Dosya-7: I

Transkript

Dosya-7: I
‹bra
I‹
de ödendi¤i k⤛tta belirtilen alacaklara iliflkin olarak
yorumlanmal›d›r. Dava konusu alaca¤›n ödenmesi gerekmedi¤ini savunan daval›, kural olarak bu alaca¤›n ibra edilmifl oldu¤unu ileri süremez” görüflündedir.
Bu nedenle ibraname sadece aç›kça belirtilen ve say›lan haklar bak›m›ndan geçerlidir; genel anlamda ibarelerin bu anlamda dar yorumlanmas› gerekir. Yarg›tay
9. Hukuk Dairesi’nin hakl› olarak belirtti¤i gibi
(29.1.1968 tarih, E. 12049, K 891), genel ifadelerle ibra
edilmek istenen hak, say›lanlardan daha önemli olsayd›,
ibranamede ayn› flekilde belirtilmesi gerekirdi.
D. Ulucan
IBRD
(Bkz. Uluslararas› ‹mar ve Kalk›nma Bankas› )
‹cap
[Alm. Offerte] [Fr. Offre][‹ng. Offer]
Bir sözleflmenin ba¤›tlanabilmesi için karfl› tarafa yap›l mas› gerekli ilk irade aç›klamas› . ‹cab›, sözleflmeye giriflen taraflardan herhangi biri yapabilir. Örne¤in, bir sat›m sözleflmesinde ilk aç›klamay› al›c› yapabilece¤i gibi,
sat›c› da yapabilir. ‹cab›n karfl› tarafça (muhatapça) benimsendi¤ine iliflkin irade beyan›na ise “kabul” ad› verilmektedir. Sözleflme, icap ve kabul irade beyanlar›n›n
birbirlerine uygun bir tarzda birleflmesiyle meydana gelmektedir.
‹cap, bir sözleflme yapma önerisi olarak kesin bir nitelik tafl›mal›d›r. Bir baflka deyiflle, icab›n kurulmak istenen sözleflmenin konusunu belirleyecek temel ö¤eleri
içermesi gereklidir. Örne¤in, taraflardan birinin di¤erine dükkânlar›ndan birini kiralamay› önermesi icap say›lmaz. Ancak, belirli bir yerdeki ya da ayn› yerde birden
fazla dükkân varsa, belirli bir numaray› tafl›yan dükkân›,
bir y›ll›k bir süre için ayl›¤› 10 milyon TL’den kiralamay› önermesi icap niteli¤ini tafl›r.
‹cab› yapan (icapç›), yapt›¤› icap ile ba¤l›d›r. Bu olgu “icap mucibi ba¤lar” biçiminde de ifade edilir. Bunun
do¤al bir sonucu olarak, icapç› genel kabul aç›klamas›
karfl›s›nda sözleflmeyi ba¤›tlamaktan kaç›namaz. ‹capç›n›n irade aç›klamas›yla ba¤l›l›¤› devaml› de¤ildir. Baflka
bir söyleyiflle, söz konusu ba¤l›l›k sürelidir; yani belli
bir zaman dilimi ile s›n›rlanm›flt›r. Bu süre dolunca icapç› ba¤l›l›ktan kurtulur. Söz konusu sürenin uzunlu¤una
iliflkin olarak baz› ayr›mlar yapmak gerekir:
1) ‹capç›, önerisiyle ba¤l› kalaca¤› süreyi kendisi belirlemifl olabilir. Bu durumda ancak bu süre için ba¤l›l›¤› söz konusu olur.
2) Böyle bir süre yoksa iki olas›l›¤› birbirinden ay›rmak gerekir.
a) ‹cap yüz yüze ya da telefonla yani haz›r bulunan
bir kifliye yöneltilmiflse, muhatap taraf›ndan derhal kabul edilmelidir. Aksi halde icab› yapan bu önerisiyle
ba¤l› olmaktan kurtulur. (BK. m. 4)
b) ‹cap haz›r olmayan bir kifliye bir süre belirtilmeksizin yap›lm›flsa, Borçlar Kanunu’muzun nitelendirmesiyle gaipler aras›nda icap ve kabul söz konusu olur.
(BK. m. 5/1) Borçlar Kanunu’muzun sistemine göre, bu
[Alm. Erlass, Entbindung] [Fr. Remise de dette][‹ng.
Acquittance]
Arapça kökenli sözcük. Türkçe: Aklama, temize ç›karma. Bir kimseyi bir yükümlülük veya borçtan beri k›lmak, kurtarmak anlam›nda kullan›l›r.
‹bra sözleflmesi, alacakl› ve borçlunun varl›¤›ndan
kuflku duymad›klar› bir alaca¤› ortadan kald›rmak için
yapt›klar› bir anlaflmad›r. Bir baflka tan›ma göre ibra,
alacakl›n›n alacak hakk›ndan vazgeçmesi ve bu suretle
borçlunun borcundan kurtulmas›n› kapsayan ba¤›tt›r.
Alacakl›, borç ifa edilmeden de borçluyu borcundan
kurtararak alaca¤›n› ortadan kald›rabilece¤inden ve borcun ifas› alacakl›n›n yarar›na bir nitelik tafl›d›¤›ndan,
alacakl›ya ibra hakk› tan›nmas›na bir engel yoktur. Ancak ibra, feragatten farkl› olarak tek tarafl› de¤il, iki tarafl› bir hukuki ifllem, bir sözleflmedir.
Hizmet akdinden do¤an alacak haklar›na iliflkin ibralarda iflverenin, iflçinin bu yöndeki icab›n› kabulü ço¤unlukla z›mmen kabul fleklinde olur. Burada ibraname,
iflverenin (borçlunun) lehine bir hukuki ifllem oldu¤undan iflverenin kabul beyan›n› aç›kça bildirmesine gerek
yoktur.
‹bra sözleflmesi varolan bir alaca¤› ortadan kald›rmay› amaçlad›¤›ndan, alaca¤›n tahsil edildi¤ini belirten
makbuz ile her türlü ücret ve sosyal yard›mlar›n al›nd›¤›n› belgeleyen bordrolardan farkl›d›r. Çünkü bunlar söz
konusu belgelerde aç›kça yaz›l› olan miktarlarda alaca¤›n tahsil edildi¤ini gösterirler. Bu yönü ile ibra sözleflmesi, menfi borç ikrar›ndan da farkl›d›r. Menfi borç ikrar›, taraflar›n çekiflmeli veya kuflkulu bir alacak veya
borç bulunmad›¤›n› saptamalar›d›r.
‹bra, alaca¤›n tamam› için olabilece¤i gibi bir bölümü için de olabilir. ‹bra sözleflmesine esas olan alaca¤›n,
ibranamede aç›k ve kesin olarak belirtilmesi gerekir.
‹branamenin yorumlanmas›nda, yarg›tay ve ö¤retide
bask›n görüfl, dar yorumdan yanad›r. Örne¤in, Yarg›tay
Hukuk Genel Kurulu (10.1.1962 tarih E.4-33, K.2 say›l›) bir karar›nda, “ücret ödemeleri söz konusu olan bir
k⤛t üzerindeki ibra, genel nitelikte olsa bile, ibraname-
591
‹cra - ‹flâs Hukuku
‹ç Borçlanma
durumda icapç›, “zaman›nda ve muntazam olarak yollanm›fl bir kabul haberinin kendisine ulaflaca¤› ana de¤in” icab›yla ba¤l› say›l›r. Bir baflka deyiflle, icab›n yöneltildi¤i kifli, öneri üzerine düflünüp karar verinceye ve
posta süresi kadar bu icab›yla ba¤l›d›r. Bu konuda geçecek normal süreler ve “normal vas›talar” iflin özelli¤ine
göre belirlenir. Bu ölçüler çerçevesinde bekleme süresi
geçmifl say›labiliyorsa, art›k icapla ba¤l›l›k söz konusu
olmaz. Keza, kabul haberi zaman›nda yollanm›fl olmas›na karfl›n, haberi yollayan›n elinde olmayan nedenlerle
icapç›ya geç ulaflm›fl olsa bile, icapla ba¤l›l›k yine söz
konusu olmaz. Zira, bu son durumda dahi, zaman›nda ve
düzenli bir biçimde gönderilmifl bir haberin ulaflaca¤›
zaman dolmufltur.
Zaman›nda gönderilen kabul haberi yolda (örne¤in,
postada) gecikmiflse, icab› yapan kifli geç gelen haberle
ba¤l› olmad›¤›n› karfl› tarafa bildirmek zorundad›r. (BK.
m. 5/3)
‹cap kavram› ile kar›flt›r›labilecek bir durum, icaba
davet’tir. ‹caba davet eden kimse, karfl› taraf› icapta bulunmaya teflvik etmek, yani onun icapta bulunmas›n›
sa¤lamak ister. Örne¤in, baz› reklam türleri, ilanlar, katologlar ve fiyat listesi gönderilmesi bu niteliktedir.
(BK. m. 7/2) Buna karfl›l›k, fiyat koyarak mal sergilenmesi icap say›l›r. (BK. m. 7/3)
‹. Ulusan/A. Ertan
Cebri icra ana noktalar olarak ikiye ayr›labilir: 1)
K›smi icra (cebri icra takibi), 2) Toplu icra (iflâs takibi)
K›smi icrada belirli alacaklar için borçlunun belirli bir
veya birkaç mal› haczedilirken, toplu icrada (iflâsta),
borçlunun haczedilebilen tüm mal varl›¤›na el konularak
borçlar› ödenir. Her iki tür takibin flartlar› ‹cra-‹flâs Kanunu ile düzenlenmifltir. (Bkz. ‹cra, Haciz )
K. ‹çel
‹ç Borçlanma
‹cra - ‹flâs Hukuku
[Alm. Betreibungs und Konkursrecht] [Fr. Droit de po ursuite pour dettes et faillite ][‹ng. Execution and Bank ruptcy Law]
Gerçek ve tüzel kifliler aras›ndaki hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda, Devlet’in müdahelesi ile zorla yerine getirilmesini düzenleyen kurallardan
oluflan hukuk dal›. Bu hukuk dal›na, cebri icra hukuku
veya takip hukuku isimleri de verilmektedir.
Kiflilerin birbirlerine karfl› olan hukuki yükümlülüklerini (borçlar›n›) kendi iradeleriyle yerine getirmeleri
kurald›r. Fakat her zaman, az ya da çok oranda, borçlar›n ifa edilmeyifli olgusuna rastlanmaktad›r. ‹flte, borcunu ödemeyen borçluya karfl›, alacakl›y› korumak ve
böylece hukuki iliflkilere karfl› toplumda do¤abilecek
güvensizli¤i önlemek amac›yla, alacakl›lara Devlet kuvvetinin ifle kar›flmas›n› ve borcu ifa ettirmesini isteme
hakk› tan›nm›flt›r. Bunun nas›l gerçekleflti¤i hukuk kurallar›yla düzenlenmifl bulunmaktad›r.
Modern toplumlarda Devlet, alacakl›lar›n alacaklar›n› kendi güçlerini kullanarak almalar›n› yasaklam›fl ve
hatta cezai müeyyideye ba¤lanm›fl bulunmaktad›r. Bu
yasa¤›n acil durumlar bak›m›ndan istisnalar› olmakla
beraber, genel kural, yerine getirilmeyen hukuki yükümlülüklerin Devlet organlar› taraf›ndan ifa ettirilmesidir.
Alacakl›n›n baflvurusu üzerine, Devlet’in cebri icra
organlar›, borçluyu yükümüne uymaya davet eder. Bu
yap›lmazsa borçlunun mallar›na el konur (haciz ifllemi);
bunlar sat›l›r ve alacakl›n›n alaca¤› ödenir. E¤er baflka
bir hukuki yükümlülük söz konusu ise (örne¤in, çocu¤un mahkeme karar›yla veliye teslimi gibi), cebri icra
organlar› gerekirse zorla bunu temin ederler.
592
[Alm. Inländische Verschuldung] [Fr. Emprunts inter nes][‹ng. Internal borrowing ]
Genellikle kamu bütçesindeki hizmetlerin finansman›
için yurt içi kaynaklardan elde edilen ve al›nmas› ve
ödenmesi durumlar›nda ülkenin toplam kaynaklar›n›n
artmas› ya da azalmas›n› sonuçland›rmayan kamu borç lanmas› türüdür.
‹ç borçlanma yap›ld›¤›nda kamu bütçesi kaynaklar›n› art›r›r. Normal gelir kayna¤› olan vergilere ek olarak
yap›lan iç borçlanma ile daha fazla kamu hizmeti ve yat›r›m› yapmak mümkün hale gelir. Bu borçlar›n mürettebat›, kayna¤› yurt içi gelir olan vergi gelirleri ile ödenir.
Türkiye’de 1933 y›l›na kadar iç borçlanma konusunda herhangi bir giriflimde bulunulmam›flt›r. 1933-1938
dönemindeki iç borçlanmalar›n hemen hemen tümü, ulafl›m (demiryollar›) yat›r›mlar›n›n finansman› için yap›lm›flt›r. Savafl döneminde yap›lan iç borçlanmalar›n gerekçesi ise milli savunma hizmetlerinin finansman›d›r.
1942 y›l›nda 150 milyon liral›k bir milli savunma istik raz› yap›lm›flt›r. 1946-1950 döneminde iktisadi kalk›nma ve alt yap› amaçlar›n›n d›fl›nda ilk defa bütçe aç›klar›n›n finansman› için iç borçlanmaya gidilmifltir (19481949 istikrazlar›). Bunun yan› s›ra, hazine borçlar›n›n
konsolidasyonu için ilk defa 250 milyonluk hazine tahvili ihraç edilmifltir. 1950-1960 döneminde iç borçlanma
sebepleri, bafll›ca bütçe aç›klar›d›r. Söz konusu dönemde bütçe dengesi için istikrazlar yap›lm›fl, ayr›ca bu dönemde say›lar› artan iktisadi devlet teflekkülleri, hazine
kefaletini haiz borç senetleri ç›kararak yeni bir iç borç
türü meydana getirmifllerdir. Planl› dönemde, iç borçlanma konusunda, ekonominin genel dengesinin bozulmamas› için kamu kesimindeki finansman a盤›n›n uzun
vadeli iç borçlanma ile karfl›lanaca¤›, iktisadi devlet teflekküllerinin (TMO hariç) hazine kefaleti tafl›yan bono
lar ç›kartmalar› ve bu kurulufllar›n finansman ihtiyaçlar›n›n Devlet Yat›r›m Bankas› taraf›ndan karfl›lanmas› ilkeleri kabul edilmifltir. Bu dönemde iç borçlanma kaynaklar› 1965 y›l›nda bafllayan iç istikraz tahvilleri ile tar›m, sanayi ve ulaflt›rma alanlar›na yap›lacak yat›r›mlar›n finansman için ç›kart›lan tasarruf bonolar›d›r . Tasarruf bonolar› 1972 y›l›nda mali denge vergisine dönüfltü rülmüfltür. Günümüzde (1997) bütçe aç›klar›n›n ola¤anüstü boyutlara ulaflmas› sonucunda bu aç›klar›n kapat›lmas› amac›yla sürekli olarak borçlanmaya baflvurulmaktad›r. Ancak bu borçlar›n büyük bir k›sm›n›n k›sa
vadeli olmas› önemli bir problem olmaktad›r (Bkz. ‹ç
Borçlar)
Ö.F. Bat›rel/fi. Akkaya
‹ç Borçlar
‹ç Göç
‹ç Borçlar
[Alm. Inlandsschulden] [Fr. Dettes intérieurs ] [‹ng. In ternal debts ]
‹ç borçlanma sonucu ortaya ç›kan devlet borçlar› ikiye
ayr›l›r: K›sa vadeli (dalgal›) iç borçlar, uzun vadeli iç
borçlar.
K›sa vadeli iç borç al›nmas›n›n sebepleri, bütçe dengesizli¤i, maliyetinin ucuz olmas› (faiz oran›n›n düflüklü¤ü), devlete sat›n alma gücü ve harcama imkânlar›
sa¤lamas› ve ola¤anüstü kamu giderlerinin ortaya ç›k›fl›d›r. Bu borçlar›n kayna¤›, para piyasas›d›r (banka ve sigorta flirketleri, kurumsal tasarruflar ve sanayi ve ticaret
kurulufllar› fonlar›). Ancak Türkiye’de oldu¤u gibi, Merkez Bankas› ve belirli yasal zorunluluklarla devlet borç
senedi al›nmas›, borçlanma kayna¤› olarak kullan›labilir.
Türkiye’de k›sa vadeli iç borçlar, hazine bonolar›
(plasman bonolar›), hazine kefaletini tafl›yan bonolar,
müteahhit bonolar›, avanslar ve bütçe emanetleridir.
Türkiye’de en önemli k›sa vadeli borç türü, hazineye k›sa vadeli avans, hazine kefaletini tafl›yan bonolar ve bütçe emanetidir.
Uzun vadeli borçlar, vadeleri genellikle on y›l› aflan
ve ödemeleri bir plana ba¤lanm›fl devlet borçlar›d›r. Bu
borçlar›n kayna¤› sermaye piyasas›d›r. Devaml› borçlar
ve itfaya ba¤l› borçlar olarak ikiye ayr›l›r. Devaml› borçlarda yaln›zca faiz ödemesi yap›l›r. Bu borçlara devlet
ana para ödeme taahhüdünde bulunmam›flt›r. Buna karfl›l›k itfaya tâbi borçlar›n mürettebat›n›n, bir ödeme plan› çerçevesinde ödenmesine gidilir.
Türkiye’de uzun vadeli iç borçlar içinde en önemli
pay› devlet bütçesinden ödenecek Devlet iç borçlanma
tahvilleri, özel amaçl› tahviller ve tahkim tahvilleri almaktad›r. Afla¤›daki tabloda iç borçlar yer almaktad›r.
31.12.1995 Tarihi ‹tibariyle
‹Ç BORÇLAR
A. HAZ‹NEDEN ÖDENECEKLER
1. ‹ST‹KRAZLAR
– Devlet ‹ç Borçlanma Tahvilleri
– Özel Amaçl› Tahviller
– ‹kraz Tahvilleri
– Tahkim Tahvilleri
2. KUR FARKLARI
3. HAZ‹NE BONOLARI
– Nakden Sat›lan Bonolar
– Özel Tertip Bonolar
B. HAZ‹NE KEFALETLER‹
1. BONOLAR
2. TAHV‹LLER
3. KAMU ORTAKLI⁄I SENETLER‹
Borç Tutar› (Milyar TL)
1 169 007,2
511 768,9
220 955,1
133 516,2
44 606,3
112 691,3
25 939,8
631 298,5
512 298,5
119 000,0
115 329,2
—
8 424,2
106 905,0
(Bkz. ‹ç Borçlanma, Hazineye K›sa Vadeli Avans, Hazi ne Kefaletini Haiz Bonolar, Bütçe Emaneti)
Ö.F. Bat›rel/fi. Akkaya
‹ç Göç
[Alm. Einwanderung] [ Fr. Migration] [‹ng. Migration]
Kiflinin kendi iste¤ine ba¤l› olarak ülkesi s›n›rlar› içinde
593
yaflama yerini de¤ifltirmesi iç göç’e neden olmaktad›r.
Kifli, içinde yaflad›¤› toplumda kendine uyan ve en yüksek geliri sa¤layacak ifl koflullar›na sahip olmak ister. Bu
halde göç, önce insanlar›n kullanabilecekleri f›rsatlar›n
say›s›n› art›r›r; sonra kifliye mesleki ve sosyal hareketlilik sa¤lar.
Bütün ülkelerde büyük kentlerin ortaya ç›kmas›nda,
kent nüfusunun do¤al art›fl›ndan çok, k›rsal alanlardan
bu kente sürekli göçlerin etkili oldu¤u kabul edilmektedir. Geliflmifl ülkelerde sanayileflmeyle birlikte, eme¤in
bol ve ücretlerin düflük oldu¤u k›rsal alanlardan, eme¤in
k›t ve ücretlerin yüksek oldu¤u kentlere göç olmufltur.
Sanayi ve hizmetler kesiminin iflgücü talebine cevap
vermeye yönelik bu iç göçler, h›zl› fakat dengeli bir
kentleflmeye yol açm›flt›r.
Günümüzde, geliflmekte olan ülkelerde görülen çok
h›zl› ve düzensiz kentleflmede, kentin çekicili¤inden
çok, h›zl› nüfus art›fl› nedeniyle köyün itmesi önemli bir
faktör olmufltur.
‹ç göçler, sanayileflmifl ülkelere göre, geliflmekte
olan ülkelerde daha yo¤undur. Yap›lan gözlemler göç etme e¤iliminin 20-30 yafl grubundaki erkek nüfusta yüksek oldu¤unu göstermektedir. Bu grupta yer alan gençlerin baz›lar›n›n, do¤rudan büyük kent yaflam›n›n çekicili¤ine kap›larak göçe kat›ld›klar› anlafl›lmaktad›r. Büyük
kent merkezlerinin e¤lence yerleri, gösteriflli ma¤azalar,
spor tesisleri ve özellikle çevre denetiminden kurtulmaya olanak veren kalabal›kl›¤›, k›rsal bölge ve küçük kent
gençlerini çekmektedir. K›rsal bölgelerden gelen ve büyük kentlerin çevresine yerleflerek gecekondu mahallelerini oluflturan ailelerin yaflam biçimleri, kendilerine
özgü bir alt kültür yaratt›klar›n› göstermektedir. Baz›
Bat› Avrupa ülkelerinde, özellikle geleneksel sanayi dallar›nda ve tar›mda çal›flanlar›n, eme¤in veriminin ve ücretlerin yüksek oldu¤u modern endüstrilerin bulundu¤u
büyük kentlere göçü devam etmektedir. Örne¤in, Güney
‹talya’da 1950’lerde bafllayan sanayileflme hareketlerine
karfl›n, yirmi y›l sonunda bölgeyi terk ederek Orta ve
Kuzey ‹talya’ya göç edenlerin say›s›n›n 2,5 milyonu aflt›¤› belirlenmifltir.
Türkiye’de geri kalm›fl yörelerden geliflmifl il ve ilçelere do¤ru görülen nüfus hareketi iç göç olarak nitelenir.
Bu göçler, ülkede ulaflt›rma ve haberleflme olanaklar›n›n
geliflti¤i ve ucuzlad›¤› 1950-60 döneminde önem kazanm›flt›r. Ulaflt›rma ve haberleflme olanaklar›n›n geliflmesiyle, geri kalm›fl bölgelerdeki iflgücü, ülkedeki çal›flma
olanaklar› ve gidece¤i yer hakk›nda bilgi toplama kollayl›¤›na kavuflmufltur. Bu dönemde, tar›mda makineleflmenin yayg›nlaflmas› k›rsal alanlardan itmeleri h›zland›rm›flt›r.
K›rsal bölgelerdeki modernleflme e¤ilimlerini araflt›ran Devlet Planlama Teflkilat›’n›n bir araflt›rmas›na göre
iç göçün temel nedeni “Fakirlik ve topraks›zl›k”t›r. “fiehirde ifl bulundu¤u için” göçün yönü büyük kente do¤ru
olmaktad›r. Bu araflt›rman›n verdi¤i bir baflka önemli sonuç, köylülerin %84’ünün bir kente göçe haz›r olduklar›n› ifade etmifl olmalar›d›r.
‹ç ‹stikraz
‹çsel Para
Türkiye’de iç göçlerin, ekonomisinin geliflmesini
aflan bir h›za varmas›n›n iki yönlü olumsuz etkileri görülmektedir. Bu göçler bir yandan ç›kt›klar› yörelerin
kalk›nma olanaklar›n› s›n›rlarken, di¤er yandan da vard›klar› büyük kentlerde çözümü güç ve pahal› sosyoekonomik sorunlar yaratmaktad›r. (Bkz. Beyin Göçü, ‹fl göçü Gücü)
E.Tokgöz
‹ç ‹stikraz
(Bkz. ‹ç Borçlanma )
‹çsel De¤iflken
[Alm. Endogene Variable] [Fr. Variable endogène ] [‹ng.
Endogenous variable ]
‹çsel de¤iflkenler, de¤erleri modelin eflanl› çözümü sonucu belirlenen de¤iflkenlerdir. Bu kavram›n z›dd› olan
d›flsal de¤iflkenler ise, modele de¤erleri d›flar›dan verilen
de¤erlerinin bulunmas›nda yararlan›lan de¤iflkenler olmaktad›r.
Bir modelde hangi de¤iflkenin içsel, hangilerinin ise
d›flsal de¤iflken olaca¤›, modeli kuran›n e¤ilim ve tercihlerine büyük ölçüde ba¤l›d›r. Örne¤in bir model fiyat
düzeyi belirlenmesini içsel olarak al›rken, baflka biri ayn› de¤iflkeni d›flsal kabul edebilir. Para arz› bir çok modellerde bütünü ile d›flsal al›nd›¤› halde, yeni baz› ekonometrik modellerde endojen olarak ifllenmektedir.
Bir de¤iflkenin modelde endojen ya da içsel al›nmas›, modeli o de¤iflken için kapal› hale getirir.
Model oluflturma prati¤inde genellikle, içsel de¤iflkenlerin neler olaca¤›n›n belirlenmesi ile ifle bafllan›r.
S›ra ile her içsel de¤iflken için birer denklem yaz›l›r. Bu
denklemlerde aç›klay›c› de¤iflkenler ya sisteme daha önce sokulmufl olan cari ya da gecikmeli içsel de¤iflkenler
ya henüz aç›klanmam›fl olan içsel de¤iflkenler ya da egzojen (cari veya gecikmeli) de¤iflkenlerdir. Denklem
yazma prati¤i genellikle her içsel de¤iflkene bir denklem
ve sadece bir denklem yaz›l›ncaya kadar sürdürülür.
fiüphesiz bu yaz›l›fl s›ras›nda model kurucunun temel
yaklafl›m ve hipotezleri dikkate al›nacakt›r.
Ekonomi politikas› çözümlemelerinde ve politika
modellerinde içsel de¤iflkenler amaç de¤iflken (target
variable) ve ilgi d›fl› de¤iflkenler olarak ayr›l›r. Önceden
belli (prodetermined) de¤iflkenler ise araç de¤iflkenler
(instruments) ve veriler (data) fleklinde ayr›l›r. Ekonomi
politikas› modelinin formel çözümü, amaç de¤iflkenlerin
belli de¤erlerini sa¤layacak araç de¤iflken de¤erlerini
bulmakt›r. Karar modelleri dedi¤imiz modellerde amaç
de¤iflkenler, sadece araç de¤iflkenlerin ve verilerin fonksiyonu olarak ifade edilir.
U. Korum
ba¤l› olabilece¤ini A. Marshall göstermifltir. Söz konusu
kavram, birincisiyle ilgilidir.
‹çsel ekonomi kavram›, firman›n uzun dönemli üretim art›fl› sonucunda gerçeklefltirilen birim maliyet düflüflü ile ilgilidir; k›sa dönemde, üretim art›fl› sonucunda birim sabit maliyetlerdeki azalman›n sa¤lad›¤› birim maliyet düflüflünün bunun kapsam›na girmemesi gerekir (Viner). Üretim ölçe¤i büyürken içsel ekonomilerle birlikte
içsel eksi ekonomiler, yani birim maliyet art›fl›na yol
açan etkenler de ortaya ç›kabilir. Bu bak›mdan, içsel
ekonomilerin birim maliyet e¤rilerine etkisi konu edilirken net içsel ekonomiler ele al›nmal›d›r; yani birincinin
lehine olan fark gözönünde tutulmal›d›r.
‹çsel ekonomiler, teknolojik ve nakdi (parasal) nitelikte olabilir: Teknolojik içsel ekonomiler, üretimin ölçe¤i büyüdükçe, teknolojik üretim katsay›lar›n›n küçülmesinden do¤ar; nakdi içsel ekonomiler ise, üretim ölçe¤i
büyüdükçe, sat›n al›nan girdi miktarlar›ndaki art›flta sa¤lanabilen indirimlerle ilgilidir. Teknolojik içsel ekonomi ler, üretimin ölçe¤i büyüdükçe, daha iyi organize edilmesinden ya da üretim yöntemlerinin iyilefltirilmesinin
birim bafl›na sa¤lad›¤› emek, malzeme ve teçhizat gereklerinin azalmas›ndan do¤ar. Nakdi içsel ekonomiler, ayn› ölçekteki firmada üretim art›fl›n› izleyerek sa¤lanabilece¤i gibi, firma ölçe¤inin büyümesini izleyerek de gerçekleflir.
Üretim ölçe¤i büyüdükçe, net içsel ekonomiler sa¤layan bir firman›n birim maliyet e¤rileri azal›r; yani, birim ortalama maliyet ve marjinal maliyet e¤rilerinin e¤imi negatiftir ve ikinci, birincinin alt›ndad›r; her iki e¤ri
de uzun dönemlidir. Bu durumdaki bir firma, üretimin
ölçe¤ini art›rmak e¤ilimindedir. Üretim artarken firma
mal›n ya da hizmetin piyasa fiyat›n› etkileyecek ölçe¤e
ulafl›rsa, rekabet flartlar› bozulur ve eksik rekabet flartlar›na geçilir.
G. Kazgan
‹çsel Eksi Ekonomiler
[Alm. Interne Unwirtschaftlichkeiten] [Fr. Economies
négatives internes] [‹ng. ‹nternal diseconomies]
‹çsel ekonomilerin tersidir. Üretimin ölçe¤i büyürken birim maliyetlerinin art›yor olmas› demektir. (Bkz. ‹çsel
Ekonomiler)
G. Kazgan
‹çsel Para
[Alm. Interne Währung ] [Fr. Monnaie interne ] [‹ng. In side money]
Dolafl›mdaki paran›n, içsel ve d›flsal olarak ikiye ayr›lmas›, Gurtkey ve Shaw adl› Amerikan yazarlar›n getirdi¤i bir yeniliktir. Para teorisinde yeni yeni kullan›lmaya bafllanan bu kavramlardan içsel para, banka paras›n›,
yani çeke tâbi vadesiz mevduat hesaplar›n› ifade etmektedir. Bu hesaplar kredi ifllemleri sonucunda büyüdükleri için, buna “iç kredi paras› ” ya da yaln›zca “kredi pa ras›” da denmektedir. Burada olaya mevduat bankalar›
aç›s›ndan bak›ld›¤› için, bu sistemin kendi içinden yaratt›¤› paraya “içsel para ” denmektedir. ‹çsel paran›n göre-
‹çsel Ekonomiler
[Alm. Interne Einsparungen ] [Fr. Economies internes]
[‹ng. Internal economies]
Bu terim yerine içten istifadeler ya da içten yararlar terimi de kullan›lmaktad›r. Üretim ölçe¤i büyüdükçe birim maliyetlerde sa¤lanan düflüfllerin, içsel etkenlerden
ileri gelebilece¤i gibi, firman›n d›fl›ndaki de¤iflmelere de
594
‹ç Talep
‹ç Verim Oran›
li öneminin artmas›, para stokunun oluflumunda ekonomik faaliyetlerin belirleyici rolünün artt›¤›n› gösterir.
D›flsal para, merkez bankas› paras›d›r ve kredi ifllemlerinden ba¤›ms›z olarak oluflur. Buna ‹ngilizce’de “outside money” denir. D›flsal paran›n oluflumunda ekonomik faaliyetlerin do¤rudan herhangi bir etkisi olmayabilir. Örne¤in, kamu kesimi aç›klar›n›n finansman› için
yarat›lan para.
S. Abaç
‹ç verim oran›, bir nakit ak›fllar› (nakit giriflleri ve nakit
ç›k›fllar›) serisinin bugünkü de¤erini s›f›ra eflitleyen iskonto oran› olarak tan›mlanabilir. (Nt), (t) y›l›nda yer
alan nakit hareketi (nakit girifli veya ç›k›fl› veya ikisi aras›ndaki net fark) tutar›n› ve k iskonto oran›n› temsil
ederse, afla¤›daki eflitli¤i sa¤layan k, iç verim oran› olarak tan›mlan›r:
n
∑
‹ç Talep
t=1
[Alm. Inlandsnachfrage ] [Fr. Demande interne] [‹ng.
Domestic demand]
Bir ülkedeki al›c›lar›n üretilen mallar için harcamay›
planlad›klar› miktard›r. Devletin ve yat›r›m›n (dolay›s›yla tasarrufun) mevcut olmad›¤› kapal› bir ekonomide
toplam talep, tüketim harcamalar›na eflittir. Yat›r›m ve
tasarrufun mevcut oldu¤u, tüm gelirin hane halk› kesimine ödendi¤i bir ekonomi modelinde, toplam talep tüketim ve yat›rmdan oluflur. Bu tür bir modele aç›kl›k getirmek için baz› varsay›mlar yapmak gerekir:
Planlanm›fl yat›r›m düzeyi sabittir.
Hane halk›n›n toplam tüketimi, elde etti¤i parasal gelirle do¤ru orant›l›d›r.
Bu flartlar alt›nda belirlenen denge geliri, toplam arz
Y’nin toplam iç talep C+I’ ye eflit oldu¤u gelir düzeyidir.
Ekonomik modele kamu sektörünün de eklenmesiyle toplam iç talep, “tüketim harcamalar›”, “yat›r›m harcamalar›” ve “devlet harcamalar›”ndan oluflmaktad›r.
D. Demirgil
Nt
(1+k)t
=0
‹ç verim oran› için yukar›da verilen tan›m flu flekilde
de ifade edilebilir: ‹ç verim oran›, bir nakit ak›fllar› serisindeki nakit girifllerinin bugünkü de¤erini nakit
ç›k›fllar›n›n bugünkü de¤erine eflitleyen iskonto oran›d›r.
Yukar›daki tan›mlar küçük bir örnekle daha aç›k bir hale
getirilebilir: Varsay›n›z ki, 1996 y›l› sonunda bir tan›d›¤›n›za 1.000.000.000 TL borç veriyorsunuz. Borçlu, enflasyondan zarar görmenizi önlemek için, borcuna karfl›l›k size afla¤›daki ödemeleri yapmay› kabul etmektedir.
•
•
Y›l Sonu
1997
1998
1999
‹ç Talep Daralmas›
[Alm. Verengung der Inlandsnachfrage ] [Fr. Décroisse ment de la demande interne] [‹ng. Downward shift in
domestic demand]
‹ç talebi oluflturan “tüketim”, “yat›r›m” ve “devlet” harcamalar›ndan birinin ya da birkaç›n›n düzeyinde meydana gelen daralmad›r.Tüketimin azalmas› yoluyla iç talep
daralmas›n›n iki ayr› nedeni olabilir:
1) Tüketim fonksiyonu afla¤›ya do¤ru kayabilir. De¤iflmeden önce 100 birimlik kullan›labilir gelirin 75 birimi tüketilirken, tüketim fonksiyonunda meydana gelen
de¤iflmeler sonucu 75 birim yerine 60 birim tüketilebilir.
Böylelikle iç talep daralm›fl olur.
2) Tüketim fonksiyonunda bir de¤ifliklik olmadan,
tar›msal üretimden ya da yat›r›m harcamalar› ve devlet
harcamalar›ndan kaynaklanan bir daralma meydana gelebilir. Daralmadan önce denge geliri 100 iken ve 75 tüketim yap›l›rken, denge geliri 80’e, tüketim 70’e gerileyebilir.
‹ç talep daralmas›, yat›r›m harcamalar› ya da devlet
harcamalar›n›n daralmas›ndan da kaynaklanabilir. Meydana gelen azalma, milli gelirde -çarpan katsay›s› nedeniyle- kendisinden daha büyük bir azalmaya yol açaca¤›
için, tüketim düzeyinin düflmesine neden olacakt›r.
D. Demirgil
‹ç Verim Oran›
[Alm. Intern Rentabilitätskennziffer] [Fr. Taux de renta bilité] [‹ng. Internal rate of return ]
595
Ödeme
200 000 000 TL
500 000 000 TL
800 000 000 TL
1 500 000 000 TL
Gelecek üç y›l›n ortalama y›ll›k enflasyon oran› yüzde kaç› geçmedi¤i takdirde, yukar›daki koflullarla verece¤iniz borçtan dolay› bir “genel sat›n alma gücü” kayb›na maruz kalmazs›n›z? Bu soruya cevap verebilmek
için yukar›daki nakit ak›fl› serisinin iç verim oran›n› hesaplamak gerekecektir.
Y›l
1996
1997
1998
1999
(1)
(2)
(3)
Nakit
Bugünkü De¤er
Bugünkü De¤er
Ak›fl›
Faktörü (%19)
(1) x (2)
(1 000 000 000) TL.
1
(1 000 000 000) TL.
200 000 000
0,84034
168 068 000
500 000 000
0,70616
353 080 000
800 000 000
0,59342
474 736 000
(4 116 000) TL.
Tabloda yer alan bugünkü de¤er faktörleri, ilerideki
bir y›lda elde edilecek 1 TL’nin çeflitli y›llara ve çeflitli
faiz hadlerine göre bugünkü de¤erini
veren tablolardan
t
elde edilebilir. Bu faktörler 1/(1+‹) fomülüne göre hesaplan›r (i, faiz haddini, t y›l› göstermektedir)
Yukar›daki tablonun benzeri, %18 iskonto oran› esas
al›narak haz›rland›¤› takdirde, nakit ak›fllar›n›n net bugünkü de¤eri + 15 486 000 TL. olarak hesaplan›r. O halde aranan iç verim oran› %18-19 aras›ndad›r. ‹ç verim
oran› genellikle deneme s›nama yoluyla hesaplan›r.
Örne¤i sonuca ba¤lamak için denilebilir ki, gelecek
3 y›l›n ortalama y›ll›k enflasyon oran› %19’u aflt›¤› takdirde, yukar›daki koflullarla borç vermekten dolay› bir
genel sat›n alma gücü kayb›na maruz kal›rs›n›z.
‹dari Bütçe
‹dealist Sosyalizm
‹ç verim oran› kavram›, iflletmelerin yat›r›m projelerini de¤erlemede kulland›klar› bir yöntemin de temelini
oluflturur. ‹ç verim oran› yönteminde, de¤erlenen yat›r›m projesinin neden olaca¤› tahmin edilen nakit ç›k›fllar› ile sa¤layaca¤› tahmin edilen nakit girifllerinin bugünkü de¤erlerini eflitleyen iskonto oran› hesaplan›r.
‹ç verim oran› bir yat›r›m projesinin kabul edilebilirli¤i konusunda, kendi bafl›na yeterli bilgi sa¤layamaz.
Hesaplanan iç verim oran›n›n yeterli bir verimi temsil
edip etmedi¤ine karar verebilmek için, bir kritere ihtiyaç
vard›r. Genellikle bu kriterin, iflletmenin sermaye maliyetini temsil eden oran oldu¤u kabul edilir.
Y. Ercan/fi. Akkaya
Vergi borcunun idare taraf›ndan hesaplanmas› demek
olan “vergi tarh›” yöntemlerinden biridir. “‹dare taraf›ndan takdir”, “do¤rudan do¤ruya takdir” adlar› da verilmektedir. Esas›, her bir mükellefin vergi borcunun hesaplanmas›na iliflkin matrah›, idarenin ayr› ayr› tespit etmesidir.
‹dari takdir yönteminden vergicilikte giderek vazgeçilmekte ve bu yöntem -re’sen takdirde oldu¤u gibi- ancak istisnai olaylarda kullan›lmaktad›r. Türkiye’de 1971
y›l›na kadar bina ve arazi vergilerinin matrahlar› bu yöntemle tespit edilmifltir. (Bkz. D›fl Belirtiler Usulü, Beyan
Usulü )
H. Nadaro¤lu
‹dari Bütçe
IDB
[Alm. Verwaltungsbudget] [Fr. Budget Administratif]
[‹ng. Administrative Budget]
Bütçenin, kamu kurulufllar›n›n idari teflkilat yap›s›na uygun flekilde yap›lmas›d›r.
‹dari bütçede, bütçe harcama ve gelirleri, bütçesi yap›lan kuruluflun teflkilat flemas›na göre ay›r›ma tâbi tutulur. Bu bütçe sisteminde, bütçe ödenekleri, devlet teflkilat› içinde yer alan yasama, yarg› ve yürütme organ› birimlerine göre ayr›l›r. Örne¤in, ödenekler cumhurbaflkanl›¤›, bakanl›klar ve ba¤›ms›z genel müdürlükler aras›nda s›ralanarak paylaflt›r›l›r. Ayr› bütçe yap›lan her birim kendi içinde tekrar, mevcut örgütsel yap›ya göre ayr› bir idari tasnife gidebilir.
Türkiye’de program bütçe sistemi benimsenmesine
ra¤men, bütçeler Türk idari teflkilat yap›s›na göre yap›lmaktad›r. Yasama organ› yürütme organ›na harcama yetkisi verirken, bu yetkiyi genel bütçeye dahil idarecilere,
ayr› ayr› vermektedir. Bu sistemde çeflitli kamu birimlerinin ayn› tür kamu fonksiyon ve hizmetlerini görmelerinin mümkün olmas› nedeniyle, hizmet tedahül ve tekerrürleri meydene gelebilmektedir. Türkiye’de bütçe ödeneklerinin verilmesinde idari bütçe ay›r›m›n›n kabul edilmesine karfl›l›k, bütün devlet gelirlerinin hazineye girmesi ve oradan ödenmesi nedeniyle, bütçe gelirleri kayna¤›na göre tasnif edilmektedir. (Bkz. Bütçeleme Sistem leri)
Ö.F. Bat›rel
‹dari Fiyatlar
[Alm. Administrative Preise] [Fr. Prix administrés ]
[‹ng.Administered prices]
1933 y›l›nda Gardiner Means taraf›ndan ekonomi literatüründe kullan›lmaya bafllanan bu terim, tespit edildikten sonra zaman içinde sabit tutulan fiyat› ifade etmektedir. ‹dari fiyat terimi, özel sektöre ve devlet sektörüne
de uygulanmakta, iflveren taraf›ndan, devlet taraf›ndan
veya iflveren iflçi kurulufllar›n›n sözleflmeleriyle belirlenen ücretleri de kapsamaktad›r. “‹dari” kelimesi belirli
bir fiyatland›rma gücünü göstermektedir. Bu nedenle, bu
tür fiyatlar, arz ve talep eflitli¤inin belirledi¤i fiyatlardan
farkl› olabilmektedir.
D. Demirgil
‹dari Takdir
[Alm. Verwaltungsbewertung, Verwaltungsbesteuerung]
[Fr. Evaluation administrative ] [‹ng. Direct administra tive evaluation]
596
(Bkz. ‹slâm Kalk›nma Bankas›)
‹dealist Sosyalizm
[Alm. Utopischer Sozialismus] [Fr. Socialisme idéaliste]
[‹ng. Utopian Socialism]
‹dealist Sosyalizm temsilcilerine Saint-Simoncular ve
Ütopistler de denilmektedir.
‹dealist Sosyalizm’in bafll›ca temsilcileri Claude
Henri de Rouvroy de Saint-Simon, Prosper Enfantin ve
Armand Bazard’d›r. Aguste Comte ile Ferdinand de
Lesseps de, bir aral›k bu ak›ma kat›lm›fllard›r.
Saint-Simon (1760-1825), pozitivist ve sosyalist düflünce ak›mlar›n›n geliflmesine öncülük etmifltir. Endüstrializm doktrinin kurucusudur.
Saint-Simon, h›ristiyanl›¤›n ça¤›n› tamamlad›¤›na ve
yerini yeni bir inanç düzenine b›rakmas› gerekti¤ine inan›yordu. Bu yeni doktrin mutluluk ve düflünce özgürlü¤ü kavramlar›na dayanacakt›. Toplumlar›n geliflmelerine
yön veren e¤ilimin sürekli ilerleme ve geliflme ihtiyac›
oldu¤unu düflünüyordu. Sürekli ilerleme ve geliflme ise,
ancak sanayileflerek sa¤lanabilirdi. Kapitalist düzen yaln›z say›l› kimseleri zenginlefltirmifl ve çal›flan s›n›f› bir
iktisadi boyunduruk alt›nda yaflamaya mahkûm etmiflti.
Bu düzeni de¤ifltirmek ve daha uygun bir ekonomik ve
sosyal toplum yap›s› kurmak gerekliydi.
Bütün kötülükler, ekonomik düzenin bireysel ç›karlar do¤rultusunda ifllemesinden ileri geliyordu. S›n›f ay›r›m› ve ayr›cal›klar kald›r›lmadan insanl›k mutlulu¤a
kavuflamazd›. ‹ktisadi alanda devletin genifl yetkileri olmal›yd›. Tek bir makam, bir heykeltrafl gibi, toplum yap›s›n› flekillendirebilmeliydi. Aristokratlar›n unvanlar›
ve mevkileri ellerinden al›nmal›yd›. Yeni sosyal düzeni
teknokratlar kuracaklard›. ‹ktidar bilim adamlar›n›n,
teknokratlar›n olacakt›. Herkese ehliyetine göre ifl verilecekti. Üretim seferberli¤i bafllat›lacak ve Fransa bafltan
bafla bir flantiye haline getirilecekti. Görevlilere yapt›klar› iflin niteliklerine ve de¤erine göre ücret ödenecekti.
Saint-Simon’un biri liberal ve öbürü kolektivist iki
ayr› yönü bulundu¤u söylenilebilir. Libareller gibi, toplum düzeninde ehliyete öncelik tan›nmas›ndan yana idi.
“B›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler” ilkesine karfl›
de¤ildi. D›fl ticarette, serbest mübadelenin daha verimli
olabilece¤i durumlar bulundu¤unu kabul ediyordu. Sanayicilere kâr hakk› tan›yordu. Ancak üretim seferberli-
‹flâs
‹flâs Masas›
¤inin bir totaliter rejimde rastlanabilecek otoriter bir yönetim alt›nda yürütülmesini gerekli say›yordu. Bireysel
mülkiyete belirli s›n›rlar çerçevesinde yer vermekle beraber, büyük toprak mülkiyetinin meflru olmad›¤›n› belirtiyordu. Üretim araçlar› ve büyük toprak mülkiyetinin
bireylere de¤il, topluma ait olmas›n› savunuyordu.
Saint-Simoncular, doktrinlerini yaymak için 1828’de
bir mezhep halinde örgütlenmeye karar vermifllerdir.
Doktrini bir inanç ak›m› olarak yaflatmay› denemifllerdir.
Özel toplant› yerleri açm›fllar ve doktrin ilkelerini yasallaflt›rmak istemifllerdir. Ancak savunduklar› tez, SaintSimon’un düflünce sisteminden sapm›flt›r.
Saint-Simon’un sosyalistli¤i ölçülüydü. Saint Simoncular ise kolektivizm’in afl›r› aflmalar›n› hedef tutmufllard›r. Özel mülkiyete topyekûn karfl› ç›km›fllard›r.
Miras müessesesinin kald›r›lmas›n› istemifllerdir. Devletten baflkas›n›n mirasç› mevkiinde olamayaca¤›n› ileri
sürmüfllerdir.
Saint-Simoncular yaln›z ayd›nlara hitap eden bir
grup halinde faaliyet göstermifllerdir. Kültürlü kiflileri
davalar›na kazanmaya çal›flm›fllard›r. As›l büyük kitleyi sürüklemeyi ihmal etmifllerdir. (Bkz. Saint-Simon,
Aguste Comte, Karl Marx, Bilimsel Sosyalizm)
F. Ergin
raf›ndan tasfiye edilir ve alacakl›lar›n alacaklar›, mümkün oldu¤u ölçüde ödenir. (Bkz. Haciz, ‹cra, ‹flâs Masas›, ‹flâs Karar›, ‹cra ‹flâs Hukuku, Konkordato)
K. ‹çel
‹flâs Karar›
[Alm. Konkurserklärung] [Fr. Déclaration de faillite ]
[‹ng. Decleration of bankruptcy ]
Ticaret mahkemesinde incelenen iflâs davas› sonunda
verilen depo karar› üzerine borçlu borcunu ödemez ve
depo da etmezse, ticaret mahkemesi, depo karar›ndan
sonraki ilk oturumda borçlunun iflâs›na karar vermek
mecburiyetindedir. Ancak, bu karar›n verilebilmesi için,
iflâs isteyen alacakl›, ilk alacakl›lar toplant›s›na kadar
olan giderlerden sorumludur. (‹‹K m. 160/1)
Mahkeme, bu giderlerle iflâs karar›n›n kanun yollar›
için gerekli bütün tebli¤ giderlerinin peflin verilmesini
ister. (‹‹K m. 160/2, De¤iflik: 9.11.1988-3494/27 m.)
Borçlu, depo karar›na ra¤men, borcunu ödemez veya
depo etmez ve alacakl›, gerekli giderleri peflin olarak yat›r›rsa, ticaret mahkemesi, depo karar›ndan sonraki ilk
oturumunda borçlunun iflâs›na karar verir. Bu karara
“iflâs karar› ” denir.
‹flâs karar› ile birlikte borçlu hakk›nda iflâs da aç›lm›fl olur. ‹flâs karar›nda iflâs›n aç›lma an› gün, saat ve
dakika olarak gösterilir. (‹‹K m. 165) ‹flâs karar› bütün
hüküm ve sonuçlar›n›, iflâs karar›nda gösterilmifl olan
iflâs›n aç›lma an›ndan itibaren meydana getirir.
‹flâsa karar veren mahkeme, bu karar› derhal yarg›
çevresindeki iflâs dairesine bildirir. (‹‹K m. 166/I) Bu
daire, söz konusu karar› derhal ilan eder.
Nihayet kendisine iflâs karar› bildirilen iflâs dairesi
bu karar› kendili¤inden ve derhal tapu sicil memurlu¤una, ticaret sicil memurlu¤una, gümrük idaresine, o yerdeki ticaret odas›na, sanayi odas›na, menkul k›ymet borsalar›na, Sermaye Piyasas› Kurulu’na ve di¤er laz›m gelenlere bildirir. Daire, ayr›ca karar›, yurt düzeyinde tiraj› en
yüksek befl gazeteden biriyle birlikte iflâs edenin ifllem
merkezinin bulundu¤u yerdeki bir gazete ve Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan eder. Tiraj› en yüksek gazetenin yay›nland›¤› yer ayn› zamanda ifllem merkeziyse, yerel gazetede ilan yap›lmaz. (‹‹K m. 166/2, De¤iflik 9.11.1988
3494 / 30 m.)
‹flâs›n kapand›¤› ya da kald›r›ld›¤› da ayn› yolla bildirilir ve ilan olunur. (‹‹K m. 166/3) (Bkz. ‹flâs, ‹flâs Ma sas›, ‹cra-‹flâs Hukuku, Haciz, Konkordato)
K. ‹çel/A. Erhan
‹flâs
[Alm. Konkurs] [Fr. Faillite] [‹ng. Bankruptcy]
Hukuki yükümlülüklerin boçlular› taraf›ndan iradi olarak yerine getirilmemesi halinde, devlet organlar›n›n gerekirse zorla bunlar›n ifas›n› sa¤lamas› yollar›ndan biri.
‹ki çeflit cebri icradan (k›smi cebri icra, toplu cebri icra)
toplu (külli) icra tipi.
‹flâsta, boçlunun bütün alacakl›lar›n›n, boçlunun
haczedilebilmesi hukuken mümkün olan tüm mal varl›¤›ndan alacaklar›n› almalar› söz konusudur. Yani, hem
alacakl›lar, hem el konulacak (haczedilecek) mallar bak›m›ndan, bir topluluk unsuru mevcuttur. K›smi cebri icrada belirli mallar›n ve alacaklar› karfl›layacak oranda
haczedilmelerine karfl›l›k, iflâsta, borçlunun -yani müslifin- iflâs aç›ld›¤› zaman sahip bulundu¤u ve iflâs kapanana kadar sahip olaca¤› haczi mümkün tüm mal var l›¤›na el konulur.
K›smi icra, genel ve herkes için söz konusu olabilen
icra fleklidir. Oysa, iflâs, kural olarak ancak tacirler bak›mdan uygulanabilen icra fleklidir. Yani, herhangi, bir
kimse hakk›nda cebri icra takibi yap›labildi¤i halde, ancak ticaret kanunu kurallar›na göre tacir s›fat›n› tafl›yan
kiflilerin iflâs› istenilebilir.
‹flâsta kural olarak alacakl›lar aras›nda eflitlik bulunmaktad›r. Yani, iflâs takibini bafllatm›fl olman›n veya
alaca¤›n› daha önce bildirmifl olman›n, alaca¤› tahsil bak›m›ndan sa¤lad›¤› bir öncelik yoktur (alaca¤›n niteli¤inden kaynaklanan istisnalar, ‹cra ‹flâs Kanunu’nun
206. maddesinde düzenlenmifltir.)
‹flâs karar›n›, ancak ticaret mahkemesi verebilir.
‹flâs talebini, alacakl›lar yapabilecekleri gibi, bizzat
borçlu da yapabilir. Müflisin iflâs masas›na giren mallar›, ‹‹K’nun 223. maddesinde (De¤iflik: 6.6.19853222/26 m.) kuruluflu düzenlenmifl olan iflâs idaresi ta-
‹flâs Masas›
[Alm. Konkursmasse] [Fr. Masse en faillite] [‹ng. Bank rupts estate, Total estate ]
‹flâs›n aç›lmas›yla iflâs eden kiflinin haczedilebilen bütün
mal ve haklar› bir masa, yani bir topluluk oluflturur. ‹flte,
buna “iflâs masas›” denir. (‹‹K m.184/I) Buradaki masa
teriminin sözlük anlam›nda ele al›nmas› do¤ru de¤ildir.
Bu terimle, burada topluluk kastedilmek istenmifltir.
‹flâs masas›n›n teflkil edildi¤i an, iflâs›n aç›lmas›
an›d›r. Bunun için, masa mallar›n›n bir araya getirilmesine gerek yoktur.
597
‹GEME
‹hale Kanunu
‹flâs›n aç›lmas› an›nda, iflâs eden kiflinin haczedilebilen bütün mallar›, alacaklar› ve haklar› kendili¤inden
iflâs masas›n› oluflturur. Daha aç›k bir deyiflle, burada,
borçlunun haczedilebilen bütün mallar›, iflâs›n aç›lmas›
ile birlikte bir çeflit özel mamelek haline gelmektedir. Bu
mamelek (mal varl›¤›) üzerinde, iflâs eden kifli, art›k
herhangi bir tasarrufta bulunamaz.
‹flâs masas›n›n idaresi iflâs organlar›na aittir.
Kanun, iflâs masas› terimini, bazen iflâs tasfiyesine
kat›lan alacakl›lar›n oluflturdu¤u topluluk anlam›nda da
kullanmaktad›r. (örne¤in m. 200/2,204,205 vb.) Bu ikinci anlamdaki iflâs masas› terimi yerine, masan›n kanuni
temsilcisi olan (‹‹K m. 226/I) iflâs idaresi terimini kullanmak mümkündür (örne¤in, ‹‹K m. 235/2, MK m.
504,557). (Bkz. ‹flâs, ‹flâs Karar›, ‹cra-‹flâs Hukuku,
Haciz)
K. ‹çel
hizmet için, yar›flma (rekabet) halinde bulunan kiflilerin
yönelttikleri en fazla ya da en az bedel önerilerinden ibarettir. Bu irade aç›klamalar›n› hukuk tekni¤i bak›m›ndan
birer “icap” niteli¤inde görmek gerekir.
Art›rman›n çeflitli flekilleri vard›r: Malikin iste¤i d›fl›nda, örne¤in, üzerine haciz konulmufl mallar›n sat›fl›nda cebri art›rma söz konusu olur. Malikin iste¤i ile ya da
bir terekenin tasfiyesi amac›yla yap›lan art›rma ise ihti yari art›rma ad›n› al›r. Aç›k(aleni) art›rma ve ek siltme’de ise, pey ve öneriler, herkesin kat›labilece¤i
tarzda yani kamuya aç›k olarak ileri sürülür. (‹cra ‹flâs
Kanunu, m. 114, Art›rma, Eksiltme ve ‹hale Kanunu m.
41) S›n›rl› (mahdut) art›rma’ da ise, art›rmaya belirli kifliler kat›labilir. Bu sonuncuya örnek olarak Medeni Kanun’ un 591. maddesi verilebilir. “Baz› tereke mallar›n›n
tahsisi veya sat›lmas›” bafll›¤›n› tafl›yan bu hükme göre,
“mirasç›lar ittifak edemezlerse, sulh hakimi müzayedenin umumi olmas›na veya mirasç›lar›n aras›nda icras›na
karar verir.” Bir baflka art›rma türü olan kapal› zarf usu lüyle art›rma ve eksiltme’de ise, öneriler, rakiplerden
gizli ve yaz›l› bir biçimde art›rmay› düzenleyen kurulufla iletilir. Zarflar aleni olarak aç›l›r ve en uygun öneride
bulunana ihale yap›l›r. Son bir art›rma türü de, pazarl›k
yolu ile art›rma’d›r. (Bkz. ‹hale Kanunu)
‹. Ulusan
‹GEME
(Bkz. ‹hracat› Gelifltirme Etüd Merkezi )
‹hale
[Alm. Ausschreibung, Submission] [Fr. Adjudication]
[‹ng. Public lender ]
Art›rma ve eksiltme yoluyla aktedilen sözleflmelerde uygulama alan› bulan bir yöntemdir. En çok art›ran›n ya da
eksiltenin icab›n› kabul niteli¤inde olmak üzere, art›rma
ya da eksiltmeyi yürüten makam›n a盤a vurdu¤u irade
aç›klamas› olarak tan›mlanabilir. Art›rma ya da eksiltmenin söz konusu oldu¤u olaylar, ihale ile ilgili yetkili
kamu tüzel kiflisinin tafl›d›¤› s›fata göre belirlenir. Yetkili kamu tüzel kiflisinin sat›c› veya kiralayan s›fat›n› tafl›mas› durumunda art›rma , kirac› s›fat› ya da keflif istemi
durumlar›nda ise eksiltme sözkonusu olmaktad›r.
‹hale, esas itibariyle ikiye ayr›l›r:
a) Kati (kesin) ihale: Bu tür ihaleler, art›rma ve eksiltme komisyonlar›n›n yetkisi içine giren sözleflmelerde
söz konusu olur. Art›rma ve eksiltme komisyonlar›n›n
yapt›klar› ihale ile sözleflme ba¤›tlanm›fl olur; daha sonra sürülen pey ve yap›lan öneriler dikkate al›nmaz.
b) Muvakkat (geçici) ihale: Ba¤›tlanmas› art›rma
ve eksiltme komisyonlar›n›n d›fl›nda bir mercie b›rak›lm›fl bulunan sözleflmeler yönünden uygulama alan› bulan bir ihale yöntemidir. Bu yöntemde, komisyona sunulan öneriler daha yüksek makam›n onay›na sunulur; ihale, art›rma ve eksiltme komisyonu taraf›ndan yap›lmakla birlikte, onay›n gerçekleflti¤i andan bafllayarak hüküm
ifade eder.
Komisyonun yapm›fl oldu¤u ihale ile onay›n tamamlanmas› aras›nda, belirli oranlar içerisinde kal›nmak kofluluyla art›rma veya eksiltme önerileri ileri sürüldü¤ü
takdirde, söz konusu yeni öneri sahipleriyle kendisine
ihale yap›lm›fl olan kifliler aras›nda yeniden art›rma ya
da eksiltme ifllemleri uygulanabilir.
‹halenin uygulamada özünü oluflturan art›rma ve eksiltme kavramlar›n›n da aç›klanmas› gerekir. Gerek art›rma, gerek eksiltme, bir sözleflmenin ya da -ço¤u kez
oldu¤u gibi- bir ihalenin tam olarak gerçekleflmesine
‹hale Kanunu
[Alm. Gesetz über den Zuschlag, Zuschlagsgesetz,
Ausschreibungsgesetz] [Fr. Loi de l’adjudication ] [‹ng.
Law of adjudication]
1 Ocak 1984’te yürürlü¤e giren 8.9.1983 tarih ve 2886
say›l› Devlet ‹hale Kanunu (10 Eylül 1983 tarih ve
18161 say›l› RG), genel bütçeye dahil dairelerde katma
bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin yapacaklar› al›m, sat›m, hizmet, yap›m, kira, trampa, mülkiyetten
baflka aynî hak kurulmas› ve tafl›ma ifllemlerinin tâbi
olacaklar› esaslar› belirtmektedir.
Kanun, ihale ifllemlerinin yürütülmesinde ihtiyaçlar›n en iyi flekilde karfl›lanmas›n› ve ihalede aç›kl›k ve rekabetin sa¤lanmas›n› amaçlamaktad›r. ‹hale ifllemlerinde idarelerin ita amirleri yetkili k›l›nm›flt›r. ‹haleyi yapan idarenin ita amirlerinin, ifllerin yürütülmesinde ve
denetiminde görevli kiflilerin, bunlar›n eflleri ile -ikinci
derece dahil- bu dereceye dek olan kan ve s›hri h›s›mlar› ile ortaklar›n›n, ihaleye do¤rudan veya dolayl› olarak
kat›lmalar› yasakt›r.
Kanuna göre, ihaleye esas olacak tahmin edilen bedel, idare taraf›ndan gerekli incelemeler yap›larak saptan›r; ancak önceden saptanm›fl birim fiyatlar varsa bunlar
esas al›n›r. Ola¤anüstü nedenlerle bedel tahmini yap›lam›yorsa, kapal› teklif usulü uygulan›r.
‹haleyle ilgili iflleri yürütecek olan ihale komisyonu
eksiksiz toplan›r ve karar al›r; eflitlik halinde baflkan›n
oyu üstün gelir. Çekimser oy söz konusu de¤ildir.
‹hale, o yerdeki günlük gazetelerde asgari bir gün
aral›kla, iki kez ilan edilir. ‹lk ilan, en az ihale gününden
10 gün, son ilan 5 gün önce yap›lmal›d›r. Günlük gazete
ç›kmayan yerlerde resmi dairelere ilan as›l›r. Pazarl›k
usulüyle yap›lacak ihaleler için ilan mecburiyeti yoktur.
598
‹hale Kanunu
‹hracat
‹hale günü bir tatil gününe rastl›yorsa, ayr›ca ilan yap›lmaks›z›n müteakip ilk iflgünü ayn› yer ve saatte ihale yap›l›r.
‹halede, isteklilerden al›nacak geçici teminat, tahmin
edilen bedelin %3’üdür; pazarl›k usulüyle yap›lan
ihalelerde geçici teminat al›nmas› zorunlu de¤ildir.
Art›rmada uygun bedel, teklif edilen bedellerin en
yükse¤idir. Ancak, bunun, tahmin edilen bedelden afla¤›
olmamas› gerekir. Eksiltmede, tercihe lay›k görülen
bedel kabul edilir; ancak bu bedel, tahmin edilen
bedelden fazla olamaz.
‹hale komisyonlar› ihaleyi yap›p yapmamakta serbesttir. ‹haleyi yapmama yolundaki komisyon karar› kesindir.
Komisyon taraf›ndan al›nan kararlar, ita amirince karar tarihinden itibaren 15 gün içinde onaylan›r veya iptal
edilir. ‹ptal halinde ihale hükümsüz say›l›r. ‹hale kararlar› onayland›¤›nda, en geç 15 iflgünü içinde ilgiliye tebli¤ edilir.
Bafll›ca ihale usulleri flunlard›r: Kapal› teklif usulü
(m. 37-43), belli istekliler aras›nda kapal› teklif usulü
(m. 44), aç›k teklif usulü (m. 45-49), pazarl›k usulü (m.
50-51) ve yar›flma usulü (m. 52).
Bütün ihaleler sözleflme ile ba¤lan›r. (m. 53/1) Sözleflmeden önce müteahhit veya müflteriden, ihale bedelinin %6’s› oran›nda kesin teminat aran›r. (m. 54/1) Bu
gere¤e uyulmamas› halinde, baflkaca iflleme gerek kalmaks›z›n ihale bozulur ve varsa geçici teminat irat kaydedilir. (m. 54/2) Taahhüt tamamen yerine getirildi¤inde
kesin teminat iade olunur. (m. 56)
Tafl›nmaz mal› ihale sonucu alan kifli kendi ad›na tescil yapt›rmak zorundad›r. Aksi halde do¤acak zararlardan idare sorumlu olmaz. (m. 58)
Mal tafl›n›r ise ve zaman›nda idareden teslim al›nmazsa, idare bu mal› al›c› ad›na satmaya yetkilidir. (m.
59/1)
‹hale sonucunda yap›lan sözleflme, ita amirinin izniyle baflkalar›na devredilebilir. (m. 66)
Müteahhit veya müflteri öldü¤ünde o ana dek yapt›¤›
ifller tasfiye edilerek teminat› ve di¤er alacaklar› mirasç›lar›na verilir. (m. 67)
‹flâs halinde sözleflme bozulur. (m. 68)
Ad› geçen 2886 say›l› kanun, baz› iflleri ihale usulü
haricinde tutmufltur. (m. 71-82) 71. maddede say›lan
hallerde, ihale, Maliye ve Gümrük Bakanl›¤›’n›n uygun
görüflü al›narak k›ymet takdiri suretiyle yap›l›r. Kamu
yarar›na çal›flan derneklere tafl›nmaz mal sat›m›nda bu
usul uygulan›r.
Tarihi ve bedii de¤eri olan tafl›nmazlar ise, Maliye ve
Gümrük Bakanl›¤› taraf›ndan kiraya verilir. (m. 73/1)
Bu de¤erde olmayan mallar›n statüsü ise ç›kar›lacak bir
yönetmelikle düzenlenecektir. (m. 74)
Madde 81 ise, telgraf, telefon ve enerji hatlar›n›n çekimi, tuz ç›kar›lmas›, köy kalk›nmas›, topra¤›n korunmas› ve arazi ›slah› gibi bir tak›m ifllerin, emanet komisyonlar›nca emanet usulüyle yapt›r›labilece¤ini ifade etmektedir.
Madde 83, ihale ifllemlerinde yasaklanan iflleri göstermektedir. Buna göre, çeflitli yollarla ihaleye fesat ka-
r›flt›rmak veya buna teflebbüs etmek, ifllemlerde sahte
belge kullanmak, isteklilerin irade serbestisini bozucu
faaliyetlerde bulunmak vb. yasakt›r. Ayr›ca, baz› hallerde idareler, ihaleye kat›lmaktan geçici olarak yasaklama
karar› verme yetkisine haizdirler.
Kanunun 85. maddesi, ceza sorumlulu¤una iliflkin
yeni düzenlemeler getirmektedir.
‹. Ulusan/A. Erhan
‹hbarl› Mevduat
[Alm. Einlage auf kündigung] [Fr. Dépôt à préavis ] [‹ng.
Callable deposit ]
‹stenildi¤i anda veya belirli bir süre sonunda geri al›nmak üzere bankalara yat›r›lan paralara mevduat denir.
Mevduat›n kayd›na ve izlenmesine yarayan hesaplara da
yerine göre “Mevduat Hesaplar›”, “Tevdiat Hesaplar›”,
“Alacakl› Cari Hesaplar” gibi çeflitli adlar verilir. Bu hesaplar›n ortak karakteri daima “alacakl› bakiye” vermeleridir.
Mevduat, vade yönünden üçe ayr›l›r: ‹hbarl›, ihbars›z ya da vadesiz ve vadeli. Bunlardan ihbarl› mevduat,
haber verildikten bir süre sonra çekilmek kayd›yla yat›r›lan paralard›r; “preavili mevduat” da denir. Örne¤in,
on gün ihbarl› mevduat demek, on gün önce haber vermek flart›yla çekilebilen mevduat demektir. Di¤er bir deyiflle, bu mevduat›n en az vadesi on gündür. Her ihbarl›
mevduat, ihbar süresi kadar vadeli say›l›r. (Bkz. ‹hbars›z
Mevduat)
S. Kocaimamo¤lu
‹hbars›z Mevduat
[Alm. Einlage ohne kündigung ] [Fr. Dépôt sans pré avis] [‹ng. Bank deposit without notice]
Bankalara istenildi¤i zaman geri al›nmak üzere yat›r›lan
paralard›r. “Vadesiz Mevduat” da denir. Bu çeflit mevduat her an müflterinin emrine haz›r tutulur. En tipik örne¤i “küçük cari hesaplar” ya da “vadesiz tasarruf hesaplar›”d›r. (Bkz. ‹hbarl› Mevduat)
S. Kocaimamo¤lu
‹hlas Holding A.fi.
1980’de Enver Ören taraf›nda ‹stanbul’da kurulmufltur.
Ana orta¤› (%61,3) Ören ailesi olan Holding, yay›nc›l›k,
inflaat, otomotiv, sa¤l›k, bankac›l›k, pazarlama alanlar›nda etkinlik göstermektedir.
1996 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 1 872 trilyon
TL olan ve bünyesinde 3.212 personel istihdam eden
Holding, 1995 y›l›n›n ilk alt› ay›nda 198,5 milyar TL net
kâr elde etmifltir.
A. Erhan
‹hracat
[Alm. Ausfuhr, Export] [Fr. Exportation] [‹ng. Export]
Bir ülkenin üretti¤i mallar›n di¤er ülkelerdeki al›c›lara
sat›lmas›. Burada dikkat edilecek nokta, ihracat› yapan›n
devlet de¤il, özel ya da tüzel kifliler oldu¤udur. Kollektivist ekonomilerde bile ihracat özel kurulufllar›n uzmanl›k alan›na b›rak›lm›flt›r. Karma ekonomilerde kamu ik-
599
‹hracat Çarpan›
‹hracat›n Gelir Etkisi
tisadi kurulufllar› özel kifliler gibi ihracat yapar. ‹hracat›n
kooperatifler, birlikler vb. taraf›ndan yürütüldü¤üne de
rastlanmaktad›r. (Fiskobirlik, Maden ‹hracatç›lar› Birli¤i
gibi.)
D›fl ticaret istatistiklerinde ihracat genellikle FOB
olarak gösterilir. Bunun anlam› fludur: ‹hraç edilecek
mal, üretildi¤i yerden yabanc› ülkeye yollanaca¤› ulaflt›rma arac›na kadar getirilir ve teslim edilir. ‹hraç
mal›n›n birim fiyat› araca kadar yap›lan ulaflt›rma vb.
masraflar›n› da kapsar flekilde hesaplan›r. ‹ngilizce’de
free on board kelimelerinin bafl harflerinden oluflan FOB
terimi de “Geminin güvertesine kadar teslim” anlam›na
gelmektedir. FOB sat›flta navlun ve sigorta al›c›ya aittir.
(Ayr›ca, TK m. 1138/2 gere¤ince, FOB sat›lan mallar›n
geminin küpefltesini fiilen geçti¤i andan itibaren hasar›
da al›c›ya aittir.)
‹hracat fiyat›n›n tespitinde di¤er bir yol, ihracat› FAS
olarak hesaplamakt›r. ‹ngilizce’de free along side kelimelerinin harflerinden oluflan bu terimin anlam› “Gemi nin güvertesine kadar teslim” dir. Bu anlamdan anlafl›laca¤› üzere, FAS fiyat içinde gemiye yükleme masraflar› da yer al›r.
Bir ülkenin cari ifllemleri içinde yer alan ithalat, ihracat de¤erini afl›yorsa d›fl ticaret aç›k veriyor denir. Bu
aç›k genellikle d›fl ticaret kalemlerinin alt›nda yer alan
bir denge kelimesinin karfl›s›na, tutar› negatif olarak yaz›larak belirtilir. Fazlal›k halinde denge kaleminin pozi tif olaca¤› bellidir. (Bkz. ‹thalat )
E. Alkin
‹hracat Çarpan›
[Alm. Exportmultiplikator] [Fr. Multiplicateur de l’ex portation ] [‹ng. Export multiplier]
Bir ülkenin milli gelirindeki toplam art›fl›n, bu art›fla yol
açm›fl ihracat gelir art›fl›na oran›d›r. Çarpan katsay›s›n›n
büyüklü¤ü, ihracat gelir art›fl›n› gelir olarak elde eden
kimselerin tasarruf e¤ilimlerine ve ülkenin ithal e¤ilimlerine ba¤l›d›r. ‹hracat çarpan›, genel çarpan›n özel bir
durumu say›labilir.
‹hracat çarpan›n› inceleyebilmek için, ekonomide tasarruf ve yat›r›m yap›lmad›¤›n›, fiyatlar›n sabit oldu¤unu ve ât›l kaynaklar›n bulundu¤unu varsayal›m. Bu flartlar alt›nda, gelirdeki bir de¤iflme, ya ihracattaki ya da ithal e¤ilimindeki bir de¤iflmeden kaynaklanabilir. Bu s›n›rl› modelde tüketim ve ihracat, “milli gelir + ithalat”a
eflittir. C tüketimi, X ihracat›, Y milli geliri ve M ithalat›
gösterirse, C+X=Y+M olacakt›r. Di¤er taraftan, iç ve d›fl
yat›r›m bu modelde olmad›¤›na göre, ihracat ithalata eflit
olmal›d›r: X=M
‹hracat›n de¤iflti¤ini varsayal›m: Bu durumda ihracat
de¤iflmesine eflit bir ithalat de¤iflmesi olmal›d›r.
dX = dM
dY = 1
dX dM/dY
dY = 1
dX MPM
elde edilir.
dY/dX çarpandan baflka bir fley de¤ildir; yani, ihracatta meydana gelen bir art›fl›n gelirde meydana getirdi¤i art›flt›r. MPM ise marjinal ithalat e¤ilimini göstermektedir. Demek ki, ihracat çarpan› 1/MPM’ye eflittir; t›pk›
yat›r›m çarpan›nda, çarpan›n 1/MPS’ye eflit oldu¤u gibi.
MPS ise marjinal tasarruf e¤ilimidir.
D. Demirgil
‹hracat Gelifltirme Etüd Merkezi
Özel hukuk hükümlerine göre yönetilen, tüzel kiflili¤e
sahip kamu kurumu.
1960’ta 118 say›l› yasayla kuruldu. Bafllang›çta Ticaret Bakanl›¤› bünyesinde yer al›rken, 1983’te Hazine ve
D›fl Ticaret Müsteflarl›¤›’na ba¤land›.
‹GEME’nin temel amaçlar›, ülke ürünlerini d›fl piyasalara tan›tmak, içinde bulunulan piyasa koflullar›n› üreticilere aktarmak, ihracatla ilgili etkinlikleri organize etmek ve bu etkinliklerin sonuçlar›n› kamuyoyuna sunmakt›r.
Kurum bütçesinin onaylanmas›, çal›flma raporunun,
bilançonun, al›nan kararlar›n incelenmesi suretiyle Hazine ve D›fl Ticaret Müsteflarl›¤› taraf›ndan denetlenir.
‹hracat› gelifltirmek, özendirmek için gereken kaynak, ticaret ve sanayi odalar›, Türkiye Odalar Birli¤i, ihracatç› birlikleri, tar›m sat›fl kooperatifleri birliklerinden
sa¤lanan kat›l›m paylar›yla yard›mlar ve hizmet bedellerinden oluflur.
Tar›m dairesi, sanayi dairesi, e¤itim-tan›tma araflt›rma daireleri baflkanl›klar›, ‹GEME’nin ana hizmet birimleridir.
fi.Özgencil/A. Erhan
‹hracat›n Gelir Etkisi
[Alm. Einkommenseffekt des Exports] [Fr. Effet sur le
revenu des exportations] [‹ng. Income effect of export]
Bir ülke d›fl ekonomik iliflkilere giriflti¤inde, iç nitelikli
ba¤›ms›z harcama de¤iflmeleri yan›nda, d›fl nitelikli ba¤›ms›z harcama de¤iflmelerinin de çarpan etkisi yarataca¤› aç›kt›r. Aç›k sistem çarpan modelleri, ilgili denge
denklemlerine de parelel olarak iki bafll›k alt›nda toplanabilir:
‹thalat›n ba¤›ms›z bir büyüklük olarak çarp›landa yer
ald›¤› modeller:
•
Denge denklemi
Bu ifadeyi dY’ye bölersek,
dY = dY
dX
dM
Y= [C0 + I0 + (X - M)]
1
1-c
Çarpan denklemi ∆Y = [∆C0 + ∆I 0 + ∆ (X - M)]
600
1
1- c
‹hracat›n Gelir Etkisi
‹hracat›n Gelir Etkisi
•
‹thalat›n milli gelirin fonksiyonu varsay›ld›¤› ve uyar›lm›fl k›sm›n›n çarpanda yer ald›¤› modeller:
Çarpan denklemi
si fazlal›¤›, flekilde görüldü¤ü üzere, gelirin denge düzeyini yükseltecektir.
S I+(X-M)
1
1-c+m
Y= [C0 + X - M 0]
A
Denge denklemi
C
∆Y = [∆C 0 + ∆I0 + ∆X - ∆ M0]
1
1-c+m
ve
B
O
1
s
Y´
Y
1
s
1
s+m
O
P
R
D
L
I+X´
I+X
I
Y´
Y
Bafllang›çta, her iki flekilde de görüldü¤ü gibi, CD
boyutunda ödemeler dengesi fazlal›¤› (tasarruf fazlal›¤›)
vard›r. ‹kinci aflamada ihracat KR kadar, ba¤›ms›z ithalat KP kadar artm›fl ve ödemeler dengesi fazlal›¤› AB
boyutunda genifllemifltir. Ödemeler dengesi fazlal›¤›ndaki bu geniflleme, gelir düzeyini YY´ kadar yükseltmifltir.
Ödemeler dengesi fazlal›¤›ndaki geniflleme ile bu
genifllemenin yaratt›¤› gelir art›fl› aras›ndaki iliflki, üstteki flekilde ABC dik üçgeni yard›m›yla
=2 1 =10
0,2
trilyon lira, ikinci modele göre yine
∆Y =[∆X-∆M0]
M
C
fleklinde yaz›labilir.
‹ki modelin da ayn› sonucu verece¤i bellidir. Örne¤in, iç ba¤›ms›z de¤iflkenlerde hiçbir de¤iflmenin olmad›¤›, yaln›zca ödemeler dengesinin de¤iflti¤i varsay›l›p
X’in 9,5 trilyon liradan 13,5 trilyon liraya, M’nin ise ba¤›ms›z ithalattaki 1 trilyon art›fl nedeniyle 8,5 trilyon liradan 10,5 trilyon liraya ç›kt›¤› varsay›ls›n. Bu durumda
ödemeler dengesi de¤iflikli¤inin gelirin denge düzeyini
birinci modele göre
1
= [∆ (X -M)]
1-c
S
K
1
Y = [I 0 - S0 + X - M0]
s+m
∆Y = [∆ (X - M)]
S+M´
S+M
∆Y = [∆I0 - ∆S0 + ∆ ( X - M)] 1
s
∆Y = [∆I 0 - ∆S 0 + ∆X - ∆M 0]
I+(X-M)
I
D
Bu iki model,
Y = [I 0 - S0 + (X -M)]
I+(X-M´)
1
BC = AB t C
g
1
=[∆X-∆M0] 1 =3 1 =10
1-c+m
s+m
0,3
∆Y = [∆ (X - M)]
trilyon liraya yükseltece¤i görülmektedir. Çünkü denge
gelir düzeyi 10 trilyon lira art›p 65 trilyondan 75 trilyona
yükseldi¤inde (ba¤›ms›z ithalattaki 1 trilyonluk art›fl da
dikkate al›narak), ithalat da
1
s
çarpan denklemi fleklinde ifade edilebilir.
Alttaki flekilde ise Y denge gelir düzeyinde ihracat
KR, ba¤›ms›z ithalat KP kadar artm›fl ve ∆X - ∆M0 =
KR-KP = PR olmufltur. Çarpan etkisini bulmak için,
MPR dik üçgeni yard›m›yla
M = 3 + 0,1 Y = 3 + 0,1 (75) = 10,5
trilyon lira olmaktad›r. Daha do¤rusu, her iki modelin de
ayn› sonucu verdi¤ini görebilmek için verileri önce ikinci modele uygulay›p gelirin denge düzeyini bulmak,
sonra bu gelir düzeyinde yap›lacak ithalat›n belirledi¤i
ödemeler dengesi verisini birinci modelde kullanmak
gerekir.
Aç›k ekonomide çarpan›n geometrik yorumunu yaparken, cebirsel çözümde oldu¤u gibi, iç ba¤›ms›z de¤iflkenlerin de¤iflmedi¤ini varsayal›m. ‹hracatta ve (ba¤›ms›z ithalattaki yükselme dolay›s›yla) ithalatta bir art›fl meydana gelmifltir (ihracat ve ithalat terimlerinin
ödemeler dengesinde tüm mal ve hizmet hareketleriyle
sermaye hareketlerini kapsad›¤›n› unutmayal›m). ‹hracattaki art›fl ithalat art›fl›ndan yüksektir. Bu nedenle bir
ödemeler dengesi fazlal›¤› oluflmufltur. Ödemeler denge-
MR = PR
ya da
1
tg M
1
∆Y = (∆X-∆M0 ) s+m
yaz›labilir (S+M ile S+M´’nün birbirine parelel oldu¤una, çünkü ba¤›ms›z ithalattaki bir art›fl›n M ve dolay›s›yla S+M do¤rusunu kendine parelel kayd›rd›¤›na ve
S+M´ do¤rusunun e¤imlerinin ayn› bulundu¤una dikkat
edelim).
Bir ülkenin ihracat›nda meydana gelen ba¤›ms›z
(otonom) bir art›fl, milli geliri yükseltir. Söz konusu ihracat art›fl›, yöneldi¤i ülkeler bak›mdan ithalat art›fl› demektir. ‹thalattaki art›fllar›n bu ülkelerin milli gelirleri
601
‹hracat›n Gelir Etkisi
‹hracat Kredisi
üzerinde negatif etki yarataca¤› aç›kt›r. Milli gelirler
üzerindeki negatif etkiler nedeniyle, ad› geçen ülkelerin
birinci ülkeden yapt›klar› ithalat›n daralaca¤› da bellidir.
Bu ithalat daral›fl› ilk ihracat› yapan ülkenin mallar›na
olan talebin azalmas› demektir. fiu halde gelir art›fl› beklenildi¤i kadar olmayacakt›r. Bununla beraber, hangi düzeyde kal›rsa kals›n, gelir art›fl› birinci ülkede ithal talebini uyaracakt›r. Meydana gelen ithalat art›fl›, karfl› ülkelerin ihracatlar›n›n genifllemesi demektir. Demek ki, bu
ülkelerde beliren ilk negatif gelir etkisi beklenenden daha az fliddette olacakt›r. D›fl ticaret arac›l›¤› ile karfl›l›kl›
yans›yan bu etkiler, birbirleriyle ekonomik iliflki kurmufl
ülkelerdeki gelir dalgalanmalar›n› frenlemektedir. Yaln›z otonom ihracat art›fl› de¤il, herhangi bir ba¤›ms›z
harcama art›fl› da paralel sonuçlar yarat›r.
‹ki ülkenin ele al›nd›¤› bir örnek yard›m›yla bu karfl›l›kl› yans›malar›n çarpan etkisini izlemeye çal›flal›m:
Art›fllar› belirten delta iflaretlerini dikkate almayaca¤›z.
Ayr›ca milli gelir denkleminde ithalat ö¤esinden ar›nm›fl
tüketim ve yat›r›m harcamalar› ile ihracat yer alacakt›r.
Bu nedenle denklemde aç›k bir ithalat de¤iflkenine yer
verilmeyecektir.
B ülkesine yap›lan ihracat› X kadar geniflleyen A ülkesinin geliri
1
YA = X A 1 - C
A
olarak büyüklü¤e, ancak ters iflaretlere sahip olacaklar›ndan,
XA – MB = - (X B - MB)
yani
SB = - S B
ya da
SB Y B = - S B Y B
ve buradan da
SA
YB =
YA
SB
yaz›labilir. Bu YB ifadesi A ülkesinin gelir denkleminde
yerine kondu¤unda
YA = C A YA + XAO - MB
YA
ya da
YAB = X B O
1
1 - C A + MB
SA
SB
yans›ma etkili çarpan denklemine var›l›r.
Son eflitlikten görülece¤i üzere d›fl etkili çarpan, paydas›nda bir
SA
mB
SB
kadar artarken B ülkesinin geliri (XA =MB oldu¤undan)
YB = - X A
SA
SB
1
1 - CB
ekini tafl›maktad›r. Bu ekin anlam› fludur: Yans›ma etkisi tüketim e¤iliminden büyükse, gelir art›fl› otonom ihracat art›fl›ndan küçük olacakt›r. Çünkü bu durumda çarpan 1’den küçüktür. Tüketim e¤ilimi yans›ma etkisinden
büyükse, çarpan›n say›sal de¤eri 1’i ve gelir art›fl› otonom ihracat art›fl›n› aflar. Yans›ma etkisiyle tüketim e¤iliminin birbirine eflit oldu¤u bir durumda ise, çarpan 1’e
eflit olaca¤›ndan, gelir ancak otonom ihracattaki art›fl kadar yükselecektir. Bu sonuçlar flöyle yorumlanabilir:
Yans›ma etkisi, gelirdeki büyümeyi ayn› büyüklükteki bir otonom harcaman›n kapal› bir ekonomide yarataca¤› gelir art›fl› düzeyinin alt›nda tutmaktad›r. Ayr›ca,
gelir yaratan iç harcama ak›m› oransal olarak yans›ma
ak›m›n›n alt›nda ise, gelir art›fl› büsbütün frenlenerek
otonom harcama art›fl›n›n da alt›nda kalacakt›r. ‹ç harcama ak›m› yans›ma ak›m›n›n üstüne ç›k›nca, gelirdeki
büyüme, otonom harcama art›fl›n› aflacakt›r. Her iki ak›m›n oransal olarak eflit olmas› demek, geliri otonom harcama art›fl›n›n üstüne ç›karacak ve alt›na düflürecek ekonomik güçlerin birbirini massetmesi demektir. Bu durumda gelir art›fl› ancak otonom gelir art›fl› kadar olacakt›r. Ayn› sonuçlar B ülkesi için de geçerlidir.
E. Alkin
kadar azalacakt›r. Yukar›da ele ald›¤›m›z yans›yan etkiler gelirlerin bu düzeylerde tutunmas›n› engelleyebilir.
fiimdi yans›ma etkili çarpan analizi yard›m›yla durumu
izleyelim.:
A ve B ülkelerinde ihracat›n bir k›sm› ba¤›ms›z, di¤er k›sm› da karfl› ülkedeki gelir de¤iflmeleri taraf›ndan
uyar›l›r nitelikte olsun. Buna göre A ülkesinin gelir
denklemi (yat›r›mlarda art›fl olmad›¤› varsay›larak)
YA = CA + XAO + XAU
= C A YA + XAO +M
YA = CA + XAO + XAU
= CA YA + XAO + MB YB
fleklinde yaz›labilir. Yat›r›m art›fl› s›f›r varsay›ld›¤›nda
XA = S A + M A
XB = SB + MB
ve buradan da
SA = XA- MA
SB = XB - MB
‹hracat Kredisi
[Alm. Ausfuhrkredit,] [Fr. Crédit d’exportation ] [‹ng.
Export credit]
‹hracatç›ya, sevk etti¤i mallar›n belirli bir oran› dahilinde banka üzerinde poliçe çekme yetkisini veren bir ka-
yaz›labilir. Karfl›l›kl› d›fl ticaret iliflkileri kurmufl iki ülkenin bulundu¤u bir sistemde, ticaret dengeleri mutlak
602
‹hracat Muafl›¤›
‹hracatta Vergi ‹adesi
bul kredisidir. ‹hracatç›, ihracat›na arac›l›k eden bankan›n kabul etti¤i bu poliçeyi kolayl›kla iskonto ettirip
mallar›n bedelini derhal elde etmifl olur. ‹hracat kredisi,
merkez bankas›n›n ve ticari bankalar›n kendi kaynaklar›ndan karfl›lanan ucuz faizli ve düflük reeskontlu ihracat
finansmanlar›n› ve ayr›ca ihracat› gelifltirmek amac›yla
kurulmufl ve kurulacak özel fonlardan ihracat› finanse
etmek için verilecek kredileri kapsar.
Bu çeflit kredi ile al›c› taraf›ndan ihracatç› lehine açt›r›lan kabul kredileri aras›nda önemli fark vard›r. ‹thalatç›n›n ihracatç›s› lehine açt›rd›¤› kabul kredisinde, ihracatç› paras›n› ald›ktan sonra, müflteriden tahsil edilmemifl bile olsa bu para kendisinden istenemez. ‹hracatç›n›n bankadan bizzat temin etti¤i kabul kredisinde ise (ihracat kredisi) banka, ihracatç› müflterisine rücu edebilir.
