magazine
Transkript
magazine
Sayı 2 Sonbahar / Kış 2015-16 magazine magazine VAKKO’DA SONBAHAR IŞILTISI Herakleitos’un da belirttiği gibi değişim dışında her şey büyük bir ivmeyle değişime uğruyor. Özellikle de kültür, sanat ve moda bu değişimin tam odak noktasında yer alıyor. Vakko, moda dünyasındaki değişimi büyük bir heyecanla karşılıyor ve elinizde tuttuğunuz bu dergi, sezonun bütün ışıltısını sizlerle paylaşıyor. Vakko, sezonu sonbahar renkleriyle karşılıyor. Vakko Kadını, farklı kültürlerin ve özgür bir ruhun izlerini taşırken, aynı zamanda da güçlü, zarif ve sofistike şıklığıyla her zaman fark edilebilir bir niteliğe sahip oluyor. Vakko Erkeği de ilhamını modanın temel taşlarından alıyor ve bu çizgileri de çağdaş moda anlayışıyla bir araya getiriyor. 1 Vakko Eşarp, her sezon olduğu gibi birbirinden farklı renkleri ve desenleriyle bambaşka hikayeler anlatmaya hazırlanıyor. Geometrik desenler ve farklı renk kombinasyonlarıyla Vakko Eşarp, Türk kadınının vazgeçilmezi olmaya devam ediyor. Bu hikayelere Vakko Monogram’ın vazgeçilmez modelleri eşlik ediyor. Vakko, kurulduğu günden bu yana sanata verdiği önemi hayatın her alanında vurguluyor. Dergimizin kültür sanat içerikli kısımları da bu anlayışın daha da güçlendiğinin altını çiziyor. Burhan Doğançay ve birçok önemli sanatçının ölümsüz eserlerini Vakko imzasıyla buluşturan Vakko Çağdaş Türk Ressamları Koleksiyonu, Vakko’nun sanata olan hassasiyetinin altını çiziyor. Sonbahar ışıltısı yepyeni başlangıçları beraberinde getiriyor. Herkes için yeni ve heyecan verici ilhamlarla dolu bir Sonbahar-Kış sezonu olması dileklerimizle… 2 İÇİNDEKİLER 4 New & Now Vakko dünyasından en yeni haberler 106 Vakko Wedding Sezonun gelinlik trendleri 154 Tea 26 Vakko Eşarp 116 Christofle 32 Modern Ayrıcalık, Bohem Estetik 118 Man Tailoring Kendini Özel Hissetmek İsteyenler İçin 156 Röportaj Stephane Besson Görkemli Kış Vakko Sonbahar/Kış 2015-16 Koleksiyonu 58 Vakko Shoes & Bags Şıklığın Tanımı 68 Röportaj Brian Atwood 70 Röportaj Mary Katrantzou 72 Vakko Woman Şık, Zarif, Sofistike 98 Vakko Couture Dönemsel esintiler ve vintage ruhu Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi İşletmeleri’ni Temsilen İmtiyaz Sahibi Bülent Ahmet Turan Yönetim Yeri VAKKO HOLDİNG Altunizade Mahallesi Kuşbakışı Caddesi No: 35, Üsküdar/İstanbul 216 554 07 00 122 Vakko Man Yeni Bir Stil 144 Stil İkonu Tarih Öncesinden Gelen Büyülü İçecek 158 Vakko Kültür & Sanat 160 Burhan Doğançay Black T 162 Barbaros Altuğ Bir stil ikonu olarak Sean Connery Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’nde bir gün... 146 Seyahat 164 Alex Prager Edinburgh 150 Röportaj Santoni 152 Vakko Chocolate Kış Çikolataları Los Angeles’ta yaşayan Alex Prager, fotoğraflarında 50’ler Hollywood’undan fırlama sahneler kurguluyor. 168 Vakko Esmod 172 V2K designers Yeni sezonda öne çıkan markalar Yapım-Yayın VAKKO YAYINLARI Yayın Türü Ulusal - Süreli Sorumlu Müdür Filiz Sezer Sayı 2 / Ekim 2015 Katkıda Bulunanlar Elif Bayoğlu, Emre Güven, Serkan Emiroğlu Barış Fert, Hikmet Güler Basım Yeri Promat Basım Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş. Orhangazi Mahallesi, 1673. Sokak No:34 34517 Esenyurt-İstanbul Tel:0212 622 63 63, İ[email protected] www.promat.com.tr 3 New & Now EYEWEAR Sonbahar-Kış 2015-16 güneş gözlüğü koleksiyonları, modern tasarım algısını feminen trendlerle harmanlıyor. 70’lerin retro havası bohem esintilerle bir araya geliyor ve özel modeller farklı bir şıklık algısı sunuyor. Her ne kadar güneş yavaş yavaş yerini bulutlara bırakıyor olsa da Sonbahar-Kış sezonu için tasarlanan güneş gözlükleri vazgeçilmezler arasında. 4 Vakko Karamellİ Tuzlu Badem Çİkolata Seçkin kakaoların yoğunluğunu çeşitli aromalarla bir araya getiren Vakko Chocolate, Karamelli Tuzlu Badem Çikolata ile baş döndürüyor. Gevrek ve bütün badem, akışkan karamelle buluşuyor; sütlü Vakko Chocolate ile mükemmel bir uyum yakalıyor. New & Now Vakko EşarP’a Swarovski dokunuşu Kusursuzluğun ve asaletin simgesi olan Vakko Eşarp, 75 senedir farklı renk, desen ve modelle birçok hikaye anlatıyor. Türk kadınının vazgeçilmez aksesuarı Vakko Eşarp, Sonbahar-Kış 2015-16 sezonunda moda ve sanatı harmanlayarak Swarovski ile bir araya geliyor. Swarovski Kristal Taşlı Vakko Eşarplar, 8 ayrı desen seçeneği ile tasarlandı. 5 Mücevher zarafetİ Vakko’da Vakko, bu sezon zamansız ve sofistike koleksiyonlarını birbirinden özel mücevherlerle tamamlıyor. Büyüleyici niteliğiyle kadınların vazgeçilmezleri arasında yer alan mücevher, özel hikayelerle birlikte Vakko Kadını ile buluşuyor. Uğur getirdiğine inanılan aytaşı, büyüleyici pırlanta ve dünyanın en sert mücevher taşı olan elmas, Vakko Kadını’na sınırsız bir zarafet sunuyor. New & Now Holbein & Lotto Desenlerİ Çağlar boyunca Doğu ve Batı dünyasının kesişmesi sanatsal açıdan büyük bir zenginlik yaratmıştır. Bu iki kültürün bir araya gelmesi de her daim tarihe damga vurmuştur. Vakko Sonbahar-Kış 2015-16 koleksiyonu da bu sezon ilham noktasını bu sentezden alıyor ve Holbein & Lotto’nun Rönesans döneminde yaptıkları tablolarda kullandıkları Osmanlı halı desenlerini yastıklarla bir araya getiriyor. 6 Mİnİcİk Pidipidi, 0-3 yaş arası çocuklara özel el yapımı pidipidi-mocs’lar tasarlıyor. Pidipidi’ler Vakko Zorlu, Akasya ve Suadiye’de satışta. Bu sezon birbirinden şık ufaklıklar görmeye hazır olmak lazım. New & Now Anya Hindmarch Stickers Anya Hindmarch, sticker’larıyla bu sezon trafik temasını ilham noktası olarak kabul ediyor. Çantalarında ve sticker’larında trafik levhalarını baz alan tasarımcı, moda dünyasına fazlasıyla ironik bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Hindmarch, artık bir kült haline gelen gülen suratlarını tasarımlarına entegre etmeyi de ihmal etmiyor. 7 Sneaker Vibes Son yıllarda sneaker’lar, sokak modasının başrolünde. Farklı renk kombinasyonlarıyla geniş bir seçenek skalası sunan sneaker’lar, şimdilerde şık kombinlerin de tamamlayıcısı konumunda. Birçok ortama uyum sağlayabilen sneaker’lar, metropol hayatının vazgeçilmezi olmaya devam edecek. 8 9 10 KIŞ ESİNTİSİ Bu kış Vakko Kadını eklektik bir tarz içinde özgün, sıradışı ve hayli özgür bir ruha sahip; şıklıkta sadece kendisiyle yarışıyor... Ve her zamanki gibi güçlü, zarif, sofistike duruşuyla modanın öncüsü... 11 1. BOHO CHIC Şehir giyimi Bohem bir silüet benimsiyor. Biraz gizemli, biraz eklektik ve hayli entellektüel... Bu kış Vakko Kadın Koleksiyonu farklı kültürlerin ve özgür bir ruhun etkisinde... Rahat hatlar, ekoseler, kadifeler, kürk detaylar, brokarlar ve patchwork’ler ile göz alıcı detaylar... Bol ve kısa pantolonlar, erkeksi ceketler, oversize triko ve yelekler, uzun etekler kadın silüetini seksilikten öte entellektüel bir ruha büründürüyor. Kürklü botlar, orta topuk bantlı süet ayakkabılar, renkli bağcıklı loafer’lar ve patchwork çantalar ise bu görünüme enerji katıyor. 2. AUTUMN LEAVES Vakko Kadını, Autumn Leaves’te sonbahar tonlarına bürünüyor... Vakko, bu sezon doğanın yansımalarını benzersiz tasarımlarla bir araya getiriyor. 12 DEEP FOREST Neftileri, kızılları, tabaları, kahveleri ve bordoları kucaklayan ormanlar, derin bir renk ahengini modaya taşıyor. Yapraklar, ağaçlar, çam ormanları emprimelere, palto astarlarına, ipeklere ve trikolara ilham kaynağı oluyor. 13 FOGGY MOUNTAINS Buz mavisi, indigo ve acı kahve tonlarının hakimiyetinin hissedildiği bir tarz. Tüm gri tonlarının pantolonlara, ceketlere, kuplu elbiselere ve trikolara ahenkle yansıması kimi zaman da kırmızılı ekoseler, renkli çizgiler ve farklı jakarlarla buluşması estetik bir algı yaratıyor. 14 HAZY LAKES Uçuk yeşil petrol ve buz tonlarının hakim olduğu buğulu bir göl manzarasının adeta tasarımlara yansıması... Tüm bu serin su renklerinin elbiselere, paltolara, ipek gömleklere ve örmelere yansıması ferahlatıcı bir etki yaratıyor. SNOW TOPS Kışın aykırı rengi olan beyaz, siyahla olan bütünlüğünü sürdürürken solo olarak da gücünü gösteriyor. Kış beyazı, karanlık kış günlerini aydınlatıyor... Özellikle pantolonlarda ve dış giyimde, trikolarda ve gömleklerde olduğu kadar iddialı. 15 16 WINTER SUN Kış güneşi serin sarılar, somonlar, oranjlarla sisli doğayı ve puslu şehir silüetini canlandırmayı başarıyor. Sis perdesini aralayan kış güneşi, grilere, kahvelere, siyah ve laciverte sıcak renklerle enerji veriyor. 