Operatörler Savaşında Yeni Cephe açıldı
Transkript
Operatörler Savaşında Yeni Cephe açıldı
IT ADVISOR www.itadvisor.com.tr EYLÜL 2013 SAYI 46 www.itadvisor.com.tr Siber Saldırılar Alev Akkoyunlu Eset Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Alain Soria Eset Türkiye CEO’su Türkiye’nin Uluslararası Veri Taşımacılığı Potansiyeli Kişisel Verimlilik İçin Öz Disiplin Şart Türk Hukukunda Haberleşme Özgürlüğün Sınırları EYLÜL 2013 SAYI 46 Operatörler Savaşında Yeni Cephe Açıldı MObiLE DaTa CENTER Türkiye’de bir ilk! Mobile Data Center Yüksek maliyetli yatırımlara imza atmadan önce denemek, kullanmak, emin olmak istemez misiniz? Firmanızın geleceğini şekillendirirken, ne alacağınızı önceden bilebilmeniz için Türkiye’de bir ilk olan Mobile Data Center ile yüksek teknolojiyi kapınıza getiriyoruz. Veri merkezleriniz, işinizin kalbi ve geleceğinizin en önemli yatırımıdır. NetVizyon olarak sizlere sunduğumuz bu avantajla, gereksinim duyacağınız teknolojik alt yapıyı kusursuz bir şekilde ve her ayrıntısıyla test edebileceksiniz. Cisco Nexus 5K, Cisco UCS Rack ve Blade Server, Catalyst 4500 ve EMC Storage ile donatılmış; teknik alt yapısı ve güvenliği tamamlanmış Mobile Data Center ’ımızda demo yapmak ve ürünlerin performansını deneyerek karar vermek artık çok kolay. Mobile Data Center : Geleceği En Doğru Yatırımla İnşa Etmek İçin… Detaylı bilgi ve Mobile Data Center demo randevusu için [email protected] T: 0850 300 0 850 F: +90 212 354 90 01 Mecidiyeköy Mah. Cemal Sahir Sk. Polat Mecidiyeköy İş Merkezi No:29 D:25 34387 Mecidiyeköy - Şişli / İstanbul www.netvizyon.biz Girişimcilerin Yaşadığı En Büyük Zorluk Sermaye Bulamamak Girişimcilik Türkiye’de son yıllarda çok konuşulan, hem devletin hem de özel sektörün odak noktasına yerleşen bir konu olarak dikkat çekiyor. Girişimcilerin yaşadığı en büyük zorluk sermaye sorunu olurken yatırım tutarı ağırlıkla 50 bin ile 250 bin TL arasında değişiyor. yüzde 3’üyse doktora derecesine sahipler. ODTÜ yüzde 10, Anadolu Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi ise yüzde 9 ile en çok girişimci mezun eden üniversiteler olarak ilk üç sırada yer alıyor. Girişimcilerin Yüzde 74’ü Yatırımcı Arıyor Girişimcilere göre, yaşadıkları en büyük zorluk sermaye bulmaktaki sıkıntı. Girişimcilerin aradığı yatırım tutarı ağırlıkla 50 bin ile 250 bin TL arasında değişiyor. Girişimcilik bilincinin eksikliği, yasal düzenlemelerin girişimciliğe uygun olmayışı, yatırımcıların yeterince risk almayışı; yatırımcıya ulaşmaktaki zorluklar ve girişimcilerin tecrübesiz oluşu takip eden zorluklar olarak tespit edilmiş. Son dönemde özellikle online alışveriş alanında büyük bir potansiyel var ve bu konuda çalışması bulunan girişimcilerin büyük bir bölümü gelecekte işlerinden fazlasıyla memnun olacak. Bu konuda yapılan yarışmaların ve vakıf desteklerinin de önemi büyük. Eğer bu konudaki eğitim bilincini gençlerimiz üzerinde yerleştirebilirsek gelecekte Türk hatta Avrupa ekonomisini ayakta tutacak kişiler yetiştirebiliriz. EDİTÖRDEN B IC Angel Investments tarafından gerçekleştirilen araştırma Türkiye’deki girişimcilerin ne gibi zorluklarla baş ettiğini gözler önüne serdi. Araştırmada kendi işini kurmak için en az yarı zamanlı olarak projesine vakit harcayan veya kendi kurduğu işte tam zamanlı olarak çalışan, bu işten para kazanan veya kazanmayı hedefleyen kişiler girişimci olarak tanımlandı. Araştırmaya katılan 156 girişimcinin yüzde 81’i erkek, yüzde 19’u kadınlardan oluşuyor. Erkekler girişimciliğe 27 yaşında, kadınlar 31 yaşında başlıyor. Ortalama girişimcilik tecrübesi 3 ila dört yıl arasında. Araştırmaya katılanların yüzde 60’ı İstanbul’da, yüzde 15’i Ankara’da yaşıyor. Girişimcilerin büyük bir kısmının daha önce profesyonel olarak maaşlı bir işte çalışarak iş tecrübesi edindikleri dikkat çekiyor. Katılımcıların yüzde 88’i girişimci olmadan önce bordrolu olarak çalıştığını belirtirken girişimciler arasında ortalama profesyonel tecrübe süresi 4 ila 9 yıl. Bu süre erkeklerde 4 ila 7 kadınlarda ise 5 ila 8 yıl olarak gerçekleşiyor. Girişimcilerin ortalama eğitim seviyesiyse toplum genelinin üstünde. Girişimcilerin yüzde 58’i üniversite mezunuyken, yüzde 24’ü yüksek lisansa, İlkay Zaman Yayın Koordinatörü [email protected] ağustos’13 3 İ.Z. Halkla İlişkiler Danışmanlık ve İletişim Adına Sahibi eylül’13 / SAYI 46 İlkay Zaman Yayın Koordinatörü İlkay Zaman [email protected] Genel Yayın Yönetmeni 34 50 Kapak Konusu Özel Dosya Ecevit Bıktım [email protected] Genel Yayın Yön. Yrd. Ali Yavuz Şahin [email protected] Editörler Ömer Balk [email protected] Hasan Uğur Nayır [email protected] Ahmet Gözütok [email protected] 44 36 46 Avşar Özgen [email protected] Görsel Yönetmen Orçun Peköz [email protected] Reklam Müdürü Çiğdem Ergönül [email protected] C M Y CM MY CY CMY Fotoğraf 56 36 06. 21. 29. 33. 34. 42. 44. 46. 50. 56. 58. 60. 