Bu şehirlere “kar”
Transkript
Bu şehirlere “kar”
DEDEMAN QUARTERLY DQ SAYI-ISSUE 22 KIŞ-WINTER 2014 ÜC RET SİZ - CO MPLI M EN TARY Bu şehirlere “kar” çok yakışıyor These cities look good in snow 40 yıllık hatıra giden en kestirme yol A shortcut for life long flavor Dedeman konsiyerj’lerine sorduk… We asked the Dedeman concierge... DQ ÖNSÖZ-FOREWORD 1 Değerli DQ Okurları, Yeni bir yıla girerken iki duygu bizlere hakim olur. Bir yandan zaman geçiyor, bir sene daha bitiyor diye hüzünlenir bir yandan yepyeni bir yılın umutları ve sürprizleri için heyecan duyarız. Dedeman ekibi olarak, bu yıl bizler için heyecan duyan yanımız ağır basacak. Çünkü kapılarını yeni açan otellerimizle daha fazla konuğa hizmet verecek, yeni düğünlere, davetlere, yıldönümlerine, iş toplantılarına, keşifçi ruhlara ev sahipliği yapacağız. Bu yıl da, misafirlerimizin keyfi ve mutluluğu, bizlerin en büyük motivasyonu olacak. Bu keyfin önemli bir parçası olduğuna inandığımız DQ ise bir kez daha yeni konu ve konukları, her zaman olduğu gibi ilgi çekici içeriğiyle karşınızda. DQ’nun yeni sayısı için soğuk kış günlerine çok yakışacak bir içerik hazırladık. İçinizi ısıtacak kahve tariflerinden, karla kaplı şehirlere, televizyonun en fazla sevilen dizilerinden, Moskova sokaklarına uzanan bir yolcuğa çıktık. Röportaj sayfalarımızda, özellikle komedi alanında fark yaratan bir aktörü; Okan Çabalar’ı ağırlarken, kış sezonunun en gözde kayak mekanı Palandöken’e dair sorularımızın cevaplarını, Dedeman Palandöken otelimizin Genel Müdürü Mehmet Varol’dan dinledik. Tasarım sayfalarımızda ünlü modacı Alexander Mcqueen’in yaşamına ve markanın yeni sezon çalışmalarına yer verirken, kültür sanat sayfalarımızda Şeb-i Arus konusunu ele aldık. Sizleri DQ sayfalarıyla baş başa bırakırken, yeni yılın hepimiz için sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini temenni ediyorum. Dear DQ readers, When entering the New Year we are overcome with two different emotions. On the one hand we will be a little sad as time passes and another year comes to an end while on the other hand we will be excited for the new surprises and prospects the New Year brings. As the Dedeman team we are excited for the New Year. Because with our newly opened hotels we can serve more guests and host new weddings, events, anniversaries, business meetings, and those with an explorative spirit. This year our guests’ enjoyment and happiness will be our greatest motivation. We believe DQ is an important part of this delight and once again it provides guests with new topics and interesting content. For the latest issue of DQ we prepared a very warm piece for cold winter days, from coffee recipes that will warm your heart, to snow-covered cities, the most popular TV series, and a journey through the streets of Moscow. Our interview pages hosted Okan Çabalar, a progressive actor especially in comedy, while Mehmet Varol, the General Manager of our Dedeman Palandöken Hotel, answered our questions about Palandöken, winter’s most revered ski destination. Our design pages covered famous fashion design Alexander McQueen’s life and the brand’s new season while we discussed Şeb-i Arus in our culture and arts pages. As I leave you to enjoy this issue of DQ, I hope the New Year will bring us all health, happiness, and success. Emrullah Akçakaya Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş. Genel Müdür - General Manager DQ ‹Ç‹NDEK‹LER-CONTENTS 08 ajanda-zoom 04 Türkiye’de ve dünyada olup bitenler News from Turkey and the world trend Bu akşam hangi diziyi alırdınız? 08 What TV series would you watch tonight? röportaj-interview 16 Doğasında komedi var! Comedy is in his nature! 16 44 Dedeman konsiyerjine sorduk We asked Dedeman concierge 56 Dedeman Palandöken Genel Müdürü Mehmet Varol ile söyleşi An interview with General Manager of Dedeman Palandöken Mehmet Varol 20 seyahat-travel 20 Kar taneleriyle masal diyarına dönüşen şehirler Cities that are transformed into fairytales thanks to snowflakes yemek-food 30 40 Yıllık Hatıra Giden En Kestirme Yol A Shortcut For Life Long Flavor 30 kent-city 36 850 Yıllık Tarihi İle Bir Başyapıt: Moskova Moscow: a masterpiece with an 850-year long history tasarım-design 48 Moda’nın ölümsüz ismi Alexander McQueen Fashion’s immortal name, Alexander McQueen kültür&sanat-culture&art 48 60 Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin “Kavuşma” Gecesi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’s “Reunion” Night teknoloji-technology 68 Bir bilinçaltınız var, farkında mısınız? Are you aware of your subconscious? 60 haberler-news 74 Dedeman dünyas›ndan haberler News from Dedeman Hotels DQ DEDEMAN QUARTERLY ‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş. ad›na Banu Dedeman YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT Dedeman Hotel&Resorts International Y›ld›z Posta Caddesi No.48 34340 Esentepe- ‹stanbul Tel: 0212 337 39 00 www.dedeman.com YAPIM - PRODUCTION AJANS MEDYA GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ EDITOR-IN-CHIEF Arzu Karacadağ YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ (Sorumlu) MANAGING EDITOR Bahar Kızıltan ‹NG‹L‹ZCE BÖLÜM ED‹TÖRÜ ENGLISH SECTION EDITOR Ömer Palazoğlu KATKIDA BULUNANLAR - CONTRIBUTORS Seçil Epik, Altuğ Kantar, Eda Yeşim, Belma Saraççı, Bihter Ayyıldız REKLAM KOORD‹NATÖRÜ ADVERTISING COORDINATOR Nebahat Kardeşler AJANS MEDYA Kuruçeşme Caddesi, No: 3 Kuruçeşme 34345 ‹stanbul Tel: 0212 287 19 90 BASKI VE C‹LT / PRINTING PRESS A4ofset Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd. Şti. Otosanayi Sitesi, Yeşilce Mah., Donanma Sok. No:16 Kağıthane – İstanbul Tel: 0212 281 64 48 Sertifika No: 12168 Yay›n Türü 3 ayl›k, süreli, yerel Bas›m Yeri ve Tarihi ‹stanbul, Aralık 2014 Dedeman Hotels & Resorts International’›n ücretsiz yay›n›d›r. Complimentary publication of Dedeman Hotels & Resorts International. Dergide yay›mlanan yaz›, fotoğraf ve illüstrasyonlar›n her hakk› sakl›d›r. Kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. Yaz›lar›n sorumluluğu yazarlara, yay›nlanan ilanlar›n sorumluluğu ise sahiplerine aittir. All rights are reserved that pertain to the written materials, photographs and illustrations published in the magazine. Nothing in this magazine may be borrowed or reproduced without full credit being given to the source. Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk kahvesini 50’den fazla ülkeye ulaştırıyor. Dünyanın her yerinde bu kültürü doya doya yudumlamanızı sağlıyor. www.mehmetefendi.com Fransa’da Eminönü’nün cıvıl cıvıl sokakları yok ama sevdiğimiz Türk kahvesi var AJANDA 4 DQ POLONYA SANATINDA ORYANTALİZM Pera Müzesi, 18 Ocak’a kadar - Pera Museum, until January 18 Pera Müzesi, Polonya - Türkiye diplomatik ve kültürel ilişkilerinin 600. yıldönümü kutlamaları kapsamında, Polonya sanatındaki oryantalist eğilimlere odaklanan sergiye ev sahipliği yapıyor. “Polonya Sanatında Oryantalizm” sergisinde; Polonya’nın en önemli ressamlarından, Zmurko, Brandt, Jan Matejko, Wacław Pawliszak, Jan Ciaglinski ve Jacek Malczewski gibi Türkiye’yi ziyaret etmiş usta ressamların eserlerinin ve Jan Christian Kamsetzer’in Türkiye seyahatinden desenlerin yanı sıra 1864-1876 yılları arasında Sultan Abdülaziz’in saray ressamlığını yapan Stanisław Chlebowski’nin eserlerine ayrılan özel bölüm de bulunuyor. ORIENTALISM IN POLISH ART Pera Museum hosts an exhibition in honor of the 600th anniversary of Polish-Turkish diplomatic relations that focuses on trends in Orientalism art in Poland. The exhibition “Orientalism in Polish Art” features pieces by Poland’s important artists Zmurko, Brandt, Jan Matejko, Wacław Pawliszak, Jan Ciaglinski and masterpieces by legends who visited Turkey like Jacek Malczewski and Jan Christian Kamsetzer’s drawings from his travels in Turkey as well as a separate section dedicated to Stanisław Chlebowski, the court artist of Sultan Abdülaziz between 1864-1876. 5 KARANLIKTA GÖKKUŞAĞI SALT Beyoğlu, 18 Ocak’a kadar – SALT Galata, until January 18 RAINBOW IN THE DARK Exploring contemporary art from a post-secular perspective, Rainbow in the Dark looks at the power of popular religious imagery and how artists create relationships with the influence of its symbols and materializations in everyday aesthetic and political life. The exhibition features pieces by Pawe Althamer, Kader Attia, Fayçal Baghriche, Miros aw Ba ka, Fatma Bucak, Köken Ergun, Nilbar Güreş, Jonathan Horowitz, Gülsün Karamustafa, Pawef Kwiek, Virgínia de Medeiros, Teresa Murak, Walid Raad, Zofia Rydet, Wael Shawky, Slavs & Tatars, Zbigniew Warpechowski and Artur Zmijewski. Güncel sanatı, sekülarizm sonrası açılardan araştıran Karanlıkta Gökkuşağı, popüler dinsel imgelemin gücü ve bunun gündelik estetik ve politik hayattaki sembol ve biçimsellikleriyle sanatçıların nasıl ilişkiler kurduğuna bakıyor. Sergide Paweł Althamer, Kader Attia, Fayçal Baghriche, Mirosław Bałka, Fatma Bucak, Köken Ergun, Nilbar Güreş, Jonathan Horowitz, Gülsün Karamustafa, Paweł Kwiek, Virgínia de Medeiros, Teresa Murak, Walid Raad, Zofia Rydet, Wael Shawky, Slavs & Tatars, Zbigniew Warpechowski ve Artur Zmijewski’nin çalışmaları yer alıyor. AJANDA 6 DQ JOAN MİRÓ S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi, 1 Şubat 2015’e kadar – S.Ü. Sakıp Sabancı Museum, until February 1 S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), Barselona doğumlu Katalan ressam ve heykeltıraş Joan Miró’nun eserlerinden oluşan kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. 20. yüzyılın çok yönlü, çığır açan sanatçısı Joan Miró’nun olgunluk dönemine odaklanan sergi, “Joan Miró. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar” adıyla sanatseverlerle buluşuyor. Akdeniz coğrafyası ve insanına dair gözlemlerinden ilham alan Miró’nun, kadın, kuş ve yıldız temalarına yoğunlaşan sergi, resim, baskı, heykel ve seramiklerin bulunduğu zengin bir seçkiyle sanatçının sembolik dilini anlama olanağı sunuyor. JOAN MİRÓ S.Ü. Sakıp Sabancı Museum (SSM) prepares to host a comprehensive exhibition of Barcelona-born Catalan painter and sculptor Joan Miró. Versatile and groundbreaking artist of the 20th century, Joan Miró’s exhibition “Joan Miró. Women, Birds, and Stars” meets with art lovers and focuses on the mature period. Inspired by his observations on the Mediterranean geography and its people Miró’s exhibition, focused on women, bird, and star, offers a chance to understand his symbolic language through different mediums such as drawings, prints, sculpture and ceramics. ROMEO E GIULIETTA Zorlu Center-PSM, 21 Şubat - 1 Mart – Zorlu Center PSM, February 21 - March 1 William Shakespeare’in ölümsüz aşk öyküsü Romeo ve Juliet bugüne kadar sayısız kez bale, film, müzikal ve opera olarak sahnelendi. Bu klasik eser İtalyan David Zard’ın yapımcılığında görkemli bir gösteri olarak Zorlu Center PSM’de 21 Şubat – 1 Mart tarihleri arasında orijinal dilinde izleyiciyle buluşuyor. İtalya’da 8 ay içinde 400 bini aşkın izleyici tarafından ayakta alkışlanan ve 45 sanatçının rol aldığı gösteri, kusursuz koreografisi ve yönetmenliği ile muazzam bir görsel şölen vaat ediyor. Romeo e Giulietta, daha önce hiçbir gösteride kullanılmamış 3 boyutlu dijital sahnenin yanı sıra projeksiyon ve video mapping teknolojisiyle de dikkat çekiyor. William Shakespeare’s immortal love story, Romeo and Juliet has been adapted into ballets, films, musicals, and operas countless times thus far. This classic piece turns into a splendid show thanks to Italian producer David Zard and welcomes guests at Zorlu Center PSM between February 21st and March 1st. With flawless choreography and directing this show, which received standing ovations by over 400,000 audience members over 8 months and is made up of 45 performers, promises to be a tremendous visual feast. Romeo e Giulietta is drawing much attention not only because of the never before used 3D stage but also projection and video mapping technology. 7 DQ 8 Entrika mı, savaş mı? Aşk mı, politika mı? TREND-TREND What TV series would you watch tonight? Intrigue or war? Love or politics? Bu akşam hangi diziyi alırdınız? amanın su gibi akıp geçmesi, bir sonraki haftayı dört gözle beklemek, kimi zaman hüzünlenmek kimi zaman kahkahalarla gülmek… Diziler tıpkı ikili ilişkilerimiz gibi. Heyecanla başlıyor, merakla devam ediyor, bazen yıllarca sürüyor bazen kısa sürede bitiyor. İzlediği dizi için “Soğudum ama alışkanlık oldu artık” diyen de var, “Eve gitmeliyim, bugün yeni bölüm geldi” diyerek heyecanını hiç kaybetmeyen de. Hem yerli hem de yabancı olmak üzere artık elimizin altında izleyebileceğimiz yüzlerce dizi var. Zevklerimiz göreceli olsa da, özgün ve güçlü senaryolarla desteklenmiş yapımlar ortak bir ilgi doğurmayı başarıyor. Özellikle kış aylarının en güzel “kanepe” etkinliği olan bu diziler arasında hala yayında olan ve başarısını devam ettirenlerin yanı sıra izleyici önünde ilk sınavlarını verecek olanlar da yer alıyor. Z s A s time flies by we eagerly await the coming week; for some it is a time to grieve, for some it is a time to laugh out loud… TV series are just like relationships. They start off exciting, curiously continue, sometimes they last for years, and sometimes they’re really short. For some people TV series have turned into a habit and they watch it even though they’re not that into it anymore; some people are fully dedicated and can’t wait to get home to watch the latest episode. We have access to hundreds of TV series, both domestic and foreign. Although our tastes are relative, these shows are supported with unique and powerful scenarios that manage to create common interests. Especially in winter, watching these TV series curled up on the couch is a great treat. Among these TV series are those that are successfully still on the air and those whose success is yet to be established by audiences. 9 Game of Thrones Starklar, Lannisterlar, Targaryenler… Birbirinden farklı onlarca hanedan, bir o kadar farklı karakter. Game of Thrones, ejderhalar gibi fantastik öğeleri bir kenara bırakırsanız adeta yaşanmamış bir tarihin dersi gibi. Sezon boyunca sürekli bir savaş halinde ya da evlilik arifesinde olma durumu söz konusu. George R. R. Martin’in aynı isimli kitabından uyarlanan dizi, yayınlanmaya başlandığı 2011 yılından bu yana tüm karakterleriyle şimdiden bir kült haline geldi. Kitaplar diziden önce yayınladığı için bir sonraki bölümde neler olacağını bilen okurlar bile senaristlerin yaptıkları sürprizlerle ters köşeye yatırıldı. Emmy ve Altın Küre ödülleriyle başarısı taçlandırılan dizinin çekimleri İngiltere, Malta, Hırvatistan ve İspanya gibi farklı coğrafyalarda gerçekleştiriliyor. Oldukça zengin olay örgüsü de hesaba katılınca, dizinin meraklıları yeni sezon için nereden baksanız bir sene boyunca beklemek zorunda kalıyor. Nisan 2015’te yayınlanacak 5.sezon bölümlerinde krallık için savaşlar, pazarlıklar ve entrikalar yine devam edecek. Diziye yeni başlayacaklar için küçük bir uyarıda bulunmakta fayda var; siz siz olun, hiçbir karaktere çok fazla bağlanmayın. Keza yazar George R.R. Martin, beklenmedik cenaze törenlerinde efsane olma yolunda ilerliyor. Starks, Lannisters, Targaryens… With dozens of different dynasties comes that many different characters. If you put aside the fantastic elements of Game of Thrones, like the dragons, it’s almost like a history lesson of a time that never was. Throughout the season there is either a constant battle going on or it is the eve of a marriage. Adapted from George R. R. Martin’s book with the same name, the show has already become a cult classic since it started in 2011. Because the books were published before hand, some readers knew what was coming next but even they were surprised thanks to the creativity of the screenwriters. The Emmy and Golden Globe awardwinning show was shot in different locations like England, Malta, Croatia, and Spain. Taking into account the rich plot, the show’s enthusiasts have to wait a full year for the next season. In season 5, which will air in April 2015, battles, negotiations, and plots for the kingdom will continue. For those who plan to start watching the series we recommend not getting too attached to the characters. Likewise author George R. R. Martin continues to be legendary in unexpected funerals. House of Cards 10 Amerikan dizilerinin sinematografik kalitesinin neredeyse sinema filmi çıtasına yükselmesi, Hollywood star’larının da dizi sektörüne göz kırpmasını sağladı. Hatta Oscar’lı oyuncuların bile… İşte bunlardan biri de House of Cards’la arz-ı endam eden Kevin Spacey. Bu derece başarılı bir aktörün yer aldığı projenin de sıradan bir yapım olması beklenemezdi. Sezonun ilk iki bölümünü David Fincher’ın yönetmesi de tv izleyicisi açısından ayrı bir şaşkınlık ve heyecan yarattı. Beyaz Saray’da kongre üyesi olan Frank Underwood’un (Kevin Spacey) türlü zekâ oyunları ve entrikalarla, siyasi kariyerindeki hızlı yükselişini konu edinen dizinin ilk sezona ait tüm bölümleri, internet üzerinden film ve dizi kiralama hizmeti veren Netflix tarafından aynı günde yayınladı. Yani ilk defa, yayınlanacak bir dizi için, bir oturuşta bütün sezonu izleme şansı doğdu. Frank’ın kameraya doğru yaptığı monologları ve eşi Claire’in (Robin Wright) asaletle karışık dondurucu soğukluğunu özleyenlere müjde; 3.sezon bölümleri Şubat 2015’te başlıyor. The fact that the cinematography of TV series is almost as good as films has attracted many Hollywood stars to TV. In fact it has even attracted Oscar-winning actors… And one of these stars is House of Cards’ main character Kevin Spacey. This project, which includes a highly successful actor, is far from ordinary. The first two episodes of the season where directed by David Fincher, which amazed and excited TV viewers. The show focuses on congressman Frank Underwood (Kevin Spacey) in the White House and his cunning plan that lead to the rapid rise in his political career. Every episode of the first season was released on Netflix, an online movie and TV rental service, on the same day. So for the first time ever you could sit down and watch the whole season of a series that was to be aired. For those who miss Frank’s monologues or his wife Claire’s (Robin Wright) cold but dignified demeanor, season 3 will air in February 2015. 11 Fargo Başarılı diziler kimi zaman sinema filmi olarak da karşımıza çıkarlar. Bir filmin diziye dönüştürülmesi ise nadir rastlanan bir durumdur. Konuyla ilgili en iyi örneklerden biri, Robert Altman’ın 1970 yapımı filmi M.A.S.H.’dir. M.A.S.H. TV dizisine dönüştürüldükten sonra tam 11 yıl boyunca en fazla izlenen dizilerden biri olmayı başarmıştır. Gelelim günümüze… Senaristler konu sıkıntısı mı çekiyorlar, hayal güçlerinde ufak bir tıkanıklık mı oldu diye düşünenler olsa da Cohen Kardeşler’in 1996 tarihli kült filmi Fargo’nun 10 bölümlük dizi versiyonu, filmin damaklarda eşsiz bir tat bırakan kara mizah dolu havasını bir kez daha yaşatmayı başardı. Dizi versiyonunun filmin gölgesinde kalmaması, senaristlerin izleyicilerden de geçer not almasını sağladı. Bu başarı yapımcıları da yüreklendirmiş olsa gerek ki, dizinin yaratıcısı Noaw Hawley ikinci sezon için kolları sıvamış bile. Bu defa, 1979 yılına geri dönecek ve dizinin kadın polisi Molly’nin babası Lou Solverson karakteri üzerine kurulu bir hikaye izleyeceğiz. Sometimes successful TV series appear before us like feature films. However a feature film being turned into a TV series is rare. Robert Altman’s 1970’s film M.A.S.H. is a perfect example. After being turned into a TV series, M.A.S.H. managed to become one of the most watched TV series for 11 years. Let’s get back to today… Although some people might say that screenwriters are lacking creativity, this 10-part series successfully brought back the black humor of the Cohen Brothers’ cult film Fargo (1996). Viewers were impressed with the screenwriters because the series version didn’t get lost in the shadow of the film. This success no doubt encouraged the producers because creator of the series, Noaw Hawley, has already geared up for Season 2. This time we’ll go back to 1979 and follow a story based on female police officer Molly’s father, Lou Solverso. 