BAĞIMSIZ DENETİMDE KAMU GÖZETİMİ VE SKANDALLAR KGK
Transkript
BAĞIMSIZ DENETİMDE KAMU GÖZETİMİ VE SKANDALLAR KGK
BAĞIMSIZ DENETİMDE KAMU GÖZETİMİ VE SKANDALLAR KGK Uzmanı Cahit ODABAŞI KGK Uzman Yardımcısı Hasan ERGEN GİRİŞ Finansal piyasaların iyi işleyebilmesi ve gelişebilmesi için gerekli olan güven ortamının sağlanması gereklidir. Mali tabloların önemli yanlışlık ve hata riski içermeleri nedeniyle potansiyel finansal tablo kullanıcılarının karar almaları zorlaştırmaktadır. Bu nedenle finansal tablolar bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlenerek gerekli şeffaflığın ve güvenin sağlanması amaçlanmaktadır. 21. yy.’da ortaya çıkan skandallardan sonra bağımsız denetim kuruluşlarının görevlerini tam olarak yerine getirmedikleri görülmüştür. Bu nedenle Amerika, Avrupa ve Japonya başta olmak üzere yasalar çıkarılmış ve kamu gözetim kurumları kurulmuştur. Fakat çıkarılan bu kanunlara ve kurulan kamu gözetim kurumlarına rağmen skandallar devem etmiştir. Bunun nedeni yasaların değişen piyasa koşullarına geç uyum sağlamaları ve etkin bir pro-aktif politikaların uygulanamamasıdır. Finansal piyasalar, fon arz ve talep edenleri bir araya getiren piyasalardır. Finansal piyasalarda şeffaflığın sağlanamadığı bir durumda işlem yapmak mümkün değildir. Günümüzde piyasalarda şeffaflığı sağlamanın en etkin yolu bağımsız denetim ve bu bağımsız denetim faaliyetlerini denetleyen kamu gözetimidir. Son yüzyılda ortaya çıkan skandallara baktığımız zaman bağımsız denetim şirketlerinin yapılan usulsüzlüklere ve muhasebe hilelerine göz yumdukları görülmektedir. Enron, Worldcom(Amerika), Parmalat(İtalya), Ahold(Hollanda) ve Kanebo(Japonya) gibi skandalların ortaya çıkması ile birlikte bağımsız denetim firmalarının denetimle ilgili fonksiyonlarını tam olarak yerine getiremedikleri görülmüştür. Tüm bu gelişmeler neticesinde finansal piyasaların güvenilirliğini sağlayacak, önemli ölçüde meslekten bağımsız olacak, kamu güvenini ve kamu yararını sağlayacak bir sisteme ihtiyaç duyulmuş ve birçok ülkede kamu gözetimi kurumları kurulmuştur. Bu makalede kamu gözetim kurumlarının ortaya çıkmasına ve gelişmesine etki eden skandallar incelenmiştir. Skandalın nasıl ortaya çıktığı, nasıl geliştiği ve bağımsız denetim firmalarının bu skandallar üzerindeki rolleri araştırılmıştır. Konu; Enron, Worldcom, Parmalat, Ahold ve Kanebo skandalları olmak üzere beş başlık altında incelenmiştir. 1) ENRON SKANDALI Dünya’da meydana gelen muhasebe skandalları deyince birçok kişinin ilk aklına gelen Enron skandalıdır. Dünya’da o güne kadar yaşanmamış bir iflas skandalı meydana gelmiştir. 1 Enron 1985 yılında birkaç şirketin birleşmesi ile kuruldu. Çok kısa bir zamanda ABD’nin en büyük enerji ve gaz dağıtıcı şirketi haline geldi. Tarihler 2000 yılını gösterdiğinde ise Enron büyük bir başarıya imza atarak ABD’nin en büyük 500 şirketi(Fortune 500) sıralamasında 7. Sıraya yükseldi1. 2000 yılında gelirleri 100 milyar doları aşan şirket Dünya’nın en büyük enerji ticareti yapan firması oldu. Enron şirketi hızlı yükselişinin ardından, iki yıl gibi kısa bir sürede iflas etti. Şirketin batışı yolundaki en önemli etken, şirketin risklerini ve zararlarını başka şirketler aracılığıyla gizleyerek bilanço dışına çıkarması olmuştur. Esasen şirket zarar ettiği halde yapılan muhasebe hileleriyle kar ediyormuş gibi gösterilerek hisse senetleri üzerinde spekülasyon yapıldı. Böylece Enron hem karlı bir şirket gibi gösteriliyor hem de hisse senetleri spekülatif bir şekilde yükseliyordu. Ancak bu yükseliş şirketin, Ekim 2001’de zarar ettiğini ilan etmesi ile sona erdi. Geçmişe yönelik muhasebe kayıtlarını düzelterek açıklamasıyla birlikte başlayan süreç, Aralık 2001’de şirketin iflas etmesiyle sonuçlandı. 