04 58 Haberler Röportaj: Metin Tarakçı Röportaj: Ataol Ay Sektörün Sesi: Yüksel Samast Günümüzün Baş Belası Siber Saldırılar Röportaj: Alev Akkoyunlu Türkiye’nin Uluslararası Veri Taşımacılığı Potansiyeli Türk Hukukunda Haberleşme Özgürlüğün Sınırları Operatörler Savaşında Yeni Cephe Açıldı Windows 8 İle Güvenlikli Ağ Kurmak Kişisel Verimlilik İçin Öz Disiplin Sağlamalısınız IT Advisor Test Merkezi ağustos’13 Adem Başaran [email protected] Yönetim Adresi Değirmen Sok. Şaşmaz Sitesi A Blok Cemal Bey İş Merkezi No.: 11 Kat: 1 Daire: 4-6 Kozyatağı / Kadıköy- İstanbul Tel: 0216 478 31 18 PBX 0216 478 31 86 Faks: 0216 478 45 02 [email protected] Abone Hizmetleri [email protected] Dağıtım Detay Dağıtım Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cüneyt Tepe [email protected] Baskı ve Cilt ÖZGÜN OFSET Aytekin Sokak 21 4.Levent/İSTANBUL T: 0212 280 00 09 F: 02122647433 e-Posta: [email protected] K HABER HABER Yetkili ITIL Eğitim ve Sınav Merkezi Oldu E ğitim konusundaki uzmanlığına yeni bir uluslararası sertifika programını ekleyen İnnova, dünyanın en saygın sertifikasyon organizasyonlarından birisi olan Peoplecert’in akreditasyonunu aldı. İnnova, bu sayede Türkiye’de ITIL Foundation eğitimi ve sertifikası verme yetkinliğine sahip oldu. İnnova Teknoloji Çözümleri Grup Yöneticisi Ersel Karşal konuyla ilgili şunları söyledi: “BT servisleri yönetiminin çok önemli uzmanlıklarından biri olan ITIL konusunda uluslararası akreditasyon sürecini tamamlayıp ITIL Foundation eğitimlerini ve sınavlarını başlatıyor olmaktan dolayı gururluyuz. İnnova sadece eğitim veren bir kurum olmanın ötesinde, kendisi de uzun yıllardır ITIL metodolojisini uygulayan bir BT şirketi olarak bu alanda uygulamalı bir uzmanlık avantajına sahip bulunuyor. Bundan sonrasında tam yetkili bir eğitim ve sertifika merkezi olarak İnnova uzmanlığını diğer meslektaşlarımıza da aktarmak istiyoruz.” Information Technologies Infrastructure Library (Bilgi Teknolojileri Altyapı Kütüphanesi) kelimelerinin baş harflerinden oluşan ITIL, bir BT servisleri yönetim metodudur. BT servislerinin eksiksiz ve en iyi kalitede yönetilmesi için geliştirilen ve İngiltere’de ilk olarak 1987 yılında yayınlanan ITIL, 2011 yılındaki son revizyonlardan sonra ITIL 2011 Edition güncellemesi ile bugünkü haline geldi. Onyedi Bilişim Trend Micro’nun Dağıtıcısı Oldu J aponya merkezli siber güvenlik firması Trend Micro ile internet güvenliği konusunda uzmanlaşan Onyedi Bilişim, Trend Micro’nun bireysel ürünlerinin Türkiye’deki dağıtımı konusunda işbirliği yaptı. Distribütörlük anlaşmasıyla birlikte, Türkiye’de Trend Micro ürünlerini satın alan tüketiciler, Onyedi Bilişim’den satış öncesi ve sonrasında hızlı ve profesyonel destek alarak, her türlü yenilik ve gelişmeye anında ulaşacak. Yeni distribütörlük anlaşmasıyla birlikte Trend Micro’nun tüm bireysel ürün paketlerinin üzerinde Onyedi Bilişim logosu ve destek için gerekli bilgiler bulunacak. Türkiye’nin her bölgesinde güçlü iş ortakları ve dağıtıcılara sahip olduklarını belirten Onyedi Bilişim Genel Müdürü Yılmaz Kişeçok, “Bölgesel etkinliğini hem bireysel pazarda hem de kurumsal pazarda üst seviyelere taşımayı, pazarı daha fazla genişletmeyi, bölgesel iş ortakları, dağıtıcı ve bayi kanalını güçlü ve kazançlı iş ortakları modelleriyle geliştirmeyi hedefliyoruz. Bundan böyle dünyanın en önemli güvenlik şirketlerinin başında gelen Trend Micro’nun iş ortaklığıyla gücümüze güç katarak güvenlik alanında hizmet üretmeye devam edeceğiz.” dedi. Turkcell, 3G Kapsamasında 2,5 Kat Daha Yaygın T urkcell, Ege ve Akdeniz kıyı şeridindeki Çift Taşıyıcılı İnternet Teknolojisini destekleyen 3G kapsamasıyla fark yarattı. Turkcell çift taşıyıcılı internet teknolojisi destekli 3G şebekesiyle, 4.330 kilometrelik kıyı şeridinde, 2,5 kat daha yaygın internet hizmeti sunuyor. Turkcell’in Çift Taşıyıcı ile güncellenen şebekesi, internet hızının da 2 katına çıkmasını sağlıyor. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Turkcell Şebeke Operasyonlarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bülent Elönü şunları söyledi: “Turkcell olarak daima en yeni ve en ileri teknolojiye yatırım yapıyoruz. Şebekemize yaptığımız tüm bu yatırımlar, Turkcell’lilere 6 ağustos’13 kaliteli iletişim ve internet hızı olarak dönüyor ve müşterilerimizin her an her yerde Turkcell farkını yaşayabilmesini sağlıyor. 3G şebekemizin kurulumuna başladığımız ilk günden beri müşterilerimize yüksek kapasiteyle hizmet vermeyi öngördük. 3G şebekemizi Çift Taşıyıcı İnternet Teknolojisini destekleyecek şekilde donattık. Böylece Turkcell’lilerin mobil internet hızı iki katına çıktı. Yaz aylarında müşterilerimiz tatildeyken de 2 kat daha hızlı olan Turkcell 3G yanlarında. Böylece uzakları yakın hale getiriyoruz. Sektör lideri olmanın ve küresel rekabette dev aktörlerle boy ölçüşmenin yüklediği sorumlulukla teknoloji yatırımlarına aynı hızda devam edeceğiz” ağustos’13 mart’13 077 SPAMI DURDURUN! HABER ÖZEL HABER Arama Süreleri Dassault İle Kısalacak E XALEAD OneCall uygulaması, bilgi bakımından donanımlı müşterilerle iletişim halindeki müşteri temsilcilerine, başarılı olmak için ihtiyaç duydukları veri ve bilgileri sağlayarak çağrı merkezi operasyonlarını dönüştürüyor. EXALEAD OneCall dahili veya harici, yapılandırılmış veya yapılandırılmamış her türlü veriyi topluyor, düzenliyor ve çağrı merkezi temsilcileri ile yöneticileri için “bağlam içi” zengin bilgiler sunuyor. Bu yeni ürün, çağrıların daha hızlı çözüme kavuşturulması ve çağrı sürelerinin kısalması, mümkün olan en iyi hizmet deneyiminin sağlanması ve müşterilerle iletişime geçilmesi anlamında kritik bir öneme sahip. Dassault Systèmes; 3DEXPERIENCE platformunun kullanıldığı bu yeni ve esnek iş uygulaması, kullanılan Müşteri İlişkileri Yönetimi yazılımı için tamamlayıcı nitelikte… Müşteri ve satılan ürünler ile ilgili doğal dil ve anlam bilgileri, müşteri geçmişi, çok kanallı arama ve bağlamsal çapraz satış/ilave satış olanakları gibi tüm bilgileri oldukça basit bir şekilde müşteri temsilcisinin masaüstüne getiriyor. EXALEAD OneCall uygulaması aynı zamanda yöneticiler için takım ve müşteri temsilcisi faaliyetlerinin tek ekranda görüntülenmesi, gerçek zamanlı operasyon panoları ve analizler ve toplu KPI ve trend raporları gibi son derece faydalı bir dizi operasyon aracı da sağlıyor. 