İl bazında heyelan
Transkript
İl bazında heyelan
HEYELAN DUYARLILIĞI AMAÇ Batı Karadeniz Bölgesinin afet tehlikesinin belirlenmesi projesi kapsamında: • İl bazında heyelan duyarlılığının araştırılması; • Bütünleşik Afet Tehlike Haritaları için heyelan duyarlılık haritasının oluşturulması; • Heyelana karşı alınabilecek önlemlerin belirlenmesi 1.İNCELEME ALANININ HEYELAN ile İLGİLİ GENEL ÖZELLİKLERİ 1.1 Giriş Karabük'ü de içine alan Batı Karadeniz bölgesi Türkiye'nin en önde gelen heyelan alanlarından birisidir. Bölgede güncel veya jeolojik dönemlere ait eski heyelan kütlesi diye adlandırılabilecek birçok heyelan gözlenebilmektedir. Özellikle 1985 ve 1998 yıllarında Karabük, Kastamonu, Zonguldak ve Sinop illerini kapsayan geniş bir bölgede seri ve bölgesel yayılımlı heyelanlar meydana gelmiştir. Söz konusu heyelan olayları sonucu gerek konutlar, gerekse alt yapıda önemli hasarlar oluşmuştur. Afet İşleri Genel Müdürlüğünce 1950-2000 yılları arasında Karabük ilinde yapılan heyelan etütleri ile toplam 1532 konutun heyelandan etkilendiği kaydedilerek nakil yolu ile korunmaları öngörülmüştür. Ayrıca heyelan nedeniyle birçok tarım ve orman alanı kullanılamaz duruma gelmektedir. Heyelanın bölgedeki erozyon üzerinde önemli bir etken olduğu da bilinmektedir. 1.2 Bölgede gözlenen yaygın heyelan tipleri, özellikleri ve oluşum nedenleri Bilindiği gibi heyelan oluşumu: 1- Kalıcı veya hazırlayıcı nedenler 2- Anlık veya tetikleyici nedenler olarak iki ana grupta değerlendirilebilir. Kalıcı nedenler zaman içerisinde değişmeyen yani heyelan öncesi ve sonrası aynı kalan statik faktörler olarak da ifade edilebilir. Jeolojik ve topografik yapı ile ilgili heyelan faktörleri kalıcı nedenler olarak ele alınmalıdır. Bir anlamda heyelan potansiyelinin oluşumunu hazırlarlar. Bunun yanında anlık nedenler, heyelan oluşum anı öncesinde ve sonrasında önemli farklılıklar gösterebilmektedir. Yağış, yeraltı suyu yükselmesi ve deprem ivmesi ile ilgili nedenler dinamik değişkenler olarak kabul edilmektedir. Etkileri, kalıcı nedenlere bağlı heyelan potansiyelini harekete dönüştürmektir. Bir anlamda tetikleyici rol oynarlar. Ancak hiçbir zaman tek başlarına esas heyelan nedenini oluşturmazlar. Bu çalışmadaki modelleme ve oluşturulan heyelan duyarlılık haritası esas olarak kalıcı nedenlerin mevcut heyelanlarla mekansal yorumlanması şeklindedir. Genel anlamda, bölgenin jeolojik ve topografik yapısının yüksek heyelan potansiyeline sahip ve heyelanların ana nedenini oluşturduğu söylenebilir. Geçmiş dönemlerde meydana gelen heyelanların belirli jeolojik birimlerde yoğunlaşması bu anlamda dikkat çekicidir. Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nce geçmiş yıllarda (1950-2000 yılları arasında) yapılan heyelan etütleri ile nakilleri uygun görülen yerleşim birimlerinin jeolojik harita üzerindeki dağılımı heyelanların öncelikle kayaç tipi ile ilişkisinin olduğunu göstermektedir. Şekil 1.1 de görüldüğü gibi heyelan nedeniyle nakledilen yerleşim birimleri (mavi noktalar) belirli bir jeolojik formasyonda (Ku – Kretase flişde) yoğunlaşmaktadır. Ayrıca Karabük Tersiyer havzasında yüzeylenen Eosen flişleri ve bölge güneyinde yüzeylenen Olistostrom tipi birimler de uygun topografik şartlarda yüksek heyelan potansiyeli oluşturmaktadır. Özellikle Kretase yaşlı fliş serisi, çökelimi sırasında daha derin denizel ortamlara kıta yamaçlarından gravite kaymaları ile taşındığı için yaygın kayma yapıları içerdiği bilinmektedir (Reineck ve Singh,1980). Çökelme sırasında oluşmuş heyelanların Eosen sonuna kadar devam ettiği de iddia edilmektedir. Bu nedenle Kretase fliş içersinde taşınmış yabancı bloklar ve kütleler gözlenebilmektedir. Çökelim sırasında oluşan gravite kaymalarının neden oldukları kütle içi deformasyon ve kütlesel duraysızlıkların da günümüzde ki yamaç duraysızlıklarıyla bağlantılı oldukları söylenebilir. Bölgede kuzey-güney yönlü sıkışma tektoniğine bağlı yoğun kıvrımlanma ve ters faylanmalarla şekillenen aşırı tektonize yapı heyelan gelişimi yönünde önemli bir etkiye sahiptir. Şekil 1.1 Önceki yıllarda heyelan nedeniyle nakilleri uygun görülen yerleşim birimlerinin (kırmızı nokta ile gösterilen) jeolojik harita üzerindeki dağılımı (a- 1/25000 ölçekli, sayısal MTA jeoloji haritasından alınmıştır. bharita lejandında sadece heyelanla ilişkili birimler gösterilmiştir). Tetikleyici faktörler olarak bilinen aşırı yağış ve deprem ivmeleri söz konusu potansiyeli harekete dönüştürmede önemli rol oynamaktadır. 1985 ve 1998 yıllarında meydana gelen bölgesel heyelanlar sismik ivmelerden çok, yağışa bağlı tetiklenmeleri temsil etmektedir. Şekil 1.2 Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün ölçümlerine göre günlük 10 mm üzeri yağışlar. 1985 yılındaki heyelanlar, ani kar erimelerinden yaklaşık 1 ay sonra Nisan ayı sonlarında başlamıştır (Aşcıoğlu). Heyelanların, kar erimelerinden 1 ay sonra başlamaları yeraltı suyu oluşumuyla ilişkili, yüzeysel olmayan hareketler oldukları şeklinde yorumlanabilir. Şekil 1.2 de Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün bölgeyle ilgili maksimum kar kalınlıkları gösterilmektedir. Özellikle 1985 yılı Şubat ayında diğer yıllara göre çok yüksek bir değer gözlenmektedir. Söz konusu kar örtüsü hava sıcaklığını ani yükselmesi ve ılık rüzgarlarla (lodos) ani bir şekilde erimiştir . 1998 yılında meydana gelen heyelanlar da aşırı yağış koşullarında su baskınları ile birlikte meydana gelmiştir. Batı Karadeniz de (Sinop hariç) diğer tüm illerde etkili olmuştur. Bu dönemde yamaç topuklarının akarsular tarafından hızlı bir şekilde aşındırılması heyelan mekanizmasının ana unsuru olmuştur. Ayrıca yamaç sellenmesi olarak adlandırılmış bazı olayların da gerçekte değişik türde malzeme akışı olduğu o tarihte gözlemlenmiştir. Şekil 1.3 Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün ölçümlerine göre yıllara göre maksimum kar kalınlıkları Bölgede yakın geçmişteki depremlerin bazı heyelanları harekete geçirdiği yerel kaynaklardan ve çeşitli yazılı belgelerden anlaşılabilmektedir. Örneğin Hocalar köyündeki heyelanın 1944 Gerede depremi sırasında meydana geldiği o dönemi yaşayan kişiler tarafından özellikle belirtilmektedir. Ayrıca 1944 Gerede depreminin Karabük il merkezi civarında heyelanlara neden olduğu İ.Ketin tarafından da tespit edilmiştir (Şekil 1.4). Şekil 1.4. 1944 Gerede depremi nedeniyle oluşan bir heyelan (Şekil ğrafİ.Ketin tarafından 20.5.1944 de çekilmiştir) Yollar yamaç topuklarının aşındırılması ve doğal drenajın bloke edilmesi anlamında yeni heyelanların ve eski heyelan kütlelerinin yeniden aktivite kazanmasında önemli bir etken oldukları gözlenmektedir. Bölgede görülen farklı tipteki heyelanlar, farklı jeolojik - morfolojik ortamlarda geliştiği için ve etkilerinin de farklı olması nedeniyle ayrı ayrı ele alınmıştır. Ancak jeolojik birimlerin karmaşık yapısına paralel olarak heyelanlar da bir çok alanda değişik heyelan tiplerinin iç içe geçtiği “kompleks heyelan” diye isimlendirilebilecek konumda karşımıza çıkmaktadır. Çalışmada arazi etütleri sırasında yapılan yorumlar CBS ortamında yapılan mekansal analizlerle karşılaştırılarak heyelanla ilgili değerlendirmeler oluşturulmuştur. Heyelanların ayrımlanmasında Varnes,1978 sınıflaması esas alınmış ve bu çerçevede kayma ve akma tipi hareketler incelenmiştir. “Heyelan” terimi ile de daha çok bu tip hareketlere değinilmektedir. 