2007 • 5(1)
Transkript
2007 • 5(1)
2007 • 5( 1) 2007 5(1) Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi iletişim : araştırmaları Dergisi Çenter tor Communication Research Ankara University communication: research Journal iletişim : araştırmaları Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi tarafından çıkarılan hakemli bir dergidir. Derginin amacı iletişim alanının disiplinlerarası yapısı içinde düşünce üreten araştırmacılar için uluslararası bir forum oluşturmak; teorik analiz ve tartışmalar kadar ampirik araştırmaları yayınlayarak iletişim alanında bilgi/veri üretiminin sağlanmasına katkıda bulunmak; kitap ve araştırma raporları ile ulusal ve uluslararası konferans ve kongrelerin değerlendirilmesini yapmaktır. Bu amaçları gerçekleştirmek için derginin kendini konumladığı sınır bilimsellik, akla uygun olmak ve eleştirelliktir. iletişim : araştırmaları yılda iki kez, Nisan ve Kasım aylarında yayınlanır. Dergi Türkçe, İngilizce, Almanca ve Fransızca dillerinde yazılmış yazılara yer verir. Hakemli bir derginin gereği olarak gönderilen yazılar, yazarın kimliğini bilmeyen uzman hakemler tarafından değerlendirmeye alınır. communication : research is a refereed academic journal published by the Çenter for Communication Research Ankara University. The journal seeks to establish an international forum for communication researchers vvithin the interdisciplinary field of communication studies; to contribute to the production of knovdedge and data by publishing theoretical analyses as well as empirical research; and to assess national and international meetings in addition to publishing book and research report reviews. İn order to attain these goals, the journal identifies its extent as the limits marked by scientificity, accountability, and critical thinking. communication : research is published tvvice a year in April and October. Journal's languages of publication are Turkish, English, French and German. Submissions are sent out to anonymous referees for blind revievv. Sahibi Publisher Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (İLAUM) adına Ooç. Dr. Nuran Yıldız, Müdür Yayın Danışma Kurulu Advisory Board Yakın Doğu Üniversitesi Nilgün Abisel Korkmaz Alemdar Gazi Üniversitesi Arel Üniversitesi Aysel Aziz Gazi Üniversitesi Seçil Büker The City University of Ne» York Stuart Ewen (Hunter Collage) Orta Doğu Teknik Üniversitesi Raşit Kaya Ankara Üniversitesi Metin Kazancı Anadolu Üniversitesi Levent Kılıç Gazi Üniversitesi Mehmet Küçükkurt Alois Moosmüller Münih Ludvvig Maximilian Üniversitesi (Almanya) Oueen's University Vincent Mosco (Ottavva, Kanada) Marmara Üniversitesi Filiz B. Peltekoğlu Illinois üniversitesi, ABD Dan Schiller Ankara Üniversitesi Oya Tokgöz Başkent Üniversitesi Ahmet Tolunçüç Başkent Üniversitesi Nuri Tortop Bilgi Üniversitesi Aydın Uğur Galatasaray Üniversitesi Dilruba Çatalbaş Ürper Ege Üniversitesi Konca Yumlu Editörler Kurulu Editorial Board Editör Editör Nuran Yıldız Editör Yardımcıları Assistants Editör B. Pınar Özdemir Melike Aktaş Yamanoğlu Tasarım Design Mehmet Sobacı iletişim Adresi Contact Address Tel Phone Faks Fax E-Mail http:// Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Çenter for Communication Research Ankara University Cebeci, 06590, Ankara ■Turkey (•90.3121319 77 14 («90.312)3622717 [email protected] ilefdergi.ilef.net ISSN 1303-7900 iletişim : araştırmaları dergisi Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi tarafından yayınlanmaktadır. © 2011 iletişim : araştırmaları. Tüm haklan saklıdır. communication: research journal is published by Çenter for Communication Research Ankara University. © 2011 communication: research. Ali rights reserved. Baskı: Ankara Üniversitesi Basımevi incitaşı Sokak No: 10 Beşevler 06510 Ankara Tel: (0.312) 213 66 55 Basım tarihi: 21 Ekim 2011 İçindekiler 5 Nuratı Yıldız Editörden M akaleler 9 Aslı Yağmurlu Halkla İlişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi 39 Mesut Yücebaş İdeolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye: Yeni Üniversitenin Reklam İmgeleri Paula Cordeiro Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio: Portuguese Case 75 Etkinlik Değerlendirmesi 103 Nurhan Kavaklı ICA 2011 Konferansı Kitap Eleştirisi 109 Zafer Kıyan İletişim Teknolojileri ve Toplumsal Gelişme: Yayılmanın Ekonomi Politiği 115 Bu Sayıdaki Yazarlar ile tiş im : a r a ş tır m a la r ı • © 2 0 0 7 • 5(1) « 5 Editörden Nuran Yıldız iletişim : araştırmaları nın dokuzuncu sayısını sizlerle buluştur manın keyfini yaşıyoruz. Dergimizin bir önceki sayısıyla yeni sayısını çok kısa bir arayla sizlere sunabilmek için yoğun çaba harcadık ve değerli yazarların ilgisiyle bunu başardık. Bir sonraki sayımızı da kısa bir süre içerisinde sizlerle buluşturacağımızın haberini vermekten de mutluluk duyuyoruz, iletişim : araştırmaları nın bu sayısında üç makaleye, bir etkinlik değerlendirmesine ve bir kitap değerlendirme sine yer verdik. Yrd. Doç. Dr. Aslı Yağmurlu tarafından kaleme alınan birinci makale halkla ilişkiler alanından. "Halkla İlişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi" başlıklı çalışma, ağırlıklı olarak özel sökterle ilişkilendirilmeye çalışılan halkla ilişkilerin kamu yönetimiyle bağını "kamu diplomasisi" üzerinden kuruyor. Yağmurlu, öncelikli olarak kamu diplomasisinden ne anlamak gerektiğini, tarihsel geçmişim, yaklaşımlarını ve halkla ilişkilerle olan benzerliklerini ele aldığı çalış masında Türkiye'deki uygulamaları farklı alanlardaki örnekleriyle bir çerçeve içinde yapılandırıyor ve kamu kurumlan için bile, bütüncül bir kamu diplomasisi programının oluşmadığı sonucuna ulaşıyor. Bu sayımızda yer verdiğimiz diğer çalışma Dr. Mesut Yücebaş'ın "İdeolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üni versiteye: Yeni Üniversitenin Reklam İmgeleri" adlı makalesi. Ülke mizde de özellikle 1980 sonrası dönemde ciddi bir dönüşüm geçiren ile tiş im : a r a ş tır m a la r ı • © 2 0 0 7 • 5(1): 5 -8 6 ■iletişim : araştırmaları üniversiteleri "girişimci üniversite" kavramına odaklanarak ele alan yazar, çalışmasında, üniversitelerin bir deneyim, imge ve yaşam biçi mi olarak da metalaşmaya başladığını ortaya koyuyor. Üniversitenin içinden üniversitedeki dönüşüme bakan çalışmanın özellikle özel üni versitelerin reklam metinleri üzerine yaptığı değerlendirmeleri oku yucularımızın oldukça ilgi çekici bulacaklarını düşünüyoruz. Dergimizin bu sayısında yer alan son çalışma ise, Instituto Superior de Ciencias Sociais e Polı'ticas (ISCSP), Portekiz'den Dr. Paula Cordeiro'nun "Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies For Radio: Portuguese Case " başlıklı çalışması. Cordeiro, çalış masında radyo çalışmalarının önemli bir ayağım oluşturan reyting araştırmalarma odaklanıyor ve radyoda izlerkitle reytinglerini ve araştırma stratejilerini, dijital iletişim bağlamında inceliyor. Gelenek sel radyo yayıncılığı ve izlerkitle araştırmalarının güncelliğini kaybet miş olduğu ya da en azından özelllikle radyo söz konusu olduğunda dinleyicilerin medyalararası, çoklu platform ve çoklu görevli davra nışlarını açıklamaktaki yetersizliği nedeniyle geçerliliğini yitirdiğini öne süren çalışma, izlerkitle reyting yöntemleri ve radyo dinleyicisi kavramlarına yeni bir bakış kazandırıyor. Radyo üzerine çalışmalar, özellikle yeni iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin hız kazanmasıyla birlikte radyonun bir kitle iletişim mecrası olarak popülerliğini göreli olarak yitirmesine koşut olarak son yıllarda daha az yapılır oldu. Bu nedenle radyo odaklı bir çalışmanın, radyo üzerine yeniden düşünme nin kapısını araladığı için önemli olduğunu düşünüyoruz. Yıldız • Editör'den • 7 iletişim : araştırmaları’nın bu sayısında yer verdiğimiz etkinlik değerlendirmesini Nurhan Kavaklı, kitap eleştirisini ise Zafer Kıyan yazdılar. Kendilerine katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. iletişim : araştırmaları dergisine gelen yazı sayısının artması derginin yayın hayatına düzenli devam etmesi için büyük önem taşı yor. Bu nedenle tüm okurlarımızdan ellerindeki iletişim alanına dair yazılmış nitelikli akademik metinlerini bizlerle paylaşmalarını rica ediyoruz. iletişim : araştırmaları dergisinin sizlere ulaşmasını sağlayabil mek için gösterdikleri yoğun çabalan ve emekleri nedeniyle editör yardımcıları Yrd. Doç. Dr. B. Pınar Özdemir ve Yrd. Doç. Dr. Melike Aktaş Yamanoğlu'na; değerlendirme raporları ile dergimizde yayınla nan makalelere değerli katkılarını esirgemeyerek hakemlik yapan çok değerli öğretim üyelerine, tasarımımızı gerçekleştiren Mehmet Sobacı'ya çok teşekkür ederiz. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle... 9 Halkla İlişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi Aslı Yağmurlu Özet Devletler uluslararası sistem içinde kendi etkinliklerini arttırmak için kamu diplomasisi denilen, iletişim faaliyetleri içinde bulunmaktadırlar. Kamu diplomasisi, devletlerin yumuşak gücünü temsil etmektedir. Kamu diplomasisi ile. diplomasi faaliyetleri diplomatların tekelinden çıkmış ve çok farklı aktörlerin etkinlikleri arasına girmiştir. Hem kuramsal tartışmalar hem de tarihsel uygulamalar göstermektedir ki. örgütlerin iletişim stratejisini yöneten halkla ilişkiler disiplini, devletlerin iletişim stratejilerine önemli katkılar yapmaktadır. Bu bağlamda makalede, kamu diplomasisinin ne olduğu, tarihsel geçmişi, yaklaşımları, halkla ilişkilerle olan benzerlikleri ele alınmış, Türkiye'deki uygulamalar farklı alanlardaki örnekleriyle bir çerçeve içinde yapılandırılmaya çalışılmıştır. Uygulamalar, siyasal bilgilendirme ve kültürel iletişim başlıklarında iki grupta incelenmiştir. Değerlendirme sonucunda kamu kurumlan için bile, bütüncül bir kamu diplomasisi programının oluşmadığı izlenimi edinilmiştir. Aktörler, birbirlerinden habersiz ve ortak bir strateji izlemeden çeşitli faaliyetler yürütmektedirler. Bu koordinasyonu sağlaması beklenen Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü henüz böyle bir işlev görememektedir. Koordinatörlüğün halkla ilişkiler bakış açısıyla konuya yaklaşması ve diğer kurumlara yönelik yol gösterici bir çerçeve oluşturması faaliyetlerin etkinliğini arttıracaktır. Anahtar kelimeler: Kamu diplomasisi, halkla ilişkiler, uluslararası ilişkiler, iletişim, Türkiye Public Diplomacy as Public Relations Function Abstract İn order to exert their influence in the International system governments pursue communication activities that can be defined as public diplomacy. Public diplomacy represents the soft power of States. Through public diplomacy, nevi actors have become involved in diplomacy activities, breaking the monopoly previously ovvned by official diplomats. Both theoretical approaches and historical practices indicate that the discipline of public relations has significant contributions to the communication strategies of governments. The article discusses the concept of public diplomacy. its historical evolution, different perspectives of public diplomacy and its relationship with public relations. The article also touches upon public diplomacy activities in Turkey. Public diplomacy activities are analyzed under two headings: political information and cultural communication. The study indicates that there is a lack of an integrated approach among public diplomacy actors in Turkey. Different actors carry out various activities vvithout a strategy and vıithout any coordination among them. Office of Public Diplomacy under the Prime Ministry that is supposed to facilitate the coordination has not been undertaking such function yet. The Office will become more effective by adopting a public relations approach and assuming a guidance role for other actors. Keyvvords: Public diplomacy, public relations, international relations, communication, Turkey ile tiş im : a r a ş tır m a la r ı • © 2 0 0 7 • 5(1): 9 -3 8 10 • iletişim : araştırmaları Halkla İlişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi Kamu diplomasisi uluslararası ilişkiler ile halkla ilişkilerin kesişme noktasında bulunan ve giderek önemi artan bir çalışma alanıdır. Kavra mın ortaya çıkışı, uluslararası ilişkiler alanındaki gelişmeler ve diploma si kavramımn değişmesiyle doğrudan bağlantılı olmuştur. 60'lı yıllarda gündeme gelen kamu diplomasisi, 11 Eylül sonrası gelişmeler sonrasın da yeniden ve çok daha yaygın bir şekilde tekrar gündeme gelmiştir. Günümüz uluslararası ilişkilerinde, ulusal çıkarların savunulması gele neksel diplomasi yöntemlerinin çok ilerisine geçmiştir. Uluslararası kamuoylarını ve gündemi etkileme becerisinin önem kazanmasıyla kamu diplomasisi dış politikamn vazgeçilmez unsurlarından birisi hali ne gelmiştir. Internet teknolojisinin gelişip yaygınlaşması ve uydu yayıncılığı, bilgilerin çok hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmasını sağ lamakta, bu bilgilere ulaşabilen sıradan vatandaşlar artık uluslararası ilişkiler hakkında daha çok fikir sahibi olmaktadır. Bu durum tüm ülke lerin diğer ülke vatandaşlarına yönelik iletişim faaliyetleri geliştirmele rini bir zorunluluk haline getirmektedir. Dünya ekonomik ve siyasal hayatım biçimlendiren ülkeler kendi kamu diplomasisi kuramlarını kurmuşlardır. Halkla ilişkiler, uluslararası ilişkiler alamnda kamu diplo masisi ile birlikte anılmaktadır. Esasında, kamu diplomasisi, uluslararası ilişkilerin bir alt başlığı gibi durmakta, halkla ilişkiler ise ticari işletmele rin bir uygulama alanı gibi görülmektedir. Ancak halkla ilişkiler, işletme dar alanından örgüt eksenine oturtulduğunda görülmektedir ki, kâr amacı gütsün gütmesin, her türlü örgütün ilgili kamularına yönelik bir iletişim faaliyeti bulunmaktadır. Uluslararası halkla ilişkiler uygulama larıyla pek çok ülkenin bütçesinden büyük bütçeye sahip çok uluslu şirketlere iletişim stratejilerinde yardımcı olan halkla ilişkiler faaliyetle Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 11 rinin, devletler için de uygulama geliştirebileceği aşikârdır. Makalede de, kamu diplomasisi, bir halkla ilişkiler uygulaması olarak değerlendi rilmektedir. Kavram, gelişim çizgisiyle birlikte, halkla ilişkilerin bir alt başlığı olarak makalede tartışmaya açılacaktır. Bunun için, kamu diplo masisinin kavramları, yaklaşımları, tarihçesi, propagandadan farklılığı, halkla ilişkilerle ilişkisi ortaya koyulacak ve Türkiye'deki uygulamalar halkla ilişkiler bakış açısından incelenecektir. Kamu Diplomasisi: Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar Uluslararası ilişkiler alanındaki gelişmeler, diplomasi kavramımn değişmesine sahne olmaktadır. Dünyadaki ekonomik ve politik ilişkiler giderek birbirine daha bağımlı hale gelmekte, güçler dengesi askeri ve ekonomik faktörlerin ötesine geçmektedir. Günümüzde diplomasi çok boyutlu ve çok katmanlı bir kavram olarak 'diplomatların' icra ettikleri bir mesleğin çok ötesine geçmiştir. Sıradan vatandaşlar, diplomasi faali yetlerinin bir aktörü haline gelmiş, uluslararası ilişkilerde belirleyici rol oynamaya başlamışlardır. Bu gelişme, devletlerin dış politika faaliyetle rinde uluslararası kamuoyu içinde diğer ülkelerin vatandaşlarını da hedefleyecek iletişim stratejileri oluşturmaları gereğini doğurmuştur. Diplomasideki dönüşüm, kamu diplomasisi denilen yeni bir çalışma alanım ortaya çıkarmıştır. Kamu diplomasisi, uluslararası ilişkiler ve halkla ilişkilerin kesişme noktasında bulunmaktadır. Konuyu tartışabil mek için öncelikle, diplomasi, kamu, kamu diplomasisi ve yumuşak güç kavramları ele almak gerekmektedir. 12 • iletişim : araştırmaları Türk Dil Kurumu Sözlüğü diplomasiyi, "1. Uluslararası ilişkileri düzenleyen antlaşmalar bütünü, 2. Yabancı bir ülkede ve uluslararası toplantılarda ülkesini temsil etme işi ve sanaü, 3. Bu işte çalışan kimse nin görevi, mesleği, 4. Bu görevlilerin oluşturduğu topluluk, 5. mec. Güç bir görüşme sırasında gösterilen ustalık ve beceriklilik" şeklinde tanım lamaktadır (Türk Dil Kurumu, 2010). Geleneksel diplomasi uluslararası ilişkileri, devlet-devlet düzeyinde ve diplomatlar arasındaki etkileşimle düzenleyen bir alan olarak nitelemektedir. Geleneksel bakış açısına uygun düşen bir tanımla, Gönlübol, diplomasiyi, "bir hükümetin belli konulardaki kanı ve görüşlerini doğrudan doğruya öteki devletlerin karar vericilerine iletilmesi süreci" olarak tanımlamış ve sürecin devlet yetkilileri arasında gerçekleştiğini ifade etmiştir (1993: 116). Arı ise, dip lomasiyi "bir hükümetin belli konulardaki kanı ve görüşlerinin doğru dan doğruya öteki devletlerin karar vericilerine iletmesidir" şeklinde tanımlamıştır (2009:340). Hükümet, devlet başkanları, dışişleri bakanlık ları ve ilgili diğer bakanlıklar diplomasi sürecinin içinde yer almaktadır. Bu tanımlar diplomasiyi geleneksel bakış açısı çerçevesinde ele almakta ve dış politika aracı olarak diplomatik görev üstlenen kişiler tarafından yürütülen bir faaliyet olarak ifade etmektedirler. Kamu diplomasisi kav ramını gündeme getiren diplomasi kavramsallaştırması ise bu yaklaşım dan daha geniş bir bakış açısının ürünüdür. Bu yaklaşıma göre diploma si "uluslararası çevrenin yönetimidir" (Cull, 2009: 12). Uluslararası aktörler bu yaklaşımda, devletler, çok uluslu şirketler, sivil toplum örgütleri, uluslararası örgütler, vatandaşlar ve hatta terörist örgütler gibi pek çok grubu içermektedir. Kamu kavramı ise halkla ilişkiler disiplininde son derece önemli ve tartışılan bir başlığı oluşturmaktadır1. Kamu diplomasisi özelinde, kamu kavramı diplomasinin tamamlayıcısı durumundadır ve diplomasi etkin1 Hem kamu diplomasisi, hem de halkla ilişkilerin İngilizce karşılıkları public sözcüğüyle başlamaktadır. Halkla ilişkiler, İngilizce public relations kavramından Türkçeye çevrilmiştir. Çevirinin anlamı tam olarak karşılayıp karşılamadığı hala tartışılan bir konudur. Örneğin SBF'de konuyu 70'li yıllarda ders olarak veren Prof. Dr. Cemal Mıhçıoğlu, halkla ilişkiler kavramım 'kamusal ilişkiler' olarak çevirmiş, ancak alanda genel kabul görmemiştir. Buna rağmen, disiplini kuramsal çerçeveye oturtma amacı güden tüm çalışmalar halkla ilişkilerin, genel halka yönelik değil, ilgili kamulara yönelik bir etkinlik olduğunda hemfikirdir. Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 13 liginin kime yönelik olarak yapılacağını açıklamaktadır. Kamu kavramı, "teknik anlamda bir kuruluşun eylem ve işlemlerinden doğrudan ya da dolaylı, olumlu ya da olumsuz olarak etkilenen; kanaat ve eylemleriyle kuruluşu olumlu ya da olumsuz, doğrudan ya da dolaylı olarak etkile yen; ortak kanılara, davranışlara ve çıkarlara sahip birey, grup ve kuru luşları anlatmaktadır" (Uysal, 1998: 65). "İnsanlar benzer bir sorunla yüz yüze kaldıklarında, bir sorunun varlığına karar verdiklerinde ve o sorun konusunda bir şey yapmak üzere örgütlendiklerinde kamular oluşur" (Dozier ve Ehling, 2005: 185). Ancak günümüzde, bahsedilen kamunun kendi içinde benzer olan bireyler toplamından daha çok gittikçe farklıla şan etnik, kültürel, dini ve daha birçok başlıkta toplanabilecek gruplan tarif ettiği de ifade edilmektedir (Yıldız, 2010: 27). Hem kamu diploma sisi hem de halkla ilişkiler uygulamalarının başarısı öncelikli kamuları belirleyip etkinliğin niteliğine göre onlara ulaşabilmekte yatmaktadır. Bu iki kavramın birleşiminden doğan kamu diplomasisinin pek çok farklı tammı bulunmaktadır. Farklı ülkelerde farklı anlamlarda uygula malar olmuşsa da, kavram bu isim altında ilk kez2 1965 yılında, Amerika Birleşik Devletlerinde3, uluslararası kültürel propaganda ve basın faali yetlerini tammlamak için kullanılmıştır (Cull vd., 2003: 327). Manheim (1990: 4) kamu diplomasisini, "devletlerin uluslararası kamuoyunu veya seçkinlerinin düşüncelerini ülkenin çıkarları doğrultusunda etkileme çabalan" olarak açıklamıştır. Snovv (2009: 6) "geleneksel olarak kamu diplomasisi, devletlerin küresel kamuyla konuşmasıdır ve ulusal amaç 2 Kavramın yaratıcısı Edmunt Gullion, Fletcher Hukuk ve Diplomasi Okulu'nun Dekam ve Edward Murrovv Kamu Diplomasisi Merkezi'nin kurucularındandır. 3 Kavramm ABD'de bu isimle kabul görmesinin üç temel nedeni bulunmaktadır. Bi rincisi, ABD'nin kendi uygulamalarım, propaganda ve psikolojik savaş olarak ad landırmak istememektedir. Kamu diplomasi kavramım kullanarak SSCB'nin uygu lamalarından farklılığın daha iyi vurgulanacağı düşünülmektedir. İkincisi, ABD'nin uluslararası iletişim yapılanması olan Birleşik Devletler Bilgi Ajansı-USIA (United States Information Agency) ki, 1953'den 1999 yılına kadar varlığım devam ettirmiş tir, diplomasi gibi son derece saygın bir kavramının görevlerinin adına girmesini olumlu karşılamışlardır. Üçüncüsü ise, kavram uluslararası kamuoyuna yönelik tek bir kavramı ortaya çıkarmış, bu da bu çerçevede gerçekleşecek görevlerin merkezi leşmesi yolunu açmıştır ve 'Amerika'nın Sesi' radyosu gibi uygulamalar üzerinde USIA'mn kontrolünü pekiştiriri rol oynamıştır (Cull, 2009:17). 14 • iletişim : araştırmaları ve dış politikayla ilgili destek sağlamak için bilgilendirme, etkileme ve ilgi çekmeye yönelik faaliyetleri içerir" şeklinde tanımlamıştır. Szondi (2008: 6) kamu diplomasisini "yurt dışındaki hedef kitlenin 'duygu ve düşüncelerinde'4 değişim yaratmak için yapılan kamusal iletişimdir" şeklinde tanımlamıştır. Bu çabalar ağırlıklı olarak tek yönlü iletişim çalışmalarını içerir ve propagandaya benzer bir nitelik taşımaktadır. Bu çerçevede kamu diplomasisi iki aşamalı bir çalışmadır. Öncelikle hedef lenen ülkenin genel kamuoyu etkilenmeye çalışılmakta ve onların da kendi hükümetlerini iç ve dış siyasetle ilgili karar alma süreçlerinde etkilemeleri beklenmektedir. İlk kamu diplomasisi uygulamaları Soğuk Savaş dönemine dayan maktadır. Amerikan ve Batı değerlerinin ve kurallarının demir perde ülkeleri olarak adlandırılan Doğu Avrupa ülkelerine yayılmasına yöne lik ikna faaliyetlerini içermiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasmda kamu diplomasisi faaliyetlerinin doğmasının bazı nedenleri bulunmaktadır. Öncelikle, iletişim devrimi sonucu, transistorlu radyo, televizyon, faks gibi teknolojiler sıradan insanların hayatına girmiştir. Bu, yurtdışında olup bitenleri bilmeyi, sadece devletlerin ve küçük bir azınlığın ayrıcalı ğı olmaktan çıkarmış, sıradan vatandaşların da bu bilgilere sahip olma sını sağlamıştır. İkincisi, geniş kitlelerin bilgi sahip olması, kamuoyunun önemini arttırmıştır. Bu da devletlerin kamuoyunu daha çok dikkate alma zorunluluğunu doğurmuştur. Kamuoyu uluslararası ilişkilerde hükümetlerin karar ve hareketlerini etkileyen önemli bir faktör haline gelmiştir. Üçüncü sebep, 1948-64 tarihleri arasmda 47 yeni ülke kurul muş, bu ülkeler, uluslararası kamuoyu açısmdan, kamu diplomasisinin hem hedefi, hem de kaynağı olarak ortaya çıkmışlardır. Son olarak da, kamuoyunu oluşturan bakış açıları, kanaatler, gerçeklik kadar önem taşımaktadır. Eğer insanlar bir şeyin gerçek olduğunu düşünüyorlarsa, bu gerçek gibi kabul edilmektedir. Dünyanın pek çoğu için farklı kay naklardan nesnel bilgi almamn mümkün olmadığı düşünülürse, bu ala nın doldurulmasının ne kadar önem taşıdığı daha iyi anlaşılabilmektedir (Tuch, 1990: 3-5). Geçen zaman içinde, Berlin Duvarı'nm yıkılması sonrasmda iki kutuplu dünyanın sona ermesiyle, kamu diplomasisinin temel hedef ve amaçlarında bir duraklama yaşanmış, bu alana ayrılacak bütçenin gerek4 Hearts or mitıds Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 15 siz olduğu tartışılmaya başlanmıştır. Kamu diplomasisinin tekrar gün deme gelmesinin ABD açısından dönüm noktası, 11 Eylül 2001'de Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan terörist saldırıdır. Bu saldın, hem Amerikan dış politikasmda dönüşüme neden olmuş, hem de kamu dip lomasisi kavramımn yeniden tartışılmasına ve dönüşmesine5 yol açmış tır (Szondi, 2008: 2-3). Kıta Avrupası'nda ise başka bir tetikleyici durum söz konusudur. 1989 itibariyle, komünist bloğun parçası olan 8 ülkeden 29 yeni ülke ortaya çıkmıştır. Bu ülkelerin hepsi kendilerini Avrupa'mn tarihsel ve kültürel olarak bir parçası olarak konumlandırmakta ve tüm dünyaya politik olarak istikrarlı, demokratik ve geleceği parlak piyasa ekonomileri olarak kendilerini sunmak istemektedirler (Szondi, 2009: 292). Bu gelişmeler kamu diplomasisi faaliyetlerinin artmasına sebep olmaktadır. Sonul amaç olan dış kamuoyuyla iletişimin geliştirilmesi temel ola rak devam etmekteyse de, günümüzde kamu diplomasisi bir dönüşüm yaşamaktadır. Yeni kamu diplomasisi veya 21. yüzyıl kamu diplomasisi olarak adlandırılabilecek bu yaklaşım, Joseph Nye'in "yumuşak güç" olarak adlandırdığı olguyla yakın ilişkilidir. Uluslararası ilişkilerde güç kavramıyla kamu diplomasisi uygulamaları arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Geleneksel olarak uluslararası ilişkilerde, güç kavramı, askeri ve güvenlik konularıyla ilgilidir (Aydın, 1996: 83). Nye (2005: 15) tarafından geliştirilen yumuşak güç kavramı, "askeri güç tehdidi ya da ekonomik yaptırımları kullanarak diğerlerini değiştirmeye zorlamak değil, dünya siyasetinde gündemi oluşturmak ve onları kendine çek mek" şeklinde açıklanmaktadır. Nye, uluslararası ilişkilerde geleneksel olarak belirleyici olan askeri ve ekonomik güçlere, yani sert güçlere alternatif olarak sunduğu yumuşak gücü, zor kullanma yerine ikna ile başkalarının tercihlerini şekillendirme becerisine dayandırmaktadır. Bunun için de "ortak değerlere çekme ve bu değerlere ulaşmaya katkıda bulunmanın doğruluğu ve sorumluluğu" şeklinde idealize ettiği işbirliği araçlarım önermektedir (Nye, 2005: 16). 5 1999 tarihi itibariyle ABD'de konu, Dışişleri Bakanlığı'na bağlı, Kamu Diplomasisi ve Kamusal İşler Müsteşarlığı'nın (Under Secretary for Public Diplomacy and Public Affairs) sorumluluğu altına verilmiştir. Müsteşarlık, uluslararası eğitim ve kültürel faaliyetlerin yönetilmesinden, iç kamuya yönelik tarama ve tanıtma faaliyetlerinden ve Amerikan toplumu, kültürü ve yapısıyla ilgili yayınlardan sorumludur. 16 • iletişim : araştırmaları Kamu diplomasisi yumuşak gücün bir aracı olarak görülmektedir. Kamu diplomasisi devletin dış kamulara yönelik gerçekleştirdiği bilgi lendirme çabalarını içermektedir. Diplomasinin eksikliklerim tamamla dığı, ulaşamadığı kişilere ulaştığı söylenebilir (Gonesh ve Melissen, 2005: 5). Temel amacının, "karşılıklı anlayış yoluyla ülkelerin imajını ve say gınlığını geliştirmek" olduğu ifade edilebilir (Simonin, 2008: 24). Bu yaklaşım kamu diplomasisinde iki yönlü iletişime dayalı bir bakış açısı nın ürünüdür, iki yönlü iletişim, halkla ilişkilerin simetrik modellerini referans alır ve karşılıklı anlayışı geliştirmeye yönelik çabaları içerir. Bu tür kamu diplomasisi faaliyetlerinde karşılıklı yarar söz konusudur ve her iki taraf için geçerli politika değişimleri, dönüşümleri amaçlanır. Tablo 1. Geleneksel - 21.Yüzyıl Kamu Diplomasisi Karşılaştırması Geleneksel Kamu Diplomasisi 21. Yüzyıl Kamu Diplomasisi Ortam Çatışma, gerilimler Barış Amaç Hedef kitlelerde davranış değişikliği yaratarak politik değişim sağlamak Ülkenin dışarıda politik ve ekonomik çıkarlarını yükseltecek uygun çevre ve olumlu izlenim yaratmak Strateji İkna Kamuların idaresi İlişki kurmak ve geliştirmek Kamularla kaynaşmak iletişimin yönü Tek yönlü iletişim Monolog İki yönlü iletişim Diyalog Araştırma Çok az Bilimsel araştırma, geribildirim değerlendirmesi Mesajın içeriği ideolojiler Çıkarlar Düşünceler Değerler Hedef kitle (kamular) Hedef ülkenin genel kamusu Sınıflandırılmış kamular Kanal Geleneksel kitle iletişim araçları Eski ve yeni kitle iletişim araçları Bütçe Kamusal kaynaklar Kamusal ve özel ortaklıklar (Szondi, 2009: 305) Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 17 Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere, geleneksel kamu diplomasisi nin temel aktörü devletler olarak ortaya çıkarken yeni kamu diplomasisi anlayışında devlet dışı pek çok aktör de kamu diplomasisinin kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu olgu, diplomasinin toplumsallaşması ola rak da adlandırılmaktadır (Gonesh ve Melissen, 2005: 4). Geleneksel kamu diplomasisinin ön plana çıkan iletişim araçları, radyolar ve basılı materyallerken, 21. yüzyıl kamu diplomasi anlayışının öne çıkan araçla rı, internet ve uydular aracılığıyla gerçekleşen naklen yayıncılık olarak ortaya çıkmaktadır. Çıkarlara yönelik mesaj iletmenin yerini ilişki kur mak almıştır (Cull, 2009: 14). Kamu diplomasisi kavramına yönelik iki temel yaklaşım bulun maktadır. Bunların birincisi, kamu diplomasisine katı yaklaşım, İkincisi ise esnek yaklaşımdır6. Katı yaklaşım, kamu diplomasisinin amacını, ikna ve propaganda kullanarak dış kamuların davranışlarım etkilemek olarak ortaya koyar. Katı yaklaşım çerçevesinde, siyasal bilgilendirme uygulamaları genel olarak radyo, televizyon, gazete, dergi gibi araçlarla, kısa dönemli siyasa sonuçları almaya yönelik ikna araçları kullanarak yabancı izleyici/dinleyicilerin tutumlarını değiştirmeye yönelik bilgilen dirme çalışmalarını içermektedir (Signitzer ve Coombs, 1992: 140). Esnek yaklaşım ise, bilgi ve kültürel programların, uzun dönemli ulusal amaçlara yoğunlaşarak dış politika amaçlarının önünü açacağım ifade etmektedir. Kamu diplomasisinin amacı karşılıklı anlayış sağla makta. Kültürel iletişim, akademik ve sanatsal değişimler, filmler, sergi ler ve dil eğitimi gibi sosyal-kültürel etkinlikleri içermektedir. Bu etkin likler uzun dönemli sonuç beklentilidir. Hayat tarzlarım, siyasal ve ekonomik sistemleri, sanatsal yetkinlikleri kullanarak, karşılıklı anlayışa yönelik bir iklim yaratmaya yönelik çalışmaları içerir. Kamu diplomasisi çerçevesinde siyasal bilgilendirme çalışmalarını genellikle dışişleri bakanlıklarınca yerine getirirken, kültürel iletişim faaliyetlerini çok fark lı yapılar gerçekleştirmektedir (Fulbright Komisyonu, British Council, Alman Goethe Enstitüsü, vb.) (Signitzer ve VVamser, 2006: 438-39). Esnek yaklaşım kapsamında kültürel iletişim ise, iki boyutlu olarak ele alınmaktadır. Birinci boyut olan, kültürel diplomasi, Mitchell'a göre, 6 Tough-minded/Tender-minded. 