3CX Mobil Uygulaması İle Santraliniz Cebinizde D ünyada Windows İşletim Sistemi üzerinde çalışan ilk ve tek IP PBX sistemi olan 3CX, mobil uygulaması ile cep telefonu kullanıcılarına büyük bir yenilik sunuyor. iPhone ve Android işletim sistemine sahip tüm cep telefonlarına ücretsiz olarak yüklenebilen uygulama sayesinde, kullanıcılar, cep telefonları ile şirket hatları üzerinden arama yapabiliyor, santral sisteminin sunduğu tüm avantajlardan faydalanabiliyorlar. Bilişim sektörünün öncü ve yenilikçi firmalarından Empatiq İletişim Teknolojileri tarafından satışı gerçekleştirilen 3CX’in santral yazılımı ile birlikte ücretsiz sunulan mobil uygulaması, kullanım kolaylığına da sahip. Kullanıcı dostu arayüzü sayesinde kolayca kurulup yönetilebiliyor. Mobil uygulamanın ayarları, santral yazılımı tarafından otomatik olarak yapılabiliyor. Uygulama, kullanıcıların, cep telefonlarına tanımladıkları VoIP hat üzerinden, telefon görüşmesi yapmalarına, sesli mesajlarına, şirket telefon defteri ve çağrı geçmişine ulaşmalarına olanak sağlıyor. Kullanıcılar, şirket içerisinde aynı yazılımı kullanan diğer kullanıcılar ile anlık mesajlaşma imkanına da sahip oluyor. Kullanıcılar, şirket içerisinde kullandıkları masaüstü telefonları ile cep telefonlarına yüklenmiş 3CX Softphone uygulamasını birlikte kullanabiliyorlar. Bu sayede, masasında olmayan bir kullanıcıya eş zamanlı olarak mobil uygulamadan da ulaşılabiliyor. Atos ve Samsung’dan Stratejik İş Ortaklığı A tos, teknoloji dünyasının en büyük markalarından Samsung’la önemli bir işbirliğine imza attı. Bu işbirliği doğrultusunda iki firma şirketlere yenilikçi teklifler sunmaya hazırlanıyor. Büyük ölçekli firmalar ve kamu kuruluşları için hazırlanan bu tekliflerde, 8 ağustos’13 uçtan uca perakende teknolojisi, dijital reklam, araç ağı, son kullanıcı bulut IT, baskı ve mobilite gibi farklı çözümler yer alıyor. Atos Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Thierry Breton ile Samsung Electronics Tüketici Elektroniği CEO’su ve Bölüm Başkanı Boo-Keun Yoon’un açıkladığı iş ortaklığı kapsamında, Atos’un sektör lideri entegrasyon yetenekleriyle Samsung’un yenilikçi teknolojisi üzerine inşa edilen ortak teklifler kurumsal müşterilere sunulacak. Atos Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Thierry Breton, Atos ile Samsung arasındaki bu stratejik iş ortaklığından duydukları memnuniyeti dile getiriyor. “Bugün mobilite ve tüketici elektroniğinin IT dünyasında yarattığı radikal değişikliklere hepimiz şahit oluyoruz. Aynı zamanda müşteri deneyimini geliştirerek, iş ve satış yapmanın yeni yöntemleriyle tanışıyoruz” diyen Breton, Samsung’la Atos’un bu yeni ve büyüyen pazarda güçlü yanlarını birleştirerek müşterilerine en iyi çözümleri tek elden sunabileceklerini ifade etti. C M Y CM MY CY CMY K SPAMTITAN %99.97 ORANINDA SPAMI DURDURUR 0216 422 43 44 [email protected] temmuz’12 ağustos’13 15 9 www.irene.com.tr HABER HABER Aynes Gıda SAP’yi Tercih Etti B IZCON, Türkiye’nin en büyük dördüncü süt ve süt ürünleri üreticisi Aynes Gıda’nın kurumsal kaynak planlaması projesini gerçekleştirecek. SAP’nin GOLD kanal iş ortağı olan BIZCON, Türkiye’nin en büyük dördüncü süt ve süt ürünleri üreticisi olarak ISO 500 listesinde de yer alan Aynes Gıda için kurumsal kaynak planlaması kapsamında detaylı bir proje gerçekleştirecek. Mayıs 2013 içerisinde Avrupa Birliği ülkelerine ihracat izni alan Aynes Gıda, geniş bir coğrafyaya hizmet vermeye başlayacak. Aynes Gıda, bu açılımı desteklemek, kaynaklarını en etkin şekilde yönetebilmek ve verimliliğini artırma hedefi ile kurumsal kaynak planlaması projesine BIZCON ile Haziran 2013’te başlamaya karar verdi. Mali ve maliyet muhasebesi, satın alma ve stok yönetimi, satış ve dağıtım, üretim planlama, kalite yönetimi, bakım onarım, bordro performans yönetimi uygulamalarının kullanıma alınacağı projede SAP ERP çözümleri kullanılacak. Haziran 2013’de başlanacak projenin Mart 2014’te tamamlanması hedefleniyor. Kurumsal kaynak planlaması ürünü olarak SAP’nin seçilmesinde güçlü referansları, geniş ürün yelpazesi ve ülke çapındaki geniş ekosistemi etkin rol oynarken, kaliteli danışmanlık kadrosu, gıda sektöründeki tecrübesi ve müstahsil satın alma süreci için geliştirdiği “Tarımsal Satın Alma Çözümü”, BIZCON’un Aynes Gıda tarafından tercih edilmesinde etken oldu. BDDK Kapsamında Penetrasyon Testi B imsa ve çözüm ortağı Outpost24’ ün birlikte organize ettiği “Bankalar için BDDK kapsamında Penetrasyon Testi” adlı seminer 4 Temmuz Perşembe günü Büyük Kulüp’ te gerçekleşti. Bankacılık sektörüne yönelik düzenlenen seminere ilgi yoğundu. Bimsa sunumunda, bankaların her sene yaptırması zorunlu olan penetrasyon (sızma) testinin amacı ve önemi üzerinde durdu. Seminerde, Outpost 24 ürünleri ile sızma testini yeni tamamlamış olan