyen annesine “kızın erkek olur da döner askerden” demektedir. Askere uğurlama törenleri de erkekleri, erkekliklerini hegemonik erkeklik karşısında tescil ettirmeye özendiren kültürel bir pratiktir. Filmde de ilk dikkati çeken sahnelerden biri Daniel’in sokakta gördüğü bir askere uğurlama törenidir. Akranlarının “en büyük asker bizim asker” diyerek havaya zıplattığı sırtında Türk bayrağı olan genç askere gidecektir. Yine aynı sahnede sırtında Türk bayrağı olan başka bir genç erkeğe sarılıp ağlayan bir kadın vardır. Kadınlar da çeşitli şekillerde bu törenler içinde yer alarak bu pratiğin, dolayısıyla hegemonik erkekliğin iktidarının sürekliliğini sağlamaktadırlar. Askerliğin dayattığı erkeklik halinin dışındaysan çeşitli yaptırımları vardır. Bu yaptırımlar çıplakken arkanı dönüp fiziki muayene olmayı, eğer gey bir erkeksen bunu fotoğraf ya da video ile ispatlamak gerekliliğini içermektedir. Bu yaptırımlar gerçekleşemediği durumlarda yeni yaptırımları getirmektedir. Filmde iç çamaşırını çıkarmayıp muayene için arkasını dönmeyen gence asker doktor tokat atmaktadır. Video ya da fotoğrafta askere gitmek istemeyen erkeğin olmak durumunda olduğu konum ise cinsel birleşme sırasında alınacak olan “pasif” konumdur. Çünkü baskın erkek söyleminin ötekisi geyler, erkek söyleminin ötekisi kadınsılık üzerinden anlaşılmaktadır ve heteroseksüellik üzerinden geylere biçilen cinsel ilişki tek düzeydedir, birinin diğeri tarafından penetre edilmesini içermektedir (Gürhanel ve Arkonaç, 2013). Kadınlığa atfedilen bu konumda olmak erkek olmamayı gerektirdiği için zaten askerden sonra adam olabilecek bir erkek değilsindir, dolayısıyla asker olamazsın. Yurtdışına çıkabilmesi için de Ahmet’in eşcinsel olduğuna dair askeri heyeti ikna etmesi gerekmektedir. Bu sebeple öncelikle erkeksi görünümünden kurtulmalıdır ve bunun için Can’dan 114| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 yardım isteyerek kıllarını yok eder, peruk takar, gözlerine sürme çeker yanı sıra yanına istenilen fotoğrafları alır. Aşağıdaki alıntı heyetle Ahmet arasında geçen diyaloğa aittir. Alıntı 3 (Doktorlar, D1 ve D2; Ahmet, A): 1. D1: nerelisin evlat 2. A: urfa 3. D1: vay urfa verici değil bu alıcı ne iş yapıyosun sen 4. A: zenneyim efendim 5. D1: oğlum (.) erkek adam dans eder mi 6. A: ben öyle hep küçüklüğümden beri dans etmeyi seviyorum ya 7. D1: ee güzel işte aslan gibisin alalım seni askere açaça da çıkarsın istediğin kadar dans edersin 8. A: geyim 9. D2:evladım yüksek sesle konuş anlamadık 10. A: homoseksüelim 11. D1: peki nerden anlıcaz 12. A: e fotoğraf Görünüşü sebebiyle heyet tarafından önkonumlandırılan Ahmet “Urfalı bir erkek” konumuna da oturtularak “alıcı” yani “pasif” olarak itham edilmektedir. Hegemonikleşme, normatif kalma ve kuralları belirleme potansiyeli, diğer tüm kategorik iktidar yapılarından yüksek olan heteroseksüellik, erkeklikleri biçimlendirir ve etnisite de dâhil farklılaştırır (karş. Özbay, 2013, s. 201). Ahmet’in gey olmasıyla birlikte Urfalı olmasının bu şekilde vurgulanması Türkiye’deki hegemonik heteroseksüel erkeğin aynı zamanda Türk olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Bu sıra alışta Ahmet’in “bu” olarak konuşulması da rütbeli asker olan doktorların erkekliklerinin onlara verdiği güçle Ahmet’i aşağılama aracı olmaktadır. “Dans etmeyen” hegemonik erkekliğin kendini reddetmesi için zenne olduğunu söyleyen Ahmet’e hala hegemonik erkekliği taşıyanları işaretleyen “aslan gibisin” ifadesi söylenince Ahmet gey olduğunu söyler, Ahmet’in bunu oldukça düşük ses tonuyla söylemesi dahi hegemonik erkekliğin baskın oluşunun bir ifşasıdır. Hegemonik erkeklik inşa ettiği baskın konum dışında diğer erkek konumlarının sesini kısar. Ahmet gösterdiği fotoğraflarla istediği sonuca ulaşırken Can için aynı durum söz konusu olmamıştır. Hegemonik erkeklikten saklanabilmek için gündüzleri dışarı çıkamayan asker kaçağı Can, hegemonik erkekliğin ona dayattığı biçimde bir cinsel yaşantı içinde değildir ve kendini zorlasa da askeri heyeti ikna edecek fotoğraf ya da video edinememiştir. Yanında sadece pembe bir kâğıtta kendini ifade ettiği bir mektup vardır. Aşağıdaki alıntı da aynı heyetle Can arasında geçen sahnenin yazı dökümüdür. Alıntı 4 (Doktor, D1; Can, C): 1. D1: ne lan bu hal baban ne diyo lan senin bu ibne haline 2. C: efendim babam da sizin gibi binbaşıydı güneydoğuda şehit oldu bilmiyorum şimdi ne düşünüyodur 3. D1: ver şu zarfı e:: 4. C: pardon yanlış zarfı getirmişim 5. D1: biz sana doğrusunu gösteririz İlk sıra alışta hegemonik erkekliğin oğlunda temsil edilmesini sağlayacak baba sorgulanmaktadır, bunun yanı sıra “bu ibne hal” ifadesi ile Can aşağılanmaktadır. 