18 • iletişim : araştırmaları müzakereler sonucu oluşan resmî antlaşmaları ve bu anlaşmalar sonucu ortaya çıkan kültürel ilişkilerin yönetilmesini içermektedir. Bu genellik le, devletlerin kontrolünde ajans ve enstitülerin aracılığıyla gerçekleş mektedir. Kültürel diplomasideki amaç, diplomatik etkinlikleri bir bütün olarak şekillendirerek istenen şekilde bir imaj sunmaktır. İkinci boyut kültürel ilişkilerde ise amaç, tek taraflı bir avantaj sağlamak değil dir. Karşılıklı yarar temeline dayanan, ulusal toplumlar arası anlayış ve ortaklık sağlamaya yönelik çalışmaları kapsamaktadır. Samimi ilişkilere dayanmakta ve çok daha gerçekçi bir nitelik taşımaktadır (Mitchell, 1986). Kültürel iletişim uygulamalarının da pek çok durumda katı yak laşım içinde ele alınması gerektiği ve bu gruptaki etkinliklerin gerçek amacımn propaganda ve iknaya yönelik olduğuna yönelik eleştiriler de bulunmaktadır (L'Etang, 2002: 55-59). Kamu diplomasisinin başarılı olabilmesi ancak iki yaklaşımın bir denge içinde bulunmasıyla gerçekleşmektedir. Kamu diplomasisi prog ramları temelde iki amaç için yapılmaktadır. Bu amaçlar; devlet politika larını açıklamak ve o ulusal toplumu tanıtmak şeklindedir (Signitzer ve Coombs, 1992: 141). İlk amaç daha çok siyasal bilgilendirme çabalarını içermekteyken, ikinci amaç kültürel çabaları kapsamaktadır. Sonuç olarak, kamu diplomasisi pek çok boyutta ve içerikte gerçek leşebilir. Yaygın olarak dış kamulara yönelik olmakla beraber iç kamula rı da kapsayabilir. Tek yönlü olarak bilgi vermek ve ikna etmeyi içerebi leceği gibi iki yönlü olarak diyalog geliştirmeye yönelik de gerçekleştiri lebilir7. Tek bir ülkeye yönelik olabileceği gibi, birden çok ülkeye yönelik olarak düzenlenebilir (Szondi, 2008: 6). Ancak unutulmaması gereken, tüm bu çabaların ülkelerin ulusal çıkarlarına hizmet etmeyi amaçladığı ve sonuçta görüşlerine daha çok destek sağlayarak, uluslararası arenada etkilerini arttırmaya yönelik olduğudur (Gonesh ve Melissen, 2005: 5). 7 'Monolog/diyalog' ayrımına 'işbirliği'ni, kamu diplomasisi uygulamalarının üçüncü bir boyutu olarak ekleyen yazarlar da bulunmaktadır (Cowan ve Arsenailt, 2008). Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 19 Kamu Diplomasisi ve Halkla İlişkiler: Benzerlikler, Katkılar Kamu diplomasisi ve halka ilişkiler arasında hem tarihsel uygula malar hem de kuramsal çerçeve açısından pek çok benzerlik bulunmak tadır. Örgüt ve kamuları arasındaki iletişimin yönetimi olarak tanımla yabileceğimiz halkla ilişkiler uygulamaları, kendisi de büyük ölçekli bir örgüt olan devletin iletişim yönetimi için de kullanılabilir. Kamu diplo masisi olarak adlandırılan bu alan, yukarıda açıklandığı şekliyle devlet lerin öncelikle dış kamulara yönelik iletişim faaliyetlerim içermektedir. İletişim olmadan bir kamu diplomasi faaliyetinin gerçekleşmesi müm kün değildir. Genellikle yazarlar kamu diplomasisi ve kültürel iletişim arasındaki ortaklıkların altını çizmektedirler (Signitzer ve Coombs, 1992; Signitzer ve Wamser, 2006). Kamu diplomasisinin iki yönünü oluşturan siyasal bilgilendirme ve kültürel iletişim uygulamalarının ikisinde de halkla ilişkilerin yakın teması bulunmaktadır. Bu bölümde öncelikle, halkla ilişkiler ve kamu diplomasisi arasındaki benzerlikler ele alınmakta, daha sonra da halkla ilişkilerin kamu diplomasisi uygulamalarına yapabilece ği katkılar tartışılmaktadır. Pek çok yazar, Alman araştırmacı Peisert'in (1978) kültürel iletişim modeli ve Grunig ve Hunt'm halkla ilişkiler modelleri arasındaki ben zerliği vurgulamıştır (Signitzer ve Coombs, 1992; Zöllner, 2006; SeongHun, 2005). Piesert dünyadaki kültürel iletişim yöntemlerini dört model altında sınıflandırmıştır. Bunlardan ilki, kendi kültürünün dışarıya tekyönlü olarak iletilmesi olarak ifade edilen kültürel iletişim faaliyetlerini kapsamaktadır. Burada, tek yönlü davramş değişikliği yaratmaya yöne lik, tek taraflı bir bilgi akışı söz konusudur. Yurt dışında açılan dil okul ları bu modelin çok tipik uygulamalarıdır. İkinci model, öz-sunum modeli olarak adlandırılmaktadır. Kendi ülkesiyle ilgili bilinçli bir resim çizmeyi içermektedir. Bu çabalar, ülkelerin dış politika faaliyetleriyle paralellik göstermektedir. Üçüncü olarak, bilgi modeli, kendi ülkesi için anlayış ve sempati yaratmayı amaçlayan çabaları içermektedir. Hedef ülke ile ilgili sosyal ve kültürel gelişmelerin yakın takibi ve bilimsel planlamayı içeren çabalar gerektirmektedir. Kültür ataşelikleri bu amaca 20 • iletişim : araştırmaları örnek teşkil etmektedir. Sonuncusu, değişim ve ortaklık modeli, ülkele rin eşit haklara sahip olduğu ve ulusların, uluslararası çıkarlar için ortak çaba gösterdiği durumlar için geçerlidir. Bilimsel, sosyal ve kültürel etkinlikler için ortaklaşa çabaları içermektedir. Sonul amaç karşılıklı anlayış olarak ortaya çıkmaktadır. Grunig ve Hunt'ın halkla ilişkiler modellerinde mevcut halkla ilişki ler uygulamaları incelenmiş ve dört grupta sınıflandırmıştır. Bunlar, basın ajansı/duyurma, kamu bilgilendirme, iki-yönlü asimetrik ve ikiyönlti simetrik modellerdir. Kısaca bahsedersek, basın ajansı/tanıtım modelinde, halkla ilişkiler uygulamalarının amacı, örgütün iyi tanıtımını yapmaktadır. Bunun için kitle iletişim araçları tek-yönlü iletişim için kullanılmaktadır. İletilen bilgilerin eksiksiz veya doğru olması önemse nen bir olgu değildir. Örgütün amacı çevreyi yönlendirmek ve kontrol etmektir. Kamu bilgilendirme modelinde, uygulayıcılar gazeteci gibi davramrlar. Yine tek-yönlü bir iletişim söz konusudur, geribildirim, araştırma gibi etkinlikler bulunmamaktadır, ancak sunulan bilgilerde doğruluk ön planda tutulmaktadır. İki model de uygulamalarında araş tırma ve stratejik planlamaya yer vermemektedir. Üçüncü model, ikiyönlü asimetrik model olarak adlandırılmıştır. Uygulayıcılar, tutum ve davranışlara yönelik bilimsel yöntemler kullanmakta, araştırma ve değerlendirme yapmaktadırlar. Amaç, kamuları etkilemek ve ikna etmek olduğu için asimetrik bir ilişki söz konusudur. Son olarak, iki-yönlü simetrik model uygulamalarından söz edilmektedir. Amaç, dengeli, kar şılıklı yarar ve anlayış ilişkisine dayalı bir iletişim etkinliği ortaya koy maktır. Hem örgütte hem de kamularda halkla ilişkiler faaliyeti sonunda değişim yaşanması beklenmektedir (Grunig ve Hunt, 1984: 21-25; Grunig, 1997: 259-260; Pira vd., 2005: 21-27; Grunig ve Grunig, 2005: 309312). Signitzer ve Coombs, kültürel iletişim ve halkla ilişkiler uygulama larının benzer boyutları olduğunu ifade etmişlerdir. İletişimin yönü (tekyönlü/iki-yönlü) ve iletişimin amacı (simetrik/asimetrik) yönünden karşılaştırma yapmışlardır. Basın ajansı/tanıtım modeli, kendi kültürü nün dışarıya tek yönlü olarak iletilmesi modeline benzemektedir. İki model de tek yönlü iletişim faaliyetlerini içermekte, propaganda ve sal dırgan bir üslup taşımakta ve eşitsiz ilişkilere dayanmaktadır. Kamu Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 21 bilgilendirme modeli ile öz-sunum arasında benzerlik kurulmaktadır. İkisi de, az da olsa ikna içeren tek yönlü iletişim faaliyetleri içermektedir. İki-yönlü asimetrik model ile bilgi modeli arasmda benzerlik kurulmak tadır. İkisinin de amacı sempati ve kabul sağlamaktır. Dikkatli, bilimsel planlama söz konusudur. İki model de asimetriktir çünkü kendi davra nışında değişim amaçlanmamaktadır. Son olarak da, iki-yönlü simetrik model ile değişim ve ortaklık modeli benzetilmektedir. Diyalog ve den geli etki söz konusudur. İki tarafın da davranışlarında değişim oluşmak tadır (Signitzer ve Coombs, 1992: 143-145; Seong-Hun, 2005: 34-35). Kamu diplomasisi uygulamalarının ikinci temel amacı olan siyasal bilgilendirme çalışmalarıyla halkla ilişkiler uygulamaları arasında da çok yakın bir ilişki vardır. Siyasal bilgilendirme çabalan halkla ilişkilerin iki modeliyle, kamu bilgilendirme ve iki-yönlü asimetrik model ile ilişkilendirilmektedir (Seong-Hun, 2005: 36). Siyasal bilgilendirme çabaları kitle iletişim araçları ve dış kamulara yönelik gerçekleşmekte, devletin resmî siyasalarının aktarımı şeklinde olmaktadır. Bu aktarım kitle iletişim araç larına yönelik basın açıklaması veya basın konferansı şeklinde olurken, dış kamulara yönelik broşür, kitapçık gibi araçlarla gerçekleşmektedir. Günümüzde bu aktarımlar yoğun olarak internet üzerinden yapılmakta dır. Siyasal bilgilendirme faaliyetinde sürece geribildirimin dahil olup olmaması, faaliyeti iki-yönlü asimetrik veya kamu bilgilendirme modeli içinde değerlendirmeyi sağlamaktadır. Kam u Diplom asisi Geleneksel Kam u Diplom asisi Katı Yaklaşım Siyasal B ilgilendirm e Yeni Kam u Diplom asisi Esnek Yaklaşım K ültürel iletişim Kamu bilgilendirm e ö z sunum iki yönlü asim etrik Bilgi Şekil 1. Kamu diplomasisi m odellerinin birleştirilm iş hali. Szondi (2009), Peisert (1978) ve Grunig ve Hunt (1984) iki yönlü sim etrik Değişim ve ortaklık 22 • iletişim : araştırmaları Yukarıda halkla ilişkiler ve kamu diplomasisi arasındaki bağı daha anlaşılır hale getirebilmek açısından üç farklı modeli birleştiren bir şema geliştirilmiştir. Kamu diplomasisinin uygulama pratikleri ile halkla iliş kilerin uygulama pratiklerinin örtüşme düzeyi gösterilmeye çalışılmış tır. Bir tarafta, kamu diplomasisinin ikili ayrımım oluşturan geleneksel kamu diplomasisi, katı yaklaşım ve siyasal bilgilendirme çabaları bulun maktadır. Diğer tarafta yeni kamu diplomasisi ve esnek yaklaşım ve ikisinin ön plana çıkardığı kültürel iletişim uygulamaları bulunmakta dır. Üçüncü düzeyde uygulamalarda yine aym çerçevede benzerlik kurulmuştur. Siyasal bilgilendirme çabaları, kamu bilgilendirme ve ikiyönlü asimetrik modele benzer nitelik sergilemektedir. Kültürel iletişim uygulamaları çerçevesinde, kendi kültürünün dışarıya tek yönlü olarak iletilmesi, halkla ilişkilerin basın ajansı modeliyle, öz sunum modeli ise halkla ilişkilerin kamu bilgilendirme modeliyle benzemektedir. Bilgi modeli halkla ilişkilerin iki-yönlü asimetrik modeliyle, değişim ve ortak lık ise iki-yönlü simetrik modelle benzer özelliklere sahiptir. Hem halkla ilişkiler hem de kamu diplomasisi, 'algılama yönetimi', 'itibar (saygınlık) yönetimi' ya da 'imaj yönetimi' gibi kavramlarla ifade edilen yönetsel çabaları da içermektedir. İmaj /saygınlık yönetimi, "fir manın veya kurumun hizmet veren veya saüş yapan olarak popülerliği veya değeri üzerinde yapılan kampanyalardır" (Erdoğan, 2006: 233). İmaj ise, "bireyin bilişsel sisteminde bir objenin temsilidir" (Mor, 2007: 663). Halkla ilişkiler zihinlerde, kişi, örgüt veya ürün /hizmet hakkında olum lu imaj yaratma çabasını içeren etkinliklerdir. Uluslararası sistem içinde ülkelerin imajlarının olumlu olması, uluslararası etkinliklerim arttırıcı rol oynamaktadır. Bu ön kabul, kamu diplomasisi çabalarının içinde bu tür çalışmaların da dâhil edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Algılama/ imaj /saygınlık yönetimi diye adlandırılan bütün bu çabalar sonuçta, diğerlerinin algılarını kontrol etmeyi amaçlamaktadır. Kamu diplomasisi tanımlarının pek çoğu, kamu diplomasisinin dış kamuyu etkileme çaba larının bir ürünü olduğuna işaret eder. Bu bakımdan düşünüldüğünde de kamu diplomasisi çabalarının olumlu imaj yaratma çabaları olduğu ifade edilebilir. Gültekin'in de vurguladığı gibi, "yaratılan olumlu imaj sayesinde, söz konusu ülkenin kendini dünyaya tanıtması ve kabul ettir mesi daha kolay olacak ve böylece sahip olduğu maddi manevi tüm Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 23 değerleri aktarmasının da yolu açılmış olacaktır" (2005:128). Mor yapmış olduğu çalışmada, özellikle ülkeler arası çatışma durumunda, genellikle uluslararası kamuoyunu etkileme çabalarının iki yönlü, hem kendi itiba rım arttırmaya (suçlamaları bertaraf ederek veya olumlu bakış açılarım arttırarak) hem de çatışılan ülkenin itibarım düşürmeye çalışılarak yapıl makta olduğunu ifade etmiştir. Bu tür çalışmalar için Mor, propaganda savaşları ifadesini kullanmıştır (2007: 677-678). Kuramsal ilişki dışındaki en önemli benzerlik, iki uygulamanın da geçmişinde propagandamn izinin bulunmasıdır. Genel kabul gördüğü üzere, propaganda tarihteki uygulamalara bakılarak olumsuz bir çerçe vede değerlendirilmektedir. Beyin yıkama, yönlendirme, korku yayma gibi çağrışımları olan bu yöntem özellikle iletişimin sınırlandırılabildiği ortamlarda kullanılmıştır. Halkla ilişkilerin ilk önemli uygulayıcıları olan Ivy L. Lee ve Edward L. Bernays'in kendileri de propaganda faaliyetleri içinde bulunmuş kişi lerdir. Bernays'in 1928 yılında yayımlanan Propaganda adlı bir eseri bulunmaktadır. Bernays, Başkan Woodrow VVilson tarafından 1917'de kurulmuş olan Kamu Bilgilendirme Kurulu (The Committee on Public Information) içinde görev yapmıştır. Kurul, Creel Komitesi olarak da bilin mekte ve Birinci Dünya Savaşı'ndaki Amerikan propaganda faaliyetlerini yönetmiştir. Broşürler, el ilanları, afişler, filmler, radyo programları, mitingler bu amaçla kullanılmıştır. 1919'da komite lağvedilmiştir (Cutlip vd., 2000: 122-123). Lee'nin propaganda ile ilişkisi biraz daha çarpıcıdır. 1934'de ölümünden hemen önce, Kongre tarafından anti-semitizm ve Alman propaganda faaliyetlerini yardım etmekle suçlanmıştır. Halkla ilişkilerde yaygın kabul gören ve tarihteki halkla ilişkiler uygulamalarını sistematize etmeyi amaçlayan, Grunig ve Hunt'm dört modelinin ilki olan basın ajansı/tanıtım modelinde amaç propaganda olarak ifade edilmiştir. İçerik, ikna etme, propaganda amaçlı, çevresel hâkimiyeti ön planda tutan, araştırmaya önem vermeyen tek yönlü bir süreçtir (Pira vd., 2005: 22). Bu modelin geçmişteki uygulayıcılar, eksik, çarpıtılmış veya yarı gerçek bilgi sunarlarken, yazarlar günümüzdeki uygulamalarda doğruluğun ön planda olduğuna dikkat çekmişlerdir (Grunig ve Hunt, 1984: 21, 25). 24 • iletişim : araştırmaları Halkla ilişkiler propagandadan farklılık göstermektedir. Öncelikle halkla ilişkilerin etki düzeyi propagandadan çok daha düşüktür. Halkla ilişkiler pek çok farklı çıkarın ve ikna edici mesajın aynı anda bulunduğu ortamlarda var olmaktadır ve propaganda uygulayıcılarının kitle ileti şim araçları üzerindeki kontrol mekanizmaları hiçbir zaman halkla iliş kiler uzmanlarının elinde bulunmamaktadır (Morris ve Goldsvvorthy, 2008: 111). Kamu diplomasisi uygulamaların da geçmişinde propaganda bulunmaktadır. Uluslararası ilişkiler yazım içinde önemli bir yer tutan propaganda kavramı, günümüz kamu diplomasisi olgusunun da teme linde var olmaktadır. Kamu diplomasisi kurumunun başlangıcı kabul edilen ABD'deki uygulamalara bakıldığında kurumun geçmişinin pro paganda faaliyetleri olduğunu çok daha iyi anlaşılmaktadır. Yukarıda bahsedilen, 1917'de kurulmuş olan Kamu Bilgilendirme Kurulu Birinci Dünya Savaşı boyunca propaganda amaçlı iletişim faaliyetlerini yönet miş, Savaş Bilgilendirme Ofisi ise, İkinci Dünya Savaşı'nda aym görevi üstlenmiştir. 1942-1945 yılları arasında görev yapmış olan birim, günü müz kamu diplomasisi uygulamalarının da temelini oluşturmaktadır. 1942 yılında Amerika'nın Sesi radyosunu kurmuştur. Bu radyo hala devlet radyosu olarak yayın yapmaktadır. Ofisin faaliyetleri arasında, filmler ki bu filmler için Hollywood'la işbirliği yapılmıştır, afişler, pos terler, uçaklardan atılan el ilanları, gazeteler, dergiler gibi pek çok mal zeme hazırlamıştır. Bu iki kurum ve propaganda uygulamaları ABD içinde bile pek çok eleştiriye maruz kalmıştır. Özellikle ülke içi yapılabi lecek propaganda yayınları 1948'de Kongre tarafından yasaklanmıştır. Bunu takip eden örgütlenme, Birleşik Devletler Bilgi Ajansı'dır. 19531999 tarihleri arasında görev yapmıştır. Kurumun, tarihi bir internet sitesi olarak saklanan 1999'daki internet sitesinde görevi, "Amerikan dış politikası ve dışarıdaki ulusal çıkarlarım desteklemek için, uluslararası eğitim ve kültürel değişimler, yayın ve bilgi programları yürüten bağım sız bir dış ilişkiler ajansı olduğu" şeklinde açıklanmıştır (United States Information Agency, 2011). Bu kurumun ağırlıklı olarak Soğuk Savaş döneminde geçen uygulamalarının propaganda niteliği taşıdığı da aşikârdır. Günümüz kamu diplomasisi uygulamalarını Kamu Diplomasisi ve Kamusal İlişkiler Müsteşarlığı yürütmektedir. Kurum, Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 25 Amerikan kamu diplomasisinin amacını, "dış kamuları bilgilendirip etkileyerek ve Birleşik Devletler'in ülkesi ve insanları ve dünyanın geri kalam arasında ilişkileri geliştirip güçlendirerek, Amerikan dış politika hedefleri ve amaçları, ulusal çıkarlar ve ulusal güvenliği arttırmayı amaçlamaktadır" şeklinde açıklamıştır. Müsteşarlık, uluslararası kamu oyu ile iletişim, kültürel programlar, akademik burslar, eğitim değişim leri, uluslararası ziyaretçiler ve devletin terörizme yönelik ideolojik desteği engelleme çabaları gibi kamu diplomasi faaliyetlerini gerçekleş tirmektedir (Under Secretary for Public Diplomacy and Public Affairs, 2011). Kamu diplomasisi ile ilgili kurumların değişmesi ABD'de kamu diplo masisi ile ilgili bakış açısının da değiştiğinin göstergesidir. Halkla ilişki ler için geçerli olan durum kamu diplomasisi için de geçerlidir. Günümüz dünya iletişim sistemi çok sesli ve çok kanallıdır. Herhangi bir ülkenin eksik, çarpıtılmış veya yarı gerçek bilgi yayması çok kısa bir sürede karşı argümanlarıyla tartışmaya açılacağından geçerliliği sürekli mercek altı na alınacaktır. Bu nedenle örneğin BBC gibi yayın kuruluşları kendi saygınlıklarını korumak için gerekirse kendi devletlerinin ve hükümet lerinin hatalarını afişe edebilmektedirler. Halkla ilişkilerin örgüt ve kamuları arasındaki iletişim yönetimine dair bilgi birikimi kamu diplomasisi için de geçerli ve anlamlıdır. Günümüzde halkla ilişkilere yaklaşım örgütlerin stratejik bakış açılarına paralellik göstererek stratejik nitelikte olmaktadır. Büyük bir örgüt olan devletlerin iletişim faaliyetlerine de stratejik bir yaklaşım oluşturmak halkla ilişkilerin alana yapacağı önemli bir katkıyı oluşturmaktadır. Stratejik bakışın kamu diplomasisi uygulamalarının tüm aşamalarında araştırma, planlama, uygulama ve sonrası değerlendirme aşamalarında büyük faydası olacaktır. Yine aynı çerçevede stratejik yaklaşım kamu diplomasisi uygulamalarına belirli ve ölçülebilir amaçlar oluşturmakta yardımcı olacaktır. Bir diğer önemli katkı, olumlu imaj yaratmak olarak ortaya çıkmaktadır, daha önce de vurgulandığı gibi hem halkla ilişkile rin hem de kamu diplomasisinin kesişme noktalarından birini oluştur maktadır. Ülkelerin imajları pek çok boyutuyla incelenen olgulardır. Genel olarak olumlu imaja sahip olan ülkelerin uluslararası ilişkilerde etkinliklerine yönelik kamuoyunun daha olumlu olacağı kabul edilmek tedir. 26 • iletişim : araştırmaları Türkiye'de Kamu Diplomasisi Uygulamaları Kamu diplomasisinin gelişmiş tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye için de yeni bir olgu olmadığı görülmektedir. Hem Anadolu Ajansı'mn, hem de şu anki adıyla Basın-Yaym ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün 1920'de kurulmuş olması bunun açık göstergesidir. Ancak yeni olan, dış kamulara yönelik yapılan faaliyetlerin bu isim altmda örgütlü bir yapıda düzenlenmesidir. 2009 yılında, Dışişleri Bakanlığı'mn internet üzerinden sosyal medya araçlarını kullanarak kamu diplomasisi faaliyetleri gerçek leştireceği duyurulmuştur. Kamu diplomasisi alanında neler yapılacağı merak edilirken, 30 Ocak 2010 tarih 27478 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü oluşturulmuştur. Kurumun amacı genelgede, "kamu diplomasisi alanında yürütülecek çalışmalar ile stratejik iletişim ve tamtım faaliyetleri konusunda kamu kurum ve kuru luşları ile sivil toplum örgütleri arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak" olarak ifade edilmiştir. Kamu kurumlan açısından bu geliş meler yaşanırken, sivil toplum cephesinde de konu gündeme gelmiştir. Kamu Diplomasisi Enstitüsü ve Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merke zi kamu diplomasisi alanında çalışmalar yapmaya başlamışlardır. Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü; Medya Çalışmaları, Siyasal İletişim, Kültürel Çalışmalar, Kurumsal Çalışmalar ve Proje Geliştirme birimlerinden oluşmaktadır. Koordinatörlük, Şubat 2011 tarihi itibariyle bir internet sitesine sahip olmuştur8. Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü'nün sekretarya hizmetleri Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilmektedir. Twitter sayfası da bulunan Koordinatörlük, buradaki duyurularını Türkçe ve İngilizce ola rak yapmakta, internet sitesinde ise sadece Türkçe yayın yapılmaktadır. Kamu diplomasisinin öncelikli olarak uluslararası kamulara yönelik yapıldığı düşünüldüğünde bunun çok önemli bir eksiklik olduğu görül mektedir. İnternet sitesinde sadece gerçekleştirilen faaliyetler duyurul maktadır. Kamu diplomasisinin önemli ayaklarım oluşturan, burslar, dış yayınlar gibi etkinlikler sitede yer bulmamakta, kamu diplomasisi içinde bulunan diğer kurumlardan söz edilmemekte ve bağlantı verilmemekte dir. Bu, koordinatörlüğün kamu diplomasisine dar bir bakış açısıyla bak8 http://kdk.gov.tr/ Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 27 tığı izlenimi vermektedir. Koordinatörlüğün Başbakanlık bünyesinde yapılanmasının en önemli gerekçesi olan tüm ilgili kurumlar arasında koordinasyon sağlama görevi ne yazık ki şu durumda eksik görülmekte dir. Koordinatörlük sosyal medyadan yararlanmakta, tvvitter üzerinden duyurular gerçekleştirmektedir. Kişisel bir günlüğe benzeyen ve 140 karakterlik bir alan sunan tvvitter, samimi ve etkileşimli iletişim kurmak açısından önem taşımaktadır. Kullanılan dil ve içerik bu yönde olmakta gerekli durumlarda internet sitesine bağ vermek suretiyle konuyu merak edenlerin bilgilenmesi sağlanmaktadır. Sınırlı alanın, duyurulmak iste nen konunun başlığı niteliğinde olması gerekmektedir. Oysa ki, koordi natörlüğün tvvitter sayfası, böyle bir içerikle oluşturulmamış, girilen bil gilerde doğru format gözetilmemiş bu nedenle de anlamsız ifadeler oluşmuştur9. Tvvitter'da İngilizce versiyonun var olması bu konuda olumlu bir yaklaşımdır. Genel olarak koordinatörlüğün yeni olması sebe biyle de daha henüz bütüncül bir çerçeve oluşturamadığı görülmektedir. Kamu diplomasisi uygulamaları ulusal ve uluslararası kamulara yönelik olarak yapılmaktadır. Ulusal kamulara yönelik gerçekleştirilen uygula maların uluslararası uygulamalan desteklediği bilinmektedir (Gonesh ve Melissen, 2005: 8). Koordinatörlüğün faaliyetlerine bakıldığında hangi kamuların hedeflendiği açık olarak görülememektedir. Bir şemsiye kurum olarak çalışması gereken Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, dış kamulara yönelik olarak gerçekleştireceği kamu diplomasisi etkinliklerini çeşitli kuramların ortak çabalarıyla gerçekleştirmelidir. Kamu kurumlan olarak; Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (ABGS), Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA), Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Anadolu Ajansı, Başbakanlık Tanıtım Fonu ve çalışmanın niteliğine göre ilgili diğer kurumlar olarak ortaya çıkabilir. Bunun dışında özel kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları kamu diplomasisinin aktörlerini oluşturmaktadır. Tüm sürecin etkinliği, katılım ve işbirliğinin etkin olarak gerçekleştiril mesiyle doğrudan ilişkilidir. 9 Bu ifadeye örnek olarak kurumun tvvitter sayfasında yer alan " sevinçleri ve umutları da paylaşmaya devam edeceğiz" ifadesi gösterilebilir. 28 • iletişim : araştırmaları Türkiye'deki uygulamalar, iki boyutuyla, siyasal bilgilendirme ve kültürel iletişim açısından aşağıda ele alınmaktadır. Kamu diplomasisi uygulamaları farklı örneklerle gösterilmeye çalışılmıştır. Kamu diploma sisi çerçevesinde, siyasal bilgilendirme uygulamaları; Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği gibi kamu kuramlarının yaptığı resmi bilgilendirme çabalarını içermektedir. Bu çabalar genel olarak iki gruba, kitle iletişim araçlarına ve diğer ülke vatandaşlarına yönelik olarak gerçekleştirilmektedir. Bu kuramların internet sitelerinden gerçekleştirdik leri faaliyetler büyük önem taşımaktadır. Faaliyetler genel olarak, halkla ilişkiler modelleri içinde, iki modelle ilişkilendirilmiştir; kamu bilgilen dirme ve iki-yönlü asimetrik modeller. İkili ayrım temelde, yapılan faali yetteki iletişim etkinliğinin tek/iki yönlü olmasına göre sınıflandırılmak tadır. Aşağıdaki tabloda bu çerçevede yapılan faaliyetlerden örnekler sunulmaktadır. Tablo 2 . Siyasal Bilgilendirme Uygulam aları Kamu Bilgilendirme iki-yönlü Asimetrik Basın bülteni Dışişleri Bakanlığı Basın Açıklaması (Dışişleri Bakanlığı, 2011a) Basın toplantısı Dışişleri Bakanlığı Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın konuşması (Dışişleri Bakanlığı, 2011b) Basın gezisi KDK Suriye’li gazetecilere yönelik programı (KDK, 2011b) Lider konuşmaları Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun konuşması (Dışişleri Bakanlığı, 2011c) Makaleler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Nevvsvveek'de çıkan makalesi (Erdoğan, 2011) Yayınlar TC Vaşington Büyükelçiliği Türkiye hakkında bilgiler (TC Vaşington Büyükelçiliği, 2011) Fotoğraflar TC Paris Büyükelçiliği Türkiye Fotoğraf Albümü (TC Paris Büyükelçiliği, 2011) Dış geziler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Gana-Gabon gezisi (Cumhurbaşkanlığı, 2011) Anket ABGS Kamuoyu ve Türk dış politikası anketi (ABGS, 2011) Sosyal medya uygulamaları ABGS Facebook sayfası (ABGS, 2011) Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 29 İlk grupta kamu bilgilendirme başlığında farklı kamu kurumlarının ilgili kamularına yönelik gerçekleştirdiği tek yönlü iletişim faaliyetleri görülmektedir. İkinci grup ise iki-yönlü asimetrik olarak adlandırılan ve iki yönlü iletişime dayalı faaliyetleri ortaya koymaktadır. Ancak unutul mamalıdır ki bu faaliyetlerde iletişim yine ikna amaçlıdır. Uygulamalardan da anlaşılabileceği gibi faaliyetler bir kısmı, kitle iletişim araçlarına yönelik gerçekleşmektedir. Hem halkla ilişkilerin hem de kamu diplomasisi uygulamalarının öncelikli kamusunu kitle iletişim araçlarının mensupları, haberciler oluşturmaktadır. Yaygın olarak gaze teler, televizyon, radyo, dergiler ve benzerleri kamu diplomasisi uygula maları için aracı işlev görmektedirler. Amaç, aracılıklarıyla ilgili kamula ra ulaşmaktır. Ulusal ve uluslararası ajanslar aracılığıyla haberler tüm dünyaya yayılmaktadır. Bu mecrada gündeme gelebilmek bile başarı addedilmektedir. Basın açıklamaları, basın toplantıları, basm gezileri, makaleler bu başlıktaki uygulamalardır. Faaliyetlerin diğer kısmı ise, doğrudan hedef ülkenin vatandaşlarına yönelik yapılan siyasal bilgilen dirme çabalarına ilişkindir. Internet üzerinden gerçekleşen faaliyetler bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Buna yönelik olarak ilgili kamu kurulularının internet sitelerinin yabancı dillerde de versiyonlarının bulunması gerekmektedir. Sosyal medya uygulamaları, internet sitele rinde sunulan bilgiler bu başlıkta ele alınmaktadır. Dış temsilciliklerin ilgili ülkelerde gerçekleştirdikleri etkinlikler yine bu konuda, ilgili ülke de gerçekleşmesi ve doğrudan etkileşim kurulması açısından büyük önem taşımaktadır. Kamu diplomasisinin ikinci boyutunu oluşturan kültürel diplomasi, ülkenin kendi kültürel değerlerini, sanat ve eğitim gibi olanaklarını diğer ülkelere aktarma ve paylaşma yöntemi olarak değerlendirilmektedir. Kamu, özel ve sivil toplum örgütleri tarafından yürütülebilen uzun dönemli etki yaratan çalışmalardır. Kültürel iletişim uygulamaları sınıf landırmasında, her grup için farklı örnekler sunulmaya çalışılmıştır. 30 • iletişim : araştırmaları Tablo 3. Kültürel iletişim Uygulam aları Basın ajansı/ Kendi kültürünün dışarıya tek yönlü olarak iletilmesi Kamu bilgilendirme/ Öz sunum İki-yönlü asim etrik/ Bilgi İki-yönlü sim etrik/ Değişim ve ortaklık MEB-TİKA Türkçe Eğitim Merkezleri Lizbon Gulbenkian Müzesi’ndeki "Çağrışımları, Yolculukları ve Atmosferiyle İstanbul, Sakıp Sabancı Müzesi Resim Koleksiyonundan Tablolar" Sergisi Türk Kültür Merkezleri Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları Uluslararası Türk Okulları go.turkey.com Yunus Emre Vakfı TÜRKSOY Milli Eğitim Bakanlığı Yabancı Öğrenci Bursları TRT Dış Yayınlar İstanbul Alışveriş Festivali Diziler THY-FC Barcelona Sponsorluk Antlaşması Basın ajansı/ kendi kültürünün dışarıya tek yönlü olarak iletilmesi başlığında kamu, özel ve sivil toplum kuruluşlarının vermiş olduğu burslar ve dil eğitimi örneklendirilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı'na ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı'na bağlı olarak faaliyet göstermekte olan Türkçe Eğitim Merkezleri, ikili anlaşmalarla kurulmuş olan Uluslararası Türk Okulları ve Milli Eğitim BakanlığTnm vermekte olduğu burslar bu başlıkta örnek olarak verilmiştir. Türk Hükümeti, ikili anlaşmalar doğrultusunda, 127 ülkeye ve bazı uluslararası kuruluşlara 2009 sonu itibariyle toplam 1280 burs vermektedir (MEB, 2011). Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 31 Kamu bilgilendirme/öz sunum başlığında Sakıp Sabancı Müzesi'nin Lizbon'da açtığı sergi örnek olarak verilmiştir (Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 2011). Bir diğer örnek Kültür ve Turizm Bakanlığı'mn resmi internet sitesi go.turkey.com' dur. Türkiye'nin turizm ve kültür zenginliklerini paylaşan site, dört dilde yayın yapmaktadır. TRT'nin dış yayınları da bu başlıkta ele alınmaktadır. TRT-610, TRTTÜRK11, TRT-AV AZ12, TRT- BELGESEL13, TRT-Ettürkiyye14 bu çerçeve de sayılan televizyon yayınlarıdır. Radyolar da kamu diplomasi aracı olarak işlev görmektedir, Türkiye'nin Sesi Radyosu (VOT), kısa dalga, uydu ve internet üzerinden 32 dilde yayın 73 yıldır dış yayın yapmakta dır (TRT, 2011). Türk dizileri son olarak burada ele alınmıştır. Son yıllar da Türk dizileri, yurtdışından büyük talep görmekte, Balkanlar, Türkî Cumhuriyetler ve Arap dünyasında yayınlanmaktadır. Türkiye ile ilgili olumlu imaj yaratan bu diziler aym zamanda önemli bir ihraç nesnesi haline de gelmiştir. İki-yönlü asimetrik/bilgi yaklaşımına örnek olarak, Türk kültürünü, dilini ve sanatım dışarıda tanıtmak, Türkiye ile diğer ülkeler arasındaki ikili ilişkilere katkıda bulunmak ve Türk vatandaşlarının bulundukları ülkeye uyumuna yardımcı olmak gayesiyle çeşitli ülkelerde Türk Kültür Merkezleri kurulmuştur. Almanya, İran, Irak, İsrail, Kuveyt, Suriye, Türkmenistan, Ürdün, Türk Kültür Merkezleri faaliyet göstermektedir (Dışişleri Bakanlığı, 201 İd). 