12 Better Call Saul 2008 yılında, sıkı dizi takipçilerinin radarından kaçması mümkün olmayan bir dizi girdi hayatımıza: Breaking Bad. Tam 5 sene boyunca Walter White (Bryan Cranston) isimli mütevazi bir öğretmenin, uyuşturucu karteli patronuna dönüşümünü izledik. Üst düzey bir oyunculuk ve son derece gerçekçi yaklaşımı olan bir senaryo ile deyim yerindeyse fırtına gibi esti bu dizi. Her bitiş bir başlangıçtır demişler; Breaking Bad bitti ama dizinin unutulmaz karakterlerinden biri olan Saul Goodman’ın (Bob Odenkirk) macerası yeni başlıyor. Suçluları (çoğu zaman illegal yollarla) aklamakla meşhur olan ve kendini “Better Call Saul” (İyisi mi Saul’u ara) sloganı ile ifade eden bu karakter, izleyici tarafından son derece benimsenmiş olsa gerek ki, yapımcılar yollarına tamamen bu karakter üzerine kurulu yeni bir dizi ile devam etme kararı almışlar. Bu defa Saul Goodman’ın Walter White ile tanışmasından önceki zamanlara yolculuk ediyoruz. Better Call Saul’un Breaking Bad kadar ses getirip getirmeyeceğini dizinin yayın tarihi olan 15 Şubat 2015’ten sonra göreceğiz! In 2008 an inescapable show for TV-lovers entered our lives: Breaking Bad. For 5 years we watched a humble teacher, Walter White (Bryan Cranston) transform into a drug cartel boss. With superior acting and an extremely realistic approach to the scenario, this series was an incredible hit. They say every end paves the way for a new beginning. Breaking Bad is over but the adventure of Saul Goodman (Bob Odenkirk), one of the most memorable characters, is just starting. Famous for his work as a criminal lawyer this character gave himself the slogan “Better Call Saul”. He must have been extremely popular among audiences since the producers decided to create an entire series based on this character. This time we travel to a time before Saul Goodman met Walter White. We’ll see if Better Call Saul creates as much buzz as Breaking Bad after it airs on February 15th 2015! The Big Bang Theory Ekranların en uzun soluklu komedi dizilerinden biri The Big Bang Theory. Üstün zekalı iki arkadaş olan Leonard (Johnny Galecki) ve Sheldon’ın (Jim Parsons), ortalama zekalı güzel komşuları Penny (Kaley Cuoco-Sweeting) ile başlayan hikayeleri 2006 yılından bu yana devam ediyor. Dizinin temel dinamiği üstün zekalı olmanın sosyal yaşamda pek de getirisi olmadığı üzerine kurulu. “Nerd” olarak adlandırılan Leonard, Sheldon, Howard (Simon Helberg) ve Raj (Kunal Nayyar) dörtlüsü de çoğu zaman “normal zekalıların” dünyasına uyum sağlamakta zorluk çekiyor. Bu dizi sayesinde Emmy’lerle bezeli bir kariyere sahip olan Jim Parsons’ın performansı ise diziyi izlemek için başlı başına bir neden. The Big Bang Theory, 2015 sezonunda yeni bölümleriyle ekran yolculuğuna devam ediyor. The Big Bang Theory is one of the longest-running comedy series on screen. The story of two genius friends Leonard (Johnny Galecki) and Sheldon (Jim Parsons) and their average-intelligence beautiful neighbor Penny (Kaley CuocoSweeting) began in 2006 and continues on today. The basic dynamics of the show focuses on the hardships of being a genius in social life. The “nerd” foursome, Leonard, Sheldon, Howard (Simon Helberg) and Raj (Kunal Nayyar), often have difficulty adapting to the world of “average-intelligence” people. Thanks to this show Jim Parsons’ career is filled with Emmys and his performance itself is a reason to watch the show. The Big Bang Theory continues on screen with new episodes in 2015. 13 Les revenants 14 Ekran karşısına kafamızı dağıtmak ve stresten uzaklaşmak için geçeriz çoğu zaman. Herhalde kimse “Hayat benim için çok pembe, hiç stresim yok, şöyle biraz gerilim yaşasam hiç de fena olmaz” demiyordur. Ama bizleri gerim gerim geren dizi ya da filmlere ayrı bir ilgi duyduğumuz da bir gerçek! Öyle olmasa bir Fransız yapımı olan Les revenants, En İyi Drama dalında Uluslararası Emmy ödülünü kazanamazdı. Aynı adlı 2004 yapımı filmden uyarlanan Les revenants’ın konusu ise küçük bir kasabada yıllar önce ölmüş bazı kişilerin kasabaya geri dönmesi üzerine kurulu. Aklınıza sıradan bir zombi hikayesi gelmesin. Çünkü geri dönenler, gayet pembe yanaklı ve kanlı canlılar. Sadece öldükleri anı hatırlamıyor ve hayata kaldıkları yerden devam etmek istiyorlar. Les revenants, özellikle çocuk oyuncuların performansları, görüntü yönetmenliği ve senaryosu ile alışılagelen bir “ölüp de dirilenler” konseptinden çok daha fazlasını sunuyor. Sadece müziği bile tüyleri diken diken yapmaya yeten bu gerilim dolu diziyi izlesek de gerilsek diyenlere de küçük bir hatırlatma; dizinin 2. sezon bölümleri hala çekim aşamasında. We often turn to TV to de-stress and relax. Probably no one says “life is too pink for me, I have no stress, I wouldn’t mind some tension in my life.” But the reality is that we are interested in stressful and tense shows and films! If that weren’t the case French Les revenants wouldn’t have won the Emmy for Best International Drama. Adapted from the 2004 film with the same name, Les revenants is based on a small town and the return of several people who died years ago to that town. Don’t picture an ordinary zombie story because those who return and are rosy cheeked and warm blooded creatures. They just don’t remember that they died and they want to continue life where they left off. With the child actors’ performances, photographic direction and scenario Les revenants offers much more than the usual “resurrected dead” concept. Even the music will have you on the edge of your seat. A small reminder for those who want to watch this dramatic and tense show, Season 2 is still being filmed. Comedy is in his nature! DQ 16 RÖPORTAJ-INTERVIEW Doğasında komedi var! Okan Çabalar believes comedy is hard work. The fact that every role he performs is so popular and watched over and over again is an indicator of his success in such a hard line of work. We last saw him in the show Yalan Dünya, where he played the character with a thousand souls “Bünyamin”. We parted ways with Bünyamin but thankfully our break from Okan Çabalar won’t take too long. Çabalar will be back on TV in a brand new comedy show soon enough. Komedi zor bir iştir diyor Okan Çabalar. Canlandırdığı her rolün akıllarda yer etmesi ve tekrar tekrar izlenmesi, onun bu zor işin altından başarıyla kalktığının göstergesi. En son Yalan Dünya dizisinde, bin bir ruh haline sahip “Bünyamin” karakteriyle izledik onu. Bünyamin’le vedalaştık ama neyse ki Okan Çabalar’a olan özlemimiz uzun sürmeyecek. Çabalar, yepyeni bir komedi programıyla yakın zamanda ekranlarda olacak. R Ö PORTAJ-INTERVIE W BAHAR KIZ IL T AN O yunculuk kariyerinize baktığımızda ağırlıklı olarak komedi içerikli projeler yer alıyor. Bu bir tercih mi yoksa size gelen teklifler doğrultusunda ilerleyen bir çizgi mi oldu? Tamamen benim seçimim. Doğamda bu var. Dram da oynarım elbette ama içinde kendimi görmek istediğim bir dram olmalı bu. Keza oynadım da dramda; Sumru Yavrucuk’la Bahar Dalları’nda oynadım. Bir TRT dizisiydi. İlk dizi deneyimimdi hatta ve ilk sahnesi benimle başlıyordu dizinin yanlış hatırlamıyorsam. Korkunç oynamışım… Açar açar ağlarım hatta. Cidden oradaki durumum bir dramdır (gülüyor). Onun dışında yapacağım her şeyin trajikomik olacağını biliyorum. Oyunculara ödül getiren roller genellikle dram ağırlıklı karakterler oluyor. En iyi erkek ya da kadın oyuncu Oscar’ları örneğin... Sizce böyle bir algı var mı? Yani dramatik roller daha zorlu bir oyunculuk sınavı mıdır? Aslında çok öyle bir algı olduğunu düşünmüyorum. Komedi yapanın dramı çok rahat yapabileceği aşikardır. Kaldı ki bizim ülkemizde komedi oynayan pek çok oyuncunun ödülleri de vardır. Televizyon ödülleri var, Altın Kelebek var, birçok tiyatro ödülü var ama bu sene Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde komedi dalının çıkarılması komik bir durum oldu. Bir de komedi çok zor bir iştir. Hakkıyla yapanı nadirdir. O sebeple dizi yoğunluğu açısından dramaların sayıca daha fazla olması belki böyle bir algı yaratıyor olabilir. Diziler demişken… Bünyamin karakterini canlandırdığınız, Yalan Dünya dizisi ekranlara veda etti. Diziler iki üç bölümden sonra yayından kaldırılırken Yalan Dünya, oldukça uzun soluklu bir proje olmasıyla bu anlamda bir istisnaydı. Bir anda final yapılmış olmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Yalan Dünya senin de söylediğin gibi fazlasıyla seyircisine ulaşmış bir dizi. Evet bir final bölümü olsaydı daha iyi olabilirdi. Ama televizyon dünyasında olabiliyor böyle şeyler. Alıştım diyebilirim bu duruma. hen we look at your acting career we find mainly comedy-oriented projects. Is this a conscious choice or a natural progression resulting in the types of roles you are offered? W This is completely my choice. It is in my nature. Of course I can perform in a drama but it has to be a drama that I would see myself in. I have played in dramas before like Bahar Dalları with Sumru Yavrucuk. It was a show on TRT. In fact it was my first experience on a series and if I remember correctly I was in the very first scene. My performance was horrible. When I look back and watch it again I even cry; my situation there really was dramatic (laughing). Besides that I know that everything I do will be tragicomic. Roles that usually bring actors awards are dramaoriented. For example the best actor or actress awards at the Oscars… Do you think there is such a perception? Do you think dramatic roles are more challenging in terms of acting? Actually I don’t think there is such a perception. It is obvious that someone who does comedy can easily do drama. Moreover many actors in our country that do act in comedic roles also have awards. There are the Television awards, Altin Kelebek awards, and many theater awards but the fact that comedy was removed from the Afife Jale Theater Awards this year was funny. Especially since comedy is hard work. Those who do it right are rare. Drama series are more prevalent in numbers and this might create such a perception. Speaking of TV series… Yalan Dünya, where you played the role of Bünyamin, bid farewell to the screen. While shows are canceled after two or three episodes, Yalan Dünya was a rather long-term project and an exception in that sense. What is your opinion about the sudden end of it? As you said, Yalan Dünya is a series that reached a large number of audiences. Yes, it would have been better if there was a finale. But this can happen in the world of television. I can say I’m used to this situation. This also happened 17 Komedi yapanın dramı çok rahat yapabileceği aşikardır. 18 It is obvious that someone who does comedy can easily do drama. Bir de Şen Yuva dizisinde de böyle olmuştu. İnsanlar Alemi ve Beşer Beşer de… Ama hiçbiri böyle hatırlanmıyor. Hepsi mizahıyla, çok iyi oyuncularıyla biliniyor. Yalan Dünya da televizyondaki tarihini zaten yazmış bir dizi. Yer aldığınız projeler olan 5’te Beş ve İnsanlar Alemi’nde gördük ki; inanılmaz bir taklit yeteneğiniz var. İlk defa taklidini yaptığınız kişi kimdi, hatırlıyor musunuz? Valla sanırım anneannemdi. Sonra akrabalarla geliştirdim (gülüyor). İnternet sitelerinde, özellikle forumlarda ve sözlüklerde, oyuncular hakkında yazılan yorumlar farklılık gösterir. Kimileri bir oyuncuyu çok beğenirken, kimileri hiç beğenmez. Sizin hakkınızda yazılanların neredeyse tamamı beğeni dolu. Bu yorumları okuyor musunuz? Etkilendiğiniz veya oyununuza yansıyan durumlar oluyor mu? Sözlükleri elbette okuyorum. Oradaki insanların yazdıkları önemli benim için. Motive edici şeyler. Zaten biz bununla çalışıyoruz; benzinimiz bu. Şimdi oradaki olumsuz şeyleri takmıyorum dersem yalan söylemiş olurum. Ama bir olumlu eleştiride gökyüzüne çıkıp öbüründe yerin dibine girmek de çok yorucu oluyor. O yüzden oradaki dengeyi kurmaya çalışıyorum. Meslekte eski sayılmam ama en azından şunu öğrendim; herkese her şeyi beğendiremezsin. Sadece zorlarsın bunu. Zorlamalısın da… Anlaşılmaya çalışırsın. Bu insanını tanıyıp tamamen ona göre hareket etmek olarak anlaşılmasın. İnsanını anlayıp ona güzel şeyler sunmakla ilgili bir durum. Dizilerin bu şekilde her an yayından kalkma riski olması, yeni projeler için teklif geldiğinde oyuncularda “mayın tarlası” hissi uyandırıyor mu? Bu noktada seçim yaparken mantıklı bir analiz süreciniz var mı yoksa içsesinize mi güvenirsiniz? Ben bu konuda biraz rahatım çünkü yapmak istediğim şeyler önceden tasarlanmıştır. in the series Şen Yuva. The same can be said for İnsanlar Alemi and Beşer Beşer… But none of them are remembered like that. All of them are known for their humor and great actors. Yalan Dünya has already made a name for itself in television history. In the 5’te Beş and İnsanlar Alemi projects that you are a part of, we see that you have an amazing ability to mimic. Do you remember who the first person you imitated was? I think it was my grandmother and then I developed it with my relatives (laughing). On Internet sites, especially forums, comments about actors can vary. While some people might really like the actor, others might hate them. Almost everything written about you is positive. Do you read these comments? Are there any situations where you are affected or it is reflected in your acting? Of course I read the forums. What people write there is important to me. It motivates me. This is what we work with; it is our fuel. If I said what was written there never affected me I would be lying. But reaching a high from the favorable review and a low from the other is exhausting. I try to find the balance between them. I’m not considered a veteran in the profession but I’ve learned that you can’t make everyone happy. Don’t get me wrong you shouldn’t just try to make people happy by doing whatever it is they want. It’s about knowing your audience well and presenting them with better work. Does the risk of the sudden cancellation of a TV series make actors apprehensive when they are offered new roles? When making your decision is there a logical analysis process or do you trust your instincts? I’m pretty relaxed when it comes to this because the things that I want to do are pre-designed. 19 “Haletiruhiye” isimli bir oyununuz yani yazarlık yönünüzde var. Yine tiyatro veya televizyon için yazmak gibi bir planınız var mı? Şu an yazmakta olduğum bir filmi çekeceğiz inşallah. Bir de sahneyi çok özledim; bir kabare daha yapacağım. You did a play called “Haletiruhiye” showcasing your talent as a writer. Do you plan to write anything else for theater or TV? Right now we will hopefully shoot a movie that I am writing. I also really miss the stage; I think I will do another cabaret. En sevdiğiniz filmler sıralamasında tahtta kim oturuyor? “Her şey Çok Güzel Olacak” filmi mizahıyla, dramıyla, oyunculuklarıyla hayatımın filmidir. Son zamanlarda en beğendiğiniz yerli ya da yabancı dizi karakteri hangisi? “Kardeş Payı” dizisini çok başarılı buluyorum. Çok gülüyorum ona. “Güldür Güldür” ve diğer yaptığı işler de dahil olmak üzere Çağlar Çorumlu’yu çok severim. Bir de Şinasi Yurtsever’in Büyük Hilmi’sine çok gülüyorum. Sizi yakın zamanda sahnede, bir sinema filminde veya yeni bir dizide görecek miyiz? Televizyonda bir komedi programım başlıyor. Bir de dediğim gibi yakın bir dönemde senaryosu üzerinde çalıştığım bir sinema filmi olacak. What is one of your favorite movies? With its humor, drama, and acting, “Her şey Çok Güzel Olacak” is by far my favorite film ever. Who is your favorite local or international TV series character as of late? I find the show “Kardeş Payı” very successful. It makes me laugh a lot. I really like Çağlar Çorumlu in “Güldür Güldür” as well as his other projects. I also find Şinasi Yurtsever’s Büyük Hilmi character hilarious. Will we see you on stage, in a movie, or in a new TV series soon? A comedy series is starting on TV. And, like I said, soon there will be a feature film, which I worked on the script for. 20 SEYAHAT-TRAVEL DQ Kar taneleriyle masal diyarına dönüşen şehirler Yeni yıla tombala oynayarak girmek de bir seçenek bu şehirlerin büyüsüne kapılarak girmek de… Cities that are transformed into fairytales thanks to snowflakes Welcoming the New Year playing bingo is one way to go, but so is getting caught in the magic of these cities… 21 Y A Z I – B Y A LTU Ğ K A N TA R Yaz tatili” kavramına aşina bir kültürün bireyleri olarak kış aylarını çoğunlukla evde, kendi şehrinde, en iyi ihtimalle bir kayak tatili yaparak geçirmeye alışmış insanlarız. Oysa dünyada bizi ne kadar yanılttığımızı hatırlatacak onlarca şehir bulunuyor. Şimdi mandalina kasenizi ve televizyon kumandanızı bir kenara bırakın, kalın mont ve eldivenlerinizi dolaptan çıkarın ve dünya şehirlerinin kışın tadını nasıl sonuna kadar çıkardığına tanık olun. “ O ur culture is very familiar with the concept of a “summer holiday”; so much so that we often stay home during the winter, in our own towns, and at best go on a ski trip. However there are dozens of cities in the world that remind us how misleading this habit is. Now put aside your TV remote, take your thick coats and gloves out of the closet, and witness how cities across the world make the most of winter. New York 22 Dört mevsimi de yaşayan şehirlerden olan New York kışın da ayrı güzel. Hele bir de Noel ve yeni yıl döneminde New York’u ziyaret ederseniz, kış ruhunun bir şehri ne kadar değiştirebileceğine tanık olacaksınız demektir. Manhattan’ın zarif gökdelenleri arasında uzanan caddeler, sessizce yağan karın altında beyaza bürünürken, parlak yılbaşı süsleri imdada yetişerek ortama renk katıyor. Mütevazi köşe kafesinden büyük mağazalara kadar herkes, kurduğu Noel ağaçlarıyla kendi payına düşeni yapıyor. Kentin merkezindeki devasa orman/park Central Park da karın altında apayrı bir ruha kavuşuyor. Göl donuyor, yapraklarını döken ağaçlar beyaza boyanıyor ve etrafı tam anlamıyla kışın büyüsü sarıyor (ayrıca yağan kar, Central Park’ın içindeki hayvanat bahçesinin kutup ayılarının keyfini yerine getiriyor!). Kentin kış versiyonunun güzelliğinin farkında olan yetkililer de bu duruma ellerinden geldiğince katkı yapıyor: Central Park, Bryant Park ve Rockefeller Center’da kış mevsimi için kurulan geçici buz pateni pistleri, yine Rockefeller Center’daki devasa yılbaşı ağacı, Times Square’deki Noel Baba’lar, kış olunca ortaya çıkıp soğuğun derdini tasasını unutturuveriyor. New York, kış aylarında genellikle çok soğuk olsa da milyonlarca sakini ve ziyaretçisi bunu dert etmiyormuş gibi görünüyor. NEW YORK New York is a city that experiences all four seasons but winter in New York is something else, especially if you visit during Christmas or New Years. You’ll witness how winter can transform the spirit of a city. While the elegant avenues that extend between Manhattan’s skyscrapers are peacefully covered in a blanket of white snow, bright Christmas decorations take over the city and add color to the environment. From modest corner cafes to large stores, every one puts up their share of Christmas decorations. Central Park, a massive forest/park located in the heart of the city, embraces a different spirit altogether under the snow. The lake freezes over, the bare trees are painted white, and the entirety of the park is literally covered in the magic of winter (and the snow makes the polar bears located in the Central Park zoo really happy!). Officials are aware of the beauty of the city in winter and contribute to enhancing that beauty as much as possible through the temporary ice rinks in Central Park, Bryant Park, and Rockefeller Center, the huge Christmas tree in Rockefeller Center, and the Santa Clauses in Times Square. When it’s winter these elements will have you forget about the troubles of the cold outside. While New York’s winters are often very cold it seems like the millions of residents and tourists don’t seem to mind. 24 Sapporo Japonya’nın en büyük dördüncü şehri olan Sapporo, Japonya’yı oluşturan adalardan en kuzeydeki olan Hokkaido’da yer alıyor. Ve tahmin edebileceğiniz gibi kuzey demek, soğuk kışlar ve kar demek. Fakat Sapporo, çoğu şehir için dezavantaj sayılabilecek bu özelliği avantaja çevirmeyi başarmış. Her sene şubat ayında düzenlenen Sapporo Kar Festivali, kar, buz, buz pateni, kış sporları ve kışla bütünleşmiş yiyecek ve içeceklerin bir araya geldiği, kısacası kışa ait bütün unsurların kutlandığı bir bayram yeri. Kentin Odori, Susukino ve Tsudome bölgelerinde yoğunlaşan etkinlikler sırasınca Sapporo bambaşka bir kimliğe bürünüyor: Sokakları kaplayan buz heykeller, kardan yapılmış geçici yapılar, kış sporları, müsabakalar, festival havasına giren restoran, kafe ve barlar ve tüm dünyadan bunlara tanıklık etmeye gelen 2 milyon turist... Sapporo dünyadaki tüm şehirlere kışın tadının nasıl çıkarılacağını gösteriyor. SAPPORO Sapporo is Japan’s fourth largest city and is located on the northernmost island of Hokkaido. And as you can imagine, north means cold winters and snow. However Sapporo has managed to turn this feature, which can be considered a disadvantage for most cities, into a positive. Every February the Sapporo Snow Festival celebrates all the elements of winter like snow, ice, ice-skating, winter sports, and even food and drinks that are associated with the season. Activities are concentrated in the city’s Odori, Susukino and Tsudome regions, which gives Sapporo a whole new identity: ice sculptures covering the streets, temporary structures made of snow, winter sports, competitions, restaurants, cafes, and bars that get in the festive mood, and the million tourists from around the world who come to witness this winter wonderland… Sapporo shows cities across the world how to enjoy the spirit of winter. 