boucher vaka charles jones mil sayfası
Transkript
boucher vaka charles jones mil sayfası
NEOKLASİK ve YENİ İÇSEL BÜYÜME MODELLERİ TEK SEKTÖRLÜ NEOKLASİK BÜYÜME MODELİ 3 Burada anlatılan temel neoklasik büyüme modeli, Robert Solow’un (1956) çalışmasına dayanmaktadır. Modelin Temel Varsayımları 1. Ekonomide tek mal üretilmektedir: Y (t ) 2.Tasarruflar, GSMH’nin doğrusal bir fonksiyonudur: S = sY , 0 < s < 1 3. İşgücü dışsal bir oranda artmaktadır: L =n L 4. Ekonomide tam rekabet piyasa yapısı vardır. 4 4. Makro üretim fonksiyonu iyi huylu, doğrusal homojendir: Y = F ( K , L) → Y K y = f (k ) , y ≡ , k≡ L L Üretim fonksiyonuna ilişkin Inada koşulları da şöyledir: ¾ f ′( k ) > 0 ¾ f ′′( k ) < 0 f ′( k ) = 0 ¾ lim k →∞ f ′( k ) = ∞ ¾ lim k →0 ¾ f (0) = 0 , f (∞ ) = ∞ Şekil 4.1. Neoklasik Büyüme Modelinde Üretim Fonksiyonu y 0 y=k α k 5 6 Modelin Temel Yapısı İlk olarak üretim fonksiyonunu yoğunlaştırılmış biçimde yazalım. α → her firma, Y = F ( K , L) = K L Ayrıca ekonomideki Y ⎛K⎞ =⎜ ⎟ L ⎝ L⎠ 1−α α → maliyetlerini y=k üretim α kısıtı altında minimize etmeye çalışacaktır. Bu problemin çözümü, üretici denge koşulunu tanımlar: ∂Y ∂L FL w = = r ∂Y ∂K FK 7 Sermaye Birikimi: ∂K = K = sY − dK → ∂t K Y = s −d K K İşgücü İstihdam Artışı L( t ) = L0 e nt ∂ ln L L → ln L = ln L0 + nt → = =n L ∂t Şimdi bu bilgileri kullanarak, Solow büyüme modelinin temel eşitliğini elde edelim. 8 K k= L ∂ ln k ∂ ln K ∂ ln L → ln k = ln K − ln L → = − ∂t ∂t ∂t k K L k Y Y ⎛K⎞ = − → = s − d − n → k = s ⎜ ⎟ − k (n + d ) k K L k K K⎝ L⎠ k = sy − k ( n + d ) Ulaştığımız bu denklem, Solow büyüme modelinin temel dinamik denklemidir. denklemidir Henüz teknolojik düzey indeksini (A) modele katmadığımıza dikkat edin. 9 Ekonomi durağan durumda gelişme gösterirken, işgücü başına sermaye birikimi ( k ) sıfır olur. Çünkü durağan durum dengeli gelişme sürecinde tüm makro büyüklükler (Y, K, C, L) aynı hızda artış gösterirler. Bu nedenle, işçi başına GSYİH (y), işçi başına sermaye (k), işçi başına tüketim (c) sabit kalır. k = sy − k ( n + d ) = 0 → sy = k ( n + d ) 10 Bu sonuç şunu dengesindeyken, söylemektedir: gerekli Ekonomi yatırımlar (sy), durağan fiili durum yatırımlara (k(n+d)) eşittir. Bu durumda tasarruf yatırıma, arz talebe eşit ve tam istihdam vardır. Ekonomiye katılan her yeni işgücünü istihdam etmeye ve amortize olan sermayeyi yenilemeye yetecek kadar yatırım yapılmaktadır. 11 Ekonominin üretim fonksiyonunun Cobb-Douglas olarak tanımlandığını varsayalım. Buna göre, modelin temel dinamik denklemini yeniden yazarak, denge işçi başına GSYİH düzeyini (y ** ) ve sermaye miktarını ( k ** ) bulalım. α sy = k ( n + d ) → sk = k ( n + d ) → y=k α → ⎡ s ⎤ y =⎢ ⎥ + n d ⎣ ⎦ * α 1−α ⎡ s ⎤ k =⎢ ⎥ n d + ⎣ ⎦ * 1 1−α Şekil 4.2. Neoklasik Modelde Dengeli Gelişme y k (n + d ) sy = sk E α z k0 k* x x x 0 x x x x k 12 Şekil 4.3. Neoklasik Modelde Dengeli Gelişme y 0 k 0 Tüketim k y = kα sy = sk α z −z x x*z k z * k z x y* sy * k (n + d ) k+ k k 13 14 Şimdi işçi başına sermaye stoku k0 olan bir ekonomi düşünelim (Şekil 4.2). Bu durumda işçi başına yatırım miktarı, işçi başına sermayeyi sabit tutmak için gereken miktarı aşarsa, işçi başına sermaye miktarı artar, yani sermaye derinleşmesi yaşanır. Bu sermaye derinleşmesi, k* noktasına kadar sürer. Yani ekonomi durağan durum dengeli büyüme oranında gelişmesini sürdürür. 15 Yani ekonomi durağan durum dengeli gelişmesini sürdürür. Göreli olarak nedeniyle, dolayısıyla işçi kâr başına oranı k sermayenin yüksek * büyüme oranında oranının düşük olması marjinal olur ve verimliliği bu, ve sermaye derinleşmesine (yani ekonomideki girişimcilerin, işçi başına daha çok yatırım yapmasına) yol açar. 16 İşçi başına sermaye stoku k* düzeyinden daha yukarıda olsay- dı, bu süreç ters yönde işleyerek, ekonomi aynı noktaya ulaşacaktı. Yani işçi başına sermaye verimliliğinin düşmesi, işçi başına yatırımların azalmasına yol açar. Sonsuz sayıda üretim tekniği kullanımının olanaklı olması, ekonomide kararlı dengenin oluşmasını sağlamaktadır. Şekil 4.3’de işçi başına denge GSYİH düzeyi, tüketim düzeyinin belirlenişi ve kararlı dengeye geliş süreci gösterilmektedir. 17 Yatırım Oranlarındaki Bir Artışın Dengeli Gelişme Sürecine Etkileri Durağan durumda gelişme gösteren bir ekonomi düşünelim. Bu ekonomideki tasarruf oranı s0 ’dan s1 ’e çıkarsa, işçi başına yatırım, işçi başına sermayeyi tutmak için gereken miktarı aşar, ekonomi sermaye derinleşmesi sürecine girer. Bu süreç, ekonomide daha yüksek işçi başına sermaye (k**) ve işçi başına GSYİH düzeyinin (y** ) oluşmasıyla sonuçlanır. ⎡ s ⎤ y =⎢ ⎥ + n d ⎣ ⎦ * α 1−α ∂y ⎛ α ⎞1⎡ s ⎤ → =⎜ ⎟ ∂s ⎝ 1 − α ⎠ s ⎣⎢ n + d ⎦⎥ * α 1−α ⎛ α ⎞y =⎜ >0 ⎟ ⎝ 1− α ⎠ s Şekil 4.4a. Yatırım Oranlarındaki Bir Artışın Dengeli Gelişme Sürecine Etkileri k (n + d ) y E1 z s0 y E0 z 0 k xx x * s1 y k ** k 18 Şekil 4.4b. Yatırım Oranlarındaki Bir Artışın Dengeli Gelişme Sürecine Etkileri X z E0 0 k* E1 z (n + d ) k ** s1 y = s1 k α−1 k s0 y = s0 k α−1 k k 19 20 Nüfus Artış Hızındaki Bir Artışın Dengeli Gelişme Sürecine Etkileri Durağan durumda gelişme gösteren bir ekonomi düşünelim. Bu ekonomideki nüfus artış hızı n0 ’dan n1 ’e çıkarsa, işçi başına yatırım, işçi başına sermayeyi tutmak için gereken miktardan düşük hale gelir. 