Bakmak İtaat Etmektir
Transkript
Bakmak İtaat Etmektir
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:107-122 BAKMAK İTAAT ETMEKTİR Aslıhan DİNÇER* LOOK IS TO OBEY Öz İtaatin beden diline yansıyan göstergeleri içinde tarihten bugüne baş eğmek, boyun eğmek, yer öpmek, el öpmek, etek öpmek, diz çökmek, el kavuşturmak, susmak, dinlemek ve hatta yapılanı tekrar etmek gibi tutumlar bulunmaktadır. Bunların dışında sergilenen fiziksel tutumlardan biri de bakmak, bakışı bir yöne çevirmek, odaklanmaktır. Bu eylemlerde gerçek durum ilgisi devam etmekle beraber söz konusu olan artık yalnızca fiziksel davranışın kendisi değildir. Zihnî bir faaliyetin ürünü olarak kültürle yakından ilişkili ve tecrübe temelli görsel metaforlar, görsel metonimler ortaya çıkmıştır. Bu makalede bakışı bir yöne çevirme eyleminin taraflardan birisi için itaati; diğeri için himayeyi ifade ettiği anlatılmaktadır. Bu düşüncenin izi ise Türk dili alanında kullanılan kör-, bak-, kara- sözcüklerinde aranmakta; temel anlamdan metaforik ve metonimik anlama nasıl ve ne yolla geçildiği üzerinde durulmaktadır. Anahtar Kelimeler: itaat, himaye, metafor, metonimi, kör-, bak-, kara- Abstract It is known that there have been attitudes about the indicators of obedience reflecting to the body language until today such as bowing, coming to heel, kissing ground, kissing hand, flattering, kneeling, silence, listening, even to repeat what was done . Except these, one of the physical attitudes is looking, turning the look to the one side, focusing. Along with the real manner continues in these acts, the fact in question is not only the physical behaviour anymore. As a product of mental activity, related to culture closely, and experience-based visual metaphors and visual metonyms emerge. In this essay, it is explained that the act of turning the look to the one side means obedience for one party, asylum for the other. The trace of this thought is searched in the verbs of kör-, bak-, kara- used in Turkish. In the essay it is also ** Yrd. Doç. Dr., Gediz Üniversitesi, [email protected] 107 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:107-122 accentuated on passing how and by from the basic meaning to the metaphoric and metonymic meanings. Keywords: obedience, asylum, metaphor, metonymy, kör-, bak-, kara- İtaat olgusu, yapılması beklenen ve beklenmeyen birtakım davranışlarla kendini göstermektedir. Buna göre baş eğmek, boyun eğmek, yer öpmek, el öpmek, etek öpmek, diz çökmek, el kavuşturmak, susmak, dinlemek ve hatta yapılanı tekrar etmek gibi eylemler, itaatin varlığına işaret ederken; baş kaldırmak, göğüs germek, dinlememek, konuşmak, bağırmak gibi tersine tepkiler ise itaatsizliğin fiziksel görünüşleri anlamına gelebilir. Çok bilinen bu göstergelerin dışında kalan bir davranış biçimi de bakışı bir yere yöneltmek, oraya odaklanmaktır. Bakışı bir yöne çevirme davranışı, nasıl bir düşünceden geçerek itaati bildirmeye başlamıştır? Bu sorunun cevabı, konuşmacının dünyayı algılama ve yaşam biçimi hakkında fikir vermekle kalmaz, bir tür gerçek durum ilgisi sergileyerek bizi nedensellik bağlantısına da götürür. Çünkü birine bağlı olmak, aynı zamanda onun etki alanı içinde bulunmayı gerektirmektedir ve bakış belli bir yöne doğrultulmadan o kimseyle veya şeyle ilgilenmek mantıksal olarak da mümkün değildir. Zihinde her şeyden önce tecrübeden beslenmiş olarak bulunan bu bilgi, doğal olarak dil kullanımına da yansımaktadır. Bu bakımdan dildeki metaforik ve metonimik yapıyı çözümlemenin biricik yolu, zihindeki kavramsal düşünmeyi çözmekten geçmektedir. İtaat, her durumda