1.2.1 Dairesel kaymalar (rotasyonel kaymalar) Bu tip kaymalar bölgede en sık görülen heyelan tipidir. Jeolojik yapının bu tip heyelanların meydana gelmesinde öncelikli nedeni oluşturduğu gözlenmektedir. Özellikle Yenice, Ovacuma ve Eskipazar ilçesi civarında geniş alanlarda yayılım gösteren Kretase, Eosen yaşlı fliş serisi ile olistostrom tipi birimlerde bu tip heyelanları yoğun bir şekilde görmek mümkündür. Bölgedeki kütlesel dairesel kaymalar, özellikle heterojenik kayaç yapısı ve olistolit blokların varlığı ile kaya düşmesi tipindeki haraketleri de içerebilmektedir. Ayrıca yamaç topuklarındaki akmalarla söz konusu heyelanlar iyice karmaşıklaşmıştır. Bu anlamda derin dairesel kaymalara özgü yavaş hareketlerin söz konusu akma ve kaya düşmesi gibi hızlı bileşenlere sahip oldukları da bilinmelidir. Çoğunlukla eski heyelan kütlelerinin yeniden aktive kazanmaları şeklinde karşımıza çıkarlar. Genel bir yaklaşımla, meydana gelen dairesel kaymaların ana kayayı da içine alan kütlesel karekterde oldukları söylenebilir. Bu tip heyelanların oluşumunda veya yeniden aktivite kazanmalarında inceleme alanında da: a-yeraltı suyu yükselmesi; b-yamaç topuklarının akarsu ve yol yarmaları ile aşınması; c-deprem ivmesi, tetikleyici etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ağırlıklı olarak 100-250 lik topografik eğim aralığında toplanmaktadırlar. Bu tip heyelanları diğer hareketlerden ayıran bazı özellikleri, tanımlamanın ana kriterleri olarak kabul edilebilir: • Hareketin, belirli bir kesme yenilmesini temsil eden ve dairesel kabul edilebilecek bir yüzey boyunca meydana gelmesi; • Bu tip kaymaların kütle içi deformasyonlarının düzlemsel kayma ve akma tipi hareketler ile kıyaslanınca daha düşük olması; • Kayan kütlenin baş kısmında bir çökme hareketi ve neticesinde düze yakın, geriye dönük şevler oluşurken; topuk kısmında ise bir kabarma şeklinde bir yapının meydana gelmesi; • Hareketin diğer kütle hareketleri ile karşılaştırılınca (moloz akması, düzlemsel kaymalar gibi) daha yavaş karekterde olması; • Hareketin uç kısmında malzeme akması türü farklı hareketlerin gelişebilmesi gibi karakteristik özellikleri vardır. Ana kütle üzerinde ikincil ve üçüncül hareketler de görülebilmektedir. Çökelme ortamını, ana kayaç yapısını ve tektonizmayı içine alan heyelanlar esas olarak bu tip kayma niteliğinde olan hareketlerdir. Genel bir yaklaşımla inceleme alanında heyelan anlamında duyarlılığının en yüksek olduğu birim olarak görülen turbitik karekterli Kretase yaşlı fliş serisinin jeodinamik özellikleri bu tip heyelanların meydana gelişinde önemli bir yer tutar. Bilindiği gibi Kretase en hareketli tektonik dönemlerden biri olarak kabul edilir (Baykal.F, 1971). Bu dönem boyunca türbit oluşumuna neden olan denizaltı heyelanları yoğun olarak meydana gelmiştir. Kretase'den yaşlı ultrabazik kayaçlar, radiyolarit, çeşitli flişimsi çökeller, kalker blok ve kütlelerinden oluşan birimler kaymalar ile Kretase fliş içerisine itilmiştir. Bu nedenle bazı araştırmacılar (Tokay, 1952) söz konusu fliş serisini karışık fliş anlamında “wildfliş” olarak tanımlamıştır. Olistolit olarak da adlandırılabilecek bloklara tipik örnek olarak Ovacuma civarında Kretase flişi içerisine sürüklenmiş Devoniyen kireçtaşı kütleleri gösterilebilir. Benzer çökelme dönemi boyunca oluşmuş kaymalar, güncel morfolojiyi şekillendiren en önemli unsurlardan biri olarak görülebilir. Özellikle Kretase flişin yüzey birim olduğu alanlarda, yamaç morfolojisinin çökelme sırasında oluşan heyelanlardan etkilendiği iddia edilebilir. Bölgede kuzey-güney yönlü sıkışma tektoniğine bağlı yoğun kıvrımlanma ve ters faylar gözlenmektedir. Bu nedenle oluşmuş yoğun kıvrımlı ve kırıklı yapı uygun bir heyelan ortamı oluşturmaktadır. Ayrıca kıvrımlar çoğunlukla devrik niteliktedir. Bu anlamda da yamaçların dengesiz bir yapıda oldukları söylenebilir. Bu nedenle güncel heyelanların, çökelme dönemi boyunca oluşmuş kaymaların kısmen devamı veya söz konusu heyelan morfolojisinin ve tektonik yapının dolaylı sonuçları oldukları söylenebilir. Bölgede bugün için aktif olmayan fayların bu tip heyelanların gelişimi anlamında iki yönlü görülebilir: 1- Çoğunlukla ters fay niteliğindeki bu faylar Kratese'ye ait birimlerin Eosen birimlere bindirmesi şeklindedir. Özellikle söz konusu fayların özellikle düşen bloğundaki Eosen yaşlı kiltaşı, silttaşı ve kumtaşı içerikli birimlerde faylanma nedeniyle aşırı deforme yapı zaman içerisinde belirli alanlarda heyelanlara dönüşmüştür. Bu anlamda Karabük-Eskipazar arasında yer alan doğu-batı uzanımlı Karabük fayı boyunca (Soğanlı çayına paralel) görülen heyelanlar bu tip hareketlere örnek olarak gösterilebilir. 2- Söz konusu fayların düşen bloğundaki Eosen yaşlı birimlere yükselen bloktaki kireçtaşlarının su aktarması nedeniyle heyelan gelişimine uygun bir ortam oluşmuştur. Bu şekilde Karabük ilinin bazı mahallelerinde (Atatürk mah, Yeşilevler ve Soğanlı çayı vadi yamaçlarında) heyelanlar meydana gelmiştir. Kuzey Anadolu Fay Zonu bölgenin güney ucundan geçmektedir. KAF boyunca heyelan için uygun kayaç tipine ve topografik yapıya sahip alanlarda dairesel kayma tipinde heyelanlar gözlenmektedir. Bu heyelanlardan özellikle kütlesel olanları için KAF'nın önemli rol oynadığı söylenebilir. Bölgede dairesel kayma tipinde gelişen heyelanlara örnekler En tipik canlı örnek olarak Yenice-Derebaşı heyelanı verilebilir. Söz konusu heyelan 2000 yılında aktivite kazanmış ve üzerindeki konutları oturamaz duruma getirmiştir. Bu nedenle Afet İşleri Genel Müdürlüğü' nce toplam 31 konutun nakli uygun görülmüştür. Meydana gelen heyelanın topografik eğimi 10º-20º, boyu yaklaşık 1 km, eni 300 m. kadardır. Şekil 1.5 Derebaşı köyündeki heyelanın genel görünümü Söz konusu heyelanın 50 m lik yatay yer değiştirmeye neden olduğu ölçülmüştür (bu durum arsa ihtilafına yol açmış ve ilgili hukuki inceleme gereği ölçülmüştür). Hareket Kretase flişin çok kırıklı ve kıvrımlı olduğu bir alanda meydana gelmiştir. Heyelanın, flişe ait tabaka yüzeyleri boyunca değil; rotasyonel heyelanlara özgü dairesel kayma yüzeyleri boyunca geliştiği söylenebilir. En üst kottaki aynanın ve altındaki bloğun aktif olmadığı gözlenmektedir. Bunun yerine daha alt kottaki ikincil ayna ve onun altındaki blok aktif yapıda görülmektedir. Dolayısıyla söz konusu heyelanın, eski bir heyelan kütlesinin yeniden aktivite kazanmış olduğu ve çok katmanlı bir karekter taşıdığı söylenebilir. Söz konusu heyelanın aktif aynasının altındaki bölgede (baş alanı) kısmen göllenmenin olduğu geniş bir düzlük;daha alt kotlarda bir kabarma-toplanma