21 Ekonomide yatırımlar azalır, sermaye-işgücü oranı düşer. Bu süreç, ekonomide daha küçük işçi başına sermaye (k**) ve işçi başına GSYİH düzeyinin (y**) oluşmasıyla sonuçlanır. değişimi Şekil 4.5’de görebiliriz. ⎡ s ⎤ * y =⎢ ⎥ n d + ⎣ ⎦ α 1−α * y ∂y * α ⎛ ⎞ → = −⎜ <0 ⎟ ∂n ⎝ 1− α ⎠ n+ d Bu Şekil 4.5. Nüfus Artış Hızındaki Yükselmenin Dengeli Gelişme Sürecine Etkileri y k ( n0 + d ) k ( n1 + d ) E0 z E1 s0 y z n0 < n1 x xxx xxx 0 k* k ** k 22 23 Dengeli Büyümeye Geçiş Süreci Şekil 4.6’da, durağan durum dengeli gelişme sürecinin uzağında yer alan bir ekonominin, durağan duruma geçiş süreci gösterilmiştir. Örneğin ekonominin işçi başına sermaye miktarı düzeyinin (k*) altındaysa, işçi başına sermaye verimliliği o ölçüde yüksek olacak, sermaye ekonomi hızlı büyüyecektir. derinleşmesinin etkisiyle 24 Ancak k* ’nin yükselmesi sonucunda azalan verimlerin çalış- ması, işçi başına GSYİH büyüme oranını sıfıra yaklaştırır. Ekonomi durağan durum değerine ulaştığında, büyüme hızları sıfır olur. Ancak işçi başına sermaye ya da GSYİH değerlerinin sıfır büyüme göstereceğine dikkat edin. Öyle ki, sermaye ya da GSYİH, pozitif büyümesini sürdürecektir. Şekil 4.6. Dengeli Büyüme Sürecine Geçiş Dinamiği k Durağan durum: =0 k E z sy = sk α−1 k x x x x x 0 x x x x xz (n + d ) k* k 25 26 Teknoloji ve Solow Modeli Yukarıda geçiş süreci dinamiğinde gördüğümüz gibi, ekonomiler kaçınılmaz olarak kendilerine özgü olan durağan duruma geçiş yapmaktadırlar ve bu noktada işçi başına GSYİH büyüme oranı sıfır olmakta, yani ekonominin uzun döneminde büyüme etkisi görülmemektedir. 27 Solow’a göre işçi başına büyüme oranlarının uzun dönemde pozitif olabilmesi için, teknolojik gelişmeye ihtiyaç vardır. Bu nedenle yukarıdaki modele teknolojik düzey indeksini (A) katarak inceleme yapalım. Üretim fonksiyonunu Harrod nötr teknolojik gelişmeye göre tanımlayalım. α 1−α Y = F ( K , AL) = K ( AL) 28 Solow büyüme modeli teknolojik gelişmeyi dışsal kabul etmektedir. Yani tamamen zamanın bir üstel fonksiyonudur. Teknolojiyi elde etmek için özel bir çabaya gerek yoktur. A = A0 e gt → d ln A A = =g dt A ln A = ln A0 + gt 29 Teknolojiyi dikkate aldığımız bu modelin sonuçlarını görebilmek için, öncelikle üretim fonksiyonunu yoğunlaştırılmış (işçi başına değerlerle) biçimde yazalım ve sermaye birikim denklemini de kullanarak, temel dinamik denkleme ulaşalım. α 1−α α Y = K ( AL) = K ( AL)( AL) ⎛ K ⎞ Y =⎜ ⎟ ( AL) ⎝ ( AL) ⎠ α → −α y = k α 30 K k= → ln k = ln K − ln L L ∂ ln k ∂ ln K ∂ ln L = − ∂t ∂t ∂t K Y = s −d K K k K L k Y = − → = s −d −n k K L k K Y ⎛K⎞ k = s ⎜ ⎟ − k (n + d ) → K⎝ L⎠ k = sy − k ( n + d ) 31 K → ln k = ln K − ln L − ln A k= AL ∂ ln k ∂ ln K ∂ ln L ∂ ln A = − − ∂t ∂t ∂t ∂t k K L A k Y = − − → = − − − s d n g K k K L A k Y ⎛ K ⎞ k=s ⎜ − k (n + g + d ) ⎟ K ⎝ AL ⎠ k = sy − k ( n + g + d ) 32 Ekonomi durağan durum dengeli gelişme sürecindeyken, (k olacağından; k = sy − k ( n + g + d ) = 0 → sy = k ( n + g + d ) α sy = k ( n + g + d ) → sk = k ( n + g + d ) ⎡ ⎤ s * k =⎢ ⎥ ⎣n+ g + d ⎦ 1 1−α ⎡ ⎤ s y = ⎢ ⎥ ⎣n+ g + d ⎦ * α 1−α = 0) Şekil 4.7. Harrod-nötr Teknolojik Gelişme Altında NBM’de Dengeli Gelişme y k ( n + g + d ) sy = sk α E z k0 k * x x x 0 x x x x k 33 34 Harrod-nötr Teknolojik Gelişme Altında Yatırım Oranlarındaki Bir Artışın Dengeli Gelişme Sürecine Etkileri Durağan durumda gelişme gösteren bir ekonomi düşünelim. Bu ekonomideki tasarruf oranı s0 ‘dan s1 ‘e çıkarsa, etkin işçi başına yatırım, işçi başına sermayeyi tutmak için gereken miktarı aşar, ekonomi sermaye derinleşmesi sürecine girer. Bu süreç, ekonomide daha yüksek etkin işçi başına sermaye (k**) ve etkin sonuçlanır. işçi başına GSYİH düzeyinin (y**) oluşmasıyla 35 Ancak Şekil 4.8’de görüldüğü gibi, yatırım oranlarındaki artış, etkin işçi başına büyüme oranını geçici bir süre artırmakta, ekonomi uzun dönemde yeniden eski büyüme oranına geri dönmektedir. Buna göre, yatırım oranlarındaki artışın Solow büyüme modelinde yalnızca düzey etkisi yarattığını, büyüme etkisine yol açmadığını söyleyebiliriz. 36 Yatırımın denge etkin işçi başına GSYİH düzeyini (y*) nasıl etkilediğini görmek için, ⎡ ⎤ s * y = ⎢ ⎥ ⎣n+ g + d ⎦ α 1−α ∂y * ⎛ α ⎞ y * =⎜ >0 ⎟ ∂s ⎝ 1 − α ⎠ s s ’ye göre kısmi türevini alırız: → ⎤ ∂y * ⎛ α ⎞ 1 ⎡ s =⎜ ⎟ ⎢ ⎥ ∂s ⎝ 1 − α ⎠ s ⎣ n + g + d ⎦ α 1−α Şekil 4.8a. Yatırım Oranlarındaki Bir Artışın Dengeli Gelişme Sürecine Etkileri y k ( n + g + d ) E1 z s0 y E0 z 0 k * s1 y k ** k 37 Şekil 4.8b. Yatırım Oranlarındaki Bir Artışın Dengeli Gelişme Sürecine Etkileri X z E0 0 * k E1 z ** k (n + g + d ) s1 y α−1 = s k 1 k s0 y α−1 = s k 0 k k 38 Şekil 4.9. Yatırım Oranlarındaki Bir Artışın Büyüme Oranına Etkileri y y g 0 t0 Zaman ( t ) 39 Şekil 4.10. Yatırım Oranlarındaki Bir Artışın GSYİH Düzeyine Etkileri ln y Düzey Etkisi 0 t* t 40 41 Yatırım oranının etkisini incelediğimiz gibi, nüfus ve teknolojideki değişmelerin de denge etkin işçi başına GSYİH düzeyi üzerindeki etkilerini bakalım. Nüfus artış hızının etkin işgücü birimi başına gelire etkisi: * * ∂y y ⎛ α ⎞ = −⎜ <0 ⎟ ∂n ⎝ 1− α ⎠ n+ g + d 42 Teknolojik gelişmenin işgücü başına gelir üzerine etkisi: y = (k * * ) α 1−α A → α 1−α ⎡ ⎤ s ⎢ ⎥ * n d g + + ∂y ⎣ ⎦ = ∂A (1 − α ) ⎡ ⎤ s y = A⎢ ⎥ ⎣n+ d + g⎦ * ( (1 − α )( n + d ) A + A ) n d A A + + ( ) ( ) α 1−α > 0 43 Yakınsama Hızı Yakınsamanın ya da durağan durum değerine hangi hızda yaklaşıldığının belirlenmesi, k k * ’nin, k etrafındaki birinci sıra Taylor açılımıyla yapılmaktadır. k sy −(1−α ) − (n + g + d ) = − ( + g + d ) = sk n k k ⎡ ⎛ k ⎞ ⎤ k d ln k = ≅ − α + + (1 )( n g d ) ln [ ] ⎢ ⎜ * ⎟⎥ k dt ⎢⎣ ⎝ k ⎠ ⎥⎦ β 44 Bu sonuca göre, etkin işçi başına sermaye kendi durağan durum değerine ( k ), durağan durumdan uzaklığına orantılı bir * hızda yakınsar. Yukarıdaki diferansiyel denklemi çözersek, anında ekonominin durağan duruma uzaklığını buluruz (Bu konunun ayrıntılı incelemesi, yakınsama ana başlığı altında yapılmaktadır). −βt * −βt ln kt = ( 1 − e ) ln k + e ln k0 45 Aynı yöntemle etkin işçi başına GSYİH belirlenebilir: ln y t = ( 1 − e−βt ) ln y * + e−βt ln y 0 * * −βt ( ln y − ln yt ) = e ( ln y − ln y0 ) yakınsaması da 46 Görüldüğü gibi, yakınsama hızı (β) ne tasarruf oranından ne de teknolojik düzeyden etkilenmemektedir. Cobb-Douglas üretim fonksiyonunun örnek alırsak, s ’deki değişme iki yönden birbirinin etkilerini ortadan kaldıran bir etkiye yol açar. 47 Birincisi veri bir yatırımın) k artışı, düzeyinde