akdeniz`de deniz ve kıyı koruma alanları`nın oluşturulması ve

Transkript

akdeniz`de deniz ve kıyı koruma alanları`nın oluşturulması ve
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA
ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE
YÖNETİLMESİ İÇİN REHBER
Arturo López Ornat, Editör
MedMPA Project
UNEP – BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇEVRE PROGRAMI
MAP – AKDENİZ EYLEM PLANI
RAC/SPA – ÖZEL KORUMA ALANLARI BÖLGESEL FAALİYET MERKEZİ
MedMPA – AKDENİZ BÖLGESİ’NDEKİ DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARININ
GELİŞTİRİLMESİ BÖLGESEL PROJESİ
Akdeniz’de Deniz ve Kıyı Koruma
Alanları’nın Oluşturulması ve
Yönetilmesi için Rehber
Not: Bu yayında kullanılan gösterimler ve materyallerin sunumunun hiçbir parçası, UNEP’in herhangi bir devlet, ülke,
şehir veya alan ya da onların yetki makamları veya onların sınır ya da hudutlarının sınırlaması ile ilgili herhangi bir
fikrinin ifadesini içermez.
© 2006
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment Programme-UNEP)
Akdeniz Eylem Planı (Mediterranean Action Plan-MAP)
Özel Koruma Alanları Bölgesel Faaliyet Merkezi
(Regional Activity Centre for Specially Protected Areas-RAC/SPA)
Boulevard du Leader Yasser Arafat
B.P.337 - 1080 Tunis CEDEX - TUNISIA
e-posta: [email protected]
www.rac-spa.org
MedMPA Projesinin programı, RAC/SPA tarafından, icra sorumluluğu gereği organize ve koordine edilmiştir.
Daimi RAC/SPA uzmanları (*) ve Merkez Müdürünün gözetiminde proje esnasında yetiştirilen uzmanlar tarafından
yönetilmiştir.
(*) Chedly Rais, Souha El Asmi and Daniel Cebrián, RAC/SPA
Aşağıdaki iki ortak, MedMPA Projesinin gerçekleştirilmesini desteklemişlerdir:
PANGEA Consultores S.L.
Ronda de Toledo 16 – 307. Madrid 28005 – Spain
www.pangea21.com
Empresa de Gestión Medioambiental S.A. (EGMASA)
C/ Juan Gutemberg s/n – Sevilla 41092 – Spain
www.egmasa.es
Bu eser kaynakça amacıyla şu şekilde atfedilebilir:
López Ornat,A. (Editor). 2006. Guidelines for the Establishment and Management of Mediterranean Marine and Coastal
Protected Areas. MedMPA project. Ed: UNEP-MAP RAC\SPA.Tunis.
© Ön ve arka kapak fotoğrafları, Daniel Cebrián.
MedMPA projesi, finansal bakımdan Avrupa Komisyonu (EU) tarafından desteklenmektedir.
Bu yayın Küresel Çevre Fonu (GEF) mali desteğiyle T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı
(ÖÇKKB) tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliği (UNDP Türkiye), Doğa Koruma ve Milli
Parklar Genel Müdürlüğü, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü ortaklığında yürütülen
Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında Türkçe’ye çevrilerek
basılmıştır.
Tercüme Serisi: 1
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı
Alparslan Türkeş Cad. 31. Sok. 10 Nolu Hizmet Binası 06510 Beştepe/Yenimahalle/Ankara
Tel: 0 (312) 222 12 34 Faks: 0 (312) 222 26 61 www.ozelcevre.gov.tr
www.dka.gov.tr
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
Birlik Mahallesi 2. Cadde No. 11 06610 Çankaya/Ankara
Tel: 0 (312) 454 11 00 Faks: 0 (312) 496 14 63 www.undp.org.tr
ISBN: 978-605-393-089-1
Çeviri: Murat Bilecenoğlu
Düzelti: Güner Ergün ve Harun Güçlüsoy
Tasarım: UNEP-MAP-RAC/SPA
Türkçe Uygulama: Murat Mert Temel
Türkçe Uygulama Kontrol: H. Suda Ekici, Nurhan Şen ve Gülden Atkın Gençoğlu
Baskı: Yorum Basın Sanayi Ltd. Şti.
Türkçe Baskı Tarihi ve Yeri: 2011, ANKARA
Bu belge, Birleşmiş Milletler resmi belgesi olarak düşünülmemelidir.
Akdeniz’de Deniz ve Kıyı Koruma
Alanları’nın Oluşturulması ve
Yönetilmesi için Rehber
Arturo López Ornat, Editör
Önsöz
Korunan alanlar biyolojik çeşitliliğin muhafazası, önemli
çevresel hizmetlerin garanti altına alınması ve bir
takım toplumsal hedeflerin karşılanması için gereklidir.
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1992) ile özellikle
Barselona Sözleşmesi ve 1995 yılında gözden geçirilen
Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik hakkındaki
protokollerini takiben Akdeniz ülkeleri, korunan alanları
oluşturmak ve yönetmek adına adım attılar. Sonuç olarak,
koruma altına alınan bölgelerin sayıları ve alanları son
yıllarda artmış ve bölgemizdeki kıyısal/denizel koruma
alanlarında belirgin gelişmeler meydana gelmiştir.
Bununla birlikte, potansiyel kazançların farkedilebilmesi
için uygun yönetim mevcudiyetinin sağlanması, pek
çok bölgede temel bir problemdir. RAC/SPA tarafından
19971 yılında yapılan bir değerlendirmede, ÖKA’lardaki
personel durumunun yönetsel ihtiyaçların gerisinde
olduğunun altı çizilmiştir (optimumun %46’sı). Alanlar
belirli bir öneme ve karmaşıklığa göre geliştiklerinden,
ilgili personel korunan alan yönetimi hakkındaki resmi
eğitimlerden mahrum kalabilmektedir. ÖKA personelinin
niteliği orta seviyeli olarak varsayılırken, Deniz Koruma
Alanları yöneticileri için çok sınırlı eğitim – öğretim
imkanı bulunmaktadır (ülkelerin sadece %27’sinde
mevcut).
Bu amaçla RAC/SPA, EU-SMAP Programının MedMPA
Projesinden sağladığı finansal destek ile, burada sunulan
rehberin de gözden geçirildiği “Akdeniz’in Deniz ve Kıyı
Koruma Alanları’nın Yönetimi ve Planlanması” hakkındaki
bölgesel eğitim seminerini organize etmiştir. Bu rehber,
şu anda yürütülen eğitim kursuna katılan Deniz Koruma
Alanları yöneticileriyle sınırlı kalmayıp, tüm Akdeniz
kıyılarındaki 100’den fazla yönetici için gelecekteki
çalışmalara yol gösterecek temel yönetim ve eğitim
materyali niteliğindedir.
1 RAC/SPA. 1997. “Assessment on
the Management of marine and
coastal Specially Protected Areas
in the Mediterranean”. Regional
Activity Centre for Specially
Protected Areas. Mediterranean
Action Plan.Tunis.
Mevcut rehberler hükümetlerin çeşitli kademelerindeki
karar vericilerden, STK’lar, akademisyenler ve
uluslararası fon kuruluşlarına kadar, Deniz ve Kıyı Koruma
Alanları’nın politika ve uygulamalarıyla ilgilenen herkesin
kullanımını amaçlamaktadır. Bu rehberlerin yayınlanması
ve dağıtımıyla ilgili olarak RAC/SPA, koruma alanları
yönetiminin ihtiyaçlarının ve bölgelerdeki yönetsel
standartların daha iyi anlaşılmasını ümit etmektedir.
Türkçe Çeviriye Önsöz
Akdeniz, Ege Denizi, Marmara Denizi ve Karadeniz kıyıları olmak üzere yaklaşık
8.500 km kıyı uzunluğuna sahip kara sularımızın Akdeniz ve Ege kıyılarında yer alan
10 adet Özel Çevre Koruma Bölgesi yaklaşık 1.133 km kıyı uzunluğu ile 2865 km2’lik
deniz alanını ihtiva etmektedir. Türkiye, Akdeniz’in en büyük deniz koruma alanına
sahip ülkesidir ve kara sularının yaklaşık % 4’ü koruma altındadır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kıyı ve deniz alanlarının doğal, tarihi
ve kültürel değerleri, kentsel baskı, kirlilik ve aşırı avcılık tehdidi altındadır.
Bu tehditlerin azaltılması, denizel biyolojik çeşitliliğinin korunması sağlıklı bir
ekosistemin sürdürülebilmesi için gereklidir. Ülkemizde bu alanlardan önemli olanları
Bakanlar Kurulu Kararı ile Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmektedir.
Bununla birlikte uzun vadeli çözüm için, etkin, uyarlanabilir ve sürdürülebilir bir
yönetim altında, biyolojik çeşitliliği korurken aynı zamanda ekosistem hizmetlerini
de uygun hale getiren “Deniz ve Kıyı Koruma Alanları (DKKA)” sisteminin kurulması
da temel bir araçtır.
Bu kapsamda, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı tarafından, Küresel Çevre
Fonu (GEF) mali desteğiyle Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü ortaklığında ve Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilciliği (UNDP Türkiye) uygulayıcı
ortaklığıyla, deniz ve kıyı koruma alanlarının genişletilmesi ve etkin korunmasının
sağlanması amacıyla “Türkiye’nin Deniz ve Kıyı Koruma Alanları Sisteminin
Güçlendirilmesi Projesi” yürütülmektedir.
Deniz koruma alanları tüm dünyada deniz alanının korunması ve yönetiminde
önemli rol oynamaktadır. Korunan bir alanın uygun yönetiminin sağlanmasına doğru
atılan en önemli adım ise Yönetim Planlarıdır. Basit anlamı ile Yönetim Planı belirli
bir zaman süresinde koruma alanı içinde başvurulan yönetim yaklaşımı ve hedefini,
karar alma çerçevesi ile birlikte beyan eden bir dokümandır.
Dünyadaki çeşitli koruma alanlarından uygulamalara dayalı durum ve çalışma
çerçevesinin sunulduğu bu rehberin, deniz koruma alanları planlayıcı ve
yöneticilerinin çalışmalarında bilgilendirici, destekleyici ve teşvik edici olmasını
dilerim.
Saygılarımla
Ahmet ÖZYANIK
Kurum Başkanı
Bölüm 1. DENİZ ÇEVRESİNİN MUHAFAZA EDİLMESİNDE KORUNAN ALANLARIN ROLÜ
Diego Moreno Lampreave (EGMASA)
1. GİRİŞ ................................................................................................ 13
2. DENİZ EKOLOJİSİ ................................................................................. 14
2.1. Denizel ekolojik parametreler ve özellikleri................................................. 14
2.2. Deniz ekosistemleri.............................................................................. 15
2.3. Doğa tarihi açısından denizel habitatların ve türlerin korunması: üreme stratejileri. 16
2.4. Akdeniz’in denizel biyolojik çeşitliliği: türler, endemizm, habitat....................... 17
2.5. Karasal türlerin üreme, barınma ve beslenme durumları.................................. 21
2.6. Denizel ekosistemler üzerindeki tehditler................................................... 21
2.7. Akdeniz denizel biyolojik çeşitliliğinin durumu ve maruz kaldığı tehditler............. 22
3. DENİZ KORUMASI ................................................................................. 23
3.1. Deniz korumasının tarihi ....................................................................... 23
3.2. Deniz Koruma Alanları’nın hedefleri: kategoriler, uluslararası ağlar .................... 24
3.3. Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları: geniş ve küçük bölgelerdeki amaçlar ve değerler . ....... 25
3.4. Deniz Koruma Alanları’nın ilanından önceki temel çalışmalar............................ 25
3.5. Yasal kapsam ve uygulanabilir yönetmelikler................................................ 26
3.6. Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları: kuzey ve güney kıyılardaki alanlar ............... 27
3.7. Temel Yönetsel İhtiyaçlar: işaretler, tedbir, kontrol ve izleme: değişik yöntemlerin
karşılaştırılması ve nispi masrafları ................................................................ 27
3.8. Diğer yönetim programları: çevre eğitimi. Etkinliklerin odağı ........................... 29
KAYNAKLAR ........................................................................................... 30
EK BÖLÜM 1. BARSELONA SÖZLEŞMESİ (UNEP, 1996) ........................................... 33
EK BÖLÜM 2. AKDENİZ’DEKİ DENİZ KORUMA ALANLARI ......................................... 40
Bölüm 2. ULUSAL KORUNAN ALANLAR SİSTEMİ İÇİN PLANLAMA
Arturo López Ornat and Elena Correas (PANGEA Consultores S.L.)
1. GİRİŞ ................................................................................................ 42
2. HEDEFLER VE DENİZ KORUMA ALANLARININ TİPLERİ...................................... 44
2.1. Tanımlar........................................................................................... 44
2.2. Koruma alanları için IUCN kategorileri........................................................ 45
2.3. Deniz Koruma Alanları’nın hedefleri (Kelleher 1999’a dayanılarak)...................... 45
2.4. Deniz Koruma Alanları’nın tipleri.............................................................. 45
2.5. Deniz Koruma Alanları’nın boyutları........................................................... 46
2.6. Yönetsel açıdan dikkat edilmesi gerekenler................................................. 47
3. ULUSLARARASI KORUNAN ALAN AĞLARI...................................................... 49
3.1. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (BÇS) .......................................................... 49
3.2. Akdeniz’deki Deniz Ortamlarının ve Kıyı Bölgelerinin Korunması Sözleşmesi (Barselona
Sözleşmesi) .................................................................................................. 50
3.3. Dünya Mirası Sözleşmesi ........................................................................ 50
3.4. UNESCO Biyosfer Rezervleri .................................................................... 50
3.5. Natura 2000 Ağı .................................................................................. 51
3.6. Ramsar veya Sulakalan Sözleşmesi ........................................................... 51
4. DENİZ KORUMA ALANLARINDAKİ GENEL TEHDİTLER ....................................... 52
5. SİSTEM PLANLAMASI? ............................................................................ 53
5.1. Hedefler . ......................................................................................... 53
5.2. İçerik .............................................................................................. 54
5.3. Dikkate alınması gereken anahtar noktalar ................................................. 54
6. BİR KORUMA ALANI SİSTEMİNİN ÖZELLİKLERİ ............................................... 55
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
İçindekiler
9
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
10
6.1. Temsil edilebilirlik, kapsamlılık, denge ..................................................... 55
6.2. Yeterlilik .......................................................................................... 56
6.3. Uyumluluk ve tamamlayıcılık .................................................................. 57
6.4. Maliyet etkinliği, verimlilik, tarafsızlık ...................................................... 57
7. HUKUKİ ÇERÇEVENİN GELİŞTİRİLMESİ ........................................................ 57
7.1. Yaklaşımlar ....................................................................................... 58
7.2. Mevzuat çerçevesi ............................................................................... 59
7.3. Dikkat edilmesi gerekenler .................................................................... 59
8. SİSTEM PLANININ BAŞARILI BİR ŞEKİLDE UYGULANMASI İÇİN GEREKENLER ........... 59
8.1. Yükümlülük ve politik destek .................................................................. 60
8.2. Kurumlar .......................................................................................... 60
8.3. Ortaklıklar ........................................................................................ 60
8.4. Finansman ........................................................................................ 61
8.5. Eğitim ............................................................................................. 64
8.6. İzleme ve değerlendirme ....................................................................... 64
KAYNAKLAR ........................................................................................... 65
EK I. DENİZ KORUMA ALANLARININ PLANLANMASI VE YÖNETİMİ ............................... 67
Bölüm 3. DENİZ KORUMA ALANLARI’NIN PLANLANMASINDA VE YÖNETİLMESİNDE PAYDAŞ
KATILIMI
Arturo López Ornat and Maya Ormazabal (PANGEA Consultores S.L.)
1. GİRİŞ ................................................................................................ 70
1.1. Paydaş katılımının önemi ....................................................................... 70
1.2. Uluslararası hukuki şartlar ..................................................................... 72
2. KATILIM VE PAYDAŞLARIN DAHİL EDİLMESİ
Faydalar, riskler, anahtar önlemler ve zorluklar . ............................................ 73
2.1. Danışma ve katılım .............................................................................. 74
2.2. Yukarıdan aşağıya/aşağıdan yukarıya karar alma yaklaşımları ........................... 75
2.3. Katılımın faydaları .............................................................................. 76
2.4. Katılımın zorlukları ve riskleri ................................................................. 77
2.5. Anahtar zorluklar ................................................................................ 77
2.6. Anahtar ihtiyaçlar: uygun kaynaklar, beceriler ve zaman ................................. 78
3. KİMLER, NE ÖLÇÜDE KATILIR? ................................................................. 79
3.1. Paydaşlar ......................................................................................... 79
3.2. Farklı seçeneklerde ve düzeylerde katılım .................................................. 80
3.3. Kimler katılmalıdır? ............................................................................. 82
4. KATILIM PROGRAMI İÇİN SAFHALAR . ......................................................... 84
4.1. Giriş ............................................................................................... 84
4.2. Katılımcı süreç için önkoşullar ................................................................ 85
4.3. Program tasarımı ................................................................................ 86
4.4. Programın başlaması ............................................................................ 86
4.5. Katılım kurumları ve yapıları .................................................................. 87
4.6. Programın geliştirilmesi ........................................................................ 89
5.TEKNİKLER.......................................................................................... 94
5.1. Giriş ............................................................................................... 94
5.2. Kolaylaştırıcı ..................................................................................... 94
5.3. Paydaş analizi .................................................................................... 95
5.4. Bilgilendirme ..................................................................................... 96
5.5. Katılım teknikleri ................................................................................ 97
KAYNAKLAR .......................................................................................... 101
EK I. KATILIMA KLAVUZLUK ETMEK İÇİN ANAHTAR İLKELER .................................... 102
EK II. .................................................................................................. 104
1. AKDENİZDEKİ KORUMA ALANLARI İÇİN ZİYARETÇİ YÖNETİMİNİN KAPSAMI ............ 106
2. YÖNETİM PLANLARI BAĞLAMINDA, KORUMA ALANLARI İÇİN ZİYARETÇİ YÖNETİMİNİN
PLANLANMASI . ............................................................................................... 110
2.1. Koruma alanlarının ve ziyaretçilerin yönetilmesi ......................................... 110
2.2. Ziyaretçi yönetiminin planlanması ........................................................... 111
3. ESAS DURUMUN TEŞHİSİ ....................................................................... 113
4. YÖNETİM MODELİNİN SEÇİMİ .................................................................. 115
5. ZİYARETÇİ YÖNETİM PROGRAMLARI ......................................................... 117
6. TAŞIMA KAPASİTESİ, KABUL EDİLEBİLİR DEĞİŞİKLİK SINIRLARI VE ETKİ İZLEMESİ ... 122
6.1. Doğal çevre üzerindeki etkiler ve sosyoekonomik etkiler ................................ 122
6.2. Etki değerlendirmesi ........................................................................... 124
6.3. Taşıma kapasitesi: kavramlar ve metodoloji ............................................... 124
6.3.1. Taşıma kapasitesi uygulamalarının kısıtlanması ......................................... 126
6.3.2. Rekreasyonel ziyaretçi taşıma kapasitesinin hesaplanması için metodoloji . ........... 127
6.3.3. Kabul edilebilir değişim sınırı için metodoloji ........................................... 129
KAYNAKLAR .......................................................................................... 132
Bölüm 5. DENİZ KORUMA ALANLARI’NDA İZLEME ÇALIŞMALARI: TEMEL KAVRAMLAR VE
ÖNEMİ
Juan Jiménez Pérez (PANGEA Consultores S.L.)
1. GİRİŞ ...............................................................................................
2. NEDEN İZLEME? ..................................................................................
3. İZLEME PROGRAMININ PLANLANMASI . ......................................................
3.1. Neleri izlemeliyiz? .............................................................................
3.2. Ne zaman izleme çalışması yapmalıyız? ...................................................
3.3. İzleme çalışmalarında kimler görevlendirilmelidir? ......................................
3.4. Masraflar ........................................................................................
4. GÖSTERGE TİPLERİ ..............................................................................
4.1. Doğal göstergeler ..............................................................................
4.2. Halk kullanım göstergeleri ...................................................................
4.3. Sosyal göstergeler .............................................................................
5. YÖNTEMLER VE KARŞILAŞTIRMALAR ........................................................
KAYNAKLAR ..........................................................................................
134
135
137
137
138
139
140
140
140
141
142
142
144
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Bölüm 4. KIYISAL KORUMA ALANLARI’NDAKİ ZİYARETÇİLERİN TEŞVİK EDİLMESİ,
PLANLANMASI VE İZLENMESİ
Alicia Portillo Navarro (EGMASA)
Bölüm 6. DENİZ KORUMA ALANLARI’NDA İZLEME: İZLEME VERİLERİNİN YÖNETİMİ
Juan Jiménez Pérez (PANGEA Consultores S.L.)
DURUM ÇALIŞMALARINA GİRİŞ ....................................................................
DURUM ÇALIŞMASI 1: Posidonia çayırlarının izlenmesi .......................................
DURUM ÇALIŞMASI 2: Biyogöstergeler ile kirliliğin izlenmesi ................................
DURUM ÇALIŞMASI 3: Delici midye (Pinna nobilis) popülasyonlarının izlenmesi ...............
DURUM ÇALIŞMASI 4: Koruma alanlarında balıkların izlenmesi .............................
DURUM ÇALIŞMASI 5: Deniz kuşlarının izlenmesi ..............................................
DURUM ÇALIŞMASI 6: Deniz memelilerinin izlenmesi .........................................
DURUM ÇALIŞMASI 7: Ziyaretçi akışının izlenmesi ............................................
DURUM ÇALIŞMASI 8: Ziyaretçi etkinliklerinin izlenmesi .....................................
DURUM ÇALIŞMASI 9: Paydaşlar üzerindeki düzenleme etkisinin izlenmesi ...............
DURUM ÇALIŞMASI 10: Paydaşların ve ziyaretçilerin tutumlarının izlenmesi .............
DENİZ KORUMA ALANLARINDA İZLEME ÜZERİNE KİTAPLAR VE MONOGRAFLAR . ...........
146
146
149
151
153
156
158
161
163
165
166
169
11
12
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Diego Moreno Lampreave (EGMASA)
1. Giriş
Kıyı şeritlerindeki büyük uzunluklara ve denizdeki engin mesafelere rağmen, deniz
ekosistemleri birbirleriyle ve özellikle kıyılardaki karasal kullanım faaliyetleriyle
yakından ilişkilidir. Deniz suyu atmosfere göre 800 kat daha yoğundur ve bu
özelliğiyle molekülleri, partikülleri, bitkileri, hayvanları, kirleticileri ve çökeltileri
askıda tutmak, uzun süre korumak ve taşımak açısından daha büyük bir kapasiteye
sahiptir. Deniz suyunun yoğunluğu uzak bölgeleri bile öylesine birleştirir ki, eğer
alan çok büyük değilse, araştırma ve projelerin elverişliliği için dahi izole olarak
kabul edilmesi zordur. Şu ana kadar, küresel deniz ekosistemlerinin yönetimiyle
ilgili bütünleşik bir yaklaşım, henüz tamamlanmamıştır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
1. Deniz Çevresinin Muhafaza Edilmesinde
Korunan Alanların Rolü
Deniz ve deniz tabanı, dünyadaki tüm karasal bölgenin yüzölçümünden 2,5 kat
daha fazla alana sahip olmasına karşın, denizel ortamın günümüzde sadece
%1’lik kısmı korunan alanlara dahildir. Denizel çevrenin korunması için harcanan
gayretler, kara ortamına göre çok daha gerilerde kalmaktadır. Pek çok deniz alanı
ciddi problemlerle karşı karşıyadır, örneğin kirlilik, kaynakların azalması (türler
dahil), kaynakların uygunsuz kullanımı ve habitatların maruz kaldığı hasarlar. Çoğu
durumda tehditler, karasal faaliyetler ile ilişkilidir.
İdeal durum, havzaların, kıyısal kara ve suların koordineli yönetimleri ile derin
denizlerin (döküntüler, balıkçılık vs.) yönetimini ilişkilendiren iç içe (yuvalanmış)
hiyerarşi ile gösterilebilir. Böyle bir şemsiye altında, kaynakların çekilmesi ve
13
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
denizel ortama gerçekleşen girdilerin kontrolü ve sınırlamaları söz konusu olacak,
aynı zamanda bazı bölgeler bir kenarda tutularak referans, araştırma, rekreasyon
ve yerel halkın varlığını sağlayacak diğer özelliklerle birlikte korunacaktır.
Bütünleşik yönetim, ekosistem yönetiminin geniş çatılı yapısının bir bileşeni olarak
ya belirli habitatlar, bentik türler, plankton dışındaki ve karasal türler için çok önemli
olan bir seri nispeten küçük Deniz Koruma Alanları’nın (DKA) oluşturulmasıyla; ya
da balıkçılık düzenlemeleri ve balıkçılığa kapalı alanlar ile birlikte büyük, çoklu
kullanıma açık bölgeler ve Deniz Koruma Alanları’nın oluşturulmasıyla başarılabilir.
DKA’ların konumlarının ve DKA’larının kapsamının tanımlanması, şu hedeflerin
dikkate alınmasını gerektirmektedir: (a) önemli ekolojik olguların devamlılığının
sağlanması, (b) türlerin ve ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımlarının garanti
altına alınması ve (c) biyolojik çeşitliliğin korunması.
Karalardan farklı olarak, denizel habitatlar nadiren kesin veya kritik şekilde
sınırlanmıştır. Türlerin hayatta kalmaları, her zaman özel bir bölgeyle ilişkili
olmayabilir. Pek çok serbest yüzen türlerin çok büyük alan yayılımları vardır ve su
akıntıları sedenter veya karasal türlerin genetik materyallerini büyük mesafelere
taşıyabilir. Endemizm’e nadiren rastlanılır ve planktonik faza sahip türler için
yok oluşlar henüz rapor edilmemiştir. Bahsi geçen kavramlar deniz memelileri,
deniz kaplumbağaları ve deniz kuşları için kritik alanlara ve nadir endemik
türlerin habitatlarına uygulanabilir. Dolayısıyla denizlerde, bir alanın korunması
için gereken ekolojik durum tehdit altındaki türlerin kritik habitatlarını daha az
dikkate alabilir, fakat ticari ve rekreasyonel bakımından önemli türlerin önemli
habitatlarının korunmasını veya kommünitelerinin genetik ve özel çeşitliliğiyle
beraber dikkat çekici örnek oluşturan habitat tiplerinin korunmasını daha yüksek
ihtimalle esas alır.
Sonraki sayfalarda, denizel çevrelerin güncel durumları iki bölüm halinde kısaca
sunulmuştur: her ikisi de Akdeniz havzasından örnekler içermek üzere A) Deniz
Ekolojisi ve B) Denizlerin Korunması.
2. Deniz Ekolojisi
2.1. Denizel ekolojik parametreler ve özellikleri
Dünya yüzeyinin %70’lik kısmı okyanus ve denizlerle kaplıdır. Su, yaşam ve
çevresel süreçlerde temel role sahip bir maddedir. Fiziksel ve kimyasal özellikleri
alışılmışın dışındadır. Suyun katı hali olan buz, sıvı haldeki sudan daha az yoğundur
ve bu yüzden kutup bölgelerinde yüzeyde kalır. Böylesine olağandışı bir davranışı
olmasaydı, buz, çevresindeki su kütlesinden daha yoğun olacaktı ve batacaktı. Eğer
buz batsaydı, kutup denizleri tamamen katı halde olacak ve hem deniz hayatına,
hem de dünya iklimine çok yüksek etkilerde bulunacaktı.
Suya ait diğer önemli fiziksel özellikler, ısıyı muhafaza etmekteki olağanüstü
kapasitesi, diğer sıvılara göre daha fazla madde eritebilme kapasitesi,
14
Ayrıca, deniz suyunun tüm dünyadaki sürekli dağılımının düzenli bir çevre
oluşturduğunu bilmek de önemlidir.
Kimyasal bakımdan deniz suyu son derece ilginç bir yapıya sahiptir. %95’inden
fazlası sudan oluşan bu alışılmadık derecedeki saf madde, ticari olarak üretilen
bileşiklerin çoğundan daha fazla saflık derecesine sahiptir (Bramwell, 1977). Deniz
suyunun toplam tuz konsantrasyonu ‰ (binde) ile ifade edilir. Okyanuslarda bu
değer ‰35’ler civarındadır, fakat buharlaşmanın oldukça yoğun gözlendiği Akdeniz
havzasında tuzluluk ‰38 – 39’a kadar çıkabilir.
Gel-git hareketleri, okyanusların dünya yüzeyindeki iki dengesiz gücüne karşı
sergilediği bir davranıştır: yerçekimi (ay ve güneş gibi objelerin çekim gücünden
kaynaklanır) ve merkezkaç kuvveti. Kapalı bir havza olan Akdeniz’de sadece küçük
çaplı gel-gitlere rastlanılır (50 cm yüksekliğinde) ve Atlantik Okyanusu kıyılarıyla
karşılaştırıldığı zaman littoral yaşam üzerinde çok sınırlı bir etkisi vardır.
Gel-git veya rüzgar etkisiyle oluşan akıntılar, deniz ve okyanus yüzeyindeki su
kütlelerini sürükler. Aynı zamanda derin sularda da, sıcak ve soğuk su kütlelerinin
yoğunluk farkından kaynaklanan hareketlere rastlanılır.
Akdeniz’in diğer denizlerle olan tek doğal bağlantısı, Cebelitarık Boğazı ile sağlanır.
Yüksek buharlaşmanın gözlendiği bu dikkat çekici havza, Atlantik Okyanusu’ndan
Akdeniz’e doğru ilerleyen soğuk ve düşük tuzluluğa sahip bir yüzey akıntısına ve
tam aksi istikamette ilerleyen sıcak ve yüksek tuzluluktaki başka bir derin deniz
akıntısına sahiptir (Rodríguez, 1982).
Özellikle yüzeydeki deniz akıntıları, pek çoğu deniz diplerinde yaşayan
organizmaların (bentoz) larvaları da dahil olmak üzere, planktonun yayılımında
çok önemli bir role sahiptir.
2.2. Deniz ekosistemleri
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
sıkıştırılamayan bir madde durumunda olması, vizkozitesi ve optik özellikleridir
(Bramwell, 1977).
Suyun özellikleri, yatay düzleme kıyasla dikey olarak çok daha hızlı olmak üzere
(özellikle sıcaklık, basınç ve radyasyon), denizin her bölgesinde değişir. Işık, açık
sularda en fazla 200 metre derinliğe kadar ulaşabilir. Bu olgu, kıyılardan derin
deniz diplerine hareket edildiğinde rastlanan çevresel koşullardaki hızlı değişimi
açıklar.
Her organizma, kendine özel çevresel koşullarda yaşar ve dolayısıyla her tür sadece
bir habitatta (örneğin kum, kaya, deniz çayırları) veya belli bir derinlikte (kıyılarda,
30 – 50 m derinlikler arasında) bulunur.
Kıyı zonları kavramı, biyolojik kommünitelerin araştırılmasında çok önemli bir
araçtır. Vertikal (dikey) tabakalaşma, deniz diplerini pek çok bölgeye ayırmaktadır
(Margalef 1989):
15
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
• Supralittoral (deniz yüzeyinin dışı), gel-git zonu (med ve cezir arasındaki kıyı),
• Infralittoral (her zaman deniz yüzeyinin altında bulunur),
• Sirkalittoral (deniz çayırlarının sonlandığı derinlik),
• Batiyal bölge (güneş radyasyonu sınırından itibaren), abissal bölge (derin abissal
düzlüklerde).
Bu bölgelerin tamamı Akdeniz’de mevcuttur, fakat sonuncu maddedeki abissal
bölge son derece sınırlı yerde bulunur.
Deniz tabanının çeşidi de türlerin ve kommünitelerin dağılışına etki eder:
• Yumuşak substratum çamur, kum ve çakıldan oluşur ve deniz diplerinin önemli bir
kısmını teşkil eder. Sedimentin içinde gömülerek yaşayan yüksek çeşitlilikteki bir
faunaya (çeşitli gruplara ait kurtlar, midyeler, karındanbacaklılar, yengeçler, deniz
yıldızları ve balıklar) korunak görevi yapar.
• Sert substratum taş ve kayalardan oluşur ve barındırdığı pek çok alg grubu,
süngerler, mercanlar, deniz şakayıkları, kurtlar, yumuşakçalar, derisi dikenliler,
krustaseler ve balıklar ile en yüksek biyolojik çeşitliliğe sahiptir.
• Deniz çayırları, fanerogam (çiçekli) bitkiler tarafından oluşturulan karmaşık
ekosistemler olup, yumuşak zeminlerde yaşarlar. Deniz çayırlarının varlığı,
substratumun yapısını çok belirgin şekilde değiştirebilir. Deniz çayırlarının temel
fonksiyonları:
a) bitkiler deniz diplerini kıyısal sedimanları dengede tutar,
b) yapraklar dalga ve akıntı gibi su hareketlerini hem yavaşlatıp, hem de geciktirerek
sedimantasyonu arttırırlar,
c) çayırlar, pek çoğu ticari öneme sahip olan jüvenil (genç) ve ergin hayvanlar için
korunma ve barınma ortamı sunarlar,
d) bitkiler yüksek büyüme ve üretimi sağlarlar (biyokütle ve oksijen).
Açık sular pelajik ve planktonik organizmalar için barınma sağlar. Diatom gibi
mikroskopik alglerlerden oluşan fitoplankton ve pek çok larva ve küçük hayvanlarla
birlikte zooplankton akıntılar ile hareket ederlerken, nektonu oluşturan hayvanlar
(kafadanbacaklılar, balıklar ve yunuslar) iyi yüzücülerdir.
2.3. Doğa tarihi açısından denizel habitatların ve türlerin korunması: üreme
stratejileri
Deniz canlıları açık suları yayılmak ve jüvenil safhalarında (larva) korunmak için
kullanabilir. Bentoz’dan pek çok grup ve tür metamorfoza uğrayıp planktonla
beslenen larvalara sahipken (planktotrofik gelişim); diğer taraftaki gruplar ve türler
ise bir yumurta kapsülü sayesinde beslenirler (doğrudan gelişim) ve metamorfoz
geçirmezler.
Planktotrofik gelişime sahip türler, tıpkı istiridyelerin 10 – 12 milyon yumurta
oluşturması gibi (buna R stratejisi denilir), genellikle büyük sayıda yumurta
16
2.4. Akdeniz’in denizel biyolojik çeşitliliği: türler, endemizm, habitat
Yaşamın çeşitliliği veya daha basit bir ifadeyle biyolojik çeşitlilik, biyolojik açıdan
pek çok hiyerarşik seviyede bulunabilir: genetik, tür, yüksek taksonomik gruplar ve
ekosistem çeşitliliği (Norse, 1993).
En düşük seviye olan türe ait genetik çeşitlilik, en az görülebilir ve çalışılmış olanıdır.
Her tür bir veya daha fazla sayıda popülasyondan oluşur. Değişik popülasyonlar
sınırlı genetik karışıma sahip olduklarından, genetik çeşitliliklerini mutasyon veya
doğal seçilim ile sağlamaya meyillidirler.
Tür çeşitliliği
Hiyerarşik modelimizde tür çeşitliliği en belirgin seviyedir. Tür sayıları hem aile
(familya) veya sınıf gibi yüksek taxonomik gruplarda, hem de coğrafik bölgeler
arasında oldukça değişiklilik gösterir. Örneğin, yumuşakçaların tür sayısı,
derisidikenlilere nazaran çok daha fazladır. Benzer şekilde, yumuşakçalar gibi
küçük türler, deniz çayırları gibi büyük türlerden sayıca fazladır.
Bitkiler aleminden pek çok alg grubu infralittoral bölgede önemli rol oynarlar:
örneğin yeşil (Chlorophyta), kahverengi (Phaeophyta) ve kırmızı algler (Rhodophyta).
Bu organizma gruplarının kayalık diplerde yaşayan yüzlerce türü bulunmaktadır.
Chlorophyta içerisinde deniz marulu olarak bilinen Ulva spp. gibi yenilebilen
alglerin yanısıra, algler için alışılmadık kökleriyle yumuşak zeminlere tutunabilen
Caulerpa cinsine ait türler de yer alır. Caulerpa prolifera tipik bir Akdeniz türüdür
ve Caulerpa taxifolia ise yabancı bir türdür.
Cystoseira cinsinin dahil olduğu kahverengi algler tehdit altında olup (Barselona
Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm I) aynı zamanda iyi belirteç (gösterge) türlerdir ve
infralittoral bölgenin üst kısımlarında yaşarlar.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
üretirler. Bunlar çok etkin öncüler olup, larvalar bir haftadan aylara kadar uzanan
sürelerde hayatta kalabildiklerinden çok önemli bir yayılım kapasitesine sahiptirler.
Bununla birlikte, doğrudan gelişim gösteren türlerin planktonik yaşantıları yoktur
ve az sayıda büyük boyutlu yumurta kapsülleri üretebilirler (buna K stratejisi
denilir). Yayılım kapasiteleri daha sınırlı olsa da, popülasyonları çok daha kararlı
ve dengelidir.
Lithophyllum byssoides (Barselona Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm I, aynı şekilde
Goniolithon byssoides ve L. lichenoides) gibi bazı kırmızı algler kalkerli yapıda
olup kayalık kıyılarda yaşarlar ve infralittoral bölgenin üst kısımlarında saçak
benzeri “tretuvar” adı verilen ilginç yapılar oluştururlar. Diğer kırmızı algler güneş
ışınlarının daha az erişim gösterdiği sirkalittoral bölgede yaşayabilirler.
Posidonia oceanica, Cymonodocea nodosa, Zostera marina ve Zostera noltii gibi
deniz çayırları alg değillerdir. Bu fanerogam (=çiçekli) bitkiler esasen karasal bir
kökene sahiptir ve deniz habitatlarına ikincil bir adaptasyonla katılmışlardır. Bu
bitkilerin infralittoral bölgedeki önemleri tüm dünyada oldukça yüksektir (Luque ve
17
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Templado, 2004). Bunların arasından en
önemli tür, şüphesiz Posidonia oceanica
(öncelikli habitat, Habitat Direktifi
92/43/EEC; Barselona Sözleşmesi, Ek
II, bkz. Ek Bölüm 1) olup Akdeniz’e
endemiktir; ve büyük kök ile yaprakları
sayesinde 30 metre derinliğe kadar
olan kıyılarda yaşayabilir (hatta resif
benzeri bariyerler oluşturabilir). Ayrıca
meydana getirdiği çayırlar ile yüksek
bir üretime ve biyolojik çeşitliliğe
imkan sağlar.
Hayvanlar arasından çok farklı gruplar
denizel ortamda yaşayabilir. Süngerler
(Porifera) ilkel ve sesil (substratum
üzerinde sabit) organizmalar olup, sayısız porlarını sil hareketleriyle sudaki besini
süzmek amacıyla kullanırlar. Axinella polypoides korallijenli biyosönozlarda
yaşayan büyük boylu bir türdür (Barselona Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm 1).
Banyo süngerlerinin de yer aldığı Spongia cinsine ait türler Barselona Sözleşmesinin
Ek-III’üne dahil edilmiştir (bkz. Ek Bölüm I).
Posidonia oceanica Akdeniz’e endemik bir deniz çayırı olup
infralittoral ortamda önemli rol oynar (Cabo de Gata – Nijar
Doğa Parkı, Almeria, İspanya). Fotoğraf: Diego Moreno
Cnidaria şubesi, deniz eğreltileri (Hydrozoa), deniz şakayıkları, mercanlar
(Anthozoa), deniz anaları veya medüzler (Scyphozoa) gibi ilginç hayvanları içerir.
Bunlardan turuncu mercan olarak bilinen Astroides calycularis, olağanüstü bir
güzelliğe sahiptir ve sadece batı Akdeniz havzasında dağılım gösterir (Barselona
Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm 1). Kırmızı mercan (Corallium rubrum) ve siyah
mercanlar (Antipthes sp.) gibi türlerin avcılıkları Barselona Sözleşmesinin Ek-III’ü
kapsamında düzenlenmektedir (bkz. Ek Bölüm I).
Popüler bir isim olan “solucan ve kurt”, pek çok farklı hayvan için kullanılmaktadır,
örneğin Turbelleria (yassı kurtlar), Nemertina (şerit kurtları), Nematoda (yuvarlak
solucanlar), Priapulida, Echiurida, Sipuncula ve Annelida (halkalı solucanlar). En
son gruba dahil olan türlerden solucanların karasal ortamda da yaşayan temsilcileri
vardır, sülükler hem tatlısu, hem de deniz habitatlarında bulunabilir ve tüplü
kurtlar (aynı zamanda poliketler denilir) deniz ortamında oldukça yaygındır.
Yumuşakçalar (Mollusca), yaşamın pek çok safhasında oldukça başarılı olmuş ve tür
sayısı bakımından eklembacaklılardan (Artropoda) hemen sonra gelen bir şubeyi
oluşturur. Kara ve tatlısularda da yaygın olsalar bile, çoğu yumuşakça denizeldir
ve deniz ortamının her kısmında bulunabilirler. Yumuşakçaların çok farklı grupları
vardır: sekiz plakadan oluşan Kitonlar (Polyplacophora), spiral şeklinde bir kabuğa
sahip karındanbacaklılar (Gastropoda; istisnai olarak deniz tavşanlarında kabuk
yoktur), çift kabuklular (Bivalvia), küçük fil dişlerine benzeyen tüp şekilli kabuklar
(Scaphopoda) ve bir iç kabuk içerebilen ahtapotlar, kalamarlar ve sübyeler
(Cephalopoda).
Bazı karındanbacaklılar ve çift kabuklu midyeler, büyük boyları ve etkileyici
güzellikteki kabukları nedeniyle koleksiyoncuların hedeflerinden biridir ve bu
18
Patella ferruginea insanlar tarafından aşırı miktarda
toplanarak dağılım sınırlarının büyük kısmında yok olan
tehlike altındaki bir türdür (Alboral Adası Doğal Kamp
Alanı, Almeria, İspanya). Fotoğraf: Diego Moreno
Diğer önemli bir karındanbacaklı türü,
Akdeniz havzasının güney kıyılarındaki
(İspanya, Sicilya, İsrail ve kuzey
Afrika) kayalık alanlarda küçük fakat
inlginç resifler oluşturan Dendropoma
petraeum türüdür. Charonia cinsine
ait büyük boylu türler de Akdeniz’de
tehlike altındadır, fakat uzun yaşamlı
planktonik larvalardından dolayı aynı
zamanda diğer okyanus ve denizlerde
de dağılım gösterir.
Çift kabuklu midyelerden olan Pinna nobilis, dev kalamarları takiben Avrupa’daki
en büyük omurgasız türüdür ve Posidonia oceanica çayırlarında yaşar.
Denizel eklembacaklılar arasından yengeçler, istakozlar ve karidesler
(Crustacea), bu grubun oldukça önemli canlılarındandır. Büyük boylu türlerden
bazılarının avcılıkları ve tüketimleri Barselona Sözleşmesinin Ek-III’ü kapsamında
düzenlenmektedir (bkz. Ek Bölüm I), örneğin istakoz (Homarus gammarus), böcek
(Palinurus elephas), büyük ayı istakozu (Scyllarides latus) ve dikenli örümcek
yengeci (Maja squinado).
Derisidikenliler (Echinodermata) tamamen denizel türleri içeren bir şubedir.
Derisidikenlilerin en göze çarpan özellikleri beş parçalı simetrileri, kalker yapılı
iskeletleri ve su dolaşımına izin veren damar sistemleridir.
Deniz yıldızları arasından Asterina panceri (Posidonia çayılarında yaşar) ve
Ophidiaster ophidianus (korallijenli biyosönozların karakteristik bir türü) Bern
Sözleşmesinin Ek-II’sine dahil edilmişlerdir (bkz. Ek Bölüm I). Uzun dikenli deniz
kestanesi (Centrostephanus longispinus), yine aynı şekilde Ek-II kapsamına
alınmışken, kayalık bölgelerin yaygın deniz kestanesi (Paracentrotus lividus) EkIII’de yer almaktadır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
nedenle nesilleri tehlike altındadır (Barselona Sözleşmesi, Ek II, bkz. Ek Bölüm
I). Bunlardan Akdeniz’e endemik bir tür olan Patella ferruginea çok büyük tehdit
altındadır ve denizin sakin olduğu zamanlarda su yüzeyinin hemen üzerinde
yaşadığından insanlar tarafından dağılım sınırlarının büyük kısmında aşırı derecede
toplanarak yok edilmiştir. Günümüzdeki popülasyonları sadece batı Akdeniz
havzasındaki bazı adalarda (Corsica, Alborán, Chafarinas) veya küçük kıtasal
bölgelerde (Cebelitarık Boğazı, Fas ve Cezayir) yaşamaktadır (Templado, 2001).
Avrupa denizlerinde tehlike altında olduğu bilinen yüz civarında balık türü vardır.
Bunlardan mersin balıkları (Acipenser spp.), denizatları (Hippocampus spp.) ve pek
çok köpekbalığı arasından güneşlenen köpekbalığı (Cetorhinus maximus) ve büyük
beyaz köpekbalığı (Carcharodon carcharias) gibi türler Barselona Sözleşmesinin
Ek-II’si kapsamındadır. Diğer balık türleri Ek-III’de listelenmişler (bkz. Ek Bölüm
I) ve avcılıkları düzenlenmiştir, örneğin yılanbalıkları (Anguilla anguilla), orfoz
(Epinephellus marginatus), orkinoz (Thunnus thynnus) ve kılıçbalığı (Xiphias
gladius).
19
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Akdeniz sularından tüm deniz kaplumbağaları tehlike altındadır. Sık rastlanan
türlerden biri olan iri başlı deniz kaplumbağası (Caretta caretta), halen bazı
kumsalları (özellikle Yunanistan, Libya, Türkiye ve Kıbrıs) yuvalamak amacıyla
kullanmaktadır. Yeşil kaplumbağa (Chelonia mydas) ise daha nadirdir ve sadece
Kıbrıs ile Türkiye’nin güneydoğusundaki bazı belirli kumsallarda beslenir ve yuva
yapar.
Deniz kuşları, büyük flamingo (Phoenicopterus ruber) gibi nehir ağızlarında ve
littoral lagünlerde yaşayıp beslenen türlerden, açık denizlerin tipik kuşları
olan yelkovanlara (Puffinus yelkouan ve Calonectris diomedea) veya fırtına
kuşlarına (Hydrobates pelagicus) kadar değişik grupları kapsar. Ada martısı (Larus
audouinii), sumrular (Sterna albifrons and Sterna sandvicensis) ve karabataklar
(Phalacrocorax aristotelis) gibi diğer kuş türleri kara ile deniz arasındaki arayüzde
yaşarlar ve denizel ortamda beslenip karasal alanlardaki kumsallar veya yamaçlarda
dinlenmeyi tercih ederler. Deniz kuşlarından bazı türler, günümüzde Akdeniz’de
tehlike altındaki kuşlar arasında yer almaktadır (bkz. Ek Bölüm 1).
Balina, yunus ve fok gibi memeliler hem dünyanın, hem de okyanusların en büyük
boylu hayvanlarıdır. Akdeniz sularında dağılım gösteren deniz memelilerinin
hemen hemen hepsi kirlilik, balıkçılık vb. insan kaynaklı nedenlerden ötürü tehlike
altındadır. Balinalar arasında uzun balina (Balaenoptera physalus) diğer türlere
göre daha yaygındır. Mutur (Phocoena phocoena) günümüzde Akdeniz’de yaşayan
en nadir dişli yunus ve balinalardan (Odontoceti) biridir. Tüm dünyanın en büyük
tehdit altındaki türlerinden biri olan Akdeniz keşiş foku, havzadaki tek fok türüdür.
Geriye kalan son üreme popülasyonları Moritanya (Atlantik Okyanusu, yaklaşık 250
birey) ve Yunanistan adalarında (Ege Denizi, yaklaşık 150 birey) bulunmaktadır.
Akdeniz’deki canlı çeşitliliği, Avrupa’nın Atlantik kıyılarındaki soğuk sulardan
ve batı Afrika’nın Atlantik kıyılarındaki sıcak sulardan kökenlenen türler ile
tipik olarak Akdeniz’li türlerden meydana gelir. Sadece bölgesel veya çok küçük
alanlarda bulunan endemik türler, azalan yayılım sahaları yaşamlarını tehlike
altına soktuğundan, koruma biyolojisi açısından çok önemlidir. Endemik türler
arasında deniz çayırlarınından Posidonia oceanica, kırmızı mercanlardan Corallium
rubrum, turuncu mercandan Astroides calycularis, Patella ferruginea türü
karındanbacaklıdan, Asterina pancerii türü deniz yıldızından, Balerik yelkovan
kuşundan Puffinus mauretanicus, ada martısından Larus audouinii ve Akdeniz
keşiş fokundan bahsedebiliriz.
Ekosistem çeşitliliği
Akdeniz’in infralittoral bölgesindeki kayalık substratumda bulunan en önemli
kommüniteler (veya biyosönozlar), Lithophyllum cinsine ait türlerin kabuk
şeklinde oluşturduğu yapıların örnek olarak verilebileceği fotofilik alg biyosönozu
ve Dendropoma petraeum türünün oluşturduğu Vermetid resiflerdir. Yumuşak
substratumda, çift kabuklu midyeleri ve halkalı solucanları içeren çok ince
kumların oluşturduğu biyosönoz ve Posidonia çayırları biyosönozu (en önemli
infralittoral ekosistem) gözlenebilir (Pérès, 1967).
20
2.5. Karasal türlerin üreme, barınma ve beslenme durumları
Kıyılarda hava ile deniz suyu arasındaki yüzey, denizlerin insanoğlu tarafından
fazlaca etkilenen bir bölgesidir. Kayalık kıyılarda bulunan deniz salyangozları,
deniz kuşları, deniz kaplumbağaları ve foklar açık denizlerde yaşayan, fakat aynı
zamanda üreme, barınma veya beslenme amaçlı olarak karasal fazları olan türler
olup, littoral bölgenin ve ilgili ekosistemlerinin bozulmasına bağlı olarak en fazla
tehlike altındaki organizmalardır.
2.6. Denizel ekosistemler üzerindeki tehditler
Tüm dünyada, insan popülasyonlarının kıyısal bölgelerde yaşamaya karşı bir
eğilimleri vardır. İnsan faaliyetleri, deniz ekosistemlerini beş temel sınıf altında
gruplandırılabilecek şekilde bozup hasar verebilir: kaynakların aşırı tüketilmesi,
fiziksel değişimler, deniz kirliliği, yabancı türlerin girişi ve küresel atmosferik
değişimler.
Deniz kaynaklarının aşırı tüketilmesi, deniz ekosistemlerini tehdit eden ilk faktördür.
Balina, balık, istiridye veya istakoz gibi vahşi popülasyonların öldürülmesi genellikle
hasat kelimesiyle ifade edilir, fakat burada anlatılmak istenen tanımın dışında
olup, hasat daha çok karalardaki ziraat veya denizlerdeki akvakültüre uygundur.
Balıkların ve çift kabuklu yumuşakçaların avcılığına yönelik balıkçılık, hem türlere
ait popülasyonların azalmasına ve ekonomik geri dönüşün düşmesine sebep olur,
hem de türler arasındaki ekolojik ilişkileri (predatörlük, simbiyoz, rekabetçi türler
ve av konumundaki türler) engeller.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Sirkalittoral bölgenin sert substratumunda gözlenen en önemli biyosönoz korallijenli
ortamlar olup, kalkerli kırmızı algleri, gorgon mercanlarını ve yosun benzeri
hayvanları (Bryozoa) içerir. Diğer önemli biyosönozlardan birisi, kırmızı mercan
Corallium rubrum ve bazı sünger türlerinin yaşadıkları yarı-karanlık mağaralardır.
Sirkalittoral bölgenin yumuşak substratında, kıyısal detritik biyosönozuna rastlanılır
(Templado ve diğ., 1993). Dip akıntılarının altında bulunan kaba kumluk ve ince
çakıllık biyosönozların dikey tabakalaşma ile ilişkileri yoktur, dolayısıyla hem
infralittoral hem de sirkalittoral bölgelerde bulunabilir (Pérès, 1967).
Fiziksel değişim, kendi içinde bazı gruplara ayrılabilir. Bazıları istemli olup, belirli
bir hedef doğrultusunda (limanlar, kanalizasyon, drej, vs.) fiziksel çevreyi rahatsız
eder. Diğer durumlarda fiziksel değişim, trol, insan ziyaretleri, çapalama, dalış ve
ses kirliliğinde olduğu gibi gözden kaçabilir. Bazı insan faaliyetleri denizde bile
gerçekleşmiyorken, karasal faaliyetler sonucu siltasyon, nehir drenaj havzalarının
değiştirilmesi, tatlısu girdisinin, sedimanların ve besleyici elementlerin azalması
örneklerinde olduğu gibi, kara ile tatlısu ve deniz arasındaki önemli madde
alışverişlerini engellediğinden, etkide bulunur.
Denizler, insan faaliyetleri sonucu oluşan istenmeyen atıklar için ideal bir çöplük
durumundadır, çünkü atıklar kolaylıkla yok oluyor gibi görünür. Üzüntü verici olsa
21
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
bile, kıyısal sularda çok miktarda kirleticiden oluşan kompleks bir karışım mevcuttur
ve dolayısıyla, karalardan çok uzaklarda bile kirlilik problemi artış göstermektedir.
Kirleticiler kimyasalları (zehirli ürünler, yağ, ağır metaller, PCB’ler, radyoaktif
partiküller, besleyici elementler) ve katı atıklardan (çöp, metal, cam, plastik
maddeler, gemiler) oluşmaktadır.
Biyolojik istilacılar olarak da bilinen
yabancı türler, tarihsel bakımdan daha
önce yaşamadıkları bölgelere kazara,
insan faaliyetleri veya istemli taşınan
organizmalardır.
Ticari
balıkçılık,
akvakültür,
akvaryumlar,
bilimsel
araştırmalar, yeni gemi kanalları veya
gemi taşımacılığı ile gelebilirler. Biyolojik
istilalar yeni katıldıkları ekosistemde
olumsuz etkiler yaratabilirler, belirgin
hiç etkileri olmayabilir veya yerel
Avcılığa yasak bölgelerin pasif korumasını sağlamak kommünitelere olumlu bir katkı şeklinde
için yerleştirilen yapay resifler ve cezbettikleri kupez
algılanabilirler. Örneğin güney Amerika
ve istavrit sürüleri (Cabo de Gata-Nijar Doğa Parkı,
kökenli bir mercan olan Oculina patagonica
Almeria, İspanya). Fotoğraf: Diego Moreno
veya Avustralya ve Yeni Zelandaya has
bir kırmızı alg olan Asparagopsis armata, 20. yy başlarında Akdeniz’e kazara
katılmışlardır. Diğer taraftan, akvakültür amacıyla bazı türler Amerika’nın
Atlantik veya Pasifik kıyılarından istemli olarak Avrupa’ya getirilmişlerdir, örneğin
Crassostrea gigas (istiridye) ve Ruditapes philippinarum (kum midyesi). Günümüzde
Akdeniz’de varlığı bilinen 828 türe ait veri mevcuttur ve bunların girişindeki ana
etken 1869 yılında açılan Süveyş Kanalıdır (bu organizmalara Lessepsian tür denilir)
(Streftaris, Zenetos ve Papathanassiou, 2005).
Küresel atmosferik değişimler, deniz suları ve atmosfer bir sisteme ait iki bileşen
olduğundan, okyanuslar ile yakından ilişkilidir. İki fenomen atmosfere doğrudan
tesir eder ve okyanuslar üzerinde de potansiyel etkileri vardır: ozon tabakasının
tükenmesi (biyolojik açıdan zarar verici UV-B radyasyonun dünya yüzeyine
ulaşmasını arttırır) ve atmosferik sera gazlarının (CO2 ve metan) meydana
gelmesiyle açığa çıkan “sera etkisi” sonucu, deniz ekosistemlerini de etkileyen
küresel iklim değişiminin ortaya çıkması.
2.7. Akdeniz denizel biyolojik çeşitliliğinin durumu ve maruz kaldığı tehditler
Eski çağlardan beri insan popülasyonları için büyük önem arz eden ve kapalı bir
deniz konumundaki Akdeniz, diğer tüm okyanus ve denizlerden daha fazla probleme
sahiptir. Akdeniz’deki kaynakların aşırı tüketilmesi, fiziksel değişimler, deniz
kirliliği, yabancı türlerin girişi ve küresel atmosferik değişimler, diğer havzalara
nazaran daha büyük tehdit oluşturmaktadır.
Akdeniz’deki aşırı avcılıkla ilgili olarak, trol balıkçılığı deniz çayılarının hasar
görmesine neden olmaktadır. Sahillerin başka bölgelerden getirilen kumlarla
22
Son olarak, küresel atmosferik değişimler, Akdeniz gibi kapalı denizlerde çok
önemli olabilir. Bu fenomen deniz seviyesiyle ilişkilidir ve hali hazırda dünyanın
ısınmasıyla birlikte deniz seviyesi de artacak gibi görünmektedir. Eski çağlarda
(örneğin buzul çağı), deniz seviyesi çok ciddi dalgalanmalar göstermiştir. Messinian
çağında (Miyosen dönemi) Akdeniz okyanusla bağlantısını yitirip uzun bir zaman
dilimi boyunca kuru kalmıştır.
3. Deniz Koruması
3.1. Deniz korumasının tarihi
Organizmaların bir takım doğal özellikleri kara-deniz boyutunda gerçekleştiğinden,
karasal koruma, bazı yönleriyle denizlere uygulanabilir. Bununla birlikte kara ve
deniz arasındaki ortam, boyut ve ölçek farklarından dolayı deniz korumasının
bazı önemli ayrım noktaları vardır. Sonuç olarak, deniz korumasının prensipleri,
karalarda elde edilen tecrübelerden çok farklı olabilir ve bu durum koruma
tarihçesine yansımıştır.
Tablo 1.- Deniz korumasının kısa tarihçesi
Yıl
Etkinlik veya Olay
DKA için Önem
1958
Cenova Sözleşmesi olarak bilinen dört sözleşme
Canlı deniz kaynaklarının korunması için uluslararası bir
çerçeve oluşturdu.
1972
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)
Bölgesel Denizler Programı oluşturdu. İlk eylem
planı 1975’de Akdeniz’e uyarlandı.
Denizel çevreyle ilgili konuların bölgesel ölçekte
değerlendirilmesi için bir çerçeve sağladı. DKA, bu
konuya hitap etmekte.
1976
Akdeniz’in kirliliğe karşı korunması (UNEP) için
Barselona sözleşmesi
DKA’nın ilan edilmesi için yönerge
1984
IUCN “Deniz ve Kıyı Koruma Alanları: Plancılar
ve Yöneticiler için Rehber” kitabını yayınladı.
Bu rehber koruma alanlarının kurulması ve
planlanmasıyla ilgili yaklaşımları açıkladı.
1992
Doğal Habitatların, Fauna ve Flora’nın
Korunması üzerine Avrupa Birliği Direktifi
92/43/EEC (Habitat Direktifi)
Deniz çayırlarını da içeren (Posidonia, Cymodocea,
Zostera), tehlike altındaki deniz habitatlarının listesi.
