PENCERELER Kitaplardan gözü korkmasın
Transkript
PENCERELER Kitaplardan gözü korkmasın
C M Y K TÜRKİYE Kurşunkalem “TÜRKİYE’NİN EĞİTİM PLATFORMU” Sorularınız için: [email protected] ’NİN KATKILARIYLA... 29 AĞUSTOS 2010 PAZAR n a d r a l p a t i K n ı s a m k r o k ü z gö İBRAHİM CEBECİ İnsan Etkiliyorum Çöpe Atılacak CV okuduğu kadar İNSANDIR! ACI, AMA GERÇEK BÜYÜKLERE GÖREV Türkiye’de yılda sadece 6 kişiye bir kitap düştüğünü Teknolojik bir dünyada yaşayan ve her şeyi bilbiliyor muydunuz? Çocuklarımızın büyük kısmı- diklerini düşünen genç beyinlere, özellikle sevnın kitap okumadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız dikleri kitapları okumanın güzelliğini anlatmalıyız O Sinem Bütün kumayan bir nesil yetişiyor. Bu endişe verici cümleyi kim bilir kaç defa duyduk ya da bizzat kendimiz söyledik. Türkiye’deki okuma alışkanlığı ile ilgili verilere baktığımızda bir Japon yılda 25, İsveçli 10, Alman 9, Fransız 7 kitap okurken, Türkiye’de yılda sadece 6 kişiye bir kitap düştüğünü biliyor muydunuz? Bir de karşılaştırmalı ülkeler istatistiği var ki o daha acıklı. Toplam nüfusu 7 milyonun altında olan birçok Kuzey Avrupa ülkesindeki kitap baskı sayısı, Türkiye’deki sayının 5 ila 10 misli kadarmış. KENDİMİZİ KANDIRIYORUZ Görüldüğü üzere sonuçlar vahim. Çocuklarımızın büyük bir kısmının kitap okumadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Aslında “Okumayan toplum olduğumuzun farkındayız, bunun için çocuğumuzu okumaya teşvik ediyoruz” diyerek kendimizi kandırıyoruz. Çünkü yine yapılan araştırmalara göre kitap okuyan üçte birlik kısmın büyük çoğunluğu bile annesi, babası ya da öğretmeni istediği için okuyormuş. Bizim kültürümüzde konuşmak, sohbet etmek her şeyden önde gelir. Düşünsenize yan yana oturup hiçbir şey söylemeden kitap okuyabileceğiniz kaç arkadaşınız var? Eğer varsa bilin ki bizim kültürümüze göre arkadaşlığınızda bir sorun var. Belki o yüzden okumuyoruz da onun yerine sohbet ediyoruz. Ya da tüm sorun, Osmanlı döne- vakit geçirmek için oyun oynamak varken kitap okumaya zorlanmaları beraberinde “kitap okumak kız işi” bahanesini ortaya çıkarıyor. Sanırım bu sorunu ortadan kaldırmak için babalara önemli bir iş düşüyor. Erkek çocuklarının gelişiminde rol model olan babaların kitap okuma yönünde öncelikle örnek olup onları yüreklendirmeleri gerekiyor. Rüşvetle kitap okuyan çocuklarımıza ne demeli? “Okusun da nasıl olursa olsun!” diyerek okuduğu kitap başına belli bir para verilen ya da “Eğer şu kadar sayfa okursan sonrasında oyun oynayabilirsin!” anlaşması yapılan çocukların o kitaptan ne hayır göreceğini gelin siz düşünün. minde sahip olduğumuz halkın gün boyu kıraat ile meşgul olduğu, hasb-ı hâl eyledikleri kıraathanelerimizin, ‘çayına kumar oynanan’ kahvehanelere dönmesidir. Ya da bütün problem çocuklarımızdadır. Hadi, eskiden kitabın önemini çok iyi bilmiyorduk, yeterince yönlendirilmedik, uyarılmadık; ama şimdi okulda olsun, evde olsun, görsel ya da yazılı basında olsun her yerde çocuklarla o kadar çok uğraşılıyor ki onların “Oku evladım!”, “ Aman oku çocuğum!”, “Okumak lazım!” uyarılarından kaçması neredeyse imkânsız hâle geldi. Bu kadar ikazın sonunda aldığımız tepki ise “Eyvah! Yine mi kitap?” sızlanışı... “Babası da ben de sürekli kitap okuyan insanlarız. Bu çocuk bizim aramızda büyüdü de nasıl böyle oldu?” diyerek çevrelerine dert yanan ebeveynlerin aynı sözleri çocuklarına sürekli tekrar etmeleri onlarda kitap okuma adına ne kadar heyecan uyandırabilir ki? İLGİ ALANLARI ÖNEMLİ Çocukların bir kısmı kitap okurken sıkıldıklarından dem vuruyorlar. Bir kitabı, özellikle de sevmedikleri bir kitabı zorla okumak istemiyorlar. Her insanın kendi zevki olduğunu ve buna göre seçim hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar. Sevmedikleri