D. Demirgil
üreticiye ya da ihracatç›ya prim verilebilir. Üretici, prim
miktar›n› tatmin edici bulursa üretimini art›rabilir. Üretim art›fl› fiyatlar› düflürür. Fiyatlar› düflen ve arz› geniflleyen mallar› ihraç etmek daha kolayd›r. ‹hracatç›ya
do¤rudan verilen primler ise, ihraç edilecek mallar›n fiyatlar›n›n düflük tutulmas›na yard›mc› olmaktad›r. Hatta
bu primler arac›l›¤›yla ihraç mallar›n› maliyetlerinden
düflük fiyatlarla satma olana¤› bile do¤maktad›r. Damping (dumping) ad› verilen bu mekanizma yard›m›yla
uluslararas› piyasalarda söz sahibi olunabilmektedir.
E. Alkin
‹hracatta Vergi ‹adesi
[Alm. Steeuerrückzahlungbeim Ausfuhr] [Fr. Déduction
des impôts par suite d’exportation] [‹ng. Tax rebates on
exports]
‹hracat›n do¤rudan teflvikine iliflkin uygulamalardan en
önemlisi ihracatta vergi iadesi olmufltur. Bu tedbir önce
I. Befl Y›ll›k Kalk›nma Plan›’nda ele al›nm›fl ve ihraç
mallar›n›n maliyetine giren bütün dolayl› vergilerin mal
ihraç edildi¤inde ihracatç›ya geri verilmesini sa¤layacak
bir vergi düzenine ihtiyaç bulundu¤una de¤inilmifltir.
Ancak böyle bir vergi düzeni yarat›lmadan, 27.8.1963
tarihli 261 say›l› kanunun 5. maddesiyle, mallar›n ihraç
fiyatlar›na dahil olan vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerin etkisini k›smen ya da tamamen ortadan
kald›rmak için Bakanlar Kurulu’na yetki verilmifltir. Verilen bu yetkiye dayan›larak 5.12.1963 ve 6/2453 say›l›
kararname ile de ihracatta vergi iadesi uygulamas› bafllam›flt›.
1980 y›l›na kadar olan uygulamada vergi iadesi hesaplamas›na tarife sistemi getirilmifl, vergi iadesi oranlar› ile uygulamadan yararlanacak mal say›s› da art›r›lm›flt›r. 1980-1984 döneminde yine ihracatta vergi iadesi
kapsam›na giren mallarda ve vergi iadesi oranlar›nda
önemli art›fllar yap›lm›flt›r. 1984 y›l›ndan sonra ise uygulamada kademeli bir gerileme görülmüfl ve 1988 y›l›nda
da ihracatta vergi iadesi uygulamas›na son verilmifltir.
‹hracat Muafl›¤›
[Alm. Steuerbefreiung für Ausfuhr] [Fr. Exonération de
l’exportation ] [‹ng. Tax exemption for exports]
‹hracat› teflvik önlemleri aras›nda vergiler en önemli role sahiptir. ‹hracat ifllemi ile do¤rudan veya dolayl› olarak ba¤lant›l› olan vergi yükümlülü¤ü aç›s›ndan getirilen teflvikler, ihracat›n bu vergilerden muaf tutulmas› veya istisna edilmesidir. ‹flte bu aç›dan, bir yandan ihraç
mal›na giren giderlerle ilgili önlemler, di¤er taraftan da
ihracata ba¤l› ifllemlere iliflkin teflvikler getirilir. Bu nedenle, bir yandan ihraç mal› içine giren hammadde ve
yard›mc› madde gibi fiziki giderlerden ithal olanlar›n
yurda gümrüksüz olarak girmesi sa¤lan›r; böylece, ihraç
edilecek ürünün daha ucuza mal olmas› sa¤lan›r ve dolay›s›yla ürünlerimizin d›fl piyasalarda rekabet olana¤›
ve ihraç gücü art›r›l›r. Öte yandan ihracat kredileri ve ifllemleri, ihracat ifllemleri ve ihracatla ilgili ithalat nedeniyle do¤an vergi, resim ve harçlar al›nmaz. Bu yolla da
kredi ve dolay›s›yla mamul maliyetleri düflürülür.
Türkiye’de bu genel uygulamaya paralel olarak, ihracatç›lar›n ihrac›n› taahhüt ettikleri mallar›n üretiminde
kullanacaklar› ham ve yard›mc› maddelerle, mal›n ihrac›nda kullanacaklar› ambalaj malzemelerinin ithalinde,
gümrük vergisi ile di¤er vergi, resim ve harçlara, teminata ba¤lanmak ve ihraç edilmek kayd›yla, muafiyet uygulanmaktad›r. Ayr›ca, ihracat ifllemleriyle ilgili olmas›
flart›yla bankalar›n, sigorta flirketlerinin ve di¤er kurulufllar›n açt›klar› ihracat kredileri karfl›l›¤›nda ald›klar›
paralar, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi’nden muaft›r. ‹hracat kredi ifllemleri ve do¤rudan ihracatla ilgili
ifllemler Damga Vergisi’nden, Harçlar Kanunu ve di¤er
kanunlarda say›lan vergi resim ve harçlardan istisna
edilmifltir. (Bkz. ‹hracatta Vergi ‹adesi )
N. Falay
Türkiye’de Vergi ‹adesi ve Ortalama ‹ade Oranlar›
Y›llar
‹hracat Primleri
[Alm. Exportprämie, Ausfuhrprämie] [Fr. Prime à I’ex portation ] [‹ng. Export subsidies, Bounty]
Prim üretici ve ihracatç›y› teflvik ve koruma amac›yla ad›
geçen kiflilere yap›lan ödemelerdir. ‹hracat› teflvik için
603
Vergi
‹adesine
Toplam
Tabi
‹hracat
‹hracat
(milyon TL)
1979
75 744
1980
221 498
1981
530 716
1982
937 310
1983 1 298 945
1984 2 608 331
1985 4 152 927
1986 5 012 346
1987 8 844 331
1988 16 568 903
24 597
55 030
174 220
412 612
667 931
1 583 506
2 268 406
2 761 336
5 183 997
7 902 033
Vergi
‹adesi
Tutar›
3/2
(%)
3/1
(%)
329
4 905
24 653
86 716
148 990
329 060
287 378
281 602
437 207
674 802
13,4
8,9
14,1
2,1
22,3
20,8
12,7
10,2
8,4
8,5
4,34
2,21
4,64
9,25
11,47
12,61
6,91
5,61
4,9
4,07
‹hracatta vergi iadesi kapsam›nda iadeye tâbi olan
vergilerin hangileri oldu¤unu, ihracatta vergi iadesine
‹hracat Teflvik Tedbirleri
‹htilâs Sigortas›
iliflkin olarak ç›kart›lan en son kararda (87/11509 say›l›
19.2.1987 tarihli ‹hracatta Vergi ‹adesi Karar› ve ‹hracat
Rejimine Ek Karar) s›raland›¤› flekliyle belirtmek mümkündür. Bu karara göre, akaryak›t tüketim vergisi, tafl›t
al›m vergisi, motorlu tafl›tlar vergisi, damga vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi, gümrük vergisi, ithalde al›nan akaryak›t-gümrük vergisi, belediye hissesi, ücretler üzerinden al›nan gelir vergisi, emlâk vergisi, r›ht›m resmi, ithalat al›nacak damga resmi, harçlar, belediye vergisi ve harçlar vergi iadesine esas al›nmaktayd›.
fi.Akkaya
lunmas› nedeniyle, bu uygulamadan vazgeçilmifltir. Bugün ihracat vergilerinin uyguland›¤› herhangi bir ülke
pek yoktur.
N. Falay
‹hracat Vesaiki Karfl›l›¤› Avans
‹hracat Teflvik Tedbirleri
(Bkz. Teflvik Tedbirleri)
‹hracat Vergileri
[Alm. Exportsteuer] [Fr. Impôts sur les exportations]
[‹ng. Export taxes]
Bir ülkenin siyasi s›n›rlar›n› aflan mallar üzerinden al›nan gümrük vergilerinden olan ihraç vergileri, tarihsel
olarak önceleri ve uzun zaman devlete gelir sa¤lamak
için al›nm›flt›r. Bu haliyle ihracat vergileri , ithal edilen
mallar üzerinden al›nan vergilerin bir benzeridir. ‹hracat
vergileri her ne kadar baflta ülkeye giren mallar üzerinden gelir elde etme amac›n› güdüyor idiyse de, zamanla
sanayileflme ve buna ba¤l› olarak ihracat› art›rma amaçlar› önem kazand›. Ne var ki, ihracat vergileri, hem üretilen mal›n d›fl pazarlardaki maliyetini art›rmakta, hem
de bunun sonucu olarak, söz konusu mal›n d›fl ülkelerdeki rekabet gücünü düflürmektedir. Bu da tabii ki, vergiye
tâbi mal›n üretim düzeyini ters yönde etkilemektedir. Bu
temel nedenlerledir ki, zamanla ülkeler, ihracat üzerinden al›nan vergileri tamamen kald›rm›fllard›r.
‹hracat vergilerinin 2.Dünya Savafl› döneminde Türkiye’de ve ülkelerin ço¤unda tekrar uygulamaya konuldu¤u görülmektedir. Bu vergilerin uygulamaya konulmas› birkaç nedene ba¤lanabilir. Bu nedenlerden birin cisi, ihracat vergilerinin ilk ve temel amac› olan gelir
sa¤lamakt›r. Özellikle, talep esnekli¤i düflük olan ve
harp nedeniyle fiyat› yükselen mallar üzerine vergi konulmufltur. Di¤er neden savafl nedeniyle afl›r› kâr elde
eden üreticileri ve ihracatç›lar› vergilendirmektir. Üçüncü neden ise, iç tüketim için gerekli görülen baz› mallar›n fiyatlar›n› art›rmak ve bu yolla ihraç edilmelerini engellemektir. Bu üç neden yan›nda dikkate de¤er önemli
bir husus, bu dönemde ihracat vergisi uygulamas›na giden ülkelerin, genellikle etkili bir gelir vergisi sistemine
sahip olmamas›d›r.
2. Dünya Savafl› sonras›nda ihracat vergilerinin yine
kald›r›ld›¤›, fakat 1950’lerde baz› ülkelerin tekrar bu
vergileri uygulad›¤› görülür. Bu uygulaman›n temelinde
kalay, kauçuk vb. hammaddelere sahip ülkelerin so¤uk
savafl ve Kore savafl› konjonktürü nedeniyle daha yüksek fiyat uygulama ve kâr elde etme amac› vard›r. Ne var
ki, k›sa süre sonra bir yandan dünya iktisadi koflullar›nda de¤iflmeler olmas›, öte yandan da bu vergilerin yerli
üretime yans›mas› ve dolay›s›yla olumsuz etkilerde bu-
604
[Alm. Vorschüssegegen Exportdokumente] [Fr. Avances
contre documents d’exportation] [‹ng. Advances aga inst export documents]
“Garanti Lokal” karfl›l›¤› yap›lan ihracatta, mal› sevk
eden ihracatç›, sevk belgelerini bir poliçeye ba¤layarak
tahsil edilmek üzere genellikle bir bankaya verir. ‹hracatç› bu belgeleri karfl›l›k göstererek bir kredi almak isterse bu iflleme ihracat karfl›l›¤› avans denir. Belgelerin
bankaya devredilmesi karfl›l›¤› bir kredi al›n›yorsa, bu
iflleme de vesikal› ifltira denir. Aralar›nda büyük bir
farkl›l›k yoktur. Ancak, ihracatç›, önceden verdi¤i faizi
kaybetmeyi göze almad›kça, ifltiraya verdi¤i senet bedelini vadesinden önce ödeyemez. Vesaik karfl›l›¤› avansta
ise, o ana kadar ifllemifl faizler ödenerek hesap her an
tasfiye edilebilir. Di¤er taraftan, ifltira edilen senet bedeli, senedin al›c›s› taraf›ndan ödenmeyece¤i kesinlikle
belli olmad›kça, bankaca vadesinden önce istenemez.
Oysa banka avans hesab›n›n avans tasfiyesi, normal hükümler çerçevesinde her an istenilebilir. (Bkz. Garanti
Lokal)
D. Demirgil
‹hracat Primi
(Bkz. Sermaye Üstesi)
‹htilâs
[Alm. Unterschlagung, Verentreuung ] [Fr. Détourne ment] [‹ng. Embezzlement]
Zimmet suçunun a¤›rlaflm›fl biçimi.
‹htilâs müstakil bir suç de¤ildir. Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmifl zimmet suçunun kanuni unsurlar›
bu suç için de aynen mevcut olmak gerekir.
Kanundaki düzenlemeye göre “ihtilâs”dan söz edilebilmesi için zimmeti saklamak amac› ile hile ve hud’aya
baflvurulmufl olmas› gereklidir. (TCK m. 203) Maddi
mahiyette hile ve hud’an›n kullan›lmas› aran›r; bu nedenle sadece yalan, bu suçun oluflmas› için yeterli de¤ildir. Failin zimmet suçunu gizlemek için kullanm›fl oldu¤u hileli vas›talar ayr›ca sahtecilik teflkil etmekte ise
TCK m. 79’un (fikri içtima) hükmü gere¤i “..en fledit cezay› ihtiva eden hükmün..” uygulanmas› gerekir.
Sahte evrak tanzimi halinde bu evrak›n “i¤fal kabiliyeti”nin bulunup bulunmad›¤›n›n da incelenmesi gerekir. ‹lk bak›flta sahte oldu¤u anlafl›labilen bir evrak›n i¤fal kabiliyeti bulunmayaca¤› cihetle, böyle bir evrak›n
kullan›lmas› halinde adi zimmet suçunun olufltu¤unu kabul etmek gerekir.
K. ‹çel
‹htilâs Sigortas›
[Alm. Veruntreuungsversicherung ] [Fr. Assurance con tre le détournement] [‹ng. Defalcation insurance ]
Bir müessesenin müstahdemlerinin yapmas› muhtemel
ihtilâslara karfl› kendisini teminat alt›na almak üzere
‹htimal
‹htimal
yapt›¤› sigortaya denir. Tatbikat› çeflitli flekiller gösteren
ihtilâs sigortalar›nda sigorta primini bazen, Almanya’da
oldu¤u gibi iflletmeler veya resmi daireler ödemekte ve
bazen de ‹ngiltere ve Amerika’da oldu¤u gibi bu primi
memurlar ve müstahdemler ödemektedir.
A. Gömeç
‹htimal
[Alm. Wahrrscheinlichkeit ] [Fr. Probabilité ] [‹ng. Pro bability]
S›f›r ve bir aras›nda de¤iflen bir olay›n ortaya ç›kma flans›n› belirten say›lara ihtimal ad› verilmektedir. Klasik tan›ma göre, e¤er bir olay mümkün ve ortaya ç›kma flans›
eflit olan hallerden (n) sadece (a) kadar halde ortaya ç›k›yorsa o olay›n ihtimali,
a
P=
n
olacakt›r. Olay›n ortaya ç›k›fl›n› elveriflli, ç›kmay›fl›n› ise
elveriflsiz hal olarak tan›mlarsak ihtimal, elveriflli haller
toplam›n›n, mümkün haller say›s›na oran› olarak da tarif
edilebilir. Bu do¤rultuda elveriflli haller say›s› (a) + elveriflsiz haller say›s› = mümkün haller toplam› (n) olacak ve elveriflsiz halin ihtimali, elveriflli halin ihtimalinin 1’den ç›kar›lmas› yoluyla, (1 -(a/n)=(b/n) elde edilebilecektir.
Olaylarla ilgili ihtimallerin belirlenmesinde, objektif
ve sübjektif olmak üzere bafll›ca iki yaklafl›mdan yararlan›lmaktad›r.
1) Objektif yaklafl›m: Olaylar›n ihtimallerini objektif olarak belirlemek amac›yla ilk olarak kay›ts›zl›k
prensibinden yararlanan matematikçi ‹sviçreli Jacob
Bernoulli’dir (1654 - 1705). Yetersiz mant›k prensibi olarak da bilinen bu prensibe göre muhtemel olaylardan
herhangi birini di¤erine tercih etmek için bir neden yoksa olaylar›n ihtimalleri eflit say›lacakt›r. Böylece bir para ya da zar at›fl›nda (para ve zar hilesiz ise), herhangi bir
yüzün üste gelmesi ihtimalinin eflit olmas› gerekti¤ine
hükmedilecektir.
‹htimalin tekrarlanabilir nitelikteki olaylarla olan ilgisinden hareketle, ihtimallerin deneysel olarak belirlenmesi düflüncesi ilk olarak Rus matematikçi A.N. Kolmo gorov taraf›ndan 1933’te ortaya at›lm›flt›r. Bu yaklafl›ma
göre, bir deney çok say›da tekrarlan›rsa, bir olay›n nisbi
frekans›, yani elveriflli hal say›s›n›n toplam hal say›s›na
oran› a/n, olay›n ihtimaline yaklaflacakt›r. Örne¤in bir
para at›fl› deneyi az say›da tekrarland›¤›nda yaz› ve tura
say›lar› önemli s›çramalar kaydedecek, ancak art›fl say›s› art›kça elde edilen yaz› ve tura sonuçlar›n›n say›s›, büyük say›lar kanununa uygun olarak, birbirine yaklaflaca¤›ndan a/n ve b/n oranlar› da .5’e yaklaflacakt›r. Ancak,
deneysel yolla elde edilen bu sonuç olay›n ihtimalini kesin olarak vermeyip ihtimalin bir tahminini oluflturmaktad›r. ‹htimalin nispi frekans olarak belirlenmesinde kullan›lm›fl olan bir baflka yaklafl›mda, hareket noktas› yine
olay›n nispi frekans›d›r. Ancak burada önce aç›klanandan farkl› olarak bir olay›n (A), ihtimali P(A), sonsuza
yaklafl›rken a/n’in limiti olarak tan›mlanmaktad›r:
P (A) =
a
n
n ➝∞
605
2) Sübjektif yaklafl›m: ‹lk olarak L. J. Savage taraf›ndan 1954 y›l›nda ileri sürülen bu yaklafl›ma göre bir olay›n ihtimali, bir flahs›n o olay›n ortaya ç›kmas›na olan
kiflisel güvenini belirtmektedir. Bu yaklafl›m tekrarlanabilir nitelikte olmayan olaylar› da konu alabilece¤inden,
örne¤in iflletme alan›nda karar verme ile ilgili olarak,
sübjektif ihtimallerden yararlan›lmaktad›r. Ancak kiflinin olayla ilgili olarak verece¤i hüküm geçmiflteki tecrübelerine de dayal› oldu¤undan, bu yaklafl›m›n objektiflikten tamamen ba¤›ms›z oldu¤u söylenemez.
Olaylarla ilgili olarak bafll›ca dört tür ihtimalden söz
edilebilir: Basit ihtimal, bileflik ihtimal, marjinal ihtimal
ve ba¤l› (flartl›) ihtimal. Bu kavramlar 200 kiflilik bir
grubun cinsiyetlerine göre belirli bir mal›n sat›n al›nmas› ile ilgili davran›fllar›n› belirten tablo yard›m›yla aç›klanabilir.
Sat›n alan (S)
Sat›n almayan (S)
Toplam
Erkek
6
60
66
Kad›n
54
80
134
Toplam
60
140
200
200 kiflilik grup içinden tesadüfi olarak seçilecek bir
kiflinin kad›n olmas› ihtimali, P (K) = 134/200 =.67, kad›n olmamas› ya da erkek olmas› ihtimali ise P(E) =
66/200 =.33 olacakt›r ki, bu ihtimallere basit ihtimal denilmektedir. ‹ki ya da daha fazla özelli¤e sahip bir kiflinin seçilmesi ihtimali ise bileflik ihtimal olarak tan›mlanmaktad›r. Örne¤in bir kiflinin hem kad›n hem de mal›n al›c›s› olmas› ihtimali, 54/200 =.27, bileflik bir ihtimaldir. Marjinal ihtimaller ise toplam sütun ve s›ralar›
yard›m›yla belirlenebilir. Bu do¤rultuda, bir erkek seçilmesinin toplam ihtimali, mal›n al›c›s› olan ve olmayan
erkeklerin seçilmesi ihtimallerinin toplam›na,
P(E) = P(E,S) + P(E,S) = 6/200 + 60/200 = 66/200 = .33
eflit olacakt›r. Ba¤l› ihtimal ise, seçilen bir kiflinin belirli bir özelli¤e sahip olmas› durumunda bir baflka özelli¤e de sahip olmas› ihtimalidir. Örne¤in seçilen kiflinin
erkek olmas› flart›na ba¤l› olarak mal›n al›c›s› olmas› ihtimali, P(S/E), ba¤l› bir ihtimal olup,
6
P(S/E) = 200
= .091
66
200
fleklinde hesaplanacakt›r.
‹htimaller a priori ve a posteriori olmak üzere de iki
grupta incelenebilirler. Bunlardan a priori ihtimaller,
klasik tan›ma uygun olan ve objektif ihtimallerin belirlenmesine iliflkin olarak belirli varsay›mlara göre önceden ileri sürülen ihtimallerdir. A posteriori terimi ile
sonradan elde edilen bilgilere dayanarak ve Bayes teoremi yard›m›yla belirlenmifl ihtimaller kastedilmektedir.
(Bkz. Ba¤l› ‹htimal, Bayes Teoremi, Büyük Say›lar Ka nunu, ‹htimallerin Hesaplanmas›, ‹htimal Bölünmesi,
‹htimal Teorisi, Jacob Bernoulli)
B.A. Köksal
‹htimal Bölünmesi
‹htimal Fonksiyonu
‹htimal Bölünmesi
[Alm. Wahrscheinlichkeits-Verteilung] [Fr. Distribution
de probabilité ] [‹ng. Probability distribution, Probabi lity fonction]
Bir de¤iflkenin X1, X2, X3, ... Xn gibi de¤erlerinin her
birinin ortaya ç›kma ihtimali, P(X 1), P(X2), P(X3), ...
P(Xn), biliniyorsa ve bu ihtimallerin toplam› 1’e eflitse,
X de¤iflkeninin ihtimal bölünmesi tarif edilmifl olur. X
de¤iflkeninin de¤erleri ile bunlar›n ihtimalleri aras›ndaki
fonksiyonel iliflkiyi belirtti¤inden, bu bölünme ihtimal
fonksiyonu olarak da tan›mlanmaktad›r.
Bir deneyin sonuçlar› (de¤iflkenin de¤erleri) önceden
kesin olarak belirlenememekte ve ancak de¤erlerin gerçekleflme ihtimalleri bilinmekte ise, buradaki X de¤iflkeni tesadüfi ya da stokastik de¤iflken olarak tan›mlanmaktad›r. Bir tesadüfi de¤iflkenin fl›klar› para veya zar
at›fl›nda ortaya ç›kan sonuçlardan oluflabilece¤i gibi, aylara göre havan›n ›s› dereceleri, bir firman›n aylara göre
hisse senedi fiyatlar› ya da y›llara göre bir ülkenin tah›l
üretimi de birer tesadüfi de¤iflken olarak kabul edilebilir. Tablo ve fiekil’de %50’sinin A partisini destekledi¤i
bilinen bir grup içinden tesadüfi olarak seçilen 4 kifli
aras›nda A partisini destekleyen 0,1,2,3 ve 4 kifli bulunmas› ihtimallerinden oluflan bir ihtimal bölünmesi ve bu
bölünmenin grafik anlat›m› yer almaktad›r.
X
A partisini destekleyenlerin say›s›
P(X)
Her fl›kk›n ihtimali
0
1
2
3
4
1
16
4
16
6
16
4
16
1
16
ortalamas› ayn› zamanda de¤iflkenin matematik ümidine
eflit olmaktad›r. Bu do¤rultuda, örnekteki ihtimal bölünmesinin aritmetik ortalamas› ya da matematik ümidi, her
de¤erin ilgili ihtimalle çarp›lmas› sonucu,
E(X) = (0x1/16) + (1 x4/16) + (2x6/16) + (3 x4/16)
+ (4x1/16) = 2
olarak hesaplan›r. Bir bölünmenin varyans›, de¤erinin
aritmetik ortalamadan sapmalar›n›n (uzakl›klar›n›n) karelerinin ortalamas› oldu¤unda, örnekteki ihtimal bölünmesinin varyans›,
E(X-X)2= [(0-2) 2 x 1/16] + [ (1-2) 2 x 4/16] + [(2-2) 2 x 6/16]
+[ (3-2)2 x 4/16] + [ (4-2) 2 x 1/16] = 1
olacak, bölünmenin standart sapmas› ise, bu de¤erin kare köküne, ya da
√ E(X-X)2 = √1 = 1
de¤erine eflit olacakt›r.
Araflt›rma konusu olan tesadüfi de¤iflkenin sürekli
oldu¤u ve tamsay›lar dahil herhangi bir de¤er (1,8367,
6,2453 gibi) tafl›yabilece¤i durumda, ihtimal bölünmelerine ihtimal yo¤unlu¤u fonksiyonudenilmektedir. (Bkz.
Aritmetik Ortalama, Binom Bölünmesi, Bölünme, ‹htimal, ‹htimal Yo¤unlu¤u Fonksiyonu, Beklenen De¤er,
Da¤›lma, Varyans Analizi)
B.A. Köksal
‹htimal Fonksiyonu
[Alm. Wahrscheinlichkeitsfunktion] [Fr. Fonction de
probabilité] [‹ng. Probability function]
‹htimal (olas›l›k) fonksiyonundan söz edebilmek için
önce, ihtimal da¤›lmas›n›n olmas› gerekir. ‹htimal da¤›lmas› ise, rastlant›sal (flans de¤iflkeni, stokastik de¤iflken)
de¤iflkenin karakterine (özelli¤ine) göre iki ayr› flekilde
tan›mlan›r. ‹htimal da¤›lmas› ihtimal fonksiyonuyla tan›mlan›r.
Yukar›da verilen aç›klamaya uygun olarak ihtimal
da¤›lmas›n›, rastlant›sal de¤iflkenin karakterine göre iki
ayr› flekilde tan›mlamak gerekli olmaktad›r. Bu tan›mlar
flöyle yap›lacakt›r:
Süreksiz (kesikli) ihtimal fonksiyonu; süreksiz karakterli rastlant›sal de¤iflkenin sahip olmas› muhtemel
de¤erler;
X1, X2, X3, ... ,Xn, veya X1, X2, X3, ...... fleklinde
gösterilsin. Di¤er taraftan, bu de¤erlere karfl› gelen ihtimaller ise;
P1, P 2, P 3, ... ,P n, veya P 1, P 2, P 3, ...... fleklinde gösterilsin. Bunda, ihtimal fonksiyonu genel olarak;
P(X = Xi) veya P(Xi) fleklinde tan›mlanabilir. Bazen
P(Xi) anlat›m› f(X i) olarak da belirtilmektedir. Herhangi bir fonksiyonun ihtimal fonksiyonu olabilmesi için;
.P(Xi) ≥ 0
.∑P(Xi) = 1 olmal›d›r. Sürekli (kesiksiz) s›kl›k fonksiyonu: Sürekli karakterli rastlant›sal de¤iflkenler sonsuz
say›da muhtemel de¤erlere sahip olabilirler. Burada,
P(x)
6
16
4
16
1
16
2
3
4
1
0
X
Her fl›kk›n ihtimalinin binom bölünmesi yard›m›yla
hesaplanm›fl oldu¤u bu örnekte, (X) de¤iflkeni tamsay›larla ifade edilebilen belirli de¤erler tafl›d›¤› için, ortaya
ç›kan bölünme süreksiz bir ihtimal bölünmesidir. Dolay›s›yla ihtimaller bir e¤rinin alt›ndaki alanlarla de¤il,
(Y) ekseni üzerindeki de¤erler ile belirtilmektedir.
Frekans bölünmelerine benzer flekilde, ihtimal bölünmelerinin de ortalama ve standart sapmalar› hesapla nabilir. Bir de¤iflkenin matematik ümidi (beklenen de¤eri), o de¤iflkenin de¤erlerinin ihtimallerine göre a¤›rl›kl›
ortalamas› oldu¤undan, ihtimal bölünmesinin aritmetik
606
‹htimallerin Hesaplanmas›
‹htimallerin Hesaplanmas›
P(X=X) = 0 durumu vard›r. Yani bir tek noktan›n olas›l›¤› s›f›ra eflittir. Süreksiz karakterli rastlant›sal de¤iflkenin olas›l›k (ihtimal) fonksiyonu burada s›kl›k (yo¤unluk) fonksiyonu ad›n› almaktad›r.
Bir fonksiyonun s›kl›k fonksiyonu olabilmesi için;
f(X) > 0
bu olay (E1E2 ) olarak belirtilecek ve bu olay›n ihtimali,
yani P (E1E2 ), toplamdan ç›kar›lacakt›r. Bu durumda
toplama formülü,
P(E1 + E2)=P(E1)+P(E2)-P(E1E2 )
-∞<x<∞
fleklini alacakt›r. Birbirini engelleyen türden olaylar›n
bir arada ortaya ç›kmalar› ihtimali, P(E1E2 ) = 0 oldu¤undan, 3 numaral› denklem bu denklemin özel bir hali
olarak düflünülebilir. 4 numaral› denklemi bir örnek ve
flekil yard›m›yla aç›klayal›m:
Bir büyük ma¤azaya giren müflterilerin %46’s›n›n giyim
kat›n›, %22’sinin ise ev eflyalar› kat›n› ziyaret ettikleri
izlenmiflse, ma¤azaya gelen bir müflterinin giyim ya da
ev eflyas› kat›n› ziyaret etmesi ihtimali flöyle hesaplanacakt›r. Giyim kat›n› ziyaret etme olay› E1, eflya kat›n› ziyaret etme olay› E2 ile gösterilirse, giyim ya da eflya kat›n› ziyaret etme ihtimali, P(E1 + E2) olacakt›r. Ancak baz› müflteriler her iki kat› da ziyaret edebileceklerinden
olaylar birbirini engelleyen türden de¤ildir ve P(E1 E2)
= 0 olmayacakt›r. Bu ihtimal, .10 olarak varsay›ld›¤›nda
4 numaral› denkleme göre,
∞
∫ f(x) dx = 1
-∞
koflullar›na sahip olmas› gerekir.
fi. Ba¤›rkan
‹htimallerin Hesaplanmas›
[Alm. Wahrscheinlichkeitsrechnung ] [Fr. Calcul des
probabilitès ] [‹ng. Calculus of probabilities ]
Basit olaylarla ilgili ihtimaller yard›m›yla bileflik (birden fazla olay›n bir araya gelmesiyle oluflan) olaylar›n
ihtimallerinin hesaplanmas›nda, olay›n türüne göre toplama ya da çarpma kurallar›na baflvurulmaktad›r.
Bir deneyin ortaya ç›kabilecek sonuçlar›ndan her bi ri basit olay olarak tan›mlanmakta ve bu olaylar›n ihtimallerine basit ihtimal denilmektedir. Örne¤in, zar at›fl›
deneyinin sonuçlar› 6 fl›kta, iki zar›n birlikte at›lmas› deneyinin sonuçlar› ise 62 = 36 fl›kta topland›¤›ndan, bu sonuçlar›n her biri birer basit olayd›r ve bir arada ortaya
ç›kmalar› mümkün de¤ildir. Bir baflka anlat›mla, bir deneyin basit olaylar› birbirini engelleyen türden olaylard›r. ‹ki zar›n birlikte at›l›fl›nda toplam 4 gelmesi olay› ise
bileflik bir olay olup, 1-3, 3-1 ve 2-2 basit olaylar›ndan
oluflmaktad›r. Dolay›s›yla toplam 4 gelmesi olay›n›n ihtimali, olay› oluflturan üç basit olay›n ihtimalinin toplam›na eflit olacakt›r. Basit olaylar E 1, E2, ve E 3 ile belirtilirse, 4 gelmesi olay› ayn› zamanda 1-3 veya 3-1 veya
2-2 gelmesi olay› (E1+ E2+ E3) olarak da tan›mlanabilir.
Bileflik bir olay olan bu olay›n ihtimali,
P(E1+ E2+ E3) = P(E 1) + P(E2) + P(E 3)
(1)
= 1/36+1/36+1/36
=3/36=1/12
olacakt›r. Bu örnekte oldu¤u gibi basit olaylar›n ihtimalleri birbirine eflitse, bileflik olay›n ihtimali, basit olaylardan birinin ihtimalininin, (1/n) basit olay say›s› (r) ile
çarp›lmas› sonucu,
1
r
P(A) = rx n
= n
(2)
P ( E1 + E2) = .46 + .22 - .10 = .58
olacakt›r.
fiekilde E1 kümesi ile giyim kat›n›n ziyaret edilmesi
olay›, E2 ile de eflya kat›n›n ziyaret edilmesi olay› belirtilmektedir. E1E2 ile de bu iki olay›n kesiflimi, yani her
iki kat›n da ziyaret edilmesi olay› gösterilmektedir. Hesaplamak istenilen ihtimal E1 ve E 2 olaylar›n›n bileflimi, E1UE2, yani kesik çizgilerin kapsad›¤› alan›n ihtimalidir. .46 + .22 = .68 fleklinde bir hesap, kesiflim alan›n› iki kere içerece¤inden, kesiflim alan›n›n ihtimalinin
bu sonuçtan ç›kar›lmas› gerekir.
fiekilden anlafl›laca¤› gibi sadece giyim kat›n› ziyaret etme ihtimali, .46 - .10 = .36 ve sadece eflya kat›n› ziyaret
etme ihtimali, .22 - .10 = .12’dir. Bu ihtimallere E1 ve
E2’nin ihtimalinin eklenmesi ile .36 + .12 +.10= .58 de¤erine ya da daha önce 4 numaral› denklemle bulunan
sonuca var›labilir. Ayn› denklem ikiden fazla olay›n (kümenin) bulundu¤u durumlar› kapsamak üzere geniflletilebilir.
‹kiden fazla olay›n birlikte ortaya ç›kmas› ihtimalinin, P(E1 E2)’nin hesaplanmas›nda, ihtimallerin çarp›lmas› esas›na dayanan çarpma teoremi ’nden yararlan›lmaktad›r. (Bkz. Ba¤l› ‹htimal, Bayes Teoremi, Çarpma
Teoremi, ‹htimal)
B.A. Köksal
fleklinde de ifade edilebilir. Bu aç›klamadan anlafl›laca¤›
gibi, birbirini engelleyen olaylardan biri ya da daha fazlas›n›n ortaya ç›kmas› ihtimali, (n) say›da basit olay söz
konusu oldu¤u durumda,
P(E1 + E2+... En) = P(E1)+P( E2)+. . . P(En)
(4)
(3)
genel formülü ile belirlenecektir.
‹htimali hesaplanacak olan bileflik olay birbirini engellemeyen türden olaylardan oluflmakta ise, örne¤in E1 ve
E2 olaylar›n›n birarada ortaya ç›kmalara mümkün ise,
607
‹htimal Teorisi
‹htimal Yo¤unlu¤u Fonksiyonu
‹htimal Teorisi
‹htimal Yo¤unlu¤u Fonksiyonu
[Alm. Wahrscheinlickeitsheorie [Fr. Théorie de la pro babilité] [‹ng. Probability theory]
Olaylar›n ortaya ç›kma flanslar›n›n (ihtimallerinin) hesaplanmas›na yarayan kurallar›n tümünü kapsayan ve
ihtimaller hesab› olarak da tan›mlanan bu kavram, uygulama alan› yaklafl›k tüm bilimsel ve teknik eylemleri
kapsayan bir matematiksel disiplindir.
Di¤er matematiksel kavramlardan farkl› olarak, ihtimal kavram› önce bat›da ortaya ç›km›flt›r. ‹htimal kavram›na ilk olarak Pacioli (1445-1510), Cardan (15011576) ve Galileo (1564-1642) de¤inmifller, ancak kavram›n sistematik olarak ele al›nmas› Blaise Pascal ve Pierre de Fermat’n›n flans oyunlar›na iliflkin yaz›flmalar›yla
gerçekleflmifltir. Bafllang›ç niteli¤indeki bu giriflimleri
1656 y›l›nda Huygens’in ve 1708’de Montmort’un çal›flmalar› izlemifltir. Konuya iliflkin ilk ana eser ise Jacob
Bernoulli’nin (1654-1705), büyük say›lar kanununun
aç›klamas›n› da içeren “‹htimalleri Hesaplama Sanat›”
ad›ndaki eseridir. Ayn› s›ralarda John Graunt (16201674) ve Edmund Halley’in (1656-1742) ölüm ihtimalleri üzerine çal›flmalar›, hayat sigortac›l›¤›n›n temellerini atarak, bafllam›fl olan teorik çal›flmalara önemli bir
uygulama ile katk›da bulunmufl oldu. XVIII. yüzy›lda
Daniel Bernoulli entegrallerle ihtimalleri ba¤daflt›rarak
ihtimal teorisine önemli bir katk›da bulundu. Ayn› yüzy›lda Lagrange (1736-1813), Pierre Laplace (17491827) ve Karl Gauss (1777-1855) tesadüfi hatalar›n ihtimallerinin bir ihtimal bölünmesi ile belirtilebilece¤ini
ortaya atarak, bugünkü endüktif istatisti¤in temellerini
atm›fl oldular. ‹ngiliz T. Bayes’in (1701-1761) ise daha
sonra Bayes formülü olarak tan›mlanan formül yard›m›yla, sonradan edinilen bilgilerle a posteriori ihtimallerin belirlenmesi üzerinde durmas›, ihtimal teorisine
yeni bir boyut kazand›rd›.
Endüktif istatistik, bir baflka anlat›mla, az say›da
gözleme dayanarak ana kitle hakk›nda tahmin yürütme
ve karar verme ifllemleri, ihtimal teorisi yard›m›yla gerçekleflmifltir. Bunun nedeni örneklerden elde edilen bilgilerin de¤erlendirilmesinde ihtimal teorisinin bir köprü
vazifesi yapmakta olufludur. Adolphe Quételet (17961874) ile bafllayan istatisti¤in sosyal bilimlerde genelleme yapmada kullan›l›fl›, özellikle XX. yüzy›lda Karl Pearson, Francis Galton ve R.A. Fisher’in örneklemeye
iliflkin çal›flmalar›yla büyük bir hamle yaparak bugünkü
düzeyine ulaflm›fl ve sosyal bilimlerin yan› s›ra biyoloji,
t›p, tar›m ve meteoroloji alanlar›nda önemli geliflmelerin
kayna¤› olmufltur.
‹htimal teorisi gelecekle ilgili belirsizlikler karfl›s›nda karar vermede iflletmecilere de yard›mc› olmaktad›r.
‹htimal hesaplar›na da dayanan stratejik oyun teorisinin
yönetim biliminin geliflmesinde önemli katk›lar› olmufltur. ‹htimal teorisi yukar›da aç›klanan konulara ek olarak
fiziksel ortamlar›n incelenmesinde de önemli bir araç
durumundad›r. (Bkz. Bayes Teoremi, Büyük Say›lar Ka nunu, ‹htimal, ‹statistik, Laplace -Gauss Kanunu )
B.A. Köksal
[Alm. Wahrscheinlichkeitsdichte] [Fr. Densité de proba bilité] [‹ng. Probability density function]
Bir ihtimal bölünmesine konu olan tesadüfi de¤iflken sürekli (belirli de¤erler yerine sonsuz say›da de¤er tafl›yabilen) ise, ortaya sürekli bir fonksiyon ç›kacakt›r; bu
fonksiyona ihtimal yo¤unlu¤u fonksiyonuad› verilmektedir.
Sürekli ihtimal bölünmeleri e¤rilerle belirtilmekte ve
e¤rinin alt›ndaki alan 1’e eflit olan toplam ihtimali göstermektedir. Y eksenindeki de¤erler ise, süreksiz ihtimal
bölünmelerinden farkl› olarak, ihtimaller yerine ihtimal
yo¤unluklar›n› yans›tmaktad›r. f(X) ile gösterilebilecek
bu fonksiyonda X’deki de¤iflmelerin çok küçük oldu¤u
durumda e¤rinin alan› belirli entegraller yard›m›yla,
∫ f(X) dX = 1
608
tüm x
fleklinde gösterilecek ve ihtimaller tan›m gere¤i s›f›r ve
daha büyük oldu¤undan, fonksiyonun ordinatlar› (ihtimal yo¤unluklar›) f(X) ≥ 0 olacakt›r. Benzer flekilde bir
(X) de¤erinin herhangi iki (a) ve (b) noktas› aras›nda bulunmas› ihtimali,
b
∫f(X) dX
a
fleklinde belirtilerek hesaplanabilecektir. fiekil’de bir ihtimal yo¤unlu¤u fonksiyonunun grafi¤i yer almaktad›r.
Bir ihtimal yo¤unlu¤u fonksiyonu,
f(X) = .06X - .006X 2
(0< X <10)
fleklinde bir parabolle belirtilirse, X’in 0 ile 10 aras›nda
de¤iflti¤i durumda, f(X)’in de¤eri 0’dan bafllamak üzere
önce artacak, bir doruk noktas›ndan sonra azalacak ve
X= 10 iken tekrar 0’a eflitlenecektir. Böylece fonksiyonun flekli grafikteki ile uyumlu olacakt›r. E¤rinin alt›ndaki alan ihtimalleri belirtti¤inden, bir X de¤erinin, herhangi iki nokta aras›nda bulunmas› ihtimali entegrasyon
yoluyla hesaplanabilir. Örne¤in bu fonksiyonla ilgili
olarak X de¤erinin 6 ve 9 aras›nda bulunmas› ihtimali,
2
10
P(6<X<9) = ∫ (.06X - .006X ) dX
6
2
3
= .06X - .006X
3
2
2
3
= .03X - .002X 9
6
= .97 - .432 = .538
olacakt›r.
‹htira Berat›
‹htiyari ‹flsizlik
Süreksiz ihtimal bölünmelerine parelel olarak, bu fonksiyonun aritmetik ortalamas› da matematik ümit kavram› yard›m›yla belirlenebilir. Sürekli bir (X) tesadüfi
de¤iflkeninin matematik ümidi,
E(X) = ∫ jxf(X) dX
konut inflaatlar›n› finanse eden konut bankalar›, ihracat›n finansman›yla u¤raflan ihracat bankalar› veya ülke ekonomisinin büyümesini ve sanayileflmesini hedef
alan ve bu amaçla uzun vadeli krediler açan s›nai kalk›nma bankalar› veya flirket kurarak bunlar›n yönetim ve
denetimini üstlenen ve gerekti¤inde hisse senetlerini
plase eden ifl bankalar›, birer ihtisas bankas›d›rlar. (Bkz.
Banka Çeflitleri)
S. Abaç
tüm x
olarak tan›mlanmaktad›r. Dolay›s›yla söz konusu fonksiyona iliflkin olarak matematit ümit,
10
E(X) = ∫ X (.06X - .006X
0
=
.06X
3
3
=
2
.006X4
4
dX
‹htisas Fuarlar›
10
0
[Alm. Fachmesse] [Fr. Foires spécialisées ] [‹ng. Speci alized fairs]
Belirli mallar›n veya belirli sektörlerin tan›t›lmas› için
yap›lan dikey fuarlara ihtisas fuarlar› denilir.
Bu çeflit fuarlar belirli mallar›n ya da mal gruplar›n›n tan›t›lmas›n› amaçlar. Son y›llarda ülkemizde de yayg›nlaflm›flt›r.
fi. Özgencil
=5
olacakt›r; bu de¤er ayn› zamanda inceleme konusu olan
ihtimal bölünmesinin aritmetik ortalamas›na
eflittir.
2
Bölünmenin varyans› ise [X - E(X)] fonksiyonunun
matematik ümidi oldu¤undan, ayn› bölünmenin standart
sapmas› da belirli entegraller yard›m›yla elde edilebilir.
‹statistikte önemli rol oynayan normal bölünme, t
bölünmesi, ki-kare bölünmesi ve F bölünmesi, sürekli
ihtimal bölünmelerindendir. (Bkz. Aritmetik Ortalama,
Frekans Yo¤unlu¤u, ‹htimal Bölünmesi, Beklenen De¤er,
Varyans Analizi)
B.A. Köksal
‹htisaslaflma
(Bkz. Uzmanlaflma)
‹htiyari Borçlar
‹htira Berat ›
[Alm. Patent, Erfindungspatent ] [Fr. Brevet d’invention]
[‹ng. Patent ]
Sanat ve sanayie iliflkin her çeflit yenilik, geliflme ve
bulufltan yararlanma hakk›, sadece bunlar› gerçeklefltiren kiflilere belirli sürelerle verilir. Bu haktan yararlanmak devletten al›nacak bir berat ile mümkün olur. ‹flte
bu berat’a “ihtira berat› ” denilmektedir. ‹htira berat›n›n
al›nabilmesi iki flarta ba¤l›d›r: 1) Keflif veya icat olunan
fleyin yeni olmas› (burada aran›lan yenilik objektif bir
yeniliktir; mucidin yeni birfley buldu¤unu zannetmesi ve
bunun da önce mevcut olmad›¤›n› bilmesi önemli de¤ildir. Yarat›lan fleyin daha önce bilinmeyen ve tan›nmayan
bir konuya iliflkin olmas› gerekir); 2) Sanayide uygulan ma olana¤›n›n bulunmas› (berat verilebilmesi için mamulün sanayide uygulanabilmesi zorunludur; nazari
alanda kalan icat berattan yararlanamaz).
‹htira berat› verilmesine ve bunlar›n fera¤ ve intikali
ile yabanc›lar›n hukukuna ve bu hakk› iptal ve ›skat edici hallerle, taklit etme konular›ndaki ihtilaf ve davalara
iliflkin hükümler, 23 Mart 1879 tarihli ve ‹rade-i Seniyye taraf›ndan ç›kart›lm›fl “‹htira Berat›” kanunu ile düzenlenmifltir. (Bkz. Patent )
K. ‹çel
‹htisas Bankalar›
[Alm. Spezialbanken] [Fr. Banques spécialisées] [‹ng.
Specialized banks]
Faaliyetlerini belirli sektörler veya belirli faaliyet alanlar› üzerinde yo¤unlaflt›rm›fl olan bankalard›r. Örne¤in,
yaln›zca tar›m kesimine kredi açan tar›m bankas›, yaln›z
609
[Alm. Freiwillige Schulden] [Fr. Dettes volontaires]
[‹ng. Voluntary debts]
Devletin borçlanma yoluyla elde etti¤i mebla¤lar da
devlet gelirleri aras›nda yer almaktad›r. Bunlar› vergilerden ay›ran özelliklerden biri, vergilerdeki zorunlulu¤un
bunlar için söz konusu olmamas›d›r. Borç vermeyi kabul
edenler, hem devletin ihtiyac›n› karfl›lamay›, hem de bir
süre sonra anaparay› geri al›rken faiz geliri de sa¤lamay› amaçlamaktad›r. Bu nedenle, gönüllü olarak devlete
borç vermeyi kabul etmektedirler. Devlet, bu gönüllülü¤ü art›rabilmek ve di¤er özel piyasa borçlanmalar›yla rekabeti sa¤lamak üzere, primli, piyangolu devlet tahvilleri ihraç edebildi¤i gibi, ülkemiz uygulanmas›nda görüldü¤ü üzere gelir vergisi istisnas›na da olanak vermektedir. ‹htiyari borçlanma, devletin normal borçlanmas›d›r.
Devlet gerekli görürse cebri borçlanmaya da gidebilir.
Bu durumda borçlanma vergiye daha fazla yaklaflm›fl olmakla birlikte, vade sonunda borcun anaparas›n›n ve faizlerinin ödenmesi, bu tür borçlanmay› da vergiden ay›rmaktad›r.
G. Coflkun
‹htiyari ‹flsizlik
[Alm. Die freiwillige Arbeistlosigkeit] [Fr. Chômage vo lontaire] [‹ng. Voluntary unemployment]
Bunlar ifl ve iflçi bulma kurumlar›n›n teklif ettikleri iflleri
kasten kabul etmeyen veya iflgüçlerini türlü güçlükler
ç›kararak k›sa süreli arz eden, çal›flmaktan korkan veya
çal›flmaya isteksiz kimselerdir. Bu grup içinde di¤er bir
kategori de, karakterleri itibariyle ifle al›nmaya müsait
olmayan iflsizlerdir. (Bkz. ‹flsizlik)
N. Alk›n
‹htiyari Mübadele Teorisi
‹htiyati Tedbir
‹htiyari Mübadele Teorisi
fl› servet unsurlar›n› paraya çevirmeye çal›flt›¤› zaman
baz› zararlarla karfl›laflabilir. Bu zararlar olumsuz piyasa
flartlar›ndan kaynaklanabilece¤i gibi, maliyet zararlar›ndan ya da ifllem maliyetlerinden de kaynaklanabilir.
Borç para bulmay› gerektirebilecek bir durumla karfl›lafl›larak bunun için faiz ödemek durumunda kal›nabilir.
Bu gibi nedenlerle, gelecekteki para ihtiyac› tam olarak tespit edilemedi¤i için, ihtimali en fazla olan para ihtiyac›na bir marj eklenmesi gerekmektedir. Kiflinin bu
ek para talebi ihtiyat güdüsünden kaynaklanmaktad›r.
D. Demirgil
[Alm. Theorie der freiwillige Umtausch] [Fr. Théorie de
l’échange volontaire] [‹ng. Voluntary exchange theory ]
Vergiyi “de¤iflim” ve “sözleflme” ile aç›klayan teorilerden biridir. “‹stifade Teorisi” ad› da verilir. Dayand›¤›
temel görüfl, verginin, kamusal mal ve hizmetlerden
yararlanman›n bir karfl›l›¤› oldu¤udur.
Bu teoride vergi, bir de¤iflimin iki temel unsurundan
biri olarak kabul olunmaktad›r. Kifliler devletin hizmetlerinden yararlanmakta, bunun karfl›l›¤›nda da ad›na
vergi denilen bir bedel ödemektedirler. Bu aç›klamaya
göre, vergi bir “fiyat”t›r ve bir karfl›l›¤› vard›r.
Bu teorinin hukuki yönü, J.J. Rousseau’nun toplumsal sözleflme (contrat social ) görüflüne dayand›r›lmaktad›r. Bu yönü bak›m›ndan ihtiyari mübadele teorisinde
vergi “cebri” de¤il, “ihtiyari” bir yükümlülüktür.
Verginin bir fiyat olarak kabul edilebilmesi için
kamusal mal ve hizmetlerin üretiminin tüketici tercihlerine (talebe) göre belirlenmesi gerekir. Oysa sözü geçen üretimin arz›n› düzenleyen, siyasal süreçtir. Ayr›ca,
bu mal ve hizmetlerin fiyat›n›n tespiti de mümkün de¤ildir. Çünkü kamusal mal ve hizmetlerin faydas› bölünememekte ve bunlar pazarlanamamaktad›r.
Günümüzde ihtiyari mübadele teorisi ancak “harç”
lar için geçerli say›lmakta ve bu nedenle baz› yazarlar
taraf›ndan “harçlar teorisi” olarak da adland›r›lmaktad›r
(Bkz. ‹stifade Teorisi)
H. Nadaro¤lu
‹htiyati Haciz
[Alm. Dinglicher Arrest] [Fr. Saisie conservatoire ]
[‹ng. Arrestment]
Bir alaca¤›n tahsilini veya bir teminat›n al›nmas›n›
mümkün k›lmak amac›yla, alacakl›n›n istemi üzerine
borçlunun baz› mal ve alacaklar›na yetkili makam taraf›ndan el konulmas›d›r.
Bu müessesenin amac›, alaca¤›n› tahsil için takibe
giriflen veya giriflecek olan alacakl›y›, ödeme veya icra
emrinin tebli¤i ve ödeme, itiraz ve di¤er ifllemlerin tâbi
oldu¤u kanuni sürelerin geçmesi için gereken zaman
içinde borçlunun mallar›n› kaç›rmas› tehlikesinden koruyarak, hakk›n›n kayba u¤ramas›n› önlemektir.
Borçlunun ihtiyaten haczedilen mallar› üzerindeki
tasarruf yetkisini kald›rarak, tehlikeye düflen alaca¤›n
tahsili için yap›lan takibin bir teminat›n› teflkil eder.
‹htiyati haczin alacakl› taraf›ndan talep edilmesi ve
ihtiyati hacze konu teflkil eden alaca¤›n kanunen takibi
mümkün bir alacak olmas› flartt›r. Medeni haklar› kullanma selahiyetine sahip herkes ihtiyati haciz isteyebilir.
‹htiyati hacze karar vermeye selahiyetli makam mahkemedir; bu mahkeme de borçlunun ikametgâh› mahkemesidir; bilinen ikametgâh› yoksa sakin oldu¤u mahal
mahkemesi, sakin oldu¤u bir mesken de yoksa mallar›n›n bulundu¤u yer mahkemesidir.
‹cra ‹flâs Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlenmifl
olan bu müessesenin do¤urdu¤u hukuki neticeler kanunda tasrih edilmemifltir; ancak amac›n alacakl›n›n haklar›n› temin etmek, korumak oldu¤u düflünülürse, ihtiyati
haczin taalluk etti¤i mallar üzerinde borçlunun tasarruf
selahiyetini tahdit etmek icap eder. Bu nedenle ihtiyati
haczin de icrai haczin neticelerini do¤uraca¤› kabul edilmelidir. Ancak, ihtiyaten haczedilen mallar, kanunun
arad›¤› teminat›n verilmesi flart› ile borçluya b›rak›ld›¤›
takdirde, borçlu bunlar üzerinde tasarruf edebilir.
K. ‹çel
‹htiyari Toplama Usulü
[Alm. Freiwiling Addition der Einkünfte] [Fr. Système
d’addition facultative des revenus imposables] [‹ng.
Facultative addition system of taxable incomes]
Baz› durumlarda mükelleflerin kazanç ve iratlar›n›
beyannameye dahil etmelerinin kendi kararlar›nda
b›rak›lmas›n› öngören usuldür. Gelir vergisi, ilke olarak
gerçek kiflilerin çeflitli irat ve kazançlar›n›n safi toplam›
üzerinden al›n›r. Bu nedenle mükellefler gelirlerini toplayarak beyan etmeye mecburdurlar. Ancak kanunlarda,
vergi tekni¤i, vb. baz› nedenler dolay›s›yla, baz› irat ve
kazançlar›n toplama dahil edilmesi belli koflullar alt›nda
mükellefin tercihine b›rak›lm›flt›r. Türk gelir vergisi sisteminde de bunun örnekleri vard›r.(Bkz. Gelir Vergisi)
H. Nadaro¤lu
‹htiyat
(Bkz. Yedek Akçeler)
‹htiyati Tedbir
‹htiyat Güdüsüyle Para Talebi
[Alm. Sicherheitsmassregeln][Fr. Mesures Provisoires ]
[‹ng. Precautionary measures ]
Uzun süren bir dava s›ras›nda, daval›n›n dava konusu
fleyi bir baflkas›na temlik etmesi mümkün oldu¤undan,
davay› kazanan davac›n›n dava konusu fleye kavuflmas›
tehlikeye girebilir. ‹flte bu tehlikeyi ortadan kald›rmaya,
davac›n›n davay› kazanmas› halinde dava konusu fleye
kavuflmas›n› dava s›ras›nda emniyet alt›na almaya yara-
[Alm. Geldnachfrage mit Vorscihtsmotiv] [Fr. Demande
précautionnaire de la monnaie ] [‹ng. Demand of money
for precautionary motives]
Beklenmeyen ya da tam olarak tahmin edilemeyen harcama ihtiyaçlar›n›n belirmesi ihtimali karfl›s›nda para
bulundurma güdüsüdür.
Kifli, elinde bulunan tahvil, hisse senedi gibi para d›-
610
‹kame Maliyeti
‹kinci En iyi Teoremi
yan tedbirlere, ihtiyati tedbirler denir. ‹htiyati tedbirler,
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 101-113.
maddelerinde düzenlenmifltir.
‹htiyati tedbire dava aç›lmas›ndan önce veya sonra
karar verilebilir; bunun için tedbir isteyen kifli mahkemeye baflvurur; talebi hakl› görülürse ihtiyati tedbir karar› verilir. Bunun üzerine, ihtiyati tedbirin mahiyetine
göre bu karar icra edilir. ‹htiyati tedbir karar› ile dava
konusu menkul mal, bir yed-i emine teslim edilir; bozulmak üzere olan fleyler sat›l›r ve paras› saklan›r; boflanma
davas› s›ras›nda kocan›n kar›s› ve çocu¤unun geçimi
için ödemesine karar verilen tedbir nafakas› kocadan
cebri icra yolu ile tahsil edilir. (HUMK m. 101, 1-4.
bentler)
HUMK m. 101’de say›lm›fl ihtiyati tedbir flekilleri
tahdidi de¤ildir. Gecikmesinde tehlike olan veya önemli
bir zarar olaca¤› anlafl›lan hallerde (TK m. 63) hakim,
tehlike ve zarar› defi için icap eden ihtiyati tedbirlerin
icras›na karar verebilir.
K. ‹çel/A. Erhan
lirleri elde etmenin cari maliyetlerini yans›t›r duruma
gelir. (Bkz. De¤erleme Yöntemleri)
Y. Ercan
‹kame Yat›r›m
[Alm. Wiederbeschaffungsinvestition][Fr. Investissement de renouvellement] [‹ng. Replacement investment]
Y›ll›k gayri safi yat›r›m›n, eskiyen ve afl›nan sermaye
k›sm›n›n yenilenmesine harcanan bölümüdür. Hesaplanmas› güç oldu¤u için, gayri safi yat›r›mdan belirli bir
oranda afl›nma ve eskime indirildikten sonra, safi yat›r›m bulunmaktad›r.
D. Demirgil
‹kinci Derece ‹potek
‹kame Maliyeti
[Alm. Wiederbeschaffungskosten][Fr. Coût de replace ment] [‹ng. Replacement cost]
Sahip olunan bir varl›¤›n yerine ayn› ifli yapmak üzere
bir varl›k koymak gerekti¤inde katlan›lmak zorunda ka l›nacak maliyettir. ‹kame maliyeti terimi yerine “yenile me maliyeti”, “yerine koyma maliyeti” terimleri de kullan›l›r.
Mal stoklar› için ikame maliyeti, söz konusu mallar›
sat›n alman›n cari maliyeti ya da bir imalat iflletmesinde
bu mallar› imal etmek için kullan›lacak girdilerin cari
maliyeti olarak tan›mlan›r.
Sabit varl›klarda ikame maliyetinin tan›m› ve ölçülmesi tart›flmal›d›r. Baz› tan›m alternatifleri afla¤›daki gibi s›ralanabilir:
1) Mevcut varl›¤›n yerine ayn› cins yeni bir varl›¤›
koymak için katlan›lacak cari maliyet,
2) Mevcut varl›kla ayn› yaflta ve durumda olan bir
varl›¤› elde etmek için katlan›lacak cari maliyet,
3) Mevcut varl›kla ayn› hizmet potansiyeline (özellikle ayn› fiziki üretim kapasitesine) sahip bir varl›¤› elde etmek için katlan›lacak cari maliyet.
Varl›klar›n yenileme maliyetlerinin ölçülmesi için
önerilen baz› alternatifler de flunlard›r:
Cari fatura fiyatlar›
Sat›c›lar›n fiyat listeleri, fiyat teklifleri,
Cari maliyetleri yans›tan standart imalat maliyetleri,
Spesifik (özel) fiyat indeksleri.
Baz› iktisatç›lar, bir de¤erleme yöntemi olarak, yenileme maliyetlerinin geleneksel muhasebenin yans›tt›¤›
tarihi maliyetlere tercih edilmesi gerekti¤ini savunurlar.
Bunlara göre, finansal tablolar›n, yani bilanço ve gelir
tablosunun haz›rlanmas›nda varl›klar tarihi maliyetleriyle de¤il, yenileme maliyetleriyle ölçülmelidir. Böylece
varl›klar cari de¤erleriyle rapor edilmifl, dolay›s›yla bilançonun iflletmenin cari finansal durumunu yans›tmas›
sa¤lanm›fl olur. Benzer flekilde, gelir tablosu da cari ge-
•
•
•
•
611
[Alm. Zweitstellige Hypothek][Fr. L’hypothèque au 2°
degré] [‹ng. Second mortgage]
Ayn› gayrimenkul üzerinde birden fazla gayrimenkul
rehni varsa, bunlar aras›nda önceli¤i belirleme bak›m›ndan hukukumuz sabit dereceler sistemini benimsemifltir.
Bu sistemde, dereceler aras›nda (ödeme veya baflka bir
sebeple derece boflalmas› halinde) otomatik ilerleme
yoktur. Yani birinci ve ikinci derecede iki ipotek söz konusuysa, borçlu birinci derecedeki borcunu öderse, ikinci derecedeki alacakl› birinci s›raya geçemez. O derece
bofl kal›r ve malik onu baflkas›ndan kredi bulmak için
kullanabilir. Daha sonraki tarihle de yap›lm›fl olsa, borç
ödenirken önde gelen derecenin önceli¤i vard›r.
Medeni Kanun hükümlerine göre, derece, gayrimenkul rehninin s›ras›n› ve teminat›n miktar›n› belirler. Bir
derecenin hangi s›rada ne miktar için teminat oluflturaca¤›n› gayrimenkul maliki tespit eder. Derecenin teminat
miktar› bir kere tespit edildikten sonra, sonraki derecelerde tescil edilmifl rehinli alacaklar›n onay› olmadan art›r›lamaz.
‹kinci derece ipote¤in birinci dereceye ilerleyebilmesi için kanuni baz› imkânlar oldu¤u gibi, buna iliflkin
sözleflme yap›larak sabit derece sistemi bertaraf edilebilir.
Gayrimenkulün paraya çevrilmesi halinde, birinci
derecedeki tüm alaca¤›n› almadan, ikinci derecedeki
alacakl› hiç bir talepte bulunamaz. (Bkz. ‹potek)
K. ‹çel
‹kinci En ‹yi Teoremi
[Fr. Théorie de l’optimum secondaire][‹ng. Theory of se cond best]
Tam rekabetin bütün ekonomiye egemen olmad›¤› durumlar›n incelenmesini konu edinir. Di¤er bir tan›mla,
tam rekabet dengesinde gerçekleflmesi umulan ekonomik durumun meydana gelmemesi halidir.
Teorinin en önemli sonucu flu flekilde özetlenebilir.
Ekonominin bir k›sm› -örne¤in, monopolün mevcut olmas›ndan dolay›- tam rekabet denge pozisyonuna eriflemiyorsa, ekonominin di¤er sektörlerinde tam rekabet
denge pozisyonu optimal olmayabilir. Bu flartlar alt›nda
optimalite, ekonominin di¤er sektörlerinden tam rekabet
pozisyonundan sapma gösteren pozisyonlar›n benimsenmesini gerektirir.
‹kincil ‹stihdam
‹kramiyeli ‹stikraz
R.G. Lipsey ve K. Lancaster taraf›ndan öne sürülen
bu teorem, millilefltirilmifl sanayilerde fiyatland›rma sorunu ve d›fl ticarette optimum gümrük tarifeleri aç›s›ndan önemli baz› sonuçlar yaratm›flt›r. Millilefltirilmifl sanayilerde marjinal maliyete göre fiyatland›rma yapmamak gerekmektedir. Serbest ticaret ise optimum bir politika say›lmamal›d›r.
D. Demirgil
‹kincil ‹stihdam
[Alm. Sekundäre Beschäftigung][Fr. Emploi secondaire]
[‹ng. Secondary employment]
Belirli bir yat›r›m miktar›n›n do¤rudan do¤ruya yaratt›¤› istihdama “birincil istihdam” denilmektedir. Birincil
istihdam kapsam›ndaki kimselerin harcamalar›ndan oluflan ek istihdama “ikincil istihdam” denir. Yeni bir karayolu için belirli bir yat›r›m›n yap›ld›¤›n› varsayal›m: Karayolu inflaat›nda 1 000 iflçi ifl bulmufltur. Ancak karayolunda kullan›lan malzemenin yap›m›nda 1 200 ilave iflçi
kullan›lm›flt›r. Bunlar›n gelirlerinin yaratt›¤› ek talep, tüketim mallar› sanayilerinde 800 ilave iflçinin ifl bulmas›na yol açabilir. Böylelikle 1 000 iflçiye istihdam sa¤layan bir yat›r›m, yaratt›¤› dolayl› etkilerle beraber 3 000
kifliye istihdam sa¤lamaktad›r. Toplam istihdam art›fl›,
ilk bafltaki istihdam art›fl›n›n üç kat› olmufltur. ‹stihdam
çarpan› bu örne¤imizde 3’tür.
D. Demirgil
‹ki Yanl› Monopol
[Alm. Bilaterales Monopol][Fr. Monopole bilatéral ]
[‹ng. Bilateral monopoly]
Bir mal›n piyasas›nda tek al›c› ve tek sat›c› varsa iki
yanl› monopol söz konusudur. Buna bilateral monopol
de denir. Özellikle hammadde piyasalar›nda yayg›nd›r.
(Bkz. Bilateral Monopol)
E. Alkin
‹ki Yanl› Transfer
[Alm. Zweiseitige Übertragung][Fr. Transfer bilatéral ]
[‹ng. Bilateral transfers ]
New York’tan Zürich’e mal sevkeden bir firmay› göz
önüne getirelim. ‹thalatç›n›n ‹sviçre paras›yla ödedi¤i
çek Zürich’deki veya New York’taki spot market kurlar›yla dolara çevrilerek ödeme gerçeklefltirilirse, iki yan l› transfer ’dir.
Transfer, üç veya daha çok yanl› da olabilir. (Bkz.
Çok Yanl› Transfer, Transfer, Spot Market)
F. Ergin
‹kramiye
[Alm. Gratifikation, Belohnung, Abfindung][Fr. Gratifi cation] [‹ng. Gratuity, Indemnity, Bonus]
‹flçinin iflini iyi yapmas›n›n, disiplinli çal›flmas›n›n, iflyerinde olumlu davran›fllar›n›n veya iflyerine ba¤l›l›¤›n›n
bir karfl›l›¤› olarak verilebilece¤i gibi, bayram, y›lbafl›,
iflletmenin veya iflyerinin kurulufl y›ldönümü, do¤um,
evlenme gibi neden ve olaylara ba¤l› olarak da ödenmektedir. Ayr›ca, ikramiye, iflçiyi iflyerinde kalmaya
612
özendirmek veya ona para yard›m›nda bulunmak amaçlar›na da yönelik olabilir.
‹flçilere ikramiye verilmesine iflveren tek tarafl› olarak karar verebilir. Buna ra¤men, verilen ikramiye bir
ba¤›fl de¤il, ücretin eki niteli¤indedir. Dolay›s›yle zamanafl›m›, ücretin güvencesi, iflâsta imtiyazl› alacaklar
gibi konularda, ikramiye hakk›nda ücrete iliflkin kurallar
uygulama alan› bulur. ‹flçiye ödenen ikramiyeler, ihbar
ve k›dem tazminatlar›n›n hesab›nda dikkate al›n›r. (‹fl K.
14/11) Buna karfl›l›k, fazla çal›flma ücretinin hesaplanmas› ile tatil ücreti ve y›ll›k ücretli iznin hesab›nda verilen ikramiyeler gözönünde tutulmaz.
‹flçiye hangi koflullarda ikramiye ödenece¤i düzenlenmedi¤inden, iflçinin ikramiye verilmesine yönelik bir
talep hakk›ndan söz edebilmek için özel bir hukuki dayana¤a gereksinim vard›r. Bu konuda hukuki dayana¤›
hizmet akitleri, toplu ifl sözleflmeleri oluflturabilece¤i gibi, sürekli verilen ikramiyelerin çal›flma koflulu durumuna gelmesi, yani iflyeri uygulamas› kabul edilmesi de ayr› bir hukuki dayanak oluflturmaktad›r. Belirli bir zamanda ikramiye ödeyegelen iflveren -aksini belirtmedikçeileride de ayn› ödemeyi yapaca¤› yolunda bir izlenim
yaratm›fl olur. ‹flverenin kendi serbest iradesi ile böyle
bir yükümü üstlendi¤i inanc›na varan iflçiye ikramiye
ödenmesi art›k kaç›n›lmaz olur.Yarg›tay da her y›l muntazaman verilegelen ikramiyenin ifl sözleflmesi hükmü
durumuna gelmifl ek bir ücret niteli¤inde oldu¤unu belirtmifltir. (Yarg. 9. Hukuk Dairesi. 17.3.1976, Esas
6460, Karar 9400) Bununla birlikte, iflveren, ikramiye
ödenmesine karar verme özgürlü¤ünü aç›kça sakl› tutabilir. Böyle durumlarda iflyeri uygulamas›na dayan›larak
ikramiye ödenmesi isteminde bulunulamaz.
Bazen “eflit davranma ilkesi” de, iflçiye ikramiye
ödenmesinin hukuksal dayana¤›n› oluflturabilir. ‹flveren
kural olarak ikramiye ödenmesini ve koflullar›n› serbestçe tek tarafl› olarak saptayabilece¤ine göre, baz› iflçilerini ikramiye d›fl› b›rakabilir. Örne¤in, sadece üst kademe
yöneticilerine veya iflyerinde belirli süre çal›flm›fl iflçilerine ikramiye verebilir. Bu durumlarda eflit davranma il kesi büyük bir rol oynamaz. Fakat, iflveren ikramiye
ödenecekleri saptarken ayn› durumdaki iflçiler aras›nda
farkl› ifllemler yapamaz; baflka bir deyiflle, keyfi ifllem
yapamaz. Örne¤in, ikramiye verilmesinde sendikal› sendikas›z ayr›m› yapamaz. ‹flverenin ikramiye da¤›t›rken
herhangi bir iflçiyi hakl› bir neden olmaks›z›n bundan
yoksun k›lmas›, eflit davranma yükümüne ayk›r› düfler.
Yarg›tay da iflverenin ayn› durumdaki iflçiler aras›nda ikramiye konusunda ayr›m yapamayaca¤›n›, ayn› durumdaki iflçilerini eflitlik ilkesi uyar›nca ikramiyeden yararland›rmas› gerekti¤ini belirtmifltir. (Yarg›tay 9. Hukuk Dairesi 29.12.1972, Esas 45593, Karar 33036)
D. Ulucan/A.Erhan
‹kramiyeli ‹stikraz
[Alm. Lotterieanleihe, Trefferanleihe][Fr. Emprunt-lote rie] [‹ng. Prize-winning bonds]
Devletin, reel faiz oran›n› yükseltmek için, belirli tahvil
sahiplerine çekilifl yaparak ikramiye verdi¤i kamu borç-
‹kraz
‹ktisadi Kalk›nma Vakf›
lanmas› flekli. Bu borçlanma türünde kamu borçlanmas›,
halk›n flans oyunlar›na e¤iliminden yararlanarak ikramiyelerle çekici hale getirilerek, düflük olan nominal faiz
oran› yükseltilir. ‹kramiyeli ya da piyangolu istikrazda
devletin ödedi¤i borç mürettabat› artmaktad›r. ‹kramiye
isabet etmeyen devlet tahvili sahipleri, söz konusu reel
faiz art›fl›ndan faydalanamamaktad›r.
‹kramiyeli istikraz örneklerine Fransa’da yerel yönetimlerin ve di¤er kamu kurulufllar›n›n yapt›¤› borçlanmalarda rastlan›lm›flt›r. Sovyet Rusya’da ise halktan yap›lan borçlanmada, faiz yerine, çekilifl suretiyle belirli
kiflilere ikramiye verilmifltir.
Türkiye’de ilk ikramiyeli istikraz uygulamas› %3 faizli 1870 tarihli, ikramiyeli Rumeli Demiryollar› istikraz›d›r. Bu borçlanma, ‹stanbul-Belgrad, Selanik-Avusturya s›n›r› aras›nda infla edilecek demiryolu hatt› için yap›lm›flt›r. Bu istikrazda y›lda iki ayda bir olmak üzere 6
defa ad çekme yap›larak en büyü¤ü 600 bin frankdan
100 ikramiye da¤›t›lacakt›. ‹kramiye tutar› 98 milyon
frank olan bu borçlanmadan devlete net olarak 254 milyon frank kalm›flt›.
Cumhuriyet döneminde ‹kinci Dünya Savafl›’n›n sonuna kadar ikramiyeli istikrazlar yap›lm›flt›r. Buna örnek
olarak 1933 Ergani istikraz› (Fevzi Pafla-Diyarbak›r Demiryolu hatt› inflas› için) verilebilir. Bu borçlanmada
devlet %5 olan nominal faizine ek olarak, 20 y›lda ödenecek tahvillere %2 ikramiye vermifltir. Ayr›ca, 1918
Osmanl› ‹mparatorlu¤u tahvillerinin konversiyonu için
yap›lan 1938 istikraz› ile 1941 Demiryolu (Elaz›¤-‹ran
s›n›r› ve Diyarbak›r-Irak s›n›r›) ve 1942 milli savunma
istikrazlar› da ikramiyeli olarak ihraç edilmifltir.
‹kramiyeli ihraç, zay›f olan kamu kredisinin göstergesi olup, düflük bir faiz oran›n› telafi etmeye çal›flan bir
borçlanma yöntemidir.
Ö.F. Bat›rel
s›n›rlanmaya çal›fl›lm›fl, yak›n dönemde 30.9.1983 tarih
ve 90 say›l›, 21.6.1994 tarih ve 545 say›l› kanun hükmünde kararnamelerle yeniden düzenlenmifltir (Bkz.
Faiz, Kanuni Faiz, Kredi, Murabaha Nizamnamesi,
Karz)
S. Tafldelen/A.Erhan
‹kraz Akdi
[Alm. Darlehensvertrag ] [Fr. Prêt de consommation]
[‹ng. Loan agreement]
Bir kimsenin sonradan mislini almak üzere bir miktar
para yahut sair misli eflyan›n mülkiyetini, ödünç alana
nakil ve teslim etmesine karz, ayn› ifllemin ödünç veren
aç›s›ndan ifadesine ikraz, ödünç alan aç›s›ndan ifadesine
ise istikraz denir. Ödünç verene mukriz, ödünç alana da
müstakriz ad› verilir.
Karz, flekle tâbi olmayan r›zai akit lerdendir. Bundan
baflka karz, ivazs›z (karfl›l›ks›z) ve eksik iki tarafl› bir
akittir. Faizsiz karz ödünç alan›n, faizli karz ise her iki
taraf›n yarar›nad›r.
Karz akdinin konusu misli fleylerdir. Misli fleyden
maksat, ayn› cins ve evsafta bir di¤er fley ile yeri doldurulabilen ve say›, ölçü, yahut tart› ile tayin edilen fleylerdir. En mükemmel misli fley parad›r. Misli fleyler genellikle kabili istihlakt›r.Yani kullan›lmas› tüketimini gerektirir. Fakat bunda mutlak bir zaruret yoktur (Bkz.
Karz)
K. ‹çel
‹ktisadi ‹flbirli¤i ‹çin Uluslararas› Banka
1963’te Bulgaristan, D. Almanya, Macaristan, Mo¤olistan, Polonya, Romanya, SSCB aras›nda iktisadi iflbirli¤i
için uluslararas› bir banka oluflturulmas›n› öngören bir
antlaflman›n imzalanmas›yla kuruldu. Daha sonra Küba
(1974) ve Vietnam (1977) da banka üyeli¤ine kat›ld›.
SSCB öncülü¤ünde üye ülkelere çok düflük faizli krediler açan banka, Do¤u Bloku’nun 1990’da da¤›lmas› ve
sosyalist sistemin terkedilmesiyle ifllevini yitirdi.
S. Abaç/A.Erhan
‹kraz
[Alm. Darlehen ][Fr. Prêt ][‹ng. Loan]
Arapça kaynakl› bu sözcük ödünç para verme anlam›na
gelmektedir. Ço¤ulu ikrazatt›r. Ödünç verme ifllerine
karz, ödünç alana müstakriz, verene mukriz denir. ‹kraz›n temel özelli¤i nakdi bir kredi olmas›d›r. Di¤er bir
ifade ile ikraz, Borçlar Hukuku bak›m›ndan esas› karz
sözleflmesi olan bir kredi tarz›d›r.
‹krazc›l›k çok eski bir faaliyet türüdür. Paran›n kullan›lmaya bafllanmas›ndan önce de aynî ikrazat yap›ld›¤› bilinmektedir Para ekonomisine geçiflle birlikte ikrazat›n önemi de artm›flt›r. Bankac›l›¤›n geliflmesi ile birlikte günümüzde ödünç verme iflleri de yayg›nlaflm›fl ve
ikrazattan giderek, ekonominin gereklerine göre, modern kredi usulleri ortaya ç›km›flt›r.
Devletler, ilk ça¤lardan itibaren ikraz faaliyetlerine
müdahale etmifl, ödünç verenin ödünç alan› istismar›n›
önlemek veya s›n›rlamak amac›yla ikraz koflullar›n› düzenlemeye çal›flm›fllard›r. Memleketimizde de bu konu
Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde nizamnamelerle düzenlenmifl, 1933’ten itibaren ise 2279 say›l› Ödünç Para
Verme ‹flleri Kanunu çerçevesinde kararnamelerle faiz
‹ktisadi Kalk›nma Vakf›
[Alm. Stiftung für wirtschaftliche Entwicklung][Fr. Fon dation du développement économique][‹ng. Economic
Development Foundation]
‹ktisadi Kalk›nma Vakf›, 26 Kas›m 1965’te ‹stanbul Sanayi Odas› ve ‹stanbul Ticaret Odas› taraf›ndan kuruldu.
Merkezi ‹stanbul’da bulunan Vak›f, önceleri ‹ktisadi
Kalk›nma Tesisi ad› alt›nda faaliyetlerini yürüttü.
Türkiye’nin 1959 y›l›nda AET’ye üyelik baflvurusu
ile bafllayan iliflkilerin, uzmanlaflm›fl bir kuruluflla gerçeklefltirilmesi gere¤inin ortaya ç›kmas› üzerine kurulan
vakf›n amaçlar› flu flekilde özetlenebilir:
Kalk›nma planlar› çerçevesinde, Türkiye’nin genel
ekonomik ve sosyal kalk›nmas›na katk›da bulunmak;
Tar›m, sanayi, ticaret, hizmet ve e¤itim alanlar› aras›nda dengeli bir uyumla kalk›nman›n h›zland›r›lmas› ve
ülke genelinde yay›lmas›;
Ülkede bireysel verimlili¤in artmas›na hizmet etmek
için, Türkiye’nin d›fl ülkelerle, ekonomik gruplaflmalar-
•
•
•
613
‹ktisat
‹lkel Birikim
la ve özellikle, AET ile olan iliflkilerinden en etkili biçimde yararlan›lmas›na olanak verecek yurt içi ve yurt
d›fl› koflullar› saptamak;
Konuyla ilgili inceleme ve araflt›rmalar yapmak; bu
alanda görüfl oluflturmak;
Bakanl›klar ve kamu kurulufllar› ile iflbirli¤i yaparak
AET konusunda kamuoyu yaratmak ve bu alanda eleman yetifltirmek amac›yla kurs, seminer ve konferanslar
düzenlemek ve yay›nlar yapmak.
Vakf›n üyeleri kurucu üye, asil üye, gözlemci üye ve
onur üyesi olmak üzere, dörde ayr›lmaktad›r. Kurucu
üyeler, ‹stanbul Ticaret Odas› ve ‹stanbul Sanayi Odas›
üyelerinden oluflmaktad›r. Vakf›n harcamalar› için maddi katk›da bulunan kurulufllar, as›l üyeleri oluflturmaktad›r. Bunlar, Vakf›n esas mali kayna¤›n› teflkil etmektedir.
Yönetime katk›lar›, katk› pay›na göre de¤iflmektedir.
Gözlemci üyeler özel sektöre mensup kurulufllardan,
onur üyeleri ise, Türkiye ile AET iliflkilerinde rol oynayan yerli ve yabanc› kurulufllardan meydana gelmektedir. Bunlar, vakf›n temsil ve yönetimine kat›lmamaktad›r.
Vakf›n organlar› genel kurul ve yönetim kurulundan
oluflmaktad›r. Kurucu ve asil üyelerden meydana gelen
genel kurula kat›lacak delegeler, bu üyelerin yapt›klar›
mali katk›ya göre belirlenmektedir. Yönetim kurulu genel kuruldaki delegeler aras›ndan seçilen on befl kifliden
oluflur.
Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odalar› ve Ticaret Borsalar› Birli¤i’nin Dan›flma Kurulu üyesi olan
‹KV, 15.12.1981 tarihli ve 8/3967 say›l› Bakanlar Kurulu karar›yla AET konusunda resmen dan›fl›lacak kurulufllar aras›nda yer almaktad›r.
AET ile Türkiye aras›ndaki iliflkiler, toplulu¤un geliflimi, ortaya ç›kan sorunlar hakk›nda kamuoyunu ayd›nlatmak amac›yle çeflitli kitap ve araflt›rmalar yay›nlamakta olan ‹KV, 1996’da Brüksel’de bir temsilcilik
açm›flt›r. Ayr›ca, Vakf›n, ‹KV Dergisi adl› ayl›k bir yay›n
organ› bulunmaktad›r.
A. ‹lkin/A.Erhan
Temsilcilik say›s›: 1
Personel say›s›: 736
•
•
A. ‹lkin/A.Erhan
‹lkel Birikim
[Alm. Ursprungliche Akkumulation][Fr. Accumulation
primitive][‹ng. Primitive accumulation]
Tarihsel olaylar›n ekonomik aç›dan yorumlanmas› gerekti¤i yolundaki görüflünden hareket eden Marx, kapitalist düzenin kayna¤›n› ve bafllang›c›n› üretim biçimlerinde meydana gelen de¤iflmelerin yaratt›¤› tarihsel
olaylarda aram›flt›r. Marx, 15. ve 16 yy’lar ‹ngiltere’si
ile baz› Avrupa ülkelerinin kapitalizm öncesi döneminde bu tür tarih olaylar›na rastlam›flt›r. Marx buna “‹lk El
Birikimi” ya da “‹lkel Birikim Dönemi” ad›n› vermektedir. ‹lkel birikim bir yandan özgür proleteryay›, di¤er
yandan kapitalisti yaratmaktad›r. ‹lk proleterler ve ilk
kapitalist iflverenler böylelikle ortaya ç›km›flt›r. Bütün
bu sürecin temeli, tar›msal üreticinin (köylünün) topraktan kopar›l›p al›nmas›d›r. Bu istimlak olay›n›n tarihi, de¤iflik ülkelerde de¤iflik biçimler almakta, farkl› flekillerde s›ralanm›fl aflamalardan geçmekte, de¤iflik dönemlerde meydana gelmektedir. Bu olay, genel kal›plar› içinde,
yaln›z ‹ngiltere’de meydana gelmifltir.
Marx, topraktan kopar›lma sürecinin o yüzy›llardaki
durum ve geliflimini, ekonomik ilerlemelerin kaynaflmas› ve iktidarda olanlar›n baflvurduklar› fliddet ve zorbal›klar nedeniyle eski derebeylik iliflkilerinin nas›l parçaland›¤›n›, tar›msal köylü ekonomisinin köklerinin nas›l
kaz›nd›¤›n› en ince ayr›nt›lar›yla ele almaktad›r. A¤alar›n hizmet talep etme ve alma haklar› a¤alara yap›lan para ödemeleri halini alm›fl, köylülerin belirli topraklar›
kullanma haklar› ortadan kald›r›lm›fl, toprak ise daha
kârl› ifllerde örne¤in, koyun yetifltirmede kullan›lmaya
bafllanm›flt›. Kilise mallar›n›n ya¤ma edilmesi, devlet
mallar›n›n hileli yollardan el de¤ifltirmesi kamu topraklar›n›n gasp›, derebeylik ve kabile topraklar›n›n hileli
yollardan ele geçirilmesi, k›sacas› sindirme hareketlerinin eflli¤inde bu mal ve topraklar›n özel mülkiyet alt›na
al›nmas›, ilkel birikimin sa¤lanmas› için baflvurulan yollar›n birkaç tanesidir.
Bu yollar sayesinde kapitalist tar›m için bütün kap›lar aç›ld›; toprak sermayenin bir parças› haline geldi; geliflen flehir sanayilerine gerekli özgür proleteryay› sa¤lad›. Önceleri parasal fonlar fleklinde beliren sermaye fonlar›n›n kayna¤› burada yatmaktad›r. Ayn› flekilde, toprak
üzerinde herhangi bir hak ve talepleri olmayan, dolay›s›yla da geçimlerini elde edebilmek için iflgüçlerini satmaktan baflka çaresi olmayan proleterya da, bu istimlak
olay› sonucu do¤mufltur.
Marx’a göre, ilkel birikim olufltuktan sonra sermaye
birikimi olay› “art›k de¤er”, taraf›ndan sürdürülür. Gerçeklefltirilen tüm “art›k de¤er”, bu durumda kapitalist iflverenin mülkiyetindedir. Bu art›k de¤erin bir k›sm› kiflisel tüketim, di¤er k›s›mlar› da yeni art›k de¤erler yaratacak olan iflçileri istihdam etmek için kullan›l›r. (Bkz.
Marksist Ekonomi, Art›k De¤er, Artan Yoksulluk
)
D. Demirgil
‹ktisat
(Bkz. Ekonomi)
‹ktisat Bankas› T.A.fi.
10 Nisan 1927’de Denizli’de, Denizli ‹ktisat Bankas›
ad›yla, özel sermayeli ticaret bankas› olarak kuruldu.
Uzun y›llar yöresel bankac›l›k etkinliklerinde bulundu.
1970’lerin ortalar›nda çevre illerde de flubeler açarak at›l›m içine girdi. 1980’de Erol Aksoy taraf›ndan sat›n
al›nd›ktan sonra merkezini ‹stanbul’a tafl›d› ve sermaye
art›r›m›na gitti; flube say›s›n› 11’e ç›kard›. 1986’da tek
flubeli bir Frans›z bankas› olan Banque International de
Commerce’› sat›nald›. Banka’n›n ana ortaklar› Avrupa
ve Amerika Holding A.fi., Erol Aksoy ve ailesidir.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 2,197 trilyon
TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat›
29,681 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler toplam›
22,828 trilyon TL’ye, toplam kâr› 1,508 trilyon TL’ye
yükselmifltir.
fiube say›s›: 15
614
‹lk Giren ‹lk Ç›kar Yöntemi
‹ller Bankas›
‹lk Giren ‹lk Ç›kar Yöntemi
[Alm. Fifo][Fr. Méthode Fifo][‹ng. First-in, First-out
method]
Hammadde, malzeme ve mal stoklar›n›n de¤erlemesinde kullan›lan yöntemlerden biridir. Ad›ndan da anlafl›ld›¤› üzere, bu yöntemde, hammadde ve malzemelerin
al›n›fl s›ras›na göre kullan›ld›¤›, ya da mallar›n mal stokuna girifl s›ras›na göre sat›ld›¤› (daha önce giren mal›n
daha önce sat›ld›¤›) varsay›l›r.
‹lgili mal›n fiyat›n›n yükselmekte oldu¤u bir dönemde “ilk giren ilk ç›kar” yönteminin kullan›lmas›, sat›lan
mallar›n maliyetinin -di¤er de¤erleme yöntemlerine k›yasla- genellikle daha düflük ç›kmas›na yol açar. Yönte min bilanço üzerindeki etkisi ise bunun tersi yöndedir.
Çünkü bilançoda raporlanan stok de¤erleri, sat›lan mallar›n maliyetine dahil edilmifl mallardan daha sonraki tarihlerde elde edilmifl, dolay›s›yla daha yüksek fiyatl›
olan mallar gözönüne al›narak hesaplanm›fl olur. (Bkz.
Stok De¤erleme Yöntemleri)
Y. Ercan
l›flma sermayesini ilk yat›r›m tutar›na ilave etmektedir.
Net çal›flma sermayesinin ilk yat›r›m tutar›na ilave edilmeyerek yat›r›m kararlar›nda dikkate al›nmamas›, reddedilmesi gereken baz› yat›r›m projelerinin kabul edilmesine ve dolay›s›yla bu yanl›fl karar nedeniyle iflletmenin zarar görmesine yol açabilir.
Yat›r›m›n tesis döneminde yap›lan faiz ödemeleri. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yat›r›m projelerinin
de¤erlendirilmesinde kullan›lan tekniklerin özelli¤idir.
E¤er iskonto edilmifl para ak›m› teknikleri (örne¤in, net
bugünkü de¤er ve iç verim oran› teknikleri) kullan›lacak
olursa, tesis döneminde iflletmenin ödedi¤i faizlerin, yat›r›m›n ilk tutar›na eklenmesine gerek yoktur. Para ak›mlar›n› iskonto etmeyen proje de¤erleme yöntemlerinde
ise, faiz ödemelerini içeren bir iskonto oran› söz konusu
olmad›¤› için, faiz ödemelerini ilk yat›r›m tutar›na eklemek gerekecektir.