bölgesi ve heyelanın en alt kotlarındaki akma bölgesi gözlenmektedir. Heyelan, yüzey birimlerle sınırlı kalmayan, ana birimi de içine alan kütlesel bir karekter taşır. Esasen bölgede (ve bir çok heyelanlı alanda olduğu gibi) ana birim hemen hemen yüzeydedir. Dolayısıyla, heyelan duyarlılığının ana birimlerle ilişkili olduğu söylenebilir. Şekil 1.6. Yenice – Derebaşı heyelanın meydana geldiği alandaki kıvrımlı ve kırıklı yapı (Şekil ğraf heyelana paralel en yakın şevden alınmıştır.) Şekil 1.7. Derebaşı köyünde heyelanla sürüklenen ve hasar gören konutlar. -Heyelanın kabarma-toplanma bölgesi- Derebaşı heyelanı bölge heyelanlarının bir modeli olarak kabul edilmiş ve heyelanın bazı özelliklerini tespit etmek amacıyla jeofizik çalışmalar yapılmıştır. Şekil 1.6 de de görüldüğü şekliyle heyelana en yakın hareket etmemiş şevlerde değişik yönde tabaka dalımlarıyla karşılaşılmaktadır. Bu nedenle hareketin tabakalar arası düzlem boyunca gelişen düzlemsel kayma olmadığı söylenebilir. Şekil 1.8. Derebaşı köyüne ait resistivite profili Şekil 1.8 deki resistivite profilinden de gözlenebildiği kadariyle kayma yüzeyi yaklaşık 15 m derinlikte oluşmuştur. Yenice ilçesi sınırları içerisinde kalan Kelemen vadisi heyelanların yoğunlaştığı bir bölgedir. Afet İşleri Genel Müdürlüğünce geçmiş yıllarda söz konusu vadi ve yakın çevresinde yapılan etütlerde bir çok yerleşim biriminin heyelan afetine maruz olmaları nedeniyle nakilleri öngörülmüştür (Şekil 1.9) . Şekil 1.9 Kelemen vadisi boyunca Afet İşleri Genel Müdürlüğünce heyelan tehdidine maruz yerleşim birimleri Vadinin her iki tarafında görülen heyelanlar da dairesel kayma – akma tipinde gelişmiştir (Şekil 1.9,1.10 ve 1.11) . Zaman içerisinde söz konusu heyelanların bir çoğu belirginliklerini kaybetmiş ve bugün için sadece dalgalı bir yapı şeklinde görülmektedir. Ancak bölgedeki yeni heyelanlar ilgili hareketlerin çoğunlukla dairesel kayma kökenli olduğunu göstermektedir. Özellikle Nodullar yolu üzerinde, en kuzeyde Hasankadı-Gerişli (Bartın ili sınırları içerisinde) ve Akmanlar-Kadıoğlu arasında gözlenen aktif heyelanlar tipik dairesel kayma-akma türü hareketlerdir. Şekil 1.10 Kelemen vadisinde Yortanpazarı-Nodullar arasında görülen bir dairesel kayma Şekil 1.11 Kelemen vadisinde Akmanlar-Kadıoğlu arasında görülen bir dairesel kayma Eskipazar-Hocalar köyünde görülen heyelan eski heyelan kütlesi 1944 Gerede depremi ile yeniden aktivite kazanmıştır. Derin kayma yüzeyli kütlesel bir heyelan olduğu heyelan morfolofisinden anlaşılabilir (Şekil 1.12,1.13,1.14). Dairesel kayma-akma tipinde bir mekanizmaya sahip olduğu gözlenmektedir. Heyelan olistostrom tipi kayaçların rotasyonel hareketi şeklindedir. Şekil 1.12. Hocalar köyü heyelanının genel bir görünümü Şekil 1.13. Hocalar köyündeki heyelanın 3 boyutlu arazi modeli görüntüsü Şekil 1.14 Hocalar köyü heyelanının gölgeli kabartı haritası Hocalar köyü heyelanı bölgedeki en büyük heyelan olarak 3 boyutlu arazi modeli üzerinde şu şekilde ölçülmüştür: en üst nokta (heyelan tacı): doğu: 470662.2188 kuzey: 4535698.0000 üst yükselti: 1241.5737 m. en alt nokta (heyelanın en alt ucu): doğu: 470603.7188 kuzey: 4537972.0000 alt yükselti: 800.8126 m. heyelanın üst noktası ile alt noktası arasındaki uzaklşık:2274.7523 m. yüzey boyunca uzunluk: 2376.8499 m. genişliği: 919 m dir. Şıhlar köyünde görülen heyelan (F29 d4 paftası) büyük bir rotasyonel heyelandır. Heyelan Eosen flişler üzerinde gelişmiştir. Ana kütle üzerinde ikincil heyelanların oluştuğu görülmektedir. Heyelan kütlesinin boyu 1055 m, eni ise 500 m kadardır. Heyelanın alt kotlarında hareketin akma tipi harekete geçtiği gözlenmektedir. Şekil 1.15. Şıhlar köyündeki kütlesel heyelanın bir görüntüsü Şekil 1.16. Ovacuma yolu üzerinde görülen dairesel bir kaymanın ayna kısmı ( heyelanın ana kaya olan Kratese flişi de içine aldığı gözlenmektedir) Şekil 1.17. KAF boyunca (Gerede çayı yamaçlarında) görülen kütlesel bir heyelan olayı Ayrıca yukarıdaki örneklere ek olarak Kelemen vadi yamaçları, Yenice ilçesinde Çengeller,Nodullar,Döngeller,Satuk,Tir,Akmanlar,Ömerler ve Manavlar; Ovacuma ilçesinde Tintin; Eskipazar ilçesinde Doğancılar köy sınırları içerisinde rotasyonel heyelanların tipik örneklerini görmek mümkündür (Şekil 1.15,1.6 ve 1.17). 1.2.2 Düzlemsel kaymalar Bu tip kaymalar, süreksizlik yüzeyleri boyunca gelişen sığ derinlikli hareketler olarak gözlenmektedir. İnceleme alanında gözlendiği şekliyle iki alt sınıfa ayrımlanabilirler: 1. Tabakalar arası yüzey boyunca gelişen düzlemsel kaya kaymaları; 2. Ana kaya üzerindeki ayrık örtünün hareketi şeklinde gelişen 'düzlemsel moloz kaymaları' 1.2.2.1 Tabakalar arası yüzey boyunca gelişen düzlemsel kaya kaymaları Bölgesel genelleme anlamında düzlemsel kaymaların, çoğunlukla tabakalar arası yüzey boyunca gelişen 'kaya kaymaları' olduğu söylenebilir. İnceleme alanının önemli bir kesiminde yüzeylenen Kretase ve Eosen flişlerin tabakalı yapısı -yamaç eğimine paralel olma durumunda- tabakalar arası yüzey boyunca gelişebilecek kaymaların ön koşulunu oluşturur. Fliş serisine ait kiltaşı-kumtaşı ardalanmasının temsil ettiği geçirimli-geçirimsiz yapı ve kiltaşlarının düşük kayma parametrelerine sahip olması bu tip hareketlerin esas nedenidir. Ayrıca bölgede çok sık görülen yamaç topuklarının akarsularla aşındırılması ve yol kazıları ile kaldırılması bu tip kaymaların oluşumunu hızlandıran etkenler olarak değerlendirilebilir. Bölgedeki yaygın orman yapısı yüzeysel karekterdeki bu tip hareketlerin stabilitesi anlamında önemli bir etkendir. Bu nedenle ağaçlık yapının olmadığı alanlarda söz konusu heyelanların sıklıkla karşımıza çıktığı gözlenmektedir. Arazide Soğanlı çayı yamaçlarında ( Ovacık yolu boyunca ) genellikle tipik örnekleri görülebilir. Gözlenen bu tip kaymalar çoğunlukla yüzeysel hareketler şeklindedir. Bölge genelinde, bu tip kaymalar rotasyonel kaymalarla karşılaştırılınca daha az sayıda gözlenmektedir. Kretase flişin aşırı tektonize yapısından ötürü tabakalanma yönünün çok kısa mesafelerde değişmesi ve dolayısıyla yamaca paralel olma koşulunun sürekli bozulması düzlemsel kaymaların daha az sayıda oluşmasını beraberinde getirmiştir. Ayrıca bölgede derin köklü orman alanlarının fazla olması da bu tip hareketleri oldukca sınırlamıştır. Bu anlamda CBS ortamında yapılan analizlerde de yamaca paralel tabakalanma alanlarının sınırlı olduğu görülmektedir. 