Ek IV 3 deniz türünü içerir: Patella ferruginea, Pinna
nobilis ve Lithophaga lithophaga
1996
Akdeniz Eylem Planı (Barselona Sözleşmesi:
UNEP): Tam yetkili elçilerin Akdeniz’deki
Özel Koruma Alanları ve Biyolojik çeşitlilik
Protokolünün ekleri hakkındaki toplantısı
Ek I: Yeni bir DKA tanımı: Akdeniz Açısından Önemli
Olan Özel Koruma Alanları (AÖKA)
Ek II: Tehlike ve tehdit altındaki türlerin listesi
Ek III: Avcılığı düzenlenen türlerin listesi (bkz. Ek Bölüm
I’de Ek I, II ve III)
2001
Akdeniz havzasında AÖKA’nın ilan edilmesi
2003 yılında Akdeniz’de 14 AÖKA ilan edildi.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
beslenmesi, muhtemelen Akdeniz’deki en ciddi fiziksel değişimler arasında yer alır.
Akdeniz genelindeki deniz kirliliği (kimyasallar ve katı atıklar) yüksek seviyelerde
olup, Atlantik Okyanusuyla bağlantının zayıf olması nedeniyle bertaraf edilmesi
oldukça zordur. Yakın zamanlarda katil yosun olarak bilinen tropikal kökenli
Caulerpa taxifolia yeni bir yabancı tür olarak Akdeniz’e katılmış ve bazı bölgelerde
(Fransa, İtalya, Balerik Adaları ve Tunus) infralittoral bölgenin en önemli türü
olan endemik deniz çayırlarının (Posidonia oceanica) yerini almıştır. Günümüzde,
yabancı bir organizma olan Caulerpa racemosa türünün iki varyetesine ait bir hibrit
hızla yayılmaktadır (Durand ve diğ., 2003).
23
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
İnsanlar sıcakkanlı ve hava soluyan karasal varlıklardır, dolayısıyla dalgaların
ardındaki alan bizler için yaşam sınırımızın dışında bir dünyadır. Araştırma ve gözlem,
karasal ortama nazaran denizlerde daha zor ve pahalıdır, bu yüzden denizlerdeki
biyolojik çeşitliliğin korunması, karalara göre daha fazla ihmal edilmiştir (Deniz
Rezervlerinin Değerlendirmesi, Tasarlanması ve Gözlenmesi Komitesi, 2001).
Örneğin, dünyadaki ilk karasal doğa parkı 1872 yılında ilan edilmişken (Yellowstone,
Wyoming, ABD), ilk deniz parkı olan Everglades Milli Parkı (Florida, ABD) 1934
yılında oluşturulabilmiştir. İspanya’daki ilk karasal koruma alanı (Covadonga Dağı
Milli Parkı) 1918 yılında, ilk Deniz Koruma Alanı (DKA) olan Tabarca Adası Deniz
Rezervi ise 1986 yılında ilan edilmiştir (Ramos Esplá ve diğ., 1992).
3.2. Deniz Koruma Alanları’nın hedefleri: kategoriler, uluslararası ağlar
Cabo de Gata-Nijar Tabiat Parkı (Almeria, İspanya) aynı
zamanda bir Deniz Rezervi, Biyosfer Rezervi ve AÖKA olup,
karasal, littoral ve deniz çevresinin yönetimi ve korunması
için iyi bir örnektir. Fotoğraf: Diego Moreno
Tüm DKA’lar denizel çeşitliliğin
(fiziksel ve biyolojik) korunmasını
hedef alır. Buna rağmen, gerçek
koruma büyük ölçüde ilan eden
kuruma bağlıdır. Örneğin İspanya’da
Çevre Bakanlığınca ilan edilen ve
çok sınırlı alanlara sahip Milli Parklar
vardır; Özerk Hükümetlerin insan
faaliyetlerine izin verdikleri Tabiat
Parkları mevcuttur; ve aynı zamanda
Merkezi Hükümetin ilan ettiği deniz
rezervlerine rastlanılır, fakat Tarım
ve Balıkçılık Bakanlığı durumunda
olduğu gibi sadece balıkçılık hedefleri
olan kurumlar da yer alır.
Günümüzde artık DKA’lar için uluslararası ağlar da mevcuttur. UNESCO (Birleşmiş
Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) Biyosfer Rezervlerine yönelik bir ağa
sahiptir. İspanya’daki Cabo de Gata-Níjar Tabiat Parkı da bir Biyosfer Rezervidir.
Akdeniz Eylem Planı (Barselona Sözleşmesi: UNEP, 1996) ve tam yetkili elçilerinin
Akdeniz’deki Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik protokolünün ekleri
üzerindeki toplantısında yeni bir Deniz Koruma Alanı ile birlikte yeni bir ağ
tanımlanmıştır: Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları (AÖKA).
2001 yılında, Akdeniz havzasındaki pek çok Deniz Koruma Alanı AÖKA olarak ilan
edilmiştir.
2001 yılında yeni bir uluslararası ağ daha doğdu: İspanyol ve Latin Amerika Deniz
Koruma Alanları’nı içeren Latin Amerikan Deniz Rezervleri Ağı (Moreno ve Frías,
2003).
24
DKA’larının ilan edilmesinde farklı yöntemler söz konusudur. Her ülke ve her bölge
değişik kategorilere sahiptir. Örneğin İspanya’nın Akdeniz kıyılarında bir Milli Park
(Balerik Adalarının bir parçası olan Cabrera Adaları), pek çok Tabiat Parkı (Cabo
de Gata-Níjar, Cebelitarık Boğazı, Columbretes Adaları, vs.) (García Raso ve diğ.,
1992; Templado ve diğ., 2002), çok sayıda Doğal Kamp Alanları (Maro-Cerro Gordo,
Alborán Adaları vs.), değişik Tabiat Anıtları (Bajos de Roquetas,Terreros ve Negra
Adaları vs.) ve Deniz Rezervleri (Tabarca Adaları, Columbretes Adaları, Cabo de
Gata-Níjar, Alborán Adası vs.) (Calvo ve diğ., 2001) bulunmaktadır.
Diğer taraftan bazı DKA’ların değişik ilan yolları mevcuttur. İspanya’da, örneğin,
Cabo de Gata-Níjar (Almería) Özerk Hükümet tarafından 1987 yılında Milli Park,
Merkezi Hükümet (1995) tarafından Deniz Rezervi, Biyosfer Rezervi (UNESCO, 1997)
ve AÖKA (Barselona Sözleşmesi, UNEP-2001) şeklinde ilan edilmiştir.
Çok farklı tiplerdeki deniz ekosistemlerini içeren önemli littoral bölgeleri koruyan
geniş DKA’lar da mevcut olup, koruma çalışmaları için genellikle iyi bir durum
sergilerler. Bu geniş DKA’lar, pek çok tehlike altındaki türü de içeren yüksek bir
tür çeşitliliğini barındırırlar. Diğer kategoriler, mesela İspanya’daki Tabiat Anıtları,
sadece bir ekosistemi veya tehlike altındaki bir türü korumayı amaçlayan küçük
koruma alanlarıdır (Posidonia set-resifleri gibi oldukça ilginç bir oluşumu barındıran
Bajos de Roquetas (Almería) örneğinde olduğu gibi) (Castro ve diğ., 2003).
Tüm dünya ve Akdeniz çapında bozulmaya yüz tutmuş kıyısal çevreler açısından
Deniz Koruma Alanları’nı ilan etmek oldukça önemlidir. İster geniş, ister küçük
alanları kaplasınlar, her deniz rezervinin belli amaçları vardır ve deniz ortamının
sadece %1’inden azının korunduğu bir ortamda hepsi önem arz eder. İkinci bir adım
olarak, her ilanın ardından bu bölgeler gerçek birer koruma alanı olabilmeleri
için mutlak suretle yönetilmelidir (uyanıklık, kontrol, izleme, araştırma, halk
faaliyetleri vs.)
3.4. Deniz Koruma Alanları’nın ilanından önceki temel çalışmalar
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
3.3. Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları: geniş ve küçük bölgelerdeki amaçlar ve
değerler
Her girişimde olduğu gibi, iyi bir tasarı Deniz Koruma Alanları’nın başarısı için
temel ilkedir. Bir Deniz Koruma Alanı ve kurulacağı bölgeyi seçerken doğal ve
sosyoekonomik kriterlerin çalışılması son derece önemlidir (Ortiz García, 2001).
En önemli kriterler arasında fiziksel çevre, biyotik çevre, sosyoekonomik durum,
Deniz Koruma Alanları’na ait bölgenin ve sınırlarının tanımlanması yer almaktadır.
Fiziksel çevrenin çalışılması, bir deniz alanı için temel bilgiyi oluşturmaktadır ve
genel iklimsel özellikleri, deniz suyu sıcaklığını, denizel akıntıları, jeomorfolojik
özellikleri ve değişik tipteki substratlarıyla birlikte deniz tabanını içermektedir.
Biyotik çevre de mutlaka çalışılmalıdır. Her Deniz Koruma Alanı’nın temel
hedeflerinden biri, sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin korunmasıdır. Türler ve
25
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
26
dağılımlarının, mevcut denizel kommünitelerin (hem hayvansal, hem de bitkisel)
ve bunlar arasındaki ilişkilerin (türler ve ekosistemler arası) bilinmesi önem arz
eder.
Ekonomik faaliyetler deniz çevresini etkilediğinden, sosyoekonomiyle ilgili bilgiler
Deniz Koruma Alanları’nın sınırlarının ve kategorisinin tanımlanmasında önemli bir
rol oynarlar (Badalamenti ve diğ, 2000). İnsan sayısı, balıkçılık, turizm ve diğer
etkinlerin hepsi bu başlık ile yakından ilişkilidir. Aynı zamanda yerel halkın ve
hükümetlerin de bu işe dahil edilmesi büyük önem arz etmektedir.
Deniz Koruma Alanları’nın genişliğinin ve yer alacakları bölgenin tanımlanması
oldukça zor bir iştir. Sadece yukarıda listelenen çalışmalar gerçekleştirildikten
sonra Deniz Koruma Alanı’nın bölgesi ve sınırları hakkında tam bir tanımlama
yapmak mümkün olabilir. Sosyoekonomik durum genellikle belirleyicidir, dolayısıyla
deniz rezervlerinin layıkıyla korunması her zaman olası değildir.
3.5. Yasal kapsam ve uygulanabilir yönetmelikler
Deniz Koruma Alanı olarak ilan edilmeye uygun her bölge, uzun süreli etkin bir
korumayı garanti altına alabilmek için mutlaka yasal bir statüye kavuşturulmalıdır.
Her ülke ve barındırdığı her özerk hükümet, koruma alanları ve tehlike altındaki
türler hakkında yasal bir kapsama ve uygulanabilir yönetmeliklere sahip olmalıdır.
Örneğin İspanya’da doğa mirasını ve doğal alanları korumaya yönelik ulusal ve
bölgesel kanunlar mevcuttur; aynı şekilde tehlike altındaki türlerin listesini içeren
kanunlar (Ulusal ve Bölgesel Kataloglar) da bulunmaktadır.
Avrupa Birliği üyeleri Habitat Direktifi (92/43/EEC) (denizel türler için bkz. Ek IV)
gibi habitat ve tür koruması için uluslararası sözleşmelere (Ramos ve diğ., 2001)
veya özel olarak tür korumasıyla ilgili Bern Sözleşmesi (Ek II ve Ek III) ve IUCN
Kırmızı Listesine sahiptir (Rosas ve diğ., 2002).
Günümüzde Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkeler, yeni koruma alanlarıyla ilgili pek çok
önerinin (Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları, AÖKA) ve tehlike
altındaki türlere ait listelerin (bkz. Ek Bölüm I) sunulduğu Barselona Sözleşmesi
(UNEP, 1996) (bkz.Ek Bölüm I) sayesinde ortak bir yasal kapsama sahiptirler. Tüm
bu öneriler, yavaş yavaş her Akdeniz ülkesinin yasalarına dahil edilmelidir. Yine
İspanya’dan bir örnek verilecek olursa, Tehlike Altındaki Türler Ulusal Katalogu
(1999 yılına ait), Barselona Sözleşmesinin Ek-II’sindeki yaklaşık 100 tür içinden
(bkz. Ek Bölüm I) sadece 10 türü kapsamaktadır (Kanarya Adaları hariç): üç deniz
memelisi (Tursiops truncatus, Megaptera novaeangliae ve Eubalaena glacialis) ve
yedi deniz omurgasızı (Patella ferruginea, Pinna nobilis, Charonia lampas lampas,
Dendropoma petraeum, Astroides calycularis, Centrostephanus longispinus ve
Asterina pancerii) (Templado ve diğ., 2004), fakat bu liste henüz kapatılmamıştır
ve halen daha fazla türü bölgesel kataloglara ilave etme şansı bulunmaktadır.
İster tek başlarına, isterse bölgesel veya dünya organizasyonlarının katılımcıları
olarak hükümetler, denizel organizmaların ve ekosistemlerin korunmasına,
araştırılmasına ve sürdürülebilir kullanımlarına fırsat tanıyan ortamlar
yaratabildikleri gibi, söz konusu olgulara zarar verebilecek koşulların oluşmasına
da neden olabilirler. Hükümetlerin ve uluslararası devlet kurumlarının, denizlerin
korunması için yardımlaşmak yerine çoğu zaman birbirlerini engelleyici
gözükmelerinin pek çok nedeni vardır.
Endüstrileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerin arasındaki derin uçurumlar, dünyanın
çevreyle ilgili problemlerinin çözümlenmesindeki en büyük politik engellerden
biridir. Dünyanın müşterek kullandığı denizler, tamamen bu uyuşmazlık nedeniyle
büyük risk altındadır. Bu durumun Akdeniz’deki yansıması oldukça belirgin olup,
kuzey kıyılar Avrupa’nın endüstrileşmiş ülkeleriyle (Fransa, İtalya, İspanya,
Hırvatistan, Yugoslavya, Yunanistan vs.), güney kıyılar ise Kuzey Afrika’nın
gelişmekte olan ülkeleriyle (Fas, cezayir, Tunus, Libya ve Mısır) çevrelenmiştir
(Badalamenti ve diğ., 2000).
Akdeniz’in kuzey kıyılarında bulunan endüstrileşmiş ülkeler ekonomik bakımından
zengin fakat biyolojik bakımdan fakir olup, insan kaynaklarından korkunç düzeyde
yararlanıp doğal sermayelerini tasfiye ederek teknolojilerini finansal sermaye ile
bir araya getirmiş ve güneydeki ülkelere yıkıcı teknolojileri ihraç etmeye devam
etmişlerdir.
Diğer taraftan Akdeniz havzasının güney kıyılarında yer alan gelişmekte olan
ülkeler, daha az bilimsel ve teknolojik kaynağa sahiptir ve ekonomik açıdan daha
fakir olma eğilimindedir; fakat biyolojik açıdan kuzeydeki ülkelere nazaran çok
daha zengindirler.
Akdeniz’deki koruma faaliyetlerinin temel ilkesi denizle ilgili süreçlerin
devamlılığının sağlanmasıdır, bu yüzden kuzey ve güney ülkeleri, kendi faydaları
adına birlikte çalışmak zorundadır. Aralarındaki sağlam temelli gelişmiş iş birliği,
denizlerin korunması açısından her türlü anlamlı ilerlemenin kaydedilebilmesi için
anahtardır. Akdeniz havzasında pek çok DKA bulunmaktadır. Ek Bölüm 2’de sadece
seçilmiş olanları Cogetti (1990) ve Badalamenti ve diğ. (2000)’ne dayanılarak
gösterilmiştir. RAC/SPA tarafından kurulan Akdeniz Deniz ve Kıyı Koruma Alanları
Direktörlüğü’nün son yayını 122 adet koruma alanı listelemiştir. Yüzölçümü
bakımından 1.767.032 hektarlık bir alanı kaplamaktadırlar (daha fazla bilgi için
bkz. http://www.rac-spa.org/).
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
3.6. Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları: kuzey ve güney kıyılardaki alanlar
3.7. TEMEL YÖNETSEL İHTİYAÇLAR-işaretler, tedbir, kontrol ve izleme: değişik
yöntemlerin karşılaştırılması ve nispi masrafları
Tüm DKA’lar insan faaliyetleri açısından tedbirli olma ve kontrol gerektirmektedir.
İlk olarak korunan alanlarının sınırlarının işaretlenmesi temel bir adım niteliğindedir:
denizde şamandıralar ve nirengi noktaları ve koruma alanının kullanımı hakkında
temel bilgiler içeren posterlerin kumsal ve limanlara yerleştirilmesi.
27
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
28
Deniz çayırlarının yoğunluk değerini saptamak
için haritalama yöntemiyle Posidonia oceanica
biyosönozunun gözlenmesi (Cabo de Gata-Nijar
Doğa Parkı, Almeria, İspanya).
Fotoğraf: Diego Moreno
Tedbirli olabilmek için pahalı araç gereçler
ve özel bir takıma ihtiyaç duyulur: gemiler,
tekneler ve dalış malzemeleri. Balıkçılık,
dalış, yüzme, yelkencilik, çapalama vb.
insan faaliyetlerinin etkin kontrolü için
ne şekilde tedbir alınacağı önem arz eder.
Tedbirin diğer bir tipi, pasif kontrol temellidir
ve sadece araştırma faaliyetlerinin izin
verildiği avcılığa kapalı alanlarda (bütünleşik
rezervler), büyük değer arz eden bölgelerdeki
kaynakların korunması için ortama bırakılan
yapay resiflere dayanır (genellikle yumuşak
substratuma bırakılan büyük beton yapılar).
Pasif tedbirler, aktif tedbirlere göre çok daha
ucuz maliyete sahiptir.
Deniz Koruma Alanları’nın etkin rolünü anlayabilmek için denizel ortamdaki
farklı türlerin koruma statülerinin değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Deniz çayırları gibi belirteç türler (Moreno ve diğ., 2001), tehlike altındaki türler
(Akdeniz’de: Patella ferruginea, Pinna nobilis, Charonia lampas, Dendropoma
petraeum, Astroides calycularis, Centrostephanus longispinus vs.) veya
makrofauna ve makroflora’ya ait elemanlar (alg, mercanlar, deniz kestaneleri,
istakozlar, yosun benzeri hayvanlar ve balıklar), karar verme süreci için gereken
izleme stratejilerinin belirlenmesine olanak tanır.
Deniz rezervlerinin tür ve biyosönoz iyileşmesi üzerindeki etkilerinin
değerlendirilebilmesi için çeşitli deniz organizmalarına ait popülasyonların
evrimlerinin ve dağılımlarının bilinmesi önemlidir. Belirli türlerin doğrudan gözlem,
transekt, işaretler vb. kolay ve ucuz yöntemlerle izlenmesi mümkündür (Goñi
ve diğ., 2000). En yaygın problem, yönetsel personeldeki biyologların varlığına
rağmen, izleme ekiplerinin eksikliğidir.
“Rezerv Etkisi”nin balıkçılığa kapalı alanlar (sadece bilimsel araştırmaya izin verilir)
ile korunmayan (balıkçılık, turizm, kirlilik vs. mevcut) bölgeleri karşılaştırarak
çalışılması, pek çok türün ve dolayısıyla Deniz Koruma Alanları’nın durumunu ve
gelişimini değerlendirmeye olanak tanır. “Rezerv Etkisi” nin izlenebilmesi için tam
nihai ilan tarihinde (tür ve popülasyonların tedbir alınmadan önceki durumlarını
saptamak için) bir “Sıfır Noktası” elde etmek çok önemlidir. Eğer deniz rezervi etkili
tedbirlerle korunuyorsa, denizel canlı popülasyonları sayı ve büyüklük bakımından
artacaktır. Bunu tespit edebilmek amacıyla balıklar görsel sayım yöntemleriyle, alg
ve deniz çayırları haritalama yöntemleriyle izlenebilir (Goñi ve diğ., 2000).
Tüm koruma alanlarında (kara veya deniz),
rezerv sahası içindeki sınırlama ve kullanımlar
hakkında ziyaretçi ve turistler için bir program
hazırlanmak zorundadır. Bu program, sergi
ve panelleri içeren bir açıklayıcı merkez ile,
toplantı, kurs ve çalıştaylar için konaklama ve
etkinlik imkanı sunan bir çevre eğitimi merkezi
içermelidir.
Tüm ziyaretçiler, DKA dahilindeki her çeşit
etkinliklerini sadece izin verilen bölgelerde
gerçekleştirmelidir. Trekking, yürüyüşler, aletli
dalış ve serbest dalış gibi doğadaki etkinlikler
ziyaretçilerin
hoşlandıkları
faaliyetler
arasındadır. Alandaki ekipman ve biyolojik
hakkında yapılan sohbetler ve
Deniz Okulu’nda, çevre eğitimi etkinliğine çeşitlilik
katılan çocuklar (Cabo de Gata-Nijar Doğa Parkı, konferanslar, bilgili personelle birlikte yapılan
Almeria, İspanya). Fotoğraf: Diego Moreno
etkinlikler ve üniversite öğrencilerine yönelik
uygulamalı eğitimler temeldir. Son olarak, Deniz Koruma Alanı hakkında tatminkar
bilgi edinmek ve kontrol sağlayabilmek için bir araştırma ekibi mutlaka gereklidir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
3.8. Diğer yönetim programları: çevre eğitimi. Etkinliklerin odağı
29
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
KAYNAKLAR
Badalamenti, F., Ramos, A.A.,Voultsiadou, E., Sánchez Lizaso, J.L., D’anna, G.,
Pipitone, C., Mas, J.,Ruiz Fernández, J.A., Whitmarsh, D. Y Riggio, S. 2000. Cultural
and socio-economic impacts of Mediterranean marine protected areas. Environmental
Conservation, 27 (2): 110-125.
Barba, R., Moreno, D., Molina, M., Sandino, L., De La Linde, A., Remón, J. M., De
La Rosa, J., Arroyo, M. C., Fernández-Casado, M. Y Gómez, G. 2005. “Programa de
Gestión Sostenible de Recursos para la Conservación del Medio Marino Andaluz”:
datos preliminares del censo de Patella ferruginea Gmelin, 1791. Bollettino
Malacologico, Secondo Supplemento vol. 41 (1/4): 3 (IV International Congress of
the European Malacological Societies, October 10-14 2005 Naples, Italy, Abstracts
in Notiziario SIM anno 23, n. 5-8 maggio-agosto 2005).
Bramwell, M. 1977. Atlas of the Oceans. Mitchell Beazley Publisher s.l., 208 pp.
Calvo, M.,Templado, J., Moreno, D., Remón, J.M.Y Ramos, M.A. 2001. La Reserva
Marina de la isla de Alborán: peculiaridades y estado actual de conocimientos
sobre su flora y fauna bentónicas. En: González, J. L. and Revenga, S. Actas de
las I Jornadas Internacionales sobre Reservas Marinas, Murcia, 24-26 de marzo de
1999. Secretaría General de Pesca Marítima MAPA: 53-69.
Castro, H., Molina, F., Díaz, F., Caro, A., Carrascal, F. Y Hernández, M. 2003.
Monumentos Naturales de Andalucía. Junta de Andalucía , 303 pp.
Cognetti, G. 1990. Marine reserves and conservation of Mediterranean coastal
habitats. Council of Europe, Strasburg, 87 pp.
Committee On The Evaluation, Design And Monitoring Of Marine Reserves And
Protected Areas In The United States, National Research Council. 2001. Marine
Protected Areas.Tools for sustaining ocean ecosystems. National Academy
Press,Washington, D.C., 271 pp.
Durand, C., Manuel, M., Boudouresque, C. F., Meinesz, A., Verlaque, M. Y Le Parco,
Y. 2002. Molecular data suggest a hybrid origin for de invasive Caulerpa racemosa
(Caulerpales, Chlorophyta) in the Mediterranean Sea. J. EVOL. BIOL., 15: 122-133.
Fine, M., Zibrowius, H. Y Loya, Y. 2001. Oculina patagonica: a non-lessepsian
scleractinian coral invading the Mediterranean Sea. Marine Biology, 138: 11951203.
García Raso, J.E., Luque, A.A.,Templado, J., Salas, C., Hergueta, E., Moreno, D.Y
Calvo, M. 1992. Fauna y flora marinas del Parque Natural de Cabo de Gata-Níjar.
Madrid, 288 pp.
Goni, R., Harmelin-Vivien, M., Badalamenti, F., Le Diréach, L.Y Bernard, G. edit.
2000. Introductory guide to methods for selected ecological studies in marine
reserves. GIS Posidonie publ., Fr., 112 pp.
30
Guirado, J., Soler, M., Pérez, J., Moreno, D., García, J., Luque, A.Y Castro, H.
1997b. Planificación y gestión del ámbito marino en el Parque Natural marítimoterrestre Cabo de Gata-Níjar. Investigación y Gestión, 2: 107-139.
Luque, A. A.Y Templado, J. (Coords.) 2004. Praderas y bosques marinos de
Andalucía. Consejería de Medio Ambiente, Junta de Andalucía, Sevilla, 336 pp.
Margalef, R.D. 1989. El Mediterráneo Occidental. Omega , 374 pp.
Moreno, D. 2003. El espectacular patrimonio natural litoral y sumergido de Cabo
de Gata-Níjar (España). En: Moreno, D. and Frías, A. Eds. Actas de las I Jornadas
sobre Reservas Marinas y I Reunión de la Red Iberoamericana de Reservas Marinas
(RIRM). Cabo de Gata-Níjar 17-23 de septiembre de 2001: 25-46.
Moreno, D., Aguilera, P.A. Y Castro, H. 2001. Assessment of the conservation status of
seagrass (Posidonia oceanica) meadows: inplications for monitoring strategy and the
decision-making process. Biological Conservation, 102: 325-332.
Moreno, D. Y Frías, A.E. 2003. Actas de las I Jornadas sobre Reservas Marinas y I
Reunión de la Red Iberoamericana de Reservas Marinas (RIRM). Cabo de Gata-Níjar
17-23 de septiembre de 2001, 169 pp.
Norse, E.A. 1993. Global Marine Biological Diversity. A strategy for Building
Conservation into Decision Making. Center for Marine Conservation, Islands Press,
Washington D.C. (USA), World Conservation Union (IUCN), World Wildlife Fund,
United Nations Environment Programme,World Bank, 383 pp.
Ortiz García, M. 2001. La conservación de la biodiversidad marina: Las Areas Marinas
Protegidas. Editorial Comares, Granada. Colección Ecorama 16, 761 pp.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Guirado, J., Moreno, D., Castro Nogueira, H.,Vicioso, L.Y Tamayo, F. 1997a. Gestión
de los recursos marinos en el Mediterráneo Occidental: Arrecife Artificial de Cabo
de Gata-Níjar. En: García Rossell, L. and Navarro Flores, A. Eds. Recursos Naturales
y Medio Ambiente en el Sureste Peninsular. Instituto de Estudios Almerienses y
Ayuntamiento de Cuevas del Almanzora. Trabajos presentados al “Simposio de
Recursos Naturales y Medio Ambiente en el Sureste Peninsular. Investigación y
Aprovechamiento”, Cuevas del Almanzora, Almería (23, 24 y 25 de noviembre de
1994): 147-159.
Pérès, J.M. 1967. The Mediterranean benthos. Oceanogr. Mar. Biol. Ann. Rev., 5:
449-533.
Ramos, M.A., Bragado,D.Y Fernández, J. 2001. Invertebrados no insectos de la
“Directiva Hábitat” en España. Ministerio de Medio Ambiente. Dirección General
de Conservación de la Naturaleza, 186 pp.
Ramos Esplá, A. A., Bayle Sempere, J.T.Y Sánchez Lizaso, J. L., 1992. Reserva Marina
de Tabarca: Balance de cinco años de protección. En: Estudios sobre la Reserva
Marina de la Isla de Tabarca. Ministerio de Agricultura, Pesca y Alimentación,
Secretaría General de Pesca Marítima: 165-181.
31
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Rodríguez, J. 1982. Oceanografía del mar Mediterráneo. Pirámide, Madrid, 174 pp.
32
Rosas, G., Ramos, M.A. Y García Valdecasas, A. 1992. Invertebrados españoles
protegidos por Convenios Internacionales. ICONA-CSIC, Ser.Téc.250 pp.
Streftaris, N., Zenetos, A.Y Papathanassiou, E. 2005. Globalisation in marine
ecosystems: the story of non-indigenous marine species across European seas.
Oceanography and Marine Biology: An Annual Review, 43: 419-453.
Templado, J. 2001. Patella ferruginea. En: Ramos, M.A., Bragado,D. y Fernández, J.
(Ed.). Los invertebrados no insectos de la “Directiva Hábitat” en España. Ministerio
de Medio Ambiente y Museo Nacional de Ciencias Naturales (CSIC): 41-49.
Templado, J., Calvo, M., García-Carrascosa, A.M., Boisset, F.Y Jiménez, J. 2002.
Flora y fauna de la Reserva Marina de las Islas Columbretes. SGPM-MAPA, MNCNCSIC, 263 pp.
Templado, J., Calvo, M., Garvía, A., Luque, A. A., Maldonado, M.Y Moro, L. 2004.
Guía de invertebrados y peces marinos protegidos por la legislación nacional e
internacional. Ministerio de Medio Ambiente, Museo Nacional de Ciencias NaturalesCSIC, 214 pp.
Templado, J., Guerra, A., Bedoya, J., Moreno, D., Remón, J.M., Maldonado,
M.Y Ramos, M.A. 1993. Fauna marina circalitoral de la Península Ibérica. Museo
Nacional de Ciencias Naturales, 135 pp.
Barselona Sözleşmesi (UNEP, 1996)
AKDENİZ’DEKİ ÖZEL KORUNAN ALANLAR VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK PROTOKOLÜ
EK I
AÖKA LİSTESİ’NE DAHİL EDİLEBİLECEK KORUNAN DENİZ VE
KIYI ALANLARININ SEÇİMİ İÇİN ORTAK ÖLÇÜTLER
A. GENEL İLKELER
Akit Taraflar aşağıdaki genel ilkelerin AÖKA Listesi’nin hazırlanmasında yapacakları
çalışmalara yol göstereceğini kabul ederler:
a) Doğal mirasın korunması bir AÖKA’yı karakterize etmesi gereken temel
amaçtır. Kültürel mirasın korunması ve bilimsel araştırmanın, eğitimin,
katılımın, iş birliğinin desteklenmesi gibi başka hedeflerin de izlenmesi
AÖKA’larda çok arzu edilir ve koruma amaçlarına uygun düştüğü ölçüde,
alanın Liste’ye dahil edilmesi lehine bir unsur teşkil eder.
b) Liste’ye dahil edilen alanların toplam sayısına ve herhangi bir Devletin
Liste’ye alınmasını teklif edebileceği alanların sayısına hiçbir sınır
konulmamıştır. Bununla birlikte, Taraflar, alanların bilimsel bir temele göre
seçileceğini ve Liste’ye niteliklerine göre dahil edileceğini kabul ederler;
bu nedenle Taraflar Protokol’ün ve ölçütlerin belirlediği şartları yerine
getireceklerdir.
c) Listelenen AÖKA ve bunların coğrafi dağılımı Akdeniz bölgesini ve onun
biyolojik çeşitliliğini temsil eder nitelikte olmak zorunda olacaktır. Bu
amaca ulaşmak için Liste’nin mümkün olan en yüksek sayıda yaşama ortamı
ve ekosistem tipini temsil etmesi gerekecektir.
d) AÖKA’ların Akdeniz mirasının etkili biçimde esirgenmesini amaçlayan bir
bilgi ağının çekirdeğini teşkil etmesi gerekecektir. Bu hedefe ulaşmak
için, Taraflar, doğal alanların korunması ve yönetimi alanında ve özellikle
sınıraşan AÖKA’ların tesisi yoluyla ikili ve çok taraflı temelde işbirliklerini
geliştireceklerdir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
EK BÖLÜM 1
e) AÖKA Listesi’ne dahil edilen alanların bölgenin doğal mirasının korunması
için bir örnek ve model değerine sahip olması amaçlanmaktadır. Bu sonuç
için, Taraflar Liste’ye dahil edilen alanların yeterli hukuki statüye, koruma
önlemlerine ve yönetim yöntemleri ve araçlarına kavuşturulmasını güvence
altına alırlar.
33
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
B. AÖKA LİSTELERİNE DAHİL EDİLECEK ALANLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
1. Bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmeye yeterli olması için, Protokol’ün 8
inci maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen genel ölçütlerden en az bir tanesine
uyması gerekmektedir. Belli durumlarda aynı alan bu ölçütlerden birkaç
tanesine birden uyabilir ve böyle bir durum bu alanın Liste’ye dahil edilmesi
durumunu ancak güçlendirebilir.
2. Bölgesel değer, bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için temel şarttır. Bir
alanın Akdeniz açısından ilgi çekiciliğinin hesaplanmasında aşağıdaki ölçütler
kullanılmalıdır:
a) Eşsizlik
Alan eşsiz veya ender rastlanan ekosistemler ya da ender rastlanan veya
endemik türler içermektedir.
b)Doğayı temsil özelliği Alanda yüksek temsil özelliğine sahip ekolojik süreçler
veya topluluk
ya da yaşama ortamı türleri veya doğal karakteristikler vardır. Temsil özelliği,
bir alanın bir yaşama ortamı türünü, ekolojik süreci, biyolojik topluluğu,
fizyografik özelliği veya başka bir doğal karakteristiği temsil etme derecesidir.
c) Çeşitlilik
Alanda yüksek bir tür, topluluk, yaşama ortamı ve ekosistem çeşitliliği vardır.
d)Doğallık
Alanın, insanların yol açtığı rahatsızlık ve bozulmanın bulunmamasının veya
düşük düzeyde
olmasının bir sonucu olarak yüksek düzeyde doğallığı vardır.
e)Tehlikeye düşmüş, tehdit altında veya endemik türler için kritik önemi olan
yaşama ortamlarının mevcudiyeti.
f) Kültürel temsil kabiliyeti
Doğayla bütünleşmiş, çevreye zarar vermeyen ve yerel toplulukların esenliğini
destekleyen geleneksel etkinliklerin varlığı nedeniyle alanın yüksek kültürel
temsil kabiliyeti vardır.
3. Bilimsel, eğitsel veya estetik bakımdan ilgi çeken bir alanın AÖKA Listesi’ne
dahil edilmesi için, buna uygun olarak, doğal bilimler alanında veya çevre
eğitimi etkinlikleri ya da çevre bilinci açısından belli bir değer sergilemesi veya
dikkat çekici doğal görüntüler, peyzaj veya deniz peyzajı içermesi gerekir.
4. Protokol’ün 8 inci maddesinin 2 nci bendinde belirlenen temel ölçütler yanında,
bazı diğer belli karakteristikler ve unsurlar alanın Liste’ye dahil edilmesinde
olumlu biçimde değerlendirilmelidir. Bunlara aşağıdakiler dahildir:
a) alanın ekolojik, biyolojik, estetik veya kültürel değerine zarar verme
ihtimali olan tehditlerin varlığı,
b) genel olarak halkın ve özel olarak yerel toplulukların alanın planlanması ve
yönetimi süreciyle ilgilenmesi ve etkin katılımı,
c) alanla ilgilenen resmi, mesleki ve hükümetdışı sektörleri ve bilimsel
topluluğu temsil eden bir yapının varlığı,
34
e) Sözleşme’nin 4 üncü maddesinin 3 (e) bendi bağlamında bir bütünleşik kıyı
yönetim planının var olması.
C. HUKUKİ STATÜ
1. AÖKA Listesi’ne dahil edilmeye yeterli olan tüm alanlara uzun dönemde etkili
korunmalarını garanti altına alan bir hukuki statü verilmelidir.
2. Bir Taraf’ın ulusal egemenliği veya yargı yetkisi altında bulunan halihazırda
sınırlandırılmış bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için ilgili Tarafça
tanınmış koruma statüsüne sahip olması gerekmektedir.
3. Tamamen ya da kısmen açık denizlerde veya ulusal egemenliğin ya da yargı
yetkisinin sınırlarının henüz tanımlanmadığı bir bölgede bulunan bir alan söz
konusu olduğunda, Protokol’ün 9 uncu maddesinin 3 üncü bendinde öngörülen
hukuki statü, yönetim planı ve diğer unsurlar bu alanı AÖKA Listesi’ne dahil
etme teklifiyle ilgili komşu Taraflarca sağlanacaktır.
D. KORUMA, PLANLAMA VE YÖNETİM ÖNLEMLERİ
1. Muhafaza ve yönetim hedeflerinin herbir alanla ilgili metinde açıkça
tanımlanması gerekir ve bunlar AÖKA Listelerinin gözden geçirilmesinde
alınan önlemlerin yeterliliğinin ve bunların yerine getirilmelerinin etkililiğinin
değerlendirilmesinin temelini oluşturacaklardır.
2. Herbir alana uygulanabilir koruma, planlama ve yönetim önlemlerinin alan için
belirlenmiş olan koruma ve yönetim hedeflerine ulaşılmasında kısa ve uzun
dönemde yeterli olmaları ve özellikle alana yönelik tehditleri hesaba katmaları
gerekir.
3. Koruma, planlama ve yönetim önlemlerinin doğal çevrenin elemanları ile
herbir alanı karakterize eden sosyoekonomik ve kültürel unsurlar hakkında
yeterli bilgiye dayanması gerekir. Temel bilginin yetersiz olması halinde, AÖKA
Listesi’ne dahil edilmesi teklif edilen bir alanın, elde bulunmayan verilerin ve
bilginin toplanmasına yönelik bir programı olması gerekir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
d) alanda sürdürülebilir kalkınma imkanlarının varlığı,
4. AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi teklif edilen alanlara ilişkin koruma önlemlerinin
idaresine ve yerine getirilmesine ilişkin yetkinin ve sorumluluğun herbir alanı
düzenleyen metinde net olarak tanımlanması gerekir.
5. Her korunan alanın onu karakterize eden özelliğiyle ilgili olarak, bir AÖKA’ya
yönelik koruma önlemlerinin aşağıdaki temel unsurları hesaba katması gerekir:
35
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
a) alanın bütünlüğüne doğrudan veya dolaylı olarak zarar verme ihtimali
bulunan atıkların veya başka maddelerin serbest bırakılmasının veya
boşaltılmasının düzenlenmesinin güçlendirilmesi,
b) alana herhangi bir türün sokulmasının veya yeniden sokulmasının
düzenlenmesinin güçlendirilmesi,
c) türlere zarar verme veya onları rahatsız etme ihtimali bulunan veya
ekosistemlerin veya türlerin koruma statülerini tehlikeye sokabilecek ya da
alanın doğal, kültürel veya estetik karakteristiklerini bozabilecek her tür
etkinlik veya kararın düzenlenmesi,
d) söz konusu alanı çevreleyen alana uygulanabilir düzenleme.
6. Bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için, amaçlarına aykırı olma ihtimali
bulunan etkinlikleri önlemek ve/veya kontrol etmek için yeterli yetkilere, aynı
zamanda araçlara ve insan kaynaklarıyla donatılmış bir yönetim yapısına sahip
olması gerekir.
7. Bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için bir yönetim planıyla donatılması
gerekir. Bu yönetim planının esas kuralları dahil edilme tarihinden başlayarak
belirlenmeli ve derhal uygulanmasına başlanmalıdır. Dahil edilme tarihinden
itibaren üç yıl içinde ayrıntılı bir yönetim planı ortaya çıkarılmalıdır. Bu
yükümlülüğe uyulmaması alanının Liste’den çıkarılması sonucunu doğurur.
8. Bir alanın AÖKA Listesi’ne dahil edilmesi için bir izleme programıyla donatılması
gerekir. Bu program alanın durumunun ve evriminin ve aynı zamanda, ihtiyaç
olursa kullanılmak üzere, yerine getirilen koruma ve yönetim önlemlerinin
etkililiğinin değerlendirilmesine olanak sağlamak amacıyla söz konusu
alanla ilgili olarak belli önemli parametrelerin belirlenmesini ve izlenmesini
içermelidir. Bu amaç için başka gerekli araştırmalara izin verilecektir.
EK II
TEHLİKEYE DÜŞMÜŞ VEYA TEHDİT ALTINDAKİ TÜRLER LİSTESİ
MAGNOLIOPHYTA
Posidonia oceanica
Zostera marina
Zostera noltii
CHLOROPHYTA
Caulerpa ollivieri
PHAEOPHYTA
Cystoseira amentacea (included var. stricta and var. spicata)
Cystoseira mediterranea
36
RHODOPHYTA
Goniolithon byssoides (=L. byssoides)
Lithophyllum lichenoides (=L. byssoides)
Ptilophora mediterranea
Schimmelmannia schousboei
PORIFERA
Asbestopluma hypogea
Aplysina spp.
Axinella cannabina
Axinella polyploides
Geodia cydonium
Ircinia foetida
Ircinia pipetta
Petrobiona massiliana
Tethya spp.
CNIDARIA
Astroides calycularis
Errina aspera
Gerardia savaglia
ECHINODERMATA
Asterina pancerii
Centrostephanus longispinus
Ophidiaster ophidianus
REPTILES
Caretta caretta
Chelonia mydas
Dermochelys coriacea
Eretmochelys imbricata
Lepidochelys kempii
Tryonix triunguis
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Cystoseira sedoides
Cystoseira spinosa (included C. adriatica)
Cystoseira zosteroides
Laminaria rodriguezii
BRYOZOA
Hornera lichenoides
MOLLUSCA
Patella ferruginea
Patella nigra
Gibbula nivosa
Dendropoma petraeum
Erosaria spurca
37
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
38
Luria lurida (= Cypraea lurida)
Schilderia achatidea
Zonaria pyrum
Tonna galea
Ranella olearia (=Argobuccinum olearium = A. giganteum)
Charonia lampas (= C.rubicunda = C. nodifera)
Charonia tritonis (= C. seguenziae)
Mitra zonata
Lithophaga lithophaga
Pinna nobilis
Pinna rudis (= P. pernula)
Pholas dactylus
CRUSTACEA
Ocypode cursor
Pachylasma giganteum
PISCES
Acipenser naccarii
Acipenser sturio
Aphanius fasciatus
Aphanius iberus
Cetorhinus maximus
Carcharadon carcharias
Hippocampus ramulosus
Hippocampus hippocampus
Huso huso
Lethenteron zanandreai
Mobula mobular
Pomatoschistus canestrinii
Pomatoschistus tortonesei
Valencia hispanica
Valencia letourneuxi
MAMMALlA
Balaenoptera acutorostrata
Balaenoptera borealis
Balaenoptera physalus
Delphinus delphis
Eubalaena glacialis
Globicephala melas
Grampus griseus
Kogia simus
Megaptera novaeangleae
Mesoplodon densirostris
Monachus monachus
Orcinus orca
Phocoena phocoena
Physeter macrocephalus
Pseudorca crassidens
AVES
Pandion haliaetus
Calonectris diomedea
Falco eleonorae
Hydrobates pelagicus
Larus audouinii
Numenius tenuirostris
Phalacrocorax aristotelis
Phalacrocorax pygmaeus
Pelecanus onocrotalus
Pelecanus crispus
Phoenicopterus ruber
Puffinus yelkouan
Sterna albifrons
Sterna bengalensis
Sterna sandvicensis
EK III
AVCILIĞI/TÜKETİMİ DÜZENLENEN TÜRLERİN LİSTESİ
PORIFERA
Hippospongia communis
Spongia agaricina
Spongia officinalis
Spongia zimocca
CNIDARIA
Antipathes sp. plur.
Corallium rubrum
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Stenella coeruleoalba
Steno bredanensis
Tursiops truncatus
Ziphius cavirostris
ECHINODERMATA
Paracentrotus lividus
CRUSTACEA
Homarus gammarus
Maja squinado
Palinurus elephas
Scyllarides latus
Scyllarus pigmaeus
Scyllarus arctus
PISCES
Alosa alosa
Alosa fallax
39
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Anguilla anguilla
Epinephelus marginatus
Isurus oxyrinchus
Lamna nasus
Lampetra fluviatilis
Petromyzon marinus
Prionace glauca
Raja alba
Sciaena umbra
Squatina squatina
Thunnus thynnus
Umbrina cirrosa
Xiphias gladius
EK BÖLÜM 2
AKDENİZ’DEKİ DENİZ KORUMA ALANLARI (2003 YILI İTİBARIYLA)
Avrupa
Akdeniz ekosisteminin muhafaza edilmesinde öncü bir rol oynayan Fransa, pek
çok DKA’ya sahiptir. En önemlileri arasında Port-Cros (Milli Park, 1963), BanyulsCerbère (Doğa Rezervi, 1974) Scandola, Corsica (Doğa Rezervi, 1975) ve Lavezzi,
Corsica (Doğa Rezervi, 1982) yer alır.
Pek çok deniz rezervine sahip Italya’dan seçtiğimiz alanlar şu şekildedir: Ustica,
Sicilya (1986), Isole Egadi, Sicilya (1991), Miramare Trieste Körfezi (1986), Isole
Tremiti, Puglia (1989), Porto Ceaseareo, Puglia (1997), Portofino, Liguria (1997),
Penisola del Sinis e Isola Mal di Ventre, Sardinia (1997), Tavolara Punta Coda
Cavallo, Sardinya (1997), Isole di Ventotene e Santo Stefano, Lazio (1997) ve Punta
Campanella, Campania (1997).
İspanya da artık çok miktarda DKA’ya sahiptir. En önemlileri: Medes Adaları,
Catalonia (Deniz Parkı, 1983 ve AÖKA = ZEPIM, 2001), Tabarca Adası, Valencia
(Deniz Rezervi, 1986), Columbretes Adaları (Tabiat Parkı ve Deniz Rezervi, 1990 ve
AÖKA = ZEPIM, 2001), Cabrera Takım adaları, Balearic Adalarının bir parçası olarak
(Milli Park, 1991), Cabo de Palos, Murcia (Deniz Rezervi, 1995), Cabo de Gata-Níjar,
Andalusia (Tabiat Parkı-1987, Deniz Rezervi-1995, Biyosfer Rezervi-1997 ve AÖKA =
ZEPIM, 2001), Alborán Adası, Andalusia (Deniz Rezervi-1997 ve Doğal Kamp (Paraje)
- 2003), Cebelitarık Boğazı ve Andalusia (Tabiat Parkı, 2003).
Hırvatistan, birisi Istra yarımadasında (Brijuni Adaları) ve ikisi Dalmaçya kıyılarında
(Kornati Adaları, 1980; ve Mljet Adası, 1961) olmak üzere toplam üç Milli Parka
sahiptir. Yunanistan oldukça az DKA’na sahip olsa da, Alonnisos (Sporades) 220.000
hektarlık alanıyla Akdeniz’deki en büyük Deniz Koruma Alanı’dır.
Orta Doğu
Türkiye’nin deniz ortamında iki adet Milli Parkı bulunmaktadır: Olimpos-Beydağları
Sahil Milli Parkı (1972) ve Dilek Yarımadası Milli Parkı (1966).
40
Kuzey Afrika
Mısır, İskenderiye yakınlarında (aynı zamanda kıyısal bir gölü de kapsayan) Edku
Gölü’ne ve Metruk yakınlarındaki Ras El Mekuma koruma alanına sahiptir.
Tunus, Kneiss Adaları (aynı zamanda AÖKA, 2001), Zembra ve Zembretta Adaları ile
Galite Adası deniz rezervlerini barındırmaktadır.
Cezayir, Chenoua kıyısal rezervinin bir parçası olan Tipasa (Algiers’in 70 km batısı)
Deniz Parkına sahiptir ve Bon-Ismail Körfezinin orta kısımlarını kaplamaktadır.
Fas’ta Al Hoceima Milli Parkı bulunmaktadır.
Harita1.- 2003 yılı itibarıyla Akdeniz’deki Deniz Koruma Alanları
1.- Cebelitarık Boğazı, Andalusia, İspanya (Tabiat Parkı, 2003). 2.- Maro-Cerro Gordo, Andalusia, İspanya (Doğal Kamp
Alanı, 1989; AÖKA = ZEPIM, 2003). 3- Alborán Adaları, Andalusia, İspanya (Deniz Rezervi, 1997; AÖKA =ZEPIM, 2001;
Natural “Paraje”, 2003). 4.- Bajos de Roquetas, Andalusia, İspanya (Tabiat Anıtı, 2001). 5.- Cabo de Gata-Níjar,
Andalusia, İspanya (Tabiat Parkı, 1987; Deniz Rezervi, 1995; Biyosfer Rezervi 1997, AÖKA =ZEPIM, 2001. 6.- Doğu
Almería Littorali , Andalusia, İspanya (AÖKA =ZEPIM, 2001), iç kısmında Terreros ve Negra Adalarını içerir (Tabiat Anıtı,
2001). 7.- Cabo de Palos, Murcia, İspanya (Deniz Rezervi, 1995) ve Mar Menor, Murcia, İspanya (AÖKA =ZEPIM, 2001).
8.- Tabarca Adası, Valencia, İspanya (1986). 9.- Cabrera, Balerik Adaları, İspanya (Milli Park, 1991). 10.- Columbretes
Adaları, Valencia, İspanya (Tabiat Parkı ve Deniz Rezervi, 1990; AÖKA =ZEPIM, 2001). 11.- Medes Adaları, Catalonia,
İspanya (Deniz Parkı, 1983; AÖKA =ZEPIM, 2001). 12.- Cabo de Creus, Catalonia, İspanya (AÖKA =ZEPIM, 2001). 13.Banyuls-Cerbère, Fransa (Doğa Rezervi, 1974). 14.- Port-Cros, Fransa (Milli Park, 1963). 15.- Scandola, Corsica, Fransa
(Doğa Rezervi, 1975). 16.- Lavezzi, Corsica, Fransa (Doğa Rezervi, 1982). 17.- Portofino, Liguria, Italya (Deniz Rezervi,
1997). 18.- Isole di Ventotene e Santo Stefano, Lazio, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 19.- Punta Campanella, Campania,
Italya (Deniz Rezervi, 1997). 20.- Penisola del Sinis e Isola Mal di Ventre, Sardinya, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 21.Tavolara Punta Coda Cavallo, Sardinya, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 22.- Egadi Adaları, Sicilya, Italya (Deniz Rezervi,
1991). 23.- Ustica Adaları, Sicilya, Italya (Deniz Rezervi, 1986). 24.- Ciplopi Adaları, Sicilya, Italya (Deniz Rezervi,
1991). 25.- Miramare, Trieste Körfezi, Italya (Deniz Rezervi, 1986). 26.- Isole Tremiti, Puglia, Italya (Deniz Rezervi,
1989). 27.- Porto Ceaseareo, Puglia, Italya (Deniz Rezervi, 1997). 28.- Brijuni Adaları, Istra Yarımadası, Hırvatistan
(Milli Park). 29.- Kornati Adaları, Dalmaçya, Hırvatistan (Milli Park, 1980). 30.- Mljet Adası, Dalmaçya, Hırvatistan (Milli
Park, 1961). 31.-Alonnisos, Sporades Adaları, Yunanistan (Milli Park, 1992). 32.- Dilek Yarımadası, Türkiye (Milli Park,
1966). 33.- Olimpos-Beydağları, Türkiye (Milli Park, 1972). 34.- El Mina açıklarındaki Tavşan Adaları,Tripoli, Lübnan
(Doğa Rezervi).
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Lübnan, El Mina (Tripoli, 1973) açıklarındaki Tavşan Adaları’nda küçük bir deniz
rezervine sahiptir. İsrail, birisi Lübnan sınırındaki Rosh Hanikra Doğa Rezervi (1965)
ve Milli Parkı (1972), diğeri ise Hayfa ve Tel-Aviv arasındaki Dor-Habonim Doğa
Rezervi (1963) olmak üzere iki adet Deniz Koruma Alanı mevcuttur.
41
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
2. Ulusal Korunan Alanlar Sistemi
İçin Planlama
Arturo López Ornat ve Elena Correas (PANGEA Consultores S.L.)
1. Giriş
Deniz ve Kıyı Koruma Alanları, Akdeniz’in doğal mirası ve ekolojik yapılarının
korunmasında, uluslararası çapta anahtar unsurlar olarak tanımlanmışlardır. Bu
durum Akdeniz ülkelerine Özel Koruma Alanları’nı (SPA) oluşturmak adına öncülük
etmiştir ve 1998’den beri ilk kez açık denizlerde de Akdeniz Açısından Önemli Olan
Özel Koruma Alanları (AÖKA) oluşturulabilmektedir. 2002 yılında, Sürdürülebilir
Gelişme üzerine yapılan Dünya Zirvesi toplantısında, Deniz ve Kıyı Koruma
Alanlarının yönetimi, yargı yetkisi içerisindeki ve dışındaki alanlarda ekolojik olarak
temsil edecek ağın etkili bir şekilde
tamamlanması ve ekosistem yaklaşımının
denizel ortamda uygulanması için bir
hedef tarih (2012) belirlenmiştir.
Minorca’da küçük bir deniz rezervi. Fotoğraf: A.Lopez
42
Kıyısal/denizel korumada atılacak ilk
adım, ulusal seviyede koruma alanlarını
oluşturmaktır ve en etkili yaklaşım
ulusal bir sistem sayesinde farklı koruma
kategorileri ağlarının yapılaştırılmasıdır.
Ulusal sistem planı ülkeyi tamamiyle
inceler; ulusal düzeyde diğer planlarla
ve ulusal sistemin farklı birçok birimi
arasındaki düzenlemeyi sağlar; uygun
sistemin başarısında birtakım birimler için
Bir koruma alanları ulusal sistemi, temsili bir biyocoğrafik sistem inşa etmelidir
ve tercihen geniş bir algıyla insan gelişimine ait ihtiyaçlarla bütünleştirilmelidir,
dolayısıyla geniş karasal kullanım, kaynak kullanımı, kurumsal, ekonomik ve sosyal
sistemlerin ayrılmaz bir parçası olarak planlanmalı ve yönetilmelidir.
Koruma alanları, doğal mirasın korunmasında, temel hedeflere sahip ve yönetiminde
öncelikle hukuki çerçeve, kurumsal düzenleme ve yönetim kategorilerinin esnek
olabileceği ve birçok alan durumu, içeriği ve uygunluğuna adapte olabilecek
şekilde olmalıdır.
Bu bölüm ulusal korunan alanlar sisteminin planlanmasında teknik bir rehberlik
sağlamaktadır. Deniz Koruma Alanları’nın özellikleri, 2. kısımda özetlenmiştir ve
daha sonra 3. kısımda koruma alanlarının farklı özellikleri, Barselona Sözleşmesi ve
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine dayandırılan ana hukuki çerçevede sunulmuştur.
Bir sonraki kısımda Deniz Koruma Alanları için en yaygın tehditler özetlenmektedir.
5. kısımda koruma alanı sistemlerinin ana özellikleri tanımlanmaktadır ve son
olarak 6. ve 7. kısımlarda sistem planının başarılı bir şekilde yerine getirilmesi için
hukuki ve teknik anlamdaki gereksinimler ele alınmaktadır.
Ülke seviyesinde olabilecek mali kısıtlamalar dikkate alınmalıdır. Bu kısıtlamaların
bilinmesi, yerel ve ulusal anlamda yapabilirliklerin daha gerçekçi amaçlanmasına ve
öncelikler kadar çaba veya önem sarfedilmesi gerekmeyen kapsamlı çalışmalardan
kaçınılmasına neden olur.
Sahadaki kendi deneyimimizle tamamlanan birçok materyal bu yayında sunulmuştur.
Bu materyaller, her bölüm başında da belirtildiği gibi konu hakkındaki temel
literatüre dayanmaktadırlar. Bunların ana kaynakları:
1. Kelleher, G. (1999) Guidelines for Marine Protected Areas. IUCN, Gland,
Switzerland and Cambridge, UK.
2. R.V. Salm, John Clark and Erkii Siirila (2000) Marine and Coastal Protected
Areas. A guide for planners and managers. IUCN,Washington DC.
3. Davey, A.G. (1998) National System Planning for Protected Areas. IUCN,
Gland, Switzerland and Cambridge, UK.
4. IUCN. 1997. Parks for Biodiversity. Policy Guidance based on experience in
ACP countries.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
istenen özelliklerin programını temin eder. “Tek bir koruma alanındaki odağımızı
değiştirip diğer koruma alanları ile arasındaki ilişkiye bakmaya başladığımızda
ve tüm koruma alanı ağını bu geniş bakış açısı içerisine koyduğumuzda, sistem
planlaması ulusal koruma alanlarının toplam önem ve etkisinin, bu koruma
alanlarının tek tek önem ve etkilerinin toplamından çok daha fazla olduğunu
anlamamızı sağlar’’ (Davey 1998).
43
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
2. Hedefler ve Deniz Koruma Alanları’nın tipleri
2.1 Tanımlar
IUCN’e göre koruma alanı tanımı:
“Biyolojik çeşitliliğin ve kültürel kaynaklarla birleşmiş doğanın korunması,
yasal veya diğer etkili değerlerle yönetilmesi için
özellikle belirlenmiş kara veya deniz alanlarıdır.” (IUCN,1994)
IUCN Deniz Koruma Alanları (DKA) tanımını benzer şekilde geliştirmiştir:
“İçerdiği su kütlesi, flora, fauna, tarihi ve kültürel özelliklerle birlikte
herhangi bir kıyısal arazinin, kanunlar ve diğer etkin yöntemler tarafından
kısmen ya da tamamen korunduğu alanlardır.”
Bu tanımlar özellikle şunları ifade etmektedir:
•
Bir DKA her zaman denizel ortamı içerir, fakat kıyı bölgesini ve o bölge
sınırlarındaki adaları da kapsayabilir. Genellikle, tüm deniz alanının ve bu
alanı çevreleyen kara parçalarının sınırlarıyla belirlenen alanın korunması
veya durumu belirlenmiş geniş bir deniz alanının korunması, bu bölgelerin DKA
olarak tanımlanmasında ve sınıflandırılmasında yeterli olmaktadır.
•
Koruma yöntemlerinden bazıları, genellikle yasal olmalarının yanında zorunlu
değillerdir. Örneğin; Pasifik’te Deniz Koruma Alanları geleneksel kurallarla
belirlenmektedir.
•
Özellikle çok geniş Deniz Koruma Alanları’nda koruma derecesi alanın tümünde
aynı seviyede olmayabilir. Bu gibi geniş alanlar kısımlara ayrılarak farklı
kullanımlara izin verilir.
•
DKA, sadece deniz yatağını kapsamamalıdır (alanın yönetimini sağlamada da
önemli), en azından su kolonu üzerindeki flora ve faunayı da barındırmalıdır.
•
DKA sadece doğal özelliklerle ilgili alanlar değillerdir, aynı zamanda harabeler,
eski deniz fenerleri ve dalga kıranlar gibi kültürel özelliklerin korunmasını da
sağlamaktadırlar.
Biyolojik çeşitliliğin büyük kısmı 0-50
m arasında bulunur. Fotoğraf: WWF
44
Tanımlar, Deniz Koruma Alanları’nda halkın dışlanması
gerektiğini ifade etmemektedir. Aksine doğa
korumacılar DKA’nın asıl amacı insanı bu alanların
dışında tutmaktır şeklinde oluşan algıları değiştirmek
için gerçekten çabalamaktadırlar. Bu kitapçıkta
da belirtildiği gibi, Deniz Koruma Alanları eğer bu
alanların tüm kullanıcıları tarafından desteklenirse, o
denizel ortamda başarıya ulaşılabilinir. Dolayısıyla bazı
yönetsel durumların genellikle her paydaş grubunu
bağladığı söylenebilir.
Birçok ülkede, koruma alanları 30 ve hatta 50’den fazla farklı isim ve kategoride
belirlenmektedir. IUCN bu kategorileri farklı koruma ve yönetsel durumlar anlamında
6 yönetsel kategori altında standart bir terminolojiye oturtmayı önermiştir:
IUCN
Kategorisi
İSİM
AMAÇ
I
Bakir Alan,
Mutlak Koruma Alanı
Bilimsel çalışmalar veya bakir alanların
korunması ana hedefli yönetim
II
Milli Park
Ekosistemin korunması ve rekreasyon ana
hedefli yönetim
III
Tabiat Anıtı
Özel doğal özelliklerin korunması ana hedefli
yönetim.