25 26 26 Budapeşte Macar başkenti kışın tadının en güzel çıktığı kentlerden biri. Öncelikle “Doğa Avrupa’nın Paris’i” olarak bilinen Budapeşte, mimari açıdan dünyanın en istisnai şehirlerinden biri. Bol kubbeli, sivri kuleli Budapeşte siluetinin ve klasik Orta Avrupa mimarisinin kar atmosferine bir başka yakışması değil sadece bunun sebebi. Budapeşte’nin meşhur hamamları, kışın ziyaretçilerine kolay kolay unutamayacakları deneyimler yaşatıyor. Kentin Osmanlı egemenliğindeki günlerinden yadigar olan hamam kültürü, doğal sıcak su kaynaklarının tepesinde yer alan Budapeşte’nin en şahsına münhasır özelliklerinden biri. Takdir edersiniz ki sıcak suların tadı en çok soğuk havada çıkıyor. Szechenyi Termal Banyoları’nın açık havadaki devasa sıcak su havuzları yaz-kış açık, bu nedenle havuz kenarında bir karış kar varken bile siz buharı tüten sıcak suların keyfini çıkarabiliyorsunuz. Gellert Banyoları ise Budapeşte’nin klasik mimarisinin en nadide örneklerinden birini sağlıklı termal sularıyla buluşturuyor: Yüksek tavanlı ve mermer sütunlu iç mekân havuzunda geçireceğiniz dakikaları hayatınız boyunca unutamayabilirsiniz. BUDAPEST Hungary’s capital is one of the most beautiful cities to enjoy the spirit of winter. Known as the “Paris of Eastern Europe”, Budapest is one of the most exceptional cities in the world in terms of architecture. The beauty of Budapest’s skyline filled with domes and pointed towers and the classic Central European architecture is enhanced by the snow. Budapest’s famous baths provide visitors with an unforgettable experience during the winter. The bath culture of the city is a relic from the days of Ottoman rule and one of Budapest’s most exclusive features is its location atop natural hot springs. As you can imagine, the warm waters are best enjoyed in cold weather. The Szechenyi Thermal Baths’ huge outdoor hot water pools are open in the summer and winter; therefore when there’s even an inch of snow on the edge of the pools you can still enjoy the steaming hot water. The Gellert Baths is one of the rare examples of classical Budapest architecture and combines this with healthy thermal waters. You’ll never forget the time you spend in the indoor pool surrounded by high ceilings and marble columns. Venedik Evet, hava soğuk, ağaçlar yapraklarını döküyor, şehir grileşiyor olabilir. Fakat inanın ki dünyanın en popüler şehirlerinden biri olan Venedik’i kış takviminize sıkıştırmak için sandığınızdan çok daha fazla sebebiniz var! Öncelikle Venedik’i, kentin turist akınlarına maruz kaldığı bahar ve yaz aylarının dışında ziyaret etmek demek, sokakların size kalması, kanalları ve köprüleri kimseyle itişmeden rahat rahat izleyebilmeniz demek. Üstelik sezon dışı aylarda, Venedik’te kaldığınız otelin de, sıradan bir restoranda yediğiniz yemeğin de hissedilir şekilde daha ucuz olduğunu göreceksiniz. Hele bir de şanslıysanız ve Venedik’te bir kar yağışını yakalayabilirseniz, işte o zaman insanların bu masalsı şehri neden yaz aylarında ziyaret ettiğini sorgulayacaksınız. Kar taneleri sessizce tenha sokakları yaran kanalların yüzeyine dökülürken ufacık bir piazza’da oturup etrafı izlediğinizde kendinizi bir film setinde hissedeceksiniz. Havanın soğukluğu ve rüzgârın sertliğine karşı da lezzetli çözümler var: Bu bölgede üretilen prosecco ve beyaz şarap dünyanın en leziz şaraplarından biri. Tercihiniz kahve yönünde olursa, bu konuda kimsenin İtalyanların eline su dökemediği bir gerçek. VENICE Yes, the weather is cold, the trees have shed their leaves, and the city may be gray. But believe me there are so many reasons to add Venice, one of the most popular cities in the world, to your winter calendar! First of all, visiting Venice during the off-season months of spring and summer means you can explore the streets, canals, and bridges in peace. Furthermore, you will notice that everything is cheaper during the off-season months, from the hotel you stay at to the restaurant you dine in. If you’re lucky enough to catch snowfall in Venice you’ll wonder why people visit this fabled city in the summer. Sitting at a small piazza and enjoying the snowflakes that peacefully cover the secluded streets and canals of Venice will have you feeling like you’re on the set of a movie. There are delicious solutions to the cold weather and harsh air: the Prosecco and white wine produced in this region are some of the best in the world. If you prefer coffee, no one is more legendary than the Italians. 27 28 Edinburgh Avrupa’nın en güzel kentlerinden biri olan Edinburgh, dünyada kışın en yakıştığı kentlerin de başında geliyor. Tepenin üzerine kondurulmuş kalesi, sivri uçlu çatılarıyla kuleleri, kum renkli tarihi binaları ve tüm kente hakim olan o gotik havası ile Edinburgh, yüksek rakamlı enlemlerde yer alan çoğu kentten daha iyi taşıyor kış şıklığını. Üstelik yeni yıl kutlamaları veya İskoçya’da kullanılan ismiyle “Hogmanay”, Edinburgh’da çok ama çok ciddiye alınan bir olgu. İskoçya’nın başkentinde yeni yıl kutlamaları üç gün süren bir festival halinde geçiyor. 30 ve 31 Aralık günlerinde, akşam ve gece boyu süren etkinlikler, yılın ilk gününde de devam ediyor. Yılın bu zamanına özgü ücretli ve ücretsiz etkinlikler, irili ufaklı sokak partileri, tiyatrolar ve performanslar, sokaklara kurulan pazarlar, Edinburgh’daki her Hogmanay’ı birkaç günlük özel bir parti havasına sokuyor. Hogmanay’ın doruk noktası ise yılbaşı gecesi gerçekleştirilen geleneksel havai fişek gösterileri dersek yanılmış olmayız. EDINBURGH Edinburgh, one of Europe’s most beautiful cities, is one of the world’s most beautiful cities during winter. With its fortress perched on a hill, pointy roofed towers, sand-colored historic buildings and an overall gothic atmosphere that dominates the entire city Edinburgh is more beautiful in winter than most cities located in high latitudes. In fact New Year celebrations, or as the Scottish call it “Hogmanay”, is an event taken very seriously in Edinburgh. The capital of Scotland celebrates the New Year with a 3-day long festival. The events that take place on the evenings of December 30th and 31st also continue on the first day of the New Year. The paid and unpaid activities unique to this time of the year, large and small street parities, increased number of plays and performances during this period, and street markets create the air of a 3-day long private party every Hogmanay in Edinburgh. The culmination of Hogmanay is the traditional New Year’s Eve fireworks show. 29 Münih Almanya’nın Noel pazarlarına karşı özel bir ilgisi var. Noel’den bir ay kadar önce kurulan bu pazarlar, kış ve Noel ruhunun ete kemiğe bürünmüş hâli dersek yanılmış olmayız. Münih’te kurulan yaklaşık 20 kadar Noel pazarının da Almanya’daki bu pazarlar arasında özel bir yeri olduğu bir gerçek. Bunların en klasiği ve en eskisi 1300’lü yıllardan beri Münihlilerin Noel dönemini iple çekmesini sağlıyor. Kentin merkezindeki Marienplatz’ı mesken tutan bu pazarın tezgâhlarında Orta Avrupa’nın en leziz pastaları, diğer hamurlu tatlılar, dini figürler, ahşap oymalar ve diğer çeşitli el işlerini bulmak mümkün. Kentin sakinleri de Noel ruhunun en iyi bu pazarlarda yakalanacağı konusunda hemfikir. Aileler pazara akın ederken kendileri için kurulan atölyelerde çocuklar, el işlerini yapmayı ve Noel kurabiye ve keklerini hazırlamayı öğreniyor. Her gün bir konserin verildiği belediye binasının balkonundan yükselen tınılar da meydandaki Noel ruhunu tamamlıyor. Münih’teki alternatif Tollwood Noel Pazarı ise Marienplatz’daki klasik pazardan çok farklı bir deneyim sunuyor. Oldukça renkli bir etnik festival halini almış olan Tollwood’da dünyanın her yerinden Münih’e gelen insanların yerel kültürlerini, müziklerini, yemeklerini, el sanatlarını ve bütün bunların yanı sıra yerel sanatçıların küçük tiyatrolarını da deneyimleyebilirsiniz. Ve hazır kış aylarında Münih’i ziyaret etmişken, dünyanın en etkileyici şatolarından biri olan Neuschwanstein Şatosu’nu karlar altındayken ziyaret etme şansını kaçırmak da olmaz. Tam anlamıyla peri masallarından fırlamış olan ve Disney’in logosundaki kaleye ilham vermiş olan Neuschwanstein, bembeyaz karla kaplı tepeler arasında yükselirken daha da güzel. MUNICH Germany has a special affinity for the Christmas market. These markets are set up a month or so before Christmas and bring the Christmas spirit to life. The approximately 20 Christmas markets set up in Munich are very special in Germany. The most classic and oldest of these dates back to the 1300’s and has helped ring in Christmas time in Munich. You can find the most delicious Central European cakes, other pastry sweets, religious figurines, woodcarvings, and other various crafts at different stalls at the market, located in Marienplatz, the center of the city. The city’s residents also agree that these markets best capture the spirit of Christmas. While families flock to the markets, children learn how to make handcrafts, and prepare Christmas cookies, and cakes at special workshops. The sounds that echo down from the town hall, where a concert takes place everyday, complete the Christmas spirit in the square. The alternative Christmas market in Munich, the Tollwood Christmas Market, offers a very different experience from the classic market in Marienplatz. Tollwood has evolved into quite a colorful ethnic festival where people from all around the world who come to Munich can experience local cultures, music, cuisine, crafts, and small theaters of local artists. While you’re visiting Munich in the winter don’t miss the opportunity to visit the Neuschwanstein Castle, one of the world’s most impressive castles, under a blanket in snow. Straight out of a fairy tale, and the inspiration for the Disney castle logo, Neuschwanstein Castle is even more beautiful when surrounded by snow-covered hills. DQ 30 YEMEK-FOOD 40 Yıllık Hatıra Giden En Kestirme Yol Sabah onsuz ayılamayanı da var, sadece kokusuna bayılanı da. Şekersiz tercih edenler de var, sütsüz asla içemeyenler de… Tüm çeşitleriyle kahve, sıvı bir içecekten çok daha ötesi, vazgeçilemeyen bir sevgi meselesi. 31 A Shortcut For Life Long Flavor There’s people who can’t wake up in the morning without it, and those who just love the smell of it. There are those who prefer it without sugar and those who can’t drink it without milk… With all of its variations, coffee is much more than just a drink; it is a love affair that cannot be abandoned. K 32 ahve sadece damağınızda hoş bir tat bırakmakla kalmaz; canlandırır, içinizi ısıtır, dertleştirir, sohbet ettirir… 14. yüzyıla dayanan köklü geçmişiyle, başlı başına bir kültürdür. Kimisi her çeşidini dener, aralarından birini seçer; kimisi farklı topraklardan gelen aromaları keşfetmeye devam eder. Makinayla yapılanı, French press kullanılanı, anında hazır olanı, tadı sabırla sabit olanı… İşte huzurlarınızda, hangisini seçeceğine karar veremeyenler ya da kendi kahvesini kendi yapmak isteyenler için en lezzetli, en sevilen kahve çeşitleri. C offee doesn’t just leave a good taste in your mouth; it awakens you, warms your heart, and evokes conversation… With a long history dating back to the 14th century, it is a culture in itself. Some will try each kind and select one; some will continue to explore flavors from different lands. Those made with machines, French Press, ready instantly, or flavors that are made perfect by waiting… Behold the most delicious and most popular coffee varieties for those who can’t decide on which one to pick or those who want to make their own coffee. 33 Espresso Espresso Gerçek kahve tutkunlarının vazgeçilmezi ve süt içeren pek çok kahvenin de temel içeriği olan espresso için ilk gereklilik; iyi bir espresso makinesidir. Maalesef bu kahveyi makine olmadan yapamazsınız. Fakat sadece makineye sahip olmak da lezzeti garantilemez. Espresso için kullanacağınız oranlar çok önemlidir. Her şeyden önce kahveniz ince çekilmiş olmalıdır. Bu kahvenin 7-8 gramı, espresso makinesinin kaşığına (portafiltre) yerleştirilir. Kaşık hazneye yerleştirilmeden önce üstüne tamper (tokmak) yardımıyla basınç uygulanarak sıkıştırılır ve düzleştirilir. Bu sıkıştırmanın sebebi, kahvenin suya daha fazla aroma bırakabilmesidir. Türk kahvesi fincanını anımsatan ama ona nazaran daha kalın kenarlı olan espresso fincanı, makinenin kahve çıkış haznesine yerleştirilir, makine 90-95 arası sıcaklığa ulaştıktan sonra çalıştırılır ve 10 bar’lık bir basınçla sıcak su kahve haznesinden geçerek fincana dolmaya başlar. Ve böylelikle İtalya’ya özgü bu sert içimli kahve servise hazır hale gelir. Espresso, a crucial drink for real coffee lovers and the essential ingredient of many drinks containing coffee and milk. The first requirement for espresso is a good espresso machine. Unfortunately you can’t make this coffee without a machine. But just having the machine does not guarantee flavor. The ratios you use is very important for espresso. Above all, your coffee needs to be ground very fine. Place 7-8 grams of this coffee into the espresso machine’s spoon (portafilter). Before placing the spoon into the chamber use the mallet to compress and flatten the coffee. The reason for this compression is so the coffee can leave more of an aroma in the water. Place the espresso cup, which resembles a Turkish coffee cup but has thicker edges, in the coffee machine’s dispensing area. After reaching a temperature between 90-95 run the machine; the hot water runs through the coffee chamber filling the coffee cup. Then this strong, Italian coffee will be ready to serve. 34 Çıkış noktası espresso olanlar Eğer espresso yapımını kavramış ve bu işte ustalaşmışsanız, adını sıklıkla duyduğunuz pek çok kahveyi rahatlıkla yapabilirsiniz. Çünkü bu kahveler için önemli olan espresso’dur. Sonrasında süt ve köpük. Cappucino için yine espresso hazırlanır. Bu defa daha büyük bir porselen kupa kullanılır. Kahve makinasının buhar çubuğu kullanılarak süt 70 dereceye getirilir ve köpürtülür. Ardından kupaya, espresso’nun üstüne eklenir. İsteğe göre tarçın veya rendelenmiş çikolata da köpüğün üstüne serpilebilir. Bir kahve zincirine girdiğinizde ismi en fazla telaffuz edilen kahveler arasında latte ve mocha da gelir. Onların da yapımı son derece kolaydır. Latte, double espresso (16-17 gramla yapılan espresso) ve süt kullanılarak yapılır. Yine espresso’ya buharda ısıtılmış ve köpürtülmüş süt eklenir. Latte için uzun ve cam bir kupa kullanılır. Karışıma, tercihe göre tatlı krema da eklenebilir. Mocha’da ise devreye çikolata girer. Double espresso, 24 gram (1/4 su bardağı) çikolata tozu ile karıştırılır. Çikolata tozu yerine çikolata şurubu, sosu veya eritilmiş çikolata da kullanılabilir. Ardından tıpkı latte’de olduğu gibi ısıtılmış ve köpürtülmüş süt eklenir. Eğer double espresso’yu yarısına kadar sıcak su ile doldurulmuş kupaya eklerseniz americano yapmış olursunuz. Americano için tam tersi yöntem de uygulanabilir. Yani double espresso’nun üstüne sıcak su katılarak da yapılabilir. Macchiato ise espresso’ya eklenen çok az miktardaki sıcak ve köpürtülmüş sütle elde edilir. espresso cappuccino latte mocha americano macchiato It All Begins with Espresso If you’ve grasped and mastered espresso, you can easily make a lot of popular types of coffee because espresso is the most important part of them. The rest is milk and foam. For a cappuccino you still prepare espresso. This time use a bigger porcelain cup. Using the coffee machine’s steamer, the milk is heated up at 70 degrees and begins to foam. It is then added to the cup and poured on top of the espresso. Those who want can sprinkle cinnamon or grated chocolate on top of the foam. Among the most popular items at a coffee chain are the latte and mocha and it is extremely easy to make them both. A latte is made with double espresso (16-17 grams) and milk. Again add the heated milk froth to the espresso. Use a long glass cup for a latte. Those who want can add sweet cream to the mixture. A mocha is where chocolate comes into the mix. Double espresso, 24 gram (1/4 of a water cup) is mixed with chocolate powder. You can use chocolate syrup, sauce, or melted chocolate instead of chocolate powder. Then, just like a latte, add the heated milk froth. If you add the espresso to a cup that is halfway filled with hot water then you’ve got an americano. You can also do that the other way; you can also add hot water to a double espresso. Adding a very small amount of heated milk froth to the espresso makes a macchiato. Türk kahvesi Turkish Coffee Köpüğü, telvesi, falı, kokusu, bakır cezvesi, yanına konulan lokumu, suyu… Türk kahvesi denilince akla gelen çağrışımların sonu yok. 1800’lü yıllardan bu yana Türklerin eşsiz damak zevkinin en güzel sembollerinden biri ve dünyanın en ince çekilmiş kahvesi olan Türk kahvesinin yapımı son derece kolaydır. Orta şekerli bir Türk kahvesi için (kullanılan fincan ölçüsünde) su cezveye konulur. İçine iki dolu çay kaşığı Türk kahvesi ve 2 çay kaşığı toz şeker eklenir. Çok fazla olmamak kaydıyla karıştırılır. Cezve kısık ateşe yerleştirilir. İşte sabır gerektiren süreç burada başlar. Suyun içindeki kahvenin iyice pişmesi için ateş düşük ısıda olmalıdır. Bu da bekleme süresini bir hayli uzatır. Kahve köpüklenmeye başladığında bu köpükler kaşık yardımı ile alınarak fincana aktarılır. Ardından kahve çok fazla kaynamadan bir süre daha pişirilir ve önceden aldığımız köpüğün üstüne eklenir. Kahve gereğinden fazla kaynatılırsa tadı