5. sıra alıştaki “biz” hegemonik erkekliği taşıyanlardır, doğrusunu göstermek olarak tarif ettikleri ise Can’a tecavüzdür. Bu durum hegemonik erkekliğin sunduğu eylem olasılıkları içinde erkeklerle cinsel Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |115 ilişkinin olabileceğini göstermektedir. Askeri heyet tarafından istenen video ve fotoğrafta özellikle erkeğin “pasif” konumda görülmesi talebi de bunu doğrulamaktadır. Hegemonik erkekliği tehdit eden, cinsel ilişki sırasında “kadın” konumunda olmaktır. Yoksa “aktif” konumda olup bir erkekle birlikte olmak hegemonik erkekliğe tehdit değildir. Hegemonik erkekliğin meselesi kadınlara atfedilen her türlü konum ve özellikten ne kadar uzak durulduğudur. Hegemonik erkekliğin bir temsili de polislerdir. Film boyunca asker kaçağı olması sebebiyle polise yakalanmamaya çalışan Can, yakalandığında polisten “ibne misin sen, rapora başvurdun mu” sorusunu duymaktadır. Asker de polis de taşıdıkları erkeklikleriyle karşılarındaki kimsenin erkekliğini tartabilecek konumdadırlar. Erkeklik söyleminin sunduğu hâkim erkek konumunun kurduğu iktidar alanı içinde olan kadınlar, bu konumu erkeklerin erkekliğini değerlendirmek için sürekli işaret etmektedirler ve dolayısıyla bu konumun baskın gücünü sürekli kılmaktadırlar. Aşağıdaki alıntıda Ahmet’in annesinin kocasını baskın erkek konumuyla kıyaslayarak nasıl sıkıştırdığı görülmektedir. Alıntı 5 (Anne, A; Baba, B): 1. A: ne hayırı olacak bu oğlanın sana iflas ettin hayırsızlık soframızda a:: bak dişini bile sattın suratına suratına gülüyorlar görmüyor musun karakola çektirdi oğlan bizi alay konusuyuz yıllar var sokakta mecliste çarşıda camide şimdi bir oğlan daha veririm kucağına şimdi ama bu gerekir erkek ister 2. B: bir oğlan bir kız çocuğu verdim kucağına nankörlük etme 3. A: oğlan doğdu erkek olamadı hayra dönmedi 4. B: ya deli deli olma Kezban 5. A:allah belanı vere ibne armut dibine düştü işte (.) ne var burda (.) gücün eksik sesin kısık allah belanı versin uğursuz uğursuzsun bak orda oğlun sokaklarda kimlerle geziyo ne boklar yiyo haysiyetsiz ulan şerefsizsin 6. B: vicdanım 7. A: ben üzülmüyomuyum sanıyosun töre vicdandan büyüktür hadi git saklan yorganı çek kümese gir kapat başını daha o zamandı dedim sana bacak kadardı dedim zenne olacak dedim dinlemedin yok et dedin İlk sıra alışta anne “bu gerekir” dediği yerde elini yumruk yapıp sıkmaktadır, burada erkek, cinsel işlevselliği yerinde olan olarak inşa edilmektedir. 5. sıra alışta ise “ibne” diyerek babanın “erkek” olamadığını belirtiyor, çünkü ibnelik konumu erkekliği içinde barındırmamaktadır. “ne var burda” dediği yerde anne, babanın cinsel organını tutmaktadır ve “gücün eksik sesin kısık” diyerek yine cinsel işleve atıfta bulunmaktadır. Annenin inşa ettiği erkek konumu cinsel açıdan yeterli işleve sahip dolayısıyla güçlü, hayırlı, uğurlu, haysiyet ve şeref sahibi olarak inşa edilmektedir. Baba bunlar arasına “vicdanı” yerleştirmeye çalıştığı sırada karısından tokat yemektedir. Baba inşa edilen erkek konumuna sokulmamakta, erkek olmadığı iddiasıyla baskın erkeklik altında ezilmektedir, babanın erkekliği bir krizdedir ve baba erkek olmaya zorlanmaktadır. 2000’den sonraki Türk sinemasında erkeklik krizinin görünümlerinden biri olan “kurbanlaştırma” (Yüksel, 2013) bu filmde de görülmektedir. Baba baskın erkekliğin tüm dilsel araçları içinde sıkıştırılan, “vicdanının” kabul etmediği, istemediği şeyleri yapacak bir kurbandır. Burada erkeği şiddete iten nedenlerden biri olarak Kaufman’ın (2009) dile getirdiği erkek iktidarının yarattığı paradoks kendini göstermektedir. Baba erkek 116| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 olabilmek için kendi arzusu dışında şiddet uygulamaya, oğlunu öldürmeye ikna olmuştur. Ahmet’in “baba, ben ibneyim” telefonundan sonra babaya silahı veren yine kadındır. Oğlunu öldürdükten sonra kendini öldürmeye çalışan babanın elinden silahı alıp onu seccadenin üstünden itip seccadeyi yıkayan da kadındır ve yine banyoda kandan arındıramadığı seccadenin yanında ağlayan da kadındır. Beri yandan Can’ı hegemonik erkeklikten saklayan, hegemonik erkekliğin karşısına dikilen de bir kadındır. İki Genç Kız Filmi Analizi Filmde daha çok kadınlar görülmektedir ancak Behiye’nin baba ve ağabeyi, Handan’ın erkek arkadaşları, bakkalın çırağı, taksi şoförü ve Leman’ın sevgilisi Şevket Bey de yer almaktadır. Bunların yanı sıra kadınsılığı ile öne çıkan Handan’ın yanında erkeğe atfedilen öfke, şiddet ve bunların sonucu saldırganlığı taşımasıyla erkeksi görünen Behiye vardır. Behiye’nin kadın oluşu banyoda ve annesine yardım etmek için, annesine duyduğu