1.2.2.2. Ana kaya üzerindeki ayrık örtünün hareketi seklinde gelişen 'düzlemsel moloz kaymaları' Yüzeydeki altere örtü malzemenin, aşınmamış alttaki birim üzerindeki hareketi seklinde gelişen kaymalar da düzlemsel kayma başlığı altında “moloz kayması” olarak yorumlanabilir. Bu tip kaymalar Karabük il merkezinde ( Atatürk mahallesi , Yeşil mah.) tipik örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu alanlardaki hareketler üstteki ayrık örtünün, alttaki daha az aşınmış marnlar üzerinde kayması şeklindedir. Bu anlamda alttaki birimlerin geçirimsiz olması (marn örneğindeki gibi), yüzey suyunun alt kotlara drene olmasını engelleyerek uygun bir kayma ortamı yaratacağı açıktır. Ancak bölge genelinde, yüzeydeki ayrık örtünün eğimli alanlarda önemli kalınlıkta olmaması ve ormanlık alanların fazla olması nedeniyle bu tip kaymalar karşımıza göreceli olarak sınırlı sayıda çıkmaktadır. Bölge genelinde, ayrık malzemenin ve yüzey suyunun daha fazla birikebileceği konkav yapıdaki yamaçlar, vadilerin baş kısımları ve yol şevleri bu tip kaymalar için daha duyarlı alanlar olarak görülmelidir. Bu tip hareketler baş kısımda kayma şeklinde başlayıp devamında akmaya dönüşebilir. Ancak harekete kaynaklık eden mekanizma kayma olduğu için bu gibi hareketler kayma olarak değerlendirilmiştir. Genel anlamda bölgede ana birimlerin yüzeye yakın olmaları ve geniş ormanlık yapı düzlemsel moloz kaymalarının göreceli olarak az sayıda olmasına yol açmıştır. Düzlemsel kaymaların bazı genel özellikleri tanınmaları, etkileri ve kontrolleri anlamında ayrıca dikkate alınmalıdır. Söz konusu özellikler aynı zamanda diğer heyelan tipi olan rotasyonel kaymalardan farklılıkları da vurgular. Bu özellikler: . daha yüzeysel olmaları; . ani gelişip, daha hızlı hareket etmeleri; . hareketli kütle belli bir dengeye yönelmediği için yamaç eğimi yatayayaklaşmadıkca hareketin sürekli olması; . hareket eden kütlenin daha deforme yapıda olması; Bu nedenlerle hareket eden kütle 'akma' tipi heyelana dönüşebilir. Bu tip kaymalar 'sonsuz şev modeli' kapsamında yorumlanmalıdır. Karabük il merkezindeki heyelanlar (Atatürk, Kapullu) bu tip kaymaların tipik örnekleridir. Yukarıda belirtilen genel özellikleri dikkate alındığında (bu tip hareketlerin pratikteki yansımaları): . hasar verme anlamında etkilerinin fazla olabileceği; . geliştikleri eğimli alanlarda gerçekte bir denge koşulunun oluşmadığı, sürtünme değerinin azaldığı ve yağışlı dönemlerde yeni hareketlerin meydana gelebileceği bilinmelidir (bu durum özellikle merkez mahalleler için önemlidir). . genelde sığ derinlikli ve yamaca paralel hareketler şeklindedirler. Bu nedenle topografik yapıda belirgin anomoliler oluşturmazlar ve zaman içerisinde hareket etmemiş alanlardan ayırt edilmeleri güçleşebilir. Bu anlamda bu tip kaymalarla ilgili duyarlılığın belirlenmesi daha çok uygunluk şartlarının araştırıldığı (indirek yaklaşımlar) şeklinde olmalıdır. Şekil 1.18. Karabük-Ovacık yolu boyunca, Eosen flişlerde gözlenen düzlemsel kaya kaymaları. Şekil 1.19. Kelemen vadisinin dik yamaçlarında kayması (+akması) türünde bir heyelan. görülen moloz 1.2.3 Akmalar Bu tip heyelanlar esas olarak topografik yapının kontrol ettiği yüzeysel hareketlerdir. Esas olarak ana kayadan bağımsız ayrık birimlerin, viskos sıvıların akmasına benzer bir hareketi şeklinde tanımlanabilirler. Kayma tipi hareketlerden farklı olarak kesme yenilmesini temsil eden belirli kayma yüzeyleri boyunca hareket etmezler. Daha çok hareket eden kütledeki materyallerin bağımsız hareketleri şeklinde meydana gelirler. Çalışma alanındaki birimlerin heterojen yapıları nedeniyle akmalar daha çok moloz akmaları şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle harekete katılan birimler kil boyutundan blok boyutuna kadar geniş bir karışımda görülür. Ayrıca inceleme alanında vadi yataklarında görülen zeminden ayrılmış ağaç parçaları da akma hareketine karışabilecektir. Vadilerin baş kısımları ve çöküntü alanları gibi belirli "konkav" morfolojik alanlar ayrık malzemenin ve yüzey suyunun birikmesine imkan vermeleri nedeniyle moloz akmaları için uygun ortamları oluştururlar (Ellen,2003). Hareket çoğunlukla ilgili alanlarda meydana gelen kaymalarla tetiklenir. Ayrıca özellikle rotasyonel veya düzlemsel kaymaların topuk bölgelerinde görülebilir (örn: Derebaşı, Hocalar heyelanı gibi bkz Şekil 1.4,Şekil 1.5,Şekil 1.21,Şekil 1.22 Şekil 1.12). Bu tip akmalar yamaç boyunca veya halihazır vadi yataklarını takip eden farklı iki hareket şeklinde olabilirler. İnceleme alanının jeolojik ve topografik özellikleri vadi yataklarını izleyen hareketlerin daha sıklıkla oluşmasına işaret etmektedir. Moloz akmaları yamaç eğimine ve içeriğindeki su miktarına bağlı olmak üzere hızı değişen hareketlerdir. Ancak genellikle hızlı hareketler olarak kabul edilirler. Harekete geçen kütle herhangi bir denge koşulu oluşturmadığı için yamaç eğimi yataya yaklaşmadığı sürece kütle hareketini sürdürür. Bu nedenle (özellikle vadi yataklarını izleyen türde) kütle kaynak alandan çok uzak mesafelere taşınabilir (bkz Şekil 1.20). Bu şekilde hareket eden malzeme alt kotlarda yelpaze şeklinde birikir veya akarsuya karışabilir. Kütle içi deformasyonun da çok fazla olması nedeniyle zaman içerisinde ardışık akmalar ve yıkanmalar tüm kütlenin taşınmasını beraberinde getirebilir. İnceleme alanında boşalmış yamaç şeklindeki alanlar çoğunlukla bu tip sürecin sonucu olarak görülmelidir. Bu tip hareketlere ait kütleler birikinti malzemesi oluşturmadığı alanların dışında; akarsuya karıştıkları için tanınmaları zordur. Bu tip hareketler sellenmeyle çok yakın ilişkili hareketler olarak görülmelidir. Özellikle bölgede orman depolarında istifli tomrukların taşkın anında moloz kütleleri ile birlikte akabilecekleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bölgeye yakın olması nedeniyle 1989 yılında Kastamonu-Çatalzeytin ilçesinde meydana gelen su baskını bu anlamda örnek olarak dikkate alınabilir. Söz konusu alanda meydana gelen su baskını, moloz akması tipindeki heyelanlarla iç içe geçmiş; orman deposundaki tomruklar ve doğal ağaçlık yapı da ayrık kayaçlara birlikte hareket etmiştir. Etüdünde bulunduğumuz bu olayda , meydana gelen akmaların çok hızlı olması nedeniyle önemli ölçüde yıkıcı olmuş ve 28 konutun nakli uygun görülmüştür. Şekil 1.20. Yenice-Karabük yolu üzerinde akma tipi bir heyelan Şekil 1.21. Rotasyonel bir kaymanın topuk kesiminde meydana gelen bir akma Yenice-Derebaşı köyü Şekil 1.22. Rotasyonel bir kaymanın topuk kesiminde meydana gelen bir moloz akması 2. CBS ORTAMINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR 2.1 MODELLEME Coğrafi Bilgi Sistemi ortamında yapılan modellemenin temel yaklaşımları aşağıda belirtildiği gibidir: 1. Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan heyelan duyarlılığının tespitine yönelik çalışmalarda "geçmiş, günümüzün ve geleceğin anahtarıdır" ilkesi benimsenmiştir(Carrara.A,1995). Bu anlamda geçmiş heyelanların özelliklerinin gelecek heyelanların tahmininde belirleyici rol oynayacağı düşünülmektedir. 