bir yönetene tâbi olma anlamı içermez. Söz gelimi, -Sevgilime tapıyorum. -Büyüklerinin sözünden hiç çıkmazdı. -Müdürün talimatıyla sınıflar boşaltıldı veya -Asker, merkezden gelen haberle yola koyuldu önermeleri, birbirinden farklı itaat alanlarına göndermede bulunmaktadır. Bu verilerde hükümdar ile maiyetindekiler düzeyinde bir yönetenyönetilen ilişkisi olmasa da başka etki alanları söz konusudur. Bir tarafta bağlılığını gösteren, diğer tarafta bunu bekleyen ya da kabul eden bir otorite yer almaktadır ve bu otorite yerine göre himaye eden, koruyan, gözetleyen rolünü de oynamaktadır. Bu bakımdan itaat mekanizması çift yönlü işlemektedir. Dolayısıyla bağlamsal anlamı bulmada hangi itaat, kime itaat soruları önemlidir. Türk dilinde “bakışı bir yöne çevirmek” temel anlamından gelişen üç ayrı eylem bulunmaktadır. Bunlardan ilki, yazıtlar Türkçesinden itibaren izine 108 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:107-122 sıklıkla rastlanan kör-; ikincisi, daha sonraki dönemlerde tanıklanabilen bak-; üçüncüsü ise Türkçede ilk olarak Çağatayca metinlerle birlikte dikkati çeken Moğolca kökenli kara- (EDPT 645b)’tır. Bu çalışmada üç eylemin bir arada değerlendirilmesinin gereği, aynı birincil anlamdan çıkıp aynı ikincil anlamlar arasında bulunan “itaat” kavram alanında buluşmalarıdır. Her bir sözcüğün baştan itibaren geçirdiği diğer semantik değişimler ile birbirinden ayrılan ve birbiriyle örtüşen başka kavram alanları ise bu incelemenin dışında kalmaktadır. Daha yazıtlar döneminden itibaren hem temel anlamıyla, hem sonraki anlamlarıyla yan yana kullanılan kör- sözcüğünü Türk dili alanında ikinci sırada bak-, üçüncü sırada ise kara- eylemi takip etmektedir. körİtaat bildirdiği verilere1 ilk olarak Orhon yazıtlarında rastlanmaktadır: (a)nta içr(e)ki bod(u)n koo[p] m[(a)ŋ]a kör[ür (KT G2, BK K2) bödke kör(ü)gme b(e)gl(er)gü y(a)ŋ(ı)lt(a)çı siz (KT G11, BK K8) t(a)bg[açgı] b(e)gl(e)r t(a)bg(a)ç (a)tin tut(u)p(a)n t(a)bg[aç kaganka körmiş (KT D8) koop m(a)ŋa körti (KT D30, BK D24) t[(a)t(a)b]ı bod(u)n t(a)bg(a)ç k(a)g(a)nka körti (BK D39) Bunlar içinde maŋa körür ile maŋa körti verileri, konuşucunun soylu bir yönetici olarak kendisini tanıttığı ve biraz da güç gösterisinde bulunduğu pasajlar içinde yer almaktadır. Körügme sıfatı dışında kalan diğer iki veride ise düşmanın gücü ile yönlerini o tarafa çevirenlere duyulan öfke sezilmektedir. Bu verilerle anlatılan itaati aynı zamanda birine hizmet etmek, bakımını üstlenmek, onun için çalışmak boyutuyla da algılamak gerekir.2 Nitekim Tabgaçgı beyler Tabgaç atın tutupan Tabgaç kaganka körmiş cümlesi, elig yıl işig küçüg birmiş ifadesiyle devam etmektedir. Burada “Elli yıl (onun için) çalışmış / (ona) hizmet etmiş” mesajı bulunmaktadır. Aynı tekrar, kop maŋa körti cümlesinden sonra da dikkati çekmektedir: işig küçüg birür Bu yazıda kullanılan veriler, hangi çalışmalardan alınmışsa oradaki yazıçevrimleri aynıyla korunmuştur. 2 Bugün Türkiye Türkçesinde bak- eylemi bu kavram alanını devam ettirmektedir: On sene boyunca hasta annesine çok iyi baktı; Hem okuyor, hem evine bakıyor; Çaylara Ahmet Efendi bakıyor vs. 1 109 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:107-122 Uygurca devresinde de sözcüğün bu anlamı henüz korunmaktadır: Taluy ögüz kıdıgınga tegi yir orun angar körti kalısız (AYKaya 572/4-6) Ancak bu devreden itibaren kör-, itaat bildiren anlamıyla artık dikkati çekmemekte; birçok ortak anlam kümesine sahip olduğu bak- eylemine bu anlam basamağını bırakmış görünmektedir. bakOrhon Türkçesinde bak- eylemi yoktur; onun karşıladığı kavram alanları yerine de kör- sözcüğünün