2001 yılı başında 80 dolar olan hisse senetleri Şubat 2002 sonunda 0,20 dolara indi. Bu düşüş nedeniyle paralarını Enron hisse senetlerine yatıran; yatırımcılar ve şirket çalışanları büyük bir zarar uğradılar.2 ENRON’UN BATMA NEDENLERİ Şirket yöneticileri maaş, prim ve gelirlerini arttırmak amacıyla yasal olmayan yollara girişmişler ve yapılan muhasebe hileleriyle şirket zarar etmesine rağmen kar ediyormuş gibi göstermişlerdir. Hatta şirket zarar ederken bile, yöneticiler çok yüksek miktarlarda para kazanıyorlardı. Mayıs 2000- Ağustos 2001 yılları arasında Enron yönetim kurulu başkanı (CEO) Kenneth Lay 36 milyon dolarlık CEO Jeffrey Skilling 15 milyon dolarlık hisse senedi satışı gerçekleştirmesi bunun en önemli kanıtıydı.3 Diğer bir etken ise, şirketin güçlü siyasal bağlantılarının bulunmasıydı. Enron Yönetim Kurulu Başkanı Kenneth Lay tarafından, seçim kampanyasını yürüten Bush’a ve Teksas’ın diğer Cumhuriyetçi politikacılarına yüklü miktarlarda bağış yapılıyordu.4 Yapılan bu bağışların karşılığında Enron denetim dışında kalarak yapılan usulsüzlükler sümen altı ediliyordu. Ayrıca bürokratlar ve devletin üst kademe yöneticileri yüksek maaşlarla şirketin önemli pozisyonlarında istihdam ediliyor ve şirketin arkasındaki siyasal güç daha da artıyordu. Enron skandalının ortaya çıkmasıyla birlikte Bush üzerinde ciddi baskılar oluştu. Çünkü Enron, Bush yönetimini parasal olarak desteklemiş, bunun karşılığında da denetimden kaçmıştı. Firmanın iflas etmesine neden olan en önemli faktör ise Enron’un denetim firması olan Arthur Andersen’in yaptığı usulsüzlüktür. Kural olarak yatırımcının çıkarlarını korumak ve gözetmekle sorumlu olan bu bağımsız denetim firması, bunun tam tersini yaparak Enron şirketinin yaptığı muhasebe hilelerine göz yummuştur. Şirket milyonlarca dolar zarar ederken bile kar ediyormuş gibi gösterilerek yatırımcı yanıltılmıştır. Bunun en önemli sebebi bağımsız denetim firmalarının gelirleri içerisinde danışmalık faaliyetinin önemli bir yer tutuyor olmasıydı. Arthur Andersen bağımsız denetimden 25 milyon dolar kazanırken danışmanlık faaliyetlerinden 27 milyon dolar kazanıyordu. Ayrıca Andersen denetim firmasının personelinin birçoğunun Enron için çalıştığı ve ilişkileri olduğu tespit edilmişti.5 Hal böyle 1 Ertan, 2002’den aktaran: Bayraktar, A. (2007, Haziran). Türkiye'de Muhasebe Hileleri Tarihi. Yüksek Lisans Tezi, s. 39. 2 http://www.ekodialog.com/Makaleler/enron_skandali_sermaye_piyasalari.html 3 Brian Singleton-Green, “Enron: Dolandırıcılık Sistemi Nasıl Çalıştı”, Çev. Cengiz Toraman, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Ekim 2002, s. 57 4 : Enron The Real Scandal America's capital markets are not the paragons they were cracked up to be, Jan 17th 2002, From the print edition, http://www.economist.com/node/940091, Erişim tarihi: 14/4/2015 5 Stella FEARNLEY, Beattie VIVIEN, “The Reform Of The UK’s Auditor İndependence Framework After The Enron Collapse: An Example Of Evidence-Based Policy Making”, International 2 olunca denetim firmaları müşteri kaybetmemek ve gelirlerini arttırmak için şirketlerin yapmış oldukları usulsüzlüklere göz yumuyordu. Şirketin iflasını açıklamasından 4 gün önce Andersen firmasının yöneticileri, çalışanlarına belgeleri yok etmeleri hususunda mail atmışlardı. Sonrasında yapılan incelemelerde kıyma makinalarından geçirilmiş kağıtlar bulunmuştur. Andersen firması, SEC’in Enron hakkındaki incelemelerinde, hayati önemi bulunan belgelerin imha edilmesi nedeniyle adaleti tıkamaktan suçlu bulundu. Daha sonra dava temyizden döndü. Fakat firma hakkında çıkan haberler ve yapılan yargılamalar sonucunda itibarı sarsıldı. Müşterilerinin önemli kısmını ve en yetenekli çalışanlarını kaybetti. Arthur Andersen’in üç denetçisi Enron’un denetiminden sorumlu tutularak Texas CPA lisanslarını kaybetti. Yine de Enron olayında sorumluluğu olan pek çok insanın cezalandırılması başarılamadı.6 Yaşanan bu skandalın ardından Arthur Andersen firması ağır eleştirilerin hedefi oldu. Sahip olduğu ünü kaybetmeye başlayan Andersen denetim firmasının diğer müşterilerinin hisseleri de hızla değer kaybetmeye başladı.7 Enron’un ani iflası denetim mesleğinin ve etik kuralların tekrar gözden geçirilmesi sonucunu gündeme getirdi. Dünya tarihinin en büyük iflası olan Enron skandalı sonrasında 2002 yılında Amerika’da Sarbanes Oxley Yasası yürürlüğe girdi. Bu yasayla birlikte bağımsız denetim firmalarının denetlenmesini sağlayacak Amerikan Kamu Gözetim Kurumu(PCAOB) kuruldu. Bu gelişme Dünyadaki diğer ülkelere örnek olmuş; birçok ülkede kamu gözetim kurumları kurulmaya başlanmıştır. 