Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi
Transkript
Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi
Erzincan Üniversitesi Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi Erzincan University Journal of Erzincan Faculty of Education Sahibi: Dekan Prof. Dr. Recep POLAT Owner: Dean Prof.Dr. Recep POLAT Sorumlu Müdür: Doç.Dr. Mehmet BEKDEMĠR Responsible Manager: Assoc. Prof. Dr. Mehmet BEKDEMĠR Editör: Yard. Doç. Dr Ahmet Ragıp ÖZPOLAT Editor: Assist. Prof. Dr. Ahmet Ragıp ÖZPOLAT Yayın Kurulu: Prof. Dr. Adem BAġIBÜYÜK Prof. Dr. Mukim SAĞIR Prof. Dr. Necati Fahri TAġ Prof. Dr. Erdal AKPINAR Prof. Dr. DurmuĢ Ali BAL Doç. Dr. Ali SÜLÜN Doç. Dr. Erol KAYA Doç. Dr. Hüseyin Hüsnü BAHAR Doç. Dr. Orhan TAġKESEN Yard. Doç. Dr. Fatih BAġ Yard. Doç. Dr. Aytekin SANALAN Yard. Doç. Dr. Ġsa Yücel ĠġGÖR Yard. Doç. Dr. Mahmut Abdullah ARSLAN Yard. Doç. Dr. Mergül ÇOLAK Yard. Doç. Dr. Recep ÖZ Editorial Board: Prof. Dr. Adem BAġIBÜYÜK Prof. Dr. Mukim SAĞIR Prof. Dr. Necati Fahri TAġ Prof. Dr. Erdal AKPINAR Prof. Dr. DurmuĢ Ali BAL Assoc. Prof. Dr. Ali SÜLÜN Assoc. Prof. Dr. Erol KAYA Assoc. Prof. Dr. Hüseyin Hüsnü BAHAR Assoc. Prof. Dr. Orhan TAġKESEN Assist. Prof. Dr. Fatih BAġ Assist. Prof. Dr. Aytekin SANALAN Assist. Prof. Dr. Ġsa Yücel ĠġGÖR Assist. Prof. Dr. Mahmut Abdullah ARSLAN Assist. Prof. Dr. Mergül ÇOLAK Assist. Prof. Dr. Recep ÖZ EditörYardımcıları: Yard. Doç. Dr. Bünyamin ATEġ ArĢ. Gör. Sena CoĢğun ArĢ. Gör. Adem KENAN ArĢ. Gör. Ebru ÇIĞIR ArĢ. Gör. Seval CAN ArĢ. Gör. Ali GÖKMEN Associate Editör: Assist. Prof. Dr. Bünyamin ATEġ Ress.Assist. Sena CoĢğun Ress.Assist. Adem KENAN Ress.Assist. Ebru ÇIĞIR Ress.Assist. Seval CAN Ress.Assist. Ali GÖKMEN Bu dergi yılda iki kez yayınlanır. 2. Cilt 2. Sayıdan itibaren hakemli bir dergidir. ULAKBĠM, TÜBĠTAK, EBSCO EDUCATION SOURCE , ARAġTIRMAX, TÜRK EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ DERGĠSĠ SBVT, DOAJ, ASOS, TÜRK EĞĠTĠM ĠNDEKSĠ, PEGEM.NET EĞĠTĠM BĠLĠLERĠ ĠNDEKSĠ, indekslerince taranmaktadır. ISSN: 2148-7510 e-ISSN: 2148-7758 Cilt:17 Sayı: 1 Yıl:2015 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı Yalnızbağ YerleĢkesi Erzincan [email protected] eefdergi.erzincan.edu.tr [email protected] Journal of Erzincan Faculty of Education is a biannual academic journal. As of Vol.2, Iss. 2, the journal is peerreviewed, and has been indexed in ULAKBĠM, TUBĠTAK, EBSCO EDUCATION SOURCE, ARAġTIRMAX, TÜRK EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ DERGĠSĠ SBVT, DOAJ, ASOS, TÜRK EĞĠTĠM ĠNDEKSĠ, PEGEM.NET EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ĠNDEKSĠ. ISSN: 2148-7510 e-ISSN: 2148-7758 Volume:17 Issue: 1 Year:2015 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı Yalnızbağ YerleĢkesi Erzincan [email protected] eefdergi.erzincan.edu.tr [email protected] Özsoy Matbaası 0446-223 98 92 [email protected] DANIŞMA KURULU (ADVISORY BOARD) Prof.Dr. Adnan KÜÇÜKÖNDER, Kahramanmaraş Sütçü imam Üniversitesi Prof.Dr. Ahmet KAÇAR Kastamonu Üniversitesi Prof.Dr. Ali Paşa AYAS, Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof.Dr. Enver KONUKÇU, Atatürk Üniversitesi Prof.Dr. Hikmet Yıldırım CELKAN, Gaziantep Üniversitesi Prof.Dr. Mehmet GÜROL, Fırat Üniversitesi Prof.Dr. Muhlis ÖZKAN, Uludağ Üniversitesi Prof.Dr. Remzi Y. KINCAL, Atatürk Üniversitesi Prof.Dr. Selahattin ARIBAŞ, İnönü Üniversitesi Prof.Dr. Sırrı AKBABA, Üsküdar Üniversitesi Prof.Dr. Samih BAYRAKÇEKEN, Atatürk Üniversitesi Prof.Dr. Tayyip DUMAN, Gazi Üniversitesi Prof.Dr. Tuncay ERGENE, Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr. Azita Manouchehri, Ohio State University, USA Prof.Dr. Daniella Ramos Barroqueiro, Illinois University, USA Prof.Dr. Metin DALİP, Tetova University, Makedonya Doç.Dr. Aitlayeva Aygülüm, Abay Kazak Milli Pedagoji Üniversitesi,Almaty Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 17 Sayı 2015-1 İÇİNDEKİLER Sekizinci Sınıf Öğrencilerinin Fen Derslerine Karşı Öz Düzenleme Becerilerinde Motivasyonun Rolü 1-29 Cemal Tosun, Ali Rıza Şekerci Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Fen ve Teknoloji Dersinde Model Kullanımına Yönelik Tutum Ölçeği Geliştirilmesi 30-54 Sınıf Öğretmenlerinin Fen Öğretim Programına Yönelik Görüşlerinin Biyoloji Konuları Bakımından Değerlendirilmesi: Erzincan Örneği 55-72 Laboratuar Uygulamalarını Argümantasyon Tabanlı Bilim Öğrenme Rapor Formatına Göre Raporlaştırmanın Kavramsal Anlamaya ve Modsal Betimleme Kullanımına Etkisi 73-96 Tam Sayılar Konusunun Öğrenilmesi ve Öğretilmesinde Yaşanan Zorluklar ve Çözüm Önerileri 97-117 Gonca Harman, Kazım Alat Güntay Taşçi, Meryem Yılmaz Soylu Safiye Aslan Emrullah Erdem, Kani Başıbüyük, Burçin Gökkurt, Ömer Şahin, Yasin Soylu İlköğretim Matematik Öğretmen Adaylarının TPAB Güven Algılarının İncelenmesi 118-152 Okulöncesi Öğretmen Adaylarının Bir Ders ve Öğretim Tekniği Olarak Dramaya Yönelik Görüşlerinin İncelenmesi 153-174 Matematik Öğretmenlerinin 5E Öğretim Modeline Yönelik Görüşleri 175-196 İlköğretim Bölümü Öğrencilerinin Bilimsel Süreç Becerilerini Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi 197-217 Fen Bilimleri Öğretmenlerinin Laboratuvar Kullanımına Yönelik Özyeterlik İnançları:Laboratuvar Uygulamaları Programının Etkisi 218-236 Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimin Doğasına Yönelik Görüşlerinin İncelenmesi 237-281 Suça Eğilimi Olan Lise Öğrencilerinin Ailelerine İlişkin Algıları 282-294 Geçmişten Günümüze Türkçe Öğretim Programlarının Konuşma Becerisi Bakımından Değerlendirilmesi 295-306 Pedagojik Formasyon ve Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının Karşılaştırılması 307-324 Kübra Açıkgül, Recep Aslaner Şule Fırat Durdukoca A.Çağrı Biber, Abdulkadir Tuna Fatih Sezek, Yusuf Zorlu, Fulya Zorlu Didem Kılıç, Özgül Keleş, Naim Uzun Nilgün Yenice, Barış Özden, Ceyda Balcı Sevda Aslan Okay Demir Birsen Bağçeci, İbrahim Yıldırım, Kevser Kara, Derya Keskinpalta Journal of Erzincan Faculty of Education Volume 17 Number 2015-1 CONTENTS The Role of Motivation in Self Regulation Skills in Eighth Grade Students’ Science Classess 1-29 Development and Validiation of the Scale for Pre-service Science Teachers’ Attitudes towards Using Models in Science and Technology Courses 30-54 Evaluation of Classroom Teachers' Opinions on Science Curriculum in terms of Biology Subjects: Erzincan Sample 55-72 Reporting Laboratory Applications in Argument-Based Science Inquiry Report Format Effects on Conceptual Understanding and Using Modal Representation 73-96 Cemal Tosun, Ali Rıza Şekerci Gonca Harman, Kazım Alat Güntay Taşçi, Meryem Yılmaz Soylu Safiye Aslan Difficulties in Teaching Whole Numbers and Suggested Solutions Emrullah Erdem, Kani Başıbüyük, Burçin Gökkurt, Ömer Şahin, Yasin Soylu 97-117 Investigation of TPACK Confidence Perception of Prospective Elementary Mathematics Teachers 118-152 Examination of Preschool Teacher Candidates’ Views on Drama as a Course and a Teaching Method 153-174 The Views of Mathematics Teachers About the 5E Instructional Model 175-196 Examination of The Factors Influencing The Scientific Process Skills of The Students in The Elementary Education Department 197-217 Science Teachers' Self-Efficacy Beliefs Regarding to Use of Laboratory: Effect of Laboratory Applications Program 218-236 Examination of Views about Nature of Science of Preservice Science and Elementary School Teachers' 237-281 The Perceptions of Tendency to Crime’s High School Students Regarding Their Family 282-294 An Evaluatıon of Turkısh Currıculum In Terms of Speakıng Skılls From Past To The Present 295-306 A Comparative Study On The Attitudes Of Students From Education Faculties And Science Faculties Towards Being A Teacher 307-324 Kübra Açıkgül, Recep Aslaner Şule Fırat Durdukoca A.Çağrı Biber, Abdulkadir Tuna Fatih Sezek, Yusuf Zorlu, Fulya Zorlu Didem Kılıç, Özgül Keleş, Naim Uzun Nilgün Yenice, Barış Özden, Ceyda Balcı Sevda Aslan Okay Demir Birsen Bağçeci, İbrahim Yıldırım, Kevser Kara, Derya Keskinpalta Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 Sekizinci Sınıf Öğrencilerinin Fen Derslerine Karşı Öz Düzenleme Becerilerinde Motivasyonun Rolü The Role of Motivation in Self Regulation Skills in Eighth Grade Students’ Science Classess DOI= http://dx.doi.org/10.17556/jef.97746 Cemal TOSUN 1, Ali Rıza ŞEKERCİ2 Özet Bu çalışmanın amacı Velayutham, Aldridge ve Fraser (2011) tarafından geliştirilen “Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği”nin Türkçeye uyarlanmasıdır. Diğer amacı ise 8. sınıf öğrencilerinin fen bilimleri dersine karşı motivasyon düzeylerinin öz-düzenleme becerilerini yordama gücü arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Araştırma tarama (survey) yöntemi kullanılarak yürütülmüştür. Ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışmasını yapmak üzere 14 farklı okuldan toplam 1128 sekizinci sınıf öğrenci çalışmaya katılmıştır. Ayrıca Türkçeye uyarlanan “Motivasyon ve ÖzDüzenleme” ölçeğiyle sekizinci sınıf öğrencilerinin fen bilimleri derslerine karşı motivasyon düzeyleri, öz düzenleme stratejileri ve fen başarıları arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla 14 farklı okuldan toplam 1484 öğrenciden veri toplanmıştır. Verilerin analizinde açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi, Mann Whitney U testi ve çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Sonuç olarak Velayutham, Aldridge ve Fraser (2011) tarafından 32 madde olarak geliştirilen “Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği” Türkçeye uyarlanarak geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış, ölçeğin 25 maddelik halinin kültürel açıdan Türkiye’de kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu belirlenmiştir. Çalışmada motivasyonun alt boyutları olan öğrenme amaçları, görev değeri ve öz-yeterlik ile öz-düzenleme değişkenleri birlikte, öğrenci başarısı ile anlamlı bir ilişki içinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca motivasyonun alt boyutları olan öğrenme amaçları, görev değeri ve öz-yeterlikle birlikte, özdüzenleme beceri düzeyleri ile anlamlı bir ilişki içinde olduğu da belirlenmiştir. Anahtar Sözcük: Görev değeri, motivasyon, öğrenme amaçları, özdüzenleme, öz-yeterlik. Bu çalışmanın bir bölümü XI. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongre’sinde (UFBMEK) sunulmuştur. Bir bölümü ise 31.08-04.09.2015 tarihleri arasında Finlandiya’da düzenlenecek olan ESERA 2015’de sözlü bildiri olarak sunulmak üzere kabul edilmiştir. 1 Bartın Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Fen Bilgisi Eğitimi ABD 2 Dumlupınar Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Fen Bilgisi Eğitimi ABD * 1 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Abstract The purposes of the present study is twofold; firstly, it attempts to translate and adapt the “Motivation and Self-Regulation Scale” developed by Velayutham, Aldridge, and Fraser (2011) into Turkish. Motivation and Self-Regulation Scale is 32-item and four-dimensioned (learning goals, task value self-efficacy, and selfregulation) scale. Secondly, the relationship between students’ motivation and selfregulatory skills in science learning was investigated. The study was a survey with a cross-sectional design. For validation and reliability process, 1128 eighth-grade students from 14 different schools participated in the study. In addition, for the motivation and self-regulatory skills relationship investigation the responses provided by the translated version of the scale of 1484 students from 14 different schools were used. Data were analyzed via exploratory and confirmatory factor analysis, Mann Whitney U test and multiple regression analysis. As a result, the 32- item original scale was translated and adapted into Turkish and through the validation and reliability process the translated version of the scale was decreased to 25 items considering cultural adaptation. The findings of this study revealed that both the dimensions of motivation, learning goals, task value and self-efficacy, and self-regulation skills, had a significant correlation with the student’s success. Moreover, learning goals, task value, and self-efficacy, were found to be significantly correlated to the level of self-regulatory skills. Keywords: Learning goal, motivation, self-efficacy, self regulation, task value. Introduction Developments in science and technology around the world emphasize the significance of science education. The countries whose scope is to be productive and follow-up the new technologies believe the power of the quality of science education in school and seek for innovations in curricula and education systems. The United Nations Education, Science and Culture Organization (UNESCO) held a convention in India in 2001, gathering 360 technology and mathematics lecturers from 39 countries. In this convention, various suggestions were made on science and technology education and related practices compliant with the 21st century and to countries all around the globe. The global science convention concluded that students did not find science popular; people were not aware of science and technology in their daily lives and students ages six through twelve liked science, while senior students considered science classes unnecessary for their normal living. In order to promote science learning in schools, people should be aware of the positive effect of science and technology in their eve- 2 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 ryday life and to have positive attitude in science in primary period and maintain this attitude in following years science should be taught effectively and meaningfully. Un-Acikgoz (2005) stated that following the paths for effective and meaningful learning are called teaching strategies. Strategy is an implementation of a developed plan to achieve objectives. For effective and meaningful learning, students should be involved in learning process, which promotes the selfregulation concept. Having been first mentioned by Albert Bandura, one of the pioneers of social cognitive theory, the self-regulation concept focuses on the individual’s consideration of his or her own abilities and capacity regarding his or her behaviors. Pintrich (2000) believes that selfregulation is an active and constructive process in which students set their own learning goals and try to regulate their cognition, motivation and behavior. It is also named as the processes fulfilled by students to acquire the intended information and skills that they think to be useful (Zimmerman, 1990). The important part in self-regulating learning is the students’ direction and management of their own cognitive and motivational procedures to attain their learning goals (Boekaerts & Cascallar, 2006). Moreover, self-regulating learning assesses the degree of students’ participation in the learning process in behavioral, motivational and meta-cognitive terms (Zimmerman, 2008). Self-motivational beliefs are important in maintaining self-regulating learning (Zimmerman, 2002). Students with high self-regulatory skills have higher motivation for science classes (Pintrich, 2003). The success of students in science classes is influenced by the students’ self-regulatory skills besides their motivation levels regarding science classes (Boekaerts & Cascallar, 2006; Zimmerman, 2000). The motivation of students for learning science is significant in the process of conceptual change, critical thinking, learning strategies, and success in science (Kuyper, van der Werf, & Lubbers, 2000; Lee & Brophy, 1996; Wolters, 1999). According to Zimmerman (2002), motivational beliefs are classified as learning goal orientation, task value, and self-efficacy. Goal-orientation is one the most important theories that ensures students are motivated (Midgley, 2002). Pintrich (2000) thinks it provides a significant theoretical view to help explain the reasons for 3 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 the students’ responsibility at a certain task. Learning goal-orientation affects a series of positive learning products in the student’s success (Brookhart, Walsh & Zientarski, 2006; Kaplan & Maehr, 1999, 2007). Learning goal-orientation has a noteworthy effect on students’ attitudes toward science and their success in science (Tuan, Chin, & Shieh, 2005). According to Tuan et al. (2005), task value has a great effect on the attitudes of the students toward science and their success in science. Wolters and Rosenthal (2000) state that if learning activities are important, interesting and beneficial to students, they make efforts to complete these activities. If a learning activity is important to students, even those with low self- efficacy make efforts to learn it (Schunk & Zimmerman, 2007). Students who believe learning activities are interesting and important participate cognitively in studies to learn and comprehend the materials presented to them. Self-efficacy belief is a strong determinacy in the students’ choices, and their ability to struggle with the challenges they face and make efforts. Social cognitive theory claims that the belief of students that they can attain their goals encourages them to learn (Bandura, 1986). Therefore, self-efficacy beliefs are strong determinants for students in their choices and attitudes towards struggling with challenges. According to Eccles and Wigfield (2002), the choices of students related to success and performance, expectation-beliefs of students are affected directly. Students’ learning based on self-regulation is closely related to self-efficacy (Pajares, 2002). Students with high selfefficacy make more efforts, assess their own improvements, and implement self-regulation strategies (Schunk & Pajares, 2005). Teachers take the major responsibility for increasing students’ self-regulation skills and their motivation to learn science. To this end, the determination of self-regulatory skills of students in science classes and their motivational beliefs regarding science classes is significant. The Purpose of the Study This study has two purposes: The first one is the adaptation of “Motivation and Self-Regulation Scale” developed by Velayutham, Aldridge, and Fraser (2011) into Turkish; the second is to identify the correlation between the motivation levels of eighth-grade students for 4 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 science classes and their predictive powers of their self-regulatory skills. Methodology The research was conducted by the survey method. This method is used to identify the attitudes, beliefs, views, and information on any subject. The survey method is widely used in education as it versatile, efficient and generalizable (Fraenkel & Wallen, 2003; McMillan & Schumacher, 2010). Sample of the Study The adaptation of Motivation and Self-Regulation Scale into Turkish and application of it on a sampling group included data collection from five different sampling groups. Regarding these phases, the followings were fulfilled. The first one is the experts who offered consultation regarding the correspondence of the translated items with the original ones following the translation of the scale items into Turkish by the researchers. 10 experts of science education who are fluent in both languages were assigned in this phase. In the second phase, six Turkish language experts assessed the linguistic compatibility of scale items with the Turkish language. The third phase entailed the assignment of 30 students in eighth-grade at a private secondary school to state whether they understand the same things from the Turkish and English versions of the scale items. In the fourth phase, 1128 students of eighth-grade from 14 different schools participated in the study to conduct the validity and reliability studies of the scale. In the last phase, data were collected from 1484 students from 14 different schools to identify the correlation among motivation levels of eighth-grade students for science classes, their self-regulation strategies, and success in science classes with the help of the “Motivation and Self-Regulation” scale adapted into Turkish. 5 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Data Collection Instruments Motivation and Self-Regulation Scale The English form of 32 items in four sub-dimensions of the “Motivation and Self-Regulation Scale” developed by Velayutham, Aldridge, and Fraser (2011) was used as a means of data collection in the research. These sub-dimensions are task value, learning goals, self-efficacy, and self-regulation. Multi-dimensionality of the original scale was determined through exploratory factor analysis. Items consisted of the Likert-type scale with five ratings. The extent of agreement of the respondents of the scale was divided into five as I Totally Agree (5), I Agree (4), Undecided (3), I Disagree (2) and I Totally Disagree (1). All items in the scale are made of positive sentences. Quantitative data of the original scale were obtained from 1360 students from 78 different classes in eighth, ninth, and tenth- grades. To obtain detailed information, 10 science teachers and 12 students of eighth grade were interviewed. English-Turkish Compatibility Grading Form In order to determine to what extent the Turkish translation corresponds to the original version, the grading form developed by Baloglu (2005) was used. The original English items of the scale were placed in the left part of the form, while the Turkish translation was on the right and a scale indicating the “Translation Compatibility Grading” was in the middle. With the help of this form, English language experts assessed the conformity of the translation as (0) if they thought that the Turkish version was completely irrelevant to the original text; and as (10) if they considered that the original and translated versions were a complete match. Google Drive was employed to prepare this form. Thus, the online data collection was enabled in Excel. Turkish Understandability Grading Form In order to determine the level of compliance of the items in the Turkish form with the Turkish grammar besides their understandability, the grading form developed by Baloglu (2005) was used. Turkish language experts assessed the scale items in terms of Turkish grammar using the form. This scaling was made within a range between zero (0) (if the item is not understandable due to the failure to comply with the Turkish grammar) and ten (10) (if the items are completely under- 6 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 standable). Google Drive was employed to prepare this form as we did in the English-Turkish compliance form. Thus, the online data collection was enabled in Excel. Process Prior to the adaptation into Turkish, necessary permits were taken from the developers of the scale. Following the acquisition of permits, items of the scale were translated into Turkish by different researchers. Afterward, the consistency of the translated forms was examined by the researchers. A decision was made among these various translations. Conformity of the English and Turkish versions of the items besides the compliance of the items to Turkish grammar rules and understandability were assessed by the English-Turkish Compatibility and Turkish Understandability Grading Forms. Some changes were introduced to the Turkish version by researchers in line with the views of the experts. Then to verify the translation and linguistic the English and Turkish forms of the scale were given to the same student group with one month interval and the level of consistency between these two forms were examined. The Wilcoxon Signed Ranks Test was applied to the results of this phase, which included the participation of 30 students. To ascertain an opinion about the multi-dimensional structure, validation, and reliability of the scale (psychometric features), the data collected from 676 students were subject to exploratory factor analysis, and confirmatory factor analysis were carried out on the data collected from 452 students. The data collected from 1128 individuals following the exploratory and confirmatory factor analysis was subject to item analysis to calculate the reliability coefficient. Following the completion of the adaptation phase, the scale was applied to 1484 students in eighth-grade, with a view to determine whether the obtained data indicate that the motivation levels of students for science was a predictor of their self-regulatory skills or not. Data Analysis Data analyses were made by SPSS 21.0 and LISREL 8.8 statistics programmes. 7 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Results Structure, Concept and Language Compliance 10 language experts were consulted to determine the extent of English-Turkish conformity of the items of the scale. Table 1 reveals that the level of conformity of the translated items of the scale with the original English version varies between 7.1 and 9.5 (M=8.7; SD=1.15). Table 1. Turkish-English compliance and understandability rates of items Item No. TurkishUnderstandability rates English Conformity M SD M SD Item1 8.7 1.70 7.6 1.96 Item2 8.9 1.44 8.1 1.47 Item3 8.5 1.95 8.1 1.47 Item4 7.4 2.87 6.1 3.31 Item5 8.3 1.56 9.3 .81 Item6 8.1 1.96 9.1 .75 Item7 9.1 1.28 9.3 1.03 Item8 8.0 2.10 9.0 2.00 Item9 8.9 1.85 8.8 1.94 Item10 9.1 1.36 9.8 .40 Item11 8.6 2.50 8.1 1.83 Item12 9.2 1.13 10.0 .00 Item13 9.3 1.05 8.0 2.36 Item14 9.3 .50 9.3 1.21 Item15 9.3 1.15 10.0 .00 Item16 9.3 .94 9.5 .83 M= Mean; SD: Standard deviation Item No. Item17 Item18 Item19 Item20 Item21 Item22 Item23 Item24 Item25 Item26 Item27 Item28 Item29 Item30 Item31 Item32 TurkishEnglish Conformity M SD 8.1 2.64 7.8 2.03 9.2 1.31 9.0 1.41 7.8 2.93 9.0 1.50 9.1 2.02 8.8 2.09 9.1 1.69 9.4 .84 7.1 2.46 9.4 1.07 9.3 1.05 7.6 2.59 9.3 .86 9.5 .88 Understandability rates M 9.0 9.0 8.6 9.0 9.8 8.6 9.8 6.8 9.6 8.0 6.5 9.6 10.0 9.1 9.5 9.5 SD 1.26 1.54 1.50 1.26 .40 2.16 .40 4.26 .81 4.00 4.50 .51 .00 1.6 .83 .83 Lecturers of Turkish Language and Literature and Turkish teachers assessed the conformity of the items of the scale in terms of Turkish grammar rules. Table 1 suggests that the understandability levels of the items of the scale in Turkish varies between 6.1 and 10.0 (M=8.8; SD= .68). Moreover, it was necessary to identify whether the English and Turkish forms of the scale were interpreted identically or not. To this 8 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 end, English and Turkish forms were given to the same student group with one month interval. Thirty students participated in this study. The results of the Wilcoxon Signed Ranks Test of this phase are given in Table 2. Table 2. Results of Wilcoxon Signed Ranks Test Item No. Z p<.01 Item No. Item1 -.711a .477 Item17 -1.134a Item2 .257 Item18 -1.889a Item3 .059 Item19 -2.236a Item4 .025 Item20 -.905a Item5 .366 Item21 a -1.890 Item6 .059 Item22 -1.732a Item7 .083 Item23 -.246a Item8 .806 Item24 -1.320a Item9 .187 Item25 -1.496b Item10 .135 Item26 b -1.507 Item11 .132 Item27 -.166b Item12 .868 Item28 -3.908b Item13 .000 Item29 -.342a Item14 .732 Item30 Item15 .018 Item31 -2.366a -.277b Item16 .782 Item32 a b based on positive ranks, based on negative ranks Z -2.500a -.349b -2.170b -.188b -1.732a -1.469a -1.604a -1.789b -2.132b -.676a -.074b -3.207a -.535b -.486a -1.410b -.758a p<.01 .012 .727 .030 .851 .083 .142 .109 .074 .033 .499 .941 .001 .593 .627 .159 .448 Results of the analysis indicate that results belonging to both forms are highly consistent and the difference between the two measurement points is not significant except the items no. 13 and 28 (p< .01). This shows that students interpret the Turkish and English forms of the scale without any difference. Psychometric Features of the Scale (Structural Validation and Reliability) Exploratory Factor Analysis Exploratory Factor Analysis (EFA) was carried out to identify the structural validation of the Motivation and Self-Regulation Scale. Thus, correlation matrices were examined among all items. “KMO” 9 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 (Kaiser-Meyer-Olkin) coefficient and “Bartlett Spherecity” tests were made to determine the conformity of the data to factor analysis. In order that the data can be eligible for factor analysis, KMO should be greater than .50 and the Bartlett Spherecity test should give significant results (Cokluk, Sekercioglu, & Buyukozturk, 2012). Items 13 and 28 were excluded from the scale following the Wilcoxon Signed Ranks test analysis, KMO and Bartlett Spherecity test χ2 value for the remaining 30 items were found to be .953 and 9938.812 (p< .05), respectively. Later, varimax rotation was used in EFA. Following this process, items in the scale were gathered under five factors. Because of overlapping, items with numbers 7, 17, 18, 29 and 32 were excluded from the scale and factor analysis was implemented. At the end of the analysis, a scale of four factors and 25 items was obtained, which had a KMO value of .948 and Bartlett Spherecity test χ2 value of 7890.746 (p< .05). The means of measurement that comprises 25 items and four factors was found to count for 58.132% of the total variance and items in the sub-factors correspond with those in the form. Information on the factor loads and variance ratios of the scale are given in Table 3. The first of the sub-dimensions obtained via EFA is selfefficacy. This sub-dimension consists of six items and explains the 15.786% of the total variance, and factor loads varies between .720 and .505. The second sub-dimension- learning goals- consists of seven items, and explains 15.592% of the variance, and factor loads varies between .817 and .439. The third sub-dimension- task value- consists of seven items and explains 14.823% of the variance, and factor loads varies between .729 and .466. The fourth sub-dimension- selfregulation- consists of five items and explains 11.932% of the variance, and factor loads varies between .804 and .478. 10 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Table 3. Factor loads (n=676) Item No Item 23 Item 20 Item 21 Item 22 Item 19 Item 24 Item 2 Item 3 Item 1 Item 5 Item 6 Item 4 Item 8 Item 9 Item 10 Item 14 Item 11 Item 15 Item 12 Item 16 Item 26 Item 27 Item 25 Item 30 Item 31 Self-efficacy .720 .701 .700 .649 .514 .505 58.132 15.786 Learning goals Task value Self-regulation .817 .793 .700 .662 .634 .598 .439 .729 .712 .684 .615 .594 .563 .466 .804 .689 .679 .554 .478 15.592 14.823 11.932 Confirmatory Factor Analysis Confirmatory factor analysis was conducted on the Turkish version of the form via LISREL 8.8 statistics program. It was tested if the data collected from different sample groups confirmed the four subdimensions. Table 4 demonstrates the significance levels of t values and error variance of the indicators based on the data collected from the sample group of 452 students. 11 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Table 4. t values and error variances (n=452) Item No. Item1 Item2 Item3 Item4 Item5 Item6 Item7 Item8 Item9 Item10 Item11 Item12 Item13 Item14 Item15 Item16 t values 17.46 18.11 17.65 12.20 17.66 16.25 Error variances .46 .43 .45 .69 .45 .52 13.90 13.75 14.90 16.80 15.95 .62 .62 .57 .49 .53 16.05 13.87 15.56 .52 .62 .54 Item No. Item17 Item18 Item19 Item20 Item21 Item22 Item23 Item24 Item25 Item26 Item27 Item28 Item29 Item30 Item31 Item32 t values Error variances 16.57 15.08 15.52 17.01 16.07 14.45 17.18 19.39 15.06 .49 .56 .54 .48 .52 .59 .46 .36 .56 18.54 14.93 .40 .57 Table 4 demonstrates the t values in relation to latent variables that able to explain the observed variable, and the error variance of the observed variables. When the t values exceed 1.96, it is statistically significant at .05, and when they exceed 2.56, it is statistically significant at .01. On observing the t values, all indicators are statistically significant at .01. In addition, it was observed that the error variance of the observed variables gets quite appropriate values. There are many compliance statistics for the analyses in structural equation modeling. The most frequently used compliance statistics indices were used for the data analysis in this study (Table 5). p value was analyzed to get information about the statistically significant difference (χ2 value) between the anticipated co-variance matrix and the observed co-variance matrix. Even though it is desirable to have an insignificant p value, it is tolerable to have a statistically significant p value in this study as is the case in studies with large sample sizes (Cokluk, Sekercioglu, & Buyukozturk, 2012). 12 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Table 5. Compliance statistics (n=452) Model χ2/df 3.16 GFI .87 AGFI .84 RMSEA .069 CFI .97 NNFI .97 RMR .055 SRMR .050 The ratio of χ2 value to its degree of freedom is important statistics. When the ratio is 3 or below 3, it shows that the compliance is high, but when the ratio is below 5 (Kline, 2005; Sümer, 2000) it shows moderate conformity. Table 5 demonstrates that χ2/df ratio represents moderate level compliance. As GFI and AGFI values are not over .90, they represent weak compliance (Hooper, Caughlan & Mullen, 2008). When CFI and NNFI values are over .95, it represents perfect compliance (Sumer, 2000). When RMSEA, RMR and standardized RMR values are below .05, it represents perfect compliance whereas it represents good compliance when they are below .08 (Brown, 2006, s.87; Hu & Bentler, 1999; Joreskog & Sorbom, 1993). Furthermore, when they are below .10, it represents weak compliance (Tabachnick & Fidel, 2001). It can, therefore, be considered that RMSEA values of the test conducted represent good compliance. On the other hand, observing RMR (.055) and standardized RMR (.050) values, it can be considered that they are in good compliance. According to compliance statistics, it can be considered that this scale which was translated and adapted into Turkish formed a good model with all compliance statistics and that it is a valid scale with its factor structures. Reliability The reliability (internal consistency) of the adapted scale was studied through an item analysis in which it is based both on differences between the mean scores of sub-super groups, and on correlation. Item Analysis Based on Sub-Super Group Average Difference The item discrimination of the scale was identifield. For this reason, t value of the difference was estimated between the mean scores of ranking by students in sub-super groups for each item in the motivation and self-regulation scale. Total scores collected from the 13 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 scale conducted with 1128 eight-grade students were ranked from the highest to the lowest. The sub-super groups involved 305 students each. Analysis results are given in Table 6. Table 6. The item averages, standard deviation and t values of 27% sub- groups and 27% super- groups of the scale. Items Item1 Item2 Item3 Item4 Item5 Item6 Item7 Item8 Item9 Item10 Item11 Item12 Item13 Item14 Item15 Item16 1:Sub 2:Super M SD t p 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2.73 4.60 2.85 4.67 2.82 4.67 3.43 4.88 3.27 4.87 3.02 4.71 1.247 .724 1.238 .573 1.292 .649 1.423 .350 1.274 .370 1.226 .501 -22.576 .000 -23.186 .000 -22.230 .000 -17.091 .000 -20.709 .000 -22.138 .000 3.09 4.60 2.77 4.44 2.73 4.40 3.09 4.72 3.24 4.83 1.299 .611 1.261 .757 1.234 .742 1.281 .516 1.328 .442 -17.978 .000 -19.688 .000 -20.182 .000 -20.534 .000 -19.635 .000 2.84 4.51 2.89 4.52 2.84 4.58 1.238 .640 1.247 .778 1.255 .634 -20.790 .000 -19.378 .000 -21.540 .000 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 14 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Table 6 (Continuous.). The item averages, standard deviation and t values of 27% sub- groups and 27% super- groups of the scale Items Item17 Item18 Item19 Item20 Item21 Item22 Item23 Item24 Item25 Item26 Item27 Item28 Item29 Item30 Item31 Item32 1:Sub 2:Super 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 1 2 M SD t p 2.85 4.52 3.26 4.76 3.02 4.69 3.19 4.70 3.24 4.76 2.93 4.53 2.86 4.52 2.63 4.37 2.76 4.38 1.144 .644 1.234 .523 1.202 .542 1.201 .493 1.197 .500 1.139 .649 1.244 .700 1.226 .831 1.239 .807 -22.023 .000 -19.488 .000 -21.994 .000 -20.206 .000 -20.105 .000 -21.148 .000 -20.104 .000 -20.407 .000 -18.987 .000 2.91 4.62 3.00 4.58 1.206 .597 1.224 .654 -21.901 .000 -19.901 .000 According to Table 6, no item was excluded from the scale at this stage because t-test results conducted for the mean scores of subsuper groups are statistically significant for all items (p< .05). 15 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Item Analysis Based on Item-Total Correlation Item-total correlation explains the correlation between the item score and the overall scores. Table 7 shows the item-total correlation data of the scale. Item1 Item2 Item3 Item4 Item5 Item6 Item7 Item8 Item9 Item10 .590 .644 .624 .592 .645 .656 Item11 Item12 Item13 Item14 Item15 Item16 .650 .666 .612 .542 .593 .619 .578 .646 Madde No Self-efficacy (α=.855) Item-total correlations (r) Self-regulation (α=.816) Task value (α=.855) Learning goals (α =.880) Item No Table 7. Reliability values (Cronbach-Alpha) ve Item-total correlation of the scale items Item17 Item18 Item19 Item20 Item21 Item22 Item23 Item24 Item25 Item26 Item27 Item28 Item29 Item30 Item31 Item32 Item-total correlations (r) .600 .604 .632 .677 .679 .584 .560 .532 .533 .602 .594 Table 7 demonstrates that all item scores of the data obtained from the eighth-grade students are in high correlation with the scale scores, and high scores have been obtained varying between .532 and .679. Cronbach’s-Alpha reliability coefficient was .942 for 25-item overall scale whereas four sub-dimension values ranged from .816 to .880 (see Table 7). The scores obtained from the total scale show that the adapted form is reliable enough. According to Table 8, the relationships between the subdimensions of the scale are significant and positive. The relationship between the scores of learning goals and those of the sub-dimensions 16 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 of the task value is the highest. On the other hand, the relationship between the scores of learning goals and those of the sub-dimensions of the self-regulation is the lowest. Table 8. The relationships between the sub-dimensions Sub-dimensions 1. 1. Learning goals 2. Task value 3. Self-efficacy 4. Self-regulation Total 1 2. .684** 1 3. 4. Total .641** .676** 1 .514** .570** .634** 1 .859** .880** .861** .777** 1 Correlation is significant at the .01 level. Descriptive Information After the adaptation of the scale into Turkish, data were collected from a different sample group in order to identify the relationship between students’ level of motivation in science courses and their predictive power for self-regulation skill levels. First, Mann-Whitney U test was conducted in a group of 533 students (316 female and 217 male students) to reveal whether there is a statistically significant difference between the scores they obtained from the Test of Transition from Primary to Secondary Education (TTPSE-Science). As a result of the test (see Table 9), no significant relationship was observed between TTPSE-science scores of the female students, and those of the male students (U=33575.500, p> .05). Then, it was determined whether there is a significant difference between motivation and self-regulation skills levels of 809 female and 675 male students in science courses. As data showed no normal distribution, Mann-Whitney U test was performed separately for learning goals, task value, self-efficacy and self-regulation. According to test results (see Table 9), there was a statistically significant difference in favor of female students with regards to learning goals (U = 236996.000, p< .05), task value (U = 238986.500, p< .05) and self-efficacy (U=241625.500, p< .05). Furthermore, there is statistically significant difference in favor of female students with respect to their levels of self-regulation skills (U = 251997.000, p< .05). 17 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Selfregulation Motivation Success Table 9. Comparison of success, motivation levels and self-regulation skills by gender TTPSE Learning goals Task value Selfefficacy Selfregulation Group n Mean Rank Sum of Ranks U p Female 316 269.25 85082.50 33575.500 .684 Male 217 263.73 57228.50 Female 809 787.05 636724.00 236996.000 .000* Male Female Male Female Male Female 675 809 675 809 675 809 689.11 784.59 692.05 781.33 695.96 768.61 465146.00 634733.50 467136.50 632094.50 469775.50 621723.00 238986.500 .000* 241625.500 .000* 251997.000 .010* Male 675 711.33 480147.00 *p < .05 Predictive Power of Motivation and Self-Regulation Skills on Success Multiple linear regression analysis was conducted to determine the predictive power of students’ motivation levels and their selfregulation skills in science courses on their success levels. On observing the results (see Table 10), learning goals, task value and selfefficacy, which are the sub-dimensions of the motivation, as well as self-regulation variables, show a statistically significant relationship with students’ success (R= .296; R2 = .088) (F (4-528) = 12.683; p < .01). The four variables in scale explain together the 8.8% of change in test scores. According to standardized regression coefficients, the relative order of importance of the predictor variables of success is as follows: self-efficacy (β= .438), self-regulation (β = -.143), task value (β = -.104) and learning goals (β = -.058). Given the significance tests of regression coefficients, predictor variables such as self-efficacy (p < .01) and self-regulation (p< .01) are significant predictors of success. On observing the relationship between predictor variables and 18 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 success, a correlation was found with self-efficacy (r = .277), selfregulation (r=- .112), task value (r=- .076) and learning goals (r=.038). Regression analysis results showed that regression equation which predicts the test success can be expressed as follows: Test Score= (7.484* Self-efficacy) + (-2.351* self-regulation) + (-1.863* task value) + (-1.0 * learning goals) + (60.598). Table 10. Multiple linear regression analysis (The predictive power of motivation and self-regulation skills on success) Variables B Constant 60.598 Learning -1.000 goals Task value -1.863 Self7.484 efficacy Self-2.351 regulation R=.296 F (4-528) =12.683 Std.Error β t p 3.285 1.130 -.058 18.445 -.885 .000 .377 1.059 1.132 -.104 .438 -1.758 6.613 .909 -.143 -2.586 Zeroorder Part (r) (r) .106 -.038 .079 .000 .050 .242 -.076 .277 .010 .048 -.112 R2=.088 p=.000 The Predictive Power of Motivation for Self-regulation Skills Multiple linear regression analysis was conducted to identify the predictive power of self-regulation skills for students’ motivation levels in science courses. On observing the results (see Table 11), learning goals, task value and self-efficacy, which are the subdimensions of the motivation, show a statistically significant relationship with students’ self-regulation skills (R=.708; R2 = .501) (F (3-1480) = 496.039; p <.01). All of these three variables explain together the 50.1% of change in self-regulation skills. Standardized regression coefficients show that the relative order of importance of the predictor variables on self-regulation skills is as follows: self-efficacy (β= .475), task value (β = -.212) and learning goals (β = -.081). Based on the significance tests of regression coefficients, predictor variables such as self-efficacy (p < .01) task value (p < .01) and learning goals (p < .01) are significant predictors of self-regulation. On observing the relation- 19 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 ship between predictor variables and self-regulation, a correlation was found with self-efficacy (r = .685), task value (r=- .607) and learning goals (r=- .586). Regression analysis results show that regression equation which predicts self-regulatory skills can be expressed as follows: Self-regulation= (.481* Self-efficacy) + (-.220* task value) + (.079 * learning goals) + (.569). Table 11. Multiple linear regression analysis (The predictive power of motivation for self-regulation skills) Variables B .569 Constant .079 Learning goals Task value .220 .481 Selfefficacy R= .708 F (3-1480) =496.039 Std.Error β t p Zeroorder Part (r) (r) .080 .029 .081 7.115 2.680 .000 .007 .586 .069 .030 .030 .212 .475 7.392 16.180 .000 .000 .607 .685 .189 .388 R2= .501 p=.000 Conclusion and Discussion This study has aimed to identify the relationship between the motivation levels of the eighth-grade students in science courses in terms of self-regulatory skills by using the adaptation into Turkish of “Motivation and Self-Regulation Scale” developed by Velayutham, Aldridge, and Fraser (2011). Exploratory factor analysis was conducted with 676 eighth-grade students to determine the construct validity of the scale. As a result of the analysis, the four-factor and 25 item scale was formed in which the KMO value was .948 and Bartlett Test for Sphericity χ2 value was 7890.746 (p<.05). The Turkish version was comprised of 25 items and 4 factors explained 58.132% of the total variance, and items in the sub-factors are consistent with the items in the original form. Confirmatory factor analysis was conducted with 452 eighth-grade students in order to test whether four subdimensions (learning goals, task value, self-efficacy and selfregulation) confirm the data. It can be said that is formed a good model with compliance statistics and is a valid scale with factor structures. 20 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Cronbach’s-Alpha reliability coefficient was found .942 for the whole scale whereas other values for the four sub-dimensions of the scale ranged from .816 to .880. Mann-Whitney U test was conducted to identify if there is a statistical significance by gender in the scores of eighth-grade students from TTPSE-science test. There is no statistically significant difference in the TTPSE-science scores between male and female students. Similarly, the difference between motivation and self-regulatory skills in science courses on gender was analyzed. A statistically significant difference was observed in favor of girls in all sub-dimensions of the scale. In some studies, motivation and self-regulation skill levels of female students were much higher than those of male students (Pajares, Britner & Valiante, 2000; Pajares &Valiante 2001; Zimmerman & Martinez-Pons, 1990). On the other hand, motivation and selfregulatory skill levels of male students were much higher than those of female students in studies conducted by Lynch and Trujillo (2011), Wigfield, Eccles, and Pintrich (1996), and Liou and Kao (2014). Multiple linear regression analysis was conducted to identify the predictive power of motivation levels and self-regulatory skills in science courses in terms of the success levels of students in science courses. Analysis results reveal that there is a statistically significant relationship between the sub-dimensions of motivation, namely learning goals, task value and self-efficacy as well as self-regulation, and students’ levels of success. Additionally, the multiple linear regression analysis that was conducted to identify the predictive power of motivation levels and self-regulatory skills in science courses revealed that the sub-dimensions of motivation, namely learning goals, task value and self-efficacy had a statistically significant relationship with selfregulatory skills (R=.708; R2 = .501). The study conducted by Pintrich and De Groot (1990) analyzed the relationship between self-regulatory skills and motivation with academic performance. The results of the study suggested that high levels of self-efficacy and task value is related with the use of high level cognitive strategy whereas high levels of self-efficacy and task value are related with high levels of selfregulation. The result is consistent with the study. In conclusion, “Motivation and Self-Regulation Scale” developed by Velayutham, Aldridge and Fraser (2011) as 32 items was adapted into Turkish. The validity and reliability studies were con- 21 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 ducted, and it was found that 25 items of the scale was validity to and reliable for Turkey in cultural terms. This scale can be utilized to identify the motivation and self- regulation levels of eighth-grade students in science courses. References Baloglu, M. (2005). Matematik kaygısı derecelendirme ölçeği’nin Türkçeye uyarlanması, dil geçerliği ve ön psikometri incelemesi [The adaptation of the mathematics anxiety rating scale-elementary form into Turkish, language validity, and preliminary psychometric investigation]. Educational Sciences: Theory & Practice, , 5(1), 7-30. Bandura, A. (1986). Social foundations of thought and action: A social cognitive theory. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall. Boekaerts, M., & Cascallar, E. (2006). How far have we moved toward the integration of theory and practice in self-regulation?. Educational Psychology Review,18, 199-210. Brookhart, S. M., Walsh, J. M., & Zientarski, W. A. (2006). The dynamics of motivation and effort for classroom assessments in middle school science and social studies. Applied Measurement in Education, 19(2), 151–184. doi:10.1207/s15324818ame1902_5 Brown, T. A. (2006). Confirmatory factor analysis: For applied research. New York: Guilford. Cokluk, O., Sekercioglu, G., & Buyukozturk, S. (2012). Sosyal bilimler için çok değişkenli istatistik: SPSS ve LISREL Uygulamaları [Multivariate statistics for the social sciences: SPSS and LISREL Applications] (Second edn.). Ankara: PegemA Akademi. Eccles, J. S., & Wigfield, A. (2002). Motivational beliefs, values, and goals. Annual Review of Psychology, 53, 109–132. doi: 10.1146/annurev.psych.53.100901.135153 Fraenkel, J. R., & Wallen, N. E. (2003). How to design and evaluate research in education, (5th Edtion). London, UK. Hooper, D., Coughlan, J., & Mullen, M. (2008). Structural equation modeling: Guidelines for determining model fit. The Electronic Journal of Business Research Methods, 7(2), 191-205. Hu, L., & Bentler, P. M. (1999). Cut off criteria for fit indexes in covariance structure analysis: Conventional criteria versus new alternatives. Structural Equation Modeling: A Multidisciplinary Journal 6(1), 1-55. doi:10.1080/10705519909540118. Joroskog, K. G., & Sorbom, D. (1993). Lisrel 8: Structural equation modeling with the simplis command language. Lincolnwood: Scientific Software International, Inc. Kaplan, A., & Maehr, M. L. (1999). Achievement goals and student well-being. Contemporary Educational Psychology, 24, 330–358. 22 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Kaplan, A., & Maehr, M. L. (2007). The contribution and prospects of goal orientation theory. Educational Psychology Review, 19, 141–187. d.oi: 10.1007/s10648-006-9012-5 Kline, R. B. (2005). Principles and practice of structural equation modeling (Second Edition). NY: Guilford Publications, Inc. Kuyper, H., van der Werf, M. P. C., & Lubbers, M. J. (2000). Motivation, metacognition and self-regulation as predictors of long term educational attainment. Educational Research and Evaluation: An International Journal on Theory and Practice, 6(3), 181-205. doi: 10.1076/1380-3611(200009)6:3;1A;FT181 Lee, O., & Brophy, J. (1996). Motivational patterns observed in sixth-grade science classrooms. Journal of Research in Science Teaching, 33 , 585–610. Liou, P. Y., & Kao, P. J. (2014). Validation of an instrument to measure students’ motivation and self-regulation towards technology learning. Research in Science & Technological Education, 32(2), 79-96. doi:10.1080/02635143.2014.893235. Lynch, D. J., & Trujillo, H. (2011). Motivational beliefs and learning strategies in organic chemistry. International Journal of Science and Mathematics Education 9(6), 1351–1365. doi: 10.1007/s10763-010-9264-x McMillan, J. H., & Schumacher, S. (2010). Research in education: Evidence-based inquiry (seventh edition). Boston: Pearson. Midgley, C. (2002). Goals, goal structures, and patterns of adaptive learning. Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Pajares, F. (2002). Gender and perceived self-efficacy in self-regulated learning. Theory into Practice, 41, 116–125. Pajares, F., Britner, S. L. & Valiante, G. (2000). Relation between achievement goals and self-beliefs of middle school students in writing and science. Contemporary Educational Psychology, 25(4), 406–422. Pajares, F., & Valiante, G. (2001). Gender differences in writing motivation and achievement of middle school students: A function of gender orientation? Contemporary Educational Psychology, 26(3), 366–381. Pintrich, P. R. (2000). The role of goal orientation in self-regulated learning. In M. Boekaerts, P. R. Pintrich, & M. Zeidner (Eds.), Handbook of self-regulation (pp. 451–502). San Diego, CA: Academic Press. Pintrich, P. R. (2003). A motivational science perspective on the role of student motivation in learning and teaching contexts. Journal of Educational Psychology, 95, 667–686. Pintrich, P. R., & De Groot, E.V. (1990). Motivational and self-regulated learning component of classroom academic performance. Journal of Educational Psyhology, 82, 33–40. Schunk, D. H., & Pajares, F. (2005). Competence beliefs in academic functioning. In A. J. Elliot & C. Dweck (Eds.), Handbook of competence and motivation (pp. 85–104). New York: Guilford Press. Schunk, D. H., & Zimmerman, B. J. (2007). Influencing children’s self-efficacy and self-regulation of reading and writing through modeling. Reading & Writ- 23 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 ing Quarterly: Overcoming Learning Difficulties, 23(1), 7–25. doi: 10.1080/10573560600837578 Sumer, N. (2000). Yapısal eşitlik modelleri. Türk Psikoloji Yazıları, 3(6), 49-74. Tabachnick, B.G., & Fidel, L.S. (2001). Using multivariate statistics (Fourth Edition). MA: Allyn & Bacon, Inc. Tuan, H., Chin, C., & Shieh, S. (2005). The development of a questionnaire to measure students’ motivation towards science learning. International Journal of Science Education, 27(6), 639–654. doi: 10.1080/0950069042000323737 Un-Acikgoz, K. (2003). Etkili öğrenme ve öğretme. İzmir: Eğitim Dünyası Yayınları. Velayutham, S., Aldridge, J., & Fraser, B. (2011). Development and validation of an instrument to measure students’ motivation and self-regulation in science learning. International Journal of Science Education, 33(15), 2159-2179. doi: 10.1080/09500693.2010.541529 Wolters, C. A. (1999). The relation between high school students’ motivational regulation and their use of learning strategies, effort, and classroom performance. Learning and Individual Differences, 11 , 281–300. Wolters, C. A., & Rosenthal, H. (2000). The relation between students’ motivational beliefs and their use of motivational regulation strategies. International Journal of Educational Research, 33(7-8) , 801–820. doi: 10.1016/S08830355(00)00051-3 Wigfield, A., Eccles, J. S. and Pintrich, P. R. (1996). Development between the ages of 11and 25, In Handbook of Educational Psychology, edited by D. C. Berliner, and R. C. Calfee, 148–185. New York: Simon & Schuster/Macmillan. Zimmerman, B. J. (1990). Self- regulated learning and academic achievement : An overview. Educational Psychologist, 25(1), 3–7.doi: 10.1207/s15326985ep2501_2 Zimmerman, B. J. (2000). Self-efficacy: An essential motive to learn. Contemporary Educational Psychology, 25, 82–91. doi: 10.1006/ceps.1999.1016 Zimmerman, B. J. (2002). Becoming a self-regulated learner: An overview. Theory into Practice, 41(2), 64–70.doi: 10.1207/s15430421tip4102_2 Zimmerman, B. J. (2008). Investigating self-regulation and motivation: Historical background, methodological developments, and future prospects. American Educational Research Journal, 45(1), 166–183. doi: 10.3102/0002831207312909 Zimmerman, B. J., & Martinez-Pons, M. (1990). Student differences in selfregulated learning: Relating grade, sex, and giftedness to self-efficacy and strategy use. Journal of Educational Psychology, 82(1), 51–59. 24 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Genişletilmiş Özet Amaç Bu çalışmanın iki amacı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Velayutham, Aldridge ve Fraser (2011) tarafından geliştirilen “Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği”nin Türkçeye uyarlanmasıdır. İkinci amacı ise 8. sınıf öğrencilerinin fen bilimleri dersine karşı motivasyon düzeylerinin öz-düzenleme becerilerini yordama gücü arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Yöntem Araştırma tarama (survey) yöntemi kullanılarak yürütülmüştür. Bu yöntem kişilerin tutum, inanış, görüş ve herhangi bir konudaki bilgilerini belirlemek amacıyla kullanılır. Tarama yöntemi çok yönlülük, verimlilik ve genellenebilirliğinden dolayı eğitimde kullanımı oldukça fazladır (Fraenkel & Wallen, 2003; McMillan & Schumacher, 2010). Örneklem Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği’nin Türkçeye uyarlanması ve daha sonra adapte edilen ölçeğin uygun bir örneklem grubuna uygulanması aşamasında 5 farklı örneklem grubundan veri toplanmıştır. Bu aşamalardan; İlki ölçek maddelerinin araştırmacılar tarafından Türkçeye çevrilmesinden sonra çeviri maddelerinin orijinal ölçek maddelerini ne derece karşıladığını belirlemek için görüşlerine başvurulan uzmanlardır. Bu aşamada her iki dili de hâkim 10 fen eğitimi alanı uzmanı görev almıştır. İkincisi 6 Türk Dili uzmanı ölçek maddelerinin Türk dil kurallarına uygunluğunu değerlendirmişlerdir. Üçüncüsü ise özel bir ortaokulun 8. sınıfında öğrenimlerine devam etmekte olan 30 öğrenci ölçek maddelerinin Türkçe ve İngilizce ifadelerinden aynı şeyleri anlayıp anlamadıklarını belirleme aşamasında görev almışlardır. Dördüncüsü ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışmasını yapmak üzere 14 farklı okuldan toplam 1128 sekizinci sınıf öğrencisi çalışmaya katılmıştır. Son aşamada ise Türkçeye uyarlanan “Motivasyon ve Öz-Düzenleme” ölçeğiyle sekizinci sınıf öğrencilerinin fen derslerine karşı motivasyon düzeyleri, öz düzenleme stratejileri ve fen başarıları arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla 14 farklı okuldan toplam 1484 öğrenciden veri toplanmıştır. Veri Toplama Araçları Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği Araştırmada veri toplama aracı olarak Velayutham, Aldridge ve Fraser (2011) tarafından geliştirilen “Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği”nin 4 alt boyutta 32 maddelik İngilizce formu kullanılmıştır. Bu alt boyutlar görev değeri, öğrenme amaçları, öz-yeterlik ve öz-düzenlemedir. Orijinal ölçeğin çok boyutluluğu açımlayıcı faktör analizi ile saptanmıştır. Ölçek maddeleri beşli likert tipinde hazırlanmıştır. Ölçeği cevaplandıranların maddelere katılma dereceleri; Tamamen 25 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Katılıyorum (5), Katılıyorum (4), Kararsızım (3), Katılmıyorum (2) ve Kesinlikle Katılmıyorum (1) şeklinde sınıflandırılmıştır. Ölçekte yer alan tüm maddeler olumlu cümle yapısındadır. Orijinal ölçeğin nicel verileri 8. 9. ve 10. sınıf da öğrenimlerine devam etmekte olan 78 farklı sınıftaki toplam 1360 öğrenciden elde edilmiştir. Detaylı bilgi toplamak içinde 10 fen öğretmeni ve 12 sekizinci sınıf öğrencisi ile mülakat yapılmıştır. İşlem Türkçeye uyarlanması çalışmasına başlanmadan önce, ölçeğin geliştiricilerinden izin alınmıştır. İzin alındıktan sonra, ölçek maddeleri araştırmacılar tarafından birbirinden farklı olarak Türkçeye tercüme edilmiştir. Daha sonra araştırmacıların çevirileri arasındaki uyum incelenmiştir. Birbirinden farklı çeviriler arasında ortak bir karara varılmıştır. Türkçeye çevrilen ifadelerin İngilizce-Türkçe uyumluluğu ve Türkçe dilbilgisine uygunluğu ve anlaşılabilirliği İngilizce-Türkçe uyumluluk ve Türkçe anlaşılabilirlik derecelendirme formları kullanılarak belirlenmiştir. Uzman görüşleri doğrultusunda araştırmacılar tarafından Türkçe çeviride bir takım değişiklikler yapılmıştır. Tercüme ve Dil geçerliği sağlanan ölçeğin, önce İngilizce formu bir ay sonrada Türkçe formu aynı öğrenci grubuna uygulanarak iki form arasındaki tutarlık derecesi incelenmiştir. Toplam 30 öğrencinin katıldığı bu aşamaya ait sonuçlara, Wilcoxon Eşleştirilmiş Çiftler Testi (Wilcoxon Signed Ranks Test) uygulanmıştır. Ölçeğin çok boyutlu yapısı, geçerlik ve güvenirliği (psikometrik özellikleri) hakkında fikir elde etmek amacıyla 676 öğrenciden elde edilen veriye açımlayıcı faktör analizi, 452 öğrenciden elde edilen veriye ise doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizinin yapıldığı toplam 1128 kişiden elde edilen veriye ise madde analizi yapılarak güvenirlik katsayısı hesaplanmıştır. Daha sonra adaptasyon aşaması tamamlanan ölçek 1484 sekizinci sınıf öğrencisine uygulanarak elde edilen veriler doğrultusunda öğrencilerin fen bilimleri dersine karşı motivasyon düzeylerinin öz-düzenleme becerilerinin yordayıcısı olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır. Verilerin Analizi Verilerin analizinde SPSS 21.0 ve LISREL 8.8 istatistik programları kullanılarak analizler yapılmıştır. Sonuç ve Tartışma Bu çalışmada Velayutham, Aldridge ve Fraser (2011) tarafından geliştirilen “Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği’nin Türkçeye uyarlanması ve ortaokul 8. sınıf öğrencilerinin fen bilimleri dersine karşı motivasyon düzeylerinin özdüzenleme becerilerini yordama gücü arasındaki ilişkiyi belirlemek amaçlanmıştır. Velayutham, Aldridge ve Fraser (2011) tarafından geliştirilen ve özgün formu İngilizce olan “Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği” (Students’ Motivation and Self‐Regulation in Science Learning) 4 alt boyutta 32 maddeden oluşmaktadır. Bu alt boyutlar görev değeri, öğrenme amaçları, öz-yeterlik ve öz-düzenlemedir. Ölçek önce araştırmacılar tarafından Türkçeye çevrilmiş ve bu çevrinin dil geçerliğini sağlamak için 10 fen eğitim alanında ve 6 Türk dili alanında uzman akademisyen- 26 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 lerin görüşleri alınmıştır. Ölçeğin Türkçe çevirisi özel bir ortaokulun 8. sınıfında okuyan 30 öğrenciye uygulanarak ölçek maddelerinin Türkçe ve İngilizce ifadelerinden aynı şeyleri anlayıp anlamadıkları belirlenmiştir. Ölçeğin yapı geçerliğini belirlemek için 676 sekizinci sınıf öğrencisine açımlayıcı faktör analizi yapılmış ve analiz sonucunda KMO değeri .948 ve Bartlett Küresellik testi χ2 değeri ise 7890.746 (p<.05) olan, 4 faktörlü ve yirmi beş maddeden oluşan ölçek elde edilmiştir. 25 madde ve 4 faktörden oluşan ölçme aracının toplam varyansın %58.132’isini açıkladığı ve alt faktörlerde yer alan maddelerin orijinal formdaki maddelerle örtüştüğü görülmüştür (bkz.tablo 3). Verilerin dört alt boyutu ( öğrenme amaçları, görev değeri, öz-yeterlik ve öz-düzenleme) doğrulayıp doğrulamadığını test etmek için 452 sekizinci sınıf öğrencisinden elde edilen veriye doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Tablo 5’deki uyum istatistiklerine göre Türkçeye çevrilerek uyarlaması yapılan bu ölçeğin, bütün uyum istatistikleriyle iyi bir model oluşturduğu ve faktör yapılarıyla geçerli bir ölçek olduğu söylenebilir. Ölçeğin tamamı için Cronbach-Alpha güvenirlik katsayısı .942 tespit edilmiş ve ölçeğin dört alt boyutuna ait değerler ise .816 ile .880 arasında değiştiği belirlenmiştir (bakınız Tablo 7). Çalışmada sekizinci sınıf öğrencilerinin TEOG–fen bilimleri sınavından aldıkları puanların cinsiyete göre anlamlı farklılıklar gösterip göstermediğini belirlemek için Mann- Whitney U testi uygulanmış, kız ve erkek öğrencilerin TEOG–fen bilimleri testi sonuçları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ayrıca fen derslerine karşı motivasyon ve öz-düzenleme beceri düzeyleri arasında anlamlı bir farkın olup olmadığına bakılmış ve ölçeğin tüm alt boyutlarında kızlar lehine anlamlı bir fark gözlemlenmiştir. Bazı çalışmalarda kız öğrencilerinin erkek öğrencilere göre motivasyon ve öz-düzenleme beceri düzeyleri daha iyi olduğu belirlenmiştir (Pajares, Britner, & Valiante, 2000; Pajares &Valiante 2001; Zimmerman & MartinezPons, 1990). Lynch ve Trujillo (2011), Wigfield, Eccles, ve Pintrich (1996) ve Liou ve Kao (2014) tarafından yapılan çalışmalarda ise erkek öğrencilerinin motivasyon ve öz-düzenleme beceri düzeyleri kız öğrencilere göre daha iyi olduğu tespit edilmiştir. Çalışmada fen bilimleri dersine karşı motivasyon düzeyleri ile özdüzenleme becerilerinin fen bilimleri dersindeki başarı düzeylerini yordama gücünü belirlemek için çoklu doğrusal regresyon analizi yapılmıştır. Analiz sonuçları incelendiğinde motivasyonun alt boyutları olan öğrenme amaçları, görev değeri ve öz-yeterlik ile öz-düzenleme değişkenleri birlikte, öğrenci başarısı ile anlamlı bir ilişki içinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca fen bilimleri dersine karşı motivasyon düzeylerinin öz-düzenleme becerilerini yordama gücünü belirlemek için yapılan çoklu doğrusal regresyon analiz sonuçları incelendiğinde ise motivasyonun alt boyutları olan öğrenme amaçları, görev değeri ve öz-yeterlikle birlikte, özdüzenleme başarısı ile anlamlı bir ilişki (R=.708; R2 = .501) içinde olduğu ortaya çıkmıştır. Pintrich ve De Groot (1990) tarafından yapılan çalışmada öz-düzenleme becerisi ve motivasyon ile akademik performans arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Araştırma sonucunda yüksek seviyede öz-yeterlik ve görev değerinin yüksek seviyede bilişsel strateji kullanımıyla; yüksek seviyedeki öz-yeterlik ve yüksek seviyede görev değerinin daha yüksek seviyede öz-düzenlemeyle ilgili olduğu belirlenmiştir. Yapılan çalışma ile bu sonuç örtüşmektedir. 27 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 Sonuç olarak Velayutham, Aldridge ve Fraser (2011) tarafından 32 madde olarak geliştirilen “Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği”nin Türkçeye uyarlanan formunun geçerlik ve güvenirlik çalışması sonucu elde edilen bulgular, ölçeğin 25 maddelik halinin kültürel açıdan Türkiyede kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu göstermiştir. Söz konusu ölçek ortaokul sekizinci sınıf öğrencilerinin fen bilimlerine karşı motivasyon ve öz-düzenleme beceri düzeylerinin tespiti için kullanılabilir. 28 C.Tosun , A.R.Şekerci / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 1-29 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 **** 29 Tamamen Katılıyorum 3 Katılıyorum 2 Bu fen dersinde; Amaçlarımdan biri öğrenebildiğim kadar fen öğrenmektir. Amaçlarımdan biri fene ilişkin yeni konuları öğrenmektir. Amaçlarımdan biri fene ilişkin yeni becerilere sahip olmaktır. Çalışmalarımı anlayarak yapmam benim için önemlidir. Öğretilen fen konularını öğrenmek benim için önemlidir. Fen becerilerimi geliştirmek benim için önemlidir. Bilimsel düşünceleri anlamak benim için önemlidir. Öğrendiklerim günlük yaşantımda kullanılabilir. Öğrendiklerim ilgi çekicidir. Öğrendiklerim bir şeyleri tanımam için yararlıdır. Öğrendiklerim benim için yararlıdır. Öğrendiklerimin uygulanabilir değeri vardır. Öğrendiklerim merakımı giderir. Öğrendiklerim beni düşünmeye teşvik eder. Fen konuları zor olsa bile onları öğrenebilirim. Uğraşırsam zor konuların üstesinden gelebilirim. İyi notlar alacağım. Yaptığımız çalışmaları öğrenebilirim. Öğretilen konuları anlayabilirim. Konularda iyiyimdir. Ödevler ilgimi çekmese bile çalışmaya devam ederim. Yaptığım işi sevmesem bile çok çalışırım. Yapılacak daha iyi işler olsa bile mevcut çalışmama devam ederim. Çalışma zor olsa bile çalışmaktan vazgeçmem. Sınıf içinde dikkatimi toplarım. Kararsızım 1 Motivasyon ve Öz-Düzenleme Ölçeği Katılmıyorum No Tamamen Katılmıyoru m Ek-1 ① ② ③ ④ ⑤ ① ② ③ ④ ⑤ ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ① ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ② ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ③ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ④ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ ⑤ Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı:17-1 Yıl:2015 Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Fen ve Teknoloji Dersinde Model Kullanımına Yönelik Tutum Ölçeği Geliştirilmesi Development and Validiation of the Scale for Pre-service Science Teachers’ Attitudes towards Using Models in Science and Technology Courses DOI= http://dx.doi.org/10.17556/jef.18249 Gonca HARMAN ∗, Kazım ALAT ** Özet Çalışmanın amacı fen bilgisi öğretmen adaylarının fen ve teknoloji dersinde model kullanımına yönelik tutumlarını belirlemek için bir ölçme aracı geliştirmektir. Alan yazın taraması yapılarak ve uzman görüşleri alınarak 5’li Likert tipinde 65 maddelik bir deneme ölçeği hazırlanmıştır. Hazırlanan deneme ölçeği Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Fen Bilgisi Öğretmenliği lisans programında öğrenim görmekte olan 386 öğretmen adayına uygulanmıştır. Korelasyona dayalı madde analizi ve alt-üst grup ortalamaları farkına dayalı madde analizi yapılarak ölçekte kalan maddeler belirlenmiştir. Ölçeğin yapı geçerliğini incelemek amacıyla faktör analizi yapılmıştır. Analiz sonucunda ölçeğin 5 faktörlü olduğu ve toplam varyansın % 40.26’sını açıkladığı tespit edilmiştir. Belirlenen faktörlere maddelerin içerikleri ile uyumlu olacak şekilde “Gelişim, Öğrenme ve Bireyin Yaklaşımı”, “Etkili Ders ve Başarı”, “Dikkat, Motivasyon, Güdüleme ve Temsil”, “Model Kullanım Algısı” ve “Modelin Günlük Hayattaki Önemi ve Öğrenci Kullanımı” isimleri verilmiştir. Tutum ölçeğinin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı .94 olarak hesaplanmıştır. Yapılan analizler sonucunda 28 olumlu ve 27 olumsuz olmak üzere toplam 55 maddenin ölçekte kalmasına karar verilmiştir. Anahtar Sözcük: tutum ölçeği, model kullanımı, fen ve teknoloji dersi, fen bilgisi öğretmen adayları. Abstract The purpose of this study is to develop a measurement tool in order to determine pre-service science teachers’ attitudes towards using models in science and technology course. Literatüre was reviewed, expert opinions was taken and a five point Likert-type trial scale composing of 65 items was prepared. Trial scale was implemented 386 pre-service science teachers who were attended in Education ∗ Arş. Gör., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, [email protected] Yrd. Doç. Dr., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, [email protected] ** 30 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Faculty. Item analysis based on item-total correlation and difference of lower-upper group means was done and items of the scale was determined. In order to examine construct validity of the scale, factor analysis was done. As a result of analysis, the total variance that was explained by the five factors was 40.26%. The factors was named as “Development, Learning and Individual Approach”, “Effective Course and Success”, “Attention, Motivation and Representation”, “Perception of Using Model” and “The Importance of The Model in Daily Living and Using By Student”. The Cronbach Alpha reliability coefficient of the attitude scale was calculated to be .94. As a result of the analysis, the number of items was decided to be 55. There are 28 positive and 27 negative items in the scale. Key words: attitude scale, using models, science and technology course, preservice science teacher. Giriş Model bilimsel düşünme ve çalışmanın tamamlayıcısı ve ayrılmaz bir parçasıdır (Gilbert, 1993). Model gerçek bir sistemi temsil ederek (Gobert ve Buckley, 2000; Hestenes, 1987) sistemin potansiyel davranışını açıklar (Harrison ve Treagust, 2000) ve görsel analojik bir araç olarak durumların anlaşılmasını kolaylaştırır (Richards, Barowy ve Levin, 1992). Model bilimsel çalışmalarda test edilecek hipotezleri ifade etmek, bilimsel olguların yapısını kavrayarak tanımlamak, öngörüde bulunmak ve ilişkilendirme yapmak amacıyla kullanılanılır. Modeller nesneler, olaylar, düşünceler veya bunların bir araya gelmesiyle oluşan sistemleri çok daha kolay bir şekilde zihinde canlandıran ürünlerdir (Gobert ve Buckley, 2000). Bir model gerçeğin tüm özelliklerini yansıtmaz (Örnek, 2008) ve gerçeğin tam bir kopyası değildir. Bu nedenle bir model temsil ettiği hedefe ilave olarak ek açıklamalar da içerir (Gobert ve Buckley, 2000; Harrison, 2001). Bununla birlikte sistemin sade bir sunumu olan ve sistemin özelliklerini vurgulayan modeller zenginleştirilebilir ve geliştirilebilir (Ingham ve Gilbert, 1991). Bu durumdan modellerin yeni bilgilerle değişebileceği (Harrison, 2001) ve modellerin dinamik yapılar oldukları sonucuna ulaşılmaktadır (Justi ve Gilbert, 2002). Fen bilimlerinin ürünleri ve metotları, fen bilimlerini öğrenme ve öğretmede ana materyaller olan modeller (Harrison ve Treagust, 2000) soyut kavramların somutlaştırılmasını (Harrison, 2001; Treagust, Chittleborough ve Mamiala, 2002); karmaşık bir nesne veya sürecin basitleştirilerek temsil edilmesini; nesnelerin oluşumunu, 31 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 davranışlarını ve sürecin gelişimini anlamamıza ve bunlara ilişkin öngörüde bulunmamıza yardımcı olurlar (Harrison, 2001). Öğrenciler zihinlerinde canlandıramadıkları soyut kavramları ezberlemeye çalışırlar. Bunu önlemek için soyut kavramların öğretiminde algılamayı kolaylaştıran (Lock, 1997) ve karmaşık olguları basitleştiren araçlardan biri olan modellerden yararlanılması gerekmektedir (Justi ve Gilbert, 2002). Fen öğretiminin temel felsefesi olan bilimsel düşünme ve çalışma becerilerini öğrencilere kazandırabilmek için öğrencilere sınıflarda modelleri ve modelleme işlemini anlamaları ve bunları bireysel çalışmalar ya da grup çalışmalarında uygulamaları için imkân sağlanmalıdır (Güneş, Gülçiçek ve Bağcı, 2004b). Araştırmalarda modelle öğretimin geleneksel öğretime göre daha etkili olduğu, başarıyı büyük ölçüde artırdığı ve öğrencilerin daha iyi öğrenmelerini sağladığı (Gümüş, Demir, Koçak, Kaya ve Kırıcı, 2008; Stocklmayer, 2010), el yapımı aktivitelerin fen derslerine karşı tutum ve motivasyonu, öğrenciler tarafından yapılan modellerin kullanımının (Sarıkaya, Selvi ve Bora Doğan, 2004) ve model oluşturmanın başarıyı arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır (Güneş ve Çelikler, 2010). Bu nedenle ucuz ve kolay bulunan malzemelerle öğretmen, öğretim elemanı ve öğrencilerin kendi modellerini yapmaları için yöntemler önerilmiştir (Sarıkaya, 2007). Öğrenci merkezli model temelli öğretim sonucunda öğrencilerin konu ile ilgili bilimsel olarak kabul edilebilir modeller oluşturdukları, bu modeller sayesinde daha karmaşık modelleri anlayabildikleri ve model temelli öğretimin öğrenmeyi olumlu yönde etkilediği ortaya konmuştur (Bouwma-Gearhart, Stewart ve Brown, 2009). Modele dayalı öğrenmenin anlamlı öğrenmeyi sağladığı, konuyla ilgili bilimsel modellerin nasıl ortaya konulduğunu, modellerin fendeki rolünü anlamaya, zihinsel model oluşturmaya ve zihinsel modelleri kritik etmeye yardımcı olduğu tespit edilmiştir. Oluşturulan zihinsel modellerin öğrencilerin gelişimi, sosyal yapılanmayı ve bilimin doğasını anlamalarının gelişimine yardımcı olduğu anlaşılmıştır (Taylor, Barker ve Jones, 2003). Ayrıca problem çözme ile ilgili yaşanan zorlukların modeller yardımı ile aşılabileceği tespit edilmiştir (Kuo, Jones, Pulos ve Hyslop, 2004). 32 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Pek çok öğrencinin modelleri gerçeğin kopyası, çok az öğrencinin ise düşüncelerin ya da soyut varlıkların temsilleri olarak belirtikleri; modelin fen bilimlerinde karşılaşılan olguların bir temsili ve bilimsel bir ürün olduğunu ifade etmelerinin yanı sıra gerektiğinde modellerin yeniden düzenlenebileceğini hatta gerekirse terk edilebileceğini ifade ettikleri ortaya konmuştur (Grosslight, Unger, Jay ve Smit, 1991). Öğrencilerin alternatif bilimsel modellerin farklı bakış açıları ve fiziksel görünüşler sağlayacağını, modellerin temsil ettiği şeyin tam bir kopyası ve açıklayıcı araçlar olduğunu ifade ettikleri ancak; bilimsel modellerin tahminde bulunma, teorileri formüle etme ve bilginin nasıl kullanılacağı konusunda herhangi bir fikir belirtmedikleri ortaya konmuştur (Güneş, Bağcı ve Gülçiçek, 2004a; Treagust ve diğerleri, 2002). Öğretmen adaylarının modelleri gerçeğin bir temsili olarak gördükleri ve bilimsel bir olguyu açıklamak için çok sayıda model kullanılabileceğini belirttikleri tespit edilmiştir. Öğretmen adaylarının modellerin bilim adamlarının hislerinin yerine modeli ve teoriyi destekleyen gerçeklere göre kabul gördüğünü ve bir modelin kabulünün aldığı desteğe ve soruları açıklamadaki başarısına bağlı olduğunu düşündükleri saptanmıştır. Öğretmen adaylarının modellerin fendeki rolünün farkında oldukları anlaşılmıştır (Berber ve Güzel, 2009). Ayrıca öğretmen adaylarının 4 ya da 5 yıllık lisans diplomalarından sonra bile hala modeller ve modelleme hakkındaki bilgilerinin oldukça yetersiz ve karışık olduğu görülmüştür (Danusso, Testa ve Vicentini, 2010). Bu nedenle modeller hakkındaki bilgilerde gelişme sağlayabilmek için bilim kursları düzenlenmesinin gerekliliği ifade edilmiştir (Everett, Otto ve Luera, 2009). Çoğu öğretmenin modelleri gerçeklerin basitleştirilmiş veya şematik temsilleri olarak düşündükleri tespit edilmiştir (Van Driel ve Verloop, 1999). Öğretmenlerin büyük çoğunluğunun çoklu temsiller olarak modelleri doğru biçimde algıladıkları ve modelin temsil ettiği şeye mümkün olduğu kadar çok benzemesi gerektiğini ifade ettikleri görülmüştür. Öğretmenlerin modellerin açıklayıcı araçlar olduğunu, bilimsel modellerin tahminde bulunmada, teori oluşturmada, teorileri formüle etmede ve bilimsel araştırmalarda nasıl kullanılacağını göstermede yararlı rolü olduğunu ve kabul edilmiş modellerin değişebileceğini bildikleri tespit edilmiştir. Öğretmenlerin modellere 33 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 verdikleri örnek sayılarında ise çoğunlukla teorik, ölçeklendirme, harita-tablo-diyagram, pedagojik-analojik, matematiksel, simgesel ve sembolik modellere örnek verdikleri, kavram-süreç modellerine ve zihinsel modellere hiç örnek vermedikleri; çoğunlukla fiziksel modelleri vurguladıkları görülmüştür (Güneş ve diğerleri, 2004a). Öğretmenlerin modellerin açıklayıcı araç olarak kullanılmasına yönelik olumlu görüş sahibi oldukları, model örnekleri hakkındaki düşüncelerinin yetersiz olduğu ve derslerde kullandıkları modelleri bilinçli olarak kullanmadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Öğretmenlerin modellerin fiziksel ve görsel temsiller için kullanıldıklarını, modelin bilimsel olayların zihnimizde resminin oluşturulmasına yardımcı olduğuna inandıkları sonucuna varılmıştır. Öğretmenlerin model ve modellemenin doğası ile ilgili olarak modellerin temsil ettiği nesneyi veya durumu ne derece yansıttığı ve nelerin model olarak nitelendirilebileceği ile ilgili bilgi eksikliklerinin olduğu anlaşılmıştır (Güneş ve diğerleri, 2004a). Lisans ve yüksek lisans mezunu öğretmenlerin model ve modelleme ile ilgili görüşleri arasında fark olmadığı görülmüştür (Ergin, Özcan ve Sarı, 2012). Eğitim fakültelerindeki fen eğitimcilerinin bile modellerin temsil ettiği nesneyi veya durumu ne derece yansıttığı ve nelerin model olarak nitelendirilebileceği ile ilgi olarak bilgi eksikliklerinin olduğu anlaşılmıştır (Güneş ve diğerleri, 2004a). Öğretim elemanlarının daima kullandıkları temsillerin birer model örneği olduğunun farkında olmadıkları görülmüştür. Buna rağmen öğretim elemanlarının bir olgunun birden fazla modelle temsil edilmesi konusunda olumlu kabulleri, modellerin kullanım amaçlarına yönelik yeterli bilgileri olduğu ve ortaya çıkan yeni bilgiler ışığında modellerin değişebileceğini kabul ettikleri tespit edilmiştir. Öğretim elemanlarının çoğunlukla ölçeklendirme modellerine ve teorik modellere örnek verdikleri ortaya konmuştur (Güneş ve diğerleri, 2004b). Ulusal ve uluslararası alan yazın taraması sonucunda öğrencilerin model ve modelleme ile ilgili görüşlerinin (Grosslight ve diğerleri, 1991) ve bilimsel modellerle ilgili öğrenci anlayışlarının (Treagust ve diğerleri, 2002) incelendiği görülmüştür. Ayrıca öğretmen adaylarının modellerin bilim ve fendeki rolüne ve amacına ilişkin algılarının (Berber ve Güzel, 2009), fen bilimlerinde kullanılan 34 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 modellerle ilgili öğretmen görüşlerinin (Güneş ve diğerleri, 2004a), ortaöğretim fen ağırlıklı okullarda eğitim veren farklı akademik ünvanlara sahip fen öğretmenlerinin branşlara göre model ve modelleme hakkındaki görüşlerinin (Ergin ve diğerleri, 2012) incelendiği tespit edilmiştir. Öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerindeki fizik, kimya, biyoloji ve fen bilgisi öğretim elemanlarının modeller, modellerin fen eğitimindeki rolleri, niçin ve nasıl kullanıldıklarına ilişkin görüşlerinin de (Güneş ve diğerleri, 2004b) incelendiği ve model kullanımına yönelik tutumu incelemek için yapılmış bir çalışma olmadığı görülmüştür. Bu nedenle çalışmanın amacı fen bilgisi öğretmen adaylarının fen ve teknoloji dersinde model kullanımına yönelik tutumlarını belirlemek için bir ölçme aracı geliştirmektir. Yöntem Katılımcılar Araştırmanın katılımcılarını 2011-2012 eğitim öğretim bahar yarıyılında Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği programında öğrenim görmekte olan 113’ü ikinci, 144’ü üçüncü, 129’u dördüncü sınıfta öğrenim görmekte olan toplam 386 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Bu katılımcıların 269’u kadın, 114’ü erkek; 217’si I. öğretim, 169’u II. öğretimde öğrenim görmekte olup, 18-30 yaş aralığında ve yaş ortalaması 21,4’tür. Deneme Ölçeğinin Geliştirilme Aşamaları Ölçülmek istenen tutumun kapsamı belirlenmiş ve tutum konusu hakkında ölçek maddelerini yazmak için ulusal ve uluslararası alan yazın taraması yapılmıştır. Ulusal alan yazın taramasında TÜBİTAK ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanı web sitesinde anahtar kelimeler kullanılarak tarama yapılmıştır. Uluslararası alan yazın taraması ise “Canadian Journal of Science Mathematics and Technology Education, Chemistry Education Research and Practice, Education in Science, Electronic Journal of Science Education, International Journal of Science and Mathematics Education, International Journal of Science Education, Journal of Chemical 35 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Education, Journal of Research in Science Teaching, Research in Science Education, School Science Review” dergilerinin “arama” bölümlerinde anahtar kelimeler kullanılarak yapılmıştır. Ayrıca ulusal ve uluslararası alan yazın taramasında Üniversite Merkez Kütüphanesi’nin katalogu da anahtar kelimeler kullanılarak taranmıştır. Alan yazın taraması sonucu model kullanımı ile ilgili çalışmalar incelenmiş ve bu çalışmaların bulguları ışığında 65 maddelik bir deneme ölçeği hazırlanmıştır. Ölçek maddelerinin herkes tarafından aynı şekilde anlaşılması için maddeler yalın ve açık bir şekilde ifade edilmiştir. Maddeler tek bir yargı içerecek, olgusal ve yönlendirici olmayacak, aynı anda iki olumsuz ifade içermeyecek biçimde hazırlanmıştır. Ölçeğin uygulanacağı kişilerin işaretsiz ifade bırakmalarını ve okumadan rastgele işaretlemeler yapmalarını önlemek için eşit sayıda olumlu ve olumsuz ifade yazılarak ölçek içine rastgele dağıtılmıştır (Tavşancıl, 2010). Hazırlanan deneme ölçeğinin başına amaç, madde sayısı, cevaplama süresi, sonuçların gizli tutulacağı, notla değerlendirilmeyeceği ve cevaplama şeklini içeren bir yönerge koyulmuştur (Tezbaşaran, 1996). Deneme ölçeğinin başında yaş, sınıf, cinsiyet, öğrenim türü ve mezun olduğu lise türü şeklinde demografik özelliklerin yer aldığı bir kısım da yer almıştır. Deneme ölçeğinin kapsam geçerliğini sağlamak için ölçekte yer alan ifadelerin tutumun kapsamını ölçmek için yeterli olup olmadığı, gereksiz, düzeltilmesi gereken ya da anlaşılmayan madde olup olmadığı ile ilgili olarak öğretim üyesi ve öğretmenlerden oluşan uzmanların görüşlerine başvurulmuştur. Ölçek maddeleri ile ilgili bir dil uzmanın da görüşü alınmıştır. Uzmanlardan gelen geri bildirimlere dikkat edilerek gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Ölçek maddelerinin açık, net, anlaşılır, görünüş geçerliği bakımından uygun olup olmadığını ve cevaplama süresini tespit etmek için 32 olumlu 33 olumsuz maddeden oluşan deneme ölçeği 42 öğretmen adayına uygulanmıştır. Uzman görüşleri ve 42 öğretmen adayına yapılan ön uygulama sonuçları doğrultusunda deneme ölçeğine son şekli verilmiştir. Hazırlanan ifadelere katılım ile ilgili ayrıntılı bilgi almak amacıyla 5’li Likert tipi derecelendirme ölçeği kullanılmıştır. Ölçekte 36 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 yer alan maddelere verilen yanıtların 1) Katılmıyorum, 2) Kısmen katılmıyorum, 3) Kararsızım, 4) Kısmen katılıyorum ve 5) Katılıyorum olarak derecelendirilmesi istenmiştir (Tavşancıl, 2010). İşlem ve Verilerin Analizi Uygulama öncesinde öğretmen adaylarına araştırmanın amacı hakkında bilgi verilerek verdikleri bilgilerin gizli tutulacağı, notla değerlendirme yapılmayacağı ve araştırmaya katılımlarının gönüllü olduğu ifade edilmiştir. Hazırlanan deneme ölçeği öğretmen adaylarına sınıf ortamında uygulanmış ve uygulama ortalama 20 dakika sürmüştür. Verilerinin analizi için SPSS 18.0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Bulgular Verilerin Analize Hazırlanması Deneme ölçeğinin uygulanması sonucunda elde edilen verilerde herhangi bir hata olup olmadığını anlamak için veriler önce görsel olarak kontrol edilmiştir. Hatalı girilen veri değerlerini tespit etmek için frekans değerleri incelenmiştir. Hatalı girilen veri olup olmadığı kontrol edilmiş, hatalı girilen veriler bulunarak düzeltilmiştir. Deneme ölçeğinde yer alan 33 olumsuz madde seçilmiş, veriler düzenlenerek yeniden kodlanmıştır (Tavşancıl, 2010). Öğrenci işaretleme yapmadığı için boş kalan kısımları tamamlamak amacıyla ölçekte yer alan 65 madde seçilerek her maddeye ait ortalama hesaplanmış ve kayıp veriler tamamlanmıştır. Daha sonra toplam tutum puanları hesaplanarak bu puan dağılımın normalliği incelenmiştir. Toplam puanlar incelendiğinde gruptaki en düşük puanın 69, en yüksek puanın ise 325 olduğu görülmüştür. Dağılımın çarpıklık ve basıklığını incelemek amacıyla ilk olarak histogram grafiğine bakılmıştır. Ayrıca çarpıklık katsayısı -.756 ve basıklık katsayısının .067 olduğu görülmüştür. Her iki katsayının da kabul edilebilir sınırlar içinde olduğu ve verilerin normal dağılıma uygun olduğu anlaşılmıştır (Büyüköztürk, Çokluk ve Köklü, 2011; Tavşancıl, 2010). 