IV
Habitat/Tür Yönetim Alanı
Yönetsel müdahale sürecinde koruma ana
hedefli yönetim.
V
Kıyı/Deniz Alanlarının Korunması
Deniz/Kıyı alanlarının korunması ve rekreasyon
ana hedefli yönetim.
VI
Kaynakların Korunduğu Alanların
Yönetimi
Doğal ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımı
ana hedefli yönetim.
2.3 Deniz Koruma Alanları’nın hedefleri (Kelleher 1999’a dayanılarak)
IUCN’de belirtildiği üzere, Deniz Koruma Alanları’nın hedefi okyanuslardaki biyolojik
çeşitliliği ve üretimi (ekolojik yaşamı destekleyen sistemleri de kapsamaktadır)
korumaktır. Her iki hedef de ekosistemlerin onarılması ve sağlıklı durumlarının
sağlanmasında eşit öneme sahiptir.
Denizel koruma ve sürdürülebilir kullanım bazen farklı hedefler gibi gözükse
de, aslında her ikisi de birbiri ile oldukça ilişkilidir. Deniz Koruma Alanları’nın
bazılarında başarısız olunmuştur çünkü o bölgedeki yerel halkın tek amacı belirli bir
seviyede kaynak kullanımı iken dış bir sponsorun tek amacı ise biyolojik çeşitliliğin
korunmasıdır. Her iki hedef bir DKKA’da bağdaştırılabilir ve genellikle bir dereceye
kadar bağdaşmaktadır. Ancak, çalışmaların başından itibaren her iki hedefin birbiri
ile nasıl ilişkilendirileceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
2.2 Koruma alanları için IUCN kategorileri
Birçok DKA’nın sürdürülebilmesi yerel halkın desteğine bağlıdır ve bu destek,
DKA’da biyolojik üretim sağlanırken bu bölgedeki insanların yaşamlarına sorunsuz
devam edebilecekleri ölçüde bir yardım olmasına dayanmalıdır.
2.4 Deniz Koruma Alanları’nın tipleri
Uygulamada birçok DKA tipi bulunmaktadır. Bu, Deniz Koruma Alanları devlet
tarafından işletilenler; kurulup yönetim sistemi ile iş birliği halinde işletilenler,
özel mülkte kurulup iş birliği ile yönetilenler; gönüllü desteği ile yönetilenler ve
yerel halk tarafından yönetilenleri de içermektedirler.
45
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Sınırötesi Deniz Koruma Alanları veya DKA olarak açık denizlerde kurulanlar,
uluslararası sınırlar arasındaki ülkelerce görüşülebilir ve komşu ülkeler arasında
önemli iş birliği olanakları sağlayabilmektedir. Açık denizlerdeki Deniz Koruma
Alanları karasal sınırlar boyunca uzanan ve özel (herkese açık olmayan) ekonomik
bölgeler gibi dünya okyanuslarındaki kısımları kapsadığından ülkeler arası iş birliği
şeklinde çalışmalar düşünülmektedir. Barselona Sözleşmesi’ndeki Biyolojik Çeşitlilik
üzerine yapılan protokolle ilk kez açık denizlerde Deniz Koruma Alanları’nın
kurulması için uluslararası önemli bir çerçeve oluşturulmuştur.
2.5 Deniz Koruma Alanları’nın boyutları
DKA sistemi oluşturmak için iki ana yaklaşım vardır; (a) sınırlar çerçevesinde
ekosistem yönetimi olarak ilişkili küçük Deniz Koruma Alanları’nı tepit etmek
veya (b) büyük, çok kısımlı Deniz Koruma Alanları’nın kapsadığı büyük denizel
ekosistemleri tespit etmek.
Küçük Deniz Koruma Alanları, etrafındaki alanlardaki göçmen olmayan ya
da plankton evresine sahip balık türlerinin stoklarının artmasına yardımcı
olmaktadır (Roberts ve Hawkins 1997). En önemlisi, denizel ya da kıyısal küçük
deniz rezervlerinde, koruma ilgisi ve sorumluluğunun yerel paydaşlarca (yerel
idareler, yerel balıkçılar, yerel turizm ofisleri ve STK’lar) paylaşılması, bu alanların
yönetilmesini kolaylaştırması avantajlarını sağlayabilir. Küçük deniz rezervleri,
aynı zamanda araştırma ve eğitim içinde önemli bir role sahiptirler.
Akdeniz’de, küçük Deniz Koruma Alanları, gezi ve turizm için de özel bir ilgiye
sahiptirler. Deniz rezervlerine olan turizm ilgisi ispatlanmıştır (örn; sadece
93 hektarlık Katalonya’daki Medes Adası’na yılda 50.000’den fazla dalgıç
uğramaktadır). Bununla birlikte, yoğun ziyaretlerden kaynaklanan etkiler iyi bir
şekilde kayıt altına alınmaktadır. Temel olarak bu etkilerin; kirlilik, çöpler, gezi
teknelerinin demirlemelerinden deniz dip yapısının bozulması, dalgıçlar ve balık,
omurgasız kommüniteleri üzerine sportif avcılık faaliyetleri olduğu söylenebilir.
Ziyaretçilerin fazlalığı, rezervin büyüklüğü ile ilgili değil, alanın imkanlarının
fazlalığı ile ilgilidir (Jimenez, 2000). Turizm, Akdeniz deniz rezervleri için çok
önemli bir fon kaynağı olabilir. Bu alanların taşıma kapasiteleri tespit edilmiştir
ve ziyaretçiler ile onların biyolojik çeşitlilik üzerine etkileri sıkı bir şekilde kontrol
edilmektedir.
Deniz Koruma Alanları aynı zamanda mümkün olan pekçok koruma hedefi için
planlanmalıdır. Mümkün olduğunda, büyük Deniz Koruma Alanları, koruma
çalışmaları için ve oldukça belli biyolojik ve ekolojik sebeplerden dolayı tercih
edilen bir yaklaşım olabilir. Çünkü tüm alanın yönetimi için öncelikli sorumluluk
neredeyse tek bir kurumun elindedir. Bu durumda, bütünleşik yönetim, başarıya
ulaşmada, öncelikli sorumluluğun farklı kurumlar ve hatta bazen birbiri ile
anlaşamayan farklı kurumlar arasında paylaşıldığı zamandakinden daha kolay
olabilir.
46
Akdeniz’de, koruma alanlarının koruma ve yönetim masrafları ve finansal açıklıkları
son zamanlarda hesaplanmıştır (Lopez Ornat ve Jimenez 2006). Her bir hektarda
gerekli bütçe için bir yaklaşımda bulunmak, herbir koruma alanının özel koruma
ihtiyaçları büyük ölçüde inişli çıkışlı bir haldeyken oldukça zordur.
•
Boyut: küçük koruma alanları diğerlerine göre koruma ve yönetim için çok
daha pahalı.
•
Doğa: deniz alanlarının korunması çok daha masraflı.
•
Koruma Kategorisi: dar koruma alanları ve Milli Parklar (Kategori I-IV),
çok kısımlı kara alanları, ormanlar veya balıkçılık rezervlerinden (Kategori
V-VI) çok daha yüksek bir finansal girdi sağlamaktadır.
Tablo 1. Akdeniz’deki bazı AB ülkelerindeki DKA için bütçe (Avrox1000)
Yıllık Bütçe
Koruma Alanı (ha)
(Avro/ ha)
DOĞAL DENİZ PARKLARI
5.000
2.475
2.020
Miramare Koruma Alanı (İtalya)
Port Cross Milli Parkı (Fransa)
400
190
2.000
Ses Negres (bilimsel)
42
78
1.860
120
340
353
DENİZ REZERVLERİ (İspanya)
Masia Blanca
Columbretes Deniz Rezervi
1.235
4.400
281
Estrecho Deniz Rezervi
500
7.000
71.4
La Graciosa (balıkçılık)
600
70.700
8.5
Alborán (açık deniz)
800
200.000
4.0
Kaynak: Lopez Ornat ve Jmenez (2006)
Denizel alanlarda, sahada çalışan ekiplerin ulaşımları, ekipmanları, izleme ve
gözetim çalışmaları masraflı olduğundan, ekstra fon desteğine ihtiyaç vardır.
Ayrıca bazı Deniz Koruma Alanları’nda her hektar için daha küçük, oransal olarak
artan harcamalara yönelinmiştir. Tablo 1’de bazı Doğal Deniz Parkları’nın en yoğun
yönetim ve yüksek harcamalardaki değişimlerinin sonucu gösterilmektedir. Port
Cross Milli Parkı (Fransa) 2.475 ha ve Miramare Deniz Rezervi (İtalya) sadece 190
ha olmasına rağmen yaklaşık aynı bütçeyi almaktadırlar (yaklaşık 2.000 €/ha/yıl).
Her ikiside oldukça iyi korunmaktadır ve rekreasyon, araştırma amaçlı yoğun bir
kullanım vardır. İspanya’daki Ses Negres’de sıkı bir koruma vardır ve ciddi anlamda
bilimsel mercek altındadır (1.860 €/ha/yıl). Deniz rezervleri genellikle büyük ve
rekreasyonel anlamda yoğun bir ilgiye sahip değilse çok daha az bir bütçeye ihtiyaç
duyulmaktadır. İspanya’da, bu aralık 71 ile 343 €/ha/yıl’dır ve bu değişim tamamen
DKA’nın boyutuna bağlıdır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
2.6 Yönetsel açıdan dikkat edilmesi gerekenler
Özetlenecek olursa, denizel alanlar yaklaşık 50 Avro - +1000/ha/yıl aralığında
harcamaya sahiptir. Bu harcamalar DKA’nın boyutuna, koruma önlemlerinin
47
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
yoğunluğuna, ziyaretçilerin kontrol edilmesi için gereksinimlerin miktarına,
araştırma faaliyetlerine ve yönetsel durumun sorumluluğunun başka paydaşlarla
paylaşılıp paylaşılmama durumuna dayanmaktadır. Tablodaki son iki örnekte de
görüleceği gibi, hiç ziyaretçileri olmayan geniş denizel balıkçılık rezervlerinin
kontrolleri ve araştırma çalışmaları için sadece, yaklaşık 5-10 €/ha/yıl yeterli
olmaktadır (Balıkçılık Bakanlığı, İspanya, kişisel görüşme).
Büyük Deniz Koruma Alanları’nda, balıkçılar, turizm ofisleri ve akademik
merkezler gibi ilgili alanı kullanan gruplar ile iş birliği halinde koruma faaliyetleri
gerçekleştirilmezse, kontrol oldukça zor ve masraflı olabilir. Başarılı olunabilmesi
için, büyük Deniz Koruma Alanları kısımlara ayrılmalı, düzenlenmeli ve uyumluluk
içerisinde yönetilmelidir.
Deniz Koruma Alanları kısımlara ayrılırken (mekansal planlama), farklı gradiyentteki
daha küçük kısımlarda sıkı bir koruma veya balıkçılığın düzenlendiği geniş kısımlar
etrafında kontrollü ziyaretler sağlanırsa, birbiri ile uyumlu kısımlarda tüm bu farklı
yaklaşımlarla biyolojik çeşitliliğin korunması için genel hedefler gerçekleştirilebilir.
Yaşayan deniz kaynaklarının yönetilmesinde geleneksel yaklaşım balıkçılık
mevzuatına göre belirlenmektedir. İşleyiş şunları içermektedir (Kelleher 1999):
•
•
•
•
•
•
Belirli bir balık veya omurgasız stoğunun kullanımı sınırlandırılabilir,
Minimum ağ gözü büyüklüğü gibi herhangi bir ekipmana, toplam balıkçılık
eforunu belirlemek için özellikle sınırlama getirilebilir,
Toplam balık avcılığına sınırlama getirilebilir,
Belirlenen balık stokları için lisans veya izin belgesi istenebilir,
Avcılığa kapalı mevsimler ilan edilebilir,
Balıkçılığa tamamen kapalı ya da birkaç mevsim kapalı alanlar belirlenip
ilan edilebilir.
Koruma alanlarında, Balıkçılığa Kapalı Alanlar (No-Take Zones) ile tehlike altındaki
deniz kaynaklarının yeniden alanda var olmaları sağlanabilir. Bu balıkçılığa kapalı
alanlarda balık stokları güvenle üreyebilir ve stoklar artabilir. Diğer DKA koruma
tipleri, bireylerin genç juvenil evrelerini geçirdikleri ve beslendikleri alanları
korumak için gerekli olabilir (Clark, 1996).
Bu gibi düzenlemeler genellikle mercek altındaki ticari türler için yapılmaktadır.
Ticari olmayan türlerin habitatları, bu habitat üzerinde yaşayan diğer türler, bu
türlerle rekabet halinde olan türler ancak ticari stokların üretimi üzerindeki etkiler
görüldüğünde tespit edilir.
Deniz Koruma Alanları’nın yönetimi, büyük yönetsel avantajlar sağlayan, denizel
alandaki tüm etkileri örten, geleneksel balıkçılık yönetimine göre işlemektedir.
Örneğin; balıkçılığa kapalı alanlarda, balıkçılığın ya yoğunluğu ve çeşitliliği
düzenlenebilir ya da tamamen yasak olabilir. Bazı Akdeniz ülkelerinde bu yaklaşım
uygulanmaktadır. Örneğin İtalya’da üç tane balıkçılığa kapalı alan ilan edilmiş ve
trolün etkisini azaltmak için ortama yapay resifler atılmıştır. Daha sonraki yıllarda
yapılan çalışmalar bu alandaki balık ve omurgasız biyokütlesinin belirgin bir
şekilde arttığını göstermektedir (Badalamenti, cit. Werner 1999), benzer şekilde
48
3. Uluslararası korunan alan ağları
Teknik olarak belirtilen IUCN kategorilerine göre yapılan sınıflandırmaya ek olarak,
birçok DKA, Biyosfer Rezervi, Ramsar Alanı, Dünya Mirası Sit Alanı, SPA (Özel
Koruma Alanı) veya Akdeniz Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları (AÖKA)
gibi uluslararası isimlendirmelere sahiptirler.
3.1 Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (BÇS)
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Aralık 1993’te yürürlüğe girip, biyolojik çeşitliliğin
korunmasında (biyolojik üretimi de içermektedir), biyolojik kaynakların
sürdürülebilir kullanımında ve biyolojik çeşitliliğin kullanımından sağlanan yararların
paylaşımında bir çerçeve anlaşması niteliğindedir. Sözleşme, denizel ortamların
korunması için gereken desteği sağlamaktadır ve Deniz Koruma Alanları’nın
tespit edilmesini sağlar. Bu anlaşma altında ülkeler, ulusal biyolojik çeşitlilik
stratejilerinin gelişimi, önemli biyolojik çeşitlilik bileşenlerinin tanımlanması
ve izlenmesi, biyolojik çeşitliliği korumak için koruma alanı sistemlerinin tespit
edilmesi ve komşu koruma alanlarının, tahrip olmuş ekosistemlerin sürdürülebilir
gelişimini sağlamaya yönelik uygulamalarda bulunmaya zorunludurlar.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Yeşil kaplumbağa, Chelonia mydas. Fotoğraf: RAC/SPA
yerel avcılığın, sadece 8 yıl içerisinde
(Ramos ve Mc. Neill, 1994) %50-80’lere
yükseldiği Tabarca’da (İspanya) da ya
da Medes adalarında da balıkçılığa
kapalı alanlar oluşturulmuş ve benzer
sonuçlar gözlenmiştir (Domenec, 2002).
Fransa’da
balıkçıların
sorumluluğu
altında olan karargah şeklindeki birçok
balıkçılık
bölgesinde
aynı
durum
belgelenmektedir
(Bourduresque,
1995). Bu balıkçılığa kapalı alanların
potansiyelleri, Hırvatistan, Yunanistan
ve Türkiye gibi uzun kıyı şeridine sahip
ülkeler için dikkate alınması gereken
önemli bir durumdur.
1995 yılında Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin tarafları denizel ve kıyısal biyolojik
çeşitliliğin önemi üzerine “Jakarta Mandate” kararını onayladılar. Deniz ve
Kıyı Koruma Alanları, bu kararda, yapılacak beş eylem temasından biri olarak
tanımlanmıştır.
Son gerçekleştirilen, V. Dünya Parkları Kongresi’nde (IUCN, Durban 2003), Biyolojik
Çeşitlilik Sözleşmesi için gönderilen mesaj, koruma alanlarındaki sorunların takip
edilmesine ve bu sorunların sebep olduğu boşlukların çözümlerine ihtiyaç olduğu
ve temsili bir DKA sistemi geliştirilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
49
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
3.2 Akdeniz’deki Deniz Ortamlarının ve Kıyı Bölgelerinin Korunması Sözleşmesi
(Barselona Sözleşmesi)
Sözleşme, Temmuz 1995’de Barselona’da, Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve
Biyolojik Çeşitlilik Hakkında Protokol’ü (SPA Protokol’ü) de kapsayarak yeniden
güncellenmiştir. Sözleşme tarafları, sürdürülebilir bir şekilde yönetilecek koruma
alanları tespit edeceklerine dair karar alıp bu kararı ilan etmişlerdir. SPA Protokol’ü,
Akdeniz bölgesindeki koruma amaçları için en özel uluslararası araçtır. Bu protokol,
kıyı ve deniz alanlarını özellikle mercek altına alır. SPA Protokol’ü altında 140’dan
fazla Deniz ve Kıyı Koruma Alanı, 19 nehircil Akdeniz ülkesi tarafından tanındı.
Bu protokol için yapılan eylem planı, Tunus’taki Özel Koruma Alanları/Bölgesel
Faaliyet Merkezi (RAC/SPA) tarafından hayata geçirilmiştir.
Barselona sözleşmesiyle korunan hassas bir
habitat olan Dendropoma vermetid terası.
Fotoğraf: A.Lopez
Özel Koruma Alanları’nın sayısı ve kapsamı bir
ülkeden diğerine gittikçe çeşitlenmektedir
(İspanya’da 29, İtalya’da 15, Fransa ve Türkiye’de
12, Hırvatistan’da 11, Yunanistan’da 9, İsrail’de
7, Tunus’ta 5, Cezayir’de 4 ve diğer birçok ülkede
3 veya daha az sayıda bulunmaktadır). Açık
denizde ilk kez 90 km²’lik AÖKA (Fransa, İtalya ve
Monako arasında) Ligurya Denizi’nde, balıkçılığı
ve habitat durumuna etkilerini düzenleyerek ve
geçen teknelerden kaynaklanan etki hakkında
farkındalığı arttırarak, Akdeniz’deki ana yunus
ve balina popülasyonlarını korumak amacı
ile kurulmuştur. Diğer 16 AÖKA 2006 yılında
listelenmiştir.
3.3 Dünya Mirası Sözleşmesi
Dünya’nın Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Hakkındaki Sözleşme, 1975 yılında
yürürlüğe girmiştir. Bölgeler hükümetler tarafından belirlenmiştir ve sonrasında
Dünya Mirası Komitesi tarafından kabul edilmişlerdir. Kabul edilen bölgeler Dünya
Mirası Listesi’ne doğal, kültürel veya hem doğal hem de kültürel bölgeler olarak
kaydedilmiştir. Sözleşme, “Tehlike Altındaki Dünya Mirası” listesine eklenebilecek
şekilde; listelenen bölgelerin maruz kaldığı hasarın önlenmesi konusunda kuvvetli
bir kaldıraç olduğunu ortaya koymuştur. Bazı finansal destekler, UNESCO’ya üye
ülkelerden sağlanan Dünya Mirası Fonu’ndan elde edilebilmektedir.
3.4 UNESCO Biyosfer Rezervleri
Biyosfer rezervlerinin üç işlevi, büyük çoklu kullanımlı DKA’nın konsepti ile oldukça
benzerdir. Bunlar; koruma, ekolojik ve kültürel olarak sürdürülebilir gelişme ve
bölgelerin, işletmelerin araştırma, izleme, deney ve eğitim faliyetlerine destek
sağlamasıdır.
50
a)Minimum insan faaliyetinin olduğu ve uzun süreli koruma için yasal olarak
kurulabilen çekirdek bölge,
b)Çekirdek bölgeyi korumak için etkinliklerin düzenlendiği tampon bölge. Bu
bölge, ekonomik olarak uygun şekilde, büyük ekosistemlerin doğal kaynaklarının
sürdürülebilir kullanımlarını geliştirecek yaklaşımlar için araştırma bölgesi olabilir.
c) Sınırları sabit olmayan dış geçiş bölgesi ya da iş birliği bölgesi. Bu bölge, yerel
halk, doğal koruma acenteleri, bilim adamları, kültürel gruplar, özel kurumlar
ve diğer paydaşların birlikte çalışmaya karar vermeleri gereken kısımdır.
Biyosfer rezervlerinin hedeflerinin planı, deniz ortamları için uygundur fakat bazı
Deniz Koruma Alanları biosfer rezervi olarak kurulmaktadır ve denizel biyosfer
rezervleri için rehberliğe ihtiyaç duyulmaktadır.
3.5 Natura 2000 Ağı
Natura 2000, AB için önemli 200 habitat tipi ve 700 bitki ve hayvan türünü
tanımlayan 1992 yılında kurulmuş Habitat Direktifi altında AB çapında doğa koruma
alanları için bir ağdır. Natura 2000 altında, üye ülkeler, Özel Koruma Bölgeleri’ni
(SAC-Special Areas of Conservation) tanımlamışlardır.
Deniz habitatları ve türleri, karasal türler gibi Habitat Direktifi’nin eklerinde iyi bir
şekilde sunulmamıştır (O´Brian ve Martin, 2001). Natura 2000’in, özellikle geniş
yayılımlı türler ve bölgelerin sınırlarını belirlemekle ilgili konulardan dolayı deniz
ortamında uygulanmasının zorlukları fark edilmiştir. Genel olarak, şimdiye kadar,
birçoğu küçük sayılabilecek, az sayıda denizel (kıyısal değil) bölgeler seçilmiştir.
3.6 Ramsar veya Sulakalan Sözleşmesi
Sözleşme, başlangıçta sulak alanlarda su kuşlarının göçünü mercek altına almasına
rağmen, günümüzde sulak alanların tüm fonksiyonları ve değerlerini, bu alanlardaki
bütünleşmiş yaklaşımların ihtiyaçlarını dikkate almaktadır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Biyosfer rezervleri, birbiri ile ilgili üç kısım altında organize edilir:
Tanımlanmış Ramsar alanlarının %48’i kıyısal ve dolayısıyla denizel bileşenleri
barındırmaktadır. Bu yüzden, DKA yöneticileri, bölgelerindeki en az bir kısımla
kolayca ilişkili ek bir koruma formu olarak Ramsar tanımlamalarını görebilirler.
Sözleşme Taraflarının Konferansı, ülkeleri, güncel olarak Ramsar Listesi
altında sunulmuş sulakalan tiplerinden, mercan resiflerini ve diğer omurgasız
formasyonlarını, mangrovları ve deniz çayırı yataklarını içeren yeni alanlar
tanımlamalarına öncelik vermeleri konusunda zorlamaktadır.
51
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
4. Deniz Koruma Alanları’ndaki genel tehditler
Denizel ve kıyısal sistemler karakteristik özellikleri yüzünden koruma çalışmalarına
meydan okumaktadırlar. Bu özellikler:
•
•
•
Deniz Koruma Alanları, materyallerin en hızlı nasıl çözünüp dağılacağı
su hareketleri ile belirlenen fiziksel olarak açık sistemlerdir, dolayısıyla
fiziksel ve kimyasal dinamik yere ve zamana göre oldukça farklıdır.
Bu alanlar, canlı organizmaların hareket halinde olduğu, bu canlıların
birbirleri ile ilişkilerinin ekolojik değişkenler ile belirlendiği, ilişkilerinin,
hareketlerinin ve habitat kullanımlarının çoğunlukla sabit olduğu kıyısaldenizel sistemler olduklarından biyolojik olarak açık sistemlerdir.
Bu sistemlerin kullanımı geleneksel modellere göre birileri tarafından
sahiplenilmeye maruz kalmamaktadır, bunlar “serbest kaynaklar”dır ve
kullanıcıları limitsizce, kendi doğrularına göre, bu kaynaklara maksimum
tahribatı vererek kısa vadede en fazla kazancı sağlamak için bu kaynakları
kullanabilirler.
Deniz Koruma Alanları için ana tehlikeler, birçoğu fakir ülkelerdeki temel insan
ihtiyaçlarında uygun kaynaklar için giderek artan talepler ile ilgilidir. En önemli
baskı kaynaklarından bazıları fiziksel değişiklik, kirlilik, kaynakları ticari amaçlı
sömürme, iklim değişikliği ve aşırı turizmdir.
Salm ve Clark (1984) ve Borrini (1996)’e göre, Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın
yönetiminde 5 önemli problem grubu vardır:
•
•
•
•
•
Bilgi ve katılım eksikliğinden dolayı yerel desteğin olmaması.
Yetersiz fonlar.
Yetersiz alan çalışanının olması ve bunların yetersiz bir eğitimden geçmeleri.
Kurumsal desteğin yetersizliği, evrensel otoriteler, ulusal, yerel ve denizel
otoriteler arasındaki yetkinin tam olarak tanımlanamaması.
Koruma alanlarının durumları ve uygun yönetime izin veren temel ekolojik
sorunlar ile ilgili yetersiz bilgi.
Zoura, Tunus’taki bozulmamış sahil ve kumullar.
Foto: A.Lopez
52
RAC/SPA’ya (1997) göre, Akdeniz’deki Özel
Koruma Alanları’nın %41’i küçük (1.000 ha’dan
daha küçük) ve sadece %15’i tamamen denizel
iken tamamının en az yarısı sadece kıyısaldır.
Bu alanların çoğunun yönetiminde, kurumsal
düzenlemeler oldukça zayıf, hatta eksik
ya da yetersiz olup karasal, denizel, yerel
veya ulusal otoritelere ait görevler birbiri
ile çakışmaktadır. Bu otoritelerin çoğunluğu,
sosyal ortamları ile, geleneksel olsun ya da
olmasın (balıkçılık, kum çekme, avcılık, tarım
veya turizm endüstrisi) kaynak kullanıcıları ile
problemlere sahiptirler. Bu alanların yaklaşık
yarısı yönetsel bir planın bulunmadığını
iddia etmektedirler ve her 3 Özel Koruma
Alanı’ndan 2’sinde sahada çalışan personel
5. Sistem planlaması?
(Davey,1998’e dayanmaktadır)
5.1 Hedefler
Sistem planlaması şunlar hakkındadır:
•
•
•
•
•
“Koruma alanlarını daha stratejik olarak ele almak gerekir; duruma göre
kaynak yönetimi kararları almak gerekir; ulusal turizm, ulusal biyolojik
çeşitlilik koruması veya sürdürülebilir kalkınma gibi diğer önemli planlama
stratejileri ile ilişkilendirme kolaylaştırılmalıdır.
Koruma alanlarının önceliğini ulusal değerler hakkında tanımlayacak
olursak; ulusal öncelikli koruma alanları birbirleri ile ilişkilendirilmelidir
ve farklı bakış açıları ile koruma alanlarının gelişimi öncelikli duruma
getirilmelidir; yapılması gerekenler uluslararası sözleşmeler altında
desteklenmelidir; ülkeler koruma yönetimde daha önleyici tedbirler
almaları konusunda desteklenmelidir ve etkin koruma alanı sistemleri
konusunda gelişim göstermelidirler; koruma alanlarındaki firmalardan, bu
alanlar için politik destek sağlamaları konusunda yardım talep edilmelidir.
Koruma alanlarındaki farklı birimler ve kategoriler ile koruma alanları ve
karalardaki diğer önemli kategoriler arasındaki ilişkiyi tanımlarsak; koruma
alanlarındaki sistem için, alanlarda sıkı bir koruma yönetiminin ve koruma
ile ekolojik faaliyetleri birleştiren bir yönetim sıkalasının yapısal bir çatı
altında işleyişi sağlanmalıdır.
Koruma alanlarının kapsamındaki boşlukları tanımlayacak olursak (fırsatlar
ve ihtiyaçlar için bağlantıları da içermektedir); koruma alanlarının durumu
için önerilen eklemeler, daha ikna edici ve mantıklı bir tavır içinde
planlanmalıdır.
Yönetim geliştirilirken, kaynaksal,
yönetsel ve finansal eksiklikler tespit
edilmelidir; uluslararası ve ulusal
fonlardan faydalanma olanaklarını
kolaylaştırmak
için,
koruma
alanlarına yatırım yapma öncelikleri
tanımlanarak
ve
bu
fonların
amaca uygun olarak kullanıldığına
dair güvence verilerek bu durum
sağlanmalıdır; sınırlarası iş birliği
çalışmaları da güçlendirilmelidir
(bakınız, örneğin; Thorsell, 1990).
Balerik Adalarındaki bir deniz feneri. Fotoğraf: GoB
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
bulunmaktadır. Sonuç olarak sadece bir “soru işareti” belirmesi durumunda eğitim
ve halkı bilinçlendirme çalışmaları yapılmakta ve her 5 ÖKA’dan birinde ziyaretçi
ve turistler üzerinde kontrol bulunmaktadır. Yöneticiler eğitsel anlamda, sürekli
ekipman ve temel koruma ihtiyaçları için fon desteği talep etmektedirler.
53
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
•
•
Güncel ve sonrasındaki olası etkiler tanımlanmalıdır.
Koruma alanlarındaki anahtar rol oynayan kişilerle olan ilişkiler ve bu
kişilerin kendi aralarındaki ilişkileri tanımlanmalıdır; anlaşmazlıkların
çözümüne yardımcı olması için, bu kişiler ile ilişkilerdeki dengeler
karara bağlanmalı, farklı paydaşların görev ve sorumlulukları açıklığa
kavuşturulmalıdır; koruma alanlarındaki faaliyetlerin, kaynakların ve
sorumlulukların daha iyi bir durumda yönetilmesi için, STK’ları ve özel
sektör paydaşlarını kapsayacak şekilde, görevler dağıtılmalı yani tek bir
merkezden yönetilmemelidir” (Davey, 1998).
5.2 İçerik
Plan şunları sağlamalıdır:
•
•
•
•
•
Alan kullanımı ile ilgili diğer bakış açıları ve ülkelerin kararlaştırdığı sosyal
gelişim ile koruma alanlarının düzenlemesi için mekanizmalar, kurumlar ve
prosedürler üzerine bir rehber hazırlanmalıdır.
Merkezi ve merkezi olmayan aşamalar arasında ve farklı bölgeler ile koruma
alanları arasında önemli düzenleme yöntemleri tanımlanmalıdır.
Mevcut olan ve önerilen koruma alanları, bunların durumları ve yönetimsel
sorunları tanımlanmalıdır.
Ülkelerin, koruma alanlarının öncelik kararları konusundaki yetkileri
tanımlanmalı veya yasallaştırılmaları tartışılmalıdır.
Sistemlerin gelişimi, fon desteği, yönetimi ve bu sistemlerin
komponentlerinin düzenlenmesi için durum ve sorumluluklar ayrıntılı
olarak anlatılmalıdır.
5.3 Dikkate alınması gereken anahtar noktalar
Birçok ülkede, korumada en büyük tehdit, koruma alanları sisteminin dışında
yer almaktadır. Koruma alanları yönetimi ve dış faktörler belirlenip birbirleri ile
bağdaştırılmadıkça, temel koruma sorunlarını çözümlemek oldukça zordur. Koruma
alanı sistemi planları, bu yüzden sadece koruma alanları üzerine odaklanmamalıdır,
fakat bunu gerçekleştirirken, toplumların sınır sorunları hakkındaki kararlarını göz
ardı etmemelidir.
Sistem yaklaşımı, koruma faaliyetlerinde önemli ilerleme sağlanması ihtimalini
arttırır. Ayrıca tamamen bütünleşik bir yaklaşımla korumanın diğer insan çabalarıyla
ilişkilendirilmesine yardımcı olur.
Plan, koruma statüsünün veya yönetim performansının uzlaştırılabilmesi gibi
faktörlerde ani bir değişim gösteremeyeceği gibi, birden bire, etkili bir koruma
alanı sistemi de yaratamaz. Ancak, yine de istenen başarılı sonuçlara ulaşmak için
potansiyel güçlü bir araç ve önemli bir basamaktır.
54
•
•
•
Çok hırslı hazırlanmış olmaları ve bütçe kısıtlamalarının önemsenmemesi;
çok geniş alanları kapsamaları ve kapsadıkları alanların sınırlarından çıkan
sorunların çok fazla detay içermesi,
Koruma alanları için politik desteğin arttırılamaması ve bu alanların
tanıtımlarının yeterince yapılmaması,
Dış desteğe, fonlara ve bilirkişilere çok fazla güvenilmesi.
6. Bir koruma alanı sisteminin özellikleri
(Davey,1998’e dayanmaktadır)
“Odağımızı bir koruma alanından ziyade, alanlar arasındaki ilişkilere
yoğunlaştırarak tüm koruma alanları ağını en geniş haliyle değerlendirirsek,
sistem planlaması, ulusal koruma alanları sistemine ait parçaların toplamdan
daha büyük olmasına ve toplam önem ve etkinliklerinin garanti altına alınmasına
yardım edecektir” (Davey, 1998).
Koruma alanları sisteminin dört ana özelliği vardır:
•
•
•
•
Temsil edebilirlik, kapsamlılık ve denge,
Yeterlilik,
Uyumluluk ve tamamlayıcılık,
Maliyet etkinliği, verimlilik ve tarafsızlık.
Bu kriterler arasındaki denge, kaçınılmaz şekilde kişisel bakış açısı ile ilgili ve her
ülkenin koşullarına bağlıdır.
6.1 Temsil edebilirlik, kapsamlılık, denge
Bu, özellikle, ülke biyolojik çeşitliliği için uygundur (genetik, türler ve habitatlar
gibi önemli aşamalarda) fakat karasal formlar ve kültürel alanlar gibi diğer
özellikler için de uygulanabilir. Tek bir ülke kapsamında, hiçbir koruma alanının
tüm biyocoğrafik alan olarak temsili olabilmesi imkansız olduğundan beri, temsil
edebilirlik, ayrı ayrı koruma alanları ağının gelişimine neredeyse her zaman ihtiyaç
duyacaktır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Koruma alanları için ulusal sistem planlarının başarısızlığının bazı sebepleri:
Dünya’nın bazı bölgelerinde, var olan koruma alanı sistemleri, etkileyici faunası
veya muhteşem manzarası ve özel ekolojik bölgeler için karakteristik olan hayvan
ve bitki türlerini yeterince kapsamayan kısımları ile çok fazla ilgi çekmektedirler.
Nadiren, var olan koruma alanlarında, biyolojik çeşitlilik hiçbir sistematik
yöntemle örneklenmemektedir, bu durumlarda fırsatçı bir şekilde, geçici sistemler
yaratılmaktadır.
55
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
56
Tipolojilerin plana uygun bir ölçekte olması ana gerekliliktir ve en uygun şekilde
bilime dayandırılmaktadır. Eğer tipoloji uluslararası kabul edilmiş planla ilişkili ise,
bu durum koruma alanlarına yardımcı olur.
Her bir çevre tipi örneği olarak uygun olabilecek alanları tanımlamak önemlidir.
Aday bölgeler, daha sonra, özellikleri ile ilgili, boyutları ile ilgili, durumları ve
bütün dikkat edilecek unsurlarına göre değerlendirilmeye ihtiyaç duymaktadırlar.
Bölgesel ve alt bölgesel temsil edebilirlik önemlidir. SPA Protokolü’ne (Madde 4)
göre Akdeniz’deki Özel Koruma Alanları’nda, “kıyısal ve denizel ekosistemleri
yeterli boyutta, uzun süre yaşamasını sağlayacak ve biyolojik çeşitliliğini
koruyacak temsili tipler olmalıdır”. Aynı maddeye göre Özel Koruma Alanları,
doğal alanlarının dağılımları, bilimsel, kültürel ve eğitsel olarak oldukça değerli,
tehlike altındaki veya endemik türlerin kritik bir şekilde hayatta kalabilirlikleri gibi
durumlar altında korunması gereken habitatlardır.
6.2 Yeterlilik
Ulusal koruma alanları sistemine ait alternatif
tasarılar arasında seçim yaparken, çok farklı
konuları göz önünde tutmak gereklidir. Koruma
alanlarının, son konumu, büyüklüğü ve sınırları
aşağıdaki faktörlerden etkilenmektedirler:
Biyolojik üretim (kırmızı bölgeler) özellikle
kıyılarda ve nehir kaynaklı nütrientlerin
karıştığı sularda daha fazladır. Kaynak:
Nimbus 7, NASA
Ekolojik Faktörler:
• Biyolojik çeşitlilik: türlerin zenginliği ve eşsizliği.
• Büyüklük: Habitat/alan ihtiyaçlarına göre ya da diğer türlerin ve onların en
az yaşayabilirliklerine göre popülasyon büyüklükleri belirlenir.
• Çevre/alan ilişkisi.
• Yabanıl hayat göçlerine izin veren veya bazen hastalık geçişi veya
predatörler gibi durumlardan korunmak için popülasyonun küçülerek izole
olması gibi durumlarda koruma alanları arasındaki iletişim; okyanuslarda
akıntılar sayesinde garantilenen iletişim, aynen kıyı/okyanus sisteminde
de düşünülmesi gerekir. Örneğin; the Pan-Avrupa Ekolojik Ağı (PEEN),
denizel koridorlaın oluşturulmasında Barselona Sözleşmesi, AB Habitat
Direktifi, Bern ve Bonn Sözleşmeleri gibi var olan hukuki belgelerin ve
nehir ağızlarında uygulanan BKAY ve ÇED gibi ulusal yasal prosedürlerin
kullanılmasını önermektedir.
• Doğal sistem birleşmeleri ve sınırları (ör; nehir havzaları arası set), volkan,
okyanus akıntıları, rüzgarlardan oluşan ya da diğer etkin jeomorfik sistemler.
•
•
•
Yönetsel müdahaleleri üstlenmek için ulaşılabilirlik ya da potansiyel
etkilere sahip etkinlikleri engellemek;
Doğallık: var olan bozulmalar veya dış kaynaklı tehditler ve değerler;
Geleneksel kullanım, işgal ve sürdürülebilirlik.
6.3 Uyumluluk ve tamamlayıcılık
Her bir bölgenin, niceliksel olduğu kadar niteliksel olarak da koruma alanlarındaki
ulusal sisteme değer eklemeye ihtiyacı vardır. En az harcama oranları kadar yarar
getirmezse, var olan alanlarda ya da koruma alanlarının sayısında çok küçük bir
artış olur.
Tamamlayıcılık (aday alanda bütününü temsil edecek başarılı bir hedef alanı)
yüksek tür çeşitliliğinden belki de daha önemlidir.
6.4 Maliyet etkinligi, verimlilik ve tarafsızlık
Ekolojik, sosyal ve ekonomik kriterler gözetilerek bir ulusal koruma alanı sistemi
tespit edilirken, sistemin başarıya ulaşması için hesaba katılması gereken can
alıcı bazı pragmatik kriterler (aciliyetin derecesi, boyut, tehdit derecesi, etkinlik,
fırsatçılık, uygunluk ve yenilenebilirlik) vardır. Örneğin; başarıya ulaşan koruma
alanı statüsünün harcamalarını minimuma indirmek (çok yaygın olarak yer edinme,
tazminat parası veya transfer harcamaları veya yönetsel mekanizmanın tespitindeki
harcamalar).
Koruma alanlarının tespit edilmesi ve yönetilmesi bir çeşit sosyal kontrattır.
Kurulurlar ve toplumlar için belli yararların farkına varılmasını hedefleyerek
kullanılırlar. Bu yüzden insanlar, bu alanların maddi olarak etkin, temsili değere
sahip olup olmadıklarını garanti altına almaya ihtiyaç duyarlar ve bu yerel halka
etkileri adaletinde yönetsel bir yol izlerler.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Yönetsel Faktörler:
7. Hukuki çerçevenin geliştirilmesi
(Kelleher, 1999’a dayanmaktadır)
Birçok ülke için, denizel kaynakların korunması ve yönetiminin, yaygın, bütünleşik
yaklaşımı, var olan kanunlar için yeterliliği sağlanamamış yeni çabalardır. Bu
yüzden, yeni bir DKA ilan etmeden önce, var olan kanunları iyice gözden geçirmek
ya da yeni kanunlar geliştirmek önemlidir.
57
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
7.1 Yaklaşımlar
Yeni özel hedefli kanunlardan, küçük değişiklikler ile şu an yürürlükte devam eden
kanunlara kadar, birçok değişik yaklaşım vardır. Birçok durumda, Deniz Koruma
Alanları balıkçılık mevzuatı altında ve diğerleri ise ormancılık mevzuatı altında
kurulmaktadır. Hiçbir ülkede, ülkelerin kültürleri, gelenekleri ve yasal durumları
detaylı bir şekilde anlaşılarak, doğru yaklaşım sağlanamamıştır. Aşağıda, takip
edilmesi gereken genel prensipler bulunmaktadır:
1. Kanunlar önerilmeden önce, Deniz Koruma Alanları’nın planlayıcılarının, çok
sayıda küçük Deniz Koruma Alanları’nı mı yoksa birkaç büyük çoklu kullanımlı
Deniz Koruma Alanları’nı mı savunacaklarına karar vermeleri gerekmektedir.
Deniz Koruma Alanları’nı ilan ederken, belkide yapılan en yaygın hata, balıkçılık
ve ulaşım gibi, bu alanların etraflarındaki geniş çevre hakkından tamamlayıcı
kontroller yapılmadan küçük Deniz Koruma Alanları’na göre kanunların
düzenlenmesidir.
2. İkinci temel soru, ulusal mevzuat detaylı bir idari bakış açısı çerçevesi
sağlayabilecek mi ya da sadece yönetim şekli için geniş bir kaynak mı
sağlayabilir? Bazen, alanda, kısa süreli ekonomik yararlar sağlayan yerel
insanların desteği, kaynakların aşırı sömürülmesini önlemeye yönelik güçlü
yerel baskı sağlanması ve buna yerel toplulukların liderlik yapması gibi destek
sağlanmaktadırlar. Diğer durumlarda da, yerel topluluklar denizel kaynakların
korunması ve sürdürülebilir kullanımı konularında yardım etmektedirler. Bu
nedenle, yerel toplulukların alanların yönetsel olarak korunması aşamasında
hangi hedeflere yönelik hareket etmeleri gerektiği ve bu koruma yönetiminde
başarıya ulaşmada yerel toplulukların durumunun ne olduğu, mevzuatta çok
açık ve özel maddelerle belirtilmelidir.
Deniz Koruma Alanları ile ilgili, daha kapsamlı yeni bir yasanın yürürlüğe girmesi
yıllar alabileceğinden, uzun vadade bazı yaklaşımlar uygun olmasa bile, var olan
mevzuatı veya diğer araçları (örneğin idarecilerin hükümleri) kullanıma sokmak
oldukça önemlidir.
Koruma işinde, önemli alanların koruma ve güvenliği, alanlar arasındaki bütünlüğün
sağlanması ve eş zamanlı olarak yeni yasaların tasarlanması aşamalarının herbirinin
aynı anda başlatılması gerekebilir. Eğer koruma işi iyi ilerlerse, bölgede yaşayan
yerel halk uzun süredeki yararların daha çok farkına varmış olabilir, yeni kanunların
devreye sokulabilmesi için ortam sağlanmış olur ve bunların kapsamı hakkında
bilgilendirme başlatılabilir. Mevzuat, ulusal politika için önemli bir anlam ifade
eder, fakat kapsamlı yeni mevzuatın yetersizliği, kritik DKA özellikli bölgesinin geri
dönülemez şekilde tahrip edilmesi gibi gecikmiş eylemlere izin vermemelidir.
Koruma yöneticileri, alanlara uzun süreli tahribatı minumuma indirecek, balıkçılık
izinleri, turizm düzenlemeleri, ticari lisanslar veya direkt hükümetler arasındaki
görüşmeler gibi ilave, tamamlayıcı veya alternatif önlemleri çok dikkatli bir şekilde
takip etmelidir.
Mevzuat seçilirken, basit düzenlemeler en iyi şekilde işlemelidir. Birçok ulusal
düzenleme, yararlarının fark edilmesini zorlaştıracak kadar karmaşıktır.
58
7.2 Mevzuat çerçevesi
Bir DKA ilan edilirken, ister geniş kapsamlı kanun, isterse bölgeye özel mevzuat
olsun, aşağıdaki maddeler belirtilmelidir:
a)Hedefler: Kanunda açık bir şekilde korumanın öncelikli hedef olduğunun
belirtildiğinden emin olunmalıdır, öncelikli hedefin değişimi ülkedeki mevzuattan
sorumlu en yetkili kişiye göre ve onun tarafından kararlaştırılmalıdır.
b) Sınırlar çizilmelidir.
c)Otorite ve prosedürlerin cümlelerinin yeterli ve uygun olması sağlanmalıdır;
Deniz Koruma Alanları’nı tespit edip, yönetebilecek olan kurumlar için yasal
temeller yaratılmalıdır ve diğer ulusal ve yerel otoriteler, uyumlu çalışma ve
anlaşmazlıkların çözümlerinin prosedürleri, özellikle yönetsel anlamda kıyı ve
balıkçılık doğruları aralarında ilişkiler kurulmalıdır.
d)Yönetim kuralları ve cezaların uygulanması; kanunun, DKA dışında ve bu alanın
özelliklerini, doğal kaynaklarını olumsuz etkileyebilecek ya da DKA içerisinde
gerçekleşen eylemlerin kontrolünü sağlaması için önlemleri içermelidir.
e) Bölge kısımlara ayrılmalı, herbir kısım için temel düzenlemeler olmalı, yönetim
planları, bu planların yeniden gözden geçilmesi ve izleme çalışmaları için
önlemler alınmalıdır.
f) Tavsiye ve danışma durumları ve karar için kriterler.
g) Tazminat.
7.3 Dikkat edilmesi gerekenler
•
•
•
•
Eğer yaklaşım olarak oldukça büyük Deniz Koruma Alanları seçilirse, her bir
DKA için ayrı yasal araçlar mı yoksa tüm Deniz Koruma Alanları için genel olarak
bir şemsiye kanun mu hazırlanacağına karar verilmelidir.
Eğer yaklaşım olarak küçük Deniz Koruma Alanları ağı seçilirse, bu alanların
toplum faaliyetlerinin temeline kurulmaları üzerine düşülmelidir ve mevzuat
tarafından desteklenmelidir.
Sağlanan yasal çatı, ulusların geleneksel yapıları ile tutarlı olmalıdır.
Mevzuat uluslararası bir bakış açısı sunmalıdır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Genel olarak, en basit ulusal kurallar, yüksek ihtimalle yerel seviyede devam
ettirilmektedir. DKA özel kuralları olabildiğince basit ve açık olmalıdır.
8. Sistem planının başarılı bir şekilde uygulanması için gerekenler
(Davey, 1998’e dayanmaktadır)
Planlamanın, olabildiğince geniş kapsamıyla birlikte bütünlüğü çok önemlidir.
Koruma alanları izole unsurlar değillerdir, fakat dikkatle hesaba katılması gereken,
geniş politik, ekonomik ve ekolojik sistemlerle birleşmişlerdir. Bu sebeple, koruma
59
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
alanı planlaması ve yönetimi, Ulusal Koruma Stratejileri ve Ulusal Biyolojik Çeşitlilik
Stratejileri ve Eylem Planı ile sistem seviyesinde bağlanmalıdır.
“Sistem planı, ülkeyi tamamiyle inceler; diğer planlamalar ile birçok farklı
ulusal sistem birimi arasında, ulusal seviyede düzenleme sağlamaktadır; istenen
özelliklere uygun sistemlerin birçok biriminin başarısı için program oluşturur”
(Davey, 1998). Bununla birlikte sistem planı, Ek 1’de Kelleher’e (1999) göre
özetlendiği gibi, bölge seviyesinde de yönetim planlaması için rehberlik
sağlamalıdır.
8.1 Yükümlülük ve politik destek
Koruma alanı sistemleri, birçok hedeften ve politik seviyedeki stratejilerden
sorumlu olmak ve geçerli olan mevzuat tarafından yönetilmek zorundadırlar.
Uygun sosyal, politik ve finansal destek olmadan koruma alanı sistemleri başarılı
olamaz. Anahtar rol oynayan hedef gruplar:
•
•
•
•
•
Destekleri kritik öneme sahip ve finansal ve kurumsal yardımları olacak, tüm
seviyelerdeki karar vericiler ve politikacılar. Bu şahısları belirlemek için, sistem
planlamasının gelişimi ve uygulamasında etkili karar vericilere ihtiyaç vardır.
Uluslararası sözleşmeler, politik desteği arttırmak için ve Barselona Sözleşmesi,
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Dünya Mirası ve Ramsar Sözleşmeleri altında
sağlanan diğer fırsatlar ile bağlantı kurularak kullanılanılabilirler.
Uluslararası fon kaynakları.
Koruma alanlarının devamlılığında destekleri önemli olan yerel topluluklar.
Halkın farkındalığını ve bilincini arttırmada yardımcı olacak ulusal ve yerel
medya.
Uzun, geniş kapsamlı teknik belgeler, politik ve yerel desteği nadiren arttırır. Sistem
planı, özet belgelerle ya da anlaşılabilir bir dille video şeklinde sunulmalıdır.
8.2 Kurumlar
Herbir DKA büyüklüğüne ve bunların koruma statülerine göre, sadece ulusal
hükümetlerin koruma alanı birimlerini içermeyen fakat farklı seviyelerde,
hükümetler ve STK’ların geniş aralıktaki fonksiyonlarını uygulayan, farklı kurumlar
gerekebilir.
Sistem planı, kurumlar için uygun kaynakları sağlayabilir olmalıdır. Aksi taktirde,
etkin kurumlar olmadan, etkin koruma alanları da olmaz.
8.3 Ortaklıklar
Tüm dünyadaki yaklaşım doğal kaynak yönetimini vilayet ya da yerel yönetimler,
60
Tüm kontrolün idari birimlerce yapılmasından, tüm kontrolün bölgesel olarak diğer
paydaşlarca yapılmasına kadar opsiyona sahip koruma alanı yönetimi için çok fazla
şeçenek mevcuttur (bkz. bir sonraki bölümdeki gönüllülükle ilgili kısım).
Ortakların, ulusal sistem planında rolleri göz önüne alındığında, aşağıdakiler not
edilmelidir:
Yerel halkın, koruma alanlarında çok sayıda ilgi alanları bulunmaktadır. Bu ilgilerini,
koruma ve yönetim konularında istenenlerle ilişkilendirmek ve fazlalaştırmak
gerekir. Toplulukların, koruma alanlarından direkt yararlarlanmaları, koruma
programına ilgilerini ve koruma başarısını arttırma olasılığını doğurur.
Yerel topluluklardan, turizm organizatörleri, su ve enerji sağlayan şirketler ve
medya gibi potansiyel olarak söz sahibi olan tüm önemli paydaşları kapsayan,
konsültasyon genişletilmelidir. Bu gibi kurum ve kuruluşların desteği olmadan,
koruma alanlarındaki etkin gelişim daha zor olabilir. Bazı paydaşlar ile olan hatalı
görüşmeler, anlaşmazlıklara sebep olabilir ve problemlerin sürdürülebilir ve yaratıcı
çözümlerini bulma şansı kaybedilebilir.
Ortaklar umulmadık yerlerden (yerel topluluklar, askeriye, özel sektör gibi)
bulunabilir. Açık iletişim ve karşılıklı yarar için alan arayışı ihtiyaçlardır. Ortaklıklar
ancak şu durumlarda yürür:
•
•
•
Karşılıklı ilgi olmalıdır.
Karşılıklı yarar olmalıdır.
Ortakların katkıda bulunabilecekleri olmalıdır.
Etkin ortaklıklar sahiplenme ve sorumluluk kavramlarını arttıracaktır ve bu sayede
uygulamanın etkisi ve sürdürülebilirliği artacaktır. Ortaklıklar yol gösterici olur.
Gerçekçi umutlar, ortakların başarılı ilişkileri ile sağlanır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
topluluklara dayanan gruplar, STK’lar, birleşmiş sektör ya da özel şahıslar gibi
merkezi idarelere göre yönetimden uzaklaştırmaktır. Bu yaklaşım, koruma
alanlarının başarılı olabilmesi için karşılıklı yarar sağlayacak ortaklıkların gelişmesi
gerektiğini göstermektedir.
STK’lar, toplumlar ile idari yöneticiler arasında, sıklıkla değerli ortaklardır.
Kaynakların hedefler doğrultusunda kullanımları ve korunmaları için, STK’lar
hareketlenme başlatmak konularında yardımcı olabilirler ve birlikte çalışmayan
gruplar arasında orta noktayı bulmada eşsiz bir role sahiptirler. STK’ların bu
koruma çalışmalarına katılımı, ortaklar arasındaki iletişimi kuvvetlendirir, yerel
toplulukların farkındalıklarını arttırır, yöneticiler ve önemli kurumlar arasında
daha etkin bağlantılar kurulması ihtimalini doğurur.
8.4 Finansman
Son on yılda, koruma alanı kurumlarının bütçeleri pek çok ülkede keskin bir şekilde
düşmüştür. Tahmini ihtiyaçlara Kısım 2.6’da değinilmiştir.
61
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Şekil 1. Gelişmiş ülkelerdeki mevcut Koruma
Alanlarının etkinaktif yönetiminde fon
eksiklikleri
Farklı çalışmalarda, tüm dünyadaki
koruma alanlarının finansal eksikliklerine
değinilmiştir. James ve diğ. (1999),
çalışmalarında
gelişmiş
ülkelerdeki
koruma alanlarının güncel finansmanının
yaklaşık 800 milyon A.B.D. Doları olduğunu
ve bu miktarın ihtiyaçların yaklaşık % 25’i
olduğunu tespit etmişlerdir. Bruner ve
diğ. (2003)’e göre, dünya kara alanlarının
%15’ini korumak için koruma alanı ağının
genişletme ihtiyacı göz önüne alındığında,
10 yıl boyunca yılda 25.000 milyon A.B.D.
Doları gerekmektedir. Bunlara ve Biyolojik
Çeşitlilik Sözleşmesi’nin (2005) diğer
yazarlarına göre, fon açığının gelişmekte
olan ülkelerde %71 ile %83 arasında
değişebileceği raporlanmıştır (Şekil 1).
AB’ye üye olmayan Akdeniz ülkelerinde, yıllık uluslararası yardımlar eklendiğinde
koruma alanları için ayrılan pay yılda 10-40 milyon A.B.D. Doları’dır. AB’ye bağlı
olmayan koruma alanlarında güncel elde edilebilir fonlar, yıllık ödenekte her bir
hektar için 2.5 – 5.5 A.B.D. Doları olarak sonuçlanan, 25-55 milyon A.B.D. Doları
aralığında değişebilmektedir (López Ornat ve Jiménez, 2006). Bu yazarlar, bizim
bölgemizde, AB üyesi olmayan ülkelerdeki koruma alanları için fon açığının yılda
yaklaşık 850 milyon A.B.D. Doları olarak belirtmişlerdir, dolayısıyla bu miktar
yaklaşık %10 civarında yatırım ihtiyacını kapsamaktadır.
Sınırlı fonlar yönetimde genellikle ana sınırlayıcı olduğundan beri, sistem
planlamasının başarısı, fon ve yatırım stratejilerindeki gelişimin açıklığa
kavuşmasına dayanmaktadır.
Ulusal veya uluslararası merkezi ne olursa olsun, Akdeniz’deki koruma alanlarına
fon desteği için tüm halka ait sektör kaynakları, kısa vadede büyük ölçüde yetersiz
kalacaktır ve koruma alanı otorite ve yöneticileri daha geniş spektrumda finansal
mekanizmaya başvurmaya gereksinim duyacaklardır:
•
•
•
Yeniden düzenlenen devlet desteği politikaları, çevresel etki ve belirli vergilerle
dengelenmektedir. AB bütçeleri dahilinde, koruma alanlarının, o yılın %3-6’lık
devlet desteği ile “doğal kaynaklar” (aslında tarım ve balıkçılık anlamında)
olarak tahsis edilmesi kararlaştırılmıştır.
Koruma alanlarına giriş ücretleri, izinler, kaynakların dışarıya çıkarılması
ücretleri ve en önemlisi ekosistem hizmetleri ile ilgili harcamalar gibi piyasa
ile ilişkili mekanizmalar geliştirilmelidir.
Ekonomik ve sosyal sektörler ile yardımları arttırabilecek imkanlar sunabilecek
özel şirketlerle ortaklıklar göz önünde bulundurulmalı ve geliştirilmelidir.
Farklı tipteki ücretleri kapsayan farklı araçlar (giriş ücretleri, izin ücretleri,
rekreasyonel faaliyet ücretleri, dalış ücretleri, yakıt vergisi gibi farklı vergiler,
doğa için borç senetleri ve koruma fonları) tespit edilmelidir.
62
Kıyısal Deniz Koruma Alanları için önemli bir gelir kaynağını, Akdeniz’deki Deniz
Koruma Alanları’nda günde en az 120 Avro ödenen, dalış faaliyetlerine olan ilgi
oluşturmaktadır. Bazı denizel doğa parkları, sadece giriş ücreti ile tamamiyle
finanse edilmektedir.
Bunlarla birlikte, fon eksikliğinin kaynağı, koruma alanlarında hafife alınmaktadır.
Koruma alanları, yüksek ekonomik değere sahip birçok yarar ve hizmet
üretmektedir, hizmetler tam olarak, anlaşılamamakta, tanımlanamamakta
ve değer verilmemektedir, bu hizmetlerin korunması için kullanıcılar teşvik
edilmemektedir. Koruma alanları sadece turizm hizmeti vermemektedirler, aynı
zamanda temiz suyun çiftçilere ve şehirlere ulaşması, doğal felaketleri önlemeyi,
biyolojik çeşitlilik stokları ile ticari olarak değerli balık stoklarının varlığı gibi
faydalar da sağlamaktadır. En iyi fırsatlar, su ve su gücü üretimlerinden ve turizm
endüstrisinden ortaya çıkmaktadır. Güncel çalışmalarda (Merlo ve Croitoru, 2005),
18 Akdeniz ülkesinde ormanların yaklaşık toplam ekonomik değeri her yıl için 133
avro/ha olarak belirlenmiştir; Akdeniz bölgesinde orman hizmetleri, tek başına,
onların korunması için yapılan harcamalardan çok daha fazla ekonomik yarar
sağlamaktadır.
Fon desteği veya koruma alanlarının yönetimi, imkanları ve hizmetleri için
yerel sektörlerin tek sorumluluğa sahip olmalarını gerektirecek hiç bir gerekçe
yoktur. Koruma alanlarının yönetimindeki harcamalar, ortaklaşa kararlar ile
paylaştırılmalıdır. Akdeniz her yıl yaklaşık 150 milyon turiste ev sahipliği yapmaktadır
ve bunların büyük kısmı kıyı bölgelerini tercih etmektedir. Bu durumda koruma
alanları değeri artan turizm ürünleridir. Koruma alanlarının korunmasında turizm
desteğinin seviyesi, koruma alanlarının yöneticilerinin bu sektör ile verimli ilişkiler
kurabilmelerine dayanmaktadır. Diğer özel şirketler, koruma alanlarındaki doğal
varlıkların kullanımı için alan bağışı veya ücretlerin ödenmesi konusunda destek
sağlayabilirler.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Turizm ve rekreasyon, koruma alanının yararlarının değerini arttırır. Koruma
alanlarında önemli geliri doğrudan ücretlendirmeler sağlamaktadır (giriş ücretleri,
rekreasyonel faaliyetlere için izinler, otel konaklaması için doğrudan olmayan
ücretlendirmeler, kalkış havaalanı ve diğerleri). Akdeniz bölgesinde sadece 8 ülke
turizm ile ilişkili önemli olanakların avantajlarını kullanabilmektedir. Çok az bir
sıklıkta, koruma alanlarına devletten aktarılan bir gelir olmaktadır ve bu miktarlar
koruma alanı sistemini yürütmeye yetmemektedir (López Ornat ve Jiménez, 2006).
