IX. Yüzyılda Hazarlar, Peçenekler ve Macarlar
Transkript
IX. Yüzyılda Hazarlar, Peçenekler ve Macarlar
Bálint Zoltán Takács*
Başlıkta adı geçen üç halk arasındaki
ilişki (Orta Moğolistan’dan Karpat havzasına
kadar olan) steplerin batı kesiminin 9. yy.
tarihini çok keskin bir şekilde belirlemiştir.
Peçenekleri anlatırken İbn Rusta Hazarların
her sene Peçeneklere düzenli olarak saldır
dıklarını yazar. Bizans İmparatoru VII. Cons
tantinus Porphyrogenitus dış politikada
İmparatorluğ’un durumu hakkında ustaca
yazılmış eserinde Oğuzlarla ittifaken Peçe
neklere karşı düzenlenen bir seferden bahse
der. Sefer sonucunda, Peçenekler yerlerini
terkedip yeni yurt aramak zorunda kaldılar.
Ayrıca araştırmacı İmparator Macarlarla
Peçenekler arasının pek iyi olmadığını yazar,
çünkü -aşağıda ayrıntıları ile açıklandığı üze
re- Peçeneklerin başarılı saldırısı Macarların
tarihinde çok önemli bir dönüm noktası
olmuştur.
Elimizdeki kaynaklara göre, stepte
iktidarı ele geçirmek için sürekli savaşların
yapıldığını söylemek mümkündür. Belki
ganimetin kendisi, değerli eşyanın çekiciliği,
savaş nedenlerinden birisi idi ama öyle gözü
küyor ki, bu iddia geçen yüzyılda ortaya
çıkan olaylara romantik bakış açısının bir tek
rarından başka bir şey değildi. Bu teori Asya
lı halkların Avrupa ile bağlantısını barbar
halkların Avrupa uygarlığına karşıtlığı şeklin
de görür. Bu teorinin başlangıç noktası
Ammianus Marcellinus’un, 20. yüzyılın tarih
çalışmalarında sıkça yansıtılan, Hunlarla ilgili
tanımlamasıdır. Esasen farklı saldırıların
temelini anlamaya çalışırken, ganimet için
yağmalamayı savaş nedeni olarak göz ardı
etmek mümkün değil; ama aynı zamanda
yağmanın savaşların tek nedeni olduğunu
savunan görüş de bizi stebin çok önemli özel
liklerini araştırmaktan alıkoyar.
Orhun nehri üzerindeki II. Göktürk
Kağanlığı’nın yazıtlarını analiz ederken,
kolayca görülür ki, Göktürk İmparatorlu
ğu’nda birleşmenin anlamı fethedilen ya da
zaptedilen yer değil, fethedilen insanlardır.
Avrupa’nın bakış açısından çok farklı olan bu
görüşü vurgulamak çok önemli, çünkü stebin
tarihindeki bazı dönüm noktalarını anlamada
bu bir anahtar olabilir. Bilge Kağan, Köl
Tegin ve Tonyukuk’a ait yazıtlar konumuzla
bağlantılı olarak bazı eğilimleri anlamamız
açısından son derece önemlidir.1
1- Göktürk Kağanlığı’na ait yazıttaki
başlıca anahtar kelimeler el ve bodundur.
Bodun birkaç anlama gelir. Bütün Türk top
lumu ya da Türk halkı anlamına gelebilir.
Aynı kelime göçebe kabileleri, kabile ittifak
larını ve ayrıca Bizanslıları ve Çinlileri tanım
lamak için de kullanılabilir. El Kağan’ın gücü
anlamına gelir ki onun da özü memleket
değil orda yaşayan insanlar -bodun- dır. Hep
sinin anlamı şudur ki, eğer insanlar Elden
ayrılırsa, yönetim, ayrılan insanların başka bir
gücün topraklarında yerleşmesine bakmaksı
zın, onlar üzerindeki iddiasını devam ettirir.
Bizans heyetini kabulünde Türk tegini Tur
xantos heyettekileri daha önce kendi tebasın
dan olan Varchonitleri (Avarlar) kabullerin
(*) Dr., Budapeşte Üniversitesi Türkoloji Bölümü / Macaristan, (Türkler
Projesi, Cilt 2. s. 497).
(1) Dankoff, R.: K#{garO on the tribal and Kinship Organization of
the Turks, Archivum Ottomanicum IV (1972), s. 23-43; Vásáry, I.:
Nép és ország a türköknél, in: Nomád társadalmak és államalakula
tok, ed. Tökei, Frenc, Budapeşte, 1983, s. 189-213. Rybatzki, V.:
Die Tonukuk-Inschrift, Szeged, 1997, s. 75-78.
317
YENİ TÜRKİYE 66/2015
IX. Yüzyılda Hazarlar,
Peçenekler ve Macarlar
deki hatadan dolayı azarladı. Kaynaklardan
biri, “onlar efendilerini terkeden hizmetçi
kabile idiler,” yazar. Diğer bir alıntı, “bütün
topraklar benim önümde diz çökerler; güne
şin ilk ışınları ile başlayan ve batı sınırlarında
biten bütün topraklar,” yazılı Orhun yazıtla
rını hatırlatır.
2- İnsanlarını koruyan ve organize
eden yöneticidir. Eğer insanlar bir yöneticiye
sahip değillerse, o insanlar var olamazlar ve
organizsayonunu kaybaderler. (Tonyukuk
Yazıtları (T) 1-4). Bilge Kağan yazıtlarına
göre, Türklerin yok olmasının sebebi eski
kağanlarını dinlemeyip ordan oraya dolaşma
ları idi. Onları organize edip bir araya getiren
ve onları tekrar Türk toplumu olarak ortaya
çıkaran Bilge Kağan’dır (Köl Teyin Yazıtları
(KT), s. 9-10)
YENİ TÜRKİYE 66/2015
318
3- Kağan fetihler boyunca imparator
luğunu organize eder. Kanunları yapar. Bir
kağan seferleri sonucu daha çok halka kavu
şur. Onları bir araya getirir ve onlar için
kanunlar yapar. Elteriş (İlteriş) Kağan da aynı
şeyi yaptı. İsmi insanları bir araya getiren
anlamına gelir. Elteriş düşmanlarına karşı 47
kez savaştı. Fethettiği toprakların insanlarını
kağansız bıraktı (KT T3, 11-16) Türk görüşü
ne göre, bu kağansız halkların bağımsızlığına
son verdi ve onları her yönü ile yönetiminin
bir parçası haline getirdi. Yöneticinin kendi
si, Kara Turgiş ancak Köl Tegin onların
kağanlarını öldürdükten sonra teslim olduğu
nu yazar.