‹kame veya yenileme yat›r›mlar›nda, ilk yat›r›m tutar›, eski makinenin hurda de¤erinden dolay› oluflacak net
para girifli kadar düflük olacakt›r. Yani eski sabit varl›¤›n
elden ç›kar›lmas›ndan ötürü bir fon girifli sa¤lan›yorsa,
bu tutar yeni projenin ilk yat›r›m tutar›ndan düflülecektir.
Yat›r›m projesi gerçeklefltirildikten sonra, sabit varl›¤›n ömrü boyunca yap›lacak di¤er harcamalar, ilk yat›r›m tutar›na al›nmazlar. Bu tür projeye iliflkin harcamalar, sabit varl›¤›n faaliyeti sayesinde sa¤lanan para girifllerinden düflülerek, yat›r›m projelerinin de¤erlendirilmesinde bir baflka de¤iflken olan net para giriflleri bulunur.
•
‹lk Yat›r›m Tutar›
[Alm. Errichtings und einrichtingskosten][Fr. Investis sement primaire][‹ng. Primary investment]
‹lk yat›r›m tutar›, iflletmenin gerçeklefltirmek istedi¤i bir
yat›r›m projesi nedeniyle yapaca¤› harcamalar ile ilgili
olan para ç›k›fllar› toplam›d›r. Bir yat›r›m projesinin ilk
yat›r›m tutar›na dahil edilmesi gereken hususlar› flöylece
inceleyebiliriz:
Projenin gerektirdi¤i makine ve di¤er parçalar nedeniyle yap›lan harcamalar. Bu varl›klar iflletmenin kasas›ndan ödeme yap›larak al›nabilece¤i gibi, iflletmeye yeni giren bir orta¤›n sermaye pay›na karfl›l›k para ödenmeden de elde edilmifl olabilir. ‹lk yat›r›m de¤eri, birinci durumda iflletmenin kasas›ndan ç›kan para tutar› ,
ikinci durumda da yeni orta¤›n iflletmede elde etti¤i ser maye pay› kadar olacakt›r. Dolay›s›yla makine ve di¤er
sabit varl›klar için ilk yat›r›m de¤eri, iflletmenin kasa hesab›ndan yap›lan ödemeleri veya kapitalize edilerek bilançoya al›nan harcamalar› kapsamaktad›r.
Makine ve di¤er sabit varl›klar›n monte edilmesi ve
ifller hale getirilmesi için gerekli olan harcamalar.
Yap›lan yat›r›m nedeniyle çal›flma sermayesinde ortaya ç›kacak art›fllar. Yat›r›m harcamalar› hesaplan›rken,
çal›flma sermayesi gereksinimi hatal› olarak analist taraf›ndan zaman zaman dikkate al›nmamaktad›r. Halbuki
üretim yap›labilmesi için sadece makine ve teçhizat›n
yeterli olmad›¤›, bilakis bunlar›n iflletilebilmesi için iflçi
ücretlerinin ödenmesi, hammadde al›nmas› ve alacaklara para ba¤lanmas›n›n gerekli oldu¤u aç›kt›r. Bu nedenle ilk yat›r›m tutar› muhakkak, çal›flma sermayesi gereksinimini de kapsamal›d›r. Burada analize dahil edilecek
olan, net çal›flma sermayesidir. Net çal›flma sermayesi,
iflletmenin cari varl›klar›ndan cari borçlar›n› ç›karmak
suretiyle bulunan ve cari varl›klar›n öz sermaye ve uzun
vadeli borçlarla finanse edilen k›sm›n› gösterirler. Dolay›s›yla iflletme k›sa vadeli ticari borçlar›n›n bir finansman maliyeti olmad›¤›n› varsaymakta ve sadece net ça-
•
•
•
615
fi. Türen
‹ller Bankas›
Kurulufl yasas›n›n belirledi¤i s›n›rlar çerçevesinde, özel
hukuk hükümlerine ba¤l›, tüzel kiflili¤i olan kamusal
sermayeli kalk›nma ve yat›r›m bankas›. Merkezi Ankara’da bulunan banka, kurulufl yasas›na göre, mali ifllemleri nedeniyle Art›rma, Eksiltme ve ‹hale Kanunu ile
Genel Muhasebe Kanunu’na ve Say›fltay denetimine
ba¤l› de¤ildir.
‹ller Bankas›, 11.6.1933 tarihinde 2301 say›l› yasayla 15 milyon lira sermayeyle ve Belediyeler Bankas›
ad›yla kuruldu. Dolay›s›yla, sadece ulusal kaynaklardan
yoksun belediyelere yeterli kredi ve teknik yard›m sa¤lamaktayd›. Yani, il özel idareleri ve köyler gibi yerel
yönetimlere yard›mda bulunmuyordu. Bu nedenle,
13.6.1945 tarihinde 4759 say›l› yasayla ad› ‹ller Bankas› olarak de¤ifltirildi. Böylece bankaya il özel idarelerine
ve köylere de mali, teknik yard›m götürme görevi verildi.
Ana ortaklar› yerel yönetimler olan bankan›n, yat›r›mlar›nda ilk s›ray› alan enerji üretim ve yat›r›m ifllevi,
1986 sonras›nda TEK’e (Türkiye Elektrik Kurumu’na)
devredildi.
Bankan›n bafll›ca görevleri flöyle s›ralanabilir:
1) Yerel yönetimlerin yapacaklar› kamu hizmetlerinin gerçekleflmesi için tüzü¤ünde yaz›l› koflullar çerçe-
‹ltizam
‹malat Maliyeti
vesinde kredi vermek,
2) Yerel yönetimler ve bunlara ba¤l› kurulufllar›n
baflvurmalar› halinde “harita, plan, proje, içme suyu, kanalizasyon, enerji ve çeflitli yap› ifllerine ait etüd, proje
ve tesislerin y›ll›k yat›r›m programlar› içinde yap›lmas›n›” sa¤lamak,
3) Yerel yönetimlerin ihtiyaç duyduklar› araç, gereç
ve malzemeyi sat›n almalar›na ya da kiralayabilmelerine
arac› olmak,
4) Kurulufl yasas›n›n ve tüzü¤ünün izin verdi¤i banka ifllemlerini yapmak.
Bankan›n do¤rudan yönetiminden sorumlu genel
müdürü, Bay›nd›rl›k ve ‹skân bakan›n›n önerisi, Bakanlar Kurulu’nun karar› ve Cumhurbaflkan›’n›n onay›yla
atan›r. Bankan›n genel müdürlü¤üne, di¤er bankalardan
farkl› olarak, 1961 y›l›ndan beri mühendisler atanmaktad›r.
Bankan›n çal›flma ilkelerini belirleyen genel kurul,
her y›l nisan ay›nda Bay›nd›rl›k ve ‹skân bakan›n›n bafl kanl›¤›nda toplan›r. Genel Kurul, illerin genel meclislerince seçilen birer kifli, 22 belediye meclisinden seçilen
birer kifli ve 22 köy ihtiyar meclisinden gelen birer temsilci ile sekiz bakanl›ktan kat›lan birer temsilciden oluflmaktad›r.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 5,751 trilyon
TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde kulland›rd›¤› krediler toplam› 24,188 trilyon TL’ye, net kâr› 2,110 trilyon
TL’ye ulaflm›flt›r.
fiube say›s›: 1
Bölge müdürlü¤ü say›s›: 18
Personel say›s›: 3 927
E. Tokgöz/A. Erhan
ise daha çok ürün olarak al›nan vergilerde baflvurulmaktad›r.
Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde “âflar”, iltizam
usulüyle tahsil edilen bir vergi idi. Bu usulle vergi tahsilinde, devletin tarh ve tahsil ifllerini yapmamas› nedeniyle verginin maliyeti söz konusu olmamakta, vergi kolay
yoldan hazineye gelmektedir. Ancak, bu yöntemin devletin gücüne ve sayg›nl›¤›na zarar vermesi, vergi mükellefinin daha fazla vergi vermeye zorlanmas›, büyük sak›ncalar do¤urmufltur. (Bkz. Âflar)
G. Coflkun
‹malat Maliyeti
[Alm. Produktionskosten][Fr. Coût de production][‹ng.
Manufacturing cost, Production cost ]
Maliyetler çeflitli aç›lardan s›n›fland›r›l›rlar. Bunlardan
biri de iflletmenin fonksiyonlar› aç›s›ndan yap›lan s›n›fland›rmad›r. Bu s›n›fland›rmada maliyetler flu gruplarda
toplanabilir: Tedarik maliyetleri, üretim maliyetleri, finansman maliyetleri, sat›fl maliyetleri, yönetim maliyetleri.
‹flletmenin esas faaliyet konusunu üretimin özel bir
türü olan imalat faaliyetleri oluflturdu¤unda, üretim maliyetleri terimi yerine genellikle “imalat maliyetleri” terimi kullan›l›r.
Ad›ndan da anlafl›ld›¤› üzere, bir iflletmede imalat
maliyeti kalemleriyle üretilen mamuller aras›nda do¤rudan bir iliflki kurulabilir. Di¤er bir deyiflle, çeflitli mamuller için bu tür maliyetlere ne kadar katlan›ld›¤› saptanabilir. Bu özellikteki maliyetlere dolays›z (direkt)
imalat maliyeti denir. Örne¤in, bir mamulün bünyesine
girip, onun esas unsurunu oluflturan hammadde ya da
malzeme, mamul aç›s›ndan, bir dolays›z imalat maliyetidir.
Baz› maliyet kalemleriyle üretilen mamuller aras›nda do¤rudan bir iliflki kurulamayabilir. Örne¤in bir fabrikada üretilen çeflitli mamullerle fabrika binas›n›n
amortisman ya da kira maliyeti aras›nda do¤rudan bir
iliflki kurmak, yani üretilen mamul türlerinden her birinin fabrika binas› amortisman›ndan alaca¤› pay› do¤rudan saptayabilmek olanaks›zd›r. Mamullerin bünyesine
girse de, baz› maliyet kalemlerinin mamullerden her biri içindeki pay›n› saptamak bazen teknik bak›mdan güç
olabilir; bazen de böyle bir saptamay› yapmak ekonomik bak›mdan rasyonel olmayabilir. ‹flte mamuller aç›s›ndan “dolayl›” nitelikte olan bu tür maliyetler mamullere, baz› anahtarlar, ölçüler kullan›larak (örne¤in, iflçilik saatleriyle ya da hammadde maliyetiyle orant›l› olarak) yüklenir.
Yukar›da da aç›kland›¤› üzere, baz› maliyetler mamullere do¤rudan yüklenebilirken, di¤er baz› maliyetler
ancak dolayl› yollardan yüklenebilir. Mamullere do¤rudan yüklenebilen maliyetlerin bafll›calar› flunlard›r: a)
Dolays›z (direkt) malzeme; b) dolays›z (direkt) iflçilik;
c) özel maliyetler.
Dolays›z malzeme, mamullerin bünyesine giren ve
mamuller için ne kadar harcand›¤› do¤rudan saptanabilen malzemelerdir. Dolays›z iflçilik de, mamuller üzerin-
‹ltizam
[Alm. Pachtgeld][Fr. Fermage ][‹ng. Tax farming]
Vergiler, tarh, tebli¤, tahakkuk ve tahsil gibi çeflitli aflamalardan sonra kiflilerden al›n›p hazineye girer.
Verginin tahsili, kanuna uygun olarak ödenmesidir.
Her vergi kanununda genellikle verginin nas›l, ne zaman
ödenece¤i hakk›nda hükümler vard›r. Bunlar olmad›¤›
takdirde vergiler, Amme Alacaklar›n›n Tahsili Usulü
Hakk›ndaki Kanun esaslar›na göre tahsil edilir. Vergilerin tarihsel süreç içinde halk temsilcileri, mültezimler,
devlet memurlar› taraf›ndan tahsil edildi¤i görülmektedir.
“Mültezim” taraf›ndan yap›lan tahsil, “iltizam usulü” ad›n› al›r, ‹ltizam usulünde, belirli vergilerin tarh ve
tahsil hakk›, devlet taraf›ndan yap›lan anlaflma ile üçün cü flah›slara verilmekte ve karfl›l›¤›nda bedel al›nmaktad›r. Vergiyi tahsil iflini üstlenen kifliye “mültezim” denir.
Bu kifli bir çeflit müteahhittir. Art›rma sonucu bu görevi
üstlenen kifli, devlete en fazla ödemeyi yapmay› taahhüt
etmifltir. Mültezim, hazineye yapt›¤› ödemeyi karfl›lamak ve kendine kazanç sa¤lamak üzere vergi tahsil iflini yapmaya çal›fl›r. Bunun do¤al sonucu, daha fazla vergi vermeye zorlanan mükellefin güç duruma düflmesidir.
Bu, daha çok tarihi önem tafl›makta olup, ça¤›m›z›n vergicili¤inde uygulanmayan bir yöndemdir. Zaman›m›zda
vergi sadece para olarak al›nmaktad›r; iltizam usulüne
616
‹malat Sanayii
‹malat Sat›fl Vergisi
de sarfedilen ve yine mamuller için ne kadar harcand›¤›
do¤rudan saptanabilen iflçiliktir. Özel maliyetler ise, direkt malzeme ve direkt iflçilik d›fl›nda kalmakla birlikte,
tutar› mamuller itibariyle do¤rudan saptanabilen maliyetlerdir (üretim vergisi, bir sipariflin kal›p maliyet gibi)
Dolays›z maliyetler d›fl›nda kalan tüm imalat maliyetleri (dolayl›, endirekt maliyetler) de genel imalat ma liyetleri ad› alt›nda toplan›r. Fabrika binas›n›n amortisman› ya da kiras›, makine ve teçhizat amortismanlar›,
ustabafl› ayl›klar›, esas imalat faaliyetlerine yard›mc› nitelikte mal ve hizmetler üreten bölümlerde katlan›lan
maliyetler, genel imalat maliyeti örnekleridir.
Dolays›z maliyetler mamullere do¤rudan yüklenebildi¤inden, üretilen mamullerin maliyetinin hesaplanmas› aç›s›ndan en önemli sorunu, genel imalat maliyetleri oluflturur. Bu maliyetler önce katlan›ld›klar› yerler
(maliyet yerleri, maliyet merkezleri) yönünden gruplan›r. Maliyetlerin kendileri itibariyle topland›¤› bu maliyet yerlerinin baz›lar› bizzat esas mamuller üzerinde çal›fl›lan yerlerdir; di¤er baz›lar› da esas üretim faaliyetlerine yard›mc› nitelikte mal ya da hizmetlerin yarat›ld›¤›
k›s›mlard›r (bunlara yard›mc› daireler veya hizmet daireleri denir). Yard›mc› dairelerde toplanan maliyetler,
daireler aras› iliflkileri yans›tan baz› ölçüler yard›m›yla
da¤›t›larak esas üretim yerlerinde toplan›r. Esas dairelerde toplanan maliyetler de, mamullerle maliyetler aras›ndaki iliflkileri yans›tan baz› ölçülere (direkt iflçilik ya da
makine saatleri, direkt iflçilik tutar› gibi) dayanarak mamullere yüklenir.
Yukar›daki aç›klamalardan da anlafl›ld›¤› üzere, imalat maliyetleri, imalat faaliyetleriyle ilgili olan ve mamullere yüklenen maliyetlerdir. ‹flletmede imalat maliyeti say›lanlar d›fl›nda da çeflitli maliyetlere (sat›fl, yönetim, finanslama faaliyetleriyle ilgili olanlar vb.) katlan›l›r. Bu tür maliyetler genellikle katlan›ld›klar› dönemde
giderlefltirilerek do¤rudan kâr-zarar hesab›na yüklenir.
Bu nedenle, imalata yüklenen maliyetlere “mamul mali yetleri”, mamullere yüklenmeyip do¤rudan dönemin
kâr-zarar›na yüklenen maliyetlere de “dönem maliyetle ri” denir. Bir maliyet kaleminin mamul maliyeti mi,
yoksa dönem maliyeti mi say›laca¤› konusundaki karar,
dönemin kâr-zarar›n› etkileyebilir.
Y. Ercan
‹malat Sanayii
[Alm. Verarbeitende Gewerbe ][Fr. Industrie de manu facture][‹ng. Manufacturing industry]
Ekonomik faaliyet kollar› s›n›fland›rmas›nda “Tar›m”
ve “Madencilik ve Taflocakç›l›¤›” sektörlerinden sonra
‹malat Sanayii sektörü yer almaktad›r. Üretim ister makineyle, ister elle yap›ls›n, fabrika, atölye, evde olsun,
üretilenler toptan veya perakende sat›ls›n, ifllenmek üzere kullan›lan mallar›n iflgücü ve sermaye gibi üretim faktörleri taraf›ndan de¤erinin art›r›larak yeni ürünlerin
meydana getirilmesi faaliyetidir. Yap› ve bay›nd›rl›k iflleri hariç, mamullerin montaj› da imalat sanayii kapsam›ndad›r. Haz›r köprülerin, su depolar›n›n, demiryolla-
617
r›n›n yap›m›, asansörlerin, yürüyen merdivenlerin, ›s›tma borular›n›n, yang›n söndürme tertibat›n›n, havaland›rma ve elektrik kablolar›n›n yerlefltirme ve montaj› bu
kapsamdad›r. Ocaklarda, fabrikalarda, iflyerlerinde makine ve teçhizat›n montaj ve yerlefltirilmesi uzmanl›¤›
gerektiren bir iflse, bu faaliyet, kurulan fleyin üretimini
kapsayan faaliyet kolunda yer almaktad›r. Sanayideki,
ticaretteki, bürolardaki ve benzeri iflyerlerindeki makinelerin tamirinde uzmanl›¤› olan iflyerlerinin faaliyetleri
de, tamir edilen mal› üreten faaliyet kolu kapsam›ndad›r.
Esas ifli sipariflle ifl yapmak olan (fason çal›flan) iflyerlerinin faaliyetleri ve bunlar›n tamir hizmetleri de, tamir
edilen mal› üreten faaliyet kolunda kapsanmaktad›rlar.
(Bkz. Ekonomik Faaliyet Kollar›)
E. Özötün
‹malat Sanayii Anketi
[Alm. Industriebefragung ][Fr. Enquête des industries de
manufacture][‹ng. Survey of manufacturing Industries]
Devlet ‹statistik Enstitüsü taraf›ndan 1950 y›l›ndan bu
yana imalat sanayii faaliyet kollar›ndaki iflyerlerinde yap›lan ankettir. Anketin kapsam›na 25 ve daha fazla kifli
çal›flt›ran iflyerleri girmektedir. Anketle derlenen bilgiler
flunlard›r: ‹stihdam›, çal›flanlar›n nitelikleri, ödenen tüm
maafl ve ücretler (aynî ve nakdî), sat›n al›nan mal ve hizmetler, sat›fllar ve di¤er gelirler, hammadde, yar› ürün ve
ürünler, y›lbafl› ve y›l sonu stoklar›, sat›n al›nan elektrik,
üretilen ve sat›lan elektrik, makine gücü, sabit sermaye
yat›r›mlar›, amortismanlar›, kapasite kullan›m oranlar›,
sermaye krediler, borçlar, dönen ve sabit varl›klar. Ayr›ca, üretilen ve sat›lan maddelerle mal baz›nda y›lbafl› ve
y›lsonu stoklar› ile sat›n al›nan hammadde, yard›mc›
madde, ambalaj malzemeleri ve yak›tlar› hakk›nda bilgiler de derlenmektedir.
E. Özötün
‹malat Sat›fl Vergisi
[Alm. Umsatzsteuer][Fr. Taxe sur le dépense][‹ng. Sales
tax, transactions tax ]
Dolayl› vergiler kapsam›nda olan gider vergileri, genel
olarak üretimden, üretimin bir safhas›ndan ya da tek tek
belirtilmifl mallar üzerinden al›nan vergilerdir. Üretimden al›nanlara genel sat›fl ya da genel muamele vergileri, mallar üzerinden al›nanlara özel tüketim vergisi denilmektedir.
Genel muamele (sat›fl) vergileri, toplu sat›fl vergileri
ve yay›l› sat›fl vergileri olmak üzere ikiye ayr›lmaktad›r.
Genel sat›fl vergilerinde, genel olarak üretim vergilendirilmektedir. Vergi, üretimin belli bir aflamas›nda üretilen
mal›n el de¤ifltirmesinden al›n›r. Toplu sat›fl vergileri de
kendi aralar›nda çeflitli gruplara ayr›l›r. Bu ayr›m vergilemenin yap›ld›¤› üretim aflamas›na göre yap›l›r ve adland›r›l›r. Mallar›n tüketiciye sat›ld›¤› aflamada al›nan
vergiye perakende sat›fl vergisi, toptanc› sat›fllar›ndan
al›nan vergiye toptan sat›fl vergisi, imalatç› sat›fllar›ndan
al›nan vergiye de imalat sat›fl (muamele) vergisi denir.
‹lk maddelerin ya da bunlar›n imalinden al›nan vergilere ise ilk madde vergisi denilmektedir.
IMF
‹mtiyazl› Hisse Senedi
Türkiye’de genel sat›fl vergisi ilk olarak âflar›n kald›r›lmas›yla azalan geliri telafi edebilmek için konulmufltur. “Umumi ‹stihlak Vergisi” ad›yla uygulanan bu vergi
ile mallar›n ve baz› hizmetlerin sat›fl›ndan vergi al›nmaktayd›. Ancak, uygulama beraberinde büyük idari sorunlar da getirdi¤inden, k›sa bir süre sonra Umumi ‹stihlak Vergisi kald›r›larak yerine “Muamele Vergisi” konuldu ve genel olarak sat›fl ifllemleri yerine imalat vergilendirildi. ‹malat aflamas›ndaki bütün sat›fllar vergiye
tâbi tutuldu¤undan, imalat süresinde çifte vergilemeyi
önlemek için, imalatç›lara kulland›klar› hammaddeler ya
da yar› mamul mallar için daha önce ödenmifl olan vergiyi kendi vergilerinden mahsup etme izni verildi. Daha
sonra bu verginin çeflitli aksakl›klar›n› gidermek için haz›rlanan “Genel Sat›fl Vergisi” ise ihracat› vergi d›fl› b›rak›yor, vergilendirilen ifllemleri ve iflletmeleri daralt›yordu. Bu arada, imalatç›lara kulland›klar› hammaddelerden al›nan vergileri, kendi satt›klar› mamullerin vergisinden mahsup etme izni verilmesi ilkesinden, idari
güçlükler dolay›s›yla vazgeçildi; bunun yerine “götürü
ilk madde de¤eri”nin bir k›sm›n›n indirimi kabul edildi.
Ayr›ca, geliri art›rmak amac›yla Muamele Vergisi yeniden düzenlendi. Bu vergi son defa 1940 y›l›nda yeniden
düzenlenerek savafl y›llar›n›n artan ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas› için vergi kapsam› geniflletildi; böylece ilk madde indirimi kald›r›larak imalatta çifte vergileme yeniden
ortaya ç›km›fl oluyordu. Ayr›ca, vergi toptan sat›fllar› da
yay›ld›. Arada yap›lan baz› de¤iflikliklerin ard›ndan ise
giderek yayg›nl›¤›n› kaybeden bir vergi haline geldi. Art›k baz› imalat türlerinde (özellikle dokumada) belli bir
büyüklü¤ün üzerindeki iflletmelerden al›nan bir vergiydi. ‹malatç›lar›n ço¤u, iflletmelerini parçalayarak vergi
d›fl› kalmaya çal›fl›r hale geldiler. Bu durum, genel sat›fl
vergisi ve imalat vergisi yerine ilk madde üretiminden
ve istisnai olarak mamul madde yap›m›ndan al›nan istihsal vergisinin yürürlü¤e konulmas›na yol açt›.
25.10.1984 tarihli Katma De¤er Vergisi Kanunu ile istihsal vergisi de yürürlükten kald›r›ld›.
G. Coflkun/fi. Akkaya
Senedi ibraz eden kifli, her üç kaç›nma halinde de müracaat haklar›n› kullanabilmek için bunu bir protesto ile
tespit ettirmek zorunlulu¤undad›r. (Bkz. Protesto, Rücü
Hakk›)
Ö. Teoman
‹mtiyazl› Hisse Senedi
IMF
(Bkz. Uluslararas› Para Fonu )
‹MTAfi-‹ttihad› Milli T.A.fi.
(Bkz. Northstern ‹mtafl A.fi.)
‹mtina Hali
[Alm. Verweigerungsfalle][Fr. Cas d’abstention ][‹ng.
Abstention case]
‹mtina ya da kaç›nma, kambiyo senetlerinde kabul etmeme, ödememe ya da görüldü¤ünden belirli bir süre sonra ödenecek senetlerde senedin ibraz edildi¤ini kan›tlamaya yarayan ve belirli sürenin ifllemesini sa¤layan “gö rülmüfltür” kayd›n›n senet üzerine yaz›lmas›ndan kaç›nma, fleklinde ortaya ç›kar. Ödememe halinin poliçe, bono ve çekler açs›ndan söz konusu olmas›na karfl›l›k, kabul etmeme durumu sadece poliçelerde ortaya ç›kabilir.
618
[Alm. Verzugsaktie][Fr. Action privilégiée][‹ng. Prefe rence stock, Preference shar e]
‹mtiyazl› (ayr›cal›kl›) hisse senetleri, TK m. 401’de düzenlenmifltir. Bu hükme göre: “Esas mukavele ile baz›
nev’i hisse senetlerine kâr pay› veya tasfiye halindeki
flirket mevcudunun da¤›t›lmas› vesair hususlarda imtiyaz haklar› tan›nabilir”. Görüldü¤ü gibi, imtiyazl› hisse
senetlerinden söz edebilmek için, anonim ortakl›¤›n esas
sermayesinin bir bölümünü oluflturan baz› paylara, di¤erlerine oranla üstün haklar›n sa¤lanm›fl olmas› gerekir.
Örne¤in (A) grubu paylar›n›n kârdan 2 oran›nda yararlanmalar› öngörülmüfl iken, (B) grubu paylar›n›n kâra
sadece 1 oran›nda kat›lmalar› kabul edilmifl ise, (A) grubu paylar› kârda imtiyazl›d›r. Buna karfl›l›k, bir anonim
ortakl›kta (A) grubu paylar› kârdan öncelikle yararlan›yor, (B) grubu paylar› ise sahiplerine di¤erlerine oranla
daha üstün bir oy hakk› veriyorsa, bu durumda art›k bir
imtiyazdan de¤il, “özel kategori paylar”dan söz edilebilir.
Paylar aras› eflitlik kural›n›n bir istisnas› olan imtiyazlar›n yarat›labilmesi, esas sözleflmeye bu konuda
aç›k bir hüküm konulmas›na ba¤l›d›r. Gerçekten, TK m.
300/f.2, bent 5 uyar›nca, anonim ortakl›¤›n sözleflmesinde “muayyen hisse senetlerinin bahflettikleri imtiyazlar”›n neler oldu¤u gösterilmeli ve bu husus ayr›ca tescil
ve ilan olunmal›d›r.
‹mtiyazl› hisse senetleri yaratabilmenin esas sözleflmede öngörülmüfl bulunmaya ba¤l› oldu¤unu aç›klad›ktan sonra, hukukumuzda bunun ancak hisselere tan›nabilece¤ini de eklemek gerekir. Baflka bir söyleyiflle, anonim ortakl›kta belirli bir pay sahibinin kiflili¤ine tan›nan
üstünlük ya da olanaklar, imtiyaz olarak adland›r›lamaz.
Yarg›tay ise, imtiyaz›n belirli bir pay grubuna da tan›nabilece¤i görüflündedir. Yüksek Mahkeme’ye göre, bir
anonim ortakl›kta belirli bir grup hisse senedine, örne¤in, yönetim ya da denetçiler kuruluna aday gösterme
olana¤› verilmifl ve/veya genel kurulun, bir ya da birkaç
yönetim kurulu üyesini, ancak bir gruba dahil olan pay
sahipleri aras›ndan seçebilece¤i öngörülmüflse, bu durumda bir grup imtiyaz› vard›r.
TK m. 401, imtiyazl› hisse senedi yarat›labilece¤ini
belirtirken imtiyazlar›n konusunu tahdidi (s›n›rlay›c›)
bir biçimde saymam›fl, aksine, kârda veya tasfiye mevcudunun da¤›t›lmas›ndaki önceli¤i sadece örnek olarak
göstermifltir. Nitekim, maddedeki “gibi” kelimesi de bu
iki hal d›fl›nda, örne¤in oy hakk›, ortakl›k tesislerinden
yararlanma ya da ç›kar›lacak pay veya intifa senetlerini
öncelikle alabilme gibi hususlarda imtiyaz yarat›labilece¤i gerçe¤ini ortaya koymaktad›r.
TK’ya tâbi anonim ortakl›klarda imtiyaz, ancak esas
mukavelede hüküm bulunmak koflulu ile yarat›labildi¤i
‹mtiyazl› Hisse Senedi
‹ndeksler
ve bu konuda genel kurulun alaca¤› bir karar yeterli olmad›¤› halde, 28.7.1981 tarih ve 2499 say›l› Sermaye
Piyasas› Kanunu, müseccel (kay›tl›) sermaye sistemini
kabul eden anonim ortakl›klarda yönetim kurulunun imtiyazl› hisse senedi ç›karabilmesini, esas sözleflmenin
kendisine bu konuda aç›k bir yetki vermifl olmas›na ba¤l› k›lm›flt›r. (Ser PK. m.12/.5) Bunun d›fl›nda, menkul
k›ymetler yat›r›m ortakl›klar›n›n da imtiyazl› hisse senedi ç›karmalar› yasaklanm›flt›r. (SPK m. 36/2)
Kârda ‹mtiyazl› Paylar , yukar›da da de¤inildi¤i gibi,
di¤er grup paylara oranla kârdan daha fazla tutarda yararlanabilecekleri gibi, bazen bunlar›n eflit miktarda fakat öncelikle pay almalar› da kabul edilmifl olabilir. Bu
son durumda, örne¤in hem (A) hem de (B) grubu paylar› kârdan eflit oranda pay al›rlar; fakat da¤›t›m öncelikle
(A) grubu hisse senetlerine yap›l›r. Nihayet kârda imtiyaz›n konusu, öngörülen miktar› karfl›lamaya o y›l›n kâr›n›n yetmemesi halinde, ilerideki y›llardaki kârdan eksikli¤in tamamlanmas› fleklinde de olabilir.
Tasfiye Varl›¤›n›n Da¤›t›lmas›nda ‹mtiyazl› Paylar
ise, anonim ortakl›¤›n sona erip tasfiye olunmas›ndan
sonra geriye kalan mal varl›¤›ndan di¤er grup hisselere
oranla daha fazla veya öncelikle pay alan hisse senetleridir.
‹mtiyazl› hisse senetlerinin uygulamada en fazla
rastlan›lan türlerinden biri de oyda imtiyazl› hisse senet leridir . Oyda imtiyaz iki flekilde yarat›labilir: Birinci
olas›l›kta esas mukavele ile her biri ayn› itibari de¤erde,
diyelim 1 000 TL. olan (A) grubu paylar›na 1, (B) grubu paylar›na ise 2 oy hakk› tan›n›r. ‹kinci olas›l›kta ise
hem 500 TL. itibari de¤erdeki (A) grubu hisse senetlerine, hem de 1 000 TL. itibari de¤erdeki (B) grubu paylar›na 1’er oy hakk› verilebilir. Ö¤retide tart›flmal› olmakla beraber, bir anonim ortakl›kta hem 500 hem de 100
TL. itibari de¤erli iki grup hisse senedi varsa ve esas
mukavele ile bunlar›n ne kadar oy hakk› verece¤i düzenlenmemiflse, (A) grubu hisseleri1, (B) grubu hisseleri ise
2 oy kullanabilirler. Bu durumda her iki gruba da 1 oy
hakk› tan›mak, (A) grubu paylar› bak›m›ndan örtülü bir
biçimde imtiyaz yaratmak anlam›na gelece¤i için kabul
edilemez. Hatta, esas sözleflmede 2 oy kullanaca¤› öngörülmüfl olsa dahi, bu bir imtiyaz yaratmak anlam›na
gelmez; olsa olsa “oy hakk›n›n pay›n itibari de¤erine göre kullan›mas› ilkesi”nin dile getirilmesi niteli¤ini tafl›r.
Türk hukukunda savunulan bir görüfl uyar›nca, yasa
koyucu, oy hakk›na tan›nabilecek imtiyaz›n s›n›r›n› belirlememifltir. Bu nedenle de, bir grup paya 1, di¤erine
de diyelim 20 ya da 100 oy hakk› bile verilmesi mümkündür. Burada sadece iyi niyet ilkesi rol oynar. ‹kinci
bir görüfle göre ise, bir anonim ortakl›kta imtiyazl› hisse
senetlerine tan›nan oy miktar›, ayn› anonim ortakl›kta
imtiyazl› olmayan (adi) hisse senetlerine tan›nan oy hakk›n›n toplam tutar›n› aflamaz. Gerçekten, TK oy hakk›n›
müktesep bir hak olarak nitelendirirken (TK m. 385/2),
bunu gerçek anlamda yönetimde etkili olabilmeyi ifade
eden bir birlikte söz söyleyebilme olana¤› olarak düflünmüfltür. Yoksa bir grup paya 1, di¤erine ise 100 ya da
619
500 gibi ola¤and›fl› yüksek tutarda oy hakk› tan›nmas›
durumunda, art›k TK m. 373/1 ve TK m. 385/2’nin gere¤inin yerine getirildi¤inden söz edilemez.
Ticaret Kanunu’muz, imtiyazl› hisse senedi sahiplerinin korunmalar› konusunda m. 389 ve 391’de özel hükümler sevketmifltir. Bunlardan TK m. 389, genel anlamdaki sözleflme de¤iflikliklerinde uygulanan bir hükümdür ve genel kurulun esas sözleflmenin de¤ifltirilmesine yönelik karar›n›n imtiyazl› hisse senetlerinin haklar›n› ihlal edici nitelikte olmas› halinde, bu karar›n sözü
edilen hisse senedi sahipleri taraf›ndan onaylanmad›kça
yürütülemeyece¤ini öngörmektedir. Buna karfl›l›k, TK
m. 391 uyar›nca, sermaye art›r›m› karar›n›n imtiyazl›
pay sahiplerinin haklar›n› ihlal edici nitelikte olmas› aran›lmam›flt›r. T›pk›, TK m. 389’da oldu¤u gibi, imtiyazl›
hisse senedi sahipleri özel bir toplant› yap›p art›r›m›
onaylamad›kça, sermaye art›r›m›na iliflkin genel kurul
karar›n›n infaz edilmesi mümkün de¤ildir.
Ö. Teoman/A. Erhan
‹ndeksler
[Alm. Indexzahlen][Fr. Indices][‹ng. Index numbers]
Bir ya da daha fazla de¤iflkenin zaman, mekan veya di¤er özelliklere göre gösterdi¤i nispi de¤iflmelerin ölçülmesinde kullan›lan oranlar indeks olarak tan›mlanmakta,
birden fazla oran›n oluflturdu¤u serilere ise indeks serisi
ad› verilmektedir. Fiyatlar genel düzeyindeki, milli gelirdeki ya da hisse senedi de¤erlerindeki geliflmeler indeksler yoluyla mutlak hayatla ilgili daha anlaml› de¤erlendirme ve tahminlere olanak sa¤lamaktad›rlar. Gayri
safi milli has›la z›mni deflatörü, Amerika’daki en büyük
30 firman›n hisse senedi fiyatlar›ndaki geliflmeleri izleyen Dow Jones indeksi ve Türkiye’de Ticaret Bakanl›¤›,
Devlet ‹statistik Enstitüsü ve ‹stanbul Ticaret Odas› taraf›ndan düzenlenerek yay›nlanan geçinme indeksleri ile
toptan eflya fiyatlar› indeksleri, önemli ve de¤erlendirmelerde s›k zikredilen indekslerdendir. Türkiye’de fiyatlarla ilgili geliflmeleri daha gerçekçi bir biçimde izlemek
ve yans›tmak amac›yla Devlet ‹statistik Enstitüsü taraf›ndan çal›flmalar yap›lmakta ve bu do¤rultuda toptan
eflya ve geçinme indeksleri yerine, daha kapsaml› olmas› beklenen Üretici ve Tüketici fiyat indekslerinin, ve
bunlara ek olarak ‹nflaat Maliyetleri indeksi ile Tar›msal
Ürünler fiyat indeksinin haz›rlanmas› öngörülmektedir.
Nispi geliflmelerin ölçülmesinde bir devreye ait de¤er bir baflka devreye ait de¤erle k›yaslan›r. (i) devresine ait de¤erin (X i), temel de¤ere (X 0) bölünmesi ve sonucun 100 ile çarp›lmas› ile indeks elde edilmifl olur:
I =
Xi
X0
x 100
‹ndeksler basit ve bileflik indeksler olmak üzere bafll›ca iki grup içinde mütalaa edilirler. Basit indekslerle
sadece bir maddenin fiyat, miktar ya da de¤erindeki nispi geliflmenin ölçülmesine karfl›l›k, bileflik indeksler birden fazla maddenin fiyat, miktar ya da de¤erindeki ge-
‹ndeksli Tahvil
‹ndirimler
liflmeleri toplu halde yans›t›rlar. Örne¤in bir geçinme indeksinin haz›rlanmas›nda, aile bütçesi harcamalar›na
birden fazla mal ve hizmet dahil edilece¤inden, bileflik
bir indeks söz konusu olacakt›r. Bileflik indeksler, indekse dahil olan maddelerin nispi önemlerini dikkate al›p
almamalar› yönünden tart›l› ve tart›s›z olarak ikiye ayr›l›rlar. Bileflik indekslerden tart›l› olanlar daha fazla
önem tafl›makta olup bunlar›n bafll›calar›, Laspeyres,
Paasche, Marshall-Edgeworth ve Fisher ‹deal ‹ndeksle ridir.
Gerek basit, gerekse bileflik indeks serileri, sabit
esasl› ya da zincirleme biçimde düzenlenebilirler. Sabit
esasl› indekslerde bir serideki tüm de¤erlerin belirli bir
temel devreye oranlanmas› söz konusu oldu¤undan, bu
indeksler her devredeki de¤erin esas (temel) devreye göre kaydetti¤i geliflmeyi göstermektedirler. Zincirleme indekslerde ise her devre de¤eri (X i), bir önceki devre de¤erine (X i-1) oranlanmakta,
Z.‹. =
Xi
Xi-1
x 100
ve bu indeks yard›m›yla bir dönem içindeki birer devre lik geliflmeler nispi olarak yans›t›lmaktad›r. Zincirleme
indeks serisindeki de¤erlerin (X i) devresine kadar birbirleri ile çarp›lmas› sonucu (Xi) devresine ait sabit esasl› indeks elde edilebildi¤inden, zincirleme indeks serileri sabit esasl› indekslere ve sabit esasl› indeksler de zincirleme indeks serilerine dönüfltürülebilirler.
Birden fazla yöredeki fiyat, miktar ve de¤erlerin k›yaslanmas›nda, yörelerin ortalamas›n›n temel olarak
kullan›lmas› ve di¤er yörelerdeki de¤erlerin bu de¤ere
oranlanmas› ile oluflturulan mekan indekslerinden yararlan›labilir. Ancak bu indeksler zaman indekslerine k›yasla daha k›s›tl› uygulama alan›na sahiptirler. (Bkz. Ba sit ‹ndeks, Bileflik ‹ndeks, Deflatör, Fiyat ‹ndeksleri,
Laspeyres ‹ndeksi, Fisher ‹deal ‹ndeksi, Marshall-Edge worth ‹ndeksi, Paasche ‹ndeksi, Zincirleme ‹ndeks, Sa bit Esasl› ‹ndeks)
B. A. Köksal
‹ndeksli Tahvil
[Alm. Index-Anleihe, Index-Obligationen][Fr. Obligati ons indexées][‹ng. Index-linked bonds]
Enflasyonun klasik formüllü tahvillerin üzerinde yaz›l›
olan nominal de¤erleri afl›nd›rmas› sonucu tahvil sahiplerinin negatif gelir elde etmelerini önlemek amac›yla
ç›kar›lm›fl bir tahvil türüdür.
Bu tür tahvillerde anaparay› ya da anapara ile faizi
birarada kapsayan bir de¤iflken esas al›n›r ve “itfa” tarihinde borç yeniden de¤erlendirilir. Fransa’da 1950’lerde
ç›kar›lan bir tahvile de¤er ölçüsü olarak Napoléon alt›n›
al›nm›flt›r.
De¤iflik sektörlerce ç›kar›lan tahvillere esas olan indeks de de¤iflik olmaktad›r. Demiryolu idarelerince yap›lan uygulamada indekse esas olarak yolcu/kilometre
ücreti al›n›rken, demir çelik sanayiinde çelik fiyat› esas
al›nm›flt›r.
fi. Özgencil
620
‹ndirimler
[Alm. Abzüge, Steuerfreibetrage][Fr. Déductions][‹ng.
Allowances]
Vergiye tâbi çeflitli kazançlarda verginin matrah›n› tespit
etmek ve ayn› zamanda vergi adaletini sa¤lamak amac›yla baz› indirimler yap›lmas› kanunla öngörülmektedir. Türk gelir vergisi sisteminin bir özelli¤i, verginin
dolays›z, flahsi olmas›n› öngörmesi ve vergiyi kiflisellefltirmesidir. Bu amaçla Gelir Vergisi Kanunu’nda özel indirim ve sakatl›k indirimine yer verilmifltir. Bu indirimler sadece ücret geliri elde eden vergi mükelleflerinin
gelirlerinden indirilmektedir (Daha önce tam mükellefiyete tâbi gerçek kiflilerin yararland›¤› genel indirim uygulan›yordu. Ancak daha sona genel indirim -en az geçim indirimi- yürürlükten kald›r›lm›flt›r)
Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan
özel indirim tutarlar› 1996 y›l› gelirlerine uygulanmak
üzere günde 60 000, ayda 1 800 000 ve y›lda 21 600 000
lira olarak belirlenmifltir. Özel indirim uygulamas›yla
“ay›rma prensibi” uygulanmaktad›r. Böylece, emek karfl›l›¤› elde edilen ücretin gerektirdi¤i gelir vergisi ödenirken, di¤er kazanç ve iratlar dolay›s›yla ödenmesi gereken gelir vergisinde, özenli lehine bir durum yarat›lmak
istenmifltir. Matrah›n hesaplanmas›nda gerçek ücret gelirinden yukarda yer alan özel indirim tutarlar› indirilerek vergi matrah› saptanmaktad›r.
Yine, Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesinde gerçek ücretlerin, vergilendirilmesinde uygulanacak bir
baflka indirim türü olarak yer alan indirim türü sakatl›k
indirimidir. Çal›flma gücünün en az %80’ini kaybeden
mükellefler birinci derece, en az %60’›n› kaybeden yükümlüler ikinci derece ve yine en az %40’›n› kaybeden
mükellefler üçüncü derece sakat say›lmakta ve sakatl›k
indiriminden yararland›r›lmaktad›r. Kanunda sakatl›k
indiriminin tutar› özel indirim tutar› ile iliflkilendirilmifltir. Buna göre, birinci derece sakatlar için özel indirim
tutar›n›n sekiz kat›, ikinci derece sakatlar için özel indirim tutar›n›n dört kat› ve üçüncü derece sakatlar için de
özel indirim tutar›n›n iki kat› tutar›nda sakatl›k indirimi
uygulanmaktad›r. Böylece, Gelir Vergisi Kanunu’nda,
vergi yükümlüsünün çal›flma olanaklar›nda azalmaya
yol açan sakatl›k durumu, vergi yükünü azalt›c› bir faktör olarak gözönüne al›nmakta ve bu yükümlülük için
sakatl›k indirimi uygulanmaktad›r.
Bir baflka indirim de yat›r›m indirimidir. 1962 y›l›nda uygulanmaya bafllanan kalk›nma plan› ve programlar› çerçevesinde özel yat›r›m art›r›lmas›n› teflvik etmek
amac›yla Gelir Vergisi Kanunu’nda yat›r›m indirimine
yer verilmifltir. Dar mükellefiyete tâbi olanlar da dahil
olmak üzere, ticari veya zirai kazançlar› vergiye tâbi yükümlülerin (adi ortakl›klar, kollektif ve adi komandit flirketler ile kurumlar vergisi mükellefleri dahil) yapt›klar›
yat›r›mlar, kanunda belirtilen yat›r›m indiriminin flartlar›na uygun olmalar› halinde yat›r›m indiriminden yararlanabilmektedirler. Yat›r›m indiriminin uygulanabilmesi
için afla¤›da belirtilen koflullar topluca aranmaktad›r.
‹ndirimin uygulanaca¤› ticari ve zirai kazançlar›n bi-
Indosuez Euro Türk Merchant Bank A.fi.
‹ngiltere Bankas› (Bank of England)
lanço esas›na göre belirlenmesi gerekmektedir. Yap›lan
yat›r›mlar›n kalk›nma planlar› ve y›ll›k programlarda
belirtilenlerden Maliye Bakanl›¤› ile Hazine Müsteflarl›¤› taraf›ndan ortaklafla seçilen sektörlere ya da konularda yap›lmas› gerekmektedir. Yat›r›mlar›n tutar›, ticari ve
sinai yat›r›mlar için en az 3 000 000 000 lira, zirai yat›r›mlar için en az 500 000 000 lira olmal›d›r. Yat›r›ma
bafllamadan önce Hazine Müsteflarl›¤›’na baflvurularak
gerekli bilgi ve belgeler verilmifl ve yukar›da belirtilen
koflullar›n varl›¤› tasdik edilerek, Yat›r›m Teflvik Belgesi verilmifl olmas› gerekmektedir. Ancak, yat›r›m teflvik
belgesi olmaks›z›n da baz› yat›r›m türlerine yat›r›m indirimi uygulanabilmektedir. Bu belge aranmaks›z›n yat›r›m indirimi uygulanacak yat›r›m türü veya miktarlar›n›
( yukarda belirtilen miktar› aflmamak ve bu miktarlar›n
yar›s›ndan afla¤› olmamak üzere) yöreler ya da sektörler
itibar›yle ayr› ayr› belirlemeye ve bu hükmün uygulamas›na iliflkin usul ve esaslar› belirlemeye, Maliye Bakanl›¤› ve Hazine Müsteflarl›¤› ortaklafla yetkili k›l›nm›flt›r.
Yat›r›m›n onaylanm›fl tarihler ve süreler içinde yap›lm›fl
olmas› zorunludur.
Yat›r›m indirimine, yat›r›mlarla ilgili harcamalardan
biri, makine, tesisat, araç ve benzeri amortismana tâbi
aktif de¤erlerin yeni olanlar›n›n maliyet bedelleri esas
teflkil etmektedir. Ancak, yurtd›fl›ndan kullan›lm›fl olsa
bile Hazine Müsteflarl›¤›’nca uygun görülen, makine ve
tesislerin ithal edilmesi durumunda, bu aktif k›ymetler,
yat›r›m indirimi uygulamas› bak›m›ndan, yeni olarak kabul edilmektedir. Yat›r›m indirimi oran›, yat›r›m miktar›n›n %30’udur. Bakanlar Kurulu bu oran›, kalk›nmada
öncelikli yöreler ile kalk›nma plan› ve y›ll›k programlarda özel önem tafl›d›¤› belirtilen sektörlerde yap›lan yat›r›mlar için %100 oran›na kadar artt›rmaya ya da %30
oran›ndan az olmamak üzere yeniden belirlemeye yetkilidir.
Gelir Vergisi Kanunu’muzun kabul etti¤i indirimlerle vergi adaleti sa¤lanmaya çal›fl›l›rken, ekonomik nedenlerle de -belli konularda yat›r›mlar› teflvik amac›ylavergi indirimleri kabul edilmifl bulunmaktad›r. (Bkz. As gari Geçim ‹ndirimi, Yat›r›m ‹ndirimi)
G. Coflkun/fi. Akkaya
Indosuez Euro Türk Merchant Bank A.fi.
(Eurotürk Bank)
1990’da Avrupa Türk Yat›r›m Bankas› ad›yla, özel sermayeli kalk›nma ve yat›r›m bankas› olarak ‹stanbul’da
kuruldu.
1995’te bugünkü ad›n› ald›. Banka’n›n ana orta¤›,
Banque Indosuez S.A.’d›r (Paris).
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 286 milyar
TL olan bankan›n yine ayn› dönemde kulland›rd›¤› krediler tutar› 386 milyar TL, net zarar› 83 milyar TL olarak gerçekleflti.
fiube say›s›: 1
Personel say›s›: 39
A. Erhan
621
‹nformel Haberleflme
[Alm. Informelle Kommunikation][Fr. Communication
informelle][‹ng. Informal communication]
Buna biçimsel olmayan haberleflme de denir. Bu haberleflme de, iflletmede resmi organizasyon ile belirlenen
emir, kumanda ve raporlama gibi haberleflme kanallar›
d›fl›nda, personelin kendi aralar›nda güçlü ifl gruplar›
meydana getirmesinden do¤ar. E¤er personel kendi
amirlerinden memnun de¤ilse ve iflletmede kendi bireysel amaç ve beklentilerini gerçeklefltiremiyorsa, bu takdirde amaç ve duygular bak›m›ndan benzer nitelikte
olan kiflilerle iliflkiler kurmaya ve resmi amirlerle, statü
ve sembollerle mücadelelere giriflir. ‹flte personelin informel olarak meydana getirdi¤i grup ve bu grubun lideri ve üyeleriyle bafllatt›¤› haberleflmeye “informel ha berleflme” ad› verilir. ‹nformel haberleflme ço¤u kez, iflletmenin resmi amaç ve düzenine, resmi amir ve yöneticilerine karfl›d›r ve onun gücünü azalt›c› bir etkide bulunur.
E. Eren
‹ngiltere Bankas› (Bank of England)
‹ngiltere’nin emisyon yapmaya yetkili kurumunun
(Merkez Bankas›’n›n) ad›d›r. Uzun zaman özel banka
statüsünde çal›flan ‹ngiltere Bankas›, 1693’te William
Paterson taraf›ndan kuruldu; 1946 y›l›nda devletlefltirildi.
Bankan›n kurulmas›nda, bugünkü k⤛t paralar›n ilk
örne¤i niteli¤inde olan bankerlerin hâmiline yaz›l› mak buzlar›n›n yine 1693 y›l›nda yasal engellemelerle karfl›laflmalar›n›n da etkisi oldu. Ayn› y›l Paterson bankay›
kurdu ve banknot ç›karma imtiyaz›n› ald›. Daha sonra
bankerlerin bir k›sm› özel banka statüsüne geçtiyse de
‹ngiltere Bankas›’n›n ticari mevduat kabul etmesi, iskonto ifllemleri yapmas›, resmi mevduat› tutmas› ve devlet borçlar›n› yönetmesi, bu özel bankalar›n geliflmesini
engelledi.
19. yy’›n bafl›nda yöneticileri, ‹ngiltere Bankas›‘n›
Adam Smith’in düflünceleri do¤rultusunda yönlendiriyorlard›. ‹skonto edilmifl senetler piyasada mal sat›n almakta kullan›l›yorsa, bu yolla yarat›lan emisyonun pahal›l›¤a yol açmayaca¤›n› düflünüyorlard›. Bu görüfle
“Banking principle” deniliyordu. Bu nedenle, banka yöneticileri ancak mal olarak karfl›l›¤› bulunan senetlere
kredi veriyorlar; buna karfl›l›k hat›r senetlerine iyi gözle
bakm›yorlard›.
Malthus, Ricardo ve Thorton, banka yöneticilerinin
izledikleri bu politikan›n, fiyat istikrar›n› bozarak ülkeden alt›n ç›k›fl›na yol açaca¤›n› ileri sürdüler. Gerçekten
de 1825’te fliddetli bir mali kriz ortaya ç›kt› ve banka d›flar›ya alt›n ç›k›fl›n› önlemek için konvertibilite ifllemlerini durdurarak faiz haddini yükseltti.
1825 krizi sonras›nda Banking principle terkedilerek
yerine Currency principle kabul edildi. Bunun sonucu
olarak, 1844’te Baflbakan Robert Peel’in öncülü¤ünde
bankada bir reform yap›ld›. Bu reformla banka, devlet
borcuna karfl›l›k ç›kar›lm›fl sabit bir oran›n üstündeki
emisyona yüzde 100 oran›nda alt›n ankes bulundurmakla yükümlü tutuldu.
‹nkremental Sermaye Maliyeti
‹novasyon
1925’te ankes rejimi de¤ifltirildi. Birinci Dünya Savafl›nda zaten uygulanmas› durdurulmufl “Alt›n Sikke
sistemi” terkedildi, yerine “Alt›n külçe sistemi” getiridi.
1931 devalüasyonu ile de Sterlin, alt›n standart›ndan ayr›ld›. Süreç içerisinde özerklik alan› s›n›rland›r›lm›fl olan
‹ngiltere Bankas›, bir baflkan ve yönetim kurulu taraf›nda yönetilmekte, hükümetlere izlenecek para siyaseti
konusunda dan›flmanl›kta bulunmakta, para, döviz, tahvil piyasalar›ndaki etkinliklerle siyasi otoritenin uygulamalar›n› yürütmekte, alt›n ve döviz rezervlerini yönetmektedir.
Döviz denetimiyle ilgili görevleri, ilgili yasal düzelemelerin yürürlükten kald›r›lmas›yla son bulmufltur
(1979). (Bkz. Banking Principle, Currency Principle,Al t›n Standard›, Alt›n Sikke Standard›)
C. Ersoy/A. Erhan
‹nkremental Sermaye Maliyeti
[Alm. Kosten des Kapitalerhöhung ][Fr. Coût du capital
marginal][‹ng. Cost of incremental capital ]
Üretim yapabilmek için, di¤er girdiler yan›nda sermayeye de gereksinim vard›r. ‹flletmeler yeni giriflim ve
projeleri finanse etmek için gereksinim duyduklar› fonlar› de¤iflik flekillerde sa¤layabilirler; uzun vadeli banka
kredisi, tahvil ihrac› veya öz sermaye bunlar›n belli bafll›lar›d›r. Sa¤lanan bu yeni fonlar› sermaye olarak nitelemek mümkündür ve bunlar bilindi¤i üzere bir iflletmenin
bilançosunun sa¤ taraf› (yani pasif kalemler) demek olan
finansal yap›n›n bir k›sm›n› oluflturarak iflletmenin sermaye yap›s›n› meydana getirir. O halde varl›klardaki her
net art›fl, bu sermaye kalemlerinden herhangi birindeki
art›fl ile finanse edilecektir. Fakat sermayenin de bir maliyeti söz konusudur ve finans yöneticisi, bu sermaye
maliyetini en düflük düzeye düflürecek bir sermaye bileflimini sa¤lama arzusundad›r. Dolay›s›yla iflletme yeni
sa¤layaca¤› fonlar›n maliyetini teker teker ve vergi sonras› olarak hesaplamal›d›r.
fiimdi bir örnekle inkremental sermaye (yani artan
sermaye k›sm›n›n) maliyetinin nas›l hesapland›¤›n› görelim: Varsayal›m ki, iflletmemiz 100 milyon liral›k yeni
bir yat›r›m için finansman kaynaklar›n› flu flekilde planlam›flt›r:
Kaynak
Tutarlar
Orta vadeli kredi
15 M
Tahvil
35
Pay senedi
45
Da¤›t›lmam›fl kârlar
5
100 M
Toplam
V.S.
Kaynak
Tutar ‹çindeki Pay Maliyet
O.V. kredi 15 M
% 15
% 25
Tahvil
35
% 35
% 28
Pay senedi 45
% 45
% 40
D.kârlar
5
%5
% 40
Toplam
100 M
‹nkr.
Serm.
Maliyeti
% 3,75
% 9,80
%18,00
% 2,00
%33,55
Her sermaye kaleminin vergi sonras› maliyeti ile bunlar›n toplam sermaye içindeki paylar›n›n birbirleriyle çarp›lmas› sonucu, inkremental sermaye maliyeti % 33,55
olarak bulunmufltur.
Yat›r›m kararlar› verilirken sermayenin tarihi maliyeti yerine inkremental maliyetinin kullan›lmas› gerekti¤i hususunda görüfller genel kabul görmüfltür. Buna göre, marjinal sermaye maliyeti ile iskontolanan net nakit
giriflleri, e¤er pozitif net bugünkü de¤eri verecek olursa,
yar›r›m projelerini kabul etmelidir.
‹nkremental sermaye maliyetinin, iflletmenin sa¤layaca¤› yeni kaynak tutarlar› belli bir düzeye gelinceye
kadar sabit olarak kald›¤›, fakat bu düzey afl›lacak olursa a¤›r a¤›r yükselme gösterdi¤i kabul edilir. Yani grafikle gösterecek olursak:
Yeni kaynak tutar› art›nca inkremental sermaye maliyetinin bu flekilde bir art›fl göstermesinin temelinde,
borç miktar› artt›kça riskinin ve finansman maliyetinin
artmas› ile öz kaynakla finansmanda da¤›t›lmam›fl kârlar
tamamen kullan›ld›ktan sonra yap›lacak pay senedi ihraçlar›n›n ek maliyetler getirmesi yatmaktad›r.
fi. Türen
‹nkremental sermaye maliyetini hesaplayabilmek
için her sermaye kaleminin vergi sonras› maliyetini de
hesaplamak gerekir. ‹flletmemiz bu hesaplamalar› da
yapm›flt›r ve flu sonuçlara ulaflm›flt›r:
Kaynak
Orta vadeli kredi
Tahvil
Pay senedi
Da¤›t›lmam›fl kârlar
Bundan sonra inkremental sermaye maliyetini flöyle hesaplar›z:
‹novasyon
Vergi Sonras› Maliyet
%25
%28
%40
%40
[Alm. Innovation] [Fr. Innovation] [‹ng. Innovation]
Pragmatik bir kavram olup, “gerçek dünya faaliyetlerine
bir yenili¤in kat›lmas›” fleklinde anlafl›lmaktad›r. ‹novasyonlar›n kaynaklar› yeni icatlar, yeni teoriler, yeni
622
‹novasyon
‹nsan Gücü
kavramlar ya da eskiden bilinen prensiplerin, yeni bir
flekilde uygulanmas›d›r. ‹novasyon kavram› belirli bir
de¤er tafl›mamaktad›r. Ancak rasyonellik varsay›m›,
inovasyonlar›n ilerlemeye yöneldi¤ini, -en az inovasyonu yapana göre- kabul etmektedir.
Ekonomide, inovasyon üç flekilde anlafl›lmaktad›r:
1) Üretimde (üretim fonksiyonunda) de¤iflmeler yapmak,
2) Piyasaya yeni tür mallar›n girmesi, di¤er bir deyiflle yeni arz fonksiyonlar›n›n ortaya ç›kmas›,
3) Piyasalara ya da ekonominin bütününe yeni usullerin uygulanmas›, di¤er bir deyiflle sosyal reform.
Bunlardan birincisi en önemlisidir ve tüketim kavram› teknolojisi yolu ile tüketim sürecine uygulanabilmektedir.
Ekonomide inovasyon her zaman yararl› say›lmamaktad›r; çünkü inovasyonu yapan›n ç›karlar› ile piyasan›n ya da toplumun bütününün ç›karlar› aras›nda s›k
s›k çat›flmalar meydana gelmektedir. Örne¤in, ileri düzeyde yeni bir makine verimlili¤i art›rabilir; fakat ayn›
zamanda teknolojik iflsizlik yaratabilece¤i gibi, çevre
kirlenmesine de yol açabilir.
Ekonomik düflünce tarihinde 1950’lerden önce inovasyon kavram›na s›k rastlanmaz. Konuyu ele alan düflünürlerin yap›tlar›nda ise inovasyon kavram›na büyük
önem verilmektedir. ‹novasyon analizi üzerinde en çok
duran, Avusturyal› (sonradan Amerikal›) düflünür Joseph A. Schumpeter olmufltur. Onun yap›tlar›nda, ekonomik kalk›nma, konjonktür dalgalanmalar› ve daha genel olarak kapitalist sürecin seyri ve görüntüsü konular›
ele al›n›rken, inovasyon kavram› esasl› bir yer tutmaktad›r. Schumpeter, ekonomik faaliyetin devrî ak›m›n›n etkilenmedi¤i statik bir ekonomiden hareket etmektedir.
Zamandan zamana devrî ak›m, kâr peflinde bir giriflimcinin uygulad›¤› bir inovasyon ile ihlal edilmektedir. Baflar›l› inovasyonlar baflkalar› taraf›ndan taklit edilmekte,
eninde sonunda inovasyon yeni bir devrî ak›m kal›b› taraf›ndan massedilmektedir. Schumpeter’e göre ekonomik kalk›nman›n esas› inovasyondan kaynakland›¤› gibi, inovasyon ekonomik faaliyetin dalgalanmalar›na da
yol açmaktad›r. Schumpeter’e göre, kapitalizmin duraklamas›na, giriflimcilerin inovasyon e¤iliminin gerilemesi sonucu yat›r›m f›rsatlar›n›n azalmas› ya da kaybolmas› neden olacakt›r.
1950’de Schumpeter’in ölümünden sonra, inovasyon konusu -teknolojik de¤iflme, araflt›rma ve gelifltirme
gibi konularla birlikte- ekonominin ana konular›ndan biri haline gelmifltir.
Schumpeter, inovasyonlar›n büyük monopolcu firmalar taraf›ndan yap›ld›¤›n› öne sürmüfltü. 1950’li ve
1960’l› y›llardaki bulgular da inovasyonlar›n büyük monopolcu firmalar taraf›ndan yap›ld›¤›n› göstermifltir. Ele
al›nan di¤er konular inovasyonla kâr güdüsü aras›ndaki
iliflki, inovasyonlar›n sermayeden tasarruf eden, emekten tasarruf eden ve tarafs›z olmas›, inovasyonlar›n endüstride yay›lmas›, inovasyon ile ekonomik büyüme
aras›ndaki iliflkinin mikro ve makro düzeyde incelenme-
sidir. ‹novasyonun ampirik olarak hesaplanmas›, inovasyonlar›n say›s›n› ve patent, lisans ve telif haklar›n›n say›s›n› karfl›laflt›rmakla mümkündür.
D. Demirgil
Input
(Bkz. Girdi)
Input-Output Analizi
(Bkz. Girdi Ç›kt› Analizi)
‹nsan Gücü
[Alm. Menschliche Arbeitskräfte][Fr. Main d’oeuvre]
[‹ng. Manpower]
‹nsan gücü, iflgücünün hangi nitelikteki elemanlardan
olufltu¤unu gösteren kavramd›r. ‹nsan gücü kavram› bir
ülkenin befleri potansiyelini ifade etmekte ve bir ülkenin
sahip oldu¤u befleri kapital stoku olarak kabul edilmektedir. Ülkenin sahip oldu¤u, üretime etkin bir biçimde
katk›da bulunabilecek durumdaki emek potansiyelini,
gerek say›s›, gerek nitelikleri itibar›yla kapsayan bir
kavramd›r.
‹nsan gücü kavram› “iflgücü” ve istihdam kavramlar›ndan farkl›d›r. Bununla beraber, iflgücü miktar› insan
gücünü, insan gücü potansiyeli de istihdam seviyesini
belli ölçülerde etkilemektedir.
‹nsan gücü ekonomik kalk›nman›n en önemli unsurlar›ndan biridir. Bilindi¤i gibi, ekonomide yeterli bir büyüme h›z›n›n elde edilmesi tabii kaynaklar, fiziki kapital
ve insan gücü kaynaklar›ndan oluflan bütün üretim faktörlerinin verimli bir biçimde kullan›lmas›na ve üretime
kat›lmas›na ba¤l›d›r. Bu kaynaklardan sonuncusunun,
yani insan gücünün ekonomik geliflmenin anahtar› oldu¤una dair giderek artan bir kan› vard›r. Modern bir ekonomide insan gücü kaynaklar›n›n önemini gösterebilmek için, genellikle savaflta fiziki kapitalleri bombard›manlar sonucu yitirilmifl olan baz› ülkelerde, savafl›n
meydana getirdi¤i kay›plar›n çok k›sa bir süre içinde
karfl›lanmas›nda ve fabrikalar›n yeniden ifller hale getirilmesinde, bu ülkelerin sahip oldu¤u insan gücü kaynaklar›n›n rolü üzerinde durulmaktad›r. Nitekim az geliflmifl ülkelerin durumu da bu görüflü do¤rulamaktad›r.
Önceleri bu ülkelerde k›t olan fiziki kapitalin bu ülkelere d›flardan yavafl yavafl girmesi ile bu ülkelerin kalk›nma sorununun büyük ölçüde çözümlenece¤i düflünülmüfltür. Fakat befleri kapitali dikkate almayan projeksiyonlar beklenilen sonuçlar› vermemifltir. Çünkü bu ülkelerde eksik olan sadece fiziki kapital de¤il ayn› zamanda befleri kapital denilen nitelikli insan gücü kaynaklar›d›r. Kalk›nma planlar›nda öngörülen üretim hedeflerinin
gerçeklefltirilebilmesi için insan gücü kaynaklar›n› yeterli duruma getirme zorunlu¤u vard›r. Bu bak›mdan insan gücü, hem di¤er k›t kaynaklar› en rasyonel biçimde
kullanmas› gereken bir kaynakt›r, hem de bizzat kendisi
k›t bir kaynakt›r.
Az geliflmifl ülkelerin yard›m ve di¤er yollarla sa¤la-
623
‹nsan Gücü Planlamas›
‹nsan Haklar› Sözleflmesi
d›klar› sermaye daha çok, binalara, makinelere, di¤er
envanter unsurlar›na harcand›¤› takdirde, insan faktörü
dikkate al›nmad›¤› ve insan gücü kapasitesini gelifltirme
konusunda yeterli yat›r›mlar yap›lmad›¤› hallerde, ülke nin befleri kabiliyetleri fiziki kapital art›fl› ile atbafl› gidememekte ve sonuçta ekonomik büyüme s›n›rl› kalmaktad›r.
‹nsan gücünün ekonomik kalk›nma aç›s›ndan stratejik bir öneme sahip olmas›, ekonomik kalk›nma planlar›
yap›l›rken, bunlara paralel olarak insan gücü planlamas›
yap›lmas› gere¤ini ortaya koymaktad›r.
G. Kutal
‹nsan Gücü Planlamas›
[Alm. Personalplanung ][Fr. Plannification de l’emp loi][‹ng. Manpower planning]
Sosyal ve ekonomik kalk›nma için stratejik önemi olan
insan gücü kaynaklar›n› kalk›nma için yeterli duruma
getirme amac›yla yap›lan çal›flmalara insan gücü planla mas› denir.
Ekonomik ve sosyal kalk›nma planlar›n›n baflar›ya
ulaflmas›, gerekli say›da ve nitelikte insan gücünün kalk›nma çabas›na, gereken zamanda kat›lmas›na ba¤l›d›r.
fiu halde insan gücü planlamas›n›n amac›, belli ekonomik ve sosyal hedeflere ulaflmak için insan gücü kaynaklar›n› en etkin biçimde kullanman›n yollar›n› ortaya
koymak ve uzun dönemde insan gücü darbo¤azlar›n› gidermek olmal›d›r.
‹nsan gücü planlamas› ekonomik ve sosyal kalk›nma
planlar›n›n gerektirdi¤i yap›da bir insan gücü oluflturmak zorundad›r. Dolay›s›yle insan gücü planlamas› ülkelerde mevcut insan gücüne, kendi içinde, meslek yap›s› bak›m›ndan bir bünye de¤iflikli¤i getirecektir.
Kalk›nma planlar›nda öngörülen üretim hedeflerinin
gerçeklefltirilmesi için insan gücü kaynaklar›n› kalk›nma
için yeterli bir duruma getirmek zorunlu oldu¤una göre,
bütün ekonomik faaliyetleri kapsayan planlar›n haz›rlanmas› s›ras›nda, insan gücü kaynaklar›n›n durumu da
göz önünde bulundurulmal›d›r. Üretim planlar› ne miktarda ve hangi niteliklere sahip insan gücüne çal›flma
olana¤› yaratacakt›r? Aç›lacak yeni iflyerleri mevcut insan gücü kaynaklar›n›n yap›s› ile tutarl› m›d›r? ‹flgücünün yap›s› yarat›lan ifl imkânlar› ile ba¤dafl›yor mu? Sorular›n›n cevab› araflt›r›lmal›d›r. Böyle bir inceleme, bir
taraftan planlama dönemi içinde üretim hedeflerine
ulaflmak için gerekli insan gücü kaynaklar›n› belirlerken, bir taraftan da üretim hedeflerine ulaflmada insan
gücü aç›klar› nedeniyle karfl›lafl›lacak s›n›rlamalar›n ne
oldu¤unu gösterecektir. Planl› kalk›nmada her sektörün
planlamas› tek bafl›na de¤il, aralar›ndaki iliflkiler ve birbirine etkileri göz önünde bulundurularak yap›lmaktad›r.
Buna paralel olarak insan gücü planlamas›, kendi bafl›na
bir konunun sektör planlamas› olarak de¤il, fakat ulusal
düzeyde bir plan›n içinde düflünülmektedir. Kalk›nma
planlar› haz›rlan›rken, kalk›nman›n gerçekleflmesi için
gerekli insan gücü gereksiniminin saptanmas›nda, çeflit li sektörlerde gereksinimi duyulan insan gücü tahmin
edilmektedir.
624
Modern ekonominin gereklerine göre insanda bulunmas› gereken yetenekler, geleneksel tar›m sektörünün ve
el sanatlar›n›n gerektirdi¤i yeteneklerden tamamen farkl›d›r. Genellikle, geliflme halindeki toplumlarda modern
ekonominin gerektirdi¤i yetenekleri kazand›racak e¤itim olanaklar› ve bu alana ayr›lacak fonlar çok s›n›rl›d›r.
Bu durumda insan gücü kaynaklar›n› gelifltirmek için s›n›rl› kaynak ayr›m›nda önceliklerin verilmesi zorunlu
bulunmaktad›r. Bu öncelikler ekonomik ve sosyal faktörlere göre verilmektedir. Baflka bir deyimle, insan gücü kaynaklar›n›n gelifltirilmesi çabas›n›n temel sorunu,
s›n›rl› kaynaklar› en iyi kullanmak amac›yla önceliklerin
kararlaflt›r›lmas›d›r.
Sosyal ve ekonomik kalk›nma, ister en yeni tekni¤i
kullanmakla, ister en çok kullan›lan tekni¤i devam ettirmekle baflar›lmaya çal›fl›ls›n, çeflitli ifl kollar›na da¤›lan
insan gücünün mesleki yetenekleri ve mesleki niteli¤i,
de¤iflen gereksinimlere ayak uyduracak flekilde geliflmek ve de¤iflmek zorundad›r.
‹nsan gücü planlamas› yap›l›rken kullan›lacak üretim
tekniklerinin önceden bilinmesi zorunludur. Çünkü teknolojik ilerlemeler artan bir nitelikli iflgücü talebi yaratmaktad›r. Bu da insan gücü planlamas›na yön vermektedir. Teknolojinin ekonominin bütün kesimlerinde ne olaca¤›, sosyal ve ekonomik yap›n›n nas›l de¤iflece¤i hakk›nda hedef ve tercihler belirlenmemiflse veya ulusal
kalk›nma planlar›nda aç›k ve ayr›nt›l› olarak ortaya konulmuyorsa, gerek ekonomik kalk›nma için gereksinimi
duyulan insan gücünün niteli¤i, gerek insan gücünü gelifltirecek e¤itimin düzeyi konusunda kesin hedeflerin ve
önlemlerin saptanmas› olanaks›zd›r.
Kalk›nma çabas› içinde insan gücü kaynaklar›n›n gelifltirilmesine yönelik bir insan gücü planlamas›n›n amac›, bir toplumda bireylerin bilgi, beceri ve kapasitelerinin yükseltilmesidir.
‹nsan gücü planlamas›, özellikle nitelikli insan gücünün yetifltirilmesi ve ihtiyaç aç›klar›n›n kapat›lmas› için,
uzun dönemli programlar›n yap›lmas›n› gerektirir. Bunun nedeni insan gücü gereksinimlerini karfl›lamak üzere flimdi al›nacak önlemlerden, ancak uzun dönemde sonuç elde edilebilmesidir.
‹nsan gücü planlamas› e¤itim sistemine de yön verme durumundad›r. E¤itimin sosyal hedefleri yan›nda
ekonomik hedeflerinin saptanmas›nda, ülkenin insan gücü gereksinimleri önemli bir rol oynamaktad›r. Özellikle genel e¤itim, teknik e¤itim tercihlerinde ve yap›lacak
teknik e¤itimin cinsinin ve düzeyinin belirlenmesinde,
ülkenin uzun dönemdeki insan gücü gereksinimlerinin
dikkate al›nmas› zorunludur.
G. Kutal
‹nsan Haklar› Sözleflmesi
5 May›s 1949’da Londra’da kurulan Avrupa Konseyi
Statüsü’nün bafllang›c›nda, kiflisel özgürlük, siyasal özgürlük ve hukukun üstünlü¤ü ilkelerine dayan›ld›¤› belirtilmekteydi. Bu çerçeve içinde Avrupa Konseyi üyeleri 4 Kas›m 1950’de Roma’da “‹nsan Haklar› Sözleflmesi” diye bilinen “‹nsan Haklar› ve Ana Hürriyetlerini
Korumaya Dair Sözleflme”yi imzalam›fllard›r. (Bkz. ‹n -
‹nsan Haklar› Sözleflmesi
‹ntibak Yard›m›
san Haklar› ve Ana Hürriyetlerini Korumaya Dair Söz leflme)
D. Ulucan
‹nsan Haklar› ve Ana Hürriyetlerini Koru
maya Dair Sözleflme
-
[Alm. Europaische Konvention zum Schutze der Mensc henrechte und Grundfreiheiten ][Fr. Convention pour la
protection des droits de l’homme et des libertés de ba se][‹ng. Agreement on the protection of human rights
and basic freedoms]
4 Kas›m 1950 tarihinde, Avrupa Konseyi üyesi olan
devletlerin hükümetlerince Roma’da imzalanm›fl ve 3
Eylül 1953 tarihinde yürürlü¤e girmifltir. Türkiye sözleflmeyi 18 May›s 1954’te imzalam›flt›r.
Sözleflmenin bafl›nda Akid hükümetlerin, Birleflmifl
Milletler Genel Kurulu taraf›ndan 10 Aral›k 1948’de
ilan edilen ‹nsan Haklar› Evrensel Beyannamesini, bu
beyannamedeki haklar›n her yerde ve fiilen tan›nmas›n›,
Avrupa Konseyi’nin gayesini, ‹nsan Haklar› ve Ana
Hürriyetleri’nin korunma ve geliflmesini gözönünde tutacaklar› belirlenmifltir.
Ayn› yerde, Dünya’da bar›fl ve adalet in as›l temelini
oluflturan ve sürdürülmesi her fleyin üstünde olan gerçek
demokratik bir siyasi rejime ve insan haklar› ile ana
hürriyetlere sayg›l› olmay› taraflar›n kabul edecekleri,
aç›kland›ktan sonra, akid hükümetler “Ayn› telakkiyi tafl›yan ve ideal ve siyasi ananeler, hürriyete sayg› ve hukukun üstünlü¤ü hususlar›nda ortak bir mirasa sahip bulunan Avrupa devletleri hükümetleri s›fat›yla, Evrensel
Beyanname’de yaz›l› baz› haklar›n müfltereken sa¤lanmas›n› temine yar›yacak ilk tedbirleri almay› kararlaflt›rarak, afla¤›daki hususlarda anlaflm›fllard›r” denmektedir.
Sözleflme 66 maddeden oluflmaktad›r. Bu maddelerde önemli ilkelere yer verilmektedir. Örne¤in; “Yüksek
Akid taraflar kendi kaza haklar›na tâbi her ferde iflbu
sözleflmenin birinci fasl›nda tarif edilen hak ve hürriyetleri tan›rlar” (m. 1); “Her ferdin yaflama hakk› kanunun
himayesi alt›ndad›r. Kanunun ölüm cezas› ile cezaland›rd›¤› bir suçtan dolay› hakk›nda mahkemece hükmedilen bu cezan›n infaz› d›fl›nda, hiç kimse kasten öldürülemez” (m. 2); “Hiç kimse iflkenceye, gayr›insani yahut
haysiyet k›r›c› ceza veya muameleye tabi tutulamaz” (m.
3); “Hiç kimse köle ve kul halinde tutulamaz”, “Hiç
kimse zorla çal›flt›r›lamaz veya mecburi çal›flmaya tâbi
tutulamaz” (m. 4) ....
‹nsan haklar› ve ana hürriyetlerini düzenleyen di¤er
maddelerde de örne¤in, kifli özgürlükleri, savunma hak k›, düflünce özgürlü¤ü, din ve vicdan özgürlükleri, top lanma, dernek ve sendika kurma veya bunlara üye olma
haklar›, evlenme ve aile kurma haklar› gibi hak ve özgürlükler düzenlenmektedir.
Sözleflmenin 14. maddesinde bu hak ve özgürlükler den yararlanmada cins, ›rk, renk, dil, din, siyasi veya di ¤er kanaatler, milli ve sosyal menfle, servet ve do¤um ay r›m› gözetilmeksizin her kifliye sa¤lanmas› gere¤i saptanmaktad›r.
625
Sözleflmenin 19. maddesi ile Akid Taraflar›n sözleflmeden do¤an yükümlülüklerini sa¤lamak amac›yla:
a) Bir “Avrupa ‹nsan Haklar› Komisyonu”,
b) Bir “Avrupa ‹nsan Haklar› Divan›”,
kuruldu¤u belirlenmektedir.
“Sözleflmede tan›nan haklar›n Akidlerden biri taraf›ndan ihlalinden zarar gördü¤ü iddias›nda bulunan her
hakiki flah›s, hükümet d›fl› her kurulufl veya her insan
toplulu¤u, hakk›nda flikayet yap›lan Akid Taraf›n bu iflte Komisyonun yetkisini tan›d›¤›n› beyan etmifl olmas›
halinde, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine sunulacak
bir dilekçe ile Komisyona müracaat edebilir. (Madde 25)
Düzenlemeyle sözleflmede tan›nan haklara taraf ülkelerce ayk›r› davran›lmas› halinde, bundan dolay› ma¤dur
olan kiflilere ‹nsan Haklar› Komisyonu’na baflvurma
olana¤› sa¤lanmaktad›r.
D. Ulucan
‹nterbank A.fi.
1888’de Selanik’te, yabanc› özel sermayeli ticaret bankas› olarak Selanik Bankas› ad›yla kuruldu. 1912’de
merkezini ‹stanbul’a tafl›d›. 1969’da Uluslararas› Endüstri ve Ticaret Bankas› ad›n› ald›. 31.3.1989’da yap›lan ola¤anüstü genel kurulda sermaye ço¤unlu¤u
(%71,94) Türk ortaklar›n (Çukurova Holding grubunun)
eline geçti. 30.11.1990’da, ad› “‹nterbank” olarak de¤ifltirildi. 1996’da, Cavit Ça¤lar’›n sahibi oldu¤u Nergis
Holding’in yönetimine geçti. Banka’n›n ortaklar› Nergis
Holding ve Credit Industrial A.fi.’dir.
1995 y›l› itibariye ödenmifl sermayesi 2,750 trilyon
TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat›
37,093 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar›
21,347 trilyon TL’ye, net kâr› 903 milyar TL’ye ulaflm›flt›r.
fiube say›s›: 13
Personel say›s›: 537
A. Erhan
‹ntibak Yard›m›
[Alm. Anpassungshilfe][Fr. Aide d’adaptation][‹ng.
Adaptation aid]
Teknolojik geliflmelerin üretime uygulanmas› sonucunda iflsiz kalanlara veya ileride ayn› tehlike ile karfl›laflmalar› beklenen gruplara, niteliklerini uygulanan tekno lojiye uydurmalar› veya kendi niteliklerine uygun baflka
bir bölgede çal›flmak üzere yer de¤ifltirmeleri veya kendi mesleklerinde ifl bulmalar› olanaks›z olanlar›n baflka
bir meslekte e¤itilmeleri amac›yla genellikle devlet taraf›ndan yap›lan yard›mlara “intibak yard›m›” denir.
Özellikle geliflmifl sanayi ülkelerinde, teknolojik geliflmelerin üretime uygulanmas›, ekonomide bünyesel
bir de¤iflme meydana getirmektedir. Ekonomide meydana gelen bünyesel de¤iflmeler iflgücünün intibak sorunlar›n› da beraberinde getirmektedir. Birçok ülkede baz›
mesleklerin kaybolmas› veya ifl imkânlar›n›n yurt içinde
tutulmas›n›n imkâns›z hale gelmesi karfl›s›nda, iflgücünün teknik bak›mdan üst düzeydeki sanayiin ihtiyaçlar›na uygun vas›flar kazanmas›n› sa¤layacak bir e¤itime tâ-
‹ntibak Yard›m›
‹ntifa Senetleri
bi tutulmas› bu alandaki tedbirlerin bafl›nda gelmektedir.
Baz› uzmanlar bu bünye de¤ifltirme süreci içinde e¤itime tekrar tekrar baflvurma gere¤inden söz ederken, baz›lar› da halihaz›r vas›f seviyesi, ile sanayiin ihtiyac›
olan yeni vas›f seviyesi aras›ndaki fark›n büyüklü¤ünden endifle duymaktad›r. Bu endiflenin temelinde teknolojinin ayak uydurulamayacak gibi görünen bir h›zla
ilerlemesi yan›nda, yeni vas›flar›n kazan›lmas› için gereken sürenin yeniden ifle yerlefltirmede bir gecikmeye yol
açmas› gibi sorunlar mevcuttur. Vas›fl› iflçi kavram›n›n
içeri¤i devaml› surette daha üst düzeyde teknik bilgi sahibi olmay› gerektirecek flekilde de¤iflmektedir. Bu bak›mdan yeniden e¤itimin dahi bu flartlar alt›nda ne derecede faydal› oldu¤u, istihdam garantisini sa¤lamak için
gerek teknolojik geliflmeler sebebiyle iflsiz kalanlar›n
yeniden e¤itimi, gerek genel olarak iflgücünün e¤itimi
aç›s›ndan ne gibi bir e¤itim politikas›n›n yararl› oldu¤u
tart›flma konusudur.
Sanayiin bünye de¤ifltirmesi nedeniyle devletler taraf›ndan yap›lan intibak yard›mlar› iki grupta toplanabilir:
Birinci grup yard›mlar bünye de¤ifltirmek zorunda
olan iflyerlerine yap›lan yard›mlard›r. A.B.D., ‹sveç, Kanada, Federal Almanya ve ‹ngiltere, bünyesini mevcut
rekabet koflullar›na uyduramayacak durumda olan iflletmeleri korumak üzere düflük faizli krediler, subvansiyon, vergi iadesi, teknik yard›m yapmak üzere programlar haz›rlam›flt›r. Böylece iflyerlerinin rekabet yetene¤ini
kaybetme nedeniyle kapanmas› ve iflçilerin iflsiz kalmas› önlenmeye çal›fl›lmaktad›r.
‹kinci grup önlemler do¤rudan do¤ruya iflçilere teknik bilgilerini yeni koflullara uydurmalar› için yap›lan
yard›mlard›r. Bunlar da üç grupta toplanmaktad›r.
- Mesle¤e yeniden intibak yard›mlar›,
- Mesle¤e yöneltme ve yerlefltirme hizmetlerinden
yararland›rma,
- Yeni bir ifle yerleflme yard›mlar›,
‹flçinin ve ailesinin baflka bir kente yerleflmesi zorunlu
ise tafl›nma ve baflka kente gitme masraflar› için yard›m.
Genellikle mesle¤e yeniden intibak yard›mlar› iflsizlik ivazlar›n›n yerini almaktad›r. ABD’de mesleki bilgi
ve yeteneklerini sanayiin ihtiyac› olan düzeye getirmek
için yeniden e¤itim görme durumundaki iflçiler, 52 haftaya kadar uzayan ve iflsizlik tazminat›na eflit e¤itim tahsisat›na hak kazanmaktad›r. E¤itimin daha uzun süre devam etmesi halinde bu 52 haftal›k sürenin 26 hafta süre
ile uzat›lmas› mümkündür.
AET de iflgücünün mesle¤e intibak ettirilmesine
önem vermektedir. Bu amaçla meslek de¤ifltirme, meslekte ilerleme ve yer de¤ifltirme yard›mlar›n›n ve gelir
garantisinin sa¤lanmas›n› öngörmektedir. AET komisyonu bu önlemlerle ilgili mali yükün flirketler ve devlet
taraf›ndan tafl›nmas›n› zorunlu görmektedir.
AET çerçevesinde Avrupa Sosyal Fonu, mesle¤e yeniden uyum sa¤lama alan›nda bafll›ca yard›m kayna¤›n›
teflkil etmektedir. 1971 y›l›nda AET Bakanlar Konseyi
taraf›ndan yenilenen Fon’un, ifllerini kaybetme tehlikesiyle karfl›laflan iflçileri, bunlar henüz iflsiz kalmadan ye-
ni bir mesleki e¤itime tâbi tutmak suretiyle aktif bir rol
oynamas› öngörülmüfltür. Toplulukta iflsizli¤in esas itibariyle “bünyesel ve bölgesel faktörler taraf›ndan belirlendi¤i” dikkate al›narak fonun iki flekilde yard›m yapmas› uygun görülmüfltür:
- Ortakl›k içinde bütünleflme politikas›n›n uygulanmas› sebebiyle ortaya ç›kan bünyesel de¤iflme ihtiyac›
sonucunda iflsiz kalma tehlikesiyle karfl›laflan iflçilerin
mesleki e¤itim ve staj masraflar›n›n ödenmesi;
- Do¤rudan do¤ruya AET’ye ortakl›ktan ileri gelmeyen, bünyesel iflsizli¤in hüküm sürdü¤ü bölgelerde,
mesleki e¤itim ve yerlefltirme masraflar›na katk›da bulunmak.
Fon iflçilerin yeniden e¤itilmelerini ve ifle yerlefltirme masraflar›n›n %50’sini karfl›lamakta, iflsizlik yard›mlar›n›n finansman›na yard›mc› olmakta, ifl piyasas›n›
fleffaf hale getirerek, bofl iflyerleri hakk›nda iflçilere bilgi verilmesi ile ilgili hizmetlere katk›da bulunmaktad›r.
G. Kutal
‹ntifa Hakk›
[Alm. Niessbrauch][Fr. Droit d’usufruit][‹ng. Usufruct,
Life profit]
Bir baflkas›na ait ekonomik de¤eri olan eflya, hak veya
mal üzerinde kurulan ve sahibine en genifl kullanma ve
yararlanma imkân› sa¤layan, kifliye ba¤l› bir s›n›rl› hakt›r. Bir baflka tan›mlamayla, intifa hakk›, kiflisel bir irtifak hakk›d›r. Söz konusu hak, hak sahibinin ölümüyle
ortadan kalkar. Bu olgu, tüzelkiflilik içinde geçerli olup
kiflili¤in son bulmas›yla biter. Yan› s›ra, tüzelkiflili¤e
iliflkin intifa hakk›n›n kullan›m› yüz y›l› aflamaz. ‹ntifa
hakk›, Medeni Kanun’un 717-753. maddeleri aras›nda
düzenlenmifltir. Hak, intifa sözleflmesi yap›larak hak sahibine menkulün teslimi, gayrimenkulün kütük sayfas›na intifa›n tescili ile s›n›rl› aynî hak niteli¤ini ve herkese karfl› ileri sürülebilme gücünü kazan›r. ‹ntifa hakk› sahibi, mal› kullanma ve ondan yararlanma hakk›na sahiptir; mal› temlik edemez veya üzerinde baflkaca tasarruflarda bulunamaz. ‹ntifa hakk›, hak sahibine, mal kimin
elinde bulunursa ona karfl› takip hakk› verir.
K. ‹çel/A. Erhan
‹ntifa Senetleri
[Alm. Genusscheine][Fr. Actions de jouissance][‹ng.
Redeemed shares]
‹ntifa senetleri anonim ortakl›klar›n ç›karabilecekleri
k›ymetli evrak niteli¤ini haiz (TK m. 573) senetlerdir.
‹ntifa senetleri, ortakl›kta bir ortakl›k mevkiini (pay)
temsil ve bu nedenle maliklerine pay›n sahibine sa¤lad›¤› haklar› bahfletmezler. Ortakl›k sermayesinin belli bir
oran›na eflit olmad›klar› cihetle de itibari de¤erleri yoktur. Bu nedenle de pay senedi say›lmazlar.