17 3. COOL NIGHTS Gündüzden geceye geçerken siyahın vazgeçilmez gücü, taşlar, danteller, kadifeler ve satenlerle pekişiyor. Mücevher renkleri safir, yakut, zümrüt; geometrik dekolteli saten ve kadife elbiselerde hayat buluyor. Uzun kabarık etekler, ipek gömlek ve kaşmir trikolarla gece şıklığına farklı bir alternatif getiriyor. Seksi topuklu süet ve saten ayakkabılar, espirili clutch’lar, bu şık silüete adeta göz kırpıyor. Sonbahar Şıklığı 18 Vakko Monogram Sonbahar/ Kış 2015-16’nın ana temasını oluşturan indigo, vizon, koyu bordo, koyu yeşil ve siyah tonları bu sezona da damgasını vuruyor. Bu yıl hayatımıza tekrar giren büzgülü çantalar, farklı renk çeşitleri ve aksesuarlarla dikkat çekiyor. 19 20 21 22 23 24 25 GÖRKEMLİ 26 KIŞ Vakko Eşarp, bu sezon da renkleri ve desenleriyle hikayeler anlatıyor. Geometriden fazlasıyla ilham alan Vakko Eşarp, kış modasını ısıtmaya hazırlanıyor. Bohem evrenlerin görkemini yansıtan püsküller, gül motifleri ve exclusive eşarp desenleri, 70’lerdeki moda dinamikleriyle harmanlanıyor ve kış mevsimine hayat veriyor. 27 Vakko Eşarp 28 29 30 31 32 Modern Ayrıcalık, Bohem Estetik... Moda denince aklınıza ‘‘National Lampoon’s Animal House’’ veya ‘‘Dirty Harry’’ gibi filmler geliyorsa ve bu filmleri oluşturan sinematografik karelerin içinde barındırdığı moda anlayışı sizi fazlasıyla heyecanlandırıyorsa bu sezon Vakko Erkek koleksiyonuna muhakkak göz atın. 70’lerin unutulmaz çizgilerini çağdaş bir anlayışla yorumlayan Vakko Erkek 2015-16 Sonbahar– Kış Koleksiyonu, pilili bol pantolonlar, oversize paltolar, devasa kareli kumaşlar ve emprime gömleklerden oluşan sofistike tasarımlarla erkek modasını şekillendirmeye devam ediyor. Vakko Kadın 2015-16 Sonbahar-Kış Koleksiyonu ise Vakko Kadını’na güçlü, zarif ve sofistike bir şıklık sunuyor. Koleksiyon, Vakko Kadını’na sonbaharın bütün renklerini keşfetme fırsatı verdiği gibi onu gizemli, özgün, sıradışı ve özgür bir ruha büründürüyor. 33 34 35 36 37 38 39 41 44 45 46 47 48 49 50 51 54 55 56 Şıklığın 58 Tanımı Kürklü botlar, orta topuk bantlı süet ayakkabılar, renkli bağcıklı loafer’lar ve patchwork çantalar Vakko Kadını’nı entellektüel bir karaktere büründürüyor. Kışkırtıcı topuklu süet ve saten ayakkabılar, esprili clutch’larla harmanlanıyor ve rahat bir şıklığın tanımı yeniden yapılıyor. Bu sezon da her sezon olduğu gibi dünyanın önemli tasarımcılarının çanta ve ayakkabı tasarımları Vakko Shoes & Bags Koleksiyonu’nda buluşuyor. Çanta ANYA HINDMARCH Ayakkabı ELIE SAAB Ayakkabı BRIAN ATWOOD - Çanta ANYA HINDMARCH - Eldiven VAKKO Ayakkabı FRATELLI BORGIOLI 62 Ayakkabı (üstte) CASADEI - Çanta (üstte) SERAPIAN Ayakkabı (altta) FRATELLI BORGIOLI 63 Çanta ANYA HINDMARCH - Ayakkabı WALTER STEIGER - Eldiven VAKKO 64 Ayakkabı O JOUR - Çanta ELIE SAAB 65 Çanta SERAPIAN 66 Ayakkabı MONIQUE LHUILLIER 67 Röportaj 68 Röportaj Brian Atwood Brian Atwood hayatı boyunca tutkularının peşinden giden bir ayakkabı tasarımcısı... Atwood ile tutku kavramından ayakkabı tasarımcılığına uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik. 69 Versace’de hazır giyim tasarlarken, ayakkabı tasarımcılığına geçtiğinizi biliyoruz. O değişimi ve geçişi nasıl anımsıyorsunuz? Her zaman ayakkabılara büyük bir tutkuyla yaklaşıyordum, fakat o dönemlerde bunun henüz farkında değildim. Donatella Versace ile Womens Versus RTW Line’ı tasarlarken, Gianni Versace Paris’teki Haute Couture show için ayakkabı tasarlamamı istedi ve süreç başlamış oldu. Ayakkabı tasarlamak hep aklınızda olan bir şey miydi? Önceden modeldiniz. Sizce bu durum moda endüstrisinde daha başarılı olmanızı sağladı mı? Önceden gezmek, dünyayı görmek ve çalışmayı istediğim tasarımcılar ile tanışmak için modellik yapıyordum. Tabii ki modellik kariyeri bana bu sektörde birçok kapı açtı. Kate Middleton diyebilirim. Sonbahar-Kış 2015-16 koleksiyonu için bize neler söyleyebilirsiniz? Neden ayakkabıların kadınların en yakın arkadaşı olduğunu düşünüyorsunuz? Bu koleksiyonun yaratılma sürecinde İstanbul’dan fazlasıyla etkilendim. Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı ve deniz bana oldukça ilham verdi. Ayakkabıların, kadınlar üzerinde sihirli bir güce sahip olduğunu düşünüyorum. Son olarak, sizce bir kadın bu koleksiyonun hangi parçasına muhakkak sahip olmalı? Brian Atwood ayakkabılarını farklı kılan nedir? Kendilerini özel hissetmek için kesinlikle Magda Tuxedo Pump ve Fm Pump’a sahip olmalılar. Doğrusunu söylemek gerekirse her zaman, ayakkabı kavramının erkek ve kadın üzerinde önemli bir etkisi olduğunu düşünmüşümdür. Bu gücün farkında olduğum için de ayakkabı tasarlamayı içten içe düşünüyordum. Tasarımlarımın hayranlık uyandırdığını düşünüyorum. Brian Atwood’u Versace’de 9 sene geçirdikten sonra kurdunuz. Versace’deki tecrübelerinizi kendi markanıza nasıl yansıtabildiniz? Plonge napa derisi, egzotik deriler ve süet. Versace, gidebileceğim en iyi okuldu. Çok fazla şey öğrendim ve Gianni ve Donatella’ya bu kadar yakın çalışmak çok zor elde edilen bir tecrübe. Versace sayesinde inandıklarımdan asla taviz vermemeyi öğrendim. Hangi ünlüyü kendi tasarımlarınızı giyerken görmek isterdiniz? Çalışmayı en çok sevdiğiniz materyaller hangileri ? Topuklu ayakkabı tasarımcısı olarak, düz ayakkabılar hakkındaki fikirleriniz nedir ? Düz ayakkabılara bayılıyorum! Bence kadınları oldukça şık gösteriyor. Röportaj Mary Katrantzou Tasarımlarında, özgün ve yenilikçi hamleleri ve etnik öğeleri birleştiren Mary Katrantzou ile üretim sürecinden mimariye, Central Saint Martins’ten üç boyutlu tasarım algısına uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 70 Londra’da Central Saint Martins’de ev mobilyaları için dokumacılık bölümünü bırakmadan önce Rhode Island School of Design’da mimar olarak eğitim aldın. Seni modaya dönmeye teşvik eden nedir? Kreatif bir çevreden geliyorum. Annem iç mimar ve Central Saint Martins mezunu. Büyükannem de seramikçi; hatta Atina’da kendi işini kuran ilk kadın. Sahiden Rhode Island School of Design’daki yaratıcılığa tutuldum ve orada mimari öğrenerek iki mutlu yıl geçirdim. Ama her zaman Central Saint Martins’de öğrenim görmeyi hayal etmiştim, gerçi hedefim moda değildi ama karşıma çıkan fırsatı kaçıramazdım. Mezuniyetinden bir sene sonra 2009’da seninle aynı ismi taşıyan markanı kurdun. Bu hep istediğin bir şey miydi? CSM’de öğrenciyken nasıl bir kariyere yöneleceğimden emin değildim, moda master’ımı tamamladıktan sonra tekstil tasarımına başladım. Çevrem ilk şovunu ve ilk koleksiyonunu sunmak isteyen tutkulu öğrencilerle çevrilmişti. Sonra birden podyumda dijital baskı devrimi oldu. Dijital baskıyı ön plana çıkarmaya seni yönlendiren ne oldu? Dijital baskı ve hassas baskı mühendisliği, tasarım söz konusu olduğunda çok kuvvetli bir araç haline geliyor. Mezuniyet koleksiyonumda keşfettiğim ve daha sonra da RTW koleksiyonlarımın üretim sürecinde takip ettiğim bir şey var; o da silüeti geliştirmek. Bir silüeti düşünmek ve farklı öğeler olarak basmak yerine övmek ya da gizlemek istediğimiz kadınları, onun potansiyelini bedenin çevresinde mühendislikle baskı haline getirmek ve gözünün çevresini çizmek daha kolay bir yol olarak gözüktü. Bir görüntüyü iki boyutludan üç boyutlu gerçekliğe çevirebilirsiniz ve bu yakalanmış güzelliğin tasarıma yansımasıdır, bundan gerçekten etkileniyordum. Koleksiyonlarındaki özellik, yoğun olarak baskılar olsa bile, yine de güçlü bir form hissiyatı var. Sence bu mimarlık eğitimi almanla ilgili bir durum mu? Sonbahar Kış 2015-16 koleksiyonun zıtlıkların karışımı gibi. Bu koleksiyonu hangi kelimelerle tanımlarsın? Bence, tasarımcı olarak, tasarlarken formu dikkate almak çok normal, ben her zaman silüetle ve yeni şekiller denemekle ilgiliyimdir. Bu, bazen işe yarıyor bazen yaramıyor, hala düzeltmeye çalışıyoruz. Bence kendini başka yollar keşfetmek üzere serbest bırakmak çok önemli, bu endüstri çok hızlı gelişiyor, yaptığınız işi sürekli geliştirmeniz; onu heyecanlı kılmanız gerekiyor. Sonbahar Kış 2015-16 koleksiyonu ‘Kenophobia’, minimalizm ve ikisinin arasındaki alan olarak tanımlayabilirim. Bu koleksiyon iki zıt kutbu bizim seçtiğimiz renk, desen ve kumaşlarla anlatıyor. Peki, İlkbahar-Yaz 2011 koleksiyonundaki ‘lampshade’ adlı elbisen hakkında ne söyleyebilirsin? Tüm koleksiyonun senin iç mimarlık geçmişin üzerine şekillendirildiğini düşündürüyor. İlk üç boyutlu çalışmalarımı İlkbahar-Yaz 2011 koleksiyonu için gerçekleştirmiştim. Bu koleksiyonun üretim sürecinde 70’lerden günümüze kadar ulaşan fotoğraflardan ve Architectural Digest’in eski sayılarından ilham aldım. Gerçekten odayı yaşayan bir nesne haline getirmeyi düşünüyordum. Seyahat etmek, koleksiyonlarının büyük ilham kaynağı gibi duruyor. En çok nerelerden ilham alıyorsun? Seyahat etmeye bayılıyorum, gezdiğim yerler en çok ilhamımı aldığım yerler. Geçen sene İstanbul’da vakit geçirecek kadar şanslıydım, gerçi yeterli değildi. Daha fazla zamanım olduğunda tekrar gelmek istiyorum ki daha çok keşfedebileyim! Sonbahar kaçışın nedir ? Sonbaharda bir seyahate çıkmayı isterdim! Tek mola verebildiğim zaman, Noel dönemi ve Atina’ya, eve dönerken olan birkaç günlük zaman. 