Kağan Yusuf ’un, Hasday İbn Saprut’a
mektubu bu bakış açısının sadece Türklere
değil ayrıca Hazarlara da has olduğunu gös
terir. Hasday İbn Saprut, bir Yahudi doktor,
Kağan Yusuf ’a içinde ülkesinin sınırlarını
açıklayan bir mektup yazdı. Kağan memnu
niyetle mektuba cevap verdi ve ona kendi
imparatorluğunun merkezinde İdil nehrinin
olduğunu yazdı ve kendisine tâbi insanları
belirtti. Kağan’ın mektubunda, doktorun
mektubunda olduğu gibi, çok fazla detay
yoktur. Her iki yazar da ülkelerini çok farklı
tanıttılar. Yusuf ’un açıklamasında ülkenin
sınırları veya memlekete uzaklık değil, yönet
tiği insanlar, muhtemelen bodun olarak çağır
dığı, esastır. İnsanların yukarıda bahsedilen
tavrı, bakış açısı, göz önüne alınarak, 10.
yüzyılın II. yarısında yazılan Constanti
nus’un eseri, De Administrando Imperio’yu
incelemekte yarar var. Temel olarak, kitap
diplomatik bir eser olup amacı 10. yüzyıl dış
politikası hakkında Bizans açısından bilgi
vermektir. Bu analitik çalışma o dönemde
Bizans için önemli olan bölgelerin durumunu
açıklar. Diplomatik tarzına rağmen, Constan
tinus’un eseri Maurikius ve Leo IV’un Tacti
cus’leri ile aynı kategoriye girer. Hem Mauri
kius hem Leo’nun esas amacı ülkeleri tehdit
edilen insanların savaş taktiklerini açıklamak
ve onlar hakkında o güne kadar bilinmeyen
bilgileri sunmaktır. Maurikius’un zamanında,
İranlılar en büyük tehlike idi, Leo’nun zama
nında ise Araplar. Leo, Arapların sebep oldu
ğu sürekli sorunların eserini yazması için
kendisine ilham verdiğini yazar. Eğer Peçe
neklerle olan ilişki dengeli ise, imparatorluk
için başka ciddi bir sorun yok demekti. O
Peçeneklerin stepte önemli bir güç olduğunu
ve onların yardımı ile Bizans’ın Bulgarları,
Rusları ve Macarları kontrol altında tutabile
ceğini düşünmüştür. Aynı zamanda, Leo IV
gibi, Maurikius farklı halkların savaş taktikle
rini açıklar ve imparatorlukla bağlantısı olabi
lecek toplumlar hakkında bilgiler verir. Ese
rinde, ayrıca 10. yüzyılın ilk yarısında ülkenin
Balkan topraklarını tehdit eden Macarlardan
bahseder. Macarlar ve Peçeneklere ilaveten
Hazarlardan da bahseder. Ama De Administ
rando, Hazar İmparatorluğu’ndaki ayaklan
malar hakkında bilgi veren tek kaynaktır.
Ayaklanmalar sonucu Kabarlar, İmparatorlu
ğu terk etmiştir.
Hazar Kağanlığı ve Peçenekler
Hazar Kağanlığı 7-10. yy.’da stepteki
en önemli güçtü. Bu dört yüzyıl boyunca
İmparatorluğ’un sınırları Kafkaslar’dan Kara
deniz’in kuzey bölgelerine kadar olan bölge
Constantinus’un eseri de ülkenin sınır
larını belirlemekte işimize yarayacak bilgiler
içermez. Kağan, Hazar-Peçenek sınırındaki
bir yerleşim bölgesi olan Sarkel’den bahseder
ama bu bilgi 9. yy. ilişkilerini inceleyen birisi
nin işine yaramaz çünkü Constantinus bu
kaleyi 10. yüzyılda Peçeneklerin bölgesini
tanımlarken zikreder. 9. yüzyılın ilk yarısında
kalenin durumu hakkında sadece çok küçük
bir bilgi vardır. Stepteki hızlı sınır değişiklik
leri hakkında sadece 10. yüzyıla dair bir şey
ler söylenebilir. Ne yazılı ne de arkeolojik
kaynaklar tatmin edicidir.3 Arkeologlar Kırım,
Bizans, Kafkasya ve Orta Asya bölgeleri ile
uzaktan ilgili görünen farklı bulgular elde
ettiler. Bulguların bazıları yerel mamulat par
çalarıdır, diğerleri oraya ticaret sayesinde
ulaşmıştır. Bütün bunlar sürekli savaş halinde
olan veya gergin durumdaki bir hayattan çok
sakin, barış içerisinde bir hayatın kalıntıları
dır.
Hazar Kağanlığı gibi, Peçeneklerin 9.
yy.’daki sınırlarını belirlemek güçtür. Üstelik,
Kağan Yusuf ’taki gibi, Peçeneklere dahil
grupların listesini verecek bir kaynak da
bilinmemektedir.
Peçeneklerin ilk tarihi bu çalışmanın
konusu değil ama 9. yy.’da stepteki durumu
öyle veya böyle anlamak için onunla bağlan
tılı olarak bazı yorumlar yapmamız gerekir.
Paul Peliot 1949’da yayımlanan eserinde
(Çin Shui Hanedanlığı’nın tarihinde zikredi
len) kabile ismi Pei-ju isminin Peçenekleri
kastettiğini yazar. Fransız filoloğa göre, bu
Peçeneklerin isminin zikredildiği ilk eserdir.4
Peçeneklerle ilgili çalışmasında, Omel
jan Pritsak, Pelliot’un tanımlamasının bilim
sel sahada genel olarak kabul gördüğünü
yazar. Belirtmeliyiz ki, iki Macar tarihçinin
bu tanımlama ile ilgili tereddütleri vardır.
Lajos Ligeti, Macarcadaki Türkçe ödünçlen
meler ile ilgili çalışmasında bu tanımlama ile
ilgili linguistik zorluklardan bahseder. Diğer
bir yazar, Senga Toru, sorunun tarihsel yönü
ne değinir. 8. yy.’da Hor ajanlarının bilgileri
ne dayanarak, Senga Toru Uygurların Peçe
nekleri en geç 821’de Yukarı Irtiş bölgesinde
ki ülkelerinden çıkardığını ileri sürer.5
Müslüman yazarlara göre, 9. yy.’da
Peçeneklerin vatanı stebin Kuzey Rusya kıs
mında bir yer olabilir. Bu bölgeyle ilgili en
değerli bilgi Hudûdü’l Alem yer alır. Farsça
da bilinmeyen bir yazar tarafından yazılan bu
eser (kazak ve Peçenekleri de içine alan)
birkaç bölümünde Türklerin yaşadığı yerleri
inceler. Belli halkları incelerken, (muhteme
len bir harita kullanmış olan) yazar bir ülke
nin sınırları ve insanların yaşadığı bir bölge
deki kasabalar hakkında bilgi verir. Hudûdü’l
Alem’ın kaynakları çok çeşitli olup, içerdiği
konular filolojiye on yıllarca yetecek zengin
liktedir.6 Peçeneklerle ilgili iki açıklamayı
incelersek, Hazar-Peçenek ilişkileri hakkında
birkaç şey daha söylemek mümkün. Yazar
Peçenekleri Hazar ve Türk Peçenekleri
olmak üzere ikiye ayırır. Türk Peçeneklerinin
sınırları şöyledir: Doğuda Oğuzlar, güneyde
Baradhas ve Burtaslar, batıda Rus ve Macar
(2) Dunlop, D. M.: The History of the Jewish Khazars, Princeton, 1954,
s. 104-105.
(3) Pletnjowa, S. A.: Die Chasaren, Wien, 1979, s. 101-105.
(4) Pelliot, P.: Notes sur l’historie de la Horde d’Or, Paris, 1949, s. 226.
