2. ulaştırmanın dünyadaki gelişimi
Transkript
2. ulaştırmanın dünyadaki gelişimi
2. ULAŞTIRMANIN DÜNYADAKİ GELİŞİMİ 2.1. DÜNYA ULAŞTIRMASINA GENEL BAKIŞ Ulaştırma, gereksinimin ve olanakların, daha yaygın deyimiyle talep ve arzın karşılıklı etkileşimi bağlamında gelişmiştir, gelişmektedir. Giderek ekonomisi büyüyen ve zenginleşen dünyada, daha fazla taşıma, daha güvenli, daha kısa sürede, daha konforlu, güvenilir ve dakik ulaşım isteği öne çıkmaktadır. Bilim ve teknolojinin gelişimi sayesinde, bu gereksinim ve istekler doğrultusunda ulaştırma sistemi oluşmakta ve varlığını sürdürmektedir. Bu bağlamda, ulaştırmanın çağdaş anlamda gelişiminin başlangıcı olarak, otomotiv endüstrisinin varlığını açık biçimde duyurduğu İkinci Dünya Savaşı sonrasını almak uygun olabilir. Daha öncesinde, buhar makinesinin bulunması ile başlayan demiryolu ve denizyolu dönemi elbetteki önemlidir. Ancak, demiryolu ve denizyolu, karayolunun etkin olmadığı bir ortamda ön planda idi. Kapıdan kapıya taşıma olanağını veren, gereksinimlere kolay uyum sağlayan karayolu, otomotiv endüstrisinin güçlenmesinin de etkisi ile hızla gelişmiştir. Otomobilin, insanların yaşamlarının bir parçası niteliğini kazanması, ulaştırmanın gelişimine başka boyut kazandırmıştır. Böylece ulaştırma sisteminin yapısı kökten değişmiştir. Bu değişimde uygulanan ulaştırma politikalarının belirleyici etkisini göz ardı etmemek gerekir. Özetle, bilim ve teknolojinin ilerlemesi, toplumların gelişmesi, ekonominin gereksinimlerinin değişmesi, insanların alışkanlıklarının ve kültürel birikimlerinin değişmesi ve belki bunların hepsinin üstünde politik olaylar, ulaştırmayı yönlendiren ve geliştiren çerçeveyi oluşturmaktadır. Bunların ötesinde, yakın geçmişin ve günümüzün uluslararası gelişmeleri ulaştırma üzerinde önemli etkiler yapmıştır. Dünya ticareti, İkinci Dünya Savaşından sonra ilk kez 1980’li yılların ilk yarısında daralmış, ancak 1984 yılında başlayan canlanma ile 1980 yılındaki ticaret hacminin yaklaşık 2.5 katına ulaşan bir büyüme göstermiştir. Bu zenginleşme zaman değerini arttırmış ve ulaşımın hızlanmasını zorlayan bir etki yaratmıştır. 1990’lı yıllarda dünya ticaretinin bölgelere göre dağılımı ve bölge içi/bölgeler arası yapısı incelendiğinde; ticaretin bölge içi payının büyüklüğünde gelişmişlik 2-1 düzeyinin, dış ticarette ise gelişmişlik düzeyi ile birlikte coğrafi yakınlığın önemli olduğu izlenimi edinilmektedir. Son dönemlerin önemli olgusu, ekonomideki gelişmelere koşut olarak, dünyanın çeşitli bölgelerinde çok sayıda bütünleşme hareketi ortaya çıkmasıdır. 1971-1982 döneminde dünya ticaretini, bölgesel düzenlemelere katılan ülkelerin sayısında meydana gelen artış ve petrol ihracatçısı ülkelere yapılan büyük çaptaki gelir transferi yönlendirmiştir. Son dönemde bir yandan Japonya’nın dünya ihracatı içindeki payı, Batı Avrupa ve ABD aleyhine belirgin bir biçimde artış gösterirken, Doğu ve Güneydoğu Asya Ülkelerinin payının arttığı, altı Uzakdoğu Ülkesinin dış ticaretinde dinamik gelişmeler yaşandığı görülmüştür. Dünyadaki gelişmeler bağlamında, pazar ekonomisi ve serbest ticaretin yaygınlık kazanması, bölgeselleşme ve çok uzak sayılan ülkelerle işbirliği, yeni ticari ilişkiler kurma eğilimini arttırmaktadır. Bu gelişmeler sonucu yeni ulaştırma koridorları ortaya çıkmış, ayrıca taşıma mesafeleri uzadığı için hızlı sistemler önem kazanmıştır. Ülkemizin üyelik süreci içinde bulunduğu Avrupa Birliği (AB), dünyanın en önemli bölgesel birliklerinden biridir. Bu birlikler için ulaştırmanın önemi, ileride “AB Ulaştırma Politikaları” başlığı altında ele alınacaktır. Günümüzün ulaştırması, karayolu ve otomobil egemenliği altındadır. Bu yüzden diğer olumsuzluklara ek olarak, çevreye zararları yaşamsal önemdedir. Hemen her ülke için, karayolu, demiryolu, denizyolu, havayolu, suyolu, boru hatlarının teknik ve ekonomik açıdan en uygun oldukları yerlerde kullanıldığı dengeli, akılcı ve dolayısıyla etkin bir ulaştırma sistemine kavuşmasına çaba gösteren politikaların geliştirilip gerçekleştirilmelerinin önemi büyüktür. 400-600 km. uzaklıklara yolcu taşımada, günümüzün en etkili olanağı hızlı trenlerdir. Bu uzaklıklarda, hem karayolunun, hem de havayolunun 200 km/sa’nın üstünde hız yapan trenler karşısında rekabet gücü zayıflamaktadır. Japonya’dan Fransa’ya, Almanya, İtalya, İspanya ve ABD’ye kadar yaşanan deneyimler bu gerçeği desteklemektedir. Bu nedenle 21. yüzyıl için AB’de ve diğer gelişmiş bölgelerde 600 km. hatta 800 km.’ye kadar uzaklıklar için en uygun tür yüksek hızlı trenlerdir. AB’de 2020’ye kadar hızın 340km/sa’ya yükseleceği öngörülüyor. AB Komisyonu tarafından kararlaştırılan toplam yirmi projeden onüçü demiryolu ile ilgili olup, bunlardan altısı hızlı demiryolu projesidir. Çok uzun kıtalararası mesafelerde, yolcu ve bazı özel tür kargo taşımacılığında havayolu, yük taşımacılığında ise denizyolu tek seçenek durumundadır. Sonuçta yolcu taşımacılığında, toplu taşıma önceliği ilkesini de kapsayacak yüksek hızlı trenlerin ve kentsel raylı sistemlerin, geleceğin temel ulaştırma türleri olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Yük taşımacılığında ise, kapıdan kapıya taşımanın kaçınılmaz gereği ile, tüm olumsuzluklarına karşın karayoluna gereksinim bulunmaktadır. Gelecekte , yük taşımacılığı için tek ulaştırma türünden daha çok, türlerin gereken ve uygun oldukları yerde hizmet sundukları kombine/intermodal/multimodal sistemlerden yararlanılacaktır. Bu bağlamda, karayolu/demiryolu/denizyolu/havayolu birlikte hizmet sunacaklardır. Denizyolu ve havayolu belirli koşullarda tek seçenek konumunda yer almaktadır. 2-2 Dolayısıyla kara ulaştırmasında, olanaklar ölçüsünde demiryolunun devreye sokulması esas olmaktadır. Geliştirilen intermodal sistemlerin çoğu bu amaca yöneliktir. Petrol, doğalgaz ve diğer bazı özel taşımalarda boru hattının yaygınlaşması beklenebilir. Bilim ve teknolojideki atılımların yönlendirdiği ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmeler ve küreselleşmenin ortaya çıkardığı ulaştırmaya yönelik sonuçlar aşağıdaki gibi özetlenebilir; • Gelirlerin artışı, zaman değerini arttırmış, bu durum ulaştırma sürelerinin kısalmasının, dolayısıyla hızların yükseltilmesinin itici gücünü oluşturmuştur. Yüksek hızlar hem kentsel ve ulusal bağlamda, küreselleşme koşullarında, uluslararası ulaştırmada mesafelerin uzaması sonucunu doğurmuştur. • Ekonomide rekabetin giderek artması da hızın yükseltilmesini zorlamış, ayrıca hammadde ve işlenmiş ürünlerin talep edilen yere düşük maliyetli ve zamanında ulaştırılmasının önemini arttırmıştır. • Günümüz dünyasında insanlar, çevre kirlenmesine karşı giderek daha duyarlı hale gelmektedirler. Özellikle karayolu trafiğinin neden olduğu trafik sıkışıklığı, kazalar, gürültü, hava kirliliği gibi çevre sorunları ile küresel iklim değişmeleri olgusu karşısında çevreye uyumlu gelişmeleri yönlendirecek “sürdürülebilir ulaştırma politikaları” önem kazanmaktadır. Bu bağlamda demiryolu, denizyolu ve içsuyolu taşımalarının paylarının arttırılmasına, karayolunun çok yüksek olan payını azaltarak ulaştırma türlerinin gereken ölçüde pay aldıkları dengeli bir sistem oluşturmaya çalışılmaktadır. Bir çok ülkede ve AB’de ulaştırma planlarının ana amacı, belirtilen yönde odaklanmaktadır. Ayrıca, karayolu araçlarının çevreye daha az zarar verir hale getirilmesi için, gerek araç üretiminde, gerekse işletiminde önlemler geliştirilmektedir. Karayolunu bireysellikten şirketleştirmeye ve kurumsallaşmaya yönlendirmeye çalışmaktadırlar. • Bilgisayar ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, ulaştırma alanını çok yönlü etkilemeye devam etmektedir. Tele-çalışma, tele-alışveriş, tele-eğitim gibi uygulamaların yaygınlaşmasıyla klasik yolculuklardan bir bölümü ortadan kalkabilecektir. Ayrıca telematik (TELEkomünikasyonİnforMATİK) uygulamaları ulaştırmanın bir çok alanında verimliliği arttırmaya olanak sağlamaktadır. Akıllı ulaştırma sistemleri, araçlardan yola, sinyalizasyona, sistemin talebe uygun işletimine kadar bir çok alanda yararlı olmaktadır. • Bilgi teknolojilerindeki gelişmeler, taşımanın daha geniş bir kapsamda üretimden tüketime uzanan zincir içinde bir duyarlılık ve dakiklikle, kombine taşımacılık bağlamında ele alınabilmesine ve “lojistik”in gelişmesine ve taşımanın bu kavram bağlamında etkinleşmesine olanak sağlamaktadır. Ulaştırmada Rekabete Dayalı Etkin ve Verimli Hizmet Üretimini Sağlamaya Yönelik Gelişmeler Yukarıda açıklandığı gibi, güvenli, hızlı, güvenilir, dakik, ucuz ve dengeli bir ulaştırma sisteminin oluşturulması ve sürdürülmesi, ulaştırma politikalarında ciddi değişimleri gerektirmiş ve gerektirmektedir. Gerçekten her ülke bu yönde çabalar 2-3 içindedir. Yeni politikalar içinde, serbestleştirme (liberalization), uyumlaştırma (harmonization), yasal-kurumsal serbestleştirme (deregulation) ve özelleştirme kavramlarıyla özetlenebilecek ve birbiriyle ilişkili uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Ulaştırma sistemi içindeki farklı konumu yüzünden özellikle demiryoluna yönelik olmak üzere, altyapı ile işletmenin ayrılması amacıyla yeniden yapılanma ile ülkeler arası kesintisiz taşıma için işletmede uyum (interoperability) gibi konular gündemdedir ve bu doğrultuda uygulamalar sürdürülmektedir. Konuyu biraz daha açabilmek için, ulaştırma sektöründe hızlı sayılabilecek bazı gelişmeleri gözönünde bulundurmak gerekir. Bu bağlamda, ulaştırma sisteminde karayolu, demiryolu, havayolu, denizyolu kısacası tüm ulaştırma türleri son dönemde çok yönlü ve karmaşık önemli değişimlere uğramışlardır. Bu değişimlerin başlıcaları ve sonuçları; • Ulaştırma pazarının serbest işlemesini sağlama amacına yönelik olarak, bir çok ülkede düzenlemelerin deregülasyon doğrultusunda dönüşüme (serbestleştirmeye) uğratılması, • Katma değeri yüksek olan ürünlerin giderek artması biçiminde ortaya çıkan ekonomik değişimlerin ulaştırma konusunda yeni gerekleri zorunlu kılmaları olarak özetlenebilir. AB bağlamında ve diğer bölgesel birlikteliklerde ise tek pazarın oluşması ve böylece birden fazla ülkenin sınırlarının geçilerek uzun mesafelere taşımaların kolaylaşması gereği, yukarıda belirtilen eğilimleri güçlendirme yönünde etkili olmuştur. 