tasarruf oranının (ve dolayısıyla hızlı büyümeye tasarruf oranındaki artış, k * yol açar. Diğer yandan düzeyini yükselterek, durağan durum değerinin yakın komşuluğundaki ortalama sermaye verimliliğini azaltır. Bu iki ters yönlü işleyen etkiler birbirini ortadan kaldırarak, tasarruf oranının üzerindeki etkisini ortadan kaldırır. yakınsama süreci 48 y t ‘nin, başlangıç dönemi GSYİH değeri ile durağan durum GSYİH değeri arasındaki uzaklığın ortasında olduğunu kabul edelim. Buna göre, bu yarı yolun kat edilebilmesi için geçecek süre (t) : 49 * * 2 ( ln y − ln yt ) = ( ln y − ln y 0 ) 1 * * −βt ln y − ln y = e ln y − ln y 0 ) ( ( 0) 2 1 −βt =e 2 → ln2 0.7 t= ≅ β β 50 Aşağıdaki değerlere sahip bir ekonominin, her yıl durağan duruma hangi hızla yakınsayacağını bulalım. n=%1=0.01 , g=%1=0.01 , d=%3=0.03 , a=1/3 β = (1 − α)(n + g + d ) ≅ 0.033 = %3.3 ln2 0.7 0.7 t= ≅ ≅ = 21.2 β β 0.033 Yakınsama hızı Yarılanma Süresi 51 YENİ İÇSEL BÜYÜME MODELLERİ Mankiw-Romer-Weil Büyüme Modeli 53 Gregory Mankiw, David Romer ve David Weil (1992) çalışmasında, K ve L girdilerinin yanına beşeri sermayeyi (H) katarak, Solow büyüme modelini genişletmişlerdir. Bir ekonomide fonksiyonu ile, nihai ürünün ( Y) Cobb-Douglas üretim K ve H girdileri kullanılarak üretildiğini varsayalım. Y=K α ( AH ) 1−α 54 Beşeri sermaye üretimi de şöyledir: ψu H =e L Buna göre, bireyler sahip oldukları toplam zamanın u kadarını bilgi (beceri) birikimi yapmak için kullanmaktadırlar. L, niteliksiz (ham) işgücünü göstermektedir. ψ pozitif bir sabittir. Beşeri sermayenin u ’ya göre değişimine bakalım. ln H = ψu + ln L → ∂ ln H =ψ>0 ∂u 55 Diğer yandan fiziksel sermaye birikimi: K Y K = sK Y − dK → = sK − d K K Harrod nötr teknolojik gelişmeye göre yazdığımız üretim fonksiyonunu, yoğunlaştırılmış (yani işçi başına) biçimde yazalım: y=k α ( Ah ) y ⎛ k ⎞ =⎜ ⎟ Ah ⎝ Ah ⎠ Y K H y≡ , k≡ , h≡ L L L 1−α α → y = k α ya da 56 Temel Solow modelinde yaptığımız gibi, k biçimini kullanarak, bir dizi işlem yaptıktan sonra, genişletilmiş Solow modelinin temel denklemine ulaşalım: k = ( K L) A ( H L) → ln k = ln K − ln L + ln L − ln A − ln H H = e ψu L d ln k d ln K d ln A d ln H = − − dt dt dt dt g n ln H = ψ u + ln L d ln H d ln L = =n dt dt 57 ⎛ ⎞ k K ⎜ A H ⎟ K n g = − + = − + ( ) ⎜ ⎟ A N H⎟ K k K ⎜ N n ⎠ ⎝ g k Y = sK − ( n + g + d ) K k k = sK y − k ( n + g + d ) 58 Ekonomi durağan durumdayken, değerleri, k = 0 k ve y ’nin durağan durum alınarak belirlenebilir. Buna göre, durağan durum dengesi: sK y = k ( n + g + d ) Durağan durumdaki y ve k değerleri de şöyle olacaktır: ⎡ sK ⎤ y = ⎢ ⎥ ⎣n+ g + d ⎦ * α 1−α , ⎡ sK ⎤ * k =⎢ ⎥ ⎣n+ g + d ⎦ 1 1−α 59 Bu modeli kullanarak, ülkeleri zenginlik açısından karşılaştırabiliriz. Bunun için ABD’yi referans ülke olarak alalım. ABD ile karşılaştırılacak ülkenin durağan durumdaki işçi başına GSYİH değerine yˆ = y * y * * ABD y * diyelim. Buna göre; → ⎡ ⎤ ˆˆ sˆ K yˆ = ⎢ hA ⎥ ˆ ˆ ˆ n g d + + ⎣ ⎦ * 60 Karşılaştırılan iki ülke farklı oranlarda büyüyorlarsa, ŷ * değeri sabit kalmaz. Ülkelerarasındaki teknolojik farklılıkları hesaba katabilmek için, nihai mal üretim fonksiyonundan A ’yı çekeriz ve bunu her ülke için tahmin ederiz. y=k α ( Ah ) 1−α → ⎛ y⎞ A=⎜ ⎟ ⎝k⎠ α 1−α ⎛ y⎞ ⎜ h⎟ ⎝ ⎠ 61 Aşağıdaki şekiller, yukarıdaki model kullanılarak elde edilen tahmini Y/L ile göreli Y/L arasındaki bağı göstermektedir. Örneğin Mozambik (ya da benzer konumdaki ülkeler) düşük yatırım oranı, düşük eğitim faaliyeti ve düşük teknolojik düzeye sahip olduğundan dolayı daha yoksuldurlar. 62 Solow büyüme modeline göre, aynı durağan duruma (yani aynı yatırım oranlarına, beşeri sermaye birikimine, nüfus artış hızına ve teknoloji düzeyine) sahip ülkeler, farklı kişi başına durağan durum değerlerine yakınsarlar. Bu anlamda, OECD ülkeleri arasında bir yakınsama süreci gözlemleyebiliriz. 63 MRW Modeline Matematik Ek: α Y=K H β ( AL ) 1−α−β α > 0 , β > 0 , α+β <1 , y = k α h β k = sK y − ( n + g + d )k = sK k α h β − ( n + g + d )k α β h = sK y − ( n + g + d )h = sK k h − ( n + g + d )h k = 0 ve h = 0 için sK k α h β = ( n + g + d )k , sK k α h β = ( n + g + d )h 64 ⎡ ⎤ sK k=⎢ ⎥ ⎣ (n + g + d ) ⎦ 1 1−α h β 1−α k = 0 durumu için ⎤ sK ∂k ⎛ β ⎞ ⎡ =⎜ ⎟ ⎢ ⎥ ∂h ⎝ 1 − α ⎠ ⎣ ( n + g + d ) ⎦ ∂k > 0 ∂h , ∂ 2 k < 0 2 ∂h 1 1−α h β −1 1−α Şekil 4.11’de mavi eğri 65 1 α 1−β ⎡ ⎤ (n + g + d ) α k=⎢ ⎥ h sH ⎣ ⎦ h=0 durumu için 1 α 1−β ⎡ ⎤ ∂k ⎛ 1 − β ⎞ ( n + g + d ) α − 1 =⎜ h ⎢ ⎥ ⎟ sH ∂h ⎝ α ⎠ ⎣ ⎦ ∂k > 0 ∂h ∂ k > 0 2 ∂h 2 , Şekil 4.11’de kırmızı eğri Şekil 4.11. MRW Büyüme Modelinde Dengeli Büyümeye Geçiş Sürecinin Dinamiği k h=0 * k 0 E k=0 z h* h 66 67 k=0 ve h ve h=0 durumlarında ekonominin sahip olacağı değerleri sırasıyla şöyledir: ⎡ ⎤ s s k = ⎢ ⎥ ⎣ (n + g + d ) ⎦ * 1−β β K H ⎤ h* = ⎡ s s ⎢ ⎥ ⎣ (n + g + d ) ⎦ α 1−α K H 1 1−α−β 1 1−α−β k 68 ln k * = 1−β 1 β ln sK + ln sH − ln( n + g + d ) 1− α −β 1− α −β 1− α − β ln h * = 1− α 1 α ln sK + ln sH − ln( n + g + d ) 1− α −β 1− α −β 1− α − β α β α+β ln y = ln sK + ln sH − ln( n + g + d ) 1− α −β 1− α −β 1− α −β * Yaratıcı Düşünce Kavramı ve Büyüme 70 Paul Romer 1986’daki çalışmasında, yeniliklerin oluşmasına yol açan yaratıcı düşüncenin (ideas) büyümeye etkisini şöyle nce tanımlamıştır: Yaratıcı Düşünce Rekabetçi Olmama Durumu Artan Getiri Aksak Rekabet 71 Burada yaratıcı düşüncenin ürününün (düşünce bazında) rekabetçi olmaması, bu düşüncenin herkese açık olduğunu, yani eşzamanlı olarak herkesin bundan yararlanabileceğini ifade etmektedir. 72 Buna karşın, örneğin CD çalıcısı, bilgisayar gibi ürünler belirli bir anda yalnızca bu araçların sahiplerince kullanılabilirler. Yani diğer bireylerin dışlanmaktadır. o Bilgisayar an için bu yazılımı, araçları şarkı gibi kullanması ürünler ise eşzamanlı kullanım dışlamasına tabi değildir. Bu tür ürünleri aynı anda çok sayıda birey kullanabilir. 