öfkeyle de beraber kadına biçilen toplumsal cinsiyet rolleri içinde ev temizliği yaparken görülmektedir. Filmde birbirinin karşısına çıkan erkeklik halleri değil, kadınların karşısına çıkan erkeklikler vardır. Zengin erkekler, Şevket Bey ve Handan’ın arkadaşları Erim ve Burak. Handan’ın arkadaşları zenginliği babalarından alan, lüks araçlara binen erkekler ve bu erkekler kadınlar üzerinde hak iddia edebilen erkeklerdir. Behiye ve Handan araçlarına bindiklerinde apaçık bir biçimde Handan’ın arkasından göğüslerine bakma hakkını kendilerine veren bir erkek konumudur onlarınki. Öyle ki Handan hoşlandığı Erim ile birlikte olduktan sonra Erim ona, Burak için “senden hoşlanıyor” demiş ve Handan’ın “ben ondan hoşlanmıyorum” diyerek reddetmesine rağmen Handan’ın yanına Burak’ı çağırmıştır. Onların erkeklikleri kadına söz hakkı tanımamıştır. Leman’ın sevgilisi Şevket Bey ile olan ilişkisi ise sadece Şevket Bey’in Leman’a duyduğu cinsel arzu kadar sürmüştür. Birliktelikleri karşılığında kızı Handan’ın kurs parasını Şevket Bey’den isteme hakkı edinen Leman bu parayı alır ancak Şevket Bey başka bir kadına arzu duyduğunda karşı çıkma hakkı yoktur. Şevket Bey’i başka bir kadınla gördüğünde yaptığı tek şey usulca, görünmeden o mekânı terk etmek olmuştur. Handan’ın arkadaşlarının ve Şevket Bey’in erkeklikleri, kadınlara söz hakkı vermeksizin kendi arzularını doyurma hakkını onlara vermektedir. Kendini doğum gününde Şevket Bey için hazırlayan ve kızı Handan’a sürekli kendisine bakması için ikazlarda bulunan Leman erkeğin arzu nesnesi olmaya özenerek bu erkeklik halinin sürmesine katkı sağlamaktadır. Behiye’nin karşısında bulduğu erkekler babası ve ağabeyidir. Ağabeyi Tufan, Behiye’nin ayakçısı olduğunu söylediği borsadadır ve elinde Para Dergisi, giydiği takım elbiseyle zengin erkeğe özenmektedir. Filmdeki bir yemek sahnesinde görüldüğü üzere sofrada babasından daha fazla söz hakkına sahiptir. Babasının aile içindeki iktidarını almış görünmektedir. Handan’ın evinde bulduktan sonraki bir ay boyunca Behiye’yi evde kilit altında tutması ve Behiye’nin arkadaşına annenin “abisi bilir kızım, babası bile karışamıyor” demesi bunun bir ifşasıdır. Bu cümledeki “bile” zaten kadının kendisinde söz hakkı olmadığının kabulüyle beraber eskiden babada olan söz ve yaptırım hakkının artık oğula verildiğini belirtmektedir. Yaşlı erkeğin sahip olduğu güç genç, para kazanan girişimci benlik diye özetlenen neoliberal özneye devredilmiştir (Özbay, 2013). Behiye’nin kırmızı saçını uyurken kesip “akşam döndüğümde bu kırmızı saçı kafanda görmicem” deme hakkını ağabeye veren, Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |117 Tufan’ın içine yerleşmekten hoşnut olduğu baskın erkek konumudur. Hoşnut; çünkü bu konum aile içinde ona annenin de desteğiyle pek çok ayrıcalık tanımakta ve güç vermektedir. Yatağı Behiye tarafından toplanmakta, yemeği Behiye tarafından pişirilmektedir. Annenin açık desteği Behiye’yi bulup onu dövdüğü sırada oğluna söyledikleriyle görülmektedir. Oğlunu engellemek yerine sadece arada ağzını kapatıp izleyerek “Tufan canını yakma kurban olıyım, başına vurma, Behiye söyle kurtul kızım, Tufan yeter yapma” gibi ifadeler kullanmıştır. Kızına uygulanan şiddeti engellemeyip oğluna kurban olmayı yeğlemektedir. Oğlu döve döve kızını götürürken arkalarından gitmektedir sadece. Annesi olarak oğlunu eylemlerine karışılamayan, gücü zaten kabul edilen hegemonik erkekliğe yerleştirip bir başkasına, bir kadına şiddet uygulama hakkını oğluna vermektedir. Erkekliğe biçilen iktidarın sürmesine katkıda bulunan kadınlardan biridir Behiye’nin annesi. Behiye ve Handan’ın ilişkisine bakıldığında ise kadına biçilen tüm özellikleri taşıyan Handan ve Handan’ı tacizden, erkek arkadaşlarından kollayan, onlara saldıran hatta bıçak çeken bir Behiye vardır. Behiye’nin saldırganlaştığı bu vakitlerde ise Handan ağlamaktadır. Yurtdışına kaçış planlarını yapan, Handan’a akıl veren bir Behiye vardır. Behiye’nin ilişkilerinde edindiği bu konumun ona verdiği haklar ve eyleme biçimleri ne kadar da erkekliğe verilen haklara ve eylemliliğe benzemektedir. Tartışma Söylemler kendi içinde üretilen filmlerle sürekli kılındıkları gibi, dönüşüme de uğrayabilirler. Metin yazarları, içinde konuştukları söylemlerin onlara araç olarak sunduğu dilsel kaynaklar arasından kendi seçtiklerini ifşa ederler. Filmlerin söylemlerinin dönüştürücü gücü de yazarlarının bu fail oluşlarıyla mümkün olmaktadır. İki Genç Kızın Romanı kitabı, İki Genç Kız ve Zenne filmleri hâkim toplumsal cinsiyet rollerine yönelik politik duyarlılık taşımakta, dolayısıyla baskın erkeklik söyleminin az konuşturduklarını açık ederek hâkim söylemi sıkıştırıp dönüşmeye zorlamaktadırlar. 