25-30 yıl öncesinde, esas olarak serbest pazar ekonomisinin geçerli olduğu ülkelerde bile, bazı ekonomik etkinliklerin stratejik öneme sahip oldukları gerekçesiyle serbest rekabet alanı dışında tutulmaları anlayışı benimseniyordu. Piyasanın bu etkinlikleri, tüketicinin korunması ve kaynakların etkin kullanımı yönünde başarılı olamadığı için, bu etkinlikler doğrudan kamusal düzenlemeye tabi tutuluyorlardı. Bu tanıma giren etkinliklerin başlıcaları, ulaştırma ve özellikle demiryolları posta hizmetleri, elektrik ve gaz gibi teknolojik koşullardan dolayı doğal tekel niteliğinde kabul edilen mal ve hizmetlerle ilgiliydi. Ancak bu durum, yani belirli sektörlerde uygulanan düzenleyici ve koruyucu ekonomik önlemlerin rekabeti engelleyeceği ve tüketici çıkarlarına ters düşeceği görüşleriyle tartışmaya açıldı. Ulaştırmanın da içinde bulunduğu bu ekonomik etkinliklerde, yasal-kurumsal serbestleştirme, deregülasyon deyimi ile de belirtilerek uygulamaya konuldu. Yasal-kurumsal serbestleşme, ilgili sektörlerdeki yasal düzenleme ve müdahalenin tamamen kaldırılması ya da belirli bazı koşulların hafifletilmesi veya kaldırılması, rekabet kurallarının uygulanmasının arttırılması, devlet ve özel tekellerinin azaltılması amacıyla bunların daha küçük birimlere bölünmesi gibi çeşitli önlemleri içerebilir. Özelleştirme de yasal-kurumsal serbestleşmenin bir diğer uygulama şekli olarak değerlendirilebilir. ABD’de 1978 yılında yürürlüğe konulan Havacılık Yasal Kurumsal Serbestleşme Kanunu (Airline Deregulation Act) ile Sivil Havacılık Kurumu’nun (Civil Aeronautic Board) rota belirlenmesi, tarifelerin düzenlenmesi, havayolu şirketlerinin birleşmesi konularındaki yetkileri aşamalı biçimde azaltılmıştır. Bu süreç 1985’de Sivil Havacılık Kurumu’nun kaldırılmasıyla tamamlanmıştır. Havayolları, demiryolları, yük taşımacılığı ve otobüs işletmeciliği yasal düzenleme ve müsaade dışında bırakılarak, deregülasyon uygulaması kapsamına alınmıştır. Demiryolu ve özellikle yük taşımacılığı ile ilgili yasal düzenlemeleri azaltmaya ve rekabeti arttırmaya yönelik bir dizi yasa 1980 yılında yürürlüğe konulmuştur. Böylece demiryolu yük taşımacılığına girişler kolaylaştırılmıştır. 1982’de otobüs şirketlerine taşımacılık sektörüne giriş ve çıkışlarda 2-4 kolaylık sağlanmıştır. Japonya, Avustralya ve Kanada havayolu taşımacılığında da benzeri serbestleştirmeler gerçekleştirilmiştir. AB’de ise, herhangi bir üye ülke karayolu taşımacısının, diğer üye ülkede ticari taşıma yapabilme yolunu açan kabotaj olanağından, pazar koşullarına uyumunu sağlamaya yönelik harmonizasyon, yine üye ülkelerden hiç birinde ek kısıtlara maruz kalmadan serbest taşıma yapılması olanağını veren liberalizasyona değin birçok önlem 1960’larda gündeme gelmiş ve uygulamaya girmiştir. Fiyatların alt ve üst sınırlarını belirleyen organizasyon ise kısa sürede yürürlükten kaldırılmıştır. Yukarıda belirtilen gelişmelerin tümü pazar ekonomisinin etkin ve verimli işlemesine katkı sağlamak amacına yöneliktir. Deregülasyon da bu anlamda, pazara giriş-çıkış koşullarının hafifletilmesi veya kaldırılması ve fiyatlara müdahalenin önlenmesinden başlayarak en kapsamlı serbestleştirmeyi ve böylece pazarda rekabetin en geniş biçimde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla uygulanmıştır. Havayolu ulaştırması başta olmak üzere, bütün ulaştırma türlerinde, hem yolcuda hem de yük taşımacılığında deregülasyon uygulamalarına yer verilmiştir. Başından beri deregülasyona yakın ülkeler vardır. ABD’de tüm ulaştırma türlerini kapsamına alan uygulamalar gerçekleştirilmiştir. AB içinde İngiltere ve Lüksemburg’un bu konuda öncü konumunda olmasına karşın, İtalya, Yunanistan gibi ülkeler bu uygulamalara oransal olarak uzak durmuşlardır. Deregülasyonla ilgili tartışmalar, özellikle güvenlik açısından halen de sürmektedir. Uygulamanın yanında ve karşısında olanlar bulunmaktadır. AB ülkeleri içinde İngiltere ulaştırma alanında tekelleri kaldırma konusunda kararlı davranmıştır. Demiryollarının özelleştirmesine varan uygulamalar yapılmıştır. Havaalanı otoritesini (British Airports Autority) ve havayolu işletmesini (British Airways) kapsayan özelleştirmeler uygulamaya konulmuştur. Otobüs hizmetlerinde de deregülasyon ve özelleştirmeler sağlanmıştır. Ulaştırma alanında özelleştirme de çok tartışmalara ve değişik uygulamalara neden olmuş bir konudur. Özünde özelleştirme de serbest pazar ekonomisinin etkin ve verimli işlemesi amacına yönelik olmakla birlikte, kamunun yürütmekte olduğu taşımalar için sübvansiyonların giderek artmasının ve yeni yatırımlar için kaynak sıkıntısı çekilmesinin de önemli rolü olduğu söylenebilir. Bu konuda havayolunda, kentsel toplu taşıma alanında ve demiryolu yolcu ve yük taşımacılığında bir çok uygulama yapılmıştır. Ancak, özelleştirme adı altında özel firmalardan bazı küçük hizmet alımlarından sistemin tümünün özel girişime devredilmesine kadar çok değişik ve birbirinden farklı uygulamalara rastlanılmıştır. En dikkat çekici özelleştirmeler, demiryolu ile ilgili olarak İngiltere, Arjantin ve Japonya’da gerçekleştirilen kapsamlı uygulamalardır. Bunlardan İngiltere’deki uygulamaya yönelik çeşitli yorumlar yapılmaktadır. Hatta tren kazalarını özelleştirme ile ilişkilendiren görüşler ileri sürülmektedir. Özelleştirme konusu, günümüzde de gündemdedir. Ulaştırma Altyapılarının Finansmanı Sorununa Çözüm Arayışları Genelde ulaştırma yatırımlarının devlet tarafından finanse edilmesi ve işletilmesi geleneği yakın zamanlara kadar sürmüştür. Ne var ki, tüm dünyada ulaştırma 2-5 yatırımlarına olan gereksinimin artışı ve kamu kesimi kaynaklarının sınırlılığı, devletlerin asli görevleri olarak görülen kamu hizmeti anlayışını değişime zorlamıştır. Bu bağlamda özel sektörün ilgisinin ulaştırma altyapı yatırımlarına çekilerek ihtiyaçların kamu kaynaklarına gerek kalmadan veya daha az kamu katkısıyla giderilmesi amaçlanmakta ve bunun yolları aranmaktadır. Ulaştırma yatırımlarının finansmanı amacıyla kamu bütçesinde toplanan fonlar (vergiler, paralı yol, köprü ve otopark gelirleri) ve proje finansman araçları (ihracat kredileri, kalkınma ve yatırım bankaları fonları, sendikasyon kredileri ve tahvil ihraçları v.b.) başlıca kaynakları oluşturmaktadır. Günümüzde ulaştırma altyapısını kullanan ve/veya ondan faydalananlardan alınan kullanım ücreti, ulaştırma politikalarının uygulanmasına katkı dışında, finansman kaynağı oluşturmaktadırlar. Özel sektörün desteğini sağlamak üzere, yap-işlet-devret modeli veya bu modelin türevleri olan yapsahiplen-işlet-devret, yap-sahiplen-işlet, tasarla-yap-sahiplen/işlet modelleri yanında, özelleştirme, kamu ve özel sektör birlikteliği veya ortaklığı gibi yöntemlerden yararlanılmaktadır. Yap-İşlet-Devret (Y.İ.D.) Modeli, “kamu kurum ve kuruluşlarınca yerine getirilmesi gereken ileri teknoloji ve büyük kaynak ihtiyacı duyulan projelerin gerçekleştirilmesi, yani yapımı ve işletilmesinde kullanılmak üzere geliştirilen özel bir proje finansman modeli olup, yatırım bedelinin (elde edilecek karı da içermek üzere) proje için özel olarak kurulmuş sermaye şirketine, şirketin sözleşme ile belirlenmiş işletme süresi içerisinde ürettiği mal veya hizmetin, idare veya hizmetten yararlananlarca satın alınması suretiyle ödenmesi” şeklinde tanımlanması mümkündür. Kurulan şirket, genellikle bir ortak girişim olup, zaman zaman kamu yönetimlerinin de bu şirkette, belli bir oranın üstüne çıkmaması koşuluyla, bir paya sahip olmaları söz konusu olabilir. Y.İ.D. modeli her ülkede yürürlükte olan yasalar ve mevzuat çerçevesinde çok farklı şekillerde uygulanabilmektedir. Bu modelin Batı ve Doğu Avrupa ülkelerinden Çin, Malezya, Pakistan, Filipinler, Singapur ve Tayland’a kadar bir çok ülkede uygulamaları bulunmaktadır. Otoyoldan, toplu taşıma sistemlerine, hava alanlarına, tünellere, köprülere kadar, bazıları başarılı, bazıları başarısız bir çok örnekleri mevcuttur. Yöntemin üstün ve sakıncalı yanları söz konusudur. Kamunun kaynak yetersizliğine karşın, ölçüsüz risk almadan yatırım yapılabilmesi için bir olanaktır. Görüşmelerin ve hazırlıkların çok uzun zaman alması ve göreli yüksek maliyeti, sakıncalarından en önemlileri sayılabilir. Ülkemizde son dönemin iki önemli uygulama örneği, 1998 yılında işletmeye açılan Antalya Dış Hatlar Terminali ile 2000 yılında işletmeye açılan Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminalidir. Bazı durumlarda yatırım bankalarından yatırımın belirli bir bölümü uygun koşullarla karşılanmaktadır. Bu durumda geri kalan bölümün başka kaynaklardan sağlanması söz konusu olmaktadır. Özel sektörün katılımı elbetteki büyük önem taşımaktadır. Ancak, özel sektör açısından da, talebin giderek çoğalması ve kaynakların kısıtlılığı nedeniyle sınırlamalar vardır. Yani özel sektörün kaynakları da kısıtlıdır. Özet olarak kamunun katkısı zorunlu hale gelmektedir. Kısacası, ulaştırma yatırımlarının özel sektör tarafından gerçekleştirilmesi olanağı, önemli bir açılım 2-6 sağlamakla birlikte kamunun katkılarına da gereksinim kaçınılmaz olmaktadır. Bu durum kamu-özel girişim ortaklığını (public-private partnership “PPP”) gündeme getirmektedir. Bu bağlamda, çok değişik şekillerde kamu ve özel sektörün önemli ulaştırma yatırımlarını oluşturmaya yönelik verimli işbirliği amaçlanmaktadır. 2003 yılında AB Komisyonu ulaştırma altyapılarının ve özellikle TEN’in finansmanı konusunda bir bildiri yayınlamıştır. Bildirinin kilit noktalarından biri, projeler için özel sermaye birliği oluşturulmasıdır. Çünkü, böyle bir birlik, finansman sorununu çözmediği taktirde, kamu finansmanı yetersiz kalacağı saptamasına dayanmaktadır. Genelde, kaynak gereksiniminin boyutlarına göre öne çıkarılacak tek finansman türü söz konusu değildir. Bu durumda koşullara göre, yararlanılacak birden çok model olacaktır. Bu projenin ikinci aşamasında bu konu ve genelde finansman konusu daha ayrıntılı biçimde ele alınacaktır. 