2) WORLDCOM SKANDALI Worldcom şirketi 1983 yılında Bernand Ebhers tarafından kuruldu. Kısa sürede büyüyerek 1990 yılında piyasa değeri 180 milyar dolara çıktı. Şirketin zirvede olduğu1999 yılında hisse senetlerinin adedi 64 doların üzerindeydi. Aynı tarihte Worldcom ABD’nin en büyük ikinci telefon şirketi ve 80.000 çalışanıyla büyük bir şirket haline geldi. Ancak yaşanan skandalların ardından 2002 yılında hisse senetleri 9 cente gerilemiş ve şirket iflasını açıklamıştır. SKANDALIN ORTAYA ÇIKIŞI Şirket Ocak 2001-Mart 2002 yıllarına ait 5 çeyrek dönemde karını 3,8 milyar dolar yüksek göstermiştir.8 Bir takım muhasebe hileleriyle bu miktarı sermaye gideri olarak muhasebeleştirmiştir. WorldCom, son 15 aya ait kâr rakamlarının yeniden hesaplanarak açıklanacağını duyurmuş, sonrasında ise şirketin 2001 yılında 1.4 milyar dolar kâr ettiği yolunda daha önce yapılan açıklamanın gerçek olmadığını, 2001 yılında ve 2002 yılının ilk üç aylık döneminde toplam 3.8 milyar dolarlık şirket giderinin "yanlışlıkla" sermaye yatırımı olarak gösterildiğini bildirmiştir.9 Worldcom şirketinin denetçisi Enron’da olduğu gibi Arthur Andersen denetim firmasıydı. Arthur Andersen Worldcom’da “maksimum risk”in olduğunu fark etmişti. Hatta denetim çalışma kağıtlarına da belli yatırımlara ilişkin olarak Worldcom’un GAAP(genel Journal Of Auditing, 8, 2004, s117-138. 6 Daniel Edelman, Ashley Nicholson; “Arthur Anderson Auditors and Enron: What happened to their Texas CPA licenses?” Journal of Finance and Accountancy, 7 K. Karen NELSON, A. Richard PRICE, R. Brian ROUNTREE, “The Market Reaction to Arthur Andersen’s Role In The Enron Scandal: Loss of Reputation or Confounding Effects”, Journal of Accounting and Economics, Vol:46, 2008, s. 281. 8 Cengiz TOROMAN, Bedriye TUNÇSİPER, “Şirket Skandalları İle Muhasebe Eğitimi Arasındaki İlişki ve Bu Skandalların Muhasebe Eğitim Sistemindeki Yansımaları”, XXVI. Türkiye Muhasebe Eğitim Sempozyumu, 23-27 Mayıs, Antalya, 2007, s. 169 9 (www.securitiesfraudfyi.com/worldcom_fraud.html) 3 kabul görmüş muhasebe prensipleri)’ı yanlış uyguladığını not etmişlerdi. Bağımsız denetçiler, “geçmişte yönetimin agresif muhasebe pozisyonu aldığı durumları not ettikleri”ni de yazmışlardı. Bütün bunlara rağmen, şirket yetkililerinin Worldcom’un Yönetim Kurulunun Denetim Komitesine sundukları raporda bu hususlardan bahsetmemişlerdi. 2001 yılı için imzalanan denetim görüşlerinde gelir tablosu ve bilançoların ABD’de genel olarak kabul edilen muhasebe prensiplerine ve gerçeğe uygun olarak sunulduğunu ve Worlcom’un finansal tablolarının gerçek durumunu yansıttığını raporladı. Kısaca Arthur Andersen hazırlamış olduğu raporda hesapların incelendiği ve herhangi bir usulsüzlük olmadığını belirtmişti.10 Worldcom olayı, ABD'de büyük şirketlerin ne şekilde yönetildiği, hesaplarının nasıl tutulduğu ve hisse senedi sahiplerine karşı ne kadar açıklıkla bilgi verildiği konusunda yaşanan skandalların bir örneği olarak görülmektedir.11 3) PARMALAT SKANDALI Parmalat Şirketi 1961 yılında Calisto Tanzi tarafından Parma’da bir süt pastörize merkezi olarak kurulmuştur. 