acılaşır. Its foam, grounds, fortune, smell, copper kettle, accompanying sweets and water… There is no end to what comes to mind when you think of Turkish coffee. Turkish coffee, the world’s finest ground coffee, dates back to the 1800’s, has been one of the most beautiful symbols of Turkey’s unique taste, and is extremely easy to make. Place water into the coffee pot. For medium-sweet Turkish coffee add 2 full teaspoons of Turkish coffee and 2 teaspoons of sugar. Stir it but not too much. Place the pot on low heat. And now the process that requires a lot of patience begins. In order for the coffee within the water to cook thoroughly it needs to be on low heat. This extends the wait considerably. As the coffee foams use a spoon to place that foam in the coffee cup. Then continue cooking the coffee without letting it boil too much and then add it on top of the foam. If you overcook the coffee it will taste bitter. Filtre kahve Filter Coffee Filtre kahve French press’le ya da kahve filtresi yardımı ile yapılır. French press’le kahve yapmak için kalın çekilmiş 8 gram (bir çorba kaşığı) taze kahve French press’e konulur. Kahvenin üstüne, (kaynadıktan sonra bir süre dinlendirilmiş) bir su bardağı su eklenir. Tahta kaşık yardımıyla karıştırılarak, su ve kahve homojen hale getirilir. French press’in filtre kısmı, piston havada kalacak şekilde kahvenin üstüne yerleştirilir ve 4 dakika kadar dinlenmeye bırakılır. Daha sonra piston hafif ama kesintisiz şekilde aşağı itilerek kahve filtrelenir. Eğer French press yoksa, kağıt filtre kullanılabilir. Kağıt filtre, kenarları dışarıda kalacak şekilde kupaya yerleştirilir. İstenilen oranda kahve filtreye konulur. Ardından yavaşça sıcak su eklenir. Filtre kahve alırken, yumuşak mı yoksa sert içim mi sevdiğinizi belirtmeli ve ona uygun olarak çekilmiş bir kahve almalısınız. Filter coffee is made with the help of a French press or coffee filter. To make coffee with a French press place 8 grams of fresh thickly ground coffee (one tablespoon) into the French press. Add a glass of warm water on top of the coffee. Use a wooden spoon to stir it so the coffee and water become one. Place the French press’s filter portion, so that the piston is in the air, on top of the coffee and let it sit for 4 minutes. Then push down on the piston in a light but continuous manner. If you don’t have a French press you can use a paper coffee filter. Place the paper filter on the cup so that the edges are on the outside of the cup. Place as much coffee as you want in the coffee filter. Then slowly add warm water. When buying filter coffee specify whether or not you like your coffee mild or strong and get coffee ground accordingly. Çözülebilen (granül) kahve Yapımı son derece pratik olduğu için en fazla tüketilen kahve türlerinden biri de çözülebilen kahvelerdir. İçerisinde kahve çekirdeği bulunmadığı için “gerçek” kahve severler tarafından pek tercih edilmez. Kahve çekirdekleri kavrulur, pişirilir, kurutulur ve tekrar suya atılarak erimeyen parçacıkları filtrelenir. Ardından tekrar kurutulur. İşte çözülebilen kahve bu şekilde elde edilir. Bu kahveyi yapmak için üstüne sıcak su eklemeniz yeterlidir. Instant Coffee Instant coffee is one of the most consumed types of coffee because it is so easy to make. Because it doesn’t contain any coffee beans “real” coffee lovers don’t like instant coffee. The coffee beans are roasted, baked, dried, placed back in the water and the insoluble particles are filtered out. Then it is dried again. That’s how you get instant coffee. All you have to do to make instant coffee is place warm water on top. 35 DQ 36 KENT-CITY 850 Yıllık Tarihi İle Bir Başyapıt: Moskova Nehri, katedralleri, sarayı ve müzeleriyle keyif dolu bir tur vadediyor bu şehir. Moscow: a masterpiece with an 850-year long history The city promises a tour full of joy, with its river, cathedrals, palaces and museums. 37 H er ne kadar Türk gezginler açısından bir Paris, Roma ya da Barselona kadar rağbet görmese de Rusya’nın başkenti Moskova’nın, Avrupa şehirlerinden fazlası var eksiği yok. Kendinizi Disney’in büyülü masallarında hissedeceğiniz tarihi yapıları, devasa bulvarları, birçoğu 14. ve 15. yüzyıla dayanan katedralleri ve müzeleri ile Moskova, keşfetmeyenler için merak uyandırırken, bir kez görenlerin ise bir daha gitmek için sabırsızlandıkları bir kent. Görülecek yerler listesi uzar gider… Her şehrin mutlaka bir “gidince görülecekler listesi” vardır. Fakat söz konusu Moskova olunca bu liste uzar gider. Listenin başındaki yerler ise sadece mimari özellikleriyle değil Rusya tarihindeki önemleriyle de dikkat çekiyor. Bizans İmpparatorluğu’nun çöküşüyle Ortodoks kilisenin de merkezi haline gelen Moskova, III. Roma olarak anılmaya başlanmış. 1917’de kurulan Sovyet Rusya’nın merkezi haline gelen şehir, zamanla modern Rusya’nın da kalbinin attığı yer haline gelmiş. 1992’de dağılan Sovyetler Birliği ise Moskova’nın öneminden bir şey kaybettirmemiş aksine o dönemin özelliklerini hem mimarisinde hem de sosyal yaşantısında hissettirmesine neden olmuş. Günümüzde ise tarihin ve modernitenin, doğu ile batının özelliklerini bir arada görebileceğiniz Moskova, ihtişamı ile dünyanın en çok turist çeken başkentlerinden biri. ven though it isn’t as in demand as Paris, Rome, or Barcelona for Turkish travelers, Russia’s capital Moscow has just as much to offer as European cities. With its historic structures, huge boulevards, cathedrals dating back to the 14th and 15th centuries, and museums Moscow will make you feel like you’re in a magical Disney tale. The city awakens wonder for those who have never been and evokes a need to revisit for those who have been before. E The list of sites to see is endless… Every city has a list of “must-see” sites. But when it comes to Moscow the list is endless. Sites at the top of that list draw attention not only because of their architecture but also because of their importance in Russian history. With the collapse of the Byzantine Empire Moscow, which hasWestern become the center for The Denizli: Orthodox Church, came to be known as the 3rd Rome. Founded Anatolia’s in 1917, Moscow became the center of Soviet Russia and through time the beating heart of modern The collapse of the HiddenRussia. Jewel Soviet Union in 1992 did not change Moscow’s importance; on the contrary it created a feeling of the characteristics of that time through both architecture and social life. Today, however, with the glory of its history and modernity, Moscow, where Western features harmonize with Eastern features, is a city that is one of the world’s most popular tourist destinations. 38 Moskova Kremlini Moscow Kremlin Moskova Kremlini ya da daha çok bilinen adıyla Kremlin Sarayı tek bir sarayı çağrıştırsa da Rusça kale, şato gibi anlamlara gelen Kremlin birçok yapıyı içinde barındıran bir yapılar bütününe karşılık geliyor. 15. yüzyılda inşasına başlanan, İtalyan, Hollandalı ve Alman mimarların katkısı ile 20. yüzyıla kadar yapımı devam eden bu muhteşem kompleks, katedralleri, tiyatroyu, kuleleri ve Büyük Kremlin Saray’ını içinde barındırıyor. Projesini Konstantin Tan’ın çizdiği Büyük Kremlin Sarayı, 1849’da inşa edilmiş. İçinde İmparator ailesine ait odalar, göz alıcı mobilyalarla döşeli kabul salonları, kristal ve porselen ev eşyaları bulunuyor. Kremlin’deki dini yapılar Bizans ve İtalyan etkisi taşıyor. Bu özelliğiyle Moskova Kremlin’i gezdiğinizde, sanki Ortaçağ Avrupası’na yolculuk etmişsiniz hissini uyandırıyor. Yüksek duvarlarla çevrili Borovitsky Tepesi’ne kurulmuş bu kalenin güneyinden Moskova Nehri, doğusundan Kızıl Meydan, batısından St. Basil’s Katedrali ve Alexander Bahçesi görülüyor. Although the Moscow Kremlin, or better known as the Kremlin Palace, is a single palace it evokes the likes of a Russian fortress or castle, as its namesake Kremlin refers to, and hosts many structures within it. Construction of the Kremlin began in the 15th century with the contribution of Italian, Dutch, and German architects and continued into the 20th century. This magnificent complex houses cathedrals, theaters, towers, and the Great Kremlin within it. The Grand Kremlin Palace project was drawn out by Konstantin Tan and built in 1849. A room belonging to the family of the emperor, receptions halls furnished with glamorous furniture, and crystal and porcelain housewares are located within. Religious structures in the Kremlin bear Byzantine and Italian influences. When you visit the Moscow Kremlin these features make you feel like you’ve travelled back in time to medieval Europe. Surrounded by high walls and located on the Borovitsky Hills, you can see the Moscow River from the south of the palace, the Red Square from the east of the palace, and St. Basil’s Cathedral and the Alexander Garden from the west. 39 Kızıl Meydan Red Square Kızıl Meydan, Moskova Kremlini’nin duvarlarının inşasının ardından 17. yüzyılda yapılmış. Yapıldığı günden beri de hem Rusya hem de eski SSCB için toplumsal ve siyasi bir öneme sahip olmuş. Dünyanın en ünlü meydanlarından biri olan Kızıl Meydan, tarih boyunca idamlara, gösterilere, geçit törenlerine ve mitinglere sahne olmuş. Yaklaşık 500 metre genişliğindeki Kızıl Meydan’ın ortasında Kremlin duvarlarının hemen önünde kızıl ve siyah renkli granitlerden oluşan piramit şeklinde Sovyetler Birliği’nin kurucusu olan Lenin’in anıt mezarı bulunuyor. Mozoleden çıkıldığında arkada Kremlin duvarlarının dibinde diğer ünlü kişilerin mezarları görülebilir. Stalin, Brejnev ve Yuri Andropov, uzaydaki ilk insan Yuri Gagarin, Amerikalı yazar John Reed ile Lenin’in eşi ve kız kardeşi bunlardan sadece birkaçı. Ayrıca meydanda Lenin Mozolesi’nin hemen karşısında sadece tarihe değil alışverişe de düşkün turistlerin özellikle dikkatini çeken Moskova’nın en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan GUM bulunur. Özellikle kış aylarında ışıklandırmalarıyla gözleri kamaştıran GUM’un ön Neo-Rus tarzı ön cephesi Kızıl Meydan’ın neredeyse tüm doğu kanadını kaplıyor. The Red Square was built in the 17th century after the construction of the Moscow Kremlin’s walls. Since the day of its construction it has held social and political importance for both Russia and the former USSR. The Red Square is one of the world’s most famous squares and has been the location of many executions, performances, parades, and rallies throughout history. In the middle of the 500-meter wide Red Square, right in front of the Kremlin walls, stands Lenin’s, the founder of the Soviet Union, red and black granite, pyramidal, mausoleum. When exiting the mausoleum, at the foot of the Kremlin wall, you can see the tombs of other famous people. Stalin, Brejnev and Yuri Andropov, Yuri Gagarin- the first man in space, American writer John Reed, and Lenin’s wife and sister are just a few of them. Attracting tourists not just because of its history but for its shopping as well, one of Moscow’s largest shopping centers GUM is located in the square, directly opposite the Lenin Mausoleum. Dazzling people, especially with the lighting during the winter, GUM’s pre-neo Russian style façade occupies almost the entire east wing of the Red Square. 40 Katedraller şehri A city of Cathedrals Moskova denilince akla her biri birer sanat eseri sayılabilecek katedraller geliyor. Bu katedrallerin çoğu Bizans mimarisi örnek alınarak yapıldığından Moskova Sovyet Rusya’sının soğuk beton yapılarından farklı olarak bir Avrupa kentinde geziyormuş hissi veriyor. Moskova’nın Kızıl Meydan’da bulunan yarım asırlık Aziz Vasili Katedrali’ni saymazsak en önemli katedralleri Kremlin içindeki Katedraller Meydanı’nındadır. Rusya’nın bir dönem en yüksek yapısı olan 81 metre uzunluğundaki Büyük Ivan Kulesi de buradadır. Bu kulenin yanında 200 ton ağırlığında bir çan vardır. “Çanların Çanı” olarak adlandırılan ve yapımı iki yıl süren bu çanın, ait olduğu yerde yani kulede değil de zeminde olmasının nedeniyse 200 ton ağırlığında olmasıdır. Çan “kilosu” nedeniyle yerinden kaldırılamamış ve hiçbir zaman kuleye yerleştirilememiş. Yine Başmelek Katedrali, Meryem’e Müjde Katedrali, çarların ve imparatorların taç giyme töreninin yapıldığı meşhur Uspenski Katedrali de bu meydanda yer alır. 1872 yılında Ruslar’ın Napoleon’a karşı kazandığı zaferin anısına, Bizans mimarisinin etkisinde kalarak tasarladığı Kurtarıcı İsa Katedrali’nin hikayesi ise oldukça ilginç. Katedralin tarihi 1883 yılına dayanıyor. O zamanlar bu yapı, hem halka bağışlanan ilk katedral hem de dünyanın en büyük Ortodoks ibadethanesiymiş. Som altından kubbeler, altın When you think of Moscow cathedrals that are considered works of art come to mind. Most of these cathedrals were modeled after Byzantine architecture, far from the cold concrete structures of Soviet Russia, and they create the atmosphere of a European city. Not counting the centuries old St. Basil Cathedral located in Moscow’s Red Square, the most important cathedrals are those in Cathedral Square located within the Kremlin. Once one of Russia’s highest structures, the 81-meter high Ivan the Great Bell Tower is also located here. Next to this tower is an approximately 200-ton bell. Known as the “Bell of all Bells” this bell, which took 2 years to construct, is located on the ground as opposed to inside the tower because it weighs 200-tons. Because of the bell’s “weight” it couldn’t be lifted and was never placed inside the tower. The Cathedral of the Archangel, Cathedral of the Annunciation, and the famous Uspenski Cathedral, where the coronation of the Tsar and Emperor took place, are located in this square. The story of the Cathedral of Christ the Savior, built in 1872 to commemorate Russia’s victory over Napoleon and influenced by Byzantine architecture, is quite interesting. The cathedral’s history dates back to 1883. At the time, this structure was the first cathedral donated by the public and 41 42 freskler ve ikonlarla bezeli bu katedralin şanssızlığı Stalin’in din karşıtı politikası olmuş. Stalin, katedralin altın yapılarını devlet hazinesine aktarırken, katedral için de yıkım kararı vermiş. Katedralin yıkılması yetmiyormuş gibi bir de yıkımdan sonra ortaya çıkan çukura havuz yaptırılması, dönemin Ortodokslarının asla affetmeyecekleri bir hareket olmuş. Yıllar sonra, tarih 1997’yi gösterdiğinde bu katedral, aslına uygun olarak tekrar inşa edilmeye başlanmış ve 2000 yılında halka açılmış. Moskova’nın İstiklal Caddesi: Arbat Arbat Caddesi, özellikle son yıllarda en az Kızıl Meydan kadar dikkat çeken yerlerden biri haline gelmiş. 1980’li yıllardan beri sadece yaya trafiğine açık olan cadde için bir nevi İstiklal Caddesi denilebilir. Arnavut kaldırımlı Arbat Caddesi’nde sokak müzisyenleri, Rus el sanatını yansıtan hediyelik ürün stantları, ressamlar, antikacılar, butikler, açık hava kafeleri ve Rus tarzı pub’lar kendilerine yer bulmuş ve ortaya çok samimi, her adımda başka bir etkinlikle karşılabileceğiniz bir sokak çıkmış. Arbat’ta tarihin farklı dönemlerinde birçok ünlü yazar, ressam ve tiyatrocu da yaşamış. Arbat şehir merkezine yakınlığıyla da hem yerli halkın hem de yabancı turistlerin uğrak yeri haline dönüşmüş. Dünyanın en renkli metrosu Şehrin merkezinde ulaşım, birbirine bağlanan yüzlerce metro hattıyla sağlanıyor. Moskova metrosu dünyanın en eski ve en büyük metrolarından biri. Gideceğiniz her yere metro ile rahatlıkla ulaşmak mümkün ama Kiril alfabesi ile yazılan önergeleri dikkate alarak çift dilli bir rehber almak bu dev şehirde kaybolmadan yol almak için çok önemli. Metro deyince aklınıza New York metrosu gibi yerin altında soğuk duvarlı ve boğucu bir ulaşım şekli gelmesin. Dünyada görebileceğiniz en sanatsal mimariye sahip metroyu da bünyesinde barındıyor Moskova. Avizeler, heykeller, resimler… Bu saydıklarımız bir metro için kulağa garip geliyor olsa da, Moskova metrosu adeta bir açık hava müzesi gibi. the world’s largest orthodox place of worship. Decorated with pure gold domes and gold frescoes and icons, this cathedral’s misfortune was Stalin’s anti-religious policy. While Stalin transferred the cathedral’s gold structures into the state treasury he gave the order to demolish it. As if destroying the cathedral wasn’t enough, after the destruction he built a pool within the pit, a move that orthodox individuals at the time would never forgive. Years later in 1997 the cathedral was rebuilt and opened to the public in 2000. Moscow’s Istiklal Street: Arbat Arbat Street, especially in recent years, has become almost as prominent as the Red Square. A pedestrianized street since the mid-1980’s, it can be compared to Istiklal Street. With cobble-stoned streets, Arbat’s musicians, Russian handicraft souvenir stands, painters, antique shops, boutiques, outdoor cafes, and Russian-style pubs have created a friendly and vibrant atmosphere, where you can encounter a new activity with each step. Throughout its history many famous writers, painters, and actors have lived on Arbat Street. With its proximity to the city center Arbat has become a favorite amongst both locals and tourists. The world’s most colorful subway Transportation within the city center is provided by hundreds of interconnected subway lines. Moscow’s metro is one of the world’s oldest and largest metros. It is easy to go anywhere you want using the metro but beware of the Cyrillic alphabet; getting a bilingual guide is important to getting around in this giant city. When we say metro, don’t think of New York City’s cold and stifling subway system. Moscow has one of the world’s most architecturally artistic metros. Chandeliers, sculptures, paintings… While these may seem strange to associate with a metro, Moscow’s metro is almost like an open-air museum. Nehir Turu River Tour Moskova’nın en popüler etkinliklerinden biri de şehrin ortasında kıvrılarak akan ve şehre adını veren Moskova Nehri’nde yapılan turlardır. Bu turlara katılmak isterseniz, Ukrayna Oteli’ni bulmanız gerekir. Çünkü bu turlar için tekneler, otelin önünde uzanan nehir yolu üzerindeki iskeleden kalkıyor. Bir diğer opsiyon ise nehir tramvayları yerine lüks yat ve tekneleri kullanarak özel bir gezi yapmak. Kış aylarında nehir turu yapmanın mümkün olmadığı, nehrin yüzeyinin ince bir buz tabakasıyla kaplandığı zamanlardaysa nehir kenarındaki restoran ve kafelerden birinde bu eşsiz manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. One of Moscow’s most popular events is a tour of the city’s namesake, the Moscow River, which flows and twists through the middle of the city. If you want to partake in this tour you need to find the Ukraine Hotel because the tour boats take off from the pier located on the part of the river that stretches out in front of this hotel. Another option instead of river trams is a more private tour on luxury yachts and boats. In the winter months a river tour becomes impossible as the river’s surface is coated with a thin layer of ice. Enjoy this unique landscape at one of the riverside restaurants or cafes. Rus edebiyatından kalanlar Remnants from Russian Literature Söz konusu Rusya olunca akla Rus Edebiyatı’nın gelmemesi düşünülemez. Elbette Moskova da bu büyük edebiyatçılardan izler taşıyor. Bunlardan biri de Puşkin Devlet Güzel Sanatlar Müzesi. 