2.2. AB ULAŞTIRMA POLİTİKALARI ve SİSTEMDEKİ GELİŞMELER 1951 yılında Paris Anlaşması ile Federal Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg tarafından “Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu” olarak temeli atılan Avrupa Birliği, 1957 Roma Anlaşmasıyla “Avrupa Ekonomik Topluluğu”nu kurma kararının verilmesiyle bütünleşme sürecini sürdürmüştür. Avrupa Topluluğu Komisyonu, Roma Anlaşması ile üç alanda ortak politika oluşturma konusunda anlaşmıştır. Bunlar “dış ticaret”, “tarım” ve “ulaştırma”dır. Hem bütünleşmeyi sağlamak, hem de ekonomik gelişmeyi hızlandırmak amacı, ulaştırmanın gündeme girmesine ve gündemde kalmasına neden olmuştur. Roma Anlaşmasının 74. ve 84. maddeleri arasındaki maddeler ulaştırma ile ilgilidir. Avrupa Topluluğu Komisyonu tarafından, 1961 yılında hazırlanan memorandumdaki, ulaştırmayla ilgili amaçlar ve ilkeler aşağıda sıralanmıştır; • Serbest rekabet ortamı yaratılması, • Kullanıcılara tür seçimi konusunda serbestlik sağlanması, • İlgili kuruluşların mali/ticari açıdan bağımsız/özerk hale getirilmesi, • Altyapı organizasyonunun sağlanması, • Fiyat sisteminin geliştirilmesi, • Karayolu taşımacılığı önündeki engellerin kaldırılması, • Vergilendirme, paralı geçiş, devlet müdahalesi konularında farklı muamelelerin ortadan kaldırılması. 1972 yılında Paris Zirvesinde, Topluluğa İngiltere, Danimarka ve İrlanda’nın katılımları nedeniyle ulaştırma politikası yeniden tanımlanmıştır. Yeni katılanların denizle ilgileri, yeni politikada denizyolu ağırlığını getirmiştir. Ayrıca, bu politika içinde ulaştırma altyapısının önem kazanmış olduğu görülmektedir. 1973 yılında, komisyon tarafından karayolu ve suyolu taşımacılığında serbestlik vurgulanmıştır. 1977 yılında hazırlanan raporda, ulaştırma pazarı ve altyapı 2-7 faaliyetlerinin geliştirilmesi üzerinde durulmuştur. 1980 sonrasında ise ağırlık kazanan konu, “uyumlaştırma” konusu olmuştur. Başlangıçtan itibaren gündemde olan, ekonomik yönden güçlü tek Avrupa İdeali 1992 yılında Maastricht Zirvesiyle çok yönlü bir birliktelik niteliğini almıştır. Ekonomik ve toplumsal bütünlük için kilit sektörlerden biri olan ulaştırmanın bu aşamada özellikle önem kazanması doğaldır. Bu nedenle AB’de ulaştırmaya ilişkin yönlendirici politikaların geliştirilmesinin ve ulaştırma sistemindeki somut gelişmelerin 1990’ı izleyen yıllarda öne çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Aslında bu aşamada ulaştırmaya yönelik kaygılar da önem kazanıyordu. Bu kaygılar, esas olarak, karayolu taşıma payının hem yolcuda, hem de yükte sürekli ağırlık kazanarak, ulaştırma sistemi dengesinin bozulmasına, bunun sonucu olarak çevrenin de önemli ölçüde zarar görmesine, trafik kazalarının on binlerce insanın kaybına, yüz binlerce insanın yaralanmasına neden olmasıdır. Avrupa Ülkelerinde ulaştırmadan kaynaklanan olumsuzlukların önemini; trafik kazalarının neden oldukları kayıpların, Gayri Safi Milli Hasılanın %2.5’u düzeyinde olması, trafik tıkanması, hava kirliliği ve gürültü etkileri de hesaba katıldığında, dışsal maliyetler toplamının Gayri Safi Milli Hasılanın %4.5’una erişmiş olması açıklıkla ortaya koymaktadır. Yukarıdaki açıklamaların ışığında, pahalı bir ulaştırmanın ötesinde, kabul edilemez düzeydeki dışsal etkilerin önlenmesi, yani güvenliğin arttırılması ve akılcı bir politikanın gereği, mali yapısı sağlıklı, dengeli ve sürdürülebilir bir ulaştırma sisteminin gerçekleştirilmesi, AB’nin temel amacını oluşturmuştur. Bu amaçlar doğrultusundaki politikalar, AB Komisyonunun bir dizi direktifiyle yönlendirilmiştir. Belirtilen Avrupa Ulaştırma Politikaları aşağıdaki gibi özetlenebilir: a) Ulaştırma pazarlarının entegrasyonu ve tekellerin kaldırılmasının desteklenmesi, adil olmayan uygulamalardan kaçınılması, b) Sınır geçişlerini kolaylaştıracak, etkin lojistik ve çalışma imkanları yaratarak, kişilerin, malların, işleticilerin ve müşterilerin ulaşımına, dolayısıyla ekonomik ve sosyal refaha katkıda bulunarak Avrupa genelinde ulaşımda etkinliğin arttırılması, c) Tüm ulaştırma sistemlerinin entegrasyon içinde kullanılması, yük taşımasında demiryolu, iç suyolu, kısa deniz taşımacılığı ve kombine taşımaya, ayrıca yolcu taşımasında toplu taşımaya öncelik verilmesi, d) Kullanıcılara, çalışanlara ve tüm topluma sosyal ve çevre açısından kabul edilebilir, güvenli bir ulaştırma ortamının sağlanması, ulaştırma güvenliğinin iyileştirilmesi ve bu amaca yönelik hedefler konulması, e) Avrupa’da mevcut yasal düzenlemelerdeki farklılıkların azaltılması, f) Ulaştırma sisteminin (altyapı, araç ve ekipmanlar, hizmetler ve işlemler) inşası ve işletiminin iyileştirilmesi. Bu amaçlara ulaşmak üzere yapılması gerekenler aşağıdaki gibi belirlenmiştir: a) Mevzuatın uyumlaştırılması, b) Liberalleştirme, c) Çok modlu ulaştırmanın geliştirilmesi, d) Altyapının geliştirilmesi, 2-8 e) f) g) h) i) Yolcu taşımacılığında toplu taşımanın yaygınlaştırılması, Akıllı ulaştırma sistemlerinin geliştirilmesi, Araştırma ve geliştirmede işbirliği, Dışsal maliyetlerin içselleştirilmesi uygulaması, Sınır geçişlerindeki işlemlerin iyileştirilerek transit kolaylaştırılması, j) Uluslararası taşımalarda suç ve dolandırıcılığın azaltılması. geçişlerin Taşıma türlerine özgü amaçlar ve bu doğrultudaki AB direktifleri, bu taşıma türleri ile ilgili bölümlerde açıklanacaktır. Beyaz Kitap; Amaç ve Önlemleri Avrupa Komisyonu, Eylül 2001’de kabul ettiği Beyaz Kitap1 ile ilk kez kullanıcı gereksinimlerini, stratejilerinin temeline koydu ve bu anlayışla 60 önlem geliştirdi. Bu önlemlerin birincisi, demiryollarını, denizyollarını ve iç suyollarını canlandırarak ve bunlar arasında bağlantılar kurarak, havayolunun da kontrollu büyümesini sağlayarak 2010’a kadar ulaştırma türleri arasındaki dengeyi oluşturmaktır. Avrupa vatandaşı için yüksek kaliteli ve güvenli bir hizmet ve sürdürülebilir kalkınmaya somut bir destek sağlanması amaçlanmaktadır. Ayni zamanda çevre üzerindeki baskıları azaltmak üzere, uzun dönemde ekonominin büyümesiyle, ulaştırmanın büyümesi arasındaki sıkı ilişkiyi kurmayı planlamaktadırlar. Sözü edilen 60 önlemle öngörülen ulaştırma politikası oluşturulmak istenmektedir. Önlemlerle çözümü amaçlanan başlıca sorunlar; • Yolcu hakları: Uçakla başlamak üzere, her türlü ulaşımda yolcuyu koruyan önlemler yaygınlaştırılacaktır. • Karayolu güvenliği: 2000 yılında 41 000 Avrupalı karayolları kazalarında yaşamını yitirmiştir. Komisyon 2010’a kadar bu sayıyı yarıya indirmeyi amaçlamaktadır. • Güvenliğe öncelik verilmesi: Uygun yasal düzenleme, sıkı denetim ve ceza uygulaması ile bütün ulaştırma türlerinde güvenlik düzeyinin yükseltilmesi istenmektedir. • Tıkanmanın önlenmesi: Demiryolu, denizyolu ve iç suyolunun entegrasyonu için intermodal taşımaya yönelik “Marco Polo” Programı geliştirildi ve yıllık 30 milyon Euro bütçe ayrıldı. • Sürdürülebilir hareketlilik: Çevrenin korunması için her ulaştırma türünün dışsal maliyetleri içeren adil kullanım yüküne katlanması ve böylece az kirletici ulaştırma türlerinin cesaretlendirilmesi amaçlanmaktadır. • Karayolu yakıtının vergilendirilmesinin uyumlaştırılması: Böylece serbestleştirilmiş ulaştırma pazarında rekabetteki sapmanın azaltılması düşünülmektedir. • Ana altyapı çalışmaları: Komisyon TEN bağlamında çabaların yüksek hızlı demiryolu, havayolu bağlantıları ve yükte taşımaları demiryoluna kaydırabilecek yatırımlara yoğunlaşmayı öngörmektedir. 1 White Paper “European Transport Policy for 2010: Time to Decide”, 2001 European Commision 2-9 • Galileo: Avrupa Radyonavigasyon Sistemi: Uydu teknolojisi sayesinde, taşıt konumu vb. konularda, Avrupa insanına yeni bir hizmet sunulması amacına yönelik Galileo Sistemi, 2008’de işletilebilir duruma gelebilecektir. Beyaz kitap, sürdürülebilir kalkınmanın gereği olan sürdürülebilir ulaştırma için çizilen ve otuz yıla uzanan bir geleceğe ilişkin stratejinin ilk aşamasıdır. Bu amaçla bazı sorunların ivedilikle çözüme ulaştırılması gerekmektedir. • Dışsal maliyetlerin içselleştirilmesi ve özellikle çevresel dışsallıkların altyapı fiyatlandırmasına katılması büyük önem taşımaktadır. • Avrupa Birliğini’nin tıkanıklıktan kurtulmasında, yük taşımacılığında demiryolunun son şansını kullanabilmesi amacıyla düzenlenmiş rekabet koşullarına özen göstermek gerekmektedir. • Toplu taşımanın çağdaşlaştırılması ve özel otomobil kullanımının akılcı bir düzeye çekilmesi konularını birlikte yürütecek yeni bir yaklaşımın benimsenmesine gereksinim bulunmaktadır. • Kullanıcıların giderek daha yüksek fiyatlarla elde ettikleri ulaştırma hizmetlerinde kalite isteklerini ve haklarına saygının gereğini yerine getirmeye özen gösterilmelidir. Beyaz kitaptaki önlemlerle ilgili olarak özel otomobil kullanımı, toplu taşıma kalitesi gibi hususlarda ulusal düzeyde karar gerekirken, havayolu ve demiryolunda zamanlama uyumu gibi konularda uluslararası eşgüdüm zorunlu görülmektedir. 2.2.1. Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN) ve Ulaştırma Koridorları AB ulaştırmasına ilişkin somut gelişmeler, ulaştırma ağının geliştirilmesi yönünde kararların alındığı 1993 yılındaki Maastricht Anlaşması ile başlamıştır denilebilir. Gerçekten, “Trans-European Network (TEN)” kavramının ortaya konulması, ortak ulaştırma bağlamında politik, kurumsal ve finansal temellerin güçlendirilmesi bu aşamada gerçekleştirilmiştir. TEN’in oluşturulması, öncelikle iç pazar destekleme, ekonomik ve toplumsal bütünleşmeyi sağlayarak “Tek Avrupa”yı kurma amacına yöneliktir. Ancak, çevre ülkeleri ve özellikle Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri ile ilişkileri etkinleştirerek bütünleşik bir Avrupa için ulaştırma politikalarının kapsamının genişletilmesi göz ardı edilmemiş ve Pan-Avrupa kavramı geliştirilmiştir. Daha sonra da ulaştırma ağının sınırları Avrupa’nın ekonomik alanı içinde düşünülen Güneydoğu Avrupa, Karadeniz, Akdeniz Ülkelerini de Kapsayacak biçimde genişletilmiştir. 