Halkbank’ten yetkililer süreç boyunca yaşadıkları tecrübeleri ve kazanımlarını konuklarla paylaştı. Penetrasyon testi, firmanın güvenlik sistemine 3.parti olarak giriş yapılmaya çalışılarak, sistemde olabilecek açıkların başkaları tarafından fark edilmeden önce tespit edilmesi ve kapatılmasını amaçlıyor. Sadece ağ ve sistemlerde bulunan zayıflıkların tespiti için değil aynı zamanda bilişim, bilgi güvenliği yatırımlarının verimli çalışıp çalışmadığı gibi daha pek çok konunun da açıklığa kavuşmasında rol oynuyor. Firmanın sistemine 3. Parti olarak giriş yapılmaya çalışılarak Callpex’in İK Müdürü, Muzaffer Seçgin oldu C allpex’in yeni İnsan Kaynakları Müdürü Muzaffer Seçgin oldu. 1983 yılında İzmir’de doğan Muzaffer Seçgin, İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi, Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Seçgin, aynı üniversitede Fen Bilimleri Enstitüsü, Mühendislik Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı. İş hayatına 2006 yılında Exter Deri’de Kalite Temsilcisi olarak başlayan Seçgin, 2009’da Ekol Lojistik’de Endüstri Mühendisi-İK Organizasyonel Gelişim Uzmanı olarak çalıştı. 2011 yılında Turkcell Teknoloji’de Performans ve Yetenek Yönetimi 10 ağustos’13 ve C&B görevinde bulunan Seçgin, aynı yıl Turkcell’de Center of Excellence- Reward Project Manager pozisyonunda görev aldı. Burada ödüllendirme ve ücretlendirme proje yöneticiliği, C&B stratejilerinin ve iki yılık iş planının oluşturulması, W&S bütçesinin oluşturulması ve yönetimi gibi önemli iş süreçlerini gerçekleştiren Seçgin, çağrı merkezi sektörünün dinamik şirketlerinden Callpex’in İK Müdürü oldu. İngilizce ve Almanca bilen Seçgin, Bilgi Teknolojilerinde Proje Yönetimi ve Project Server Takım Üyesi Eğitimi, Proje Yönetimi ve Ms Project, İnsan Kaynakları Yönetimi, Hay Group Ücretlendirme ve ISO 9000-1400018000 Bilgilendirme Eğitimi alanlarında sertifika sahibidir. ağustos’13 11 HABER HABER Akıllı İş Uygulamalarıyla Yüksek Verim C anon Europe, iOS cihazlar için CaptureOnTouch Mobil Araç Kiti ve Android cihazlar için CaptureOnTouch Mobil SDK uygulamalarını geliştirdi. Canon bu yeni uygulamalarla ortaklarının kendi müşterilerinin mobil çalışma alışkanlıklarına daha iyi yanıtlar üretmelerini sağlamayı hedefledi. Bu yeni uygulamalar; Canon ortaklarının ve organizasyonların belge alma işleme süreçlerini daha da hızlandırmak amacıyla Canon’un imageFORMULA belge tarayıcıları için; toplu tarama gibi işlevselliklerle uygulamalar geliştirmelerine imkan tanıyor. Canon’un CaptureOnTouch Mobil uygulaması; çok sayıda belgenin iOS ve Android cihazlara hemen alınabilmesini ve bunların bulut tabanlı uygulamalar veya ön tanımlı ofis iş akışlarıyla anında paylaşılabilmesini sağlayan ücretsiz bir uygulama. Bu uygulamayı destekleyen araç kitleri, çift taraflı toplu tarama, otomatik eğiklik düzeltme, otomatik sayfa boyutu tespit etme, boş sayfayı atlama ve tarama kalitesi ayarı gibi özelliklerle Canon ortaklarının mevcut uygulamalarını zenginleştirmelerine veya müşteriye özel uygulamalar oluşturmalarına imkan tanıyacak. Bu uygulama sayesinde ortaklar artık müşterilerine, satış teklifleri ve faturaları işleme veya İK taleplerini onaylama gibi işlerini hızlı belge alma özelliklerini kullanarak, tek bir basit uygulamayla topluca işlemden geçirme kolaylığı sunabilecek. AMAP Bölgesine Vodafone Türkiye’den Atama 1 Ocak 2009’dan bugüne Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı görevini sürdüren Serpil Timuray, mevcut sorumluluğuna ek olarak, 1 Ekim 2013 itibariyle Vodafone GrubuAfrika, Orta Doğu ve Asya Pasifik (AMAP) Bölge Direktörü olarak atandı. Serpil Timuray, AMAP Bölgesi’ndeki yeni sorumluluğu ile birlikte, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı görevini de sürdürecek. Timuray, yeni görevinde, Vodafone Grubu’nun 409 milyon abonesinin %65’inin* bulunduğu, servis gelirlerinin %30’unu* oluşturan ve dünya genelindeki iki yönetim bölgesinden biri olarak konumlanan AMAP Bölgesinin yönetiminde Bölge BaşkanıNick Read’e destek olacak. Bu kapsamda, Timuray, geçen yıldan bu yana yürüttüğü Vodacom Grubu Yönetim Kurulu üyeliği görevine ilaveten, AMAP Bölgesinde ilerde belirlenecek diğer Yönetim Kurullarında da yer alacak. Gökhan Öğüt Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Vekili olarak atandı Bu atama ile paralelolarakyönetim yapısı yeniden şekillenecek olan Vodafone Türkiye’de,halihazırda Bireysel İş Biriminden Sorumlu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Gökhan Öğüt,Ticari ve Operasyonel alanlardan sorumlu İcra Kurulu Başkan Vekili olarak atandı. Gökhan Öğüt, bu genişleyen sorumluluğu ile Vodafone Türkiye’nin tüm ticari, teknoloji, regülasyon ve strateji birimlerine liderlik edecek. Dassault Systèmes’den Özel Çözüm D assault Systèmes, biyoteknoloji ve ilaç şirketlerinin operasyon verimliliğini artırmak ve ilaçların piyasaya sunum sürecini hızlandırmak için yepyeni bir çözümü pazara sundu: “Licensed to Cure for BioPharma” Süresi dolmuş patentler, sıkı yasal düzenlemeler ve artan geliştirme maliyetleri ile karşı karşıya olduğumuz şu dönemde şirketler büyümeye giden yolun ilaç çeşitliliğini artırmaktan geçtiğinin farkında. Bir etken maddenin 1.000 kadar ilacın üretiminde kullanılabilmesi nedeniyle şirketler, yalnızca karmaşık ürün süreçlerini yönetmek için değil aynı zamanda