1990 yılında Milan Sermaye Piyasasına kaydoldu. Kısa sürede büyüyerek İtalya’nın en büyük 8. Şirketi olmayı başardı.12 2003 yılı sonunda, muhasebe kayıtlarında yapılan usulsüzlükler nedeniyle 8 milyar dolarlık bir açık meydana gelmiş ve İtalya tarihinin en büyük skandallarından biri olarak tarihe geçmiştir. Skandalın ortaya çıkışının üç nedeni vardır. Birincisi; şirketin kurumsal yönetimden eksik olması ve aile şirketi olarak yönetilmeye devam edilmesi, ikincisi; şirketi denetleyen bağımsız denetim firmasının muhasebe kayıtlarındaki usulsüzlüğü tespit edememesi ve üçüncü olarak da; teyit sürecinin doğru bir şekilde uygulanmamasıdır. SKANDALIN ORTAYA ÇIKIŞI Şirketin iflas etmesinin nedeni halka açıldığı yıl(1990) ve iflas ettiği tarih(2003) arsında finansal kaynaklarının tükenmesinden kaynaklanmaktadır. Finansal kaynaklar bankalar aracılığı ile yabancı ülkelerdeki offshore’lara ve özel amaçlı kuruluşlara transfer edilmiştir13. Skandal Bank Of America’nın 500 milyon € tutarındaki bono ödemesini geri çevirmesi ile ortaya çıkmıştır. Şirketin bilançolarında 4.2 milyar € nakit para gözükmesine rağmen, 8 Aralık’ta vadesi gelen 150 milyon Euro’luk tahvili banka ve hükümet kredileriyle ödeyebilince tüm şüpheleri üstüne çekti14. Bunun üzerine başlatılan incelemeler neticesinde, yaklaşık 4 milyar € tutarındaki paranın Parmalat Şirketi’nin iştiraki olan ve Cayman Adalarında bulunan Bonlet Finans Şirketi hesaplarında olduğu anlaşıldı. Ancak Cayman Adalarındaki iştirakinin hesabında olması gereken böyle bir paranın olmadığı ve şirket hesaplarının 8 milyar € şişirildiği görüldü. Bütün bu gelişmelerin üzerine, İtalyan savcılarının 27 Aralık tarihi itibariyle yapmış olduğu incelemeler neticesinde 15 yıldan beri hesaplarda oynama yapıldığı tespit edildi. Aynı gün borsada ki Parmalat işlemleri askıya alındı. Yapılan yargılama sonucunda şirketin kurucusu Calisto Tanzi dolandırıcılık suçundan 10 yıl hapse mahkum edildi.15 10 Kay E. ZEKANY, Lucas W. BRAUN and Zachary T. WARDER; “Behind The Closed Doors at Worlcom:2001” Issues in Accounting Education Vol.19, No.1, February 2004, pp101-117. P.114-115 11 (www.voanews.com). 12 The Relationship Between, Internal Control and Fraud: What Have We Learned From Parmalat, <http://www3.wz.edu.pl/sknf/publikacje/papers/parmalat.pdf,>,(23.07.2009) 13 PwC, 2004, 4-5 14 Radikal Gazetesi, 23.12.2003 15 http://en.wikipedia.org/wiki/Calisto_Tanzi 4 SKANDALIN NEDENLERİ Parmalat skandalına zemin hazırlayan en önemli etken şirketin kurumsal yönetiminin olmayışıdır. Şirket bir aile şirketi olarak kuruldu ve aile üyeleri tüm Parmalat Grubunu kontrol etmekteydi. Şirketin faaliyet alanlarının ve sorumluluklarının artmasına rağmen kurumsallaşmayı sağlayamamıştı. Bunun sonucunda zayıf yöneticilerin şirketi yönetmeye başlaması ve şirketin kontrolünü elinde tutan hissedarların, azınlık hissedarlarının çıkarlarını gözetmeyişi gibi nedenlerle şirket iflasa sürüklendi. Şirketin kontrolünü elinde bulunduran aile üyeleri şirketin kaynaklarını yasalara aykırı olarak başka şirketlere aktararak, çıkarlarını azınlık hissedarları zararına kullanmıştır. Skandalın ikinci nedeni ise; tıpkı Enron’da olduğu gibi şirketin bağımsız denetiminde görülen yetersizliklerdir. İtalya’da o dönem kanunlara göre bir bağımsız denetim firması, bir şirketin denetimini ancak 9 yıl süresince yapabiliyordu. Grant Thornton bağımsız denetim firması bu kural nedeniyle şirketin denetimini Deloitte Touche bağımsız denetim firmasına devredilmişti. Buna rağmen Grant Thornton Parmalat’ın bazı şirketlerini denetlemeye devam etmiştir. Parmalat’ın 2002 finansal tablosuna göre Deloitte Parmalat’ın esas denetçisiyken Grant Thornton Parmalat’ın varlıklarının %49’u üzerinde bir denetim çalışması yürütmüştü.16 Grant Thornton’un denetlendiği şirketler arasında skandalın ortaya çıkmasına neden olan Cayman Adaları’ndaki Bonlet Finans Şirketi de vardı. Ayrıca şirketin yeni denetçisi Deloitte Touche’nin, şirketin denetimini devraldıktan sonra hesaplarda ikinci bir inceleme yapmaması da skandala zemin hazırladı. Skandalın ortaya çıkmasına neden son faktör ise; teyit sürecinin doğru bir şekilde uygulanmamasıdır. Teyit, denetim sürecinde asli bir