14-16 Mart 1994 tarihlerinde Girit’te yapılan İkinci Pan-Avrupa Konferansında, Orta ve Doğu Avrupa ve Orta Asya Ülkelerine uzanacak ulaştırma koridorlarına temel oluşturacak dokuz öncelikli “çok modlu ulaştırma koridoru” belirlenmiştir (Tablo 2.1). Pan-Avrupa Ulaştırma Ağı, TEN ve on koridorun dışında bu koridorlara aday ülkelerin yaklaşımını sağlayan ek ağ bileşenleri (koridorla bu ek ağ bileşenleri TINA ağı olarak adlandırılmaktadır), on koridorun doğuya doğru uzantıları ve deniz alanlarını kapsayan dört Pan-Avrupa Ulaştırma Alanı’ndan (PETrA) oluşmaktadır. TEN ağı için yeni yapım, modernizasyon ve Avrupa ana ulaştırma altyapılarının birbirlerine bağlanması amaçlarıyla iddialı bir program ortaya konmuştur. Yatırımların 2-10 büyüklüğü karşısında ortaklığın finansman olanakları gözetilerek 2010’a kadar kilit niteliğindeki yatırımlara öncelik verilmesi gerekmektedir. AB’nin 1996’daki 1692/96 ve 2001’de güncelleştirilen 1346/2001 kararı ile 2010’a kadar gerçekleştirilmesi öngörülen yatırımlar: • • • • • • 75 200 km karayolu, 78 000 km demiryolu, 330 havaalanı, 270 uluslararası deniz limanı, 210 iç liman, Trafik yönetim, kullanıcıları bilgilendirme ve navigasyon sistemleri. Bu yatırımlara ilişkin 1996 ve 2001’de kararlaştırılan projeler Tablo 2.2’de ve Harita 2.1.’de görülmektedir. Yatırımların bedeli 1996 yılı değerleriyle 400 milyar Euro’dur. Yılda ortalama olarak 19 milyar Euro finansman ihtiyacı olacağı öngörülmektedir. Bu güne kadar yatırımların %20’si gerçekleştirilmiştir. Yeni üyelerle AB’nin genişlemesi sonucunda yatırım gereksiniminin 500 milyar Euro’ya çıkacağı düşünülmektedir. Koridorların oluşturulması ile ilgili ana sorun , finansmandır. Bütçe kaynaklarının yetersizliği nedeniyle dış kaynaklara ve özel sektör kaynaklarına gereksinim duyulmaktadır. Ayrıca özel fonların harekete geçirilmesi ve kamu/özel sektör işbirliği ve ortaklığının sağlanması gerekmektedir. Bağımsız Devletler Topluluğu ile ilgili koridorlardaki çalışmaların çoğu AB yardım programlarından finanse edilmektedir. 2.2.2. AB’de Ulaştırma Sisteminin Durumu ve Sorunları Gösterilen tüm çabalara karşın, AB’de ulaştırmanın durumu, kaygı verici olarak belirtilebilir. Çünkü genelde; • Sistem dengesiz gelişmiştir. • Ana arterler karayolu, demiryolu, havayolu olarak sıkışık durumdadır. Kentlerdeki sorunlar daha ağırdır. • Toplum sağlığına, çevreye olumsuz etkiler artmıştır, ulaşım güvenliği yetersizdir. Ekonomik gelişmeye bağlı olarak ve birliğin genişlemesi nedeniyle sorunların daha artacağı öngörülmektedir. Ulaştırma türleri düzeyinde bir bakışla; yolcu taşımacılığında %79, yük taşımacılığında %44 oranı ile en büyük paya sahip olan karayolları en büyük sorunların yaşandığı kesimi oluşturmaktadır. 1970 ile 2000 yılları arasında otomobil sayısının 62.5 milyondan 175 milyona çıkarak üçe katlandığı, 2010 yılına kadar yük taşımacılığının da %50 artış göstereceği öngörüsü göz önüne alınırsa, sorunların da katlanarak büyüyeceği düşünülebilir. Ayrıca kabul edilebilir düzeydeki taşıma fiyatlarında bile, küçük taşımacılık şirketleri ekonomik zorluklar yaşamaktadırlar. 2-11 Harita 2.1. 2-12 Tablo 2.1. Önemli Pan-Avrupa koridorları Koridorlar Koridor 1 Koridor 2 Koridor 3 Koridor 4 Koridor 5 Koridor 6 Koridor 7 Güzergahlar Helsinki-Talinn-RigaVarşova ve RigaKaliningrad-Gradnsk Berlin-Varşova-MinskMoskova-Nizhny Norgorod Berlin/Dresden, WroclawLvov-Kiev Berlin/Nürnberg, Prag,Budapeşte, Köstence, Sofya/Selanik/İstanbul Venedik-Trieste /KoperLjubliana-BudapeşteBratislava-Uzgorod-Lvov Kollar Bratislava-Zilina-KosiceUzgorod Rijeka-ZagradBudadeşte Ploçe-Sarayevo-OsijekBudapeşte Gdabsk-Grudzizdz/ VarşovaKatowice-Zilina Kollar Grudzizdz-Poznan Katowice-OstravaBreclav-Bino Tuna Koridoru (AlmanyaKaradeniz) Durres-Tiran-Üsküp-SofyaVarna/Burgaz Helsinki-St. PetersburgMoskova/Pskov-KievLjubasevka-Kishinev/BukreşKoridor 9 Dimitrovgrad-Alexandrapolis Kollar Ljubasevka-Odessa Vilnius-Minsk-Kiev Salzburg-Ljubliana-ZagrebBelgrad-Niş-Üskup-VelesSelanik Kollar Budapeşte-Novi SadBelgrad Koridor 10 Niş-Sofya 4. Koridordan İstanbul Veles-Bitola-Florina-Via Egnatia Graz-Maribor-Zagreb Koridor 8 İlgili Ülkeler Finlandiya, Estonya, Latvia, Litvanya, Polonya, Rusya (Kalliningrad Oblast) Almanya, Polonya, Beyaz Rusya-Rusya Federasyonu Demiryolu Karayolu Uzunluğu Uzunluğu (km) (km) 1.655 2.200 2.313 2.200 Almanya, Polonya, Ukranya 1.650 1.700 Almanya, Çek., Avusturya, Slovakya,MacaristanRomanya, Bulgaristan, Yunanistan,Türkiye 4.340 3.640 İtalya, Slovenya, Hırvatistan, Macaristan, Slovakya, Ukranya 3.270 2.850 Plonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya 1.800 1.880 2.415 2.415 1.270 960 Finlandiya, Rusya, Litvanya, Beyaz Rusya, Ukranya, Moldova, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan 6.500 5.820 Avusturya, Slovenya, Hirvatistan, Makedonya, Bulgaristan, Yunanistan 2.528 2.300 Almanya, Avusutrya, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Moldova Arnavutluk, Makedonya, Bulgaristan Kaynak :Status of Pan-European Transport Corridors and Transport Areas European Commission DG Energy and Transport, Final Report, April 2002. 2-13 Tablo 2.2. Avrupa ulaştırma ağının öncelikli projeleri 1996’da kabul edilmiş öncelikli projeler 1. Kuzey-Güney Yüksek Hızlı/Kombine Taşıma Demiryolu 2. PBKAL (Paris-Brüksel-Köln-Amsterdam-Londra) Yüksek Hızlı Demiryolu 3. Güney Yüksek Hızlı Demiryolu 4. Doğu Yüksek Hızlı Demiryolu 5. Klasik/Kombine Taşıma Demiryolu 6. Yüksek Hızlı/Kombine Taşıma Demiryolu, Fransa-İtalya 7. PATHE ve Egnatia-Yunan Otoyolları 8. Portekiz-İspanya-Merkezi Avrupa çok modlu bağlantısı 9. Cork-Dublin-Belfast-Larne-Stranraer Klasik Demiryolu Bağlantısı 10. Malpensa(Milan) Havalimanı (tamamlandı) 11. Danimarka ve İsveç Arasında Demiryolu/Karayolu Bağlantısı 12. Kuzey Üçgeni (demiryolu/karayolu) 13. İrlanda-İngiltere-Benelux Karayolu Bağlantısı 14. Batı Sahili Ana Hattı(demiryolu) 2001’de Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilen öncelikli projeler (Yeni projeler ve uzantılar) Yeni Projeler 15. Uydu ile Konum Belirleme ve Navigasyon Sistemi (Galileo) 16. Yüksek Kapasiteli Transpirene Demiryolu Bağlantısı 17. Doğu Avrupa Kombine Taşıma/Yüksek Hızlı demiryolu 18. Tuna’nın Vilshofen ve Straubing Arasındaki Navigabilitesinin İyileştirilmesi 19. İberik Yarımadasında Yüksek Hızlı Demiryolu Hatlarının Birlikte İşletilebilirliği/Teknik Uyumlaştırılması (interoperability) 20. Fehmarn Boğazı: Almanya ve Danimarka Arasında Sabit Bağlantı Uzantılar 21. Kuzey-Güney Yüksek Hızlı/Kombine Taşıma Demiryolu (Verona-Napoli ve Bolonya-Milan) 22. Güney Yüksek Hızlı Demiryolu (Montpellier-Nimes) Demiryolları, yük taşımacılığında, 1970’de %21’lik paya sahipken, 1998’de bu oran %8.4’e düşmüştür. Yolcu taşımacılığında ise %6’lık bir payı bulunmaktadır. Yük taşımacılığında ABD’de demiryolunun payı %40 düzeyindedir. AB’de, özellikle yük taşımacılığında, taşımanın arttırılması çabaları sürmektedir. AB ülkelerinin dış ticaretinin %70’i, iç ticaretinin ise %41’i denizyolu ile gerçekleşmektedir. Yönetim ve örgütlenmedeki yeniden yapılanma ile başlayan önlemler dizisi, henüz beklenen sonucu vermemiştir. Ancak yüksek hızlı demiryolları ile olumlu gelişmeler sağlanmıştır. Havayollarının, ekonomik krizlerden etkilenerek iniş çıkışlar göstermesine karşın, yolcu sayısını iki katına çıkararak, payını %8’e yükselteceği tahmin edilmektedir. CO2 emisyonundaki payı da %13 düzeyindedir. Gecikmeler nedeniyle, hız yükseltme sonucunda yakıt harcamalarının %6 dolayında arttığı belirtilmektedir. Bu 2-14 koşullarda, güvenliği arttırmak, gürültü ve hava kirliliğini azaltmak en önemli sorunlar olarak görülmektedir. Birliğin diğer ülkelerle olan ticaretinde malların %70’i denizyolu ile taşınmaktadır. Her yıl iki milyar ton yük Avrupa limanlarından geçmektedir. Gerek denizyolu, gerekse iç suyolu karayolundan yük kaydırılabilecek taşıma türüdür. Bunun için hazır kapasitesi de bulunmaktadır. Ancak altyapıdaki bazı sorunların çözümü gerekmektedir. Ayrıca deniz adamı sayısında 1980’den bu yana azalma meydana gelmiştir. 2006 yılında deniz adamı açığının %4 düzeyine varacağı tahmin edilmektedir. 2.2.3. TRACECA (Transport Corridor Europe-Caucasia-Asia) Projesi Avrupa ulaştırma politikası bağlamında, doğu yönünde öngörülen ilgi alanı, Pan-Avrupa Koridorları üzerinden Karadeniz’e ve daha ötede Orta Asya’ya uzanan coğrafya olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda TRACECA (Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaştırma Koridoru) Projesi’nin ülkemiz açısından büyük önemi bulunmaktadır. 3-7 Mayıs 1993 tarihinde Brüksel’de, sekiz Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetlerinden üst düzey temsilcilerin ve AB Komisyonu temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, demiryolu ve karayolu ağlarının, liman ve denizcilik sistemlerinin ve ticaret olanaklarının gelişimi görüşülmüş ve toplantının ardından Brüksel deklarasyonu yayımlanmıştır. Bu proje AB tarafından, zengin kaynaklara sahip Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkeleri’nin Kafkasya üzerinden Avrupa’ya bağlanmasını sağlayacak altyapının oluşturulması amacına yöneliktir. Böylece kuzeyde Rusya, güneyde İran üzerinden geçen koridorlara alternatif niteliğini taşımaktadır. Başlangıçta Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Ukrayna’nın dahil olduğu bu projeye, 2002 yılında Romanya, Bulgaristan ve Türkiye katılmıştır. AB’nin öncülüğünü yaptığı TRACECA Projesi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) tarafından da desteklenmektedir. TRACECA, kısaca, Karadenizi ve Hazar Denizini taşıma zinciri içine alan ve karayolu-demiryolunu da kapsayarak, çok türlü, kombine taşımacılığa da olanak sağlayan bir koridoru tanımlamaktadır. Bu proje doğuda Çin ve Afganistan’dan başlayıp Orta Asya ve Kafkasya’daki ülkeleri de birbirlerine bağlamakta ve Karadeniz’in doğusundaki Batum ve Poti’ye ulaşmaktadır. Daha sonra denizyolu ile Karadeniz’in batı sahilindeki limanlar üzerinden Pan-Avrupa koridorlarına bağlanmaktadır. Başlangıç yaklaşımıyla TRACECA Projesi Türkiye’yi dışarıda bırakmaktadır. Başından beri bu projeyle ilgilenmiş olmasına karşın, Türkiye AB’ye adaylığımızın tescil edildiği 1999 Helsinki Zirvesi sonrası fiili katılım durumuna gelmiştir. Bu çerçevede, “Avrupa Kafkasya Asya Ulaştırma Koridorunun Üzerinde Uluslararası Taşımacılığın Geliştirilmesi Hakkında Çok Taraflı Temel Anlaşma”nın onaylanmasıyla Türkiyenin TRACECA’ya katılımının hukuki süreci tamamlanmıştır. TRACECA Projesi’nin, doğal olarak, Karadeniz üzerinden geçiş yerine, PanAvrupa koridoru ile Türkiye üzerinden geçiş çözümü ülkemiz açısından özel bir önem 2-15 taşımaktadır. Hem karayolu, hem demiryolu ile bu geçiş, ilgili kuruluşlar KGM ve TCDD tarafından etüt edilerek AB’nin ilgili çalışma gruplarında savunulmuştur. 