2011 yapımı Zenne filmi ve 2005 yapımı İki Genç Kız filminde karşılaştığımız hegemonik erkekler birbirinden oldukça farklıdırlar. İki Genç Kız filminde zengin erkekler ve zengin olmak isteyen ağabey baskın erkekliği taşıyan erkeklikler olarak sunulmaktadır. Zenne filminde ise polis, asker, doktor, Zindan baskın erkek konumuna kurulmuşlarken gey erkek, dans eden erkek (zenne), ruh sağlığını askerde yitirmiş ağabey ve oğlunu öldürüp intihara teşebbüs eden baba hegemonik erkekliğin onları sıkıştırdığı, yok olmaya ittiği erkekliklerdir. Zenne filminde Özbay’ın (2013) 1990’lı yıllar için hegemonik olarak bahsettiği asker erkek daha çok görülmekteyken İki Genç Kız filminde, İki Genç Kızın Romanı (Mağden, 2002) kitabında Behiye’nin tabiriyle “para ve çük imparatorluğu” içindeki hegemonik erkek, iş adamı, görülmektedir. Tek bir hegemonik erkeklikten bahsedemeyeceğimiz iddiasıyla, var olduğu tartışılan erkeklik krizi, 2000 sonrası yapılmış bu iki filmde farklı özellikler taşıyan hegemonik erkeklerin görülmesiyle kendini hissettirmektedir. Hatta Özbay’ın (2013) asker erkeğin hegemonyasını iş adamı olan erkeğe bırakmış olabileceği iddiasını kronolojik olarak ters biçimde seyretmiş olmamız, aslında Türkiye’de üzerine hemfikir olabileceğimiz bir hegemonik erkeklik şeması olmadığı iddiasını desteklemektedir. Kırsalda, şehirde birbirinden farklı olup da hüküm süren farklı hegemonik erkeklikler mevcuttur. Bu erkeklikler birbirinden farklı özellikler taşısalar da onları ortaklaştıran yine sürdürdükleri hegemonyalarıdır. Hegemonyalarını sürekli kılmaları her defasında karşılarında dikilecek bir “öteki” inşa etmeleriyle mümkün 118| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 olmaktadır. Bu ötekiler genellikle kadınlar ile geylerdir ve Kimmel (2013) bu durumu şöyle özetler; “Kadınlar ile gey erkekler, heteroseksüel erkeklerin, her zaman kazanan olacakları bir oyunda kâğıtları kendi yararına olacak biçimde hileli dağıttıkları, karşısında kimliklerini yansıttıkları oyunun kurallarını belirleyen ve böylece baskı altına alma yoluyla kendi erkeklik iddialarını destekleyebilecekleri “ötekiler” haline gelirler (s.100)” Ki Zenne filminde bu öteki, gey erkek iken İki Genç Kız filminde de kadınlardır. Karşılaştığımız hegemonik erkekliklerin erkeklik iddialarını sürdürmeleri, bu ötekilere yönelttikleri şiddetle mümkün olmuştur, onları şiddet aracılığıyla baskı altına almışlardır. Foucault (2003) varlığın kendi sürekliliğine dair bir tehdit ile karşılaştığında tehdit edeni yok etme arzusu duyacağını ve bu arzunun sonucu olarak şiddetin ortaya çıkacağını belirtir. Bu şiddet Behiye’nin ağabeyi tarafından dövülmesini ve Ahmet’in babası tarafından öldürülmesini kapsayacak kadar geniş bir uzamdadır. Behiye biriktirdiği parasını çalarak zengin erkeklerin hegemonyasından pay almak isteyen ağabeyinin erkekliğini krize sokmuştur. Ahmet de gey olduğunu babasına söyleyerek babasının içinde olduğu, annesinin sürmesine katkı sağladığı heteroseksüel hegemonik erkekliği krize sokmuştur. Sonuç olarak kriz bu ötekilerin bedenlerine uygulanan şiddetle onarılmış ve hegemonya sürekli kılınmıştır. Kimmel’in (2013) belirttiği gibi tarihsel ve gelişimsel olarak erkekliğin ötekisi temelde kadınlar olmuştur, analitik teorisyenler erkek olmanın kadınsılığın reddi ile mümkün olduğunu kuramsallaştırmışlardır. Baskın erkeklik söylemi içinde kadının ve kadınlığı çağrıştıran geyliğin sürekli biçimde öteki olarak inşa edilmesi bir tür erkeklik performansıdır (Aygül, 2013) ve bu erkeklik performansının altında sıkışan geyler arasında da, kadının ve kadınsı geylerin öteki olarak inşası söz konusudur. Dolayısıyla geyler arasında baskın erkeklik söyleminin yeniden üretimi görülmektedir (Gürhanel ve Arkonaç, 2013). Alıntı 1’de Ahmet ve Can’ın arasındaki etkileşim buna örnektir. Kadının sosyal olarak yetersiz olduğu kabulü kadını zayıf, erkeği güçlü yapmaktadır (Elçi, 2012) ve baskın erkeklik söylemi içinde zayıflığa yani kadınlığa tahammül yoktur. Hegemonik erkekliğin dayatıldığı askerlik, kadınsı görünümü sebebiyle hegemonik erkekliğin kendisini reddetmesini sağlamak için Ahmet’i, başlangıçta erkekliğin göstergesi olarak gördüğü kıllarından vazgeçmek, zenne olduğunu söylemek zorunda bırakmıştır. Homofobinin ötekisi olan geylerin, kadınlığı reddetmeleri ve birbirleri arasında ötekiyi kadınlık üzerinden inşa etmeleri, onları baskın erkek söylemiyle ortaklaştırmaktadır (Gürhanel ve Arkonaç, 2013). Bu bulgu ile homofobinin aslında erkeği değil erkeğin taşıdığı kadınsılığı hedef aldığı düşünülebilir. Kadınsı olan erkek, erkekliği krize