10 TRT uluslararası Kürtçe yayın yapan kanalı, Ocak 2009'da yayına başlamıştır. 11 Ağırlıklı olarak Türkçe yaym yapan kanal, Türkiye ile Türk insanını tanıtan prog ramlarla, haber, kültür ve sanat yayınlarıyla, yurtdışmda yaşayan vatandaş ve soy daşlara yönelik yaym yapmaktadır. 12 Mart 2009'da yayma başlamış, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Bosna Hersek, Arnavutluk ve Türkiye olmak üzere sekiz ülkeden ve bu ülkelere özgü sekiz dilde yaym yapan kanal, Türkiye ile diğer Türk Cumhuriyetleri arasmda dil ve düşünce birliği kurmayı amaçlamaktadır. 13 2009 yılında yayma başlayan, Türkiye'yi İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Türkçe ile beş farklı dilde dünyaya tanıtmakta, tarih, toplum, doğa, çevre, spor, kültür-sanat, bilim, teknoloji alanlarında belgesel programları yayınlamaktadır. 14 Nisan 2010'da yayma başlamış, Arapça konuşan, 22 Arap ülkesi ve Arapça konuşan lara yönelik yaym yapmaktadır. 32 • iletişim : araştırmaları Yunus Emre Türk Kültür Merkezi15 bu başlıkta ele alınabilecek bir uygulama örneğidir. Dışişleri Bakanlığı'na bağlı mevcut kültür merkez lerinin zaman içerisinde Yunus Emre Kültür Merkezi haline getirilmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2009 yılında Bosna-Hersek ve Arnavutluk'ta, 2010 yılında ise, Mısır, Makedonya ve Kazakistan'da birer Yunus Emre Türk Kültür Merkezi kurulmuş ve söz konusu kültür mer kezlerince, diğer kültürel faaliyetlerin yanı sıra Türkçe dersleri verilmeye başlanmıştır (Yunus Emre Vakfı, 2011). 18 Mart-26 Nisan 2011 tarihleri arasında düzenlenen İstanbul Alışveriş Festivali, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve T.C. İstanbul Valiliği himayesinde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve TİM desteğiyle; Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD), Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) ve Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) koordinasyonunda gerçekleştirilmektedir. Benzer örnekleri model alına rak gerçekleşmiş bu organizasyon, çok başarılı bir tanıüm uygulamasıyla uluslararası mecralarda yer bulmuştur (İstanbul Alışveriş Festivali, 2011 ). Türk Hava Yolları'run FC Barcelona takımına sponsor olması bu başlıkta verilebilecek başka bir örnektir. Sponsorluk anlaşması çerçeve sinde, Türk Hava Yolları Barcelona'nın resmi sponsoru unvam ile Barcelona'mn kendi sahası Nou Camp stadındaki reklam panoları başta olmak üzere tüm mecralarmda reklam ve logoları ile kullanmakta, Barcelonalı futbolcularla reklam filmi çekmekte, tüm dünyada bu spon sorluğun iletişim ve reklamını yapabilmektedir. Türk Hava Yolları Barcelona'yı İspanya dışında gerçekleştirilen turnuvalara ve kamplara taşımaktadır. Türkiye'nin imajma etki edecek olan bu ortaklık, çarpıcı bir örneği oluşturmaktadır (THY, 2011). İki-yönlü simetrik/ değişim ve ortaklık başlığı aslında gerçek anlamda dengeli, ortaklık kuran ve tüm taraflarda değişim yaratan faali15 2007 yılında yürürlüğe giren Yunus Emre Vakfı Kanunu doğrultusunda, Türkiye'yi, kültürel mirasını, Türk dilini, kültürünü ve sanatını tanıtmak, Türkiye'nin diğer ül keler ile dostluğunu geliştirmek, kültürel alışverişini artırmak, bununla ilgili yurt içi ve yurt dışındaki bilgi ve belgeleri dünyanın istifadesine sunmak, Türk dili, kültürü ve sanatı alanlarında eğitim almak isteyenlere yurt dışında hizmet vermek amaçlarıyla Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri kurulmaktadır. Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 33 yetleri içermektedir. Kamu diplomasisi uygulamaları açısından ilk ola rak bir spor faaliyeti örnek olarak değerlendirilebilir. Avrupa Olimpiyat Komitesi'nin (EOC) organizasyonu olan ve Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları olarak da adlandırılan EYOF 2011, Türkiye'nin olimpiyat düze yinde düzenlediği ilk spor organizasyonudur. Trabzon'da gerçekleşecek ve kırk dokuz ülke dokuz branşta yarışacağı bu organizasyon ortaklık yaratma niteliğinden dolayı bu başlıkta ele alınmıştır (Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları, 2011). Bir diğer örnek, Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY)'dir. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve ülkemiz kültür bakanları tarafından 12 Temmuz 1993'de Almatı'da imzalanan Anlaşma ile kurulmuştur. TÜRKSOY'un amacı Türk kökenli ve Türk dili konuşan Türk devletleri ve halklarının birbirlerini daha iyi anlamalarım sağlamak ve Türk dili konuşan devlet ve halklarının kültür ve sanatının korunması, yeniden canlandırılması ve gelişmesi yönünde faaliyette bulunmaktadır. TÜRKSOY teşkilatımn ev sahibi ülkesi Türkiye Cumhuriyeti'dir. Resmi dili Türkçe, yönetim mer kezi Ankara'dır (TÜRKSOY, 2011). Sonuç Günümüz dünyası Mc Luhan'm "küresel köy" metaforuna uygun şekilde gelişmektedir. Özellikle internetin ve uydu yayıncılığının gelişi mi, mesafeleri ortadan kaldırarak, sıradan vatandaşların dünyanın en uzak köşesindeki olaylardan haberdar olmasım sağlamışta. Kamu diplo masisi işte bu teknolojik gelişimin bir sonucu olarak önemi giderek artan bir çalışma alanını oluşturmaktadır. Günümüz kamu diplomasisi anlayı şı özellikle devletlerin diğer devletlerin vatandaşlarına yönelik gerçekleş tirdiği iletişim faaliyetlerini içermektedir. İletişim teknolojileri, devletlere doğrudan tüm dünya vatandaşlarma ulaşma imkâm sağladığından, uluslararası arenada kabul görmek isteyen tüm devletler 'duygu ve düşünceleri' etkilemek amacıyla bu araçtan yararlanmak istemektedirler. Kamu diplomasisi ülkelerin kendi politikalarını ve kültürlerini dış dün yaya aktarma çabası olarak halkla ilişkiler faaliyetleriyle örtüşmektedir. 34 • iletişim : araştırmaları Makale, Türkiye'nin kamu diplomasisi çalışmalarını değerlendir miştir. Buna göre Türkiye'nin bu konuyu daha stratejik bir bakış açısın dan ele alması gerektiği görülmektedir. Kurulan koordinatörlük, kamu diplomasisi alanında şemsiye yapı oluşturarak, yol gösterici bir rol üst lenmelidir. Mevcut durum göstermektedir ki, kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları kamu diplomasisi faaliyetlerinin aktörleridir. Siyasal bilgi lendirme çabaları Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü gibi kamu kurumlan tarafmdan gerçekleşen resmi bilgilendirme etkin liklerini içermektedir. Kültürel iletişim, faaliyetleri ise akademik ve sanatsal değişimler, festivaller, filmler, sergiler ve dil eğitimi gibi sosyalkültürel etkinlikleri içermektedir. Bu faaliyetler, sivil toplum, kamu ve özel sektör kuruluşları tarafmdan gerçekleştirilmektedir. Bu aktörlerin uyumlu çalışması, etkinliğin başarısını arttıracakür. Bu nedenle, koordi natörlük, uzun vadeli hedefleri koyarak bunlara yönelik çabaları destek lemelidir. Çalışmalardaki belki de en önemli eksiklik, Türkiye'nin imajı na yönelik kapsamlı bir stratejisinin olmamasıdır. Hem sunmak istenen imaj belirlenmemiştir, hem de mevcut durumda algılanan imaj ölçülmemiştir. Halkla ilişkiler uzmanlarının bu konulardaki tecrübeleri kamu diplomasisi için yol gösterici olacaktır. K aynakça ABGS (2011a). lıttp://tr-tr.facebook.com/profile.php?id=100001694267128. Erişim Tarihi: 10.04.2011. ABGS (2011b). http://www.abgs.gov.tr/abis/index.php?p=115&l=l. Erişim Tarihi: 04.04.2011. Arı, T ayyar (2009). Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika. İstanbul: MKM Yayıncılık. Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları (2011). http://www.trabzon2011.org/detay/ll EYOF-Avrupa-Genclik-Olimpik-Oyunlari.html. Erişim Tarihi: 15.03.2011. Aydm, Mustafa (1996). "Uluslararası İlişkilerde Teori, Yaklaşım ve Analiz." Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi 50 (3-4): 71-114. Cowan, Geoffrey ve Amelia Arsenault (2008). "M oving from Monologue to Dialogue to Collobration: The Three Layers of Public Diplomacy." The ANNALS o fth e American Academy ofP olitical and Social Science 616 (10): 10-30. Yağmurlu • Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 35 Cull, Nicholas (2009). Public Diplomacy: Lessons from the Past. Los Angeles: CPD Perspectives on Public Diplomacy Figueroa Press. Cull, Nicholas, vd. (2003). Propaganda and Mas s Persuasion: A Historical Encyclopedia, 1500 To The Present. Santa Barbara: ABC-CLIO. Cutlip, Scott, vd. (2000). Effective Public Relations. New Jersey: Prentice Hail. Dışişleri Bakanlığı (2011a). http:llwww.mfa.gov.tr/no_93_-4-nisan-2011_-pakistan_ da-meydana-gelen-intihar-saldirisi-hk_.tr.mfa. Erişim Tarihi: 04.04.2011. Dışişleri Bakanlığı (2011b). http:llwww.mfa.gov.tr/ speech-delievered-by-h_e_-prime-minister-recep-tayyip-erdogan-on-libya-_ ankara_-7-april-2011_.en.mfa .Erişim Tarihi: 08.04.2011. Dışişleri Bakanlığı (2011c). http://wivw.mfa.gov.tr/ statement-by-h_e_-ahmet-davutoglu-minister-of-foreign-affairs-of-the-republicof-turkey.en.mfa. Erişim Tarihi: 10.04.2011. Dışişleri Bakanlığı (2011d). http://www.mfa.gov.tr/turk-kultur-merkezleri___-turkdili-ve-edebiyati-bolumleri-ve-turkce-egitim-merkezleri.tr.mfa. Erişim Tarihi: 04.04.2011. Dozier, David M. ve VVilliam P. Ehling (2005). "Halkla İlişkiler Programlarının Değerlendirilmesi: Programların Etkileri Konusunda Literatürün Bize Söyledikleri." Halkla İlişkiler ve İletişim Yönetiminde Mükemmellik, (der.) James E. Grunig. İstanbul: Rota Yayınları. Erdoğan, İrfan (2006). Teori ve Pratikte Halkla İlişkiler. Ankara: Erk Yayınevi. Erdoğan, Recep T. (2011). "The Robust Man of Europe." http://www.newsweek. coml2011l01ll7lthe-robust-man-of-europe.html. Erişim Tarihi: 10.04.2011. Gonesh, Ashvin ve Jan Melissen (2005). Public Diplomacy: lmproving Practice. Glingendael: Netherlands Institute of International Relations. Gönlübol, Mehmet (1993). Uluslararası Politika. Ankara: Attila Kitabevi. Grunig, James E. (1997). "Public Relations Management in Government and Business." Handbook o f Administrative Communication. (der.) James Gamett ve Alexandre Kouzmin. NY: Marcel Dekker. Grunig, James E. ve Larissa A. Grunig (2005). "Halkla İlişkiler ve İletişim Modelleri." Halkla İlişkiler ve iletişim Yönetiminde Mükemmelik. (der.) E. James Grunig. İstanbul: Rota Yayınları. Grunig, James E. ve Todd Hunt (1984). Managing Public Relations. Forth VVorth: Harcourt Brace Jovanovich College Publishers. 36 ■iletişim : araştırmaları Gültekin, Bilgehan (2005). "Türkiye'nin Uluslararası İmajında Yükselen Değerler ve Eğilimler." Selçuk İletişim Dergisi 4(1): 126-140. İstanbul Alışveriş Festivali (2011). http://www.istshopfest.com/tr/default.aspx. Erişim Tarihi: 02.04.2011. Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü (2011a). http://twitter.com/BasbakanlikKDK. Erişim Tarihi:10.04.2011. Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü (2011b). http://kdk.gov.tr/faaliyetler/gazeteciheyetleri-programi/suriyeli-gazeteci-heyeti/8. Erişim Tarihi: 10.04.2011. Kent, Michael L. ve Maureen Taylor (2002). "Toward a Dialogic Theory of Public Relations." Public Relations Revieıu 28: 21-37. L'Etang, Jacquie (2002). "Diplomasi olarak Halkla İlişkiler." Halkla İlişkilerde Eleştirel Yaklaşımlar, (der.) Jacquie L'Etang ve Magda Pieczka. Ankara: Vadi Yayınları. Manheim, Jarol B. (1990). Strategic Public Diplomacy: The Evolution o f Influence. NY: Oxford University Press. Melissen, Jan ve Ingrid d'Hooghe (2005). Public Diplomacy in Practice. Netherlands: Information and Communiation Department of the Ministry of Foreign Affairs of the Nederlands. Milli Eğitim Bakanlığı (2011). http://digm.meb.gov.tr/burs.html. Erişim Tarihi: 18.03.2011. Mitchell, J.H. (1986). International Cultural Relations. London: Ailen and Unwin. Sıgnitzer, Benno ve Timothy Coombs (1992). "Public Relations and Public Diplomacy: Conceptual Covergences." Public Relations Reviem 18(2): 137147. Mor, Ben D. (2007). "The Rhetoric of Public Diplomacy and Propaganda YVars: A Vievvfrom Self-Presentation Theory." European Journal ofPolitical Research 46: 661-683. Morris, Trevor ve Simon Goldsworthy (2008). PR- A Persuasive Industry. London: Palgrave Mac Millan. Nye, Joseph S. (2005). Yumuşak Güç. Ankara: Elips Kitap. Pira, Aylin, vd. (2005). "Halkla İlişkilerin Evrimi: Grunig-Hunt Modelleri Üzerine Bir Çalışma." Yeni Düşünceler 1(1): 19-30. Yağmurlu ■Halkla ilişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi • 37 Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (2011). http://www.sabanci.com/gb_ şirket.asp?G=9&fO=42. Erişim Tarihi: 15.03.2011. Seong-Hun, Yun (2005). Tozvard Theory Buildingfor Comparative PublicDiplomacy from the Perspectives o f Public Relations and International Relations: A Macro Comparative Study o f Embassies in Washington D.C. http://drum.lib.umd.edu/ bitstreamll903l2852lllumi-umd-2852.pdf. Erişim Tarihi: 03.03.2011. Signitzer, Benno ve Timothy Coombs (1992). "Public Relations and Public Diplomacy: Conceptual Covergences." Public Relations Revieıv 18(2): 137147. Signitzer, Benno ve Carola VVamser (2006). "Public Diplomacy: A Specific Governmental Public Relations Function." Public Relations Theory ll. (der.) Cari H. Botan ve Vincent Hazelton. New Jersey: Lavvrence Erlbaum. Simonin, Bemard L. (2008). "Nation Branding and Public Diplomacy: Challenges and Opportunities." Fletcher Forum ofW orld Affairs 32(3): 19-34. Snow, Nancy (2009). "Rethinking Public Diplomacy." Routledge Fiandbook o f Public Diplomacy. (der.) Nancy Snow ve Philip Taylor. NY: Routledge. Szondi, Gyorgy (2008). PublicDiplomacy and Nation Branding: Conceptual Similarities and Differences. Clingendael: Nederland Institute of International Relations. Szondi, Gyorgy (2009). "Central and Eastern European Public Diplomacy." Routledge Fiandbook o f Public Diplomacy. (der.) Nancy Snow ve Philip Taylor. NY: Routledge. T.C. Cumhurbaşkanlığı (2011) http://www.tccb.gov.tr/pages/visits/ghana-gabonexclusive/. Erişim Tarihi: 10.04.2011. T.C. Paris Büyükelçiliği (2011). http://paris.be.mfa.gov.tr/PhotoAlbum.aspx. Erişim Tarihi: 08.04.2011. T.C. Vaşington Büyükelçiliği (2011). http://urww.washington.emb.mfa.gov.tr/. Erişim Tarihi: 04.04.2011. TRT (2011). http://www.trt.net.tr/Kurumsal/TelevizyonTanitim.aspx. Erişim Tarihi: 15.03.2011. 38 • iletişim : araştırmaları Tuch, Hans N. (1990). Communicating with the World: US Public Diplomacy Overseas. VVashington DC: George Town University. Türk Dil Kurumu (2010). http://www.tdk.org.tr/TR/Genel/BelgeGoster. Erişim Tarihi: 27.05.2010. Türk Hava Yolları (2011). http://www.turkishairlines.com/tr-TR/basinbultenleri/4395/turk-hava-yollari-ve-barcelona-sponsorluk-anlasmasi-imzaladi. aspx. Erişim Tarihi: 12.03.2011. TÜRKSOY (2011). http://www.turksoy.org.tr/TR/ana-sayfa/l-73736/20110324.html 1. Erişim Tarihi: 02.02.2011. Under Secretary for PublicDiplomacy and Public Affairs (2011). http://www.state. gov/r/. Erişim Tarihi: 20.01.2011. United States Information Agency (2011). http://dosfan.lib.uic.edu/usia/. Erişim Tarihi: 20.01.2011. Uysal, Birkan (1998). Siyaset, Yönetim, Halkla İlişkiler. Ankara: TODAİE Yayınları. Wilcox, Dertnis, vd. (1998). Public Relations, Strategies and Tactics. NY: Longman. Yunus Emre Vakfı (2011). http://www.yunusemrevakfi.com.tr/. Erişim Tarihi: 12.02 .2011. Yıldız, Nuran (2010) ."Halkla İlişkilerde Kavramlar, Sınırlar, Sorunlar." Selçuk İletişim 6(2): 24-32. Zöllner, Oliver (2006). "A Quest for Dialogue in International Broadcasting, Germany's Public Diplomacy Targeting Arab Audience." Global Media and Communication 2(2): 160-182. 39 İdeolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye: Yeni Üniversitenin Reklam İmgeleri Mesut Yücebaş Özet Günümüz üniversiteleri, girişimci üniversite kavramı ile tanımlanabilmektedir. Girişimci üniversite, 1980 sonrası dönemde, özellikle ABD'de ortaya çıkan bir üniversite modelidir. Ancak bu tür bir üniversite birden bire ortaya çıkmamış, bazı toplumsal ve tarihsel birikimlerin belirleyiciliği altında şekillenmiştir. Henüz ikinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle savaş sırasında geliştirilen disiplinlerarası, operasyonel ve projeye dayalı bilimsel üretim tarzı, piyasaya yönelik bilgi üretiminde de kullanılmaya başlamıştır. Ancak bu süreçlerin üniversiteyi tamamen dönüştürmesi, 1980 sonrası neo-liberal dönüşümlerle birlikte gerçekleşmiştir. Bu süreç sonunda, üniversite bir deneyim, imge ve yaşam biçimi olarak da metalaşmaya başlamıştır. Söz konusu bu metalaşmayı, üniversitelere ilişkin reklam imgelerinde de görmemiz mümkündür. Anahtar Sözcükler: Üniversite, girişimcilik, reklam imgeleri, ideoloji From Operational University To Entrepreneurial University As An Ideological Process: Advertisment images OfNeıv University Abstract Today's universities can be defined with the concept of entrepreneurial university which has emerged in USA after 1980's. But this new university model has not appered ali of a sudden and has shaped with some social and historical backround. After the 2nd World War, scientific production style vvhich is interdisciplinary, operational and based on a project has begun to be used for the market. These processes have completely transformed the university after 1980's with the effect of neo-liberal changes. At the end of these processes, university has begun commoditization as a experience, image and life style. This commoditization can be observed on university advertising images. Key Words: University, entrepreneurship, advertising images, ideology ile tiş im : a r a ş tır m a la r ı • © 2007 • 5(1): 39-74 40 • iletişim : araştırmaları İdeolojik Bir Süreç Olarak Öperasyönel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye: Yeni Üniversitenin Reklam İmgeleri Üniversite, doğuşundan günümüze kadar, belirli bir toplumsal örgütlenmenin belirlediği bir algılayış biçimi ile şekillenmiş ve top lumsal süreçlerin her zaman birörnek olmayan beklentileri, yönelimle ri ve yaşam deneyimleri ile karşılıklı bir etkileşim içersinde olmuştur. Ancak bilimsel bir kurum olarak üniversite, bir toplumun uzantısı olduğu kadar, o toplumun yeni türde veya eski biçimlerdeki değerle rinin üretilmesinde de başat bir rol yüklenebilmiştir. Bu bağlamda, üniversitenin toplumsal dinamikler içinde aldığı rol, bu biçimlerle etkileşim halinde olan ve onları zaman zaman farklı bir noktaya da taşıyan bir etkinlikle biçimlenmiştir. Diğer bir deyişle, üniversiter düşüncenin toplum, doğa ve hatta kendi hakkında benimsediği pers pektifler ve paradigmalar, toplumsal örüntünün temel dinamiklerinin yeniden kurgulanmasında belirleyici bir etkiye sahip olabilecek nite liktedir. Ancak bu tercihlerin de toplumsal bütünlüğün içersinde yer alan farklı toplumsal pratikler arasından yapılacağını söylemek müm kündür. Çünkü üniversiteyi bir kurum olarak kurgulayanlar ve bir bütün olarak üniversite, her şeyden önce ve eğer dünyadan farklı bir yerde değilse, bir toplumun içinde var olmak durumundadır. Bu top lumsal kurumun, günümüz koşulları içersinde şekillenen tercihleri, aynı zamanda hegemonik toplumsal yapımn yeniden biçimlendirilişinde de etkili olacaktır. Buradaki çalışmanın amacı, üniversitenin yaşamın diğer alanla rından bağımsız olmadığını ve toplumsal dönüşümler bağlamında onun da bir takım ideolojik belirlenimlere tabi olduğunu göstermektir. Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 41 Bu amaç doğrultusunda çalışmanın konusunu da günümüz üniversite modeli hakkında yapılan tercihlerin ne yönde ve nasıl gerçekleştiril miş olduğunu incelemek ve bu tercihler sonucunda ulaşılan üniversite modelinin, günümüz anlam dünyasının incelikli estetiksel kurgulanışını gerçekleştiren reklam mantığının kurucu etkisiyle de toplumsal bellekte nasıl anlaşıldığını yorumlamak oluşturmaktadır. Bu doğrultu da çalışmanm ilk kısmında, neo-liberal yeni toplumsallığın bilgilen meyi toplum-dışı kurgulayan ideolojik yönüne değinilerek, üniversite hakkındaki başat kanaat ele alınacak, daha sonraki kısımlarda ise günümüz üniversitenin oluşum süreçleri göz önünde bulundurularak, girişimci üniversite algısının içerikleri, reklam imgelerine dair eleştirel bir ideoloji analiziyle anlaşılmaya çalışılacaktır. Neo-Liberalizm, Bilgi ve Üniversite Üniversiteyi, toplumun ötesinde ve onun temel dinamikleri dışın da işleyen bir vaha olarak görmek, onun tarafından üretilen bilginin de soyut-toplumdışı bir bilgiden başka bir şey olamayacağım kabul etmek anlamına gelmektedir. Oysa üniversite, toplumun temel dina miklerinin tam ortasmda yer alan, somut bir kurumdur ve ürettiği veya aktardığı bilgi de o çağın somut toplumsalma ait bilgiyle örtüşmektedir. "Toplumsal yaşamın üzerinde bir yerde değil de ortasında duran üniversite, ürettiği ve aktardığı bilgiyi de toplumsal yaşamın süzgecinden geçir(mektedir). Dolayısıyla üniversiteyi belirleyenler toplumun genel ekonomik, ideolojik ve siyasi formlarıdır" (Tatlıcan, 42 • iletişim : araştırmaları 1992: 32-33). Ancak neo-liberal ideoloji içersinde üniversite, toplumun ekonomik, ideolojik ve siyasi formlarının dışındaymış gibi konumlan dırılır. Bunda neo-liberal ideolojinin bilimsel bilgiye ilişkin yaklaşımı da belirleyici bir rol oynamaktadır. Neo-liberalizm, bilimsel bilginin anti-toplumsal olduğunu veya olması gerektiğini savunur. Her ne kadar, neo-liberal çağın temel dinamiği, politik öznenin sonunu veya bilginin anti-toplumsal nitelikleriyle geçerli olabileceğini dayatıyor olsa da; üniversite, neo-liberal bir ortamın işleyişi içerisinde de toplumsal ve politik süreçlere bağımlı bir konumdadır. Bu bağlam da, "bilimin yüksek bir oranda sosyal bir olgu olduğunu söyleyebili riz. Bu, onun, saf, ayrı ve geniş bir içsel sosyal yapıya sahip olması kadar, devlet, eğitim, tüketim, çalışma ilişkileri ve yatırım araçları gibi bütün diğer sosyal kapsamlarla da çoklu bağlantılarla ilişkili olması anlamına gelmektedir" (Hales, 1982: 57). Fakat tüm bu önermelere rağmen, neo-liberal bilginin üretilme biçimleri, sosyal tarafsızlık iddi asına sıkı bir şekilde bağlı kalınarak gerçekleştirilmektedir. Neo-liberal dönemin bilime yönelik tutumu, ayrıntılı bir şekilde geçerli bilginin verimli olması üzerine kurulu bir teknik tarafsızlığa dayalıdır. Ancak bilimsel üretimdeki ve eğitimdeki bu tarafsızlık tutu munda ideolojik bir yön bulunmaktadır. Özellikle "mevcut koşullar altında, neo-liberal zihniyetin temel varlıklarından olan 'tarafsızlık' öncülünün eğitime yansıması, esasen, yüksek öğretim sistemini siyaset-dışılığı idealleştirilen bir başka alana -piyasaya- göre ayarlanması çerçevesinde olmakla neo-liberal siyasal-ideolojik yapılanmanın muhafazası açısından işlevsel" (Ergül ve Coşar, 2004: 59) bir görüntü sunmaktadır. Öte yandan, üniversitenin politik işlevi ilk olarak, toplumsallıktan imtina edilmiş bir tekniğe ve tarafsızlığa indirgenen bilimsellik tasav vurlarıyla değil; akıl, kültür veya ulusa ilişkin toplumsal düzenleme işleviyle belirginlik kazanmıştı. Ancak yaşadığımız çağda, bilgiye ve üniversiteye yüklenen yeni anlamlar bağlamında akıl, kültür ve milli yetçilikle bağlantılandırdığımız üniversitenin artık geçmişte kalmış olduğunu söylemek mümkündür (Barnett, 2008: 9). Her ne kadar bu süreçle milliyetçilik ikincil bir niteliğe kavuşuyor olsa da (ki bu durum Yiicebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 43 Türkiye için halen tartışmalıdır) bunun yerine, akim sınırlarını kendi enginliği dışında bir yerde görmeyen bir üniversite modeli de yerleşe cek değildi. Artık kendi gizemini doğallık söyleminde kuran ve kendi kaderini mümkün tek tarz olarak dayatan yeni bir ideoloji üniversite lerde geçerli olacaktı. Piyasa fetişizmi ile şekillenen toplumsallık, üni versitenin yeniden tanımlanmasında önemli bir rol oynayacaktı. Bu bağlamda, günümüz üniversitelerinde başka ideolojilerin, akıl ideolojisinin yerine geçtiğinden ve araştırma, girişimcilik, mükemme liyet ve katılım; motive edici bayraklar, sadakat sembolleri ve yeni akademik kimlik biçimleri sağlamakta olduğundan söz etmek müm kündür (Barnett, 2008:9). Üniversitelerin bu tarzda örgütlenişi yeni bir olgudur. Bu yeni olgu içersinde bilgi metalaşmakta; piyasa örgütlen meleri, akademik üretimin biçimlenişinde önemli bir rol oynamakta dır. Bilginin metalaştırılması süreci aynı zamanda üniversitelerdeki bilimsel bilgi üretimi faaliyetinin sermaye tarafından giderek artan oranlarda denetlenmesi ve yönlendirilmesi süreci olmuştur. Bu süreç aynı zamanda üniversitelerdeki bilimsel faaliyetlerin önemli bir bölümünün özel şirketlere ait araştırma geliştirme birimlerine kaydırılması biçimini almıştır. Şirketlerin ihtiyaç duy duğu bilimsel-teknolojik üretim, ağırlıkla özel birimlerde gerçek leştirilirken, üniversiteler bu işleyişin alt yapısal gereksinimleri doğrultusunda şekillendirilmeye çalışılmıştır (Sertlek, 1997: 249). Kısacası üniversitelerin piyasa için bilgi üretmek üzere konum lanması, onların örgütlenme düzeyim de biçimlendirmeye başlamıştır. Sertlek'e göre, "yükseköğrenim bir yanda kapitalist ekonomi için gerekli araştırmacı karakteri olan insanları yetiştirmek üzere 'üniversiteler ve bu faaliyetlerin sonucunda ortaya çıkmış bilgi yoğun teknik ürünlerin kullanıcısı konumundaki işçileri yetiştirmek üzere 'meslek okulları' olarak ikiye ayrılmış ya da bu ayırım yükseköğretim sürecinin temel belirleyeni haline gelmiştir" (1997: 248). Bu ayrımdaki amaç, sanayi için gerekli teknik elemanın ve bilginin yaygın bir şekilde öğretilmesidir. Sanayi ve üniversite ilişkisinin yoğunlaştırılması gerek tiğine dair, son yılların popüler söylemi de bu sürecin bir uzantısı 44 • iletişim : araştırmaları olarak değerlendirilebilir1. Bu söylem, üretilen bilginin teknik anlam da piyasada kullanılabilir bir meta düzeyine indirgendiğine işaret etmektedir. "Ticarileşen malumat dolaşımı, bu yeni üniversite tanımı nın başlıca belirleyicilerden biri olarak, üretildiği düşünülen 'bilgi'nin ana girdisini oluşturmaktadır" (Ergur, 2003: 210). Ancak bilginin metalaşması, onun sanayi için üretilerek ticarileş mesi ile sınırlı değildir. Bilginin yeni meta kültürünün üretildiği alan lar için üretilmesi ya da bilgi üretim biçiminin temel niteliklerinin bu kültürün koşulları tarafından oluşturulması da bu sürecin tamamlayı cılığını üstlenir. Üniversite, hizmet sektörü ve yeni çalışma ve toplum biçimleri arasındaki bağlantı bu noktada yatmaktadır. Günümüz üni versite eğitiminin, kullanıcıları birer müşteri olarak tanımladığını ve onları etkili bir müşteri haline getirmek için eğiten pazarlama prensip lerine dönüştüğünü ve reklamcılığın da önemli bir alan haline geldiği ni söylemek mümkündür (Hales, 1982: 93-94). Bu nedenle, günümüz akademik üretiminde reklamcılık, halkla ilişkiler, insan kaynakları gibi alanlar, bilginin metalaşma sürecinde tanımlayıcı olan diğer disip linler ile birlikte (mühendislik, iktisat, işletme gibi) ciddi bilimsel disiplinler olarak görülmeye başlamıştır. Akademik üretimdeki bu yönleri, akademik kapitalist bilgi üreti mi olarak kavramsallaştırmak mümkündür. Günümüz yüksek eğitim politikalarında ve uygulamalarında, akademik kapitalist bilgiyi öğret menin ve tüketmenin bir yönetim şekli olarak ortaya çıktığından söz etmek mümkündür (Rhoads, 2005: 105). Bu süreç, bir kurum olarak üniversitenin kendisini de şekillendiren bir etken haline gelmektedir. Diğer bir deyişle günümüz üniversiteleri, bilginin meta olarak üretil mesinin açtığı yolda üretim tarzlarını da buna göre şekillendirmekte, bunun ardında da bir kurum olarak kendisinden anlaşılan şeyin metalaşmakla tanımlanabileceği bir sürece eklemlenmiş durumdadır. Bu, 1 Sanayi üniversite işbirliğinin üç önemli sonucu bulunmaktadır: Bunlardan birincisi "Şirketler de böylece beklenen yatırımcılar ve profesyonel çalışanların gözünde eğit sel sürece dikkat çekerek, imajlarım cilalayan meşruiyet elde etmektedir. (İkincisi) bilim ve ticaretin bilgi üretimi pratikleri içinde bir araya gelmesi akademi ve şirket arasındaki sınırları belirsizleştirmektedir. (Üçüncüsü ise) mühendislik personelinin gücünü artıran bir yan olarak ortaya çıkmaktadır" (Günlü, 2003: 149). Yiicebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 45 artık üniversitenin üretim ve üretim süreçleri kadar kendine yönelik sembolik anlamların ve kullanım olanaklarının hizmet sektörü faktör lerince belirlendiği bir pazar organizasyonu olarak örgütlenmekte olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla artık söz konusu olan şey, "üniversitede üretilen ve aktarılan bilginin, pazarın ihtiyaçlarına ve mesleki uzmanlıklar arasmda gözettiği önceliklere göre biçimlenme sinden ziyade, üniversitenin bir pazar organizasyonu gibi yapılanışıdır" (Tekin, 2003: 154). Üniversiteler, günümüzde bilgiyi piyasa için üreten kurumlar olarak metalaştırırken, kendileri de metalaşmakta, gün geçtikçe bir şirket gibi düşünmeye, kurumsallaşmaya başlamakta veya buna ben zer bir imajlar ve markalar dünyasma girmenin yollarım arar hale gelmektedirler. Bu aynı zamanda, akademik camiadaki girişimcilik olgusuyla örtüşmektedir: Bilimin metalaşması üniversiteleri kâr odaklı çalışan kurumlar haline getirmiş, pazar odaklı ve sermaye tarafından desteklenen 'bilimsel' araştırmalar üretilmeye başlanmıştır. Yeni bilgi üretim süreci ve üniversite modeli sistemin bilim insanları tarafından 'girişimci bilim', 'girişimci bilim insanı' ve 'girişimci üniversite' olarak kavramsallaştırılmıştır (Şahin ve Erşen, 2008: 188). Girişimcilik, üniversitenin ticari dünyaya eklemlenme sürecinde, piyasadan kendine tahvil ettiği bir kavram olarak kalıcı bir yer edin meye başlamıştır. Ancak bu sürecin ortaya çıkışı, ani bir dönüşüm olduğu kadar, belli türde bir birikimin varlığına da dayanmaktadır. Girişimci Üniversitenin Arkeolojisi Girişimci üniversite, 1980 sonrası Amerikan üniversite modelinin öncelik ettiği bir süreç sonunda orta çıkmıştı. Derek Bok'a göre, Amerikan üniversitelerinde 1980 sonrası dönemde, ticarileşmenin yaygınlaşmasının ardında piyasaya eğitim, uzman danışmanlık hiz meti ve bilimsel bilgi arz etme fırsatlarının hızla artmış olması yatıyor du; oysa daha önce böyle bir talep görece sınırlıydı (2007: 11). Ancak yine de piyasaya bilgi üreten girişimci üniversite modeline öncülük 46 ■iletişim : araştırmaları edecek gelişmelerin bir tarihsel birikiminin bulunduğundan söz etmek mümkündü. Örneğin, 1887 yılında ABD eyalet üniversitelerinde tarımsal deney istasyonları, üniversite sanayi işbirliği ve teknolojik ar-ge faali yetlerinin ilk örnekleri olarak görülebilir; daha sonraları Stanford, Berkeley ve Caltech gibi üniversiteler 'Silicon Valley' adı ile anılan sanayi bölgesi; MIT ve Harvard Üniversitesi Rout 128 üzerinde yoğun laşan çoğu küçük ölçekli teknoloji yoğun şirketlerin oluşturduğu iliş kiler de sanayi-üniversite ar-ge işbirliğine örnek olarak gösterilebilir (Sertlek, 1997: 249). Bu tür bir akademik üretim belirli bir tarzda bir üretimi içeriyordu ve bu içeriğin şekillenişi, İkinci Dünya Savaşı'yla başlayacaktı. Henüz ikinci Dünya Savaşı sırasında, piyasa için kullanılacak akademik içerik şekillenmeye başlamıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasın da, yeni silah teknolojilerinin, yeni silahlara karşı savunma sistemleri nin, asker almalarındaki büyük organizasyonları gerektiren yöntemle rin geliştirilmesi, Amerika'da yeni bilgi biçimlerinin doğmasına neden olmuştu (Travveek, 2000: 38). Bu tür yeni projelerde çalışanlar, daha sonraları üniversitelerde de görev yapmaya başladılar. Özellikle genç erkekler (neredeyse tamamı kadın değil erkekti) savaş sırasında ve savaşın hemen sonrasında geniş bir oranda disiplinlerarası ve görev odaklı projelerde (Manhattan Projesi, operasyon araştırmaları veya Japonya'daki araştırmalar gibi) çalıştılar; gelişen bu yeni bilgiler ve bunun yanı sıra bilgi üretimi nin yeni stratejileri onları genç yaşta, Amerikan üniversitelerinin yeni araştırma sahalarında lider konumuna getirdi (Traweek, 2000: 38). Bu yeni liderler, akademik içeriğin disiplinlerarası, proje yönelim li karmaşık teknikteki bilgi üretim sürecini harekete geçirdiler. Operasyonel araştırmalar terimi de bir tür bilgi üretim biçimi olarak, bu dönemde ortaya çıktı. Operasyonel araştırmalar (Operational Research - OR) terimi, bu dönemdeki bilimsel yönelimleri yansıtması açısından belirleyici bir kavramdı. Operasyonel araştırmalar, savaş döneminin bir takım operasyon teknikleri için farklı disiplinlerdeki Yiicebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 47 bilim adamlarının bir araya gelerek geliştirdikleri yöntemlerden olu şuyordu. Bunlar daha sonra, Soğuk Savaş dönemine de aktarılan bilgi üretim biçimleri olacaktı. Bilim adamları radarın geliştirilmesi veya Hiroşima ve Nagazaki bombalarma neden olan Manhattan Projesi gibi projelerdeki tek nik aşamalarla ilgilenen kişiler haline gelmeye başladı. Bazı bilim adamları özellikle fizikçiler ile birlikte matematikçiler ve biyolog lar - bunların çoğu kendi alanlarında ümit vadeden ve seçkin araştırmacılardı - uçaklar veya farklı bombalama stratejilerinin en iyi nasıl hesaplanacağı gibi operasyonel problemlerle ilgili araştır malara yöneldiler... Savaştan sonra da laboratuarlarına geri dön düler ama laboratuar duvarları arasmda yeni teorilerini hayata geçirmek güçtü. Bilgilerini piyasada kâr getirecek işlere dönüştür me konusunda da hızlı davrandılar. 