71 Ş z S ık arif 72 ofistike Sonbahar / Kış 2015-16 Koleksiyonu sonbaharın tüm renklerini içinde barındırıyor. Özel konseptler Vakko Kadını’na vazgeçilmez seçenekler sunuyor. 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 VA KKO Couture 99 Dönemsel esintilerin ve vintage ruhunun sokaklara yansıyacağı bir sezonda, neon, metalik ve ışıltılı kıyafetler de güneş gibi parlayarak ışık saçacak. Bohem ve romantİk dokunuşlar Vintage ruhU Badgley Mischka 100 Marchesa Alberta Ferretti Vakko Couture, başta 1970’lerin geri dönüşü ile sezonda baskın olarak hissedilen vintage ruhunu, romantik detaylar, simler, metalik ışıltılar, tüy detaylar ve retro kesimler ile ifade ediyor. Sezonun öne çıkan trendlerinden biri olan bohem ve romantik duruş, Vakko Couture markalarının da odak noktasında. Romantik demek, feminenlik demek; bohemlik ise özgürlükle eşdeğer. Dolayısıyla bu, kendini hür ruhlu ve dişi hisseden kadınların trendi. Uçuş uçuş tüller, metalik parıltılar, romantizmin olmazsa olmazı floral desenler, baskın olarak kullanılan danteller kendilerini en çok maksi boy elbiselerde gösteriyor. Sanatsal şıklık Kış mevsiminin vazgeçilmez kumaşları kadife ve brokar, bu sezonda 1970’li yılların sanata yakın duruşunu anlatmak üzere tam da yerinde kullanılıyor. Farklı modacıların kendi tasarım kodlarına göre yorumladıkları bu trend sayesinde tıpkı Alberta Ferretti’nin bu eserinde olduğu gibi sanat, giyilebilir bir forma dönüşüyor. Alberta Ferretti Elie Saab 50 MAVİNİN TONU Zac Posen 101 Cushnie Et Ochs Mavinin en derin, hatta yer yer yeşile çalan özgün tonları, bu sezon Herve Leger’den Zac Posen’e, vizyoner tasarımcıların elinde kendilerine bir yer açıyor. Koyu lacivert, pastel mavi ve gri-maviye kadar uzanan renk paleti, zihinlerde genelde yaz mevsimiyle özdeşleşmiş maviyi, getirip sonbahar-kış modasının merkezine yerleştiriyor. Herve Leger Kırmızının gücü Modern CindErella Georges Hobeika Jenny Packham 102 Elie Saab En enerjik, dramatik ve çekiciliği yüksek renk olan kırmızı, kiremitten ateş tonlarına, her haliyle karşımızda. Şöyle de söyleyebiliriz: Bir volkanik patlamada karşımıza kırmızının kaç tonu ve hali çıkarsa, işte o kadar çeşitte kırmızı ile alev alev görünüyor bu sezon. Monokrom Evrenler Onlar, gelmiş geçmiş tüm zamanların birbirlerine en çok yakışan, en zamansız çifti... Siyahbeyaz ikilisinden söz ediyoruz. Vakko Couture’de 2015 SonbaharKış markalarından Herve Leger, çizgiler, zebra deseni, dama formu gibi türlü grafik hallerde ve optik illüzyonlarla karşımıza çıkan bu ikiliyi, tasarımlarına dahil ediyor. Herve Leger Monique Lhuillier 2015 yılında aynı adlı filmi ile geri dönüş yapan Cinderella masalının dalga dalga yayılan etkisi, elbette moda dünyasında da görülebiliyor. Naif, oyuncu ve romantik Cinderella ruhunu markalar, mini elbiseler, balon etekler, nostaljik desenler ve pembe ile mavinin pastel tonları ile aktarmayı seçiyor. Cinderella 2015 yılında yaşasaydı ve stil sahibi, şık, trendleri yakından izleyen bir genç kadın olsaydı neler giyerdi, sorusunun yanıtını koleksiyonu oluşturan parçaların, özellikle de gece elbiselerinin arasında gezerken bulabiliyoruz. YeşİL Hakİmİyetİ Elie Saab 103 Jenny Packham Naeem Khan Bu sezonunun bir başka öne çıkan trendi olan doğaya ve natürelliğe dönüş, sadece yeşilin marsaladan koyu kahveye, orman tonlarından çam yeşiline uzanan tonlarında değil; couture tasarımların detaylarındaki yaprak formlu kesim ve desenlerde de kendini apaçık belli ediyor. Elie Saab’ın tepeden tırnağa yaprak detaylı gece elbisesi ile Naeem Khan’ın bu elbisenin alt kısmında şifon üzerine uyguladığı desenler ile tercih ettiği renk tonu, tam da bu trendin ifadesi. Hiçbir zaman ölmeyen, asla bizi terk etmeyen siyahın gücü ve görkemi ise yine en çok gece elbiseleri üzerinden podyuma hükmediyor. Metalik ışıltı trendini ise hem Elie Saab’ın hem de Jenny Packham’ın tasarımlarında detaylı bir şekilde görebiliyoruz. PASTEL TONLAR Adrianna Papell 104 Elie Saab Marchesa Bu sonbahar-kış sezonunda pembe, mavi, sarı ve kremin pastel tonları, kışın griliğini ve karamsarlığını kırıp yumuşatıyor. Sezon, kendi içinde fazlaca çeşitli ve hatta birbiriyle çelişiyormuş gibi görünen trendler barındırsa da aslında hepsi yer yer bir diğeriyle örtüşüyor. Romantik duruştan ve Cinderella referanslarının geri dönüşünden söz etmiştik; işte pastel tonlarının revaçta oluşu tam da bu trendlere çok yakışıyor. Ayakkabı ve çanta gibi temel aksesuarlardan elbiselere, pastelin sakinleştirici etkisi Vakko Couture Koleksiyonu’nda da hissedilebiliyor. Doğaya Dönüş 105 Cushnie Et Ochs Monique Lhuillier Rauwolf Yeşilin her tonunun günümüzde popüler oluşu, doğaya ve onun sunduğu tüm desen ve duygulara dönüş trendiyle bütüncül bir hikaye anlatıyor. Toprağın kırmızıya çalan tonları ve derin maviler tasarımlara organik bir etki verirken; bir ormanın içinden çıkıp da elbiseye konmuş gibi duran, tasarımın tamamını kaplayan yırtıcı hayvan desenini andıran iddialı baskılar, bu sezon oldukça dikkat çekiyor. Keza, okyanusun dibine batırıp çıkarmışsınız da deseni öylece oluşmuş gibi duran bu Rauwolf tasarımı clutch’ta öyle. 106 SONBAHAR GELİNLERİ 107 Gelinlik modası, abartılı hacimler ve kabarık eteklere bir süreliğine ara veriyor. Sonbahar 2015 gelinleri daha yumuşak ve ağırbaşlı bir silüetin peşinde. Tıpkı kanallarıyla ünlü şehir Venedik’ten ilham alan Inbal Dror koleksiyonunda olduğu gibi suyun akışı ve yumuşaklığını çağrıştıran yeni kesimler, klasik kumaşlara da yeni bir ruh katıyor. Inbal Dror Yenİ bİr gelİn Bu sonbahar ‘evet’ diyeceğiniz güne dair seçiminizi yapmadan önce gelinlik modasına yön veren tasarımcı ve markaların sizin için hayal ettikleri silüetlere göz gezdirin. La Sposa Oscar de la Renta 108 Inbal Dror Berta Monique Lhuillier Derİn V Naeem Khan Sonbahar ile birlikte straplez modellere, şık ve modern bir alternatif getiren V yaka gelinlikler, Oscar de la Renta’dan Naeem Khan’a, Berta’dan Allure Bridals’a, pek çok tasarımcı ve markanın koleksiyonunda karşımıza çıkıyor. V yakalar bu sezon daha da derinleşerek, iddialı ancak bir o kadar da zarif dekolteler ortaya koyuyor. Dantel işlemeler ve üç boyutlu çiçek işlemeleri ile zenginleşen yakalar, bir kadının hayatındaki bu en önemli beyaz elbiseye romantik hava katan unsurlar... Oscar de la Renta’da tamamı Chantilly dantelden oluşan bir üstle dikkat çeken V yaka gelinlik modeli, ipek kumaştan trompet etek ile tamamlanırken; Naeem Khan’da danteller, 1920’lerin ‘jazz age’ modasını Art Deco esintiler eşliğinde modern gelinliklerin yaka ve omuz detaylarına taşıyor. Kusursuz büstler Gelinlik modası çoğu zaman klasik kabarık etekli modeller ve daha yumuşak, dar kalıplarla aşağı süzülen gelinlik modelleri arasında yapılan seçimlere endeksli. Ancak bu sezon tasarımcılar, hünerlerini daha çok vücudu sımsıkı saran korse üstler üzerinde sergiliyor. Yüzyıllar öncesinden bu yana moda tarihi içinde var olan korseler, güncel yorumlarıyla bu yüzyılın gelinlerine hayal ettikleri elbiseyi sunarken; straplez, askılı ya da uzun kollu gelinliklerde fark yaratan heykelsi büstler, nostaljik bir havayı da beraberinde getiriyor. Inbal Dror koleksiyonunda dantel işlemeler, inci ve Swarovski taşlarla zenginleşen üstler, La Sposa’da omuzları açıkta bırakan dantel kol detayıyla dikkat çeken tasarımlar ve Monique Lhuillier’de hacimli eteklere kontrast yapan sımsıkı büstiyerler... Allure Bridals Berta Zuhair Murad 109 Lusan Mandongus Oscar de la Renta Legends Romona Keveza İDDİALI SIRTLAR ‘Tattoo’ etkİsİ 2015 Sonbahar sezonunda tasarımcılar, gelinlerin en çok sırtlarına güveniyor. Sırt bölgesini tamamen açıkta bırakarak cesur dekoltelere yer açan modeller, bu sezon adeta gelinlik modasına yön veriyor. Her marka kendi imzasını taşıyan bir ayrıntısını sırtta taşıyarak küçük sürprizler hazırlıyor. Romantik danteller, metalik işlemeler ve fiyonk detayları, sırtı açık gelinliklerde ön plana çıkıyor. Üstelik, o çok özel günün başrol oyuncusu olarak davetlilerin başını döndüreceğinizi de garanti ediyor. Lusan Mandongus, Oscar de la Renta ve Allure Bridals gibi markaların koleksiyonlarına bakacak olursanız, düğün gününüzde herkesin arkanızdan konuşmasını isteyeceksiniz. Şeffaf tüller üzerinde illüzyon yaratan işlemeler, sonbahar gelinlerine romantik ve etnik bir stil önerisinde bulunuyor. Ortaya çıkan sonuç; şık, masalsı, modern ve feminen gelinlikler. Teninize romantik dövmeler işlenmiş, mürekkep yerine dantel ya da farklı işlemeler kullanılmış izlenimi veren bu gelinlik modelleri, şeffaflığın yarattığı dekolteleri de hem dikkat çekici hem de gizemli bir hale getiriyor. Zuhair Murad’dan Berta’ya, gelinlik modasına yön veren tüm tasarımcı ve markalar 2015 Sonbahar sezonunda ‘tattoo’ etkisini yeni boyutlara taşıyor. 