sokmaktadır. Kadınların homoseksüel ilişkisinin tehdit olarak algılanmaması, lezbiyenlerin geyler kadar bariz homofobik yaptırımlara maruz kalmamaları bundan dolayı olabilir. Behiye ve Handan’ın film boyunca aynı yatağı paylaşmaları bir problem teşkil etmemiştir. Baskın erkekliğin ötekisi geylerin, baskın erkeklik söylemini kadınsı geyleri ötekileştirerek yeniden üretmeleri akla erkeksi kadınları getirmektedir. Halberstam’ın (1998) dişi erkekliği kavramıyla baskın erkeklik özelliklerini taşıyanlar olarak inşa ettiği kadınlar lezbiyen bir ilişkide “butch” olarak görünmektedirler. Lezbiyen bir ilişkide kadınsı toplumsal cinsiyet rollerini taşıyan kadın ise “femme” olarak işaretlenmektedir. Butch olmak, butchfemme bir lezbiyen ilişkiyi yaşamak heteroseksizmi, hegemonik erkekliği yeniden ürettiği ve sürdürdüğü iddiasıyla eleştirilmiştir. Ancak Nguyen (2008) kadın bedeninde erkekliği taşıyan butch kimliğinin kadınlığı reddetmelerinin Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |119 yanı sıra erkekliği, erkeklik-erkek arasındaki ilişkinin dışına taşıyarak baskın heteroseksist normların doğallığını ve istikrarını bozduğunu söylemektedir. Yine de Nguyen (2008) heteroseksizmi sürdürme riskini içinde barındıran bu ilişki için feminist bir farkındalığın olması gerektiğinin üzerinde durmaktadır. Aksi takdirde butch-femme bir lezbiyen ilişki, erkek baskınlığına meydan okuma ve onu değiştirme gücünü kaybedecektir. Lezbiyen bir ilişkiyi izlediğimiz İki Genç Kız filminde, Behiye ve Handan’ın dış görünümleri ve ilişkide üstlendikleri toplumsal cinsiyet rolleri onların bir butch-femme lezbiyen ilişkisi sürdürdüklerini düşündürmektedir. Gey bir aşk ilişkisini izlediğimiz Zenne filminde de, Ahmet’in Daniel’a kilo aldırmak istemesi ve onu bıyık bırakmaya zorlaması yani onu erkek yapmaya çalışması geyliğini kendisini takip eden Zindan’dan saklamak için olabileceği gibi ikili toplumsal cinsiyet rollerini romantik ilişkilerinde var etmesinin bir sonucu da olabilir. Behiye ve Daniel’ın ilişkilerinde koruyan, kollayan, partnerlerine akıl veren olmaları onları dışına çıkamadığımız ikili toplumsal cinsiyet sistemi içinde erkeksilikle ilişkilendirmemize sebep olmaktadır. Bu durum bizleri, filmde seyrettiğimiz aşk ilişkileri için, homoseksüel romantik ilişkilerde baskın erkeklik söyleminin yeniden üretildiğini düşünmeye götürmektedir. Ancak yine de bu iki homoseksüel romantik ilişki, hegemonik erkekliğin farklı yaptırımlarıyla sonlanmıştır. Kadınlık ve geylik dışında hegemonik erkekliğin başka ötekileri de olmaktadır. Amerikan erkekliği üzerinden hegemonik erkekliği tartıştığı makalesinde Kimmel (2013) bu ötekilerin on dokuzuncu yüzyıl başlarında Avrupalılar ve çocuklar olduğunu belirtmekte ve Rupert Wilkinson’un “gerçek Amerikalının Avrupalılar gibi kadınsı olmayacağını” yazdığını aktarmaktadır. Homofobinin cinsiyetçilik ve ırkçılıkla nasıl iç içe geçtiği Zenne filminde Ahmet’in asker muayenesi sırasında da kendini açık etmektedir. Ahmet’in “Urfalı” dolayısıyla Kürt olduğu ve bu sebeple “alıcı” olduğu konuşulmaktaydı. Her iki filmde de baskın erkeklik söyleminin iktidar alanı içinde bu iktidarı tanıyarak sürmesine sebep olan kadınlar, anneler görülmektedir. Behiye’nin annesi erkekliğin şiddetine göz yumarak, Handan’ın annesi Leman erkeğin arzu nesnesi olmayı önemseyerek, Ahmet’in annesi ise erkekliği oğluna ve hatta kocasına dayatarak hegemonik erkekliği sürdürmektedirler. Sadece Can’ın annesi karşı çıkıyor görünmektedir; çünkü o hegemonik erkekliğin ondan götürdüğü iki erkeğe şahit olmuştur, eşi ve ilk oğlu. Ailesinin erkekleriyle beraber erkekliğin iktidarı altında kalmıştır ve Can’ı bu iktidar alanının dışında bırakmaya çalışmıştır. Hatta Can “keşke daha kolay evlatların olsaydı” dediğinde “ben seni de onu da dünyalara değişmem, dünya erkek evlat neymiş görsün” diyerek Can’ı erkeklik söyleminin içine hegemonik erkeğin karşısına başka bir “erkek” olarak yerleştirmiştir. İçlerinde baskın erkekliğe en sadık olanı Ahmet’in annesidir. Öyle ki kendi oğlunu kocasına öldürtmüştür. Ahmet’in annesinin kızına “senden gelecekler dağ üzümü, ondan gelecekler bağ üzümü” diyerek Ahmet’i kızına üstün tutarak yeğlemesi, yanı sıra kızından ağabeyi için hizmette bulunmasını istemesi, oğluna ayaklarının kaç numara olduğunu dahi sorması erkeklik söylemi içinde kendine nasıl yer edindiğinin göstergeleridir. Ahmet’in annesinin erkeklik söylemi içinde kendisine edindiği yer, babanın çocuklarını sevmesine olanak vermeyecek kadar geniştir. Anne yokken çocuklarını seven bir babadır, Ahmet çocukken ablasının kıyafetleriyle ablasıyla dans ederken alkışlayan bir babadır