1950'lerin başında bir New York koleji basit OR araştırmalarına 32.000 dolar ücret biçti... Bilimsel araştırmadan pazarlanabilir ticari mal üretimine doğru yaşanan bu hızlı dönüşüm, ABD'de var olmaya devam eden ordu, akademi ve ticari pratikler arasındaki oldukça yakın ilişkiyle paralel bir gelişmeydi. Fabrikalarda, alışveriş merkezlerinde, tren sistemlerinde talep edilen kullanışlı bir hizmetle olan sıra teorisi ve bilgiye dönüşen tüm istatistiki teknikler OR çalışanlarının tica retteki birikimlerini oluşturuyordu (Hales, 1982: 62-63). Böylece daha sonra, piyasa için kullanılacak akademik içerik de belirlenmiş olmaktaydı. 1970'lerin sonunda ise ekonomik büyümenin yavaşlaması, Japonya gibi endüstriyel rakiplerin artması, Amerikan hükümetinin bilimsel politikalarının odağım askeri üstünlüğün muha faza edilmesinden dünya ekonomisindeki gücünü korumaya yöneltti; böylece 1980'deki keşiflere lisans alınmasını kolaylaştıran ABD'deki Bahy-Doyle Yasası gibi yasaların yürürlüğe konulması ile sanayi ve üniversite işbirliği özellikle teşvik edilmeye başlandı (Bok, 2007: 12). Söz konusu teşvik ve özendirmelerin sonucunda, Amerika'da girişim ci üniversite modeli yaygın bir nitelik oluşturmayı başardı. 2000 yılına gelindiğinde, üniversiteler patent hacmini 10 kat büyütmüştü ve patent, telif ve lisans ücretlerinden yılda 1 milyar dolar kazanıyordu. Akademideki on iki bin bilimadamı, binden 48 • iletişim : araştırmaları fazla işbirliği programında yerel şirketlerle çalışıyordu. Birçok kampusta, küçük şirketlere teknik yardım sunan ya da girişimci lerin yeni şirketler kurması için sermaye sağlayan iş geliştirme merkezleri kurulmuştu. Birçok okul, profesörleri tarafından kurulmuş şirketlere yatırım yapmak için özel risk sermayesi oluş turmuştu (Bok, 2007:12). Piyasa için bilgi üreten, bir piyasa kuruluşu gibi yapılanan ve hareket eden girişimci üniversite, piyasada işlev gören büyük şirket lerle açık ilişkiler kurabilmektedir. Bu ilişkilerin, dünya ölçeğinde bir kaç tipolojisinin bulunduğundan söz etmek mümkündür. Üniversitelerin kurduğu piyasa için bilgi üretmek üzere oluşturulmuş ar-ge birimlerinin yam sıra, ar-ge çalışmalarını bizzat şirketler tarafın dan yürütüldüğü veya yönlendirildiği enstitüler ve bilim kuruluşla rından da söz etmek olasıdır (bu gelişmeler bundan sonra, üretilen bilginin piyasaya uygun oldukça değerli olarak kabul edilebileceğini göstermektedir)2. Bunun yanı sıra, şirketler de akademik çalışmalara 2 Bilimin endüstri tarafından kullanılış biçimlerinde, şirket çıkarlarına angaje edilmiş bir bilimsellikten de söz edilebilir. Bu koşullar altmda bilim bazen gerçeği mistifike etme aracı olarak kullanılabilir. Edward Herman bu soruna ilişkin bir takım örnek lere değinmektedir: 1925 yılında aksi kanıtlanmış olmasına rağmen, bir şirketin damşmam olan bilim adamı kurşunlu benzinin zararsız olduğunu yazmıştır. Dört ana tarım ilacının güvenliğine ilişkin endüstri tarafından finanse edilen 43 çalışma dan 32'sinde (%74) ilaçlar güvenli bulunmuş, buna karşılık aym kimyasal maddeler üzerinde yapılan ve endüstri tarafından finanse edilmeyen 118 çalışmamn sadece 27'sinde (%23) benzer sonuçlara ulaşıldığı belirtilmiştir. 1980 yılında bir tür bitki öldürücü ve yaprak dökücü imal eden bir firmada dioksinden etkilenen işçinin ölümü bilim adamları tarafından kanıtlanmamıştır. Ancak 1984 yılında bir işçinin açtığı dava sonucunda gerçek ortaya çıkmıştır. 1997 yılında ise birçok ilaç şirketinin ruh sağlığı ilaçlarım test etme konusunda iki klinik araştırmacısına itimat ettiği ve üstelik bunlardan bir tanesinin daha önce ciddi bir araştırma sahtekârlığına katıldığı ortaya çıkmıştır. Amerika'daki bu örnekleri aktaran Herman ayrıca, denetim meka nizmalarının da seksenlerden sonra sorumluluklarının genişletilmesi ile birçok olayla uğraşmak zorunda bırakıldığım ve bunun da şirketlerin işine geldiğini vurgu lamaktadır. (2007: 68-74). Ayrıca burada ortaya çıkan bir diğer sakınca da bilimsel bilginin kamusal bir bilgi biçimi olma niteliğinin, patent ve mülkiyet hakları ile sadece çalışmayı destekleyen şirketin özel kullanımına ayrılması ile ortadan kalkma sıdır. "Bu gizlilik, pek çok talihsiz sonuç doğurur... Bilim adamlarının birbirlerinin ticari nedenlerle gizlilik içinde yürüttükleri çalışmalardan haberdar olmamasından dolayı, lüzumsuz tekrarlar artar, aym çalışmalar yinelenir" (Bok, 2007: 111). Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 49 yatırım yapmaya başlamışlardır. Özellikle, Amerika'da şirketlerin aka demik araştırmalara desteği 1970'lerde yüzde 2,3'iken; 2000 yılında yüzde 8'e yükselmiştir (Bok: 2007: 13). Ayrıca tamamen şirketler tara fından belirli amaçlar doğrultusunda işlev görmek üzere kurulmuş üniversiteler de bulunmaktadır. Diğer bir deyişle bu tür üniversiteler, ilk aşamada ele aldığımız; bilgiyi kendi bünyesindeki bazı kurumlarla meta olarak üreten üniversite düzeyinden, daha fazla derecede ve açık ça şirketleşmiş durumdadırlar ya da bazı şirketlerin bizzat üniversite ler tarafından oluşturulduğu da görülmektedir. Örneğin, Amerika'da şirketleşmiş, yani onlara mali destek veren firmalarla birlikte anılan, üniversiteler 1980’li yılların ortalarında 400 taneyken bugün 2000'li rakamlara ulaşmış vaziyettedir: Microsoft'un, McDonalds'm ve Schwab'ın kurduğu üniversiteler adeta diploma basmakta, bu arada Stanford gibi saygm üniversi teler de Google, Yahoo! ve Cisco gibi şirketlerin doğmasına öncü lük etmektedir (Tunç, 2006). Dolayısıyla gün geçtikçe, üniversitelerin piyasadaki kuruluşlarla olan ilişkisi, piyasa için bilgi üretme düzeyinden, daha karmaşık yapı lanmalara doğru evrilmektedir. Öte yandan bu ilişkilerin, daha özel düzeylerde gerçekleştiği de bilinmektedir. Örneğin bazı akademisyen lerin endüstri ile kurdukları ilişkiler, üniversite yönetimleri tarafından teşvik edilebilmektedir3. Ayrıca şirketlerin de üniversite araştırma fonlarının kullanım tarzlarını belirleyen yasal organlarda temsil edil mesi de söz konusu ilişkinin diğer bir boyutunu temsil etmektedir. Günümüzde Batı'da, büyük şirketlerin kamusal kaynakları araştırma projelerine tahsis eden yasal kurumlarda ciddi bir temsil gücü bulun maktadır (Evans, 2007:113). 3 Bok, 1980 sonrası dönemde öğretim üyelerinin kârlı yan işlerle gelirlerini artırma yolları bulduklarından söz etmektedir: Öğretim görevlileri bu süreçte fen bilimleri alanında, danışmanlık işlerine girişmişler onlardan yardım isteyen şirketlerden hisse almışlar ya da kendi keşifleri doğrultusunda yeni şirketler kurmuşlardır, işletme gibi alanlarda ise danışmanlığa ve yönetici eğitimine yönelmişler, hukuk hocaları ise hukuk bürolarına danışmanlık hizmeti vermişlerdir (2007: 13). 50 • iletişim : araştırmaları Neo-liberal ekonomi politikalarımn üniversiteler açısından, yuka rıda ele aldığımız ilişkileri zorunlu kılan bir yönü bulunuyordu. Buna göre, üniversiteler kamuya yük olmamak için kendi mali kaynaklarım yaratmak zorundaydılar4. Nitekim, neo-liberal yönetim anlayışı da bunu gerektirmektedir. Neo-liberal ekonomik koşullar altında, "yatı rımcılar gelirlere, hükümetlerse kendi iktidarları döneminde ekonomi nin sağlayacağı yararlara, para başka kaynaklardan sağlanabilecekse kamu fonlarından tasarruf etmeye bakarlar" (Evans, 2007: 110). Kamusal bir yönetim anlayışının yerine geçen yeni modeldeki bu durumun üniversitelere aktarılması akademinin kapitalistleşmesiyle sonuçlanmaktadır. Bunu 'akademik kapitalizm' kavramıyla açıklamak mümkündür. Akademik kapitalizm, üniversitelerdeki piyasa benzeri davramş kalıplarıyla ilgilidir. "Piyasa benzeri davranışlar, dış ödenek ler ve anlaşmalar, bağışlar, üniversite sanayi işbirliği veya profesörlerin yan şirketlerindeki kurumsal yatırımlar ya da öğrenci harç ve ödenek lerinden herhangi birinden elde edilecek para için enstitü ve fakültele rin rekabet etmesi anlamına gelmektedir" (Slaughter, tarihsiz). Piyasa benzeri davranışların çeşitli biçimleri bulunuyordu. Piyasa davranışları, kurumlardaki patent ve telif hakkı ve lisans anlaşmaları, yan şirketler, arms-lerıght şirketler (personel ve amaçları açısından üni versiteyle ilişkili fakat yasal olarak ayrı bir kurum) ve kârlı olduğu zaman üniversite endüstri işbirliği gibi kurumlara kar getiren aktiviteler olarak karşımıza çıkıyordu (Slaughter, tarihsiz). Ancak üniversite idarecilerinin gelir yaratma kalemleri konusunda yaratıcılıkları bun larla sınırlı değildi. Zira "girişimci (bir) üniversitenin düsturu, 'önemli fırsatı yakala'dır; karşısına çıkabilecek her türlü fırsatı yakalar. Hatta bundan fazlasını da gerçekleştirir, kendi fırsatlarını yaratır" (Barnett, 2008: 102). Üniversiteler kendi imkânlarını ticari gelir elde edebilecek şekilde kullanmaya çalışırlar. Üniversiteler günümüzde, yan şirketler kurmak, danışmanlık hizmetleri vermek, internet aracılığı ile yeni tür 4 Üstelik bu unsur, mali özerkliğin de gerekliliği olarak üniversite özerkliği bağlamına taşınabilmektedir. "Üniversitelerin özerkliğinden bugün bilimsel özerklik değil, yalmzca ekonomik özerklik anlaşılmakta; ekonomik özerklik ise, üniversitenin dev let yardımı olmadan, tamamen bir şirket mantığıyla dışarıya iş yaparak, kendi gelir lerini kendisinin yaratması anlamına gelmektedir" (Selçuk, 2008: 204). Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 51 öğrencilere ulaşmak, şirketlerle işbirliği yaparak kurslar düzenlemek ve benzeri işler için yeni piyasalar oluşturabilirler" (Barnett, 2008: 9). Bunların yanı sıra, sermaye için uygun proje üretmek ve projelere ortak olmak da önemli bir gelir kaynağı olarak görülebilmektedir. Bu amaçla, üniversiteler oluşturulan uluslararası değerlendirme kriterle rine tabi olmakta, elde ettikleri puanlar ile prestijlerini artırarak proje pazarından pay almaya çalışmaktadırlar. Söz konusu süreç, üniversite 'yönetişim modeli'nin gereği olarak görülmektedir. Üniversite yönetişim modelinde üniversitenin rolü pazarlanabilir bilgi üretmektir. Sermayenin üniversiteler arasında seçim yapma sını kolaylaştırmak amacıyla uluslararası 'bilimsel' ölçütler geliş tirilmiştir; üniversiteler bu ölçütü tutturdukları ve sıralamada yukarı çıktıkları ölçüde Ar-Ge projesi alarak gelirlerini arttırmak tadır. Sonuç olarak üniversiteler, bilimsel kurum olmaktan çok, proje pazarından pay kapma yarışı içine girmiş kurumlar haline dönüşmüştür (Şahin ve Erşen, 2008: 191). Piyasada faaliyet gösteren şirket elemanları ve yöneticiler için ya da her kesimden insana mesleki pratik kazandırmak için düzenlenen seminer, kurs ve eğitim çalışmaları da üniversiteler için gelir getiren bir kalem olarak değerlendirilmektedir. Ancak bunun üniversite gele neği için bir takım sakıncaları da bulunmaktadır. "Üniversitelerin açtıkları çeşitli kurslar, gelir getirici kalemlerin başmda gelmekte, (ancak) pazarlanabilir bir kurs konusu yaratamayan bölümler, gitgide 'beceriksiz, işe yaramaz, asalak' olarak nitelenir olmaktadırlar" (Ergur, 2003: 211). Üniversitelerin kurs veya seminerler dışmda da gelir geti ren kalemleri bulunabilmektedir. Özellikle Bati'da, bu tür kalemlerin çeşitlilik gösteren örneklerine rastlamak mümkündür. Bu kalemlere ilişkin Amerika'daki örnekleri Bok, şu şekilde aktarmaktadır: Üniversite yöneticileri bile öğretim ve araştırma gibi geleneksel alanlar dışmda da para kazanma yolları keşfetti. Mezun dernekle ri, eğitim gezileriyle mezunları egzotik bölgelere taşımaya başla dı. Şirket yöneticileri üniversitenin ismini sweatshirtlere, kupala ra ve başka aksesuarlara basma karşılığında lisans ücretleri öde 52 • iletişim : araştırmaları meye başladı. Üniversite müzeleri çekici mağazalar açıp okulla ilgili ürünler pazarlamaya, üniversitelerdeki kitap mağazaları daha fazla kâr etmek için kampustan çıkıp şehir merkezine taşın maya girişti (2007:13-14). Üniversitenin kendisinin bir 'marka' olarak çeşitli materyallerde simgeselleştirilmesi girişimcilik sürecinin önemli bir gösterenidir. Üniversitenin değerinin ticarete tahvil edilmesinin en açık örneği burada yatmaktadır. Üniversite toplumsal bir değeri simgelediğinden, bu değer kolaylıkla kâr getirici bir meta olarak kullanılabilmektedir. "Piyasa içinde, girişimci üniversite, başkalarının kendisi hakkında düşüncelerine önem vermek durumundadır. Logomuz tanımyorsa, varız demektir" (Barnett, 2008: 108). Üniversitenin 'marka' değeri, logonun ticari bir değerin göstereni olarak kullanılmasında açığa çıkar, herhangi bir başka değerin göstereni olmasmda değil. Türkiye’de Girişimci Üniversite Batı'da yaşanan gelişmeler, yansımalarını kısa sürede Türkiye'de de hissettirdi. Nitekim girişimci üniversite modeli, 1990'larla birlikte, Türkiye'nin de gündemine girmeye başladı. Bunun nedeni, uluslara rası düzeydeki gelişmelere uyum sağlamakla olduğu kadar, ülkenin tercih ettiği genel sosyo-ekonomik yapılanmayla da ilgiliydi. Neticede Türkiye'de; finansmanı sağlanmış proje-temelli, business zihniyetli bir akademik etkinliğin yaygın üniversite pratiği olarak benimsenmesi, küresel ekonomik aktörlerden, hükümetle re, Türkiye özelinde bütün bir YÖK sistemine, oradan, net bir hiyerarşik zincir içinde rektörlüklere, fakültelere, bölümlere, anabilim dallarına, bilim dallarına, öğretim elemanlarına kadar nüfuz eden bir ekonomik nedensellik, sarih bir illiyet rabıtası olarak yaşanmaya başladı (Ergur, 2003: 197). Ancak bu ekonomik liberal sistemin üniversiteye taşınma çabala rı, YÖK'ün ve devletin siyasal denetim mekanizmalarını törpüleyecek değildi. Böylece 1990'larla birlikte, YÖK'ün işlevi, siyasi denetimin yanı sıra piyasaya eklemlenmiş bir üniversite modeli yaratmak olarak Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 53 ikiye ayrılmıştı. Zaten, neo-liberal bir üniversite modelinde her iki işlev de birbiriyle çelişmiyordu. Diğer bir deyişle, üniversitenin neoliberal politikalara endekslenmesi, devletin egemenliği dışına çıkan bir siyasal özerklik anlamma gelmiyordu. Nalbantoğlu da devletin neo-liberal ekonomi politikalarının üniversiteye taşınmasındaki rolü nün önemli olduğunu belirterek, devletin kendi ideolojik aygıtı olarak gördüğü üniversiteleri özgür düşünce istendiğinde acımadan döver ken, uysal günlerinde sevip de koruduğu eski üniversiteye desteğini gittikçe çektikçe, buna karşın öğrencisini 'müşteri' olarak gören özel üniversite işletmelerine alabildiğine izin verdikçe, onlara özgü işlet meci yavan dilinin giderek harbi devlet üniversitelerindeki yönetim lerce benimsendiğine tanık olunduğunu vurgulamaktadır (2008: 17). Neticede devlet ve YÖK'ün öngördüğü üniversite modeli, sadece piyasada işlem hacmi olan bilginin üretildiği bir üniversitedir. Diğer bir ifade ile bu model, üniversitede sadece, iş ve çalışmamn (siyasetin değil) geçer akçe olarak kabul edilebileceğini içermektedir. Üniversiteleri Batı ile bütünleştirme politikaları olarak lanse edilen bu girişim, aslen sistemin piyasaya olan entegrasyonunu sağlamaya yöneliktir. Yeni üniversite politikalarının meydana getirilmesinde, iş dünyası tarafından hazırlanan bazı rapor ve planların da etkili olması, bu yönelimi kanıtlar niteliktedir. Özellikle, TÜSİAD tarafından 1994 yılında hazırlanan rapor ve TÜBİTAK'ın üniversitelerin ve sermaye kesimlerinin eşit düzeyde katıldığı 1990 yılındaki 1. Bilim-Teknoloji Şurası, sermaye üniversite işbirliğini ön plana çıkaran ve üniversitelerin gelişim çizgisini belirle yen belgeler arasında yer almaktadır (Akça vd., 2001: 61 )5. Bu yakla şımlarla birlikte, sanayi-üniversite işbirliğini ön plana çıkaran üniver site modeline ilişkin söylemlere ve uygulamalara sıklıkla rastlanıl5 TÜSİAD tarafından hazırlanan başka bir raporda da sermaye ve üniversite işbirliği ne yapılan vurgu, üniversitelerin bütçe ve mali konularda özerkleşmeleri kapsamın da ele alınmakta ve ayrıca kurum dışından 'dış paydaşlardan' oluşturulan mütevel li heyetlerine yönelik tavsiyelere yer verilmektedir (TÜSİAD ve EUA, 2008). Yüksek öğretimdeki bütçe sorunlarını ele alan başka bir çalışmada ise bir tarafta her şeyi devletten bekleyen bir yaklaşım, diğer tarafta eğitimi devletin temel görevi sayan ve özel eğitime fazla yer verilmeyen yasalardan dem vurulmakta ve bu nedenle Batı’daki gelişmelerin yakalanılamadığından söz edilmektedir (TÜSİAD, 2000). 54 • iletişim : araştırmaları maktadır. Bu söylemlerle "devrin hakim kıstasları olan performans, verimlilik ve etkinlik, dil ve bilgi için de geçerli olunca bilimsel öner melerin doğruluğu ya da yanlışlığından ziyade verimliliği, performan sı, işe yararlılığı önemli hale gelmektedir" (Akça vd., 2001: 60). Ancak üniversitelerin yeni modele kavuşturulmasında sadece bu talepler yeterli değildi. Türkiye'deki üniversitelerin küreselleşen dün yanın ortaya koyduğu rekabet koşulları ile mücadeleye girişmesi de üniversite modeli üzerinde bir takım değişimlere sebep olmuştur. YÖK'ün uluslararası arenada üniversitelerin prestijini artırmaya yöne lik çabaları, akademisyen atama kriterlerinin uluslararası atıf indeksle rini merkeze alan niceliksel göstergelerle ölçümlenmesine, yayın mer kezli bir yükselme kriterinin geçerlilik kazanmasına6, ekonomik alan da kullanılabilirliği olan bilginin üretiminin özendirilmesine, 'sanayiüniversite işbirliği' söyleminin artırılmasına, hizmet sektörüne ara elaman yetiştirme pratiklerine, eğitim kursları, otopark ücretleri, harçlar gibi yöntemlerle kendi bütçesini yaratmaya7, gelir elde edilebi lir çalışma alanlarının ve projelerin üretilmesine, üniversitenin marka ve imaj çalışmaları ile parlatılmasma, en az bir yabancı dilin gerekli görülmesine kadar, birçok alanda yeni düzenlemeler getirilmesini zorunlu kıldı. Bu dönemde açılan özel üniversiteler de prestijli kurum lar arasında yer alabilmek için benzer çabalara girişti. Türkiye'de neo-liberal üniversite modeline geçişin önemli bir ayağı pratikleri ve sembolik anlam üretim mekanizmaları ile vakıf üniversite leri oldu. İlk olarak 1984 yılında Ankara'da kurulan vakıf üniversiteleri, özellikle son yıllarda önemli derecede artış gösterdi. Vakıf üniversitele ri yükseköğretimdeki toplam örgün eğitim öğrencilerinin sadece % 5.8'ini oluşturmakla birlikte son yıllarda sayılarında gözlenen sürekli artış sonucu yükseköğretim sistemi içinde önemli bir konuma ulaştılar 6 Bunun neticesinde artık, "akademisyenliğin cazibesi hızla azalmaktadır. Artık üniver sitede kendi zamanına egemen, bir flaneur gibi dolaşarak, kendi ilgileri doğrultusunda gerçeği arayan akademisyene yer yoktur ya da olan yer çok azdır" (Tekeli, 2003: 135). 7 Üniversite mali dengelerinin yaratılmasını şirket mantığı üzerinden değerlendiren yaklaşımların açık bir örneğini Radikal gazetesinde aktarılan YÖK başkanırun ifadele rinde de görmek mümkündür. Buna göre, üniversite paralı olmalı, isteyene burs veril meli, asistanlar kadro değil burs almalıdır (Radikal, 08. 01. 2008). Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 55 (Şenses, 2007: 6). Özellikle büyük kentlerde yoğunlaşan vakıf üniversi teleri, tek bir bina ve bazen de yeterli olmayan alt yapı ile eğitime baş ladılar. Önemli ölçüde ticari bir kaygıyla şekillenen bu üniversitelerde, karlı olan alanlar ve piyasada geçerliliği olduğu düşünülen disiplinler üzerine kendilerini yapılandırdılar. Bunun yanı sıra bu kuramların çoğunda, "eğitimde dünya düzeyine ulaşma idealinin yabancı dilde yapılan eğitime indirgenmesi, yabancı hoca görevlendirilmesinin kalite ölçütü sayılması, mobilya-bina kalitesinin kitaplık gereksiniminin önüne geçmesi 'tercüme odası' zihniyeti ve alafranga okumuş üretme zihniyetinin tazelenmesinden" (Demirer, 2002: 71) oluşan bir anlayışın hakim olduğu görülmektedir. Öte yandan bu kuramlar, özellikle kayıt dönemlerinde yaptıkları reklam çalışmaları ile üniversite algısının yeni türde biçimlenmesi konusunda etkin bir rol üstlendiler. Benzer süreçler devlet üniversiteleri için de geçerliydi. Taşrada kurulan yeni üniversitelerde de benzer nitelikler bulunmaktaydı. Yeterli düzeyde alt yapı ve öğretim üyesi olmadan Anadolu'nun çeşit li illerinde üniversiteler açıldı. Üniversitenin kurulduğu şehri kalkındı racağı fikri, üniversite ve kent ilişkisini teknik bir soran olarak ele alan bir yaklaşımın ürünü olarak, ülke genelinde kurulan üniversite sayısı nı arttırdı. Üniversitelerin sayısının artması ise başka soranları günde me taşıdı. Taşrada kurulan yeni üniversitelere personel ihtiyacını kar şılamak üzere rotasyon uygulamalarına yönelik teklifler akademisyen lerin çalışma güvenliği konusunda huzursuzluklar hissetmesine neden oldu8. Taşrada muhafazakâr veya milliyetçi kadrolarla şekillendirilmiş üniversitelere genç akademisyenlerin yönlendirilmesi arzulamrken, bir yandan da yükselme kriterleri, ÜDS veya akademisyenlerin zihin sel yeteneklerini ölçmek için uygulanan ALES9 gibi merkezi sınavlarla 8 Örneğin, Şubat ayında yeni kurulan 13 tıp fakültesine 26 üniversiteden 250 civarında öğretim üyesinin en az bir yıl süreyle görevlendirilmesi kararı alınmıştır (Hatun, 2009). 9 "Son yıllarda üniversitelerin büyük bir kısmı verdikleri yüksek lisans ve doktora ilanlannda ALES için yüzde 50-60 gibi bir değer biçerlerken, yüksek lisans ve lisans ortalaması da yüzde 10-20'lerde dolaşıyor. Yani dört yıl lisans eğitimi ve iki yıl yük sek lisans eğitimi almış bir öğrencinin altı yıllık emeğinin karşılığı yüzde 10'larda iken 180 dakikalık bulmaca çözme ve işçi havuz problemini çözme yeteneğinin kar şılığı ise yüzde 60'larda" (Özyakışır, 2007). 56 • iletişim : araştırmaları denetim altına alınmaya ve böylece de üniversitelerin kendi akademik personelinin 'denetimsiz' kadrolaşma imkânlarının önüne geçilmeye çalışıldı. Bunun yanı sıra, üniversitelerin piyasa süreçlerine uyumluluğu, toplam kalite yönetimi adı altında kurumsallaştırıldı ve tüm bunlar, üniversitelerin değerlerini belirleyen kriterler olarak kabul edildi. Çalışma ilişkilerinin düzenlenmesi de girişimci üniversite modeline uygun bir şekilde gerçekleştirilmeye çalışıldı. İşletme mantığı ile düzenlenmiş bir kurumda, kurumun amacı doğrultusunda niceliksel sonuçlar üretmeyen personele gerek yoktu. Özellikle araştırma görev liliği kadroları geçici görevlendirme yöntemleri ile güvencesiz kadro lar haline getirildi10. Araştırma görevlilerini akademik çalışma süreçle ri ile istihdam eden politikalar yürürlüğe konularak, "akademinin en altındakileri oluşturan ve sayıca akademi mensuplarının hiç de azım sanmayacak bir yüzdesini oluşturan doktor ya da doktora ve yüksek lisans öğrencisi araştırma görevlileri 'esnek üretim' kıskacına alındı" (Atbaşı, 2008: 419). Ayrıca, kendim işletme gibi kurgulamış bir üniversitenin akade misyenleri de işletmeci mantığı ile düşünmeye başlamakta gecikmedi. Kişisel kârı maksimize eden yöntemler, akademisyenler için yeni uğraş alanlarını oluşturdu. Özel okullarda verilen ek dersler, diğer şirketlerle kurulan ar-ge ve proje çalışmalarındaki danışmanlıklar, televizyon programları veya reklamlar, akademisyenin yeni kâr alan10 "Araştırma görevlileri, 2547 sayılı yasamn 33/ a, 50/ d, 35 olmak üzere üç maddesine bağlı olarak görev yaparlar; bunlardan 33/a maddesi fakülte kadrosuna yani "daimi" statüye, 50/d maddesi enstitü kadrosuna yani "burslu" statüye, 35. madde ise başka bir üniversite hesabma bir üniversitede doktora yapmaya yani "geçici görevlendirme"ye denk gelir. Son yıllarda, üniversiteler ısrarla 50/d maddesine bağlı olarak araştırma görevlisi alıyor...50/d'den 33/a'ya geçiş ise tamamen üniver site yönetiminin daha doğrusu rektörün tasarrufunda (Yıldırım, 2008). Ancak geçici istihdam yalmzca araştırma görevlileri ile sınırlı değildir: "...bilimsel değil fakat yönetsel /siyasal bir makam olan bölüm başkanlığına kul edilmek istenen asistan dan, kadrosu verilmemiş doçente kadar bütün öğretim elemanlarının üniversiteyle olan ilişkisi, artık, 'geçici olarak atama' adı altında, tek taraflı bir sözleşmeden daha az eğreti olmayan bir statüye bağlanmıştır" (Cangızbay, 2003: 83). Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 57 lan olarak kişisel çalışma hayatım örgütlediği alanlar olarak belirmeye başladı. Neticede, Türkiye'de 1980 sonrası söz konusu dönüşümlerin, üni versite modelinde iki yönelimli bir sonuç ortaya çıkardığım söylemek mümkündür. Bunlardan birincisi siyasi ve kişisel denetimin hala her kademesinde tüm canlılığı ile hissedildiği bir yapı, İkincisi ise toplum sal yaşantının somut içeriklerim dönüştürme konusunda politik bir fikir üretme edimini gereksiz kılma söylemi ile kendim meşrulaştıran ve tek makbul tercih olarak doğallaştıran piyasa söyleminin belirleyi ciliği altına giren üniversite modeli idi. İkincisi politik gücünü apolitik olmasından alıyordu ve bu bağlamda üniversite içindeki herhangi bir siyasal mücadelenin gereksizliğim ön plana çıkararak birinci sorunun es geçilmesini de zorunlu kılıyordu11. Böylece özgürlük ile otorite ara sındaki uzlaşmaz çelişkinin, özgürlüğün piyasaya hizmet dışında yaşanamayacağı savı ile aşılacağına inanan çağımızın ruhu, 'üniversitas'm da yeni biçimlerini belirlemiş oluyordu. Girişimci Üniversitenin Nitelikleri ve Reklam İmgesi Olarak Üniversite Üniversitelerin girişimci üniversite olarak piyasa ile bütünleşmesi veya diğer adıyla akademik kapitalizm, yalnızca yukarıda ele aldığı mız dolaysız biçimlerle de sınırlı değildir. Üniversitenin genel anlam da bir zihniyet yönelimi olarak piyasalaştığmdan söz etmek daha doğrudur. Eğitim piyasa ilişkisi, piyasa güçlerinin eğitim kurumlarına dışa rıdan sızması ve eğitimin sermayedarların yeni kâr alanı olması biçimindeki kısır değerlendirmelerle tüketilemez. Eğiüm olgusu na araçsal bir mantıkla yaklaşan bu görüşler, eğitimin (daha genel 11 Ramazan Günlü, YÖK'ün günümüzdeki durumunu üç tipe ayırmaktadır: Birincisi piyasacı anlayış, İkincisi Türk-lslam sentezi ile üniversiteye yerleşen tarikatçı-milliyetçi görüş, üçüncüsü ise 28 Şubat süreci ile kendilerini üniversitenin tek hakimi gören Atatürkçülüğü suiistimal ederek, dayatmacı anlayışın parçası olan otoriter anlayış (2003: 138). 