73 Yeni bir düşünce, yaratıcısı tarafından patent yoluyla koruma altına alınabilir. Buna “dışlama” lama adını veriyoruz. Düşünce ürünleri (yani tasarımlar), daha çok rekabete konu olmayan özelliktedirler. Bu tür ürünlerde asıl tartışma, bunların ne ölçüde dışlama derecesi taşıdıklarıdır. Dışlama derecesinin düşük olduğu tasarımlar, kolayca ekonomiye yayılarak dışsallık yaratırlar. Şekil 4.12. Romer’de Ürünlerin Sınıflanması Rekabete Konu Olabilen Nitelikteki Ürünler 74 Rekabete Konu Olmayan Nitelikteki Ürünler Yüksek ¾ Avukatlık Hizmeti ¾ Şifreli TV ¾ CD Çalıcısı ¾ Bilgisayar ¾ Yazılım Şifresi Dışlamanın Derecesi Kamusal Ürünler ¾ Ulusal savunma ¾ Denizdeki Balıklar Düşük ¾ Temel AR-GE 75 Dışlama etkisinin düşük olduğu tasarımlarda en çok dikkat çeken nokta, sabit maliyetlerin çok yüksek oluşudur. Buna karşın, bu tasarımların üretilmesi sürecinde karşılaşılan marjinal maliyetler çok küçüktür. Örneğin MS Office XP yazılımı tasarlandıktan sonra, bunun milyonlarca kopyasının üretilmesi, çok küçük bir marjinal maliyetle yapılmaktadır. 76 Bu durumu, şöyle bir üretim fonksiyonuyla gösterebiliriz: y = f ( x ) = 100( x − F ) Burada F, tasarımın oluşturulması aşamasındaki AR-GE sabit maliyetlerini; y, tasarımın kopya sayısını; x, işgücü girdi miktarını göstermektedir. 77 İlk katlanılacak maliyet F ’dir. Bu sabit maliyet büyüktür. Örneğin sese duyarlı bir kelime işlemci tasarladığımızı ve bunun için 10000 saatlik bir işgücü harcadığımızı varsayalım. Bu yazılım bir kere tasarlandıktan (yaratıldıktan) sonra, kopyaları düşük bir maliyetle üretilebilir. Bu örnekte 100 kopyanın üretilebilmesi için gereken işgücü bir saattir. Sabit maliyeti hangi ölçüde artırırsak artıralım, çıktı (y) bunun 100 katı artmaktadır. Yani ölçeğe göre artan getiri çalışmaktadır. 78 Bu tür ürünlerde tam rekabetçi etkin (Pareto optimal) fiyatlamaya (P=MC) gidilecek olursa, AC>P=MC olacağından zarar oluşur. Bu nedenle, yeni tasarımlar piyasaya ilk çıktıklarında, P>MC olacak şekilde fiyatlama yapılır (Şekil 4.13). 79 Şekil 4.13. Yaratıcı Düşünce Üretiminde Sabit Maliyetler ve Ölçek İlişkisi Maliyetler y y = f ( x) F AC MC 0 F x 0 1 y Paul Romer’in Büyüme Modeli: AR-GE Yoluyla Teknolojinin İçselleştirilmesi 81 Burada sunulacak içsel büyüme modeli, Paul Romer’in çalışmasına dayanmaktadır. Modele göre üretim fonksiyonu şöyledir: α 1−α Y = K ( ALY ) A terimini (teknolojik düzey) tasarımlar olarak dikkate alırsak, ölçeğe göre artan getiri oluşacaktır. Sermaye birikim süreci ve işgücü artış hızı da sırasıyla şöyledir: K = sK Y − dK L =n L 82 Bu modelin Solow modelinden temel farkı, A teriminin modele içsel olarak katılışında ortaya çıkmaktadır. Solow büyüme modelinde A dışsaldır ve sabit bir oranda artmaktadır. Romer’e göre A, bilgi stokunu ya da tasarım sayısını göstermektedir. Belirli bir dönemde üretilen yeni tasarımlar, A ile gösterilmektedir. 83 A üretim fonksiyonu şöyledir: A = δLA δ : yeni tasarım bulma oranı LA : AR-GE’deki işgücü (bilim adamı, mühendis, teknisyen) istihdamı 84 Ekonomideki toplam işgücü (L) AR-GE sektöründe (LA) ve nihai sektörde (LY) istihdam edilmektedir. L = LA + LY Yeni tasarım bulma oranı ( yabilir. Örneğin geçmiş δ) bazı durumlarda sabit kalma- zamanda yapılmış buluşlar, buluşları hızlandırıcı bir görev görebilir. Bu nedenle buluşların bir fonksiyonu olarak yazılabilir: δ = δA f δ, yeni geçmiş 85 ¾ f > 0 ise, önceki buluşlar, sonraki buluşların verimliliğini artırmaktadır. ¾ f = 0 ise, önceki ve sonraki buluşlar arasında bağ yoktur. ¾ f < 0 ise, yeni ürünlerin buluşu giderek zorlaşmaktadır. 86 AR-GE sektöründeki istihdamı da, teknolojik gelişmenin bir belirleyicisi olarak düşünebiliriz. f λ A = δA LA , 0<λ <1 Bu son durumu da dikkate aldığımızda, teknolojik gelişme yukarıdaki biçimiyle yazılmış olacaktır. 87 Romer’in modelinde firma bazında ölçeğe göre sabit getiri olmasına karşın, yeni buluşların tüm ekonomiye yayılarak pozitif dışsallık yaratması sonucu, makro düzeyde artan getiri oluşabilecektir. f>0 Af terimi, bu gelişmeyi temsil etmektedir. olduğunda, pozitif dışsallık oluşur. 88 Solow büyüme modelinde olduğu gibi, Romer modelinde de ekonominin ( durağan gY = g K = g A ) durum dengeli gelişme sürecinde olacaktır. Romer modelinde de teknolojik geliş- A )büyümenin ana kaynağıdır. me ( A f λ Teknolojik gelişme hızını bulmak için, A = δA LA iki yanını A ile bölelim. λ LA A = δ 1-f = g A A A ifadesinin her 89 Durağan durum gelişme sürecinde gA sabittir. Buna göre, bu denklemin sağındaki pay ve payda aynı hızda değişir. d ln g A d ln( δ ) d ln LA d ln A = +λ − (1 − f ) dt dt dt dt L A A − (1 − f ) 0=λ LA A → λ A A = LA LA 1 − f 90 Ekonominin durağan durum gelişme sürecinde, AR-GE sektöründeki araştırmacı (bilim adamı, mühendis, teknisyen) istihdamındaki artış, nüfus artış hızına eşit olmalıdır. ( L A LA ) > n ise, t → ∞ iken LA > L anlamsızlığı oluşur. ( L A LA ) < n ise, t → ∞ iken LA L ekonomik büyüme durur. sıfıra yaklaşacağından, 91 ( L A LA ) = n olacağını dikkate alarak, teknolojik gelişme hızı denklemini yeniden düzenleyerek yazalım: A A λ = LA LA 1 − f → A λn = A 1− f Bu sonuca göre, ekonominin teknolojik gelişme hızı, üretim fonksiyonu parametreleri ile AR-GE sektöründeki istihdamın artış hızına bağlı olmaktadır. 