Genel durumda, koruma alanları hiç fiyat talep etmemekte veya çok düşük fiyat
talep etmektedirler.
Sistem planı, fon önceliklerini tanımlamalıdır ve muhtemel kaynakları fon desteği
için teşvik etmelidir. Koruma alanı yöneticileri tecrübeli olmalıdır. Bu özellikler,
diğer paydaşlar ve ortakların biyolojik çeşitliliği korumasında ekonomik ve sosyal
ilgilerinin şekillendirilmesinde yardımcı olabilir.
Yönetim planları, sadece fon desteği önceliklerini değil aynı zamanda fon
kaynaklarını da tanımlamalıdır. Planlamacılar ve yöneticilerinin, sistemlerin
finansal anlamda yaşayabilmelerinin, sadece devlet bütçelerinin desteği ile
olması gerekmediği bilinci ile, ulusal koruma alanı sistemleri için tüm olabilir ve
uygulanabilir finansman araçlarını tanımlamalarına ihtiyaç duyulmaktadır.
63
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
8.5 Eğitim
Akdeniz’de koruma alanı yönetimi eğitimi öncelikli durumdadır. Bununla birlikte, bu
ihtiyaç geleneksel olarak kaynak kullanımı üzerine bakış açılarına odaklanılmasından
daha kapsamlı olmalıdır. Yerel halkla olan ilişkilerin düzenlenmesi, tartışma ve
olumsuzlukların sonuca bağlanmasında uzman yaklaşımlar, finansal stratejiler,
araçlar ve ortaklar arasında harcamaların paylaşılması gibi konuları da içeren
eğitimler yapılmalıdır.
Birçok ülkede, pratik anlamda tecrübeye sahip yerel veya idari aşamalarda insan
gücüne ihtiyaç vardır, dolayısıyla yapılacak kapsamlı ve nitelikli eğitimler alanlarda
yapılacak projelerde ve çalışmalarda önem taşımaktadır.
Özellikle gelişen ülkelerde, üniversitelerde uygulamalı araştırma kapasitelerinin
oluşturulması gerekmektedir, özel olarak çevre yönetimi üzerine bütünleşmiş ve
multidisipliner yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Üniversite ve diğer kurumların
personellerinin birlikte çalışması, bu alanlarda arzulanan durumdur. Böylece
yöneticiler, araştırma durumunun kapasitesini ve sınırlamalarını, araştırmacılar ise
yönetimin önceliklerini ve sınırlamalarını çok daha iyi anlayabilirler.
Koruma alanı yöneticileri, koruma alanlarının işletme planları, fon desteği ve ilgili
paydaşlar ile ortakların durumları için başarılı olacak yeni teknikler geliştirmelidirler.
Maalesef, Akdeniz ülkelerinde uygulanan eğitimler koruma alanlarının finansmanı
hakkındaki eğitimlere hala çok uzaktır.
Bu kapsamda, ulusal sistem planının rolü, ülkelerin eğitim ihtiyaçlarını belirlemek
ve ulusal ya da bölgesel kurumları veya gerekli olduğu yerlerde uluslararası
yardımları kullanarak, bu eğitimler için stratejiler geliştirmektir.
8.6 İzleme ve değerlendirme
Ulusal sistem planları, plan ve gerçek arasındaki uyumu sağlamayı garanti altına
alacak izleme ve değerlendirme düzenlemelerine yer vermelidir.
İzleme düzenlemeleri, tek bir koruma alanındaki seviyeleri kapsamalıdır, böylece
sistemin tümünün performansını değerlendirmeye izin verecek uygun veri toplanıp,
değerlendirebilir. Bu kitaptaki 5. Kısım bu önemli konu hakkındadır.
Plan, uzun süreli kurulan koruma alanlarının hedeflerine ulaşabilmesi için,
(sıklıkla geçmişte yapılmamış) kapasiteyi geliştirmelidir. Araştırmaları arttırmak ve
organize etmek için etkili mekanizmaların birleştirilmesi, izleme ve değerlendirme
şu aşamalarda önem taşımaktadır:
•
•
•
•
•
64
Koruma alanları için desteğin oluşturulması,
Etkili yönetim stratejilerin ve uygulamaların tasarlanması ve düzenlenmesi,
Yönetsel anlamda performansı arttırmak için kurumların tanınmlanması ve
yeniden biçimlendirilmesi,
Koruma alanları için optimum düzenlemeler, gereksinimler ve diğer paydaşların
alan ile ilgileri arasındaki dengelerin sağlanması,
Koruma alanları ağının yönetimi veya pozisyonu için stratejik bir bakış açısı ile
alternatiflerin yeniden şekillendirilmesi.
Borrini-Feyerabend, G. 1996. Collaborative management in protected areas:
tailoring the approach to the context. Issues in social policy, IUCN, Gland
(Switzerland), 67 pp.
Boudouresque, C.F. 1995. The Marine Biodiversity in the Mediterranean: status of
species, populations and communities. RAC-SPA UNEP.Tunis.
Bruner,A., Hanks, J. ve Hannah, J. 2003. How much will effective protected are
system cost? IUCN VthWorld Conservation Congress. Durban.
CBD. 2005. Options for mobilizing financial resources for the implementation of
the Programme of Work by Developing Countries and Countries with Economies in
Transition. Secretariat of the CBD and UNEP. Monteccatini, Italy 13-17 June 2005.
UNEP/CBD/WG-PA/1/3
Davey, A.G. 1998. National System Planning for Protected Areas. IUCN, Gland,
Switzerland and Cambridge, UK.
Domenech, J. 2002. La biodiversidad del mar Mediterráneo: situación actual y
papel en el funcionamiento del ecosistema. Simposio Internacional. Biodiversidad
Mediterránea: bases para su gestión y conservación. Centro Iberoamericano de la
Biodiversidad (CIBIO), Universidad de Alicante. Febrero 2002.
IUCN. 1994. Guidelines for Protected Area Management Categories. Cambridge,
UK and Gland, Switzerland.
IUCN. 1997. Parks for Biodiversity. Policy Guidance based on experience in ACP
countries. Gland, CH.
James, A.N. & Green M.B.J. & Paine J.R. 1999. Global Review of Protected Areas
and Staff.WCMC. UK.
Jiménez, J. 2000. El Uso Turístico en las reservas marinas del litoral Mediterráneo.
I Congreso Nacional de Reservas Marinas, Murcia, España
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
KAYNAKLAR
Kelleher, G. 1999. Guidelines for Marine Protected Areas. IUCN, Gland, Switzerland
and Cambridge, UK.
López Ornat, A. ve S. Jiménez. 2006. Sustainable financing sources for protected
areas in the Mediterranean. UICN Mediterranean Cooperation Centre, Málaga.
Merlo, M. ve Croitoru, L. 2005. Valuing Mediterranean Forests: towards total
economic value. Cabi Publ., CAB International, Cambridge, MA, USA. 397 pp.
O´Briain, M. & Rizo, J. 2001. The State of Implementation of Nature Directives
with particular reference to the Marine environment. Introduction and overview
of the situation. Application of Natura 2000 in the Marine Environment. Workshop
at the International Academy for Nature Conservation (INQ) on the Isle of Vilm
(Germany) from 27 June to 1 July 2001. pp. 49
65
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Ramos, A.A. & McNeill, S.E. 1994. The Status of Marine Conservation in Spain.
Ocean & Coastal Management 24:125-138.
66
RAC/SPA 1997. Assessment on the Management of marine and coastal Specially
Protected Areas in the Mediterranean. A. López Ornat, Consultant.Tunis.
Roberts, C.M. ve Hawkins, J.P. 1997. How small can a marine reserve be and still be
effective? Coral Reefs 16: 150.
Salm, R.V., J. Clark ve Erkii Siirila. 2000. Marine and Coastal Protected Areas. A
guide por planners and managers. IUCN,Washington DC.
Thorsell, J., ed. 1990. Parks on the borderline: experience in transfrontier
conservation. IUCN, Gland.
Werner, R. 1999. Prospects for the establishment of “No Fishing Zones” in the
Mediterranean Sea. Endangered Seas Campaign,WWF International.
DENIZ KORUMA ALANLARI’NIN PLANLANMASI VE YÖNETİMİ
(Kelleher, 1999’dan alınmıştır.)
Bölgesel seviyede, ulusal sistem planlaması ve yönetim planlaması arasında açık
bir fark vardır. Sistem planlaması tüm ülkeyi inceler; diğer planlarla ulusal sistemin
çeşitli farklı birimleri arasında ulusal seviyede düzenleme sağlar. Bu nedenle,
sistem planı, bölgesel seviyede yönetim planlaması için rehberlik yapmalıdır.
Bunun için, sadece sistem birimleri için yönetim planlamaları yapılırken, ulusal
sistem planlarının kısımlarıyla biçimlendirilmemeli, sistem planı, yönetim planları
için geniş bir çerçeve oluşturmalıdır.
KORUMA ALANI PLANLAMASI VE YÖNETİMİ ESASLARI
Koruma Alanlarını Geniş Kapsamlı Planla ve Yönet
Koruma alanları, etrafındaki çevreden izole edilmemelidir. Diğer politik, ekonomik
ve ekolojik sistemler ile bağlantılı geniş ortamlara eklenirler.
Sürdürülebilir Kalkınma İçin Korunan Alanı Sistemlerini Geniş Kapsamlarla
Bütünleştir
Koruma alanı sistemleri, Ulusal Çevre Eylem Planları, Ulusal Koruma Stratejileri
ya da Sürdürülebilirlik için Ulusal Stratejiler’de belgelendiği gibi, daha kapsamlı
koruma stratejilerinin parçaları olmalıdırlar.
Korunan Alanların Etrafındaki Çevrenin Bir Parçası Olarak Planla ve Yönet
Koruma alanlarının çevresinde etkili alan kullanımı planlama sistemleri, kontrol,
yapı, inşaat, tarım, ormancılık ve diğer etkinliklerle uyarlamak oldukça önemlidir.
Koruma alanları arasındaki ekosistem iletişiminin yarı doğal ve doğal habitat
koridorlarıyla sağlanması ve tampon bölgelerin oluşturulması gereklidir.
Halka Koruma Alanlarının Yararlarını Belirt ve Açıkla
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
EK I
Doğal kaynakların korunmasına dair ekonomik faydaların değerlendirilmesi çaba
gerektirir, bu sayede in situ (yerinde) koruma tedbirlerinin desteklenmesi adına bu
konu halkla tartışılabilir.
Bu değerlendirmenin içerdiği değerli yaklaşımlar:
•
•
•
Koruma alanlarının ekonomik değerleri için metotlar geliştirmek.
Özellikle maddi durumlarla ilgili zor hesaplamaları içermek koşuluyla, belirli yararlar üzerine görevlendirme ve birleştirme çalışmaları yapmak.
Herbir koruma alanının değerlerinin kapsamlı envanterlerini hazırlamak.
67
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Yerel Toplulukları Dahil Et ve Yetki Ver
Uzun dönemde sadece yerel halkı işin içine dahil eden katılımcı yönetim yaklaşımları
başarılı olabilir, ayrıca daha az masraflıdır ve anlaşmazlıkları önler.
• Koruma alanlarının planlanmasına yerel toplulukları dahil et
• Koruma alanlarının yönetimine yerel toplulukları dahil et
• Koruma alanları için seçilmiş geniş bir bölgedeki halkı bilgilendir
DKA’NIN PLANLAMA VE YÖNETİMİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BAZI HUSUSLAR
• Planlamaya başlamadan önce hedeflerin açık şekilde belirtildiğinden emin
olunmalıdır.
• Planlama ve gelişim safhasında harcanan zaman ve para, daha sonraki yönetim
aşamalarında defalarca telafi edilebilir.
• Özellikle planlama aşamasında, yönetim kapasitesi belirlenmelidir.
• Uzun süreli fakat uyarlanabilir bakış açısına sahip olunmalı, yönetim yeniden
gözden geçirilmeli ve planın dışına çıkılmamalıdır.
• Planlama ve yönetimde, bir Sistemler Yaklaşımı benimsenmelidir.
• Disiplinler arası bir proje ekibi bir araya getirilip sorumlulukları iyi tanımlanmalıdır.
• Proje yönetiminin yerleşik prensipleri kullanılmalıdır.
• Tespit edilen kararlar açık olmalı ve uygulanmalıdır.
• Neredeyse tüm DKA yönetimlerinin, insan faaliyetlerinin yönetimini de kapsadığı
unutulmamalıdır.
• Önemsiz anlaşmazlıklardan uzak durulmalı ve bu anlaşmazlıklar çözümlenmelidir.
• Halk ve sektörün kendilerini kuvvetlendirecek mekanizmalarının oluşturulması
gereklidir, fakat bunlar yasal resmi prosedürlerle sağlamlaştırılmalıdır.
• Yeni veri ihtiyaçlarının üzerinde fazla durulmamalıdır. Genellikle planlama için
gereken bilgi zaten vardır ve sadece bir araya getirilmesi gerekiyordur.
ALAN YÖNETİM PLANI
Özel bir bölge için yapılan Yönetim Planı periyodik olarak güncellenen bir çalışma
belgesidir. Düzenlemeleri ve karmaşıklığı sebebi ile bölge ihtiyaçları uygun hale
getirilmeli, uygun modeller fikir verici olmalı fakat aşırı kuralcı olmamalıdır. Her
bölge kendi ihtiyaçlarına göre plan ister.
DKA’lar tasarlanırken, planlama safhasında dikkate alınması gereken noktalar vardır:
•
•
•
•
•
•
•
68
Dahil edilecek habitat tipleri;
Koruma alanının ve farklı kısımlarının büyüklüğü;
Bölgedeki dış kaynaklı etkiler ve etkileri azaltacak prosedürler;
Anlaşmazlıkların çözümlenmesi ve yerel topluluklar ve kurumlar ile iş birliğinin
düzenlenmesi;
Uygunsuz kullanımları ayırt etmek için, gerektiğinde etkinlikleri bölgelere ayırma;
Sınırları belirleme;
Personelin eğitimi;
•
•
Ziyaretçilerin alan kullanımlarının uygunluğunun analiz edilmesi ve güvenlik
tedbirleri;
DKA imkanlarının yerleşimi;
Gözetim ve taşıma için kullanılan bot ve motorların tipleri.
Bölge Planlaması Rehberi
1. DKA için bölgesel yönetim planı işlevsel bir rehberdir ve özel yönetim
sorunlarının çözümü için eylemleri tanımlar. Nitekim bu rehber yönetim
için de bir araçtır.
2. Yönetim planının genel olarak, ana hedefi, bölgenin doğal kaynak
değerlerini (deniz kıyıları, özel habitatlar, ekolojik durumlar) oluşturmak
ve amaca uygun olarak kullanımlarını sağlamaktır.
3. Yönetim planı, doğal değerlerin korunmasını, ekonomik kullanımların
optimize edilmesini ve geleneksel kullanımlarla birleştirilmesini
amaçlamalıdır. Kısımlara ayırma boyunca, uygun olmayan eylemlerin
yapılmamasını, bu özel kullanımlara sadece uygun bölgelerde izin verilmesi
sağlanmalı ve sürdürülebilir kullanımların seviyeleri tanımlanmalıdır.
4. Yönetim planı, paydaşlar arasındaki düzenlemeler (yönetim otoritesi, idari
yönetimlerce belirlenmiş departmanlar, komşu topluluklar ve diğer kullanıcı
grupları), kurumlararası düzenlemelerin başarısını görev edinmelidir ve
DKA uygulama ve yönetimi arasında iletişimi kolaylaştırmalıdır.
5. DKA planı tamamlanıncaya kadar, bölge yönetimiyle ilgili girişimler
ertelenmemelidir. Uzun bürokratik prosedürler veya planın tamamlanmasını
geciktirecek diğer faktörlerin gözlendiği ülkelerde, geçici yönetim belgeleri
(işlevsel plan) formülüze edilmeli ve uygulanmalıdır.
6. Yönetim planlarının, yorumlayıcı belgeler ve yerel yönetime en uygun
şekilde tasarlanarak işlevselliği sağlanmalıdır. Planlama çalıştayları,
yakındaki halkla belirli idarecilerin en iyi şekilde koruma alanları ile
ilgilerini paylaşabilecekleri ve ilginin toplanabileceği paylaşımlar olmalıdır.
7. Planlamada, Deniz Koruma Alanları’nın yerel halk üzerine etkisi incelenmeli
ve olumsuz etkilerinin engellenmesine yönelik alternatiflerin bulunması
gerekmektedir. Planlamada, güncel kullanımların tanımlanması,
gönüllülerin katılımı ve yerel kuruluşlarla olabilecek anlaşmazlıkların
engellenmesi için yerel halkın görüşünün alınması önemlidir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
•
Kaynak: Salm et-al. 2000. Marine and Coastal Protected Areas. A Guide for Planners and Managers. IUCN
Planın, uygun kaynak yönetimi için gerçekçi hedefler kurgulaması oldukça önemlidir.
Aksi taktirde, plan yanlış umutları teşvik eder ve hatalara neden olur.
Planlar, yöneticiler için uzmanlık alanlarına dayanan belirli faaliyetleri
değiştirebilecek ve uygulanması aşamasında yeni veri girişine izin verecek
esneklikte olmalıdır. Her yönetim planı, kendini yenileyebilmek için bir program
ve etkinliğini değerlendirme mekanizmalarını kapsamalıdır. Genel kural olarak,
planlar 3 ila 5 yıllık bir ömre sahip olmalıdırlar.
69
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
3. Deniz Koruma Alanları’nın Planlanmasında
ve Yönetilmesinde Paydaş Katılımı
Arturo López Ornat ve Maya Ormazabal (PANGEA Consultores S.L.)
1. Giriş
Koruma alanlarının yönetilmesindeki en yaygın
problemlerden biri, özellikle gelişmekte olan ülkelerde,
doğal kaynakların kullanımı sınırlandırıldığı zaman
koruma alanlarının fırsatının maliyetinden dolayı,
yerel toplulukların muhalefeti olmuştur. Özellikle
de Akdeniz’de, kaynaklar için rekabetin ve insan
faaliyetlerinin farklı sektörlere ilgilerinin olmadığı bir
kıyısal alan bulmak zordur.
Nüfusu 10.000’den fazla Akdeniz
şehirlerindeki büyüme (1950-1995
dönemi). Kaynak: Plan Bleu 1999
Bu bölüm, etkilenmiş grupların dahil edilmesinin neden
kaçınılmaz olduğunu analiz etmektedir. Aynı zamanda
katılımcı sürecinin farklı aşamalarını, katılımın risklerini
ve maliyetini ve en yaygın alan tekniklerini de, geçen
yirmi yıldır dünya çapında kazanılan deneyimleri
sentezleyerek sunmaktadır. Deniz Koruma Alanları’nın
katılımcı planlanması ve yönetilmesi gittikçe uzayan
bir uygulama olmuştur ve hem teknik gruplar hem de
uluslararası sözleşmeler tarafından tavsiye edilmiştir.
1.1. Paydaş katılımının önemi
“Paydaş” terimi, bir alanda etkin rolü veya çıkarı, yasal bir ilgisi olan veya
sonuçlardan etkilenen bireyleri ve organizasyonları ifade etmektedir.
Bu bölüm, DKA’da paydaşların katılımının, uzun dönem amaçların gerçekleştirilmesi
açısından neden gerekli olduğunu özetler.
70
Katılım genel olarak, insanları etkileyen kararlar üzerinde insanların etkileyebildiği
ve kontrolü paylaşabildiği sosyal bir süreç olarak tanımlanır. Bu, perspektiflerin
çeşitliliğine ve otoriteler, yerel halk ve STK’lar arası karmaşık etkileşimlerin
çeşitliliğine, başından itibaren tanınması için, izin verir böylece anlaşmazlıklar
önlenebilir ya da bu anlaşmazlıklar pozisyonların sağlamlaştırılmasından önceki
sürecin başında konuşulabilir. Uzun vadede, her ne kadar daha karmaşık bir durum
oluştursa da, sadece katılımı cesaretlendiren planlamaların ve yönetimlerin başarılı
olması beklenir.
Paydaşların dahil edilmesi, denizlerin doğal bağlantılarının olduğu bir alanın diğer
alan üzerindeki etkisine neden olduğu deniz çevrelerinde özellikle önemlidir. Yerel
topluluklarla olan ortaklık, geleneksel balıkçılık alanlarının kullanımı gibi yönetimle
ilgili birçok topluluğun yasallığı açısından da düzeltilebilir.
Gerçekte koruma alanları, ekonomik gelişme ve daha iyi bir yaşam kalitesi için
yerel halkın ihtiyaç beklentilerini karşılamak birbirinden ayrılamaz. Katılım,
etkilenen taraflar arasında güven ve itimat kurar ve ortak görüşün oluşmasına
yardım eder.
Katılım yerel perspektifin anlaşılmasına, kaygılarına değer verilmesine ve yerel
bilgilerin kullanılmasına olanak sağlar. Paydaşlar dahil edilirse yerel kapasiteler
harekete geçirilir ve güçlendirilir, anlaşmazlıklar önlenir ve işbirlikçi sosyal
atmosfer oluşturularak koruma çabaları çok daha verimli, etkili ve uzun süreli olur.
Koruma alanlarında katılım, yerel paydaşlar ile koruma ve sürdürülebilir kalkınma
hakkında ortak bir vizyon geliştirmesine yardım edecek ve alanın korunması için
yerel iş birliğini teşvik ederek yerel halkın parkı gururla sahiplenmesini sağlayacaktır.
Başka bir deyişle katılım parkın katı korunması yerine, yerel kültür, kullanım ve
düzenlemeler ile çevresindeki sahada sürdürülebilir bir toplum oluşturmasını teşvik
etmesi anlamına gelir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Doğa korumanın, özellikle yerel topluluklarda, paydaşların gelenekleri ve hakları
ile ilgili anlaşmazlığa neden olduğu genel olarak farz edilir. Gerçekte, koruma
alanları ve ekonomik gelişme ve daha iyi bir yaşam kalitesi için yerel halkın ihtiyaç
beklentilerini karşılamak birbirinden ayrılamaz. Pek çok DKA anlaşmazlıklar, kaynak
kullanıcıları ve koruma amaçlı aktörlerin sorun idrak etme yolları arasındaki temel
farklılıklara dayanır. Örneğin, Yönetim planları yasal bir belge olabilir ama aynı
zamanda da araştırılmasının kontrolüne yönelik eylemler tarafından anlaşılmalı ve
üstlenilmelidir.
Otoritelerin Rolleri
Katılım, karar üretim sürecinin yerine geçmez ama karar alımına yardım eder
ve onun başarısına katkıda bulunur. Hangi sorunun ulusal ve merkezi seviyede ve
hangisinin daha bölgesel olarak değerlendirilebilmesi için planlama ve yönetimde
dikkate alınması gerekir.
71
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Katılım, ilgili grupların (hem hükümet hem de sivil toplum) strateji tasarlanması,
bilgi takası, karar alımı ve uygulama gibi konuları içeren uygun görevlerde tam
katılımı anlamına gelir.
Paydaş katılımı, korunan alan otoriteleri temsilcilerinin karar alma ve
sorumluluklarını devrettikleri ve kaybettikleri anlamına gelmez. Deniz Koruma
Alanları’nda paydaş katılımında ana risk, koruma amaçlarının paydaş öncelikleri
nedeniyle tehlikeye dönüşebilmesi ve DKA güçlü çıkarlar karşısında hükümet
katılımı olmadan korumasız kalmasıdır.
Katılımda, özel çıkarlar göz önüne alınmalı ve bunlara saygı duyulmalıdır ama nihai
amaç genel çıkarların üst amacının belirlenmesidir.
Paydaş katılımı, korunan alan otoriteleri temsilcilerinin karar alma ve
sorumluluklarını devrettikleri ve kaybettikleri anlamına gelmez.
Merkezi hükümetin rolü; liderlik, teşvik edici yapılar ve finansal kaynakların
paylaştırılmasını sağlamak konusunda çok önemlidir, ama merkezi hükümet çoklu
paydaş katılımcı sürecinin bir parçası olabilir ki bu durum yerel yetkilileri, özel
sektörü ve marjinal gruplar, genç ya da yaşlı yerli halk ya da kadınlar gibi sivil
toplumu gerektirir.
1.2. Uluslararası hukuki şartlar
Paydaş katılımı, özellikle yasal uygulamalar
için kapasitenin ve potansiyelin sınırlandırıldığı
yerlerde doğal kaynakların ve biyolojik
çeşitliliğin korunmasının uzun dönemli başarısı
için kilit bir bileşen olarak kabul edilir. Aslında
bu, pek çok uluslararası sistemlerde değinilen
doğal korumadır, özellikle de koruma alanları ile
ilişkili olanlarda. Rio de Janeiro’daki Birleşmiş
Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’ndaki
İlkeler Beyannamesinin (UNCED 1992), 10.
İlkesinde ileri sürülen şudur: Çevre sorunları,
amaca uygun düzeyde, ilgili tüm vatandaşların
katılımı ile en iyi şekilde ele alınır…
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin başlangıcı
(1992) aşağıdaki hususları içermektedir:
Kıyısal alanlarda insan faaliyetleri sonucu kaynak
rekabeti bulunmayan bir yere denk gelmesi
zordur. Foto. A.Lopez
72
“Geleneksel yaşam tarzlarını devam ettiren
birçok yerli ve yerel topluluğun biyolojik
kaynaklara geleneksel olarak yakından
bağımlı olduğunu dikkate alan ve biyolojik
çeşitliliğin korunması ile bunun unsurlarının
sürdürülebilir kullanımı bakımından anlamlı
“Ayrıca, biyolojik çeşitliliğin korunmasında ve sürdürülebilir kullanımında
kadınların üstlendiği yaşamsal rolü kabul etme ve biyolojik çeşitliliğin korunması
için kadınların her düzeyde politika belirlemesi de ve uygulanması da tam
katılımına ihtiyaç duyulduğunu teyit etme”
Yönetim sistemleri; doğanın, kültürel ve sosyoekonomik ve yasal unsurların birbirinin
içine giren karmaşıklığından etkilenir. Bu unsurlar arası etkileşimler, Akdeniz
bölgesinin eşsiz özelliklerinin bir kaynağıdır: insanlar uzun zamandır Akdeniz’in
çevresinde bulunmuştur ve medeniyetler çevre ile sıkı bağlantı geliştirecek
zamana sahiptiler ve onu büyük ölçüde değiştirdiler. Bir de, eğer politik, yasal,
sosyoekonomik ve değerler sisteminden bahsedildiğinde Akdeniz içinde K-G (N-S)
ve D-B (W-E) işaretli geçişler vardır.
Bununla birlikte; biyolojik çeşitlilik, genel tarihi ve kültürel geçmiş somut
ve birleştirici bir bağ sağlar. Barselona Sözleşmesinin çatısı altında, Akdeniz
Açısından Önemli Olan Özel Koruma Alanları (AÖKA) sistemi, Deniz ve Kıyı Koruma
Alanları’nda etkin bir yönetime ulaşılması için bölge çapında ortaklaşa bir çaba
sonucunda sunuldu. Akdeniz’deki Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik ile
ilgili Protokolün 7. maddesinde adlandırıldığı gibi, önlemler belirlendiği zaman her
Özel Koruma Alanı (SPA), “Özel Koruma Alanlarının yönetiminde yerel toplulukların
ve popülasyonun etkin ilişkisi, kendine uygun olarak, bu alanların ileri gelenleri
tarafından etkilenen yerel halkın yardımını içerme”yi kapsamalıdır.
Bununla birlikte, Akdeniz’deki alan araştırmaları, genel olarak yerel popülasyonların,
Deniz Koruma Alanları’nın (DKA) planlanmasına ve yönetimine hemen hemen hiç
entegre edilmediğini işaret etmektedir.
2. Katılım ve paydaşların dahil edilmesi: Faydalar, riskler, anahtar önlemler ve
zorluklar
Yönetim; farklı yapılar, süreçler ve gelenekler arasındaki karmaşık ilişkiler olarak
tanımlanır ve gücün nasıl uygulanacağını, kararların nasıl alınacağını ve yurttaşların
ya da diğer paydaşların nasıl söz sahibi olacağını belirler. Bu terim aynı zamanda
“gücü, ilişkiyi ve sorumluluğu etkileyen, bunlara karar veren ve karar mercilerinin
nasıl sorumluluk alabileceklerini belirleyen” olarak da tabir edilmiştir (WPC:Dünya
Parkları Kongresi, IUCN 2003).
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
geleneksel bilgilerin, yeni yöntemlerin ve uygulamaların kullanımından doğacak
yararları adil biçimde paylaşmanın arzu edildiğini de kabul etme”
WPC her durumda, koruma alanlarının yönetim değişikliği için iticiliğine, bireysel
ülkeler ve bölgelerin mevcut yönetim yapılarında soyutlama yapılamayacağını
tahlil eder. Dünyanın farklı bölgelerinden ve ülkelerinden katılımların olmasında,
kavramlarda değil ama uygulamada belli farklılıklar olması hakkında dikkate değer
bir fark olabilir. Pek çok ülkede “katılım”, halka danışma süreçleri şeklinde genel
olarak söylenebilir. Kamu bilgilendirme periyodunda uygulamadan önce yeni araziplanlama programları ve kuralları önerilir. Bunlar demokratik uygulamalarda
önemlidir ama katılım olarak göz önünde bulundurulmamalıdır.
73
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
2.1. Danışma ve katılım
Danışma ve katılımın avantajları ve dezavantajları aşağıdaki gibi özetlenebilir ve
ileride de açıklanacağı gibi Katılımlar kıyaslanabilir.
YÖNTEM
AVANTAJLAR
DEZAVANTAJLAR
Danışma
Yerel bilgi toplanabilir.
Topluluklar bilgilendirmenin ve planların
pasif alıcılarıdır ve kendi önerilerini göz
önünde bulunduramayacaklardır.
Yerel topluluklara, otoriteler tarafından
sunulan materyaller hakkında kendi
fikirlerini açıklamalarına izin verir.
Topluluklar ve kamu yöneticileri
arasındaki diyaloğu kolaylaştırır.
Katılım
Bkz. 2.3, KUTU 1
Öneriler nihai olarak sunulursa olumlu
tartışmalar çatışmaya dönüşebilir.
Topluluklar tarafından önerilen
değişiklikler, ilerleyen planlama
süreçlerinde geriye gidiş anlamına
gelecektir.
Bkz. 2.4
Kaynak:Windevoxhel 2001
Danışma ve katılım arasındaki ana
fark;
ikincisi
farklı
sivil
toplum
organizasyonlarına tanımlama, planlama
ve çevrelerini ya da davranışlarını
değiştiren faaliyetler için çözümlerde izin
verir. Böylece karar almada söz sahibi
olabileceklerdir. Katılım, kurumsal ya da
profesyonel yöneticilerin ihtiyacı olduğu
zamanlarda eylem planını ya da somut
anlarda herhangi bir izole kararı yasal hale
getirmek için kullanılamaz. Bu durumlarda
katılım, danışmaya dönüşür.
Pirinç üreticileri kıyısal sulakalanların kullanıcılarıdır;
Ebro Delta’sındaki bir koruma alanında zirai ilaçlara
pestisite önlem olarak bazı geleneksel yöntemlerle
iyileşme sağladılar. Foto:SEO/Birdlife
Katılım bir tekniktir ama aynı zamanda
bir kabiliyettir. Farklı kültürel, sosyal,
yasal, idari ya da politik durumlarda farklı
formlar alacaktır. Toplumlar kendi uygulamaları için sorumluluk paylaşma gibi ve
neyin nasıl yapılacağı hakkındaki tanımlamaların parçası olabileceklerdir ve bu
bütün durumlar için geneldir.
Katılım, kurumsal ya da profesyonel yöneticilerin ihtiyacı olduğu zamanlarda
eylem planını ya da somut anlarda herhangi bir izole kararı yasal hale getirmek
için kullanılamaz. Bu durumda, danışmadan bahsetmek gerekir.
74
Yukarıdan-Aşağı
Bu süreçte hükümet; karar, danışma ve kararın açıklanmasına vekalet eder.
“Yukarıdan aşağıya” süreçleri (OECD 2001) genellikle:
• kanuni yönetmelikler ve uluslararası anlaşmalar,
• bazı makamlar tarafından tasarlamalar,
• muhtemel yasal ilgiye sahip ya da sonuçlardan etkilenen sınırlı paydaş katılımıyla
profesyonel personel tarafından geliştirilen,
•paydaş olmaları gerekmeyen otoriteler tarafından düzenlenen amaçları ve
yaklaşımları içeren
• bu otoriterin genel sorumluluklarının uygulaması tarafından yürütülür.
Yukarıdan aşağı bu gibi uygulamalar ulusal devletlerin düzeyinde olduğu gibi
merkezsizleştirilmiş seviyelerde de bulunabilir. Yukarıdan aşağıya karar alma,
paydaşlar arasında hararetli karşıtlıklara neden olabilir, örneğin DKA planlayıcılarını
ve yöneticilerini kendi sektörleriyle ilgilenmediklerini düşünmeye eğilimli olan
balıkçılar, kendi çıkarlarını dezavantaja dönüştürüyorlar.
Yukarıdan-aşağı stratejileri pek çok nedenden dolayı sürdürülmektedir (OECD
2001), örneğin
•
•
•
•
•
Hükümetlerde, özel sektörde ve sivil toplum kuruluşlarında, ilgilerini açıkça
söylemek, ittifaklar kurmak, uzlaşma aramak, farklı perspektifleri kabul
etmek, uzun dönem hedeflerini ve stratejilerini hazırlamak ve yerine getirmek
ve katılımcı ve değişik milletlerden olan süreçleri yönetmek gibi genellikle
zayıf bir kapasite vardır.
Sivil memur ve diğerlerinin yetki konumlarında (genellikle orta sıralarda
olanlar), en iyiyi kendileri biliyormuş gibi davranmış ve bu gibi hareketleri
kendi statülerine ve güçlerine bir tehdit olarak görmüşlerdir.
Planlama döngüsünün farklı seviyelerinde ve farklı aşamalarında, uygun
katılım organize etmek için mekanizmalar ve metodolojiler bulunmuştur fakat
genellikle ilişkilendirilmiş olanlar belirsizdir ya da işlem maliyetleri ve zaman
ihtiyaçları aşırı derecede fazladır.
Etkili bir katılım elde etmek zordur (örneğin fakir insanlar, kendilerinin acil
önceliklerini vurgulamak için zorlanır ve aynı zamanda kaynaklar yetersiz,
uzun dönemli karar almaya kalkışmak güç ve kapasite yetersizdir).
Devam eden taahhütleri ve hükümet dışı sözleşmelerin etkili ilişkilerini
garantiye almak da zordur, özellikle de katılımcı süreçlerinde onların geçmiş
katılımlar çoğunlukla yüzeysel gösterilmiş ve fikirleri hesaba katılmamıştır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
2.2. Yukarıdan aşağı/ aşağıdan yukarı karar alma yaklaşımları
Aşağıdan-Yukarı
“Aşağıdan – yukarı” yaklaşımlar, tam ters bir yaklaşımla karakterize edilirler
ve paydaşların etkin katılımıyla gerçekleşirler ve onlar tarafından başlatılırlar.
75
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Unutulmaması gerekir ki, ne yukarıdan-aşağı uygulamaları her zaman eksiklikle eş
anlamlıdır ne de aşağıdan-yukarı uygulamaları her zaman başarıyla.
76
Planlama ve yönetimin, hangi sorunların sadece ulusal ve merkezi düzeyde
ve hangilerinin çok daha yerel olarak ele alınabilmesi gerektiğini göz önünde
bulundurmaya ihtiyacı vardır. Bu durum sıklıkla yerel düzeyde olur ve koruma için
insan-merkezli uygulamalar gerçekten belirgin olmaya başlar. Bireyler ve topluluklar
bölgesel eğilimlerin, zorlukların, problemlerin ve ihtiyaçların tanımlanmasında,
ayrıca kendi öncelikleri ve tercihlerinin kabul edilmesinde ve hangi yetenek ve
kapasitelerin eksik olduğunun saptanmasında etkindirler.
DKA yönetiminde merkezi hükümet, lider belirleme, teşvik edici yapıları sağlama
ve finansal kaynakları paylaşma konularıyla ilgili olacaktır. Katılım, sorumlulukların
dağıtıldığı ve paylaşıldığı bir mekanizmadır. Bu doğrultuda, paydaşların dahil
edilmesi kurumsal otoriteler ile yönetim ağırlığını rahatlatmaya yardım eder.
Özet olarak, “yukarıdan-aşağı” ve “aşağıdan-yukarı” uygulamaları arasındaki
denge en iyi seçenektir. “Bu, hangi yaklaşımın daha uygun olduğu sorusu değil daha
simetrik bir yönetim yaklaşımı sağlamak için her iki yaklaşımın nasıl birleştirileceği
sorusudur.” (Jones 2001).
2.3. Katılımın faydaları
KUTU 1. KATILIMIN FAYDALARI
• Genel hedefler için taahhüt ve
vizyon paylaşımının kurulmasına
izin verir.
• Paylaşılan önceliklerin ve gerçekçi
eylemlerin tanımlanmasına izin
verir.
• Farklı gruplar arasında güven ve
itimat kurar ve anlaşmazlıkları
önler.
• Koruma süreçleri için yasallık
sağlar.
• Ortak vizyonların birleştirilmesine
ve anlaşılmasına izin verir.
• Yerel bilgileri kullanır ve bilgi için
yeni kaynaklar temin eder.
• Yerel kapasitelerin varlığını teşvik
eder ve kullanır.
• Pozitif bir sinerji yaratır.
• Yerel kapasiteleri güçlendirir ve
sosyal sermaye yaratır.
• Kararlaştırılmış faaliyetlerin
etkinliğini geliştirir.
• Sürecin istikrarını, sürekliliğini ve
sürdürülebilirliğini güçlendirir.
Genel anlamda katılımcılık, etkilenen taraflar
arasında güven ve itimat kurarak taahhüdü
arttırır ve oybirliğine yardım eder. Çoğunlukla
hükümet amaçları olmak üzere pek çok farklı
çıkara yasallık verir.
Katılım, koruma hedeflerinin ele alınmasına
yardım eder. DKA’da katılım; alanların
korunmasında, kaynakların kullanımında ve
eğitimde yerel iş birliklerini, yerel gurur
duygusu ve korunan alanın sahipliği ile birlikte
teşvik edecektir. Bu yüzden, anlaşmazlıkları
önler ve çözümlerin sunulmasına ve
gerçekleştirilmesine katkıda bulunur.
Deneyimler göstermiştir ki, geniş katılım,
bilgi ve yönetim kapasitelerindeki boşluğu
doldurmakta ve çabaların tekrarlanmasını
önlemektedir. Ayrıca, koruma süreçlerinin çok
daha etkili yapılmasını sağlar çünkü kaynakları
seferber eder, kurumları ve topluluk yapılarını
güçlendirir ve DKA otoriteleri için yönetim
ihtiyaçlarını daha kolay ve daha az maliyetli
hale getirerek olumlu bir sinerji yaratır.
Daha öncede bahsedildiği gibi katılım süreçlerinin pek çok faydası vardır, fakat her
korunacak alanın yöneticilerinin farkında olması gereken zorlukları ve riskleri de
vardır. Ana risklerden bazıları şunlardır:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Süreç ile ilgili zayıf kamu liderliği.
Katılım süreçleri hakkında kurumsal farklılıklar, örneğin derinliği ve dahil
edilen paydaşların çeşidi.
Yanlış paydaş temsilcileri. Her paydaş grupta anlaşmazlıkları önlemek için
uygun temsilci seçimi kritik bir durumdur. Yerel grupların “temsilcileri”
gerçekten kendi gruplarını temsil etmeyebilirler ya da katılımcı kuruluşları
kişisel platformlarda kullanabilirler.
Temsilcilerin ya da kurumların önderliği, bireycilik ya da gizli gündemler katılım
süreçlerini olumsuz etkileyebilir.
Aşırı danışma ve toplantılar, sürecin sıkışmasına ve paydaşların ilgilerini
kaybetmesine neden olabilir.
Anlaşma ve eylem olmaksızın analizlerin aşırılığı süreci yavaşlatacaktır. Yetersiz
eylemler ve sonuçlar, katılım için paydaşların gönüllülüğünü etkileyebilir.
Diğer taraftan, sonuçlar için aciliyet, katılım sürecinin başarısızlığına yol
açabilir.
Sonuçlar için aşırı beklenti ciddi bir risktir. Beklenilen sonuçlar çok gerçekçi
olmalıdır.
Kısa ve orta vadede yatırım gereklidir.
Katılım için herhangi bir teşvik yoktur: kararlar bağlayıcı değildir, alan
sonuçlarında gecikme ya da lojistik maliyetler katılımcılar tarafından
kapatılmalıdır.
2.5. Anahtar zorluklar
Genel bir karakteristik olarak, paydaşların dahil edilmesi uzun dönemli bir süreçtir
ve çok hızlı itmemek çok önemlidir. Sonuç olarak, işleri zamanında bitirmek ve
aynı zamanda da katılımcılık sürecinin ilerlemesini sağlamak arasında bir dengeye
ihtiyaç vardır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
2.4. Katılımın zorlukları ve riskleri
Gönüllü ekipler, katılımın koruma alanları kapsamında en kıt kaynaklar olan zaman ve
ekstra finansa ihtiyacı olduğunu unutmamalıdır. Katılımcı metotlar kullanıldığında,
karar alma tahmin edilenden daha çok süre alır. Önde gelen organizasyonlar ve
takımlar için zorluk, önceliklere ilişkin önem ve katılımcıların zamanlamasıdır:
danışmanlar, teknik elemanlar ve bazı organizasyonların genellikle “aceleci”
olduklarının farkında olunmalıdır, özellikle de karar alma için yerel zamanlama
düşünüldüğünde. “Yöneticilik” talep edildiğinde, katılım ertelenir ve zamanında
karar alma çok daha karmaşıklaşır.
Paydaşların dahil edilmesi uzun dönemli bir süreçtir ve çok hızlı itmemek çok
önemlidir. Katılımın zamana ve ekstra gelire ihtiyacı vardır. Katılımcılık yöntemleri
kullanıldığında, karar alma süreci beklenenden daha uzun süre alır.
77
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Paydaşları dahil etmekteki bazı zorluklar, hem genel hem de Deniz Koruma Alanları
için özel olarak, Jones (2001) ve Jimenze (2003)’e göre burada özetlenmiştir:
ZORLUKLAR
TAVSİYELER
Kaynaklara sahip ilgili kurumlar
Sorumlulukların çoğu paydaş gruplarına
devredilmeli
Bölgesel ve ulusal politikalar arası dikey
bütünleşmenin eksikliği.
Ulusal politikalarda bölgesel politikaların
yansıması gibi yanlış beklentiler yaratılmamalı.
Politikalar, ulusal politikalara çevrilmesini
gerektirecek şekilde formüle edilmemeli.
Sektörel kuruluşlar arasında bütünleşmenin
eksikliği.
Katılım süreçleri, onlar arasındaki bağı
güçlendirmek için bir fırsat olabilir.
Paydaşların resmi olarak gruplara ya da
kuruluşlara bağlı olmaması
Katılım süreci, iletişim ağlarının
resmileştirilmesini sağlayabilir, örneğin
temsilcinin seçimi yoluyla.
Farklı paydaş gruplarının diğerlerinin ilgi ve
önceliklerinin farkında olmaması.
Paydaş grupları kendi ilgi ve önceliklerini ana
hatlarıyla belirtebilir ve onları diğer gruplarla
tartışabilir, böylece oybirliği sağlanmış ve
çatışmaların çözümüne doğru yol alınmış olur.
Paydaşların rolü, iyi bir şekilde tanımlanmamıştır.
Bu da, beklentilere, hayal kırıklığına ya da
çabaların tekrarına neden olabilir.
Katılımın erişimi, sorumlulukların paylaşımı,
yetkinin devri ve karar alma başlangıçta açık bir
şekilde yapılmalıdır.
Tartışmaları kontrol etmek için belli konuların
potansiyeli
Bu gibi konuların çözümünde en yapıcı nokta, bu
konuları başından tartışmak ve sonra ilerlemeye
çalışmak, tartışmaları tarafsız tutmak ve DKA’nın
önceliklerine odaklanmaktır.
Coğrafik dağılım: geniş alanlardaki haberleşme
ve taşımanın zorlukları, toplantıları ve bilgi
değişimlerini, topluluklara ulaşmasını çok
zorlaştırır.
Uzak ülkelerde yer alan katılımcıların
masraflarını karşılamak için para ve zaman
hesaba katılmalı ve sürecin ana kilometre
taşında bilgi paylaşılmalıdır.
Deniz konularındaki bilgi ve deneyim eksikliği
Deniz konularında insanların bilgilerini
arttırmaya yönelik farkındalık artırma
girişimlerinin biçimlendirilmesi gerekir.
Balıkçıların, av yasaklarının kısa dönem
faydalarına yönelik aşırı umutlanmaları
Söz konusu faydaların abartılmasının
önlenmesiyle bu durum azaltılabilir, örneğin bu
gibi faydaların uzun soluklu ve belirsiz doğasının
vurgulanması.
Balıkçılar genellikle kendi alanları yerine diğer
yakın alanların kapatılmasını ister.
Bu gibi dışsal ekonomiye yönelik faydaların
muhtemel yerelleşmiş doğasının vurgulanması
ve bu faydaları elde etmek amacıyla, yerel balık
için kapatma süresince yatırım yapmak gerekir.
Balıkçılar her zaman stoklardaki azalmanın diğer
balıkçılardan kaynaklandığını düşünürler.
Stoklardaki azalmada kendi potansiyel rollerinin
farkına varmaları sağlanmalıdır.
2.6. Anahtar ihtiyaçlar: Uygun kaynaklar, beceriler ve zaman
Kısa dönemde katılımın genellikle ekstra sermayeye ihtiyacı vardır. Bununla
birlikte, sürecin sonuçları ile bu maliyet oldukça telafi edilmektedir ve orta ve
uzun dönemde düşük maliyetlidir. Etkili katılım yavaş yavaş başlama eğilimindedir
ve erken yatırım gerektirir; zamanla çok daha düşük maliyetli olmaya başlar.
78
• Katılımcıların sayısı ve tipi, yerleri ve katılımlarının fırsat maliyeti. Pek çok
paydaş, var olan işlerine ve rollerine göre iş alabileceklerdir. Diğerleri, geçim
faaliyetinden dolayı zamana ihtiyaç duyacaktır (örneğin sivil toplum kuruluşları
ve özellikle de balıkçılığın zaman kaybı olarak görüldüğü yerlerdeki yerel
topluluklar). Kadınlar, evdeki sorumluluklarından kolaylıkla vazgeçemeyebilirler.
Eğer etkili bir şekilde katılımcı olmaları isteniyorsa, bunun ya maddi bedelinin
ödenmesi, ya da yardım sağlamak için telafi yollarının bulunması gerekebilir.
• Zaman ihtiyacı – Güven yaratmak ve yabancılar ile ortaklık için insanların
cesaretlendirilmeleri için bir çatı altında toplanmaları zaman alır, özellikle de
bazı yerel düzeylerde. Sıklıkla 18 ay ile beş yıl arasında bir zamanda, kapsamlı
katılım çalışmaları kurulur ve üstlenilir.
• İletişim ihtiyacı. Tartışmaya katılan kurumların ve bireylerin çoğunun, konuların
tartışılabilmesi için önemli olan anahtar bilgilere ulaşabilme ve anlama ihtiyacı
olacaktır. Tartışmalar için bir forum oluşturmak ve farkındalığı arttırmak için
medyayı etkin bir şekilde kullanmak gerekir. Eğer iyi bir şekilde idare edilirse
medya, koruma sürecinde halkın katılımını arttıracak yararlı bir rol oynayabilir
(Egiju 2001).
Kısa dönemde katılımın genellikle ekstra sermayeye ihtiyacı vardır. Bununla
birlikte, sonuçları ile maliyet telafi edilmektedir. Etkili katılım yavaş yavaş
başlama eğilimdedir ve erken yatırım gerektirir; zamanla çok daha düşük
maliyetli olmaya başlar.
Katılım sürecinden önce bazı önemli ön koşullar vardır. Bunlar kısım 4.2’de
detaylandırılmıştır.
3. Kimler, ne ölçüde katılır?
3.1. Paydaşlar
Sidi Mechreg (kuzey Tunus)’de el
sanatları. Fotoğraf: WWF
Korunan alanlarda tipik paydaşlar2; kamu kuruluşları,
idari makamlar, kaynak kullanıcıları, yerel halk,
araştırma enstitüleri ve sivil toplum kuruluşlarıdır.
DKA’da yerel halk; koruma alanlarının içinde ya da
bu alanlarda yaşayan toplulukları ve balıkçılar, ticari
liman tesisleri operatörleri, tekne yapımı ve denizcilik
sektörleri , turizm operatörleri ve yelkencilik ve dalış
gibi su sporları alanlarında kendi doğal kaynaklarını
kullanan veya bundan gelir elde eden halkı içerir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Katılımın maliyeti çeşitli faktörlere bağlıdır (OECD 2001):
Her paydaş, DKA’yı farklı şekilde algılar. Örneğin, DKA’nın ileri gelenleri tarafından
kendi ilgi alanlarının zarar göreceğine dair balıkçıların korkuları olabilir ve balıkçılık
üzerinde gösterilmiş olan faydalı etkiler algılanmaz, hele de turizm, bir bölgenin
korunmasından sıklıkla ilk faydalanan sektördür.
2 “Paydaş” terimi, bir alanda etkin rolü veya çıkarı, yasal bir ilgisi olan veya sonuçlardan etkilenen bireyleri ve
organizasyonları ifade etmektedir.
79
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
WWF (2000) ve Windevoxhel (2001)’e göre dört çeşit paydaş tipi tanımlanabilir:
•
•
•
•
Birincil ya da sorumlu paydaşlar: Korunan alana ilişkin kaynakların ya da
sürecin düzenlenmesi için kanun ile yetki ve sorumluluk verilen kurumları
içerir. Örneğin Çevresel ya da Alan Kullanım Yetkilileri, Koruma altındaki alanın
Yöneticileri, Deniz ve Limanlar için yetkililer, devlet balıkçılık kuruluşları…
Bu grup aynı zamanda, kaynaklar üzerinde hak iddia edebilen, ortaklığın
sonuçlarını etkileyebilecek kapasiteye sahip ve herhangi bir koruma girişimi
için merkez olanları içerir, örneğin balıkçılar.
İkincil ya da yararlanan paydaşlar: sonuçlarla dolaylı olarak ilgilenen ya da
korunan alandan bir şekilde fayda sağlayabilecek olanlardır, bazen bunun
farkında olmasalar bile. Bu paydaşların da dahil olmaları gerekebilir ama
onların rolü birincil paydaşlarınkine göre çevreseldir, bu yüzden periyodik
olarak ilişkilendirilmeleri gerekebilir. Örneğin turizm sektörü, STK’lar,
araştırma enstitüleri.
Karşıt ya da etkilenmiş paydaşlar, kaynaklar boyunca ve kendi etkileri altındaki
alanlarda sonuçları olumsuz olarak etkileyebilecek kapasiteye sahiptirler. Bu
kişi ya da enstitüler, korunan alanlar üzerinde kullanım hakları bir şekilde
kısıtlanmış olarak görünenlerdir. Örneğin ticari balıkçılar, yerel işyerleri,
deniz endüstrileri, turizm yatırımcıları. Bunlar koruma planlamasının farklı
görüşlerini olumsuz olarak etkileyebilirken, özellikle erken aşamalarda onlarla
yakın diyalog halinde bulunmak çok önemlidir.
Kadınlar, yerel halk ve diğer yoksullaştırılmış ve haklarından mahrum edilmiş
gruplar gibi marjinal paydaşlar aslında birincil, ikincil ya da karşıt paydaş
olabilirler ama eşit şekilde katılmak için tanıma veya kapasite eksikliği olabilir.
Onların katılımını sağlamak için her zaman özel çabalar gerekebilir. Organize
olmaları ve katılım sağlamaları için gerekli zaman ve desteği belirlemede
stratejik öngörü gereklidir.
Sürecin başarısı, mevcut çatışmaların çözümlenmesi veya somut bir
yönetim planının onaylanmasından çok, zorluklar karşısında esnek tutum
sergileyebilecek kuvvetli ortaklıkların oluşturulmasına bağlıdır.
3.2. Farklı seçeneklerde ve düzeylerde katılım
DKA’nın kabulü ve ortaklığına paydaşları katma süreci, basit bilgilendirmeden
danışmaya ve hatta paylaşılan sorumluluklara kadar değişir. Bu yüzden katılımın
ardışık düzeyleri vardır.
Bir sonraki diyagram (WPC 2003), koruma alanlarına yönelik farklı uygulamaları
göstermektedir:
KORUNAN ALANLARIN YÖNETİM SEÇENEKLERİ
Halk Kontrolü
mekanizmaları
Hükümetin tek
yönetimi
80
Hükümetin
danışma yönetimi
Diğer kontrol
Hükümet iş
birliği ile
yönetim
Müşterek
yönetim
Temsilci
yönetimi
Paydaş
yönetimi
Jones (2001) bu benzer seçenekleri ve katılım düzeylerini dört kademeli dinamik
sınıflandırmada özetler:
KATILIMCILIK FAALİYETİ DÜZEYİ
HEDEFLER
ÖRNEK TEKNİKLER
1. Bilgi paylaşımı faaliyetleri
Bir kamu alanında
bilgi aktarmak
Haber bültenleri, internet siteleri,
broşürler, videolar, halk gösterileri,
slayt sunumları, medya brifingleri
2. Danışma faaliyetleri
Karşılıklı bilgi
paylaşımının
desteklemek
Konu ile ilgili yetkililerin yönetim
grubunun, anketler yoluyla paydaşlara
danışması; odak grupları, halk
toplantıları, anahtar bireyler/
organizasyonlar vs. ile yüz yüze
brifingler
Paydaşların
kaynaklarını
ve bilgilerini
desteklemek
Bir probleme eğilmek ve çözümleri
tartışmak, ekolojik araştırmaları
düzenlemek için söz konusu gruplar
yoluyla İlgili otoriteler ve paydaşlar
ile iş birliği vasıtasıyla hiyerarşik
yönetimler oluşturmak, site-tabanlı
olayları hızlandırmak, vs.
Ortaklık yaklaşımı
ile alınan kararlar
ve sonuçlar için
güç ve sorumluluğu
paylaşmak
İlgili otoriteler ve paydaşların
birleştirilmesiyle “düz” yönetim
grupları yaratma; ilgili otoriteler ve
paydaş gruplarından bireylerin oy birliği
ile seçilmesi; kaynakların ve bütçelerin
devredilmesi, vs.
3. İşbirliği faaliyetleri
4. Yetkilendirme faaliyetleri
(Temsilci ya da müşterek
yönetim)
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
a) Hükümetin tek yönetimi: Genellikle temsilciler toplumu bilgilendirir. Ör.
Koruma altına alınan alanda (parkta) ağlara izin yok. Temsilcilerin isteklerine
toplumun boyun eğmesi gerekir.
b) Danışmacı yönetim: Temsilci, karar alma süreci içinde paydaşlara başvurur,
örneğin yönetim planındaki endişeler ve düşüncelerin kabulü.
c) Hükümet iş birliği ile yönetim: Topluluk kararları desteklemeye katılır
ve programlarda ve faaliyetlerde alakalı olmaya başlar. Örneğin bir STK,
temsilcilerin istekleri doğrultusunda, parktaki eğitim ve izleme programını
üstlenmeyi kabul eder.
d) Müşterek yönetim: Temsilci, paydaşları, karar alma sürecinde yasal bir role
sahip olmaya davet eder. Örneğin imar, yönetmelikler, koruma ve izleme
faaliyetleri.
e) Temsilci yönetimi: Temsilci, diğer paydaşların ya da toplulukların karar
almalarındaki ve kontrollerindeki kısımlarını aktarır ya da tamamlar. Topluluk/
paydaş bir ya da birkaç karar almada ya da tüm yönetim faaliyetlerinde ve
sorumluluklarında özerkliğe sahiptir ve temsilci yönetim girdilerini arayabilir.
Örneğin arazi sahibi, kendine ait özel ve önemli alanı doğal rezerv sistemlerine
bağışta bulunmak ister; balıkçılar korunan alandaki sorunlar için gönüllü
olurlar ve orayı dış etkenlerden korurlar, hükümet temsilcilerinden yasal veya
idari destek arayışına girerler. Temsilci, kaynakların ve uzmanların sağlanması
sayesinde yönetimi kolaylaştırabilir.
Kaynak: Jones (2001)
81
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Yerel orman alanı paydaşları. El Feidja,
Tunus. Fotoğraf: WWF
Bütün sosyal süreçlerde olduğu gibi, ortaklık
kurmak güven ve itimat kazanmak amacıyla zaman
gerektirir. Hızlı bir şekilde sonuçlara ulaşmak
için baskı yapmamak kritik derecede önemlidir.
Gerçekte sürecin başarısı, mevcut çatışmaların
çözümlenmesinden ya da somut bir yönetim
planının onaylanmasından ziyade zorluklara esnek
bir şekilde cevap verebilecek sağlam ortaklıkların
oluşturulmasına bağlıdır.
Hükümet temsilcilerinin katılımcı rollerine daha önce değinildi ama katılımcı
süreçleri çok dinamiktir. İletişimin ortak hedeflerin ve büyüyen sorumlulukların
anlaşılması arttıkça katılımın düzeyi de artar. Bir sonraki diyagram, paydaşların
yetkilendirilmesinin ideal derecelendirilmesini gösterir (Kelleher 1999).
TOPLULUKTAKİ BİREYLER VE GRUPLAR
Potansiyel paydaşlar
Paydaşlar
Tanımlanmış paydaşlar
Güçlendirilmiş paydaşlar
Sorumlu paydaşlar
ANAHTAR ADIMLAR
Mevcut çevresel şartların ve risklerin tanımlanması:
kendi ilgileri ve kaygıları gibi ifadelerin kendiörgütlemesi
Yetkilendirmeler (ve/veya yasal haklar) olarak
paydaşların ilgilerinin ve kaygılarının kurumlar tarafından
tanınması/görüşülmesi
Paydaşlar anlaşmaları, tanınan haklara göre çevresel
faydaları paylaşmak için kurumları, kuralları ve kuralları
uygulatacak sistemleri görüşür
Paydaşlar yönetim ortaklıkları kurar: kendileri ve ilgili
otoriteler arasında faydalar ve sorumluluklar eşit olarak
paylaşılır, bilgi katkısı yapılır, yönetim için beceri ve
finansman sağlanır, kabul ettikleri sorumluluklar için
sorumlu tutulurlar.