58 • iletişim : araştırmaları anlamda bilginin) aynı zamanda varoluşsal bir sorun olduğu; piyasanın da yalnızca basit bir dağıtım mekanizması değil, oluş turucu, kurucu ve dönüştürücü bir mekanizma olduğu gerçeğini gözden kaçırmaktadır (Özsoy, 2002: 83). Bu nedenle, üniversitenin piyasa bileşenleri ile kurduğu formel bağlantılar kadar piyasa manüğımn içselleştirilmiş boyutlarının da üniversiteye sızdığından ve bunun üniversitenin idari yönetiminden, akademik yükselme kriterleri, öğrencilerin konumlandırılışı ve akade mik disiplinlerin ve bilimin genel anlamda ele almışına kadar bir takım sonuçları bulunduğundan söz etmek mümkündür. İlk olarak, yönetim modellerinin kâr getiren işlere yoğunlaşması nın bazı sonuçları bulunmaktadır. Gerçek dünya, ticari ilişkiler ağı ile örülmüş yani piyasa mantığının temel dinamikleri ile inşa edildikçe, sıradan insan açısından iş ve çalışma biçimleri sonucunda elde edilen kârı artıran bir bilgi, gerçek bilgi olarak tanımlanır. Bu bağlamda, üni versitenin piyasa ile bütünleşmesi, gerçek dünya veya gerçek toplum sallıkla bütünleşmesi olarak algılanır. Bu tür ilişkiler, üniversitede bil ginin pratik hayata aktarılması gibi görünür. Ancak böyle bir ilişki üniversite geleneğinin önemli bir bileşeni olarak kabul edilen "üniver site özerkliğini etkileme potansiyeline sahiptir; üniversitenin nerede bitip ticaret dünyasının nerede başladığını belirsiz kılar ve böylece pratikte üniversitelerin kendi kendilerini yönetme haklarını ellerinden alır" (Evans, 2007: 117). Yönetim mekanizmasının piyasa koşulları ile yoğrulduğu girişimci üniversitenin, yönetim karar ve politikaları, kısa süre içersinde kâra dönüştürülebilecek işlemlerle yönlendirilir. Kararlar kamusal gerekliliğin zorunlu kıldığı uzun vadeli çıkarlar tarafından değil, kısa vadeli, gündelik veya sonucu yakın zamanda elde edilecek çıkarlar tarafından belirlenir. Üniversiteler diğer üniversitelerle giriştikleri rekabeti kazanmak için idari politikalarını, kısa sürede başarıyı gerçekleştirecek yatırım ve planlara angaje ederler. Günümüzde üniversitelerin kendilerini, küresel ekonominin ve uluslararası toplumun oluşturduğu ağın bir parçası ve 'girişimci' Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 59 olarak görmeleri beklendiğinden, bu kavramların muazzam karakteri ve tükenmek bilmeyen dinamizmi, üniversitenin karar mekanizması ve rasyonel planlamasmı tehdit etmektedir; bu nedenle, planlama yapmak imkânsız gibidir, karar mekanizması ise anlık çalışır (Barnett, 2008: 3). Piyasa ortamında koşullar her an değişebilir olduğundan, bu koşullar altında rekabete girişmek isteyen bir üniversitenin, uzun vadeli politikalar oluşturulmasını veya bu yönde oluşturulacak bir politikanın ne olması gerektiği konusunda tartışma platformlarının hayata geçirilmesini bekleyecek vakti yoktur. İkinci olarak, üniversitenin girişimci modelini benimsemesinin öğretim tarzlarının ve öğretim mekânlarının konumlandırılışı açısın dan da bir takım sonuçları bulunmaktadır. Nitekim "neo-liberal eğitim projesinin belkemiğini 'girişimci bireyler' yaratmak ideali oluştur maktadır. Üniversite özelinde bu ideali gerçekleştirmenin yolu ise üniversitenin piyasayla uyum /işbirliği içersinde çalışması, diğer bir ifadeyle piyasaya eklemlenmesidir" (Ergül ve Coşar, 2004: 50). Girişimci üniversitede öğrenciler, her şeyden önce gelir getiren bir kalem olarak değerlendirilmekte ve gün geçtikçe 'müşteri' statüsüne indirgenmektedir. "Üniversitelerin hizmet üreten birer 'işletme' ve öğrencilerin de söz konusu hizmetten yararlanmak anlamında birer 'müşteri' olduğu" (Tekin, 2003: 144) fikri, açıkça telaffuz edilmese de izlenen üniversite politikalarında kendini gösterebilmektedir. Üstelik bu konumlanma, devlet üniversitelerinin de öğrenci çekme stratejileri arasında yer alabilmektedir. Başarılı öğrencilerin üniversiteleri tercih etmesi üniversitenin prestijini artıran bir unsur olarak algılanmakta ve üniversiteler bir talep yaratabilmek için kendilerini sunma becerilerini ideolojik anlamda kurucu işlevleri olan halkla ilişkiler çabalarıyla harekete geçirebilmektedirler. Basın kuruluşlarına verilen reklamlar da bu tanıtım çabalarında önemli bir yere sahiptir. Halkla ilişkiler ve reklam çabaları kurum hakkında sembolik anlamların üretildiği ideo lojik birer araç olarak işlev görmektedir. Bu nedenle üniversiteler hakkmdaki reklam ve tanıtım çalışmalarına ideolojik birer metin olarak yaklaşmak, üniversitenin ambalaj kültürüne eklemlenme düzeylerini 60 • iletişim : araştırmaları açığa çıkarması ya da üniversitenin anlaşılma biçimlerindeki yeni yönelimleri yansıtması açısından fikir verici olacaktır. Aşağıda 2010 yılı tercih döneminde bazı üniversitelere ait reklamlar görülmektedir. Reklamlar çeşitli gazetelerde yayınlanmış olmakla birlikte çalışmada incelenen reklamlar Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır. Reklamların tercih edilmesindeki kriterler ise reklamcılık mantığının bazı imgeleri aracılığıyla belirlenmiştir. Reklam imgelerinin birinci düzeyinde tanı tımı yapılan metaya ilişkin (ki bu zaten üniversite için sorunlu bir anlamı ihtiva eder) doğrudan tanımlamalara yer verilmesidir. Bu tarz reklamlar, ilan düzeyinde ele alınabilecek niteliktedir. Reklamcılığın imgesel niteliği ise metanın başka anlamlara, değerlere gönderme yap masıyla şekillenir ve bu bağlamda reklama konu olan içerik kendin den başka bir şey olarak tanımlanır. Nitekim "reklamda yer alan bazı öğeler, toplumsal kültürel değişme süreçleri içinde diğer öğelerle bütünleşerek önem kazanırlar" (Topçuoğîu, 1995:201). Bu diğer öğeler ve metanın gönderme yaptığı başkalıklar, bizim açımızdan üniversite nin hangi anlamsal dünyaya gönderme yapacak şekilde kurgulanmış olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bu nedenle, yapılan seçimde, reklamların bu tarz bir imgelem düzeyini harekete geçiriyor olmaları belirleyici bir rol oynamıştır. Reklamlar incelenirken ise eleştirel bir ideoloji analizi gerçekleşti rilmeye çalışılacaktır. Ancak ele aldığımız reklam imgelerinde ideolo jik bir çarpıtmadan çok ideolojik bir inşanın gerçekleştirilmekte oldu ğundan söz etmek mümkündür. Bu kurulum sürecinde söylemsel yapı da belirleyici bir rol oynamaktadır. "İdeolojik söylem çözümlemesinde tümce ya da metnin bir parçasıyla ima edilen anlamları açık hale getir mek eleştirel incelemenin güçlü bir aracı olabilir" (Hail, 1999: 93). Reklam metinleri anlamların imalar yoluyla oluşturulduğu metinler olarak okunabilir. Bu anlamda reklam imgesinin ima ettiği anlamlar ideolojik kurulumun başat alanlarını simgelemektedir. Öte yandan reklam metinleri aynı zamanda birer göstergesel sistemlerdir. Gösterge sistemlerinde anlamın oluşturulması yan anlamlar aracılığıyla gerçek leştirilir. Anlamı yaratan, göstergedeki yan anlamsal eklemlenmedir (Barthes, 1998: 42). Anlamın yan anlamlar aracılığıyla üretilmesi ve buna kazandırılan içeriklerin niteliği aynı zamanda ideolojinin kurul- Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 61 duğu bir sürece tekabül etmektedir. Diğer bir deyişle yan anlamlar ideolojinin yeniden üretildiği anlam aralıklarıdır (Üşür, 1997: 84). Reklam imgelerinin yan anlamsal içerikleri üniversitenin başat algıda ki belirlenimi için de önemli bir rol oynamaktadır. Neticede burada uygulanmaya çalışılan eleştirel ideoloji analizinin reklamları söylem sel bir metin ve göstergesel bir sistem olarak ele aldığım ve bunlar aracılığıyla inşa edilen ideolojik kurguyu incelediğini söylemek müm kündür. ’S İ m ' R eklam 1 ( g) - — R eklam 2 ne İSTEDİĞİNİZİ BİLİYORUZ R eklam 3 Birinci reklam (15 Temmuz), adaylara (hedef kitle) yönelik bir seslenme ünlemiyle başlamaktadır. Onlara tanıtımı yapılan üniversite nin yalnızca bir üniversite olmadığı, onunla geleceklerini de kazanabi lecekleri duyurulmaktadır. Üniversitenin, üniversite dışında ne olabi leceği fotoğrafla birlikte kullanılan bir ifadeden anlaşılmaktadır. Bilgisayar başında çalışan iyi giyimli iki gencin göstergesel öğesinin yanında kullanılan bu ifade; "CO-OP KAMPÜSÜMİŞYERİM" dir. Reklamda ön plana çıkarılan bu niteliğin, aynı zamanda üniversiteye ait bir eğitim modeli olarak kabul edildiği de anlaşılmaktadır. Üniversitenin internet sayfasında bu model şöyle tanıtılmaktadır: "CO-OP, yurt dışında yaygın olarak uygulanan 'Cooperative Education'dan esinlenmiş bir modeldir... CO-OP, üniversite tarafın dan uygulamaya konulan, üniversite-iş dünyası işbirliğiyle, eğitim ve çalışma yaşamını bütünleştiren bir eğitim modelidir... CO-OP, üniver sitede iş eğitimi verirken, iş yerinde de uygulamalı eğitimin sürdürül 62 • iletişim : araştırmaları düğü bir eğitim modelidir" (http://coop.bahcesehir.edu.tr). Bu model, üniversitenin kendini tammlama süreçlerini açığa çıkarmak tadır. Üniversite her şeyden önce, gerçek dünya olarak betimlediği piyasanın işleyişine uygun beklentileri karşılayacak bir eğitim verdi ğini müşteri-öznelere seslenerek ilan etmektedir. Böylece üniversite hakkında bir tanım da gerçekleşmiş olmaktadır. Öncelik, ekonomikleşmiş-metalaşmış bir bilginin üretimi ve bunun öğrencilere aktarılmasmdadır. Artık 'üniversite, yalnızca bir üniversite değildir'. İkinci reklam da " %100 iş garantili yüksek öğrenim" sloganıyla üniversitenin ne olarak anlaşıldığına dair, yeni kamları ön plana çıkarmaktadır (18 Temmuz). Üniversitenin taahhüdü, işin garantiye alınmasıdır! Beyaz yakalı işsizliğin yüksek olduğu bir dönemde üni versite, işi garantiye almakta, hiç kimsenin üniversiteden sonra açıkta kalmayacağını duyurmaktadır. Ele aldığımız üçüncü reklam da müşteri-özneye seslenen bir sloganla başlamaktadır: "Ne istedi ğinizi biliyoruz" (25 Temmuz). Burada, müşteriler tarafından payla şılan bazı isteklerin sırrma, üniversitenin de hâkim olduğuna dair bir iddiayla karşılaşılmaktadır. Bu beklentileri karşılamak üzere oluşturulmuş nitelikler, reklamda şöyle sıralanmaktadır: "Güçlü akademik kadro, dünya standartlarında yerleşke, kesintisiz burs, yurt dışında eğitim olanakları, yabancı dil eğitimi, çift anadal, yandal, Türkiye'nin önde gelen kuruluşlarıyla sağlanan işbirlikleri, canlı sosyal ve kültürel yaşam, modern spor tesisleri, ücretsiz ula şım, öğrenci odaklı eğitim ve ayrıcalıklı bir öğrencilik hayatı". Burada yer verilen nitelikler, yeni üniversite anlayışını özetleyecek büyük bir anlatıyı oluşturmaktadır. Anlatının parçaları, akademinin yeni örgütlenişine yönelik bir program niteliğindedir. Bunların her biri, sonuçta ayrıcalıklı bir öğrencilik deneyiminin yaşanmasına neden olacaktır. Burada ele aldığımız reklamların bir başka ortak noktası ise gösterge öğesi olarak kullanılan materyallerde ortaya çıkmaktadır. Her birinde kullanılan öğeler, binaların 'şıklığı' ve içindeki yaşam biçimleriyle ilgilidir. Söz konusu bu gösteriler, üniversitelerin birer Yücebaş • İdeolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 63 yaşam tarzı olarak betimlenmesini sağlamaktadır. Bu bileşke ise rek lam mantığı içersinde süreklilik kazanmış bir imgesel tarza karşılık gelmektedir. Her üniversite görüntüsü, binası, çevre düzenlemesi ve iç dekorasyonu ile yeni yaşam stillerinin satışa çıkarıldığı site-konut pro jelerine ait imgeleri andırmaktadır. Reklam mantığı bir metaya yükle nen anlamı, başka bir metaya da gönderme yapacak şekilde kullanabi len veya örgütleyen zincirleme bir düzene sahiptir. "Reklamın kitle iletişim işlevi daha çok reklamın özerkleşmiş, yani gerçek nesnelere, gerçek bir dünyaya, bir göndergesele değil, bir göstergeden diğerine, bir nesneden diğerine, bir tüketiciden diğerine gönderme yapan araç mantığından kaynaklanır" (Baudrillard, 1997: 149). Reklamın burada ki araç mantığında içselleştirilmiş şey, bilginin ve bilginin üretildiği kurumun bir yaşam biçimi olarak kurgusal bir gerçekliğe dönüştürü lerek, birer deneyim gibi satışa çıkarılmasıdır. Kayıt dönemlerinde gazetelere verilen ilanlar veya reklamlar, üni versiteyi yeni yaşam tarzlarına uygun bir şekilde taratmakta, üniversi teler bilgiyi aktarmayı, ancak bunun eğlence, konaklama ve başka aktivitelerle birlikte, yeni yaşam biçimlerine eklemlenmenin vereceği seçkinlikle birleştirerek, gerçekleştireceğini müşterilerine duyurmak tadır. Üstelik üniversitenin yeni mekânı da bu yaşam biçimini yansıtır şekilde yeniden örgütlenmektedir. "Yeni liberal zihniyet, büyük rek lam panolarıyla, otoparkıyla, Mc Donalds'ıyla 'çıstaklı' bol reklamlı kantin ve banka şubeleriyle üniversite mekânını da kendine göre şekillendir(mektedir)" (Benlisoy, 2003: 298). Bu mekân içersinde öğrenci, 'müşteri' olma deneyimini eğitim dışındaki zaman dilimlerin de de yaşayabilmektedir. Özellikle üniversite kantinleri yeni yaşam biçimlerine dair deneyimlerin yaşandığı alanlar olarak karşımıza çık maktadır. Üniversite öğrencilerine yönelik reklam uygulamaları için tekno loji pazarlama konusunda uzmanlaşmış bir firmanın (Uniboard), ser vis ettiği fotoğraflarda yeni ders dışı zaman deneyimleme biçimlerini yönelik 'ideal' tasavvurları görmek olasıdır (http:/ /www.uniboard. com.tr). 64 • iletişim : araştırmaları Üniversitenin çeşitli mekânsal örgütlenmelerinde eğlence-hizmet sektörünün etkileri açıktır. Bunlar, öğrenciliğin eğlenme veya dinlen meyi içermesinin gerekli olup olmadığından çok, bu deneyimin meta kültürü bağlamında gerçekleşmesi anlamında, yeni yaşam stilleri içer sine dahil olması bakımından tartışmalıdır. Üniversite öğrenimiyle meta kültürü bağlamında tanımlanan eğlence ve hizmet sektörü imge lerinin bir araya gelişini bazı üniversite reklamlarında da görmek mümkündür. R eklam 4 Dört numaralı reklamın (18 Temmuz) sloganında kullanılan "hayalimdeki işi keyifle öğreniyorum" ifadesi, bilgi ile eğlence ve key filik arasında kurulan olumlu bir imgeye dayanmaktadır. Bilginin kazanılmasında keyfin ve bunun eğlenceyle gerçekleşmesinin olumlu bir tarz olarak benimsenebileceğini söylemek mümkündür. Ancak keyfin reklam formatı olarak görünür yüzeye çekilmesi, onun biricik bir eğlenme düzeyi dışında başka bir şey haline geldiğini ortaya çıka- Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 65 rır. Keyif, artık satışa çıkmıştır. Burada da keyfin ve eğlencenin bilgi lenmenin ve öğrenmenin yaranda 'iyi gider' bir metaya dönüştüğünü söylemek mümkündür. Üstelik bu keyifle öğrenme süreci, üniversiter bir 'motto'ya değil, işin öğrenildiği bir keyfiyete karşılık gelmesi bağ lamında, üniversitenin yeni tanımlanış biçimlerine de uygundur. Nitekim yeni modelde iş ve iş dışı zamanm örgütlenmesi artık iç içe geçmiştir. Çalışmak her zaman için geçerli olacak bir esnekliğe sahip tir. Eğlence ve dinlenme zamanmda çalışılabileceği gibi çalışma zama nında da eğlenilebilir. Eğlenerek çalışmanın tipik örneği olarak yeni hizmet sektörü çalışma biçimleri ve mekân örgütlenmeleri gösterilebi lir. Yukarıdaki resimde popüler bir internet şirketinin (Google) çalış ma mekânı görülmektedir (http: / /www.mailce.com/google-calismaortami). Resimde ofisin ev gibi dizayn edildiği, oyuncaklarla süslendi ği, çalışma mekânının camekânla çevrelendiği ve böylece denetime de açık olduğu görülmektedir. Çalışma zamanm evcilleştirilmesi olarak bu süreç, büyüsü bozulmuş üretim mekânının yeniden büyüleştirilmesine ve aslında, çalışma dışı zamanm da çalışma zamanına eklem lenmeye başladığı, yeni emek kontrol biçimlerine örnek teşkil etmek tedir. Üniversiteye ait reklam sloganın da bu bağlam içersinde değer lendirilmesi gerekmektedir. Keyifle iş için öğrenme, bu çağın ruhunun reklam imgesinde yeniden üretilmesinden başka bir anlama gelememektedir. 66 • iletişim : araştırmaları Reklam 5 Reklam 6 Beşinci reklam imgesinde ise "Büyük hayalleri olanlar için giriş kapısı" sloganı ön plana çıkarılmaktadır (25 Temmuz). Sloganın yazıl dığı ok ise üniversitenin kapısmı göstermektedir. Böylece büyük hayallerin hayata geçirildiği yer doğrudan üniversitenin kendisi olmaktadır. Bu reklamda da üniversitenin hizmet sektörü imgeleri ile tanımlanmasını sağlayan bir anlam zincirinden söz etmek mümkün dür. Reklamda kullanılan çeşitli simgeler, bu çağrışımın gerçekleşme sine neden olmaktadır. Reklamın alt kısmında bulunan ve üniversite nin sunduğu hizmetleri aktaran simgeler, hizmet sektörünün sunum larının imgesel gösterenlerine gönderme yapacak şekilde kullanılmış lardır. Konaklama ve yolculuk hizmeti veren şirketlerde, bu tür sem bollere sıklıkla rastlamak mümkündür. Ele alacağımız son reklamın sloganı, üniversitenin de ismini çağ rıştıracak şekilde kurulmuştur: "Tercihlerini yapmadan önce Şehir'de görüşelim" (23 Temmuz). Reklamda daha sonra, müşteriler üniversi teye şu şekilde davet edilmektedir: "Amacımız sadece kendimizi anlatmak değil. Senin de söylemek istediğin, merak ettiğin şeyler olduğundan eminiz. Gel, bunlardan bahsedelim. Yapmak istediklerini bize anlat, belki hayallerinin gerçeğe dönüşeceği yeri de bulmuş olur sun". Burada da üniversitenin, hayallerin gerçeğe dönüşeceği yer olarak tanımlandığını görmek mümkündür. İfadenin öğrenci ile kur duğu diyalog, onun isteklerine veya meraklarına önem veren bir üni versite imgesini çağrıştırmaya yöneliktir. Bu bir randevu çağrısıdır. Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 67 İmgesel düzey, merak uyandırmaya, bu merakın randevu veya görüş me ile giderileceğine dair bir anlamsal yapıya sahiptir. Üniversite ne sunacağını bu görüşme sonunda belirleyecektir. Reklamda, üniversite nin kendini ne olarak konumlandırdığı açık değildir; bu, ancak görüş meden sonra belli olacaktır. Dolayısıyla şu anda üniversite imgesi, boş bir gösteren konumundadır. Tüketici-öğrencinin etkinliği ile işlenecek bir kurgusallaştırmaya açıktır. Meta kültürü içersinde, alternatif bir tanımlama biçimi olarak betimleyeceğimiz bu yaklaşım, anlamın veya içeriğin kurgulamşım tüketicinin kendisine bırakır. Böylece müşteri için aktif bir özne olma anı yaratılacaktır. Ancak meta kültürünün öznelliği, metaya yüklenen önceki anlamların dışında belirlenemez. Dolayısıyla metanın içeriğinin aktif özne-öğrenci-müşteri tarafından daha önce ele aldığımız reklam imgelerinin içeriği ile doldurulacağım beklemek mümkündür. Reklamlarda ortak bir öğe olarak hayallerden ve bu hayallerin gerçeğe dönüşme aracı olarak konumlanmış bir üniversiteden bahse dildiğini görmek olasıdır. Hayal ile bunun gerçeğe dönüştürülmesi, üniversitenin kendini anlamlandırdığı alam simgelemektedir. Hayalin içeriği kuşkusuz ki burada önemli bir rol oynayacaktır. İmgesel düze yin kuruluşunda, hayalin, yapılacak bir alışverişten sonra elde edile cek kazançla örtüştüğünü söylemek mümkünüdür. Hayal; başarılı olmak, iyi bir işe ve geleceğe sahip olmaktır. Bunun dışındaki her şey, gösterilerin söylemsel yapısının dışmda bırakılmıştır. Bu tür üniversite sunumları, genel olarak üniversitenin tanımlan masında belirleyici bir role sahiptir. Bu bağlamda öğrencilerin, akade miyle kurduğu ilişki de tüketicinin, alışveriş sırasında kurduğu ilişki ye dönüşmektedir. Ancak bu alışveriş ilişkisi, sadece üniversiteye yönelik bir tercihle sınırlı değildir. Örneğin tercih edilen derslerin içe riği de bu mantık tarafından şekillenebilmektedir. Dersler bu ortamda, sıradan bir alışveriş esnasında olduğu gibi, maksimum faydayı sağlayacak etkinlikte geçmeli, öğrencilerin yaşam deneyimlerinde muhakkak paraya, işe ve gelecekte kullanılabilecek bir pratik yarara tahvil edilebilir nitelikte olmalıdır. Örneğin, öğrenci 68 • iletişim : araştırmaları ler kendilerine emek piyasasmda ek bir getirisi olmayacak tarih, felse fe gibi dersler yerine işletmecilikle ilgili derslerin artırılmasını talep edebilmekte ya da üniversiteyi bitirdiklerinde daha kolay ve hızlı iş bulabilmek için 'kariyer günleri' düzenleyebilmektedirler (Benlisoy, 2003: 297). Buradaki mesele, öğrencilerin geleceklerini planlama gay retinden kaynaklı değildir. Asıl sorun bilgi, bilim, üniversite, akademi veya derslerin, kariyer planları içinde verimlilik ilkeleri doğrultusun da ele alınıp, geçilmesi gereken birer aşama olarak konumlandırılma sında yatmaktadır. Bu durum aym zamanda, bilginin yaşamm her anım kuşatan bir edim olarak içselleştirilmesi sorununu da doğurmak tadır. Öğrencinin öğrenme ve bilgilenme ile ilişkisi artık yalnızca der sin kapsamı içindedir. Öğrenci tarafından ders, geçilmesi gereken; bir alışveriş sonucunda yüklenilen sorumluluğun yerine getirilmesini icap eden bir aşama olarak görülür. Ders bittikten sonra öğrenilenlerin mesleki ve ticari bir anlamda faydası olmadığı sürece hatırlanmasına veya yaşama aktarılmasına pek de gerek yoktur. Bu fikir, üniversite yöneticileri tarafından da paylaşılır. Verimliliği, teknik yararı olmayan bir ders programı, üniversite için lüks bir faaliyet olarak görülür; önemli olan tekniği öğretmek, kısa yoldan sonuca ulaşmanın imkânları üzerinde düşünmeyi aktarmak ve zihinsel süreçleri kârlılık, artı değer üretme, çıkar sağlama gibi işlemlere açık kılabilmektir. Dolayısıyla günümüz üniversitesinde öğrenciye aktarılan bilgi, tüm şıklığı ve bilimselleştirilmiş inceliğine rağmen teknik bir bilgiden ibarettir. Böylece üniversitenin başlangıçtan beri yüklendiği rolde önemli bir kopma gerçekleşmektedir. Kuruluşundan bu yana üniversitenin amacı, eğitim ve kültürün aktarımına dayanan ethos ve mesleki öğretime dayanan techne'nin birlikte gerçekleştirilmesi olarak belirlenmiştir... Fakat ortaya çıkan yeni toplumsal imgelem alanı üniversitenin rolünü, piyasanın tek nik olarak donanımlı eleman talebinin karşılanması olarak belirle yerek techne'yi ön plana çıkartmıştır (Ergül ve Coşar, 2004: 57-58). Yeni üniversite, teknik bilginin ve ampirizmin kutsandığı, okuma nın ve teorileri incelemenin kendini tekrar etmek olarak isimlendiril Yiicebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 69 diği, söylenebilecek her şeyin söylenmiş olduğunun kabul edildiği, yapılacak tek şeyin araştırmadan başka bir şey olamayacağı fikrinin yerleşikleştiği kurumlar haline gelmektedir. Böylece üniversitede 'techne'nin yüceltildiği bir bilimsellik anlayışı egemenliğini tesis etmektedir. Öğrencilerin de proje ödevleriyle donatılmış müfredatları, bu anlayışın bir uzantısı olarak yaşanmakta, öğrenciler bilimsel çalış ma denen şeyin proje üretmekten başka bir şey olamayacağını kabul etmeye zorlanmaktadır. 'Techne'ye verilen bu önemin, teknik olgusu na ait soğukluğu bertaraf etmiş bir kültür politikası ile canlandırıldığı nı söylemek de yanlış olmayacaktır. Nitekim, dönem sonlarında düzenlenen öğrenci projeleri yarışmaları ve bu yarışmanın sonuçları nın ritüeli bol ödül törenleri aracılığıyla açıklanması tekniğin hakla ilişkiler 'ilmi' aracılığıyla 'moda'laştınlmasını sağlamaktadır. Derslerin tercih edilebilirliğini sağlamak, aynı zamanda akade misyenin de sorumluluğu altına girmiştir. Bu nedenle, ticari faydası olmayan dersleri yöneten akademisyenler için tercih edilebilir olmak, bir sunum meselesine dönüşebilmektedir. "Üniversitelerin az güvenli orta kademesi bile derslerine adam çekmek ve yönetime gönderilecek yılsonu öğrenci değerlendirmelerinde yüksek puan tutturmak uğruna, öğrenci-müşteriler karşısında olmadık 'show'lara girmek zorundadır lar" (Nalbantoğlu, 2003: 25). Böylece dersin içeriğinin eğlenceli olması, pratik faydaya doğrudan tahvil edilebilmesi ya da dersin ara ara ders dışı etkinliklerle bölünmesi veya hocanın eğlendirebilme potansiyeli ders seçimi için önemli bir etken olabilmektedir. Bu durum da girişim ci üniversite modelinde sadece bilginin değil, bunun yanında birçok kültürel ve maddi kodun da piyasalaşmakta olduğunu göstermekte dir. Neticede, öğrenci, akademisyen veya çalışanlar açısından üniver sitenin algılanış biçimleri yeni toplumsal kabuller aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Bu kabuller, üniversitenin sadece piyasa için bilgi üreten veya şirket gibi çalışan bir kimliğe bürünmesine neden olma makta, bunların yanı sıra, akademide üretilen bilginin içeriğine ve üniversite deneyiminin veya imgesinin kendisine de önemli bazı etki lerde bulunmaktadır. 70 • iletişim : araştırmaları Sonuç Günümüz üniversitesinin kendini tanımlayış biçimlerinin egemen toplumsal yönelimlerle paralel bir şekilde gerçekleştiğinden söz etmek mümkündür. Gerçekliğin toplumsal yapıda piyasa ilişkilerine tahvil edilmesi, diğer bir deyişle toplumsal gerçekliğin yaşanabildiği tek yer olarak piyasanın görülmesi ve ekonomik bir koşulun kültürleşme süreçlerinin yoğunluk kazanması üniversitenin yeni şekillenişi için de belirleyici bir nitelik kazanabilmektedir. Bilimin ekonomikleşmesi, diğer bir tanımla akademik kapitalizm veya girişimci üniversite modeli, günümüz üniversite modelini anla maya çalışırken göz önünde bulundurulması gereken kavramlar ola rak karşımıza çıkmaktadır. Üstelik bu süreç, metalaşmanm tüm soğuk gösterenlerini ikinci plana iten, yeni kültürel renklilikleri taşıyan bir imgeselleştirme ile de gerçekleşmektedir. Bu bakımdan, yeni üniversi te modeli kendini tek bir koşul olarak tanımlarken, aym zamanda bunu yaşama dair her şeye gönderme yapacak bir deneyim olarak kurgulayarak gerçekleştirmektedir. Günümüz üniversitesi, reklam imgesinde yer aldığı şekliyle kurgusal bir deneyim alam; bir yaşam biçimidir ('life style'). Diğer kurgusal gerçekliklerden tadabileceğimiz her şey, artık onda da bulunabilmektedir. Türkiye ölçeğinde düşünüldüğünde de benzer yargılara varmak mümkündür. Türkiye üniversiteleri de piyasa mantığı tarafından şekil lenen kurumsallaşma süreçlerinin dışında değildir. Vakıf üniversitele rinden başlayıp, devlet üniversitelerine kadar bu mantığın içerikselleşmeye başladığım söylemek mümkündür. Ancak üniversite geleneğinin özel veya devlet olsa da henüz tam anlamıyla Batılı muadilleriyle aynı seviyeye ulaşmamış olması, bu ilişkiyi sorunlu kılmaktadır. Fakat yine de inceleme kısmında ele aldığımız sembolik sunumların, bu yöndeki niyetlerin açık ifadesi olarak görülebileceğini belirtmek gerekmektedir. Öte yandan, tüm yönelimlere rağmen genel anlamıyla üniversite henüz tamamlanmış değildir. Bitirilmiş, sonuna erdirilmiş ve üzerinde tartışılacak başka hiç bir şeyin kalmadığı bir kurum da değildir. Üniversite kendi hakkmdaki ekonomikleşme tanımlamalarının ege Yücebaş • ideolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 71 men yaygınlığına rağmen, tüm toplumsal pratikler gibi, yaşamsal bir devamlılığa sahiptir. Bu sürecin nasıl şekilleneceği ve ileriye nasıl taşı nacağı üniversite deneyiminden farklı çıkarları olanlar arasında ger çekleşen somut tercihlerin çatışması ile belirlenecektir, belirlenmekte dir. Kaynakça Akça, İsmet, vd. (2001). "G eç Kapitalizm, Yeni Yağ ve 'Yeni' Üniversite." Birikim 142-143: 57-69. Atbaşı, Ferda Dönm ez (2008). "A kadem ik Birey ve Ürünü: Yabancılaşma Sorunu." Bilim ve İktidar, (der.) Esin Candan, vd. Ankara: Dipnot Yayınları. 414-421. Bam ett, Ronald (2008). Üniversitede İdeoloji ile Yaşamak. Çev., Sema Eren. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlan. Barthes, Roland (1998). Çağdaş Söylevler. Çev., Tahsin Yücel. İstanbul: Metis Yayınları. Baudrillard, Jean (1997). Tüketim Toplumu. Çev., Haşan Deliçaylı ve Ferda Keskin. İstanbul: Ayrıntı Yayınlan. Benlisoy, Foti (2003). "Ö ğrenci M uhalefetinin G üncelliği." Toplum ve Bilim 97: 281-300. Bok, Derek (2007). Piyasa Ortamında Üniversiteler. Çev., Barış Yıldırım. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Cangızbay, Kadir (2003). "Sürekli Seferberlik ve Teyakkuz Rejim inin Kurum u Olarak Üniversite." Toplum ve Bilim 97: 81-92. COOPkam püsüm işyerim . (2011) http://coop.bahcesehir.edu.tr/coop/index/idl2. Erişim tarihi: 15.04.2011. Demirer, Yücel (2002). "B ir Toplumsal D eğişim Barometresi Olarak Ü niversite." Özgür Üniversite Forumu 17: 65-74. Ergur, Ali (2003). "Ü niversitenin Pazarla Bütünleşm esi Süreci." Toplum ve Bilim 97: 183-216. Ergül, Ayşegül ve Simten Coşar (2004). "Siyaset-İdeoloji-Eğitim : YÖK Tartışmalarının Resmi Sınırları Ü zerine." Doğu-Batı 30: 45-64. 72 • iletişim : araştırmaları Evans, Gillian R. (2007). A kademisyenler ve Gerçek Dünya. Çev., Ebru Kılıç. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Günlü, Ram azan (2003). "Yükseköğretim Politikası." Özgür Üniversite Forumu 23: 136-152. Hales, Mike (1982). Science or Society? The Politics o f The W ork o f Scientists. London: Pan Books. Hail, Stuart (1999). "İdeolojinin Yeniden Keşfi: M edya Çalışm alarında Baskı Altında Tutulanın Geri D önüşü." Çev., Mehmet Küçük. M edya İktidar İdeoloji, (der.) M ehm et Küçük. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. 77-126. Hatun, Şükrü (15. 03. 2009). "Ö ğretim Üyelerine Zorla Rotasyon". http:l/www. radikal.com.tr. Erişim tarihi: 21. 03. 2011. Herman, Edward S. (2007). "Şirketlerin Egem enliği ve Düzm ece Bilim ." Çev., Ender Abadoğlu ve Sevinç Altmçekiç. Bilim ve Postmoderııizm Tartışmaları, Postmodernizm ve Sol. (der.) Taylan Doğan ve N uri Ersoy. İstanbul: bgst Yayınları. 58-77. Nalbantoğlu, Haşan Ünal (2003). "Ü niversite A .Ş.'de Bir 'H om o Academ icus': 'Ersatz' Yuppie Akadem isyen." Toplum ve Bilim 97: 7-42. N albantoğlu, Haşan Ünal (2008). "D aim on'suz Bilim ?" Bilim ve İktidar, (der.) Esin Candan, N ida Kamil Özbolat ve M ustafa Öziş. Ankara: Dipnot Yayınları.14-33. Özsoy, Seçkin (2002). "Yükseköğretim de Ticarileşm e Süreci ve H ak Söylem i." Özgür Üniversite Forumu 17: 80-103. Özyakışır, Deniz (23. 12. 2007). "Bulm acayı Çöz Akadem isyen O l." ımvw. radikal.com.tr. Erişim tarihi: 12. 02. 2011. Radikal Gazetesi (08. 01. 2008). "Ü niversiteye ABD sistemi m i?" ıvıvıv.radikal. com.tr. Erişim tarihi: 22. 09. 2010. Rhoads, Robert A. (2005). University, the State, and the M arket: The Political Economy o f Glohalization in the Americas. Palo Alto: Stanford University Press. Selçuk, Güven (2008). "E m ek Gücünün ve Üretim İlişkilerinin YenidenÜretimi Bağlam m da Eğitimin ve Bilim in İdeolojik İşlevleri." Bilim ve İktidar, (der.) Esin Candan, vd. Ankara: Dipnot Yayınlan. 194-209. Yücebaş • İdeolojik Bir Süreç Olarak Operasyonel Üniversiteden Girişimci Üniversiteye:... • 73 Sertlek, Tufan (1997). "Bilim , Üniversite ve Toplumsal D üzen." Bilim, Bilim Politikası ve Üniversiteler, (der.) Emine Akalın, vd. İstanbul: Bağlam Yayınları. 239-256. Slaughter, Sheila (Tarihsiz). "Reflections O n Students As Consum ers And Students As Captive Markets: Com plexities And Contradictions Academ ic Capitalism ." http://wwzv.aare.edu.au/01pap/sla01242.htm. Erişim tarihi: 20.04.2011. Şahin, Yeşim E. ve Ayça Erşen (2008). "B ilim in Ekonomi Politiği." Bilim ve İktidar, (der.) Esin Candan, N ida Kamil Özbolat ve M ustafa Öziş. Ankara: Dipnot Yayınları. 