prosedür olarak CPA(Certified Public Accountant)’ların olağan bir uygulamasıdır. Fakat bu uygulama genellikle zaman kaybı olarak görülür ve teyitlerin ortalama geri dönüş süresi 4 ila 6 haftayı bulur. Hatta bu süreç rutin bir düşünce ve çaba gerektirmesi nedeniyle göreceli olarak düşük fayda getiren bir iş olarak algılanmaktadır. Bu duruma dikkat çekmek üzere, Ocak 2003’te American Institute of Certified Public Accountants(AICPA) teyidin önemine ve teyit sürecinin doğru bir biçimde uygulanmasına yönelik bir uyarı bildirisi (Practice Alert No. 03-1) yayımladı. Bu bildiri o yıl yayımlanan 3 önemli uyarı bildirisinden birisiydi. Aralık 2003’te bu bildirinin yayımlanmasından sadece 12 ay sonra İtalya’nın en büyük gıda firması Parmalat’ı içine alan yaklaşık 4 milyar Euro’luk bir teyit hilesi patlak verdi. Her ne sebeple olursa olsun bu Dünya’da o tarihe kadar görülen en büyük teyit hilesi ve Avrupa’nın da en büyük finansal felaketiydi. Ne gariptir ki AICPA’nın uyarı bildirisinden 1 ay önce, teyit hilesinin ortaya çıkmasından da tam 1 sene önce 4 büyüklerin birinden emekli olan bir yönetici ortak “nakitlerin denetimi nadiren kritik denetim alanları içinde yer alır. Cari hesap dengesinin teyidi denetimde yapılması gereken en önemsiz işlerden birisidir.” demişti. Sonra da Parmalat skandalı patlak verdi. Parmalat teyit skandalının patlak vermesinden 3 hafta sonra eski bir Deloitte denetçisi “Denetlenmiş bilançoda kimsenin sorun olarak görmediği bir satır nedir? Şeklindeki bir soruya: ‘Nakit ve diğer kısa vadeli varlıklar satırı. Bu hilenin kesin olarak yönetildiği alandır.” diye cevap vermiştir.17 Parmalat o güne kadar ortaya çıkan en geniş çaplı nakit ve yatırım teyit hilesidir. Ancak nakitleri çalmak ya da finansal raporları tahrif etmek için kullanılan son teyit hilesi değildir. Satyam (2008-2009), Take Two (2007), Ahold (2005-2006), Kmart (2005-2006), Refco (2004-2006) Parmalat’tan sonra ortaya çıkan teyit skandallarıdır.18 16 Andrew Parker; Deloitte blames Grant Thornton, Financial Times Confirmation Fraud How auditors can overcome confirmation fraud challenges” p.2, 18 “Confirmation Fraud How auditors can overcome confirmation fraud challenges” p.2, 17 5 4) AHOLD SKANDALI Ahold şirketi, Albert Heijn tarafından 1887 yılında Hollanda’nın Oostzaaam şehrinde kurulan bir süpermarket zinciridir.19 Şirket günümüzde %33’lük pazar payı ile gıda alanında Hollanda’nın en yüksek pazar payına sahip şirketidir. ABD ve İtalya’da yaşanan skandalların ardından benzer bir durum da 2003 yılında Dünya’nın en büyük üçüncü perakende şirketi olan Royald Ahold şirketi için yaşanmıştır. SKANDALIN ORTAYA ÇIKIŞI Ahold 2000 yılından itibaren yönetiminin profesyonellere verilmesiyle birlikte Asya, Batı Avrupa, Latin Amerika, Portekiz ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülkede zincir oluşturmuştur. Bu hızlı yayılım şirkette beklenmeyen büyük problemlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu problemler arasında kültür farklılıklarının yarattığı sorunlar, farklı ülkelerde faaliyet göstermesi nedeniyle farklı kanun ve düzenlemelere uyum sağlama zorunluluğu sayılabilmektedir. 1973 yılında şirketin halka açılması ile birlikte Deloitte, gurup denetçisi olarak hizmet vermeye başlamıştır.20 Skandal şirketin denetçisi olan Deloitte Touche’un 2002 yılında yapmış olduğu denetimler sonucunda, muhasebe kayıtlarında yapılan usulsüzlükleri ortaya çıkarmasıyla başlamıştır. Bu denetimler neticesinde şirketin kârını 2001 ve 2002 yıllarında olması gerekenden 500 milyon € fazla gösterdiği ortaya çıkmıştır. Usulsüzlüklerin ve muhasebe hilelerinin tespit edilip açıklanmasıyla şirketin hisse senetleri bir günde %63 değer kaybetmiştir.21 Avrupa’nın Enron’u olarak adlandırılan bu skandal, Amerika’dan sonra, Avrupa için de bir denetim boşluğu olduğunu göstermiştir. Avrupa’da ortaya çıkan bu skandallar neticesinde yasal bir düzenleme yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. 