Dört çeflit intifa senedi vard›r:
1) ‹ntifa hisse senetleri; 2) Kurucu intifa senetleri; 3)
Adi intifa senetleri; 4) Para karfl›l›¤› ç›kar›lan kat›lma intifa senetleri.
‹ntifa hisse senedi pay sahibine, pay bedeli iade edil-
626
‹ntikal Vergisi
‹potek
mesine ra¤men, onun anonim ortakl›kta pay sahibi kalmas› halinde verilir ve bu senedin sahibinin yönetim
haklar› da dahil bütün pay sahipli¤i haklar›n› kullanmas›n› sa¤lar.
Kurucu intifa senetleri kuruluflta hizmeti geçenlere
verilir. Adi intifa senetleri, Ticaret Kanunu’nun 402 ve
403. maddelerinde düzenlenmifltir.
Kat›lma intifa senetleri, nakit karfl›l›¤›nda ç›kar›lan
intifa senetleridir.
K. ‹çel
‹ntikal Vergisi
[Alm. Transfersteuer, Übertragungssteuer ][Fr. Impôt de
transfert ][‹ng. Transfer tax ]
Bir mal›n ya da bir hakk›n mülkiyetinin devri s›ras›nda,
devirden dolay› al›nan vergidir. ‹ntikal vergilerinin ortak
özelli¤i, mülkiyetin devrinin resmi flekle ba¤l› olmas› ve
bu flekil flart› yerine getirilirken verginin al›nmas›d›r.
Dolayl› vergilerde de “devir” ifllemi söz konusu olmas›na karfl›n, bu özellik nedeniyle dolayl› vergiler intikal
vergileri aras›nda say›lmaz. Üreticiden tüketiciye kadar
çeflitli aflamalarda al›nan dolayl› vergilerde böylesine bir
flekil flart› yoktur: Vergi fiyata dahil edilerek sat›n alana
yans›t›lmaktad›r; ama vergi yükümlüsü sat›c›d›r. ‹ntikal
vergilerinde durum de¤ifliktir: Mülkiyet devredilirken,
mülkiyet kazanan›n üzerine devir ifllemi yap›lmas› gerekir; vergi bu kay›t ifllemi s›ras›nda al›n›r ve yükümlüsü
sat›n aland›r.
Türk vergi sisteminde intikal vergileri servet üzerinden al›nan vergiler olarak yer almaktad›r. Tutars›z intikallerden Veraset ve ‹ntikal Vergisi al›nmaktad›r. Tafl›tlar›n ivazl› ya da ivazs›z olarak mülkiyetinin devrinden
ise Tafl›t Al›m Vergisi al›nmaktad›r. (Bkz. Dolayl› Vergi)
G. Coflkun
Investment Bank
[Alm. Investitionsbank] [Fr. Banque d’investissement]
[‹ng. Investment bank]
Investment bank’›n Türk dilindeki karfl›l›¤› yat›r›m bankas›d›r.
Investment bank, Amerika Birleflik Devletleri’nde bu
ad alt›nda gelifltirilmifl bir mali arac› tipidir. ‹ngiltere’de
benzer ifllevleri olan arac›lara merchant bank veya issu ing house denilmektedir.
Investment bank’lar›n faaliyeti flöyle özetlenebilir:
a) Brokerage house denilen borsa komisyoncusu firmalar›n arac›l›¤›yla menkul de¤erler al›m ve sat›m› yapmak;
b) Yat›r›m kumpanyalar›n›n ç›kard›klar› tahvillerin
finansman› ve pazarlanmas›;
c) Müflterilerinin menkul de¤erler portföyünü yönetmek;
d) Özel flirketlerin ve kamu sektörü organlar›n›n ç›kard›klar› menkul de¤erlerin piyasaya sürümünü garanti
etmek; sat›lmayan k›sm›n› üstlenmek. Bazen emisyonun
tümünü kapatarak, piyasaya f›rsatlar› kollayarak “paketler” halinde arzetmek.
Hisse senetlerinin nominal de¤eri 50 dolar ve borsa
627
kuru 40 dolar olan bir flirketi göz önüne getirelim. fiirketin yeni fon kaynaklar›na ihtiyac› oldu¤unu varsayal›m.
fiirket yöneticileri, piyasaya bir investment bank arac›l›¤›yla menkul de¤erler arzetmeyi kararlaflt›rabilirler.
Piyasaya arzedilen menkul de¤erlerin hepsi ayn› güvenlik derecesinde de¤ildir. Aralar›nda blue sky projelerine, watered capital durumlar›na, share-pushing taktikleriyle sürümü sa¤lananlara rastlanabilir. ”Bulutsuz, göz
okflay›c› ve bombofl gökler gibi” havaî projelere blue sky
ad› verilmektedir. Watered capital yahut “suland›r›lm›fl
sermaye”, aktifin k⤛t üzerinde fliflirilerek, ç›kart›lan
yeni pay senetlerine gerçek de¤erleri üstünde fiyat konulmas›d›r. Share-pushing, 1981 ve 1982 Türkiye bankerler olay›nda da görüldü¤ü gibi, aldat›c› ve zorlay›c›
telkin ve bask›larla menkul de¤erler sürümünün gerçek lefltirilmesidir. Halk›n tan›d›¤› ve güvendi¤i bir invest ment bank arac›l›¤›yla menkul de¤erlerin sat›fla arz edilmesi, bu tür istismarlara karfl› bir garanti say›lmaktad›r.
‹nvestment bank, piyasaya menkul de¤er ihraç etmek
üzere baflvuran flirketin durumunu inceler. Feasibility
(fizibilite) araflt›rmalar›n›n sonucu olumlu ise, arac›l›¤›
kabul eder.
Arac›l›k edece¤i emisyon tipini seçen, genellikle in vestment bank’t›r. Piyasa koflullar›na göre pay senedi,
tahvil, indeksli tahvil veya pay senedine çevrilebilir tahvil ç›kart›lmas›n› flirkete önerebilir.
Emisyon tipi saptand›ktan sonra kararlaflt›r›lmas› gereken önemli bir husus, sat›lacak menkul de¤erin fiyat›d›r. Halka arzedilecek menkul de¤erin pay senedi oldu¤unu varsayal›m. Hisse senedi fiyat› yüksek tutulursa,
sat›lamamak tehlikesi olabilir. Düflük tutuldu¤unda, flirket zarara u¤rar, prestij kayb› olabilir ve öbür ortaklar›n
tepkileriyle karfl›lafl›labilir. Investment bank, flirket yöneticileriyle iflbirli¤i halinde, koflullara en uygun emisyon fiyat›n› hesaplar ve sat›lamayan bakiyeyi ileride pazarlamak üzere bu fiyat alt›nda sat›n almay› taahhüt
eder.
Sat›fla arzedilecek pay senetleri veya tahviller büyük
bir miktarda ise, birkaç investment bank bir araya gelerek bir sendika kurarlar ve kazanç ile riski paylafl›rlar.
‹nvestment bank, ayn› zamanda izahname yahut
prospectus’ün haz›rlanmas›nda flirket ile iflbirli¤i yapar.
Emisyona arac›l›k eden investment bank’›n itibar›,
resmi makamlardan al›nacak müsaadenin formalitelerini
kolaylaflt›rmaya da yararl› olabilir.
Investment bank’lar, tasarruf sahipleri ile sermaye
piyasas› aras›nda bir köprü hizmeti görürler. Ödünç verilebilir fonlar›n yat›r›m alanlar›na ak›fl›n› gelifltirirler ve
düzenlerler. Çal›flma sistemleri son derece dinamik ve
esnektir. (Bkz. Merchant Banks, Issuing House, Arac›
Kurumlar, Sermaye Piyasas›)
F. Ergin
‹potek
[Alm. Sicherungshypothek, Grundpfanduerschreibung]
[Fr. Hypothèque] [‹ng. Mortgage]
Bir alacakl›n›n herhangi bir kiflisel talebini (alaca¤›n›),
borçlunun kiflisel sorumlulu¤u da devam etmek üzere,
‹potek Derecesi
‹potekli Borç Senedi
bir gayrimenkulün de¤eri veya de¤er parças› ile güvence alt›na alan ve aynî hak niteli¤inde olan bir gayrimen kul rehni çeflididir.
Türk Medeni Kanunu m. 796/1 gere¤ince, halen
mevcut olan veya henüz do¤mamas›na ra¤men ileride
vücut bulacak yahut vücut bulmas› muhtemel olan herhangi bir alacak için ipotek kurulabilecektir. Mevcut alacaklar› güvence alt›na almak için kurulan ipote¤e ana para ipote¤i , ilerde do¤acak ya da do¤mas› muhtemel
alacaklar için kurulan ipote¤e de azami mebla¤ ipote¤i
ya da üst s›n›r ipote¤i ad› verilir. Son halde, ipote¤in en
çok hangi miktara kadar güvence oluflturaca¤› belirlenir.
Güvence alt›na al›nacak alaca¤›n mutlaka para alaca¤› olmas› aranmaz. Bunun d›fl›nda bir yapma ya da yapmama edimi, para d›fl›nda bir verme edimi ipotekle güvence alt›na al›nabilir.
‹pote¤in do¤mas› için, kural olarak tapu kütü¤üne
tescilin yap›lmas› flartt›r. (MK m. 771/1) Tescil için,
gayrimenkul malikinin tescil istemi ve geçerli bir hukuki sebebin varl›¤› aran›r. Hukuki sebep bir rehin sözleflmesi gibi, bir mahkeme karar›, kanun hükmü ya da bir
ölüme ba¤l› tasarruf olabilir. ‹potek, alaca¤› güvence alt›na ald›¤› için, ayr›ca ba¤›ms›z bir temel iliflkisinin, ya ni geçerli bir alaca¤›n bulunmas› gerekir. Bunun sonucu,
geçersiz bir alacak için kurulan ipote¤in de geçersiz olmas›d›r.
‹potek hakk›, k›ymetli evrakla ba¤l› de¤ildir. Yani
ipotek, güvence fonksiyonunu yerine getiren fer’i (yan)
bir hak olup, elden ele geçme durumu yoktur. Alacakl›n›n iste¤i üzerine, tabu sicil muhaf›z›n›n rehin hakk›n›
gösteren bir sureti kendisine vermesi halinde de, bu belge k›ymetli evrak niteli¤inde say›lmay›p, bir ispat arac›
kabul edilir. (MK. m.797/2)
‹potekle güvence alt›na al›nan bir alacak, bir di¤er
kifliye alaca¤›n temliki yoluyla devredilir. Bu durumda
ipotek de kendili¤inden yeni alacakl›ya geçer.
‹potek bir alaca¤a ba¤l› olarak yap›ld›¤› için, alacak
herhangi bir sebeple sona erince, ipotek de tapu kütü¤ü
d›fl›nda kendili¤inden sona erer. Gayrimenkulün maliki,
alacakl›dan kayd›n silinmesini, onaylamas›n› ister. (MK
m. 798) Alacakl› onaylamazsa, malik kayd›n silinmesine iliflkin karar verilmesi amac›yla dava açabilir.
‹potek yap›lmas› kiflisel sorumlulu¤u ortadan kald›rmaz. Yani, borçlu sadece ipotek edilen tafl›nmazla sorumlu de¤ildir. Borç yerine getirilmezse, tafl›nmaz›n sat›fl bedelinden de alaca¤›n› alamayan alacakl›, borçlunun
di¤er malvarl›¤›na baflvurabilir.
Borçlu ile gayrimenkulü ipotek edilen kiflilerin ayn›
olmas› aranmaz. Yani, gayrimenkul, borçlunun olabilece¤i gibi baflkas›n›n da olabilir. Bunun üzerinde ipotek
kurulmas›, malikinin veya zilyedinin zilyetli¤ini zedelemez.
‹. Ulusan/A. Erhan
‹potek Derecesi
[Alm. Pfandstelle][Fr. Cas hypothécair e][‹ng. Order in
case of a mortgage ]
Türk Medeni Kanunu’nun benimsedi¤i “sabit dereceler
sistemi”ne göre, tafl›nmaz›n farazi olarak bölündü¤ü de-
628
¤er parçalar›na derece ad› verilir. Derecenin de¤eri ne
kadarsa, o de¤ere kadar, her derecede gayrimenkul reh ni kurulabilir. Rehinli alacakl›n›n hakk›, derecedeki de¤erle s›n›rl›d›r. Her bir derece birbirinden ba¤›ms›z olarak her bir alacak için güvence sa¤lar. Dereceler
1,2,3,4,5... vb. fleklinde bir s›ralamaya konur. Tafl›nmaz
rehninin bu derecelerden hangisi üzerinden kurulaca¤›
taraflar›n iradesiyle belirlenir.
Rehin derecesi, rehnedilen gayr›menkulün de¤erinin
belirli farazi bir bölümü (pay›) olup, rehnin güvence
sa¤lamas› bu pay veya bölümle s›n›rl›d›r. (Medeni Kanun, m.785)
Rehin derecelerinin her birinin de¤erinin ne olaca¤›
malik taraf›ndan saptan›r. Malik istedi¤i say›da derece
belirleyebilir.
Derecenin güvence tutar› bir kere saptan›p, tescil
edildikten sonra, alt derecedeki tescil edilmifl alacakl›lar›n onay› olmaks›z›n bu de¤er art›r›lamaz. Çünkü yap›lacak art›rma, alt derecede bulunan rehinli alacakl›lar›n
güvencesini ortadan kald›rabilecektir.
Güvence oluflturan derecelerden biri sone ererse, alt
s›rada bulunan rehinler bofl dereceye ilerleyemez. Aksine, tafl›nmaz üzerinde bofl (serbest) bir rehin derecesi ortaya ç›kar. Malik bu bofl derecede, sakl› tutulmada oldu¤u gibi, tasarruf etme imkân›na sahiptir. (MK m. 786/1)
Ancak, rehinli alacakl› bofl dereceye ilerleme hakk›na
sahipse böyle bir tasarrufta bulunulamaz.
Malik, ön derece için bir rehin kurulmadan, do¤rudan do¤ruya sonradan gelen derece için ipotek kurabilir.
Ancak bu, sakl› tutulan üst derecelerin ve tutarlar›n›n tapu siciline tescil edilmesi halinde mümkün olur. Sakl›
tutulan derecede malik sonradan ipotek kurabilir.
Tafl›nmaz rehninin s›raya ve de¤erinin kuruldu¤u dereceye ba¤l› olmas›n›n önemi, paraya çevirme halinde
ortaya ç›kar: Tafl›nmaz›n sat›fl› sonucunda elde edilen
mebla¤dan, önce birinci derecede bulunan ipotek karfl›lan›r; geriye bir fley kal›rsa, ikinci derecedeki ipote¤in
güvence miktar› ile s›n›rl› olarak karfl›lanmas›na gidilir.
‹fllem, artan miktara göre, dereceler varsa sürdürülür.
‹. Ulusan
‹potekli Borç Senedi
[Alm. Schuldbrief][Fr. Cédule hypothécaire][‹ng. Mort gage certificate ]
‹potekli borç senedi, ipote¤in z›dd›na olarak, tafl›nmaz
mal rehni ile sa¤lanm›fl kiflisel bir alaca¤›, teminat alt› na alma amac›n› tafl›r. (MK m. 812) Bu sayede, tafl›nmaz
mal›n de¤erinin bir bölümü kiflisel hale getirilerek ba¤›ms›z ve tedavüle imkân verecek duruma sokulur. ‹potekten farkl› özelli¤i vard›r. Bunlar, teminat ve tedavül
görevi olarak belirtilebilir. ‹potekli borç senedi k›ymetli
evrak olarak düzenlendi¤i için, mübadele fonksiyonunu
bu flekilde yerine getirir.
Örne¤in, kanun taraf›ndan belirlenen belgeler düzenlenerek tafl›nmaz mal›n de¤eri flahsilefltirilir. Önce, tapu
sicil memuru tafl›nmaz›n de¤erini resmen belirler. (MK
m. 813) De¤erinden yüksek olmamak üzere k›ymetler
senetlerde gösterilir. Böylece tafl›nmaz tedavül eder du-
‹potekte S›ra
‹rat Senedi
ruma getirilir.
Senet alacakl›s›, borçlunun flahs›na baflvuramaz; ancak tafl›nmaz› hedef tutan bir isteme hakk›na sahip olur.
Borçlu ile tafl›nmaza sahip olan kiflinin ayn› kimse
olmas› ipotekli borç senedinde de aranmaz. Bu durumda
MK m. 815 gere¤ince ipotek hükümleri uygulan›r.
‹potekli borç senedi ile teminat teflkil eden tafl›nmaz›n devredilmesi ve bölünmesi halinde, yine ipotek hakk›ndaki hükümler uygulan›r. (MK m. 816) (Bkz. ‹potek)
Birinci derecedeki tafl›nmaz rehni herhangi bir sebeple sona ererse, ikinci ya da üçüncü derecedeki rehinler onun yerine ilerleyemez. Bofl kalan derecede malik
yine tafl›nmaz rehni kurabilir. Malik, ayr›ca, önce gelen
dereceyi sakl› tutmak yoluyla daha sonraki dereceler
için tafl›nmaz rehni kurma olana¤›na her zaman sahiptir.
Germen hukuku bu sistemi benimsemifltir. Türk/‹sviçre
Medeni Kanunu’nun sistemi de budur.
Sabit dereceler sistemi yan yana duran kitaplara benzetilerek, bu kitaplardan biri al›n›nca di¤er kitaplar›n yine ayn› yerlerinde kalaca¤› belirtilmifltir.
Sabit rehin dereceleri, önemini paraya çevirme halinde gösterir. Tafl›nmaz paraya çevrilince elde edilen
bedel, s›ra durumu göz önüne al›narak da¤›t›l›r. (MK m.
789/1) ‹lk s›rada yer alan rehinli alacakl›n›n alaca¤› karfl›land›ktan sonra bir fley kal›rsa, kalan mebla¤dan ikinci
s›radaki rehinli alacakl› için ödemede bulunulur.
‹. Ulusan
‹. Ulusan
‹potekte S›ra
[Alm. Rangverhältnis in Hypotek][Fr. Rank][‹ng. Rank
in case of a mortgage]
Ayn› gayrimenkul üzerinde birden fazla ipotek kurulmas› halinde bunlar›n s›ras›n›n ne olaca¤› sorunu ortaya ç›kar. Ayn› türde ya da çeflitli türlerde, bir tafl›nmaz (gayrimenkul) üzerinde kurulan s›n›rl› aynî haklar aras›ndaki öncelik iliflkisine s›ra ad› verilir. E¤er bir tafl›nmaz
üzerinde birden fazla ipotek kurulursa, bunlar aras›ndaki öncelik iliflkisi ipotekte s›ra ad›n› alacakt›r.
Tafl›nmaz üstünde kurulan ipotekler aras›ndaki s›raya iliflkin olarak iki sistem vard›r:
1) Rehin haklar›n›n ilerlemesi sistemi: Bu sistemde
birden fazla tafl›nmaz rehni aras›ndaki s›ra, kurulufl tarihlerine göre tespit edilir. Daha önceki bir tarihte kurulan ipotek ya da gayrimenkul rehni, daha yeni tarihli
olandan önce gelir. Bunun sonucu olarak, tafl›nmaz paraya çevrildi¤inde, elde edilen bedel, önceki tarihli rehnin
güvence alt›na ald›¤› alaca¤a ayr›l›r; artan olursa, sonraki tarihli rehnin güvence alt›na ald›¤› alaca¤›n ödenmesine geçilir. Roma hukuku ve Frans›z hukuku bu sistemi
benimsemifltir.
‹lerleme sisteminde, her rehin hakk› tafl›nmaz›n de¤erinin tamam›n› kapsar; rehinli alacakl›lardan her biri,
alaca¤›n tümünü gayrimenkulün paraya çevrilmesinden
elde edilen bedelden isteyebilir.
Eski tarihli bir tafl›nmaz rehninin herhangi bir sebeple sona ermesi, alt s›radaki rehnin otomatik olarak sona
eren rehnin yerine ilerlemesini sa¤lar. Bu nedenle gayrimenkul rehni için bir s›ray› sakl› tutma ve alt s›rada tafl›nmaz rehni kurma olanaks›zd›r. Buna örnek olarak üst
üste konulan kitaplardan en alttaki ç›kar›l›rsa di¤erlerinin onun yerine geçece¤i gösterilmifltir (ön derecedeki
rehin).
2) Sabit dereceler sistemi: Bu sistemde taraflar, iradeleri ile rehin haklar›n›n s›ras›n› belirleyebilirler. Sabit
dereceler sisteminde, tafl›nmaz, farazi de¤er parçalar›na
bölünür; böylece tafl›nmaz rehni, tafl›nmaz de¤erinin bir
bölümü ile s›n›rland›r›larak kurulur. Yani alacak, tafl›nmaz›n bir de¤er bölümü ile güvence alt›na al›n›r.
Bu sisteme göre tafl›nmaz, farazi de¤er parçalar›na
bölünür. Buna derece denir. Dereceler 1,2,3,4 fleklinde
s›ralan›r. Her derece, tapuya tescil edilmekle, rehin hakk›na belirli ve sabit bir s›ra sa¤lar. Taraflar rehin derecesini iradeleriyle belirlerler. Rehin, kuruldu¤u derecenin
miktar ve s›ras› ile alaca¤› güvence alt›na al›r.
‹radeci Yönetim Görüflü
[Fr. Conduite des affaires volontariste ][‹ng. Voluntarist
management approach ]
Shumpeter adl› ekonomist taraf›ndan ortaya at›lan, bireysel giriflimcilik, klasik firma teorisi ile ça¤dafl büyük
iflletme kavram›n›n birbirleriyle uyumlaflt›r›lmas› sonucu ortaya ç›kan bir yönetim ve planlama görüflüdür. Bu
görüfl ekonomik geliflmenin, bir firma içinde bireysel giriflimcilerin faaliyetleri sonucunda yap›lan yeniliklerin,
ekonomik büyüme ve geliflmenin de temelini oluflturaca¤›d›r. Bu nedenle baflar›l› planlama ve yönetimin temelini giriflimci yöneticiler, yenilikçi iflletmeler oluflturmaktad›r.
E. Eren
‹rat
(Bkz. Gelir)
‹rat Senedi
[Alm. Gült, Rentenbrief][Fr. Lettre de rente][‹ng. Annu ity charge bond]
Tafl›nmaz üzerinde, tafl›nmaz mükellefiyeti olarak kurulan bir alacakt›r. (MK m.817/1)
‹rat senedi, ipotek ile ipotekli borç senedi aras›nda
yer alan bir tafl›nmaz rehni çeflididir. Tafl›nmaz›n yan›nda borçlunun kiflisel sorumlulu¤unu ortadan kald›rmad›¤› için, ipote¤e benzer.
‹rat senedinde, borçlunun rehinle teminat alt›na al›nan tafl›nmazlar› yan›nda di¤er tafl›nmazlar› da icra yolu
ile takip edilebilir.
Mübadele fonksiyonu, kanunun belirtti¤i flekilde
belgeler düzenlenmesi ve k›ymetli evrak olarak ortaya
ç›kmas› durumunda söz konusu olur.
Borçtan sorumlu olma, tafl›nmaz›n maliki kim ise
ona göre belirlenir. Tafl›nmaz› devreden kifli borçtan kurtulur; devir alan baflka iflleme gerek kalmadan borçlu
olur. (MK m. 821/2)
Tar›msal veya flehirlerdeki tafl›nmazlar için ayr› ve
farkl› biçimde, irat senedi olarak en çok ne miktar s›n›r-
629
‹rsaliye
‹rtifak Hakk›
lama yap›laca¤› belirtilmifltir. (MK m. 818) Bu konudaki de¤erlendirme hatalar›ndan Hazine sorumlu olup, kusurlu memura rücu edebilir. (MK m. 819)
‹potekli borç senedi gibi, irat senedi de tescille kurulur. Tescil üzerine tapu memuru bir senet düzenler. Senet
k›ymetli evrak niteli¤indedir. (MK m.825/1) Tabu memuru ve sulh hakiminin evrakta imzas› aran›r. (MK m.
826/1) Nama veya hâmiline yaz›l› senet düzenlenebilir.
(MK m. 828)
‹. Ulusan/A. Erhan
‹rsaliye
[Alm. Franchtbrief ][Fr. Lettre de voiture][‹ng. Way bill,
Letter of carriage ]
Eflya naklinde, mal› nakledenin mal› gönderen kimseye
verdi¤i ve söz konusu mal›n ulaflmas› istenilen yere gönderildi¤ini bildiren belgedir. Uygulamada nakliye ya da
gönderim belgesi olarak da adland›r›lmaktad›r.
‹. Ulusan
‹rtifak Hakk›
[Alm. Dienstbarkeit][Fr. Servitude][‹ng. Servitude, Ca sement]
‹rtifak hakk›, bir tafl›nmaz üzerinde yararlanma veya
kullanmaya iliflkin yetkilerin bütününü veya bir bölümünü hak sahibine sa¤layan veyahut mülkiyete iliflkin baz›
haklar›n kullan›lmas›ndan kaç›nmay› içeren ve di¤er bir
tafl›nmaz veya kifli lehine kurulan bir s›n›rl› aynî hak çeflididir. (MK. m.703/1)
‹rtifak hakk›n›n çeflitleri;
a) Tam veya s›n›rl› yararlanma yetkisi veren irtifak lar: ‹ntifa hakk› bu aç›dan di¤er irtifaklardan ayr›l›r. Zira bu irtifak çeflidinde, hak sahibi eflya üzerinde (ususfructus) kullanma ve semerelerden yararlanma, yani tam
yararlanma hakk›na sahiptir.
‹ntifa d›fl›ndaki irtifaklarda, yararlanan aç›s›ndan bir
s›n›rland›rma söz konusudur. fiöyle ki, örne¤in, sükna
hakk›nda sadece bir binada oturma fleklinde s›n›rl› bir
yararlanma vard›r. (MK. m. 748/1) Yine bir geçit irtifak›nda, yaln›z tafl›nmaz üzerinden geçme tarz›nda s›n›rl›
yararlanma imkân› bulunmaktad›r.
b) Olumlu ve olumsuz irtifaklar: E¤er hak sahibi aktif bir flekilde eflyay› kullanarak yararlan›yorsa olumlu
(= müspet) irtifaktan söz edebilir. Örne¤in, geçit hakk›,
hak sahibine yükümlü tafl›nmazden geçme yetkisini verir. Yükümlü tafl›nmaz maliki ise katlanma ödevi ile karfl› karfl›yad›r.
Olumsuz irtifaklarda ise, yükümlü tafl›nmaz maliki
belirli yetkilerini tafl›nmaz› üzerinde kullanmaktan “kaç›nmak”la mükelleftir. Örne¤in, manzaray› kapatmama,
belirli yükseklikte bina infla etmeme fleklindeki irtifaklarda bu kaç›nma ödevi çok belirgindir.
c) Kiflisel (flahsi) ve Arzî (tafl›nmaz yarar›na) irtifak lar: Bir kimsenin tafl›nmaz mal›n maliki olup olmad›¤›
göz önüne al›nmadan yararlanma ve kullanma hakk› ilgilinin flahs›na ba¤lanm›flsa, buna, kiflisel irtifak ad› verilir. Bu çeflit irtifaklar intifa ve sükna haklar›nda oldu¤u
gibi devredilemezler ve ancak kifli ile var olurlar. Yine
630
flahsi irtifaklar içinde yeral›p da, kifli yarar›na kurulmakla beraber devredilebilen irtifaklar da vard›r. ‹nflaat ve
kaynak haklar› buna girer.
Arzî veyahut tafl›nmaza iliflkin irtifaklarda, bir tafl›nmaz yarar›na olmak üzere di¤er bir tafl›nmaza külfet
yüklenmektedir. Bu durumda yükümlü tafl›nmaz maliki,
di¤er tafl›nmaz malikinin baz› müdahalelerine katlan mak ya da mülkiyetten do¤an baz› haklar›n› kullanmaktan kaç›nmak durumundad›r.
Tafl›nmaza iliflkin irtifaklarda, iki tafl›nmaz söz konusu olup, bunlardan biri üzerinde yük vard›r. Buna yü kümlü tafl›nmaz denir. Di¤er tafl›nmaz ise, yükten faydalan›r. Buna da yararlanan tafl›nmaz ad› verilir.
Yükümlü tafl›nmaz malikinin borcu, katlanma veya
kaç›nma fleklinde ortaya ç›kar.
Arzî irtifak hakk›n›n konusu kural olarak olumsuz
edimdir. Sadece bir yapma borcu irtifaka yan borç olarak eklenebilir. (MK. m. 703/II)
Yararlanan tafl›nmaz›n maliki kim ise, irtifak hakk›
sahibi de odur. Bu nedenle eflyaya ba¤l› bir durumdan
söz edilir.
‹rtifak, yükümlü tafl›nmaz›n bir k›sm› üzerinde kullan›lsa bile yük bütün tafl›nmaz› etkiler. Yani, irtifak hakk› bölünmez bir hak olarak kal›r.
Medeni Kanun’umuza göre (MK. m. 704), irtifak
hakk›n›n kazan›lmas› için, tapu siciline gerekli tescilin
yap›lmas› flartt›r. Maddenin ikinci cümlesi bugünkü dille, “aksine aç›kl›k bulunmad›kça mülkiyet hakk›ndaki
hükümler irtifak hakk›n›n kazan›lmas›nda dahi caridir”
demektedir.
Tafl›nmaza iliflkin irtifak, ya tescille ya da tescilsiz
bir tarzda kazan›l›r. Tescil ile kazanmak için geçerli bir
hukuki sebep, tescil talebi ve tescil ifllemine gerek bulunmaktad›r. Hukuki ifllem resmi flekilde tapu memuru
önünde yap›l›rsa geçerli olur.
Sicil d›fl› kazanma miras›, iflgal, kamulaflt›rma, cebri
icra, mahkeme ilam› ve kazand›r›c› zamanafl›m› yollar›yla gerçekleflir. Zamanafl›m› ile kazanmak için MK. m.
638 ve m. 639’daki koflullar›n varl›¤› zorunludur.
‹rtifak hakk›, terkin (çizim) suretiyle sona erebilece¤i gibi, yararlanan veya yükümlü tafl›nmazdan birinin
ortadan kalkmas› ile de sona erebilir. (MK. m. 707)
‹rtifaka konu olan iki tafl›nmaz›n bir kiflinin mülkünde birleflmesi halinde, o kifli irtifak hakk›n› terkin ettirebilir. (MK. m. 708)
‹rtifak hakk› belirli bir süre için kurulmuflsa, sürenin
dolmas›yla veya yükümlü tafl›nmaz›n kamulaflt›r›lmas›yla da sona erer.
‹rtifak hakk› hiçbir menfaat sa¤lam›yorsa, yükümlü
tafl›nmaz maliki terkini isteyebilir. (MK. m. 709)
Menfaatin, yük karfl›s›nda azalmas› durumunda, irtifak›n terkini tazminat karfl›l›¤›nda istenebilir. (MK. m.
709/2)
‹rtifak hakk›n›n içeri¤i tapu kütü¤üne, bu yeterli olmazsa, hukuki sebebe veya uzun zamand›r iyi niyetle
kullanmaya göre belirlenir. (MK. m. 711)
Yararlanan tafl›nmaz›n yeni ihtiyaçlar› nedeniyle, yü-
Irving Trust Company
‹skonto Haddi
kümlü tafl›nmaz›n külfeti a¤›rlaflt›r›lamaz. (MK. m. 712)
Hak sahibi hakk›n› kullanmak için gerekli bütün tedbirleri alabilir. Ancak bu yetki, yükümlü tafl›nmaz sahibine en az zarar verecek tarzda kullanmak kofluluyla s›n›rl›d›r. (MK. m. 710)
Yükümlü tafl›nmaz malikinin ç›kar›na olursa, gereken masraflar› karfl›lamas› flartiyle, irtifak hakk›n›n tafl›nmaz›n belirli k›sm›nda kurulmas› mümkünse, yükümlü tafl›nmaz maliki yerinin de¤ifltirilmesini isteyebilir.
(MK. m. 714)
‹. Ulusan
‹skonto ifllemi, hukuki bak›mdan karz sözleflmesi tipine benzerse de, alaca¤›n temliki niteli¤i daha a¤›r basmaktad›r. Karz sözleflmesinde bir miktar paran›n yahut
misli fleyin mülkiyeti, ödünç alana devrolunmakta,
ödünç alan bu paray› veya misli fleyi geri vermekle yükümlü bulunmaktad›r. ‹skonto iflleminde ise senedi ödeyen, lehine iskonto ifllemi yap›lan de¤il, senedin borçlusu veya muhatab›d›r.
‹skonto edilen senetler bono ve poliçelerdir. Nadiren
makbuz senedi (varant) ve çeklerin iskonto edildi¤i görülmektedir. Ödeme arac› olan çekte vade bulunmayaca¤› için çekin sadece bugünkü de¤eri vard›r; ilerideki bir
de¤erinden söz edilemez. Dolay›s›yle çekin iskontosu da
düflünülemez. Uygulamada çeklerin ileri bir tarihle düzenlenerek vadeli hale getirildi¤i ve bu flekilde iskonto
da edilebildi¤i görülmektedir.
‹skonto suretiyle verilen kredi ödeninceye kadar, bono ve poliçede muhatap ile birlikte cirantalar›n da sorumlulu¤u devam etmektedir. Baflka bir ifade ile, senedin borçlusu bedeli vadede ödemedi¤i takdirde senedi
iskonto eden kifli veya kurulufl, lehine iskonto ifllemi
yapt›¤› kifliden isteme hakk›na sahiptir.
‹skonto kredisi teminat› kuvvetli bir kredidir. Zira arkas›nda gerçek bir ticari ifllem yatmaktad›r. Mal› senetle
satan sat›c›, al›c›n›n ödeme gücünü dikkate alarak bu ifllemi yapm›flt›r. Ancak uygulamada hat›r senetleri veya
çapraz senetlerin de iskonto edildi¤i görülmektedir. Hat›r senetleri, ticari bir iflleme dayanmayan, borçlunun,
alacakl›n›n düzenledi¤i senede, herhagi bir mal al›m› olmaks›z›n hat›ra dayanarak imza att›¤› senetlerdir. Borçlu ve alacakl›n›n düzenledikleri senetler hat›r senedi,
borçlu s›fat›yla imzalad›klar› senetler ise çapraz senet
olarak isimlendirilmektedir. Avrupal› spekülatörlerin
mucidi oldu¤u bu tür senetler kredi sa¤lama amac›yla
düzenlenmektedir. Bankalar, gerçekte bir ticari al›flverifle dayanmayan bu senetleri, zay›f bir teminat teflkil etti¤i gerekçesi ile iskonto etmekten kaç›nmaktad›rlar.
(Bkz. Alaca¤›n Temliki, Karz, Çek, Varant, Bono, Poli çe, Ciranta )
S. Tafldelen
Irving Trust Company
ABD bankas›. 1826’da American Exchange Irving Trust
Company ad›yla, Irving Bank and Trust Company (kuruluflu 1851) ile American Exchange Pacific National
Bank’›n birleflmesiyle kuruldu. 1929’da yukar›daki ad›
ald›. Federal Rezerv Sistem ile Federal Mevduat Sigortas› kurumlar›n›n üyesidir. New York’ta 12, yabanc› ülkelerde 18 flubesi vard›r. Sermayesi 263 milyon, bilanço
toplam› 18 milyar Dolard›r.
S. Abaç
‹skonto
[Alm. Diskont][Fr. Escompte][‹ng. Discount]
Bir bedelin vadeden önce ödenmesi s›ras›nda yap›lan
indirimdir. Bankac›l›kta iskonto, vadesi gelmemifl senedin cari faiz oran› üzerinden vadesine kadar hesaplanan
faiz düflüldükten sonra kalan›n›n ödenmesi fleklindeki
bir kredi türüdür; ifllemde faiz kesintisine iskonto, krediye ise iskonto kredisi denir. Bir mobilyay› k›smen peflin,
k›smen taksitle alan tüketici, sat›c›ya borçlusu oldu¤u
senetleri verir. Sat›c›, bu senetleri ciro faiz oran› üzerinden bankaya götürerek iskonto ettirir ve senedin kalan
tutar›n› al›r. Tüketici, banka taraf›ndan gönderilen ihbarname üzerine senetleri vadede bankaya öder. Böylece
tüketici, sat›c›n›n finansman kayna¤› bulamasayd› vadeli olarak satamayaca¤› mal› ilerideki gelirlerinden ödemek üzere sat›n alm›fl, sat›c› senetli alacaklar›n› hemen
paraya çevirmek suretiyle iflletme sermayesini ba¤lamam›fl ve bir anlamda mal› peflin olarak satm›fl, senedi iskonto eden banka da dolayl› olarak al›c›y› finanse etmifl
ve faiz karfl›l›¤›nda bir ticari ifllemin gerçekleflmesine
arac› olmufltur.
‹skonto ifllemi, bankalar d›fl›nda kifli ve kurulufllar taraf›ndan da yap›lmakla birlikte, tipik bir bankac›l›k ifllemidir.
‹skonto bedelin vadesinden önce ödenmesinin karfl› l›¤›d›r. Ekonomik anlamda iskonto, ilerideki bir ekonomik de¤erin bugünkü de¤eri ile fark›d›r. Ancak ticari iskonto, ilerideki de¤erin bugünkü de¤erine dönüfltürülmesi için yap›lan indirim kadar, bu hizmetin bedelini
teflkil eden sermaye irad› fleklindeki kazanc› da içerir.
‹flletme iktisad› bak›m›ndan bir de sat›fl iskontosu
söz konusudur. Sat›fl iskontosu, peflin al›nd›¤› takdirde
mal bedelinden yap›lan indirimdir. ‹flletmeler bu suretle
sat›fl› art›rarak, mal› stok olarak tutman›n maliyetini düflürmüfl ve mamul devir h›z›n› art›rm›fl olmaktad›r.
‹skonto Arbitraj›
(Bkz. Faiz arbitraj› )
‹skonto Haddi
[Alm. Diskontsatz][Fr. Taux d’escompte][‹ng. Discount
rate ]
‹skonto ve reeskont ifllemlerine uygulanan faiz haddidir.
Merkez bankalar›nca uygulanan reeskont haddine
‹ngilizce bank rate (banka haddi) denilir ki bu, resmi faiz haddinin karfl›l›¤›d›r.
‹skonto haddi, bir yüzde ile ifade edilir. Nitelik bak›m›ndan faiz haddine benzemekle beraber ondan ayr›
özellikler gösterir.
Faiz kavram› genellikle sermaye piyasas›nda geçerli
orta ve uzun vadeli kredinin kullanma karfl›l›¤›n› belirtir.
Oysa iskonto haddi, para piyasas›nda geçerli k›sa vadeli
krediler için uygulanan faiz haddinin bir türüdür. Faiz
631
‹skonto Haddi
‹skontolu Kambiyo Kurlar›
haddinden farkl› olarak iskonto haddi, özellikle de merkez bankalar›nca uygulanan reeskont haddi, serbestçe
belirlenen bir piyasa fiyat› de¤ildir.
Merkez bankalar›, bir ülke ekonomisinin içinde bulundu¤u duruma ve hükümetçe izlenecek iktisat politikas›na göre iskonto haddini saptarlar ve ilan ederler.
‹skonto haddinin düflürülüp yükseltilmesi, para ve
kredi piyasas›n›n en önemli ifllemlerinden biridir. Bununla hükümetler, konjonktür dalgalanmalar› üzerine etki yapma f›rsat ve olana¤›n› bulurlar.
‹skonto haddi zaman, yer ve konu bak›mlar›ndan oldukça büyük de¤ifliklikler gösterir.
Bankalarca uygulanan iskonto haddini reeskont had di belirler. Nitekim yabanc› bankalarda, kredi sözleflmelerinde faiz haddi yaz›l›rken, örne¤in, % r + 2 fleklinde
gösterilir. Burada (r) merkez bankas›n›n reeskont haddidir. O de¤ifltikçe bankan›n uygulad›¤› had de de¤iflir.
‹skonto haddinin ekonomik fonksiyonlar›: ‹ktisaden
geliflmifl ileri ülkelerde iskonto haddi, enflasyonla mücadelede kredinin k›s›tlanmas› ve denetim alt›nda tutulmas›nda en etkili bir araç olarak kabul edilir. Haddi yükselterek krediyi pahal›laflt›rmak, düflürerek ucuzlatmak
yoluyla kredi istem ve sunumunu etkilemek amac› güdülür. ‹skonto haddi düflünce sermaye, faizin daha yüksek oldu¤u ülkelere do¤ru kaçma e¤ilimini gösterir.
‹skonto haddi yoluyla ticaret ve sanayi üzerine de etki yap›labilir. Yüksek iskonto haddi, ticaret ve sanayi erbab›n› daha tutumlu, daha sak›ngan davranmaya yöneltir. Bunun sonucu olarak da stoklar azal›r. Ham ve mamul maddeye istemler zay›flar. ‹skonto haddinin düflmesi halinde daha serbest daha atak davran›l›r; spekülatif
ifllere giriflilir.
Düflük iskonto haddi, kapital istemini yükseltir, iktisadi faaliyetleri kamç›lar ve geliflmeyi art›r›r.
Yüksek iskonto haddinin ise yat›r›mlar› azaltt›¤›, kapital istemini, dolay›s›yla gelirleri düflürdü¤ü görülür.
Ancak iskonto haddinin yüksek olmas› halinde giriflimcilerin daha ak›lc› davrand›klar›, kapital unsurlar›n› daha uygun flekilde kullanarak faiz a¤›rl›¤›n› ortadan kald›rmaya çal›flt›klar› da gözden uzak tutulmamal›d›r.
Hangi haddin yüksek, hangisinin düflük oldu¤unu
belirlemek kolay de¤ildir. Yüksek ya da düflük iskonto
haddinin ülke ekonomisi aç›s›ndan daha iyi olaca¤› hakk›ndaki doktrin tart›flmalar›n›n asl›nda bir yarar› yoktur
ve bunlar konuya ›fl›k tutmaz. Bir ülkenin içinde bulundu¤u koflullara ve ekonomik durumuna göre iskonto
haddini belirlemek gerekir.
Geliflmifl ve azgeliflmifl ülkelerde iskonto haddi: ‹ktisaden geliflmifl ülkelerde tasarruf e¤ilimi yerleflmifltir.
Örgütlenmifl sermaye ve para piyasalar›, geliflmifl ticaret
bankac›l›¤› vard›r. Devlet ve giriflimciler istedikleri anda
ve uygun koflullarla ödünç para ve sermaye bulabilirler.
Bu ülkelerde uygulanan ucuz para politikas› sayesinde
faiz hadleri genellikle düflük kalmaktad›r. Para ve kredi
politikalar› incelik ve ustal›kla yürütülerek ülke koflullar›na uydurulur.
Azgeliflmifl ülkelerde ise tasarruf al›flkanl›¤› yoktur.
Kuvvetli tüketim e¤ilimi, gelir azl›¤› nedeniyle, serma-
632
yenin oluflumunu ve birikimini önler. Para ve kredi piyasalar› örgütlenmemifltir. Buralarda faiz haddi alabildi¤ine yüksektir. Bütün yasal yat›r›mlara karfl›n yüksek ka raborsa faizi yayg›nd›r. Sermayenin k›t olmas› nedeniyle kredi kurulufllar› çeflitli yöntemlerle faiz haddini yükseltmenin yolunu bulurlar. Bu nedenle resmi iskonto
haddi etkisiz kal›r. Asl›nda normal iskonto haddinin reeskont haddinden düflük olmas› gerekirken, bunun tersi
görülür ve dolay›s›yla azgeliflmifl ülkelerde iskonto haddini para ve kredi politikas›n›n etkili bir arac› olarak kullanma olana¤› yoktur. Bu noksanl›¤› gidermek için birçok iktisatç›, para ve kredi politikas›n›n maliye politikas› ile güçlendirilmesini önermifllerdir.
S. Abaç
‹skonto Limiti
[Alm. Diskontgrenz, Wechselkontingent] [Fr. Limite d’es compte] [‹ng. Discount Limit]
Bankalar bir yandan da ellerindeki iskonto senetlerini
merkez bankas›na reeskont ettirerek kendi finansman
gereksinmelerini karfl›larlar.
Dolay›s›yla merkez bankas› bir iskonto limiti saptamak istedi¤i zaman, reeskont oran›n› yükselterek bankalar›n reeskonta arzettikleri senet miktar›n› azaltmalar›n›
sa¤lar. Bunun sonucunda bir finansman daralmas›yla
karfl›laflan bankalar da, iskontoyu kabul ettikleri senet
miktar›n› azaltarak iskonto limiti amac›na ulafl›rlar.
S. Abaç
‹skontolu Kambiyo Kurlar›
[Alm. Wechselkurse mit Diskontsatz][Fr. Cours escomp té des devises][‹ng. Discounted foreign esxchange rates ]
Bir örnek verelim:
1 Nisan’da spot market kuru 1 dolar = 2 mark olsun.
Ayn› gün ve ayn› yerde dolar üç ay vade ile 1,95 mark
karfl›l›¤›nda ifllem görsün. Bu duruma göre, vadeli dolar
piyasas›, spot fiyat’›n alt›ndad›r.
Vadeli kuru spot market fiyat› alt›nda olan dolar,
mark piyasas›nda iskontoludur.
‹skontolu Kurlar›n Hesaplanmas›
Sterling spot market’de 4,103 mark ve üç ay vadeli
piyasada 3,998 mark olsun.
Sterling, mark karfl›s›nda iskontoludur.
Vadeli fiyat› Rf ve spot market fiyat›n› Rs ile gösterelim.
Sterling iskontosu flöyle hesaplan›r:
Rs - R f
d=
(100 x 4)
Rs
veya
4,103 - 3,998
d=
(100 x 4)
3,998
Üç ay vadeli kurlarda, faiz farkl›l›¤› (100 x 4) ile çarp›l›r. Katsay› bir ay vadeli ifllemlerde (100 x 12), alt› ayl›k ifllemlerde(100 x 2) ve y›ll›k ifllemlerde sadece (100)’
dür. (Bkz. Primli Kambiyo Kurlar›, Spot Market, Vadeli
Piyasa ‹fllemleri )
F. Ergin
‹skonto Senedi
IS - LM Modeli
•
•
‹skonto Senedi
Üye ülkeler aras›nda teknoloji ve yetiflmifl iflgücü
alanlar›nda iflbirli¤i yapmak;
Ekonomi, maliye ve bankac›l›k alanlar›nda çeflitli
araflt›rmalar yapma.
‹slâm Kalk›nma Bankas›, uluslararas› maliye yard›m
kurulufllar› ile iflbirli¤i yapmakta ve birçok yerel kalk›nma örgütü ile kredi arajmanlar›na girmektedir.
A. ‹lkin/A. Erhan
[Alm. Diskontwechsel][Fr. Effet à l’escompte][‹ng. Bill
of discount]
Bu senet tipini ortaya ç›karan iskonto ifllemi, borçlusu
ayn› flehirde bulunan, henüz vadesi gelmemifl emre muharrer senet ve poliçe miktarlar›ndan, ifllem tarihinden
vadeye kadar olan müddetlere ait faiz düflüldükten sonra, kalan›n cirantaya ödenmesi muamelesidir.
‹skonto plasman› gerektiren bir kredi ifllemidir ve ifllemde banka, senet ve poliçenin sahibi durumuna geçer.
S. Abaç
IS - LM Modeli
‹slâm Kalk›nma Bankas› (IDB)
[Alm. Islamische Ehtwicklungbank][Fr. Banque Islami que de Développement][‹ng. Islamic Development
Bank]
Bankan›n ilk temelleri, 18 Aral›k 1973’te Cidde’de toplanan ‹slâm Maliye Bakanlar› Konferans› s›ras›nda at›ld›. Resmi aç›l›fl› 20 Ekim 1975’te yap›lan bankan›n kurulufl amac›, üye Müslüman ülkelerde kalk›nman›n finansman› ve bankac›l›kta faizsiz bir sistemin oluflturulmas›d›r.
Merkezi Cidde’dedir. Kurulufl sermayesi 2 milyar ‹slâm Dinar› olup, her biri 10 000 ‹slâm Dinar› olan
200 000 hisseye ayr›lm›fl, taahhüt edilen ek sermaye ise
750 milyon ‹slâm Dinar› olarak saptanm›flt›r. Sermayesinin büyük k›sm› Suudi Arabistan, Libya ve Kuveyt taraf›ndan karfl›lanan IDB’n›n sermayesi, IMF’nin 2 milyarl›k özel çekme hakk›na eflittir. Ayr›ca, IMF, bankay›
SDR’nin s›n›rl› say›daki hissedarlar›ndan biri olarak kabul etmektedir. IDB, üyelerine “faiz” yerine idari masraflar için %2,5-3 oran›nda “müflteri hizmet pay›” (cli ents pay) ve d›fl ticaretle ilgili ifllemlerde % 6-9 oran›nda “hizmet bedeli” (service fee) ad› alt›nda bir uygulama
yapmaktad›r.
‹slâm Kalk›nma Bankas›, ‹slâm Kalk›nma Örgütü
(Organization of the Islamic Conference-OIC) içinde
yer alan önemli kurulufllardan biridir. Bankan›n Türkiye
de aralar›nda olmak üzere 26 üyesi vard›r. Bu üyeler ayn› zamanda OIC’nin de üyeleridir. Hiçbir üye, üyelik tarihinden itibaren befl y›l içinde bankadan ayr›lamamaktad›r. Bankan›n resmi dili Arapça’d›r; ayr›ca Frans›zca
ve ‹ngilizce kullan›lmaktad›r.
Bankan›n yönetimi, idare heyeti ve yürütme kurulu
olmak üzere iki kurul taraf›ndan gerçeklefltirilmektedir.
Her üye ülke bir guvernör ve yede¤ini atama hakk›na sahiptir. Bankada bütün yetki, idare heyetinin elindedir.
Yürütme kurulu ise ekonomik ve mali konularda uzman
olan ve üç y›l için seçilen üyelerden oluflur. Bankan›n
genel temsilcilik görevi, idare heyeti taraf›ndan befl y›l
için seçilen baflkan taraf›ndan yürütülmektedir.
‹slâm Kalk›nma Bankas›’n›n bafll›ca ifllevleri flunlard›r:
Üye ülkelerdeki kamu ve özel sektörün verimli proje
ve iflletmelerine sermaye yoluyla kat›lmak; ekonomik ve
sosyal yap› projelerini yat›r›mlarla desteklemek;
Üye olmayan Müslüman ülkelere özel fon aktar›m›
yapmak;
•
•
633
[Alm. IS-LM Modell][Fr. Modèle IS-LM][Fr. IS-LM Mo dèle]
IS - LM modeli Keynes’çi sistemin mukayeseli statik
analize en uygun flekilde, standart bir flekilde ifadesidir.
Elde edilen IS ve LM e¤rilerin kesiflme noktas›, ekonominin gelir ve faiz oran› denge noktalar›n› tayin etmektedir.
IS e¤risi mal piyasas›n›n dengede oldu¤u çeflitli gelir ve faiz oran› bileflimlerini göstermektedir. IS e¤risi
çizilirken devlet harcamalar›, vergiler, sermaye stoku ve
bekleyifller veri olarak kabul edilmektedir. LM e¤risi çizilirken nominal para miktar› veya baz para ve fiyat düzeyi veri kabul edilmektedir. E kesiflme noktas›, hem
mal piyasas›n›n, hem de para piyasas›n›n dengede oldu¤u noktay› efl anl› olarak vermektedir.
Veri olarak al›nan de¤iflkenlerde meydana gelen de¤iflmeler IS veya LM e¤rilerinin kaymas›na yol açacakt›r. Devlet harcamalar›n› veya toplam harcamalar› art›ran di¤er faktörler IS e¤risini sa¤a do¤ru kayd›racak,
hem gelirin hem de faiz oran›n›n artmas›na yol açacakt›r. Nominal para miktar›ndaki bir art›fl veya para miktar› fazlal›¤› yaratacak faktörler, LM e¤risini sa¤a do¤ru
kayd›racak, gelirin artmas›na ve faiz oran›n›n düflmesine
yol açacakt›r. Her iki e¤rinin ayn› zamanda kaymas› baz› analiz güçlükleri yaratmaktad›r.
IS-LM modeli ilk defa 1937 y›l›nda John Hicks taraf›ndan Keynes’in General Theory’sindeki ana fikrin
analizinde kullan›lm›flt›r. Alvin Hansen taraf›ndan 1953
y›l›nda popüler hale getirilmifl, 1956 y›l›nda Don Patinkin taraf›ndan daha mükemmel hale getirilmifltir. (Bkz.
Hicks-Hansen Diyagram›)
D. Demirgil
Issuing House
‹stanbul Borsas› (‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›)
Issuing House
‹stanbul Bankas› T.A.fi.
[Alm. Emissionsbank, Effektenbank][Fr. Maison d’émis sion][‹ng. Issuing House]
Issuing house, ‹ngiltere’de rastlanan bir mali arac› tipidir. Terimin Türkçe’ye ihraç müessesesi fleklinde çevrilmesi mümkündür.
Amerika Birleflik Devletleri’nde, ayn› fonksiyonu
gören mali kurumlara investment bank denilmektedir.
Türkiye’de, 1982’de ç›kart›lan Sermaye Piyasas›
Kanunu, benzer ifllevlerin arac› kurumlar ca yap›lmas›n›
öngörmektedir.
Issuing house denilen mali arac›lar, genellikle merc hant banker ’lerdir. Sermaye piyasas› ile otoriteler aras›nda ahenkli iflbirli¤i kuran arac› firmalard›r. ‹ngiltere’
de, 1970’li y›llar bafllang›c›nda, menkul de¤erler emisyonunun yaklafl›k %60’›n› üstlenmekteydiler.
Tahvil ve pay senedi ç›kartacak flirketler, resmi makamlardan izin almak zorunlu¤undad›rlar. ‹zin almak
için baflvururken, giriflim ve finansman projesini aç›klayan bir izahname verirler. ‹zahnamenin do¤ru bilgilere
ve güvenilir de¤erlendirmelere dayanan bir belge olmas› flartt›r. fiirketin mali yap›s› ve projenin feasibility’si
(fizibilitesi) ayr›nt›l› tahlillerle izahnamede belirtilir. ‹ngiltere’de, prospectus veya izahnamenin yanl›fll›¤› veya
eksikli¤i yüzünden zarara u¤rayan kifliler, paralar›n› geri isteyebilmektedirler.
Issuing house, menkul de¤erler emisyonuna arac›l›k
etmesi için baflvuran firmaya müflavirlik hizmetini üstlenebilir. Emisyonun modelini ve zaman›n› saptayabilir.
Firman›n durumunu inceler ve araflt›rmalar› olumsuz ç›karsa arac›l›¤› kabul etmez. ‹zahnameyi do¤rudan do¤ruya haz›rlar veya haz›rlanmas›na yard›mc› olur. Ç›kart›lacak menkul de¤erlerin sürümünü garanti eder ve sat›lmayan bakiyeyi kendisi al›r.
Issuing house’un arac›l›k etti¤i bir menkul de¤eri piyasan›n tutmamas› veya yat›r›m›n baflar›s›zl›¤a u¤ramas›, mali prestij ve sermaye piyasas› otoriteleri ile iliflkisi
aç›s›ndan sak›ncal›d›r. Bu nedenle, incelemelerinde daima titiz davran›r.
Sermaye piyasas› otoriteleri menkul de¤er ç›kart›lmas›na izin verirlerken ve denetimlerini yaparlarken
arac› firma ’n›n de¤erlendirmelerini göz önünde tutarlar.
Önemli ve itibarl› bir arac› firman›n deste¤i, izin al›nmas›n› kolaylaflt›rd›¤› gibi halk›n güvenini kazanmaya da
yard›mc› olur. (Bkz. Investment Bank, Arac› Kurumlar,
Merchant Banks, Broker, Hisse Senedi, Tahvil, Sermaye
Piyasas› )
F. Ergin
1953’te özel sermayeli ticaret bankas› olarak kuruldu.
1970’lerde Has Ailesinin denetimine girdikten sonra
h›zl› bir büyüme içine girdi. 1980’lerin bafl›nda Türkiye’nin on ikinci büyük bankas› konumuna yükseldi.
Ödenmifl sermayesi 1.029 milyar TL’ye, toplam
mevduat› 36 milyar TL’ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 21 milyar TL’ye ulaflt› (1982). Yine ayn› dönemde
flube say›s› 112, personel say›s› 1 866’y› buldu.
Bat›k krediler, yüksek faiz politikas›, bankan›n mali
bünyesinde ciddi sars›nt›lara yol aç›nca, Mart 1983’te
Maliye Bakanl›¤›’n›n gözetimine girdi. Yeniden yap›land›r›lmas› olana¤›n›n kalmad›¤› anlafl›l›nca, 24.11.1983
tarih ve 83/7242 say›l› Bakanlar Kurulu karar› uyar›nca
tasfiye edilerek T.C. Ziraat Bankas›’na devredildi.
C. Ersoy
‹stanbul Alt›n›
1808-1831 y›llar› aras›nda bas›lm›fl Osmanl› alt›n›d›r.
Bu alt›n›n piyasada üç türü bulunuyordu. 1) ‹stanbul alt›n› (a¤›rl›¤› 12 k›rat, kutru 22 milimetre ve ayar› 800);
2) ‹stanbul n›sfiyesi (a¤›rl›¤› 6 k›rat, kutru 18 milimetre
ve ayar› 800); 3) ‹stanbul rabiyesi (a¤›rl›¤› 3 k›rat, kutru
14 milimetre, ayar› 800); Bu tarihlerden daha önce
1728-1753 y›llar› aras›nda da ‹stanbul alt›n› ad› ile para
bas›lm›flt›r; fakat bunlar›n ayar› 970 ve 952 idi.
H. Kazgan
634
‹stanbul Borsas› (‹stanbul Menkul K›ymet
ler Borsas›)
-
‹stanbul Borsas› eski ad›yla Galata Borsas› 19 yüzy›l›n
ikinci yar›s›ndan itibaren düzenli bir flekle giren Osmanl› iç borçlar› ile 1854 y›l›ndan itibaren al›nmaya bafllanan d›fl borçlara ait tahvilat›n al›m sat›m› bir borsay› gerektirecek seviyeye ve büyüklü¤e eriflti¤i günlerde, bu
al›m sat›m ifli ile meflgul olan sarraflar veya bankerler taraf›ndan kurulmufltur. Bu sebeple ad› geçen borsa ilk
olarak esnaf teflekkülü olarak ortaya ç›km›flt›r.
Gerçekte Galata Borsas› ile Galata Bankerlerinin ortaya ç›k›fl zaman› farkl›d›r. Galata Bankerleri veya Galata Sarraflar› borsa kurulmadan çok daha evvel mevcuttular ve hükümet ile saray›n kredi ihtiyaçlar›n› zaman
zaman bireysel olarak zaman zaman aralar›nda birleflerek karfl›lamakta idiler. Bu sarraflar ayr›ca 19. yüzy›l›n
bafl›ndan itibaren “âflar”, vb. vergilerin mültezimi, yani
bu vergilerin beklenen has›lat›n›n belirli bir yüzdesini
devlete peflin ödeyerek gerçekleflecek has›lat› devralan
kifliler olarak da faaliyet göstermifllerdir. 1854 y›l›ndan
sonra d›fl borçlar›n al›nmas›nda arac›l›k etmeye bafllam›fllar, banka kurmufllar, borsac›l›k yapm›fllar ve bu arada eski usulde oldu¤u gibi mültezimli¤e ve devlete veya
saraya avans ve kredi vermeye devam etmifllerdir.
Galata Sarraflar› asl›nda bir deyimdir; ömründe Galata’y› hiç görmeyen sarraflar da Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun her taraf›nda faaliyet göstermifllerdir. Özellikle
k›rsal üretim bölgelerinde büyük mültezim sarraflar›n
orta¤› veya memuru sarraflar bulundu¤u gibi, köylüye
mahsulü üzerinden avans vererek gerçek anlamda tefecilik yapan, sarraf s›fat›n› tafl›yan Rum, Ermeni ve Musevilerin say›s› bir hayli fazla idi.
‹stanbul Esham ve Tahvilat borsas›, daha evvel de
belirtti¤imiz gibi bir ihtiyac› karfl›lamak için kurulmufltu. 19. yüzy›l›n bafl›ndan itibaren Sultan 2. Mahmut’un
darphane amiri Artin Kazaz, Rusya savafl›n›n tazminat›n› ödeyebilmek için gümüfl beflliklerin ayar›n› düflürerek
sa¤lad›¤› varidat denemesinden sonra, Tanzimat ile birlikte Bat› usullerine baflvurmak istemifl ve faizli, nama
yaz›l› Seyim ve Sergi adlar› ile devletin halktan ald›¤›
‹stanbul Borsas› (‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›)
‹stanbul Borsas› (‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›)
borcu belgeleyen tahviller piyasaya ç›kar›lm›flt›. Ancak
bu tahviller nama yaz›l› olmas› ve yaz›l› oldu¤u kiflinin
ölümü halinde hükümsüz kalmas› ve faizlerinin ödenmesindeki flartlar›n elveriflsizli¤i dolay›s› ile ancak ‹stanbul’da, o da hükümetin hat›r› ve zoru ile al›c› buluyorlard›. Bu sebeple 1280 (1864) tarihinde bu tahviller
kald›r›larak yerine Esham› Cedide denilen, hâmiline yaz›l› ve faizleri belirli sürelerde nakden ödenen, flah›stan
flah›sa devri kolaylaflt›r›lm›fl yedi y›l vadeli tahviller ç›kar›lm›flt›. Bu arada hemen bütün Avrupa devletlerinin
tahvilleri ve içerdeki ve d›flardaki büyük anonim flirketlerin hisse senetleri ile borç senetleri, ‹stanbul’da ve hatta di¤er baz› büyük kentlerde al›n›p sat›lmaya bafllam›flt›. Gerçekte Osmanl› halk› için nakti tasarruflar› de¤erlendirebilecek bir piyasa olmufltu. Özellikle Büyük Devletlerin piyangolu tahvilleri Osmanl› tasarrufçusu için
çok cazip gelmeye bafllam›flt›. Bu durumu gören baz›
Rum sarraflar, al›m sat›m ve spekülatif faaliyetleri kontrol alt›na alabilmek için kendi aralar›nda bir borsa fleklinde organize olmaya karar vermifllerdir. Asl›nda 1864
senesinde ‹stanbullu Rum sarraflar›n “Sefurya” ad›n›
verdikleri bir esnaf loncas› fleklinde ortaya ç›kan Galata
Borsas›, bu loncaya ait nizamnameye göre yönetilmeye
ve faaliyette bulunmaya bafllam›flt›. Borsa dili Frans›zca
ve Rumca idi; hatta söylenildi¤ine göre, Galata Borsas›’n›n ilk aç›l›fl›nda kâtip olarak ve sonra baflkâtipli¤e
kadar yükselerek iflini sürdüren bir Rum, hiç Türkçe bilmedi¤i gibi, aradan geçen zaman içinde de ö¤renmek
zorunlulu¤unu duymam›flt›.
Böylece yar› resmi durumda faaliyetini sürdüren Galata Borsas›, 1874 y›l›nda hükümetçe ç›kar›lan bir nizamnameye tâbi olarak faaliyet göstermeye mecbur
edilmifltir. Zira kendi kendini denetim sistemi asla baflar›l› olamam›fl ve o zamanki ad› ile konsolid ve hava
oyunlar› ile çok kimse kand›r›lm›flt›r. Saray mensuplar›,
yüksek kademe bürokratlar ve bu ifllerden anlad›¤›n› iddia eden memur, tüccar ve esnafla birlikte dullar ve yetimler bile o küçük gelirlerini, servetlerini ve ayl›klar›n›
bu borsa oyunlar›nda yitirmifllerdir. Bu durum karfl›s›nda hükümet ifle el koyarak borsay› Maliye Nezareti’nin
denetimi alt›na sokan bir nizamname neflretmifl ve buna
göre de denetleme görevini yapacak bir komiser tayin
etmifltir. Fakat ilk borsa komiserli¤i görevini yapan Abidin Bey (daha sonra Abidin Pafla), borsadaki yolsuzluklar› önlemek f›rsat›n› bulamadan baflka göreve tayin
edilmifltir. Oysa ad› geçen ünlü kifli, borsadaki hava
oyunlar›na ba¤l› bütün suistimalleri ayr›nt›l› olarak bir
küçük kitapta toplam›flt› ve bu iflte ehliyetini ispat etmiflti.
Hükümetin Galata Borsas›’n› denetimi alt›na almak
iste¤i asl›nda zamans›z oldu¤u için etkin olamam›flt›r.
Zira nizamnamenin neflrinden daha bir y›l geçmeden
Galata ve dünya borsalar›n› sarsan Mahmut Nedim Pafla
olay› ç›km›flt›r. Devrin sadrazam› olup Sultan Abdülaziz’e para yetifltirebilmek için zaman›n meflhur bankerleri ile iliflki kurmufl olan Mahmut Nedim Pafla, iddia
edildi¤ine göre sarraf Kristaki ile anlafl›p, önceden planlad›¤› bir oyunu sahneye koyarak bir hayli para kazan-
m›flt›r. Hatta flimdi bahsedece¤imiz karar› alan Meclisi
Vükela azalar›ndan birkaç›n› da bu ifle ortak etmifl, bir
k›sm› da kendi hesab›na hareket etmifltir.
Mahmut Nedim Pafla, Heyeti Vükela’n›n bütün d›fl
borçlar›n vadesi gelmifl anapara ve faiz ödemelerinin yar›s›n› ödeme karar›n› Padiflaha da tasdik ettirmeden evvel, bütün Osmanl› tahvillerinin piyasada kaydedece¤i
düflüflü daha önceden de¤erlendirip birkaç bin lira kazan›nca ve baz›lar›na da kazand›r›nca ortal›k bir günde birbirine girmifltir. Avrupa’da “Müsrif Türkler bizi kand›rd›lar, paralar›m›z› zevk ve sefa ile yediler” diye ba¤›rarak borsalara üflüflen halk ile birlikte Galata Borsas› da
heyecanl› günler yaflam›fl ve hükümetçe faaliyeti tatil
edilmifltir. Asl›nda bu iflten sadece Avrupal› tasarruf sahipleri ve arac› bankalar de¤il, ‹slâm-Türk tasarruf sahipleri de büyük zarar görmüfllerdir. Gerçekten o devirde sanayi ve ticarete ba¤l› anonim flirket tipi yayg›n olmad›¤› ve ‹slâm-Türk uyruklular›n, tasarruflar›n› kendileri ve ifl kurmak suretiyle de¤erlendirmek usulü bulunmad›¤› için, bu tasarruf sahiplerinin tek yat›r›m olanaklar› Osmanl› tahvilat› idi. Bu sebeple tahvilat›n de¤erini
yar› yar›ya yitirmesi bunlar› büyük zararlara sokmufltu.
Oysa Osmanl› azanl›klar›n›n elindeki Osmanl› tahvilat›,
bunlar›n hemen hepsinin kendilerine ait bir iflleri oldu¤undan servet ve sermayelerinin çok düflük bir yüzdesini teflkil ediyordu. Bunun içindir ki, Mahmut Nedim Pafla olay›, Türk-‹slâm uyru¤unu bundan böyle tasarruf
yapmamaya sevkeden bir sebep olarak kabul edilebilir.
Kald› ki, bu olayda Borsa simsarlar› ifli büyüterek ve devaml› olarak kötü haberler yay›nlayarak ‹slâm-Türk halk›n› elindeki tahvilat› yok pahas›na satmaya zorlam›flt›.
Oysa birkaç ay sonra tahvilat fiyatlar› yine eski seviyesine ç›km›flt›. Zira asl›nda, verilen bu karar ödemeyi erteliyordu; anapara ve faizleri yar›ya indirmiyordu.
‹stanbul Borsas› Galata’da ilk önce Havyar Han›’nda
faaliyete bafllam›fl, daha sonra onun karfl›s›nda Komisyon Han› infla edildikten sonra buraya nakledilmifltir.
Bugün bu iki bina da y›k›lm›fl bulunmaktad›r. Konsolid
Han› da denilen Komisyon Han› k›sa zamanda, Avrupa’daki emsallerine uygun olarak düzenlenmifl müzayede salonlar› ve bürolar› ile uzun süre Galata Borsas› olarak dünya borsalar› aras›ndaki yerini muhafaza etmifltir.
Birinci Dünya Savafl› bafl›nda y›k›larak yeniden infla
edilmiflse de, sonra Karaköy Meydan›’n›n yeniden tanziminde y›k›lan binalar aras›na girmifltir.
Galata Borsas› Mahmut Nedim Pafla olay›ndan sonra 1876-77 Rus-Osmanl› Savafl› sonunda da çok buhranl› günler yaflam›flt›r. Ruslar›n Yeflilköy’e kadar gelmeleri ve istenilen tazminat›n ödenmemesi halinde ‹stanbul’a
girecekleri tehdidi, Galata Borsas›’›nda büyük panik yaratm›flt›r. Bunun üzerine zaman›n meflhur bankeri Jorj
Zarifi’nin öncülü¤ü ile alt› önemli rüsum karfl›l›¤› hükümete bu tazminat› ödeyebilmek ve içinde bulunulan mali s›k›nt›y› gidermek üzere borç verecek bir sendika kurulmufltur. Rüsumu sitte ad› verilen alt› rüsum has›lat›
karfl›l›¤› Galata bankerleri ile yap›lan bu anlaflma, bir
anda bu bankerleri vatan kurtaran kahraman durumuna
sokmufltur. O günden sonra baflta Jorj Zarifi olmak üze-
635
‹stanbul Borsas› (‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›)
‹stanbul Borsas› (‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›)
re bu sendikaya ifltirak eden bankerler halk›n da sempatisini kazanm›fllard›r. Jorj Zarifi bu olay üzerine Abdülhamid’in bankeri ve ak›l hocas› durumuna girmifltir.
Galata Borsas›, Rus Savafl›’n›n sona ermesinden
sonra en önemli günlerini 1895 tarihinde, birbirini takip
eden iki olay ile yaflam›flt›r. ‹stanbul’daki Osmanl› Bankas› direktörü Sir Edgar Vincent, Transvaal alt›n madenlerini iflletmek üzere bir hayali flirket kurarak halk›n paralar›n› toplam›fl, fakat birkaç ay sonra flirketin iflâs›n›
istemifltir. Bunun üzerine büyük ümitlerle bu flirketin
hisse senetlerini alm›fl olan ve aralar›nda yine dul ve yetimlerin paralar›n› da yat›rm›fl olanlar borsaya hücum etmifller, hükümet de borsay› kapatm›flt›r. Fakat garip tesadüftür ki, bu iflin patlak verdi¤i günlerde ‹stanbul’da
meflhur Ermeni isyan› ç›km›flt›r. Bundan istifade eden
Sir Edgar Vincent’i desteklemifl olan borsac›lar, bu isyan› borsadaki bütün esham ve tahvilat›n de¤er kaybetmesine yol açacak flekle sokarak hükümetin moratoryum
ilan etmesini sa¤lam›fllard›r. Bu moratoryum, likidasyon
flart›na ba¤l› olarak dört ay sürecekti. ‹flte bu günlerde
konsolid fiyat› 17,5 kurufl idi ve Osmanl› Bankas› müdürleri ve onlar›n yak›nlar›n›n elinde büyük miktarda
konsolid bulunuyordu. Derhal Galata Borsas›’ndan müflterileri nam›na konsolidin 25 kurufltan tasfiyeye tâbi tutulmas›n› istediler. Fakat borsac›lar›n büyük bir k›sm›
paras›zl›k dolay›s› ile farklar› tasfiye imkân› bulamad›klar›ndan, Osmanl› Bankas› erkân› bu sayede ellerindeki
tahvilleri yedi sekiz kurufl fazlas› ile piyasaya sürmek
olana¤›n› buldular. Bu olay borsac›lar› fazlas› ile y›pratm›fl ve mubayaac›lar›n büyük bir k›sm›n›n iflâs etmesine veya ifli b›rakmas›na sebep olmufltur. Adetleri elliyi
geçen mubayaac› say›s› aradan iki y›l geçmeden ona kadar düflmüfltür.
Böylece 1896 tarihinde bafllayan borsa krizi 1898 tarihine kadar sürmüfl, 1913’te Konsolid Han›’n›n y›k›m›na kadar aradan geçen zaman zarf›nda Galata Borsas›
normal ifllemlerini sürdürmüfltür. 1913’te Konsolid Han›
tarihe kar›fl›nca Borsa Mehmet Ali Pafla Han›’na tafl›nm›flt›r. Fakat Mehmet Ali Pafla Han›’na yerleflen borsac›lar, Birinci Dünya Savafl›’n›n ç›kmas› ve Osmanl›
Devletinin bu savafla kat›lmas› ile yine yeni bir kriz ile
karfl› karfl›ya kalm›fllard›r. Osmanl› Devleti tarihinde ilk
defa olarak H›ristiyan uyruklar askere al›nd›¤›ndan borsa mubayaac›, simsar ve hizmetlilerinin büyük bir k›sm›
askere al›nm›fllard›. Bunun üzerine o devirde Galata
Borsas› Meclisi üyesi bulunan Bo¤os Mumcuyan Efendi’nin müracaat› üzerine Osmanl› Hükümeti Galata Borsas›’n› kapatm›fl ve özel bir kanuna ba¤l› olarak moratoryum ilan edilmiflti. Fakat bu defa, mevcut borsa nizam› la¤vedilmifl oldu¤undan ortal›¤› bofl bulan birçok eski ve yeni borsac›lar, savafl›n alt›n, para ve esham ve tahvilat üzerindeki etkisini de¤erlendirmek üzere Havyar
Han›’nda ve hatta kahvehanelerde faaliyetlerini devam
ettirmifllerdir.
Birinci Dünya Savafl›’n›n ilk iki y›l›nda Almanlar›n
zaferleri ve Çanakkale Zaferi ile baz› cephelerde Osmanl› Ordusu’nun gösterdi¤i baflar›lar dolay›s›yla Osmanl› tahvilat›n›n de¤eri devaml› yükselmifl ve bu sayede birçok sarraf kifliler büyük paralar kazanm›fllard›r.
Fakat Almanlar›n Marne bozgunundan sonra ifller de¤iflmifl, cephelerde gerilemeler bafllay›nca halk›n elindeki
tahvillerin de¤eri de düflmeye bafllam›fl, fakat halk büyük zararlarla karfl› karfl›ya kal›rken yine baz› sarraflar
büyük paralar kazanm›fllard›r.
Bu olaylara seyirci kalmaya tahammül edemeyen ‹ttihat ve Terakki Hükümeti, özellikle Osmanl› Liras› üzerindeki spekülasyonlar› kontrol alt›na almak için, 1917
y›l›nda Galata’da Mertebani Soka¤›ndaki bir binay› kiralayarak borsa haline getirmifl, fakat Alman ordular›n›n
cephelerdeki baflar›s›zl›k haberleri ve Osmanl› cephelerinden gelen bozgun haberleri, bu borsay› aç›ld›¤› günden itibaren do¤ru dürüst ifllemez duruma getirmifltir.
Halk zaman zaman borsaya hücum etmifl, fakat spekülatörlerin oyunundan onlar› kurtarmaya kanun gücü dahi
yetmemifltir. Borsa 1921 senesinde yeniden infla edilen
Komisyon Han›’na tafl›nm›flt›r.
Mondros Mütarekesi imzaland›ktan sonra, Galata
Borsas›’nda kambiyo spekülasyonlar› bir anda günün
konusu haline gelmifltir. Atina ve baz› yabanc› bankalar›n deste¤i ile sa¤lanan kredilerle ‹stanbul’da özellikle
Türklerin mülklerini sat›n almaya giriflmifllerdir.
Türk paras›n›n devaml› de¤er kaybetmesi ve hayat
pahal›l›¤›n›n Türkler için had safhaya ç›kmas› dolay›s›yla, ‹stanbul’da özellikle memurlar ve subaylar geçim s›k›nt›s› çekmemek için evlerini, mülklerini satmaya mecbur kal›yorlard›. ‹stanbul’un müttefikler taraf›ndan iflgali ile bu hareket daha da h›zlanm›flt›. ‹stanbullu Rumlar,
Osmanl› Liras›n›n de¤er kayb›nda, Yunan ordusunun
Anadolu’daki ilerleyiflinden de istifade etmifller ve bu
para üzerine spekülasyon ve ‹stanbul’da mülk edinme
hareketi, ‹zmir’in Türk Ordusu taraf›ndan geri al›n›fl›na
kadar devam etmifltir. Hatta Cumhuriyet kurulduktan
sonra dahi bu spekülasyonun zaman zaman fliddetlendi¤i görülmüfltür.
‹stanbul Hükümeti 1921 y›l›nda Osmanl› Liras› üzerindeki spekülasyonu önlemek amac› ile kambiyo ifllerini borsadan ay›rm›fl ve Maliye Nezareti’nin kontrolünde
bir “Kambiyo Kulübü” kurdurtmufltu. Fakat bu külüp k›sa zamanda bir kumarhane ve hatta batakhaneye dönüflmüfltü. Hükümetin Osmanl› Liras›n›n de¤er kayb›n› önlemek için kurdurdu¤u bu kulüp tam tersine sadece paran›n de¤il, Osmanl› esham ve tahvilat›n›n da devaml›
de¤er kaybetmesine sebep oluyordu.
6 Ekim 1923’te ‹flgal ordular› ‹stanbul’u terk edince,
Milli Hükümet derhal ‹stanbul’daki para ve esham tahvilat üzerindeki çirkin oyunlara son vermek üzere Galata Borsas›’na müdahale etmifl ve Maliye Müfettifli Adil
Beyi borsa komiseri tayin etmifltir. Adil Bey ilk ifl olarak
o meflhur “Kambiyo Kulübü’nü kapatm›flt›r. Borsa’n›n
yönetimi için 22 A¤ustos 1923 tarihli nizamname yürürlü¤e konmufl, mubayaac›lar›n ad› acente’ye çevrilerek
adetleri altm›flta dondurulmufltur. Ayr›ca borsa azas› sa y›lan acente, simsar ve coberlere Türk uyruklu olmak
flart› konulmufltur. Bu arada borsa memur ve hizmetlilerin tayini de Borsa Meclisi’nin gösterece¤i adaylar üzerinden borsa komiserinin tasvibi ve Maliye Vekaleti’nin
karar›na ba¤lanm›flt›r. Türk paras› üzerine her çeflit spe-
636
‹stanbul Emniyet Sand›¤›
‹statistik
külasyon yasaklanm›flt›r. Ancak 1926 senesinde borsa
kambiyo ve esham ve tahvilat olmak üzere iki ayr› flube
olarak faaliyete geçirilmesine ra¤men, eski canl›l›¤›n›
kaybetmifltir. Hükümet merkezinin Ankara’ya nakledilmifl olmas›, eski borsac›lar›n en güçlülerinin k›smen politik sebeple, k›smen de Galata Borsas›’n›n art›k gücünü
yitirmifl olmas› nedeniyle Avrupa’ya göç etmeleri ve nihayet ‹stanbul’un eski kozmopolit ve aç›k liman kenti
olmak vasf›n› kaybetmeye bafllamas› yüzünden Galata
borsac›l›¤› sönmeye bafllam›flt›r. Yeni Cumhuriyet hükümetinin 1920’li y›llar boyunca liberal doktrine ba¤l› kalmas›, Lozan Antlaflmas›’na göre gümrük kontrol rejiminin ertelenmesine ra¤men, özellikle kambiyo kontrolü
ile ilk devlet müdahalesi belirtileri, eski kuflak Galata
borsac› ve bankerlerini ifllerini tasfiyeye veya Avrupa’ya
göçe sevketmifltir, denebilir.
Cumhuriyet Hükümeti, 16 May›s 1929 tarihli 1447
say›l› “Menkul K›ymetler ve Kambiyo Borsalar› Kanunu” ile gerek sermaye piyasas›n› ve gerek kambiyo iflle rini yeniden düzenlemek yoluna gitmiflse de, bir taraftan
patlak veren dünya ekonomik krizinin memleketimize
yapt›¤› etkiler, di¤er taraftan da banka sistemine a¤›rl›k
veren bir finansman politikas›n›n seçimi ve zaruri olarak
kambiyo kontrolüne geçilmesi, memleketimizde menkul
k›ymetler ve kambiyo borsalar›n›n eski canl›l›¤›na kavuflmas›n› önlemifltir, 24 Ocak 1980 tarihi, ülke ekonomisi için oldu¤u kadar sermaye piyasas› ve ‹stanbul Borsas› için de yeni bir bafllang›ç anlam›n› tafl›m›flt›r. 30
Temmuz 1881 tarihinde kabul edilerek yürürlü¤e giren
Sermaye Piyasas› Kanunu Türk sermaye piyasas›n› düzenlemede önemli bir ad›m olmufltur.
Oluflturulan Sermaye Piyasas› Kurulu, Türk sermaye
piyasas›n›n kurulmas›, düzenlenmesi ve denetiminden
sorumlu tutulmufltur.1982’y›l›nda faaliyete geçen bu kurulun haz›rlad›¤› 91 say›l› Kanun Hükmünde Kararname
6 Ekim 1983 tarihinde kabul edilmifltir ve bu kararnameyle de 1447 say›l› kanun yürürlükten kald›r›lm›flt›r.
Bu kararda borsalar›n kurulufl ve çal›flma esaslar› tan›mlanm›flt›r. 6 Ekim 1984 tarihinde de Menkul K›ymet
Borsalar›’n›n Kurulufllar› Hakk›nda Yönetmelik yürürlü¤e girdikten sonra, 18 Ekim 1984’te Devlet Bakanl›¤›,
‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›’n›n kurulmas› karar›n› vermifltir. ‹MKB 26 Aral›k 1985 tarihinde Ca¤alo¤lu’nda Ziraat Bankas›’na ait tarihi bir binada resmen faaliyetine bafllam›flt›r. Bu binan›n yetersiz kalmas› nedeniyle Tophane’de kurulan bir binaya tafl›nan ‹MKB, faaliyetlerini bir süre burada sürdürdükten sonra, faaliyete
bafllamas›n›n onuncu y›l›nda ‹stinye’deki yeni ve modern binas›na kavuflmufltur. (Bkz. Galata Bankerleri )
“T.C. Ziraat Bankas›’na ba¤l›, tüzelkiflili¤e haiz ve mezkür bankan›n murakabesine tâbi bir müessese” fleklini
ald›.
7.3.1947 tarih ve 5381 say›l› Bakanlar Kurulu Karar› ile yürürlü¤e giren “‹stanbul Emniyet Sand›¤› Tüzü¤ü”ne göre bafll›ca amaçlar› her türlü mevduat art›fl›n›
teflvik etmek, menkul ve gayrimenkul teminat karfl›l›¤›nda halk›n küçük kredi ihtiyaçlar›n› kolay ve ucuz flartlarla gidermek, di¤er plasman, banka ve kredi ifllemleri
yapmakt›.
Krediler toplam› 2,41 milyar Tl, mevduat tutar› ise
66,2 milyar TL idi.
Bafllang›çta ‹stanbul, Ankara ve Bursa’da bulunan
flubeleri 1959’da 12’ye, 1981’de So’ye ç›kt›. 28.9.1983
tarihli ve 107 say›l› kanun hükmünde kararnameyle, 1
Ocak 1984’ten geçerli olmak üzere Ziraat Bankas› bünyesine al›nd› ve flubeleri de Ziraat Bankas› flubelerine
dönüfltürüldü.
A. ‹lkin/A. Erhan
‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›
(Bkz. ‹stanbul Borsas›)
‹stanbul Umum Sigorta A.fi.
1893 y›l›nda kurulmufl olup Türkiye’nin ilk sigorta flirketidir. 1920 y›l›na kadar “Osmanl› Umum Sigorta fiirketi” ad› ile faaliyet göstermifl, bu y›lda ‹stanbul Umum
Sigorta fiirketi ad›n› alm›flt›r. Demirören Grubu’na aittir
ve son y›llarda etkinlik göstermemektedir.
fi. Özgencil
‹statistik
[Alm. Statistik][Fr. Statistique][‹ng. Statistics]
Kollektif nitelikteki (tesadüfi nedenlerden etkilenen)
olaylarla ilgili say›sal verilerin toplanmas›, organize
edilmesi, özetlenmesi, sunulmas›, analiz edilmesi ve bu
verilerden bir sonuca var›labilmesi konular›nda kullan›lan matemati¤e dayal› bilimsel metodlar toplulu¤udur.
‹statistikteki rakamlar, belirli olaylar› ve birimleri temsil
etmekte ve olaylar aras›ndaki iliflkileri iyi yans›tabildikleri ölçüde önem kazanmaktad›r. Sosyal bilimlerde ve
buna ek olarak canl› varl›klar› inceleyen biyoloji ve t›p
alanlar›ndaki olaylar çok çeflitli tesadüfi etkenler alt›nda
bulunduklar›ndan, sadece bir olay›n incelenmesi ile
olaylar›n ortak yönü hakk›nda bir genelleme yapmak
mümkün olamamaktad›r. Dolay›s›yla, fiziksel ve kimsayal olaylardan farkl› olarak, bir olaylar grubunun incelenmesi sonucu hüküm vermek gerekmektedir. Kamuoyu anketleri, meteorolojik tahminler, tar›mda verimlili¤in denetlenmesi, üretimde kalite kontrolu ya da ilaçlar›n etkinli¤inin araflt›r›lmas›, istatistik metodlar›n kullan›lmas›na elveriflli alanlar›n baz›lar›d›r.
Say›sal bilgi toplamaya yönelik çal›flmalar›n tarihi
oldukça eskidir. Örne¤in Augustus’un Roma ‹mparator-
H. Kazgan/fi. Akkaya
‹stanbul Emniyet Sand›¤›
19.6.1886 tarihinde Mithat Pafla taraf›ndan kuruldu.
1907 y›l›na kadar ba¤›ms›z tüzelkiflilikli, tasarruf ve ikraz sand›¤› fleklinde çal›flan banka, bu tarihten itibaren
T.C. Ziraat Bankas›’na ba¤land›. 1937 tarih ve 3202 say›l› T.C. Ziraat Bankas› Kanunu’nun 25. maddesi ile de
637
‹statistik
‹stifade Teorisi
lu¤unun zenginliklerini araflt›rmak üzere bir anket yapt›rm›fl oldu¤u bilinmektedir. Ortaça¤ süresince ve XVII.
yüzy›la kadar, istatistiksel çal›flmalar bilgi toplamaya
yönelik ya da tasviri olarak kalm›flt›r. Bu yüzy›ldan itibaren iki okulun ortaya ç›kt›¤› izlenmektedir. Göttingen
Üniversitesi profesörü ve istatisti¤in babas› olarak bilinen Gottfried Achenwall (1719-1772) taraf›ndan temsil
edilen tasviri okul ile siyasi ve sosyal olaylar›n düzenlili¤ine dayanarak genellemeler yapmaya çal›flan siyasi
matematikçiler okulu. ‹statistik sözcü¤ünü ilk defa
1748’de kullanan Achenwall’a göre istatistik devletle ilgili (status = devlet) hususlar›n say›sal anlat›m›ndan ibarettir. XVII. ve XVIII. yüzy›llarda ortaya ç›kan ve nüfusçular olarak da bilinen siyasi matematikçiler okulunun bafll›ca temsilcileri ‹ngiliz J. Graunt (1620-1674) ve
Edmund Halley (1656-1742), Alman Peter Süsmilch
(1707-1767), Frans›z Desparcieux ve ‹sviçreli Wargentin’dir. Bu okulun mensuplar› do¤um, ölüm, göç ve evlenme kay›tlar›n› inceleyip olaylar› sistematik olarak de¤erlendirerek gerek sigorta sanayiin kurulmas›na öncülük etmifl, gerekse demografinin (nüfusbilim) temellerini atm›fllard›r. ‹statistiksel analizi, yani veriler yard›m›yla genelleme yapma ve sonuca varma konular›n› ön plana ç›karan bu okulun çal›flmalar›na ek olarak özellikle J.
Bernoulli (1645-1705) ve K. Gauss’un (1777-1855) ihtimal ile ilgili çal›flmalar›, konuya yeni bir boyut kazand›rarak istatisti¤i matematiksel temeller üzerine oturtmufltur. Ancak, istatistik metodolojisini sosyal ve antropolojik olaylara uygulayarak kapsam›n› gelifltiren ilk
matematikçi Belçikal› Adolphe Quételet (1796-1874)
oldu¤undan, kendisi ayn› zamanda modern istatisti¤in
kurucusu olarak kabul edilmektedir.