kitabın zorla okutulması durumunda da bütün kitaplara karşı tavır ala- SÖYLENMEK YERİNE... biliyorlar. Oysa seçme hakları olsa, sevmedikleri; ama kendileri için önemli olabilecek bir kitabı okumayı daha sonra deneyebileceklerini ve hatta o zaman sevebileceklerini bilseler belki her şey daha kolay olacak. Komik ama bazı erkek çocuklar kitap okumayı “kız işi” olarak görebiliyor. Kız arkadaşlarının ellerinden kitap düşmezken onların top peşinde koşuşturmaları ve Görüldüğü üzere işimiz zor değerli anne babalar. Bir söz vardır: “Bir insana bildiğini zannettiği bir şeyi öğretemezsiniz.” Akıllarına takılanı anında öğrenebilecekleri teknolojik bir dünyada yaşayan ve her şeyi bildiklerini düşünen genç beyinlere kitap okumanın güzelliğini anlatmak oldukça zor görünüyor; ama bu böyle diye vazgeçmek olmaz. Onlara hevesle sevdiklerini okumayı, doğruluğu, iyiliği, güzelliği ilmek ilmek dokumayı öğretmeliyiz. “Neden okumuyorsun evladım?” diye söylenmek yerine onlarda “İnsan, okuduğu kadar insandır” düşüncesini oturtmaya çalışmalıyız. PENCERELER HESAP MAKİNESİ Utku Öztürk İki hamlede, bardaktaki iki kibrit çöpünün yerini değiştirerek kirazı dışarıda bırakabilir misiniz? Hamleler sonrasında bardağın yönü değişebilir; ama şekli değişmemelidir. (Çözümü sağ altta) Yetiş(e)memiş insan, Osmanlı dönemindeki tabiriyle kaht-ı rical... Bu tabir daha çok devlet adamları için kullanılsa da biz bunu daha genişleterek her kesim için düşünebiliriz. Günümüzde de aynı sorun, özellikle ülkemiz için fazlasıyla devam ediyor. Hâlbuki ülkemizde yaklaşık 70 milyon insan var. Bu nüfus, Avrupa’daki birçok devletin nüfusuna bedel. Yani oldukça ciddi bir sayı. Bir de gençlerimizin sayısını düşünürsek... Günümüzün en büyük sorunu işsizlik. Demek ki “İş çok, adam yok!” şikâyeti tersine döndü: “İş yok, adam çok!” Peki bu kadar iş bekleyen insan ne yapacak? Aslında “İş yok, iş bulamıyorum...” gibi sözler her zaman gerçeği yansıtmıyor. Çünkü “İş yok” yerine “İşini beğenmeyen adam çok” desek daha iyi olur. Buna bir de yazımızın başında bahsettiğimiz yetişmemiş adam mevzusunu ilave edersek konu daha iyi anlaşılacak. Günümüzde insanlar kendini iyi yetiştirmiyor. Bu bir vakıadır. Üniversiteden mezun olan gençlerin bazısı: “Ben elime diplomayı alırım, firma sahipleri de beni kapıda karşılar, bir de ayaklarımın altına kırmızı halı serer” düşüncesindeler. İş böyle olmayınca hayal kırıklıkları ve işsizlik, ardından stres başlıyor; böylece toplum da yeni bir problem insanla daha karşı karşıya kalmış oluyor. Kendini iyi yetiştirmiş, alanında uzman, teknik donanımı olan yetenekli insanlara her yerde ihtiyaç var. Hiç kimse kalifiye elemanı, kaliteli insanı işten çıkarmak veya kaçırmak istemez. Fakat “Ben bunu yapmam!” gibi tafralarla; yükselmek, alanında aranan insan olmak zor. Bunlar belki kısa süreli yükseliş içinde olabilir; fakat onların durumu da kavak ağacının 20 senede geldiği yere 6 ayda gelip aradan bir üç ay geçtikten sonra bir sonbahar rüzgârıyla yerle bir olan sarmaşığın hikâyesine döner. İşverene CV’sini verip onun karşısında bacak bacak üstüne atan, üstündeki kot pantolonla meramını anlatmak isteyen, verdiği oturaksız cevaplarla iş isteyen, iki kelimeyi bir araya getiremeyen gençlerin verdiği CV, ancak çöpe atılacak bir CV’dir. “Emeksiz yemek olmaz” düsturundan hareketle gençlerimiz ilk önce kendini okul yıllarında çok iyi yetiştirmeli, ardından mesleğiyle ilgili eğitimini tamamladıktan sonra mesleğinde uzman insanların yanında çıraklık ve kalfalık dönemlerine talip olmalı. Bu dönemlerde işi iyi öğrenmek için var gücüyle çalışmalı ve sonra da istenilen seviyeye gelmiş bir insan olarak topluma faydalı bir birey olmalı. İnsanlarımız iş anlayışı ve ahlakını değiştirirse geleceğimize güvenle