110 Vintage Glamour LUSAN MANDONGUS, vintage esintiler taşıyan Sonbahar 2015 gelinlik koleksiyonunda, Christian Dior’un 1940’lı yıllarda yarattığı ‘New Look’ silüetinden ve ünlü tasarımcının bu silüeti ithaf ettiği dönemin şık, modern ve kozmopolit kadınlarından ilham alıyor. Bel hizasında vücuda sımsıkı oturan gelinlik modelleri, feminen görüntüler ortaya koyarken; romantik Fransız dantelleri ise Vietnam’da giyilen geleneksel kostümlere gönderme yapan yüksek yakalarda rafine şıklığın bir başka ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Ve koleksiyona göz kamaştırıcı etki kazandıran kristal işlemeler, tasarımlar üzerinde ayrıcalıklı bir zanaat geleneği sergiliyor. 111 112 113 114 115 116 Sofralarınıza şık bir dokunuş... Madison 6 Christofle, altıgen motiflerin yer aldığı yepyeni koleksiyonuyla geometrinin gücüne saygı duruşunda bulunuyor ve arı desenleriyle markanın ruhunu yansıtmaya devam ediyor. Ocak itibariyle Christofle’ın sofra takımları ve aksesuarlarında hakimiyetini ilan eden bu koleksiyon; şık, modern ve zamansız çizgileriyle özel anları tamamlıyor. Jardin d’Eden Barok döneminin estetik algısını günümüzün şıklık algısıyla harmanlayan Jardin d’Eden nam-ı diğer ‘Cennet Bahçesi’, yapraklar, çiçekler ve büklümlerle ilham noktasını bereketli bir bahçeden alıyor. Değerlilik, duyumsallık ve şiirin poetik etkisini her daim hissettiren Jardin d’Eden, bu yıl, dekoratif parçalarla koleksiyonlarını zenginleştiriyor. Şamdanlar, çerçeveler ve dekoratif ürünler, modern zaman algısını geleneksel çizgilerle bütünleştiriyor. 117 118 MAN TAILORING Bir centilmenin kendine en çok yakışan tasarımı bulmasının en kestirme yolu, onu kendi ölçülerine ve stiline uygun olarak diktirmesi. Vakko Kişiye Özel Dikim, tam da bunun için var. Şık bir erkeğin takım elbise seçerken, kendine sorması gereken temel sorular var: O takım, vücut ölçülerine ve boyuna uygun mu? Günlük yaşamdaki giyim stilini doğru yansıtıyor mu? O kumaşın içinde kendini rahat hissedecek mi? Mendil ve kravat gibi tamamlayıcı unsurlar doğru kullanılmış mı? Elbette bu sorular sadece takım elbisenin bütünü için değil; onu oluşturan blazer veya gömlek gibi temel parçalar için de geçerli. Vakko’nun ‘Erkekler için Couture’ olarak da ifade edebileceğimiz özel dikim hizmeti, tam da bu sorulardan yola çıkarak; o kişi için en kusursuz olanı yakalamak üzere işe koyuluyor. Sonuçta modaya dair tek ve gerçek bir lüks varsa, o da işinin ehli terzi ve tasarımcıların sadece size özel bir ürün ortaya çıkarmak üzere çalışmaları olsa gerek. Doğru kumaş seçimi, ince matematik, iyi terzilik, müşterinin stilinin ve vücut biçiminin doğru analiz edilmesi gibi pek çok temelin bir araya gelmesinden doğan bir hizmet bu. Sadece kadınlara özgü olmayan zarafetin, erkeklerde de gözle görünüp, elle tutulur hale gelmesinin bir diğer adı. Vatkalar, ceket kollarının boyları, kol düğmeleri, gömleğin kesimi, onu dekore eden düğmelerin biçimi, pantolonun paça boyu ve duruşu, kemer, mendil, fular, papyon, kravat gibi tamamlayıcı aksesuarların seçimi gibi ana ve ara başlıkların yanına tamamladıkça teker teker ‘check’ işaretinin atıldığı Vakko özel dikim servisinde bu sorularla siz değil; ustalar ilgileniyor. 119 Çünkü aslında tıpkı kadınlar gibi, erkekler de nasıl göründükleriyle ilgili kaygılar yaşıyor. Mesela, kısa boylular daha uzun boylu, fazla yapılı erkekler bir parça daha dengede ve sakin görünmeyi tercih edebiliyor. Oscar Törenleri’nde uzun, kısa, daha toplu veya zayıf, yapılı ya da minyon, esmer ya da sarışın, kel veya uzun saçlı farketmeksizin erkek oyuncuların istisnasız hepsinin figürünün hatasız görünmesi elbette bir tesadüf değil. Çünkü işin içine bir mağazadan satın aldığımızda hiç de farkında olmadığımız, zaten üzerinde düşünmediğimiz nice detay giriyor. Sürecin bir matematiği var. Mesela, omuz kısmının, takım elbisede ait olduğu bölümü tamamen doldurması gerekiyor. Eğer ceket iki düğmeliyse üstteki düğmenin, üç düğmeliyse ise ortadaki düğmenin kesinlikle yakasından aşağıya doğru sarkmaması lazım. Ayrıca özel dikilmiş bir ceketin kolları, mutlaka baş parmakla el bileğinin 120 buluştuğu noktada bitmeli. Pantolonun paçaları ile ayakkabı arasında da muhakkak bir parmak da olsa boşluk bulunmalı. Bunlar, temel kurallar ancak kişinin ölçülerine göre uyarlanıp biçimlendiriliyorlar. Ustalık da zaten burada. Üzerinde durulması gereken detaylar hesaba katıldığı an, kişiye özel dikimden beklenilen her noktaya ulaşılıyor. 121 123 YENİ BİR STİL G EÇMİŞTEN ÜNÜMÜZE 124 Vakko Erkek Sonbahar / Kış 2015-16 Koleksiyonu ilham noktasını 70’lerin unutulmaz çizgilerinde buluyor ve bu dinamikleri, Vakko anlayışıyla yeniden yorumluyor. Bordo, lacivert ve gri gibi sezonun renkleri özgün tasarımlarla benzersiz bir şıklık sunuyor. 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 Stil İkonu 144 60’lardan Gelen Bir Stil İkonu SEAN CONNERY İster özel dikim takım elbiseler, ister ülkesine olan bağlılığını gösteren bir kilt giyiyor olsun, 60’lı yıllarda olduğu gibi bugün de hala sinema tarihinin en stil sahibi erkekleri arasında üst sıralarda. Hatta birçokları için ilk sırada o geliyor. 1964 yılında çekilen üçüncü James Bond filmi Goldfinger’da, Sean Connery’nin gümüş renkli bir Aston Martin DB5 ile filme adını veren kötü karakterin peşine düştüğü sahneleri unutmak mümkün değil. İsviçre Alpleri’ni arka plana alan o kareler, pekala bir moda çekiminin görüntüleri de olabilirdi. Sean Connery, kahverengi yün ceketi içinde en az Aston Martin kadar fotojenik dururken… 1930 yılında Edinburgh’da işçi sınıfı bir anne ve babanın ilk çocukları olarak dünyaya gelen Thomas Sean Connery, öğrencilik yıllarında cep harçlığını çıkarmak için tiyatro korolarından modelliğe kadar pek çok yarı zamanlı işte çalıştı. Bir süre sonra okulu tamamen bırakıp çalışmaya daha çok vakit ayırması gerekti. 16 yaşına geldiğinde ise o dönemde neredeyse tüm yaşıtlarının yaptığı gibi donanmaya katıldı. Ve donanmadaki herkes gibi o da vücuduna dövme yaptırdı. Ancak onun için dövmelerin anlamı farklıydı. Artık hayatı boyunca bir kolunda ‘Mum & Dad’ diğer kolunda ‘Scotland Forever’ yazan mürekkep izleri taşıyacaktı. Ailesine ve ülkesine duyduğu bağlılığın sembollerini… 50’li yılları tiyatro ve televizyon dizilerinde küçük roller oynayarak geçiren Sean Connery, 1958 tarihli ‘Another Time, Another Place’ adlı filmde Lana Turner ile kamera karşısına geçti. Takvimler 1962 yılını gösterdiğinde ise, hayatını tamamen değiştirecek fırsatı karşısında buldu. O, artık ‘Bond… James Bond’du. 1962-1983 yılları arasında yedi kez üst üste Gizli Ajan 007 rolünü oynamasının ardında, hiç kuşkusuz, rol kabiliyeti kadar takım elbise içinde çok az aktörün onun kadar iyi göründüğü gerçeği yatıyordu. Terence Young’ın yönettiği 1962 tarihli ilk James Bond filmi Dr. No’nun çekimlerine hazırlandığı sırada Sean Connery, Londra’da Conduit Street üzerindeki ünlü terzi Anthony Sinclair ile tanıştı. Sinclair, bizzat yönetmen Terence Young’ın takım ebiselerini diken isimdi. O zamana kadar pek kimselerin tanımadığı Sean Connery’i beyaz perdede İngiliz stilinin en şık ve en ünlü temsilcilerinden biri haline dönüştürecek olan bu tanışma, Sinclair’in İskoçyalı aktörün özel hayatında da gardırobundan sorumlu olması ile uzun yıllar devam edecekti. Sean Connery’nin Goldfinger filminde giydiği ve moda tarihi kayıtlarına geçen üç parçalı, gri takım elbise de Anthony Sinclair’in eseriydi. James Bond’un çift manşetli özel gömlekleri ise yine Terence Young’ın kişisel tercihi olan Turnbull & Asser tarafından temin ediliyordu. James Bond karakteri için her detayıyla İngiliz duran, çok şık ama bir o kadar da sade görüntüler seçildi. Ne de olsa o bir gizli ajandı, kıyafet seçimleriyle ‘ben buradayım’ diyemezdi. Ünlü aktörün seri boyunca giydiği kostümlerin bugün hala ilham veriyor olmasında, bu bilinçli sadeliğin rolü büyük. Rivayete göre yönetmen Terence Young, aslında takım elbise giymekten hiç hoşlanmayan ünlü aktöre bu alışkanlığı kazandırmak için Dr. No filminin set aralarında dinlenirken ve hatta gece uyurken bile kostümlerini üzerinden çıkarmasına izin vermedi. Ve James Bond karakteriyle ilk kez tanıştığımız bu filmin ilk sahnesinden itibaren izleyiciye gizli ajanının kimliğine dair önemli ipuçları veren Sean Connery, tüm diğer 007 filmlerinde giydiği özel dikim takım elbiseleri (ve diğer kostümleri) kendine özgü karizması ve müthiş bir özgüven ile üzerinde taşıyarak çok geçmeden dünya çapında bir stil ikonuna dönüştü. Ünlü aktör, kariyerinin bir noktasından sonra bir yandan ‘The Man Who Would Be King’, ‘Highlander’, ‘The Untouchables’, ‘Indiana Jones’ ve ‘The Rock’ gibi filmlerde rol alıp, James Bond karakteriyle özdeşleşmekten uzaklaşırken diğer yandan 007 filmlerinde giydiği takım elbiseleri askıya asacak vakti hiç bulamadı. Gizli ajanın ‘centilmen’ stilini özel hayatında da devam ettirdi. Üzerinde taşıdığı kıyafetler kadar ülkesine olan bağlılığından ve gençlik yıllarında geçirdiği zor günleri hatırlamaktan da asla vazgeçmedi. 