işbirliğini, yenilikçiliği ve uyumluluğu teşvik edecekleri bir platforma ihtiyaç duyuyorlar. “Licensed to Cure for BioPharma” işte 12 ağustos’13 bu aranılan platform olmaya aday. “Licensed to Cure for BioPharma”, karmaşık ürün ve süreç yönetimine getirdiği yapılandırılmış yaklaşımla şirketlerin ürün çeşitlemelerini yeni pazarlara daha hızlı ulaştırmalarını sağlıyor. Ürünle ilişkili tüm süreçlere bütünsel bir bakış sağlayan bu çözüm, ilaç sektörü yöneticilerinin değişimleri kurumsal kökenlerinden bağımsız olarak analiz edebilmelerine ve bilinçli stratejik kararlar almalarına destek oluyor. Zaman ve paraya yapılacak yatırım öncesinde önerilen değişikliklerin muhtemel etkilerinin sistematik olarak analiz edilmesi, yönetime değerli bir öngörü imkanı sunuyor. Sonuç olarak ise, tedarik zinciri fırsatlarını maksimize ederek, etkin ve uyumlu uygulamayı zorunlu kılarak global operasyonel verimliliği artırıyor. ağustos’13 mart’13 13 07 HABER HABER SİYAH BEYAZ Ali Yavuz Şahin / Genel Yayın Yön. Yrd. [email protected] twitter.com/AliYavuzSahin Online Alışveriş 2018’e kadar %200 Artacak! Şirketler ve ihracatçılar küresel ekonominin hala sorunlarla boğuştuğu gerçeğini unutmadan sınır ötesi satış fırsatlarını yakalayarak gelirlerini kolaylıkla arttırabilirler. “M odern Baharat Yolları: Sınır Ötesi Alışverişin Kültürel Etkisi” başlığını taşıyan ve PayPal ve Nielsen tarafından gerçekleştirilen araştırma ilginç sonuçları ortaya çıkardı. Araştırma, bir ilki gerçekleştirerek, tüketicilerin dünyanın farklı yerlerindeki satıcılardan doğrudan alışveriş yaptığı online ticaret koridorlarından oluşan yeni baharat yollarının da haritasını çiziyor. Rapor, şirketler ve ihracatçıların bu multi milyar dolarlık fırsattan faydalanmasını sağlamak için sınır ötesi alışveriş yapan müşteriler ve ödeme tercihleri konusunda olağanüstü bilgileri ortaya koymakta. Analiz edilen 6 pazarda (ABD, Birleşik Krallık, Almanya, Avustralya, Çin ve Brezilya), 94 milyon tüketicinin düzenli olarak yurtdışındaki web sitelerinden alışveriş yapmasıyla, bu yılki toplam sınır ötesi online alışveriş miktarı 105 milyar dolar olacak. Bu rakam, 2018’e kadar, sınır ötesi alışveriş yapanların sayısının 130 milyona ulaşmasıyla birlikte yaklaşık %200 artarak, 307 milyar dolar seviyesine ulaşacak. Ankete katılanların en çok alışveriş yapmayı tercih ettikleri pazar ABD’li online satıcılar olurken (%45), ABD’yi sırasıyla Birleşik Krallık (%37), Çin (%26), Hong Kong (%25), Kanada (%18), Avustralya (%16) ve Almanya (%14) takip ediyor. Online Ticaretin Lideri Giysi ve Ayakkabı 14 Bu 6 pazarda sınır ötesi alışveriş yapanların en çok ürün satın aldıkları kategoriler: giysi, ayakkabı ve aksesuarlar (12,5 milyar $), sağlık ve güzellik ürünleri (7,6 milyar $), kişisel elektronik ürünleri (6 milyar $), bilgisayar donanımı (6 milyar $), mücevher, değerli taşlar ve saatler (5,8 eylül’13 milyar $) ve ev elektroniği (5,4 milyar $) oldu. Tüketicilerin yurtdışındaki satıcılardan online alışveriş yapmayı tercih etmesinin en önemli nedenleri ise: “tasarruf etmek için online alışveriş yapmak” (%80) ve “yerel mağazalarda bulabildiklerinden daha çok çeşit sunulması” (%79) oldu. Sınır ötesi alışveriş yapanlar, yalnızca online indirim aramıyor, aynı zamanda yurtdışı sitelerde yüksek kaliteli, otantik ürünler de arıyor. Güvenlik ve güven alışverişin ana faktörleri; ankete katılan her 10 kişiden 9’u alıcı korumasının kritik olduğunu belirtiyor. Online İhracatımız Tahmini 200 milyon dolar Yine veriler ışığında Türkiye’nin şu anda bahsi geçen 105 milyar dolarlık ihracaat pazarından sadece 200 milyon dolarlık bir pay alabildiği tahmin ediliyor. Bu rakam %1’in bile oldukça altında kalıyor. Geçtiğimiz senelerde, elektronik ticaret ile ihracatın önünde gümrük uygulamaları, bürokatik bir takım engeller ve orantısız maliyetler bulunmaktaydı. Bunların bir kısmı çözüldü. Nitekim 2013’e baktığımızda yurt dışı satışlarda %80 civarında bir büyüme gerçekleşiyor. Ancak, potansiyel düşünüldüğünde mevcut rakamlar Türkiye için oldukça yetersiz. Şirketlerin elektronik ticarete yönlendirilmesi, uluslararası tüketicilerin mutlaka bekledikleri lojistik ve ödeme güvenliği standartlarının dünya normlarını yakalaması, özellikle kobilerin bu noktada yetkinliklerinin artırılması sonucu, Türkiye’den yurt dışına olan e-ticaret satışlarının önümüzdeki 5 sene içinde kolayca 1.5-2 milyar dolar seviyesine gelebilir. mayıs’13 eylül’13 19 15 HABER HABER HABER Güvenlik Danışmanlığında Deloitte Bir Numara D yaptıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Bu raporun, müşterilerin Deloitte’un güvenlik danışmanlığı hizmetlerine diğer hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlerden çok daha fazla değer verdiğinin somut bir kanıtı olduğuna inanıyoruz. Giderek karmaşıklaşan siber saldırılar standart haline geldi. Bu nedenle de siber terörizm ve kurumsal casusluk yükselişteyken, çok uluslu kuruluşlar, siber güvenlik gereksinimlerinin boyutunun ve karmaşıklığının üstesinden gelebilecek bir danışmana ihtiyaç duyuyorlar. İşte Deloitte bu anlamda zirvede yer alıyor.” ünyanın en büyük profesyonel hizmet firmalarından biri olan Deloitte, Gartner’ın ‘Pazar Payı Analizi: Tüm Dünyada Güvenlik Danışmanlığı, 2012’ başlıklı raporunda güvenlik danışmanlığı alanında elde edilen gelir baz alındığında tüm dünyada birinci sırada yer aldığı belirtildi. Elde edilen birincilikle ilgili bir değerlendirmede bulunan Deloitte Türkiye, Kurumsal Risk Hizmetleri Lideri Cüneyt Kırlar, Deloitte’un, toplam global gelire göre en üst sırada olmasının özellikle dikkate değer olduğunu belirtti. Kırlar, müşterilerin paralarını çok dikkatli harcadıklarını ve kaliteye yatırım DuPont 2013 yılı 2. Çeyreği Sonuçlarını Açıkladı D uPont daha önce ilan edilmiş olan rehberle paralel olarak 2013 yılı ikinci çeyreğine ait 1,28 ABD doları değerindeki işletmeye ilişkin hisse başı kar paylarını (EPS) açıkladı. Geçen yılın ikinci çeyreğine ait işletme kar payları hisse başına 1.50 ABD dolarıydı.. 