3.3. Kimler katılmalıdır?
Katılım gerektiği kadar esnek olabilir. Katılımın maksimum seviyeye ulaşması
her zaman gerekli ya da tavsiye edilir bir durum değildir. Bazen ilgili grupların
bilgilendirilmesi, somut bir hedefe ulaşmak için yeterlidir. Örneğin, ortak bir
vizyon ve paylaşılan hedefler kararlaştırılmıştır, bazı konular sadece hükümet
temsilcileriyle tartışılmalıdır (ör. Yeni politikalar, yönetmelikler, yatırımlar…).
Çoğu zaman alınan kararlar hakkında paydaşları bilgilendirmek yeterlidir.
Katılımın maksimum seviyeye ulaşması her zaman gerekli ya da tavsiye edilir
bir durum değildir. Bazen ilgili grupların bilgilendirilmesi, somut bir hedefe
ulaşmak için yeterlidir.
82
Katılımın zayıf bir şekilde tasarlanmasının iyi organize sektörler lehine olabileceğinin
farkında olunmalıdır, özellikle de genel halk çıkarlarından ziyade kendi özel
çıkarlarına imkan sağlayacaklardır. Proje yöneticileriyle olan toplantılarda,
katılımcıların “her zaman aynı” olduğunu duymak hiç de şaşırtıcı değildir. Bu
olasılık sürece bir tehdittir; yeni katılımcılar davet etmek gerekebilir ya da zaman
ve yapılan masraflar, herhangi bir ek yarar sağlamayabilir ve gösterilen çabaya
değmeyebilir.
Kaç katılımcı?
Karmaşık durumlarda, ör. kaynaklar için talep isteyen geniş kıyısal alanlar, daha
önce anlatılan dört paydaş tipi, ya bir düzeyle ya da diğeriyle ilişkili olmalıdır.
Diğer taraftan, uzak alanlardaki küçük alanlar, desteğiyle birlikte sadece bir devlet
temsilciliği tarafından ve eğer gerekliyse, uzmanlaşmış bir araştırma enstitüsü ya
da bir koruma STK’sının desteğiyle kurulabilir ve yönetilebilir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Çok geniş katılım, ne mümkün ne de mutlaka
istenilen bir durumdur ve aşırı derecede
maliyetli olacaktır. Paydaş analizi (ileride
ve bölüm 5’de değinildiği gibi), vizyonlar ve
potansiyel katılımcıların rolleri arasında iyi
bir denge sağlamak için gereklidir. Sadece
toplum sektörleri değil (hükümet, sivil
tolum, özel) aynı zamanda temsilcileriyle
birlikte uzmanlaşma düzeyleri de (yerel ve
bölgesel kamu görevlileri ve yöneticileri,
Temsilcilerini bulmadan ve önemli kararlarda söz sahibi kaynak kullanıcıları, uzman teknisyenler)
olmadan, tüm paydaşlar ilk başta ilgili görünmeyebilir.
göz önünde bulundurulmalıdır. Göçmenler,
Fotoğraf: A.Lopez
gençler ve kadınlar gibi toplumun marjinal
sektörleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Harici analizlerin; sağlık, su, spor,
kültür, konutlandırma için resmi ya da resmi olmayan bölgesel organizasyonların
çoklu formlarını reddetmesi ender olan bir durum değildir. Etkili bir şekilde yardımı
olan organizasyonlar, iletişim ve yerel toplulukları temsil edenlerdir.
Aşağıdakiler arasında bir denge kurulması gerekir:
•
•
Geniş tabanlı bir düzenleme ve sürekli oybirliği için katılımcıların geniş bir
yelpaze içerecek şekilde olması.
Park yetkililerin kolaylaştırma ve yönetsel kapasitelerine aşırı yüklenme.
Eğer idari kapasiteler zayıf ve katılım mekanizmaları fakir olursa, başlangıçta
katılımcıların sayısı sınırlandırılabilir- ama belirli stratejik görevlerin geliştirilmesi
ve yinelenmesiyle birlikte arttırılmalıdır (OECD 2001). Genel bir kural olarak,
anahtar katılımcıların sayısı, gerçekçi bir azlıkta tutulmalıdır ama kaliteleri
maksimum seviyede olmalıdır.
83
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Temsilcilerin kalitesi
Paydaşlar kendi organizasyonları ve toplulukları adına katılımda sorumluluk
sahibi olmalıdır, toplu sözleşmelere ve eylemlere yönelik çalışmalıdır. İyi liderler
gereklidir.
Paydaş temsilcileri, tanımlanmış ve hatırı sayılır bir çoğunluk ile paydaş grupların
kendileri tarafından seçilmelidir. Paydaş grupları tarafından izin verilirse, bu seçimi
etkilemek denenebilir, ama her zaman paydaşlar tarafından seçilen temsilcilere
saygı duyulmalıdır. Korunan alan için olumlu olabilecek ama ilk seçimlerde
seçilmemiş olan diğer temsilciler, sürece daha sonradan dahil edilebilir.
Başlangıçta bütün paydaşlar süreç ile ilgilenmeyebilir. Temsilcilere saygı
duyulması ve önemli kararlardaki söz haklarının olması, onların bu sürece olan
ilgisini arttırır.
Her paydaş grubu için tartışmalardan kaçınmak için uygun temsilcilerin seçilmesi
kritiktir. Aksine, bir süre sonra bölgesel grupların “temsilcilerinin” kendi gruplarını
gerçekten bilgilendirmedikleri, temsil etmedikleri ya da katılan grupları kişisel
çıkarlar doğrultusunda kullandıkları görülebilir. Farkında olunmalıdır ki, enstitülerin
ya da temsilcilerin önderleri, bireycilik ya da gizli gündemler katılımcılık süreci
için güçlü bir engel olabilir.
Temsilciler tarafından yapılan işlere ek olarak, park yöneticileri ve özellikle
bölgesel topluluklar ve kaynak kullanıcıları olmak üzere temsil edilen grup arasında
doğrudan temel bir iletişim kurulması iyi bir fikirdir.
Genel bir kural olarak, anahtar katılımcıların sayısı, gerçekçi bir azlıkta
tutulmalıdır ama kaliteleri maksimum seviyede olmalıdır.
4. Katılım programı için safhalar
4.1. Giriş
Mümkün olduğunda, katılım süreci başından başlamalıdır ve korunan alanın
planlanması ve yönetilmesindeki bütün safhalarda genel bir uygulama olmalıdır.
Korunan alanın yönetim planı genel 5 safhaya ayrılır:
1. Teşhis: ana sorunun tanımlanması ve temel çalışmalar. Hem araştırmalar hem
de sorunun tanımlanması ortak yapılabilir. Genel teknik, katılımcı çalıştayları
ve SWOT analizleridir.
2. Planlama: alanın bölgelere ayrılması, her bölgeyi etkileyen düzenlemelerin
yapılması ve eylemlerin önceliğinin belirlenmesi.
3. Onay: katılımcıların desteği ile park yetkilileri, var olan yapılar yoluyla sentetik
bir raporu, uygulayıcılar ve finansal destek sağlayıcılar olan karar alıcılar
tarafından açık ve kolay okunabilecek bir şekilde resmi olarak sunacaktır.
84
Bu fazlar basit olarak ve az bir katılımcı ile başlayabilir ve döngünün gelecek
tekrarlarında daha tam bir şekilde uygulanabilir. Tecrübeler göstermiştir ki,
başından itibaren bütün katılımcılara ulaşmak hem mümkün hem de gerekli
değildir. Tipik döngü, birkaç kez döngünün tekrarlamasıdır ve bir döngüden çok bir
spirale benzer.
Bölgesel şartlara uy. Detaylı projelere güvenme.
Tecrübeler göstermiştir ki, katılımcı tecrübeleri pek çok değişkene ve gerçek
şartlara bağlı süreçlerdir; bu belgede yer alan, bazı temel noktalar ve faydalı
tekniklerle yardım edilebilecek bir uygulama ve yetenektir. Fakat detaylı
projelerde sihir yoktur; standart bir yaklaşımdan kaçınılmalıdır. Bunun yerine,
var olan sürecin, kurumsal düzenlemelerin ve prosedürlerin, ülkelerin kendi
ihtiyaçları, öncelikleri ve kaynakları doğrultusunda yeniden yapılandırılması
ve kullanılması gerekir.
4.2. Katılımcı süreç için önkoşullar
Tartışmaları önlemek ve çözmek için bir seri önkoşul vardır, bunlar Ostrom (1990)
tarafından önerilmiştir ve korunan alanın yönetilmesinde başarılı paydaşların dahil
edilmesi için de uygulanabilir. Sürece başlamadan önce, itici kurumlar şunları
analiz etmelidir:
1. Hedefler baştan itibaren açık olmalıdır. İtici kurumlardaki tüm katılımcılar,
hangi alanın ne amaçla düzenleneceğine karar vermelidir.
2. Katılımcılar bir isme ve önemli bir role sahip olmalıdır; bu rolün nasıl
paylaşılabileceğini ve rolün hangi alan ve konularda olabileceğini tespit
etmelidir.
3. Uygun kaynakların, becerilerin ve zamanın tespit edilmesi gerekir; etkili bir
katılım, erken yatırım gerektirir ve yavaş bir eğilimle başlamalıdır.
4. Esneklik: mekanizmalar esnekliğe izin vermelidir ve beklenmedik ekolojik,
sosyal, kurumsal ya da finansal değişikliklerin ışığında, bu değişikliklere adapte
olabilmelidir.
5. Yerel kültür ve yapıları takiben prosedürleri ve mekanizmalar kullanmaya
hazır olmalıdır. Geniş bir ölçek ya da uluslararası düzenlemeler empoze
edilmemelidir; kurallar ve prosedürler, yerel şartlara göre tasarlanmalı ya da
uyarlanmalıdır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
4. Uygulama: korunan alan yönetim rutinleri, bölgesel projeler, kurumsal
güçlendirme ve finansal mekanizmalar üzerine odaklanılacaktır. Hepsinde,
korunan alan paydaşları kendi sorumluluklarını üstlenecek ve destekleyecektir.
5. Değerlendirme: Sürecin başından itibaren biyolojik, ekolojik, yönetimsel,
sosyal ve ekonomik göstergelerin tespit edilmesi önemlidir ve daha sonra
Korunan alanın yöneticileri ve paydaşlar tarafından alan gözlenmelidir ve her
sene katılımcı kuruluşlar tarafından tartışılmalıdır. Değerlendirmeden sonra,
yeni bir teşhis-planlama-onay-uygulama döngüsü ile devam edilebilir.
85
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
6. İşbirliği yapmak için hakların tanınması: eğer harici yetkililer karşı çıkar ya da
kurumsal düzenlemeleri ve oyunun kurallarını görmezden gelirlerse, katılımcı
çabaları devam etmeyecektir.
7. Hata hakkı tanınması ve öğrenme zenginliği.
8. Başlamadan önce katılım programlarının tasarlanması (bkz. Gelecek bölüm).
4.3. Program tasarımı
Katılım için üzerinde anlaşılmış ve ortaya konulmuş açık bir strateji olmalıdır.
Bu kurulduğu zaman, farkında olunmalıdır ki, oldukça geniş çaplı katılım ne
mümkündür ne de mutlaka istenilen bir durumdur. Zaman ve kaynaklar etkisiz
olacaktır ve mutlaka etkili olacak diye bir durum söz konusu değildir.
1. Programın amaçları ve hedefleri, proje alanının içeriği, çevresel/koruma ve
halk katılımı için beklenen sonuçların açıkça tanımlanması gerekir.
2. Bir katılım stratejisi geliştirmek: program nasıl idare edilecek, ör. genişliğin
kurulması ve gereken danışma/katılım düzeyi, çalışma prensipleri, kurallar ve
organizasyonlar, kullanılacak teknikler, ilişkili ana paydaşlar, kaynak gerekleri,
proje bütçesi.
3. Paydaş analizi: (bkz. bölüm 5): hedef kitlenin ve projenin amaçlarına
ulaşmasındaki ana kişiler olan paydaşların tanımlanması; projenin, topluluğun
farklı kesimlerine ya da geniş kitlelere uygulanabilir olup olmayacağına
karar verilmesi ya da projenin daha geniş veya sadece belli coğrafik alanlara
uygulanabilirliğinin belirlenmesi.
4. Paydaşlara nasıl danışılacağının, paydaşlarla ne kadar ilişkide olunacağının ve
olay yeri ya da zaman gibi belli gereklerin belirlenmesi.Katılım için iki farklı
organ olabilir, biri sorumlulukları üstlenir diğeri de danışma noktası ve açık bir
karakterdir (bkz. 4.5.).
5. Proje zaman çizelgesinin tanımlanması, hangi aşamada halk katılımının
meydana geleceği, ne kadar süreceği, aşamalı olarak mı sağlanacağı noktaları
tespit edilmelidir.
6. Kilometre taşlarının tanımlanması: projenin kilometre taşları, programın
uygulanmasındaki ana basamakları tanımlamalıdır ve kilometre taşları
programın başarısının bir ölçüsü olarak kullanılabilir.
7. Yatırım gereklerinin, kaynakların ve olanakların belirlenmesi: ne kadar maliyet
gerektirir, sermaye uygun mudur, kim bağışta bulunacak?
8. Ana belgelerin ya da benzer ve ilgili hedeflerin tanımlandığı rehber
araştırmaların yeniden gözden geçirilmesi, yasal belgelerin/önceki kararların
yeniden incelenmesi ve proje tarihinin araştırılması vs.
4.4. Programın başlaması
1. Yönlendirme Komitesi: Birincil paydaşlardan oluşan 3-7 kişilik küçük bir grup işe
başlamalıdır. Örneğin ilgili otoriteler, diğer gruplar ile birlikte korunan alanın ya
da kaynak kullanıcıları ve diğer bazı ilgili gruplar (ör. STK) üzerinde sorumluluk
sahibidir. Bu grupların temsilcileri, işi organize etmek ve sorumluluk paylaşmak
86
Sürecin başlaması
3. Katılım süreci teşvik edilerek bütün potansiyel paydaşların, sürecin varlığından
ve nasıl organize edileceğinden haberdar olması sağlanmalıdır. Bazen katılım
için katalizörler vardır, ör. katılımı başlatmak ve merkezi olarak alınması
gereken kararları, bölgesel seviyedekilere daha uygun olanlarla ilişkilendiren
STK’lar ve yerel yetkililer. Profesyonel bir kolaylaştırıcı ile sözleşme yapılabilir
(bkz. bölüm 5). Bu aşamada onları bilgilendirmek ve onlarla görüşmek için
ayrı ayrı anahtar kişiler seçilebilir; paydaşların fikirleri, ihtiyaçları ve algıları
hakkında daha fazla bilgi elde edilebilir ve onlara da DKA ile ilgili planlar
hakkında bilgilendirme yapılabilir. Teknikler görüşülür, halka duyurulur ve
diğerleri (bkz. bölüm 5).
4. Genel bir vizyon: Doğal kaynakların uygun kullanımı ve korunması için anlaşma
ve iş birliği için isteklilik, ilgili tüm paydaşlar ile genel bir toplantı sonucunda
geliştirilmiş olan alanın geleceği için genel bir vizyon olacaktır. Genel bir
vizyon oluşturmak, tüm katılım süreci içindeki en önemli basamaktır.
Alanın sürdürülebilirliği, kendi ilgilerinin çeşitliliğini tanımlama ve bilgi
paylaşım süreçlerinde birlikte çalışmak için katılımcılar kendilerini uzun
dönemli bir vizyona teslim etmelidirler. Katılımda, özel çıkarlar göz önünde
bulundurulmalıdır ve bunlara saygı gösterilmelidir ama amaç, genel çıkarın
üstün ilgisini tanımlamaktır. 20-25 katılımcı eşliğinde, yetenekli kolaylaştırıcılar
ile 1-2 gün boyunca çalıştayda bu aşama ile yüz yüze gelinebilir (bkz. bölüm 5)
5. Pek çok sektörde rastlanılan ortak problemler tanımlanmalı ve bu problemler
arasından tartışmaya en az açık olan üzerine odaklanılmalıdır. Bu tanımlama
ve sorunların seçimi aynı çalıştay grubunda ya da toplantılarda yapılabilir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
için etkin bir yönlendirme komitesi (ya da temsilci konseyi) oluşturabilir. Deniz
Koruma Alanları’nın önemine bağlı olarak bu grup, merkezi yöneticiler ile ya
da korunan alan yöneticileri ile koordine edilebilir.
2. Temel teşhis: İlgili otoriteler ve yönlendirme komitesi, var olan bilgiler ve SWOT
analizi ile organize edilen teknik girdiler ile alanın ilk teşhisini hazırlamalıdır.
Böylece dahili güçlendiriciler ya da zayıf noktalar ve harici fırsatlar ve tehditler
tanımlanabilir. Senaryolar üzerinde çalışmak, harici faktörlerin ve dahili
zayıflıkların göz önünde canlandırılmasına yardım eder. Haritalara bilgilerin
girilmesi komite içinde ve sonrasında da paydaşlarla iletişimin sağlanmasında
etkili bir yoldur.
Ortak bir vizyon oluşturmak, tüm katılım süreci içindeki en önemli basamaktır.
4.5. Katılım kurumları ve yapıları
Katılımcı yapıları ve sorumlulukları başından itibaren tespit edilebilir, böylece
paydaşların güveni kazanılır ve yanlış umutların oluşturulmasından kaçınılmış olur.
Bununla birlikte, eğer katılım değerlendirme sonuçları tarafından önerilirse, zaman
içinde değiştirilebilir.
87
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Danışma Komitesi: Bu ortak vizyon oluşturulup, koruma alanı fikrinin genel
kabulünden sonra, çeşitli gruplardan paydaşlar süreci takip etmek için ve eğer
yönlendirme komitesinin küçük olması veya hükümetin yüksek seviyeleriyle
ilişkilendirilmek istenirse, yönlendirme komitesinin genişletilmesi veya muhtemel
yeni bir danışma komitesi oluşturulması amacıyla seçilmelidir. Diğer bir ihtimal ise,
belirli yönetim programlarıyla bağlantılı, tematik gruplar oluşturmaktır.
Muhtemel organik bir düzenleme şu şekilde olabilir:
KAMU KURUMLARI
Yönlendirme Komitesi ya da
Temsilciler Konseyi (küçük)
KORUNAN ALAN YETKİLİLERİ
Danışma Komitesi (daha geniş)
ya da konu ile ilgili gruplar
YÖNETİM PROGRAMLARI
A
B
C
D
E
Pek çok diğer ikincil ya da etkilenen paydaşları içeren bu daha geniş danışma
komitesi, yönlendirme komitesinin bir uzantısı olarak düşünülebilir. Korunan alan
yetkilileri, uygun yönetim programlarında sektörel katkı için, bu komitenin bireysel
üyeliğini isteyebilir. Bu danışma komitesi şunlara ihtiyaç duyar:
•
•
•
Sorumlu kurumlar tarafından toplantı düzenlenmesi, rapor ve bilgilerin
kopyalanıp dağıtılması gibi bazı basit etkin kaynaklar,
Komiteleri ve temsilcileri tarafından verilen kararları sektörleriyle paylaşmak
için mekanizmalar,
Olabildiğinde, yetkili makamlardan yasal bir onay gerekir.
Danışma gruplarının ana avantajı, üyeler genellikle eğitimlidirler, bu yüzden onların
tavsiyeleri sıklıkla halktan gelen genel yorumlardan daha bilgilendiricidir. Bu grup
bir takım amaçlara hizmet edebilir:
•
•
•
•
•
88
Kararları teklif etmeden önce halkın tepkisini tahmin ederek yardım edebilir.
Kilit bölgeler için iletişim sağlayabilir.
İlgili grupların devam eden alâkaları konusunda eğitir ve onları, alternatif
eylemlerin sorunları ve sonuçları hakkında bilgilendirir.
Süreklilik sağlar böylece kararların teknik taraflarını anlayan ilgili grupların
tavsiyelerine ulaşılabilir.
Fikir birliği oluşturmak için bir forum sağlar.
Yasal tanıma?
Katılım, yasal olmayan bir süreç olabilir ama yapı yasallaştırıldığı ve görev ile
sorumluluğu içerdiği zaman çok daha etkili olmaktadır.
Tecrübeler göstermiştir ki, bu danışma veya katılım komiteleri, yetkililer tarafından
her zaman olmasa bile oldukça nadir resmileştirilirler. Resmi statü beğenilen bir
durumdur ama yokluğu bir engel olarak değerlendirilmemelidir. Bu gruplar, alanın
yönetilmesinde ve planlamasında kendi rollerinin önemine ikna edildiklerinde,
toplantı çağrıları için güç oluştururlar ve yerel grup er ya da geç yetkililer tarafından
resmi veya gayri resmi olarak tanınacaktır.
Bazı ülkelerdeki yasalar, katılımcı yönetim organlarını, sadece tavsiye ya da
danışma için değil aynı zamanda yönetmeliklerin benimsenmesi ve alanın
korunmasına katkıda bulunulması, araştırma, eğitim ve kamu bilinci gibi bazı
yönetim kararları üzerinde bağlayıcı görev olarak kabul eder. Bu komite, kendi
rejim ve yönetmeliklerini önerir, yönetimin iyileştirilmesine yönelik teklifler için
yasal olarak alanın yöneticisiyle görüşür (örneğin iki yılda bir) ve yıllık planları ve
bütçeleri de her türlü yönetim kararları ve planları ile ilgili olarak bilgilendirilir.
Bu komite, korunan alan yetkililerinin desteklemek için planları tartışır ve onaylar
ve onların yerine getirilmesinde koordineli bir katılımı sağlar.
Tecrübeler göstermiştir ki, bu danışma ve katılım komiteleri, yetkililer
tarafından her zaman olmasa bile oldukça nadir resmileştirilirler. Katılım, yasal
olmayan bir süreç olabilir ama yapı yasallaştırıldığı ve görev ile sorumluluğu
içerdiği zaman çok daha etkili olmaktadır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Bununla birlikte, bu grupların kurulması için pek çok gereklilik vardır. İlk olarak,
onlar gerçekten temsilci olarak algılanmalıdır. Sonra, grupların yetkililerinin
limitlerinin tanımlanması gerekir. Üçüncü olarak da; bir danışma grubu kurmak
ve bunu sürdürebilmek, zaman ve personel kaynaklarının önemli bir taahhüdünü
gerektirir.
4.6. Programın geliştirilmesi
Süreç açık ve şeffaf olmalıdır, adil bir şekilde yönetilmeli ve danışma, veri ve bilgi
paylaşımı konusunda tarafsız olunmalıdır. Paydaşlar ve sorumlu yetkililer arasındaki
artan güven ve itimat, fikir birliğine ulaşmak için daha büyük bir bağlılık içinde
sonuçlanır.
Öncelikle katılımcı kuruluşlar bir yerde konumlandırılmalıdır ve onların ilk görevleri
şunlardır:
1. Otoritelerin ve teknik ekibin koordinasyonlu çalışacakları danışma komitesi
tarafından genel kurallar tespit edilmelidir. Sürecin başında belirlenen sorumluluklar
ortaklık oluşturulmasına yardım eder. Beklenen kilometre taşların, sürecin ve
89
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
örneğin teşhis, korunan alanın final hedefleri, alan planlama, yönetmelikler,
yönetim programları gibi beklenen sonuçların sunulması.
2. Mevcut durumun teşhis ve temel araştırmalarında iş birliği yapmak.
•
•
•
Temsilcileri alana götürmek ve planlanması gereken durumun açıklanması iyi
bir fikirdir ve korunan alan tarafından çözülmektedir.
Paydaş grupları, araştırmacılar tarafından elde edilmemiş olan alan bilgilerini
sağlayabilir ve sağlamalıdır. Ayrıca bilgilendirmedeki boşlukları doldurabiir ve
tehlikedeki kaynakları belirleyebilir, tehditleri ve uygun durumları gösterebilir
ve alan eylemleri3 için öncelikleri seçme konusunda yardım edebilir.
Bu gruplarla birlikte, mevcut durum ve gelecek senaryoları içerecek şekilde
alanın haritası üzerinde çalışmak önemlidir. Haritalar, tüm paydaş grupları
tarafından toplanmış bilgilerin bir sonucu olabilir.
Programın geliştirilmesi, her zaman ilgili bilgileri kolaylaştırır. Belgeler; paydaşların
kültürlerine duyarlıdır, bilimsel terimlerden uzak durur ve olumlu ve yapıcı
yaklaşımları destekler. Bu eylemler, paydaşların heveslerine ve bilgilerine saygı
gösterecektir ve muhtemel gerginlikleri en aza indirecektir. Yeni bilgilere açık
olmak gerekir. Uyarlanabilir yönetimlerin yapabilirliklerine başvurmak önemlidir
ve yeni sorunlar ortaya çıktığında programa uydurmak için hazır olmalıdır. Ayrıca
programın uygulaması sürecinde yeni paydaşlar tanımlanmalıdır.
İlgili bilgileri her zaman kolaylaştır. Çok fazla bilimsel ifade kullanma ve
belgelerin paydaş kültürüne hassasiyet göstermesini sağla.
Yasal ve kurumsal çatıların sunulması
Korunan alan yetkilileri, kendisini paydaşlara belli bir zamanda tanıtmalıdır ve
aşağıdaki maddelere açıklık getirmelidir:
•
•
•
•
Bu sorumlulukları nasıl alacaklar?
Uymaları gereken yasalar hangileri ve “oyunun kuralları” hangileri?
Korunan alanın tespit edileceği ve alanın yönetilmesi adına yönetimsel
düzenlemeler için yasal hükümlerin ve hedeflerin yasal çatısının sunulması.
Korunan alanın ana hedeflerinin sunulması.
Unutulmamalıdır ki, yasal yönler müzakerelerin konusu değildir. Kolaylaştırıcıların
(bkz. bölüm 5) bu sunumu yapması istenilen bir durum değildir. Bu konuları sunacak
olan yetkilinin kendisi olmalıdır.
3 Katılımcı Eylem-Araştırması çalışmanın bir metodudur ve tam verim ve kullanılabilir veri içeren eylem, ortak
durumları geliştirmeye yardım eder. Paydaşların kendileri, bilgi toplanması ve analiz edilmesinde el ele verebilir ve
özellikle kendi sektörlerinde senaryolar üretebilirler.
90
Öncelikle temel bilgi toplanmalı ve analiz edilmelidir. Bir sonraki aşama ise
mevcut kullanımların, tahmin edilen senaryoların ve istenen gelecek kullanımların
kıyaslanması için haritaların üretilmesini içerir. Bu bilgi, eylemlerin öncelikli olarak
uygulanması gereken kritik alanların tanımlanmasına imkan verir.
Haritalar, tüm katılımcılara hangi alanların biyolojik, ekolojik ya da kültürel
sonuçlarının en önemli olduğunu, hangilerinin doğal kaynakların farklı kullanımına
meydan verebileceğini ve hangi alanların aşırı istismara uğradığını ve korunması
gerektiğini ya da iyileştirilmesi gerektiğini açıkça gösterecektir. İkincisi “kritik
alanlar” olarak tanımlanabilir ve gelecek Eylem Planlarındaki eylemler için öncelik
kazanabilir.
Bu uygulama ilk olarak, tehditleri tanımlamak ve kendi tercihlerini tartışmak için
korunan alan yetkilileri ve teknik ekip ile birlikte yapılmalıdır. Önceki uygulamalar
sunulmadan, aynı uygulama daha sonra danışma komitesinde, yasal mecliste ya da
katılımcı kuruluşlarla da yapılacaktır. Eğer bu ikinci uygulamada hiçbir aksi sonuç
ya da karar çıkmazsa, birincisi kabul edilmelidir.
Bu analiz ve açık tartışma, alan için teknik ekibin alan planlama önerisini üretmesine
izin verecektir. Ana hedefler ve kurumsal düzenlemeler için fikir birliği sağlandıktan
sonra, bir anlaşmaya varmak zor olmamalıdır. Fikir birliği, tüm belirli ilgiler ve
paylaşılan hedeflerdeki karşılıklı güven için saygı gerektirir. Fikir birliği paydaşların
tamamen benzerliği demek değildir ama genel problemlerin çözümünde geçici bir
birlik sağlar. Sorumlulukları üstlenmek ve tek yönlü baskılarla dahi değiştirilemez
kuralları belirlemek için muhtemel tek ilke, fikir birliğidir. Eğer her alan için
bölgelere ayırma ve yönetmelikler, oybirliği ile kabul edilirse ve katılımcı kuruluşlar
bilgi paylaşımında açık olursa, tüm süreç düzgün bir şekilde geleceğe doğru ilerler.
Eylem Planı
Hedefler, alan planlama, yönetmelikler ve kurumsal düzenlemelerde genel bir anlaşmaya
varıldığında, bir sonraki aşama temel eylem önceliklerinde hem fikir olmaktır.
Heveslilik sağla, esnek ol: Uygulama aşaması boyunca daha önceden göz önünde
bulundurulmamış yeni sorunlar çıkabilir ya da önemsiz olarak düşünülmüş sorunlar
gerçekte daha büyük olabilir. Esneklik sağlamak önemlidir, bu sayede paydaşlara ve
sorunlara adil bir ortam sunulabilir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Alan planlama önerisi
Pek çok sektörün genel problemi olan esas problem tanımlanmalı ve danışma
komitesi ile paylaşılmalıdır. Sonra, fikir birliğindeki daha az tartışmalı konulara
odaklanılmalıdır. Ağır kararlar sürecin daha sonraki aşamalarına saklanmalıdır ve
bu süreçte katılımcılar ve korunan alan arasında güven sağlanmalıdır.
Kazan-kazan çözümleri, tüm paydaşların mümkün olduğu kadar çok kazançlı
çıktığı eylemler için araştırılan ve olumlu atmosfer oluşturmaya katkıda bulunan
stratejilerdir. Öncelikle bu tarz stratejileri kullanmak tavsiye edilir çünkü büyük bir
anlaşmazlığı aynı anda çözmeye çalışmak, neredeyse imkansız bir meydan okumadır.
91
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Katılım, herkes için süreci kolaylaştırmalıdır, yük haline getirmemelidir.
Unutulmamalıdır ki, ılımlı hedeflerle başlamak, var olan kapasiteyi kullanmak ve
yerel yetkililer ile öncelikleri eşleştirmeye çalışmak gerekir. Başlangıçta, çoğunluğa
fayda sağlayacak açık konulara odaklanmak en iyisidir, örneğin yerel balık stoklarını
iyileştirmek gibi.
Tecrübeler göstermiştir ki, Deniz ve Kıyı Koruma Alanları’nın planlanmasında, yerel
birlikler ve paydaşlar genellikle şu konularla ilgilenmektedir:
•
•
•
•
•
•
Barınak alanlarının ve yerel balıkçılar için diğer alanların tespit edilmesi
Yerel geleneksel balıkçılığın ayrıcalığa sahip olduğu balıkçılık alanlarının tespit
edilmesi
Tahrip edilmiş alanların iyileştirilmesi
Temel sosyal ihtiyaçların desteklenmesi
Korunan alanın yönetiminde yerel istihdam
Eğitim ve öğretim
Başlangıçta, çoğunluğun faydalanabileceği şekilde fikir birliğine varılmış ve
daha az tartışma yaratacak konulara odaklanın. Zor kararlar daha sonraki
safhalar için saklanmalıdır. Katılım, herkes için süreci kolaylaştırmalıdır, yük
haline getirmemelidir.
Katılımcı kuruluşlarca kararlaştırılmış somut eylemler basit ve gerçekçi olmalıdır.
Aşırı umutlanma ve somut sonuçların eksikliği, katılım sürecinin en güçlü
düşmanlarından biridir. Daha kullanışlı ve uzun soluklu olan ne ise, “sağduyulu” bir
şekilde herkesin anlayabileceği ve katılabileceği kadar basit olmalıdır.
Uzun dönemde paydaşların katılımını ve taahhüdünü sürdürmek için, alanda
sonuçları görmek gerekir. Uzlaşma ve sorumlu paydaşların ve yetkililerin birliği
uzun dönem devam edecektir ve gerçekte olması gereken ortaklıklara ön ayak
olacaktır.
Bilimsel bilgilerdeki boşluklara göre, karar almanın bazen, bazı belirsizlik dereceleri
altında yapılması gerektiği açıklığa kavuşturulmalıdır.
Katılımcı kuruluşlarca kararlaştırılmış somut eylemler basit ve gerçekçi
olmalıdır. Aşırı umutlanma ve somut sonuçların eksikliği, katılım sürecinin en
güçlü düşmanlarından biridir. Ilımlı hedeflerle başlamayı, var olan kapasiteyi
kullanmayı ve yerel yetkililer ile öncelikleri eşleştirmeye çalışmayı hatırla.
Katılımı teşvik etmek için, hükümetin sorumluluklarını yerine getireceğine ve
anlaşmaya varılan düzenlemeleri uygulayacağına dair güvenilirlik bulunmalıdır.
Kademeli yaptırımlar kurmak ve hak sahibi olanları bu yaptırımlara dahil etmek
iyi bir fikirdir. Yaptırımlar kademeli olmalıdır ve her türlü ihlale yanıt vermelidir.
Korunan alanın yönetilmesindeki ana ihtiyaçlar kamuya yönelik yapılmalıdır ve
gruplarda, çalıştaylarda ya da halk oturumlarında tartışılmalıdır. Ana eylemleri
göstermek için ilginç bir araç, bölgelere göre sıralamak ve önceliklere göre
92
EYLEM
SORUMLU KURULUŞ
1.ZON
2.ZON
3.ZON
Karada ve denizde sinyal
zonları
Korunan alan (KA) ve deniz
yetkilileri
A
B
C
Harici balıkçılıktan koruma
KA ve yerel balıkçılar
A
A
A
Topluluğun içme suyunun
karşılanması
KA ve Belediyeler
Yerel turizm hizmetlerinin
organize edilmesi
KA, A topluluğu ve yerel
sektör
Tehlike altındaki türlerin
araştırılması/gözlenmesi
Araştırma merkezleri,
balıkçılar ve STK’lar
A
B
B
B
C
Diğer…
Öncelikli sınıflar, örneğin A (ilk iki yıl), B (3 – 5 yıl), C: ikincil öncelikli.
Her eylemden kimin sorumlu olacağının tespit edilmesi çok önemlidir. Katılımcılar
bir isim almalı ve önemli bir role sahip olmalıdır. Var olan kapasitenin kullanılması ve
harekete geçirilmesi her zaman hatırlanmalı, herhangi yeni bir yapı zorlanmamalıdır.
Sonuçlar her ne olursa olsun, basit bir düzende yazılmalı ve yetkililere teslim
edilmelidir.
İzleme
Bütünleyici ortaklık döngüsü için son ama önemsiz olmayan safha izleme ve
değerlendirmedir. Bilgi akışını sürdürmek gerekir. Programın sürecinden, hem yetkili
kişileri hem de paydaşları bilgilendirmek önemlidir. Geniş çaplı programlar için bir
gazete oluşturulabilir ya da e-posta listeleriyle program sürecinin güncellemeleri
yapılabilir.
Katılım sürecinin etkinliği ve DKA hedeflerine ne kadar katkıda bulunduğu,
gösterge sistemler ile periyodik olarak değerlendirilir. Bu, gelecek programların
geliştirilmesinde yardımcı olacaktır. Paydaş memnuniyetinin değerlendirilmesi
(katılım sürecinden memnun kaldılar mı?) ve kilometre taşlarının derlenmesi
(toplanabildiler mi?) göz önünde bulundurulması gereken noktalardır. Katılımcılara
geri bildirim yapmak önemli bir noktadır, çünkü sonuçta, topluluklar kendi
girdilerinin projenin çıktılarına nasıl etki ettiğini bilmek isteyecektir. Katılım
sürecinin kesin bir kaydının saklanmasını ve son kararların nasıl alındığının
kaydedilmesini sağlamak önemlidir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
sınıflandırmaktır. Zaman ölçeği, yılları ayrıntılı olarak göstermemeli ama öncelikli
süreçleri göstermelidir ki bunlar, beklentilerin ve eğer başarılamazsa hayal
kırıklıklarının oluşmasına neden olacaktır.
İdeal olarak izleme; paydaşlar için önemli olan ve korunan alanın korunmasıyla ilgili
ana göstergelerin tanımlanmasına katılan hak sahiplerini içermelidir. Paydaşlar
kendi sektörlerindeki ya da uzmanlık alanlarındaki verinin toplanmasında birlik
olabilirler. Katılımcıya destek sağlayabilir, tanıtabilir ve onları cesaretlendirebilir.
93
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Katılımcıları izlemek, tüm paydaşlar arasında uzun dönem hedefler için tutarlılık
sağlanmasına yardım eder ve onların sorumluluklarını güçlendirir. Durumun
değerlendirilmesine ve istenmeyen durumları düzeltmek için kararların alınmasına
izin verir. Toplanan veri yılda bir genel danışma komitesi toplantısında sunulabilir
ve yerel gazeteler, radyolar ya da diğer yerel medya araçlarıyla halka duyurulabilir.
Her eylemden kimin sorumlu olacağı önemlidir. Katılımcılar bir isim almalı ve
önemli bir role sahip olmalıdır. Var olan kapasitenin kullanılması ve harekete
geçirilmesi her zaman hatırlanmalı, herhangi yeni bir yapı zorlanmamalıdır.
5. Teknikler
5.1. Giriş
Var olan içeriğe, tüm katılımcıların ihtiyaçlarına ve katılımcılık hedeflerine uygun
olan teknikler adapte edilmelidir. Planlama sürecinde, araştırma ve izleme iş
birliğinde ve danışma konseyinde ya da karar alıcılarda, alanın teşhisinde katılım
için fayda sağlayan pek çok araç gereç vardır. Bu belge, profesyonel yöneticiler,
çatışma yöneticileri, arabulucular ve sosyologlar tarafından iyi bilinen en yaygın
tekniklerin sadece kısa bir tanımlamasını sunabilir.
Dolaylı fayda sağlayan kullanışlı araçlar da vardır, örneğin kamu bilinci oluşturmak,
resmi ya da resmi olmayan eğitimler düzenlemek, eğitim fırsatları, yerel istihdam,
hizmet imtiyazı ve genel olarak hali hazırda çalışanları kuvvetlendirmek gibi.
Belirli teknikler, paydaşların belli gruplarıyla tasarlanmalıdır ve onların ilgilerini
cesaretlendirmesi hedeflenmelidir. Ekonomik ve güvenilir olmalıdır, böylece fikir
birliğini de cesaretlendirir.
Gerekli beceriler ve kapasiteler, gelişemekte olan ülkelerde genellikle yetersizdir
ve var olanlar da sıklıkla ağır bir şekilde üstlenilmiştir ve fazla sıkıdır.
Karmaşık paydaş durumlarında, katılımcı tekniklerinde profesyonel olan birinden
yardım almak etkili bir yatırım olarak tavsiye edilir. İyi bir profesyonel, var olan
herhangi bir yerel kapasitenin yerine geçmeye çalışmayarak ve yerel toplulukları
kendi yapıları ve liderleriyle canlandırmaya çalışarak süreci kolaylaştıracaktır.
5.2. Kolaylaştırıcı
Harici bir kolaylaştırıcı gerekli değildir. Katılım süreci, teknik ekip tarafından
canlandırılabilir. Bununla birlikte, deneyimler göstermiştir ki, sürecin ilk
aşamalarında, harici bir kolaylaştırıcının bulunması başarıdaki genel bir faktördür.
Bu kişinin profesyonel kalitesi önemlidir. Toplantıların düzenlenmesinde onun
güvenilirliği ve yapabilirliği, ayrıca olayları tarafsız bir şekilde değerlendirmesi de
önemlidir. Bu kişi şu özelliklere uymalıdır:
•
•
94
Alan veya yer alan hiçbir grup ile ilgili hiçbir kişisel ilgisi olmamalıdır
Katılımcılık ve çatışma çözme araçları ve yöntemleri konusunda deneyimli
•
•
•
olmalıdır.
Grupları yönetebilecek ve anlaşmazlıkları çözebilecek kapasiteye sahip olmalı
ve proje planlamasında tecrübeli olmalıdır.
Korunma altındaki alanın planlanması hakkında ya da arazi kullanım çatışmaları
ile ilgili bilgili olmalıdır.
İyi bir yapı kurabilen, halk sunumlarını kolay duyabilen ve belgelerin
yayılmasında yetenekli biri olmalıdır.
Bilgilerin sistematik hale getirilmesinde ve rapor hazırlanmasında kabiliyetli
olmalıdır.
Kolaylaştırıcıların ana sorumlulukları ise şunlardır:
•
•
•
•
Çalışma alanını ziyaret etmek ve ana teknik raporları bilmek,
Yönlendirme Komitesine ve ilgili yetkililere, toplantılar ve çalıştaylar için
gündem hazırlanmasında ve katılımcıların seçilmesinde yardım etmek,
Toplantıları ve çalıştayları yönetmek ve tüm paydaşların anlayabileceği şekilde
teknik olmayan bir dilde toplantı ve çalıştayların raporlarını hazırlamak,
Çatışmaları çözmek ve önlemek, iletişimi teşvik etmek ve kavgacı gruplar
arasındaki özel amaçlı toplantıları kolaylaştırmak.
5.3. Paydaş analizi
Potansiyel ilgili gruplarını listelemekte ve grupların tam koruma ilgilerinden
güçlü ekonomik gelişme veya kısa dönem ilgilerine kadar olan değişimlerini
göstermektedir.
Temsil edilebilirlik, örnekleme ve katılımın uygun derecelerinin sorunları önemli
olmaya başlar. Aşağıda bahsedilen konular arasında bir denge kurulması gerekir:
•
•
Geniş tabanlı ve dayanıklı bir fikir birliği oluşturmak için katılımcıların mümkün
olduğunca geniş bir katılım göstermesi ve
Korunan alan yöneticilerinin kolaylaştırıcı ve idari kapasitelerine fazla
yüklenmesi.
Mevcut yapıların kullanımı: toplulukları ve yerel grupların korunmakta olan alanı
desteklemek için yapılan eylemlere katılması ve endişelerini ifade etmesi, bazı
yerel toplantılarla sağlanabilir. Kullanıcı grupları hükümetten gelen sorumlulukları
üstlenmiştir ve bu durum uzak olan köylerde önemli bir rol oynayabilir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
•
Yeni fikirler üretmek için toplanıldığı zaman paydaşları davet etmek oldukça akıllıca
bir davranıştır ki bir çok paydaş ve bakış açısı ya da tarzları, bahsedilen seçilmiş
aşamalar için bir bağlantı sağlanmış olur.
Somut isimler ya da kişiler yerine grup isimleri ya da organizasyonlar gibi daha
genel isimler olarak tutulan her öneri yargılamaksızın kaydedilir. Fikir üretmek
için toplanma dönemleri paydaşlar, onların ilgileri ve süreci etkileyen etkileri
arasındaki ilişkiyi tanımlamak için devam ettirilebilir. Şu sorularla sonuçlar kontrol
edilmelidir: Sürecin tüm aşamalarını kontrol ettik mi? Yarar sağlayan ya da mağdur
olan biri var mı? Şemsiye organizasyonların arkasındaki insanları tanımladık mı?
95
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
İlk önce paydaşlar tanımlanır, her aşamadaki her aktörün katılım derecesinin
tanımlanmasıyla uzun bir liste düzenlenebilir. İlgili paydaşlar ile iletişim sağlanır.
Her paydaştan beklenen rolün ve sürece olan katkısının açık bir şekilde ifade
edilmesi gerekir.
5.4. Bilgilendirme
Farklı seçenekler arasında karar verebilmeleri için paydaşların etkili bir şekilde
bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Belgelerin yerel kültüre duyarlı olması, bilimsel ya
da hukuki terminolojinin kullanılmaması önemlidir.
Tekniklerin bazıları şunlardır:
Etkin dinleme
Görüşmelerin hedefi: “bir sorun hakkında görüşülen kişinin ne düşündüğünün
mümkün olduğu kadar çok anlamak gerekir”, kolay görünür. Bununla birlikte, eğer
görüşülen kişiler tartışmaya katılmazlarsa oldukça zordur. Tartışma süresince,
görüşülen kişilerin kendi tavırlarının farkında olduğunda bu durumun önüne
geçilmelidir. Görüşülen kişiden en iyi faydayı sağlamak için dinleme yeteneği ile
ilgili bazı püf noktalar kullanılabilir.
Görüşmeler
Bire bir görüşmelerde ya da halka yönelik forumlarda çıkan tartışmalarda insanlardan
sıklıkla çok fazla bilgi sağlanır. Topluluktaki herkes ile görüşme mümkün olmasa da,
her anahtar grubun temsilcileriyle konuşmak için iki üç gün yeterli bir zamandır.
Sürecin başlarında beklenilen sorunlar hakkında bilgi almak ve sürecin bir veya iki
önemli kavşak noktasında bazı görüşmeleri yapmak için yönlendirmeler yapılabilir.
Görüşmelerin hedefi, görüşülen kişinin sorun hakkında neler düşündüğünü mümkün
olduğunca anlamaktır. Bunun dışında, sorunla ilgilinen kuruluşlarla kişisel tanışıklar
sağlamak iyi bir yoldur.
Sorgulamanın doğru bir şekilde yapılması, şu sonuçlara ulaşılmasında yardımcı
olabilir:
•
•
96
Bir seri oldukça açık sorulardan oluşan form konuşmanın bel kemiğini oluşturur.
Problem ve sorunların tanımlanması önemlidir. Bazı sorular şu şekilde olabilir:
Ne tür bir değişiklik görüyorsunuz? Ne tür sorunlar öngörüyorsunuz? Sizce bu
sorunların nedeni nedir? İstenilen durum nedir?
Soruların çok açık olması ya da konuşmacının çok az teşvik edici olması gibi
durumlar ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda soruları başka şekilde ifade
etmek en iyi yol olacaktır, fakat esas konunun daima sürdürülmesi gerekir.
Sunum toplantıları bilgi paylaşımı için iyi bir yoldur.
Fotoğraf: GoB
Topluluktaki etkili kişilerle görüşmenin
en etkili yolu; kentteki gruplarla, ticaret
ile uğraşanlarla, çevreci gruplarla, komşu
gruplarla… bir toplantı ayarlanıp bir sunum
yapılmasıdır. Eğer bir seri sunum yapılacaksa,
slayt gösterisi hazırlamak ya da diğer görsel
yardımcıların kullanılması sıklıkla tavsiye
edilir. Görsel bir sunum, sadece katılımcılar
için ilginç bir olay değil aynı zamanda kısa bir
sürede daha fazla bilgiye ulaşmayı sağlayan
bir yoldur.
Halk Açıklaması
Bunlar, insanların pozisyonlarını ve durum ile ilgili haklarını resmi bir şekilde
beyan ettiği resmi toplantılardır. Ne yazık ki, halkın katılımı için halk açıklamaları
özellikle etkili değildir. Yasal kayıtların hazırlanmasında toplantının hukuki işlerinin
yapılmasında iyi iş çıkarabilirler ama sorunların çözümü için insanları bir araya
getirmekte zayıftırlar çünkü açıklama sırasında konuşmacıların aldığı pozisyonlar
daha az resmi toplantılarda ifade edilenlere göre sıklıkla çok sert ve aşırıdır.
Topluluk Forumu
Bu; halka açıktır ve topluluktaki üyelerin ihtiyaçları olan konularda açıkça
tartışabildikleri bir açık toplantı şeklidir. Belli balıkçılık sahalarının aşırı kullanımı
gibi somut sektörel poblemleri tartışmak için de kullanılabilir ama dikkatle
kullanılmalıdır çünkü DKA’nın kurulması gibi yeni öneriler ile karşılaşılabilinir.
DKA yönetimi gibi çok sektörlü sorunlar, eğer somut sonuçlar aranıyorsa, açık ve
yapılanmamış topluluk forumlarında dile getirilmemelidir.
5.5. Katılım teknikleri
Halka bilgi alışverişi sağlamak için etkili olabilecek bir format, sorunların çözümünde
ya da paydaşlardan geri bildirim alınmasında etkisiz olabilir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Sunumlar
Beğenilen/beğenilmeyen, umutlar/korkular
Bu teknik (Jones 2001) kilit sorunları ana hatlarıyla ortaya çıkarmaktadır ve
göstermektedir ki paydaşların kaygıları ve öncelikleri ilgilidir. Bir grup paydaştan,
alandaki beğendikleri ve beğenmedikleri üç konuyu, DKA ile ilgili umutlarını ve
korkularını ya da belli yönetim planlarıyla ilgili düşüncelerini yazmaları istenir.
Daha sonra grupların cevapları tartışılır ve bazıları bir liste şeklinde hazırlanır ve
dağıtılır.
97
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Çalıştaylar
Öncelikle bu diğer formatlardan farklıdır. Belli bir görevin tamamlanmasının
amacını belirtmektedir. Örneğin bir çalıştay, ana hizmetler için alternatif yerlerin
değerlendirilmesinde kullanılacak kriterler üzerinde anlaşmaya ulaşmak için
tasarlanabilir çünkü bunlar çok etkileşimlidir ve büyük gruplarla yapıldığında iyi
sonuç elde edilmez. Bazı büyük grupların/küçük grup formatlarının kullanımı
mümkün olsa da, katılımcı sayısının 20-25’i geçmesi durumunda, gereken etkileşime
ulaşmak zordur.
Geleceğe dair ortak bir vizyon ve senaryolar yaratmak için çalıştay
Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımı için anlaşma ve iş birliği
isteği alanın geleceği ile ilgili ortak bir vizyon oluşturulmasından sonra ancak
gerçekleştirilebilir. Ortak bir vizyon oluşturmak, tüm katılım süreci içindeki en
önemli basamaktır. Katılımda belirli istekler göz önünde bulundurulmalı ve saygı
gösterilmelidir, ama amaç genel isteklerin üstün bir vizyonunu tanımlamaktır.
Ortak bir vizyon yaratmak, gelecekte tüm DKA’lardaki fikir birliğine ulaşmanın
nasıl olacağının hayal edildiği bir egzersizdir, sadece onlara basit sorular sorarak
ve cevapları somutlaştırarak yapılır.
Senaryo planlama teknikleri görüşmeler için seçeneklerin tanımlanmasına yardım
edebilir. Bir senaryo, muhtemel bir geleceğin bir resmidir. Senaryo çalıştayları,
tüm paydaş gruplarına ait 24-30 katılımcının katıldığı iki günlük bir toplantıdır.
Katılımcılar fikirlerini ve deneyimlerini paylaşmak için bir araya gelirler ve DKA’nın
sürdürülebilirliğine yönelik yolda görüşlerini, engelleri ve girişimleri tartışırlar.
Bu süreçte tüm katılımcılar uzman rolüne sahiptir çünkü yerel aktörler olarak:
•
•
Yerel olasılıkları ve değiştirilecek engelleri bilirler ve
Bu değişikliklerin onlara, onların şimdiki ve gelecekteki faaliyetlerine bağlı
olduğunu bilirler.
Örneğin 6 kişilik gruplar oluşturulabilir ve her gruba: 15-30 yıl sonra bu alanın
nasıl olmasını istersiniz? sorusu sorulabilir. Her grup ekolojik, sosyolojik, ekonomik,
kültürel vs gibi farklı bakış açılarıyla bu soruyu değerlendirebilir. Aynı çalışma bütün
üyelere de yapılabilir ama böyle bir durumda her katılımcıya bir kart verilmesi ve
sadece bir ya da iki düşünceyi bu kartlara yazmasının istenmesi gerekir. Bu herkese
gelecek üzerinde düşünmek için aynı şansın verilmesini ve kendi düşüncelerini
halkın önünde konuşmadan iletmelerine olanak sağlar ki halk önünde konuşmak,
çok iyi fikirlere sahip olunsa bile çoğu zaman kişiler tarafından yapılmak istenmeyen
bir durumdur. Tüm bu uygulamalar sadece olumlu ve iş birliği ile oluşturulan bir
atmosfer yaratılmasına katkıda bulunmaz aynı zamanda gelecek için olumlu bir
vizyon üretilmesini sağlar.
Gruplar arası görüşme organize etmek için iyi bir yol, özetle, her üyeden yapmak
istedikleri bir soruyu kağıda yazmaları istenebilir. Sonra, her üyenin kendi
düşüncesini ve sorusunun nedenini 3-5 dakikada tüm gruba açıklaması istenir. Tüm
98
İkinci gün boyunca bu gruplara: “bu gelecek vizyonunun gerçekleşmesini
engelleyecek ana problemler nedir?” sorusu sorulabilir. Burada, sürdürülemezliğin
ana nedeni olarak sorunların kavranması sağlanır. Çoğu sektörde ortak kök
problemler tanımlanmalı ve bu problemlerden daha az tartışmalı olanlara
odaklanılmalıdır. Bu sorunların tanımlanması ve seçilmesi vizyon olarak aynı
çalıştayda ya da toplantıda yapılabilir. Genel problemlerin tanımlanmış olması,
ortak genel hedeflerin önerilmesini kolaylaştırır. İyi geliştirilmiş bir çalıştay iki gün
sürmelidir.
Senaryo çalıştaylarından beklenilen en önemli sonuç muhtemelen, DKA’nın
geleceğinin geliştirilmesi ve planlaması ile ilgili hedeflerin ve isteklerin
formülasyonunda birçok farklı insanın dahil olmasıdır.
KUTU 2. SENARYO ÇALIŞTAYINDAKİ AŞAMALAR
1. Giriş ve fikir
Teknik ekip ya da ana paydaşlar tarafından senaryoların kısa bir sunumu. Mevcut durumu ve gelecek
planlarını sunacak yerel yetkililer tarafından senaryoların yerel durumlarla olan bağlantıları.
2. Rol gruplarında vizyon oluşturma
Katılımcılar, 15 ya da 30 yılda sürdürülebilir DKA üzerine kendi vizyonlarını geliştirebilirler. Bunu,
senaryoları ve diğer öne sürülen fikirleri, eleştiri noktalarını ve referansların çerçevesini kullanarak
yapabilirler.
3. Vizyonların tartışılması, Açık oturum
Rol gruplarının vizyonlarının tartışılması, sunumu ve açıklaması. Gelecek günlerdeki çalışmaların
hareket noktası olarak ana konular sunulacaktır.
4. Tema grupları: neler yapılması gerekir?
İkinci günün ana görevi, vizyonların farkına nasıl varılacağının çözülmesidir. Vizyonun farkına varmak
için “neler yapılması gerekir” üzerine fikirler geliştirmek için tema gruplarında katılımcıların bir
araya gelmesidir.
5. Fikirlerin değerlendirilmesi ve seçilmesi
Grup çalışmalarından çıkan fikirlerin sıralanması genel kurulda sunulmasıdır. Bu sunum aynı zamanda,
fikirlerin uygulanabilirliğinin bir değerlendirmesini de içerir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
üyeler bunu yaptığında, grup tartışmayı yönetmek için bir kişiyi seçer ve grubun
tartışılmasını istediği bir soru 20 dakika boyunca tartışılır. Bu uygulama; kişisel
görüşlere, grup tartışmalarına ve belli konular üzerindeki anlaşmalara izin verir.
Sonra her grubun kolaylaştırıcısı, herkese sorusunu sunar.
6. Değerlendirme
Katılımcılar, senaryo çalıştayının çıktıları ve çalışma metotları üzerinde bir değerlendirme şeması
doldurur.
7. Basın toplantısı
Çalıştaydan çıkan sonuçlar ve fikirler yerel ya da bölgesel yetkililere, halka ve basına sunulur.
Kaynak: Bilderbeek, R. ve Andersen (1998)
Mantıksal Çerçeveye dayanan Katılımcı Çalıştayları
Bu, konu bakımından duyarlı bir forumdur, bir - üç gün arasında sonuçlanır. İlgili
vatandaşlar, bağımsız temsilciler ya da organizasyonlarla direkt temas kurulmasına
izin verir. Bu, diğer ortak toplantı ya da çalıştaylarda tanımlanmış olan önemli sektörel
99
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
problemleri çözmek için kullanılabilir. Katılımcılar, bağımsız veya kamu çalışanı ya
da diğer organizasyonlardan olan ve kendi sektörel bilgilerini ve münakaşalarını
tartışarak besleyecek olan harici teknisyenleri dahil edebilirler. Bu çalıştaylar 2025 katılımcıdan fazla olmamalıdır.
Olağan durum; paydaşların problemleri abartmak, motivasyonu düşürmek ve
kendilerini haklı çıkarmak için “diğerleri” tarafından önerilen çözümlere karşı
çıkmak yönünde meyilli olabilecekleridir.
Anlaşmazlıklar esnasında taraflar, “diğeri” herhangi bir fayda sağlamazken, kendi
hedeflerine ulaşmak için daha ilgili görünür. Bu yüzden, gruplar “ya hep ya hiç”i
vurgulayabilir, başarısız olma durumunda da hiç kimse kazançlı çıkmaz.
Her katılımcıya bir kart (maksimum iki) verilir ve 5
ya da 10 dakika içinde, kendilerinin dikkate aldığı
belli sektördeki ana problemlerden bir (ya da iki)
tanesini bu kartlara yazmaları istenir. Toplamda
25 ya da 50 probleme ulaşılır ve bu da tartışmaya
başlamak için yeterlidir. Bu kartlar yönetici kişiler
tarafından toplanır ve tek tek halka sunulur; eğer
çoğunluk problemin gerçek olduğunu düşünürse,
yönetici, odanın önündeki panoya bu kartı iğneler.
Daha sonra, pek çok sorunun tekrarlandığı fark edilir.
Bu yüzden kartlar belli gruplar altında toplanırlar.
Uygulama, kartların neden-sonuç olacak şekilde
merkezlenmesi ve herkesin anlaştığı bir “sorun
ağacı” oluşturulmasıdır.
Her katılımcı tarafından bir kart
yazılır. Daha sonra grup, katılımcıları
etkileyen temel problemler hakkında
bilgi sahibi olur. Kademeli olarak ve
genel uzlaşıyı takiben, kartlar etki
ve tepkilerine göre sıralanabilir. Son
olarak temel nedenlere odaklanıp,
en az tartışma yaratacak şekilde ilk
planlar yapılmalıdır. Foto: A.Lopez
Pek çok sektör tarafından ortak ana problemler
tanımlanır ve bu dışarıda kalan problemlerden ziyade
ana problemlerin çözümüne odaklanılmasına izin
verir. Öncelikle “sorun ağacında” anlaşılır (çalıştayın
bir bölümünde ya da bütün gününde), sonraki
bölümde bu problemleri çözmek için gerekli olan
hedefler üzerine odaklanılır. Problemin çözümündeki
ana hedefler, eylem planı için de hedefler olmalıdır.
Daha sonra teknisyenler bir eylem planı ya da çalıştayda anlaşılan ana amaçları
hedefleyen projeler için çalışabilirler. Böyle bir projenin formülleştirilmesi
“Mantıksal Çerçeve” tekniklerini takip edebilir ki bu teknikler ortaklıktaki kuruluşlar
ve sosyologlar arasında yaygındır ve bu yayın için önemli değildir. Mantıksal çerçeve
ya da teknik geliştiren diğer herhangi bir proje sadece ana hedeflerin teknik
gelişmesidir. Bu ana hedeflerdir detaylar değil ve katılımcı bir çalıştayda ihtiyacımız
olduğuna emin olunan konular tanımlanmıştır ve hem fikir olunmuştur.
100
Bilderbeek, R. & I. Andersen. 1998. Local Scenario – Workshop. Sustainable urban
living in the coming decades (EASW).TNO Centre for Technology & Policy Studies.
VALUE II Program of the Commission of the European Union (CEC). http://www.
cordis.lu/easw/src/cookbook.htm.