Modern anlamdaki istatistik metodolojisinin bafll›ca
dört safhas› bulunmaktad›r: 1) Derleme, 2) Verilerin or ganize edilmesi, 3) Verilerin sunulmas›, 4) ‹statistik ana liz. ‹lk bilgilerin toplanmas› anlam›na gelen derleme (rölöve) safhas›nda araflt›rman›n konusu ve birimler kesin
olarak tan›mlan›r ve bilgiler sistematik (tek yönde etkili
olan) hatalara meydan vermeyecek flekilde toplan›r.
‹kinci safhada rakam topluluklar› (ham bilgiler) mant›ki
bir s›ra ve anlam ifade etmek üzere s›n›flan›r, gruplan›r,
özetlenir ve böylece matematiksel ve istatistiksel analize elveriflli, düzenli hale getirilir. ‹statisti¤in üçüncü safhas›n› oluflturan, verilerin sunulmas› safhas›nda, düzenlenmifl veriler tablo ya da grafik halinde sunulur. Bu safhan›n amac› bir yandan çok say›da rakama dayal› bilgilerin aç›k ve kolay anlafl›l›r biçimde ifade edilmesi, di¤er yandan verilerin daha ileri düzeydeki analizlere elveriflli hale getirilmesidir. ‹statisti¤in dördüncü safhas›n›
oluflturan analiz safhas›, verilerin derinlemesine analizini yaparak olaylar›n ana e¤ilimlerini ortaya ç›karmak,
büyük bir grup (ana kitle) içinden seçilmifl örnekler yard›m›yla ana kitle hakk›nda tahminler ileri sürmek ve hipotez testleri yard›m›yla karar vermek konular›n› kapsamaktad›r. ‹statisti¤in k›saca aç›klanan ilk üç safhas› ile
dördüncü safhadaki verilerin özelliklerini ortaya ç›karmada kullan›lan metodlar tasviri istatistik olarak bilin-
638
mektedir. Bu safhalar›n tasviri olarak nitelendirilmesinin
nedeni sadece eldeki verilere dayal› özelliklerin anlat›lmas›, fakat bir genelleme ya da ileriye dönük tahmin yap›lmamas›d›r. Dördüncü safhaya dahil olan tahmin ve
karar konular› endüktif istatistik kapsam›na girmekte
olup bu konular son yüzy›lda önem aç›s›ndan ön plana
geçmifltir. Tahmin yapma ve karar vermede araflt›rmac›
ihtimal teorisinden genifl ölçüde yararlanmakta ve verece¤i kararlar ile yapaca¤› genellemelerin hangi s›n›rlar
içinde geçerli olabilece¤ini belirli ihtimallere dayanarak
söyleyebilmektedir. Bu do¤rultuda örne¤in, bir makinenin ç›kard›¤› kusurlu parça oran› ya da bir bölgedeki ailelerin y›ll›k gelirleri hakk›nda, kitlenin tamam›n›n incelenmesine gerek kalmaks›z›n, baz› sonuçlara var›labilmektedir.
‹statistik sözcü¤ü, yine istatistik metodolojisi çerçevesinde bir baflka anlam daha tafl›maktad›r.
fiöyle ki, ana kitle içinden seçilmifl bir örne¤e ait
özellikleri ana kitleye ait özelliklerden ay›rabilmek için,
bunlara istatistik ad› verilmektedir. Bu do¤rultuda, ortalama, oran, medyan, standard sapma gibi özellikler e¤er
ana kitleye aitse parametre olarak, örne¤e aitse istatistik
olarak tan›mlanacakt›r. (Bkz. Ana Kitle, Derleme, Büyük
Say›lar Kanunu, Hata, Hipotez Testleri, ‹htimal Teorisi,
Laplace-Gauss Kanunu, Aritmetik Ortalama, Medyan,
Standart Sapma, Demografi )
B.A. Köksal
‹stenen Yat›r›m
[Alm. Erförderliche Investition] [Fr. Investissement dé siré] [‹ng. Desired investment]
Firmalar›n yeni sermaye, teçhizat ve mal stoku olarak ne
kadar yat›r›m yapmak istediklerini gösteren bir terimdir.
Yap›lmak istenen yat›r›ma ex-ante yat›r›m ad› da verilmektedir. Buna karfl›l›k ex-post yat›r›m terimi, “gerçekleflmifl yat›r›m” anlam›na gelmektedir. (Bkz. Ex-post Ya t›r›m, Ex-ante Yat›r›m)
D. Demirgil
‹stifade Teorisi
[Alm. Nutzungsprinzip] [Fr. Théorie de la jouissance]
[‹ng. Benefit principle]
Verginin mahiyeti hakk›nda ileri sürülen fikirlerin etraf›nda topland›klar› iki ana teoriden biridir. ‹stifade teorisine mukavele teorisi de denilmektedir. Di¤er teori ise
hakimiyet veya otorite teorisidir. ‹stifade teorisine göre,
kiflilerin devlet hizmetlerine yap›lan harcamalara kat›lmalar›, kamu hizmetlerinden yararlanmalar› ile orant›l›
olmal›d›r. ‹stifade prensipi, piyasada geçerli olan vermek ve almak anlay›fl›n›n kamu kesimine yans›t›lm›fl
fleklidir.
‹stifade teorisinin birkaç varyant› oldu¤u söylenebilir. Baz› yazarlar vergiyi devlet hizmetlerinden yararlananlar›n ödedi¤i bir bedel olarak yorumlarken, di¤er baz›lar›, kiflilerin çeflitli tehlikelere karfl› canlar›n›n ve mallar›n›n emniyetinin sa¤lanmas› karfl›l›¤› ödenen bir si gorta primi saym›fllard›r. Nihayet üçüncü bir varyant,
verginin çeflitli hizmetler için yap›lan genel masraflara
kat›lma pay› saym›flt›r.
‹stihbarat
‹stihdam
‹stifade teorisine yap›lan bafll›ca elefltiri, bu teoride
olaylar›n oldu¤u gibi de¤il olmalar› gerekti¤i flekilde
aç›klanmak istenmesidir. Verginin flartlar›, matrahlar›,
oranlar› hiçbir zaman devletle mükellefler aras›nda bir
görüflme ve anlaflma konusu olmufl de¤ildir. Jean Jacques Rousseau’nun toplumsal mukavelesine benzer bir
mali mukavele, gerçekte de¤il baz› yazarlar›n kafas›nda
yer alm›flt›r.
Bugün için yazarlar›n ço¤u, vergiyi, devlete mali
destek sa¤lamak üzere fertlerin yapt›¤› zorunlu bir katk›
olarak tan›mlamaktad›r.
D. Demirgil
‹stihbarat
[Alm. Kreditauskunft][Fr. Renseignements de cré dit][‹ng. Credit information, Credit investigation]
Ticari anlamda istihbarat, mevcut ya da muhtemel müflteriler ile ifl iliflkisi içerisinde bulunulan di¤er kiflilerin
kimli¤i ile mal varl›¤›, ticari ahlâk, yetenek ve ehliyeti
ve al›flkanl›klar›n› gerçe¤e uygun bir flekilde tespit ederek piyasay› tan›mak ve muhtemel riskleri bertaraf etmek üzere bilgi toplama faaliyetini anlatan bir kavramd›r. ‹stihbarat bankac›l›kta müflterilerin krediyi istendi¤i anda veya vadede geri ödeme yetene¤i olup olmad›¤›n› araflt›rmaya yönelmifl önemli bir faaliyet türüdür. Basiretli bir ticaretin temelinde iyi istihbarat yatar.
Bankac›l›kta teamülden kaynaklanan ve esasl› bir faaliyet tarz› olan istihbarat, hakk›nda araflt›rma yap›lan
tacirin kiflisel durumu ile firmas› hakk›nda derlenen bilgilerden meydana gelir. ‹stihbarat›, mali analiz ve kredi
de¤erlili¤inin saptanmas› olarak adland›r›labilecek bilgilerin de¤erlendirilmesi safhas› izler. Bunun sonucu
olarak kredi istemleri red ya da kabul edilir.
‹stihbarat›n hangi aral›klarla ve ne zaman yap›laca¤›,
hangi konular› kapsayaca¤›, istihbarat› yapan›n istek ve
ihtiyac›na göre belirlenir.
‹stihbarat›n bankac›l›k mesle¤inin bir gere¤i olarak
düzenli biçimde yap›lmas› arzulan›r. ‹stihbarat faaliyeti,
kredi ile ilgili servislerin ve yöneticilerin görevlerinden
olmakla birlikte, büyük flubelerin istihbarat servisleri veya elemanlar› ve büyük bankalarda istihbarat bölge müdürlükleri veya müdürlükleri bulunur. Bir bankan›n mali bünyesinin sa¤l›kl› oluflu büyük ölçüde kredilerine,
kredilerin akibeti de istihbarat faaliyetine dayand›¤›ndan, bu konuda çal›flan memurlar›n yetenekli, ciddi, iflbilir, yetiflmifl ve objektif olmalar› önemlidir.
Bankalar Kanunu kredi isteyen müflterilerden hesap
durumu al›nmas›n› zorunlu k›lm›fl ve böylece bankalar›n
kredi açt›klar› kifliler hakk›nda asgari bilgilere sahip olmas›na olanak vermifltir.
Hakk›nda istihbarat yap›lacak firma için, firma sahi binin kiflisel durumu ile firman›n mali durumu olmak
üzere iki grupta toplanan asgari flu bilgilerin derlenmesi
gerekir.
1) Firma sahip veya sahiplerinin kiflisel durumuyla
ilgili istihbarat:
a) Kimlik: Ticaret unvan›, iflletme ad›, adres (kanuni
ikametgâh), kurulufl tarihi, u¤rafl alan›, ticaret sicili numaras›.
639
b) Ahlâki durumu (Moralite): Karakter, borçlar›n›
ödemede sorumluluk duygusu, ailevi durumu, yaflay›fl
tarz› (gece hayat›, kumar vb. al›flkanl›klar›), piyasadaki
itibar› (bu faktörlere göre istihbarat› yap›lan›n moralitesi, zay›f, orta, iyi fevkalade, fleklinde nitelenir).
c) ‹fl ehliyeti ve yetene¤i: ‹fle ne zaman ve nas›l bafllad›¤›, daha önceki yapt›¤› ifller ve tecrübe durumu, ticaru riskler karfl›s›nda tak›nd›¤› tav›r (ihtiyatl›, atak vb.),
daha önce sars›nt› geçirip geçirmedi¤i.
2) Firman›n mali durumuyla ilgili istihbarat:
a) Firma sahiplerinin ve ailelerinin serveti (gayrimenkulleri, menkulleri vb.),
b) Firman›n ifltirak etti¤i kurulufllar ve bunlar›n ifl
durumu,
c) Firman›n öz sermayesi, mal varl›¤›, likiditesi, verimlili¤i, borçlar› ve alacaklar›, sat›fl ve stok durumu, vb.
Bir bankan›n bafll›ca istihbarat kaynaklar› flunlard›r:
1) Müflteriden istenen bilanço, iflletme hesab› özeti,
hesap durumu, flirket ana sözleflmesi ve benzeri belgeler (istihbaratç›, müflteri taraf›ndan beyan edilen bilgilerin do¤rulu¤unu da araflt›rmak zorundad›r),
2) Bankaya aç›k tuttu¤u takdirde müflterinin defter
ve kay›tlar›,
3) Ticaret Sicili kay›tlar›,
4) Tapu kay›tlar›,
5) T.C. Merkez Bankas› nezdinde kurulmufl bulunan
Risk Santrali Teflkilat› taraf›ndan haz›rlanan, her müflterinin bütün bankalardan kulland›¤› kredileri global olarak gösteren periyodik bildirimler ile protesto bildiri cetvelleri,
6) Piyasa araflt›rmas›. (Bkz. Kredi, Kredi De¤erlili¤i)
S. Tafldelen
‹stihdam
[Alm. Beschöftigung][Fr. Emploi][‹ng. Employment]
Bir ülkede ekonomik faaliyetlerde bilfiil kullan›lan insan gücü anlam›na gelir.
‹stihdam lügat anlam›yla “hizmette kullanmak, kullan›lmak” daha k›sas› “hizmete kabul” demektir. ‹stihdam kelimesi iktisat ve sosyal siyaset dilinde de, çal›flma ve gelir sa¤lama karar›nda olan kimselerin hizmetlerinden faydalanmak üzere çal›flt›r›lmalar› anlam›na gelir.
Bu çal›flt›rma, yukardaki cümleden de anlafl›laca¤›
gibi zorunlu de¤il, gönüllü yani iste¤e ba¤l›d›r. Nitekim,
tarifimizde “çal›flma ve gelir sa¤lama karar›nda olan
kimseler” demek suretiyle kavram›n bu gönüllülük karakterini de aç›klam›fl oluyoruz.
Bir ülke ekonomisi söz konusu olunca, istihdam›n
kapsad›¤› insan say›s› geniflli¤i, teknik tabiri ile “‹stih dam hacmi” kavram› önem kazan›r. ‹stihdam hacmi gerek iflgücü, gerek insangücü kavramlar›na nazaran dar
bir çevreye sahiptir. Bilindi¤i gibi iflgücü teknik bir kavram olarak esas itibariyle 15-64 yafl grubunu kavrayan
“çal›flma ça¤› nüfus” grubunu ifade etmektedir. Ancak
bu nüfus grubunun tamam› ekonomik faaliyetlere fiilen
kat›lmamaktad›r. Çal›flma ça¤›ndaki nüfustan iflsizleri ve
çal›flma istek ve yetene¤inde olmayanlar› ç›kard›¤›m›z
takdirde, ekonomik faaliyetlere fiilen kat›lanlar›n say›s›-
‹stihdam Çarpan›
‹stihdam Oran›
n› kabaca belirlemek mümkündür. Böyle bir hesaplama
yöntemi, istihdam kavram›n›n iflgücü kavram›na k›yasla
daha dar bir zümreyi kapsad›¤›n› aç›kça göstermektedir.
Ancak özellikle geliflme halindeki ülkelerde, genel olarak iflgücü d›fl›nda düflünülen ve tüketici nüfus içinde kabul edilen bir nüfus grubu fiilen istihdamda olabilmektedir. 15 yafl›ndan küçük ve 65 yafl›ndan büyük baz› nüfus gruplar› özellikle tar›m ve hizmetler kesiminde faal
olarak çal›flmakta, yani istihdam hacmi içinde yer almaktad›r. Halbuki bunlar genellikle iflgücü kavram›n›n
d›fl›nda tutulmaktad›r. fiu halde fiilen istihdamda olanlar›n ölçülmesi görüldü¤ü kadar basit de¤ildir. Her sektörde ve meslekteki mevkii itibariyla her grupta fiilen yer
alanlar›n say›sal toplam›n› almak, istihdam›n ölçülmesinde daha gerçekçi bir yol alarak kabul edilmektedir.
G. Kutal
D efektif talebi göstermektedir.
Bu esneklik, istihdam› bir birim art›rmak için efektif
talebi ne miktarda geniflletmek gerekti¤ini ortaya koymaktad›r. Bir ülkede istihdam esnekli¤i 0,5, isihdam düzeyi 10 birim, efektif talep 50 birim ise, istihdam düzeyini 1 birim art›rmak için (dN = 1)
1
. 50 = 50
0,5 =
dD
10
100
dD = 10
efektif talebin 10 birim geniflletilmesi gerekecektir.
D. Demirgil
‹stihdam Hacmi
[Alm. Beschäftigungsvolumen] [Fr. Volume de l’emploi]
[‹ng. Employment volume]
Belirli bir tarihte istihdam edilenlerin fiili say›s›d›r. Sektörel özelliklerden dolay› istihdam hacmi tar›m ve tar›m
d›fl› olmak üzere ikiye ayr›lmaktad›r.
Türkiye’de toplam istihdam hacmi, 1990 y›l›nda
23,3 milyondur. Bunun 12, milyonu tar›m sektöründe,
10,8 milyonu da tar›m d›fl›ndaki sektörlerde istihdam
edilmektedir.
1990 y›l›nda Türkiye’de istihdam hacminin profili flu
flekilde oluflmaktad›r.
(bin olarak)
‹stihdam Çarpan›
[Alm. Beschäftigungsmultiplikator][Fr. Multiplicateur
de l’emploi][‹ng. Employment multiplier]
‹stihdam çarpan› kavram›n› literatüre kazand›ran iksisatç›, Robert F. Kahn’d›r.
Robert F. Kahn, 1931’de yay›nlad›¤› bir incelemede
istihdam çarpan›n› flöyle aç›klam›flt›r:
Yat›r›mlar›n art›r›ld›¤›n› varsayal›m. Yeni tesislerin
kurulmas›nda çal›flt›r›lacak iflçiler dolay›s›yla, istihdam
hacminde ∆N2 miktar›nda bir art›fl olacakt›r.
Yat›r›m sektöründe kaydedilen ∆N2 miktar›nda istihdam art›fl›na ve gelir büyümesine ba¤l› talep, ekonominin öbür kesimlerine c oran›nda yans›yacakt›r.
Ve toplam istihdam, sektörler aras› etkileflme sonucu
olarak (∆N 2/1 - c) miktar›nda artacakt›r.
(1/1-c = k n) oldu¤unda, toplam istihdam art›fl›n› ∆N
ile göstererek afla¤›daki formülü yazabiliriz:
∆N = K n ∆N2
Bu formülde, kn istihdam çarpan›d›r.
J.M. Keynes, yat›r›m çarpan› kavram›n› ortaya atarken Robert F. Kahn’›n buluflu olan istihdam çarpan›ndan
esinlenmifltir. (Bkz. Yat›r›m Çarpan›, Çarpan, D›fl Tica ret Çarpan›, Mevduat Çarpan› )
F. Ergin
‹stihdam Fonksiyonu
[Alm. Beschäftigungsfunktion][Fr. Fonction de l’emp loi] [‹ng. Employment function]
Ücret-birimi fleklinde hesaplanan efektif (fiili) talep ile
istihdam miktar› aras›ndaki matematik iliflkidir. Keynes,
Genel Teori adl› kitab›nda tan›m›n› yapm›flt›r.
‹stihdam düzeyinin efektif talep de¤iflmeleri karfl›s›ndaki esnekli¤i istihdam fonksiyonunun de¤iflik bir
ifade fleklidir.
‹stihdam esnekli¤inin formülünü flu flekilde gösterebiliriz:
dN
D
Ee =
dD
N
Burada, N istihdam düzeyini
640
Tar›m
Madencilik
‹malat
Enerji
‹nflaat
Ulaflt›rma, Haberleflme
Ticaret
Mali Kurumlar vb.
Di¤er Hizmetler
Bilinmeyen
‹stihdam Hacmi
12 547
130
2 781
80
1 184
775
1 854
541
3 344
141
23 377
D. Demirgil/A. Erhan
‹stihdam ‹çi E¤itim
(Bkz. Hizmet ‹çi E¤itim)
‹stihdam Oran›
[Alm. Beschäftigunsquote][Fr. Taux d’emploi][‹ng.
Employment rate]
Belirli bir zamanda istihdam edilen iflçilerin yüzde oran›d›r. Genellikle negatif olarak ifade edilmekte ve “‹flsiz lik oran›” fleklinde kullan›lmaktad›r. 1856 y›l›ndan sonra iflçi sendikalar› iflsiz üyelerini hesaplamaya bafllam›fllard›r. Sosyal sigortalar›n bafllat›lmas›yla bu konuda daha do¤ru bir tahmin yapma olana¤› bulunmufltur. Böylelikle sigortal› olup iflsizlik tazminat› alan iflçilerin oran›
belirlenmifltir. Sosyal sigortalar›n kapsam› geniflledikçe
istihdam oran› daha sa¤l›kl› bir flekilde hesaplanm›flt›r.
‹stihlak
‹stisnalara Göre Yönetim
Ancak, istihdam oran›ndan çok iflsizlik oran› ilgi çekmektedir. Ülkemizde istihdam oran› olsun, iflsizlik oran›
olsun sa¤l›kl› bir flekilde hesaplanm›fl de¤ildir. Devlet
Planlama Teflkilat› emek fazlas› için tahminler yapmaktad›r. ‹flsizlik sigortas› olmad›¤› için iflsizlerin say›s› tam
olarak bilinmemektedir.
D. Demirgil
‹stihlak
(Bkz. Tüketim)
‹stihsal
(Bkz. Üretim)
‹stiklâl Savafl›’nda Türk Paras›
1914’te, Osmanl› ‹mparatorlu¤unda alt›n ve gümüfl sikkeler halk›n kulland›¤› bafll›ca ödeme araçlar› idi. Ayr›ca Osmanl› Bankas›’n›n dolafl›ma ç›kard›¤› alt›na çevrilebilir banknotlar vard›.
Birinci Dünya Savafl›’n›n bafllamas›yla, Osmanl›
Bankas› banknotlar›n›n alt›na çevrilmesi durdurulmufltu.
1915-1918 aras›nda, Düyun-u Umumiye ‹daresi dolafl›ma 161 milyon liral›k kaime ç›kartm›flt›. Enflasyonun
bafllamas›yla alt›n ve gümüfl sikkeler dolafl›mdan çekilmiflti. Mütareke y›llar›nda, ‹stanbul rejimi, kaime emisyonunu durdurmufltu.
‹stiklâl Savafl›’nda, ‹stanbul ve Anadolu’da kullan›lan ödeme araçlar›, Düyun-u Umumiye ad›na ç›kar›lm›fl
kaimelerdir. Kuvay-› Milliye kendi ad›na para bast›rmam›flt›r. ‹stiklâl Savafl› boyunca ne ‹stanbul’da, ne de Ankara’da yeni emisyon yap›lmam›flt›r ve para arz› de¤iflmeksizin ayn› düzeyde sabit kalm›flt›r.
‹stiklâl Savafl›, enflasyonsuz baflar›lm›fl bir topyekûn
ölüm-kal›m mücadelesidir. (Bkz. Birinci Dünya Sava fl›nda Türk Paras›, Cumhuriyet Döneminde Türk Paras›,
Enflasyon)
F. Ergin
‹stikraz
[Alm. Anleihe][Fr. Emprunts][‹ng. Loan]
Devletin borçlanma yoluyla elde etti¤i gelirler. (Bkz.
Kamu Borçlanmas›)
Ö.F. Bat›rel
‹stimlak
(Bkz. Kamulaflt›rma)
‹stisna
[Alm. Steuerbefreiung] [Fr. Exemption d’impôts] [‹ng.
Tax exemption]
Verginin konusu üzerindeki vergi yükümlülü¤üne objek tif mükellefiyetdenir. Yani istisnalar objektiftir ve vergi
konusu ile ilgilidir. Vergi konusunun vergiye tâbi olup
olmamas›na iliflkin olarak yap›lan s›n›rland›rmalar da
vergi istisnalar› olarak adland›r›l›r. Burada, iktisadi
amaçlarla veya vergi adaletini sa¤lama amac›yla vergi
641
konusunun vergiden hariç tutulmas› durumu söz konusudur. Yani, objektif mükellefiyette bir s›n›rlamaya gidilmifltir. Vergi konular›n›n idari, sosyal ve iktisadi nedenlerle istisnalara tâbi tutulmalar›, ancak kanunlarda
belirtilen belli flartlar›n alt›nda mümkün olabilir. Yani
vergi konusunun, kanunlarda belirtilen özelliklere sahip
olmalar› gerekir.
Buna göre vergi istisnalar› kapsam ve süre aç›s›ndan
farkl›l›klar gösterir.
Kapsam aç›s›ndan vergi istisnalar› tam veya k›smidir. Tam istisnada, belirli vergi konular›ndan ve ifllerden
elde edilen gelirler tümüyle vergiden istisna edilmifllerdir: Yat›r›m mallar›n›n ithalinin gümrük vergisinin d›fl›nda tutulmas› gibi. Vergiden k›smi istisna halinde ise,
belirli bir s›n›r›n alt›ndaki gelirden vergi al›nmaz.
Vergi istisnalar› süre aç›s›ndan geçici veya süreklidir.
Vergi konusu, e¤er belli bir süre için vergiden istisna
ediliyorsa buna geçici istisna , belli bir süre s›n›rlamas›
yoksa buna da sürekli istisna durumu denir.
Türkiye’de vergiden istisna edilen gelirlere örnek
olarak flunlar verilebilir: Emekli maafllar›, dul ve yetim
ayl›klar›, ölüm ve sakatl›k tazminatlar›, iflten ç›karma
tazminatlar› vb.
Öte yandan, kurumlar vergisi aç›s›ndan kooperatiflerin da¤›tt›¤› risturnlar vergiden istisna edilmifltir. (Bkz.
Muafl›k)
N. Falay
‹stisnalara Göre Yönetim
[Alm. Eingreifen nur bei Abweichungen] [Fr. Conduite
des affaires par exception ] [‹ng. Management by excep tions]
Günümüz iflletmeleri büyüdükçe, ürün ve pazar çeflitlendirmesine gittikçe, teknik geliflme, firmalararas› rekabet
artt›kça, ça¤dafl yöneticinin kontrol ve yönetmekle yükümlü bulundu¤u faaliyetlerin say›s› ço¤almakta, kurulufl içinde olan biten herfleyi etkin ve verimli biçimde karara ba¤lama ve uygulamas›na olanak vermemektedir.
Bu nedenle, yöneticiler her konuda kendileri karar vermek yerine, günlük veya periyodik olarak al›nan ola¤an
nitelikli kararlar› astlar›na devretmek zorundad›rlar. Ancak, astlar›n bilgi, yetenek ve tecrübeleri ile çözümlenemeyecek nitelikte olan orijinal ya da ola¤anüstü nitelikte sorunlar ortaya ç›kt›¤›nda, bunlar›n hakk›nda karar
verme, çözüme kavuflturma sorumlulu¤u yöneticilerin
kendilerinde kalmal›d›r. Yetki devrinden istisna edilen
bu tür kararlardan ad›n› alan yönetim biçimine “istisna lara göre yönetim ” ad› verilmektedir.
fiu halde, modern yöneticinin ayr›nt›larla u¤raflarak
zaman ve enerjisini as›l önemli ya da hayati sorunlardan
uzaklaflt›rmas›, yönetimdeki baflar›s›n› büyük ölçüde
azaltmaktad›r. Yönetim basitlefltirilmesi ad› da verilen
bu yaklafl›m, yöneticinin yaln›zca müdahale etmesi gerekti¤i zaman karar alma mekanizmas›na kar›flmas›n›
öngörür. ‹stisnalara göre yönetim köklü bir örgütsel düzenleme faaliyetidir; yetiflkin ve tecrübeli astlar gerektirir; iflbölümü, yetki ve sorumluluklar›n genel bir gözden
‹fl
‹fl Bulma Bürolar›
geçirilmesi veya yeniden düzenlenmesi ve da¤›t›lmas›
üzerine kurulur.
E. Eren
saptanmas›nda çok yararl› hizmetler sa¤lamaktad›r.
E. Eren
‹fl
[Alm. Geschäftsbanken] [Fr. Banques d’affaires] [‹ng. Com mercial banks]
Mevduat toplamak ve kredi vermek amac›yla kurulan ifl
bankalar› bir ticaret bankas› gibi faaliyet gösterirler.
Kendi sermayelerini ve tahvil çkarmak suretiyle elde ettikleri sermayeleri kullanarak çeflitli yat›r›mlarda bulunur, iflletmeler kurar ve mevcut iflletmelere kat›l›rlar.
Türkiye’de bu faaliyetleri gerçeklefltirmek üzere
26.8.1924 tarihinde Türkiye ‹fl Bankas› kurulmufltur.
(Bkz. Türkiye ‹fl Bankas›)
A. ‹lkin
‹fl Bankalar›
[Alm. Arbeit, Stellung][Fr. Travail][‹ng. Job, Work]
Genel olarak faydal› olan ve belirli bir amac› gerçeklefltirmek için yap›lan tüm faaliyetlere “ifl” denir. ‹fl, insanlar›n belirli bilgi, beceri ve yetenekleri ile yap›l›r; hem
kendilerine hem de çevrelerine baz› yararlar sa¤lar. ‹fl
belirli bir amac› gerçeklefltirmek için yap›l›r; amaçs›z
yap›lan faaliyetler, e¤lence, oyun, zaman öldürme olarak
iflten ayr›l›rlar. ‹fl, bireye, toplum içinde bir mevki prestij, maddi olanaklar ve bir faaliyette bulunmadan dolay›
zevk verir. Ayr›ca insan belirli bir iflte çal›flmakla çevresini geniflletir; birtak›m arkadafl ve dostlara kavuflur;
sevme ve sevilme ihtiyac›n› tatmin eder.
E. Eren
‹fl Bankas›
(Bkz. Türkiye ‹fl Bankas›)
‹fl Ak›m Organizasyonu
‹fl Bafl›nda E¤itim
[Alm. “Work-flow” organisation ] [Fr. Organisation du
circuit du travail ] [‹ng. Work-flow organization]
Bir iflyerinde, üretime yönelik tüm hareketlerin en az düzeye indirilmesi çal›flmalar›d›r. Bu amaçla öncelikle
malzeme, parça ve yar› mamullerin üretim s›ras›nda izleyecekleri yolun tipi belirlenir. Fabrika binas›n›n tek ya
da çok katl› olmas› “yatay” veya “düfley” ifl ak›m› tiplerinin seçimini gerektirir. Söz konusu genel ifl ak›m› karar› verildikten sonra makine ve ifl istasyonlar›n›n konumlar› saptan›r.
Üretim süreci, ürünün cinsi ve ürünün büyüklü¤ü, ifl ak›m›n›n tipini belirleyecektir. Üretim süreci kriteri, makinelerin, cinslerine ya da gördükleri ifllere göre grupland›r›lmas›n› gerektirir. Makineler, bir ürünün hammadde
halinden tamamlanm›fl hale gelinceye kadar izleyece¤i
yola göre dizilir. Ürünün tafl›namayacak kadar a¤›r ve
büyük olmas› durumunda makineler ürünün yan›na ya
da civar›na yerlefltirilir. Bu üç kriterin uygun kar›fl›m›na
dayal› ifl ak›m organizasyonlar› da söz konusudur.
F. Bilgino¤lu
(Bkz. Hizmet ‹çi E¤itim)
‹fl Bölümü
[Alm. Teilung der Arbeit, Arbeitsteilung][Fr. Division
du travail ][‹ng. Division of labor]
Örgütlerde yap›lacak ifllerin küçük parçalara ayr›larak
her birini sorumlu bir tek ifl görene vererek yapt›rma faaliyetine “ifl bölümü” denir. ‹fl bölümünde ifllerin bölünmesi, bölünebilirlik s›n›r›na kadar götürülür. Böylece
her bir ifl parças› üzerinde çal›flan, baflka ifle kar›flmayan
kimseler uzmanl›¤a eriflirler. ‹fl bölümü belli bir ifl veya
ifl parças› üzerinde uzmanl›k do¤urdu¤undan, yap›lan
iflin verimlili¤i ve etkinli¤i artmaktad›r. Çünkü ifl gören
yapt›¤› ifli daha iyi ö¤renecek, bilgi ve yetene¤ini gelifltirerek hüner sahibi olacakt›r. Ancak iflbölümünün afl›r›ya götürülmesi, ifl görenin iflin ve ifllerin tümü ve örgütün faaliyetleri üzerindeki görüflünü daraltarak koordinasyonun kaybolmas›na yol açmaktad›r. Sadece kendi ifl
parças›ndan baflka bir fley düflünmeyen ifl gören, robotlaflm›fl olmaktad›r. Bu ise, insansal yaflama ve zekâ yap›s›na ayk›r› oldu¤undan, örgütlerde monotonluk ad› verilen psikolojik bir bunal›ma neden olmakta, k›sa süre
sonra artan verim ve etkinlik tekrar düflmektedir.
E. Eren
‹fl Analizi
[Alm. Stellenanalyse] [Fr. Analyse du travail] [‹ng. Job
analysis]
‹fl analizi, örgütlerde herhangi bir mevkinin içerdi¤i görevler hakk›nda araflt›rmaya dayanan güvenilir bilgiler
toplama ifllemidir. Bu bilgiler, yap›lacak görevlerin niteli¤ini, bunlar için harcanacak zaman›n ne oldu¤unu, kullan›lacak araç ve malzemelerin cins ve özelliklerini, görevi yapabilmesi için ifl görenin sahip olmas› gereken
bilgi, yetenek ve deneyimleri, görevin gerektirdi¤i yetki
ve sorumluluklar›n neler oldu¤unu, iflin ne gibi ortamda
yap›ld›¤›n›, bu ortam›n tafl›d›¤› tehlikelerin neler olabilece¤ini kapsamaktad›r. Böylece, iflin güçlü¤ü tan›m›n›n
gerçekçi yap›labilmesi, ifl görene verilecek ücretin belirlenebilmesi ve yöneticinin görevlerin etkili ve esenli
koflullarda yap›labilmesi için almas› gereken önlemlerin
‹fl Bulma Bürolar›
[Alm. Arbeitsvermittlungsamt] [Fr. Office de placement]
[‹ng. Employment agency, Labour office]
Resmi ifl ve iflçi bulma kurumlar› yan›nda ifl piyasas›n›n
düzenlenmesine katk›da bulunan, ifl ve iflçi arayanlara
arac›l›k eden özel bürolard›r.
Özel ifl bulma bürolar› çeflitli amaçlarla faaliyet gösterirler. Bunlardan büyük bir k›sm› bu görevi kâr amac›yla yerine getirirken, baz›lar› hay›r amac›yla, baz›lar›
üyelerini veya mezunlar›n› korumak amac›yla faaliyet
642
‹flçi
‹flçi Ayartma
gösterirler. Baz›lar› ise, iflyerlerinin bünyesinde kurulmufl olan ve söz konusu iflyerinin personel ihtiyac›n›
karfl›lamaya yönelmifl bürolard›r. Bunlar› flöyle gruplamand›rmak mümkündür.
Ücretli ‹fl ve ‹flçi Bulma Bürolar›: Bunlar ifle yerlefltirme (plasman) görevini bir ücret karfl›l›¤›nda yerine
getiren bürolard›r. Gördükleri vazife karfl›l›¤›nda iflverenden -fakat ekseriya iflçiden- bir ücret al›rlar. Bu tür
bürolar genellikle büyük flehirlerde bulunur. Fakat mahzurlar› nedeniyle birçok ülkede ve bu arada Türkiye’de
de ücretli ifl ve iflçi bulma bürolar› yasaklanm›flt›r. Çünkü bu bürolar zamanla kötüye kullan›lm›flt›r. Baz› hallerde iflçiye iflin niteli¤i yanl›fl aksettirilmifl, iflçi ifle yerlefltirilmifl fakat çal›flt›¤› iflten memnun kalmam›flt›r. Baz›
hallerde söz konusu bürolar iflyerlerindeki ustabafl›larla
anlaflma yoluna gitmifllerdir. Ustabafl›lar ise, ifle yerlefltirilen iflçileri bir süre sonra iflten ç›kararak her ifle yerlefltirmede al›nan ücretleri büro ile paylaflmak yoluna gitmifllerdir. Baz› hallerde ifl arayanlar mevcut olmayan iflyerlerine gönderilmifl veya çok yüksek ücretler karfl›l›¤›nda ifl bulunmufltur. Dolay›s›yla toplumda ücretli ifl
bulma bürolar› tepki ile karfl›lanm›flt›r. Uluslararas› Çal›flma Teflkilat›’n›n 1933 ve 1949 y›l›nda kabul etti¤i
sözleflmelerde, ücretli ifl bulma bürolar›n›n prensip itibariyle ve tedricen kapat›lmas› ve bu arada bütün ücretli ve
ücretsiz ifl bulma bürolar›n›n üye ülke hükümetlerinde
denetlenmesi öngörülmüfltür. Ülke içinde oldu¤u gibi,
yabanc› ülkelerde ifl bulmak üzere faaliyet gösteren ücretli ifl ve iflçi bulma bürolar›na da genellikle müsaade
edilmemektedir. Ülkemizde sadece tar›m kesiminde ve
Güney illerinde “elçi” ad› verilen arac›lar›n ücretli ifl ve
iflçi bulma faaliyetine ‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu’nun denetimi alt›nda izin verilmektedir.
Üniversitelerin ve Yüksekokullar›n ‹fl Bulma Bürola r›: Ö¤rencilere çevredeki ifl imkânlar› hakk›nda bilgi
vermek ve iflyerleri ile sürekli temas kurarak sanayiin
hangi nitelikteki elemanlara ihtiyaç duydu¤unu saptamak amac›yla faaliyet gösterirler. Özellikle e¤itimin son
y›l›na gelmifl ö¤rencilere staj imkânlar› sa¤layarak ö¤rencileri çevreye tan›tmak, okuldan baflar› ile mezun
olan ö¤rencileri iflverenlere tavsiye etmek suretiyle, bu
ö¤rencilerin en faydal› ve verimli olabilecekleri alanlarda ifle yerlefltirilmesine yard›mc› olurlar. Bu bürolar ayn› zamanda sanayi-üniversite iflbirli¤inin gerçekleflmesine ve e¤itimin sanayiin ihtiyaçlar›na uygun bir hale getirilmesine yard›mc› olurlar. Bunun yan›nda, mezun olduktan sonra belirli iflyerlerinde çal›flt›r›lmak amac›yla
ihtiyaç duyan ö¤rencilere burs da bulurlar. Bunlar ifl bulma faaliyetini para karfl›l›¤›nda yapmazlar; amaçlar› mezunlar›n iflsiz kalmas›n› önlemektir. Üniversite ve yüksekokullar yan›nda baz› dini teflekküller ve hay›r kurumlar› da ücretsiz ifl bulma bürolar› iflletmektedir.
‹flverenlerin ‹fl Bulma Bürolar›: ‹flyerinde personeli
ifle alma konusunda yetkili bir bürodur. ‹fl ve iflçi bulmadan çok, aran›lan niteliklere sahip olan iflçileri seçme
görevini yaparlar. ‹flin özelliklerine göre baflvuranlar› bir
s›navdan geçirerek ifle yerlefltirirler.
G. Kutal/A. Erhan
643
‹flçi
[Alm. Arbeitnehmer] [Fr. Ouvrier, Travailleur ] [‹ng. Wor ker, Workman, Labourer, Hand]
25.8.1971 tarih ve 1475 say›l› ‹fl Kanunu m. 1/1, iflçiyi
flöyle tan›mlamaktad›r: “Bir hizmet akdine dayanarak
herhangi bir iflte ücret karfl›l›¤› çal›flan kifliye iflçi de nir”.
Bu tan›mdan da anlafl›laca¤› gibi, belirli bir bedel
karfl›l›¤›nda di¤er çal›flanlardan iflçiyi ay›ran önemli ölçü onun, bir özel hukuk akdi olan hizmet akdine dayanarak çal›flmas›d›r. Hizmet akdinin özelli¤i ise, bu özel hukuk akdi ile kurulan hukuki iliflki (ifl iliflkisi) sonucunda,
iflçinin, sözleflmeden do¤an ifl görme borcunu, iflverenin
gözetim ve denetimi alt›nda, yani ona ba¤›ml› olarak yerine getirmesidir.
‹flçi kavram›, hizmet akdine ba¤l› olarak çal›flanlar›
kapsad›¤›na göre, istisna (eser sözleflmesi), vekâlet, nakliye, neflir adi flirket akitleri ve benzeri akitlere dayanarak ba¤›ms›z çal›flanlar iflçi kavram› d›fl›nda kalmaktad›rlar.
‹fl Kanunu’nun getirdi¤i iflçi tan›m› di¤er ifl yasalar›
bak›m›ndan da geçerlidir. Buna göre, Deniz ‹fl Kanunu,
Bas›n ‹fl Kanunu ile Toplu ‹fl Sözleflmesi Grev ve Lokavt
Kanunu’na göre de iflçi, bir hizmet akdine dayanarak çal›flan kiflidir. Sadece 5.5.1983 tarih ve 2821 say›l› Sendikalar Kanunu’nun kapsam› bak›m›ndan iflçi kavram›n›n
s›n›rlar› geniflletilmifltir. Bu kanun aç›s›ndan, gene hizmet akdine ba¤l› olarak çal›flan kifliler iflçi kabul edilmekle birlikte; “Bu Kanun bak›m›ndan araç sahibi hariç,
nakliye mukavelesine göre esas itibariyle bedeni hizmet
arz› suretiyle çal›flmay› veya neflir mukavelesine göre
eserini naflire terketmeyi meslek edinmifl bulunanlar ve
adi flirket mukavelesine göre ortakl›k pay› olarak esas
itibariyle fiziki veya fikri emek arz› suretiyle -bu mukavelenin ayn› durumdaki herkese fiilen aç›k olmas› kayd›yla- bir iflyerinde çal›flanlar da iflçi say›l›rlar.” (SK m.
2) Kanunun getirdi¤i yeni bir düzenlemeye göre de Hizmet akdine dayanarak çal›flan bir kimsenin T.C. Emekli
Sand›¤› Kanunu’na tâbi olmas›, iflçi say›lmas›na engel
teflkil etmez.
D. Ulucan
‹flçi Ayartma
[Alm. Unlautere Abwerbung][Fr. Complicité de débauc hage][‹ng. Unfair recruitment]
‹flçinin hizmet sözleflmesi devam etmekte iken, baflka bir
iflverenin yasal usul ve flartlar› ihlal ederek ayn› iflçi ile
yeni bir hizmet sözleflmesi yapmas›, onu ifline almas›d›r.
Bir hizmet sözleflmesi ile iflverene ba¤lanan iflçinin
bu sözleflmeyi belirli süreli ise sürenin sonunda, belirsiz
süreli ise bildirim önellerine uyarak feshetmesinin usulü
yasalar›m›zda belirtilmifltir. fiayet iflçi bu usullere uymadan sözleflmeyi sona erdirirse, ortada usulsüz bir fesih
var demektir. ‹flçinin usulsüz bir fesih yapmas›na baflka
bir iflveren sebebiyet vermiflse buna iflçi ayartma denilmektedir.
‹flçi ayartman›n de¤iflik nedenleri olabilir: Vas›fl› bir
iflçinin bir an önce iflletmeye kazand›r›lmas›, rakip fir-
‹flçi Devri
‹flçi Dövizi
man›n bu iflçinin eme¤inden yoksun b›rak›lmas›, en fazla rastlanan iki nedendir.
Türk yasa koyucusu, iflçi ayartmay› iyi niyet kurallar›na oldu¤u kadar, çal›flma hayat›n›n gereklerine de ayk›r› bulmufl ve hukuki bir yapt›r›ma ba¤lam›flt›r:
‹fl mevzuat›ndaki esaslara ayk›r› biçimde iflçinin hizmet sözleflmesini sona erdirmesine neden olan yeni iflveren, ‹fl Yasas›’n›n 15. maddesi gere¤ince, iflçi ile birlikte, eski iflverene karfl› sorumlu tutulmufltur. ‹flçiyi ayartan iflverenin bu sorumlulu¤u hem ifl ahlâk› bak›m›ndan
zorunlu görülmüfl, hem de iflçinin bu nedenle sebep oldu¤u zarar› tümüyle ödeyemeyece¤i düflünülmüfltür.
‹fl Yasas›’n›n 15. maddesine göre “süresi belirli olan
veya olmayan sürekli hizmet akdi ile bir iflverenin ifline
girmifl olan iflçi, akit süresinin bitmesinden önce yahut
bildirim öneline uymaks›z›n iflini b›rak›p baflka bir iflverenin ifline girerse hizmet akdinin bu suretle feshinden
ötürü eski iflverenin zarar›ndan, iflçinin sorumlulu¤u yan›nda, ayr›ca yeni iflveren dahi afla¤›daki hallerde hâkimin belirtece¤i derecede sorumludur”. Ayn› maddede
yeni iflverenin sorumlulu¤unun en fazla olaca¤› ihtimal den de söz edilmifl ve “iflçinin bu davran›fl›na, yeni ifline
girdi¤i iflveren sebep olmufltur” denilmiflir.
Uygulamada, iflçi ayartma denilen bu sebep d›fl›nda
kalmakla beraber, yeni iflverenin sorumlulu¤unun devam etti¤i iki ihtimalden daha ‹fl Yasas› söz etmifltir.
Bunlardan birincisi yeni iflverenin, iflçinin usulsüz fesih
yapt›¤›n› bildi¤i halde onu ifle almas›, ikincisi ise yeni
iflverenin iflçinin bu davran›fl›n› ö¤rendikten sonra dahi
onu çal›flt›rmaya devam etmesidir. Bu son ihtimal çerçevesinde bir iflçi ayartma fiilinin bulunmad›¤› kesindir.
Buna ra¤men yasa koyucu, çal›flma hayat›nda kararl›l›k
sa¤layabilmek için iflçinin yan›nda yeni iflvereni de eski
iflverene karfl› sorumlu tutmufltur. Yarg›ç yeni iflverenin
sorumlulu¤unu takdir ederken olay›n cereyan tarz›n›
kuflkusuz dikkate almak zorundad›r.
M. Kutal
dirde, bunun her seferinde hesaba kat›lmas› iflçi devri
oranlar›n› yükseltici bir etki yapar.
Bir iflletmede iflçi devrinin s›f›ra düflmesi mümkün
olmad›¤› gibi, iflgücünün optimal da¤›l›m›n› olumsuz
yönde etkileyece¤inden ekonomik bak›mdan arzu da
edilmez. Fakat çok yüksek bir iflçi devri de iflletme için
zararl›d›r. ‹flyerinde verimi düflürür; makinalar›n y›pranma pay›n› art›r›r; bak›m›n› zay›flat›r; hammadde ve malzeme israf›n› art›r›r; sonuçta iflyerinin prodüktivitesini
ve rantabilitesini düflürücü rol oynar.
G. Kutal
‹flçi Dövizi
[Alm. Arbeiterdevisen][Fr. Devises des ouvriers émig rants ][‹ng. Worker ’s remittances]
Ülke d›fl›nda çal›flan iflçilerin yurda transfer ettikleri dövizdir. Akdeniz’i çevreleyen orta derecede sanayileflmifl
ya da yeni geliflen ülkelerin Bat› Avrupa’da, Uzak ve
Yak›ndo¤u’nun yeni geliflen ülkelerinin Ortado¤u’da,
Meksika’n›n ABD’de önemli say›da çal›flan yurttafl› ve
bunlardan sa¤lad›¤› iflçi dövizi geliri vard›r. Baflta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkelerinde çal›flan Türk iflçilerin say›s› 1 milyon 100 bin (aileleri ile birlikte 2 milyon 875 bin) kadard›r. 1977-78’den itibaren Ortado¤u
ülkelerine iflçi gönderilmesi sonucu, bu bölgede çal›flan
iflçi say›s› 1982 sonunda 120 bine ç›km›flt›r. Günümüzde
sadece S. Arabistan’da 130 000 Türk iflçisi bulunmaktad›r. Son y›llarda, Ortado¤u’da çal›flan Türk iflçilerin say›s› artarken, Bat› Avrupa’da çal›flan iflçilerin say›s›nda
1974’ten beri önemli bir art›fl olmam›flt›r. Buna ra¤men,
Türkiye’ye giren iflçi dövizleri (döviz kurunun gerçek
kurdan çok büyük sapmalar gösterdi¤i 1970’li y›llar›n
ikinci yar›s› d›fl›nda) sürekli artm›flt›r. ‹lk iflçi dövizi girifllerinin bafllad›¤› 1964 y›l›nda önemsenmeyecek tutarda olan bu kalem, 1970’de 273 milyon Dolar, 1974’te
1,43 milyar Dolar, 1979’da 1,7 milyar Dolar, 1981’de
2,5 milyar Dolar, 1982’de 2,2 milyar Dolar 1990’da 3,3
milyar Dolar, 1994’te 2,6 milyar dolar olmufltur.
Yabanc› ülkelerde çal›flan iflçiler, aileleri yanlar›nda
bulunuyorsa yurtta yat›r›m yapmak için, aileleri yanlar›nda bulunmuyorsa hem ailenin geçimi hem yat›r›m
amac›yla, yurtlar›na döviz transfer etmektedirler. Baflka
bir deyiflle, di¤er flartlar veri iken, ikinci durumada, iflçi
bafl›na yurda yollanan iflçi dövizi birinciden daha fazlad›r. Ülkeye yollanan iflçi dövizi, bunun d›fl›nda, flu etkenlere göre de¤iflmektedir: Yurt d›fl›nda çal›flan iflçi say›s›ndaki de¤iflme; iflçi bafl›na al›nan ücretteki de¤iflme;
ücret gelirinin kazan›ld›¤› ülkenin paras› ile (iflçi dövizi
geliri Dolar üzerinden hesap edildi¤i için) Dolar aras›ndaki paritede ortaya ç›kan de¤iflme; yerli paran›n d›fl de¤erinin serbest piyasa de¤erine oranla gösterdi¤i de¤iflme ve bu konudaki bekleyifller; yurt d›fl›ndaki iflçiler
aras›ndaki iflsizlik oran›ndaki de¤iflme; vb... E¤er bir iflçinin bütün ailesi yan›nda ise, yurda dönme tasar›s› olmad›¤› için yat›r›m yapmay› düflünmüyorsa, bu iflçinin
döviz göndermesi söz konusu de¤ildir.
‹flçi dövizi, ülkelerin cari ifllemler bilançosunun bir
‹flçi Devri
[Alm. Fluktuation der Arbeitskräfte][Fr. Rotation de la
main d’oeuvre][‹ng. Labour turnover ]
Bir iflletmedeki iflçi girifl ve ç›k›fl hareketlerini gösteren
bir orand›r. ‹flçi devri, ayl›k veya y›ll›k olmak üzere belirli bir süre içinde iflyerine giren ve ç›kan iflçi miktar›n›n, ayn› süre içindeki ortalama iflçi say›s›na oranlanmas› ile bulunur. Örne¤in ortalama iflçi say›s› 100 olan bir
iflyerinden y›lda 8 iflçi ç›km›fl, 8 iflçi girmiflse iflçi devri
oran› % 8 dir.
E¤er y›l bafl›ndaki iflçi say›s›na göre y›l sonundaki iflçi say›s› farkl› ise, giren ve ç›kan iflçilerin devir oran›n›
ayr› ayr› hesaplamak daha uygun olur. ‹flçi say›s› istikrarl› olan iflletmelerde genellikle, iflyerinden ç›kan ve iflyerine giren iflçilerin say›s› birbirine yak›nd›r.
‹flyerindeki istifa, ölüm ve emeklilik veya herhangi
bir nedenle iflten ç›kar›lma veya yeni ifle almalar iflçi
devri oran›n› etkiler. Ayn› iflyerine y›lda birkaç defa girip ç›kmalar ayn› iflçi taraf›ndan gerçeklefltirildi¤i tak-
644
‹fl Kredi Bankas› T.A.fi.
‹flçi fiirketi
kalemidir; iflçi dövizinin girdi¤i ülke için bilançonun ak tifine, iflçinin çal›flt›¤› ülke için de bilançonun pasifine
girer. Yani, birinci ülke için bir döviz girifli, ikinci ülke
için bir döviz ç›k›fl› kalemidir. Cari ifllemler bilançosunun kay›t sisteminde iflçi dövizleri iki biçimde kay›t edilebilir. Birinci sistemde, hizmetler bilançosu içinde di¤er hizmetler kalemiyle birlikte yer al›r. Türkiye’de uygulanan sistem budur. ‹kinci sistemde, faktör gelirleri
(emek ve kapital geliri) ayr› kaydedilir; mal ihrac› ve ithaliyle (faktör gelirleri d›fl›ndaki) salt hizmet gelirleri ülkenin kaynak dengesini oluflturur.
‹flçi dövizi girifli -cari ifllemler bilançosundaki di¤er
ihracat kalemleri gibi- milli harcamalar› art›ran bir etki
yarat›r: Y = C + I (X - M) denkleminde Y milli harcamalar›, C tüketimi, I yat›r›m yarcamalar›n›, X ihracat›,
M ithalat› gösterirse, iflçi dövizi girifli X kalemine dahildir. Yabanc› iflçi çal›flt›ran, dolay›s›yla di¤er ülkelere
do¤ru iflçi dövizi ç›k›fl› olan ülkelerde ise, bu kalem (M)’
ye dahildir.
G. Kazgan/fi. Akkaya
‹flçi Kredi Bankas› T.A.fi.
1954’te Kayseri’de, özel sermayeli ticaret bankas›
olarak kuruldu. 1980’lerin bafllar›nda flube say›s› 10’a,
personel say›s› 148’e ulaflt›. Ödenmifl sermayesi 115
milyon TL, mevduat toplam› 1,7 milyar TL, kulland›rd›¤› krediler toplam› 1,2 milyar TL’yi buldu (1982). O dönemde yaflanan bankac›l›k krizinden kurtulamayarak,
1984’te ‹fl Bankas›’n›n gözetimine girdi; ayn› y›l tasfiye
edilerek ‹fl Bankas›’na devredildi.
A. ‹lkin/A. Erhan
‹flçilik Devir Sürati
(Bkz. ‹flçi Devri)
‹flçinin Kat›l›m›
(Bkz. Yönetime Kat›lma)
‹flçi Sa¤l›¤›
(Bkz. Hastal›k Sigortas›, Anal›k Sigortas›, Meslek Has tal›¤›)
‹flçi Sigortalar›
[Alm. Arbeitersversicherungen] [Fr. Assurance des ouv riers ] [‹ng. Worker ’s insurance ]
‹flçi s›fat› ile çal›flanlar› k›sa ve uzun vadeli tehlikelere
karfl› koruyan zorunlu sigortad›r.
Sosyal güvenlik alan›ndaki ilk at›lan ad›mlar iflçileri
korumay› amaçlam›flt›r. Bunun nedeni, iflçilerin baflta ifl
kazas› ve meslek hastal›¤› olmak üzere çal›flma hayat›nda çeflitli tehlikelerle karfl›laflmalar›d›r. ‹flçilerin korunmas›na önem ve öncelik vermek ise toplumun huzuru ve
siyasal rejimin gelece¤i aç›s›ndan önem tafl›maktad›r.
Zorunlu iflçi sigortalar›, 19. yy’›n sonlar›nda Alman ya’da Bismarck zaman›nda kurulmaya baflland›. ‹kinci
645
Dünya Savafl›’ndan sonra sosyal güvenlik alan›nda çok
h›zl› bir geliflme sa¤land› ve sadece iflçi s›fat›yla çal›flanlar›n de¤il, tüm vatandafllar›n sosyal güvenlik hakk›na
sahip oldu¤u kabul edildi.
Ülkemizde de, 11.7.1945 tarih ve 4792 say›l› yasa ile
“‹flçi Sigortalar› Kurumu” kuruldu. Kurumun ad›, 1964
y›l›nda kabul edilen 506 say›l› yasa ile “Sosyal Sigortalar Kurumu”na dönüfltürüldü. Böylece yasan›n korudu¤u zümrenin sadece iflçiler olmad›¤›, bunlar›n yak›n akrabalar›n›n da sosyal güvenli¤e kavuflturulduklar› ifade
edildi.
‹flçi sigortalar› konusu tarihi önemini kaybetmiflse
de, çal›flma hayat›n›n özelliklerini yans›tmalar› aç›s›ndan günümüzde de özel yasalarla düzenlenmektedir.
Özellikle, ifl kazas› ve meslek hastal›klar› sigortas›n›n tipik bir iflçi sigortas› oldu¤u kuflkusuzdur.
M. Kutal
‹flçi fiirketi
[Alm. Arbeitnehmergesellschaft] [Fr. Compagnies ouv rières] [‹ng. Worker’s Companies]
Ortaklar›n›n ve sermayesinin %50’den fazlas› yurt d›fl›nda çal›flm›fl ve çal›flan iflçilerden oluflan flirketlere “iflçi flirketi” denir.
Yurt d›fl›nda özellikle Federal Almanya’da çal›flan
Türk iflçilerinin bir kendi kendine yard›m giriflimidir.
Uygulamada bu giriflim Türk iflçilerinin, tasarruflar›yla,
Türkiye’de bir iflletme kurma amac›n› güden ve Türk
hukukuna uygun olarak kurulmufl bulunan anonim flir ketlere ortak olmalar› fleklinde kendini göstermifltir.
‹flçi flirketleri istihdam yaratma amac› yan› s›ra, sanayi iflletmelerinin tüm ülkeye yay›lmas›nda ve sanayi
iflletmeleri mülkiyetinin ecirler grubu baflta olmak üzere
tabana yay›lmas›nda en etkili araçlardan biri olarak kabul edilmektedir. Özellik ve öncelikle yurt d›fl›nda çal›flan Türk iflçileri taraf›ndan bafllat›lan bu hareket, özel
giriflimin kendine özgü bir türü olarak dikkati çekmifltir.
Yurt d›fl›nda çal›flan iflçiler Türkiye’de do¤up-büyüdükleri yörede yap›lacak yat›r›mlara çeflitli nedenlerle ilgi
göstermifllerdir. Bunlardan birincisi tasarruflar›n› yat›r›ma yönelterek mesleki mevki itibariyle ücretliler grubundan iflverenler statüsüne geçme özlemi olarak aç›klanabilir. Bununla beraber küçük tasarruflar›n gerçek anlamda statü de¤ifltirmeye olanak vermeyece¤i dikkate
al›n›rsa, yurda dönüfllerinde çal›flacaklar› iflyerini garanti etmek veya do¤up büyüdükleri il veya ilçenin ekonomik geliflmesine katk›da bulunmak amaçlar›n›n daha anlaml› oldu¤unu söyleyebiliriz.
Türkiye’de yeni iflyeri ve istihdam olanaklar› yaratmay› amaçlayan giriflimler ilk olarak Federal Almanya’da uzun süre yaflam›fl iflçilerin öncülü¤ünde 1963 y›l›nda bafllam›flt›r. Bu aflamada iflçilerimizin bireysel birikimlerinin sa¤layamayaca¤› gelecek güvencesini, tasarruflar›n› birlefltirerek kuracaklar› sanayi tesislerinde
kendilerine ve yak›nlar›na ifl olana¤› sa¤layarak gerçeklefltirme fikri a¤›rl›k tafl›maktayd›.
1970’li y›llara gelindi¤inde, yurt d›fl›nda çal›flan iflçi-
‹fl De¤erlemesi
‹fl Disiplini
lerin say›lar›yla birlikte birikimleri de önemli boyutlara
ulaflm›flt›. Bu tasarruflar›n Türkiye’de tafl›nmaz mallara
ba¤lanmas› yerine üretime yöneltilmesi görüflü, bu y›llarda daha büyük bir yayg›nl›k ve önem kazand›. Nitekim iflçi flirketleri dedi¤imiz giriflimlerin en yayg›n oldu¤u y›llar 1970-1977 aras›ndaki dönemdir. Bu dönemde
iflçi flirketleri giriflimlerini h›zland›ran d›fl etkenler de olmufltur. Örne¤in 1973-1974 y›llar›ndan itibaren Bat› Avrupa ülkelerinde beliren enflasyonist e¤ilim, ifl piyasas›nda durgunluk, bu nedenle toplu iflçi ç›karmalar ve yabanc› iflçilerin geldikleri ülkeye geri dönmelerini özendirici politikalar›n uygulamaya konmas›, özellikle istihdam yarat›c› projelerin desteklenmesini öngören ikili
anlaflmalar, iflçi flirketlerinin çok say›da kurulmas›n› etkileyen d›fl faktörler aras›nda say›labilir. Nitekim TürkAlman ‹ntibak Anlaflmas› ad› verilen anlaflma
(7/12/1972) ve bu anlaflman›n ekini teflkil eden Ek Protokol ve anlaflman›n mali bak›mdan desteklenmesine
iliflkin bir “Kredi Özel Fonu”kurulmas› amac›yla al›nacak Mali Tedbirler Hakk›nda anlaflma, ayn› tarihli Resmi Gazete ile yay›mlanm›flt›r. Ayr›ca 1977’den itibaren
iflçi flirketlerinin yat›r›mlar›na do¤rudan devlet deste¤inin sa¤lanmas›na yard›mc› olan Devlet Sanayi ve Yat›r›m Bankas› (DES‹YAB) da bu arada say›lmal›d›r. Söz
konusu Banka 11.11.1975 tarih ve 13 say›l› Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmufltur. Bankan›n amaçlar›
aras›nda “yurt d›fl›nda çal›flm›fl ve çal›flmakta olanlar›n
tasarruflar›n› “ekonomik bir güç halinde birlefltirerek
kârl›l›k ve verimlilik anlay›fl› içinde de¤erlendirmek”,
bunlar› “kalk›nma planlar›n›n temel ilkelerine uygun ve
yurt sath›na yayg›n teflebbüslere, özellikle s›nai yat›r›mlara yöneltmek” say›labilir. Bu amaçla di¤er faaliyetleri
yan›nda”yurt d›fl›nda çal›flm›fl ve çal›flanlar taraf›ndan
giriflilen yat›r›m teflebbüslerinin projelerini de¤erlendirmek, bunlara yat›r›m ve iflletme kredisi açmak veya sermayesine kat›larak desteklemek” gibi faaliyetlerde bulunacakt›r. Ayr›ca kârl› ve verimli görülen projelerin gerçekleflmesinde ve bölge flirketlerinin kurulmas›nda öncülük etmek, gerekli teflebbüs ve yat›r›m ortakl›klar›n›
kurmak ve her türlü teknik yard›m› sa¤lamak yetki ve
görevleri, ad› geçen bankaya verilmifltir.
Çal›flma Bakanl›¤› Yurt D›fl› ‹flçi Sorunlar› Genel
Müdürlü¤ü’nce 1981 y›l›nda yap›lan araflt›rmaya göre,
1963 y›l›ndan bafllayarak 400 iflçi-halk flirketi giriflimi
olmufl, 1980 y›l› sonunda bunlardan ancak 128’i üretim,
77’si yat›r›m ve 21’i planlama aflamas›nda olmak üzere
toplam 226 flirketin varl›¤› saptanabilmifltir. DES‹YAB’›n kredi verdi¤i veya sermayesine katk›da bulunma yoluyla destekledi¤i flirket say›s› da 1981 sonu itibariyle 109’du. Bunlardan 6 temel sanayi kuruluflu d›fl›ndaki 103 projenin toplam yat›r›m tutar› 171 milyar TL’y›
bulmufltur. (Bkz. ‹flçi Dövizi, Göçmen ‹flçiler)
G. Kutal
Bir kuruluflta yap›lmas› gereken ifllerin belirli ölçütler
bak›m›ndan birbirleriyle karfl›laflt›rmal› olarak de¤erlerinin saptanmas›na “ifl de¤erleme” denir. ‹fl de¤erleme sayesinde ifller zorluk ve önem derecelerine göre hiyerar flik olarak s›ralanabilmekte ve buna göre adil bir ücretlendirme sistemi kurulmaktad›r.
‹fl de¤erlemede çeflitli yöntem ya da teknikler kullan›lmaktad›r. Bunlar s›ralama yöntemi, s›n›fland›rma yöntemi, puanlama yöntemi, faktör karfl›laflt›rma yöntemi’dir.
E. Eren
‹fl Disiplini
‹fl De¤erlemesi
[Alm. Stellenbewertung, Stellenbeurteilung] [Fr. Evalu ation du travail ] [‹ng. Job evaluation ]
646
[Alm. Arbeitsdisziplin][Fr. Discipline du travail ][‹ng.
Work discipline]
Çal›flma hayat›nda iflçinin iflyeri kurallar›na uymas›,
kendisine düflen ödevleri yerine getirmesidir.
Hizmet sözleflmesi ile ifle giren iflçinin iflverene karfl› baz› yükümlülükleri vard›r. Bunlar aras›nda ifli özenle
yapma, iflverene do¤ruluk ve ba¤l›l›kla çal›flma da bulunmaktad›r.
‹flyeri iflçi-iflveren iliflkilerinin cereyan etti¤i, üretimin yap›ld›¤› bir yer oldu¤undan, her toplulukta oldu¤u
gibi, disiplini gerektirmektedir. Aksi halde hem üretimde büyük aksamalar do¤makta, ifl kazalar›nda ciddi artmalar görülmekte, hem de iflçi-iflveren iliflkilerinde
önemli kar›fl›kl›klar ortaya ç›kmaktad›r. fiu halde ifl disiplini emek sahibinin iflverenin flahs›na sayg› göstermesi gibi sadece moral bir amaca yönelik de¤ildir.
‹fl disiplini nisbeten farkl› iki anlamda kullan›lmaktad›r. Birincisi sosyolojik anlamda kiflilerin sanayi hayat›n›n gereklerine daha iyi uymalar›d›r. Bu aç›dan tar›m
ekonomisine dayal› toplumlarda ifl disiplininin daha zay›f oldu¤u ileri sürülmektedir. Nitekim ifle devams›zl›klar›n bu gibi ülkelerde yüksek oranlara ulaflt›¤›, izin dönüfllerine dikkat edilmedi¤i, iflyerinde kavgalara daha
s›k rastland›¤› görülmektedir. Ayn› nedenle bu ülkelerde
iflçilerin ifl kazalar›na daha s›k maruz kald›klar› anlafl›lmaktad›r.
Ülke kalk›n›p sanayi toplumuna geçifl süreci h›zland›kça, ifl disiplinine kendili¤inden uyan iflçi tipi daha belirgin hale gelmektedir.
‹fl disiplininin ikinci anlam› daha çok, iflyerinde iflçilerin disiplin içinde çal›flmalar›na yönelik hukuki kurallar› hat›ra getirmektedir. ‹fl disiplinini iflyerinde hakim
k›labilmek için yasalarda ve toplu ifl sözleflmelerinde çeflitli hükümler bulunmaktad›r. Bunlar›n en önemlisi ‹fl
Yasas› m. 17/2’de yer alan düzenlemelerdir. Ahlâk ve iyi
niyet kurallar›na uymayan iflçilerin hangi hallerde bildirimsiz ve tazminats›z iflten ç›kar›labilece¤ini düzenleyen
bu maddede, iflçinin iflyerine devams›zl›¤›, verilen ifli
yapmamas›, kavga etmesi gibi ifl disiplinine ayk›r› davran›fllar›ndan da söz edilmifltir. Ayr›ca, ‹fl Yasas›’nda iflverenin iflçiye ücret kesintisi cezas› uygulayabilece¤i
kabul edilmifltir.
1963 y›l›na kadar iflyerinde geçerli kurallar›n neler
oldu¤u iç yönetmeliklerle belirlenmekte ve iflçilerin görebilece¤i bir yere as›lmakta idi. Gerçi iç yönetmelikler
‹fl Dizayn›
‹flgücü Arz›
XIX. yüzy›lda oldu¤u gibi iflverenler taraf›ndan serbestçe düzenlenememekte, resmi çal›flma teflkilat›n›n onay›
ile haz›rlanmakta idi. 1963 y›l›nda yürürlü¤e giren 275
say›l› yasa iç yönetmeliklere son vermifl, iflyerindeki disiplin kurallar›n› toplu ifl sözleflmelerine terketmifltir. Bu
uygulama, 275 say›l› yasan›n yerini alan 5.5.1983 tarih
ve 2822 say›l› Toplu ‹fl Sözleflmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nda geçerlili¤ini korumufltur.
‹flçinin ifl disiplinini düzenleyen yasa ve sözleflme
hükümlerine uymamas›, hukuki ve cezai sonuçlar do¤urabilir. Bunlar›n en önemlilerinden biri de, iflçinin hiçbir tazminat alamadan iflini kaybetmesidir.
M. Kutal/A. Erhan
meslekte devaml›l›k koflulu arand›¤› halde, iflgücünün
hesaplanmas›nda bu koflul aranmamaktad›r. Say›m s›ras›nda geçici olarak da olsa çal›flanlar ve iflsizler iflgücüne dahil edilmektedir. (Bkz. Aktif Nüfus)
G. Kutal
‹flgücü Arz›
[Alm. Arbeitsangebot][Fr. Offre de travail][‹ng. Labour
supply]
Bir ülkede ekonomik faaliyetlere kat›lmak üzere iflgücü
(eme¤ini) arz edenlerin toplam›n› gerek insan say›s›, gerek çal›flma saatleri yönünden ifade eden bir kavramd›r.
Emek arz›n› sadece üretime kat›lmaya istekli insan
say›s› olarak ele ald›¤›m›zda iflgücü miktar› ile iflgücü
arz› birbirine eflit olmaktad›r. Ancak, iflgücü arz›n› sadece insan miktar› olarak ifade etmek yeterli bir k›stas de¤ildir. Zira üretime kat›lan iflgücü birimini tayin eden sadece insan say›s› de¤il, o insanlar›n üretime kat›ld›klar›
ifl saatleri toplam›d›r. ‹ki ülkede istihdam edilen insan
miktar› eflit olsa dahi, bir y›lda bu insanlar›n çal›flt›klar›
ifl saatleri toplam› farkl› olursa, ekonomik anlam›yla iflgücü arz› farkl› olur.
Bir ülkede ekonomik anlam›yla iflgücü arz›n› tayin
eden faktörler nüfus miktar›, nüfusun yafl itibariyle yap›s› ve dolay›s› ile çal›flma ça¤› nüfusu, iflgücü miktar›, iflgücüne kat›lma oran›, iflgücünün y›ll›k çal›flma saatleri
toplam›, iflgücü esnekli¤i ve nihayet göç hareketleridir.
Bir ülkede iflgücü arz›n› tayin eden faktörlerden en
önemlileri flunlard›r:
Nüfus miktar›: ‹flgücü arz›n›n kayna¤›n› teflkil etmesi bak›m›ndan büyük bir önem tafl›maktad›r. Di¤er üretim faktörlerinin eflit oldu¤unu farz edersek, nüfusu faz la olan ülkede iflgücü arz› daha fazla olacakt›r. Dolay›s›yla o ülkenin üretim kapasitesi, milli has›las› ve ekonomik gücü daha fazla olacakt›r.
‹flgücü: ‹flgücü arz› aç›s›ndan üzerinde en fazla durulan husus iflgücü miktar›d›r. ‹flgücü miktar› ise nüfusun
yafl ve cinsiyet yap›s›yla yak›ndan ilgilidir. Toplam nüfus içinde yafll›l›k veya çocukluk nedeniyle çal›flma ça¤›
d›fl›nda kalanlarla, çal›flma istek ve iktidar›na sahip olmayanlar ç›kar›ld›¤› zaman, geriye aktif nüfus veya iflgücü dedi¤imiz k›s›m kalmaktad›r. ‹flgücü, fiilen çal›flmakta olanlar ve iflsizleri de içine almaktad›r.
‹flgücünü tayin eden faktörler ülkeden ülkeye de¤iflmektedir. Örne¤in, çocuklar›n çal›flma hayat›na at›lma
yafl›, tar›msal niteli¤i a¤›r basan az geliflmifl ülkelerde
küçüktür. Buna karfl›l›k e¤itim olanaklar›n›n geniflledi¤i,
sosyal mevzuat›n koruyucu hükümlerinin geliflti¤i ülkelerde çocuklar›n çal›flmaya daha ileri yafllarda bafllad›klar› gözlenmektedir. Emeklilik hakk›n›n daha erken bafllad›¤› ülkelerde de çal›flma ça¤›ndaki nüfus miktar› ayn›
flekilde azalabilmektedir. Bununla beraber emeklilik yafl›n›n erken bafllad›¤› ülkeler mutlaka geliflmifl sanayi ülkeleri de¤ildir. Baz› geliflme halindeki ülkelerde, örne¤in ülkemizde, emeklilik erken yaflta bafllayabilmektedir.
Ülkeler aras›ndaki farkl› çal›flma ça¤›ndaki nüfus
kavramlar›na ra¤men, uluslararas› istatistiklerde 0-14
‹fl Dizayn›
[Alm. Stellenentwurf][Fr. Description du travail ][‹ng.
Job design]
Temel amaç ve plana uygun olarak herhangi bir ifl ile ilgili olarak elde edilen tüm araflt›rma bulgular›n›n ayr›nt›l› biçimde bir flekil ya da flema üzerinde birlefltirildi¤i
tamamlanm›fl faaliyete “ifl dizayn›” denir. Herhangi bir
konuda toplanan ve anlams›z bir bilgi kümesini oluflturan teknik bilgiler, dizayn ile amaca uygun bir anlam ve
flekil kazanm›fl olurlar.
E. Eren
‹flgücü
[Alm. Arbeitskräfte, Aktive Bevölkerung][Fr. Effectif de
main d’oeuvre, Population active ][‹ng. Labour force,
Economically active population]
Bir ülkenin potansiyel emek arz› kapasitesini gösteren
bir kavramd›r. Di¤er bir deyiflle, iflgücü bir ülkedeki nüfusun üretici durumda bulunan, yani ekonomik faaliyetlere kat›lan k›sm› demektir. Çal›flma ça¤›ndaki nüfus
miktar›ndan, çal›flma arzu ve yetene¤inde olmayanlar›n
ç›kar›lmas› ile bulunur. ‹statistik terimi ile iflgücü, genellikle 14 yafl›ndan yukar› ve 65 yafl›n› aflmayan ve kazanç
getirici bir iflte çal›flan veya çal›flmak isteyenlerin toplam›n› ifade etmektedir. Bu aç›dan iflgücü, bir ülkede iflgücü arz›n› insan say›s› yönünden ifade eden bir kavramd›r.
‹flgücüne dahil olan nüfus gruplar› içinde iflverenler,
ücretliler, ba¤›ms›z çal›flanlar, yard›mc› aile efrad› ve iflsizler bulunmaktad›r.
‹flgücüne dahil olmayan nüfus gruplar› ise çal›flma
iste¤inde olmayanlar ve çal›flma yetene¤inde olmayanlard›r. Çal›flma iste¤inde olmayanlara örnek olarak mirasyediler, boflgezerler, bir k›s›m ev kad›nlar› ve cari ücret haddini yeterli bulmayarak eme¤ini arz etmeyenler
say›labilir. Çal›flma yetene¤inde olmayanlar veya hiç çal›flmayanlar grubuna ise çocuklar, yafll›lar, yatalak hastalar, bir ifl kazas› sonucunda daimi ifl göremez duruma
düflen iflçiler ve herhangi bir rehabilitasyona tâbi tutulmayan sakatlar girmektedir.
‹flgücü yerine faal nüfus veya aktif (etkin) nüfus terimleri de kullan›lmaktad›r. Genellikle her iki terimle de
ayn› kavram kastedilmekle beraber, aralar›nda ölçüm
bak›m›ndan ufak bir fark vard›r. Faal nüfusun tespitinde
647
‹flgücü Arz›
‹flgücü Esnekli¤i
yafl grubunun henüz çal›flma ça¤›na girmedi¤i, 65 yafl›n›
bitiren kimselerin de çal›flma ça¤› d›fl›na ç›kt›¤› kabul
edilmekte ve aktif nüfus veya iflgücü 15-65 yafl grubu
dikkate al›narak hesaplanmaktad›r.
‹flgücüne kat›lma oran›: ‹flgücü miktar›n›n genel nüfusa oranlanmas› ile bulunan bir orand›r. Bu oran toplumlar›n ekonomik geliflmifllik durumuna, sosyal ve kültürel seviyesine göre de¤iflmektedir. Genellikle son derece ilkel toplumlarda, iflgücüne kat›lma oran› çok düflüktür. Ekonomik geliflme ve sanayileflme bafllay›nca bu
oran artmaya bafllar. Sanayileflme ile birlikte gerek kad›n, gerek erkekler için yeni ifl olanaklar› ortaya ç›kar;
kente göç bafllar; tar›m sektöründe çal›flmaya devam
edenlerin verimi yükselir. Yeni tüketim mallar›n›n piyasaya arz edilmesi ihtiyac› kamç›lar; çal›flma iste¤i artar.
Köyde evde üretilen baz› tüketim mallar› d›flar›dan al›nmaya, baz› ev hizmetleri baflkalar›na gördürülmeye bafllan›r; böylece kad›n da yavafl yavafl çal›flma hayat›na ücretliler grubu içinde veya ba¤›ms›z çal›flan ve iflveren
statüsünde at›l›r. Sanayi geliflip olgunlaflmaya bafllay›nca iflgücünee kat›lma oran›nda azalma e¤ilimi görülür.
Zira sosyal refah›n geliflmesi, e¤itim olanaklar›n›n genifllemesi, e¤itim süresinin uzamas› ve emeklilik yafl›n›n
öne al›nmas› gibi faktörlerle iflgücüne kat›lma oran›ndan
oransal düflmeler olabilmektedir. Genellikle iflgücüne
kat›lma oranlar›n› kad›nlar›n iflgücüne kat›lma oranlar›
etkilemektedir. Kad›nlar›n kat›lma oranlar›n› etkileyen
faktörler, ekonomik faktörler yan›nda örf ve âdetler, dinsel gelenekler ve toplumun kültürel seviyesi gibi sosyal
faktörlerdir. Bununla beraber ayn› toplum içinde dahi bu
faktörlerin etkisi köy ve kent yaflam›nda farkl› olabilmektedir.Ülkede uygulanan siyasi rejim de kad›nlar›n
kat›lma oranlar›n› etkilemektedir. Güdümlü ifl piyasas›
tipinin hâkim oldu¤u komünist ülkelerde kad›n kat›lma
oranlar› demokratik rejimlerden daha yüksek olmaktad›r.
Bir ülkede nüfus miktar› ve bunun içindeki aktif nüfus, iflgücü arz›n› etkileyen ana faktör olmakla beraber,
fiili iflgücü arz› istihdam hacmine ba¤l› kalmaktad›r. ‹fl
olanaklar›n›n azl›¤›, baz› hallerde, çal›flmaya istekli kiflileri ümitsizli¤e düflürebilmektedir. fiu halde iflgücü arz›n› incelerken iflgücü talebini de bir etken olarak dikkate
almak gerekir.
Göç hareketleri : Ülkeler aras›nda meydana gelen
göç hareketleri, yüzbinlerce kiflinin do¤rudan do¤ruya
aktif nüfusa kat›lmas› suretiyle emek arz›nda ani ve
önemli de¤iflmeler yaratabilmektedir. Böylece iflgücüne
kat›lma oran›nda göç kabul eden ülkeler lehine önemli
art›fllar meydana gelmektedir. Buna karfl›l›k d›fl ülkelere
iflgücü gönderen ülkelerin emek arz›nda hissedilir bir
düflme kendini göstermektedir. Zira yabanc› ülkelere
çal›flmak amac›yla gidenlerin hepsi çal›flma ça¤›ndaki
nüfusa dahil olduklar› gibi, çal›flma istek ve kabiliyetinde olan kiflilerdir.
D›fl göç hareketleri de iflgücü arz›n› ayn› flekilde etkiler. Nitekim 1951-1955 y›llar› aras›nda Federal Almanya’da faal erkek nüfusun % 30’dan fazla art›fl›n›n en
önemli nedeni Do¤u Almanya’dan Bat›’ya göç edenler-
dir. 1914 y›l›na kadar A.B.D’ne, 1960’l› y›llardan
1970’li y›llar›n ortalar›na kadar belli bafll› Avrupa ülkelerine do¤ru devam eden iflgücü ak›m›n› ve son y›llarda
petrol zengini ‹slâm ülkelerine do¤ru devam eden iflgücü ak›m›n› bu arada zikretmek mümkündür. Ancak, iflgücü fazlas› olan ülkelerden Bat› Avrupa’n›n afl›r› istihdam durumundaki ülkelerine veya ‹slâm ülkelerine do¤ru göç hareketi, A.B.D.’ne veya eski Do¤u Almanya’dan Federal Almanya’ya yap›lan göç hareketi ile ayn› nitelikte de¤ildir. ‹kincilerde göç devaml›l›k gösterdi¤i halde, birincilerde iflgücü talebinin devam›na ba¤l›l›k
söz konusudur. Nitekim bunlara literatürde “misafir iflçiler” denilmektedir.
fiu halde denilebilir ki, iflgücü arz›n›n tabii kayna¤›
bir ülkenin nüfusudur. Ancak, ekonomik bak›mdan
önemli olan, aktif bir nüfus ve iflgücüne kat›lma oran›d›r. ‹flgücü arz›n›n ar›zi kayna¤› ise uluslararas› göç hareketleridir.
G. Kutal
‹flgücü Devir Katsay›s›
[Alm. Fluktuationskoeffizient der Arbeitskräfte][Fr. Co efficient de la fluctuation de la main d’oeuvre][‹ng. Co efficient of labour turnover]
‹flgücü devri sonucunda elde edilen ve bir y›lda toplam
personel say›s›na oranla iflten ayr›lan personel say›s›n›
veren rakama verilen add›r. Yüzde veya ondal›kl› bir kesir olarak ifade edilir. (Bkz.‹flçi Devri, ‹flgücü Devri)
E. Eren
‹flgücü Devri
[Alm. Fluktuation der Arbeitskräfte][Fr. Fluctuation de
la main d’oeuvre][‹ng. Labour turnover ]
Bir kuruluflta çal›flan personelin herhangi bir nedenle iflten ayr›lmalar› veya kurulufltan uzaklaflt›r›lmalar›n› toplam personel say›s›na oranla ifade eden bir kavramd›r.
‹flgücü devri afla¤›daki formül ile aç›klanabilir.
Bir y›lda iflten ayr›lan
Personel say›s›
Personel Devri =
x 100
Toplam Personel Say›s›
Formülde de görülece¤i üzere iflgücü devri belirli bir
zaman süresi, genellikle de bir y›l için hesaplanmaktad›r. ‹flgücü devrinin yüksek olmas› o iflyerinde yönetimin iyi olmad›¤›n›, güdüleme ve moral düzeyinin düflük
oldu¤unu ifade eder. (Bkz. ‹flgücü Devir Katsay›s›)
E. Eren
‹flgücü Esnekli¤i
[Alm. Elastizität in Arbeitsangebot] [Fr. Elasticité de
l’offre de main d’oeuvre] [‹ng. Elasticity in labour supply]
‹flgücü arz›n›n ücret haddinde meydana gelen de¤iflmeler karfl›s›ndaki tepkisini gösteren bir orand›r. Bu kavram gerek iktisat, gerek sosyal siyaset literatüründe
“emek arz›nda elastikiyet” veya “emek arz›nda esneklik” olarak kullan›l›r.
648
‹flgücü Esnekli¤i
‹flgücü Esnekli¤i
Ücret seviyesindeki de¤iflmeler karfl›s›nda iflgücü arz›n›n gösterdi¤i tepki çeflitlidir: Ücretlerin yükselmesi
ile iflgücü arz› art›yor, ücretlerdeki düflme ile iflgücü arz›nda bir azalma meydana geliyorsa, iflgücü esnekli¤i
pozitiftir. Buna karfl›l›k ücretlerdeki art›fl› toplam iflgücü
arz› alarak, ücretlerdeki düflüflü artarak takip ediyorsa iflgücü arz› esnekli¤i negatiftir. ‹flgücü arz›ndaki de¤iflmenin ücrettekinin aksine olmas› haline tersine elastikiyet
veya tersine esneklik denir.
‹flgücü arz›nda esneklik flu formülle hesaplanabilir:
‹flgücü esnekli¤i=
:
mek arzusundad›rlar. Bundan dolay›, artan ücretler onlar› daha az çal›flmaya, iflgücü arzlar›n› k›smaya yöneltmeyecektir. Bundan baflka, esasen iflçinin ulaflmak istedi¤i,
gönlünün arzu etti¤i kazanc› sa¤layacak olan ücret, piyasadaki cari ücretlerin çok üzerindedir. Ayr›ca geliflmifl
ülkelerde iflgücü arz e¤risinin pozitif olarak daima sa¤
yukar›ya do¤ru devam etmesinin ikinci bir nedeni de,
serbest zamanlar›n lüzumlu k›ld›¤› tüketim mallar›n›n
mevcudiyetidir. Geliflmifl ekonomilerde bofl zamanlar
bir dinlenme ve aylakl›k devresi teflkil etmemektedir.
Aksine çok çeflitli birçok zaman de¤erlendirici mallar›n
tüketilmesi için kullan›lmaktad›r. Pahal› olan bu serbest
zaman tüketim mallar›n›n sat›n al›nmas› için de çok çal›flmak gerekir. Prof. Vatter’in ileri sürdü¤ü üçüncü bir
neden ise fertlerin kazanc› artt›kça, tasarruf e¤ilimlerinin artmas›d›r. Kazanç artt›kça ilerde tüketmek amac›yla da olsa tasarruf miktar› artar. Bu ise iflçinin ücreti yükselince daha az çal›flmas› sonucunu do¤urmaz.
Bu aç›klamaya göre ekonomik bak›mdan geliflmifl
ülkelerde “ikame etkisi”, “gelir etkisi”ne üstün gelecek
ve iflgücü arz›nda tersine esneklik olay› k›sa devrede ortaya ç›kmayacakt›r. Mamafih bu görüfl tarz› da elefltirilmifl ve geliflmifl ekonomilerde de ücret yükselmeleri karfl›s›nda iflgücü arz›nda daralmalar olabilece¤i iddia edilmifltir. Baz› düflünürler, ücret haddinin yükselmesi karfl›s›nda iflgücü arz›n›n gösterdi¤i tersine esnekli¤in üniversal bir befleri olay oldu¤u görüflündedirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, iflgücü arz›n›n ücret art›fllar› karfl›s›ndaki davran›fllar›, özellikle bireysel düzeyde homojen de¤ildir. Toplam iflgücü arz› içinde bir k›s›m
iflgücü arz›n›n ücret yükselmelerinden ve düflmelerinden
hiç etkilenmedikleri düflünülebilir. Manevi tatmin unsurunun kazanç gayesinden önce geldi¤i bütün ifllerde, iflgücü arz›n›n ücret de¤iflmeleri karfl›s›nda esnek olmad›¤› görülür. Bu genellikle ilim, din, sanat gibi dallarda iflgüçlerini arz edenlerin tepkisidir. Bu durumda iflgücü arz› e¤risi, bu kategoriye giren iflçiler için ücret eksenine
paralel bir e¤ri fleklinde olacakt›r. Buna karfl›l›k çal›flt›klar› ifle zevk ve ilgi ile ba¤l› olmay›p ta, onu bir gelir arac› olarak gören insanlar›n iflgücü arz› esnektir.
Ücretler ve iflgücü arz› aras›ndaki iliflkiyi uzun dönem için inceleyen klasik okul mensuplar›ndan D. Ricardo, tahlillerinde iflgücü arz› esnekli¤inin sonsuz oldu¤unu kabul etmifltir. Klasik okul tam rekabet koflullar›n›n geçerli oldu¤u bir piyasada hiçbir firman›n tek bafl›na ücret seviyesini de¤ifltiremeyece¤i faraziyesinden hareket ederek, ücretlerin asgari geçinme haddi seviyesinde belirlenece¤ini kabul etmifltir. Bu görüfle göre iflgücü
arz› ücret yükselmelerinde artarak, ücret düflmelerinde
ise azalarak ücretleri daima ayn› seviyede tutacakt›r. D.
Ricardo ücretle iflgücü arz› aras›ndaki iliflkilere ait tahlilini Malthus’un nüfus teorisine dayand›rm›flt›r. Ücretler
yükseldikçe iflgücü sahiplerinin refah› artacak, bunun
sonucunda nüfus ve dolay›s›yla iflgücü arz› da artacakt›r.
görüldü¤ü gibi bu tahlilde iflgücü arz›, sonsuz esnek kabul edilmifltir. Ço¤alan iflgücü arz› ücretleri asgari geçim
haddinde tutmaktad›r. Bu mekanizma tersine do¤ru da
‹flgücü arz›ndaki
de¤iflme
‹flgücü arz›
Ücretteki de¤iflme
Ücret
‹flgücü esnekli¤i k›sa ve uzun dönem aç›s›ndan incelenebilece¤i gibi, bireysel iflgücü arz› ve toplam iflgücü
arz› aç›s›ndan da incelenebilir. Bu inceleme yap›l›rken
ekonomik bak›mdan geliflmifl ülkelerle geri kalm›fl veya
geliflmekte olan ülkeler için ayr› tahlillere gerek vard›r.
Zira artan ücretler karfl›s›nda daha fazla veya daha az çal›flmak istemek, tabiat›yla bir zihniyetin, bir düflünüfl tarz›n›n, hatta içinde yaflan›lan sosyal çevrenin bir sonucudur. Çünkü tercih bofl zamanlar ile baz› ilave mal ve hizmetlere sahip olma aras›ndad›r. Esas›nda bireysel iflgücü
arz› gelir talebinin bir fonksiyonu olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Gelire duyulan gereksinme s›n›rl› ise, tabiat›yla ücret art›fllar› iflgücü arz›n› azalt›c› bir etki yapacakt›r.