5) KANEBO SKANDALI Kanebo şirketi 1887 yılında Japonya’da kuruldu. Kozmetik alanında faaliyette bulunan şirket kısa sürede büyüyerek Dünya’nın en büyük kozmetik şirketlerinden biri haline geldi. Ancak şirketin adı 2006 yılında ortaya çıkan muhasebe skandalıyla birlikte tekrar gündeme gelmiştir. SKANDALIN ORTAYA ÇIKIŞI Dünya’da yaşanan skandallardan Japonya da etkilenmiş ve 2006 yılında Kanebo skandalı patlak vermiştir. 2006 yılında FSA (Japanese Financial Service Agency) Japonya’nın 4 büyük denetim firmasından biri olan ve aynı zamanda PwC’nin ortağı olan ChuAoyama denetim firmasının faaliyetlerinden şüphelenmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda şirketin son beş yıl içerisinde kazancını 1.37 milyar dolar fazla gösterdiği tespit edilmiştir. Şirketin 80 milyarlık borcu olmasına rağmen 2002 yılında varlıklarını 7.9 milyar dolar olarak beyan etmiştir. Denetçi firma ise yöneticilerin şişirilmiş kazanç beyan etmesine sessiz kalmışlardır.22 Yaşanan bu olaylardan sonra PwC tarafından ortaklık bozulmuş ve PwC’nin Japonya’daki ofisinde dört mali müşavir, mali tablolara ilişkin yanlış beyan vermeleri nedeniyle tutuklanmıştır. ChuAoyama denetim şirketi faaliyetlerine ‘‘Misuzu Audit Corp.’’ adı altında 19 http://en.wikipedia.org/wiki/Ahold Michael KANAPP, Europe’s Enron: Royal Ahold, <http://aaahq.org/audit/midyear/07midyear/ papers/ knapp_europesenron.pdf, >, (23.07.2009) 21 Ganite KURT, Dünyada Yaşanan Muhasebe, Denetim Skandalları ve Yansımaları Sarbanes Oxley Yasası, <http://websitem.gazi.edu.tr/ganite/Dosyaindir >, ( 12.08.2009) 22 Prem SIKKA, Steven FILLING, Pik LIEW, “The Audit Crunch: Reforming Auditing”, Managerial Auditing Journal, Vol:24, No:2, 2009, s. 140. 20 6 devam etmiştir.23 Daha sonraki incelemelerde şirketin denetçisi olduğu Nikko Cordial ve Sanyo Electric Şirketlerinde de usulsüzlükler tespit edilmiştir. Bu skandalların ardından Japonya’da 2006 yılında ‘Financial Insruments and Exchange Law’ kısaca J-SOX olarak adlandırılan yasa yürürlüğe girmiştir. SONUÇ Enron, Worldcom(America), Parmalat(İtalya), Ahold(Hollanda) ve Kanebo(Japonya) gibi skandalların hepsinin ortak özelliği bağımsız denetim şirketlerinin yapılan muhasebe hilelerini ve usulsüzlüklerini tespit edememeleridir. Bu firmalar müşteri kaybetmemek ve gelirlerini arttırmak için, toplumun çıkarlarını gözetmek yerine, kendilerinin ve denetledikleri firmaların çıkarlarını ön planda tutarak yatırımcıların milyonlarca dolar zarar etmesine neden olmakla suçlandılar. Yaşanan skandallar şirketlerin bağımsız denetim firmaları tarafından denetlenmesinin yeterli olmadığını gösterdi. Özellikle de 21. yy. başlarında art arda meydana gelen skandallardan sonra şirket ortaklarının ve yatırımcıların piyasalara olan güvenleri sarsıldı. Kaybolan güven ortamının tekrar oluşmasını sağlamak ve usulsüzlüklerin önüne geçmek için bağımsız denetim kuruluşlarını denetleyecek, arkasında kamu gücü olan bağımsız bir idari otoritenin olması gerektiği ihtiyacı hissedildi. Bu nedenle Amerika’da Sarbanes Oxley, Avrupa’da 8 no’lu Direktif ve Japonya da da J-Sox yasaları yürürlüğe girdi. Bu yasaların yürürlüğe girmesiyle beraber bağımsız denetim firmalarını denetleyecek kamu gözetim kurumları kurulmaya başlandı. Bu kurumların kurulmasıyla bağımsız denetim kuruluşları denetim altına alınmaya çalışılmış ve yapılan usulsüzlükler ciddi boyutlara ulaşmadan tespit edilerek yatırımcıların çıkarlarının zamanında korunması hedeflenmiştir. Fakat çıkarılan bu kanunlara ve kurulan kamu gözetim kurumlarına rağmen skandallar devam etmiştir. Bu skandallara AIG(Amerika, 2005), Nikko Cordial(Japonya, 2006), Lehman Brothers(ABD, 2008), Olympus Corporation(Japonya, 2011), Tesco (İngiltere, 2014) gibi skandallar örnek olarak verilebilir. Sonuç olarak mevcut düzenlemeler yaşanan skandalları önlemede yeterli olmamıştır. Bu skandalları önlemek