(5) Pritsak, O.: The Pe2eneks: A Case of Social and Erconomic Trans
formation, Archivum Eurasiae Medii Aevi, 1975, s. 211, Ligeti, L.:
A Magyar nyelv török jövevényszavai a honfoglalas elött és az Árpádkorban, Budapeşte, 1986, s. 159-160; Senga, T.: A Besenyök a 8.
Században, Századok 126, 1992, s. 503-516.
(6) Hudûdü’l Alem, The Regions of the World. A Persian Geography 372
A. H. -982 A. D., çev. V. Minorsky, Oxford, 1937.
319
YENİ TÜRKİYE 66/2015
ler içinde sürekli değişmekte idi. Yukarıda
belirttiğim gibi Kurtubalı hekim Kağan
Yusuf ’tan ülkesinin sınırlarını belirtmesini
istemişti ama Kağan, Hazar ülkesinin gücünü
ve büyüklüğünü rakamlarla değil, yönettikle
ri insanların listesini vererek belirtmişti. (Ha
zar kaynakları dışındaki) diğer kaynaklar
Hazar Kağanlığı’nı tanımlar ama onlar da
Kağanlığ’ın tam ve açık bir resmini vermeyi
başaramazlar. Örneğin, İbn Rusta, 10. yy.’da
bir Müslüman yazar, sadece Hazar toprakla
rının Peçeneklerden on günlük mesafede
olup bir tarafı Tiflis’e uzanan yüksek bir dağ
ile sınırlanan çok büyük bir ülke olduğunu
yazar. Sonra Etil (İdil) ve Samandar adında
iki önemli Hazar şehrinden bahseder.2
lar, kuzeyde Ruthas nehri.7 Hazar Peçenekle
rinin bölge sınırları ise: kuzeyde Hazar Dağı,
güneyde Alanlar, batıda Gurz Denizi, kuzey
de Mirvat. Coğrafi tanımlamalar dışında,
yazar Hazar Peçeneklerinin daha önce Türk
Peçeneklerinin bir grubu olduğunu belirtir.
Hazar Peçenekleri yeni topraklar fethettiler
ve o bölgede bir yerden bir yere göç ettiler.8
Minorsky’e göre, Türk Peçeneklerinin bölge
si Peçeneklerin (Ural ve İdil nehirleri arasın
daki) eski yurtları idi. Hazar Peçeneklerinin
tanımı ise onların Azak denizindeki yeni yurt
larına işaret eder.9
YENİ TÜRKİYE 66/2015
320
Türk Peçeneklerin sınırlarını belirle
mek biraz güç çünkü diğer topluluklarla ilgili
açıklamalar tam olarak birbirleri ile karşılaştı
rılamaz. Oğuzları incelediğimizde bu özellik
ler doğru gözükür. Oğuzlarla ilgili tek bildiği
miz İdil nehrinin onların batı ve güney sınır
larını teşkil ettiğidir. Hazarlar için de İdil
sınır idi. Buradan Türk Peçeneklerinin sınır
larının da İdil’in doğusunda bir yerlerde ola
bileceği sonucunu çıkartabiliriz. Constanti
nus’un sözleri de bunu doğrular niteliktedir.
Peçeneklerin eski yurtlarının, ilk yerleşim
yerlerinin, İdil ve Yayık nehri (Ural-Emba)
arasında bir yerde olması gerektiğini yazar.
İmparatorun Peçeneklerin bir kısmı
nın Kangar olarak anıldığına dair diğer bir
ifadesi durumu daha da karmaşık bir hale
getirir (DAI 37/68 ve 39/19-23). Araplarla
ilgili çalışmalar yapan Macar Karoly Czed
ledy, Mar Aba ve Mar Gregor adına yazılan
şehitlik hikayelerinde Süryanice bir ifade bul
du. “Hangaraye”nin Kangarları ifade ettiğini
yazdı. O. Pritsak “Hangaraye” kelimesinin
Tochar dilinden geldiğini yazar ve bu kelime
nin Yüeh-chih eyaletleri ile ilgisi olduğunu
belirtir. Janos Harmat da azizlerin anısına
yazılan yazılardaki açıklamayı kabul etmez ve
bu kelimenin Peçeneklerle ilgisi olmadığını
iddia eder.10 Bütün bunların sonucu kullanı
labilir ve güvenilebilir tek kaynağın De Admi
nistrando Imperio olduğudur. Aynı zamanda
bu çalışma bize birçok bilgi sunar.
DAI’ye göre (38/19-23) Peçenekler
önceleri Kangar olarak çağrılırdı. “Önceleri
veya daha önce” (οι προτερου) ifadesi bu
kelimelerin 10. yüzyılın yarısında yazıldığı
gerçeği ışığında ele alınmalıdır, böylece bu
kelime bize hangi zaman dilimi kastedildiği
ne dair bir ipucu vermez. Terimin kullanımı
okuyucunun toplumların oluşumuna bir göz
atmasını sağlar. “οι προτερου” terimi Kangar
ların Peçeneklerin topraklarına yerleşmesi ve
o bölgede yaşayan bütün halkları fethedip
yönetmelerine referansta bulunur. Kangar
ismi bu yeni grubun kendilerine verdikleri bir
isimdi ama o dönemde yaşayanlar bunu far
kedemediler. Yabancılar hala bölgenin eski
halkının ismini, Peçenekleri, kullanmaya
devam ettiler. Hudûdü’l Alem Peçeneklerin
o bölgede varlıklarını belirtir ve Hazar ve
Türk Peçeneklerini kendine özgü bir şekilde
ayırır. Bu iki isim dışında Minorsky’nin iddia
ettiği gibi bölgesel farkılıklar da vardı. Ama
bu farklılığı Kangarların o bölgeye gelişlerin
den önceki dönemlerde belirlemek mümkün
değildir. Türk Peçenekleri konusunda bu
sadece bir tahmindir. 37. bölümdeki sadece
Peçeneklerin bir bölümünün Kangar olarak
çağrıldığına dair görüş de bu tezi destekler.
Bir Kangar istihbarat ajanı kendisini Kangar
olarak çağırdığını ama Bizanslıların onu
Peçenek olarak çağırdığını kaydeder. Hatırla
malıyız ki, yabancı kaynaklarda Macarlar
kendi isimleri ile anılmazlar. Kangar kendi
halkının kökenini De Administrando’da ifa
de edildiği şekli ile açıklar.
Özetlemek gerekirse, Kangarlar İdil ve
Ural bölgesinde yaşayan Peçenekleri yeniden
organize ettiler. Bunun sonucunda, stepteki
anlayışa göre yeni bir güç paylaşımı yapıldı.
Bu nedenledir ki sonraki kaynaklarda bu
yeni grup Peçenekler olarak isimlendirilmeye
devam etti. Constantinus’un geniş entellek
(7) Hudûdü’l Alem, s. 20, 101.
(8) Hudud al-lam, s. 47, 160.
(9) Hudud al-lam, s. 443.
(10)Czedlédy, K.: A kangarok (besenyök) a VI. Századi szir források
ban, Magyar Tudományos Akadémia Nyelv-es Irodalomtudom’anyi
Osztályanak közleményei 5 (1954) s. 243-276; Pritsak, O.: The
Pe2enegs… s. 212-214, Harmatta János: Egy szaszanida arany
pecsétgyürü felirata, In: Bálint Csanád: Kelet, a korai avarok és
Bizánc kapcsolatai. Regészéti tanulmányok, Szeged, 1995, s. 348.