2. Heyelanla ilgili "hazırlayıcı faktörler (statik faktörler)" heyelan öncesi ve sonrası değişmediği için heyelan oluşumuyla ilgili daha doğru değerlendirmeye olanak verirler. Bu faktörler: • kayaç tipi • yamaca paralel tabakalanma • yamaç eğimi • yamaç yönü • yamaç şekli • faylara uzaklık • akarsularla ilişki Bunun yanında tetikleyici faktörlerin (deprem ivmesi ve aşırı yağış) heyelanın oluşum anındaki değerleri çoğu zaman bilinmemektedir. Ayrıca bu faktörler zamana göre değişen çok farklı değerlere sahip olduklari için depremde olduğu gibi geri dönüş periyodlarını hesaplamak mümkün olamamaktadır. Bu nedenlerden ötürü birçok araştırmacı modellemeyi: • statik faktörler üzerinde geliştirmiştir (Carrara vd.,1991); • bir doğa olayının belli bir zaman aralığında olma olasılığını ifade eden “tehlike" terimi yerine "duyarlılık" terimini kullanmayı tercih etmiştir(Brabb,1984). Yukarıda belirtilen nedenlerden ötürü modelleme statik faktör olarak belirlenen jeolojik ve jeomorfolojik veriler üzerinde geliştirilmiştir. Çalışma ölçeğine uymadığı ve mekansal bütünlüğü olmadığı için jeoteknik veriler modellemeye katılmamıştır. Ancak jeoteknik verilerin olduğu alanlar için stabilite analizleri yapılarak değerlendirme desteklenmiştir. 3. Modelleme esas olarak geçmişte olmuş heyelanlarla, ilgili faktörlerin mekansal anlamda istatiksel ilişkisidir. Bu nedenle istatiksel analize cevap verecek alanlar test alanı olarak seçilmiş ve mekansal ilişkiler tespit edilerek test alanı dışındaki alanlar için genellemeye gidilmiştir. İnceleme alanında heyelanların en yoğun görüldüğü Yenice ilçesi ve civarında, Ovacuma ilçesi ve civarinda, Eskipazar ilçesi ve civarinda test alanları seçilmiştir (bkz şekil 2.1). 4. Heyelan olayını tek bir faktörün ürünü olmaktan çok çeşitli faktörlerin sonucu olarak ele almak daha doğru olacaktır. Heyelan faktörleri coğrafi konuma göre değişen etkilerle heyelan olayını şekillendirirler. Dolayısıyle "çoklu değişken istatiksel analizinin" heyelan gelişiminin doğasına uygun bir yaklaşım olduğu söylenebilir. Çoklu değişken istatiksel analiz metodu olarak "Mantıksal Regrasyon metodu" benimsenmiştir. 5. Daha önce de bahsedildiği gibi farkli tipteki heyelanlar, heyelan oluşturan faktörlerle farklı mekansal ilişkiler içerisindedir. Bu nedenle heyelanların farklı tiplerine göre farklı modellemeler yapılmıştır. Bölgede en sık görülen heyelan tipi olan rotasyonel kaymalar, genel heyelan haritasında esas alınmıştır. Şekil 2.1 Bölgede modelleme için seçilen test alanları 2.2 MEKANSAL ANALİZLER Mekansal analizler dört ana adımda gerçekleştirilmiştir: 2.2.1. Heyelan envanter haritasının oluşturulması; 2.2.2. Heyelan faktör haritalarının oluşturulması; 2.2.3. Mekansal analizlerle heyelan duyarlılık değerlerinin belirlenmesi; 2.2.4. Heyelan duyarlılık değerlerinden göreceli kalitatif zonların oluşturulması 2.2.1 Heyelan Envanter Haritası Heyelan envanter haritası esas olarak arazi incelemelerine dayanır. Geçmiş dönemlerde oluşmuş heyelanlara ait kaynak zonların 1:25000 ölçekli topografik haritada sınırlarının belirlenmesi ve sınıflandırılması bu çalışmanın ana unsurlarını oluşturur. Bu çalışmada kullanılan enventer tipi olarak belirli bir döneme ait heyelanlar değil, tüm jeolojik dönem boyunca olmuş heyelanlar dikkate alınmıştır. Envanter ve ilgili veri tabanında aşağıda belirtilen detaylar bulunmaktadır: . heyelanın belirli bir sınıflamaya göre (temel olarak Varnes,1978 e göre) tipi; . ana kayayı kapsayıp, kapsamadığı; . hızlı veya yavaş nitelikte olduğu; . arazi tespitine göre oluşum nedenleri; . yeni veya eski oluşu Özellikle envanter haritasında heyelanın oluştuğu alanların (kaynak zonların) hareket eden kütlenin biriktiği alanlardan ayırt edilmesi önemlidir. Şekil 2.2 Ovacuma ilçesi (F29 paftası) civarında bir alanın heyelan envanter haritası Heyelan envanter haritası oluştururken özellikle büyük ve eski heyelanların sınırlarının tespitinde zorluklar oluşabilmektedir. Özellikle bitki örtüsünün yoğun olduğu alanlarda söz konusu tespit daha da güçleşmektedir. Bu gibi durumlarda heyelanı farklı noktalardan gözlemleme uygun olacaktır. Belirlenen heyelan sınırlarının daha sonra arazi modeli veya rölyef haritası ile kontrolü yapılabilir. Şekil 2.3 Hocalar köyü heyelanının 3 boyutlu arazi modeli üzerindeki görünümü (boy:2300 m en:900 m) 2.2.2.Heyelan faktör haritalarının oluşturulması 2.2.2.1. Jeolojik Harita Jeolojik Harita olarak MTA'ca hazırlanan 1:25000 ölçekli sayısal harita kullanılmıştır (Şekil 1). Mekansal analizde kullanılan jeolojik harita arazinin karmaşık yapısı da dikkate alınarak 10 m lik gridlerden oluşan raster yapıya çevrilmiştir. Söz konusu 10 m. lik gridler, birim alan olarak kabul edilmiştir. İnceleme alanını büyük bir kesiminde yüzeylenen fliş tipi birimler tabakalı yapıları nedeniyle düzlemsel kayma anlamında ayrıca modellenmiştir. Bu kapsamda nokta ölçüm şeklindeki tabakalanma doğrultu/dalım değerlerinden: 1. "krig-interpolasyon" yöntemi ile tabakalanma yönü haritası 2. tabakalanma eğim haritası oluşturulmuştur. Daha sonra yamaç yönü ve yamaç egimi haritasıyla "yamaca paralel tabakalanma haritası" oluşturulmuştur. Şekil 2.4 F29 paftasında fliş tipi birimlerin tabakalanma yönünü gösteren mekansal analiz çıktısı. Şekil 2.4 deki haritanın histogram şeklinde yorumlanması ile F29 paftasında fliş tipi birimlerin ağırlıklı olarak güney doğuya dalım yaptığı söylenebilir (Şekil 2.5) Şekil 2.5. F29 paftasında fliş tipi birimlerin azimut cinsinden tabakalanma dalım yönü dağılımı Şekil 2.6 F29 paftasının bir bölümüne ait yamaca paralel tabakalanma haritası kırmızı alanlar tabakalanmanın yamaca paralel olduğu alanları göstermektedir. Yamaca paralel tabakalanma koşulu belirli eğim kategoriyle düzlemsel kayma duyarlılığını ifade etmektedir. Ancak bölgenin çok sık aralıklı kıvrımlı yapısı nedeniyle yamaca paralel tabakalanmanın oluştuğu alanlar oldukca sınırlıdır. Bu nedenle heyelan haritasında en yoğun gözlenen heyelan tipi olduğu için rotasyonel kaymalar esas alınmıştır. 2.2.2.2 Arazi Yükseklik Modeli Arazi yükseklik modeli inceleme alanının yüzey şeklini belirleme anlamında temel haritadır. Yamaç eğimi, yamaç yönü, yamaç şekli, vadiler ve havza sınırları gibi tematik haritalar Arazi Yukseklik Modeli kullanılarak oluşturulmuştur. Arazi Yükseklik Modeli 1:25000 ölçekli harita Genel Komutanlığına ait sayısal eş yükselti haritalarının "spline tension" metodu ile interpole edilerek "raster" yapıda oluşturulmuştur. Mekansal analize ve bu haritadan üretilecek diğer haritaların arazi ile uyumluluğuna cevap vermesi için 10 m. lik birim alanlar oluşturulmuştur. “Çapraz Doğrulama” tekniği ile Spline Tension interpolasyon metodu için gerekli en uygun parametre değerleri seçilmiş ve aynı zamanda hata kontrolü yapılmıştır. Şekil 2.7 F29 paftasına ait Arazi Yükseklik Modeli Üç boyutlu Arazi Yükseklik Modeli büyük heyelanların sınırlarının ve boyutlarının belrlenmesi için de kullanılmıştır. 1. Topografik eğim haritası Topografik eğim heyelanların öncelikli faktörlerinden biridir. Arazi Yükseklik Modeli haritasından 10 m lik çözünürlükte üretilmiştir. 