1971 tarihli James Bond filmi ‘Diamonds Are Forever’daki tüm kazancını (yaklaşık $1 milyon) kurucu ortakları arasında yer aldığı Scottish International Education Trust kurumuna bağışlaması, Sean Connery’nin sadece stili ile değil, yardımseverliği ile de örnek alınacak bir rol model olduğuna sadece bir örnekti. James Bond karakteri için her detayıyla İngiliz duran, çok şık ama bir o kadar da sade görüntüler seçildi. Ne de olsa o bir gizli ajandı, kıyafet seçimleriyle ‘ben buradayım’ diyemezdi. 145 Seyahat 146 Edinburgh Robert the Bruce, Gododdin’in efsanevi kralı Mynyddog Mwynfawr’ın ruhunu ölümsüzleştirircesine dev bir volkanın üzerine konumlandırılmış Edinburgh Kalesi’nden The Royal Mile’a doğru atını sürmeye başlar. Puslu ve soğuk havadaki meraklı bakışlar ve bu bakışları takip eden umut kokulu gözyaşları, Robert the Bruce’u İskoç kontlarıyla buluşma anına kadar takip eder. Artık İskoçya, bağımsızlığını kazanmaya hazırdır. Bağımsızlık ateşinin gürültülü sesi Edinburgh’u ikiye ayıran Leith Nehri’nden Carlisle’a, Berwick’ten Londra’ya kadar uzanır. Bu tarihten itibaren Robert the Bruce ve Edinburgh, İskoç halkı için her daim özel bir yere sahip olur. Birleşik Krallık’ın en büyük kentlerinden Edinburgh, kültürel ve ekonomik anlamda adanın Londra’dan sonraki en önemli durağı. 15. yüzyıldan beri İskoçya’nın başkenti olan Edinburgh, İskoçya Parlamentosu, Edinburgh Üniversitesi ve Holyrood Sarayı gibi sosyal ve politik anlamda hayati önem taşıyan oluşumları içinde barındırıyor. 147 Eğer bu sonbahar ve kış aylarında Danny Boyle’un sinematografik sekansları, Irvine Welsh’in manidar kelimeleri ve Robert the Bruce’un havasını soluduğu tarihi bir atmosferi 5 duyunuzla birlikte deneyimlemek istiyorsanız rotanız belli. Edinburgh; kültür, sanat, müzik ve mimari gibi disiplinler söz konusu olduğunda da anında farkını ortaya koyuyor. Robert Louis Stevenson’un ‘‘Strange Case of Dr. Jekyll and Mr. Hyde’’ı, Irvine Welsh’in ‘‘Trainspotting’’i ve Ian Rankin’in ‘‘Inspector Rebus’’ serisi ilham noktasını Edinburgh’dan alıyor. Edinburgh’da geçen ‘‘The 39 Steps’’, ‘‘Shallow Grave’’, ‘‘Greyfriars’’, ‘‘Bobby’’, ‘‘Jude’’ ve ‘‘The Illusionist’’ gibi sinema dünyasına damga vuran filmler de Edinburgh’u, sinemaseverlerin seyahat planlarının en üstüne yerleştiriyor. 148 Gotik mimarinin yarattığı eşsiz atmosferin, Edinburgh kökenli müzik gruplarıyla yaratmış olduğu harmoninin altını çizmek gerekiyor. 149 Şehrin marifetlerinden bahsetmeye başlamışken, Gotik mimarinin yarattığı eşsiz atmosferin, Edinburgh kökenli müzik gruplarıyla yaratmış olduğu harmoninin altını çizmek gerekiyor. Hidden Orchestra, The Proclaimers, Idlewild ve Shooglenifty gibi müzik grupları şehrin sahip olduğu tarihi ve kültürel dokuyu daha da kuvvetlendiriyor. Tabii ki, mevzu kültür ve sanatla ilintili olmaya başlayınca Edinburgh Festivali’nden söz etmek gerekiyor. 2. Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmak ve insanların moralini yükseltmek için düzenlenmeye başlayan Edinburgh Festivali namı diğer the Fringe, şehrin dünyadaki kültür ve sanat merkezleri arasındaki güçlü yerini pekiştiriyor. Eğer bu sonbahar ve kış aylarında Danny Boyle’un sinematografik sekansları, Irvine Welsh’in manidar kelimeleri ve Robert the Bruce’un havasını soluduğu tarihi bir atmosferi 5 duyunuzla birlikte deneyimlemek istiyorsanız rotanız belli. Röportaj 150 Santoni Santoni’nin geçmişi hakkında bizi bilgilendirir misiniz? Ayakkabı yapımıyla başladınız? ne zaman ilgilenmeye Santoni, 1975’te babam Andrea tarafından kuruldu. İlk başta küçük bir atölye olarak kurulan Santoni, babamın tecrübeleri ışığında hızla büyüdü. Babamın estetiğe ve kaliteye her daim özel bir sevgisi olmuştur ve fazlasıyla mükemmeliyetçidir. Ailece hayatta başarılı olduğumuzu düşünüyorum, çünkü bütün aile üyeleri aynı felsefe ve fikirleri paylaşıyor. Üretim sürecimizde artık bir klasik haline gelen ikon parçaları çağdaş dinamiklerle harmanlıyoruz ve en nihayetinde de baş- yapıtlar yaratıyoruz. Çocukken babamın atölyesinde vakit geçirmeyi çok seviyordum. Yıllar içinde de kendimi ayakkabı yapımı hakkında her şeyi öğrenmiş bir halde buldum. Eğitimimi tamamladıktan hemen sonra da Santoni’de çalışmaya başladım ve babam, sürecin en başından itibaren bana çok önemli sorumluluklar verdi. Resmi olarak Santoni’ye 1988’de girdim ve iki sene içinde de kendimi şirketin CEO’su olarak buldum. Kısaca ailemin yaptığı iş dışında başka bir şeyle uğraşmak istemiyordum. Peki, markanın CEO’su olarak unutamayacağınız hatıralarınız neler? asla Moda dünyasındaki çağdaş yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Oldukça şanslı bir insanım, çünkü Santoni’de geçirdiğim çok özel anlar var. Özellikle şirketteki ilk yıllarımı bu listenin en başına ekleyebilirim. Bu dönemde Santoni’nin yeni pazarlara açılma görevi benim sorumluluğumdaydı ve bu süreç doğrultusunda da Japonya, Rusya ve Çin gibi pazarlara açıldık. O dönemde elde ettiğim başarılar beni gururlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda daha da heveslendiriyordu. Bir de AMG ile işbirliği yapmaya karar verdiğim anı asla unutamam. Benim gibi süratli araba fanatiği birisi için bu durum, hayalin gerçeğe dönüşmesiydi. Çağdaş sanat, tasarım ve moda arasında sürekli bir şekilde büyüyen ve güçlenen bir kirlilik olduğunu düşünüyorum. Bu durum ticari anlamda moda için fazlasıyla faydalı oluyor, fakat mesele yaratıcılığa gelince moda sanatla iç içe geçiyor. Santoni’nin stilini nasıl tanımlıyorsunuz? Süreç dahilinde Santoni’nin stili nasıl bir evrim geçirdi? Kaliteli bir çift ayakkabı giydiğiniz zaman kendinizi özgüvenli hissedersiniz. Ayrıca, kişiliğinizi ve zevklerinizi aktarma şansınız olur. Kaliteye olan yoğun ilgiyi de bu şekilde açıklayabiliriz. Santoni’nin stili, her zaman zarafet ve farklılık gibi kavramlar doğrultusunda evrim geçirdi. Bizim üretimlerimiz hiçbir zaman tüketilebilir moda nesnesi olmadı. Açıkçası Santoni’nin özel bir pozisyonda konumlandığını düşünüyorum. Klasik öğelerle çağdaş tasarım algısını harmanlıyoruz ve asla kaliteden ödün vermiyoruz. Bir çift Santoni’de, geçmişten günümüze miras kalan üretim geleneklerden neler bulabiliriz? Santoni her zaman geçmişten günümüze ulaşan geleneklerle inovasyonu harmanlayan bir yapıya sahip. Bu durum markamızın DNA’sının bir parçası. Geçmişten günümüze kadar ulaşan dikiş, el vasıtasıyla kesim ve meşhur velatura gibi teknikler bizim için muhakkak ön planda oluyor. Tabii ki çağa ayak uydurmak adına inovatif hamlelerde bulunmamız, çağdaş tasarımlar ve yeni koleksiyonlar yapmamız da gerekiyor. Gün geçtikçe erkekler dış görünüşleriyle daha çok ilgilenmeye başladılar. Ayrıca yeni nesil niteliği niceliğe tercih etmeye başladı. Stil olgusunu baz alırsak, sizce günümüzde zanaatkarlığa ve kaliteye olan yoğun ilginin sebebi nedir? Santoni’nin çevre dostu girişimleri hakkında bizi bilgilendirir misiniz? Birkaç yıl önce şirketimizin merkezinin çok daha geniş bir alanda yer alması gerektiğini düşünmeye başladım. Çağdaş bir mimari algısıyla tasarlanacak yeni mekanımızın, aynı zamanda doğanın hakimiyetinde olması gerektiğini düşündüm. Bu doğrultuda çalışanlarımız daha mutlu olacaktı. Santoni olarak her zaman çevre dostu bir markayız. Üretim sürecinde en iyi doğal materyalleri kullanıyoruz ve asla kimyasallara başvurmuyoruz. Hatta derileri bile doğal yöntemlerle esmerleştiriyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse bu hassasiyetin yeni ofisimizin yapım sürecinde de etkili rol oynamasını istedik. Çevre dostu binamızın, %90’lık bir kısmı geri dönüştürülen materyallerden oluşturuldu. 