için etkin yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi, kamu otoriteleri tarafından pro-aktif denetim sisteminin etkili bir şekilde uygulanması gereklidir. Ayrıca, şirketleri denetleyen bağımsız denetçilerin de yetkilendirilmeden önce ve yetkilendirildikten sonra yeterli eğitimden geçirilerek mesleki bilgi ve yeterlilikleri amaçlanan düzeye getirilmelidir. Hepsinden de önemlisi gerek denetlenen şirketlerde gerekse denetim şirketlerinde etik değerlere bağlı kurumsal bir kültürün oluşturulmasıdır. Bu bağlamda Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerinde denetim firmalarını kapsayan zorunlu rotasyonun ve bağımsızlık hükümlerinin yeniden gözden geçirilmesi ve etkin bir biçimde uygulanması gereklidir. Zira zorunlu firma rotasyonu, bir şirkete verilen denetim hizmetini toplam gelirlere göre sınırlayan bazı bağımsızlık politikalarının piyasa yoğunluğunu artıran sonuçlarını ortadan kaldırma özelliğine sahiptir ve bu politikalar birbirini tamamlar. Bu nedenle zorunlu firma rotasyonunun olmayışı piyasa yoğunluğunu olumsuz etkilemektedir. Amerika ve Avrupa’daki 4 büyüklerin piyasa payları bu savı doğrular niteliktedir. Bu çerçevede, mevcut piyasa yapısı ve büyük firmaların baskısı olsa da uzun vadede yatırımcılar lehinde politikaların uygulamaya konulması gereklidir. Diğer yandan, günümüzde bilgi sistemleri teknolojisinin gelişmesiyle beraber artık birçok kayıt elektronik ortamda tutulmaya başlanmıştır. Bu süreçle birlikte, firmalar ve yatırımcılar için siber saldırılar ciddi bir dış tehdit unsuru haline gelmiştir. Değişen piyasa koşulları, denetim şirketlerinin, müşterilerin talepleri doğrultusunda siber saldırı tehditlerine karşı sunulan danışmanlık ve bilişim hizmetleri gibi farklı hizmet alanlarına da kaymalarına 23 J. Douglas SKINNER, Suraj SRINIVASAN, Audit Quality and Audit Reputation Evidence from Japan, Working Paper, Jaunary, 2009, Revised, March 2009, s. 8-9 7 imkân sağlamıştır. Ancak bu alanların denetim dışı olması ve denetlenen şirketin varlığına ve sürekliliğe yönelik ciddi tehditler oluşturması yatırımcılar için önemli riskler oluşturmaktadır. Ayrıca firmaların denetim hizmetlerini denetim dışı hizmetlere kaydırması ya da denetim ücretlerini danışmanlık gibi denetim dışı hizmetler üzerinden faturalandırarak bağımsızlık hükümlerinden ve denetimden kaçınmaları mümkün hale gelmektedir. Bu nedenle bu alanlara yönelik hizmetlerin gözetim kapsamına alınması ve bu alanlara ilişkin bilgi sistemleri denetimi standartlarının geliştirilmesi ve bir an önce uygulamaya konulması son derece önemlidir. Firmaların da kalite kontrol sistemlerini bu doğrultuda güncellemeleri gerekmektedir. Zira, bağımsız denetim sektörü, günümüzde önemi gittikçe artan ve mali piyasalarda güven ortamının sağlanabilmesi ve gerekli şeffaflığın oluşturulabilmesi için kritik bir role sahiptir. 8 Kaynakça 16.04.2015 tarihinde http://www.cftc.gov/ucm/groups/public/@newsroom/documents/file/tac072612_white paper.pdf , adresinden alındı 15.04.2015 tarihinde www.securitiesfraudfyi.com/worldcom_fraud.html , adresinden alındı Agnew, H. (2014, 12 23). Scandal Fail to Dent Accountancy's Bİg Four in 2014 in UK. 04 13, 2015 tarihinde http://www.ft.com/cms/s/0/b41396c4-8a9e-11e4-8e2400144feabdc0.html#axzz3XAdvLcyA Erişim tarihi: 13/4/2015 adresinden alındı Bayraktar, A. (2007, Haziran). Türkiye'de Muhasebe Hileleri Tarihi. Yüksek Lisans Tezi, s. 179. E. Zekany, K., W. Braun, L., & T. Warder, Z. (2004, 02 01). Behind Closed Doors at Worldcom:2001. İssue in Accaunting Education, 101-117. E. Zekany, K., W. Braun, L., & T. Warder, Z. (2004, 02). ''Behind The Closed Doors at Worldcom:2001''. Accounting Education(19), 101-117, 114-115. Edelman, D., & Nicholson, A. (tarih yok). ''Arthur Andersen Auditors and Enron: What Happened to Their Texas CPA Licences?''. 