5. Olağan Genel Kurul Dönemine Ait ÇALIŞMA - Tarım Orkam-Sen
Transkript
5. Olağan Genel Kurul Dönemine Ait ÇALIŞMA - Tarım Orkam-Sen
TARIM ORKAM-SEN (10 Nisan 2011 – 25 Nisan 2014) Dönemine Ait ÇALIŞMA RAPORU 5. Olağan Genel Kurul 5. Olağan Genel Kurul (25 - 26 - 27 Nisan 2014) TARIM, ORMAN, ÇEVRE VE HAYVANCILIK HİZMET KOLU KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI TARIM ORKAM-SEN MERKEZ YÖNETİM KURULU Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Metin VURANOK : Genel Başkan Atila İREY : Genel Sekreter Seyhan KILINÇ ACAR : Genel Mali Sekreter Şükrü KORKMAZ : Genel Örgütlenme Eğitim ve Basın Yayın Sekreteri Yüksel KILINÇ : Genel Hukuk Toplu Görüşme ve Özlük Sorunları Sekreteri MERKEZ DENETLEME KURULU Adnan ATABEY : Başkan Hıdır DEMİR : Üye Şerif KAYALIK : Üye MERKEZ DİSİPLİN KURULU Naci UZUN : Başkan Haydar ÇELİK : Üye Sevcan BAZİKİ : Üye -2- GÜNDEM 1) Yoklama ve Açılış 2) Divan Seçimi 3) Saygı Duruşu 4) Genel Başkan ve konuk Konuşmaları 5) Komisyonların Oluşturulması 6) Çalışma ve Mali Raporun sunulması 7) Denetleme ve Disiplin Kurulu Raporlarının Sunulması 8) Raporların Görüşülmesi 9) Aklama 12) Zorunlu Organ ve Üst Kurul Delegeliklerine Başvuru 13) Dilek ve Temenniler 14) Seçimler 15) Kapanış TARIM ORKAM SEN MERKEZ YÖNETİM KURULU -3- 5. Olağan Genel Kurul 11) Tüzük Değişiklikleri ve Komisyon Raporlarının Görüşülmesi ve Karara Bağlanması (25 - 26 - 27 Nisan 2014) 10) Tahmini Bütçenin Sunulması ve Karara Bağlanması TARIM ORKAM-SEN GİRİŞ 4. Olağan Genel Kurulumuzu gerçekleştirdiğimiz 9-10 Nisan 2011 tarihinden beri başta Ortadoğu olmak üzere ülkemizde ve dünyada çok önemli siyasal ve sosyal gelişmeler yaşandı. AKP hükümetinin ‘yurtta barış, Dünyada barış’ şiarını terk ettiği iktidarı döneminde içerde ve dışarıda savaş ve şiddet politikaları temel yönelimi olmuştur. Bu dönem boyunca başta çalışma yaşamına yönelik olmak üzere, temel hak ve özgürlüklere, çevre ve doğaya çok yönlü saldırılar gerçekleştirilmiştir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Suriye’ye yönelik savaş çığırtkanlığı giderek artmakta ve sınır bölgesinde neredeyse her gün yeni provokasyonlar yaşanmaktadır. AKP hükümeti tarafından ‘Komşularla sıfır sorun’ söylemi terkedilerek, bütün komşuları ile sorunlu bir ülke haline getirilen Türkiye, sonu görünmez bir karanlığın içine itilmeye çalışılmaktadır. Hükümet başından beri ortadoğu’da emperyalist güçlerin çıkarına uygun adımlar atmaktadır. Ortadoğu ülkelerinde yaşanan iç çatışmalar karşısında Türkiye’yi model ülke olarak sunan AKP hükümeti demokrasi ve insanca yaşam talep eden kendi halkına ise acımasız şiddet politikaları ile cevap vermektedir. Suriye merkezli yaşanan kamplaşma ve çatışmalar artarak devam etmektedir. AKP hükümetinin açıkça desteklediği el kaide ve uzantısı el Nusra gibi çeteler rojavada, kobanide kadın, çocuk ayrımı yapmaksızın yüzlerce sivili katletmişlerdir. Rojavaya yönelik insani yardım malzemelerinin ulaştırılmasının engellenmesi de AKP hükümeti ve Ortadoğu daki işbirlikçilerinin çeteleri desteklediğinin kanıtıdır. Bütün bu kuşatma ve saldırılara rağmen demokratik bir yaşam hiçbir ayrım gözetmeksizin Rojava’da kurulmaktadır. Suriye’nin geleceğine emperyalist güçlerin değil, orada yaşayan halkların kendi iradeleriyle karar vereceğinin örneğini sunmaktadırlar. Rojava devrimi tüm Ortadoğu halklarının bir arada ve özgürce yaşam olanaklarının mümkün olduğunun somut bir örneği olarak önümüzde durmaktadır. Geride bıraktığımız dönemde içimizi en çok burkan olaylardan birisi de Van’da yaşandı. 23 Ekim 2011 tarihinde saat 13:41’de meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki deprem sonucu 644 kişi yaşamını yitirdi, onlarca köy ve yerleşim yeri yerle bir oldu. Aradan geçen bunca zamana kadar hala yaşanan acıların telafisi için devletçe gerekli adımlar atılmış değil. Binlerce Vanlı yaşadığı zorluklardan dolayı göçmen olmak zorunda kalmıştır. Geçtiğimiz süreçte AKP hükümeti bilinçli olarak duyarsızlığını sürdürürken aynı zamanda bu büyük acıyı TOKİ aracıcığıyla ranta çeviren yaklaşımlar sergilemiştir. Bu süreç içerisinde mağduriyetinin giderilmesi için devletten yardım bekleyen Van halkına ise devlet şiddeti esirgenmemiştir. Aslında yaşanan depremde enkazın altında kalan AKP hükümeti olmuştur. -4- Geçtiğimiz üç yıl yeni anayasa tartışmaları çerçevesinde bir biri ardı sıra çıkarılan demokrasi paketleriyle geçti. Ancak bu dönem Hükümetin kendinden olmayana, politikalarına muhalefet eden emek ve demokrasi güçlerine yönelik en çok operasyonun, gözaltı ve tutuklamanın yapıldığı bir dönem de oldu. En başta da konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikalarımız AKP hükümetinin ‘şafak operasyonlarının’ hedefindeydi. Konfederasyonu-muza 2009 yılında başlayan bu yönelim 13 Şubat 2012, 25 Haziran 2012 ve 19 Şubat 2013 tarihlerinde büyük operasyonlar şeklinde sürdü. Aralarında Konfederasyon Genel Başkanımızın, Sendikamız Genel Başkanının ve bağlı sendikaların merkez yönetim kurulu üyelerinin, şube yöneticilerimizin ve üyelerimizin bulunduğu arkadaşlarımızın yüzden fazlası onlarca ay keyfi ve hukuksuz bir biçimde tutuklu kaldı. Darbe dönemlerindeki uygulamalar gibi evleri, işyerleri, sendika genel merkezleri ve şubeleri didik didik arandı. Uydurma ve düzmece iddianamelerle sendikal faaliyetlerimiz suçmuş gibi gösterilme çabası içine girenler, emek ve demokrasi mücadelemiz engellenmeye çalışıldı. Bu süre içerisinde tüm örgütümüzle bu hukuksuzluğa, keyfiliğe karşı mücadele içerisinde olduk ve tutuklu arkadaşlarımız birer birer yeniden özgürlüklerine kavuştular. Son üç yıl içinde hükümeti zorlayan gelişmelerden en önemlisi de devrimci tutsaklar tarafından cezaevlerinde başlatılan ve son dönemde sayısı on bin kişiye çıkan açlık grevleridir. Hükümetin geleneksel çözümsüzlükte ısrar, baskı, tutuklama ve benzeri -5- 5. Olağan Genel Kurul 2013 yılı Haziran ayı başında ‘ağaçların, çevrenin, yeşilin ve parkların korunması’ talebiyle İstanbul Taksim merkezli başlayan Gezi direnişi ülkenin dört bir yanına yayılarak ve kitleselleşerek günlerce devam etmiştir. Başlangıç taleplerini aşarak toplumsal bir başkaldırıya dönüşen hareket son yılların en kitlesel, en yaygın ve uzun süreli bir halk eylemi olmuştur. AKP hükümetinin iktidarı boyunca toplumun tüm kesimlerine uyguladığı ve dayattığı baskı, zulüm, yağma, yok sayma politikalarını reddeden yüzbinler polisin şiddetine ve devlet zorbalığına rağmen dayanışma içerisinde direnişi sürdürmüştür. Türkiye’nin dört bir tarafında demokratik, barışçıl gösterilerle taleplerini ortaya koyan halk kitleleri üzerinde tam bir devlet terörü uygulanmış ve bugüne kadar yaşları 19 ile 26 arasında değişen 8 gencimiz polis saldırısı sonucunda hayatlarını kaybetmiştir. Başbakanın ‘destan yazdığı’ için ödüllendirdiği polis kuvvetlerinin şiddetli saldırıları sonucu onlarca insan yaralanmış, gözünü kaybetmiş ve sakat kalmıştır. Ülke genelinde yüzlerce insan gözaltına alınmış, tutuklanmış ve cezaevine konulmuştur. Gezi direnişi Demokrasi ve özgürlükler mücadelesinde olumlu ve ilerletilmesi gereken bir deneyim olarak mücadelemizdeki yerini koruyacaktır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Yine geride bıraktığımız üç yıl içerisinde insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek olan Roboski katliamı yaşanmıştır. 28 Aralık 2011 tarihinde Şırnak’ın Uludere ilçesi Roboski (Ortasu) ve Bujeh (Gülyazı) köylülerinden 34 kişi TSK savaş uçaklarının ağır bombardımanı sonucu katledilmişlerdir. Katliamdan sonra ‘Roboski’yi aydınlatmak boynumuzun borcu’ diyenler olayı aydınlatma faillerini bulma ve gereken yaptırımı yapma yerine olayı örtbas etmeye çalışmışlardır. Aradan iki yılı aşan bir zaman geçmesine rağmen de hala aydınlatılmamıştır. Roboski katliamını aydınlatmanın gerçek faillerinin ortaya çıkarılması emek ve demokrasi güçlerinin barış, kardeşlik ve özgürlük mücadelesinin bir görevi olmaya devam etmektedir. politikalarına bir başkaldırı niteliğinde süren açlık grevleri onlarca devrimci tutsağın ölüm sınırına geldiğinde durduruldu. TARIM ORKAM-SEN Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Kürt meselesi ülkemizin gündeminde sürekli olarak ve üst sıralarda yer almaya devam etmektedir. ‘Çözüm Süreci’ diye adlandırılan ve toplumun geniş kesimlerince umutla karşılanan Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yollardan çözümü konusunda başlatılan süreç ikinci yılına girdi. Bu süre içerisinde çatışmasızlık ortamının sağlanması ve ölümlerin durması sevinç vericidir. Ama ne yazık ki AKP Hükümetinin ‘bir adım ileri, iki adım geri’ misali kürt sorununda kalıcı bir barışı sağlayacak demokratik adımları atmadığı ve başlarda yaratılan umutların yerini yeniden kaygıların aldığı görülmektedir. Cumhuriyet tarihi Kürt meselesinin salt güvenlik eksenli politikalarla çözülemeyeceğinin kanıtlarıyla doludur. Başka seçeneklerin hayata geçirilmesi, ertelenemeyecek bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktır. Bu bağlamda, siyasi alanın toplumsal barışı sağlayacak demokratik bir çözüm için yeniden düzenlenmesi ve yeni araçların devreye sokulması gerekmektedir. Ülkenin önemli ve bütün toplumu ilgilendiren sorunlarının çözümünün asli adresi TBMM’dir. Kürt meselesinin çözümü ulusal mutabakat gerektirmektedir. Toplum, kutuplaşmanın ve gerginliğin sürekli artmasına yol açan çözümsüzlük ortamından kurtulmak ve insanlarımızın artık yaşamlarını yitirmeyeceği, barış, huzur, güven ve güvenliği sağlayacak bir çözümü görmek istemektedir. Toplumsal mutabakat gerektiren temel bir konu olan kürt meselesinde TBMM’nin çalışma içinde olmaması/olamaması, izah ve kabul edilebilir bir durum değildir. Kürt meselesinde, TBMM denetiminde bir süreç ve mekanizma oluşturulması gereklidir. Bu sorunun çözümünde siyasi partiler arasında doğrudan ve sürekli bir diyalog imkânı yaratmaya; görüş ve yaklaşım farklılıklarını asgari düzeye indirmeye ve siyasetin dilini uzlaşma ve demokratik çözüm temeline oturtmaya çalışmaktır. Böylece bu meselenin; siyasi partiler arasında polemik, yıpratma, üstünlük ve yenilgi konusu olmaktan çıkarılması gerekliliğidir. Yine geride bıraktığımız dönem boyunca kadına yönelik şiddet aratarak devam etmiştir. Hükümetin toplumu muhafazakârlaştırma politikalarından destek alan erkek egemen anlayış kadına yönelik şiddeti adeta polis ve yargı desteğiyle yapıyor. Ekonomik krizde, savaşta, çalışma yaşamında olduğu gibi toplumsal yaşamın ve toplumsal sorunların tümünde ilk önce kadınlar hedef oluyor. Özellikle son yıllarda AKP hükümetinin gerici ve muhafazakar politikaları sonucu kadınlar toplumsal yaşamın dışına itilmeye çalışılmıştır. Mücadele içinde olan kadın aktivistler ise egemenlerin dün olduğu gibi bugün de hedefindedirler. Geride bıraktığımız dönemde onlarca KESK’li kadın yönetici ve üye gözaltı, tutuklama ve sürgün politikalarının hedefi olmuştur. Yaşadığımız coğrafyada savaşlar kadınlar için ölüm, yoksulluk, açlık, göç, taciz ve tecavüzle eş değerdir. O yüzden son yıllarda kadınlar savaşa ve erkek egemen şiddete karşı mücadelenin ve barış mücadelesinin en önünde olmuşlarıdır. Savaşların yarattığı ekonomik yıkımı toplumun en yoksulu olan kadınları daha da yoksullaştırdığının örnekleri bir hayli fazladır. AKP hükümetinin tüm olumsuz davranışlarına rağmen aile ve kadın bakanlığı kurarak kendini aklamaya çalışması da nafiledir. Bu nedenle son yıllarda çeşitli toplumsal kesimlerde olduğu gibi eşitlik ve özgürlük mücadelesinde demokratik kadın hareketi dinamiği de büyüyerek devam etmektedir. -6- Bu alandaki toplumsal eşitsizliğin siyasi ve tarihsel kökenlerini de hesaba katan bir mücadele büyüyerek devam etmektedir. Kadınlar toplumsal barışın tesisi, cins ayrımcı politikaların reddi, demokratik ve eşitlikçi bir yaşam mücadelesini büyüterek devam etmektedirler. 5. Olağan Genel Kurul (25 - 26 - 27 Nisan 2014) 30 Mart’ta yapılan yerel seçimlere 17 Aralık’ta ortaya çıkan ve hükümetin merkezinde olduğu yolsuzluk ve rüşvet operasyonları tartışmaları içerisinde girdi. Aralarında Bakan çocuklarının, banka genel müdürlerinin, AKP’li bir belediyenin ve iş adamlarının olduğu yolsuzluk ve rüşvet ilişkilerinin doğrudan hükümet sorunu olduğu ortaya çıkmıştır. Uzun bir süredir ittifak halinde olan AKP-Cemaat koalisyonunun bir süredir sürdürdükleri iktidar kavgası üzerinden kaset savaşları ve karşılıklı tehditlerle de devam etmiştir. Hükümet cenahı bu operasyonların karanlık güç odakları tarafından yapılan bir komplo olduğunu iddia etse de operasyonlarda ayakkabı kutularında çıkan paralar, para sayma makineleri gerçeklerin hiç de öyle olmadığını göstermektedir. Hükümetin dört Bakanının istifa etmek zorunda kalmasına neden olan yolsuzluk ve rüşvet iddialarını örtbas etmek için Emniyet, yargı ve medyaya ayar çekme operasyonları da hız kesmeden sürmüştür. Bugün asıl olan yaşanan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda ortaya çıkan ve yüz milyarlarca dolara varan yolsuzluk ve rüşvetin büyük inşaat firmalarından bakanlara, belediye başkanlarına kadar uzanan zincirin bütün halkalarının halkın gözleri önüne serilmesini gerektirmektedir. -7- TARIM ORKAM-SEN Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, cemaat- hükümet kavgası ve bütün bu gelişmelerin sonucu yaşanan siyasal kutuplaşma eşliğinde 30 Mart’ta yerel seçimlere gidildi. Öncesi ve sonrası açısından Türkiye en karanlık bir seçim dönemi yaşadı. Seçim kampanyası boyunca seçime katılan demokrasi güçlerini engellemeye yönelik baskı, linç girişimlerini seçim günü boyunca yaşanan şaibeler izledi. Oy sayımı esnasında onlarca merkezde yaşanan elektrik kesintileri, çöplerde bulunan oy pusulaları, iktidarca yapılan sorumsuz açıklamalar artarak devam etti. İktidar olanaklarının da hoyratça kullanıldığı seçimlerden oy kaybı yaşasa da AKP birinci parti olarak çıkmayı başardı. Seçimler öncesinde yaşanan gerilim ve çatışmaların devam edeceği mesajını bizzat Başbakan balkon konuşmasında verdi. Seçim sonuçlarını adeta bir aklama mekanizmasına çeviren Başbakan, tehdit dolu konuşması ile köşeye sıkışmışlığını göstermiş oldu. Bu bakımdan önümüzdeki dönem emek ve demokrasi güçlerinin daha güçlü ve birleşik mücadelesine duyulan ihtiyaç artmıştır. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Geride bıraktığımız üç yıl boyunca gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk ve işsizlik de artarak devam etmiştir. Bu kriterlere göre Türkiye, Birleşmiş Milletler Gelişmişlik endeksinde 187 ülke arasında 90’ncı sıradadır. AKP hükümeti 11 yıllık iktidarı boyunca ekonomik alanda attığı büyük adımlardan bahsederken, Dünyaca ünlü ekonomi dergileri Türkiye’yi olası bir krizde ‘en kırılgan ekonomi’ olarak tanımlamaktadırlar. TÜİK verileri bile gerçekleri gözler önüne sermektedir. Türkiye’de en zengin ile en yoksul kesimler arasındaki uçurum 12 kata yükselmiştir. 2014-2015 yıllarını içeren toplusözleşme süreci 2013 yılında skandal bir biçimde Memur-Sen ve hükümet arasında kapalı kapılar arkasında tamamlanmıştır. Geride bıraktığımız toplusözleşmeler de olduğu gibi sadece mali hakların konuşulduğu toplusözleşmede, kamu emekçilerinin en temel sorunları gündeme dahi alınmamıştır. Memur-Sen tarafından müjde olarak sunulan sözleşmede kamu emekçileri ne yapılan zam 2014 yılı için brüt 175 TL net 123 TL dir. Bu oran ortalama % 6’lık bir orana bile denk gelmemektedir. Toplusözleşmenin adaletsiz bir ücret artışı ile sınırlı olması yanında, kamu emekçilerinin acil çözüm bekleyen sorunlarının (başta iş güvencesi olmak üzere, esnek, kuralsız ve angarya çalışma vb.) hiçbirisinin gündeme alınmaması da Memur-Sen ile AKP hükümetinin ortak tutumudur. AKP hükümeti iktidarı boyunca ülkenin tüm tarihi ve kültürel birikimlerini, doğal varlıklarını, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını, sit alanlarını enerji ve maden şirketlerine peşkeş çekmeye devam etmiştir. Bu dönem boyunca çıkartılan yasa ve yönetmeliklerle (Maden Yasası, Kestane ve Kızılağacı orman ağacı olmaktan çıkaran yasa, Yenilenebilir Enerji Yasası, Turizmi Teşvik Yasası, Mera Yasası, 2/ B, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma yasası, Su kanunu, Mera kanununda değişiklik vb.) yağma ve talanın altyapısını oluşturmuşlardır. Yine İnşaat sektörüne ve HES projelerine aktarılan veya aktarılmak istenen ormanlık alanlarla da (Ankara AOÇ, İstanbul Fatih ormanları, Van Erciş bunlardan bazıları)yağmada ısrarlarını sürdürmektedirler. Anadolu’nun her yerinde, hemen hemen tüm derelerde, son bir kaç yıl içinde, 49 yıllığına ikibini aşkın şirkete, suyun kullanım hakkı; Hidroelektrik Santral (HES) yapılmak üzere devredilmiştir. Doğanın hakkı olan, tüm canlılara yaşam sağlayan su havzası -8- ile birlikte şirketlere peşkeş çekilmekte şirketlerin kullanımına ve sermaye birikimine sokulmaktadır. Ormanların sermaye için yatırımlara tahsis edilmesinin sınırlarının alabildiğince genişletilmesi dahi yeterli görülmemiş, 2/A Yasası ile “Orman olarak muhafazasında yarar görülmeyerek” orman alanlarının orman sınırı dışına çıkarma daha da kolaylaştırılmıştır. Siyasi iktidar yargı denetimi istemediği gibi ormancılık meslek örgütlerinin ve demokratik kitle örgütlerinin görüş ve önerilerini de dikkate almamaktadır. Ankara’da ODTÜ ormanlarına yapılan yol hukuka aykırı bir biçimde yapılmıştır. Yine Başbakanlık Sarayı için AOÇ’nin 1. Derece sit alanı statüsünün 3. Derece sit alanına çevrilmesi kararının mahkemece iptal edilmiş olmasına rağmen inşaatı sürdürme çabaları devam etmektedir. Tarım ve hayvancılık alanında yaşanan gelişmeler ise diğer alanlarda olduğu gibi tam bir tasfiye ve ortadan kaldırma uygulamalarıdır. Tarım Bakanı salon toplantılarında verdiği rakamlarla bu alandaki büyümeden ve bu alana yapılan desteklerin artırıldığından bahse de dursun; gerçekler hiç de öyle olmadığını göstermektedir. Son yıllarda yapılan temel tarımsal ürünler ile canlı hayvan ithalatı bile ülkenin tarım ve hayvancılığının geldiği noktayı anlatmaya yetmektedir. Geçtiğimiz yıl mecliste kabul edilen ‘Büyükşehir yasası’ ile köylerin bitkisel ve hayvansal üretimin tasfiyesinde çok ciddi bir adım daha atılarak gıda ve tarım tekellerine önü daha çok açılmıştır. Hükümetin uyguladığı politikalar sonucu tarımsal üretimde son yıllarda yaşanan düşüşün yanı sıra hayvansal üretime de darbe vuracak düzenlemeler yapılmıştır. Mera, yaylak ve kışlakların kiralama yöntemiyle imara açılması da bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Gerçekler böyle iken Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı kamuoyunu yanıltacak açıklamalar yapmaktan geri durmuyor. Son on yılda ülke nüfusundaki artış ve gıda ihtiyacı göz önüne alındığında hayvansal üretimde ne kadar gerilediğimiz görülecektir. TÜİK verilerine göre 2002 yılında 31.953.800 olan küçükbaş hayvan sayısı 2009 yılında 26.877.793’e kadar gerilemiştir. 2011 yılı sonu itibariyle de 32.309.518’e çıkmıştır. Bu sebeple Türkiye son yıllarda kırmızı et ithalatı yapmaktadır. Bütçeden tarıma ve hayvancılığa ayrılan pay giderek azalmış, tarım ve hayvancılığın desteklenmesi için öngörülen oranlar bile kullandırılmamıştır. -9- 5. Olağan Genel Kurul Doğal yaşam alanlarımıza yönelik bunca kapsamlı saldırıya karşı çevre mücadelesi de büyüyerek devam ediyor. Ülkemizin dört bir yanında çevre hareketlerinin yarattığı etkiden olsa gerek AKP hükümeti mücadele eden kesimlere yönelik saldırganlaşarak ‘bir avuç çapulcu’, ‘bir takım çevreci tipler” gibi ifadeler kullanmaktan geri durmuyor. Bu nedenle yaşanabilir bir çevre için mücadele etmekten başkacada yol yoktur. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Ormancılık kurumlarında hemen hemen her düzeyde kadrolaşma yapıldığı, ormancı kamu çalışanlarının en son çıkartılan Atama ve Yer Değiştirme Yönetmelikleri ile çalışma barışının bozulduğu ve çalışanların huzursuz edildiği ise bir başka gerçektir. Kadrolaşmanın ulaştığı boyutun sonucu olsa gerek ki; ormancı meslek örgütlerinin yönetimlerini yandaşlarının kazanması için siyasal iktidar baskı ve yıldırma yöntemi uygulamaktan çekinmemektedir. Geçtiğimiz yıl Mecliste kabul edilerek yasalaşan ve kamuoyunda ‘Büyükşehir yasası’ olarak bilenen yasayla 18 bin 200 köy mahalleye dönüştürüldü, 13 yeni Büyükşehir kuruldu, 1582 belde kapandı. Yasanın gerekçesinde ‘etkin, etkili, vatandaş odaklı, katılımcı, saydam ve olabildiğince yerel bir yönetim anlayışının’ hedeflendiği iddia edilse de gerçeklerin öyle olmadığı çok açıktır. TARIM ORKAM-SEN Uzun bir süredir tasfiye edilmeye çalışılan köy ve kırsal yaşama adeta bir darbe niteliğinde ki yasayla köy nüfusu önemli haklarını kaybedecektir. Bu kapsamda Belediye sınırlarında sayılacak köy ve beldelerde yaşayan nüfus artık su vb. yaşamsal ihtiyaçlarını para ile satın alacaklar ve bitkisel ve hayvansal üretim yapmaları engellenebilecek. Yasayla mahalle dönüştürülen yerlerdeki başta mera ve yaylalar olmak üzere köy tüzel kişiliğine ait olan ortak kullanım alanları Belediyelerin tasarrufuna geçerek amacı dışında kullanılmasının önü açılmış oldu. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Yıllardır tarımsal nüfusun azaltılması politikasının uygulanması bu yasayla gerçekleştirilecektir. Üretimden kopartılan köylüler yerleşim yerlerini terk etmek zorunda kalacak ve işsizler kervanına katılacaklardır. Yasa köylülüğü ve üretimi tasfiye ederken uluslar arası tarım ve gıda şirketlerinin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmıştır. AKP hükümeti tohum ve gıda şirketlerinin çıkarları doğrultusunda insan sağlığını, çevre güvenliğini, gıda güvenliğini hiçe sayan adımlar atmaya da devam ediyor. Kamuoyunda GDO’lu ürün ismiyle bilinen transgenik ürünlerin ithalatını genişleten yasal düzenlemeler de bu süreç içerisinde gerçekleştirildi. Hayvan yemi olarak kullanılacağı savunmasıyla yapılan düzenlemeler de bilim çevrelerinden gelen itirazlarla ekolojik sistemin doğrudan etkilediğin kanıtıdır. - 10 - ÖRGÜTLENME EĞİTİM VE BASIN YAYIN SEKRETERLİĞİ FAALİYET RAPORU • 1 Mayıs’ta Genel Başkan Metin VURANOK VAN’da gerçekleştirilen Bölge Mitingine, Genel Sekreter Atila İREY Ankara düzenlenen 1 Mayıs mitinge katıldı. • 5 Mayıs 2011 de Genel Başkan Metin VURANOK Diyarbakır İlinde Şube yöneticilerimizle birlikte işyeri gezileri düzenledi. TARIM ORKAM-SEN • 6 Mayıs 2011 de 10.000 adet ‘Güvenceli iş Güvenli Gelecek! başlıklı örgütlenme lifleti basıldı ve dağıtımı yapıldı. • 8-11 mayıs 2011 tarihlerinde Genel Sekreterimiz Atila İrey İzmir şubede ve bağlı il olan Manisa ilin de işyeri gezileri düzenledi. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • Kütahya ilinde siyanürle gümüş üretimi yapan Eti Gümüş A.Ş. ye ait işletmede atık havuzda meydana gelen çökme sonucu toplanan sendikalar ve meslek örgütleri 11 Mayıs 2011 tarihinde ‘Kütahya Gümüşköy izleme platformu’ oluşturdu. • 20 Mayıs 2011 tarihinde ‘Kütahya Gümüşköy izleme platformu’ olarak Çevre ve Orman Bakanlığı önünde ortak basın açıklaması yapıldı. • 25 Mayıs 2011 tarihinde Genel Sekreterimiz Atila İrey’inde katılımıyla ‘Kütahya Gümüşköy izleme platformu’ olarak Kütahya ilinde heyet olarak gidildi. Valiliğe Eti Gümüş A.Ş.ye ait işletmenin kapatılması ve gerekli önlemlerin alınması için dilekçe verildi. Ardından Valilik önünde basın açıklaması yapıldı. Takibinde İşletmenin yakınında bulunan köyler ziyaret edildi ve köylülerle sohbet edildi. • 25 Mayıs 2011 – 3 Haziran 2011 tarihleri arasında Genel Başkanımız Van şube ve bağlı illerde faaliyet yürüttü. • 28 Mayıs 2011 tarihinde Kocaeli Dil ovasında Onur Hamzaoğlu için KESK’in çağrısıyla yapılan ‘Onur Hoca Onurumuzdur’ şiarlı etkinliğe Genel Sekreterimiz Atila İrey katıldı. • 30 Mayıs 2011 tarihinde KESK’in çağrısıyla ESM’nin TTK’da yetki gaspı ve sürgünler için Zonguldak ilinde yapılan eyleme Genel Sekreterimiz Atila İrey katıldı. • 18 Haziran 2011 tarihinde Kütahya Gümüşköy İzleme Platformu olarak Eğitim-Sen Genel Merkezinde son gelişmelere ilişkin Genel Başkanımız Metin VURANOK’un da katıldığı bir basın toplantısı düzenlendi. • İstanbul Şube Başkanımız Şenay ELHÜSEYNİ’ye yönelik mobbing uygulaması karşısında 24 Haziran 2011 tarihinde bir basın açıklaması yapılmıştır. Ayrıca 27 Haziran ve 1 Temmuz tarihleri arasında Çevre ve Orman Bakanlığı ile İstanbul İl çevre ve Orman Müdürlüğüne durumu kınayan faks çekme eylemi KESK bütünlüğünde örgütlenmiştir. - 12 - • 12 Ağustos 2011 tarihinde Genel Başkan Metin Vuranok ile Genel Sekreter Atila İrey Gıda Tarım ve Hay. Bak. Personel Genel Müdürü Nizamettin Ekinci ile 632 sayılı KHK de ortaya çıkan 4-B lilerin sorunları için görüşme yaptı. • 16 Ağustos 2011 tarihinde ‘Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında kadro Aldatmacası’ başlıklı basın açıklaması yapılmıştır. • Eylül ayı içerisinde Gazi yerleşkesinin devrine karşı ‘Gazi Yerleşkesine sahip çıkalım Platformu’ olarak OGM servis alanlarında hazırlanan ortak bildiri dağıtılmıştır. • Gazi Yerleşkesine Sahip Çıkalım Platformu olarak 1 Kasım 2011 Salı günü OGM Gazi Yerleşkesi 1 Nolu Bina önünde kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Saat 12.00’de yapılan basın açıklamasının ardından Orman ve Su İşleri Bakanlığı önüne yürünerek, Bakanlığa siyah çelenk bırakıldı. Metin VURANOK Bursa, Atila İREY İstanbul, Eskişehir, Bursa, Balıkesir Seyhan KILIÇ ACAR Bitlis, Van ve Hakkâri Şükrü KORKMAZ Bartın, Zonguldak Yüksel KILINÇ Trabzon, Ordu ve samsun illerine katılım sağlamışlardır • 26-27 Ağustos 2011 tarihlerinde Genel Başkanımız Metin VURANOK tarafından Diyarbakır Şubemizde işyeri ziyaretleri yapıldı. • 28 Ağustos 2011 tarihinde Genel Başkanımız Metin VURANOK tarafından Mardin İlinde işyeri ziyaretleri yapıldı. • 29 Ağustos 2011 tarihinde Genel Başkanımız Metin VURANOK tarafından Şırnak-Cizre ilçesinde işyeri ziyaretleri yapıldı. • 20-21-22 Ekim 2011 tarihlerinde Genel Başkanımız Metin VURANOK ve Genel Sekreterimiz Atila İREY tarafından KESK Duruşması için İzmir iline gidildi ve duruşmaya katılım sağlandı. • 24-25-26-27 Ekim 2011 tarihlerinde Genel Başkanımız Metin VURANOK Van’da meydana gelen deprem sonrası oluşturulan KESK Heyetinde yer aldı. • 28 Ekim 2011 günü MYK üyemiz Yüksel KILINÇ Rize ilinde işyeri ziyaretleri gerçekleştirmiştir. • Ekim ayı içerisinde ‘Güvenceli iş Güvenli Gelecek’ başlıklı 8 sayfalık bülten bastırılarak şube ve temsilciliklerimize dağıtımı sağlanmıştır. - 13 - 5. Olağan Genel Kurul (25 - 26 - 27 Nisan 2014) • 8 Ekim Mitingi öncesi KESK heyeti tarafından 21–29 Eylül 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen İl gezilerine MYK’ mızın katılım durumu; • 4 Kasım 2011 günü MYK üyemiz Yüksel KILINÇ Artvin ilinde işyeri ziyaretleri gerçekleştirmiştir. TARIM ORKAM-SEN • 19 Kasım 2011 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca Uzman ve destek personeli için açmış olduğu sınavda yaşanan usulsüzlüklere ilişkin 21 kasım 2011 günü ‘Bir Sınav Skandalı da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından’ başlıklı Basın açıklaması yapılmıştır. • 9-10-11-12 Aralık 2011 tarihlerinde Genel Başkanımız Metin VURANOK ve Genel Mali Sekreterimiz Seyhan KILIÇ ACAR tarafından Diyarbakır’da işyeri ziyaretleri yapıldı. • 13 Aralık 2011 tarihinde MYK üyemiz Şükrü KORKMAZ Zonguldak şubemizde işyerlerini ziyaret etti ve basın açıklaması yapıldı. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • 14 Aralık 2011 tarihinde MYK üyemiz Şükrü KORKMAZ Bartın İlinde işyerlerini ziyaret etti ve basın açıklaması yapıldı. • 21 Aralık 2011 günü yapılacak olan greve ilişkin13–17 Aralık 2011 tarihleri arasında KESK heyeti ile gerçekleştirilen il gezilerine MYK’mızın katılım durumu; Metin VURANOK Mersin, Hatay, İskenderun ve Urfa illeri, Atila İREY Muğla, Aydın ve Manisa illeri, Seyhan KILIÇ ACAR Batman, Diyarbakır ve Mardin illeri, Şükrü KORKMAZ Karabük ili, Yüksel KILINÇ Trabzon, Rize ve Artvin illerine katılım sağlamışlardır. • 21-22-23-24 Aralık 2011 tarihlerinde Van depreminde evleri zarar gören üye ve çalışanlarımızın evlerinde hasar tesbiti çalışması için serbest bir İnşaat Mühendisi sendikamız tarafından görevlendirilmiş ve çalışmalara Genel Başkanımız Metin VURANOK ve Genel Mali Sekreterimiz Seyhan KILIÇ ACAR katılmışlardır. • 25-26-27 Aralık 2011 tarihlerinde Genel Başkanımız Metin VURANOK ve Genel Mali Sekreterimiz Seyhan KILIÇ ACAR tarafından Diyarbakır’da işyeri ziyaretleri yapıldı. • Şırnak İli Uludere ilçesi robozki köyünde yapılan katliam sonrası bölgede incelemelerde bulunmak üzere 29 Aralık 2011 günü oluşturulan heyette MYK üyemiz Seyhan KILIÇ ACAR yer almıştır. • 5500 duvar, 5500 masa takvimi bastırılarak Ocak ayı başında şube ve temsilciliklerimize dağıtımı sağlanmıştır. • 09 Ocak 2012 Genel Örgütlenme Eğitim ve Basın Yayın Sekreteri Şükrü KORKMAZ tarafından Devrek ve Dirgine ilçelerinde işyerleri ziyaret edildi. - 14 - • 666 sayılı KHK ile yürürlüğe giren ek ödemelerde yaşanan adaletsizliğe karşı 13 Ocak 2012’de Sendikamız Tarım Orkam-Sen, Haber-Sen, BTS ve ESM ile birlikte Maliye Bakanlığı önünde basın açıklaması gerçekleştirdik. • 21.01.2012 Genel Örgütlenme Eğitim ve Basın Yayın Sekreteri Şükrü KORKMAZ tarafından Bartın-Amasra’da işyerleri ziyaret edildi. • 21 Ocak 2011 günü Mersin’de Emek ve Demokrasi Platformu tarafından gerçekleştirilen Barış mitingine Genel Sekreterimiz Atila İREY katılmıştır. • 28-29 Ocak 2. Başkanlar kurulu Ankara’da yapıldı. • 4-5 Şubat’ta Uludere Roboski’ye giden KESK-DİSK heyetinde Genel Sekreterimiz Atila İREY katılmıştır. • 17 Şubat 2012 tarihinde 4 sendika ortak 666 sayılı KHK ile ek ödemelerde yaşanan sorunlara ilişkin Başbakanlığa yürüyerek, taleplerimizi ifade eden dosya Başbakanlığa iletilmiştir. Burada Basın açıklaması yapılmıştır. Aynı gün tüm illerde basın açıklamaları gerçekleştirilme kararı alınmıştır. • Başbakanlığa yapılacak eylem çalışmasında kullanılmak üzere 4000 adet iç mekân afişi bastırılmıştır. • Genel Başkan Metin VURANOK 7-10 Mart tarihleri arasında Adana ve Mersin Şubelerini ziyaret etti. • Genel sekreterimiz Atila İREY 13-17 Mart tarihleri arasında İzmir ve Muğla şubelerimizi ziyaret etti. • 14 Mart 2012 tarihinde Genel Başkanımız Metin VURANOK Kocaeli şubemizi ziyaret etti. • Genel Başkanımız Mettin VURANOK ile MYK üyemiz Şükrü KORKMAZ 15-16 Mart Zonguldak Şubemiz ile bağlı il Bartın ilini ziyaret ettiler. • Genel Başkanımız Metin VURANOK 20-25 Mart 2012 tarihleri arasında Şırnak, Diyarbakır ve Urfa şubelerimizi ziyaret etti. • MYK üyemiz Seyhan KILIÇ ACAR 20 Mart 2012 tarihinde Batman Temsilciliğimizi ziyaret etti. • 21 Mart Dünya Ormancılık günü nedeniyle Ormanlarımıza Sahip Çıkalım (OSB) ile birlikte ortak bir basın açıklaması yapılmıştır. • 23 Mart 2012 tarihinde “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile - 15 - 5. Olağan Genel Kurul • 26 Şubat’ta İstanbul’da KESK Şubeler Platformu tarafından düzenlenen bölge mitingine Genel Başkan Metin VURANOK katılmıştır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) • 25 Şubat KESK Kadın ve Sivil Toplum Örgütleri ile birlikte Genel Mali Sekreterimiz Seyhan KILIÇ ACAR’ın da katılımıyla Roboski’ye taziye ziyaretine gidildi. Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı” ya (kamuoyunda 2-B diye bilinen) basın açıklaması gerçekleştirdik. • 12 Nisan 2012 tarihinde Zeytincilik yönetmeliği basın açıklaması. TARIM ORKAM-SEN • MYK Üyelerimiz Seyhan KILIÇ ACAR ve Şükrü KORKMAZ 28-29 Mart 2012 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen KESK’in merkezi eylemine katılım sağlamışlardır. • 12 Nisan 2012 – “9 Nisan 2012 tarihli Zeytincilik Yönetmeliği Geri Çekilsin” başlıklı basın açıklaması yapılmıştır. • 05 Haziran 2012 –“Dünya Çevre Gününü Çevre Yağmasıyla Karşılıyoruz” başlıklı basın açıklaması yapılmıştır. • 27 Eylül 2012- Orman Muhafaza Memurlarının Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin İptali için Orman Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunduk. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • 9-19 Ekim 2012 tarihleri arasında yapılan KESL İl Gezilerine MYK Üyelerimiz tarafından katılım sağlanmıştır. • Nisan 2012 ayında “Şavaşa, Sömürüye ve Baskılara Karşı 1 Mayıs’ta alanlara başlıklı 10.000 adet bülten basılıp dağıtılmıştır. • 29 Haziran 2012 tarihinde ‘Genel Başkanımız Metin VURANOK ve Tüm Tutuklu Arkadaşlarımız Derhal Serbest bırakılsın’ başlıklı basın açıklaması yapılmıştır. • Temmuz 2012 ayında “Baskılara, Gözaltılara, Tutuklamalara Boyun Eğmeyeceğiz” başlıklı 10.000 adet liflet basılıp dağıtılmıştır. • Aralık 2012 6.000 adet masa, 6000 adet duvar takvimi bastırılmış ve kargoya verilmiştir. • Aralık 2012’de “Savaşa Karşı Barışı, Sömürüye Karşı Emeğin Haklarını, Baskılara Karşı Özgürlükleri ve Demokrasiyi Savunmak İçin; Örgütlenmeye, Birleşmeye ve Mücadeleye” başlıklı 10.000 adet bülten basılıp kargoya verilmiştir. • 26 Aralık 2012 tarihinde T.M.O. Genel Müdürlüğünde 399 Sayılı KHK’nın eki ( II ) sayılı cetveline tabi sözleşmeli personel pozisyonunda çalışanların temel ücretlerinin belirlenmesinde 21.10.2011 tarihli ve 2011 / T-20 sayılı yüksek planlama kurulu kararının (“ücretlerin yeniden düzenlenmesi” başlıklı 8.maddesinin ) uygulanması için T.M.O. Genel Müdür Yardımcısı Uğur ERKAYMAZ ile bir görüşme yaptık. • 5.500 adet masa, 5.500 adet duvar takvimi ile birlikte 10.000 adet bülten bastırılarak dağıtımı yapılmıştır. • 5510Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortasının yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden itibaren fiili hizmet zammı (yıpranma hakkı) ortadan kaldırılmıştı. İlgili yasanın geçici maddesinin ve Danıştay 11.Dairesinin kararı gereği fiili hizmet zammı uygulamasının devam etmesi gerektiği KESK’e bağlı BTS - 16 - Sendikamızın yaptığı girişimlerden ortaya çıkmıştır. Bizde bu konuda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına fiili hizmet zamlarının yeniden uygulanması için 31 Ocak 2013 tarihinde başvuruda bulunduk. • 30 Ocak 2013 tarihinde ‘Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunda Neler oluyor’ başlıklı basın açıklaması yapılmıştır. • Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında çalışan matbaacı memurların yaşadıkları sorunların çözülmesi için 30 Ocak 2013 tarihinde Bakanlık nezdinde girişimde bulunduk. • KESK il gezileri kapsamında 19-20-21-22 Şubat 2013 tarihlerinde Kocaeli’de gerçekleştirilen faaliyetlere Genel Sekreterimiz Atila İREY, Trabzon’da gerçekleşen faaliyetlere MYK üyemiz Yüksel KILINÇ katılmıştır. • KESK il gezileri kapsamında 26-27-28 Şubat / 1 Mart 2013 tarihlerinde İzmir ve Manisa illerinde gerçekleştirilen faaliyetlere Genel Sekreterimiz Atila İREY ve MYK üyemiz Yüksel KILINÇ katılmışlardır. • Diyarbakır Şubemiz tarafından 4-5-6-7-8 Mart tarihlerinde Diyarbakır merkez ve Batman illerinde düzenlenen işyeri gezi programına Genel Sekreterimiz Atila İREY katılmıştır. • Dünya Ormancılık günü nedeniyle ‘Bu sorunlarla Orman Haftasını Buruk Kutladık’ başlıklı basın açıklamasını 22 Mart 2013 tarihinde gerçekleştirdik. • Türkiye Ormancılar Derneğinin öncülüğünde Ormancı örgütleriyle birlikte düzenlenen ‘Ormancılık Haftası’ etkinliklerine katılım sağlanmıştır. • Nisan ayı başında 500 adet ‘ormancı çalışanı arkadaş’ başlıklı bildiri basılmış ve 500 adette KESK bülteni Orman Genel Müdürlüğünün Afyon’da yaptığı seminerde MYK üyemiz Yüksel KILINÇ, eski Genel Başkanımız Yücel GÜL ve seminer katılımcı üyelerimiz tarafından toplantıda dağıtılmıştır. Yüksel KILINÇ ve Yücel GÜL tarafından Yangın ve Sınırlandırma tazminatı ile genel sorunlarımız Kadastro Daire Başkanı ve Orman Genel Müdür Yardımcısına sorulmuştur. • KESK il gezileri kapsamında 17-18-19 Nisan 2013 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen faaliyetlere Genel Sekreterimiz Atila İREY katılmıştır. • “Orman Muhafaza Memurlarının Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği”nin çeşitli hükümlerinin iptali için sendikamızın Danıştay 2.Dairesinde 2012 / 9904 E.sayılı dosyasında iptal davası açtığı ve söz konusu yönetmeliğinin hükümlerinin uygulanmasının çalışan personelleri mağdur duruma düşüreceği gibi kamu- 17 - 5. Olağan Genel Kurul • ‘Orman Muhafaza Memurları Atama ve yer Değiştirme yönetmeliğinin’ mağduriyet yaratacağından dolayı uygulanmaması için OGM’nü 22 Mart 2013 tarihinde bir kez daha uyardık. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) • 4-C’li çalışanların aile yardımı alabilmeleri kurumlarına verecekleri örnek dilekçeler hazırlanarak 14 Mart 2013 tarihinde şubelere gönderilmiştir. oyu da zarara uğratılacağı ve bu yüzden söz konusu iptal davası sonuçlanıncaya kadar uygulanmanın geri bırakılması hususuna Orman Genel Müdürlüğü bir kez daha uyarılmıştır. TARIM ORKAM-SEN • KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı TOMBUL ile Sendikamız Genel Sekreteri Atila İREY Orman Genel Müdürlüğünde Çalışanların yaşamış olduğu sorunların çözümü için 25 Nisan 2013 günü Orman Genel Müdürü İbrahim ÇİFTÇİ ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede sorunlar ve çözüm önerilerimiz yazılı olarak ta sunuldu. • 4-5 Haziran 2013 günlerinde Konfederasyonumuzun almış olduğu karar gereği gerçekleştirilen greve ve alan eylemlerine katılım sağlanmıştır. • Gezi Direnişinde devletin baskı ve şiddet politikalarına karşı KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve TDB ile birlikte 17 Haziran 2013 te yapılan bir günlük greve ve alan eylemlerine katılım sağlanmıştır. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • Orman Genel Müdürlüğü çalışanlarının gasp edilen ‘sınırlandırma ve yangın tazminatlarının’ yeniden ödenmesi için 8-12 Temmuz 2013 tarihleri arasında yaygın bir imza kampanyası düzenlenmiştir. Toplanan imzalar 16 Temmuz 2013 günü Orman Genel Müdürlüğüne bina önünde yapılan basın açıklaması sonrası teslim edilmiştir. • 19 Aralık 2013 günü Konfederasyonumuzca alınan karar gereği bütçe taleplerimiz ve demokratik taleplerimiz için bir günlük uyarı grevine ve alan eylemine katılım sağlanmıştır. • 11 Ocak 2014 tarihinde KESK, DİSK, TMMOB ve TBB’nin çağrısıyla gerçekleştirilen merkezî Ankara mitingine katılım sağlanmıştır. • 8 Mart 2014 tarihinde gerçekleştirilen Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliklerine katılım sağlanmıştır. • 17 - 21 Mart 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen Ormancılık Haftası etkinliklerine katılım sağlanmıştır. • 21 Mart 2014 tarihinde gerçekleştirilen Newroz etkinliğine katılım sağlanmıştır. • 14 Nisan 2014 tarihinde konfederasyonumuz KESK tarafından alınan karar gereği ülke genelinde yapılan bordro yakma eylemine katılım sağlanmıştır. - 18 - TARIM ORKAM-SEN ÖRGÜTLENMEYE İLİŞKİN GENEL ÜYE HAREKETLERİ Genel Üye Sayısı: TARIM ORKAM-SEN FAAL ÜYE SAYISI 3.700 FAAL ÜYE LİSTESİ Üye Sayısı Kadın-Erkek Sayıları: ERKEK ÜYE 3.049 KADIN ÜYE 651 Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Öğrenim Durumları: FAAL ÜYE LİSTESİ Üye Sayısı İLKOKUL MEZUNU 259 LİSE MEZUNU 839 2.602 YÜKSEK OKUL MEZUNU Kurumlara Göre Genel Durum: KURUM ADI Faal Üye Sayısı GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI 959 2.661 TARIM İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 3 TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 77 ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI TOPLAM 3.700 - 20 - ŞUBELERİMİZ VE BAĞLI OLDUKLARI İLLERE GÖRE ÜYE SAYILARI ANKARA BURSA DİYARBAKIR 134 233 311 550 - 21 - ADANA 45 GAZİANTEP 29 HATAY 36 K.MARAŞ 11 KAYSERİ 11 KİLİS 1 OSMANİYE 1 ANKARA 226 ÇANKIRI 3 KIRIKKALE 1 KIRŞEHİR 2 YOZGAT 1 AFYON 17 BALIKESİR 84 BİLECİK 13 BURSA 110 ÇANAKKALE 30 ESKİŞEHİR 42 KÜTAHYA 3 YALOVA 12 BATMAN 138 BİNGÖL 13 DİYARBAKIR 387 ELAZIĞ 7 ERZİNCAN 5 (25 - 26 - 27 Nisan 2014) ADANA ÜYE SAYISI 5. Olağan Genel Kurul BAĞLI OLDUĞU ŞUBE ŞUBE TOPLAM ÜYE SAYISI GÖREV YAPILAN İL BAĞLI OLDUĞU ŞUBE ŞUBE TOPLAM ÜYE SAYISI GÖREV YAPILAN İL TARIM ORKAM-SEN GİRESUN İSTANBUL Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası İZMİR MERSİN MUĞLA ŞANLIURFA 183 332 420 134 313 441 - 22 - ÜYE SAYISI AMASYA 12 ÇORUM 41 GİRESUN 17 ORDU 19 SAMSUN 47 SİVAS 18 TOKAT 29 ADAPAZARI 18 EDİRNE 16 İSTANBUL 204 KIRKLARELİ 40 KOCAELİ 29 TEKİRDAĞ 25 İZMİR 344 MANİSA 72 UŞAK 4 AKSARAY 2 KONYA 1 MERSİN 117 NEVŞEHİR 2 NİĞDE 12 ANTALYA 62 AYDIN 136 BURDUR 11 DENİZLİ 21 MUĞLA 83 ADIYAMAN 51 MALATYA 56 MARDİN 148 ŞANLIURFA 68 TUNCELİ 118 VAN ZONGULDAK TOPLAM 137 403 109 3.700 ARDAHAN 2 ARTVİN 45 ERZURUM 3 GÜMÜŞHANE 11 IĞDIR 3 KARS 15 RİZE 9 TRABZON 49 AĞRI 58 BİTLİS 21 HAKKARİ 101 MUŞ 22 SİİRT 14 ŞIRNAK 42 VAN 145 BARTIN 25 BOLU 15 DÜZCE 6 KARABÜK 9 KASTAMONU 6 SİNOP 16 ZONGULDAK 32 TOPLAM 3.700 5. Olağan Genel Kurul TRABZON ÜYE SAYISI (25 - 26 - 27 Nisan 2014) BAĞLI OLDUĞU ŞUBE ŞUBE TOPLAM ÜYE SAYISI GÖREV YAPILAN İL - 23 - 139.429 38.924 25.564 122.760 35.707 22.734 119.909 36.419 23.212 112.366 38.548 22.379 110.868 40.359 22.944 109.833 38.768 21.289 115.949 41.520 22.311 125.316 41.052 21.555 124.380 39.627 20.259 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 154.524 41.408 28.491 2004 2005 166.515 31.463 24.008 2003 BES 149.383 24.187 26.840 SES 2002 EĞİTİM SEN Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası 31.099 30.043 28.516 25.555 25.456 24.687 25.812 26.070 27.941 32.611 28.442 13.581 TÜMBELSEN 3.659 3.988 4.311 4.504 4.867 6.601 5.869 6.480 7.827 9.724 10.820 14.649 ESM 3.055 3.165 3.341 3.503 3.955 4.235 4.585 5.162 6.315 7.840 10.410 10.121 TARIM ORKAM SEN 3.799 3.943 4.264 4.374 4.538 4.550 4.703 4.435 6.341 7.631 9.238 7.859 HABER SEN 2.727 2.808 3.213 3.007 2.855 2.922 2.975 2.759 3.159 3.702 3.384 5.866 BTS (ÇALIŞMA BAKANLIĞI TUTANAKLARINA GÖRE) 4.307 4.035 3.883 3.425 3.263 3.018 3.275 2.995 3.059 3.346 2.444 2.565 KÜLTÜR SANAT 2002-2013 YILLARI ARASI KESK VE BAĞLI SENDİKALARIN ÜYE SAYILARI 3.639 3.811 4.198 4.395 4.858 5.093 5.445 4.993 5.398 7.837 8.875 7.297 YAPIYOL 629 585 577 542 500 364 355 241 103 231 DİVES TARIM ORKAM-SEN - 24 - 237.180 240.304 232.083 219.195 224.413 223.460 231.987 234.336 264.060 297.114 295.830 262.348 KESK BASIN AÇIKLAMALARI KÜTAHYA GÜMÜŞKÖY’DE BULUNAN ETİ GÜMÜŞ’E AİT MADEN TARIM ORKAM-SEN DERHAL, VAKİT GEÇİRİLMEDEN KAPATILMALIDIR Kütahya Gümüşköy’de bulunan Eti Gümüş A.Ş.’ne ait gümüş madeni işletmesinde atık depolama barajında taşma meydana gelmiş ve atık barajı yıkılma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Atık depolama barajındaki sızmalar ve taşmalar neticesinde atık depolama havuzundan aktif durumda bulunan ağır metaller (arsenik, kurşun, bakır, çinko vs.) yer altı sularına ve besin zincirini karışmaktadır. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Bölgedeki içme suyundan alınan numunenin Çevre Mühendisleri Odası tarafından yaptırılan laboratuar analizi sonucunda, sudaki siyanür miktarının limit değerinden % 40 daha fazla olduğu tespit edilmiştir. İlerleyen günlerde sızmalarla birlikte bu miktar daha da artacaktır. Sızmaların dışında atık havuzundan sürekli olarak buharlaşan hidrojen siyanür gazı çevreyi ve insanları zehirlemektedir. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızın korunması için; • Kütahya Gümüşköy’de bulunan Eti Gümüş’e ait gümüş madeni işletmesi DERHAL KAPATILMALIDIR. • Atık havuzları ile ilgili olarak devlet tarafından ıslah çalışmalarına başlanmalı ve tüm ıslah çalışması maliyetleri firma tarafından karşılanmalıdır. • Tesiste çalışanların tüm yasal hakları firma tarafından ödenmeli ve çalışanlar devlet tarafından başka bir işe yerleştirilmelidirler. • Suları, toprakları ve hayvanları zehirlenen yöre halkının tüm mağduriyetleri devlet tarafından karşılanmalıdır. • Yöredeki köylerde yaşayanların sağlık durumları acilen değerlendirilmeli, bölge halkı siyanür ve ağır metallerin sağlık etkileri yönünden aydınlatılmalı, sağlık durumları ileriye dönük olarak izlenmelidir. • Bölge halkında oluşabilecek sağlık etkilerinin belirlenmesi ve takibi açısından kısa, orta ve uzun vadeli bir izlem ve değerlendirme planı yapılmalıdır. Bu kapsamda olası sağlık etkilerinin ortaya çıkıp çıkmadığını saptamak amacıyla gerekirse tarama, biyolojik izlem ve bilimsel araştırmalar planlanmalıdır. • Bölgedeki sağlık kurumları beklenen sağlık etkileri, acil durum planı ve müdahale konusunda eğitimden geçirilmelidir, halka olası sağlık etkileri ve alınacak önlemler anlatılmalıdır. - 26 - • Gümüşköy’de yaşananlar, yıllardan bu yana sendikalar ve meslek örgütleri tarafından yapılan uyarılar ve yargı kararları dikkate alınarak Türkiye’deki Bergama, Gümüşhane, Kışladağ, Munzur, İliç v.b ve dünyadaki siyanürle madencilik yapan tüm tesisler derhal kapatılmalıdır. • Gümüşköy’de gerekli önlemleri almakta yetersiz kalan ve “bir gram dahi siyanürlü su sızmamıştır” diyerek bilimsel ve etik davranmaktan uzak olan Çevre ve Orman Bakanı istifa etmelidir. Yukarıda yapılması gereken tüm uygulamalar için biz aşağıda imzası olan sendikalar ve meslek ve çevre örgütleri olarak oluşturduğumuz “Kütahya Gümüşköy İzleme platformu” olarak tüm bilgi ve birikimlerimizi yöre halkıyla paylaşacağımızı ve süreci sonuna kadar takip edeceğimizi kamuoyuna duyururuz. DİSK Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası KESK Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası KESK Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası KESK Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası TMMOB Çevre Mühendisleri Odası TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası TMMOB Metalurji Mühendisleri Odası TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Türk Tabipler Birliği 5. Olağan Genel Kurul Ekoloji Kolektifi (25 - 26 - 27 Nisan 2014) TMMOB Kimya Mühendisleri Odası - 27 - BASINA VE KAMUOYUNA TARIM ORKAM-SEN TARGEL SORUN YUMAĞI! Mühendisler köyde köylüler şehirde Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca Tarımsal Yayımı Geliştirme Projesi (TARGEL) adı altında uygulanan proje ortaya çıkardığı sorunlarla dikkat çekmektedir. TARGEL Projesinin tarımsal yayım faaliyetlerini etkinleştirmek ve bilginin doğrudan çiftçiye zaman ve mekan sınırı olmaksızın ulaşabilmesini sağlamak amacıyla uygulandığı bakanlıkça iddia edilse de, gerçekler hiçde iddia edildiği gibi değildir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Köylerde hiçbir altyapısı, çalışma bürosu, ulaşım ve konaklama koşulları oluşturulmadan uygulanmaya çalışılan projenin ciddiyeti buradan anlaşılmaktadır. Bu kapsamda istihdam edilen ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler ise ilkel ve çağdışı koşullarda fedakarca görevlerini yapmaya çalışırken, deyim yerindeyse kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır. Önceki yıllarda yine aynı iddialarla uygulanan köy grup ziraat teknisyenliği uygulamasının başarısız olduğu ve uygulamadan vazgeçildiği bilinmektedir. Oysa köy grup ziraat teknisyenliği teknik donanım, araç ve konutla desteklendiği halde başarısız olmuştu. TARGEL kapsamında 657 sayılı Devlet Memurları kanunun 4-B maddesi statüsünde istihdam edilen 5000 civarındaki ziraat mühendisi ve veteriner hekim projenin uygulanmasından ve Bakanlığın gerekli önlemleri almamasından kaynaklı olarak 4-B li diğer kamu çalışanlarından farklı ve ağır sorunlar da yaşamaktadırlar. ÖSYM başvurusu sırasında çalışma bölgesi olarak tek bir köyün ismi geçmesine rağmen, sözleşmeler imzalandıktan sonra onlarca köyden daha sorumlu tutulan Mühendis ve veteriner Hekimlere ikamet zorunluluğu getirilen köylerde ne konut ne de çalışma bürosu temin edilmiştir. Bütün bu engelleri aşarak büro kurmayı başaranlar ise büronun elektrik, kira, ısınma vb. giderlerini kendileri karşılamaktadırlar. Ayrıca sorumlu tutuldukları diğer köylere hangi araçla ulaşacakları da merak konusudur. Tarım ve köyişleri Bakanlığı bugüne kadar TARGEL kapsamında istihdam edilenlerin yaşadıkları sorunların çözümünde hiçbir adım atmamış ve görmezden gelmiştir. TARGEL kapsamında ve diğer sözleşmeli görev yapan tüm 4-B, 4-C li çalışanlar güvenceli ve kadrolu istihdam edilmelidir. Sözleşmeli çalışanlar kadroya alınıncaya kadar aşağıdaki önlemler Bakanlıkça hızla yerine getirilmelidir. Öncelikle hiçbir alt yapısı olmayan, aile bütünlüğünü bozan, sosyal, kültürel ve en temel insani ihtiyaçların bile karşılanmasından yoksun bir çalışma ortamı olan köyde ikamet zorunluluğu hemen kaldırılmalıdır. Bilimsellikten uzak, objektif kriterler taşımayan ve İl ve İlçe Müdürlerinin sık sık baskı kurmak için istismar ettiği Performansa dayalı ücret uygulaması kaldırılmalıdır. - 28 - Diğer bakanlıklarda çalışan teknik personelle kıyaslandığında ortaya çıkan ücret adaletsizliği giderilmeli, sözleşmeler imzalanırken ücretler açıkça belirtilmelidir. Ayrıca emsali kadrolu çalışanların aldığı, fazla mesai ücreti, tazminat ve ek ödemelerden yararlandırılmalıdır. Bu sebeplerden kaynaklı mali kayıpları geriye dönük hesaplanarak ödenmelidir. Görev yaptıkları il ve ilçe Müdürlüklerindeki baskıcı ve keyfi uygulamalar derhal son bulmalı, sözleşmede belirtilen görevler dışında görevlendirmeler yapılmamalıdır. Mesleki anlamda yetkinleşme ve görevde yükselmenin önündeki engeller kaldırılmalı, mevcut TARGEL çalışanlarının ÖSYM tarafından 4-B kapsamında yapılan atamaları engellenmemelidir. Bakanlığın taşra teşkilatlarında teknik personel sıkıntısı olduğu ve bazı bölgelerde proje çalışanlarının il ve ilçe merkezlerinde usulsüz olarak görevlendirildiği bilinmektedir. TARGEL projesinde deneyim kazanmış personeli il ve ilçe merkezine çekmek yerine, yeni ataması yapılan personelin il ve ilçe merkezlerine atanması uygulamasına son verilmelidir. Sonuç olarak; çalışma yaşamının temel değerleriyle çelişen TARGEL projesinin yarattığı sorunların çözümü artık ertelenmemelidir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yukarıda ki önerilerimiz ışığında TARGEL çalışanlarının sorunlarına çözüm üretmesini ve sorumlu davranmasını bekliyoruz. Tarım Orkam-Sen olarak konunun takipçisi olacağımızı ve sorunlar çözülünceye kadar da mücadelemizi büyüterek sürdüreceğimizi belirtiyoruz. TARIM ORKAM SEN (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yaptırdığı güdümlü anketlerle gerçekleri gizleyemez artık. Bakanlık yetkilileri TARGEL çalışanlarının yıllardır katlandığı bu çalışma koşullarına bir hafta dayanabilirler mi acaba? 5. Olağan Genel Kurul GENEL MERKEZİ - 29 - GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞINDA 4-B’LİLERE KADRO ALDATMACASI! TARIM ORKAM-SEN AKP hükümeti 12 Haziran 2011’de yapılan genel seçim öncesi çıkarttığı 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 4-B statüsünde ve 4924 sayılı kanun uyarınca sözleşmeli çalışan personelleri şartsız kadroya alınacağını hükme bağlamıştı. Seçimlere kısa bir süre önce yapılan düzenlemenin bir seçim yatırımı olduğu ve bir lütufmuş gibi sunulduğunu o süreçte de ifade etmiştik. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığındaki 4-B’lilerin kadroya geçirilmesinde yaşananlar bu tespitimizi bir kez daha kanıtlar niteliktedir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Personel Genel Müdürlüğünün 02.08.2011 tarih ve 588 sayılı atama oluruyla Tarımsal Yayımı Geliştirme (TARGEL) projesi kapsamında görev yapan 5000’e yakın 4-B’liye adeta kadro veriliyormuş gibi gösterilmiştir. Atama olurunda yeni görev yerleri olarak vizeli köylere atamaları yapılmıştır. Bakanlığın taşra teşkilatı şemasında en küçük birim olarak Bakanlık İlçe Müdürlüğü olarak tanımlanmasına rağmen, vizeli köylere atamalarının yapılması 657 sayılı DMK’ya, 639 sayılı KHK’ya aykırı olduğu açıktır. Ayrıca, BİMER’in (Başbakanlık İletişim Merkezi) 11,08,2011 tarih ve 727385 numaralı yazısında “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının İl ve İlçelerde birimleri mevcuttur. Köylerde herhangi bir birimi yoktur.” Denmesine karşın bu yaşananlar akıllara “Vizontele” isimli filmde kütüphanesi olmayan ilçeye kütüphane müdürü ataması yapılmasını getirmektedir. Çalışma esasları, tayin ve özlük hakları bakımından artık 4-A’lı olan TARGEL çalışanlarına ne denecektir şimdi? Yoksa Bakanlıkta Özde kadrolu – sözde kadrolu uygulaması mı başlamıştır. Bu kapsamda kadroya geçen bir çalışan başka bir İl’e tayin istediğinde ne olacak peki, o İl’de boş köy mü aranacak? Bu soruları çoğaltmamız mümkün ama mevcut yasal düzenlemelerde cevabı maalesef yok. Yaşanan bir diğer sorun da 25 Mayıs 2011 tarihinde atamaları yapılan ancak 4 Hazirandan önce sözleşmeleri imzalatılmayan yaklaşık 2000’e yakın 4-B’linin kadro hakkından mahrum bırakılmalarıdır. Bu kapsamda ataması yapılanların çok azı 4 Hazirandan önce sözleşmeleri imzalatılmış ve kadroya alınmışlardır. Çalışma barışını bozan haksız uygulama aynı zamanda eşitlik ilkesine de aykırıdır. Başında ifade ettiğimiz gibi 4-B’lilere kadro veriliyormuş gibi davranıldığı hissiyatını da güçlendirmektedir. 25 Mayısta atamaları yapılıyorsa eğer 4 Hazirana kadar da sözleşmeleri imzalanabilirdi ve mağduriyet ortadan kalkardı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri bu hukuksuz ve haksız uygulamaları bir an önce düzeltmelidir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi köylerde hiçbir altyapısı oluşturulmadan uygulamaya çalışılan TARGEL Projesi iptal edilmelidir. Ayrıca Bakanlıkta çalışan güvenceden mahrum olan tüm sözleşmeliler (4-B, 4-C, 4924, taşeron) kadrolu istihdam edilmelidir. Bunun önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Tarım Orkam-Sen olarak güvenceli iş güvenceli gelecek mücadelemizi büyüterek sürdürmeye devam edeceğiz. 16.08.2011 TARIM ORKAM SEN GENEL MERKEZİ - 30 - BASIN AÇIKLAMASI ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI İLE ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, ANKARA’NIN YEŞİL DOKUSU AOÇ. GAZİ YERLEŞKESİNİ RANTİYECİLERE VERMEK İSTİYOR. Ormancılığın kurumsal kimliği ve kültürel hafızasının kalbi ve Ankara halkının vazgeçilmez uğrak yeri olan, 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Gazi Yerleşkesi; 2007 yılında başlatılan gizli planlarla ve günümüzde Orman ve Su İşleri Bakanı ile Bakanlık Müsteşarının baskılarına karşı koyamayan, Orman Genel Müdürü sayesinde, 1 inci Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı koruma statüsü, her türlü yapılaşmaya açık 3.Derece Doğal Site düşürülmüş ve dikensiz gül bahçesi halinde rantiyecilere verilmek istenmektedir. Atatürk’ün vasiyeti doğrultusunda yeşillendirilen bu mutena yurt köşesinin; tekrar 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı koruma statüsüne dönüştürülmesini, Gazi Yerleşkesinin fonksiyonunun değiştirilmemesi için yazılı ve görsel basının, köşe yazarlarının, Ankara halkının ve çevre dostlarının konuya sahip çıkmalarının gerekli olduğunu ve platforma her türlü desteği vermelerini istiyoruz. Orman Genel Müdürü ve üst düzey yetkilileri; girdiğiniz yanlış yoldan geri dönmenizi, çalışanlarınıza yerleşkenin boşaltılmasına yönelik kanunsuz baskılar yapmamanızı, onurlu davranmanızı, gizli plânlarla,ormancı çalışanların, çevre ve doğa sever Ankara - 31 - 5. Olağan Genel Kurul Atatürk Orman Çiftliği’nin ayrılmaz parçası olan Gazi Yerleşkesi;çiftliklerin hazineye devrine ilişkin Atatürk’ün 11/6/1937 tarihinde yazdığı vasiyetnamesindeki “…araziyi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler…temin eylemek.” ifadesine ve “Burasını öyle ağaçlandırınız ki, körbir insan dahi yeşillikler arasında olduğunu fark etsin” veciz sözüne uygun olarak, Türk Ormancılarının 1954 yılından bu yana yaptıkları bilimsel çalışmalar sonunda yeşillendirilmiş, bilim dünyası ve Ankara halkının yararlandığı mutena bir yurt köşesi haline getirilmiş, Atatürk Orman Çiftliği ile birlikte 1992-1998 yılları arasında BİRİNCİ DERECE DOĞAL VE TARİHİ SİT olarak tescil edilmiş olan bu yer, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğü’nce rantiyecilere verilmek istenerek fonksiyonunun sonlandırılmasına dair gizli planlar yapılmaktadır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Atatürk’ün 11/6/1937 Tarihli Vasiyeti Doğrultusunda Türk Ormancılarınca Yeşillendirilen, Ormancılığın Kalbi ve Kültürel Hafızası, Ankara Halkının Vazgeçilmez Konumundaki Atatürk Orman Çiftliği Gazi Yerleşkesi’nin; 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Olan Koruma Statüsünün 3. Derece Doğal Site Düşürülmesi ve Gizli Planlarla Yokedilmesi Girişimlerini Çevreye, Ankara Doğasına ve Türk Ormancılığına Vurulmuş Büyük Bir Darbe Olarak Görüyor ve Asla Kabul Etmiyoruz. halkının vicdanlarını sızlatan ve hiç de kabul görmeyen yanlışlarınızda ısrar etmemenizi açıkça ifade ediyor, Atatürk Orman Çiftliğinin ayrılmaz parçası olan Gazi Yerleşkesi üzerindeki gizli planları asla kabul etmiyor ve şiddetle kınıyoruz. 