kullanıldığı görülmektedir. EDPT’de sözcük “(birine ya da bir şeye) bakmak; ilgilenmek” anlamlarıyla kayıtlıdır ve ilgili tanıklara KB ile DLT’ den itibaren işaret edilmektedir (311a-b). Ancak Uygurca’da da bak- eylemine rastlanmaktadır3 (bkz. AYKaya 600/2; 637/8; Suv. 637/9). Konuyla ilgili ilk örneklerden biri DLT’de bulunmaktadır: Oġlum saŋa ḳodur men erdem ögüt ḫumaru Bilge erig bulub sen baḳḳıl anıng tabaru (III 444) Burada, itaat semantiğinin güç ilişkisi içermeyen bir boyutu söz konusudur. Ortada bir buyurucu ya da dayatıcının yüksek dereceli isteği değil, belli bir etki alanı içinde olma, oraya bağlı kalma çağrısı bulunmaktadır. bak- sözcüğünün itaat anlamı, özellikle hanlık makamına sırasıyla kimlerin oturduğunu gösteren kimi eserlerde tanıklanmaktadır. Bu eserlerin birer silsilename niteliği taşıması ve bir otorite ile onun kendine bağladıkları ya da himaye ettikleri üzerine kurulu olması, sözcüğün neden özellikle bu anlatılarda yer aldığının bir gerekçesi olarak yorumlanabilir. Sözü edilen anlatılardan ilki, ilim âleminde Uygurca Oğuz Kağan Destanı (=OKD) olarak bilinen eserdir. Bunun dışında, Çağatay sahasında yer alan Şecere-i Terākime (=ŞT), Şecere-i Türk (=ŞTü) ve Kazan Oğuznamesi (=KO) de konuyla ilgili tanıklar bulundurmaktadır. Sözcük bu metinlerde hem bak- biçimindedir, hem de (birinin) ağzına bak- birleşiği içindedir: sin-ler-din baş çalunğuluk dilep men durur. Oşul, kim mening ağızum-ğa baḳar durur bolsa darıdığ dardıp dosd dudar men dedi. Uşbu kim ağız- Erdal da Uygurcadaki başka tanıklarla EDPT’ deki bu eksikliğin altını çizmektedir (OTWF 591). 110 3 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:107-122 um-ğa bakmaz durur bolsa çımad çakıp çerig çekip duşman dudar men (OKD 108-113) mu-nı söz sözni dudmaz men durur men dep yarlığka baḳmadı (OKD 129-131) Yetmiş üç yıl bolġanda barçasını öz aġzıġa baḳturup müsülmān ḳıldı (ŞT 73a/10-11; KO4 41a/9-10) Tört ṭarafında yurtlarnıng barçasın yavlap alıp özige baḳturdı (ŞT 89b/1; KO 72a/7-8) Yukarıdakilerin dışında kalan tanıklar ise ya dönüşlü bir gövde görüntüsündedir ya da bunun ettirgenlik ekiyle genişletilmiş olan biçimlerdir. Bu durum düşündürücüdür ve ortada bakın- biçiminde başka bir eylemin bulunup bulunmadığı sorusunu beraberinde getirmektedir: köp delim aldun kümüş dardıp köp delim kız yakud daş alıp köp delim erdini-ler yiberip yumşap Oğuz kağan-ğa s(o)yurkap birdi; ağız-ı-ğa baḳındı (OKD 119-122) Oğuz kağan baş(a)dı, çürçed kağan-nı basdı, öldür-di, başın kesdi. çürçed il kün-in öz ağızı-ğa baḳındur-dı (OKD 267-270) Yaġma anġa arḳa berip Oġuz Ḫānġa baḳınmadı (ŞT 75b/11; KO 45b/12) Bu aytılġan vilāyetlerning bir niçesini uruşıp ve barçasın5 baḳındurup özige ta‘alluḳ ḳıldı (ŞT 77b/13-14; 47b/8-9) Aslan barıp Suracıḳ ilini çapıp ḳalġanını özine baḳındurup keldi (ŞT 92b/16; KO 76a/4-5) yetti ḳız barça Oġuz ilini aġzıġa baḳındurup köp yıllar biglik ḳıldılar (ŞT 105b/14-15) gah gah Hıtay birlen yav bolurlar ėrdi ve Hıtay padişahı leşker yiberip olturtup çapturtup takı özige baḳındurur ėrdi (ŞTü 42: 14) bakın-, EDPT’de bak- eyleminin dönüşlü çatılı gövdesi olarak gösterilmekte; sıralanan ilgili tanıklardan sonuncusunu ise itaat bildiren ağızıka bakındı (OKD) verisi oluşturmaktadır (316b). Sözcük Uygurcada “kendisi için bir şeye bakmak, etrafına bakmak” (OTWF II 591); DLT’de ise “bir şeyin sonuna bakmak ve düşünmek; beklemek” (IV 63; CTD 65) anlamlarıyla bulunmaktadır. 