37 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Toplam tutum puanlarına ait uç değerlerin bulunabilmesi için ilk olarak toplam puanlar z puanlarına çevrilerek ±3.00 değerinin üzerinde olan uç değerler silinmiştir. Yapılan işlem sonucunda katılımcı sayısı 386’dan 376’ya düşmüştür. Çarpıklık ve basıklık katsayıları tekrar kontrol edildiğinde verilerin normal dağılıma uygun hale geldiği görülmüştür (Büyüköztürk ve diğerleri, 2011). Korelasyona Dayalı Madde Analizi Ölçekte yer alacak maddeleri belirlemek amacıyla ilk olarak korelasyona dayalı madde analizi yapılmıştır. Normal dağılım gösterdiği var sayılan (Büyüköztürk ve diğerleri, 2011) iki değişken arasındaki doğrusal ilişkiyi belirlemek amacıyla Pearson momentler çarpımı korelasyon katsayısı (r) hesaplanmıştır (Baykul, 1999). Madde ile testin geri kalanı arasındaki korelasyon katsayısı 65 madde için de hesaplanmıştır. Yapılan analiz sonucunda elde edilen korelasyon katsayıları Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1: Tutum Ölçeğine Ait Madde-Toplam Test Korelasyonu ve Alt-Üst Grup Ortalamalarına Dayalı Madde Analizi Sonuçları MaddeAlt-Üst Toplam Test Gruplar için Korelasyonu t değeri 1.Model kullanımı öğretmenin iş yükünü arttırır. .180** -3.658*** 2.Model kullanılarak işlenen dersleri severim. .287** -5.332*** 3.Model kullanımı maliyetli bir uygulamadır. .203** -4.287*** 4.Model kullanımında bireysel farklılıklara dikkat .116** -3.853*** edilmelidir. 5.Model kullanımı öğrenciyi pasifleştirir. .406** -7.893*** 6.Fen ve teknoloji konularının model kullanılarak .341** -5.172*** öğretilmesi hoştur. 7.Model kullanımının gerekli olmadığına .312** -5.425*** inanıyorum. 8.Model kullanımı anlamlı öğrenmeyi sağlar. .421** -8.696*** 9.Model kullanımının öğrencinin hayal gücünü .401** -8.830*** sınırlandırdığını düşünüyorum. 10.Öğrencinin derse katılımını sağlamak için model .372** -6.837*** kullanılmalıdır. 11.Fen ve teknoloji dersinde model kullanılmasını .421** -7.151*** 38 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 tercih etmem. 12.Model kullanımı öğrencinin merak duygusunu arttırır. 13.Model kullanımı öğrencinin bilimsel süreç becerilerinin gelişimini engeller. 14.Öğrencinin motivasyonunu arttırmak için model kullanılmalıdır. 15.Model kullanımının zaman kaybına neden olacağını düşünüyorum. 16.Model kullanımı dersi eğlenceli hale getirir. 17.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımı tedirginliğe neden olur. 18.Kavramların öğrenilmesini kolaylaştırmak için model kullanılmalıdır. 19.Model kullanımı doğal olayların anlaşılmasını güçleştirir. 20.Model kullanımı gerçek yaşam deneyimlerini uygulama imkânı verir. 21.Model kullanımı kavram yanılgısı oluşumuna neden olur. 22.Model kullanımı konusunda arkadaşlarımla konuşmak hoşuma gider. 23.Model kullanımı öğretmenin sorumluluğunu arttırır. 24.Model kullanımı öğrencinin derse karşı ilgisini arttırır. 25.Model kullanımı kafa karıştırır. 26.Fen ve teknoloji eğitiminde kullanılan modeller araştırılmalıdır. 27.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımı beni kaygılandırır. 28.Model kullanımı karmaşık olayların anlaşılmasını kolaylaştırır. 29.Model kullanmak az sayıda öğrenciye hitap etmeye neden olur. 30.Kavramlar model kullanılarak açıklanmalıdır. 31.Fen ve teknoloji dersinde model kullanılması dikkati dağıtır. 32.Derslerin verimli olması için model kullanılmalıdır. 33.Model kullanımının öğretmen merkezli bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. 34.Derslerde model kullanılması dersin içeriği ile ilgilitahminyapmafırsatıverir. 39 .444** -9.222*** .417** -9.861*** .472** -8.803*** .375** -7.376*** .465** .498** -7.999*** -11.105*** .491** -10.049*** .454** -10.792*** .334** -7.710*** .401** -10.922*** .285** -6.521*** -.048 .358 .361** -6.909*** .433** .280** -9.198*** -5.646*** .430** -8.447*** .442** -8.511*** .341** -8.795*** .461** .513** -10.765*** -10.246*** .465** -10.317*** .365** -7.906*** .373** -8.329*** G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 35.Model kullanılarak sadece bilişsel alana hitap edileceğini düşünüyorum. 36.Model kullanımı öğrenci başarısını arttırır. 37.Model kullanımı konuların günlük yaşamla ilişkilendirilmesini güçleştirir. 38.Model kullanımının kalıcı öğrenmeyi sağlayacağını düşünüyorum. 39.Model kullanımı öğrencinin bilgiyi yapılandırmasına engel olur. 40.azanımlara daha kolay ulaşılması açısından model kullanımını faydalı bulurum. 41.Model kullanımı öğrenciyi öğrenmeye teşvik etmez. 42.Model kullanımı öğrencinin düşünme sistemini geliştirir. 43.Model kullanımı öğrencinin sosyal yönden gelişimini olumsuz etkiler. 44.Öğrencinin konuya daha iyi hâkim olması için model kullanılmalıdır. 45.Model kullanımı kavramların ezberlenmesine neden olur. 46.Öğrencinin yaparak yaşayarak öğrenmesini sağlamak için model kullanılmalıdır. 47.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımı sıkıcıdır. 48.Model kullanımı konusunda bilgimi arttırmak için çalışırım. 49.Derste basit modeller kullanılmamalıdır. 50.Çok sayıda duyu organına hitap etmek için model kullanılmalıdır. 51.Model kullanımına yönelik düzenlenecek bir etkinliğe katılmak istemem. 52.Model kullanımının fen eğitiminin ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünüyorum. 53.Modeller sadece öğretmenler tarafından hazırlanmalıdır. 54.Model kullanılarak öğrenciler araştırma yapmaya teşvik edilmelidir. 55.Model kullanılarak gerçek yaşantılar temsil edilemez. 56.Model kullanımı kavramların zihinde daha kolay canlandırılmasını sağlar. 57.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımına ilgi duymam. 40 .305** -7.474*** .521** .413** -10.513*** -10.839*** .496** -9.014*** .435** -8.776*** .503** -11.205*** .545** -10.007*** .520** -11.761*** .635** -11.689*** .525** -8.528*** .409** -7.837*** .585** -9.483*** .556** -9.186*** .443** -9.426*** .201** .378** -4.038*** -6.756*** .467** -8.945*** .533** -10.341*** .406** -7.276*** .505** -9.118*** .496** -11.867*** .460** -7.784*** .543** -9.741*** G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 58.Model kullanımı öğrencinin psiko-motor becerilerinin gelişimini olumlu etkiler. 59.Model kullanımının zor olduğunu düşünüyorum. 60.Öğrencinin dikkatini çekmek için model kullanılmalıdır. 61.en eğitiminde model kullanımının önemli olmadığına inanıyorum. 62.Model kullanımı hakkında yeni bilgiler öğrenmek heyecan vericidir. 63.Modellerin ilköğretim 6, 7 ve 8. sınıflarda kullanılmasının uygun olmadığını düşünüyorum. 64.Model kullanımı öğrencilerin fen ve teknoloji dersine yönelik olumlu tutum geliştirmelerini sağlar. 65.Soyut fen kavramlarının somutlaştırılmasında model kullanımının etkili olmadığını düşünüyorum. .408** -7.938*** .447** .521** -12.367*** -9.212*** .284** -5.164*** .519** -9.938*** .520** -9.144*** .592** -9.741*** .450** -7.641*** ** p < .01, *** p < .001 Korelasyon katsayısı 0.30 ile 0.70 arasında ise değişkenler arasında orta düzeyde, 0.70’den büyük ise değişkenler arasında yüksek düzeyde ve 0.30’dan küçük ise değişkenler arasında düşük düzeyde ilişki olduğu anlaşılır. Düşük ilişki nedeniyle korelasyon katsayısı 0.30’dan küçük olan maddeler ölçekten çıkarılır (Büyüköztürk ve diğerleri, 2011). Tablo 1 incelendiğinde 1, 2, 3, 4, 22, 23, 26, 49 ve 61 nolu maddelere ait korelasyon katsayısı 0.30’dan küçük olduğu için bu maddelerin testin geri kalanı ile ilişkili olmadığı kabul edilmiş ve ölçekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Alt Üst Grup Ortalamalarına Dayalı Madde Analizi Toplam puan açısından alt % 27 ve üst % 27’lik grupların ortalamaları arasındaki farkın anlamlı olup olmadığını incelemek için bağımsız (ilişkisiz) iki grup arasındaki farkın test edilmesinde kullanılan bağımsız t testi yapılmıştır (Tavşancıl, 2010). Yapılan analiz sonucunda elde edilen t değerleri Tablo 1’de verilmiştir. Analiz sonucunda elde edilen değerler incelendiğinde 23. maddenin alt ve üst gruplar arasında ayırt edici olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle 23. maddenin toplam tutum puanı açısından alt ve üst gruplar arasında anlamlı bir fark göstermediği için ölçekten çıkarılmasına karar verilmiştir (Tavşancıl, 2010). 41 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Faktör Analizi Ölçeğin yapı geçerliğini incelemek için faktör analizi apılmıştır. Faktör analizi ile aynı tutumu ölçen değişkenler bir araya toplanarak ölçme işlemi az sayıda faktör ile açıklanmaya çalışılmıştır. Faktör analizinin açımlayıcı ve doğrulayıcı olmak üzere iki türü vardır. Bu çalışmada değişkenler arasındaki ilişkiler göz önünde bulundurularak faktörler tespit edilmeye çalışıldığı için açımlayıcı faktör analizi yapılmıştır (Büyüköztürk, 2010). Faktör analizi için korelasyona dayalı madde analizi (1, 2, 3, 4, 22, 23, 26, 49, 61. maddeler) ve alt-üst grup ortalamaları farkına dayalı madde analizi (23. madde) işlemlerinde deneme ölçeğinden çıkarılan maddeler hariç geri kalan 56 madde ile analiz gerçekleştirilmiştir. İlk önce verilerin faktör analizi için uygun olup olmadığını incelemek amacıyla Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı ve Barlett Küresellik testi sonuçları incelenmiştir (Tavşancıl, 2010). Örneklem büyüklüğünün faktör analizi için uygun olup olmadığını tespit etmek için tablodaki KMO katsayısının değerine bakılmış ve bu değer .909 olup >0.70 olduğu için örneklem büyüklüğünün faktör analizi için uygun olduğu anlaşılmıştır. Verilerin normalliğinin uygunluğunu görmek için aynı tabloda Bartlett Küresellik Testi için sig. (p) değeri incelenmiştir. Bu değer .000 olup p<0.05 olduğu için verilerin faktör analizi için uygun olduğu anlaşılmıştır. Faktör yük değerinin 0.45 ya da daha yüksek olması gerektiği bununla birlikte bu değerin 0.30’a kadar inebileceği dikkate alınarak (Büyüköztürk, 2010) değer olarak .320 alınmıştır. Faktörlerin bağımsız olması, açık bir biçimde yorumlanabilmesi ve faktörlerin anlamlı olması için rotation (eksen döndürmesi) işlemi yapılmıştır. Eksenlerin döndürülmesi sonucunda maddelerin bir faktördeki yükü artarken diğer faktörlerdeki yükü azalır. Bu da faktörlerin altına yüksek ilişkili maddelerin yerleşmesini sağlayacağı için yorumlamayı kolaylaştırır. Çalışmada dik (orthogonal) ve eğik (oblique) olmak üzere iki tür olan döndürme tekniklerinden dik döndürme (orthogonal) tekniği kullanılmıştır. Dik döndürme tekniği olarak da varimax seçilmiştir (Büyüköztürk, 2010). Analiz sonuçlarına göre 56 maddenin öz değeri 1’den büyük olan 13 faktör altında toplandığı görülmektedir. Bu 13 faktör ölçeğe ait toplam varyansın % 42 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Özdeğer 57.631’sini açıklamaktadır. Çizgi grafiği incelendiğinde ise ölçeğin genel olarak 5 faktöre sahip olduğu görülmektedir (Şekil 1). Şekil 1 incelendiğinde çizgi grafiğinde birinci faktörden sonra yüksek ivmeli bir düşüş olmuş, ikinci faktörden sonra az da olsa ivmeli düşüş üç, dört ve beş faktörleri ile devam etmiştir. Grafikte yüksek ivmeli düşüşlerin yaşandığı faktör önemli faktör sayısını verdiği için ölçeğin 5 faktörlü olabileceği düşünülmüştür. 5’den sonraki faktörlerde ise grafik yatay olarak devam etmiş ve grafikte önemli bir düşüş gözlenmemiştir. Buradan bu faktörlerin varyansa olan katkılarının birbirine eşit olduğu anlaşılmıştır (Büyüköztürk, 2010). Bu nedenle ölçeği 5 faktöre dönüştürmek için istenen faktör sayısı 5 olarak alınmıştır. Madde Numarası Şekil 1: Deneme Ölçeğinin Çizgi Grafiği (Scree Plot) Yapılan ilk faktör analizi sonrasında 56 maddenin öz değeri 1’den büyük olan 5 faktör altına yerleştiği ve bu 5 faktörün toplam varyansın %40.26’sını açıkladığı görülmektedir (Büyüköztürk, 2010). Daha sonra asal eksenlere göre döndürme işlemi yapılmış ve 15. maddenin hiçbir faktörün altına yerleşmediği görülmüştür. Ölçek 5 43 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 faktörlüdür. Önemli olarak belirlenen faktörlerden birinci faktör ölçeğe ait toplam varyansın % 24.286’sını, ikinci faktör % 5.404’ünü, üçüncü faktör % 3.987’sini, dördüncü faktör % 3.714’ünü ve beşinci faktör de % 2.874’ünü açıklamaktadır. Beş faktörün açıkladıkları toplam varyans ise % 40.26’dır. Deneme ölçeği için yapılan faktör analizinde döndürme işlemi sonucunda elde edilen maddelerin faktör yük değerleri Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2: Deneme Ölçeğindeki Maddelerin Asal Eksenlere Göre Döndürülmüş Temel Bileşenler Analizi Sonucundaki Faktör Yük Değerleri ve Faktörlerin İsimleri Faktörler ve Maddeler 1 Gelişim, Öğrenme ve Bireyin Yaklaşımı 56.Model kullanımı kavramların zihinde daha kolay canlandırılmasını sağlar. 60.Öğrencinin dikkatini çekmek için model kullanılmalıdır. 52.Model kullanımının fen eğitiminin ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünüyorum. 57.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımına ilgi duymam. 50.Çok sayıda duyu organına hitap etmek için model kullanılmalıdır. 54.Model kullanılarak öğrenciler araştırma yapmaya teşvik edilmelidir. 58.Model kullanımı öğrencinin psiko-motor becerilerinin gelişimini olumlu etkiler. 46.Öğrencinin yaparak yaşayarak öğrenmesini sağlamak için model kullanılmalıdır. 51.Model kullanımına yönelik düzenlenecek bir etkinliğe katılmak istemem. 44.Öğrencinin konuya daha iyi hâkim olması için model kullanılmalıdır. 55.Model kullanılarak gerçek yaşantılar temsil edilemez. 62.Model kullanımı hakkında yeni bilgiler öğrenmek heyecan vericidir. 47.en ve teknoloji dersinde model kullanımı sıkıcıdır. 44 .694 .660 .624 .614 .610 .597 .582 .569 .539 .527 .526 .514 .509 2 Faktör 3 4 5 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 48.Model kullanımı konusunda bilgimi arttırmak .471 için çalışırım. 64.Model kullanımı öğrencilerin fen ve teknoloji .459 dersine yönelik olumlu tutum geliştirmelerini sağlar. 53.Modeller sadece öğretmenler tarafından .458 hazırlanmalıdır. 43.Model kullanımı öğrencinin sosyal yönden .442 gelişimini olumsuz etkiler. 59.Model kullanımının zor olduğunu .424 düşünüyorum. 45.Model kullanımı kavramların ezberlenmesine .414 neden olur. 63.Modellerin ilköğretim 6, 7 ve 8. sınıflarda .361 kullanılmasının uygun olmadığını düşünüyorum. Etkili Ders ve Başarı 36.Model kullanımı öğrenci başarısını arttırır. 40.Kazanımlara daha kolay ulaşılması açısından model kullanımını faydalı bulurum. 38.Model kullanımının kalıcı öğrenmeyi sağlayacağını düşünüyorum. 42.Model kullanımı öğrencinin düşünme sistemini geliştirir. 32.Derslerin verimli olması için model kullanılmalıdır. 34.Derslerde model kullanılması dersin içeriği ile ilgili tahmin yapma fırsatı verir. 39.Model kullanımı öğrencinin bilgiyi yapılandırmasına engel olur. 28.Model kullanımı karmaşık olayların anlaşılmasını kolaylaştırır. 30.Kavramlar model kullanılarak açıklanmalıdır. 24.Model kullanımı öğrencinin derse karşı ilgisini arttırır. Dikkat, Motivasyon, Güdüleme ve Temsil 27.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımı beni kaygılandırır. 25.Model kullanımı kafa karıştırır. 41.Model kullanımı öğrenciyi öğrenmeye teşvik etmez. 31.Fen ve teknoloji dersinde model kullanılması dikkati dağıtır. 21.Model kullanımı kavram yanılgısı oluşumuna neden olur. 45 .686 .657 .631 .618 .604 .527 .460 .445 .443 .394 .575 .549 .502 .472 .409 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 17.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımı tedirginliğe neden olur. 65.Soyut fen kavramlarının somutlaştırılmasında model kullanımının etkili olmadığını düşünüyorum. 37.Model kullanımı konuların günlük yaşamla ilişkilendirilmesini güçleştirir. 29.Model kullanmak az sayıda öğrenciye hitap etmeye neden olur. Model Kullanım Algısı 6.Fen ve teknoloji konularının model kullanılarak öğretilmesi hoştur. 16.Model kullanımı dersi eğlenceli hale getirir. 18.Kavramların öğrenilmesini kolaylaştırmak için model kullanılmalıdır. 7.Model kullanımının gerekli olmadığına inanıyorum. 8.Model kullanımı anlamlı öğrenmeyi sağlar. 14.Öğrencinin motivasyonunu arttırmak için model kullanılmalıdır. 11.Fen ve teknoloji dersinde model kullanılmasını tercih etmem. Modelin Günlük Hayattaki Önemi ve Öğrenci Kullanımı 13.Model kullanımı öğrencinin bilimsel süreç becerilerinin gelişimini engeller. 5.Model kullanımı öğrenciyi pasifleştirir. 9.Model kullanımının öğrencinin hayal gücünü sınırlandırdığını düşünüyorum. 12.Model kullanımı öğrencinin merak duygusunu arttırır. 10.Öğrencinin derse katılımını sağlamak için model kullanılmalıdır. 19.Model kullanımı doğal olayların anlaşılmasını güçleştirir. 20.Model kullanımı gerçek yaşam deneyimlerini uygulama imkânı verir. 35.Model kullanılarak sadece bilişsel alana hitap edileceğini düşünüyorum. 33.Model kullanımının öğretmen merkezli bir yaklaşımolduğunudüşünüyorum. 46 .399 .361 .335 .326 .633 .564 .558 .556 .525 .515 .511 .570 .513 .508 .474 .460 .440 .370 .352 .348 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Bir maddenin aynı anda birden fazla faktörün altına yerleşmesi durumunda maddenin faktör yük değerleri arasında 0.10 puanlık bir fark varsa madde yüksek yük değerine sahip olduğu faktörün altına yerleşmiştir. Fakat faktör yükleri arasındaki farkın 0.10’dan az olması durumunda maddelerin içerik olarak hangi faktöre daha uygun olduğuna karar verilmiştir (Büyüköztürk, 2010). Faktör döndürme işlemi sonunda ölçeğin birinci faktörünün 20 maddeden, ikinci faktörünün 10 maddeden, üçüncü faktörün 9 maddeden, dördüncü faktörün 7 maddeden ve beşinci faktörün de 9 maddeden oluştuğu tespit edilmiştir. Belirlenen faktörlere maddelerin içerikleri ile uyumlu olacak şekilde birinci faktöre “Gelişim, Öğrenme ve Bireyin Yaklaşımı”, ikinci faktöre “Etkili Ders ve Başarı”, üçüncü faktöre “Dikkat, Motivasyon, Güdüleme ve Temsil”, dördüncü faktöre “Model Kullanım Algısı” ve beşinci faktöre de “Modelin Günlük Hayattaki Önemi ve Öğrenci Kullanımı” isimleri verilmiştir (Büyüköztürk, 2010). Hiçbir faktörün altına yerleşmeyen 15 numaralı maddenin ölçeğin son halinden çıkarılmasına karar verilmiştir. Böylece ölçeğin son hali 55 maddeden oluşmaktadır (Ek 1). Ölçeğin Güvenilirlik Analizi 5’li Likert tipinde hazırlanan deneme ölçeğinin güvenirliğini tespit etmek için ölçekte yer alan maddelerin iç tutarlılığının (homojenliğinin) bir ölçütü olan Cronbach Alpha güvenilirlik katsayısı hesaplanmıştır (Tavşancıl, 2010). Bu işlem hem ölçeğin tümü hem de tespit edilen faktörlerin altında yer alan maddeler için tek tek yapılmıştır. Güvenirlik analizi korelasyona dayalı madde analizi (1, 2, 3, 4, 22, 23, 26, 49, 61. maddeler), alt-üst grup ortalamaları farkına dayalı madde analizi (23. madde) işlemlerinde deneme ölçeğinden çıkarılan maddeler ve faktör analizinde döndürme işlemi soncunda herhangi bir faktör altına yerleşmediği için ölçekten çıkarılan 15. madde hariç, diğer maddeler seçilerek yapılmıştır. Sosyal bilimlerde Cronbach Alpha güvenirlik katsayısının 0.70’in üzerinde olması beklenmektedir (Büyüköztürk, 2010) ve analizler sonucunda ölçeğin tümünün iç tutarlılık katsayısı .94 olarak hesaplanmıştır. Daha sonra her bir faktör altına yerleşen maddeler tek 47 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 tek seçilerek bu alt faktörler için de iç tutarlılık katsayıları hesaplanmıştır. Faktör döndürme işlemi sonucunda 1. faktör altına yerleşen 20 maddenin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısının .903, 2. faktör altına yerleşen 10 maddenin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısının .823, 3. faktör altına yerleşen 9 maddenin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısının .744, 4. faktör altına yerleşen 7 maddenin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısının .758 ve 5. faktör altına yerleşen 9 maddenin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısının .713 olduğu görülmektedir. Sonuç Yapılan çalışmada fen bilgisi öğretmen adaylarının fen ve teknoloji dersinde model kullanımına yönelik tutumlarını tespit etmek amacı ile geçerli ve güvenilir bir tutum ölçeği geliştirilmeye çalışılmıştır. Çalışma sonucunda 5’li Likert tipinde 28 olumlu ve 27 olumsuz olmak üzere 55 maddeden oluşan 5 faktörlü bir tutum ölçeği geliştirilmiştir. Belirlenen faktörlere maddelerin içerikleri ile uyumlu olacak şekilde birinci faktöre “Gelişim, Öğrenme ve Bireyin Yaklaşımı”, ikinci faktöre “Etkili Ders ve Başarı”, üçüncü faktöre “Dikkat, Motivasyon, Güdüleme ve Temsil”, dördüncü faktöre “Model Kullanım Algısı” ve beşinci faktöre de “Modelin Günlük Hayattaki Önemi ve Öğrenci Kullanımı” isimleri verilmiştir. Yapılan güvenirlik analizleri sonucunda ölçeğin tümünün ve alt faktörlerinin tamamının güvenirlik katsayılarının 0.70’in üzerinde olması hazırlanan ölçekte yer alan maddelerin iç tutarlılığının yüksek olduğunu göstermektedir (Büyüköztürk, 2010; Tavşancıl, 2010). Çalışma sonucunda fen bilgisi öğretmen adaylarının fen ve teknoloji dersinde model kullanımına yönelik tutumlarını tespit etmek amacı ile geçerli ve güvenilir bir ölçek geliştirilmiştir. Ayrıca öğrencilerin ve öğretmenlerin de fen ve teknoloji dersinde model kullanımına yönelik tutumlarını tespit etmek için geçerli ve güvenilir ölçme araçlarının geliştirilmesi önerilmektedir. 48 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Kaynaklar Baykul, Y. (1999). İstatistik: Metodlar ve uygulamalar (3. Baskı). Ankara: Anı Yayınları. Berber, C. N., & Güzel, H. (2009). Fen ve matematik öğretmen adaylarının modellerin bilim ve fendeki rolüne ve amacına ilişkin algıları. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21, 87-97. Bouwma-Gearhart, J., Stewart, J., & Brown, K. (2009). Student misapplication of a gas-like model to explain particle movement in heated solids: Implications for curriculum and instruction towards students' creation and revision of accurate explanatory models. International Journal of Science Education, 31(9), 1157-1174. Büyüköztürk, Ş. (2010). Sosyal bilimler için veri analizi el kitabı: İstatistik, araştırma deseni SPSS uygulamaları ve yorum (12. Baskı). Ankara: Pegem A Akademi. Büyüköztürk, Ş., Çokluk, Ö., & Köklü, N. (2011). Sosyal bilimler için istatistik (7. Baskı). Ankara: Pegem A Akademi. Danusso, L., Testa, I., & Vicentini, M. (2010). Improving prospective teachers’ knowledge about scientific models and modelling: Design and evaluation of a teacher education intervention. International Journal of Science Education, 32(7), 871-905. Ergin, İ., Özcan, İ., & Sarı, M. (2012). Farklı akademik unvanlara sahip fen öğretmenlerinin branşlara göre model ve modelleme hakkındaki görüşleri. Journal of Educational and Instructional Studies in the World, 2(1), 142-159. Everett, S. A., Otto, C. A., & Luera, G. R. (2009). Preservice elementary teachers’ growth in knowledge of models in a science capstone course. International Journal of Science and Mathematics Education, 7(6), 1201-1225. Gilbert, J. K. (1993). Models and modelling in science education. Hatfield, UK: Association for Science Education. Gobert, J. D., & Buckley, B. C. (2000). Introduction to model-based teaching and learning in science education. International Journal of Science Education, 22(9), 891-894. Grosslight, L., Unger, C., Jay, E., & Smit, C. L. (1991). Understanding models and their use in science: Conceptions of middle and high school students and experts. Journal of Research in Science Teaching, 28(9), 799-822. Gümüş, İ., Demir, Y., Koçak, E., Kaya, Y., & Kırıcı, M. (2008). Modelle öğretimin öğrenci başarısına etkisi. Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 10(1), 65-90. Güneş, B., Bağcı, N., & Gülçiçek, Ç. (2004a). Fen bilimlerinde kullanılan modellerle ilgili öğretmen görüşlerinin tespit edilmesi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 4(7), 1-14. Güneş, B., Gülçiçek, Ç., & Bağcı, N. (2004b). Eğitim fakültelerindeki fen ve matematik öğretim elemanlarının model ve modelleme hakkındaki görüşlerinin incelenmesi. Türk Fen Eğitimi Dergisi, 1(1), 35-48. 49 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Güneş, M. H., & Çelikler, D. (2010). The investigation of effects of modelling and computer assisted instruction on academic achievement. The International Journal of Educational Researchers, 2(3), 22-28. Harrison, A. G., & Treagust, D. F. (2000). A typology of school science models. International Journal of Science Education, 22(9), 1011-1026. Harrison, A. G. (2001). How do teachers and textbook writers model scientific ideas for students? Research in Science Education, 31(3), 401-435. Hestenes, D. (1987). Toward a modeling theory of physics ınstruction. American Journal of Physics, 55(5), 440-454. Ingham, A. M., & Gilbert, J. K. (1991). The use of analogue models by students of chemistry at higher education level. International Journal of Science Education, 13(2), 193-202. Justi, R. S., & Gilbert, J. K. (2002). Modelling, teachers’ views on the nature of modelling, and implications for the education of modellers. International Journal of Science Education, 24(4), 369-387. Kuo, M–T., Jones, L. L., Pulos, S. M., & Hyslop, R. M. (2004). The relationship of molecular representations, complexity, and orientation to the difficulty of stereochemistry problems. The Chemical Educator, 9, 1-7. Lock, R. (1997). Post-16 Biology: Some model approaches? School Science Review, 79(286), 33-38. Örnek, F. (2008). Models in science education: Applications of models in learning and teaching science. International Journal of Environmental & Science Education, 3(2), 35-45. Richards, J., Barowy, W., & Levin, D. (1992). Computer simulations in the science classroom. Journal of Science Education and Technology, 1(1), 67-79. Sarıkaya, R., Selvi, M., & Bora Doğan, N. (2004). Mitoz ve mayoz bölünme konularının öğretiminde model kullanımının önemi. Kastamonu Eğitim Dergisi, 12(1), 85-88. Sarıkaya, M. (2007). Kolay sağlanabilir malzemelerle molekül model yapımı. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 5(3), 513-537. Stocklmayer, S. (2010). Teaching direct current theory using a field model. International Journal of Science Education, 32(13), 1801-1828. Tavşancıl, E. (2010). Tutumların ölçülmesi ve SPSS ile veri analizi (4. baskı). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Taylor, I., Barker, M., & Jones, A. (2003). Promoting mental model building in astronomy education. International Journal of Science Education, 25(10), 1205-1225. Tezbaşaran, A. (1996). Likert tipi ölçek geliştirme kılavuzu. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları. Treagust, D. F., Chittleborough, G., & Mamiala, T. L. (2002). Students’ understanding of the role of scientific models in learning science. International Journal of Science Education, 24(4), 357-368. Van Driel, J. H., & Verloop, N. (1999). Teachers’ knowledge of models and modeling in science. International Journal of Science Education, 21(11), 1144-1153. 50 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Ek 1 Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Fen ve Teknoloji Dersinde Model Kullanımına Yönelik Tutum Ölçeğinin Son Hali Madde No 1* 2 3* 4 5* 6 7* 8 9* 10 12 11* 14 13* 16 15* 18 17* 19* 20 21* 22 23* 24 25* 26 27* 28 29* Maddeler 5.Model kullanımı öğrenciyi pasifleştirir. 6.Fen ve teknoloji konularının model kullanılarak öğretilmesi hoştur. 7.Model kullanımının gerekli olmadığına inanıyorum. 8.Model kullanımı anlamlı öğrenmeyi sağlar. 9.Model kullanımının öğrencinin hayal gücünü sınırlandırdığını düşünüyorum. 10.Öğrencinin derse katılımını sağlamak için model kullanılmalıdır. 11.Fen ve teknoloji dersinde model kullanılmasını tercih etmem. 12.Model kullanımı öğrencinin merak duygusunu arttırır. 13.Model kullanımı öğrencinin bilimsel süreç becerilerinin gelişimini engeller. 14.Öğrencinin motivasyonunu arttırmak için model kullanılmalıdır. 16.Model kullanımı dersi eğlenceli hale getirir. 17.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımı tedirginliğe neden olur. 18.Kavramların öğrenilmesini kolaylaştırmak için model kullanılmalıdır. 19.Model kullanımı doğal olayların anlaşılmasını güçleştirir. 20.Model kullanımı gerçek yaşam deneyimlerini uygulama imkânı verir. 21.Model kullanımı kavram yanılgısı oluşumuna neden olur. 24.Model kullanımı öğrencinin derse karşı ilgisini arttırır. 25.Model kullanımı kafa karıştırır. 27.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımı beni kaygılandırır. 28.Model kullanımı karmaşık olayların anlaşılmasını kolaylaştırır. 29.Model kullanmak az sayıda öğrenciye hitap etmeye neden olur. 30.Kavramlar model kullanılarak açıklanmalıdır. 31.Fen ve teknoloji dersinde model kullanılması dikkati dağıtır. 32.Derslerin verimli olması için model kullanılmalıdır. 33.Model kullanımının öğretmen merkezli bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. 34.Derslerde model kullanılması dersin içeriği ile ilgili tahmin yapma fırsatı verir. 35.Model kullanılarak sadece bilişsel alana hitap edileceğini düşünüyorum. 36.Model kullanımı öğrenci başarısını arttırır. 37.Model kullanımı konuların günlük yaşamla ilişkilendirilmesini güçleştirir. 51 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 30 31* 32 38.Model kullanımının kalıcı öğrenmeyi sağlayacağını düşünüyorum. 39.Model kullanımı öğrencinin bilgiyi yapılandırmasına engel olur. 40.Kazanımlara daha kolay ulaşılması açısından model kullanımını faydalı bulurum. 33* 41.Model kullanımı öğrenciyi öğrenmeye teşvik etmez. 34 42.Model kullanımı öğrencinin düşünme sistemini geliştirir. 35* 43.Model kullanımı öğrencinin sosyal yönden gelişimini olumsuz etkiler. 36 44.Öğrencinin konuya daha iyi hâkim olması için model kullanılmalıdır. 37* 45.Model kullanımı kavramların ezberlenmesine neden olur. 38 46.Öğrencinin yaparak yaşayarak öğrenmesini sağlamak için model kullanılmalıdır. 39* 47.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımı sıkıcıdır. 40 48.Model kullanımı konusunda bilgimi arttırmak için çalışırım. 42 50.Çok sayıda duyu organına hitap etmek için model kullanılmalıdır. 41* 51.Model kullanımına yönelik düzenlenecek bir etkinliğe katılmak istemem. 44 52.Model kullanımının fen eğitiminin ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünüyorum. 43* 53.Modeller sadece öğretmenler tarafından hazırlanmalıdır. 46 54.Model kullanılarak öğrenciler araştırma yapmaya teşvik edilmelidir. 45* 55.Model kullanılarak gerçek yaşantılar temsil edilemez. 48 56.Model kullanımı kavramların zihinde daha kolay canlandırılmasını sağlar. 47* 57.Fen ve teknoloji dersinde model kullanımına ilgi duymam. 50 58.Model kullanımı öğrencinin psiko-motor becerilerinin gelişimini olumlu etkiler. 49* 59.Model kullanımının zor olduğunu düşünüyorum. 52 60.Öğrencinin dikkatini çekmek için model kullanılmalıdır. 54 62.Model kullanımı hakkında yeni bilgiler öğrenmek heyecan vericidir. 51* 63.Modellerin ilköğretim 6, 7 ve 8. sınıflarda kullanılmasının uygun olmadığını düşünüyorum. 55 64.Model kullanımı öğrencilerin fen ve teknoloji dersine yönelik olumlu tutum geliştirmelerini sağlar. 53* 65.Soyut fen kavramlarının somutlaştırılmasında model kullanımının etkili olmadığını düşünüyorum. * Ölçekte yer alan olumsuz maddeler 52 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Extended Summary Purpose Models are products and methods of science. Models are the main materials for learning and teaching in science (Harrison and Treagust, 2000). Models are provided to objectify of abstract concepts (Harrison, 2001; Treagust et al., 2002). Models are represented a complex object or process. Models are provided to understand the formation and behaviors of objects, development of process. Models are helped to make predictions about these (Harrison, 2001). Students try to memorize abstract concepts that aren’t imagined in their minds. In order to prevent this situation, models that are facilitated perception in teaching abstract concepts (Lock, 1997) and models that are simplified complex phenomena should be used (Justi and Gilbert, 2002). Students should use models in individual or group studies and students should understand models and modelling in order to gain scientific thinking skills and study skills that are the basic philosophy of science education (Güneş et al., 2004b). Teachers have an important role in using the model and the modeling process. Teachers should guide students. Therefore, teachers’ opinions, understanding, perceptions and attitude about models, role of models in science education, using model in science and technology course and modelling are very important. When the literature was investigated, it was seen that there were studies to examine the opinions about model and modelling (Grosslight et al., 1991), the students’ understanding about scientific models (Treagust et al., 2002), the preservice teachers’ perceptions about role and purpose of models in science (Berber and Güzel, 2009), the teachers’ opinions about models that is used in science (Güneş et al., 2004a), the science teachers’ opinions about model and modelling (Ergin et al., 2012), the physics, chemistry, biology and science teaching staffs’ opinions about models and role of models in science education (Güneş et al., 2004b). However, a study that was done in order to examine attitude towards using model wasn’t seen. For this reason, the aim of the study is to develop a measurement tool that is determined pre-service science teachers’ attitude towards using model in science and technology course. Method In this research, an attitude scale was developed to determine pre-service science teachers’ attitude towards using model in science and technology course. This research was carried out with 386 pre-service science teachers who were attended in Department of Science Education in the spring semester of 2011-2012 academic year. Study sample consisted of 114 male and 269 female pre-service science teachers. Of these students 113 of them were second grade; 144 of them were third grade; 129 of them were fourth grade pre-service science teachers. The following procedures were followed during the development of the attitude scale: Literatüre was reviewed, expert opinions was taken and a five point 53 G. Harman, K. Alat / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2015), 30-54 Likert-type trial scale consisting of 65 items was prepared. Trial scale was implemented 386 pre-service science teachers. Data that was collected from preservice science teachers was prepared for analysis and SPSS 18.0. was used for analysis. Results Item analysis based on item-total correlation and difference of lower-upper group means was done and items of the scale was determined. In order to examine construct validity of the scale, factor analysis was done. The results of the factor analysis was supported the structure of attitude scale with five factors. As a result of analysis, attitude scale was decided to involve 55 items. The total variance that was explained by the five factors was 40.26 %. The variance percentages that was explained by Varimax rotation analysis were calculated to be 24.286 % for the first factor, 5.404 % for the second factor, 3.987 % for the third factor, 3.714 % for the fourth factor and 2.874 % for the fifth factor. The factors was named as “Development, Learning and Individual Approach” (20 items), “Effective Course and Success” (10 items), “Attention, Motivation and Representation” (9 items), “Perception of Using Model” (7 items) and “The Importance of The Model in Daily Living and Using By Student” (9 items). The Cronbach Alpha reliability coefficient of the attitude scale consisting of 55 items was calculated to be .94. Then, Cronbach Alpha reliability coefficient of each factor were calculated and ranged from .713 to .903. The final versiyon of the a five point Likert-type attitude scale involves 55 items. There are 28 positive and 27 negative items in the scale. Conclusion In the study, the Cronbach Alpha reliability coefficient of the scale was found to be high (α= .94). A result of this study, a valid and reliable attitude scale was developed in order to determine pre-service science teachers’ attitude towards using model in science and technology course. **** 54 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 Sınıf Öğretmenlerinin Fen Öğretim Programına Yönelik Görüşlerinin Biyoloji Konuları Bakımından Değerlendirilmesi: Erzincan Örneği * Evaluation of Classroom Teachers' Opinions on Science Curriculum in terms of Biology Subjects: Erzincan Sample DOI=http://dx.doi.org/10.17556/jef.16985 Güntay TAŞÇİ **, Meryem YILMAZ SOYLU *** Özet Bu araştırmada sınıf öğretmenlerinin fen öğretim programı ile ilgili bilgi ve yeterlikleri araştırılmıştır. Çalışma, betimsel bir tarama araştırmasıdır. Çalışmanın örneklemini Erzincan Merkezdeki 17 ilkokulda görev yapan 85 öğretmen oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından oluşturulan bir anket formu kullanılmıştır. Veri toplama süreci 17 öğretmen adayı tarafından sınıf öğretmenleri ile yüzyüze görüşülerek yürütülmüştür. Veri analizi SPSS19 kullanılarak mod, medyan, frekans ve yüzde betimsel istatistikleri ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma bulgularına göre sınıf öğretmenleri fen öğretim programının yapısı, uygun öğretim yöntem ve teknikleri hakkında desteklenmelidir. Ayrıca bu süreç için gerekli öğretim ortamları, materyal ve teknolojilerin onlara sağlanması gerekmektedir. Anahtar Sözcük: fen öğretim programı, biyoloji öğretimi, sınıf öğretmeni Abstract This study were investigated opinions, knowledge and competencies of teachers on science curriculum. The study is a descriptive survey research. The participants were 85 elementary school teachers, which is working in 17 different primary schools in the center of Erzincan. The researchers developed a questionnaire for collecting data. Seventeen teacher candidates helped researchers for interviewing the teachers face-to-face. Descriptive statistics were used to analyze data. Analyses showed that, classroom teachers need to be supported on the structure of the curriculum and appropriate teaching methods and techniques for teaching Bu çalışma Topluma Hizmet Uygulamaları dersi kapsamında Erzincan İl Milli Eğitim Müdürlüğü desteği ile yürütülen “Sınıfta Bilim için El Ele” adlı projeden üretilmiştir. ** Yard. Doç Dr., Erzincan Üniversitesi , [email protected] *** Yard. Doç Dr., Meliksah Üniversitesi , [email protected] * 55 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 science. Furthermore, required instructional environments with materials and technologies need to be provided for teachers. Keywords: science curriculum, biology instruction, elementary school teacher Giriş Son yıllarda eğitim ve teknoloji alanlarında ortaya çıkan gelişmeler, özellikle fen eğitiminden beklentilerin değişmesine yol açmıştır. Bunun bir sonucu olarak öğrenenlerin, çağın gerektirdiği teknolojiyle baş edebilme, eleştirel düşünme gibi bir çok özelliği fen eğitimi ile kazanması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Bilim Akademisi (NRC, 1996) tarafından oluşturulan Ulusal Fen Eğitimi Standartları, Avrupa Ülkeleri de dahil olmak üzere birçok ülkede fen öğretimine oldukça etki etmiş ve farklı ülkelerde öğretmen yetiştirme, mesleki gelişim, öğretim programlarının yeniden düzenlenmesine neden olmuştur. Bu değişimde, yapılan ulusal ya da uluslararası performans karşılaştırma sınavlarının sonuçları da oldukça etkili olmuştur. Bu sınavlar ile alan öğretimi ve öğretmen yeterlikleri araştırmaları önem kazanmıştır (Bingölbali, Özmantar, Sağlam, Demir, ve Bozkurt, 2012; Helmke, 2010). Bu süreçte okullardaki bilim öğretiminin bilimin doğası kapsamında yeniden ele alınmasıyla, öğretim ortamlarında bilimsel bilgi birikiminin iletilmesinden çok, bu sürecin aktif ve katılımcı bir yolla doğayı anlama çabası olarak düzenlenmesi vurgusu öne çıkmıştır (Kırıkkaya, 2009; Köseoğlu, Tümay, Altun, ve Ünlü, 2011). Bu kapsamda Türkiye’de hazırlanan yeni Fen ve Biyoloji öğretim programlarının vizyonu Fen ve Teknoloji Okuryazarı bireyler yetiştirmek olarak ifade edilmektedir. Programın temel yapısını Fen Teknoloji Toplum Çevre (FTTÇ) Etkileşimi, Bilimsel Süreç Becerileri, Tutum ve Değerler olarak belirlenen kazanım alanları oluşturmaktadır (MEB, 2005; MEB, 2011). Yapılan son değişiklik ile program yapısına mevcut alanlar korunarak, yaşam becerileri, sosyobilimsel konular yeni boyutlar olarak eklenmiştir (MEB, 2013). Öğretim programı incelendiğinde fen öğretiminde, mevcut bilimsel bilgileri aktarmaktan çok bilimsel bilgi kazanma yollarına vurgu yapıldığı görülmektedir. Öğretim programında önerilen kazanım 56 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 alanları ile öğrencilerin bilim insanlarının bilgi kazanma yollarını kullanarak bilgilere ulaşması, problem çözmesi, eleştirel düşünmesi, yaşam boyu öğrenen bireyler olarak yetişmeleri hedeflenmiştir. Bunun için tanımlanan öğretim sürecinde incelemeye dayalı öğretim stratejisinin kullanımı önerilmekte ve öğretimin gözlem, deney gibi temel inceleme yolları ile gerçekleştirilmesi istenmektedir (MEB, 2005). Bu durum öğretim kalitesi ile ilişkili görülen öğretmen yeterliklerini tekrar önemli bir araştırma konusu haline getirmiştir. Literatürde öğretmen yeterlikleri öncelikle; alan bilgisi, alan öğretim bilgisi ve genel eğitim bilgisi olmak üzere üç temel boyut olarak ele alınırken, daha sonra müfredat bilgisi, öğrenenler hakkında bilgi, öğretimin bağlamına ilişkin bilgi ve öğretimin amaçlarına ilişkin bilgi olarak genişletilmiştir (Baummert ve Kunter, 2006; Nakipoğlu ve Karakoç, 2005; Park ve Oliver, 2008). Bu kapsamda öğretmen yeterlikleri ile ilgili olarak yapılan çalışmalar sonucunda MEB tarafından genel öğretmen yeterlikleri (MEB, 2008) ve özel alan biyoloji öğretmen yeterlikleri (MEB ÖYEGM, 2011) performans göstergeleriyle yayımlanmıştır. Derin değişiklikler yapan Fen Öğretim Programının (MEB, 2005) uygulanmasında öğretmenlerin sahip olması gereken donanımlar bu çerçevede ortaya çıkarılmıştır. Bu yeterliklerin ise, öğretmenlerin öğretim programını gerçekleştirebilme gücünü yansıttığı görülmektedir. Öğretim programının öğretmenler tarafından uygulanma düzeyi olarak tanımlanan kaliteli öğretim için yapılan değişikliklerin sınıf ortamına yansıtılabilmesi gerekmektedir ki, bu da doğrudan öğretmen yeterliklerini, öğretmenlerin yeni program ile ilgili görüş, bilgi ve uygulama düzeylerini önemli araştırma konusu haline getirmektedir. Literatür incelendiğinde özellikle, bilimin doğası, bilimsel süreç becerileri, bilim ve teknoloji okur yazarlığı, öğretmen yetiştirme, öğretmenlerin mesleki gelişimleri, öğretmenlik meslek bilgisinin birçok ülkede araştırma konusu olduğu görülmektedir (Cheng vd., 2009; Delandshere ve Arens, 2001; Holins, 2011; Reinhold, 2004; Tekkaya, Çakıroğlu ve Özkan, 2004 Wray, 2007; van Dijk ve Kattmann, 2007;). Reinhold (2004) tarafından Almanya’ da reform süreci ile öğretimde değişen yaklaşım, müfredat ve yeterliklerin yansımalarına ve etkilerine dikkat çekilmektedir. Buna göre öğretmen 57 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 eğitiminde, öğretmenlik meslek bilgisinin, belirlenen öğretmen yeterlikleri çerçevesinde işlenmesi gerektiği gösterilmektedir. Biyoloji öğretimi bakımından da öğretim kalitesi, öğretmen yeterlikleri, alana özgü öğretim kalitesi, sınıf içi iletişim sürecinin kalitesi, öğretmen yetiştirme alanlarında kapsamlı çalışmalar yürütülmektedir (Wadouh, Sandmann ve Neuhaus, 2009; Wüsten, Schmelzing, Sandmann ve Neuhaus, 2008; Wüsten vd., 2010). Türkiye’de yapılan araştrımaların öğretim programı hakkında görüşler, program ile öne çıkan öğretim süreci değişkenlerinin etkililiği ya da uygulanma durumları ve öğretmenlerin program ile ilgili yeterlikleri üzerine odaklandıkları görülmektedir. Çavaş ve Kesercioğlu (2008) tarafından İzmir ilindeki 465 sınıf öğretmeni ile sınıf öğretmenlerinin fen ve teknoloji öğretim yeterlikleri öğretim programı temelinde hazırlanan bir ölçekle araştırılmıştır. Öte yandan ilköğretim öğretmenlerinin 2005 yılında yayımlanarak kullanılmaya başlanan Fen öğretim programı hakkında görüşlerinin de araştırıldığı görülmektedir (Bümen, 2005; Özpolat, Sezer, İşgör, ve Sezer, 2007; Kırıkkaya, 2009; Baş, 2013). Fen öğretiminde sınıf öğretmenlerinin farklı öğretim teknikleri ile ilgili sorunları, uygulama düzeyleri gibi konular da, yapılan araştırmalar arasındadır (Çam, Özkan ve Avinç, 2009; Kaptan ve Arslan, 2002; Kaya, Karaçam, Eş ve Tuncel, 2013;). Bigölbali vd. (2012) tatarafından ise öğretim sürecinin müfredata uygun olarak gerçekleştirilebilmesi için etkinliklere odaklanılmaktadır. Diğer bir araştırma konusu öğretmenlerin öğretim programında öngörülen alternatif ölçme tekniklerini uygulamaya yönelik zorluklarının belirlenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır (Çoruhlu, Nas, ve Çepni, 2009). MEB EARGED (2008) tarafından yapılan sınıf öğretmenlerinin hizmet içi eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi çalışması ile sınıf öğretmenlerinin ihtiyaçları lisans eğitimi baz alınarak araştırılmıştır. Fen öğretiminin ilk basamağını oluşturan üçüncü dördüncü sınıf fen dersleri, sınıf öğretmenleri tarafından verilmektedir. Bu nedenle sınıf öğretmenlerinin fen öğretim porgramını uygulayabilme düzeyleri önem kazanmaktadır. Bu çalışma, sınıf öğretmenlerinin fen öğretim programına yönelik kendileri ile ilgili algılarını ve biyoloji öğretimi açısından programın öngördüğü öğretim sürecini öğretmen görüşlerine dayalı olarak incelemeyi amaçlamaktadır. 58 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 Araştırma Soruları 1. Sınıf öğretmenlerinin Fen Öğretim Programının temel yapısı ile ilgili bilgi düzeylerine yönelik görüşleri nasıldır? 2. Sınıf öğretmenlerinin Fen Öğretim Programının temel yapısını anlama ile ilgili destek alma düzeylerine yönelik görüşleri nasıldır? 3. Sınıf öğretmenlerinin Fen Öğretim Programında tanımlanan öğretim süreci ile ilgili bilgi düzeylerine ilişkin görüşleri nasıldır? 4. Sınıf öğretmenlerinin Fen Öğretim Programında tanımlanan öğretim sürecini uygulayabilme ile ilgili yeterlilik düzeyine ilişkin görüşleri nasıldır? 5. Sınıf öğretmenlerinin Fen Öğretim Programında tanımlanan öğretim sürecini uygulama sıklıkları nasıldır? 6. Sınıf öğretmenlerinin fen derslerinde biyoloji konularını işlerken kullandıkları öğretim yöntem ve teknikleri nelerdir? 7. Sınıf öğretmenlerinin fen öğretiminde zorlandıkları konu, kazanım ve ihtiyaç duydukları materyaller nelerdir? Yöntem Araştırmada betimsel tarama yöntemi kullanılmıştır. Örneklem Araştırmanın örneklemini Erzincan’daki 17 ilkokulda görev yapan %47.1’i kadın, %50.6’sı ise erkek toplam 85 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Öğretmenlere ait tanımlayıcı bilgiler Tablo 1’de verilmektedir. Tablo1 incelendiğinde öğretmenlerin hizmet yıllarının 3 ila 36 yıl arasında değiştiği, ortalama hizmet yılının 16 yılın üzerinde olduğu, en çok birikmenin 12 yıllık öğretmenlerde olduğu görülmektedir. Tablo 1. Örnekleme Ait Tanımlayıcı İstatistikler Hizmet Yılı Sınıf Mevcudu Okutulan Sınıf n Ortalama Min. Maks. Medyan Mod 84 85 85 16,63 20,24 2,50 3,00 10,00 1,00 36,00 35,00 4,00 14,50 20,00 3,00 12,00 16,00 4,00 59 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 Öğretmenlerin sınıf mevcutlarının 10 ile 35 arasında değiştiği, ortalama 20 öğrenci ve çoğunlukla sınıf mevcudunun 16 olduğu görülmektedir. Araştırma kapsamındaki öğretmenler 1., 2., 3. ve 4. sınıfı okutmakta, çoğunlukla 4. sınıf okutan öğretmenlerden oluşmaktadır. Rasgele seçilen okullar ve öğretmenlerden oluşan örneklem bu özellikleri ile genellenebilir özellikte değildir ve yapıldığı zaman ve yer ile sınırlıdır. Veri Toplama Aracı Araştırmanın verileri araştırmacılar tarafından geliştirilen anket formu ile toplanmıştır. Anketin geliştirilmesi için öncelikle araştırma soruları kapsamında kaynaklar incelenmiştir. Bu çerçevede Fen Öğretim Programı (MEB, 2005; MEB, 2013) analiz edilmiştir. Anketin birinci bölümü örnekleme ile ilgili betimleyici bilgilere yönelik soruları içermektedir. İkinci bölümü Fen Öğretim Programının temel yapısı göz önünde bulundurularak sınıf öğretmenlerinin bilgi, uygulama yeterlikleri ve sınıfta uygulama durumlarını ölçen sorulardan oluşmaktadır. Bu sorular belirlenen her bir madde için Yetersiz (1), Orta (2), Yeterli (3); Hiç (1), Kısmen (2), Kesinlikle (3) ya da Nadir (1), Orta (2), Sık (3) şeklinde 3 derecelidir. Anketin üçüncü bölümü ise sınıf öğretmenleri tarafından yazılarak cevaplanacak açık uçlu sorulardan oluşmaktadır. Bu sorulardan birincisi öğretmenlerin bir ders süresinin giriş, geliştirme ve sonuç bölümlerinde kullandıkları öğretim yöntem ve tekniklerini yazmalarını içermektedir. Diğerleri ise öğretiminde zorlanılan konu, kazanım ve ihtiyaç duyulan materyal, araç-gereçlerin yazılması şeklindedir. Anket öncelikle araştırmacılar tarafından geliştirilmiş daha sonra bir ölçme ve değerlendirme uzmanı tarafından incelenmiştir. Anket formu psikolojik bir yapıyı ölçen ya da toplam puan almaya yönelik bir özellik içermemektedir. Bu nedenle kapsam ve anlaşılırlık yönünden uzman görüşü alınarak ve pilot uygulama yapılarak ankete son hali verilmiş ve araştırmada kullanılmıştır. 60 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 Veri Toplama Süreci Araştırma, Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı, 2013-2014 Eğitim ve Öğretim yılı içerisinde yürütülen Topluma Hizmet Uygulamaları dersi kapsamında, Erzincan İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği yapılarak yürütülmüştür. Sunulan sonuçlar “Sınıfta Bilim için El Ele”projesi kapsamında toplanan verilerdir. Hazırlanan Anket formu dersi alan 17 öğretmen adayı tarafından okullardaki sınıf öğretmenlerine birebir görüşme ile uygulanmıştır. Veri Analizi Araştırma verileri SPSS 19 kullanılarak, nominal veri seti oluşturan sorularda mod medyan; açık uçlu sorularda ise frekans ve yüzde analizi ile çözümlenmiştir. Mod, ortalamanın hesaplanamadığı durumlarda veri hakkında kabaca bir kanı sağlayan merkezi eğilim ölçüsüdür. Bu değer yapılan ölçümlerde en çok tekrarlanan değeri ifade etmektedir (Büyüköztürk, Çakmak ve Köklü, 2013). Bu çalışmada öğretim programı ve öğretim süreci ile ilgili araştırma sorularına sınıf öğretmenlerinin katılma derecelerinden hangisinde birktiği mod değerine göre yorumlanmıştır. Bulgular Bu bölümde çalışma bulguları araştırma sorularına paralel olarak tablolar halinde sunulmaktadır. Sınıf Öğretmenlerinin Fen Öğretim Programı İle İlgili Bilgileri ve Yardım Alma Ihtiyacına Yönelik Görüşleri Sınıf öğretmenlerine Fen Öğretim Programını oluşturan ana öğeler tek tek sunularak, bunlara yönelik bilgi düzeyleri ve yardım alma durumlarına ilişkin görüşleri Tablo 2’de sunulmaktadır. Tablo 2 incelendiğinde sınıf öğretmenlerinin fen öğretim programının yapısını oluşturan temel konular hakkındaki bilgi düzeylerinin yeterli olduğu konusunda biriktiği, ancak bu durumun 61 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 bilimsel süreç becerileri, FTTÇ etkileşimi, Tutum Değerler ve incelemeye dayalı öğrenme konularında ortanca değerin ve yığılmanın orta düzeyde olacak şekilde değiştiği görülmektedir. Sınıf öğretmenlerinin bu konularda yardım alma ile ilgili görüşleri ise kısmen düzeyinde birikmektedir. Tablo 2. Fen Öğretim Programına Yönelik Sınıf Öğretmenlerinin Bilgi ve Destek Almaya İlişkin Görüşleri Vizyonu Yapısı Kazanımları Öğretim süreci Dil Ölçme Değerlendirme Bilimsel süreç becerileri FTTÇ Etkileşimi Tutum ve Değerler Bilimin Doğası Etkinlikler Alan Bilgisi İncelemeye Dayalı Öğrenme Bilgi* n Medyan 84 3,00 85 3,00 84 3,00 85 3,00 85 3,00 85 2,00 84 2,00 85 2,00 85 2,00 84 3,00 85 3,00 85 3,00 85 2,00 Mod 3,00 3,00 3,00 3,00 3,00 3,00 3,00 2,00 3,00 3,00 3,00 3,00 2,00 Yardım** n Medyan 84 2,00 83 2,00 82 2,00 83 2,00 81 2,00 81 2,00 82 2,00 83 2,00 83 2,00 83 2,00 84 2,00 83 2,00 83 2,00 Mod 2,00 2,00 2,00 2,00 1,00 2,00 2,00 2,00 2,00 2,00 2,00 2,00 2,00 *1:Yetersiz, 2:Orta, 3:Yeterli; **1:Hiç, 2:Kısmen, 3:Kesinlikle Buna göre sınıf öğretmenlerinin fen öğretim programının temel yapıları ile ilgili olarak kısmen yardıma ihtiyaç duydukları söylenebilir. Sınıf Öğretmenleri Fen Öğretim Programında Tanımlanan Öğretim Süreci İle İlgili Bilgi, Yeterlik ve İstenenleri Öğretimde (Biyoloji Konuları) Kullanma Durumlarına Yönelik Görüşleri Sınıf öğretmenlerinin öğretim sürecinde, temel bilimsel süreç becerileri ve fen öğretimine uygun öğretim yöntemlerine ilişkin bilgi, bunları uygulamaya yönelik yeterlik ve öğretimde kullanma sıklıklarına ilişkin görüşleri Tablo 3’de verilmektedir. Sınıf öğretmenlerinin bilimsel süreç becerileri ve fen öğretimine uygun öğretim yöntem, tekniklerine yönelik bilgilerinin yeterli düzeyinde 62 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 biriktiği görülmektedir. Bunlardan sadece okul dışı öğrenme ortamları ve modelleme ile ilgili bilgileri orta düzeyde birikmektedir. Buna karşın, öğretim sürecinde bunları uygulamaya yönelik yeterliklerine ilişkin görüş orta düzeyde birikmektedir. Öğretim sürecinde belirlenen bilimsel süreç becerilerini ve öğretim modellerini öğretimde kullanma sıklıkları ise nadir kullamada birikim göstermektedir. Tablo 3. Sınıf Öğretmenlerinin Öğretim Sürecine İlişkin Görüşelerinin Mod ve Medyan Değerleri Bilgi* Gözlem Veri Kaydetme İletişim Sonuç çıkarma İşbirlikli Öğrenme Modelleme Problem Tabanlı Öğrenme Okul dışı Öğrenme ortamları Deney Yapma Drama Oyunla Öğrenme Yeterlik* Kullanma** n 85 85 85 85 84 Medyan 3,00 2,00 3,00 3,00 3,00 Mod 3,00 3,00 3,00 3,00 3,00 N 76 79 84 84 84 Medyan 2,00 2,00 3,00 3,00 2,00 Mod 2,00 3,00 3,00 3,00 2,00 n 85 85 85 85 85 Medyan 1,00 1,00 1,00 1,00 1,00 Mod 1,00 1,00 1,00 1,00 1,00 85 85 2,00 2,00 2,00 3,00 83 84 2,00 2,00 2,00 3,00 85 85 1,00 1,00 1,00 1,00 83 2,00 2,00 84 2,00 2,00 84 1,00 1,00 85 85 85 2,00 3,00 3,00 3,00 3,00 3,00 84 84 84 2,00 2,00 2,00 2,00 2,00 2,00 85 85 85 1,00 1,00 1,00 1,00 1,00 1,00 *1:Yetersiz, 2:Orta, 3:Yeterli; **1:Nadir, 2:Orta, 3:Sık Buna göre sınıf öğretmenlerinin çoğunluğunun fen öğretim programındaki yöntem ve teknikleri nadiren kullandıkları, kendilerini orta dercede uygulama yeterliğine sahip gördükleri ancak bunlar ile ilgili bilgilerini yeterli gördükleri ortaya çıkmaktadır. Sınıf Öğretmenlerinin Fen Derslerinde Biyoloji Konularını İşlerken Kullandıkları Öğretim Yöntem ve Teknikleri Sınıf öğretmenlerinin fen derslerinde biyoloji konularını işlerken dersin giriş, geliştirme ve sonuç bölümlerinde kullandıkları öğretim yöntem ve tekniklerinin frekansları ve oranları Tablo 4’te verilmektedir. Buna göre sınıf öğretmenlerinin fen derslerinde biyoloji konularının öğretiminde en yüksek oranda soru cevap (%16,5; %23,5; %25,9) tekniğini kullandıkları görülmektedir. Dersin giriş aşamasında 63 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 dikkat çekme etkinliği öğretmenlerin %13,7’si tarafından kullanılmaktadır. Beyin fırtınası, önbilgi yoklama, örnek olay ve anlatım yöntem ve tekniklerinin kullanımı ise sınıf öğretmenlerinin %10’undan daha azı tarafından bildirilmektedir. Sınıf öğretmenlerinin %3’ünden daha azı tarafından bidirilen teknikler ise diğer olarak ele alınmış bunların drama, eğitsel oyun olduğu görülmüştür. Sınıf öğretmenlerinin yarısına yakını dersin geliştirme bölümünde anlatım (%27,1) ve soru cevap (%23,5) tekniklerini kullanmaktadır. Tablo 4. Sınıf Öğretmenlerinin Ders Tasarımlarındaki Yöntem ve Tekniklerin Yüzde ve Frekansları GİRİŞ Soru cevap Dikkat Çekme Beyin fırtınası Ön bilgi yoklama Örnek olay Anlatım Öyküleme Drama Rol oynama Diğer* Boş Toplam GELİŞTİRME F % 14 16,5 12 14,1 8 9,4 6 7,1 6 7 2 7,1 8,2 2,4 1 1,2 1 7 21 85 1,2 8,2 24,7 100 Anlatım Soru cevap Deney Beyin fırtınası Tartışma Örnekleme Drama Eğitsel SONUÇ f % 23 27,1 20 23,5 12 14,1 10 11,8 7 4 3 8,2 4,7 3,5 oyun Gösteri Diğer** 2 2 2 2,4 2,4 2,4 Toplam 85 100 Soru cevap Anlatım Özet f % 22 25,9 8 9,4 4 4,7 Örneklendirme 3 3,5 Eğitsel oyunlar Beyin fırtınası Deney Drama 2 1 1 2,4 1,2 1,2 1 1,2 Tartışma Diğer*** Boş Toplam 1 9 33 85 1,2 10,6 38,8 100 * motivasyon, klavuz kitaba bağlı kalıyorum, görsel ve işitsel araçlar, görsel sunu, derse hazırlık, çevreden ve geçmiş yaşantılar ** okuma-anlama, konuyu okutma ve özetleme *** dönüt, yaparak yaşayarak öğrenme, ev ödevi, gözlem, verileri yorumlama, sonuç çıkarma Deney, beyin fırtınası ve tartışma teknikleri ise %14 ile %8,3 arasında değişmektedir. Dersin sonuç bölümünde ağırlıklı olarak soru cevap tekniği ve anlatım kullanıldığı ifade edilmektedir. Tablo 4’te öne çıkan diğer bir bulgu ise sınıf öğretmenlerinin %25’i girşte, %39’u ise sonuç bölümünde yöntem ve teknik belirtmemiştir. Buna göre sınıf öğretmenlerinin biyoloji konularının öğretiminde ders tasarımlarının ağırlıklı olarak anlatım ve soru cevap teknikleri üzerine yoğunlaştığı 64 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 söylenebilir. Bu durum sınıf öğretmenlerinin öğretim süreçlerinde yöntem çeşitliliğinin olmadığını ya da ders süresinin bölümlerine uygun yöntem ve teknikleri entegre edemediğini göstermektedir. Sınıf Öğretmenlerinin Fen Öğretiminde Zorlandıkları Konu, Kazanım ve İhtiyaç Duydukları Materyaller Sınıf öğretmenlerinin fen derslerinde öğretmekte zorlandıkları konular ve kazanımlar Tablo 5 ve Tablo 6’da verilmektedir. Tablo 5 incelendiğinde sınıf öğretmenlerinin büyük çoğunluğunun (%75) kazanım belirtmediği, belirtilen kazanımların genel ifadeler ile yazıldıkları görülmektedir. Yazılan kazanımların belirtilen konular ile uyumlu olduğu görülmektedir. Tablo 5. Sınıf Öğretmenlerinin Fen Öğretinminde Zorlandıkları Kazanımların Yüzde ve Frekansları Bir varlığın canlı ve cansız olduklarını sorgulayarak karar verir. Destek ve hareket ünitesi kazanımları Dünya'nın yapısında bulunan maddelerin önemi hakkında bilgi edinmesi. Gözlem gerektiren kazanımlar Isının madde üzerindeki etkileri ve karışımlar, çözeltiler konusundaki kazanımlarda Işık, ses ile ilgili kazanımlar. Kasların lifli yapısı sayesinde kasılıp gevşediği ve kemikleri harekete geçirdiğini açıklar Kuvvetin cisimlerin hareket ve şekilleri üzerinde ki etkilerini açıklama Saf madde ve karışım arasındaki farkları açıklar Sebeb sonuç ilişkisi kurma Uyku halindeki canlı varlıkların uygun koşullar oluştuğunda canlılık özelliği çıkarımını yapar. Varlıkların haraket özelliklerini karşılaştırarak sınıflandırır. 1 Varlıkların sınıflandırılması belirsizlik olabileceğinin farkına varır Elektrik devreleri konusu kazanımlar KazanımBildirmeyenler f 1 1 1 % 1,2 1,2 1,2 1 1 1,2 1,2 1 1 1,2 1,2 1 1 1 1 1,2 1,2 1,2 1,2 1,2 1 1,2 2 2,4 64 75,3 Bununla birlikte Tablo 6 incelendiğinde öğretmenlerin %28’i hiçbir konu belirtmemektedir. Öğretiminde zorlanıldığı bildirilen konular arasında vücudumuzu tanıyalım ve deney yaptırılması gereken 65 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 konuların en yüksek orana sahip oldukları, Canlılar Dünyası, Mikroskobik Canlılar, Canlıların Ortak Özellikleri konularının ise daha düşük oranda oldukları belirlenmiştir. Tablo 6. Sınıf Öğretmenlerinin Fen Öğretinminde Zorlandıkları Konuların Yüzde ve Frekansları Konu Bildirmeyenler Vücudumuzu Tanıyalım Deney Yaptırmam Gereken Konular Madde Elektrik Işık ve Ses Canlılar Dünyası Dünya Uzay Gezegen Mikroskobik Canlılar Isı ve Sıcaklık Kuvvet ve Hareket Canlıların Ortak Özellikleri Toplam f 24 10 10 9 8 7 4 4 3 2 2 1 85 % 28,24 11,76 11,76 10,59 9,41 8,24 4,71 4,71 3,53 2,35 2,35 1,18 100,00 Tablo 7 incelendiğinde sınıf öğretmenlerinin %36,47’sinin laboratuvar ve deney malzemelerinin eksikliğini bildirdikleri görülmektedir. Hemen bunun ardından ise özellikle biyoloji öğretiminde önemli olan mikroskop ve modeller ihtiyaç duyulan araçlar arasında görülmektedir. Tablo 7. Sınıf Öğretmenlerinin Fen Öğretinminde İhtiyaç Duydukları Materyallerin Yüzde ve Frekansları Laboratuvar, Deney Araç Ve Gereçleri Mikroskop, Lam, Lamel Model Projeksiyon Ve Bilgisayar Akıllı Tahta Elektirik Devresi Poster Değişik Taş Örnekleri İhtiyaç Bildirmeyenler Toplam 66 f % 31 11 11 8 7 4 2 1 10 85 36,47 12,94 12,94 9,41 8,24 4,71 2,35 1,18 11,76 100 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 Modeller özellikle çiçek modeli, iskelet modeli olarak örneklenmektedir. Sonuç ve Tartışma Araştırma bulgularına göre Fen Öğretim Programında önerilen öğretim süreci ile ilgili bilimsel süreç becerileri ve öğretim yöntemleri sınıf öğretmenleri tarafından nadiren kullanılmaktadır. Sınıf öğretmenleri bu yöntemler ve bilimsel süreç becerilerini öğretimde uygulayabilme hakkında ise kendilerini orta düzeyde yeterli görmektedir. Sınıf öğretmenlerinin ders tasarımları ile ilgili bulguda bu veriyle uyumlu olarak sınıf öğretmenlerinin fen derslerinde genellikle anlatım, soru cevap tekniklerini kullandıkları görülmektedir. Çavaş ve Kesercioğlu (2008) tarafından yapılan çalışmada sınıf öğretmenlerinin fen öğretmen yeterlikleri bakımından zayıf oldukları konusunda literatür aktarılmaktadır. Baş (2013) tarafından yapılan çalışma bulgularında da öğretmenlerin fen öğretim programının öğretim sürecine ilişkin yeterlik görüşlerinin düşük olduğu belirlenirken, sınıf öğretmenlerinin fen öğretim programı hakkında bilgi eksiklikleri ile ilgili literatüre dikkat çekilmektedir. Bulut (2008) tarafından yapılan çalışmada ise öğretmenlerin öğretim programını öğrenci merkezli olarak orta düzeyde uyguladıkları bildirilmektedir. Ayrıca sınıf öğretmenleri 3-4. Sınıf Fen Öğretim Programı ile ilgili kısmen desteğe ihtiyaç duymaktadır. 2005 yılından beri uygulamada olan ve öncesine göre köklü değişimler getiren fen öğretim programı teorik temelleri ile birlikte, öğretim sürecinde de bir çok değişimi birlikte getirmiştir. Literatürde yapılan çalışmalara bakıldığında bu bulgu ile uyumlu olarak sınıf öğretmenlerinin öğretim programı ile ilgili ölçme değerlendirme de dahil olmak üzere desteğe ihtiyaç duydukları yönünde çalışma sonuçlarına rastlanmaktadır (Baş, 2013; Çoruhlu, Nas ve Çepni, 2009; Kırıkkaya, 2009). Literatürde yapılmış çalışmalardan farklı olarak bu çalışma ile ortaya koyulan sınıf öğretmenlerinin fen derslerinde biyoloji konularının öğretiminde ağırlıklı olarak anlatım, soru cevap tekniği kullandıkları ve öğretmenler tarafından öğretiminde zorlanılan konu ve kazanımlarda biyoloji alanının yüksek oranlarda olduklarıdır. Sınıf öğretmenlerinin ihtiyaç duyudukları materyal ve araçların başında laboratuvar ve özellikle mikroskop, modellerin gelmesi diğer önemli bir sonuçtur. Öğretiminde zorlanılan konular, kazanımlar ile uyumlu olan bu eksiklikler öğretim sürecinin, fen öğretim programındaki gibi yürütülememesinde diğer önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan farklı çalışmalarda da öğretim sürecinin programın öngördüğü şekilde yürütülememesinde öğretim ortamları ve materyal araç gereç eksiklikleri önemli bir etken olarak 67 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 bildirilmektedir (Baş, 2013; Şengül, Çetin ve Gür, 2008). Ortaöğretim düzeyinde yapılan diğer araştırmalarda biyoloji öğretiminde öğretmenlerin laboratuvar uygulamaları, modeller ve diğer yöntemlerin biyoloji öğretiminde kullanılması konusunda olumlu görüşleri olduğu ancak daha çok anlatım soru cevap tekniklerinin kullanıldığı bildilirilmektedir (Atıcı, ve Bora, 2004; Gürbüz, ve Sülün, 2004; Temelli ve Kurt, 2011). Bu sonuçlara paralel olarak MEB EARGED (2008) tarafından yapılan çalışmaya göre Türkiye’deki sınıf öğretmenlerinin %80’ i Fen ve Teknoloji Laboratuvarı Uygulamaları, % 52’si ise Genel Biyoloji ile ilgili hizmet içi eğitime ihtiyaçlarının olduğunu bildirmektedir. Yapılan çalışma sonuçları kendi içlerinde ve incelenen literatür ile uyumlu olarak sınıf öğretmenlerinin biyoloji öğretimini fen öğretim programı çerçevesinde gerçekleştirebilmesi için birçok bakımdan desteklenmesi gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Bunların, öğretim programına yönelik bilgilendirme, öğretim süreci gereklilikleri olarak bilimsel süreç becerileri ve öğretim yöntem teknikleri, materyal araç ve gereçlerin sağlanması, sınıf ya da ilkokul binalarına fen öğretimine özgü laboratuvar ortamı oluşturulması olarak sıralanması mümkündür. Kaynaklar Atıcı,T. & Bora, N. (2004). Orta Öğretim Kurumlarında Biyoloji Eğitiminde Kullanılan Öğretim Metotlarının Ders Öğretmenleri Açısından Değerlendirilmesi Ve Öneriler. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , Cilt 6(2). Baş, G. (2013). 2005 İlköğretim Programları Hakkında Öğretmen Görüşleri. Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 67-95. Baumert, J. & Kunter, M. (2006). Stichwort: Professionelle Kompetenz Von Lehrkräften. Zeitschrift Für Erziehungswissenschaft , cilt 9(4), 469-520. Bingölbali, E., Özmantar, M. F., Sağlam, Y., Demir, S., & Bozkurt, A. (2012). İlköğretim Öğretmenlerinin Fen Ve Matematik Alanlarinda Mesleki Gelişim Modeli Ve Bu Modelin Yayginlaştirilmasi. Gaziantep: TÜBİTAK. Bulut , İ. (2008). Yeni _lkögretim Programlarında Öngörülen Ögrenci Merkezli Uygulamalara _liskin Ögretmen Görüsleri (Diyarbakır _li Örnegi. Kuram ve Uygulamada Egitim Yönetimi, 521-546. Bümen, T. (2005). Öğretmenlerin Yeni İlköğretim 1-5 Sıf Programları ile ilgili Görüşleri Ve Programı Uygulamaya Hazırlayıcı Bir Hizmet İçi Eğitim Çalışması Örneği. Ege Eğitim Dergisi, 21-57. Cheng, M., Chan, K.W., Sylvia Y.F., Tang, Annie, & Cheng, Y.N. (2009). Pre-Service Teacher Education Students’ Epistemological Beliefs And Their Conceptions of Teaching . Teaching And Teacher Education , 25, s. 319-327. Çam, F., Özkan , E., & Avinç, İ. (2009). Fen ve Teknoloji Dersinde Drama Yönteminin Akademik Basarı ve Derse Karsı İlgi Açısından Karsılastırmalı Olarak İncelenmesi: Köy ve Merkez Okulları Örnegi. Gazi Egitim Fakültesi Dergisi,, 29(2), 459-483. Çavaş, H. P., & Kesercioğlu, T. (2008). Sınıf Öğretmenlerinin Fen Ve Teknoloji Öğ-retim Yeterliklerinin Belirlenmesi. Ege Eğitim Dergisi, 9(1), 75-94. 68 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 Çoruhlu, T., Nas, , S., & Çepni, S. (2009). Fen Ve Teknoloji Öğretmenlerinin Alternatif Ölçmedeğerlendirme Tekniklerini Kullanmada Karşılaştıkları Problemler: Trabzon Örneği. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergis, 122-141. Delandshere, G., & Arens, S. A. (2011). Representations Of Teaching And Standards-Based Reform: Are We Closing The Debate About Teacher Education. Teaching And Teacher Education , 17, s. 547-566. Gürbüz, H., & Sülün, A. (2004). Türkiye' de Biyoloji Öğretmenleri Ve Biyoloji Öğretmen Adaylarının Nitelikleri. Milli Eğitim Dergisi, Sayı 161. Helmke, A. (2010). Unterrichtsqualität. (Edit)Detlef Rost. Handwörterbuch Paedagogische Psychologie 4. Auflage. Beltz Pvu, (s. 886-895). Holins, R. (2011). Teacher Preparation For Quality Teaching . Journal Of Teacher Education, 62, s. 395. Kaptan, F., & Arslan, B. (2002). Fen Öğretiminde Soru-Cevap Tekniği İle Analoji Tekniğinin Karşılaştırılması. old.fedu.metu.edu.tr: http://old.fedu.metu.edu.tr/ufbmek5/b_kitabi/PDF/Fen/Poster/t48d.pdf adresinden alınmıştır Kaya, S., Karaçam, S., Eş, H., & Tuncel, M. (2013). 4. ve 5. Sınıf Öğretmenlerinin Fen ve Teknoloji Dersinde Proje ve Performans Görevlerine İlişkin Görüşleri. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 187-201. Kırıkkaya, E. B. (2009). İlköğretim Okullarındaki Fen Öğretmenlerinin Fen Ve Teknoloji Programına İlişkin Görüşleri. Türk Fen Eğitimi Dergisi, 133-148. Köseoğlu, F., Tümay, H., Altun, Y., & Ünlü, P. (2011). Bilimin Doğası Öğretimi: Bilim Felsefesi ve Bilim Tarihine Dayanarak Bilimsel Argüman Oluşturma ve Akıl Yürütme Öğretimine Yönelik Bir Öğretmen Mesleki Gelişim Paketinin Hazırlanması. ANKARA: TÜBİTAK(108K086). MEB. (2005). Talim Ve Terbiye Kurulu Başkanlığı . Fen Ve Teknoloji Dersi(4-5.Sınıflar) ÖğretimProgramı.:http://ttkb.meb.gov.tr/program2.aspx/program2.aspx?islem=1&k no=25 adresinden alınmıştır MEB. (2011). Ortaöğretim Biyoloji Dersi Öğretim Programı. Talim Ve Terbiye Kurulu: http://ttkb.meb.gov.tr/program2.aspx/program2.aspx?islem=1&kno=162 adresinden alınmıştır MEB Öğretmen Yetiştirme Ve Eğitimi Genel Müdürlüğü. (2008). Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri. . www.otmg.meb.gov.tr: http://otmg.meb.gov.tr/belgeler/ogretmen_ yeterlikleri_kitabi/%c3%96%c4%9fretmen_yeterlikleri_ adresinden alınmıştır MEB. (2011). Özel Alan Yeterlikleri Biyoloji. 03 22, 2013 tarihinde www.otmg.meb.gov.tr:http://otmg.meb.gov.tr/yeterlikdos/b%c4%b0yoloj%c4%b0/ b%c4%b0yoloj%c4% b0.pdf adresinden alındı Nakiboğlu, C., & Karakoç, Ö. (2005). Öğretmenin Sahip Olması Gereken Dördüncü Bilgi: Alan Öğretimi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 5(1), 181-206. NRC. (1996). National Science Education Standards. Washington, Dc: National Academy Press. Özpolat, A., Sezer, F., İşgör, İ. Y., & Sezer, M. (2007). Sinif Öğretmenlerinin Yeni İlköğretim Programina İlişkin Görüşlerinin İncelenmesi. Millî Eğitim Dergisi(174), 206-211. Park, S. & Oliver, J.S. (2008). Revisiting The Conceptualisation Of Pedagogical Content Knowledge (Pck): Pck As A Conceptual Tool to Understand Teachers As Professionals. Research Of Science Education , 38, 261-284. Reinhold, P. (2004). Naturwissenschaftsdidaktische Forschung İn Der Lehrerausbildung. Zeitschrift Für Didaktik Der Naturwissenschaften, 10, 117-145. Şengül, H., Çetin, G., & Gür, H. (2008). The Primary School Science Teachers’ Problems in Science. Türk fen eğitimi dergisi, 5(3), 82-88. 69 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 Tekkaya, C., Çakıroğlu, J., & Özkan, O. (2004). Turkish Pre-Service Science Teachers' Understanding Of Science And Their Confidence İn Teaching İt. Journal Of Education For Teaching: International Research And Pedagogy, 30(1), 57-68. Temelli, A., & Kurt, M. (2011). Biyoloji Öğretmenlerinin Kullandıkları Öğretim Yöntemleri Ve Bu Yöntemlerin Öğrenci Başarısına Etkileri Hakkındaki Görüşler. Eİnternational Journal Of Educational Research , 2(2), 65-76. Van Dijka, E. M., & Kattmann, U. (2007). A Research Model For The Study Of Science Teachers’ Pck And İmproving Teacher Education. Teaching And Teacher Education , 23, 885–897. Wadouh, J., Sandmann, A., & Neuhaus, B. (2009). Interconnecting Subject Matter İn Biology Lessons – Descriptive Results Of A Video Study. Zeitschrift Für Didaktik Der Naturwissenschaften, 15, 69-87. Wray, S. (2007). Teaching Portfolios, Community, And Pre-Service Teachers’ Professional Development. Teaching And Teacher Education, 23, 1139–1152. Wuttke, E. (2005). Unterrichtskommunikation Und Wissenserwerb. Zum Einfluss Von Kommunikation Auf Den Prozess Der Wissensgenerierung. Peter Lang, Frankfurt am Main, 55-86. Wüsten, S., S. Schmelzing, A. Sandmann ve B. Neuhaus. (2010). Sachstrukturdiagramme – Eine Methode Zur Erfassung İnhaltsspezifischer Merkmale Der Unterrichtsqualität İm Biologieutnerricht. Zeitschrift Für Didaktik Der Naturwissenschaften, 16, 7-23. Wüsten, S., Schmelzing, , S., Sandmann , A., & Neuhaus,, B. (2008). Unterrichtsqualitätsmerkmale İm Fach Biologie. D. A. Krüger içinde, Erkenntnisweg Biologiedidaktik 7 (s. 145-158). Hannover. ** Extended Summary Purpose In this study, elementary school teachers’ opinions, knowledge and competencies regarding science curriculum were investigated.The researchers pursued problems below: Research Questions 1. What were the opinions of the teachers on their level of knowledge regarding the basic structure of Science Curriculum? 2. What were the opinions of the teachers on their level of getting support for understanding the basic structure of Science Curriculum? 3. What were the opinions of the teachers on their level of knowledge regarding the teaching process defined in the Science Curriculum? 4. What were the opinions of the teachers on their level of implementing teaching plans defined in the Science Curriculum? 5. How often did the teachers implement the teaching plans defined in the Science Curriculum? 70 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 6. Which teaching methods and techniques did the teachers use while teaching biology in science classes? 7. What chapter, goal did the teachers have difficulty and what kind of materials do they need to teach? Method The research was a descriptive survey research. The sample consisted of 85 elementary school teachers working in 17 different elementary schools in the center of Erzincan. It was observed that the range of teachers’ service was between 3 and 36 years, average years of the service was above 16 years and mod of the service was 12-years. They were 1st, 2nd, 3rd and 4th grade teachers, and most of them were teaching 4th grade. The researchers were developed a questionnaire to collect data. The questionnaire included threelevel categorical and open-ended questions prepared according to Science Curriculum. Seventeen teacher candidates were helped researchers to interview the teachers face-to-face. Data analysis was done using SPSS19 with descriptive statistics mode, median, frequencies and percentages. Results The opinions of elementary teachers on their level of knowledge regarding the Science Curriculum was found to be "adequate", however, their need for support in this regard was "partially" adequate (Table 2). The majority of classroom teachers think that they have an adequate level of knowledge about science process skills as well as appropriate teaching methods and techniques in science teaching. These teachers exceptionally thought that they had a moderate-level of knowledge regarding the out-school learning environments and modeling. Regarding competencies to implement them in the teaching processteachers reported moderate competency level. However the frequency of using science process skills and teaching models identified in the teaching process was very low (Table. 3). The teachers mostly chose question and answer technique (%16,5; %23,5; %25,9) in the course's introduction, development and results sections during the biology-related subjects of the science classes. Less than 10% of the teachers, however, preferred the brainstorming, prior knowledge activation methods during introduction phase of the class. Almost half of the the teachers employed verbal presentation (27,1%), question and answer (23,5%) during the course's development phase. At this stage; experiment, brainstorming and discussions were employed fewer than 14% (Table 4). 71 G.Taşçı, M.Y. Soylu / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 55-72 "Let's learn about our bodies" chapter and any chapter that required experiements were reported the most difficult sections to teach. (Table 5). In Table 7, however, it was seen that 37.2% of the teachers reported the lack of laboratory and experimental materials. Afterwards, the teachers also pointed out need of microscopes and models for biology teaching. Discussion and Conclusion The results of the study showed that the teachers must be supported in many ways in order to perform biology teaching in the context of science curriculum. Some of the support may include informing them about the curriculum, scientific process skills and teaching methods as teaching process requirements, provision of material, tools and equipment and/or establishing a laboratory specific to science teaching in classrooms or school. Unlike other studies in the literature this study revealed that the teachers mainly used oral presentations and question and answer methods while teaching biology in the science classes. In addition, the teachers reported biology as the most complex and difficult to teach features of the science curriculum. In conclusion, providing practical training to teachers in order to enable them to meet the requirements of the curriculum would be useful. **** 72 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 Laboratuar Uygulamalarını Argümantasyon Tabanlı Bilim Öğrenme Rapor Formatına Göre Raporlaştırmanın Kavramsal Anlamaya ve Modsal Betimleme Kullanımına Etkisi Reporting Laboratory Applications in Argument-Based Science Inquiry Report Format Effects on Conceptual Understanding and Using Modal Representation DOI= http://dx.doi.org/10.17556/jef.08506 Safiye ASLAN *, Nurcan TEKİN** Özet Bu çalışmada; laboratuar uygulamalarını raporlaştırırken argümantasyon tabanlı bilim öğrenme (ATBÖ) ve geleneksel rapor formatlarını kullanmanın, öğrencilerin kimyasal tepkimelerde hız ve denge konularıyla ilgili kavramları öğrenme düzeylerine ve modsal betimlemeleri kullanma durumlarına etkisi incelenmiştir. Çalışma, 2013-2014 yılı bahar döneminde Türkiye’deki bir devlet üniversitesinin Fen Bilgisi Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda öğrenim görmekte olan ve Genel Kimya Laboratuarı II dersini alan 38 öğrenci ile yürütülmüştür. Çalışma süresince kimyasal tepkimelerde hız konusuyla ilgili üç, denge konusuyla iki olmak üzere toplam beş deney yapılmış ve raporlaştırılmıştır. Raporlar kontrol grubunda geleneksel, deney grubunda ise ATBÖ rapor formatına göre hazırlanmıştır. Öğrencilerin ilgili kavramları öğrenme düzeyleri ve modsal betimlemeleri kullanma durumlarını değerlendirme aracı olarak ise mektup yazma aktivitesi kullanılmıştır. Mektuplar, rubrik kullanılarak değerlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda; laboratuar uygulamalarını farklı şekilde raporlaştırmanın kontrol ve deney grubu öğrencilerinin ilgili kavramları öğrenme düzeyleri arasında fark oluşturmadığı, her iki gruptaki öğrencilerin tamamına yakınının modsal betimlemelerden metinsel, matematiksel, grafiksel betimlemeleri kullandıkları, her iki gruptaki öğrencilerin de mektuplarında modsal betimlemeleri kullanma düzeylerinin düşük olduğu, öte yandan kullandıkları betimlemelerin büyük çoğunluğunu bilimsel olarak doğru kabul edilebilecek biçimde yapılandırdıkları, en fazla hata yapılan betimlemenin ise grafiksel betimleme olduğu bulgularına ulaşılmıştır. Anahtar Sözcük: Argümantasyon tabanlı bilim öğrenme rapor formatı, geleneksel rapor formatı, kavramsal anlama, modsal betimleme. * ** Yrd. Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi, e-posta: [email protected] Araş. Gör, Aksaray Üniversitesi, e-posta: [email protected] 73 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Abstract Usage of argument-based science inquiry (ABSI) and traditional report formats as reporting laboratory applications effect on students’ learning levels of concepts related to reaction rate and equilibrium and usage of modal representations were examined in this study. The study was carried out with 38 students who study at Department of Elementary Science Education and took general chemistry laboratory course in 2013-2014 spring term. During the study, five experiment reports have been written and reported by students about reaction rates (3 experiments) and equilibrium (2 experiments). Students at control group wrote their reports at traditional report format and students at experimental group wrote reports at ABSI report format. Letter writing activity was used as the assessment tool to evaluate students’ learning levels of concepts related to reaction rates and equilibrium and usage of modal representations. The letters were assessed by rubrics. According to results it was determined that there was no significant difference between students’ learning levels of concepts related to reaction rate and equilibrium scores in two groups. It was seen that nearly all students in both groups used textual, mathematical and graphical representations and few students in control group used picture representations. Students’ usage of modal representations in their letters were on low level. On the other hand, it was determined that most of the students used representations which can be considered scientifically correct. Students did mistakes on graphical representations the most. Keywords: Argument-based science inquiry report format, traditional report format, conceptual understanding, modal representation. Giriş Son yarım yüzyılda “insan nasıl öğreniyor?” sorusunun cevabını aramaya yönelik olarak yapılan çalışmalar, öğrenmeye ilişkin paradigma değişimine neden olmuştur (Köseoğlu ve Tümay, 2013). Ülkelerin eğitim politikalarının değişmesine, öğretim programlarının yeniden düzenlenmesine neden olan ve yapılandırıcılık olarak adlandırılan bu yeni paradigma; öğrencilerin kendi öğrenme süreçlerine aktif olarak katılmalarını, düşüncelerini harekete geçirecek deneyimler yaşamalarını sağlamayı ve kanılarını yeniden düzenlemeye sevk edilmelerini öngörmektedir (Köseoğlu ve Tümay, 2013; Schunk, 2011). Bu bağlamda yapılandırıcılığın öğrenmeye yüklediği anlam; “birey tarafından anlamın keşfedilmesi ve yapılandırılması” (Köseoğlu ve Tümay, 2013) şeklindedir. Anlamın keşfedilmesi ve yapılandırılması sırasında ise vazgeçilmez bir araç olarak “dil” kullanılmaktadır. Bu nedenle dilin kullanım alanı olan konuşma ve yazma aktiviteleri, öğrenme süreci için son derece önemlidir. 74 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Öğrenme Amaçlı Yazma Bireylerin toplumla anlaşabilmesi için o topluluğun en önemli iletişim araçlarından biri olan yazmayı en etkili şekilde kullanmaları gerekmektedir. Çünkü yazma iletişim araçlarının en etkili olanıdır (Ungan, 2007). Bereiter ve Scardamalia’ya (1987) göre yazma; bilgiyi söyleme ve bilgiyi dönüştürme olmak üzere iki şekilde olabilir (Akt. Galbraith, 1998). Bilgiyi söyleme konuyla ilgili fikirlerin doğrudan bellekten alınması ve metne dönüştürülmesi söz konusudur. Metindeki fikirlerin sıralanışı, hafızada depo edilen fikirler arasındaki bağlantıyı yansıtır. Bilgiyi dönüştürmede ise içerik alan ile retoriksel alan arasındaki etkileşimle fikirler yeniden ele alınır ve yeni bir içerik oluşturulur (Galbraith, 1998). Yazma aracılığıyla; bir konu ile ilgili fikirler açıklanabileceği gibi kavramsal değişim gerçekleşerek konuyla ilgili yeni bir anlayış da geliştirilebilir (Mason ve Boscola, 2000). Yazma bir yansıtma aracı olarak düşünüldüğünde; yazar, düşüncelerini yazı aracılığıyla aktarır ve bunu yaparken de düşüncelerle aktif olarak meşgul olması, düşüncelerinin farkına varması ve netleştirmesi gerekir (Langer ve Applebee, 1987’den akt. Burnham, 1991). Burada yalnızca düşüncelerin yazmayı etkilediği sonucuna varılmamalıdır. Düşünceler de yazmadan etkilenir ve aralarında karşılıklı ve dinamik bir etkileşim söz konusudur (Bereiter, 1990). Yazma, kalıcı bir kayıt sağlar ve üzerinde düşünmeye, yeniden gözden geçirmeye olanak tanır (Langer ve Applebee, 1987’den akt., Burnham, 1991). Yazmayı önemli kılan yalnızca olayları ve aktiviteleri kaydetmenin bir yolu olması değildir. Bilgileri ve fikirleri gözden geçirme, organize etme, açıklama, öğrenme deneyimlerini yansıtma, neden ortaya koyma ve karşılaştırma gibi birçok faaliyetin gerçekleştirilebildiği anlamlı bir aktivite olmasıdır (Langer ve Applebee, 1987’den akt. Burnham, 1991; Mason ve Boscola, 2000). Öğrenme amaçlı yazmanın fen konularının öğrenimi sırasında sıklıkla başvurulması gereken bir strateji olduğu son yıllarda vurgulanmaktadır (Hand, Alvermann, Gee, Guzzetti, Norris, Phillips, Prain ve Yore, 2003; Gunel, Hand ve Gunduz, 2006). Fen eğitiminde öğrenme amaçlı yazma aktivitelerinin kullanımının potansiyel faydaları; önceki bilgilerle bağlantı kurma yoluyla bu bilgilerin kullanılmasına fırsat tanıması, alternatif düşünceleri ortaya çıkarması, muhakemeyi geliştirmesi, bilimsel açıklamalara kişisel anlamlar 75 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 yüklemeyi ve bunları açıklamayı sağlaması, mantıksal düşünmeyi desteklemesi, farkındalığı artırması, öğrencinin öğrenme sorumluluğunu üstlenmesini ve kavramsal değişimi desteklemesi, bilimin doğasının anlaşılmasına yardımcı olması, daha fazla öğrenme fırsatı sunması, yüksek düşünme becerilerini geliştirmesi, farklı bakış açıları geliştirmeyi ve feni başarmak için gerekli tutumlara sahip olmayı desteklemesi olarak sıralanabilir (Gunel, Hand ve Prain, 2007; Hand et al., 2003; Hand, Hohenshell ve Prain, 2007; Mason ve Boscolo, 2000; Prain ve Hand, 1999). Alanyazında öğrenme amaçlı yazma aktiviteleri, geleneksel ve geleneksel olmayan yazma aktiviteleri olarak değerlendirilmektedir. Not tutma, laboratuar raporlarını tamamlama, özet çıkarma gibi aktiviteler geleneksel yazma aktiviteleri arasında sayılırken; hikaye, mektup, günlük, poster, broşür, şiir, kavram haritası gibi yazma aktiviteleri geleneksel olamayan yazma aktiviteleri arasında sayılmaktadır (Uzoğlu, 2014; Yore, Bisanz ve Hand, 2003). Lisans düzeyindeki laboratuar uygulamalarında en çok kullanılan yazma aktivitesi, deney raporu oluşturma aktivitesidir. Deney raporları genellikle geleneksel rapor formatı şeklinde hazırlanmaktadır. Ancak son yıllarda argümantasyon tabanlı bilim öğrenme (ATBÖ) yaklaşımına ilişkin çalışmalarla, laboratuar uygulamalarında kullanılabilecek geleneksel olmayan bir rapor formatı önerilmiştir (Günel, Kıngır ve Geban, 2012; Keys, Hand, Prain ve Collins, 1999). Bu bağlamda çalışma kapsamında geleneksel rapor formatı ve ATBÖ rapor formatı olmak üzere iki tür rapor formatı kullanılmıştır. Alanyazındaki yeri ve öğrencilerin bilgilerini farklı şekilde sunmalarına fırsat tanıma (Gunel et al., 2007) kriteri dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında; geleneksel rapor, geleneksel yazma aktivitesi; ATBÖ raporu ise geleneksel olmayan yazma aktivitesi olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda bu çalışmada laboratuar uygulamalarını raporlaştırmada geleneksel ve geleneksel olmayan yazma aktivitelerinin kullanılmasının fen bilgisi öğretmen adaylarının kimyasal tepkimelerde hız ve denge konularıyla ilgili kavramları öğrenme düzeylerinde farklılık oluşturup oluşturmadığı ve betimleme modlarını kullanmalarına etkisi incelenmiştir. Modsal Betimlemeler Bilimle ilgilenenlerin yalnızca bilimle uğraşmayıp aynı zamanda bilimi yazmaları gerektiği üzerinde hemfikir olunan bir ko- 76 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 nudur. Bilimsel bir çalışma, kaydedilmediği ve yayımlanmadığı sürece tamamlanmış sayılmaz (Day, 1996). Bu nedenle bilimle uğraşanlar, yaptıkları çalışmaları veya bilimsel nitelikli verileri kaydetmek için çeşitli yollara başvururlar. Bilimsel bilgilerin ve uygulamaların kaydedilmesinde ve paylaşılmasında başvurulan bu yollardan biri de modsal betimlemelerdir (Lemke, 1998). Modsal betimlemelerin, bir fikrin öğrenici tarafından kendi içinde oluşturduğu betimlemeyi dışarıya yansıtacak biçimde oluşturulmasıyla ilgili bilişsel bir durumu ifade ettiği söylenebilir (Gunel et al., 2006). Betimlemeler, bireylerin zihinsel çabaları sonucunda oluşabildiği gibi duyuları yoluyla elde ettikleri aracılığıyla da oluşabilir (Demirbağ, 2011). Modsal betimlemeler dilsel, işitsel, görsel veya matematiksel nitelik taşıyabilir. Bu bağlamda model, analoji, mecaz, denklem, grafik, çizelge, tablo, deneysel ve matematiksel gösterim, resim, simülasyon, diyagram, kart, fotoğraf, şekil, animasyon, teknolojik araçları içine alan ses, video ve görüntü gibi kayıtlar modsal betimlemeler olarak değerlendirilebilir (Gunel et al., 2006; Günel ve ark., 2009; Lemke, 1998; Pineda ve Garza, 2002). Modsal betimlemeler, fene ait içeriğin sunulmasında sıklıkla kullanılırlar. Çünkü fenin öğrenilmesi sırasında; konuşmaya ve yazmaya, matematiğe, resim, grafik ve diyagram gibi görsellere, deneysel cihazlar ve ölçüm araçları gibi aletlere ve uygulamaya yönelik aktivitelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaç, öğrenme sürecinde modsal betimlemelerin kullanılmasını teşvik etmektedir (Airey ve Linder, 2009). Özellikle farklı modların bütünleştirilerek kullanılması (Prain, Tytler ve Peterson, 2009) bilginin işlenme sürecinde büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda yapılan çalışmalar da modsal betimlemeleri kullanmanın derinlemesine anlamayı, kavramlar arasında daha iyi ilişki kurabilmeyi ve bu ilişkileri daha iyi sunabilmeyi sağladığına işaret etmektedir (Demirbağ ve Günel, 2014; Günel ve ark., 2009; Koç, Kıngır ve Günel, 2012; Tytler, Prain ve Peterson, 2007; Yeşildağ, 2009; Yeşildağ Hasançebi ve Günel, 2013a). Alanyazında modsal betimlemelerin öğrenme sürecinde ve mektup yazma aktivitesiyle birlikte kullanıldığı çalışmalara rastlanmaktadır (Atila ve ark., 2010; Günel ve ark., 2009; Öztürk, 2014). Bu çalışmada ise modsal betimlemeler, öğrenciler tarafından hem laboratuar çalışmalarını raporlaştırırken hem de mektup yazarken kullanılmıştır. Laboratuar raporlarında modsal betimlemelerin kullanılması kaçınılmazdır. Bu nedenle çalışmada öğrencilerin, değerlendirme aracı olarak kullanılan 77 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 mektubu yazarken modsal betimlemelere başvurup başvurmadıkları ve başvurdularsa hangi betimlemeleri kullanmayı tercih ettikleri incelenmiştir. Böylece öğrencilerin modsal betimlemeleri kullanma eğilimleri incelenmiştir. Bunun öğrencilerin modsal betimlemeleri kullanma konusunda desteklenmeye ihtiyaçları olup olmadığıyla ilgili yol gösterebileceği düşünülmektedir. Aynı zamanda ele alınan konuların derinlemesine anlaşılıp anlaşılmadığı da öğrencilerin kullandığı modsal betimlemeler incelenerek analiz edilmiştir. Konuyla ilgili yapılan çalışmaların çoğunluğunda, çalışmadan önce öğrencilere modsal betimlemeler konusunda eğitim verildiği görülmektedir. Bu çalışmada; çalışma öncesinde modsal betimlemelerle ilgili ayrıca bir eğitim verilmemiş ve mektup yazarken modsal betimlemeleri kullanabilecekleri konusunda herhangi bir yönlendirme yapılmamıştır. Böylece öğrencilerin laboratuar çalışmaları süresince kullandıkları modsal betimlemeleri, yaşadıkları farklı bir öğrenme deneyiminde kullanıp kullanmama durumları incelenmiştir. Araştırmada kapsamında kullanılan son yazma aktivitesi mektuptur. Öğrenme amaçlı aktivite olarak mektup çoğunlukla bir muhataba belirlenen konuyla ilgili açıklamalar yapmak için kullanılmaktadır (Uzoğlu ve Gürbüz, 2013). Etkili mektup yazımı; muhatabın doğru seçilmesine, anlaşılırlığı ve açıklayıcılığı artırmak için örnekler, analojiler kullanılmasına ve operasyonel tanımlar yapılmasına bağlıdır. Ayrıca mektup yazanların mektubun konusuyla ilgili önceden araştırma yapmaları, mektup örnekleri incelemeleri ve mektubu yazdıktan sonra tekrar gözden geçirerek revize etmeleri, etkili mektup yazımına katkı sağlayan diğer hususlardır (Yıldız, 2014). Öğrenme amacıyla mektup yazımı kullanılırken; muhatabın daha alt sınıflardaki öğrenciler olarak seçilmesi bir avantaj olarak görülür. Çünkü muhatap yaşça ve statüce küçük olduğunda, mektup yazanların daha açıklayıcı yazmak için çaba gösterdikleri ve daha çok düşündükleri görülmektedir. Bu durum ise mektupta anlatılan konunun, mektup yazan tarafından daha iyi anlaşılmasını veya öğrenilmesini sağlamaktadır (Günel, Uzoğlu ve Büyükkasap, 2009; Yıldız, 2009; Yıldız ve Büyükkasap, 2011a; Yıldız ve Büyükkasap, 2011b ). Alan yazında öğrenme amaçlı yazma aktivitesi olarak mektubu konu alan çalışmaların çoğunluğu; mektup yazmanın akademik başarıya olan etkisini incelemiştir (Bozat, 2014; Duymaz, 2011; 78 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Uzoğlu, 2010; Yıldız, 2009). Bu çalışmalarda mektup, yazma aktivitesi olarak öğrenme sürecinde yer almış ve bu öğrenme sürecinin öğrencinin öğrenmesine ve akademik başarısına olan etkisi başarı ölçekleri kullanılarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmada ise öğrencilerin kavramsal bilgilerini belirlemek amacıyla (Hand et al., 2003) öğrenme süreci sonunda bir değerlendirme aracı olarak kullanılmıştır. Araştırmanın Problem Cümleleri 1. Mektup yazma aktivitesine dayalı olarak yapılan değerledirme sonuçlarına göre; laboratuar uygulamalarını ATBÖ rapor formatına göre raporlaştıran öğrenciler ile geleneksel rapor formatına göre raporlaştıran öğrenciler arasında kimyasal tepkimelerde hız ve denge konularına ilişkin kavramları öğrenme düzeyleri arasında fark var mıdır? 