01/Kasım/2011 AOÇ. GAZİ YERLEŞKESİNE SAHİP ÇIKALIM PLATFORMU TARIM ORKAM-SEN AOÇ. GAZİ YERLEŞKESİNE SAHİP ÇIKALIM PLATFORMU Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI • TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ • ORMAN TEKNİKERLERİ DERNEĞİ • EMEKLİ ORMANCILAR DERNEĞİ • TÜRK TARIM ORMAN-SEN • YEŞİL TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ • TARIM ORMAN-İŞ • TARIM ORKAM-SEN • TÜRKİYE ORMANCILIK KOOPERATİFLERİ MERKEZ BİRLİĞİ • TarIm Orman ve Çevre Hak SendikasI • KIRSAL ÇEVRE VE ORMANCILIK SORUNLARI ARAŞTIRMA DERNEĞİ • ORMANCI İKTİSATÇILAR DERNEĞİ - 32 - BASINA VE KAMUOYUNA ANADOLU İSYANDA! Doğamıza, suyumuza, ormanlarımıza, toprağımıza, kültürel ve doğal varlıklarımıza sahip çıkmak için 7 ayrı koldan ‘Anadolu’yu vermeyeceğiz’ sloganıyla başlayan Ankara yürüyüşünü coşkuyla selamlıyoruz. Yaşam hakkımıza kastedenler ulusal ve uluslar arası ölçekte kendi birliklerini kurarak hareket ediyorlar. Bizlerde yaşam hakkı savunucuları olarak yerellerde tek tek başlattığımız mücadeleyi bugün birleştirerek ve büyüterek devam ediyoruz. Yaşama, doğaya ve geleceğimize sahip çıkanlar Türkiye’nin dört bir yanından birleşe birleşe Ankara’ya yürüyor. Tarım Orkam-Sen olarak ‘Anadolu’yu vermeyeceğiz’ şiarıyla başlatılan yürüyüşün yanında olduğumuzu bildiriyoruz. Yolumuz açık olsun. 14 Nisan 2011 TARIM ORKAM SEN MERKEZ YÖNETİM KURULU - 33 - 5. Olağan Genel Kurul AKP hükümeti doğayı ve yaşamı tehdit eden yasal düzenlemeleri tüm tepkilere rağmen çıkartmaya devam ediyor. ‘Tabiat ve biyoçeşitliliği koruma kanun tasarısı’ mecliste beklerken, jet hızıyla çıkartılan ‘Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunuyla’ HES projelerinin önündeki engeller kaldırılmak isteniyor. Ormanlarımıza yönelik tarihin en kapsamlı saldırısı 2-B gündemdeki yerini korurken, geçtiğimiz yıllarda çıkartılan ‘Turizmi Teşvik yasası’ ve ‘Maden yasası’ gibi düzenlemeler 2-B’yi aratmayan tehditler içermektedir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) İnsanı, doğayı ve yaşam hakkını hiçe sayanlar, sularımızı HES projeleriyle enerji şirketlerine peşkeş çekmek istiyorlar. Canlı yaşamın vazgeçilmezi olan ormanlarımız 2-B yasasıyla talana açılmak isteniyor. Dağlarımız maden şirketlerine teslim edilerek bozuşturulmak isteniyor. Nükleer ve termik santrallerle yaşamımız tehdit edilmek isteniyor. GDO’lu tohumlarla sağlıklı beslenme hakkımız elimizden alınmak isteniyor. Binlerce yılın kültürel ve doğal mirasları olan Hasankeyf, Munzur vadisi, fırtına vadisi, alliona ve diğerleri yok edilmek isteniyor. BASINA VE KAMUOYUNA TARIM ORKAM-SEN TARGEL SORUN YUMAĞI! Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca Tarımsal Yayımı Geliştirme Projesi (TARGEL) adı altında uygulanan proje ortaya çıkardığı sorunlarla dikkat çekmektedir. TARGEL Projesinin tarımsal yayım faaliyetlerini etkinleştirmek ve bilginin doğrudan çiftçiye zaman ve mekan sınırı olmaksızın ulaşabilmesini sağlamak amacıyla uygulandığı bakanlıkça iddia edilse de, gerçekler hiçde iddia edildiği gibi değildir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Köylerde hiçbir altyapısı, çalışma bürosu, ulaşım ve konaklama koşulları oluşturulmadan uygulanmaya çalışılan projenin ciddiyeti buradan anlaşılmaktadır. Bu kapsamda istihdam edilen ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler ise ilkel ve çağdışı koşullarda fedakarca görevlerini yapmaya çalışırken, deyim yerindeyse kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır. Önceki yıllarda yine aynı iddialarla uygulanan köy grup ziraat teknisyenliği uygulamasının başarısız olduğu ve uygulamadan vazgeçildiği bilinmektedir. Oysa köy grup ziraat teknisyenliği teknik donanım, araç ve konutla desteklendiği halde başarısız olmuştu. TARGEL kapsamında 657 sayılı Devlet Memurları kanunun 4-B maddesi statüsünde istihdam edilen 5000 civarındaki ziraat mühendisi ve veteriner hekim projenin uygulanmasından ve Bakanlığın gerekli önlemleri almamasından kaynaklı olarak 4-B li diğer kamu çalışanlarından farklı ve ağır sorunlar da yaşamaktadırlar. ÖSYM başvurusu sırasında çalışma bölgesi olarak tek bir köyün ismi geçmesine rağmen, sözleşmeler imzalandıktan sonra onlarca köyden daha sorumlu tutulan Mühendis ve veteriner Hekimlere ikamet zorunluluğu getirilen köylerde ne konut ne de çalışma bürosu temin edilmiştir. Bütün bu engelleri aşarak büro kurmayı başaranlar ise büronun elektrik, kira, ısınma vb. giderlerini kendileri karşılamaktadırlar. Ayrıca sorumlu tutuldukları diğer köylere hangi araçla ulaşacakları da merak konusudur. Tarım ve köyişleri Bakanlığı bugüne kadar TARGEL kapsamında istihdam edilenlerin yaşadıkları sorunların çözümünde hiçbir adım atmamış ve görmezden gelmiştir. TARGEL kapsamında ve diğer sözleşmeli görev yapan tüm 4-B, 4-C li çalışanlar güvenceli ve kadrolu istihdam edilmelidir. Sözleşmeli çalışanlar kadroya alınıncaya kadar aşağıdaki önlemler Bakanlıkça hızla yerine getirilmelidir. Öncelikle hiçbir alt yapısı olmayan, aile bütünlüğünü bozan, sosyal, kültürel ve en temel insani ihtiyaçların bile karşılanmasından yoksun bir çalışma ortamı olan köyde ikamet zorunluluğu hemen kaldırılmalıdır. Bilimsellikten uzak, objektif kriterler taşımayan ve İl ve İlçe Müdürlerinin sık sık baskı kurmak için istismar ettiği Performansa dayalı ücret uygulaması kaldırılmalıdır. Diğer bakanlıklarda çalışan teknik personelle kıyaslandığında ortaya çıkan ücret adaletsizliği giderilmeli, sözleşmeler imzalanırken ücretler açıkça belirtilmelidir. Ayrıca - 34 - emsali kadrolu çalışanların aldığı, fazla mesai ücreti, tazminat ve ek ödemelerden yararlandırılmalıdır. Bu sebeplerden kaynaklı mali kayıpları geriye dönük hesaplanarak ödenmelidir. Görev yaptıkları il ve ilçe Müdürlüklerindeki baskıcı ve keyfi uygulamalar derhal son bulmalı, sözleşmede belirtilen görevler dışında görevlendirmeler yapılmamalıdır. Mesleki anlamda yetkinleşme ve görevde yükselmenin önündeki engeller kaldırılmalı, mevcut TARGEL çalışanlarının ÖSYM tarafından 4-B kapsamında yapılan atamaları engellenmemelidir. Bakanlığın taşra teşkilatlarında teknik personel sıkıntısı olduğu ve bazı bölgelerde proje çalışanlarının il ve ilçe merkezlerinde usulsüz olarak görevlendirildiği bilinmektedir. TARGEL projesinde deneyim kazanmış personeli il ve ilçe merkezine çekmek yerine, yeni ataması yapılan personelin il ve ilçe merkezlerine atanması uygulamasına son verilmelidir. Sonuç olarak; çalışma yaşamının temel değerleriyle çelişen TARGEL projesinin yarattığı sorunların çözümü artık ertelenmemelidir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yukarıda ki önerilerimiz ışığında TARGEL çalışanlarının sorunlarına çözüm üretmesini ve sorumlu davranmasını bekliyoruz. Tarım Orkam-Sen olarak konunun takipçisi olacağımızı ve sorunlar çözülünceye kadar da mücadelemizi büyüterek sürdüreceğimizi belirtiyoruz. 10.03.2011 TARIM ORKAM SEN 5. Olağan Genel Kurul GENEL MERKEZİ (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yaptırdığı güdümlü anketlerle gerçekleri gizleyemez artık. Bakanlık yetkilileri TARGEL çalışanlarının yıllardır katlandığı bu çalışma koşullarına bir hafta dayanabilirler mi acaba? - 35 - DÜNYA ÇEVRE GÜNÜNÜ ÇEVRE YAĞMASIYLA KARŞILIYORUZ! TARIM ORKAM-SEN Kapitalist yağma düzeni tüm tarihi birikimleri olduğu gibi doğal varlıklarımızı talan ederek yok etmeye devam ediyor. 5 Ekim Dünya Çevre Gününü ormanlarımızın, suyumuzun, doğal yaşam alanlarımızın saldırı altında olduğu bir dönemde karşılıyoruz. Son yıllarda Meclisten çıkarılan yasalarla milli parklar, doğal sitler, yaban hayatı koruma sahaları enerji ve maden tekellerinin hedefi haline getirilmiştir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Kamuoyunda 2 B olarak bilinen ve orman vasfını yitirmiş orman alanlarının satışını öngeren yasal düzenleme geçtiğimiz aylarda mecliste kabul edilerek yasalaşmıştı. Yapılan düzenlemeyle ‘orman olarak muhafazasında ilim ve fen bakımından yarar görülmeyen yerlerin’ satışı da öngörülmektedir. Bu düzenleme Orman alanlarımıza yönelik tarihin en kapsamlı ve ciddi saldırısıdır. Ülkemizin dört bir yanında yapımı planlanan HES projeleri ile termik santrallerle, nükleer santrallerle sularımız, derelerimiz pazarlanmak istenmektedir. Yapılması halinde telafisi mümkün olmayan sorunları ortaya çıkaracak olan bu projeler ile yaşam alanlarımız yok edilmek istenmektedir. Bilim insanlarının, çevre örgütlerinin ve ülkenin dört bir yanında yaşam alanlarını savunan halkımızın tüm uyarı ve mücadelelerine rağmen AKP hükümeti çevreye yönelik yıkıcı politikalardaki ısrarını sürdürmektedir. Bugünlerde mecliste doğal yaşam alanlarımızın sermayeye peşkeş çekilebilmesi için yeni bir yasal düzenleme daha yapılmaktadır. ‘Tabiatı ve Biyolojik çeşitliliği koruma yasa’ tasarısı TBMM çevre komisyonunda görüşülmeye devam ediliyor. Tasarının yasalaşması halinde koruma altındaki tüm alanlar şirketlerin hizmetine açılmış olacak, doğal sit kararları iptal edilebilecek, milli parklar bile yatırım amaçlı şirketlere ‘üstün kamu yararı’ gerekçesiyle tahsis edilebilecek. Doğal yaşam alanlarımıza yönelik bunca kapsamlı saldırıya karşı çevre mücadelesi de büyüyerek devam ediyor. Ülkemizin dört bir yanında çevre hareketlerinin yarattığı etkiden olsa gerek AKP hükümeti mücadele eden kesimlere yönelik saldırganlaşarak ‘bir avuç çapulcu’, ‘bir takım çevreci tipler’ gibi ifadeler kullanmaktan geri durmuyor. Bu nedenle yaşanabilir bir çevre için mücadele etmekten başkacada yol yoktur. Bu saldırıları bertaraf edene dek de 5 Haziran mücadele günü olamaya devam edecektir. 5 /06/ 2012 TARIM ORKAM SEN GENEL MERKEZİ - 36 - ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINDIRILMASI ALDATMACASI, 2/B VE 2/A GERÇEĞİ! Tasarı ayrıca mülkiyeti hazineye ait olan 927 bin hektar tarım arazisinin satışını da içermektedir. Adeta mirasyedi evlat gibi kamusal varlıkların satışı ve özelleştirilmesinde sıra ormanlarımıza ve hazine arazilerine gelmiş bulunmaktadır. Tasarı yasalaştığı takdirde 2/B ve hazine arazisi olarak toplam 1 milyon 337 bin hektar alan satışa çıkarılacaktır. Satış işlemlerinde satış bedeline itiraz etmeme ve dava açmama, yürütmeyi durdurma ve tedbir kararı verilemeyeceği yaptırımı da getirilmektedir. Yasa tasarısını gerekçelendirirken orman niteliğini kaybetmiş alanların yeniden ormana dönüşümünün mümkün olmadığı iddia edilmektedir. Dolayısıyla satmaktan ve değerlendirmekten başkaca da yol yok denmektedir. Oysa hem 2/B nin yasal dayanağında böyle bir ibare yoktur hemde bu iddia bilimsel bakımdan da yanlıştır. Bu alanlar pekâlâ yeniden ormanlık alanlara dönüştürülebilinir. Yasa tasarısı bundan sonrada artık benzer beklentilere yol açacağından ormanlık alanlarda daha fazla saldırıyı beraberinde getirecektir. Özellikle kıyı şeritlerinde ki ormanlık alanlar rantiyenin hedefi haline gelecektir. Ormanlık alanlarda ki şimdiye kadar yapılan yasa dışı yağma bundan sonra yasal mevzuata kavuşmuş olacaktır. Tasarıda 2/B alanlarının orman köylülerine tarımsal amaçla satılacağı vurgulanmaktadır. Yoksullukla pençeleşen orman köylüleri bırakın 2/B alanı satın almayı, tasarıyla köylerinden kovulma tehditi altına gireceklerdir. Tasarı tamamen rant ve çıkar çevrelerinin ihtiyaçları üzerinden gündeme getirilmiştir. Tasarıda bulunan ‘orman olarak - 37 - 5. Olağan Genel Kurul Tasarı Kamuoyunda 2/B olarak bilinen(410 bin hektar alan) 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş olan alanların satışını içermektedir. Ancak yasa tasarısındaki en büyük tehdit 2/A olarak tarif edilen ‘orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler’ hükmü ile tüm orman alanlarının gerek görüldüğünde satışını öngörmektedir. Öyle ki istenildiği zaman her ormanlık alan ‘orman olarak muhafazasında yarar görülmediği’ gerekçesiyle yağma ve talana açılabilecektir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Bugünlerde Mecliste “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı” görüşülmektedir. AKP hükümeti sağlık alanı başta olmak temel kamu hizmetlerini piyasaya açmak için yaptığı yasal düzenlemeleri de kamuoyuna reform, dönüşüm gibi olumlu kavramlarla izah ettiği de göz önüne alındığında, bu yasa tasarısının da orman köylülerini kalkındırmak için yaptığını iddia etmesinin bir aldatmaca olduğu anlaşılacaktır. Tasarı yasalaşırsa satışlardan elde edilecek gelirin neredeyse tamamına yakını çevre ve şehircilik Bakanlığına aktarılarak kentsel dönüşümlerde kullanılacak. muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen’ ibaresi ile de artık 21,6 milyon hektar ormanlık alan talana ve yağmaya açık hale getirilecektir. TARIM ORKAM-SEN Doğal yaşamının vazgeçilmez bir parçası olan ormanlarımıza yönelik bu tehdit tüm insanlığa karşı işlenmiş büyük bir suçtur. Tasarı bu haliyle geçtiğinde telafisi mümkün olmayan felaketlerle karşı karşıya kalabileceğiz. Bu nedenle yasa tasarısı derhal geri çekilmeli, 2/B olarak tarif edilen alanların yeniden ormanlık alana dönüştürülmesi için çalışmalar başlatılmalıdır. 23 Mart 2012 TARIM ORKAM SEN GENEL MERKEZİ Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası - 38 - 3 NİSAN 2012 TARİHLİ ZEYTİNCİLİK YÖNETMELİĞİ GERİ ÇEKİLSİN! Ormanlarımıza, suyumuza, toprağımıza, tarımsal üretime ve doğal yaşam alanlarımıza yönelik talan ve yok etme girişimlerine bir yenisi daha eklendi. Turizmi ve madenciliği teşvik söylemi adı altında 3573 sayılı ‘zeytinciliğin ıslahı, yabanilerin aşılattırılması’ hakkındaki kanunda değişiklik girişimleri bu güne kadar kamuoyunda oluşan tepki nedeniyle gerçekleştirilememişti. Ancak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca 3 Nisan 2012 tarihli ve 28253 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ‘Zeytinciliğin ıslahı, yabanilerin aşılattırılmasına dair yönetmelikte değişiklik yapılmasına daire yönetmelik’ düzenlemesiyle artık zeytinlik alanlarımızda yok edilme tehdidiyle karşı karşıyadır. Ayrıca yönetmelik değişikliği başta Muğla Yatağan olmak üzere ülkenin değişik yerlerinde termik santral kurma girişimlerine yönelik hukuksal engelleri de ortadan kaldırılması amacı da taşımaktadır. 100 bine yakın kişinin zeytinlik alanlarımızın korunması talebiyle TBMM’ne dilekçe vermiş olmasına rağmen yönetmelik değişikliğindeki ısrar kabul edilemezdir. Sağlıklı beslenme ve tarımsal üretim açısından ciddi sorunlar ortaya çıkaracak olan yönetmelik değişikliğinden acilen vazgeçilmeli, zeytinciliğimizi ve üreticilerimizi koruyacak önlemler derhal alınmalıdır. 12.04.2012 TARIM ORKAM SEN GENEL MERKEZİ - 39 - 5. Olağan Genel Kurul Oysa yapılan yönetmelik değişikliği, dayanağı olan 3573 sayılı kanuna aykırıdır. Çünkü kanunun 20.maddesinde “Zeytincilik sahaları daraltılamaz” denilmektedir. Zeytin gıda sektöründe ve tarımsal üretimde Dünyada ve ülkemizde stratejik bir üründür. Bu önemi de gün geçtikçe artmaktadır. Zeytin üretimi ve ona bağlı yan kolları Ülkemizde yaklaşık 10 milyon kişinin doğrudan ve dolaylı geçim kaynağıdır. Tütün ve şeker üretiminde yaşananlar şimdi de zeytincilik üretiminde dayatılmakta ve milyonlarca insanın geçim kaynakları yok edilmek istenmektedir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Yönetmelikte yapılan değişikliğe göre bundan böyle zeytin alanları; Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları, Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri, Kamu yararı kararı alınmış madencilik, petrol ve doğal gaz arama ve işletme etkinlikleri, Savunmaya yönelik stratejik yatırımlar için kullanılabilecek. Yani zeytinliklerde zeytincilik dışında her şey yapılabilecektir. BASINA VE KAMUOYUNA Değerli basın emekçileri, değerli dostlar; TARIM ORKAM-SEN AKP hükümetinin ülkemizi ekonomik, sosyal ve siyasal olarak derin uçurumlara sürüklediği bir dönemde sendikamız Tarım Orkam-Sen 5. Başkanlar Kurulunu Trabzon İlimizde topluyor. Kurulumuzun toplandığı 8 Aralık günü aynı zamanda konfederasyonumuz KESK’in 17. Kuruluş yıldönümü. Bu vesileyle Konfederasyonumuzun 17. Kuruluş yıldönümünü kutluyor, mücadele ve başarı dolu nice yıllar diliyoruz. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Kapitalizmin küresel krizi derinleşerek ilerlerken, emperyalist güçler arasında Suriye merkezli gerici kamplaşmaların tırmandığı bir süreçten geçmekteyiz. Bölgesel liderlik ve yeni Osmancılık hayalleri peşinde koşan AKP hükümeti ise Ortadoğudaki yaşanan bu gelişmelerde ABD emperyalizminin taşeronluğuna soyunmuş bulunmaktadır. Malatya’ya konuşlandırılan füze kalkanından sonra şimdide NATO’dan istenen patriot füzelerinin Suriye sınırına konuşlandırılması için yapılan girişimler bölgede gerilimleri artırırken, Ülkemizi sonu belirsiz bir maceraya doğru sürüklemektedir. Yine Kürt sorunundaki gelişmelerden kaynaklı son dönemlerde giderek artan çatışma ve can kayıpları artık katlanılamaz boyutlara ulaşmıştır. Çözümü konusunda onca gelişmeye ve olanağa rağmen çözümsüzlükte ısrar acılarımızı artırmaktan başka bir şey doğurmuyor. Kürt sorunu ve Suriye sorununda tüm halkların ortak çıkarı barışın sağlanması ve demokrasinin geliştirilmesidir. Bu bakımdan ülkemizi içerde ve dışarıda savaş bataklığına sürükleyen AKP iktidarı karşısında hem bölgede hem de ülkede barışı savunmak her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır. Değerli basın emekçileri; Kapitalist sistem yapısal özelliğinden kaynaklı yarattığı krizleri ve bunalımları aşmak için yine emekçi sınıfların kazanımlarına yönelmektedir. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm Dünyada işçi ve emekçiler yeniden kitlesel işten çıkarmalar, düşük ücret dayatmaları ve güvencesiz bir gelecek dayatması ile karşı karşıyalar. Ülkemizde ise sermayenin ihtiyaçları üzerinden hareket eden AKP hükümeti son yıllarda yaptığı yasal düzenlemelerle ve gerçekleştirdiği kimi fiili uygulamalarla emeğin kazanılmış tüm haklarına göz dikmiştir. Geçtiğimiz aylarda çıkarılan ‘Toplu iş ilişkileri’ yasasıyla işçilerin örgütlenme ve toplu sözleşme haklarında yapılan gasptan sonra, sıranın 657 sayılı Devlet Memurları kanunda yapılacak değişikliğe geldiği ifade edilmektedir. Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen düzenleme ile esnek, kuralsız ve performansa dayalı çalışma yaygınlaştırılmak istenmektedir. Mecliste görüşmelerine devam edilen 2013 bütçesi AKP hükümetinin sınıfsal tercihlerini bir kez daha ortaya çıkarması bakımından tarihi bir belgedir. Bütçede savunmaya - 40 - ayrılan aslan payının dışında, Kamusal yatırımlardaki azalma, iç ve dış borç ödemeleri, borç faizi ödemeleri dikkat çekmektedir. İşçilerin kamu emekçilerinin, işsizlerin ve geniş halk kesimlerinin insanca yaşam talepleri dikkate alınmadan hazırlanan bütçe sermayenin çıkarları doğrultusunda hazırlanmıştır. Türkiye tarihinde görülmemiş ölçüde çevrenin, yer altı ve yerüstü zenginliklerin yağmalandığı bir dönem yaşamaktadır. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan yıkımlar, HES’ler ve nükleer santraller projeleri ile doğa ve temel yaşam alanlarımız yok edilmek istenmektedir. Yine aralıksız devam eden orman alanlarımıza yönelik yapılan yasal düzenlemeler geleceğimizi tehdit etmeye devam ediyor. Tarım ve hayvancılık alanında yaşanan gelişmeler ise diğer alanlarda olduğu gibi tam bir tasfiye ve ortadan kaldırma uygulamalarıdır. Tarım Bakanı salon toplantılarında verdiği rakamlarla bu alandaki büyümeden ve bu alana yapılan desteklerin artırıldığından bahse de dursun; gerçekler hiçte öyle olmadığını göstermektedir. Son yıllarda yapılan temel tarımsal ürünler ile canlı hayvan ithalatı bile ülkenin tarım ve hayvancılığının geldiği noktayı anlatmaya yetmektedir. Geçtiğimiz günlerde mecliste kabul edilen ‘Büyükşehir yasası’ köylerin bitkisel ve hayvansal üretimin tasfiyesinde çok ciddi bir adım daha atılarak gıda ve tarım tekellerine önü daha çok açılmıştır. Konfederasyonumuzu ve bağlı sendikalarımızı yıpratmak amaçlı yapılan operasyonlarda Sendikal faaliyetlerimizin sorgulanması operasyonları düzenleyenlerin beklentilerini boşa çıkarmıştır. Yıllardır tüm emek ve demokrasi düşmanı hükümetler karşısında kararlılıkla mücadelesini sürdüren KESK ve bağlı sendikalarımızın kamu emeçlilerinin çıkarını savunan tek konfederasyon olduğu bu süreçte bir kez daha ortaya çıkmıştır. ‘İleri demokrasi’ nutuklarına rağmen, yaşam hakkı, örgütlenme ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, kadın hakları, gençlik mücadelesinin talepleri, yaşanılabilir bir çevre mücadelesinin talepleri, farklı inanç gruplarının kendilerini ifade etme özgürlüğü gibi tüm hak ve özgürlükler ayaklar altına alındığı bir dönemden geçmekteyiz. Son olarak 29 Ekim Cumhuriyetin 89. Kuruluş yıldönümünü kutlamak isteyen on binlerce kişiye Ankara’nın göbeğinde su, biber gazı ile müdahale etmesi hükümetin kendisinden olmayana tahammülsüzlüğünü bir kez daha ortaya çıkartmıştır. - 41 - 5. Olağan Genel Kurul Hükümetin Kamu emekçilerine reva gördüğü çalışma ve yaşam koşulları karşısında, ülkemizi sürüklediği şiddet ve savaş sarmalı karşısında, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması karşısında en önemli engellerin başında konfederasyonumuz KESK gelmektedir. Bunun için de Konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikalarımız hükümetin hedefindedir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) AKP hükümeti içeride ve dışarıda uyguladığı emek ve demokrasi karşıtı politikalarına karşı çıkan tüm toplumsal kesimleri baskılamaya ve etkisizleştirmeye dönük uygulamalarını hız kesmeden sürdürmeye çalışmaktadır. Birbiri peşi sıra açılan davalarla binlerce insan hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde yatmaktadır. TARIM ORKAM-SEN Yaşanan tüm baskılara rağmen kamu emekçilerinin yegâne umudunun Konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikalarımız olduğu bilinmektedir. Konfederasyonumuzun 17. Kuruluş yıldönümün de bu umudu büyütme görevi ile karşı karşıya olduğumuzun bilinciyle Başkanlar Kurulumuzu topluyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle Trabzonda bulunmaktan duyduğumuz memnuniyeti belirtiyor, Trabzonlu emekçileri ve Trabzon halkını sevgi ve saygı ile selamlıyoruz. 07.12.2012 TARIM ORKAM SEN Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası MERKEZ YÖNETİM KURULU Adına Atila İREY Genel Sekreter - 42 - EK ÖDEME TALEPLERİMİZE İLİŞKİN OLARAK BAŞBAKANLIK ÖNÜNDE 17 ŞUBAT 2012 TARİHİNDE YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI Değerli Basın Emekçileri KİT’lerde sözleşmeli personel olarak çalışan kamu emekçilerinin örgütlü bulunduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı dört sendika olarak ek ödeme ve ücretlerde yaşanan sıkıntıları dile getirmek ve sesimizi muhataplarına duyurmak için buradayız. Ücretlerde adaleti sağlamak iddiasıyla 2006 yılında KİT’lerde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 2 sayılı cetveline tabi olarak çalışan personelin hepsine eşit oranda verilmeye başlanan denge tazminatı 2008 yılından itibaren ek ödeme adı altında ödenmeye başlanmıştır. Ek ödeme uygulaması ücrette adaleti sağlayacağına birçok adaletsizliği de içerisinde barındırmaktadır. Sınırlı sayıda çalışan en yüksek oran olan %82’den ek ödeme almakta iken çalışanların büyük çoğunluğu en düşük oran olan %42’den ek ödeme almaktadır. Yaşanan adaletsizliğin önlenmesi için bütün çalışanlara en üst orandan eşit oranda ek ödeme verilmelidir. Değerli Basın Emekçileri Yine sözleşmeli personele verilen ücretlerle ilgili olarak her yıl çıkarılan YPK kararının sözleşmeli personel pozisyonlarına ait temel ücretle ilgili unvanların yer aldığı ücret grupları, hizmetin özelliği ve çalışanların çalışma koşullarının farklılığı nedeniyle uygun olmayıp, bulundukları grup tavanlarından ücret almakta, çalışanlar yıllardan beri zam alamamaktadır. Bu da çalışanlar arasında ücret dengesizliği yaratmaktadır. KİT’lerde 399 sayılı KHK ile çalışan ll. sayılı cetveldeki çalışanların ücretlerle ilgili mağduriyetlerinin giderilmesi ve çalışma barışının sağlanması için sözleşmeli personelin ücret gruplarının kaldırılarak temel ücretlerde değişiklik yapılması, Bu uygun görülmediği taktirde şu anda 5 olan sözleşme ücret grup sayısının 3’e indirilmesi, hiyerarşik yapı ve çalışma koşulları göz önüne alınarak ücret gruplarının kendi içerisinde temel ücretlerde değişiklik yapılması konusunda Sendikalarımızın görüşleri alınmak suretiyle Kurum Yönetim Kurullarına yetki verilmelidir. - 43 - 5. Olağan Genel Kurul 2011 yılı Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı, KİT’lerde çalışanlardan çok azını memnun etmiş olsa da, geriye kalan çalışanları huzursuz etmiştir. Bu da iş barışı ve huzuru bozarak, çalışanlar arasında ayrımcılığa sebep olmuştur. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Ek ödeme uygulamasıyla her yıl bir grubun ek ödeme oranları yüksek belirlenmekte, geriye kalan unvan gurupları ise mağdur edilmektedir. 657 sayılı Kanuna tabi çalışan devlet memurlarına ve 399 sayılı KHK’nin l sayılı cetvelde yer alan personele yapılan yiyecek yardımının, II sayılı cetvelde yer alan sözleşmeli personele de yapılmalıdır. Değerli Basın Emekçileri TARIM ORKAM-SEN 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, KİT’lerde l sayılı cetvele tabi olarak çalışan Daire Başkanı ve üstü unvanlarda görev yapan personelin ücretlerinde küçümsenmeyecek artışlar yapılırken l sayılı cetvele tabi unvanlarda çalışan diğer ek ödemelerinde düşüş meydana gelmiştir. Yine KİT’lerde l sayılı cetvele tabi olarak çalışanların yılda 2 defa almakta oldukları ikramiyeler de kaldırılmıştır. Hükümet eşit işe eşit ücret uygulamasını hayata geçireceği iddiasıyla yaptığı bu uygulamada üst düzey çalışanları refahta eşitlerken alt düzey çalışanları ise sefalette eşitleyerek yeni haksızlık ve adaletsizlikler yaratmıştır. Bu adaletsizlik ortadan kaldırılmalı ve kazanılmış haklar korunmalıdır. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Kamu çalışanlarının emeklilikte alacakları ücretler ile şu anda aldıkları ücret arasında uçurum bulunmaktadır. Emekliliğe hak kazanan çalışanlar emekli olduklarında ücretleri çok düşeceğinden emekli olmak istememektedirler. Bu nedenle kamu çalışanlarının aldıkları ek ödemelerin taban aylığına yansıtılarak emekli ücretlerinin artırılması sağlanmalıdır. Yine kamu çalışanlarının 30 yıl hizmetten sonraki hizmetleri emekli ikramiyelerinin hesaplanmasında dikkate alınmamaktadır. Bu haksız uygulamaya son verilerek, 30 yılın üzerindeki hizmetler de emekli ikramiyesine dahil edilmelidir. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda değişiklik yapılmasını içeren yasa değişikliği tasarısı bütünüyle kamu çalışanlarının fiili mücadeleyle elde ettiği kazanımları, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran ve sendikaları devre dışı bırakarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulunu yetkili kılan bir tasarıdır. Toplu Sözleşme masasında sendikalar yetkili olmalıdır. Uluslararası Sözleşmelere uygun bir sendika ve Toplu Sözleşme yasasının çıkarılması için gerekli duyarlılık gösterilmelidir. Örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması ve hak alma mücadelesinde demokratik anlayışın önünün açılması, eşit işe eşit ücretin tüm ödemelerde ve sosyal yardımlarda uygulanması, kazanılmış haklarımızın tekrar geri verilmesi ve bu bağlamda iş barışının sağlanması ve korunması için, yasanın yeniden ele alınarak düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, Gözaltı ve tutuklamaların, bu gün ülkemizde hükümetle aynı görüşü paylaşmayan bütün muhalif kesimler üzerinde bir sindirme aracına dönüştüğü artık biliniyor. Bu politikanın Türkiye’nin en fazla kadın üyeye sahip olan ve kadınların en yüksek oranda temsil edildikleri konfederasyon olan KESK’ in ve bağlı sendikaların kadın sekreterlerine yönelmesini, ülkemizde, kadınların emeklerine, bedenlerine sahip çıkmak için yürüttükleri mücadeleyi ezme emeli dışında hiçbir gerekçesi olmayacağına inanıyoruz. Aslında bugün gözaltına alınıp yargılanmak istenen KESK’ in, sendikal alanda sürdürdüğü kararlı, doğru, taviz vermeyen ve AKP iktidarına boyun eğmeyen politikalarıdır. Sendikalarımız sorunun çözümü için gerekli fiili meşru mücadeleyi yapmaya karalıdır. - 44 - Yaşasın Sendikal Mücadelemiz… Yaşasın KESK… - BASIN YAYIN ve İLETİŞİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI (HABER-SEN) - BİRLEŞİK TAŞIMACILIK ÇALIŞANLARI SENDİKASI (BTS) - ENERJİ, SANAYİ ve MADEN EMEKÇİLERİ SENDİKASI (ESM) -TARIM, ORMAN, ÇEVRE ve HAYVANCILIK HİZMET KOLU KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI (TARIM ORKAM-SEN) Sendikal faaliyetlerimizin sorgulandığı soruşturmalar neticesinde 28 Haziran 2012 günü aralarında Genel Başkanımız Metin VURANOK ve Ankara Şube yöneticimiz M. Sezgin İBİN’in de bulunduğu 28 arkadaşımız tutuklanarak Sincan F Tipi Cezaevi’ne gönderilmiştir. SUSTURAMAYACAKSINIZ! AKP hükümeti kendisi gibi düşünmeyen, uyguladığı emek ve demokrasi düşmanı politikalarının karşısında olan herkesi, her kurumu karşısına almaktan ve pervasızca saldırmaktan geri durmamaktadır. Konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikalarımız bunların başında gelmektedir. KESK sadece üyelerinin ya da iki buçuk milyon kamu emekçisinin haklarını ve çıkarlarını değil, tüm ezilenlerin hak ve çıkarlarını savunan da bir örgüttür aynı zamanda. KESK tüm toplumun sindirilmeye ve korkutulmaya çalışıldığı dönemlerde, karanlığı yırtarak umudu büyüten, toplumsal muhalefetin en önemli parçalarından biri olmuş olan bir örgüttür. Bundan dolayıdır ki KESK, AKP hükümetinin, onun emrindeki yargının ve kolluk kuvvetlerinin hedefidir. - 45 - 5. Olağan Genel Kurul Kamu emekçilerinin biricik mücadele örgütü olan konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikalarına yönelik baskı politikaları hız kesmeden devam ediyor. Bunların sonuncusunu 25 Haziran 2012’de yaşadık. Uydurma ve düzmece iddialarla sendikamız genel merkezi ve diğer sendikalarda polis tarafından aramalar yapılmış; başta konfederasyonumuz Genel Başkanı Lami ÖZGEN olmak üzere sendikamız Genel Başkanı Metin VURANOK, Ankara Şube yöneticimiz Mehmet Sezgin İBİN ve üyelerimiz Ahmet KOÇYİĞİT ile Özkan YORGUN’un da aralarında bulunduğu 71 arkadaşımız hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından soruşturma başlatılmış ve 58 arkadaşımız gözaltına alınmıştı. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) GENEL BAŞKANIMIZ METİN VURANOK VE TÜM TUTUKLU ARKADAŞLARIMIZ DERHAL SERBEST BIRAKILSIN! KESK BASKILARA KARŞI MÜCADELENİN TARİHİDİR! TARIM ORKAM-SEN Bizi bu tür uydurma ve düzmece iddialarla yarattıkları baskı politikalarıyla yolumuzdan alıkoyacaklarını sananlar dönüp KESK’in tarihine bakmaları yeterlidir. KESK baskılara, şiddete ve zulme karşı mücadele içinde doğdu. Onun için çabalarınız nafiledir. Dün olduğu gibi bundan böylede dostlarımızla birlikte yaratmaya çalıştığınız korku imparatorluğuna karşı mücadelemizin devam edeceği bilinmelidir. GENEL BAŞKANIMIZ VE TÜM TUTUKLU ARKADAŞLARIMIZ DERHAL SERBEST BIRAKILSIN! Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası İnsanca bir yaşam, demokratik bir ülke istemekten ve bunun için mücadele etmekten başka hiçbir suçumuz(!) yoktur. Ve bu suçu işlemeye devam edeceğiz. Genel Başkanımız ve arkadaşlarımıza yönelik hukuksuz ve keyfi tutuklamanın derhal sonlandırılmasını istiyoruz. Arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar bunun için tüm emek ve demokrasi güçleriyle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. 29 Haziran 2012 TARIM ORKAM SEN GENEL MERKEZİ Değerli Basın Emekçileri KİT’lerde sözleşmeli personel olarak çalışan kamu emekçilerinin örgütlü bulunduğu Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı dört sendika olarak ek ödeme ve ücretlerde yaşanan sıkıntıları dile getirmek ve sesimizi muhataplarına duyurmak için buradayız. Ücretlerde adaleti sağlamak iddiasıyla 2006 yılında KİT’lerde 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 2 sayılı cetveline tabi olarak çalışan personelin hepsine eşit oranda verilmeye başlanan denge tazminatı 2008 yılından itibaren ek ödeme adı altında ödenmeye başlanmıştır. Ek ödeme uygulaması ücrette adaleti sağlayacağına birçok adaletsizliği de içerisinde barındırmaktadır. Sınırlı sayıda çalışan en yüksek oran olan %82’den ek ödeme almakta iken çalışanların büyük çoğunluğu en düşük oran olan %42’den ek ödeme almaktadır. Ek ödeme uygulamasıyla her yıl bir grubun ek ödeme oranları yüksek belirlenmekte, geriye kalan unvan gurupları ise mağdur edilmektedir. 2011 yılı Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı, KİT’lerde çalışanlardan çok azını memnun etmiş olsa da, geriye kalan çalışanları huzursuz etmiştir. Bu da iş barışı ve huzuru bozarak, çalışanlar arasında ayrımcılığa sebep olmuştur. Yaşanan adaletsizliğin önlenmesi için bütün çalışanlara en üst orandan eşit oranda ek ödeme verilmelidir. - 46 - Değerli Basın Emekçileri Yine sözleşmeli personele verilen ücretlerle ilgili olarak her yıl çıkarılan YPK kararının sözleşmeli personel pozisyonlarına ait temel ücretle ilgili unvanların yer aldığı ücret grupları, hizmetin özelliği ve çalışanların çalışma koşullarının farklılığı nedeniyle uygun olmayıp, bulundukları grup tavanlarından ücret almakta, çalışanlar yıllardan beri zam alamamaktadır. Bu da çalışanlar arasında ücret dengesizliği yaratmaktadır. KİT’lerde 399 sayılı KHK ile çalışan ll. sayılı cetveldeki çalışanların ücretlerle ilgili mağduriyetlerinin giderilmesi ve çalışma barışının sağlanması için sözleşmeli personelin ücret gruplarının kaldırılarak temel ücretlerde değişiklik yapılması, Bu uygun görülmediği taktirde şu anda 5 olan sözleşme ücret grup sayısının 3’e indirilmesi, hiyerarşik yapı ve çalışma koşulları göz önüne alınarak ücret gruplarının kendi içerisinde temel ücretlerde değişiklik yapılması konusunda Sendikalarımızın görüşleri alınmak suretiyle Kurum Yönetim Kurullarına yetki verilmelidir. 657 sayılı Kanuna tabi çalışan devlet memurlarına ve 399 sayılı KHK’ nin l sayılı cetvelde yer alan personele yapılan yiyecek yardımının, II sayılı cetvelde yer alan sözleşmeli personele de yapılmalıdır. Kamu çalışanlarının emeklilikte alacakları ücretler ile şu anda aldıkları ücret arasında uçurum bulunmaktadır. Emekliliğe hak kazanan çalışanlar emekli olduklarında ücretleri çok düşeceğinden emekli olmak istememektedirler. Bu nedenle kamu çalışanlarının aldıkları ek ödemelerin taban aylığına yansıtılarak emekli ücretlerinin artırılması sağlanmalıdır. Yine kamu çalışanlarının 30 yıl hizmetten sonraki hizmetleri emekli ikramiyelerinin hesaplanmasında dikkate alınmamaktadır. Bu haksız uygulamaya son verilerek, 30 yılın üzerindeki hizmetler de emekli ikramiyesine dahil edilmelidir. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda değişiklik yapılmasını içeren yasa değişikliği tasarısı bütünüyle kamu çalışanlarının fiili mücadeleyle elde ettiği kazanımları, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran ve sendikaları devre dışı bırakarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulunu yetkili kılan bir tasarıdır. Toplu Sözleşme masasında sendikalar yetkili olmalıdır. Uluslararası Sözleşmelere uygun bir sendika ve Toplu Sözleşme yasasının çıkarılması için gerekli duyarlılık gösterilmelidir. - 47 - 5. Olağan Genel Kurul 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, KİT’lerde l sayılı cetvele tabi olarak çalışan Daire Başkanı ve üstü unvanlarda görev yapan personelin ücretlerinde küçümsenmeyecek artışlar yapılırken l sayılı cetvele tabi unvanlarda çalışan diğer ek ödemelerinde düşüş meydana gelmiştir. Yine KİT’lerde l sayılı cetvele tabi olarak çalışanların yılda ll defa almakta oldukları ikramiyeler de kaldırılmıştır. Hükümet eşit işe eşit ücret uygulamasını hayata geçireceği iddiasıyla yaptığı bu uygulamada üst düzey çalışanları refahta eşitlerken alt düzey çalışanları ise sefalette eşitleyerek yeni haksızlık ve adaletsizlikler yaratmıştır. Bu adaletsizlik ortadan kaldırılmalı ve kazanılmış haklar korunmalıdır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Değerli Basın Emekçileri Örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması ve hak alma mücadelesinde demokratik anlayışın önünün açılması, eşit işe eşit ücretin tüm ödemelerde ve sosyal yardımlarda uygulanması, kazanılmış haklarımızın tekrar geri verilmesi ve bu bağlamda iş barışının sağlanması ve korunması için, yasanın yeniden ele alınarak düzenlenmesi gerekmektedir. TARIM ORKAM-SEN Ayrıca, Gözaltı ve tutuklamaların, bu gün ülkemizde hükümetle aynı görüşü paylaşmayan bütün muhalif kesimler üzerinde bir sindirme aracına dönüştüğü artık biliniyor. Bu politikanın Türkiye’nin en fazla kadın üyeye sahip olan ve kadınların en yüksek oranda temsil edildikleri konfederasyon olan KESK’ in ve bağlı sendikaların kadın sekreterlerine yönelmesini, ülkemizde, kadınların emeklerine, bedenlerine sahip çıkmak için yürüttükleri mücadeleyi ezme emeli dışında hiçbir gerekçesi olmayacağına inanıyoruz. Aslında bugün gözaltına alınıp yargılanmak istenen KESK’ in, sendikal alanda sürdürdüğü kararlı, doğru, taviz vermeyen ve AKP iktidarına boyun eğmeyen politikalarıdır. Sendikalarımız sorunun çözümü için gerekli fiili meşru mücadeleyi yapmaya karalıdır. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Yaşasın Sendikal Mücadelemiz… Yaşasın KESK… - BASIN YAYIN ve İLETİŞİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI (HABER-SEN) - BİRLEŞİK TAŞIMACILIK ÇALIŞANLARI SENDİKASI (BTS) - ENERJİ, SANAYİ ve MADEN EMEKÇİLERİ SENDİKASI (ESM) - TARIM, ORMAN, ÇEVRE ve HAYVANCILIK HİZMET KOLU KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI (TARIM ORKAM-SEN) - 48 - TABİATI VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ KORUMA KANUN TASARISINA KARŞI STHP’NİN MECLİS ÖNÜNDE YAPTIĞI BASIN AÇIKLAMASI ! “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun”, “Su Kanun”u, Mera Kanununda Değişiklik Kanun” tasarısı Su Havzalarına, Ormanlara, Meralara, Kıyı ekosistemine ve Biyoçeşitliliğe sermayenin ve iktidarın saldırısıdır “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı”, “Su Kanunu Tasarısı”, “Mera Kanununda Değişiklik” vb kanun tasarıları ile yapılmak istenen; siyasi iktidarın ve sermayenin uygulamalarını yasal hale getirme çabalarıdır. Ve son on yıla bakıldığında bu çaba hiçbir yanıyla da şaşırtıcı değildir. Siyasi iktidarın; varlığını ekonomik temellerde sürdürebilmek için, hazırladığı/hazırlayacağı tüm yasa tasarıları ve yönetim araçları ile, emeği, yanısıra doğal varlıkları, yaşam alanlarını daha fazla sömürmenin her yoluna başvuracağı, gerektiğinde yeni yollar da üreteceği anlaşılmaktadır. “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı”, Mera Kanununda Değişiklik Kanun Tasarısı, Su Kanunu Tasarısı birlikte incelendiğinde, Orman Kanununda, Maden yasasında yapılan değişiklikler ve doğal alanlarla ilgili son yıllarda yoğunlaştırılarak sürdürülen uygulamalara bakıldığında doğal alanlar ve doğal varlıklar hızlıca sermaye birikimine sokulmakta, şirketlerin kullanımına açılmakta, uygulamalar hızlıca sürdürülmektedir. - 49 - 5. Olağan Genel Kurul Son yıllarda yaşamın ve yaşam alanlarının sermaye birikimine sokulması, şirketlerin kendi krizlerinden çıkışları için fütursuzca yöneldikleri bir yoldur. Siyasi iktidar sermayenin bu hedefine ulaşmasında, yaptığı düzenlemelerle var olan tabiat, tarihi sit ve koruma kararlarını hiçe sayan uygulamaları ile destek olmaktadır. 23. Dönem Çevre ve Orman Bakanının mahkemenin aldığı SİT kararlarını eleştirirken adeta sermayenin temsilcisi gibi konuştuğu dikkate alındığında bu yasalar yürürlüğe girdiğinde doğayı, dereleri, denizleri, yeraltısularını, ormanları,meraları hangi tehlikelerin beklediği açıkça görülmektedir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Anadolu’nun her yerinde, hemen hemen tüm derelerde, son bir kaç yıl içinde, 49 yıllığına iki bini aşkın şirkete, suyun kullanım hakkı; Hidroelektrik Santral (HES) yapılmak üzere devredilmiştir. Doğanın hakkı olan, tüm canlılara yaşam sağlayan su; havzası ile birlikte şirketlere peşkeş çakilmekte şirketlerin kullanımına ve sermaye birikimine sokulmaktadır. Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun tasarısı yasallaşırsa: TARIM ORKAM-SEN Anadolu’da var olan biyolojik türlerin sermaye birikimine sokulmasının önünü yasal olarak açacaktır. Yasa tasarısına göre tür ve habitatları koruma bahanesi ile doğal alanların işletme yetkisi il özel idarelere, belediyelere, vakıf ve derneklere bakan onayı ile verilebilecektir. Böylece sadece doğal alanlar değil Anadolu’da yetişen tüm biyolojik tür ve çeşitler de doğrudan bakanın yetkisi ile ticarileştirilebilecektir. Tasarı ile; doğal ve kültürel varlıkların kullanımı; paydaşların yönetimine ve kullanımına sunulmaktadır. Paydaşlar; doğayı ve doğal varlıkları sermaye birikimine sokan/ sokacak olan şirketler, ilgili kamu–özel kurumları ve bu kurumların seçtiği (şirket-kamu işbirliğindeki) sivil toplum kuruluşlarıdır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Teşkilat Esaslarını belirleyen 08.08.2011 Tarih 648 Sayılı hükmünde kararnameyle (KHK) tüm doğal alanların sit ve koruma kararlarını kaldıran maddeler bu yasa ile de desteklenecektir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Böylece Milli Park olan Munzur vadisinde, Arılı, Çağlayan, İkizdere Vadileri gibi 1. derece sit alanı ilan edilen vadilerde şirketlerin faaliyetleri yasallaşacak ve koruma alanlarında HES, RES, GES Termik santral inşaatları, maden arama ve işletme tesisleri hız kazanacaktır. İstanbul’a yapılması planlanan İstanbul’un kuzey ormanlarını, tarım arazilerini, su havzalarını, doğal ve yabanıl hayatı tehdit eden 3. Boğaz Köprüsü projesi ve bağlantı yollarının önündeki engellerden biri daha yasal olarak kalkacaktır. Bu yasa ile tüm tabiat kararları, doğal alanları kimlerinin ve nasıl kullanılacağı ile ilgili karar verme yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilecektir. Uygulama Kararları, bakanlık, bakanlığın belirleyeceği akademisyen ve STK’lardan oluşan kurullar tarafından alınacaktır. Koruma statüleri iptal edilen tüm doğal alanlar koruma esaslı değil kullanma esaslı değerlendirileceği ve ticarileştireceği açıktır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu yasa ile koruma alanlarına ait uzun devreli gelişme plan yapma yetkisini de özel kuruluşlara devretmektedir. Bugün Anadolu’nun pek çok yerinde şirketlerin HES yapmak için talan etmekte olduğu su havzalarında derelerini korumaya çalışan yöre halkına Jandarma ve özel güvenlik kuvvetleri müdahale etmektedir. Yasada şirketlere tanınan özel güvenlik yetkileri ile merasını, deresini, ormanı ya da kamulaştırılmaya çalışılan tarlasını korumaya çalışan halkın yaşadığı şirket şiddetinin artacağı açıktır. Bilindiği gibi siyası iktidarın şirketlerin önünü açma, doğal varlıkları şirketlere peşkeş çekme çabaları bu taslak yasalar ile de sınırlı değildir. Hasankeyf ve Allianoi için tarihi sit kararları bulunmasına rağmen her iki sit alanında da baraj yapımı için çalışmalar hızla sürmektedir. - 50 - Hazırlanan su yasa tasarısı ile; Suyun ve su havzalarının kullanıma açılmasını, sermaye birikimine sokulmasını, müdahalenin yapılabilir olması, resterasyonu, ticarileştirilmesi, kıyı suları dâhil olmak üzere kıyı çizgisiden deniz içine doğru 1852 m genişliğinde deniz ekosisteminin kullanıma açılması ve yüzeysel, yeraltı sularının ve doğal mineralli suların sermayeye tahsisini yasallaştırılmaya ve bu tahsisin havza su tahsis planları ile yapılmaya çalışılmaktadır. Kamu-özel sektör işbirliği plan yapma yetkisinin paylaşılmasından, suyun ve suyun yolculugunu yaptıgı doğal alanların üzerindeki tasarrufun ortaklığına kadar tüm detaylar su yasa tasarısında açıkça ortaya konulmaktadır. Yasada havza planı yaparak suyun sermaye birikimine sokulmasının planlanması ve planlamanın da “akılcı su kullanımı” olduğu, bu “akılcı” su havzası kullanım ve yönetim planını da 3. şahıslara / Özel şirkete hazırlattırılabileceği belirtilmektedir. Su Kanunun Tasarına göre planı onaylayan ise Orman ve Su İşleri Bakanlığı olacaktır. Su havzasındaki yeraltı ve yüzeysel sular “su kaynağı” olarak tanımlanarak, “Su kullanım hakkı” anlaşmaları ile devrettikleri suyun ve kaynağının şahıslara ve şirketlere devrinin bu yasa taslağından sonra münferit tahsislerle yapılacağı, şirkete su tahsis sicili ile bu hakkın belgesinin de 3. Şahıslara verileceği belirtilerek suyu metalaştırma (satılır mal olması) süreci yasal olarak tamamlanmaktadır. Suyu ve suyun yolculuğunu yaptığı doğal alanları; orman, mera, tarım alanları, kıyılar ve yeraltı katmanlarını, HES’ler, Nükleer santrallar, termik, güneş, rüzgar santralları gibi, “2B” , altın, gümüş, nikel, maden ocakları, ve işletmeleri vb örneklerde sıkça ve yaygın olarak yapıldığı/görüldüğü gibi uygulamaların; ekonomi politik nedenlerinin görmezden gelinmesi, romantik sayılabilecek söylem ve çabalarla yetinilmesi, çıkarılmak istenen yasaların bazı maddelerinin dağiştirilmesinin önerilmesi siyasal iktidarın işini daha da kolaylaştırmaktadır. Doğayı; dereleri, meraları, ormanları, yeraltı sularını, madenleri, biyolojik tür ve çeşitliliği şirketlerin sermaye birikimine sokan, Bugüne değin alınmış sit kararlarını ve tabiat parklarını, milli parkların koruma kararlarını ve mahkeme kararlarını kaldıran, Doğal alanlar ile ilgili kararları Hükümetin politikaları doğrultusunda alan bakanlığın kurullarına ve bakanın doğrudan onayına bırakan, “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı”, Su Kanunu Tasarısı, Mera Kanununda Değişiklik Kanun Tasarısı meclisten tamamen ve derhal çekilmelidir. - 51 - 5. Olağan Genel Kurul Yaylak, kışlak ve meraları şirketlere devrederek geçimlik hayvancılığı, bu doğal alanlarda yaşayan tüm canlıların yaşam hakkını, bu alanların su havzaları için işlevini ortadan kaldıran kararlar ise Mera Kanunuda değişiklik kanun tasarısına sokulmuştur. Böylece sermaye bu alanlarda istediği faaliyetini yasal engel olmaksızın sürdürebilecektir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Su yasa tasarısı ile derelerin ve yeraltısularının diğer havzalara taşınımı ve kullanımı da yasallaştırılmaya çalışılmaktadır. Bilinmelidir ki doğayı, doğal varlıkları sermaye birikimine sokan bu ve benzeri uygulamalar son bulana kadar doğanın ticarileştirilmesine/sermaye talanına açılmasına, suyun ve doğal varlıkların metalaştırılmasına karşı halkın mücadelesi sürecektir. TARIM ORKAM-SEN Anadolu halkları nükleere, termik santrallarına, siyanürlü altın, gümüş ve maden işleme tesislerine, çimento fabrikalarına, HES’e ve su bentlerine, RES’lere, GES’lere ve Kaya gazı sondajlarına, 3. Köprü ve Taksim Projeleri gibi rant projelerine, Kentsel Dönüşüm gibi mülksüzleştirme projelerine karşı yürüttüğü ve yürüteceği meşru mücadelesini, yaşam savaşını kazanacaktır Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı” nın, Mera Kanununda Değişiklik Kanun Tasarısının, Su Kanunu Tasarısı’nın vb yaşamı ve yaşam alanlarını sermayeye teslim eden kanun tasarılarının Meclis’ten geçmemesi için mücadele edeceğimizi duyuruyoruz. Bu yasaların arkasında duran/kısmen yada tamamne destekleyen herkesi uyarıyoruz: Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Doğanın hakkı olan suyu şirketlere satma/devretme hakkı ve yetkisi, doğal alanları korunmak yerine sermaye birikimine sokma kararı, doğal varlıkları; suyu, biyolojik türleri metalaştırma yetkisi hiçbir kurum kuruluş ve kişilere ait değildir. SUYUN TİCARİLEŞTİRİLMESİNE HAYIR PLATFORMU - 52 - TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMUNDA NELER OLUYOR! Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) 04.05.2007 tarihinde kabul edilen 5648 sayılı yasa kapsamında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı olarak kurulan bir kuruluştur. İlgili yasayla Kurumun kuruluş amacı; ‘ulusal kalkınma plan, program ve stratejilerinde öngörülen ilke ve hedefler çerçevesinde, Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlardan sağlanan kaynakları da kapsayacak şekilde, kırsal kalkınma programlarının uygulanmasına yönelik faaliyetleri gerçekleştirmek üzere Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.’ Denilmektedir. Kurumda istihdam edilen personeller seçilirken sınav yapılmaktadır. Ama illere görevlendirilmeler kurum içerisinde kurulmuş bulunan komisyonlar tarafından yapılmaktadır. Dolayısı ile sınavı kazanan personeller tercih etmedikleri bir İl Koordinatörlüğünde görevlendirilebilmektedir. Kurumun Kuruluş kanuna bağlı olarak henüz Personel Atama ve yer değiştirme yönetmeliği yayınlanmamıştır.Yönetmelik olmadığı için siyasi referansları güçlü olan personeller istediği İl Koordinatörlüklerinde geçici görevlendirme yöntemi ile görevlendirilmektedirler.Bu durumda olan yaklaşık 400 civarında personel mevcuttur. Dolayısı ile keyfiyeti ve kayırmacılığı önlemek için kurumun öncelikle Atama ve Yer değiştirme yönetmeliğini hazırlaması gerekmektedir. Ayrıca Kurumda görevli bütün uzman personellerde İngilizce bilme zorunluluğu bulunmaktadır. Hâlbuki kurumda görevli personellerin yapacağı görevlerde İngilizceye asla ihtiyaç bulunmamaktadır. Çünkü kuruma sunulan projelerin hepsi Türkçe sunulmaktadır. İhtiyaç bulunsa bile 2008 yılında göreve başlamış olan personele 2012 sonuna kadar İngilizce öğrenmeleri için süre verilmişken geçtiğimiz günlerde bu süre 2013 yılı sonuna kadar uzatılmıştır. 2012 Mart ayında göreve başlamış Uzman Personele de 2012 yılı sonuna kadar olan süre 2013 yılı sonuna uzatılmıştır. Ancak 2012 yılında göreve başlayan uzmanlar çok yoğun iş yükü altına girmişlerdir. Çünkü bu illerin AB Komisyonu tarafında Akredite edilmesi gerektiğinden yaklaşık 5500 sayfalık prosedürleri çalışarak denetime hazırlanmış ve sürekli olarak görevli bulundukları illerin dışında - 53 - 5. Olağan Genel Kurul İl Koordinatörlüklerinde çalışanlar ‘Uzman’ ve ‘Destek Personelleri’ ünvanları ile istihdam edilmektedir. Kurumda istihdam edilen bütün personelle yıllık sözleşme imzalanmaktadır. Bu durum çalışanlar arasında kaygı ve güvensizlik yaratmakta, iş barışı ve huzurunu olumsuz etkilemektedir. Sözleşmelerin her yıl yenilenmesinin yarattığı baskı nedeniyle personeller Memur-Sen’e bağlı Toç Bir-Sen sendikasına üye olmaya zorlanmaktadır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Bu Kanun çerçevesinde 2008 yılında 20 ilde İl Koordinatörlükleri oluşturulmuş, 2012 yılında ise 22 ilde daha koordinatörlük açılarak toplam 42 ilde Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme İl koordinatörlükleri oluşturulmuştur. eğitimlere tabii tutulmuşlardır. Dolayısı ile 2012 yılında göreve başlayan uzmanlara da 2008 yılında göreve başlayan Uzmanlara verilen süre kadar İngilizce öğrenme süresi verilerek bu sürenin en az 2014 yılının sonuna kadar uzatılması gerekmektedir. TARIM ORKAM-SEN Başka bir sorunda İl Koordinatörlüğünde görevli İl Koordinatörleri meslekle, Tarım ve Kırsal Kalkınma konusunda hiçbir eğitimi ve deneyimi olmayan kişiler arasında seçilmişlerdir. İl Koordinatörleri Kurum Başkanın Teklifi ve Bakanın Onayı sonucu atanmaktadır. İl Koordinatörlüğünün görevlendirilmelerindeki kriterler nelerdir belli değildir. Örneğin İl Koordinatörlerinden bir tanesi Adliye’de Mübaşir Görevinde iken; 2.dönemde faaliyete geçen 22 İl Koordinatörlüğünden birine Tarım Kırsal Kalkınma İl Koordinatörü olarak atanmıştır. Yıllardır uygulanan tarımın tasfiyesi politikalarından Tarımı ve Kırsal Kalkınmayı ne oranda ve nasıl destekleyeceği (!) zaten belli olan TKDK’daki bu sorunların acilen giderilerek, çalışanların mağduriyetlerinin önlenmesi gerekmektedir. Tarım Orkam-Sen olarak TKDK’ deki gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz. 30 Ocak 2013 Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası TARIM ORKAM-SEN GENEL MERKEZİ ADINA Atila İREY Genel Sekreter - 54 - GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞINDA ÇALIŞAN MATBAACI MEMURLARIN YAŞADIKLARI SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİ VE MAĞDURİYETLERİNİN ÖNLENMESİ İÇİN, BAKANLIK NEZDİNDE GİRİŞİMDE BULUNDUK. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞINA (PERSONEL GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE) ANKARA Aynı matbaalarda işçi statüsünde istihdam edilen çalışanlar ağır koşullarda çalışmalarından dolayı yıpranma payı adı altında ek ücret, süt yardımı vb. haklardan faydalanırken, aynı koşullarda hizmet üreten memurlar bu hakların hiçbirinden faydalanamamaktadır. Matbaalarda kullanılan kimyasal maddelerin tamamı (alkol, alkol bazlı boya, solvent, speragum, sıcak tutkal vb.) insan sağlığına son derece zararlı maddelerdir. Avrupa ülkelerinde birçoğu yasak olan bu kimyasallardan ve çalışma koşullarının ağırlığından kaynaklı işçi statüsünde istihdam edilenler periyodik olarak Meslek Hastalıkları Hastanesinde muayene edilirken, yine aynı koşullarda çalışan, aynı işi yapan ve aynı havayı soluyan memurlar bu haktan yoksun, adeta kaderlerine terk edilmiş bulunmaktadırlar. Ayrıca bunca ağır koşullarda çalışmalarına rağmen yıpranma payı hakkından yararlanamamaktadırlar. Yine matbaalarda istihdam edilen memurlar sabah mesaiye başlarken iş önlüğü giymekte, kendilerine ait masa, sandalye ve herhangi bir büro malzemesi verilmemektedir. Ayrıca olası bir iş kazasında sağlık kurumlarında memurlara iş kazası tutanağı - 55 - 5. Olağan Genel Kurul 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda GİH sınıfında istihdam edilen memurların idari işler ve büro işlerinde çalıştırılması gerektiği ifade edilirken, bu matbaalarda istihdam edilen memurların teknik hizmetler sınıfında görevli personelin yapması gereken işleri yaptığı görülmüştür. Teknik hizmetler sınıfından çalışanların işlerini yapmalarına rağmen maaş, özlük ve sosyal haklarında GİH sınıfı esas alınmaktadır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Bakanlığınız Eğitim Yayın ve Yayın Dairesi Başkanlığına bağlı iki adet matbaanın Bakanlık ihtiyaçları doğrultusunda hizmet verdiği bilinmektedir. Sendikamız üyelerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 50 civarında Memur Genel İdari Hizmetler (GİH) sınıfında bu matbaalarda istihdam edilmektedir. Yaptığımız işyeri çalışmalarında adı geçen birimlerde çalışan memurların mesleki, özlük ve sosyal açıdan sorunlarla karşı karşıya kaldığını tesbit etmiş bulunmaktayız. tutulmamaktadır. İş güvenliği ve işçi sağlığı açısından alınması gereken tedbirlerin alınmadığı da ortadadır. TARIM ORKAM-SEN Sonuç olarak; adı geçen matbaalarda ağır koşullarda özveri ile çalışan GİH sınıfına tabi memurların görev tanımlarının yapılarak teknik hizmetler sınıfına alınmaları, özlük haklarının iyileştirilmesi, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınması idari, hukuki ve insani açıdan gereklidir. Bakanlığın bu sorunların çözümünde gerekli çalışmaları başlatarak, oluşan mağduriyetin önlenmesini bekliyor, Tarım Orkam-Sen olarak konunun takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz. TARIM ORKAM-SEN GENEL MERKEZİ Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası - 56 - BASINA VE KAMUOYUNA BU SORUNLARLA ORMAN HAFTASINI BURUK KUTLADIK! Ormancılık kurumlarında hemen hemen her düzeyde kadrolaşma yapıldığı, ormancı kamu çalışanlarının en son çıkartılan Atama ve Yer Değiştirme Yönetmelikleri ile çalışma barışının bozulduğu ve çalışanların huzursuz edildiği ise bir başka gerçektir. Kadrolaşmanın ulaştığı boyutun sonucu olsa gerek ki; ormancı meslek örgütlerinin yönetimlerini yandaşlarının kazanması için siyasal iktidar baskı ve yıldırma yöntemi uygulamaktan çekinmemektedir. Buna örnek olarak Sendikamızın Yeni görevine başlayan Orman Genel Müdürüne hem görevinde başarılar dilemek için hemde çalışanların sorunlarının iletmek için üç defa yaptığı randevu talebi Genel Müdürün yoğunluğu gerekçesi ile yanıtsız bırakılırken, aynı Genel Müdürün bu yoğunluk içerisinde Yandaş sendikayı iadeyi ziyarete ettiği görülmüştür. Ormanların sermaye için yatırımlara tahsis edilmesinin sınırlarının alabildiğince genişletilmesi dahi yeterli görülmemiş, 2/A Yasası ile “Orman olarak muhafazasında yarar görülmeyerek” orman alanlarının orman sınırı dışına çıkarma daha da kolaylaştırılmıştır. Siyasi iktidar yargı denetimi istemediği gibi ormancılık meslek örgütlerinin ve demokratik kitle örgütlerinin görüş ve önerilerini de dikkate almamaktadır. Aynı zamanda teşkilat olarak çalışanların bırakın yanında olmayı haklarının bile verilmediği görülmüştür.666 sayılı Kanun hükmünde kararname ile kaldırılan ancak Anayasa Mahkemesi kararı ile 666 Sayılı K.H.K. ‘nin yeniden iptal edilmesi ile “Yangın ve Sınırlandırma Tazminatı” nın verilmesinde hiçbir yasal engel yokken uygulamanın nasıl - 57 - 5. Olağan Genel Kurul Siyasi iktidar iş başına geldiği günden beri Kestane ve kızılağacı orman ağacı olmaktan çıkaran yasa, Maden Yasası, Yenilenebilir Enerji Yasası, Turizmi Teşvik Yasası, Mera Yasası, kısa anlatımla 2/B Yasası, Kadastro Yasası vb. yasaların yanı sıra, Ağaçlandırma Yönetmeliği, Amenajman Yönetmeliği, İzin Yönetmeliği, 2/B yönetmeliği gibi yasa ve yönetmelikler çıkartarak ormanları sermayenin hizmetine sunmaktadır. Bilime, hukuka aykırı bu uygulamaların düzeltilmesi için başvurulacak yargı yolları da kapatılmak istenmektedir. Ormanlar her türlü maden işletmeciliğine, turizm yatırımına, HES’lere, enerji yatırımına, çöplük yapımına vb. yatırımlara tahsis edilerek sermayeye ucuz arsa fırsatı yaratılmaktadır. Siyasi iktidar ekonomik krizden çıkışın yolunu inşaat sektöründe görmekte ve bunun içinde doğal varlıkların başında yer alan ormanları bu sektörlerin çıkarına sunmaktadır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Ülkemizde 1976 yılından beri 21 Mart’lar “Dünya Ormancılık Günü” olarak ve içinde bulunan hafta da “Orman Haftası” olarak değerlendirilmektedir. Bu hafta bizde Ormancı çalışanların mutluluklarından , Ormancılık yönünden olumlu gelişmelerden bahsetmek isterdik ama ne yazıkki Ormancılık alanındaki gelişmelere baktığımızda bu pek mümkün değil. olacağı bir muammadır.Bakanlar kurulu kararı ile bazı bakanlık çalışanlarına verilen fazla çalışma ücretleri her nekadar yeterli olmasa bile Ormancı Çalışanlara verilmemesi ile, 24 saat esasına göre çalışan Orman Genel Müdürlüğü personelinin hakkının yenildiği açıktır. Anlaşılıyor ki çalışana değil satana ücret mantığı ile hareket edilmektedir. TARIM ORKAM-SEN Bütün bunlar yetmezmiş gibi 2008 Yılında Orman Muhafaza Memurları kolluk kuvvetleri statüsüne alınmış olduğu halde kolluk kuvveti olmanın hiçbir hakkından faydalanmaması büyük bir mağduriyet doğurmaktadır. Ormanlarımızın ve doğal varlıklarımızın korunduğu ve güvencede olduğu, Ormancı çalışanların sorunları çözülmüş olduğu “21 Mart”ları kutlamak istiyoruz! 