1912 yılında açılan bu müzede yer alan eserler, ağırlıklı olarak 19. ve 20. yüzyıl Avrupa ve Amerika sanatını yansıtıyor. Bina girişindeki Rodin’in kült olmuş “Düşünen Adam” mutlaka görülmeli.Gerçek edebiyat düşkünleri ise Puşkin’in adı verilen müzeden ziyade yazarların yaşadıkları evleri görmeyi tercih edebilir. Puşkin’in bir süre eşi ile birlikte yaşadığı evi Arbat Caddesi’ndedir. Gorki ise ölümünden önce kıymeti bilinen nadir yazarlardan olduğundan Pushkinskaya’daki evi oldukça ihtişamlıdır ve müze haline getirilmiştir. Gorki’nin evinde kendine ait bir şapeli bile vardır. When it comes to Russia there’s no doubt that Russian literature comes to mind. Of course Moscow bears traces of these great writers. One of them is the Pushkin State Museum of Fine Arts. The pieces in this museum, which opened in 1912, mainly reflect 19th and 20th century European and American art. You can’t go to Moscow without seeing Rodin’s cult statue “The Thinker” located at the entrance of the building. Rather than the museum named after Pushkin, real literature-enthusiasts may prefer to visit the houses these authors lived in. The house Pushkin lived in with his wife is located on Arbat Street. As for Gorky, one of the rare writers whose value was recognized before his death, his magnificent house in Pushkinskaya was turned into a museum that even has a chapel within. 43 DEDEMAN PARK IZMAILOVO MOSCOW Şehir turunuz sırasında, konaklama için seçtiğiniz otelin ulaşım ağlarına yakınlığı son derece önemlidir. Moskova’nın gelişmekte olan önemli bölgelerinden Izmailovo’da kapılarını açmaya hazırlanan Dedeman Park Izmailovo Moscow da, standartların üstündeki kalitesi ve benzersiz hizmet anlayışının yanı sıra, şehrin ulaşım ağlarına ve kültür, sanat merkezlerine yakınlığıyla dikkat çekmektedir. 110 adet Superior odası, şık tasarımı ile öne çıkan 140 kişi kapasiteli Park Restaurant’ı , son teknolojiyle donatılmış toplantı odalarıyla Dedeman Park Izmailovo Moscow, Moskova Metro ağının Izmaylovskaya istasyonuna yürüme mesafesinde yer almaktadır. Otel ilk konuklarını Şubat 2015’te ağırlamaya başlayacak. 105425 Moskova, 3rd Parkovaya Sokak No: 49, corp. 15 Tel: 0212 337 39 00 DEDEMAN PARK IZMAILOVO MOSCOW During your tour of the city picking a hotel that is in close proximity of the city’s transportation network is extremely important. Located in Izmailovo, one of the major developing regions of Moscow, the Dedeman Park Izmailovo is getting ready to open its doors and is drawing attention to itself in Moscow not only because of its high quality standards and unique service concept but also because of its proximity to the city’s transportation network and culture and arts centers. With 100 Superior rooms, the 140-person capacity stylishly designed Park Restaurant, and meeting rooms equipped with the latest technology, the Dedeman Park Izmailovo Moscow is within walking distance of the Izmaylovskaya station of the Moscow Metro network. The hotel will welcome its first guests in February 2015. 105425 Moscow, 3rd Parkovaya str., 49., corp. 15 Tel: 0212 337 39 00 Dedeman Bostancı konsiyerjine sorduk… We asked the Dedeman Bostancı concierge… RÖPORTAJ-INTERVIEW 44 A nadolu Yakası’nda, özellikle tarihi ile ön plana çıkan yerleri görmek istiyorum. Günübirlik bir turu kapsayacak şekilde nereleri görmemi tavsiye edersiniz? İstanbul Anadolu Yakası’nda tarihi ile ön plana çıkan birçok adres bulunmakta. Fakat ilk durağınız Prens Adaları olmalıdır. Otelimizden Bostancı İskelesi’ne taksi ile 5 dakikada ulaşımınızı sağladıktan sonra deniz otobüsü kullanarak 30 dakikada Büyükada’ya varabilirsiniz. Büyükada’dan sonra ikinci durağınız İstanbul Anadolu Yakası’nın merkezi olarak nitelendirebileceğimiz Kadıköy olmalıdır. Büyükada’dan Kadıköy’e Şehir Hatları Vapuru ile direkt olarak ulaşımınızı sağlayabilirsiniz. Kadıköy’de iskelenin hemen yanında yer alan 1908’de inşa edilen Haydarpaşa Garı da mutlaka görmeniz gereken tarihi mekanlardan biridir. Üçüncü durağınız ise Kadıköy’den taksi ile 10 dakikada ulaşabileceğiniz Üsküdar olmalıdır. Üsküdar’a gittiğinizde, tarihi M.Ö 24. yılına dayandığı söylenen ve birçok efsaneye konu olan Kız Kulesi’ni de mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Kız Kulesi’ne ulaşımı sahildeki küçük motorlarla sağlayabilir ve İstanbul’un her iki yakasına ait muhteşem panaromik fotoğraflar çekebilirsiniz. Anadolu Yakası’nda ayrıca Sultan Abdülaziz tarafından 18611865 yıllarında mimar Sarkis Balyan’a yaptırılan Beylerbeyi Sarayı, 1395 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından inşa ettirilen Anadolu Hisarı ve Türk Kahvesi eşliğinde günün yorgunluğunu atabileceğiniz İstanbul’un tacı olarak nitelendirilen Çamlıca Tepesi de görülmeye değer yerlerdendir. I would like to explore the sites, especially those renowned for their history, on the Anatolian side. What sites would you recommend I see in a 1-day tour? There are many sites on the Anatolian side of Istanbul that are renowned for their historic nature. But your first stop should be the Prince Islands. After a 5-min cab ride from our hotel to the Bostancı pier Büyükada is a 30-minute boat ride away. After Büyükada, your second stop should be Kadıköy, known as the city center of the Anatolian side of Istanbul. You can use the Şehir Hatları (City Routes) boats for direct rides from Büyükada to Kadıköy. Located right next to the Kadıköy port is another historic site you should see, the Haydarpaşa Station that dates back to 1908. Your 3rd stop should be Üsküdar, only a 10-minute cab ride away. When you go to Üsküdar you should see the Maiden’s Tower, said to date back to 24BC and the subject of many legends. You can use the small ferryboats located along the coast to get to the Maiden’s Tower; here you can take spectacular panoramic photographs of either side of Istanbul. Among other places worth seeing on the Anatolian side of Istanbul is the Beylerbeyi Palace, built in 1861-1865 by Sultan Abdülaziz and architect Sarkis Balyan, Anadolu Hisar, built in 1395 by Yıldırım Beyazıt, and Çamlıca Hill, known as the crown of Istanbul, it is a place where you can enjoy Turkish coffee while the sun sets and escape the hustle and bustle of the day. Otelden Kadıköy gibi merkezi lokasyonlara ulaşımı nasıl sağlarım? Otelin konumu itibariyle Anadolu ve Avrupa Yakası’nda bulunan birçok merkezi lokasyona rahatlıkla ulaşım sağlayabilirsiniz. Metro, otobüs, minibüs, deniz otobüsü gibi seçeneklerden faydalanarak istediğiniz merkeze kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bu ulaşım araçlarının geçtiği güzergahlara otelimiz yürüme mesafesinde bulunmaktadır. Anadolu Yakası’nda, gece yaşamı denilince son zamanlarda öne çıkan, tavsiye edebileceğiniz mekanlar hangileri? Anadolu Yakası’nın gözde caddelerinden olan Bağdat Caddesi gece yaşamının vazgeçilmezlerindendir. Peki Bağdat Caddesi’ne nasıl gidebilirim? Taksi ile ulaşım yaklaşık 5 dakikanızı alır. Eğer aceleniz yoksa ve yürümeyi de seviyorsanız 20 dakikalık keyifli bir yürüyüş sonunda Bağdat Caddesi’ne ulaşabilirsiniz. Deniz kenarında bir akşam yemeği için nereyi önerirsiniz? Otelimize yakın bir mesafede bulunan Küçükyalı sahil şeridinde pek çok seçkin restoran yer almaktadır. Eğer akşam yemeği için otelin restoranını tercih edersem, menüde yer alan ve tadına mutlaka bakmalısınız diyeceğiniz lezzetler hangileri? How can I get from the hotel to central locations such as Kadıköy? The hotel’s location enables easy access to many central locations on both the Anatolian side of Istanbul and the European side of Istanbul. By taking advantage of such options like the metro, bus, minibus, or sea bus, you can easily reach whichever city center you want. Our hotel is located within walking distance to the routes these transportation methods pass. What are the top venues you would recommend in terms of the latest in nightlife on the Anatolian side? Bağdat Caddesi is one of the Anatolian side’s most fashionable avenues and, with its proximity to the hotel, a fundamental area in nightlife. How can I get to Bağdat Caddesi? It would take about 5-minutes by cab. If you’re not in a hurry and you like to walk it is a nice 20-minute walk to Bağdat Caddesi. What venue would you recommend for a nice dinner on the coast? Küçükyalı is located a short distance from our hotel and there are many outstanding restaurants along the coastline there. If I choose the hotel restaurant for dinner, what items from the menu would you say I must try? Offering international cuisine, the Adalar Roof Restaurant’s favorite is the lamb Dünya mutfaklarından lezzetler sunulan shank. Breaking free of tradition, the meat Adalar Roof Restaurant’ımızın gözde tadı Kürşat Murat has been cooked in harmony with Moroccan kuzu incik. Geleneğin dışında Fas baharatları Bagaj Hizmetleri Yetkilisi spices and its unique taste and wonderful ile harmoni edilerek pişirilen etimiz farklı tadı Bell Captain smell have made it a favorite meal, even ve muhteşem tazelik kokusu ile daha önce among those who haven’t had lamb before. It is served with kuzu etini tatmamış olanların bile favori yemeği olmuştur. traditional eggplant on the side and a sauce made from a Yanında geleneksel patlıcan beğendi ve közlenmiş domates special recipe consisting of bone marrow juice and roasted biber ile kemik suyu ve iliklerden oluşan özel tarifli bir sos tomatoes and peppers. ile servis ediliyor. Boğazda yapılan turlara katılmak istiyorum. Bu turlar nereden hareket ediyor, neleri kapsıyor sizden bilgi alabilir miyim? İstanbul’un hemen hemen her iskelesinden yapılan boğaz turları mevcut. Anadolu Yakası için konuşacak olursak Kadıköy İskelesi otelimize yakınlığından dolayı bunların başında geliyor. Birçok firma boğaz turu yapıyor fakat bizim tavsiyemiz Şehir Hatları’nın düzenlediği boğaz turlarıdır. Gezinizde Dolmabahçe, Çırağan ve Beylerbeyi sarayları, Küçüksu ve Beykoz Kasırları, boğazın tarihi camilerini (Ortaköy, Bebek, Beylerbeyi, Vaniköy, Şemsipaşa) görebilirsiniz. Ayrıca yine boğazın vazgeçilmez simgeleri yalıları da görmeniz mümkün. I would like to join a tour of the Bosphorus. Can I get some information from you, like where these tours take off from, and what the tour consist of? Tours of the Bosphorus are available at almost every pier. When it comes to the Anatolian side the Kadıköy pier is the most convenient due to its proximity to our hotel. Many companies do tours of the Bosphorus but we recommend the tours organized by Şehir Hatları (City Routes). On the tour you can see the Dolmabahçe, Çırağan and Beylerbeyi Palaces, the Küçüksu and Beykoz Pavilions, and historic mosques of the Bosphorus (Ortaköy, Bebek, Beylerbeyi, Vaniköy, Şemsipaşa). And of course you will see the Bosphorus’ indispensable icons, its waterside mansions. 45 Dedeman Palandöken konsiyerjine sorduk… We asked the Dedeman Palandöken concierge… 46 O tele yakın bir bölgede, doğa yürüyüşü yapmak istiyorum. Nasıl bir rota önerirsiniz? Otelimiz doga ile iç içe oldugu için şanslısınız. Çünkü bu yürüyüşü gerçekleştirmek için çok uzak yerlere gitmenize gerek yok. Otelimizden çıkar çıkmaz yürüyüşe başlayabilirsiniz. Palandöken Dağı’nın zirvesine doğru bir trekking gerçekleştirebilir, birkaç yüz metre sonra şehri tamamen kuşbakışı olarak görebileceğiniz bir seviyeye ulaşabilirsiniz. Ayrıca isterseniz otelimizin güneye bakan tarafında çam ağaçlarıyla donatılmış küçük bir orman turu da yapabilirsiniz. Tek günü kapsayacak bir kültür turunda öncelikli olarak nereleri ziyaret etmeliyim? Şehrimiz tarihi ve kültürel eserler açısından oldukça zengin I want to go on a nature-walk somewhere close to the hotel. What type of route would you recommend? You’re lucky because our hotel is immersed in nature, so you don’t have to go far for such a walk. You can start your walk the moment you step outside our hotel and you can go trekking towards the summit of Palandöken Mountain. After a few hundred meters you’ll reach an altitude that offers bird’s eye views of the city. The south-facing side of our hotel is filled with pine trees, so if you want you can also partake in a small forest tour. What places must I visit in a one-day cultural tour? Our city is rich with historical and cultural monuments. I would recommend the following monuments, which have a very important place in our history, for one-day trips: the Erzurum bir konuma sahiptir. Size önerebileceğimiz günübirlik ziyaretler için tarihimizde önemli bir yere sahip olan eserleri ziyaret edebilirsiniz. Bunlar: Erzurum Kalesi, Saat Kulesi, Atatürk Evi, Çifte Minareli Medrese, Lala Paşa Cami, Üç Kümbetler, Ulu Cami, Erzurum Müzesi, Aziziye ve Mecidiye tabyaları. Bu saydığımız mekanlar şehrin içinde ve birbirlerine sadece birkaç yüz metre uzaklıkta oldukları için yürüyerek bu turu tamamlayabilirsiniz. Ayrıca Türkiye ve Avrupa’nın en yüksek şelalesi olan Tortum Şelalesi’ni görebilirsiniz. Buranın ardından aynı yolu takip ederek Narman Peri Bacaları’nı da ziyaret edebilirsiniz. Castle, Clock Tower, Atatürk House, Twin Minaret Madrasah, Lala Pasha Mosque, Three Domes, Ulu Mosque, Erzurum Museum, and the Azizia and Mecidiye forts. Because these places are located in the city within walking distance of each other, you can compete this tour on foot. You can also see the Tortum Waterfall, Turkey and Europe’s highest waterfall. After that, by following the same path, you can also visit the Narman Fairy Chimneys. Şehrin en ünlü restoranları hangileri? Bu restoranlarda ne yememi önerirsiniz? Güzelyurt Restaurant, Erzurum Evleri (Houses), and the Koç and Gelgör Cag Kebap Halls are some of the venues in our city where you can enjoy a great meal. Here I would suggest unique to Erzurum dishes like the cağ kebap, sour grape leaves, lor dolması (stuffed vegetable with lor cheese, which is like a curd), ayran (yogurt-based drink) aşı, and kesme soup. Güzelyurt Restaurant, Erzurum Evleri, Koç ve Gelgör Cağ Kebap salonları şehrimizde gönül rahatlığıyla yemek yiyebileceğiniz yerlerdendir. Buralarda Erzurum’a has cağ kebabı, ekşili yaprak sarma, lor dolması, tandır kebabı, ayran aşı ve kesme çorbasını önerebiliriz. Tatlıya oldukça düşkünüm. Mutlaka tatmalısınız diyeceğiniz yöresel bir tatlı var mı? What are the city’s most famous restaurants? What dishes would you recommend at these restaurants? I love dessert. Is there a local dessert you would say I must try? Yes, there certainly is. You can’t leave with out trying the Erzurum kadayıf Evet, kesinlikle var. Erzurum kadayıf (shredded wheat) dolma. There are two dolmasını yemeden gitmemelisiniz. İki types. You can try the kadayıf (shredded ayrı türde yiyebilirsiniz. İsterseniz sarma Temel Bayraktutar wheat) dolma in the shape of sarma şeklinde yapılmış kadayıf dolmasını Bellboy (wrap) or the tepsi kadayı (shredded isterseniz tepsiye serilmiş içi ceviz veya wheat in a tray), which is laid in a tray fındıkla donatılmış tepsi kadayıftan filled with walnuts or hazelnuts. In addition to these, tadabilirsiniz. Bunun yanında Kırım baklavası ve yöresel the Kırım baklava and local dut çullaması (made from bir tatlı olan dut çullaması da tadabileceğiniz diğer mulberries) are other flavors you can try. lezzetlerimizdendir. Bavula sığabilecek boyutta, küçük ve otantik hediyeler almak istiyorum. Nereden alabilirim? I want to buy small and authentic gifts that could fit into my suitcase. Where can I buy them? Şehir merkezinde bulunan mağazalardan ve Taş Han’dan otantik eşyalar temin edebilirsiniz. You can find authentic goods at stores located in the city center and also in Taş Han. Yerel halkın da tercihi olan, zaman geçirmek için gidebileceğim mekanlar hakkında bilgi verebilir misiniz? Can you tell us about venues where we can pass the time, places that the locals also prefer? Otantik ve güzel bir gün geçirmek istiyorsanız Erzurum Evleri’nde uzun saatler boyunca oturup yöresel yemeklerden tadabilir, kahvenizi yudumlayıp, nargile eşliğinde sohbetler yapabilirsiniz. Erzurum Evleri 30 bin eski ev eşyasının bulunduğu 29 eski evin birleştirilmesinden meydana gelen bir mekandır. İsterseniz burada canlı müzik de dinleyebilirsiniz. If you want to experience an authentic day you can sit at Erzurum Evleri (Houses) for hours tasting the local cuisine, sipping your coffee, enjoying hookah, and chatting. Erzurum Evleri is a complex formed from the combination of 29 old houses and contains 30 thousand old household items. If you want you can also enjoy live music here. 47 Moda’nın ölümsüz ismi 48 TASARIM-DESIGN DQ Alexander McQueen “Doğadan daha iyi bir tasarımcı yoktur” Alexander McQueen YAZ I - B Y Bİ HT E R AYYIL DIZ Fashion’s immortal name, Alexander McQueen “There is no better designer than nature” Alexander McQueen 49 Y 50 ıl 2011… New York’taki Metropolitan Müzesi 142 yıllık tarihinin en kalabalık sergilerinden birine ev sahipliği yapıyor. Tamı tamına rakamlarla konuşmak gerekirse, bir sergi, 660 bin kişiyi adeta mıknatıs gibi kendine çekiyor; Alexander McQueen’in retrospektifi “Savage Beauty”den bahsediyoruz. Bu akıl almaz ilgide, Alexander McQueen’in dünyanın en iyi moda tasarımcılarından biri olmasının etkisi büyük. Diğer önemli sebepse, modacının son derece başarılı kariyerine rağmen, 2010 yılında hayatına son vermiş olması ve bu olayın tüm dünyada bomba etkisi yaratması. Alexander McQueen’in vedasından 5 sene sonra bu retrospektif, dünyanın en geniş tasarım ve süsleme sanatı içeriğine sahip V&A’da tekrar sergilenecek. Bu durum bir bakıma Alexander McQueen’in manevi naşının Londra’ya yani evine taşınması gibi de değerlendirilebilir. V&A’nın direktörü Martin Roth’un, “Alexander McQueen, Londra’da doğru, büyüdü, eğitim aldı ve başarısını burada elde etti. Bu sergiyi Londra’da göstermek onu eve getirmek gibi,” sözleri de bu tezi doğrular nitelikte. t is the year 2011… The Metropolitan Museum in New York is hosting its most crowded exhibition ever throughout its 142-year history. To give you actual numbers, this one exhibition attracted 660,000 people like magnets; we’re talking about Alexander McQueen’s retrospective “Savage Beauty”. This incredible attention stems from the fact that Alexander McQueen is one of the fashion world’s most influential designers. Another important reason is because, despite the fashion designers extremely successful career, he took his own life in 2010, which had a huge impact on the whole world. I 5 years after Alexander McQueen’s passing this retrospective, which has the world’s largest design and decorative arts content, will be displayed again at V&A. Another way to look at this is as if Alexander McQueen’s spirit moving back home, i.e. London. V&A director Martin Roth confirmed this viewpoint by saying, “Alexander McQueen was born, raised, studied, and achieved his success in London. Showing this exhibition in London is like bringing him home.” 21. Yüzyılın en sıra dışı ve yaratıcı tasarımcısı olan Alexander McQueen, bu dünyaya veda etmiş olsa da markanın değerinde en ufak bir düşüş gözlenmiyor. Hatta tam tersi varlığını yükselen bir değerle devam ettiriyor. Bunun ardındaki sır nedir? Moda otoriteleri tarafından çağa yön verecek hatta modanın yönünü değiştirecek bir kurtarıcı gibi tarif edilen McQueen’in, arkasında bıraktığı ekibin, modacının mirasına ve ruhuna büyük bir saygı ve sadakatle sahip çıkması olabilir mi? Büyük ihtimalle öyle. Ayrıca İngilizlerin ve kraliyet ailesinin de McQueen’e olan sahiplenici tavırlarının da etkisi oldukça fazla. Bunun en iyi kanıtlarından biri, İngiltere’nin dünya çapında en büyük Kraliyet etkinliği olan ve 2 milyar kişinin canlı yayında izlediği Prens William ve Kate Middleton’ın düğün töreninde, Kate Middleton’ın Sarah Burton tarafından tasarlanan Alexander McQueen markalı bir gelinlik seçmesiydi. Bu seçim, Alexander McQueen adının dünya moda tarihine, ölümünden sonra dahi bir kez daha büyük harflerle yazılmasını sağladı. Even though Alexander McQueen, the 21st century’s most unusual and creative designer, bid farewell to this world, there wasn’t the slightest drop in the value of his brand. In fact, quite the opposite, it continues to increase in value. What’s the secret behind this? Could it be due to the fact that the team McQueen, described by fashion authorities as a savior to pave the way for a new era and change the direction of fashion, left behind has great respect and loyalty to the designer’s legacy and spirit. Most likely. The possessive attitude that British people and the royal family have towards McQueen has a big effect as well. The fact that during Prince William and Kate Middleton’s wedding ceremony, one of the biggest royal events in the world that approximately 2 billion people watched live, Kate Middleton wore an Alexander McQueen wedding dress designed by Sarah Burton is a perfect example of this. This choice just further highlighted Alexander McQueen’s name in fashion history even after his death. 