2. Laboratuar uygulamalarını ATBÖ rapor formatına göre raporlaştıran öğrencilerin mektup yazma aktivitesinde kullandıkları modsal betimlemeler ile geleneksel rapor formatına göre raporlaştıran öğrencilerin mektup yazma aktivitesinde kullandıkları modsal betimlemelerin türü ve bu betimlemelerin uygunluğu açısından fark var mıdır? Yöntem Model Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. Bu durum çalışmasında veriler, yazılı doküman (mektup) şeklinde toplanmış ve içerik analizi yapılarak değerlendirilmiştir (Creswell, 2013, s. 104). Doküman incelemesinin en önemli dezavantajı kodlama zorluğudur. Bu zorluğu aşmak için mektuplar, rubrik konusunda çalışan bir uzmanın görüşü alınarak tasarlanan rubrikler kullanılmak suretiyle değerlendirilmiştir. Öğrencilerin kimyasal tepkimelerde hız ve denge konularını ele aldıkları bu mektuplar, değerlendirme rubrikleri kullanılarak iki araştırmacı tarafından ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Değerlendirme uyumu belirlenmiş, -az olmakla beraber- uyum göstermeyen değerlendirmeler üzerinde uzlaşıya varılmış ve verilere ilişkin değerlendirme sonuçları analiz edilmiştir. 79 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Evren ve Örneklem Bu araştırmanın evrenini, 2013-2014 eğitim öğretim yılının bahar döneminde Türkiye’de üniversite düzeyinde öğrenim görmekte olan tüm birinci sınıf öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmanın örnekleminde ise aynı eğitim öğretim yılında Türkiye’deki bir devlet üniversitesinin Fen Bilgisi Eğitimi Ana Bilim Dalı’nda birinci sınıf düzeyinde öğrenim görmekte olan 11 bay ve 27 bayan olmak üzere 38 öğrenci yer almaktadır. Çalışma, Genel Kimya Laboratuarı II dersi kapsamında yürütülmüştür. Çalışmada; kimyasal tepkimelerde hız konusunu ele alan üç deney (derişimin reaksiyon hızına etkisi, sıcaklığın reaksiyon hızına etkisi, katalizörün reaksiyon hızına etkisi) ve kimyasal denge konusunu ele alan iki deney (Le Chatelier Prensibi, kimyasal denge üzerine sıcaklığın etkisi) olmak üzere toplam beş deneye yer verilmiştir. Çalışmaya katılan 38 öğrencinin 17’si laboratuar dersine A şubesinde, 21’i ise B şubesinde devam etmiştir. A şubesindeki öğrenciler, laboratuar uygulamalarını geleneksel rapor formatına, B şubesindeki öğrenciler ise ATBÖ rapor formatına göre raporlaştırmışlardır. Şubelerin seçimi, araştırmacılar tarafından rastgele olarak belirlenmiştir. İki grup arasındaki kimya laboratuarına ilişkin başarı, bir önceki döneme ait Genel Kimya Laboratuarı I ders notları karşılaştırılarak yapılmış ve istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Veri Toplama Aracı Çalışmaya katılan fen bilgisi öğretmen adaylarının, kimyasal tepkimelerde hız ve denge konularıyla ilgili kavramları öğrenme düzeylerini belirlemek için öğrenme amaçlı yazma aktivitelerinden mektup yazma aktivitesi kullanılmıştır. Öğretmen adaylarından yaptıkları laboratuar uygulamalarını dikkate alarak, kimyasal tepkimelerde hız ve denge konularında yer alan kavramlar hakkında 11. sınıf öğrencilerini bilgilendirmek amacıyla mektup yazmaları istenmiştir. 80 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Uygulama Geleneksel rapor formatına göre laboratuar uygulamasının raporlaştırılması A şubesinde yapılan laboratuar uygulamaları aşağıdaki basamaklar izlenerek raporlaştırılmıştır. Geleneksel rapor formatına göre laboratuar uygulamasının raporlaştırılması süreci Laboratuara 1. Laboratuarda yapılacak deneyde ele alınacak kavramlara hazırlık ilişkin teorik bilginin araştırılması ve deney raporuna kaydedilmesi. Deneysel çalışma 2. Deney raporuna deneyin nasıl gerçekleştirildiğinin kaydedilmesi. 3. Deney raporuna deneyin şeklinin çizilmesi. Verilerin 4. Gözlemlerin kaydedilmesi. kaydedilmesi 5. Gözlemlerin organize edilerek deney raporuna kaydedilmesi (Veri tabloları oluşturulması, grafik çizilmesi vb.) Verilerin 6. Verilerin değerlendirilmesi, yorumlanması ve bunların denDeğerlendirilmesi ey raporuna kaydedilmesi. Şekil 1.Geleneksel Rapor Formatına Göre Laboratuar Uygulamasının Raporlaştırılması Süreci ATBÖ rapor formatına göre laboratuar uygulamasının raporlaştırılması B şubesinde yapılan laboratuar uygulamaları aşağıdaki basamaklar izlenerek raporlaştırılmıştır. ATBÖ rapor formatına göre laboratuar uygulamasının raporlaştırılması süreci Laboratuara 1. Konuyla ilgili başlangıç düşüncelerim neler?:Laboratuarda ele hazırlık alınacak konuyla ilgili başlangıç düşüncelerinin belirlenmesi ve deney raporuna kaydedilmesi. 2. Başlangıç sorularım neler?:Laboratuarda ele alınacak konuyla ilgili ne öğrenmek istenildiğinin belirlenmesi ve deney raporuna kaydedilmesi. Laboratuara 3. Neler bekliyorum? Tahminlerim: Laboratuarda yapılacak dengiriş eyde neler olması beklendiğinin belirlenmesi ve deney raporuna kaydedilmesi. Deneysel 4. Ne gözledim? Gözlemlerim: Gözlemlerin deney raporuna çalışma kaydedilmesi. 5. İddialar-Ne iddia edebilirim?:Verilere dayalı olarak iddia İddia ve gerekçe oluşturulması ve deney raporuna kaydedilmesi. 6. Kanıt-Nasıl anladım?:Veriler ile iddia arasındaki ilişkiyi oluşturma açıklayacak gerekçe oluşturulması ve deney raporuna kaydedilmesi. 81 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Kendini değerlendirme 7. Okuma-Benim düşüncelerim başka düşüncelerle nasıl karşılaştırılır?: Farklı kaynaklarla düşünceleri arasında karşılaştırma yapılması ve ulaşılan sonuçların deney raporuna kaydedilmesi. 8.Yansıma-Düşüncelerim nasıl değişti?: Başlangıç düşünceleri ile gelinen noktadaki düşüncelerin karşılaştırılması ve ulaşılan sonuçların deney raporuna kaydedilmesi. Şekil 2.ATBÖ Rapor Formatına Göre Laboratuar Uygulamasının Raporlaştırılması Süreci Her laboratuar uygulaması sonunda öğrencilerin hazırladıkları raporlar toplanarak değerlendirilmiş ve öğrencilere geri dönüt verilmiştir. Bulgular Öğrencilerin Hazırbulunuşluk Seviyelerine İlişkin Bulgular Araştırmadan önce deney ve kontrol gruplarının hazır bulunuşluk seviyelerini belirlemek amacıyla öğrencilerin bir önceki döneme ait Genel Kimya Laboratuarı I dersi dönem sonu notları t-testi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Yapılan analiz sonucunda; grupların Genel Kimya Laboratuarı I notları arasında α=.05 anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır (t (36) =.261; p>.05). Araştırmanın Birinci Problemine İlişkin Bulgular Laboratuar uygulamalarını ATBÖ rapor formatına göre raporlaştıran öğrenciler ile geleneksel rapor formatına göre raporlaştıran öğrenciler arasında kimyasal tepkimelerde hız ve kimyasal denge konularına ilişkin kavramları öğrenme düzeyleri arasında fark olup olmadığı öğrencilerin yazdıkları mektuplar incelenerek belirlenmiştir. Mektuplar rubrik kullanılarak değerlendirilmiştir. Kimyasal tepkimelerde hız konusu ile ilgili mektupları değerlendirmek için hazırlanan rubrikte “tepkime hızı kavramı”, “tepkime hızına sıcaklığın etkisi”, tepkime hızına derişimin etkisi” ve “tepkime hızına katalizörün etkisi” olmak üzere dört ölçüt kavram belirlenmiştir. Her bir kavram maddesi 0-5 puan üzerinden ölçülmüştür. Rubrikte 5 puan “bilimsel olarak doğru ve detaylı açıklama yapılmış”, 4 puan “bilimsel olarak doğru ancak detaylı açıklama yapılmamış”, 3 puan “bilimsel olarak doğru bilgi içerdiği gibi yanlış bilgi de içeriyor”, 2 puan “bi- 82 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 limsel olarak tamamen yanlış bilgi içeriyor”, 1 puan “konu ile ilgisi olmayan açıklama yapılmış” ve 0 puan “hiç açıklama yapılmamış” şeklinde ayrıntılı tanımlamalara yer verilmiştir. Aynı puanlama ve tanımlamalar kimyasal tepkimelerde denge rubriği için de kullanılmış ve bu rubrikte “kimyasal denge kavramı”, “Le Chatelier Prensibi” ve “kimyasal dengeye sıcaklığın etkisi” olmak üzere üç ölçüt kavrama yer verilmiştir. A ve B şubelerindeki öğrencilerin rubrik puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığı bağımsız gruplar t-testi ile karşılaştırılmıştır. Tablo 1. Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde Hız Konusuyla İlgili Yazdıkları Mektuplara İlişkin Puanların Şubelere Göre t-Testi Sonuçları Bağımlı Değişken Tepkime Hızı Mektup Puanı Şube N X SS t Sd p A Şubesi 17 14.06 4.38 -.848 36 .402 B Şubesi 21 12.67 5.50 Tablo 1’e göre, A şubesindeki öğrencilerin aldıkları puanların ortalaması ile B şubesindeki öğrencilerin puan ortalamaları arasında 1.39’luk bir puan farkı bulunmaktadır. Ancak bu farklılık, istatistiksel olarak anlamlı değildir (t (36) = -.848; p>.05). Bu bulgu, laboratuar uygulamalarını geleneksel ve ATBÖ rapor formatına göre raporlaştırma ile öğrencilerin tepkime hızı ile ilgili kavramları öğrenme düzeyleri arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Tablo 2. Öğrencilerin Kimyasal Denge Konusuyla İlgili Yazdıkları Mektuplara İlişkin Puanların Şubelere Göre t-Testi Sonuçları Bağımlı Değişken Şube Kimyasal Denge A Şubesi Mektup Notu B Şubesi N X SS t Sd p 17 8.12 3.26 -1.806 36 .079 21 6.14 3.45 Tablo 2’ye göre A şubesindeki öğrencilerin aldıkları puanların ortalaması ile B şubesindeki öğrencilerin puan ortalamaları arasında 1.98’lik bir puan farkı bulunmaktadır. Ancak bu farklılık, istatistiksel olarak anlamlı değildir (t (36) = -1.806; p>.05). Bu bulgu, laboratuar uy- 83 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 gulamalarını geleneksel ve ATBÖ rapor formatına göre raporlaştırma ile öğrencilerin kimyasal denge ile ilgili kavramları öğrenme düzeyleri arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Araştırmanın İkinci Problemine İlişkin Bulgular Laboratuar uygulamalarını ATBÖ rapor formatına göre raporlaştıran öğrencilerin mektup yazma aktivitesinde kullandıkları modsal betimlemeler ile geleneksel rapor formatına göre raporlaştıran öğrencilerin mektup yazma aktivitesinde kullandıkları modsal betimlemelerin türü ve bu betimlemelerin uygunluğu açısından fark olup olmadığı içerik analizi yapılarak belirlenmiştir. Bunun için öncelikle öğrencilerin kullandıkları betimlemeler belirlenmiş ve bu betimlemelerin niteliği; 4 “bilimsel olarak doğru yapılandırılmış”, 3 “bilimsel olarak doğru yapılandırılmış ancak eksiklikler var”, 2 “Bilimsel olarak doğru kabul edilebilecek ifadeler veya gösterimler içerdiği gibi hatalı ifadeler veya gösterimler de içermektedir” ve 1 “Bilimsel olarak tamamen hatalı bir şekilde yapılandırılmış” şeklindeki seviyelerle değerlendirilmiştir. Betimlemelerin değerlendirilmesi sırasında kullanılan rubrik ve değerlendirme sonuçları aşağıda verilmiştir. Rubrik, rubrik konusunda çalışan bir uzmanın görüşü olarak tasarlanmıştır. Tablo 3. Öğrencilerin Kimyasal Tepkimelerde Hız Konusuyla İlgili Yazdıkları Mektupta Kullandıkları Modsal Betimlemeler Matematiksel Grafiksel Metinsel Resim Matematiksel Grafiksel Metinsel Resim Bilimsel olarak doğru A şubesi B şubesi f % f % 10 58.8 11 52.4 5 29.4 4 19.0 13 76.5 19 90.5 2 11.8 Hatalar var A şubesi B şubesi f % f % 2 11.8 3 17.6 - 84 Eksiklikler var A şubesi B şubesi f % f % 2 11.8 1 4.8 Yanlış A şubesi B şubesi f % f % 5 29.4 - S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Tablo 3’e göre her iki şubedeki öğrencilerin çoğunluğunun modsal betimleme türlerinden metinsel betimlemeyi tercih ettikleri görülmektedir. Metinsel betimlemede kavramın açıklayıcı örneklerle ele alınması ölçüt olarak kabul edilmiştir. Buna göre B şubesindeki öğrencilerin (%90.5), A şubesindeki öğrencilere (%76.5) göre daha fazla metinsel betimleme kullandıkları ve bu betimlemelerin bilimsel olarak doğru kabul edilebilecek biçimde yapılandırıldıkları görülmektedir. Her iki gruptaki öğrencilerin yarıdan fazlası matematiksel betimleme kullanmışlar ve benzer şekilde bilimsel olarak doğru kabul edilebilecek biçimde yapılandırmışlardır. Grafiksel betimlemeleri de yine her iki şubedeki öğrencilerden de kullananlar bulunmakla birlikte B şubesindeki kullanımın A şubesinin neredeyse üçte biri kadar olduğu görülmektedir. Her iki şubede de grafiksel betimlemeleri kullanmayı tercih eden öğrencilerin bilimsel olarak doğru kullanımları benzer şekilde gerçekleştirdikleri görülmektedir. Ancak hatalı ve tamamen yanlış grafik kullanımı A şubesinde görülürken (%17.6; %29.4), B şubesinde görülmemektedir. Ayrıca modsal betimlemelerden resim, öğrenciler tarafından en az tercih edilen betimlemedir (%11.8) ve yalnızca A şubesindeki bazı öğrencilerin yazmış oldukları mektuplarda yer almaktadır. Tablo 4. Öğrencilerin Kimyasal Denge Konusuyla İlgili Yazdıkları Mektupta Kullandıkları Modsal Betimlemeler Matematiksel Bilimsel olarak doğru A şubesi B şubesi f % f % 8 47.0 12 57.1 Eksiklikler var A şubesi B şubesi f % f % 2 9.5 Grafiksel Metinsel Resim 5 9 1 1 1 - 29.4 52.9 5.9 4 9 - 19.0 42.8 - 5.9 5.9 - 1 1 - 4.8 4.8 - Öğrencilerin kimyasal denge konusuyla ilgili yazdıkları mektuplarda kullandıkları modsal betimlemeler incelendiğinde; her iki şubedeki öğrencilerin de en fazla metinsel ve matematiksel betimlemeler kullandıkları görülmektedir. Matematiksel betimlemelerden bilimsel olarak doğru kabul edilen betimlemelerin B şubesindeki öğrenciler tarafından (%57.1) daha fazla kullanıldığı görülmektedir. 85 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Metinsel ve grafiksel betimlemeler bilimsel olarak doğru şekilde kullanan öğrencilerin frekansı açısından değerlendirildiğinde benzer şekilde olduğu söylenebilir. Betimlemelerden resim kullanımının öğrenciler tarafından tercih edilmemekle birlikte A şubesinden yalnızca bir öğrenci tarafından kullanıldığı öte yandan kullanılan betimlemelerde hataların yer aldığı ya da tamamen yanlış yapılandırılan betimlemelerin bulunmadığı görülmektedir. Sonuç ve Tartışma Fen eğitiminde öğrenme amaçlı yazma aktivitelerine bakış açısı, bilgiyi oluşturmada ve anlam yapılandırmada etkili bir araç olduğu yönündedir (Yore, Hand ve Prain, 2002). Ayrıca öğrenmeyi ve beceri gelişimini desteklediği de yapılan çalışmalarla gösterilmiştir (Beall, 1998; Gunel, Hand ve Prain, 2007; Günel, Uzoğlu ve Büyükkasap, 2009; Hand, Hohenshell ve Prain, 2007; Hohenshell, Hand ve Staker, 2004). Yazma aktiviteleri alan yazında geleneksel ve geleneksel olmayan yazma aktiviteleri olarak değerlendirilmektedir (Avcı ve Akçay, 2013; Günel, Atila ve Büyükkasap, 2009). Bu çalışmada; öğrencilerin kimyasal tepkimelerde hız ve denge konularıyla ilgili kavramları anlama düzeylerinde ve betimleme modlarını kullanmalarına, laboratuar uygulamalarını raporlaştırırken geleneksel (geleneksel rapor formatı) ve geleneksel olmayan (ATBÖ rapor formatı) yazma aktivitelerinin kullanılmasının fark oluşturup oluşturmadığı incelenmiştir. Araştırma sonucunda laboratuar uygulamalarını geleneksel ve ATBÖ rapor formatına göre raporlaştırmanın, öğrencilerin kimyasal tepkimelerde hız ve denge konularıyla ilgili kavramları öğrenme düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark oluşturmadığı bulunmuştur. Bu sonuç, ATBÖ rapor formatını kullanmayı konu edinen bazı çalışmalarla uyum göstermemektedir (Demirbağ ve Günel, 2014; Kabataş Memiş, 2014; Kıngır, 2011; Kıngır, Geban ve Günel, 2011; Yeşildağ Hasançebi ve Günel, 2013b). Ancak adı geçen çalışmalarda bu çalışmadan farklı olarak öğretmeöğrenme süreci argümantasyon tabanlı bilim öğrenme yaklaşımına göre yürütülmüş ve ATBÖ rapor formatı hem bu sürecin bir parçası hem de değerlendirme aracı olarak kullanılmıştır. Bu çalışmada her iki grupta da laboratuar uygulamaları aynı şekilde yürütülmüş, raporlar ise laboratuar uygulamalarının bir tamamlayıcısı ve öğrenme aracı 86 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda her laboratuar uygulamasına ilişkin raporlar değerlendirilerek öğrencilere dönüt verilmiştir. Laboratuar uygulamalarının argümantasyon tabanlı bilim öğrenme yaklaşımına uygun olarak yürütülmemesi, ATBÖ rapor formatının bir öğrenme aracı olarak etkinliğini azaltmış olabilir. Bu durum, yazma aktivitelerinin etkinliğinin öğrenme-öğretme sürecinden bağımsız olamayacağını düşündürmektedir. Alanyazında özellikle geleneksel olmayan yazma aktivitelerinin kullanılması teşvik edilmektedir (Uzoğlu, 2014). Ancak geleneksel olmayan yazma aktivitesinin etkili olabilmesi için öğrenme-öğretme sürecinin de aktiviteyle uyumlu ve geleneksel olmaması gerektiği sonucu çıkarılabilir. Ayrıca öğrencilerin bir önceki döneme (lisans birinci sınıfın ilk dönemi) ait laboratuar derslerinin tamamında laboratuar uygulamalarında geleneksel rapor formatını kullandıkları tespit edilmiştir. İnformal ortamda öğrencilerle yapılan görüşmelerde ise öğrencilerin geleneksel rapor formatına aşina oldukları, ancak ATBÖ rapor formatı ile ilk kez karşılaştıkları anlaşılmıştır. Öğrencilerin -bu çalışmanın bir sınırlılığını da oluşturankimyasal tepkimelerde hız ve denge konusunu ele alan beş laboratuar uygulaması boyunca beş rapor hazırlamaları, geleneksel (geleneksel rapor formatı) ve geleneksel olmayan (ATBÖ rapor formatı) yazma aktivitelerinin ilgili kavramları öğrenme düzeylerinde meydana getirebilecekleri farklılığı kıyaslamak için yeterli olmamış olabilir. Tüm bunların ötesinde; öğrenciler öğrendikleri bir konuyla ilgili kavramlarını ve anlayışlarını, yazma yoluyla gösterme konusunda yetersiz olabilirler (Moore, 1994). Yine öğrencilerin lisans birinci sınıf öğrencileri olmaları, bu öğrenimleri öncesinde ulusal sınavlara hazırlandıkları ve çoktan seçmeli sorularla öğrenmelerinin değerlendirildiği yoğun bir süreçten geçmiş olmaları ve bu nedenle öğrendikleri konuları organize ederek öğretme amacıyla yazılı bir doküman haline getirme konusunda deneyim yaşamamış olmaları, bu araştırmanın sonuçlarını etkilediği düşünülebilir (Tok ve Ünlü, 2014). Bu çalışmada incelenen bir başka konu öğrencilerin kimyasal tepkimelerde hız ve denge konularında yazdıkları iki ayrı mektupta, modsal betimlemeleri kullanma durumlarıdır. Konuyla ilgili elde edilen verilerin analizi; her iki gruptaki öğrencilerin de modsal betimlemelerden metinsel, matematiksel, grafiksel betimlemeleri kullandıkları ancak kontrol grubundaki az sayıdaki öğrencinin bu be- 87 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 timlemelere ilave olarak resim de kullandığı, her iki gruptaki öğrencilerin de mektuplarında modsal betimlemeleri özellikle metinsel ve matematiksel dışındaki betimlemeleri kullanma düzeylerinin düşük olduğu, öte yandan kullandıkları betimlemelerin büyük çoğunluğunu bilimsel olarak doğru kabul edilebilecek biçimde yapılandırdıkları, en fazla hata yapılan betimlemenin ise grafiksel betimleme olduğu sonucuna ulaştırmıştır. Modsal betimlemeler, ele alınan konuyla ilgili derinlemesine bir anlayış geliştirildiğinin göstergesi olarak düşünülebilir (Tytler, Prain ve Peterson, 2007). Bu bağlamda değerlendirildiğinde; her iki gruptaki öğrencilerinde kimyasal tepkimelerde hız ve denge konusunda derinlemesine bir anlayış geliştiremedikleri, derinlemesine bir anlayış geliştirdilerse bile bunu modsal betimlemeleri kullanabilecekleri bir yazma aktivitesinde nasıl organize ederek kullanabileceklerini bilmedikleri ya da anlamakta güçlük çektikleri betimleme modlarını kullanmamayı tercih ettikleri söylenebilir (Atila, Günel ve Büyükkasap, 2010). Aslında öğrenciler özellikle laboratuar çalışmalarında modsal betimlemelerle sıklıkla karşılaşmaktadırlar. Ancak karşılaştıkları bu betimlemeleri farklı bir öğrenme öğretme deneyimine transfer etme konusunda yetersiz oldukları ve desteklenmeye ihtiyaç duydukları görülmektedir. Bu sonuç, öğrencilerin karşılaştıkları ve aşina oldukları ile ilgili farkındalıklarını artıracak özel etkinliklere ihtiyaçları olduğunu göstermektedir (Yeşildağ Hasançebi ve Günel, 2013a). Bu çalışmanın bulguları; geleneksel olmayan yazma aktivitelerinden kabul edilen ATBÖ rapor formatını, argümantasyona dayalı bir öğrenme süreci ile birlikte olmaksızın kullanmanın, fen kavramlarını derinlemesine öğrenebilmek için yeterli olmadığını göstermektedir. Bu duruma ilave olarak derinlemesine öğrenmeye fırsat sunmak için ATBÖ rapor formatının kullanımı sırasında modsal betimlemelere başvurma konusunda öğrencilerin yönlendirilmeye ihtiyaçları olduğu söylenebilir. Alanyazında da ATBÖ rapor formatının argümantasyon tabanlı bilim öğrenme süreci ile birlikte kullanılmasının ve bu sürece modsal betimlemenin entegre edilmesinin daha iyi öğrenmeye fırsat sunduğu ifade edilmektedir (Demirbağ ve Günel, 2014). Bunun yanında ATBÖ rapor formatı tek başına değerlendirildiğinde; bu rapor formatının basamakları yeniden gözden geçirilmesi ve modsal betimlemeleri kullanmayı açıkça destekleyecek basamaklar 88 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 ilave edilmesi önerilebilir. Böylece öğrenciler, öğrenme-öğretme süreçleriyle uyumlu geleneksel olmayan öğrenme amaçlı yazma aktivitelerini ve modsal betimlemeleri kullanma konusunda desteklenebilirler. Kaynaklar Airey, J. ve Linder, C. (2009). A disciplinary discourse perspective on university science learning: Achieving fluency in a critical constellation of modes. Journal of Research in Science Teaching, 46(1), 27–49. Atila, M. E., Günel, M. ve Büyükkasap, E. (2010). Betimleme modlarının öğrenme amaçlı yazma aktiviteleri içerisindeki kullanım varyasyonlarının ilköğretim kuvvet ve hareket konularının öğrenimi üzerine etkisi. Türk Fen Eğitimi Dergisi (TÜFED), 7(4), 113-127. Avcı, D. E. ve Akçay, T. (2013). Fen ve teknoloji dersinde yazma etkinlikleri üzerine öğretmen görüşleri. Türk Fen Eğitimi Dergisi, 10(2), 48-65. Beall, H. (1998). Expanding the scope of writing in chemical education. Journal of Science Education and Technology, 7(3), 259-270. Bereiter, C. (1990). Aspects of an educational learning theory. Review of Educational Research, 60 (4), 603-624. Bozat, Ö. (2014). 5. Sınıf yaşamımızdaki elektrik ünitesinde öğrenme amaçlı yazma etkinliklerinden mektubun başarıya etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Erzurum. Burnham, C. C. (1991). How writing shapes thinking: A study of teaching and learning (Urbana, IL: National Council of Teachers of English, 1987), Reviewed. WPA: Writing Program Administration, 15(1-2), 67-72. Retrieved February 18, 2013 from http://wpacouncil.org/archives/15n1-2/15n12burnham.pdf Creswell, J. W. (2013). Nitel araştırma yöntemleri (Çev. Ed.: Mesut Bütün, Selçuk Beşir Demir). Ankara: Siyasal Kitabevi. 89 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Day, R. A. (1996). Bilimsel bir makale nasıl yazılır ve yayımlanır? (Çev.: Gülay Aşkar Altay). Ankara: Tübitak Yayınları. 26.02.2013 tarihinde http://kutuphane.ege.edu.tr/bilimselmakale.pdf adresinden alınmıştır. Demirbağ, M. (2011). Argümantasyon tabanlı bilim öğrenme yaklaşımının kullanıldığı fen sınıflarında modsal betimleme eğitiminin öğrencilerin fen başarıları ve yazma becerilerine etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ahi Evran Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Kırşehir. Demirbağ, M. ve Günel, M. (2014). Argümantasyon tabanlı fen eğitimi sürecine modsal betimleme entegrasyonunun akademik başarı, argüman kurma ve yazma becerilerine etkisi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 14(1), 373-392. Duymaz, N. (2011). Hücre konusunun öğrenilmesinde öğrenme amaçlı yazma etkinliklerinin kullanımı ve analoji üretme. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Galbraith, D. (1998). Writing as a knowledge-constituting process. Retrieved February 20, 2013 from http://www.writing.ucsb.edu/wrconf08/Pdf_Articles/Galbrait h_Article.pdf Gunel, M., Hand, B. ve Gunduz S. (2006). Comparing student understanding of quantum physics when embedding multimodal representations into two different writing formats: Presentations format versus summary report format. Science Education, 90(6), 1092-1112. Gunel, M., Hand, B. ve Prain, V. (2007). Writing for learning in science: A secondary analysis of six studies. International Journal of Science and Mathematics Education, 5(4), 615-637. Günel, M., Atila, M. E. ve Büyükkasap, E. (2009). Farklı betimleme modlarının öğrenme amaçlı yazma aktivitelerinde kullanımlarının 6. sınıf yaşamımızdaki elektrik ünitesinin öğrenimine etkisi. İlköğretim Online, 8(1), 183-198. Günel, M., Uzoğlu, M. ve Büyükkasap, E. (2009). Öğrenme amaçlı yazma aktivitelerinin kullanımının ilköğretim seviyesinde 90 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 kuvvet konusunu öğrenmeye etkisi. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 29 (1), 379-399. Günel, M., Kıngır, S. ve Geban, Ö. (2012). Argümantasyon tabanlı bilim öğrenme (ATBÖ) yaklaşımının kullanıldığı sınıflarda argümantasyon ve soru yapılarının incelenmesi. Eğitim ve Bilim, 37(164), 316-330. Hand, B., Alvermann, D., Gee, J., Guzzetti, B., Norris, S., Phillips, L., Prain, V. ve Yore, D. L. (2003). Massage from the “Island group”: What is literacy in science literacy?. Journal of Research in Science Teaching, 40(7), 607-615. Hand, B., Hohenshell, L. ve Prain, V. (2007). Examining the effect of multiple writing tasks on year 10 biology students’ understanding of cell and molecular biology concepts. Instructional Science, 35(4), 343-373. Hohenshell, L., Hand, B. ve Staker, J. (2004). Promoting conceptual understanding of biotechnology: Writing to a younger audience. American Biology Teacher, 66(5), 333-338. Kabataş Memiş, E. (2014). İlköğretim öğrencilerinin argümantasyon tabanlı bilim öğrenme yaklaşımı uygulamalarına ilişkin görüşleri. Kastamonu Eğitim Dergisi, 22(2), 401-418. Keys, C. W., Hand, B., Prain, V. ve Collins, S. (1999). Using the science writing heuristic as a tool for learning from laboratory investigations in secondary science. Journal of Research in Science Teaching, 36(10), 1065-1084. Koç, S., Kıngır, S. ve Günel, M. (2012, Haziran). Çoklu modsal betimlemeler eğitiminin kimya konularını öğrenmeye etkisinin araştırılması. X. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi’nde (UFBMEK) sunulan bildiri. Niğde, Türkiye. Kıngır, S., Geban, Ö. ve Günel, M. (2011). Öğrencilerin kimya derslerinde argümantasyon tabanlı bilim öğrenme yaklaşımının uygulanmasına ilişkin görüşleri. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, 32, 15-28. Kıngır, S. (2011). Using the science writing heuristic approach to promote student understanding in chemical changes and mixtures. Unpublished Doctoral Dissertation, The Graduate 91 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 School of Natural and Applied Sciences, Middle East Technical University, Ankara. Köseoğlu, F. ve Tümay, H. (2013). Bilim eğitiminde yapılandırıcı paradigma. Ankara: Pegem Akademi. Lemke, J. (1998). Multiplying meaning: Visual and verbal semiotics in scientific text. Retrieved January 20, 2013, from http://www.jaylemke.com/storage/MultiplyingMeaning1998. pdf Moore, R. (1994). Writing as a tool for learning biology. BioScience, 44(9), 613-617. Mason, L. ve Boscolo, P. (2000). Writing and conceptual change: What changes? Insructional Science, 28(3), 199-226. Öztürk, S. (2014). Lise-1 düzeyindeki öğrencilerin modsal betimlemeleri tanıyıp öğrenme amaçlı yazmada kullanmalarının fizik dersi dalgalar ünitesindeki akademik başarıya etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Erzurum. Pineda, L. A. ve Garza, G. (2000). A model for multimodal referencere solution. Computational Linguistics, 26 (2), 139–193. Prain, V. ve Hand, B. (1999). Students perceptions of writing for learning in secondary school science. Science Education, 83(2), 151-162. Prain, V., Tytler, R. ve Peterson, S. (2009). Multiple representation in learning about evaporation. International Journal of Science Education, 31(6), 787–808. Schunk, D. H. (2011). Eğitimsel bir bakışla öğrenme teorileri (Çev. Ed.: Muzaffer Şahin). Ankara: Nobel Yayıncılık. Tok, M. ve Ünlü, S. (2014). Yazma becerisi sorunlarının ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenlerinin görüşleri doğrultusunda karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmesi. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 13(50), 73-95. Tytler, R., Prain, V. ve Peterson, S. (2007). Representational issues in students learning about evaporation. Research in Science Education, 37, 313-331. 92 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Ungan, S. (2007). Yazma becerisinin geliştirilmesi ve önemi. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 23(2), 461472. Uzoğlu, M. (2010). Öğrenme amaçlı yazma aktivitelerinin kullanımının ilköğretim seviyesinde kuvvet ve madde ünitesini öğrenmeye etkisinin araştırılması. Yayınlanmamış Doktora tezi, Atatürk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Erzurum. Uzoğlu, M. (2014). Farklı öğrenme amaçlı yazma aktivitelerinin fen bilgisi öğretmen adaylarının akademik başarılarına, laboratuar tutumlarına ve eleştirel düşünme becerilerine etkisi: Giresun Eğitim Fakültesi Örneği. Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, 6 (Karadeniz Özel Sayısı), 195-209. Uzoğlu, M. ve Gürbüz, F. (2013). Fen ve teknoloji öğretmen adaylarının ısı ve sıcaklık konusundaki kavram yanılgılarının belirlenmesinde öğrenme amaçlı mektup yazma aktivitesinin kullanılması. The Journal of Academic Social Science Studies, 6(4), 501-517. Yeşildağ, F. (2009). Modern fizik öğretiminde öğrencilerin çoklu modsal betimlemeleri algılamaları ve modsal betimlemelerle hazırladıkları yazma aktivitelerini değerlendirme sürecinin öğrenmeye etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Erzurum. Yeşildağ Hasançebi, F. ve Günel, M. (2013a). College students’ perceptions toward the multimodal representations and instruction of representations in learning modern Physics. Egitim Arastirmalari-Eurasian Journal of Educational Research, 53, 197-214. Yeşildağ Hasançebi, F. ve Günel, M. (2013b). Argümantasyon tabanlı bilim öğrenme yaklaşımının dezavantajlı öğrencilerin fen bilgisi başarılarına etkisi. İlköğretim Online, 12(4), 1056‐1073. Yıldız, A. (2009). Üniversite öğrencilerinin kuantum fiziği konularını anlama düzeyleri ve öğrenme amaçlı yazma aktivitelerinin akademik başarıya etkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Erzurum. 93 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 Yıldız, A. (2014). Öğrenme amaçlı yazma aktivitesi olarak mektup ve etkili kullanımı. Turkish Studies- International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 9 (5), 2097-2104. Yıldız, A. ve Büyükkasap, E. (2011a). Öğretmen adaylarının Compton olayını anlama düzeylerive öğrenme amaçlı yazma aktivitelerinin akademik başarıya etkisi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 8(1), 1643-1664. Yıldız, A. ve Büyükkasap, E. (2011b). Öğretmen adaylarının fotoelektrik olayını anlama düzeyleri ve öğrenme amaçlı yazmanın başarıya etkisi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 11(4), 2259-2274. Yore, D. L., Hand M. B. ve Prain V. (2002). Scientists as writers. Science Education, 672-692. Yore, L. D., Bisanz, G. L. ve Hand, B. M. (2003). Examining the literacy component of science literacy: 25 Years of language arts and science research. International Journal of Science Education, 25(6), 689-725. Extended Summary In the last half century, the research seeking an answer to the question “How do people learn?” resulted in a paradigm shift in learning (Köseoğlu & Tümay, 2013). A new paradigm called constructivism causing educational policies to change and instructional programs to be renewed entails active participation of students in their own learning processes, provision of experiences for students to stimulate their thoughts and promotion of students to rearrange their convictions and beliefs (Köseoğlu & Tümay, 2013; Schunk, 2011). In this context, the meaning loaded on learning by constructivism is “discovery and construction of meaning by the individual” (Köseoğlu & Tümay, 2013). For the process of discovery and construction of meaning, an inevitable tool is “language”. Therefore, speaking and writing activities that are the utilization areas of language are of great importance for learning process. In this regard, the present study focused on writing activities. Purpose The study aims to investigate the using different reporting formats while writing the reports of laboratory practices on the students’ levels of acquiring concepts related to reaction rate and equilibrium and using modal representation. For this purpose, answers to the following questions were sought: 94 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 1. According to the results of the evaluation made based on letter writing activity, is there a significant difference between the levels of concept learning related to reaction rate and equilibrium of the students preparing laboratory reports in line with argumentation-based science inquiry (ABSI) report format and the students preparing laboratory reports in compliance with the traditional report format? 2. Is there a significant difference between the modal representation descriptions used in the letter writing activity by the students preparing laboratory reports according to ABSI report format and those used by the students preparing laboratory reports according to the traditional report format in terms of genre of the descriptions and suitability of the descriptions? Method In the study, one of the qualitative research methods, case study method was used. In this case study, the data were collected in the form of a written document (letter) and were evaluated through content analysis (Creswell, 2013, p. 104). The letters written by the students and dealing with the subjects reaction rate and equilibrium were evaluated by using the rubrics designed after seeking the opinions of an expert on the issue of rubric. These letters were separately evaluated by two researchers by using the evaluation rubrics, assessment consistence identified, interrater reliability was found to be high and agreements were reached on evaluations not showing compliance with each other and the evaluation results related to the data were analyzed. The study was conducted with 11 male and 27 female first-year students, totally 38 students, from the department of science teaching of a Turkish state university in 2013-2014 academic year within the context of general chemistry laboratory II course. Within the present study, totally five experiments, three of which were about the topic of reaction rate (the effect of concentration, heat and catalyst on the reaction rate) and two of which were about the topic of chemical equilibrium (Le Chatelier Principle, the effect of heat on chemical equilibrium) were conducted. Of 38 students participating in the study, 17 took the laboratory course in Class A and 21 took the course in Class B. While the students of Class A reported the laboratory applications according to traditional report format, the students of Class B did it according to ABSI report format. The classes were randomly selected by the researchers. The groups’ achievements in relation to the chemistry laboratory courses were determined by comparing their grades taken from the general chemistry laboratory I class taught last year and no statistically significant difference was found. Result and Discussion At the result of the study, it was concluded that using different ways of reporting did not lead to a statistically significant difference between the students’ levels of concept learning related to reaction rate and equilibrium. This result is not consistent with some other research exploring the use of ABSI report format (Demirbağ & Günel, 2014; Kabataş Memiş, 2014; Kıngır, 2011; Kıngır, Geban & Günel, 2011; Yeşildağ-Hasançebi & Günel, 2013). In mentioned studies teaching- 95 S.Aslan, N.Tekin / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 73-96 learning process was conducted in line with ABSI approach and ABSI report format was used both as a part of the process and as a means of evaluation of it. However it was used as a complement to the laboratory applications and a learning tool in this study. ABSI approach was not use in the laboratory, that’s why the efficiency of ABSI report format may have been reduced. Moreover, it was determined that in the previous term, the students used the traditional report format in all of their laboratory courses. In addition to this, use of only five experiments may not have been enough to elicit the differences to be brought about by the use of two different report formats during the laboratory applications between the students’ levels of the concept learning related to the topic of reaction rate and equilibrium. Besides, the students may have been inadequate in displaying their conception and understanding of the topic through writing. Finally, as the students were first-year undergraduate students and before their university education, they mostly dealt with multiple-choice questions to be successful in the university entrance exam, they might have lacked the experience required to organize the information they learned in a written format. This may have also affected the results of the study. As a result of the analysis of the data collected in the study, it was found that both groups of students made use of textual, mathematical and graphical representations; yet, few students in the control group also used pictures in addition to these types of representations, the level of using modal representation in their letters is low for both groups; on the other hand, they constructed high majority of their representations in a manner that can be considered scientifically correct and the representations in which the highest mistakes were found graphical representation. Modal representations can be considered an indication of the deep understanding. In this regard, when the findings of the study were evaluated, it was observed that the both groups of students did not develop deep understanding of the subjects of reaction rate and equilibrium, or even if they had developed a deep understanding, they could not have demonstrated how to organize this in a writing activity in which they could use modal representations. The findings of the study show that the ABSI report format, one of the nontraditional writing activities, is not enough to acquire a deep understanding of science concepts without being accompanied by a learning process based on ABSI. Moreover, it can be argued that students need guidance during the use of ABSI report format for the proper utilization of modal representations. In this regard, the stages of ABSI report format can be revised and stages that can clearly support the use of modal representations might be added. In this way, students can be helped to use non-traditional writing activities and modal representations during learning processes. **** 96 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 Tam Sayılar Konusunun Öğretiminde Yaşanan Zorluklar ve Çözüm Önerileri * Difficulties in Teaching Whole Numbers and Suggested Solutions DOI= http://dx.doi.org/10.17556/jef.08506 Emrullah ERDEM **, Kani BAŞIBÜYÜK ***, Burçin GÖKKURT ****, Ömer ŞAHİN *****, Yasin SOYLU ***** Özet Bu çalışmanın amacı, tamsayılar konusunun öğretiminde yaşanan zorluklara ilişkin ortaokul matematik öğretmenlerinin görüşlerini incelemek ve çözüm önerileri sunmaktır. Çalışma, Adıyaman il merkezindeki farklı okullarda görev yapan 38 ortaokul matematik öğretmeninin katılımıyla yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak, araştırmanın amacına uygun olarak hazırlanan iki açık uçlu sorudan oluşan bir form kullanılmıştır. Verilerin analizinde içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda; öğrencilerin eksi (-) işaretine anlam vermede, tam sayılarda çıkarma işlemi yapmada, tam sayılarda sıralama yapmada, sayma pullarını anlamada ve tamsayıları günlük hayatla ilişkilendirmede sıkıntı çektikleri, öğretmenlerin ise negatif tamsayının ne anlama geldiğini ve tam sayılarda çıkarma işlemini öğretmede ve sayma pullarını kullanmada zorluk yaşadıkları tespit edilmiştir. Öğrenciler ortaokul yıllarında hala somut işlemler döneminde oldukları için tamsayılar konusunun öğretiminde uygun somut modeller kullanılabilir ve günlük hayattaki örneklerle sıkça ilişkilendirilebilir. Ayrıca, tamsayılarda özellikle çarpma ve bölme işlemlerinin öğretiminde sayma pullarının tercih edilmemesi gerektiği söylenebilir. Anahtar Sözcük: Tamsayılar, zorluk, ortaokul matematik öğretmenleri Abstract * Bu çalışma, Uluslararası Öğretmen Eğitiminde Yeni Yönelimler konferansında bildiri olarak sunulmuştur. ** Arş. Gör. Dr., Adıyaman Üniversitesi, e-posta: [email protected] *** Öğr. Gör., Erzincan Üniversitesi, e-posta: [email protected] **** Yrd. Doç. Dr., Bartın Üniversitesi, e-posta: [email protected] ***** Arş. Gör., Amasya Üniversitesi, e-posta: [email protected] ***** Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, e-posta: [email protected] 97 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 The aim of this study is to examine middle school mathematics teachers’ opinions regarding difficulties in teaching whole numbers and to suggest solutions. The study was carried out with 38 middle school mathematics teachers working in different middle schools in city center of Adıyaman. As data collection tool, a form consisting of two open-ended questions which elicit difficulties in teaching whole numbers was used. The content analysis technique was used in order to analyze the data. As a result of the analysis, it was determined that students had difficulties in making sense of the minus sign (-), in the subtraction and ordering of whole numbers, in understanding counters and in relating whole numbers with daily life; also, teachers had difficulties in teaching what whole numbers mean and the subtraction of whole numbers and in using counters. Since students are still in the period of concrete operations during middle school, suitable concrete models can be used in teaching the subject ‘whole numbers’ and be associated with examples from daily life. Also, it can be said that counters should not be preferred especially in teaching multiplication and division of whole numbers. Keywords: Whole numbers, difficulty, middle school mathematics teachers Giriş Matematikte zorluk, öğrencilerin öğrenimleri esnasında kavram, işlem, sembol ya da formüllerle ilgili yaşadıkları güçlükler olarak tanımlanabilir. Öğrencilerin matematik öğrenirken zorluk yaşamalarının farklı nedenlerinden bahsetmek mümkündür. Örneğin; öğrencilerin soyut düşünmede yetersiz olmaları, ön koşul matematiksel yeteneklerinin yeterince gelişmemesi (Garfield ve Ahlgren, 1988), matematiğe ilişkin olumsuz tutumlara sahip olmaları (Bulut, 2001), yanlış teorik bilgilere ya da kavram yanılgılarına sahip olmaları (Barnes, 1998; Fischbein, Nello ve Marino, 1991; Fischbein ve Schnarch, 1997) matematik öğrenirken zorluk yaşamalarına yol açan nedenler arasındadır. Bunların yanı sıra, öğrencilerin eksik muhakemede bulunmaları ve ilgilerini derse çekecek farklı öğretim stratejilerinin işe koşulmaması (Erdem, 2011 ve 2015), uygun öğretim materyallerinin yetersizliği (Gürbüz 2006; Pijls, Dekker ve Van HoutWolters, 2007) de bu zorluğun yaşanmasının diğer sebeplerindendir. Aynı zamanda, öğretmenin etkili matematik öğretimi için gerekli olan pedagojik alan bilgisine sahip olmamasının (Shulman, 1986 ve 1987) ve matematiğe ilişkin olumsuz tutuma sahip olması da (Erdem, 2011) öğrencilerin matematik öğrenirken zorluk çekmelerinin nedenleri arasında görülmektedir. 98 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 Matematikte öğrenilmesi ve öğretilmesinde zorluk çekilen konulardan birinin ‘Tam Sayılar’ olduğu yapılan pek çok araştırmada (Altıparmak ve Özdoğan, 2010; Bozkurt ve Polat, 2011; Dereli, 2008; Erdem, 2015; Fischbein, 1987; Hativa ve Cohen, 1995; Işıksal-Bostan, 2009; Janvier, 1983; Kilhamn, 2011; Şengül ve Körükçü, 2012; Van de Walle, Karp ve Bay-Williams, 2010) belirtilmektedir. İlkokulda doğal sayılarla işlem yapmaya alışan öğrenciler ortaokulda tamsayılarla karşılaştıklarında zorluk yaşayabilmektedirler. Örneğin, doğal sayılarda toplama işlemi yapmaya alışan bir öğrenci 2+3=5 işlemini rahatlıkla yapabilirken, (-2)-(-3) gibi bir işlemle karşılaştığında bir karmaşa yaşayabilmektedir. Bu karmaşanın yaşanmasına, öğrencilerin negatif sayılarla ilk defa karşılaşmaları ve doğal sayılarda yaptıkları işlemleri bu sayılara da aynı şekilde aktarmalarının neden olduğu belirtilmektedir (Erdem, 2015). Literatürde (Altıparmak ve Özdoğan, 2010; Erdem, 2015; Fischbein, 1987; Hativa ve Cohen, 1995; Işıksal-Bostan, 2009; İşgüden, 2008; Janvier, 1983; Kilhamn, 2011; Van de Walle vd., 2010) de öğrencilerin negatif sayılarda zorluk yaşadıklarını belirten birçok çalışma mevcuttur. Örneğin, Hativa ve Cohen (1995) öğrencilerin negatif tam sayıları anlamada ve bu sayılarla işlem yapmada güçlükler yaşadıklarını açıklamıştır. İşgüden (2008) yedinci ve sekizinci sınıf öğrencilerinin “0” sayısının tam sayılar kümesine ait olup olmamasına karar vermede, pozitif ve negatif tamsayıları tanımlamada, negatif sayıları karşılaştırmada ve sayı doğrusuna yerleştirmede, mutlak değerin anlamında, negatif sayıların kuvvetlerini almada ve işlem önceliğinde güçlükler yaşadıklarını belirlemiştir. Kilhamn (2011), hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin tamsayılar konusunda zorluklar yaşadıklarını ve negatif tam sayıların anlamlı öğrenilebilmesi için 3-7=-4 olmasının “3 birime sahip olup, 7 birim ödemesi gereken birinin durumuna benzetilerek, bu kişinin 4 birim borcunun olduğu” şeklinde açıklanması gerektiğini açıklamıştır. Altıparmak ve Özdoğan (2010), geleneksel öğretimde öğrencilerin 6-9 işleminin sonucunu bulmada zorluk çektiklerini ve bu işlemin sonucunun -3 olmasıyla ilgili “9 sayısı 6 sayısından daha büyük olduğundan sonuç bir negatif sayıdır” şeklindeki bir açıklamanın yapılmamasının negatif sayıları anlamada zorlukların çekilmesine yol açabileceğini belirtmiştir. Bu çalışmada ayrıca bilgisayar destekli öğretimin negatif tam sayılar konusunda geleneksel öğretime göre 99 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 daha etkili olduğu sonucuna varılmış ve negatif tam sayıların gerçek yaşamla ilişkilendirilmesi önerilmiştir. Bu çalışmadaki öneriye paralel olarak, matematik eğitimiyle ilgili yapılan ulusal (MEB, 2009; 2013) öğretim programlarında ve uluslararası (NCTM, 1989; 2000) reform çalışmalarında matematik öğretiminin gerçek yaşamla ilişkilendirilmesi üzerinde önemle durulmaktadır. Tamsayılarda zorlukların yaşandığını belirten diğer bir çalışmada, Bozkurt ve Polat (2011), öğretmenlerin sayma pullarını tamsayılarda toplama ve çıkarma işlemlerini modellemede kullandıklarını ancak çarpma ve bölme işlemlerini modellemede zorluk yaşadıkları bu yüzden çok fazla tercih etmediklerini tespit etmişlerdir. Bu çalışmada öğretmenler ayrıca sayma pulları ile modellemenin somutlaştırma ve tamamlayıcı bir materyal olarak kullanılabileceğini ancak sayma pulları ile modellemenin tek başına yeterli olmadığını dile getirmişlerdir. Literatürde belirtildiği gibi sayma pulları özellikle toplama ve çıkarma işlemleri için kullanılabileceğinden, örnek bir işleme Şekil 1’de yer verilmiştir. Burada 4-(-2) örneği incelenecek olursa negatif pul, sayının önündeki eksiyi (-); sistemden pul çıkarmak ise çıkarma işlemindeki eksiyi (-) temsil etmektedir. Bu sistemde negatif pul bulunmadığından 2 adet negatif pul çıkarabilmek için toplamları 0’ı veren pul çiftlerinden iki adet eklemek gerekmektedir. 2 adet negatif pul çıkarıldığında sistemde 6 adet pozitif pul kalır ki bu da 4-(-2) işleminin sonucunun +6 olduğunu gösterir. Şekil 1. Sayma pullarıyla tamsayılarda çıkarma işlemi modeli [4-(-2) örneği] Literatürde öğrencilerin tamsayılarda yaşadıkları zorluklardan birinin de tamsayılarda sıralama olduğu belirtilmektedir. Literatür 100 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 incelendiğinde ilköğretim seviyesindeki öğrenciler için sayı doğrusunun tamsayıların öğretiminde kullanılabilecek en uygun model olduğu vurgulanmaktadır (Erdem, 2015; Fischbein, 1987; Hativa ve Cohen, 1995; Işıksal-Bostan, 2009; NCTM, 1989). Bu modelde ‘Sayı doğrusunda sağa doğru ilerledikçe sayının değeri artar’ ya da ‘Sayı doğrusunda sola doğru ilerledikçe sayının değeri azalır’ ifadeleri önem arz etmektedir. Sayı doğrusu modeli kullanılarak tamsayılarda sıralamaya yönelik bir örnek, Şekil 2’de verilmiştir. Bu örnekte, sayı doğrusunda (-2) sayısı (-5) sayısının daha sağında yer aldığı için (-2) sayısının (-5) sayısından daha büyük olduğu öğrencilere bu şekilde rahatlıkla kavratılabilir. Şekil 2. Sayı doğrusunda tamsayılarda sıralama yapma Öğrencinin matematiği etkili öğrenmesinde öğretim sürecinin verimli bir şekilde yürütülmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda, tam sayılar konusunun etkili öğretilmesinde öğretmenlerin önemli rol oynadığı söylenebilir. Nitekim öğrencinin matematiği öğrenmesinde öğretmen yeterliği faktörünün büyük bir öneme sahip olduğu belirtilmektedir (Erdem ve Soylu, 2013; Erdem vd., 2015; Gürbüz, Erdem ve Gülburnu, 2013; NCTM, 2000; Romberg ve Carpenter, 1986). Öğretmenin sahip olduğu alan bilgisi ve pedagojik alan bilgisi, öğretmen yeterliği kapsamında etkili olan en önemli faktörlerdendir (Shulman, 1987). Literatürde de, öğretmenin alan bilgisinin ve pedagojik alan bilgisinin etkili bir öğretim gerçekleştirebilmek için önemli olduğuna vurgu yapan birçok çalışma mevcuttur (Ball, 1988; 1990; Cankoy, 2010; Davis ve Simmt, 2006; Erdem, 2015; Erdem vd., 2015; Erdem ve Soylu, 2013; Gökkurt, Şahin ve Soylu, 2012; Gökkurt vd., 2013; Gürbüz vd, 2013; Hill, Rowan ve Ball, 2005; Rowan, Chiang ve Miller, 1997; Shulman, 1986 ve 1987; Şahin vd., 2013; Tchoshanov, 2011). Bu bağlamda, tam sayılar konusunun etkili bir 101 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 şekilde öğretilmesi için öğretmenin yeterli alan bilgisine sahip olması ve sahip olduğu bu bilgiyi öğrencilere aktarabilmesi gerekmektedir. Literatür destekli açıklamalardan hareketle, tam sayılar konusunun öğrenilmesi ve öğretilmesinde zorluklar yaşandığından, öğretmenlerin bu yöndeki görüşlerinin alınması önemlidir. Yıllardır görev yapan matematik öğretmenlerinden tamsayılar konusunda kendilerinin ve öğrencilerin yaşadıkları zorluklara ilişkin daha detaylı veri elde edilebileceği düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı, tamsayılar konusunun öğretiminde yaşanan zorluklara ilişkin ortaokul matematik öğretmenlerinin görüşlerini incelemek ve çözüm önerileri sunmaktır. Yöntem Bu çalışmada, ortaokul matematik öğretmenlerinin özel olarak “tamsayılar” konusunun öğretiminde yaşanan zorluklara ilişkin görüşleri belirlenmiştir. Bu nedenle araştırma, çok özel bir konu ya da durum üzerinde yoğunlaşma fırsatı veren özel durum (case study) yaklaşımıyla (Yin, 2011) yürütülmüştür. Çalışma Grubu Araştırmanın çalışma grubunu, Adıyaman il merkezindeki sosyo-ekonomik düzey bakımından farklı okullarda çalışan 38 ortaokul matematik öğretmeni oluşturmaktadır. Katılımcılar belirlenirken öğretmenlerin çalışmaya katılmak için gönüllü olmaları esas alınmıştır. Çalışma grubundaki öğretmenlerin kimliklerini gizli tutmak amacıyla kendilerine M 1 , M 2 , M 3 ,..., M 38 şeklinde kodlar verilmiştir. Katılımcıların 19’u 0-10 yıl, 16’sı 10-20 yıl ve 3’ü 20-30 yıl arasında mesleki deneyime sahip olan öğretmenlerdir. Öğretmenlerin görüşleri doğrudan aktarılırken yıl olarak mesleki deneyimleri de verilmiştir. Verilerin Toplanması Veri toplama aracı olarak, tamsayılar konusunun öğretilmesinde ne tür zorlukların yaşandığını belirlemeye yönelik olarak, araştırmacılar tarafından açık uçlu sorulardan oluşan bir form hazırlanmış ve bu soruların çalışmanın amacına uygun olup olmaması konusunda uzman görüşüne başvurulmuştur. Matematik eğitimi alanında uzman kişiler, daha fazla veri elde edilebilmesi için soruların 102 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 daha genel olmaları hususunda görüş bildirmişlerdir. Alınan uzman görüşünden sonra formda yer alan sorular aşağıda sunulmuştur. 1. Tam sayılar konusunun öğretiminde zorluk yaşıyor musunuz? Cevabınız evet ise, ne tür zorluklar yaşıyorsunuz? 2. Tam sayılar konusunun öğrenilmesinde öğrenciler ne tür zorluklar yaşıyorlar? Ayrıca üç öğretmen ile pilot uygulama yapılmış ve soruların anlaşılıp anlaşılmadığı kontrol edilmiştir. Yapılan bu pilot çalışma sonunda formdaki sorular düzenlenerek son hali verilmiştir ve katılımcılara bu formdaki soruları cevaplamaları için süre sınırlaması getirilmemiştir. Bu yolla, tam sayılar konusunda yaşanan zorluklara ilişkin daha detaylı veri elde edilmeye çalışılmıştır. Form, katılımcılar tarafından bir hafta ile bir ay arasında değişen zaman dilimlerinde doldurulmuştur. Verilerin Analizi Elde edilen verilerin analizinde, içerik analizi tekniği kullanılmıştır. İçerik analizinde veriler detaylı bir şekilde incelenir ve betimsel yaklaşımla fark edilmeyen kavram ve temalar keşfedilir (Yıldırım ve Şimşek, 2011). Bu bağlamda, araştırmanın verileri farklı araştırmacılar tarafından derinlemesine incelenip kodlamalar yapıldıktan sonra kodlardan elde edilen kategoriler karşılaştırılmış ve üzerinde uzlaşılan beş kategoriye ulaşılmıştır. Güvenirliği sağlamak için Miles ve Huberman’ın (1994) güvenirlik formülünden (güvenirlik=görüş birliği/(görüş birliği+görüş ayrılığı) yararlanılmıştır. Bu araştırma için kodlama güvenirliği 0.85 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca, nitel değerlendirmelerde doğrudan alıntıların bireylerin düşüncelerini olduğu gibi yansıtmada etkili olacağına inanıldığı (Yin, 2011) için elde edilen bazı veriler doğrudan aktarılmıştır. Bulgular Bu bölümde, içerik analizi sonucunda elde edilen kategorilere ilişkin frekans ve yüzde değerlerine ve her bir kategoriye ilişkin örnek katılımcı görüşlerine yer verilmiştir. 103 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 Tablo 1. Katılımcıların Kategorilere Göre Frekans ve Yüzdeleri Kategori Eksi (-) İşaretine Anlam Verememe Tam Sayılarda Çıkarma İşlemi Yapamama Tam Sayılarda Sıralama Yapamama Sayma Pullarını Anlayamama GünlükHayatlaİlişkilendirememe Frekans (f) 38 15 8 11 14 Yüzde (%) 100 39 21 29 37 Tablo 1’den görüldüğü üzere, öğrencilerin eksi (-) işaretine anlam veremedikleri hususunda tüm katılımcıların hem fikir oldukları tespit edilmiştir. Başka bir deyişle, katılımcıların tamamı öğrencilerin negatif tam sayıları anlamada zorluk yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Öte yandan, katılımcıların %39’u tamsayılarda çıkarma işlemi yapmada, %21’i tam sayılarda sıralama yapmada, %29’u sayma pullarını anlamada ve %37’si tamsayıları günlük hayatla ilişkilendirmede öğrencilerin zorluk yaşadıklarını belirtmişlerdir. Frekans ve yüzdeleri belirtilen bu kategorilere ilişkin bazı örnek katılımcı görüşleri aşağıda sunulmuştur. Eksi (-) İşaretine Anlam Verememe Katılımcılar, öğrencilerin en çok eksi (-) işaretine anlam vermede zorluk çektiklerini ifade etmişlerdir. Katılımcılar ayrıca kendilerinin de öğrencilere eksi (-) işaretini ya da negatif tamsayıları öğretmede zorlandıklarını belirtmişlerdir. Bu durum, farklı mesleki deneyimlere sahip öğretmenler tarafından dile getirilmiştir. Bu yöndeki bazı öğretmen görüşleri aşağıdaki gibidir: M 11 :Tam sayılar konusunu işlerken öğrencinin pozitif sayıların yanı sıra bir de negatif sayılarla karşılaşması ona karmaşık geliyor. Sayma sayılarının soluna (-) işareti yazıldığında negatif sayılar elde ederiz dediğimizde öğrencinin zihninde soyut kavramın oluşmasına sebep oluyoruz. Öğrencilere bu soyut kavramı anlatmakta [(-)’leri anlatmakta] zorlandığımı söyleyebilirim… (8 yıl) M 33 : (-) ve (+) kavramlarında ve toplama ve çıkarma konusunda sıkıntı yaşıyorlar, bunun sebebi olumsuzluk düşünememeleri. Çarpma ve bölme işlemlerinde ise işaret sorunu yaşanmaktadır. Örneğin, (-8):(-4) işleminin sonucunun nasıl (+) olduğunu çocuk bir türlü aklına yatıramamaktadır. 104 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 Bunun sebebinin ise öğrencinin bu konuyu somutlaştıramaması olduğunu düşünüyorum… (7 yıl) M 27 :Öğrencilere negatif sayıları anlatmakta sorun yaşıyoruz. Çıkarma işleminde işaret değişikliğine “gülen yüzü” örnek veriyoruz. Toplama işleminde ise (+) sayıları cebimdeki param, (-) sayıları ise borcum olarak anlatıyoruz… (10 yıl) M 38 :Tam sayılarda işaretleri anlatmakta zorlanıyorum. Çünkü öğrenci algılayamıyor. (+) ve (-) yi soyut bir kavram olarak görüyor. Öğrenci karmaşa yaşıyor… (12 yıl) M 22 : Öğrenciler (-) ile (-) nin çarpımının (+) olması, (-) ile (+) nın çarpımının (-) olmasını anlatmakta zorlanıyorum… (8 yıl) Tam Sayılarda Çıkarma İşlemini Yapamama Katılımcılar, öğrencilerin tam sayılarda çıkarma işlemi yaparken zorluk çektiklerini dile getirmişlerdir. Öğrencilerin özellikle de negatif sayılarda çıkarma işlemi yapmada sıkıntı yaşadıkları ifade edilmiştir. Öte yandan, öğretmenler de çıkarma işlemini öğretmede zorluk çektiklerini belirtmişlerdir. Katılımcılar, bu bağlamda aşağıdaki gibi görüş bildirmişlerdir: M 8 : Öğrenciye çıkarmayı anlatmakta sıkıntı yaşıyoruz. Öğrencilerin çıkarma işlemini anlamalarını sağlamak için çok uğraşıyoruz. Sayının önündeki eksi işaretinin yön veya çıkarma işlemi olduğu noktasında öğrenciler sıkıntı yaşamaktadırlar… (8 yıl) M 9 : En sıkıntılı konudur. 30 yıldır tam sayılarda çıkarma işlemini anlatırken zorluk çekiyorum. Toplama, çarpma, bölmede pek sıkıntı yok ama çıkarma işlemi anlaşılmıyor. Bu yüzden çıkarma işleminden önce çarpma işlemini vererek işaret çarpımını gösteriyorum. Ancak kural olarak verdiğim için pek anlaşılmıyor… (30 yıl) M 26 : Tamsayılar öğrencilere soyut kavram gibi geliyor. Öğrenci beş sene boyunca doğal sayıları görüyor birden negatif tamsayılara geçildiğinde öğrenci bocalıyor. 7.sınıflarda bu da- 105 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 ha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor ve genellikle çıkarma işlemini yapmakta sorun yaşıyorlar… (12 yıl) M 12 : Çıkarma işleminde negatif sayılarda yapılan işlemlerin pozitif çıkması öğrencileri ikileme düşürüyor. Mesela ‘-2’ den ‘-7’ yi çıkardığımızda sonuç ‘+5’ bu da ilk başta öğrencilerde hatalara neden oluyordu ama pratik yaptıkça bu kavram karmaşası gideriliyor… (4 yıl) M 2 : Özellikle tam sayıların çıkarılmasında güçlük çekiyorlar. Örneğin; (+)(-) nın sıfırlanmasını M.E.B. kitabında konu kitabın sonunda veriliyor, kitabın başında soru soruyor. Bu tezatlık öğrencinin kafasını karıştırıyor. Öğrenci tam sayılarda özellikle çıkarma işlemini anlamada zorluk çekiyor. +7-5=+2 işlemini rahatlıkla yaparken -7-5=-12 işlemini yapamıyor… (10 yıl) Tam Sayılarda Sıralama Yapamama Katılımcılar, öğrencilerin tam sayılarda sıralama yapmada zorluk çektiklerini ifade etmişlerdir. Öğrencilerin en çok negatif sayıları kendi aralarında ve pozitif tamsayılarla karşılaştırmada zorluk yaşadıkları belirtilmiştir. Bu yöndeki bazı öğretmen görüşleri aşağıdaki gibidir: M 3 : Öğrenci negatif tam sayılardaki sıralamayı, pozitif tam sayılarla karıştırıyor. Çünkü öğrenci negatif sayıyı pozitif sayı gibi düşününce karmaşa ortaya çıkıyor. Örneğin; +7 > +4 > +2 ama negatifleri olan -7 < -4 < -2 yazamıyor çünkü negatif işaret (-) sembolünün özelliğini ve sayı doğrusundaki sıralamayı tam olarak bilemiyor ve sıralamayı rakamsal büyüklüğe göre yapıyor… (8 yıl) M 16 : Bazı öğrenciler (+,-) sayıları sıralamada hata yapıyorlar. Örneğin; -4,-3,+4,+2 sayılarından hangisinin büyük, hangisinin küçük olduğu konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Öğrenciler sayıları işaretlerine göre değil de yanlış düşünerek büyüklüklerine göre sıralıyorlar. Bu yanlış düşünce öğrencilerin hata yapmasına yol açıyor… (18 yıl) 106 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 M 17 : Öğrenci özellikle negatif sayıları sayı doğrusu üzerinde göstermekte zorluk çekmektedir. Öğrenciler bu sayıları sayı doğrusunda gösterirken sıralamaya dikkat etmediğinden yanlışa düşmektedirler… (7 yıl) M 1 : Öğrenciye (-7) mi yoksa (-19) mu daha büyük dediğimizde ilk olarak (-19) cevabı alıyorduk. Öğrenciler özellikle negatif tamsayılarda sıralama kavramını öğrenmede diğer kavramlara oranla daha fazla zorluk çekmektedirler… (12 yıl) M 19 : (-7)’nin (-6)’dan büyük olduğunu söyleyen öğrenciler oluyor. Bu da sıkıntı yaratıyor. Öğrenciye işlemi anlatıyorum ancak öğrenci yine de negatif sayılarda büyüklük-küçüklük sayı sorunu yaşıyor… (11 yıl) Sayma Pullarını Anlayamama Katılımcılar, öğrencilerin tam sayıların öğretiminde kullanılan sayma pullarını anlamada zorluk çektiklerini dile getirmişlerdir. Sayma pullarının öğrencilerin tam sayılarla ilgili öğrenmelerini olumsuz etkileyebildiği belirtilmiştir. Bunların yanı sıra, katılımcılar kendilerinin de sayma pullarını kullanmada sıkıntı yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Bu yöndeki bazı öğretmen görüşleri aşağıdaki gibidir: M 23 : Sayma pulları ile gösterimde toplama ve çıkarmanın mantığını çoğu öğrenci kavrayabiliyor ancak çarpma ve bölme işlemlerinde sıkıntı yaşıyorlar… (17 yıl) M 7 : Öğrenci sayı pullarında zorlanıyor. Mesleğimin ilk yıllarında sayma pullarıyla çarpma ve bölme işlemlerini yaparken öğrencilerin işlemlerin kendisinden çok sayma pullarını anlamada zorluk çektiklerini fark ettim. Bu yüzden özellikle çarpma ve bölme işlemlerinde sayma pullarını kullanmaktan kaçınıyorum… (12 yıl) M 37 : Sayma pullarını kullanmanın etkili olduğunu düşünmüyorum, bilakis öğrencilerin kafasını karıştırdığı kanaatindeyim. Bunun yerine sayı doğrusunu kullanmanın ve günlük hayattaki durumlarla bağlantı kurmanın daha etkili olduğunu düşünüyorum… (5 yıl). 107 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 M 4 : Ben kendim özellikle bölmede sayma pullarının mantığını hala kavramış değilim. Kaldı ki çocuğa nasıl anlatacağım?... (28 yıl) M 25 : Sayma pulları toplama ve çıkarmada kullanılabilir ancak çarpma ve bölmede kesinlikle hayır… Sıfır çiftlerini anlamada öğrencilerin zorluk çektiklerini fark ediyorum… (13 yıl) Günlük Hayatla İlişkilendirememe Katılımcılar, tamsayıları özellikle de negatif tamsayıları öğrenmede günlük hayatla ilişkilendirmenin önemine vurgu yapmışlardır. Ancak katılımcılar, öğrencilerin tam sayıları günlük hayatla ilişkilendirmede zorluk çektiklerini dile getirmişlerdir. Bu yöndeki bazı öğretmen görüşleri aşağıdaki gibidir: M 18 : Öğrenci günlük yaşantıdaki birbirine zıt olan kavramları matematikle ilişkilendirmek gerektiğinde kullanılan sayıların önüne (+) veya (-) işareti konulması gerektiğini algılamakta zorluk çekiyor. Şimdiye kadar hep artılarla işlemler yapılıyordu, şimdi ise eksi onlara yabancı ve soyut geliyor. Örneğin en soğuk ay ortalaması -8 0C, en sıcak ay ortalaması 19 0C olarak kaydedilmiştir. Burada öğrenci -8 in önündeki ‘-’nin ne anlama geldiğini algılamakta zorlanıyor. (-) nin soğuk ifade ettiğini tam olarak düşünemiyor… (8 yıl) M 9 : Öğrencilerin özellikle negatif sayıların günlük yaşamda karşılıklarını bulmada zorlandıklarını fark ettim. Bu yüzden tam sayılar konusunun öğretilmesinde borç-alacak, sıcaklıksoğukluk, termometre gibi öğrencilerin günlük yaşamdan örnekler vermeye çalışıyorum… (30 yıl) M 24 : Konuyu gündelik hayatla ilişkili olarak anlatmanın etkili olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerin tam sayıları yaşamla yeterince ilişkilendiremediklerini görünce; kar pozitif (+), zarar negatif (-), deniz seviyesinin üstü pozitif (+), altı negatif (-) şeklinde örnekler vererek bu konuyu anlatmaya çalışıyorum… (6 yıl) 108 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 M 6 : (-) yi borcum var ve (+) yı param var diye anlatıyorum, bu şekilde az da olsa öğrencilerin zihinlerinde biraz şekilleniyor ve somutlaşıyor. Öğrencilerin günlük hayatla bağdaştırabilmesini sağladığımız ölçüde tamsayıların öğrenilmesi daha etkili olacaktır… (12 yıl) Özetle, öğrencilerin eksi (-) işaretine anlam vermede, tam sayılarda çıkarma işlemi yapmada, tam sayılarda sıralama yapmada, sayma pullarını anlamada ve günlük hayatla ilişkilendirmede zorluk çektikleri ve öğretmenlerin ise negatif tamsayının ne anlama geldiğini ve tam sayılarda çıkarma işlemini öğretmede ve sayma pullarını kullanmada sıkıntı yaşadıkları tespit edilmiştir. Sonuç ve Tartışma Bu çalışmada, ortaokul matematik öğretmenlerinin tamsayılar konusunun öğretiminde yaşanan zorluklara ilişkin görüşleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda yapılan analizler sonucunda, öğrencilerin en çok eksi işaretini (-) anlamada zorluk çektikleri belirlenmiştir. Bu sonuç, öğrencilerin negatif sayılarda zorluk yaşadıklarını belirten çalışmaları (Altıparmak ve Özdoğan, 2010; Erdem, 2015; Fischbein, 1987; Hativa ve Cohen, 1995; Işıksal-Bostan, 2009; İşgüden, 2008; Janvier, 1983; Kilhamn, 2011; Van de Walle vd., 2010) desteklemektedir. Bu zorluğun yaşanmasında, öğrencilerin eksi (-) işaretinin ne anlama geldiğini yeterince anlayamamalarının etkili olduğu söylenebilir. Öğrencilerin negatif tam sayının ya da eksi (-) işaretinin günlük hayattaki karşılığını kavramsallaştırabilmesinin, bu sıkıntıyı gidermenin en etkili yöntemlerden biri olduğu düşünülmektedir. Bilgisayar destekli uygulamalarla denizde su seviyesinin altı, apartmanlarda bodrum katları, karikatürlerle borç, zarar, alacak ve somut materyaller yardımıyla termometrede sıfırın altındaki sıcaklık dereceleri eksi işaretinin günlük hayattaki anlamları daha etkili verilebilir. Ayrıca, farklı mesleki deneyime sahip katılımcı öğretmenler negatif tamsayının ne anlama geldiğini öğretmede zorluk çektiklerini belirtmişlerdir. Katılımcılar, öğrencilerin tam sayılarda ve özellikle de negatif tamsayılarda çıkarma işlemi yaparken zorluk çektikleri ve bu nedenle kendilerinin de çıkarma işlemini öğretmede zorluk yaşadıklarını dile 109 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 getirmişlerdir. Literatür incelendiğinde bu sonucu destekleyen araştırmalara (Altun, 2008; Hativa ve Cohen, 1995; Işıksal-Bostan, 2009; Janvier, 1983) rastlamak mümkündür. Katılımcılar, öğrencilerin sayının önündeki eksi işaretinin, yön mü yoksa çıkarma işlemi mi olduğu noktasında sıkıntı yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Bu zorluğun negatif sayılarda yaşanan en büyük sıkıntılardan biri olduğu IşıksalBostan (2009) ve Janvier (1983) tarafından belirtilmiştir. Bu zorluğun giderilmesinde, sayma pullarını ya da sayı doğrusunu kullanmanın daha etkili olacağı düşünülmektedir. Katılımcılar, öğrencilerin özellikle negatif tam sayıları sıralamada zorluk çektiklerini ifade etmişlerdir. Bu zorluğun, negatif sayıları kendi aralarında ve pozitif tamsayılarla karşılaştırmada yaşandığı belirtilmiştir. Bu sonuç, Fischbein (1987) ve Işıksal-Bostan (2009)’ın çalışmalarıyla da paralellik göstermektedir. Öğrencilerin bu sıkıntıyı yaşamalarında pozitif tamsayılardaki sıralamanın mantığını negatif tamsayılara aktarmalarının ve eksi (-) işaretinin ne anlama geldiğini kavramsal olarak öğrenememelerinin etkili olduğu söylenebilir. Örneğin, (-2) sayısı ile (-5) sayısı karşılaştırıldığında eksi (-) işaretinin ne anlama geldiğine bakılmaksızın büyüklüğe göre sıralama yapılabilmekte ve (-5) sayısının (-2) sayısından büyük olduğu söylenebilmektedir. Bu sıkıntının önüne geçmek için sayı doğrusu modelini kullanmanın etkili olacağı söylenebilir. Nitekim literatürde ilköğretim seviyesindeki öğrenciler için sayı doğrusunun tamsayıların öğretiminde en uygun model olduğu vurgulanmaktadır (Erdem, 2015; Fischbein, 1987; Hativa ve Cohen, 1995; Işıksal-Bostan, 2009; NCTM, 1989). Bu noktada öğrencinin ‘Sayı doğrusunda sağa doğru ilerledikçe sayının değeri artar’ ifadesini özümsemesini sağlamak gerekir. Başka bir deyişle öğrenciye sayı doğrusunda daha sağdaki sayının her zaman daha büyük olduğunun kavratılması gerekmektedir. Katılımcılar ayrıca öğrencilerin sayma pullarını anlamada zorluk çektiklerini dile getirmişlerdir. Öte yandan, katılımcılar kendilerinin de sayma pullarını kullanmada sıkıntı yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Özellikle tamsayılarda çarpma ve bölme işlemlerinde sayma pullarının tercih edilmediği birçok katılımcı tarafından belirtilmiştir. Benzer sonuç Bozkurt ve Polat (2011) tarafından da elde edilmiştir. Tamsayılarda toplama ve çıkarma işlemlerinin öğretiminde sayma 110 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 pullarının anlaşılır ve elverişli olduğu söylenebilir (Bkz. Şekil 1). Ancak tamsayılarda çarpma ve bölme işlemlerinde sayma pullarını kullanmak yerine Crowley ve Dunn (1985, akt. Işıksal-Bostan, 2009) çalışmasında verilen Şekil 3’teki örüntülerin yapılmasının daha etkili olacağı söylenebilir. Benzer bir öneriye, Erdem (2015) tarafından yapılan çalışmada da rastlamak mümkündür. Şekil 3. Tamsayılarda çarpma işleminin örüntüyle gösterilmesi Şekil 3’te verilen işlemlerle, iki negatif sayının çarpımının neden pozitif; bir negatif sayı ile bir pozitif sayının çarpımının neden negatif bir sayı olduğu öğrencilere kavratılabilir. Soldaki örüntüde ikinci çarpan aşağı doğru 1 azaltılarak sonuç ifadelerindeki örüntüden (aşağı doğru ikişer azalıyor: 6, 4, 2, 0, -2, -4) faydalanarak bir negatif sayı ile bir pozitif sayının çarpımının bir negatif sayı [2.-2=-4] olduğu aritmetik işlemlerden faydalanarak gösterilmiş oldu. Sağdaki örüntüde ise bir önceki örüntüde elde edilen [2.-2=-4] işlemi kullanılarak bu kez birinci çarpan 1 azaltılarak sonuç ifadelerindeki örüntüden (aşağı doğru ikişer artıyor: -4, -2, 0, 2, 4, 6) faydalanarak iki negatif sayının çarpımının bir pozitif sayı [-2.-3=6] olduğu gösterilmiş oldu. Katılımcılar ayrıca, tamsayıları özellikle de negatif tamsayıları öğrenmede günlük hayatla ilişkilendirmenin önemine vurgu yapmışlardır. Katılımcılar, öğrencilerin tam sayıları günlük hayatla ilişkilendirmede zorluk çektiklerini dile getirmişlerdir. Öğretmenlerin, öğrencilerin negatif tamsayıya ya da eksi (-) işaretine günlük hayatta farklı ve mantıklı anlamlar (ör: zarar, borç, bodrum katları, sıfırın altındaki sıcaklıklar vb.) yükleyebilmeleri üzerinde ısrarla durmaları gerekmektedir. Literatürde (Altun, 2008; Erdem, 2015; Hativa ve Cohen, 1995; Işıksal-Bostan, 2009; Janvier, 1983; MEB, 2009 ve 111 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 2013; NCTM, 1989 ve 2000; Van de Walle vd., 2010) de tamsayıların günlük hayatla ilişkilendirilmesinin etkili öğrenmeler sağlayacağı vurgulanmaktadır. Örneğin, [+7+(-5)=+2] işleminin “postacı size 7 lira alacağınız ve 5 lira harcamanız olduğunu belirten bir çek getiriyor. Bunu işlemle gösteriniz.” (Altun, 2008) şeklindeki bir senaryoyla ve karikatür kullanılarak günlük hayatla ilişkilendirilmesinin öğrencilere tamsayıları ve tamsayılarla işlemleri kavramalarına yardımcı olacağı söylenebilir. Tamsayılar konusu, hem bir önceki matematik öğretim programında (MEB, 2009) hem de yeni matematik öğretim programında (MEB, 2013) 6. sınıftan itibaren yer almaktadır. Öğrenciler özellikle de negatif tamsayı örnekleriyle farkında olmasalar da günlük hayatta sık sık karşılaşmalarına rağmen bu sayıların ne anlama geldiğini formal olarak öğrenmeye 6. sınıftan itibaren başlamaktadırlar. Öğrenciler bu yaşlarda hala somut işlemler döneminde oldukları için, tamsayılar konusunun öğretiminde (özellikle negatif tamsayının ne anlama geldiği hususunda) uygun somut modeller kullanılabilir ve günlük hayattaki örneklerle sıkça ilişkilendirilebilir. Ayrıca, tamsayılarda özellikle çarpma ve bölme işlemlerinin öğretiminde sayma pullarının tercih edilmemesi gerektiği söylenebilir. Kaynaklar Altıparmak, K., & Özdoğan, E. (2010). A study on the teaching of the concept of negative numbers. International Journal of Mathematical Education in Science and Technology, 41(1), 31-47. Altun, M. (2008). İlköğretim ikinci kademe (6, 7 ve 8. sınıflarda) matematik öğretimi (5. Baskı). Bursa: Aktüel Yayıncılık. Ball, D. L. (1988). Knowledge and reasoning in mathematical pedagogy: Examining what prospective teachers bring to teacher education (Unpublished doctoral dissertation). Michigan State University, East Lansing, Michigan. Ball, D. L. (1990). The mathematical understandings that prospective teachers bring to teacher education. Elementary School Journal, 90, 449–466. Barnes, M. (1998). Dealing with misconceptions about probability. Australian Mathematics Teacher, 54(10), 17–20. Bozkurt, A., & Polat, M. (2011). Sayma pullarıyla modellemenin tam sayılar konusunu öğrenmeye etkisi üzerine öğretmen görüşleri. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(2), 787 -801. Bulut, S. (2001). Matematik öğretmen adaylarının olasılık performanslarının incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 20, 33-39. 112 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 Cankoy, O. (2010). Mathematics teachers’ topic-specific pedagogical content knowledge in the context of teaching a0, 0! and a ÷ 0. Educational Sciences: Theory & Practice, 10(2), 749-769. Crowley, M. L., & Dunn, K.A. (1985). On multiplying negative numbers. Mathematics Teacher, 78(4), 252–256. Davis, B., & Simmt, E. (2006). Mathematics-for-teaching: An ongoing investigation of the mathematics that teachers (need to) know. Educational Studies in Mathematics, 61, 293–319. Dereli, M. (2008). Tamsayılar konusunun karikatürlerle öğretiminin öğrencilerin matematik başarılarına ve tutumuna etkisi. Yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Erdem, E. (2011). İlköğretim 7. sınıf öğrencilerinin matematiksel ve olasılıksal muhakeme becerilerinin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Adıyaman Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Adıyaman. Erdem, E. & Soylu, Y. (2013). Öğretmen adaylarının KPSS ve alan sınavına ilişkin görüşleri. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 4(1), 223-236. Erdem, E. (2015). Zenginleştirilmiş öğrenme ortamının matematiksel muhakemeye ve tutuma etkisi. Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Erzurum. Erdem, E., Gökkurt, B., Şahin, Ö., Başıbüyük, K., & Soylu, Y. (2015). Examining prospective middle school mathematics teachers’ modelling skills of multiplication and division in fractions. Croatian Journal of Education, 17(1), 1136. Fischbein, E. (1987). Intuition in science and mathematics: An educational approach, Reidel, Dordecht, The Netherlands. Fischbein, E., & Schnarch, D. (1997). The evolution with age of probabilistic, intuitively based misconceptions. Journal of Research in Science Teaching, 28(1), 96-105. Fischbein, E., Nello, M. S., & Marino, M.S. (1991). Factors affecting probabilistic judgments in children and adolescents. Educational Studies in Mathematics, 22, 523-549. Garfield, J., & Ahlgren, A. (1988). Difficulties in learning basic concepts in probability and statistics: Implications for research. Journal for Research in Mathematics Education, 19(1), 44-63. Gökkurt, B., Şahin, Ö.,& Soylu, Y. (2012). Matematik öğretmenlerinin matematiksel alan bilgileri ile pedagojik alan bilgileri arasındaki ilişkinin incelenmesi. The Journal of Academic Social Science Studies (JASSS), 5(8), 997-1012. Gökkurt, B., Şahin, Ö., Soylu, Y., & Soylu, C. (2013). Öğretmen adaylarının kesirlerle ilgili pedagojik alan bilgilerinin öğrenci hataları açısından incelenmesi. International Online Journal of Educational Sciences, 5(3),719-735. Gürbüz, R. (2006). Olasılık kavramlarının öğretimi için örnek çalışma yapraklarının geliştirilmesi. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 31(1), 111123. 113 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 Gürbüz, R., Erdem, E., & Gülburnu, M. (2013). Sınıf öğretmenlerinin matematik yeterliklerini etkileyen faktörlerin incelenmesi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), 14(2), 255-272. Hativa, N., & Cohen, D. (1995). Self learning of negative number concepts by lower division elementary students through solving computer-provided numerical problems. Educational Studies in Mathematics, 28(2), 401–431. Hill, H.C., Rowan, B., & Ball, D. L. (2005). Effects of teachers’ mathematical knowledge for teaching on student achievement. American Educational Research Journal, 42(2), 371–406. Işıksal-Bostan, M. (2009). Negatif sayılara ilişkin zorluklar, kavram yanılgıları ve bu yanılgıların giderilmesine yönelik öneriler. E. Bingölbali ve M. F. Özmantar (Ed.), İlköğretimde karşılaşılan matematiksel zorluklar ve çözüm önerileri, Ankara: Pegem Akademi Yayınları. İşgüden, E. (2008). 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin tam sayılar konusunda karşılaştıkları güçlükler. Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir. Janvier, C. (1983). The understanding of directed numbers. In J. C. Bergeron, & N. Herscovics (Eds.), Proceedings of the 8th annual meeting of the North American Chapter of the International Group for the Psychology of Mathematics Education (Vol 2, pp. 295–301). Montreal: Universite de Montreal, Faculte de Sciences de l’Education. Kilhamn, C. (2011). Making sense of negative numbers. Göteborg, Sweden: Acta Universitatis Gothoburgensis. Nisan 2013’te https://gupea.ub.gu.se/handle/2077/24151 internet adresinden edinilmiştir. MEB (2009). İlköğretim matematik dersi 6-8. sınıflar öğretim programı. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, Ankara. MEB (2013). Ortaokul matematik dersi (5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) öğretim programı. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, Ankara. Miles, M.B., & Huberman, A.M. (1994). Qualitative data analysis: An expanded sourcebook. (2nd ed.). Thousand Oaks, CA: Sage. NCTM (1989). Curriculum and evaluation standards for school mathematics. Reston, VA. NCTM (2000). Principles and standards for school mathematics. Reston, VA. Pijls, M., Dekker, R., & Van Hout-Wolters, B. (2007). Reconstruction of a collaborative mathematical learning process, Educational Studies in Mathematics, 65, 309–329. Romberg, T., & Carpenter, T. (1986). Research on teaching and learning mathematics: Two disciplines of scientific inquiry (pp. 850–873). Ed: W.C. Wittrock., Handbook of Research on Teaching, MacMillan: New York. Rowan, B., Chiang, F., & Miller, R. J. (1997). Using research on employees’ performance to study the effects of teachers on students’ achievement. Sociology of Education, 70, 256–284. Shulman, L.S. (1986). Those who understand: Knowledge growth in teaching. Educational Researcher, 15(2), 4–14. 114 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 Shulman, L.S. (1987). Knowledge and teaching: Foundation of the new reform. Harvard Educational Review, 57(1), 1-22. Şahin, Ö., Gökkurt, B., Başıbüyük, K., Erdem, E., Nergiz, T. ve Soylu, Y. (2013). Matematik ve sınıf öğretmeni adaylarının pedagojik alan bilgilerinin karşılaştırılması. The Journal of Academic Social Science Studies (JASSS), 6(4), 693-713. Şengül, S., & Körükçü, E. (2012). Tam sayılar konusunun görsel materyal ile öğretiminin altıncı sınıf öğrencilerinin matematik başarıları ve kalıcılık düzeylerine etkisi. International Online Journal of Educational Sciences, 4(2), 489-508. Tchoshanov, M.A. (2011). Relationship between teacher knowledge of concepts and connections, teaching practice, and student achievement in middle grades mathematics. Educational Studies in Mathematics, 76, 141-164. Van de Walle, J.A., Karp, K.S., & Bay-Williams, J.M. (2010). Elementary and middle school mathematics: Teaching developmentally (7th Ed.). Boston: Allyn & Bacon. Yıldırım, A., & Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri (8. Baskı). Ankara: Seçkin Yayınları. Yin, R. K. (2011). Qualitative research from start to finish. New York: The Guilford Press. Extended Summary Introduction Difficulty in mathematics can be defined as the difficulties experienced by students regarding concepts, operations, symbols and formulas during their learning. Students who have grown accustomed to performing operations with natural numbers in elementary school can experience difficulty when they encounter whole numbers in middle school. For instance, a student who has grown accustomed to performing operations with natural numbers can easily perform the operation 2+3=5 whereas he/she can experience confusion when he/she encounters an operation such as [(-2) - (-3)]. It can be stated that the reasons for this confusion are the fact that the students encounter negative numbers for the first time and they transfer the operations that they perform in natural numbers to these numbers in the same manner. It is important to conduct the instruction process in a productive way in order for the student to learn mathematics effectively. In this regard, it can be argued that teachers play an important role in effectively teaching the subject of whole numbers. As a matter of fact, it is stated that the teacher efficacy factor is of great importance in students’ learning mathematics (Erdem and Soylu, 2013; Erdem et al., 2015; Gürbüz, Erdem and Gülburnu, 2013; NCTM, 2000; Romberg and Carpenter, 1986). Teachers’ content knowledge and pedagogical content knowledge are among the important factors that are influential within the scope of teacher efficacy (Shulman, 1987). Therefore, teachers must possess adequate content knowledge and must transfer this knowledge to the students in an effective way in order to teach them the subject of whole numbers efficiently. When the aforementioned explanations are 115 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 taken into account, it is believed that it is necessary to examine teachers’ opinions on this issue since difficulties are experienced in learning and teaching the subject of whole numbers. Purpose The aim of this study is to examine middle school mathematics teachers’ opinions regarding the difficulties in teaching the subject of whole numbers, and offer related solution suggestions. Method The study group of the research is composed of 38 middle school mathematics teachers who are working in different schools located in city center of Adıyaman. The principle of voluntariness was taken into account when selecting the participants among the teachers. In order to keep the identities of the teachers in the study group confidential, they were given codes as M 1 , M 2 , M 3 ,..., M 38 . While directly conveying the opinions of teachers, their year-based occupational experiences were given, too. A form composing of two open-ended questions was prepared by the researchers as the data collection tool in order to determine what kind of difficulties are experienced in learning and teaching the subject of whole numbers. Expert opinion was taken to decide whether or not these questions were suitable for the aim of the study. The questions included in this form are given below. 1. Do you experience difficulty in teaching the subject of whole numbers? If so, what kind of difficulties do you experience? 