Borrini-Feyerabend, G. 1996. Collaborative management of protected areas:
Tailoring the approach to the context. IUCN. Switzerland.
Cardiff University, IUCN. 2003. Draft case study: Marine Protected Areas Categories.
Ejigu, Mersie. 2001. Guidance in preparing National Sustainable Development
Strategies. ONU, New York.
Heras Hernández, F. 2002. Entre-Tantos. Guía práctica para dinamizar procesos
participativos sobre problemas ambientales y sostenibilidad. Gea. Spain.
IUCN. 2003. Reinforcing Regional Initiatives and partnerships for the rational
use of natural areas. Conference on Protected Areas in the Mediterranean
context.Workshop B: Governance, new ways of working together. Conclusions
and recommendations for the Durban Congress, Murcia Mediterranean Workshop.
Centre for Mediterranean Cooperation, IUCN. Malaga, Spain.
Jones, PJS. 2001. Recommendations concerning approaches for promoting relevant
authority and stakeholder participation in Marine SACs in the Azores. Report to
the MARÉ Project.
Jones PJS, Burgess J, Bhattachary. 2001. An evaluation of approaches for promoting
relevant authority and stakeholder participation in European Marine Sites in the
UK. University College London. August 2001.
Jiménez, Javier. 2003. Guía práctica para la Participación Pública. Pangea
Consultores. Madrid.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
KAYNAKLAR
Kelleher, G. 1999. Guidelines for Marine Protected Areas. Best Practice Protected
Area Guidelines Series nº 3.WCPA, UICN and Cardiff University. UK
King, G. & D. Clark. 1999. Participation in the ICZM processes: mechanisms and
procedures needed. Hyder Consulting. March 1999.
OECD. 2001. DAC Policy guidance for Strategies for sustainable development.
Organization for Economic Co-operation and Development. Development Aid
Committee. Paris.
Parks Australia. 2002. Public participation in protected area management. Best
practice the committee on national parks and Protected area management. Parks
and wildlife commission of the northern territory. Australia.
101
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
102
WDM. 2002. Guidance document on public participation. Public participation
techniques.Water Directors´ Meeting.
Windevoxhel, N. 2001. Guía para la planificación participativa en áreas marino
costeras protegidas. Guatemala. Proarca/Costas. 56 pp.
WWF. 2001. Stakeholder Collaboration. Building bridges for Conservation.
Ecoregional Conservation Strategies Unit. Research and Development.
Washington,D.C. September 2000.
EK I – KATILIMA KILAVUZLUK ETMEK İÇİN ANAHTAR İLKELER
Aşağıdaki anahtar ilkeler, DKA sürecinde tatminkar bir katılımın yönlendirilmesi
için genel tavsiyelerdir:
•
Bütün planlama ve karar alma sürecinin bütünleyici parçası olarak katılım, anlaşma ve basitçe
düzenlemek için açık bir strateji olmalıdır. Bu strateji kurulurken, çok yaygın katılımın ne mümkün ne de gerçekten istenilen bir durum olduğunun farkında olunmalıdır çünkü bunlar zaman ve
kaynak için etkisiz olacaktır.
•
Etkili bir katılım yavaş bir şekilde başlama eğiliminde olduğu için uygun kaynakların, yeteneklerin ve zamanın tespit edilmesi ve yatırımın erken bulunması gerekir. Böylece zamanla birlikte
etkin maliyetli olmaya başlar.
•
Katılım sürecinin desteklenmesi böylece tüm potansiyel paydaşların bu sürecin varlığından ve
nasıl organize edildiğinden haberdar olmasının sağlanması gerekir. Tüm idari seviyeler katılımcı
yaklaşımlarını teşvik etmelidir. Bazen katılım için STK’lar ve yerel otoriteler gibi katalizörler
katılımı başlatmak ve kararları bağlamak için vardır. Kararlar merkezi olarak yerel seviyelerde
alınmalıdır.
•
Geleneksel deniz uygulamalarına yönelik bazı ilk araştırmalar, kaynaklara yönelik mevcut ve
potansiyel tehditleri ve mevcut ya da potansiyel fırsatları önermektedir. Uygun gelişmeler için
fırsatların tanımlanması tamamlanmalıdır ve yenilenen fırsatlar paydaş katılımını desteklemektedir.
•
Paydaş analizleri sürecin erken safhalarında yapılmalıdır.
•
Katılım süreci, etkin olarak dahil olan dolaylı ya da doğrudan tüm paydaşlar için uygun fırsatlar
sağlamalıdır. İlk önce, iletişimin pek çok yolu denenebilir. Yönetim birimlerinin büyüklüğü ile
tecrübelere teşebbüs edilebilir. Anlaşmanın farklı seviyeleriyle çalışmak oldukça anlamlı olabilir.
•
Süreç açık ve şeffaf olmalıdır, adil bir şekilde yönetilmelidir ve haber, bilgi ve veri paylaşımında
tarafsız bir davranış sergilenmelidir. Paydaşlar ve sorumlu yetkililer arasındaki artan güven ve
itimat, fikir birliğine ulaşmak için büyük bir bağlılıkla sonuçlanır.
•
Yönetim yapıları, sürecin başında tanımlanmalı ve benimsenmelidir. Bazen katılımın iki farklı
organa sahip olması tavsiye edilir. Bunlardan biri yönetici sorumlulukları diğeri ise danışma ve
açıklanmış karakterdir.
Sürecin başında sorumlulukları belirlemek ortaklıkların kurulmasına yardım eder.
•
Mümkün olduğunca, paydaşlar kendi organizasyonları ya da toplulukları adına sorumluluklara
ortak olmalıdır. Toplu sözleşmeler ve eylemler yolunda çalışılmalıdır. İyi liderler gereklidir.
•
Mümkün olduğunca, paydaşların kendi organizasyonları ya da toplulukları adına sorumluluklara
ortak olmalıdır. Toplu sözleşmeler ve eylemler yolunda çalışılmalıdır. İyi liderler gereklidir.
•
Katılım süreci için ilgili bilgilerin kolaylaştırılması gerekir. Belgelerin paydaşların kültürüne
duyarlı olarak, bilimsel terimlerden uzak ve olumlu ve yapıcı uygulamaları teşvik edici şekilde
hazırlanması gerekir. Bu eylemler paydaşların bilgileri ve isteklerine saygı gösterecektir ve
muhtemel gerilimleri azaltacaktır.
•
Uzun dönemde paydaşların ve sorumlu yetkililerin katılımını ve bağlantılarını sürdürmek, alanda
sonuçları görmek için gereklidir.
•
Bilimsel bilgilerdeki boşluklardan dolayı bazen karar almanın bazı belirsizlik durumlarında
yapılması gerekebileceği ifade edilmelidir.
•
Alanın sürdürülebilirliği, kendi ilgilerinin çeşitliliğinin tanımlanması ve bilgi paylaşarak süreç
içinde birlikte çalışmak için uzun dönemli bir vizyona katılımcılar kendilerini teslim etmelidir.
Genel bir vizyon oluşturmak, gelecekteki DKA ile ilgili tüm hayallerin nasıl olması gerektiğine
dair fikir birliğine ulaşmak için kullanılan bir uygulamadır ve sadece onlara basit sorular sorup
cevapları somutlaştırılarak yapılır. Bu uygulama olumlu ve işbirlikçi bir atmosferin yaratılmasına
katkıda bulunacaktır.
•
Kazan-kazan çözümleri, paydaşların olabildiğince bir şeyler kazandığı eylemler gibi üretime
olumlu bir katkıda bulunan stratejilerdir. Başlangıçta bu tarz stratejileri kullanmak tavsiye edilir çünkü o tempoda oluşacak büyük bir anlaşmazlığı çözmeye çalışmak neredeyse imkansız bir
meydan okumadır.
•
DKA personelinin ve paydaş temsilcilerinin katılımlarının şekillendirilmesi tavsiye edilir.
•
DKA’da gönüllü çevreci grupları destelemek ve geliştirmek.
•
Periyodik olarak ve bir gösterge sistem aracılığıyla katılım sürecinin etkinliğini ve DKA’nın
hedeflerine ulaşmak için nasıl katkıda bulunacağını değerlendirmek.
•
Katılımcı tekniklerinin bir çeşitliliği vardır ve tüm süreç boyunca kullanılabilir. Genel anlamda,
sürecin başından itibaren mümkün oldukça yüz yüze görüşmelerin desteklenmesi tavsiye edilir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
•
103
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
EK II
Aşağıdaki tablo her aşamadaki katılım için en iyi uygulamaları ve teknikleri tanımlar
(“Korunan alan yönetimindeki halk katılımı. En iyi uygulamalar”. Doğal Parklar ve
Korunan Alan Yönetimleri Komitesi, Avustralya).
KATILIM DÜZEYİ
EN İYİ/İYİ
UYGULAMALAR
KATILIM TEKNİKLERİ
PERFORMANS
GÖSTERGELERİ
Bildirmek/Uymak
• İleriye dönük olmak
• Halk toplantıları
• Aşağıdan-yukarıya
yaklaşımını uygulamak
• Sunumlar
• Yetkili eğitim
programlarında katılım
seviyeleri
Yetkililer halkı uyarır
ör. Parkta köpeklere
izin yok
Yetkilinin bu
bildirisine halkın
uyması gerekir.
• İnternet ve kitle
iletişim araçları
• İletişim planları
• Bilgi için taleplerin sayısı
• Bilgilendirilen insan sayısı
(araştırma sonuçları)
• Kararların nedenleri
konusunda insanların
farkına varmalarını
sağlamak
• Basın bültenleri
• Topluluğa söz hakkı
fırsatı yaratmak için geri
bildirim döngüsü kurmak
• İşaretler
• Kanunların sayısı
• İnternet
• İnternet tıklanma sayısı
• Standart operasyon
prosedürleri
• Fark edilen sorunların ihlal
sayısı
• Şikayetlerin sayısı
• Eğitim kampanyaları
• Basılı broşür ve
bültenler
Danışma
Yetkili karar alım
sürecinin girdilerini
araştırır ör. Alan
yönetiminin
planlanmasının
geliştirilmesi;
topluluğun planlama
sürecindeki girdileri
sağlamak için
cesaretlendirilmesi
Topluluk kararları
desteklemeyi kabul
eder ve programlara
ve faaliyetlere dahil
olmaya başlar ör.
“Korunan alanın
arkadaşları” grubu
yetkililerin istekleri
üzerine parklardaki
ekim programını
üstlenmek için anlaşır
104
• İnsanların bilgi
edinebilecekleri yolları
araştırmak
• Danışma zaman ve kaynak
alır – bunlar yetersiz
kaldığında başarılı çıktılar
baltalanabilir
• Katılım için ana konuların
açık olması
• İnsanların bağışlarının
değeri
• İnsanların ve ilgili
grupların çeşitliliğinin
kapsamını yükseltmek
• Topluluğu kapsayan bir
dilin kullanımı
• Topluluğun konular ve ne
yapmalarının istendiğinin
farkında olmalarını
sağlamak
• Paydaşların/topluluğun
girdilerini/iş birliğini
kabul etmek
• Eğer programda halkın söz
sahibi olma fırsatı yoksa,
bu konunun açıkça ifade
edilmesi
• Çalıştaylar
• Başvuruların kalitesi
• Paydaş toplantıları
• Gündeme getirilen
sorunların sayısı
• İncelemeler
• Yönetim planları
• Paydaşlara mektuplar
• Basındaki duyurular
• Halk gösterileri
• İnternet
• Ulaşılan paydaşların sayısı
• Paydaş girdilerinin çeşitliliği
• Müşteri memnuniyet düzeyi
(Araştırmalar/müşteri geri
bildirimleri ile ölçülen)
• Danışma teknikleri
konusunda eğitim
alan personel sayısı
(ör.kolaylaştırma,
anlaşmazlıkları çözme)
• Gönüllü günlerinin sayısı ve
koruma çıktılarının kalitesi
• Gönüllü saatlerinin sayısı
• Halk eğitim programlarına
katılan kişi sayısı
EN İYİ/İYİ
UYGULAMALAR
KATILIM TEKNİKLERİ
PERFORMANS
GÖSTERGELERİ
İşbirliği
• Bütünlük/dürüstlük
sağlamak
• Danışma grupları
• Katılımın düzeyi ve tipi
• Özel görev grubu
• Bölgesel planlama
kararlarının yetkili yönetim
eylemleri ile birleşme
seviyesi
Yetkililer karar alma
sürecine toplulukları
davet eder, ör.
Topluluk tarafından
yeni Deniz ve Kıyı
Koruma Alanları’nın
belirlenmesi.
Topluluk karar alma
sürecinde yasal bir
role sahiptir.
Ortaklık
Yetkili ve topluluk
(paydaşlar) karar
alımında sorumluluğu
paylaşır, ör. Yerliler
sahip oldukları alanı,
ulusal park olarak
yönetilmesi için
devlete kiralarlar.
• Yeni fikirlere açık olmak
• Kültürel çeşitliliğe saygı
göstermek
• Ortak ilgi alanlarının
tanımlanması
• Tutulamayacak sözlerin
verilmemesi
• Gerçek katılım için
fırsatlar sağlamak
• Paydaş geri
bildirimleri
• Topluluk, alan
sahipleri ve sanayi
ile olan ortaklıkların
korunması
• Kararların sayısı
• Müşterek yönetim
• Kararların desteklenmesi
• Yönetimin yasal
kurulları
• Ortaklık anlaşmalarının
sayısı
• Danışma gruplarının
işlevleri ve güçleri
hakkında açık olmak
• Danışma grupları için aday
olan insanların sayısı
• İlişkilerin kalitesi
• Ortaklaşa yönetilen korunan
alan sayısı
• Tüm sorunların tartışmaya
açık olduğu diyalogları
sağlamak
• Katılım için yasal çerçeve
sağlamak
• Devam eden katılımcı
yönetimini garantiye
almak
• Açık sonuçlar/çıktılar
oluşturmak
Devretme/Kendi
Kendine Yönetim
• Ortak faydaların, güvenin
ve desteğin oluşturulması
• Şeffaf bir sürecin
kurulması
Yetkili, kontrolü
ve karar almayı
topluluğa devreder.
Yetkili, kaynak ve
uzmanlık sağlayarak
topluluk tarafından
sağlanan yönetimi
kolaylaştırabilir.
Topluluk/Paydaş,
karar alınmasında
özerkliğe sahiptir ve
yönetsel girdilere
ihtiyaç duyabilir. Ör.
Alan sahipleri, kendi
özel alanlarının ulusal
rezerv sistemlerine
dahil olmasını ister.
• İyi koruma çıktılarına
sahip projelerin
desteklenmesi
• Topluluk meclisinde
devlet yetkililerinin
nerede oturması
• Özel koruma stoklarının
sayısı ve koruma çıktılarının
kalitesi
• Koruma çıktılarında
sonuçlanan
tavsiyelerin ve diğer
kaynakların temin
edilmesi
• Koruma anlaşmalarının
sayısı ve koruma çıktılarının
kalitesi
• Yerel koruma alanları
• Gönüllü koruma
anlaşmaları
• Anlaşmaların kalitesi ve
sayısı
• NRS’ye eklenen özel
arazilerin alanı
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
KATILIM DÜZEYİ
• Teftiş mekanizmaları
105
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
4. Kıyısal Koruma Alanlarındaki Ziyaretçilerin
Teşvik Edilmesi, Planlanması ve İzlenmesi
Alicia Portillo Navarro (EGMASA)
1. Akdeniz’deki Koruma Alanları için ziyaretçi yönetiminin kapsamı
Kıyısal koruma alanları (KA) ve Akdeniz’deki genel durum: Koruma alanları
sürdürülebilir gelişmeye katkı sağlar.
Akdeniz bölgesi tarihi ve ortak kültürü, coğrafyası, ekolojik karakteri ve paylaşılan
kapalı denizi ile tanınmaktadır. Bölge bize sistemler, doğa ve insanlar arasındaki
etkileşimi değerlendirme olanağı sunar.
Bölgedeki durum analizleri (IUCN), belirgin teşhislerin konması için yol göstermiştir.
Akdeniz’in kapalı bir havza oluşu, kıyılarındaki ve nehir yataklarındaki yüksek
kentleşme ve sanayileşme oranı, bölgeyi büyük çevresel değişime hassas hale
getirmiştir.
Aynı zamanda, bölgesel ve sosyal anlamda belli temel dengesizlikler söz konusudur.
Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Balkanlar bundan en fazla zarar görmüş bölgelerdir.
Ayrıca, uzun vadeli ve sürdürülebilir ekonomik gelişme ile meydana gelen
yoksulluk oranındaki düşüş, bugün toprak yapısının bozulması, giderek artan tatlı
su kıtlığı, kıyısal ekosistemlerin ve balıkçılık kaynaklarının aşırı tahribi, orman
kayıpları ve biyolojik çeşitliliğin tür ve ekosistem seviyesindeki hızlı düşüşü ile
engellenmektedir. Bölgenin yoksul sakinleri bu kötü çevresel şartlardan, özellikle
de çevresel değişimlerin getirdiği sonuçlardan ve doğal afetlerden olumsuz
etkilenmektedirler.
106
Denize sınırı bulunan bazı devletler bu gerçeklerin farkına varmış, dolayısıyla
değerlerini, doğal kaynaklarını ve biyolojik çeşitliliklerini korumak adına birlikte
adım atmak konusunda destek vermişlerdir. Böylece Özel Koruma Alanları Barselona
Sözleşmesi (1995) ve Natura 2000 iletişim ağı teşvikiyle, ayrıca Küresel Çevre Fonu
(GEF)’nun desteğiyle, bir Deniz ve Kıyı Koruma Alanları ev sahibi belirlenmiştir.
Akdeniz kıyılarında büyümekte olan kentleşmeye kısmi bir yanıt olarak bir dizi
koruma önlemi tanıtılmıştır. Üç ülkede, kıyı şeridinin yaklaşık %30’u bazı koruma
formlarından yararlanmıştır.Mavi Plan’a göre, 1985’ten 1995’e, koruma alanlarının
yüzey alanı üç katına çıkmış, neredeyse 1.200.000 hektar alanı kapsamaktadır.
1995’te kıyısal koruma alanlarının boyutu (ha)
ÜLKE
YÜZEY ALANI
ÜLKE
YÜZEY ALANI
Arnavutluk 3.550 Lübnan
500
Cezayir 85.750
Libya
50.000
Bosna ?
Malta
260
Kıbrıs 3.319
Monako
51
Hırvatistan
45.026
Fas
51.050
Mısır 128.200
Slovenya
?
Fransa 129.568
İspanya
196.111
Gazze ?
Suriye
?
Yunanistan 33.695
Tunus
20.770
İsrail 3.094
Türkiye
320.060
İtalya
68.105
Yugoslavya
12.550
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Çevresel değişimler, sağlığı tehdit edişi, doğal afetlerin varlığı ve bu afetlerden
korunma gerekliliği nedeniyle yoksulluğu arttırabilir. Çevresel kaynak arayışının
artmakta olması ve giderek zararlı etkiye sahip daha çok ürünün türemekte olması
nedeniyle ekonomik gelişme çevre üzerinde yeni baskılar oluşturabilir. Ancak
çevresel kaynakların ekonomik büyümeyi desteklemesi ve yoksulluğu azaltması
gerekir, büyümenin kendisi daha iyi bir çevre için araçları ve gerekleri oluşturur.
Kaynak: Plan Bleu
Artan talep: Koruma Alanlarında turizm ve ziyaretçiler. Akdeniz biyolojik
çeşitliliğinin korunmasında bir tehdit ve katkı olarak turizm
Bir bütün olarak Akdeniz ülkeleri dünyanın en turistik
bölgelerini oluşturur. Günümüzde neredeyse 200
milyon uluslararası turist buraları ziyaret etmektedir
(UNEP-Plan Bleu). Akdeniz kıyılarında ikamet eden
insan sayısının demografik artışına her yıl buralara
ziyarete gelen turistlerin de eklenmesi gerekmektedir.
Bu insan yoğunluğu arazi tüketiminin, doğal kaynakların
107
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
tüketiminin ve kirliliğin artmasına neden olduğu gibi, bölge altyapısı, endüstri,
hizmet ve limanlar da bu artışa katkı sağlamaktadır.
Aynı zamanda son birkaç yıl içinde işsizlikle ilgili olarak turist taleplerinde bir
değişim olmuştur. Bugün, ülke turizmi yönünde bir eğilim oluşmuştur ki bu eğilim
çevresel kalitenin önemsenmesini gerektirmektedir. Bu bağlamda koruma alanları
özel bir yer tutmaktadır.
Kitle turizmi peyzajları harap etmiş, toprak erozyonuna katkı sağlamış, atıkların
denize deşarjını arttırmış, birçok doğal habitatın kaybolmasına neden olmuş,
tehlike altındaki türler üzerindeki baskıyı arttırmış ve ormanları yangına karşı daha
savunmasız hale getirmiştir. Ayrıca su kaynaklarını tehdit etmiş ve hasatta düşüşe
neden olmuştur. Uluslararası turist girişinin %30’una sahip olan Akdeniz kıyıları
şimdiden ciddi derecede hasar görmüştür (Lopez ve Correas, 2003).
Avrupa Konseyi, turist hareketlerinin hem doğal hem de kültürel çevre üzerinde
olumsuz etkilere neden olabileceğini de belirtmiştir. 1970’lerden beri, çalışmalarla
ve toplantılarla bu tehlikenin ikazı verilmiş ve çözümler öne sürülmüştür. Avrupa
Konseyi tarafından Avrupa Mirası için yapılan çalışmaların çoğunda, turist konusu
çevreyle ilişkili olarak dile getirilmiş ve ardından hem devletler arası hem de
özellikle Orta ve Doğu Avrupa’ya yönelik, 1991’den sonra girişilen programların
bağlamında özel çalışmalarla uğraşılmıştır.
Dengeli, kalite bazlı turizmin gelişmesi hayati öneme sahiptir. Üzerinde durulması
gereken konular bölgeyi iyileştirme, anıtların restore edilmesi ve turistlerin
seçeneklerinin çeşitlendirilmesi olmalıdır.
Ayrıca, rekreasyonel, eğitsel ve turistik doğa talebi, kullanım değişikliği anlamında,
koruma alanlarındaki en dinamik görüşlerden biri olarak yer almıştır. Bu, özellikle
Milli Parklar ve Doğa Parkları gibi, hedefleri arasında ziyaretçilerin ilgisini
çekmek olan alanlarda belirgindir. Koruma alanları yönetimi gibi faaliyetler son
zamanlarda popüler olmuş ve bu alanlardaki yetkili insanların en önemli görevleri
haline gelmiştir. Önceden çevre canlandırmaları ve eğitimine yoğunlaşmış olan bu
alanlardaki idareciliğin kapsamına bu gün dinlence ve turist faaliyetleri de dahil
edilmelidir.
Turizm sektörü spor faaliyetleri ve doğal çevre hakkındaki bilgileri yeni ürünlere
çevirdikçe bu değişiklikler meydana gelmiştir, ancak bunların yanında bu
faaliyetlerin farklılaşmasına ve değişimine de ihtiyaç olduğu bilinmekte idi.
Talepteki değişiklikler ve koruma alanları için yeni ziyaretçi yönetimi formüllerine
duyulan ihtiyaç, bu değişimi daha katılımcı bir yolla mümkün kılmıştır.
Sürdürülebilir turizm modellerini destekleyici koruma alanları için çok büyük bir
potansiyel alan bulunmaktadır. Bu alanlar sosyal, ekonomik, politik, kültürel ve
ekolojik bakış açıları bir araya getiren sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin ortaya
konmasında kullanılabilir. Koruma alanları yalnızca fiziksel açılarından değil,
aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kültürel çevre olarak da dikkate alınabilir.
Koruma alanlarında yaşayan insanlarla, direkt bu alanların yönetimi, korunması
ve sürdürülebilirliği ile görevli insanlar arasında bir birlik ve bütünlük sağlanabilir.
108
Eylem alanının tanımlanması: ziyaretçi yönetimi
“Koruma alanlarında ziyaretçi yönetimi” terimi
burada faaliyetler paketi, yani koruma alanı
idarelerinin, ziyaretçilerin alandaki doğal ve
kültürel değerlere aşina olmaları için sağlamak
zorunda olduğu hizmetin düzenli ve güvenli bir
şekilde yapılması olarak kullanılmaktadır. O
halde bu, Akdeniz’deki kıyısal koruma alanlarının
uygulaması açısından ağırlık verilecek olan konu
olacaktır.
Koruma alanlarındaki ziyaretçi yönetiminin tasarımı aşağıda verilen temellere
dayanmaktadır:
• Mirasın korunması
Mirasın bulunduğu yerdeki koruma alanının görevinin bu olduğu düşünüldüğünde,
ziyaretçi yönetimi koruma alanının idaresi için bir araçtır.
• Çevre eğitimi
Çevre eğitimi ve farkındalık kazanımı, insanların davranışlarını değiştirmeleri ve
sorumlu bir rol üstlenmeleri için gerekli bilgileri giderek edinmelerini ve çevrenin
korunmasında etkin bir şekilde yer almalarını sağlayan uygulamalardan biridir.
Bir işi en iyi şekilde yapabilmek için o konu hakkında bilgi sahibi olmak gerektiği
bilindiğine göre, koruma alanlarının uygulamaları, toplumun eğitilmesine yardımcı
olmalıdır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Turizm koruma alanlarına özellikle uygun bir şekilde yönetilmezse olumsuz
etkiler yaratsa da, diğer taraftan büyük yararlar da getirebilir. Turizm hizmetleri
çoğunlukla doğal alanları bozar ve koruma amaçlarına karşı bir tavır sergiler. Ancak
koruma alanlarının yönetimi ve planlaması sürdürülebilir kriterler baz alınarak
yapılırsa, turizm olumlu bir güç olabilir ve koruma alanlarına ve yerel topluluklara
avantajlar sağlayabilir. Hatta turizm, koruma alanlarının kurulmasını savunarak
ücra bölgelerin yerel ekonomilerine katkı sağlayabilir ve geleneksel kültürlerini
canlandırabilir.
• Sürdürülebilir turizm/ ekoturizm
Turizm, turistlerin ve ev sahibi bölgenin ihtiyaçlarını karşılarken gelecekteki
fırsatları korur ve şekillendirir. Bütün kaynakların ekonomik, sosyal ve estetik
ihtiyaçların karşılanacağı, kültürel bütünlüğün, temel ekonomik süreçlerin,
biyolojik çeşitliliğin ve yaşam sistemlerinin korunacağı bir yol ile idare edilmesi
öngörülmektedir (WTO).
Gelişmiş toplumlarda “doğa” talebi artmaktadır. Bir koruma alanına gelen turistler,
yalnızca temel besin, kalacak yer ve güvenlik taleplerinin tatmin edilmesini değil,
ama aynı zamanda kültürel veya doğal mirasın içinde olarak keyifli ve dinlendirici
vakit geçirmek istemektedirler.
109
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Ziyaretçi yönetiminin gerçekleştirmesi gereken uygulamalar aşağıda verilmiştir.
•
•
•
•
•
•
•
•
Koruma alanlarının değerlerinin daha iyi anlaşılması için popüler hale getirme
Ziyaretçinin güvenliğinin, temel ihtiyaçlarının, sağlık ve rehberlik ihtiyaçlarının
tatmin edilmesi için danışma ve rehberlik. Gelen ziyaretçiler koruma alanının
sunabileceği olanakların bilincinde olmalıdır. Bu, aynı zamanda ziyaretçilere
korunmuş doğal alanın etrafında yol gösterecek tabela veya işaretleri de
kapsamaktadır.
Ziyaretçilerin boş zamanlarında uygulayabilecekleri faaliyetler için rekreasyon
Koruma alanlarının değerlerinin takdir edilmesi ve bu değerlere saygı
duyulması, bilgilenmenin belirli bir seviyeye ulaşması için mirasın açıklanması
Özel grupların hedeflenerek insanların farkındalığını arttırmak için çevre
eğitimi
Çevre eğitiminin, koruma alanının içinde veya etrafında oturan yerli insanlar
için popüler hale getirilmesi
Faaliyetler yapılırken güvenliğin sağlanması
Turist ve ekoturist faaliyetlerine destek verilmesi
2. Yönetim planları bağlamında koruma alanları için ziyaretçi yönetiminin
planlanması
2.1. Koruma alanlarının ve ziyaretçilerin yönetilmesi
Karasal bölgeler ile koruma alanları bir bütün olarak ele alınıp entegre bir planlama
yapılması gerekmektedir. Korumak için küçük adalar halinde tasarlanmış koruma
alanlarının etkisiz olduğu görülmüştür. Koruma alanları faaliyetlerinin doğal ve
kültürel kaynakların gelişmesi için bir kaynak olduğunun garanti edilebilmesi
çok karmaşık ve zor bir mücadele gerektirmektedir: Koruma alanlarının karasal
alanların planlanmasına bir bütün olarak başarılı bir şekilde entegre edilmesi.
Bu nedenle, turist faaliyetleri koruma alanlarının gelişmesine entegre edilmeli,
başka bir deyişle, koruma alanı ziyaretçi yönetimini bütünleştirmelidir.
Avrupa Birliği’ndeki Akdeniz ülkelerindeki koruma alanı politikasına örnek olarak
İspanya’nın tecrübeleri verilebilir. Örneğin İspanya durumunda, 1970’lerden beri
yönetim planları kapsamında koruma alanlarının planlanması için çalışmalar
sürmektedir. Bu özellikle ulusal mevzuatta açıkça görünen PRUG (Doğal Koruma
Alanlarının Kullanım ve Yönetim Ana Planı) için geçerlidir (Kanun 4/1989). Bu
kanun, doğal kaynak planlamasının daha geniş, işlevsel olarak tutarlı karasal bir
yapılaşmayı içeren, PORN (Doğal Kaynak Gelişim Planı) adı verilen yenilikçi bir
planlama aracı içermektedir.
PORN’lar, normal uygulamanın dışında, doğal kaynak kriterleri tarafından
tanımlanan (hidrografik havzalar, adalar, dağ sistemleri ve hatta bölgeler) geniş
karasal alanlarda belirli istisnai durumlarda da uygulanmış olmalıdır. Bu kriterler
vasıtasıyla koruma alanlarının gerekliliği ve tanımlanması belirlenmiştir. Ancak
pratikte bu kriterler neredeyse sadece halihazırda karar verilen DKA’ların
kurulmasını gerekçelendirmek için uygulanmıştır. Ayrıca, kendilerine ait olanı diğer
110
PORN, koruma alanlarının yönetimi ve standartların getirilmesi için, PRUG olarak
adlandırılan daha somut araç planlamasına izin verir. Kapsamı:
•
•
•
•
Açıklanan hedeflere ulaşmaya yardımcı genel alan yönetimi yönergeleri
Olan ya da olması gereken faaliyetlerin düzenlenmesi ve yürürlüğe konması
için standartlar
Söz konusu alanların somut amaçlarının geliştirilmesi için gerektiğinde özel
eylem programlarına izin veren yönergeler
Uygulamaya konulan kısıtlamaları dengelemek için teknik ve ekonomik yardım
‘İdeal’ bir planlama sisteminde, tutarlılığı garantileyen ve insan ve madde
kaynaklarını optimize eden bir mekanizma, bunun yanında ayrıca daha düşük bir
düzeyde, ziyaretçi yönetimi veya ekoturizmde olduğu gibi koruma alanı yönetiminin
somut görünümlerinin geliştirildiği başka bir mekanizma vardır.
2.2. Ziyaretçi yönetiminin planlanması
Ziyaretçi yönetimi koruma alanı uygulamalarının temel alanlarından biridir. Ancak
çoğu koruma alanı için bu konu planlama sınırlarını geçmektedir. Planlama belirli
anahtar noktalar üzerine kurulmalıdır:
•
•
•
•
•
Koruma alanları kaynaklarının kırılganlığı
Diğer koruma alanı programları ile koordinasyon
Yöresel veya yabancı ziyaretçilere kaliteli hizmet ve ilgi
Vatandaşların planlama sürecine dahil edilmesi
Koruma alanı programlamasının komşu çevrelerle daha geniş bir kapsamda
birleştirilmesi
Planlama iki tip vasıtaya dayandırılabilir:
•
•
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
kentsel alanlarda veya su havzalarındaki planlama araçlarına karşı koruyabilmek
için gerekli olan politik niyet eksikti. Yönetimler arası koordinasyon eksikliği
özellikle yerel, bölgesel, ulusal veya uluslararası çevrelerin bir araya geldiği kıyısal
ve denizel alanlarda ciddi bir problem oluşturuyordu. Mevcut araçlar kullanılarak
müşterek olarak yürütülen sektör bazlı hareket birçok anlaşmazlığı çözebilirdi.
Ziyaretçi yönetimi planı esas durumu analiz eder ve önerilen uygulamaların
ve modelin hangi anahtar noktalara bağlı olduğunu teşhis eder. Plan yönetim
modelini tanımlar, yönetim faaliyetleri ve olanaklar için formüle eder ve
koruma alanı yönetim planının bölgesini ve taşıma kapasitesini de göz önünde
bulundurarak faaliyet programının yönetimi için direktif verir.
Ziyaretçi yönetimi programı, bahsedilen faaliyetler, olanak ve hizmet projeleri
gibi gelişen bir liste içerir. Bu listeye ayrıca ilişkili acenteler, gerekli bütçe,
belirli direktifler ve standartlara başvurma, izleme ve değerlendirme sistemi
dahildir.
Bu program ne kadar hareket alanı varsa o kadar programa bölünebilir.
111
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Koruma alanı ziyaretçi yönetimi planlarında yer alması gereken hususlar
(İspanya’nın Koruma Alanı Hareket Planı’na göre):
112
1. Giriş
•
Geçmiş tarih ve gerekçeler. Tanımlar.
2. Planlama hedefleri
•
•
Genel amaçlar
Belirli amaçlar. Amaçlar ziyaretçiler, kaynaklar ve yönetim olanakları için geliştirilir
3. Esas durumun tespiti
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Ziyaretçi yönetimi, idarecilik ve alana göre dağılımı uygulanabilir yasama
sistemi
Etkilenen bölge
Teşhis haritalama
Ziyaretçi yönetimi için ulaşılabilir kaynak seçimi
Ziyaretçi yönetimi desteğinin analizi
Talep analizi
-Ölçme
-Ziyaretçi tipi
İlgili temsilcilerin analizi ve yatırım mekanizmaları ağı
Taşıma kapasitesinin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve ziyaretçi yönetimi için
faaliyet alanının tanımlanması
Ortak düzeltici önlemlerin ve etkilerin belirlenmesi ve öngörülmesi
Faaliyete ve çevrenin kırılganlığına uygun olarak alan planlama kapasitesinin
belirlenmesi
Elementlerin ve planlama modeli anahtar noktalarının analizi (ilgili acentalar,
altyapı yönetim modeli, hizmet işlemleri, alan dışından hizmet)
Ziyaretçi yönetim programı yönergeleri
4. Ziyaretçi yönetimi planlama tasarımı. Faaliyetlerin programlanması ve düzenlenmesi
• Resepsiyon programı
- Faaliyetlerin düzenlenmesi için alt program
- Etkilerin düzeltilmesi ve önlenmesi için alt program
• Çevre eğitimi programı
-Bilgilendirme ve iletişim için alt program
Bilgilendirme: kılavuz, yayınlar, imgelerin kullanımı, tanıtım
Tercüme
-Eğitim için alt program
• Güvenlik programı
• Gönüllü programı
• İleri programlama derecesi. Tasarım ve tarife yatırımı
• Kamu hizmetlerinin sağlanması için formül
• Sözleşme koşulları için modellerin detaylandırılması ve hizmetlerin sağlanması
için formül
• Başka yönetimlerle iş birliği ve koordinasyon için iletişim yolları
6. Planlamanın değerlendirmesi ve takibi
Bu önerilen içerikten koruma alanı yöneticilerini ilgilendirebilecek ana noktalar
aşağıda belirtilmiştir.
3. Esas durumun teşhisi
a) Ölçüt çerçevesi ve etkilenen alan
Yasal çerçeve, yönetsel çerçeve ve uygulayacak sınıfların dağılımının önceden açık
bir şekilde tanımlanması tercih edilir. Ayrıca, araya girecek alanların seviyelerinin
tanımlanması da iyi bir hamle olabilir (koruma alanı, yakın çevre, bölgesel çevre).
b) Hangi kaynakların ziyaretçilere sunulacağı kararı
İnsan kaynaklarını da içermek üzere, ilgi merkezlerinin, doğal ve kültürel
kaynakların özelliklerinin tanıtılması ve envanterinin çıkartılması; özellikle mirasın
ve çevre eğitiminin teşviki ve anlatılması göz önünde bulundurularak koruma alanı
ziyaretçilerine neler sunulacağının belirlenmesi.
Kaynak envanterine örnek. Grazalema Doğa Parkı Ziyaretçi Yönetim Programı
(Andalusia, İspanya) 1999
•
•
•
•
•
İlgi çekici peyzajlar
İlgi çekici ormancılık formasyonları
İlgi çekici jeomorfolojik elementler
İlgi çekici tarihsel/kültürel elementler
Süreç ve etkileşimler: karstik biçimlendirme, bitkilerin kullanımı, geleneksel
sebze yetiştirimi, kentsel süreç, sosyoekonomik gelişme vs.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
5. Ziyaretçi yönetimi uygulaması
c) Temin analizi
Amaçlarına uygunlukları ve katkıları göz önünde bulundurularak hangi faaliyet ve
ekipmanların koruma alanındaki ziyaretçilerin kullanımına açık olacağı teşhisi.
Analiz için önerilen bakış açıları:
•
•
•
•
•
•
Altyapı, özellikle koruma alanına giriş yolları
İşaret levhaları
Ziyaretçiler için ekipman ve hizmetler
Rekreasyonel faaliyetler ve turist faaliyetleri
Koruma alanlarındaki nüfuz alanlarındaki diğer ekipman ve altyapı
Ziyaretçi yönetimi altyapısı
113
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
d) Talep analizi
Ziyaretçilerin, bir zaman aralığında gelen ziyaretçi sayısı, gelen ziyaretçi profili
(nereden geldikleri, ne tür bir grup olduğu, öğrenim düzeyi vs.), koruma alanındaki
dağılımları ve faaliyetleri ile elde edilen veri ışığında farklı özellikleri belirlenerek
yerleştirilmelidir. Ayrıca, diğer koruma alanlarından veya sektörlerden (turizm,
trafik, spor) sağlanan veriden anlam çıkarılarak potansiyel ziyaretçi talep analizi
yapılabilir.
Ziyaretçi etkinlerinin doğrudan bağımlı olduğu çevrede yer alan ve turistik
faaliyetleri sınırlama veya kuvvetlendirme ihtimali bulunan faktörlerin ve
ziyaret yoğunluğuna maruz kalan koruma alanı ekosistemlerinin hassasiyetlerinin
anlaşılması gereklidir.
e) Faaliyetlerin bağlı olduğu sosyal ve ekonomik faktörlerin analizi
Bu, özellikle koruma alanlarında ziyaretçi faaliyetlerinin gelişimine önemli etkisi
olan civarların sosyoekonomik görüşlerinin tanımlanması anlamına gelmektedir.
Örneğin, balıkçılık, güçlü bir turist sektörünün varlığı veya yokluğu, spor kulüplerinin
ve okul merkezlerinin koruma alanı yakınındaki varlığı ve alanın kullanımı doğru bir
şekilde tespit edilmelidir.
f) Çevredeki faaliyetlerin bağlı olduğu faktörlerin analizi
Ziyaretçi etkinlerinin doğrudan bağımlı olduğu çevrede yer alan ve turistik
faaliyetleri sınırlama veya kuvvetlendirme ihtimali bulunan faktörlerin ve
ziyaret yoğunluğuna maruz kalan koruma alanı ekosistemlerinin hassasiyetlerinin
anlaşılması gereklidir.
g) Taşıma kapasitesinin en iyi şekilde kullanımı
Son olarak, hem ziyaretçilere yönelik faaliyetlerin uygulanabilmesi için coğrafik
durumun ne derece uygun olduğunun, hem de olası yan etkilerinin koruma alanı ve
yönetim planı içeriği çerçevesinde etraflı bir değerlendirmesi yapılmalıdır.
Böylece, ulaşılabilir insan ve maddi kaynakların yönetimi göz önünde bulundurularak
koruma alanının çeşitli bölgeleri ve kaynakları için sosyal ve ekolojik taşıma
kapasitesi tanımlanabilir.
Koruma alanlarındaki yönetim bölgeleri
Koruma alanlarındaki ziyaretçiye açık alanların tanımlanması, hangi bölgelerin
her bir kullanım türüne uygun olduğunun saptanması, bütün gelişim sürecinin bir
parçasıdır. Bu yönetim alanları, korunma dereceleri, geliştirilen faaliyet türü ve
izin verilen kullanım yoğunluğuna göre tanımlanmaktadır. Ziyaretçi yönetimi en
başından itibaren, hem hedeflerin ve bölgelerin tanımlanması hem de yönetim
faaliyetlerinin tanımlanmasında anonim olmalıdır. Genel olarak, aşağıda verilen
bölge tipleri uygulanabilir.
114
DOĞAL DEĞER
ANA HEDEF
HALKIN KULLANIM
YOĞUNLUĞU
ÖRNEK TESİS
Soyut
Yüksek
Koruma
Yok
Yok
İlkel
Yüksek
Koruma
Çok düşük
Patikalar
Geri kazanılmakta
Vasat
Koruma
Düşük/Vasat
Patikalar
Kaynaklar işlenmekte
Vasat
Koruma
Düşük/Vasat
Patikalar
Yaygın kullanım
Vasat
Kamu kullanımı
Yüksek
Patikalar, yollar
Yoğun kullanım
Düşük
Kamu kullanımı
Çok yüksek
Kamp alanları
Özel
Düşük
İnşa
Çok yüksek
Yapılar
Tacon, A., Firmani, C. 2003. Guía Técnica de Senderos. CIPMA-FMAM project
4. Yönetim modelinin seçimi
Son olarak, ziyaretçi yönetim gelişimi için hangi modelin en uygun olduğu
kararının verilmesi gerekir. Tercihen, çeşitli ilgili katılımcıları (kamu yönetimleri,
müteahhitler, yerel insanlar vs.) da içine alan, mümkün olan en etkili ve uygulanabilir
model seçilir. Bu aşamada, çeşitli programların gelişmesini sağlayacak direktiflere
karar verilmelidir.
Ziyaretçi yönetiminin dayandığı ve ileriki zamanlarda modelin doğru uygulanmasını
sağlayacak üç temel unsur, hizmetler, tesisler ve işaret levhalarıdır.
Ziyaretçi yönetim modelinin içermesi gerekenler aşağıda verilmiştir:
• Özel programlar için yönergeler
• Koruma alanlarının ziyaretçi kullanımı için bölgelere ayrılması (taşıma kapasitesi)
• Özel programlar (resepsiyon, çevre eğitimi, güvenlik)
• İdarecilik:
- insan kaynakları ve maddi kaynaklar
- eğitim
- bütçe ve yatırım
- yönetimler arası iş birliği
- hizmet ve kalite standartların sağlanması için formül
• Sirkülasyon
• Zaman çizelgesi ve bütçe (planlama modeline göre)
• Planın değerlendirilmesi ve takibi
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
BÖLGE
Alanın dikkate değer yönleri için özel programlar tasarlanarak, uygulamaların
tutarlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için gruplandırılacaklardır. Nitekim,
programlar alanlara göre farklılık gösterebilir, fakat en azından alan ve bilgi
algısıyla ilgili konuların, ayrıca iletişim ve ziyaretçi güvenliğini de içeren çevre
eğitiminin dikkate alınması önerilmektedir. Bu programların koruma alanlarının
rekreasyonel faaliyetlerini düzenlemesi önemlidir.
Plan veya programa dahil edilen araç-gereç tipine göre, olası yatırım kaynaklarının
üzerinde durulduğu bir zaman çizelgesi ve beraberinde bütçe tasarlanabilir.
Bununla birlikte, belirtilmelidir ki, bu tür planlamaların dahil edilmesi daha büyük
115
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
vaatler ve idarecilik açısından daha gerçekçi uygulamalar anlamına gelmektedir.
Ayrıca, bir programın aşama aşama yürütülmesi, böylece kazanımın ve uygulama
masraflarının ilk aşamada detaylı olarak görülebilmesi, geriye kalan uygulamaların
ise bu gelişime bağlı olması, ya da gelişim için ileriki uygulamaların öngörülmesini
mümkün kılması mantıklı bir hamle gibi görünmektedir.
Seçilen modelin yönetilmesi için, hem alanın kendi idaresi hem de kuruluşlar veya
başka katılımcı idareler açısından gerekli olan kadroya, ayrıca gerekli görevler
için uygulanacak eğitimlere karar verilmesi gerekmektedir. Ziyaretçilerle kurulan
doğrudan iletişimin dikkatli yürütülmesi çok önemlidir, çünkü koruma alanlarının
imajı ve bu alanlara karşı tutumlar çok büyük ölçüde bu temaslara bağlıdır.
Günümüzde koruma alanlarındaki temel eksikliklerden biri profillerin tanıtımında
veya koruma alanı rehber veya bilgi sağlayıcıların eğitimlerinde başarısız
olunmasıdır.
Bunların yanında, koruma alanı yönetiminin güçlendirilmesi amacıyla gayret sarf
edilmesi ve gerekli tahsisat ve bütçelerin kaydedilmesi, tüm destek modellerinden
ve olası mekanizmalardan yararlanılması şarttır. Akdeniz kıyı bölgesinde turizm
ve çevre girişimlerini birleştirmek elzemdir çünkü önce gelen sektör genellikle
sonra gelen sektörden daha fazla kamusal ve özel fona sahiptir. Diğer sektörler de
unutulmamalıdır, fakat burada kaynakların optimize edilmesinde yönetimler arası
iş birliğinin ana unsur olduğuna tekrar işaret edilmektedir.
Ziyaretçilere yönelik kamu hizmeti ile ilgili olarak, gerektiğinde koruma alanlarının
ekoturizm yönlü reklamının yapılması ve sürekli kaliteyi yükseltici yönde yönetim
modellerinin belirlenmesi gereklidir.
Bugün, ziyaretçilerin kamu hizmetini karşılamak üzere
kullanılmaktadır. Verilen tablo özet bir rehber niteliğindedir:
çeşitli
formüller
Koruma alanları ziyaretçileri için kamu hizmeti ve ekipmanı yönetim formülü
özeti
•
•
•
•
•
•
Kullanıcı ve kuruluş faaliyetleri için izin
Yönetimin doğrudan idaresi
Kişiler tarafından işletilen hizmetlerin getiri paylaşım yönetimi
Depozitonun işletilmesi ve olası ödemesini düzenleyen faktörlerle birlikte idari
ve kişisel imtiyazlar
İşbirliği oluşturan ilişkilerin bir parçası olarak toplantıların yapılması
Yönetimden başka kurum/kuruluşlara faydalı olabilecek transferler
Çeşitli yönetim stratejilerinin kullanılabilir olduğu bu model, ziyaretçileri, yaptıkları
faaliyetleri ve bu faaliyetlerin yapıldığı yerleri idare etmek için kullanılacaktır. Bu
faaliyetler kısaca şunlardır:
•
•
•
116
Ziyaretçi sayısının, ziyaretçi grup sayısının veya resmi iş saatlerinin kısıtlanması
Ziyaretçilerin daha az hassas alanlara yönlendirilmesi
Ziyaretçilerin erişilir, kontrollü alanlarda yoğunlaştırılması
Alanın olası etkilere karşı korunması
Faaliyetlerin olası en az etkiye sebep olacak şekilde yürütülmesi
Ziyaretçilerin, onlardan beklenen davranışları ve nedenlerini anlayabilmeleri
için eğitsel tedbirlerin alınması.
Sonuç olarak, yapılan planlamaların ve koruma alanı ziyaretçi yönetimi modelinin
sirküle olması (her ne kadar koruma alanı idareleri tarafından unutuluyor olsa da)
şarttır. Bu idare, koruma alanı yönetiminin bir parçasıdır ve bu, diğer enstrümanlar
gibi sosyal iş birliği ve katılım olarak hesaba katılmalıdır. Hem genel toplum hem de
koruma alanı civarında yaşayan insanlar için temel sonuçları ve önemli durumları
yayınlamak durumundayız.
5. Ziyaretçi yönetim programları
Bu bölümde program isimlerini belirtmeden veya gruplandırma
yapmadan kullanılan ziyaretçi yönetim programlarından söz
edilecektir. Bu, evrensel bir modelden çok bir modelin sunulması
olarak algılanmalıdır.
a) Resepsiyon, enformasyon ve rekreasyon
Enformasyon ve hizmetler, ziyaretçi ihtiyaçlarını, sağlığını, çeşitli hizmet ve araçgereci ve doğal alanla ilgili daha farklı taleplerini tatmin edecek şekilde bilgi ve
rehber hizmeti sunmayı amaçlamalıdır. Bu program aynı zamanda bir alana gitmek
ve orada nelerle karşılaşabileceklerini, o alana nasıl gidileceğini ve o alandaki
ihtiyaçlarını nasıl karşılayabileceklerini (yemek, konaklama, diğer) bilmek isteyen
olası ziyaretçilerin ihtiyaç duyduğu bilgileri de içermelidir.
Rekreasyon programı, ziyaretçilerin doğal çevre içinde boş zamanlarını etkin ve
anlık olarak geçirmelerine izin veren ücretsiz veya organize edilmiş faaliyetlerin
sağlanmasını kolaylaştıracaktır.
Bu fonksiyonların idaresinin odak noktası temel olarak tesislerdir.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Ziyaretçiler için olağan tesisler
Pansiyonlar
Rekreasyonel alan
Doğa ofisi
Bisiklet yolu
Ziyaretçi merkezi
Ekomüze
Botanik bahçesi
Gözetleme kulesi
Gözlem evi
Ormanlık doğa parkı
Danışma noktası
Barınak
Patika
Ücretsiz/organize kamp alanı
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
•
•
•
117
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Koruma alanı tesisleri arasında ziyaretçi merkezi bulunur. Bu merkez, ziyaretçiler
için alanın değerlerinin tanıtıldığı ve ziyaretçilerin gezilerini organize ederken ne
tür faaliyetlerin yardımcı olabileceğinin gösterildiği tanıtım odağıdır. Merkez aynı
zamanda eğitsel programlara ve özel ihtiyaçları bulunan (kör, engelli vs.) insanlar
için koruma alanı çevresini tanıtım odaklı olabilir.
Tesisin bir diğer önemli kısmı da patikalardır. Patikalar hem sportif yürüyüşler,
hem ziyaretçilere koruma alanındaki değer ve kalıntılara aşina olmaları hem de
ziyaretçi farkındalığını arttırması ve daha geniş anlamda çevre eğitimine fırsat
verişi ile önemlidir. Bahsedilen, kısa ve kolay ulaşılabilir, basit veya bir parça
zor, alışılmadık yerlerden geçen, kamu için ve özellikle miras kalıntılara doğru
tasarlanmış patikalardır.
Koruma alanının işaret tabelaları, rehberlik ve temel bilgilendirme sağlamaları
açısından ziyaretçiler için kilit bir noktadır. Koruma alanı veya koruma alanı
iletişim ağı için işaret standartlarının, bunun yanında gereksinim doğrultusunda
bakım ve yeniden konumlandırma için periyodik bir revize planının oluşturulması
çok faydalıdır.
Bilgilendirme araçlarındaki bilgi ve mesajlar üç farklı türde olabilir: sadece
bilgilendirme, yön gösterme veya yorumlama. Bunun dışında, ziyaretçi davranış
standartları belirlendiği durumlarda mesajlar yapıcı veya caydırıcı olacaktır.
Koruma alanı ile ilgili işaretlerde öncelikler aşağıdaki gibidir:
•
•
•
Koruma alanı: varış, alana giriş
Resepsiyon ve danışma ekipmanı: Ziyaretçi merkezi, danışma noktası ve
rekreasyonel alan: Konum ve giriş için yön gösterimi
Patikalar ve diğer tesisler: Konum, giriş ve süreklilik.
Koruma alanlarındaki en yaygın rekreasyonel faaliyetler aşağıdaki gibidir:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Yürüyüş
Kamp-çoğunlukla belirli spor dalları dışında yasaktır
Dağ bisikletçiliği
Binicilik alanları
Dört tekerlekli araç sürüş yolları
Piknik
Denize girmek
Su sporları
Serbest dalış
Uzmanlık gerektiren sporlar: scuba dalışı, tırmanma, yamaç paraşütü, mağara
keşfi.
Bu faaliyetlerin çeşitli etkileri bulunmaktadır bu nedenle de düzenlenmelidirler.
Örneğin, ‘düşük ekolojik kalite’ gerektiren faaliyetler (piknik) vardır ki bu alanlarda
oldukça yüksek yoğunlukta kullanıcı hoşgörülebilir. Bu alanlar insan toplulukları için
güvenlidir, ulaşım açısından ana yollara erişimleri kolaydır; işaret levhaları, park
alanları, masa ve bankları bulunur. Bu tür alanlar kullanıcıları cezbederek daha
hassas ve duyarlı alanlardan uzak tutmakta, aynı zamanda ziyaretçi yoğunluğu
118
Ayrıca, bazı faaliyetler (çoğunlukla uzmanlık gerektiren sporlar) genellikle kuruluşlar
ve federasyonlar aracılığı ile düzenlenir böylece koruma alanı yönetiminin gruba
yaklaşmasına izin vererek düzenleyici faaliyetler için çift yönlü bir iletişim sağlar.
b) Çevre eğitimi ve iletişim
Çevre eğitiminin amacı, çevre ve çevreyle ilgili problemlerin farkında olan,
bilgili, vasıflı, bireysel ve müşterek olarak güncel problemlerle uğraşmaya ve
tekrarlanmalarını önlemeye hevesli bir nüfus oluşturmaktır (UNESCO, Belgrat
Konferansı, 1975).
Koruma alanı yönetimi ve çevre eğitimi içeriği kapsamındaki iletişim, popülasyon
ile koruma alanı, alanın değerleri ve meseleleri arasındaki ilişkileri geliştirmenin
bir parçasıdır. En önemli konulardan biri mirasın yorumlanmasıdır. Ziyaretçilerin
dikkatini çekmek adına temel strateji, koruma alanındaki kültürel mirasın çeşitli
vasıta ve tekniklerle cazip ve ilgi çekici bir şekilde sunulmasıdır. Böylece toplum
bilgilenecek ve o mirasın değerlerine saygı duyacaktır.
Çevre eğitimi faaliyetlerinin tanıtım ve organizasyonu, insanların akıllarındaki
amaçlar gözetilerek detaylı bir şekilde planlanmalıdır. En azından, farklı
seviyelerdeki öğrenci gruplarına yönelik eylemler olmalıdır; örnek olarak, okullarda
resmi çevre eğitimi veya başka gruplar için resmi olmayan eğitimler verilebilir.
Bu iki farklı yaklaşım tamamen farklı amaçlar, tutumlar ve davranış özgürlükleri
sergileyen toplulukları hedefler.
Farklı grupların koruma alanı hakkında sahip olduğu ilk bilgi ve baştaki tutumları da
farklılık göstereceğinden, yöre insanları ve dışarıdan gelen ziyaretçiler için farklı
stratejilerin oluşturulması iyi bir fikirdir.
Eğitsel ve açıklayıcı bir strateji; koruma alanındaki kültürel mirasın çeşitli
kaynaklarının yoruma dayalı potansiyelini, süreci temsil etmek için bu kaynakların
potansiyel yeterliliğini ve ziyaretçilere bir mesaj iletmesini de analiz etmelidir.
Turistlerle yapılan görüşmeler ise, onların gezilerini zenginleştirir ve tamamlar ve
böylece koruma etkinliğimize de yardım eder.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
gözlenmelerini ve çöplerin toplanmasını sağlamaktadır. Bu tür yoğun ziyaretçi
toplulukları için bilgilendirici, eğitsel veya açıklayıcı kampanyalar tasarlamak da
daha kolaydır.
Yayınlar haberleşme stratejisinin ana unsurlarıdır. Sağlanması önerilen unsurlar
aşağıdaki gibidir:
•
•
•
•
Koruma alanı broşür setleri (bilgilendirici ve yorumlayıcı)
Bölgesel veya ulusal doğa alanları iletişim ağı kitapçıkları (bilgilendirici)
Koruma alanındaki her türlü yol hakkında (yayalar, biniciler ve bisikletçiler
için) söz konusu koruma alanı yollarına dair broşür setleriyle uyumlu açıklayıcı
kitapçıklar
Orta öğretim okulları ve kolej öğretmenleri için eğitsel yaklaşımlı kitaplar.
119
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Bu yardımcı materyal, diğer özel ve hükümet kuruluşlarından çok daha kolay
finansal destek bulabilir.
c) Güvenlik
Acil durumlarda veya doğal afet durumlarında (yangın, sel vs.), temel eylem ve
koordinasyon standartları koyan koruma alanları güvenlik prosedürlerinin üzerinde
durulması için, sivil savunma kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yürütmek şarttır.
Genellikle ziyaretçi yönetimi için, neredeyse tüm ülkelerde var olan standartlar
ve uzmanlara duyulan ihtiyacı kapsayan özel bir program belirlenir. Bu program
ile koruma alanlarında farklı seviyelerde, bütünden özel bölge veya ekipmanlara
kadar yapılacak eylemler belirtilir.
Ziyaretçilerin güvenliğini garanti altına almak için iki aşama tasarlanmalıdır. İlk
aşama önleyici niteliktedir: tesislerin ve doğal çevrenin kullanımında davranış
ve öneriler için standartlar belirlenir. İkinci aşama düzeltici nitelikte veya acil
durumlar içindir: acil durumlara ve koruma işlemlerine rağmen yerine getirilir.
Bir koruma alanına gelen ziyaretçilerin her zaman güvende hissetmeleri
gerekmektedir. Bu nedenle, ziyaretçilerin bilgilendirilmesi ve karşılaşabilecekleri
yeni durumlar hakkında önerilerde bulunularak sunulan profesyonel vasıtalar
ile onlara güven aşılanması, olası tehlikelere karşı uyarılmaları veya riskleri
sınırlandırıcı hizmet ve tesislerin sunulması, karşılanması ve yönlendirilmesi
gerekmektedir.
Yukarıda bahsedilen ihtiyaçlar kapsamında, birkaç minimum güvenlik önlemine
göre tesis ve hizmetlerin düzenlenmesi ve ziyaretçi yönetimi kapsamında
hizmet sağlayan kişilere olası kazalarla başa çıkabilmeleri için eğitim verilmesi
gerekmektedir.
Bununla birlikte, standartlar ve öneriler, yüksek risk içerebilecek noktaların özel
olarak üstünde durulacak şekilde tüm tesislerde olmalıdır. Gerekli yerlerde alana
giriş bile sınırlandırılabilir. Bilgilendirici levhalar bu görev için zorunlu araçlardır.
Koruma alanı ziyaretçilerine yönelik hizmetlerin yönetiminde güvenliğin üçüncü bir
ekip ile sağlanması unutulmamalıdır. Belirlenmiş sözleşme veya kontratta bu konu
ile ilgili özel bir bölümün bulunması zorunludur.
d) Katılım ve gönüllü çalışmaları (Castro, 1998)
Koruma alanı yönetim eylemlerine sosyal boyut da entegre edilmelidir. Yalnızca
teknik veya yasal önlemlerin uygulanması kesinlikle yeterli değildir ve çoğunlukla
istenmeyen sonuçlar doğurur. Toplumu temsil eden görünür, etkin katılım
gereklidir. Halkın ilgisi ve katılımını dahil eden stratejiler toplumumuzun çevresel
meselelerine bir yanıt sağlanmasına yardımcı olur.