Hazar Peçeneklerini açıklarken,
Kağanlığın coğrafi ve politik durumu hakkın
da Hazarların her sene düzenli olarak Peçe
neklere saldırdığını zikreden İbn Rusta’ya
referansta bulunmak gerekir.11 İdil ve Ural
ortasındaki bölgede yeni insanlar sadece
Hazarlara değil Oğuzlara karşı da mukave
met etmek zorunda idiler. Constantinus’un
kitabının 37. bölümü bunu çok açık olarak
ifade eder ve Peçenek tarihinin önemli olay
larının bir özetini verir. Peçeneklerin HazarOğuz saldırılarına dayanamayıp yurtlarını
terk etmek zorunda kaldıklarından bahseder.
Oğuzlar başarılı bir zaferden sonra Peçenek
lerin topraklarını işgal ettiler. Bundan Oğuz
ların Oğuz-Hazar ittifakının mimarı oldukla
rı ve Hudûdü’l Alem belirtildiği gibi, İdil
nehrinin Oğuz’un batı kısmını oluşturduğu
sonuçları çıkartılabilir. 10. yüzyıldan İranlı
yazar veya onun eseri Türk Peçenekleri ile
ilgili bölümde Peçeneklerin eski yurtları ile
ilgili bilgiyi önceden edinmiş olmalı. Aynı şey
DAI 37/24’de zikredilir.
Aynı zamanda yazar, Kangar Peçenek
leri henüz yeni yurtlarına bile gelmemişken
Oğuzların yurdu hakkında açıklamalarda
bulunmuştur. “Hazar Peçenekleri” ifadesi
İbn Rusta tarafından zikredilen sürekli saldı
rıları hatırlatır. Bu saldırıların amacı Hazar
Hanlığı’nın Oğuzların ittifakı ile bir zamanlar
fethettikleri halklar üzerindeki otorites ini
genişletmek istemesi idi. Zamanla Peçenek
lerin yeni yurtlarının sınırları değişti. Cons
tantinus’un eserlerinde ve Arap kaynakların
da Peçenekler ve Hazar Hanlığı arasındaki
ilişkinin sürekli gergin olduğu yazılır. İbn
Rusta tarafından ileri sürülen görüş Hazarla
rın her sene yaptıkları saldırılar ile Peçenek
leri zayaıflatmayı amaçladıkları gerçeğini ifa
de eder.
De Admistrando’nun 37. bölümünde
zikredilen Oğuz-Hazar ittifakının zaferinden
sonra Peçeneklerin çoğu dağıldı ama bir kıs
mı kaldı. Bu azınlık kendilerini, Bizans İmpa
ratorunun eserinde açıkladığı gibi, görünüş
leri ve giysileri itibarı ile Oğuz olarak tanım
lar. Bunun önemi Kangar Peçeneklerinin
kendilerini diğerlerinden ayırmaya yarayan
bir kimlik bilincine sahip olduklarıdır. Bu,
yeni üyelerin birbirine bireysellikten öte
hayali bir ilişki ile bağlı olduğu yeni bir toplu
luğun oluştuğunu gösterir. Bu ilişki o kadar
güçlü idi ki ayrıldıktan sonra geri kalanlar
hala kendilerini ilk, esas, topluluğun üyeleri
olarak tanımlamışlardır.
Hazar Hanlığı ve Macarlar
De Administrando Imperio’nun 38.
bölümü Hazar-Macar ilişkilerine dair ayrıntı
lı ve analiz edilebilir bilgi içerir. İmparatorun
eseri dışında İslam kaynakları da ilişkinin
incelenmesinde oldukça önemli bilgilere
sahiptir. De Administrando Imperio’daki
Macarlarla ilgili bilgileri değerlendirirken
imparatorun eseri için hangi kaynakları kul
landığını bilmekte yarar var. Ama bu oldukça
güç, çünkü eserde hangi kaynakların kullanıl
dığına dair hiç bir bilgi yok. Macarlarla ilgili
bilgilerin verildiği 40. bölümde, yazar eserin
de Bizans’a giden Termascu ve Bulcsu’dan
edindiği bilgilerin kullanıldığını belirtir. Ama
bu kaynakların tam olarak hangi bilgiler için
kullanıldığını saptamak yine de çok zor. Aynı
şekilde imparatorun Arpad ailesinin hem
ölmüş hem de yaşayan atalarını listelediği
bölümde farklı yerlerden edinilmiş farklı bil
giler kullanılmıştır. Bu özellikle Arpad, onun
oğlu Tarkacsu ve torunu Teveli ile ilgili bilgi
lerde görülebilir. Arpad ailesi hakkındaki ilk
bilgiler Bizans sarayına ancak Arpad’ın dört
oğlu bahse değer hale geldiği zaman ulaştı.
İkinci dalga bilgiler bir sonraki kuşakla ilgili
olup, torunlar dünyaya isimlerini duyuracak
kadar yaşlı ve tecrübeli olduklarında ulaşmış
tır. Bir sonraki bilgi ulaştığı zaman Teveli
ölmüştü ama oğlu Termacsu Bizans sarayına
delege olarak gitmek gibi önemli görevleri
yerine getirmiştir. Farklı dönemlere ait şecere
(11)Dunlop, D. M.: The History. s. 105.
321
YENİ TÜRKİYE 66/2015
tüel ufku sayesinde yeni insanların kendileri
ne verdikleri “Kangar” ismi kaldı.
ve soy ile ilgili bilgi ve yazıtlar imparator veya
asistanı tarafından 40. bölümde kronolojik
olarak toplanmış ve sıraya konulmuştur.
Macarların Karpat havzasına taşınmasından
önceki tarihi ile ilgili en önemli bilgileri içe
ren 38. bölümle ilgili olarak, biz bu kaynakla
rın bir listesini yapamayız ama belli başlı
şeyleri belirtebiliriz.
322
‘Ot’ ifadesi 38. bölümü iki farklı kay
nağa referansta bulunan iki farklı gruba ayı
rır. Bu aynı zamanda yayın yöntemi açısından
iyi bir örnektir. Birinci bölüm Macarların
sürekli değişen yurtları hakkındadır. Yerleşim
yerlerinden biri olan Levedi coğrafi olarak iki
nehir (Chingilus, Chidams) tarafından belir
iyordu. Bölümün editörü Etelköz’ün yeri
hakkında tam bir malumata sahip olmadığın
dan, onun döneminde bu bölgede Peçenek
lerin yaşadığı gerçeğinden yola çıktı. Bu bilgi
yi temel alarak ve Peçeneklerin yerini ilk
belirten bir kaynaktan yola çıkarak yazar
sınırları ırmaklara göre yeniden belirledi. Bu
bölümün incelenmesinden daha fazla sonuç
çıkarmak mümkün değildir. Kesin olarak
söyleyebileceğimiz tek şey bütün bilgilerin
çok keskin bir şekilde kitaptan etkilendiğidir.
Kitabın kendisi de ancak Macarlar Karpat
havzasına geldikten ve onların terkettiği top
raklara Peçenekler yerleştikten sonra yazıldı.