2. What kind of difficulties do students experience in learning the subject of whole numbers? The researcher conducted pilot experiments with three teachers in order to maintain the reliability of the prepared questions. Whether or not the questions were understood by the teachers was checked accordingly. At the end of this conducted pilot study, the questions within the form were organized and finalized. Furthermore, no time limit was stipulated for the participants to answer the questions within this form. By doing so, an attempt was made to obtain more detailed data regarding the difficulties experienced in the subject of whole numbers. Consequently, the form was filled in by the participants in periods ranging from one week to one month (one week being the shortest completion period and one month being the longest). The content analysis technique was used in analyzing the data obtained from the study. In this regard, the data of the research were examined in detail by different researchers; coding processes were performed; obtained categories were compared; and five categories were reached upon agreement. In order to maintain reliability, Miles and Huberman’s (1994) reliability formula (reliability=agreement/(agreement+disagreement) was utilized. Accordingly, coding reliability was calculated as 0.85. Moreover, some obtained data were conveyed directly since it was believed that direct quotations would be effective in re- 116 E.Erdem, K.Başıbüyük…/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 97-117 flecting the individuals’ thoughts without a change in qualitative evaluations (Yin, 2011). Results At the end of the conducted content analysis, the following categories were reached: Failure to Use the Minus (-) Sign, Failure to Perform Subtraction Operation in Whole Numbers, Failure to Sort Whole Numbers, Failure to Understand Counters and Failure to Associate Them with Daily Life. In view of this, it was found that the students experienced difficulty in using the minus (-) sign, performing subtraction operation in whole numbers, sorting whole numbers, understanding counters and associating them with daily life; whereas the teachers had trouble in teaching what negative whole numbers mean, teaching subtraction operation in whole numbers and using counters. According to descriptive statistics results regarding these categories, it was found that all participants agreed that the students were not able to use the minus (-) sign. In other words, all participants stated that the students experienced difficulty in understanding negative whole numbers. On the other hand, 39% of the participants stated that the students experienced difficulty in performing subtraction operation in whole numbers; 21% of them stated that the students experienced difficulty in sorting whole numbers; 29% of them stated that the students experienced difficulty in understanding counters; and 38% of them stated that the students experienced difficulty in associating them with daily life. Since students are still in the period of concrete operations during middle school, it is thought that it is necessary to use suitable concrete models in teaching the subject ‘whole numbers’ and associating with examples from daily life. Also, it can be said that counters should not be preferred especially in teaching multiplication and division of whole numbers. 117 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 İlköğretim Matematik Öğretmen Adaylarının TPAB Güven Algılarının İncelenmesi * Investigation of TPACK Confidence Perception of Prospective Elementary Mathematics Teachers DOI= http://dx.doi.org/10.17556/jef.04990 Kübra AÇIKGÜL **, Recep ASLANER *** Özet Bu çalışmanın amacı matematik öğretmen adaylarının Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB) güven düzeylerini belirlemek ve güven düzeylerinin cinsiyet, sınıf düzeyi, bilgisayar sahibi olma, bilgisayar kullanma sıklığı, teknoloji kullanma düzeyi değişkenlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemektir. Araştırma betimsel ve ilişkisel tarama modelleri ile desenlenmiştir. Araştırmanın çalışma grubu farklı sınıf düzeylerinde öğrenim gören 527 ilköğretim matematik öğretmen adayından oluşmuştur (Kadın= 355, Erkek= 170 ve Kayıp veri= 2). Araştırmanın verileri “Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Güven Ölçeği” ile toplanmıştır. Bu çalışmada, öğretmen adaylarının TPAB konusunda kendilerine “oldukça” güvendikleri belirlenmiştir. Bu çalışma aynı zamanda öğretmen adaylarının TPAB güvenlerinin cinsiyet ve sınıf düzeyi değişkenine gore değişmediğini göstermiştir. Bunun yanı sıra, öğretmen adaylarının TPAB güven düzeylerinin bilgisayar sahibi olma, bilgisayar kullanım sıklığı ve teknoloji kullanma düzeyi değişkenleri açısından anlamlı olarak değiştiği belirlenmiştir. Anahtar Sözcük: TPAB, Matematik Öğretmen Adayı, Güven Abstract The aims of study were to determine prospective elementary mathematics teachers’ confidence perception regarding Technological Pedagogical Content Knowledge (TPACK) and to examine whether prospective teachers’ TPACK confidence differed with respect to gender, grade levels, computer related variables. This research was designed using descriptive and correlational survey model. The * Bu çalışma, 6-8.Şubat 2014 tarihleri arasında düzenlenen III. European Conference on Social and Behavioral Conference’ta sözlü bildiri olarak sunulmuştur. ** Aeş. Grv., İnönü Üniversitesi, [email protected] *** Prof. Dr., İnönü Üniversitesi, [email protected] 118 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 study group consisted of 527 prospective teachers. Data were collected through “TPACK Confidence Scale”. In the study it was found prospective teachers felt quite confident. This study showed that the prospective mathematics teachers’ TPACK confidence didn’t differ with regard to gender and grade levels and prospective teachers' confidence levels differed significantly between computer ownership, computer usage frequency and level of use of technology. Keywords: TPACK, Prospective Mathematics Teacher, Confidence Giriş “Son yıllarda bilişim teknolojileri alanındaki hızlı gelişmeler eğitim ortamlarında öğrenme- öğretme sürecine teknoloji desteğini zorunlu hale getirmiş ve bilişim teknolojileri ile öğrenme ortamları bütünleşmeye başlamıştır” (Ekici, Taşkın Ekici ve Kara, 2012, s. 54). Bu durum öğretmenlere ve öğretimlerine önemli yenilikler getirmiş (Şahin, 2011) ve eğitimde teknoloji entegrasyonu öğretmen eğitiminde önemli bir ilgi haline gelmiştir (Agyei ve Vooght, 2012). Etkili öğretim etkili teknoloji kullanımını gerektirmektedir (Ertmer ve Ottenbreit-Leftwich, 2010). Eğitim ortamlarında teknoloji kullanımının bir ihtiyaca dönüşmesi öğretmenlerin sahip olması gereken niteliklerinde değişmesine neden olmuştur (Yavuz Konakman, Yanpar Yelken ve Sancar Tokmak, 2013). Teknolojinin katkılarına vurgu olarak, öğretmenlerin etkililiklerini artıracak ve genişletecek şekilde teknoloji kullanmaları öngörülmektedir (Ertmer ve Ottenbreit-Leftwich, 2010). Bu bağlamda öğretmenlerden teknolojiyi kullanacak bilgi ve becerilere sahip olmaları (Çakır ve Yıldırım, 2009; Gülbahar, 2008; Karal ve Berigel, 2006) ve teknolojiyi kendi özel müfredatlarına etkili bir şekilde entegre etmeleri istenmektedir (Albion, 1999; Hicks, 2006). Öğretmenlerden beklenen özelliklerin yanı sıra öğretim içerisine teknolojiyi başarılı bir şekilde birleştirmek o kadar kolay değildir (Jang ve Tsai, 2012). Yapılan çalışmalar öğretmenlerin teknolojiyi derslerinde beklentiler doğrultusunda kullanmadığını göstermektedir (Brush vd, 2003; Ertmer, Addison, Lane, Ross ve Woods, 1999; Ertmer ve Ottenbreit-Leftwich, 2010). Teknoloji ile öğretim karmaşıktır (Koehler ve Mishra, 2009) ve teknolojinin etkin kullanımı, gerekli donanımın montajı ve yazılımların yüklenmesinden ibaret değildir (Armstrong vd., 2005). Teknoloji kullanılarak yapılacak iyi bir öğretimin merkezinde 119 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 teknoloji, içerik ve pedagoji olmak üzere 3 temel bileşen ve bu bileşenler arasındaki ilişkiler vardır (Koehler ve Mishra, 2009). Koehler vd., (2004) bu bileşenler arasındaki ilişkiye dikkat çekerek teknoloji entegrasyonu sürecinde yaşanan sıkıntıların bu süreci geliştirmek veya anlamak için gerekli olan teorik çerçeveler ve modeller yoluyla giderilebileceğini ileri sürmüşlerdir. Bu doğrultuda literatürde eğitimcilere teknoloji kullanımlarında rehber olacak ve değerlendirmeye yardımcı olabilecek bir çok teknoloji entegrasyon modeli ve çerçevesi yer almaktadır (Garaham vd, 2009). Bu modellerden biride Koehler ve Mishra (2005) tarafından ortaya koyulan “Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi” (TPAB) dir. TPAB çerçevesi öğretim sürecinde etkili bir teknoloji entegrasyonu için öğretmen yeterliklerine odaklanan modellerden biridir (Yurdakul Kabakçı vd., 2012). Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB) Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB), etkili bir teknoloji entegrasyonu için gerekli olan öğretmen bilgisini anlamak amacıyla bir dizi deneysel tasarım (design experiments) sonucu geliştirilmiş teorik bir çerçevedir (Koehler, Mishra, Hershey ve Peruski, 2004; Koehler, Mishra ve Yahya, 2004; Koehler ve Mishra, 2005; Koehler, Mishra ve Yahya, 2007; Mishra ve Koehler, 2006). Kuramsal anlamda ise Shulman’ın tanımladığı alan bilgisi ve pedagojik bilgi alanlarının kesişimlerinden oluşan Pedagojik Alan Bilgisi (PAB) üzerine inşa edilmiştir (Agyei ve Voogt, 2012; Archambault ve Crippen, 2009; Erdoğan ve Şahin, 2010; Graham vd., 2009; Koehler vd., 2004; Koehler ve Mishra, 2005; Koehler vd., 2007; Jang ve Tsai, 2012; Schmidt vd., 2009). TPAB, öğretimin içerisine teknolojiyi entegre etmeleri için öğretmenlerin sahip olması gereken bilgi türleri olarak pedagoji, alan ve teknoloji bilgisinin kesişimini ele alan bir yapıdır (Abbitt, 2011). Bu çerçeve ile öğretmenlerin teknoloji hakkında ne bilmesi gerektiğini içeren bir yol çizilmeye çalışılmıştır (Koehler ve Mishra, 2005). TPAB’ın merkezinde bulunan etkileşimsel yapılanmayla birlikte teknoloji, pedagoji ve alan bilgisi ve bunların kesişiminden oluşan toplam yedi bilgi alanı ortaya çıkmıştır: Alan Bilgisi, Pedagoji Bilgisi, Teknoloji Bilgisi, Pedagojik Alan Bilgisi, Teknolojik Alan Bilgisi, 120 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Teknolojik Pedagoji Bilgisi ve Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (Agyei ve Voogt 2012; Koehler vd,, 2004; Koehler ve Mishra, 2005, 2008, 2009; Mishra ve Koehler, 2006; Schmidt vd, 2009). Şekil 1. TPAB Çerçevesi (Mishra ve Koehler, 2006, s. 1025’ten uyarlanmıştır) Son dönemlerde birçok eğitim teknoloğu teknolojinin pedagojik kullanımının konu alanı tarafından güçlü bir şekilde etkilendiğinin farkına varmıştır (Graham vd., 2009). Etkili bir teknoloji entegrasyonunda içerik ve pedagojinin birbirine bağlı olması gerektiği inancı öğretmenlerin teknoloji ile ilgili deneyimlerinin farklı içerik alanlarına özgü olması gerektiğini göz önüne getirmiştir (Schmidt vd, 2009). Bu doğrultuda teknolojik pedagojik alan bilgisi ile ilgili çalışmaların belli bir alanın özelliklerini göz önünde bulundurarak incelenmesi gerekmektedir. Teknolojide yaşanan gelişmelerim matematik eğitimini de etkilemesi, ancak diğer alanlarda olduğu gibi bu gelişime paralel olarak teknolojinin matematik öğretmenleri tarafından beklenen düzeyde kullanılmaması (Agyei & Voogt, 2011a,b; Alagic ve Pelenz, 2006) dikkate alınarak bu çalışmada matematik öğretmen adaylarının TPAB düzeylerinin incelenmesi önemli görülmüştür. Öğretmen Adaylarının TPAB Düzeylerinin Ölçülmesi Öğretmen bilgisinin TPAB çerçevesi içerisinde ele alınmasıyla belirli bir içerik alanında TPAB’ı ölçmek için yöntemler geliştirmek önemli görülmüştür (Graham vd, 2009). Bu bağlamda literatürde bu kuramsal çerçeveden hareketle öğretmen adayları üzerinde ölçümler yapmak amacıyla çeşitli yaklaşımlar belirlenmiştir. Bu 121 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 araştırmaların çoğunda ölçekler/anketler geliştirilmiş ve öğretmen adaylarının TPAB düzeyleri belirlenmeye çalışılmıştır (Abbitt, 2011; Archambault ve Crippen, 2009; Baran, Chuang ve Thompson, 2011; Chai, Koh ve Tsai, 2010, 2011; Graham vd, 2009; Koh, Chai ve Tsai, 2010; Lee ve Tsai, 2010; Jang ve Tsai, 2012; Schmidt vd, 2009; Şahin, 2011). TPAB çerçevesi etkili teknoloji entegrasyonu için belli bir içerik alanında uygun pedagoji ile teknolojiyi birleştirebilmelerine ilişkin öğretmen bilgilerine odaklanmaktadır. Bu bağlamda TPAB bir bilgi alanını işaret etse de ölçek/anket gibi ölçme araçlarıyla toplanacak verilerin bilgiden çok algıları yansıttığı düşünülmektedir. Nitekim TPAB düzeyini belirlemeye yönelik literatürde yer alan çalışmalar bu düşünceyi desteklemektedir. Örneğin Koehler ve Mishra (2005) tarafından geliştirilen TPAB anketinde araştırmacılar katılımcıların algılarından yola çıkmışlardır. Benzer şekilde Koh vd., (2010) ve Koh ve Sing (2011) Singapurda bulunan öğretmen adaylarının TPAB düzeylerini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmalarında elde ettikleri puanları öğretmen adaylarının algı düzeyleri olarak ele almışlardır. Archambault ve Barnett (2010) ölçek kullanarak doğrudan gözlemlenen davranışları ölçemedikleri için katılımcıların kendi bilgi düzeylerini nasıl algıladıklarını sorduklarını belirtmişlerdir. Öğretmenlerin algısı dolaylı olarak öğrenme ve öğretme çıktılarını etkilemektedir (Trigwell, Prosser ve Waterhouse, 1999). Bu nedenle teknoloji entegrasyon sürecinde öğretmenlerin sahip oldukları bilgiler kadar bilgilerine ilişkin algılarını belirlemenin önemli olduğu düşünülmektedir. Literatür incelendiğinde araştırmacıların öğretmenlerin TPAB algısını çeşitli yapılar altında incelendiği belirlenmiştir. Çalışmaların birçoğu öğretmenlerin TPAB algısını öz yeterlik yapısı altında ele almışlardır (Gömleksiz ve Fidan, 2011; Kazu ve Erten, 2011; Kaya, Özdemir, Emre ve Kaya, 2011; Yavuz Konokman vd., 2013). Diğer taraftan TPAB’ı güven algısı olarak inceleyen araştırmalarda mevcuttur (Doukakis vd, 2010; Graham vd, 2009; Sancar Tokmak, Yavuz Konokman ve Yanpar Yelken, 2013; Kaya, Emre ve Kaya, 2010). Teknoloji entegrasyon sürecinde öğretmenlerin kendilerine güvenmelerinin oldukça önemli olduğu düşünülmektedir. Çünkü bir öğretmenin teknoloji kullanımı konusunda sahip olduğu güven sınıfta teknolojiyi etkili bir şekilde kullanımını etkileyebilir (Christanse, 122 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 2002). Yani teknoloji becerisi gerekli olmasına rağmen eğer öğretmenler öğrencilerinin öğrenmelerini desteklemek için kendilerine güvenmiyorlarsa bu bilgi yeterli değildir (Ertmer ve OttenbreitLeftwich, 2010). Bu nedenle öğretmen ve öğretmen adaylarının, öğrencilere evrensel bir eğitim ve öğretim yapabilmeleri için gelişen yeni nesil web teknolojilerini eğitime entegre etmeleri, bu teknolojileri derslerinde hem kullanmaları hem de kullandırtmaları ve bu teknolojileri kullanmada da öncelikle kendilerine güvenmeleri gerekmektedir (Akgün, 2013). Buna karşın birçok öğretmen teknolojiyi nasıl yapabilirim sorusuyla başa çıkma konusunda ve öğrencilere başarılı bir şekilde rehberlik etme konusunda kendilerine güvenmeden teknolojiyi kullanmaktadır (Alagic ve Palenz, 2006). Erdemir, Bakırcı ve Eyduran (2009) öğretmenlerin teknoloji kullanımı konusunda yeterli düzeyde öz güvene sahip olmayışlarının öğrencilik dönemlerinde aldıkları eğitim öğretimle ilişkilendirdikleri ifade etmiştir. Benzer şekilde Sancar Tokmak vd (2013) öğrencilik dönemine vurgu yaparak öğretmen adaylarının TPAB’leri ile ilgili öz-güvenlerini ölçmek, etkili teknoloji entegrasyonunu sağlamada önemli bir adım olacağını belirtmişlerdir. Bu görüşler doğrultusunda bu çalışmada matematik öğretmen adaylarının TPAB güven algılarının belirlenmesi önemli görülmüştür. Öğretmen adaylarının sadece TPAB algı düzeylerinin belirlenmesi yeterli olmayıp algılarına etki eden faktörlerin belirlenmesi gerekmektedir (Albion, 1999, 2000). Bu doğrultuda literatür incelendiğinde öğretmen adaylarının TPAB düzeylerini farklı değişkenler açısından ele alan çalışmaların olduğu görülmektedir. Bu çalışmalarda ele alınan değişkenlerinden biri cinsiyettir. Koh ve Sing (2011) cinsiyetin TPAB algısını etkileyebilecek bir faktör olduğunu ifade etmiştir. Ancak yapılan araştırmalar içerisinde sonuçları birbirleriyle çelişen çalışmalar bulunmaktadır. Çalışmaların çoğunluğu cinsiyet değişkeninin öğretmenlerin/öğretmen adaylarının TPAB düzeyleri üzerinde anlamlı bir farklılık yaratmadığını göstermektedir (Akgün, 2013; Gömleksiz ve Fidan, 2011; Kaya vd., 2010; Kaya vd., 2011; Kazu ve Erten, 2011; Koh ve Sing, 2011; Mutlu ve Erdoğan, 2012; Sancar-Tokmak vd., 2013). Buna karşın bu sonuçla çelişen araştırma bulguları da mevcuttur (Erdoğan ve Şahin, 2010; Koh, Chai ve Tsai, 2010; Tsai, 2008). Yapılan çalışma sonuçları arasında elde edilen farklılıklar bilgisayar sahibi olma değişkeninin etkisini araştıran çalışma sonuçların- 123 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 da da görülmektedir (Mutluoğlu ve Erdoğan, 2012; Yavuz Konakman vd, 2013). Yapılan çalışmalarda ele alınan bir diğer değişken sınıf düzeyidir. TPAB ile ilgili yapılan çalışmaların çoğunun son sınıflarda öğrenim gören öğretmen adaylarıyla gerçekleştirildiği görülmektedir (Erdoğan ve Ader, 2013; Kaya vd., 2010; Kaya vd, 2011, Yavuz Konokman vd. ,2013). Bu durum araştırmacıların öğretmen adaylarının derslerin çoğunu almış olmalarını tercih etmelerinden kaynaklanabilir. Ancak öğretmen eğitimi açısından bakıldığında farklı sınıf düzeylerindeki öğretmen adaylarının TPAB düzeylerinin belirlenmesinin aldıkları eğitimin etkisinin belirlenmesi açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Yapılan bazı çalışmalarda sınıf düzeyi açısından anlamlı bir farklılık belirlenmezken (Kazu ve Erten, 2011) bazı çalışmalarda TPAB’ın farklı bileşenleri için anlamlı farklılıklar belirlenmiştir (Kaya vd, 2010; Sancar-Tokmak vd., 2013). Bilgisayar kullanım sıklığının teknoloji kullanımına ilişkin algı üzerinde anlamlı farklılık yarattığına dair sonuçlar olmasına karşın (Baki, Kutluca ve Birgin, 2008; Demiralay ve Karadeniz, 2010) TPAB bileşenleri açısından bu değişkenin etkisinin araştırıldığı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle bu değişkenin TPAB bileşenlerinde anlamlı bir farklılık yaratıp yaratmadığının belirlenmesinin literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Öz yeterlik kuramını ortaya koyan Bandura (1977) kişilerin becerilerini etkin şekilde kullanabilmeleri için önce kendilerini o alanda güvenli hissetmeleri gerektiğini savunmaktadır. Bu nedenle öğretmen adaylarının teknoloji öz yeterlik algılarının güven algıları üzerinde farklılık yaratıp yaratmadığının incelenmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir. Literatürdeki farklı sonuçlara açıklık kazandırmak, mevcut çalışma sonuçlarını desteklemek ve yeni sonuçlar ortaya koymak amacıyla bu çalışmada ilköğretim matematik öğretmen adaylarının TPAB güven algılarının cinsiyet, bilgisayar sahibi olma, sınıf düzeyi, bilgisayar kullanım sıklığı, teknoloji kullanma düzeyi değişkenleri açısından incelemek amaçlanmıştır. Yöntem Bu araştırmada matematik öğretmen adaylarının TPAB’e yönelik güven düzeylerinin belirlenmesi amacıyla nicel araştırma desenlerinden betimsel tarama (survey) modeli kullanılmıştır. Bunun yanı sıra, TPAB güven düzeylerinin cinsiyet, sınıf düzeyi, bilgisayar 124 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 sahibi olma durumu, bilgisayar kullanım sıklığı ve teknoloji kullanma düzeyi değişkenlerine göre karşılaştırılması amaçlandığından ilişkisel tarama modellerinden nedensel-karşılaştırma yaklaşımı kullanılmıştır. Çalışma Grubu Araştırmanın çalışma grubunu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan orta büyüklükte iki üniversitenin İlköğretim Matematik Öğretmenliği Programı tüm sınıf düzeylerinde öğrenim toplam 527 kişi oluşturmuştur. Çalışmanın başında öğretmen adaylarına araştırmanın kapsamı anlatılmış ve araştırmaya gönüllü olan öğretmen adaylarıyla çalışılmıştır. Veriler katılımcılardan 2012-2013 akademik yılı bahar döneminde toplanmıştır. Öğretmen adaylarının cinsiyetlerine ve sınıf düzeylerine göre dağılımları Tablo1’de sunulmuştur. Tablo 1. Araştırmaya Katılan Öğretmen Adaylarının Özellikleri Üniversite Cinsiyet Sınıf Düzeyi 1. Sınıf 2. Sınıf 3. Sınıf 4. Sınıf Diğer Toplam Üniversitenin bulunduğu bölge Güneydoğu Anadolu BölDoğu Anadolu Bölgesi gesi Bayan Erkek Kayıp Bayan Erkek Kayıp Veri Veri Toplam 33 32 21 16 102 125 134 122 140 4 527 15 15 22 12 64 1 64 66 58 64 1 253 1 13 21 21 48 3 106 1 1 Veri Toplama Araçları Bu çalışmada öğretmen adaylarının TPAB güven düzeylerini belirlemek amacıyla orijinali Graham vd. (2009) tarafından geliştirilen ve Timur ve Taşar (2011) tarafından Türkçeye uyarlanan Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Güven ölçeği kullanılmıştır. Graham vd. (2009) tarafından geliştirilen ölçek fen bilgisi öğretmenlerin TPAB güven düzeylerini belirlemeyi amaçlayan 31 maddelik bir ölçme aracıdır. Ölçek Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB), Teknolojik Pedagojik Bilgi (TPB), Teknolojik Alan Bilgisi (TAB) ve Teknolojik 125 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Bilgi (TB) olmak üzere 4 boyuttan meydana gelmektedir. Orijinal ölçek 1 = Hiç güvenmiyorum, 2= Az güveniyorum, 3= Orta derece güveniyorum, 4= Çokça güveniyorum 5= Oldukça Güveniyorum 6= Tamamen güveniyorum, 0= Bu türden teknolojileri bilmiyorum (sadece TB boyutundaki maddelerde) şeklinde 6‟lı Likert tipte olup 50 fen bilgisi öğretmenine uygulanmıştır. Ölçekte negatif madde bulunmamaktadır. Araştırmacılar örneklem sayısının yeterli olmamasını gerekçe göstererek yapı geçerliliğini incelememişlerdir. Graham vd (2009) tarafından ölçeğin alt boyutları için Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayıları TPAB için α=.951; TPB için α=.913; TAB için α=.971ve TB için α=.922 olarak hesaplamışlardır (Graham vd., 2009). Ölçeği Türkçe’ye uyarlayan Timur ve Taşar (2011) 5’li bir derecelendirme kullanarak orijinal ölçekte “Çokça güveniyorum” ve “Oldukça güveniyorum” ifadelerinin birbirine çok yakın olması nedeniyle kısmen güveniyorum ifadesini çıkararak yalnızca “Çokça güveniyorum” ifadesini kullanmışlardır. Çevirisi yapılan ölçeği 393 fen ve teknoloji öğretmenine uygulayan araştırmacılar doğrulayıcı faktör analizi yoluyla 4 alt faktörden oluşan ölçeğin faktör yapısının Türk kültüründe de korunduğu belirlemişlerdir (χ2/df=2.86, p=.000, NFI=.87, RMSEA=.069) Uyarlanan ölçeğin Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı ölçeğin tümü için α=.92; TPAB boyutu için α= .89,TPB boyutu için α=.87, TAB boyutu için α=.89 ve TB boyutu için α= .86 olarak hesaplanmıştır (Timur ve Taşar, 2011). Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Güven Ölçeği’nin Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması TPAB güven ölçeği fen ve teknoloji dersiyle ilgili olup fen öğretmenlerine uygulanarak geliştirilmiştir. Bu çalışmada uzman görüşleri doğrultusunda söz konusu ölçeğin araştırmamızın amaçlarına uygun olduğu belirlenmiş ve matematik dersine uyarlanmasına karar verilmiştir. Ölçekte yer alan “Fen” kelimesi yerine “Matematik”; “Bilimsel olayları” kelimesi yerine “Matematiksel” kelimesi kullanılmıştır. Ayrıca 16-20. Maddelerde yer alan “Bilim insanlarına” ifadesi çıkarılmıştır. 6’lı Likert yapı kullanılan ölçekte yanıt kategorileri 0 = Hiç güvenmiyorum, 1= Az güveniyorum, 2= Orta derece güveniyorum, 3= Çokça güveniyorum 4= Oldukça Güveniyorum 5= Tamamen güveniyorum olarak düzenlenmiştir. 126 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Matematik öğretmen adaylarından elde edilen veri setinin ölçeğin orijinalindeki 4 boyutlu yapıyı sağlayıp sağlamadığını belirlemek amacıyla doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Faktör analizine başlamadan önce elde edilen verilerin analiz için uygun olup olmadığı belirlenmiş ve uç değerlere sahip 51 satır (kişi) çıkarılarak 476 kişiye ait veri seti üzerinden işleme devam edilmiştir. Elde edilen KMO değeri 0-1 arasında değişmekte olup bu değer için, .5-.7 arası orta, .7.8 iyi, .8-.9 arası büyük, .9 üzeri mükemmel olarak değerlendirilmektedir (Field, 2005). Örneklem büyüklüğünün yeterliliğini belirlemek amacıyla yapılan test sonucu (KMO=.935) ve Barlett Küresellik testi sonuçları (X2= 8136.049; sd=465; p= .000) dikkate alındığında örneklem sayısı yeterli bulunmuştur. Anti-image korelasyon matrisinde köşegende yer alan değerlerin .868-.975 arasında değişmesi madde bazında örneklem sayısının yeterli olduğunu göstermektedir (Field, 2005; Sipahi vd., 2010). 4 boyutlu yapının veri setine uyumunun sağlanıp sağlanmadığını belirlemek amacıyla doğrulayıcı faktör analizi uygulanmıştır (Çokluk, Şekercioğlu ve Büyüköztürk, 2010: 218). Yapılan analiz sonucunda χ2/df =4.07, p=.000, RMSEA=.08, NFI=.82, GFI=.81 olarak hesaplanmıştır. Kikare değerine ilişkin p değerinin manidar olmaması (p=.00) olması diğer kriterleri incelememiz gerektiğine işaret etmektedir (Çokluk vd., 2010). Uyum iyiliği değerleri için ilgili alan yazında GFI > 0.95, RMSEA<.06, NFI>.95 kabul edilir değerler olarak ifade edilmiştir (Hu ve Bentler, 1999; Newsom, 2012; Tabachnick ve Fidell, 2007). Bu değerler ölçüt alındığında 4 faktörlü yapıdan elde edilen değerler modelin doğrulanmadığı göstermektedir. Bu aşamada programın sunduğu modifikasyon önerileri incelenerek modelin iyileştirilmesi yoluna gidilmiştir. 21-22. ve 24-25. maddeler arasında yapılan modifikasyon sonucu elde edilen uyum iyiliği değerleri χ2/df=3.21, p=.000, RMSEA=.068, NFI= .85, GFI=.84 şeklindedir. Değerler incelendiğinde yapılan iyileştirmeye rağmen modelin doğrulanmadığı görülmektedir. Yapılan doğrulayıcı faktör analiziyle veri setinin ölçeğin orijinalindeki yapıyı sağlamadığının belirlenmesinin ardından açımlayıcı faktör analizi kapsamında kullanılan uygun yöntemlerden biri olan temel bileşenler analizi ile faktör yapısı incelenmiştir (Mahmoud ve Kamel, 2010). Varimax dik döndürme yönteminin kullanıldığı ana- 127 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 lizde faktör yükü alt kesme noktası .40 olarak alınmıştır (Gable, 1986; Hatcher, 1994). Ayrıca iki faktörde alınabilecek yük miktarı arasındaki farkın en az 0.10 olması gerektiği varsayılmıştır (Menard, 2002). Yapılan incelemeler sonucu ölçeğin orijinalinde yer alan 8.,15. maddeler iki faktörde yakın yük değerleri aldığı için ve 25. madde ise bir faktörde iki madde yer almasından dolayı ölçekten çıkarılmıştır. Sonuçta 5 faktörlü bir yapı elde edilmiştir. Tablo 2. TPAB ÖlçeğininTemel BileşenlerAnaliziSonuçları Madde Ortak faktör varyansı 1. Fak- 2. Fak- 3. Fak- 4. Fak- 5. Fak- Madde tör için tör için tör için tör için tör için Toplam yük yük yük yük yük değerleri değerleri değerleri değerleri değerleri Korelasyonu 3 4 5 6 7 2 1 30 29 27 26 31 28 20 17 19 18 16 10 12 14 11 9 13 22 21 23 24 ,660 ,679 ,651 ,599 ,583 ,450 ,481 ,657 ,656 ,679 ,627 ,603 ,608 ,722 ,748 ,700 ,725 ,621 ,631 ,681 ,637 ,603 ,604 ,539 ,745 ,657 ,610 ,420 ,759 ,751 ,720 ,658 ,619 ,588 ,583 ,768 ,761 ,746 ,730 ,717 ,665 ,823 ,820 ,791 ,788 ,716 ,725 ,710 ,677 ,653 ,571 ,524 ,829 ,768 ,691 ,508 128 ,691 ,704 ,700 ,672 ,645 ,562 ,553 ,667 ,704 ,732 ,680 ,661 ,652 ,741 ,781 ,736 ,754 ,682 ,631 ,725 ,694 ,669 ,673 ,628 ,669 ,593 ,576 ,460 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 anlarının ortalaması “Oldukça güveniyorum.” düzeyinde bulunmaktadır. Alt boyutlarda ise, puanların ortalama 3.18 ile 3.68 arasında değiştiği belirlenmiştir. Alt boyutlardan alınan puanlarının ortalaması TPAB, TAB, İTB boyutu için “Çokça güveniyorum.” TPB ve TTB boyutu için “Oldukça güveniyorum.” Aralığına karşılık gelmektedir. Cinsiyet Değişkenine Göre Öğretmen Adaylarının TPAB Güven Algıları Öğretmen adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi yeterlik düzeylerinin cinsiyet değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığına ilişkin bulgular Tablo 6’da verilmiştir. Tablo 5. Öğretmen Adaylarının TPAB Puanlarının Cinsiyet Değişkenine Göre Betimsel Analiz Sonuçları TPABGÖ Cinsiyet N x S TPAB x S TPB x S TAB x İTB TTB x S S x S Kadın 321 3,32 ,70 3,32 ,73 3,38 ,82 3,21 1,02 3,68 ,92 3,06 1,09 Erkek 154 3,44 ,63 3,31 ,73 3,46 ,81 3,40 ,94 3,68 ,88 3,42 ,99 Toplam 475 3,36 ,68 3,31 ,73 3,40 ,82 3,27 1,00 3,68 ,91 3,18 1,06 Tablo 6. Öğretmen Adaylarının TPAB Puanlarının Cinsiyetine Göre F-Testi Analizi Sonuçları Boyut Varyansın kaynağı Gru- TPABGÖ TPAB TPB Kareler Top. Sd Karele r Ort. 1,51 1 1,51 plararası Gruplariçi Toplam Gru- 218,18 219,69 473 474 ,46 ,02 1 ,02 plararası Gruplariçi Toplam Gru- 251,82 251,84 473 474 ,532 plararası Gruplariçi Toplam ,70 317,12 317,82 1 473 474 ,700 ,61 131 F P 3,27 ,071 ,03 ,868 1,04 ,307 Cohen f Güç K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Özdeğer 10,351 Açıklanan Varyans 14,622 Oranı Toplam=%62,772 Croanbach alpha ,869 2,726 13,721 1,927 13,368 1,389 11,913 1,183 9,148 ,876 ,894 ,870 ,769 Tablo incelendiğinde 1, 3 ve 4. faktörlerde yer alan maddelerin ölçeğin orijinalindeki yapılarla uyumlu olduğu görülmektedir. 1. Faktörde yer alan maddeler (1-7. maddeler) TPAB boyutu, 3. faktörde yer alan maddeler (16-20. maddeler) TAB boyutu, 4. Boyutta yer alan maddeler (9-14. maddeler) TPB boyutu olarak ele alınmıştır. Bu çalışama da ölçeğin orijinalinden farklı olarak TB boyutu altında yer alan maddeler 2 boyut altında (Tablo 5’de 2. ve 5. boyut) faktörleşmiştir. Bu boyutlar incelendiğinde 2. faktör altında yer alan maddelerin (26-31. Maddeler) ileri düzey teknoloji bilgisine işaret ederken 5. Faktör altında yer alan maddelerin (21-24. Madde) temel teknoloji bilgisini içerdiği belirlenmiştir. Bu bağlamda 2. Faktör İleri teknoloji Bilgisi (İTB), 5. faktör Temel Teknoloji Bilgisi (TTB) olarak adlandırılmıştır. Ayrıca öğretmen adaylarının cinsiyet, sınıf düzeyi, bilgisayar sahibi olma, bilgisayar kullanım sıklığı, teknoloji kullanım düzeyi değişkenine ilişkin bilgiler araştırmacılar tarafından hazırlanan Kişisel bilgi formu aracılığıyla toplanmıştır. Verilerin Analizi Verilerin analizinde, TPAB güven ölçeğinde bulunan 5 boyuta ait puanların aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları hesaplanmıştır. Cinsiyet, bilgisayara sahibi olma, sınıf düzeyi, bilgisayar kullanma sıklığı, teknoloji kullanma düzeyi durumlarına göre öğretmen adaylarının TPAB puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığını belirlemek amacıyla F testi yapılmıştır. Yapılan Bonferroni düzeltmesi sonucu çıkarımsal analizlerde anlamlılık düzeyi α=0,01 olarak belirlenmiştir (Abdi, 2010). Ayrıca elde edilen sonuçların pratikteki anlamlılığını ortaya çıkarmak için etki büyüklükleri hesaplanmıştır (Özsoy ve Özsoy, 2013). Yapılan F testi sonuçları için Cohen f değerleri hesaplanmıştır. Elde edilen etki büyüklükleri Cohen f için f=.10 “küçük”, f=.25 “orta”, f= .40 “büyük” etki büyüklüğü olarak yorumlanmıştır (Cohen, 1988). 129 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının TPAB ve alt bilgi alanlarına ilişkin puanların karşılaştırmalı olarak yorumlanabilmesi amacıyla her ölçeğin toplam puanları madde sayılarına bölünerek 6’lı derecelendirme puanlarına dönüştürülmüştür. Bu puan ortalamalarının yorumlanmasında aşağıdaki puan aralıkları ve karşılık gelen güven düzeyleri kullanılmıştır. Tablo 3. TPAB Yeterlik Puanların Yorumlanması Amacıyla Kullanılan Puan Aralıkları Puan aralığı 0-0.85 0.86-1.68 1.69-2.51 2.52-3.34 3.35-4.17 4.18-5.00 Güven Düzeyi Hiç güvenmiyoru m. Az güveniyorum. Orta düzeyde güv eniyorum. Çokça güveniyoru m. Oldukça güveniyorum. Tamamen güveniyorum. Bulgular Öğretmen Adaylarının TPAB Güven Algıları Matematik öğretmen adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi güven düzeylerine yönelik bulgular Tablo 4’te verilmiştir. Tablo 4. Öğretmen Adaylarının TPAB Güven Düzeylerinin Dağılımı (n=476) Alt ölçek x S TPABGÖ TPAB TPB TAB TTB İTB 3,36 3,31 3,40 3,27 3,68 3,18 ,68 ,73 ,82 1,00 ,91 1,06 Güven düzeyi Oldukça güveniyorum. Çokça güveniyorum Oldukça güveniyorum. Çokça güveniyorum Oldukça güveniyorum. Çokça güveniyorum Yapılan betimsel analiz sonuçları öğretmen adaylarının TPAB güven düzeyleri genel ortalama puanlarının x =3,36 olduğu görülmektedir. Buna bağlı olarak, ölçeğin geneli için adayların pu- 130 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 anlarının ortalaması “Oldukça güveniyorum.” düzeyinde bulunmaktadır. Alt boyutlarda ise, puanların ortalama 3.18 ile 3.68 arasında değiştiği belirlenmiştir. Alt boyutlardan alınan puanlarının ortalaması TPAB, TAB, İTB boyutu için “Çokça güveniyorum.” TPB ve TTB boyutu için “Oldukça güveniyorum.” Aralığına karşılık gelmektedir. Cinsiyet Değişkenine Göre Öğretmen Adaylarının TPAB Güven Algıları Öğretmen adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi yeterlik düzeylerinin cinsiyet değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaşıp farklılaşmadığına ilişkin bulgular Tablo 6’da verilmiştir. Tablo 5. Öğretmen Adaylarının TPAB Puanlarının Cinsiyet Değişkenine Göre Betimsel Analiz Sonuçları TPABGÖ Cinsiyet N x TPAB x S S TPB x S TAB x İTB TTB x S S x S Kadın 321 3,32 ,70 3,32 ,73 3,38 ,82 3,21 1,02 3,68 ,92 3,06 1,09 Erkek 154 3,44 ,63 3,31 ,73 3,46 ,81 3,40 ,94 3,68 ,88 3,42 ,99 Toplam 475 3,36 ,68 3,31 ,73 3,40 ,82 3,27 1,00 3,68 ,91 3,18 1,06 Tablo 6. Öğretmen Adaylarının TPAB Puanlarının Cinsiyetine Göre F-Testi Analizi Sonuçları Boyut TPABGÖ TPAB TPB Varyansın kaynağı Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Kareler Top. Sd Karele r Ort. F P 1,51 1 1,51 3,27 ,071 218,18 219,69 473 474 ,46 ,02 1 ,02 ,03 ,868 251,82 251,84 473 474 ,532 ,70 1 ,700 1,04 ,307 317,12 317,82 473 474 ,61 131 Cohen f Güç K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 TAB TTB İTB Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam 3,49 1 3,49 470,44 473,93 473 474 1,00 ,00 1 ,00 390,82 390,82 473 474 ,83 13,74 1 13,74 521,55 535,29 473 474 1,10 3,51 ,061 ,00 ,967 12,4 6 ,000 ,16 ,941 p<0,01 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo‘daki veriler incelendiğinde, öğretmen adaylarının ölçeğin tamamı ve alt boyutlardan aldıkları puanların İTB boyutu hariç cinsiyet değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmadığı görülmektedir. Öğretmen adaylarının İTB güven puanları cinsiyetlerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F(1,473) = 12,463, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğü değerleri (Cohen f= .16) cinsiyetin adayların İTB boyutundaki güven düzeyleri üzerinde küçük etkiye sahip olduğu söylenebilir. Sınıf Düzeyi Değişkenine Göre Öğretmen Adaylarının TPAB Güven Düzeyleri Öğretmen adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi güven düzeylerinin sınıf düzeyi değişkenine göre betimsel istatistikleri Tablo 7’de ve puanlar arasında anlamlı düzeyde farklılaşma olup olmadığına ilişkin f testi sonuçları Tablo 8’te verilmiştir. Tablo 7. Öğretmen Adaylarinin TPAB Güven Puanlarının Sınıf Düzeyi Değişkenine Göre Betimsel Analiz Sonuçları TPABGÖ TPAB TPB TAB İTB TTB Sınıf x 3,31 ,77 3,23 ,88 3,18 ,99 3,44 ,91 2,96 1 ,19 2. Sınıf 121 3,33 ,61 3,22 ,66 3,31 ,77 3,22 1,06 3,69 ,88 3,23 ,9 3. Sınıf 111 3,40 ,72 3,32 ,74 3,51 ,80 3,27 1,07 3,75 ,94 3,24 1 ,10 S x 132 S x S x S x S N S x Düzeyi 1. Sınıf 110 3,23 ,76 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 4. Sınıf 130 3,48 ,63 3,40 ,75 3,55 ,79 3,41 ,89 3,83 ,88 3,28 1,00 Diğer 3,21 ,52 ,316 ,25 3,13 ,92 3,20 ,63 3,50 1,02 2,92 ,99 Toplam 476 3,36 ,68 3,31 ,73 3,40 ,82 3,24 1,00 3,68 ,91 3,18 1,06 4 Tablo 8. Öğretmen Adaylarının TPAB Puanlarının Sınıff Düzeyi Değişkenine Göre F Testi Analiz Sonuçları Boyut TPABGÖ TPAB TPB TAB TTB İTB Varyansın kaynağı Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Kareler Top. 4,37 215,73 220,10 2,028 250,28 252,31 8,70 309,13 317,83 3,71 470,75 474,46 9,78 381,36 391,14 7,79 529,72 537,51 Sd 4 471 475 4 471 475 4 471 475 4 471 475 4 471 475 Kareler Ort. F P 1,09 ,46 2,38 ,051 ,52 ,53 ,95 ,432 2,18 ,67 3,31 ,011 ,927 1,00 ,93 ,448 2,45 ,81 3,02 ,018 1,95 1,13 1,73 ,142 *p<0.01 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo’daki veriler incelendiğinde, öğretmen adaylarının TPABGÖ ve alt boyutlardan aldıkları sınıf düzeyi değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmadığı görülmektedir. Katılımcıların aritmetik ortalamaları dikkate alındığında, farklı sınıf düzeyinde bulunan öğretmen adaylarının güven düzeylerinde farklılıklar olduğu söylenebilir. Bilgisayar Sahibi Olma Değişkenine Göre Öğretmen Adaylarının Güven Düzeyleri Bilgisayar sahibi olma değişkeni açısından öğretmen adaylarının güven düzeylerine ilişkin betimsel istatistikler Tablo’da ve anlamlı biçimde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek amacıyla yapılan f testi sonuçları Tablo 10’te verilmiştir. 133 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Tablo 9. Öğretmen Adaylarinin TPAB Puanlarının Bilgisayar Sahibi Olma Değişkenine Göre Betimsel Analiz Sonuçları TPABGÖ TPAB Bilgisayar N x S x TPB x S TAB S x İTB TTB S x S x S 3,14 ,74 3,13 1,09 3,56 ,90 2,93 1 ,00 Hayır 121 3,16 ,64 3,14 ,69 Evet 353 3,43 ,68 3,38 ,73 3,50 ,82 3,32 ,97 3,72 ,91 3,26 1,07 Toplam 474 3,36 ,68 3,32 ,73 3,40 ,82 3,28 1,00 3,68 ,91 3,18 1,06 Tablo 10. Öğretmen Adaylarının TPAB Puanlarının Bilgisayar Sahibi Olma Değişkenine Göre F Testi Analiz Sonuçları Boyut TPABGÖ TPAB TPB TAB TTB İTB Varyansın kaynağı Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Kareler Top. Sd 6,412 253,672 220,085 5,410 244,267 249,677 11,461 304,686 316,146 3,279 470,312 473,591 2,474 388,495 390,939 10,012 526,387 536,400 1 472 473 1 472 473 1 472 473 1 472 473 1 472 473 1 472 473 P Cohen f Güç F 6,412 ,453 14,165 ,000* ,17 ,964 5,410 ,518 10,454 ,001* ,15 ,897 11,461 ,646 17,754 ,000* ,19 ,988 3,279 ,996 3,291 ,070 2,474 ,823 3,006 ,084 10,012 1,115 8,978 ,003* ,14 ,849 Kareler Ort. *p<0.01 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) 134 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Tablo’deki veriler incelendiğinde, öğretmen adaylarının ölçeğin geneli TPABGÖ [F(1,472)=14,165] ve TPAB [F(1,472)=10,454, p<.01], TPB [F(1,472)=17,754, p<.01]; İTB [F(1,472)=8,978, p<.01] boyutları için algıladıkları güven düzeyle- rinin bilgisayar sahibi olma durumu değişkene göre istatistiksel olarakanlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir. TAB ve TTB boyutları açısından anlamlı bir farklılık yoktur. Hesaplanan Cohen f değerleri incelendiğinde bilgisayar sahibi olma durumunun ölçeğin genelinde ve TPAB, TPB, İTB boyutlarında küçük etkiye sahip olduğu söylene- bilir. Bilgisayar Kullanım Sıklığı Değişkenine Adaylarının TPAB Güven Düzeyleri Göre Öğretmen Tablo 11. Öğretmen Adaylarının TPAB Puanlarının Bilgisayar Kullanma Sıklığı Değişkenine Göre Betimsel Analiz Sonuçları TPABGÖ TPAB Sıklık N 1.Hiç kullanmıyor 14 um 2. Ayda 37 birkaç saat 3. Haftada 97 birkaç saat 4. Haftada 94 birkaç gün 5. Günde 152 birkaç saat 6. Gün içerisinde sü42 rekli Toplam x S x S TPB x TAB S x S TTB x S İTB x S 1,04 3,05 ,73 3,04 ,79 3,23 ,82 2,82 1,28 3,27 ,83 2,86 3,29 ,66 3,23 ,75 3,33 ,68 3,59 ,75 3,54 ,79 2,83 3,22 ,56 3,18 ,68 3,24 ,76 3,20 1,00 3,51 ,84 2,94 3,31 ,72 3,23 ,75 3,37 ,85 3,15 1,05 3,70 ,95 3,18 3,47 ,67 3,47 ,72 3,50 ,81 3,28 1,00 3,79 ,94 3,34 3,69 ,65 3,57 ,68 3,82 ,77 3,55 ,85 3,84 ,93 3,69 ,936 436 3,37 ,68 3,33 ,73 3,42 ,81 3,27 1,00 3,68 ,91 3,19 1,06 135 1,25 1,04 1,05 1,00 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Tablo 12: Öğretmen Adaylarinin TPAB Puanlarının Bilgisayar Kullanma Sıklığı Değişkenine Göre Anova Analiz Sonuçları Boyut TPABGÖ TPAB TPB TAB TTB İTB 2,021 ,439 4,600 Fark (Bonferroni) Cohen f ,23 ,000* 6>3,6>1 2,022 ,514 3,931 ,002* 6>3 ,21 ,946 2,401 ,634 3,784 ,002* 6>3 ,21 ,937 2,302 ,978 2,355 ,040 1,788 ,815 2,193 ,054 5,211 1,076 4,843 ,000* 6>2,6>3 ,24 ,980 Varyansın kaynağı Kareler Top. Sd Kareler Ort. F Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam 10,104 188,917 199,021 10,109 221,142 231,250 12,004 272,823 284,827 11,512 420,482 431,994 8,940 350,646 359,586 26,054 462,654 488,708 5 430 435 5 430 435 5 430 435 5 430 435 5 430 435 5 430 435 P *p<0.01 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo’daki veriler incelendiğinde, öğretmen adaylarının ölçeğin tamamından aldıkları puanların bilgisayar kullanım sıklığı değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir [F (5,430)=4,600, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğü değeri (Cohen f= .23) küçük etkiye işaret ederken orta düzey bir etkiye yakın olduğu söylenebilir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi sonucunda, bilgisayarı gün içinde sürekli kullandığını ifade eden öğretmen adaylarının TPABGÖ güven puanlarının haftada birkaç saat kullandığını söyleyen öğretmen adaylarının puanlarından ve hiç kullanmadığını ifade eden öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğretmen adaylarının TPAB puanları bilgisayar kullanım sıklığına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F (5,430) = 3,931, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f=.21) küçük bir etkiye işaret etmektedir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi 136 Güç ,974 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 sonucunda, bilgisayarı gün içinde sürekli kullandığını ifade eden öğretmen adaylarının TPAB puanlarının haftada birkaç saat kullandığını söyleyen öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğretmen adaylarının TPB güven puanları bilgisayar kullanım sıklığına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F (5,430) = 3,784 p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f= .21) küçük bir etkiye işaret etmektedir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi sonucunda, bilgisayarı gün içinde sürekli kullandığını ifade eden öğretmen adaylarının TPB güven puanlarının haftada birkaç saat kullandığını söyleyen öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğretmen adaylarının İTB güven puanları bilgisayar kullanım sıklığına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F (5,408) = 4,518 p<.008]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğünün (Cohen f= .24) küçük bir etkiye işaret ederken orta düzey bir etkiye yakın olduğu söylenebilir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi sonucunda, bilgisayarı gün içinde sürekli kullandığını ifade eden öğretmen adaylarının İTB güven puanlarının haftada birkaç saat ve ayda birkaç saat kullandığını söyleyen öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Teknoloji Kullanma Düzeyi Değişkenine Göre Öğretmen Adaylarının TPAB Güven Düzeyleri Tablo 13. Öğretmen Adaylarının TPAB Puanlarının Teknoloji Kullanma Düzeyi Değişkenine Göre Betimsel Analiz Sonuçları TPABGÖ TPAB Teknoloji Kullanma düzeyi 1.Yetersiz 2. Kısmen Yeterli 3 Yeterli Toplam N 43 x S x TPB S x TAB S x İTB TTB S x S x S 1,20 3,04 ,65 3,09 ,63 3,02 ,79 3,08 1,02 3,48 ,90 2,56 279 3,22 151 3,70 ,62 3,18 ,64 3,62 ,70 3,26 ,78 ,71 3,74 ,78 3,14 1,01 3,53 3,55 ,91 4,00 ,90 2,99 ,83 3,67 ,92 473 3,36 ,68 3,31 ,73 3,39 ,815 3,27 1,00 3,68 ,91 3,17 1,06 137 1,00 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Tablo 14. Öğretmen Adaylarının TPAB Puanlarının Teknoloji Kullanma Düzeyi Değişkenine Göre F Testi Analiz Sonuçları Varyansın kaynağı Boyut TPABGÖ TPAB TPB TAB TTB İTB Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Gruplararası Gruplariçi Toplam Kareler Top. Sd 28,20 187,37 215,58 21,24 227,26 248,50 29,36 284,10 313,46 17,46 451,64 469,09 24,19 363,14 387,32 61,90 466,18 528,08 2 470 472 2 470 472 2 470 472 2 470 472 2 470 472 2 470 472 Kareler Ort. F P 14,10 ,40 35,37 ,000* Fark (Bonferroni) Cohen f 3>2,3>1 ,39 10,62 ,48 21,96 ,000* 3>2,3>1 ,31 ,999 14,68 ,60 24,28 ,000* 3>2,3>1 ,32 ,999 8,73 ,96 9,08 ,000* 3>2 ,20 ,975 12,09 ,77 15,65 ,000* 3>2,3>1 ,26 ,999 30,95 ,99 31,20 ,000* 3>2,3>1 ,36 ,999 * p<0.01 (Bonferroni düzeltmesi sonrası) Tablo’daki veriler incelendiğinde, ölçeğin tamamından alınan puanların öğretmen adaylarının teknoloji kullanma düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmektedir [F(2,470) = 35,372, p<.01]. Hesaplanan etki büyüklüğü değeri (Cohen f= .39) teknoloji kullanma düzeyi değişkeninin güven puanları üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi sonucunda, teknoloji kullanma konusunda kendisini yeterli bulan öğretmen adaylarının, kısmen yeterli ve yetersiz bulan öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. 138 Güç ,999 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Öğretmen adaylarının TPAB güven puanları teknoloji kullanım düzeyi değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F (2,470) = 21,960, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğü (Cohen f= .31) orta düzey olduğu görülmüştür. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi sonucunda, teknoloji kullanma konusunda kendisini yeterli bulan öğretmen adaylarının puanları, kısmen yeterli ve yetersiz bulan öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğretmen adaylarının TPB güven puanları teknoloji kullanım düzeyi değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F (2,470) = 24,282, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğü (Cohen f= .32) orta düzey bir etkiye işaret etmektedir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi sonucunda, teknoloji kullanma konusunda kendisini yeterli bulan öğretmen adaylarının puanları kısmen yeterli ve yetersiz bulan öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğretmen adaylarının TAB güven puanları teknoloji kullanım düzeyi değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F (2,470 = 9,083, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğü (Cohen f= .20) ) küçük bir etkiye işaret etmektedir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi sonucunda, teknoloji kullanma konusunda kendisini yeterli bulan öğretmen adaylarının puanları, kısmen yeterli bulan öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğretmen adaylarının TTB güven puanları teknoloji kullanım düzeyi değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır [F (2,470) = 15,653, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğü (Cohen f= .26) ) orta düzeydir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi sonucunda, teknoloji kullanma konusunda kendisini yeterli bulan öğretmen adaylarının puanları, kısmen yeterli ve yetersiz bulan öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Öğretmen adaylarının İTB güven puanları teknoloji kullanım düzeyi değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde 139 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 farklılaşmaktadır [F (2,470) = 31,204, p<.01]. Bu fark için hesaplanan etki büyüklüğü (Cohen f= .39) ) orta bir etkiye işaret ederken büyük bir etkiye yakın olduğu söylenebilir. Farkın hangi gruplardan kaynaklandığını bulmak amacıyla yapılan Bonferroni testi sonucunda, teknoloji kullanma konusunda kendisini yeterli bulan öğretmen adaylarının puanları, kısmen yeterli ve yetersiz bulan öğretmen adaylarının puanlarından anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Sonuç ve Tartışma Bu çalışma ilköğretim matematik öğretmen adaylarının TPAB güven düzeylerinin belirlenmesi ve bu düzeylerin çeşitli değişkenler açısından farklılaşma durumunun incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmada ölçeğin geneli için öğretmen adaylarının kendilerine “Oldukça” güvendikleri sonucuna ulaşılmıştır. Alt boyutlara gelindiğinde ise adayların sırasıyla TPAB, TAB, İTB boyutlarında kendilerine “Çokça” güvenirken TTB ve TPB boyutlarında “Oldukça” güvendikleri belirlenmiştir. Tüm boyutlar ele alındığında öğretmen adaylarının kendilerine en çok güvendikleri boyut Temel Teknoloji Bilgisi (TTB) boyutuyken en az güvendikleri boyut İleri Teknoloji Bilgisi (İTB) boyutudur. Bu bulgudan hareketle öğretmen adaylarının başta pedagojik ve temel teknolojik bilgiyi içeren alanlar olmak üzere bütün alanlarda kendilerine yeterli düzeyde güvendikleri söylenebilir. Öğretmen adaylarının en güvensiz hissettikleri alanda dahi kendilerine “Çokça” güvenmeleri ve ölçeğin geneli için kendilerine “Oldukça” güvenmeleri adayların TPAB konusunda kendilerine yeterli düzeyde güvendikleri şeklinde yorumlanabilir. Akgün (2013)’ün öğretmenlerin derslerinde teknolojiyi kullanabilmeleri için kendilerine güvenmelerinin gerekli olduğu şeklindeki görüşü dikkate alındığında elde edilen sonuç olumlu olarak yorumlanabilir. İlgili araştırmalar incelendiğinde araştırmanın genel sonuçlarına paralel olarak farklı bölümlerde okuyan öğretmen adaylarının teknopedagojik alan bilgileri konusunda kendilerini yeterli gördükleri ve kendilerine güvendikleri ortaya çıkmıştır (Gömleksiz ve Fidan, 2011; Kaya vd, 2011; Sancar Tokmak vd., 2013; Yavuz Konokman vd., 2013). Baki vd. (2008) tarafından yapılan öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitime yönelik öz yeterlik algılarının incelendiği çalışma sonuçları matematik öğretmen 140 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 adaylarının bilgisayar destekli eğitim konusunda kendilerine güvendiklerini göstermiştir. Erdemir vd. (2009) eğitim-öğretimde teknolojiyi kullanabilme ve öğretim amaçlı teknolojik materyal hazırlayabilme konusunda farklı bölümlerde okuyan öğretmen adaylarının öz güven düzeylerine ilişkin görüşlerinin hangi seviyede olduğunu belirlemeyi amaçlamışlardır. Adayların basit ve günlük kullanılan teknolojiyi kullanabilme bilgi ve becerisi konusunda öz güvenlerinin yeterli olduğu ancak bilgisayarı eğitim amaçlı istenen düzeyde kullanma becerisine sahip olmadıkları sonucuna ulaşmışlardır. Teknoloji entegrasyonuna ilişkin öğretmen yetiştirmede yaşanan çeşitli sorunlara rağmen öğretmen adayların kendilerine güvenmeleri umut verici bir durum olarak ele alınabilir. Araştırmada bayan ve erkek öğretmen adaylarının TPAB güven düzeylerinin İTB boyutu hariç istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmadığı belirlenmiştir. Bu sonuçlar literatürde farklı bölümlerdeki öğretmen adaylarının genel TPAB algılarının cinsiyet değişkenine göre farklılaşıp farklılaşmadığını ele alan çalışma sonuçlarıyla örtüşmektedir (Akgün, 2013; Gömleksiz ve Fidan, 2011; Kaya vd., 2010; Kaya vd., 2011; Kazu ve Erten, 2011; Koh ve Sing, 2011; Sancar-Tokmak vd., 2013). Ayrıca matematik öğretmen adaylarının bilgisayar destekli eğitime yönelik öz yeterlik algılarının incelendiği çalışmada Baki ve ark. (2008) de cinsiyete göre bir farklılaşmaya rastlanmamıştır. Mutluoğlu ve Erdoğan (2012) matematik öğretmenleriyle yürüttükleri çalışmalarında katılımcıların cinsiyetleri ile TPAB bileşenlerindeki düzeyleri arasında anlamlı bir farklılığın olmadığını belirlemişlerdir. Benzer şekilde Jang ve Tsai (2012) Tayvan’daki matematik öğretmenleriyle gerçekleştirdikleri çalışmalarında cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir farklılık belirleyememişlerdir. Ancak bu sonuçlar Erdoğan ve Şahin’in (2010) matematik öğretmen adaylarıyla gerçekleştirdikleri ve erkek öğretmen adaylarının TPAB düzeylerinin kızlardan anlamlı düzeyde farklılaştığını belirdikleri çalışma sonuçlarıyla çelişmektedir. Bunu yanı sıra bu çalışmada İTB boyutunda erkeklerin lehine anlamlı bir farklılık çıkmıştır. Benzer şekilde, Akkoyunlu ve Orhan’ın (2003) çalışmalarında, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü’nde öğrenim gören öğretmen adaylarının temel bilgisayar kullanma becerileri açısından cinsiyete göre bir farklılık yokken üst düzey beceriler için erkekler lehine anlamlı farklılığın olduğu görülmüştür. Araştır- 141 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 macılar bu durumu kız öğrencilerin bilgisayar ile ilgili üst düzey becerilerde kendilerine daha az güveniyor olmalarından kaynaklanabileceğini ifade etmişlerdir. Ayrıca, Koh, Chai ve Tsai, (2010) çalışmalarında TB boyutunda erkek ve kız öğretmen adayları arasında erkekler lehine anlamlı bir farklılık olduğunu belirlemişlerdir. Araştırmanın sonuçlarından biride öğretmen adaylarının sınıf düzeylerine göre TPAB güven puanlarında anlamlı bir farklılık elde edilmemesidir. Elde ettiğimiz bu sonuç literatürde yer alan bazı çalışma sonuçlarını desteklemektedir. Nitekim, Kazu ve Erten (2011) yaptıkları çalışmada sınıf öğretmeni adaylarının Web Pedagojik İçerik Bilgisine ilişkin görüşlerinin sınıf düzeyine göre anlamlı farklılık göstermediği sonucuna ulaşmışlardır. Sancar-Tokmak vd., (2013), çalışmalarında öğretmen adaylarının sınıf düzeylerine göre yalnızca TB boyutunda farklılaştığını diğer boyutlarda farklılaşmadığını belirlemiştir. Araştırmacılar bu durumu öğretmen adaylarına verilen eğitim sırasında öğretmen adaylarının TB konusunda güvenlerinin yükselmesinin sağlandığı ancak TPAB konusunda güvenlerinin yükselmesinin sağlanamadığı şeklinde ifade etmişlerdir. Ayrıca literatürde bu sonuçlarla çelişen araştırmalar bulguları da bulunmaktadır. Kaya vd (2010) sınıf öğretmeni adaylarının TPAB açısından özgüvenlerini belirlemeyi amaçladıkları çalışmalarında 4. sınıfta öğrenim gören öğretmen adaylarının sahip oldukları TPAB öz-güven seviyelerinin, 3. sınıfta öğrenim gören öğretmen adaylarından anlamlı olarak daha yüksek olduğunu saptamışlardır. Baki vd. (2008) 4. sınıfta öğrenim gören öğretmen adayları ile 2.sınıfta öğrenim gören öğretmen adaylarının BDE’ye ilişkin öz yeterlik algı puanları arasında 4.sınıfta bulunan öğretmen adayları lehine anlamlı bir fark olduğu tespit edilmiştir. Öğretmen adaylarının sınıf düzeylerine göre ortalamaları incelendiğinde genel olarak 1. Sınıftan 4. Sınıfa doğru bir artış meydana geldiği belirlenmiştir. Yavuz Konokman ve ark. (2013) son sınıf öğretmen adaylarıyla yaptığı çalışmasında öğretmen adaylarının TPAB’a ilişkin yeterlilik algılarının yüksek olmasını eğitimlerinin son döneminde olmaları ile teknoloji, pedagoji ve alan derslerinin çoğunu almış olmalarıyla açıklamıştır. Benzer şekilde bizim çalışmamızdan elde edilen sonuç öğretmen adaylarının aldıkları derslerin güven düzeyleri üzerindeki olumlu yansıması olarak ele alınabilir. 142 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Diğer taraftan bu çalışmada bilgisayar sahibi olma durumu açısından öğretmen adayları TAB ve TTB boyutlarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılaşma göstermezken ölçeğin geneli ve diğer alt boyutlar için istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir farklılaşma olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ortalamalar bu farklılaşmanın bilgisayar sahibi olanların lehine olduğunu göstermektedir. Temel teknolojik bilgi konusuna ilişkin güven düzeyinde farklılık olmaması çalışmanın öğretim yılı sonunda yapılması ve tüm sınıf düzeylerindeki öğretmen adaylarının Temel Bilgisayar dersini almış olmalarıyla açıklanabilir. Baki vd (2008) matematik öğretmen adaylarının BDE’e ilişkin özyeterlik algılarının bilgisayara sahip olma durumuna göre değişmediğini göstermiştir. Yavuz Konokman ve ark. (2013) teknolojiye erişim düzeyi yüksek olan öğretmen adaylarının TPAB düzeylerinin daha yüksek olduğunu saptamıştır. Mutluoğlu ve Erdoğan (2012) çalışmalarında, bilgisayar sahibi olan ilköğretim matematik öğretmenlerinin bilgisayar sahibi olmayan öğretmenlere göre tüm bilgi düzeylerinin daha yüksek olduğunu; ancak TPAB’ın her bileşeninde bu farklılığın anlamlı olmadığını ifade etmişlerdir. Çalışmada öğretmen adaylarının TPAB güven düzeyleri bilgisayar kullanım sıklığı değişkenine açısından incelenmiştir. Yapılan analiz sonucu ölçeğin genelinde ve TPAB, TPB, İTB boyutlarında öğretmen adayları arasında anlamlı bir farklılık olduğu tespit edilmiştir. Ortalamalar incelendiğinde bilgisayarı gün içerisinde sürekli kullanan öğretmen adaylarının kendilerine daha fazla güvenmeleri önemli bir bulgu olarak değerlendirilebilir. Baki ve arkadaşları (2008) matematik öğretmen adaylarının bilgisayarı kullanma sıklığı artıkça BDE’ye yönelik öz yeterlikleri algı puanlarının arttığını tespit ederek öğretmen adayları arasında bilgisayarı daha sık kullananlar lehine anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Demiralay ve Karadeniz’in (2010) çalışmalarında elde ettikleri bulgular bilgisayarı sürekli kullanan öğretmen adaylarıyla bilgisayarı sık sık ve ara sıra kullanan öğretmen adaylarının teknoloji kullanım düzeyleriyle ilgili öz yeterlilik algılarında anlamlı düzeyde farklılık olduğunu göstermiştir. Bu çalışmada öğretmen adaylarının TPAB güven düzeylerinin teknoloji kullanma düzeyi değişkenine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmüştür. Teknoloji kullanma düzeyi değişkeni öğretmen adaylarının teknoloji konusundaki öz yeterlilik algıları olarak ele 143 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 alınmıştır. Bu bağlamda kendilerini farklı yeterlilik düzeyinde gören öğretmen adaylarının güven düzeylerinin farklılaşmasının ve ortalamaların yetersizden yeterliye doğru artış göstermesinin yeterlilik ve güven algısı arasındaki pozitif ilişkiye işaret ettiği söylenebilir. Öneriler Öğretmen adaylarının TPAB konusunda kendilerine oldukça güvenmeleri gelecekte matematik eğitiminde teknoloji tabanlı yaklaşımların öğrenme ve öğretme süreçlerinde yoğun olarak kullanılacağı ihtimalini gündeme getirebilir. Bu duruma ek olarak öğretmen adaylarının temel teknolojik bilgi konusunda kendilerine oldukça güvenmeleri onların matematik eğitiminde teknolojiyi kullanabilecek temel yeterlilikleri sahip olduğunu gösterebilir. Ancak bu çalışmada ele alınan teknoloji yeterlilikler genel teknolojik bilgileri içermekte olup matematik eğitiminde kullanılan teknolojiler ile ilgili bilgiler içermemektedir. Uygun teknoloji seçimi ve kullanımı önemli öğretmen yeterliliklerinden biridir. Bu nedenle öğretmen adaylarına matematik öğretiminde kullanılan yazılımlar hakkında eğitim vermek, bu programları kullanabilecekleri ortamlar sağlamak onların matematik eğitiminde teknoloji kullanımına ilişkin algılarında farkındalık ve değişiklik meydana getirebilir. Matematik eğitiminde teknoloji çeşitli amaçlarla kullanılabilir. Bunlar sunum amaçlı kullanılmaktan bir dersin tamamına teknoloji entegre etmeye kadar gidebilir. Bu çalışmada sadece öğretmen adaylarının TPAB güven düzeyleri belirlenmiş olup derslerinde teknolojiyi hangi amaçlarla ve nasıl kullanmayı düşündükleri incelenmemiştir. Bu nedenle farklı TPAB güven düzeyindeki öğretmen adaylarının teknolojiyi derslerine nasıl entegre etmeyi düşündükleri araştırılabilir. Archambault ve Crippen (2009) öğretmenlerin TPAB yeterlilik düzeylerini belirlemek için yaptıkları çalışmalarında katılımcıların pedagoji, içerik ve pedagojik içerik bilgilerinin üst düzey olmasına karşın, bu bilgilere teknolojik bilginin eklenmesi durumunda kendilerine daha az güvendikleri sonucu elde etmişlerdir. Bu çalışma, TPAB çerçevesinde bulunan bileşenlerden 4 tanesi ile sınırlı olup pedagoji, alan ve pedagojik alan bilgisine yer verilmemiştir. Bu bağlamda öğretmen adaylarının bu çalışma da ele alınan bileşenlerdeki güven düzeyleri üzerinde teknolojinin etkisinin 144 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 belirlenmesi amacıyla uygun veri toplama araçları geliştirilerek öğretmen adaylarının alan bilgisi, pedagoji bilgisi ve pedagojik alan bilgisi incelenebilir. TPAB öğretmenlerin öğretim uygulamalarına teknolojiyi etkili bir şekilde entegre edebilmeleri için ne bilmesi gerektiğini ele alan bir çerçevedir (Schmidd vd, 2009). Her ne kadar bu çalışmada önemli bulgular elde edilse de, ölçek ile toplanan veriler, bilgiden ziyade öğretmen adaylarının TPAB güven algısı yansıttığı varsayılmıştır. Bu durum, öğretmen adaylarının gerçek TPAB düzeylerini belirlemeyi engellemiştir. Gelecek çalışmalarda bu hususlara dikkat edilerek uygun veri toplama araçlarının kullanılması önerilmektedir . Kaynaklar Abbitt, J. T. (2011). An investigation of the relationship between self-efficacy b liefs about technology integration and technological pedagogical content knowledge (TPACK)among preservice teachers. Journal of Digital Learning in Teacher Education, 27(4), 134-143. Abdi, H. (2010). Holm's sequential bonferroni procedure. In N. Salkind (Ed.), E cyclopedia of research design (pp. 1–8). Thousand Oaks, CA: Sage. Agyei, D. D. & Voogt, J. (2011a). ICT use in the teaching of mathematics: Implications for Professional development of pre-service teachers in Ghana. Education and Information Technologies, 16(4), 423-439. Agyei, D. D. & Voogt, J. (2011b). Exploring the potential of the will, skill, tool model in Ghana: Predicting prospective and practicing teachers’ use of technology. Computers & Education, 56(1), 91-100. Agyei, D. and Voogt, J. (2012). Developing Technological Pedagogical Content Knowledge in preservice mathematics teachers through teacher design teams. Australasian journal of educational technology, 28 (4). Akgün, F. (2013). Öğretmen adaylarının web pedagojik içerik bilgileri ve öğretmen öz yeterlik algıları ile ilişkisi. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 3(1), 48 -58. Akkoyunlu, B. ve Orhan, F. (2003). Bilgisayar ve öğretim teknolojileri eğitimi (BÖTE) bölümü öğrencilerinin bilgisayar kullanma öz-yeterlik inancı ile demografik özellikleri arasındaki ilişki. The Turkish Online Journal of Educational Tecnology-TOJET, 2(3), 86-93. Alagic, M., & Palenz, D. (2006). Teachers explore linear and exponential growth: Spreadsheets as cognitive tools. Journal of Technology and Teacher Education,14(3), 633–649. Albion, P.R. (1999). Self-efficacy beliefs as an ındicator of teachers' preparedness for teaching with technology. In J. Price et al. (Eds.), Proceedings of S 145 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 ciety for Information Technology & Teacher Education International Conference 1999 (pp.1602-1608). Chesapeake, VA: AACE. Albion, P. R. (2000). Interactive multimedia problem-based learning for enhancing preservice teachers' selfefficacy beliefs about teaching with computers: Design, development and evaluation. Unpublished PhD, University of Southern Queensland, Toowoomba. Archambault, L., and Crippen, K. (2009). Examining TPACK among K-12 online distance educators in the United States Contemporary Issues in Technology and Teacher Education, 9(1), 71-88. Archambault, L. M., & Barnett, J. H. (2010). Revisiting technological pedagogical content knowledge: Exploring the TPCK framework. Computers & Education, 55(4), 1656-1662. Armstrong, Victoria., Barnes, Sally., Sutehrland, Rosamund., Curran, Sarah., Mills, Simon, & Thompson, Ian. (2005). Collaborative research methodology for investigating teaching and learning: the use of interactive whit board technology. Educational Review, 57(4), 457-469. Baki, A., Kutluca, T. & Birgin, O. (2008). Matematik öğretmeni adaylarının bilgisayar destekli eğitime yönelik öz-yeterlik algılarının incelenmesi. VIII. International Educational Technology Conference Bildiriler Kitabı, 6–9 May, 77–81, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir. Bandura, A. (1977). Self-efficacy: Toward a unifying theory of behaviour change. Psychological Review, 84, 191-215. Baran, E., Chuang, H.H. & Thompson, A. (2011). TPACK: An emerging research and development tool for teacher educators. Turkish Online Journal of Educational Technology - TOJET, 10(4), 370-377. Brush, T., Glazewski, K., Rutowski, K., Berg, K., Stromfors, C., Van-Nest, M., et al., (2003). Ntegrating technology in a field-based teacher training program: The PT3@ASU Project. Educational Technology Research and Development, 51(2), 57-72. Chai, C. S., Koh, J. H. L., & Tsai, C.-C. (2010). Facilitating pre-service teachers’ development of technological, pedagogical, and content knowledge (TPACK). Educational Technology & Society, 13(4), 63–73. Christanse, R. (2002). Effects of technology integration education on the attitudes of teachers and students. Journal of Research on Technology in Education, 34(4), 411-434. Cohen, J. (1988). Statistical Power Analysis for the Behavioral Sciences (2nd ed.). Hillsdale, NJ: Erlbaum. Çakır, R. ve Yıldırım, S. (2009). What do computer teachers think about the factors affecting technology integration in schools?. İlköğretim Online, 8(3), 952 964. Çokluk, Ö., Şekercioğlu, G. ve Büyüköztürk, Ş. (2010). Sosyal bilimler için çok değişkenli istatistik. Tek ve çok değişkenli dağılımlar için sayıltıların analizi, lojistik regresyon analizi, diskriminant regresyon analizi, küme analizi, açımlayıcı faktör analizi, doğrulayıcı faktör analizi, yol analizi. Ankara:Pegem. 146 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Demiralay, R. ve Karadeniz, Ş. (2010). The effect of use of information and commination technologies on elemantary student teachers’ perceived information literacy self efficacy. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri (KUYEB), 10(2), 819-851. Ekici, E., Taşkın Ekici, F. ve Kara, İ. (2012). Öğretmenlere yönelik bilişim teknolojileri öz yeterlik algısı ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 31, 53 65. Erdemir, N., Bakırcı, H. ve Eyduran, E. (2009). Öğretmen Adaylarının Eğitimde Teknolojiyi Kullanabilme Özgüvenlerinin Tespiti. Türk Fen Eğitimi Dergisi, 6(3),100-108. Erdoğan N. ve Ader, N. (2013). İlköğretim matematik öğretmen adaylarının bilgisayar destekli matematik öğretimi dersi kapsamında teknolojik pedagojik alan bilgilerinin gelişimi. 1. Türk Bilgisayar ve Matematik Eğitimi Sempozyumu, 20-22 Haziran, KTÜ, Trabzon. Erdoğan, A., & Sahin, I. (2010). Relationship between math teacher candidates’ technological pedagogical and content knowledge (TPACK) and achievement levels. Procedia Social and Behavioral Sciences, 2(2), 27072711. Ertmer, P. A. and Ottenbreit-Leftwich, A. T. (2010). Teacher technology change: How knowledge, confidence, beliefs, and culture intersect. Journal of Research on Technology in Education, 42(3), 255–284. Field, A. (2005). Discovering statistics using SPSS (2nd ed.). London: Sage. Gable, R. K. (1986). Instrument Development’in the Affective Domain. Boston: Kluwer Nijhoff Publishing. Gömleksiz, M. N. & Fidan, E. K. (2011).Pedagojik formasyon programı öğrencilerinin web pedagojik içerik bilgisine ilişkin öz-yeterlik algı düzeyleri. Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 6(4), 593-620. Graham, C. R., Burgoyne, N., Cantrell, P., Smith, L., St. Clair, L., & Harris, R. (2009). TPACK Development in Science Teaching: Measuring the TPACK Confidence of Inservice Science Teachers. TechTrends, Special Issue on TPACK, 53(5), 70-79. Gülbahar, Y. (2008). Improving the Technology Integration Skills of Prospective Teachers Through Practice: A Case Study. The Turkish Online Jou nal of Educational Technology –TOJET, 7(4), 71-81. Hair, J. F. Jr., Black, W. C., Babin, B. J., Anderson, R. E., & Tatham, R. L. (2006). Multivariate data analysis (6th ed.). Upper Saddle River, NJ: P son/Prentice Hall. Hatcher, L. (1994). A Step-by-Step Approach to Using the SAS® System for Factor Analysis and Structural Equation Modeling. Cary, N.C.: SAS Institutte, Inc. Hicks, T. (2006). Expanding the conversation: A commentary toward revision of Swenson, Rozema, Young, McGrail, and Whitin. Contemporary Issues in Technology and Teacher Education, 6(1), 46-55. Hu, L. and Bentler, P.M. (1999). Cutoff criteria for fit indexes in covariance 147 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 structure analysis: Conventional criteria versus new alternatives, Structural Equation Modeling. A Multidisciplinary Journal, 6(1): 1-55. Jang, S.J., & Tsai, M.F. (2012). Exploring the TPACK of Taiwanese elementary mathematics and science teachers with respect to use of intera tive whiteboards. Computers & Education, 59(2), 327- 338. Karal, H. & Berigel, M. (2006). Yabancı Dil Eğitim Ortamlarının Bilişim ve İletişim http://inetTeknolojileri (BİT) Kullanarak Zenginleştirilmesi. tr.org.tr/ inetconf11/bildiri/56.doc. 11.12.2007 tarihinde alınmıştır. Kaya, Z., Emre, İ. ve Kaya, O. N. (2010). Sınıf öğretmeni adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi (TPAB) açısından öz güven seviyelerinin belirlenmesi. 9. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumu, 20-22 Mayıs, Fırat Üniversitesi, Elazığ. Kaya, Z., Özdemir,T. Y., Emre,G., Kaya, O. N.(2011). Bilişim teknolojileri öğretmen adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi öz yeterlik seviyelerinin belirlenmesi. International Computer & Instructional Tec nologies Symposium, 22-24September,Fırat University, ELAZIĞ. Kazu, İ. Y. ve Erten, P. (2011). Sınıf öğretmeni adaylarının web pedagojik içerik bilgisine ilişkin görüşleri. 10. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumu, 5 7 Mayıs, Sivas. Koehler, M. J., Mishra, P., Hershey, K., & Peruski, L. (2004). With a little help from your students: A new model for faculty development and online course design. Journal of Technology and Teacher Education, 12(1), 25-55. Koehler, M. J., Mishra, P., & Yahya, K. (2004). Content, pedagogy, and technology: Testing a model of technology integration. Paper presented at the annual meeting of the American Educational Research Association, April 2004, San Diego. Koehler, M. J., & Mishra, P. (2005). What happens when teachers design e ucational technology? The development of Technological Pedagogical Content Knowledge. Journal of Educational Computing Research, 32(2), 131-152. Koehler, M.J., Mishra, P., & Yahya, K. (2007). Tracing the development of teacher knowledge in a design seminar: Integrating content, pedagogy, & technology. Computers and Education, 49(3), 740 762. Koehler, M. J., & Mishra, P. (2008). Introducing TPCK. AACTE Committee on I novation and Technology (Ed.), The handbook of technological pedagogical content knowledge (TPCK) for educators (pp. 3-29). Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates. Koehler, M. J., & Mishra, P. (2009). What is technological pedagogical content knowledge? Contemporary Issues in Technology and Teacher Education, 9(1), 60-70. Koh, J. H. L., Chai, C. S., & Tsai, C. C. (2010). Examining the technology pedagogical content knowledge of Singapore pre-service teachers with a large-scale survey. Journal of Computer Assisted Learning, 26(6), 563-573. 148 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Koh, J.H.L and Sing, C.C. (2011) Modeling pre-service teachers’ technological p dagogical content knowledge (TPACK) perceptions: The influence of demographic factors and TPACK constructs. In Proceedings of ASCILITE Australian Society for Computers in Learning in Tertiary Education Annual Conference, 4-7 December, Australia (pp. 735-746). Lee, M. H., & Tsai, C. C. (2010). Exploring teachers’ perceived self efficacy and technological pedagogical content knowledge with respect to educ tional use of the world wide web. Instructional Science, 38, 1–21. Mahmoud, M.M. and Kamel, M.M.(2010). Using exploratory factor analysis model (EFA) for determination the main factors of train’s accidents in egypt (applıed study). Applied Mathematical Sciences, 4(38): 1883 – 1897. Menard, S. (2002). Applied logistic regression analysis. Thousand Oaks, CA: Sage. Mishra, P., & Koehler, M.J. (2006). Technological pedagogical content knowledge: A framework for integrating technology in teacher knowledge. Teachers College Record, 108(6), 1017-1054. Mutluoğlu, A. ve Erdoğan, A. (2012). İlköğretim Matematik Öğretmenlerinin Tpab Düzeylerinin Farklı Değişkenler Açısından İncelenmesi. 6th I ternational Computer and Instructional Technologies Symposium, 4th - 6th Octaber, Gaziantep University, Gaziantep. Newsom, J. (2012). Some clarifications and recommendations on fit indices, http://www.upa.pdx.edu/IOA/newsom/semclass/ho_fit.pdf 26.12.2012 t rihinde alınmıştır. Özsoy, S. ve Özsoy, G. (2013). Eğitim Araştırmalarında Etki Büyüklüğü Raporlanması. İlköğretim Online, 12(2), 334‐346. Sancar Tokmak, H., Yavuz Konokman, G. ve Yanpar Yelken, T. (2013). Mersin Üniversitesi okul öncesi öğretmen adaylarının teknolojik pedagojik alan bilgisi (TPAB) özgüven algılarının incelenmesi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), 14(1), 35-51. Schmidt, D. A., Baran, E., Thompson, A. D., Mishra, P., Koehler, M. J., & Shin, T. S. (2009). Technological pedagogical content knowledge (TPACK): The development and validation of an assessment I strument for preservice teachers. Journal of Research on Technology in Education, 42(2), 123-149. Sipahi, B., Yurtkoru, E.S. ve Çinko M. (2010). Sosyal Bilimlerde SPSS’le Veri Analizi. İstanbul: BetaYayınclık. Şahin, I. (2011). Development of Survey of Technological Pedagogical and Content Knowledge (TPACK). Turkish Online Journal of Educational Technology TOJET, 10(1), 97-105. Tabachnick, B. G., ve Fidell, L. S. (2007). Using multivariate statistics (5thEd.). Thousand Oaks, CA: Sage Publications. 149 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 Timur, B. ve Taşar, M.F. (2011). Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Öz Güven Ö çeğinin (TPABÖGÖ) Türkçe’ye Uyarlanması. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimleri Dergisi, 10(2):839 -856. Trigwell, K., Prosser, M., & Waterhouse, F. (1999). Relations between teachers’ approaches to teaching and students’ approaches to learning. Higher Education, 37, 57-70. Tsai, C.C. (2008) The preferences toward constructivist Internet-based learning environments among university students in Taiwan. Computers in Human Behavior, 24,16–21. Yavuz Konakman, G, Yanpar Yelken, T. ve Sancar Tokmak, H. (2013). Sınıf ö retmeni adaylarının TPAB’lerine ilişkin algılarının çeşitli değişkenlere göre incelenmesi: Mersin üniversitesi örneği. Kastamonu Eğitim D gisi, 21(2), 665-684. Yurdakul Kabakçı, I. , Odabasi, H. F., Kilicer, K., Coklar, A. N., Birinci, G., & Kurt, A. A. (2012). The development, validity and reliability of TPACK deep: A technological pedagogical content knowledge scale. Computers & Education, 58(3), 964–977. Extended Summary Purpose The aim of this study was to determine prospective mathematics teachers’ confidence level regarding Technological Pedagogical Content Knowledge (TPACK) and to examine whether prospective teachers’ TPACK confidence levels differs with respect to gender, grade levels, computer ownership, computer usage frequency and level of technology use. Method This research was designed using descriptive and correlational survey model. The study group consisted of 527 prospective elementary mathematics teachers (Female= 355, Male= 170 and Missing= 2). The data were collected in the Spring semester of 2012-2013 term. In the research data were collected through “Technological Pedagogical Content Knowledge Confidence” scale developed by Graham et al. (2009) and translated into Turkish by Timur and Taşar (2011). The demographic information of prospective mathematics teachers collected through a “Demographic Questionnaire” developed by the researchers. TPACK confidence scale was developed for science teachers related to use of technology in science and technology course. In this study this scale was adapted to mathematics course to determine prospective mathematics teachers’ TPACK confidence level related to use of technology in mathematics education. For this reason, exploratory and confirmatory factor analysis was conducted. As different from the original scale, technology knowledge was discussed under two dimensions: Basic Technology Knowledge (BTK) and Advanced Technology Knowledge (ATK). In the data 150 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 analyzes process the descriptive statistic and F test was used. A result of Bonferroni correction significance level (α) was determined .01 (Abdi, 2010). In addition, the effect size was calculated to reveal the practical significance of the results (Ozsoy and Ozsoy, 2013). Results In the study it was found that prospective mathematics teachers felt quite confident on their TPACK confidence. In the subscales it was determined that they had fairly confident on the TPACK, TCK and ATK subscales and quite confident on BTK and TPK subscales. The results of the study also showed that the prospective mathematics teachers’ TPACK confidence didn’t differ with regard to gender. Also, the gender was not a signifance factor in subscales, TPACK, TPK, and TCK, BTK. The only significance difference was in their ATK between males and females. Another similiar result of this study was that the prospective mathematics teachers’ TPACK confidence didn’t differ with regard to grade levels for all scale and subscales. The prospective teachers' TPACK confidence levels differed significantly between computer ownership and computer usage frequency excluding TCK and BTK. Moreover, the results of the study showed that there were significance difference between level of technology using. Discussion and Conclusion The study results showed that the prospoective mathematics teachers felt quite confidence about their TPACK. When analyzed similar researchs it was determined that teacher candidates who were studying in different departments had TPACK confidence and self-efficacy (Gomleksiz and Fidan, 2011; Kaya et al., 2011; Sancar Tokmak et al, 2013; Yavuz Konokman et al., 2013; Yurdakul Kabakci, 2011). Another results of the study showed that there were no significance difference between gender. This result was parallel to other studies in literature (Akgun, 2013; Gomleksiz and Fidan, 2011; Kaya et al., 2010; Kaya et al, 2011; Kazu and Erten, 2011; Koh and Sing, 2011; Sancar-Tokmak et al., 2013). One of the results of this research was that there was no significant difference on grade levels. In their study Kazu and Erten (2011) concluded that teacher candidates opinions related to Web Pedagogical Content Knowledge did not differ significantly according to their grade levels. Similiarly the results of the Sancar-Tokmak et al. (2013)’s study showed that there were no significance difference between 2nd, 3rd, 4th grade level teachers candidates in terms of their TPACK confidence. On the other hand, in this study it was found that the prospective teachers' TPACK confidence levels differed significantly between computer ownership in many subscales. Yavuz Konakman et al. (2013) determined that teacher candidates with high levels of access to technology had higher levels of TPACK. The results of computer usage frequency obtained in this study was similar to the results of Baki (2008) and Demiralay and Karadeniz (2010)’s studies. 151 K.Açıkgül,R.Aslaner / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 118-152 In this study it was only discussed four of the components in the TPACK framework and not discussed pedagogy, content and pedagogical content knowledge. In this context, developing appropriate data collection tools prospective teachers' content knowledge, pedagogical knowledge and pedagogical content knowledge can be examined. **** 152 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 Okulöncesi Öğretmen Adaylarının Bir Ders ve Öğretim Tekniği Olarak Dramaya Yönelik Görüşlerinin Examination of Preschool Teacher Candidates’ Views on Drama as a Course and a Teaching Method DOI=http://dx.doi.org/10.17556/jef.17855 Şule FIRAT DURDUKOCA * Özet Bu araştırmanın temel amacı, drama dersini almış okulöncesi öğretmen adaylarının bu derse ve bir öğretim tekniği olarak dramaya yönelik görüşlerinin incelenmesidir. Araştırma, 2013-2014 eğitim-öğretim yılı Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okulöncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda öğrenim gören 47 öğretmen adayından elde edilen verilerle yürütülmüştür. Araştırmada tarama modeli kullanılmış, veriler standartlaştırılmış açık uçlu görüşme yaklaşımı kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda öğretmen adayları; drama dersinin beklentilerini karşıladığını, drama dersinin daha verimli geçmesi için öncelikle uygun fiziksel ortamın sağlanması gerektiğini, drama tekniğinin okulöncesi öğrencilerinin çeşitli kazanımlara ulaşmalarını kolaylaştıracağını, drama tekniğinin kullanım sıklığını arttırmak için öncelikle tüm eğitim kademelerine drama dersinin eklenmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Anahtar Sözcük: drama, öğretim tekniği, okulöncesi öğretmen adayları Abstract The main purpose of this research is to examine preschool teacher candidates’ views on drama as a course and a teaching method. Research was carried out with data obtained from 47 teacher candidates who completed drama course 2013-2014 academic year, the Kafkas University Faculty of Education, Department of Preschool Education. The survey method was used in the study. The research data were collected using a standardized open-ended interview approach. The results of the study; teachers candidates have stated that drama course met their expectations, physical environment should be created to get more productivity from drama course, drama method will facilitate preschool students' reaching objectives, drama course should be added of all levels of education to increase the frequency of use of drama technique. * Yrd. Doç. Dr., Kafkas Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, [email protected] 153 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 Keywords: drama, teaching method, preschool teacher candidates Giriş 0-6 yaş arası çocukların eğitimini kapsayan okulöncesi dönem, çocukların öğrenmeye en açık oldukları, en yoğun ve hızlı öğrenmelerin yaşandığı dönemdir. Çocuklar bilişsel, sosyal, duyuşsal, fiziksel, dil gelişimlerinin %70’ini 0-6 yaş arasında tamamlamaktadırlar (Erkoca-Akköse, 2008). Bu yaş grubundaki çocuğa sunulan zengin çevresel ve eğitsel olanaklar, çocuğun sağlıklı bir beyin gelişimine sahip olabilmesinin koşullarından biridir (MEB, 2013). Bu nedenle okul öncesindeki çocukların eğitimine verilen önem son yıllarda giderek artmakta ve eğitimde çocuğu bir bütün olarak (bilişsel, duyuşsal, sosyal, ahlaki, dil, psikomotor vb.) geliştirecek öğretim yöntem ve teknikleri tercih edilmeye çalışılmaktadır. Bu öğretim tekniklerden biri de “drama” tekniğidir. Drama, sözcük olarak eski Yunanca’da “bir şey yapmak” ve “oynamak” anlamlarına gelen “dran” kelimesinden türetilmiştir (Akoğuz ve Akoğuz, 2011). Drama kelimesinin Türkçe bir karşılığı bulunmamakta, ancak bir davranış olarak “-mış gibi yapma” şeklinde İngilizceden Türkçeye çevrilebilmektedir (Kaba ve Şimşek, 2012). Drama; doğaçlama ve rol oynama gibi tiyatro ve drama tekniklerinden yararlanılarak, bir grup çalışması içinde katılımcıların bir yaşantıyı, olayı, fikri, eğitim ünitesini, soyut bir kavramı, davranışı eski bilişsel örüntülerinin yeniden düzenlenmesi yoluyla ve gözlem, deneyim, duygu ve yaşantıların gözden geçirildiği oyunsu süreçlerde anlamlandırılması, canlandırılması olarak tanımlamaktadır (San, 1991). Drama, son yıllarda kendisinden sıklıkla söz ettiren bir öğretim tekniği haline gelmiştir. Eğitim-öğretim ortamlarında “drama” kavramı ile birlikte “psikodrama”, “eğitici drama”, “yaratıcı drama” gibi kavramlar da kullanılmaktadır. Psikodramada amaç; katılan bireylerin katarsis elde etme, iç görü kazanmaları yolu ile psikolojik gelişimlerinin sağlanması ve böylece tedavi edilmeleridir (Önder, 2004:28). Yaratıcı drama, önceden yazılmış bir metin olmaksızın katılımcıların kendi yaratıcı buluşları, özgün düşünceleri, öznel anıları ve bilgilerine dayanarak oluşturdukları eylem durumları ve doğaçlama canlandırmalardır (San, 1998). Eğitici drama ise; mümkün olduğunca 154 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 esnek olmakla birlikte, temel kuralları önceden ve dışarıdan belirlenmiş, bir grupta yaşayan, yetişkin bir lider (örneğin bir öğretmen) tarafından yönlendirilen ya da en azından başlatılan ve çocuklar tarafından bir grup oyunu gibi algılanabilen etkinliklerin bütünüdür (Önder, 2004:31). Bu araştırmada kullanılan “drama” kavramı, eğitici ve yaratıcı dramayı kapsamaktadır. Eğitici ve yaratıcı drama öğrencilerin; başkaları gibi düşünebilme, problem çözme, yaratıcılık, farklı görüşler ortaya koyabilme, diğerlerine karşı kişisel görüşlerini tahlil edebilme, tartışma, zihinsel kapasiteyi geliştirme, karar verebilme gibi bilişsel becerilerinin gelişimine katkı sağlamakta (Bertiz, 2011; Güven, 2012; Pinciotti, 1993, Akt: Ormancı ve Ören, 2010), duygularının farkına varma ve ifade edebilme, sosyal farkındalığı arttırma, arkadaşlık ilişkilerini geliştirme, ortak hareket etme, empati, kendine güven, dayanışma ve paylaşma duygusunun gelişimi, hoşgörülü olma gibi sosyal ve duygusal becerilerin gelişimini sağlamakta (Önder, 2004:4753; Tanrıseven ve Aykaç, 2013), oyun kurma ve oynama, yaşadığı olayları vücut hareketleri ile anlatmaya çalışma, vücudunu koordineli bir şekilde amaca uygun olarak kullanma (Yazar, Çelik ve Kök, 2007) becerisi ile de devinişsel becerilerinin gelişimine olanak tanımaktadır. Dramanın öğrenenlerin bilişsel, duyuşsal ve devinişsel gelişimlerini sağladığı gibi akademik başarılarını arttırdığı (Adıgüzel ve Timuçin, 2010; Aksoy ve Akkaya, 2012; Aykaç ve Adıgüzel, 2011; Çam, Özkan ve Avinç, 2009; Kahyaoğlu, Yavuzer ve Aydede, 2010), güdülenme düzeyini arttırdığı (İflazoğlu ve Tümkaya, 2008), yabancı dil öğrenimini kolaylaştırdığı (Tüm, 2010), kişisel ve mesleki gelişimlerine katkı sağladığı (Tanrıseven ve Aykaç, 2013) sosyal becerileri geliştirdiği (Akfırat, 2004; Kara ve Çam, 2007; Yassa, 1999; Yüksel, Kurtdede-Fidan, Tabak ve Karataş, 2010), iletişim becerilerini arttırdığı (Arslan, Erbay ve Saygın, 2010; Başçı ve Gündoğdu, 2011; Oğuz ve Altun, 2013; O’Hara, 1997; Paksu ve Ubuz, 2009; Rances, 2005) da bilinmektedir. Ancak öğrenenlerin drama yoluyla bu gelişmeleri sağlayabilmeleri için dramanın öğretmen rehberliğinde uygulanması ve drama eğitimi verecek kişinin alan uzmanı olması gerekir. Adıgüzel’e (2000) göre dramada öğretmen, drama sürecinin temelini oluşturan kişidir. Drama sürecinde öğretmen, dramayı 155 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 uygulayacak olan öğrencilerden ve çalışılan mekândan daha önemlidir (Ormancı ve Ören, 2010). Drama çalışmalarında hayati bir öneme sahip olan öğretmenlerin de bu tekniğin etkili ve verimli kullanılabilmesi için drama tekniği hakkında bilgilerinin yeterli olması gerekir. Bu doğrultuda Yazıcı ve Demiroğlu (2013) çalışmalarında drama eğitimi veren kişilerin mutlaka alanlarında uzman olması gerektiğini, çünkü alanında uzman olmayan kişiler tarafından verilecek drama eğitiminin yarardan çok çocuklara zarar vereceğinin unutulmaması gerektiğini belirtmişlerdir. Benzer şekilde San’a (1990) göre de drama lideri, drama ve oyun tekniklerini iyi bilen biri olmalıdır. Ancak günümüzde öğretmenlerin bir bölümü görev yaptıkları süre içerisinde ya drama ile ilgili gerekli bilgileri kendi çabaları, araştırmaları sonucunda edinmekte ya da bu tekniği gerekli alt yapıya sahip olmadıkları için kullanmamaktadırlar. Nitekim drama tekniğinin kullanımına ilişkin öğretmenlerle yapılan çalışmalarda öğretmenlerin drama yönelik hizmet içi kurslara ihtiyaç duyduklarını belirttikleri görülmektedir (Bakar, Keleş ve Koçakoğlu, 2009; ElitokKesici, 2014; Gürol, 2003). Drama okulöncesi öğretmenlerinin meslek yaşantılarında sıklıkla kullandıkları öğretim tekniklerinden biridir. Özellikle okulöncesi eğitim programı içerisinde drama etkinliklerine yer verilmekte hatta ideal bir okulöncesi eğitim sınıfında “dramatik oyun merkezleri” adlı bir öğrenme merkezinin bulunması önerilmektedir. (MEB, 2013). Öğretmenlerin mesleki yaşantılarında drama tekniğini öğrenme ortamlarında kullanmaları, dramatik oyun merkezlerini sınıf ortamında oluşturup çocukların bu alanlarda drama çalışmaları yürütebilmeleri için, hizmet öncesi eğitim süreçlerinde drama tekniği hakkında bilgi sahibi olmaları önemlidir. Bu nedenle YÖK tarafından okulöncesi öğretmenliği öğretmen yetiştirme programlarına drama dersi eklenmiştir. Dolayısıyla bu bölümlerde öğrenim gören öğretmen adaylarının drama dersine yönelik görüşleri önemlidir. Bu araştırmada “Okulöncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda zorunlu bir ders olarak yer alan drama dersini almış öğretmen adaylarının bu derse ve bir öğretim tekniği olarak dramaya yönelik görüşleri nelerdir?” sorusuna yanıt aramak amaçlanmaktadır. Araştırmada bu amaca ulaşmak adına aşağıdaki alt problemler öğretmen adaylarına yöneltilmiştir: 1.Sizce drama nedir? Kısaca açıklayınız. 