151 152 Fotoğraflar: Billur Saatçi Kış Çikolataları Sonbahar, yerini yavaş yavaş kış mevsimine bırakırken, bir süredir sarının en güzel tonlarını beş duyumuzla birlikte hissettiğimiz günler, yerini puslu ve soğuk havalara bırakmaya hazırlanıyor. Pek tabii ki betimlediğimiz bu değişimler sadece renk paletlerindeki farklılaşmayı kapsamıyor. Bu değişimi aynı zamanda hayatın genel işleyişinden yeme-içme alışkanlıklarımıza uzanan bir yelpazede de değerlendirebiliyoruz. Havaların soğumasıyla birlikte kış gecelerinde içimizi ısıtan çikolataya yöneliyoruz. Bu noktada da referans noktamızı tarihin tozlu sayfalarında, Mezoamerika’da buluyoruz. Serüvenimiz kakao ağacını keşfeden Mayalar’dan Kristof Kolomb’a, İspanya Sarayı’ndan dünyanın ilk çikolata fabrikası Antonie Brutus Menier’e uzanıyor. Zaman ilerledikçe çikolatayla aramızdaki tutkulu ilişki kuvvetleniyor ve çikolata birçoğumuz için asla vazgeçilemeyecek bir lezzet haline dönüşüyor. Belirli bir doygunluğa eriştikten sonra da iyi çikolatanın kendini önce kokusu, rengi, parlaklığı, kadifemsi dokusu ve muhteşem lezzetiyle kendini belli eden yapısını anında fark edebilme yetisine sahip oluyoruz. Hatta çikolatanın kırılma sesini duymadığımız takdirde işitme duyumuz tatmin olmamaya başlıyor. İşte tam o an Vakko Chocolate ihtiyacımız olan her şeyi bize sunmak için karşımıza çıkıyor. Dünyanın en iyisi “İsviçre Çikolatası” esas alınarak yaratılan Vakko Chocolate, bu yıl da vazgeçilmez tutkunuz olacak. Soğuk kış gecelerinin en beğenilen ve sınırlı sayıda üretilen lezzetlerinden Vakko Chocolate Kestaneli, taptaze portakal kabuğu şekerlemelerinin Vakko Chocolate ile kaplandığı Vakko Orange Sticks ve soğuk havalara sıcak bir merhaba dedirten Hot Chocolate Sticks, bu sezon sizin ve sevdiklerinizin içini ısıtacak. 153 Tarih Öncesinden Gelen Büyülü İçecek Çayın tarihi çok eskilere dayanıyor. Biz de bu büyülü içeceğin evrimini Sarı Nehir’den Boston Tea Party’e, Çin İmparatorluğu’ndan çayın Avrupa’ya ilk ayak basmasına uzanan, geniş bir perspektifte değerlendiriyoruz. 154 Hua Tuo şu andan yaklaşık 1800 sene önce, o dönem Shang Hanedanlığı sınırları içinde kalan Sarı Nehir kenarında düşünceli bir şekilde etrafı izlemektedir. Verimli topraklar ve askeri aristokrasi, Tuo’yu, insan bedeni içindeki ruhu daha huzurlu bir hale dönüştürmeye yöneltir. Aklındakileri yazıya dökmeye başlayan Tuo, ziraati ve Çin tıbbını bulan Shennong’a atıfta bulunurcasına, ‘çay’ sözcüğünü büyülü kaleminden önündeki kağıda doğru iletir ve çay; insan ruhunu keyiflendiren, rahatlatan ve sindirim sistemine yardımcı tıbbi bir mucize olarak tarih sahnesindeki rolüne bürünmüş olur. Pek tabii ki Hint kültürü, mesele çay olunca sessiz kalmaz; kendi çay mitini yaratır. Hikayeye göre çay, aslında Buddha’nın kendisidir. 9 yıl boyunca hiçbir şekilde ara vermeden meditasyon yapan Buddha bu sürecin bir kısmında uyuyakalır. Uyandığı esnada yere dökülen gözyaşları kök salar ve bu kök büyür, yeşerir, ilk çay bitkisini ortaya çıkarır. Sudan sonra dünyadaki en çok tüketilen sıvı olan çayın ortaya çıkışı hakkında yüzlerce mite veya öyküye ulaşabiliriz. 16. yüzyılda Portekizli din adamları ve tüccarlar tarafından tekrar keşfedilen çay, 17. yüzyıl itibariyle yasemin ve çobandağarcığı ile kurduğu dostluk sayesinde hızla popüler olmaya başlar. Braganzalı Catherine tarafından Büyük Britanya’yla tanışan bu büyülü sıvı, adını Boston Tea Party gibi sosyal olaylara da verir ve 18. yüzyıl ile birlikte sömürgeciliğin ana konularından biri haline bürünür. C. S. Lewis, George Orwell, Henry James, Agatha Christie, Mick Jagger, Morrissey ve Boy George gibi birbirinden farklı disiplinlere ait ve dönemlere yön veren isimlerin favori içeceği haline gelen çay; beyaz, sarı, yeşil, siyah, kokulu, kokusuz ve bu saydıklarımızdan başka birçok çeşidiyle olmazsa olmazımız. 155 156 Röportaj Stephane Besson Fransız saç tasarımcısı Stephane Besson, her ay Paris’ten İstanbul’a gelerek 3 gün boyunca saç stil önerileriyle Vakko Zorlu’da Vakko dostları ile buluşuyor. 157 Ne kadar süredir saç tasarımcısısınız? Her şey nasıl başladı? Çalışma hayatına Paris’teki Carita – La Maison de Beaute’ta başladım. Bu esnada da aralarında Bruno Pettini’nin de yer aldığı birçok yaratıcı insanla çalıştım ve bu durum benim için oldukça keyif vericiydi. Paris’te yaşayan bir saç tasarımcısı olarak günleriniz nasıl geçiyor? Oldukça yoğun bir tempoda çalışıyorum. Yılın en sevdiğim dönemi ise markaların couture koleksiyonlarını sergilediği günler oluyor. Bu dönemler sayesinde modadaki trendleri altı ay öncesinden görebiliyoruz ve yapmak istediklerimizi de bu dinamiklere göre belirliyoruz. Sizce, başarılı bir saç tasarımcısı olmak için ne gibi özelliklere sahip olmak gerekiyor? Başarılı bir saç tasarımcısı olmak isteyen kişinin muhakkak iyi bir estetik algısına sahip olması gerekir. Bir de o kişi, insanları olabildiğince sevmeli. Nelerden ilham alıyorsunuz? Genellikle sokaklardan ilham alıyorum. İnsanlar çoğu zaman başka bir yerde göremeyeceğiniz tarzlara sahip olabiliyorlar. Saç tasarımlarını baz alırsak, tarihteki en sevdiğiniz dönem hangisi? 30’lar ve 80’ler benim için çok özel. 80’ler her ne kadar zarif bir estetik algısına sahip olmasa da fazlasıyla yaratıcı öğeleri içinde barındırıyor. 30’ları da zarifliğin ve şıklığın başlangıcı olarak gördüğüm için seviyorum. Saç tamamen kişiye özgü bir şey. Ve bu özelliğinden dolayı da her müşterinin beğenisine göre tasarlanması gerekiyor. Bu bağlamda da müşterilerinizle nasıl bir iletişim halindesiniz? Bu noktada tamamen iletişim sezilerinize güvenmeniz gerekiyor. Müşterinizin sizden istediği ama ona yakışmayacağını düşündüğünüz bir model olduğunda, ona mantıklı açıklamalar yaparak ikna edebilirsiniz. Tabii ki müşterinizin de size güvenmesi ve fikirlerinize saygı duyması burada kilit bir rol oynuyor. Sadece ‘saç’ tasarlamıyor. İnsanların saçlarıyla ilgili yaptığı en büyük hata ne sizce? Kesinlikle kendi saçlarını kesmeleri ve boyamaları! İşinizin en sevdiğiniz yanı nedir? İşim sayesinde saçını tasarladığım herkesin kişiliğini yüceltme imkanına sahip oluyorum. Ayrıca sandalyemden kalktıklarında yüzlerinde oluşan gülümseme benim için çok özel. 158 VAKKO ARTS AND CULTURE 159 Kültür & Sanat 160 Burhan Doğançay - Black T, Tuval üzerine yağlı boya, 60x60cm VAKKO Sanat Koleksiyonu No. 10140 Burhan Doğançay, Black T 1974 161 İstanbul’da doğan Burhan Doğançay, tuvalin başına geçtiğinde henüz dört yaşındaydı. Çevresindekiler onun yeteneğinin hemen farkına varmıştı. Doğançay her ne kadar hukuk eğitimi görse de ve yarı profesyonel olarak meşin yuvarlağın peşinden koşmuş olsa da, resim yapmak onun için her zaman ilk planda oldu. Doktora yaparken Paris’teki L’ Academié de la Grande Chaumiére’de sanat kurslarına katılan Doğançay, bir sonraki duraklarında, şehirlerin duvarları üzerine yapılan graffiti ve semboller aracılığı ile sosyal, politik ve ekonomik değişimleri gözlemlemeye başladı. Şehirlerin birer aynası olarak kabul edebileceğimiz duvarlar Doğançay’ın oldukça ilgisini çekti ve bu ilgisini hayatı boyunca eserlerine yansıttı. Kuruluşundan bu yana sanata olan bağlılığını, hassasiyetini ve verdiği değeri hayatın her alanında vurgulayan Vakko, kuruluşundan bu yana, geleneksel Türk sanatlarını modern bir anlayışla yorumlayarak, emprime ve eşarplarına yansıtıyor ve özel koleksiyonlar oluşturuyor. Pek tabii ki, Cumhuriyet tarihinin önde gelen ressamlarına ait tablolardan esinlenerek oluşturulan Vakko Çağdaş Türk Ressamları Koleksiyonu, Vakko’da eşarbın bir sanat olduğunun en önemli göstergesi. Çin ipeği üzerine el baskısı tekniği ile hayata geçen sınırlı sayıda üretilmiş eşarplardan oluşan bu koleksiyon, Burhan Doğançay’ın ölümsüz eserlerini Vakko imzasıyla buluşturuyor. Kültür & Sanat 162 Barbaros Altuğ ile Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’nde bir gün... Edebiyat ajanı Barbaros Altuğ bir süre yazılı basında çalıştıktan sonra 1999 yılında Türk yazarlarının haklarını temsil eden İstanbul Telif Ofisi’ni kurdu. Temsil ettiği yazarların arasında Ayşe Kulin, Ahmet Altan, Perihan Mağden, Latife Tekin, Hasan Ali Toptaş, Halit Ziya Uşaklıgil, Buket Uzuner, Kürşat Başar, Mehmet Murat Somer ve Halide Edip Adıvar gibi isimlerin bulunduğu Barbaros Altuğ ile Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’nde bir gün geçirdik ve favori kitaplarını seçtik. Arts & Culture 1.Mapplethorpe Bu yaz, Whitney Müzesi’ndeki bir bölüm, 1980’li yıllarda, o zamanki ABD Başkanı olan Ronald Reagan’ın muhafazakar politikaları yüzünden önem vermediği AIDS hastalığından ölen sanatçılara ayrılmıştı. New York’tan çıkan en büyük fotoğrafçılardan olan Robert Mapplethorpe da bu sanatçılar arasındaydı... 