92 λ = 1 ve f = 0 alırsak, araştırmacıların verimliliği (δ) sabit kalacaktır. Yani araştırmacılar yeni buluş sürecinde, geçmiş bilgi stokundan yararlanmamaktadırlar. AR-GE üretim fonksiyonu şu biçime dönüşmüş olur: A = δLA sektörünün 93 Buna göre, AR-GE sektörü her dönem sabit oranda buluş yapmaktadır. t→∞ iken yeni buluşların toplam bilgi stokundaki payı sıfıra yaklaşır. Ancak ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi, bu oranın genişlemesiyle olanaklıdır. Bunun yolu, olmasıdır. L A LA = L L = n 94 Paul Romer’in (1990) tarihli çalışmasında, yeni buluş sürecinin var olan bilgi stokundan yararlandığı varsayılmıştır. Bu varsayımı dikkate alırsak, AR-GE üretim fonksiyonunu şöyle yazabiliriz: A = δLA A Charles f <1 I. → Jones A = δLA , A (1995) tarihli (λ = 1 , ampirik durumunun oluştuğunu belirlemiştir. f = 1) çalışmasında, 95 Romer’in sonucu, benzerlikler Solow taşımaktadır. büyüme Her iki modelinin modelde de sonucuyla teknolojik gelişme, ekonomik büyümenin ana dinamiğidir. Solow modelinde hükümet müdahalelerinin ekonomik gelişme sürecine etkileri yoktur. Benzer şekilde, yatırım oranındaki değişmenin de büyüme etkisi yoktur. Bu değişkenler yalnızca “düzey etkisi” etkisi yaratırlar. 96 Romer modelinde hükümet, AR-GE sektörüne yönelik iktisat politikalarıyla büyüme oranını değiştirebilir. Buna “büyüme etkisi” etkisi diyoruz. Romer benzeri Grossman ve diğer büyüme Helpman, 1991; modellerinde Aghion ve de (örneğin Howitt, 1992) f > 1 durumunda, AR-GE’ye yönelik iktisat politikaları uzun dönemli büyümeyi artırmaktadır. 97 A ’nın büyüme hızı sabit alınırsa, bu türden içsel büyüme modelleri, Solow büyüme modeline dönüşür. Dolayısıyla, yatırım oranı gibi makro değişkenleri etkileyebilecek iktisat politikaları yalnızca düzey etkisi yaratacaktır. 98 Şimdi AR-GE sektöründe istihdam edilen araştırmacı sayısının sabit kaldığını varsayalım. Ayrıca λ=1 ve δ=0 kabul edelim. Buna göre teknolojik gelişme hızı: LA sR L A gA = = δ = A A A LA sR = L 99 Aşağıdaki Şekil 4.14, sR ’den s′R ’ne doğru bir artış olduğunda (yani ekonominin toplam istihdamı içindeki AR-GE sektörü istihdam payı yükseldiğinde), teknolojik gelişme hızının ne olacağını göstermektedir. Şekil 4.14. AR-GE İstihdamındaki Artışın Dengeli Gelişme Sürecine Etkisi A A L A =δ A A A X z gA = n 0 E z z sR L g A = δ A z s′R L0 A0 LA A 100 101 sR artış gösterirse, L A A oranı yükselir. Yani AR-GE’deki istihdam artışı, AR-GE’deki üretimi de artırır. Bu artış, Şekil 4.14’de X noktasıyla gösterilmiştir. Bu düzeydeki bir teknolojik ( ) ( ) A > L L ) gelişme hızı, nüfus artış hızından (dolayısıyla A A A büyüktür. Zamanla LA A oranı ok yönünde azalarak, ekonomi yeniden E noktasına geri döner. 102 Şekil 4.15 ve 4.16, AR-GE’de istihdam edilen araştırmacı sayısının toplam istihdamdaki payı (sR) sürekli yükseldiğinde, uzun dönemde geçici bir teknolojik atılıma yol açacağını göstermektedir. Bu biçimiyle Romer’in modelinde durağan durumdan uzaklaşma ve yeniden durağan duruma dönüş, Solow modelindeki gibidir. Romer’in modelinde de kişi başına gelirin teknolojik düzeye oranı, durağan durum dengeli gelişme sürecinde sabit kalmaktadır. Şekil 4.15. AR-GE İstihdamındaki Artışın Teknolojik Gelişme Hızına Etkisi A A gA = n 0 t0 Zaman ( t ) 103 Şekil 4.16. AR-GE İstihdamındaki Artışın Teknolojik Gelişme Düzeyine Etkisi lnA 0 t0 t 104 105 * ⎤ sK ⎛ y⎞ ⎡ ⎜ A⎟ = ⎢n+ g + d ⎥ ⎝ ⎠ ⎣ A ⎦ α 1−α ( 1 − sR ) LY ( 1 − sR ) = L Solow modeli ile Romer modeli arasındaki tek fark, (1−sR) teriminden kaynaklanmaktadır. Dengeli gelişme sürecinde: sR L A gA = = δ A A → δs R L A= gA Bunu nihai sektör üretim fonksiyonundaki yerine yazalım. 106 ⎡ ⎤ sK y =⎢ ⎥ ⎣ n + gA + d ⎦ * α 1−α δs R L ( 1 − sR ) gA Buna göre, Romer modelinde kişi başına gelir, ekonominin nüfus büyüklüğünün bir fonksiyonudur. Yani bir ölçek etkisi vardır. Nüfus ne kadar büyük olursa, kişi başına gelir de o ölçüde büyük olur. Bunun nedeni, buluşların rekabetçi olmama özelliğine sahip olmasıdır. 107 Nüfus artışı piyasa genişlemesi yaratır, AR-GE’ye olan talep artar. Bunun sonucunda teknolojik gelişme yükselir, düzey etkisi oluşur. Yukarıdaki son parantez Solow modeli ile aynıdır. eşitliğin sağ yanındaki ilk 108 Eşitliğin sağında yer alan sR teriminin y* üzerindeki etkisi iki yolla gerçekleşmektedir. Birincisinde sR artarsa nihai sektördeki istihdam azalacağından, y* azalır. İkincisinde sR ‘nin artışı, AR-GE’de teknolojik gelişmeyi yükselterek y* değerini artırır. Paul Romer’in Büyüme Modelinin Genişletilmesi: Teknolojinin Yayılması ve Beşeri Sermaye 110 Romer büyüme modeli, teknoloji olanakları eğrisinin ve teknolojinin zaman içinde neden büyüdüğüne ilişkin mikro temelleri açıklamaktadır. Bu bölümde Romer modelini temel alarak, bazı ülkelerde teknolojinin neden daha ileri düzeylerde olduğunu ve teknolojinin nasıl yayıldığını incelemekteyiz. 111 Romer modelindeki gibi, ekonomiler işgücü (L) ve bir dizi sermaye (xj) malı kullanarak nihai çıktı elde etmektedirler: h Y = L1−α ∫ x j ( t )dj 0 Üretimde kullanılan sermaye mallarının toplamı, ham sermaye arzı toplamına eşittir: h( t ) K (t ) = ∫ 0 x j ( t )dj 112 Tüm j ’ler için, xj=x olduğunu varsayalım. Bu varsayımı dikkate alarak, nihai sektör üretim fonksiyonunu yeniden yazalım: α 1−α Y = K ( hL) Ekonominin sermaye birikimi: K = sK Y − dK 113 Beceri düzeyi (h) basitçe bireyin okulda harcadığı zamanın bir fonksiyonudur: h = µe ψu Aγ h1− γ u : Beceri (beşeri sermaye) birikimine ayrılan zaman A : Dünya teknoloji düzeyi 114 Beceri (beşeri sermaye) birikim hızını şöyle yazabiliriz: γ h ψu ⎛ A ⎞ = µe ⎜ ⎟ h ⎝ h⎠ İlgili ülkedeki beceri düzeyi (h) ne kadar dünya teknoloji düzeyine (A) yakınsa, (A/h) oranı çok küçüleceğinden, küçülür. h h de 115 Teknoloji olanakları eğrisi (A), dünyanın gelişmiş ekonomilerinin AR-GE faaliyetlerinin sonucunda, sabit bir hızda havuzuna sahip ilerlemektedir: A =g A Bu modelde, dünyanın bir yaratıcı fikir olduğunu, tüm ülkelerin bu havuza kolayca erişebildiğini ve ayrıca önceki modellerde olduğu gibi, bu modelde de yatırım oranıyla, u ‘yu dışsal ve sabit varsayıyoruz. 