51 52 McQueen’in yaşamına kısa bir bakış… A brief look at McQueen’s life… Alexander McQueen,17 Mart 1969’da işçi sınıfı bir ailede dünyaya gelir. Arkadaşları tarafından çoğu zaman “Lee” olarak çağrılan McQueen, küçük yaşta eşcinsel olduğunun farkına varmasıyla sancılı bir okul süreci yaşar. Çünkü okulda kendisiyle bu konu yüzünden alay edilmektedir. 16 yaşında geldiğinde okulu bırakması da bu nedenle sürpriz olmaz. Çalışma hayatına ilk adımlarını bu yıllarda atar. Sipariş üzerine erkek takım elbiseleri diken terzilerin yanında çıraklığa başlar. Artık kariyerini moda üzerine kurmaya karar vermiştir. Erkek takım elbiseleri dikmek, onun yaratıcılığını motive etme açısından zayıf kalan bir iştir. “Angels and Bermans” adındaki tiyatro kostümü diken tasarımcıların yanında çalışmaya başlaması ise McQueen’in kariyerinde ilerleyen yıllarda da etkisini yoğun biçimde gösterir. Burada yarattığı kıyafetlerin dramatik yapısı onu büyüler. Bir Alexander McQueen was born on March 17, 1969 to a working class family. Often called “Lee” by his friends, McQueen realized he was homosexual at a young age and had rough experiences during his schooling. He was ridiculed because of his sexual preference. Therefore it wasn’t surprising when he dropped out of school at the age of 16. He took his first steps in his professional career at this time. He started as an apprentice for a tailor who made custom men’s suits. He decided to establish his career in fashion. Creating men’s suits was a job that remained weak in terms of motivating his creativity. His work alongside costume designers for the play “Angels and Bermans” continued to influence McQueen’s career intensely throughout the years. The dramatic structure of the clothes he created here fascinated him. After working in süre İtalya’da çalıştıktan sonra Londra’ya geri dönerek “okullu” bir tasarımcı olmaya karar verir. Central Saint Martin’s College of Art & Design’a yazılır. Bu okuldan mezun olurken bitirme projesini Karındeşen Jack karakterinden esinlenerek tasarlar. Defilesinde sergilediği bu ilk koleksiyonu ile alternatif moda editörü ve ikonu Isabella Blow’un da dikkatini çeker. Blow, kariyeri boyunca McQueen’i destekleyen en önemli isimlerden biri olur. Artık hem deneyimli hem de eğitimli bir tasarımcı olarak kendini moda dünyasına tanıtma vakti gelmiştir. Bunun için de çok fazla beklemesine gerek kalmaz. Kadın kıyafetleri üzerine çalışmaya başlar. “Bumster” olarak adlandırılan son derece düşük belli pantolonları büyük ilgi görür.1996-2001 yılları arasında Givenchy’nin baş tasarımcılığını üstlenir. Her ne kadar sükseli bir sıfatla çalışıyor olsa da, bu durumdan çok da hoşnut değildir. Çünkü bu işin yaratıcılığını sınırlandırdığını düşünür. Givenchy’den ayrılıp Gucci’nin baş tasarımcısı olur. Ama bu defa özgürlüğü sınırlanmaz. Gucci Group, Alexandar McQueen markasının hisselerinin %51’ini satın alarak, Milano ve Paris gibi moda merkezi şehirlerde eş zamanlı butikler açarak, tasarımcının isminin modern klasikler arasında yer almasını sağlar. Kariyeri boyunca sayısız moda ödülüne layık görülen McQueen, birçok ünlü ismin kırmızı halıya şıklıklarıyla damga vurmasını da sağlamıştır. Bu ünlülerden bazıları Nichole Kidman, Rihanna, Kate Moss, Lady Gaga, Penelope Cruz, Sarah Jessica Parker’dır. Italy for some time he decided to return to London and be an “educated” designer. He enrolled in the Central Saint Martin’s College of Art & Design. His final project was inspired by the character of Jack the Ripper. With the exhibition of his first collection at the fashion show he caught the eye of alternative fashion editor, and his icon, Isabella Blow. Blow became one of the most important people supporting McQueen throughout his career. Being both an experienced and trained designer, it was now time to introduce himself to the fashion world and he didn’t waste anytime doing this. He started working on women’s fashion. His extremely low-waisted pants called “bumster” were a huge success. He was the chief designer of Givenchy from 1996-2001. Even though he worked in a flashy capacity, he wasn’t too happy about it because he thought this job was limiting creativity. After leaving Givenchy he became the chief designer of Gucci. But this time he wouldn’t allow his freedom to be restricted. Gucci Group acquired 51% stake in the Alexander McQueen brand and by simultaneously opening boutiques in fashion capitals like Milan and Paris, placed the design among modern classics. McQueen won numerous fashion awards throughout his career and created elegant pieces for many famous people to wear on the red carpet including, Nichole Kidman, Rihanna, Kate Moss, Lady Gaga, Penelope Cruz, and Sarah Jessica Parker. 53 54 Bu sezon bizi neler bekliyor? Markanın kurulduğu günden bu yana, 14 yıldır Alexander McQueen ekibinde yer alan ve 2010’da baş tasarımcı ünvanını kazanan Sarah Burton, markayı moda dünyasının zirvesinde tutmayı başarıyor. Alexander McQueen’in fantastik ve doğa etkili tasarımlarını güncel bir çizgide devam ettiren tasarımcının, 2014-15 Sonbahar/Kış Koleksiyonu ilhamını Game of Thrones dizisinin fantastik doğa öğelerinden ve kostümlerinden alıyor. Siyah ve beyazın hakim olduğu son derece dramatik koleksiyonda, kabarık kürkler ve kat kat kullanılan kumaşların yarattığı güçlü görüntü, fistolu ve dantelli elbiselerin yarattığı zıtlıkla dengelenmiş. Sarah Burton, bir kadının sahip olabileceği, gizem, güç ve kırılganlık öğelerinin masalsı bir şekilde anlatıldığı koleksiyonla, Alexander McQueen’in hikaye anlatma sanatına bir kez daha saygı duruşu sergiliyor. What awaits us this season? Since the establishment of the brand Sarah Burton, part of the Alexander McQueen team for 14 years who became chief designer in 2010, manages to keep the brand at the top of the fashion world. Continuing Alexander McQueen’s fantastic and nature-influenced designs with a modern touch, the 2014-15 Fall/Winter collection was inspired by the fantastic nature and costumes in Game of Thrones. In the extremely dramatic collection, dominated by black and white, the fluffy fur and layered fabric create a powerful image that is balanced by the contrasts of scalloped and laced dresses. Sarah Burton once again paid homage to Alexander McQueen’s storytelling art through this collection that describes the mystery, power, and fragility a woman can have in a magical way. 55 DQ 56 RÖPORTAJ-INTERVIEW Kayak zevkinin ve hizmet kalitesinin “yükseklerdeki” adresi: Dedeman Palandöken Dedeman Palandöken Genel Müdürü Mehmet Varol, DQ okurları için sorularımızı yanıtladı. RÖPORTAJ-INTE RV I E W BAHAR KIZ IL T AN K ayak yapmak için Palandöken’e gelindiğinde, neden Dedeman Palandöken tercih edilmeli? Dedeman Palandöken’e kayak için gelmenin en iyi sebeplerinden biri, Palandöken’in havaalanına olan yakınlığıdır. Uçaktan indikten yarım saat sonra kayağa başlayabilmeniz ve gününüzü değerlendirebilmenizdir. Diğer bir neden de, misafirlerimizin kayağın dışında, her yaşa ait çok çeşitli aktivite ve eğlencelerle günlerini dolu dolu yaşayabilme olanaklarıdır. Kayak sporuna yeni başlayanlar için Dedeman Palandöken’de ne gibi kolaylıklar sunuluyor? The place for “up high” ski taste and quality service”: Dedeman Palandöken Dedeman Palandöken General Manager Mehmet Varol answered our questions for DQ readers. Kayak sporuna yeni başlayanlar veya başlayacaklar için otelimizin kayak okulu misafirlerimizin hizmetindedir. Hem bireysel olarak hem de gruplar için uluslararası sertifikalı kayak öğretmenlerimiz tarafından kayak dersleri verilmektedir. Aynı zamanda kayak malzemesi bulunmayan misafirlerimiz için kiralama ve satın alma imkanı sunan “kayak odası ve butiğimiz” de misafirlerimize gün boyu hizmet vermektedir. W hen coming to Palandöken to ski why should Dedeman Palandöken be preferred? One of the best reasons to stay at the Dedeman Palandöken when coming to ski is Palandöken’s proximity to the airport. You can start your day and start skiing 30 minutes after you get off the plane. Another reason is because apart from skiing, our guests can enjoy days fully packed with amenities, entrainment, and a wide variety of activities for all ages. What type of amenities does Dedeman Palandöken offer for beginner skiers? For beginning level skiers, or those who want to start, our hotel’s ski school is at our guests’ service. Our internationally certified ski instructors offer ski lessons for both individuals and groups. Our “ski room and boutique”, where you can lease or buy equipment, serves guests who don’t have their own ski equipment all day. 57 58 Palandöken’deki kayak pistleri ve zorluk dereceleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Palandöken’in öne çıkan özelliklerinden biri de her zorluk derecesine ait pistlere sahip olmasıdır. Palandöken Kayak Merkezi’nin 3125 metrede bulunan pisti, Türkiye’nin en yüksek rakımlı pistidir. 3125 metreden 2100 metre rakıma, hiç durmadan 13 km kayarak inmek mümkündür. Bu pist, Türkiye’nin en uzun pistlerindendir. Palandöken’de snowboard’cular için ezilmemiş, doğal pistler de bulunmaktadır. Bu pistlere teleski ya da telesiyejlerle ulaşılabilir. Profesyonel bir kayak deneyimi yaşamak isteyenlerdenseniz, Palandöken tam size göre. Ayrıca otelimiz önünde bulun half pipe ve stopestyle parkurları sayesinde, her yaştaki snowboard ve kayak severe keyifli bir kış tatili imkanı sunulmaktadır. Erzurum’un 2. kayak merkezi olan Konaklı Kayak Merkezi de otelimize 17 km mesafede olup, misafirlerimizin kullanabileceği diğer bir kayak merkezidir. Konaklı Kayak Merkezi’nde, 1213 metre, 2145 metre, 1613 metre ve 1704 metrelik 4 adet telesiyej hizmet vermektedir. Kayak sporuna ilgi duymayanlar için Palandöken’de yapılabilecek ne gibi aktiviteler var? Kayak sporuna ilgi duyan misafirlerimiz, otelimizin manzaralı kafelerinde kahvelerini yudumlarken, eşsiz dağ ve şehir manzarasını seyredebilir; oyun salonlarımızda ve genel mekanlarımızda animatörler eşliğinde çeşitli yarışmalara katılabilir veya kapalı havuz, Türk hamamı, sauna ve fitness center’ın bulunduğu SPA’mızda yaptırabilecekleri masajlarla kendilerini şımartabilirler. Şehir merkezine inildiğinde ise Erzurum Kalesi, Atatürk Evi, Çifte Minareli Medrese, Lala Paşa Cami, Üç Kümbetler, Ulu Cami, Erzurum Müzesi, Aziziye ve Mecidiye tabyaları ziyaret edilebilir. Can you give us information about the ski trails in Palandöken and their degree of difficulty? One of Palandöken’s attractive qualities is that it has trails of every degree of difficulty. Palandöken Ski Center, which has a 3,125-meter slope, is Turkey’s highest-altitude slope. It is possible to ski 13 km without stopping from 3,125 meters to 2,100 meters. This is one of Turkey’s longest trails. There are also natural, un-touched, trails for snowboarders. These trails can be reached by lifts or ski lifts. For those who want a professional ski experience, Palandöken is the perfect place. Also, thanks to the half-pipe and slopestlye trails in front of our hotel, snowboard and ski lovers of all ages can have a wonderful winter holiday. Erzurum’s 2nd ski center, Konakli Ski Center is located 17 miles from our hotel as another ski center our guests can use. Konakli features 4 lifts that reach altitudes of 1213 meters, 2145 meters, 1613 meters, and 1704 meters. What other activities are there in Palandöken for those who aren’t really interested in skiing? Our guests who aren’t really interested in skiing can enjoy the unique mountain and city views while sipping coffee at our hotel café, they can take part in various competitions, accompanied by our animators, in the game rooms and common areas, or they can pamper themselves with massages at our SPA, which also has an indoor swimming pool, Turkish bath, sauna, and fitness center. When visiting the city center you can see the Erzurum Castle, Atatürk House, Twin Minaret Madrasah, Lala Pasha Mosque, Three Domes, Ulu Mosque, Erzurum Museum, and Azizia and Mecidiye forts. Akşam saatlerinde, özellikle cuma-cumartesi günleri otelde özel geceler düzenleniyor mu? Otelimizde akşamları ana restoranımız ya da A la Carte restoranımızda, misafirlerimiz alacakları yemeğin devamında, gece yarısına kadar “Iglo” kafemizde canlı müzik dinleyebilir, sabahın erken saatlerine kadar açık olan Arzen Disco’muzda DJ’imizin çalacağı müziklerle dans ederek gecelerini sonlandırabilirler. Ayrıca her cumartesi gecesi, kayak hocalarımız tarafından düzenlenen “meşaleli gece kayağı gösterisine de katılabilirler. Dedeman Palandöken’i bu bölgede bulunan diğer otellerden ayıran en önemli özelliği nedir sizce? Dedeman Palandöken’i bölgedeki diğer otellerden ayıran hizmet kalitesi dışında en önemli özelliği, misafirlerimizin hiç bir mekanik tesis kullanmadan otelin kayak odası veya kafelerinden çıkarak kaymaya başlayabilmeleridir. In the evenings, especially on Friday and Saturday nights, does the hotel organize have any special activities? After having dinner at our main restaurant or at the A La Carte restaurant, our guests can continue their evening by enjoying live music at our “Iglo” café, and end their night dancing till dawn at the Arzen Disco. They can also participate in the “night skiing with torches show”, organized by our ski instructors every Saturday. What is the most important distinguishing factor that separates Dedeman Palandöken from hotels in the area? In addition to the quality of service, the most important factor that separates Dedeman Palandöken from other hotels in the region is the fact that our guests can access the slopes from the café or ski room, without the need for mechanical services. 59 KÜLTÜR&SANAT-CULTURE&ART 60 “Kavuşma” Gecesi “Bil ki ölüm, ruhun bir başka aleme doğması hadisesinin sancısıdır. Yani bu fani alem için adı ölümdür, ama baki ve ebedi olan alem için adı doğumdur.” Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ 61 Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’s “Reunion” Night “Death is actually the grief the soul is experiencing when entering life in another world. Death in this world is giving birth to eternal life.” Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ Y A ZI-BY S EÇİL EPİK eb-i Arus, Farsça “gece” anlamına gelen “şeb” ve Arapça düğün anlamına gelen “arus” kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Tasavvufla ilgilenenler bilirler, tasavvuf ilmine göre bu hayattaki her şey dünyalıktır, geçicidir. Gerçek hayat yaratıcıya kavuşma ile başlar ve sonsuzdur. Günümüzde tasavvuf denilince akla gelen ilk isim Mevlânâ Celalleddin Rumî, Mevlevilik tarikatının da kurucusudur. Yaşadığı 1200’lü yıllardan günümüze sınırlı sayıda kaynak ulaştığı için hayatı hakkındaki bilgilerin birçoğu tahminlere dayanır. Yine de geriye onunla ilgili en kesin bilgiyi verecek bir eser bırakmıştır. Mevlânâ’nın altı ciltlik Farsça tasavvuf eseri “Mesnevî”, onun öğretisiyle ilgili bütün sırları ve ipuçlarını günümüze kadar taşımıştır. Afganistan’ın Belh şehrinde dünyaya gelen Mevlânâ’nın babası da tasavvuf ehliydi. Hatta babası Muhammed Behâeddin Veled, Belh’de tasavvufi birikiminden dolayı “âlimlerin sultanı” olarak anılırdı. Mevlânâ’nın hayatını şekillendiren en önemli olay babasının ölümü oldu. Babasının ölümü ile Seyyid Burhaneddin’in müridi oldu ve onunla birlikte Konya’ya geldi. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin, bugün dünyanın her yerinde tanınan Türkiyeli bir şair, filozof ve sufî olmasının kapısını açan olay onun babasını kaybetmiş olması ve dokuz sene gözetimine girip din eğitimi aldığı Burhaneddin’in Konya’ya yerleşmesidir. Ş 62 eb-i Arus is the combination of the words “şeb”, which means “night” in Farsi and “arus”, which means “wedding” in Arabic. Those who are interested in Sufism know that according to Sufi treatises everything in this life belongs to the earth and is temporary. Real life starts with the reunion of our creator (God) and is eternal. The first person to come to mind when we think of Sufism today is Mevlânâ Celalleddin Rumî, the founder of the Mevlevi order. Since there are a limited number of written resources from his life in the 1200’s, most of the information about his life is based on conjectures. But he still left behind a piece that provides that most accurate information about him. The six-volume work of Persian Sufi Mevlana “Masnavi” has preserved all the secrets and tips about his teachings. Born in Balkh, a city in Afganistan, Mevlânâ’s father was also a person of Sufism. In fact, his father Muhammed Behâeddin Veled was known as the “sultan of scholars” due to the accumulation of Sufis in Balkh. The most important event that shaped Mevlânâ’s life was the death of his father. With his father’s death, he became Seyyid Burhaneddin’s disciple and came to Konya with him. One of the biggest reasons why Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî is known all over the world as a Turkish poet, philosopher and mystic, is Ş 63 Mevlânâ’nın gerçek adı bilinmemekle birlikte Mesnevî’de kendinden Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin el-Belhî olarak bahsettiğini görürüz. Bu ismin anlamı Hüseyin oğlu Muhemmed oğlu Behlîli’dir. Günümüzde kullanılan adı zamanla ona müritleri tarafından verilmiştir. Celâleddîn, “efendimiz” anlamına gelir. Mevlânâ, Konya’da öyle çok sevilir, etrafında o kadar çok insan toplanır ki, ona saygılarından dolayı efendimiz anlamına gelen Celâleddîn adını uygun görürler. Bu kadar sevilmeye ve günümüzün en önemli tasavvuf kaynağı olarak bilinen Mesnevî’yi yazmış olmasına rağmen Mevlânâ’nın hayatı özellikle hocası olarak gördüğü, Şemseddin Muhammed Tebrizî’yi (Şems-i Tebrîzî) bulması ve sonra kaybetmesi ile acılar içinde geçmiştir. Genel algı Şems-i Tebrîzî’nin ona müritlik yaptığı yönünde olsa da Mevlânâ’nın Şems-i Tebrîzî ile tanıştıktan sonra kılık kıyafetinden davranışlarına kadar yaşadığı değişikliler gösterir ki ikili aslında birbirlerine hocalık yapmaktadır. Hatta Konya’da büyük bir mürit topluluğunu etrafında toplamış, herkesin hayran olduğu Mevlânâ’nın, Şems ile tanıştıktan sonra yaşadığı gözle görülür değişimler, onun düşünce dünyasındaki etkisini de anlamak için yeterli olacaktır. because Burhaneddin, whom he shadowed and received religious education from for 9 years, settled in Konya. While Mevlânâ’s real name is unknown, we see the he is referred to as Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin el-Belhî in Masnavi. This name means Hüseyin son Muhemmed son Behlîli. The name used today was given to him by his followers over time. Celâleddîn means “our Lord”. Mevlânâ was so revered in Konya, so many people gathered around him, that out of respect for him they saw fit to use the name Celâleddîn, which means “our master”. Despite being so loved and having written what is known today as the most important source of Sufi, Mesnevî’, Mevlânâ’s life was passed in pain after finding and losing Şemseddin Muhammed Tebrizî’yi (Şems-i Tebrîzî), whom he thought of as a mentor. While the general perception is that Şems-i Tebrîzî was his mentor, guiding him, Mevlânâ demonstrated changes from his attire to behavior after meeting Şems-i Tebrîzî and the duo actually taught and learned from each