4 5 ŞT’nin ilgili bölümleri KO’de de aynıyla bulunmaktadır. KO: bir nicesini 47b/8 111 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:107-122 Çağataycada “itaat etmek” anlamıyla yalnız Vambery’de dikkati çekmektedir: baḳınmaḳ “gehorchen, untertänig sein” (243a). Bu sahadaki sözlüklerde baḳın- (<baḳ-ı-n-) eyleminden farklı olarak bir de “barışmak, barıştırmak, uzlaştırmak” anlamı içeren baġın- sözcüğüne rastlanmaktadır (Dic. 152, Rad. IV 1454, Vamb. 242b). Modern Türk dili alanında karşılaşılan verilerden bazıları ise şöyledir: YUyg. béḳinmaḳ “1. Bakınmak, etrafına bakınmak 2. Boyun eğmek, tabi olmak”; béḳinmas “boyun eğmez, itaatsiz, dik başlı”, béḳinmasliḳ “boyun eğmezlik, itaatsizlik, harınlık” (Necip 38); Kırg. bagın- “ram olmak, boyun eğmek”, bagındır- “ram etmek, boyun eğdirmek” [eldi özünö bagındırıp aldı “Halkı kendi tarafına çekti.”]; bagındırnu “herhangi birisine boyun eğdirme”; bagınt- “kendi tesiri ve nüfuzu altına almak, ram etmek”, bagınuu “ram olma, boyun eğme” (Yudahin 78); Kzk. bağın- “1. Kabul etmek 2. Baş eğmek, bağlı kalmak, tâbi olmak”; bağındır- “tâbi kılmak, kendine bağlamak, himayesi altına almak”; bağınuvşı “kabul eden, boyun eğen kimse, râm”, bağınıñqı “bağlı, tâbi, emir altında bulunan, mülhak, merbut” (Koç vd. 49-50). Ancak -n- biçimbirimiyle genişletilen bütün bu veriler, bak- ile ses benzerliği olan bambaşka bir sözcüğü akla getirmektedir. Bu sözcük, DLT bā, Hlç. vā ͣ, Yak. bāy-, Türkm. bā-ğ biçimleriyle bulunan (Tekin 100, 172) bā- “bağlamak” eylemidir. baġın- gövdesinden önceki eylem parçasının ne olduğu ile ilgili ise iki açıklama bulunmaktadır. Birinci olarak, kök ünlüsü uzun olan bā- sözcüğü, Türk dili alanında bāġgörünüşüne de sahiptir6. İkinci ve daha açıklayıcı olarak Moğolcadaki *baɣu- “bağlamak” eylemine bakmak gerekir. Türkçe kaynaklı olduğu düşünülen (bkz. Starostin vd. 319; Щербак 103) bu sözcük konuyla ilgisiz görünmemektedir. Çünkü baġın- gövdeli biçimlerin özellikle Çağatayca metinlerde tanıklanmış olması, Çağataycadaki Moğolca ödünçlemelerin sıklığına bağlı olarak bu biçimin Moğolca üzerinden Türkçeye girmiş olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca “bağlamak” anlam alanı ile “itaat etmek” anlam alanını birleştiren, dolayısıyla da birini diğerine göre kavramayı gerektiren benzerlikler çoktur. Çünkü “bir şeyi bir yere tutturmak, iliştirmek”, “iki şey arasında bağlantı kurmak”, “eklemek, bir araya getirmek” hem bağla-, hem de itaat et- eylemlerinin ortak anlambirimcikleri arasındadır ve dolayısıyla bā(ġ)- da, baḳ- gibi itaat kavramının göstericilerinden biridir. Ayrıca Çağatayca sözlüklerde Sözcüğün bāy- ̴ bāj- ̴ vāy-, păv- değişkeleri de bulunmaktadır: Yakutçada bāy-, Dolgancada bāj-, Halaççada vāy-, Çuvaşçada păv- (bkz. Róna-Tas-Berta 83-84). Ayrıca Tarama Sözlüğü’nde verilen bay- “kanmak, inanmak” kaydı da aynı sözcüğün sonraki anlam alanlarından biri olarak değerlendirilmelidir (28). 112 6 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:107-122 baġın- için verilen “barıştırmak, uzlaştırmak” anlamı (Dic. 152, Rad. IV 1454, Vamb. 242b), “ayrılığın son bulması” ya da “taraflar arasında bağlantı kurulması”nı ifade ettiği için “itaat altına girme” anlam alanından çok uzak değildir. Ancak ikinci bir sözcük olarak kaydedilen baġın- eyleminin, bütün bu akıl yürütmelerin dışında kalıyor ve başka bir kökene dayanıyor olması ihtimali, yine de yok sayılamaz. Burada daha net olan durum ise aynı sesbirimlere sahip birden fazla itaat etme bildiren sözcükle karşı karşıya olduğumuzdur. Dolayısıyla söz konusu verilerin her iki eylemle de ilgili olabileceği ihtimali düşünülmelidir. Ancak gelinen bu sonucun makalenin tezini çürütmediğini de hatırlatmak gerekir: “Bakmak, itaat etmektir.” Tekrar bu noktadan bakıldığında, Türkiye