10-12 Aralık 2001 tarihinde Tiflis’te gerçekleştirilen TARCECA Hükümetlerarası Komisyon (IGC-TRACECA) Toplantısında Türkiye’yi kateden karayolları da TRACECA Koridoruna dahil edilmiştir. Bu programda yer alan ve transit taşımacılığın geliştirilmesini amaçlayan, Türkiye’nin de içinde bulunduğu aşağıda sıralanan üç proje üzerindeki çalışmalar yoğun şekilde sürdürülmektedir: 1. Transit ücretler ve tarifelere yönelik tek tip politikalar (Unified Policy on transit Fees and Tariffs). 2. Sınır geçiş işlemlerinin harmonizasyonu (Harmonization of Border Crossing Procedures). 3. Transit taşımacılık için ortak yasal düzenlemeler(Common Legal Basis for Transit Transportation). Avrupa Birliği bugüne kadar TRACECA programı çerçevesinde 39 Teknik Yardım Projesi’ne 57,4 milyon Euro, 13 altyapı rehabilitasyonu projesine 52 milyon Euro destek sağlamıştır. Avrupa Kalkınma Bankası (EBRD), TRACECA Koridoru boyunca öngörülen demiryolu, karayolu ve liman projeleri için 700 milyon Euro ve Dünya Bankası da Gürcistan ve Ermenistan’da yapımı planlanan yeni projeleri için 40 milyon Euro taahütte bulunmuştur. 2.3. TÜRKİYE İLE İLGİLİ ULUSLARARASI KORİDORLAR VE BAĞLANTILAR Günümüzde küreselleşmenin ve ülkeler arasındaki ekonomik rekabetin bir sonucu olarak uluslararası ulaşım bağlantılarına geçmişte olduğundan daha çok gereksinim duyulmaktadır. Bu arada, bir yanda gelişmiş ülkelerin ticareti geliştirme amaçları, diğer yanda , Doğu Avrupa, Karadeniz ve Kafkasya ülkeleri ile Orta Asya'daki yeni bağımsız devletlerin gelişmiş ülkeler ile ticaretlerini arttırma ve entegrasyon istekleri yeni ulaştırma koridorları arayışı, mevcut koridorların iyileştirilmeleri ve ulaşım politikalarında yeni arayış ve yeniden yapılanma çalışmalarını hızlandırmıştır. Ülkemizin Doğu Avrupa , Batı Asya , Orta Doğu ve Kuzey Afrika arasındaki geçiş bölgesi konumu ve çok modlu ulaşıma elverişliliği , eski dönemlerde olduğu gibi, bugün de uluslararası transit taşımacılık alanındaki önemini korumaktadır. Bu nedenle, ülkemizin kendi ulaşım sistemini geliştirme yönündeki ulusal politikasını belirlerken uluslararası bağlantıların da ele alınması zorunlu görülmektedir. Aşağıda daha önce ele alınmış olan Avrupa Uluslararası Ulaştırma Koridorları’na ilave olarak ülkemizin içinde olduğu, ayrıca henüz içinde olmamasına karşın ülkemizi yakından ilgilendiren karayolu ve demiryolu bağlantıları açıklanmaktadır. y Pan-Avrupa 4. Koridoru Pan-Avrupa Koridorlarından 4 numaralı olanı Türkiye’nin güzergah ülkesi olarak yer aldığı tek koridor olması nedeniyle Türkiye açısından özel önem taşımaktadır. Bu koridorun güzergahı Berlin/Nürnberg-Prag-Budapeşte üzerinden bir 2-16 kolu ile Köstence’ye, diğer kolu Selanik ve İstanbul’a bağlanmaktadır. 4. Koridor çalışmalarını yönlendirmek üzere Almanya tarafından hazırlanan Mutabakat Muhtırası, ilgili ülkelerce imzalanmış ve yürürlüğe girmiştir. Mutabakat Muhtırası gereği kurulan “Yönlendirme Komitesi”nde Türkiye Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmiştir. 4. Koridorla bağlantılı tali yollar AB’ye aday bölge ülkelerinin katıldığı “Ulaştırma Altyapı İhtiyaçları Değerlendirmesi” TINA (Transport Infrastructure Needs Assesment) çalışması çerçevesinde belirlenmiştir. Bu çalışmanın yapıldığı dönemde, AB adaylığı henüz kabul edilmemiş olduğu için, Türkiye’nin Kapıkule-İstanbul bağlantısının Gürcistan, İran ve Suriye’ye kadar uzatılması önerisi kabul görmemiştir. Ancak bu öneri Pan-Avrupa Ulaştırma Alanları (PETrAs) kapsamında değerlendirmeye alınmıştır. Öte yandan 2003 Mayıs’ında Sapron’da (Macaristan) 4. Koridorun Yönlendirme Grubu Ortak Toplantısında AB Komisyonu’na sunulmak üzere kabul edilen karar tasarısındaki Koridorun, AB genişleme süreci çerçevesinde Kuzey Denizi Limanları ile Merkezi ve Doğu Avrupa’da gelişmekte olan bölge arasında en uygun güzergah olarak görülmesi gerektiği vurgulanmış, bu nedenle de Komisyonun Koridoru öncelikli kabul ederek mevcut TEN revizyon süreci içinde düşünmesi istenmiştir. y Pan-Avrupa 8. Koridoru Adriyatik ve Karadeniz’i Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan üzerinden birleştirecek olan 8. Koridor, ulaştırma işlevinin ötesinde bölge ülkelerinin gerek birbirleriyle, gerek Türkiye ile ekonomik, sosyal ve kültürel yakınlaşmalarına yardımcı olabilecek ve aralarındaki işbirliğini daha ileri götürebilecek stratejik nitelikli entegre bir proje olarak değerlendirilmektedir. Önceden Doğu-Batı Koridoru olarak da adlandırılan proje, ülkemizin de çabaları sonucunda 1994 yılında Girit’te düzenlenen Pan-Avrupa II. Ulaştırma Konferansı’nda “8. Koridor” adıyla Pan-Avrupa öncelikli koridorlarından biri şeklinde onaylanmıştır. Berlin-İstanbul bağlantısını sağlayan 4. Koridor ile Sofya’da kesişen 8. Koridor, Türkiye’yi Yunanistan’dan geçmeden, Makedonya-Arnavutluk ve İtalya’nın Adriyatik Limanlarına birleştiren tek koridordur. 8. Koridor Yönlendirme Komitesi 13 Haziran 2003 toplantısı ile başladığı çalışmasını 31 Mart 2004’te Arnavutluk’taki toplantısı ile sürdürmüştür. Haziran 2004’te Makedonya’da bir toplantı yapılması da öngörülmektedir. y Pan-Avrupa 10. Koridoru Eski Yugoslavya Cumhuriyetlerini kuzeyde Avusturya, güneyde ise Yunanistan’a bağlayan 10. Koridor, Salzburg, Ljubljana, Zagreb, Belgrad, Niş, Üsküp, Veles, Selanik güzergahını izlemektedir. 10. Koridorun dört kolu vardır. Birinci kol Graz (Avusturya)-Zagreb (Hırvatistan), ikinci kol Budapeşte (Macaristan)-Belgrad (Yugoslavya), üçüncü kol Niş (Yugoslavya)-Sofya (4. Koridor ile İstanbul), dördüncü kol ise Veles (Makedonya)-Florina (Yunanistan) bağlantısını sağlamaktadır. 1994 yılında Girit’te Pan-Avrupa II. Ulaştırma Konferansı’nda tespit edilen dokuz öncelikli koridora ek olarak, 1997 yılında Helsinki’de Pan-Avrupa III. Ulaştırma Konferansı’nda kabul edilen en yeni ulaştırma koridorudur. 10. Koridora ilişkin Mutabakat Muhtırası çerçevesinde oluşturulan “Yönlendirme Komitesi” çalışmalarını sürdürmektedir. 2-17 y İstanbul-Selanik Avrupa Ulaştırma Koridoru Pan-Avrupa Koridorlarından ayrı olarak İstanbul-Selanik arasında bir Avrupa Ulaştırma Koridoru’nun oluşturulması amacıyla iki ülke Ulaştırma Bakanları tarafından 22 Ocak 2004 tarihinde Atina’da “İstanbul-Selanik Avrupa Ulaştırma Koridorunun Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzalanmıştır. y BM Avrupa Ekonomik Komisyonu (AEK) Koridorları AEK İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa’da ulaştırma alanında Doğu ve Batı blokları arasındaki işbirliğinin gerçekleşmesinde başlıca işlevi üstlenmiş bir kurum olarak ve bir taraf kimliğiyle 55 adet çok taraflı ulaştırma anlaşmasını imzalamıştır. Bu anlaşmalardan 15’inde taraf olan ülkelerden biri de Türkiye’dir. y BM Asya-Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (UN/ESCAP) Koridorları İran’dan Pasifik’teki Cook Adalarına kadar uzanan coğrafi bölge görev alanı kapsamında bulunan ESCAP’a Türkiye’nin üye olma tarihi 1996’dır. Nasıl ki AEK’de Avrupa’daki yol ağlarıyla ilgili çalışmalarda, ülkemiz açısından, merkezi bir yer ve rol alma amacı güdülmüşse, Asya’da benzer çalışmalarda gerekli rolü oynamak üzere ESCAP’a üye olunmuştur. Bu çerçevede de hem karayolu hem de demiryolu koridorları bulunmaktadır. y Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru Rusya ve İran’ın eskiyen ulaştırma koridorlarının modernize edilerek “KuzeyGüney” ekseninde güzergah geliştirerek Kuzey Avrupa’yı Rusya ve Hazar Denizi üzerinden İran’ın Basra kıyılarına ve oradan da Hindistan’a uzanma amacı “KuzeyGüney Ulaştırma Koridoru”nu gündeme getirmiştir. Hindistan’ın da devreye girmesiyle bu proje, üç ülkenin çalışmaları doğrultusunda geliştirilmiştir. y Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) Örgütü Koridoru Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) bünyesinde örgütlenen ülkelerin, bölgede mevcut ulaştırma sisteminin uyumlaştırılması, iyileştirilmesi ve çok türlü (multimodal) bir yapıya kavuşturularak etkinleştirilmesi bağlamında bir “Çevre Ulaştırma Koridoru” (Black Sea Ring Corridor) önerisi de gündeme gelmiştir. Türkiye’nin önerisi olan Çevre Ulaştırma Koridoru üye ülkeleri birbirine bağlayan ulaştırma altyapısının geliştirilmesi, bu konudaki ulusal düzenlemelerin uyumlaştırılması, çevrenin korunması,uluslar arası projelerin izlenmesi için bir veri tabanı oluşturulması gibi kavramları da kapsamaktadır. Çevre Ulaştırma Koridoru’nun KEİ Bölgesi’nin Pan-Avrupa Koridorları ve TRACECA Projesi sayesinde önemli pazarlara ve Orta Asya ülkelerine bağlanmasında tamamlayıcı bir işlevi yerine getireceği düşünülmektedir. y Karadeniz Pan-Avrupa Ulaştırma Alanı Karadeniz PETrA’sı büyük ölçüde KEİ Ulaştırma Çalışma Grubu’nca yürütülen etkinlikler kapsamındaki çalışmaları gerçekleştirmektedir. 2-18 y Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Bağlantıları Ulaştırma, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) içinde belirlenen üç öncelikli işbirliği alanından biridir. EİT, bölgesi içindeki yolcu ve yük taşımacılığını kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Türkiye, İran ve Pakistan dışındaki üye ülkelerin denize çıkışı bulunmamaktadır. Denize en yakın uzaklığın bile 200 km.’nin üstünde olduğu göz önüne alınırsa, EİT içinde ulaştırma sektörünü geliştirmenin ve transit geçişleri kolaylaştırmanın önemi açıktır. İşbirliği, bölgedeki altyapının geliştirilmesi ve ulaştırmayı kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılması olmak üzere iki boyutta yoğunlaştırılmaktadır. 