Ahmet’in babası. Anne baskın erkek söylemi içinde edindiği güçle bu söylemin tüm ulaşılabilir dilsel kaynaklarını kullanarak babaya oğlunu öldürtmüştür. Peki, anne bu gücü nereden almaktadır? Baskın erkeklik söylemi kadını öteki olarak inşa ederken ve kadın üzerinde de tahakküm kurarken annenin bu 120| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 gücü nasıl mümkün olmaktadır? Foucault (2003) iktidarın devletten ve kurumlarından azade sosyal alanda mikro ilişkilerde var olduğunu söylemektedir. Foucault’un biyo-iktidar dediği bu iktidar düzenlemeyi ve denetlemeyi kendisinin bir sonucu olarak gelişen normlar aracılığıyla yapmakta ve insanları bu normlara uymaya zorlamaktadır. Güç, tüm söylemlerin dışındadır ve zamanın içinde tarihe gömük, ideolojik olarak çeşitli söylemlere verilmektedir. Erkeklik söylemi içinde baskın olan hegemonik erkeklik, sahip olduğu güçten dolayı normları belirlemektedir. Hegemonik erkekliğin bu gücü erkek olmanın kendisinden dolayı değildir, Edley’in (2001) dediği gibi erkeklik bu söyleme verilen gücün sonucudur. Bu normlar üzerinden diğer erkeklikler, kadınlıklar değerlendirilmekte gerekirse hizaya sokulmaktadır. Erkeklik söyleminin içinden konuşan her kimse normu referans aldığı için bu güçten pay almaktadır. Güç erkekliğe atfedilen özelliklere dağıtılmış görünmektedir dolayısıyla bu özellikler sadece biyolojik erkeğin taşıdığı özellikler olarak görülmemektedir. Androjen cinsiyet rollerini taşıyan yani hem kadınsı hem erkeksi özelliklere sahip kadınlar diğer kadınlara kıyasla bu güce daha sahip görünmektedirler (Renkmen, 2012). Erkeksi rol edinmek kadını güçlü kılmaktadır. Halberstam (1998) toplumsal olarak erkeklik ve kadınlıktan oluşan bu ikili cinsiyet rolleri sistemini bir şekilde sürdürmeye derinden bağlı olduğumuzu söylemektedir. Bu ikiliğin dışında olmak oldukça zordur (Paechter, 2006). Kaldı ki toplumsal cinsiyet rolleri üzerine çalışan, bu rolleri tartışan sosyal bilimciler de araştırmalarında ve benim de analizimde yaptığım üzere, bazı davranış ve özellikleri kadınsı ya da erkeksi olarak işaretlemektedirler. Bu durum bizleri, bu davranış ve özellikleri kadına ya da erkeğe ilişkilendirerek toplumsal cinsiyet rollerini sürekli kılar hale getirmektedir. Aslında Paecher’in (2006) de vurguladığı gibi herhangi birinin kadın ya da erkek olduğunu bilmek onun kadınsılığı ya da erkeksiliği hakkında bize çok da bilgi sağlamaz ve kendimizin ya da bir başkasının kendisini ne kadar erkeksi ya da kadınsı anladığı, zaman, yer ve koşullara bağımlıdır. Yani, herhangi bir koşulda gerçekleştirdiğim eylemim beni o koşulda kadınsı kılarken, farklı bir koşuldaki farklı eylemim de beni erkeksi kılabilir, erkeksilik ya da kadınsılık hep üzerimizde taşıdığımız cinsimize sabitlenmiş, değişmez özellikler değillerdir. Yer, zaman ve koşullarla ilişkili olarak beliren erkeksilikler ve kadınsılıklar toplamının kimliğimizi inşa ettiğini söyleyen Paechter (2006), bu yaklaşımla hegemonik erkekliğin ötekisi kadınlığın konumunun dönüştürülebileceğini hatta eşitsiz ikili cinsiyet ilişkileri ağını aşabileceğimizi iddia etmektedir. Kadınsı ve erkeksi olarak itham edilmenin, etmenin dışında sadece “eyleyenler” olarak kendimizi var ettiğimizde toplumsal cinsiyet kıskacından özgürleşebiliriz. Toplumsal cinsiyet üzerine çalışan araştırmacıların içinde olduğu bu çelişik ve ikircikli durum, insanlarca eylenen davranışların kadınla ya da erkekle ilişkilendirildiği araştırma ve çalışmalardan ziyade hangi davranışların hangi durumlarda hangi kazanımları elde etmek için eylendiğini çalışmayı gerektirmektedir. Kaynakça Aygül, Z. (2013). Karşılıklı gündelik konuşmalarında ‘erkek olmak’ üzerine anlam kuruşlarının incelenmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beynon, J. (2002). Masculinities and Culture. Buckingham: Open University Press. Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |121 Binay, M. ve Alper M. C. (Yapımcı), Binay, M. ve Alper M. C. (Yönetmen). (2011). Zenne [Film]. Türkiye Burr, V. (2012). Sosyal inşacılık. (S. Arkonaç, Çev.). İstanbul: Nobel Akademik Yayıncılık. (2003). Connell, R. W. (1998). Toplumsal cinsiyet ve iktidar. (C. Soydemir, Çev.). İstanbul: Ayrıntı. (Orijinal çalışma basım tarihi 1987.) Connell, R. W. (2002). On Hegemonic Masculinity and Violence: Response to Jefferson and Hall. Theoretical Criminology, 6(1), 89-99. Çelikkan, M., Hurley, G. Ve Güler, G. (Yapımcı), Ataman, K. (Yönetmen). (2005). İki Genç Kız [Film]. Türkiye Edley, N. (2001). Erkekliği incelemek: Açıklayıcı repertuarlar, ideolojik ikilemler ve özne konumları. M. Wetherell, S. Taylor ve S, J. Yates (kitap) Discourse as Data: A