Buna karfl›l›k gelire duyulan gereksinme giderek art›yorsa ücret art›fllar› iflgücü arz›n› art›rabilecektir . Genellikle az geliflmifl ülkelerde ücret haddindeki de¤iflmeler le bireysel iflgücü arz› aras›nda tersine bir esneklik oldu¤u iddia edilmektedir. Bu ülkelerde gözlenen bu iliflki
yaflam düzeyinin düflüklü¤ü ve kiflilerin gereksinimlerinin çok s›n›rl› olufluyla ilgilidir. Artan ücretler bu s›n›rl›
gereksinimi kolayl›kla tatmin etti¤inden, gelir talebindeki yetersizli¤e ba¤l› olarak bireysel iflgücü arz› daralmaktad›r. Çünkü ücretlerin yükselmesi ile bu kimseler
al›flm›fl bulunduklar› zevklere daha az çal›flarak kavuflmaktad›rlar. Buna karfl›l›k zihni ufuklar› genifl, hareketleri kuvvetli ve kiflilikleri donmam›fl olanlar, e¤er faaliyetlerini daha asil amaçlara yöneltmek istemiyorlarsa,
ücret hadleri yükseldikçe daha çok ve daha uzun çal›flacaklard›r. Genellikle geliflmifl ekonomilerde ücretlerin
yükselmesi ile, bireyleri iflgücü arzlar›n› art›rarak daha
çok çal›flmaya yöneltecek etkenlerin, aksi yönde etki
edecek faktörlerden daha kuvvetli oldu¤u iddia edilmektedir. Prof. H. Vatter’in aç›klamas›na göre, özellikle refah ekonomilerinde iflgücünün bütün tabakalar›, son süratle ço¤alan tüketim al›flkanl›klar›n›n etkisi alt›ndad›r.
Bu ülkelerde yükselen yaflam düzeyi bir amaç olarak kabul edilmifltir. Modern ekonomilerdeki tüketim propagandas›n›n etkisi alt›nda kalan iflçilerse, sosyal iliflkilerin s›klaflmas›ndan dolay› tan›d›klar› üst derecelerdeki
di¤er iflçilerin yaflam düzeyine ulaflmak, onlar› taklit et-
649
‹flgücü Esnekli¤i
‹flgücü Esnekli¤i
ayn› tahlile uygun olarak ifllemektedir. Bu durumda iflgücü arz› (X) eksenine paralel olarak kabul edilmektedir.
aile bireylerinden baz›lar› örne¤in, anne veya okuma ça¤›ndaki çocuklardan baz›lar› çal›flmaktan vazgeçebilir.
Ayr›ca baz› iflçiler, saat bafl›na yükselen ücretler karfl›s›nda, çal›flt›¤› ifl müddetlerini k›saltmak yoluna gidebilecektir. Tam süreli çal›flmakta olan anne veya çocu¤un
k›smi süreli çal›flmas› gibi bir sonuç do¤abilecektir. Bununla beraber, çok düflük ücret seviyesinde ücret art›fllar›n›n iflgücü arz›nda daha çok olumlu yönde etki yapt›¤›
ve iflgücü arz›n› art›r›c› yönde etkileri olan faktörlerin
daha a¤›r bast›¤› söylenebilir. Orta dereceli ücret seviyesinde iflgücü arz e¤risi dikey bir durum göstermektedir.
Ücret art›fl› çal›fl›lan ifl saatlerini art›rd›¤› gibi, baz› kiflilerin iflgücüne kat›lmas›na da yol açmaktad›r. Yüksek
ücretlerde iflgücü arz e¤risi sa¤a do¤ru yükselen bir seyir takip etmektedir. Bu hadden sonra dik bir k›s›m vard›r. Daha yüksek ücret hadlerinde ise iflgücü arz› esnekli¤ini kaybetmektedir.Ancak bundan daha yüksek ücret
hadlerinde, iflgücü arz› e¤risinin tersine dönmesi beklenebilir.
Ücret yükselmelerinin toplam iflgücü arz› üzerindeki
etkilerinin tespiti, de¤iflik yönde meydana gelen hareketler yüzünden fevkalâde güçtür. Buna ra¤men ücret haddi ile toplam iflgücü arz› aras›nda baz› iliflkiler mevcuttur. Genellikle iktisat literatüründe ücretlerin iflgücü arz›
üzerindeki etkileri tersine dönerek yükselen arz e¤risi
olarak ifade edilir. Ücretlerdeki art›fl belirli bir seviyeden sonra iflgücü arz›na olumsuz yönde etki etmektedir.
Böylece iflgücü arz› belirli bir noktadan sonra tersine esnek olmaktad›r. Ücret art›fllar› karfl›s›nda toplam iflgücü
arz›nda görülen bu tersine dönüfl iflgücü arz›n›n en
önemli özelliklerinden biridir.
Y
S
0
Emek Arz›
X
Ancak bu teori sonraki y›llar›n gerçekleri ile teyid
edilmemifltir. Üretimde verimlili¤in yükselmesi, sosyal
mevzuattaki geliflmeler, sendikalar›n zamanla etkin bir
pazarl›k taraf› haline gelmesi gibi faktörlerin etkisiyle,
reel ücretler geçen as›rdan beri asgari geçinme haddinin
üzerinde belirlenmektedir. ‹fl piyasalar›n›n tabii ifl piyasas› tipinden himayeci ve müessevî ifl piyasas›na dönüflmesinin de bir sonucu olarak ortaya ç›kan söz konusu
faktörler, iflgücü arz esnekli¤inin sonsuz olmas›n› önlemifltir. ‹flsizli¤in hüküm sürdü¤ü az geliflmifl ükelerde
dahi, sonsuz esnek emek arz› çizgisi çok farazi bir mahiyet arzetmektedir.
K›sa devre için yap›lan tahlillerde, ücret de¤iflmelerinin nüfus art›fl›nda meydana getirmesi muhtemel de¤iflmeler söz konusu olmamakta ve halihaz›r nüfus miktar› bir veri olarak kabul edilmektedir. Dolay›s›yla ücret
seviyesindeki de¤iflmelerin, çal›flan yahutta çal›flmay›
arzu eden kiflilerin say›s›nda meydana getirece¤i de¤iflmeler incelenmektedir.
Bu konuda ortaya ç›kabilecek sorular flunlard›r. Örne¤in, saat bafl›na ödenen ücretler ile ifl piyasas›na arz
edilen ifl saatleri aras›nda ne gibi bir iliflki vard›r? Farkl› ücret seviyelerinde, ücret art›fllar›n›n iflgücü arz› üzerindeki etkileri ne olmaktad›r? ‹flgücünün k›sa devreli
arz e¤risinin özellikleri nelerdir? Bu sorulara kesin cevaplar vermek çok güçtür.
Her fleyden önce, düflük bir ücret seviyesinde ücretlerde meydana gelecek bir art›fl bofl gezmeyi tercih eden
baz› kiflileri çal›flmaya teflvik edebilir. Bunlara ilaveten,
daha yüksek ücretler, halihaz›rda iflgücüne dahil olan baz› flah›slar› daha uzun müddetlerle çal›flmaya sevk edebilir. Bu her iki halde de bofl zamandan, yüksek ücretler
lehine fedakârl›k edilmifltir. Daha yüksek ücretler karfl›s›nda iflgücü arz›n›n bu olumlu geliflmesinin yan› s›ra,
baz› iflçilerin iflgücünden ayr›lmalar›na yol açabilecek
olumsuz geliflmeler de söz konusu olabilir. Örne¤in, bireyleri aras›nda birçok ücretinin bulundu¤u bir aileyi
düflünelim: Ailenin belirli bir yaflam düzeyinin sa¤lanmas› için aile bireylerinden birkaç› kazanç getiren ekonomik faaliyetlerle meflguldür. Ücret art›fllar› karfl›s›nda
Toplam Emek Arz› E¤risi
Düflük ücret seviyesinde, ücret art›fllar› iflgücü arz›na
olumlu flekilde etki yaparak iflgücü arz›n› art›rmaktad›r.
650
‹flgücü Esnekli¤i
‹flgücü Hareketlili¤i
Fakat belirli bir noktaya var›ld›¤› zaman iflgücü arz› esnekli¤i s›f›r olmakta (T noktas›nda) bu noktadan sonra
ücret art›fllar›n›n arz esnekli¤i olumsuz bir geliflme göstermektedir. ‹flgücü arz›n›n bu özelli¤ini, az geliflmifl ve
geliflmifl ülkelerde oldu¤u kadar, sanayileflmifl ülkelerin
sosyal tarihlerinin bugünkü durumlar›yla yap›lacak karfl›laflt›rmalarda da görmek mümkündür. Endüstri devriminin ilk devrelerinde karfl›m›za ç›kan çok düflük ücretler genifl iflçi kitlelerini ifl piyasas›na itmifl, özellikle çok
ilkel koflullar alt›nda, gayet düflük ücretlerle çal›flt›r›lan
çocuk ve kad›n istihdam› çok yayg›n bir hale gelmiflti.
Zaman›n geçifli içinde çal›flma hayat›na sosyal mevzuat
ve kendi kendine yard›m mekanizmas› vas›talar›yla yap›lan müdahalelerin yan› s›ra, özellikle gelir ve e¤itim
seviyesinin yükselmesi, kad›nlar›n ev hizmetlerine dönüflü, sosyal güvenlik sisteminin uygulanmas›, refah
ekonomisine geçifl, de¤iflen teknolojik bünye vb. nedenler iflgücü arz›nda tersine bir esnekli¤e yol açm›flt›r. Genifl ölçüde kad›n ve çocuk iflçiler ifl piyasas›ndan çekilmifl, erken emeklilik yafl›, iflgücünün yafl itibariyle yap›s›n› de¤ifltirmifltir.
tir. Bu durum yafll›lar›n daha erken emeklili¤e ayr›lma
ve çocuklar›n daha uzun müddet e¤itim yapma arzular›ndan do¤abilece¤i gibi kad›nlar›n eve dönme arzular›ndan da do¤abilir.
G. Kutal
‹flgücü Göçü
[Alm. Arbeitskrafteinwanderung][Fr. Emigration de la
main d’oeuvre][‹ng. Manpower emigration]
‹flgücü miktar›n›n istihdam seviyesini aflt›¤› ve faktör
dengesizli¤i nedeniyle bünyesel iflsizli¤in hâkim oldu¤u
baz› geliflme halindeki ülkelerin uygulad›klar› bir politikad›r.
Bu politika ülkedeki iflsiz say›s›n› azaltarak iflsizlik
sorununu geçici olarak hafifletici bir rol oynamakla beraber, iflsizlik sorununa köklü bir çözüm getirmez. Sadece sorunun çözümünü daha ilerki y›llara erteleyen geçici bir önlemdir. Ayr›ca, iflgücü kabul eden ülkelerde ekonomik bir durgunlu¤un veya gerilemenin ortaya ç›kmas› halinde, ülkelerine dönen iflçiler, iflgücü ihraç eden ülkede iflsizlik sorununun daha büyük bir fliddette hissedilmesine neden olabilir.
‹flgücü göçü iflsizlik oranlar›n›n yüksek oldu¤u ülkelerin baflvurduklar› bir önlem olmakla beraber, iflgücü
ihrac›n›n gerçekleflmesi için ülkenin yetiflmifl insan gücü
kaynaklar›na sahip olmas› gerekir. Yabanc› ülkelerden
iflçi kabul eden ülkeler genellikle ileri derecede sanayileflmifl ülkeler veya yetiflmifl insan gücü kaynaklar› yetersiz kalan petrol zengini ülkeler oldu¤undan, ancak iflgücünün belirli niteliklere sahip olan k›sm› için talep
vard›r. fiu halde iflgücü ihraç edilen ülkeler esas itibariyle yetiflmifl insangücü kaynaklar›na sahip olan geliflme
halindeki ülkelerdir. Ülke gelifltikçe yetiflmifl insan gücü
kaynaklar›n› kendi ekonomik geliflmesinde kullanma
gere¤ini duyacak ve bu politikadan vazgeçecektir. Çünkü yetiflmifl insan gücü kaynaklar›n›n ihrac›, yetifltirilmesi en güç olan ve bir ülkeye en pahal›ya malolan de¤erlerin ihrac› anlam›na gelmektedir. ‹flgücü ihrac› beyin
göçü veya beyin ihrac› düzeyine ç›karsa, iflgücü ihraç
eden ülkenin kayb› kazanc›ndan çok fazla olmaktad›r.
(Bkz. Beyin Göçü, Göçmen ‹flçileri)
G. Kutal
Geliflmifl Ekonomilerde Toplam Emek Arz› E¤risi
Bununla beraber, bu safhay› takip eden refah ekonomileri seviyesinde, iflgücü arz›nda olumlu yönde yeni
geliflmeler meydana gelmifltir. ‹flgücü esnekli¤inde de¤iflme olmufl, iflgücü arz› gerek katilatif, gerek kantitatif
olarak genifllemifltir. Ücret art›fllar› devam ettikçe iflgücü
arz›n›n yeniden artmaya bafllad›¤› (S1 noktas›ndan sonra) görülebilir. ‹flgücü arz›ndaki artma ya çal›flanlar›n
daha az saatlerle çal›flmas› veya cazip ücretler karfl›s›nda ailenin di¤er fertlerinin ifl piyasas›na kat›lmalar› ile
ortaya ç›kabilir. ‹flgücü arz›ndaki azal›fl›n durmas› ve arz›n (T) noktas›ndan sonra yeniden artmas›na sebep, (S1)
ücret haddinden itibaren, iflçide al›flm›fl oldu¤u yaflam
düzeyinden çok farkl› bir yaflam düzeyine s›çrama iste¤inin uyanm›fl olmas›d›r. Fakat iflgücü arz›n›n art›fl› ücret haddi yükselmeye devam ettikçe belli bir (S2) noktas›nda duracak ve arz e¤risi yeniden sola do¤ru dönecek-
‹flgücü Hareketlili¤i
[Alm. Mobilität der Arbeitskräfte][Fr. Mobilité de la
main-d’oeuvre][‹ng. Mobility of labour]
Bir ifl piyasas›nda iflgücünün çeflitli bölgeler, iflkollar›,
meslekler ve meslek kademeleri aras›nda yer de¤ifltirmesidir. Bir ifl piyasas›nda çal›flan kifliler hayatlar› boyunca hep ayn› iflte kalmazlar. Yani ayn› iflyerinde, ayn›
mevkide, ayn› meslekte ayn› flehir ve kasabada, hatta ayn› ülkede durmazlar. Bunlardan baz›lar› bulunduklar›
yeri veya çal›flt›klar› iflyerini de¤ifltirebilirler. Ayn› flehirde, ayn› yerde kalsalar bile mesleklerinde ilerleyerek
üst kademelere yükselebilirler. Yani devaml› hareket halindedirler. Bu hareketlili¤e “iflgücü hareketlili¤i” (seyyaliyeti) veya “emek hareketlili¤i” denir.
‹flgücü hareketlili¤i, geliflen dinamik bir ekonomik
651
‹flgücü Hareketlili¤i
‹flgücü Analizi
yap›n›n zorunlu bir sonucudur. Çünkü iflverenler iflyerinin en yüksek verimle çal›flabilmesi için ifle en elveriflli
elemanlar› buluncaya kadar, yanlar›nda çal›flt›rd›klar›
emek sahiplerini de¤ifltirirler. Bafllang›çta kendi vas›f
kabiliyetlerine uygun olmayan bir ifle girmifl olan iflçiler de, kendi isteklerine ve becerilerine uygun ifli buluncaya kadar, e¤er böyle bir iflte çal›fl›yorlarsa daha iyi çal›flma koflullar› ve özellikle daha yüksek ücret alabilecekleri ifllere geçmek için yer ve ifl de¤ifltirirler. Böylece
hem eme¤in, hem de sermayenin en fazla verimle çal›flmas› iflgücü hareketlili¤i ile sa¤lanm›fl olur. Bu bak›mdan iflgücü hareketlili¤i bir ifl piyasas›nda iflgücünün çeflitli bölgeler, iflkollar› ve meslekler aras›nda en yüksek
verimi sa¤layacak flekilde optimum da¤›l›m›n› gerçeklefltirir.
Dolay›s›yla makul ölçülerdeki iflgücü hareketlili¤i,
s›hhatli bir ekonomik bünyenin göstergelerinden biridir.
Bir ekonomide iflgücü hareketlili¤inin s›f›ra düflmesi arzu edilen bir sonuç olmad›¤› gibi, afl›r› bir iflgücü hareketlili¤i, de s›hhatli bir ekonomik bünyenin göstergesi
de¤ildir. Çal›flma ve çal›flt›rma özgürlü¤ünün bulundu¤u
bir ifl piyasas›nda iflgücü hareketlili¤i, emek arz ve talebinin buluflmas›n› ve denge haline gelmesini sa¤lay›c›
bir iflleve sahiptir. Ancak ifl piyasas›nda emek arz ve talebi aras›nda dengesizlikler varsa iflgücü hareketlili¤i arzu edilmeyen ölçüde artabilir. Türkiye’de görüldü¤ü gibi köyden kente ak›n fleklinde bir dalgalanma ise iflgücü
hareketlili¤ini afl›r› hadlere vard›rabilir.
‹flgücü hareketlili¤i çeflitli ifl piyasas› tiplerinde farkl› flekil ve ölçülerde gerçekleflir. ‹deal ifl piyasas›nda
emek arz› ile ücret düzeyi aras›ndaki karfl›l›kl› iliflkiler
sonucunda, iflyerleri iflin net cazibesini eflitlemeye çal›flacaklar›ndan, bu e¤ilim hem iflgücü hareketlili¤ine neden olur, hem de bu hareketlilik arzu edilen ölçülerde
gerçekleflir. Buna karfl›l›k tabii ifl piyasas›nda emek arz›
ile ücretler aras›ndaki fonksiyonel münasebet çeflitli psikolojik, sosyal, ekonomik ve hukuki engeller nedeniyle
tam olarak gerçekleflmez. Müessesevî ifl piyasas› tipinde
devletin istihdam kurumlar› arac›l›¤›yla yapt›¤› düzenleyici çal›flmalarla ve iflçi iflveren sendikalar›n›n aralar›nda yapt›klar› toplu sözleflmeler yoluyla iflgücü hareketlili¤inin görevini tam olarak yapmas› ve iflgücü arz ve dalebini dengeye getirmesi için gerekli olanaklar haz›rlan›r. Güdümlü ifl piyasalar›nda ise iflgücü hareketlili¤i
serbest piyasa koflullar›na göre de¤il, plan esas›na göre
zorunlu olarak istihdam kurumlar›nca arzu edilen ölçülerde düzenlenir.
‹flgücü hareketlili¤i, co¤rafi iflgücü hareketlili¤i ve
mesleki iflgücü hareketlili¤i olmak üzere iki türlüdür:
Co¤rafi iflgücü hareketlili¤i genellikle ayn› bölge
içinde veya farkl› co¤rafi bölgeler aras›nda olur. Günümüzde iflgücü hareketlili¤i ülkeler aras›nda dahi gerçekleflmektedir. Özellikle ekonomik bir bütünleflme politikas› izleyen AET gibi topluluklar›n kurulmas› hareketlili¤inin s›n›rlar›n› geniflletmifltir. ‹flsiz kalanlar veya ifllerini de¤ifltirmek isteyenler, önce yak›n çevrelerinde ifl
ararlar. Esas itibariyle iflgücü hareketi bölgeleraras› olmaktan çok bölge içindedir. Bunun nedeni iflgücünün
üretim faktörleri içinde en güç yer de¤ifltiren faktör olmas›d›r. ‹flgücünün aile ve sosyal çevreye ba¤l›l›¤›, iflgücü hareketlili¤inin daha çok ayn› bölge içinde gerçekleflmesi sonucunu do¤urur. Fakat bölge içinde ifl bulunamamas› veya uzak bölgelerde çok cazip ifl olanaklar›n›n bulunmas› halinde bölgeler ve ülkeler aras› bir hareketlilik
de söz konusu olur. Co¤rafi iflgücü hareketlili¤inin nedenleri aras›nda, iflgücü talebinin artt›¤› yerlerle nüfusun
artt›¤› yerlerin farkl› olmas›, ücretlerin ve di¤er çal›flma
koflullar›n›n bölgeler ve ülkeler aras›nda önemli farklar
göstermesi, tar›mdan sanayie geçifl istekleri ve bu arada
özellikle geliflme halindeki ülkelerde yard›mc› aile efrad› statüsündekilerin ücretli iflçi statüsüne geçme istekleri, kent yaflant›s›n›n ve yabanc› ülke yaflant›s›n›n cazibesi gibi faktörler say›labilir.
Mesleki iflgücü hareketlili¤i iflgücünün meslekler ve
meslek kademeleri aras›nda yer de¤ifltirmesidir. Bu hareketlilik iflgücünün vas›f durumundaki bir yükselme,
meslekte üst kademelere yükselme veya statüsünde, ba¤›ms›zl›k durumunda olumlu bir de¤iflme fleklinde olabilir. Meslekte üst kademelere yükselme yetki art›fl› veya gelir art›fl› getiriyorsa bireyler aç›s›ndan önem tafl›r.
Çünkü sosyal statüsünde bir yükselme söz konusudur.
Buna sosyal hareketlilik de denir. Yine ücretliler grubu
içinde kalmakla beraber daha yüksek mevkilere, örne¤in
yöneticili¤e geçifl ancak sosyal hareketlili¤in yüksek oldu¤u toplumlarda gerçekleflmektedir. Genellikle sosyal
hareketlilik nesiller aras›nda söz konusu olur. ‹flçi olarak
çal›flan bir baban›n, kendisine göre daha iyi e¤itim görmüfl o¤lu teknisyen grubu içinde yer al›rken, torunu daha yüksek e¤itim olanaklar›ndan yararlanarak yönetici
s›n›f› aras›na girebilmektedir. Genellikle iflçiler için
mesleki hareketlilik yar› vas›fl› ve vas›fl› iflçi olmakla s›n›rl›d›r. Çünkü yönetimin belirli bir kademesinden sonra yüksek tahsil görmüfl kimselere ihtiyaç vard›r. Bu bak›mdan sosyal iflgücü hareketlili¤i ancak nesiller aras›nda mümkün olabilmektedir.
Mesleki iflgücü hareketlili¤i ayn› zamanda iflgücünün meslekteki mevkiinin de¤iflmesi, yani ücretliler statüsünden ba¤›ms›z çal›flanlar statüsüne geçmesi fleklinde
de söz konusudur. Ayr›ca bir meslekten di¤erine geçmek
de mesleki iflgücü hareketlili¤inin bir sonucudur.
G. Kutal
‹flgücü ‹thal Analizi
[Alm. Importierte Arbeitskräfte Analyse] [Fr. Analyse de
l’importation de main d’oeuvre] [‹ng. Analysis of labor
import]
Geliflmifl ülkelerin ço¤unda eme¤in tam istihdam› s›n›r›na var›ld›¤›, teknolojik yeniliklerin belli ölçülerden sonra bu sorunu çözemedi¤i ve büyümenin devam› için zorunlu olarak emek ithaline gidilece¤i aç›kt›r. fiimdi
emek ithalinin sa¤lad›¤› olana¤› basit bir makro-ekonomik denge modeli üzerinde izleyelim.
Sayfa 653’teki flekilde,eme¤in tam istihdam s›n›r›nda üretebilece¤i gayri safi milli has›lan›n OYF oldu¤u
bir ülke ele al›nm›flt›r. Bu ülkede büyümenin zorlanma-
652
‹flgücü Maliyeti
‹flgücü Talebi
cünün verimlili¤i iflçilik maliyetini yukar›da say›lan di¤er faktörlerle birlikte etkileyen en önemli hususlardan
biridir.
Yukar›daki aç›klamadan da anlafl›laca¤› gibi iflgücü
maliyeti ile ücret haddi birbirinden farkl› kavramlard›r.
‹flgücü maliyeti emek verimlili¤i ile yak›ndan ilgili bir
kavramd›r. Emek verimlili¤inin yüksek olmas› halinde,
yüksek ücret hadlerine ra¤men, iflçilik maliyeti ücret
haddinin alt›na düflebilecek, emek verimlili¤i düflük oldu¤u takdirde, düflük ücret hadlerinde dahi yüksek iflçilik maliyetleri söz konusu olabilecektir. 18. ve 19. yüzy›llardaki düflük ücret uygulamalar› ve bunun gerek sosyal, gerek ekonomik aç›dan ortaya ç›kard›¤› sonuçlar,
kirli rekabetin mahzurlar›n› iflletme yöneticilerini ve
sosyal politikac›lar› gözler önüne sermifltir. Unutulmamal›d›r ki, düflük ücretler ayn› zamanda düflük verimlilik demektir. Bu bak›mdan iflgücü maliyetinin düflürülmesi amac›yla ücretlerin düflük tutulmas› yerine, iflyerinde emek verimlili¤ini art›racak rasyonalizasyon önlemlerinin al›nmas› hem daha ça¤dafl, hem de daha etkin
bir yönetici davran›fl› olacakt›r.
G. Kutal
s› yaln›zca efektif talebin Y=C+1’den Y=(C+I)’ye
genifllemesine yol açacak, ama üretim (OYF) s›n›r›n›
aflamayaca¤›ndan enflasyonist bask›lar do¤acakt›r. Oysa
söz konusu ülke (YF YM) boyutunda emek ithal ederse,
üretim s›n›r›n› OYF den OY M’ye geniflletmifl olacakt›r.
Böylece F noktas›nda yeniden toplam arz-efektif talep
dengesi kurulacak ve ekonomi, emek ithali sayesinde
büyümesini devam ettirme olana¤›n› bulacakt›r.
Ancak, örne¤in efektif talebin yeniden Y=(C+I) düzeyinden Y=C+I düzeyine daralmas› halinde belirecek
(YF YM) kadar daralman›n yükünü paylaflacaklard›r.
E. Alkin
‹flgücünün Masedilmesi
‹flgücü Maliyeti
[Alm. Arbeitskosten][Fr. Coûts de la main d’oeuv re][‹ng. Labour costs]
Üretim birimi bafl›na düflen iflçilik masraflar›n› gösterir.
‹flgücü maliyeti kavram› yerine literatürde“iflçilik
maliyeti” de denilmektedir. ‹flgücü maliyeti hesaplan›rken söz konusu mamulün üretilmesine katk›da bulunan
tüm personele ödenen ücretler, sosyal yard›m niteli¤indeki nakti ödemeler, aynî yard›mlar›n tutarlar›, prim ve
ikramiyeler yan›nda, iflveren taraf›ndan sosyal güvenlik
kurumlar›na ödenen sosyal sigorta primleri de dahil olmak üzere tüm iflçilik giderlerinin dikkate al›nmas› gerekir. ‹flletmenin iflçilik masraf› olarak yapt›¤› ödemelerin
toplam›n›n üretilen mamul say›s›na bölünmesi ile üretim
birimi bafl›na düflen iflgücü maliyeti bulunur. ‹flgücü maliyeti birim bafl›n genel maliyetin sadece bir k›sm›n›
oluflturur. Fakat her iflkolunda iflçilik maliyetinin genel
maliyetteki pay› ayn› de¤ildir. Emek yo¤un üretim tekniklerinin uyguland›¤› iflkollar›nda iflgücü maliyetinin
genel maliyetteki pay› yüksek, buna karfl›l›k sermaye
yo¤un üretim tekniklerinin uyguland›¤› a¤›r sanayi kollar›nda iflgücü maliyetinin genel maliyetteki oran› düflüktür. Genel olarak ücret art›fllar›n›n iflgücü maliyetini
etkiledi¤i aç›kt›r.
Ancak, iflçilik maliyetinin genel maliyet içindeki nispi önemine göre, ücret art›fllar›n›n genel maliyete olan
etkisi her iflkolunda farklar gösterir. Ayr›ca iflgücü maliyetini etkileyen faktörler bundan ibaret de de¤ildir. ‹flgü-
653
[Alm. Arbeitskraftabsorption][Fr. Absorption du trava il][‹ng. Labour absorption ]
‹flgücü talebinin iflgücü arz›n›n tamam›n› istihdam edecek düzeye yükselmesidir. Ülkenin gerek sermaye birikiminin, gerek ifl hacminin ifl piyasas›na arz edilen iflgücünün tümüne ifl olana¤› sa¤layabilecek düzeyde oldu¤unu gösterir. Ancak bu çok ender olarak rastlanan bir
ekonomik olayd›r. (Bkz. ‹flgücü Talebi)
G. Kutal
‹flgücü Talebi
[Alm. Arbeitsbedarf][Fr. Demande de la main d’oeuv re][‹ng. Labour dermand ]
Bir ülkede belirli bir zamanda talep edilen toplam iflgücü miktar›d›r. Ülkenin istihdam seviyesi o ülkenin iflgücü talebini gösterir.
‹flgücü talebini etkileyen faktörlerin bafl›nda ifl hac mi gelir. Ekonomik geliflme bir taraftan ifl hacmini art›r›rken, bir taraftan da iflgücü talebini yükseltmektedir.
Sanayileflme hareketlerinin bafllad›¤› y›llarda modern
teknolojinin iflgücü talebini azaltt›¤› ve iflsizli¤e neden
oldu¤u kabul edilmiflse de, bunun sürekli olmad›¤› görülmüfltür. Hatta sorunu genifl aç›dan inceleyecek olursak, ekonomik geliflmenin iflgücü talebini art›ran ve iflsizli¤i önleyen, hiç olmazsa azaltan en ciddi önlem oldu¤u söylenebilir.
‹flgücü talebini etkileyen bir di¤er faktör de üretime
kat›lacak di¤er üretim faktörleridir. ‹flgücü ile birlikte
üretime kat›lacak makine, teçhizat gibi di¤er üretim faktörlerinin ve her fleyden önce sermaye birikiminin mevcut olup olmamas› bir ülkede emek talebini etkileyen
faktörlerdir. Nitekim birçok geliflme halindeki ülkede,
sermaye unsurunun yetersiz kalmas› nedeniyle iflgücü
talebi yetersiz kalmakta ve iflsizlikmeydana gelmektedir.
Buna karfl›l›k sermaye birikiminin fazla oldu¤u ülkelerde, ekonomik konjonktürün yüksek oldu¤u dönemlerde
‹flgünü
‹fl Güvenli¤i
iflgücü talebi fazla olmakta ve iflgücü arz›n›n yetersiz
kalmas› halinde yabanc› ülkelerden iflçi getirmek suretiyle bu eksiklik telafi edilmeye çal›fl›lmaktad›r. Bununla beraber iflgücü talebi her zaman yeni iflçilerin ifle al›nmas› sonucunu do¤urmaz. ‹fl süreleri art›r›larak iflgücü
talebi karfl›lanabilir. Bu takdirde afl›r› istihdam söz konusu olmaktad›r. fiu halde iflgücü talebini etkileyen faktörlerden biri de iflgücünün y›ll›k çal›flma saatleri toplam›d›r. ‹stihdam seviyesini art›rmadan, fazla çal›flma
yapt›rmak suretiyle, iflgücü talebini art›rmak mümkündür. Ancak, iflgücünün y›ll›k ifl saatleri toplam›n› art›rmak suretiyle iflgücü talebini yükseltmenin de s›n›rlar›
vard›r. Her fleyden önce, fazla çal›flma iste¤e ba¤l› oldu¤u gibi, gerek toplu ifl sözleflmeleri, gerek yasalar bir
günde ve bir y›l içinde yap›labilecek fazla çal›flmay› genellikle s›n›rlay›c› hükümler getirmektedir. Örne¤in,
ülkemizde fazla çal›flma günde 3 saatle s›n›rlanm›fl bulunmaktad›r. Fazla çal›flma yap›lacak gün say›s› ise y›lda
90 gündür. fiu halde bir iflçi için fazla çal›flma ülkemizde 270 saatle s›n›rlanm›fl bulunmaktad›r. Ayr›ca bütün
dünyada, tam istihdam› sa¤layabilmek için normal çal›flma sürelerini k›saltma e¤ilimi vard›r. Avrupa Ekonomik
Toplulu¤u’nda haftal›k çal›flma süresinin 40 saate indirilmesi ile ilgili çal›flmalar baflar›l› olmufltur. fiu halde iflgücü talebinin istihdam seviyesini yükselterek art›r›lmas›, ekonomik bak›mdan, özellikle tam istihdama ulaflma
aç›s›ndan önem tafl›maktad›r. (Bkz. ‹flgücü, ‹flgücü Arz›)
G. Kutal
rak hak eden iflçiler, çal›flt›r›ld›klar› takdirde, çal›flt›klar›
günlerin ücretlerine ücret ödeme flekline bak›lmaks›z›n
bir kat fazlas›yla hak kazan›rlar (‹fl K m. 42/1)
Hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde
çal›fl›lmad›¤› durumlarda, bu günler çal›fl›lm›fl gibi say›lmalar›na ra¤men (‹fl K m. 51/bent 5), iflgününden say›lmazlar.
Ancak, burada önemli bir ayr›m yapmak gerekmektedir. ‹flgününün belirlenmesinde kesin bir tan›mlama
yapabilmek zor oldu¤undan, iflgünü kavram›n› de¤iflik
aç›lardan yorumlamak daha do¤ru olacakt›r. Yarg›tay’›n
ve ö¤retinin görüflleri do¤rultusunda, iflyeri ile ilgili olarak iflçi ve iflveren taraflar› aras›nda ifl iliflkisi çerçevesindeki ifllemlerde iflgününü, çal›flma günü, yani iflyerinde tatil olmayan gün olarak belirlemek, resmi makamlara yap›lacak baflvurular veya bu makamlarca uyulacak
süreler aç›s›ndan ise, iflgününü resmi dairelerin çal›flma
günü, yani kanunen resmi tatil olmayan gün olarak yorumlamak uygun olmaktad›r. Özellikle, cumartesi gününün iflgünü olarak say›l›p say›lmayaca¤› yukar›daki kriter çerçevesinde mümkün olabilmektedir. Bu nedenle,
cumartesi çal›fl›lan iflyerlerinde cumartesi günü iflgünü
olarak kabul edilmekte, çal›fl›lmayan iflyerlerinde ise iflgünü olarak dikkate al›nmamaktad›r. Resmi kurulufllar
cumartesi günü kanunen tatilde olduklar›ndan, bu kurulufllar ile iliflkilerde cumartesi günü iflgününden say›lmamaktad›r. Önemli olan bir konu da, iflçi aç›s›ndan iflgününün saptanmas›d›r. 394 say›l› Hafta Tatili Kanunu’na
göre pazar günü tatil yap›lmamas› mümkün olan iflyerlerinde, hafta tatilinin baz› iflçiler için pazardan baflka bir
gün yap›lmas› halinde çal›fl›lan pazar günü, çal›flan iflçiler bak›m›ndan iflgünü say›lmak gerekir; hafta tatili olarak çal›fl›lmayan gün ise iflgünü de¤ildir. Ayn› durum,
genel tatil günleri için de geçerlidir. Genel tatil günü çal›flt›r›lan iflçiler bak›m›ndan o günün iflgünü say›lmas›
gerekir.
D. Ulucan
‹flgünü
[Alm. Arbeitstag][Fr. Jour de travail ][‹ng. Working day]
‹flyerinde çal›fl›lan gün dür. Bir baflka deyiflle iflyerinin
hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil nedeniyle kapal› olmad›¤› ve faaliyetinin sürdürüldü¤ü günler iflgünüdür. Hafta Tatili Hakk›nda Kanun hükümleri uyar›nca
kural olarak nüfusu on bin veya daha çok olan flehirlerdeki bütün iflyerlerinin haftada bir gün tatil yapmalar›
zorunlu oldu¤u gibi, haftada alt› günden fazla iflçi çal›flt›rmak da yasak edilmifltir. (m. 1-2)
Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakk›nda Kanun
(17.3.1981 No. 2429) hafta tatilinin pazar günü olaca¤› n› saptam›flt›r. Ancak, Hafta Tatili Hakk›nda Kanun, sürekli çal›flma zorunlulu¤u bulunan ve kanunda say›lan
yerlerde pazar günü tatil yap›lmas›na olanak vermektedir. Bu gibi yerlerde çal›flan iflçiler haftan›n di¤er bir gününde hafta tatili yaparlar. (m. 6; ‹fl K. m. 43) Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakk›nda Kanun’da say›lan
tatil günlerinde de iflyeri tatile girerse, bu günler de iflgünü say›lmazlar. Yasaya göre sadece 29 Ekim günü özel
iflyerlerinin kapanmas› zorunludur. Son olarak 2818 ve
20.4.1983 tarihli kanun ile “23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayram›” olarak kabul edilmifl ve ayn› kanun,
tüm ulusal, resmi ve dini bayram günleri ile y›lbafl› günü resmi daire ve kurulufllar›n tatil edilece¤ini düzenlemifltir.
Di¤er genel tatil günlerinde iflyeri tatil etmezse, o
günler de iflgünü say›l›rlar. Sadece söz konusu tatil günlerinde çal›fl›lmamas› halinde o günün ücretini tam ola-
‹fl Güvenli¤i
[Alm. Arbeitssicherheit, Betriebssicherheit][Fr. Sécurité
du travail ][‹ng. Work security, Industial safety]
‹flin yap›lmas› s›ras›nda iflçinin sa¤l›¤›n› ve güvenli¤ini
tehdit eden tehlikelerin ortadan kald›r›lmas› veya azalt›lmas›, iflçinin ifli nedeniyle kazaya u¤ramamas›, hastal›¤a
yakalanmamas› için konulan kamu hukuku kurallar›n›n
ve al›nmas› gereken önlemlerin tümünü ifade etmektedir.
‹flverenin hizmet sözleflmesinden iflçiye karfl› birinci
borcu ücret ödemek ise, ikinci borcu da iflçiyi ifl kazalar›na ve meslek hastal›klar›na karfl› korumas› ve gözetmesidir.
‹fl güvenli¤inin sa¤lanmas› iflçinin sa¤l›kl› yaflama
hakk›n› oldu¤u kadar, iflyerinde verimlili¤i, sosyal güvenlik kurulufllar›n›n mali gücünü, hatta ulusal ekonomiyi de ilgilendirmektedir. Gerçekten, gerekli önlemler
al›nmad›¤›ndan dolay› iflçilerin s›k s›k ifl kazas›na u¤ramalar›, meslek hastal›klar›na yakalanmalar› öncelikle iflletmenin emek faktörünü olumsuz yönde etkilemektedir.
654
‹fl Güvenli¤i
‹fli Yavafllatma
Bunun sonucu olarak iflletmede verimlilik düflmektedir.
S›k s›k meydana gelen kazalar iflçilerin moral gücünü etkilemekte, devams›zl›klar artmakta, iflçi devri yükselmektedir. Öte yandan ifl güvenli¤ini sa¤lay›c› ufak bir
koruyucu tak›lmamas›ndan dolay› meydana gelen kaza,
iflverenin sorumlulu¤u yan›nda, sosyal güvenlik kuruluflunu da çok a¤›r mali bir yük alt›na sokmaktad›r. Bütün
bu ekonomik kay›plar›n ayn› zamanda ulusal ekonomiye yans›d›¤› ise kuflkusuzdur.
Bu nedenlerle uzun süreden beri ifl güvenli¤i önlem lerine (daha kaza meydana gelmeden) önem verilmektedir. Uluslararas› Çal›flma Örgütü, de¤iflik iflkollar› için
haz›rlad›¤› tavsiye ve sözleflmelerde bu konuda birçok
düzenlemeler getirmifltir.
Türk mevzuat›nda da öteden beri, uluslararas› normlardan esinlenilerek ifl güvenli¤i alan›nda ayr›nt›l› hükümlere yer verilmifltir. Nitekim, halen yürürlükte olan
1475 say›l› ‹fl Yasas›’nda da V. Bölüm, “‹flçi Sa¤l›¤› ve
Güvenli¤i” bafll›¤›n› tafl›maktad›r.
Her iflverenin iflyerinde ifl güvenli¤ini sa¤lamak zorunda oldu¤u (m. 73/1) bu yasada öngörülmüfl, ayr›ca
özellik tafl›yan baz› ifllerin yap›ld›¤› iflyerlerinin kurulmadan önce idarenin denetimine tâbi bulundu¤u kabul
edilmifltir. Kad›n ve çocuk iflçiler için daha elveriflli güvenlik önlemlerinin yer ald›¤› ‹fl Yasas›’nda (m. 67, 68,
69, 70, 80, 81), ayr›ca a¤›r ve tehlikeli ifller bak›m›ndan
da iflçileri koruyan özel hükümler öngörülmüfltür. (m.
71, 79) ‹çki yasa¤›n›n da düzenlendi¤i bu bölümde, iflyerinde faaliyetin bir süre durdurulmas›na karar verebilecek bir komisyon ile ifl güvenli¤i alan›nda sürekli çal›flmalar yapacak olan bir kuruldan da söz edilmifltir (m.
75, 76, 77)
Öte yandan ifl güvenli¤ini iflyerlerinde gerçeklefltire bilmek için, yap›lan iflin özelli¤ini yans›tan, ayr›nt›l› hükümlere ihtiyaç duyulmufltur. Gerçekten bir cam fabrikas›ndaki ifl güvenli¤i önlemleri ile bir maden oca¤›ndaki veya bir yap› alan›ndaki önlemler nitelikleri bak›m›ndan birbirinden çok büyük farkl›l›klar tafl›maktad›rlar.
‹flçi sa¤l›¤› ve ifl güvenli¤i ile ilgili önlemleri ayr›nt›l› biçimde düzenleyen baz› tüzükler flunlard›r: “‹flçi Sa¤l›¤›
ve ‹fl Güvenli¤i Tüzü¤ü”, “A¤›r ve Tehlikeli ‹fller Tüzü¤ü”, “Gebe ve Emzikli Kad›nlar›n Çal›flt›r›lma fiartlar›yla, Emzirme Odalar› ve Çocuk Bak›m Yurtlar› Hakk›nda
Tüzük”, “‹flçi Sa¤l›¤› ve ‹fl Güvenli¤i Kurullar› Hakk›nda Tüzük”, “Yap› ‹fllerinde ‹flçi Sa¤l›¤› ve ‹fl güvenli¤i
Tüzü¤ü” vb.
Türk hukukunda yasalar ve tüzüklerde çok say›da
hüküm ifl güvenli¤ini sa¤lamay› amaçlamas›na ra¤men,
uygulamada ifl kazalar› ve meslek hastal›klar›n›n oran›
Bat› ülkelerininkinden çok fazlad›r. Bunun nedeni, mevcut önleyici kurallar›n devlet ve iflverenler taraf›ndan yeterince uygulanmamas›, iflçilerin de bunlara uyma konusunda gerekli titizli¤i göstermemeleridir. Sanayileflme
ve teknolojik geliflmenin ülkenin gelece¤ini belirlemede
tafl›d›¤› önem ne kadar tart›flmas›z ise, bu süreç içinde ifl
güvenli¤inin sa¤lanmas› da o derece önemlidir. Gerçekten ifl kazalar›n› önlemek, bunlardan meydana gelecek
zararlar› ödemekten hem daha ucuz, hem de daha insan-
c›ld›r. (Bkz. Kad›n ‹flçiler, ‹fl Kazas›)
M. Kutal
‹fl Hukuku
[Alm. Arbeitsrecht][Fr. Législation du travail][‹ng. La bour legislation ]
Bir baflkas›na ba¤›ml› çal›flan ve onun hesab›na ifl gören
iflçinin özel hukukudur. ‹fl Hukuku’nu, iflçiler ve iflverenler aras›ndaki iliflkileri düzenleyen ve inceleyen bir hukuk dal›d›r diye tan›mlayanlar da vard›r.
Ancak, ‹fl Hukuku tüm ba¤›ml› çal›flanlara de¤il,
bunlardan hizmet akdine dayanarak bir baflkas›na ba¤l›
olarak ifl gören iflçilere özgü bir hukuk dal›d›r. Bu yönü
ile, ba¤›ml› çal›flmas›na ra¤men bir özel hukuk iliflkisi
(ifl iliflkisi) kuran hizmet akdiyle çal›flmayan memurlar›
kapsamaz.
‹fl Hukuku, sanayileflmeyi izleyen y›llardan itibaren
geleneksel hukuk disiplinlerinin iflçi-iflveren iliflkileri
çerçevesinde ortaya ç›kan sorunlar› adil bir biçimde çözememesi karfl›s›nda yeni ortaya ç›kan bir hukuk dal›d›r.
‹fl Hukuku’nun özünde ekonomik aç›dan zay›f olan iflçi nin korunmas› düflüncesi yatar. Bu düflüncenin en etkin
olarak kendini gösterdi¤i alan Bireysel ‹fl Hukukudur. ‹fl
Hukuku’nun bu bölümünde birey olarak iflçi ile iflveren
aras›ndaki iliflki temel al›n›r. Bireysel ‹fl Hukuku, hizmet
akdinin yap›lmas›n›, özelliklerini, iflçi ve iflverenin bu
akitten do¤an hak ve borçlar›n›, sona ermesini ve temelde iflçinin korunmas›na yönelik, devlet etkinliklerini konu edinir. ‹fl Hukuku’nun di¤er bir bölümü olan Kollek tif ‹fl Hukukunda ise en az iflçi yani bir topluluk (kollektif) olarak iflverenle veya iflveren toplulu¤u ile kollektif
düzeyde ifl iliflkisi içindedir. Kollektif ‹fl Hukuku da iflçi
ve iflveren örgütlerini, bunlar›n ifllevlerini, toplu ifl sözleflmesi özerkli¤inin temel kurumlar› olan toplu ifl sözleflmesi, grev ve lokavt› inceleme konusu yapar. (Bkz.
‹flçi)
‹flin Geniflletilmesi
D. Ulucan
[Alm. Stellenerweiterung][Fr. Elargissement des affa ires][‹ng. Job enlargement]
‹flin geniflletilmesi, iflçileri iflleri veya bir iflin gerektirdi¤i birden fazla ifllemi yapabilecek biçimde yetifltirerek
planl› bir de¤ifliklik (rotasyon) sistemine sokma faaliye tidir. Böylece iflçiler birden fazla ifl veya ifllem yapabilme bilgi ve becerisine sahip olabilmekte ve onlar› iflyerinde uygulama olana¤› bulabilmektedirler. ‹flin geniflletilmesinin uzmanlaflmay› engelleyece¤i, baz› iflçileri ya
da birtak›m ifllemleri yapabilmek için gereken zaman›
art›raca¤› sav›n› ileri süren karfl›t görüfllü düflünürlere
rastlanmaktad›r. Ancak monotonluk, ifl bezginli¤i ya da
tatminsizli¤in toplam olarak yarataca¤› verimlilik düflüflünden daha az bir kayba neden ve etkili bir güdüleme
arac› olaca¤›, hakl› olarak savunulmaktad›r.
E. Eren
‹fli Yavafllatma
(Bkz. Grev Çeflitleri)
655
‹fl Kazas›
‹flkolu
‹fl Kazas›
[Alm. Arbeitsunfall, Betriebsunfall][Fr. Accident du tra vail][‹ng. Work accident]
Sigortal› kifliye, iflyerinde veya iflyeri d›fl›nda olmakla
beraber, iflverenin otoritesi alt›nda bulundu¤u s›rada
yapt›¤› ifl veya iflin gere¤i nedeniyle aniden ve d›fltan gelen ve onu bedence veya ruhca zarara u¤ratan olayd›r.
Bu tan›mdan hareketle ifl kazas›n›n afla¤›daki özellikleri tafl›d›¤› kabul edilebilir:
Kazaya u¤rayan kiflinin sigortal› olmas›. Türk mevzuat›nda sigortal› kavram›, 506 say›l› SSK Yasas› m.
2/1’de aç›klanm›flt›r. ‹fl Kazas› Sigortas›’n›n özelli¤i gere¤i, sigortal›n›n belirli bir süreden beri prim ödeme flart› aranmamaktad›r.
Sigortal›n›n bu kazaya iflyerinde u¤ramas› veya iflyeri
d›fl›nda olmakla beraber iflverenin otoritesi alt›nda bu lundu¤u s›rada maruz kalmas› . Sosyal Sigortalar Yasas›’n›n m. 11/bent 1’inde, kazan›n iflyerinde meydana
gelmesi halinde bunun ifl kazas› say›laca¤› öngörülmüfltür. Bunun nedeni iflçinin, üretim yapmasa bile, iflyerinde iken, esas itibariyle, iflverenin emir ve direktifleri alt›nda bulunmas›d›r. Ancak iflçi ifli ile ilgisiz bir nedenle
iflyerinde bulunuyorsa u¤rad›¤› kazay› ifl kazas› sayma
olana¤› yoktur. Örne¤in, y›ll›k izinde olan bir iflçinin arkadafllar›n› ziyarete geldi¤i bir s›rada u¤rad›¤› kaza ifl
kazas› say›lamaz. Buna karfl›l›k, iflçinin ifl gere¤i baflka
bir yere gönderildi¤inde yolda geçirdi¤i kazay›, iflverenin otoritesi alt›nda bulundu¤undan, ifl kazas› saymak
gerekir. Bu konuda yerli ve yabanc› literatürde say›s›z
mahkeme içtihatlar› ve bilimsel inceleme vard›r. Her
halde, iflverenin otoritesi alt›nda bulunmay› genifl biçimde yorumlama yönünde bir e¤ilim bulunmaktad›r.
Kaza ile meydana gelen zarar aras›nda ba¤lant› ol mas›. ‹flçiyi zarara u¤ratan her olay›n ifl kazas› say›lmas› kuflkusuz mümkün de¤ildir. Olayla zarar aras›nda uygun bir nedensellik (illiyet) ba¤› bulunmal›d›r. Baflka bir
deyimle, sigortal›n›n bedence veya ruhca u¤rad›¤› zarar,
yahut ölümü ile bunlara neden olan olay aras›nda ba¤
bulundu¤u kan›tlanmal›d›r. Örne¤in, bir Yarg›tay karar›na konu olan olayda oldu¤u gibi, iflyerinde günefl çarpmas› sonucu hastanede tedavi alt›na al›nan sigortal›, tedavisi devam ederken kalp krizinden ölürse, ölüm olay›nda bir ifl kazas›ndan söz edilemeyecektir.
D›fltan gelen, ani bir olay olmas› . Kaza kavram›n›n
do¤al bir sonucu olarak sigortal›y› zarara u¤ratan olay›n,
birdenbire olmas› ve sigortal›n›n d›fl›ndan kaynaklanmas› gerekmektedir. Sigortal›ya bir maddenin çarpmas›,
düflmeler, yanmalar gibi. Bunun gibi meslek hastal›¤›n›n
aksine ifl kazas›nda, aniden veya çok k›sa bir zaman
içinde meydana gelen bir olay sonucu sigortal› zarara
u¤ramaktad›r:
Sigortal›n›n arzusu d›fl›nda meydana gelen bir kaza dan bedence veya ruhca zarara u¤ram›fl olmas› . Genellikle yerli ve yabanc› doktrinde sigortal›n›n arzusu d›fl›nda bu olay›n meydana gelmesi gerekti¤i kabul edilmektedir. Sigortal› kasdi hareketleri sonucu bir kazaya u¤ram›flsa bunu ifl kazas› olarak nitelendirmemek gerekmektedir. Türk Yarg›tay› bu konuda daha çok sigortal› yara-
•
•
•
•
•
656
r›na çözümleri benimsemektedir. Öte yandan olay›n ifl
kazas› say›labilmesi için, meydana gelen kazadan sigortal›n›n bedence veya ruhca bir zarara u¤ramas› gerekmektedir. Zarara u¤raman›n derecesi ve türü önemli de¤ildir. Sigortal›n›n hayat›n› kaybetmesi de kuflkusuz ifl
kazas› kavram› içindedir. U¤ran›lan zarar›n hemen veya
bir süre sonra ortaya ç›kmas› da sonucu de¤ifltirmemektedir. Önemli olan, olayla zarar aras›nda nedensellik bulunmas›d›r.
‹fl kazas›na u¤rayan iflçilerin korunmas›na XIX. yüzy›l›n sonlar›nda, iflçi sigortalar› çerçevesinde bafllanm›flt›r. Di¤er sosyal sigorta dallar›na nazaran ifl kazas› sigortas›n›n hemen hemen bütün ülkelerde daha önce uygulamaya konuldu¤u görülmektedir. Türkiye’de de ‹kinci
Dünya Savafl›’ndan sonra iflçilerle ilgili olarak kabul
edilen ilk sigorta yasas›, 4772 say›l› ‹fl Kazalar› ile Meslek Hastal›klar› ve Anal›k Sigortas› Yasas›’d›r. 1965 y›l›nda yürürlü¤e giren 506 say›l› Sosyal Sigortalar Yasas›’nda da II. Bölüm, ifl kazalar›yla meslek hastal›klar› sigortalar›na ayr›lm›flt›r.
506 say›l› yasan›n 12. maddesinde, ifl kazas› halinde
hak sahiplerine sa¤lanacak yard›mlar say›lm›flt›r. Bunlar›n bir k›sm› sa¤l›k yard›m› (hekim muayene ve tedavisi; ilaç, araç ve gereçler; tedavi için gerekti¤inde yurt d›fl›na gönderme; rehabilitasyon; dinlenme evinde yat›r›lma), di¤er bir k›sm› ise parasal yard›mlard›r (geçici veya sürekli ifl göremezlik ödenekleri; ölüm halinde ailesine gelir ba¤lanmas› ve cenaze giderlerinin ödenmesi).
Ülkemizde Sosyal Sigortalar Kurumu istatistiklerine
göre en fazla ifl kazas›n›n cereyan etti¤i iflkolu yap› iflkoludur. Bu iflkolunu, metalden eflya yap›m›, dokuma ve
kömür madencili¤i iflkollar› izlemektedir. ‹fl kazalar›,
y›llar ve iflkollar› bak›m›ndan incelendi¤inde ülkemizde
durumun giderek kötüleflti¤i de esefle görülmektedir. ‹flçiler, iflletmeler ve ülke ekonomisi için çok ciddi bir kay›p olan ifl kazalar›n›n do¤urdu¤u zararlar› Bat› ülkelerindekilerin düzeyine indirebilmek için çok yönlü önlem ve politikalara ihtiyaç bulunmaktad›r. (Bkz. ‹fl Gü venli¤i)
M. Kutal/A.Erhan
‹flkolu
[Alm. Wirtschaftszweig][Fr. Branche de l’économie]
[‹ng. Branch of industry]
Mal ve hizmet üretimine yönelik iktisadi etkinlikler s›n›fland›r›larak çeflitli iflkollar›na ayr›lm›flt›r. Türkiye’de
ça¤dafl sendikalaflma ilkesi olan “endüstri sendikac›l›¤›”
esas›na uygun olarak, 5.5.1983 tarih ve 2821 say›l› Sendikalar Kanunu m. 3/1 ve 2’ye göre, iflçi ve iflveren sendikalar›, iflkolu esas›na göre bir iflkolunda ve Türkiye
çap›nda faaliyette bulunmak üzere kurulurlar. Ancak,
kamu iflverenleri taraf›ndan kurulmas› ve ayn› iflkolunda
faaliyette bulunmas› flart› aranmaz.
Sendikalar Kanunu m. 60’ta gösterilen iflkollar› flunlard›r:
1) Tar›m ve ormanc›l›k, avc›l›k ve bal›kç›l›k;
2) Madencilik;
3) Petrol ve lastik;
‹fllemsel Donan›m H›z›
‹flletme Büyümesi
4) G›da sanayii;
5) fieker;
6) Dokuma;
7) Deri;
8) A¤aç;
9) K⤛t;
10) Bas›n ve yay›n;
11) Kimya;
12) Çimento, toprak ve cam;
13)Metal;
14) Gemi;
15) ‹nflaat;
16) Enerji;
17) Ticaret, büro, e¤itim, banka ve sigorta, güzel
sanatlar;
18) Kara tafl›mac›l›¤›;
19) Demiryolu tafl›mac›l›¤›;
20) Deniz tafl›mac›l›¤›;
21) Hava tafl›mac›l›¤›;
22) Ardiye ve antrepoculuk;
23) Haberleflme;
24) Sa¤l›k;
25) Konaklama ve e¤lence yerleri;
26) Milli savunma;
27) Gazetecilik;
28) Genel ifller.
Her bir iflkoluna giren ifllerin neler oldu¤u, iktisadi
faaliyetlerin s›n›fland›r›lmas›na iliflkin uluslararas›
normlar da göz önünde bulundurularak, 83/6686 say›l›
‹flkollar› Tüzü¤ü’nde gösterilmifltir. (Resmi Gazete,
16.6.1983, say› 18079)
Bir iflyerinde yürütülen as›l ifle yard›mc› ifller de, as›l
iflin dahil oldu¤u iflkolundan say›l›r.
Bir iflyerinin girdi¤i iflkolunun saptanmas›, Çal›flma
ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤› taraf›ndan yap›l›r. Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›, saptamayla ilgili karar›n› Resmi Gazete’de yay›mlar. Karar›n yay›m›n› müteakip bu saptamaya karfl› ilgililer, ifl davalar›na bakmakla görevli yerel mahkemede onbefl gün içinde dava
açabilirler. Mahkeme, iki ay içinde karar›n› verir. Karar›n temyiz edilmesi durumunda, Yarg›tay, uyuflmazl›¤›
iki ay içinde kesin olarak karara ba¤lar. (Sendikalar Kanunu m. 4)
D. Ulucan/A.Erkan
meyecek, olay ancak k›smi olarak de¤erlendirilebilecektir. O nedenle bu yolla paran›n dolan›m h›z›n›n do¤ru
olarak ölçülebilmesi çok güçtür. (Bkz. Gelir Dolan›m
H›z›)
S. Abaç
‹flletme
[Alm. Unternehmung, Betrieb] [Fr. Entreprise] [‹ng. En terprise ]
Mal veya hizmet üretmek amac›yla kurulmufl olan, do¤al kaynaklar, emek ve sermaye gibi üretim etmenlerini
bir örgüt ve yönetim gücü ile biraraya getiren ekonomik
amaçl› kurulufllara “iflletme” ad› verilir. Bir kuruluflun
iflletme olabilmesi için mutlaka bir üretimde (mal ya da
hizmet) bulunmas›, kurucu ve sahiplerinden ba¤›ms›z
bir muhasebe ve varl›k yap›s›na sahip olmas›, pazar için
(satmak amac›yla) üretimde bulunmas›, otonom bir yönetim merkezine sahip bulunmas› gerekmektedir.
E. Eren
‹flletme Bütçesi
‹fllemsel Dolan›m H›z›
[Alm. Geldumlaufgeschwindigkeit] [Fr. Vitesse transac tion] [‹ng. Transaction velocity]
Paran›n dolan›m h›z›n› aç›klamak için oluflturulan en eski dolan›m h›z› kavram›d›r. Klasik miktar teorisi denklemini do¤rulamak için kullan›l›r.
E¤er bir ekonomide gerçeklefltirilen ifllem say›s›n›
(T) ile ve para hacmini (M) ile gösterirsek, paran›n ifllemsel dolan›m h›z› V=T/M’ye eflit olur. Ne var ki, pratikte bir ekonomide belirli bir y›l içinde cereyan eden ifllemleri istatistiksel olarak tan›mlayabilmek çok zordur.
‹fllem say›s› ile ilgili baz› istatiksel göstergeler kullan›labilirse de, hiçbir zaman ifllem say›s› tam olarak biline-
657
[Alm. Unternehmensbudget, Betriebshaushalt ] [Fr.
Budget de l’entreprise] [‹ng. Business budget]
Bütçe bir faaliyet plan›n›n kantitatif ifadesidir. Bütçeler
flu amaçlardan bir veya daha fazlas›na ulaflmak amac›yla haz›rlanabilirler: Planlama, kontrol, baflar› de¤erleme,
planlar› uygulama, faaliyetleri koordine etme, haberleflme, motive etme ve icraat için yetki verme. Bütçelerin
icraat için yetki verme konusundaki rolü, özellikle devlet bütçelerinde ve kâr amac› gütmeyen kurulufllar›n bütçelerinde büyük önem kazan›r.
Uzun ömürlü varl›klar›n edinilmesi ile ilgili yat›r›m
bütçeleri özel bir bütçe türü olarak kabul edilerek, iflletme bütçesi deyimi, daha çok, iflletmelerin k›sa vadeli
planlama-kontrol amaçlar›yla haz›rlad›klar› ve genellik le bir y›ll›k bir süreyi kavrayan bütçeler için kullan›l›r.
Bununla birlikte, “iflletme bütçeleri” deyimi ile, iflletmeler taraf›ndan haz›rlanan her türlü bütçenin kastediliyor
olabilece¤i de göz önünde bulundurulmal›d›r.
Y›ll›k iflletme bütçesi aylara veya çeyrek y›llara bölünmüfl olabilece¤i gibi, ilk çeyrek y›l aylara, gerisi de
üçer ayl›k dönemlere ayr›labilir. ‹flletme bütçelerinde
yayg›nlaflan bir uygulama da sürekli bütçeler yöntemidir. Bu yöntemde, takvim y›l›na bak›lmaks›z›n, bir ay bitince, gelecekteki on ikinci ay bütçe dönemine dahil edilerek bütçe dönemi sürekli olarak on iki ay tutulur.
‹flletmenin gelecek bir y›l zarf›ndaki finansal ifllem
ve faaliyetlerinin sonuçlar›n› ve belli ölçüde ayr›nt›lar›n› içeren iflletme bütçesi, gerçekte çeflitli bütçelerden
oluflur. Çeflitli talî bütçelerden (sat›fl, üretim vb. bütçeleri) olufltu¤u için iflletme bütçesine ana bütçe de denir.
(Bkz. Ana Bütçe)
Y. Ercan
‹flletme Büyümesi
[Alm. Unternehmenswachstum][Fr. Expantion de l’ent reprise][‹ng. Business growth, Corporate growth]
Bir iflletmenin üretim ve sat›fl kapasitesinin genifllemesi-
‹flletme Defteri
‹flleyen Teflebbüs De¤eri
ne k›saca “iflletme büyümesi” denir. Kapasite art›fl›n›
ölçmek için uygulamada kullan›lan çeflitli ölçütler vard›r. Örne¤in, üretim art›fl›n›n göstergesi olarak iflgücü
(personel) say›s›nda art›fllar, makine ve teçhizat say›s›nda art›fllar, bir iflletmenin büyümesine karine teflkil ederler. Ancak, bunlardaki art›fl mutlaka üretilen mal ve hizmetlerin say›s›n› da art›rmal›d›r. Di¤er bir deyimle, aylak olarak duran üretim etmenleri reel bir iflletme büyümesi anlam›na gelmemektedir. Bunun yan›nda, iflletmenin artan toplam sermaye oran›, daha fazla otofinansmana gitme veya yabanc› kaynak kullanma, baflka bir deyimle de sabit varl›klar›n ve çal›flma sermayesinin (cari
varl›klar›n) art›fl› da üretim art›fl›na intikal ediyorsa, reel
anlamda bir iflletme büyümesi anlam›na gelmektedir.
‹flletme büyümesinin di¤er bir yönü de sat›fllar bak›m›ndand›r. Sat›fl tutarlar›nda eskiye k›yasla görülen art›fllar, ayn› zamanda bir iflletmenin mal ve hizmet üretiminde de art›fl anlam›na gelir. Sat›fl tutar›ndaki art›fllar
yan›nda, bir endüstri içinde iflletmenin pazar pay›n›n ar t›fl›, ba¤›ms›z müflteri say›s›ndaki art›fllar bir iflletmenin
büyümesi anlam›na gelmektedir.
E. Eren
8) Genel yönetim ve politika saptama, gibi sekiz ana
grupta toplanmaktad›r.
E. Eren
‹flletme Hesab›
(Bkz. ‹flletme Defteri)
‹flletme Kredisi
[Alm. Betriebs kapital][Fr. Crédit de roulement]
[‹ng. Working-capital loan ]
Sanayi kurulufllar›n›n iflletme sermayesi temini amac›yla al›nan kredilerdir. Bu tür krediler ticari krediler içinde
de¤erlendirilir. (Bkz. Ticari Krediler )
C. Ersoy
‹flletme Sermayesi
[Alm. Betriebskapital][Fr. Capital d’exploitation, Fonds
de roulement][‹ng. Working capital, Circulating capital ]
Bir iflletmenin, bilançosunda görülen cari aktifler toplam›na denir. Bunlar›n içine kasa, banka, alacaklar ve
stoklar gibi belli bafll› k›sa vadeli iflletme aktifler girer.
F. Bilgino¤lu
‹flletme Defteri
[Alm. Geschäftsagebuch][Fr. Comptabilité simple de
l’exploitation][‹ng. Simple operating ledger]
Vergi yasalar›m›z, “çift kay›tl› muhasebe” demek olan
“bilanço esas›na” göre defter tutma yan›nda, daha basit
bir kay›t düzeni olan “iflletme hesab› esas›n›” da öngörmektedir. ‹flletme hesab› esas›na göre tutulan defter “ifl letme defteri” diye an›l›r. Bu defterin sol taraf›na giderler, sa¤ taraf›na gelirler kaydedilir.
‹flletme hesab› esas›na göre defter tutanlar, dönem
bafl›nda ve dönem sonunda mal envanteri ç›karmak zorundad›rlar. Dönem sonlar›nda ayr›ca “iflletme hesab›
hülasas›” diye an›lan bir tablo haz›rlan›r. Bu tablonun gider bölümünde devre bafl› emtia mevcudu, hesap dönemi emtia al›fllar› ve hesap dönemi içinde yap›lan tüm giderler, yer al›r. Gelir bölümünde ise hesap döneminde
sat›lan emtian›n de¤eri, hesap dönemi içinde hizmet karfl›l›¤› vb. nedenle al›nan paralar, devre sonu emtia mevcudu belirtilir. (Bkz. Çift Giriflli Muhasebe)
F. Bilgino¤lu
‹flletme Faaliyeti
[Alm. Unternehmenstätigkeit] [Fr. Activité de l’entrepri se] [‹ng. Business activity]
‹flletme faaliyeti piyasa için mal ya da hizmet üreten ve
ekonomik birim olan iflletmelerin yapacaklar› ifllevlerin
neler olaca¤› ile ilgilidir. ‹flletmenin bafll›ca faaliyetleri,
1) Hammadde malzeme ve donan›m tedariki;
2) Üretim veya teknik ifller;
3) Sürüm ya da pazarlama;
4) Hesap iflleri veya muhasebe;
5) Nakit tedariki veya finansman;
6) Befleri kaynaklar›n tedariki ve yönetimi ya da personel idaresi;
7) Araflt›rma ve gelifltirme;
658
‹flletme Vergisi
[Alm. Kaufsteuer][Fr. Taxe sur la factur e][‹ng. Purcha se tax]
1318 Say›l› Finansman Kanunu ile 1970 y›l›nda Türk
vergi sistemi kapsam›na al›nm›fl bir çeflit tüketim ya da
perakende sat›fl vergisidir. Bu vergi ile bafll›ca iki amac›n gerçeklefltirilmek istendi¤i anlafl›lmaktad›r:
Birincisi zorunlu olmayan mal ve hizmet tüketiminin
vergilendirilmesi, ikincisi de iflletmelerin sat›fllar›nda fatura kullan›m›n› zorunlu hale getirerek, gelir vergisi uygulamas›nda etkinli¤i art›racak bir denetim mekanizmas›n› oluflturmakt›r.
Tek aflamal› bir sat›fl vergisi olan iflletme vergisi uygulamas›n›n, çok aflamal› vergi olan katma de¤er vergisine geçifli kolaylaflt›raca¤› düflünülmüfl ise de, iflletme
vergisi uygulamas›, konu, kapsam ve vergi oran›na iliflkin çeflitli de¤iflikliklere ra¤men, özellikle denetim ve
yönetime iliflkin sorunlar›n çözülemeyifli nedeniyle pek
baflar›l› olamam›flt›r.
Son de¤ifliklikleri ile 5.5.1981’de kabul edilen 2456
say›l› ‹flletme Vergisi Kanunu’nda vergi oran› % 3 olarak saptanm›flt›r. 2456 say›l› ‹flletme Vergisi Kanunu,
25.10.1984 tarih ve 3065 say›l› Katma De¤er Vergisi Kanunu’nun 61. maddesiyle yürürlükten kald›r›lm›flt›r.
S. Cingi/fi. Akkaya
‹flleyen Teflebbüs De¤eri
[Alm. Geschäftswert][Fr. Valeur courante de l’entrepri se][‹ng. Going concern value]
E¤er bir iflletme faaliyet gösteren bir iflletme olarak bir
firma veya bir flahsa sat›lacak olursa, sat›n alan, iflletmenin “iflleyen teflebbüs de¤erine” eflit bir tutar› ödeyecektir. Bu tutar iflletmenin tasfiye de¤erinden farkl› olacakt›r. Nitekim tasfiye de¤eri iflletmenin varl›klar›n›n teker
‹fl Mahkemesi
‹fl Mükellefiyeti
teker sat›lmas›yla elde edilen paralar›n toplanmas› suretiyle bulunur. Görüldü¤ü gibi burada iflletmenin sadece
varl›klar› önemli olmakta, fakat bu varl›klar› kullanan
organizasyonun hiçbir de¤eri bulunmamaktad›r. Halbuki iflleyen teflebbüs de¤erinde iflletmenin bir bütün olarak (yani organizasyonu, gelifltirdi¤i iliflkileri, pazarda
oluflturdu¤u flöhreti vb.) de¤eri hesaplanmaktad›r. ‹flleyen teflebbüs de¤erinin tasfiye de¤erini aflt›¤› durumlarda, aradaki bu art› fark, iflletmenin varl›klar›ndan ayr›
olarak organizasyonunun bir de¤eri olmaktad›r. Bu art›
farka zaman zaman “pefltemall›k” denildi¤i görülmekle
beraber, daha do¤ru bir kavram “organizasyon de¤eri”
olacakt›r.
fi. Türen
‹fl Mahkemesi
[Alm. Arbeitsgericht][Fr. Tribunal de relation industri elle][‹ng. Labour court, industrial court ]
‹flverene ekonomik ve kiflisel aç›dan ba¤›ml› olan iflçinin
korunmas› zorunlulu¤u, iflçinin özel hukuku olan ifl hukukunun do¤mas›na yol açt›¤› gibi, bu konuda özel ifl
mahkemelerinin de ortaya ç›kmas›na neden olmufltur.
30.1.1950 tarih ve 5521 say›l› ‹fl Mahkemeleri Kanunu’nun gerekçesinde bu düflünce aç›kça belirtilmektedir.
Kanunun gerekçesi özetlenirse: ‹fl kanunlar›n›n iflçilere
sa¤lad›¤› haklar›n gerçekleflmesi, o haklar›n elde edilmesindeki usullerin etkinli¤i ve kolayl›¤›na ba¤l›d›r. ‹flçi ve iflveren iliflkileri çerçevesinde her gün ortaya ç›kan
uluflmazl›klar ve bu uyuflmazl›klar›n dar gelirli büyük
bir kitle oluflturan iflçiler aç›s›ndan kolayl›kla çözümlenmesi gere¤i bilinmektedir. ‹flçinin haklar›n› adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette elde etmesini
sa¤layan ‹fl Mahkemeleri Kanunu bu gereksinimi karfl›lamak üzere ç›kar›lm›flt›r.
‹fl Mahkemeleri Kanunu’na göre, ifl mahkemeleri lüzum görülen yerlerde kurulacakt›r. (m. 1) Ortaya ç›kan
gereksinim sonucunda bu mahkemelerin say›s› artm›fl, ifl
davalar›n›n çok say›da oldu¤u büyük flehirlerde birden
fazla ifl mahkemesi kurulmufltur.
Kanun, ifl mahkemelerini toplu mahkeme olarak düzenlemifl ve ifl mahkemelerinin bir yarg›c›n baflkanl›¤›nda bir iflveren temsilcisi ile bir iflçi temsilcisinden oluflaca¤›n› belirlemifltir. (m. 3,6,12,13,14) Ancak, Anayasa
Mahkemesi, 1961 Anayasas›’n›n yürürlü¤e girmesinden
sonra, ‹fl Mahkemesi Kanunu’nun iflçi ve iflveren temsilcilerine iliflkin hükümlerini, Anayasa’n›n, mahkemelerin ba¤›ms›zl›¤› ilkesine ayk›r› bularak iptal etmifltir. Bu
nedenle, ifl mahkemeleri yarg›çl›k niteli¤ine sahip bir
yarg›çtan meydana gelen, tek yarg›çl› bir mahkeme durumundad›r. Oysa, ifl mahkemelerine iflveren ve iflçi
temsilcilerinin üye olarak kat›lmalar› birçok Bat› ülkesinde kabul edilmifltir ve bu durum, ifl mahkemelerinin
özelli¤ini oluflturur. Örne¤in Almanya ve ‹sviçre’de ifl
mahkemeleri, meslekten bir yarg›çla, iflçi ve iflveren
temsilcilerinin kat›lmas›yla oluflur.
‹fl mahkemeleri, ‹fl Kanunu’na göre iflçi, iflveren veya iflveren vekili say›lan kifliler aras›nda hizmet akdinden veya ‹fl Kanunu’ndan do¤an ifl uyuflmazl›klar›n› çö-
659
zümlemekle görevlidir. (m.1/1) Ayr›ca, Deniz ‹fl Kanunu’na ba¤l› gemi adamlar›yla Bas›n ‹fl Kanunu’na ba¤l›
gazeteciler ile bunlar›n iflverenleri aras›nda ç›kan uyuflmazl›klarda da ifl mahkemelerinin görevli oldu¤u her iki
yasada aç›kça belirtilmifltir. 1983 tarihinde yürürlü¤e giren Sendikalar Kanunu ile Toplu ‹fl Sözleflmesi, Grev ve
Lokavt Kanunu, bu kanunlar›n uygulanmas› s›ras›nda
ortaya ç›kacak birçok sorunun ve uyuflmazl›¤›n çözümünde ifl mahkemelerini görevli k›lmaktad›r.
‹fl mahkemeleri özel mahkemelerdendir; bu nedenle
özel bir yarg›lama usulüne ba¤l›d›rlar.
Bu yarg›lama usulü, sözlü, seri ve ucuz yarg›lamad›r.
‹fl mahkemesinde, yarg›ç, ilk oturumda uyuflmazl›¤›n taraflar›n› (m. 7/1 uyar›nca) uzlaflt›rmaya çal›fl›r. Ancak,
yarg›ç, taraflar› uzlaflt›ramaz veya taraflardan biri mahkemeye gelmezse yarg›lamaya devam olunur.
‹fl mahkemelerinin bir özelli¤i de, bu mahkemelerde
davan›n sadece iflçi ve iflveren taraflar›nca de¤il, ayn›
zamanda idari merciler arac›l›¤›yla aç›labilmesidir. ‹fl
Kanunu’nun uygulanmas›yla görevli merciler (örne¤in,
bölge çal›flma müdürlükleri), iflçinin baflvurusunu 15
gün içinde idari yönden sonuçland›ramad›klar› ve o konuda ifl mahkemelerini görevli gördükleri takdirde, belgeleri ifl mahkemesine gönderirler. Bunun üzerine, mahkeme uyuflmazl›¤›n taraflar›n› ça¤›r›r ve flikâyette bulunan iflçi, mahkemede davac› oldu¤unu bildirirse, durum
bir tutanakla saptan›r ve dava bu tutanakla aç›lm›fl olur.
D. Ulucan/A.Erhan
‹fl Mükellefiyeti
[Alm. Zwangsarbeit][Fr. Travail forcé ][‹ng. Compul sory labour ]
Emek sahibi kiflilerin belirli iflkollar› veya iflyerlerinde
iflçi s›fat› ile çal›flmalar›n›n idare taraf›ndan zorunlu k›l›nmas›d›r.
Eme¤i ile geçimini sa¤layan kiflinin hizmet sözleflmesi yaparak iflçi s›fat›n› kazanmas›, pazarl›k özgürlü¤ü
sonucu olmaktad›r. Baflka bir deyimle, kural olarak
emek sahibine belirli bir iflyerinde çal›flmak üzere hizmet sözleflmesi yapma yükümlülü¤ü yüklenemeyece¤i
gibi, bu kifliyi zorla ifle almas› için iflverenler de zorlanamaz.
Ancak taraflar aras›ndaki bu sözleflme özgürlü¤ü
ola¤anüstü durumlarda, zaman zaman, ortadan kald›r›lm›fl ve sözleflme yapma zorunlulu¤u idarece taraflara
yüklenmifltir.
Ülkemizde ifl mükellefiyeti, 18.11.1940 tarihli 3780
say›l› Milli Korunma Kanunu ile oldukça önemli bir uygulama alan› bulmufltur. Ad› geçen yasan›n de¤iflik 9.
maddesine göre, hükümet, üretimi art›rmak amac›yla
gerekli gördü¤ü iflyerlerine ihtiyaca göre iflçi kadrosu ve
uzman eleman sa¤layabilmek ve “bu amaçla vatandafllara ücretli ifl mükellefiyeti tahmil” etmek yetkisine sahip
bulunuyordu. Ayn› yasan›n de¤iflik 37. maddesinde de
tar›m kesiminde ifl mükellefiyeti öngörülmüfl idi. Hükümet, vatandafllar›n hizmet sözleflmesi yapmalar›n› zorunlu k›labilece¤i gibi belirli bir iflyerinde çal›flanlara ifle
devam yükümlülü¤ünü de yükleyebilmekte idi. (m. 10)
‹fl Ölçümü
‹flsizlik
Milli Korunma Kanunu’nun 9. maddesine dayanarak
Bakanlar Kurulu 27.2.1940 tarih ve 2 say›l›, 30.5.1942
tarih ve 336 say›l› kararlar ile Ere¤li Kömür Havzas›’nda ifl mükellefiyeti koymufltur. Ayn› yasa uyar›nca, Naf›a Vekaleti’nin (Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›) yol, köprü,
meydan ve iskele yap›m ifllerinde, Etibank Garp Linyitleri ‹flletmesi’ne ait çeflitli iflyerlerinde, demiryollar›nda
yap›lmas› zorunlu onar›m ifllerinde de Bakanlar Kurulu
1940 ve 1941 y›llar›nda ifl mükellefiyeti koymufltur.
Özellikle, kömür iflletmelerinde uygulanan ifl mükellefiyetinin amac›, yabanc› flirketlerden devral›nan bu iflletmelerin iflçi ihtiyac›n› karfl›layabilmekti.
Bu zorunlu çal›flma rejimi, iflçi ihtiyac›n›n karfl›lanmas›n› sa¤lam›fl ve üretimin artmas›na neden olmufltur.
Ancak, bu uygulama, Prof. G.Kessler’in de iflaret etti¤i
gibi, ne mesleki bilgiye sahip maden iflçilerinin yetiflmesine imkân vermifl, ne de kifli bafl›na üretimin artmas›na
neden olmufltur. Ayr›ca, ifl kazalar›nda büyük art›fllar
meydana geldi¤i, iflçilerin çal›flma iste¤ini azaltarak
memnuniyetsizli¤e yolaçt›¤› görülmüfltür.
‹fl mükellefiyeti, ülkemizde ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra kald›r›lm›flt›r (1947) Gerek 1961, gerek 1982
tarihli T.C. Anayasalar› zorla çal›flt›rmay› esas itibariyle
yasaklam›fllard›r. Nitekim 1982 Anayasas›’n›n 18. maddesinin bafll›¤› “Zorla Çal›flt›rma Yasa¤›”d›r. Madde
metninde “Hiç kimse zorla çal›flt›r›lamaz, angarya yasakt›r” denilmifl, daha sonra hükümlülük, tutukluluk,
ola¤anüstü haller ve ülke ihtiyac›n›n zorunlu k›ld›¤›
alanlarda, vatandafll›k ödevi niteli¤indeki beden ve fikir
çal›flmalar›n›n zorla çal›flt›rma say›lmayaca¤› aç›klanm›flt›r.
M. Kutal/A.Erhan
ve tekrarl› nitelikteki tekdüze (monoton) ifllerin iflçiler
üzerinde yaratt›¤› can s›k›nt›s› ve psikolojik yorgunlu¤u
önleyerek, verimlilik düflüflünün önüne geçmedir. Yaln›z, ifl rotasyonuna gidebilmek için bir kiflinin yapabilece¤i iflleri seçerek, ifllerin gerektirdi¤i dikkatin niteli¤i
ve tekrarl› hareketlerin yapt›r›laca¤› vücut organ›n›n de¤iflik olmas› gereklidir. Bunun amac›, bir iflte elde edilen
yorgunluk di¤er ifli yaparken ortadan kalkabilmeli ve
dinlenme imkân› sa¤lamal›d›r. ‹fl rotasyonunu yaparken
dikkat edilecek di¤er bir husus da ifllerin nispeten basit,
kolay ö¤renilebilen ve yüksek derecede uzmanl›k gerektirmeyen nitelikte olmalar› ve bir verimlilik düflmesinin
nedeni olmamalar›d›r.
E. Eren
‹flsizlik
‹fl Ölçümü
[Alm. Leistunqgsmessung, Arbeitsmessung][Fr. Mesure
du travail ][‹ng. Work measurement]
Bir üretim faaliyetinde, üretim faktörleri olarak malzeme, makine ve insan gücünün ne kadar kullan›ld›¤›n›n
saptanmas›d›r. Bir ifli oluflturan temel faktörlerden malzeme ile makinenin kullan›lma miktar›n›n saptanmas›
pek güç de¤ildir. ‹flin yap›l›fl süresinin ölçümü ve bu ölçüm sonunda saptanan standart zaman ise birçok faktörün etkisindedir. Günümüzde özellikle üretim planlamas›nda, standart maliyetlerin bulunmas›nda, iflçilik maliyetlerinin kontrolunda ve teflvikli ücret sistemi uygulamas›nda ifl ölçümünden yararlan›lmaktad›r.
‹fl ölçümünde uygulanan en yayg›n teknik, “kronometraj” diye de nitelenen “zaman etüdü” dür. (Bkz. Kro nometraj)
F. Bilgino¤lu
‹fl Rotasyonu
[Alm. Systematischer Arbeitplatzwechsel][Fr. Rotation
du travail ][‹ng. Job rotation ]
‹fl rotasyonu bir iflyerinde çal›flan personele birden fazla
ifl yapabilme bilgi ve tecrübesi kazand›r›larak günün belirli saatlerinde personel aras›nda ifl de¤iflikli¤i yapma
olgusudur. ‹fl rotasyonunun amac›, yo¤un dikkat isteyen
660
[Alm. Arbeitslosigkeit][Fr. Chômage][‹ng. Unemployment]
Belirli bir ücret ve çal›flma koflullar› alt›nda arz edilen
emek miktar› (iflgücü) ile yine bu belirli koflullar alt›nda
istihdam edilen emek miktar› (istihdam seviyesi) aras›ndaki farkt›r.
‹flsizlik, ifl imkânlar›n›n yetersizli¤i nedeniyle çal›flma istek ve yetene¤inde olan emek sahiplerinin katlanmak zorunda kald›¤› ihtiyari olmayan bofl gezerlik anlam›na gelir. fiu halde, iflsizi, çal›flma arzu ve iktidar›nda
olan ve piyasada cari ücret seviyesine raz› oldu¤u halde
makul ve uygun bir ifl bulamayan kimse, olarak tarif
edebiliriz. Bu tarifin unsurlar›n› incelersek, çal›flma arzusunda olmayan veya çal›flma gücüne sahip olmayan
bir kimse teknik anlamda iflsiz say›lmayacakt›r. Ayn› flekilde piyasada belirli niteliklere sahip olan iflsizlere ödenen ve genellikle al›fl›lm›fl ve yayg›nlaflm›fl olan ücret
seviyesini be¤enmeyen veya kendi mesleki ehliyet ve
yeteneklerinin çok üstünde bir mevkide istihdam edilmek istedi¤i için ifl bulamayan veya oturdu¤u evden örne¤in, en fazla yaya olarak 10 dakika uzakta ifl arad›¤›
için ifl bulamayan bir kimse, teknik anlamda iflsiz de¤ildir. Zira “makul veya uygun bir ifl” kavram›, iflçinin piyasada cari olan ve al›fl›k oldu¤u ücret seviyesinden
düflük olmayan bir ücretle, kendi yeteneklerine ve mesleki e¤itim düzeyine ve tecrübesine uygun, ikametgâh›na nisbeten yak›n bir yerde ifl bulmas› anlam›na gelmektedir. Tafl›t araçlar›n›n geliflti¤i ça¤›m›zda, iki, hatta üç
tafl›t arac› de¤ifltirerek 1, 1,5 saatte ulafl›labilen ifller dahi kabul edilebilir ifller olarak de¤erlendirilmektedir. Buna karfl›l›k kendisine daha önce al›flm›fl oldu¤u ve genellikle piyasada kendisiyle ayn› tecrübe ve niteliklere sahi
olan iflçilere ödenen ücret haddinden çok düflük bir ücretle ifl teklif edilen veya mesleki ehliyet ve yetene¤inin
çok alt›ndaki veya d›fl›ndaki bir iflte çal›flmas› teklif edildi¤i halde bu ifli kabul etmeyen veya evinden umumi vas›talarla ulafl›lmas› mümkün olmayan veya ancak 3-4 saatte ulafl›labilen bir ifli kabul etmeyen kimse, teknik anlamda iflsiz kabul edilecektir. Buna karfl›l›k hasta oldu¤u
için tedavi gören veya dinlenmesi gerekti¤i için kendisine doktor taraf›ndan rapor verilen iflçilerle grev halindeki iflçiler iflsiz say›lmayacakt›r. Hastal›k halindeki iflçi
‹flsizlik
‹flsizlik Sigortas›
hem belirli ölçüde çal›flma yetene¤ini kaybetmifltir, hem
de hizmet akdi devam etmektedir; dolay›s›yla iflsiz kavram› içine girmez. Grevdeki iflçinin ise greve kendi iradesi ile kat›ld›¤› kabul edilir. Ayr›ca iflveren ile aras›ndaki hizmet akdi grev nedeniyle ask›dad›r. Yani henüz sona ermemifltir ve toplu ifl mücadelesinin toplu ifl sözleflmesi ile sonuçlanmas› halinde grevci iflçi ifline dönecektir. Dolay›s›yla grevci iflçiler de iflsiz kavram›n›n d›fl›nda
kalmaktad›r. Ayn› flekilde y›ll›k iznini kulland›¤› için istihdam edilmeyen kifli de iflsiz de¤ildir.
‹flsizlik sorununun en aflikâr flekli kuflkusuz, tam sü reli iflsiz halidir. Yukar›da aç›klamaya çal›flt›¤›m›z nedenlerden dolay› böyle bir grubun tayini büyük güçlükler tafl›maktad›r. Bununla beraber, ortaya ç›kan birçok
teknik soruna ra¤men, iflsizlik günümüzde oldukça aç›kl›¤a kavuflturulmufl ve ölçülebilir hale sokulmufl bir kavramd›r. Uluslararas› Çal›flma Teflkilat›’n›n düzenledi¤i,
Çal›flma ‹statistikçileri Sekizinci Uluslararas› Konferans›’nda kabul edilen iflsizlik tarifi bize bu konuda yol gösterici olmaktad›r. Konferans›n kabul ve tavsiye etti¤i iflsizlik tarifine göre “Belirli bir gün veya hafta içinde, belirli yafl grubunun üzerinde olan (çal›flma ça¤›nda olan)
ve afla¤›daki kategorilere giren kimseler iflsiz say›l›r”:
a) Hizmet sözleflmesi sona erdi¤inden veya çal›flt›¤›
iflyeri faaliyetini geçici olarak durdurdu¤undan dolay›
istihdama elveriflli hale gelen, herhangi bir ifle sahip olmayan ve ücretli olarak ifl arayanlar,
b) Daha önce hiçbir zaman istihdam edilmemifl veya
bundan önce statü durumu ba¤›ml› olmayan, yahut
emekliye ayr›lm›fl ve belirli devre içinde çal›flmaya elveriflli kifliler,
c) ‹flsizlerin tespit edildi¤i belirli devreye göre ilerdeki bir tarihte ifle bafllamak üzere hizmet sözleflmesi
imzalam›fl olup da, halihaz›rda bir ifle sahip olmayan ve
ücretli bir ifl arayan çal›flmaya elveriflli kimseler,
d) Geçici veya belirsiz süreyle kendilerine herhangi
bir ödeme yap›lmadan tensikata tâbi tutulan kimseler, iflsiz say›lacakt›r.
Buna karfl›l›k söz konusu konferansta afla¤›daki
gruplara giren kiflilerin iflsiz kavram› d›fl›nda kalaca¤›
kararlaflt›r›lm›flt›r:
a) Kendi hesab›na bir ifl kurmay› düflünen, dolay›s›yla ücretli bir ifl aramayan, fakat bu ifli henüz organize etmemifl kifliler,
b) Daha önce yard›mc› aile efrad› statüsünde istihdam edilmifl olan, halen herhangi bir iflte çal›flmayan ve
ücret karfl›l›¤› bir ifl aramayanlar, iflsiz say›lmazlar.