2.3.1. Karayolu Koridorları • E - Yolları Ağı Avrupa’daki “E” yolları ağı Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (AEK) bünyesindeki çalışmalar sonucu oluşturulmuştur. Üye devletlerin hükümetlerince “E” yollarına tahsis edilecek güzergahları düzenleyen anlaşma, Komisyon tarafından hazırlanan, ülkemizin de 10 Mart 1954 tarih ve 6360 sayılı Kanun uyarınca taraf olduğu “ Uluslararası Ana Trafik Koridorları Avrupa Anlaşması - AGR ” dır. Türkiye’deki E yolları, AGR Güneydoğu Avrupa Uluslararası Yol Ağı’nın bir uzantısıdır. AGR hükümlerine göre, Avrupa’dan Türkiye’ye iki ana arter girmektedir. Bunlar; Bulgaristan sınırından ( Kapıkule) giren E-80 yolu ( eski adı ile E5 )ile, Yunanistan sınırından (İpsala) giren E-90 yoludur. Bunlardan E-80 yolu Anadolu üzerinden Gürbulak’da İran’a , E-90 yolu ise Habur’da Irak’a ulaşmakta ve buralarda Ortadoğu ise Asya yol ağları ile birleşmektedirler. Harita 2.3.1.1 ülkemizdeki “E” yollarını göstermektedir. Harita 2.3.1.1 E Yolları AEK’da ülkemiz tarafından yapılan öneri doğrultusunda Dilucu-IğdırDoğubeyazıt Devlet Yolu (134 km), Doğubeyazıt-Bitlis-Şanlıurfa Devlet Yolu (665 km) ve Türközü-Posof-Kars-Horasan Devlet Yolu (276 km) “E” yolu statüsü 2-19 kazanmıştır. Bu suretle ülkemizdeki E yolağı uzunluğu 5.947 km’den 7.022 km’ye ulaşmıştır. • Kuzey-Güney Avrupa Otoyolu (TEM) Projesi TEM (Trans European Motorway) projesi, 1977 yılında Helsinki Nihai Belgesi kararları doğrultusunda olmak üzere, o zaman için 10 Avrupa ülkesinin katılımı ile Avrupa Ekonomik Komisyonu ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı desteğinde başlatılmıştır. Bugün projeye Avusturya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, İtalya, Polonya, Romanya, Türkiye, Hırvatistan, Litvanya, Gürcistan, Bosna Hersek olmak üzere 13 ülke katılmış durumdadır. İsveç, Ukrayna ile Yugoslavya da gözlemci statüsündedirler. Proje; Baltık, Adriyatik, Ege ve Karadeniz’i bağlayan modern otoyol ve ekspres yol niteliğinde bir karayolu ağı inşasını ve yönetimini amaçlamaktadır. Proje Merkez Ofisi Varşova’dadır. TEM Otoyolunun bazı özellikleri aşağıda sıralanmıştır. − TEM Projesi, bölünmüş ve her biri en az iki şeritli olmak üzere yüksek kapasitesi ve standartları ile güvenli, hızlı ve konforlu bir ulaşıma imkan vermektedir. − Toplam uzunluğu, 01.01.2003 tarihi itibariyle 23.858 km olup ülkemiz içinde kalan ağ uzunluğu 6.921 km’dir. Bu uzunluk tüm ağın %29’unu oluşturmaktadır (Harita 2.3.1.2) − Proje, Türkiye’ye Kapıkule’de girmekte doğuda Sarp(Gürcistan) ve Gürbulak(İran), güneyde ise Habur(Irak) ve Cilvegözü(Suriye) kapılarına ulaşmaktadır. TEM projesi kapsamında yer alan yollarımızın önemli bölümü aynı zamanda Uluslararası Avrupa Yol Ağı (E-Yolları) ile örtüşmektedir. Harita 2.3.1.2 TEM Yolları − TEM yol ağının, geçtiği ülkelerde Avrupa Ulaşım Altyapısının bir parçası olarak kabul edilmesi, AB entegrasyonu ve genişlemesi amacıyla sürdürülen çalışmalarda yakın işbirliği sağlanmasına imkan vermektedir. Bu kapsamda, 2003 yılında TEM Proje Ofisi tarafından TEM Master Planı çalışması başlatılmıştır. 2-20 − TEM Projesi’nin ana amacı, hedeflenen yol ağının tesisi olmakla birlikte, proje çalışma programında otoyolların planlama, projelendirme, yapım, bakım ve işletme ile ilgili çok sayıda mühendislik konuları da ele alınmaktadır. TEM İstatistik Verilerinin Toplanması ve Haritalama (TEMSTAT), Karayolu Mühendislik Değişim Programı (HEEP), Akıllı Ulaşım Sistemleri (ITS), TEM Proje Standartları El Kitabı, TEM-CEDR (Conference of European Direktors of Roads) İşbirliği ve TEM Master Planı bu bağlamda başlatılan çalışmalardır. • Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Ağı Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT-ECO); Türkiye, İran ve Pakistan tarafından kurulmuş bir işbirliği örgütüdür. Daha sonra Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan ve Tacikistan’ın katılımı ile üye ülke sayısı 10’a çıkmıştır. EİT’nin ulaştırma alanındaki faaliyetleriyle, EİT bölgesinde yolcu ve yük taşımacılığının kısa, orta ve uzun vadede kolaylaştırılması hedeflenmektedir. Bölgenin coğrafi konumuna bakıldığında, Türkiye, İran ve Pakistan dışındaki üye ülkelerin denize çıkışları olmadığı görülür. EİT içinde ulaştırma sektörünü geliştirmenin ve transit geçişlerin kolaylaştırılmasının önemi büyüktür. EİT’de ulaştırma alanındaki işbirliğinin iki boyutu vardır. Birinci boyut, bölgedeki ulaştırma altyapısının geliştirilmesi, bu bağlamda, eksik ve yarım bırakılmış karayolu ve demiryolu bağlantılarının tamamlanması, diğer boyutu ise, ulaştırmayı kolaylaştırıcı düzenlemelerdir. Bu çerçevede, işbirliğinin ilk boyutu, bölgedeki kara ve demiryolu ağının Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ekseninde geliştirilmesi, varsa mevcut yol kapasitesinin arttırılması, yoksa bağlantı yollarının yapılmasını amaçlamaktadır. Kapasitesi arttırılacak veya inşa edilecek yolların listesi, Mart 1998’de İslamabad’da gerçekleştirilen EİT Ulaştırma ve Haberleşme Bakanları 2.Toplantısı’nda sıralanmıştır. Eylem Programı, ayrıca, üye ülkelerce taraf olunması tavsiye edilen uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin listesini de içermektedir. Öte yandan, artık kurumsallaşan EİT Üyesi Ülkeler Gümrük İdareleri arasındaki işbirliğinin de, ulaştırma sektöründeki çalışmalara önemli katkılar sağladığı gözlenmektedir. EİT içindeki ulaştırma konuları her iki yılda bir gerçekleştirilen ve sonuncusu 26-27 Eylül 2002 tarihlerinde İzmir’de yapılan Ulaştırma ve Haberleşme Bakanları toplantılarıyla da düzenli bir şekilde en üst düzeyde izlenmektedir. İzmir toplantısında, EİT Transit Taşımacılık Çerçeve Anlaşması (TTFA) ve Transit Ticaret Anlaşması’nın (TTA) gözden geçirilmesi amacıyla “Çalışma Grubu” kurulması da kabul olunmuştur. TTFA ve TTA arasındaki uyuşmazlıkları gidermek amacıyla kurulan Uzmanlar Grubu ilk toplantısını 09/10 Eylül 2003 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirmiştir. EİT’ye üye ülkelerin birbirlerinden farklı ekonomik yapıları, bu teşkilat içinde sorunsuz bir ulaşım ağı ve taşımacılık faaliyetlerinin sağlanmasını güçleştirmektedir. Özellikle kara taşımacılığının serbestleştirilmesi alanında Orta Asya ülkelerinde karşılaşılan güçlükler aşağıdaki nedenlerden kaynaklanmaktadır; 2-21 − Üye ülkelerin uluslararası karayolu taşımacılığı hacimlerinin birbirinden farklı oluşu, − Uluslararası karayolu taşımacılığı filo kapasiteleri açısından büyük farklılıklar olması, − Taşımacılık ve gümrük mevzuatı alanlarındaki farklılıklar; Orta Asya ülkelerinde uygulanan korumacılık ve geçiş ücretlerinin bir gelir kalemi olarak düşünülmesi, − Rusya üzerinden geçen koridorların rekabeti. Hem yukarıdaki nedenler hem de bölgeye yönelik demiryolu taşımacılığında henüz giderilememiş bulunan altyapı eksikliklerini dikkate alarak, Türkiye, EİT’ye, bölgede karayolu taşımacılığının geliştirilmesi amacıyla kota sisteminin ihdası, karayolu sınır geçişlerinin kolaylaştırılması ve geçiş ücretlerinin uyumlaştırılması gibi projeler vermiştir. Sözkonusu projelerin hayata geçirilmesi halinde, ülkemiz, EİT üye devletleri ile mevcut ikili ulaştırma ilişkilerine önemli bir bölgesel boyut kazandırmış olacaktır. Türkiye’deki EİT güzergahları (Harita 2.3.1.3), Asfalt kaplamalı, 1.sınıf devlet yolu niteliğinde olup bazı kesimlerde standart yükseltme çalışmaları devam etmektedir. Harita 2.3.1.3 Türkiye’ye ait EİT Karayolu Ağı • Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) 25 Haziran 1992’de İstanbul’da, Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk, Ermenistan, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna arasında Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirvesi Deklarasyonu imzalanmıştır. İşbirliğinin amacı, bölgede mevcut ulaştırma sisteminin uyumlaştırılması, iyileştirilmesi ve çok modlu (multimodal) hale getirilmesine yönelik çalışmaların yapılmasıdır. Türkiye KEİ, Dönem Başkanlığı görevini sürdürürken Karadeniz’de bir “Çevre Ulaştırma Koridoru” (Black Sea Ring Corridor) tesisine yönelik öneride bulunmuştur. Çevre Ulaştırma Koridoru, üye ülkeleri birbirine bağlayan ulaştırma altyapısının geliştirilmesi, bu konudaki ulusal düzenlemelerin uyumlaştırılması, çevrenin korunması, uluslararası projelerin izlenmesi için bir veri tabanı oluşturulması gibi kavramları içermektedir. 2-22 KEİ Bölgesinin TEN Koridorları ve TRACECA programı vasıtasıyla önemli pazarlara ve karasal nitelikli Orta Asya ülkelerine bağlanmasına atfedilen önem çerçevesinde, Çevre Ulaştırma Koridorunun tamamlayıcı bir işlev göreceği düşünülmektedir. Keza, KEİ Bölgesi taşımacılarının bir birlik oluşturmak suretiyle bir araya gelmelerine ilişkin çalışmalar da olumlu sonuçlar vermiştir. Nitekim, üye devletler arasında on yılı aşkın süredir sürdürülmekte olan işbirliği çabalarına destek mahiyetinde ve özellikle kara ulaştırması ve kombine taşımacılık konularında bölgede yaşanan sorunları tespit etmek, çözümler üretmek, her seviyede işbirliği ve yatırım projeleri geliştirmek ve tüm bu hususlarda KEİ çalışmalarına aktif katkıda bulunmak için 11 ülkenin taşımacılık alanında mevcut dernekleri tarafından 24 Ekim 2001’de, BSECURTA (KEİ Bölgesi Kara Taşımaları Birliği) kurulmuştur. BSEC-URTA Uluslararası Sekreteryası’nın 04 Şubat 2002’de İstanbul’da açılmasıyla birlik, kendisine ait bir eşgüdüm ve yürütme merkezine kavuşmuştur. Birliğe, Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin (UND) öncülük etmesi, anılan derneğin temsil ettiği Türk kara taşımacılığı sektörünün bölgemizde kazandığı lider özelliğinin pekişmesini sağlamıştır. KEİ Ulaştırma Bakanları, 30 Mart 2001’de, Rusya Federasyonu’nda bir araya gelmişler, ülkelerinde ve KEİ bölgesinin bütününde ulaştırma alanındaki mevcut durumu değerlendirmişlerdir. Toplantıda, ulaştırma ve ulaştırma ile ilgili bağlantılı diğer alanlarda işbirliğinin sürdürülmesi ve daha da arttırılmasının önemi vurgulanmış ve Akit Tarafların, KEİ Bölgesi ile ilgili ulaştırma konferanslarında kabul edilen bölgelerde yer alan ilke ve hedeflere bağlılıkları yinelenmiştir. Bu kapsamda Bakanlar, Karadeniz Çevre Ulaştırma Koridoru ile birlikte, KEİ üyesi ülkelerin ulaştırma alanında işbirliği için Ulaştırma Çalışma Grubu tarafından hazırlanan KEİ Ulaştırma Eylem Planı’nı kabul etmiştir. Yapılan ortak açıklamada, üye ülkelerde çok yöntemli taşımacılığı da içeren sürdürülebilir ulaşım sistemlerinin teşvik edilmesi için önlemler alınması, bölgesel farklılıkların azaltılması ve KEİ Bölgesi’nin ulaştırma altyapısının Avrupa ve Asya ulaştırma altyapı ağlarına bağlanması amacıyla