183-193. Şenses, Fikret (2007). "U luslararası Gelişm eler Işığında Türkiye Yükseköğretim Sistemi: Temel Eğilimler, Sorunlar, Çelişkiler ve Öneriler." http://erc.metu.edu/menu/series07/0705.pdf. Erişim Tarihi: 20.06.2011. Tatlıcan, Semih (1992). "Ü niversitede Solun Çıkm azı ve Yeniden Alternatif O labilm ek." Birikim 35: 30-36. Tekeli, İlhan (2003). "D ünyada ve Türkiye'de Üniversite Üzerinde Konuşmanın Değişik Yolları." Toplum ve Bilim 97: 123-143. Tekin, Serdar (2003). "Ü niversite İdeasım Yeniden Düşünmek: Neoliberalizm, Teknik Akıl ve Üniversitenin G eleceği." Toplum ve Bilim 97:144-163. Topçuoğlu, Nur (1995). Basında Reklam ve Tüketim Olgusu. Ankara: Vadi Yayınları. Traweek, Sharon (2000). "Faultlines." Doiııg Science + Culture. (der.) R. Reid ve S. Travveek. New York - London: Routledge. 21-48. Tunç, Aslı (15. 01. 2006). "Yükseköğrenim in D eğişen Yüzü." www.radikal.com. tr. Erişim tarihi: 15. 03. 2011. TÜSİAD (2000). "Yükseköğrenim in Finansm am Yasal Düzenlem e için Ö neriler." http://www.tusiad.org.tr/FileArchiveli/uksekogretim.pdf. Erişim tarihi: 13.10.2009. TÜSİAD ve EUA (2008). "Türkiye'de Yüksek Öğretim: Eğilimler, Sorunlar, ve Fırsatlar." http://www.tusiad.org.tr/FileArchive/EUA_08.pdf. Erişim tarihi: 12.11.2009. 74 • iletişim : araştırmaları Üşür, Serpil Sancar (1997). İdeolojinin Serüveni. Ankara: İmge Yayınevi. Yıldırım, Yavuz (13. 01. 2008). "Y Ö K Başkam Yeni Şeyler mi Söyledi?." www. radikal.com.tr. Erişim tarihi: 11. 01. 2011. 75 Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio: Portuguese Case Paula Cordeiro Abstract İn the context of digital Communications, this essay explores audience ratings and survey strategies for radio, to analyse the influence of technology on new research methodologies as vvell as the re-conceptualisation of audience, most particularly, the listener concept. Concerning radio ratings across Europe, relevant conclusions are found, about the influence of digitalization in audience behaviour. Considering key concepts of audience and listener, conventional radio broadcasting and audience research are observed to be out-dated or, at least, inappropriate to describe the cross-media, multiplatform and multitasking behaviour people have today concerning media, most particularly radio. Therefore, the aim of this essay is to present new insights to audience ratings methods and the concept of radio listener. Keyvvords: Radio, audience research; Rating. İz le y ic i A ra ştırm a la rın ı Yeniden K a v r a m s a lla ş tır m a k v e R a d y o d a A ra ştırm a S tra tejileri: P o r te k iz Ö rneği Özet Bu makale, radyoda izlerkitle reytinglerini ve araştırma stratejilerini, dijital iletişim bağlamında incelemekte; teknolojinin, yeni araştırma metodolojileri ve izlerkitlenin özellikle de dinleyici kavramının, yeniden kavramsallaştırılması üzerindeki etkisini analiz etmektedir. Avrupa çapındaki radyo reytingleri göz önünde bulundurulduğunda, izlerkitle davranışları üzerinde dijitalleşmenin etkilerine ilişkin anlamlı sonuçlara ulaşılmıştır, izlerkitle ve dinleyici anahtar kavramları düşünüldüğünde, geleneksel radyo yayıncılığı ve izlerkitle araştırmalarının güncelliğini kaybetmiş olduğu ya da en azından özelllikle radyo söz konusu olduğunda dinleyicilerin medyalararası, çoklu platform ve çoklu görevli davranışlarını açıklamakta yetersizliği nedeniyle geçerliliğini yitirdiği öne sürülebilir. Bu çalışma, izlerkitle reyting yöntemleri ve radyo dinleyicisi kavramlarına yeni bir bakış kazandırmayı amaçlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Radyo, izlerkitle araştırması; reyting. ile tiş im : a r a ş tır m a la r ı • © 2007 • 5(1): 75-101 76 • iletişim : araştırmaları Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio: Portuguese Case Introduction Here in this article we tried to explore audience ratings and sur vey strategies for radio; studying most used audience measurement systems in Europe, analyzing in detail Portuguese ratings Standard 'Bareme Radio' methodology, sample, questionnaire and data gathering. This was combined with the analysis of 'Ouvinte Mais RFM' the first radio e-survey designed to study audience behaviour and music preferences, replacing the cali out phone interviews. This is combined with the study online traffic, streams, player and demographics of most popular terrestrial radio stations in Portugal, examining the relevance of technology to define a listener profile. Our approach concerns demographics as a targeted audience, technology and use factors. Radio listening can no longer be observed strictly by a demographical point of view as cannot media consumption or any social activity that relates offline with online context. Although young people are thought to be the most active Internet users, we can not forget that older generations also forge online environment both as users and creators. The web is a working environment, leisure and social gathering Virtual space where different people from different age rankings meet, socialize, share and interact, in a şort of öpen life-stream, improving social engagement. There's one fundamental aspect vvithin this analysis, which is the fact that, although radio stations try to improve ratings information by developing market surveys combined with some qualitative research, vvebsites and streaming are stili consider as complementary features Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 77 and platform for radio broadcasting. As much as they know, it can be either the FM listener who goes online when terrestrial signal is out of reach; in places where radio listening is not allovved or recommended (as for instance, at work); or even anyone else, who found the station online and likes to listen to music. Since ali of Portuguese radio stations in analysis, alongside with FM streaming offer multimedia content in their websites with some producing web-only music channels, the online platform is a brand extension that can be also an alternative for programming and advertising, as well as future platform of listen ing. Or should we say, interaction? In this sense, what should we be calling the listener who is also the online user? Are they just listeners or a hybrid concept of audience, regarding this listening component as well as the user concept, referring to online radio? Why to measure radio? From the earliest studies and measurement of radio audiences (Allport and Cantril, 1935; Beville, 1940; Lazarsfeld, 1940 and 1946; Lazarsfeld et al., 1944) sociologists and psychologists seek to understand the audience influence in radio programming. Today's approach to those who may listen to radio covers a wide range of topics, from brand and ratings related perspectives to audience analysis in relation to mass media and the web (Blumler and Katz, 1974; Rubin and Windahl, 1986; Rubin and Rubin, 1985; Katz et al., 1973; Palmgreen, 1984; Levy and VVindahl, 1984 and 1985; Hoffman and Novak, 1995) and also 78 • iletişim : araştırmaları perspectives of audience as markets and the change taking place in the nature of Business, using works of Küng-Shankelman, 2000; Küng, 2004; Albarran, 1996 and 2010; Napoli, 2003; Caves, 2000 and 2005; Beck, 2003; Hendy, 2000; Rifkin, 2000 and Mitchell et al., 2009. Both in theory and practice, radio programming is developed for a specific audience. To be popular and influence the largest possible audience, it is to fulfil listener's needs, according to their tastes and expectations. Baring this in mind, social influence of radio is result of audience measurement and audience research, to find the best appropriate relation to a specific target of potential listeners. The role of audience in radio is not only a result of a complex structure of subjective notions of interest and quality, but also objective audience ratings, in which marketing strategies deepen on to define radio programming, particularly advertising investment. Contemporary radio broadcasters and advertisers stili rely on audience research methods created decades ago. These do not properly represent audience fragmentation, cross-media or multiplatform consumption, mainly represented by terrestrial, mobile and online radio listening. Radio programming design and development is built upon information about the audience; socio-demographic profiles and what attracts people into radio listening are key elements in this process. In the capitalist broadcasting framevvork, radio seeks to maximize profitability establishing audience loyalty vvithin the most relevant market ing targets (demographics with higher income) corresponding to most popular radio formats oriented towards audience lifestyle1. 1 A radio or programming format refers to the overal content över a radio station. Each format can be divided into sub-types and niche formats, to an even more defined target audience, being adjusted according to each countries' socio and cultural characteristics (for instance, CHR - Tejano is geographically defined to Texas, the southwest United States and northern Mexican, with popular music; Fado is geogra phically defined to Lisbon, presenting a popular specific music genre called Fado). Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 79 Radio monopolized mass communication between 1930 and 1950. In the United States, it was assumed as the most important advertising medium, able to reach large numbers of people and diverse sociodemographics. As Marchand (1985) described, advertisers quickly realized the unique characteristics of radio communication, intimacy and bonding with listeners, overlapping social influence of newspapers. Information about listeners became crucial to provide accurate data to radio programmers. Using audience research, broadcasters achieved to attract radio listeners, becoming the leading media (ratings and advertising investment). Radio schedule became highly dependable on commercially sponsored programs. Therefore information about the reported number of listeners indicating each program impact, as well as the audience fragmentation by different hours has become very important for radio industry. The evolution of radio and programming strategies highlighted the division between quantitative and qualitative research methods. Statistical information would be combined with marketing and advertising strategies, creating a business model that relates listeners with advertising investments, transforming audiences into a commodity for exposure to ads. This business model is based on audience attention: Terrestrial radio broadcasters provide a free service and profit from selling airtime, which depends on audience ratings, namely the percentage of the population likely to listen to radio advertising in a given time. Audience research in radio: Early days The history of audience research in radio can be divided into two majör periods: 1) The study of listener attitudes and listening behaviour, corresponding to information needs about broadcasting content, in addition to audience ratings, to provide specific data to advertisers about 'who heard what'. 2) Today, we need to go further, to find not only listening habits and hours of listening, as well as the listening platform people use. 80 • iletişim : araştırmaları Ratings arouse around 1929, the year that Archibald Crossley, from the Cooperative Analysis of Broadcasting (CAB), a non-profit organization of broadcasters and advertisers, developed the first method to measure the audience via telephone: It consisted in calling to listeners and ask them about vvhat they had heard the day before, relying mainly on memory and popularity of radio stations, as stili happens today in many countries, for instance, in Portugal. A few years later, C. E. Hooper innovated the method of calling radio listen ers and asking them vvhat they were listening at the moment. Since telephone was, by then, considered a luxury that only few could afford, betvveen 1940 and 1959, another organization, the Broadcast Measurement Bureau (BMB), resorted to voting bulletins mailed to listeners to assess radio audience ratings. Nevertheless, these methods were not corresponding to the information needs about radio-listeners. AC Nielsen and CE Hooper sought to develop a new approach, creating a system that crossed different methods. It vvas based on personal intervievvs, listening diaries, telephone polis and surveys in grocery Stores, to describe the relationship betvveen listening and purchase of products that sponsored radio programs. In the 1940s, Nielsen introduced a nevv system of measure ment; Instantaneous Audience Measurement Service (1942), using an audiometric device installed in the listeners home. Then, data vvas related to social class and location to provide information about audi ence behaviours and characteristics. Evolution and systematization of methodologies Consolidated audience as a measure, as vvell as a commodity betvveen broadcasters and advertisers. Along this first period, it vvas only assessed individual exposure to media, leaving unansvvered the aspect that stili proves to be the most complex; radio's influence and the relationship vvith the listener. Qualitative research sought to relate audience measuring and behaviour. The multidisciplinary background of Paul Lazarsfeld contributed to the diversification of audience research, approaching social stratification and the psychology of consumption. In the Bureau of Applied Social Research at Columbia University, Lazarsfeld approached radio Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 81 in terms of social life and consumption2. Lazarsfeld's majör studies in this bureau have found that many listeners saw ads in an educational perspective (1946), counselling programs enriched their social life (1940) and radio novels were considered to moralize their lives (1948). Radio was then, a unifying medium; in a golden era when families gathered around radio devices to listen to live sponsored network broadcasts. Nevertheless, as today, quantitative data was fundamental to assess behavioural data: 'Who listens to what, how, where and when' considering also media exposure for advertising investment. The development of new measuring processes became dramatically different with the introduction of the computers in the 1970s, allowing the creation of socio-demographic and lifestyle databases to define market segmentation. Today, rating companies portray themselves as industrial producers of information and tend to rethink methodologies and samples, in favour of more reliable procedures according to the unreliable nature of audience behaviour and the need to find ever-smaller niche markets. Current discussion around audience ratings is about next generation of electronic ratings. Designed by U.S. company Arbitron, Portable People Meter (PPM) is a card-shaped device similar to a pager that captures and stores an audio signal sent by the broadcasters. It is inaudible to the audience, logging each time it finds such a signal, compiling information regarding how many people are exposed to radio and television stations. Using similar technology, radiocontrol (GfK) is smaller than PPM, being similar to a wristwatch. Infratest Burke (TNS Infratest) within the same group, seems although, to be more technologically sophisticated. These three devices have some common features; the unit of study is the individual and not the device. It is carried out passively, which increases scientific observation, because it does not depend on the testimony of listeners. Another advantage of these devices is that they 2 Lazarslfeld (1946); Lazarlsfeld (1940); VVarner and VVilliam (1948). 82 • iletişim : araştırmaları measure audiences anywhere, not confined to home. Also allow picking up signals at any time, unlike current systems that apply questionnaires at fixed times of day and for households with telephone. It is also a multimedia device allowing to a simultaneous measurement of radio and television audiences. In the U.S, audience ratings samples also consider celi phone users. Beginning in 2008, Arbitron recruited diary keepers by calling celi phones, a significant development if we consider increasing percentage of people that relay exclusively on it. How and what to measure today? Change in media and cultural consumption, reconfigured research and rating methods, towards the effectiveness of characterization of consumer behaviour, in order to reduce unpredictability and captivate new niche markets. This process results from the convergence between technology, consumption, culture, marketing and media. Market research, audience ratings and audience studies get together as interdisciplinary studies to reach complementary findings to explain audi ence fragmentation and dispersion. As for media, especially radio, programming strategies are today developed considering lifestyle features like owned assets, social or cultural consumption. In order to find the most important feature for radio broadcasters; ’who listen to what, why, when, how and for how long?' we propose to combine the best from qualitative and quantitative methods, analyzing their strengths and weakness in digital context. Radio should use new techniques for audience research to chase new listeners, develop niches, retain old listeners and please this new self-made generation. This leads us to changing in research methods and information gathering, considering ratings inadequacy, PPM accuracy, the importance of callouts and other approaches that radio broadcasters have been developing, enabling to complement ratings with studies that combine quantitative with qualitative research methods. Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 83 Nowadays, listeners in same age group ha ve different practices and relate differently with radio, especially if we consider online radio (Cordeiro, 2009). In this scope, what should we be calling the listener, or who is also the online user? FM broadcasting formats should already combine market segmentation with multidimensional categories related to media and technology literacy, since radio is no longer just an analogical media. Experience with technology, choice of devices and web surfing portray variations in behaviour, establishing differ ent technological profiles, between newcomers and experienced users, without considering aspects such as age, education or social class. The question is not vvhether people are abandoning radio, but transformations within radio consumption: As they listen to FM radio, they also use websites to search for more information and to keep listening where they can not receive a clear terrestrial signal. People share radio's podcasts, follow the station in Facebook and interact with radio presenters in as many ways as the Web can fulfil this need (Cord eiro, 2009). One-to-one will be the future broadcasting and business model, using digital platforms. Each medium will become a 2.0 plat form of information and communication, where professionals, advertisers and audiences will work together in the creation of meaning and value (Cordeiro, 2007b). In this scope, should we talk about listeners or a hybrid concept of audience, regarding the listening component as well as the site browsing, referring to online radio? Audience ratings in radio: An approach to different methodologies Although new systems are in development, the methodology for measuring audiences is based primarily in interviews (face-to-face or via telephone) and daily listening diaries. Hendy (2000) reproduced the work of Laing and Tyler (1998) about the characteristics of each method, explaining that Street interviews can be useful to gather instant information on programming at the expense of listening habits; and telephone intervievvs can condense qualitative information, but can leave out of the sample ali of those who no longer have telephone at home (using solely mobile phones) or those who, for any reason did 84 • iletişim : araştırmaları not answered the phone. Of these three methods, the daily listening diaries have been most criticized. Although they can provide very detailed information about the listening process, tend to be properly and carefully filled in by listeners more avvare of its importance, leaving the listeners sample without representation among more young or less active members of the family in which it was distributed (Hendy, 2000: 123). Listener's panels, market surveys and callout research are techniques that best represent the qualitative study of audience in radio, vvithout measuring audience. Panels are repetitive surveys to a permanent sample of audience, providing information about the evolution and trends in the listener's behaviour. It is mostly used to evaluate specific changes and programs. In some European countries, these panels produce also listening diaries, which, although may be skewed by the lack of randomization, are very complete with useful data for radio stations. Radio stations also use a range of different psychological evaluation tests, to deepen several issues and study listener needs or motivations: Music tests, perceptual studies, focus studies, cali outs, market surveys. Music tests (by telephone or using digital tools) measure respondent's feelings about what they are hearing as they listen to actual segments of music or programming content. Perceptual studies are full-scale market segmentation studies to find listeners’ perception of a radio station and other stations in the same market. This kind of study is designed to appraise market potential, uncover necessary adjustments to increase market share and market format search analysis, using large samples (from 400 to 1200 people), via telephone or önüne tools. Focus studies derive from focus group and structures to evaluate content, measure reactions and direct discussions, providing in depth analysis of listener reactions to a radio station programming. Market surveys evaluate new radio formats, testing listener's sense of difference and classifying its most successful characteristics. Cali outs offer weekly or bi-weekly feedback from most active listeners (30 to 40 songs from 80 to 100 listeners) with an on-target sample, to find songs Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 85 that drive passion and those that cause tune-out, as well as familiarity and song awareness. Cali outs are useful tools to define radio station music profile and playlist composition. These seek to understand listener's reactions and effective behaviour in relation to songs and artists. By allowing a comparison of results över time, surveys create a database of music to which the radio station audience positively reacts. It can be done quite regularly, reflecting the average of total market, with information that allows operating promptly adaptations in musical or editorial content. Cali outs biggest problem is related to changes in individual taste and generalization of results. So, wise and careful choice of sample of individuals for a callout test is Central to successful results. The difficulty to find how many, what they hear, why they do it, for how long, where and in which listening platform may only have proper results combining different approaches, Cross ing qualitative and quantitative methodologies to audience study. Ratings in Portugal Marktest's 'Bareme Radio' is a quarterly audience rating, representing a quantitative analysis in Portugal since 1983. Rather than describe the structure and methodology used by Marktest, which is similar to other countries, we present a relation between characteristics, limitations and different methods used by radio broadcasters to follow listener's behaviors and their tastes, using ratings mostly as an advertising management tool3. The 'Bareme Radio' universe of study is the Portuguese population aged 15 years and över, according to 2003 Census of Population, produced by the National Institute of Statistics. 'Bareme Radio' is built upon a sample of Portuguese population, from the public database of telephone numbers. It gathers information using computer-assisted 3 Our research shovvs that as Portugal, countries like Austria, Croatia, Czech Republic, Denmark (local radio stations), France, Germany, Greece and Slovenia rely solely on ÇATI/ÇAPI Systems, while Belgium, Hungary, Poland and Svveden combine ÇATI with diaries, and Italy with panels, and other European countries use other Systems (digital or diaries). 86 • iletişim : araştırmaları interviews, of a proportional sample with respect to sex and day of week, for each of municipalities in Portuguese mainland: A total of 5054 interviews, not proportional on region and age, in an over-sample of 952 interviews for each of waves of study (quarterly)4. Critiques to this ratings system are result of several possible biases, superficiality and a general knovvledge of listening behaviour. Sample and questionnaire construction, data gathering and professionalism of collecting and analyzing data are most controversial issues. One of the criticisms at Marktest's 'Bareme Râdio' is related to the renewal of the sample (every ten years, after the census of population). Hovvever, more important is the sample construction. Although technically reliable, it is restricted to households with Standard telephones and applied during working hours, a time when most part of popula tion is not available to participate. On one hand, quarterly renewal of the sample declines possible biases, but also favours results with share and accumulated audience flotation, which may not correspond entirely to radio ratings during the period under review. In fact, this structure does not include mobile phones, which may represent a constraint in understanding the universe of study. Hovv ever, the introduction of mobile phone numbers vvould bring serious implications for overall management of Bareme, based on regional sampling distribution, since mobile phones have no geographical allocation. Using a method of random routes is also a vvorkable formula for this type of research, though difficult to implement in Portugal, by dovvngrading of electoral registers. Collection of information is indeed the question that seems most pertinent to analyze, most for denials than intervievvers performance. According to Marktest, the system of information collection avoids any human bias, by dispersion of intervievvs; reduced number assigned to each intervievver; tight supervision and Computer proce4 Audience quantification is based in data extrapolation, assuming to be representative of the universe of study. Cordeiro •Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 87 dures that allow an extreme region rotation, collection periods and levels of repetition. Most vvorrying factor are denials, for the difficulty in assessing its nature and influence in ratings resul t.s, derived primarily from inaccessıbility, database misclassification or difficulty in filling the quota. About 'Bareme Radio' questionnaire, it is also criticised for measuring radio stations' popularity only asking listeners about what they heard the day before, relying mainly on memory and spontaneous answers. Generally, this corresponds to spontaneous recall, for top of mind references: Radio stations with high levels of branding investment strategies. In addition, these questionnaires measure duplication, but do not indicate which is prime station or even listening behaviour, concerning the kind of attention dedicated to radio contents. This way, duplication can only be assessed by duration of listening. We continue, however, without knowing whether if radio was on as background noise, or what kind of attention listener devoted to radio contents. On the other hand, this method also favours radio stations with clearer signal, measuring in first instance, comfort of listening. This means that, vvithin regulatory framework of Portuguese radio broadcasting and taking in consideration country geography, radio stations with powerful broadcasting servers; those with frequencies for the whole country (mainland, since Portuguese islands are not part of Bareme sample); those who establish partnerships with local radio stations to create a network across the country; and most particularly, radio sta tions which can afford to have broadcaster servers ali över the country (specially in mountainous areas), are the ones which can easily be listened everywhere. In other words, in some regions there is not much choice among radio stations. Information about listeners and listening profiles: Listener + RFM To obtain more detailed information radio stations combine quantitative and qualitative methodologies. Although qualitative analysis rarely provide information about the number of listeners, therefore, 88 • iletişim : araştırmaları unhelpful for radio advertising, it is particularly suitable for identifying trends in tastes, attitudes and expectations concerning radio programming, as Browne (1982) noticed. In Portugal, most radio stations combine different methods and techniques to complement quarterly ratings provided by Bareme Marktest. Market surveys and callouts are the most used, designed, operated and analysed by marketing departments, and applied to each station listeners (Cordeiro, 2010a). RFM5 conducts bimonthly music cali outs to set current playlist and two annual music tests to structure the station musical profile. For each, RFM constitutes a random sample loaded vvith telephone numbers from telecom companies, including the same company Marktest uses to build the Bareme sample, as well as other telecom companies, allowing to specify zip codes and gender, among other options. Bimonthly cali outs have a sample of 75 individuals and are made by telephone. Annual cali outs use a sample ranging between 75 and 100 individuals, in the scientific assumption that a larger sample does not alter the profile of responses. The application is by attendance of participants in two different days. Since 2005, RFM established a new method for collecting the information, which depends on spontaneous participation of listeners via web, in a şort of e-callout: "Listener + RFM" is a digital interactive auditorium music test, scoring library songs and music flow. It is structured as an online platform for data gathering and has a growing database of listeners available (and willing) to participate. In December 2006 (after a year and a half), accounted for more than 8 thousand members who voluntarily respond to the bimonthly emailed online survey, to gladly evaluate songs and other issues related to programming. Today it is around 60 thousand members with an increased response rate över 10% at each application. 