Guide For Analysis, s/ 189-228, London: Sage Publication. Edwards, T. (2006). Cultures of Masculinity. London: Routledge. Elçi, E. (2012). ‘Kadın Olma’-nın Anlamının Türkiye’de Yaşayan Kadınların Söylemindeki İnşası. S.Arkonaç (hz.) Söylem Çalışmaları içinde (121-149). Ankara: Nobel Yayınevi. Faludi, S. (1999). Stiffed: The Betrayel of the American Men. New York: Putnam. Foucault, M. (2003). Cinselliğin Tarihi. (H. Uğur Tanrıöver, Çev.) İstanbul: Ayrıntı Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1976-1984-1984.) Gürhanel, M. ve Arkonaç, S. A. (2013). Geylerin öteki inşası: kadınsılık. Psikoloji Çalışmaları Dergisi, 33(2), 1-14. Halberstam, J. (1998). Female masculinity. Durham: Duke University Press. Kaufman, M. (20 Haziran 2009). Bir erkeğin gözüyle erkek şiddetinin yedi unsuru. 24 Eylül 2014, http://www.bianet.org/bianet/kadin/115352-birerkegin-gozuyle-erkek-siddetinin-yedi-unsuru Kimmel, M. S. (2013). Homofobi Olarak Erkeklik: Toplumsal Cinsiyet Kimliğinin İnşasında Korku, Utanç ve Sessizlik” çev.: Mehmet Bozok, Fe Dergi 5(2), 92-107. Mac an Ghaill, M. (1994). The Making of Men: Masculinities, Sexualities and Schooling. Buckingham: Open University Press. Mağden, P. (2002). İki genç kızın romanı. İstanbul: Everest Yayınları Nguyen, A. (2008). Patriarchy, Power, and Female Masculinity. Journal of Homosexuality, 55(4), 665-683. Özbay, C. (2013). Türkiye’de hegemonik erkekliği aramak. http://kasimtoplantilari.org/wp-content/uploads/2014/09/TurkiyedeHegemonik-Erkekligi-Aramak_Cenk-Ozbay.pdf Paechter, C. (2006). Masculine femininities/feminine masculinities: power, identities and gender. Gender and Education, 18(3), 253-263. 122| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 Renkmen, M. S. (2012). Evlilik programlarında hegemonik erkekliğin inşası, temsili ve ataerkil söylem. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sancar, S. (2013). Erkeklik: imkansız iktidar ailede, piyasada ve sokakta erkekler (3. Baskı). İstanbul: Metis Yayıncılık Wetherell, M.& Potter, J. (1987). Discourse and Social Psychology: Beyond Attitudes and Behaviour. London: Sage Publication. Yiyin, A. (2009). Türk kültüründe asker ocağının etrafında oluşan halk bilimi ve halk edebiyatı ürünleri üzerinde bir inceleme. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksel, E. (2013). Bir Savaş Anlatısı Olarak Nefes: Vatan Sağolsun ve Hegemonik Erkekliğin Krizi, Fe Dergi 5(1), 15-31. Erkeklik Söyleminin Sunduğu Özne Konumları: Zenne ve İki Genç Kız Filmlerinde Erkeklik Halleri Aslı Aydemir Erkek kelimesi biyolojik cinsiyete işaret ederken erkeklik kelimesi toplumsal cinsiyeti de içinde barındırır. 1970’ler ve 1980’lerden itibaren, cinsiyete ilişkin davranış farklılıkları çalışılmaya başlanarak hegemonik erkeklik kavramı, birbirinden farklı erkeklik hallerinin, yaşantılarının olduğu iddiası tartışılmıştır (Sancar, 2013). İlk olarak Connell (1998) tarafından dile getirilen hegemonik erkeklik kavramı, tek tip erkeklik olmadığı, evrensellik iddiasının dışında kalan farklı erkekliklerin olduğu varsayımı üzerine kuruludur ve bu farklı erkeklikler içinde, diğer erkeklik hallerinin ve kadınların üzerinde baskınlık kuran erkekliği ifade etmektedir. Özcülüğe ve indirgemeciliğe ciddi bir karşı duruş olarak var olan söylem yaklaşımlarında cinsiyet rolleri, etkileşim akışı içerisinde “yapılan” ya da üstesinden gelinen bir şeylerdir, kadınlık ya da erkeklik kendilerine yüklenen davranışların sebebi olmaktan ziyade sonucudurlar (Edley, 2001). Söylemler içinde o anki etkileşime gömük olarak kadınlık ya da erkeklik diğer her konum gibi değişebilirdir, kalıcı ve sabit değildir. Kadınlık ya da erkeklik söylemi içinde, ulaşılabilir dilsel kaynaklar aracılığıyla farklı kadınlıklar ya da erkeklikler yaşanılabilir. Yaşantılanan bu farklı erkeklikler, kendilerini çevreleyen diğer baskın söylemlerin etkisiyle de birbirine üstün kılınabilmektedir. Heteronormatif bakış sebebiyle homoseksüel ilişkilerde de çiftlerin kadın ya da erkek toplumsal cinsiyet rollerini edindikleri kabul edilmekte, paylaşmaları beklenmektedir. Bu sebeple homoseksüel aşkı konu edinen Zenne ve İki Genç Kız filmleri metin olarak seçilerek eleştirel söylemsel psikolojinin öne sürdüğü özne konumları kavramı ile analiz edilecektir. Erkeklik söyleminin sunduğu özne konumları, erkeklik halleri incelenecek ve bu konumların sağladığı iktidar alanları tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Eleştirel Söylemsel Psikoloji, Özne Konumları, Hegemonik Erkeklik Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 |123 Rewşa Subjebune Ya Ku Vegotına Merane Oıafırine: Dı Filmen Zenne Ve İki