156 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 2.Drama dersi almadan önce bu dersten beklentileriniz nelerdi? 3.Drama dersi aldıktan sonra beklentilerinizin karşılandığını düşünüyor musunuz? Niçin? 4.Drama dersinin daha verimli geçmesi için önerileriniz nelerdir? 5.Okulöncesinde drama tekniğinin kullanımının öğrencilerin hangi kazanımlara daha kolay ulaşmasını sağlayacağını düşünüyorsunuz? 6.Drama tekniğinin eğitim kademelerinde kullanım sıklığının artması için önerileriniz nelerdir? Yöntem Araştırmanın çalışma grubu Bu araştırmanın çalışma grubunu, 2013-2014 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okulöncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı 2. sınıfında öğrenim gören ve yaklaşık 56 saat drama dersini almış olan 47 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Araştırmada bu sınıfın çalışma grubu olarak seçilme nedeni, drama dersinin okulöncesi öğretmen adayları lisans programına göre 2. sınıfta okutulan bir ders olması, öğretmen adaylarının drama dersine ve drama tekniğine yönelik bilgilerinin diğer sınıf düzeylerine göre daha güncel olmasıdır. Araştırmanın modeli Bu araştırmada tarama modeli kullanılmıştır. Tarama modelleri, var olan bir durumu var olduğu şekli ile betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır. Araştırmaya konu olan olay, birey ya da nesne, kendi koşulları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır. Onları herhangi bir şekilde değiştirme, ekleme çabası gösterilmez (Karasar, 2012:77). Araştırma verilerinin toplanması Araştırmanın verileri “görüşme” yöntemi ile toplanmıştır. DeMarrais’a (2004, Akt: Merriam, 2013:85) göre görüşme; 157 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 görüşmeci ve katılımcının birlikte yer aldığı, araştırma yapılan alana yönelik hazırlanan sorulara odaklanarak birlikte konuşma sürecidir. Görüşmenin amacı, görüşmecinin duygularını, bakış açısını ve perspektifini derinlemesine keşfetmektir (Baş ve Akturan, 2013:111). Araştırmada görüşme türlerinden standartlaştırılmış açık uçlu görüşme yaklaşımı kullanılarak veriler toplanmıştır. Bu yaklaşım dikkatlice yazılmış ve belli bir sıraya konulmuş bir dizi sorudan oluşur ve her görüşülen bireye bu sorular aynı tarazda ve sırada sorulur (Patton, 1987; Akt: Yıldırım ve Şimşek, 2013:151). Araştırmada görüşmecilere sorulacak sorular; literatür taraması yapılarak ve benzer çalışmalar incelenerek (Güven, 2012; Kaba ve Şimşek, 2012; Başçı ve Gündoğdu, 2011; Kılıçaslan ve Gün, 2011; Ormancı ve Ören, 2010), daha önce drama dersini almış olan öğrenciler ile görüşmeler yapılarak araştırmacı tarafından hazırlanmıştır. Hazırlanan sorular, Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde drama dersini yürüten öğretim elemanlarının görüşlerine sunularak iç geçerlik ve soruların anlaşılma düzeyi incelenmiştir. Uzman görüşü sonucunda uygun olmadığı düşünülen 2 soru görüşme formundan çıkarılarak sorulara son şekilleri verilmiştir. Hazırlanan sorular araştırmacı tarafından bir form haline getirilerek görüşmecilere yöneltilmiştir. Öğretmen adayları ile yürütülen her bir görüşme ses kayıt cihazı ile kaydedilerek yaklaşık 40 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde tek oturumda sonlandırılmıştır. Verilerin analizi Verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır. Betimsel analize göre; elde edilen veriler daha önceden belirlenen temalara göre özetlenir ve yorumlanır. Betimsel analizde; bireylerin görüşlerini yansıtmak amacıyla doğrudan alıntılara yer verilmektedir. Bu tür analizde amaç, elde edilen bulguları, düzenlenmiş ve yorumlanmış bir şekilde okuyucuya sunmaktır. Bu amaçla elde edilen veriler, önce sistematik ve açık bir biçimde betimlenir. Daha sonra yapılan bu betimlemeler açıklanır ve yorumlanır, neden-sonuç ilişkileri irdelenir ve sonuçlara ulaşılır (Yıldırım ve Şimşek, 2013:256). Araştırmada, öğretmen adaylarıyla gerçekleştirilen ve ses kayıt cihazına kaydedilen görüşmeler yazıya geçirilmiş, sorular araştırmanın temaları olarak belirlenmiştir, sorulara verilen yanıtlara göre temalar altındaki kodlar oluşturulmuştur. Tema altı kodlar 158 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 araştırmacı dışında daha önce drama dersini yürütmüş olan iki öğretim üyesi tarafından da kodlanmış, oluşturulan bu bağımsız kodlar karşılaştırılarak verilerin analizi için görüş birliği sağlanmıştır. Araştırmanın güvenirliği, Miles ve Huberman (1994)’ın önerdiği, Güvenirlik= Görüş Birliği / Görüş Birliği + Görüş Ayrılığı formülüyle hesaplamış ve tüm soruların güvenirlik ortalaması %81 olarak tespit edilmiştir. Miles ve Huberman’a (1994) göre güvenirlik hesaplarının %70’in üzerinde çıkması, araştırma için güvenilir kabul edilmektedir. Araştırmanın güvenirliği sağlandıktan sonra veriler kodlara ve temalara göre yeniden düzenlenerek tablolaştırılmış, frekans ve yüzde değerleri ile birlikte araştırmanın “Bulgular” bölümünde sunulmuştur. Ayrıca öğretmen adaylarının sorulara vermiş oldukları bazı çarpıcı yanıtlar ise betimlenmiştir. Betimleme sürecinde araştırmanın gizliliği ve etiği açısından öğretmen adaylarının isimlerine yer verilmemiş, adaylar A1, A2, A3…kodları ile isimlendirilmiştir. Araştırma makalelerinde, buraya yöntem kısmı eklenilmeli ve yukarıdaki önerilere dikkat edilmelidir. Bulgular Bu bölümde araştırmanın amacı doğrultusunda öğretmen adaylarına yönlendirilen açık uçlu sorulardan elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Tablo 1’de öğretmen adaylarının “Sizce drama nedir? Kısaca açıklayınız.” sorusuna yönelik verdikleri yanıtlar yer almaktadır. Tablo1. DramanınTanımınaYönelikGörüşler Görüşler Canlandırma işidir. Yaratıcılığı ve kendine güveni geliştiren bir öğretim tekniğidir. Bir düşüncenin, kavramın, metnin beden dilini kullanarak anlatımıdır. Yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi sağlayan öğretim tekniğidir. Çocuğun bedensel, duyuşsal, devinişsel yönlerini geliştiren bir öğretim tekniğidir. Çocuğa toplumsal kuralları kalıcı olarak öğreten bir öğretim tekniğidir. Bir kişinin ya da grubun herhangi bir metni tiyatral şekilde sergilemesidir. Sembolik bir oyun çeşididir. Empati kurma gücünü geliştiren bir öğretim tekniğidir. TOPLAM 159 f 21 9 % 32 14 9 6 14 9 6 9 5 7 4 4 2 66 6 6 3 100 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 Tablo 1 incelendiğinde öğretmen adaylarının %32’sinin dramayı; “canlandırma işi”, %14’ünün “yaratıcılığı ve kendine güveni geliştiren bir öğretim tekniği” ve “bir düşüncenin, kavramın, metnin beden dilini kullanarak anlatımı”, %9’unun ise “yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi sağlayan öğretim tekniği” ve “çocuğun bedensel, duyuşsal, devinişsel yönlerini geliştiren bir öğretim tekniği” olarak tanımladıkları görülmektedir. Bu doğrultuda görüş belirten adaylardan bazılarının ifadeleri şöyledir: “Drama canlandırma işidir. Bir etkinliği, bir oyunu canlandırma işidir. (A2)” “Drama tam olarak yaratıcı birey yetiştirmeyi amaçlar. Drama yaratıcı, kendine güvenen, eleştirel düşünen bireyler yetiştirme tekniğidir. (A1)” “Drama, bir öyküyü, bir metni beden dilini kullanarak canlandırmadır. (A20)” “Drama, uygulayan kişilerin hem bilişsel, hem duyuşsal hem de devinimsel özelliklerini ortaya çıkaran, çocukta özbenlik oluşumuna katkı sağlayan bir uygulamadır. (A23) Tablo 2’de öğretmen adaylarının “Drama dersi almadan önce bu dersten beklentileriniz nelerdi?” sorusuna yönelik verdikleri yanıtlar yer almaktadır. Tablo2. Öğretmen Adaylarının Drama Dersi Almadan Önce Bu Dersten Beklentilerine Yönelik Görüşleri Görüşler Kendime olan özgüvenimi arttıracak bir ders süreci geliştirmek Kendimi rahat ifade edebilmek Eğlenceli bir ders süreci geçirmek Diğer derslere göre daha aktif olmak İşbirlikçi bir sınıf ortamı oluşturmak Drama tekniği hakkında bilgi sahibi olmak Mesleğe ısınmamı sağlayacak bir ders süreci geçirmek Bir beklentim yoktu Empati yeteneğimi geliştirmek TOPLAM 160 f 15 11 8 7 7 7 4 3 2 64 % 23 17 13 11 11 11 6 5 3 100 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 Tablo 2’ye göre öğretmen adaylarının; %23’ü drama dersi almadan önce bu dersten beklentilerinin “kendilerine olan güvenlerini arttıracak bir ders süreci geçirmek” olduğunu, %17’si “kendilerini rahat ifade edebilme” becerisini geliştirmeyi, %11’i “diğer derslere göre daha aktif olma”, “işbirlikçi bir sınıf ortamı oluşturma”, “drama tekniği hakkında bilgi sahibi olma” yı beklediklerini belirtmişlerdir. Adayların drama dersinden beklentilerini ifade eden görüşlerinden bazıları aşağıda verilmiştir. “Çekingen bir kişiliğim var. Beklentim güven duygumu geliştirmesi. (A41) ” “Duygularımı daha rahat ifade etme gibi bir beklentim vardı. Sınıftaki arkadaşlarımın karşısında çok rahat utanmadan çekinmeden etkinliklere katılmak istiyordum. (A38) ” “Drama dersinden kendimi ifade edebilme ve empati yeteneğimi daha çok gelişmeyi bekledim. (A40)” Tablo 3’de öğretmen adaylarının “Drama dersi aldıktan sonra beklentilerinizin karşılandığını düşünüyor musunuz? Niçin?” sorusuna yönelik verdikleri yanıtlar yer almaktadır. Tablo 3. Öğretmen Adaylarının Drama Dersi Aldıktan Sonra Beklentilerinin Karşılanıp Karşılanmadığına Yönelik Görüşleri Görüşler f Beklentilerim karşılandı. 45 Beklentilerim karşılanmadı TOPLAM 2 47 % Nedenlere yönelik ifadeler Artık kendimi daha rahat ifade edebiliyorum. Özgüvenim gelişti. Arkadaşlık bağlarım güçlendi. 96 Öğrendiklerim mesleki hayatıma katkı sağlayacak. Dersler eğlenceli geçti. Dramanın nasıl bir öğretim tekniği olduğunu öğrendim. Öğrendiklerim daha kalıcı oldu. 4 Gerekli ortam ve zaman yoktu. Aktivite yetersizlikleri vardı. 100 TOPLAM f % 15 25 10 17 9 15 8 7 14 12 6 2 1 1 59 10 3 2 2 100 Tablo 3’e göre öğretmen adaylarının %96’sı drama dersini aldıktan sonra beklentilerinin karşılandığını, %4’ü ise beklentilerinin 161 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 karşılanmadığını düşünmektedirler. Beklentilerinin karşılandığını düşünen adayların %25’i bu duruma neden olarak artık kendilerini daha rahat ifade edebildiklerini, %17’si ise özgüvenlerinin artığını belirtmişlerdir. Beklentilerinin karşılanmadığını düşünen adayların ise %2’si bu duruma neden olarak gerekli ortam ve zamanın olmadığını, geri kalan %2’si ise aktivite yetersizliğini göstermişlerdir. Her iki duruma yönelik düşüncesini belirten adaylardan bazılarının görüşleri aşağıdaki gibidir. “Beklentilerimin karşılandığını düşünüyorum, çünkü bu dersten sonra çok büyük topluluklar karşısında daha rahat davranabilirim, elimi kolumu nereye koyacağımı düşünmem. (A42)” “Evet, çünkü drama esnasında sınıf ortamında rolümü yaptım ve baskı altında kalmayıp kendimi rahatça ifade ettiğimi düşünüyorum. (A9)” “Uygulama için yeterince zaman ve ortam olmadığından çok fazla beklentiler karşılanmamıştır. (A3)” “Tam anlamıyla karşılandığını düşünmüyorum, çünkü aktiflikte yetersizlikler vardı. (A7)” Tablo 4’de öğretmen adaylarının “Drama dersinin daha verimli geçmesi için önerileriniz nelerdir?” sorusuna yönelik verdikleri yanıtlar yer almaktadır. Tablo 4: Öğretmen Adaylarının Drama Dersinin Daha Verimli Geçmesine Yönelik Görüş Önerileri Görüşler Uygun fiziksel ortam sağlanmalı Yeterli araç-gereç temin edilmeli Canlandırma etkinliklerine ağırlık verilmeli Ders saati arttırılmalı Alanında uzman hocalardan ders alınmalı Yapılan drama çalışmaları farklı ortamlarda sergilenmeli TOPLAM f 33 20 9 6 5 2 75 % 44 26 12 8 7 3 100 Tablo 4 incelendiğinde drama dersinin daha verimli geçmesi için; adaylarının %44’ünün uygun fiziksel ortam sağlanması, %26’sının yeterli araç-gerecin temin edilmesi, %12’sinin ise canlan- 162 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 dırma etkinliklerine ağırlık verilmesi önerilerinde bulundukları görülmektedir. Bu doğrultuda görüş belirten adaylardan bazılarının görüşleri şöyledir: “Üniversitenin drama dersi için ayrı bir sınıf ortamı oluşturması gerekir. Sahnesi olan anfi tarzı bir sınıf olmalı. İstediğin malzemeye ulaşmak için gerekli ortam oluşturulmalı. Sahne dekoru olmalı, ışıklandırma ya da perde bulunmalı. (A20)” “Drama dersi uygun ortamda yapılmalı. Bu ortam ne çok dar ne de çok geniş olmalı. Prova alanları oluşturulmalı, öğrenciler burada etkinliği sürekli prova ederek tam anlamıyla hazırlanmalı. (A1)” “Drama salonu kurulup burada drama etkinliklerini yürütebileceğimiz materyaller ve malzemeler temin edilebilir. (A23)” “Uygun ortam sağlanmalı ve dramaya canlandırma çalışmaları ile başlanmalı. (A2)” Tablo 5’de öğretmen adaylarının “Okul öncesinde drama tekniğinin kullanımının öğrencilerin hangi kazanımlara daha kolay ulaşmasını sağlayacağını düşünüyorsunuz?” sorusuna yönelik verdikleri yanıtlar yer almaktadır. Tablo 5. Drama Tekniğinin, Öğrencilerin Ulaşmalarını Kolaylaştıracağı Kazanımlara Yönelik Görüşler Görüşler Kendini rahat ifade edebilme Dili etkili kullanabilme Özgüveni geliştirebilme İşbirlikçi çalışma ortamı sağlayabilme Etkili iletişim kurabilme Kurallara uyabilme Empati kurabilme Yaratıcı düşünme Saygılı davranabilme Kelime dağarcığını geliştirebilme Eleştirel düşünme TOPLAM f 26 25 20 15 12 10 10 8 6 5 3 140 163 % 19 18 14 11 9 7 7 6 4 3 2 100 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 Tablo 5’e göre araştırmaya katılan öğretmen adaylarının %19’u drama tekniğinin öğrencilerin “kendilerini rahat ifade edebilme”, %14’ü “özgüveni geliştirebilme”, %’9’u “etkili iletişim kurabilme”, %6’sı ise “yaratıcı düşünme” kazanımlarına ulaşmasını kolaylaştıracağını düşünmüşlerdir. Bu düşüncelere sahip adaylardan bazılarının görüşleri şöyledir: “Dramanın dil gelişimi sağlayacağı, kendini ifade edebilme yetisini kolaylaştıracağını düşünüyorum. (A18)” “İletişim becerisini geliştirir, kendine olan güveni artar, sosyal bir ortam geliştirilir, empati yapma yeteneğini geliştirir. (A13)” “Sosyal yönden gelişir, kuralları öğrenirler, topluma yarar sağlayacak şeyleri öğrenirler. (A35)” “Drama tekniği öğrencilere empati kurma, dil gelişimlerini sağlama, sosyal gelişim, çocuğun kendini ifade etmesi, başkalarının haklarına saygı gösterme becerilerini kolay kazandırır. (A36)” Tablo 6’da öğretmen adaylarının “Drama tekniğinin eğitim kademelerinde kullanım sıklığının artması için önerileriniz nelerdir?” sorusuna yönelik verdikleri yanıtlar yer almaktadır. Tablo 6. Öğretmen Adaylarının Drama Tekniğinin Kullanım Sıklığını Arttırmaya Yönelik Görüş Önerileri Görüşler f Tüm eğitim kademelerine drama dersi eklenmeli 14 Öğretim üyeleri drama tekniği hakkında bilinçlendirilmeli 13 Okullarda drama sınıfları hazırlanarak öğrenciler dramaya teşvik edilmeli 12 Öğrenciler cesaretlendirilmeli 7 Drama tekniğinin önemi ile ilgili seminerler düzenlenmeli 7 Okullarda drama kulüpleri kurulmalı 4 TOPLAM 57 % 24 23 22 12 12 7 100 Tablo 6 incelendiğinde drama tekniğinin eğitim kademelerinde kullanım sıklığını arttırmak için adayların; %24’ü “tüm eğitim kademelerine drama dersi eklenmelidir”, %22’si “okullarda drama sınıfları hazırlanarak öğrenciler dramaya teşvik edilmeli”, %12’si ise “öğrenci- 164 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 ler cesaretlendirilmeli” ve “drama tekniğinin önemi ile ilgili seminerler düzenlenmeli” önerilerinde bulunmuşlardır. Adaylardan bazılarının görüşleri aşağıda belirtilmiştir: “Birinci sınıftan üniversite son sınıfa kadarki müfredatlara drama dersi eklenmeli. (A46)” “Öğretim üyelerinin bu konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Dramanın faydaları hakkında bilinçlendirilmelidirler. Bu sayede eğitimin her kademesinde drama rahatlıkla kullanılabilir. (A28)” “Öğretim üyelerine dramanın önemi ve derste drama gibi seminerler verilerek dramanın ne kadar önemli olduğuna vurgu yapılabilir. (A13)” Sonuç ve Tartışma Okul öncesinde drama; çocuğun yaparak yaşayarak öğrenmesini amaçlayan, bütün gelişimlerini destekleyen, daha önceden belirlenmiş amaçları olan, olayları sözel veya sözel olmayan iletişim yöntemleriyle ifade etmeye dayalı, içinde canlandırmaların olduğu bir etkinliktir (MEB, 2013). Okulöncesi öğretmenlerinin drama etkinliğini tanımda belirtilen şekliyle sınıf ortamında uygulayabilmeleri için, hizmet öncesi eğitim süreçlerinde drama uygulamaları yaparak dramaya yönelik görüş sahibi olmaları önemlidir. Okulöncesi öğretmen adaylarının bir ders ve öğretim tekniği olarak dramaya yönelik görüşlerini inceleyen bu araştırmada, öğretmen adaylarından elde edilen görüşme sonuçları incelendiğinde; öğretmen adaylarının %32’sinin dramayı “canlandırma işi” olarak tanımladıkları görülmektedir. Bu durum benzer araştırmaların sonuçlarında da gözlenmektedir. Güven (2012) tarafından yürütülen araştırmada, ilköğretim öğretmenlerinin dramayı “canlandırma faaliyeti” olarak tanımladıkları görülmektedir. Ayrıca literatürde dramaya yönelik yapılan tanımlamalar incelendiğinde de dramanın “yaşamsal durumları canlandırma” çalışması olarak tanımlandığı görülmektedir (Genç, 2005; Ömeroğlu, Turan ve Can-Yaşar, 1999, Akt: Yılmaz, 2013; Özcan, 2004). Görüşmeye katılan öğretmen adayları drama dersini almadan önce bu dersten beklentilerini; kendilerine olan güvenlerini geliştirmek, kendilerini daha rahat ifade edebilmek, eğlenceli bir ders süreci geçirmek, diğer derslere göre daha aktif olmak, işbirlikçi bir sınıf or- 165 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 tamı oluşturmak, empati yeteneğini geliştirmek, drama tekniği ve uygulamaları hakkında bilgi sahibi olmak, mesleğe ısınmayı sağlamak olarak belirtmişlerdir. Öğretmen adaylarının %96’sı beklentilerinin karşılandığı açıklamıştır. Okulöncesi öğretmenliği lisans programında drama dersi 2 saat teorik, 2 saat uygulama olmak üzere toplam 4 saatlik bir ders olarak belirlenmiştir (YÖK, 2007). Bir yarıyılda yaklaşık 28 saatlik süreç içerisinde öğretmen adaylarının, okulöncesi eğitimin amaçlarına uygun olarak kendi yazdıkları senaryoları veya hazır metinleri sınıf ortamında arkadaşları ile işbirliği içerisinde sınıf ortamında canlandırmaktadırlar. Bu süreç içerisinde öğretmen adayları yaratıcı oyunlar yazma konusunda kendilerine güvenlerini geliştirebilirler, topluluk önünde konuşarak kendilerini rahatça ifade edebilme becerisi kazanabilirler, oyun süresince farklı bir kimliğe bürünerek, büründükleri kimliğin duygu ve düşüncelerini anlayama çalışarak empati becerisini geliştirebilirler, sınıf arkadaşları ile oyun oynayan öğretmen adayları mesleki yaşantılarında bu oyunları öğrencileri ile oynayacaklarından mesleklerine daha iyi ısınabilirler. Nitekim araştırmanın bu alt boyutundan elde edilen sonuçlar literatürdeki benzer araştırma sonuçlarıyla örtüşmektedir. Oğuz ve Altun (2013) tarafından yürütülen araştırmada yaratıcı drama eğitiminin öğretmen adaylarının sosyal ilişkilerinde daha rahat davranmalarını, kendilerini daha iyi ifade edebilmelerini, iletişim becerilerinin gelişmesini sağladığı sonucuna ulaşılmıştır. Başçı ve Gündoğdu (2011) tarafından yürütülen araştırmada, drama dersi ile ilgili beklentilerine ulaştığını düşünen öğretmen adayları artık kendilerini daha rahat ifade ettiklerini, özgüven kazandıklarını, iletişim, işbirliği ve empati becerilerinin geliştiğini belirtmişlerdir. Yüksel, Kurtdede-Fidan, Tabak ve Karataş tarafından yürütülen çalışmada drama dersini alan öğretmen adayları, ders sürecinin sonunda kendilerini sözel olarak daha iyi ifade edebildiklerini, kendilerine olan güvenlerinin arttığını, drama uygulamaları sırasında arkadaşlarıyla paylaşımlarının arttığını, empati becerilerinin geliştiğini ifade etmişlerdir (2010). Paksu ve Ubuz (2009) çalışmalarında drama temelli eğitimin öğrenenlerin iletişim ve işbirlikli öğrenme becerilerini geliştirdiği sonucuna ulaşmışlardır. Yassa (1999) çalışmasında da yaratıcı dramanın sosyal etkileşimi ve kendine güveni geliştirdiği sonucuna ulaşmıştır. Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının %4’ü drama dersi aldıktan sonra beklentilerinin karşılanmadığını belirtmiştir. Öğretmen 166 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 adayları bu olumsuz duruma, drama uygulamalarını yürütecek yeterli ortam ve zamanın olmadığını gerekçe olarak göstermişlerdir. Araştırmanın yürütüldüğü fakültede drama dersi için uygun bir drama salonunun ve gerekli araç-gereçlerin olmaması araştırmacı ve öğretmen adaylarının yaklaşık 14 haftalık ders sürecinde sıkıntı yaşamasına neden olmuştur. Öğretmen adayları sabit sıraların bulunduğu, oyunlar için her türlü eyleme imkân tanımayan, araç-gereçten yoksun dar sınıflarda drama dersi kapsamında canlandırmalar yapmışlardır. Hâlbuki drama etkinliklerini uygulamak için çevrenin, çocukların birbirlerine dokunamayacakları kadar geniş, canlı ve gelişmeye açık, oynanacak öykü ya da rollerle ilgili gerçek veya gerçeğe çok benzeyen nesnelerin bulunduğu bir ortam olması gerekir (Önder, 2004:89-90). Araştırmanın bu alt boyutundan elde edilen sonuç benzer araştırmalarda da rastlanmaktadır (Gürol, 2003; Yılmaz, 2013). Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının drama dersinin daha verimli geçmesi için, öncelikle uygun fiziksel ortamın sağlanması ve yeterli araç-gereçlerin temin edilmesi önerisinde bulunmuşlardır. Bu sonuç, öğretmen adaylarının drama dersinden beklentilerin karşılanmadığını belirttikleri araştırma sonucu ile birlikte ele alındığında oldukça manidardır. Yeterli fiziksel ortam ve ortamda kullanıma açık araç-gereç olmadığından yakınan öğretmen adayları bu dersin verimliliğini arttırmak için öncelikle bu eksiklerin giderilmesi gerektiğini düşünmüş olabilirler. Bertiz’e (2011) göre okullarda bir öğretim yöntemi olarak uygulamaya konulan dramanın uygulanma sürecindeki bileşenler incelendiğinde, bu süreçte genel olarak; öğrencinin, öğretmenin, idarecinin, uygulamanın yapılacağı fiziksel mekânın (drama salonu, salondaki araç gereçler) olduğu görülür. Bu bileşenlerin her birinin drama sürecinin etkin ve verimli olmasında etkili olduğu söylenebilir. Bu bileşenlerden birinde yaşanabilecek sorunlar bu mekanizmanın işleyişinde çeşitli aksaklıkların başlangıcı olabilir. Ayrıca öğretmen adayları dersin daha verimli geçmesi için; canlandırma etkinliklerine ağırlık verme, ders saatini arttırma, alanında uzman hocalardan ders alma önerilerini geliştirmişlerdir. Öğretmen adaylarının geliştirdiği bu öneriler literatürdeki benzer araştırmalarda da rastlanmaktadır (ElitokKesici, 2014; Gürol, 2003; Kılıçaslan ve Gün, 2011; Yazıcı ve Demiroğlu, 2013). Öğretmen adayları drama dersinin verimini arttırmak için yapılan drama çalışmalarını farklı ortamlarda sergileme önerisini geliştirmişlerdir. Fakültelerde öğretmen adayları tarafından yürütülen 167 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 darama çalışmalarının sınıf öğretmenliği, fen bilgisi öğretmenliği, matematik öğretmenliği gibi farklı bölüm ve programlarda öğrenim gören öğretmen adaylarına sergilenmesi; katılımcıların yaptıkları çalışmalardan daha çok zevk almalarına, dramanın tanıtımı, amacı, uygulanış şekli konusunda meslektaşlarına bilgi verme gibi bir sorumluluk yüklenerek yapılan çalışmaları ciddiye almalarına olanak sağlayabilir. Araştırmada öğretmen adayları, okulöncesinde drama tekniğini kullanmanın öğrencilerin; kendini rahat ifade edebilme, dili etkili kullanabilme, özgüveni geliştirebilme, işbirlikçi çalışma ortamı sağlayabilme, etkili iletişim kurabilme, kurallara uyabilme, empati kurabilme, yaratıcı düşünme, saygılı davranabilme, kelime dağarcığını geliştirebilme, eleştirel düşünme kazanımlarına ulaşmalarını kolaylaştıracağını belirtmişlerdir. Okulöncesi eğitim programı incelendiğinde programda yer alan “dinlediklerini/izlediklerini çeşitli yollarla ifade eder, kendini yaratıcı yollarla ifade eder, başkalarıyla sorunlarını çözer” kazanımlara ulaşmalarında drama tekniğinin kullanılması önerilmektedir. Ayrıca okuma-yazmaya hazırlık çalışmalarında, dil becerilerinin gelişimini destekleyen Türkçe etkinliklerinde, kendilerine güvenlerini geliştirmek için yapılacak çalışmalarda, sosyal becerileri geliştirme çalışmalarında drama (canlandırma) çalışmalarının uygulanması önerilmektedir (MEB; 2013). Dolayısıyla araştırmaya katılan öğretmen adaylarının drama tekniğini kullanarak öğrencilerin daha kolay ulaşabileceklerini düşündükleri kazanımlar ile okulöncesi eğitim programında belirtilen drama uygulamalarının amaçlarının örtüştüğü görülmektedir. Araştırmada öğretmen adayları dramanın eğitim kademelerinde kullanım sıklığının artması için; tüm eğitim kademelerine drama dersinin eklenmesi, öğretim üyelerinin drama tekniği hakkında bilinçlendirilmesi, okullarda drama sınıfları hazırlanarak öğrencilerin dramaya teşvik edilmesi, öğrencilerin cesaretlendirilmesi, drama tekniğinin önemi ile ilgili seminerler düzenlenmesi, okullarda drama kulüpleri kurulması gerektiği önerilerinde bulunmuşlardır. Bu öneriler; ders sürecinde aktif olan, arkadaşları ile bir araya gelerek ve yaratıcı düşünme becerilerini kullanarak öyküler yazan, kostümler hazırlayan, oyuna yönelik provalar yapan, sınıf arkadaşlarının önünde öykülerini canlandıran öğretmen adaylarının bir ders ve öğretim tekniği olarak dramadan keyif aldıklarının ve dramanın önemine inandıklarının bir göstergesidir. Araştırmanın bu alt boyutundan elde edilen sonuçlar Ormancı ve Ören (2010) tarafından yürütülen araştırma sonucu ile 168 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 benzerlik göstermektedir. Dramanın ilköğretimde kullanılabilirliğine yönelik sınıf öğretmeni adaylarının görüşlerini inceleyen bu araştırmada da öğretmen adayları; drama dersini yürütecek öğretmenlerin hizmet içi kurslar ve seminerlerle eğitilmesi gerektiği, dramayı yürütecek uygun ortamların sağlanması gerektiği, drama dersinin eğitim fakültelerinin tüm bölümlerinde olması gerektiğini belirtilmişlerdir. Altıntaş ve Kaya (2012) tarafından yürütülen çalışmada, derslerde drama tekniğini kullanabilmek amacıyla MEB bünyesindeki okulların fiziki ortam, araç-gereç ve materyal bakımından uygun hale getirilmesi gerektiği önerisinde bulunulmuştur. Sonuç olarak, araştırmaya katılan öğretmen adaylarının büyük çoğunluğunun; dramayı canlandırma işi olarak tanımladıkları, drama dersinden kendilerine olan güvenlerini arttırmasını bekledikleri ve bu beklentilerinin karşılandığını, drama dersinin daha verimli geçmesi için uygun fiziksel ortamın sağlanması gerektiğini, drama tekniğinin öğrencilerin kendilerini rahat ifade edebilme ve dili etkin kullanabilme kazanımlarına daha kolay ulaştıracağını, tüm eğitim kademelerine drama dersi eklenerek daramın kullanım sıklığının artabileceğini belirttikleri tespit edilmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar ışığında aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir: Drama, sadece drama derslerinde uygulanan bir öğretim tekniği olarak kalmamalı, ilköğretimden fakültelere kadar tüm eğitim kademelerinin çeşitli derslerinde de uygulanma sıklığını arttıracak çalışmalar yapılmalıdır. Bu amaçla öğretmenler ile drama alanında uzman eğitimciler bir araya getirilerek işbirliği içinde bulunmaları sağlanabilir. Eğitim kurumlarında drama dersleri veya drama tekniğinin kullanımı için gerekli olan fiziksel ortam, araç-gereçler hazırlanmalıdır. Öğrencilerin drama çalışmalarına gönüllü olarak katılabilmeleri için, onları çalışmalar sonucunda elde edebilecekleri kazanımlar konusunda bilgilendirecek, aynı zamanda onları bu uygulamalara teşvik edecek ve cesaretlendirecek seminerler, konferanslar, video gösterileri düzenlenmeli, drama kulüplerinden veya derneklerden uzmanlar eğitim kurumlarına davet edilmelidir. 169 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 Öğrenenlerin drama çalışmalarından avantaj sağlayabilmeleri için eğitimcilerin drama tekniği konusunda yeterli bilgiye sahip olmaları sağlanmalıdır. Kaynaklar Adıgüzel, H.Ö. & Timuçin, E. (2010). The effect of creative drama on student achievement in the ınstruction of some development and learning theories. Procedia - Social and Behavioral Sciences, 9, 1741-1746. Adıgüzel, H. Ö. (2000). Yaratıcı drama öğretmeni yetiştirmenin önemi ve gerekliliği. Eğitim ve Yaşam Dergisi, 5, 17–18. Akfırat, F. Ö. (2004). Yaratıcı dramanın işitme engellilerin sosyal becerilerinin gelişimine etkisi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 5(1), 9-22. Akoğuz, A. & Akoğuz, M. (2011). Yaratıcı drama etkinlikleri. İstanbul: Final. Aksoy, B & Akkaya, M. (2012, 1-3 Ekim,). Sosyal bilgilerde göç konusunun drama yöntemiyle öğretiminin akademik başarıya etkisi. Uluslararası Türk Kültür Coğrafyasında Eğitim Bilimleri Araştırmaları Sempozyumunda Sunulan Bildiri, Sinop, Türkiye. Altıntaş, E. & Kaya, H. (2012). Fen bilgisi öğretmen adaylarının drama yöntemiyle fen ve teknoloji dersinin işlenmesine yönelik öz-yeterlik ve tutumları. Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 28(4), 287-295. Arslan, E., Erbay, F. & Saygın, Y. (2010). Yaratıcı drama ile bütünleştirilmiş iletişim becerileri eğitiminin çocuk gelişimi ve eğitimi bölümü öğrencilerinin iletişim becerilerine etkisinin incelenmesi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 23, 1-8. Aykaç, M. & Adıgüzel, Ö. (2011). Sosyal bilgiler dersinde yaratıcı dramanın yöntem olarak kullanılmasının öğrenci başarısına etkisi. Kastamonu Eğitim Dergisi, 19(1), 297-314. Bakar, E., Keleş, Ö. & Koçakoğlu, M. (2009). Öğretmenlerin MEB 6. sınıf fen ve teknoloji dersi kitap setleriyle ilgili görüşlerinin değerlendirilmesi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 10(1), 41–50. Baş, T. & Akturan, U. (2013). Nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin. Başçı, Z. & Gündoğdu, K. (2011). Öğretmen adaylarının drama dersine ilişkin tutumları ve görüşleri: Atatürk Üniversitesi örneği. İlköğretim Online, 10(2), 454-467. Bertiz, H. (2011). İlköğretim okullarında yaratıcı drama yönteminin kullanılması ve yaygınlaşması sürecinde karşılaşılan engeller ve sorunların müfettişlerin görüşleri ile belirlenmesi. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 3(40), 34-56. Çam, F., Özkan, E. & Avinç, İ. (2009). Fen ve teknoloji dersinde drama yönteminin akademik başarı ve derse karşı ilgi açısından karşılaştırmalı olarak incelenmesi: Köy ve merkez okulları örneği. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 29(2), 459-483. Elitok-Kesici, A. (2014). Drama dersine ilişkin öğretmen görüşleri. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 14(2), 186-203. 170 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 Erkoca-Akköse, E. (2008). Okulöncesi eğitimi fen etkinliklerinde doğa olaylarının neden sonuç ilişkilerini belirlemede yaratıcı dramanın etkililiği. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir. Genç, H. N. (2005). Eğitimde drama veya dramada eğitim. Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi (KKEFD), 12, 89-104. Gürol, A. (2003). Okulöncesi öğretmenleri ile okul öncesi öğretmen adaylarının eğitimde dramanın uygulanmasına ilişkin görüşleri. 25.12.2014 tarihinde http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/158/gurol .htm. adresinden alınmıştır. Güven, A. Z. (2012). İlköğretim 4. ve 5. sınıf Türkçe derslerinde drama yönteminin kullanımı üzerine nitel bir çalışma. Cumhuriyet International Journal of Education, 1(2), 52-66. İflazoğlu, A. & Tümkaya, S. (2008). Öğretmen adaylarının güdülenme düzeyleri ile drama dersindeki akademik başarıları arasındaki ilişkinin incelenmesi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 1(23), 61-73. Kaba, H. & Şimşek, P.Ö. (2012). İlköğretim bölümü yüksek lisans öğrencilerinin fen ve teknoloji öğretiminde yaratıcı drama yönteminin uygulanılmasına ilişkin görüşleri (Hacettepe Üniversitesi örneği) 26.12.2014 tarihinde http://kongre.nigde.edu.tr/xufbmek/dosyalar/tam_metin/pdf/248530_05_2012-22_52_27.pdf adresinden alınmıştır. Kahyaoğlu, H., Yavuzer, Y. & Aydede, M. N. (2010). Fen bilgisi dersinin öğretiminde yaratıcı drama yönteminin akademik başarıya etkisi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 8(3), 741-758. Kara, Y. & Çam, F. (2007). Yaratıcı drama yönteminin bazı sosyal becerilerin kazandırılmasına etkisi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 32, 145-155. Karasar, N. (2012). Bilimsel araştırma yöntemi (23. Basım) Ankara:Nobel. Kılıçaslan, M. & Gün, F. (2011, 27-29 April). Okul öncesi öğretmenlerinin yükseköğretimde verilen drama dersinin yeterliliğine ilişkin düşüncelerinin incelenmesi. Paper presented at the 2nd International Conference on New Trends in Education and Their Implications, Antalya, Turkey. MEB (2013). Okulöncesi eğitim programı. 15.02.2014 de http://tegm.meb.gov.tr/dosya/okuloncesi/ooproram.pdf adresinden alınmıştır. Merriam, B. S. (2013). Nitel araştırma desen ve uygulama için bir rehber. (Çeviren: Turan, S.) Ankara:Nobel. Miles, M. B. & Huberman, A. M. (1994). Qualitative data analysis: an expanded sourcebook. California: SAGE Publications. O'Hara, M. (1997, 8-12 April). Process and product: some perspectives on the effect of presentation and performance in preparing pgce secondary english students to teach drama. Paper presented at the Researching Drama and Theatre in Education. International Conference, University of Exeter,UK 171 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 Ormancı, Ü. & Ören, Ş. F. (2010). Dramanın ilköğretimde kullanılabilirliğine yönelik sınıf öğretmeni adaylarının görüşleri: demirci eğitim fakültesi örneği. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 43(1), 165-191. Oğuz, A. & Altun, E. (2013). Yaratıcı drama uygulamalarının öğretmen adaylarının yaratıcı dramaya yönelik tutumlarına ve utangaçlık düzeylerine etkisi. The Journal of Academic Social Science Studies, 6(6), 37-52. Önder, A. (2004). Yaşayarak öğrenme için eğitici drama. Kuramsal temelli uygulama teknikleri ve örnekleri. İstanbul: Epsilon. Özcan, H. (2004). İlköğretim 5. sınıf sosyal bilgiler dersi coğrafya konularının öğretiminde drama yönteminin kullanılması. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Paksu, A.D. & Ubuz, B. (2009). Effects of drama-based geometry instruction on student achievement, attitudes, and thinking level. The Journal of Educational Research, 102(4), 272-286. Rances, J. N. (2005). Student perceptions of ımproving comprehension through drama as compared topeotry and fiction in college english freshman composition courses. Unpublished doctoral dissertation, Widener University, Chester, PA. San, İ. (1998). Türkiye’de yaratıcı drama çalışmalarının dünü ve bugünü. II. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresinde sunulan bildiri. Ankara. ATAUM. San, İ. (1991, 25-27 Kasım). Yaratıcı drama: Eğitsel boyutlar. İzmir I. Eğitim Kongresi’nde sunulan bildiri, İzmir, Turkey. San, İ. (1990). Eğitimde yaratıcı drama. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 13(2), 573–582. Tanrıseven, I. & Aykaç, M. (2013). Üniversite öğrencilerinin yaratıcı dramanın kişisel ve mesleki yaşantılarına katkısına ilişkin görüşleri. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(12), 329-348. Tüm, G. (2010). Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde drama tekniğinin rolü. Turkish Studies, 5(3), 1898-1920. Yassa, A. (1999). High school involvement in creative drama. Research in Drama Education, 4(1), 37–49. Yazar, A., Çelik, M. & Kök, M. (2007). Okulöncesi eğitimde yaratıcı dramanın çocuğun gelişim alanlarına etkisi. Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, 16, 15-21. Yazıcı, T. & Demiroğlu, Ö. (2013). Okulöncesi öğretmen adaylarının drama eğitimi yeterlilik düzeylerinin belirlenmesi. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(10), 115-141. Yıldırım, A. & Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin. Yılmaz, S. (2013). Sosyal bilgiler öğretiminde bir yöntem olarak dramanın kullanımına ilişkin öğretmen adaylarının görüşleri. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), 14(2), 123-145. YÖK (2006). Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri (1982-2007). 26.12.2014 tarihinde http://acikarsiv.yok.gov.tr/handle/YOK /61?show=full adresinden alınmıştır. 172 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 Yüksel, A., Kurtdede-Fidan, N., Tabak, N. & Karataş, S. (2010, 20-22 Mayıs). Drama dersi alan sınıf öğretmeni adaylarının dramaya ilişkin görüşleri. 9. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumu’nda sunulan bildiri. Elazığ, Türkiye. Extended Summary Purpose The purpose of this study is to examine preschool teacher candidates’ views on drama as a course and a teaching method. Accordingly, in this research, it has been purposed to find answers for the below mentioned problems: 1. What do you think about drama? Please describe briefly. 2. Before completed this lesson what were your expectations from drama course? 3. Do you think that your expectations were met after complating the drama course? Why? 4. What are your suggestions to get more productivity from drama course ? 5. Which objectives would be more accessible by preschool students if drama method used in preschool? 6. What are your suggestions for increasing the frequency of use of drama method in the levels of education? Method The survey method was used in the study. The research data were collected using a standardized open-ended interview approach. Standardized open-ended interview form consisting of 6 open-ended questions were prepared by the researcher. The literature review was made during the preparation of the question. Afterwards similar investigations (Başçı and Gündoğdu, 2011; Güven, 2012; Kaba and Şimşek, 2012; Kılıçaslan and Gün, 2011; Ormancı and Ören, 2010) were examined and the interviews were made with students who had completed drama course in previous years. Prepared questions were examined in terms of internal validity and the level of understanding by presenting the views of the faculty members that gived drama course in Kafkas University, Faculty of Education. Descriptive analysis was used to analyze the research data. Interviews were made asking standardized open-ended to teacher candidates. Interviews were recorded on audio tape recorder. Then, recorded interviews were translated into text, questions were determined as theme of the research, codes under the themes were created according to the responses to questions. The codes under theme were encoded.by two faculty members -outside of researcher- who gived drama course in previous years. Consensus is provided for data analysis comparing these independent codes. The reliability of the research, was calculated using the formula Miles and Huberman (1994) 's proposed, Reliability = Consensus / Consensus + Dissidence and the average reliability was determined as 81% of all questions. 173 Ş.Fırat Durdukoca / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 153-174 Findings and Discussion Examined the interview results obtained from teacher candidates participated in the research; 32% of teacher candidates described of drama as "animation activity". Likewise the research was conducted by Güven (2012), 4th and 5th grade of primary school teachers described of drama as "animation activity". Before completing the drama course, teacher candidates participated in the research stated that their priority expectations from drama course were to develop the self-confidence . 96% of teacher candidates were announced that their expectations were met. The results obtained from the study is consistent with similar studies of this size results in the literature. Yassa (1999) concluded that creative drama develops social interaction and self-confidence. In the research 4% of teacher candidates stated that drama course did not meet their expectations due to lack of time and appropriate environmental opportunities for drama. 44% of preschool teacher candidates participating in this research have developed a suggestion to get more productivity from drama course. This suggestion is "appropriate physical environment should be ensured". Also teacher candidates have developed some suggestions to achieve this goal. This suggestions are: providing adequate tools, giving weight to stimulate activity, increasing the time of lesson, learning from experts in the field instructors, performing the drama work in different environments. Likewise the research, was conducted Kılıçaslan ve Gün (2011), teacher candidates state that drama course is given theoretically, practical studies about drama are not done, hours of drama course should be increased. In this research teacher candidates state that if drama method is used in preschool, preschool students will easily reach some objectives such as be able to express himself/herself freely, use language effectively, develop self-confidence, provide a collaborative work environment, be able to communicate effectively, obey the rules, set up empathy, behave respectfully, develop vocabulary, creative thinking, critical thinking. Preschool teacher candidates have developed some suggestions for the spread of drama. This suggestions are: drama course should be added to all levels of education, faculty members should be informed about the drama method, drama classes should be prepared in schools and students should be encouraged to drama, seminars should be organized about the importance of drama method, drama club should be established in schools. Decision According to the results obtained from this study, if drama is used effectively and efficiently as a teaching method or a discipline in preschool education levels, preschool students will be reach easily the objectives of preschool teaching education. **** 174 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl:2015 Matematik Öğretmenlerinin 5E Öğretim Modeline Yönelik Görüşleri The Views of Mathematics Teachers About the 5E Instructional Model DOI=http://dx.doi.org/10.17556/jef.02989 Abdullah Çağrı BİBER 1 **, Abulkadir TUNA 2 ***, Deniz GÜLSEVİNÇLER 3 ****, Arzu Birgül KARAOSMANOĞLU 4 ***** Özet Bu araştırmanın amacı matematik öğretmenlerinin 5E modeli hakkındaki görüşlerini incelemektir. Araştırmada betimsel yöntem kullanılmıştır. Betimsel yöntem, geçmişte ya da halen var olan bir durumu var olduğu sekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımıdır. Veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme ve yarı-yapılandırılmış gözlem teknikleri kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemini 2013- 2014 eğitim öğretim yılında Kastamonu ili merkezinde çeşitli ilköğretim okullarında görev yapan 27 ortaokul matematik öğretmeni oluşturmaktadır. . Katılımcıların 16’sı bayan, 11’i erkektir. Mesleki deneyimleri 3 ile 33 yıl arasında değişmektedir. 5E modelini kullanan öğretmenlerin çoğu giriş ve keşfetme basamaklarında zorlandıklarını ifade etmişlerdir. Katılımcı öğretmenlerin 5E modelinin giriş ve keşfetme aşamalarından en fazla giriş basamağına yönelik etkinliklere yer verdikleri görülmüştür. Keşfetme aşamasında genellikle merak uyandıran sorulara yer vermektedirler. Anahtar Sözcük: matematik eğitimi, matematik öğretmenleri, 5E öğretim modeli. Abstract This study aims to investigate the views of mathematics teachers about the 5E model. Descriptive method was used in the study. Descriptive method is a research approach that aims to describe a past or a present situation as it was/is. Semi-structured interview and semi-structured observation techniques were used for data collection. The research sample consisted of 27 middle school mathematics teachers working in various primary schools in the central district of Kastamonu Province in the 2013-2014 academic period. 16 participants were female, and 11 ** Yrd. Doç. Dr., Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi, acbiber @kastamonu.edu.tr Doç. Dr., Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi, atuna @kastamonu.edu.tr *** **** Öğretmen, MEB ***** Öğretmen, MEB 175 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 were male. They had a professional experience of 3 to 33 years. Most of the teachers using the 5E model stated that they had difficulty in engagement and exploration. The participating teachers employed activities related to engagement more than those related to exploration. They mostly used though-provoking questions in exploration. Keywords: mathematics education, mathematics teachers, 5E learning model. Giriş Günümüzde matematiğin yapısına uygun etkili bir öğrenmenin, kavramlar ve işlemler bilgisi ile bunlar arasındaki ilişkiler olarak açıklanan ve bilginin hatırlanmasını ve kullanılmasını kolaylaştıran ilişkisel öğrenme ile gerçekleştirilebileceği kabul edilmektedir (Olkun ve Toluk, 2003). Matematik dersinde öğrenciyi aktif kılacak öğrenmeler üzerinde durulması, matematiğin öğretiminde bilginin düz anlatımı ya da aktarmadan çok öğrencinin kendi çabası ile öğrenmesini gerektiren yöntemlerin işe koşulmasını gerektirmektedir. Öğrenci merkezli öğretim yöntemlerinin uygulanması ile matematik dersinde öğrenciler, aktif olduklarında daha çok ya da kalıcı öğrenebilmekte ve soyut olan matematiği biraz daha somutlaştırabilmektedir (Duman, Karakaya & Çakmak, 2001). Etkin katılma, öğrencinin bir konuyu dinleme ve izlemesinden çok, kendi kendine, materyallerle ve araçlarla çalışmasıdır. Bu amaçla, öğrenciler, problemleri, tahtada yapılan çözümlemelerini izlemek yerine kendileri çözmeli; öğretmenden dinlemek ya da kitaptan izlemek yerine kendileri bulmalı; araçları kendileri kullanmalı, hatta birçok aracı kendileri yapmalıdırlar (Şahin, 2005). Çağdaş eğitimdeki en etkili öğretim modellerinden birisi yapılandırmacılıktır. Yapılandırmacı yaklaşım bilginin kişi tarafından etkin bir şekilde oluşturulduğunu savunur ve öğrencilerin yaparak yaşayarak öğreneceğinden bahsetmektedir. Yapılandırmacılık teorisi öğrenci etkileşimini arttıran ve öğrencinin önceki deneyimlerine dayanarak yeni bilgi oluşturmasına odaklı karma öğrenme ortamlarına uygulanabilir. (Al-Huneidi & Schreurs, 2012). Kavram olarak yapılandırmacılık, öğrenme kuramı bakımından “insanların nasıl öğrendiğini açıklamaya çalışan bir yaklaşımın adı, felsefi bakımdan ise bilgi bilim (epistemoloji) ile ilgili bir kavramdır. Daha açık bir ifadeyle bilginin doğasını açıklama ile ilgilidir. Kavram daha da açılacak olursa, öğrenenlerin kendileri için bilgiyi yapılandırması 176 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 düşüncesini ifade etmektedir. Çünkü her birey, öğrendiği sürede bireysel ve sosyal olarak anlam meydana getirmektedir. Bu düşünceden şu iki sonucu çıkarmak mümkündür: Öğretmenler konuya ya da derse değil kendi öğrenmesi üzerinde düşünen birey üzerinde yoğunlaşmalıdır. Öğrenenlerin deneyimlerine vermiş oldukları anlamlardan bağımsız bir bilgi yoktur (Hein, 1991). Anlam meydana getirmek ise öğrenmek demektir. Günümüzde eğitim programları yapılandırmacı anlayışa dayalı olarak hazırlanmakta, öğretmenlerden sınıf içi eğitim ortamlarını yapılandırmacı anlayışa göre düzenlemeleri istenmektedir. Ülkemizde 2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren ilköğretimde yeni bir program uygulamasına geçilmiş ve bu programlardaki temel yaklaşımın yapılandırmacı bir yaklaşım olduğu açıkça vurgulanmıştır. Yapılandırmacı ve öğrenci merkezli olan bu eğitimin uygulanabilmesi için öğretmenlerinde bu eğitimi uygulayabilecek yeterliklere sahip olması gerekmektedir. Yapılandırmacı öğrenme kuramının kuramsal mesajına ve uygulamalarına yönelik ilginin artması, bu kuramın eğitim-öğretimde kullanımına yönelik prensiplerin öğretim programları yanında, öğrenme ve öğretim yöntemleri boyutuyla da belirlenmesini gerektirmiş ve bu kuram için farklı öğretim modellerinin geliştirilmesine neden olmuştur (Duit, 1994). Son zamanlarda eğitim-öğretim sürecinde farklı işlem basamaklarıyla uygulanmakta olan yapılandırmacı öğrenme kuramına dayalı bu modellerden en önemlilerinden biri de 5E modelidir. 5E modeli yapılandırmacılığı temel alır. Bu teorinin öğretimdeki uygulama biçimlerinden biride Bybee tarafından geliştirilen 5E öğretim modelidir (Keser, 2003). Bybee’ e göre (1997) Alman filozof Johann Friedrich Herbart’ ın çalışmaları bu modelin oluşmasında etkili olmuştur. Hatta ona göre bu modelin temeli John Dewey ve Jean Piaget’ a dayanmaktadır. 5E Öğrenme döngüsü yapılandırmacı yaklaşım prensipleri temelinde araştırmaya dayalı bir modeli rehber edinir (Campbell, 2000). 5E Modeli, yeni bir kavramı öğrenmeyi ya da derinlemesine bir şekilde bilinen bir kavramı anlamaya çalışmayı sağlar (Ergin, Ünsal & Tan, 2006). Bozdoğan ve Altunçekiç’in (2007) belirttiği gibi, 5E öğretim modelinin öğrencilerin başarılarını artırdığı, kavramsal gelişimlerini sağladığı ve tutumlarını pozitif yönde değiştirdiği yapılan araştırmalarda ortaya konsada bu modelin uygulayıcıları olacak öğretmenlerin modelin uygulamadaki olumlu ve 177 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 olumsuz yönleri hakkındaki görüşleri dikkate alınarak uygun eğitim ortamının geliştirilmesi son derece önemlidir. 5E modeli öğrencileri, öğrenmenin çeşitli safhaları ile bir konuya dahil olmaya, bu konuyu araştırmalarına, deneyimleri için bir tanımın verilmesine, öğrenmeleri hakkında daha detaylı bilgiye sahip olmalarına ve bunu değerlendirmeye sevk etmektedir (Wilder ve Shuttleworth, 2005). Sınıf ortamında araştırmaya dayalı öğrenme ve fikir fırtınası gibi durumlarda 5E öğrenme döngüsü eksiksiz uygulanabilen yapılandırmacı modellerden biridir (Campbell, 2000). 5E modeli bilginin zihinde yapılandırılmasına ve öğrenme evrelerine göre beş aşamadan oluşmaktadır. Model ismini aşamalarının sayısı ve her bir aşamanın baş harfinden alır. Bunlar giriş (engage), keşfetme (explore), açıklama(explane), derinleştirme (elaborate) ve değerlendirmedir (evaluate). Giriş aşamasında öğretmen öğrencilerin konuya yönelik ilgilerini çekme ve konu hakkında merak uyandırmayı amaçlanmaktadır. Keşfetme aşamasında öğrenciler hipotezler üretir ve bunları test etmek için veriler toplar, plan yapar model oluşturur deney yapar, bilgi toplar, bilgileri kaydeder, denenceler oluşturur ve denenceleri test eder. Öğretmen ise dönüt vererek, ipuçları vererek yönlendirmelerde bulunur, verileri değerlendirir ve sonuca ulaşır. Öğretmen rehber rolündedir. Açıklama aşamasında öğretmen öğrencilerin ilke ve genellemelere ulaşması için etkinlikler düzenler. Derinleştirme aşamasında öğretmen, öğrencilerin kazandığı ilke ve genellemeleri yeni duruma aktarması için etkinlikler düzenler. Değerlendirme aşamasında öğretmen öğrencilerin kendi bilgi ve becerilerini değerlendirmeleri için ortam sağlar (Tuna, 2011). Talim Terbiye Kurulu 2011 yılında yayınlamış olduğu Ortaöğretim Matematik (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Dersi Öğretim Programının “Matematik Öğrenme ve Öğretme Süreci” bölümünün “Konuların Öğretiminde İzlenecek Aşamalar” adlı alt başlığında matematik öğretimi için Giriş, Keşfetme, Açıklama, Derinleştirme ve Değerlendirme basamaklarından oluşan 5E modeli isim verilmeden tarif edilmiş ve modelin her bir basamağı ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Giriş ve keşfetme aşaması 5E modelinin ilk iki halkasıdır. Ayrıca 5E modelini düz anlatım modelinden ayıranın bu aşamaları olduğu söylenebilir. Bu aşamaların amacına uygun atlatılması sonraki aşamaları olumlu bir şekilde etkileyeceği düşünülmektedir. Giriş ve keşfetme basamağında öğrencide konuya karşı merak uyandırılması 178 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 sonucunda diğer basamaklara ulaşmanın daha kolay ulaşılmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Bu çalışmada, ortaokul matematik öğretmenlerinin 5E modeli hakkındaki görüşleri araştırılmış, modeli kullanan öğretmenlerin 5E’nin hangi boyutunu daha önemli buldukları, modeli uygularken hangi basamağında zorlandıkları, giriş ve keşfetme aşamalarında ne tür etkinliklere yer verdiklerini belirlemek amaçlanmıştır. Problem Cümlesi Ortaokul matematik öğretmenlerinin 5E modeli hakkında düşünceleri nelerdir ve 5E’yi derslerinde nasıl kullanmaktadırlar? Alt Problemler Öğretmenler 5E modeli hakkında ne düşünmektedirler? Öğretmenler derslerini ne kadar 5E modeline göre tasarlamaktadırlar? Öğretmenler 5E modelini uygularken hangi basamakta zorlanmaktadırlar? Öğretmenler 5E modelindeki giriş ve keşfetme aşamalarında ne tür etkinliklere yer vermektedirler? Yöntem Bu çalışmada betimsel yöntem kullanılmıştır. Betimsel yöntem, geçmişte ya da halen var olan bir durumu var olduğu sekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımıdır. Bu yöntemde araştırmaya konu olan olay, birey ya da nesne, kendi koşulları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır. Onları, herhangi bir biçimde değiştirme, etkileme çabası gösterilmez. Önemli olan, onu uygun bir biçimde gözleyip belirleyebilmektir (Karasar, 1999). Betimsel nitelik taşıyan bu çalışmada, nitel araştırma metodolojisi kullanılarak araştırılan kişilerin deneyimlerinden doğan anlamların sistematik olarak incelenmesi amaçlanmıştır (Lincoln & Guba, 1985; Strauss & Corbin, 1998). Bu çalışmada veriler, yarı-yapılandırılmış görüşme ve yarı-yapılandırılmış gözlem kullanılarak toplanmıştır. 179 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Örneklem Bu çalışmanın örneklemini 2013- 2014 eğitim öğretim yılında Kastamonu ili merkezinde çeşitli ilköğretim okullarında görev yapan 27 ortaokul matematik öğretmeni oluşturmaktadır. . Katılımcıların 16’sı bayan, 11’i erkektir. Mesleki deneyimleri 3 ile 33 yıl arasında değişmektedir. Araştırma etiği çerçevesinde katılımcıların isimleri kullanılmamıştır. Bu nedenle katılımcı öğretmenler Ö1, Ö2, Ö3, Ö4,…, Ö27 kodlarıyla isimlendirilmiştir. Katılımcıların demografik bilgileri Tablo 1.’de verilmiştir. Tablo 1. Öğretmenlerin demografik bilgileri Fen Fakültesi Hizmet Yılı 10 İl Merkezi Bay Fen Fakültesi 14 İl Merkezi Ö3 Bay Eğitim Fakültesi 3 İlçe Ö4 Bay Eğitim Fakültesi 3 İlçe Ö5 Bayan Eğitim Fakültesi 13 İl Merkezi Ö6 Bayan Eğitim Fakültesi 12 İl Merkezi Katılımcılar Cinsiyet Mezuniyet Ö1 Bayan Ö2 Görev Yeri Ö7 Bay Fen Fakültesi 19 İl Merkezi Ö8 Bayan Fen Fakültesi 15 İl Merkezi Ö9 Bay Eğitim Fakültesi 16 İl Merkezi Ö10 Bay Fen Fakültesi 7 İl Merkezi Ö11 Bay Eğitim Fakültesi 11 İl Merkezi Bayan Eğitim Fakültesi 17 İl Merkezi Ö13 Bayan Eğitim Fakültesi 7 İlçe Ö14 Bay Eğitim Enstitüsü 33 İl Merkezi Ö15 Bay Fen Edebiyat 15 İl Merkezi Ö16 Bayan Eğitim Fakültesi 8 İl Merkezi Ö17 Bayan Eğitim Fakültesi 10 İl Merkezi Ö18 Bayan Fen Edebiyat 3 İl Merkezi Ö19 Bayan Eğitim Fakültesi 10 İl Merkezi Ö20 Bayan Eğitim Fakültesi 18 İl Merkezi Ö12* 180 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Ö21 Bay Eğitim Fakültesi 10 İl Merkezi Ö22 Bayan Eğitim Fakültesi 10 İl Merkezi Ö23 Bayan Fen Edebiyat 3 İl Merkezi Ö24 Bayan Eğitim Fakültesi 8 İl Merkezi Ö25 Bay Eğitim Fakültesi 10 İl Merkezi Ö26 Bayan Eğitim Fakültesi 18 İl Merkezi Ö27 Bayan Eğitim Fakültesi 10 İl Merkezi *Ö12, öğretmen sınıf öğretmenliğinden yan alan ile matematik öğretmenliğine geçiş yapmış Verilerin Toplanması Veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme ve yarıyapılandırılmış gözlem teknikleri kullanılmıştır. Yarı-yapılandırılmış görüşme formu geliştirilirken, konu ile ilgili literatür taraması yapılarak, yapılandırmacı yaklaşımda karşılaşılan temel sorunlar dikkate alınmıştır. Bu çalışmada veri toplama aracı olarak kullanılan sorular aşağıda yer almaktadır. 1.5E modelini duydunuz mu? Duydunuzsa nereden? 2.5E modelini kullanıyor musunuz? 3.Sizce 5E modeli matematik dersi için uygun mu? 4.Sizce 5E’nin hangi alt boyutu ya da boyutları önemlidir? 5.5E’nin hangi alt boyutunda daha çok zorlanıyorsunuz? 6.Giriş ve keşfetme basamağında neler yapıyorsunuz? Yaklaşık 20’şer dakika süren görüşmeler her bir katılımcı ile kendi okulunda ve öğle tatilinde yapılmıştır. Böylece öğretmenlerin kendilerini rahat hissetmeleri amaçlanmıştır. Görüşmelerde öğretmenlerin verdikleri cevaplar araştırmacılar tarafından dikkatle not alınmış, görüşme bitiminde ise alınan notlar görüşülen öğretmene okutularak yazılanlar doğrulatılmıştır. Daha sonra araştırmacılar tarafından görüşme kayıtlarında yazılı olan veriler ayrı ayrı betimsel analiz yapılarak tematik kodlar oluşturulmuştur. Verilerden belirlenen ana temanın yanı sıra içerik analizi yapılarak alt temalar oluşturulmuştur. İçerik analizi yönteminde birbirine benzeyen veriler belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirilmekte ve 181 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 okuyucunun anlayabileceği biçimde düzenlenerek yorumlanmaktadır (Yıldırım & Şimşek, 2005). İkisi öğretmen ve ikisi matematik eğitimcisi olan araştırmacıların yaptığı betimsel ve içerik analizden sonra belirledikleri ana tema ve alt temalar karşılaştırılarak “görüş birliği” ve “görüş ayrılığı” olanlar tartışılmış ve gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Araştırmanın güvenilirlik hesaplaması için Miles & Huberman’ın (1994) önerdiği; Güvenirlik = Görüş Birliği / (Görüş Birliği + Görüş Ayrılığı) şeklindeki güvenirlik formülü kullanılmıştır. Hesaplama sonucunda araştırmanın güvenirliği %90 olarak hesaplanmıştır. Güvenirlik hesaplarının %70’in üzerinde çıkması, araştırma için güvenilir kabul edilmektedir (Miles & Huberman, 1994). Burada elde edilen sonuç, araştırma için güvenilir kabul edilmiştir. Temalara ait frekans ve yüzde değerleri bulgular bölümünde tablolar halinde sunulmuştur. Görüşmelerden sonra gönüllü dört öğretmenin derslerinde gözlemler yapılmıştır. Yapılan gözlemlerde yarı-yapılandırılmış gözlem formu kullanılmıştır. Gözlem formundaki yönergeler görüşmelerden elde edilen bilgilerden hareketle oluşturulmuştur. Yarıyapılandırılmış gözlem sırasında araştırmacı yaptığı gözlemleri gözlem formu üzerine not etmiştir. Alınan notlar analiz edilirken birbirine benzeyen veriler belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirilmiş ve okuyucunun anlayabileceği biçimde düzenlenerek yorumlanmıştır (Yıldırım & Şimşek, 2005). Bulgular Mülakatlardan elde edilen bulgular Bu bölümde yarı yapılandırılmış görüşmelerde sorulan sorulara verilen cevaplara ait bulgulara yer verilmiştir. Birinci soruya verilen cevapların analizi tablo 3.1.de sunulmuştur. Tablo 3.1. Birinci soruya verilen cevapların analizi 5E modelini duydunuz mu? Duydu iseniz nereden? Yüksek lisans, Formasyon ve Evet KPSS Eğitimci arkadaşlarımdan f % Katılımcılar 4 1 40 10 Ö3,Ö10,Ö21,Ö25 Ö4 182 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 İnternetten 1 10 Ö14 Hatırlamıyorum 4 40 Ö1,Ö5,Ö11,Ö12 Toplam 10 37 Hayır Toplam 17 Ö2, Ö6, Ö7, Ö8, Ö9, Ö13, Ö15, Ö16, Ö17, Ö18, Ö19, Ö20, Ö22, Ö23, Ö24, Ö26, Ö27 63 Görüşülen 27 öğretmenin ilk soruya verdiği yanıtlar Tablo 2’deki gibidir. Tablo 2 incelendiğinde öğretmenlerin % 37’si 5E modelini duyduklarını belirtmişlerdir. Modeli duyduğunu belirten dört öğretmen ise 5E modelini nereden duyduklarına ilişkin bir görüş belirtmemiştir. Bu soruya verilen cevaplardan bazı örnekler aşağıda verilmiştir. “5E modelini Yüksek Lisans derslerinde duymuştum…”(Ö25) “5E modelini bu zamana kadar hiç duymadım…”(Ö13) Tablo 3.2. İkinci soruya verilen cevapların analizi 5E modelini kullanıyor musunuz? f % Katılımcılar Kullanıyorum 4 40 Ö1, Ö5, Ö11, Ö12 Zaman zaman kullanıyorum 4 40 Kullanmıyorum 2 20 Ö3, Ö10, Ö25 Ö4, Ö14 Toplam 10 100 Ö21, Birinci soruya olumlu yanıt veren 10 öğretmene ikinci soru yöneltilmiştir. Tablo 3’ten çıkan sonuca göre öğretmenlerin % 40’ı 5E modelini kullanmakta, % 40’ı zaman zaman kullanmakta ve % 20’si ise 5E modelini bildikleri halde derslerine uygulamamışlardır. Bu soruya verilen cevaplardan bazı örnekler aşağıda verilmiştir. “5E modeli matematiğin tüm konularına uygun değil bu yüzden sadece uygun olduğu konularda kullanıyorum.”(Ö21) “5E modelini okul şartlarının uygun olmaması ve öğrencilerin derse olan ilgilerinin az olması nedeniyle uygulamıyorum.”(Ö4) “5E modelini fırsat buldukça kullanıyorum.”(Ö10) 183 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Tablo 3.3. Üçüncü soruya verilen cevapların analizi Sizce 5E modeli matematik f dersi için uygun mu? % Katılımcılar Uygun 7 70 Ö1,Ö3,Ö4,Ö5,Ö10,Ö11,Ö12 Kısmen Uygun 2 20 Ö21,Ö25 Uygun Değil 1 10 10 Ö14 Toplam İkinci soruda 5E modelini kullanan 10 öğretmene, modelin matematik dersine uygun olup olmadığı sorulmuş ve bulgular tablo haline sunulmuştur. Öğretmenlerin % 70’i modeli matematik eğitimi için uygun, %20’i ise kısmen uygun ve %10’ u uygun bulmamıştır. Öğretmenlerden Ö4, 5E modelini kullanmadığını belirtmesine rağmen 5E modelini matematik dersine uygun bulmuştur. “5E modeli matematik dersine uygundur. Matematik dersi eski bilgilerle yeni bilgilerin ilişkilendirilmesini içerdiği için öğrenciler ve öğretmenler açısından kullanılmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Fakat uygun ortamlar sağlanırsa gerçekleşebileceğine inanıyorum” yorumunu yapmıştır. Diğer bir öğretmen (Ö5) “5E modelinin matematik dersinin bütün konularına değil, bazı konularına uygundur” yorumunu yapmıştır. Tablo 3.4. Dördüncü soruya verilen cevapların analizi Sizce 5E’nin hangi alt boyutu ya f da boyutları önemlidir? % Giriş 2 16,6 Ö1, Ö12 Keşfetme 4 33,4 Ö10, Ö11, Ö21, Ö25, Açıklama 0 0 Derinleştirme 6 50 Değerlendirme 0 0 Toplam 12 100 184 Katılımcılar Ö3 , Ö4, Ö5, Ö10, Ö21, Ö25 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Bu soruda öğretmenlerin 5E modelinde önemli buldukları boyut ya da boyutları belirtmeleri istenmiştir. Tablo 3.4’te görüldüğü gibi en fazla önem verilen boyut derinleşme (%50) olmuştur. Açıklama ve değerlendirme aşamaları ise hiçbir öğretmen tarafından belirtilmemiştir. Derslerini 5E modeline göre yapılandıran Ö1, Ö11, Ö12, Ö21 ve Ö25 kodlu öğretmenler en çok giriş ve keşfetme basamaklarında zorlandıklarını ifade etmişlerdir. Giriş aşamasının önemli olduğunu belirten öğretmenlerden biri (Ö12)“ Öğrencilerin derse karşı olumsuz tutumları ve önyargıları var. Bu yüzden öğrencilerin derse karşı ilgilerini çekmek çok önemli” yorumunu yapmıştır. Derinleştirme basamağının en önemli basamak olduğunu belirten bir öğretmen (Ö3) “Öğrenciler bu basamakta öğrendikleri bilgileri kullanıp transfer edebiliyorlar. Önceki konular ile bağlantı kurabiliyorlar ve farklı durumlarda öğrendiklerini uygulayabiliyorlar” yorumunu yapmıştır. Derinleştirme aşamasının en önemli basamak olduğunu belirten bir öğretmen (Ö4) “Derinleştirme aşaması en önemli aşamadır bana göre, çünkü derinleşme basamağında konunun önemli kısımlarına giriş yapılıyor ve öğrenciler bu aşamada konu ile iç içe oluyor” yorumunu yapmıştır. Tablo 3.5. Beşinci soruya verilen cevapların analizi 5E’nin hangi alt boyutunda daha f çok zorlanıyorsunuz? % Katılımcılar Giriş 2 18 Ö3, Ö1 Keşfetme 7 64 Açıklama 1 9 Ö3, Ö5,Ö10,Ö11, Ö12,Ö21,Ö25 Ö10 Derinleştirme 1 9 Ö4 Değerlendirme 0 0 Toplam 11 100 Tablo 3.5. incelendiğinde öğretmenlerin %64’sının keşfetme basamağında zorlandığı görülmektedir. Değerlendirme basamağında ise zorluk çeken öğretmen görülmemektedir. Derse giriş aşamasında zorlandığını belirten 2 öğretmen olmasına rağmen birçoğu dersin giriş 185 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 aşamasında kullanılan örnek verme ve günlük hayatla ilişki kurmada zorlandıklarını belirtmişlerdir. Bir öğretmen (Ö25) “ Yeni müfredatta günlük yaşam bağlantılı ya da öğrenci merkezli anlatım gerektiren konulara yer verildi ancak sınav odaklı eğitim bu tür etkinliklerin uygulanmasını engelliyor” yorumunu yaptı. Bir diğer öğretmen ise(Ö12) “Öğrencilerin temel eksiklikleri var bu yüzden en fazla keşfetme basamağında zorlanıyorum” yorumunu yaptı. Tablo 3.6. Altıncı soruya verilen cevapların analizi Giriş ve keşfetme basamağında neler f yapıyorsunuz? % Katılımcılar Ön bilgilerini yoklamak için örnek veri12 yorum. Ö1, Ö2, Ö4, Ö6, Ö7, Ö8, Ö9, Ö10, Ö11, 37,77 Ö12, Ö13, Ö17, Ö20, Ö21, Ö24, Ö25, Ö26 Ö2, Ö3, Ö5, Ö6, Ö7, 26,66 Ö9, Ö14, Ö15, Ö16, Ö18, Ö23, Ö24 Tekrar yapıyorum. 4,44 Günlük hayattan örnekler veriyorum 17 2 Ö1,Ö14 Keşfetmede merak uyandırıcı bilgiler veri5 yorum, sorular soruyorum. 11,11 Ö6, Ö9, Ö10, Ö16, Ö19, Ö22 Beyin fırtınası yaptırıyorum 4,44 2 Ö9, Ö12 Rastgele öğrencilere sorular soruyorum. 1 2,22 Ö10 Kazanım çalışma kâğıtlarını kullanıyorum. 2 4,44 Ö21, Ö25 Zaman zaman slayt gösterileri yapıyorum. 1 2,22 Ö6 Keşfetmede materyal varsa tanıtıyorum. 3 6,66 Ö6, Ö17, Ö27 Toplam 45 186 100 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Tablo 3.6.incelendiğinde en fazla uygulanan yöntemlerin “günlük hayattan örnek verme” (%37,7) ve “önbilgileri yoklamak için örnek verme” olduğu görülmektedir (%26,6). Bu soruya verilen cevaplardan bazı örnekler aşağıda verilmiştir. “ 6 ve 7. sınıflarda bazı konuların günlük yaşamla ilişkisini veriyorum. Ancak bu durum 8. Sınıflarda çok fazla yaşanmıyor. Çünkü son sınıflar sınava odaklı olduklarından bizde dersleri öyle anlatmak durumunda kalıyoruz.” (Ö21) “Matematikte derse konuyu tekrar edip başlamanın yanı sıra, günlük hayattan örnekler vermek öğrencilerin derse olan ilgilerini arttırmaktadır.”(Ö17) “Öğrenciler konuları günlük hayatla ilişkilendirdiğinde konuya daha duyarlı oluyorlar ve keşfetme basamağında daha rahat ediyorlar”(Ö20) Gözlemlerden Elde Edilen Bulgular Bu bölümde gönüllü olan dört öğretmenin dersinde yapılan gözlem bulgularına yer verilmiştir. Gözlem bulgularına geçmeden önce okuyucuya kolaylık olması açısından dersinde gözlem yapılan öğretmenlerin görüşme bulgularına da kısaca değinilecektir. Öğretmen Ö6 eğitim fakültesi mezunu ve görüşmelerde 5E’yi daha önce hiç duymadığını ve kendisine 5E hakkında bilgi verildikten sonra derste giriş ve keşfettirme aşamalarında öğrencilere konu ile ilgili günlük hayattan örnekler verdiğini ifade etmiştir. Öğretmen Ö6’nın dersinde yapılan gözlemde konu ondalık sayılarda problemlerdi. Öğretmen 5E modelinin giriş aşamasında öğrencilere önbilgileri ile ilgili soru sorarak derse başladı. Konunun günlük hayatta nerelerde kullanılabileceğine ilişkin soru sorup açıklamalarda bulundu. Sınıfı çok kalabalıktı, yaklaşık 40 öğrenci vardı. Öğretmen keşfetme basamağını atladı. Daha sonra açıklama kısmında konu ile ilgili temel bilgileri vererek dersi tamamladı. Başka bir derste de derinleştirme ve değerlendirme basamaklarına geçeceğini belirtti. Öğretmen Ö17 eğitim fakültesi mezunu ve görüşmelerde 5E modelini bilmediğini, ancak 187 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 kendisine yöntemle ilgili açıklama yaptıktan sonra modeli aslında uyguladığını belirtmiştir. Dersinde yapılan gözlemlerde de öğretmenin giriş ve keşfetme aşamasını uyguladığı görülmüştür. Sınıf yine kalabalıktı ve öğrencilerin çoğunun derse katılmadığı görülmüştür. Öğretmen derinleştirme ve değerlendirme basamaklarına başka bir derste geçeceğini ifade etmiştir. Öğretmen Ö4 fen fakültesi mezunu ve 5E’yi eğitimci arkadaşlarında duyduğunu ancak derslerinde 5E’yi kullanmadığını ifade etmiştir. Ancak Ö4 5E’yi matematik dersi için uygun bulmaktadır. En çok derinleştirme aşamasında zorlandığını, giriş ve keşfetme aşamaları için günlük hayattan örnekler verdiğini söylemiştir. Öğretmen Ö4’ün dersinde, bir önceki derste ödev olarak verdiği soruyu çözerek derse başladı. Bir önceki derste öğrendikleri konu ile ilgili öğrencilere sorular sordu. Ön bilgilerle yeni bilgiyi ilişkilendirerek ispatlarını yaptı. Dersi ilgi çekici sorular sorarak bitirdi. Öğretmen Ö1 fen fakültesi mezunu olup, 5E’yi daha önce duyduğunu ve derslerini 5E’ye uygun bir şekilde işlediğini ifade etmiştir. Öğretmen 5E modelinin en çok giriş kısmında zorlandığını ve bu basamakta günlük hayattan örnekler verdiğini belirtmiştir. Öğretmen Ö1’in dersinde yapılan gözlemde öğretmenin derste sadece soru çözümlerine yer verdiği görülmüştür. Ancak bu derste sınıfın yine kalabalık olmasına rağmen derse katılımın memnun edici seviyede olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç ve Tartışma Ortaokul matematik öğretmenlerinin 5E modeli hakkındaki görüşlerinin ve uygulama yöntemlerinin araştırıldığı bu araştırmadan elde edilen bulgulardan görüldüğü üzere, öğretmenlerin birçoğunun 5E modelinin adını daha önce duymadıkları, model ile ilgili açıklamalar yapıldığında ise 5E modelini bilmediğini söyleyen öğretmenlerin bazılarının da aslında farkında olmadan derslerinde 5E modelini kullandıkları görülmüştür. Araştırmaya katılan eğitim fakültesi mezunu öğretmenlerin dahi 5E’den haberinin olmaması ve 5E hakkında bilgisi olan öğretmenlerin ise bu modeli üniversite eğitimi dışında farklı yerlerden öğrendiklerini söylemesi dikkat çekicidir. 188 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 5E modelini kullanan öğretmenlerin çoğu giriş ve keşfetme basamaklarında zorlandıklarını ifade etmişlerdir. Katılımcı öğretmenlerin 5E modelinin giriş ve keşfetme aşamalarından en fazla giriş basamağına yönelik etkinliklere yer verdikleri görülmüştür. Keşfetme aşamasında genellikle merak uyandıran sorulara yer vermektedirler. Dikkat çekici bir başka unsur da öğretmenlerin hiç birinin de derste bir etkinlikten bahsetmemiş olmasıdır. Hâlbuki 5E modelinin en önemli yapı taşlarından biri etkinliktir. Derste yapılacak etkinlikler yardımıyla öğrencide bilginin yapılanmasının sağlanması amaçlanmaktadır, ancak hiçbir katılımcı öğretmen etkinliklere vurgu yapmamıştır. Bu da öğretmenlerimizin bu odel hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarının göstergesi olarak görülebilir. Nitekim Bozdoğan & Altunçekiç (2007) ve Gökdere, Küçük & Çepni (2004) tarafından yapılan çalışmalarda adayların yöntem hakkında yeterli bilgilerinin olmamasının sıkıntı yaşamalarına yol açtığı belirtilmektedir. Öte yandan müfredatın fazla olması ve öğretmenlerin müfredatı yetiştirmek için daha çok anlatım yöntemine başvurdukları görülmüştür. Buna göre eğitim sistemimiz ve ders programları ne kadar yenilenmiş gibi görünse de, mevcut sınav sistemi nedeniyle öğrenci merkezli yapılandırmacı eğitim yaklaşımı uygulanmak istense de uygulamada pek başarılı olunamadığı söylenebilir. Öğrenciler matematik dersinin günlük yaşamla ilişkisinden çok, sınav ile ilişkisi ile ilgileniyorlar. Bu da bu modelin uygulanmasını zorlaştırıyor. 5E modelini bilen öğretmenlerin birçoğu bu modeli matematik dersine uygun olduğunu söylemişlerdir. Dolayısıyla buradan çıkarılabilecek diğer bir sonuç ise öğretmenlerin 5E’yi uygulamaya karşı istekli oldukları, ancak sınıf ortamlarının uygun olmaması nedeniyle uygulayamamalarıdır. Burada materyal eksikliği ve sınıf mevcutlarının fazla olması en önemli olumsuz faktörler olarak öne çıkmaktadır. Duru ve Korkmaz’ın (2010) yaptığı araştırma sonucuna göre de programı uygulama sürecinde öğretmenlerin bir takım zorluklarla karşılaştığı görülmüştür. Bunların başında araç-gereç eksikliği, etkinlik hazırlama, sınıf mevcutlarının kalabalık olması, ölçme ve değerlendirme araçlarının çokluğu ve nasıl yapılacağının bilinmemesi gelmektedir sonucuna varmışlardır. Benzer sonuçlar Bozdoğan & Altunçekiç (2007) ve Keser (2003) tarafından yapılan çalışmalarda da ifade edilmektedir. 189 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Katılımcı öğretmenlerden bazılarının, öğretim programının öğrenci merkezli olduğunu bildikleri halde, öğretmen merkezli eğitimle ders işlemeyi sürdürdükleri görülmüştür. Öğrenci merkezli öğretim programının 8-9 yıldır yürürlükte olmasına rağmen öğretmenler tarafından tam olarak özümsenmediği söylenebilir. Sonuç olarak programın değişmesine rağmen uygulanmasında geleneksel yaklaşımdan izlerin olması öğretmenlerin programı tam olarak uygulamadıklarını da göstermektedir. Bu sonuç literatürdeki birçok çalışma ile benzerlik göstermektedir (Adıgüzel, 2009; Bozdoğan & Altunçekiç, 2007) Araştırmada elde edilen sonuçlar ışığında, uygulanmasında fayda görülen bazı öneriler aşağıda sunulmuştur. • 5E modelinin başarıyla uygulanabilmesi için sınıfın fiziksel koşulları; öğrencilerin rahat çalışmalarına imkân sağlayacak şekilde düzenlenmeli, derste kullanılacak materyal ve araçlar eksiksiz temin edilmelidir. • Üniversitelerin eğitim fakültelerinde 5E modeli ayrıntılı bir şekilde öğretilmelidir. • Öğretmenlere ise hizmet içi eğitim programı kapsamında 5E modeli tanıtılmalı ve uygulamalar yapılmalıdır. • Sınav sistemimiz 5E modelinin eksiksiz uygulanabilmesine uygun olacak şekilde, öğretmen ve öğrencilerin sınav kaygısına kapılmadan öğrenmeyi gerçekleştirebilecekleri şekilde yeniden düzenlenmeli. 190 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Kaynaklar Adıgüzel, A. (2009). Yenilenen ilköğretim programının uygulanması sürecinde karşılaşılan sorunlar, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 9(17), s.77- 94. Aksu, H. H. (2008). Öğretmenlerin yeni ilköğretim matematik programlarına ilişkin görüşleri, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt: 8, Sayı: 1, Yıl: 8, Al-Huneidi, A., & Schreurs, J. (2012). Constructivism Based Blended Learning in Higher Education. International Journal Of Emerging Technologies In Learning, 7(1), 4-9. Bozdoğan, A., & Altunçekiç, A. (2007). Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının 5E Öğretim Modelinin Kullanılabilirliği Hakkındaki Görüşleri. Kastamonu Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi, 15(2), 579. Bybee, R.W. (1997). Improving Instruction. In Achieving Scientific Literacy: From Purposes to Practice. Portsmouth, NH: Heinemann. Campbell, M.A. (2000). The Effects Of The 5E Learning Cycle Model On Students’ Understanding Of Force And Motion Concepts. MS Thesis. University of Central Florida. Duit, R. (1994). The Constructivist View in Science Education – What it Has to Offer and What Should Not Be Expected From it, Proceedings of The International Conference Science and Mathematics For The 21st Century: Towards Innovatory Approache, 26/9 - 1/10, Concepcion, Chile. Duman, T., Karakaya, N., Çakmak, M., Eray, M. & Özkan, M. (2001). Konu alanı ders kitabı inceleme kılavuzu matematik, Ankara: Nobel yayın dağıtım. Duru, A., & Korkmaz, H. (2010). Öğretmenlerin yeni matematik programı hakkındaki görüşleri ve program değişim sürecinde karşılaşılan zorluklar. (Turkish). Hacettepe University Journal Of Education, (38), 67-81. Ergin, İ. Ünsal, Y. ve Tan, M. 5E Modelinin öğrencilerin Akademik Başarısına ve Tutum Düzeylerine Etkisi: “Yatay Atış Hareketi 191 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Örneği” Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğ21itim Fakültesi Dergisi (KEFAD) Cilt 7, Sayı 2, (2006), 1-15. Gökdere, M., Küçük, M., & Çepni, S. (2004). Fen Bilgisi öğretmen adaylarının yapısalcı öğrenme yaklaşımını kavrama ve uygulama seviyeleri üzerine bir çalışma, VI. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi, Marmara Üniversitesi, İstanbul. Hein, E., G., CECA (International Committee of museum Educators) Conference, Jerusalem Israel, 15-22 October 1991 (www.exploratorium.edu) Karasar, N. (1999). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara Nobel Yayıncılık. Keser, Ömer Faruk. (2003). Fizik Eğitimine Yönelik Bütünleştirici Öğrenme Ortamı ve Tasarımı. Yayımlanmamış Doktora Tezi, KTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon. Keleş, Ö., Haser, Ç., & Koç, Y. (2012). Sınıf öğretmenlerinin ve ilköğretim matematik öğretmenlerinin yeni ilköğretim matematik dersi programı hakkındaki görüşleri. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11(3), 715. Lincoln, Y. S., & Guba, E. G. (1985). Naturalistic inquiry, Beverly Hills, CA: Sega Miles, M. B., & Huberman, A.M. (1994). Qualitative data analysis : an expanded sourcebook. (2nd Edition). Calif. : SAGE Publications. Olkun, S. ve ToluK, Z. (2003). İlköğretimde Etkinlik Temelli Matematik Öğretimi. Ankara: Anı Yayıncılık. Strauss, A. L., & Corbin, J. (1998). Basics of qualitative research, (second edition), Newbury Park, CA: Sage. Şahin, Ç. (2005) İlköğretim II. Kademesinde Matematik Dersinin Öğrenme Öğretme Sürecinde Yapılan Etkinliklerin Öğretmen ve Öğrenci Açısından Değerlendirilmesi, Eurasian Journal of Educational Research, 18, pp, 171-185 192 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Tezcan, H., & Erçoklu, H. (2010). Geleneksel anlatım ve yapılandırıcı yaklaşımın radyoaktivite öğretiminde başarıya etkilerinin karşılaştırılması ve ilgili yanlış... (turkish). Journal of Turkish Educational Sciences, 8(1), 201-225. Tuna, A. (2011). Trigonometri Öğretiminde 5E Öğrenme Döngüsü Modelinin Öğrencilerin Matematiksel Düşünme ve Akademik Başarılarına Etkisi. Doktora Tezi. Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Türnüklü, A. (2000) Eğitimbilim Araştırmalarında Etkin Olarak Kullanabilecek Nitel Bir Araştırma Tekniği: Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi. Sayı:24. Ankara: Pegem A Yayıncılık. TTKB (2013), Ortaokul Matematik Dersi (9, 10, 11 ve 12. sınıflar) Öğretim Programı. Ankara: MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı Yay. [online]: http://ttkb.meb.gov.tr/ Wilder, M., Shuttleworth, P. (2005). Cell Inquiry: A 5E Learning Cycle Lesson. Science Activities. Winter, vol:41,No:4,37-43. Yıldırım, A., & Şimşek, H. (2005). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara 193 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 Extended Summary The 5E model is a constructive learning theory-based model involving different process steps. The 5E learning cycle adopts a model based on research by constructivist approach principles (Campbell, 2000). The 5E model enables to learn a new concept or comprehend a deeply known concept (Ergin, Ünsal & Tan, 2006). As stated by Bozdoğan and Altunçekiç (2007), research reports that the 5E instructional model increases students’ success, contributes to their conceptual development, and changes their attitudes in a positive way, but it is very important that an appropriate educational environment is created based on the views of teachers, who are the implementers of the model, about the positive and negative aspects of the model in practice. The 5E model motivates students to get involved in a topic by several phases of learning, to explore this topic, to be provided with a definition for their experiences, to obtain more detailed information about their learning, and to evaluate it (Wilder and Shuttleworth, 2005). This study aims to examine the views of mathematics teachers about the 5E instructional model. Descriptive method was used in the study. Descriptive method is a research approach that aims to describe a past or a present situation as it was/is. It attempts to describe the case, person, or object that is subject of research as it or s/he is and considering the conditions in which it occurs or s/he acts. The research sample consisted of 27 middle school mathematics teachers who worked in various primary schools in the central district of Kastamonu Province in the 2013- 2014 academic period. 16 participants were female, and 11 were male. They had a professional experience of 3 to 33 years. Semi-structured interview and semi-structured observation were used for data collection. In developing the semi-structured interview form, the related literature was reviewed, and basic problems experienced in employing the constructivist approach were taken into consideration. The questions used for collecting data are presented below. 1. Have you ever heard of the 5E model? If yes, where or how have you heard of it? 2. Do you use the 5E model? 3. Do you think the 5E model is suitable for the mathematics course? 4. What sub-dimensions of the 5E model do you think are important? 5. In which sub-dimension of the 5E model do you have most difficulty? 6. What do you do in the phases of Engage and Explore? It was seen that most of the teachers had not heard of the 5E model before. However, when explanations were made about the model, some teachers who had said that they did not know the 5E model noticed that they actually used it in their lessons unknowingly. It is striking that even many education faculty graduates participating in the study did not know the 5E model, and 194 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 those who knew it had learned it in an environment different from the university. Most of the teachers using the 5E model stated that they had difficulty in the phases of Engage and Explore. The participating teachers employed activities related to the phase of Engage more than those related to the phase of Explore. They mostly used thought-provoking questions in the phase of Explore. Another remarkable point was that none of the teachers made mention of classroom activities, whereas activities are one of the building blocks of the 5E model. The model aims to construct knowledge in students’ minds through classroom activities, but no participating teacher laid an emphasis on activities. That may indicate that teachers do not have enough knowledge of the 5E model. Majority of the teachers who knew the 5E model said that the model is suitable for the mathematics course. Thus, it can be argued that teachers are eager for using the 5E model, but they cannot use it because they do not have suitable classroom environments. In this matter, lack of materials and overcrowded classrooms are the primary negative factors. According to Duru and Korkmaz (2010), teachers experience some difficulties in using the model. They report that the primary problems are lack of materials and tools, problems related to preparing activities, overcrowded classrooms, existence of too many assessment and evaluation instruments, and not knowing how to use such instruments. Similar results are reported by Bozdoğan & Altunçekiç (2007) and Keser (2003), too. It was seen that some participating teachers continued to teach in a teacher-centered way although they knew that the curriculum was student-centered. Therefore, it can be said that even though the student-centered curriculum has been in effect for 8-9 years, teachers have not internalized it completely yet. Though the curriculum has been changed, traditional practices still continue in its implementation. That shows that teachers do not implement the curriculum accurately. This result is similar to the results of many studies in the literature (Adıgüzel, 2009; Bozdoğan & Altunçekiç, 2007). Based on the research results, the below-mentioned suggestions are made: • The physical conditions of classrooms should be arranged in a way that allows students to study comfortably, and course materials and tools should be supplied in full so that the 5E model is implemented successfully. • Education faculties should teach the 5E model in detail. • The 5E model should be introduced to teachers through in-service trainings which should involve practices. 195 A.Ç.Biber,A.Tuna… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 175-196 • Testing system should be rearranged in a way that allows the 5E model to be implemented perfectly and enables teachers and students to achieve teaching/learning without any exam anxiety. 