Türkçesindeki iki deyim dayanak olarak belirtilmeye değerdir: (birinin) ağzının içine bakmak “ne söyleyeceğini beklemek; onun sözüne göre davranmak”; (birinin) gözünün (gözlerinin) içine bakmak “bir kimsenin üstüne titremek; buyruğunu yerine getirmeye hazır bulunmak; bir arzunun gerçekleşmesi için gözleriyle birine yalvarmak” (www.tdk.gov.tr) İçinde dikkate alınma, isteği yerine getirme çağrısı bulundurduğu için bir öfke göstergesi olarak ortaya çıkan bana bak! kalıbı ile tersine durumlarda ortaya çıkan ve teselli bildiren (sen ona) bakma! sözü de yerine göre aynı kavram alanının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bütün bu bulgulardan elde edilen bak-, baktır, bakın-, bakındır- ve bagınt- biçimleri aynı zamanda farklı eylem çatılarını göstermektedir. Buna göre birinci olarak bak-, olgunun nasıl gerçekleştiğine dair açık ipuçları taşımaz. baktır-, Çetin’in kör- eylemi üzerinden tersine vurguladığı gibi7 yerine göre irade dışı ya da güç kullanılarak elde edilen itaat anlamında yorumlanabilir. bakın-, iradi itaatin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. bakındır- ile bagınt- biçimleri ise aslında istenen, rıza gösterilen itaatin müdahale ile gerçekleştiği anlamını taşıyabilir.8 Ancak Çetin, “kör- fiilinin ettirgen biçiminin olmaması da fiilin isteyerek tabi olmak anlamı taşıdığının göstergesidir. İsteyerek itaat edenin itaat ettirilmeye gereksinimi yoktur.” (2009: 11. dipnot) demektedir. Ancak Çetin’in tezini tersine çevirmek belki de daha doğrudur. Çünkü bir eylemin ettirgen biçimi yoksa çıkarımda bulunmanın yolu, ancak bağlama ve sezgiye dayanmaktır. Fakat etken, dönüşlü, edilgen ve ettirgen biçimler yan yana ise orada başka bir vurgu olmalıdır ve birinin durumu diğerine göre anlamlandırılabilir. Oysa etken çatılı bir eylemin nasıl gerçekleştiği, içerdiği anlamın sınırlarına göre bilinmezliğini korumaktadır. Ayrıca -DXr- biçimbirimi, bir yaptırım göstericisi olmakla birlikte her zaman istem-dışılık göstericisi değildir. 8 Eski Türkçeden itibaren dönüşlü bir eylem gövdesine ettirgenlik ekinin getirildiği örneklerin sayısı pek çoktur. açın-dur-, aklın-dur-, aşan-dur-, atlan-tur-, basın-tur-, 7 113 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:107-122 yine de yalnız çatı eklerinden hareketle itaatin zorla mı kendiliğinden mi gerçekleştiği konusunda kesin bir hükme varmak yanıltıcı olabilir. ḳaraMoğolca kökenli ḳara- sözcüğü, Türk dili alanında Çağatayca metinlerle birlikte görülmektedir. Bu sözcükle ilgili daha az sayıda tanığa rastlanmakla birlikte onun da itaat anlam alanına sahip olduğunu göstermek için şu bulgular yeterlidir: Ol vaktda ḫalk Tuġrulnıng aġzıġa ḳaray turur irdiler (ŞT 96a/2-3; KO 79b/3-4) Ayrıca Kzk. Biz äkimşilikke karamaymız. “Biz yönetime bağlı değiliz.” (Koç vd. 260); YUyg. méniñ ḳarimiġimda “benim idaremde” (Necip 223) Üç sözcüğe ait bütün bu veriler bir arada değerlendirildiğinde, aynı ilk anlama sahip olan üç farklı sözcüğün ortak bir ikincil anlam edindiği görülmektedir. Bu durum, sözcük değişse bile ortak düşünce biçiminin değişmeden devam ettiğinin bir yansımasıdır. Bu noktadan sonra cevap bekleyen soru ise “gözle kurulan temas”tan “itaat etme”ye giden değişimin nasıl ya da ne yolla gerçekleştiğidir. Sorunun cevabı ise iki yönlüdür. Çünkü söz konusu anlam değişimi hem metaforik, hem metonimik temellidir. Metaforik anlam nasıl oluşmuştur? İtaatin bakışa dayandırılması, yani bir fenomenin insana özgü bir terimle anlatılması, daha güç anlaşılacak bir şeyi daha kolay bir şeyle kavrama çabasından başka bir şey değildir. Bu durum, somutlama yoluyla oluşan metaforlaşmayı