ortak çaba gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır. KEİ Ulaştırma Eylem Planı, ulusal ulaştırma programları, Pan-Avrupa Ulaştırma Koridorlarının geliştirilmesi için hazırlanan planlarla birleştiren yüksek etkinliği haiz bölgesel bir ulaşım sistemi yaratılması için, üye ülkeler arasında yapılması gereken işbirliğinin ana hatlarını belirlemektedir. Plan, KEİ ülkeleri arasında ulaştırma alanındaki işbirliğinin genel çerçevesi olarak değerlendirilebilir. Planın amacı, KEİ ülkelerinin ekonomik, sosyal, çevresel ve güvenlik ile ilgili ihtiyaçlarına cevap verecek, bölgesel farklılıklarını azaltacak ve bölge altyapısını, Avrupa’yı Orta Asya’ya bağlayan program ve projeler vasıtasıyla Trans-Avrupa, Pan-Avrupa ve Avrasya Koridorlarına bağlayacak sürdürülebilir bir ulaştırma sisteminin geliştirilmesidir. Plan, 5 yıl için hazırlanmış olup, Ulaştırma Çalışma Grubu’nun bu planı temel alan yıllık planlar hazırlaması gerekmektedir. Plan’da işbirliğinin temel doğrultuları şu şekilde belirlenmiştir: − KEİ Bölgesinde uluslararası ulaştırma altyapısının geliştirilmesini amaçlayan öncelikli projelerin uygulanması için somut önlemler alınması, 2-23 − Ulusal, uluslararası ve özel yatırımlar için uygun şartlar oluşturulması, − Sınır geçişlerini kolaylaştıracak şekilde ulaştırma mevzuatının geliştirilmesi ve uyumlaştırılması, − Farklı ulaşım yöntemlerinin işlerliği ve karşılıklı işleyişi için tedbirlerin koordinasyonu, − Ulaşım güvenliği şartlarının arttırılması, − Ulaştırma sürecini ve bilgi alışverişini geliştiren ve hızlandıran yeni teknolojilerin uygulanması, − Lojistik merkezlerin kurulması, − Yenilikçi ulaşım tiplerinin ve teknolojilerinin teşvik edilmesi. Yukarıda belirlenen doğrultular çerçevesinde KEİ bünyesinde gerçekleştirilecek faaliyet alanları şu şekilde belirlenmiştir: − − − − − − − − − Ulaştırma altyapıları, Uluslararası koordinasyon, Sınır geçişi altyapıları hizmetleri, Ulaştırma mevzuatının uyumlaştırılması, Deniz taşımacılığı, Uluslararası taşımacılığın geliştirilmesi, Çevre koruma, Araştırma ve veri tabanı faaliyetleri, Bilgi desteği. II.Uluslararası Karadeniz Ulaştırma Konferansı ise, 06 Mart 2002 tarihinde Kiev’de gerçekleştirilmiştir. Bu konferans sonunda KEİ’de Karayolu Mal Taşımacılığının Kolaylaştırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalanmıştır. Konferans sonunda yapılan açıklamada, mevcut terminallerin ve ulaştırma şebekesi kapasitesinin maksimum kullanımı, birleşik bir bilişim alanı yaratılması, gümrük ve sınır geçiş işlemlerinin basitleştirilmesi ve uyumlaştırılması, ortak sınır geçiş noktalarının oluşturulması, gemicilik, gemi inşa ve onarımının modernizasyonu, başlıca uluslararası ulaştırma koridorları üzerindeki diğer ulaşım altyapısının ve terminallerin modernizasyonu, ulaştırma ile ilgili öncelikli uluslararası sözleşmelerin kabul edilmesi ve uygulanması ile yük akış tahminleri alanında ortak araştırma yapılması konularına öncelik verilmesi ve bu konularda alınan tedbirlerin daha da geliştirilmesi hususunda mutabık kalındığı belirtilmiştir. KEİ Ulaştırma Çalışma Grubu toplantısı 01-02 Ekim 2003, Ulaştırma Bakanları toplantısı ise, 03 Ekim 2003 tarihlerinde Bakü’de yapılmıştır. Çalışma Grubu toplantısı, sırasında heyetimizce, KEİ bölgesinde ulaştırma alanında aşamalı biçimde serbestleşmenin sağlanabilmesi için yapılacak çalışmaların hukuki açıdan bağlayıcı olması önerilmiş ve kabul görmüştür. KEİ bölgesi için Ulaştırma Bakanlığımız tarafından hazırlanan haritada, deniz bağlantıları yerine, limanların gösterilmesi teklifimiz not edilmiştir. Toplantıda ayrıca, TRACECA ve KEİ arasında imzalanması planlanan “Mutabakat Zaptı”nın hazırlıkları yapılmıştır. KEİ Ulaştırma Çalışma Grubu’nun son toplantısı 19-20 Şubat 2004 tarihlerinde yapılmıştır. Bu toplantıda ülkemizin daha önce sunmuş olduğu “Çevre Ulaştırma Koridoru”nun 2-24 taslak haritası da görüşülmüştür. Söz konusu taslak harita üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Harita 2.3.1.4’te KEİ çerçevesinde işletmede olan ve planmış karayolu, demiryolu ve denizyolu bağlantıları görülmektedir. Harita 2.3.1.4. KEİ Ulaşım Bağlantıları • Asya-Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (UN/ESCAP) Birleşmiş Milletler Asya-Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu’nun bir amacı da Asya ve Pasifik bölgesinde güvenilir ve etkili ulaşım bağlantıların kurulmasıyla bölgesel ve uluslararası ticaret ve turizmin hızlandırılmasını sağlamaktır. 1992 yılında, ESCAP tarafından Asya Kara Taşımacılığı Altyapısı Geliştirme (ALTID) Projesi kapsamında Asya Karayolu, Asya Demiryolu ve Trans-Asya Demiryolunu kapsayacak şekilde Asya Ulaşım Ağları oluşturulmuştur. Türkiye’nin ESCAP’a üyeliği 18 Temmuz 1996’da gerçekleşmiştir. Şubat 1998 ve Mart 1998 tarihlerinde ülkemizi ziyaret eden ESCAP uzmanları ile yapılan çalışmalar kapsamında Türkiye sınırları dahilinde A-Yolları (Asian Higway Network)’nın tespiti yönünde başlatılan çalışmalar tamamlanmıştır. Bu çerçevede İzmir’den başlayarak Afyon, Ankara, Sivas, Erzincan, Erzurum ve Ağrı tarikiyle Gürbulak’a bağlanmak üzere Anadolu’yu kateden arterin, Trabzon-Aşkale arasındaki tali yolun, Mersin, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Bitlis tarikiyle keza Gürbulak’a varan tali yolun ve İskenderun-Toprakkale tali yolunun “A” yolları ağına dahil edilebileceği görüşüne varılmıştır. “A” yolları ağına bu şekilde dahil edilmesi öngörülen yollarımızın toplam uzunluğu 3.200 km’dir. 2-25 Birleşmiş Milletler ESCAP Sekreteryası tarafından Türkiye’ye gönderilen 06 Haziran 2001 tarihli yazı ile ESCAP’a yeni üye olan ülkelere de (Gürcistan ve Azerbaycan) bağlantı sağlanması talep edildiğinden, Karadeniz Sahil Yolu ile Ankaraİstanbul Otoyolu ülkemizdeki Asya Karayolu Ağı’na dahil edilmiştir. Bu durumda ülkemizdeki A-Yolları uzunluğu 5.247 km’ye ulaşmaktadır ( Harita 2.3.1.5). ESCAP, ileride “A” yolları şeklinde anılacak “Asya Karayolları Ağı” üzerindeki çalışmalarını, 18 Kasım 2003 tarihinde, “Asya Karayolları Ağı Hükümetlerarası Anlaşması’nı hazırlayarak tamamlamıştır. Anılan toplantılara katılan heyetimizin müdahalesi sonucunda, Anlaşma’nın 3.Eki’nin 7.maddesine, devletlerin, her iki anlaşmaya da taraf olmaları durumunda, hangi yol işaretini kullanacaklarına kendilerinin karar verebilecekleri hususu dercedilerek, bu konudaki endişelerimiz giderilmiştir. Söz konusu Anlaşma’nın, UN-ESCAP’ın 22-28 Nisan 2004 tarihlerinde Şanghay’da düzenlenecek 60.Toplantısı sırasında imzaya açılması öngörülmektedir. • TRACECA Projesi Bölüm 2.2.3’de ayrıntılı olarak ele alınmış olan bu projede amaç, Avrupa’nın Batı – Doğu ekseninde olmak üzere Karadeniz ve Hazar Denizi üzerinden Orta Asya’ ya bağlanması olmuştur. Ülkemiz TRACECA projesi’ne AB’ye adaylığımızın tescil edildiği ve 1999 yılında gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi’nden sonra katılmıştır. 10-12 Aralık 2001 tarihinde Tiflis’te gerçekleştirilen TRACECA Hükümetlerarası Komisyon Toplantısında, Türkiye’yi kateden Karayolları da ( Karadeniz sahil yolu – Gerede – İstanbul – Kapıkule) yeni TRACECA koridorlarına dahil edilmiştir. Harita 2.3.1.6’ da Ülkemizdeki Uluslararası Karayolu bağlantıları toplu olarak görülmektedir. Harita 2.3.1.5. Ülkemizdeki A-Yolları • Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru ( KGK) Ülkemizin henüz üyesi olmadığı ancak özellikle Asya’ya yapılacak taşımalar için önem taşıyan bir ulaştırma koridoru da Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru’dur. 2-26 Harita 2.3.1.6 Uluslararası Karayolu Bağlantıları ( İlk Rapor’da Sayfa 4.1-23’deki harita) 2-27 TRACECA Projesi’nin dışında kalan, Rusya ve İran, eskiyen ulaşım hatlarını modernize ederek “Kuzey-Güney” eksenindeki güzergahın geliştirilmesi yönünde bir karar almış ve böylece Kuzey Avrupa’yı Rusya ve Hazar Denizi üzerinden İran’ın Basra kıyılarına bağlayacak, oradan da Güney-Doğu Asya’ya uzanacak “Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru” (KGK) projesini gündeme getirmiştir. Hindistan tarafından da benimsenen proje üzerinde 3 ülke tarafından ayrıntılı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, KGK projesi, 12 Eylül 2000 tarihinde St. Petersburg’da Rusya, İran ve Hindistan Ulaştırma Bakanlarınca imzalanan “Koordinasyon Konseyi Şartı” ile teoriden pratiğe dökülmüştür. Anılan Şart uyarınca Tahran’da Kuzey-Güney Koridoru (KGK) Yazmanlığı oluşturulması öngörülmüş ve diğer ülkelerin projeye katılma koşulları belirlenmiştir. Halihazırda KGK Yazmanlığı, İran Yol ve Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde faaliyetlerini yürütmektedir. Söz konusu Şart, her üç ülkenin de iç hukukuna göre onaylandıktan sonra, 21 Mayıs 2002’de yürürlüğe girmiştir. Anlaşma, − − − − − − Taraf ülkeler arasında ulaşım ağının tamamlanması, Uluslararası pazarlara erişimin teşvik edilmesi, Yolcu ve yük taşıma kapasitesinin arttırılması, Emniyetli ve çevre duyarlılığı olan ulaşım politikalarının geliştirilmesi, Tarafların ulaştırma mevzuatlarının uyumlaştırılması, Ulaştırma işlemlerinin standartlaştırılması, gibi hükümler içermektedir. Bu amaçlar doğrultusunda, Şart’a taraf olan devletlerin, kendi sınırları içerisinde transit yolcu ve yük taşıma süresini azaltmayı, ulaştırma masraflarını en aza indirmeyi ve gümrük işlemlerini basitleştirmeyi kabul ettikleri ifade edilmiştir. Projeyle, Hindistan’ın Bombay Limanı’ndan alınacak yükün, Hürmüz Boğazı’ndan İran’ın Bandar Abbas Limanı’na deniz yoluyla getirilmesi, buradan İran içerisinde kara ve demiryoluyla Hazar Denizi kıyısındaki limanlarına taşınması ve oradan da Rusya’nın Astrahan şehrine varması, Rusya Federasyonu toprakları ile Volga Nehri ve kanalları vasıtasıyla Orta Avrupa ve İskandinav ülkelerine uzanması öngörülmektedir. Söz konusu koridorun başlangıçta, Hindistan-Avrupa eksenindeki ticaretin İran ve Rusya üzerinden (Karadeniz’in kuzeyinden) yapılmasını öngörmekteyken, Avrupa, Orta Asya, Uzakdoğu ve Ortadoğu’dan 20’yi aşkın ülkenin anlaşmaya taraf olmak veya koridor çerçevesinde işbirliğinde bulunmak yönündeki başvuruları neticesinde, Doğu-Batı ticaretini de giderek Karadeniz’in kuzeyinden yürütecek bir yapıya bürünebileceği ortaya çıkmaktadır. Tamamlanması halinde, KGK’nın, Kuzey Avrupa ile Güney Asya arasındaki mevcut ulaşım ağlarına oranla, mesafede %40, zamanda iki hafta kısalma, ulaştırma maliyetlerinde ise buna bağlı olarak %30 ucuzlama getireceği ileri sürülmektedir. 