116 Durağan durum büyüme sürecinde h ’nin büyüme oranı sabit olmalıdır. Ayrıca y, k, A ve L de aynı ve sabit bir oranda büyüyeceklerdir: g y = gk = gn = g A = gh = g Ekonominin büyüme oranı, beşeri sermaye birikim oranı ( h tarafından belirlenmektedir. h) 117 Durağan durum gelişme sürecinde sermaye hasıla katsayısı: * sK ⎛K⎞ ⎜ Y ⎟ = n+ g+d ⎝ ⎠ Bunu, nihai sektör üretim fonksiyonundaki yerlerine yazalım: ⎡ sK ⎤ y =⎢ ⎥ ⎣n+ g + d ⎦ * α 1 −α * h 118 Ayrıca, * ⎡ µ ψu ⎤ ⎛ h⎞ ⎜ A⎟ = ⎢g e ⎥ ⎝ ⎠ ⎣ ⎦ 1 γ Bu son denklem, bireyler becerilerini geliştirmek için ne kadar çok zaman harcarlarsa, o ekonominin dünya teknolojik düzeyine (teknoloji olanakları eğrisine) o ölçüde yaklaşacağını söylemektedir. Bu denklemden h* değerini çekerek, y* ‘daki yerine yazalım 119 ⎡ sK ⎤ y =⎢ ⎥ ⎣n+ g + d ⎦ * Bu modeldeki çözüm α 1− α ile, 1 γ ⎡ µ ψu ⎤ * ⎢ e ⎥ A ⎣g ⎦ genişletilmiş Solow büyüme modelinin (MRW modeli) sonucu çok benzerdir. Buradaki model, teknoloji vurgulayarak, katmaktadır. transferi Solow Yani ve büyüme bireyler, yaratıcı modeline dünyada fikrin yeni keşfi önemini bir yapılmış içerik olan yaratıcı fikirlerin nasıl kullanılacağını öğrendikçe, ekonomiler büyüyecektir. 120 Yukarıdaki son denklemin sağında yer alan ilk terim, fiziksel sermayeye fazla yatırım yapan ve az nüfus artışına sahip ülkelerin zenginleşeceğini söylemektedir. İkinci terim, beceri (beşeri sermaye) birikimini yansıtmaktadır. Beşeri sermaye birikimi için fazla zaman harcayan ülkeler, dünya teknoloji düzeyine daha yakın ve daha zengin sermaye), olacaklardır. ileri teknolojiye Bu modelde sahip kullanabilme anlamına gelmektedir. beceri sermaye (beşeri mallarını 121 Bu denklemin son terimi (A*), dünya teknoloji düzeyidir. Bu değişken, işçi başına GSYİH büyüme oranını sağlamaktadır. Yani ekonomik büyümenin lokomotifi A ‘dır. Bu model, yüksek beşeri sermaye düzeyine sahip ülkelerin, gelişmiş teknolojileri Ülkelerin teknolojik kullanabildiğini düzey öne farklılıklarını, sürmektedir. beşeri düzeylerindeki farklılıklara dayanarak açıklamaktadır. sermaye 122 Teknoloji transferi, bireylerin daha ileri teknolojiye sahip sermaye mallarının nasıl kullanılacağını öğrenmesiyle gerçekleşmektedir. Tüm ülkeler aynı uzun dönem büyüme oranını paylaşmakta ve bu süreci, dünya teknoloji düzeyindeki (teknoloji olanakları eğrisindeki) genişleme belirlemektedir. AK Tipi İçsel Büyüme Modeli 124 Dışsal teknolojik gelişmenin olmadığı ( g = A A = 0 ) ve α=1 varsayımlarına dayanarak, nihai sektör üretim fonksiyonunu yazalım. Y = AK Ekonominin fiziksel sermaye birikimi: K = sY − dK 125 Aşağıdaki Şekil 45’de s>d ‘dir. Örneğin K0 noktasında bulunan bir ekonomide sermaye birikimi, α=1 olması nedeniyle hiç azalan verim yaşanmayacağından, sürekli sY>dK olacak ve büyüme hiç kesilmeyecektir. Şekil 4.17. AK Tipi Büyüme Modeli sY dK 0 z K0 K 126 127 Büyüme sürecinin uzun dönemde yatırıma bağlı biçimde sürekli olacağını matematiksel olarak görelim: Y = AK → ln Y = ln A + ln K d ln Y d ln A d ln K = + dt dt dt d ln A =0 dt K Y = s −d K K Y K = Y K → → K Y = sA − d = = g K Y 128 Yukarıdaki sonuç şunu söylemektedir: Ekonominin büyüme oranı, yatırım oranının artan bir fonksiyonudur. Bu nedenle, ekonominin yatırım oranını sürekli olarak artıracak iktisat politikaları, ekonominin büyüme oranını da sürekli artıracaktır. 129 α, sY eğrisinin eğiklik derecesini ölçmektedir. Bu anlamda, α terimini Solow büyüme modeli çerçevesinde değerlendirebiliriz. Solow modelinde α<1 ‘dir ve ne kadar sıfıra yaklaşırsa, durağan durum değerleri o ölçüde düşük değerler alacaktır. Bu durumda ekonomi, durağan duruma daha kısa sürede geçiş yaşar. 130 AK tipi büyüme modelinde, kişi başına sürekli büyümenin var olması için ne teknoloji ne de nüfus gibi bir değişkenin dışsal olarak büyümekte olduğunun varsayılması gerekli değildir. AK modeli diferansiyel denklemde temel doğrusallık içerdiğinden, içsel büyümeye olanak sağlamaktadır. Solow büyüme modelindeki sermaye birikim denklemini kullanarak bunu görebiliriz. 131 α K = sAK − dK α=1 ise, bu diferansiyel denklem doğrusaldır ve büyüme modelde s ’ye bağlı olarak oluşmaktadır. α<1 ise, bu diferansiyel denklem K ’ye göre doğrusallıktan küçüktür ve sermaye birikimine göre azalan getiri vardır. Ekonomi daha çok sermaye birikimi yaptıkça, sermaye stoku büyüme hızının gittikçe düştüğünü görebiliriz: 132 1 K = sA 1−α − d K K ( d K K dK ) = (α − 1)sA 1 K 2 −α <0 John Lucas’ın Büyüme Modeli 134 Doğrusallık büyüme kavramı yaklaşımı, çerçevesinde Robert E. bakacağımız Lucas bir tarafından başka (1988) oluşturulan beşeri sermaye olgusuna dayalı modeldir. Lucas modeli, MRW modelindekine benzeyen bir nihai sektör üretim fonksiyonu varsaymaktadır. α 1−α Y = K ( hL) 135 Burada h, kişi başına beşeri sermayedir. Lucas beşeri sermayenin şu şekilde birikim gösterdiğini varsaymaktadır: h = (1 − u)h u , çalışmaya ayrılan zamanı; 1−u , beşeri sermaye birikimine ayrılan zamanı göstermektedir. Beşeri sermaye birikim denkleminin her iki yanını h terimine bölerek, beşeri sermaye birikim hızına ulaşırız. h = (1 − u) h 136 Görüldüğü gibi Lucas modelinde beşeri sermaye, Solow modelindeki işgücü tasarruf eden teknolojik gelişmeye benzer şekilde nihai üretim fonksiyonuna girmektedir. Bu nedenle Lucas modeli, A ’nın beşeri sermaye ve g=1−u diye nitelendiği bir Solow kazanmaya büyüme modeli ayırdıkları gibi zamanı çalışır. sürekli Bireylerin beceri artırıcı iktisat politikaları, işçi başına çıktı büyüme hızını da artırır. Dışsallıkların Varlığı ve AK Modellerine Yeniden Bir Bakış 138 Daha önce gördüğümüz yaratıcı fikirlere dayalı büyüme yaklaşımlarında, ölçeğe göre artan getiri beraberinde aksak rekabet varsayımını da getirmekteydi. Şimdi aynı duruma tam rekabetçi bir piyasa yapısı altında bakalım. 139 Bu durumda bilgi birikiminin bir tesadüfi yan ürün olarak ortaya çıktığı varsayılırsa, sermaye ve işgücüne marjinal verimlilikleri ölçüsünde ödeme yapıldığında, ortada dağıtılacak ürün sorunu kalmayacaktır. Yani bilgi birikimi pozitif dışsallık yayarak, gelişme süreci tam rekabetçi çerçevede durağan durum dengeli biçimde sürdürülebilir. 