5 derecelik aralıklarla kategorilendirilmiştir. Heyelan yamaç eğimi ilişkisi modele dahil edilirken özellikle dairesel yüzeyli kaymalarda yamaç eğiminin heyelan sonrası önemli oranda değişmesi nedeniyle heyelan öncesi topografik eğimin bulunması ve modellemede de bu değerlerin kullanılması uygun görülmüştür. Modellemeye dahil edilmeyen ancak yorumu desteklemek amacıyla eğim kayaç tipi ilişkisini ifade eden analizler ayrıca yapılmıştır. Şekil 2.8 F29 paftasının bir bölümüne ait topografik eğim haritası 2. Yamaç Yönü Haritası Yamaçların yönü heyelan duyarlılığının klimatolojik şartlarla ilişkisini kurmak anlamında bir çok araştırmacının da dikkate aldığı bir faktördür. Özellikle kuzeye bakan yamaçlarda zemindeki nem oranının güneye bakan yamaçlara göre daha fazla, buharlaşmanın daha az olacağı düşüncesiyle modellemeye katılmıştır. Ancak inceleme alanında 1985 yılında meydana gelen heyelanların ani kar erimelerinin sonrasında oluştukları bilinmektedir (Aşcıoğlu). Bu anlamda güneye bakan yamaçlarda da ani kar erimelerinin daha fazla olabileceği gözden uzak tutulmamamalıdır. Yamaç yönü haritası, düzlemsel kaya kaymalarının modellenmesinde yamaca paralel tabakalanma haritasının oluşturulması için kullanılmıştır. 3. Yamaç şekli haritası Bu harita konkavite haritası olarak da isimlendirilebilir. Özellikle vadilerin baş kısımlarında, çanak şeklindeki birikinti alanlarında ve yamaçların deprasyon niteliğindeki yapılarında ana kayadan bağımsız; değişik tane boyutundaki malzemenin hareketi şeklinde gelişen heyelanlarda yamaç şekli önemli bir duyarlık parametresi olarak ele alınmalıdır (Pike,2003). Yamaçların "konkav" olması durumunda: . ayrık malzemenin yamaç üzerinde daha fazla birikebileceği; . yüzey suyunun yamaçta daha fazla yoğunlaşabileceği çeşitli araştırmacılarca kabul edilmektedir (Dietrich vd.,1982;Ellen,2003; Pike,2003). Özellikle moloz akması tipindeki heyelanlar yüzey morfoloji ile çok yakın ilişki içerisinde olan, yamaç geometrisinin direkt etkisinin görüldüğü heyelanlardır. Bu nedenle konkavite ilişkisi mutlaka dikkate alınmalıdır (Coraminas vd., 1996). Bu çerçevede yamacın ekseni boyunca tasarlanan dik yüzeydeki eğim değişimini ifade eden "profil kıvrımlılık" kullanılmıştır. Bütün haritalarda olduğu gibi konkavite haritasında yamaçlar konkav, konveks ve düz olarak ayrımlanması amacıyla yamaç şekli haritası oluşturulmuştur. Şekil 2.9 F29 paftasında Konkavite haritasının bir bölümü 4. Akarsu Haritası Akarsular bölgedeki heyelanların oluşumunda veya yeniden aktivite kazanmasında önemli bir yer tutar. Geçmiş yıllarda meydana gelen birçok heyelanın su baskını ile aynı dönemlerde olduğu bilinmektedir. Özellikle 1998 Batı Karadeniz Su Baskını ve Heyelan olayları su baskını heyelan ilişkisinin en çarpıcı örneğini oluşturmaktadır. Söz konusu dönemlerde akarsular yatay yönde daha fazla genişleyebilmekte ve yataklarını değiştirmektedir. Dolayısıyla yamaç topuklarını daha fazla aşındırmaktadır. Bilindiği gibi yamaç topukları yamacın diğer kesimlerine göre daha düşük güvenlik katsayısına sahiptir ve yenilmelerin çoğu yamaç topuklarından başlar (Zaruba ve Mencl, 1962). Ayrıca moloz akması tipindeki heyelanlar çoğunlukla kuru dere yatakları boyunca gelişmektedir. Arazi modeli haritası kullanılarak bütün bölge için akarsu ve kuru dere yataklarını gösteren tematik harita üretilmiş ve modellemeye katılmıştır. Şekil 2.10 Akarsu ve kuru dere yataklarını gösteren haritanın bir bölümü Şekil 2.11 F29 paftasının bir bölümüne ait alt havza haritası Ayrıca modellemeye direkt olarak katılmasa da mekansal tanımlamaya ve yorumlamaya destek olacak değişik mekansal analizler yapılmıştır: Şekil 2.12 F29 paftasında (Soğanlı Çayı) ait iki komşu alan arasındaki yükselti farkının gösterildiği harita İki komşu birim alan arasındaki yükseklik farkının belirlenmesi için “enyakın komşuluk ilişkisi” analizi yapılarak bu alanlarla ilgili tematik haritalar üretilmiştir (şekil 2.12). Söz konusu analizler arazinin relatif rölyefine ek olarak faylı ve topografik çizgiselliklerin bulunduğu alanların ön belirlenmesinde de kullanılmıştır. Heyelan açısından en önemli kayaç tipi olan Kratese ve Eosen flişdeki yüzdesel topografik eğim dağılımının bulunması için ayrıca mekansal analizler yapılmıştır. Şekil 2.13 ve şekil 2.14 den de görülebileceği gibi söz konusu birimler orta eğim grubunda yoğunlaşmaktadır. Kretase flişlerdeki yüksek eğimli alanların Eosen flişlere nazaran daha fazla olduğu görülmektedir. Şekil 2.13 F29 paftasındaki modelleme alanında Kratese flişdeki topografik eğimlerin yüzdesel dağılımı. Şekil 2.14 F29 paftasındaki modelleme topografik eğimlerin yüzdesel dağılımı. alanında Eosen flişdeki 2.2.2.3 Mekansal analizlerle heyelan duyarlılık değerlerinin belirlenmesi Mekansal analizler kapsamında, öncelikle uygulanacak yöntemin belirlenmesi amacıyla, dünya üzerinde yapılan değişik çalışmalar incelenmiştir. Özellikle Carrara, S.Elen ve bir çok araştırıcının tercih ettiği “çok değişkenli istatiksel analiz” metodu bu anlamda dikkate değer bir yöntem olarak görülmektedir. Heyelan olayının tek bir faktörün ürünü olmaktan çok birçok faktörün ortak bir sonucu olması bu tip çalışmalarda çoklu regrasyon yöntemini ön plana çıkarmaktadır. Öncelikle çoklu istatiksel analizlerin genel bir yaklaşımı olarak heyelanla faktör değişkenler arasında ikili ilişki aranmıştır. Bu anlamda heyelan - kayaç tipi; heyelan – yamaç eğimi; heyelan – yamaç şekli; heyelan – yamaç yönü ilişkisi araştırılmıştır. Özellikle heyelan – kayaç tipi ilişkisinin çok belirgin olduğu görülmektedir. Çizelge 2.1 F28 paftasında heyelan envanterinin kayaç tipi haritası üzerindeki dağılımından elde edilen birim alan sayılarını ifade eden frakans tablosu gösterilmektedir. “0” heyelanın olmadığı alanları, “1” heyelanlı alanları temsil etmektedir. Hey Geo 0 Kta Ktac Ku Kus Ky PEy Qa Tc Ty 565202 9062 1891402 129628 551098 473840 211326 79392 29840 1 0 0 209782 0 528 0 0 0 0 Çizelge 2.1 de özellikle arazide tespit edilen heyelanlarla Ku - Kretase fliş serisi istatiksel anlamda belirgin bir ikili ilişkisi gözlenmektedir. Ayrıca Afet İşleri Genel Müdürlüğünün 1950-2000 yılları arasında yaptığı heyelan etütlerinde de heyelan nedeniyle nakli uygun görülen yerleşim birimleri CBS ortamına taşındığı zaman Ku-Kretase fliş serisi ile çakıştığı gözlenmektedir (Şekil 1.1). Mantıksal regrasyonun heyelan modellemesine uygulanması: Mantıksal regrasyon heyelan duyarlılık haritalarının oluşturulmasında yaygın olarak kullanılmaktadır (Bernknopf vd., 1988, Jade ve Sarkar 1993, Wieczorek vd., 1996, Atkinson and Massari 1998, Guzzetti vd., 1999, Gorsevski vd., 2000, Lee ve Min 2001, Dai vd., 2002, Dai ve Lee 2002, 2003 ve Ohlmacher and Davis, 2003). Çok değişkenli istatiksel analizler içerisinde “Mantıksal Regrasyon”, heyelan duyarlılık değerlerinin bulunmasında yöntem olarak seçilmiştir. Mantıksal regrasyon heyelan modellemesinde uygunluk anlamında önemli avantajlara sahiptir: . Mantıksal regrasyon “kategorik (alfa numerik)” bağımsız değişkenlerin analizine imkan verir. Örneğin kayaç tipi kategorik bir veri tipidir. Bu şekliyle parametre olarak kullanılabilir. . Bağımlı değişkenin normal dağılım göstermediği durumlarda lineer olmayan bir yöntem olarak kullanılabilir. . Bağımlı değişkenin ikili değere sahip olması durumunda tercih edilen bir yöntemdir. Geliştirdiğimiz