23.03.2013 TARIM ORKAM-SEN Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası GENEL MERKEZİ - 58 - BASINA VE KAMUOYUNA ORMANLARA YAĞMA, ÇALIŞANA SÜRGÜN VE HAK GASPI! SINIRLANDIRMA VE YANGIN TAZMİNATLARIMIZ GASP EDİLEMEZ! Bilindiği gibi Orman Genel Müdürlüğünde hizmet üreten ormancı çalışanlar 2012 yılının sonuna kadar ‘Yangın ve Sınırlandırma’ tazminatı almaktaydılar. 2 Kasım 2011 tarihinde çıkartılan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bu hakları gasp edilmişti. Ancak Anayasa Mahkemesi 2012 yılında iptal için yapılan başvuruyu inceleyerek, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin bazı hükümlerini anayasaya aykırılık ve 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında olmadığı gerekçesiyle iptal etti. Yani bu iptal sonucu ormancı çalışanlar ‘Yangın ve Sınırlandırma’ tazminatından faydalanmaya devam etmeleri gerekirken Orman Genel Müdürlüğünün takdiri sonucu 24 saat esasına göre çalışan emekçiler bu haktan mahrum edilmiştir. Buna ek olarak bazı kurumlara Bakanlar Kurulu Kararı ile Fazla Çalışma Ücreti ödenmesine karar verirken (2/B satışında görevli personele) 2/B uygulamaların yapan ve 24 saat esasına göre çalışan Orman ve Su İşleri Bakanlığı çalışanları mağdur edilmiştir. Bu durumda yangın ve sınırlandırma tazminatlarının ödenmesinde hukuki ve yasal bir engel bulunmamaktadır. Zor şartlar altında fedakarca çalışan ormancı çalışanlar olarak emeğimizin karşılığı olan ‘yangın ve sınırlandırma tazminatı’ ile ‘fazla çalışma ücretlerimizin’ ödenmesi ve mağduriyetimizin giderilmesi için Genel Müdürlüğümüz - 59 - 5. Olağan Genel Kurul Ormanlarımız ve doğal yaşam alanlarımız alabildiğine yağmalanırken, işkolumuz çalışanları da her geçen gün daha kötü çalışma koşullarına mahkum edilmektedir. Tüm uyarı ve girişimlerimize rağmen, alt yapısı oluşturulmadan, sosyal ve maddi boyutları göz önüne alınmadan çıkartılan atama yönetmeliği ile binlerce Orman Muhafaza Memuru adeta sürgüne tabi tutularak mağdur edilmişlerdir. Çalışma yaşamının temel değerleriyle çelişen hukuka ve yasalara aykırı olan ama en önemlisi de gayri insani olan bu uygulamaya karşı hukuksal ve demokratik yollarla mücadele etmeye devam edeceğiz. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Ormanlarımız, sularımız, doğal yaşam alanlarımız sermayenin kar hırsı uğruna kapsamlı bir saldırı dalgası altında. Son yıllarda Hükümetin yaptığı yasal düzenlemeler ve yönetmelikler ile (Maden yasası, Turizmi teşvik yasası, Mera yasası, 2-B düzenlemesi, vb.) orman alanlarımıza yönelik çok ciddi tehditleri içermektedir. Öncesi bir yana son olarak, Ankara’da Atatürk Orman Çiftliğine yönelik yağmalama girişimleri, İstanbul’da Fatih ormanlarının imara açılması girişimleri, Van’ın Erciş ilçesinde Toki konutları yapımı için orman alanlarının hedefe konması yağma ve talanın boyutunu göstermeye yetmektedir. tarafından bir çalışmanın yapıldığı yönündeki ifadelere rağmen 7. Aya gelmemize rağmen bir sonuç alınamaması manidardır. Ormancı çalışanların bu mağduriyetlerinin giderilmesi için sonuç alıcı çalışmaların bir an önce yapılması gerekmektedir. TARIM ORKAM-SEN Bugün taleplerimizin yerine getirilmesi için işyerlerinde topladığımız imzaları Orman Genel Müdürlüğüne iletiyoruz. Buradan bir kez daha hem ormanlarımızın yağmalanmasına ve talan edilmesine karşı, hem de ormancı çalışanların haklarının gasp edilmesine karşı mücadeleye kararlılıkla devam edeceğimizi ifade ediyoruz. 16.07.2013 YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ! YAŞASIN KESK YAŞASIN TARIM ORKAM-SEN TARIM ORKAM-SEN Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası GENEL MERKEZİ - 60 - BASINDA SENDİKAMIZ TARIM ORKAM-SEN Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası 21 Mayıs 2011 ÖZGÜR GÜNDEM - 62 - - 63 - 5. Olağan Genel Kurul (25 - 26 - 27 Nisan 2014) TARIM ORKAM-SEN Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası - 64 - 5. Olağan Genel Kurul 3 Kasım 2011 BİRGÜN - 65 (25 - 26 - 27 Nisan 2014) TARIM ORKAM-SEN Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası - 66 - - 67 - 5. Olağan Genel Kurul (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası 3 Kasım 2011 EVRENSEL TARIM ORKAM-SEN 14 Ocak 2012 BİRGÜN - 68 - - 69 - 5. Olağan Genel Kurul 31 Ocak 2013 EVRENSEL (25 - 26 - 27 Nisan 2014) 14 Ocak 2012 EVRENSEL Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası 17 Temmuz 2013 EVRENSEL TARIM ORKAM-SEN 8 Ağustos 2011 EVRENSEL - 70 - BAŞKANLAR KURULLARI RAPORLARI 4. DÖNEM 1. BAŞKANLAR KURULU ÇALIŞMA RAPORU TARIM ORKAM-SEN Dünyada ve ülkemizde ekonomik, siyasal ve sosyal alanda oldukça önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Emperyalist-kapitalist sistem sınırsız ve engelsiz kâr elde uğruna politikalarını yoğunlaştırırken, arap dünyasında peş peşe yaşanan halk ayaklanmaları sonucu Libya üzerinden bölgeye emperyalist müdahale yaygınlaştırılmaktadır. AKP hükümeti dış politikada ABD ve AB’nin çıkarlarını gözeterek, bölgeye NATO üzerinden yapılan müdahalenin destekçisi olmuştur. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası 12 Haziran seçimlerinde % 50 ye yakın oy alarak çıkan AKP yeniden hükümeti kurdu. Ustalık dönemi diye tarif ettiği 3. Dönemi ‘yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır’ söylemiyle emekçilere, ezilenlere yönelik saldırı politikalarına devam edeceğinin mesajını da vermiş oldu. Özellikle 12 Eylül referandumundan sonra yargıda yapılan değişikliklerle AKP muhaliflere yönelik adeta cadı avı başlattı. Başta hak arayan emekçiler olmak üzere, eşitlik, barış ve demokrasi talep eden tüm toplumsal kesimler baskı, gözaltı, tutuklama ve polis şiddetine maruz kalmaya devam ediyor. 12 Haziran seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidar olarak çıkmış olması, kuşkusuz onun toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmiş, meşru bir parti olduğu anlamına gelmemektedir. Başbakan’ın seçim öncesindeki söylemleri, emek ve demokrasi güçlerine yönelik hakaret dolu, suçlayıcı yaklaşımları, bırakalım ülke sorunlarının çözümünü, Türkiye’nin gerçek anlamda demokratikleşmesinin önündeki en önemli engelin AKP ve onun başındaki Recep Tayip Erdoğan olduğunu göstermektedir. Dokuz yıllık iktidarı süresince kürt sorunu, laisizm, çevre sorunu, kadın ve gençlik yığınlarının talepleri, işsizlik ve yoksulluk gibi ülkenin en temel sorunları karşısında aldığı tutum bu sorunların önümüzdeki günlerde derinleşerek süreceğinin işaretidir. Ülke sorunlarının emek ve demokrasiden yana çözümünde ve AKP karşısında gerçek bir ağırlık oluşturmayı başaracak tek güç Türkiye’deki emek, demokrasi ve özgürlük güçleridir. Yapılması gereken Türkiye’deki en geniş kesimlerin bir araya gelmesi, emek mücadelesi ile demokrasi ve özgürlük mücadelesinin birleştirilerek güçlendirilmesidir. 61. Hükümet programı geçtiğimiz günlerde açıklandı. Her ne kadar geçmiş hükümet programlarının benzeri olsa da, özellikle geçmişte çalışma yaşamında hayata geçiril(e) meyen düzenlemelerin, emekçilerin elinde kalan son hak ve kırıntılarının, önümüzdeki dönem de hükümetin saldırılarının ana hedefi olacağını gösteriyor. 61. Hükümet programında yer alan istihdamın artırılması ve kayıt dışılığın azaltılması iddiasıyla öne sürülen “güvenceli esneklik” yaklaşımını, “iş gücü piyasasının katılıklarını giderme” hedefiyle birlikte değerlendirdiğimizde, önümüzdeki dönem şapkadan çıkacak tavşanın, öncekilerden daha kapsamlı yeni bir torba yasanın “müjdecisi” olacağını tahmin etmek zor değil. Şimdiden kıdem tazminatlarının kaldırılarak fona devredileceği söylentileri yayılmaya başlandı bile. - 72 - Önümüzdeki dönem, esnek çalışma uygulamalarının yaygınlaştırılmasıyla tam zamanlı ve güvenceli çalışmanın istisna haline gelmesi; kıdem tazminatının kaldırılarak fona devredilmesi; bölgesel asgari ücret uygulamasının yasalaşması; sigorta primleri işveren payının işsizlik fonundan ödenmesinin sürdürülmesi; özel istihdam büroları aracılığıyla patronlar üzerindeki sosyal güvenlik yüklerinin azaltılması vb. gibi pek çok düzenlemeyi içeren yeni yasal düzenlemeler önümüzdeki sonbahardan itibaren yeniden gündeme gelecek. Uzunca bir zamandan beri kamuoyunda ‘yeni anayasa’ tartışması sürdürülmektedir. Geniş toplumsal kesimlerin ihtiyaçları ve talepleri görmezden gelinerek ve sürece dahil edilmeden yapılacak olan bir anayasa beklentilere yanıt olamaz. Esas olan halk için ekonomi politikaları, kürt sorununun eşit yurttaşlık haklarına dayalı çözümünü içeren, farklı kimlik, kültür ve inanç topluluklarının haklarını güvenceye alan, çalışma yaşamının demokratikleştirildiği, TİS ve grev hakkının güvenceye alan, ifade ve düşünce özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükleri genişleten bir anayasadır. 12 Eylül’de yapılan referandum sonucu kamu çalışanlarına toplu sözleşme yapma hakkı anayasaya girmişti. Ancak hükümet bu konudaki uyum yasasını aradan geçen onca zamana rağmen çıkarmamıştır. Ve nasıl bir toplu sözleşme düzeneği olacağı belirsizliğini korumaktadır. Ancak hükümetin kafasındaki planın güdümlü sendikasını güçlendiren bir yasal düzenleme yapmak olduğu varsayılmaktadır. Sermayenin ve onun temsilcisi AKP’nin yıllardır uyguladığı emek düşmanı politikalar, bu politikalardan olumsuz etkilenen bütün kesimlerin taleplerinin ve mücadelesinin ortaklaştırılmasını kolaylaştırmaktadır. İnsanca yaşam ve çalışma koşullarının sağlanması; güvenceli iş ve sosyal güvenlik hakkı; ücretsiz kamusal hizmet; her türlü katılım paylarının kaldırılması; özelleştirme, esnek çalışma, taşeronlaştırmaya son - 73 - 5. Olağan Genel Kurul Hükümetin programında ülkenin en temel sorunlarından kürt sorununun demokratik çözümü konusunda somut bir planı yoktur. Kürt sorununu güvenlik sorunu gören yaklaşım varlığını sürdürüyor. Hükümetin ve egemen güçlerin çözümsüzlükte ısrarı ile birlikte toplumsal gerilimi tetikleyen uslubü kaygı vericidir. Ayrıca kadın istihdamı için önlem alacağını söyleyen hükümetin kadından yana yaklaşımı, kadını, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile aile kurumunun içine hapsetmekten öteye geçememiştir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Hükümetin programında tarım, hayvancılık, çevre ve orman alanlarındaki politikaları da geçmiş uygulamalarının devamı ve tamamlayıcısı durumundadır. Tarım ve gıda tekellerinin istekleri doğrultusunda bir program hazırlanmıştır. Aynı zamanda 2-B diye bilinen ve zaman zaman gündeme getirilen uygulama da önümüzdeki dönemde yeniden gündemleştirilecektir. Ayrıca uluslar arası enerji tekellerinin çıkarları doğrultusunda ülkenin ve halkın sağlığını hiçe sayan nükleer santraller ve HES projelerindeki ısrarına devam ederek, yeni hükümet programı içerisinde Su ve Orman Bakanlığı oluşturarak HES lere karşı çıkabilecek Orman Bakanlığı yetkililerini de kısıtladığı gözlenmektedir. Böylesi bir birleştirme ayrı ayrı alanlarda faaliyet yürüten ve zaman zaman yürütülmek istenen projelerin doğaya ve ormanlarımıza zarar verdiğini ifade eden muhalif kesimlerinde da önünü kesmektedir. Benzer bir uygulamayı da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kurarak, çevre alanını da zaptu rapt altına almaya çalışmaktadır. verilmesi; bütçenin sermaye için değil halk için hazırlanması; örgütlenmenin ve grevli toplu sözleşme hakkının önündeki engellerin kaldırılması vb gibi talepler etrafında birleşmiş bir mücadelesinin geliştirilmesi için koşullar düne göre çok daha uygundur. TARIM ORKAM-SEN Önümüzdeki sürecin, tarım, çevre ve orman işkolları emekçilerinin en geniş kesimlerinin mücadeleye çekilmesinin daha ilerilere taşındığı, örgütlenme ve mücadele düzeyinin yükseldiği, sendikamızın güç ve itibar kazandığı, tabandaki emekçilerin inisiyatifinin güçlendiği bir süreç olması için hepimize önemli görev ve sorumluluk düşmektedir. TARIM ORKAM-SEN GENEL MERKEZİ Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası - 74 - 4. DÖNEM I. BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ AKP hükümeti doğaya ve yaşama yönelik yok edici etkisinin artık gizlenemediği Nükleer santraller ve HES projelerindeki ısrarını devam ettirmektedir. Enerji tekellerinin sınırsız kârı uğruna ülkenin dört bir tarafı adeta abluka altına alınmıştır. En son Kütahya Gümüşköy’de siyanürle gümüş üretimi yapan bir şirketin atık su havuzlarında meydana gelen yıkılma sonrası yaşananlar, doğamızı ve yaşam alanlarımızı bekleyen tehlikeyi de gözler önüne sermektedir. AKP iktidarı döneminde kadınların hakları daha da budanmış ve son zamanlarda gelişen kadın katliamlarına karşı sessiz kalınmıştır. Bu süreçte gelişen olaylara karşı hükümet tam tersi Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adı altında sadece bu bakanlığa sıkıştırmış durumdadır. Türkiye de yaşanan kadın sorunlarına karşı geçmişte ve günümüzde hiçbir adım atılmamış. Kamu kaynaklarının sermaye değil, emekçilere, kadınlara aktarılması için taleplerimiz etrafında örgütlenme ve mücadele etmekten başka çıkar yol bulunmamaktadır. Hiçbir hak, tepside sunulmadı kadınlara; sahip oldukları ne varsa, 150-200 yıllık mücadeleleriyle kazandılar. Bu hak ve hukuksuzluğa karşı bu mücadele devam edecektir. AKP hükümeti bir taraftan ‘ileri demokrasi’ nutukları atarken, gerçekte darbe dönemlerinde bile olmayan ‘ileri faşizm’ uygulamalarını hız kesmeden sürdürmektedir. Hak - 75 - 5. Olağan Genel Kurul Siyasal ve sendikal alandaki gelişmeleri değerlendiren kurulumuz, önümüzdeki sonbahar dönemine aitte örgütlenme programı tartışması sürdürmüştür. AKP hükümetinin ‘ustalık dönemi’ diye tarif ettiği önümüzdeki dönem emek ve demokrasi güçlerine yönelik saldırıların artacağı bilinmektedir. Çalışma yaşamının esnekleştirilmesi, bölgesel asgari ücret ve özel istihdam büroları uygulamaları, kamu emekçilerinin iş ve gelir güvencesinin kaldırılması, kıdem tazminatlarının fona devredilmesi gibi işçi ve emekçilere yönelik hak gasplarının sonbaharda mecliste görüşüleceği kamuoyunda tartışılmaktadır. Ayrıca kamunun yeniden yapılandırılması adı altında kurulan yeni bakanlıklar ile de kamunun tasfiyesinde yeni bir adım daha atılmıştır. Yeni kurulan bakanlıklarda ne tür idari düzenlemelerin yapılacağı belirsizliğini korurken, çalışanlar da endişeli bir bekleyiş içerisindedir. Yeni kurulan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile tarımsal üretimden ve üretici köylülükten çoktan kopmuş olan Bakanlık Gıda tekellerinin emrine verilmiştir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile suyun ticarileştirilmesi ve Orman alanlarının yağmalanması için var olan kısmi engellerde tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Yine alanımızda yeni kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile de çevrenin yağmalanması, kentsel dönüşüm adı altında emekçi semtlerinin ranta açılmasını kolaylaştıran düzenlemeler yapılmıştır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) 4. dönem I. Başkanlar kurulumuz 23 Temmuz 2011 günü Merkez yönetim Kurulumuz ve 13 Şubemizin katılımıyla Ankara’da toplandı. Toplantıya İzmit, Van ve Mersin şubelerimiz mazeretleri nedeniyle katılamadılar. TARIM ORKAM-SEN arayan tüm toplumsal kesimlere yönelik baskı, sürgün, gözaltı, tutuklama, azgın bir polis şiddeti ve uydurma davalarla tüm toplumu sindirme girişimleri sürdürülmektedir. Bizzat Başbakanın kendisi tarafından kullanılan şiddet, ötekileştirme ve şoven dilden vazife çıkaranlar ülkeyi yeni bir kaosa doğru sürüklemektedirler. Kürt sorununun demokratik ve barışçı yollardan çözümü konusunda irade gösteremeyen hükümetin savaşı ve şiddeti tek çözüm yolu görme yaklaşımı toplumsal gerilimi tetiklemekte ve bir arada kardeşçe yaşama duygusunu zayıflatmaktadır. Başkanlar kurulumuz yukarıda ana hatlarıyla değindiğimiz tespitlerin yanı sıra sendikal süreç ve önümüzdeki dönem örgütlenme ve mücadele programı çerçevesinde de bir tartışma yürütmüştür. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Başkanlar kurulumuz ; • 12 Eylül’de gerçekleştirilen referandum sonrası kamu emekçilerinin zaten uluslar arası sözleşmelerden kaynaklı var olan Toplu Sözleşme yapma hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmuştur. Ancak hükümet tarafından nasıl bir toplu sözleşme düzeni olacağına dair bir düzenleme yapılmamıştır. Sendikamız ve KESK bu sürece müdahil olmalıdır. Yeni düzenlemede yer alacağı söylenen ‘Dayanışma aidatına’ karşı çıkılmalı, güçlü eylem ve etkinliklerle kamu emekçilerinin lehine bir düzenleme yapılması için müdahil olunmalı. • AKP hükümetinin önümüzdeki günlerde gündeme getireceği emeğin haklarına yönelik saldırılarına ve muhalif toplumsal kesimlere yönelik sürdürdüğü baskı politikalarına karşı, diğer ezilen toplumsal kesimlerle birlikte hak alıcı eylemler örgütlemeliyiz. • Önümüzdeki dönem kitlelerden kopuk rutin eylemlilikler yerine, yerelin de sorunlarını ve özgünlüğünü sürece katan kitlesel eylemlilikler gerçekleştirilmelidir. • Ülkenin dört bir tarafında ortaya çıkan çevre sorunlarına ilişkin daha fazla refleks göstermeli, bu alandaki örgütlü demokratik kitle örgütleri ve yerel çevre hareketleriyle bağlarımızı daha da güçlendirmeliyiz. • Sendikamız başta yöneticilerimiz ve temsilcilerimize yönelik olmak üzere, güncel sendikal konularda bölgesel, merkezi ya da yerel eğitim programları planlanmalıdır. • Son dönemlerde giderek artan linçlere, şoven ve milliyetçi saldırılara karşı, demokrasi, barış ve kardeşliğin sesini yükseltecek eylem ve etkinlikler gerçekleştirmeliyiz. • Önümüzdeki dönem gerek çalışma yaşamında yaşanan gelişmeler, gerekse de ülkenin gidişatı açısından örgütlenme olanaklarımızın genişlediği ortadadır. Eylül ayından başlayarak iş yeri merkezli bir örgütlenme kampanyası yapılmalıdır. kararlarını almıştır. Başkanlar kurulumuz aldığımız kararları hayata geçirme noktasında fikir ve irade birliği içerisinde sonlanmıştır. TARIM ORKAM-SEN 4. DÖNEM I. BAŞKANLAR KURULU - 76 - 4. DÖNEM 2. BAŞKANLAR KURULU ÇALIŞMA RAPORU Ekonomik krizin derinleşerek sürdüğü, bölgesel kamplaşmaların ve çatışmaların hızlandığı ve başta Ortadoğu olmak üzere Avrupa ve ABD’ de düzene karşı kitlesel gösterilerin düzenlendiği bir dönemden geçmekteyiz. Kriz başta Yunanistan, İspanya, İtalya olmak üzere bütün Avrupa’yı derinden etkilemeye devam etmektedir. Gelişmeler hükümetlerin Krizin yükünü emekçilere yıkmak üzere yeni sömürü ve saldırı politikalarını devreye sokacağını göstermektedir. AKP hükümeti ve liberal çevrelerce demokrasi ve özgürlükler alanında bolca propaganda yapılmasına rağmen gerçekte cunta dönemlerini aratmayan gelişmeler yaşanmaktadır. Uydurma davalarla Belediye Başkanlarından, siyasetçilere, bilim insanlarından gazetecilere, sendikacılardan avukatlara kadar her gün onlarca insan gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Türkiye neredeyse açık bir cezaevine dönüştürülmüş bulunmaktadır. AKP hükümetinin ‘sivilleşme’, ‘demokratikleşme’ söylemlerine rağmen demokratikleşme alanında sorunlar artarak devam etmektedir. Yazılı ve görsel basın hükümet tarafından önemli oranda kontrol altına alınmış, muhalif gazeteciler, sendikacılar, aydınlar ‘örgüt üyeliği’ ile suçlanmaktadır. KHK’lerle başta hukuk sistemi olmak üzere tüm kamusal alan alt üst edilerek, geleceğe yönelik kaygılarımızı artırmıştır. Özellikle HSYK kanalıyla hakim ve savcılar üzerinde kurulan baskılar, kimi yargı organlarının yapısındaki değişiklikler, özel yetkili mahkemeler ile yargı bağımsızlığını yitirerek, hükümetin denetimine geçmiş bulunmaktadır. Savaş tamtamlarının çalındığı, baskının, zulmün arttığı dönemlerde kadınlar, kadın örgütlenmeleri her zaman haklıdan yana sesini yükselterek barış için haykırır. Barış içinde olan bir dünyanın hayalini kurar. Bu hayalini paylaşır. Bu hayaline ulaşmak için en fazla sorumluluğu yine kadınlara yükler. Çünkü kadın emeğinin en anlamlı yaşamın garantisi olduğuna inanır. Çünkü tasavvur ettiği toplumun temel dinamosu yine kadınlar olacaktır. Kadınların kuracağı savaşsız sömürüsüz bir toplumda bir karınca dahi ezilme- 77 - 5. Olağan Genel Kurul Türkiye’nin artık ‘Komşularla sıfır sorun’ politikasından ‘aktif’ dış politika söylemine yönelerek, ülkeyi yeni çatışmaların girdabına sürüklediği görülmektedir. AKP’nin İran’a karşı kurulacak olan NATO füze kalkanı projesini kabul etmesi, Suriye’nin iç işlerine karışan ve dinsel-mezhepsel ayrımları kışkırtan bir politika izlemesi bölge halklarının yararına olmadığı açıktır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Ortadoğu halklarının diktatör rejimlere karşı ortaya çıkardığı değişim taleplerini ve tepkilerini bölgedeki hegemonyalarını yenilemek için kullanmak isteyen emperyalist güçler, bölgedeki dinsel ve ulusal vb. çelişkileri istismar etmekten geri durmuyorlar. Bölgedeki yeni gerilimlerin ve emperyalist paylaşım savaşlarının kapısını aralayan bu gelişmelerde ise AKP hükümeti emperyalist güçlerin taşeronluğunu üstlenmiş bulunmaktadır. TARIM ORKAM-SEN yecek, tüm insanlar mutluluk içinde üretimi esas olarak yaşayacaktır. Zira kadınların hemcinsinden nefret etmesini koşullayan egemen sistemin tüm yabacılaştırılma politikalarına rağmen bir araya gelmeyi, örgütlenmeyi, hemcinsini severek onunla birlikte yürümeyi başarmış olan kadınların dile getirdiği gerçek, yada uğrunda mücadele ettiği hakikat tüm insanlığın yararına olan hakikatin ta kendisidir. Orada öyle bir özgürlük saklıdır ki bu özgürlük sadece kadınların değil, tüm insanlığın tüm doğanın yarına olan bir özgürlüktür. Onun için kadınların mücadelesi anlamlıdır. AKP iktidarı kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı durdurmak bir yana, muhafazakar söylemlerle bu şiddet ve ayrımcılığa adete meşrulaştırıyor. Oysaki gerçek bambaşka… Gerçek; kadın cinayetleri münferit değil sistematiktir. Gerçek; kadın cinayetleri son 7 yılda % 1400 arttı. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Gerçek; 81 ilde toplam sadece 65 sığınma evi var, olması gereken sayı ise 3800 ! Gerçek; kadına yönelik şiddetin 12 bin din görevlisiyle çözüleceği öngörülüyor. Gerçek; kadın erkek eşitliğine inanmadığımı kadınların gözlerinin içine baka baka söyleyen bir Başbakan var. Gerçek; göçmen ev işçisi kadınlara ırkçı ve ayrımcı davranılmasını öğütleyen gazetelerimiz var. Gerçek; sendika üyesi oldukları için işten atılan kadın işçiler var. Gerçek; cop darbeleri ile hamile bir kadının bebeğini öldüren “erkek” polisler var. Gerçek; tecavüzcülerini cezai indirim uygulayarak koruma altına alan erkek egemen sistemin son mağduru N.Ç. adında on üç yaşında bir kız çocuğu var. Gerçek; on kilometre ötemizde recm uygulamasına maruz kalarak öldürülen Şemse Allak adında bir kadın var. Ve daha sayamayacağımız “nice” acı gerçeğimiz var ! Tüm bu gerçekleri topladığımızda ortaya çıkan tablo ise gerçeklerin kendisinden daha vahim. Hükümetin Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştiren politikaları iki halkında daha fazla acı yaşamasına neden olmaya devam ediyor. En son Uludere’de 35 köylünün katledilmesi artık çözümsüzlükte ısrarın dayanılmaz boyutlara geldiğini göstermektedir. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözümü için onca olanak varken hükümetin somut ve ciddi adım atmaması kaygılarımızı artırmaktadır. Hükümet Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollardan çözümünü savunan kesimlere yönelik saldırılarını da artırmış bulunmaktadır. 2012 bütçesi hükümetin sınıfsal tercihlerinin sermayeden yana olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bütçenin gelir kısımlarını halktan toplanacak dolaylı ve dolaysız vergiler oluşturmaktadır. Bütçeden istihdama, kamu yatırımlarına, emekçilere pay ayrıl- - 78 - mazken, sermayeye kaynak transferi, faize ve silahlanmaya yönelik ciddi artışlar dikkat çekmektedir. 12 Eylül referandumunda kamu emekçilerine toplu sözleşme hakkını anayasal güvenceye kavuşturduklarını iddia eden hükümet toplu sözleşmeye ilişkin oyalayıcı tavrını sürdürmektedir. Memur-Sen’in ihtiyaçları üzerinden hazırlattırılan 4688 sayılı yasada yapılması düşünülen değişiklilikler de kamu emekçilerinin beklentilerini karşılanmaktan uzaktır. Hükümet, 12 Haziran seçimlerinden önce 6 aylığına aldığı yetkiye dayanarak çıkardığı toplam 35 KHK ile kamu yönetiminde ve personel sisteminde köklü değişiklikler gerçekleştirdi. Esas olarak temel kamu hizmetlerinin tasfiyesini hedefleyen bu değişiklikler aynı zamanda siyasi kadrolaşma için de geniş bir olanak sunmaktadır. Yeni bakanlıklarda müsteşar yardımcısı ve müşavir sayısının artırılması, yeni genel müdürlükler ve daire başkanlıklarının kurulması, kamu hizmetlerinin yürütülmesi ihtiyacından değil hükümetin siyasi kadrolaşma ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Aslında bu düzenlemeler, bir dönemdir sürdürülen sermayenin ihtiyaçları üzerinden kamusal alanın ve çalışma yaşamının yeniden düzenlenmesi girişimlerinin en radikal örnekleridir. Tarım Orkam-Sen olarak örgütlü olduğumuz işkolumuza yönelik 6 KHK çıkartıldı. 