19. yüzy›l›n birinci yar›s›nda, iflsizli¤in esas itibariyle, iflsiz kimselerin kiflisel kusurlar›ndan kaynakland›¤›
kabul edilirdi. ‹çinde yaflad›¤›m›z Endüstri Ça¤›’nda,
XX. yüzy›l›n bafl›ndan itibaren bu görüfl tarz› önemini
kaybetmifltir. Günümüzde iflsizli¤in esas itibariyle bireylerin yeteneksizli¤inden, haylazl›¤›ndan veya geçimsizli¤inden de¤il, toplumlar›n ekonomik yap›s›ndan do¤du¤u anlafl›lm›fl bulunmaktad›r. Dolay›s›yla günümüzde iflsizlik kiflilerin de¤il, toplumun bir sorunu olarak kabul
edilmekte, iflsizlikten iflsiz kiflilerden çok, hükümetlerin
izledi¤i ekonomik politikalar sorumlu tutulmaktad›r.
661
‹flsizlik esas itibariyle iflgücü arz ve talebi aras›ndaki
uyumsuzluktan do¤ar. Bu uyumsuzlu¤un nedenleri geliflmifl ve az geliflmifl veya geliflme halindeki ülkelerde
farkl›d›r. Az geliflmifl ülkelerde iflsizli¤in nedeni esas itibariyle faktör dengesizli¤inden, özellikle sermaye yetersizli¤inden kaynaklan›rken, geliflmifl ülkelerde iflgücü
talebindeki de¤iflmeler iflsizli¤e neden olmaktad›r. Geliflmifl ülkelerde teknik geliflmelerin üretime uygulanmas›, iflçilerde aranan vas›flarda sürekli de¤iflikliklere ihtiyaç göstermektedir.
‹flsizlik gerek ekonomik, gerek sosyal yönden geliflme düzeyi ne olursa olsun bir ülkenin en önemli sorununu oluflturmaktad›r. Geliflmifl ülkeler istihdam› devaml›
yüksek bir seviyede tutmaya çal›fl›rken, geliflen ülkeler
ekonomik ve sosyal geliflme dengesi içinde, giderek daha fazla insan› prodüktif istihdama sokmay› amaçlamaktad›r. Tam istihdam ekonomik kalk›nman›n bellibafll›
amaçlar› aras›nda yer almaktad›r. Ça¤›m›za hâkim olan
Sosyal Devlet görüflü, tam istihdam› sa¤lamay› devletin
en önemli görevlerinden biri olarak kabul ederken, çal›flma hakk› ve çal›flma özgürlü¤ü hemen bütün modern
anayasalarda yer almaktad›r. (Bkz. Aç›k ‹flsizlik, Friksi yonel ‹flsizlik, Gizli ‹flsizlik, Mevsimlik ‹flsizlik, Yap›sal
‹flsizlik, Uluslararas› Çal›flma Örgütü )
G. Kutal
‹flsizlik Oran›
[Alm. Arbeitslosigkeitsquote, Arbeits losigkeitsaute il][Fr. Taux de chômage][‹ng. Unemployment rate]
Bir ülkedeki iflsiz miktar›n›n o ülkedeki iflgücü miktar›na oran› iflsizlik oran›n› verir.
Bir ülkede iflgücü miktar›n›n istihdam seviyesine eflit
oldu¤u hale tam istihdam denilmektedir. Bu durumda iflsizlik oran› s›f›r olmaktad›r. Ancak iflsizlik oran›n›n s›f›r
oldu¤u bir tam istihdam seviyesine ulaflmak mümkün
de¤ildir. ‹flgücünün bir k›sm› ifl ve yer de¤ifltirmek amac›yla k›sa süreli de olsa iflsiz kalabilmektedir. ‹flgücünün
üretim üniteleri aras›nda optimal da¤›l›m›n› sa¤layan
ideal iflsizlik oranlar›na sahip olan bir ülke de, tam istihdamda kabul edilmektedir. ‹deal iflsizlik oranlar› konusundaki görüfller oldukça farkl›d›r. ‹flgücü içinde iflsizlerin oran›n›n % 3’ü bulmas› genellikle iktisatç›lar taraf›ndan normal karfl›lan›rken, sendikal çevreler iflsizlik oran›n›n % 1, en fazla % 2 olmas›n› tam istihdam hali olarak kabul etmektedir. ‹flveren çevrelerine göre iflsizlik
oran›n›n % 3 ile % 5 aras›nda de¤iflmesi dahi ekonominin tam istihdamda oldu¤unu göstermektedir. (Bkz.
Friksiyonel ‹flsizlik)
G. Kutal
‹flsizlik Sigortas›
[Alm. Arbeitslosenversicherung][Fr. Assurance de chô mage][‹ng. Unemployment insurance]
‹flçi s›fat›yla çal›flanlardan sosyo-ekonomik nedenlerle
arzu ve iradeleri d›fl›nda iflsiz kalanlara, çal›flma istek ve
yetene¤ine sahip olduklar› halde ifl bulamad›klar› süre
için yaflama ve geçinme olana¤› verebilecek kadar mali
destek sa¤lamay› amaçlayan devlet taraf›ndan, sosyal
‹flsizlik Sigortas›
‹flten Ç›karma
güvenlik sistemi içinde kurulan, kat›lma zorunlulu¤u
bulunan ve sigortac›l›k tekni¤i ile etkinlik gösteren bir
sosyal sigorta dal›d›r.
Eme¤i karfl›l›¤› geçinen ve ba¤›ml› çal›flan kiflilerin
iflsiz kalmalar›, onlar› gelir kayna¤›ndan yoksun b›rakaca¤›ndan, çok önemli bir risk niteli¤indedir.
‹flsizli¤in kiflisel, ailevi ve toplumsal birçok tehlikeleri
vard›r. Bunlar›n sosyal güvenlik çerçevesinde ve toplumsal bir dayan›flma içinde çözümlenmesinde say›s›z
yararlar bulunmaktad›r.
‹flsizlik sigortas› her iflsize yard›m sa¤lamay› amaçlayamamakta, genellikle iflçi niteli¤ine sahip olduktan
sonra elinde olmayan bir nedenle iflini kaybedenleri korumay› amaçlamaktad›r. Öte yandan, iflsiz kalan her iflçi
de iflsizlik sigortas›ndan yararlanamamaktad›r. Yararlanmak isteyen iflçilerin, sigortaya belirli bir süre prim
ödeme ve iflsizli¤in belirli bir süre uzamas› koflullar› bir
yana, çal›flma istek ve yetene¤ine sahip olmalar›, yeni
bir ifl bulabilmek için sürekli giriflimler içinde bulunmalar› gerekmektedir. Bu yüzden, birçok ülkede iflsizlik sigortas› ile ifl ve iflçi bulma kurumlar› aras›nda yak›n bir
iflbirli¤i göze çarpmaktad›r.
‹flsizlik sigortas›n›n amac›, iflsize çal›flt›¤› dönemdeki geliri sa¤lamak de¤il, iflsizin ifl buluncaya kadar yaflamas› ve en mütevazi koflullarla ailesiyle birlikte geçinebilmesi için kendisine mali bir destek sa¤lamakt›r.
‹flsizlik sigortas›, günümüzün sosyal güvenlik anlay›fl› içinde, iflçilerin kat›lmalar› zorunlu olan bir sigorta
türüdür. Esasen iste¤e ba¤l› sigorta, iflsizlik tehlikesini
yeterince karfl›lamaktan uzak kalmaktad›r. Nitekim, iflsizlik ödene¤i verilen Bat› ülkelerinin 1/10’unda, zorunlu iflsizlik sigortas› sistemi uygulanmaktad›r.
‹flsizlik sigortas› bir sosyal yard›m de¤il, sigortal›lar›n ödedikleri primler sonucunda kazand›klar› bir hakt›r.
Genellikle, sigortal› iflçiler ve iflverenler taraf›ndan finanse edilmektedir. ‹stisnai hallerde sigortaya devletin
de katk›s› olmaktad›r. ‹flsizlik yard›m› uygulanan ülkelerde ise as›l yük devlete yüklenmifltir. Örne¤in sosyal
sigorta ya da sosyal yard›m biçiminde iflsizlere mali destek sa¤lanan Bat› ülkelerinin 2/3’ünde tüm primler devletçe ödenmekte, 4/7’sinde iflçi primlerine kat›lmakta,
4/6’s›nda ise iflçi, iflveren ve devletin prim ödedikleri görülmektedir.
‹flsizlik tehlikesinin karfl›lanabilmesi için önceleri iflçi sendikalar›, iflverenler ya da yerel yönetimler taraf›ndan çeflitli giriflimler yap›ld›¤›, yard›m sand›klar›n›n kuruldu¤u görülmüfltür. Günümüzde ise iflsizlik sigortas›,
di¤er sosyal sigortalar gibi, devletçe özel yasalara dayan›larak kurulmaktad›r. Nitekim 1982 Anayasas›’n›n 60.
maddesinde de, devletin sosyal güvenli¤i sa¤layacak
tedbirleri almas› ve gerekli teflkilat› kurmas› aç›kça öngörülmüfltür.
Türk sosyal sigorta sistemi içinde iflsizlik sigortas›
henüz kurulmam›flt›r. Bu konuda zaman zaman yasa tasar›lar› haz›rlanm›fl, fakat bir sonuca ba¤lanamam›flt›r.
Ülkemizde 1936 y›l›ndan beri ‹fl Yasas›’nda yer alan k› dem tazminat›n›n, bu sigortan›n ifllevini yerine getirdi¤i
öne sürülmüfltür. Gerçekte, k›dem tazminat› ile iflsizlik
662
sigortas›, nitelikleri ve amaçlar› bak›m›ndan birbirinden
tamamen farkl› kurumlard›r. Ülkemizin koflullar›na uygun bir iflsizlik sigortas›n›n - bafllang›çta mütevazi olanaklarla da olsa-kurulmas›nda yarar vard›r. Üstelik, böyle bir sigorta dal›n›n ülkemizde bulunmay›fl›, yabanc› ülkelerde çal›flan ve oralarda iflsizlik sigortas›na prim ödeyen Türk iflçilerinin Türkiye’de bu haktan yararlanabilmelerine de engel olmaktad›r.
M. Kutal/A.Erhan
‹fl Standardizasyonu
[Alm. Stellenstandardisierung ][Fr. Standardisation du
travail ][‹ng. Work standardisation, Job standardisation ]
Birim mamul maliyetini düflürmek amac› ile üretim faaliyetlerinin sistematik olarak araflt›r›lmas›, metod gelifl tirme ya da ifl basitlefltirme diye adland›r›lan faaliyetlerin temel ifllevini oluflturmaktad›r. Bu çal›flmalar içinde yer alan ifl standardizasyonu, üretime do¤rudan katk›s› olmayan gereksiz ifllemleri do¤uran nedenleri kontrol
alt›na almak ya da ortadan kald›rmak için, “ifllerin tek
tip hale getirilmesi” ve “uzmanlaflt›rma”d›r.
F. Bilgino¤lu
‹flten Ç›karma
[Alm. Entlassung, Kundingung][Fr. Licenciement][‹ng.
Dismissal]
‹flçi ile iflveren aras›ndaki hizmet sözleflmesinin iflveren
taraf›ndan feshedilmesi demektir.
‹flten ç›karma, iflçinin kiflili¤i aç›s›ndan oldu¤u kadar
toplumsal sorunlar bak›m›ndan da önemli sonuçlar do¤urabilecek bir olayd›r. Bu yüzden, modern ifl hukuku
mevzuat›na sahip ülkelerde, iflverenin iflçileri iflten ç›karma yetkisi yasalarla s›n›rlanm›fl, bu konuda iflçilere
önemli baz› haklar tan›nm›flt›r.
Türk mevzuat›nda, belirli süreli bir hizmet sözleflmesi ile çal›flan iflçi esas itibariyle, sürenin dolmas› ile iflten
ç›kar›labilmektedir. Belirsiz süreli hizmet sözleflmesi ile
çal›flt›r›lan iflçilerin iflten ç›kar›labilmesi ise, 25.8.1971
tarih ve 1475 say›l› ‹fl Yasas› m. 13’te öngörülen bildirim önellerine uyularak yap›labilmektedir. 2 ila 8 hafta
aras›nda de¤iflen bu önellere ait ücret peflin verilerek iflçiyi hemen iflten ç›karma olana¤› da ‹fl Yasas›’nda öngörülmüfltür. (m. 13/4)
‹flverenin bildirim önellerine uymamas›na “usulsüz
fesih” denilmekte ve “usulsüz fesih”, bu öneller içinde
iflçinin alaca¤› ücret tutar› kadar iflverenin tazminat ödemesini gerektirmektedir. (m. 13/3)
‹flçinin sendikaya üye olmas› ya da flikâyete baflvurmas› nedeniyle iflten ç›kar›lmas› ise “fesih hakk›n›n kötüye kullan›lmas›” olarak nitelendirilmektedir. Bu durumda iflverenin iflçiye ödemek zorunda oldu¤u tazminat, normal fesih tazminat›n›n üç kat› olmaktad›r. (m.
13/5)
‹fl Yasas›’nda, ayr›ca, iflçinin sa¤l›¤›nda meydana gelen bozulmalar, ahlâk ve iyi niyet kurallar›na ayk›r› davran›fllar ve iflyerinde zorlay›c› bir nedenle faaliyetin bir
haftadan fazla süreyle durmas› hallerinde, iflverenin bil-
‹fltira
‹fltirak Kazançlar›
dirim önellerine uymadan iflçiyi iflten ç›karabilmesine
imkân verilmifltir. (m. 17/1, 2) Özellikle, iflçinin ahlâk ve
iyi niyet kurallar›na ayk›r› hareketlerde bulunmas› nedeniyle iflten ç›kar›lmas› halinde, iflverenin herhangi bir
tazminat ödeme yükümlülü¤ü de bulunmamaktad›r.
Türk hukukunda iflveren, iflçiyi iflten ç›kar›rken herhangi bir hakl› neden göstermek zorunda de¤ildir. Bu
yönden Türk ifl mevzuat›, Bat› ülkelerinde son y›llarda
büyük geliflme gösteren istihdam (ifl güvencesi) yasalar›na göre nispeten geri bir noktadad›r. Türk yasa koyucusu ve Türk iflçi sendikalar›, uzun süre k›dem tazminat›n› iflçi lehine a¤›rlaflt›rman›n, iflverenin iflçileri iflten ç›karmalar›n› frenleyece¤i görüflünü benimsemifllerdir. Bu
yüzden, Türk mevzuat›nda ifl güvencesi çok eski hükümlerle düzenlenirken, k›dem tazminat› ola¤anüstü bir
geliflme göstermifl, ancak 12 Eylül 1980 sonras›nda bu
hak büyük ölçüde geriletilmifltir.
‹stihdam güvencesi, iflçinin iflten ç›kar›lmamas› demek de¤ildir. Koflullar olanak veriyorsa, iflverenler iflletmeyi en iyi biçimde organize edebilmek için iflçi ç›karma hakk›na sahiptirler. Önemli olan, keyfi iflten ç›karmalar› engellemek, iflçiye çal›flt›¤› iflyerinde güven vermektir.
Toplu iflçi ç›karmalar (tensikat), sosyal ve ekonomik
aç›dan daha fazla önem tafl›maktad›r. Bu yüzden, Bat›
ülkelerinde toplu iflçi ç›karma idari organlardan izin alma flart›na ba¤l›d›r.
‹fl Yasas›, toplu iflçi ç›karma ile bireysel iflçi ç›karma
aras›nda önemli bir ayr›m yapmam›flt›r. ‹fl Yasas›’n›n
24/1. maddesinde 1975 y›l›nda yap›lan, “iflten ç›kar›lan
iflçilerin yerine 6 ay süre ile yeni iflçi al›namayaca¤›na”
iliflkin de¤ifliklik de, uygulamada etkili olamam›flt›r.
M. Kutal
uluslararas› faaliyetleri çeflitli flekillerde yerine getirilebilir:
a) Yabanc› ülkedeki bir banka ile muhabirlik iliflkisi
kurulur,
b) Yabanc› ülkede büro, temsilcilik ya da flube aç›l›r,
c) Yabanc› ülkede o ülkenin konumlar›na göre faaliyete bulunacak bir banka kurulur,
d) Yabanc› ülkedeki bir bankaya ifltirak edilir,
Bu say›lanlardan sonuncusu, yani yabanc› bir bankaya ifltirak edilmesi hali, say›lan öteki faaliyetlere göre,
baz› avantajlar sa¤lar. Muhabirlik iliflkisinde, bankan›n
yapaca¤› uluslararas› ifllemler s›n›rl›d›r ve yabanc› ülkede bir etkinli¤i olamaz. Büro, temsilcilik ya da flube ile
faaliyette bulunulmas› da yine etkin bir uluslararas› bankac›l›k yap›lmas› için yeterli de¤ildir. Yabanc› ülkede
yeni bir banka kurulmas›n›n ise, kurulufl masraflar›n›n
a¤›rl›¤›, kendini kabul ettirme ve müflteri sa¤lamada karfl›lafl›lan zorluklar gibi sorunlar› bulunmaktad›r. Yabanc›
bir bankaya ifltirak edilmesi durumunda, bu bankan›n
içinde bulundu¤u piyasa ile ilgili bilgi ve deneyiminden
yararlan›larak, yabanc› bir ülkede aktif bankac›l›k yapma olana¤› elde edilecektir.
A. Esen
‹fltirak Kazançlar›
‹fltira
[Alm. Wechseldiskontierung][Fr. Rachat][‹ng. Purcha se]
Sözlük anlam› “sat›n alma” demektir. Bankac›l›kta, dahildeki senetlerin sat›n al›narak k›r›lmas›na, yani senedin vadesine kadar olan faiz ve gider vergisi düflülerek
bedelinin ödenmesine iskonto borçlusu, baflka bir flehirde olan senetlerin bankaca sat›n al›nmas›na da ifltira denir.
‹skonto senetlerinin iskonto edilen yerde tahsil edilmesine karfl›l›k, “ifltira” kapsam›ndaki ticari senetler k›r›ld›¤› yerde de¤il, baflka bir yerde tahsil edilir. Bu nedenle ifltira senetlerinden para tafl›ma, haberleflme ve gider karfl›l›¤› gibi kesintiler de yap›l›r. (Bkz. ‹fltira Senet leri)
S. Kocaimamo¤lu
‹fltirak Halinde Yabanc› Banka
[Alm. Beteiligte Ausländerbank][Fr. Participation de
banque étrangèr e][‹ng. Foreign banc participation ]
19.yy’da geliflen uluslararas› ekonomik iliflkiler, bankac›l›¤›n da ülke s›n›rlar›n› afl›p uluslararas› nitelikte ifllemlerde bulunmas›n› gerekli k›lm›flt›r. Bir bankan›n
663
[Alm. Beteiligungsgewinne][Fr. Bénéfices de paticipati on][‹ng. Affliation earnings]
Kurumlar vergisine tâbi bir kurumun, bir baflka kurumun sermayesine kat›lmaktan elde etti¤i kazançt›r. Bir
kurumun sermayesine, anonim flirketlerde hisse senetle ri sat›n al›narak -sermayesinin bir bölümüne sahip olunarak- kat›l›nabilir. Kat›lan kurum (ifltirakçi), kat›l›nan
kurumun (sermayesine ifltirak edilen) paydafl› olur. Paydafl olan kurum, sermayesine kat›l›nan kurumun varsa
elde etti¤i kârdan pay alma hakk›na sahip olur.
Bir kurum, bir baflka kurumun sermayesine müflterileri ya da paydafllar› için plasman yapmak için kat›l›r.
Bu durumda ifltirakin amac› küçük tasarruflar› verimli
flekilde de¤erlendirmektir. Kat›l›mc›n›n yat›r›m ortakl›¤›
olmas› halinde, kat›l›m pay›n›n önemi yoktur. ‹fltirakin
bir baflka amac›, kat›l›nan flirketin yönetimini ele geçirmektir. Bu durumda ifltirakten amaç, kazanç ya da tasarruf de¤erlendirmesi de¤ildir. Kat›lma pay›n›n yar›dan
fazla olmas› halinde bu amaca ulafl›l›r.
Türkiye’de kamu ve özel kesimin ifltirak etti¤i kurumlar aras›nda ifltirak kazanc› de¤il, organik iliflki vard›r. Organik iliflki, ya da organ teorisinde, kat›lan kurumla, kat›l›nan kurum aras›nda, hukuki, iktisadi ve mali bir birlik vard›r. Organik iliflkinin olmas› halinde, iki
kurumun kazanc›n›n konsolide bilanço üzerinden vergilenmesi gerekir. Hukuki, iktisadi ve mali birli¤in olmamas› halinde ifltirak edilen kurumdan elde edilen kazanç
ayr› vergilendirilir. Türkiye’de kurumlar ifltirak kazançlar› iliflkisine göre vergilendirilmekte ve mükerrer kurumlar vergilemesini önlemek için, ifltirak kazanc› yaln›zca ifltirak edilen k›s›mda vergilenmektedir. (Bkz. ‹flti rak Kazançlar› ‹stisnas› )
Ö.F. Bat›rel
‹fltirak Kazançlar› ‹stisnas›
‹fltirak Taahhütnamesi
‹fltirak Kazançlar› ‹stisnas›
[Alm. Schatelprivileg] [Fr. Exemption du bénéfice de
participation ] [‹ng. Affiliation privilige]
Mükerrer kurumlar vergisi al›nmas›n› önlemek için, bir
kurumun bir baflka kurumun sermayesine kat›lmaktan
elde etti¤i kazanc›n kurumlar vergisinin d›fl›nda tutulmas›d›r.
Türk Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8. maddesine
göre, kurumlar›n tam mükellefiyete tâbi baflka bir kurumun sermayesine ifltiraklerinden elde ettikleri kazançlar
kurumlar vergisinden, müstesnad›r. Buna göre, ana kurumun ifltirakinden elde edilen kazanç, pay oran› ne
olursa olsun ifltirak kazançlar› istisnas›ndan yararlanmaktad›r
‹fltirak kazançlar› istisnas›, ana ve yavru kurumlar
aras›nda iktisadi ve hukuki bir ba¤›n mevcudiyeti halinde kurumlar vergisinin ertelenmesine yol açar. Ana ve
yavru kurumlar aras›ndaki dikey iliflki say›s›n›n çoklu¤u
oran›nda, erteleme süresi artar. ‹fltirak kazançlar› istisnas›, ertelenen kurumlar vergisi avantaj› dolay›siyle, hol dingleflmeye yol açabilir. (Bkz. ‹fltirak Kazançlar› )
Ö.F. Bat›rel
‹fltirakler
[Alm. Beteiligungen][Fr. Participations ][‹ng. Equity
participations ]
Sözlük anlam›yla ortakl›k, ortak olma, ortaklaflma, paydafll›k demektir. ‹fltirak deyince önce bankalar›n ifltiraki
akla gelir. Sanayileflme hareketinin geliflmesine paralel
olarak önem kazanan konular aras›ndad›r. Bankalar çok
defa kaynaklar›ndan bir k›sm›n› ifltiraklerine ba¤larlar.
Bu ba¤lanan fonlar›, orta vadeli konjonktürde likidite
durumunu zorlamayacak bir oranda tutarlar.
Yat›r›m ve ortakl›k konusu büyük önem tafl›d›¤›ndan, bankalar›n bir ifltirakler politikas› olmal›d›r. Bu politika, yat›r›m tröstlerinin ve holdinglerin politikalar›ndan farkl› olacakt›r.
Yat›r›m tröstleri, çeflitli k›ymetlere sermayelerini serpifltirmek yoluyla zarar ihtimallerini azaltmaya çal›fl›rlar. Sermayelerini birçok plasman konular›na serpifltiren
yat›r›m tröstlerinin ilgili bulunduklar› firmalardaki hisseleri, genellikle yönetim kurullar›na kat›lamayacak kadar yetersizdir. Bankalar ise, az say›da firmaya sermaye
ba¤lamay› tercih ederler ve ayn› zamanda idareyi denetleyecek ve etkileyecek kuvvette olurlar.
Holdinglere gelince, bunlar birbiriyle ilgili firmalar›n denetimini ellerine geçirmeyi amaçlayan ve faaliyetlerini koordine eden kurulufllard›r. Bu nedenle holdingin
sermaye yat›rd›¤› firmalarla ba¤lar› köklü ve süreklidir.
Bankalar›n kendi ifltiraklerine ba¤lant›s› holdinglere
göre esnek ve daha istikrars›zd›r. Bankalar, menfaat gördükleri vakit, ifltiraklerine ait hisse senetlerini elden
çkarmakta tereddüt etmezler. Bankalar›n prensibi, bir
hisse senedi en yüksek de¤erini bulunca satmakt›r.
Bankalar genelde sanayie ifltiraki amaçlar›na daha
uygun bulurlar. Bilindi¤i üzere, sanayicilik, para ticaretinden farkl› elemanlara gerek gösteren önemli bir mes-
664
lek dal›d›r. Bu bak›mdan bankalar, kurulmufl ve kurulacak firmalara ifltirak ederken:
Firman›n kurulufl ve idaresini yürütecek ehliyetli ve
tecrübeli bir müteflebbis olup olmad›¤›n›,
Yat›r›m›n içinde bulunulan dönemde ve gelecekte kârl›l›k gösterip göstermeyece¤ini,
Devletçe izlenen yat›r›m politikas›na ne kadar uyabilece¤ini inceler ve ona göre ifltirak karar›n› verir.
S. Kocaimamo¤lu
•
•
•
‹fltirak Taahhütnamesi
[Alm. Subskriptionsformular, Zeichnungsschein] [Fr.
Bulletin de souscription] [‹ng. Form of application, Let ter of application ]
Anonim ortakl›klar›n tedrici surette kurulmalar› halinde
flirket sermayesine kat›lmak isteyenlerin imzalad›klar›
ve iki nüsha olarak düzenlenen bir belgedir. (TK m.
283/1) ‹fltirak taahhütnamelerine ortakl›¤›n maksat, konu ve süresi ile esas sermayenin tutar›, kurucu ya da yönetim kurulu üyelerine ya da di¤er kiflilere sa¤lanan özel
menfaatler, sermaye olarak konan ay›nlar ve bunlar mukabilinde verilecek karfl›l›k, mevcut bir iflletmenin veya
ayn›n devral›nmas› söz konusu ise, onun de¤eri ve kurulufl genel kurul toplant›lar›n›n nas›l yap›laca¤› yaz›l›r.
‹fltirak taahhüthanemelerinde, ayr›ca, sermayeye kat›lmay› taahhüt edenlerin ad ve soyadlar› ile, ikametgâhlar›, almay› taahhüt ettikleri paylar›n yaz› ile ifade edilen miktar› ve taahhüt günü, esas mukavelenin ya da
izahname içeri¤inin kabul edilmifl oldu¤u ve belirli bir
süre içinde ortakl›k kurulamad›¤› takdirde, taahhüdün
düflece¤i yaz›l›r. (TK m. 283/2)
‹fltirak taahhüdü, esas sözleflme ya da izahname içeri¤inin ö¤renildi¤ini bildiren ve imzas› noter taraf›ndan
onaylanm›fl bir mektupla kuruculara ya da bunlardan birine yap›lacak baflvuru ile de gerçeklefltirilebilir. (TK m.
283/3)
‹fltirak taahhütnamesi, hukuki niteli¤i yönünden bir
icap, yani sözleflme yapma önerisidir. Ortakl›k, bu taahhütnameyi kabul ederse, ilgili kifli pay sahibi s›fat›n› kazanabilir.
‹mzalar› noter taraf›ndan onaylanm›fl olan ifltirak taahhütnamelerinde gayrimenkul mülkiyeti veya gayrimenkul üzerindeki ayni haklar›n sermaye olarak konulmas›na iliflkin taahhütler, resmi flekil aranmaks›z›n geçerlidir. (TK m. 283/4)
‹fltirak taahhütnameleri yukar›daki flekilde düzenlendi¤i ya da istem sahibi taraf›ndan buna baz› kay›t ve koflullar eklenildi¤i takdirde, bu herhangi bir hüküm ifade
etmez. Ne var ki, bu flekilde kat›lmay› taahhüt eden bir
kifli, kurulufl genel kurulunun ilk toplant›s›nda haz›r bulunur ya da sonradan pay sahipli¤i haklar›n› kullan›r veya görevlerini yerine getirirse, taahhüdü kay›ts›z ve koflulsuz olarak yapm›fl kabul edilir. (TK m. 284)
Bunun gibi, TK m. 392’de efektif surette yap›lacak
sermaye art›r›mlar›nda bir ifltirak taahhütnamesi düzenlenece¤ini ve buna sermayenin art›r›lmas›na iliflkin karardan ve yasaca bir izahname düzenlenmesi gerekli oldu¤u hallerde izahnamenin içeri¤inden bilgileri bulun-
‹fltira Senetleri
‹fltira Senetleri
du¤una ve yeni hisse senetlerinin halk›n aç›kca ifltirakine arzolundu¤una dair kay›tlar konulaca¤›n› öngörmektedir.
Sermaye Piyasas› Kanunu ise, TK’n›n aksine ifltirak
taahhütnamesi kurumunu düzenlememifltir. Her fleyden
önce, SPK. m. 11/1, menkul de¤erleri halka arz olunan
anonim ortakl›klara Sermaye Piyasas› Kanunu’nun uygulanmas›n› zorunlu k›ld›¤› için, bundan böyle TK’n›n
tedrici kuruluflla ilgili hükümlerinin tatbik alan›n›n çok
darald›¤›, hatta tümü ile ortadan kalkt›¤› söylenebilir.
Sonra, SPK. m. 7/3 ve 4 uyar›nca halka arz yolu ile sat›lan hisse senetlerinin bedelleri nakten ve defaten, yani
tam olarak ödenece¤i için, bundan böyle bir ifltirak taahhütnamesi imzalamaya gerek bulunmad›¤› da anlafl›lmaktad›r.
Görüldü¤ü gibi, hukukumuzda bundan böyle menkul
de¤erlerini ve bu arada hisse senetlerini halka arzetmek
isteyen anonim ortakl›klar, Sermaye Piyasas› Kurulu’na
izin için baflvuracak ve SPK. m. 6/1 uyar›nca, bir izahname yay›mlayacaklard›r. ‹zahnameyi okuyup o anonim
ortakl›¤›n hisse senetlerinden sat›n almak isteyen bir kifli, hisse senedinin bedelini nakten ve tam olarak ödeyece¤i için, TK m. 283 ve 284 anlam›nda bir icap (sözleflme yapma önerisi) niteli¤i tafl›yan ifltirak taahhütnamesi
imzalamak gerekmeyecektir. (Bkz. Kurucu Hisse Sene di, Menkul K›ymetlerin Halka Arz›, Ayn› Hak, Akit)
Ö. Teoman/A.Erhan
‹fltira Senetleri
[Alm. Diskontwechsel, wobei der Schuldner ausserört lich wohnt][Fr. Effets d’achat][‹ng. Purchased bills ]
‹fltira, kredi veren banka flubesinin bulundu¤u yerden
baflka bir yerde ödenecek senet tutarlar›ndan komisyon,
masraf, faiz ve gider vergisi düflüldükten sonra, bakiyenin kredi müflterisine ödenmesi ifllemidir.
‹fltira senedinin tahsil yeri, bankan›n bulundu¤u yerden baflka bir yerdedir. Bu nedenle senet, tahsil için o
yerdeki flubeye ya da muhabire gönderilir. Senet bedeli,
flube ya da muhabir taraf›ndan tahsil edildikten sonra, ifltira etmifl olan bankan›n hesab›na alacak kaydedilir.
‹fltirada ödünç para verme iflleminin yan› s›ra para
nakil ifllemi de yap›ld›¤›ndan, bu ifllemlerde, ödünç olarak verilen paralar için faiz, senedin gönderilmesi ve bedelinin nakli için de komisyon tahsil edilir.
Bankaca ifltira edilecek senetlerin gerçek ticari bir
al›flveriflten do¤mufl olmas› gereklidir. Ancak baz› hat›r
senetlerinin ifltira edildi¤i de görülmektedir. Bilindi¤i
üzere, hat›r senetlerinin ifltiras›, gerçek senetlere göre
bankalar aç›s›ndan daha çok zararl› ve tehlikeli olabilir.
Bu nedenle, senetler servisi, ifltira edilecek senetlerin nizami (düzenli), yasal nitelikte ve ticari olup olmad›¤›n›
incelemelidir.
‹fltira iflleminin, asl›nda iskonto iflleminden fark›
yoktur. Her iki ifllem de ticari senet karfl›l›¤›nda yap›lan
bir kredi ve ikraz (borç para verme) ifllemidir. Demek ki
ifltira ifllemi, o ifllemin yap›ld›¤› yerden baflka bir yerde
tahsil olunacak senetlerin iskontosundan baflka bir fley
de¤ildir. ‹skonto iflleminin konusunu bono ya da emre
665
yaz›l› senetlerden yaln›z kredi alan›n oturdu¤u yerde
ödenecek olanlar oluflturdu¤u halde, ifltira iflleminin konusunu kredi alan›n oturdu¤u yerden baflka yerde ödenecek olan vesikal› ya da vesikas›z bonolar, poliçeler ve
muhatab› banka olan çekler oluflturur.
‹fltira ifllemleri, tafl›d›klar› risk ve teminat bak›m›ndan dört bölüme ayr›labilir:
1) Çift imzal› ifltiralar,
2) Tek imzal› ifltiralar,
3) Firma ifltiralar›,
4) Vesikal› ifltiralar.
1) Çift imzal› ifltiralar : ‹ki veya daha fazla imzaya
dayanan senetlerin ifltiras›na çift imzal› ifltira ya da adi
ifltira denir. fiu halde kredi alan›n bulundu¤u yerden baflka bir yerde ödenecek bono ya da emre yaz›l› senetlerle
en az iki imza tafl›yan poliçe ve çeklerin ifltiras› bu ad›
almaktad›r.
Muhatab›na önceden kabul ettirilmifl bir poliçenin ifltiras› da yine çift imzal› ifltira konusuna girer.
Tek imzal› bir poliçenin ifltiras›ndan sonra o poliçenin sonradan muhatapça kabul edilerek imzalanmas›, ifllemin çift imzal› ifltira say›lmas›n› gerektirmez. Böyle
bir poliçe yine tek imzal› ve aç›k kredi niteli¤inde say›l›r. Yani kabul ettirilen poliçe art›k “çift imzal›” olsa bile ifllem s›ras›nda “tek imzal›”d›r.
Bankalarca ifltira edilen poliçeler, ister tek imzal› olsun ister çift imzal›, kabule arzedilmelidir. Kabul, poliçenin a盤a çekilip çekilmedi¤i hakk›nda bir fikir verir.
Muhatap diye gösterilen kimse poliçenin gerçek borçlusu de¤ilse kabulden çekinecektir.
Di¤er taraftan kabul imzas›n›n do¤rulu¤una da dikkat etmek gerekir. Muhatap olarak gösterilen kimse, kötü niyetle hiç ilgisi ya da imza ehliyeti bulunmayan bir
adam›n› kabul için bankaya göndermifl olabilir.Bu bak›mdan kabulde muhatab› ve onun imzas›n› dikkatle
araflt›rmak gerekir.
2) Tek imzal› ifltiralar : ‹kinci bir imza ya da baflkaca bir teminat al›nmadan sadece keflidecinin imzas›na
dayanan poliçe ve çeklerin ifltira ifllemine denir.
Poliçe ve çekte, keflideci ile lehdar ayn› kifli olarak
birleflmiflse, di¤er bir deyiflle poliçe ve çek keflideci ve
ciranta olarak ayn› kiflinin imzas›n› tafl›yorsa, böyle bir
poliçe ve çek, üzerinde iki imza bulunmas›na ra¤men
“çift imzal›” say›lamaz. Çünkü bunlar keflidecinin kendi
emrine düzenledi¤i poliçe ve çeklerdir. Keflideci ve lehdar ayn› kiflidir.
Tek imzal› ifltira, varl›k ve itibar sahibi firmalara yap›l›r; bir çeflit aç›k kredi niteli¤indedir.
3) Firma ifltiralar› : Bir ticarethanenin kendi emrine
ve kendi merkezi ya da flubesi üzerine düzenledi¤i ve
çekti¤i poliçenin banka taraf›ndan ifltiras›na denilir. Firma ifltiras› konusuna giren böyle bir poliçenin keflidecisi ile muhatab› ayn› kiflidir.
Firma ifltiras›, asl›nda tek imzal› bir ifltirad›r. Üstelik
öteki tek imzal› ifltiralarda muhatap, keflideciden baflka
bir kimse oldu¤u halde, firma ifltiralar›nda keflideci ile
muhatap, yani alacakl› ile borçlu ayn› kifli olarak birleflmektedir. Bu bak›mdan, bu çeflit ifltira ifllemi, ancak çok
‹fl Uyuflmazl›klar›
‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu
güçlü, itibar sahibi ve çeflitli flubeleri bulunan büyük firma ve ticarethaneler için yap›labilir.
Firma ifltira kredisi, yaln›z ibraz vadeli poliçelerle
kulland›r›l›r.
4) Vesikal› ifltiralar: Ticari senetlerden herhangi birine konflimento, hamule (yükleme) senedi, fatura, sigorta poliçesi ve benzeri belgeler ba¤l› bulunursa, bunlar vesikal› senet ad›n› al›r; bu senetlerin ifltiras›na da ve sikal› ifltira ifllemi denilir.
Vesikal› ifltira, maddi teminata dayanan bir kredi ifllemidir. Di¤er bir deyimle, belirli belgelerin ilifltirildi¤i
senetlerin ifltira edilmesi yoluyla aç›lan, maddi teminata
dayal› bir kredi türüdür.
Vesikal› ifltira, bankan›n bulundu¤u yerden baflka bir
yerde bulunan al›c›ya sat›lan mala ait belgelerin bankaya rehnedilmesi karfl›l›¤›nda yap›lan bir kredi ifllemi oldu¤undan, bu yolla müflteri, satt›¤› mallar›n bedelini mal
henüz al›c›ya teslim edilmeden bankadan elde etme olana¤›na sahip olur.
‹fltira edilecek senede, mal deniz yolu ile gönderilmiflse konflimento, demiryolu ile gönderilmiflse hamule
senedi eklenir. Ayr›ca gönderilen mallar›n sigorta poliçesi ile faturas› da ilifltirilir.
‹fltira olunan emtiaya ait konflimentolar›n yükleyici
nam›na düzenlenmifl olmas› ve bunlar taraf›ndan bankaya rehin cirosu ile devredilmesi gerekir. Vesikal› ifltira
ifllemleri için müflterilerden al›nan hamule senetlerinde
ise yükleyici ve al›c›n›n ifllemi yapan banka olarak gösterilmesi gerekmektedir. (Bkz. ‹fltira )
S. Kocaimamo¤lu
‹fl Uyuflmazl›klar›
[Alm. Arbeitskonflikte, Arbeitsstreitigkeiten][Fr. Conf lits du travail ][‹ng. Labour dispute]
Çal›flma hayat›nda iflçi-iflveren iliflkilerinden do¤an
uyuflmazl›klard›r.
Emek-sermaye iliflkilerinde zaman zaman ç›kar çeliflkileri ortaya ç›kmaktad›r. ‹flçi, eme¤inin karfl›l›¤› olan
ücretin art›r›lmas›n› beklerken, iflveren, birim maliyet
içinde iflçilik pay›n› düflürmeye çal›fl›r. Gerçekte, iflçilik
pay›n›n maliyet içinde düflürülmesi için her zaman ücretleri düflürmeye gerek olmad›¤› gibi, ücretleri düflürmek de her zaman iflçilik pay›n›n azalmas›n› sa¤lamaz.
‹fl uyuflmazl›¤› sadece bir iflçi ile iflvereni ilgilendiriyorsa, buna, bireysel ifl uyuflmazl›¤› denilir. ‹flçinin ücretini iflverenden tam olarak alamamas›, fazla çal›flma ücretinin yasaya göre hesaplanmam›fl olmas›, k›dem tazminat›n›n eksik verilmesi bu tür uyuflmazl›klardand›r.
Bireysel ifl uyuflmazl›klar›, ülkemizde 1950 y›l›nda özel
bir yasa ile kurulmufl bulunan ifl mahkemelerinde çözümlenir.
Çal›flma hayat›ndan do¤an as›l önemli uyuflmazl›klar, toplu ifl uyuflmazl›klar›d›r. Çok say›da iflçiyi ilgilendirmek üzere, iflçi sendikalar› ile iflverenler ya da iflçi
sendikalar› ile iflveren sendikalar› aras›nda patlak veren
bu uyuflmazl›klar, hem genifl vatandafl kitlelerini ilgilendirmekte, hem de sosyo-ekonomik aç›dan önemli sonuçlar do¤urmaktad›r. Toplu ifl uyuflmazl›klar›na en fazla
666
toplu pazarl›k s›ras›nda, iflçi sendikas› ile iflverenin anlaflamamalar› halinde rastlanmaktad›r. Toplu sözleflmenin
imzalanmas›ndan önceki dönemde ortaya ç›kan bu tür ifl
uyuflmazl›klar›na menfaat (ç›kar) uyuflmazl›klar› denilmektedir. Birçok ülkenin yasalar›nda, toplu ifl uyuflmazl›klar›n›n grev veya lokavt gibi mücadele aflamas›na
geçmesinden önce, bar›flç› çözüm yollar› öngörülmüfltür.
Bunlar daha çok, baflvurulmas› zorunlu, ancak uyulmas›
zorunlu olmayan uzlaflt›rma ya da arabulma d›r.
Toplu ifl sözleflmesinin imzalanmas›, taraflara sosyal
bar›fl› koruma yükümlülü¤ünü yükler. Baflka bir deyiflle,
toplu ifl sözleflmesi yürürlükte iken, taraflar›n grev veya
lokavt gibi mücadele yollar›na baflvurmalar›na genellikle yasalar izin vermemektedir. Buna ra¤men, toplu sözleflmenin uygulanmas› s›ras›nda da taraflar aras›nda ifl
uyuflmazl›¤› ç›kabilir. Örne¤in, toplu, sözleflmeye iflveren taraf›ndan riayet edilmemesi böyle bir uyuflmazl›¤a
neden olabilir. Bunlara toplu hak uyuflmazl›¤› denir.
Toplu ifl uyuflmazl›klar›n›n çözümünde Türk mevzuat›nda oldukça de¤iflik yöntemler denenmifltir. Grev ve
lokavt yasaklar›n›n geçerli oldu¤u 1963 öncesi dönemde, ‹fl Yasas›’nda öngörülen zorunlu tahkim sistemi uygulanm›flt›r. 1961 Anayasas›’nda grev bir hak olarak kabul edildi¤inden, 175 say›l› yasada (1963) hem toplu
hak, hem toplu menfaat uyuflmazl›klar›nda iflçi sendikalar›n›n greve karar verebilecekleri öngörülmüfltür. Ülkemizde rastlanan toplu ifl uyuflmazl›klar›, en fazla menfaat uyuflmazl›klar›ndan kaynaklanm›flt›r. 275 say›l› yasada öngörülen ve gerekti¤inde toplu hak uyuflmazl›klar›nda da grev yap›labilmesine olanak veren hüküm,
1982 Anayasas›’nda benimsenmemifltir. Ülkemizde ifl
mahkemelerinin iflleyiflindeki yavafll›k nedeniyle iflverenleri imzalad›klar› toplu sözleflmelere uymaya zorlayan 275 say›l› yasa hükmü, 1982 Anayasas›’n›n 54/1
maddesinde kabul edilmemifltir. (Bkz. Grev, Lokavt, ‹fl veren Sendikalar›)
M. Kutal
‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu
[Alm. Arbeitsvermittlungsamt][Fr. Agence de place ment, Office de placement][‹ng. Employment agency,
Labour office]
Emek arz› ile emek talebi aras›nda arac›l›k yaparak iflçilerin istek ve yeteneklerine uygun ifl bulabilmelerini, iflverenlerin de çeflitli ifller için elveriflli iflçi bulabilmelerini kolaylaflt›rmak amac›yla 25 Ocak 1945 tarih ve
4837 say›l› yasa ile kurulmufl kamu kurumu.
‹fl (emek) piyasas›n›n devlet taraf›ndan düzenlenme sine ülkemizde ilk kez, 1936 tarih ve 3008 say›l› ‹fl Yasas›’n›n kabulüyle bafllanm›flt›r. ‹fl arayan kiflilere ifl bulma hizmeti, Bat› ülkelerinde uzun süre ücretli bürolar taraf›ndan yap›lm›flt›r. 20. yy’›n bafllar›nda bu bürolar›n
iflçileri sömürdükleri ileri sürülmüfl ve devlet taraf›ndan
bu hizmetin bir kamu görevi olarak, paras›z yap›lmas›
istenmifltir. Bu hususta Uluslararas› Çal›flma Örgütü de
çok uzun ve yo¤un bir çaba harcam›flt›r. Buna ra¤men
ücretli bürolar›n kapat›lmas› uzun bir zaman alm›flt›r.
‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu
‹flveren
Türkiye’de, sanayileflme hareketlerinin gecikmesi
yüzünden, Bat› ülkelerinde karfl›lafl›lan sorunlar ortaya
ç›kmam›flt›r. ‹fl Yasas›’ndaki hüküm, birçok ülkeden önce Türkiye’de yasaya girmiflse de, 1946 y›l›na kadar
devlet, ilgili örgütü kuramam›flt›r.
‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra, Türkiye’de çal›flma
hayat›n› düzenleyen resmi örgüt kurulmaya bafllanm›fl
ve Çal›flma Bakanl›¤›’ndan hemen sonra 4837 say›l› yasa ile ‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu kurulmufltur. Yürürlükte
olan ‹fl Yasas›’n›n 83/1 maddesine göre, “‹flçilerin elveriflli olduklar› ifllere yerleflmelerine ve çeflitli ifller için
elveriflli iflçiler bulunmas›na arac›l›k etme hususlar›n›n
düzenlenmesi, kamu görevi olarak devletçe yap›l›r”.
Bu görev 4837 say›l› kanunla kurulan ‹fl ve ‹flçi Bul ma Kurumu taraf›ndan yerine getirilir. (m. 83/2)
Kurumun görevleriyse, ayn› yasan›n 84/1 maddesinde (8.5.1985-3199 ile de¤iflik) düzenlenmifltir: ‹fl ve ‹flçi
Bulma Kurumu, her çeflit ekonomik iflletmelerle serbest
sanat niteli¤indeki öteki ifller için bilgi toplamak, iflçi isteme ve ifl araman›n düzene ba¤lanmas› yolunda gerekli
çal›flmalar› yapmak ve iflçi ücretlerinin inifl ç›k›fllar›n›
izleyip, geçim koflullar›ndaki yükseklikle yahut bir bölgede veya belediye çevresinde al›nmas› gereken önlemleri saptama ve bunlar›n uygulanmas›na yard›m etmek,
çeflitli iflkollar›ndaki iflverenlerle iflçileri gösteren cetvelleri yay›mlamak, mesle¤e yöneltmek, iflçilerin mesleki
e¤itimlerinin yükselmesi ve usta (kalifiye) iflçi yetifltirilimesi için gerekli olan önlemler üzerinde çal›flmak
ve hizmet akitlerinin yap›lmas›na arac›l›k etmek ödevlerini bir ücret karfl›l›¤› olmaks›z›n yapmakla yükümlüdür.
Ancak, iflverenlerden bu hizmetlerle ilgili giderler al›nabilir. Bu ödevlerin yap›l›fl flekilleri bir tüzükte belirtilir.
(m. 84/2)
Bu görevleri bir ücret karfl›l›¤› olmaks›z›n yapmak
zorunda olan ‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu, görülüyor ki,
bilgi toplamaktan e¤itime, mesle¤e yöneltmeden ifle yerlefltirmeye kadar çok çeflitli görev ve sorumluluklar yüklenmifl bulunmaktad›r.
‹fl ve iflçi bulma hizmeti, ülkemizde bir kamu hizmeti olarak devletçe ve paras›z yap›laca¤›ndan, ‹fl Yasas›’nda “iflçilere ifl” ve “ifllere iflçi” bulmak için kazanç amac›yla çal›fl›lmas›, özel büro aç›lmas› yasaklanm›flt›r. (m.
85/1) Esasen Türkiye Cumhuriyeti’nin kat›ld›¤› uluslararas› sözleflmeler de ayn› hususu aç›kça belirtmifltir. Örne¤in, Uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün 34 say›l› “Ücretli ‹flbulma Bürolar›n›n Kapat›lmas›” hakk›ndaki sözleflmesine, Türkiye Cumhuriyeti de kat›lm›fl ve bu kat›lma 16.2.1946 tarih ve 4866 say›l› yasa ile onaylanm›flt›r.
Bunun gibi T.C. ayn› örgütün 88 ve 96 say›l› sözleflmelerine de kat›lm›fl bulunmaktad›r.
Devlete ait olan ifl ve iflçi bulma hizmeti istisnai ola rak, tar›m kesiminde özel arac›lar taraf›ndan yap›labilmektedir. Ancak bunun için Kurum’un izin vermesi zorunludur. (‹fl Yasas›, m. 85/II) Tar›mda iflçi bulma geleneksel baz› özel arac›larla yap›ld›¤›ndan, ‹fl Yasas› bunlar› Kurum’un iznine ba¤lamakla yetinmifltir. Baz› kurum veya hay›r derneklerinin ifl ve iflçi bulma ifli ile u¤raflmalar› ise ‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu’ndan izin almak
ve her zaman Kurum’ca denetlenmek flartlar›yla mümkündür. Esasen bu gibi bürolar›n yapacaklar› ifllere karfl›l›k iflçilerden herhangi bir ücret almalar› da yasaklanm›flt›r.
‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu’nun iflçileri ifle hangi esaslara göre yerlefltirece¤i ayr›ca bir tüzükte belirtilmifltir.
Ülkemizde ‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu, 1961’den sonra, özellikle yurt d›fl›nda çal›flmak için gönderilen iflçilerin ifle yerlefltirilmeleri ile ilgilenmifltir. Türk iflçilerini
talep eden ülkelerin, ‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu ile ortak lafla çal›flmalar› sonucu, 1961-1973 y›llar› aras›nda
790 289 Türk iflçisi yurt d›fl›nda çal›flma olana¤› bulmufltur. 1974’ten itibaren Bat› Avrupa ülkelerine, ‹fl ve ‹flçi
Bulma Kurumu kanal›yla gönderilen iflçi say›s›nda h›zl›
bir azalma görülmüfl, buna karfl›l›k baflta Libya olmak
üzere baz› Ortado¤u ülkelerine iflçi göndermelerinde art›fl kaydedilmifltir. Kurum arac›l›¤› ile 1990’a kadar yurt
d›fl›na gönderilen toplam iflçi say›s› 915 556’y› bulmufltur.
Son y›llarda Rusya Federasyonu, Türk cumhuriyetleri ve Birleflik Devletler Toplulu¤u (BDT) ülkelerinden
Türk iflgücüne yo¤un talep olmas› karfl›s›nda kurum, bu
ülkelerle ortak çal›flma içine girmifltir.
‹fl piyasas›n› resmen düzenleme yetkisine sahip olan
‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu’na, ‹fl Yasas›’yla, iflçilerin çal›flma ve kimlik karnelerinin tek tip olarak bast›r›lmas›,
özellikle sakatlar›n ve eski hükümlülerin belirli oranlarda iflyerlerine yerlefltirilmesi görevleri de verilmifltir.
Kurum, mali olanaklar›n›n k›s›tl›l›¤› yüzünden mesleki
e¤itim ve mesle¤e yöneltme alanlar›nda henüz etkili çal›flmalar yapamamaktad›r.
Bir kamu hizmeti olarak devletçe paras›z yap›lmas›
gereken ifl ve iflçi bulman›n, özel olarak kifli veya bürolarca yap›lmas› ‹fl Yasas›’nda suç say›lm›flt›r. (m.105/1)
Özellikle d›fl ülkelere iflç gönderme amac›yla çal›flmalar yapanlar hakk›nda, a¤›r para cezas› yan›nda, üç
y›ldan az olmamak üzere hapis cezas› öngörülmüfltür.
(m. 105/2)
‹fl ve ‹flçi Bulma Kurumu, Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›’na ba¤l› olmakla beraber, idari ve mali bak›mdan özerk bir kurulufltur. Ankara’daki merkez örgütünün (Genel Müdürlük) yan› s›ra, illerde taflra örgütü
vard›r. Kurumun y›lda bir kez toplanan bir “Dan›flma
Kurulu” da bulunmaktad›r.
M. Kutal/A.Erhan
‹flveren
[Alm. Arbeitgeber][Fr. Employeur, Patron ][‹ng. Employer, Principal]
Genel anlamda yan›nda iflçi çal›flt›ran kimsedir. 1475
say›l› ‹fl Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Bir hizmet akdine dayanarak herhangi bir iflte ücret karfl›l›¤›... iflçi çal›flt›ran tüzel veya gerçek kifliye iflveren...” denir. Bu tan›mdan, iflveren kavram›n›n, iflçi kavram›na ba¤l› olarak
belirlendi¤i ortaya ç›kmaktad›r. Çünkü, iflveren, yan›nda
bir iflçi çal›flt›rd›¤› için bu s›fat› almaktad›r. ‹flçi, hizmet
akdi ile yüklendi¤i ifli, iflverenin emir ve talimatlar›na
uygun bir biçimde yerine getirmek durumunda oldu¤u-
667
‹flverenin Sorumlulu¤u
‹flveren Sendikalar›
na göre, iflveren, iflçiden “iflin görülmesini isteme” ve bu
yönde emir ve talimatlar verme yetkisine (yönetim yetkisi) sahip olan kimsedir.
‹flveren, gerçek veya tüzel kifli olabilir. Tüzel kifli iflverenlerde yönetim yetkisi, en üst düzeyde organlar› veya organlar›n yetki verdi¤i kimseler arac›l›¤›yla kullan›l›r. Ancak, tüzel kiflinin organlar›n› oluflturan kifliler de
iflveren say›l›rlar; baflka bir deyiflle, iflveren s›fat› bu
kimselerde somutlafl›r (somut iflveren). (Bkz. ‹flçi, ‹flve ren Vekili)
D. Ulucan
‹flverenin Sorumlulu¤u
[Alm. Haftung des Arbeitgebers][Fr. Responsabilité de
l’employeur][‹ng. Personal liability of employer ]
‹flveren, iflyerinde iflçilerin sa¤l›¤›n› ve ifl güvenli¤ini
sa¤lamak için gerekli olan› yapmak ve bu husustaki flartlar› ve amaçlar› noksans›z bulundurmakla yükümlüdür.
(‹fl K m. 73/1) ‹flyerinde sa¤l›k, koruma ve ifl güvenli¤ine iliflkin önlemlerin al›nmamas› sonucu, iflçinin u¤rad›¤› ifl kazas› veya meslek hastal›¤›ndan dolay›, iflverenin
cezai ve hukuki sorumlulu¤u vard›r. Zarara u¤rayan iflçi
veya hak sahibi, genel hükümler çerçevesinde iflverenden u¤rad›¤› maddi ve manevi zararlar›n giderilmesini
isteyebilir. 506 say›l› Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre,
sigortal› olmas› halinde ise, iflçi, Sosyal Sigortalar Kurumu taraf›ndan yap›lan yard›mlar ile karfl›lanmayan zararlar› için maddi ve manevi tazminat iste¤inde bulunabilir. Türk hukukunda iflverenin sorumlulu¤unun hukuki
dayana¤› tart›flmal›d›r. Yarg›tay’›n baz› kararlar›nda, iflçinin sigorta taraf›ndan sa¤lanan yard›mlarla karfl›lanamayan zararlar›ndan iflverenin, hiçbir kusuru bulunmasa, istihdam olunan›n veya üçüncü kiflinin bir ifllemi söz
konusu olmasa ve olay kaç›n›lmaz olsa da, sorumlu olaca¤› kabul edilmifltir. Bu görüfl, ö¤retide de taraftar bulmas›na karfl›n, baz› yazarlar taraf›ndan, iflverenin bu zararlardan sorumlu tutulabilmesi olana¤›n›n, ancak genel
hükümler ve özellikle, Borçlar Kanunu’nun 96/2 ve
332/1 maddeleri çerçevesinde kabul edilebilece¤i görüflü savunulmaktad›r.
Ayr›ca, SS Kanunu’nun 26/1 maddesine (24.10.1983
-2934, 20.6.1987-3395 ile de¤iflik) göre, “‹fl kazas› ve
meslek hastal›¤›, iflverenin kast› veya iflçilerin sa¤l›¤›n›
koruma ve iflgüvenli¤iyle ilgili mevzuat hükümlerine
ayk›r› hareketi veyahut suç say›labilir bir hareketi sonucu olmuflsa, kurum taraf›ndan sigortal›ya veya hak sahibi kimselerine yap›lan veya ileride yap›lmas› gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarlar›yla gelir ba¤lan›rsa, bu
gelirlerin 22. maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye de¤erleri toplam›, sigortal› veya hak sahibi kimselerin iflverenden isteyebilecekleri miktarlarla
s›n›rl› olmak üzere, Kurum taraf›ndan iflverene ödettirilir.
Öte yandan, iflyerinde yeterli önlemlerin al›nmamas›
sonucu, iflin durdurulmas› veya iflyerinin kapat›lmas›
hallerinde iflsiz kalan iflçilere, iflveren, ücretlerini ödemeye veya ücretlerinde bir düflüklük olmamak üzere,
meslek veya durumlar›na göre baflka bir ifl vermekle de
yükümlüdür. (‹fl K m. 75/f bendi)
1475 say›l› ‹fl Kanunu’nun 1/3 maddesine göre, iflve ren vekilinin bu s›fatla iflçilere karfl› muamele ve yüklemlerinden do¤rudan do¤ruya iflveren sorumludur. (f.3)
Bu kanunda iflveren için öngörülen her çeflit sorumluluk
ve zorunluluklar iflveren vekilleri hakk›nda da uygulan›r.
(m.1/4)
Öte yandan, bir iflverenden belirli bir iflin bir bölümünde veya eklentilerinde ifl alan ve iflçilerini münhas›ran o iflyerinde ve eklentilerinde çal›flt›ran di¤er bir iflve renin (müteahhit, taflaron, arac›), kendi iflçilerine karfl› o
iflyeri ile ilgili ve bu kanundan veya hizmet akdinden do¤an yüklemlerinden, as›l iflveren de birlikte sorumludur.
(m. 1/6) Keza, sigortal›lar, üçüncü bir kiflinin arac›l›¤›yla ifle girmifl ve bununla sözleflme yapm›fl olsalar bile, bu
kanunun iflverene yüklemifl oldu¤u ödevlerden dolay›,
arac› olan üçüncü kifliyle birlikte as›l iflveren de sorumludur. (SSK K. m. 87/1)
D. Ulucan/A.Erhan
‹flverenin Yönetim Hakk›
[Alm. Weisungsrecht des Arbeitgebers][Fr. Droit admi nistratif de l’employeur][‹ng. Employer’s right to cont rol manner of the work]
Örgütlenmifl ifl iliflkisi, toplumsal, ekonomik ve hukuki
aç›lardan yönetim olgusunu gerekli k›lar. ‹fl Hukuku alan›nda, ifl süreci boyunca ortaya ç›kabilecek çeflitli sorunlar›n çözümlenmesinde öncelikle yasalar, toplu ifl sözleflmeleri ve ifl sözleflmeleri uygulan›r. Fakat bunlar›n
yaflam›n çeflitlili¤i içersinde her türlü sorunu çözmelerine olanak yoktur. Bu nedenle mevzuat kapsam› içinde
olmayan alanda iflverenin yönetim hakk›, ifl koflullar›n›n
belirlenmesinde önemli bir etken olarak ortaya ç›kar.
‹flveren, yönetim hakk›na dayanarak, iflçinin ifl sözleflmesinde ana çizgileri ile saptanabilen ifl görme borcunu somutlaflt›rabilir. Bir baflka deyiflle, iflveren, yönetim
hakk›na dayanarak iflin nas›l, nerede, ne zaman ve han gi s›raya göre yap›laca¤›n› belirleyebilir. ‹flverenin yönetim hakk›n›n hukuksal dayana¤› ifl sözleflmesidir. ‹fl
sözleflmesinde iflverenin, iflin yürütümü ile ilgili ve iflçinin iflyerinde davran›fllar›n› yönlendirecek tek yanl› düzenlemeler yapabilece¤i aç›kça kararlaflt›r›labilece¤i gibi, böyle bir aç›kl›k olmamas› halinde de örtülü (z›mmi)
olarak, iflçinin, boflluk bulunan alanlarda, iflverenin böyle bir hakka sahip oldu¤unu kabul etti¤i ileri sürülmektedir. (Bkz. ‹flveren)
D. Ulucan
‹flveren Sendikalar›
[Alm. Arbeitgeberverbände][Fr. Syndicat patronal,
Syndicat d’employeurs][‹ng. Employer’s union]
Aralar›nda mesleki ç›kar birli¤i bulunan gerçek ya da tüzel kiflili¤e sahip iflverenlerin meydana getirdikleri mes lek kurulufllar›d›r.
19. yy’›n ortalar›ndan itibaren iflçiler aras›nda bafllayan teflkilatlanma faaliyeti baflar›l› sonuçlar›n› vermekte
gecikmemifltir. Kara Avrupas› ülkelerinde iflçi sendikalar› yasa koyucular taraf›ndan yavafl yavafl tan›nmaya
bafllanm›fl, bunlara toplu pazarl›k ve grev haklar› da birçok ülkede 20. yy’da verilmifltir.
668
‹flveren Sendikalar›
‹flyeri
‹flverenler karfl›s›nda toplu pazarl›kla iflçi sendikalar›n›n gerçek bir güç oluflturmalar›, iflverenleri de sendikalaflmaya zorlam›flt›r. Böylece iflveren sendikac›l›¤› iflçi sendikalar›n›n belirli bir güç kazanmas›ndan sonra ortaya ç›km›flt›r. Günümüzde sanayileflmifl Kara Avrupas›
ülkelerinde, geliflmifl iflçi sendikalar› karfl›s›nda güçlü iflveren sendikalar› bulunmakta ve genellikle toplu pazarl›klar bu kurulufllar aras›nda yap›lmaktad›r.
‹flveren sendikalar› da, iflçi sendikalar› gibi, sadece
toplu pazarl›k faaliyeti yapan kurulufllar de¤ildir. ‹flverenlerin uzun ve k›sa dönemli hak ve ç›karlar›n› korumak amac›yla yay›n, araflt›rma, kamuoyunu etkileme faaliyetlerini de iflveren sendikalar› yürütmektedir.
Özgür sendikac›l›k ve toplu pazarl›k sisteminin geçerli oldu¤u ço¤ulcu siyasal rejimlerde, iflçi sendikalar›
kadar, güçlü bir iflveren sendikac›l›¤›na da ihtiyaç bulunmaktad›r. Ancak bu sayede toplu ifl sözleflmeleri yayg›nl›k kazanabilmekte, iflyerlerinde benzer çal›flma normlar› uygulanabilmektedir. Böylece sosyal geliflmeler s›n›rl› baz› iflyerlerinde de¤il, çok say›da iflletmede uygulama
alan› bulabilmekte, iflverenler aras›ndaki haks›z rekabet
nispeten önlenmektedir.
Ülkemizde iflveren sendikac›l›¤› 1960’tan önce
önemli bir geliflme gösterememifltir. ‹flçi sendikalar›n›n
s›n›rl› haklara sahip oluflu iflverenleri sendikalaflmaya
zorlamam›flt›r. Ayn› dönemde, iflverenlerin üye bulunduklar› kamu kurumu niteli¤indeki meslek odalar› da bu
alandaki geliflmeleri geciktirmifltir.
1961 Anayasas›’nda iflçilere sa¤lanan genifl haklar iflverenler aras›nda da sendikalaflmay› h›zland›rm›flt›r. Nitekim, Türkiye ‹flçi Sendikalar› Konfederasyonu kurulmadan önce, alt› iflveren sendikas› taraf›ndan 15.10.1961
tarihinde ‹stanbul ‹flveren Sendikalar› Birli¤i kurulmufl,
bu birli¤in tüzü¤ünde yap›lan bir de¤ifliklikle Türkiye’de
ilk kez bir iflveren konfederasyonu tüzel kiflilik kazanm›flt›r.
T‹SK’in üye say›s› daha sonraki y›llarda yeni kurulan iflveren sendikalar›n›n ve 1980 sonras›nda kurulan,
bütün kamu kurulufllar›n› bünyesinde toplayan üç kamu
iflveren sendikas›n›n kat›l›m›yla 17’ye ulaflm›flt›r.
5.5.1983 tarih ve 2821 say›l› Sendikalar Kanunu’nun,
5.5.1983 tarih ve 2822 say›l› Toplu ‹fl Sözleflmesi Grev
ve Lokavt Kanunu’nun ç›kar›lmas›nda, 1961 Anayasas›’na tepki olarak T‹SK’in önemli rolü olmufltur. Konfederasyon’un merkezi 1965 y›l›nda ‹stanbul’dan Ankara’ya nakledilmifltir.
T‹SK’in amac› iflverenlerin ortak hak ve menfaatlerini korumak, onlar› yurt içinde ve d›fl›nda temsil etmektir. Ayr›ca, uluslararas› iflveren kurulufllar› ile iliflki kurmak, iflçi sendikalar› ile yap›lacak görüflmelerde iflveren
kurulufllar›na destek olmak, çal›flma bar›fl›n›n kurulmas›na yard›mc› olmak, çal›flma hayat›n› düzenleyen yasalar›n haz›rlanmas›nda görüfl bildirmek, ilgili mercilerle
iflbirli¤i yapmak, araflt›rma ve e¤itim faaliyetlerinde bulunmakt›r. T‹SK, uluslararas› iflveren örgütü IOE’nün
üyesidir.
Ülkemizde iflveren sendikalar›n›n önemli bir k›sm›
T‹SK’in üyesidir. T‹SK’in iflkolu esas›na göre kurulmufl
üye sendikalar›na üye iflverenlerin çal›flt›rd›klar› iflçi say›s› 350 bin dolay›nda olup, bini aflk›n iflyeri, çeflitli iflveren sendikalar›na üyedir.
Türkiye’de ilk iflveren sendikas› 1949 y›l›nda tekstil
iflkolunda kurulmufl, bunu metal iflkolu izlemifltir. Bugün de en güçlü iflveren sendikalar› “Türkiye Tekstil Sanayii ‹flverenleri Sendikas›” ile “Türkiye Madeni Eflya
Sanayicileri Sendikas›”d›r (MESS).
M. Kutal/A.Erhan
‹flveren Vekili
[Alm. Arbeitgebervertreter][Fr. Représentant de l’ent repreneur][‹ng. Employer’s representative]
Günümüzde iflverenin, çok küçük iflyerlerinin d›fl›nda iflyerini do¤rudan ve tek bafl›na yönetmesi büyük ölçüde
olanaks›z hale gelmifltir. Ayr›ca iflverenin yönetim yetkisinin yan› s›ra, hizmet akdinden ve yasalardan do¤an
yükümlülükleri vard›r; çok say›da iflçinin çal›flt›¤› iflyerlerinde bu yükümlülükleri flahsen yerine getirmesi son
derece güçtür. Bu nedenle iflverenler, iflyerinde kendilerini temsil eden ve yönetime yard›mc› olan kimseleri çal›flt›rmak zorundad›rlar.
‹fl Kanunu m. 1/3, “iflyerinde iflveren ad›na hareket
eden ve iflin ve iflyerinin yönetiminde görev alan kimse lere iflveren vekili denir” düzenlemesi ile iflveren vekilini tan›mlam›flt›r. Bu tan›ma göre, bir kimsenin iflveren
vekili say›labilmesi için “iflyerinin ve iflin yönetiminde
görev almas›” ve “yönetim görevini iflveren ad›na,” yani onu temsilen yürütmesi gerekmektedir. Ayn› kanun
maddesi, temsil iliflkisini ve bu iliflkiden do¤an sorumlulu¤u belirlemek için “iflveren vekilinin iflçilere karfl› muamele ve yüklemelerinden do¤rudan do¤ruya iflveren
sorumludur” hükmünü getirmifltir.
‹flveren ile iflveren vekili aras›ndaki hukuki iliflki de
genellikle bir hizmet akdine dayan›r. Bir baflka deyiflle,
iflveren vekilleri, iflverene hizmet akdi ile ba¤l› iflçilerdir. ‹fl Kanunu’nu m. 1/4, “iflveren vekilli¤i s›fat›, iflçilere tan›nan hak ve vecibeleri ortadan kald›rmaz” diyerek
bu duruma aç›kl›k kazand›rm›flt›r. Ayr›ca iflveren vekili,
iflçi niteli¤ini korumas›na ra¤men, bu s›fatla yapt›¤› ifllemlerden dolay› kanunun iflveren için öngördü¤ü her
çeflit sorumlulu¤u da tafl›maktad›r. (‹fl Kanunu m. 1/4)
Ancak iflveren vekilinin sorumlulu¤u, görevi ve bununla ilgili yönetim yetkisi çerçevesindedir. (Bkz. ‹flveren)
D. Ulucan/A.Erhan
‹flyeri
[Alm. Arbeitsptatz][Fr. Lieu de travail, Atelier][‹ng.
Work shop, Work place]
‹fl yasalar›nda iflyerinin aç›k bir tan›m› yap›lm›fl de¤ildir.
1475 say›l› ‹fl Kanunu, iflyerini iflin yap›ld›¤› yer (m. 1/1)
olarak tan›mlar. ‹flçi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda iflyeri hizmet
akdinden do¤an ifl görme borcunun yerine getirildi¤i
yer, bir iflletmeyle iliflkisi aç›s›ndan de¤erlendirildi¤inde
ise mal veya hizmet üretimi amac›yla kurulmufl ve örgütlenmifl bir birimdir denebilir.
‹flyerinin aç›k bir flekilde belirlenmesinin önemi hem
669
‹fl Zenginlefltirme
‹thalat
iflçi ve iflveren aras›ndaki ifl iliflkisinin, hem de di¤er ifl
yasalar›n›n uygulanma alan› olmas› bak›m›ndan büyüktür. Örne¤in, iflçinin iflinin de¤ifltirilmesi kural olarak
ayn› iflyeri çerçevesinde mümkün oldu¤u gibi, bir kazan›n ifl kazas› say›labilmesi iflyerinde meydana gelmesine
ba¤l›d›r. 2821 say›l› Sendikalar Kanunu, iflçi ve iflveren
sendikalar›n›n, ancak iflkolunda ve Türkiye çap›nda kurulabilece¤ini (2715 say›l› eski yasan›n aksine), iflyeri
esas›na göre sendika kurulmayaca¤›n› düzenlemesine
(m. 3/1) karfl›n, grev ve lokavt›n uygulanmas›, grev oylamas›n›n yap›lmas›, toplu ifl sözleflmelerinin kapsam›
ve toplu ifl sözleflmesine taraf olabilme yetkisinin saptanmas› gibi durumlar bak›m›ndan, iflyeri önemini gene
de korumaktad›r.
‹fl Kanunu m. 1, Sendikalar Kanunu m. 2, iflyeri kavram›na biraz daha aç›kl›k getirmek amac›yla iflyerinden
say›lan yerleri de belirlemeye çal›flm›fllard›r. Buna göre,
iflin niteli¤i ve yürütümü bak›m›ndan iflyerine ba¤l› bulunan yerler, yani, as›l iflyerini iktisadi aç›dan tamamlayan ve ayn› yönetim bütünü alt›nda toplanan yerler, ayn› iflyerinden say›lmaktad›r. Ayr›ca, do¤rudan iflyerinin
temel amac› olan mal ve hizmet üretimine katk›da bulunmaks›z›n kanunun iflyerinden sayd›¤› yerler vard›r.
Bunlar dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, y›kanma, muayene ve bak›m, beden veya mesleki e¤itim yerleri ve avlu gibi sair eklentilerdir. Son olarak, iflyerine
ba¤l› olan araçlar da iflyerinden say›lm›fllard›r. Böylelikle, iflyerinin ifllevini yerine getirmek üzere bulundurulan
otomobil, kamyon gibi ulafl›m araçlar› ile vinç, grayder
gibi ifl makineleri de iflyeri kapsam›nda say›lmaktad›r.
D. Ulucan/A.Erhan
emirleri yerine getiren bir kimse olmak yerine, iflinde
düflünsel faaliyetlerde de bulunan bir kimse olmaktad›r.
(Bkz. Güdüleme)
F. Eren
‹tfaya Ba¤l› Borçlar
‹fl Zenginlefltirme
[Alm. Tilgbare Schulden][Fr. Dettes Amortissables][‹ng.
Redeemable Loans]
Bu kamu borçlanmas› türünde, devlet ve alacakl›, borcun ödenmesi fleklini, vadesini borç anlaflmas› s›ras›nda
tespit ederler. Bu borçlara itfaya tâbi, itfa süresi belli istikraz ya da süreli istikraz da denilir. Bu uzun vadeli
borçlanma türünün karfl›t› devaml› borçlard›r.
Bu borçlanma türünde borç önceden belirlenen bir
ödeme plan› çerçevesinde ödenir. Anapara ve faiz olarak
önceden belirlenen taksitlere göre yap›l›r. Devlet, vadeden önce borcunu ödemek için borç anlaflmas›na erken
ödeme flart› (call provision) koyabilir. Bu flarta göre devlet bütçe imkânlar›n› dikkate alarak itfa yapabilir. Ancak
erken ödeme koflulu tafl›yan itfaya tâbi borçlarda, faiz
haddinin, vade yönünden tafl›d›¤› belirsizlik nedeniyle,
sabit vadeli olanlara nisbetle yüksek tutulmas› gerekir.
Erken ödeme flart›n›n borç anlaflmas›nda yer almad›¤›
hallerde, hazine piyasadan devlet tahvillerini toplayabilir.
Bu iflleme rachat (yeniden sat›n alma) ad› verilmektedir. Bu ifllemin yap›labilmesi için bafll›ca sebep, devlet
tahvillerinin de¤erinin baflabafl›n alt›na düflmesidir.
Türkiye’de uzun vadeli iç ve d›fl devlet borçlar›, ödeme plan›na göre taksitlerle ödenen itfaya ba¤l› borçlard›r. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan aktar›lan d›fl borçlar›, erken ödeme hakk›ndan faydalanarak, 1943 y›l›nda ödemifltir.
Ö.F. Bat›rel
[Alm. Bereicherung durch die Stelle][Fr. Enrichisse ment du travail ][‹ng. Job enrichment]
‹fl zenginlefltirme, ifl görenin gözünde yapt›¤› ifli daha
anlaml› hale getirmek amac›yla güdüleme kuram›n›n
sistemli biçimde uygulanmas›d›r. Bu uygulama iflçiye ya
da ifl görene iflle ilgili daha fazla söz hakk› tan›ma ifllemidir. Burada söz hakk› tan›ma deyimiyle ifl göreni iflinde amaç saptama, planlama, karar verme, ifli örgütleme
ve uygulama yönlerinden yetkili k›lma ve bunlarla ilgili
sorumluluk yüklemeyi kastediyoruz. Böylece çal›flanlar
ruhen ve kalben ifllerine daha fazla ba¤lanm›fl olacaklard›r.
‹fl zenginlefltirmede iki yaklafl›mdan söz edilmektedir. Bu yaklafl›mlardan birincisi, ifli yeniden planlama ve
ifl görene daha uygun hale getirme ifllemidir. ‹fl yeniden
incelenir; iflin yap›lma biçimi ve niteli¤i yönetim taraf›ndan de¤ifltirilir. Böylece, ifl, ifl görene daha uygun hale getirilmekte, monotonluk ve b›kk›nl›k veren özelliklerinden kurtar›lmakta ve çekici hale getirilmektedir. ‹kinci yaklafl›mda, iflin yap›lma biçimi ve niteli¤i de¤ifltirilmeden iflle ilgili amaçlar›n belirlenmesinde, planlama,
karar verme ve kontrol ifllemleri konusunda üst kademelerde olan yetki ve sorumluluklar alt kademelere, yani ifl
görenlere geçirilir; böylece, ifl gören sadece verilen
[Alm. Einfuhr, Import][Fr. Importation][‹ng. Import]
Bir ülkedeki al›c›lar›n baflka ülkelerde üretilmifl mallar›
sat›n almalar›na denilir. Burada dikkat edilecek nokta,
ithalat› yapanlar›n özel ve tüzel kifliler, kamu iktisadi kurulufllar›, özel kurulufllar ve bazen de bizzat devlet olufludur. Son durumda ithalat› yine devlet ad›na bir kamu
kurumu yapmaktad›r.
‹hracat baz› ülkelerde müsaadeye ya da lisansa tâbi
olmakla beraber, genellikle lisansa tâbi olan d›fl ticaret
ifllemi ithalatt›r. Bunun sebebi, özellikle aç›k veren ülkelerde arz› kontrol, suni fiyat yükselmelerine yol açmamak için ithalat› uzman kiflilere yapt›rma, döviz kontrolü vb. olabilir.
‹thalat serbest olabilece¤i gibi kontenjana tâbi de olabilir. Ya da baz› ithal kalemleri serbest rejime, baz›lar› kontenjana tâbi tutulabilir. Türkiye’de ithali serbest mallar Ticaret
Bakanl›¤›’n›n yay›mlad›¤› liberasyonlistelerinde, kontenjana tâbi mallar da yine ayn› bakanl›¤›n yay›mlad›¤› tahsisli
ithalat listelerinde belirtilmektedir.
‹thalat, d›fl ticaret istatistiklerinde genellikle CIF olarak yer al›r. CIF terimi, ‹ngilizcede cost, insurance and
freight kelimelerinin bafl harflerinden meydana gelmifl
670
‹thalat
‹thalat Ak›m Tablosu
‹thalatç› Rant›
olup, mal›n sat›fl fiyat›n›n üstüne sigorta ve navlunun da
eklendi¤ini gösterir. Yani istatistiklerdeki ithalat de¤erleri sadece mal›n sat›n al›nd›¤› ülkedeki sat›fl fiyat›n› de¤il, al›c›n›n bulundu¤u ülkeye kadarki navlun ve sigorta
bedelini de kapsar. ‹thalat gümrük resimlerinin tespitinde de bu esas üzerinden yürünür. (Bkz. ‹hracat )
E. Alkin
‹thalat Ak›m Tablosu
[Alm. Importmatrix][Fr. Matrice des importations ][‹ng.
Import matrix]
Endüstriler aras› muhasebe sisteminde, endüstrileraras›
ifllemlerde, ithalattan gelen mallar›n ara kullan›m, özel
ve kamu nihai tüketimi ve sabit sermaye oluflumunda
kullan›mlar›n›n incelendi¤i bir hesap sistemidir. ‹thalattan gelen mallar orijin sektörlerine göre s›n›fland›r›l›r.
Sektörel ayr›m› yap›lan ithal mallar›, bunlar› kullanan sektörler aras›nda da¤›t›l›r. ‹thalattan gelen mallar
ayr›ca üç gruba ayr›l›r:
1) Rakip ithal mallar›,
2) Rakip olmayan ithal mallar›,
3) K›smen rakip, k›smen de rakip olmayan ithal mallar›.
Bir mal yurt içinde üretilip talebi karfl›lam›yorsa, bu
mal ya da benzeri d›flardan getirilirse, bu tür mallar ra kip ithal mallar›d›r.
Yurt içi talebi bulundu¤u halde yurt içinde üretilmeyen mallara rakip olmayan mallar denir.
K›smen rakip ve k›smen de rakip olmayan mallar, kesin
çizgilerle birbirinden ay›r›lmayan mallar oldu¤u gibi,
bugün için üretilmeyen, ama her an üretilebilme imkân›
olan mallard›r. (Bkz. Endüstriler Aras› Ekonomi)
E. Özötün
‹thalat Çeflitleri
[Alm. Einfuhrsarten ][Fr. Formes d’importation ][‹ng.
Forms of import]
1) Akreditifli ithalat: Bu ithalatta esas, al›c›n›n mal›n
sevkinden önce bir banka arac›l›¤›yla sat›c›n›n bulundu¤u yerdeki bankas› nezdinde, mal›n sevk belgesinin teslimi karfl›l›¤›nda ödenmek üzere kredi açt›rmas›d›r.
2) Vesaik (Belge) karfl›l›¤› ithalat: Mal›n kaynak
ülkeden yola ç›kar›lm›fl oldu¤unu gösteren belgenin bedelini ödeyerek bankadan belge al›nmas› yoluyla yap›-
Y›llar
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
(1)
(2)
‹thalat
2 086
3 777
4 738
5 128
5 796
4 599
5 069
7 667
Petrol d›fl›
ithalat
1 864
3 014
3 929
4 002
4 325
3 159
3 357
3 200
lan ithalatt›r. Mal›n gelmifl olmas› flart de¤ildir.
3) Mal karfl›l›¤› ithalat: Mal›n gümrüklenmesinin
hemen ard›ndan bedelini ödeyerek belgenin çekilmesi
yoluyla yap›lan ithalatt›r.
4) Kredili ithalat: Belirli bir vade sonunda bedeli
ödenmek üzere veresiye yap›lan ithalatt›r.
5) Ankonsinyasyon ithalat: Sat›fl›n yap›lmas› ve
belirli bir vade sonunda mal bedelinin transfer edilmesi
flart›yla yap›lan ithalatt›r.
6) Bedelsiz ithalat: Gümrük vergilerinden ba¤›fl›k
oldu¤undan, yurda bedelsiz sokulan mallard›r (hediyeler, yabanc›lar›n resmi ve özel eflyalar›, ticari örnekler,
geçici ihracat, reklam eflyas› vb.).
7) Geçici kabul yoluyla ithalat: Belirli bir süre sonra tekrar ihraç edilmek üzere yurda sokulan eflyan›n ithalidir. (Bkz. Geçici Kabul)
D. Demirgil
‹hhalatç› Rant›
[Alm. Importeursrente][Fr. Rente de l’importateur][‹ng.
Importer’s rent]
Enflasyon oranlar›na göre kurlar›n düzenlenmesi olumsuz etkiler yarat›r. Döviz getiren ifllemleri cezaland›ran,
döviz harcat›c› ifllemleri ödüllendiren, sanayi yap›s›n›
zay›f k›lan, kaynak da¤›l›m›n› yozlaflt›ran, özetlemek
gerekirse, bir ekonomiyi dünya piyasalar›ndan yal›t›lm›fl
ve d›fla kapal› tutan sabit kur politikas›n›n yaratt›¤› en
olumsuz toplumsal etki, neden oldu¤u afl›r› rantlarla gelir da¤›l›m›n› sürekli bozmas›d›r.
Türkiye’de uygulanan sabit kur politikas›n›n yol açt›¤› gelir da¤›l›m› sorununu analiz edebilmek için, söz
konusu politikan›n yaratt›¤› ithalat rantlar›n› ve neden
oldu¤u ihracatç› kay›plar›n› deneysel ve kaba bir yöntemle hesaplama girifliminde bulunulabilir. Tablo I’in birinci ve ikinci sütunlar›nda 1973-1980 dönemi için y›llar itibariyle toplam ithalat kapsam›na petrol ithalat›n›
da sokmak, bir yöntem yanl›fll›¤›d›r; çünkü petrol bunal›m› bütünüyle d›flardan gelen ve denetimimiz d›fl›nda
kalan bir rant etkisi yaratmaktad›r. Bu görüflün ekonomik mant›¤›n› anlamak güç olmakla birlikte, bir aflama
olarak, analizde söz konusu ayr›m dikkate al›nm›flt›r.
Tablonun üçüncü sütunu petrol d›fl› özel kesim ithalat›n›
göstermektedir. Yine baz› görüfllere göre, sabit kur politikas› yaln›zca özel kesim ithalat›nda rant yaratmaktad›r;
TABLO I DIfi T‹CARET GÖSTERGELER‹ (Milyon Dolar)
(3)
(4)
(5)
(6)
Sat›n alma
Petrol d›fl›
Özel kesim
gücü paritesi
özel kes. ‹th.
‹hracat
ihracat›
( 1 $ = TL)
1 057
1 317
1 119
21,02
1 640
1 532
1 302
23,94
2 841
1 401
1 191
29,18
2 409
1 960
1 666
36,12
2 751
1 753
1 490
42,43
1 895
2 288
1 945
59,20
2 014
2 261
1 922
69,50
1 920
2 910
2 473
169,62
671
(7)
Nominal
Kurlar
( 1 $ = TL)
14,15
15,99
15,15
16,66
19,44
25,25
36,05
79,62
(8)
SGP-NK
Fark›
( TL)
6,87
14,03
19,46
22,99
33,95
33.,45
90,00
‹thalatç› Rant›
Y›llar
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
‹thalatç› Rant›
TABLO II - SAB‹T KURLARIN YARATTI⁄I RANT VE KAYIPLAR (Milyar Dolar)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
Petrol d›fl› özel
Petrol d›fl›
Toplam
Toplam
Özel
kesim ithalat rant›
ithalat rant›
ithalat kayb›
ihracat kayb›
ihracatç› kayb›
7,3
12,8
14,3
9,0
7,7
13,0
23,9
30,2
12,2
10,4
39,9
55,1
66,5
19,7
16,7
46,9
77,9
99,8
38,1
32,4
63,2
99,4
133,3
40,3
34,3
64,3
107,2
156,1
77,7
66,0
67,4
112,3
169,6
75,6
64,3
172,8
288,0
690,0
261,9
222,6
474,8
776,7
1 360,1
534,5
454,4
kamu kesimi ithalât› için rant söz konusu olamaz. Söz
konusu ithalat için kamu kesiminin rant sa¤lad›¤›n› savunmak tutars›z olabilir; ancak, kamu kesimi ithalat› kanal›yla ekonomide rant yarat›lmad›¤›n› ileri sürmek son
derece anlams›zd›r.
Tablo I’in alt›nc› sütunu Türkiye’nin enflasyon oran› ile Türkiye’nin d›fl ticaretinin en yo¤un oldu¤u yedi
ülkenin ortalama enflasyon oran› fark›ndan hesaplanan
sat›n alma gücü paritelerini, yedinci sütunu ise ayn› y›llarda uygulanan sabit kurlar› göstermektedir. Sekizinci
sütun, sat›n alma gücü paritesine yöneltilen tüm elefltiriler sakl› kalmak üzere, ilgili y›llarda dolar bafl›na ithalatta yarat›lan rant› ve ihracatç›n›n kayb›n› vurgulamaktad›r. Döviz kurlar› sat›n alma gücü paritesine göre devaml› düzeltilseydi böyle bir rant söz konusu olmayacakt›.
Tablo II’de s›ras›yla yarat›lan rantlar ve u¤ran›lan
kay›plar gösterilmektedir. 1973-1980 dönemini kapsayan sekiz y›lda özel kesim, petrol d›fl› ithalat›ndan dolay› toplam 474,8 milyar lira rant sa¤lam›fl, buna karfl›l›k
ayn› dönemde ihracat›ndan 454,4 milyar liral›k kayba
u¤ram›flt›r. ‹hracatç›n›n kayb›n›n önemlice bir k›sm›n›n
teflviklerle telafi edildi¤i ya da ihracatç› ile ithalatç›lar›n
farkl› gruplar oldu¤u varsay›ld›¤›nda, oldukça önemli
bir rant›n belirdi¤i anlafl›lmaktad›r.
Ekonomik mant›k gere¤i petrol d›fl› kamu ithalat› da
hesaba kat›l›rsa, sekiz y›ll›k toplam ithalat rant› 777 milyar liraya varmaktad›r. Ayn› dönemin toplam ihracatç›
kayb› 535 milyar lira oldu¤una göre, rant rakam› daha
da büyümektedir. Yine paralel bir mant›kla, petrol itha-
Y›llar
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
(6)
Fiyat
indeksi
240,1
311,8
343,2
396,6
492,1
750,8
1 230,7
3 071,0
lat› dikkate al›nd›¤›nda toplam ithalat rant› 1 trilyon 360
milyar liraya ç›kmaktad›r.