196 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 İlköğretim Bölümü Öğrencilerinin Bilimsel Süreç Becerilerini Etkileyen Faktörlerin Incelenmesi Examination of The Factors Influencing The Scientific Process Skills of The Students in The Elementary Education Department DOI=http://dx.doi.org/10.17556/jef.38139 Fatih SEZEK ∗, Yusuf ZORLU ∗∗, Fulya ZORLU ∗∗∗ Özet Bu çalışmanın amacı; ilköğretim bölümü birinci sınıf öğrencilerinin bilimsel süreç becerilerini etkileyen faktörlerin incelenmesidir. Araştırma yöntemi olarak tarama yöntemi kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemi ilköğretim bölümü birinci sınıfında öğrenim gören 224 öğrenciden oluşmaktadır. Çalışmada veri toplama araçları olarak Bilimsel Süreç Becerileri Testi (BSBT) ve Öğrenci Tanıma Formu (ÖTF) kullanılmıştır. BSBT sonuçlarına göre genel olarak matematik öğretmenliği öğrencilerinin diğer bölümlerdeki öğrencilere göre daha başarılı oldukları tespit edilmiştir. Ortaöğretim öğrenimi süresince yapılan deney ve etkinlikler öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini geliştirdiği tespit edilmiştir. Deneylerin veya etkinliklerin öğretmenle beraber yapılması öğrencilerin bilimsel süreç becerilerine olumlu yönde katkı sağlamaktadır. Kitap okuma alışkanlığı da bu becerileri kazanmada önemlidir. Anahtar Sözcükler: bilimsel süreç becerileri, İlköğretim öğretmenliği bölümü, öğretmen yetiştirme Abstract The aim of this study was examined factors which affect the 1st grade students’ scientific process skills from the department of elementary education. In this study was used survey research method. The sample of the study was composed of 224 students from the department of elementary education. “Scientific Process Skill Test” and “Student Identification Form” was used as data collection instruments. According to SPST scores, students in programs of elementary mathematics education was determined the most success than. Experiments and activities been done during secondary education develop students' scientific process skills. Experiments or activities that make together with teachers are contributing positively to students' ∗ Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, [email protected] Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi, [email protected] ∗∗∗ Arş. Gör., Bülent Ecevit Üniversitesi, [email protected] ∗∗ 197 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 scientific process skills. According to this study, the habit of reading books is very important in gaining these skills. Key Words: scientific process skills, elementary teacher education, teacher education Giriş Günümüzde eğitim ve öğretimin yalnızca kültürel bir zorunluluk olmaktan çıkarak dünyada söz sahibi olabilmenin anahtarı haline gelmesiyle pek çok gelişmiş ülke, liderlik konumlarını korumak ve bunu sürdürebilir hale getirmek için bilgiyi ezberleyen değil gerçek anlamda öğrenen ve üreten, fen okuryazarı olan bir nesil yetiştirmeye çalışmaktadır. Bunun için mevcut eğitim programlarını sürekli olarak gözden geçirerek daha güncel, etkin ve uygulanabilir eğitim programları tasarlamakta ve daha kaliteli bir eğitim için uğraş vermektedirler (Cerrah ve Ayas, 2003). Eğitim kalitesini artırmada ve sürdürmede bilimsel süreç becerilerinin büyük katkısı vardır. Çünkü, bilimsel düşünmenin varlığı, bilimsel süreç becerilerinin kazanılabilmiş olmasına bağlıdır (Ango, 2002; Feyzioğlu, Demirdağ, Akyıldız, ve Altun, 2012; Padilla, 1990). Bilimsel süreç becerileri araştırma, sorgulama, karar verme, sorumluluk alma bilinci, öğrenmede kalıcılığı artırma, problem çözme, analitik düşünme, aktif öğrenmeyi sağlama, araştırma yolları ve yöntemlerini gösteren temel becerileri ve günlük hayatın her aşamasında kullanılabilecek yetenekleri içerdiğinden yalnızca fen öğretiminde değil, diğer derslerin öğretiminde de büyük bir öneme sahiptir (Ayas, Çepni, Akdeniz, Özmen, Yiğit ve Ayvacı, 2008; Aydoğdu, 2006; Çepni, Ayas, Johnson ve Turgut, 1996; Cuevas, Lee, Hart ve Deaktor, 2005; Harlen, 1999, 2000; Hazır ve Türkmen, 2008; Kanlı, 2007; Rehorek, 2004; Temiz ve Tan, 2003; Myers, Washburn ve Dyer, 2004; Zorlu, Zorlu, Sezek ve Akkuş, 2014). Bireylerin bilimsel düşünme özellikleri problemlere etkili çözümler üretebilmelerine yardımcı olurken, günlük hayatı önemli ölçüde etkilemektedir (Gündoğdu, 2002). Bu doğrultuda fen öğretiminin temel amaçlarından biri, problemleri tanımlama ve bilimsel bir araştırmayı yürütme becerileriyle birlikte öğrencilerin bilimsel düşünme özelliklerine sahip olmalarını sağlamaktır (Bonney, Klempter, Zusho, Coppola ve Pintrich, 2005). Son zamanlarda bilimsel süreç becerilerini kazanmak için gerekli temel ilkeler belirlenmekte ve bu ilkeler okuma, matematik, sosyal alanların öğretimi gibi 198 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 farklı alanlarda uygulanmaktadır. Bilimsel süreç becerileri, MEB (2013) tarafından belirtilen öneminden dolayı yenilenen fen bilimleri öğretim programında beceri öğrenme alanının alt alanlarından biri olarak yer almıştır. Eğitimde bilimsel süreç becerileri kadar, bilimsel etkinliklerin nasıl gerçekleştirilebileceği bilgisini öğrenmek de oldukça önemlidir (Gupta ve Cohan 2002). Bu nedenle bilimsel süreç becerilerinin kazandırılabilmesi için laboratuar uygulamaları ve bunlara benzer etkinlikleri içeren derslere yer verilmelidir. Laboratuarlarda yapılan deneyler ve etkinlikler, bilimsel araştırma yoluyla öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini kazanabilmelerini sağlamada en etkili yol olarak görülmektedir (Hofstein, Navon, Kipnis ve Naaman, 2005; Kanlı ve Yağbasan, 2005; Şimşekli ve Çalış, 2008; Doğan, Sezek, Kıvrak, Usta ve Ataman, 2003). Çünkü öğrenilmesi gereken konu, gözlem veya deney ile öğrenilirse, öğrencinin yeteneklerini arttırır ve geliştirir (Morgil, Seyhan ve Seçken, 2009). Dolayısıyla öğrenme sürecinde yapılan deneyler ve uygulamalı etkinlikler bilimsel süreç becerilerinin kazanılabilmesi bakımından gereklidir. Bu gerekliliği sağlayabilmek için öğretmenler, derslerinde kullandıkları öğretim strateji, yöntem ve tekniklerinde deneylere veya uygulamalı etkinliklere sıklıkla yer vermelidir. Bu çalışmada ilköğretim bölümü birinci sınıf öğrencilerinin bilimsel süreç becerileri ile üniversiteye yerleşme puanları, lise öğreniminde deney ve benzeri etkinliklerin yapılması, büyüdükleri yer, kitap okuma sıklığı vs. arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca öğrencilerin öğrenim gördükleri anabilim dallarına göre bilimsel süreç becerileri arasındaki ilişkide incelenmiştir. Araştırma Problemi Eğitim Fakültesi ilköğretim bölümü (Fen Bilgisi, Matematik, Sınıf ve Sosyal Bilgiler Öğretmenliği ABD) birinci sınıf öğrencilerinin bilimsel süreç beceri düzeyleri ve bu becerileri etkileyen faktörler nelerdir? Alt Problemler 1. Öğrencilerin öğrenim gördükleri anabilim dallarına göre bilimsel süreç becerileri arasında istatistiksel olarak ilişki var mıdır? 199 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 2. Öğrencilerin orta öğretim yıllarında karşılaştıkları laboratuar uygulamalarıyla bilimsel süreç becerileri arasında istatistiksel olarak ilişki var mıdır? 3. Öğrencilerin büyüdükleri yer ve gelir düzeyleriyle bilimsel süreç becerileri arasında istatistiksel olarak ilişki var mıdır? 4. Öğrencilerin kitap okuma alışkanlığı ile BSB arasında istatistiksel olarak ilişki var mıdır? 5. Öğrencilerin üniversiteye yerleşme puanı ile BSB arasında istatistiksel olarak ilişki var mıdır? Yöntem Bu çalışma, ilköğretim bölümü (Fen Bilgisi, Matematik, Sınıf ve Sosyal Bilgiler Öğretmenliği ABD) birinci sınıf öğrencilerinin bilimsel süreç becerilerini etkileyen faktörleri (üniversiteye yerleşme puanları, lise öğreniminde deney ve benzeri etkinliklerin yapılması, büyüdükleri yer, kitap okuma sıklığı, anabilim dallarına göre vs.) belirlemek amacıyla yapılan bir tarama çalışmasıdır. Örneklem Çalışmanın örneklemi Atatürk Üniversitesi KKEF ilköğretim bölümü birinci sınıf Fen Bilgisi Öğretmenliğinden 60, Matematik Öğretmenliğinden 60, Sınıf Öğretmenliğinden 52 ve Sosyal Bilgiler Öğretmenliğinden 52 olmak üzere toplam 224 öğrenciden oluşmaktadır. Veri Toplama Araçları Bilimsel Süreç Becerileri Testi (BSBT) BSBT, Burns, Okey ve Wise (1995) tarafından geliştirilmiştir. Türkçeye çevirisi ve uyarlaması Özkan, Aşkar ve Geban (1992) tarafından yapılmıştır. 36 sorudan oluşan bu testte ölçülmeye çalışılan beceriler; değişkenleri tanımlayabilme (12 soru), işevuruk tanımlama (6 soru), hipotez kurma ve tanımlama (9 soru), grafiği ve verileri yorumlama (6 soru) ve araştırmayı tasarlama (3 soru) becerileridir. Yapılan istatistiki analiz sonucu testin güvenirliği 0,79 olarak bulunmuştur (Kanlı, 2007). 200 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 Öğrenci Tanıma Formu (ÖTF) Araştırmacılar tarafından hazırlanmıştır. Öğrencilere ortaöğretim süresince yaptıkları deney ve etkinliklerin sayısı (haftada, ayda ve yılda) ve nasıl yaptıkları (kendileri mi?, öğretmenleri mi? veya öğretmenleriyle birlikte mi?); ortaöğretim boyunca kitap okuma sıklıkları (Hiç: Yılda bir kitap bile okumamış; Orta: Yılda iki ile beş kitap okumuş; Daima: Yılda en az beş kitap okumuş), mezun oldukları lise türü (Genel lise, Anadolu lisesi, Anadolu Öğretmen lisesi, Meslek lisesi, Fen lisesi, Sosyal Bilimler lisesi) ve büyüdükleri yer (il, ilçe, nahiye, köy) hakkında sorular sorulmuştur. Ayrıca ailelerinin aylık gelir durumu da TÜİK'in son üç yıldaki gelir durum verilerine göre asgari ücretin altında kalanlar 0-999 TL dar, 1000-2999 TL orta, 3000 TL ve üstü yüksek gelirli kabul edilmiştir (URL-1). Verilerin Analizi Araştırmadan elde edilen verilerin analizinde SPSS 20.0 paket programı kullanılmıştır (URL-2). Sonuçlar betimsel istatistik, ortalama ve standart sapma şeklinde verilmiştir. Kestirimsel istatistik analizlerinden tek yönlü varyans (ANOVA), basit doğrusal korelasyon ile basit regresyon analizleri yapılmıştır. Bulgular Şekil 1'e bakıldığında BSBT puan ortalamalarına göre en yüksekten düşüğe doğru sıralama matematik, sınıf, fen bilgisi ve sosyal bilgiler öğretmenliği şeklinde olmaktadır. Histogram grafiklerinde, matematik bölümünün diğer bölümlere göre daha yayvan bir grafiğe sahip olduğu anlaşılmakla birlikte, diğer üç bölümde de öğrencilerin BSBT'den almış oldukları puanların birbirine yakın olduğu tespit edilmiştir (Şekil 1). 201 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 Şekil 1. BSBT'nin Bölümlere Göre Histogram Grafiği ve Tanımlayıcı İstatistik Sonuçları BSBT'den alınan puanlara göre bölümler arasında istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığını test etmek için ANOVA analizi yapılmıştır. Yapılan analiz sonuçları Tablo 1'de verilmiştir. Tablo 1. BSBT'nin ANOVA Analizi Sonuçları Gruplar Gruplar arası Grup içi Toplam Karelerin Toplamı 2238,576 1853,638 4092,214 SD 3 220 223 Karelerin Ortalaması 746,192 8,426 F 88,562 p 0,000 Tablo 1’deki ANOVA analizi sonuçları incelendiğinde, öğrencilerin BSBT puan ortalamaları bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu görülmektedir [F (3,223) =88,562; p<0,05]. Ortaya çıkan bu farkın hangi gruplar arasında olduğunu tespit etmek için çoklu karşılaştırma testlerinden LSD testine başvurulmuştur. LSD analizi incelendiğinde Matematik öğrencilerinin BSB düzeylerinin Fen Bilgisi, Sınıf ve Sosyal Bilgiler öğrencilerden, Sınıf öğretmenliği bölümü öğrencilerinin ise Sosyal Bilgiler 202 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 öğrencilerinden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaştığı tespit edilmiştir (p<0,05). Fen bilgisi öğretmenliği öğrencileri ve sınıf öğretmenliği öğrencileri BSB düzey ortalamaları incelendiğinde istatistiksel anlamlı düzeyde bir farklılaşma olmadığı görülmektedir (p>0,05). Şekil 1 bu verileri desteklemektedir. Tablo 2. Bölümlerin BSBT'nin Alt Becerilerine Göre Aritmetik Ortalamaları BSB \ Bölümler Değişkenleri Tanımlaya Bilme İşevuruk Tanımlama Hipotez Kurma ve Tanımlama Grafiği ve Veriyi Yorumlama AraştırmayıTasarlama Matematik Fen Bilgisi Sınıf Sosyal Bilgiler 5,32 3,02 5,40 4,00 2,05 3,60 2,48 3,07 2,98 0,92 3,56 2,92 3,02 2,87 0,79 3,65 2,75 2,44 2,50 0,67 Tablo 2'de matematik öğretmenliği öğrencilerinin BSBT puan ortalamalarının diğer bölümlere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Anova analiz sonuçlarına göre İşe vuruk tanımlama hariç, diğer alt becerilerdeki puan ortalamaları bakımından aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu söylenebilir [Değişkenleri Tanımlaya Bilme: F (3,223) =16,443, Hipotez Kurma ve Tanımlama: F (3,223) =75,837, Grafiği ve Verileri Yorumlama: F (3,223) =24,491, Araştırmayı Tasarlama: F (3,223) =57,679; p<0,05]. Ortaya çıkan bu farkın hangi gruplar arasında olduğunu tespit için çoklu karşılaştırma testlerinden LSD testine başvurulmuştur. LSD testi sonuçlarına göre, Matematik öğretmenliği bölümündeki öğrencilerin ''Değişkenleri Tanımlaya Bilme'', ''Hipotez Kurma ve Tanımlama'', ''Grafiği ve Veriyi Yorumlama'', ''Araştırmayı Tasarlama'' becerilerinde Fen Bilgisi, Sınıf ve Sosyal Bilgiler öğretmenliği bölümündeki öğrencilerden, ayrıca sınıf öğretmenliği bölümündeki öğrencilerin sosyal bilgiler öğretmenliği bölümündeki öğrencilerden yüksek oldukları görülmektedir (p<0,05). Diğer gruplara ait veriler arasında fark yoktur. Tablo 2’deki veriler bu farklılığı desteklemektedir. 203 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 Şekil 2. Ortaöğretim Süresince Yapılan Toplam Deney Sayısı ile BSBT toplam puanlarının saçılma grafiği Ankete göre ortaöğretim süresince öğrencilerin yaklaşık %30’nun hiç deney yapamadığı, %57’sinin 1-10 kez, %8'inin 11-20 kez, %5'inin de en az 21 kez ve üzerinde deney yaptığı tespit edilmiştir. Düzenli deney yapanların oranı sadece %5 olarak görülmektedir. Bu sonuçlara bakıldığında ortaöğretimde derslerin çoğunlukla teorik olarak işlendiği ve deney yapılmadığı söylenebilir. Öğrencilerin deney yapma sayısıyla BSBT puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olup olmadığına bakmak için basit doğrusal korelasyon analizi yapılmıştır. İlköğretim öğretmenliği öğrencilerinin BSBT toplam puanları ile yaptıkları deney sayıları arasında pozitif yönde ve anlamlı düzeyde bir ilişki olduğu görülmüştür (Pearson's r= 0,663; p<0,05) (Şekil 2). Açığa çıkan bu ilişkinin pearson's korelasyon katsayısına göre orta düzeyde olduğu söylenebilir. Lisede yapılan deney sayısının BSBT puanlarının yor dayıcısı olup olmadığını anlamak için basit doğrusal regresyon analizi yapılmıştır (Tablo 3). 204 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 Tablo 3. BSBT alınan puanlar ile Ortaöğretimde Yapılan Deney Sayısının Basit Regresyon Analizi Sonuçları Değişken B Sabit 12,626 BSBT 0,353 R t P 46,004 0,000 12,178 0,000 R2 0,633 0,400 Toplam Öğrenci (n)= 224 Tablo 3'e baktığımızda basit regresyon analizi sonuçlarına göre yapılan deney sayısının BSBT puanlarının anlamlı bir yor dayıcısı olduğu söylenebilir (R=0,633, R2=0,40, F (1, 223) =148,308, p<0,05). BSBT toplam puanların yaklaşık %40’ının yapılan deney sayısı ile açıklandığı ifade edilebilir. Deney sayısının BSBT alt becerilerinden alınan puanların yor dayıcısı olup olmadığını anlamak için basit regresyon analizi yapılmıştır (Tablo 4). Tablo 4. BSBT’nin Faktörlerinden alınan Puanlar ile Ortaöğretimde Yapılan Deney Sayısının Basit Regresyon Analizi Sonuçları Değişken Değişkenleri Tanımlaya Bilme İşe vuruk Tanımlama Hipotez Kurma ve Tanımlama Grafiği ve Veriyi Yorumlama Araştırmayı Tasarlama B R 0,107 0,055 0,095 0,050 0,046 0,463 0,344 0,452 0,346 0,414 R2 0,215 0,119 0,204 0,120 0,171 t p 7,788 5,465 7,544 5,499 6,775 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 Toplam Öğrenci (n)= 224 Tablo 4'e baktığımızda basit doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre, derslerde yapılan deney sayısının BSBT’nin içerdiği becerilerden alınan puanların anlamlı bir yor dayıcısı olduğu söylenebilir (p<0,05). BSBT'nin her bir alt testlerinden alınan toplam puanların ''Değişkenleri tanımlayabilmede'' %22’si, ''işe vuruk tanımlamada'' %12’si, ''hipotez kurma ve tanımlamada'' %20’si, ''grafiği ve veriyi yorumlamada'' %12’si ve ''araştırmayı tasarlamada'' %17’si ortaöğretimde yapılan deney ve benzeri etkinliklerle açıklanabilmektedir 205 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 Tablo 5. Lisede Deneyleri Kimin Yaptığına Göre BSBT'nin ANOVA Analizi Sonuçları Gruplar Karelerin Toplamı 963,698 1711,581 2675,279 Gruplar arası Grup içi Toplam SD Karelerin Ortalaması 481,849 11,886 2 144 146 F p 40,539 0,000 Tablo 5’teki ANOVA analizi sonuçları incelendiğinde, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görülmektedir [F (2,146) =40,539; p<0,05]. Ortaya çıkan bu farkın hangi gruplar arasında olduğunu tespit etmek için çoklu karşılaştırma testlerinden LSD testi kullanılmıştır. LSD analizi incelendiğinde, deneyleri öğretmenleriyle birlikte yapanların deneyleri kendi yapanlar ve sadece öğretmenleri (gösteri deneyleri) yapanlara göre, deneyleri kendi yapanların da gösteri deneyi yapılanlara göre daha yüksek BSBT puanı aldıkları söylenebilir (p<0,05). Tablo 6. Ortaöğretimde Deneyleri Kimin Yaptığına Göre BSBT' nin Faktörlerinin ANOVA Analizi Sonuçları BSB Gruplar Gruplar arası Grup içi Karelerin Toplamı 96,090 405,420 Değişkenleri Tanımlaya SD 2 144 Karelerin Ortalaması 48,045 2,815 F p 17,065 0,000 Bilme Tanımlama İşe vuruk Toplam Grup içi arası Gruplar 501,510 221,394 10,783 146 1442 1,537 5,391 3,507 0,033 Hipotez Kurma ve Toplam Gruplar arası Grup içi 232,177 91,679 296,580 146 2 144 45,839 2,060 22,257 0,000 Tanımlama Grafiği ve Veriyi Tasarlama Toplam Gruplar arası Grup içi Grup içi 388,259 9,649 165,181 86,070 146 2 144 144 4,824 1,147 0,598 4,206 0,017 Yorumlama Toplam 174 830 146 Tablo 6’daki ANOVA analizi sonuçları incelendiğinde, alt becerin tamamında gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görülmektedir (p<0,05). Ortaya çıkan bu farkın hangi 206 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 gruplar arasında olduğunu tespit etmek için çoklu karşılaştırma testlerinden LSD testine başvurulmuştur. LSD analizi incelendiğinde, deneyleri öğretmenleriyle birlikte yapanların, ''değişkenleri tanımlayabilme'', ''hipotez kurma ve tanımla'' ve ''araştırmayı tasarlama'' becerilerinde deneyleri kendi yapanlar ve gösteri deneyi yapılanlara göre, ''işe vuruk tanımlama'' ve ''grafiği ve verileri yorumlama'' becerilerinde ise gösteri deneyi yapılanlara göre daha başarılıdırlar. Ayrıca deneyleri kendi yapanların da ''hipotez kurma ve tanımla'' ve ''araştırmayı tasarlama'' becerilerinde gösteri deneyi yapılanlara göre daha iyi oldukları söylenebilir. Tablo 7. Kitap Okuma Sıklığına Göre BSBT'nin Anova Analizi Sonuçları Gruplar Gruplar arası Grup içi Toplam Karelerin Toplamı 276,123 3816,092 4092,214 SD 2 221 223 Karelerin Ortalaması 138,061 17,267 F 7,996 p 0,000 Tablo 7’deki ANOVA analizi sonuçları incelendiğinde, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görülmektedir [F (2,223) =7,996; p<0,05]. Ortaya çıkan bu farkın hangi gruplar arasında olduğunu tespit etmek için çoklu karşılaştırma testlerinden LSD testine başvurulmuştur. LSD analizi incelendiğinde, BSBT' deki düzeyleri daima kitap okuyanların ara sıra ve hiç kitap okumayanlara göre, ara sıra kitap okuyanların da hiç kitap okumayanlara göre daha yüksek olduğu söylenebilir (p<0,05). 207 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 Tablo 8. Kitap Okuma Sıklığına Göre BSBT'nin Faktörlerinin Anova Analizi Sonuçları BSB Gruplar Değişkenleri Tanımlaya Bilme Gruplar arası Grup içi Toplam İşe vuruk Tanımlama Gruplar arası Grup içi Toplam Gruplar arası Grup içi Toplam Gruplar arası Grup içi Toplam Gruplar arası Grup içi Toplam Hipotez Kurma ve Tanımlama Grafiği ve Veriyi Yorumlama Araştırmayı Tasarlama Karelerin Toplamı 38,682 SD 666,443 705,125 221 223 3,016 0,211 2 0,106 337,789 338,000 37,782 221 223 2 1,528 547,932 585,714 1,909 221 223 2 267,519 269,429 10,376 221 223 2 149,606 159,982 221 223 2 Karelerin Ortalaması 19,341 18,891 F p 6,414 0,002 0,069 0,933 7,619 0,001 0,789 0,456 7,664 0,001 2,479 0,955 1,210 5,188 0,677 Tablo 8’deki ANOVA analizi sonuçları incelendiğinde ''Değişkenleri Tanımlayabilme'', ''Hipotez Kurma ve Tanımlama'', ''Araştırmayı Tasarlama'' becerilerine göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görülmektedir [Değişkenleri Tanımlayabilme: F (2,146) =6,414, Hipotez Kurma ve Tanımlama: F (2,146) =7,619, Araştırmayı Tasarlama: F (2,146) =7,664; p<0,05]. Ortaya çıkan bu farkın hangi gruplar arasında olduğunu tespit etmek için çoklu karşılaştırma testlerinden LSD testine başvurulmuştur. LSD analizi incelendiğinde daima ve bazen kitap okuyanların ''Değişkenleri Tanımlayabilme'', ''Hipotez Kurma ve Tanımlama'', ''Araştırmayı Tasarlama'' becerilerinde hiç kitap okumayanlara göre daha iyi olduğu söylenebilir (p<0,05). İlköğretim bölümü öğrencilerinin mezun oldukları lise türüne bakıldığında, öğrencilerin yaklaşık %78'i genel lise (anadolu lisesi) mezunu, %13’ü anadolu öğretmen lisesi mezunu, %7’si meslek lisesi mezunu ve %2'si diğer lise türleri mezunudur. Öğrencilerin yaklaşık 208 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 %53’ü ilde, %25’i ilçede, %3'ü nahiyede ve %19'u köyde büyümüştür. Ayrıca ailelerinin aylık gelir durumuna baktığımızda da öğrencilerin büyük bir kısmının düşük ve orta düzey gelir (%37'si 0-999 TL, %53'ü 1000-2999 TL ve %10’u 3000-... TL) seviyesindeki ailelerden geldiğini söyleyebiliriz. Öğrencilerin öğrenim gördükleri lise türü, büyüdükleri yer ve ailelerinin aylık gelir durumu ile BSBT toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olup olmadığına bakmak için tek yönlü varyans analizi yapılmış ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığın olmadığı görülmüştür [Mezun Oldukları Lise Türü: F (4, 223) =0,884, Büyüdüğü Yer: F (3, 223) =1,227, Aylık Gelir: F (8, 223) =0,737; p>0,05]. BSBT sonuçlarına bakıldığında yüksek ortalamadan düşüğe göre sıralamanın matematik, sınıf, fen bilgisi ve sosyal bilgiler öğretmenliği şeklinde olduğunu görmekteyiz. Bölümler arası bu puan farkının istatistiksel olarak da anlamlı olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Ayrıca Şekil 1'e baktığımızda öğrencilerin BSBT puanları dağılımlarının homojen olduğunu görmekteyiz. Bu bölümlere gelen öğrencilerin üniversiteye giriş sınav türleri ve yüzdelik dilimleri göz önüne alındığında test sonuçları ile üniversite sınav sonuçları arasında bir paralellik olduğunu söyleyebiliriz. LYS puan türlerine göre; Fen Bilgisi Öğretmenliği MF2 (Fen), Matematik Öğretmenliği MF1 (Matematik-Geometri), Sınıf Öğretmenliği TM1 (Türkçe-Matematik), Sosyal Bilgiler Öğretmenliği TS1 (Türkçe-Sosyal) puan türlerinden öğrenci almaktadırlar. Yüksek öğretime geçişte öğrencilerin LYS puanlarına göre sıralamalarına bakıldığında Fen Bilgisi ilk 221.000, matematik öğretmenliği ilk 115.000, sınıf öğretmenliği ilk 161.000 ve sosyal bilgiler öğretmenliği bölümü ise ilk 37.500 dilimden öğrenci almaktadır (URL-3). Fen ve matematik puan türlerinde en yüksek giriş puanının sırasıyla matematiğin, sınıf öğretmenliği ve fen bilgisinin olduğunu görüyoruz, BSBT sonuçları da bu şekilde sıralanmaktadır. Sosyal bilgiler öğretmenliği bölümü daha yüksek bir dilimden öğrenci almasına rağmen, türkçe ve sosyal puan türlerinden öğrenci seçtiği için BSBT'de en düşük puanı alan grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Okullarda bilimsel süreç becerileri (yönetsel bilgi) veya bilişsel etkinliklerin nasıl gerçekleştirileceğinin bilgisini öğrenmek son derece önemlidir (Anderson, 1990; Gupta & Cohen, 2002; Hunt, 209 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 1989). Yönetsel bilgiyi matematik problemleri çözmek, bilgileri özetlemek, okuma parçalarına göz gezdirmek ve laboratuar tekniklerini uygulamak için kullanırız. Çalışmamızda BSBT ile lisede deney yapma sayısı arasında orta düzeyde pozitif bir ilişki tespit edilmiştir (Şekil 2 ve Tablo 3). BSBT sonuçlarına bakıldığına en yüksek puandan en düşük puana göre sıralama; deney etkinlikleri öğretmenleriyle birlikte yapanlar, deneyleri tek başına yapanlar ve öğretmenleri tarafından gösteri deneyi yapılan gruplar şeklindedir. Farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğunu görmekteyiz. Bu fark testin alt bölümlerinde de tespit edilmiştir (Tablo 4,5). Bu sonuçlar bize laboratuar uygulamalarının bilimsel süreç becerilerinin geliştirilmesinde son derece etkili olduğunu gösterir (Bilen ve Aydoğdu, 2012; Geçkin, 2006; Hofstein ve Mamlok-Naaman, 2007; Koray, Bahadır ve Özdemir, 2004). Ankete göre orta öğretim boyunca öğrencilerin yaklaşık %30’nun hiç deney veya etkinlik yapmadığı, %57’sinin 1-10 kez, %8'inin 11-20 kez, %5'inin de en az 21 kez ve üzerinde deney veya etkinlik yaptığı tespit edilmiştir. Düzenli deney veya etkinlik yapanların oranı sadece %5 olarak görülmektedir. Yani öğrencilerin büyük bir kısmının yılda ancak bir veya iki kez deney veya etkinlik yaptıkları söylenebilir. Hiç deney yapmayan ve çok az deney yapanların toplamı yaklaşık %87'yi bulmaktadır. Düzenli deney yapanların yüzdesi sadece %5 olarak görülmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalardan elde edilen veriler ortaöğretimde öğrencilerin dersleri çoğunlukla teorik olarak işlediklerini, deney ve etkinlikleri çok az yaptıklarını veya yapamadıkları yönündedir (Bulunuz, 2011; Diken, Çakır, Yetişir, 2009; Kaya ve Gürbüz, 2002). Bunun en önemli sebebi uygulama çalışmalarının ayrı bir ders olmayıp, teorik dersle birlikte verilmesi olabilir. Ayrıca öğrencileri ortaöğretimden üniversiteye giriş sınavına hazırlamak veya müfredatı yetiştirmek isteyen öğretmenlerin zaman kazanmak için uygulamaları yapmadıkları ve konuları ezberleterek geçtikleri düşünülebilir (Çepni, Akdeniz ve Ayas, 1995; Kaya ve Gürbüz, 2002; Kete, Bor, Atabey ve Altınışık, 2010; Özden, 2007). İnsanların okuduklarını anlamaları için ezberlemek yerine yalın anlamların ötesine geçerek çıkarımlı kavrayışa sahip olmaları gerekir. Çıkarımlı kavrayış ise ana fikri tanımlayarak özü anlama, bilgiyi birleştirme, özetleme ve sonuç çıkarma gibi faaliyetler gerektirir. Kişi daha fazla kitap okudukça düşük seviyeli işlemler (şifre çözme) otomatikleşeceğinden, yüksek seviyeli işlevlere daha çok yer 210 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 kalır. Bu nedenle vasıflı okuyucular zayıf okuyuculara göre cümle içinde ve cümleler arasındaki fikirleri daha iyi birleştirir, daha iyi özetleme yapar, metinlerin nasıl düzenlendiği konusunda daha bilgilidir, metinlerin düzenine uygun bilgi edinimi stratejileri konusunda da daha donanımlıdırlar, stratejileri daha etkin kullanırlar, metinlerin ilk örnek düzenini temsil eden şemaları daha iyi bulur, eski bilgileri kullanarak yeni bilgi eklemeyi (detaylandırmayı) daha iyi yaparlar (Cataldo ve Cornoldi, 1998; Hiebert & Raphael, 1996; Meyer, 1985; Meyer, Brandt & Bluth, 1980). BSB yukarıda saydığımız özelliklerinde etkin kullanımını gerektirmektedir. Bu durum BSBT'den alınan puanlar ile kitap okuma alışkanlığı arasında da anlamlı ilişkiyi açıklamaktadır (Tablo 7, 8). BSBT sonuçlarına bakıldığına en yüksek puandan en düşük puana göre sıralamanın daima kitap okuyanlar, ara sıra okuyanlar ve hiç okumayanlar şeklinde olduğu görülmektedir. Sosyo-ekonomik düzey (SED) ile bilişsel gelişim arasındaki ilişki karmaşıktır, bazı etkenler bilişsel gelişime doğrudan katkıda bulunurken, bazıları da düzenleyici etkiye sahiptirler (Bradley ve Corwyn, 2002). SED'in belirleyici etkisi gruplara göre artabilir veya azalabilir. İncelediğimiz örneklemde Eğitim Fakültelerinin ilköğretim bölümlerini tercih eden öğrencilerin orta düzey aile yapısından geliyor olması, onların bilimsel süreç becerileri arasında herhangi bir ilişkinin çıkmamasına sebep olabilir. Bu durumda imkânlar açısından farklılaşma belirgin olmadığından öğrencilerin eğitsel başarısı bireysel özellikleri açısından farklılaşmaya atfedilebilir. Orta düzey aileler çocuklarına benzer düzeyde (bilgisayar, kitap, oyun, seyahat, kültürel) imkân ve deneyimler sağlamaktadırlar. Diğer taraftan öğrencilerin büyüdükleri yerlerle bilim süreç becerileri arasında ilişki çıkmamıştır. Benzer sosyo-ekonomik düzeye sahip ailelerin benzer çevresel koşullarda yaşıyor olmasıyla açıklanabilir. Mezun olunan lise türleriyle bilim süreç becerileri arasında ilişki çıkmamıştır. Araştırmanın örneklemine baktığımızda çoğunlukla öğrencilerin genel lise mezunu olduğu görülmektedir. Genel olarak ilköğretim bölümüne gelen öğrencilerin üniversite yerleştirme puanına göre aynı seviyede olduklarından mezun oldukları liselerin ayırt edici bir özellik olmadığı söylenebilir. ÖSYM'nin yaptığı üniversitelere giriş sınavlarına her yıl yaklaşık 2 milyon öğrencinin girdiği düşünüldüğünde (URL-3), bu sınavların öğrencileri kapasitelerine, yeteneklerine ve gidecekleri 211 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 bölümlerin ihtiyaç duyduğu öğrenci profillerine göre homojen olarak dağıttığı düşünülürse (Şekil 1), ayırt edici bir sınav olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan öğrencilerin ortaöğretim sürecinde yaptıkları deney ve etkinlik sayılarıyla BSBT'den elde edilen veriler arasında orta düzeyde bir ilişkinin olduğu düşünüldüğünde, meslek liseleri açısından programlarındaki teknik çizim gibi uygulamalı derslerin öğrencilerde farklı alt bilimsel süreç becerilerinin gelişmesini sağlaması gerektiğini söyleyebiliriz. Beklenilenin aksine farkın bulunmayışı verilen eğitimin kalitesini ve amaca dönük verilip verilmediğini gündeme getirmektedir. Bu konu detaylı bir şekilde araştırılmalıdır. Öneriler Öğretim sürecinde çok konu işlenmesi yerine temel konuların derinlemesine işlenmesine önem verilmeli, bilimsel yöntemlerin ve bilimsel sürecin nasıl uygulandığı bilgisinin öğretilmesine daha çok dikkat edilmelidir. Böylece öğrencinin, bilimin doğasını kavraması, bilginin nasıl elde edildiğini anlaması, bildiklerimizin bilinen gerçeklere bağlı olduğu ve yeni kanıtlar toplandıkça değişebileceğini algılaması, bilimdeki temel kavram, teori ve hipotezlerin bilinmesi ve bilimsel kanıt ile kişisel görüş arasındaki farkı algılamasına yardım eder. Düşünen ve analiz yapan bireylerin yetiştirilmesi, sadece geliştirilmiş teknolojik bir fen eğitimiyle değil, aynı zamanda bilimsel süreç becerilerinin kazandırılmasıyla mümkün olabilecektir. Ayrıca üniversiteye giriş sınavlarında tıpkı matematik, fizik, kimya, biyoloji alanlarına yönelik yeterlilikleri ölçen testler gibi bilimsel süreç becerilerini ölçmeye yönelik testlerin de olması gerektiğini düşünüyoruz. Öğretmenleri daha fazla bilinçlendirmek için bu konuda hizmet içi eğitim verilebilir. Okullarda daha fazla laboratuar ve benzeri etkinlikler yapılabilir. Öğrencilere bilinçli ve etkili kitap okuma teknikleri ile ilgili kurslar verilebilir ve kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için değişik etkinlikler ve stratejiler geliştirilebilir. Merkezi sınavların sonuçlarının daha ileri düzeyde analizleri için ÖSYM'nin bu sonuçların tamamını, en azından araştırmacılarla paylaşmasının faydalı olacağı kanısındayız. 212 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 Kaynaklar Anderson, G. (1990). Fundamentals of Educational Research. London: The faliner Press. Ango, M.L. (2002). Mastery of science process skills and their effective use in the teaching of science: An educology of science education in the nigerian context, Online Submission, 16 (1), 11-30. Ayas, A.P. Çepni, S. Akdeniz, A.R. Özmen, H. Yiğit, N. ve Ayvacı, H.Ş. (2008). Bilim, kuramdan uygulamaya fen ve teknoloji öğretimi, 8. Baskı, Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık. Aydoğdu, B. (2006). İlköğretim fen ve teknoloji dersinde bilimsel süreç becerilerini etkileyen değişkenlerin belirlenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir. Bilen, K. ve Aydoğdu, M. (2012). TGA (tahmin et gözle-açıkla) stratejisine dayalı laboratuar uygulamalarının öğrencilerin bilimsel süreç becerileri ve bilimin doğası hakkındaki düşünceleri üzerine etkisi, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11(1), 49-69. Bonney, C., Klemper, T., Zhusho, A., Coppola, B. P., & Pintrich, P. R. (2005). Student learning in science classrooms: What role does motivation play? In S. Alsop (Ed.), Beyond Cartesian dualism: Encountering affect in the teaching and learning of science. Dordrecht, The Netherlands: Springer. Bradley, R. H., & Corwyn, R. F. (2002). Socioeconomic status and child development, Annual review of psychology, 53(1), 371-399. Bulunuz, M. (2011). Fen bilgisi öğretmen adaylarının geçmiş öğretim kademelerindeki bilimsel araştırma projesi deneyimlerinin değerlendirilmesi, Türk Fen Eğitim Dergisi, 8(4), 74-85. Cataldo, M. G., & Cornoldi, C. (1998). Self‐monitoring in poor and good reading comprehenders and their use of strategy, British Journal of Developmental Psychology, 16(2), 155-165. Cerrah, L. ve Ayas A. (2003). Meslek liselerinde görev yapan biyoloji öğretmenlerinin karşılaştıkları problemler: Biyoloji ve sağlık bilgisi öğretim programına bir bakış, Milli Eğitim Dergisi, 159, 149-159. Cuevas, P., Lee, O., Hart, J. ve Deaktor, R. (2005). Improving science inquiry with elementary students of diverse backgrounds, Journal of Research in Science Teaching, 42(3), 337-357. Çepni, S., Akdeniz, A.R. ve Ayas, A. (1995). Fen bilimleri eğitiminde laboratuarın yeri ve önemi (III): Ülkemizde laboratuarın kullanımı ve bazı öneriler (Laboratory place and importance in science education (III): Using laboratory in our country and some suggestions). Çağdaş Eğitim Dergisi, 206, 24–28. Çepni, S., Ayas, A., Johnson, D. ve Turgut, M. F. (1996). Fizik Öğretimi. Ankara: Milli Eğitimi Geliştirme Projesi Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitimi Deneme Basımı. Diken, E.H., Bilgisi, F., Çakır, N.K. ve Yetişir, M.İ. (2009). Fen bilgisi öğretmen adaylarının fen deneylerinin amaçlarına yönelik tutumlarının çeşitli 213 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 değişkenler açısından incelenmesi, I Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongre Kitabı, Tam Metin Bildiri.1-3 Mayıs Çanakkale. Doğan, S., Sezek, F., Kıvrak, E., Usta, Y., ve Ataman, Y. (2003). Atatürk üniversitesi biyoloji öğrencilerinin laboratuar çalışmalarına ilişkin tutumları, Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 5(2), 33-58. Feyzioğlu, B., Demirdağ, B., Akyıldız, M. ve Altun, E. (2012). Ortaöğretim Öğrencilerine Yönelik Bilimsel Süreç Becerileri Testi Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 12 (13), 1887-1906. Gupta, P. ve Cohen, N. J. (2002). Theoretical and computational analysis of skill learning, repetition priming, and procedural memory, Psychological Review, 109, 401-448. Gündoğdu, M. (2002). Üniversite öğrencilerinin bilimsel düşünme becerilerinin yordanması, Türk PDR Dergisi, 2(17), 11-18. Harlen, W. (1999). Effective Teaching of Science. A Review of Research. Using Research Series, 21. Scottish Council for Research in Education, 15 St. John Street, Edinburgh EH8 8JR, Scotland. Harlen, W. (2000). Teaching, Learning and Assessing Science 5 -12. London: Paul Chapman. Hazır, A. ve Türkmen, L. (2008). İlköğretim 5. Sınıf öğrencilerinin bilimsel süreç beceri düzeyleri, Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, 26, 81-96. Hiebert, E.H. ve Raphael, T.E. (1996). Psychological perspectives on literacy and extensions to educational practice. In D.C. Berliner ve R.C. Calfee (Eds.), Handbook of Educational Hofstein, A. ve Mamlok-Naaman, R. (2007). The laboratory in science education: the state of the art, Chemistry education research and practice, 8 (2), 105107. Hofstein, A., Navon, O., Kipnis M. ve Naaman, M. (2005). Developing students’ ability to ask more and better questions resulting from inquiry-type chemistry laboratories. Journal of Research in Science Teaching, 42 (7), 791806. Hunt, R. A. (1989). Learning to converse with texts: Some real readers, some real texts, and the pragmatic situation. SPIEL: Siegener Periodicum zur Internationalen Empirischen Literaturwissenschaft, 8(1), 107-130. Kanlı, U. (2007). 7e modeli merkezli laboratuar yaklaşımı ile doğrulama laboratuar yaklaşımlarının öğrencilerin bilimsel süreç becerilerinin gelişimine ve kavramsal başarılarına etkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Kanlı, U. ve Yağbasan, R. (2005). Laboratuar Çalışmalarının Öğrencilerin Bilimsel Süreç Becerilerinin Geliştirmesindeki Yeterliliğinin Tespiti Üzerine Bir Araştırma. XIV. Eğitim Bilimleri Kongresi, 28-30 Eylül 2005, Pamukkale Üniversitesi, Denizli. 214 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 Kaya, E. ve Gürbüz, H. (2002). Lise ve meslek lisesi öğrencilerinin biyoloji öğretiminin sorunlarına ilişkin görüşleri, Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 4(2), 11-21. Kete, R., Bor, G., Atabey, Z. ve Altınışık, D. (2012) Meslek lisesi 9. sınıf biyoloji laboratuvar uygulamalarında öğrenci tutumları. X.Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi, Niğde 27-30 Haziran. Koray, Ö., Bahadır, H. ve Geçgin, F. (2006). Bilimsel süreç becerilerinin 9. sınıf kimya ders kitabı ve kimya müfredatında temsil edilme durumları, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 2(4), 147-156. MEB (Milli Eğitim Bakanlığı) (2013). Ortaokul Fen Bilimleri Dersi (5., 6., 7. and 8. Sınıflar) Öğretim Programı. Ankara. Meyer, B.J., Brandt, D.M., & Bluth, G.J. (1980). Use of top-level structure in text: Key for reading comprehension of ninth-grade students. Reading research quarterly, 72-103. Meyer, B.J.F. (1985). Signaling the structure of text. In: Jonassen DH, editor. The technology of text. Englewood Cliffs, NJ: Educational Technology. Morgil, İ., Seyhan, H.G. ve Seçken, N. (2009). Proje destekli kimya laboratuvarı uygulamalarının bazı bilişsel ve duyuşsal alan bileşenlerine etkisi, Journal of Turkish Science Education, 6(1), 89-107. Myers, B. E., Washburn, S. G. ve Dyer, J. E. (2004). Assessing agriculture teachers’ capacity for teaching science integrated process skills. Journal of Southern Agricultural Education Research, 54(1), 74-85. Özden, M. (2007). Kimya öğretmenlerinin kimya öğretiminde karşılaştıkları sorunların nitel ve nicel yönden değerlendirilmesi: Adıyaman ve Malatya illeri örneği, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(22), 40-53. Padilla, M.J. (1990). The science process skills, Research Matters-to the science Teacher, 9004. Rehorek, J., S. (2004). Inquiry-Based teaching: An example of descriptive science in action, American Biology Teacher, 66(7), 493-500. Şimşekli, Y. ve Çalış, S. (2008). Sınıf öğretmenliği öğrencilerinde bilimsel süreç becerilerinin gelişimine fen bilgisi laboratuvarı dersinin etkisi, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 21(1), 183-192. Temiz, B. K. ve Tan, M. (2003). İlköğretim fen öğretiminde temel bilimsel süreç becerileri, Eğitim ve Bilim, 127, 18-24. URL-1. <www.tuik.gov.tr> (2013, 12 Aralık) URL-2. <http://www.atauni.edu.tr/#sayfa=ibm-spss-statistics-20> (2014, 20 Şubat) URL-3. <www.osym.gov.tr> (2014, 05 Haziran) Zorlu, F., Zorlu, Y., Sezek, F. ve Akkuş, H. (2014). Ortaokul sekizinci sınıf öğrencilerinin bilimsel süreç becerileri ile seviye belirleme sınavı sonuçlarının karşılaştırılması, Ekev Akademi Dergisi, 18(59), 519-532. 215 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 Extended Summary Introduction Today, many developed countries are designing contemporary, efficient, and applicable curricula and working for a higher quality education (Cerrah and Ayas, 2003). Scientific process skills make a great contribution to improving and sustaining quality of education. Because, the existence of scientific thinking depends on scientific process skills (Ango, 2002; Feyzioğlu, Demirdağ, Akyıldız and Altun, 2012; Padilla, 1990). In education, acquiring the knowledge to perform scientific activities is just as important as scientific process skills (Gupta and Cohan 2002). Therefore, laboratory applications and courses involving similar activities should be provided to students to facilitate acquisition of scientific process skills. For this reason, experiments in the learning process and applied activities are necessary for gaining scientific process skills. This study aims to find an answer to the question: “What are the scientific process skills of first grader students at Department of Primary Education, and which factors affect these skills?” Method This study is a survey research aiming to find out the factors (university entrance scores, experiments and similar activities in high school education, places they grew up, book reading frequency, departments etc.) affecting the scientific process skills of first graders at the Department of Primary Education (Science, Mathematics, Classroom and Social Sciences Teaching). Target population of the study is constituted by first graders studying in the Department of Primary Education (Science, Mathematics, Classroom and Social Sciences Teaching) at various Faculties of Education. The research sample was composed of 224 first graders students from Atatürk University, Kazım Karabekir Faculty of Education, Primary Education; 60 from Department of Science Teaching, 60 from Department of Mathematics Teaching, 52 from Department of Classroom Teaching and 52 from Department of Social Sciences Teaching. Science Process Skill Test (SPST) and Student Identification Form (SIF) were used as data collection tools in the study. SPSS 20.0 packaged software was used for data analysis (URL-1). The results are presented in descriptive statistics, mean and standard deviation formats. From among predictive statistics analyses, one-way analysis of variance, simple linear correlation and simple regression analysis were applied. Results According to data from SPST, mathematics, classroom, science, and social teaching rank from high average to low average by primary education's departments. The score difference between the departments is also statistically significant (p<0,05). Moreover, there is a homogenous distribution of SPST scores by department. There is a moderately positive relation between SPST and the number of experiments in high school. SPST results regarding the book reading frequency of stu- 216 F.Sezek,Y.Zorlu… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 197-217 dents tell that the ranking is classified into those always reading books, occasional readers and non-readers. Regarding secondary education experiments of students, SPST results rank from highest score to lowest as students conducting experiments with their teachers, students conducting experiments themselves and students presented experiments by their teachers. This statistically significant difference is also found in the sub-sections of the test. No relation was found between their scientific process skills and the students graduated from the types of high school, yearly income levels of families, and their home. Discussion and Conclusion In line with SPST results, the statistically significant difference between students conducting experiments and activities with their teachers, students conducting experiments themselves and demonsration experiments by their teachers shows that laboratory applications are highly important in improving scientific process skills (Bilen and Aydoğdu, 2012; Geçkin, 2006; Hofstein and Mamlok-Naaman, 2007; Koray, Bahadır and Özdemir, 2004). According to the study, majority of the students conduct experiments or activities only once or twice a year. Data gathered from studies in our country also point to the fact that students mostly take courses on theoretical basis, and conduct little or no experiments and activities (Bulunuz, 2011; Diken, Çakır and Yetişir, 2009; Kaya and Gürbüz, 2002). In this sample, the fact that families of the students choosing primary education departments of Education Faculties are in middle class. Because there is no clear differentiation in terms of educational opportunities and environments provided by their families, success of the students can be attributed to differences in their individual talents. For this reason, their scientific process skills are similar. In conclusion, teaching basic subjects in depth should be preferred over teaching lots of subjects in the curriculum, and more emphasis should be put on teaching how scientific process and methods are applied. This will help the students in understanding the nature of science, how knowledge is acquired, perceiving the fact that what our knowledge depends on known facts and can change depending on new evidence, learning the basic scientific concepts, theories and hypotheses, and understanding the difference between scientific evidence and personal opinion. Improving thinking and analyzing skills of pupils depends on providing not only a high quality scientific education, but also scientific process skills. Moreover, we think that just like mathematics, physics, chemistry, biology tests in university entrance exams, new tests should be developed to measure scientific process skills. In-service training can be provided to raise awareness of teachers about this issue. More laboratory activities can be performed in schools. Students can be given conscious and efficient book reading courses and different activities and strategies can be developed to get them to adopt reading as a habit. We believe that it will be useful if OSYM (Student Selection and Placement Center) shares all central exam results with researchers for advanced analyses. **** 217 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 Fen Bilimleri Öğretmenlerinin Laboratuvar Kullanımına Yönelik Özyeterlik İnançları: Laboratuvar Uygulamaları Programının Etkisi Science Teachers' Self-Efficacy Beliefs Regarding to Use of Laboratory: Effect of Laboratory Applications Program DOI=http://dx.doi.org/10.17556/jef.22252 Didem KILIÇ *, Özgül KELEŞ **, Naim UZUN*** Özet Bu araştırmanın amacı, "Fen ve Teknoloji Öğretmenlerine Yönelik Laboratuvar Uygulamaları" programının, öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarına olan etkisinin araştırılmasıdır. Araştırmanın çalışma grubu, programa katılan 60 fen bilimleri öğretmeninden oluşmaktadır. Araştırmada değişkenler arasındaki neden-sonuç ilişkisini belirlemek amacıyla yarı deneysel araştırma modellerinden, tek grup öntest-sontest modeli izlenmiştir. Öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarını incelemek için "Laboratuvar Kullanımı Öz-Yeterlik Algı Ölçeği" kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda öğretmenlerin özyeterlik inançlarına ilişkin öntest ve sontest puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bulunan fark, laboratuvar uygulamaları programının öğretmenlerin özyeterlik inançlarını arttırarak katkı sağladığını ortaya koymuştur. Araştırma sonucunda, laboratuvar uygulamalarına yönelik eğitimlerin teorik bilgi sunumundan çıkarılıp uygulamalı eğitimler şeklinde planlanması önerilmiştir. Anahtar Sözcük: fen bilimleri öğretmenleri, laboratuvar uygulamaları, özyeterlik inancı. Abstract The aim of this research was to investigate the effect of laboratory applications program on science teachers' self efficacy beliefs regarding to use of laboratory. The participants of the study composed of 60 science teachers. The quasi-experimental method was conducted in the study. In order to examine teachers' self-efficacy beliefs regarding to use of laboratory "Laboratory Selfefficacy Scale" was used. The results of the analysis indicated that the difference * Yrd. Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, [email protected] ** Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, [email protected] *** Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, [email protected] 218 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 between teachers' pretest and posttest scores was statistically significant. This finding revealed that the laboratory applications program has increased teachers' self-efficacy beliefs. In line with the results of the study, it can be suggested that the instructions about laboratory applications should be designed as applied practices instead of theoretical presentations. Keywords: science teachers, laboratory applications, self-efficacy belief. Giriş Fen bilimleri dersinin soyut ve karmaşık kavramlardan oluşan bir içeriğe sahip olması, bu kavramların öğrenciler tarafından anlamlı ve kalıcı biçimde öğrenilmesinde önemli yeri olan laboratuvarların etkili olarak kullanılmasını gerekli kılmaktadır. Çepni, Kaya ve Küçük'e göre (2005) fen laboratuvarları, öğrencilerin üst düzeyde kavramsal öğrenme gerçekleştirdikleri öğrenme ortamları olarak kabul edilmektedir. Laboratuvarlarda yapılan deneyler öğrencilere problem çözme, gözlem, veri toplama, yorumlama ve analiz yapma becerilerini kazandırarak bilimsel süreç becerilerini geliştirmekte böylece öğrencilerin araştırmacı ve sorgulayıcı bireyler olarak yetiştirilmesine katkı sağlamaktadır. Ekici (2009), laboratuvarların, öğrencilerin bilimle ilgili ilk elden deneyim kazanabildikleri, bilimin araştırmaya dayalı doğasını anlayabildikleri ve birlikte çalışmalar yaparak sosyal ortamlar sağlayabilme gibi pek çok becerileri kazanmalarına fırsat sağlayan bir öğrenme öğretme ortamı olduğunu vurgulamaktadır. Günümüzde izlenen yapılandırmacı yaklaşımın fen laboratuvarlarına yansımaları sonucunda öğrencilerin bilgiyi yapılandırmalarını destekleyen araştırma ve sorgulamaya dayalı laboratuvar etkinlikleri ile öğrencilerin üst düzey düşünmeleri teşvik edilmekte ve üstbiliş becerilerinin gelişmesine olanak tanınmaktadır (Garnett & Garnett, 1995). Fen bilimleri dersi öğretim programı, öğrencilerin, kendi öğrenmesinden sorumlu olduğu, öğrenme sürecine aktif katılımının sağlandığı bilgiyi kendi zihninde yapılandırmaya olanak tanıyan araştırma ve sorgulamaya dayalı etkinliklerde bulunması görüşünü benimsemektedir (MEB, 2013). Fen laboratuvarlarında yapılan etkinlikler araştıran, sorgulayan, inceleyen, günlük hayatıyla fen konuları arasında bağlantı kurabilen bireylerin yetiştirilmesi amacına uygun öğrenme ortamları sunmaktadır. Hofstein ve Mamlok-Naaman (2007) laboratuvar deneyimlerinin, yüzyılı aşkın bir süredir, 219 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 öğrencilerin fen kavram ve uygulamalarını anlamalarını geliştirmek, problem çözme ve bilimsel düşünme becerileri kazandırmak, bilimin ve bilim insanlarının nasıl çalıştığını anlamak, ilgi ve motivasyonu arttırmak gibi fen eğitiminin önde gelen hedeflerine katkı sağladığını vurgulamaktadırlar. Laboratuvar etkinlikleri, fen öğretimi ile hedeflenen kazanımların edinilmesinde kritik bir öneme sahip olmasına rağmen ilgili araştırma sonuçları laboratuvar kullanımının istenilen düzeyde olmadığını ortaya koymaktadır (Akkuş & Kadayıfçı, 2007; Ayas, Çepni, & Akdeniz, 1994; Çepni, Kaya, & Küçük, 2005). Araştırma sonuçları genel olarak; öğretmenlerin laboratuvar uygulamaları konusunda kendilerini yeterli görmemesi, araç-gereç eksikliği, deneylerin tehlikeli olabileceği, laboratuvar ortamında sınıf kontrolünün zor olması gibi çeşitli nedenlerle laboratuvar etkinliklerine gereken önemin verilemediğini göstermektedir (Aydoğdu, 1999; Güneş, Şener, Topal Germi, & Can, 2013; Kocakülah & Savaş, 2011; Uluçınar, Cansaran, & Karaca, 2004). Böyük, Demir ve Erol (2010) tarafından yapılan araştırmada öğretmenlerin, laboratuvarların fen bilimleri öğretimindeki önemini bildikleri ancak bununla beraber laboratuvarlardaki araç gereçleri tanıma ve kullanma konusunda kendilerini yetersiz ve kısmen yeterli gördükleri sonucuna ulaşılmıştır. Benzer şekilde, yapılan çalışmalarda öğretmenlerin laboratuvar uygulamalarına yeterince ya da hiç yer vermedikleri, öğretmenlerin laboratuvar uygulamaları konusunda kendilerini yetersiz hissettikleri belirlenmiştir (Şeker, Yalçın, & Yurdanur Altunay, 2006). Fen bilimleri öğretmenlerinin, derslerinde laboratuvar etkinliklerine gereken önemi göstermelerinde, kendilerini yeterli görmelerine ilişkin inançları etkili olmaktadır. Kişilerin kendilerini güvenli ve yeterli hissettikleri işleri yapma, kendilerini yeterli hissetmedikleri işlerden kaçma eğilimi gösterdikleri ifade edilmektedir (Kurbanoğlu, 2004). Kişinin bir işi yapabilecek beceriye sahip olmasına rağmen bunu yapabileceği konusunda kendine özgüveni yoksa yapamayabileceği ve başarısız olabileceği vurgulanmaktadır (Büyüköztürk, 2011; Ekici, 2009; Kurbanoğlu, 2004). Kişinin bir işi yapmak için gerekli becerilere sahip olduğu konusundaki inancı, özyeterlik inancı olarak tanımlanmaktadır (Bandura, 1994). Bandura’ya göre özyeterlik, kişinin sahip olduğu yetenekler ile değil, 220 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 kişinin sahip olduğu yetenek ile bir işi yapabileceğine dair inançları ile ilgilidir (Çalışkan, Selçuk, & Özcan, 2010). Bireyin yetenekleri ile ilgili inançlarına dayanan özyeterlik, amaca ulaşmak için yapılması gerekenlerin yerine getirilmesi ve organize edilmesinde kişinin kendi yapabileceklerine ilişkin inancıdır (Bandura, 1995). Kişilerin istedikleri sonucu alacaklarına inanmadıkları sürece harekete geçmek konusunda isteksiz davrandıkları, sonuç olarak kişilerin özyeterlik inançlarının, seçimlerinde etkili olduğu belirtilmektedir (Kurbanoğlu, 2004). Olumlu özyeterlik inancına sahip kişilerin, isteyerek harekete geçtikleri, güçlükler karşısında daha dayanıklı ve ısrarcı oldukları, daha az stresle daha başarılı oldukları gözlenirken; olumsuz özyeterlik inancına sahip kişilerin, eylemden kaçındıkları, yapılan bir işi sonuçlandırmadan bırakabildikleri, daha fazla stresle daha düşük performans gösterdikleri bildirilmektedir (Kurbanoğlu, 2004; Yılmaz, Gürçay, & Ekici, 2007). Yapılan araştırmalar deneyimin, özyeterliği etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğunu ve olumlu deneyimlerin özyeterlik algısının güçlenmesini sağladığını göstermektedir (Bandura, 1986; Kurbanoğlu, 2004). Bandura (1977), özyeterlik inançlarının dört temel kaynağı olduğunu belirtmektedir: (1) Performans Başarıları: Kişinin kendi deneyimlerine dayandığı için, özyeterlik üzerinde en etkili olan faktör kişinin göstermiş olduğu kendi performansıdır. Başarılı deneyimler özyeterlik inancını artırırken, üst üste yaşanan başarısızlıklar özyeterlik inancının düşmesine neden olur. (2) Dolaylı Deneyimler: Bireyin başkalarının başarılı ya da başarısız etkinliklerini görmesi, aynı etkinlikleri kendisinin de başarabileceğine ya da başaramayacağına ilişkin yargısını güçlendirir. Diğer bir ifade ile, kişiler başkalarının deneyimlerinden yola çıkarak da özyeterlik inancı geliştirirler. (3) Sözel İkna: Kişinin başarabileceğine ya da başaramayacağına ilişkin sözler, teşvikler ve öğütler değişik ölçülerde özyeterlik algısını etkiler. Bir işi yapabilecek kapasitede olduğu konusunda dışarıdan gelen bir değerlendirmenin özyeterlik inancı üzerindeki etkisi çok güçlü olmamakla beraber kişinin işi yapmak konusunda göstereceği çabayı olumlu yönde etkilediği bilinmektedir. (4) Duygusal Durum: Herhangi bir eyleme karşı kişinin deneyimlediği heyecan, stres, korku gibi güçlü duygular, sonucun başarılı veya başarısız olacağı konusunda ipuçları sağlar. Olumlu duygular, 221 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 özyeterlik inancını güçlendirirken, olumsuz duygular özyeterlik inancını zayıflatır, daha fazla stres ve heyecan yaratır ki bu da sonuçta performansı olumsuz yönde etkiler (Çalışkan, Selçuk, & Özcan, 2010; Kurbanoğlu, 2004; Yılmaz, Gürçay, & Ekici, 2007). Ekici'ye göre (2009), özyeterlik inancı düşük olan bir kişinin başarı düzeyinin yüksek olması beklenilmemeliyken, yüksek düzeyde özyeterlik inancına sahip bir kişinin de başarı düzeyinin düşük olacağı düşünülmemelidir. Ancak insan davranışlarını etkileyen tek faktörün özyeterlik inancı olduğu ve kişinin ilgili alanda güçlü özyeterlik inancı olmasının bir işi yapması için yeterli olduğu anlamı çıkarılmamalıdır (Kurbanoğlu, 2004). Bununla birlikte özyeterliğin, davranışı başlatan, güdülenmeyi ve devamlılığı artırıcı, böylece performansın sergilenmesini ve tekrarlanmasını sağlayan bir rol oynadığı bilinmektedir (Kotaman, 2008). Buna göre, öğretmenlerin başarılı olabilmelerinde pek çok faktörün yanı sıra yüksek düzeyde özyeterlik inancına sahip olmanın etkili olacağı ifade edilebilir. Dolayısı ile öğretmenlerin laboratuvar etkinliklerini etkili ve başarılı olarak gerçekleştirebilmeleri için laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarının yüksek olması gerekliliği dikkate alınması gereken önemli bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik algısı Ekici (2009) tarafından, kişinin laboratuvarı uygun biçimde kullanma konusunda kendine ilişkin yargısı olarak tanımlanmaktadır. Öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik kendilerini yetersiz hissetmeleri ve dolayısı ile derslerinde laboratuvar etkinliklerine yeterince yer vermemelerinin bir diğer önemli nedeni olarak öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik hizmet öncesi eğitimlerinin yetersiz oluşu gösterilmektedir. Araştırma sonuçları, öğretmenlerin laboratuvar ve araç-gereç kullanımı, deneylerin uygulanması, öğrencilerine deneylerin yaptırılması gibi konularda aldıkları hizmet öncesi eğitimlerin farklılık göstermekle beraber yetersiz kaldığını ortaya koymaktadır (Böyük, Demir, & Erol, 2010; Nakiboğlu & Sarıkaya, 2000; Uluçınar, Cansaran, & Karaca, 2004). Hizmet öncesi eğitim sürecinde laboratuvar uygulaması için gerekli bilgi ve beceriyi kazanamayan öğretmenlerin, görevlerinde yetersiz bir laboratuvar ortamıyla karşılaştıklarında deney yapmada zorluk çektikleri belirlenmiştir (Uluçınar, Cansaran, & Karaca, 2004). 222 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 Dikkati çeken sonuçlardan bir diğeri de öğretmenlerin, hizmet öncesi eğitimlerinde gerçekleştirilen laboratuvar etkinliklerinin ilköğretim ve ortaöğretim programlarında yer alan laboratuvar etkinliklerinden farklı olması nedeniyle yetersiz hissetmeleridir (Nakiboğlu & Sarıkaya, 2000). Öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik hizmet öncesi eğitimlerine ilişkin ortaya konulmuş bu sonuçların yanı sıra, görevleri süresince öğretim programlarında meydana gelen değişiklikler de öğretmenlerin laboratuvarları etkin olarak kullanmalarını güçleştiren bir diğer faktör olarak ortaya çıkmaktadır (Uluçınar, Cansaran, & Karaca, 2004). Öğretim programlarında meydana gelen değişimler, izlenmesi gereken laboratuvar yaklaşımlarında da yenilikleri beraberinde getirmektedir. Öğretmenler bu değişimin gerisinde kalmamak ve yenilikleri takip edebilmek için kendilerini bu konularda geliştirecek çalışmalara ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda fen bilimleri öğretmenlerinin laboratuvar yaklaşımlarındaki yeniliklerden haberdar edilmesi, bilgilerinin güncellenmesi ve laboratuvar kullanma becerilerinin geliştirilmesi önem kazanmaktadır. Öğretmenleri laboratuvar uygulamalarındaki yeni yaklaşımlar konusunda bilgilendirmek, laboratuvar kullanımını artırmaya teşvik etmek, araçgereç kullanım becerilerini geliştirmek, motivasyonlarını artırmak ve özgüven kazandırmak amacıyla gerçekleştirilecek bir etkinlik programı, öğretmenlerin bilgi, beceri ve güven kazanmalarını sağlayacaktır. Ayrıca belirtilen içerikteki bir etkinlik programının, öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterliklerini arttıracağı varsayımıyla, çalışmada, laboratuvar uygulamaları içeren bir etkinlik programının, öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarına etkisi olup olmadığı konusu araştırılmıştır. Laboratuvar uygulamaları programının kapsamı ve içeriği, fen bilimleri dersi öğretim programının temellerine dayanarak, Milli Eğitim Bakanlığı'nca belirlenen konu alanı ve öğrenme alanlarına yönelik kazanımlar dikkate alınarak oluşturulmuştur. Fen bilimleri dersi öğretim programında benimsenen araştırma ve sorgulamaya dayalı öğrenme; öğrencilerin birer bilim insanı gibi yaparak, yaşayarak, düşünerek bilgiyi kendi zihninde oluşturduğu öğrenci merkezli bir yaklaşımdır (MEB, 2013). Öğretmenlerin araştırma ve 223 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 sorgulamaya dayalı öğrenme sürecini etkili olarak yürütebilmeleri, laboratuvar olanaklarından faydalanabilmeleri ve fen deneylerini etkin olarak gerçekleştirebilmeleri ile mümkündür. Bu da öncelikli olarak öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterliklerinin yüksek olmasını gerektirmektedir. Öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarını arttıramaya olanak tanıyacak etkinlik programlarının, daha nitelikli fen öğretimi için öğretmenlere destek sağlayacağı gerekçesiyle gerçekleştirilen bu çalışmanın sonuçlarının öğretmenlerin laboratuvarları etkin olarak kullanımını arttırmada önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Bununla beraber bu çalışmanın, öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançları konusunda gerçekleştirilen çok az sayıdaki araştırma sonucunun genişletilmesi bakımından önemli olduğu düşünülmektedir. Araştırmanın Amacı Bu çalışmada, "Fen ve Teknoloji Öğretmenlerine Yönelik Laboratuvar Uygulamaları" başlıklı etkinlik programının, öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarına olan etkisinin araştırılması amaçlanmaktadır. Bu amaçla araştırmada, 'uygulanan program sonrasında öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançları anlamlı bir farklılık göstermekte midir?' sorusuna yanıt aranmıştır. Yöntem Araştırmada değişkenler arasındaki neden-sonuç ilişkisini belirlemek amacıyla yarı deneysel araştırma modellerinden, tek grup öntest-sontest modeli izlenmiştir. Çalışmaya konu olan programın, amaç ve içeriği doğrultusunda tek grup halinde uygulanması gerekliliği nedeniyle seçilen bu modele uygun olarak laboratuvar uygulamaları programının, öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Araştırma modeli gereğince, çalışmada gerçekleştirilen program uygulamasının öncesinde (öntest) ve sonrasında (sontest) öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarına ilişkin elde edilen veriler üzerinde değerlendirmeler gerçekleştirilmiştir. 224 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 Çalışma Grubu Çalışma grubu, "Fen ve Teknoloji Öğretmenlerine Yönelik Laboratuvar Uygulamaları" programına katılan 60 fen bilimleri öğretmeninden oluşmaktadır. Öğretmenler, Türkiye'nin 20 farklı ilinde Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak görev yapmaktadırlar. Öğretmenlerin seçiminde dikkate alınan kriterler, laboratuvar uygulamaları programının amaçları doğrultusunda araştırmacılar tarafından belirlenmiş ve oluşturulan başvuru formunda belirlenen kriterlere yönelik veri elde etmek amacıyla açık uçuk sorulara yer verilmiştir. Başvuru formu ile katılımcı adaylarından kişisel bilgileri, mesleki bilgileri ve eğitim bilgilerinin yanı sıra derslerinde laboratuvarlardan aktif olarak faydalanıp faydalanmadıkları, nedenleri, laboratuvar etkinlikleri sırasında karşılaştıkları sorunların neler olduğuna yönelik veri toplanmıştır. Başvuru formları katılımcı adaylarının ifadeleri doğrultusunda ilgi ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, ayrıca mezuniyet alanları, meslekteki hizmet süreleri ve görev yaptıkları il ve ilçeler dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Programa gönüllü olarak katılmak için başvuru yapan öğretmenlerin görev yerlerine göre değerlendirilmesi yapılırken, çalıştıkları kurumların Türkiye'nin farklı bölgelerinden il ve ilçeler olmasını sağlamak amacıyla başvuru yapılan her ilden en az bir öğretmen programa katılmak üzere belirlenmiştir. Bu iller; Aksaray, Ankara, Ağrı, Batman, Erzurum, Giresun, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kırşehir, Konya, Mardin, Mersin, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Rize, Yalova ve Zonguldak olup, Türkiye'nin yedi farklı bölgesinden başvuru oranı doğrultusunda seçimler gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak katılımcı öğretmenlerin programa kabul edilmesinde, laboratuvar kullanımında ve öğretim programına uygun deney uygulaması yapmakta zorlanan; lisans mezuniyet alanı fen bilimleri, fizik, kimya ve biyoloji öğretmenlikleri olan adaylar tercih edilmiştir. Programa katılmak için başvuran 261 fen bilimleri öğretmeni arasından belirtilen kriterlere göre seçilen 60 öğretmen bu araştırmanın çalışma grubunu oluşturmuştur. Çalışma grubunda yer alan öğretmenlerin demografik özellikleri, Tablo 1'de sunulmuştur. 225 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 Tablo 1. Çalışma Grubunu Oluşturan Öğretmenlerin Demografik Özellikleri Demografik Özellikler Cinsiyet Kıdem yılı Mezuniyet programı Kadın Erkek 01-04 05-09 10-14 15-19 >20 Fen Bilimleri Öğretmenliği Biyoloji Öğretmenliği Fizik Öğretmenliği Kimya Öğretmenliği Toplam f 30 30 24 16 13 5 2 43 8 4 5 60 % 50,0 50,0 40,0 26,7 21,7 8,3 3,3 71,7 13,3 6,7 8,3 100,0 Uygulama "Fen ve Teknoloji Öğretmenlerine Yönelik Laboratuvar Uygulamaları" isimli etkinlik programı, TÜBİTAK desteği ile Aksaray Üniversitesi'nde ayrı dönemlerde olmak üzere üç defa gerçekleştirilmiştir. Fen bilimleri dersi öğretmenlerini laboratuvar uygulamalarındaki yeni yaklaşımlar konusunda bilgilendirmek, laboratuvar kullanımını artırmaya teşvik etmek, araç-gereç kullanım becerilerini geliştirmek, motivasyonlarını artırmak ve özgüven kazandırmak amacıyla gerçekleştirilen programda 13 bilim kurulu üyesi, 17 eğitmen, 6 yardımcı personel ve 2 teknisyen görev almıştır. Program kapsamında fen bilimleri dersi öğretim programında yer alan laboratuvar deneyleri, çeşitli üniversitelerin eğitim fakülteleri ve fen edebiyat fakültelerinde görev yapan, laboratuvar uygulamaları programının amaç ve içeriğine uygun çalışma alanları olan öğretim üyeleri tarafından uygulamalı olarak gerçekleştirilmiştir. 5 günlük program süresince, fen bilimleri dersi öğretim programına uygun olarak toplam 44 laboratuvar deneyi 36 ders saatinde uygulanmıştır. Bu deneylerin 17 tanesi "Fiziksel Olaylar", 12 tanesi "Canlılar ve Hayat", 13 tanesi "Madde ve Değişim" ve 2 tanesi "Dünya ve Evren" öğrenme alanlarına uygun olarak hazırlanmıştır. Deneylerin öncesinde gerekli teorik bilgiler eğitmenler tarafından kısaca sunulmuş, ardından deneyin içeriğine göre öğretmenlerin bireysel veya grup çalışması şeklinde katılımı ile pratik uygulamalar gerçekleştirilmiştir. 226 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 Etkinlikler planlanırken, öğretmenlerin araç-gereç eksikliği nedeniyle gerçekleştirmede güçlük yaşayabilecekleri etkinlikler dikkate alınarak, temini kolay, maliyeti düşük, basit araç-gereçlerle de gerçekleştirilebilecek deneylere yer verilmiştir. Ayrıca öğretim programı kapsamında yer alan deneyler, program kapsamında çeşitlendirilmiş böylece öğretmenlere derslerinde uygulayabilecekleri laboratuvar etkinlikleri için alternatif seçenekler sunulmuştur. Etkinlik programı kapsamındaki uygulamalar, fen bilimleri dersi öğretim programında benimsenen öğrenme modelleri doğrultusunda gerçekleştirilerek öğretmenlerin yeni yaklaşımlar konusunda bilgi, beceri ve özgüven kazanmaları hedeflenmiştir. Programdaki öğretim etkinliklerinin tamamlanmasının ardından laboratuvar uygulamaları programının genel değerlendirmesinin yapılması amacıyla hazırlanan değerlendirme formları katılımcı öğretmenler tarafından doldurulmuştur. Değerlendirme formunda öğretmenlerden program hakkındaki görüşlerinin yanı sıra konaklama, ulaşım ve yemek hizmetleri konusundaki görüşleri de alınmıştır. Ayrıca programın sonunda bilim kurulu üyeleri, eğitmenler, personel ve öğretmenlerin katılımıyla değerlendirme toplantısı gerçekleştirilmiş ve bu toplantıda bütün grubun katıldığı bir tartışma ortamı oluşturularak katılımcıların görüşleri değerlendirilmiştir. Verilerin Toplanması Katılımcı öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarını incelemek için Ekici (2009) tarafından öğretmenlere yönelik olarak geliştirilen "Laboratuvar Kullanımı ÖzYeterlik Algı Ölçeği" kullanılmıştır. Ölçek, laboratuvar uygulamaları programının başlamasından önce ve uygulamaların tamamlanmasından sonra olmak üzere katılımcı öğretmenlere öntest ve sontest olarak uygulanmıştır. Laboratuvar Kullanımı Öz-Yeterlik Algı Ölçeği, 5’li likert tipinde toplam 18 maddeden oluşmaktadır. Ölçekten alınabilecek en düşük puan 18, en yüksek puan 90'dır. Ölçeğin geçerlik ve güvenirlik analizlerinden elde edilen bulguların psikometrik özellikler bakımından anlamlı ve kabul edilir düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Ekici, 2009). Faktör analizi sonucuna göre iki faktörlü bir yapı gösteren ölçek, Kişisel Faktörler ve Dış Faktörler (Öğrenci- 227 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 Ortamdan kaynaklanan faktörler) olmak üzere iki boyuttan oluşmaktadır. Çalışmada, ölçeğe ilişkin bulunan iki faktörün, toplam varyansın %46,74'ünü açıkladığı belirlenmiştir. Yapı geçerliği kapsamında ölçeğin hesaplanan KMO (Kaiser-Meyer-Olkin) değeri 0,633 olarak belirlenmiş olup Barlett Testi değeri (630,236) 0,001 düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Ölçeğin geneline ilişkin olarak hesaplanan güvenirlik katsayısı α = 0,90 olarak rapor edilmiştir (Ekici, 2009). Bu çalışmada ölçeğin geneline ilişkin olarak Cronbach alfa katsayısı ile hesaplanan güvenirlik değeri 0,87 olarak bulunmuştur. Verilerin Analizi Çalışmada toplanan veriler düzenlendikten sonra istatistiksel analizleri SPSS 15.0 programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunun genel özelliklerinin belirlenmesinde betimsel istatistik değerleri hesaplanmıştır. Fen bilimleri öğretmenlerinin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarının, uygulama sonrasında öncesine göre farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek üzere, ortalama puanlar arasındaki farkın anlamlılığını test etmede kullanılan, bağımlı gruplar için t-testi gerçekleştirilmiştir. Etki büyüklüğü için Cohen d değeri hesaplanarak rapor edilmiştir. Tüm ölçümler için anlamlılık düzeyi 0,001 olarak değerlendirilmiştir. Bulgular Öğretmenlerin özyeterlik inançları öntest ve sontest puanlarına ait betimsel istatistik değerleri incelendiğinde puanların, çarpıklık (ÇK) ve basıklık katsayılarına (BK) göre normal dağılımdan sapma göstermediğini söylemek mümkündür (ÇK (Öntest) = 0,069 ve ÇK (Sontest) = -0,081; -1 < ÇK < 1; BK (Öntest) = -0,488 ve BK (Sontest) = -0,506; -1 < BK < 1). Bununla beraber normallik varsayımını test etmek için gerçekleştirilen Kolmogorov-Smirnov testi sonuçları, öntest ve sontest fark puanları dizisi için 0,105, p = 0,100; p>0,05 olarak belirlenmiş olup, verilerin normallik varsayımını sağladığı tespit edilmiştir. Öğretmenlerin öntest ve sontest puanlarına ait betimsel istatistik değerleri Tablo 2’de sunulmuştur. 228 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 Tablo 2. Öğretmenlerin Laboratuvar Kullanımına Yönelik Özyeterlik İnançlarına İlişkin Betimsel İstatistikler Χ Öntest Sontest 73,73 79,35 SS 8,099 6,671 Varyans 65,589 44,503 Min 56,00 64,00 Max 90,00 90,00 Laboratuvar uygulamaları programına bağlı olarak, öğretmenlerin özyeterlik inançlarına ilişkin öntest ( Χ = 73,73) ve sontest puanları ortalamaları ( Χ = 79,35) arasında 5,62 puanlık bir fark oluştuğu Tablo 2'de görülmektedir. Bu farkın istatistiksel olarak anlamlılığını test etmek üzere bağımlı gruplar için t-testi gerçekleştirilmiş ve sonuçları Tablo 3’de sunulmuştur. Tablo 3. Öğretmenlerin Laboratuvar Kullanımına Yönelik Özyeterlik İnançları Öntest ve Sontest Puanlarının Bağımlı Gruplar İçin t-Testi Sonuçları Değişken Özyeterlik İnanç Öntest Puanları Sontest N Χ SS sd t p 60 60 73,73 79,35 8,098 6,671 59 -4,374 ,000* Yapılan analizler sonucunda öğretmenlerin özyeterlik inançlarına ilişkin öntest ve sontest puanları arasındaki fark, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (t (59) = -4,374; p<0,001). Belirlenen bu farkın etki büyüklük değeri Cohen d = 0,56 olarak hesaplanmıştır. Bu değer orta düzeyde bir etki büyüklüğü olarak yorumlanmaktadır (Cohen, 1988). Bu sonuçlara dayanarak, laboratuvar uygulamaları programının, öğretmenlerin özyeterlik inançlarına ilişkin puanlarını arttırarak katkı sağladığı söylenebilir. Sonuç ve Tartışma Bu araştırmada, laboratuvar uygulamaları programı kapsamında gerçekleştirilen etkinliklerin, fen bilimleri öğretmenlerinin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançları üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Analiz sonuçları, laboratuvar uygulamaları programının, öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarına ilişkin test puanlarını arttırarak katkı sağladığını 229 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 göstermiştir. Çalışmaya katılan öğretmenlerin laboratuvara yönelik özyeterlik inançlarının, laboratuvar uygulamaları programı sonunda program öncesine göre yükseldiği sonucuna ulaşılmıştır. Laboratuvar uygulamaları programı kapsamında öğretmenlerin hem bireysel hem de küçük gruplar şeklinde bir arada çalışması sağlanarak, öğrenci merkezli yaklaşım doğrultusunda uygulamalar gerçekleştirilmiş ve öğretmenlerin laboratuvarları daha etkin ve verimli kullanma davranışlarını artırmak hedeflenmiştir. Bu hedef, davranış değişikliğinin belirleyicilerinden biri olan özyeterlik inancı ile doğrudan ilişkilidir. Programı süresince, öğretmenlerin deney malzemelerini daha yakından tanımalarına, her öğretmenin bu malzemelerin kullanımını öğrenmesine ve deneyleri hem bireysel hem de grup çalışmalarıyla gerçekleştirmelerine fırsat sağlanarak laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarının artırılması sağlanmıştır. Öğretmenlerin lisans eğitimlerinden sonra gelişen teknoloji ve değişen öğrenme stratejileri konusunda yeni deneyimler kazanmalarına fırsat sağlanmıştır. Yapılan araştırmalar özyeterliği etkileyen en önemli faktörlerden birinin deneyim olduğunu ve olumlu deneyimlerin özyeterlik algısının güçlenmesini sağladığını göstermekte ve bu araştırmanın sonuçlarını desteklemektedir (Bandura, 1986, s. 395; Delcourt & Kinzie, 1993). Çalışmada elde edilen verilerin analizi sonucunda öntest ve sontest puanları arasındaki farkın anlamlı bulunması, laboratuvar uygulamaları programı sonrasında öğretmenlerin deneyleri gerçekleştirme kapasiteleri konusunda özyeterlik inançlarının güçlendiğini göstermiştir. İlgili araştırmalar, kişilerin çeşitli eylemleri gerçekleştirdiği, bu eylemlerin sonuçlarını değerlendirdiği, değerlendirme sonuçlarını benzer eylemleri gerçekleştirme kapasiteleri konusunda bir yeterlik inancı geliştirmekte kullandıklarını ve geliştirdikleri inanca göre hareket ettiklerini göstermektedir (Bandura, 1986; Kurbanoğlu, 2004). Laboratuvar kullanımı ve özyeterlik inancı ile ilgili yapılan araştırmalar incelendiğinde özyeterliğin, üzerinde önemle durulması gereken bir psikolojik değişken olduğu vurgulanmaktadır (Yaman, Koray, & Altunçekiç, 2004). Fizik öğretmenlerinin lise fizik programındaki deneyleri yapamadıklarının belirlendiği bir çalışmada; laboratuvarlardaki araç-gereçlerden bazılarını tanımamaları ve 230 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 bunların nasıl kullanıldığını bilmemeleri, bazı deneyleri zor olarak nitelendirmeleri ve onların yapılışı ile ilgili özgüvene sahip olmamaları gibi faktörlerin etkili olduğu ortaya çıkmıştır (Çepni, Kaya, & Küçük, 2005). Bu çalışmanın sonucunda ise görülmüştür ki, öğretmenlerin laboratuvar araç-gereçlerini tanımalarına ve kullanmalarına olanak sağlandığında laboratuvarı kullanmaya yönelik özyeterlik inançları artmaktadır. Laboratuvar malzemelerini tanıma ve kullanmanın özyeterlik inancına olan olumlu etkisini destekleyen bir diğer çalışmada animasyon ve simülasyon programı kullanımının fen bilgisi öğretmen adaylarının fizik dersine karşı özyeterlik inançlarına etkisi araştırılmış ve yalnızca animasyon ve simülasyon destekli öğrenme yöntemleri laboratuvar için tek başına kullanıldığında öğrencilerin özyeterlik inançlarını değiştirmezken; laboratuvar malzemeleri kullanılarak deney yapan grubun özyeterlik inançlarının anlamlı olarak arttığı sonucuna ulaşılmıştır (Yener, Aydın, & Köklü, 2012). Ekici (2009) tarafından yürütülen araştırmada ise biyoloji öğretmenlerinin laboratuvara yönelik özyeterlik inançları incelenmiş ve orta düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Laboratuvar derslerinin yapılmaması bu sonucun nedenleri arasında gösterilmiştir. Bu sonuç, laboratuvar kullanımının öğretmenlerin özyeterlik inançlarına etkisini ortaya koyan bu çalışmanın sonucunu destekler nitelikte bulunmuştur. Sonuç olarak, fen bilimleri dersi öğretmenlerinin laboratuvar uygulamalarını etkili olarak gerçekleştirmelerinin, fen eğitiminin hedefleri bakımından çok önemli olduğu bir gerçektir. Bu durum, fen bilimleri öğretmenlerinin laboratuvar kullanma becerilerinin geliştirilmesi ve bilgilerinin güncellenmesi gerekliliğini doğurmaktadır. Araştırmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda fen bilimleri öğretmenlerine, laboratuvar uygulamalarındaki yeni yaklaşımların ve basit malzemelerle yapılabilecek deneylerin öğretilmesi için hazırlanan TÜBİTAK destekli programların sürekli hale getirilmesinin önemli katkılar sağlayacağı ifade edilebilir. Bu eğitimler teorik bilgi sunumundan çıkarılıp uygulamalı etkinlikler şeklinde planlandığında, öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarını olumlu yönde etkilemek mümkün olacaktır. Bu çalışmanın sonucunda laboratuvar uygulamalarından oluşan bir etkinlik programının, öğretmenlerin laboratuvar kullanımına 231 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 yönelik özyeterlik inançlarını arttırdığı ortaya konulmuştur. Öğretmenlerin laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inançlarındaki yükselişin, onların laboratuvar kullanma davranışlarına nasıl yansıdığı bu araştırmada konu edilmemiştir ancak sonraki araştırmalarda incelenmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Çünkü ilgili araştırma sonuçları olumlu özyeterlik inancına sahip kişilerin, isteyerek harekete geçtikleri ve daha az stresle daha başarılı olduklarını göstermektedir (Kurbanoğlu, 2004; Yılmaz, Gürçay, & Ekici, 2007). Ayrıca kişinin becerileri konusundaki inançlarının sadece davranışlarını değil, motivasyonunu ve başarısını da etkilediği ifade edilmektedir (Bandura, 1977; 1986; Henson, Kogan, & VachaHaase, 2001). Buradan yola çıkarak çalışmada ulaşılan sonuçların bundan sonra gerçekleştirilecek olan ilgili çalışmalara kaynak teşkil etmesi beklenmekte bununla beraber laboratuvar kullanımına yönelik özyeterlik inancının, öğretmenlerin motivasyonları ve başarıları ile arasındaki ilişkilerin incelenmesi ile daha bütüncül sonuçlara ulaşılabileceği düşünülmektedir. Kaynaklar Akkuş, H. & Kadayıfçı, H. (2007). “Laboratuvar kullanımı” konulu hizmet-içi eğitim kursu ile ilgili bir değerlendirme. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 27 (1), 179-193. Ayas, A., Çepni, S., & Akdeniz, A. R. (1994). Fen bilimleri eğitiminde laboratuvarın yeri ve önemi-II. Çağdaş Eğitim, 205, 7–11. Aydoğdu, C. (1999). Kimya laboratuvar uygulamalarında karşılaşılan güçlüklerin saptanması. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 15, 30-35. Bandura, A. (1977). Self-efficacy: toward a unifying theory of behavioral change. Psychological Review, 84, 191-215. Bandura, A. (1986). Social foundations of thought and action: A social cognitive theory. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall. Bandura, A. (1994). Self efficacy. In V. S. Ramachaudran (Ed.). Encylopedia of human behavior (Volume 4, pp. 71-81). New York: Academic Press. http://www.uky.edu/~eushe2/Bandura/BanEncy.html#top Bandura, A. (1995). Self-efficacy in changing societies. Cambridge: Cambridge University Press. Böyük, U., Demir, S., & Erol, M. (2010). Fen ve teknoloji dersi öğretmenlerinin laboratuvar çalışmalarına yönelik yeterlik görüşlerinin farklı değişkenlere göre incelenmesi. TÜBAV Bilim Dergisi, 3 (4), 342-349. 232 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 Büyüköztürk, Ş., Atalay, K., Sozgun, Z., & Kebapçı, Ş. (2011). The development of research self-efficacy scale. Cypriot Journal of Educational Sciences, 1, 2229. Cohen, J. (1988). Statistical power analysis for the behavioral sciences, 2. Edition, New Jersey: Lawrence Erlbaum Publishers. Çalışkan, S., Selçuk, G. S., & Özcan, Ö. (2010). Fizik öğretmen adaylarının özyeterlik inançları: cinsiyet, sınıf düzeyi ve akademik başarının etkileri. Kastamonu Eğitim Dergisi, 18 (2), 449-466. Çepni, S., Kaya, A., & Küçük, M. (2005). Fizik öğretmenlerinin laboratuvarlara yönelik hizmet içi ihtiyaçlarının belirlenmesi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 2 (3), 181-196. Delcourt, M., & Kinzie, M. (1993). Computer technologies in teacher education: Theeducation: the measurement of attitudes and self-efficacy. Journal of Research and Development in Education, 27, 31-37. Ekici, G. (2009). Biyoloji öğretmenlerinin laboratuar kullanımı öz-yeterlik algılarının incelenmesi. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 10 (3), 25-35. Garnett, Patrick J., & Garnett, Pamela J. (1995). Refocussing the chemistry lab: a case for laboratory-based investigations. Australian Science Teachers Journal, 41 (2), 26-32. Güneş, H. M., Şener, N., Topal Germi, N., & Can, N. (2013). Fen ve teknoloji dersinde laboratuvar kullanımına yönelik öğretmen ve öğrenci değerlendirmeleri. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 20, 1-11. Henson, R. K., Kogan, L. R., & Vacha-Haase, T. (2001). A reliability generalization study of the teacher efficacy scale and related instruments. Educational and Psychological Measurement, 61 (3), 404-420. Hofstein, A., & Mamlok-Naaman, R. (2007). The laboratory in science education: the state of the art. Chemistry Education Research and Practice, 8, 105-107. Kocakülah, A., & Savaş, E. (2011). Fen bilgisi öğretmen adaylarının deney tasarlama ve uygulama sürecine ilişkin görüşleri. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 30 (1), 1-28. Kotaman, H. (2008). Özyeterlilik inancı ve öğrenme performansının geliştirilmesine ilişkin yazın taraması. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 21 (1), 111-133. Kurbanoğlu, S. S. (2004). Öz-yeterlik inancı ve bilgi profesyonelleri için önemi. Bilgi Dünyası, 5 (2), 137-152. MEB (2013). Fen Bilimleri Dersi (3, 4, 5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. Ankara. 233 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 Nakiboğlu, C., & Sarıkaya, Ş. (2000). Kimya öğretmenlerinin derslerinde laboratuvar kullanmalarına mezun oldukları programın etkisi. Kastamonu Eğitim Dergisi, 8 (1), 95-106. Şeker, R.,Yalçın, M., & Yurdanur Altunay, A. (2006). Öğrencilerin kullanımına açık merkez fen laboratuvarları kurulması önerisi ile ilgili öğrenci, öğretmen ve veli görüşleri. VII. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi Bildiriler Kitabı. Ankara: MEB. Uluçınar, Ş., Cansaran, A., & Karaca, A. (2004). Fen bilimleri laboratuvar uygulamalarının değerlendirilmesi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 2, 465475. Yaman, S., Cansüngü Koray, Ö., & Altunçekik, A. (2004). Fen bilgisi öğretmen adaylarının öz-yeterlik inanç düzeylerinin incelenmesi üzerine bir araştırma. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 3 (2), 355-366. Yener, D., Aydın, F., & Köklü, N. (2012). Genel fizik laboratuvarındaki öğrencilerin fiziğe karşı öz-yeterliklerine animasyon ve simülasyonun etkisi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 12 (2), 121-136. Yılmaz, M., Gürçay, D., & Ekici, G. (2007). Akademik özyeterlik ölçeğinin Türkçeye uyarlanması. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 33, 253-259. Extended Summary Purpose The current study aims to investigate the effect of the activity program called “Laboratory Applications for Science and Technology Teachers” on teachers’ self-efficacy beliefs regarding the use of the laboratory. For this purpose, the study seeks answer to the question “Do the teachers’ self-efficacy beliefs about the use of the laboratory vary significantly following the application of the program?” Method In the current study, one of the semi-experimental research models, single group pretest-posttest model was employed to determine cause and effect relationships between the variables. As the activity program developed within the current study needs to be implemented in a single group due to its purpose and content, single-group design was selected and thus the effect of the program on the teachers’ self-efficacy beliefs about the use of the laboratory was investigated. In line with the research model of the current study, pretest and posttest were administered to reveal the effect of the applied program on the teachers’ selfefficacy beliefs regarding the use of the laboratory. The study group consists of 60 science teachers participating in the program of “Laboratory Applications for Science and Technology Teachers”. In selection of the participants for the program, those who have some difficulties in using the laboratory and conducting experiments required by the teaching program 234 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 and having graduated from one of the departments of science, physics, chemistry or biology teaching were preferred. Of the total 261 teachers applying to participate in the program, 60 teachers fulfilling the criteria were selected to make up the study group. The participants are working in state schools located in 20 different cities of Turkey. Within the context of the activity program called "Laboratory Applications for Science and Technology Teachers”, laboratory experiments recommended in the curriculum of natural sciences course were conducted by the academicians. Throughout the five-day program, totally 44 experiments were conducted within 36 class hours. Before the experiments, the necessary theoretical information was presented by the instructors and then with individual or group participation depending on the content of the experiment, the experiments were conducted. In order to investigate the participants’ self-efficacy beliefs about the use of the laboratory, “Laboratory Use Self-efficacy Perception Scale” was used. The scale consists of 18 five-point Likert type items. In the current study, for the whole of the scale, reliability value calculated through Cronbach’s alpha coefficient was found to be 0.87. In order to determine whether the participants’ self-efficacy beliefs varied significantly after the application, dependent samples t-test was run to test the significance of the difference between the mean scores. Cohen d value was calculated for the effect size and then reported. Results As a result of the analysis of the descriptive statistics conducted, it was found that the difference between the pretest mean score of the participants ( = 73.73) and their posttest mean score ( = 79,35) is 5.62. In order to test the statistical significance of this difference, dependent samples t-test was run and it was found to be statistically significant (t(59) = -4.374; p<0,001). The effect size of this difference was calculated to be as Cohen d = 0.56. This value indicates a medium effect size. In light of these results, it can be claimed that laboratory applications program increased the participants’ self-efficacy beliefs regarding the use of the laboratory. Conclusion and Discussion In the current study, the effect of the activities carried out within the framework of laboratory applications program on the science teachers’ self-efficacy beliefs regarding the use of the laboratory was investigated. The results of the analysis showed that the laboratory applications program increased the participants’ test scores for the use of the laboratory and thus contributed to their self-efficacy beliefs. It was concluded that the participants’ self-efficacy beliefs improved after the implementation of the laboratory applications program. As a result of the analysis of the data collected in the present study, the difference between the pretest and posttest scores was found to be significant and 235 D. Kılıç, Ö. Keleş… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1) (2015), 218-236 this shows that the participants’ self-efficacy beliefs about their capacity to conduct the experiments got stronger after the implementation of the program. Related literature has reported that individuals perform some activities and then they evaluate the outcomes of these activities, based on these evaluations, they develop a self-efficacy belief about performing similar activities and then they act depending on their self-efficacy beliefs. It is clear that effective implementation of laboratory applications is of great importance for the accomplishment of the objectives of science education. Thus, the laboratory utilization skills and knowledge of science teachers need to be developed and updated. In line with the findings of the current study, it can be argued that programs similar to the one developed in the current study should be offered to science teachers continuously so that they can learn how to conduct experiments through new approaches and simple materials. Such programs should focus on practice rather than theoretical information, and then they can make important contributions to the development of teachers’ self-efficacy beliefs regarding the use of the laboratory. **** 236 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimin Doğasına Yönelik Görüşlerinin İncelenmesi Examination of Views about Nature of Science of Preservice Science and Elementary School Teachers' DOI=http://dx.doi.org/10.17556/jef.52022 Nilgün YENİCE ∗, Barış ÖZDEN ∗∗, Ceyda BALCI ∗∗∗ Özet Bu araştırmanın amacı fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimin doğasına yönelik görüşlerini incelemektir. Tarama modelinde gerçekleştirilen araştırmanın çalışma grubunu Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalının 1. ve 4. sınıflarında öğrenim görmekte olan 142 öğretmen adayı oluşturmuştur. Katılımcıların görüşlerini belirlemek amacı ile Aikenhead, Ryan ve Fleming (1989) tarafından geliştirilen 114 çoktan seçmeli sorudan oluşan “Bilimin Doğası Hakkındaki Görüşler” (VOSTS) anketinin içinden Doğan Bora tarafından 2005 yılında Türkçe’ye çevrilmiş ve adapte edilmiş olan 25 maddelik VOSTS (TR) anketi kullanılmıştır. Anketin tüm sorularının genel olarak yorumlanması üç kategorinin frekans ve yüzdelik analizleri kullanılarak yapılmıştır. Araştırma soncunda; öğretmen adaylarının toplumun bilim üzerine etkisi, bilimin toplum üzerine etkisi, bilim insanının karakteristik özellikleri, gözlemlerin doğası, sınıflama düzenin doğası, bilimsel bilginin geçiciliği ve değişebilirliği hakkında gerçekçi görüşlere sahip oldukları görülürken, bilimsel buluşlarla cinsiyetin ilişkisi, bilimsel modellerin doğası, hipotez-teori-kanun arasındaki ilişki ve bilimsel bilginin epistemolojik durumu hakkında yetersiz görüşlere sahip oldukları belirlenmiştir. Anahtar Sözcük: Bilimin doğası, Bilimsel bilgi, Fen Bilgisi Öğretmeni Adayı, Sınıf Öğretmeni Adayı Abstract The aim of this study is to determine the views of preservice science teachers and elementary school pre-service teachers about the nature of science. The study, ∗ Doç. Dr., Adnan Menderes Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, e-posta: [email protected] ∗∗ Doktora Öğrencisi, Adnan Menderes Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, e-posta: [email protected] ∗∗∗ Fen Bilimleri Öğretmeni, e-posta: [email protected] 237 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 performed in survey model, group of the research has consisted of 142 preservice teachers’ who study from class 4. and 1. department of science and classroom teaching. The questionnaire of “Views about the Nature of Science” (VOSTS) which consisted of nine categories and 114 multiple choice questions was developed by Aikenhead, Ryan and Fleming (1989) in an experimental way and 25-item VOSTS (TR) questionnaire which was translated and adapted to Turkish by Doğan Bora was used with the aim of determining the views of the participants. The interpretation of all of the survey questions was performed using frequency and percentage analysis of the three categories. As a result of research; it was determined that the participants had realistic views about; the effect of society on science, the effect of the science on society, characteristics of scientists, the nature of the observations, nature of the classification scheme, impermanence and changeability of knowledge on the other hand they had insufficient views about; the relation of the sex about scientific inventions, the nature of the scientific models, the relation between hypothesis- theory- law and epistemological status of the scientific knowledge. Keywords: Nature of science, Scientific knowledge, Preservice science teachers, elementary school preservice teachers. Giriş Son yıllarda bilim ve bilimsel bilgi sürekli artmakta ve teknolojik gelişmelerin etkileri yaşamımızın her alanında hissedilmektedir. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz bilgi çağında gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlar, bilimi ve bu bilimin oluşturduğu bilimsel bilgiyi doğru anlayan ve kullanabilen bireylere ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle, günümüzde toplumların ihtiyaçları doğrultusunda yenilenen ve geliştirilen eğitim politikaları, öğrencilerin bilim ve teknoloji konusunda yüksek yüzeyde farkındalığa sahip bireyler olarak yetiştirilmesi üzerine yapılandırılmaktadır. (MEB, 2005; MEB, 2013; Saraç, 2012). Amerikan Bilimi Geliştirme Derneği (AAAS) 1989’da yayımladığı ilk belge olan “Tüm Amerikalılar için Bilim” ile “Bilim okuryazarlığının” geniş bir tanımına yer vermiştir (AAAS, 1993). Bu yıldan sonra bilim okuryazarlığı kavramı özelleştirilerek alanlara yayılmaya başlamıştır. Bu alanlardan biri de fen eğitimidir. Toplumlar sözü edilen becerilere sahip bireyler yetiştirmek için fen bilgisi öğretim programlarında değişikliğe giderek, programlarının vizyonu olarak “Fen okuryazarı bireyler yetiştirmeyi” belirlemişlerdir. Ülkemizde de 2013 yılında öğretim programlarında yapılan değişiklikle “Fen ve Teknoloji” dersinin adı “Fen Bilimleri” olarak değiştirilmiş ve Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programının vizyonu; 238 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 “Tüm öğrencileri fen okuryazarı bireyler olarak yetiştirmek” olarak tanımlanmıştır (MEB, 2013). Fen okuryazarı birey; bilimsel bilgiyi kullanabilen, sosyal ve bireysel amaçlı bilimsel düşünme yollarına başvurabilen kişi olarak tanımlanmaktadır (Sadler, 2004). Abd-El-Khalick, Bell ve Lederman’ a (1998) göre ise fen okuryazarı birey, fen ve teknoloji bağlamında bilimsel bilgi, kavram, yasa ve süreçleri kullanarak bilinçli kararlar verebilen kişi olarak tanımlanmıştır. Fen eğitimcilerinin çoğu bireylerin fen okuryazarı olmasının 21. yüzyılda pek çok ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlara çözüm getireceğine inanmakta (Moss, Abrams ve Robb, 2001) ve fen okuryazarı birey sayısını artırmak için bilimin doğasının öğretilmesi gerektiğini savunmaktadırlar (Hand, Lawrence ve Yore, 1999). Bu nedenle ilkokul ve ortaokul düzeyinde öğrencilere bilimin doğasının kazandırılması bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilimsel bilginin değişimine ve gelişimine bağlı olarak, bilimin doğasının kapsadığı kavramların da sürekli gelişim ve değişim gösterdiği görülmektedir. Bu nedenle bilim felsefecileri, tarihçileri ve eğitimcileri bilimin doğası ile ilgili ortak bir tanım yapma konusunda görüş birliğine varamamaktadırlar (Abd-El Khalick ve Lederman, 2000; Çepni, Ayvacı, Bacanak, 2006). Ancak, bilimin doğası genellikle bilimin epistemolojisine vurgu yaparak, “Bilim, bilimsel bilgi ve bilimsel bilginin oluşturulma sürecinin özünde var olan değer ve inanışlar” olarak tanımlanmaktadır (Abd-El-Khalick, Bell ve Lederman, 1998; Lederman, 1992; Lederman, 2007). Bilimin doğasının tanımı hakkında araştırmacılar ve eğitimciler ortak bir karara varamasalar da, öğretmen ve öğrencilerin bilimin doğasının hangi yönlerini bilmesi konusunda görüş birliğine varmışlar ve bireylerin başarabilecekleri seviyede bazı unsurlar ileri sürmüşlerdir (Abd-El-Khalick ve ark., 1998; Altındağ, 2010). Bu unsurlar; bilimsel bilginin kesin olmadığı (değişime maruz olduğu); deneylere dayalı olduğu (doğal dünyanın gözlenmesiyle ortaya çıktığı ve/veya onlara dayalı olduğu); öznel olduğu (bilim insanlarının geçmiş yaşantılarından, deneyimlerinden ve önyargılarından etkilendiği); kısmen insan hayâl gücünün ve yaratıcılığının bir ürünü olduğu (açıklamaların icat edilmesini içerdiği); sosyal ve kültürel 239 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 olarak kurulduğu; gözlem ve çıkarım arasındaki fark; bilimsel teori ve yasa arasındaki ilişki olarak belirtilmiştir. Bilimin doğasının öğrencilere öğretilmesi uzun zamandan beri fen eğitimcilerinin ortak bir amacıdır (Abd-El-Khalick ve ark., 1998; Driver, Leach, Millar ve Scott, 1996; Hogan, 2000; Lederman, 1992; Reif ve Larkin, 1991). Bu amacı gerçekleştirecek kişiler ise “Öğretmen” lerdir. Wong (2002), fen branşı öğretmenlerinin görevini; öğrencilerin bilimin ve bilimsel bilginin özelliklerini doğru bir şekilde öğrenmelerine rehberlik etmek olmalıdır şeklinde ifade etmiştir (Akt: Doğan Bora, 2005). Bu rehberlik sürecinde öğretmenler gereken bilim ve teknolojiyi kullanma bilgisini ve bunun toplumla ilişkisini öğrencilerine aktarabilirlerse, öğrencilerin bilimsel düşünme yeteneklerinin gelişmesine katkıda bulunabilirler (Zeidler, Walker, Ackett, Simmons, 2002). Benzer şekilde, bilimin doğasıyla ilgili kavramların oluşumunda da, öğrencilerin öğrendikleri bilgiler ile günlük hayat arasında ilişki kurabilmelerinde de öğretmenlere önemli bir görev düşmektedir (Özcan, 2011). Ancak öğrencilerin bilimsel düşünme yeteneğini kazanabilmesi, bilimin doğası ve bilimsel bilginin özelliklerini özümsemesi bilimin doğasını iyi bilen öğretmenler tarafından gerçekleştirilebilir (Çepni ve ark., 2006; Küçük, 2006). Bu nedenle, ilkokul ve ortaokul öğrencileri için fen eğitiminde anahtar rol oynayan fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimin doğasını anlayan ve bilimsel bilginin özelliklerini özümseyen bireyler olmaları gerekmektedir. Bilimin doğası ile ilgili hem yurt içinde hem de yurt dışında yapılan çalışmalar incelendiğinde öğrencilerin, öğretmen adaylarının ve öğretmenlerin bilimin doğasına yönelik görüşlerinin araştırıldığı çalışmaların olduğu görülmektedir. Ancak bu çalışmaların çoğunda öğrencilerin, öğretmen adaylarının ve öğretmenlerin bilimin doğasına yönelik görüşlerinin yetersiz ya da yanlış olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Abd-El-Khalick ve ark., 2000; Aikenhead, 1987; Altındağ, 2010; Arı, 2010; Aslan, Yalçın ve Taşar, 2009; Bell, Lederman ve Abd-ElKhalick, 2000; Briscoe, 1991; Çakır, 2012; Demirbaş, Bozdoğan ve Özbek, 2012; Doğan Bora, 2005; Elby ve Hammer, 2001; Erdoğan, 2004; Gürses, Doğar ve Yalçın, 2005; Kahyaoğlu, 2004; Küçük, 2006; Lederman, 1992; Liu ve Lederman, 2007; Macaroğlu, Baysal ve Şahin, 1999; Murcia ve Schibeci, 1999; Niaz, 2009; Özbudak, 2010; 240 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Palmquist ve Finley, 1997; Şahin, Deniz ve Görgen, 2006; Tatar, Karakuyu ve Tüysüz, 2011; Yalvaç ve Crawford, 2002; Yenice ve Saydam, 2010). Abd- El Khalick (2001), sınıf öğretmenlerinin bilimin doğası ile ilgili görüşlerini incelediği çalışmasında öğretmenlerin bilimsel yöntem, bilimin deneysel doğası ve bilim insanlarının sahip oldukları inançlar gibi konularda geleneksel görüşlere sahip olduklarını tespit etmiştir. Saraç (2012) çalışmasında, sınıf öğretmeni ve öğretmen adaylarının toplumun bilim üzerine etkisi, bilimin toplum üzerine etkisi, gözlemlerin doğası, sınıflama düzeninin doğası, bilimsel bilginin geçiciliği ve değişebilirliği hakkında gerçekçi görüşlere sahip oldukları görülürken, bilimsel buluşlarla cinsiyetin ilişkisi, bilimsel modellerin doğası, hipotez-teori-kanun arasındaki ilişki ve bilimsel bilginin epistemolojik durumu hakkında yetersiz görüşlere sahip oldukları sonucuna ulaşmıştır. Yalçın, Kahraman, Açışlı ve Yılmaz (2010), çalışmalarında fen bilgisi öğretmen adaylarının çoğunun bilimin doğası konusunda çağdaş bakış açısına ve teori - kanun konusunda yaygın kavram yanılgılarına sahip olduklarını belirlemişlerdir. İlgili literatür detaylı bir şekilde incelendiğinde, çalışmaların büyük bir bölümünün ortaokul ve lise öğrencileri, fen bilgisi öğretmenleri ve öğretmen adayları üzerine odaklandığı görülmektedir. Sınıf öğretmenleri ve öğretmen adayları ile ilgili çalışmaların sayısı oldukça azdır (Çakır, 2012; Gürses ve ark., 2005; Saraç, 2012; Tatar ve ark., 2011; Yalçın ve Yalçın, 2011). Aynı zamanda ülkemizde fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimin doğasına yönelik görüşlerinin karşılaştırılarak incelendiği sınırlı sayıda çalışmaya rastlanılmıştır (Arı, 2010). Öğrencileri bilim ve bilimsel olaylar ile ilgili konularla tanıştıran sınıf öğretmenlerine çok büyük iş düştüğü; ilerleyen yıllarda ise bu işi fen bilgisi öğretmenlerinin devraldığı düşünüldüğünde, her iki grup öğretmen adaylarının, bilimin doğası konusundaki görüşlerinin tespit edilmesini konu alan çalışmaların yapılması bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu çalışmanın amacı fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimin doğasına yönelik görüşlerini tespit etmek ve öğretmen adaylarının bilimin doğasına yönelik görüşlerini öğrenim görülen anabilim dalı değişkeni açısından incelemek olarak belirlenmiştir. Bu amaçtan hareketle, araştırmanın problem cümlesi “Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni 241 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 adaylarının bilimin doğası hakkında görüşleri nelerdir?” şeklinde ifade edilmiştir. Yöntem Araştırma Modeli Bu çalışma, fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimin doğası hakkındaki görüşlerini betimlemeyi amaçlayan bir tarama çalışmasıdır. Tarama modelleri, geçmişte ve günümüzde var olan bir durumu olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır. Araştırmaya konu olan olay birey ya da nesne, kendi koşulları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır (Karasar, 2007). Çalışma Grubu Tarama modelinde gerçekleştirilen araştırmanın çalışma grubunu Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dallarının 1. ve 4. sınıflarında öğrenim görmekte olan 142 öğretmen adayı oluşturmuştur. Çalışma grubuna katılan öğretmen adaylarının 76’sı (%53.5) Fen bilgisi öğretmeni, 66’sı (% 46.5) sınıf öğretmeni adayıdır. Katılımcıların 106’sı (% 74.6) kız, 36’sı (% 25.4) ise erkek öğretmen adayıdır. Veri Toplama Aracı Öğretmen adaylarının “bilimin doğası” hakkındaki görüşlerini belirlemek için Aikenhead, Ryan ve Fleming (1989) tarafından deneysel yolla geliştirilen 114 çoktan seçmeli sorudan oluşan “Fen’in Doğası Hakkındaki Görüşler” VOSTS anketi kullanılmıştır. Bu anket sayesinde araştırmacılar, katılımcıların VOSTS anketindeki sorulara verdikleri paragraf cevaplarını okuyarak bilim ve teknoloji konularındaki fikirlerini öğrenebilmektedirler. Bu nedenle bu araştırmada “Fen’in Doğası Hakkındaki Görüşler” anketinin kullanılmasına karar verilmiştir. Anket; “Bilim ve Teknoloji, Toplumun Bilim ve Teknoloji Üzerine Etkisi, Bilim ve Teknolojinin Toplum Üzerine Etkisi, Bilim İnsanının Karakteristik Özellikleri, Bilimsel Bilginin Sosyal Yapısı, Teknolojinin Sosyal Yapısı, Bilimsel 242 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Bilginin Doğası” olmak üzere 8 kategoriden oluşmaktadır. Ölçeğin Türkiye için geçerlik ve güvenirlik analizi Doğan Bora (2005) tarafından gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda ölçekteki madde sayısı 25’e indirgenmiş ve testin iç tutarlılığı .72 olarak bulunmuştur. Aynı zamanda anketteki soruların içerik geçerliliği ile ilgili 4 uzmanın görüşleri alınmıştır (Doğan Bora, 2005). Bu çalışma için yapılan güvenirlik analizi sonucunda, testin iç tutarlılık katsayısı .70 olarak tespit edilmiştir. Araştırmada kullanılan VOSTS (TR) anketinden seçilen 25 sorunun konu başlıkları ve soru dağılımı; Bilimin Tanımı (1 soru), Toplumun Bilim ve Teknoloji Üzerine Etkisi (2 soru), Bilim ve Teknolojinin Toplum Üzerine Etkisi (3 soru), Bilim İnsanının Karakteristik Özelliği (3 soru), Bilimsel Bilginin Sosyal Yapısı (2 soru) ve Bilimsel Bilginin Karakteristik Özellikleri (14 soru) şeklindedir. Verilerin analizi VOSTS (TR) anketinden elde edilen tüm istatistiksel veriler “SPSS 20.0 for Windows” paket programı ile analiz edilmiştir. VOSTS (TR) ölçme aracına verilen yanıtlar, “Gerçekçi”, “Kabul Edilebilir” ve “Yetersiz” olacak şekilde sınıflandırılmıştır (Rubba, Bradford ve Harkness, 1996). Anketin tüm sorularının genel olarak yorumlanması üç kategorinin frekans ve yüzdelik analizleri kullanılarak yapılmıştır. Buna göre Gerçekçi bakış açısı; bilimin doğasına en uygun çağdaş bakış açısını, Kabul Edilebilir durum; gerçekçi bakış açısı göstermemesine rağmen bilimin doğasına uygun, makul bakış açısını ve Yetersiz bakış açısı ise; bilimin doğasına uygun olmayan, yetersiz, zayıf bakış açısını göstermektedir. Öğrenim görülen anabilim dalı değişkeni ile VOSTS (TR) anketinden elde edilen verileri karşılaştırmada ise Ki-Kare testi kullanılmıştır. Ki-Kare testi parametrik olmayan istatistiklerde kategorik bir değişkenin düzeylerine giren birey ya da nesnelerin anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini test eder (Büyüköztürk, 2010). 243 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Bulgular Bilimin Tanımı Şekil 1. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimin Tanımı Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimi nasıl tanımladıkları ile ilgili ilk soruya verdikleri cevaplar, adayların bilimin epistemolojisi hakkında ne düşündüklerini gösterecektir (Ryan ve Aikenhead, 1992). Cevaplar incelendiğinde, fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimin tanımı konusunda çeşitli seçenekleri işaretlemelerine rağmen, Kabul Edilebilir bakış açısına sahip oldukları görülmektedir. Gerçekçi bakış açısını gösteren C seçeneğini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 21.1’i, sınıf öğretmeni adaylarının da % 16.7’si işaretlemişlerdir. Buradan hareketle, fen bilgisi öğretmen adaylarının sınıf öğretmeni adaylarına göre daha gerçekçi bir bakış açısına sahip olduğu söylenebilir. Bilimin tanımı için Kabul Edilebilir bakış açılarını gösteren A, B, D, F ve G seçenekleri içinde fen bilgisi öğretmen adayları % 42.1 ve sınıf öğretmeni adayları % 34.8 oranında en çok F seçeneğini işaretlemişlerdir. Bilimin tanımındaki Yetersiz olan bilimin tanımının yapılamaması (H seçeneği) ve bilimin tanımının teknolojiyle karıştığı, bilimi bir araç olarak gören (E seçeneği) seçeneklerini, fen bilgisi öğretmen adaylarının % 10.6’sı, sınıf öğretmeni adaylarının ise % 4.5’i işaretlemişlerdir. 244 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimin tanımı üzerine belirttikleri görüşler arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir (X 2 = 3.522; p> .05). Toplumun Bilim üzerine Etkisi (Etik) Şekil 2. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Toplumun Bilim Üzerine Etkisi Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Bilimsel araştırmaların yapıldığı yerdeki toplumun kültüründen, dini ve ahlaki görüşünden etkilenip etkilenmediği hakkındaki görüşleri araştıran ikinci madde için fen bilgisi öğretmeni adayları bilimin ortaklaşa ve toplumbilim olarak yapıldığını söyleyen A, B, C, D, E seçenekleri içerisinden en çok “Belirli kültürel inanışı temsil eden güçlü grupların, belirli araştırma projelerini destekleyeceğini ya da engelleyeceğini söyleyen” E seçeneğini işaretlemişlerdir. Sınıf öğretmeni adaylarının ise en çok “Her toplumun kültürünün yapılan araştırmaların türünü etkileyeceğini” belirten D seçeneğini işaretledikleri görülmektedir. Gerçekçi bakış açısını gösteren B ve D seçeneklerini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 27.7’sinin, sınıf öğretmeni adaylarının % 34.9’unun işaretlediği tespit edilmiştir. Yetersiz görüşlere sahip cevaplar incelendiğinde ise; fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 18.4), sınıf öğretmeni adaylarına (% 36.3) 245 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 göre daha az oranda yetersiz cevap seçeneklerini işaretledikleri görülmektedir (Şekil 2). Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının toplumun bilim üzerideki etkisine yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık olduğu tespit edilmiştir (X 2 = 9.192; p< .05). Toplumun Bilim Üzerine Etkisi (Halkın bilim insanları üzerine etkisi) Şekil 3: Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Toplumun Bilim Üzerine Etkisi (Halkın Bilim İnsanları Üzerine Etkisi) Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Halkın ve yetiştirme tarzının bilim insanlarını etkilemesi ile ilgili üçüncü madde için Gerçekçi bakış açısını gösteren D ve F seçeneklerini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 63.2’si, sınıf öğretmeni adaylarının ise % 59.1’i işaretlemiştir. Buradan hareketle öğretmen adaylarının bilimi ortaklaşa ve toplumbilim olarak algıladıkları ve fen bilgisi öğretmen adaylarının daha Gerçekçi bir bakış açısına sahip oldukları söylenebilir. Aile yaşantısının, yaşanılan toplumun ve öğretmen rehberliğinin bilim insanlarını etkilemesiyle ilgili B, C, E, G seçeneklerinin daha az tercih edildiği görülmüştür. Sadece G seçeneğinde fen bilgisi öğretmen adayları (% 7.9), sınıf öğretmeni adaylarına (% 1.5) göre yetiştirme tarzının yanı sıra, zekâ, 246 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 yetenek ve bilime olan doğal ilginin daha etkili olduğunu söylemişlerdir (Şekil 3). Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının toplumun bilim üzerideki etkisine yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir (X 2 = 2.513; p> .05). Bilimin Toplum Üzerine Etkisi (Bilim insanlarının sosyal sorumluluğu) Şekil 4: Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimin Toplum Üzerine Etkisi (Bilim İnsanlarının Sosyal Sorumluluğu) Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Anketin 4. sorusu bilim insanlarının buluşlarının olası yararlı ve zararlı yönlerini dikkate alıp almadıklarını içeren değişik ifadelerden oluşmaktadır. Bilim insanlarının deneylerinin bütün sonuçları ile ilgilendiklerini kabul eden C seçeneği fen bilgisi öğretmen adaylarının % 43.5’i ve sınıf öğretmeni adaylarının % 44’ü tarafından işaretlenerek en çok tercih edilen seçenek olmuştur. Bilim insanlarının buluşlarını gerçekleştirirken, buluşlarının sadece faydalı yönleri ile ilgilendiklerini ve buluşlarının zararlı etkilerini önlemek için daha fazla çalıştıklarını belirten A ve B seçenekleri öğretmen adayları tarafından en az işaretlenen seçenekler olmuştur. Kabul Edilebilir seçeneklerini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 47.3’ü ve sınıf öğretmeni adaylarının % 50.1’i işaretlemiştir. Bu sonuca göre sınıf 247 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 öğretmeni adaylarının fen bilgisi öğretmen adaylarına göre daha kabul edilebilir yanıtlar verdiği söylenebilir. Ayrıca Yetersiz bakış açısının Gerçekçi seçeneklerin oranına yakın olması dikkat çekici bulgulardan biridir (Şekil 4). Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının Bilimin Toplum Üzerine Etkisine yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir (X 2 = .264; p> .05). Bilimin Toplum Üzerine Etkisi (Sosyal kararlara katkısı) Şekil 5: Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimin Toplum Üzerine Etkisi (Sosyal Kararlara Katkısı) Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Genetiği değiştirilmiş organizmalar, insan klonlama ya da genom projesi gibi bilimsel olaylarda karar vericilerin kimler olması gerektiğiyle ilgili bakış açılarının bulunduğu beşinci soruda bilimin ortaklaşa ve toplumbilim olarak yapıldığı Gerçekçi görüşü ifade eden D seçeneği fen bilgisi öğretmen adayları (% 47.4) tarafından, sınıf öğretmeni adaylarına göre (% 42.5) daha çok tercih edilmiştir. Buradan hareketle fen bilgisi öğretmen adaylarının sınıf öğretmeni adaylarına göre daha Gerçekçi görüşe sahip oldukları söylenebilir. Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının toplumun bilim üzerideki etkisine yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup 248 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir (X 2 = .423; p> .05). Bilim İnsanının Sosyal ve Pratik Problemlere Çözüm Yeteneği (Bilimin Toplum Üzerine Etkisi) Şekil 6. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilim İnsanının Sosyal ve Pratik Problemlere Çözüm Yeteneği Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Bilim insanlarının gündelik problemlerini nasıl çözdüğü ile ilgili olan altıncı maddenin, okuldaki fen bilgisi derslerinin öğrencilere problem çözme becerisi kazandırmasıyla ilgili B seçeneğini hem sınıf öğretmen adayları (% 4.5) hem de fen bilgisi öğretmen adayları (% 6.6) en az tercih etmişler ve okuldaki fen derslerinin günlük hayatlarında problem çözme becerisi kazandırma konusunda faydalı olmadığını belirtmişlerdir. Fen bilgisi öğretmen adayları (% 53.9) ile sınıf öğretmeni adayları (% 56.2) bilim insanlarının diğer insanlardan daha bilgili olduklarını söyleyen Gerçekçi bakış açısını gösteren A seçeneğini diğer seçeneklerden daha fazla tercih etmişlerdir. Kabul Edilebilir bakış açısına fen bilgisi öğretmen adayları ile sınıf öğretmeni adaylarının benzer cevaplar verdiği görülmüştür. Yetersiz bakış açısını içeren seçenekleri ise fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 249 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 21.1), sınıf öğretmeni adaylarına (% 16.6) göre daha fazla oranda seçtiği tespit edilmiştir. Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimin toplum üzerine etkisine yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir (X 2 =.362; p> .05). Bilim İnsanının Çalışmasına, Yaşantısına Etki Eden Değerleri (Bilim İnsanının Karakteristik Özellikleri) Başarılı bilim insanlarının kişisel özellikleriyle ilgili olan yedinci maddeye verilen cevaplar incelendiğinde, fen bilgisi (% 48.7) ve sınıf öğretmeni (% 48.5) adaylarının; bilim insanlarının hayal gücü gibi kişisel özelliklere de sahip olması gerektiğini söyleyen C seçeneğini daha çok işaretlediği görülmektedir. Bilimde başarılı olmak için bu özelliklere gerek olmadığını söyleyen F seçeneğini fen bilgisi (% 0.0) ve sınıf öğretmeni (% 3.0) adayları çok az tercih ettiklerinden, öğretmen adaylarının kişisel özelliklerin bilim insanı olmak için gerekli olduğuna inandıkları söylenebilir. Gerçekçi bakış açısına Fen bilgisi (% 75.0) ve sınıf öğretmeni (% 68.3) adaylarının yüksek oranlarda sahip olduğu bulunmuştur (Şekil 7). Şekil 7. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilim İnsanının Çalışmasına ve Yaşantısına Etki Eden Değerler Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi 250 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilim insanının karakteristik özelliklerine yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir (X 2 =2.100; p> .05). Bilim İnsanının Karakteristik Özellikleri (Bilim yapmak için yetenekleri) Bilim insanının sosyal yönü ile ilgili olan sekizinci maddeye fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının verdikleri cevaplar incelendiğinde, bilim insanının çalışmalarının farklı ama bunun sosyal hayatları olmadığı anlamına gelmediğini söyleyen C seçeneğini, fen bilgisi öğretmen adaylarının % 40.8’inin, sınıf öğretmeni adaylarının % 27.3’ünün işaretlediği görülmektedir. Yine kişiye bağlı olduğunu söyleyen B seçeneğini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 19.7’si, sınıf öğretmeni adaylarının % 34.8’i işaretlemişlerdir. Toplam bulgular incelendiğinde; sınıf öğretmeni adaylarının (% 62.1), fen bilgisi öğretmen adaylarına (% 60.5) göre daha fazla Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu bulunmuştur (Şekil 8). Şekil 8. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilim İnsanının Bilim Yapmak İçin Yetenekleri Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi 251 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilim insanının karakteristik özelliklerine yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir (X 2 =1.256; p> .05). Bilimin Yöntemi ve Üretimi Üzerine Cinsiyetin Etkileri (Bilim İnsanının Karakteristik Özellikleri) Şekil 9. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimin Yöntemi ve Üretimi Üzerine Cinsiyetin Etkileri Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Bilim insanlarının yaptıkları buluşlarda cinsiyetin fark yaratıp yaratmadığı ile ilgili olan dokuzuncu maddede; kadın ve erkeğin aynı eğitimi aldığı halde kadınlara geçmişten günümüze kadar yeterli olanakların verilmemesinin, onların bilimsel yeteneklerinin ortaya çıkmasına engel olduğunu söyleyen E seçeneğini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 46.1’i, sınıf öğretmeni adaylarının % 25.8’i tercih etmişlerdir. Doğaları gereği kadınların farklı hafızaya, içgüdüye ve bakış açılarına sahip olduğunu söyleyen C seçeneğini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 22.4’ü, sınıf öğretmeni adaylarının % 30.3’ü işaretlemiştir. Fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 55.3), sınıf öğretmeni adaylarına (% 30.3) göre daha gerçekçi bakış açısına sahip olduğu bulunmuştur. Yetersiz bakış açısına ise; sınıf öğretmeni 252 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 adaylarının (% 47), fen bilgisi öğretmeni adaylarına (% 31.5) göre daha fazla sahip olduğu tespit edilmiştir (Şekil 9). Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilim insanının karakteristik özelliklerine yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir (X 2 =9.038; p< .05). Bilimsel Bilginin Sosyal Yapısı (Rekabet profesyonel etkileşim, politik, gizlilik, aşırma, çalıntı) karşısında Şekil 10. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimsel Bilginin Sosyal Yapısı (Rekabet Karşısında Profesyonel Etkileşim, Politik, Gizlilik, Aşırma, Çalıntı) Sorusunda Verdikleri Cevapların Yüzdesi Anketin 10. sorusu bilim insanlarının bazen paylaşma, dürüstlük ve bağımsızlık gibi bilimin kurallarını çiğneyip çiğnemedikleri ile ilgili ifadelerden oluşmaktadır. Bilimin diğer mesleklerden farklı olmadığını söyleyen D seçeneğini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 34.2’si ve sınıf öğretmeni adaylarının 31.8’si işaretlemişlerdir. Bilim insanları arasında yarış olmadığını, birbirleriyle işbirliği içerisinde çalıştığını söyleyen E seçeneğini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 17.1’i, sınıf öğretmeni adaylarının ise % 7.6’sının tercih etmesi fen bilgisi öğretmen adaylarının daha Gerçekçi bakış açısına sahip olduğunu göstermiştir. Bilim insanlarının rekabeti ile ilgili olan bu 253 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 soruya sınıf öğretmeni adayları (% 54.6), fen bilgisi öğretmen adaylarına (% 52.5) göre daha Kabul Edilebilir cevaplar vermişlerdir (Şekil 10). Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının Bilimsel Bilginin Sosyal Yapısına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =3.161; p> .05). Bilim İnsanının Sosyal İlişkileri (Bilimsel Bilginin Sosyal Yapısı) Şekil 11. Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının Bilim insanının Sosyal ilişkileri (Bilimsel Bilginin Sosyal Yapısı) sorusunda verdikleri cevapların yüzdesi Bilim insanlarının sosyal ilişkilerinin buluşlarının içeriğini etkileyeceğiyle ya da etkilemeyeceğiyle ilgili ifadelerin bulunduğu 11. soruda, bilim insanlarının etkileşim içinde oldukları insanların fikirlerinden, deneyimlerinden yararlandığını söyleyen Gerçekçi görüşü ifade eden A seçeneği öğretmen adayları tarafından en çok tercih edilen seçenek olmuştur (Fen bilgisi öğretmen adayları % 30.3, sınıf öğretmeni adayları % 39.4). Kabul Edilebilir seçenekleri fen bilgisi öğretmen adaylarının % 47.8’i, sınıf öğretmeni adaylarının % 47’si tercih ederken, Yetersiz bakış açısına fen bilgisi öğretmen adaylarının, sınıf öğretmeni adaylarından daha fazla sahip olduğu tespit edilmiştir (Şekil 11). 254 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin sosyal yapısına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =3.970; p> .05). Gözlemlerin Doğası (Bilimsel Bilginin Doğası) Anketin on ikinci sorusu bilim insanlarının inançlarının yaptıkları gözlemleri etkileyip etkilememesi ile ilgilidir. Bilim insanlarının gözlemlerinin farklı olacağıyla ilgili Gerçekçi görüşü ifade eden A ve B seçenekleri öğretmen adayları tarafından en çok tercih edilen seçenekler olmuştur. Öğretmen adaylarından fen bilgisi öğretmen adaylarının % 83’ü, sınıf öğretmeni adaylarının ise % 83.4’ünün daha gerçekçi bakış açısına sahip oldukları, Yetersiz cevapların ise her iki öğretmen adayları tarafından az oranda (fen bilgisi öğretmen adayları % 3.9, sınıf öğretmeni adayları % 1.5) işaretlendiği belirlenmiştir (Şekil 12). Şekil 12. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Gözlemlerin Doğası (Bilimsel Bilginin Doğası) Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının gözlemlerin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =.842; p> .05). 255 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Bilimsel Modellerin Doğası (Bilimsel Bilginin Doğası) Bilimsel modellerin gerçeğin kopyası olup olmadığı ile ilgili iki farklı bakış açısı olan on üçüncü soruda bilimsel modellerin gözlem ve araştırmalara dayandığını söyleyen D seçeneğini fen bilgisi öğretmen adayları % 17.1, sınıf öğretmeni adayları % 33.3 oranında tercih etmişlerdir. Bilimsel modellerin gerçek olduğunu söyleyen B seçeneğini sınıf öğretmeni adayları (% 24.2) fen bilgisi öğretmen adaylarından (% 21.1) daha fazla işaretlemişlerdir. Bilimsel modellerin düşünce ya da tahminlerden oluştuğunu, dolaylı yoldan hayal gücü ile yaratıcılığın önemini vurgulayan postpositivist bakış açısına uygun G seçeneği ise fen bilgisi öğretmen adayları (% 3.9) ve sınıf öğretmeni adayları tarafından (% 1.5) en az tercih edilmiştir. Bilimsel araştırmalarda ya da teori ve kanunların kavranmasında oldukça önemli yeri olan bilimsel modellerin fen bilgisi öğretmen adayları (% 65.8) ve sınıf öğretmeni adayları (% 75.8) tarafından yeterince anlaşılmaması önemli bir tespit olmuştur (Şekil 13). Şekil 13. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimsel Modellerin Doğası Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel modellerin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup 256 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =2.217; p> .05). Sınıflama Düzeninin Doğası (Bilimsel Bilginin Doğası) Anketin on dördüncü sorusunda sınıflandırmanın bilim insanlarının çalışmalarındaki karışıklıkları önleyeceğini söyleyen D seçeneğini fen bilgisi öğretmen adayları (% 18.4), sınıf öğretmeni adaylarıyla (% 22.7) benzer oranlarda tercih etmişlerdir. Bilim insanlarının sınıflandırmaların doğadaki gerçeklerle birebir uyumlu olduğunu kanıtlayacağını söyleyen A seçeneğini sınıf öğretmeni adayları (% 21.2), fen bilgisi öğretmen adaylarından (% 6.6) üç kat fazla işaretlemişlerdir. Bilim insanlarının doğada yaptıkları sınıflandırmalar hakkındaki bakış açılarını ortaya çıkarmayı hedefleyen bu soruda fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 50.0), sınıf öğretmeni adaylarına (% 40.9) göre daha Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu tespit edilmiştir. Şekil 14. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Sınıflama Düzeninin Doğası (Bilimsel Bilginin Doğası) Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının sınıflama düzeninin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =2.102; p> .05). 257 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Bilimsel Bilginin Geçiciliği (Bilimsel Bilginin Doğası) Bilimsel bilginin değişip değişmediği ile ilgili anketin on beşinci maddesine sınıf öğretmeni adayları % 59.1 ve fen bilgisi öğretmen adayları % 51.3 oranıyla A seçeneğini işaretleyerek, bilimsel bilginin yeni tekniklerle değişebileceğine inandıklarını söyleyerek Gerçekçi bakış açısına sahip olduklarını göstermişlerdir. Benzer şekilde bilimsel bilgilerin yeniden yorumlanmasıyla değişebileceğini söyleyen B seçeneği fen bilgisi öğretmen adaylarının % 22.4’ü ve sınıf öğretmeni adaylarının % 27.4’ü tarafından işaretlenmiştir. Bilimsel bilginin değişebilirliği konusunda fen bilgisi öğretmen adayları (% 3.9) ve sınıf öğretmeni adaylarının (% 4.5) benzer oranlarda Kabul Edilebilir bakış açısına sahip olmaları dikkat çekici bir bulgudur (Şekil 15). Şekil 15. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimsel Bilginin Geçiciliği (Bilimsel Bilginin Doğası) Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin geçiciliğine yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =4,588; p> .05). 258 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Bilimsel Bilginin Doğası (Hipotezler, teoriler ve kanunlar, tanımı, varsayımların rolü, inançlar) Bilimsel düşüncelerin hipotezlerden teorilere doğru geliştiğini, yeterince desteklendiğinde ise kanun olduğunu ifade eden on altıncı soruda fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 43.4) ve sınıf öğretmeni adaylarının (% 75.3) büyük bir çoğunluğunun hipotezlerin, teoriye, teorinin de kanuna dönüşeceği görüşündeki A seçeneğini işaretledikleri görülmüştür. Fen bilgisi öğretmen adaylarının % 15.8’inin sınıf öğretmeni adaylarının % 6.2’sinin Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu, öğretmen adaylarının büyük bir çoğunluğunun ise Yetersiz bakış açısına sahip olduğu tespit edilmiştir (Fen bilgisi öğretmen adayları % 84.2, sınıf öğretmeni adayları % 93.8). Elde edilen bu bulguya göre, öğretmen adaylarının hipotez, teori ve kanun arasında bir hiyerarşinin olduğu ile ilgili kavram yanılgılarının olduğu söylenebilir (Şekil 16). Şekil 16. Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının Bilimsel Bilginin Doğası (Hipotezler, teoriler ve kanunlar, tanımı, varsayımların rolü, inançlar) sorusuna verdikleri cevapların yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =3.344; p> .05). 259 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Hipotezler, Teoriler ve Kanunlar, Tanımı, Varsayımların Rolü, İnançlar (Bilimsel Bilginin Doğası) Bilimsel bilginin gelişmesi için tahminlerin etkisinin ne olduğu ile ilgili görüşleri ölçmeyi hedefleyen bu madde de, öğretmen adayların daha çok Kabul Edilebilir görüşlere sahip oldukları görülmektedir (fen bilgisi öğretmen adayları % 67.1, sınıf öğretmeni adayları % 72.7). Gerçekçi bakış açısının fen bilgisi öğretmen adayları (% 23.7) ve sınıf öğretmeni adaylarında (% 15.2) oldukça düşük oranlarda, Yetersiz bakış açısının ise sınıf öğretmeni adaylarında (% 12.1), fen bilgisi öğretmen adaylarından (% 9.2) daha fazla olduğu tespit edilmiştir (Şekil 17). Şekil 17. Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının Hipotezler, teoriler ve kanunlar, tanımı, varsayımların rolü, inançlar (Bilimsel Bilginin Doğası) sorusuna verdikleri cevapların yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğası yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını anlamak için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =1.748; p> .05). Hipotezler, Teoriler ve Kanunlar, Tanımı, Varsayımların Rolü, İnançlar (Bilimsel Bilginin Doğası) Teorilerin özellikleri ile ilgili katılımcıların bakış açısını ortaya çıkarmayı amaçlayan on sekizinci maddede Gerçekçi bakış açısını ifade eden A ve C seçenekleri içinden fen bilgisi öğretmen adaylarının 260 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 % 21.1’i, sınıf öğretmeni adaylarının % 25.7’si daha çok C seçeneğini işaretlemişlerdir. Buradan hareketle sınıf öğretmeni adaylarının, fen bilgisi öğretmen adaylarına göre daha Gerçekçi bakış açısına sahip oldukları söylenebilir. Teorilerin özellikleri ile ilgili fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 60.5), sınıf öğretmeni adaylarından (% 50.0) daha Kabul Edilebilir yanıtlar verdikleri tespit edilmiştir. Yetersiz bakış açısına ise fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 11.8), sınıf öğretmeni adaylarından yaklaşık iki kat (% 7.6) fazla sahip oldukları görülmüştür (Şekil 18). Şekil 18. Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının Hipotezler, teoriler ve kanunlar, tanımı, varsayımların rolü, inançlar (Bilimsel Bilginin Doğası) sorusuna verdikleri cevapların yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =3.193; p> .05). Araştırmalar İçin Bilimsel Yaklaşım Bilimsel Metot (Bilimsel Bilginin Doğası) Anketin bilimsel metodun varlığı ile ilgili on dokuzuncu sorusunda Gerçekçi bakış açısını temsil eden C seçeneğini fen bilgisi 261 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 öğretmen adayları % 25.0 ve sınıf öğretmeni adayları % 15.2 oranında işaretleyerek, bilimsel çalışmalarda bilim insanlarının yaratıcılık ve hayal gücünün ne kadar önemli olduğuna inandıklarını göstermişlerdir. Bununla birlikte C seçeneğindeki ifadenin tam tersi olan bilim insanlarının mantıklı ve kesin sonuçlar sağlaması nedeniyle bilimsel yöntemi izlediğini söyleyen A seçeneğinin öğretmen adayları tarafından fazla tercih edilmesi dikkat çeken bir bulgu olmuştur (fen bilgisi öğretmen adayları % 35.5, sınıf öğretmeni adayları % 53). Bilimsel metodun varlığı ile ilgili Kabul Edilebilir seçenekleri fen bilgisi öğretmen adaylarının % 50.0’si, sınıf öğretmen adaylarının ise % 66.6’sı seçmişlerdir. Bu sonuca göre, sınıf öğretmeni adaylarının fen bilgisi öğretmen adaylarına göre daha fazla Kabul Edilebilir bakış açısına sahip olduğu tespit edilmiştir. Şekil 19. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Araştırmalar İçin Bilimsel Yaklaşım Bilimsel Metot (Bilimsel Bilginin Doğası) Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =4.535; p> .05). 262 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Araştırmalar İçin Bilimsel Yaklaşım, Bilimsel Metot (Bilimsel Bilginin Doğası) Bilim insanlarının hata yapıp yapmamalarının bilimsel bilgiye nasıl bir etkisinin olabileceği ile ilgili görüşleri belirlemeyi hedefleyen anketin yirminci sorusu için fen bilgisi (% 47.4) ve sınıf öğretmeni (% 41.6) adaylarının benzer oranlarda Kabul Edilebilir görüşlere sahip oldukları tespit edilmiştir. Gerçekçi bakış açısını ifade eden C seçeneği fen bilgisi öğretmen adaylarının % 42.1’i, sınıf öğretmeni adaylarının % 27.7’si tarafından işaretlenmiştir. Yetersiz bakış açısını ifade eden A ve E seçenekleri öğretmen adayları tarafından daha az tercih edilmiştir (fen bilgisi öğretmen adayları % 10.5, sınıf öğretmeni adayları % 29.2, Şekil 20). Şekil 20. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Araştırmalar İçin Bilimsel Yaklaşım, Bilimsel Metot (Bilimsel Bilginin Doğası) Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir (X 2 =8.723; p< .05). 263 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Bilimsel/Teknolojik Bilginin Kesinliği ve Belirsizliği, İhtimalleri (Bilimsel Bilginin Doğası) Bilimsel bilginin belirsizliği ile ilgili olan yirmi birinci madde de hiç kimsenin geleceği kesin olarak tahmin edemeyeceğini söyleyen A seçeneği, fen bilgisi öğretmen adayları (% 44.8) ve sınıf öğretmeni adayları tarafından (% 54.4) en çok tercih edilen seçenek olmuştur. Bilimsel bilginin kesin olmaması ile ilgili sınıf öğretmeni adaylarının (% 62), fen bilgisi öğretmen adaylarına (% 52.7) göre daha Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu tespit edilmiştir (Şekil 21). Şekil 21. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimsel/Teknolojik Bilginin Kesinliği ve Belirsizliği, İhtimalleri Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir (X 2 =4.313; p> .05). Bilimsel Bilginin Epistemolojik Durumu (Bilimsel Bilginin Doğası) Bilim insanlarının kanunları icat ettiklerini ifade eden ve Gerçekçi görüşü yansıtan E seçeneği fen bilgisi öğretmen adaylarının 264 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 % 32.9’u, sınıf öğretmeni adaylarının ise % 34.8’i tarafından işaretlenmiştir. Kabul Edilebilir bakış açısını yansıtan A ve C seçenekleri içinden kanunların her zaman doğada ortaya çıkartılmayı beklediğini ifade eden A seçeneği, hem fen bilgisi öğretmen adayları (% 14.5), hem de sınıf öğretmeni adayları (% 28.9) tarafından daha çok tercih edilmiştir. Fen bilgisi öğretmen adaylarının % 42.1’nin sınıf öğretmeni adaylarının da %28.8’inin Yetersiz görüşlere sahip oldukları görülmektedir (Şekil 22). Şekil 22. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimsel Bilginin Epistemolojik Durumu Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğası yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =2.607; p> .05). Bilimsel Bilginin Epistemolojik Durumu (Bilimsel Bilginin Doğası) Hipotezlerin icat mı yoksa keşfediliyor mu sorularını araştıran anketin yirmi üçüncü maddesinde fikirlerin her zaman doğada, açığa çıkartılmayı beklediğini söyleyen A seçeneği sınıf öğretmeni adayları tarafından % 25.8, fen bilgisi öğretmen adayları tarafından % 14.5 265 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 oranında seçilmiştir. Hipotezlerin zihinden geldiğini, onları bizim oluşturduğumuzu söyleyen Gerçekçi bakış açısını ifade eden F seçeneğini sınıf öğretmeni adaylarının % 7.6’sı ve fen bilgisi öğretmen adaylarının ise % 9.2’si tercih etmiştir. Sınıf öğretmeni adaylarının (% 57.6) ve fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 54) yarıdan fazlasının Yetersiz bakış açısına sahip olduğu tespit edilmiştir. Şekil 23. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimsel Bilginin Epistemolojik Durumu Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =.234; p> .05). Bilimsel Bilginin Epistemolojik Durumu (Bilimsel Bilginin Doğası) Teorilerin icat mı yoksa keşfediliyor mu sorusunu araştıran yirmi dördüncü maddesinde Gerçekçi bakış açısını ifade eden E seçeneği fen bilgisi öğretmen adayları tarafından % 15.8 ve sınıf öğretmeni adayları tarafından % 21.1 oranlarında işaretlenmiştir. Kabul Edilebilir bakış açılarını yansıtan B ve C seçeneklerinden “Teorilerin deneysel gerçeklere dayandığı için bilim insanlarının teorileri keşfettiklerini” ifade eden B seçeneği sınıf öğretmeni adayları (% 22.8), C seçeneği ise fen bilgisi öğretmen adayları (% 34.2) 266 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 tarafından daha çok işaretlenmiştir. Yetersiz görüşleri yansıtan A, D ve F seçeneklerinin fen bilgisi öğretmen adaylarının % 38.2, sınıf öğretmeni adaylarının ise % 37.9 oranlarında işaretledikleri tespit edilmiştir (Şekil 24). Şekil 24. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimsel Bilginin Epistemolojik Durumu Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğasına yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için yapılan ki-kare testi sonuçlarına göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir (X 2 =.925; p> .05). Bilimler Arası Kavramların Tutarlılığı, Paradigması (Bilimsel Bilginin Doğası) Bilimsel düşüncelerin bilim insanlarının bakış açısına veya onların alışkanlıklarına bağlı olduğunu söyleyen A seçeneği fen bilgisi öğretmen adayları tarafından % 32.8 ve sınıf öğretmeni adayları tarafından % 27.3 oranlarında seçilmiştir. Bu oranlara göre fen bilgisi öğretmen adaylarının sınıf öğretmeni adaylara göre daha Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu söylenebilir. “Farklı alanlardaki bilimsel düşüncelerin kesiştiği, gerçeklerin bilimsel alan ne olursa olsun gerçek olduğu”, Kabul Edilebilir bakış açısını yansıtan E seçeneğini fen bilgisi öğretmen adaylarının % 32.9’u, sınıf öğretmeni adaylarının % 27.3’ü tercih etmişlerdir. Ayrıca sınıf öğretmeni adaylarının fen 267 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 bilgisi öğretmen adaylarına göre daha fazla Yetersiz bakış açısına sahip olduğu tespit edilmiştir (Şekil 25). Şekil 25. Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimler Arası Kavramların Tutarlılığı, Paradigması Sorusuna Verdikleri Cevapların Yüzdesi Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının bilimsel bilginin doğası yönelik görüşleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek için ki-kare testi yapılmış ve anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir (X 2 =13.353; p< .05). Sonuç ve Tartışma Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adayları bilimin tanımı konusunda ortak bir görüş ortaya koyamamakla birlikte, büyük oranda Kabul Edilebilir bakış açısına sahip oldukları görülmektedir. Ayrıca fen bilgisi öğretmen adaylarının sınıf öğretmeni adaylarına göre daha Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. İlgili alan yazın incelendiğinde, katılımcıların bilimin tanımı konusunda ortak bir görüş birliğine varamadığı çalışmalar mevcuttur (Arı, 2010; Aslan, 2009; Beşli, 2008; Doğan Bora, 2005; Kenar, 2008; Saraç, 2012). Dolayısıyla, mevut çalışma bulguları ile alan yazındaki çalışma bulgularının birbirini desteklediği söylenebilir. 268 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Fen bilgisi öğretmen adayları toplumun bilim üzerine etkisi ile ilgili görüşlerini ölçen anketin iki maddesi için daha çok Gerçekçi ve Kabul Edilebilir görüşler belirtirken; sınıf öğretmeni adayları daha çok Gerçekçi ve Yetersiz görüşler belirtmişlerdir. Bununla birlikte, fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 78.9) ve sınıf öğretmeni adaylarının (% 63.3) büyük çoğunluğu bilimsel çalışmaların yapıldığı yerdeki dini, ahlaki ve kültürel öğelerden etkilendiğini belirten görüşler ortaya koymuşlardır. Benzer şekilde, Aikenhead (1987), Aslan (2009), Beşli (2008), Doğan Bora (2005) ve Saraç (2012) yaptıkları çalışmalarda katılımcıların toplumun bilimsel araştırmaları etkilediği yönde görüşler belirtikleri sonucuna ulaşmışlardır. Buna karşın, Lederman vd. (2002) ve Liu vd. (2007) yaptıkları araştırmalarda sosyal ve kültürel değerlerin bilime etkisinin olmadığı görüşlerini tespit etmişlerdir. Ailelerin, toplumun ve okulun yetiştirme tarzlarının bilim insanına etkisi ile ilgili fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 63.2) ve sınıf öğretmeni adaylarının (% 59.1) yarısından fazlasının Gerçekçi görüşlere sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buradan hareketle, öğretmen adaylarının bilim insanı yetiştirmede çocuk yetiştirme tarzının etkili olduğunu düşündükleri söylenebilir. İlgili alan yazın incelendiğinde, mevcut araştırma bulgularının Doğan Bora’nın (2005), Beşli’nin (2008) ve Aslan’nın (2009) fen bilgisi öğretmen ya da öğretmen adayları ile Saraç’ın (2012) sınıf öğretmeni ve öğretmen adayları ile yaptığı araştırmaların sonuçları ile paralellik gösterdiği görülmektedir. Bilimin toplum üzerine etkisi ile ilgili fen bilgisi öğretmeni ve sınıf öğretmeni adaylarının hem Gerçekçi hem de Yetersiz görüşlere sahip oldukları belirlenmiştir. Bilim insanlarının buluşların meydana getireceği sonuçların etkileriyle ilgilenmeleri konusunda fen bilgisi öğretmen adayları sınıf öğretmeni adaylarına göre daha yetersiz görüşler belirtmişlerdir. Saraç (2012) çalışmasında sınıf öğretmeni ve öğretmen adaylarının % 43.3’ünün Yetersiz görüş belirttiği sonucuna ulaşmıştır. Doğan Bora (2005) çalışmasında fen bilgisi öğretmenlerinin % 41.7’sinin Gerçekçi; % 25.5’inin Yetersiz bakış açısına sahip olduğunu belirlemiştir. Bilimsel olaylarda verilecek kararlarda, uzmanların ve bilgilendirilmiş toplumun görüşlerinin eşit oranda dikkate alınması gerektiği Gerçekçi görüşünü fen bilgisi öğretmen adayları (% 47.4) ve sınıf öğretmeni adayları (% 42.5) 269 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 yüksek ve benzer oranlarda ifade etmişlerdir. Bu maddeden elde edilen sonuçlar; Doğan Bora’nın (2005) fen bilgisi öğretmen ve adayları ve Saraç’ın (2012) sınıf öğretmeni ve öğretmen adayları ile yaptığı görüşmelerden elde ettiği sonuçlarla benzer özellikler sergilemektedir. Buna karşın; Beşli’nin (2008) araştırmasında bu madde için belirtilen görüşlerde sadece bilim insanlarının karar alması düşüncesi daha fazla belirtilmiştir. Bilim insanlarının karşılaştıkları gündelik problemleri en iyi şekilde çözüp çözmedikleri ile ilgili madde için hem fen bilgisi öğretmen adayları (% 53.9), hem de sınıf öğretmeni adayları (% 56.1) bilim insanlarının diğer insanlardan daha bilgili olduğu görüşünü ifade ederek Gerçekçi bir bakış ortaya koymuşlardır. Beşli (2008) ve Saraç (2012) araştırmalarında aynı sonuca ulaşırken, Doğan Bora (2005) çalışmasında fen bilgisi öğretmenlerinin ve öğretmen adaylarının bilim insanlarının günlük yaşantıdan uzak yaşayarak çalıştıkları için daha kötü olabileceklerini düşündüklerini tespit etmiştir. Bilim insanının karakteristik özellikleri ile ilgili olarak ankette yer alan maddeler için fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının hem Gerçekçi hem de Yetersiz görüşlere sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Başarılı bilim insanlarının araştırmalarında daima çok açık fikirli, mantıklı, önyargısız ve tarafsız olması; bu özelliklere ek olarak hayal gücü, zeka, dürüstlük gibi başka özelliklerin de olması gerektiği konusunda fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının Gerçekçi görüşlere yüksek ve benzer oranlarda sahip oldukları belirlenmiştir. Bu sonuç, Aslan’ın (2009), Doğan Bora’nın (2005) ve Saraç’ın (2012) yaptığı araştırma sonuçları ile paralellik göstermektedir. Bilim insanlarının sosyal hayatları ile ilgili, sınıf öğretmeni adayları (% 34.8) bilim insanlarının sosyal hayatının kişiye bağlı olduğunu belirtirken; fen bilgisi öğretmen adayları (%60.5) bilim insanlarının sosyal hayatlarının farklı olabileceğini ama bunun sosyal yaşantıları olmadığı anlamına gelmediğini ifade eden Gerçekçi görüşüne sınıf öğretmeni adaylarından daha çok katıldıkları tespit edilmiştir. İlgili alan yazın incelendiğinde mevcut araştırma bulguları Doğan Bora’nın (2005) ve Saraç’ın (2012) yaptığı araştırma sonuçları ile paralellik göstermektedir. Bilimsel buluşlarda cinsiyetin etkisinin olup olmadığı ile ilgili görüşlerin alındığı madde incelendiğinde fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 55.3) sınıf öğretmeni adaylarına (% 270 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 30.3) göre daha Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu bulunmuştur. Yetersiz bakış açısına ise; sınıf öğretmeni adaylarının (% 47.1) fen bilgisi öğretmeni adaylarına (% 31.6) göre daha fazla sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu durum bilimsel buluşlarda fen bilgisi öğretmen adaylarının kadın-erkek eşitliğine sınıf öğretmeni adaylarına göre daha olumlu düzeyde baktığının bir göstergesi olabilir. İlgili alan yazın incelendiğinde, Doğan Bora (2005), Beşli (2008) ve Saraç’ın (2012) yaptığı çalışma bulgularının eldeki araştırma bulgusunu desteklediği söylenebilir. Bilim insanlarının bazen paylaşma, dürüstlük ve bağımsızlık gibi bilimin kurallarını çiğneyip çiğnemedikleri ile ilgili ifadelerin bulunduğu madde incelendiğinde, öğretmen adaylarının Kabul Edilebilir görüşlere sahip oldukları görülmüştür. Fen bilgisi öğretmeni adaylarının (% 17.1) sınıf öğretmeni adaylarına (% 7.6) göre düşük düzeyde de olsa daha çok Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu tespit edilmiştir. Doğan Bora (2005) ve Saraç (2012) çalışmalarında öğretmen adaylarının bilim insanlarının bilimin kurallarını çiğneyip çiğnemedikleri ile ilgili daha çok Yetersiz ve Kabul Edilebilir görüşlere sahip olduklarını belirlemişlerdir. Bu bulgu günümüz toplumunda rekabetin kaçınılmaz bir durum olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Özellikle son yıllarda öğretmenlerin atanmaları sırasında yaşanan rekabetin bu sorunun cevabına da yansıdığı düşünülmektedir (Saraç, 2012). Bilim insanının sosyal ilişkileri ile bilimsel çalışmalar arasındaki ilişki için bu ilişkilerin bilim insanlarını gözlem yapmaya teşvik ettiği ve toplumsal araştırmalar için teşvik ettiği düşüncesini ifade eden Kabul Edilebilir görüşlere fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 47.7) ve sınıf öğretmeni adaylarının (% 47.0) benzer oranlarda cevap verdiği tespit edilmiştir. Aynı zamanda bilim insanlarının etkileşim içinde oldukları insanların fikirlerinden, deneyimlerinden yararlandığını söyleyen Gerçekçi görüşü ifade eden seçeneğini de öğretmen adayları en çok tercih etmişlerdir. Bu bulgu, öğretmen adaylarının bilim insanlarının etraflarındaki kişilerin görüşlerini önemsediğine inandıklarının bir göstergesi olabilir. Doğan Bora’nın (2005) fen bilgisi öğretmenleri ve adayları ile ve Saraç’ın (2012) sınıf öğretmeni ve adayları ile yaptığı çalışmalarda da benzer sonuçlara ulaşmıştır. 271 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Bilim insanlarının sahip oldukları inançların yaptıkları gözlemler üzerine etkisi ile ilgili fen bilgisi (% 82.9) ve sınıf öğretmeni (% 83.3) adaylarının Gerçekçi görüşlere yüksek ve benzer oranlarda sahip oldukları belirlenmiştir. Aslan (2009) çalışmasında bu durumu aynı nesneye veya manzaraya aynı yerden bakan iki gözlemcinin aynı şeyleri görebilecekleri düşünülse de gözlemcilerin gördüğü şey, geçmiş tecrübelerine, bilgisine ve beklentilerine bağlı olduğu şeklinde açıklamıştır. Bilimsel modellerin gerçeğin kopyası olup olmadığı ile ilgili sınıf öğretmeni adaylarının, fen bilgisi öğretmen adaylarına göre daha fazla bilimsel modellerin gerçeğin kopyası olduğunu yansıtan Yetersiz görüşlere sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır. İlgili alan yazın incelendiğinde, bilimin doğası ile ilgili bu özelliğin ölçüldüğü pek çok çalışmada katılımcıların bu konuda yetersiz görüşlere sahip oldukları bulunmuştur (Arı, 2010; Doğan Bora, 2005; Erdoğan, 2004; Lederman ve ark., 2002; Liu ve ark., 2007; Palmquist ve ark., 1997; Saraç, 2012;). Bilim insanlarının doğada yaptıkları sınıflandırmalar hakkındaki bakış açılarını ortaya çıkarmayı hedefleyen madde bulguları incelendiğinde, fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 50.0), sınıf öğretmeni adaylarına (% 40.9) göre daha Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu görülmektedir. Bu bulgu Arı (2010), Aslan (2009), Doğan Bora (2005), Erdoğan (2004) ve Saraç ‘ın (2012) çalışmalarının sonuçları ile örtüşmektedir. Bilimsel bilginin değişebilirliği ile ilgili sınıf öğretmeni adaylarının (% 50.0), fen bilgisi öğretmen adaylarına (% 40.9) göre daha Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuca göre öğretmen adaylarının bilimsel bilgininin değişebilirliği konusunda çağdaş bilim anlayışına inandıkları söylenebilir. Bu sonuçlar ilgili alan yazındaki diğer araştırmaların sonuçlarıyla benzerlik göstermektedir (Arı, 2010; Aslan, 2009; Beşli, 2008; Doğan Bora, 2005; Saraç, 2012). Hipotez, teori ve kanun arasında bir hiyerarşi olup olmadığı ile ilgili fen bilgisi (% 84.2) ve sınıf öğretmeni adaylarının (% 93.8) büyük çoğunluğunun Yetersiz görüşler belirttiği sonucuna ulaşılmıştır. Fen bilgisi öğretmen adaylarının % 43.4’ü ve sınıf öğretmeni adaylarının % 75.4’ü “hipotez teoriye, teori kanuna dönüşebilir” Yetersiz görüşünü belirtirken, fen bilgisi öğretmen adaylarının % 15.8’i ile sınıf öğretmeni adaylarının % 6.2’si “Teoriler kanun olamaz; 272 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 çünkü kanunlar olguları genel olarak tanımlar, teoriler ise bu kanunları açıklar” Gerçekçi görüşünü ortaya koymuşlardır. McComas’ ın (2000) da belirttiği gibi bu durum bilimsel fikirlerin hiyerarşik bir yapısının bulunduğu ile ilgili yanlış inanışla açıklanabilir. Bu bulguya göre öğretmen adaylarının geleneksel bilim anlayışına inandıkları söylenebilir. Hipotez-teori ve yasa arasında bir hiyerarşi olduğu kavram yanılgısına literatürdeki araştırmalarda da oldukça sık rastlanmaktadır (Abd-El Khalick, 2006; Arı, 2010; Aslan, 2009; Doğan Bora, 2005; Erdoğan, 2004; Kenar, 2008; Liu ve ark., 2007; Parker ve ark., 2008; Ryan ve ark., 1992; Saraç, 2012; Tatar ve ark., 2011). Bilimsel bilginin gelişmesi ile tahminler arasındaki ilişki ile ilgili sınıf öğretmeni adaylarının (% 72.7), fen bilgisi öğretmen adaylarına (% 67.1) göre daha çok Kabul Edilebilir görüşlere sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Aynı şekilde, teorilerin özellikleri ile ilgili de, sınıf öğretmeni adaylarının (% 40.9), fen bilgisi öğretmen adaylarına (% 27.6) göre “Bazı iyi teoriler basit, bazıları ise karmaşık olabilir” şeklindeki görüşleri ile daha fazla Gerçekçi bakış açısına sahip olduğu tespit edilmiştir. İlgili alan yazın incelendiğinde Arı (2010), Doğan Bora (2005) ve Saraç’ın (2012) yaptığı çalışma bulgularıyla eldeki araştırma bulgularının birbirini desteklediği söylenebilir. Bilimsel yöntem basamakları ve bilim insanlarının çalışmalarındaki hatalar ile ilgili katılımcılar genel olarak Kabul Edilebilir görüşler yansıtmışlardır. Fen bilgisi (% 47.4) ve sınıf öğretmeni adayları (% 41.6) bilim insanlarının geçerli, açık, mantıklı sonuçlar sağlaması ve bilimsel yöntemin bir çok bilim insanı için uygun olması nedenleriyle bilimsel yöntem basamaklarının kullanıldığı Kabul Edilebilir görüşlerini belirtmişlerdir. Abd-El Khalick (2001) fen bilgisi öğretmen adaylarıyla gerçekleştirdiği çalışmasında adayların “Doğru ve kesin bilgiye tek bir bilimsel yöntemle ulaşılabilinir” şeklindeki geleneksel görüşlerini tespit etmiştir. “Hatalar bilimin ilerlemesini yavaşlatır ve bazı hatalar yeni ve büyük buluşlara neden olabilir” Kabul Edilebilir görüşlerini de fen bilgisi öğretmen adaylarının % 47.4’ ünün ve sınıf öğretmeni adaylarının % 41.6’sının ifade ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bilimsel bilginin kesinliği ve belirsizliği ile ilgili hem fen bilgisi hem de sınıf öğretmeni adaylarının yarısından fazlası Gerçekçi 273 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 görüşler belirtmişlerdir. Bilimsel bilginin kesin olmaması ile ilgili sınıf öğretmeni adayları (% 62.1), fen bilgisi öğretmen adaylarına (% 52.6) göre daha Gerçekçi bakış açısına sahiptir. Bu sonuca göre sınıf öğretmeni adayların fen bilgisi öğretmen adaylarına göre daha yüksek oranda geleceği kimsenin kesin olarak tahmin edemeyeceğini ve bazı bilgilerin daima eksik olduğunu düşündükleri söylenebilir. İlgili alan yazın incelendiğinde Doğan Bora (2005) ve Saraç’ın (2012) yaptığı çalışma bulgularıyla eldeki araştırma bulgularının birbirini desteklediği söylenebilir. Bilimsel bilginin epistemolojik durumu ile ilgili görüşleri ortaya çıkarmayı hedefleyen anketin üç maddesi içinde öğretmen adaylarının Yetersiz ve Kabul Edilebilir görüşlere sahip oldukları tespit edilmiştir. Fen bilgisi öğretmen adaylarının % 32.9’unun, sınıf öğretmeni adaylarının ise %34.8’inin “Bilim insanları bilimsel kanunları icat ederler” gerçekçi görüşüne sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Hipotezlerin icat mı yoksa keşfediliyor mu sorusuna öğretmen adaylarının verdikleri cevap incelendiğinde sınıf öğretmeni adaylarının (% 57.6) ve fen bilgisi öğretmen adaylarının (% 53.9) yarıdan fazlasının Yetersiz bakış açısına sahip olduğu belirlenmiştir. Teorilerin icat mı yoksa keşfediliyor mu sorusuna fen bilgisi öğretmen adaylarının % 46.1’inin ve sınıf öğretmeni adaylarının % 39.4’ünün Kabul Edilebilir cevaplar verdiği sonucuna ulaşılmıştır. Öğretmen adaylarının bilimsel bilginin epistemolojik durumu ile ilgili maddelere verdikleri cevaplar incelendiğinde, öğretmen adaylarının geleneksel bilim anlayışına daha yakın düşüncelere sahip oldukları söylenebilir. Çalışmanın bu sonucuna benzer sonuçlara diğer araştırmalarda da rastlanmaktadır (Aslan, 2009; Doğan Bora, 2005; Erdoğan, 2004; Ryan ve ark., 1992; Saraç, 2012 ). Bilimsel çalışmaların bilim insanlarının bakış açıları ile ilişkileri hakkında fen bilgisi (% 57.9) ve sınıf öğretmeni adaylarının (% 37.9) Kabul Edilebilir görüşlere sahip oldukları görülmüştür. Bu sonuca göre öğretmen adayları genel olarak, bilim insanlarının zeki olduklarını, aynı anda değişik alanlarda çalışmış olabileceklerini ve bilimsel düşünceler örtüştüğü için bilim insanlarının birbirlerini anlamalarının kolay olduğunu düşünmektedirler. İlgili alan yazın incelendiğinde Doğan Bora (2005), Saraç (2012) ve Arı’nın (2010) 274 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 çalışma sonuçlarının eldeki araştırma bulgusuyla örtüştüğü görülmektedir. Öğretmen adaylarının bilimin doğasına yönelik görüşlerinin öğrenim gördükleri anabilim dalı değişkenine göre; toplumun bilim üzerindeki etkisi, bilim insanlarının karakteristik özellikleri, bilimsel bilginin doğası alt boyutlarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Diğer alt boyutlarda fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarının birbirine benzer cevaplar vererek, anlamlı bir farklılığın olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Arı (2010) çalışmasında, öğretmen adaylarının bilimin doğası hakkında bazı kavram yanılgılarına sahip olduklarını tespit etmiştir. Aynı zamanda, öğretmen adaylarının öğrenim gördükleri anabilim dallarına göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu sonucuna ulaşmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir. • Fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adaylarına bilimsel bilginin nasıl üretildiği, kullanıldığı ile ilgili kavram yanılgılarını ortadan kaldırabilecek etkinlikler düzenlenebilir. • Sınıf öğretmeni adaylarına yönelik olarak bilimin doğası hakkında çağdaş bakış açısı kazandıracak etkinlikler hazırlanıp uygulanarak bilimin doğasını daha iyi anlamaları sağlanabilir. • Bu çalışma fen bilgisi ve sınıf öğretmeni adayları ile gerçekleştirilmiş olup nicel veriler üzerinde çalışılarak genellemelere ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda daha net genellemelere ulaşabilmek için nitel çalışmalar yapılması önerilebilir. Kaynaklar AAAS, 1993. Science for all Americans: Project 2061. Oxford University Press, New York. Abd-El-K.Halick, F., Bell, R.L. & Lederman, N. G. (1998). The Nature of Science And Instructional Practice: Making The Unnatural Natural. Science Education, 82, 417-436. Abd-El-Khalick, F. & Lederman, N. G. (2000). Improving Science Teachers' Conceptions of Nature of Science: A Critical Review of the Literature. International Journal of Science Education. 22, 665-701. 275 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Abd-El-Khalick, F. (2001). Embedding Nature of Science Instruction in Preservice Elementary Science Courses: Abandoning Scientism, But. Journal of Science Teacher Education. 12(3), 215-233. Abd-El-Khalick, F. (2006). Preservice and Experienced Biology Teachers' Global and Specific Subject Matter Structures: Implications for Conceptions Of Pedagogical Content Knowledge. Eurasia Journal of Mathematics, Science and Technology Education, 2(1), 1-29. Aikenhead, G. (1987). High school graduates’ beliefs about science-technology society. III. Characteristics and limitations of scientific knowledge. Science Education, 71(4), 459–487. Aikenhead, G., Fleming, R. W. & Ryan, A. G. (2013, Temmuz 2). CDN 5 form of VOSTS, http://www.usask.ca/education/people/aikenhead/vosts.pdf, 1989. (Erişim Tarihi: 2012, 2 Temmuz). Altındağ, C. (2010). Bilimin Doğasını Öğretmen Adaylarına Öğretmeye Yönelik Bir Çalışma. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Pamukkale Üniversitesi, Denizli. Altun Yalçın, S., Kahraman, S., Açışlı, S. & Yılmaz, Z. A. (2010). Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Bilimin Doğası Konusundaki Görüşlerinin Tespit Edilmesini. Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 3(2), 181-197. Arı, Ü. (2010). Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının ve Sınıf Öğretmen Adaylarının Bilimin Doğası Hakkındaki Görüşlerinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Fırat Üniversitesi, Elazığ. Aslan, O., Yalçın N. & Taşar, M. F. (2009). Fen ve Teknoloji Öğretmenlerinin Bilimin Doğası Hakkındaki Görüşleri. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 10(3), 1-8. Bell, R., Lederman, N. G. & Abd-El-Khalick, F. (2000). Developing and Acting Upon 114 One’s Conception of Nature Of Science: A follow-up study. Journal of Research in Science Teaching. 37, 563–581. Beşli, B. (2008). Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Bilim Tarihinden Kesitler İncelemelerinin Bilimin Doğası Hakkındaki Görüşlerine Etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu. Briscoe, C. (1991). The Dynamic Interactions Among Beliefs, Role Metaphors And Teaching Practices. A Case Study of Teacher Change. Science Education. 75(2), 185-99. Büyüköztürk, Ş. (2010). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı. Pegem A.: Ankara Çakır, Ç., N. (2012). Sınıf öğretmenlerinin bilimin doğasına ilişkin görüşleri ve bilimsel tutum ile fen öz yeterlik düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi: Kütahya örneği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Uşak Üniversitesi, Uşak. 276 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Çepni, S., Ayvacı, H. Ş. & Bacanak, A. (2006). Fen Eğitiminde Yeni Bir Bakış: Fenteknoloji- Toplum. Pegem Yayıncılık: Trabzon. Demirbaş, M., Bozdoğan E. A. & Özbek, G. (2012). An Analysis from Different Variables of Views of Pre-Service Science Teachers in Turkey on the Nature of Science. Research Journal of Recent Sciences, 1(8), 29-35. Doğan Bora, N. (2005). Türkiye Genelinde Ortaöğretim Fen Branşı Öğretmen ve Öğrencilerinin Bilimin Doğası Üzerine Görüşlerinin Araştırılması. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Gazi Üniversitesi, Ankara. Driver, R., Leach, J., Millar, R. & Scott, P. (1996). Young People’s Images of Science, Open University Press, Buckingham. Elby, A., & Hammer, D. (2001). On the substance of a sophisticated epistemology. Science Education. 85(5), 554-567 Erdoğan, R. (2004). Investigation of the Preservice Science Teachers’ Views on Nature of Science. Unpublished Master’s Thesis. Middle East Technical University, Ankara. Gürses, A., Doğar, Ç. & Yalçın, M. (2005). Bilimin Doğası ve Yüksek Öğrenim Öğrencilerinin Bilimin Doğasına Dair Düşünceleri. Milli Eğitim Dergisi. 166. Hand, B., Lawrence, C. & Yore, L. D. (1999). A Writing in Science Framework Designed To Enhance science Literacy. International Journal of Science Education. 21(10), 1021-1035. Hogan, K. (2000). Exploring A Process View of Students’ Knowledge About The Nature Of Science. Science Education. 84, 51-70. Kahyaoğlu, E. (2004). Turkish Preservice Science Teachers’ Views on STS: Characteristics of Scientists’ Work. Unpublished Master’s Thesis. Middle East Technical University, Ankara. Karasar, N. (2004). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Nobel: Ankara. Kenar, Z. (2008). Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Bilimin Doğası Hakkındaki Görüşleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir. Küçük, M. (2006). Bilimin Doğasını İlköğretim 7. Sınıf Öğrencilerine Öğretmeye Yönelik Bir Çalışma. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon. Lederman, N. G. (1992). Students’ and Teachers’ Conceptions of the Nature of Science: A Review of the Research. Journal of Research in Science Teaching. 29, 331-359. Lederman, N. G., Abd-El-Khalick, F., Bell, R. L. & Schwartz, R. S. (2002). Views of Nature of Science 131 Questionnaire: Toward valid and meaningful assessment of learners’ conceptions of nature of science. Journal of Research in Science Teaching. 39, 497–521. 277 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Lederman, N.G. (2007). Nature of science: Past, present, and future. In S.K. Abell, & N.G. Lederman, (Editors), Handbook of research in science education (pp 831-879). Mahwah, New Jersey: Lawrence Erlbaum Publishers. Liu, S. Y. & Lederman, N. G. (2007). Exploring Prospective Teachers’ Worldviews and Conceptions of Nature of Science. International Journal of Science Education. 29(10), 1281–1307. Macaroğlu, E., Baysal, N. Z. & Şahin, F. (1999). İlköğretim Öğretmen Adaylarının Bilimin Doğası Hakkındaki Görüşleri Üzerine Bir Araştırma. D.E.Ü Buca Eğitim Fakültesi Dergisi. Özel Sayı. 10, 55-62. Mccomas, W. F. (2000). The principal elements of the nature of science: dispelling the myths In W. F. McComas (Ed.), The nature of science in science education. Rationales and Strategies. Dordrecht, The Netherlands: Kluwer Academic. M.E.B. (2005). İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi, 4-8 Sınıflar Öğretim Programı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, Ankara. M.E.B. (2013). Fen Bilimleri Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu (3., 4., 5., 6., 7. ve 8. sınıflar). Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. Moss, D. M., Abrams, E. D. & Robb, J. (2001). Examining Student Conceptions of the Nature of Science. International Journal of Science Education. 23(8), 771-790. Murcia, K. & Schibeci, R. (1999). Primary Student Teacher’ Conceptions of the Nature of Science. International Journal Of Science Education. 21(11), 1123–1140. Niaz, M. (2009). Progressive Transitions İn Chemistry Teachers’ Understanding of Nature of Science Based On Historical Controversies. Science & Education 18, 3–65. Özbudak, Z. (2010). Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Bilimin Doğasını Anlama Düzeylerinin Tespit Edilmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli. Özcan, I. (2011). Bilimin Doğası İnanışlarına Yönelik Bir Ölçeğin Geliştirilmesi ve Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Bilimin Doğası İnanışlarının Tespiti. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi, İstanbul. Palmquist, B. & Finley, F. N. (1997). Preservice Teacher’ Views of the Nature of Science During a Postbaccalaureate Science Teaching Program. Journal of Research in Science Teaching. 34(6), 595–615. Reif, F. & Larkin, J.H. (1991). Cognition in Scientific and Everyday Domains: Comparison and Learning Implications. Journal of Research in Science Teaching. 28(9), 733-760. Ryan, A. G. & Aikenhead, G. S. (1992). Students’ Preconceptions about the Epistemology of Science, Science Education, 76, 559-580. 278 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 Rubba, P. A., Bradford, C. S. & Harkness, W. J. (1996). A New Scoring Procedure for The Views on Science-Technology-Society Instrument. International Journal of Science Education.18, 387–400. Sadler, T. D., Chambers, F. W. & Dana, L. Z. (2004). Student Conceptualizations of The Nature of Science in Response to A Socioscientific issue. International Journal of Science Education. 26(4), 387–409. Saraç, E. (2012). Sınıf Öğretmenleri ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimin Doğasına İlişkin Görüşleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Akdeniz Üniversitesi, Antalya. Şahin, N., Deniz, S. & Görgen, I. (2006). Student Teachers’ Attitudes Concerning Understanding The nature Of Science in Turkey. International Education Journal, 7, 51–55. Tatar, E., Karakuyu, Y. & Tüysüz, C. (2011). Sınıf Öğretmeni Adaylarının Bilimin Doğası Kavramları Hakkındaki Yanlış Anlamaları. Buca Eğitim Fakültesi Dergisi. 29, 153-161. Wong, D. E. (2002). To Appreciate Variation Between Scientist: A Perspective for Seeing Science’s Vitality. Wiley Periodicals, International Science Education. 86, 386–400. Yalvaç, B. & Crawford, B. (2002). Eliciting prospective science teachers’ conceptions of the nature of science in Middle East Technical University (METU), in Ankara. Paper presented at the annual meeting of the Proceedings of the 2002 Annual International Conference of the Association for he Education of Teachers in Science (pp. 228-266), Pensacola, FL. Association for he Education of Teachers in Science (ERIC Document Reproduction Service No. ED 465 602) Yalçın, S. A. & Yalçın, S. (2011). Analyzing Elementary Teachers’ Views on The Nature of Science According to Their Academic Levels. Procedia Social and Behavioral Sciences. 15, 942–946. Yenice, N. & Saydam, G. (2010). The Views of the 8th Grade Students About Nature Of Scientific Knowledge. Procedia Social and Behavioral Sciences, 2, 50125017. Zeidler, D. L., Walker, K. A., Ackett, W. A. & Simmons, M. L. (2002). Tangled Up in Views: Beliefs in the Nature of Science and Responses to Socioscientific Dilemmas. Science Education. 86, 343 – 367. Extended Summary In recent years scientific knowledge has been tremendeously expanded and the effects of technological advances on our life has become much more visible. Therefore, the current age necessitates those individuals who could correctly employ and comprehend science and scientific knowledge. As a result educational policies and programs attempt to produce those individiuals with higher levels of awareness on science and technology. Given that both classroom teachers and then science 279 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 teachers have impartant roles to play in this regard the identification of both group of teachers’ knowledge level about the nature of science and their misconceptions is required. Aim The aim of this study are to reveal the knowledge level about the nature of science among prospective science teachers and prospective classroom teachers and to analyse their views on the nature of science based on their field of study. Method The study was designed as a scanning research. The participants of the study are 142 prospective science teachers and prospective classroom teachers attending an university in the western part of Turkey. They were first grade and fourth grade undergraduate students. In order to reveal their views on the nature of science the VOSTS developed by Aikenhead, Ryan and Fleming (1989). It is composed of 114 multiple choice items and includes eight sections: “science and technology, the effects of society on science and technology, the effects of science and technology on society, characteristics of scientists, social nature of scientific knowledge, social nature of technology, and nature of scientific knowledge”. Doğan Bora (2005) adapted it into Turkish and carried out relibility and validity analyses. Following the analyses the number of items was reduced to 25 and its internal consistency was found to be.72. The views of four specialists about the internal consistency of the items were also taken. Discussion and Conclusion The findings obtained indicated that the participants have realist views on the effects of society on science, the effects of science on society, characteristics of scientist, nature of observations, nature of classification systems, provisional nature of scientific knowledge and changeability of scientific knowledge. It was further found that their knowledge is not efficient in regard to the relationship between scientific discoveries and gender, nature of scientific models, relationship between scientific hypothesis-theory-scientific laws and epistemological nature of knowledge. In addition student science teachers were found to have much more realistic perspective in regard to the definition of science. They also reported much more realistic views about the effects of society on science which was evaluated by two items in the test. The same phenomena was expressed in a realistic but not efficient way by the student classroom teachers. It was concluded that both groups of student teachers had both realistic and inefficient views about the effects of science on society. The same finding was also found about the characteristics of 280 N.Yenice,B.Özden… / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi,17(1)(2015), 237-281 scientists for both groups of participants. Both group of student teachers reported realistic views at the similar levels in regard to the beliefs of scientists: 82.9 % of student science teachers and 83.3 % of student classroom teachers. In regard to classifications made by scientists it was found that student science teachers (50.0 %) have much more realistic perspectives in contrast to student classroom teachers %). Student classroom teachers (50.0%) were found to have more realistic perspective about the changeability of scientific knowledge in contrast to student science teachers (40.9 %). Majority of the participants reported inefficient views about whether or not there is a hierarchy between hypothesis, theory and scientific laws: 84.2 % of student science teachers and 93.8 % of student classroom teachers. As indicated by McComas (2000) this misconceptions relies on the assumption that the scientific views have a hierarchical nature. Therefore, it can be argued that the participants have a traditional science perspective. Misconception of the hierarchical nature of hypothesis, theory and scientific law is also frequently reported in the literature. More than half of the participants as a whole reported realistic views about the certainty and vague nature of the scientific knowledge. Both groups had inefficient but acceptable views about epistemological nature of scientific nature. Furthermore, the field of study was found to have statististically significant effects on the subdimensions of the effects of society on science, the characteristics of scientists, and the nature of scientific knowledge. In other subdimensions both groups reported similar answers and therefore there was no statistically significant difference in this regard. **** 281 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 Suça Eğilimi Olan Lise Öğrencilerinin Ailelerine İlişkin Algıları The Perceptions of Tendency to Crime’s High School Students Regarding Their Family DOI=http://dx.doi.org/10.17556/jef.88333 Sevda ASLAN * Özet Bu araştırmanın amacı, suça itilmiş ve suça eğilimli olan lise öğrencilerinin ailelerine ilişkin algılarının belirlenmesidir. Veriler, 2011-2012 öğretim yılı bahar döneminde beş lisede öğrenim görmekte olan 142 öğrenciden elde edilmiştir. Bu araştırmada, veri toplama aracı olarak Türker (1977) tarafından geliştirilmiş olan Sosyoekonomik Bakımdan Dezavantajlı Öğrenciler Formu kullanılmıştır. Forma verilen cevaplara ilişkin frekans ve yüzdeler hesaplanacaktır. Sonuçta suça itilmiş ve suça eğilimli olan lise öğrencilerinin aileleriyle ilişkilerine ilişkin en olumlu algılamalarının ailenin kendileriyle ilgili düşünce, karar ve davranışlardan en uygun olanları seçeceğine ve en doğruyu yapacağına güvenmesi, ailenin derslerdeki başarı durumuyla ilgilenmesine ve evden uzakta kalındığında doğru hareket edileceğine anne ve babaların güvenmelerine ait olduğu görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Suça Eğilim, Lise Öğrencisi, Aile, Algı. Abstract The aim of this study is to determine the perceptions regarding committing crime and tendency to crime high school students’ family. The data was gathered from 142 students from five high school students in the spring term of 2011-2012 academic term. Developed by Türker (1977), the Disadvantaged Students Form with respect to Socioeconomic was used as a data collection instrument. The frequencies and percentages of the answers in relation to the form were calculated. In conclusion, It was found that, regarding the perception of committing crime and tendency to crime high school students with relationships their family, students’ most positive perceptions were related to their family trust that their opinion, decision and behaviour which they will choose and do the most suitable theirselves, being interested in their course’s success by family, trusting their behaviour far away from home by family. Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fak. Eğitim Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı, e-posta: [email protected] * 282 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 Keywords: Tendency to crime, High School Student, Family, Perception.. Giriş Sosyoekonomik bakımdan dezavantajlı çocukların eşit eğitim öğretim olanaklarını eşleştirme ve birbirine yaklaştırma çabaları çok önemlidir. Bireylerin daha doğuştan birbirinden farklı yetenekleri, değişik çevresel etmenlerle okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretimi içine alan kültürel gelişmelerle farklı özellikler gösterebilmektedir. Çocukların, özellikle dezavantajlı çocukların okuldaki başarılarında zihinsel faktörlerinin yanı sıra aile ve çevre özellikleri, öğretim kalitesi, öğrencilerin okula, öğretmene, okul yöneticilerine tutumları, benlik kavramı, akademik beklenti düzeyi gibi zihinsel olmayan etmenlerin etkisi bulunmaktadır. Bu faktörler doğrultusunda bireyin getirdiği kişilik yapısı ergenlik yıllarında güven ve güvensizlik duygularının kendi içinde dengesini etkilemektedir. Eğer birey bebeklik çağından başlayarak ergenlik yıllarına kadar getirdiği kişilik yapısında temel güven duygusu yerine temel güvensizlik, bağımsızlık yerine kararsızlık, girişim yerine suçluluk, başarı yerine yetersizlik duygusuyla bir benlik geliştirdiyse, bu yapı ergenlik çağının doğal bunalımları sırasında çok fazla zorlanacaktır. Ergenlik çağında bazı kişilik yapılarının diğer çağlara göre fazla zorlandığı ve ego bütünleşmesini güçleştirecek biçimlerde parçalandığı görülmektedir. Suç işleme, intihar olayları ve ruh hastalıklarının ilk nöbetlerinin görülüşündeki sıklık, güvensiz ve sağlıksız kişilik yapılarının, ergenlik çağının iç ve dış kaynaklı zorlanmaları karşısında, kendisi için sağlıklı bir çıkış yolu bulamayan, sağlıksız çözüm yollarıdır (Kılıçcı, 2000). Bu sağlıksız çözüm yollarının kullanan sosyoekonomik bakımdan dezavantajlı çocuklar anne, baba ve kardeşlerin öğrenim düzeylerinin genellikle aile yaşam koşullarının güç, yüksek olmaması, ailede birey sayısının fazla, evin dar ve gürültülü olması, yakın çevrede örnek olabilecek okumuş yetişkinlerin bulunmaması gibi nedenlerle eğitimi avantajlı öğrenciler kadar geliştirme imkânı bulamamaktadır (Weiner ve Murray, 1967; Kahl, 1967). Veland, Midthassel ve Idsoe (2009) 11-16 yaş arasında 7372 öğrenciyle 283 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 yaptıkları çalışmada, sosyoekonomik statü ile sosyal kaynaştırma arasında anlamlı, fakat zayıf bir ilişki bulunmuştur. Okulda algılanan sosyal kaynaştırmada sosyoekonomik düzeyin etkilerinde, dezavantajlıların sosyal geçmişinin etkisinin olduğu belirlenmiştir. Uzun dönemli eğitim çıktıları için kritik dönem olan ilköğretim, yaşamın önemli bir parçasıdır (Alexander, Entwisle ve Dauber, 2002; Entwisle, 1995; Entwisle ve Alexander, 1989). Okul öncesi ve birinci sınıfta çocukların deneyimleri köklü bir temelle koyulmalıdır. Okullar ve öğretmenler önemli olmasına rağmen, ebeveynler çocukların yaşantılarının belirlenmesinde anahtardır. Ek olarak araştırmalarda, ilköğretimde akademik veya davranışsal başarıyla çocukların eğitiminin bağlantısında ebeveynler ilişkili bulunmuştur (Domina, 2005; Englund, Luckner, Whaley ve Egeland, 2004). Ergenlik döneminde akademik veya davranışsal başarı ile ergen eğitimi bağlantısı ebeveynlerle ilişkili bulunmuştur (Falbo, Lein ve Amador, 2001; Hoover-Dempsey ve Sandler, 1995; Jeynes, 2007; Muller, 1993; SuiChi ve Willms, 1996). Yukarıda belirtilenler doğrultusunda bireyin ailesi zihinsel gelişimi, akademik başarısı, okulun sosyal çevresiyle kaynaşması ve olumlu davranış değişiminde önemli yeri vardır. Bu doğrultuda, özellikle ergenlik döneminde aile ergenin akademik, sosyal, duygusal gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle bu çalışmada suça itilmiş ve suça eğilimli olan lise öğrencilerinin ailelerine ilişkin algılarının belirlenmesi ve var olan durumun ortaya konulması amaçlanmıştır. Yöntem Geçmişte ya da hâlen var olan bir durumu, var olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırmalar, tarama modeline göre düzenlenmiş araştırmalardır (Karasar, 2003). Bu araştırmada da suça itilmiş ve suça eğilimi olan lise öğrencilerinin ailelerine ilişkin algılarının belirlenmesiyle var olan bir durum ortaya konulmuştur. Bu doğrultuda, bu araştırma tarama modelinde desenlenmiş bir araştırmadır. 284 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 Araştırma Grubu Araştırmanın çalışma grubunu 2011-2012 eğitim öğretim yılı bahar döneminde beş lisenin 9., 10., 11. ve 12. sınıflarına devam eden suça itilmiş ve eğilimi olan emniyette kayıtları bulunan öğrencilerden 23 kız, 119 erkek olmak üzere toplam 142 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmaya katılan öğrencilerin 23 (%16.2, yaş ortalaması=16.35, SD=1.15)’ü kız, 119 (%83.8, yaş ortalaması=16.99, SD=1.05)’u erkektir. Veri Toplama Aracı Bu araştırmada, veri toplama aracı Türker (1977) tarafından lise sosyoekonomik bakımdan avantajsız öğrencilere yönelik hazırlanan Formun, araştırmanın amacı doğrultusunda aileyle ilişkiler kısmına ilişkin 11 maddesi kullanılmıştır. Form’da 11 maddeye verilen cevaplara ilişkin frekans ve yüzdeler hesaplanmıştır. Bulgular Aşağıda sosyoekonomik bakımdan avantajsız öğrencilere yönelik hazırlanan Formun 11 maddesine ilişkin suça itilmiş ve suça eğilimli olan öğrencilerin algılarına ait frekanslar ve yüzdelikler her bir maddeye göre sırasıyla verilmiştir. Tablo 1. Annenin Okul Çalışmalarında Güçlükle Karşılaşıldığında Yardımcı Olma Durumuna İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı n 27 64 51 Hiçbir zaman Ara sıra Her zaman % 19.0 45.1 35.9 Tablo 1’e bakıldığında öğrencilerin %45.1’nin annelerinin okul çalışmalarında güçlükle karşılaşıldığında ara sıra yardımcı oldukları görülürken, %19.0’nun ise annelerinin okul çalışmalarında güçlükle karşılaşıldığında hiçbir zaman yardımcı olmadıkları şeklinde algıladıkları görülmektedir. 