Yönetici ve vatandaşlar için çevresel sorunlarda sosyal katılımı zorlaştıran en
yaygın faktörler; genellikle uzman ekip ve maddi kaynakların eksikliği, idareci ve
teknisyenlerin katılım stratejileri ve sosyal aracılık eğitimi ihtiyacı, doğal alandaki
120
Toplumumuzun kültürel ve sosyoekonomik gelişim sürecinde olduğu gibi,
gönüllü katılımcı toplulukların kendi problemlerini önledikleri ve çözdükleri
yerler artmaktadır. Bu nedenle idari kuruluşlar ve sosyal birlikler, etkin birey ve
grupların katılımının kolaylaştırılması ve bunun tanıtımının yapılması zorluklarıyla
yüzleşmelidir. Görevlerden biri, çevredeki problem ve etkili bir şekilde katılım
hakkındaki bilgilerinin eksik olduğu varsayılan, başkalarına tesir edebileceklerinden
veya olumlu etkileyebileceklerinden şüphelenilen daha az etkin insanların algılarını
değiştirmektir. Koruma alanı ziyaretçi yönetim planı sosyal katılımı arttırıcı
eylemler belirlemeli ve belirli konu veya belirli zamanlarda somut adımlara aracılık
etmelidir.
Çevre korunmasına en önemli katılım stratejilerinden biri, gönüllü eylemlerini
desteklemektir. Gönüllü çevre hizmeti, her hangi bir kâr amacı gütmeden, özgürce
ve fedakârca çevrenin iyileştirilmesi ve doğal kaynakların korunmasında görev
almak anlamına gelmektedir. Bu faaliyetler, yapabilirliği yüksek sosyal kuruluşlar
tarafından desteklenen iyi yapılandırılmış projelerde uygulandığında, olumlu bir
sosyal ve çevresel etki oluşturabilir. Gönüllü çevre çalışmalarının ana alanlarından
biri koruma alanlarıdır.
Gönüllülerin üç etkisi olabilmektedir. Bunlar:
•
•
•
Eylemleriyle doğrudan çevrenin iyileştirilmesi
Çevre dostu tutum ve davranış benimseme
Alandaki insanlar üzerinde olumlu etki yaratma.
Koruma alanlarındaki en yaygın gönüllü faaliyetleri şunlardır:
•
•
•
•
•
Ekosistemlerin korunması
Tarihi, sanatsal ve etnografik yapıların restorasyonu ve bakımı
Yoğun rekreasyon alanlarındaki veya hassas alanlardaki çöplerin temizlenmesi
Etkinin izlenmesi ve gözetimi
Kullanıcıların bilgili ve farkında tutulması, bilgilendirici altyapıların kurulması,
tesislerin bakımı, vs.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
çoklukla uzlaşma girişimlerine ters ilgi alanlarına sahip sosyal sektörlerin göze
çarpan çeşitliliği, halkın katılımını önleyen belirli sosyal birliklerin rolü, insanlar
arasındaki önyargı ve çoğu durumda idarecilerin katılımcıları yönlendirmeye
korkmasıdır.
Tüm programlarda olduğu gibi, sorulacak ilk sorular stratejiktir: eğitilmiş nitelikli
insan kaynakları var mı? Gönüllüler fedakârlık ilkesiyle çalışır ve desteklendikleri ve
denetlendiklerini hissetmeye ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle organizasyon için yeterli
ekonomik ve maddi kaynağın sağlanması ve sosyal kurumun bu eylemleri özel veya
yalnızca destekleyici faaliyetler olarak görmeden gönüllü hizmet amaçlarını kabul
etmesi önemlidir.
121
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Çevre için gönüllü çalışmalar üç şekilde belirlenebilir:
•
•
•
Gönüllülerden oluşan bir iletişim ağı: Sabit, iyi donatılmış çevre eğitimi ve
ziyaretçi yönetim tesisleri olan koruma alanlarında, kişisel gönüllü katılım
formları başlatılabilir.
Bölgesel doğa gönüllüleri çalışma projeleri: çoğunlukla civardaki sosyal
kuruluşlardan gelen, bölgesel gruplar tarafından üzerinde durulan faaliyetlerdir.
Kurumlar uygulama için destek, fon ve denetlemeye odaklanır. Grup, projenin
yürütülmesi ve değerlendirilmesi üzerinde durur. Bu model, sabit bir süreç
boyunca daha kapsamlı görevlerin geliştirilmesine izin verir.
Gönüllü çalışma alanları: bu; kısa zamanlı (bir aydan kısa), karışık kökenli
fakat bir arada çalışan bir grubun katıldığı; somut, iyi tanımlanmış faaliyetler
anlamındadır. Bu alan, serbest faaliyetlerin daha düzensiz gönüllü çalışmalara
tercih edilmesi riskini taşımakla birlikte, eğitim ve oyun faaliyetlerini
kapsayabilir.
6. Taşıma kapasitesi, kabul edilebilir değişiklik sınırları ve etki izlemesi
6.1. Doğal çevre üzerindeki etkiler ve sosyoekonomik etkiler
Ziyaretçilerin koruma alanlarına etkileri, kullandıkları alt yapı kadar kendi varlıkları
ve sayıca yoğunluklarından da kaynaklanmaktadır.
Aşağıda koruma alanlarındaki ziyaretçilerin doğal ve sosyal çevreye temel
etkilerinin bir özeti verilmiştir.
Fiziksel çevre ve peyzaj üzerindeki etkiler
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
122
Altyapı veya faaliyetler vasıtası ile
doğrudan kullanım
Üst organik katman tahribi. Karasal
ortamın ve toprak yapılarının bozulması
Toprak sıkışması
Erozyon artışı
Drenaj ağında değişim
Kanallarda bozukluk
Gelen besin, sediman ve kirleticilerden kaynaklı su (tatlı veya tuzlu)
kalitesinde düşüş
Sucul kommünitelerin bozulması
Kullanılabilir tatlı su miktarında düşüş
Araç trafiği kaynaklı gaz emisyonu ve atmosferdeki toz miktarında artış
Yangın riski
Alanın görsel kalitesinde düşüş
Akustik kalitede düşüş
Jeomorfolojik dinamiklerde bozulma
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Ezme, araç sürtmesi ve koparılma kaynaklı bitkilerin doğrudan tahribi
Bitki örtüsü gelişimi ve örtünün koruma kapasitesinde düşüş
Bitki formasyonlarının yaş yapılarında bozulma
Ağaçlara verilen hasarlar, izler, açıkta kalan kökler
Bitki kommünitelerinde değişim. Ezilmeye dirençli veya azot-sever bitki
türlerinde bolluk. Egzotik tür girişi.
Türler için yaşamsal öneme sahip habitatların geçici veya bölgesel olarak yer
değiştirmesi
Doğrudan zarar verme ve ele geçirme
Üreme başarısına etki edebilecek tahribat
Normal beslenme ve davranışta değişim. İnsanoğlunun toleransı.
Popülasyon yapısında değişim. Alan ve miktarda dağılma.
Egzotik tür girişi
Sosyal ve ekonomik etkiler
Ziyaretçilerin söz edilen faktörlerle alana verdikleri zararı belirlemek ve koruma
alanının vasıflarını kullanarak önlem alabilmek genellikle alandaki yönetimler için
daha zordur. Ayrıca, bu durumlarda etkiler ya olumlu ya da olumsuzdur.
Turistlerin koruma alanlarına olası olumlu etkilerden bazıları şunlardır:
•
•
•
•
•
•
•
Yerel iş imkanları oluşturma
Yerel ekonominin çeşitlenmesi
Yerel hizmet gelişimini canlandırması
Alanın çevresindeki bölgelerin geliştirilmesi için fon oluşturulması
Farklı kültürler arasında iletişimin geliştirilmesi
Koruma alanı programları için fon getirimi
Ziyaretçiler için tasarlanan altyapının geliştirilmesi için motivasyon sağlanması
Bazı olası olumsuz etkiler şunlardır:
•
•
Aşağıda belirtilen nedenlerden dolayı rekreasyonel faaliyetlerin vasat kalitede
oluşu:
- özel sektörlerde çok fazla ziyaretçi olması
- farklı gruplardaki ziyaretçiler arasında çıkan ilgi ve beklenti çatışmaları
- ziyaretçilerin memnuniyetsizliği, koruma alanlarına ilgilerini yitirmeleri
Yerel topluluklar üzerindeki etki
- kullanım çatışmaları
- gelenek, folklor ve dilin değerinin düşmesi ve kaybı
- hızlandırılmış değişim (besin, üretim)
- kültürel miras kaynaklarının bozulması
- yerel toplulukların küçümsenmesi
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Vejetasyon üzerindeki etkiler
123
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
6.2. Etki değerlendirmesi
Ziyaretçilerin koruma alanına etkilerinin değerlendirilmesi, zaten var olan
kullanımı veya potansiyel kullanımını değerlendirme şeklinde yapılabilir. Doğal
olarak ikinci seçenek, geçmiş deneyimlerden veya benzer bölgelerdeki deneyimler
temel alınarak hipotez oluşturmayı kapsar.
Bu değerlendirme aşağıda sıralanan aşamaları temel alır (Benayas, 2002):
Koruma alanının turistik ürünlerin ve faaliyetlerin özellikleri. Kullanıcıların
bilgilendirilmesi, tesisler, kullanım süreci, gelen grup büyüklüğü, saptanabilirse
sosyolojisi, hizmet koşullarının oluşturulması vb. Faaliyetlerin altyapı, tesis ve
sağlanan hizmetlere yaklaşık etkileri. Koruma alanının kaynakları bilindikten sonra,
kaynaklar ileriki gerçek ve potansiyel etkilerin belirlenebilmesi amacıyla öngörülen
eylemlere göre koruma alanına yerleştirilir.
Rekreasyonel alanlardaki etki değerlendirme sahaları:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Faaliyetlerin dağılımı
Kullanıcıların faaliyetleriyle alanı kullanım düzeyi ve miktarı
Ziyaretçi tipi
Ziyaretçi talebi
Rekreasyonel alanın tipi
Temel turistik tesisler ve kaynakları
Alanın fiziksel ve doğal özellikleri
Çeşitli alanların tehlikeye açıklığı/kırılganlığı
Koruma alanının ulaşılabilirliği
Giriş kolaylığı
İlgili merkezler
İlgili alanlardaki faaliyetlerin saptanması
Geleneksel faaliyet ve mevzuat üzerindeki etkiler
Çevresel Etki Değerlendirmesi
İlk yaklaşıma bağlı olarak, gösterge görevi olan değişkenler tanımlanacak ve
ziyaretçilerin neden olduğu tahribatın nicel sonuçlarını elde edebilmek için
örnekleme metotları ve parametreler seçilecektir.
•
Etkilerin durdurulması, azaltılması veya onarılması için ıslah önlemlerinin
etkisinin belirlenmesi
6.3. Taşıma kapasitesi: kavramlar ve metodoloji
Taşıma kapasitesi fikri başlıca fauna için kullanılmaya başlanır. Bu özellikle,
avlanma yönetimini kapsar, çünkü bir alanda belirlenmiş maksimum hayvan sayısı,
hayvanların temel kaynağını (genellikle yiyecektir) sarsacak büyük bir etken
olmadığı sürece sabit kalabilir (dayanabilir). Hayvan faaliyeti ile alan sınırları
arasında doğrudan bir ilişki olduğu düşünüldüğünde, bu fikrin uygulaması basittir.
124
Turistik taşıma kapasitesi yararlı bir kavramdır, fakat pratikte uygulaması zordur.
Kavram; kapasite tiplerinden ve alıcı kapasiteyi kurmamıza olanak veren dört
elementten yararlanır:
•
•
•
•
Fiziksel kabul edilebilirlik kapasitesi: Bir alandaki kabul edilebilir ziyaretçi
sayısı, alanın fiziksel özelliklerine bağlı olabilir (büyüklük, ulaşılabilirlik). Bu,
o alanın koşullarına, alandaki fiziksel özelliklere (eğimler/substrat vb.) ve
ziyaret için beyan edilen güvenlik koşullarına bağlıdır.
Hizmet taşıma kapasitesi: Ziyaretçilere hizmet etmek amaçlı oluşturulan
ürünlerin ve tesislerin kapasitesi (rekreasyonel alanlar, ziyaretçi merkezleri,
bilgilendirme noktaları, rehberli geziler, park yerleri vb.)
Sosyal ve psikolojik taşıma kapasitesi: Bir alanın veya tesisin kabul edebileceği
maksimum ziyaretçi sayısı, her bir ziyaretçinin ihtiyaçlarının karşılanabileceği
ve ziyareti boyunca tatmin olmasının sağlanabileceği düzeyde olmalıdır.
Belirli bir düzeyde katılım yoğunluğuna ulaşıldığında, kullanıcılar rekreasyonel
eylemleri olumsuz algılamaya yatkınlaşır. Bu kapasite ziyaretçi tipine (profil
ve davranış) ve rekreasyonel faaliyete bağlıdır. Değerlendirme için tarafsız,
etkili standartların belirlenmesi zordur. Genellikle ziyaretçilere ziyaret
tecrübelerinin kalitesi sorularak değerlendirme yapılır. Bu kapasite büyük
değişiklikler geçirebilir. Öyle ki, yalnız bir kampçı için bir hektar alandan, 100
m² lik kalabalık bir kamp alanına, saklı doğal alanlarda kişi başına 20 m² alana
veya rampalarda kişi başına 1 m² lik alanlara kadar çeşitlilik gösterebilir.
Ekolojik kabul edilebilirlik kapasitesi: Doğal olarak etkisizleşen veya
düzeltilebilen bazı etkiler kabul edilmekle birlikte, bir yerleşim bölgesindeki
ziyaretçi sayısı, alanın ekolojik dengesine zarar vermeyecek miktarda olabilir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Koruma alanlarındaki turist faaliyeti artışıyla birlikte, bu alanlardaki ziyaretlerin
yönetimi ve düzenlenmesi için sınırlandırmalar getirilmesi veya kriterlerin
belirlenmesi ihtiyacı doğmuştur. Bahsedilen, rekreasyonel veya turist alma
kapasitesinin maksimum kullanıcı niteliği sağlamasının, yerleşim bölgesinin doğal
ve rekreasyonel kalitesini geriye döndürülemez bir şekilde düşürdüğüdür. WTO’nun
konuyla ilgili tanımı (1992) şöyledir: “Bir alanın maksimum ziyaret limiti, yüksek
seviyedeki ziyaretçilerin tatminini sağlayabilmesinin yanı sıra; fiziksel, psikolojik
ve doğal değişkenleri içeren kaynaklar üzerinde zayıf bir etki yaratılmasını
kapsamalıdır”. Başka bir tanım şu şekildedir (McIntyre, 1993): “Bir alanın,
kaynakları bozulmadan kaldırabileceği altyapının sağlanması, ziyaretçiye sunulan
hizmet kalitesi düşürülmeden veya alanda yaşayan toplumun ekonomisine veya
kültürüne ters davranışlarda bulunulmadan alınan önlemler.”
Sınırlayıcı veya kritik etkilerin (erozyon, fauna ve flora, ekolojik süreç) bağlı
olduğu durum veya kaynakların tanımlanıp bir izleme programının kurulması çok
önemlidir.
Turistik taşıma kapasitesi her durumda planlama sırasında her unsura verilen özel
öneme bağlı olacaktır.
Koruma alanlarının amacı göz önünde bulundurulduğunda; doğal kaynakların
sürdürülebilir korunumu ve ziyaretçi yönetiminin kilit noktası ekolojik kabul
edilebilirlik kapasitesinde yatmaktadır (Örneğin, etkilerin fazla ciddileştiği, hatta
geri dönüşsüz olmaya başladığı anı saptayabilir olmak).
125
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Bunun yapılabilmesi ve sorumlu insanların bu alanları mümkün olan en iyi şekilde
yönetebilmesi için, son birkaç yıldır, bir yerleşim bölgesinin doğal rejenerasyonuna
etki edilmeden kabul edebileceği yeni bir Kabul Edilebilir Değişim Sınırı (LAC)
kavramından söz edilmektedir. Bunu yapabilmek için, bize belirli bir ekolojik
kapasite tanımlamamıza olanak verecek, akılda tutulması gereken ekolojik
değişkenleri seçmemiz gerekmektedir. Seçilen indeks, ekosistem tipine veya
alanın tahmin edilen kullanımına bağlı olacaktır. LAC tanımlanmasında kullanılan
göstergeler, rekreasyonel alan için kullanılan göstergelerden (ör; bitki örtüsü
kaybı, toprak sıkışması veya çimen türlerinde çeşitlilik), benzer şekilde hizmete
özel erişimli rezerv alanları için kullanılan (ör; önemli bir türün üreme başarısı)
göstergelerden farklı olacaktır.
6.3.1. Taşıma kapasitesi uygulamalarının kısıtlanması
Koruma alanlarındaki turistik taşıma kapasitesinin etkinliğini kısıtlayan faktörler
şunlardır:
•
•
•
•
Farklı ekosistemler ziyaretçi baskısından aynı şekilde etkilenmezler
Bir koruma alanında ziyaretçiler tarafından yaratılan etkiler değişken ve
heterojendir ve çoğu zaman ölçülmesi zordur
Ziyaretçi sayısı ile neden olunan tahribat veya tahribatın yoğunluğu arasında
doğrudan bir ilişki yoktur. Ziyaretçilerin neden olduğu etkiler geniş kapsamlı
değişkenlere bağlıdır.
Farklı ziyaretçilerin farklı beklenti ve talepleri hesaba katılmaz
Ziyaretçilerin alana etkisi büyük ölçüde aşağıdaki faktörlere bağlıdır:
•
•
•
•
•
•
Ziyaretçi tutumu ve sosyolojik özellikleri
Ziyaretin uzunluğu ve ne kadar sabit olduğu
Ziyaretçinin alanı kullanımı
Koruma alanı yönetiminin idare yeteneği
Alanın çevresel olarak ne kadar kırılgan olduğu
Ekosistemin etkilenme kapasitesi
Bir alana giriş yapabilecek ziyaretçi sayısını sabitlemek, ancak koruma alanı
yönetiminin alan veya ziyaretçi tutumu üzerinde kontrolünün iyi olması ve
ekolojik kapasite göstergelerinin ölçümünün ve izlenmesinin nispeten kolay olması
durumlarında faydalıdır. Alanda patikalar, rezervler veya altyapı tesisleri gibi somut
bölgelerde uygulanabilir.
Sonuç olarak, rekreasyonel baskıya maruz kalan bir koruma alanının yönetiminde
önemli olan, maksimum ziyaretçi sayısına karar vermek yerine ziyaretçilerin nasıl
idare edileceğini planlamak, bu süreçte koruma alanından daha geniş bir bölgede
turist gelişim stratejisine ayak uydurmaktır. Bunun yapılması için, kritik olarak
dikkate alınan etkilerin verimli bir şekilde izlemesini gerçekleştirmek ve istenen
yönetim hedeflerini tanımlamak gereklidir.
126
Manuel Cifuentes (1992)’e göre
Yazar, taşıma kapasitesinin, koruma alanındaki ziyaretçi baskısından kaynaklanan
problemlerin ne çözümü ne de amacı olabileceğine değinmiştir. Taşıma kapasitesi
sadece planlamada ve yönetsel olarak, öncelik sıralarına göre; sosyal, ekonomik ve
politik duruma bağlı kararların kapsamında yardımcı bir araçtır.
Yazar ayrıca, tahmin edilebilir ve değişime açık değişkenlere bağlı olduğu
düşünüldüğünde, taşıma kapasitesinin göreceli ve dinamik olduğunu da
belirtmektedir. Aynı koşulların farklı iki ziyaretçi tarafından çok farklı şekillerde
değerlendirilebileceği gerçeği (farklı memnuniyet dereceleriyle), bu durum için
açık bir örnektir.
Taşıma kapasitesi alanın kendine özgü özelliklerine bağlı olduğundan, halkın ziyaret
ettiği her bir alan için ayrı olarak belirlenecektir. Ardından tüm taşıma kapasitesi
oluşturulur, ancak bu, tüm alanların basit bir toplamı değildir.
Bazı durumlarda, tek başına alanın alıcı kapasitesini belirleyen “kritik olarak
koşullandırılan veya sınırlandırılan unsurlar” bulunur. Bir patikadaki zorlu bir geçit
diğer bölgelere geçişi kısıtlar ve bağlantılı diğer ziyaret yerleri için kritik bir limit
haline gelir. Bu, diğer yerleşim bölgelerindeki insan kapasitesine bağlı bir durum
değildir.
Aşamalar:
Turizm ve koruma alanı yönetimi ilkelerinin analizi
Koruma alanının ilkeleri ile ulusal, bölgesel ve yöresel düzeydeki turizm arasında
olabilecek eksiklik, potansiyel ve çelişkilerin belirlenmesi.
Koruma alanının hedeflerinin analizi
Korumanın uygunluğu, yönetici sınıfına atfen, ziyaretçilerin sınırlı alan kullanımları
unutulmadan analiz edilmelidir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
6.3.2. Rekreasyonel ziyaretçi taşıma kapasitesinin hesaplanması için
metodoloji
Ziyaret alanlarındaki durumun analizi
Başlangıç olarak yönetim planı tarafından ziyaretçilere ayrılmış alanların
bölgelendirmesi ele alınır. Bu bölgelendirme genellikle izin verilen kullanım
yoğunluğunu belirler (seyrek ve yoğun kullanım bölgeleri). Ziyaretçiler tarafından
kullanılan bu bölgeler alanın yönetim gereksinimlerini ve ziyaretçilerin ihtiyaçlarını
ne ölçüde karşıladığı ve olası uyuşmazlıkları açısından analiz edilir.
127
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Sınıf ve bölgelerin ele alınmasıyla ilgili olarak, politika ve kararların tanımlanması,
güçlendirilmesi ve değiştirilmesi
Önceden yapılmış analizler, rekreasyonel kullanım ve yönetmeliği ile ilgili tespit
edilmiş potansiyeller ve uyuşmazlıkların (şimdiki ve gelecekteki) açık bir özeti
olmalıdır. Bu özet, yeni karar ve yönetmelik önerilerine ya da mevcut karar ve
yönetmeliklerin güçlendirilmeleri ve değiştirilmelerine olanak sağlayacaktır.
Ziyaretçiler tarafından kullanılan alanlardan her birini etkileyebilecek faktör/
özelliklerin tespit edilmesi
Kabul edilebilir ziyaretçi kapasitesinin her bir bölge için ayrı ayrı belirlenmesi
gerektiğinden tüm ziyaret noktalarının karakteristik özellikleri tam olarak
belirlenmelidir. Bazı kaynakların fiziksel durumları ve miktarları, zarar görme
olasılıkları ve hassasiyetleri belirlenmelidir.
Her ziyaretçi noktası için taşıma kapasitesi belirleme
Taşıma kapasitesi için üç seviye varsayılmaktadır. Her bir seviye, kendisinden sonra
gelen seviyenin bir düzeltmesi ya da sınırlandırılmasıdır.
Fiziksel taşıma kapasitesi (PCC) bir bölgeye belirli bir süreçte yapılabilecek
maksimum ziyareti ifade etmektedir. Genel formülü şöyledir: PCC = V/a * SA * T
V/a: ziyaretçi/işgal edilen alan
SA: ziyaret için uygun yüzey alanı
T: ziyaret için gerekli süre
Bunun için bazı temel hipotezler kullanılmaktadır:
•
•
•
Genellikle bir bireyin rahatça hareket edebilmesi için bir metrekare yeterli
varsayılmaktadır.
Uygun yüzey alanı fiziksel faktörler ile sınırlandırılacak ve güvenlik ya da
hassasiyet gerekçesi ile kısıtlamalar getirilecektir.
Zaman faktörünün işlevi ziyaret saatleri ve ziyaret için gerekli gerçek süre ile
ilgilidir.
Gerçek taşıma kapasitesi (RCC), mekanın karakteristik özelliklerine uygun olarak
PPC düzeltildikten sonraki maksimum ziyaret kapasitesidir. Düzeltme faktörleri
fiziksel, çevresel, ekolojik, sosyal ve yürütme değişkenlerinden elde edilir.
Genel formülü şöyledir: RCC = (CCF1-CF1) - …CFn
CF yüzde ile ifade edilen, her mekanın özel karakteristik yapısı ve durumu ile sıkı
ilişki içindeki düzeltme faktörüdür. CF’nin hesaplanması için şu formül kullanılır:
CF = ML/TM * 100
CF: düzeltme faktörü
ML: değişkeni sınırlandıranın etkisi
TM: değişkenin toplam etkisi
128
ML: çok sıcak günler * aşırı sıcak olan saatler/gün
CFT = ML/TM * 100, TM burada ziyaret için yıllık uygun saat sayısıdır.
Etkin taşıma kapasitesi (ECC), idare edebilme ve düzeni sağlayabilme kapasitesinde
göre izin verilebilecek maksimum ziyaret anlamına gelir. Genel formül şöyledir:
ECC = RCC * MC/100
MC, koruma alanı yönetiminin minimum taşıma kapasitesinin yüzde ile ifade
edilmesidir.
Bu kapasitenin ölçülmesi, araya birçok faktör girdiğinden (yasal destek, gerçek
yetenekler, tesisler, personel ödenekleri, personel eğitimi, parasal kaynak vb.)
kolay değildir.
6.3.3. Kabul Edilebilir Değişim Sınırı için metodoloji
Kabul Edilebilir Değişim Sınırı, koruma alanındaki kabul edilebilir doğal ve sosyal
koşulları belirleyen bir süreçtir. Bu koşullardan başlayarak, mekandaki önceden
kabul edilmiş koşulların korunması ve devam ettirilmesi için bir takım koruma
alanı işletme eylemleri tanımlanmıştır.
Aşamalar:
a) Problemin teşhis edilmesi
Yöneticiler ve vatandaşlar beraber çalışarak; koruma alanında üzerinde en çok
durulması gereken konular, var olan ve çözülmesi gereken yönetim sorunları, neyin
korunması gerektiği ve hangi tür ya da sistemin değişiminin veya etkilenmesinin
sınırlandırılmak istendiğini belirleyecektir.
b) Halk için ayrılabilecek rekreasyonel alanlarının belirlenmesi
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Örneğin normal bir ziyareti engelleyen yüksek sıcaklıktaki saatler sınırlandırıcı
etkenler olabilir.
Doğal alanın karakteristik yapısına dayanarak bazı alanlar olası rekreasyonel
alanlar olarak tahsis edilecektir.
c) Gösterge seçimi
Bunlar koruma alanının ve belirlenmiş diğer alanların doğal ve sosyal konumlarını
sembolize eder.
d) Bölgedeki kaynakların ve sosyal koşulların envanterinin çıkartılması
Önceki göstergeler dikkate alınarak var olan kaynakların listesinin çıkartılması
gerekmektedir. Bu kapsamda altyapı sistemi, doğal kaynaklar ve sosyal koşullar
belirlenecektir.
129
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
e) Doğal kaynaklar ve sosyal koşullar (kabul edilebilir koşullar) göz önüne
alınarak her bölgeye bir seviye ya da koşul atanması
Oluşturulacak parametreler, söz konusu bölgeye yapılabilecek tadilat ve değişimlerin
kabul edilebilir seviyelerini belirleyecektir. Ancak belli bir oranda değişime izin
verileceği, kabul edilebilir koşulların aşamalı ve sürekli bir biçimde bozulmasına
ise izin verilemeyeceğinden bu eylem planı LAC’nin temelini oluşturmaktadır.
f) Her bölge için yönetim alternatiflerinin ve alternatif rekreasyon seviyelerinin
belirlenmesi
Her bölge için olası rekreasyon olanakları, ziyaretçilere sunulmak istenen olanaklara
(b) ve bölgenin kabul edilebilir koşullarına göre (e) belirlenir.
g) Önerilen her alternatif için yönetim uygulamalarının belirlenmesi
Burada her bir alternatifin ne anlama geldiği analiz edilmelidir: uygulamaya
sokulmasındaki kolaylık-zorluk, maliyet/kâr ilişkisi, gerekli altyapı sistemi, mevcut
bütçe vs. Bu analizler her bir alternatifin yapılabilirliğini belirleyecektir.
h) Rekreasyon modellerinin değerlendirilmesi ve seçimi
Son olarak her bir bölge için seçilen alternatif ve yürürlüğe girecek eylem
programına karar verilecektir.
i) Eylemlerin uygulanması ve koşulların izlenmesi
Model seçildikten sonra kararlaştırılan eylemler uygulanacak ve koruma alanı
koşullarının izlenmesi için bir program oluşturulacaktır. Bu program, göstergeler
(c) ve ele alınan koşulların karşılaştırılmasından çıkan sonuçlar (e) temel alınarak
hazırlanır. Gerekli görüldüğü takdirde ‘g’ ve ‘i’ maddeleri tekrar ele alınır.
Bu yöntemdeki en büyük zorluk göstergenin seçiminde yatmaktadır. Bunlar LAC’nin
uygulaması için yararlı olmalıdır. İyi bir göstergenin sahip olması gereken nitelikler
şunlardır:
•
•
•
•
•
•
•
•
130
Ölçülebilir olmalı
En düşük olası hata payı ile hesaplanabilmeli
Ekonomik; eldesi ve bilgileri işlemesi kolay ve ucuz olmalı
Anlamlı; söz konusu koruma alanının koşullarını yansıtmalı
Süreklilik; rekreasyon faaliyetleri başta olmak üzere bölgedeki değişimleri
yansıtmalı
Hassasiyet; kaynakların gördüğü zararı kaydedebilmeli ve engelleyici bir sistem
olmalı
Etkinlik; sadece kendisininkinin değil, diğerlerinin de koşullarını yansıtabilmeli
Duyarlılık; anlık değişimlerin sebepleri açıklayabilmeli ve göstergeyi etkileyen
faktörleri tespit edebilmeli
Fiziksel kapasite:
•
•
•
•
•
•
Uzunluk
Genişlik (her 6-8 m’de)
Hizmet ve tesisler (çöp kutuları, çeşmeler …)
Patika çeşidi (genişliğe göre sınıflandırma)
Hakiki dinlenme bölgeleri (ağaç gölgesi, çöplerin yığılması)
İkincil patikalar
Ekolojik kapasite:
•
•
•
•
•
•
•
•
Kayaların boya ile işaretlenmesi (etki)
Aşırı ve akıl karıştıran işaret levhaları
Grafiti
Vahşi hayatı rahatsız etme
Çöp
Akustik etki
Erozyon, çıplak (bitkisiz) zemin
Sıkıştırma (referans noktalarındaki ölçümler ile doğrudan ölçüm)
Sosyal kapasite:
•
•
Ziyaretçilerin algılarının incelenmesi (çok fazla insan sayısı, çevreye zarar
verilmesi, temizlik, işaret levhaları ve bilgilendirme, yerleşimin tanımlanması,
güvenlik). Ayrıca tercihler (kayalar ve şekilleri, peyzaj ve doğa) ve olumsuz
tepkiler (temizliğin eksikliği, işaretlemeler, diğer ziyaretçilerin davranışları)
Gözlenmiş davranışlar (başlangıç noktasındaki bir uyarının önünde durmak,
ayakkabı ve kıyafetlerin uygunluğu, bağırarak konuşmalar, öğlen yemeğinin
yenmesi, sırada beklemeler)
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Patikaların taşıma kapasitesinin değerlendirildiği bir çalışmadan örnek göstergeler
(Torcal de Antequera Bölgesi Ziyaretçi Yönetimi Kriteri (Bölgesel Çevre Bakanlığı
– Adalusia Özerk Hükümeti)
131
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
KAYNAKLAR
Benayas, J. (coord.) et al. (2000). Manual de Buenas Prácticas del Monitor de
Naturaleza: Espacios Naturales protegidos de Andalucía. Consejería de Medio
Ambiente de la Junta de Andalucía. España.
www.juntadeandalucia.es/medioambiente/educacion_ambiental/EducamII/
index_pub_manual_bp.html
Castro, R. (coord). (1998). Voluntariado Ambiental. Participación y conservación
del Medio Ambiente. Consejería de Medio Ambiente de la Junta de Andalucía.
Cifuentes, M. (1992) Determinación de capacidad de carga turística en áreas
protegidas. CATIE, Costa Rica.
Conseil de l’Europe (2002). Synthèse des activités du Conseil de l’Europe Tourisme,
environnement et développement durable. Prise en compte de considérations
relatives à la diversité biologique et paysagère dans les secteurs concernés.
Consejería de Medio Ambiente (1998). Criterios y orientaciones para la elaboración
de los Programas de Uso Público de los Espacios Naturales gestionados por la
Consejería de Medio Ambiente. Consejería de Medio Ambiente de la Junta de
Andalucía. Documento interno de trabajo. España.
EUROPARC-España (2002). Plan de Acción para los espacios naturales protegidos
del Estado Español. Fundación Fernando González Bernáldez. España
Gómez-Limón, J. (2003). Comunicación personal. El concepto de capacidad de
carga.V Curso Maestría en Conservación y Gestión del Medio Natural. La Rábida
(Huelva), Octubre de 2003. España.
López, A. & Correas, E. (2003). Assesment and Opportunities of Mediterranean
Networks and action plans for the Management of Protected Areas. IUCN, Gland,
Switzerland and Cambridge, UK (anglais, français et espagnol)
Morales, J. (1998). Guía Práctica para la Interpretación del patrimonio. El arte de
acercar el legado natural y cultural al público visitantes. Consejería de Cultura de
la Junta de Andalucía.
Tilden, F. (1957). Interpreting Our Heritage.The University of North Carolina Press,
Chapel Hill.
Tacón, A. et Firmani, C. (2003) Guía Técnica de Senderos y Uso Público. Programa
de Fomento para la Conservación de Tierras Privadas de la Décima Región. Proyecto
CIPMA-FMAM. Chile (http://www.cipma.cl/gef/publicaciones/Documentos%20
Apoyo%20APP/Guia%20Tecnica%20Senderos%20PF.pdf).
UICN (2002). Projet Aires Protégées en Méditerranée. Vers une gestion intégrée du
territoire. Programme à moyen terme (2002-2004)
UICN (2003). Analyse de la situation dans la région. (Projet soumis à discussion,
Mai 2003)
132
Conseil de l’Europe
http://www.coe.int
Convenio de Barcelona
http://www.unepmap.org/
Dispositif de mutualisation d’informations et de services concernant
l’éducation à l’environnement
http://www.educ-envir.org/
Desarrollo y Gestión Sostenibles del Ecoturismo en las Américas con casos de
estudio: Documentos preparatorios del Año Internacional del Turismo en el
2002.
http://www.world-tourism.org/sustainable/IYE/Regional_Activites/Brazil/Brazilmenu-esp.htm
EUROPARC
http://www.europarc.org/international/europarc.html
European Charter for Sustainable for Tourism in Protected Areas
http://www.europarc.org/international/europarc.html
Interpret Europe ; Réseau Européen d’Interprétation du Patromoine
http://www.geographie.uni-freiburg.de/ipg/forschung/ap6/interpret-europe/
Junta de Andalucia - España (espagnol)
www.andaluciajunta.es
Consejería de Medio Ambiente
http://www.cma.junta-andalucia.es/medioambiente
OMT
http://www.world-tourism.org
Plan Bleu
http://www.planbleu.org/
Ramsar
http://www.ramsar.org
Mémorandum de collaboration avec la Convention de Barcelone
http://www.ramsar.org/archives_trans_barcelona.htm
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
İNTERNET KAYNAKLARI
Regional Activity Centre for Specially Protected Areas (RAC/SPA)
http://www.rac-spa.org.tn/
Scottish Natural Heritage - Interpretation
http://www.snh.org.uk/wwo/Interpretation/default.html
UICN
http://www.iucn.org.
UICN - Centre de cooperation pour la Méditerranée
http://www.iucn.org/places/medoffice/indexFR.htm
Rapport :Analyse de la situation dans la région
http://www.iucn.org/places/medoffice/Documentos/Situation_Analysis_June03_
FR.pdfConvention
133
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
5. Deniz Koruma Alanları’nda İzleme Çalışmaları.
TEMEL KAVRAMLAR VE ÖNEMİ
Juan Jiménez Pérez (PANGEA Consultores S.L.)
1. Giriş
Koruma alanları yönetilmelidir ve yönetim, korumanın hedeflerinin başarısını
sağlamak amacıyla izlenmelidir. “Eğer önlem alabiliyorsan, yönetebilirsin.” İzleme
çalışmalarının sonuçları, hangi yönde hareket edildiğini bilmemize izin verir,
yönetim kararlarını besler ve yönetim planlarının uygun bir şekilde yenilenmesini
sağlar.
Yönetim planları, kullanımın denetlenmesi ve değişiklikler için sırasıyla aşağıdakileri
sağlamalıdır:
•
•
•
Bilimsel çalışmaların amaçları için yönetilen ekosistemlerin durumunu ve
kaynaklarını belirlemek,
Hangi kullanıcıların yönetim unsurlarına bağlı kaldığının boyutunu bilmek ve
Yönetimin değerlendirilmesinde ve sonrasındaki yönetsel program ve araçların
düzeltilmesinde yardımcı olmak.
İdeal olanı, izlemenin düzenli bir faaliyet olmasıdır ve yönetim planının uygulamaya
sokulmasıyla başlar. Doğal kaynakların yönetimiyle ilgili tüm önemli tedbirler,
ekosistemin ve sosyal sektörün verdiği tepkinin izlenmesi eşliğinde alınmalıdır. Aksi
takdirde araştırma, öğrenme, yönetimin gelişmesi ve koruma alanlarının hedefleri
için yerel halkın çalışmalara dahil edilmesi konusunda büyük bir fırsat kaybolur.
Uzun süreli izleme çalışmaları, aynı bölgede, aynı konu üzerine, belirlenmiş bir
süreden daha fazla süreliğine önlemlerin tekrar alınmasını sağlayabilir (Nobel ve
Norton, 1991). İzleme çalışmaları, ölçülebilir göstergelerin veri setine dayanmalıdır.
İzlenecek muhtemel göstergelerin listesi uzundur, dolayısıyla her bir bölge
hedeflerinin, yönetiminin ve değerlendirilmesinin önemli olduğu göstergelerini
seçmelidir. İki veya üç gösterge, her bir DKA’nın hedefine karşılık verebilir. Mümkün
olduğu kadar, göstergeler, yapay, güvenilir, karşılaştırılabilir ve kolay elde edilebilir
olmalıdır.
134
Balıkçılık ve turizm sektörü hizmetleri kendi faaliyetleri ile ilişkili olarak,
göstergelere katkıda bulunabilir.
2. Neden Izleme?
DKA, karadan denize kadar, 20 yy ortalarında, koruma alanları olarak kısa fakat
etkileyici bir geçmişe sahiptir. Yasal kanunlar altında, DKA yönetimi, birçok DKA’nın
hala “kağıt üzerinde park” olması gibi durumlar ile halen öncelikli bir sorundur
ancak Akdeniz’de bu konudaki uzmanlık hızla artmaktadır.
Şimdiki talepler, Deniz Koruma Alanları’nın izlenmesidir. Kelleher ve diğ. (1995),
tüm dünyadaki Deniz Koruma Alanları’nın yönetim etkinliğini değerlendirdiğinde,
1.303 alandan 925’i (%71’i) dışındakilerin yönetim etkinliği bilgisinin uygun
olmadığını bulmuşlardır. Koruma alanları yönetilemelidir ve yönetim, koruma
hedeflerinin başarısını sağlamak için izlenmelidir (Şekil 1).
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Sonuç olarak, izleme sonuçları, tüm paydaşlar ve gönüllülerle paylaşılmalıdır ve
hatta, ofislerde gösterilmeli veya yerel medya aracılığı ile denizel kaynakların
korunması için ihtiyaçlar ve eğilimler hakkında bilgilendirme yapılmalıdır.
İzleme sistemi sadece neyin izleneceğini (gösterge) sorgulamalıdır fakat izleme
çalışmalarına kimlerin katılacağı da önemlidir. Katılımlı izleme çalışmaları diğer
kurumlar ve paydaşlar ile sorumlulukların paylaşımını arttırıcı bir araçtır ve hedefe
(parkın korunması) ulaşmada, uzun süreli, tutarlılık ve düzenleme sağlar. Bu sonuca
göre, yerel üniversiteler ve STK’lar ile iş birliği yapılmalıdır.
Şekil 1. Deniz alanı özellikleri için koruma hedeflerinin oluşturulmasında İngiltere’nin yaklaşımı (Davey
ve diğ., 2001’den değiştirilerek)
135
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Baker (2000)’in çalışmasında yer aldığı üzere, “Deniz Koruma Alanlarında izleme,
kullanıcı grupların faaliyetlerini araştırmalara yönlendirir ve habitat özelliklerinin
korunması, türlerin sayılarının yeniden artması ve biyolojik çeşitliliğin korunması
gibi yönetim hedeflerinin etkinliğinin değerlendirilmesini sağlar. İzleme
sonuçları, DKA’nın etkinliğini değerlendirir ve yönetimin değişimindeki ve DKA’nın
kullanımındaki etkilerin önceden tahmin edilmesini sağlar. İzleme sonuçları, aynı
zamanda, önemli politik, sosyoekonomik, bilimsel ve diğer tepkilere neden olur.”
İzleme, aynı zamanda, kullanıcıların yönetim hükümleri ile bağlantılarının
boyutlarını bilmemize ve yönetim program ve araçlarının muhtemel hatalarını
düzeltmeye yardım olur. İzleme çalışmalarının sonuçları, hangi yönde hareket
edildiğini bilmemize izin verir, yönetim kararlarını besler ve yönetim planlarının
uygun bir şekilde yenilenmesini sağlar.
İzlemenin önemi, ulusal ve uluslararası seviyede, koruma alanları kanunlarına özel
hükümlerin dahil edilmesini sağlamış ve şu an zorunlu bir gerekliliktir (Kutuya bkz.)
Barselona Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Protokolü
Madde 3. (Genel yükümlülükler) . 5: “Bu sözleşmenin 3. paragrafında
belirtildiği gibi, taraflar biyolojik çeşitlilik bileşenlerini izleyebilirler,
bu durumu tanımlayabilirler ve korumaya önemli etkisi olan ve biyolojik
çeşitliliğin sürdürülebilir kullanımını sağlayan faaliyetleri sınıflandırabilirler,
etkilerini izleyebilirler.”
Ek 1-D8: Taraflar kararlaştırmışlardır ki: “Akdeniz Açısından Önemli Olan
Özel Koruma Alanları listesinin içerdiği gibi, bir alan izleme programı
ile belirlenebilir. Bu program, sorunlara sahip bir alan için, alanın
değerlendirilmesi ve durumuna göre, olabildiğince etkin, koruma ve yönetim
önlemlerini kapsayarak, dolayısıyla eğer gerekiyorsa uyarlanarak, belirli
sayıdaki önemli parametrelerin izlenmesi ve tanımlanmasını içerebilir.”
Habitat Yönergesi 92/43/EEC
Şunu belirtir: “Her bölgede, koruma şartlarının durumunu izlemek ve
yürürlükteki yönetsel tedbirlerin etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla,
bir izleme programı yürütülecektir”. ÖKA’nın korumayı hedeflediği habitat
ve türlerin koruma durumlarının rapor edilmesi, Madde 17’ye göre bir
gerekliliktir.
Sonuç olarak, izleme, sadece, yöneticilerin değişiklikleri kontrol ettiği bir araç ya
da yasal bir gereksinim değildir. İzleme verisi, yöneticilerin otoritelere, paydaşlara
veya genel olarak halka sonuçlarını sunabilecekleri bir yoldur, fakat aynı zamanda
kendilerini değerlendirebilecekleri de bir yöntemdir.
136
3.1 Neleri Izlemeliyiz?
(bkz. 4. Kısımdaki “Gösterge”)
Deniz Koruma Alanları, habitatların korunmasında anahtar rol
oynamaktadır. Fotoğraf: Universidad de Alicante
İzleme
çalışmaları,
ölçülebilir
göstergelerin
veri
setine
dayanmalıdır. İzlenecek muhtemel
göstergelerin
listesi
uzundur,
dolayısıyla her bir bölge hedeflerinin,
yönetiminin ve değerlendirilmesinin
önemli
olduğu
göstergelerini
seçmelidir. İki veya üç gösterge,
her bir DKA’nın hedefine karşılık
verebilir. Bu göstergeler, yerel
kullanım ve yönetim parametreleri
ile birlikte, genellikle biyotik
kommüniteler, türler ve ekolojik
durumlar ile ilişkilidir.
Türler ve Habitatlar. DKA, aslında doğal varlıkların korunmasını hedefler, taksonlar
ve kommünitelerin değişimlerini ve evrimini izlemek öncelikli olmalıdır. Bu
öncelikler demografik öğeleri (popülasyon, yoğunluk, büyüme, üreme, mortalite),
türler arası ilişkileri (predasyon, kompetans) veya habitat karakterlerini (yüzey,
çeşitlilik, stabilite) içerebilir. Her ne durumda olursa olsun, izleme programı, insan
faaliyetlerinin doğanın değişimine sebep olduğu ayırdedici değişiklikler hakkında
çalışmalıdır, bu değişimler ilk aşamada yönetim programı ile de belirlenir. Akdeniz
Deniz Koruma Alanlarında biyolojik izleme çalışmalarına girişte Boero ve diğ.
(1999) çalışmasına başvurulmalıdır. Örnekler, bir sonraki kısım 4’te sunulmaktadır.
Yerel kullanım. Yönetim kuralları, genellikle, sınırlı veya kontrollü gerek kullanıma
izin verir, sayılar (kotalar) veya bölgeler (zonlama) için oluşturulur. Bu sınırlamaların
kontrolü, sadece düzenlemelerin başarısını test etmek için gerekli değildir, aynı
zamanda bu düzenlemelerin iyi hazırlanıp hazırlanmadıkları veya güncel durum
için uygun olup olmadıkları da kontrol edilmektedir. Ziyaretçi akışının izlenmesine
dair bazı örnekler Arnberger ve diğ. (2002)’de derlenmiştir, fakat aynı zamanda bir
sonraki kısımda (4. Kısım) da sunulmuştur.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
3. İzleme programının planlanması
Ziyaretçilerin ve paydaşların tepkileri. Eğer olağan rekerasyonel hedefler
ya da sürdürülebilir gelişim başarılabilmişse, kontrolün en iyi yollarından biri,
kullanıcılara, basitçe, DKA düzenlemeleri ve uygulamaları hakkında kendi fikirlerini
sormaktır. Yönetimle ilgili alınan zayıf ve kötü tepkiler, uzun süreli koruma için
kesinlikle dikkate alınmalıdır. Ayrıca, sosyal sektörlere danışmak, koruma alanı
hedefleri dahilinde yerel halkı işin içerisine dahil edecek ilk adımdır. Bu bölümdeki
bir sonraki kısımda ve 3. kısımda bu konu ile ilgili birkaç durum sunulmaktadır. Aynı
zamanda, yöneticilerin paydaşlara yaklaşımının birçok tekniğini, detaylı bir şekilde
Jones ve diğ. (2001)’nin yayınlarında bulmak mümkündür.
Sosyoekonomi. Yerel topluluklarda DKA’nın etkilerini anlamanın en iyi yolu,
137
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
kazanım, yatırım ve demografik eğilimlerin değişimlerine bakmaktır. Kesinlikle,
DKA’nın yerel refeha olumlu katkısını göstermek sürdürülebilir kalkınmayı savunmak
için mükemmel bir dayanaktır. Deniz rezervlerinin yarar durumları ile ilgili en iyi
derleme Ward ve diğ. (2001) tarafından gerçekleştirilmiştir.
Üzerinde izleme çalışmaları gerçekleştirilecek unsurlar, koruma hedefleri,
yöneticilerin bakış açıları veya bilimsel danışmanlar tarafından tanımlanmışlardır,
fakat aynı zamanda, paydaşların önerileri de göz önüne alınmalıdır. DKA’da istenen
düzeyde yer almaları için, yerel topluluklara bazen anlaşılması çok zor veya onlar
için önemsiz olabilecek (ör; balıkların yaklaşık yoğunluğu) veri veya grafiklerin
sunulması yeterli değildir, aynı zamanda onlar ile ilgili soru ve göstergelere
anlaşılır cevaplar verilmesi (ör; balık yakalama) gerekmektedir. Badalamenti ve
diğ. (2000)’de belirtildiği gibi: “Temel başlangıç noktası olarak birçok doğa koruma
çalışmaları yapılırken, sosyoekonomik ve sosyokültürel bakış açılarının ihmal
edilmesi, tamamiyle ve nadiren zayıf yerel toplulur için, eğer arada husumet
yoksa, DKA kapsamında sadece kısmi bir bakış açısı kazandırır.”
3.2 Ne zaman izleme çalışması yapmalıyız?
İzleme, sürekli devam eden bir çalışma olmalıdır, fakat belirli aşamaların tespit
edilmesi ve düzenli bir şekilde sonuç almayı sağlayacak bir programın olması
oldukça önemlidir:
Yönetim önceliği: Koruma rejimi oluşturmak için, alanın durumunun önceliği
üzerine bilgi biriktirmek yönetim etkinliğini test etmek için önemlidir. Bir “sıfır
noktasına” ya da referansa sahip olunması çok yarar sağlar, ör; koruma önlemleri
uygulanmadan önce, alanın durumunun bilinmesi. Bu referans, belli bile olsa, sıklıkla
unutulmaktadır, çünkü DKA’daki ilk çalışmalar, anlaşmazlıkların çözümlenmesi, alt
yapının oluşturulması ve bölgeye sağlanabilecek finansal desteğin belirlenmesi
üzerine yoğunlaştığından, sonraki aşamalarda izleme çalışmalarına başlamak
gecikmektedir.
Devamlılık: Sahada çalışanlar tarfından belirli verinin gün bazında toplanması
gerekmektedir. Günlük rutin olarak, veri işleme (ziyaretçilerin sayısı, ortam) ve
nadir veya umulmadık durumların kaydı (yağmur, rüzgarlar, nadir göçmen türlerin
gözlenmesi, umulmadık ziyaretçiler) tutulmalıdır. Günlük durumların devam eden
ip uçları, sadece saha çalışanları tarafından başarılı bir şekilde anlaşılabilir ve
DKA’nın devamlılığı için, bu durumlar rutin olarak ilişkilendirilmelidir.
Yıllık: Birçok doğal olay yıllık olarak meydana gelir, sıklıkla öngörülebilir mevsimlerde
(ör; çiftleşme) yoğunlaşır. Diğer taraftan, sürekli olarak tutulan kayıtlar (ör;
ziyaretçiler), karşılaştırma için örnek bir birimin kurulmasını gerektirmektedir.
Sonuçların düzenli olarak gösterilebilmesi için, yıllık olarak rapor edilebilecek
minimum sayıda göstergenin bulunması tavsiye edilmektedir. Bu sonuca göre,
yıllık yönetim raporunun hazırlanmasına izin verecek bir izleme programına sahip
olunması önerilmektedir.
138
Fırsatçı: Elverişli olduğu zaman.
3.3 İzleme çalışmalarında kimler görevlendirilmelidir?
İzleme çalışmaları, DKA yönetiminin bir başka görevi şeklinde düşünülmelidir,
düzenlemeye yönelik hedeflerin başarılı olup olmadığını kontrol etmenin en iyi
yollarından biridir. İzlemeyi diğer dış odaklara, finansa ve amaçlara bağlı ilave bir
girdi olarak değerlendirmek, yöneticinin elini zayıflatır ve tartışmalara yol açar.
İzleme, DKA’da bir yükümlülüktür, fakat sorun bunu kimin gerçekleştireceğidir?
DKA personeli. DKA için çok az gelişimler mevcut olsa da, alandaki minimum
yükümlülükten maksimum yükümlülüğe kadar hepsini gerçekleştiren saha çalışanları
veya görevlilerini bu gelişim içerisinde değerlendirebiliriz. Bu çalışanların
eğitimleri oldukça önemlidir, böylece alandan günlük bilgi kaydedilebilir. Uzun
süreli izlemenin sağlanması ve harcamaların düşürülmesi için, saha çalışanlarının
saha verisini girmeyi öğrenmesi ve uygulaması gerekmektedir.
Araştırmacılar: Genellikle, rolleri, özellikle alanın, referans, “sıfır noktası”nı
belirlemede, DKA’nın ilk aşamalarında kritiktir. Araştırmacıları izleme programlarına
dahil etmek, bu araştırmaları onların gerçekleştirmesini sağlamak ve sonraki
aşamalarda, DKA’da kaydedilen, saha verisi protokolünün oluşturulmasında
araştırmacılardan yardım almak oldukça önemlidir. Yerel araştırmacıların katkısı
(üniversitelerden) sadece harcamaları düşürmek anlamında eşsiz çalışmalar
değildir, aynı zamanda DKA için yeni paydaşlar bulunmuş olur. Bu ilişkiler karşılıklı
fayda ilişkileridir, DKA, araştırmalar için, deneysel çalışmaların yapılabileceği
ortam sunar ve lojistik fırsatlar ile alandaki eğitsel süreç devam ettirilmiş olur.
Uzmanlar: Dışarıdan gelen öneriler, eğer uzmanlıklarla ilişkili, tecrübelere dayanan,
yeni yaklaşımlar ise, sıklıkla elverişli olmaktadırlar. Bununla birlikte, dışarıdan
gelen öneriler, yerel kararlar, durum ve sınırlamalarda hasas olmamalıdırlar ve
genellikle bölgede karar veren bir topluluk oluşturmalıdır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Aşamalı: Bazı çevresel değişimler, birçok yıl boyunca yapılan kontrollere
dayanmaktadır. Bu durum, özellikle, yavaş gelişim gösteren (Posidonia
yatakları, mercan oluşumlar) kommüniteler arasındaki ilişkilerde uygundur. Bu
yaklaşım altında, AB Habitat Yönergesi, üyelerinin, habitatların durumunu ve
kommünitelerdeki türleri her altı yılda bir raporlamasını gerektirmektedir..
Paydaşlar: İdeal olması gereken yerel iş birliği ile koruma başarısının sağlanmasıdır.
Bu hedef doğrultusunda, paydaşların izleme sistemine dahil edilmesi için
çaba harcanmalıdır. Bu sadece maliyet etkin olduğu için değil aslında katılımcı
yaklaşımın insanların kendilerini etkileyecek kararları etkileyebilmeleri ve kontrolü
paylaşmalarını gerektirdiği içindir. Eğer izleme çalışmaları, yönetsel programda
değişiklikleri öneriyorsa, paydaşlar tarafından toplanan verinin, kararlar için iyi bir
noktaya hizmet ettiği anlaşılabilir.
139
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Gönüllüler: Kuş gözlemcileri, dalgıçlar ve çevre bilincini arttıran kurumların rutin,
bir özelliğe sahip olmayan izleme çalışmalarında çok büyük yardımları olmaktadır,
aynı zamanda DKA’nın da yönetim sorumluluğunun oluşmasını sağlamaktadırlar
(Baker, 2000).
3.4 Masraflar
Kesinlikle, bu bir merkezi sorundur. Deniz Koruma Alanları’nın gelir sağlamaları
hakkında yapılan çalışmalarda, tüm dünyadaki yöneticilerden toparlanan bilgilerle,
(“personel” ve “yükümlülükler”) toplam gelirin %17’sinin eklenmesi ile birlikte
araştırma ve izleme 3. sırada yer almaktadırlar (Gravestock, 2002).
Minimum giderin tespit edilmesi kolay değildir; öyle ki neredeyse her zaman normal
harcamaları aşmaktadır. Harcamaları düşürmenin en kolay yolu, saha desteği ile ve
teknik personel desteği ile sağlanan izleme çalışmalarının içselleştirilmesidir. Diğer
yol ise, öğrenciler için, yerel üniversitelerden eğitsel anlamda destek istenmesidir.
Sonuç olarak, birçok Deniz Koruma Alanları’nda oluşturulan ekonomik yarar (Dixon,
1993), genellikle alan içerisindeki rekreasyonel faaliyetler ile ilişkilendirilmektedir.
Eğer düzenli ve sürdürülebilir faaliyetler sağlanabilirse, elde edilen bu gelir, kısmi
olarak izleme çalışmalarına aktarılmalıdır.
Her durumda, izleme çalışmaları için finansal destek sağlamanın en iyi yolu,
yönetim ve iletişim için önemini ve faydasını belirtmektir.
4. Gösterge tipleri
Öncelikle, izleme çalışmaları hesaplanabilir veri serisine sahip göstergelere yanıt
olmalıdır. İzlemesi yapılacak olası gösterge listesi uzundur ve herbir alanda,
o alanın hedeflerinin önemine, yönetimine ve gelişimine göre gösterge serisi
seçilmelidir. Göstergeler, mümkün olduğunca, yapay, kıyaslanabilir ve kolay elde
edilebilir olmalıdır. Göstergeler, genellikle, biyotik kommüniteler, türler ve ekolojik
durumlar ile yerel kullanım ve yönetsel parametreler ile arasında ilkişki olmalıdır.
DKA göstergelerine genel bakış Pomeroy ve diğ. (2004) tarafından belirtilmiştir.
4.1 Doğal göstergeler
Her ikisi de Barselona Sözleşmesi tarafından
korunan, Posidonia oceanica (yoğunluk ve dağılımı)
ve Pinna nobilis (yoğunluk ve kabuk hasarı) çok iyi
koruma göstergeleridir. Fotoğraf: Universidad de
Alicante
140
Korunması gereken habitat ve türler:
Tüm DKA’nın hedef ve gereksinimlerinden
birisi, önem arz eden habitat ve türlerin
korunmasıdır. Genellikle, koruma alanlarının
ilan edilmesi ile bu habitat veya türler
tanımlanır, dolayısıyla bu türleri gösterge
olarak
seçmek
kolaydır.
Akdeniz’de
tanımlanmış uygun tür ve habitatlar için,
Barselona Sözleşmesi Tür ve Habitatlar
Listesi, iyi bir rehberdir.
Hassas tür ve habitatlar: Bu hassaslık,
özellikle, düzenlenen faaliyetler veya diğer
insan kaynaklı etkilerle ilişkilidir.
Hassas Dendropoma resifi yakınlarındaki lağım
atıkları Ulva alginin büyümesine neden olur. Ulva,
kolay örneklenebilir ve iyi bir “kötü” göstergedir.
Foto: A.Lopez
Caulerpa taxifolia ve Akdeniz’deki diğer agresif
yabancı türler
Geçmiş yıllarda yapılan çalışmaların çoğunda,
Deniz Koruma Alanları’nda biyolojik izleme
çalışmaları için kıyaslanabilir metodlar
oluşturmak ve farklı Deniz Koruma Alanları
ile kıyaslamalar yapabilmek için, teknikleri
standard hale getirmek üzere ciddi çaba
harcanmaktadır
(Ekteki
bibliyografik
referanslara bakınız.). En ilginç girişim
(“Sistema Afrodite”), İtalyanlar tarafından
Uygulamalı Deniz Araştırmaları Merkezi’nce
(ICRAM) lanse edilmiştir. Bu merkez, genel
kriterleri ve Akdeniz’deki Deniz Koruma
Alanları’nın izlenme ağını oluşturmuştur.
4.2 Halk kullanım göstergeleri
Sürekliliği: İzlenen unsurlar, ziyaretçilerin sayısı, nerden geldiği, cinsiyeti,
yaşı ve ayrılış yollarıdır. Bilgiler, DKA’daki, zamana ve yere göre dağılım olarak
kaydedilmelidir.