2012 yılının ikinci çeyreğinde devam eden faaliyetlerden kaynaklanan GAAP1 EPS 1.10 ABD dolarına karşı 1.15 ABD dolarıydı. . Sonuçlar, tarım alanındaki satışlarda büyük bir artışı, titanyum dioksit hacminde bir iyileşmeyi ve Performans Kimyasalları karlarında da düşüşü göstermektedir. DuPont Genel Kurul Başkanı ve CEO’su Ellen Kullman sonuçlara ilişkin şunları söyledi:“Tarım alanındaki satışlar ikinci çeyrekte güçlü seyretmeye devam etti ve titanyum dioksit hacmi de artış gösterdi. Tahmin edildiği üzere bu durum büyük oranda Performans Kimyasalları gelirlerinde geçen yılki zirve seviyelere göre düşüş olmasından kaynaklanmaktadır. İkinci yarı yılda gerçekleşecek olan kazançların geçen senenin ikinci yarısından çok daha iyi olacağını tahmin ediyoruz. Titanyum dioksit piyasasında söz konusu olan ciddi düşüşün ve Avrupa ve Asya’nın belli kesimlerindeki soğuk ekonomik rüzgarların üstesinden gelerek, 2013 tüm yıl kazancının, 2012 yılı sonuçlarının biraz daha üstünde olmasını bekliyoruz.” Turkcell NGMN Üyesi Oldu Y eni Nesil Mobil Şebekeler Birliği’nin (NGMN Alliance) 14 Ağustos tarihli açıklamasına göre, aralarında Turkcell’in de yer aldığı 7 partner daha NGMN üyesi oldu. Türkiye’den yalnızca Turkcell’in kabul edildiği NGMN Birliği’nde, 22 global mobil şebeke operatörü 33 büyük çaplı telekomünikasyon hizmetleri sağlayıcısı ve 12 uluslararası araştırma enstitüsü yer alıyor. NGMN üyeliğine ilişkin bir açıklama yapan Turkcell Şebeke Operasyonlarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Bülent Elönü, NGMN Birliği’ni “yeni nesil teknolojile16 eylül’13 rin merkez üssü” olarak niteledi. Elönü, mobil genişbant teknolojilerinin geleceğine NGMN’in yön vereceğini belirterek; “Geçtiğimiz günlerde LTE ve LTE-Advanced teknolojilerinde geldiğimiz noktayı kamuoyuyla paylaşmış ve 900 Mbps’e varan hızlarla Türkiye’nin mobil internet hız rekorunu kırmıştık. Geleceğin teknolojilerine bugünden hazırlanırken, dünya çapında teknolojik standartların belirlenmesinde söz sahibi olacağımız organizasyonlara üye olmayı önemsiyor ve bu organizasyonda Turkcell olarak yer almaktan Türkiye adına gurur duyuyoruz. E-imza, 10 yılda 2016 Ağacı Kurtardı T ürkiye’nin ilk ve lider elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı E-GÜVEN, bu yıl sektörde 10. yılını kutluyor. Geride kalan 10 yılda birçok yenilikçi hizmet ile şirketlere yeni kazanımlar sunan E-GÜVEN, özellikle zaman tasarrufu ve güvenlik anlamında önemli projelerin altına imzasını attı. Bugün Türkiye’nin önde gelen birçok kamu kuruluşu, özel sektörde faaliyet gösteren şirketler ve fikir ve sanat eseri sahipleri E-GÜVEN’in sunduğu hizmetleri kullanmaya devam ediyor. E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, e-imza’nın zaman ve maliyet gibi avantajlarının yanında çevreye sağladığı katkıların da göz ardı edilmeme- Elkotek Büyümeye Devam Ediyor B ilişim sektörünün önde gelen katma değerli distribütörlerinden Elkotek, her geçen gün iş ortaklarına bir yenisini ekleyerek ürün ve çözümlerini daha geniş kitlelere ulaştırıyor. 2012 yılında, Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketlerinin belirlendiği Deloitte Fast50 Turkey programında birinci sırada yer alan Elkotek, son 5 yıl içerisinde toplam satış cirosunda kaydettiği %13.880’lik büyüme oranı ile EMEA bölgesinin en hızlı büyüyen ilk beş şirketinden biri olmuştu. 2013 yılında da büyüme oranlarını sürdüreceklerini belirten Elkotek Satış Direktörü Abdullah Safi, kanal yapılarını güçlendirmek adına önemli iş ortaklıklarına imza attıklarını belirtti. Safi, sözlerine şöyle devam etti: “Elkotek, Siemens Enterprise Communications’ın en üst seviyedeki iş ortaklığı olan Premier Distribütör statüsünde Türkiye’deki faaliyetlerini başarıyla sürdürüyor. Yealink IP Telefonlarının Türkiye’deki tek distribütörü olan firmamız, RAD Data Communications, Actelis Networks ve Dialogic ürünlerinin de Türkiye distribütörlüğünü yürütüyor. Önümüzdeki dönemlerde de kanal yapımızı güçlendirmek si gerektiğini dile getirdi ve sözlerini şöyle sürdürdü; ‘’İçinde bulunduğumuz bilgi çağında artık zamanı doğru kullanmak çok önemli. Bu sebeple önceden fiziksel ortamda gerçekleştirdiğimiz işlemlerin çoğunu artık elektronik ortamda gerçekleştirmek istiyoruz. E-imza bu konuda hem kamu hem de özel şirketler açısından çok önemli faydalar sağlıyor. ilk etapta zaman ve maliyet konuları ön plana çıksa da kağıt ve tonerlerden yapılan tasarruflar, çevreye de büyük katkılar sağlıyor. Bu sebeple e-imza her açıdan pozitif geri dönüşler sağlayan bir uygulama olarak yaygınlaşmayı sürdürüyor.” için, iş ortaklarımıza sunduğumuz, eğitim, finans, lojistik ve pazarlama hizmetlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.” Huawei 2013 İlk Yarı Sonuçlarını Açıkladı H uawei, 2013 yılının ilk yarısına dair denetlenmemiş finansal ve operasyonel sonuçlarını açıkladı. Yılın ilk 6 ayında 113,8 milyar Yuan (18.54 milyar dolar) gelir elde eden Huawei, gelirlerinde 2012’ye göre yüzde 10.8’lik artış kaydetti. Huawei, sağlam büyüme eğilimi ve diğer olumlu ticari göstergeler ışığında 2013 yılında yüzde 7-8 oranında net kar marjı elde etmeyi planlıyor. Huawei’nin Finanstan Sorumlu Yöneticisi Cathy Meng, 2013 yılındaki başarılarının Telekom operatörlerine sunduğu çözümler ve kurumsal alandaki faaliyetlerin genişlemesi, tüketici ürünleri tarafındaki hızlı büyüme ve operasyonel etkinliğe yönelik uygulanan sürekli bü- yümeden kaynaklandığını söyledi. Açıklanan gelir ve kar rakamlarının beklentileriyle paralel olduğunu söyleyen Meng, “Bu göstergelerle birlikte, Huawei’nin 2013’ün ikinci yarısında da yüksek bir performansa imza atacağını ve gelirimizi yüzde 10 artırma hedefimizi yakalayacağımızı düşünüyoruz.” dedi. Toplam bilgi akışı çözümleri stratejisine odaklanmaya, önemli büyüme alanlarına yatırım yapmaya, operasyonel ve yönetimsel süreçlerimizi iyileştirerek verimliliği artırmaya devam edeceğini belirten Meng, “Huawei olarak müşterilerimize daha yenilikçi ürün ve hizmetler sunarak, onlar için daha fazla değer yaratmak önceliğimizdir” dedi. mayıs’13 eylül’13 21 17 Ali Yavuz ŞAHİN RÖPORTAJ [email protected] RÖPORTAJ Denklemi Doğru Kurmak ve Kusursuz İşletmek Çok Önemli Etkinlik yönetimindeki zorlu sürecin detaylarını Modernist Genel Müdürü İlker Sungurlar’a sorduk ker Bey öncelikle biraz sektöre girişiniz ve Modernist’e kadar geçen süreden bahsedebilir misiniz? İ Küçük yaşlardan beri turizm bana ilgi çekici gelirdi. 1996 senesinde geleceğimi turizm üzerine kurmaya karar verdim ve sektör içerisinde gelişmekte olan alanları inceledim. O dönemde etkinlik yönetimi diye bir kavram henüz oluşmamıştı. Turizm firmaları içerisinde küçük departmanlar halinde kongre ve seminer yönetimi yapılmaktaydı. Ben de sektörün geleceğine inanarak bu alanda çalışmaya başladım. 2009 senesinde gerekli bilgi birikimi ve donanıma sahip olduğumu düşünerek Modernist’i kurmaya karar verdim. Etkinlik yönetimi konusunda piyasada birçok firma bulunuyor. Kurumlar Modernist’i neden seçmeli. Kısaca Modernist’i rakiplerinden farklı kılan nedir? Bize Modernist’in kuruluş hikâyesinden ve bugünlere nasıl geldiğinden bahsedebilir misiniz? Modernist’i fiilen hayata geçirmeden önde, birkaç ay süren ve bizim yol haritamızı oluşturmada en önemli kaynağımız olan detaylı bir sektör analizi hazırladık. Bu analiz ile etkinlik yönetiminin yakın , orta ve uzun dönemi, öne çıkacak sektörler ve rakip analizlerini masanın üzerine koyduk. Bu veriler ışığında iş fırsatlarını tespit ettik ve hızlıca çalışmaya başladık. Geride bıraktığımız yaklaşık 5 senede de tüm hedeflerimizi zamanından önce realize etmeyi başardık. Yani zaman planımızın önündeyiz diyebilirim. Modernist ‘in yapısı hakkında biraz bilgi verir misiniz? Modernist 4 ana departmandan oluşuyor. İlki bizim ana faaliyet alanımız olan etkinlik yönetimi. Bu bölüm yurtiçi ve yurtdışında gerçekleştirdiğimiz etkinliklerin tamamını dizayn ediyor ve yönetiyor. Hizmet verdiğimiz firmaların etkinlik iletişimi hedeflerine kusursuz ve en kısa yoldan ulaşmalarını sağlıyor. İkinci bölümümüz creative solutions. Bu departmanımız etkinliklerde kullandığımız tüm dekor malzemeleri 18 eylül’13 yapmak isteyen firmalara hizmet veriyor. Yurtdışı temsilciliklerimiz ile Türkiye’de etkinlik yapmak isteyen firmalara ulaşıyor ve onları önce Türkiye destinasyonuna ikna ediyoruz. Ardından da onlar için en doğru etkinliği dizayn ediyoruz. Son bölümümüz ise bilgi yönetimi. Bu bölümü öncelikle etkinliklerimizin davetli listelerini oluşturabilmek, lcv aramalarını yapabilmek ve listelerimizi güncel tutabilmek için kurduk. Fakat sonra süreç içerisinde gelişerek kampanya yönetimi, database management, demand generation faaliyetleri için daha fazla kullanmaya başladık. Bilgi yönetimi bölümünde firmaların müşteri, davetli, katılımcı gibi listelerini güncel halde tutup daha sonra bu listeleri B2B marketing iletişimi için farklı metodlar ile birleştirerek kullanabiliyoruz. İlker Sungurlar ile branding ve basılı malzemeleri 2D ve 3D olarak tasarlıyor. Ayrıca prodüksiyon ve dijital tasarımlar da bu departmanda hazırlanıyor. Etkinliklerimiz için tasarım yapmanın yanı sıra yalnızca ajans hizmeti sunduğumuz iş ortaklarımız da var. Bu firmalara kurumsal kimlik çalışmaları, ürün/firma logo tasarımları, gazete-dergi reklamları, sunum desteği, broşür ve basılı malzeme tasarımı gibi konularda da destek verebiliyoruz. Üçüncü bölümümüz destination management. Bu departmanımız yurtdışından gelip Türkiye’de etkinlik Modernist’in tercih edilmesindeki temel sebep; kurum ihtiyaçları göz önünde bulundurularak doğru dizayn edilmiş bir şirket olması. Biz etkinlik ile ilgili ihtiyaçları doğru tespit edip, verilmek istenilen mesajları etkinlik içerisine iyi entegre eden ve sonuçlarını da analiz edebilen bir şirketiz. Ayrıca Modernist hizmet verdiği firmaların kurumsal değerlerini benimseyen, marka değerlerine katkı sağlamak için çalışan, etkinlik öncesi fayda/maliyet analizleri ile bütçelerini doğru yöneten güvenilir bir iş ortağıdır. Tabii Modernist ekibinin 