YENİ TÜRKİYE 66/2015
De Adminisrando Imperio’nun 39.
bölümü yukarıda zikredilen münakaşalı
konularla ilgilidir. Bölümün konusu Hazar
lardan ayrılan Avarların tarihidir. Avarların
Hazarlardan ayrılması ve Macarlara katılımı
Macar ilk Çağ tarihinde önemli bir noktadır.
Bu nedenle bu konuya bütün bir bölüm ayrıl
mıştır.
Hazar-Macar ilişkileri açısından Cons
tantinus’un eserinin 38. bölümündeki Levedi
hikayesini incelemek gerekir. Her ne kadar
imparator Levedi’yi bu kısa ama çok önemli
bölümde zikretse de, isminin sekiz kez zikre
dilmesi bile Levedi’nin çok önemli bir şahsi
yet olduğuna işaret eder. Levedi Macar tar
ihinde ismi kalmış ve kendisine referansta
bulunulan tek kişidir. Bu nedenle Macar
tarihinin başlangıcını Levediden ayırmak
güçtür. Onun rolünü değerlendirmek özellik
le Magyar işgalinden önceki dönemi incele
mek açısından önemlidir. Ayrıca onun Macar
geleneğini devam ettirmesi de önemlidir
çünkü De Administrando Imperio’ya göre
Levedi’nin Hazar’a yakın olan yurdu ismini
Levedi’nin isminden almıştır. Yaşamı boyun
ca o ve halkı Hazar saldırılarından dolayı
yurtlarını terketmek zorunda kaldılar ve
Etelköz adı verilen yeni bir yere yerleştiler.
Bir Macar hikayeci Bizans sarayında (Cons
tantinus Dönemi’nde olamayabilir, hatta
olması mümkün değildir) bir hikaye anlattı.
Eğer Macar kaynaklarından olmadığı kesin
olan metinleri çıkaracak olursak, geriye kala
cak şey Levedi’nin kim olduğu ile ilgili bilgi
ve onun hikayesidir: Levedi baş voyvoda ola
rak, Macarların Levedia’da politik organizas
yonu, Hazar hanı ve Levedi’nin (Levedi’nin
eşi yüksek tabakadan bir Hazar kadını idi)
ilişkisi, Kağan Levedi’ye “kağan” unvanını
teklif eder ama o bunu geri çevirir ve yerine
Almuş veya Arpad’ı önerir; Arpad seçilir ve
Hazar geleneklerine göre bir kalkan üzerinde
kaldırılır.
Hikayenin amacı Arpad ailesinin nasıl
başa geldiğini anlatmaktır. Levedi’nin unvanı
reddettiği ve bununla Arpad’ın taht için hak
kını meşrulaştırdığı gerçeğini vurgulamak
gerekir. Levedi’nin her kelimesi doğru olarak
itirazsız kabul edilirdi çünkü Hazar hanı
Levedi’nin “yüksek rütbeli, duyarlı ve cesur
ve Türkler arasında ilk ve tek olduğunu”
yazar. Eğer Levedi birini halefi seçerse bu o
kişinin uygunluğuna garanti idi. Hikayenin
meşruiyetlik ile ilgili diğer bir iddiası Leve
di’nin sadece halefini belirlemekle kalmayıp,
halefinin kağan tarafından kabulünü de sağ
lamış olduğudur. Metinde ayrıca Türklerin
yeni yöneticilerini seçtikleri yazılıdır. Bu yeni
bilgi, kanımca, sadece yeni hanedanın gücü
nü ispatlayan bir ifade değil aynı zamanda
-dar anlamda- Arpad yönetimini ve ailesini
kutsayan bir ifadedir. Almuş’un hatırası gele
Almuş geleneği Levedi’nin muhtemel
halefi olarak iki isim belirlediğini ve kararı
Macarlara bıraktığını söyleyen başka bir hika
ye tarafından lekelenir. Her iki aday-Al
muş’un ailesinden biri yönetimde kaldığı
sürece- kağan için aynı idi. Kısaca, Macarla
rın (Levedi’den Arpad’ın kalkan üzerinde
yükselişine kadar) hikayesinin amacı birçok
yönü olan gücü yeni bir etken olarak göster
mektedir. Hiç kimse hikayenin doğruluğun
dan şüphe etmedi. Yeni hanedanın kendisi
hikayeyi doğruladı. Olaylar 6. Yüzyılda Orta
Asya’daki Türklerin durumuna benzer şekil
de idi.
Göktürk Kağanlığının ortaya çıkışı adı
Orhun yazıtlarında Bumin olarak geçen
Tümen’e dayanır. Çin kronikleri Türklerin
Juan-juan yönetimi altında olduğu gerçeğine
dair bilgiler verir ama 540’larda Türkler hali
hazirda önemli bir askeri güç idi. Kendi
imparatorluklarını kurmaya teşebbüslerin
den bir kaç yıl önce, Türkler Çin İmparator
luğu ile askeri ve ticari ilişkiler içine girmek
için Çin sınırlarında göründüler. Bu arada
Juan-juanlar t’ielölere karşı orduhazırlamak
ta idi ve Türklerin yardımı ile isyanı bastırdı
lar. Tümen haklı olarak bir Juan-juan prense
sine evlenme teklif edebileceğini düşündü
ama Juan-juan hanı basit bir demircinin bu
isteğini kibirli sözlerle geri çevirdi. Sonra
Tümen Çin’den bir eş edindi. Bu yeni bir itti
fak anlamına geliyordu. 552’de Türk hanı
diğer bir imparatorun desteği ile eski yöneti
cilerine saldırdı ve onları mağlup etti. Çin
kaynakarına göre, zaferden sonra Tümen
kendisini İli kağan, “halkın kağanı” olarak
ilan etti. Bumin ve kardeşi İstemi Köl Tegin
yazıtlarında Türk imparatorluğunu organize
eden ve kanunları yapan kişiler olarak zikre
dilirler. Yeni bir imparatorluğun doğuşu sade
ce yeni bir hanedanın ve yeni insanların geli
şini -etnik yapıyı değiştirmeden- getirdi.12
Almuş hanedanının başa gelişi de aynı
biçimde olmalı. Onlar dışarıdan bir kabile
ittifakına dahil olmadılar çünkü Levedi’da
bir kabile ittifakına aittiler ve liderlik rolüne
sahiptiler. Hazarlarla ittifak halinde savaşlar
yaptılar. Hazarlarla ilişki imparatorluktan bir
tür bağımsızlık anlamına gelmemeli. Mukan, Tümen’in oğlu, Çin’in kuzeybatısındaki
Chou Devleti ile Kuzeydoğu Ci İmparatorlu
ğu’na karşı bir ittifak oluşturdular ama yenil
diler. Kağan, Chou ile (Çin hükümdarının
kız kardeşini imparatora vererek sağlamlaş
tırdığı) sıkı bir ortaklık içinde idi. Bazı kay
naklar bu ittifakların zayıf diğerleri ise çok
güçlü olduğunu yazar. “Çin imparatorluğu
bizi altın gümüş yağmuruna tuttu… bizi
alçak gönüllü sözlerle ve zenginlikleri ile -ki
bu çevredekileri çekmenin bir yolu idi- aptal
laştırdılar.” De Administrando Imperio’da
zikredilen Hazarlarla üç yıl devam eden itti
fak bir önceki dönemdeki yoğun ilişkilerin
bir anısı idi.13 Hazar Kağanlığı Levedi’nin
gücünü de kabul etti. Saygılarını göstermek
ve ittifaklarını güçlendirmek için Hazarlar
ona yüksek tabakadan bir eş verdiler. Bütün
bu gerçekler Levedi’nin gücünü gösterir.