other. Mevlânâ changed a lot after meeting Şems and this change was visible from the outside and to his followers and was also reflected in his thoughts. Bu nedenle, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin hayatını iki dönem olarak görmek gerekir. Hayatına Şems-i Tebrîzî Therefore Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’s life should be looked in two different periods. In fact after Şems-i Tebrîzî entered 64 girdikten sonra birlikte o kadar uzun zaman geçirmişlerdir ki Şems-i Tebrîzî’nin, Rumî’nin müritleri hatta oğlu Alâeddin Çelebi’nin de başında olduğu bir grup tarafından öldürüldüğü bile öne sürülmüştür. Fakat hayat Şems-i Tebrîzî’nin ölümü ile son bulmaz. Hüsamettin Çelebi Mevlânâ’nın Şems’i kaybettikten sonra hayatına giren ikinci dostudur. Ve hayatının son on yılını onunla geçirir. Mesnevî’nin yazılması fikri ise tamamen Hüsamettin Çelebi’ye aittir. Bir sohbetleri sırasında müritlerin tasavvuf ilmini Hâkim Senaî’nin “Hadika” adlı kitabından ya da Attar’ın “İlâhînâme”sinden ve “Mantıkut-Tayr”ından okudukları konusunda şikâyet eder. Ve o günden itibaren Mevlânâ’nın sağlığı bozulup da 1273’teki ölümüne kadar Mevlânâ söyler, Hüsamettin Çelebi yazar. Ve böylece ortaya İngilizce ve Fransızca başta olmak üzere birçok dile çevrilmiş bir kitap çıkar ortaya. Hatta öyle ki hem felsefenin hem edebiyatın en önemli isimleri de Mevlânâ’nın felsefesinden, hümanizm etkileri olduğu düşünülen hepimizin bildiği “Ne olursan ol yine de gel” sözlerinden çok etkilenmiştir. Mevlânâ’nın Mesnevî’sini okuyan ve bundan etkilenen isimler arasında en başta Hegel, Goethe ve Hayyam gibi farklı türlerde ve zamanlarda eserler vermiş önemli kişiler sayılabilir. Bu özelliğiyle bile şüphesiz Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, her sene 17 Aralık’ta olduğu gibi yüzyıllar sonra bile biricik sevgilisine kavuştuğu ölüm gününde yani Şeb-i Arus gününde anılmaya devam edecektir. his life they spent so much time together that Mevlânâ believed that Şems-i Tebrîzî was killed by his own followers and a group of followers led by his own son, Alâeddin Çelebi. But life did not end with the death of Şems-i Tebrîzî. After Şems’ death, Hüsamettin Çelebi entered Mevlânâ’s life and became his second friend. And he spent the last ten years of his life with him. In fact the idea to write Masnavi was Hüsamettin Çelebi’s idea. They learned Sufism from three different books they read, Hâkim Senaî’s “Hadika”, Attar’s “İlâhînâme”, and “Mantık-ut-Tayr”. From that day on Mevlânâ’s health deteriorated and Hüsamettin Çelebi would write what Mevlânâ said, until his death in 1273. The outcome was a book that was translated into many languages, English and French being the main ones. In fact it was greatly impacted by one of philosophy and literature’s most important names Mevlânâ’s words, which evoked humanism, “Whoever you are, you are welcome”. Among those who read Mevlânâ’s Masnavi and were inspired by it include important names through history like Hegel, Goethe and Hayyam. Certainly even with this feature Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî will continue to be honored on December 17th every year, the day he is reunited with his loved one centuries later on the day of his death, Şeb-i Arus day. 65 66 Şeb-i Arus Şenlikleri Şeb-i Arus Festival Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi büyük bir şair, sufî ve filozofun ölümünün bir şenlik olarak anılması ilk etapta kulağa garip gelebilir. Fakat onun için ölmek aynı zamanda bütün hayatını adadığı varlığa, Tanrı’sına kavuşmak olduğundan 17 Aralık günü ağıtlarla değil neylerle, semazenlerin sema törenleri ile adeta bir kutlama havasında geçer. Mevlânâ ölüm günü ile ilgili hayattayken söylediği “Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde arama, arif kişilerin gönlündedir. Bizim mezarımız. Burada ölüm (şeklinde) tezahür ediyorsa da orada doğumdur.” sözleri ile onun için ölümün ne ifade ettiğini açıkça dile getirmiştir. Ölümünden çok kısa bir süre önce yazdığı bir gazelde ise şöyle söyler büyük düşünür: “Cenazemi gördüğün zaman ayrılık ayrılık deme, benim buluşmam, görüşmem o zamandır. Beni mezara koydukları zaman ‘elveda elveda’ deme. Mezar cennet kapısının perdesidir.” Celebrating the death of Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, a great poet, philosopher and Sufi, as a festival might seem strange at first. But for him death was to fulfill his purpose in life and be united with God. Therefore December 17th isn’t a day of lament, but a day of celebration filled with the music of neys and whirling dervishes. When he was alive Mevlânâ said, “After our death, don’t look in the ground for our grave. Our graves are in the hearts of those who know”, openly expressing what death means to him. Shortly before his death the great philosopher wrote a ghazal, stating, “When you see my funeral, don’t say I’m departing, for this is when I am meeting my maker. Don’t say “goodbye” when they put me in my grave. The grave is the door to heaven.” Konya, where hundreds of people from abroad flock to, and where Mevlânâ Celâleddîn’s tomb rests, is teeming with people who follow his teachings. Although it is celebrated not only in Turkey but also worldwide, the most magnificent ceremonies and whirling dervishes happen in Konya. Before death surely everyone must experience this peaceful day with like-minded individuals. Moreover, another privilege of experiencing the Şeb-i Arus Festival in Konya is the opportunity to visit the city where Mevlânâ spent most of his life and it’s historic mosques and shrines. Those who don’t have the opportunity to go to Konya and partake in these ceremonies can participate in a special ceremony that will Yurt dışından da yüzlerce kişinin akın ettiği Mevlânâ Celâleddîn Türbesi’nin de yer aldığı Konya onun öğretisini takip eden insanlarla dolup taşar. Her ne kadar sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde kutlansa da, en görkemli törenler ve sema gösterileri Konya’da yapılır. Ölmeden önce mutlaka herkesin bu huzur dolu güne kendisi gibi hisseden insanlarla bir arada tanık olması gerekir. Üstelik Konya’da Şeb-i Arus şenliklerine katılmanın bir diğer ayrıcalığı da, Mevlânâ’nın gençliğinden itibaren neredeyse tüm hayatını geçirdiği Konya’nın tarihi camilerini, türbelerini de gezip görme fırsatıdır. Konya’ya gidip bu devasa şenliklere katılma fırsatı olmayanları bu yıl İstanbul’da da özel bir tören beklediğini belirtmekte fayda var. 18 Aralık’ta Hz. Mevlânâ anısına düzenlenen “Sır” isimli etkinlikte, Şeb-i Arus ruhunu yakalayabilirsiniz. Yüzyıllar geçmesine rağmen aynı ilgi Mevlânâ Celâleddîn Rumî’nin sesi aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ aynı gürlüğüyle yayılmaya devam ederken her sene Şeb-i Arus Şenlikleri’ne katılanların sayısı da artıyor. Birçok insan için bayram veya yılbaşı tatili planları gibi, semazenlerin insanı başka bir dünyaya götüren anma törenleri de bir yolculuk planı sebebi haline geliyor. Mevlânâ’nın dergâhının bulunduğu ve 1926 yılından beri müze olan Mevlânâ Celâleddîn Türbesi, Ayasofya ve Topkapı Sarayı’ndan sonra Türkiye’nin en çok ziyaret edilen müzelerinden biridir. Konya’daki Şeb-i Arus Şenlikleri de elbette bu müzenin ziyaretçi sayısının milyonlara ulaşmasında önemli bir etken Mevlânâ’nın “ne olursan ol gene gel” sözüne riayet eden binlerce insan, her sene olduğu gibi bu yıl da hayatın karmaşasından çıkıp onun ruhani dünyasında bir parça huzur bulmak için Konya’ya akın edecek gibi görünüyor. Hayatının bir döneminde, bu özel günü onun dergahında geçirmek isteyenler için ise son olarak önemli bir not, sizin gibi binlerce insanın o günü sabırsızlıkla beklediğini bilerek hem yolculuk hem de konaklama planlarınızı olabildiğince önceden yapmanız gerekiyor. take place in Istanbul this year. On December 18th you can enjoy the Şeb-i Arus spirit commemorating Mevlânâ during an event titled “Secret”. The same significance despite the passing of centuries Even though centuries have passed since Mevlânâ Celâleddîn Rumî’s presence it still continues to spread with the same force and the number of participants in the Şeb-i Arus Festival continues to increase every year. The whirling dervishes that take you to another world during the commemoration ceremonies have become a reason to plan for this trip, much like other people plan for such holidays as Christmas or New Years. The Mevlânâ Celâleddîn Tomb, where Mevlânâ’s convent is located, which has been a museum since 1926, is one of Turkey’s most visited museums after Hagia Sophia and Topkapi Palace. Of course the Şeb-i Arus Festival in Konya is an important factor in the museum’s high rate of visitors. The thousands of people who respect Mevlânâ’s “Whoever you are, you are welcome” quote will leave the chaos of their lives this year, as they do every year, and flock to Konya to find a piece of tranquility from his spiritual world. For those who want to experience this special day at some point in their lives at his dervish lodge keep in mind that thousands of people just like you can not wait for that day, so you should take care of your travel and accommodation plans ahead of time. Nerede Kalınır? - Where to stay? DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER Dedeman Konya, toplamda 206 oda, Kongre Merkezi, tam donanımlı ve çok amaçlı toplantı salonları, açık-kapalı yüzme havuzları, Türk Hamamı , spa ve daha pek çok servisi ile Konya tatilinizde Dedeman misafirperverliği ile hizmet veriyor. Şehir merkezine yürüme mesafesinde bulunan ve hemen yanıbaşındaki büyük alışveriş merkezleriyle birlikte Konya’nın yeni sosyal merkezi olan Dedeman Konya Hotel & Convention Center, ileri teknoloji ve modern mimarlığın, konfor ve estetikle buluştuğu tasarımıyla kendisine hayran bırakan bir yapı. Otel, Konya Havaalanı’na 14 km, otogara 7 km, Mevlana Müzesi’ne 4 km, Çatalhöyük’e 45 km uzaklıkta. Isparta Beyşehir Yolu, Sille Kavşağı Özalan Mahallesi 42080 Selçuklu - Konya Tel:+90 (332) 221 66 00 DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER Dedeman Konya, offers 206 comfortable guest rooms, several spacious multifunctional rooms a well equipped Business & Congress Center, and a luxurious Health center, as well as many other facilities to ensure your stay is enjoyable. Within walking distance to the city center and part of a chic neighborhood in Konya, Turkey with the shopping malls nearby, has become a landmark in the city for its blend of modern architecture, advanced technology, superior comfort and aesthetic interiors. Hotel is located 14 km from the airport, 7 km from the coach bus station, 4 km from Mevlana Museum and 45 km from Çatalhöyük. Isparta Beyşehir Yolu, Sille Kavşağı Özalan Mahallesi 42080 Selçuklu - Konya Tel:+90 (332) 221 66 00 67 Are you aware of your subconscious? DQ BİLİM VE TEKNOLOJİ-SCIENCE & ECHNOLOGY 68 Our consciousness listens to us but our subconscious is almost like a naughty child. Bir bilinçaltınız var, farkında mısınız? Evrimle gelen kesintisiz değişim… How do our bodies change in time and why? bilinçaltımız Bilincimiz söz dinliyor ama adeta yaramaz bir çocuk gibi. The unceasing change that is called evolution Y A Z I - B Y B A H A R K I ZI LTA N 69 ilinçaltı… Bu kavram hiçbir şeyden çekmemiştir insanoğlundan çektiği kadar! Bir türlü bırakamadığımız alışkanlıklarımız, ruhsal ve bedensel rahatsızlıklarımız, kabuslarımız… Kendimiz dışında bir bahane bulamadığımız durumlarda topu hemen bilinçaltımıza atar, tereyağından kıl çeker gibi tüm sorumluluğu ona yükleriz. Peki “bilinçaltımız” gerçekten devamlı arkamızdan kuyu mu kazıyor yoksa beden-zihin dengemizde önemli bir rolü mü üstleniyor? ubconscious… This concept has taken a lot from humanity! Our bad habits we can’t seem to shake, our mental and physical aliments, and our nightmares… When we can’t find an excuse besides ourselves we immediately blame our subconscious and place all the responsibility on it. Does our subconscious really plot against us or does it assume an important role in our mind-body balance? Bilinçaltı kavramı çoğu zaman Freud’la özdeşleştirilir. Freud’un bu konu üzerinde bir hayli kafa yormuş olması bunun en temel sebebidir. Freud’a göre, hatıralarımızın, duygularımızın ve farkında olmadığımız bilinç dışı düşüncelerimizin depolandığı bir yerdir bilinçaltı. Freud, zihinsel hastalıkların nedenine ve tedavilerine dair yaptığı araştırmada, bilinçaltını odak noktası yapmıştır. Diğer bir deyişle, Freud’un hasıraltı edilmiş, zihnimizin karanlık bölgelerine bilinçsizce yani farkında olmadan itilmiş düşüncelerin, bizleri hasta ettiğine dair bir teorisi vardı. (Bilinçaltı kavramın kullanımına dair küçük bilgi vermek gerekir. Freud ilk zamanlarda “bilinçdışı” ardından bilinçaltı kavramını kullanmıştır. Bilinçaltı kavramını ilk defa kullanan kişi psikiyatrist Pierre Janet’dir. Bilinçdışı kavramanı ise ilk olarak Alman düşünür Friedrich von Schelling kullanmıştır.) The concept of our subconscious is usually identified with Freud. The main reason for this is because Freud spent a lot of time on the issue. According to Freud our subconscious is the place where all our memories, emotions, and unconscious thoughts are stored. In his research about the causes of mental illnesses and treatments, Freud’s focal point was the subconscious. In other words Freud theorized that when thoughts are suppressed to the darkest regions of our unconscious mind unknowingly, they could be the cause of our illnesses. (Here is a little information on the use of the subliminal concept. In the beginning Freud used the “unconscious” and then the concept of the subconscious. The first person to use the subconscious concept was psychiatrist Pierre Janet. As for the concept of the unconscious, the first person to use that was German philosopher Friedrich von Schelling.) B S 70 Farkına bile varmadığımız isteklerimize, duygularımıza ve düşüncelerimize ev sahipliği yapan bilinçaltımız, davranışlarımızın üzerinde doğrudan etkide bulunur. Yalnız çoğumuz bu etkinin farkına bile varmayız. Freud da bu şekilde düşünmektedir ve tam da bu nedenle oldukça eleştiri almıştır. Çünkü bu düşüncede, insanın kaderini kendi belirleyen, irade sahibi insan profilinden uzaklaşılmış ve bilinçaltına çok büyük bir anlam yüklenilmiş olunur. Yalnız bunda doğruluk payı da yok değildir. Bilinçaltı için çocukluk yılları son derece önem taşır. Beyinde alfa dalgalarının sözünün geçtiği, bu nedenle hayal gücünün kuvvetli olduğu 0-7 yaş arasındaki dönemde, çevremizde neler gördüysek, bizlere hangi davranış, inanç ya da değer kalıpları yansıtıldıysa, bilinçaltımız da ona göre şekillenir. Adeta bir sünger gibi bu duygu ve düşünceleri emeriz. Erişkinlerdeyse artık beta dalgalarının hakimiyeti vardır ve mantığın sesi ağır basar. Alfa dalgaları ise uykumuzda ve meditasyon sırasında bizleri ziyaret etmeye başlar. Mantığın yani beta dalgalarının kendini geri plana çektiği bu uyku halinde çocukluğa dair anılarımızın bizleri ziyaret ediyor oluşu da, bu açıdan hiç şaşırtıcı değildir. 0-7 yaş aralığı kişiliğimizin de tohumlarının atıldığı yıllardır. Eğer bu dönemde size sürekli olarak “aptalsın, hatalısın” gibi kötü sıfatlar yüklenmişse, bunlar değişimi zor olan kalıplar halinde bilinçaltınıza işler. İlerleyen yaşlarda bunu değiştirmenin tek yoluysa, farkındalıktır. Karar vermeden önce karar vermiş olmak! 2008 yılında yapılan bir deney, bilinçaltımızın kararlarımız üzerinde ne denli etkili olduğunu gözler önüne serdi. Deneye katılanlara, önlerinde bulunan butona basmak için sağ mı yoksa sol ellerini mi kullanacakları konusunda karar vermeleri istendi. Katılımcıların beyin aktivitelerini fMRI aracılığıyla tarayan bilim adamları, onların verecekleri kararları frontopolar Host to our desires, feelings, and thoughts, without our knowledge, our subconscious also has a direct impact on our behavior, although most of us don’t even realize its effect. Freud also believed in this and because of it he received a lot of criticism. Because this means that we have no control over our own fate and it removes self-control from our profile; this concept gives the subconscious too much power, although it is not without some truth. Our childhood is extremely important for the subconscious. Alpha waves in the brain strengthen our imagination between 0-7 years of age, so what we see around us, behaviors, and reflected beliefs or value patterns, shape our subconscious accordingly. Just like a sponge we soak in these feelings and thoughts. In adults beta waves are dominant and the voice of reason outweighs all else. Alpha waves begin to visit us during our sleep and when we meditate. During this sleepy state our reason, i.e. beta waves, take a backseat, so it is no surprise that memories from our childhood begin to surface. 