5 RFM has been, for the last 10 years, the most listened radio station in Portugal, with an average of 1 million listeners, vvhich is about 10% of the total population. Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 89 Each callout has a set of songs for evaluation, one in each page, through a navigation interface that allows respondents to listen to each music piece and evaluate it according to criteria set by the station, defining degrees of knovvledge, classifying each song according to sympathy or dislike. The success of "Listener + RFM", in relation to telephone research studies as mainly four reasons: The subscribers volunteering and comfort in filling; reduced costs and increased response rate. Furthermore, contact is made by mail, with a minimum of 45 days interval, allowing also responding when it is most convenient and, unlike previous Standard, it can also be interrupted and finished at the most convenient time. The rate of retum has achieved very positive results, representing on average 10% percent of the panel (according to the size at the time of each callout)6. Method randomness is not affected since from the total number of subscribers, only one part is contacted at each callout, a sequence that is randomly generated by Com puter and organized according to filters defined by RFM7. 6 The invitations for each callout are sent to those who did not participated for the last 45 days. RFM presents 6 surveys in each interval (two surveys every 15 days), gathering around 800 participants in each, which means around 6.400 intervievvs for every 45 days. 7 This system represents an evolution of letters and e-mails from listeners, produced and sent spontaneously, vvhich often contained information relevant radio programming. Although RFM will continue to encourage participation of listeners through letters or email, it has created an agile, inexpensive and apparently quite effective system to measure station performance station, to assess listeners expectations, using this information to draw socio-demographic characteristics of participants. In either case, studies conducted by RFM contribute significantly to structure of programming and music selection. Hoıvever, data that serve to guide those responsible for music content and programming, providing evidence of listeners pleasure or displeasure, radio stations they hear and expectations they have regarding RFM. To these, professional team adds a great deal of knovvledge and experience in field, vvhose musical and artistic sensibility, and reactions of listeners, that are assumed as essential elements for building a schedule balanced, diversified and based on personalization (Cordeiro, 2010). 90 ■iletişim : araştırmaları How about the audience? Listener, user or a hybrid concept of e-listener? Soengas (2003) proposed a typology of radio audience that crosses qualitative and quantitative aspects of listener's relationship with radio. We feature five sets that this author uses to define different contexts of reception: Potential and real audience; quantitative and qualitative audience; shared and transitory audience; participatory, receptive and passive audience; also, fragmented and segmented audience. Potential audience corresponds to the number of individuals who are able to tüne a radio station and that can become listeners, while listeners that are effectively listening to a radio station, a program on a regular or sporadic basis, shape the real audience. The quantitative audience evokes overall number of listeners of a radio station or pro gram. From the qualitative point of view, audience is related to characteristics and reactions of each group of listeners. Thus, qualitative audience will be one that adopts a critique attitude about radio contents, reflecting and taking an interested stance, so this attitude will be more important than its size (Soengas, 2003: 204). When listeners hear several programs at the same time, author considers this to be shared audience that, in our view, represents duplication8 in audience ratings. It differs from transitory audience, which corresponds to people who listen to a program occasionally, by chance or in special circumstances. Regarding participatory audience, Soengas (2003) believes that it is from interaction between radio presenters and listeners, through their live participation in radio, using communication tools such as telephone. In this context, author also lays out a receptive audience, as the one that assimilates, but not necessarily to generate a critical response. Finally, defines passive audi ence, when listeners do not pay attention to radio content transmission (Soengas, 2003: 205). 8 Number of individuals who contact simultaneously with two media; percentage of total contacted by a radio station in contact with other radio station. Duplication is calculated on the maximum coverage. Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 91 Soengas (2003) also develops some considerations relating to audience fragmentation and segmentation, concepts relevant to understand deregulation of media. The wealth of information and entertainment, multiple platforms and cultural options available led to the fragmentation of the audience, divided into smaller and smaller groups, which make their choices according to their similar characteristics, needs and expectations. Fragmentation is too, related to other concepts, such as audience redistribution and audience loss. When listener stops following a specific program or radio station, opting for another, or replacing radio listening by other activities (Soengas, 2003: 206). Crisell (1994) had already related some of these definitions with those used by radio broadcasters, to define audience size and determine the number of listeners for each radio program. Thus, listener conceptualization must be understood in the context of time and tuning, depending on length of listening to a program in a specific period of time. Although these categories can be related to terrestrial radio broadcasting, they can also be applied to Online radio listening. Communication practices are today highly influenced by Internet utilization and incorporation of online activities in our everyday life. Tabernero et al., (2008) analysed these processes and its impact on media to conclude that Internet is the key technology, a multimodal means of communication, specially for younger generations: "The higher level of use of the Internet on the part of the young as a source of entertainment implies not necessarily a substitution, but a certain degree of modification of their elders' previously established information and content consumption habits" (Tabernero et al., 2008: 287). People use technology differently and relate with media combining different approaches to same old activities; communicate, work, relate with each other and get information. In addition, people are no longer happy to consume whatever radio serves. Music is now avail able from a rapidly growing number of sources and consumers are 92 • iletişim : araştırmaları experiencing over-choice, and a certain control on what they consume. Consumer took control of Internet and user generated content became mainstream, with personal blogs and podcasts increasing day-by-day, as broadband grows and diminishes the line between content creators and consumers, developing hybrids formats, somehovv more compelling that what terrestrial radio stili offers. Virtual social ties contribute to social identification since most individuals are both online and offline, trading experiences, communicating and relating with others. People are also creating and distributing compelling rich-media Internet content, competing with professional media, using these systems as they broaden and sophisticate. One-to-one will be the broadcasting and business model, using digital platforms. Each medium will become itself a 2.0 platform of Informa tion and communication, where professionals, advertisers and audiences will work together creating social meaning and value. Who are these e-listeners? In Portugal, radio stations stili use profiles that combine sociodemographic information with lifestyle. Most important categories in use to market segmentation, consequently, to define listener's profile, are the ones also used in Marktest's 'Bareme Radio': Sex, age, social class, region and occupation. Recently, radio stations added other kind of categories allovving to identify the lifestyle of potential audience: Kind of car people choose to drive; favourite TV channels and most important social and cultural consumption, like favourite restaurants, bars and clubs, newspapers or magazines they read, frequency of attending the cinema or cultural events. Although this represents an evolution from ratings demographics, it does not include any kind of data about technology or platforms mostly used to listen to radio. Nevertheless, online broadcasting is becoming very important to Portuguese radio stations, which gather information about sites and online transmission to improve their relation vvith online listeners. Some have a profile of Facebook fans, since broadcasters assumed Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 93 networking interaction with audience to be as important as terrestrial transmissions. To develop our approach about levels of experience with technology, to define a contemporary radio listener profile, we inquired national broadcasters in Portugal with radio stations youth oriented as well as others, aiming for people 30 years old and up. Popularity and audience share were most important criterion of choice, as well as musical formats, which are most successful radio formats in Portugal. We interviewed the marketing department of RFM, Radio Renascença, Mega FM (M/Com Group); Radio Comercial, Cidade FM (Media Capital Radio Group) and Antena 3 (Public Service Broadcasting, RTP) to enquire them about: Characteristics of listener profile; website traffic metrics; Online demographics; website traffic rank; general and multimedia click stream; number of online listeners on player; online listening peak hours and percentage of online listeners facing terres trial audience (from 'Bareme Radio')9. We have found that for the majority of radio stations, experience with technology or platform of listening is not considered to define profiles of listening and listeners. There are several reasons for this, but mainly 'Bareme Radio' (the market Standard for radio audience ratings in Portugal) data do not conclude about the platform listeners use (FM or web) and the findings stations have about their online traf fic and FM listening are not worthy of comparison. For instance, online data considers listeners as result of a combination of IP address and player Identification which does not provide most accurate results on exact number of people listening to a radio station through its vvebsite - at work, one single combination can fulfil several listeners, as long as it is played out loud; in addiüon, the same listener can listen to in different computers, assuming several IP addresses and player log in same day; beyond websites, people can also listen to any of these radio stations using social networks embed players, as well as websites that 9 For ethical, commercial and privacy matters, detailed data about each broadcaster or radio stations is not fully presented, to ensure the agreement established between the author and broadcasters, for information and data gathering. 94 • iletişim : araştırmaları provide free Internet radio stations, including terrestrial radio stations10. Although most stations can not gather information about listening platform, some are using demographics, countries, cities and language information in social networks to create an online listener profile, using also listener's loyalty as a feature to characterize them (based on the number of times they listen to online broadcasting). As for online demographics, there are no differences to listener profile of the stations that make an effort in gathering this information: Ages vary between terrestrial and online listeners among 35 to 44 years old, which correspond to most of social network users, since 29% are between these gaps, versus 24% of ali Internet users (Lenhardt, 2009: 5). According to Portuguese radio broadcasters, most important multimedia features in radio station websites are videos; click stream shows that homepage and online player are most visited pages, followed by web radios (for those stations that besides the FM streaming also have web-only radio channels11) corporate and presenters blogs. People listen to online streaming around two hours a day, mostly in working hours, betvveen 9 am to 5 pm. Nielsen measures radio audiences for more than 60 years and stili, do not combine different platforms. Stili uses household diary measurement, with a sample that includes households not currently reached by Standard telephone samples and those who rely exclusively on mobile phone for their telecommunications. Nevertheless, 10 Some examples: http://sintonizate.net/radio/RFM.html http: //radiotv.pt-spt.com /radio /rfm-online http: //i9-radiosdeportugal.blogspot.com/2009/12/rfm-radio-portuguesaemissao-online-so.html http: / /tazovir.com /mais-populares /rfm / 11 For instance, RFM, has three vvebradios: 80's RFM; Clubbing RFM and Oceano Pacıfleo. Radio Comercial has flve webradios: Nightstage; Âgua e Sal; Romance; Mıisicas para sonhar and Comercial Tuğa. Further information available at each website www.rfm.pt and www.radiocomercial.clix.pt Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 95 ratings are enhanced with qualitative measurement of lifestyle and consumer behaviour, providing accurate measure on size and composition of radio audiences. Nielsen is a worldwide industrial information provider, measuring a broad range of consumer behaviour, including not only vvhat people listen to on radio, but also önüne audiences through Internet metrics. The same happens in Portugal with Marktest NetPanel, the baseline study on the Internet Portuguese population behaviour that characterizes Internet access, usage, user profile and available hardware in Portuguese households. This data, combined with radio audience ratings information can provide a more accurate representation of audience and consumer behaviour, since most of our time is today, divided between analogue and önüne activities. As for online analytics, Nielsen also employs innovative technology and methodology, integrating data-driven from blogs, social netvvorks, groups, boards and other consumer-generated media platforms, pulling data to analyze in text mining and deliver relevant information on buzz measurement. On the other hand, UK's Rajar listening figures take in consideration market trends, including data about ali radio listening and ali radio listening via platform, presenting share for analogue and digital platforms, in which, Internet is included. Baring this in mind, and since most important feature on radio stations vvebsites is online player, followed by other multimedia features such as videos or even blogs, as well as a tendency to introduce social netvvorks profile to characterize online radio üsteners, we propose, for now, the concept of e-listener to define contemporary radio listener, an heavy Internet user and experienced with technology. Radio is experienced across different platforms as consumers engage in cross media consumption, using more than one form of media at one time (while listening to radio, they search on the radio station vvebsite, post something on Facebook about the content they are reading in printed press and stili, although soundless, take a look at the TV set and comment something with their friends using chat Services on their mobile phones). On the other hand, radio content is consumed 96 • iletişim : araştırmaları through Internet in several multimedia devices, digital radio, celi phones, cable, in-home, at work, out-of-home, live and time-shifted, streamed and non-streamed webcast (podcast), consolidating the anytime, anywhere media consumption paradigm. Conclusion Audience ratings, as well as callouts and market surveys results are today in relation, to help radio station managers to better define programming and marketing strategies. These are tools used to sustain a professional culture that is developed and improved by experience and professional wisdom, to play in harmony with music and words, respecting listener's interests, but in conformity with business that underlies radio programming, profitability and reputation of radio station brand. In our perspective, relation between age and technology experience should be explored in order to contribute to a better understanding, also to confront the idea that within Online radio listeners, users experience is not directly related with age but with the way integration of technology in everyday lives can establish categories of different levels of experience with technology, as Tabernero et al. (2008) wrote. Widespread of information and communication technologies in modern societies and individuals' levels of experience with technology leads to more intensity and complexity in communication practices, enhancing self management of information and communica tion both in intemational and local levels. Radio stations are starting to use lifestyle features to characterize their listeners, but should also introduce technological characteristics to define listener profiles, examining Computer mediated communica tion processes through socio-demographic features (sex, age, income and education) and technology, evaluating consumption and attitudes pertaining to Online media in different levels of technology experience, through the length, frequency and intensity of Internet usage. The use should rely as the main aspect, distinguishing different kinds of Inter net users, technological profiles and demographical identities. Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 97 Research should follow an integrated media measurement, to provide d ata on listening through different platforms, being computers and auto-radios the most important for now; later, Internet and mobile phones, when Internet becomes widely available in auto-radi os. Out of home should also be considered, since radio is considerably heard in restaurants, bars, health clubs, hairdressers, beauty centres, footvvear, clothing, accessories and other kind of Stores. Internet panels should bring about more than metrics for online behaviour, providing information about the audience engagement with online radio, relating it with mobile applications and data from mobile phones, concerning both FM broadcasting and live streaming. This combination of data, similar to Nielsen's Three Screens12, can offer new insights on the radio listening process proving the idea that the radio listener is being replaced by a cross-platform, multimedia user that listens to radio in the most convenient available source. Radio is transforming programming into valuable content available in multiplatform. In many cases, one simple input is encoded to be delivered in computers, smart phones, tablets, consoles and televisions. Thus, to commercialize con tent and offer added value experience to e-listeners, radio broadcasters have to be able to analyse convergent data. Parallel to traditional radio, though broadcasters are rapidly investing in radio hybridization, different online platforms have online radios managed by users, using these free technological infrastructures with unique libraries and free tools to develop a social approach to radio, available anytime, anyvvhere in any multimedia device. Advertising biggest challenge is not only reinventing formats, more precisely, audience measurement and content (both editorial and advertising) optimization. Internet technologies allow precise segmentations and real time reports, using different targeting methods, such as profile selection (in each service requiring registration, profile creation or logging through social networks), geo-targeting (using users IP address) and most accurate, 12 Nielsen "Three Screens" is a measurement solution that is par of the "Anytime Anyvvhere Media Measurement™ initiative (A2/M2™) (...) accurate and complete information on the audiences for these 'three screens' — television, Computer and mobile phone". Available at http://www.agbnielsen.net/products/a2m2.asp I Accessed June, 10, 20101 98 • iletişim : araştırmaları overlaying in-stream audio and video ads. Real time reports allow broadcasters (even advertisers) to evaluate campaign ROI (return of investment) through impressions or clicks, for instance. Contemporary radio core business as changed, involving today audio and video content önüne, focusing on the best user experience, no longer, listening experience. Therefore, radio is delivering live and on-demand, providing media content on-strategy, on-time and on-device, in need of metrics to measure user behaviour on the player, advertising effectiveness and quality of the experience. The need to combine data from different platforms, listening behaviours and engagement should rely on as integrated measuring system, Crossing: Real-time web based streaming, behavioural (on-player data) and content analytics (unique users, clicks, songs ratings and top stories). In this increasingly connected world, radio should develop a unique strategy for this multi-platform context to extend the radio station's brand and improve radio's influence in consumer's preferences and consumption, as well as an understanding of how people relate with media and devices, to develop integrated advertising campaigns, and multi-platform programming strategies. References Albarran, Alan (1996). Media Economics: Understanding Markets, Industries and Concepts. IA: Iowa State University Press, Ames. Albarran, Alan (2010). The Media Economy. London: Routledge. Allport, Gordon and Hadley Cantril (1935). The Psychology of Radio. New York: Harper. Beck, Andrew (2003). Cultural Work:Understanding the Cultural Industries. London: Routledge. Beville, Hugh, Jr. (1940). "The A BC D 's of Radio A udiences." Public Opinion Quarterly 4(2): 195-206. Blumler, Jay and Elihu Katz (eds.) (1974). The Uses ofMass Communications. Beverly Hills, CA: Sage. Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 99 Brovvne, Donald R. (1982). International Radio Broadcasting. New York: Praeger Publishers. Caves, Richard (2000). Creative Industries: Contracts Betıveen Art and Commerce. London: Harvard University Press. Caves, Richard (2005). Sıvitching Channels: Organization and Change in TV Broadcasting. Cambridge, MA: Harvard University Press. Cordeiro, Paula (2007a). "FM And Internet. Digital VVorld And New Radio M odels." Blogs Y Periodismo En La Red. (ed.) M ariano Cebrian HERREROS and Jesus Flores VIVAR. Fragua: Madrid. Cordeiro, Paula (2007b). "Tendencies in the Portuguese Radio Sector." Transformaciones de la Radio y la TV en Europa. Servicio Editorial de la UPV/EHU: Bilbao. Cordeiro, Paula (2009). "Generations and Online Media. The Study of Baby Boomers, Generation X and Generation Y Relation VVith Radio." Media+Generations Conference Proceedings Book. (ed.) P. Lang. Milan. Cordeiro, Paula (2010a). Radio e bıdûstrias Culturais. Lisboa: Livros Horizonte. Cordeiro, Paula (2010b). "From Radio to R@dio: Terrestrial Radio and Digital Platforms. How M ultimedia Is Changing Radio." Souııding OUT 5 8 - 11 Septem ber 2010. Boum em outh. Crisell, Andrevv (1994 [1986]). Understanding Radio. London: Routledge. Hendy, David (2000). Radio in the Global Age. Cambridge: Polity Press. Hoffman, Dortna and Thomas P. Novak (1995). "M arketing in Hypermedia Computer-M ediated Environments: Conceptual Foundations." http:// wzuw2000.ogsm.vanderbilt.edu/cmepaper.revision.julyll.1995/cmepaper. html. Accessed: 01.09.2010. Katz, Elihu, et al. (1973). "O n the Use of Mass M edia for Im portant Things." American Sociological Revieıu 38: 161-181. Küng, Lucy (2004). "W hat Makes M edia Firm s Tick? Exploring the Underlying Drivers of Firm Perform ance." Strategic Responses to Media Market Changes. (ed.) Robert G. Picard. JIBS Research Reports N.° 2004-2. Jönköping International Business School: Parajett AB. 100 • iletişim : araştırmaları Küng-Shanklem an, Lucy (2000). inside BBC and CNN - Managing Media Organizations. London: Routledge. Laing, D ave and Bob Tyler (1996). The European Radio Industry. London FT Looking. East, Diffusion EBU: Geneva. Lazarsfeld, Paul F. (1940). Radio and the Printed Page - An Introductioıı to the Study of Radio and Its Role in the Communication ofldeas. (2nd Printing). Nova Iorque: Duel, Sloan and Pearce. Lazarsfeld, Paul F. (1946). The People Look at Radio. Chapel Fiili: The University of North Carolina Press. Lazarsfeld, Paul F. and Frank Stanton (1944). Radio Research, 1942-43. New York: Duel, Sloan & Pearce. Lazarsfeld, Paul F., et al. (1944). The People's Choice: How the Voters Makes His Mind in a Presidential Campaign. N ew York: Duel, Sloan and Pearce. Lenhardt, Am anda (2009). "The D em ocratization on Online Social Netvvorks." http://www.pewmternet.org/Presentations/2009/41-The- Democratization-of-Online-Social-Networks.aspx. Accessed: 10.07.2010. Levy, M ark and Sven VVindahl (1984). "A udience Activity and Gratifications: A Conceptual Clarification and Exploration." Communication Research 11: 51-78. Levy, M ark and Sven VVindahl (1985). "T he Concept of Audience Activity." Media Gratifications Research: Current Perspectives. (eds.) Kari E. Rosengren, et al. Beverly Hills, CA: Sage. Marchand, Roland (1985). Advertising the American Dream: Making Way for Modernity, 1920-1940. Berkeley (CA): University of California Press. Mitchell, Caroline , et al. (2009). "M anaging Radio Sound Concepts." www. soundconcepts.ltd.uk/managingradio/. Accessed: 01.09.2010. Napoli, Philip M. (2003). Audience Economics: Media Institutions and the Audience Marketplace. New York: Columbia University Press. Palmgreen, Philip (1984). "U ses and Gratifications: A Theoretical Perspective." Communication Yearbook 8. (ed.) Bostrom, Robert. Beverly Hills: Sage. Cordeiro -Reconceptualising Audience Research and Survey Strategies for Radio:... • 101 Rifkin, Jerem y (2000). The Age Of Access: The New Culture of Hypercapitalism, Where Ali of Life is a Paid-For Expenence. NY: Putnam Publishing Group. Rubin, Alan M. and Sven VVindahl (1986). "T he Uses and Dependency M odel of Mass Com m unication." Critical Studies in Mass Communication 3: 194-199. Rubin, Alan M. and Rebecca B. Rubin (1985). "Interface of Personal and Mediated Communication: A Research A genda." Critical Studies in Mass Communication 2: 36-53. Soengas, Xose (2003). Inforınativos Radiofonicos. Câtedra: Madrid. Tabernero, Carlos, et al. (2008). "The Young and the Internet: Revolution at Home: W hen the Household Becomes the Foundation of SocioCultural Change." Observatorio (OBS*) Journal 2(3): 273-291. VVamer, Lloyd and YVilliam Henry (1948). "Radio Day Time Serial: A Sym bolic A nalysis." American Life: Dream and Reality. Lloyd VVarner (1953). Chicago: Chicago University Press. 