Bununla birlikte hiç umulmadık Kangar sal
dırısı güç dengelerinde önemli bir değişikliğe
sebep oldu. Bu sadece alınan bir mağlubiyet
değil, Levedi halkının kaderini ciddi anlamda
etkileyen bir olaydı. Yenilgi Macarları eski
yurtlarını terketmeye ve yeni bir yurt aramaya
zorladı. Ama şanslı idiler ki yeni yurtları Etel
köz için savaşmaları gerekmedi, sadece oraya
gitmeleri yeterli idi. Levedi’nin durumu
zayıfladı ve aileler gerilerden gelip öne çık
mak zorunda kaldılar. DAI’da Levedi’nin
unvanı voyvoda idi ama Kangar saldırıların
dan sonra bu unvan ortadan kayboldu ve
prens unvanı ortaya çıktı. Bu Türklerde taht
değişikliklerinin sonucu idi.
Çin kaynakları Tümen tarafından alı
nan İli Kağan unvanının Hunlardaki San
(12)Ecsedy, H.: Trade-and-war relationship between the Turks and
China in the second half of the 6th century, Acta Orientalia Hun
garica XIII (1972) s. 131-180; Geng Shimin: Die alttürkischen
Steppenreiche (552-745), In: Fundamenta III, s. 102-124.
(13)Ludwig, D.: Struktur und Gesellshaft des Chazaren Reiches im Licht
der schriftlichen Quellen, Münster, 1982, s. 92.
323
YENİ TÜRKİYE 66/2015
neklerden silinemez. Hikayenin geri kalanı
Levedi’nin Dönemi’nde meydana gelen taht
değişikliklerini doğrulamaktadır.
yü’ya eşit olduğunu yazar.14 Yunan metinle
rinde Levedi unvanı ve Almuş farklı şeylerdi.
Maalesef bu isimlerin orijinal hallerini bilmi
yoruz. Bu farklılık Kangar saldırısından sonra
Almuş ve Levedi’nin ilişkisinde bir değişiklik
olduğunu gösterir. Levedi’nin ailesinin yerine
Almuş’un ailesi geçti.
Yukarıdaki tezle uyumlu olarak,
Macarların Hazar yönetimi altında yaşadığını
ispatlamak zordur. 38. bölümün başlangıcı
aynı şeyi ileri sürer. Metne kaynaklık eden
bilgi Macarların Hazar yakınlarındaki yerleri
ni işgal ettiklerini vurgular. Her ne kadar bu
açıklama coğrafi değilse de, açıkca gösteriyor
ki Macarların yurdu Hazar Hanlığı sınırları
içinde değildi. Daha da net söylemek gere
kirse, Macar geleneğinde Hazar otoritesinin
hiç bir izi yoktur. Vurgulanan şey tam bir
bağımsızlıktı.
YENİ TÜRKİYE 66/2015
324
İkili yönetim hikayesi Hazar-Macar
ilişkisi hikayesi içindedir. Bilimsel literatür
esas olarak, aynı ikili yönetim Macarlarda,
Levedi ve Etelköz’ün Macarlarda var olduğu
üzerinde hem fikirdir ve aynı ikili yönetim
Hazarların Macarlar üzerindeki otoritesini
gösterir. Burda bu varsayımı reddetme şansı
na sahip değiliz ama gerçekleri de belirtmek
te yarar var. Öncelikle yukarıda belirttiğimiz
gibi, Macar bağlılığını esas alabilecek herhan
gi bir bilgi yok. İkinci olarak, tâbi -bağımlıbir grubun Hazarlar tarfından verilen bağım
sız sacral bir lidere sahip olduğu iddiasının
desteklemek oldukça güç.
Hazar Hanlığı’nın ve Macarların ilişki
si Levedi Dönemi’nde hiç de gergin değildi.
DAI’ya ve İslam kaynaklarına dayanarak bu
ilişkide, Hazar ve Peçenek ilişkisinde olduğu
gibi, sürekli gerginliğin olduğunu varsaymak
için hiç bir neden yoktur. Bununla birlikte,
durum Levedi Hanedanı’nın tahtını Almuş
ailesine teklifinden sonra değişti. Yeni yöneti
ci aile -bozkıra göre “el”- kendisine yeni
hedefler belirledi. Gelecekte dış politikada
önemli bir güç olmak istedi. Bununla birlikte
bu teşebbüs Hazar Kağanlığı’n ile olan ilişki
de değişikliklere neden oldu ki son bölümde
bu konu üzerinde duracağız.
Macar-Peçenek İlişkisi
İki halkın en geniş ve tam resmi
DAI’da zikredilen “çok defa” ifadesinden
anlaşılabilir. Var olan bilgiyi analiz ederken,
dikkat etmeliyiz ki -daha önce belirtildiği
gibi- eserin döneminde Bizans için stepte en
büyük tehlike Peçeneklerdi. Peçenekler
Tuna’dan Hazarların topraklarına kadar çok
geniş bir alana (Karadeniz’in kuzey bölgesi)
hükmettiler. Peçeneklerin bu güçlü rolü
imparatorun çalışmasının ortaya çıkışını etki
lemiş olmalı.
DAI’ya göre, Peçenekler Macarların
tarihini ilk Levedia’da sonra Etelköz’de belir
ledi. Her iki durumda Macarlar Peçeneklerin
zaferinden sonra yurtlarını terketmek zorun
da kalmışlardır. İlk yenilgiden sonra Hazar
havzasına gittiler. Yukarıda bahsedildiği gibi,
Oğuz ve Hazarlar İdil ve Ural arasındaki böl
gede Peçenekleri mağlub ettiler.
DAI’ya göre, bu yenilgiden sonra Peçe
nekler yeni bir yurt bulmak zorunda kaldılar
ve Macarların topraklarına ulaştılar ve onları
yenilgiye uğrattı. Bütün bu mücadeleler
Levedia’da yer aldı ve onların sonucu olarak
Levedi hanedanı yerini Almuş hanedanına
teklif etti. Almuş Hanedanının yaptıkları yeni
yerleri Etleköz’le sınırlı idi. Constantinus
Macarların tekrar burda Peçenekler tarafın
dan yenilgiye uğratıldığını yazar. Bu, Macar
ları yeni bir yurt aramaya sevk etti ve onlar da
Hazar havzasını buldu. Bu olaylarla bağlantı
lı olarak, bazı durumları tesbit etmekte yarar
var.
Macarların Hazar havzasına gidişlerin
den önce uzak diyarlara başarılı seferler
düzenlemeleri onların askeri gücünü yansıtır.
Düzenli saldırılar zinciri Macar aileleri ve
bütün halkı Etyelköz’den çıktıktan sonra da
devam etti; hatta sonraki dönemde Macarlar
(14)Vásáry, I.: A régi Belsö-Ázsia története, Szeged, 1993, s. 64.