işaret etmektedir. Somutlama, kavramları neredeyse zihinde bir resmini çizecek ölçüde canlı ve anlaşılır hâle getirmenin sık başvurulan yollarından biridir. İtaat olgusunun da zaman içinde farklı davranış kalıplarıyla kendini göstermesi, nasıl itaat edilir, bağlılık nasıl gösterilir sorularının birer yanıtı olmuş ve bu kavramın zihinde çeşitli yönleriyle canlanabilmesini sağlamıştır. Böylece metaforlaşmanın birinci düzeyi de öncelikle görsel biçimde ortaya çıkmıştır. Ancak bu durumun kültürel temelli, uzlaşımsal ve tecrübeden beslenerek gerçekleştiğini de belirtmek gerekir. Çünkü kendiliğinden gerçekleşen bir davranış, yerini anlamlı ve yeniden bışrun-dur-, bulgan-tur-, burçın-tur- gövdeleri, Eski Türkçedeki örneklerden bazılarıdır (vd. için bkz. OTWF II 819). 114 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:107-122 biçimlenen davranışa bırakmıştır. Böylece baş eğmek, diz çökmek, yere kapanmak, bakmak vs. olağanın dışına çıkıp bir sebep bağlantısıyla, yani nedenli olarak itaat anlam alanının içinde yer almıştır. Anlamın oluşumunda bedensel figürlere sıklıkla başvurulması ve pek çok metaforun ortaya çıkmasına bedenin kaynaklık etmesi (örnekler için bkz. Guiraud 1999: 68-69) de anlamsız bir tutum değildir. Nihayetinde insanın en iyi tanıdığı, en kolay ulaşabildiği benzetme unsurlarını kendi üzerinde bulması, fiziksel yaşam deneyimlerine göre dünyayı algılamaya çalışması, şaşırtıcı olmayan bir sonuçtur. Bu noktadan sonra sorulacak soru şudur: Hangi bedensel işlevler, hangi nedensel bağlantılar içinde itaat kavram alanını oluşturmuştur? Bakışı bir yöne çevirmek, oraya odaklanmak ve başka yöne bakmamak, bir etki alanı içinde bulunmayı gösterdiği için itaat kavram alanıyla ilişkilendirilmiştir. Bakan kişi, baktığı kişinin ya da şeyin görüş alanı içindedir. Bakmıyorsa da dışındadır. Görüş alanının dışına çıkıldıkça etkileşim de azalır. Ayrıca ortak deneyimlere göre bakmak itibara almaktır, dikkatini vermektir, bakmamak ise tersine bir eylem olduğu için değersizleştirmektir. Baş eğmek, boyun eğmek, diz çökmek, yer öpmek eylemlerinin itaat kavram alanında yer alması, soyut fikirlerin kavramlaştırılmasında başvurulan aşağı-yukarı, içeri-dışarı, ön-arka, sığ-derin gibi mekânsal yönelimlere bağlı olan yön metaforları (bunun için bkz. Lakoff-Johnson 36-44) nın kullanımı ile gerçekleşmiştir. Buna göre bükülmek ve dik durmak arasında bir karşıtlık kurulmuştur. Çökmek ve eğilmek yıkılmayı, teslimiyeti, yenilgiyi, düşmeyi simgelemektedir. Dimdik bir baş ve boyun ise yerine göre rest çekmeyi, meydan okumayı ifade etmektedir. Çünkü yine fiziksel deneyimlerin öğrettiğine göre eğilmemek, güç bildirmektedir. Diz çökmek fiziksel olarak daha fazla eğilme, metafor olarak daha fazla yenilgi; yer öpmek ise artık yerin seviyesiyle bir olma, düşme, alçalmadır. Bu da bizi “iyi olan yukardadır, kötü olan aşağıdadır” yönelim metaforuna götürmektedir. Bunun dışında ayakta elleri kavuşturmuş biçimde beklemek, emre hazır olunduğu; dinlemek, konuşmamak, karşılık vermemek ise kabul ediş nedenselliği içinde itaat kavram alanıyla bağlantılıdır. Metonimik anlam nasıl oluşmuştur? İtaat etme olgusu, baş/boyun eğmek, diz çökmek, yer/el/etek öpmek, el pençe divan durmak, ayakta beklemek, susmak, dinlemek, karşılık 115 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:107-122 vermemek ya da bu yazının temelini oluşturan bakışı bir yöne çevirmek gibi çeşitli görüntülere sahiptir. Bunlar içinden yalnız birisinin seçilerek itaat olgusunun yerine kullanılması, ortaya metonimik bir anlam çıkarmıştır. Çünkü tür, cinsin yerine geçmiştir.9 Burada cinsi