bakabiliriz. Bu konuda hep Avrupa örnek gösterilir; fakat ta Avrupalara gitmeye gerek yok. Hiçbir zaman hatırlamadığımız veya burun kıvırdığımız ecdadımıza şöyle bir bakacak olursak orada lonca ve ahi teşkilatlarını göreceğiz. Eğer bunları örnek alırsak Avrupa’nın ve diğer gelişmiş toplumların fersah fersah önüne geçeriz. Sonra da ne işveren ne de işe talip olan şikâyetçi olur, birçok sorun kendiliğinden çözülür. “Tweetçi” Çeviri hataları ¥ Suç ve Ceza romanının bir çevirisinde şöyle bir bölüm geçer: “Yaşadıkları, unutamadıkları gözünün önünden sinema sahnesi gibi geçti.” Kitabın yazılışı: 1866 Sinemanın keşfi: 1895 ¥ The Expendables filminde Sylvester Stallone ve Jason Statham aynı anda adam öldürürler ve “Berabere diyelim” anlamında “let’s call it a tie” derler; ama altyazı şöyledir: “Buna kravat diyelim.” ¥ Bir TV kanalında Schumacher’in kariyerini anlattıkları bir programda F1’e ilk kez Ürdünlü bir ekiple katıldığını söylediler. Jordan Grand Prix ne zaman Ürdünlü oldu? (Hâlbuki Jordan Grand Prix, 1991 yılında Eddie Jordan tarafından kurulmuş F1 takımıdır. İngilizcede Jordan=Ürdün :) ¥ Muhabir, GS forvetine tercüman yardımı ile burada olmaktan mutlu olup olmadığını sorar. - Yeah. It’s a breath of fresh air. “Evet, temiz hava aldım.” (Aldığın maaşın yarısını İngilizce kurslarına harca bari!) ¥ Heroes’un ilk sezon bölümlerinden birinde “take care”, selametle olarak çevrildi. (Heroes gibi bir dizide süper güçleri olan bir adamın lafı böyle çevrilince insanda Azeri kanalında Öz Türkçe korku filmi izleme etkisi meydana getiriyor.) 9 paylaşım merkezi ¥ Windows XP Pinball yani Tilt oyununda “kalan hedefler” manasındaki “targets left” ibaresi “sol hedefler” olarak çevrilmiştir. (Bu oyunu oynayıp “Sağda da hedefler varken neden sadece sol hedefler yazıyor?” diye yıllarca kendimi yedim bitirdim.) Her türlü katkınızı bekliyoruz: [email protected] musmulapenguen Eşimle birlikte KPSS’ye çalışmaya başlıyoruz, şimdiden söyleyeyim de sonra şaibe olmasın. istiklalakarsu Türk Dil Kurumu; çanta, poşet, düdük gibi nesnelerin şarkı sözü olarak kullanılmasını yasaklasa pop müzik piyasası batar. ilkayzaman Aslında Fatih Terim’in söylediklerini “Google Çeviri”ye yapıştırmak lazım. Sistem kesin çatlar. cenkyapici KPSS’den tam puan çeken adaylar, kopya suçlamalarını yanıtladılar: “Sınava beraber çalıştık!” AlyBalaban “Birileri arkanızdan konuşuyorsa onlardan öndesiniz demektir.” resulertas Göbek deliğinden çıkardığı pamukçukla oynadıktan sonra burnuna götürüp koklayan bir canlı türünün uzaya gidebilmesinden daha büyük bir olay yoktur. LeventUzumcu Yüz binler tüm sınavlarda sıfır çekerken KPSS’de karılı kocalı, yirmi haneden üç yüz tane birinci bize nasıl da yakıştı. Kamu personeli olasıcalar. Erkan_Bayram Hayat o kadar zor değil de twitter’ı bilmeyen birine twitter’ı anlatmak sanırım ömür törpüsü. selisharef İyi bir hafızası olanlar, okul veya iş hayatında başarılı olabilir belki; ama kesinlikle sosyal hayatta mutlu olanlar, kötü hafızası olanlardır. lifelessness Küçükken “dondurma parası” istediklerim hep Max parası verirdi. Sormadılar hiç: “Kornetto yiyecek misin, Magnum yiyecek misin?” diye. Varsa yoksa Max. ardaerdik Starbucks bardağıyla gezmeye ve kutudan Çin yemeği yemeye alıştık. Dev kovadan dondurma kaşıklamaya da başladık mı bekle bizi Hollywood! ceriLevis (FB + GS + BJK = toplam bedeli 238 milyon £) , (TS + Bursa + İBBS= toplam bedeli 88 milyon £)... Yürekten oynamanın bedeline paha biçilemez! Hesap Makinesi’nin çözümü
Benzer belgeler
Okuma Grubu oluşturmak için bir kılavuz
Görüldüğü üzere sonuçlar vahim. Çocuklarımızın büyük bir kısmının kitap okumadığı
gerçeği ile karşı karşıyayız. Aslında “Okumayan toplum olduğumuzun farkındayız,
bunun için çocuğumuzu okumaya teşvi...