Peçenekleri ve Macarları birlikte zikre
den tek Latince kaynak 908’de Regino Pnu
mi Abbot (892-899) tarafından yazılan Chro
nicon’dur. Bu çalışmada, yazar 906’a kadar
olan tarihi yazdı. Kabul edilir ki yazar, sözlü
kaynaklara dayanarak, Charlemagne’den
sonraki olayları kaydetmiştir. Üç tarihin (889,
894 ve 901) yazarın Macarların ve Charle
magne’nin önemli işler yaptıkları hakkındaki
ifadesi ile bağlantısı vardır. Yazar çok sık,
hatta kendi dönemini açıklarken bile, klasik
lerden alıntılar yapmıştır. Üstü örtülü ve ince
fikirlerden de anlaşılabileceği gibi, yazar çok
okuyan bir kişi idi. Eser bir tür kronik olsa
da, bir tarihte olduğu belirtilen olaylar her
zaman o tarihte olmamıştır. Macarlarla bağ
lantılı olarak, yazar “889’da bir hayvandan
daha acımasız bu ulus İskitlerin toprakların
dan geldi çünkü ordan kendilerinde sayıca ve
cesaret açısından daha üstün olan Peçenekler
tararından sürülmüşlerdi” der. Bu Macarların
yurtlarını terk etmelerinin tek sebebi değildi.
O topraklar nüfus açısından çok kalabalıktı
ve herkese yetecek kadar büyük değildi.
Regino eserini 910’lu yıllarda yazdı. O 889’da
Macarların kuzey İtalya’ya bir sefer düzenle
diklerinden, inanılmaz bir yıkıma sebep
olduklarından ve kendilerine mukavemet
eden herkesi ve birçok baş piskoposu ve
dükü öldürdüklerinden bahseder. Abbot
hakkında duyulan bütün bu bilgiler ile yaza
rın Macarları 889’da sadece tehlikeli değil
aynı zamanda hayvanlar gibi yaşayan acıma
sız insanlar olarak tanımlaması arasında bir
bağlantı vardır. Yazar bu ifadeleri boşuna
kullanmaz. Okuyucularını doğudan gelen bu
insanların Hıristiyan dünyasına en acımasız
şekilde saldırıp sadece kasabada yaşayanları
değil ayrıca tanrıya hizmet edenleri de öldür
düklerine inandırmak ister. Ayrıca yazar daha
önce mağlub edildikleri için onları bir kez
daha yenmenin mümkün olduğunu ileri
sürer.
Macarlardan daha cesaretli olan pagan
Peçenekler buna bir örnektir. Bu nedenle
Regino’nun kroniği, Peçeneklerin Macarları
Hazar havzasına göçe zorladıklarını iddia
eden teze delil olarak kabul edilemez. Regi
no’nun tezi Peçeneklerin varlığını bilmesi ve
bu gerçeği ifade etmesi açısından ilginçtir.
Diğer hiç bir kaynak Peçeneklerden bahset
mez. Bütün bu bilgileri şüpheli kılan da bu.
Avrupa ile Bizans arasında güçlü bir aktif bağ
olduğunu biliyoruz. Fulda’nın kroniği İmpa
rator Leo’nun Lazarius’u Regensburg’a gön
dermesi ile gerçekleşen resmi bir ziyaretten
bahseder. Muhtemelen Bulgar ve Macar
savaşları hakkında bilgiler veren Lazarius’tu.
Yine muhtemeldir ki, Regino kendisine bazı
insanların Macarların komşusu olduklarını ve
belki de onların Macarları yenmek için yar
325
YENİ TÜRKİYE 66/2015
hemen hemen her sene savaştılar. Varlıklarını
tehdit eden bir saldırıyı geri püskürtemeyen
bir halkın müteakip yıllarda uzak topraklara
seferler düzenlemesini düşünmek güçtür.
Hatta farz edebiliriz ki, ordunun kendisi
ülkenin dışında idi ve saldırıya maruz kalan
ordu değil halktı. Saldırıyı öğrendikten son
ra, ordu memleketteki insanlarına ülkeden
ayrılmalarını ve Karpatlara geçmelerini
emretti. Ulusların güçlerini domino taşlarının
hareketi ile karşılaştırmak oldukça yaygın ve
çarpıcı gözükür ama bununla gündelik yaşa
mın gerçeğini göz ardı edebiliriz. Eğer daha
önceki dönemlerdeki step halklarını inceler
sek, yerleşim ve otlağın orda yaşayan insanlar
için ne kadar önemli olduğunu görürüz.
Muhtemelen onlar topraklarını ve nerde ne
zaman hayvanları için iyi yerler bulabilecekle
rini çok iyi biliyorlardı. Kısaca, çevrelerine
alışıktılar ve onu her ne pahasına olursa olsun
korumaya hazır idiler. Belki bir saldırı duru
munda Macar ordusunun topraklarını geri
almayı denediğini ileri sürmek abartılı olma
yacaktır. Bu savaşların kanlı olduğu Macar
fethi kadar gerçekti. Ayrıca 899’da bile
Macarların Arnulf ile ittifak halinde başarılı
bir sefere katıldıkları bilinmektedir. O
dönemlerin gelecekteki halini düşünürsek,
Arpadların devam ettiğini ve Hazar havzasın
da önemli bir güç haline geldiğini söyleyebili
riz.
dımcı olabileceklerin söyleyen bir şahidin
anlattıklarını kaydetmiştir. Bu nedenle Regi
no Macar-Peçenek savaşının varlığını doğru
layamaz. Gerçekte Bizans delegesi Macarla
rın daha önceki yenilgisini kastetmiştir. Mağ
lubiyetten sonra Macarlar yurtlarını terket
mek zorunda kaldılar ama yurtları Etelköz
değil DAI’de 38. ve 37. bölümlerin başında
zikredilen Levedia idi. Geri kalan eserler
Macarların Etelköz’den Peçenekler tarafın
dan sürüldüğnü yazan Constantinus’un ese
rinden ibarettir. İmparatorun eserinde Macar
fethinin olaylarını anlatan iki bölüm vardır.
YENİ TÜRKİYE 66/2015
326
DAI’nın 38/5560 bölümüne göre,
Macarlar kaçmaya zorlandılar ve prens Arpad
kaçanlarla birlikte idi. Macarlar yerleşebile
cekleri yeni bir yer arıyorlardı. Onu buldular
ama onun için savaşmak zorunda kaldılar.
Olayların geniş bir taslağını verecek olursak:
uygun bir ülke olan Büyük Moravya’nın
bulunması, savaşlar zafer, orda yaşayanların
sürülmesi ve yerleşim. Mantıken bu bilgilerin
Macar kaynaklarından geldiğini düşünebiliriz
ama buna dair hiç bir işaret yok. Eğer bir
Macar kaynağı açıkca Macar liderin ulusunu
bir saldırıdan koruyamadığını söylese idi çok
ilginç olurdu. Biz Macarlarla ilgili bölümün
bazı Macar kaynaklarına dayandığını var say
sak ve onlardan biri böyle bir şeyi açıkca ifa
de etse bile bu yine inanılması zor bir ifade.
Benim subjektif tezim dışında, Constanti
nus’un Büyük Moravya’yı zikrediyor olması
DAI’nin Macar kaynaklarına dayandığı tezini
çürütür. Yazar geniş bir tarih bilgisine sahip
olsa gerek. Yeni ülkenin insanları ile karşılaş
tıkları zaman, Macarlar muhtemelen o ülke
nin Büyük Moravya’yı olduğunu bilmiyorlar
dı. Ülkenin ismini bilen yazarın kendisi idi.