639 ve 651 sayılı KHK’ler ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın teşkilat yapısı yeniden düzenlenerek Bakanlığın ismi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak değiştirildi. 636, 644 ve 648 sayılı KHK’ler ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 645 ve 657 sayılı KHK’lerle de Orman ve Su Bakanlığı kuruldu. Burada dikkat çeken ise her bakanlık için iki KHK çıkartılmış olması. Öyle anlaşılıyor ki acele çıkartılan KHK’lerin eksiklikleri nedeniyle, aynı konuda ikinci KHK’ye ihtiyaç duyulmuş. Bu bile bakanlıkların yeniden yapılandırılmasındaki ciddiyeti ortaya koymaya yetmektedir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) BAKANLIKLARIN İSİMLERİ DEĞİŞTİRİLDİ 639 ve 651 sayılı KHK’lerle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarım ve gıda tekellerinin hizmetine sunulmak için dizayn edildi. Köylülük ve tarımsal üretim tamamen yok sayılarak, köyişleri kavramı bile bakanlığın adından çıkartıldı. Bankalığın kuruluş amacı “Gıda, tarım ve hayvancılığa yönelik genel politikaları belirlemek, uygulanmasını izlemek ve denetlemek” olarak ifade ediliyor. Bakanlığın görevleri sıralanırken, cümleler “yapmak ve yaptırmak” biçiminde bitiriliyor. Çiftçi eğitiminden, gıda kontrolüne, proje hizmetlerinden, bitki koruma faaliyetlerinin tümüne artık bakanlığın yaptığı işler değil, yaptırttığı ve izlediği hizmetler olmaya aday. Bakanlığın ilk görevleri arasında “rekabetçi bir tarım sektörünün oluşturulması” - 79 - 5. Olağan Genel Kurul KÖYLÜLÜK VE TARIMSAL ÜRETİM YOK SAYILDI sayılıyor. Bakanlığın bu yapısı ile tarım sektöründeki sorunları çözmesi bir yana, küçük ve orta ölçekli üreticiyi gözden çıkardığı ve piyasaya teslim ettiği çok açık. TARIM ORKAM-SEN Ayrıca bakanlıkta Gıda, Tarım ve Hayvancılık uzmanı ve uzman yardımcılığı gibi yeni kadrolar tahsis edilirken, bu kadrolara alınacaklarda aranacak şartlarda bakanlığın temel çalışma disiplini dışındaki hukuk, işletme, iktisat, siyasal bilimler fakülteleri mezunlarına da yol açılmış oluyor. HES’LERİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER YOK ARTIK 645 ve 657 sayılı KHK’lerle kurulan Orman ve Su Bakanlığı; orman alanlarımızın ranta dayalı işletilmesi, ülkenin dört bir yanında yapımı planlanan HES projelerinin önündeki engellerin kaldırılması, sularımızın ve derelerimizin satışının kolaylaştırılması için yapılandırıldı. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Yine bakanlığın ve bağlı genel müdürlüklerin kuruluş amacı ve görevlerinde açıkça ‘yaptırmak, işlettirmek’ gibi ifadelerden de anlaşılacağı gibi bu alandaki hizmetlerin tasfiyesi ve özelleştirilmesi hedefleniyor. Orman alanları üzerinde oynanan oyunlar ve 2-B’deki ısrar göz önüne alındığında tehdidin boyutu da anlaşılıyor. Yasayla milli parklar, tabiat parkları, tabiat koruma alanları ve sulak alanların korunmasından, işletilmesine kadar özel şirketlerin devreye girmesinin önü açılıyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında; “Orman ürün ve hizmetlerinin sürekliliğini güvence altına alarak ormanları teknik, sosyo-kültürel, ekonomik icaplara göre işletmek, orman ürünlerinin üretim, taşıma, depolama iş ve işlemlerini yapmak ve yaptırmak, bu ürünleri yurt içinde ve yurt dışında pazarlamak” sayılırken, bu ifade orman alanlarımıza yönelik ciddi tehdidi de gözler önüne seriyor. 410 BİN 2-B ARAZİSİ TEHDİT ALTINDA (Önceki Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’nin yaptığı resmi açıklamaya göre 2 –B arazileri toplamı 473 bin ‘dir. Şu ana kadar maalesef bu arazilerinin 63.000 hektarı AKP Hükümeti tarafından yandaşlarına peşkeş çekilmiştir.) Tehdit bununla da sınırlı değil. Kamuoyunda 2-B olarak bilinen “orman vasfını yitirmiş” arazilerin satışını düzenleyen kanun tasarısı yeniden gündeme getirildi. Uzun bir süredir planı yapılan bu düzenleme özellikle kıyı şeritlerinde bugüne kadar yağmalanmış orman alanlarına gizli bir af getiriyor. Uygulama “orman köylüsünün yararına” gibi gösterilerek gerçekler saklanıyor. Yetkililerin toplam 410 bin hektar 2-B arazisi olduğu demeçleri de dikkate alındığında, rantın boyutu gözler önüne seriliyor. Bakanlığın Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ile de “…yenilenebilinir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerindeki yenilenebilir enerji kullanımına ilişkin gelecek tahminleri üretmek, master plan, fizibilite ve örnek uygulama projeleri hazırlamak…” denilerek HES’ler, nükleer santraller vb. projelere zemin hazırlanıyor. - 80 - ‘SU KAYNAKLARI TİCARİLEŞTİRİLECEK’ 658 sayılı KHK ile Türkiye Su Enstitüsü kurularak, uzun bir zamandır sürdürülen suyun ticarileştirilmesinde önemli bir adım daha atıldı. Enstitünün görevleri arasında “su kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma ve yenilenebilir enerji üretimi amacıyla kullanılması ilkelerinin belirlenmesine yönelik bilgi üretmek” denilerek, açıkça su kaynaklarının ticarileştirileceği ifade ediliyor. Orman ve Su İşleri Bakanı’nın Başkanlığında kurulan, çeşitli Bakanlıklar ve şirketlerin kurduğu STK’lardan oluşan “Yönlendirme Komitesi” aracılığıyla su politikaları belirlenecek. Yine kuruluş yasasına göre enstitüye her türlü bağış yapılabilecek. Buradan da anlaşılıyor ki Enstitü uluslararası su lobilerinin yönlendirmesiyle faaliyetini sürdürecek. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ‘ÇEVRE TAHRİBATI ARTACAK’ Yapılan değişikliklerle özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı kapatılıp, görevleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildi. Artık milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiat koruma alanları, doğal SİT alanları, sulak alanlar, özel çevre koruma bölgelerinin kullanma ve yapılaşmaya ilişkin kararları bakanlıkça verilecek. Bu görev için; içinde ziraat mühendisi, biyolog, peyzaj mimarı ve su ürünleri mühendislerinin olmadığı, Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ile taşrada Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonları kuruldu. Bu komisyonlarda ilgili meslek disiplinlerinin olmaması da çevre tahribatının tüm hızıyla devam edeceğini gösteriyor. 3194 sayılı imar yasasına eklenen madde ile de mera, yaylak ve kışlaklar 29 yıllığına kiralanıp yapılaşmaya açılabilecek. Bu düzenleme ile tarım ve hayvancılık alanında yaşanan sorunlara yenileri eklenecek ve özellikle hayvansal üretim neredeyse bitirilecek. Yeni kurulan her üç bakanlıkta da temel istihdam biçimi olarak sözleşmeli çalışma ve performans kriterleri esas alınıyor. Aynı zamanda birçok kadro ihdas edilirken, çalışanların yarınlarına ilişkin endişeli bekleyişi de sürüyor. - 81 - 5. Olağan Genel Kurul Bakanlığın görevleri arasında “depreme karşı dayanaksız yapıların bulunduğu alanların dönüşüm projelerini ve uygulamalarını yapmak ve yaptırmak, kentsel tasarım projeleri yapmak, yaptırmak ve onaylamak, imar hakkı transfer etmek, kamulaştırma yapmak…” sayılıyor. Keyfiyete açık bu yetkilerin nasıl kullanılacağını Ankara Dikmen Vadisi, Kocaeli Arızlı ve İstanbul Başıbüyük Mahallesi sakinleri yaşayarak görüyorlar. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) 636, 644 ve 648 sayılı KHK’lerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile doğal yaşam alanlarımızın, tarihi ve kültürel varlıklarımızın yağmalanmasının ve kentsel dönüşüm adı altında ranta dayalı politikaların önü tamamen açılıyor. Çevreyi korumakla görevli bir bakanlık, korumakla görevli olduğu alanların ranta açılması için görevlendirilmiş oluyor. Bunun için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na olağanüstü yetkiler veriliyor. Bu yetkilerle artık şahıs veya kuruluş hiç kimsenin tapulu arazisi bile güvence altında değil. Van’da 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde meydana gelen deprem sonrasında başlatılan yardım kampanyamız sürmektedir. Aralık ayının sonlarında oluşturduğumuz bir heyetle 67 üyemizin evinde hasar tesbit çalışması yaptırılarak sonuçları KESK Genel Merkezine iletilmiştir. TARIM ORKAM-SEN Çalışma hayatında esnek ve güvencesiz istihdam yaygınlaştırılırken, başta kıdem tazminatlarının kaldırılması olmak üzere emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik kapsamlı saldırıların planladığı bir dönemde Başkanlar Kurulumuzu topluyoruz. Her düzeyde sorumluluklarımızın arttığı bir dönemdeyiz. Yukarıda ana hatlarıyla ortaya koyduğumuz gelişmelere karşı emek ve demokrasi mücadelesini yükseltmek için tüm üye ve yöneticilerimizle birlikte çaba sarf edeceğimize olan inancımız tamdır. TARIM ORKAM-SEN GENEL MERKEZİ Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası - 82 - 4. DÖNEM 2. BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ Başkanlar kurulumuz 28–29 Ocak 2011 tarihlerinde Ankara’da belirlenen gündemle toplandı. Merkez Yönetim Kurulumuz, Merkez Denetleme Kurulumuzdan iki üye ve Merkez Disiplin kurulu Başkanımızn ve 13 şubemizin katılım sağladığı toplantıya Antalya, Balıkesir ve Bursa şubelerimiz mazeretleri nedeniyle katılamamışlardır. KESK Genel Başkanı Lami ÖZGEN ve KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı TOMBUL kurulumuzun açılışına katılarak sürece dair bilgilendirmelerde bulunmuşlardır. AKP hükümeti bir yandan sermaye güçlerinin istekleri doğrultusunda emeğin haklarına yönelik saldırılarını yoğunlaştırırken, diğer yandan da darbe dönemlerine benzeyen baskı ve sindirme politikalarını artırmıştır. Ülkenin gidaşıtından hoşnutsuzluk duyan emek, demokrasi ve barış mücadelesindeki toplumsal kesimlere yönelik saldırılar artmış bulunmaktadır. Kürt sorununun çözümsüzlüğünün yarattığı şiddet ve savaş ortamı iki halkın daha fazla acı çekmesine neden olmaya devam etmektedir. AKP hükümeti döneminde doğanın, çevrenin, kültürel ve tarihi varlıkların yağmalanması görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Son yıllarda yapılan kimi yasal düzenlemelerle de bu yağmanın önü açılmaya çalışılmıştır. Yine son yıllarda bizzat hükümetin cinsiyetçi, ayrımcı ve muhafazakar yaklaşımları sonucu kadına yönelik şiddet, taciz ve kadın cinayetleri artmıştır. Böylesi bir dönemde toplanan başkanlar kurulumuz öncelikle çalışmalarımızın dönemsel sorumluluklarımızı yerine getirecek düzeyde olmadığının altını çizmiştir. Başta örgütlenme çalışmalarından, işyeri faaliyetlerine kadar sendikal çalışmamızın değişik yönleriyle yetersizliğine dikkat çekilmiştir. Ayrıca Kanun Hükmünde Kararnamelerle tarım, orman ve çevre kamu alanında yapılan yasal düzenlemelerle gerçekleştirilen değişikliklere yeterince müdahil olmadığımız da vurgulanmıştır. - 83 - 5. Olağan Genel Kurul Kapitalist kriz derinleşerek sürerken, ulusal ve uluslar arası düzeyde sermaye krizin yükünü emekçilere yıkmak ve krizi fırsata dönüştürmek için hamlelerini yoğunlaştırmış bulunmaktadır. Emekçilerin yüz yıllık temel kazanımları olan kıdem tazminatları, iş ve gelir güvenceleri ve bir yığın sosyal hakları tüm dünyada gasp edilmek istenmektedir. Aynı zamanda kapitalist krizin doğal sonucu olarak emperyalist güçler pazarları yeniden paylaşmak üzere bölgesel çatışma ve savaşlara doğru kapı aralamaktadırlar. AKP Hükümeti ise ortadoğuda emperyalist güçlerin taşeronluğuna soyunmuş durumdadır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Geçtiğimiz dönem siyasal ve sendikal sürece dair değerlendirmelerde bulunan Başkanlar Kurulumuz, örgütsel çalışmamızı da değerlendirerek, önümüzdeki döneme dair önermelerde bulunmuştur. Kurulumuz gerek emek alanında gerekse siyasal alanda düne göre daha zorlu bir dönemden geçtiğimiz vurgusunu yapmıştır. Başkanlar kurulumuz örgütsel sorunlarımızın tartışılıp çözüme kavuşturulacağı yerlerin örgütsel kurullarımız olduğunun altını çizmiştir. Bu nedenle sanal ortamda zaman zaman yürütülen kimi tartışmaların sonlandırılarak, ihtiyaç duyulan tartışmaların örgütsel kurullarımızda yapılması gerektiğini vurgulamıştır. TARIM ORKAM-SEN Van depremi sonrası tüm şubelerimizin göstermiş olduğu dayanışmanın önemine dikkat çeken kurulumuz, başlatmış olduğumuz kampanyanın daha da büyütülmesine karar vermiştir. Başkanlar kurulumuz sendikal çalışmamızın daha etkin yürütülmesi için olarak Tarım,Orman ve çevre, kadın ve hukuk alanlarında merkezi komisyonlarının kurulmasını kararlaştırmıştır. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Halen mecliste görüşülmekte olan ancak kamu emekçilerinin temel taleplerini karşılamaktan uzak olan 4688 sayılı yasada yapılacak olan düzenlemeye karşı daha kitlesel ve yaygın eylem ve etkinliklerin örgütlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca işyerlerinden başlayan aydınlatma faaliyetlerinin önemine dikkat çekilmiştir. Önümüzdeki dönemi işkolumuz emekçilerinin ortak talepleri doğrultusunda bir örgütlenme dönemi olarak planlanması gerektiği de vurgulanmıştır. AKP hükümetinin gerek genel saldırı politikaları gerekse de konfederasyonumuza yönelik saldırıları karşısında tüm emek ve demokrasi güçleriyle birleşen bir mücadele hattına girilmesi gerektiği, 8 Ekim mitingi ve 21 Aralık grevinin bu bakımdan dayanacağımız önemli eylem ve etkinlikler olduğu Başkanlar kurulumuzca vurgulanmıştır. 09/02/2012 TARIM ORKAM-SEN 4. DÖNEM 2. BAŞKANLAR KURULU - 84 - 4. DÖNEM 3. BAŞKANLAR KURULU ÇALIŞMA RAPORU Emeğin haklarına yönelik kapsamlı saldırıların olduğu aynı zamanda başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın bir çok yerinde emperyalist kışkırtma ve çatışmaların hızlandığı bir dönemden geçiliyor. AKP hükümeti bölgede emperyalist güçlerin çıkarları doğrultusunda ve ‘yeni Osmanlıcılık’ hayalleriyle ülkeyi bir uçuruma doğru sürüklemektedir. Türkiye’nin de yardımıyla suriye’nin emperyalist güçler tarafından kuşatılması girişimleri bölgede savaş senaryasonu dayatırken, bu gidişatın bölge halkları bakımından yıkıcı sonuçlara yol açacağı aşikardır. Başta Türkiye olmak üzere Esad rejimine demokrasi nutukları atan bölgenin işbirlikçi hükümetleri tam bir ikiyüzlülük içerisindedir. AKP hükümetinin demokrasi ve insan hakları karnesi tüm çıplaklığıyla ortadadır. Ülkemizde hak arayan, demokrasi isteyen, barış isteyen tüm toplumsal kesimlere yönelik artan baskı, gözaltı ve tutuklama saldırıları sürerken, ülkemiz neredeyse tam bir açık cezaevine dönüştürülmüşken Başbakanın Esad rejimine yönelik eleştirileri ikiyüzlülüktür. Başta eğitim ve sağlık alanı olmak üzere haberleşme, ulaşım, yerel yönetimler ve kültür sanat alanına kadar kamu hizmetleri dönüşüm yada reform adı altında sermayenin yatırım alanına çevrilerek piyasalaştırıldı. Geçtiğimiz günlerde Mecliste kabul edilen 4+4+4 kademeli eğitim yasasıyla demokratik, bilimsel, laik ve anadilde eğitim mücadelesine bir saldırı daha olmuş ve eğitimde piyasalaşmanın önü açılmıştır. Bizzat başbakan tarafından ifade edilen ‘dindar gençlik’ yetiştireceğiz söylemi bu yasayla pratikleştirilmiştir. Aynı zamanda sermayeye ucuz işgücü yaratmak için çalışma yaşamına katılım yaşının 13’e çekilmiştir. 4688 Sayılı Kanun, kamu görevlilerinin örgütlenme hakkını, toplu pazarlık sürecini, toplu pazarlığın içeriğini ve sendikaların faaliyetlerini son derece yasakçı bir mantık üzerinden düzenlemiştir. 12 Eylül 2010’da yapılan referandum ile kabul edilen Anayasa değişiklikleri ile kamu emekçilerine sınırlandırılmış sözde Toplu Sözleşme hakkı tanınmış, grev hakkı ise dolaylı olarak yasaklanmıştır. - 85 - 5. Olağan Genel Kurul Kapitalist kriz başta Avrupa ülkeleri olmak üzere etkisini giderek tüm dünyada hissettirmektedir. Krizin ülkemizi etkilemeyeceğini ifade eden hükümet cari açığı kapatmak için temel tüketim mallarına yapılan zamları otomatiğe bağlamıştır. 2011 yılında %8.5 oranında büyümeyle Çin’den sonra Dünya’da en çok büyüyen ikinci ülke olduğumuz ifade edilirken yoksul halk kesimlerinin yaşam koşullarının giderek kötüleşmesi ‘büyüyen ekonomi’ kavramının ne anlama geldiğini göstermektedir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Suriye halkı özgürlük ve demokrasi talepli mücadelesinde kendi iradesiyle ilerleyecektir. Kendi ülkelerinde halklarına zulmü reva görenler Suriye halkının çıkarları adına savaş çığırtkanlığı yapma hakkına sahip değildir. Toplu sözleşme hakkı, ancak grev hakkı ile birlikte kullanıldığında bir anlam ifade eden bir haktır. AKP Hükümetinin 12 Eylül referandumunda yaptığı kamu emekçilerinin toplusözleşme hakkını gerçek anlamda tanımak değil, Anayasada bir kelime oyunu yaparak “toplugörüşme” ifadesi yerine “toplusözleşme” ifadesini kullanmaktır. TARIM ORKAM-SEN Toplu sözleşme sürecinde bütün yetki görünüşte en çok üyesi olan, gerçekte ise azınlığı temsil eden sendikaya verilmiştir. Ayrıca “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı” Mecliste görüşülmektedir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Tasarı Kamuoyunda 2/B olarak bilinen(410 bin hektar alan) 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş olan alanların satışını içermektedir. Ancak yasa tasarısındaki en büyük tehdit 2/A olarak tarif edilen ‘orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler’ hükmü ile tüm orman alanlarının gerek görüldüğünde satışını öngörmektedir. Öyle ki istenildiği zaman her ormanlık alan ‘orman olarak muhafazasında yarar görülmediği’ gerekçesiyle yağma ve talana açılabilecektir. Yasa tasarısı bundan sonrada artık benzer beklentilere yol açacağından ormanlık alanlarda daha fazla saldırıyı beraberinde getirecektir. Özellikle kıyı şeritlerinde ki ormanlık alanlar rantiyenin hedefi haline gelecektir. Ormanlık alanlarda ki şimdiye kadar yapılan yasa dışı yağma bundan sonra yasal mevzuata kavuşmuş olacaktır. Doğal yaşamının vazgeçilmez bir parçası olan ormanlarımıza yönelik bu tehdit tüm insanlığa karşı işlenmiş büyük bir suçtur. Tasarı bu haliyle geçtiğinde telafisi mümkün olmayan felaketlerle karşı karşıya kalabileceğiz. Bu nedenle yasa tasarısı derhal geri çekilmeli, 2/B olarak tarif edilen alanların yeniden ormanlık alana dönüştürülmesi için çalışmalar başlatılmalıdır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca 3 Nisan 2012 tarihli ve 28253 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ‘Zeytinciliğin ıslahı, yabanilerin aşılattırılmasına dair yönetmelikte değişiklik yapılmasına daire yönetmelik’ düzenlemesiyle artık zeytinlik alanlarımızda yok edilme tehdidiyle karşı karşıyadır. Yönetmelikte yapılan değişikliğe göre bundan böyle zeytin alanları; Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları, Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri, Kamu yararı kararı alınmış madencilik, petrol ve doğal gaz arama ve işletme etkinlikleri, Savunmaya yönelik stratejik yatırımlar için kullanılabilecek. Yani zeytinliklerde zeytincilik dışında her şey yapılabilecektir. AKP hükümeti son dönemlerde başta emekçiler olmak üzere muhalif toplumsal kesimlere yönelik baskı ve zora dayanan politikaları artırmış bulunmaktadır. Adım adım kendi statükosunu inşa eden AKP özel yetkili savcılar ve mahkemeler üzerinden KCK, ergenokon, Devrimci Karargah gibi davalarla sindirme politikalarını sınırsızca uygulamaktadır. Kendi çıkarları ile uyuşmayan herkesi, her kurumu karşısına almaktan çekinmemektedir. - 86 - Hükümetin 10 yıla yaklaşan icraatlarından demokrasi ve özgürlükler konusunda gerçek yüzü bilinmektedir. Ülkenin temel sorunlarında çözümsüzlük politikası ısrarla uygulanmaya devam edilmektedir. Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümü, farklı kültür ve inanç kesimlerinin sorunları, halka karşı işlenmiş suçların açığa çıkartılmaması vb. gibi konularda hiçbir somut adım atılmamıştır. Bir biri peşi sıra yapılan gözaltı operasyonlarıyla tutuklanan insanlar artık cezaevlerine sığmamaktadır. Türkiye Dünyada en fazla siyasi mahkumun cezaevinde olduğu ülke olarak tarihe geçmiştir. AKP hükümeti emek ve demokrasi karşıtı politikalarını artırarak, haklarımızı gasp etmeyi sürdürmektedir. Bu güne kadar 21 Aralık grevi başta olmak üzere, 28-29 Mart direnişi gibi çeşitli eylem ve etkinliklerle yanıt olmaya çalıştık. Bugünden sonra da mücadelemizin daha kitlesel ve geniş emekçi birliktelikleri yaratarak sürdürme ihtiyacı bulunmaktadır. İnsanca yaşam ve daha iyi çalışma koşulları, parasız ve nitelikli kamu hizmeti, eşit, özgür ve demokratik bir ülke mücadelemiz büyüyerek sürecektir. TARIM ORKAM-SEN 5. Olağan Genel Kurul (25 - 26 - 27 Nisan 2014) GENEL MERKEZİ - 87 - 4. DÖNEM 3. BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ TARIM ORKAM-SEN Dünya’da ve Türkiye’de emekçilere yönelik sermayenin ciddi ve kapsamlı saldırıları yoğunlaştırdığı bir süreçte 4. Dönem 3. Başkanlar kurulumuzu 14-15 Nisan 2012 tarihlerinde Ankara’da, Türkiye Ormancılar Derneği toplantı salonunda gerçekleştirdik. Başkanlar kurulumuza Merkez yönetim Kurulu üyemiz Yüksel KILINÇ ve Trabzon Şubemiz hava muhalefeti nedeniyle katılamamışlardır. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Başkanlar kurulumuz gündemimiz gereği öncelikle içinden geçtiğimiz döneme dair siyasal ve sendikal alandaki gelişmeleri değerlendirmiştir. Dünyada ve ülkemizde sermaye güçlerinin bitmek bilmeyen kar hırsından kaynaklı, emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırılar artarak devam etmektedir. On yıldır iktidarda olan AKP hükümeti emek ve demokrasi karşıtı politikalarında kendi tabiriyle ‘ustalık dönemini’ yaşamaktadır. Bir yandan bölgede emperyalist güçlerin taşeronluğuna soyunarak, ülkemizi savaşın batağına sürüklerken içeride de emekçilere, hak arayan ve gidişattan rahatsızlık duyan tüm toplumsal kesimlere karşı baskı, gözaltı, tutuklama politikalarını artırmaktadır. Başta emek örgütleri olmak üzere, toplumsal muhalefet güçlerini baskılayarak, sindirmeye çalışarak yoluna devam etmek istemektedir. Kamusal alan tasfiye edilerek, sağlık, eğitim başta olmak üzere temel kamu hizmetleri sermayenin kar alanına çevrilmiş, paran kadar hizmet anlayışı esas alınmıştır. Bütçe açığını kapatmak için temel tüketim mallarına yapılan zamlarla yaşam daha da çekilmez hale getirilirken, suyumuz, toprağımız, ormanlarımız ve doğal yaşam alanlarımız tarihin en kapsamlı saldırısıyla karşı karşıyadır. AKP hükümeti halktan aldığı yetkiyi ülkeye ve halka karşı kullanmakta ve kamuoyunu yanıltarak sermayenin ihtiyaçları için mecliste peşi sıra yasaları çıkartmaktan geri durmamaktadır. Sağlıkta kamu hastane birlikleri, eğitim de 4+4+4, Kamu çalışanları sendikaları ve toplu sözleşme yasası, ormanların talanına yol açacak 2/A ve 2/B gibi saldırı yasalarını tüm itirazlara rağmen kısa bir süre içersinde meclisten geçirdi. Hükümet çalışanların toplu sözleşme sürecinde de masaya yetersiz taleplerle gelmekte ve sendikaların taleplerini de çok fazla bulmakta, Yunanistan örneğini göstermekte, çalışanlarla vatandaşları karşı karşıya getirecek beyanlarda bulunmaktadır. Dış politikada emperyalizmin bölgesel ihtiyaçlarına uygun komşularımıza yönelik tehditkâr bir tutum alan hükümet, iç politikasında da aynı tutumunu sürdürmektedir. Yeni anayasa tartışmalarının yapıldığı bir dönemde acil çözüm bekleyen sorunlara dair geleneksel politikaların dışında bir adım atılmamıştır. Onca gelişmeye ve çözüm olanaklarının artmasına rağmen Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrar edilmesi artık katlanılamaz hale gelmiş durumdadır. Emek ve demokrasi mücadelesinde sorumluklarımızın kat be kat arttığı böylesine zorlu bir süreçte başta örgütlenme çalışmalarımız olmak üzere sendikal faaliyetimizde yaşanan eksiklikler Başkanlar Kurulumuz tarafından ifadelendirilmiştir. Başkanlar Ku- 88 - rulumuzda Önümüzdeki dönem sendikal ve siyasal alandaki olası gelişmelerde dikkate alınarak aşağıda ki kararlaşmalar yaşanmıştır. İşçi ve emekçilerin Birlik Mücadele ve Dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın İş, barış, eşitlik ve özgürlük ana temasıyla kitlesel ve yaygın kutlanması için çalışmalarımızı artırmak, Mayıs ayı içerisinde yapılacak olan Toplu Sözleşme görüşmelerinde Hükümetin ve yandaş sendikaların tutumunu teşhir etmek için yaygın işyeri faaliyetleri ile KESK tarafından başlatılan ve taleplerimizi ifade eden ‘1 Milyon hedefli’ imza kampanyası çalışmalarını sürdürmek, Yaz dönemine kadar olan süreci ortak taleplerimiz etrafında yürüteceğimiz yaygın işyeri faaliyetleriyle örgütlenme çalışmalarımızı hızlandırmak, Son dönemde artarak devam eden baskı, gözaltı ve tutuklama politikalarına karşı oluşturulan ‘Milyonlar Adalet İstiyor’ girişiminin güçlendirilmesi için faaliyetlerimizi artırmak, Ayrıca Başkanlar Kurulumuzun çalışmalarını tamamlayacağı esnada yukarıda alınan kararlaşmalara rağmen divana ulaştırılan olağanüstü kurul talep eden dilekçeler kayda alınmış ve hukuksal ve tüzüksel gereği yapılmak üzere Merkez Denetleme Kurulumuz göreve çağrılmıştır. TARIM ORKAM-SEN 5. Olağan Genel Kurul 4. DÖNEM 3. BAŞKANLAR KURULU (25 - 26 - 27 Nisan 2014) 4. olağan genel kurul kararlarımızdan olan tüzük kurultayının 4688 sayılı yasada meydana gelen değişiklikleri, hizmet kolumuzda oluşturulan yeni bakanlıkları ve bu konuda çıkması olası yeni yönetmeliği gören bir yerden sonbaharda toplanması ve tüzük kurultayı çalışmalarını başlatmak üzere merkezi bir tüzük komisyonu oluşturulması toplantıya katılan 13 şubemizin ortak önerileri doğrultusunda karar altına alınmıştır. - 89 - 4. DÖNEM 4. BAŞKANLAR KURULU RAPORU TARIM ORKAM-SEN Ülkemizde ve orta doğuda olağan üstü gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçmekteyiz. Suriye’de patlak veren iç kriz giderek derinleşmekte, emperyalist güçlerin bölgeye yeni bir müdahalede bulunmasını kolaylaştırmaktadır. Hükümetin izlediği Suriye politikası da ülkemizi adım adım savaşın eşiğine doğru sürüklemektedir. AKP hükümeti ve çevresindeki liberaller ‘İleri demokrasi’ nutukları atarken, ülkemizi adeta açık cezaevine dönüştüren gözaltı ve tutuklama operasyonlarına hız kesmeden devam ediyor. Bütün toplumsal muhalefet hareketlerine baskı ve sindirme politikaları uygulayarak faşizan yüzünü bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası AKP hükümeti inşa etmek istediği ve büyük oranda ileri hamleler yaptığı siyasal hedeflerine muhalefet eden her kurumu, her kişiyi tehdit unsuru olarak görmekte ve etkisizleştirmek için de baskı uygulamaktadır. Başta Konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikalarımız, yönetici ve üyelerimiz olmak üzere, gazeteciler, aydın ve sanatçılar, gençler, kadınlar, seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları, çevreciler bu baskı ve sindirme politikalarının hedefinde bulunmaktadırlar. 2009 yılından itibaren Konfederasyonumuz KESK ve bağlı sendikalara yönelik baskı ve operasyonlar artarak devam etmiştir. Bunların sonuncusu Özel Yetkili Ankara 11. Ağır ceza Mahkemesinin kararıyla 25 Haziran 2012 günü yapılan operasyon olmuştur. Aralarında KESK Genel Başkanı Lami ÖZGEN, Sendikamız Genel Başkanı Metin VURANOK ile Ankara Şube yöneticimiz M.Sezgin İBİN ve üyemiz Özkan YORGUN’unda bulunduğu 70 yönetici ve üye gözaltına alınmıştır. Bunlardan Genel Başkanımız ve Şube yöneticimiz de dahil 28’i tutuklanarak cezaevine konulmuştur. Tamamen uydurma, düzmece iddialarla yapılan operasyonların ne hukuki meşrutiyeti ne de toplumsal meşrutiyeti bulunmamaktadır. Sendikal faaliyetlerimizin sorgulandığı soruşturmalar merkezindeki emek ve demokrasi mücadelesindeki faaliyetlerimizin kendisidir. Kurulduğumuz günden bu yana her türlü haksızlığın, adaletsizliğin, baskının ve sömürünün karşısında durduk ve emeğin haklarının geliştirilmesi, demokrasi, barış ve özgürlükler için mücadele ettik. Grevli toplu sözleşmeli bir sendika, insanca yaşayacak gelir, iş güvencesi başta olmak üzere emeğin haklarının geliştirilmesi için mücadele ettik. Ülkemizde ve bölgemizde geliştirilmek istenen savaş politikalarına karşı, barışı, halkların kardeşliğini, eşit ve özgür bir şekilde bir arada yaşamı savunduk. Kürt sorunun da bu temel de çözümü için görüşlerimizi her platformda açıkça ifade ettik. Hiçbir siyasal iktidarın arka bahçesi olmadık. Devletten, sermayeden ve siyasal partilerden bağımsız emekçilerin birleşik gücüyle var olduk ve yolumuza devam ettik. İşte bu nedenledir ki egemenlerin, siyasal iktidarın hedefi haline geldik. Son yaşanan tutuklamalarla birlikte toplam 69 yönetici ve üyemiz tutuklu bulunmaktadır. - 90 - Yasal sendikal faaliyetlerimiz kapsamında yaptığımız eylem ve etkinliklerimizin, toplantılarımız illegalize edilmeye çalışılmakta, zorlama iddialarla olmayan suçlar yaratılmaya çalışılmaktadır. Arkadaşlarımızın gözaltı ve tutuklama işlemleri sürecinde en temel hukuk ilkeleri yok sayılarak, fiilen suçlu muamelesi yapılmıştır. Bu süreçte çıkartılan ve kamuoyuna yargı reformu diye sunulan 3. Yargı paketiyle olağanüstü yargılama yöntemi daha da pekiştirilmiştir. Düzenlemeden başta ‘Bahçelievler katliamı’ sanıkları olmak üzere faşist çete üyeleri yararlandırılmıştır. 