0-7 years of age is the time the seeds of our personality are laid. If during this period you were in a negative atmosphere, constantly being told you are “stupid and wrong”, this creates difficult-to-change molds in your subconscious. The only way to change this in the future is awareness. Having decided before making a decision! An experiment conducted in 2008 revealed the effect of our subconscious on our decision-making process. The experiment participants were asking to decide on whether or not they would use their right hand or left hand to press the button in front of them. Using an fMRI machine, scientists where able to see the brain activity of the participants in their frontopolar cortex during their decision. Before participants made the conscious decision of whether or not they would use their right or left hand, the scans enabled scientists to view the data. This revealed 71 72 kortekslerinde görme şansını elde ettiler. Yani deneye katılanlar sağ veya sol ellerini kullanacaklarına kendileri bile bilinçli olarak karar vermeden önce, yapılan tarama sayesinde bu veriye çoktan ulaşılabilmişti. Bu durum, bilinçaltı aktivitelerinin, bilinçli aktivelerden çok daha hızlı olabileceğini de ortaya koymuş oldu. Beynimiz yaşam boyunca binlerce bilgiyi depolar. Zamanı geldiğinde bu bilgileri hızlı bir şekilde karar vermek için kullanır. Bunu öyle büyük bir hızla yapar ki, kendimiz bile henüz bu kararın iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olduğunu idrak edemeyebiliriz. Yani beynimiz biz farkına varmadan kararını vermiştir bile. Ve bunu bilinçaltımızı besleyen duygu ve düşünceler sayesinde yapar. Gen ve dna araştırmalarıyla tanınan Dr.Bruce Lipton’a göreyse hayatımızın kontrolü tamamen bilinçaltımızdadır. Saniyede 40 milyon siniri uyarabilen bilinçaltımız, günlük aktivitelerimizin üzerinde %95 gibi büyük bir oranda etkiye sahiptir. Peki bu denli hakimiyeti altında olduğumuz bilinçaltımızı kontrol etmek mümkün mü? Kişisel farkındalığımız ve yapılabilecek pratikler sayesinde elbette ki mümkün. Örneğin, çok uzun yıllardır sigarayı bırakmak isteyen birini ele alalım. Sigara içmeye devam ederse sağlığının tehdit altında olacağını söylerseniz ve o da bunu kabul eder. Hatta sigarayı bırakmak gibi son derece “bilinçli” bir karar da alır. Ama yapamaz. Neden? Çünkü bilinçaltını bu konuda henüz ikna edememiştir. Bilinçaltımızı besleyen en önemli öğelerden biri de alışkanlıklarımızdır. Uzun yıllar boyunca zevk alarak sigara içmiş biri sigarayı farklı eylemler için tamamlayıcı bir keyif unsuru olarak görür. Yemek sonrası, içki yanında, kahve sırasında gibi. Bütün bu süreçte bilinçaltı artık sigaranın kesinlikle keyif veren ve mutlu eden bir madde olduğuna inanmıştır. Şimdi bir anda değişen fikirler, bilinçaltı üzerinde ilk etapta hiçbir etki yapmaz. O zaman bilinçaltı bu konuda nasıl ikna edilir? Her şeyden önce sigarayı bırakmayı gerçekten arzu etmek ve bu arzunun sigaraya olan sevgiden daha ağır basması gerekir. Örneğin, uzun ve sağlıklı bir yaşam isteği üzerine odaklanılmalı ve isteğimiz aynı zamanda that subconscious activities happen much faster than conscious ones. Our brain stores countless information throughout our lives and when the time comes it will use this information to make a quick decision. It makes this decision so fast that we might not even realize if the decision is right or wrong ourselves. Our brains make the decision without us even realizing it and it does this through our thoughts and feelings that feed our subconscious. According to Dr. Bruce Lipton, known for his gene and DNA research, our subconscious is in control of our lives. Stimulating over 40 million nerves per second, our subconscious has an effect on a large rate, like 95%, of our daily activities. Is it possible to control the domination our subconscious has over us? Through personal awareness and certain exercises of course it is possible. Let’s take someone who has wanted to quit something for quite some time. If you tell them their health will be at risk if they continue to smoke they will accept that. In fact they will make a very “conscious” decision to quite smoking. But they won’t be able to stop. Why? Because their subconscious is not entirely convinced yet. Because one of the most important things that feeds our subconscious are our habits. Someone who has enjoyed smoking for a quite some time has integrated it with certain actions, like having a cigarette after a meal, with a drink, or with coffee. Throughout this process the subconscious associates smoking with something enjoyable and happy. Now suddenly changing that idea won’t have any effect on the subconscious at first. So how can we convince the subconscious? First and foremost you have to have a desire to quit smoking and this desire must be stronger than your love of smoking. For example you should focus on the desire for a long and healthy life and your desire should also have an emotional element to it because the subconscious mainly represents the emotional side of our minds. Therefore when trying to control it we should use emotion rather than reason. Visualization is important in 73 duygusal bir boyut kazanmalıdır. Çünkü bilinçaltı, zihnimizin ağırlıklı olarak duygusal yanını temsil eder. Bu nedenle ona hükmetmeye çalışırken mantıktan ziyade duyguları kullanmak gerekir. Görselleme de bu süreçte önemlidir. Sigarayı bırakmak isteyen kişi, kendini sağlıklı bir şekilde (belki bir ormanda) nefes alıp verirken hayal edebilir. Bu hayal kurma eylemi biliçaltına bir mesaj olarak kendiliğinden iletilir. Bu vizyonu sürekli hatırlamak bilinçaltını kontrol altına almak ve onu motive edebilmek açısından önemlidir. Bilinçaltının gücünü hafife almayın “Bir limonu ısırdığınızı hayal edin” dendiğinde bir anda ağzınızın sulanması bile bilinçaltımızın aslında ne kadar büyük bir güce sahip olduğununun önemli bir kanıtı. Limonun ekşi olduğunu bilen, bunu defalarca deneyimlemiş olan bedenimiz, bu bilgiyi kalıcı olarak bilinçaltımıza yükler. Bu bağlamda, biliçaltının bizleri korumak için de çalıştığını ve bizi tehlikelerden uzak tutmak için sinyaller gönderdiğini de söyleyebiliriz. Yani ona her zaman “öcü” muamelesi yapmak, çok da doğru bir tutum değildir. Yine de bilinçaltının yanıltıcı payını da göz ardı etmemek gerekir. Çocukluğumuz boyunca tekrarlanan bilgiler bilinçaltımız yüzünden birer önyargı haline de gelebilir. Freud’a göre çoğu zaman “çocuksu” davranmamızın altında da bu yerleşmiş bilgiler ve davranış kalıpları yer alır. Bilincimiz sınırlı daha doğrusu kısa dönemli bir hafızaya sahipken bilinçaltımız hafıza konusunda sınır tanımaz. Bilinçaltının baskın güç olmasının sebeplerinden biri de budur. Bilinç ve bilinçaltı bir çatışma halinde olduğunda genellikle bilinçaltı kazanır. Ama bu bir zorunluluk ya da kural değildir. Sigara bırakma örneğinde olduğu gibi önemli olan bilinçaltını nasıl kontrol edeceğimizi bilmektir. Bilinçaltınızı bilincinize hizmet edecek bir düzeye getirebilirsiniz. Çünkü bilincimiz daha zekidir! Çocukluğunuzda baskın olan alpha frekansına girmek bunun için iyi bir başlangıç olabilir. Sakin bir ortamda, rahatlatıcı bir müzikle, derin nefesler alıp vererek, “alpha” sözcüğünü tekrar etmeniz bu konuda yardımı dokunacak bir egzersizdir. Bunu yaptığınızda ortaya bir cin çıkıp, dile benden ne dilersen demeyecek belki ama egzersizi rutin hale getirdiğinizde bilinçaltınıza hükmetmeniz emin olun daha kolay olacaktır. this process. Someone trying to quit smoking can visualize themselves breathing fresh air (perhaps in a forest) in and out. This act of visualization is automatically transmitted to the subconscious as a message. Constantly remembering this image is important to take control of and motivate your subconscious. Don’t underestimate the power of the subconscious The fact that our mouth waters immediately when someone says, “imagine biting into a lemon” demonstrates how powerful our subconscious is. Through countless experiences our bodies know that lemons are sour and this information is permanently stored in our subconscious. In this context our subconscious also works to protect us and sends signals to keep us away from danger. So it’s not quite the right attitude to treat it like the ‘bogeyman’. Nevertheless, one should not ignore the misleading nature of the subconscious. Repeated information from our childhood can become a form of bias because of our subconscious. According to Freud the reason why we often act “childish” is because of this information and behavior pattern. While our consciousness has limited, rather short-term memory, our subconscious mind knows no boundaries in memory. This is one of the reasons why the subconscious is so powerful. When the conscious and subconscious battle the subconscious usually wins. But this isn’t always the case. As in the example of quitting smoking, it is important to know how to control the subconscious. You can bring your subconscious to such a state where it is serving your consciousness because our consciousness is smarter! A good start would be entering the alpha frequency that is so dominant during childhood. A helpful exercise would be repeating the word “alpha” in a quiet environment, with relaxing music, while taking deep breaths. Although a genie won’t appear to grant you 3 wishes, when you make this exercise a routine, you can be sure that dominating your subconscious will become easier. NEWS DQ HABERLERNEWS 74 DEDEMAN’IN MOSKOVA’DAKİ OTELİ AÇILIYOR Dedeman Hotels & Resorts International, iş dünyasının Avrupa’daki odaklarından Moskova’da, Dedeman Park markası altında ilk otelini açıyor. 110 odalı Dedeman Park oteli, Moskova’nın gelişmekte olan önemli bölgelerinden Izmailovo’da yer alıyor. Dedeman Hotels & Resorts International tarafından iş oteli konseptiyle geliştirilen Dedeman Park ile Izmailovo’da çağdaş şehir otelciliği, geleneksel Dedeman misafirperverliği ile sunulacak ve bölgedeki “iş oteli” ihtiyacı karşılanmış olacak. Dedeman Park Izmailovo Moskova, tüm Dedeman Park otellerinde standart olan hizmetlere sahip. 110 oda ile 2015’in ilk çeyreğinde misafirlerini ağırlamaya başlayacak olan otel, 4.800 metrekare kapalı alanda inşa ediliyor. Dedeman Park Izmailovo Moskova, metro istasyonlarına yürüme mesafesindeki lokasyonuyla da konuklarına önemli bir avantaj sunmuş olacak. Çevrecilik uygulamalarıyla da dikkat çeken Dedeman Park Izmailovo Moskova’da su ve enerji tasarrufuyla çevreye zararlı maddelerin tüketiminin ve atık miktarının azaltılması standartları uygulanacak. Ayrıca çevre duyarlılığı konusunda çalışan eğitimleri yapılacak. DEDEMAN’S HOTEL IN MOSCOW IS OPENING Dedeman Hotels & Resorts International opens its first hotel under the Dedeman Park brand in Moscow, the hub of the business world in Europe. The 110-room Dedeman Park Hotel is located in one of Moscow’s major developing regions Izmailovo. Developed with a business hotel concept by Dedeman Hotels & Resorts International, Dedeman Park presents a contemporary city hotel with traditional Dedeman Hospitality and will fulfill the “business hotel” needs in the region. The Dedeman Park Izmailovo Moscow is equipped with standard Dedeman Park services. With 110 rooms, the hotel, which will start to host guests in the first quarter of 2015, is being constructed on a 4,800-meter closed area. The Dedeman Park Izmailovo Moskow’s location within walking distance of the metro station offers guests a major advantage. Noteworthy for being environmentally friendly, the Dedeman Park Izmailovo Moskow will save water and energy by reducing the amount of waste and consumption of substances that are harmful to the environment. Environmental awareness training sessions will also take place. 75 741. VUSLAT YILDÖNÜMÜNDE DEDEMAN KONYA MİSAFİRPERVERLİĞİ Tüm dünyayı sözleri ve eserleriyle etkilemiş, gönüllerin ve aşkın sultanı Mevlana Celaleddin Rûmi’nin “Vuslat Gecesi” her yıl 7-17 Aralık tarihleri arasında Hoşgörü Şehri Konya’da kutlanır. Türk halkının yanı sıra dünyanın her yerinden ziyaretçilerin katıldığı Şeb-i Arûs etkinliklerinde, Hz. Mevlâna gibi önemli bir değeri tanımak ve anlayabilmek adına, Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü birbirinden farklı birçok organizasyon düzenler. Bu önemli organizasyon için heyecan duyan isimlerden biri de Dedeman Konya’dır. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Dedeman Konya Otel Genel Müdürü Recep Altınok, konumu ve profesyonel ekibi ile Mevlana Haftası’nda misafirlerini en iyi şekilde ağırladıklarının altını çizerek, “Dedeman Konya’da, Şeb-i Arus haftasında lobi alanında canlı ney dinletisi, Mesnevi sohbetleri, 17 Aralık gecesinde Helva ikramı gibi etkinlikler düzenlediklerini ” belirtti. DEDEMAN KONYA HOSPITALITY DURING THE 741st VUSLAT ANNIVERSARY Influencing the whole world with his lyrics and poetry, known as the Sultan of peace and love, Mevlana Celaleddin Rûmi’s “Reunion Nights” take place between December 7th-17th every year in Konya, the city of tolerance. The Şeb-i Arûs events attract not only Turkish people but also visitors from all over the world. In an effort to recognize and understand the significant value of Hz. Mevlâna the Konya Governorship Provincial Culture and Tourism Directorate organizes many different events. The Dedeman Konya is one of the many that is excited for this important event. In a statement on the subject, Dedeman Konya General Manager Recep Altinok underlined the fact that they were ready to host their guests in the best way possible during Mevlana Week with the hotel’s location and professional team and said “We organize various events during Şeb-i Arus week at Dedeman Konya, like ney recitals in the lobby area, Masnavi chats, and complimentary Halva served on the evening of December 17th.” Serving customers with 206-rooms since 2006, the 5-star Dedeman Konya Hotel & Convention Center holds the title of “Central Anatolia’s Largest Convention Center City Hotel”. With a team of 200-hotel employees, fully equipped and multi-purpose meeting rooms, outdoor and indoor swimming pools, Turkish bath, spa, and many more services, the hotel embodies the comfort expected from a city hotel and the cordiality expected from a boutique hotel. NEWS DQ HABERLER NEWS 76 DEDEMAN KONYA’ DA EŞSİZ BALIK ZİYAFETİ FASILLA BULUŞUYOR Masanızı süsleyen nefis bir balık menüsü, canlı fasıl keyfi ve kaliteli bir hizmet anlayışı… Dedeman Konya her cumartesi, Safran Restaurant’ta bu üç güzel unsuru bir araya getiriyor. Şef Ali Murat Dikmen’in elinden çıkan lezzeti tartışılmaz balıkların tadına bakmak ve canlı müzik eşliğinde keyifli bir gece geçirmek isteyenler için limitsiz meşrubat menüsü kişi başı 99 TL, limitli yerli içecek menüsü kişi başı 109 TL, limitsiz yerli içecek menüsü ise kişi başı 119 TL’den sunuluyor. ENJOY A UNIQUE FISH FEAST ACCOMPANIED BY LIVE FASIL MUSIC AT THE DEDEMAN KONYA A delectable fish menu decorates your table, while you enjoy traditional live fasil music and quality service… Every Saturday the Dedeman Konya Safran Restaurant brings these 3 elements together flawlessly. For those who want to enjoy a wonderful night tasting the undeniably delicious fish that chef Ali Murat Dikmen prepares accompanied by live music, the unlimited soft drinks menu is 99TL per person, the limited local drinks menu is 109TL per person, while the unlimited local drinks menu is 119TL per person. DEDEMAN ZONGULDAK “YEŞİL YILDIZ” İLE TAÇLANDI Zonguldak’ın ilk beş yıldızlı oteli olan Dedeman Zonguldak, Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından “Yeşil Yıldız” belgesi (Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi) ile ödüllendirildi. Dedeman Zonguldak, misafirlerini ağırlamaya başladığı 2011 yılından bu yana, su ve enerji kullanımındaki tasarruf çalışmaları, çevreye zararlı maddelerin ve atık miktarının azaltılması ile enerji verimliliğini artıran uygulamaları, çevreye uyum ve duyarlılık konusunda çalışanlarına verdiği eğitimlerle “Yeşil Yıldız” belgesine layık görüldü. Yeşil Yıldız belgesi, sürdürülebilir turizm kapsamında, çevrenin korunması, çevre bilincinin geliştirilmesi, turistik tesislerin çevreye olan olumlu katkılarının teşvik edilmesi ve özendirilmesi amacıyla 1993 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından uygun görülen tesislerle veriliyor. Yeşil Yıldız projesi, su tasarrufundan enerji verimliliğine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesinden çevre konusunda verilen eğitim ve bilinçlendirme programlarına kadar kapsamlı bir alanı içeriyor. DEDEMAN ZONGULDAK CROWNED WITH THE “GREEN STAR” Zonguldak’s first 5-star hotel, the Dedeman Zonguldak, awarded with the “Green Star” certificate (Environmentally Friendly Accommodations) by the Ministry of Tourism and Culture. Since it started welcoming guests in 2011 up to today, the Dedeman Zonguldak uses water and energy saving applications, reduces the amount of waste and environmentally hazardous substances and uses applications that increase energy efficiency. Thanks to these applications and employee training on environmental compliance and sensitivity, the Dedeman Zonguldak was awarded the “Green Star” certificate. The Green Star certificate has been awarded by the Ministry of Culture and Tourism since 1993 to eligible facilities that practice sustainable tourism, protect the environment, and work on the development of environmental awareness, in order to encourage and promote these tourist facilities to continue to positively contribute to the environment. The Green Star project covers an extensive area from energy efficiency from water savings, the promotion of the use of renewable energy sources, to training and environmental awareness programs. 77 NEWS DQ HABERLER NEWS 78 DEDEMAN İSTANBUL ROOF BAR’DA CANLI MÜZIK KEYFİ Seyrine doyum olmayan İstanbul manzarası, rahatlığın ve estetiğin ön planda tutulduğu şık bir atmosfer ve bunların yanı sıra canlı müzik keyfi… Cuma ve cumartesi günleri Dedeman İstanbul Roof Bar’a konuk olanları, bu eşsiz manzara ve atmosfere ek olarak İlhan Güryalçın’ın canlı müzik performansı karşılıyor. Dedeman İstanbul Roof Bar, keyifli bir ortamda zamanı dondurmak isteyen tüm misafirlerini bekliyor. ENJOY LIVE MUSIC AT DEDEMAN İSTANBUL ROOF BAR Live music accompanied by an eternally satisfying view of Istanbul, and stylish atmosphere with comfort and aesthetics at the forefront… On Fridays and Saturdays guests at the Dedeman Istanbul Roof Bar are welcomed by lhan Güryalçın’s live performances in addition to a unique vista and atmosphere. The Dedeman Istanbul Roof Bar welcomes all guests who want to stop time in a pleasant environment. İZMİR’DE SATIŞ ZİYARETLERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ 1-4 Aralık tarihleri arasında Dedeman Otelleri Merkez Satış Departmanı önderliğinde, İzmir’de düzenlenen Sales Blitz programına, Dedeman Bostancı, Dedeman Kapadokya, Dedeman Diyarbakır, Dedeman Zonguldak, Dedeman Şanlıurfa ve Dedeman Rize otellerinin genel müdürleri ve satış ekipleri katıldı. Program kapsamında, 3 Aralık Çarşamba akşamı La Cigale Fransız Kültür Merkezi’nde 100 kişinin katılımıyla bir davet düzenlendi. Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş. Genel Müdürü Emrullah Akçakaya, gecede yaptığı konuşmada tüm misafirlere hem katılımları hem de Dedeman Otelleri’ne verdikleri desteklerden dolayı teşekkür etti. A SALES BLITZ WAS HELD IN İZMİR Organized under the leadership of Dedeman Hotels Central Sales Department, general managers and sales teams from the Dedeman Bostanci, Dedeman Cappadocia, Dedeman Diyarbakir, Dedeman Zonguldak, Dedeman Sanliurfa, and Dedeman Rize participated in the Sales Blitz program in Izmir between December 1st and 4th. As part of the program a 100-person event was held on Wednesday evening, December 3rd, at the La Cigale French Cultural Center. In his speech Emrullah Akçakaya, Dedeman Tourism Management Inc. General Manager, thanked all the guests for both their participation and their support of Dedeman Hotels. 79 80 DEDEMAN BOSTANCI HOTEL & CONVENTION CENTER Değirmenyolu Cad. No:39/B 34752 Bostancı / İstanbul / Türkiye Tel: +90 (216) 469 66 00 Email: [email protected] DEDEMAN OSKEMEN TAVROS Permitina Sokak, No:11/1 070000, Ust-kamenogorsk / Kazakistan Tel: +7 (723) 220 82 08 Email: [email protected] DEDEMAN DİYARBAKIR Elazığ Cad. Büyükşehir Belediyesi Yanı 21400 Diyarbakır / Türkiye Tel: +90 (412) 229 00 00 Email: [email protected] DEDEMAN PALANDÖKEN P.K. 115 25000 Erzurum / Türkiye Tel: +90 (442) 316 24 14 Email: [email protected] DEDEMAN ERBİL 60 Meter Street, Setekan Nr:36 246 062 Erbil / Northern Iraq Tel: +964 (66) 257 21 00 Email: [email protected] DEDEMAN PALANDÖKEN SKI LODGE P.K. 115 25000 Erzurum / Türkiye Tel: +90 (442) 317 05 00 Email: [email protected] DEDEMAN GAZİANTEP HOTEL & CONVENTION CENTER Nesimi Mah. Gaziantep Cad. No:160 27120 Aktoprak / Gaziantep / Türkiye Tel: +90 (342) 211 66 00 Email: [email protected] DEDEMAN PARK DENİZLİ Karsıyaka Mahallesi, 2394 Sokak, No:4 20175 Denizli / Türkiye Phone: +90 (258) 268 80 00 Email: [email protected] DEDEMAN İSTANBUL Yıldız Posta Caddesi, 50 Esentepe 34340 İstanbul / Türkiye Tel: +90 (212) 337 45 00 Email: [email protected] DEDEMAN RİZE Ali Paşa Köyü 53100 Rize / Türkiye Tel: +90 (464) 223 44 44 Email: [email protected] DEDEMAN PARK GAZİANTEP Mücahitler Mahallesi 9. Sokak No: 30 Şehitkamil / Gaziantep / Türkiye Tel: +90 (342) 211 84 44 Email: [email protected] DEDEMAN SILK ROAD TASHKENT Amir Temur Str. C 4 No. 7/8 Tashkent, 100000 / Özbekistan Tel:+998 71 120 37 00 Email: [email protected] DEDEMAN KAPADOKYA Ürgüp Yolu 2. Km. 50200 Nevşehir / Türkiye Tel: +90 (384) 213 99 00 Email: [email protected] DEDEMAN ŞANLIURFA Atatürk Mah. Hastane Cad. Şanlıurfa / Türkiye Tel: +90 (414) 318 25 00 Email: [email protected] DEDEMAN KONYA HOTEL & CONVENTION CENTER Isparta Beyşehir Yolu, Yeni Sille Caddesi Özalan Mahallesi Selçuklu 42080 Konya / Türkiye Telefon: +90 (332) 221 66 00 Email: [email protected] DEDEMAN ZONGULDAK İncivez Mahallesi , Milli Egemenlik Caddesi 128, 67000 Zonguldak / Türkiye Tel: +90 (372) 291 00 00 Email: [email protected] DEDEMAN PARK BOSTANCI Açılış tarihi: 2015 Dedeman Park Izmailovo MOSCOW Açılış tarihi: 2015 DEDEMAN PARK LEVENT Açılış tarihi: 2015
Benzer belgeler
Issue - Dedeman
that will warm your heart, to snow-covered cities, the most popular TV series, and a journey
through the streets of Moscow. Our interview pages hosted Okan Çabalar, a progressive actor
especially i...
We asked the
that will warm your heart, to snow-covered cities, the most popular TV series, and a journey
through the streets of Moscow. Our interview pages hosted Okan Çabalar, a progressive actor
especially i...