140 Örnek bir firmanın şu üretim fonksiyonuna sahip olduğunu varsayalım: α 1−α Y = BK L Bu fonksiyonda K ve L ’ye göre sabit getiri vardır. B içsel olarak biriktiriliyorsa, üretim artan getirili olur. 141 Firmaların B ’yi veri aldıklarını ve B ’nin şu şekilde belirlendiğini varsayalım: B = AK 1−α Bunun anlamı şudur: Teknolojik ilerlemeler, firmaların sermaye birikiminin bir yan ürünüdür. Ancak bireysel firma tam rekabetçi piyasa yapısında atomize olduğundan, tek başına bu gelişmeyi algılayamaz. 142 Bu anlamda B firmaya dışsaldır. Firmalar sermaye birikimini, teknolojik ilerleme sağlayacağı için değil, üretim sürecinde gerekli bir girdi olduğu için kullanırlar. Sermayeye marjinal verimliliği ölçüsünde ödeme yapılsa da, sermaye B gibi bir yan ürün ortaya koyar. Bu yaklaşım ilk olarak 1962’de Kenneth Arrow tarafından “yaparak öğrenme” renme modeli biçiminde ele alınmıştır. 143 Şimdi B ’yi nihai üretim fonksiyonundaki yerine yazıp düzenleyelim: 1−α Y = AKL Nüfusu bire normalleştirirsek, üretim yukarıdaki son biçimi şu hale dönüşür: Y = AK fonksiyonunun 144 Bu, AK büyüme modelindeki üretim fonksiyonunun aynısıdır. Bu sonuca göre, bilgi birikimi içselleştirilmek istendiğinde, ölçeğe göre artan getiriden kaynaklanan sorunu çözmenin iki temel yöntemi vardır: ¾ Aksak rekabet ¾ Dışsallıklar 145 Tam rekabet piyasası varsayımı modelden çıkarılarak, bilgi birikimi AR-GE faaliyetlerinin bir sonucu olarak modellenebilir. Bu durumda gerekir. aksak rekabet varsayımını modele katmak 146 Diğer alternatif, bilgi birikiminin sermaye birikiminin ya da bir başka iktisadi faaliyetin tesadüfi yan ürünü olduğunu varsayarak, tam rekabetçi yapıyı koruruz. Örneğin AR-GE sektörünü dikkate aldığımız modelde, λ=1 durumunda dışsallıklar önemli bir yere sahip olur. Bunu görebilmek için AR-GE üretim fonksiyonunu ( A = δLλA Af yeniden yazalım. ( A = δLA Af ) ) , λ=1 durumu için 147 Bu üretim fonksiyonunda f>0 olursa, AR-GE sektöründeki araştırmacıların, geçmişteki bilgi birikiminden yararlandıklarını, yani bir dışsallığın oluştuğunu söyleyebiliriz. Isaac Newton bunu, “devlerin tanımlamıştır. Böyle bir omzunda durumda durmak” üretim deyimiyle fonksiyonu ( A = δLA Af ) ölçeğe göre artan getiriyle çalışır. Ölçeğe göre getiri, 1+ f ‘dir. İçsel Büyüme Modellerinin Değerlendirilmesi 149 Son yıllarda hızla çoğalan iktisadi büyüme literatürünün bir kısmı, iktisat politikalarının uzun dönemli büyüme sürecini etkilediği yönündeki tezlere karşı çıkarak, düzey etkilerinin oluşabileceğini öne sürmektedir. Bu düşüncenin birinci nedeni, diferansiyel denklemlerin doğrusal olduğuna ilişkin yeterince ampirik kanıt olmadığının kabul edilmesidir. 150 Örneğin AK tipi modelde α = 1 kabul edilmiştir. Bunun yanında AR-GE destekli içsel büyüme modelinde de benzer bir durum vardır. λ = 1 ve f = 1 durumunda, fonksiyonu şöyle yazılabilir: A A = δLA AR-GE sektörü üretim 151 Ancak yukarıdaki son denklemle çelişen çok sayıda bulgu elde edilmiştir. Son kırk yıllık dönemde AR-GE sektörlerindeki araştırmacı istihdamındaki artış hızının yüksekliğine rağmen, GSYİH büyüme hızları %2’nin altında seyretmiştir. 152 Bu tür bulgular f<1 durumunu, yani doğrusallıktan küçük diferansiyel denklemli modelleri onaylamaktadır. Ayrıca eğitim yatırımlarındaki hızlı artışlara rağmen, büyüme oranlarının bunun gerisinde kaldığını söyleyebiliriz. YAKINSAMA 154 Yakınsama olgusu, büyüme literatürünü özellikle son yirmi yılda oldukça meşgul etmiştir. Bu konunun temel sorusu ve sorunsalı şudur: “Yoksul ülkelerin kişi başına gelir düzeyleri, zengin ülkelerin gelir düzeylerine yakınsamakta mıdır ve eğer yakınsama gerçekleşiyorsa, ne kadar süreyi kapsayacaktır?” 155 Neoklasik büyüme modeline göre, sermayenin azalan verimlilikle çalışması, ülkelerarasında bir yakınsamaya yol açacaktır. Ancak 1980’li yılların ortalarındaki ilk çalışmalar, tüm ülkeleri gerçekleşmediğini kapsayan bir ortaya koyunca, yakınsama yeni içsel sürecinin büyüme modellerinin belirmesinde bir neden ortaya çıkmış oldu. 156 Günümüzde yakınsama tartışmaları basitçe ülkelerarası yakınsama kavramının ötesine geçmiş, büyüme literatürüne yeni yakınsama biçimleri katılmıştır. Bunun temel nedeni, sermayedeki azalan verim varsayımının dışında, başkaca varsayımların da araştırmacılar tarafından yapılmış olmasıdır. Varsayımlardaki bu çeşitlenme, tartışmalarına yol açmıştır. aşağıdaki yakınsama 157 1. Ülke içi ve ülkelerarası yakınsama. 2. Büyüme oranlarının ve kişi başına GSYİH düzeylerinin yakınsaması 3. β-yakınsama ve σ-yakınsama. 4. Mutlak yakınsama ve koşullu yakınsama 5. Küresel yakınsama ve bölgesel (gruplar) yakınsama. 6. Gelir yakınsaması ve TFV yakınsaması. 7. Deterministik ve stokastik yakınsama. 158 Yukarıdaki yaklaşımların dışında, yakınsamanın analizlerindeki yaklaşımlarda da farklılıklar görebiliriz: 1. Panel veri yaklaşımı. 2. Yatay kesit veri yaklaşımı. 3. Zaman serisi yaklaşımı. 4. Dağılım yaklaşımı. ampirik 159 Panel veri, yatay kesit veri ve zaman serisi yaklaşımları, mutlak ya da koşullu β-yakınsama üzerinde çalışmaktadır. Bu yaklaşımlar ülkelerarası yakınsama ve gelir düzeyleri yakınsaması konusunda da ortak noktalara sahiptir. Yatay kesit ve panel veri yaklaşımları kulüp-yakınsama ve TFV yakınsama; yatay kesit analiz, σ-yakınsama konularında kullanılmaktadır. Dağılım yaklaşımı σ-yakınsamanın ötesine geçerek, dağılımın şekli ve dağılımlararası dinamikler üzerine yoğunlaşmıştır. 160 Neoklasik büyüme modellerindeki azalan verimler durumuna, yeni içsel büyüme modellerinden yöneltilen eleştiriler çerçevesinde, ilk olarak Robert Barro (1991) regresyonda standart neoklasik büyüme modelinin ötesine geçerek fiziksel sermaye ve nüfus dinamiğinin yanında beşeri sermayeye de yer vermiştir. Barro’nun bu yaklaşımı büyüme literatüründe “Barro regresyonları” olarak anılmaktadır. 