103 ICA 2011 Konferansı Nurhan Kavaklı Uluslararası İletişim Derneği'nin (ICA) bu yıl öl'incisini düzenle diği yıllık konferansı Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) Boston kentinde 26-30 Mayıs tarihleri arasmda gerçekleştirildi. Son zaman larda, ağırlıklı olarak da Ortadoğu'da yaşanan toplumsal ve siyasal gelişmelerde, medyamn internetin ve yeni medyanın önemli bir rol üstlenmesinden hareketle konferansın bu yıl için belirlenen teması 'Merkezdeki İletişim' di. Teması uyarmca, iletişim çalışmalarının ve iletişim alanında çalı şan akademisyenlerinin akademik dünyada gittikçe merkezi bir konum kazanmasını irdelemeyi amaçlayan konferansta gazeteciliğin amacı, rolü ve geleceği ile iletişim akademisyenlerinin rolü ve sorum lulukları öne çıkan alt temalardı. Özellikle VVikileaks ve 'Arap Baharı' olarak adlandırılan Arap ayaklanmaları gibi internetin ve sosyal med yanın önemli rol üstlendiği toplumsal ve siyasal deneyimlerin ışığın da, gazeteciliğin demokratik ve toplumsal işlevinin nasıl ele alınması gerektiği ağırlıkla tartışılan konular arasındaydı. Bu eksende sunulan bildiriler genel olarak haber üretim sürecini izleyicinin katılımına açan yeni iletişim teknolojilerinin, yurttaş gazeteciliğinin (katılımcı gazete cilik) ve sosyal medyanın küresel ve yerel ölçekte toplumsal değişim üzerindeki etkileri üzerinden konuyu ele almaya çalıştı. İsteyen her medya kullanıcısının haber üretebilir hale gelmesinin kaülımcı demokrasi ve demokratik bir siyasal iletişim açısından öneile tiş im : a r a ş tır m a la r ı • © 2007 • 5(1): 103-107 104 • iletişim : araştırmaları mini vurgulayan bildirilerin yam sıra, üretilen haberin/bilginin niteli ğini demokrasinin iletişimsel gereksinmeleri açısından sorgulayan çalışmaların sunumu konunun farkı yönleriyle tartışılmasına olanak sağladı. Coğrafi ve siyasal sınırları (ulus devlet vb.) aşabilen bilgi akı şına bireylerin katılımın ve erişimin genişleyen olanakları ile bu ola nakların önceki uluslararası bilgi akışının yönünü nasıl değiştirebilece ği ortaya atılan sorular arasındaydı. Yine aynı eksende, yurttaşların haber ve bilgi gereksinmelerini geleneksel medya dışında farklı ve çeşitli şekillerde (bloglar, sosyal medya, talkshow'lar vb.) gidermesine olanak tanıyan yeni iletişim ve medya ortamında gazetecilik etiğinin ve sorumluğunun ne anlama geldiği ve kimlerden talep edilebileceği sorunsallaştırılan diğer bir konu idi. Gazeteciliği sadece bir sektör ya da iş kolu gibi ele alan ve bu çerçevede geleneksel medyada yaşanan gerilemeyi irdeleyen çalışma lar da konferansta önemli bir ağırlık teşkil etmekteydi. Konuya sadece ticari bir iş mantığı içinden bakan bildirilerin gördüğü ilgi ise oldukça yoğundu. Konferansın diğer önemli tartışma konularmdan olan iletişim aka demisyenlerinin rolü ve sorumluluğuna yönelik öne çıkan önerilerden bazıları yeni gelişmeleri tanımlayabilecek ve anlamlandıracak yeni kavramlar ve anlayışlar geliştirmek, iletişim akademisyenlerin dünya nın diğer yerlerindeki meslektaşlarıyla sıkı bağlar kurması ve çalışma lar yürütmesi, kaliteli iletişim araştırmaları yürütebilecek akademik kadroların yetiştirilmesi için lisansüstü eğitime önem verilmesi şeklin deydi. Merkezi New York'da bulunan Sosyal Bilimler Araştırma Konseyi (SSRC) başkanı, akademisyen Craig Clahoun tarafından yapılan kon feransın açılış konuşması büyük ölçüde iletişim akademisyenlerinin ve araştırmacıların zaman içinde sosyal bilimlere yaptığı katkılara ve değişen konumunun vurgulanmasına ayrılmıştı. '21 Yüzyılın Disiplini Olarak İletişim' başlıklı konuşmasında Clahoun, yıllar önce akademik dünyada iletişim çalışmalarına sadece periferi bir konum atfedildiğini Kavaklı • ICA 2011 Konferansı • 105 ancak artık bunun kabul edilemez ve savunulamaz bir durum olduğu nu söyledi. İletişim çalışmalarının aslında her zaman önemli olduğunu vurgulayan Clahoun, internet ve yeni medya sayesinde iletişim çalış malarının öneminin altının çizildiğini vurguladı. Daha önceden kayde dilmek şekliyle hazırlanan and web üzerindenden de yayınlanan konferansın ana konuşmalarını eski bir gazeteci olan akademisyen Barbie Zelizer ile ABD'nin önde gelen medya akademisyenlerinden Henry Jenkins tarafından yapıldı. ICA'nin geçen yılki başkanı da olan Zelizer 'İletişimin Hizmetindeki Gazetecilik' başlıklı konuşmasında, iletişim çalışmalarının bir disiplin kimliği kazanmasında gazeteciliğin yerine ve önemine değindi. İletişim çalışmalarını bir eve, gazetecilik çalışmalarmı da onun odalarından birine benzeten Zelizer, artık bu odamn ev içindeki merkezi konumunu yitirdiğini söyldi. Bunun da nedenim önemli ölçüde siyaset, teknoloji ve kültürel çalışmalarının öne çıkmasına bağladı. Yeni iletişim ve bilgi teknolojilerinin etkilerini daha çok kültürel sonuçları açısından tartışmaya açan Jenkins'in konuşması ise kültürel anlam ve değer üretiminin, tüketiciler ve sektördeki aktörler ile artık çok daha fazla söz sahibi olan medya kullanıcıları arasında dolayanla rın pratikler sonucu oluştuğunu söylemesi açısından dikkat çekiciydi. Günümüzdeki teknolojik gelişmelerin bir yandan kullanıcıların katı lım olanaklarım genişleten katılımcı bir medya modeli ortaya çıkardı ğına ancak diğer yandan bu modeli sömürmeye dönük yeni bir iş modelim de olanaklı kıldığına dikkat çekti. Özellikle hayran grupları nın ticari ürünler (müzik, film, TV dizisi vb.) yönelik gönüllü olarak web üzerinden yaptığı etkinliklerin ('emeklerin') bu ürünlerin ekono mik değerini arttırdığım ve kullanıcıların farkında olmadan sektör tarafından sömürüldüğünü söyledi. Katılımcılığı daha ziyade YouTube, Facebook, Tvvitter gibi sosyal medya üzerinden içerik üretimine ve dağıtımına ilişkin her türlü kullanıcı etkinliğine indirgese de, etkinlik ler üzermdeki ekonomipolitik faktörlerin kısıtlayıcı rollerine değinme se de, Jenkins'in konuşması kullanıcıların eğlenmeye ya da kendilerini ifade etmeye çalışırken farkında olmadan pazara hizmet edişlerine vurgu yapması açısından anlamlıydı. 106 • iletişim : araştırmaları Yukarıda özetle değinilmeye çalışılan konuları ulusal ve ulusla rarası medya kuramlarında ve sahipliğinde yaşanan yoğunlaşma, ticarileşme, küreselleşen pazarın etkileri, liberal medya modelinin giderek küresel çapta başat bir modele dönüşmesi açısından deği nen çalışmalar olsa da, bu değimlerin büyük çoğunluğu güçlü bir eleştirel sesten yoksun görünmekteydi. Benzer şekilde, medya dün yasındaki değişimin emek ve istihdam üzerindeki etkilerini tartışan çalışmaların yokluğu da dikkat çekiciydi. Amerikalı ünlü muhalif dilbilimci Noam Chomsy tarafından 'Demokrasi, Medya ve Akademisyenlerin Sorumlulukları' başlıklı kapanış konuşması belli bir ölçüde bu boşluğu gidermesi açısından önem taşımaktaydı. Konuşmasında Amerikan basınına ilişkin daha önceki eleştirile rini yineleyen Chomsky, Amerikan basınının dünyada gerçekten ne olup bittiğini aktarmak yerine Amerikan dış politikasına ve çıkarla rına güdümlü bir yapmayı tercih ettiğim söyledi. Bunun nedeninin devlet baskısından değil, basımn gönüllü bir işbirliği içinde olmasın dan kaynaklandığım ifade etti. İnternetin ve yeni medyanın sundu ğu olanakları bilgi ve iletişim üzerindeki sınırlamaların kalkması açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirmekle birlikte, bunun tek başına yeterli olmadığını ifade etti. İnterneti içinde her şeyin anlamsız ve birbiriyle bağlantısız bir şekilde bulunduğu bir biyoloji laboratuarına benzeten düşünür, bağlantıları kurabilmek için insanların ne aradığının farkında olması ve bunun da ancak dünyada ne olup bittiğine dair bir ilgi ve düşünce sahibi olmakla mümkün olabileceğim söyledi. Yeni iletişim ve medya ortammda, iletişim akademisyenlerin yerini de değerlendiren Chomsky, akade misyenlerin ne yapabileceklerine dair sorulan bir soru üzerine "ne olup bittiği hakkında konuşun", "tarihsel perspektif içinde neyin doğra olduğunu tartışın" "akademisyenler bunu yapmak için ayrı calıklı bir konuma sahipler" dedi. Toplamda beşyüzü aşkın hakemli bildiri, interaktif oturum, atölye çalışmaları, panel ve toplantının gerçekleştiği etkinlikte bildi ri sahiplerinin büyük çoğunluğunu Kuzey Amerika ve Avrupa ülke lerinden gelen akademisyenler ve lisansüstü öğrencileri oluştur Kavaklı • ICAA 2011 Konferansı • 107 maktaydı. Diğer bir büyük uluslararası iletişim konferansının (IAMCR) bu yıl ülkemizde yapılıyor olmasından olsa gerek, ICA'nın Boston konferansına Türkiye'den katılım yok denecek kadar azdı. Türkiye'ye ilişkin kayda değer bir gelişme ise, Pensilvanya Üniversitesi'nden akademiyen Marvan Kraidy'nin 'Türkiye'nin Ortadoğu Kamusal Alamnda Yükselişi' başlıklı sunuşu oldu. Kraidy, Türk televizyon dizilerinin Ortadoğu ülkelerindeki popülerliğinden ve son dönemde bölge ülkeler ile Türkiye arasında gelişen ekonomik ve politik ilişkilerden hareketle Türkiye'nin Ortadoğu üzerindeki etki lerine değinmeye çalıştı. İkibinbeşyüzü aşkın kişinin sunuş gerçekleştirdiği etkinlikte, katı lımcılar, James Curran, Deniş Mcquail, Daniel C. Hallin, Paolo Mancini, Elihu Katz, Susan Livingstone, Nick Couldry ve Monroe Price gibi farklı konumlardan çalışmalar üretmiş, iletişim alanında öne çıkan isimlerini dinleme fırsatı buldular. Konferans bildirilerin sunul duğu oturumlar yirmi ana bölüm alünda şu şekilde düzenlenmişti, 'çocuk, ergen ve medya', 'iletişim hukuku ve politikaları', 'iletişim ve teknoloji', 'iletişimde etnisite ve ırk', 'feminist çalışmalar', 'oyun çalış maları', 'gay, lesbiyen, biseksüel ve transgender çalışmaları', 'küresel iletişim ve toplumsal değişim', 'sağlık iletişimi', 'bilgi sistemleri', 'eği timsel iletişim', 'kültürarası İletişim', 'gruplarası iletişim', 'kişilerarası İletişim', 'gazetecilik çalışmaları','dil ve toplumsal etkileşim', 'kitle iletişim', 'organizyonel iletişim', 'iletişim felsefesi', 'siyasal iletişim', 'popüler iletişim', 'halkla ilişkiler'. Gelecek yıl 24-28 Mayıs tarihleri arasında ABD'nin Phonex kentinte yapılacak ICA konferansının tema sı ise "iletişim ve topluluk (communication & communitı/)" olarak belir lendi. 109 Kitap Eleştirisi Zafer Kıyan İletişim Teknolojileri ve Toplumsal Gelişme: Yayılmanın Ekonomi Politiği Funda Başaran A nkara, Ü topya Y ayınevi, 2 0 1 0 , 3 5 2 s. Funda Başaran'ın "İletişim Teknolojileri ve Toplumsal Gelişme: Yayılmanın Ekonomi Politiği" başlıklı kitabı doktora tez çalışmasın dan üretilen bir çalışmadır. Başaran'm iletişim disiplini içerisinde telekomünikasyon alanına olan ilgisi ve bu alanla ilgili çalışmaları akademi dışında başlamış akademiye girdikten sonra da devam etmiştir. İhtimal ki, mühendislik alanından gelmesi bunda etkili olmuştur. Yazarın bu ve öteki çalışmalarına bakıldığında, odak noktasının eko nomi politik yöntem temelinde telekomünikasyon alanında yaşanan değişimi anlamak ve anlamlandırmak olduğu söylenebilir. Nitekim bundan önceki iki kitabından ilki "Telekomünikasyonunun Ekonomi-Politiği" alt başlığım, ikinci ise yine telekomünikasyon alanı özelinde "İletişim Ağlarının Ekonomisi" başlığını taşımaktadır. Başaran'ın bu kitabı da yine telekomünikasyon alanıyla ilgili ve yine ekonomi politik alt başlığını taşıyor. Ancak bu kitapta yayılma nın ekonomi politiği üzerinde duruluyor. Kitapta ele alınan konu bütünsel ve tarihsel bir çözümlemeyle analiz ediliyor. Yazara bu noktada da ekonomi-politik yaklaşım rehberlik ediyor. ile tiş im : a r a ş tır m a la r ı • © 2007 • 5(1): 109-114 110 • iletişim : araştırmaları Funda Başaran'ın "İletişim Teknolojileri ve Toplumsal Gelişme: Yayılmanın Ekonomi Politiği" başlıklı çalışmasında, farklı akademik disiplinler arasında önemli bir yere sahip olan "yeniliklerin yayılması" konusu iletişim disiplini açısından İncelenmektedir. Başaran, yenilikle rin yayılması konusunu daha ilk elden bir gerçeklik olarak kabul etmek tedir. Yazar, konuyu iletişim disiplini açısından irdelemekte, özel olarak enformasyon ve iletişim teknolojilerinin (EİT) yaygınlaştırılmasına bak maktadır. Çalışmada yayılma kavramı, öznesiz ve kendiliğinden bir süreç olarak ele alınmamaktadır; tersine, yayılmayı yönlendiren ekono mik, politik ve toplumsal belirleyenler olduğu üzerinde durulmaktadır. Ayrıca, yayılma politikaları açısından gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ler arasında farklılıklar olduğuna dikkat çekilmektedir. Kitapta ilk olarak, kuramsal zemini oluşturma çabasıyla, yayılmayı doğrudan ele alan "gelişme iletişimi yaklaşımı", "telekomünikasyon ve gelişme paradigması" ve "piyasayı temel alan yaklaşım" irdelenmekte dir. Ayrıca, sanayi sonrası toplum kuramları olarak tanımlanan "enfor masyon toplumu" ve "post-modernizm" yaklaşımları tartışılmaktadır. Başaran'ın kuramsal düzeyde tartıştıkları göstermektedir ki, ileti şim alanında sayılabilecek ana akım kuramlar genel eğilim olarak yayıl mayı gelişme sürecinin bir parçası olarak ele almaktadırlar. Gelişmenin temel şartlarmdan birisi (ve belki de en önemlisi) toplumdaki bireylerin yeni teknolojilere uyum sağlama yetenekleri olarak görülmektedir. Ne ki, gelişme, "daha iyi yaşam" olarak değil "daha çoğuna sahip olmak" şeklinde ele alınmakta, dolayısıyla EİT'nin yaygınlaştırılması gelişmenin en önemli ölçütü olarak görülmektedir: 1960'larda kitle iletişim araçları nın yaygınlığı, 1970'lerde telefonun yaygınlığı, 1990'lardan itibaren ise internet, cep telefonu gibi yeni iletişim teknolojilerinin yaygınlığı... Bir tarafta Lemer, Schramm, Rogers gibi gelişmeyi iletişim araçları nın yayılmasına bağlayan gelişme iletişimi araştırmacıları ve çalışmala rı... Diğer tarafta Daniel Bell, Marc Porat ve Fritz Machlup gibi enfor masyon toplumunu müjdeleyen toplum bilimcileri, araştırmacılar ve bunların çalışmaları... Bir başka tarafta ise Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği gibi uluslararası aktörle rin konuyla ilgili hazırladıkları raporlar ve gelişmiş ülkelerin (GÜ) hükümetlerince hazırlattırılan strateji belgeleri... Kıyan • iletişim Teknolojileri ve Toplumsal Değişme:... • 111 G e çm işten g ü n ü m ü z e y a p ıla n b u ve b en z eri an a a k ım çalışm alar/ araştırm alar, a ra la rın d a k i v u rg u fa rk lılık la rın a rağ m en , E İT 'n in g elişm e için b irin cil ö n em d e old u ğ u ü z erin d e d u rm ak ta, y en ilik le rin y a y ılm a sın d a ise b ire y i m erk eze y e rleştirm ek ted irler. G elişm e ve ile tişim a ra çla rı n ın y a y g ın lığ ı arasın d a ise d o ğ ru d a n ilişk i k u rm ak tad ırlar. S o n y ıllard a n e o -lib e ra l e k o n o m i y a n lıla rı b u n u "y e n i g elişm e s tra te jis i" o la ra k ad la n d ırsa la r d a; g elişm e, B a ş a ra n 'ın b elirttiğ i üzere, g eçm işte old u ğ u g ib i esas o la ra k ü retim sü recin d e y e n i tek n o lo jik g e lişm elerin u y g u la n m ası o la ra k d ev am etm ekted ir. Y ine d e b ir d eğ işim aran acak sa, B a şa ra n b u d eğ işim i, g elişm en in , d o lay ısıy la d a tek n o lo jik y e n ilik le rin y a y ılm a sın ın b a şlıca ak tö rü n ü n p iy asa g ü çleri h a lin e g elm iş o lm a sı ve E İT 'n in y ay ılm a sın ın ise p a z a rın b ü y ü m esi a n la m ım ta şım a sı o la ra k a çık la m a k tadır. K itab ın ön em li k a tk ıla rın d a n b irisi k u şk u su z b u d eğ işim i v u rg u la m asıd ır. Z ira, te le k o m ü n ik a sy o n a la n ın d a g en el b ir eğ ilim o la ra k k am u h iz m e ti m o d eli a n la y ışın d a n p iy a sa o d ak lı a n la y ışa d oğ ru k ay ış, y a z a rın b u fark lılığ ı v u rg u la m a sıy la d ah a a n la şılır h a le g elm ek ted ir. B u tartışm a d a ilg in ç ve ön em li olan b a şk a b ir n ok ta, g elişm e v e ile tişim tek n o lo jilerin in y a y g ın lığ ı ara sın d a k u ru la n d o ğ ru d a n ilişk id e g e lişm ek te olan ü lk e le rin (G O Ü ) ö n e çık arılm asıd ır. G e lişm e n in y olu ve y ö n tem in d e h erh a n g i b ir d eğ işik lik y a şa n m a sa da, E İT 'n in y a y g ın lık k azan m asıy la g elişm em iş to p lu m la rm m u tlak a g elişeceğ i ve k a p ita list to p lu m lara erişeceğ i tü rü n d e n iy im se r b ir v a rsa y ım ın G O U T eri h e y e can lan d ırm a y a y ettiğ i söy leneb ilir. S o n y ıllard a ile tişim te k n o lo jilerin in b u ü lk elerd e y a y g ın la ştırılm a sın a d ö n ü k p o litik a la rın h a y a ta g e çirilm esi b u d u ru m u n b ir g österg esid ir. B u n u n la b irlik te, G O Ü 'le r a çısın d a n h e p d ah a fazlasın a sahip o lm a k a n la m ın a g e le n b u d u ru m , g elişm en in , d o la y ısıy la da tek n o lo jik y e n ilik le rin y a y ılm a sın ın b a şlıca ak tö rü n ü n p iy a sa ve p iy asa gü çleri old u ğ u n u , b u n u n d a n e o -lib e ra l p o litik a la rın m e rk e z in d e y er ald ığ ı g e rçeğ in i gizlem ek ted ir. K ita b ın b ir d iğ er ön em li k atk ısı, b u g erçeğ in ü z e rin d ek i örtü y ü aralam asıd ır. E İT 'n in e k o n o m in in h e r a la n ın d a cid d i y e n ile n m e le re n e d en o lacağ ı v e d aha az serm a y e g erek tird iğ i için G O Ü 'le r a çısın d a n G Ü 'le ri y a k a la m ad a b ir fırsat p en ceresi a çacağ ı y ö n ü n d ek i iy im se r h a v a g ü n ü m ü z d e g e çerliliğ in i k oru m ak tad ır. A n cak , g elişm e ve ile tişim araçları ü z erin e y a p ıla n araştırm a la rın ü z e rin d en u z u n y ılla r g eçse de, ü lk eler a rasın d ak i g e lişm işlik fa rk lılık la rın ın d ev am e ttiğ i g örü lm ek ted ir. 112 • iletişim : araştırmaları Başaran, kitabında, hepsi de Marksist izler taşıyan, uzun dalgalar kuramı, yeni-Schumpeterci yaklaşım ve iletişime ekonomi-politik yakla şımın oluşturduğu kuramsal bir zemine yaslanarak EİT'nin yayılmasını birey temelli olmanın dışında, ekonomi-politik bir yaklaşımla ele almak tadır. Başaran, bu yaklaşım temelinde EİT'nin yaygınlığına bakıp, soyut lamalarını ve buna eşlik eden kavramlaştırmalarını "yeni gelişme strate jisi" , "yeni ekonomi" ya da "yeni toplum" türünden gerçeklikle bağı zayıf tanımlamalar temelinde analizler geliştirmemektedir. GOÜTerin GÜTerin gelişmişlik düzeyini yakalayacağını da söylememektedir. Aksi ne, madalyonun diğer yüzü olduğunu hatırlatıp, GÜ ve GOÜTer arasın da EİT dolayımında ortaya çıkan yeni eşitsiz ilişki biçimleri üzerinde durmakta, "özelleştirme", "serbestleştirme", "kuralsızlaştırma" kavram ları temelinde alanın piyasa koşullarına terk edildiğinden söz etmekte dir. Ayrıca, var olan bu durumun neo-liberal politikalarda tam karşılığını bulduğuna dikkat çekerek kapitalist üretim tarzımn kurallarının halen geçerli olduğunu okuyucuya hatırlatmaktadır. Başaran, kitabın esas konusunu teşkil eden GÜ ve GOÜTerdeki yayılma politikalarını belli başlı modeller üzerinden tartışmaktadır. Bun lar sırasıyla: Kamu Hizmeti Modeli, Sosyal-Darvvinist Model, Dezavan tajlıyı Koruma Modeli, Tekno-Ekonomik Paradigma Modeli, Stratejik Yaygınlaştırma Modeli, Odaklanmış Serpme Modeli. Modellerin ne olduğu kısaca şu şekilde özetlenebilir. Kamu Hizmeti Modeli, EİT hiz metlerinin olabilecek en düşük fiyatlarla veya parasız olarak, özellikle ülkenin tüm coğrafyasına erişilebilmesi hedefini vurgulamaktadır. Sosyal-Darwinist Model, piyasa odaklıdır; hizmete parası olanın piyasa koşullarında erişebilmesini hedeflemektedir. Dezavantajlıyı Koruma Modeli, piyasa temelli olmakla birlikte, bunun oluşturabileceği dışlan mışlıkları engellemeyi hedeflemektedir; piyasa şartlarına göre hizmetin çok pahalı olması durumunda devlet müdahalesiyle hizmetin gerçek fiyatının altında verilmesi gibi. Tekno-Ekonomik Paradigma Modeli, yayılma açısından makro düzeyde paradigmanın gerektirdiği kurumsal, hukuksal, kültürel ya da hizmet alt yapısının kurulması için kamusal politikaları öne çıkarmaktadır. Stratejik Yaygınlaştırma Modeli, ülkelerin belirledikleri hedefler ve öncelikler çerçevesinde belirli bir mal veya hizmeti yaygınlaştırma politikası izlemesine dayanmaktadır. Odaklan Kıyan • iletişim Teknolojileri ve Toplumsal Değişme:... • 113 mış Serpme Modeli, sürdürülebilir insani gelişme politikaları doğrultu sunda, belirlenen öncelikli hedefler doğrultusunda ve projeler bağlamın da teknolojinin yaygınlaştırılmasının sağlanmasına dayanmaktadır. Başaran, söz konusu modelleri göz önünde bulundurarak, Avrupa Birliği ve Türkiye'nin internet ve cep telefonu alanında uyguladıkları politikalarda hangi modeli kullandıklarına dair karşılaştırmalı bir çözümleme yapmaktadır. Karşılaştırma, teknolojilerin yayılması açısın dan ortaya çıkan farklılıkların nedenlerini göstermesi yanında, GÜ ve GOÜ arasındaki uygulama farklılarım göstermesi bakımından da önem taşımaktadır. Yazar ilk olarak farklılaşmaya neden olan unsurları açığa çıkarmak amacıyla internet ve cep telefonunun tarihine uzanarak, var olan geliş meleri ayrıntılı olarak ortaya koymaktadır. Burada ulusal yenilik siste minin, uzun erimli planların ve standart oluşturma süreçlerinin önemini öne çıkaran yazar, ABD'nin internet, AB'nin ise cep telefonu alanlarında uyguladıkları Stratejik Yaygınlaştırma Modeli temelinde elde ettikleri başarılı sonuçlar üzerinde durmaktadır. Aynı teknolojilerin Türkiye açı sından uygulanan yaygınlaştırma modelinin piyasa odaklı yani SosyalDarwinist Modeli olduğunu belirten yazar, bu teknolojilerin Türkiye'ye giriş süreçlerinin ise daha ziyade teknoloji ithali yoluyla olduğuna dik kat çekmektedir. Başaran devamında, AB ve Türkiye arasında telekomünikasyon politikalarının farklılığım ele almaktadır. AB ve Türkiye'nin internet ve cep telefonları alanlarında uyguladıkları politikalarda hangi yayılma modellerini uyguladıklarım ortaya koyma çabası olan araştırma, "politik düzey", "sanayi düzeyi" ve "toplumsal düzey" olmak üzere üç önemli ayak üzerinden karşılaştırmalara dayanmaktadır. AB ülkeleri açısından en önemli farklılığın söz konusu politikaların siyasi gündem olarak ele alınması ve hükümetler bakımından yüksek öncelikli bir gündem oluşturması olduğunu belirten yazar, enformasyon toplumu olma yolunda oluşan refleksin daha çok ABD'nin benzer poli tikalarda meydan okumasına karşılık geliştiğini öne sürmektedir. Bura da, EİT'nin yaygmlaştırılmasıyla ilgili olarak yine stratejik modelin var 114 • iletişim : araştırmaları sayımlarını gözeten politikaların uygulandığından söz edilmektedir. ABD'nin internet alanındaki başarısına karşılık olarak AB'nin cep telefo nu alanında Ericsson ve Nokia gibi Avrupa şirketlerini piyasada egemen hale getirdiğini belirten yazar, Türkiye'nin AB, ABD ve uluslararası aktörler karşısında teslimiyetçi davrandığı ve uluslararası aktörlerin önerilerini uygulamaktan öte politikalar geliştirmediğine dikkat çek mektedir. AB'nin savunmacı politikaları karşısında Türkiye'de, başta ekonomik krizler ve siyasi istikrarsızlıklar olmak üzere, çeşitli nedenler le, telekomünikasyon ve yayıncılık sektörlerinin serbestleştirilmesi ve bu alandaki devlete ait işletmelerin özelleştirilmesi gibi uygulamalarm geçerli olduğu dile getirilmektedir. EİT'nin yayılmasında Türkiye'nin edilgin bir biçimde uyum sağlayan ülke olduğunu söyleyen yazar, böylece yukarıda belirtildiği üzere GÜ ve GOÜ'ler arasındaki farkların neler olduğu hakkında ipuçları vermektedir. Başaran son olarak, küreselleşme olgusuyla birlikte çapı ve ölçeği her geçen gün genişleyen internetin artan önemine bağlı olarak ekono minin dinamiklerinde var olduğu söylenen değişimleri "yeni ekonomi" kavramı bağlamında tartışmaktadır. Yazarın da belirttiği üzere, 1990'lardan itibaren sayıları artan yeni ekonomi şirketleri, adeta yeni bir ekono minin doğuşunu müjdelemekteydiler. İnternet pazarının bu görünümü çok sayıda gelişmekte olan ülkenin de iştahını kabartmaktaydı. Nitekim Başaran, bu durumun Türkiye'de yakın geçmişte gereksiz yatırımlara neden olduğunu söylemektedir. Zira yazara göre, GÜ'lerden kopya edi len yeniliklerle herhangi olumlu bir gelişmenin yaşanmasını beklemek gerçekçi değildir; daha ziyade, özümseme ve etkin kullanabilme sürecini ortaya çıkarabilecek olan şey, ulusal yenilik sisteminin bütün unsurları dır. Başaran'nın kitabı iletişim alanı açısından anlamlı olan bütün bu tartışmaları öne çıkardığı için önem taşımaktadır. 115 Bu Sayıdaki Yazarlar Paula Cordeiro Paula Cordeiro holds a PhD in Com m unication, with a specialization in Audiovisual and Interactive Media. Teaches Undergraduate and Graduate program s such as Com m unication and Digital Media, Radio Production or Com m unication Theories at ISCSP. Has been researching the field of Digital M edia and Radio since 2000. Her research interests include technology convergence; social networks and radio; program m ing form ats and cultural diversity; socio-cultural behaviours and online radio discourse; also the re-conceptualisation of radio in digital platforms. Has participated in different research projects and as speaker in national and European congress, m eetings and seminars. Has recently published a book about radio and cultural industries and is vvorking on her new book, about radio and the Internet. Nurhan Kavaklı İstanbul'da doğdu. M imar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı B ölüm ü 'nd e başlad ığı lisans eğitim ini, İstanbul Ü niversitesi İletişim Fakültesi'nde 1992 yılında tamamladı. İlk yüksek lisans derecesini 1995 yılın da M armara Üniversitesi Sosyal Bilim ler Enstitüsü Radyo-Televizyon Anabilim D alı'ndan, ikinci yüksek lisans derecesini 2000 yılında N ortheastern Üniversitesi Gazetecilik Bölüm ü'nden (Boston, ABD) aldı. Halen, Ankara Ü niversitesi'nde Gazetecilik doktora program ına devam etm ekte olup, UPENN, Annenberg School for Com m unication Studies'de bulunan Çenter for Global Com m unication Studies'de konuk araştırm acı olarak tez çalışm ası na devam etmektedir. Bir Gazetenin Tarihi Akşam (2005) adlı kitabının yam sıra çeşitli dergilerde yer alan yayınları bulunmaktadır. ile tiş im : a r a ş tır m a la r ı • © 2 0 0 7 • 5(1): 115-116 116 • iletişim : araştırmaları Zafer Kıyan Arş. Gör. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Halen aym fakültede doktora öğrencisidir. Başlıca ilgilendiği konular, iletişim kuramları, yeni iletişim teknolojileri, küreselleşme, bilgi ekononisi ve e-Ticaret üzerinedir. Aslı Yağmurlu Yard. Doç. Dr. Aslı Yağmurlu, doktora derecesini 2004 yılında Ankara Üniversitesi Kamu Yönetimi, Yönetim Bilimleri alamnda almıştır. Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü'nde görev yapmaktadır. Akademik ilgi alanları kamu yönetiminde halkla ilişkiler üzerine yoğunlaşmaktadır. Stratejik halkla ilişkiler, kamu denetçiliği, bilgi edinme kanunu, merkezi ve yerel yöne timlerdeki internet üzerinden gerçekleşen halkla ilişkiler uygulamaları, sosyal medya gibi başlıklarda yayınlanmış makaleleri ve çevirileri bulunmaktadır. Mesut Yiicebaş İzmir'de 1976 yılında doğan Yücebaş, İzmir Atatürk Lisesi'nden mezun olduktan sonra, 1999 yılında Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nü bitirdi. Daha sonra Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda yüksek lisans (2004) ve doktora (2011) eğitim lerini tamamladı. 2001 yılından itibaren Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde görev yapmaktadır. Öğrenciliği sırasında iki yıl süre ile İzmir'de yayınlanan Yeni Asır Gazetesi'nde muhabirlik yapan Yücebaş, TÜBİTAK bursuyla London Universiy Goldsmiths College'de doktora tezi ile ilgili araştırmalarda bulunmuştur. 117 Yazı Teslim Kuralları 1. Dergiye gönderilecek yazılar MS Word programında yazılmış olmalıdır. 2. Times New Roman karakteriyle 12 punto olarak, iki aralık yazılan ve A4 sayfanın tek yüzüne basılan yazılar 2 adet kopya olarak ve bir adet disket kaydıyla birlikte teslim tarihine kadar yayın kuruluna ulaştırılmalıdır. 3. Yazılar 100-150 kelimelik bir İngilizce ve Türkçe özetle birlikte gönderilmelidir. Yazıların ve özetlerin üzerinde yalnızca yazının başlığı bulunmalıdır. Ayrı bir kapak sayfasmda yazarın ismi, açık adresleri, telefon ve faks numaraları ile varsa elektronik-posta adresleri yer almalıdır. 4. Yazıda başlık ve alt başlıklar açık, anlaşılır ve kısa olmalıdır. Yazıda paragraflar girintili olmalıdır. 5. Yazıların başka bir yerde yayınlanmamış olması ya da yaym için değerlendirme aşamasmda bulunmaması gerekir. 6. Dergiye ulaşan yazılar en kısa sürede hakemlere gönderilecektir. Hakeme gön derilen yazı yazarın kimlik bilgilerini içemeyecektir. Hakem değerlendirmesi sonucunda yazılar yayınlanabilecektir. Hakem değerlendirmesi sonucu yazar lardan yazılarım geliştirmeleri ya da gözden geçirmeleri istenebilir. Yaym konusundaki son karar Yaym Kuruluna aittir. Yaym Kurulu'nun yazı hakkmdaki değerlendirmesi, hakem raporu ile birlikte yazarlara gönderilir. Yazıların Gönderileceği Adres Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi İLAUM (İletişim Araştırmaları Dergisi) Cebeci 06590 Ankara [email protected] Tel: (+90.312) 319 77 1 4 '2 5 4 / 249 / 283 ile tiş im : a r a ş tır m a la r ı • © 2 0 0 7 • 5(1): 117-119 118 • iletişim : araştırmaları Kaynakçaların Düzenlenmesi Metin içinde kaynak gösterme 1. Metin içindeki tüm referanslar metin içinde uygun yerlerde ve parantez içinde belirtilir. Aym kaynaklara metinde tekrar gönderme yapılırsa yine aym yöntem uygulanır. Örnek: (Morley, 1997:1-5). 2. "vs.", "vb.", "a.g.e", "bkz." gibi kısaltmalar metin içerisinde ve dipnotlarda kullanılmaz. 3. Alıntılanan yazarm adı metinde geçiyorsa ve yazarın kaynakçada sadece bir eseri varsa parantez içinde yazarımn adım ve eser yılım tekrar etmeye gerek yoktur. Yalnızca sayfa numarası yeterlidir. Örnek: Randall, kendi hikayelerimizi anlatarak... (12-19). Ancak metinde adı geçen yazarın kaynakçada birden fazla eserine atıfta bulunuluyorsa yıl ve sayfa numarası yer almalıdır. Örnek: (1980: 29). 4. Alıntılanan kaynak iki yazarlı ise, her iki yazarm da soyadları kullanılmalıdır. Örnek: (Morin ve Kem, 2001). 5. Yazarlar ikiden fazlaysa ilk yazarın soyadından soma "vd." ibaresi kullanılmalıdır. Örnek: (Bennet vd., 1986). 6. Gönderme yapılan kaynaklar birden fazlaysa, göndermeler noktalı virgülle ayrılmalıdır. Örnek: (Morin, 1998: 12; VVilliams, 1987: 25). 7. Notlar ve referanslar ayrılmalıdır. Notlar metin içinde numalarandırılmalı ve metnin sonunda numara sırasma göre ve referanslardan önce yerleştirilmelidir. 8. Kaynakçada yalnızca yazıda gönderme yapılan kaynaklara yer verilmeli ve yazar soyadına göre alfabetik sıra izlemelidir. 9. Bir yazarm birden çok çalışması aynı kaynakçada yer alacaksa yaym tarihine göre yeniden eskiye göre sıralanmalı, aym yılda yapılan çalışmalar için "a,b,c..." ibareleri kullanılmalıdır. 10. Metin içindeki alıntılar için çift tırnak, alıntının içindeki alıntılar için tek tırnak işareti kullanılmalıdır. 40 kelime ya da 5 satırdan uzun alıntılar, tırnak kullanılmadan, bir küçük punto ile ("10") girintili paragrafla verilmelidir. Yazı Teslim Kuralları • 119 Kitap Mutlu, Erol (1995). İletişim Sözlüğü. Ankara: Ark Yayınları. Çeviri Kitap Fiske, John (1996). İletişim Çalışmalarına Giriş. Çev., Süleyman İrvan. Ankara: Ark Yayınları. Derleme Kitap Holmes, David (der.) (1997). Virtual Politics. London: Sage. Derleme Kitapta Makale Hutchby, lan (1991). "The Organization of Talk on Talk Radio." Broadcast Talk. (der.) Paddy Schannel. London: Sage. 154-178. Dergide Makale Çaplı, Bülent (2001). "Media Policies in Turkey Since 1990." Kültür ve İletişim 4(2): 45-55. Bildiri Kejanlıoğlu, D. Beybin (2000). "Kitle İletişim Tarihyazımları Üzerine." 1. Ulusal iletişim Sempozı/umu 3-5 Mayıs 2000. Ankara. İnternette Yazı Kellner, Douglas (2003). "Critical Theory and the Crisis of Social Theory." http:/l ivww.uta.edu/huma/illuminations/kell5.htm. Erişim tarihi: 01.04.2003. 1
Benzer belgeler
Kamu diplomasisi yoksa yalnız kalırız!
farklı tammı bulunmaktadır. Farklı ülkelerde farklı anlamlarda uygula
malar olmuşsa da, kavram bu isim altında ilk kez2 1965 yılında, Amerika
Birleşik Devletlerinde3, uluslararası kültürel propaga...