3. Yargı paketi kapsamında arkadaşlarımızın tahliye edilmeleri için yaptığımız başvuru ise ‘Özgürlük Hakimliğince’ reddedilmiştir. Bahsi geçen düzenlemeyle tutuklamanın tedbir olarak başvurulacak en son yöntem olduğu açıkken, katillerin serbest bırakılırken, KESK’lilerin tutuklu kalmaları keyfiliği ve hukuksuzluğu göstermektedir. Sendikalarımıza, yöneticilerimize ve mücadelemize yönelik böylesi bir saldırının olduğu süreçte Başkanlar Kurulumuzu topluyoruz. Bu bakımdan önümüzdeki dönem siyasal iktidarın sendikalarımıza ve mücadele arkadaşlarımıza yönelik saldırılarını boşa çıkartmak için daha fazla mücadele etmek görevi ile karşı karşıyayız. Saldırılara verilecek en iyi yanıt örgütümüzü sahiplenmek ve olacaktır. Tutuklu arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar da mücadelemiz devam edecektir. TARIM ORKAM-SEN 5. Olağan Genel Kurul (25 - 26 - 27 Nisan 2014) MERKEZ YÖNETİM KURULU - 91 - 4. DÖNEM 4. BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ TARIM ORKAM-SEN 4. Dönem 4. Başkanlar kurulumuz 28 Temmuz 2012 günü Ankara’da toplandı. Toplantıya bir gün önce yitirdiğimiz sendikamızın kurucularından mücadele arkadaşımız Cevriye KÜÇÜKGÜL’ü anarak ve mücadelemizde yaşatacağımızın ifade edilmesiyle başladı. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Son dönemde tüm toplumsal muhalefet güçlerine olduğu gibi sendikalarımıza yönelik baskıların, gözaltı ve tutuklamaların artması ve bunun bir sonucu olarak Genel Başkanımız Metin VURANOK ve Ankara Şube Yöneticimiz M.Sezgin İBİN’in tutuklanması nedeniyle toplanan Başkanlar Kurulumuz süreci değerlendirmiş ve saldırılar karşısında yapılması gerekenler tartışılmıştır. AKP hükümeti ortadoğuda emperyalist güçlerin taşeronluğu görevini üstlenerek, Suriye’deki ortaya çıkan krize bu çerçevede müdahil olmak istemekte ve bölgeyi yeni bir savaş ortamına doğru sürüklemektedir. Dış politikasında emperyalistlerin savaş arabasına bağlanan hükümet, içerde de barış mücadelesine, bilimsel, demokratik eğitim mücadelesine, sendikal hak ve özgürlük mücadelesine, sağlık hakkı ve çevre mücadelesine saldırılarını artırmıştır. Başkanlar kurulumuz sendikalarımıza yönelik yapılan operasyonların, baskıların bizleri emek ve demokrasi mücadelesinden alıkoyamayacağını kararlılıkla ifade etmiştir. Tutuklanan arkadaşlarımızın nezdinde Sendikal faaliyetlerimizin sorgulanmaya çalışıldığına tanıklık etmekteyiz. Parasız ve nitelikli kamusal hizmet, insanca yaşanacak bir ücret, güvenceli bir çalışma hayatı, demokrasi ve barış talep etmek bir sendikanın olmazsa olmazıdır. Eğer bunlar suç ise bu suçu hep birlikte işledik ve işlemeye devam edeceğiz. Başkanlar kurulumuz Ülkemizde ve bölgemizde geliştirilmek istenen savaş politikalarına karşı, barışı, halkların kardeşliğini, eşit ve özgür bir şekilde bir arada yaşamayı savunmaya devam edeceğimizin altını çizmiştir. Bu temelde Kürt sorununun demokratik ve barışçı yollardan çözümünün artık ertelenemez olduğunu belirtmiştir. Sendikalarımıza, yöneticilerimize ve mücadelemize yönelik böylesi bir saldırının olduğu süreçte toplanan Başkanlar Kurulumuz; • Siyasal iktidarın sendikalarımıza ve mücadele arkadaşlarımıza yönelik saldırılarına boyun eğmeyeceğimizi ve kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğimizi, • Bu saldırılara karşı verilecek en iyi yanıtın örgütümüzü sahiplenmek ve büyütmek olacağını, - 92 - • Tutuklu arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar demokratik ve hukuki yollarla mücadelemize devam edeceğimizi, • İçerde ve dışarıda sahnelenmek istenen savaş politikalarının karşısında barışı ve kardeşliği savunacağımızı, • AKP hükümetinin baskı politikalarına karşı emek ve demokrasi güçleriyle birlikte mücadele edeceğimizi, Karar altına almıştır. 30 Temmuz 2012 TARIM ORKAM-SEN 5. Olağan Genel Kurul (25 - 26 - 27 Nisan 2014) 4. BAŞKANLAR KURULU - 93 - 4. DÖNEM 5. BAŞKANLAR KURULU ÇALIŞMA RAPORU TARIM ORKAM-SEN Kapitalizmin küresel krizi derinleşerek ilerlerken, emperyalist güçler arasında Suriye merkezli gerici kamplaşmaların tırmandığı bir süreçten geçmekteyiz. Başını ABD’nin çektiği batılı emperyalist blok karşısında Rusya, Çin ve İran’dan oluşan kamplaşma yakın gelecekte bölgeyi de aşan yeni paylaşım savaşlarının habercisi durumundadır. Bölgesel liderlik ve yeni Osmancılık hayalleri peşinde koşan AKP hükümeti ise Ortadoğudaki yaşanan bu gelişmelerde ABD emperyalizminin taşeronluğuna soyunmuş bulunmaktadır. Malatya’ya konuşlandırılan füze kalkanından sonra şimdide NATO’dan istenen patriot füzelerinin Suriye sınırına konuşlandırılması için yapılan girişimler bölgede gerilimleri artırırken, Ülkemizi sonu belirsiz bir maceraya doğru sürüklemektedir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Yakın bir zamana kadar ifade edilen ‘komşularla sıfır sorun’ politikası AKP hükümetinin izlediği dış politika nedeniyle iflas etmiş ve ‘içeride savaş, dışarıda savaş’ şekline dönüşmüştür. Kürt sorunundaki çözümsüzlük tam bir açmaza sürüklenirken, geçtiğimiz aylarda çıkarılan tezkere ile savaş politikası netleşmiştir. Son günlerde Urfa’nın Akçakale ilçesinde yaşanan gelişmeler ve meydana gelen can kayıpları önümüzdeki günler açısından da kaygı vericidir. Yine Kürt sorunundaki gelişmelerden kaynaklı son dönemlerde giderek artan çatışma ve can kayıpları artık katlanılamaz boyutlara ulaşmıştır. Çözümü konusunda onca gelişmeye ve olanağa rağmen çözümsüzlükte ısrar acılarımızı artırmaktan başka bir şey doğurmuyor. Kürt sorunu ve Suriye sorununda tüm halkların ortak çıkarı barışın sağlanması ve demokrasinin geliştirilmesidir. Bu bakımdan ülkemizi içerde ve dışarıda savaş bataklığına sürükleyen AKP iktidarı karşısında hem bölgede hem de ülkede barışı savunmak her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır. Başta Yunanistan, İspanya olmak üzere diğer Avrupa ülkelerini de etkisi altına alan kapitalist kriz yayılarak devam etmektedir. Kapitalist sistem yapısal özelliğinden kaynaklı yarattığı krizleri ve bunalımları aşmak için yine emekçi sınıfların kazanımlarına yönelmektedir. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm Dünyada işçi ve emekçiler yeniden kitlesel işten çıkarmalar, düşük ücret dayatmaları ve güvencesiz bir gelecek dayatması ile karşı karşıyalar. Türkiye’de içinde olmak üzere tüm Dünyada emekçilere daha ağır çalışma koşulları dayatılmaktadır. Tüm çalışanları sefalet ve yoksullukta eşitlemeyi temel alan esnek, güvencesiz, performansa dayalı, kuralsız çalışma temel çalışma biçimi olarak dayatılmaktadır. Ne var ki başlıca Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan kitlesel tepkiler, direnişler ve grevler işçi sınıfının ve emekçilerin krizin yükünü kolayca kabul etmeyeceğini göstermektedir. Sermayenin ihtiyaçları üzerinden hareket eden AKP hükümeti son yıllarda yaptığı yasal düzenlemelerle ve gerçekleştirdiği kimi fiili uygulamalarla emeğin kazanılmış tüm haklarına göz dikmiştir. Geçtiğimiz aylarda çıkarılan ‘Toplu iş ilişkileri’ yasasıyla işçile- 94 - rin örgütlenme ve toplu sözleşme haklarında yapılan gasptan sonra, sıranın 657 sayılı Devlet Memurları kanunda yapılacak değişikliğe geldiği ifade edilmektedir. Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen düzenleme ile esnek, kuralsız ve performansa dayalı çalışma yaygınlaştırılmak istenmektedir. ‘Günün şartlarına uygun memur’, ‘Çok çalışanın çok kazanacağı’ gibi safsatalar eşliğinde kamuoyunu ikna etme çabalarıyla kölelik koşullarında çalışma ve yaşama biçimi dayatılmak istenmektedir. Mecliste görüşmelerine devam edilen 2013 bütçesi AKP hükümetinin sınıfsal tercihlerini bir kez daha ortaya çıkarması bakımından tarihi bir belgedir. Bütçede savunmaya ayrılan aslan payının dışında, Kamusal yatırımlardaki azalma, iç ve dış borç ödemeleri, borç faizi ödemeleri dikkat çekmektedir. İşçilerin kamu emekçilerinin, işsizlerin ve geniş halk kesimlerinin insanca yaşam talepleri dikkate alınmadan hazırlanan bütçe sermayenin çıkarları doğrultusunda hazırlanmıştır. AKP hükümeti içeride ve dışarıda uyguladığı emek ve demokrasi karşıtı politikalarına karşı çıkan tüm toplumsal kesimleri baskılamaya ve etkisizleştirmeye dönük uygulamalarını hız kesmeden sürdürmeye çalışmaktadır. Birbiri peşi sıra açılan davalarla binlerce insan hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde yatmaktadır. Hükümetin Kamu emekçilerine reva gördüğü çalışma ve yaşam koşulları karşısında, ülkemizi sürüklediği şiddet ve savaş sarmalı karşısında, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması karşısında en önemli engellerin başında konfederasyonumuz KESK gelmektedir. Bunun için en temel demokratik haklarımızı kullanarak yaptığımız her türlü eylem ve etkinliğimiz adli ve idari soruşturma konusu yapılmak istenmektedir. Konfederasyonumuzu ve bağlı sendikalarımızı yıpratmak amaçlı yapılan operasyonlarda Sendikal faaliyetlerimizin sorgulanması operasyonları düzenleyenlerin beklentilerini boşa çıkarmıştır. Yıllardır tüm emek ve demokrasi düşmanı hükümetler karşısında kararlılıkla mücadelesini sürdüren KESK ve bağlı sendikalarımızın kamu emeçlilerinin çıkarını savunan tek konfederasyon olduğu bu süreçte bir kez daha ortaya çıkmıştır. ‘İleri demokrasi’ nutuklarına rağmen, yaşam hakkı, örgütlenme ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, kadın hakları, gençlik mücadelesinin talepleri, yaşanılabilir bir çevre - 95 - 5. Olağan Genel Kurul Tarım ve hayvancılık alanında yaşanan gelişmeler ise diğer alanlarda olduğu gibi tam bir tasfiye ve ortadan kaldırma uygulamalarıdır. Tarım Bakanı salon toplantılarında verdiği rakamlarla bu alandaki büyümeden ve bu alana yapılan desteklerin artırıldığından bahse de dursun; gerçekler hiçte öyle olmadığını göstermektedir. Son yıllarda yapılan temel tarımsal ürünler ile canlı hayvan ithalatı bile ülkenin tarım ve hayvancılığının geldiği noktayı anlatmaya yetmektedir. Geçtiğimiz günlerde mecliste kabul edilen ‘Büyükşehir yasası’ köylerin bitkisel ve hayvansal üretimin tasfiyesinde çok ciddi bir adım daha atılarak gıda ve tarım tekellerine önü daha çok açılmıştır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Türkiye tarihinde görülmemiş ölçüde çevrenin, yer altı ve yerüstü zenginliklerin yağmalandığı bir dönem yaşamaktadır. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan yıkımlar, HES’ler ve nükleer santraller projeleri ile doğa ve temel yaşam alanlarımız yok edilmek istenmektedir. Yine aralıksız devam eden orman alanlarımıza yönelik yapılan yasal düzenlemeler geleceğimizi tehdit etmeye devam ediyor. mücadelesinin talepleri, farklı inanç gruplarının kendilerini ifade etme özgürlüğü gibi tüm hak ve özgürlükler ayaklar altına alındığı bir dönemden geçmekteyiz. Son olarak 29 Ekim Cumhuriyetin 89. Kuruluş yıldönümünü kutlamak isteyen on binlerce kişiye Ankara’nın göbeğinde su, biber gazı ile müdahale etmesi hükümetin kendisinden olmayana tahammülsüzlüğünü bir kez daha ortaya çıkartmıştır. TARIM ORKAM-SEN Bu bakımdan önümüzdeki dönem savaşa karşı barışı, sömürüye karşı emeğin haklarını, baskılara karşı özgürlükleri ve demokrasiyi savunmak için örgütlenme, birleşme ve mücadele dönemidir. TARIM ORKAM-SEN 5.BAŞKANLAR KURULU Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası - 96 - 4. DÖNEM 5. BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ Sendikamızın 4. Dönem 5. Başkanlar Kurulu Toplantısı 8-9 Aralık 2012 tarihlerinde Trabzon’da gerçekleştirildi. Halen Sincan F tipi cezaevinde tutuklu bulunan Genel Başkanımız Metin VURANOK ile mazeretleri nedeniyle Diyarbakır ve Van Şubelerimizin katılamadığı toplantımız, Merkez Yönetim Kurulumuz, Merkez Denetleme Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu Başkanlarımız ve 14 Şubemizin katılımıyla yapıldı. Genel Başkanımızın cezaevinden kurulumuza hitaben yazdığı mektup katılımcılarla paylaşılarak toplantımız başladı. Başkanlar kurulumuz dönem olarak içerde ve dışarıda uygulanan savaş politikalarının yanı sıra ve bunun doğal bir sonucu da olarak emeğe yönelik saldırıların ve hak gasplarının da artarak devam ettiğine dikkat çekmiştir. Temel kamu hizmetlerini piyasaya açan hükümet şimdi de kamu emekçilerinin iş ve gelir güvencelerine gözünü dikmiştir. 657 sayılı yasada değişiklikler yapılacağı, esnek, kuralsız, güvencesiz ve performans esaslı istihdama geçileceği Hükümet yetkilileri tarafından dillendirilmeye başlanmıştır. Mecliste görüşülmeye devam edilen 2013 bütçesi sermayenin çıkarları eksen alınarak hazırlanmış aynı zamanda bir savaş bütçesidir. Bütçede yine emekçilerin ve yoksul halk kesimlerinin talepleri görmezden gelinmiştir. Gelirler kısmı işçi ve emekçilerden, halktan alınan vergilerle sağlanan bütçenin açıkları da yine ek vergi ve zamlarla aynı toplumsal kesimlerin sırtına yüklenmektedir. AKP Hükümeti son yıllarda tarımın tasfiyesi, orman alanlarının yağmalanması ve doğal yaşam alanlarının tahribine yol açacak yasaları ve düzenlemeleri bir biri peşi sıra çıkartarak bu alanlardaki sorunları kat be kat artırmıştır. Son olarak ‘Büyükşehir yasası’ ile köylerin tasfiyesi, ‘2 B ve 2 A düzenlemeleri’ ile orman alanlarının yağmalanmasının önünü açmıştır. Sularımız, topraklarımız, doğal yaşam alanlarımız, tarihi ve kültürel - 97 - 5. Olağan Genel Kurul Suriyedeki yaşananlarla da ilgili olmak üzere içerde de baskı ve şiddetin arttığı bir süreçteyiz. Kürt sorunundaki artık çoktan iflas etmiş olan geleneksel politikalar ısrarla sürdürülmeye çalışılmakta ve onca gelişmeye rağmen 90’lı yılların özel savaş uygulamaları yeniden devreye konulmak istenmektedir. Seçilmişlere, aydın-yazarlara, siyasetçilere, sendikacılara karşı sürdürülen tutuklama furyası artarak devam etmektedir. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Bölgedeki sıcak gelişmeleri değerlendiren Başkanlar Kurulumuz; Ülkemizin gayri resmi bir savaşın içinde olduğuna dikkat çekmiştir. Suriye ile sınır olan yerleşim yerleri başta olmak üzere bölge illerinde tedirginlikle karşılanan bu gelişmeler Nato’ya ait patriot füzelerinin ülkemize konuşlandırılmasıyla daha da artmıştır. AKP hükümetinin emperyalist güçlerin bölgesel çıkarlarına bağlanmış dış politikası daha şimdiden iflas etmiş ve ülkemizi sonu belirsiz maceralara doğru sürüklemeye devam etmektedir. Bunun sonucu ülkemiz artık tüm komşu ülkelerle sorunlu ve çatışmalı bir noktaya sürüklenmiştir. varlıklarımız gözü dönmüş sermayenin rânt ve yağma politikalarına kurban edilmek istenmektedir. İçinden geçtiğimiz sendikal ve siyasal süreci değerlendiren Başkanlar Kurulumuz, bu değerlendirmeler doğrultusunda önümüzdeki sürece dair de sendikamızın ve mücadelenin büyütülmesi için çeşitli kararlar almıştır. TARIM ORKAM-SEN Tutuklu bulunan Genel Başkanımız Metin VURANOK, Şube yöneticimiz M. Sezgin İBİN ve diğer tutuklu arkadaşların dava sürecini takip ederek, yeniden özgürlüklerine kavuşmaları için mücadeleyi büyütmeli, bu süreçte arkadaşlarımızla dayanışma etkinliklerini artırmalıyız. AKP hükümetinin içerde ve dışarıda yürüttüğü savaş politikalarına karşı, barış ve demokrasi mücadelesini büyütmeliyiz. Yerellerde savaş karşıtı platformlar kurulmasına katkı sunmalı ve savaş karşıtlarının birleştirilmesi için çabalarımızı artırmalıyız. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası İş güvencemizin gaspına yönelik her türlü girişime karşı grev de içinde olmak üzere birleşik mücadeleyi örgütlemeli, bu konuda konfederasyonumuza önermede bulunmalıyız. İş kolu çalışanlarımızın ortaya çıkan özlük sorunlarının (Seyyar görev tazminatları, Orman Muhafaza Memurlarının kolluk kuvveti sayılmalından kaynaklı hakları vb.)çözümü için idari ve hukuki girişimlerde bulunmalıyız. Yeni kurulan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nda (TKDK) örgütlenme çalışmalarını hızlandırmalıyız. Web sitemizin daha etkili kullanılmasını sağlamak için değişiklikler yapmalı, örgütlenmeye dönük yayınları daha sık çıkartmalıyız. 18 Aralık 2012 TARIM ORKAM-SEN 5. BAŞKANLAR KURULU - 98 - 4. DÖNEM 6. BAŞKANLAR KURULU ÇALIŞMA RAPORU Ortadoğu da emperyalist kışkırtmalar ve çatışmalar giderek yayılırken Türkiye Ortadoğu’ daki kirli emperyalist senaryonun başrol oyuncusu haline getirilmiş durumdadır. Türkiye dış politikasında ‘Komşularla sıfır sorun’ politikası iflas etmiş, ‘yeni Osmanlıcılık’ hayalleriyle tüm komşularıyla sorunlu bir noktaya evrilmiş bulunmaktadır. Bu durum Türkiye’yi hem ekonomik olarak hemde siyasal olarak zorlamaya başlamıştır. İsrail’in Mavi Marmara baskınından üç yıl sonra Türkiye’den ‘özür dilemesi’, Suriye’de ki muhalefet hareketinin yeniden yapılandırılması için yapılan diplomatik girişimler, ABD’li diplomatların bölgemizde cirit atmaları önümüzdeki dönemin bölgedeki güç dengelerinin yeniden yapılandırılmasının habercisi durumundadır. Gelişmeler barışa yönelik umutları artırmasına rağmen, AKP hükümeti eşitlik, demokrasi talep eden tüm kesimlere yönelik şiddet ve baskı politikalarını artarak devam ettirmektedir. Bu yanıyla bakıldığında sendikalarımızın dönemsel sorumlulukları da artmıştır. Ülkemizde ve bölgede savaşa, işgallere emperyalist müdahalelere karşı, halkların demokrasi, eşitlik ve özgürlük talepleri doğrultusunda mücadeleyi büyütmeliyiz. Egemenlerin bu süreci kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istemelerini önleyecek yegane yol da emek ve demokrasi güçlerinin vereceği mücadeledir. Bu süreçte çeşitli kesimlerce önerilen Akil İnsanlar komisyonu oluşturulması önerisini AKP istismar etmiş ve bileşimi ve işleyişiyle çerçevesini daraltmıştır. KESK bu süreçte Akil insanlar komisyonuna yönelik bütünlüklü bir değerlendirme yapamamıştır. KESK Genel Başkanı Lami ÖZGEN’in kendi kurullarımızda tartışılmadan ve bir karara varılmadan Akil İnsanlar Komisyonunda görev alması da örgütsel işleyişimiz gereği uygun düşmemiştir. Mademki herkesin barış sürecinde elinden gelen katkıyı vermesinde mutabıkız, tek bir yurttaşımızın burnunun dahi kanamaması için atılacak samimi adımları desteklemeye de hazırız. - 99 - 5. Olağan Genel Kurul Ülkemizin uzun yıllar kanayan bir yarası olan Kürt sorunundaki yaşanan gelişmeler barış umutlarının yeniden yeşermesine vesile olmuştur. Bu yanıyla yeni bir döneme girdiğimiz söylenebilir. Ancak Orta doğudaki gelişmelerden bağımsız olarak ele alınamayacak olan yeni dönemin karmaşıklığı ve zorluğu da ortadadır. Barışın tesis edilmesinin e demokrasinin kazanılmasının hala çetin bir mücadele ile olacağına da kuşku yoktur. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) ABD’nin ve diğer emperyalist ülkelerin bölge planlarında Türkiye’yi daha fazla kullanma planın olduğu açıktır. Ortadoğu halklarının demokrasi ve özgürlük taleplerinin emperyalistler tarafından istismar edilerek yeni savaş politikalarının hayata geçirilmesine karşı mücadele edilmelidir. İçerde ve dışarıda emperyalist savaş politikalarına karşı, barışın ve demokrasinin kazanması için halkların ortak mücadele platformunu kurmanın zamanıdır. TARIM ORKAM-SEN AKP hükümeti çalışma yaşamına yönelik yapmayı planladığı kapsamlı saldırılara eş zamanlı olarak başta konfederasyonumuz KESK olmak üzere emek örgütlerine karşı planlı bir şekilde baskı politikalarını artırmıştır. Bir biri peşi sıra yapılan operasyonlarla uydurma gerekçelerle onlarca üye ve yöneticimiz gözaltına alınarak tutuklanmıştır. Aralarında Genel Başkanımız ve Ankara şube yöneticimizin de bulunduğu onlarca arkadaşımız 25 Haziran 2012 tarihinde gözaltına alınarak tutuklanmış ve 10 ay sonra 10 Nisan 2013 günü yapılan ilk duruşmalarında tahliye edilmişlerdir. . AKP hükümeti bir taraftan hak ve özgürlüklerden bahsederken, diğer taraftan kendisine engel olarak gördüğü emek ve demokrasi güçlerini etkisizleştirmek için ikiyüzlüce saldırılarına devam etmektedir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası AKP hükümetinin KHK’ lerle Bakanlıkların yapısında ve bileşiminde yaptığı değişikliklerle ortaya çıkan kaotik durum artarak devam etmektedir. Yetmezmiş gibi Orman Muhafaza Memurları Atama ve yer değiştirme yönetmeliği yayınlayarak binlerce Orman Muhafaza Memurunu mağdur eden uygulamayı devreye koymuş bulunmaktadırlar. Tüm uyarılarımıza rağmen uygulamada ısrar eden Orman Genel Müdürlüğünün durdurulması için girişimlerimiz devam edecektir. Uzunca bir süredir kamu hizmetlerinin tasfiyesinde önemli adımlar atan Hükümet sıranın kamu emekçilerinin iş ve gelir güvencesine geldiğini açıkça ilan etmiştir. Tüm çalışma yaşamını esnek, güvencesiz ve kuralsız hale dönüştürecek olan hazırlıklara başlamış bulunmaktadır. Buna göre Anayasa’nın 128. maddesinde ve 657 sayılı DMK’da yapılacak değişikliklerle “memur” tanımı değiştirilerek, iş güvencesi doğrudan çalışırken göstereceği bireysel performansa bağlı olan, “günün şartlarına uygun memur” istihdamını temel alan bir yönetim anlayışı oluşturmak için hazırlıklar tamamlanma aşamasına gelmiştir. Başta Kamu emekçilerinin iş güvencesinin gaspı olmak üzere, getirilmek istenen yeni personel sistemi bu hizmetten yararlananlar açısından da oldukça fazla riski barındırmaktadır. Bu nedenle ortak bir tepkinin ortaya çıkarılmasının olanakları fazlasıyla mevcuttur. 2013 yılı önümüzdeki iki yılı kapsayan mali ve sosyal haklarımızın belirleneceği Toplu Sözleşme dönemine denk gelmektedir. Ağustos ayında yapılacak olan görüşmelerin 657 sayılı DMK. da yapılması düşünülen değişikliklerin gölgesinde geçeceği de açıktır. Halen gerçek anlamda bir toplu sözleşme düzeninin olmadığı da geçtiğimiz yıl yapılan görüşmelerden de ortaya çıkmıştır. Gerçek anlamda grevli, tolu sözleşmeli sendika hakkı, güncelliğini koruyan en temel taleplerimiz arasında yerini korumaktadır. Güvenceli istihdam başta olmak üzere statü farkı gözetmeksizin tüm emekçileri birleştirmek, sendikal hak ve özgürlüklerimizin kazanılması mücadelesinde ertelenemez bir görev olarak önümüzde durmaktadır. TARIM ORKAM-SEN GENEL MERKEZİ - 100 - 4. DÖNEM 6. BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ Sendikamızın 4. Dönem 6. Başkanlar kurulu Toplantısı 27 Nisan 2013 günü Antalya’da gerçekleştirildi. Adana ve Balıkesir şubelerimizin mazeretleri nedeniyle katılamadığı toplantımızda geçmiş sendikal ve siyasal süreç değerlendirilmiş ve önümüzdeki mücadele dönemine dair tartışmalar sürdürülmüştür. Suriye merkezli devam eden Ortadoğu’daki emperyalist kuşatma giderek derinleşirken Türkiye emperyalizmin bölgede taşeronluğu görevini üstlenmiştir. ABD’li diplomatlar Türkiye ve Ortadoğu’da cirit atarken, İsrail-Türkiye ilişkilerini de bir kez daha dizayn ederek bölgesel ihtiyaçları üzerinden yeniden şekillendirmişlerdir. AKP Hükümetinin ‘Ulusal İstihdam Stratejisi’ ne bağlı olarak kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldıracak olan düzenlemeleri yapma girişimi kabul edilemez. Yapılacak olan yeni düzenlemeyle Taşeron işçilere ve sözleşmelilere kadro verileceği propagandası yapan Hükümet ve Bakanları emekçileri bölme girişimlerini de aralıksız sürdürmektedir. Bu kara propagandayı boşa çıkartmak için Herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek mücadelesini konfederasyonumuz bütünlüğünde sürdürmenin önemine dikkat çekilmiştir. Başkanlar Kurulumuzda yapılan tartışmalar sonucu önümüzdeki döneme dair ağıda ki kararlaşmalar yaşanmıştır; • Gerek 657 dayılı D.M.K. da yapılacak olan düzenlemelere karşı ortaya konacak mücadele, gerekse Kürt Sorununun barışçıl çözümü konusunda ortaya çıkan yeni sürece dair pratik kararlaşmaların yaşanması için konfederasyonumuz kurullarının (Danışma Meclisi ve Genel Meclis) ivedilikle toplanması için KESK’ e öneride bulunma ve ortak dil ve yaklaşımın oluşturulması, • İş güvencemizin gaspına yönelik girişimlere karşı grev de içinde olmak üzere bütünlüklü bir mücadele programının ortaya çıkartılması, Diğer emek örgütlerini - 101 - 5. Olağan Genel Kurul Örgütsel kurullarımızın işletilmemesinin eksikliğinden kaynaklı yaşanan ‘akil İnsanlar heyeti’ konusu da Başkanlar Kurulumuzda gündemleşmiştir. Konfederasyonumuzun ve sendikalarımızın bu sürece dair bütünlüklü bir duruş sergilemesi için örgütsel kurullarımızın ve karar alma mekanizmalarının işletilmesinin doğru bir yöntem olacağının altı çizilmiştir. Ayrıca ‘Akil İnsanlar Heyetinin’ yaptıkları çalışmalara kimi illerde KESK Şubeler Platformlarının çağrılmaması da eleştiriye tabi tutulmuştur. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) Kürt sorununda yaşanan ve ‘çözüm süreci’ diye ifade edilen gelişmeler barış umutlarının yeniden yeşermesine vesile olmuştur. Ancak böylesine önemli bir mesele yine çetin bir mücadeleyi gerektirmektedir. Hükümetin siyasal hedeflerine ulaşmak için ortaya çıkan olanakları istismar etmesini önlemek ve kalıcı bir barışın tesis edilmesi için emek ve demokrasi güçlerine büyük görevler düştüğü de ortadadır. de mücadeleye çekmek ve birleşik bir emek mücadelesi ortaya çıkartmak için konfederasyonumuz KESK çağrıcı olmalıdır. • TİS sürecine ilişkin taleplerimiz bu günden tespit edilerek dönemsel mücadele programımız buna göre kararlaştırılmalıdır. TARIM ORKAM-SEN • Yeniden yazılmaya çalışılan ANAYASA konusunda Konfederasyonumuz müdahil olmak için çalışma yürütmelidir. • Örgütlenme alanlarımızda yapılan ve yapılmaya çalışılan değişikliklere zamanın da müdahil olabilmek için profesyonel avukatlık hizmeti almak gerekmektedir. • Orman Genel Müdürlüğü tarafından uygulamaya konulan ve binlerce Orman Muhafaza Memurunu mağdur eden ‘Orman Muhafaza Memurları atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin’ uygulanmaması için girişimlerimizi devam ettirme, Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • Çevrenin, doğanın ve yer altı/yer üstü sularımızın yağmalanması doğrultusunda yapılan ve yapılması planlanan girişimlere karşı alan örgütlerimizle birlikte mücadelenin büyütülerek sürdürülmesi, • Kadın üyelerimizi aktif mücadelenin içine çekebilmek amacı ile öznel bir çalışma yürütülmesi gerektiği, • Yaklaşan Genel Kurul sürecimize yönelik merkezi bir tüzük komisyonunun oluşturularak, tüzük değişiklikleri konusunda çalışmalara başlanması konularında kararlaşmalar yaşanmıştır. TARIM ORKAM-SEN 6. BAŞKANLAR KURULU - 102 - TARIM ORKAM-SEN 4. DÖNEM 7. BAŞKANLAR KURULU Ortadoğu’da Suriye merkezli savaş çığırtkanlığının giderek tırmandırıldığı, aynı zamanda uzun yıllardır ülkemizde yaşanan çatışmalardan ve acılardan sonra ortaya çıkan barış umutlarının giderek azalmaya başladığı bir dönemden geçilmektedir. Türkiye emperyalist ülkelerin çıkarları doğrultusunda adımlar atmaya devam etmektedir. AKP hükümetinin büyük bir propaganda ile kamuoyuna ilan ettiği demokratikleşme paketi ise toplumun beklentililerini karşılamaktan uzaktır. Kalıcı bir barışın sağlanması ve diğer toplumsal sorunların çözümü için daha somut adımların atılması gerekmektedir. Gerek ülkemizin demokratikleştirilmesi, bölge ülkeleri arasında demokrasi ve özgürlük temelinde kardeşliğin geliştirilmesi artık hiçbir gücün önleyemeyeceği bir süreç olarak gelişmeye başlamıştır. 11 yıla yaklaşan iktidarları boyunca ciddi bir halk muhalefetiyle karşılaşmayan AKP Hükümeti, milyonların günlerdir sokaklarda olduğu büyük halk direnişi karşısında öz güvenini yitirmiş, dağılmış, kimyası bozulmuş olmanın verdiği sorumsuzlukla tepkisini acımasız bir devlet terörü uygulayarak göstermiştir. Haziran ayından bu yana Türkiye’nin dört bir tarafında demokratik, barışçıl gösterilerle taleplerini ortaya koyan halk kitleleri üzerinde tam bir devlet terörü uygulanmış ve bugüne kadar yaşları 19 ile 26 arasında değişen 6 gencimiz polis saldırısı sonucunda hayatlarını kaybetmiştir. Böylesine kapsamlı bir halk direnişi karşısında sendikalarımızın ciddi bir bocalama yaşadığını da ifade etmek gerekmektedir. Yapılan anketlerde sokak eylemlerine katılanların yarıdan fazlasını emekçiler oluştururken, işyerlerinde direnişin yansımalarının olmaması ciddi bir eksiklik olarak kaydedilmelidir. 