modelde bağımlı değişken, heyelan var / heyelan yok şeklindeki birim alan sayılarını içeren bir veri yapısına sahiptir Heyelan envanteri modelde bu amaçla oluşturulmaktadır. . Heyelan varlığı koşuluna göre faktör kombinasyonlarına ait probabilistik değer üretebilir. Heyelan duyarlılığın tespiti anlamında Mantıksal regrasyon heyelan faktör kombinasyonlarına ait birim alan sayısı esas alınarak yapılmıştır. İlk aşamada CBS ortamında faktör haritalar ile heyelan envanter haritasından frekans tablosu oluşturulmuştur. Şekil 2.16 de sırasıyla kayaç tipi, yamaç eğimi ve diğer faktörlerin kategori numaraları ile belirtilen kombinasyona karşılık düşen heyelanlı ve heyelansız birim alan sayısı değerleri (son iki kolon) bulunmuştur. Şekil 2.15. heyelan faktörlerinin istatiksel dağılımına ait frekans tablosunun bir bölümü Heyelan olma olasılığının (P), olmama olasılığına (1-P) oranının doğal logoritması genel Mantıksal regrasyon formulünü ifade etmektedir. Söz konusu formül heyelan modellemesinde X1,X2... heyelan faktörlerini, a sabiti, b1,b2... katsayıları ifade etmektedir. Heyelan faktörlerinin kendi aralarında ilşkili olabileceği düşüncesiyle interaktif parametreler üretilmiştir. Örneğin kayaç tipi ile yamaç eğimi kendi aralarında ilişkili olabileceği için farklı kayaç tipine karşılık değişen eğim değerleri için bu şekilde bir parametre üretilerek analiz yapılmıştır. Ayrıca istatiksel anlamda etkisi olmayan parametreler modelden çıkarılmıştır. Bu formülden olasılığa geçiş: formülüyle olacaktır. Söz konusu olasılık değerleri, heyelan faktörlerini içeren grup kombinasyonun heyelan olma olasılığını ifade eden numerik değerlerdir (Şekil 2.17). Şekil 2.16 heyelan faktörlerinin oluşturduğu kombinasyonlar ve heyelan olma koşuluna ait olasılık değerleri (son sütun) Bu değerlerin CBS ortamına yeniden taşınıp kategorilendirilmesi ile göreceli heyelan duyarlılık değerleri üretilmiştir. Söz konusu kategorilendirme yapılırken duyarlılık değerlerinin dağılımı esas alınmıştır (şekil 2.17 ). Şekil 2.17 F28 paftasında yapılan modellemede heyelan olma koşulu ile igili olasılık dağılım. Bu grafik esas alınarak göreceli heyelan duyarlılık değerleri oluşturulmuştur. Bölgenin farklı 3 kesiminde oluşturulan modellerin kontrolü şu şekilde yapılmıştır: . “Çapraz doğrulama” anlamında mevcut heyelanların belli bir kesimi (takriben %60 ı) üzerinde modelleme yapıp; modelleme sonuçlarını modellemeye katılmayan heyelanlarla karşılaştırılmıştır; . Üretilen duyarlılık değerleri farklı modelleme alanlarında test edilmiştir. Örneğin 1.modelin duyarlılık değerleri, 2. modelleme alanlarında uygulanmış ve sonuçlar gözlemlenmiştir; . Belirli heyelan duyarlılığına sahip olması beklenen alanların, heyelan duyarlılık haritasındaki yeri araştırılmıştır. Örneğin ana akarsuların veya heyelan açısından çok dirençli kayaçların 1. zonda olup olmadığı gözlenmiştir. Benzer şekilde mevcut heyelanların 3. veya 4. zonda olup olmadıkları kontrol edilmiştir. Bölgenin Genelleştirilmiş Heyelan Duyarlılık Haritası • • • Geliştirilen heyelan duyarlılık haritasında bölge genelinde en fazla görülen heyelan tipi olan rotasyonel kaymalar esas alınmıştır. Heyelan duyarlılık değerleri 1 ile 4 arasında değişen “göreceli” zonlarla temsil edilmektedir. Heyelan zonları gelecekte olması muhtemel kaynak zonları şeklinde yorumlanmalıdır. Heyelanların etki derecelerini temsil etmezler. 1 nolu heyelan zonu: Bölge genelinde mevcut heyelanların en az görüldüğü mekansal koşulları temsil etmektedir. Dolayısıyla heyelan olma olasılığının göreceli olarak en düşük olduğu alanlar olarak yorumlanmalıdır. Meydana gelebilecek heyelanlar bölgesel anlamda yayılım göstermeyen lokal heyelanlar şeklinde olabilir. 2 nolu heyelan zonu: Orta düzeyli heyelan duyarlılık zonunu temsil etmektedir. Mevcut heyelanların sık görülmediği fakat gelecekte heyelanların (yüksek bir olasılıkta olmasa da ) meydana gelebileceği alanları ifade etmektedir. 3 nolu heyelan zonu: Yüksek düzeyli heyelan duyarlılık zonunu temsil etmektedir. Bölgede tespit edilen mevcut heyelanların mekansal koşullarının çoğu bu zona karşılık düşmektedir. Dolayısıyla gelecekte meydana gelebilecek heyelanların bu zon içerisinde olma olasılığı yüksektir. 4 nolu heyelan zonu: En yüksek düzeyli heyelan duyarlılık zonunu temsil etmektedir. 3 nolu heyelan zonuna ait duyarlılık değerlerinin en yüksek değerlerinden oluşturulmuştur. Gelecekte meydana gelebilecek heyelanlar en yüksek olasılıkla bu zonun sınırları içerisinde olacaktır. Şekil 2.18 Karabük ilinin genelleştirilmiş heyelan duyarlılık Haritası Ayrıca, daha az sıklıkta görüldükleri ve bölgesel yayılımı olmadığı için belirli alanlar için; Yenice bölgesinde “moloz akması duyarlılık haritası” ve F29 paftasında düzlemsel kayma duyarlılık haritası üretilmiştir. Şekil 2.19 Moloz akması duyarlılık haritası Şekil 2.20 Düzlemsel kaya kayması duyarlılık haritası Kullanılan Programlar: • • • • Bilgisayar sistemi olarak “LINUX”. Coğrafi Bilgi Sistemi ortamında yapılan çalışmalarda yazılım olarak “GRASS”. Mekansal analizlerde GRASS ile birlikte R-Stat. Veri Tabanı olarak PostgreSQL kullanılmıştır. 3. SONUÇ VE ÖNERİLER Karabük il genelinde heyelan duyarlılığının tespitine yönelik çalışmamızda ana hatları aşağıda belitilen sonuçlar çıkarılmış ve ilgili öneriler getirilmiştir: 1. İlin önemli bir kesiminde heyelan olayı afet boyutuna ulaşmış ve yerleşim birimlerini direkt olarak etkilemiştir. Afet İşleri Genel Müdürlüğünce 19502000 yılları arasında yapılan heyelan etütlerinde toplam 1532 konutun heyelandan etkilendiği belirlenmiş ve nakil yolu ile korunmaları uygun görülmüştür. 2. 1985 yılında ani kar erimeleri sonrası ve 1998 yılında aşırı yağışlarla birlikte bölgesel yayılımlı heyelanlar meydana gelmiştir. Gelecek yıllarda da benzer iklimsel koşullarda yeni heyelanların meydana gelmesi veya eski heyelanların yeniden aktivite kazanmaları beklenilmelidir. 3. Bölgedeki heyelan olayları belirli jeolojik birimlerde gelişmektedir. Özellikle, Yenice, Ovacuma, Ovacık ve Eskipazar ilçelerinin bazı kesimlerinde yüzeylenen Kratese yaşlı fliş, Eosen yaşlı fliş ve Olistostrom tipi birimlerde heyelan yoğunluğu artmaktadır. 4. Meydana gelen heyelanların çoğunlukla ana kayayı da içine alan, kütlesel, dairesel kayma yüzeyine sahip hareketler (rotasyonel heyelanlar) oldukları söylenebilir. Bunun yanında tabakalanma yüzeyleri boyunca gelişen düzlemsel kaymalar ve moloz akmaları gibi yüzeysel hareketlerde gözlenmektedir (heyelanlarla ilgili ortamsal yorumlar 1. bölümde detaylandırılmıştır). 5. Genelleştirilen heyelan duyarlılık haritasında, bölgede en sık gözlenen heyelan tipi olan dairesel kayma tipindeki heyelanlar esas alınmıştır. Ancak belirli alanlar için de moloz akması ve düzlemsel kayma duyarlılık haritaları oluşturulmuştur. 