2.Grace 4.Writers’ Houses Bence yazı işiyle uğraşan birine en çok ilham veren şeylerin biridir sevdiği yazarların izinden gitmek. Onların yaşadığı, eserlerini yarattığı odalarda gezinmek, iç Vogue dergisinin son dönemdeki tarihinin dünyasını ele veren şeylerle karşılaşmak bizatihi bir parçası olan Grace Coddington’ın heyecan verici bir deneyim. Kimi zaman anıları yalnızca bir derginin değil moda sadece bu evleri ziyaret etmek için sektöründeki tüm önemli figürlerin ve seyahatlar planladığım da oluyor benim... 163 akımların da kişisel bir anlatımı. Tasarımında da Grace Coddington’ın imzası olan Grace’i ilk gördüğümde hayran oldum ve bu kitabı Türkiye’de yayınlatmanın yollarını aradım. Sonunda Shopigo’nun desteğiyle Grace, İngilizce dışında tıpatıp baskıyla Türkçe de yayınlandı geçen sene... 3.Tom Ford Modanın entellektüel bir birikimle nasıl farklılaşabileceğini gösteren biri Tom Ford. Sadece kıyafet tasarımı ile değil hayatında önem verdiği diğer şeylerle de ilgilenmeyi ve bu konularda üretim yapmayı önemsiyor. İlham kaynaklarımdan biri olan Christopher Isherwood’un kült romanı A Single Man’dan yaptığı filmi de bilhassa beğenirim... 5.Chanel 20’li yıllarda yarattığı minimal silüet modaya öyle bir damgasını vurdu ki bence bugün bile birçok tasarımcı için ilham kaynağı. 6.Taxi Driver Bazı filmler insanı değiştirir; bir kere seyrettikten sonra aynı kişi olmanıza imkan yoktur, size yeni bir yol açar. Taxi Driver bunlardan biri. Bu yıl Istanbul74’ün düzenlediği IstFest’e konuk olan Harvey Keitel’n de ana rollerinden birinde olduğu, küçücük Jodie Foster ve Robert de Niro’nun tüyler ürpertici oyunculuğu ile zamanımızın büyük klasiklerinden biri... 7.Cecil Beaton Yazar, ressam, kostüm tasarımcısı ve büyük portre fotoğrafçılarından biri Cecil Beaton. Bu yaz Pera Müzesi’nde açılan ve Audrey Hepburn’den Marilyn Monroe’ya en ünlü portre fotoğraflarının da yer aldığı sergiyi kaçırdıysanız bu kitaba daha çok ihtiyacınız var demektir... Röportaj 164 Alex Prager Los Angeles’ta yaşayan Alex Prager, fotoğraflarında 50’ler Hollywood’undan fırlama sahneler kurguluyor. Biz de, Prager’in İstanbul’daki ilk sergisini fırsat biliyoruz ve alaylı sanatçıyla gerçek ile kurmaca arasında gezinen, öncesinde ve sonrasında neler olduğunu merak ettiren fotoğrafları hakkında sohbet ediyoruz. 165 1- William Eggleston’dan aldığın ilhamı ve fotoğrafçılığı kendi kendine öğrenmenin kariyerini nasıl etkilediğini biraz anlatır mısın? 3- Senin işlerini tanımlayanlar, neden ‘‘sinematik’’ kelimesine atıfta bulunuyorlar? Eggleston’ın işini görünce hayatta aradığım şeyin bu olduğuna kanaat getirdim ve hemen bir fotoğraf makinesi ve karanlık oda ekipmanı edindim. Eggleston’ın özgün dili ve işlerinin bıraktığı etki kendi sesimi bulmam gerektiğini gösterdi ancak benimle işlerim arasındaki böyle doğrudan bir bağ sayesinde fotoğraflarım yaşam bulabilirdi. Alaylı olmanın kötü yönlerini söylememe gerek bile yok, çok disiplinli olmanız gerekiyor çünkü tökezlediğinizde omuz verecek biri olmuyor. Tabii bir de okulda kurabileceğiniz ilişkilerden yoksun oluyorsunuz. Tanıdıkların tanıdıklarına ulaşarak, kendi çabalarımla bağlantılarımı oluşturmam gerekti. İyi tarafları da az değil. Başınızda her adımınızı eleştiren biri durmuyor, bu yüzden işlerinizle daha fazla gurur duyuyorsunuz, kendi tarz ve yönteminizi bulmak için yolunuzdan sapmıyorsunuz. Gerçeklik ve kurmaca arasındaki gergin ilişki çok ilgimi çekiyor. Bence sinema da uzun süre boyunca bu ilişki üzerine kuruluydu. Son zamanlarda yönetmenler filmlerinin mümkün olduğu kadar gerçek olması için uğraşıyor olabilir ama uzun bir süre boyunca gerçekliğin sınırlarının dışında gezinirken gerçeklere değinen hikâyeler kurdular. Hayattan anlar seçip üzerlerine yapaylık serpmeyi seviyorum. Yarattığım görseller de herhangi bir zamana bağlı kalmadan geçmişe dair olabiliyor. Hepimizin geçmiş hakkında farklı görüşleri olduğunu düşünüyorum. Nostalji mutlulukla bağdaştırdığımız bir şey olduğu için güvenilir bir tarafı da oluyor. Geçmişe dair görünen fotoğrafların tanıdık bir yönü de var, bu yüzden de izleyicinin ilgisini kaybetmeden farklı konular hakkında işler yapabilme özgürlüğünü sunuyor. Sinemanın bu sebeple kuvvetli bir dil olduğunu düşünüyorum. 2- İnce detaylı sahneleri nasıl yaratıyorsun? Zihninde beliren bir resmin benzerini mi kurguluyorsun? 4- Kullandığın parlak ışıklar ve renkler de işlerinin akılda kalmasını sağlıyor. Bu durumu analog makine kullanmana bağlayabilir miyiz? Zihnimde sürekli olarak garip resimler dönüyor ve çoğu da hiç gün yüzü görmüyor. Bazen bir resim inatçı çıkıyor ve zihnimi terk etmiyor, o zaman da o sahneyi yaratmam gerekiyor. O resmi gerçek dünyaya yansıttığımda zihnimi terkediyor. Setler, casting, dekor daha sonra yerli yerine oturuyor. Evet, tarih ile ilişkilendirdiğimiz puslu bir efekt verdiği için film kullanıyorum. Renkler ve dokuların bu şekilde daha da göze çarptığını düşünüyorum. 166 5- Estetik açıdan fotoğraflarına benzeyen kısa filmler de yapıyorsun… Fotoğraflarımın bir uzantısı haline geldi kısa filmlerim. Bir yönetmenin kullanabileceği yöntemleri kullanıyordum. Şimdi ise müzik, ses tasarımı, görsel efektler ve başka film unsurlarını da kullanıyorum. 6- Kadınların statüleri işlerinde temel bir unsur. ‘La Petite Mort’ ve ‘Despair’ filmlerinde toplumun beklediği rolleri taşıyamayan kadınları resmediyorsun. İyi bildiğim bir konu hakkında işler yapmaya özen gösteriyorum. Kendi deneyimlediğim duyguları başucu kitabı olarak değerlendiriyorum ve bunları yoğunlaştırmak adına işin içine biraz melodram katıyorum. Her şeyden önce fotoğrafladığım duyguların samimi gözükmesi gerekiyor, yoksa boş bir iş oluyor. Gerçek duyguları yapaylıkla öpüştürebildiğimde amacıma ulaşmışım demektir. 7- Hikâyelerini duygular etrafında kurduğun açıkca görülebiliyor... İnsanların ilgisini bu sebeple mi yakalıyorsun sence? Evet, işlerim aslında gayet kişisel; bana samimi gelen duygusal ve psikolojik halleri yakalamaya çalışıyorum. Başkalarının işleriyle de bunları görebildiğimde iletişim kurabiliyorum. 167 Her şeyden önce fotoğrafladığım duyguların samimi gözükmesi gerekiyor, yoksa boş bir iş oluyor. Gerçek duyguları yapaylıkla öpüştürebildiğimde amacıma ulaşmışım demektir. 168 Vakko ESMOD programlarıyla modanın Türkiye’deki tüm alanlarını moda kapsayan endüstrisinin eğitim geleceğini hazırlıyor. Biz de Vakko ESMOD’un kurucusu Nadine Massoud’la ESMOD’un tarihçesini, eğitim programlarını ve Türkiye’deki moda algısını konuşuyoruz. Siz de bu keyifli sohbete davetlisiniz. 169 Röportaj 170 Vakko ESMOD hakkında konuşmaya başlamadan önce biraz ESMOD’un tarihçesinden bahsedelim istiyorum. ESMOD, dünyanın ilk moda tasarımı okulu. İmparatoriçe Eugénie’in özel terzisi olmasının yanı sıra mezura ve prova mankenini icat eden Alexis Lavigne 1841 yılında, yeni eğitim yöntemleri geliştirdiği bir moda tasarımı okulu kuruyor. Vefat ettiğindeyse aile aynı eğitim metodlarını kullanarak okul geleneğini devam ettiriyor. ESMOD, bugün Paris’ten Tokyo’ya, Sao Paolo’dan İstanbul’a 15 ülkede eğitim veriyor. Türkiye’de, ülkenin en köklü moda markası olan Vakko’yla bir araya gelerek Vakko ESMOD Moda Akademisi’ni kurdunuz. Bu işbirliği nasıl gelişti? Türkiye’de bir moda akademisi kurmak Vakko’nun kurucusu Vitali Hakko’nun hayaliymiş. Nasıl ESMOD, dünyanın en saygın ve etkin moda okuluysa, Vakko da Türkiye’nin en köklü markası. Bu yüzden, Fransız eğitim ve kültürüne sahip olan Cem Hakko ile çalışmak, hayalimdeki işbirliği oldu. Çok iyi anlaştık ve kısa zaman içinde Vakko ve ESMOD’u bir araya getirme kararı aldık. Moda başta olmak üzere sanatın tüm dallarında çok değerli bir koleksiyona sahip olan Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’ni kurduktan sonra böyle bir adım atmak çok yerinde oldu. Vakko ESMOD öğrencilerine adeta her sokağıyla sanat üniversitesi kabul edilen bir şehirde, Paris’te eğitim imkanı tanıyor. Nasıl hak kazanılabiliyor bu eğitime? Paris’te geliştirilen ve sistemde bulunan tüm okullara uyarlanabilen programlar sayesinde, öğrenciler uluslararası bir grup içinde okul değişim imkanından yararlanabiliyorlar. Burada iki olasılık var; birkaç haftalık bir okul değişimini deneyimleyebiliyorlar veya Esmod International Network’e bağlı 22 şehirdeki okullardan birinde bir yıl boyunca eğitim alabiliyorlar. Diploma ve sertifika programları hangi alanları kapsıyor? Üç yıllık Moda Tasarımı ve Yönetimi programımız öğrencilerin kusursuz teknik beceri edinirken aynı zamanda yaratıcı becerilerini de geliştirmek üzerine kurulu. Amacımız son yıllarında, moda endüstrisinin çeşitli alanlarında, belirli bir pazara odaklanarak bir kıyafet ve aksesuar koleksiyonu tasarlayıp geliştirebilmelerini sağlamak. Bu program Fransa’da “Stylisme” ve “Modelisme” olarak bilinen iki farklı beceriye odaklanıyor. Öğrenciler aynı zamanda çizim, trend tahmin, kumaş, sanat ve kostüm tarihi ve photoshop gibi dersler de alıyorlar. 