4-5 Haziran ve 17 Haziran grev kararları son derece anlamlı olmakla beraber dönemin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. - 103 - 5. Olağan Genel Kurul AKP iktidarı döneminde peş peşe gelen doğa katliamları, HES’lerle halkın suyunun elinden alınması, nükleer santraller için atılan adımlara duyulan tepkiler, kentsel dönüşümle evi başına yıkılan emekçiler, 2-B düzenlemesi ile on yıllardır oturduğu evine yeni borçlar çıkarılan köylüler, bedenine müdahale edilen kadınlar, nasıl oturup kalkacağına, nasıl yiyip içeceklerine karar verilmek istenen genç, yaşlı insanlar, inançları baskı altına alınan, nerede ibadet edeceğine karar verilmek istenen Aleviler, kısacası Hükümetin, halkın değil sermayenin çıkarları doğrultusunda attığı adımlara içten içe tepki duyan, bu tepkisini parça parça ortaya koymuş olan tüm kesimler için büyük bir öfke patlaması yaşanmıştır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) AKP hükümetinin 11 yıllık iktidarı boyunca yaptığı icraatlarına tepki olarak doğup, yaygın ve kitlesel eylemlerle süren gezi direnişi eylemleri tarihe not düşecek türdendir. Ülkenin dört bir yanına yayılan ve gençlerin, kadınların, işçi ve emekçilerin yoğun katılımıyla süren eylemler genel bir direnişe dönüşmüştür. TARIM ORKAM-SEN AKP hükümeti 11 yıllık iktidarı boyunca ekonomik alanda büyük adımlar attığını iddia ederken Uluslararası finans örgütleri Türkiye’yi olası bir krizde en kırılgan ekonomiye sahip olduğunu ifade etmektedirler. TÜİK verileri zengin ile yoksul arasındaki gelir adaletsizliğini açıkça gözler önüne sermektedir. Hanehalkı gelirlere göre oluşturulan yüzde 20’lik gruplarda, en yüksek gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.4 iken, en düşük gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 5.8’de kalmıştır. Yüzde 10’luk gruplarda ise durum daha da kötüdür. En düşük gelire sahip yüzde 10’luk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 2.5 iken, en yüksek gelire sahip yüzde 10’luk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay ise yüzde 29.5’tir. Buna göre Türkiye’de en zengin ile en yoksul kesimler arasındaki uçurum 12 kata yükselmiştir. Bütün bu veriler yıllardır ifade edilen “büyüyen ve kalkınan Türkiye” söyleminin ne kadar gerçekçi olduğunu göstermektedir. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası 2014-2015 yıllarını kapsayan toplusözleşme süreci memur-sen ile hükümet arasında gizlice imzalanarak tamamlanmıştır. Sadece ücret zamlarının görüşüldüğü toplusözleşme sürecinde, iş güvencesi, fazla mesai, geçtiğimiz dönem kayıplarımız gibi haklar gündeme bile getirilmemiştir. Memur-sen bu yıl öyle bir sözleşmeye imza atmıştır ki, Hükümet bile bu kadar az maliyetle sözleşmeyi sonuçlandıracağını tahmin edememiştir. Kamu emekçilerinin ücretlerine 2014 yılı için yapılan brüt 175 TL zammın net karşılığı 123 TL. Hükümet ve Memur Sen tarafından “müjde” olarak sunulan bu miktar, oransal olarak ortalama memur maaşında yüzde 6’lık bir artışa bile denk gelmemektedir. Önümüzdeki dönemde elektrik ve doğalgazda en az yüzde 15-20 arasında yapılması beklenen zamları ve muhtemel vergi artışlarını da hesaba kattığımızda, kazanım olarak gösterilen maaş zammının 2013 yılı içinde daha cebimize girmeden buharlaşması kaçınılmazdır. Uzun bir dönemdir KESK ve bağlı sendikalara yapılan baskı, tutuklama gezi direnişiyle devam etmiştir. Önümüzdeki dönemin daha hareketli olacağı ve benzer baskı politikalarının artarak süreceği kaçınılmazdır. Önümüzdeki dönemde başta iş güvencemize yönelik saldırılar olmak üzere, esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmaya son verilmesi, tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, aynı unvanda çalışan kamu emekçilerine eşit ücret ödenmesi, her türlü ayrımcı ve baskıcı uygulamalara son verilmesi vb gibi talepler işyerlerinde ortaklaştırılabildiği oranda sendikal hareketin ilerlemesi mümkün olacak, aksi takdirde son sözü yine hükümet söyleyecektir. TARIM ORKAM-SEN GENEL MERKEZİ - 104 - HUKUK RAPORU • Ankara şube üyelerimizden İhsan Özgün’e verilen 1/8 oranındaki maaştan kesme cezasının iptali için dava dilekçesi hazırlandı. • Meraların kullanım ve tahsis amacının değiştirilmesi konusunda idareye yetki veren ve enerji firmalarının meraları kullanmasının önünü açan Mera Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik’in iptali için Danıştay’da dava açtık. Davayı, Ekoloji Kolektifi Derneği ve Ziraat Mühendisleri Odası ile birlikte açtık. • KEY ödemelerini alamayan üyelerimizin haklarının kaybolmaması için izleyebilecekleri yolu anlatan bir yazı hazırlandı. Burada idareye başvuru dilekçesi ve red halinde açılacak dava dilekçesi de hazırlandı. • Ankara 1 Mayıs mitingi sırasında çıkan bazı olaylardan dolayı Ankara Şube Başkanımız Osman Özyurt’u “olayları kışkırtan provokatör” olarak gösteren ve hedef haline getirerek asılsız yayın yapan televizyon kuruluşuna cevap ve tekzip ihtarı hazırlandı. • Sağlık Bakanlığı’ndan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na aktarılan Çevre Sağlık Teknisyenleri ile ilgili toplantı yapıldı, hukuki olarak yapılabilecekler aktarıldı. • 4/C kapsamında sözleşmeli çalışan üyemizin üretimi teşvik priminden faydalandırılmaması işleminin iptali için Danıştay’da dava açıldı • 3 yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilen ancak daha sonra cezası iptal edilen üyemiz Mehmet Şahin’in uğradığı kayıpların giderilmesi amacıyla Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açıldı. - 105 - 5. Olağan Genel Kurul • 4/b’li olarak çalışan üyemiz Hakan Tütüncü’nün eş durumu nedeniyle tayin edilmesine karşılık yurt içi sürekli görev yolluğunu alamaması nedeniyle Danıştay’da dava açıldı. Açılan bu davada red işleminin iptali ile birlikte bu işleme dayanak olan 7/15754 Bakanlar Kurulu kararının eki Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar’daki ilgili kısmın da iptali istendi. Dava kazanıldığı takdirde mazerete dayalı olarak ataması yapılan 4/b’li personellerin tamamı lehine bir karar çıkacaktır. Bu açıdan önem taşımaktadır. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) • Ek ödemelerin üretimi teşvik priminden mahsubuna ilişkin işlemin iptali için idareye başvuru dilekçesi ve red halinde açılacak olan davanın dilekçesi hazırlandı. • Trabzon şube üyemiz Mehmet Süleymanağaoğlu’na haksız yere düşük verilen olumsuz sicil notlarının iptali için dava dilekçesi hazırlandı. • Mobbing ve hakaret İstanbul Şube Başkanımız Şenay Elhüseyni adına suç duyurusu dilekçesi hazırlandı. TARIM ORKAM-SEN • Üyemiz Derya Kabarç Önce’nin tayin talebinin reddi işlemine karşı iptal talepli dava dilekçesi hazırlandı. • ÇED Yönetmeliği’ndeki değişikliklerin iptali amacıyla Ekoloji Kolektifi Derneği ve Ziraat Mühendisleri Odası ile birlikte Danıştay’da ortak dava açıldı. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • Ekoloji Kolektifi Derneği ile birlikte Çevre ve Orman Bakanlığınca 03.09.2009 tarihinde onaylanan Mersin-Karaman Planlama Bölgesi 1/100 000 Ölçekli Çevre Düzeni Planında ve Plan Hükümlerinde yapılan değişikliklere ilişkin Mersin-Karaman Planlama Bölgesi 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Plan Değişikliğinin (P31 Nolu Plan Paftası, Lejande Paftası Plan Hükümleri 3-4-5 Nolu Paftaları ve Plan Açıklama Raporunda Çevre ve Orman Bakanlığınca yapılan değişiklikler) iptali amacıya Danıştay’da dava açıldı. • Kütahya-Gümüşköy’de meydana gelen siyanür zehirlenmesi ile ilgili olarak çeşitli meslek ve kitle örgütleri ile ortak suç duyurusunda bulunuldu. • TODAİ’de yapılan görevde yükselme sınavındaki şaibelerle ilgili olarak başvuruda bulunuldu. • KESK Hukuk Sekreterliği’nde KESK’e bağlı sendikaların avukatları ile toplantı yapıldı. • 632 sayılı KHK kapsamında 4/b statüsünden kadroya geçirilmeyen üyelerimiz Mehmet Kaya, Deniz Demirtaş ve Sinan Ork adına Ankara ve Malatya İdare Mahkemeleri’nde davalar açılmıştır. Benzer durumda olan üyelerimiz için de örnek dava dilekçesi hazırlanmıştır. • TAR-GEL kapsamında sözleşmeli olarak çalışırken 632 Sayılı KHK ile kadroya geçen fakat buna rağmen eski koşullarında çalıştırılmaya devam eden üyelerimiz için Genel Merkez adına dava açtık. Davada KHK’nin ve diğer genel düzenleyici işlemlerin ilgili kısımlarının iptali istenmiş olduğundan davanın kazanılması halinde benzer durumda olan bütün personel faydalanacaktır. • Geçici görevlendirme ile Trabzon Orman İşletme Müdürlüğü’ne bağlı Trabzon Orman İşletme Şefliği’ndeki görev yeri dışında görevlendirilen üyemiz İrfan Büyükyılmaz’ın geçici görev yolluğu talebinin reddedilmesi işleminin iptali için dava dilekçesi hazırlandı. • Üyelerimizden Vahit Maraba’nın banka promosyonundan faydalandırılmaması işleminin iptali için Samsun İdare Mahkemesi’nde dava açıldı. • Üyemiz Abdulaziz Arı’ya verilen disiplin cezasına yapılan itirazı Sendika temsilcisi katılmaksızın onaylayan Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali için genel merkez adına Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açıldı. - 106 - • Abdülaziz Arı’ya verilen disiplin cezasının iptali için dava dilekçesi hazırlandı. • 4/b’li olarak çalışan üyemiz Özcan Yeşil’in eş durumu nedeniyle tayin edilmesine karşılık yurt içi sürekli görev yolluğunu alamaması nedeniyle Danıştay’da dava açıldı. Açılan bu davada red işleminin iptali ile birlikte bu işleme dayanak olan 7/15754 Bakanlar Kurulu kararının eki Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar’daki ilgili kısmın da iptali istendi. (Bu konuda daha önceden üyelerimizden Hakan Tütüncü adına açtığımız davada Bakanlar Kurulu kararının yürütmesi durdurulmuştur. Emsal niteliktedir) • Üyelerimizden Fatih Kıran’a verilen 1/8 oranında aylıktan kesme cezasının iptali amacıyla Eskişehir İdare Mahkemesi’nde dava açıldı. • 4/c statüsünde çalışan üyelerimizin üretimi teşvik priminden faydalanması için kuruma başvuru dilekçesi hazırlandı. • 657 sayılı yasanın 4/c maddesine göre istihdam edilen Hatay Şube üyelerimizden Hüseyin Uzunay’ın sayılı geçici görev yolluğunun ödenmesi talebinin reddi işleminin iptali ve ödenmeyen geçici görev yolluklarının faizi ile birlikte ödenmesi için Hatay İdare Mahkemesi’nde dava açtık. • Diyarbakır Şube üyelerimizden Fırat Pala’ya verilen kınama cezasının ve cezaya itirazı reddeden Bakanlık Disiplin Kurulu kararının iptali için dava açıldı. • Ankara Şube üyelerimizden Dr. Metin Karadağ’a verilen kınama cezasının iptali için dava açtık. • Üyelerimizden M. Ragıp Çakmak’ın tayin işleminin iptali için Kocaeli İdare Mahkemesi’nde dava açıldı. • Bursa Şube yöneticisi ve Eskişehir İl Temsilcisi Habip Altınpulluk’a 21 Aralık grevine katılmış olması nedeniyle verilen 1/8 oranında aylıktan kesme cezasının iptali için dava açıldı. • Sosyologların teknik hizmetler sınıfında sayılmaması ve bu nedenle gelir kaybına uğraması sonucunu doğuran 10.1.2012 gün ve 28169 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kamu Personelinin Maaşlarının Hesabına Esas Tutulan Katsayıların Yeniden Tespiti ve İlgili Mevzuatı Uyarınca İstihdam Edilen Sözleşmeli Personelin Ücretlerinin Artırılması, Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlar ile Bazı Kararlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar’ın ilgili kısmının iptali için Danıştay’da dava açıldı. - 107 - 5. Olağan Genel Kurul • TAR-GEL Projesi kapsamında çalışanların mazerete dayalı yer değişikliklerini diğer personelden farklı bir statüye sokarak zorlaştıran Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 29.12.2011 tarih ve 035359 sayılı Genelgesi’nin iptali için Danıştay’da dava açtık. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) • Diyarbakır Şube üyelerimizden Bedirhan Sarikurt’a verilen kınama cezasının ve cezaya itirazı reddeden Bakanlık Disiplin Kurulu kararının iptali için dava açıldı. TARIM ORKAM-SEN • 4/B statüsünde olmasına rağmen 04.06.2011 tarihli kararname ile 4/A kadrosuna geçirilmeyen üyemiz Deniz Demirtaş için açtığımız davada yürütmenin durdurulması talebimizin reddine karar veren Malatya İdare Mahkemesinin bu kararına Malatya Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz ettik. Söz konusu itirazımız Bölge İdare Mahkemesi tarafından haklı bulunarak üyemizin 4/A kadrosuna geçirilmesi yönünde karar verilmiştir. • 4/B statüsünde olmasına rağmen 04.06.2011 tarihli kararname ile 4/A kadrosuna geçirilmeyen üyemiz Mehmet Kaya için açtığımız davada yürütmenin durdurulması talebimizin reddine karar veren Malatya İdare Mahkemesinin bu kararına Malatya Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz ettik. • İş yeri temsilcimiz olan Ercan Cömert’in iş yerini değiştiren görevlendirme işleminin iptali için Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açtık. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • Diyarbakır Şube Başkanımız Ahmet Ayas’a barış yürüyüşüne katıldığı için verilen aylıktan kesme cezasının iptali için dava açıldı. • 17.08.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Orman Muhafaza Memurlarının Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin çalışanların aleyhine olan çeşitli hükümlerinin iptali için Danıştay’da dava açtık. • Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nda sendika iş yeri temsilcisi olarak görev yapan üyemizin görev yeri değişikliği işleminin iptali için dava açtık. • Hatay Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü bünyesinde çalışan Çevre Sağlık Teknisyenlerine ödenmeyen Seyyar Görev Tazminatlarının ödenmesi için Hatay İdari Mahkemesinde dava açtık. • Üyemiz Tacim Alıncak’a verilen disiplin cezasının kaldırılması için Disiplin Kurulu toplantısına katılındı. Ceza kurul tarafından kaldırıldı. • Üyemiz Akan Durucan’a verilen kınama cezasının iptali için Bakanlık Disiplin Kurulu toplantısına katılındı. İtiraz reddedildi. • Bir sendika üyemizin hukuka aykırı görevlendirme nedeniyle elde edemediği döner sermaye ve üretimi teşvik primi haklarının ödenmesi amacıyla açılan davada İstanbul 7. İdare Mahkemesi üyemizin lehine karar verdi. İdare tarafından karara yapılan itirazı uygun görmeyen Bölge İdare Mahkemesi ilk mahkemenin verdiği kararı onayarak kesinleştirdi.Dava neticesinde davalı Eyüp Kaymakamlığı, üyemizin uğramış olduğu zararın faizleriyle birlikte ödemek zorunda kaldı... • Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nda sendika iş yeri temsilcisi olarak görev yapan üyemizin görev yeri değişikliği işleminin iptali için dava açtık. • 4 Haziran 2011tarihli 632 Sayılı KHK ile 4/b kapsamında sözleşmeli personel olarak çalıştırılan personel 4/a kadrosuna geçirilmesine rağmen 25 Mayıs 2011 tarihli KPSS ile ataması yapılan 4/b’li personel bu haktan faydalandırılmamıştı. • Kadroya geçme taleplerinin reddedilmesi üzerine sendikamız genel merkezi tarafından açılan işlemin iptali davasında hukuki bir zafer elde edildi. KHK’nin - 108 - aradığı”çalışıyor olma” şartının atama işlemi ile gerçekleşmiş olduğunun savunulduğu davada Malatya İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararı vermemesi üzerine Malatya Bölge İdare Mahkemesi’ne yapılan itiraz bölge idare mahkemesi tarafından kabul edildi. Malatya Bölge İdare Mahkemesi verdiği kararda “...30.05.2011 tarihli Bakanlık oluru ile sözleşmeli olarak ataması yapılanlardan atama onayının tebliği üzerine yasal süresi içinde sözleşme imzalamak üzere başvuruların 632 sayılı KHK’nin 1. maddesi yürürlüğe girdiği 4/6/2011 tarihinde çalıştığı kabul edilerek 30 gün içerisinde müracaat edenlerin memur kadrolarına atamalarının yapılması hakkaniyet gereği olup,davacının sözleşme imzaladığı tarih esas alınarak atanma talebinin reddedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle itirazın kabulüne, itiraz konusu kararın kaldırılmasına, yürütmenin durdurulması isteminin teminat aranmaksızın kabulüne...” ifadelerine yer vermiştir.Söz konusu karar ile 4/a kadrosuna geçirilmeyen üyemiz başvurduğu kadroya geçebilecektir. • 4/B statüsünde olmasına rağmen 04.06.2011 tarihli kararname ile 4/A kadrosuna geçirilmeyen üyemiz Deniz Demirtaş adlı üyemizin davası için temyiz dilekçesi hazırlandı. • 4/B statüsünde olmasına rağmen 04.06.2011 tarihli kararname ile 4/A kadrosuna geçirilmeyen üyemiz Mehmet Kaya adlı üyemizin davası için temyiz dilekçesi hazırlandı. • Zonguldak şube üyemiz Recep Karaca’ya ödenmeyen yolluklarının alınması için dava dilekçesi hazırlandı. • Trabzon Şube üyemiz Şentürk Dedeoğlu’na verilen aylıktan kesme cezasının iptali için dava açıldı. • 17.08.2012 tarih ve 28387 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Orman Muhafaza Memurlarının Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 2. maddesinin, 5. Maddesinde yer alan “lise ve dengi” ibaresinin, 6.maddesinde yer alan “erkek” kelimesinin, 7. Maddesinin (b) bendinin, 10. Maddesinin, 12. Maddesinin, 13. Maddesinin 1. Fıkrasının ve 17. Maddesinin iptali için Danıştay’da dava açtık. • Balıkesir Şube üyesi Nesimi Çelebi için karar düzeltme dilekçesi hazırlandı. • Balıkesir şube üyemiz Yıldıray Elik’in görev bölgesi dışında çalışmasına rağmen elde edemediği fazla mesai, harcırah ve gündelik taleplerinin karşılanması için dava açıldı. • Mersin Şube Üyemiz Zafer Akgül’e verilen disiplin cezasının iptali için dava açıldı. - 109 - 5. Olağan Genel Kurul • Adana Şube yöneticimiz Yılmaz Demir’e verilen uyarma cezasının iptali için Adana İdare Mahkemesi’nde iptal davası açıldı. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) • Adana Şube yöneticimiz Yılmaz Demir’e verilen uyarma cezasına itiraz dilekçesi hazırlandı. • Üyemiz Zafer Akgülea verilen disiplin cezasının kaldırılması için Disiplin Kurulu toplantısına katılındı. • Üyemiz Orhan Kuzu’ya verilen memuriyetten çıkarma cezasının iptali için Bakanlık Disiplin Kurulu toplantısına katılındı. İtiraz reddedildi. TARIM ORKAM-SEN • 632sayılı KHK kapsamında 4/a kapsamında kadroya geçmek isteyen ancak KHK yürürlüğe girdikten sonra sözleşme imzalayan sözleşmeli personele Elazığ İdare Mahkemesi üyemiz lehine karar verdi. • Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nda APK uzmanı olarak görev yaparken 9.Bölge Müdürlüğü emrinde görevlendirilen ve aynı zamanda sendikamızın işyeri temsilcisi olan üyemizin bu görev yeri değişikliği işlemi Ankara 15. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • Göreve başlamış olduğu tarihten önce banka ile kurum arasında imzalanmış olan “promosyon sözleşmesi”nden sendika üyemizin faydalandırılmaması işleminin iptali için açtığımız davada Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi üyemiz lehine karar verdi. Mahkeme, bankaların vermiş olduğu promosyonun bütün personele eşit dağıtılmasının hakkaniyet gereği olduğuna hükmetti. • Sendikamız ve Ekoloji Kolektifi Derneği tarafından açılan ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin bazı kısımlarının iptalinin talep edildiği davada Danıştay çevreciler lehine karar verdi. İptali istenen madde kapsamında rafineriler, termikgüç santralleri, radyasyonlu nükleer yakıtlar, asbest içeren ürünleri işleme veya dönüştürme projeleri, yollar, geçişler ve hava alanları, suyolları,limanlar ve tersaneler ile tehlikeli ve özel işleme tabi atıklarla ilgili tesisleri ile madencilik projeleri gibi büyük projeler ÇED sürecinden muafiyet sağlıyordu. • Danıştay’ın 14. Dairesi, genelge ve yönetmeliklerle ÇED sürecine girmeden inşa edilmesi mümkün kılınan Üçüncü Boğaz Köprüsü, Ilısu Barajı, nükleer santraller gibi önemli projeler için ÇED sürecinin gerekli olduğuna karar verdi. • Buna göre uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projeler hakkında ÇED alınması zorunlu hale geldi. • Sendikamızın Diyarbakır şubesinden iki üyesine (Bedirhan Sarikurt ve Fırat Pala) “tohumluk desteklemeleri için yapılan başvurularda çiftçi kayıt sistemindeki (ÇKS) bilgilerin dikkate alınmaması” nedeniyle verilen disiplin cezasının iptali için açmış olduğumuz davada Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi “Yasa ve Yönetmeliğin hiç bir yerinde tarla kontrollerinin ÇKS kayıtlarına göre yapılması gerektiğine ilişkin bir mevzuat hükmünün bulunmadığı, kontroller sırasında tarlaların kaydı durumunda tarla veya parsel numarasına göre kayıt yapılması gerektiğinin yukarıda anılan mevzuat hükmü uyarınca belirlendiği ve kayıtların da buna göre yapıldığı” gerekçesi ile verilen disiplin cezasını iptal etmiştir. • Bir sendika üyemize 21 Aralık grevine katılmış olması nedeniyle “kasıtlı olarak verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde ku- 110 - rumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek” suçlamaları ile verilen 1 / 8 oranındaki aylıktan kesme cezasının iptali için açtığımız davada Eskişehir 2. İdare Mahkemesi verilen disiplin cezasını haksız bularak iptal etti. Eskişehir 2. İdare Mahkemesi vermiş olduğu kararında sendikal bir eyleme katılmış olmanın cezalandırılmayacağını ifade ederek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. Maddesine ve 87, 98 ve 151sayılı İLO sözleşmelerine atıfta bulundu. Mahkeme, “Bu eylemle temel bir insan hakkının kullanımı gerçekleştirildiğinden” ifadesini kullanarak verilen disiplin cezasını iptal etti. • Mersin Şube üyemize yapılan hakaret ve darp dolayısıyla suç diyurusu dilekçesinin hazırlanmasına yardım edildi. • Tunceli Şubesi üyemiz Şenay Kasun’un Sosyal Güvenlik Prim Kesintisi yapılmaması yönündeki başvurunun reddi işleminin iptal edilmesi için Elazığ İdare Mahkemesi’nde dava açtık. • Tunceli Şubesi üyemiz Cem Eren Yıldırım’ın Sosyal Güvenlik Prim Kesintisi yapılmaması yönündeki başvurunun reddi işleminin iptal edilmesi için Elazığ İdare Mahkemesi’nde dava açtık. • Balıkesir Şube üyesi Memet Sevgi hakkında verilen disiplin cezasının çiptali için dava dilekçesi hazırlandı. • Ankara Şube üyemiz Mehmet Hilmi Yenikurtuluş’a verilen 1/30 oranındaki aylıktan kesme disiplin cezasının iptali için Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açtık. • Orman Genel Müdürlüğü personeli Salih Usta’ya verilen disiplin cezasının iptali için Ankara İdare Mahkemesi’nde iptal davası açtık. • Diyarbakır Şube Başkanımız Ahmet Ayas’ın Mardin Orman İşletme Müdürlüğü Midyat Orman İşletme Şefliği emrine naklen ataması işleminin iptali için Mardin İdare Mahkemesi’nde dava açtık. • Trabzon Şube yöneticimiz İrfan Büyükyılmaz’ın atama işleminin iptali için Trabzon İdare Mahkemesi’nde iptal davası açıldı. • Adana Şube Yöneticisi Yılmaz Demir’e verilen disiplin cezasına itiraz dilekçesi hazırlandı. • Ankara Şube üyelerimizden Ayhan Sert için itiraz dilekçesi hazırlandı. • Bursa Şube üyesi Devrim Aydın’ın nakil talebinin reddi işleminin iptal talebi ile Bursa İdare Mahkemesi’nde dava açıldı. • Adana şube yöneticimiz Yılmaz Aydın’ın naklen atama kararının iptali için Adana İdare Mahkemesi’nde iptal davası açıldı. - 111 - 5. Olağan Genel Kurul • Veysel Cam için temyiz dilekçesi hazırlandı. (25 - 26 - 27 Nisan 2014) • Fazla mesai ödemelerinden yapılan gelir vergisi tevkifatının iptali için başvuru dilekçesi hazırlandı. • Bursa Şube üyesi Murat Yetiş’e verilen kınama cezasının iptali için Bursa İdare Mahkemesi’nde iptal davası açıldı. • Trabzon Şube Başkan’ı Ali Osman Akaç’a verilen kınama cezasının iptali için Trabzon İdare Mahkemesi’nde iptal davası açıldı. TARIM ORKAM-SEN • Muğla şube üyesi Hüseyin Akgöz hakkında veirlen aylıktan kesme cezasının iptali için Muğla İdare Mahkemesinde dava açıldı. • Erol ÖZKAN Gezi eylemlerine katılmak Kırklareli 2. As. C. M. 2013/522 İlk duruşmasına katılındı. Reddi Hakim, mahkeme aksi görüşte ise birleştirme istendi. Ertelendi. 21.02.2014 • Erol ÖZKAN, Güner ÖN, Rahmi OCAK Gezi eylemlerine katılmak Kırklareli 2. AsCM.2013/523 İlk duruşmasına katılındı. Reddi Hakim, mahkeme aksi görüşte ise birleştirme istendi. Ertelendi. 21.02.2014 Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası • Erol ÖZKAN, Nejdet GÖÇ Gezi eylemlerine katılmak Kırklareli 2. As. C. M. 2013/539 İlk davasına katılındı. Reddi Hakim, mahkeme aksi görüşte ise birleştirme istendi. Ertelendi. 21.02.2014 • Rahmi OCAK Gezi eylemlerine katılmak Kırklareli 2. As. C. M. 2013/578 İlk duruşmasına katılındı. Savunma yapıldı. Duruşma 24.03.2014’de ertelendi. 21.02.2014 • Özcan POLAT Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı unvan değişikliği sınavında başarı göstererek mühendis unvanı almaya hak kazanan Özcan POLAT’a Mühendislik Unvanı verilmemesine ilişkin davalı idarelerin; 24 Ocak 2014 günlü ve 000576 sayılı işleminin iptali amacıyla Samsun İdare Mahkemesinde dava açıldı. • İlhan AKDOĞAN Meslek hastalığı nedeniyle döner sermaye payının kesilmesi İstemi netleştirmek amacıyla yeni başvuru dilekçesi yazıldı. Cevap geldikten sonra dava açılacak • Saffet TURAN Görev değişikliğini kabul etmediği için KINAMA cezasına itiraz etmiş. Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü Disiplin Kurulunda 24.03.2014 günü saat 14.00’de savunmasına gidilecek. • Ercan CÖMERT Orman ve Su İşleri Bakanlığında APK uzmanı olarak görev yapan davacının Strateji ve Mali İşler Şube Müdürlüğü emrine görevlendirilmesine ilişkin davalı idarenin; 11.02.2014 günlü ve 33564 sayılı işleminin iptali amacıyla dava dilekçesi hazırlandı.Davası açılmadı. • Aslan KEMEÇ İzmir İli Aliağa İlçesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğünde Ziraat Teknikeri olarak görev yapan davacıya; Tarım Bilgi Sistemi ve Prim Uygulamaları veri girişi görevi verilmesine ilişkin davalı idarenin; 23.01.2014 tarih ve 68579083/179 sayılı işleminin iptaline ilişkin İzmir İdare Mahkemesine dava açıldı. - 112 - • Kenan DEMİRTAŞ Refakat izni verilmemesine ilişkin suç duyurusu dilekçesi hazırlandı. “Görevde yetkiyi kötüye kullanma” isnadıyla ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunuldu. • Adil TEKTEKİN 4/C Statüsünde çalışan Adil TEKTEKİN’in 2013 yılı Üretimi Teşvik Primi (döner sermaye payı) ödenmesi isteminin reddine ilişkin davalı idarenin; 1) 17.01.2014 günlü ve 64838406/170 sayılı işlemin iptali, 2) İşlemin dayanağı olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Merkez ve Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanunun 3. Maddesine (Değişik: 28/12/2005 – 5441/3 md.) eklenen Ek fıkranın (3/6/2011-KHK-639/32 md.) 2. Bendinin birinci tümcesindeki: “Döner sermaye işletmelerinden elde edilen kârın en fazla % 80’i, Bakanlık kadro ve pozisyonlarında bulunan personelden kârın elde edilmesinde emeği geçen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve bu Kanunun 4/B maddesine tâbi personele katkıları oranında, asgari ücretin yıllık brüt tutarının iki katını aşmamak üzere, üretimi teşvik primi olarak ödenebilir.” Kuralının 4/C’liler yönünden eksik düzenleme olması nedeniyle Anayasa’ya aykırılığı ciddi bulunarak Anayasa Mahkemesine gönderilmesine ve iptaline ilişkin Diyarbakır İdare Mahkemesinde dava açıldı. • TARIM ORKAM-SEN Üretimi Teşvik priminden (D. S. Payından) ek ödemenin kesilmesi. Yönetime başvuru dilekçesi yazıldı. Siteye konuldu. Alınacak yanıtlara göre dava açılacak. • Hasan YÜKSEL Birim yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunmuş Suç duyurusunun sonucunu beklemekte, telefonla görüşüldü. 5. Olağan Genel Kurul • Rahmi OCAK Gezi eylemlerine katılmak Kırklareli 2. As. C. M. 2013/578 24.03.2014’te yapılacak duruşmada izleyeceği yöntem üzerinde konuşuldu. 23.03.2014 (25 - 26 - 27 Nisan 2014) • Zafer ÖZTEMEL 4/B kapsamından 4/A kapsamına geçmesine karşın atanma isteminin reddi. Mardin İdare Mahkemesine kendi açtığı davasının 25.03.2014 günü duruşmasın yazılı açıklama gönderildi. - 113 - TARIM ORKAM-SEN Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası - 114 -