6. Güncel dairesel kayma tipindeki heyelanlar, çoğunlukla eski heyelan kütlelerinin yeniden aktivite kazanmaları şeklinde oluşurlar. Eski heyelan kütlelerinin yeniden aktivite kazanma olayının: a. Ani yeraltı suyu yükselmeleri b. Yamaç topuklarının akarsular tarafından veya yol yarmaları ile aşındılması c. Deprem dalgalarının yarattığı tetiklemeler şeklinde olduğu söylenebilir. Bölgede en yaygın heyelan aktivitesi 1985 ve 1998 yıllarında olmuştur. 1985 yılı heyelanları ani kar erimeleriyle tetiklenirken; 1998 yılı heyelanları aşırı yağış ve sellenmeyle tetiklenmiştir. Bu nedenle meteorolojik etkenlerin önde gelen heyelan tetikleyici unsurlar olduğu söylenebilir. Bunun yanında depremlerin tetiklediği lokal heyelanların varlığı bilinmektedir. 1944 Gerede depremi sırasında Karabük merkezde ve Eskipazar (Hocaköy' de) kütlesel heyelanlar meydana gelmiştir. 7. Yakın geçmişte heyelan olayları sel afeti ile birlikte meydana gelmiştir (1998). Bu anlamda sellenmenin yamaç topuklarının önemli derecede aşınmasına neden olması nedeniyle heyelan aktivitesi artmıştır. Buna karşılık aynı dönemde heyelan sonucu kayan kütleler vadi yataklarını tıkayarak söz konusu derelerin taşmasına ve daha fazla su baskınına neden olmuştur. 8. Çalışmamız sonucu üretilen heyelan duyarlılık haritası 1:25.000 ölçekte genel bir değerlendirme haritasıdır. Bu anlamda 1:1000 - 1:5000 ölçekli imar planına esas jeolojik ve jeoteknik çalışmaların yerini alamaz. Ancak söz konusu çalışmalara baz teşkil edebilir. Bu nedenle yeni yerleşim ve yeni mühendislik yapıları öncesinde henüz herhangi bir heyelan olayının gözlenmediği; fakat heyelan duyarlılık haritasında heyelan potansiyelinin yüksek görüldüğü alanlarda (3 ve 4 dereceli alanlarda), heyelan olma olasığının yüksek olduğu bilinmelidir. Bu amaçla bu alanlarda daha büyük harita ölçeğinde (1:1000-1:5000) jeolojik-jeoteknik çalışmaların yapılması ve bu kapsamda yeraltı suyu derinliği ve deprem ivmesi gibi dinamik parametrelerin de dikkate alınması uygun olacaktır. 9. Mevcut heyelanların derin kayma yüzeyine sahip olmaları durumunda mühendislik tedbirleri ile durdurulmaları zorlaşabilecektir. Ayrıca bu tip kaymalar üzerinde ana kütleden bağımsız hareket edebilen ikincil heyelanlar da gelişerek komplike bir yapı oluşabilir. Bölgede görülen dairesel kaymaların topuk ötesinde akma tipi heyelanlar oluşabilmektedir. Bu tip heyelanlardan kaçınma veya sahanın terkedilmesi en uygun çözüm olarak görülebilir. 10.Tabakalanma yüzeyleri boyunca gelişen düzlemsel kaya kaymaları, yüzeysel hareketler oldukları için mühendislik tedbirleri ile önlenmeleri mümkündür. Henüz hareket etmemiş, yamaca paralel tabakalanmanın ve yamaç eğiminin 150 den büyük olduğu alanlar bu tip hareketler için uygun ortamlardır. Söz konusu heyelan tipi ani gelişen ve hızlı hareket eden yapısı ile önemli hasarlara neden olabilir. Bu heyelana özgü potansiyel alanlarda da mühendislik tedbirleri düşünülebilir. 11.Moloz kaymaları ve akmaları hızlı ve özellikle doğal drenej alanlarını takip etmeleri durumunda, hareket eden kütlenin önemli mesafeler katettiği, afet boyutuna ulaşabilecek heyelanlar olarak dikkate alınmalıdır. Bu anlamda kuru dere yataklarında biriken malzemenin zaman içerisinde harekete geçebileceği gözden uzak tutulmamalıdır. 12.Tüm heyelan tipleri için özellikle yamaç topuklarındaki aşınmalar yamaçların harekete geçmesini sağlayan bir etkendir. Yamaç topukları akarsular ve yol kazıları ile aşınmaktadır. Bu nedenle yamaç topuklarının heyelan gelişimi anlamında dikkate alınması uygun olacaktır. 13.Özellikle yüzeysel tipteki heyelanlarda ağaçlık yapının önemli bir heyelan önleyici etken olduğu bilinmelidir. Bu nedenle ormanlık yapının korunarak geliştirilmesi doğru bir yaklaşım olacaktır. 14.Yüzey sularının zemine sızmadan ortamdan uzaklaştırılmaları yamaçların stabilitesi anlamında önemli önlemler olarak bilinmelidir. Bu nedenle özellikle 3. ve 4. heyelan duyarlılık alanlarında her türlü yapım sırasında yüzey drenajlarının geliştirilmesi öngörülebilir. Raporu Hazırlayan: Jeo.Müh. Ahmet TEMİZ Afet İşleri Genel Müdürlüğü [email protected] Kaynakça Aşcıoğlu,S., Afet İşleri Genel Müdürlüğü-Afet Etüt Daire Başkanlığı, sözlü görüşme Baykal,F.,1971. Historik Jeoloji, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları No:38, İstanbul. Bernknopf, R.L., Cambell, R.H., Brookshire, D.S., Shapiro, C.D., 1988. A probabilistic approach to landslide hazard mapping in Cincinnati, Ohio, with applications for economic evaluation. Bulletin of the International Association of Engineering Geology 25, 39 56. Brabb E.E., 1984. Innovative approaches to landslide hazard mapping. Proceed. IV Int. Symp. Landslides, Toronto, v. 1, 307-324 Carrara,A.,1991. 'GIS techniques and Statistical Models in Evaluating Landslide Hazard', Earth Surface Processes and Landforms.,John Wiley & Sons, Vol 16,427-445 Carrara, A., 1995. 'GIS-based techniques for mapping landslide hazard'- web page, cnr-irpi, Perugia Corominas, J., 1996. Debris Flow, Landslide Recognition Rep No 1 of the European Commission Environment Programme Contract No. EV5V-CT94-0454, pp 173. Dai, F.C., Lee, C.F., 2002. Landslide characteristics and slope instability modeling using GIS Lantau Island, Hong Kong. Geomorphology 42, 213 238. Dai, F.C., Lee, C.F., 2003. A spatiotemporal probabilistic modeling of storm-induced shallow landsliding using aerial photographs and logistic regression. Earth Surface Processes and Landforms 28, 527 545. Ellen, S., 2003. yazılı görüşme(ileti), USGS, [email protected] Gorsevski, P.V., Gessler, P., Foltz, R.B., 2000. Spatial prediction of landslide hazard using logistic regression and GIS. 4th Int. Conference on Integrating GIS and Environmental Modeling, Alberta, Canada. 9 pp. Ketin.İ.,1944. Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi, Türkiye Deprem Resimleri 3775-1 Pike, J., yazılı görüşme(ileti), USGS, [email protected] Reineck, H. E. ve Singh J. B.,1980. Depositional Sedimentary Environments (New York: SpringerVerlag ) Tokay,M., 1952. Ereğli, Alaplı, Kızıltepe, ve Alacağız arasında bulunan bölgenin jeolojik etüdü hakkında, MTA dergisi, 46/47, Ankara Tokay,M., 1962. Amasra bölgesinin Jeolojisi ve karboniferde gravite yoluyla bazı kayma olayları: MTA dergisi, 58, Ankara. Varnes, D.J. 1978. "Slope Movement Types and Processes" in R.L. Schuster and R.J. Krizek (eds.), Landslides, Analysis, and Control, Special Report 176, Washington, D.C.: Transportation Research Board, pp. 12-33. Zaruba.Q ve Mencl.V., 1982, Landslide and their control, Elsevier Scientific Publishing Company, 55-59, Amsterdam-Oxford-New York.
Benzer belgeler
Şırnak İli Yerleşim Alanındaki Heyelanlar, Jeoteknik Analizi, Olası
Benzer çökelme dönemi boyunca oluşmuş kaymalar, güncel morfolojiyi
şekillendiren en önemli unsurlardan biri olarak görülebilir. Özellikle Kretase flişin
yüzey birim olduğu alanlarda, yamaç morfoloj...
4. HEYELAN DUYARLILIĞI 4.1. Amaç Batı Karadeniz Bölgesinin Afet
Ana kaya üzerindeki ayrık örtünün hareketi şeklinde gelişen 'düzlemsel moloz
kaymaları'
Düzlemsel kaymaların, çoğunlukla tabakalar arası yüzey boyunca gelişen 'kaya k...