Tablo III, bir önceki tablonun son sütunundaki fiyat
indeksine göre düzeltilmifl serileri kapsamaktad›r. Baflka
bir deyiflle, ele al›nan dönemin her y›l›na ait hesaplar
1980 y›l›n›n Aral›k ay› esas›na dönüfltürülmüfltür. Böylece, yarat›lan rantlar›n boyutlar› daha iyi anlafl›lmaktad›r. Bu esasa göre sekiz y›lda toplam petrol d›fl› özel kesim ithalat rant› 2 trilyon liraya yaklaflmaktad›r. Özel kesim ihracatç› kayb› 1,5 trilyon lira dolay›nda olup, net
rant 383,7 milyar lirad›r. Kamu kesimi ithalat› da hesaba kat›ld›¤›nda, rant 3 trilyon liray› aflmaktad›r. Ekonomik mant›k gere¤i petrol ithalat› dikkate al›nd›¤›nda ise
toplam ithal rant› 4,4 trilyon liraya ulaflmaktad›r. Ayn›
dönemin toplam ihracatç› kayb› 1,7 trilyon lira oldu¤una göre, sabit kur politikas›n›n sekiz y›lda yaratm›fl oldu¤u toplam net rant, 1980 y›l› sonu esas›na göre 2,7
trilyon lirad›r.
Bu analizde kullan›lan kaba yöntem, hiç kuflkusuz
çeflitli yönlerden elefltirilebilir. Ancak, hesaplar hangi
elefltiri yönünde düzeltilirse düzeltilsin, sabit kur politikas›n›n yaratm›fl oldu¤u rantlar›n boyutlar›nda önemli
bir de¤ifliklik olmayacakt›r. Gelir da¤›l›m› üzerinde çeflitli yap›sal özelliklerin, tarihsel mülkiyet sorunlar›n›n,
sistem ve rejimle ilgili ö¤elerin etkili oldu¤u öteden beri savunulagelmifltir. Ancak, çok basit gibi görünen bir
iktisat politikas› yanl›fll›¤›n›n, sekiz y›l içinde, yukarda
say›lan klasik nedenlerin tümünden daha h›zl› biçimde
gelir da¤›l›m›n› bozdu¤u aç›kça görülmektedir.
E. Alkin
TABLO III DÜZELT‹LM‹fi RANT SER‹LER‹ (Milyar TL)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
Petrol d›fl› özel
Özel ihraPetrol d›fl›
Toplam
Toplam
kesim ithalat rant› catç› kayb›
Net rant
ithal rant›
ithal rant›
ihracatç› kayb›
93,4
98,5
- 5,1
163,8
183,0
115,2
127,9
102,4
25,5
235,8
296,0
119,6
357,2
149,4
207,8
493,5
591,9
175,3
362,8
250,9
111,9
602,4
768,5
293,4
310,9
214,1
96,8
620,6
826,5
250,0
262,9
270,0
- 7,1
438,6
640,0
318,6
168,1
160,4
7,7
280,1
424,0
189,0
172,8
226,6
- 53,8
288,0
690,0
261,9
1 856,0
1 472,3
383,7
3 122,8
4 419,9
1 723,0
672
(7)
Net rant
67,8
176,4
416,6
475,1
576,5
321,4
235,0
428,1
2 669,9
‹thalat Maliyet Enflasyonu
‹thal E¤ilimi
‹thalat Maliyeti Enflasyonu
ras›na kolayca çevrilebilmesi) ve döviz bilançosu ile s›k› s›k›ya ilgilidir. Paras› konvertibl olmayan ülkelerde
yeterli serbest döviz rezervi ya da kredisi bulunmamas›
halinde, anlaflmal› olmayan ülkelerden yap›lan ithalat
bedellerinin ödenmesinde büyük güçlükler ortaya ç›kmas› muhtemeldir.
Ö. F. Bat›rel
[Alm. Importierte Kosteninflation] [Fr. Inflation des
coûts d’importation] [‹ng. Import cost-push inflation]
Önemli ithal mallar› n›n fiyatlar›ndaki art›fllar sonucu fiyat düzeyinde meydana gelen art›flt›r.
D›fl ticaret yolu ile ülkeler aras›nda karfl›l›kl› etkileflim söz konusudur: A ülkesinde talep enflasyonu -ihraç
fiyatlar› dahil- bütün fiyatlar›n artmas›na yol açmaktad›r. B ülkesi, A ülkesinin ihraç mallar›n› kullan›yorsa, A
ülkesindeki talep enflasyonu B ülkesinin ithal maliyeti
enflasyonu olmaktad›r. A ülkesindeki fiyatlar talep enflasyonu d›fl›nda, örne¤in petrol fiyatlar› art›fl›nda oldu¤u
gibi, petrol ithal eden ülkelerde ithalat maliyeti enflasyonu yaratm›flt›r. A ülkesinin ihracat fiyatlar›na da yans›yan enflasyon, ihraç mallar›n›n B ülkesi taraf›ndan ithal edilmesi sonucu ithalat maliyeti enflasyonunu oluflturmaktad›r. (Bkz. Enflasyon, Gizli Enflasyon, Talep
Enflasyonu, Maliyet Enflasyonu, Dörtnala Enflasyon)
D. Demirgil
‹thalat Vergileri
[Alm. Einfuhrzölle] [Fr. Impôts sur les importations]
[‹ng. Import duties]
‹thal mallar› s›n›rdan geçerken al›nan vergilerdir.
Bu vergiler flunlard›r:
a) Gümrük vergisi: ‹thal edilen mallar›n CIF de¤erleri üzerinden gümrük girifl tarife cetvellerindeki oranlara göre al›nmaktad›r.
b) ‹thalde Al›nan Katma De¤er Vergisi: ‹thal edilen
mallar›n gümrük vergisi tarh›na esas olan de¤ere, ithalat
s›ras›nda ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar ile
fiili ithalata kadar yap›lan di¤er giderler ve ödemeler ile
mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat fark›, kur fark› gibi ödenek eklenerek verginin matrah› bulunmakta, buna
Katma De¤er Vergisi Kanunu’nda yer alan oranlar uygulanarak hesaplanmaktad›r.
c) Belediye Pay›: Gümrük vergisinin %15’i oran›nda Belediye hissesi al›nmakta ve gümrük vergisiyle birlikte hazineye gelir kaydedilmektedir.
‹thalat Transferi
[Alm. Devisenübertragung für import ] [Fr. Transfer de
devises pour importation] [‹ng. ‹mport transfer ]
‹thalatç› taraf›ndan yap›lacak ithalat (d›flal›m) bedelinin,
yetkili bankalarca ihracatç›ya ödenmesidir.
‹thalat yapma yetkisine sahip gerçek ve tüzel kiflilerin yapacaklar› ithal taleplerine dayan›larak, kendilerine
döviz tahsisi yap›l›r. Bu tahsis sonucu, yetkili bankalarca, muhabir bankaya yabanc› para üzerinden havale yap›larak ithalat bedeli ödenir.
‹thalat bedellerinin transferinde bafll›ca iki yol vard›r. Bunlardan birincisi peflin ödeme olup, ithalatç›n›n ithal etti¤i mal›n bedelini kendi bankas›na milli para cinsinden yat›rmas›, ithalatç›n›n bankas›n›n da yat›r›lan
milli para karfl›l›¤› dövizin, mal› satan ihracatç›ya öden mesi için emir vermesidir. Mal›n bedeli transfer edildikten sonra, bir baflka deyimle peflin al›nd›ktan sonra mal
sevkiyat› yap›l›r.
Uygulamada en çok kullan›lan ithalat transferi flekli
olan akreditif yolu ile ödeme de ise ithalatç›n›n bankas›,
ithalatç›dan alaca¤› ve akreditif süresinde mallar›n fiilen
ithalinin yap›laca¤›, transfer edilen döviz hesab›n› kapatmak için getirilen mallarla ilgili olarak girifl gümrük
belgelerinin ibraz edilece¤ini ifade eden bir taahhüde
dayanarak, muhabir bankaya ihracatç›n›n alaca¤› paray›
ödeme emrini verir.
Muhabir banka, belgeli akreditiflerde, ihracatç› tara f›ndan mal sevkine iliflkin belgeleri bankaya tevdi etmeden paray› ödemez.
‹ster peflin ödeme, ister akreditifle ödeme olsun, bir
döviz transferini gerektirir. Bu transfer ifllemi TCMB taraf›ndan yerine getirilir. ‹thal bedelleri karfl›l›¤› döviz
transferleri, anlaflma bulunmayan ülkelerle olan al›flverifllerde serbest dövizle (ABD Dolar›, Alman Mark›, ‹sviçre Frang› gibi), anlaflmal› ülkelerden yap›lacak ithalatta, anlaflmal› dövizle yap›l›r.
Bir ülkede ithalat transferlerinin düzenli yap›lmas›, o
ülkenin paras›n›n konvertibl olmas› (baflka ülkelerin pa-
D. Demirgil/fi. Akkaya
‹thalat Yasaklar›
[Alm. Einfuhrverbot] [Fr. Prohibitions à l’importation ]
[‹ng. Import prohibitions]
Bir ülkenin, yabanc› ülkelerden sat›n ald›¤› belirli mallar›n yurda giriflini önlemesi. Belirli ülkelerden mal ithalinin yasaklanmas› (ambargo konulmas›) da ithal yasak lar› içine girer.
Belirli eflya ve maddenin yurda sokulmas›, iktisadi,
siyasi, ahlâki ve sa¤l›kla ilgili amaçlarla yasaklanabilir.
Döviz darbo¤az›nda bulunan bir ülkenin döviz ödemelerini azaltmak ve böylece ödemeler dengesi aç›klar›n› kapatmak amac›yla koydu¤u ithalat k›s›tlamalar›, ülke içi
sanayinin geliflmesi için bu sanayi mallar›n›n rakiplerinin d›fl al›m›n›n önlenmesi, iktisadi amaçl› yasak örnekleridir. Buna karfl›l›k, ülkenin anayasal rejim ve felsefesine ayk›r› kitap ve yay›nlar›n yurda sokulmas›n›n yasaklanmas›, siyasi bir yasaklama türüdür. Devletler, halk
sa¤l›¤›n›n korunmas› amac›yla belirli maddelerin (uyuflturucu gibi) ülkeye giriflini de yasaklayabilir.
Yasaklamalar›n bir devletten yap›lacak d›fl al›ma uygulanmas› halinde, amaçlar genellikle politiktir. Buna
ra¤men, iktisadi bir misilleme amac›yla da belirli ülkelerin ihraç ürünlerine ihtal yasa¤› konulmas› mümkün
bulunmaktad›r.
Ö. F. Bat›rel
‹thal E¤ilimi
[Alm. Importquole][Fr. Propensité à l’importation ][‹ng.
Propensity to import]
673
‹thal Fonksiyonu
‹thal Fonksiyonu
Gelir düzeyleriyle ithalat düzeyleri aras›ndaki iliflkidir.
Ailelerin yurt içinde üretilen mallara karfl› talebi nas›l
gelirlerine ba¤l› ise, yabanc› mallara karfl› talebi de ayn›
flekilde gelirlerine ba¤l›d›r. Bunun gibi, firmalar›n yabanc› mal talebi (hammaddeler, makine, teçhizat, parça),
üretimlerine ba¤l›d›r. Böylece bütün ekonominin ithal
mallar› talebinin milli gelire ba¤l› oldu¤u anlafl›lmaktad›r.
Ortalama ithal e¤ilimi : ‹thalat›n toplam de¤erinin
milli gelire oran›d›r. Di¤er bir deyiflle, milli gelirin ithalata harcanan k›sm›d›r.
Türkiye’de ortalama ithal e¤ilimi önce 1970’li y›llarda yaflanan petrol bunal›m›n›n ard›ndan yükselmifltir.
1970 y›l›nda %6,6 olan ithal e¤ilimi 1974 y›l›nda %12,8
olmufltur. Daha sonra 1980’li y›llarda ithalat›n serbestlefltirilmesi sonucunda ithal e¤ilimi %15-16’ya kadar
gelmifltir. Hattâ, 1994 y›l›nda %17,5 olmufltur.
1985
1986
1987
1988
1989
16,9
14,7
16,4
15,8
14,6
1990
1991
1992
1993
1994
bu gelir art›fl›ndan yabanc› mal ve hizmetlere yönelen
harcamalar aras›nda de¤iflmez bir iliflki düflünülebilir:
M = M 0 + mY
Bu iliflkiye, tüketim fonksiyonuna benzetme yap›larak, ithal fonksiyonu denilebilir. Burada M mal ve hizmet ithalat›n›, M0 milli gelir de¤iflmelerinden ba¤›ms›z
ithalat›, Y milli geliri göstermektedir. Gelir art›fl›n›n yaratt›¤› ithalat art›fl› ile gelir art›fl› aras›ndaki orana, yani
do¤runun e¤imine ya da do¤rusal fonksiyonun birinci
türevine (dM/dY) marjinal ithal e¤ilimi denir ve m ile
gösterilir. Buna göre flekil 1’de milli gelirin yatay eksende, ithalat›n dik eksende yer ald›¤› bir dik koordinat sisteminde, ad› geçen fonksiyon bu özelliklerine göre bir
do¤ru olarak çizilmifltir.
14,7
14
14,4
16,4
17,5
Marjinal ithal e¤ilimi: Milli gelirdeki bir art›fl›n ithalata harcanan oran›d›r. Milli gelir 100 milyar TL, ithalat
ise 20 milyar TL artarsa, marjinal ithal e¤ilimi
20TL/100TL=%20 ya da 1/5’tir. Milli gelirdeki art›fl›n
sonucu sa¤l›kl› bir flekilde hesap edilebilirse, özellikle
marjinal ithal e¤ilimi zaman içinde sabitse, ithalin ne kadar artaca¤› da kolayl›kla tahmin edilebilir. Yukar›da da
görüldü¤ü gibi, Türkiye’nin ortalama ithal e¤ilimi çok
büyük de¤ifliklikler gösterdi¤i için, marjinal ithal e¤ilimi de buna uygun de¤ifliklikler göstermifltir. Marjinal ithal e¤ilimi 1993 y›l›nda % 18,9, 1994 y›l›nda % 18,7 olmufltur. Milli gelirin 1996 y›l›nda ne kadar artaca¤› tahmin edildi¤inde, marjinal ithal e¤iliminin de¤iflmeyece¤i varsay›m›yla ithalat›n ne kadar artaca¤› hesaplanabilir. Bunun önceden bilinmesi de ödemeler bilançosunun
ve ekonominin kontrolü bak›m›ndan önemlidir.
Di¤er taraftan, marjinal ithal e¤ilimi, çarpan›n büyüklü¤ünü belirleyerek yat›r›mda, devlet harcamalar›nda, ihracatta, vergilerde meydana gelen bir de¤iflmenin
milli gelir üzerindeki etkilerini önceden tespit etmemize
olanak vermektedir.
K›sa dönemde ortalama ve marjinal ithal e¤ilimlerini nispeten sabit saymak mümkündür. Ancak bu e¤ilimler firmalar›n ve ailelerin yabanc› mal taleplerini yans›tt›¤›ndan, (a) yerli ve yabanc› mallar›n nispi fiyatlar›na,
(b) zevklere, (c) teknolojiye ve di¤er faktörlere ba¤l›
olarak zaman içinde de¤iflebilmektedir.
D. Demirgil/fi. Akkaya
fiekil 1. ‹thal Fonksiyonu
‹thal Fonksiyonu
[Alm. Importfunktion, Hang zum Einfuhr][Fr. Propensi té à l’importation ][‹ng. Propensity to import]
‹thalat da tüketim harcamalar› gibi milli gelirin fonksiyonu olarak ele al›nabilir. Baflka deyiflle, gelir art›fl› ile
674
Ancak, ithal fonksiyonunun ve marjinal ithal e¤iliminin tüketim fonksiyonuna ve marjinal tüketim e¤ilimine kavram yönünden benzetilerek ele al›n›fl› baz› sorunlara yol açmaktad›r. fiimdi bu sorunlar› tart›flmaya
çal›flal›m:
Marjinal ithal e¤ilimi ile marjinal tüketim e¤ilimi
aras›nda tan›m aç›s›ndan paralellik vard›r. Marjinal ithal
e¤ilimi de, marjinal tüketim e¤ilimi gibi, ex-post bir büyüklüktür ve gelire ba¤l› ithalattaki bir de¤iflikli¤in ayn›
dönemdeki gelir de¤iflikli¤ine oran›n› belirtir. Ancak ithalat (marjinal ithal e¤ilimi yoluyla) milli gelire -tüketim fonksiyonundaki gibi- kolayl›kla ba¤lanamaz. Daha
do¤rusu, marjinal ithal e¤ilimi, marjinal tüketim e¤ilimi
gibi kolayl›kla kiflisel davran›fllara ba¤lanamaz. Bir tüketicinin subjektif tercihler dizisi, belirli bir gelir düzeyinde tüketim mallar›ndan alaca¤› miktarlar› gösterir;
fakat sat›n alaca¤› yabanc› mallar› belirlemez. Yabanc›
mallara yap›lan harcamalar› belirleyen faktörler çok çeflitli oldu¤undan, do¤rusal ithal fonksiyonunun kurulabilmesi ancak belirli koflul ve varsay›mlar›n yard›m› ile
olanakl›d›r. ‹thalat, “hammadde ithalat›”, “besin maddeleri ithalat›” ve “bitmifl (mamul) mallar ithalat›” fleklinde üç gruba ayr›larak, bu koflul ve varsay›mlar k›saca
gözden geçirilebilir.
Do¤rusal hammadde ithal fonksiyonunun kurulabilmesi için gereken ve olanakl› ilk varsay›m, “de¤iflmez
teknik katsay›lar” varsay›m›d›r. Bunun daha aç›k anlam›
fludur: Herhangi bir mal›n üretimi ile üretime kat›lan
hammaddeler aras›nda de¤iflmez bir oran vard›r. Yani
‹thal Fonksiyonu
‹thal Fonksiyonu
söz konusu dönem içinde teknolojik bir geliflme olsa bile -üretime kat›lan emek ve sermaye ile üretim aras›ndaki oranlar de¤iflmekle birlikte- hammadde ile üretim aras›ndaki iliflki etkilenmeden kalacakt›r.
Bu varsay›m, sanayi üretimi ile hammadde ithalat›
aras›nda do¤rusal bir iliflki kurulmas› konusunda gereklidir; fakat yeterli de¤ildir. Çünkü:
Varsay›m, hammadde ithalat›n› de¤il, hammadde girdisini kapsam›na almaktad›r.
Ayr›ca, yaln›zca hammaddeleri kapsamakta ve istatistiklerde hammadde grubu içinde yer alan yard›mc› mallar› (ya da yar› bitmiflleri) konu d›fl› b›rakmaktad›r.
Bu nedenlerle, teknolojik varsay›m do¤ru olsa bile,
hammadde ithal fonksiyonunu do¤rusal olarak kabul etmek yanl›fl olur. Gerçekten de hammadde ile üretim aras›ndaki oran de¤iflmez olsa bile, hammadde ithalat›ndaki art›fllar bu orana uymayabilir. Bunun da bafll›ca nedenleri -yard›mc› mallar›n varl›¤› bir an için ihmal edilse bile- ithal mallar› stoklar›ndaki dalgalanmalar ve -söz
konusu mallar yurt içinde de üretiliyorsa- bu mallar›n iç
üretim arzlar›ndaki dalgalanmalard›r.
Stoklarda dalgalanma olmad›¤› ve söz konusu mallar›n iç arzlar›n›n s›f›r ya da de¤iflmez oldu¤u varsay›lsa
bile, kurulacak iliflki hammadde ithalat›n› “gelire” de¤il,
“sanayi üretimi”ne ba¤lar.
Hammadde ithalat› ile milli gelir aras›nda do¤rusal
bir fonksiyonel iliflki kurulabilmesi için flu koflullar›n
varl›¤› gerekmektedir:
a) Hammadde ile ilgili sanayi üretimi aras›ndaki iliflki de¤iflmez nitelikte olmal›d›r.
b) ‹thal mallar› stoklar›nda dalgalanmalar olmamal› d›r.
c) Söz konusu mallar yurt içinde üretilmiyor olmal›
ya da üretilse bile, bu üretim miktar› y›ldan y›la de¤iflmemeli, yahut da,
d) Gelire göre yurt içi arz fonksiyonu do¤rusal olmal›d›r.
e) Söz konusu ülke sanayileflmifl bir ülke olmal› ve
milli gelir ile sanayi üretimi paralel olarak geliflmekte
bulunmal›d›r.
Besin maddeleri ithalat› iki de¤iflkene ba¤l›d›r :
Milli gelir ve iç üretim. ‹ç üretim s›f›r ya da de¤iflmez
ise, ya da iç üretimle gelir aras›nda do¤rusal bir iliflki
varsa, gelirle besin maddeleri ithalat› aras›nda da do¤rusal bir iliflki kurulabilir. ‹ç üretimin genifl ölçüde hava
koflullar›na ba¤l› bulundu¤u ülkelerde böyle bir iliflki
kurulabilmesi çok güçtür. Ayr›ca, milli gelirdeki de¤iflmeleri yaratan en önemli faktör tar›msal üretimdeki dalgalanmalar olabilir. Böyle bir durumda milli gelirdeki
de¤iflmelerle besin maddeleri ithalat›ndaki de¤iflmelerin
ayn› oranda, hattâ paralel olmas›na olanak yoktur. Gerçi
milli gelir art›fl› daha önce talep edilmeyen çeflitli besin
maddelerinin ithaline ve genel olarak besin maddeleri ithalat›n›n artmas›na neden olabilir. Fakat bu grup içinde
yeri önemli olan bir besin maddesinin (tah›l gibi) iç üretimi hava koflullar›na ba¤l› olarak büyük dalgalanmalar
gösteriyorsa, milli gelir art›fl›n›n besin maddeleri ithalat›na etkisi oldukça zay›f olacakt›r. Hele çeflitli amaçlarla
bu maddeler ayn› dönemde hem ithal hem ihraç ediliyor-
sa, milli gelir de¤iflikliklerinin besin maddeleri ithalat›
üzerindeki etkisini araflt›rmak daha da anlams›zd›r.
Yukar›da aç›klanan noktalara en iyi örnek, Türkiye’nin besin maddeleri ithalat›d›r:
Türkiye’nin besin maddeleri ithalat›n›n toplam ithalat içindeki yeri, baz› y›llar d›fl›nda oldukça önemsizdir.
Dalgalanmalar büyük çapta, tah›l ithal rakamlar›ndaki
de¤iflmelere ba¤l› kalmaktad›r. Tah›l ithalat› da iç üretimdeki dalgalanmalar›n etkisi alt›ndad›r. ‹ç üretim düzeyi ise hükümetlerin destekleme politikalar›na, tar›msal
yard›m ve kredilerdeki dalgalanmalar ile hava koflullar›na ba¤l›d›r. Tah›l fiyatlar›n›n yüksek tutuldu¤u, kredi ve
yard›mlar›n bol oldu¤u ve havalar›n da elveriflli gitti¤i,
yani rekoltenin iyi oldu¤u y›llarda tah›l ithaline pek gerek duyulmamaktad›r. Fakat üretimin az oldu¤u ve stoklar›n eridi¤i dönemlerde, önemli miktarlarda ithalata gidilebilmektedir.
Görülüyor ki, besin maddeleri ithalat› milli gelir yan›nda iç üretime de ba¤l› kalmaktad›r. Bu durumda iç
üretimi etkileyen faktörler ile milli gelirin besin maddeleri üzerindeki etkilerini birbirinden ay›rmak çok güç,
hattâ olanaks›zd›r.
‹ç üretimin ithalat üzerindeki etkisini art›ran di¤er
bir nokta, besin maddelerinin ço¤unlu¤unu oluflturan baz› mallar›n (tah›l gibi) tüketiminde, halk›n orijin ve kalite bak›m›ndan hemen bütünüyle kay›ts›z olmas›d›r. Örne¤in bir Türk, yedi¤i ekme¤in yerli bu¤daydan m› yoksa Amerikan bu¤day›ndan m› yap›ld›¤›n› ne bilir, ne de
-bilse bile- umursar. Bu durumda ithalattaki dalgalanmalar gelir de¤iflikliklerine de¤il, iç üretimin yetersiz kal›p
kalmamas›na ba¤l› bulunmaktad›r.
Türkiye gibi tar›m kesiminin önemli oldu¤u bir ülkede, besin maddeleri ithalat› ile gelirin ters yönlerde bile
geliflebilmesi olas›l›¤›, bu görüflü desteklemektedir. Elveriflsiz koflullar yüzünden tar›msal üretimin düflük oldu¤u (yani gelir art›fl h›z›n›n azald›¤›) bir dönemde, besin maddeleri ithalat›nda önemli bir art›fl beklenebilir.
Çünkü (stoklardaki dalgalanmalar ihmal edilirse) iç arz
yetersiz kalm›flt›r. Yani, umulan sonucun aksine, büyüme h›z› azald›¤› halde besin maddeleri ithalat› art›fl h›z›,
-varsay›lan fonksiyonel iliflkinin tamamen d›fl›nda kalarak- yükselebilir.
Gelir yükselirken besin maddeleri ithalat›n›n bileflimi de de¤iflebilir. Hattâ, böyle bir durumda gelir da¤›l›m›nda da de¤ifliklikler meydana gelebilece¤inden, bu etki kendini daha güçlü olarak duyurabilir. Yani, gelir art›fl› karfl›s›nda besin maddeleri ithalat de¤erindeki art›fl,
umulandan yüksek olabilir. Bunun da nedeni, baz› ithal
mal› besin maddeleri afla¤›l›k mal haline gelirken, talebin yeni ve daha pahal› mallara kayabilmesi olas›l›¤›d›r.
Örne¤in, Türkiye’nin ihracat›nda önemli yer tutan baz›
mallar al›c›lar bak›m›ndan giderek afla¤›l›k niteli¤ini kazan›p, ülkenin d›fl ekonomik iliflkilerinde güçlükler yaratabilir.
Stoklardaki dalgalanmalar›n tespitine gelince, özellikle tar›msal yap›l› ülkelerde baflka güçlüklerle karfl›lafl›lmaktad›r. Bu gibi ülkelerde, stoklar›n önemli bir k›sm›n› gerçeklefltiren k›rsal nüfus birdenbire bu al›flkanl›¤›ndan vazgeçebilir. Örne¤in Devlet Planlama Teflkila-
•
•
675
‹thal Fonksiyonu
‹thal Fonksiyonu
t›’nca yay›nlanan “1963-1967 Plan Haz›rl›k Çal›flmala r›; Sektör Programlar› ” (Ankara, 1962) adl› çal›flmada,
1955’ten sonra Türk köylüsünün stok al›flkanl›¤›ndan
vazgeçti¤i, oysa stok rakamlar›n›n saptanmas›nda bu durumun hiç dikkate al›nmad›¤› aç›klanmaktad›r.
Bu tür mallar›n ithalat› da milli gelir ve iç arz olmak
üzere iki de¤iflkene ba¤l›d›r. ‹kinci de¤iflkeni etkisiz saymak için, ithal edilen bitmifl mallar›n yurt içinde üretilmeyenler olaca¤› gibi gerçek d›fl› bir varsay›m yapmak
gerekmektedir. Ancak halkta ithal mal›n›n kalitesi hakk›nda belirli bir kan› varsa, iç üretimin bitmifl mallar ithal fonksiyonu üzerindeki etkisi önemsiz say›labilir. Yat›r›m mallar› ithalat› konusunda ise, özellikle geliflmekte
olan ülkeler aç›s›ndan, ithal ikamesi -öncelikle- ve sanayileflme sorunlar›, iliflkileri büsbütün karmafl›k hale sokmaktad›r.
Bitmifl mallar ithalat› ile milli gelir aras›nda do¤rusal bir iliflki kurulabilmesi için gereken koflullardan biri,
ithal mallar› stoklar›nda dalgalanmalar olmamas›d›r.
Sonuç olarak, do¤rusal ithal fonksiyonunun kurulabilmesi için gerekli koflular›n flunlar oldu¤u söylenebilir:
a) ‹thal mallar›n›n iç arzlar› s›f›r ya da de¤iflmez olmal›d›r.
b) Yukar›daki koflul yoksa, hiç olmazsa gelire göre iç
arz fonksiyonu do¤rusal olmal›d›r.
c) ‹thal mallar› stoklar›nda dalgalanmalar olmal›d›r,
d) Hammadde girdisi ile sanayi ç›kt›s› aras›nda de¤iflmez bir iliflki bulunmal›d›r,
e) Söz konusu ülke sanayileflmifl olmal›d›r,
f) Halk, ithal mal›n›n kalitesi hakk›nda yerleflmifl ve
kolayca de¤iflmez bir kan›ya sahip olmal›d›r.
Yukar›daki koflullar›n tümünün bir arada bulunabilmesi olanaks›zd›r. Bununla birlikte, aç›k sistem denge
(ya da çarpan) modellerinde ithal fonksiyonu do¤rusal
olarak ele al›nm›fl ve marjinal ithal e¤ilimi daima de¤ifl mez bir koefisyan olarak kullan›lm›flt›r.
Aç›k sistem denge modellerinde, bazen ikisi de ithal
e¤ilimi olarak adland›r›lan iki e¤ilim yer almaktad›r.
Bunlardan biri marjinal -toplam-ithal e¤ilimi, di¤eri de
marjinal-tüketim mallar›- ithal e¤ilimi dir. Marjinal-toplam-ithal e¤ilimi (m), toplam ithalattaki de¤iflme ile bu
de¤iflmeyi yaratan milli gelir art›fl› (ya da azal›fl›) aras›ndaki orand›r (dM/dY) Marjinal-tüketim mallar›-ithal
e¤ilimi (m c) ise, yaln›zca ithal edilen tüketim mallar›n›
dikkate almaktad›r(dMc/dY). Tüketim mallar› ithalat›n›n, do¤rudan tüketimin ve dolay›s›yla milli gelirin bir
fonksiyonu oldu¤unu varsayan yorumlarda ise, marjinal-tüketim mallar›-ithal e¤ilimi (mc), gelirdeki de¤ifliklik yerine tüketimdeki de¤iflmeleri payda olarak almaktad›r (dM/dC) Bu üç yoruma göre üç do¤rusal ithal
fonksiyonu yaz›labilir.
M = m 0 + mY
Mc = Mc 0 + mcY
Mc = Mc 0 + mcC
Mc = M c0 + m0C
Mi = Mi0 + m iI
M = Mx 0 + mxX
‹thal fonksiyonlar› yaz›labilir. Burada tüketim mallar› ithalat› toplam tüketimin, yat›r›m mallar› ithalat› toplam yat›r›m›n, ihracatta kullan›lan mallar ithalat› da toplam ihracat›n fonksiyonu olarak düflünülüp,
C = C 0 + cY
denklemi yaz›l›rsa, tüketim mallar› ithal fonksiyonu
Mc = M c0 + m0 (C0 + cY)
= Mc0 + mc C0 + Mc CY
eflitli¤i ile gösterilebilir. Yani, burada tüketim mallar› ithalat›, milli gelirin do¤rudan de¤il, tüketim köprüsü ile,
dolayl› bir fonksiyonu olmaktad›r.
‹thalat milli gelirin fonksiyonu varsay›ld›¤›nda, uluslararas› ekonomik iliflkiler içinde bulunan bir ülkenin
makro-ekonomik dengesi, yukar›da anlat›lanlardan pek
farkl› biçimde oluflmayacakt›r (fiekil 2).
1+X
S+M
S
A
I+X
B
I
C
0
Y
Y
fiekil 2. ‹thal Fonksiyonu ve Makro-Ekonomik Denge
fiekil 2’de görüldü¤ü gibi art›k S + M do¤rusunu elde
etmek için tasarruf fonksiyon üzerine ba¤›ms›z bir ithalat
büyüklü¤ü de¤il, ithal fonksiyonu eklenmektedir. Bu nedenle S + M do¤rusu, S do¤rusuna paralel çizilmemifltir.
Çünkü bu toplama s›ras›nda, tasarruf do¤rusunun e¤imine (marjinal tasarruf e¤ilimi), ithal fonksiyonunun e¤imi
(marjinal ithal e¤ilimi) eklenmekte ve S + M do¤rusunun
e¤imi (s + m), S do¤rusunun e¤imini aflmaktad›r. Yine
denge gelir düzeyinde ödemeler dengesi de ayn› boyutta
fazlal›k vermektedir. Yat›r›mlar›n tasarruflar› aflt›¤› halde
ise ödemeler dengesi aç›k veriyor demektir (fiekil 3).
1+X S+M
S
I+X
A
C
I
B
‹kinci denklemdeki (mc) ile üçüncü denklemdeki
Mc’nin ayr› say›sal de¤erlere sahip olacaklar› aç›kt›r:
‹thalat, gösterildi¤i gibi üç k›s›m içinde düflünülecek
olursa:
0
Y
fiekil 3. Yat›r›m Fazlal›¤› ve Ödemeler Dengesi A盤›
676
‹thal Fonksiyonu
‹thal ‹kamesi
fiekil 3’te denge gelir düzeyinde yat›r›mlar tasarruflar› BC kadar aflmakta ve ödemeler dengesi de BC kadar
aç›k vermektedir. Çünkü Y gelir düzeyinde,
M = AB,X = AC ve M - X = BC olmaktad›r.
Modelin cebirsel çözümünde
M = 2 + 0,1 Y =2 + 0,1 (65) = 8,5
olaca¤› aç›kt›r.
Ayn› flekilde
Y =[I0 - S0 +(X - M)]
Y=C+I+X-M
Y =[I0 - S0 +(X -M0)]
1
= 19,5
s+m
1
= 65
0,3
E. Alkin
1
1-c+m
‹thal ‹kamesi
[Alm. Einfuhrsubstitution] [Fr. Substitution de l’impor tation] [‹ng. ‹mport substitution]
‹thal ikamesi, daha önce yurt d›fl›ndan ithal edilen bir
mal›n yurt içinde üretilmeye bafllanmas›d›r. Nihai üründe ikame, ara girdi ithalat› ve yerli girdilerin dolayl› ithal gerekleri nedeniyle toplam ithalat hacminde bir art›fla yol açarsa, böyle bir durum, görünürde ithal ikamesi
say›labilir.
Kavram›n ölçülmesinde çeflitli yaklafl›mlar düflünülebilir. En basit ölçüm, ithalat›n arz’a oran›n›n zaman
içinde azalmas›d›r. Herhangi bir (i) sektöründe (0) ve (t)
dönemlerinde ithalat (M0) ve (Mt), arz (Z0) ve (Zt) olsun. ‹thal ikamesi bir oran olarak,
1
s+m
denge denklemi elde edilmektedir.
Her iki denge denkleminin de daha önce verilen
Y = (C 0 + I0 + X - M)
= 65
sonucuna var›labilir.
denge denklemine var›lmaktad›r.
Ya da
S+M=I+X
eflitli¤inde
S = S 0 + sY
M = M 0 + mY
konarak
S0 + sY + M 0 + mY = I 0 + X
Y = (I 0 - S0 + X - M 0)
1
0,2
= 13
ya da
toplam-arz efektif talep eflitli¤inde
C = C 0 + cY
yan›nda
M = M 0 + mY
konarak
Y = C 0 +cY + I 0 + X - M 0 - mY,
Y = (C 0 +I0 + X - M 0)
1
s
1
1-c
ISi =
1
s
denge denklemlerinden fark›, ithalat›n ba¤›ms›z bölümünün “pay’da, uyar›lm›fl bölümünün marjinal ithal e¤ilimi olarak “payda”da yer almas›d›r.
Asl›nda sonuç olarak her iki grup denge denkleminin
de verece¤i, denge gelir düzeyi olacakt›r. Örne¤in
Y = (I 0 - S0 + X - M)
Mit
Zit
Mi0
Zi0
Mi0
Zi0
fleklinde tan›mlan›r.
Bu formüle göre hesaplanan IS de¤eri pozitif ç›km›flsa,
ithal ikamesi söz konusu olur.
‹thal ikamesinin ölçülmesinde bir baflka yaklafl›m ise
söktörel büyümenin kaynaklar›ndan biri olarak ithal ikamesinin sektörel büyümeye katk›s›n›n belirlenmesidir.
(Xt) sektör üretimini, (Wt) ara talebi, (Dt) iç nihai talebi,
(Et) ihracat›, (Z t) arz’› göstersin.
C = 10 + 0,8 Y
C = -10 + 0,2 Y
M = 2 + 0,1 (Y)
I=2
X = 9,5
M = 8,5
µ0 =
M0
Z0
µt
Mt
Zt
ithalat›n arza oranlar›
∆Xt = (1-µ0) (∆Wt + ∆Dt + ∆ E t) + (µ0-µt) Z t
ise,
Bu denklemde son terim, ithal ikamesinin sektörel büyümeye katk›s›n› ölçer. ‹thal ikamesi ölçümünde, endüstrileraras› yap›n›n tümünü dikkate alan ve girdi ç›kt› (input-output) yöntemini kullanan yaklafl›mlar da vard›r.
‹thal ikamesi bir ekonomi politikas› yaklafl›m› olarak
da çok tart›flmal› bir kavramd›r. Kavram, yap›salc› sanayi politikas›n›n temel tafllar›ndan biri olarak kullan›lm›fl
ve önemli tart›flmalara neden olmufltur. Yap›salc› politikan›n temelinde, geliflmifl ülke ekonomik yap›s›na ben-
1
1
Y =[I 0 - C0 + (X - M)]
=13
= 65
1-c
1,0 - 0,8
ya da
1
Y =[I0 - C0 +(X - M0)] 1
=19,5
= 65
1-c+m
1,0 - 0,8 + 0,1
olacakt›r. Çünkü denge gelir düzeyi 65 milyar lira ise,
677
‹thal ‹kamesi
‹thal Kapasitesi
zer bir yap›ya kavuflma ve yap› parametrelerini buna göre de¤ifltirme tutkusu yatar. Bu amaçla, karfl›laflt›rmal›
üstünlük alanlar›yla yetinmek yerine, yayg›n biçimde bir
sektörel politika izlenir.
Az geliflmifl ülkelerde genellikle var olan ihracat kötümserli¤i, ihraç mallar› gelir esnekliklerinin düflüklü¤ü,
konjonktürel nedenlerle ihraç gelirlerinde dalgalanmalar, geliflmifl ülkelerin uygulad›¤› koruyucu politikalar,
yurt içinde uygulanan politikalar›n ihracat›n aleyhine
olarak getirdi¤i sapmalar, ithal ikamesini bazen görünürde cazip ve k›sa dönemde etkili bir politika görünümüne
sokabilir.
‹thal ikamesinde önce, dokuma ve g›da gibi teknolojisi nispeten basit ve karfl›laflt›rmal› üstünlü¤ün dinamik
olarak var oldu¤u alanlara yönelinir. Bu ithal ikamesinin
en kolay aflamas›d›r; çünkü ara girdilerin ithal gerekleri
önemli de¤ildir. Sonraki aflamada dayan›kl› tüketim
mallar›nda ikameye yönelinir; fakat bu önemli ölçüde ithal gereksinimi do¤urur. Ara mallar›n ve gerçek yat›r›m
mallar›n›n ikamesine kalk›ld›¤› zor aflamada ise, minimum ölçek gerekleri, karfl›laflt›rmal› üstünlükler, bu
alanda rasyonel bir ikame politikas› uygulamay› ço¤u
zaman olanaks›z k›lar.
Teorik olarak ithal ikamesi, yurt içi üretimin do¤rudan ve dolayl› faktör kullan›mlar›n›n, faktörlerin gölge
fiyatlar› ile de¤erlendirilmesi sonucu bulunmufl yurt içi
kaynak maliyetinin, dövizin gölge fiyat›yla de¤erlendirilmifl ithal maliyetinden daha az olmas› halinde ekonomik aç›dan rasyoneldir.
‹thal ikamesi kavram› çok sert elefltirileri üzerine
çekmifltir. Bir defa, karfl›laflt›rmal› üstünlük ilkesine ço¤u zaman ikameci politikada ters düflülmektedir. Dünya
ekonomileri aras›nda iflbölümü, uzmanlaflma ve iflbirli¤i, aç›k ekonomi, piyasa mekanizmas›n› hakim k›lma gibi temel tercihlerle ba¤daflmamaktad›r. ‹kameci politikaya karfl› elefltirileri flu bafll›klar alt›nda toplamak mümkündür.
1) ‹thal ikamesi kaynak da¤›l›m›nda bozulmaya yol
açar.
2) ‹thalata ba¤›ml›l›¤› azaltaca¤›na art›rabilir. Ba¤›ml›l›k ithalat hacminden çok bileflimi ile ilgilidir. Ara
ve yat›r›m mallar›nda d›fl pazar yap›s›n›n oligopolcu niteli¤i, lisans, patent yabanc› sermaye iliflkileri, ara mal›
ithalat›nda esnekli¤i azalt›r. Yurt içinde ithalat› görünürde ikame eden kapasiteler bir defa yarat›ld› m›, ara girdilerle devaml› olarak beslenmeleri sorunu ortaya ç›kar;
bu ise d›fla ba¤›ml›l›¤› art›r›r.
3) ‹thal ikameci bir politikan›n yabanc› sermayeye
önemli tavizlerle birlikte uygulanmas› halinde, iç pazar›n önemli k›sm› yabanc› flirketlerin kontrolüne girebilir
ve bu durum transfer fiyatland›rmas› uygulamalar›na yol
açabilir.
4) Baz› ülkeler için ithal vergilerinin azalmas› finansman güçlüklerine yol açabilir.
5) ‹thal ikamesi yurt içi tasarrufun azalmas›na yol
açabilir; çünkü ithal ikamesi yoluyla yurt içinde üretilen
tüketim mallar›n›n üretiminin teflviki, “tüketimin liberalleflmesi” sonucunu verir.
6) Gelir düzeyi yükseldikçe ikame politikalar›n›n etkinli¤i azal›r; çünkü gelir artt›kça talep, ithal içeri¤i göreli olarak yüksek mallara kayar.
7) ‹thal ikamesi gelir da¤›l›m›n› bozucu etki yapar.
8) Yurt içi tekelleflmeyi art›r›r. ‹ç piyasa çok say›da
firmay› kald›rabilecek kadar büyük olmad›¤› için, kurulu firmalar›n tekelleflmesi durumu ortaya ç›kar.
9) ‹thal ikamesi ât›l kapasiteye yol açar. ‹ç piyasa yeterince büyük de¤ilse kurulu kapasite ya minimum etkin
ölçe¤in çok alt›nda tutulacak ya da etkin ölçekli fabrikada ât›l kapasite kaç›n›lmaz olacakt›r.
10) ‹thal ikamesi verimlili¤in art›fl h›z›n› azalt›r.
Bu elefltirilerin, alternatif politikalar›n elefltirileriyle
birlikte de¤erlendirilmesi ve amaçlar›n geçerlili¤i tart›flmas›yla, politika arac›n›n amac›n gerçeklefltirilmesindeki etkinli¤inin tart›fl›lmas›n›n birbirinden ayr›lmas› gerekir.
Türkiye’de genellikle 1980’e kadar ithal ikamesine
a¤›rl›k veren bir politika izlendi¤i ifade edilir. Planl› dönemde önemli ölçüde ithalat ikamesi sa¤land›¤› kan›s›
yayg›nd›r. Ancak, yap›lan birçok uygulamal› çal›flmalar,
1963-1973 döneminde Türkiye ekonomisinde ithal ikamesinin sektörel büyümeye katk›s›n›n % 2 dolay›nda
kald›¤›n›, ihracat›n ise bu dönemde bile % 5’in üzerinde
büyümeye katk›da bulundu¤unu göstermektedir. 19681973 dönemi için ise ithal ikamesi katk›s› negatif ç›kmaktad›r. Burada söz konusu hesaplaman›n ancak girdi
-ç›kt› tablolar›n›n bulundu¤u y›llar için hesaplanabilmesi durumunu dikkate almak gerekir. Bu dönemde ithal
ikamesi daha çok dayan›kl› tüketim mallar›nda belirginleflmifl, ancak bu durum ekonominin toplam ithal gereklerini art›rarak ciddi d›fl ödeme bunal›mlar›na yol açm›flt›r. (Bkz. Girdi Ç›kt› Analizi)
U. Korum
‹thal Kapasitesi
[Alm. Einfuhrkapazität] [Fr. Capacité d’importation ]
[‹ng. Import capacity]
Gelir, ticaret haddi ile efl anlaml›d›r. Bir ülkenin zaman
içinde gerçek ithalat hacminde ortaya ç›kan de¤iflmeleri
ölçmek için kullan›lan bir kavramd›r. ‹ndeks biçiminde
düzenlenir; dolay›s›yla de¤iflmeleri esas y›la oranla gösterir. Döviz üzerinden cari fiyatlarla ihracat gelirinin, ithal mallar› (döviz üzerinden) fiyat indeksine bölünmesiyle elde edilir. (Px) ihraç mallar› fiyat›n›, X ihracat
miktar›n›, (Pm) ithal mallar› fiyat›n› indeks olarak, 0 ve
1 de zaman dönemlerini gösterirse
Px0 X0
Pxl Xl
:
Pm0
Pml
esas y›la oranla 1 döneminde ithalat kapasitesinde ortaya
ç›kan de¤iflmeyi gösterir.
Bu kavram›n safi d›fl ticaret hadleri kavram› yan›nda
kullan›lmas›n›n nedeni fludur: Ülkenin safi d›fl ticaret
hadleri aleyhe dönerken, -ihraç mallar› talep elastikiyeti
yüksek oldu¤u için- ihracat geliri ve buna ba¤l› olarak ithalat kapasitesi art›yor olabilir. Böylece, ülke bir yandaki kayb›n› bir di¤er yandan telafi edebilir. Tersi de ola-
678
‹thal Kotas›
‹vaz
bilir: Safi d›fl ticaret hadleri lehe dönerken -ihraç mallar› talep elastikiyeti yüksek oldu¤u için- ülkenin ithalat
kapasitesi azalabilir; ülke bir yandan kazan›rken, bir
yandan da ithalat kapasitesi azald›¤› için kayba u¤rar.
Kavram, büyüme ile ithalat kapasitesi yak›ndan iliflkili
oldu¤u için, az geliflmifl ülkelerle ilgili olarak kullan›lmaktad›r.
Ancak, safi d›fl ticaret hadlerindeki büyük inifl ve ç›k›fllar, çok özel durumlar d›fl›nda, dünya konjonktüründeki inifl ve ç›k›fllarla iliflkilidir. Az geliflmifl ülkeler,
dünya konjonktürü yükselirken, hem safi d›fl ticaret hadlerinin lehe döndü¤üne, hem de ihracat›n miktar olarak
artt›¤›na, konjonktür düflerken de tersine tan›k olmaktad›rlar. Di¤er bir deyiflle, genelde safi d›fl ticaret hadleriyle ithalat kapasitesi (gelir ticaret hadleri) ayn› yönde de¤iflmektedir.
G. Kazgan
nellikle, ithal lisanslar›n›n da¤›t›m›nda toplumsal maliyeti en yüksek olan yöntemin bu oldu¤u kabul edilir.
Çünkü, firmalar daha fazla ithal lisans› alabilmek için,
kapasitelerini büyütür ve ât›l kapasite yarat›rlar; ithal lisans› sa¤lamaktan bekledikleri ithalatç› rant› kapasiteyi
geniflletme maliyetinin üstünde oldukça, bu sürer. Dolay›s›yla, ithal lisans› elde etmenin bütün ekonomiye, ât›l
kapasite yarat›lmas› biçiminde, bir kaynak maliyeti olur.
Türkiye’de ithal lisanlar›n›n da¤›t›m›nda bu yöntem kullan›lm›flt›r ve ekonomiye yüksek bir kaynak maliyeti olmufltur.
Resmi otoritenin da¤›tt›¤› ithal lisanslar›n›n toplam›,
ayn› zaman süresi için saptanm›fl olan ithal kotas› miktar›na eflit olmal›d›r.
G. Kazgan
‹tibari De¤er
‹thal Kotas›
[Alm. Einfuhrquote, Einfuhrkontingent] [Fr. Quota d’im portation ] [‹ng. Import quota]
Bir mal›n ithali miktar k›s›tlanmas›na tâbi ise, yasal ithal
hakk›n› ithalatç›n›n elde edebilmesi için, resmi otoritenin verdi¤i belgedir. ‹thal kotas›, her y›l o ülkeye o maldan girecek miktar› k›s›tlar; bu miktar, genellikle -cari
döviz kurunda- ülkeye ithal edilmek istenen miktar›n alt›ndad›r. Bu bak›mdan, resmi otoritenin ithal lisanslar›n›n, ithalatç›lar aras›nda bir da¤›t›m yöntemi olmas› gerekir; çünkü, mal›n fiyat›, ithal talebini k›s›tlay›c› etken
rolü oynamamaktad›r.
Kotalar›n refah etkileri, ithal lisanslar›n›n da¤›t›m›na
ba¤l›d›r. Bafll›ca üç yöntemin, lisanslar›n da¤›t›m›nda
kullan›ld›¤› görülmektedir.
1) Müzayede yoluyla lisanlar›n sat›fl›: Aç›k müzayede yoluyla ithal lisanslar›n›n resmi otorite taraf›ndan sat›lmas›, topluma maliyeti en düflük ve en adil yöntem say›lmaktad›r. E¤er müzayedeye kat›lanlar çok say›da ise,
aralar›nda anlaflma yoksa, ithal lisans›n›n fiyat› söz konusu mal›n -cari döviz kurunda- iç ve d›fl fiyat› aras›ndaki fark› telafi edecek düzeye yükselir. Kotaya tâbi mal›n
yurt içi sat›fl fiyat›- cari döviz kurunda -yurt d›fl› sat›fl fiyat›n›n üstündedir. Bu da, ithalatç› rantlar›n›n kayna¤›
olur. Müzayedede ithalatç›lar aras›ndaki rekabetin, ithal
lisans› fiyat›n› bu fiyat fark›n› giderecek düzeye yükseltmesi ve ithalatç› rant›n› ortadan kald›rmas› beklenir. Buna karfl›l›k, bu fiyat fark› hükümete bir gelir olur; dolay›s›yla gümrük vergisine benzer etki yarat›r.
Müzayede ile ithal lisans› sat›fl› yerine, rüflvetin ifllemesi de mümkündür.
2) Gelene¤e ba¤l› olarak lisanslar›n da¤›t›m› : Bazen
de resmi otorite, o mal kotaya tâbi olmazdan önce ithalatç› firmalar›n yapt›¤› ithalat›n miktar›n› göz önünde tutarak lisanslar› da¤›t›r. Bu durumda, ithalatç› rantlar› firmalara kal›r; devlet bir gelir sa¤layamaz.
3) Firmalar›n kaynak kullan›m durumuna ba¤l› ola rak lisanslar›n da¤›t›m›: Burada resmi otorite, ithal edilecek mal için her firman›n kapasitesine göre ne kadar
ihtiyac› oldu¤unu saptar ve lisans› buna göre verir. Ge-
679
[Alm. Nominalwert, Nennwert] [Fr. Valeur nominale ]
[‹ng. Nominal value]
Menkul k›ymetlerin üzerinde yaz›l› olan fiyatlard›r. ‹tibari de¤er, her nevi senetlerle esham ve tahvillerin üzerinde yaz›l› olan de¤erlerdir. ‹tibari de¤erle ihraç fiyat›,
borsa rayici ve muhasebe k›ymeti ayn› olmayaca¤› gibi,
bunlar› kar›flt›rmamak gerekir. ‹tibari de¤ere karfl›n, ihraç fiyat›, menkulü ç›karan firmaya ödenen fiili bedeldir.
Borsa rayici firman›n durumuna ve piyasa konjonktürüne göre belirlenir. Muhasebe k›ymeti ise menkul k›ymet
girifl bedelini gösterir.
K. ‹çel
‹tibari Sermaye
[Alm. Nominalkapital] [Fr. Capital nominal ] [‹ng. Dec lared capital, Nominal capital ]
‹flletmenin kuruluflunda ya da sonradan faaliyetinin geniflletilmesinden dolay› kurulufl statüsü veya kurulufl kanunlar› ile mali ihtiyaçlar› göz önünde tutularak saptanan ve esas sözleflmede ya da kurulufl kanunlar›nda miktar› gösterilen sermaye, itibari sermaye dir.
‹tibari sermaye, ödenmifl sermaye ile ödenmemifl
sermayenin toplam›ndan ibarettir. Yani taahhüt edilen
sermayenin fiilen ödenen k›sm› ile ödenmesi henüz gerçekleflmemifl sermayeden teflekkül eder. (Bkz. Sermaye)
K. ‹çel
‹vaz
[Alm. Gegenleistung][Fr. Contre-valeur, Contrepartie ]
[‹ng. Consideration ]
Karfl›l›k anlam›na gelmektedir. Hukuki ifllemlerin s›n›fland›r›lmas›nda önem arz eden bir kavramd›r. Hukuki ifllemler (ve bunlar›n içinde, özellikle, sözleflmeler) ivazl›
ve ivazs›z olmak üzere ikiye ayr›l›rlar.
E¤er bir sözleflme, sözleflen taraflardan sadece birisine borç yüklemekte ve di¤er taraf herhangi bir yüküm
alt›na girmeksizin sözleflmeden yararlanmaktaysa, ivazs›zd›r. Bu tip sözleflmelerin tipik örne¤i, yaz›l› flekle
ba¤l› olan ba¤›fllama vaadi dir. Âriyet (tüketim için
ödünç) ve adi karz sözleflmeleri de kural olarak ivazs›zd›r.
‹yimserler
‹zafi Kira
E¤er sözleflme, iki tarafa da borç yüklemekteyse,
ivazl›d›r. Al›m sat›m ve kira sözleflmeleri gibi.
‹vazlar çok çeflitli olabilir ve bunlar› s›n›rl› olarak
saymak mümkün de¤ildir. Fakat, tipik olarak ivaz, para,
k›ymetli evrak veya bir eflya fleklinde olur. Bunun yan›
s›ra, bir hizmet ya da istisna sözleflmesiyle yarat›lacak
bir eser de olabilir.
Karfl›l›kl› sözleflmelerde ivazlar aras›nda aç›k orans›zl›k bulunmas›, di¤er flartlar›n da olmas› durumunda,
gabin (sömürü) müessesesinin varl›¤›n› gösterebilir ve
Borçlar Kanunu’nun 21/1 maddesine göre, zarara u¤rayan kifli için bir sözleflmeyi fesih sebebi oluflturabilir.
‹vazlar›n, hukuka ve ahlâka ayk›r› nitelik tafl›mamalar› flartt›r. Ayr›ca, ivazlar›n karfl›l›kl› durumlar›n›n büyük orans›zl›k göstermesi halinde (gabin d›fl›nda), yap›lan sözleflmede bir muvazaa (veya dan›fl›kl› ifllem) oldu¤u da düflünülebilir. (Bkz. Karz)
K. ‹çel
n›n artan nüfus ihtiyaçlar›na uyum gösterdi¤ini öne sürmüfltür.
Jean Baptiste Say’i de bu okulu dahil edenler olmufltur. Say, Malthus’un piyasan›n mal’a bo¤ulmas› anlam›nda arz›n talepten fazla olmas› halinin mümkün olmad›¤›n› iddia etmifl, her mal›n arz›ndaki art›fl›n kendi talebini do¤uraca¤›n› iddia etmifltir. Buna mahreçler kanunu
denmifltir. Mahreçler kanunu ile Say, kapitalist ekonomilerin daima tam istihdam halinde olacaklar›n› iddia
etmekle, ekonomik geliflmenin gelece¤ine kötümser bir
gözle bakan Malthus ve Ricardo’ya cephe alm›flt›r.
D. Demirgil
‹zafi Banka Hizmet Geliri
‹yimserler
[Alm. Die Optimisten][Fr. Les Optimistes][‹ng. The Op timists]
Klasik okulu, özellikle Malthus ve Ricardo’yu elefltiren
Amerikal› Henry Carey ve Frans›z Frédéric Bastiat, ekonomi literatürüne “‹yimserler” olarak geçmifllerdir. Bulunduklar› ülkelerin ekonomik çevresi bu yazarlar› büyük çapta etkilemifltir. Carey, yaz›lar›n› 1835 ile 1859
aras›nda yay›nlam›flt›r. Bu dönemde ABD büyük bir geliflme içindeydi: Nüfus h›zla art›yordu; toprak bol ve
ucuzdu; ücretler nispeten yüksek, fiyatlar ise nispeten
düflüktü; yollar, kanallar ve demiryollar› infla edilmekte
ve teknolojik ilerlemeler sa¤lanmaktayd›. Bar›fl ve refah
vard›. Bu durumda, Malthus ve Ricardo’nun kasvetli
tahminleri Amerika gibi bir ülkeye uygulanamazd›.
Carey, Ricardo’nun rant teorisini kabul etmemektedir. Malthus’un nüfus teorisine de karfl› ç›km›fl ve do¤a-
680
[Alm. Anrechenbare Bankeinkünfte][Fr. Imputation des
charges des services bancaires ][‹ng. Imputed bank ser vice charges]
Banka ve benzeri kurulufllar›n mevduatlara ödedikleri faizler ile bu mevduatlardan verdikleri krediler karfl›l›¤›nda ald›klar› faizler aras›ndaki farkt›r. ‹zafi banka
hizmet geliri, endüstriler aç›s›ndan “izafi banka hizmet
masraflar›”d›r. Banka ve benzeri kurulufllar›n kendi öz
kaynaklar›ndan elde ettikleri faizler bu de¤erin içine girmektedir.
E. Özötün
‹zafi Kira
[Alm. Anrechenbarer Mietpreis ] [Fr. Rente implicite]
[‹ng. Imputed rent]
Konutlar ya da benzeri yap›lar sahipleri taraf›ndan kullan›l›nca parasal bir gelir sa¤lamamakta, buna karfl›l›k
kiraya verildi¤inde sa¤layaca¤› gelir de¤erinde fayda
sa¤lamakt›r. Bu “izafi” bir gelir olup, milli gelir hesaplar›nda, konut gelirleri içinde “‹zafi kira” olarak yer almaktad›r.
E. Özötün
Jargon
J
satç›. Ayd›n bir aileden geliyordu. Babas› mühendis ve
demir tüccar›yd›; ilk demir gemilerden birini infla etmiflti. Ayr›ca ekonomi ve hukuk konular›nda yaz›lar› vard›.
Annesi ise bir tarihçinin k›z›yd›. Üniversitede bafllang›çta kimya ve botanik ö¤renimi gördü. Çok çeflitli konularla ilgilendi. 1847-48 ekonomik krizi s›ras›nda babas›
iflâs etti¤inden, ailesine yard›m amac›yla Avustralya’da
çal›flmaya bafllad›. Burada meteoroloji ile ilgilendi.
1859’da Avustralya’n›n iklimi hakk›nda bir yaz› yay›mlad›. Daha sonra flehircilikle ilgilendi. Ekonomi konusunda bafllang›çta kendi kendini e¤itti. Bu yüzden ekonomiye katk›lar› tümüyle orijinaldir. Bunlar› olufltururken ekonomi literatüründen pek az yararlanm›flt›r. Daha
sonra ekonomik kariyer yapmaya bafllad›. 1866’da profesör oldu. Mant›k ve ekonomi-politik dersleri verdi.
‹ngiltere’ye dönünce orijinal fikirleri üzerinde çal›flmay› h›zland›rd›. Tüketilen miktar artt›kça bu maldan
kazan›lan faydan›n ya da tüketilen son birimin faydas›n›n giderek azalaca¤› aksiyomuna dayanan de¤er teorisini, ilk kez 1862’de bir bilim derne¤ine yazd›¤› raporda
aç›klad›; fakat bu raporu gerekti¤i ölçüde ilgi görmedi.
De¤er teorisi konusundaki en olgun eseri say›lan The
Theory of Political Economy (1871) de pek ilgi çekmedi. Ününü sa¤layan kitap, ‹ngiltere’nin kömür madenlerinin tükenmeye yüz tutaca¤›n›, böylece kömür fiyatlar›n›n yükselerek kömüre dayal› endüstri yap›s›n›n çökece¤ini öne süren The Coal Question’du (1865). Bu kitaptaki “kehanet” hiçbir zaman gerçekleflmedi; zira kömür
yerine kullan›lan baflka enerji kaynaklar› bulundu.
Jevons parasal istatistiklerle de ilgilendi. 1863’te yay›mlanan ve dünyada bulunmufl yeni alt›n madenlerinin
fiyatlara olan etkisini inceleyen A Serious Fall in the Va lue of Gold Ascertained, and Its Social Effects Set Forth
adl› kitab›nda fiyat indekslerine önemli katk›lar yapt›.
Parasal konular› istatistiki biçimde inceleyen di¤er kitab› “On the Study of Periodic Commercial Fluctuati ons”d›r (1884). Bu eserinde ekonomik krizlerle de ilgilenen Jevons, krizleri önce dönem dönem orans›z ve afl›r› yat›r›m yap›lmas›na ba¤lam›flsa da, sonradan bundan
vazgeçip, güneflteki patlamalar›n iklimi etkileyip kötü
ürünlere neden olarak, krizleri oluflturdu¤unu iddia etmifl ve bunu istatistiklerle kan›tlamaya çal›flm›flt›r. Jevons’un en tan›nm›fl eseri The Theory of Political Eco nomy’dir (1871). Mal›n de¤erini tamamen faydas›na
ba¤layan bu eserdeki fikirler, afla¤› yukar› ayn› zamanda
Avusturya’da Carl Menger ve Fransa’da Leon Walras taraf›ndan da ortaya at›ld›. Birbirinden ba¤›ms›z olarak
ayn› fleyi bulan bu üç kifliden en özgünü Jevons’tu: Menger ile Walras kendilerinden önce fayda, k›tl›k ve de¤er
iliflkilerine de¤inen yazarlar› okumufllar ve onlardan ya rarlanm›fllard›. Jevons ise bunlardan tümüyle habersizdi.
Jevons’un bu kitab› özgün katk›lar içermekle beraber,
marjinal fayda teorisini eksiksiz oluflturmaktan çok
uzakt›. Bir mal›n fayda fonksiyonunu, Marshall, Menger, Walras gibi, sadece mal›n miktar›na ba¤l›yordu.
Azalan fayda kanunu’nu formüle edip tüketici için fayda maksimize edici denklemi bulmas›na karfl›n, hiçbir
zaman marjinal fayda kavram›n› kullanmad›. Onun yeri-
Ayn› çevrede yaflayanlar›n veya ayn› meslekte olanlar›n
aralar›nda konuflurken kulland›klar› kendilerine özgü
sözlere jargon denilmektedir. Jargon, sözcüklerin dildeki normal anlam›ndan sapt›r›larak bambaflka bir durumu
veya fleyi ifade eden kelimelerden oluflmaktad›r.
F. Ergin
Jestiyon Usulü
[Alm. Haushaltsführung ] [Fr. Système de gestion]
Bütçe bir y›ll›k bir kanun olup, mali dönem sonunda yürürlükten kalkar. Ancak, bütçe dönemi son buldu¤u halde, geçmifl y›l bütçesiyle ilgili olarak tahsil edilmemifl
ya da ödenmemifl gelir ve giderler bulunabilir. Bunlar›n
nas›l bir iflleme tâbi tutulaca¤› konusu bütçenin kapat›lmas› esas›n› ortaya ç›karmaktad›r.
Bütçenin kapat›lmas› Eksersiz (hesap dönemi) ve
Jestiyon (idare zaman›) olmak üzere iki usule göre yap›lmaktad›r.
‹dare zaman› ya da kasa hesab› usulü de denen jestiyon usulünde, gerçekleflen gelir veya gider hesab›n›n
içinde bulunulan y›l bütçesine kaydedilmesi esast›r. Bu
usulde bütçe döneminin bitmesiyle o bütçe hesab› kapat›lmaktad›r; ancak, yine de baz› istisnalar kabul edilmektedir.
Türk bütçe sisteminde jestiyon usulü kabul edilmifl
olmakla beraber, baz› istisnalar da getirilmifltir. Verile
emrine ba¤lanm›fl, ancak henüz ödenmemifl giderler bütçeye “gider” yaz›l›p emanet hesab›na al›n›r. Avanslar
için de üç ayl›k mahsup süresi kabul edilmifltir. Mali y›l
sonundan itibaren üç ay içinde hizmet yerine getirilir ve
tahakkuk evrak› tevdi olursa, avans, verildi¤i y›l bütçesinden mahsup olunur. Verile emrine ba¤lanmam›fl giderler de, yeni y›l bütçesindeki “geçen y›llar borçlar›”
tertibinden ödenir.
Bütün bu ifllemlerle ilgili hükümler Muhasebe-i
Umumiye Kanunu’nda düzenlenmifltir. (Bkz. Eksersiz
Usulü).
G. Coflkun
Jevons, William Stanley (1835 - 1882)
Marjinalist okulun kurucular›ndan ünlü bir ‹ngiliz ikti-
681
Jobber
Johnson, Harry Gordon
ne daha farkl› bir anlam› olan nihai fayda derecesi kavram›n› kulland›.
Jevons, emek ve sermaye teorileriyle de u¤raflt›.
Emek arz›n› eme¤in faydas›zl›¤› (zahmeti) ile eme¤in
faydas› aras›ndaki dengeye ba¤lad› ve sermayenin getirisinde onun miktar›ndaki son art›fl›n faydas›yla aç›klad›.
Yaflarken pek önemsenmeyen Jevons, ekonominin ilgi alan›n›n giderek klasik makro yaklafl›mdan neo-klasik
mikro yaklafl›ma kaymas› ile ekonomik düflünce tarihinde önemli bir yer edindi. Hattâ marjinal teoriye “Jevons’çu devrim” denildi. (Bkz. Marjinalizm, Neoklasik ler, Marjinal Fayda, Walras )
S. Özgencil
Jobber
Borsadan menkul de¤er almak veya orada menkul de¤er
satmak isteyen bir kimseyi göz önüne getirelim. Bu kimse bir gerçek veya tüzel kifli, bir tasarruf sahibi veya spekülatör olabilir.
Kendisi bu ifli bizzat yapamaz. Bir arac›dan yararlanmak zorunlu¤undad›r.
Bu arac› bir komisyoncufirmas›d›r: Broker, stockbro ker, borsa acentesi yahut borsa simsar› ...
Müflterisinden ald›¤› emir üzerine, stockbroker borsada jobber yahut dealer ile temasa geçer.
Stockbroker, yaln›z müflterileri nam ve hesab›na borsada al›m-sat›m yapabilir.
Borsa’da çok say›da jobber vard›r. Jobber ’lardan her
biri ayr› bir veya birkaç menkul de¤er türünde uzmanlaflm›flt›r: Petrol flirketlerinin pay senetleri, devlet tahvilleri veya otomobil sanayii gibi. Stockbroker’›n temasa
geçti¤i jobber, iki fiyat söyler. Diyelim ki, bir petrol flirketinin pay senetleri söz konusudur. Jobber’›n verdi¤i
iki fiyattan birincisi al›m fiyat› ve ikincisi sat›fl fiyat›d›r.
Stockbroker, al›c› veya sat›c› durumunda oldu¤unu aç›klamadan önce, her iki fiyat› da ö¤renir.
Stockbroker’›n kazanc› alaca¤› komisyon, jobber’›n
kazanc› her iki fiyat aras›ndaki farkt›r.
Stockbroker’›n müflterisi ad›na ve hesab›na petrol
flirketi pay senedi talep etti¤ini varsayal›m. Matbu bir
k⤛t üzerine Jobber ’›n ad›n›, petrol flirketinin unvan›n›
ve fiyat› yazarak imzalar. K⤛d›, bir kutuya atar.
Genellikle ka¤›d›n birer suretini jobber ile müflterisi ne de verir.
K⤛d›n kutuya at›lmas›yla peflin veya vadeli ifllem
gerçeklefltirilmifl olur.
Borsa yönetim servisi, kutulara at›lm›fl k⤛tlar› toplayarak tasnif eder. K⤛tlarda yaz›l› fiyatlar o günkü
borsa aç›l›fl kurunu, günün ortalama kurunu ve kapan›fl
kurunu belirler.
Al›nan menkul de¤erin bedeli ve sat›lan senedin tes limi, borsan›n hesap gününde yap›l›r.
Bedelin ödenmesinden veya menkul de¤erin teslim
edilmesinden sorumlu olan Stockbroker’d›r. Müflteri
do¤rudan do¤ruya Jobber’›n muhatab› de¤ildir. Müflteri
taahhüdünü yerine getirmezse, stockbroker zarar› pahas›na olsa da borçlunun yerine kaim olur.
682
Müflterinin taahhüdünü yerine getirememek olas›l›¤›na karfl›, komisyoncu firmalar genellikle bir garanti
akçesi isterler. (Bkz. Borsa Organizasyonu, Borsa, Bor salar Tarihi, Vadeli Borsa ‹fllemleri, Report, Spekülas yon, Bear Market, Bull Market)
F. Ergin
Johnson, Harry Gordon (1929-1977)
Ekonomi yazar› ve ö¤retim üyesi, 35 kitap ve broflür,
526 mesleki makale yay›nlad›. Ayr›ca, ekonomik yay›nlar›n elefltirmenli¤ini ve çeflitli mesleki dergilerin editörlü¤ünü de yapt›.
1943’de Toronto Üniversitesi’nden mezun oldu. Çeflitli üniversitelerde ders verdikten sonra 1959’da fiikago
Üniversitesi’nde göreve bafllad› ve ölümüne dek buradaki görevini sürdürdü. fiikago’ya gelmeden önce bir süre
‹ngiltere’de, Keynes’çili¤in kalesi say›lan Cambridge
Üniversite’nde çal›flt›. Böylece çok farkl› görüfllere sahip iki çevreden de meslektafl edinmiflti.
Hayat› boyunca ekonomi biliminin hemen her dal›yla ilgilendi. En çok ilgi duydu¤u alanlar uluslararas› ticaret, makroekonomi, ekonomik politikalar ve uluslararas› para teorisi idi.
Büyük bir teorisyen olarak dünya çap›nda tan›nmas›n› sa¤layan, “uluslararas› ticaret” konusudur. Bu konuya
iliflkin ilk yaz›lar›nda, üretimde vergi indirimleriyle
gümrük tarifeleri aras›ndaki farka dikkate çekiyordu.
Bunlar›n her ikisi de yerli sanayi ürünlerine avantaj sa¤layan araçlar olmas›na karfl›n, ilki üretim art›r›c› bir
araçt›; di¤eri ise ticaret hacmini daralt›c› bir etki yap›yordu. Johnson bu yaz›lar›nda kaçakç›l›k vb. yasad›fl› ifllemleri de uluslararas› ticaret teorisi ba¤lam›nda inceliyordu. Sonralar› tarifelerin ticaret üstündeki etkilerini
ayr›nt›lar›yla inceleyen Johnson, bu konudaki yaz›lar›n›n ço¤unu Aspects of the Theory of Tariffs(1971) adl› eserinde toplad›.
Johnson’un makroekonomiye katk›lar› daha çok
Keynes’çilerle parasalc›lar aras›ndaki tart›flmalar› aç›k
bir biçimde derlemek ve yorumlamak biçiminde oldu.
Bu konudaki eserlerinden bafll›cas› Some Cambridge
Conrroversies in Monetary Theory’dir (1951). Daha
sonra Keynes’çi bir iktisatç› olarak fiikago Üniversitesi’ne ça¤r›lan Johnson, orada daha çok para teorisi ile ilgilendi. Bu dönemde The General Theory After Twenty
- Five Years (1961), Monetary Theory and Policy
(1962), Recent Developments in monetary Theory
(1963), adl› eserlerini yazd›.
Büyüme teorisi ile de ilgilenen Johnson, Solow’un
takasa dayal› Neo-klasik büyüme modelini parasal bir
ekonomi için yeniden üretti. Böylece parasal analizleri
de statik alandan dinamik alana çekmifl oluyordu. Parasal analizleri dinamik bir çerçevede düflünmesi, onu para arz›n›n optimal büyüme haddini araflt›rmaya yöneltti.
1970’lerin bafl›nda yine Keynes’çili¤i bu kez, tarihsel ve teorik bir çerçeve içinde de¤erlendiren eserleri
yazd›: The Keynesian Revolution and the Monetarist
Joint Stock Banks
Juglar Dalgalar›
Counter-revolution (1971), The Shadow of Keynes
(1978). Keynes’çi modele yöneltti¤i en önemli elefltiri,
bu teorinin enflasyon sorununun yeterince üstesinden
gelememesidir. Johnson, enflasyonun fiyat kontrolü, gelir da¤›l›m›n›n de¤ifltirilmesi gibi ekonomi d›fl›, “sosyolojik” çözüm yollar›na fliddetle karfl›yd›. Ona göre enflasyon para arz›yla ilgiliydi; ama tek tük ülkelerin de¤il,
dünyan›n toplam para arz›ndan kaynaklan›yordu. Dünya
enflasyonunun global bir bak›fl aç›s› olmaks›z›n çözümlemeyece¤ini savunuyordu.
Uluslararas› para teorisine en önemli katk›s› ise To wards a General Theory of the Balance of Paiments
(1958) adl› kitab›yla oldu. Bu eserinde ödemeler dengesi aç›k ya da fazlalar›n›n -1950’lerde yayg›n olarak kabul edildi¤i gibi reel de¤il- parasal bir olgu oldu¤unu
vurgulad›. (Bkz. Para Politikas›, Uluslararas› Ticaret,
Enflasyon, Ödemeler Dengesi, Gümrük Tarifeleri)
19. yy. sonlar›na do¤ru ‹ngiltere’de kuruldular. Önceleri, kollektif flirket niteli¤inde olan bu bankalar, zamanla
anonim ortakl›k statüsüne geçtiler. Bunlar, çok flubeli,
halk›n mevduat› ile çal›flan, ticari kredilerde uzmanlaflm›fl kurulufllard›r. Bunlara günümüzde kliring (takas)
bankalar› denilmektedir.
Joint Stock bankalar›, ABD’de de ortaya ç›kmas›na
karfl›n burada farkl› bir anlam tafl›d›lar. 1916-1933 aras›nda halka tahvil sat›m›nda arac›l›k ve tar›m kredilerini
finanse ettiler. (Bkz. Joint Stock Company)
C. Ersoy
Bu konuyla ilgili yazd›¤› bir iki makaleden sonra çal›flmalar›n› derinlefltirdi ve en önemli eserini yazd›; Des
Crises Commerciales et de Leur Retour Périodique en
France, en Angleterre et aux Etats Unis. (Ticari krizler
ve onlar›n, Fransa, ‹ngiltere ve ABD’de periodik ortaya
ç›k›fllar›, 1862).
Juglar bu eseri ile Acedemie des Sciences Morales et
Politiques’in açt›¤› yar›flmaya kat›ld› ve kazand›.
Juglar’dan önce de iktisatç›lar krizler ile ilgilenmifller ve bunlar› çeflitli etkenler ile aç›klam›fllard›. Ancak
ilk kez Juglar, krizleri konjonktür dalgalanmalar›n›n refah dönemini takip eden bir safhas› olarak inceledi. Böylece konjonktür dalgalanmalar› konusuna dikkat çekti.
Ona göre krizleri önlemek olanaks›zd›. ‹nsan do¤as›n›n
özellikleri sonucu, geniflleme döneminde artan krediler
kötü kullan›l›rken afl›r› bir tüketim içine giriliyor, bunun
sonucunda kaç›n›lmaz olarak kriz geliyordu. Sisteme
olan güven aniden korku ve pani¤e dönüflüyordu. Juglar’a göre krizleri önlemekten çok, onlar› önceden görmeye çal›flmak ve haz›rlanmak daha yararl› olurdu. Nitekim çal›flmalar›n› bu konu üstünde yo¤unlaflt›rd›.
Juglar yar›flmay› kazand›¤› eserini 1889’da biraz daha geniflleterek yeniden yay›nlad›. Bu eserinde 18031882’ye dek afla¤› yukar› eflit uzunlukta (ortalama 6 y›l)
14 dalga keflfetti. Bunu bulmak için kulland›¤› yöntem
-ad› geçen üç ülke için- fiyat, faiz hadleri, alt›n fiyatlar›,
merkez bankas› bilanço de¤erleri vb. birçok parametreyi içeren ekonomik zaman serileri oluflturmakt›. Daha
sonra konuyla ilgilenen Schumpeter, kendi buldu¤u 7-11
dalgalanmalara Juglar Dalgalar› ad›n› verdi. (Bkz. Jug lar Dalgalar› )
K. Mortan
Joint Stock Company
Juglar Dalgalar›
K. Mortan
Joint Stock Banks
[Alm. Juglar-Zkylus][Fr. Cycle du Juglar ][‹ng. Juglar
cycle]
Konjonktür dalgalanmalar› ortalama sürelerine göre s›n›fland›r›l›r. Ortalama süre zirveden zirveye veya dipten
dibe hesaplan›r. Joseph Schumpeter’in flemas›na göre üç
dalgalanma söz konusudur: 54 y›ll›k süreli uzun dalgalar veya Kondratieff dalgalar› ; 40 ayl›k süreli Kitchin
dalgalar› ; bu iki dalgan›n aras›nda 9-11 y›ll›k süreli Jug lar dalgalar› , konjonktür dalgalanmalar›na yak›n düflmektedir.
Schumpeter, tarihi istatistiklerin incelenmesinden
her Kondratieff dalgas›na alt› Juglar dalgas› ve her Juglar dalgas›na da üç Kitchin dalgas› yay›lm›fl oldu¤unu
tespit etmifltir. Her üç dalgalanma ayn› safhada bulunursa, bu safha çok fliddetli olacakt›r. Nitekim 1930’lu y›llar›n depresyonunun fliddetinin nedeni bunda yatmaktad›r.
Juglar, dalgalanmalar› üç safhaya ay›rm›flt›r: Refah,
bunal›m ve tasfiye. Aç›klamalar›nda a¤›rl›k fiyat düzeyine verilmifltir. Fiyat düzeyindeki de¤iflmeler para, kredi ve finansal sisteme ba¤l› bulunmaktad›r. Yat›r›m, üretim ve reel talebin oluflturdu¤u reel sistem üzerinde durulmam›fl, fiyat düzeylerinin, faiz oranlar›n›n, banka rezervlerinin ve borçlanma düzeyinin oluflturdu¤u nominal de¤iflkenlerin dalgalanman›n üç safhas› s›ras›ndaki
de¤iflmeleri incelenmifltir.
Bu tür flirketlerin ay›r›c› özelli¤i, küçük miktarlarda hisse senedi ç›kararak sermaye toplama yoluna gitmeleridir. Bunlar›n anonim flirketlerden fark›, pay sahiplerinin
kiflisel ya da zincirleme (müteselsil) olarak flirket borçlar›ndan sorumlu tutulabilmeleridir. Bunlarda da, anonim flirketlerde oldu¤u gibi, hisse sahiplerine kârdan pay
da¤›t›l›r. Bu tür flirketlerin ortaya ç›kmas›n›n nedeni, ifl
hayat›n›n geliflmesi sonucu giderek çok daha fazla mali
sermayeye gerek duyulmas›d›r. (Bkz. Joint Stock Banks)
C. Ersoy/A. Erhan
Juglar, Clement (1819-1905)
Clement Juglar, konjonktür dalgalanmalar› üstünde çal›flan ilk iktisatç›d›r. Daha sonra bu konuda çal›flan tüm iktisatç›lar, bafllang›ç noktas› olarak onun eserini ele alm›fllard›r.
Juglar, asl›nda mesle¤inde hayli baflar›l› bir t›p doktoruydu. Üniversiteye verdi¤i “kalp hastal›¤›n›n ci¤erler
üstündeki etkisi”ni konu alan tezi oldukça dikkat çekmiflti. Önceleri Frans›z nüfus istatistikleri ile bir doktor
olarak ilgilenirken, özellikle 1848 y›l› Fransa’s›n›n politik, ekonomik çalkant›lar›, bu konu üstünde derinleflerek
önce nüfusla refah aras›ndaki iliflkiyi incelemesine, sonra da ekonomik krizler konusuna e¤ilmesine neden oldu.
683
Juglar Dalgalar›
J ve Ters J Serileri
Moneter teori: Para tedavülündeki dalgalanmalar
(Para stoku M x tedavül sürati V), nominal milli gelirde
de dalgalanmalar yapmaktad›r. Bu teori 1913 ile 1937
y›llar› aras›nda Ralp Hawtrey taraf›ndan gelifltirilmifltir.
Buna göre alt›n standard› mevcuttu; para arz›ndaki de¤iflmeler ise, bir ülkenin bankac›l›k sistemine giren ve
ç›kan alt›nlara bankalar›n ve halk›n tepkisiyle ilgiliydi.
Faiz oran›ndaki k›sa dönemli de¤iflmeler, para stokundaki de¤iflmelerin etkilerini ekonomi sistemine yaymakta
idi. Modern monetarist ekonomistler moneter teoriyi, alt›n standard›n›n bulunmad›¤› bir dünyada tekrar canland›rm›fl bulunmaktad›r.
Monetarist afl›r› yat›r›m teorileri: Bu teori daha çok
Hayek’ten kaynaklanmaktad›r. Konjonktür dalgalar›n›n
moneter afl›r› yat›r›m teorisi, tabii faiz oran›yla para veya piyasa faiz oran› aras›ndaki ayr›mdan kaynaklanmaktad›r. Tabii faiz oran› hane halk›n›n gönüllü tasarruflar›n›n, giriflimlerde planlanan yat›r›mlara eflit oldu¤u faiz
oran›d›r. Piyasa faiz oran› ise piyasa kuvvetlerinin tayin
etti¤i faiz oran›d›r. Arz k›sm›nda para stokunun bankalarca ekspansiyonu ve iddihardan vazgeçme (tedavül sürat›n›n artmas›) ile tasarrufu kapsamakta, talep k›sm›nda
ise iddihar (tedavül süratinin azalmas›) ve yat›r›m talebini kapsamaktad›r.
Konjonktür dalgalanmas›n›n ekspansiyon safhas›,
bankalar›n yeni rezervlere sahip olmas› ve kredi vermek
suretiyle para stokunu art›rmas›yla bafllat›labilir. Bu taktirde piyasa faiz oran› tabii faiz oran›n›n alt›na düfler. Fiyat düzeyi yükselmekte ve tüketicilerin tasarruf etmek
istediklerinden daha fazlas›n› tasarruf etmeleri için onlar› zorlamaktad›r. Giriflimciler ise daha fazla yat›r›m yapma e¤ilimi içine girmektedir. Para arz›n›n genifllemesi
sona erdi¤i zaman ekspansiyon sona ermektedir. Para arz›n›n genifllemesi sona ermektedir; çünkü bankalar›n rezerv fazlalar› sona ermifltir, piyasa faiz oran› yükselmesi yat›r›m harcamalar›n›n azalmas›na yol açmakta, boom
sona ermektedir.
Bu süreç esnas›nda, tüketim düzeyindeki mal ve hizmet talebine k›yasla, sermaye mallar›n›n miktar› afl›r›
artm›flt›r. Afl›r› yat›r›m teorilerinin ismi burdan kaynaklanmaktad›r. Resesyon veya depresyon ise, fazla sermayenin ortadan kalkmas›n› sa¤layan bir ayarlanma dönemidir. ‹flçiler a¤›r endüstrilerden tüketim mallar› endüstrilerine geçmekte, bankalar likiditelerini tekrar kurmaya
çal›flmakta, fiyatlar düflmekte ve piyasa faiz oran› tabii
faiz oran›n›n üstüne ç›kmaktad›r.
Moneter nedenlere dayanmayan afl›r› yat›r›m teori leri: Konjonktür dalgalanmalar›nda paran›n hayati bir
rol oynamad›¤› görüflünün yer ald›¤› teorilere, moneter
nedenlere dayanmayan afl›r› yat›r›m teorileri denir. Pasif
bir özelliktir. Reel sermaye mallar› talebindeki dalgalanmalar ve arzda buna uygun olarak meydana gelen ayarlanmalar, dalga boyunca de¤ifliklik gösterir. Depresyon
döneminde sermaye y›pranmakta, fakat yerine yenisi
konmamaktad›r; bankalarda ve di¤er ekonomik birimlerde likit fonlar oluflmaktad›r. Bu durumda dayan›kl› tüketim mallar› talebindeki bir art›fl ekspansiyonu bafllat-
684
maktad›r. Talep art›fl›, sermaye mallar›nda yat›r›m› gerektiren inovasyonlardan da kaynaklanabilir. Ekspansiyon safhas›nda, sabit sermayeye intikal ettikçe bu likidite azalmaktad›r. Yat›r›m f›rsatlar› tükendikçe veya tasarruf miktar› yat›r›m boomunu devam ettirmeye yeterli
de¤ilse, bu süreç sona ermektedir. Sermaye stoku, toplam talebin gerektirdi¤inden daha fazlad›r.
Monetarist olmayan okula ait isimler Karl Marx,
Arthur Spiethoff, Mikhail Tugan-Baranovskii ve Knut
Wicksell’dir.
Eksik tüketim teorileri: Eksik tüketim teorilerine göre, konjonktür dalgalanmas›n›n yükselmesi s›ras›nda tüketim harcamalar›ndaki art›fl, gelirlerdeki art›fl kadar olmamaktad›r. Teknoloji ilerledikçe ve üretim kapasitesi
artt›kça gelirler artt›¤› için baz› güçlükler meydana gelmektedir. Toplam talep firmalar›n üretim e¤ilimlerinin
alt›ndad›r. Bu durum, kullan›lmayan kapasite yaratmakta ve tasarruflar›n artt›¤› bir s›rada yat›r›m talebi azalmaktad›r.
John Hobson’a göre as›l neden, tüketim becerilerinin
üretim becerilerinden daha az geliflmifl olmas› ile ilgilidir. Gelir bölüflümünün sorunu etkiledi¤i anlafl›lmaktad›r. Ekspansiyon s›ras›nda ücret geliri art›fl› mülkiyet geliri art›fl›n› geriden izlemektedir; iflçiler gelirlerinin daha
büyük bir k›sm›n› tükettikleri için, tüketim gelirden daha yavafl geliflecektir.
Psikolojik teoriler: ‹yimserlik ve kötümserlik dalgalar› fliddetlenmektedir. Pigou ve John Maynard Keynes
psikolojik faktörlere a¤›rl›k vermifllerdir.
Modern konjonktür teorileri : Daha birçok konularda
oldu¤u gibi, modern konjonktür teorileri de matematiksel formülasyona yönelmifltir. Madem ki konjonktür dalgalanmalar› ekonomik faaliyetin de¤iflmeye uymas› için
zaman gerektirmektedir, modern konjonktür teorileri zaman gecikmelerine a¤›rl›k vermifltir.
Zaman gecikmeleri üretimin talep de¤iflmeleri karfl›s›ndaki gecikmeler, tüketim ve yat›r›m›n gelirler, fiyatlar ve faiz oranlar› de¤iflmeleri karfl›s›ndaki gecikmeler
fleklinde ele al›nm›flt›r. H›zland›rma prensibi matematik
modellerin esas›n› oluflturmaktad›r.
Farkl› uzunluktaki dalgalar›n ayr› incelenmesi terkedilmifl, tek dalga üzerinde durulmufltur. Bu dalgalar›n
baz›lar› uzun baz›lar› k›sa olabilir; fakat dalgalar birbirleri üzerine oturtulmam›flt›r. (Bkz. Kondratieff Dalgala r›, Konjonktür Dalgalanmalar›, Kitchen Dalgalar› )
D. Demirgil
J ve Ters J Serileri
[Alm. J-Verteilung][Fr. Distribution en forme de J][‹ng.
J shaped distribution ]
Bir seride küçük de¤erlere sahip gözlem say›s› (frekans)
çok az, büyük de¤erlere sahip gözlemler ise de¤erler büyürken giderek artmakta ise, serinin grafi¤i J harfine
benzeyece¤inden bu serilere J serileri denilmektedir.
Buna karfl›l›k en küçük de¤er en fazla tekerrür eder, de¤erler artarken, frekanslar önce h›zl› daha sonra yavaflla-
J ve Ters J Serileri
J ve Ters J Serileri
yarak azal›r ve en büyük de¤er en küçük frekansa tekabül ederse flekli ters J harfine benzeyen bir e¤ri ortaya
ç›kacakt›r.
N
N
X
Ters J E¤risi
X
ölümlerin yafla göre bölünmesi J fleklinde olmaktad›r.
Öte yandan birçok yöre ya da ülkede gelir ve servetlerin
bölünmesi, yaklafl›k olarak ters J serisine uymaktad›r.
Bunun nedeni gelir ve servetleri az olanlar›n ço¤unlukta
oluflu, fakat yüksek gelir ve servet kategorilerinde ise
frekanslar›n giderek düflmesidir. (Bkz. Bölünme, Fre kans)
B. A. Köksal
J E¤risi
Simetrik bölünmelere k›yasla daha az rastlanmakla
birlikte, baz› tür olaylar›n da¤›l›m› J ve ters J serilerine
uymaktad›r. Örne¤in, kalp ve kanser gibi baz› hastal›klardan ileri gelen ölümler küçük yafllarda az, ileri yafllarda ise giderek artt›¤›ndan, bu nedenlerle ortaya ç›kan
685

Benzer belgeler