285 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 Tablo 2. Babanın Okul Çalışmalarında Güçlükle Karşılaşıldığında Yardımcı Olma Durumuna İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı n 26 59 57 Hiçbir zaman Ara sıra Her zaman % 18.4 41.5 40.1 Tablo 2’e bakıldığında öğrencilerin %41.5’nin babalarının okul çalışmalarında güçlükle karşılaşıldığında ara sıra yardımcı oldukları görülürken, %18.4’nün ise babalarının okul çalışmalarında güçlükle karşılaşıldığında hiçbir zaman yardımcı olmadıkları şeklinde algıladıkları görülmektedir. Tablo 3. Aileyle Olan İlişkilere Göre Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı Bozuk Bazen bozuk olmakla beraber oldukça iyi İyi Çok iyi n 7 38 % 4.9 26.8 44 53 31.0 37.3 Tablo 3’e bakıldığında öğrencilerin %37.3’ünün ailesiyle olan ilişkilerini çok iyi olarak algılarken, %4.9’nun ise ailesiyle olan ilişkilerini bozuk olarak algılamaktadır. Tablo 4. Anne ve Babanın Söz ve Hareketleriyle Sevdiklerini Açıkça Gösterme Durumlarına İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı Hiç göstermiyorlar Bazen gösteriyorlar Gösteriyorlar n 14 % 9.9 33 23.2 44 31.0 286 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 Hep gösteriyorlar 51 35.9 Tablo 4’e bakıldığında öğrencilerin %35.9’nun anne ve babalarının söz ve hareketleriyle sevdiklerini açıkça hep gösterirken, %9.9’nun ise anne ve babalarının söz ve hareketleriyle sevdiklerini hiç göstermedikleri şeklinde algıladıkları görülmektedir. Tablo 5. Anne veya Baba Olunsaydı, Kendi Anneniz veya Babanız gibi Olmayı İsteme Durumuna İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı Onlar gibi olmak istemezdim. Bazı yönlerden onlar gibi olmak isterdim. Tıpkı onlar gibi olmayı isterdim. n 23 % 16.2 80 56.3 39 27.5 Tablo 5’e bakıldığında öğrencilerin %56.3’nün kendi anne veya babası gibi olmayı bazı yönlerden isterken, %16.2’sinin ise kendi anne veya babası gibi olmayı istemedikleri görülmektedir. Tablo 6. Okul Yöneticileri ve Öğretmenleriyle İlgili Görüşmeleri Yapma Durumuna İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı Hiç kimse Daha çok annem Daha çok babam Bazen annem bazen babam Sadece annem Sadece babam n 24 23 36 39 % 16.9 16.2 25.4 27.4 18 2 12.7 1.4 Tablo 6’ya bakıldığında öğrencilerin %27.4’nün okul yöneticileri ve öğretmenleriyle bazen anneleri bazen babaları görüşürken, %1.4’nün ise okul yöneticileri ve öğretmenleriyle sadece babaları görüşmektedir. 287 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 Tablo 7. Ailenin Kendinle İlgili Düşünce, Karar ve Davranışlardan En Uygun Olanları Seçeceğine ve En Doğruyu Yapacağına Güvenmesi Durumuna İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı n 21 18 24 79 Güvenmez Bazen güvenir Kararsızm Her zaman güvenir % 14.8 12.7 16.9 55.6 Tablo 7’ye bakıldığında öğrencilerin %55.6’sının ailesinin düşünce, karar ve davranışlarda en uygun ve en doğruyu seçeceğine ilişkin her zaman, %12.7’sinin ise ailesinin düşünce, karar ve davranışlarda en uygun ve en doğruyu seçeceğine ilişkin bazen güvendikleri şeklinde algıladıkları görülmektedir. Tablo 8. Ailenin Derslerdeki Başarı Durumuyla İlgilenmesine İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı İlgilenmiyor Biraz ilgileniyor Çok yakından ilgileniyor n 14 58 70 % 9.9 40.8 49.3 Tablo 8’e bakıldığında öğrencilerin %49.3’nün ailenin derslerdeki başarı durumuyla çok yakından ilgilenirken, %9.9’unun ise ailenin derslerdeki başarı durumuyla ilgilenmedikleri şeklinde algılandıkları görülmektedir. Tablo 9. Ailelerin Çocuklarını Anlamasının Derecesine İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı Anlamıyorlar Biraz anlıyorlar Bazen anlıyorlar bazen anlamıyorlar Oldukça iyi anlıyorlar Tamamen anlıyorlar 288 n 20 16 54 % 14.1 11.3 38.0 32 20 22.5 14.1 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 Tablo 9’a bakıldığında öğrencilerin %38.0’nin ailelerinin çocuklarını bazen anlıyor bazen anlamıyorlarken, %11.3’nün ise çocuklarını biraz anladıkları şeklinde algıladıkları görülmektedir. Tablo 10. Ailenin Günlük Aile Sorunları, Kuralları ve Yaşama Şekilleri ile ilgili Kararlara Katılmaya İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı n 21 46 32 43 Hiç istemiyor Ara sıra istiyor Sık sık istiyor Her zaman istiyor % 14.8 32.4 22.5 30.3 Tablo 10’a bakıldığında öğrencilerin %32.4’nin aileleri günlük aile sorunları, kuralları ve yaşama şekilleri ile ilgili kararlara ara sıra katılmaları isterken, %14.8’sinin ise günlük aile sorunları, kuralları ve yaşama şekilleri ile ilgili kararlara katılmalarının hiç istenmediği şeklinde algıladıkları görülmektedir. Tablo 11. Evden Uzakta Kalındığında Doğru Hareket Edileceğine Anne ve Babanı Güvenme Durumuna İlişkin Öğrenci Algılarına Ait Frekans ve Yüzdelik Dağılımı n 16 14 55 57 Güvenmezler Bazen güvenirler Çoğu zaman güvenirler Bana güvenleri sonsuzdur % 11.3 9.9 38.7 40.1 Tablo 11’e bakıldığında öğrencilerin %40.1’inin evden uzakta kaldıklarında doğru hareket edeceklerine ebeveynleri sonsuz güvenirken, %9.9’nun ise evden uzakta kaldıklarında doğru hareket edeceklerine bazen güvendikleri şeklinde algıladıkları görülmektedir. 289 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 Tartışma Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre suça itilmiş ve suça eğilimli olan lise öğrencilerinin aileleriyle ilişkilerine ilişkin en olumlu algılamalarının ailenin kendileriyle ilgili düşünce, karar ve davranışlardan en uygun olanları seçeceğine ve en doğruyu yapacağına güvenmesi, ailenin derslerdeki başarı durumuyla ilgilenmesine ve evden uzakta kalındığında doğru hareket edileceğine anne ve babaların güvenmelerine ait olduğu görülmektedir. Havinghurst’e göre çocuğu okulda başarılı olmaya teşvik eden, onu okulun gerektirdiği, dille ilgili ve zihinsel çabalar konusunda gerçekçi bir şekilde hazırlayan ailelerde, zekâ ve akademik başarısı düzeylerinin yüksek olduğu görülmektedir. Öğrencilerin okuldaki başarılarını etkileyen kişilerin başında anne ve babanın geldiğini, bu kişilerin yerini kimsenin alamadığı görülmektedir (Brookover ve arkadaşlarının, 1965). Avantajsız ailelerde anne ve babanın kendilerine düşen görevleri gereği gibi yerine getirmeleri hâlinde, çocukların birçok problemleri çözümlenebilecektir (Akt., Türker, 1977). Bu açıdan suça itilmiş ve suça eğilimli olan lise öğrencilerinin aileleri tarafından davranışları, kararları konusunda desteklenmesi olumlu bir benlik algısı geliştirmelerini ve bu öğrencilerin problemlerine daha gerçekçi çözüm yolları bulabilecekleri söylenebilir. Suça itilmiş ve suça eğilimli olan lise öğrencilerinin en olumsuz algılamaları ise annenin ve babanın okul çalışmalarında güçlükle karşılaşıldığında yardımcı olma durumları ve okul yöneticileri ve öğretmenleriyle ilgili anne veya babanın görüşme yapma durumlarına ilişkin olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçla ilgili olarak araştırmaya katılan öğrencilerin annelerin %47.2’si ve babaların %21.1’nin ilkokul mezunu olduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla ebeveynlerin çocuklarının eğitimlerine ilişkin olumlu davranış geliştirme için yeterli hazırbulunuşluklarının olmadığı söylenebilir. Diğer bir deyişle ebeveynlerin çocuklarının derslerine yönelik olumlu ilgisinin davranışa geçmesinin yeterli olmadığı sonucu çıkarılabilir. Bu çalışmanın en önemli sınırlılığı, çalışmanın sınırlı suça itilmiş ve suça eğilimli lise öğrencileri üzerinde gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bundan sonra gerçekleştirilecek çalışmalarda, lise öğrencil- 290 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 erinin sayısının daha geniş tutulması, bu araştırmanın sonucunun desteklenip desteklenmediği konusunda literatüre katkı sağlayabilir. Sonuç ve Öneriler Araştırmadan elde edilen sonuçlara dayalı olarak aşağıda bazı öneriler verilmiştir: -Bu araştırmanın sonuçları doğrultusunda suça itilmiş ve suça eğilimli lise öğrencilerinin aileleriyle görüşme tekniğinin kullanılarak çalışmalar yapılabilir. -Suça itilmiş ve suça eğilimli lise öğrencileriyle boylamsal çalışmalar önerilebilir. - Suça itilmiş ve suça eğilimli lise öğrencileriyle okulların rehberlik servislerinin iş birliğiyle koruyucu ve önleyici rehberlik çalışmaları gerçekleştirilebilir. Kaynaklar Alexander, K. L., Entwisle, D. R., & Dauber, S. (2002). On the success of failure: A reassessment of the effects of retention in the primary grades. (2nd.ed.). New York: Cambridge University Press. Domina, T. (2005). Leveling the home advantage: Assessing the effectiveness of parental involvement in elementary school. Sociology of Education, 78, 233– 249. Englund, M. M., Luckner, A. E., Whaley, G. J. L., & Egeland, B. (2004). Children’s achievement in early elementary school: Longitudinal effects of parental involvement, expectations, and quality of assistance. Journal of Educational Psychology, 96, 723–730. Entwisle, D. R. (1995). The role of schools in sustaining early childhood program benefits. Future of Children, 5, 133–144. Entwisle, D. R., & Alexander, K. L. (1989). Early schooling as a “critical period” phenomenon. K. K. Namboodiri & R. G. Corwin (Eds.), Sociology of education and socialization (pp. 27-55). Greenwich : JAI Press. Falbo, T., Lein, L., & Amador, N. A. (2001). Parental involvement during the 291 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 transition to high school. Journal of Adolescent Research, 16, 511–529. Hoover-Dempsey, K. V., & Sandler, H. M. (1995). Parental involvement in children’s education: Why does it make a difference? Teacher’s College Record, 97, 310–331. Jeynes, W. H. (2007). The relationship between parental involvement and urban secondary school student academic achievement: A meta-analysis. Urban Education, 42, 82–110. Kahl, J. A. (1967). Educational and occupational aspiration of common man boys. J. I. Roberts (Ed.), School children in the urban slum (pp. 301-302). New York: The Free Press. Karasar, N. (2003). Bilimsel araştırma yöntemi-kavramlar, ilkeler, teknikler. 12. Baskı. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Kılıçcı, Y. (2000). Okulda ruh sağlığı. Ankara: Anı Yayıncılık. Muller, C. (1993). Parental involvement and academic achievement: An analysis of family resources available to the child. B. Schneider & J. S. Coleman (Eds.), Parents, their children, and schools (pp. 77–113). Boulder: Westview Press. Sui-Chi, E. H., & Willms, J. D. (1996). Effects of parental involvement on eighthgrade achievement. Sociology of Education, 69, 126–147. Türker, A. V. (1977). Ankara’daki üç lisede sosyo-ekonomik bakımdan avantajsız öğrencilerin çeşitli özellikleri ve bellibaşlı eğitim ve rehberlik sorunları. Hacettepe Üniversitesi Yayınları C-19, Ankara: Ayyıldız Matbaası. Veland, J., Midthassel, U. V., & Idsoe, T. (2009). Perceived socio-economic status and social inclusion in school: Interactions of disadvantages. Scandinavian Journal of Educational Research, 53(6), 515-531. Weiner, M., & Murray, W. (1967). Another look at the culturally deprived and their levels of aspiration. J. I. Roberts (Ed.), School children in the urban slum (pp. 295). New York: The Free Press. Extended Summary Purpose Making an effort to match and pair the equal education and training opportunities of disadvantaged children is significant in terms of socioeconomic aspect. People have different abilities even at birth and they may also show differences due to various environmental factors and cultural development during their pre-school, primary and secondary school years. Cognitive factors as well as non-cognitive factors such as self concept, the characteristics of family and environment, the quality of teaching, the level of academic expectations, and the attitudes towards school, 292 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 teachers and school administrators have an impact on the school success of children especially the disadvantaged ones. Thanks to these factors, the personality structures of individuals affect the balance of trust and distrust feelings during their adolescence. If individuals carry a personal structure from birth to their adolescence years in which they develop a sense of distrust instead of a sense of basic trust, indecisiveness instead of independence, guiltiness instead of initiative, feelings of inadequacy instead of success, they will struggle to cope with even more challenges in addition to the natural depressions they have during their adolescence years. It is known that during adolescence period some personality structures are challenged more compared with the other periods and this condition gives rise to the disintegration of personality structures in a way that it becomes difficult for the ego to integrate. The cases of committing crimes, committing suicide and bouts of mental illnesses are often observed during this period and they are considered as unhealthy ways to cope with internal and external strains caused by unhealthy and insecure personality structures (Kılıçcı, 2000). Thus, the factors including family, cognitive development, academic success of individuals and their socialization in school contexts play a significant role in developing positive behaviour changes in individuals. Families, in particular, have a huge impact on the academic, social and emotional development of adolescents. Therefore, in this study it is aimed to determine family-related perceptions of high school students who are crime-prone and have been pushed to commit crimes. Method Researches aiming to describe the facts in the past or present as it is, are organized researches regarding descriptive model (Karasar, 2003). In this study it is revealed to determine family-related perceptions of high school students who are crime-prone and have been pushed to commit crimes. Accordingly, this research is a study patterned descriptive model. Study Group The study group consists a total of 142 students who are crime-prone and have been pushed to commit crimes studying in 9th, 10th, 11th and 12th grades in five different high schools in the Spring Semester of 2011-2012 Academic Term. Of the students participating in this study, 23 are female students ( 16.2 % , mean age=16.35, SD=1.15) and 119 are male students (83.8 %, mean age=16.99, SD=1.05). Data Collection Tool Developed by Turker (1977), the Form geared for the socioeconomically disadvantaged students was used as a data-gathering tool in this study. However, only 14 items concerning the relationship between families and students were used and the frequencies and the percentages regarding the responds given were calculated accordingly. 293 Sevda Aslan / EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015) , 282-294 Results and Discussion The findings have suggested that the most positive perception regarding the relationship between parents and high school students who are crime-prone and pushed to commit crimes is that families trust these students in their drive to make the most suitable decision, develop the most appropriate concept and the most proper behaviour about themselves among other choices and therefore select the most appropriate motive, the other perception is when families are concerned about their academic success, and when these students are far away from home families believe these students make the appropriate move. According to Havinghurst, when parents who realistically prepare their children for language-related and cognitive efforts which schools require, academic success of students is high. It is well known that the people who play the most significant role in affecting students' academic success are parents themselves and no other individual is able to take their place. (Brookover et al, 1965). On condition that disadvantaged parents perform their role in an appropriate way, most of the challenges that students have will be able to be resolved (Cited in., Türker, 1977). Therefore, it can be argued that students who are crimeprone and pushed to commit crimes will develop a positive self-conception and end up with more realistic solutions to their problems if parents give support to their children's decisions and behaviours. On the other hand, it was found that the most negative perceptions of these crime-prone students are when their fathers or mothers have a meeting with school administrators in the case of a difficulty these students face or when they face academic failure. It was determined that 47.2 % of mothers and 21.1 % of fathers of the students participating in this study are graduates of primary school. Thus, it can be argued that these parents do not possess enough readiness for them to develop positive behaviours regarding the education of their children. Suggestions In the light of these study findings, some studies geared for the parents of students who are crime-prone and pushed to commit crimes can be carried out through using interviewing techniques. What is more, longitudinal studies with these students can be conducted. In addition, some protective and preventive guidance activities can be carried out in collaboration with guidance and counselling departments of schools. 294 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl:2015 Geçmişten Günümüze Türkçe Öğretim Programlarının Konuşma Becerisi Bakımından Değerlendirilmesi * An Evaluatıon of Turkısh Currıculum In Terms of Speakıng Skılls From Past To The Present DOI= http://dx.doi.org/10.17556/jef.10313 Okay DEMİR ** Özet Bu çalışmanın amacı, konuşma becerisine, Cumhuriyetin ilanından günümüze ilköğretim birinci kademede yürütülen Türkçe derslerine yönelik hazırlanan öğretim programlarında ne ölçüde yer verildiğini tespit etmektir. Nitel çalışma yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada yürürlüğe konan birinci kademe Türkçe öğretim programlarında konuşma becerisine ne oranda yer verildiği incelenmiştir. Değerlendirmede, programın ilk yıllarında konuşma becerisine doğrudan yer verilmeyip bu becerinin varlığının diğer beceri alanlarının satır aralarından anlaşıldığı ve bu beceriye diğer beceri alanlarına göre kısmen önem verildiği, 1968 programından 2005 programına değin bu beceriye ayrı bir başlık altında değinilip önemsendiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Anahtar Sözcükler: Türkçe eğitimi, konuşma becerisi, öğretim programı. Abstract The purpose of this study, the ability to speak, since the declaration of the Republic, Turkish lessons prepared for primary school level education programs carried out to determine to what extent was covered. Qualitative study method was used. In this study, the promulgation of the first stage is given in the Turkish Curriculum were examined to what extent the ability to speaking. In the evaluation, the ability to speaking directly involved in the early years of the program in other skill areas between the lines verilmeyip understood and partly based on other skill areas of importance was attached, until the 1968 Turkish Curriculum 2005 Turkish Curriculum mentioned and heeded these skills are obtained under a separate heading. Keywords: Turkish education, speaking skills, curriculum. 295 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 Giriş Anlatım tekniklerinin amacı, bireylerin gördüklerini duyduklarını, yaşadıklarını, zihinde canlandırdıklarını, okuduklarını ve düşündüklerini söz ve yazı ile doğru, amaca uygun ve güzel bir biçimde anlatma yeteneği kazandırmaktır. Eğitim süreci içerisinde yer alan ana dili eğitimi, bireyin hem kişisel hem de toplumsal açıdan yetişmesi bakımından özel bir öneme sahiptir. Ana dili eğitiminin verildiği Türkçe derslerinin sistemli bir şekilde yürütülebilmesi için planlanmış programlara ihtiyaç duyulur. Türkçe dersi öğretim programıyla dinlediklerini, izlediklerini ve okuduklarını anlayan; duygu, düşünce ve hayallerini anlatan; eleştirel ve yaratıcı düşünen, sorumluluk üstlenen, girişimci, çevresiyle uyumlu, olay, durum ve bilgileri kendi birikimlerinden hareketle araştırma, sorgulama, eleştirme ve yorumlamayı alışkanlık hâline getiren, estetik zevk kazanmış ve millî değerlere duyarlı bireyler yetiştirilmesi amaçlanmaktadır (MEB, 2006). İfade edilen amaçlara bakıldığında öğrencinin dil becerilerinin (dinleme, konuşma, okuma, yazma) geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Türkçe dersinde başarıya ulaşılmak isteniyorsa her bir becerinin aynı ölçüde geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Bu becerilerden konumuzla ilgili olan konuşma becerisi, insanlar arasında iletişim sağlayan en yaygın ve önemli beceridir. Ünalan (2001)’a göre, çocuklar konuşmaktan çekinebilecekleri için onlara ilk yıllarda fazla müdahale edilmemelidir; aksi halde çocuk kendi kabuğuna çekilebilir, sınıf etkinliklerinden uzak durabilir. Konuşma eğitimin de temel aracı olup çocuklar okula gelmeden önce konuşmayı aşağı yukarı öğrenmiş olurlar. Ancak bu konuşmaların kısmen yetersiz olduğu söylenebilir. Temizyürek (2007)’e göre, okullarda konuşma becerisini geliştirmeye yönelik çeşitli çalışmalar yapılabilir. Örneğin, konuşma çalışmalarına çocukların yakın çevrelerinden başlanmalı, giderek daha uzak çevrelere ait konular üzerinde konuşmalar yapılmalıdır. Bu sırada öğretmen, çocukları sabırla ve hoşgörüyle dinlemelidir. Çünkü öğrencilerin iyi birer konuşma yapabilmeleri için, söylediklerine değer verildiğini bilmeleri ve hissetmeleri gerekmektedir. Öğrencinin konuşması için mutlaka bir sebep bulunmalı ve buna bağlı olarak, öğrenci konuşurken öğretmen de onu anlayışla 296 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 dinlemelidir. Kurudayıoğlu (2003), sınıf ortamında konuşma becerisinin geliştirilmesine yönelik uygulanabilecek etkinlikleri şu şekilde sıralamıştır: • Öğrencilere konuşma esnasında uymaları gereken kurallar olduğu sürekli hissettirilmelidir. Konuşmak için öğrencilere ve öğretmene yönelen öğrenci, arkadaşlarına (gerekiyorsa) kendini tanıtmalı, amacından sapmadan, giriş, gelişme ve sonuç planlarını göz önünde tutarak, bilgilerini, gördüklerini, düşüncelerini açık ve sade bir şekilde anlatabilmelidir. • Öğrencilerin konuşma becerilerini geliştirmenin bir yolu da onlara seviyelerine uygun sorular sormaktır. Öğrenciler gerek okuma metni ile gerekse, dil bilgisi veya diğer konularla ilgili sorular sorarak yakından takip edilmeli, hataları anında düzeltilmelidir. • Anlatma çalışmaları yaparak konuşma becerileri geliştirilebilir. Anlatmaya her insanda hazır olan anıdan başlamak çok yararlıdır. Öğrenci kendine göre özgürce seçeceği bir konuyu, bir anısını sınıfta arkadaşlarına anlatacaktır. Bu çalışma için öğretmen ilk önce örnek olarak birkaç anısını sınıfta anlatmalıdır. Anı anlatmak öğrencilerin yaşadıkları, hissettikleri doğrudan merkezi o olan yaşantıların anlatımı olduğu için, öğrenciler açısından yapılabilecek en kolay ve faydalı konuşma eğitimidir. • Konuşma eğitimi için bir diğer anlatma çalışması da gezi anlatımıdır. Öğrencinin gezi ve gözlem yoluyla elde ettiği bilgi, izlenim, edindiği fikir, hissettiği duygu anlattırılır. Bu çalışma da tıpkı anı anlatımında olduğu gibi öğrencinin doğrudan kendi gözlemlerine dayandığı için konuşma eğitimi açısından önemlidir. Öğrenci yaptığı bir geziyi, özellikle gözeleri arasından seçeceği bir gezisini sınıfta arkadaşlarına anlatabilir. • Yine anlatma çalışmaları arasında yapılabilecek diğer bir etkinlik de bir masal, öykü anlatımıdır. Bu anlatımda öğrenci anlatacağı masal ya da hikâyeyi kendisi seçmeli, daha sonra sınıfta arkadaşlarına anlatmalıdır. • Günlük gazete veya değişik dergilerden okunan bir yazının sınıfta anlatılması da konuşma eğitimi etkinlikleri olarak yapılabilir. Öğrenci hem okumaya yönlendirilir hem de okuduklarını 297 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 anlatma fırsatı verilerek bu konuda cesaretlendirilir. Öğrenci eleştirel okuma yönünde de geliştirilir. • Okunan bir hikâyenin, masalın veya romanın anlatılması da etkili bir çalışmadır. Öğrencilere özetlemek teriminden bahsedilmeden okuduğundan ne anladığı anlattırılmalıdır. • Metinlerde yer alan olayların sonuçlarını tahmin etme çalışmaları da konuşma eğitiminde kullanılabilecek etkinliklerdendir. Örneğin şöyle bir çalışma yapılabilir; metinde, hikâyede, görüntüde gösterilen durumun sonuçlarının öğrenciler tarafından sıralanması istenebilir. Bu durumdan sonra da metindeki durumdan az sonra ya da gelecekte olabilecekler tahmin ettirilebilir. • Konuşmanın zihinsel süreçlerinin geliştirilmesine yönelik olarak öğrencilere sınıflandırma, ilgilendirme, gruplandırma çalışmaları yapılabilir. • Hayal kurma ve bu hayalleri sınıfta anlatma çalışmaları da konuşma eğitiminde yapılacak etkinliklerdendir. Bu çalışma da beynin zihinsel sürecini hedef almaktadır. Tüm bu gereklilikler bir yana, Heath (1983) de, ilköğretim okulları düzeyinde sınıf içi konuşmaların değeri üzerine yaptığı araştırmada konuşmanın, dil öğretim sürecinin önemli bir unsuru olduğunu ve bütün konu alanlarında başarı açısından gerekli olduğunu ortaya koymuştur. Sınıf ortamında öğrencinin sessizce oturmasının öğretimi olumsuz yönde etkilediği görülmüştür. Bir ülkenin eğitiminin en önemli yapıtaşlarından birisi de kuşkusuz ders programlarıdır. Ders programları ne kadar yetkinse ülkede verilen eğitimin kalitesi de o oranda yüksektir. Türkçe ders programı özelinde düşündüğümüzde programın, yetkinliği sayesinde ülke vatandaşlarının birbiriyle anlaşma, doğru ve sağlıklı iletişim kurma, gönül birlikteliğinin ve bütünlüğünün sağlanması ve sair sebeplerden önemi ortadadır. Yukarıda da açıklandığı üzere geçmişten günümüze Türkçe öğretim programlarında yer alan “Konuşma” becerilerini inceleme gereksinimi bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır. 298 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 Çalışmanın Amacı Bu çalışmanın amacı, konuşma becerisine, Cumhuriyetin ilanından bugüne ilköğretim birinci kademede yürütülen Türkçe derslerine yönelik hazırlanan öğretim programlarında ne ölçüde yer verildiğini tespit etmektedir. Sınırlılıklar Çalışma, Cumhuriyetin ilanından günümüze uygulamaya konulan birinci kademe Türkçe öğretim programlarında yer alan konuşma becerisine ilişkin ifadeler ile sınırlıdır. Yöntem Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. Doküman incelemesi, araştırılması hedeflenen olgu veya olgular hakkında bilgi içeren yazılı materyallerin analizini kapsar. Eğitim ile ilgili bir araştırmada ders kitapları, program yönergeleri vb. veri kaynağı olarak kullanılabilir (Yıldırım ve Şimşek, 2008). Çalışmada yürürlüğe konan birinci kademe Türkçe öğretim programlarında konuşma becerisine ne oranda yer verildiği bu bağlamda incelenmiştir. Bulgular ve Yorum Aşağıda Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze, ilköğretim birinci kademe Türkçe öğretim programlarında Konuşma becerisine ilişkin bulgulara yer verilmektedir. İlköğretim Birinci Kademe Programlarında Konuşma Becerisi İlköğretim birinci kademede bugüne kadar toplam yedi programın uygulamaya konulduğu tespit edilmiştir. 1924 İlk Mekteplerin Müfredat Programları’nda konuşma becerisini geliştirmeye yönelik ayrı bir ders yer almamakla birlikte, bu beceriye yönelik uygulama ve açıklamalar diğer beceri alanlarının 299 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 satır aralarından çıkarılmaktadır. Özellikle Kıraat ve İnşad (yüksek sesli ve vurgulu okuma) derslerinden hareketle öğrencilerin konuşma becerilerinin de geliştirilmeye çalışıldığı söylenebilir. 1926 İlk Mekteplerin Müfredat Programı ile 1930 İlk Mektep Türkçe Müfredat Programı’nda konuşma becerisiyle ilgili bilgilere müfredatın amaçlar bölümünde ve şifahi temrinler (sözlü egzersizler) başlığı altında değinildiği görülmektedir. Dersin hedefleri incelendiğinde, “Talebeye, düşündüğünü, duyduğunu ve bildiğini diğer kimselere şifahen veya tahriren doğru ve güzel anlatmak kabiliyetini iktisap ettirmek”, “Lisan vasıtasıyla çocuklarda iyi ve güzel hisleri tenmiye ederek kendilerinde sinn ü seviyelerine göre bir zevk-i edebi uyandırmak”, “Mahalli şiveleri isti’mâl eden talebenin ifadelerini tedricen tahsis ederek onları milli şiveye (İstanbul şivesine) istînâs ettirmek” ifadelerinin yer aldığı görülmektedir. Programda yer alan beş hedeften üçünün doğrudan konuşma becerisi ile ilişkisi olması bu beceriye verilen önemi göstermektedir. Şifahi temrinler (sözlü egzersizler) dersinin içeriği ise; Çocuğun çevresinde cereyan eden olaylar ve eşyalar, çocuğun kendi başına yaşadığı deneyimler, Masallar, kıraat kitabından okutulan bir parçanın mealinin serbestçe anlattırılması, mahalli şivede konuşan çocukları İstanbul Türkçesi konuşmaya alıştırmak, öğretmenlerin konuşma bozukluğu olan (kekeme, peltek) çocukları bilhassa konuşturmaya gayret etmesi, ilk senenin ifade dersinde öncelikle küçük cümlelerden başlanılması, şifahi ifade derslerinde ilerleme kaydedilince el işi ve musiki dersleri ön plana alınması faaliyetleridir. Sözlü egzersizlerde yer alan içeriğe bakıldığında bilhassa çocuğun yakın çevresinin tercih edildiği, çocukların seviyelerinin gözetildiği, anlatımda birlik sağlama ihtiyacının olduğu görülmektedir. 1936 İlkokul Türkçe Programı’nda, hedefler kısmında “Talebeye; bildiğini, düşündüğünü ve duyduğunu sözle ve yazı ile iyi ve doğru olarak anlatmak iktidarını kazandırmak” ve “Dilimizin tabi olduğu esaslı kaideleri sezdirip sınırlandırmak sureti ile Türk dilini kullanışta güven kazandırmak” ifadeleriyle konuşma becerisine yer verildiği görülmektedir. Bu ifadelerde geçen Türk dilini kullanmak ve sözle anlatmak ifadelerinde konuşma becerisinin kastedildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca öğrencilerin kendilerini ifade ederlerken öğretmenlerin hangi noktalara dikkat etmeleri gerektiği de sıralanmıştır. 300 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 1948 İlkokul Türkçe Programı’nda, hedef yerine amaç ifadesinin yer aldığını görüyoruz. Konuşma becerisi ile de ilgili dolaylı olarak iki amaç bulunmaktadır. Bunlar : “Öğrencilere gördüklerini, duyduklarını, bildiklerini, incelediklerini, düşünüp tasarladıklarını sözle ve yazı ile iyi ve doğru olarak anlatma kudretini kazandırmak” ve “Dilimizin bağlı olduğu ana kuralları sezdirip onlara Türk dilini kullanmada güven kazandırmak” ifadeleridir. Burada sözlü anlatım ve Türk dilinin kullanımı ifadeleri konuşma becerisini çağrıştırmaktadır. Programda söz ve yazı ile ifade bir arada verilmekte ve söz ile ifade başlığında özetle öğretmenin sınıfında doğru ve düzgün bir şekilde konuşulmasını sağlaması, sözle ifade için başlı başına bir ders ayrılmadığı, dersler ve ders dışı çalışmalar için fırsatlar sağlanması gerektiği, öğretmenin çocukların cesaretini kırmaması ve onların öz dilleriyle konuşmalarına imkân vermesi gerektiği, sınıfça ve kümeler içinde konuşma yöntemlerine başvurulabileceği, gezintiler, ziyaretler ve müsamereler gibi sınıf dışı faaliyetler sırasında da öğrencilerin konuşmaları için zemin hazırlanacağı, öğretmenin, çocuklara kendine sıra gelmeden söze karışmamak, arkadaşlarının fikirlerine saygılı olmak, tenkitler sırasında kırıcı olmamak vs. gerektiğini çocuklara öğretmesinin gerekliliği, söz söyleme çeşitlerinden hangisi olursa olsun amacın çocukların yaratıcılık yeteneğinin geliştirilmesi olduğu konularının üzerinde durulduğu görülmektedir. Sınıf seviyelerine göre konuşma becerisine ilişkin davranışlar da ilk defa belirtilmektedir. 1968 İlkokul Türkçe Programı’nda, konuşma becerisiyle ilgili olduğu düşünülen iki amaç cümlesi bulunmaktadır. Bunlar: “Gördüklerini, duyduklarını, bildiklerini, incelediklerini, öğrendiklerini, düşünüp tasarladıklarını sözle veya yazı ile doğru, amaca uygun ve etkili olarak anlatma gücünü kazanırlar” ve “Gözlem ve araştırma yolu ile edindikleri izlenim ve bilgileri söz ve yazı ile anlaşılır ve ilgi uyandırıcı bir şekilde anlatabilme becerilerini kazanırlar” ifadelerdir. Burada sözlü ve yazılı anlatım birlikte yer almakta, sözlü anlatımla da konuşma becerisi kastedilmektedir. Programda sözlü anlatım başlığı altında ayrı bir bölüm yer almakta ve burada öğretmenlerin bu beceriyi desteklerken dikkat etmeleri gereken hususlara yer verilmekte ve öğrencilerde konuşma becerisini geliştirmede faydalanılacak etkinlikler yer almaktadır. Ayrıca sınıf seviyelerine göre konuşma becerisine ilişkin davranışlar da belirtilmektedir. 301 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 1981 İlköğretim Okulları Türkçe Eğitim Programı’nın amaçlar bölümünde konuşma becerisiyle ilgili “Onlara, görüp izlediklerini, dinlediklerini, okuduklarını, incelediklerini ve düşündüklerini, tasarladıklarını söz ya da yazı ile doğru ve amaca uygun olarak anlatma beceri ve alışkanlığını kazandırmak”, “Öğrencilere Türk dilini sevdirmek, kurallarını sezdirmek; onları Türkçe’yi gelişim süreci içinde bilinçle, özenle ve güvenle kullanmaya yöneltmek” amaçlarına yer verilmektedir. Anlatım başlığı altında konuşma becerisi ile ilgili özel amaçlara yer verilmekte ve 1948 ve 1968 programlarında olduğu gibi bu beceriye ilişkin sınıf seviyelerine göre davranışlar belirtilmektedir. Sözlü anlatım ve konuşma çeşitleri faaliyetleri 1968 programından aynen alınmıştır. İlk defa bu programda ayrı bir başlık halinde yer bulan ölçme değerlendirme bölümünde ise, anlattırma başlığı altında bu beceriye yönelik ölçme faaliyetleri yer almaktadır. 2005 İlköğretim Okulları Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda, konuşma becerisine yönelik ilk bulguya giriş bölümünde yer alan iki amaç ifadesiyle rastlanılmaktadır. Bunlar: “Öğrencilerin duygu, düşünce ve hayallerini sözlü ve yazılı olarak etkili ve anlaşılır biçimde ifade etmelerini sağlamak”, “Öğrencilerin Türkçeyi konuşma ve yazma kurallarına uygun olarak bilinçli doğru ve özenli kullanmalarını sağlamak” ifadeleridir. Yine burada konuşma ve yazma becerilerinin birlikte yer aldığını görüyoruz. Temel beceriler başlığı altında da konuşma becerisi yer almakta, buna göre temel beceriler öğrencilerin dil becerilerindeki gelişimleriyle bağlantılı, yatay olarak bir yılın sonunda, dikey olarak da 8.sınıfın sonunda kazanacakları ve hayat boyu kullanacakları temel beceriler olarak tanımlanmaktadır. Programın giriş bölümünde konuşmayla ilgili olan son başlık “temel dil becerileri” olup burada konuşma becerisinin önemine değinilmekte ve bu beceriyle ilgili etkinlik örneklerine yer verilmektedir. Konuşma becerisinin değerlendirme aşamasında, öncelikle öğrencilerin kendilerini veya birbirlerini değerlendirmeleri, hedeflenen kazanımların daha da kalıcı olmasını sağlayarak öğrencilerin konuşmayla ilgili yeteneklerini geliştirilecektir. Programda, konuşma becerisi ile ilgili olarak konuşma kurallarını uygulama, sesini ve beden dilini etkili kullanma, hazırlıklı konuşmalar yapma, kendi konuşmasını değerlendirme, kendini sözlü olarak ifade etme alışkanlığı kazanma amaçlarına yönelik kazanımlara yer verilmiştir. Ayrıca konuşma becerisini geliştirmek amacıyla uygulanabilecek yöntemlere de yer verilmiştir. Bunlar: İkna 302 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 etme, eleştirel konuşma, katılımlı konuşma, tartışma, empati kurma, güdümlü konuşma, kelime ve kavram havuzundan seçerek konuşma, serbest konuşma, yaratıcı konuşma ve hafızada tutma tekniğidir. . Sonuç ve Tartışma Eğitimin ve iletişim becerilerinin temeli olan konuşma becerisi sağlıklı anlaşmanın ve toplumdaki çatışmaların önlenmesinin ön koşuludur. Bu sebeple bireyin ilk çevresi olan aileden başlayarak okul yaşamı ve sonrası da olmak üzere konuşma becerisinin önemi ortadadır. Bu becerinin sistemli bir şekilde işlendiği ve planlandığı yer okullardır. Konuşma becerisinin yer aldığı Türkçe dersi öğretim programları Cumhuriyetin ilanından günümüze kronolojik süreç içerisinde değerlendirilmiştir. Değerlendirmeden çıkan sonuçlara göre, programın ilk yıllarında konuşma becerisine doğrudan yer verilmeyip diğer beceri alanlarının satır aralarından anlaşıldığı ve diğer beceri alanlarına göre kısmen önem verildiği, 1968 programından itibaren 2005 programına değin bu beceriye ayrı bir başlık altında değinilip önemsendiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Son yıllarda Türkçe dersi kapsamında öğrencilerde konuşma becerilerinin durumuna ilişkin birçok çalışma yapıldığı göze çarpmaktadır. Bayraktar ve Doğan (2014), beşinci sınıf öğrencilerinin Türkçe dersi konuşma becerilerini değerlendirdikleri çalışmalarında, öğrencilerin “Konuşma Becerilerini Değerlendirme Ölçeği”ne göre, “Kendini Sözlü Olarak İfade Etme” ve “Konuşma Kurallarını Uygulama” alt boyutundan aldıkları puanların ortalamasının görece yüksek düzeyde olduğunu; kızların “Konuşma Becerilerini Değerlendirme Ölçeği”nden aldıkları toplam puanların, erkeklerin konuşma becerileri toplam puanlarından daha yüksek çıktığını; Kızların “Konuşma Becerilerini Değerlendirme Ölçeği”nin hem “Kendini Sözlü Olarak İfade Etme”, hem de “Konuşma Kurallarını Uygulama” alt boyutundan aldıkları puanların, erkeklerin puanlarından daha yüksek olduğunu bulgulamışlardır. Öte yandan, Er ve Demir (2013), konuşma becerisinin Türkçe öğretmenleri tarafından kullanılabilirliğine ilişkin Türkçe öğretmen adaylarının görüşlerini inceledikleri araştırmalarında, öğrencilerin öğretmenlerin sözcük dağarcıklarının yeterli olmamasından dolayı sıkıntı yaşadıklarını bulgulamışlar, bunun yanında sözcük 303 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 dağarcığı yetersizliğinde yapılan içerik analizi sonucunda kısıtlı sözcük dağarcığı, yerel ağız, tekrar kelimeler, yetkin olmama, kitap okumama, kitaptaki sözcükle yetinme, derse hazırlıksız gelme, ders kitabına bağlılık, etkisiz anlatım, düzensiz anlatım, kılavuz kitaba göre anlatım, disiplinsizlik şeklinde olumsuz kodlara ulaşmışlardır. Karakoç Öztürk ve Altuntaş (2012) da, ilköğretim ikinci kademe konuşma eğitimine ilişkin öğretmen görüşlerini inceledikleri araştırmalarında, öğrenci seviyelerinin üzerinde bulunan amaç ve kazanımları, konuşma eğitiminde kullanılan etkinlik, yöntem-teknik, araç-gereç ve ölçme araçları ile karşılaşılan güçlükleri belirlemişlerdir. Temizkan (2009), konuşma becerisine başka bir açıdan yaklaşarak, akran değerlendirmenin konuşma becerisinin geliştirilmesi üzerindeki etkisini incelemiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre, hazırlıklı konuşma uygulaması yapan öğrencilerin akran değerlendirme puanlarına ilişkin ön test ve son test sonuçları arasında son test lehine anlamlı bir ilişki bulunduğu, akran değerlendirme formunun “dil ve anlatım” ile “sunum” aşamalarına ilişkin ön test ve son test sonuçları arasında son test lehine anlamlı bir ilişki bulunduğu, formun “içerik” aşamasına ilişkin ön test ve son test sonuçları arasında herhangi bir anlamlı ilişki tespit edilemediği bulgulanmıştır. Kaynaklar Bayraktar, H. V. ve Cihangir, D. (2014). Beşinci sınıf öğrencilerinin Türkçe dersi konuşma becerilerinin değerlendirilmesi. İZÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 4, 37-50. Heath, S.B. (1983). Research Currents. A Lot of Talk About Nothing. Language Art, 60, 999-1007. Er, O. ve Demir, Ö. (2013). Konuşma becerisinin Türkçe öğretmenleri tarafından kullanılabilirliğine ilişkin Türkçe öğretmeni adaylarının görüşlerinin incelenmesi. Turkish Studies, 8(1), 1417-1436. Karakoç Öztürk, B. ve Altuıntaş, İ. (2012). İlköğretim ikinci kademede konuşma eğitimine yönelik öğretmen görüşleri: nitel bir çalışma. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 1(2), 342-356. Kurudayıoğlu, M. (2003). Konuşma eğitimi ve konuşma becerisini geliştirmeye yönelik etkinlikler. Türklük Bilimi Araştırmaları, 13, 287-309. MEB (2006). İlköğretim Türkçe Dersi (6, 7, 8. Sınıflar) Öğretim Programı. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları. Maarif Vekaleti (1924). İlk Mekteplerin Müfredat Programları. İstanbul: Matbaa-i Amire. 304 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 Maarif Vekaleti (1926). İlk Mekteplerin Müfredat Programları. İstanbul: Millî Matbaa. Maarif Vekaleti (1936). Yeni İlkokul Müfredat Programı. İstanbul: Devlet Matbaası. MEB (1948). İlk Okul Programı. İstanbul: Millî Eğitim Basımevi. MEB (1968). İlkokul Programı. İstanbul: Millî Eğitim Basımevi. MEB (1981). İlköğretim Okulları Türkçe Eğitim Programı. İstanbul: Millî Eğitim Basımevi. MEB (2005). İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı. Ankara: Millî Eğitim Basımevi. Temizyürek, F. (2007). İlköğretim ikinci kademede konuşma becerisinin geliştirilmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, (40)2, 113-131. Temizyürek, F. ve Balcı, A.(2006). Cumhuriyet dönemi ilköğretim okulları Türkçe programları. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Ünalan, Ş. (2001). Türkçe öğretimi. Ankara: Nobel Yayıncılık. Extended Summary Purpose Curriculum is undoubtedly one of the most important building blocks of a country. The more advanced countries, the quality of the education curricula that high. We consider the case of Turkish curriculum program and capability of citizens of the country thanks to an agreement with each other, accurate and reliable communication, peace of mind and ensure the integrity of the association and the importance of other reasons are obvious. As described above in the past to the present Turkish Curriculum "Speaking Skills" is the problem of this study is the need for examination. Purpose, speaking ability, since the proclamation of the Republic, Turkish lessons prepared for primary school level Curriculum conducted in the given extent is determined. Method The study was implemented in the present proclamation of the Republic in the first-grade Turkish Curriculums are limited to statements related to speaking skills. In this study, qualitative research methods used in document analysis. Document analysis aimed to investigate cases or covers analysis of written materials containing information about the cases. In a study on education textbooks, software instructions and so on. can be used as a data source (Yıldırım ve Şimşek, 2008). In this study, the ability to put into effect what percentage of the first grade in the speaking skills given in Turkish Curriculum examined in this context. Results First grade in Primary, a total of seven programs are put into practice so far been identified. 1924 Curriculum is not included in a separate course to improve speaking skills, these skills in other skill areas for the application and com- 305 O.Demir/ EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1) (2015), 295-306 ments between the lines removed. 1926 and 1930 Curriculums, objectives and verbal information about the speaking skill exercises are discussed under. 1936 Curriculum, the students to express themselves and also should pay attention to which points the students to express themselves while they are listed in the teachers. 1948 Curriculum has two objectives are indirectly related to the ability of speaking. Behavior is also related to speech class for the first time according to the level indicated. 1968 Curriculum is located in the verbal and written expression; verbal expression refers to the ability of speaking. The program is located in a separate section under the heading of verbal expression, and here the skill of teachers and students are given support in the matters that must pay attention to the events is utilized to develop speaking skills. In addition, behaviors related to speech, stated that according to class level. 1981 Curriculum, lectures are given in the special purposes related to the ability of speaking under the title of the 1948 and 1968 programs, as well as the level of this skill-based behaviors for the class indicated. 1968 program of activities has been the same types of verbal expression and speech. A separate title for the first time in this program is part of the finds in the assessment, measurement activities for this capability is under lectures. Under the headings of the 2005 Curriculum objectives and basic skills included in this skill are provided. The importance of speaking skills are mentioned in these sections and examples are given in this skillrelated activity. Speaking skill assessment stage, the students' reviews of themselves or each other, ensuring that the target achievement a more permanent speech-related abilities of students will be developed. In the program, the ability of speaking about the application of the rules of speech, voice, and body language effectively, using prepared speeches, making his own speech evaluation, for the purpose of earning gains in the habit of expressing himself verbally given. In addition, the methods can be applied in order to develop speaking skills is also included. Conclusion Education and communication skills, speaking skills are the foundation of a healthy society and in the agreement is a prerequisite for the prevention of conflicts. For this reason, starting from the school life of the individual and the family, even after the surrounding area, including the importance of speaking skill is obvious. This skill was committed in a systematic way and planned in the schools. Turkish Curriculum, including speaking skills proclamation of the Republic were in the process of the present chronological order. According to the results of this evaluation, the ability to talk directly involved in the early years of the program in other skill areas between the lines understood and partly based on other skill areas of importance was attached, from the 2005 program in 1968 until the program mentioned and heeded these skills are obtained under a separate heading. 306 Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt-Sayı: 17-1 Yıl: 2015 Pedagojik Formasyon ve Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının Karşılaştırılması 1 A Comparative Study On The Attitudes Of Students From Education Faculties And Science Faculties Towards Being A Teacher DOI=http://dx.doi.org/10.17556/jef.52416 Birsen BAĞÇECİ*, İbrahim YILDIRIM**, Kevser KARA*** Derya KESKİNPALTA**** Özet Öğretmen eğitimine ilişkin çeşitli görüşler ve yaklaşımlar bulunmaktadır. Ülkemizdeki öğretmen yetiştirme sistemi incelendiğinde ise 2 farklı görüşün benimsendiği göze çarpmaktadır. Bu yaklaşımlardan birincisi eğitim fakülteleri aracılığı ile öğretmen yetiştirme, ikincisi ise fen edebiyat fakültesi mezunlarına pedagojik formasyon eğitimi verilerek öğretmen yetiştirmedir. Bu yaklaşımlardan hangisinin daha tercih edilir olduğunu belirleyecek olan önemli etkenlerden birisi bu yöntemlerle yetiştirilen öğretmenlerin mesleğe karşı tutumlarıdır. Bu bağlamda çalışmamızın amacı; pedagojik formasyon ve eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymaktır. Nicel yöntemle hazırlanan makalemizde Üstüner (2006) tarafından geliştirilen “Öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeği” kullanılmıştır. Ölçek, Gaziantep ve Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitelerinde öğrenimlerine devam eden ve gönüllü olan 88 pedagojik formasyon, 83 eğitim fakültesi olmak üzere toplam 171 öğretmen adayına uygulanmıştır. Çalışmamızın sonucunda, pedagojik formasyon öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerine göre daha olumlu olduğu belirlenmiştir. Anahtar sözcükler: Öğretmen yetiştirme yaklaşımları, öğretmenlik mesleğine yönelik tutum, pedagojik formasyon, aday öğretmenler. 1 Çalışmanın bir bölümü ISNITE’2013 ‘de sözlü bildiri olarak sunulmuştur. *Yrd.Doç.Dr.,Gaziantep Üniversitesi, [email protected] **Arş.Gör., Gaziantep Üniversitesi, [email protected] ***Öğretmen,MEB, [email protected] ****Öğr.Gör., Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, [email protected] 307 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 Abstract There are plenty of approaches about teacher training techniques. When Turkey's teacher training method is taken into consideration, the attention is drawn on two well-known techniques: to edify students in education faculties and to make students 'a teacher' with the supplement of pedagogical courses after their graduation from science faculties. One of the factors deciding on the which one is the most effective way to make students a teacher is to learn student's own viewpoints and feelings about being a teacher. At this point, the main aim of this study is to get information about the attitudes of students from education faculties who are studying their last year in the faculty, and the students who are graduated from science faculty and taking pedagogical courses. 'A Questionnaire on the attitudes towards a teacher’, developed by Üstüner (2006). The sample consists of 171 volunteer students from Sutcu Imam University and Gaziantep University. At the end of the study, it is revealed that students whose background from science faculties and taking pedagogical courses have more positive attitudes than students who are studying at the last grades in education faculties. Keywords: Teacher training approaches, attitudes towards being a teacher, pedagogical formation courses, prospective teachers. Giriş Görevi insan yetiştirmek olan öğretmenlik mesleği ile ilgili son yıllarda çok farklı kararlar alınmıştır. İşi doğrudan olarak insanla ilgilenmek olan öğretmenlik mesleğinin üzerinde yoğun bir görev yükü bulunmaktadır. Öğretmenlik mesleğine yüklenen değer ve sorumluluklar diğer mesleklerdekinden daha fazladır. Bunun nedeni öğretmenin tek görevinin ‘öğretmek’ olmamasıdır. Öğretmenin, öğretme görevine ek olarak eğitim adı altındaki görevleri öğretmene çok ciddi sorumluluklar yüklemektedir. Öğretmen mesleğe başlarken ve mesleğini sürdürürken bu sorumlulukları düşünerek eğitim öğretim etkinliklerini düzenler (Kara, 2011). Öğrencilerine eğitim adı altında birçok davranışı kazandıran öğretmenlerin mesleklerine karşı sahip olduğu tutum öğrencilerinin davranışlarını ve ders başarılarını da etkileyebilir. İnsan davranışları incelenmek istendiğinde ‘tutum’ kavramı karşımıza çıkan temel davranışsal kavramların en önemlileri arasında sayılabilir. Davranış bilimlerinin de ana terimlerinden olan ve aynı zamanda tarih, antropoloji, siyaset ve ekonomi bilimlerinde de insan davranışlarının yapısal özelliklerinden biri olarak algılanan tutum kısaca insanın bir olay ya da durum karşısında takındığı tavır olarak da nitelendirilebilir (İnceoğlu, 2010). Bu konuda yazılmış literatüre bakıldığında ise; Middlebrook (1974) tutumu, “Belirli kişilere, 308 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 nesnelere ilişkin düşünce duygu ve davranışlara yön veren öğrenilmiş öz eğilimlerdir.” olarak tanımlamıştır. İnceoğlu’na (2010) göre ise tutum, bireyin kendine ya da çevresindeki herhangi bir nesne, toplumsal konu ya da olaya karşı deneyim, bilgi, duygu ve güdülerine dayanarak örgütlediği zihinsel, duygusal ve davranışsal bir tepki ön eğilimidir. Bu tanımdan hareketle tutumu oluşturan temel öğelerle ilgili ‘toplumsal, zihinsel, duygusal, bilgi ve inanç sistemlerinin’ toplu bir etkileşim içerisine girdiği, insanda davranış eğilimleri olarak şekil bulduğu ve tutumu oluşturduğunu söylemek mümkün olacaktır. Yapısal olarak oluşumunda ‘ilişkilendirme, doğrudan deneyim ve başkalarından öğrenme’ gibi üç ana yapı taşından bahsedilen tutumun, oluşmasında değinilen öğeleri sınıflandırmak için sunulan diğer bir varsayım ise ‘zihinsel, duygusal ve davranışsal’ olmak üzere üç ana öğeden oluştuğu yönündedir. Bu varsayıma göre ‘bireyin bir konu hakkında bildiklerini (zihinsel öğe), ona nasıl bir duyguyla yaklaşacağını (olumlu, olumsuz, nötr) ve ona karşı nasıl bir tavır ortaya koyacağını (davranışsal öğe) belirler’ ve bu süreç sonucunda ise tutum oluşur. Öte yandan, benlik koruma, işlevsellik, bilgisel yönünden zenginlik ve değer belli ediciliği gibi işlevleri olan tutumun da bazı kriterleri bulunmaktadır. Örneğin, tutumlar doğuştan getirilmezler sonradan kazanılırlar ve de tutumlar geçici tavırlar değil aksine bireyin diğer bireyler ve nesneler arasında takındığı düzenli davranışlardır (İnceoğlu, 2010). Bu açılardan bakılıp değerlendirildiğinde, tutum oluşumu açısından hem bireyin kişilik yapısına hem de içinde bulunulan topluma ayna tutabilecek etkileşimsel nitelikte davranışsal bir oluşumdur. Bir ön eğilim olan tutum aslında sonraki davranışları belirleyen en önemli etkenlerdendir. Örneğin; mesleki tutumları olumlu olanlar mesleklerinde daha başarılı olurken, olumsuz tutum geliştirenler mesleklerinde aynı başarıyı gösterememektedirler. Bu durum öğretmenlik mesleği için de aynıdır. Mesleğe karşı tutumu olumlu olan bir öğretmen öğrencilerine karşı daha pozitif yaklaşacaktır. Ginott’un da dediği gibi, “Sınıfta karar veren benim, bir öğretmen olarak çocuğun yaşamını kasvetli ya da neşeli yapacak kişi de benim. Ben bir eziyet aleti veya tedavi unsuru da olabilirim, aşağılayabilirim veya tedavi edebilirim. Her durumda çocuğun insancıl veya vahşi olması, krizler içine girip girmemesi benim sınıf içi tutumuma bağlıdır” (Hotaman, 2004). Buradan da anlaşılıyor ki, öğretmenliğe 309 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 karşı tutumları olumlu olan öğretmenler bunun doğal sonucu olarak öğrencilere faydalı olabilmek adına daha çok çaba sarf etmektedirler. Eraslan ve Çakıcı’ya (2011) göre, olumlu tutum geliştiren öğretmenlerin nitelikleri şu şekilde sıralanabilir: Yeterli bir alan bilgisine sahip, bunları pratiğe dönüştürmede ve bilgisini geliştirmede başarılıdır. Kişisel özellikler bakımından ise sabırlı, dayanıklı, hoşgörülü, dürüst ve liderlik özelliklerine sahiptir. Sıralanan özelliklerden de anlaşılacağı üzere olumlu tutum geliştiren bir öğretmen öğrencilere daha faydalı olabilecektir. Bu bağlamda tutum, öğretmenlik mesleğine yönelirken göz önünde bulundurulması gereken önemli etkenlerdendir. Tutumun, eğitim sistemimizde daha fazla dikkate alınması gerekmektedir. Almanya eğitim sisteminde öğrenciler ilköğrenimin 4. sınıfından itibaren etkin bir yönlendirmeye tabi tutulmaktadır. Bu yönlendirme sürecinde öğrencilerin başarı notları kadar bir alana karşı olan tutumları da rol oynamaktadır. Öğrencilerin tutumları uzun süreli gözlemler sonucunda, öğretmenleri tarafından belirlenmeye çalışılmaktadır. Sonrasında ise bu yönlendirme süreci devam etmekte, ortaokul ve lise düzeyinde okullar arası geçişler mümkün kılınmaktadır (Gültekin, 1998). Bu süreçte bir öğrencinin istemediği ve başaramayacağı bir alana yönlenmesi engellenmeye çalışılmaktadır. Bu yönlendirme sürecinin sonunda öğretmen adayı olarak üniversite seviyesine gelmiş bir öğrencinin, mesleğe karşı tutumunun olumlu olması beklenen bir durum haline gelmektedir. Diğer taraftan Finlandiya’da ise ortaöğretimi bitirip üniversite giriş sınavında başarılı olan öğrenciler direkt olarak eğitim fakültelerine alınmamaktadırlar. Adaylar yazılı giriş sınavı, yetenek testi, bireysel mülakat ve grup tartışmasının gözlenmesi aşamalarını içeren bir seçme sistemine tabi tutulurlar. Grup tartışması ve mülakat esnasında bireylerin öğretmenlik mesleğine karşı tutumları da belirlenmeye çalışılır (Ekinci ve Öter, 2010). Böylelikle mesleğe karşı olumlu tutum geliştiren bireyler öğretmenlik yapmaya aday olabilirler. Öğretmenlerin mesleklerine karşı tutumları ve nitelikli öğretmen yetiştirme süreci birbiri ile yakından alakalı iki konudur. Nitelikli öğretmen yetiştirme problemi ise ilk anlamda öğretmenin nasıl yetiştirilmesi gerektiği ile ilgilidir. Günümüz Türkiye’sinde tartışılan konulardan bir tanesi de budur. Türkiye’de öğretmen yetiştirilen programlara baktığımızda iki tür sistem karşımıza çıkmaktadır. YÖK 310 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 tarafından 2010 yılında yapılan yasal düzenlemelere göre eğitim fakültelerinden mezun olan ve fen-edebiyat fakülteleri mezunu olup pedagojik formasyon eğitimini başarı ile tamamlayan öğrenciler öğretmen olarak görev yapabilme hakkına sahip olabileceklerdir. Bu yasal düzenleme eğitim dünyasında, pedagojik formasyon eğitimi almanın öğretmen yeterliliği için ne derece tatmin edici olduğu hususunda tartışmalara sebep olmuş, pedagojik formasyon eğitimi ile öğretmen olan eğitimcilerin mesleki olarak yeterli olup olmayacağı düşüncesini doğurmuştur (Özoğlu, 2010). Öte yandan Şişman (2009) ‘öğretmenlik diploması’ sahibi olmanın iyi bir öğretmen olmak için başlı başına yeterli olmadığına, öğretmenlik mesleğinin öncelikli olarak ‘moral- etik’ bir etkinlik olduğuna değinmektedir. Bu tartışmalar devam ederken YÖK pedagojik formasyon programını 5 Nisan 2012 tarihinde aldığı kararla kaldırmıştır. Karara gerekçe olarak da pedagojik formasyon alanlarında ortaya çıkan öğretmen fazlasını göstermiştir. Fen edebiyat fakültelerinin tepkisini çeken bu kararın üzerinden 1 yıl geçtikten sonra, 18 Nisan 2013 tarihinde YÖK 2013 yılı 4. toplantısında fen edebiyat fakülteleri mezuniyeti sonrası pedagojik formasyon sertifika programının devamına karar verilmiştir. Sonrasında ise; YÖK tarafından Mayıs 2013’de alan öğretmenlerinin fen edebiyat fakülteleri mezunlarından seçilmesi kararı alınmıştır. YÖK’ün bu kararıyla ilgili açıklama yapan Fen Edebiyat Fakülteleri Dekanlar Konseyi (FEDEK) Başkanı Prof. Dr. Sermin Örnektekin, bundan sonra alan (branş) öğretmenlerinin fen edebiyat fakültelerinden yetişeceğini belirtmiş ve öğretmen olmak için pedagojik formasyon alma şartının olduğunu ifade etmiştir (Sonay, 2013). Haziran 2013’de ise YÖK, MEB’in yeni öğretmen yetiştirme stratejisi paralelinde, eğitim fakülteleri bünyesinde yer alan ortaöğretim alan öğretmenliği bölümlerine önümüzdeki eğitimöğretim yılından itibaren öğrenci kontenjanı verilmemesi konusunda bir karar alındığını duyurmuştur (Hürriyet, 2013). Bu değişiklikler sürecinden şüphesiz öğretmen adayları olumsuz etkilenmektedirler. Bu süreç devam ederken, öğretmen adaylarının mesleğe karşı tutumlarını mezun olunan fakülte bağlamında karşılaştıran bir çalışmanın gerekliliği, bu çalışmanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Literatürde farklı branş ve fakültelerden öğretmen adaylarının mesleğe karşı tutumlarının incelendiği çalışmalara rastlanmaktadır. Bu 311 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 çalışmalardan; Açışlı ve Kolomuç (2012) ile Tok (2012) sınıf öğretmenlerinin mesleğe yönelik tutumlarını araştırırken, Tekerek ve Polat (2011) bilişim teknolojileri ve ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının, Ocak ve Demirdelen (2008) ise farklı branşlardaki öğretmenlerin tutumlarını incelemiştir. Benzer şekilde; Başbay, Ünver ve Bümen (2009) tezsiz yüksek lisans öğrencileriyle, Akbaba (2013) sosyal bilgiler öğretmen adaylarıyla, Eraslan ve Çakıcı (2011) ise fenedebiyat fakültesi öğrencileriyle çalışmalarını yürütmüşlerdir. Öğretmenlik mesleğine yönelik tutumun araştırıldığı bu çalışmalarda birçok branş ve fakülteden öğretmen adaylarının mesleğe yönelik tutumlarının araştırılması literatürde çeşitliliği sağlamıştır. Fakat çalışmamız, fen-edebiyat fakültesinden mezun olan pedagojik formasyon öğrencilerinin tutumlarıyla eğitim fakültesinden mezun olacakların tutumlarını karşılaştırması bakımından farklı ve önemlidir. Araştırmanın Amacı ve Önemi Bu araştırmanın amacı, eğitim fakültesi son sınıfta öğrenim gören ve fen edebiyat fakültesi mezunu olup da pedagojik formasyon alan öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını karşılaştırmaktır. Bu bağlamda çalışmamızın problem cümlesi “Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları; eğitim fakültesi veya pedagojik formasyon öğrencisi olmalarına, öğrenim gördükleri branş alanlarına (sayısal – sözel) ve bu değişkenlerin etkileşimlerine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?” şeklinde ifade edilebilir. Bu ana problem cümlesi üç alt problem cümlesi şeklinde ifade edilebilir. 1. Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları, eğitim fakültesi veya pedagojik formasyon öğrencisi olmalarına göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 2. Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları öğrenim gördükleri branş alanlarına (sayısal – sözel) göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? 3. Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları; eğitim fakültesi veya pedagojik formasyon öğrencisi olmaları ile öğrenim gördükleri branş alanları (sayısal – sözel) değişkenlerinin etkileşimlerine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? Ülkemizde, öğretmen yetiştirme sistemindeki iki farklı anlayış bulunmaktadır. Çalışmamız; bu iki sistemde yetişen öğretmen 312 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 adaylarından hangilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının daha olumlu olduğunu ortaya koyarak alanyazına ve ülke eğitimine katkıda bulunabilmesi açısından önem taşımaktadır. Varsayımlar ve Sınırlılıklar Öğretmen adaylarının uygulanan ölçeği samimiyetle cevapladıkları varsayılmaktadır. Ayrıca çalışmamız; 2012-2013 eğitim öğretim yılı bahar döneminde Gaziantep ve Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitelerinde öğrenim gören eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinden ve pedagojik formasyon öğrencilerinden ölçeğe cevap veren öğretmen adayları ile sınırlıdır. Yöntem Çalışmamız nicel bir araştırmadır. Yöntem olarak ise; betimsel yöntemlerden survey yöntemi benimsenmiştir. Betimsel yöntemler var olan durumu tasvir etmeye yöneliktir. Betimsel yöntemlerden en çok kullanılanlardan olan survey yöntemi; herhangi bir grup üzerinde incelediği davranışı, o gruptan aldığı bir örneklem üzerinde sorular sorarak gerçekleştirir (Erözkan, 2007). Çalışma Grubu Bu araştırmanın çalışma grubunu 2012-2013 eğitim öğretim yılı bahar döneminde, Kahramanmaraş Sütçü İmam ve Gaziantep Üniversitelerinde öğrenim gören 83 eğitim fakültesi son sınıf öğrencisi ve 88 pedagojik formasyon öğrencisi olmak üzere toplam 171 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Çalışma grubunda; branşları sayısal (İlköğretim Matematik, Ortaöğretim Matematik, Kimya) ve sözel (Edebiyat, Türkçe, Tarih) olan pedagojik formasyon ve eğitim fakültesi son sınıf öğrencisi olan öğretmen adayları bulunmaktadır. Öğretmen adayları, araştırmacıların ölçek hakkındaki gerekli açıklamaları sonrasında çalışmaya gönüllü olarak katılmışlardır ve ölçek 2013 yılı Nisan ayında uygulanmıştır. Çalışmaya katılan öğretmen adaylarının üniversitelerine, fakültelerine, branş alanlarına ve cinsiyetlerine göre yüzde ve dağılımları Tablo 1’de verilmiştir. 313 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 Tablo1: Öğretmen Adaylarının Bazı Değişkenlere Göre Yüzde ve Dağılımları Değişken Kişi Sayısı % Cinsiyet Üniversite Fakülte Branş alanı Erkek 62 36,3 Kadın Gaziantep Ü. Kahramanmaraş S.İ.Ü. Eğitim Fakültesi Fen Edebiyat F. (Pedagojik Formasyon) Sayısal 109 80 91 83 88 63,7 46,8 53,2 48,5 51,5 73 57,3 Sözel 98 42,7 Verileri Toplama Aracı Araştırmaya temel teşkil eden veriler, öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını belirlemek amacıyla Üstüner (2006) tarafından geliştirilen “Öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeği” aracılığı ile toplanmıştır. Ölçek, 2003-2004 öğretim yılı bahar yarıyılı başlangıcında İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi (N=380), Fen ve Sosyal Bilimler Enstitüleri Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans programlarında (N=120), 11 farklı öğretmenlik programında öğrenim görmekte olan toplam 500 öğrenciye uygulanmıştır. Uygulama sonrasında değerlendirmeye alınamayacak olan (boş bırakılmış, sürekli aynı seçenek işaretlenmiş) ölçek formları (51 Adet) ayrıldıktan sonra, kalan 449 deneme ölçeği formu kullanılmıştır. Ölçek, 34 maddeden (2., 5., 6., 7., 8., 15., 20., 21., 30., 32. olumsuz-tersten puanlanan maddeler) oluşan, tek boyutlu, 5’li likert tipi bir tutum ölçeğidir. Ölçekte toplam varyansın %30’unu açıklamaktadır. Ölçeğin ölçüt ölçek geçerliliği, Erkuş, Sanlı, Güven ve Bağlı (2000) tarafından geliştirilen öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeği ile birlikte uygulanarak .89 olarak hesaplanmıştır. Ölçeğin güvenirliğine ilişkin olarak 116 eğitim fakültesi öğrencisine 4 hafta ara ile iki kez uygulanması sonucu elde edilen puanların kararlılığına ilişkin güvenirlik katsayısı .72, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretmenlik programlarında 2003-2004 öğretim yılı bahar yarıyılında öğrenim görmekte olan 449 öğrenciye ölçeğin 314 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 uygulanması ile elde edilen iç tutarlılık (Cronbach’s Alpha) katsayısı .93’tür. Katılımcıların ölçek maddelerine verdikleri cevaplardan yararlanılarak tutum puanları oluşturulurken; 5=Tamamen Katılıyorum, 4=Çoğunlukla Katılıyorum, 3=Orta Düzeyde Katılıyorum, 2=Kısmen Katılıyorum, 1=Hiç Katılmıyorum puanlaması kullanılmıştır. Ölçek kullanılmadan önce Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi ve Gaziantep Üniversitesi, Eğitim Fakültesi son sınıf öğrencilerinden gönüllü olan toplam 61 öğretmen adayı ile bir ön uygulama yapılmıştır. Yapılan ön uygulama sonrasında ölçeğin iç tutarlılık katsayısı (Cronbach’s Alpha) .941 olarak hesaplanmıştır. Verilerin Analizi Survey yöntemi ile toplanan veriler SPSS 20.0 programına girilmiş, olumsuz maddeler tersten kodlanarak toplam puanlar elde edilmiştir. Veri analizleri yapılmadan önce verilerin normal dağılım gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla Kolmogorov-Smirnov testi yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre (N=171, KolmogorovSmirnov Z=1.226, p=.099>.05) veriler normal dağılım göstermektedir. Ayrıca Levene testine göre gruplar arası varyanslar homojendir (F(3,167)=1.364, p=.256>,05). Veriler normal dağılım gösterdiği için, analiz yapılırken parametrik testlerden iki faktörlü ANOVA, bağımsız örneklem t testi ve betimsel istatistikler kullanılmıştır. Manidarlık düzeyi .05 olarak benimsenmiştir. Bulgular Katılımcıların ölçeğe verdiği cevaplar doğrultusunda her bir alt probleme ait bulgular tablolar halinde verilmiştir. Tablolarda önemli görülen değerler ve anlamları tablolar altında açıklanmıştır. 1.Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları, eğitim fakültesi veya pedagojik formasyon öğrencisi olmalarına göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarına ilişkin tutum puanlarının öğrenim görülen fakülte türüne göre T testi sonuçları Tablo 2’de gösterilmiştir. 315 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 Tablo 2: Tutum Düzeylerine İlişkin Puanların Fakülteye Göre T Testi Sonuçları Grup N Eğitim Fakültesi 83 Pedagojik Formasyon 88 X S 126,00 26,201 140,24 22,420 sd T p 169 3,825 ,000 Eğitim fakültesinde öğrenim gören son sınıf öğrencilerinin tutum puanı ortalaması X̅ =126, pedagojik formasyon öğrencilerinin tutum puanı ortalaması X̅ =140.24’tür. Bu iki grubun tutum puanları arasındaki fark anlamlıdır t(169)=3.825, p<.01. Gruplara ait tutum puanı ortalamaları incelendiğinde, pedagojik formasyon öğrencilerinin tutumlarının, eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin tutumlarına göre daha olumlu olduğu anlaşılmaktadır. 2.Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları öğrenim gördükleri branş alanlarına (sayısal – sözel) göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarına ilişkin tutum puanlarının öğrenim gördükleri branş alanlarına (sayısal – sözel) göre T testi sonuçları Tablo 3’de gösterilmiştir. Tablo 3: Tutum Düzeylerine İlişkin Puanların Branş Alanına Göre T Testi Sonuçları Grup Sözel Sayısal N X S 98 135,77 25,505 73 130,05 24,783 sd T p 169 1,466 0,145 Branş alanı sayısal olan öğretmen adaylarının tutum puanı ortalaması X̅ =130.05, sözel olan öğretmen adaylarının tutum puanı ortalaması X̅ =135.77’dir. Bu iki grubun tutum puanları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır t(169)= 1.466, p>.05. 316 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 3.Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları; eğitim fakültesi veya pedagojik formasyon öğrencisi olmaları ile öğrenim gördükleri branş alanları (sayısal – sözel) değişkenlerinin etkileşimlerine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir? Elde edilen toplam puanlara ait betimsel istatistikler Tablo 4’te, desene ait kenar ve gözenek tablolarının karşılaştırılmasına ilişkin iki faktörlü ANOVA sonuçları Tablo 5’de verilmiştir. Tablo 4: Öğretmen Adaylarının Tutum Puanlarına İlişkin Betimsel İstatistikler Sayısal Sözel Toplam Eğitim Fakültesi Fen Edebiyat F. (Pedagojik Formasyon) Toplam N 40 X 123, 52 S 25, 24 N 43 X 128, 30 S 27, 15 N 83 X 126 S 26,2 0 33 137, 97 22, 08 55 141, 60 22, 71 88 140, 24 22,4 2 73 130, 05 24, 78 98 135, 77 25, 50 17 1 133, 33 25,2 8 Eğitim fakültesinde öğrenim gören son sınıf öğrencilerinin tutum puanı ortalaması X̅ =126, pedagojik formasyon öğrencilerinin tutum puanı ortalaması X̅ =140.24’tür. Bu iki grubun tutum puanları arasındaki fark anlamlıdır F(1,167)= 13.382, p<.01. Gruplara ait tutum puanı ortalamaları incelendiğinde, pedagojik formasyon öğrencilerinin tutumlarının, eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin tutumlarına göre daha olumlu olduğu anlaşılmaktadır. Branş alanı sayısal olan öğretmen adaylarının tutum puanı ortalaması X̅ =130.05, sözel olan öğretmen adaylarının tutum puanı ortalaması X̅ =135.77’dir. Bu iki grubun tutum puanları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır F(1,167)= 1.229, p>.05. Öğrenim görülen fakültenin ve branş alanının ortak etkisine göre öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının farklılaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır F(1,167)=0.023, p>.05. 317 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 Tablo 5: Tutum Puanlarının ANOVA sonuçları sd Varyansın Kareler Kareler Kaynağı Toplamı Ortalaması Fakülte 7955,695 1 7955,695 F (p) 13,382 ,000 Branş alanı 730,698 1 730,698 1,229 ,269 FakültexBranş 13,600 1 13,600 ,023 ,880 Hata 99279,214 167 594,486 Toplam 108683,661 170 Bulgular toplu olarak değerlendirildiğinde yalnızca öğrenim görülen fakültenin öğretmen adaylarının mesleğe karşı tutumlarını etkileyen anlamlı bir değişken olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç ve Tartışma Öğretmen eğitimine ilişkin çeşitli görüşler ve yaklaşımlar bulunmaktadır. Ülkemizdeki öğretmen yetiştirme sistemi incelendiğinde ise 2 farklı görüşün benimsendiği göze çarpmaktadır. Bu yaklaşımlardan birincisi eğitim fakülteleri aracılığı ile öğretmen yetiştirme, ikincisi ise fen edebiyat fakültesi mezunlarına pedagojik formasyon eğitimi verilerek öğretmen yetiştirmedir. Bu yaklaşımlardan hangisinin daha tercih edilir olduğunu belirleyecek olan önemli etkenlerden birisi bu yöntemlerle yetiştirilen öğretmenlerin mesleğe karşı tutumlarıdır. Bu bağlamda survey yöntemiyle gerçekleştirilen, pedagojik formasyon ve eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymayı amaçlayan çalışmamızda pedagojik formasyon öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerine göre daha olumlu olduğu belirlenmiştir. Elde edilen bu sonuç, öğretmen adaylarının öğrenim görmekte olduğu pedagojik formasyon eğitiminin öğretmenlik mesleğine yönelik olumlu tutum geliştirmede etkisi olduğu şeklinde yorumlanabilir. Bu çalışmadan farklı olarak Gürbüz ve Kışoğlu’nun (2007) tezsiz yüksek lisans programına devam eden fen edebiyat fakültesi mezunlarıyla eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını çeşitli değişkenler açısından incelemek 318 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 amacıyla yapmış olduğu çalışmasında adayların öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının fakülte değişkenine göre farklılaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Verilerin değerlendirilmesi sonucunda; öğretmen adaylarının mesleğe yönelik tutumlarında bölümlerine göre de anlamlı bir farklılık olmadığı belirlenmiştir. Bu araştırmaya paralel olarak Ocak ve Demirdelen’in (2008) eğitim fakültelerinde öğrenim gören farklı branşlardaki öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik geliştirdikleri tutumları karşılaştırmalı olarak incelemek amacı ile yaptıkları araştırmada Eğitim Fakültelerinde öğrenim gören farklı branşlardaki öğretmen adaylarının mesleğe yönelik tutum düzeylerinin çok yüksek olduğu diğer taraftan öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı belirlenmiştir. Benzer şekilde Akbaba’nın (2013) sosyal bilgiler öğretmenliğindeki stajyerlerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını belirlemek amacıyla yaptığı çalışma sonucunda da stajyer öğretmenlerin öğretmenlik mesleğine karşı tutumları pozitif çıkmıştır. Başbay, Ünver ve Bümen’in (2009) OAÖTYLP (Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans Programı) süresince öğretmen adaylarının mesleğe yönelik tutumlarındaki değişim ile tutumun cinsiyet ve bölümlere göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yaptığı araştırmaya bakıldığında, öğrencilerin mesleğe yönelik tutumlarının dönemlere göre değişmediği ve tutumlar üzerinde dönem ve bölümün ortak etkisinin olmadığı bulunmuştur. Bu durum, OAÖTYLP’nın öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarında olumlu yönde gelişmeye katkı sağlayamadığı şeklinde yorumlanmıştır. Benzer sonuçlara ulaşan Tok (2012) da Türkiye’deki öğretmen adaylarının mesleğe karşı tutumlarını araştırmış fakat araştırma sonuçlarına göre öğretmen adaylarının mesleki tercihlerinin cinsiyet, ogretim tipi ve de mezun olunan liseye göre değişmediği saptanmıştır. Bu durum, hem Başbay, Ünver ve Bümen’in (2009) hem de Tok’un (2012) öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının aldıkları eğitim sonrasında olumlu yönde gelişmediği şeklinde yorumlanmıştır. Yine Bozkırlı ve Er’in (2011) yapmış olduğu çalışmada da Türkçe öğretmeni adaylarının ve formasyon programlarına devam eden Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını çeşitli değişkenler açısından 319 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 değerlendirilmiş ve araştırma sonucunda öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının “lisans düzeyi mezun olunan/olunacak bölüm” e göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Aynı şekilde Tekerek ve Polat (2011) tarafından yapılan çalışmada bilişim teknolojileri ve ilköğretim matematik öğretmeni adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının ne düzeyde olduğu araştırılmıştır ve öğrenim görülen bölüm ile öğretmenlik mesleğine yönelik tutum arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Öğretmenlerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını öğrenim görülen fakülte, branş alanı, mesleği seçme nedeni gibi bazı değişkenler bağlamında inceleyen çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan birçoğu (Gürbüz ve Kışoğlu, 2007; Ocak ve Demirdelen, 2008; Tekerek ve Polat, 2011; Bozkırlı ve Er, 2011) mezun olunan bölümün tutum üzerinde etkili olmadığını belirlemişlerdir. Gürbüz ve Kışoğlu’nun (2007) çalışmasında, mezun olunan bölüm değişkenine ek olarak öğretmen adaylarının tutumları mezun olunan fakülte değişkenine göre de incelenmiştir ve tutumun fakülte değişkenine göre de farklılaşmadığı sonucuna ulaşmışlardır. Gürbüz ve Kışoğlu’nun (2007) çalışmasının sonucu fakülte değişkeni bağlamında çalışmamızla örtüşmemekle birlikte bu durumu inceleyen başka çalışmalara rastlanılamamıştır. Fen edebiyat fakültesi veya eğitim fakültesi mezunu öğretmenlerin mesleğe karşı tutumları eğitimin geleceği açısından önem arz etmektedir. Bu eksikliğin giderilebilmesi adına farklı çalışmalar yapılabilir. Eğitim fakültesi öğrencilerinin öğretmenlik mesleğini seçmeleri lise mezuniyetinden hemen sonraya denk gelmektedir. Fen edebiyat fakültesi mezunları ise, öğretmenlik mesleğini üniversiteden mezun olduktan sonra tercih etmektedirler. Yalnız burada önemli olan nokta fen edebiyat fakültelerinden her mezun olan kişi öğretmenliği tercih etmemektedir. Sadece öğretmenlik mesleğini yapmak isteyen kişiler pedagojik formasyona başvuru yapmaktadırlar. Bu durumun tutum üzerinde etkili olabileceği düşüncesi ülkemiz eğitim sistemindeki yönlendirme yetersizliğini akla getirmektedir. Almanya eğitim sistemindeki gibi bir yönlendirme (Gültekin, 1998) bulunmaması eğitim fakültelerinin mesleğe karşı olumlu tutum geliştiremeyen bireylerden oluşmasına yol açabileceği düşünülebilir. 320 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 Diğer taraftan, Finlandiya eğitim sistemindeki gibi öğretmenliğe girişte bir beceri sınavı (Ekinci ve Öter, 2010) bulunmaması, mesleki beceri anlamında yetersiz öğretmenlerin yetişmesine ve bu öğretmenlerin mesleğe karşı olumsuz tutum geliştirmelerine sebep olabilecektir. Bu sorunlar ülke geleceği açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu bakımdan, başka ülkelerin öğretmen yetiştirme sistemleri incelenerek olumlu yönleri ülkemiz öğretmen seçme ve yetiştirme sistemine entegre edilebilir. Çalışmamızda fen edebiyat fakültesinden mezun olup da öğretmen olmak için pedagojik formasyon alan öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine karşı tutumlarının, eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin mesleğe karşı tutumlarından daha olumlu olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Amacı öğretmen yetiştirmek olmayan Fen – edebiyat fakültelerinden mezun olan öğretmen adaylarının mesleğe yönelik tutumlarının, amacı öğretmen yetiştirmek olan eğitim fakültesi öğrencilerinin mesleğe yönelik tutumlarından daha olumlu olması çok ilginç bir tablo çizmektedir. Bu tablonun güvenilirliği çok daha büyük örneklemler kullanılarak tekrar değerlendirmeye alınabilir. Sonrasında ise nitel çalışmalarla bu durumun nedenleri, tutumlardaki farklılaşmanın kaynağı araştırılarak ülkemiz öğretmen yetiştirme sisteminde bazı düzenlemelere gidilebilir. Kaynaklar Açışlı, S. ve Kolomuç, A. (2012). Sınıf öğretmeni adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının incelenmesi. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 1(2), 266-271. Akbaba, B. (2013). The attitudes of pre-service social studies teachers’ towards teaching profession and their self-efficacy about using instruction materials. Mevlana International Journal Of Education (MIJE), 3(2), 157-169. Başbay, M., Ünver G. ve Bümen, N. T. (2009). Ortaöğretim alan öğretmenliği tezsiz yüksek lisans öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları: boylamsal bir çalışma. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, Cilt 15, Sayı 59, 345-366. Bozkırlı, K. Ç. ve Er, O. (2011). Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni adaylarının öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarının çeşitli değişkenler açısından incelenmesi (Kafkas Üniversitesi Örneği). Turkish Studies, Volume 6/4 Fall, 457-466. 321 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 Ekinci, A. ve Öter, Ö.M. (2010). Finlandiya’da eğitim ve öğretmen yetiştirme sistemi. Çalışma Ziyareti Raporu. Eraslan, L. ve Çakıcı, D. (2011). Pedagojik formasyon programı öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları. Kastamonu Eğitim Dergisi, 19 (2), 427-438. Erözkan, A. (2007). Bilimsel Araştırmalarda Yöntemler. Durmuş Ekiz (Ed.), Bilimsel Araştırma Yöntemler (ss.99-123). İstanbul: Lisans. Gültekin, M. (1998). Türkiye ve Avrupa Birliği’ne üye bazı ülkelerde zorunlu eğitim. Anadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir. Gürbüz, H. ve Kışoğlu, M. (2007). Tezsiz yüksek lisans programına devam eden fen-edebiyat ve eğitim fakültesi öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları (Atatürk Üniversitesi Örneği). Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 9 (2), 71-83. Hotaman, D. (2004). Sınıf yönetimi sürecinde sergilenen öğretmen davranışları. MEB, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, Orta Öğretimde Yeniden Yapılanma Sempozyumu, 20-22 Ekim, Ankara. Hürriyet. (2013, 3 Haziran). YÖK ortaöğretim alan öğretmenliği bölümlerine öğrenci kontenjanı vermeyecek. Erişim tarihi: [http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23424673.asp]. 03.06.2013. İnceoğlu, M. (2010). Tutum Algı İletişim (5. Baskı). İstanbul: Beykent Üniversitesi Yayınevi. Kara, K. (2011). İlköğretim öğretmenlerinin öğretmenlik mesleğini etkileyen faktörlere yönelik görüşlerinin değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kahramanmaraş. Middlebrook, N.P. (1974). Social psychology and modern life. New York: Alfred A. Knoff. Ocak, G. ve Demirdelen, C. (2008). Eğitim fakültesi öğrencileri ile tezsiz yüksek lisans öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının karşılaştırmalı incelenmesi. Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 10 (2), 151171. Özoğlu, M. (2010). Türkiye’de öğretmen yetiştirme sisteminin sorunları. Seta Analiz, Sayı:17. Sonay, N. (2013). Branş öğretmenleri fen edebiyattan yetişecek. [http://www.memurlar.net/haber/373172/]. Erişim tarihi: 11.05.2013. Şişman, M. (2009). Öğretmen yeterlilikleri: modern bir söylem ve retorik, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Özel Sayı/ Cilt. 10, Sayı. 3, 63–82. 322 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 Tekerek, M. ve Polat, S. (2011). Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumları. 5th International Computer & Instructional Technologies Symposium, 22-24 September 2011, Fırat University, Elazığ- Turkey. Tok, T. N. (2012). Teacher candidates attitudes’towards the teaching profession in Turkey. Alberta Journal Of Educational Research, 3 (58), Fall 2012, 381403. Üstüner, M. (2006). Öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, Sayı 45, 109127. Extended Abstract Purpose There are various approaches and perspectives on teacher training systems. When Turkey’s teacher training method is taken into consideration, two main ways are used to train students to become teachers. First method is to train students in education faculties and the second one is to make students a teacher after having pedagogical formation courses after they graduated from faculty of science and letters. Determining which way is the most beneficial is possible by getting information about the attitudes of these students towards being a teacher who are graduated from both education and science faculties. In regards of above information, the main aim of the study is to get the comparison about the attitudes of students towards being a teacher between who are graduating from education faculties and who are graduating from science faculties and taking pedagogical formation courses as well. The problem statement of the study is ‘Are attitudes of senior students at education faculties and students from pedagogical formation courses changed by where they get their teacher profession degree (education faculty or pedagogical formation courses), by their branches (verbal- numeric field) and by the interaction between these variants. Method The study is quantitative work which was designed as a descriptive research form. During the study, survey method was conducted. The research was carried out in the 2012-2013 academic year. The universe of the research consisted of students who receive pedagogical formation training at Gaziantep University and Sutcu Imam University and students who are senior students at Sutcu Imam University and Gaziantep University at the department of education. The sample was selected through “simple random sampling”. The group of the research consisted of 171 students. The departments in which students receive education were selected from verbal branches (Turkish, Literature and History) and numerical branches (Math for primary education, Math for secondary education and Chemistry). Also the assessment instrument was administered to the students in the determined departments. Collected data was analyzed by SPSS 20.0. During the analyzing process descriptive statistics, independent sample T test and Two-Way ANOVA was enrolled. The data required for the research were collected using the assessment instrument consisting of 34 items developed by Ustuner (2006). The items in the 323 B.Bağçeci,İ.Yıldırım… /EÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 17(1)(2015),307-324 questionnaire were scored based on the following pattern which is employing: (2., 5., 6., 7., 8., 15., 20., 21., 30., 32. (Negative- reversely graded items), one-way variance analysis techniques and five point Likert scale items. The reliability study of the assessment instrument was carried out on voluntary 61 pre-service teachers from Gaziantep and Sutcu Imam University. Instrument’s Cronbach’s Alpha was found as reliable with coefficient .941. Results The conclusions drawn from this study, which was aimed to determine the attitudes of students who are graduating from education faculties and students who are graduating from science faculties and taking pedagogical formation training, can be expressed as follows: There is no difference between students who are graduating from education faculties and students who are graduating from science faculties and taking pedagogical formation training according to their branches and the interaction effect of their branches and faculties. On the other hand when the attitude grade of students is taken into account, it is determined that students who are graduating from science faculties and taking pedagogical formation training have more positive attitudes towards teaching profession than students who are graduating from education faculties. Discussion and Conclusion In regard of all data which was collected during the research, the only significant variant which affects attitudes towards teaching profession was found as graduated faculty. It is found that students who are graduating from science faculties and taking pedagogical formation training have more positive attitudes towards teaching profession than students who are graduating from education faculties. This finding is interesting because teacher training is due of education faculties; it is not the responsibility of science faculties. For future researches, this study could be conducted on wider groups to determine the validity of the research. Furthermore, in the future, a qualitative study could be enrolled to examine the reasons behind this situation and so some regulations might be made on teacher training system of the country. There are some studies about the teaching profession and the attitudes towards teaching profession with several variants. Studies which support that graduated department is not a significant factor for attitudes of teaching profession are; (Gürbüz & Kışoğlu, 2007; Ocak & Demirdelen, 2008; Tekerek & Polat, 2011). Also there is a study ‘Gürbüz & Kışoğlu (2007)’ which affirms that graduated faculty has a significant effect on attitudes of students towards teaching profession. Findings of Gürbüz & Kışoğlu (2007) are consistent with the current study. However there was not possible to find other studies which analyze this situation. Opinions of graduates of education and science faculties are very important for the future of the education. Because of this reason, conducting studies on this situation is crucial to avoid from deficiencies and making innovations in the teacher training system. 324
Benzer belgeler
Makaleyi Yazdır - Eğitimde Kuram ve Uygulama
the 1st, 2nd, 3rd, 4th grade level teachers’ candidates in terms of their TPACK selfreliance. Also, there was no significant difference between the 1st, 2nd, 3rd, 4th
grade level in terms of their ...