temsil eden, “itaat”; türü temsil edense “bakmak” olmuştur. Türün cinsin yerine geçmesi, bu anlam olayının sinekdok (Fr. synecdoques) adıyla bilinen yönünü ilgilendirmektedir. Metonimlerin ortaya çıkmasında sık rastlanan bu durum, başka yollarla da gerçekleşir (açıklamalar ve örnekler için bkz. Aksan 1998: 69-70; Filizok 2001: 116118). Bunlardan biri de parça-bütün ilişkisine dayanan sinekdoklardır. Bakmak ile itaat etmek ilişkisinde söz konusu olan da parçanın bütün yerine kullanılmasıdır ve parçayı “bakmak” temsil etmektedir. Burada “bütün”ü temsil etmek üzere birçok “parça” mevcutken yalnız birinin seçilmesi de anlamsız bir tavır değildir. Çünkü nereye odaklanılmışsa seçilen parça onu göstermektedir (bununla ilgili bkz. Lakoff-Johnson 2005: 61-62). Sonuçlar Türk dili sahasında kör-, baḳ, ḳara- sırasıyla ortaya çıkan üç eylem farklı kökenlere, fakat ortak bir ilk anlama sahiptir ve her birinin ikincil anlamları arasında “itaat etmek” anlam alanı da bulunmaktadır. Bu durum, sözcük değişse bile dünyayı algılayış biçiminin değişmezliğine dair bir göstergedir. “Bakışı bir yöne çevirmek” anlamının “itaat etme” anlamına değişmesi hem metaforik, hem metonimik yollarla gerçekleşmiştir. Değişimin temelinde bir kavramı, daha çok bilinen başka bir kavrama dayandırarak anlama çabası yer almıştır. Metafor, somutlama yoluyla gerçekleşmiştir. Anlaşılması daha zor olan bir kavramı hızlı, kolay ve canlı bir biçimde çözmek için dilde sıklıkla başvurulan somutlama eğilimi, burada bakma eylemine yüklenmiş ve “bakıyorsanız bağlısınız” önermesinin doğmasına sebep olmuştur. Metonimi, iki yolla gerçekleşmiştir. Birinci olarak, cinsin yerini tür almıştır. İkinci olarak, bütünün yerine parça kullanılmıştır. Burada cins ve bütün olanı itaat; tür ve parça olanı ise bakmak hareketi temsil etmiştir. 9 Bunu olgunun yerini davranışın alması biçimine çevirmek de mümkündür. 116 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:107-122 Ortaya çıkan anlam değişimi, yalnız dilsel bir değişim değildir. Öncelikle görsel bir metafor ile görsel bir metonimi oluşmuştur. Çünkü itaati ifade etmek üzere seçilen davranış biçimleri, bedenin temel ihtiyaçları dışında gelişmiştir. Refleksif değil, iradidir; farklı işlev ve anlamlara sahiptir. Bakışla ilgili olan itaat, aynı zamanda “bakımını üstlenmek, hizmetini görmek, onun için çalışmak” boyutlarına sahiptir. Bu görevleri yerine getirmek için mantıksal olarak bakışın da o yöne doğrultulması, o etki alanının içinde olması gerekmektedir. Söz konusu anlam değişiminin temelini de bu gereklilik oluşturmuştur. Kör- eyleminin “boyun eğmek, bağlanmak” anlamıyla daha Eski Türkçenin ikinci devresinden itibaren kaybolduğu düşüncesi (Bozkaplan 241) doğru değildir. Bu anlam, Altun Yaruk’tan takip edildiği gibi sonraki devrede de yaşamaktadır, ancak kullanım sıklığı azdır. Daha sonraki Türk dili alanında ise, kör- eyleminin bu yönü silinerek aynı birincil anlamla ortaya çıkan bak- eyleminde kendini göstermiştir. Bu anlam bugün Türkiye Türkçesinde de varlığını devam ettirmektedir. Ayrıca kavram alanları büyük oranda örtüşen k/gör- ile bak- eylemleri arasında başka anlam alışverişlerin olduğu da Türk dilinin ilk dönemlerinden itibaren gözlenmektedir. baḳ- eyleminin dönüşlülük ekiyle (-n-) genişletilen biçiminin yanı sıra, sözlüklerde benzer sesbirimlere sahip ve itaat anlam alanıyla ilişkilendirilebilecek başka bir eylem de kayıtlıdır. Bu durum, bu gövdeyle ilgili verilere dikkatle bakma gereğini beraberinde getirmektedir. 