14/4/2015 tarihinde http://www.aabri.com/manuscripts/11899.pdf adresinden alındı Enron Skandalı ve Sermaye Piyasaları. Ekodialogcom. adresinden alınmıştır Enron The Real Scandal American's Capital Markets Are Not The Paragons They Are Were Cracked Up tobe. (17.01.2002). 04 14, 2015 tarihinde http://www.economist.com/node/940091 adresinden alındı F. Brickey, K. (2003). From Enron to Worldcom and Beyond: Life and Crime After SarbanesOxley. Washington University Law Review, s. 46. FEARNLEY, S., & VİVEN, B. (2004). ''The Reform Of The UK's Auditor İndepence Framework After The Enron Collapse: An Example Of Evidence-Based Policy Making''. İnternational Journal Of Auditing, 117-138. Gazetesi, Radikal. (2003, 12 23). Göçen, C. A. (2010). Kurumsal Yönetim, İç Kontrol ve Bağımsız Ddenetim:Parmalat Vakası. Mali Çözüm, 107-130. Jonathan Macey, H. A. (2003, 01 01). Observations on the Role of Commodification, İndepence and Govarmance in the Accounting İndustry. s. 22. KANAPP, M. (2009, 07 23). Europe's Enron:Royal Ahold. <http://aaahg.org/audit/midyear/07midyear/papers/knapp_europesenron.pdf> adresinden alınmıştır Kılıç, H. (tarih yok). Zorunlu Denetçi Rotasyonunun Gündeme Gelmesinin Nedenleri. Denetçinin Rotasyonu, s. 5. 9 KURT, G. (2009, 08 12). Dünyada Yaşanan Muhasebe, Denetim Skandalları ve Yansımaları Sarbanes Oxley Yasası. <http://websitem.gaz,.edu.tr/ganite/Dosyaindir> adresinden alınmıştır L. Barnett, T. (tarih yok). 'What and Whwn Will the Next Step be'. 04 13, 2015 tarihinde https://www.sec.gov/comments/s7-27-08/s72708-63.pdf, adresinden alındı MACEY, J., & A. SALE, H. (2003). ''Observations On The Role Of Commodification İndepence, And Govermance İn The Accounting İndustry''. Villanova Law Review, 1175. NELSON, K., PRİCE, A., & ROUNTREE, R. (2008). ''The Market Reaction to Arthur Andersen's Role İn The Enron Scandal: Loss of Reputation or Confounding Effects''. Journal Of Accounting and Economics, 281. Parker, A. (2005, 01 03). Deloitte Blames Grant Thornton . 04 16, 2015 tarihinde Financial Times: http://www.ft.com/intl/cms/s/0/d52cf9a0-5d2b-11d9-bb9c00000e2511c8.htmlaxzz3XSbPeya3 adresinden alındı Sadka, G. (2006, 06 01). The Economic Consequences of Accounting Fraud in Product Markets:Theory and Case from the Telecommunications İndustry(Worldcom). 01 15, 2015 tarihinde https://www0.gsb.columbia.edu/mygsb/faculty/research/pubfiles/2134/G_SADKA.pdf , adresinden alındı Sadka, G. (2006, 06 01). The Economic Consequences of Accounting Fraud in Product, Markets: Theory and a Case from the US Telecommunications Industry (WorldCom). s. 36. Senal, S. (2011, Şubat). Bağımsız Denetimin Arttırılmasında Kamu Gözetiminin Rolü:Bağımsız Denetim Firmaları Üzerine Bir Araştırma. Doktora Tezi, s. 240. SIKKA, P., FİLLİNG, S., & LİEW, P. (2009). ''The Audit Crunch: Reforming Auditing''. Managerial Auditing Journal, 140. Singleton-Green, B. (2002, Ekim). ''Enron: Dolandırıcılık Sistemi Nasıl Çalıştı''. Muhasebe ve Fİnans Dergisi, 57. SKİNNER, J., & SRINIVASAN, S. (2009, 03). Audit Quality and Audit Reputation Evidence from Japan. Working Paper, 8-9. Süer, A. Z. Profesyonel Muhasebe Mesleğinde Enron Skandalı ve Sonrası Gelişmeler., (s. 14). İSTANBUL. The Relationship Between İnternal Control and Fraud: What Have We Learned From Parmalat. (2009, 07 23). <http://www3.wz.edu.pl/sknf/publikacje/papers/parmalat.pdf> adresinden alınmıştır TORAMAN, C., & TUNÇSİPER, B. (23-27 Mayıs). ''Şİrket Skandalları İle Muhasebe Eğitimi Arasındaki İlişki ve Bu Skandalların Muhasebe Eğitim Sistemindeki Yansımaları. XXVI. Türkiye Muhasebe Eğitim Sempozyumu, (s. 169). Antalya. wikipedia. (tarih yok). http://en.wikipedia.org/wiki/Ahold adresinden alınmıştır 10 Yardımcıoğlu, M., & Ada, Ş. (2013). Kronolojik Bir Sırayla Muhasebe vE Finansal Raporlamada Usulsüzlükler ve Skandallar. iibfdergisi, 55. 11
Benzer belgeler
Muhasebe Denetiminde Hata ve Hilenin Denetçi Etiği Açısından
Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 5(1): 221-236