Genç Kız De Rewşa Merantıye Aslı Aydemir Gotina mer rewşa zayenda biyolojik radigihine, merani ji zayenda civaki di hundire xwe de dihewine. Ji salen 1970 u 1980'yı ve xebaten li ser cudahiyen tevgeren zayendi bi peş ketine. Tegiha merantiya serdest, angaşta ku rewşen merantiye yen ji hey cuda u jiyanen wan en ji hey cuda hene hsatine niqaşkirin (Sancar, 2013). Tegiha merantiya serdest cara peşın ji aliye Connell (1998) ve hatiye bilevkirln. Li gor ve angaşte merantiyeke yekreng tune ye, rengen merantiye yen ji derveyi angaşta gerdunibune hene. Li ser ve angaşte hatiye sekinandin u di nav van rengen merantiye yen cuda de li ser merantiya ku li ser rewşen merantiye yen weki din u jinan desthilatdariye ava dike hatiye sekinandin. Di nezikahiyen vegotinen ku li hemberi taybetiparez u giştıpareziye xwediye helwesteke cidi ne de, rolen zayendi, tişten ku di pevajoya bandorebune de "ten kirin" an ji ten pekanın in. Merantı yan ji jinanti ne sedema tevgeren ku li wan hatine barkirin in, encamen wan in (Edley, 2001). Merantı yan ji jinanti di vegotina we deme de bi awayeki nuxarnti cih digirin u weke her rewşen din dikarin biguherin, ne mayinde u sekan in. Di nav vegotina rnerane yan jı jinane de, bi alikariya çavkaniyen zirnani yen ku gihiştina wan hesan e dikare rneranti yan jinantiyen cuda ben jiyin. Ev merantiyen cihe yen ku ten jiyin, bi bandora vegotinen derdore yen serdest xwe li ser hev ferz dikin. Ji ber nerinen heteronormatif te pejirandin ku bi tekiliyen homoseksuel kes rengen zayenda civaki ya rneranti u jinantiye digirin, te xwestin ku ve yeke parve bikin. Ji ber ve yeke em e filmen Zenne u İki Genç Kız en ku evineke homoseksuel wek mijar hilbijartine, ji aliye metne ve hilbijerin u em e wan bi tegiha rewşa subjebüne ya ku derünnasiya rexneya vegotine diangeşe dahurinin. De rewşa subjebune ya ku vegotina rnerane derdixe hole u rengen merantiye ben vekolandin u de derfeten desthilatdariye yen ku ev rewş diafirinin ben niqaşkirin. Subject Positions Presented by the Discourse of Masculinity: States of Masculinity in the Films of "Zenne" and "iki Genç Kız" Aslı Aydemir While the word, man, refers to the biological sex, the word, masculinity, involves gender. Beginning in the i970's and i980's, behavioral differences on the subject of sexes, were studied and the hegemonic concept of masculinity and the argument daiming that there are different states and experiences of masculinity were discussed (Sancar, 2013). The concept of hegemonic masculinity, brought forward first by Connell (1998), is based on the assumption that there is no one type of masculinity and there are other different masculinities falling outside this category and this concept, one in different masculinities, refers to a masculinity that dominates different states of masculinity and women. In discourse perspectives that stand as an important opposition to essentialism and reductionism, gender roles are "done" or got over in the stream of interaction and femininity and masculinity are the outcomes of the assumed behavior, rather than being the reasons for it (Edley, 2001). Femininity and masculinity, buried in discourses in the interaction that is happening in that moments, like any other position, are changeable and not permanent and stable. In the discourse of femininity and masculinity, different femininities and masculinities can be lived through reachable linguistic resources. Different masculinities that are lived can override one another by the effect of the dominant discourses. 124| Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 In homosexual relationships, couples are accepted to have female or male gender roles and share these roles because of the heteronmormative perspective. For this reason, the films of Zenne and İki Genç Kız, that are based on homosexual love, are picked as texts and are going to be analyzed by the concept of subject positions that is proposed by critical discursive psychology. Subject positioning brought by the discourse of masculinity and the states of masculinity are going to be examined and the areas of power provided by these positions are going to be discussed. Keywords: Critical discursive psychology, subject positioning, hegemonic masculinity
Benzer belgeler
türkiye`de hegemonik erkekliği aramak
ortaya koymaya çalışmak olacak. Farklı erkekliklerin hangi doğrultularda
yaygınlaştığını ya da kuvvet kazandığını anlamaya çalışmanın, tabiri
caizse farklı erkeklikler arasındaki ortak paydaları bu...
Homofobi Olarak Erkeklik: Toplumsal Cinsiyet Kimliğinin
erkeklik” kavramının öne sürülmesiyle tartışılmaya başlanmıştır (Sancar,