Faaliyetler: Çok bölgeli DKA, ziyaretçiler tarafından geliştirilen faaliyetlerin
şekillerini ve özellikle, herbir faaliyetin alan için riskinin hesaplanmasını sağlar.
Tutumlar: Sayılar ve tanımlanmalar kadar önemli olan, neden DKA’ya geldikleri,
hangi beklentilere sahip oldukları ve ziyaretleri hakkında genel düşünceleri gibi
önemli bilgilerin kullanıcılardan toplanmasıdır.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Bölgesel öneme sahip habitat ve türler:
Bir DKA, uluslararası ölçekte olmasa
bile, bölgesel olarak önemli tür veya
kommüniteleri barındırabilir. Ulusal düzeyde
etnolojik değere sahip ve özellikle ekonomik
değer taşıyan nadir türler, bu kapsama girer.
Bu bilgiler, alanın ziyaretçi taşıma kapasitesini en kesin şekilde ortaya kaymaya
yarar.
141
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
4.3 Sosyal göstergeler
Onay: Özellikle yerel paydaşların fikirleri, Deniz Koruma Alanları’nın uzun süreli
fonksiyon gösterebilmesi için oldukça önemlidir. Aynı zamanda gönüllüğü ve sosyal
birikim sağlama yolundaki temelleri atar.
Ekonomi: Deniz Koruma Alanları’nda ve çevresinde geliştirilen faaliyetler, sadece
o antisosyal etkiyi açığa çıkardığından önem taşımamaktadır, aynı zamanda
eğilimlerin öngörülmesinde de önemlidir. Paydaşların geliri, kazanımı, istihdamı ve
kıyısal gelişim, koruma alanlarında diğer olası alternatifler ile kıyaslanabilmelidir.
Basın: Basın bildirileri, geniş ölçüde, yerel fikir, benimseme ve çatışmalar için çok
önemli bir göstergedir.
5. Yöntemler ve karşılaştırmalar
Bir izleme programının başarıya ulaşabilmesi uygun yöntemlerin veya tekniklerin
seçimine bağlıdır. Bu yöntemlerin istenene bazı özellikleri (Davis, 2001):
Hedef değer ile kaydedilen bilgiyi kıyaslayabilmek için, teknik yeterince hassas
olmalıdır.
•
•
•
•
Şekil 2’de, izleme yöntemini seçmek için yapılan karar ağacı ortaya konulmuştur.
Dikkate alınması gereken diğer bir husus, zamana ve mekana bağlı değişim ve
eğilimlerin saptanabilmesi için DKA bünyesinde karşılaştırmaların yapılabilir
olduğudur. Bunun için önemli 3 tip yaklaşım kullanılabilir:
•
•
•
142
Yöntem, türlere veya çevreye zarar vermemelidir.
Yöntem, programın diğer aşamalarında da kullanabilir olmalıdır.
Genel standart, uygulanabilirlik gereksinimlerine sahip bir metot kullanılmalıdır,
böylece diğer bölgeler ile kıyaslamalar yapılabilir.
Yöntem maliyet-etkin olmalıdır ve yıllık bütçe ile belirlenmelidir.
ÖSKE (Önce-Sonra Kontrol- Etki)(BACI (Before-After Control-Impact):
değişimler, yönetim kararı uygulandıktan sonra kontrol edilir.
ZİY (Zaman İçin Yer) (SFT (Space For Time): aynı zamanda farklı alanların
kapsadığı farklı seviyedeki kullanım veya etkilerin kıyaslanması.
USÇ (Uzun Süreli Çalışmalar) (LTS (Long Term Studies): aynı alanda uzun süre
hedefleri belirlemek için karşılaştırmalar yapmak.
Şekil 2. Metot seçimi için önerilen karar ağacı (ECOSCOPE, 2000)
143
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
KAYNAKLAR
Arnberger, A., Brandenburg, C. & Muhar, A. (eds.). 2002. Monitoring and
management of visitors flows in Recreational and Protected Areas. Institute for
Landscape Architecture and Landscape Management. University of Vienna.
Badalamenti, F. ve diğ., 2000. Cultural and socio-economic impacts of Mediterranean
marine protected areas. Environmental Conservation, 27 (2): 110-125.
Baker, J.L. (ed.). 2000. Guide to Marine Protected Areas. Department for
Environment. South Australia.
Boero, F., Briand, F. & Micheli, F., 1999. Scientific design and monitoring of
Mediterranean marine protected areas. Executive summary: 7-16. CIESM workshop
Series
Davies, J. (ed.)., 2001. Marine Monitoring Handbook. Joint Nature Conservation
Committee. UK.
Dixon, J.A., 1993. Economic benefits of Marine Protected Areas. Oceanus, 36(3):
35-40.
Ecoscope, 2000. A species and habitats monitoring handbook, Volume 1: Designing
a monitoring programme. Scottish Natural Heritage, Edinburgh.
Gravestock, p., 2002. Towards a better understanding of the income requirements
of Marine Protected Areas. MSc Thesis. Cranfield University. Silsoe, U.K.
Jones P.J.S., Burgess J. ve Bhattachary D. (2001) An evaluation of approaches for
promoting relevant authority and stakeholder participation in European Marine
Sites in the UK. English Nature (UK Marine SACs Project).
Kelleher, G., Bleakley, C & Wells, S., 1995. Priority areas for a global representative
system of marine protected areas. Four Volume Report to the World Bank
Environment Department, Washington DC.
Nobel, I. & Norton, G. , 1991. Economics aspects of monitoring for national park
management. In Margules, G. & Austin, M. (eds.): Nature conservation: Cost
effective biological surveys and data analysis. CSIRO. Australia.
Pomeroy, R.S., Parks, J.E. & Watson L.M., 2004. How is Your MPA Doing? A Guidebook
of Natural and Social Indicators for Evaluating Marine Protected Area Management
Effectiveness. IUCN The World Conservation Union.
Ward,T.J., Heinemann, D. & Evans, N., 2001. The role of marine reserves as
fisheries management tools: a review of concepts, evidence and international
experience. Bureau of Rural Sciences. Camberra, Australia. 192
144
145
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
6. Deniz Koruma Alanları’nda İzleme.
İZLEME Verİlerİnİn Yönetİmİ
Juan Jiménez Pérez (PANGEA Consultores S.L.)
Durum çalışmalarına giriş
Günümüzde çoğu Deniz Koruma Alanı bir izleme programı geliştirmemiştir. Pek çok
koruma alanının karasal bölgeleri için iyi bir veri tabanı bulunurken, yine denizel
çevredeki değişimlerle ilgili bilgi oldukça kısıtlıdır.
Yönetim ve planlamanın tüm evreleri ve ileriki aşamada yapılacak uygulamalar
için izleme işleminin tüm ilgili konuları içeren bir veri tabanına ihtiyacı vardır.
Birçok idari kurum, enstitüler, sivil toplum kuruluşları ve özel sanayilere yayılmış
olan büyük miktardaki bilgi için ilgili tüm kısımlar, yararlı bir veri tabanına
dönüştürülmelidir.
Burada Akdeniz’deki DKA’ların izlenmesine yönelik bir takım pratik tecrübeyi,
şu temel konuları içerecek şekilde sunuyoruz: Posidonia çayırları, kirlilik, delici
midye (Pinna nobilis) gibi gösterge türler, balıklar, deniz kuşları, deniz memelileri
(Cetacea takımı üyeleri); ayrıca genel insan kullanımında gösterge olan ziyaretçi
akışı, ziyaretçilerin etkisi ve paydaşların katılımları.
DURUM ÇALIŞMASI 1: Posidonia çayırlarının izlenmesi
Neden?: Ekolojik rolleri dolayısıyla Posidonia oceania çayırları Akdeniz’in en
önemli denizel habitatlarından biridir ve genelde öncelikli korunması gereken
canlılar olarak bilinirler. Posidonia çayırı; balıkçılık (trol), dip yapısına zarar verme
(demir atma), kirlilik veya kıyısal yapılaşma gibi insan kaynaklı değişikliklere karşı
çok hassastır.
146
Yöntemler:
Posidonia haritalaması: Küçük Posidonia adacıkları aletli dalışları veya doğrusal
hatlardaki video çekimleri ile haritalanabilir. Geniş çayırlar ise hızlı bir şekilde
kenar tarayıcılı (side scan) sonar araçlarıyla, GPS aracılığıyla konum bildiren
sonograflar ve navigasyon yazılımlarıyla kaydedilir.
Yoğunluk ve kapladığı alan: Bir Posidonia adacığının koruma statüsü, yaprakların
yoğunluğu ve kapsadıkları alanla ilgili veri ile değerlendirilir. Yoğunluk yaprak
sayısı/m2, kapsadığı alan ise Posidonia’nın deniz yatağını işgal ettiği yüzde ile ifade
edilir. Her iki ölçüm aletli dalışlar ile elde edilebilir ve sonuçlar farklı derinlikler
için çok katmanlı örnekleme yapılarak geliştirilebilir. Bu iki ölçüm incelenerek bir
koruma indeksi oluşturulabilir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Ne izlenmeli?: Posidonia çayırları belirgin sınırlarla gösterilebilen habitatlar
olduğundan ilk kaydedilmesi gereken veriler haritalama ve kapladığı alanın
hesaplanmasıdır. Belirli örneklerin koruma statüleri, kaplanılan alanın yoğunluk ve
yüzdesi hesaplanarak saptanabilir.
Şekil 2. Yoğunluk ve kapladığı alan hesaplaması için Posidonia yataklarında örnekleme (Institut
d’Ecología Litoral, Alicante).
147
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Avantajları:
Zonlama işlemi için temel bir gereksinim olduğundan sualtı habitat haritalaması
(karasal ortamda olduğu gibi), yönetim için önemli bir araçtır. Posidonia ile ilgili
nicel veriler, değişimleri algılamak üzere oluşturulmuş izlemenin devamlılığını
sağlar. Akdeniz’deki farklı alanların karşılaştırılması ve metodoloji üzerine çok
sayıda kaynak mevcuttur.
Dezavantajları:
Sağlam ve karşılaştırılabilir sonuçların eldesi için iyi bir örnekleme düzeneği
gereklidir.
Maliyeti:
Geniş alanlar söz konusu olduğunda hem iş gücü (aletli dalışlar), hem de bütçe (kenar
tarayıcılı sonar) açısından masraflı yöntemlerdir. Her iki yöntemin uygulandığı 100
hektar Posidonia çayırının değerlendirilmesi yaklaşık 500 Avro tutmaktadır.
Uzmanlık:
İyi eğitimli dalgıçlar, pahalı araçlar ve sonografların CBS (Coğrafi Bilgi Sistemleri)
uygulamaları için özel yazılımlar gereklidir.
Örnek: Rekreasyonel demirlemenin Posidonia üzerindeki etkisi
Durum: Altea’da (Alicante, İspanya) Deniz Koruma Alanı olması önerilen bir bölgede
sportif tekneler demirlemek için korumalı alanlar seçmektedir. 2000 hektarlık
bölgede teknelerin %25’inin 10 hektarlık, Posidonia ile kaplı deniz yataklarının
üzerinde toplandığı gözlendi. Çapaların verdiği zararı belirlemek ve çözümler
önermek adına bir çalışma hazırlandı.
Analiz: Çalışma bölgesi, birkaç teknenin bulunduğu yan taraftaki bir bölge
ile karşılaştırıldı. Kenar tarayıcılı sonar ile deniz yatağı haritalandı. Dalgıçlar
Posidonia’nın yoğunluğunu ve kapsadığı alanı ölçtü. Demirleyen teknelerin sayısı
belirlendi ve tüm bilgiler CBS’ye aktarıldı.
Tablo 1. İki yakın kıyı bölgesinde farklı derinliklerdeki Posidonia’ların
yoğunlukları ve kapladığı alan: Cala La Mina (yüksek) ve Bahía Altea (düşük)’daki
demirleme yoğunlukları (Institut d’Ecología Litoral, Alicante).
DERİNLİK
0-5 M
Yoğunluk (yaprak/m²)
148
5-10 M
Kapladığı alan (%)
Yoğunluk (yaprak/m²)
Kapladığı alan
(%)
Cala La Mina
342
58
196
47
Bahía Altea
470
85
410
80
Sonuç: Teknelerin Posidonia yataklarından uzakta
demirlemelerini sağlayan bir plan hazırlanmış ve
Posidonia’ları daha az etkileyen demirleme araçları
(Harmony) geliştirilmiştir.
Şekil 3. Tabarca Adaları’nda çapaların Posidonia’lara zarar
vermesini engellemek amacıyla hazırlanan demirleme planı
(TRAGSA, İspanya).
Kaynaklar:
Bouduresque, C.F., Jeudy de Grisac,A. & Olivier, G.1984. International workshop
Posidonia oceanica beds. GIS Posidonie. France.
DURUM ÇALIŞMASI 2: Biyogöstergeler ile kirliliğin izlenmesi
Neden?: Kaynağını karadan alan kirlilik, kıyı sularındaki biyolojik çeşitliliği tehdit
eden faktörlerin başında gelmektedir. Kirliliğe karşı duyarlılıkları dolayısıyla,
koruma açısından önemli olan pek çok tür seçilmiştir (Şekil 4.)
Ne izlenmeli?: Sayıları kirlilik yüzünden azalan hassas türlerin varlıkları,
yoğunlukları ve popülasyon dinamikleri, azalan tür çeşitliliği veya topluluklardaki
değişimler.
Yöntemler:
Hassas türler: Koruma altında olan, bulması ve tayin etmesi kolay türlerin seçilmesi
tercih edilir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Posidonia yatakları sık tercih edilen bölgede, özellikle yoğun demirlenen
derinliklerde (>5 m), ciddi biçimde etkilenmişlerdir. Bu alanlardaki ölü Posidonia’lar,
tüm deniz yatağının %17’si gibi yüksek ölçülere ulaşmıştır.
Popülasyonlar: n. sayıda birey, % kapladığı alan ya da % görülme olarak ölçülebilir.
Topluluklar: Topluluklardaki değişimler çeşitlilik indeksi ya da tür çeşitliliği
kullanılarak ölçülebilir.
Avantajları:
Biyogöstergeler, kirlilik etkisinin ortaya çıkarılmasında fiziko-kimyasal
parameterlere nazaran bazı üstünlüklere sahiptir. Su analizleri kirletici maddelerle
ilgili ancak kısıtlı ve değişken veriler yansıtmakta, biyolojik topluluklara doğrudan
hitap edebilecek hızlı müdahaleler sunamamaktadır. gösterge türler kirliliğin
etkilerini ölçmektedir.
149
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Dezavantajları:
Biyogöstergelerin deniz sularında kullanımı tatlı sularda (ör. makro omurgasızlar)
olduğu kadar olgunlaşmış bir uygulama olmayıp bir çok tür ya da topluluk için
henüz standart hale getirilmemiştir. Türlerin tayinleri belli bir seviyede taksonomik
tecrübeye ihtiyaç duymaktadır.
Örnek: Lağım sularının littoral bentik alglerdeki etkisi
Durum: Yukarıda bahsedilen bölgede iki noktada kentsel lağım suyu akıntısı
bulunmaktadır. Yakında bulunan kayalık kıyıdaki etkisini görmek ve kıyı
habitatlarındaki değişiklikleri tespit edebilecek kalıcı bir sistem oluşturmak
adına kirliliğe hassasiyetleri ve kolay örneklenebilmesi özelliklerinden dolayı sığ
sulardaki littoral bentik makro algler (supralitoral, midlitoral ve üst infralitoral)
seçilmişlerdir.
Analiz:
Makro alg örnekleri lağım sularının aktığı yere farklı uzaklıktaki noktalardan ve
kontrol örnek için yakındaki kirlenmemiş sulardan toplanmıştır. Her örneklemedeki
türler için ayrı ayrı kapsadıkları yüzdeler hesaplanmış ve örnekler istatistiksel
analizler (Kümelendirme analizi ve Temel Bileşenler Analizi - PCA) sonucu gruplara
ayrılmıştır.
A
B
C
D
Şekil 4. Gösterge kıyı makro algleri. Temiz sular: A= Cystoseira amentacea; B= Cystoseira compressa;
Kirli sular: C= Ulva rigida; D= Pterocladia capillacea (Institut d’Ecología Litoral, Alicante, İspanya).
Sonuçlar: Kıyısal kirlenme etkilerini gösteren bir harita çizilmiştir. Sahil şeridinin
yaklaşık %75’inde topluluklarda değişim gözlenmiştir. Lağım suyunun döküldüğü
yerden 5 km’ye kadarki uzaklıklarda kirlilik kaydedilmiştir (Şekil 5.)
150
B
Şekil 5. A: Makro alg örneklerin Temel Bileşenler Analizi (Principal Component Analysis – PCA). IB:
Kontrol istasyonu. B: Gösterge makro alglerle oluşturulan kirliliğin etki haritası (Institut d’Ecología
Litoral, Alicante).
DURUM ÇALIŞMASI 3: Delici midye (Pinna nobilis) popülasyonlarının izlenmesi
Neden?: Avrupa Habitat Direktifi ve Barselona Sözleşmesi gereği koruma altına
alınan delici midye, Akdeniz’e endemik devasa bir çift kabuklu yumuşakçadır.
Kirliliğe ve Posidonia çayırlarının azalmasına karşı hassas olan bu tür yasadışı
bir biçimde dalıcılar tarafında çıkarılmakta, trollerden ve çapalardan zarar
görmektedir (kabuk kırılması).
Ne izlenmeli?: Popülasyon yoğunluğu ve yapısı. Kabuğun gördüğü zararlar.
Yöntemler:
Yoğunluk: Yoğun Posidonia yataklarında bulunmaları söz konusu olduğunda dolaylı
örnekleme (deniz kızağı veya sualtı video çekimleri) popülasyonun yoğunluğunu
doğru tahmin edememektedir. Doğrudan örnekleme, genelde iki dalgıcın beraber
çalışmasıyla doğrusal hat ve örnek alanlar şeklinde yöntemlerle yapılabilir. Dairesel
örnekleme (10 m çaplı) ile elde edilen rakamların doğrusal örneklemeye oranla
daha yüksek çıktığı gösterilmiştir (Tablo 2.)
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
A
Tablo 2.: Moraira Koyu’nda iki yöntemle sayılan n. sayıdaki delici midye
(Alicante, İspanya). García-Carrascosa ve García-March, 2003 (Valencia Univ.
Yayınlanmamış veri)
METOT
0-5 M’DEKİ SAYI
5-10 M’DEKİ SAYI
10-15 M’DEKİ SAYI
3×200 m² doğrusal hat (600m²)
2
8
16
3×200 m² dairesel hat (600m²)
2
13
22
Popülasyon yapısı: Kabuk boyutunun dağılımı ile anlaşılabilir. Kabuğun bir kısmının
gömülü ve substrata bağlı olması sebebiyle midyenin asıl boyunu doğrudan ölçmek
151
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
imkansızdır. Bununla birlikte kabuğun açıkta olan kısmının ölçülmesi ile tam
boyunun bilinmesi mümkündür (García-March ve diğ.., 2002. Şekil 6).
Şekil 6. Canlı delici midyelerin ölçümleri ile kabuğun gerçek boyutlarının elde edilmesi (University of
Valencia, İspanya).
Avantajları:
Koruma altındaki omurgasızlar arasında tayini oldukça kolay olan bir türdür
ve yüksek bir potansiyel halk profili vardır. Sesil olan bu türün örnek alanları
sabitlenebilmekte ve konumları tam olarak kaydedilebilmektedir (CBS).
Dezavantajları:
Aletli dalış yapan dalgıçlara ve karşılaştırılabilir bir tablo için bol miktarda çok
katmanlı (derinlik ve habitatlar) örneklere ihtiyaç vardır.
Maliyet:
İki aletli dalış yapan dalgıçdan oluşan bir takım; yoğunluk, kabuk boyutu ve
habitatların tanımlanması (genelde Posidonia, bkz: Durum çalışması 1) gibi
bilgilerin kayıtlanacağı bir çalışma ile günde 3-5 örnek inceleyebilir (10 m çapında
bir alanda).
Uzmanlık:
Temel aletli dalış ve ölçüm araçları. Genel yoğunlukların ve popülasyon yapılarının
hesaplanması bir takım istatistiksel işlemler gerektirir.
Örnek: Deniz Koruma Alanı olması önerilen bir bölgedeki delici midyelerin
yoğunlukları.
Durum: Serra Gelada kıyısı (Alicante, İspanya) denizel yaşamı dolayısıyla Natura
2000 bölgesi olması önerilmiştir. Kesin sınırları çizilmiş bir Deniz Koruma Alanı
152
Analiz: Koruma altına alınabilecek yüksek kalitede (öncelikli) bölgelerin
tespit edilmesi için diğer göstergeler arasından delici midye seçilmiştir. 6-30 m
derinliklerde rastgele belirlenen 96 adet 10 m çaplı örnekleme alanı seçilmiş ve
GPS ile konumları kaydedilmiştir.
Sonuçlar: Bölgedeki yoğunluklar 0 ila 4 midye/100m2 arasında değişmektedir.
Yüksek yoğunluk tespit edilen alanların önerilen Deniz Koruma Alanları’na dahil
edilmesi teklif edilmiştir (Şekil 7.)
A
B
Şekil 7. Bendidorm ve Altea Koy’larında (Alicante) delici midye yoğunluğu çalışması. A: Örnekleme
düzeneği; B: Bir bölgedeki midye yoğunluğu (University of Alicante).
Kaynaklar:
García-March, J. R., García-Carrascosa, A.M. & Peña, A.L. 2002. In situ
measurements of Pinna nobilis shells for age and growth studies: a new device.
Marine Ecology, 23 (3): 207-217.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
olma süreci tartışmalı bir durumdur ve koruma altındaki türlerin dağılımı ile
desteklenmelidir.
DURUM ÇALIŞMASI 4: Koruma alanlarında balıkların izlenmesi
Neden?: Hem korunma durumları, hem de ekonomik önemleri sebebiyle kıyı
balıkları çok uygun DKA göstergeleridir. Balık avlama yasağı veya balık avcılığını
sınırlama DKA yönetmeliğindeki genel kurallar arasında olduğundan balıklar ve
populasyonları, uygulamanın denetimi açısından önemli roller üstlenirler.
Ne izlenmeli?: Araştırmaların koruma altındaki ya da yüksek ekonomik değere
sahip türler üzerinde yoğunlaştırılması tavsiye edilir (Şekil 8.) Küçük ve orta
ölçekli DKA’larda dikkate alınması gereken bir diğer faktör seçilen türlerin
hareket menzilidir. Pelajik özellikli ya da DKA’nın sınırlarını aşan hareket menzili
olan türler yerine menzili dar, hatta alanlarını koruyan türlerin seçilmesi uygun
153
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
olur. Gözlenmesi gereken faktörler yoğunluk, boyut ve doğurganlıktır. DKA’nın
kendi sınırları dışında yaratacağı etkiyi (taşma etkisi) gözlemlemek, sınırlar içinde
balıkçılık yasağının savunulması için bulunmaz bir iddiadır.
Şekil 8. DKA’da ekonomik değeri olan türlerin gözlenmesi. Epinephelus marginatus ve Dentex dentex
(Institut d’Ecología Litoral).
Yöntemler:
Görsel sayım (visual census) için su altı doğrusal hat uygulaması, Akdeniz’de
de uzun veri serileri olan dünya çapında standart hale getirilmiş bir yöntemdir
(Harmelin-Vivien ve diğ., 1985). Birim av gücü (Catch per Effort Unit – CPEU) gibi
balıkçılık araştırma teknikleri ile, koruma alanı sınırları dışında görülecek taşma
etkisini kanıtlamak için balıkçıların anlayabileceği tablolar elde edilebilir (Bennet
ve Atwood, 1993).
Avantajları:
Sayı, boyut veya biyokütlede artış, DKA’nın işe yaradığının en iyi kanıtlarıdır.
Ekonomik değerleri olan türlerin daha çok avlanabilmesi (sınırlar içinde ya da
dışında), koruma uygulamalarına destek olacaktır.
Dezavantajları:
Balık popülasyonları koruma rejimi ile ilgisi olmayan, özellikle de koruma alanının
dışından kaynaklanan faktörlerden kolayca etkilenebilir. Göç, koruma alanı
dışında toplanma ya da tür kompozisyonundaki değişimler (predatörlerde artış,
fitobentosda azalma, şelale etkisi) tür dinamiklerinde değişikliklere sebep olabilir.
Maliyet:
Doğrusal hatta aletli dalış özel bir donanım gerektirmez. Asıl maliyet yeterli örnek
toplamak ve karşılaştırılabilir veri elde etmek için gereken iş gücündedir. Balıkçılık
verilerini (CPEU) kullanmak, popülasyon artışını tespit etmek için kullanılabilecek
basit ve ekonomik bir yöntemdir.
154
Kısa bir eğitim gereklidir.
Örnek: Bir DKA’da balıkların izlenmesi
Durum: Medler Adası DKA (Girona, İspanya) 1990 yılında oluşturulan ve merkez
bölgesinde balıkçılığı tamamen yasaklayan bir alandır. Özellikle orfoz (E.
marginatus) ve diğer avcılığa hassas türler için bir popülasyon izleme sistemi
geliştirilmiştir.
Analiz: Koruma alanı sınırları içinde ve dışında farklı doğrusal hatlarda balık sayımı.
Sonuçlar: Balık sayılarının, yıl içinde önemli değişiklikler göstermesiyle beraber,
arttığı kanıtlanmıştır. Bununla beraber boy/yaş oranında kaydedilen düşüş,
yoğunluk artışının kısmen toplanmaya bağlı olduğunu göstermektedir. Orfoz gibi
türlerin cinsiyetlerinin yaşa bağlı değiştiğini ve orta yaşların yüksek oranda dişi
cinsiyeti (üreme potansiyeli) temsil ettiği unutulmamalıdır.
Toplam uzunluk (cm)
B
Balık sayısı
A
Yaş (yıl)
Balık sayısı
A
B
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Uzmanlık:
Şekil 9. Medes Adası’ndaki bazı türlerin yıllarla değişen birtakım sayısal değerleri. A: Orfoz (E. marginatus); B: Levrek (D. labrax). García-Rubies ve diğ. (2000)’den.
Kaynaklar:
Bennet, B.A. & Attwood, C.G. 1991. Evidence for recovery of a surf-zone fish
assemblage following the establishment of a marine reserve on the southern coast
of South Africa. Marine Ecology Progress Series, 75: 173-181.
155
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
García-Rubies,A.,Hereu, B. & Zabala,M. 2000. Seguiment de la població de meros
(Epinephelus marginatus) i d’altres espècies vulnerables de les Illes Medes i
la Costa veïna parcialmente protegida (1991-2000). Universitat de Barcelona.
Departament de Medi Ambient. Generalitat de Catalunya.
Harmelin-Vivien, M.L., Harmelin, J.G., Chauvet, C., Duval, C., Galzin, R., Lejeune,
P., Barnabé, G., Blanc, F., Chevalier, R., Cucler, j. & Laserre, G. 1985. Evaluation
visuelle des peuplements et populations des poissons: methodes et problemes.
Rev. Ecol. (Terre Vie), 40: 467-539.
DURUM ÇALIŞMASI 5: Deniz Kuşlarının izlenmesi
Neden?: Akdeniz’deki bazı deniz kuşları, uygunsuz koruma statüleri itibarıyla
koruma altına alınmıştır. Deniz kuşlarının koloni bölgeleri insanların yol açtığı
zararlardan kolayca etkilenmektedir ve bu bölgelerin seçimleri de bu durumla sıkı
biçimde bağlantılıdır. Deniz kuşlarının popülasyon dinamikleri, özellikle toplanma
hareketi, av popülasyonlarındaki değişimlere karşı oldukça hassastır. Deniz kuşları
uzun dönemde balıkçılık faaliyetlerine karşı duyarlıdırlar. Deniz kuşları çalışması
kolay ve popüler bir gruptur.
Ne gözlenmeli?: Esas olarak üreyen popülasyonlar (n. sayıda üreyen çift, Şekil
10.) ve üreme başarısı (tüylenmekte olan uçamayan yavru/çift). Bırakılan yumurta
sayısı ve yumurta hacimleri gibi diğer parametreler bize fiziksel koşullarla (genelde
besin miktarıyla bağlantılı) ilgili bir fikir verebilir ve dış etkenleri anlamamıza
yardımcı olabilir.
Şekil 10. Columbretes Adası’nda (Castellón, İspanya) bazı deniz kuşu türlerinin zamanla değişen üreyen
çift sayısı.
Yöntemler:
Üreyen popülasyon: Akdeniz deniz kuş kolonilerinin genelde küçük olmaları,
yuva ve üreyen kuşların doğrudan sayımını mümkün kılmaktadır. Büyük ya da
ulaşılması mümkün olmayan noktalarda bulunan koloniler için örnekleme yapılması
gerekmektedir. Gececi ya da saklanan türler için özel teknikler (ör. fırtına kırlangıcı
için kullanılan önceden kaydedilmiş sesler) veya dolaylı sayma yöntemi (ör.
156
Yumurta sayısı: Örneklenen yuvadaki yumurtalar sayılır. Örnekleme sayısı koloninin
büyüklüğü ile orantılı olmalıdır.
Üreme başarısı: Yuvadan uçurulan yavru sayısı/üreyen çift sayısı ile ifade edilir.
Yalnız yaşayan ya da seyrek kolonileri olan türler (karabatak, ada doğanı, yelkovan
kuşları) için örneklenen yuvadan uçurulan yavru sayısı sayılmalıdır. Her çiftin üreme
süreçlerini gözlemenin çok zor olduğu martı gibi sıkı kolonileri olan türler için birkaç
yöntem önerilmektedir. Uygulanan bazı teknikler yakalama-yeniden yakalama ve
yavrular yuvadan uçana kadar bir grup yuvanın etrafını kapatmak gibi yöntemler
içermektedir. Bu uygulamalar oldukça zaman almakta ve genelde erken yuvadan
yavru uçurma dönemi ölümlerini (genelde yüksektir) kaydedememektedir. Genç
bireylerin kolonilerine yakın bölgelerde suda bir araya toplandıkları öngörüsünden
yola çıkarak sal sayımı da alternatif bir yöntemdir (Tablo 3.)
Tablo 3. Bernidorm Adası’nda (Alicante, İspanya) bir gümüş martı kolonisinin
üreme başarısı (tüylenen yavru/üreyen çift) (A. Martínez, IMEDEA, yayınlanmamış
veri)
METOT
Yakalama-salma
2000
2001
0,4
0,5
0,4
0,4
Yuva çevirme
Sal sayımları
2003
0,7
0,7
Avantajları:
Deniz kuşları tanımlaması kolay ve arazi çalışanları tarafından iyi bilinen bir
gruptur. Arazi çalışmaları özel bir donanım gerektirmez. Deniz kuşları popülerdir
ve yüksek bir koruma profilleri vardır.
Dezavantajları:
Popülasyonların eğilim ve yönelimlerini yorumlamak uzun veri serileri
gerektirmektedir (>10 yıl). Deniz kuşlarının popülasyon dinamikleri uzakta
gerçekleşen olaylarla (beslenme alanları, kışlama alanları) bağlantılı olabilmektedir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
yuva olarak kullanılan salların veya yelkovan kuşlarının alacakaranlıkta koloniye
girmeden önce sayılması) kullanılmalıdır.
Maliyet:
Düşüktür. Temel maliyet iş gücünden kaynaklanmaktadır.
Uzmanlık:
Arazi çalışanlarına kısa bir eğitim verilmesi ve standart hale getirilmiş protokolü
takip etmek yeterlidir. Popülasyon eğilim ve yönelimlerinin yorumlanması genelde
modellerin oluşturulması ve araştırmacıların iş birliği şeklinde gerçekleşmektedir.
157
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Örnek: İki ada martısı kolonisinde besin miktarının üreme performansına etkisi
Durum: Ebro Deltası ve Columbretes Adası’nda (Doğu İspanya) ada martılarının
üreme mevsiminde trol avcılığı sırasında ıskarta edilen avın tüketildiği belirlenmiştir.
1991 yılında söz konusu bölgede ada martılarının üreme dönemlerinde trol avcılığı
yasaklanmış ve üreme parametrelerinin gözlenmesi arttırılarak üreme sonuçlarına
etkisi araştırılmıştır.
Analiz: Trol yasağından önceki ve sonraki yıllarda kaydedilen yumurta sayısı ve
üreme başarısı karşılaştırıldı.
Şekil 11. Trol avcılığının yasaklanmasından (1991) sonra iki ada martısı kolonisinde yumurta sayıları
(yumurta/yuva) ve üreme başarısı (yuvadan uçurulan yavru/çift) (Jiménez ve Martínez-Villalta, 1998).
Sonuçlar: Trol yasağının yumurta bırakma dönemine (Nisan-Mayıs) denk geldiği
durumlarda hafif bir değişim gözlendi: trol avcılığı olduğunda: 2,25-2,39 yumurta/
yuva; trol yasağında: 2,10-2,18 yumurta/yuva. Ancak özellikle çok az besin
kaynağının olduğu Columbretes’de üreme başarısının kayda değer biçimde düştüğü
görülmüştür. Sonrasında Columbretes’deki koloni yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
kaldı.
Kaynaklar:
Jiménez, J. & Martínez-Vilalta, A. 1998. The effects of fishing moratorium on
clutch size and breeding success in two Audouin’s gull (Larus audouinii) colonies in
Eastern Spain. En: Ecologie des oiseaux marines et gestion intégrée du littoral en
Méditerranée. Les Amis des Oiseaux – MEDMARAVIS.Tunis. Pp: 234-248.
DURUM ÇALIŞMASI 6: Deniz memelilerinin izlenmesi
Deniz memelilerinin izlenmesi
Neden?: Tıpkı deniz kaplumbağalarında olduğu gibi, deniz memelileri Akdeniz’de
en yüksek korunma önceliği bulunan türler arasında yer alır ve DKA’lar, bu türlerin
mevcudiyetlerine dayanarak önemlerinin altını çizer. Deniz memelileri Barselona
Sözleşmesinin korunan türler listesine dahil edilmişlerdir ve halk tarafından iyi
tanınırlar.
158
Yöntemler:
Deniz memelilerinin dağılımlarının ve popülasyonlarının doğrudan izlenmesi
hava gözlemleri ve tekne seyirleri ile pek çok türün göçmen (veya en azından
uzun mesafelere yayılabilen) olduğu hesaba katılarak büyük alanlarda yapılır ve
mevsimsel değişimlerin saptanabilmesi için zamana yayılan tekrarlı gözlemler
gereklidir (Şekil 12).
Şekil 12. Valencia kıyılarındaki deniz
memelilerinin dağılımını araştırmak için
tasarlanan bir havadan gözlem (Valencia
Üniversitesi)
Yerel türler için (örneğin bazı kıyısal şişe burunlu yunus popülasyonları), tekrarlı
araştırma seferleri ve fotoğraftan tayinler, toplam popülasyonu saptamak için
yardımcı olabilir (Şekil 13).
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Ne izlenmeli?: Böylesine az rastlanan canlılar için, tür ve birey sayılarını da içermek
üzere her gözlem kayıt altına alınmalıdır. Toplam sayıların veya yoğunlukların
belirlenmesi hem zor, hem de pahalıdır. Kıyıya vuran hayvanlar daha yakından
yapılacak incelemelere olanak tanır ve popülasyondaki eğilimleri gösterebilecek
uzun süreleri kapsayan veri tabanları için tür tayinleri ve muhtemel yaralanma/
ölüm nedenleri hakkında bilgi sağlar.
Şekil 13. Sırt yüzgecindeki izlerden tanımlanan iki şişe burunlu yunus (Alicante, İspanya) (Valencia
Üniversitesi)
Fırsatçı gözlemler (rutin sefer esnasında, karaya vuran hayvanlar vs), eğer uzun
zaman serisi verisi mevcutsa, oldukça faydalı bilgiler sunabilir (Şekil 14).
159
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
A
B
Şekil 14. Deniz memelilerine ait fırsatçı gözlemler. A: Columbretes adasında 1990-97 dönemindeki
şişeburunlu yunus gözlemleri (Jiménez ve Martínez, 1998). B: Valencia kıyılarında 2002’de karaya vuran
deniz memelileri.
Avantajlar:
Deniz memelileri, toplum ve politikacılar tarafından oldukça rağbet gören canlılardır
ve bölge hakkında uluslararası ilgi bile çekebilir. Lokal kıyıya vurma vakalarının
kayıt altına alınması ve veritabanlarının bölgesel veritabanlarıyla birleştirilmesi
ve karşılaştırılması kolaydır (RAC/SPA veritabanı). Şişeburunlu yunusların yerli
popülasyonları DKA altyapısıyla (tekneler, bekçi) izlenebilir.
Dezavantajlar:
Açık denizdeki hat çalışmaları hem uçakla, hem de tekneyle oldukça pahalıdır.
Hatların tasarlanması (uzunluk, hatların birbirlerinden ayrılması, tabakalı
örnekleme) ve verinin yorumlanması, belirgin sonuçlar elde edebilmek için
kesinlikle bilimsel öneri gerektirir. Pelajik türlerdeki eğilimler sadece bölgesel
ölçekte değerlendirilebilir.
Maliyet:
Hatlar pahalıdır (300-400 Avro/100 mil) ve deniz memelileri genellikle düşük
yoğunlukta bulunduklarından, karşılaştırılabilir veri elde etmek için çok uzun
hatlara gereksinim duyulur.
Uzmanlık:
Kıyıya vuran hayvanların kontrolü, saha hakimiyeti ve bilgi akışını hızlandıracak
protokollere ihtiyaç duyar. Ölüm/yaralanma olaylarının temel nedenlerinin
keşfedilmesi için basitçe bir veteriner yardımı alınmalıdır.
Örnek: Valencia kıyılarındaki deniz memelilerin yoğunlaştığı bölgeleri saptamak
için havadan sayım
Durum: AÖKA (Barseola Sözleşmesi) olarak teklif edilmek üzere deniz memelileri
için önemli alanları keşfetmek amacıyla, İspanya Çevre Bakanlığı, Valencia kıyıları
ile Balerik Adaları arasında havadan gözlem gerçekleştirilmesi için Valencia
Üniversitesiyle bir kontrat imzalamıştır (bkz. Şekil 12)
160
Sonuçlar: Yapılan 200’den fazla gözlem sonucunda, toplamda 1.500 bireyle temsil
edilen 6 tür kaydedildi. Maksimum yoğunluğun 10 birey/100 nm değerine ulaştığı
gözlendi. Deniz memelilerinin özel korunmasına yönelik üç bölge belirlendi (Şekil
15). Kayda değer miktarda deniz memelisi barındırabilmek için alanların yeteri
kadar büyük olması (>50.000 ha) gerekmekte.
A
B
C
Şekil 15. Hava fotoğrafları. A: Uzun balina, B: Çizgili yunus, C: Deniz memelilerinin korunması için
önerilen bölge (Valencia Üniversitesi)
Kaynaklar:
Jiménez, J. y Martínez, J. 1998. Observaciones de delfín mular (Tursiops truncatus)
en la Reserva
Marina de las Islas Columbretes. Boll. Soc. Hist. Nat. Balears, 41: 119-124.
DURUM ÇALIŞMASI 7: Ziyaretçi akışının izlenmesi
Neden?: DKA, genellikle ziyaretçileri ya belirli sayıda tutarak (kotalar), ya da
bazı bölgelere girişlerini kısıtlayarak (zonlama) kontrol altında tutmaktadır.
Düzenlemelerin başarıyla sonuçlandığını kontrol edebilmek için, fakat aynı
zamanda eğer yönetsel hükümler talebi karşılıyor ve tahmin edilebilir karışıklıkları
gün yüzüne çıkartabiliyorsa, ziyaretçilerin akışı hakkında güncellenmiş bir veri
tabanı bulundurmak çok önemlidir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Analiz: 1999 – 2003 yılları arasında, sabit hatların bulunduğu kıyılar farklı
mevsimlerde, her biri en az 5.000 deniz milini kapsayacak şekilde 6 kez
araştırılmıştır. Her deniz memelisi grubu tayin edilmiş, sayılmış (Şekil 15) ve CBS
ortamına aktarılmıştır.
Ne izlenmeli?: Düzenlemelerin şartlarına bağlıdır, fakat temel olarak: ziyaretçi
sayısı, yıl içindeki dağılımları, bölgelere göre dağılımları ve en yoğun ziyaretçi
dönemi.
Yöntemler:
DKA’ya ulaşan tüm ziyaretçileri saymak suretiyle genel bir fikir edinmek tercih edilir.
Alanların büyük olduğu durumlarda veya gözetimin sürekliliğinin garanti olmadığı
zamanlarda, örneklem sayısının temsil edici olduğu hesaba katılarak bir örnekleme
yöntemi geliştirilebilir ve karşılaştırmalar yapabilmek amacıyla tekrarlanabilir.
161
Ortalama günlük ziyaretçi sayısı
Toplam yıllık ziyaretçi sayısı
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
O
M
M
T
E
K
Şekil 16. Koruma altındaki iki adada ziyaretçi istatistikleri. A: Columbretes Adaları Deniz Rezervine yılda
gelen toplam ziyaretçi sayısı. B: Benidorm Adasında aylara göre günlük ortalama ziyaretçi sayısı (2000)
Avantajlar:
Ziyaretçi akışı, DKA’nın halk tarafından kullanımını ve eğilimlerini değerlendirmek
için anahtar veriyi sağlar. Ziyaretçileri saymak kolay bir görevdir.
Dezavantajlar:
Ziyaretçilerin geliş eğilimleri, dış faktörlerden etkilenebileceği için (ulaşım
kolaylığı, tamamlayıcı öneriler, fiyatlar), daha geniş bir bakış açısıyla dikkate
alınmalıdır.
Maliyetler:
Düşük. Temel maliyet sadece insan gücünü kapsamaktadır.
Uzmanlık:
Saha personeli tarafından, standart veri kayıt protokolleri takip edilerek ve kısa bir
eğitimle geliştirilebilir.
Örnek: Günlük kotalar, Columbretes Adası Deniz Rezervinin gerçek ziyaretçi
talebiyle uyumlu mu?
Durum: Turizm yatırımcıları, mevcut kotaların bölgeyi daha fazla insanın ziyaret
etmesini engellediğini öne sürerek, Columbretes Deniz Rezervinde günlük kota
artışı talep etmişlerdir.
Analiz: Günlük kotaya ulaşılan yıldaki gün sayısının karşılaştırılması.
Şekil 17: Columbretes Adası Deniz Rezervinde günlük kotalara ulaşılan günlerin sayısal değişimleri.
162
DURUM ÇALIŞMASI 8: Ziyaretçi etkinliklerinin izlenmesi
Neden?: DKA yönetsel şartları, genellikle önceki durumla ve doğal varlıkların
maruz kaldıkları potansiyel risklerle uyumlu olarak, alandaki çeşitli etkinlikleri
düzenlemektedir. Etkinliklerin dağılımını önceden bilmek, talebe göre düzenlemeleri
ayarlamaya yardımcı olur. Diğer taraftan bir DKA ilan edilmesi, bazı etkinliklerde
artışların ortaya çıkmasına veya beklenmeyen yeni etkinliklerin ortaya çıkmasına
neden olabilir.
Ne izlenmeli?: Düzenlemelerin şartlarına bağlıdır. İzin verilen her bir etkinlik,
sayısal olarak zaman (eğilimler) ve alan (zonlama) açısından izlenmelidir.
Yöntemler:
Her bölgedeki her etkinliğe ait genel sayısal verilere sahip olmak tercih edilmelidir.
Alanların büyük olduğu durumlarda veya gözetimin sürekliliğinin garanti olmadığı
zamanlarda, örneklem sayısının temsil edici olduğu hesaba katılarak bir örnekleme
yöntemi geliştirilebilir ve karşılaştırmalar yapabilmek amacıyla tekrarlanabilir.
Muhtemel tüm etkinlikler veya koruma sürecinde potansiyel risk oluşturanlar yerine
en sık gerçekleştirilenleri tercih etmek önerilmektedir. Aynı ziyaret esnasında
birden fazla etkinliğin yer aldığı durumlarda, potansiyel olarak en fazla etkiye
sahip olanı seçmek iyi bir yoldur (ör: balıkçılık>demirleme>yelkencilik).
B1
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Sonuçlar: Frekans analizi, 1998 yılı için günlük kotaların 60’dan 80’e ziyaretçiye
yükseltilmesi gerektiğini göstermektedir. Sonradan ortaya çıkan artış talepleri
onaylanmamıştır.
B2
Şekil 18. İki alandaki ziyaretçi teknelerine ait etkinlikler. A: Benidorm-Altea’da (Alicante, İspanya)
önerilen bir DKA’nın üç farklı kıyısal bölgesinde sportif tekne etkinliği. B1: Columbretes DR’nde sportif
tekne etkinliği (1998: 1422 tekne); B2: yelkenliler (1998: 403 tekne)
163
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Avantajlar:
Kayıt işlemleri kolaydır ve eğilimler örneklerden yola çıkarak tahmin edilebilir.
Maliyetler:
Düşük. Temel maliyet sadece insan gücünü kapsamaktadır.
Uzmanlık:
Saha personeli tarafından, standart veri kayıt protokolleri takip edilerek ve kısa bir
eğitimle geliştirilebilir.
Örnek: Columbretes DR’de turistik etkinliklerin eğilimleri
Durum: Koruma öncesindeki düşük rekreasyonel faaliyetlerden ötürü, Columbretes
Deniz Rezervindeki ilk düzenlemeler ticari balıkçılık üzerinde yoğunlaşmıştır. Alan
bir DKA olarak ilan edildikten sonra, çok az yönetsel araca rağmen rekreasyonel
açıdan çok hzılı bir artış saptanmıştır.
Analiz: Teknelerin günlük kontrollerinden, sportif tekne faaliyetleri sonucu gelişen
eğilimler ortaya konmuştur.
Şekil 19. Columbretes DR’de sportif teknelerin esas faaliyetlerinin eğilimleri
Sonuçlar: İlk başta dalış faaliyetleri çok yüksek bir artış oranı sergilemiş (> %1.000,
1990-94) ve bu etkinliğin özel olarak düzenlenmesi 1996 yılında onaylanmıştır.
Daha sonra, rekreasyonel balıkçılık yüksek bir artış potansiyeli sergilemiş (%380
1990-98) ve 1999 itibarıyla düzenlenmiştir.
164
Neden?: Mevcut veya önerilen düzenlemeler, paydaşlar veya paydaş etkinliği
üzerindeki etkilerini görmek amacıyla değerlendirilmelidir. Önerilen her kural,
etkilenen toplam kullanıcı sayısına dair bir kanı içermelidir, bu sayede hangi
çıkarların etkileneceği önceden bilinerek karar verilebilir.
Ne izlenmeli?: Paydaşlar hakkında izlenmesi gerekenler sayı, köken ve nispi
önemdir.
Yöntemler:
Paydaşların rutin şekilde gözetim altında tutulması, DKA’nın ve/veya kaynaklarının
mümkün olduğu kadar kesin olarak kim ve ne şekilde kullanıldığının saptanması
adına önemlidir. Çevre bölgelerdeki mevcut istatistiklerin analizi (rekreasyonel
tekne sayısı, balıkçı teknesi sayısı) (şekil 20) çok temel bir adımdır.
A
B
Şekil 20. Önerilen bir DKA çevresindeki üç limanda (1. Altea; 2: Benidorm; 3:Vilajoyosa), tekne
faaliyetlerinin dağılımı. A: Ticari balıkçılık tekneleri B: rekreasyonel tekneler.
Avantajlar:
Tahmin edilebilir etkilerin ölçülebilmesi veya katılımcı yaklaşımların planlanması
için, öncelikle paydaşların ilgi ve dayanma güçlerini bilmek gereklidir.
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
DURUM ÇALIŞMASI 9: Paydaşlar üzerindeki düzenleme etkisinin izlenmesi
Dezavantajlar:
İstatistik, zayıf bir tanımlayıcı araçtır. Paydaşların DKA ile ilişkileri, ekonomik ilgi,
istekler, beklentiler ve duygusal katılımın bir karışımıdır.
Örnek: Bir DKA’nın genişletilmesinin, ticari balıkçılık üzerine etkisi
Durum: Bölgesel hükümetin, Columbretes Adası Deniz Rezervinin sınırlarını
genişletme önerisi, profesyonel balıkçıların tepki göstermesiyle sonuçlandı. Özetle
balıkçılar, daha büyük bir alanı kapsayacak bir av yasağının filodaki teknelerin büyük
kısmını olumsuz yönde etkileyeceğini ve balıkçılığın tamamen terk edilmesine yol
açacağını iddia etmektedirler.
165
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Analiz: Columbretes bekçileri, deniz rezervinin en dışındaki bölgede bulunan tüm
balıkçı teknelerinin teleskop ve radar kullanılarak tanımlanması ve saptanması
yönünde bir talimat almışlardır. Aynı zamanda, resmi istatistikler de kullanılarak
yakın civardaki balıkçı filosu hakkında detaylı bir çalışma yürütülmektedir.
Sonuçlar: Radar incelemesi, balıkçılık faaliyetlerinin (esasen trol) büyük kısmının
DKA’ya çok yakın bölgelerde gerçekleştiğini ortaya koydu (Şekil 21). Balıkçılık gücü
(trolcülük yapılan km/km2), deniz rezervi sınırlarından açığa doğru azalmakta (<
1 km = 23,4; 1-2 km = 15,9; 2-3 km = 12,7) ve balıkçılık filosunun deniz rezervine
ait “kenar etkisinin” avantajından faydalandığını ispatlamaktadır. Bu durumda,
koruma alanının sınırlarını arttırmanın aynı zamanda “kenar etkisini” de arttıracağı
tartışılabilir.
A
B
Şekil 21. Columbretes Adası Deniz Rezervi çevresindeki ticari balıkçılık faaliyetleri. Kalın çizgiler:
küçük balıkçılar; ince çizgiler: trolcüler. A: Mayıs-Haziran 2002; B: Temmuz-Ağustos 2002 (trolcüler için
av yasağı dönemi)
Columbretes civarında balıkçılık yapan tekneler ile bölgesel balıkçı filosu
arasındaki karşılaştırma, filonun sadece %12,8’inin deniz rezervi civarında
çalıştığını ispatlamaktadır. Teknelerin önemli bir kısmı (%43) sadece bir limana
bağlıdır. Frekans analizi, ada etrafında rapor edilen 26 tekneden 9’unun balıkçılık
faaliyetine %68 katkı yaptığını ve sadece 3 tanesinin tamamen deniz rezervine
bağımlı olduğunu ortaya koymuştur (alanın dış bölgesindeki balıkçılığın %50’sinden
fazlası)
DURUM ÇALIŞMASI 10: Paydaşların ve ziyaretçilerin tutumlarının izlenmesi
Neden?: DKA’lar sosyal kapsamda geliştirilir ve yönetilir. İster paydaşlarla (ör.
Balıkçılar), isterse ziyaretçilerle yüz yüze gelinsin, davranış ve tutumlarının
izlenmesi gereklidir. Bilimsel ve teknik veriler, kullanıcılar tarafından genellikle
yanlış anlaşılmakta ve basitçe onlar için alakasız kalmaktadır. Sözler, heveslilik,
uzlaşı veya ortaklık bile biyolojik koruma başarısıyla ilgili olmayabilir, fakat
kesinlikle koruma çabasının devamlılığına yardımcı olacaktır.
166
Yöntemler:
En basit yöntem, kullanıcılara koruma rejimi ve yönetsel şartlar hakkındaki
düşüncelerini sormaktır. Bunun için şahsi görüşmeler, kamuoyu yoklaması, toplantı
organizasyonları ve tartışma grupları düzenlenebilir. Sosyal bilimcilerin ve
danışmanların katılımları önerilmektedir.
Tablo 4. Bir deniz rezervi ve korunağı kurulduktan sonra San Salvador Adası
Deniz Rezervi ve Balık Korunağı (Filipinler)’nda yapılan yerel görüşmeler
sonrasında performans göstergelerinde algılanan değişimler. White ve diğ.
(2002)’den değiştirilerek.
1990
1998
Korunak yönetimi
3,24
6,21
Rezerv yönetimi
3,26
5,88
Mangrov yönetimi
2,67
6,62
Deniz rezervinden sağlanan faydalar
3,17
6,31
Ev halkının durumu
4,17
6,71
Ev halkının geliri
3,52
6,38
Balıkçılık düzenlemelerinden memnuniyet
Avantajlar:
Halkın ve paydaşların düşünceleri, özellikle alan yönetimi halk kaynaklarına
dayanıyorsa özel bir önem arz eder ve halk ile bölgesel destekler sayesinde
şekillenir.
Dezavantajlar:
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Ne izlenmeli?: Paydaşların yönetsel şartlara ne kadar bağlı olduklarının saptanması
büyük önem taşır. Bunun gerçekleşebilmesi için DKA’dan bir fayda (ekonomik,
estetik, rekreasyonel veya duygusal) sağlayacaklarını algılamış olmaları gerekir.
Paydaşların tutumları, DKA ile ilişkili olmayan kurumların yarattığı çelişki ile
maskelenebilir. Bölgesel kommüniteler, düşüncelerini özgürce ifade etmek
konusunda isteksizdirler.
Örnek: Bir DKA hakkında dalgıçların düşünceleri
Durum: Medes Adaları DKA, uzun bir rekreasyonel ve ticari geleneğe sahip kuzeydoğu
İspanya’nın gözde aletli dalış mekanlarından biridir. 1990 yılında koruma rejiminin
devreye sokulmasından beri, dalgıçların taşıma kapasitesi (kotaları), turist
operatörleri (artış talepleri var) ve koruma yöneticileri (eski frekans seviyesine
azaltmaya uğraş var) arasında tartışmalara yol açmaktadır.
167
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
168
Analiz: 1998-99 yıllarında (tahmini 20.000 kişilik popülasyon arasından) 500
dalgıçtan oluşan bir örneklem ile araştırma yapıldı. Şahsi görüşmelerde aletli
dalıcılara profilleri (cinsiyet, yaş, köken, uzmanlık alanı, çalışmalar, ......), Medes
DKA’nı seçme nedenleri ve ziyaret sonrasındaki memnuniyet seviyeleri hakkında
sorular soruldu (Mundet ve Ribera, 2001).
Sonuçlar: Medes DKA’nı tercih etmelerinin temel nedeni zengin deniz yaşantısıyken,
fiyatlar yedinci sırada yer almıştır. Dalgıçların çoğu ziyaretlerinden tatmin
olmuşlardır (Şekil 22). En akla yatkın sonuç olarak, dalgıçların temel ilgisinin doğa
olduğu ve bu nedenle Medes Adasını bir dalış noktası olarak seçtikleri düşünülürse,
sadece doğal çevrenin korunmasıyla turistik dalış endüstrisinin devamlılığının
sağlanabileceği söylenebilir.
Şekil 22. Medes adasını
ziyaret eden dalgıçlar la
yapılan görüşmeler.
A: Medes adası dalış yeri
olarak seçme nedenleri.
B: Ziyaret ile ilgili genel
izlenim.
Kaynaklar
Mundet, L. & Ribera, L. 2001. Characteristics of divers at a Spanish resort. Tourism
Management,
22: 501-510.
White, A.T., Courtney, C.A., & Salamanca, A. 2002. Experience with Marine
Protected Area Planning and Management in the Philippines. Coastal Management,
20: 1-26.
İndirilebilir Kaynaklar
P.Tomas. 1996. Monitoring Mediterranean wetlands: A methodological guide.
(Ed.). Medwet. IUCN. www.medwetcoast.com/article.php3?id_article=129
Davies J. et al. 2001. Marine Monitoring Handbook. UK SACs Marine Project. JNCC.
www.jncc.gov.uk/communications/pubcat/mar_gen.htm
A. McCrone. 2001. National Overview of Biological Monitoring in New Zealand’s
Marine Protected Areas. Department of Conservation. New Zeland. www.doc.govt.
nz/Publications/ 004~Science-and-Research/Miscellaneous/PDF/Marinemonitor.
pdf
The Design and Monitoring of Marine Reserves (FCRR 1997) Vol. 5 (1), 1997. Edited
by T Pitcher. Canada. www.fisheries.ubc.ca/publications/ reports/report5_1.php
Scientific design and monitoring of Mediterranean marine protected areas, 1999.
CIESM workshop Series, www.ciesm.org/publications/porto.pdf
J.L. Baker. 2000. Guide to Marine Protected Areas. Department for Environment.
South Australia. www.environment.sa.gov.au/coasts/pdfs/mpa1.pdf
M. J. Anderson. 2002. Structures for establishing a database for marine
monitoring. Department of Conservation. New Zealand. www.doc .govt.nz/
Publications/004~Science-and-Research/DOC-Science-Internal-Series/PDF/
DSIS58.pdf
Arnberger, A., Brandenburg, C. & Muhar, A. (eds.). 2002. Monitoring and
management of visitors flows in Recreational and Protected Areas. Institute for
Landscape Architecture and Landscape Management. University of Vienna.
www.mountainbike.co.nz/politics/doc/conflict/perception_and_reality_of_
conflict.pdf
Ward,T.J., Heinemann,D. & Evans, N. 2001. The role of marine reserves as
fisheries management tools: a review of concepts, evidence and international
experience. Bureau of Rural Sciences. Camberra, Australia. 192 pp. www.affa.gov.
au/corporate_docs/publications/ pdf/rural_science/fisheries/ brs_marine_report.
pdf
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
DENİZ KORUMA ALANLARI’NDA İZLEME ÜZERİNE KİTAPLAR VE MONOGRAFLAR
Pomeroy, R.S., Parks, J.E. & Watson L.M. 2004. How is Your MPA Doing? A Guidebook
of Natural and Social Indicators for Evaluating Marine Protected Area Management
Effectiveness. IUCN The World Conservation Union. http://effectivempa.noaa.
gov/guidebook/guidebook.html
Diğer Kaynaklar
PM Walsh, DJ Halley, MP Harris, A del Nevo, IMW Sim and ML Tasker. 1995. Seabird
169
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Monitoring Handbook for Britain and Ireland. A compilation of methods for survey
and monitoring of breeding seabirds. JNCC
170
P Yesou and J Sultana. 2000. Monitoring and Conservation of Birds, Mammals and
Sea Turtles of the Mediterranean and Black Seas. BirdLife. Malta
Goñi, R., Harmelin-Vivien, M., Badalamenti, F., Le Diréach, L. & Bernard,
2000. Introductory Guide to methods for selected ecological studies in Marine
Reserves.G. (eds.), GIS Posidonie. Marseille.
171
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
172
AKDENİZ’DE DENİZ VE KIYI KORUMA ALANLARI’NIN OLUŞTURULMASI VE YÖNETİLMESI İÇIN REHBER
Özel Koruma Alanları Bölgesel Faaliyet Merkezi (RAC/SPA)
Boulevard du Leader Yasser Arafat
B.P.337 - 1080 Tunis CEDEX - TUNUSIA
Tel: ++(216) 71206 649 Faks: ++(216 ) 71 206 485
e-posta: [email protected]
www.rac-spa.org
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı
Alparslan Türkeş Cad. 31. Sok. 10 Nolu Hizmet Binası 06510
Beştepe/Yenimahalle/Ankara
Tel: 0 (312) 222 12 34 Faks: 0 (312) 222 26 61 www.ozelcevre.gov.tr
www.dka.gov.tr
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
Birlik Mahallesi 2. Cadde No. 11 06610 Çankaya/Ankara
Tel: 0 (312) 454 11 00 Faks: 0 (312) 496 14 63
www.undp.org.tr
MedMPA projesi, finansal bakımdan Avrupa Komisyonu (EU) tarafından desteklenmektedir.