Hikayeyi Arpad’ın ismi üzerine kurmak man
tıklı çünkü yazar hikayeyi Arpad prens seçil
meden hemen önce anlatır.
DAI’nin 40/13-22. bölümü Macar fet
hi olaylarını tarihi bir çerçevede temsil eden
iyi toparlanmış bir hikayedir. Bulgar Hanı
Simeon ve Bizans imparatorunun uzlaşması
ile ilgili yorum ancak bir kronik yazarından
gelebilir. Peçeneklere teklif edildiği öne sürü
len ittifak ile ilgili bilgi Macar kaynaklarından
elde edilmiş olamaz, çünkü (kendisine karşı
ittifak oluşturulan taraf) genellikle olaydan
habersizdir. Öyle sanıyorum ki ittifakla ilgili
bilgi yazarın verilen parçaları bir araya getire
rek ortaya çıkardığı bilimsel bir sonuç. Yazar
(ne bir Macar ne de bir Peçenek kaynağına
dayanmaksızın) döneminde, 10. yüzyıyılın ilk
yarısında, Peçeneklerin Türklerin eski yurtla
rında bulunabileceğini ve sürekli savaş halin
de olduklarını -ve daha da önemlisi- savaşa
davet edilebileceklerini biliyordu. Ayrıca
yazar Bulgar İmparatoru Simeon’un Macar
lardan daha önce maruz kaldığı acılar için
intikam almaya teşebbüs ettiğini biliyordu.
Simeon çok küçük bir zaferle cevap
vermeyi başardı. Bununla birlikte bu zafer
ciddi bir sonuç getirmedi çünkü eğer getirse
idi Constantinus kesinlikle savaşın ayrıntılı
bir açıklamasını verecekti ve Macarların
yenilgiden sonra yurtlarını terketmek zorun
da kaldıklarından bahsedecekti. Bahsi geçen
bölümlerle sınırlı kalan açıklamalara göre,
onların kökeni ne Macar ne de Peçenek kay
naklarından gelir. Bölümlerin stili kronikle
rinkini hatırlatır. Kitabın yazarı ya da editörü
10. yüzyılın ortasında Peçeneklerin daha
önce Macarların yaşamış olduğu bölgede
yaşadığını iyi biliyordu.
10. yüzyıldaki güç politikaları açıkca
Peçeneklerin stepteki askeri avantajını göste
rir. DAI’nın büyük bir bölümü Peçeneklerin
nasıl Bizans sınırlarını korumak için kullanı
labileceği hakkındadır. Peçenekler sadece
Dinyeper’i kontrol etmede değil, ayrıca Bul
garlar, Ruslar ve Kerçliler ve doğal olarak
Macarlara karşı savaşlarda paralı asker olarak
kullanılabilirlerdi. Eserin bütünü esasen
Bizans’a faydalı olmak için yazıldı: amacı
sonraki imparatorlar için yol göstermekti.
Constantinus kronikleri çok iyi biliyor
du ve onlarla ilgili bilgisini eserinde gerçek
politik durumu açıklarken kullandı. Ayrıca
biliyordu ki, onun döneminde Macarların
DAI’nin 40/13-22. bölümleri o günkü
durumun ve olayların ayrıntılı bir açıklaması
nı verir, ama -kanımca-bütün eser İmparato
run bazı şeyleri birleştirmesi ile ortaya çık
mıştır. Eserin ögeleri önceden verilmişti,
sadece onların bir araya getirilmesi gerekiyor
du. Çağdaş kronikler Bulgar-Bizans savaşı
hakkında ayrıntılı bir bilgi verdi. İmparato
run kesin olarak bildiği tek şey Macar fethi
nin (yurt değişimi) 890’lı yıllarda olduğu idi.
Peçeneklerin Etelköz’de ortaya çıkışları yine
aynı zamanda oldu. Bulgarlar Macarlar tara
fından mağlub edildiği için, daha sonra Sime
on onlardan intikam almak için bir sefer
düzenlemiş ve Macarları yenmiştir. Bunların
hepsi 40. bölümde yer alır.
Kabarlar ve Macarlar
Kabarların Hazar Kağanlığından ayrıl
ması ve Macarlara katılması Macarların
Hazar havzasına gelmelerinden önceki tarih
lerinde çok önemli olaylardı. Constanti
nus’un bu olaya bütün bir bölümü ayırması
bu olayın önemini gösterir. Salzburg yıllığı
DAI’nin içeriğini doğrular niteliktedir. Yıllı
ğın bir versiyonu Kabarları, 881’deki Macar
saldırısından sonra (ki muhtemelen Morva
larla ittifaken düzenlenmişti) ki dönemler
den bahsederken, zikreder. Bizans kaynakla
rındaki şekli ile aynı tellaffuz edilir.
DAI’nın “Kabarlar Hazar soyundan
gelir” ifadesi belki Kabarların etnik konumu
na değil ama onların Hazar İmparatorlu
ğu’nun yönetimi altında olduğuna fakat daha
sonra onlardan ayrıldığına delalet eder. “Bu
Türklere Hazarların dilleri öğretildi” ifadesi
ise etnik anlamda Kabarların kim olduğu
konusunda yardımcı olmaz çünkü Kabarlar
zaten Hazar dilini konuşabilen insanlardı.
Ayrılmanın sebeplerini açıklamak önemli
ama elimizdeki kaynakları düşünürsek, sonu
cun ne olduğunu ve asilerin ayrılmasının ve
onların başkaları tarafından kabulünün
sonuçlarını incelemek daha yararlı olabilir.
Stepteki güç politikasını düşünürsek,
Kabarların Macarlara katılımı güç paylaşı
mında yeni bir durum ortaya çıkardı. Kabar
lar Hazarlara karşı isyan ettiler ama isyan
bastırıldı ve kaçmak zorunda kaldılar. Bu
olay yüzünden kağanlık çok ciddi nüfus kay
bına uğradı ve Kağanlığ’ın güç anlayışı kaybı
kabullenemezdi. Ayrıldıkları zaman Kağanlı
ğ’ın askeri gücünü belirlemek oldukça güç
çünkü olayların kronolojisine yardımcı olabi
lecek tek kaynak Salzburg Kroniği’nde 881’e
referansta bulunan bilgidir. Constantinus’un
eserine dayanarak, gücü zayıf bir imparator
luğun böyle büyük bir isyanı bastıramayacağı
sonucunu çıkarabiliriz. Aşağıdaki olay isyanın
büyüklüğünü gösterir. Onların Macar kabile
si tarafında asimilasyonuna rağmen, kaçan
asiler kendilerine ayrı bir kabile kurdular ve
kendi liderlerini seçtiler.
327
YENİ TÜRKİYE 66/2015
eski yurdu (Hazar havzası dışında) Peçenek
lerin yeni yurdu idi. Bu iki ulusun savaşının
sonucunda yurtlarını değiştirdiğini ileri sür
mek matıklı bir sonuç gibi göründü. Levedia
ve Etelköz’ün değişmesi Peçenek ve Macar
lar arasındaki gerçek savaşların sonucu idi.
İmparator Macarların Hazar havzasını fethi
nin başka bir şekilde olacağını düşünemedi,
Macarları ordan tekrar Peçeneklerin sürdü
ğünü düşündü.