117 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:107-122 Minyatürlerin izinde Osmanlı’da itaat görüntüleri Sultan Süleyman’ın cülûs töreni 118 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:107-122 Sultan Süleyman’ın Janos Zigismond’u kabul etmesi 119 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:107-122 Safevi elçisi Tokmak Han’ın huzura kabulü 120 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Semih TEZCAN’a Armağan, Cilt:13, Yıl:13, 13:107-122 Kaynaklar Aksan, Doğan (1998). Anlambilim. Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi, Ankara: Engin Yay. DLT= Atalay, Besim (1986). Dīvānü Lüġati’t-Türk Tercümesi III; Dīvānü Lüġati’t-Türk Dizini “Endeks” IV, Ankara: TDK Yay. Bağcı, Serpil vd. (2012). Osmanlı Resim Sanatı, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. OKD= Bang, W.; G. R. Rahmeti (1936). Oğuz Kağan Destanı, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Semineri Neşriyatından. Bozkaplan, Şerif Ali (2000). “Görmek İtaat Etmek Midir?”, IV. Uluslararası Türk Dili Kurultayı Bildirileri, Ankara: TDK Yay. CTD= Dankoff, Robert; James Kelly (1985). Compendium of The Turkic Dialects (Dīwān Luγāt at-Turk), Part III, Harvard University. EDPT= Clauson, Sir Gerard (1972). An Etymological Dictionary of PreThirteenth-Century Turkish, Oxford: At The Clarendon Press. Dict.= Courteille, Pavet de (1870). Dictionaire Turc Oriental, Paris: A L’imprimerie İmpériale. Çetin, Engin (2009). “Orhon Yazıtlarında İtaat Kavramı”, Turkish Studies, 4/8, s. 825-837. OTWF= Erdal, Marcel (1991). Old Tukic Word Formation. A Functional Approach to the Lexion II, Wiesbaden: Otto Harrassowitz. Filizok, Rıza (2001). Anlam Analizine Giriş, İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay. Guiraud, Pierre (1999). Anlambilim. La Sémantique (çev. Berke Vardar), İstanbul: Multilingual Yay. ŞT= Kargı Ölmez, Zuhal (1996). Ebulgazi Bahadır Han: Şecere-i Terākime (Türkmenlerin Soykütüğü), Ankara: Simurg Yay. ŞTü= ------------------ (2003). Şecere-i Türk’e Göre Moğol Boyları, İstanbul: Kebikeç Yay. AYKaya= Kaya, Ceval (1994). Uygurca Altun Yaruk, Ankara: TDK Yay. Koç, Kenan vd. (2003). Kazak Türkçesi-Türkiye Türkçesi Sözlüğü, Türkistan: Turan Yay. 121 AIBU Journal of Social Sciences, Semih Tezcan Festschrift, Vol:13, Year:13, 13:107-122 Lakoff, George; Mark Johnson (2005). Metaforlar. Hayat, Anlam ve Dil (çev. Gökhan Yavuz Demir), İstanbul: Paradigma Yay. Necip, Emir Necipoviç (1995). Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü (çev. İklil Kurban), Ankara: TDK Yay. KO= Oğuzname Destanı (Tıpkıbasım) (1998). İstanbul: Ahmet Veli Menger Vakfı Yay. Rad.= Radloff, Wilhelm (1960). Versuch eines Wörterbuches der TürkDialecte I-IV, Leiden. Róna-Tas, András; Árpád Berta (2011). West Old Turkic. Turkic Loanwords in Hungarian I, Wiesbaden: Harrassowitz Verlag. Starostin, S. A.; A.V. Dybo ve O. A. Mudrak (2003). An Etymological Dictionary of the Altaic Languages, Leiden. Щербак A. M (1997). Ранние тюркско-монгольские языко-вые связ VIII-XIV, Санкт-Петербург. (Düz.) Dilçin, Cem (1983). Yeni Tarama Sözlüğü, Ankara: TDK Yay. Tekin, Talât (1995). Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler, Ankara: Simurg Yay. --------------- (2010). Orhon Yazıtları, Ankara: TDK Yay. Vamb.= Vámbéry, Hermann (1867). Čagataische Sprachstudien, Leipzig: Philo Press. Yudahin, K. K. (1998). Kırgız Sözlüğü I (çev. Abdullah Taymas), Ankara: TDK Yay. 122
Benzer belgeler
Türkiye Nogayları ve Dilleri Üzerine (Sözlükçe İlaveli)
Sözcüğün bāy- ̴ bāj- ̴ vāy-, păv- değişkeleri de bulunmaktadır: Yakutçada bāy-,
Dolgancada bāj-, Halaççada vāy-, Çuvaşçada păv- (bkz. Róna-Tas-Berta 83-84).
Ayrıca Tarama Sözlüğü’nde verilen bay- “...