2-28 Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru, halen kullanılan Güney Asya-Süveyş KanalıAkdeniz-Atlantik-Kuzey Denizi-Baltık Limanları ulaştırma güzergahına nazaran, uzmanlarca daha hızlı ve ucuz bir taşıma koridoru olarak değerlendirilmektedir. Koridor tam anlamıyla kullanıma geçtikten sonra, yılda 16 milyon ile 40 milyon ton arasında yük taşımasının yapılabileceği ifade edilmektedir. KGK’nın somutlaştırılması amacına dönük çabaların, son dönemde ivme kazandığı gözlemlenmektedir. Kurucu üç ülkenin 2002 yılı sonunda Hindistan’ın Mumbai şehrinde gerçekleştirdikleri toplantıda, transit ulaşımın önündeki bürokratik ve gümrük engellerinin azaltılması ve bu işlemlerin hızlandırılması kararı alınmıştır. Bu gelişmelere karşın, KGK’nın gerçekleşmesini geciktiren bazı sorunlar bulunduğu bilinmektedir. KGK’nın tam kapasite ile işlerlik kazanabilmesi için, güzergahın geçtiği ülkelerin ulaşım altyapılarının modernize edilmesi, yeni kara ve demiryollarının inşası ve limanların genişletilmesi veya ıslahı gereklidir. KGK, diğer ülkelerin katılımına açık olup, başvuran ülkelerin katılımı, kurucu üç ülkenin onayını (Rusya Federasyonu, İran, Hindistan) gerektirmektedir. KGK Koordinasyon Konseyi’nin 29-30 Nisan 2003 tarihinde Tahran’da yapılan son toplantısına, İran, Rusya Federasyonu ve Hindistan Ulaştırma Bakanlarının yanı sıra, Kazakistan ve Belarus Ulaştırma Bakanları da iştirak etmiş ve bu iki ülkenin KGK Anlaşması’na katılım başvuruları kabul edilerek resmen açıklanmıştır. Konunun ülkemiz için önemi, AB tarafından başlatılan ve ülkemizin de 2001 yılında katılımının sağlandığı TRACECA Projesi için tamamlayıcı nitelik arzetmesinden, ayrıca Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) kapsamındaki faaliyetler açısından da etkilerinin söz konusu olmasından kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye, KGK’ya üye olmak üzere girişimlerde bulunmuştur. 2.3.2. Demiryolu Koridorları y BM Avrupa Ekonomik Komisyonu (AEK) Tarafından Belirlenen Hatlar: AGC, AGTC AEK (Avrupa Ekonomik Komisyonu) tarafından geliştirilen ve AB’de yürütülen çalışmalara temel oluşturan Avrupa Ulaştırma Ağındaki öncelikli koridorların belirlenmesi bağlamında Uluslararası Ana Demiryolu Hatları Avrupa Anlaşması (AGC: European Agreement on Main International Railways Lines) ile Uluslararası Önemli Kombine Taşımacılık Hatları ve Bağlı Tesisleri Anlaşmasına (AGTC: European Agreement on Important International Combined Transport Lines and Related Installations) taraf olan ülkelerden biri de Türkiye’dir. Söz konusu anlaşmalar uluslararası düzeyde önem taşıyan demiryolu hatlarının yapımı, altyapı standartlarının oluşturulması ve tesislerinin geliştirilmesi için eşgüdüm sağlayan anlaşmalardır. Avrupa Komisyonu ve UBAK tarafından yapılan çalışmalar sonunda, 4-5 Kasım 1993 ve 10-11 2-29 Şubat 1994 tarihlerinde Brüksel’de yapılan toplantılarda belirlenen projeler, öncelikli koridorları oluşturmaktadır. TER Projesi AGC Antlaşması çerçevesinde, Avrupa’nın yüksek hızlı demiryolu ağını değerlendirme çalışmaları doğrultusunda Batı ve Orta Avrupa’yı Doğu Avrupa’ya bağlayacak bir yatırım planlaması yapılmıştır. Böylece AGC sürecinde, Doğu Avrupa’dan Güneydoğu ve Merkez Avrupa’ya uzanan uluslararası demiryolu bağlantısı, Trans European North-South Railway Project-TER gündeme gelmiştir. TER, projeye katılan ülkelerdeki demiryolu ağının geliştirilmesini gerektirmektedir. TER projesinin planlandığı şekilde uygulanması sonucunda Doğu-Batı arasında demiryolu yolcu ve yük trafiğinin artışını sağlayacak bir gelişme beklenmektedir. TER Projesi, AGCT Antlaşması doğrultusunda ayni zamanda Doğu-Batı uluslararası kombine taşımacılığında demiryolu desteğini sağlayacaktır. y TRACECA Projesi TRACECA Projesinden daha önce söz edilmişti. Pan-Avrupa 4. ve 10. Koridoru üzerinden sınıra ve İstanbul’a ulaşan TRACECA koridorunun demiryolu geçişi, Ankara-Sivas-Erzurum-Kars yoluyla Tiflis’e oradan Bakü’ye ulaşarak TRACECA güzergahıyla birleşmektedir. TRACECA Programının bir kolunun Mersin Limanına kadar uzatılarak, Orta Asya’nın Akdeniz’e bağlanması yönünde Samsun’dan Mersin ve İskenderun Limanlarına inen Demiryolu hattının TRACECA hattı olarak nitelendirilmesi önem taşımaktadır. y Trans-Asya Koridoru Bu koridor, UN/ESCAP (Asya Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu) tarafından somutlaştırılarak, güzergah haritası hazırlanan İran ve Türkiye üzerinden Avrupa’yı Çin’e ve Orta Asya Cumhuriyetlerine bağlayacak “İpek Yolu”nu canlandırma fikrinden kaynaklanmaktadır. ESCAP’ın “Trans-Asya Demiryolu Şebekesi” adı altında yürüttüğü çalışmalarda aşağıdaki üç koridor belirlenmiştir: Trans-Asya Kuzey Koridoru: Kiev/Moskova-Druzhba-AlashankouLianyungang, Trans-Asya Orta Koridoru (“İpek Yolu” olarak da adlandırılmaktadır.): 1) Kiev-Volgograd-Almati-Aktogay-Druzhba-Alashankou-Lianyungang, 2) İstanbul-Ankara-Tebriz-Tahran-Meşhed-Saraks-Taşkent-AlmatiAktogay-Druzhba, Trans-Asya Güney Koridoru: İstanbul-Ankara-Tebriz-Tahran-KermanZahedan-Hindistan-Nepal-Sri Lanka-Bangladeş, Myanmar-Tayland. Bu koridorların ortaya konmuş olmasına karşın, bugün yalnız Trans Sibirya Koridoru (Moskova-Ekateringburg-Novosibirsk-Ulan Bator-Pekin) üzerinde Avrupa ile Uzak Doğu arasında ticari taşıma yapılmaktadır. Kazakistan ve Çin demiryolu 2-30 bağlantısının 1992 yılında açılmasından sonra, Trans-Asya Kuzey ve Orta güzergahları tamamlanmıştır. Trans-Asya Orta Koridoru (İstanbul-Almati) üzerinde, Haziran 2002 tarihinden itibaren, blok konteyner trenleri çalışmaktadır. y Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT )Ağı Bu işbirliğinin ilk boyutu, bölgedeki karayolu ve demiryolu ağının Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ekseninde geliştirilmesi, varsa mevcut yol kapasitesinin arttırılması, yoksa bağlantı yollarının yapılmasını amaçlamaktadır. Kapasitesi arttırılacak veya inşa edilecek yolların listesi Mart 1998’de İslamabad’da gerçekleştirilen EİT Ulaştırma ve Haberleşme Bakanları 2. toplantısında kabul edilen EİT Ulaştırma ve Haberleşme Onyılı (1998-2007) Eylem Programı’nda sıralanmıştır. EİT bünyesinde ulaştırma alanında üye ülke demiryolları idareleri arasında düzenli bir işbirliği ilişkisinin tesis edildiği gözlenmektedir. Keza bu yıl sekizincisi yapılacak olan EİT Demiryolları İdare Başkanları 8. Toplantısı’nın Haziran/Temmuz aylarında ülkemizde gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Trans-Asya Orta Demiryolu Koridoru’nun Almati-Taşkent-Türkmenabad-Tahran-İstanbul güzergahının yolcu ve yük trafiğine açılması, ulaştırma sektöründeki en önemli gelişmeyi oluşturmaktadır. Ancak, gerek yolcu, gerek konteyner trenlerinin düzenli seferlerine başlanamamıştır. Yolcu treninin İstanbul-Tahran ayağı, Trans-Asya Treni olarak, 12 Mart 2001 tarihinden beri düzenli olarak çalışmaktadır. Almati-İstanbul Treninin, Tahran-Almati bağlantısını oluşturacak olan yolcu treni (19/20 No’lu Tren) ise ilk deneme seferini 14-21 Mart 2002 tarihlerinde, Almati-Tahran güzergahında gerçekleştirmiş, ancak bugüne kadar TahranAlmati güzergahında başkaca bir sefer düzenlenememiştir. İstanbul ve Almati arasında doğrudan çalışacak demiryolu bağlantısını sağlamak üzere, EİT üyesi ülkelerdeki hat açıklığı ve vagon bojilerinin gabarilerindeki farklılıklar nedeniyle, İran-Türkmenistan sınırında vagon bojilerinin değiştirileceği bir aktarma terminali kurulması konusundaki teknik çalışmaların tamamlanmasını takiben, Tahran-İstanbul-Tahran arasında çalışmakta olan Trans-Asya Treninin Tahran-Almati-Tahran arasındaki bağlantısı da gerçekleştirilebilecektir. Öte yandan, Türkmenistan ve Özbekistan’dan, uyguladıkları yüksek yolcu tarifeleri ve teknik engellerden kaynaklanan sorunları çözümlemeleri beklenmektedir. İstanbul-Almati Konteyner treni ise sekiz deneme seferi gerçekleştirdikten sonra, 22 Haziran 2002 tarihinden itibaren, haftada iki gün karşılıklı çalıştırılmak üzere seferlerine başlamıştır. Söz konusu seferler planlandığı gibi düzenli olmayıp, yük durumuna göre gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte, TCDD tarafından Almati’den İstanbul’a yük taşıması yapılamadığı, İran’ın Türkmenistan sınırındaki Sarakhs istasyonunda devredilen konteynerlerin yüklerinin Almati’de boşaltılması sonrasında İstanbul’a geri getirilmesinin mümkün olmadığı müşahede edilmektedir. Konuyla ilgili olarak 7-8 Eylül 2003 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 1. Yönlendirme Komitesi (Eşgüdüm Birimi) toplantısında alınan karar uyarınca, “Almati-İstanbul Konteyner Treni için Ortak Konteyner Havuzunun Oluşturulmasına İlişkin Taslak Anlaşma” Kazakistan Demiryolları İdaresi tarafından hazırlanarak, üye ülkelerin görüşlerine sunulmuştur. Üye ülkelerden alınan görüşlerin harmonize edilmesinde TCDD koordinatör olarak görevlendirilmiştir. Ortak konteyner havuzunun oluşturulmasından sonra, konteyner tren düzenli seferlerinin önündeki büyük bir sorunun giderileceği düşünülmektedir. 2-31 EİT Demiryolları İdareleri arasında, ortak bir tarife sisteminin belirlenmesi, ortak bilgi-iletişim sisteminin kurulması gibi konularda da, uzmanlar düzeyindeki çalışmalar devam etmektedir. y İstanbul-Selanik Avrupa Ulaştırma Koridoru “İstanbul-Selanik Avrupa Ulaştırma Koridorunun Geliştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırası” kapsamında, Selanik-İstanbul demiryolu bağlantısının hem altyapı, hem de işletme açısından güvenilir ve cazip hale getirilmesi planlanmaktadır. Bu bağlamda standartlara uygunluğun sağlanması amacıyla Türk tarafının 28 km., Yunan tarafının ise 100 km. kadar bir hat kesimini elden geçirmesi gerekmektedir. 2-32
Benzer belgeler
Avrupa Birliği Ortak Ulaştırma…
gerekir. Bu bağlamda, ulaştırma sisteminde karayolu, demiryolu, havayolu, denizyolu
kısacası tüm ulaştırma türleri son dönemde çok yönlü ve karmaşık önemli değişimlere
uğramışlardır. Bu değişimleri...