161 Standart modele göre yapılan regresyonda (98 ülke) mutlak yakınsama reddedilmiş ve bulgular yeni içsel büyüme modellerinin desteklendiği yönünde yorumlanmıştır. Standart neoklasik modele beşeri sermaye eklendiğinde, β katsayısı negatife dönmekte ve istatistik olarak da anlamlı bulunmaktadır. Barro bu sonucu, neoklasik modelin desteklenmesi olarak yorumlamıştır. 162 Barro regresyonları kullanılmaya yoluyla başlanmıştır. koşullu 1993’de yakınsama DeLong ve kavramı Summers, makine, araç-gereç tipi sermaye yatırımının büyüme üzerinde önemli pozitif etkileri olduğunu ve bu etkinin de eğitim altyapısına bağlı olmadığını öne sürmüşlerdir. Bu sonucu da, bu türden sermaye yatırımlarının önemli dışsallıklar yaymasına bağlamaktadırlar. 163 Ancak sonraki çalışmalardan bir kısmı DeLong ve Summers’ın çalışmasını eleştirmiştir. Summers’ın kullandığı olduklarını, buna Auerbach veri karşın (1994), setindeki sermaye DeLong ülkelerin malları ve homojen yaklaşımının teknolojik yayılmayı içerdiğini öne sürmüştür. Blomstorm, Lipsey ve Zejan (1996) ise nedensellik ilişkisinin sermaye mallarından büyüme oranına değil, tersi yönde olduğunu belirlemişlerdir. 164 DeLong ve düzeylerinin incelemişlerdir. Summers’ın değil, TFV çalışması ülkelerarası düzeylerinin gelir yakınsamasını 165 Yakınsama Hızının Belirlenmesi Solow büyüme modelinin temel denklemi şöyleydi: ( ) k = sf k − ( n + g + d ) k Bu denklemi, k ’nin durağan durum değeri ( k * ) etrafında bi- rinci sıra açılımını yaparız: ( ) ( ⎡ ′ * k = sf k − ( n + g + d ) ⎤ k − k * ⎣ ⎦ ) 166 Açılımın nasıl yapıldığını daha ayrıntılı görelim: ( ) ( ) ( ⎡ * *⎤ * * ⎡ ⎤ ′ k = sf k − ( n + g + d ) k + sf k − ( n + g + d ) k − k ⎣ ⎦ ⎣ ⎦ Durağan durumda 0’a eşittir. ( ) ( ⎡ ′ * * ⎤ k = sf k − ( n + g + d ) k − k ⎣ ⎦ ) ) 167 Durağan durumda * k =0 olacağını dikkate alarak, açılımı ye- niden düzenleyelim ve buradan s ’yi çekelim. ( ) * k = sf k * − ( n + g + d ) k * = 0 ( ) * * sf k = ( n + g + d ) k → * (n + g + d ) k s= * f k ( ) ⎡ ( n + g + d ) k * ⎤ ⎢ ′ k * − ( n + g + d ) ⎥ k − k * f k= ⎢ ⎥ f k * ⎣ ⎦ ( ) ( ) ( ) 168 ( ) ( ) ⎡ f ′ k * k * ⎤ ⎢ * ⎥ − 1 (n + g + d ) k − k k= * ⎢ f k ⎥ ⎣ ⎦ ( ) Üretim fonksiyonu olarak Cobb-Douglas’ı dikkate aldığımızda, ( ) * * sermayenin payı ( f ′ k k ( ) f k * ), α olacaktır. Bu durumu dik- kate alarak yukarıdaki denklemi yeniden yazalım: ( k = [ α − 1] ( n + g + d ) k − k * ) ya da ( k = λ k − k * ) 169 Bu son denklemde, λ = [ α − 1] ( n + g + d ) olarak dikkate alınmıştır. λ , kişi başına sermayenin cari değeri ile durağan durum değeri arasındaki açıklığın kapanma hızını verir. Buna büyüme literatüründe yakınsama hızı denilmektedir. Sermaye için türettiğimiz bu ifadeyi, kişi başına gelir düzeyinin yakınsamasını belirlemek için de türetelim. 170 İlk olarak üretim fonksiyonunu yazalım. ( ) y = f k Üretim fonksiyonunun durağan durum değeri etrafında birinci sıra Taylor açılımını yapalım ve ayrıca zamana göre türevini belirleyelim. ( ) ( )( y = f k * + f ′ k * ( )( y* − y = f ′ k * ( ) y = f ′ k k * k−k * k − k ) ) 171 ( k − k ) * ( k − k * ) y − y * = * ′ f k ( ) y − y = y k * y f ′ k = k ( ) ve → ( * k−k ) * y − y ) k ( = y 172 Bunları sermaye yakınsama denklemindeki yerlerine yazar ve yeniden düzenlersek kişi başına gelir yakınsamasına ulaşırız. y − y k ( ) k=λ y * y = λ ( y * − y ) 173 Yakınsamanın Sınanmasında Kullanılan Denklemlerin Türetilmesi Yukarıda belirlediğimiz yakınsama hızı denklemleri, birinci sıra ve birinci dereceden bir diferansiyel denklemdir. Bu denklemi çözersek, şunu elde ederiz (tüm değişkenleri doğal logaritmaya göre tanımlıyoruz): ln y t − ln y 0 = ( 1 − e − λt )( ln y * − ln y 0 ) 174 Yakınsama sürecini ekonometrik analize uygun hale getirmek için, daha önce Solow modeli içerisinde belirlediğimiz mini, yukarıdaki denklemde yerine yazalım. ⎡ ⎤ s y* = ⎢ ⎥ ⎣(n + g + d ) ⎦ α 1−α α α ln y = ln s − ln ( n + g + d ) 1− α 1− α * y * teri- 175 ln y t − ln y 0 = ( 1 − e −λt ln y t − ln y 0 = ( 1 − e −λt Bu, büyüme denklemdir. ⎛⎛ α ⎞ α ⎞ ) ⎜ ⎜⎝ 1 − α ln s − 1 − α ln ( n + g + d ) ⎟⎠ − ln y0 ⎟ ⎝ ⎠ α α −λt −λt − − + + − − s e n g d e ln 1 ln 1 ( ) ) 1− α ( ) 1− α ( ) ln y0 oranı ile başlangıç Denklemdeki diğer modelinin yapısal parametreleridir. gelir düzeyi terimler, arasındaki Solow büyüme 176 β = 1− e −λt varsayımını yapalım ve denklemi yeniden yazalım α α ln y t − ln y 0 = β ln s −β ln ( n + g + d ) −β ln y 0 1− α 1− α Bu denklem, bir ekonominin kendi durağan durum değerine yakınsaması sürecini değerlendirmektedir. Ülkelerarası yakınsama süreci konusunda bir şeyler söylememektedir. Dolayısıyla, bu denklemde yer alan λ terimi, ülke içi durağan duruma yakınsama parametresini göstermektedir ülkelerarası karşılaştırmalarda kullanılamaz. ve 177 Mutlak yakınsama çerçevesinde bakıldığında, yukarıda belirttiğimiz konu bir sorun olmaktan çıkar. Ancak farklı gruplar altında değerlendirilebilecek ülkeleri bir yakınsama araştırması içine aldığımızda (yani ülkelere özgü yapısal parametreleri dikkate almadığımızda), λ terimi sorun oluşturur. Bu sorunu dikkate alan çalışmalardan biri MRW (1992)’ dir. 178 β-yakınsamasının belirlenmesine ilişkin bir başka yaklaşım Barro ve Sala-i-Martin’e (1992) aittir. bölgeleri arasında yakınsama süreci Bu çalışmada ABD’nin araştırılmış, mutlak yakınsamayı destekleyen bulgulara ulaşılmıştır. Ayrıca Sala-iMartin (1996) çalışmasında da bazı gelişmiş ülkeleri kapsayan analizler, yakınsama hızının %2’ye yakın olduğunu ortaya koymuştur. 179 Durlauf ve Johnson (1995), yakınsama analizlerinin, ülkelerin alt gruplara ayrılarak yapılmasının (alt-grup yakınsaması) doğru bir yaklaşım olacağını önermişlerdir.
Benzer belgeler
23 1.3. Neoklasik Büyüme Modelleri İçin Genel Bir Değerlendirme
Solow büyüme modeline göre, aynı durağan duruma (yani aynı
yatırım oranlarına, beşeri sermaye birikimine, nüfus artış
hızına ve teknoloji düzeyine) sahip ülkeler, farklı kişi başına
durağan durum d...