3. sınıflar yılın sonunda koleksiyonlarını ESMOD eğitmenleri ve sektörün önde gelen isimlerinden oluşan bir jüriye sunuyorlar. Kısa sertifika programlarımızda ise Moda Tasarımı ve Moda Yönetimi alanlarında farklı eğitimler sunuyoruz. Eğitmenlerimiz bu alanlarda çalışan profesyoneller. Yeni dönemde moda tasarımı, modelizm, drapaj ve mulaj, kumaş baskı teknikleri ve tasarımı, moda kültürü, styling ve hikaye yaratıcılığı, stil danışmanlığı, moda perakendesi ve yönetimi, moda & hukuk ve moda & lüks gibi programlarımız yer alıyor. Eğitmen profilinizden de biraz bahseder misiniz? Diploma programlarımızdaki asıl eğitmenlerimiz sektörde de tecrübe kazanmış ve alanlarında uzman kişiler. Yabancı eğitmenlerimizin dışında sektörün lokal profesyonellerinden de destek alıyoruz. Vakko’da yöneticilik yapan isimler de dahil olmak üzere birçok profesyonel, moda tasarımından yönetimine, iletişimden moda kültürüne çeşitli alanlarda eğitim veriyor. Önde gelen moda tasarımcıları, stil yaratıcıları ve kreatif direktörlerle işbirliği yapıyorsunuz. Bu sayede öğrenciler, gerçek bir moda çekiminde yer almak gibi önemli tecrübeler ediniyorlar. Biraz bundan bahseder misiniz? Sektörle yakın ilişkide olmamız bu tip işbirliklerine olanak sağlıyor. Gerçekleştirilen özel bir proje ya da Premiere Vision Paris fuarını ziyaret etmek, onlara bir staj imkanı veya tasarımlarını sergileyebilecekleri bir yer olanağı sağlayabiliyor. Bu şekilde, tanınmış firmalarla bir araya gelip kariyerleri boyunca iletişim halinde olabiliyorlar. 3 yıllık eğitimleri boyunca kendilerine edindikleri çevre, gelecekleri için çok kıymetli. Vakko’nun öğrencilere sağladığı büyük bir destek var. Vakko ESMOD’da eğitim alan bir öğrenci ne gibi imkanlara sahip oluyor? Son iki yıldır Vakko Zorlu’da öğrencilerimizin yıl sonu defilesini gerçekleştiriyoruz. Vakko’nun desteğiyle işin yönetim ve üretim sürecini öğrenebilmeleri için yaz stajları ve fabrika ziyaretleri organize ediyoruz. Aynı zamanda sertifika programlarımız dahilinde atölye çalışması bittiğinde ürünlerin Vakko Üretim Merkezi’nde hayata geçmesini sağlıyoruz. Örneğin farklı baskı teknikleri kullanarak bir eşarp üretmek gibi. Hiç şüphesiz moda sektöründe en önemli sıfatlardan biri özgün olabilmek. Öğrencilerinizin kendi kimlikleri ve stillerinin oluşması için ne gibi bir yol izliyorsunuz? İlk yıllarında öğrencilerimizden, mimari tasarımdan sanata, mobilya tasarımından doğaya onlara ilham veren imgeleri toparlamalarını istiyoruz. Öğrencilerimizi boyama, baskı, grafik tasarım, işleme ve örme gibi çeşitli yollarla yaratıcılıklarını ifade etme konusunda cesaretlendiriyoruz. İkinci yılda ise öğrencinin kendi vizyonunu yaratabilmesi için kişisel estetik algısı ve teknik becerilerinin gelişmesini sağlıyoruz. 171 172 YENİ SEZON VA K K O . C O M 173 Temperley London ALEXANDER WANG 174 Alexander Wang’in geniş varyasyonlu moda dünyasına alışığız. Fakat marka, SonbaharKış 2015 koleksiyonunda kendi dünyasını daha da büyütüyor ve gotik bir evrenin kapılarını aralıyor. Tasarımlara hakim olan siyah renk sofistike bir şıklık algısı yaratıyor ve koleksiyondaki feminen çizgiler bu sezona damga vurmaya hazırlanıyor. CHRISTOPHER KANE 175 Christopher Kane’in bilime olan ilgisi Sonbahar-Kış 2015 koleksiyonu üzerinde de hakimiyetini ilan ediyor. Yüksek yakalı, uzun kollu ve markanın karakterini yansıtan etekler sonbaharı çağrıştıran renk tonlarıyla buluşuyor ve özel bir şıklık algısı sunuyor. ISSA 176 Issa, Sonbahar-Kış sezonunda seksi ve fark edilebilir çizgileriyle dikkat çekiyor. Soyut hayvan desenleriyle bohem bir tasarım algısını koleksiyonun her noktasına yansıtan marka modanın algoritmasına katkıda bulunuyor. TEMPERLEY LONDON 177 Temperley London, bronz renk tonlarıyla ‘özgürlük’ kavramının altını kalın çizgilerle belirginleştiriyor. Tasarımlardaki vahşi hayvanları çağrıştıran desenler geometrik çizgilerle bir araya geliyor ve alışılagelmiş gece elbisesi kavramını değiştiriyor. Clover Canyon Acne Studios 178 Mikhail Bulgakov’un ölümsüz eseri Usta ve Margarita’yı bu sezon başucuna yerleştiren Clover Canyon, tasarımlarında rüyaları ve gerçekliği buluşturuyor. Bulanık desenli kadifeler, pançolar ve bluzlar olabildiğince romantik bir hava yakalıyor. Clover Canyon, bu sezon tasarımlarıyla zamanın ötesine doğru bir yolculuk yapıyor. Acne, Sonbahar-Kış 2015-16 sezonunda ilham noktasını 1930’ların sportif kadınlarında buluyor. Feminist çizgilerle özgür ruhları içinde barındıran tasarımlar yün, ipek ve tüvitle modanın gelenekselliğine atıfta bulunuyor. Anlaşılan Acne Studios bu sezon da vazgeçilmezler arasındaki yerini fazlasıyla sağlamlaştıracak. Mackage 179 Mackage, bu sezonda da kuruluş motto’larını takip ediyor ve dış giyimi odak noktasına yerleştiriyor. Çağdaş estetik algısıyla gelenekselliği bir araya getiren Mackage, her sezon olduğu gibi bu sezonda da deri ve yüne ağırlık veriyor. VAKKO KADIN VAKKO ERKEK VAKKO MONOGRAM VAKKO EŞARP VAKKO SHOES & BAGS ALBERTO MORETTI ANNA BAIGUERA ANTONIO MARRAS ANYA HINDMARCH BALMAIN BRIAN ATWOOD CASADEI CHARLOTTE OLYMPIA COCCINELLE ELENA GHISELLINI ELIE SAAB EMPORIO ARMANI ERMANNO SCERVINO FABIANA FILIPPI FRATELLI ROSSETTI FRATELLI ROSSETTI ONE GIAMBATTISTA VALLI GIORGIO ARMANI ISOLA MARRAS J.M.CAZABAT LANCEL LES PETITS JOUEURS M MISSONI MARY KATRANTZOU MISSONI MONIQUE LHULLIER O JOUR OSCAR DE LA RENTA PAOLA CADEMARTORI PAUL&JOE SISTERS PAULE KA PEDRO GARCIA POLLINI POLLINI STUDIO ROBERT CLERGERIE ROBERTO CAVALLI ROCIO STUART WEITZMAN SANTONI SCERVINO STREET SEBASTIAN SERAPIAN SONIA RYKIEL SOPHIA WEBSTER V 73 VERSACE VICINI WALTER STEIGER VAKKO COUTURE ADRIANNA PAPELL AIDAN MATTOX ALBERTA FERRETTI ALBERTO MAKALI BADGLEY MISCHKA COLLECTION BADGLEY MISCHKA COUTURE BASIX CAMILLA CARMEN MARC VALVO CRISTINA OTTAVIANO CUSHNIE ET OCHS CYNTHIA ROWLEY DAVID MEISTER ELIE SAAB GABRIELA CADENA GEMY MAALOUF GEORGES HOBEIKA SIGNATURE GH BY GEORGES HOBEIKA HERVE LEGER J.S. COLLECTION JENNY PACKHAM KAUFMANFRANCO MARCHESA COUTURE MARCHESA NOTTE MATICEVSKI ML MONIQUE LHUILLIER MONIQUE LHUILLIER NAEEM KHAN PAMELLA BY PR PAULE KA PHOEBE RACHEL GILBERT RAUWOLF ROMONA KEVEZA RUBIN SINGER TADASHI TEMPERLEY TERI JON THEIA VAKKO COUTURE VERA WANG ZAC BY ZAC POSEN ZAC POSEN COUTURE VAKKO WEDDING BERTA ELIE BY ELIE SAAB INBAL DROR JENNY PACKHAM KENNETH POOL MARCHESA MONIQUE LHUILLIER NAEEM KHAN OSCAR DE LA RENTA REEM ACRA ROMONA KEVEZA TEMPERLEY BRIDAL VAKKO WEDDING VERA WANG ZUHAIR MURAD ADRIANNA PAPELL ALLURE BRIDALS AVENUE DIAGONAL BLISS MONIQUE LHUILLIER FARA SPOSA LA SPOSA LEGENDS BY ROMONA KEVEZA LUSAN MANDONGUS NOVIA D’ART ST. PATRICK TADASHI THEIA WHITE ONE VAKKO HOME VAKKO CHOCOLATE V2K designers 10 CROSBY by DEREK LAM ABBOT KINNEY A.L.C ACNE AG JEANS AINEA ALEXANDER WANG ALEXIS AMERICAN RETRO ANTON HEUNIS APERLAI AVA ADORE AVELON CHELSEA PARIS CHRISTOPHER KANE CLOVER CANYON CURRENT ELLIOT DAVID LERNER EACH OTHER EQUIPMENT EDUN ELIZABETH AND JAMES GÜLÇİN ÇENGEL GARETH PUGH HALSTON HERITAGE Helene Berman HOTEL PARTICULIER ISSA COUTURE JAMES PERSE JAY GODFREY JOIE LIZZIE FORTUNATO LOEFFLER RANDALL LOT 78 MACKAGE Markus Lupfer MIH JEANS MILLY MM6 MOTHER DENIM OPENING CEREMONY RAOUL RICK OWENS SACHIN AND BABI THAKOON ADDITION TIBI TEMPERLEY LONDON TY-LR WHITE POSTURE VAKKO EYEWEAR BARTON P. BARTON PERREIRA BLINDE 1 CHROME HEARTS DRIES VAN NOTEN ERDEM ILLESTEVA JOHN VARVATOS KRIS VAN ASSCHE LINDA FARROW MATTHEW WILLIAMSON PHILLIP LIM SUNO SUPERDRY THE ROW TUMI VARVATOS VICTOR&ROLF VICTORIA BECKHAM ZADIG & VOLTAIRE FRAMES
Benzer belgeler
bir - Vakko
de söylemem lazım. Bir de sandaletleri bu sezon kadınları gündüzden
geceye taşıyan, en kullanışlı ve en feminen aksesuarlar