17 yıllık bilgi birikimi, 2000 ‘e yakın ulusal ve uluslararası katılımlı etkinlik gerçekleştirmiş olması ve yaklaşık 300.000 kişiye hizmet vermiş olması da en önemli değerlerimiz arasında. Bir etkinlikte en çok nelere dikkat ediyorsunuz? Etkinlik doğru dizayn edildiğinde en etkin iletişim araçlarından biri. Önce amacının doğru belirlenmesi gerekiyor. Bu amaç doğrultusunda en efektif kurgunun hazırlanması ve bu kurgu içine doğru teknoloji, tasarım ve içeriğin entegre edilmesi gerekli. Ardından da etkinlik hedefine ulaşmada ne derece başarı sağlandığının raporlanması gerekiyor ki bir sonraki etkinlik için elimizde doğru veriler olsun. Bu denklemi doğru kurmak ve kusursuz işletmek çok önemli. Genelde hangi sektörlere hizmet veriyorsunuz? Modernist’i kurmadan önce yaptığımız analizlerde bilişim ve teknoloji etkinliklerinin orta vadede daha da artacağını gördük. İlk olarak bu sektöre ağırlık verdik. 3 senedir IBM’e etkinlik yönetimi hizmeti veriyoruz. Bu işbirliğinin uzun süre devam edeceğini düşünüyorum. IBM kurumsallaşma ve globalleşme vizyonumuzda bize çok büyük katkı sağlıyor. Biz de IBM etkinliklerine değer katmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Ayrıca sektörde İndex, Avnet, Ereteam, Mbis, Netex, Despec, Juniper gibi firmalara etkinlik yönetimi ve kreatif ajans hizmeti veriyoruz. Bunun yanısıra Petrol Ofisi, Lukoil, Loreal, Soyak Holding, Eczacıbaşı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Kuveyt Türk, Lexmark, Homend, Eaton, gibi farklı sektörlerdeki firmalara hizmet verdik ve vermeye devam ediyoruz. Etkinlik konusunda Türkiye’yi Dünya’ya göre nerede görüyorsunuz? Geçtiğimiz 10 senede Türkiye’de gerçekleştirilen uluslararası etkinliklere baktığımızda ne kadar yol kat ettiğimizi çok net görebiliriz. Artık Türkiye uluslararası etkinlikler için tercih edilen bir destinasyon haline geldi. Bunda hizmet kalitemizin yüksek olması, tesislerimizin kapasite ve kalitesinin artması, teknolojiyi etkinliklere entegre etme başarımız ve tabii Türkiye’nin konumu ve gelişiminin rolü büyük. Bunun artarak devam edeceğini düşünüyorum. Biz de uluslararası alanda ses getirecek etkinliklerin Türkiye’ye kazandırılması için uluslararası kuruluşlar ve ilgili bakanlıklar ile projeler hazırlıyoruz. Yakında birçok önemli etkinliği Türkiye’ye getireceğimizi düşünüyorum. Gelecekte sektörünüzün nasıl şekilleneceğini düşünüyorsunuz? Kullanacağınız yeni teknolojiler veya yeni trendler neler olacak? Aslında yakın gelecek için çalışmalara başladık. Artık etkinliğin etkisini arttırıcı teknolojiler, özel dekorlar ve şovlar ile birlikte etkinliğe katılanların yaklaşımları, ilgi ve eğilimleri bizi daha fazla ilgilendirir hale geldi. Etkinliğin hedefine ulaşabilmesi, istenilen mesajların verilebildiğinden emin olunabilmesi, iş fırsatları yaratılabilmesi ve etkinlik ile başlayan iletişimin sürdürülebilir hale gelebilmesi için katılımcıların etkinlik içerisinde izini sürmek büyük önem taşıyor. Bunu yapabilmek için daha yüksek teknoloji kullanıyor ve verileri daha iyi analiz ediyor olmamız gerekli. Bu sebeple katılımcıların etkinlik içerisinde iz bırakabilecekleri yeni platformalar oluşturuyoruz. Bu izleri kullanılabilir bilgiye çevirmek ve hizmet verdiğimiz firmaya teslim edebilmek bence yakın dönemin trendi olacaktır. Etkinliklerde kullandığımız görsel ve işitsel teknolojiler gelişirken veri toplama ile ilgili teknolojinin de ilerleyerek daha da önem kazanacağına inanıyorum. Tüm bunların yanı sıra arttırılmış sanal gerçeklik, video mapping, 3D teknolojileri ve mobil uygulamalar etkinliklerin içine daha da girecek ve bu ürünlerin teknolojisi daha da gelişecektir. eylül’13 19 Ali Yavuz ŞAHİN Reel’in Bilet Kioskları İnnova’dan İ nnova’nın ‘self servis cihaz’ pazarındaki lider markası Kiosk İnnova, yurt dışına teknoloji ihraç etmeye devam ediyor. Kiosk İnnova markası ile başta Ortadoğu olmak üzere, uluslararası alanda birçok şirketin self servis cihazlarını sağlayan İnnova, son olarak dünyanın en büyük sinema zinciri Reel Sinemaları için özel kiosklar üretti. Reel Sinemaları’nın Dubai’nin en büyük alışveriş merkezi olan Dubai Mall’daki salonlarında izleyiciler artık biletlerini Kiosk İnnova’nın kioskları üzerinden alacaklar. Reel sinemalarında kullanılan, tasarım, üretim ve donanımı Kiosk İnnova tarafından geliştirilen bilet kioskları sinemanın kurumsal kimliğine uygun renklerde tasarlandı ve giydirildi. Kiosk İnnova markası ile uluslararası alanda ses getiren projelere imza atmaya devam ettiklerine dikkat çeken İnnova Kiosk ve Otomasyon Çözümleri Direktörü Ahmet Kebabçıoğlu, “Hayata geçirdiğimiz başarılı projeler sayesinde Kiosk İnnova markamızın uluslararası alanda bilinirliği gün geçtikçe daha da artıyor. Dünyanın en büyük sinema zincirlerinden birisi olan Reel Sinemaları’nın, uluslararası biletleme yazılımıyla entegre çalışabilen kiosklarımızı tercih etmiş olması, pazardaki bilinirliğimizin en önemli göstergesi. Abonelikler Kart Limitlerini Doldurmayacak! İ yzi Payments’ın yenilikçi ödeme sistemleri yönetim platformu iyzico, sisteme eklediği yeni özellik ile Türkiye pazarında fark yaratmaya devam ediyor. PCI-DSS güvenlik standardı sunan iyzico sistemine yeni eklenen bu özellik, hem e-ticaret sitelerine kolaylıklar sağlarken, hem de kullanıcıların alışverişlerinde daha fazla seçeneğe sahip olmasını sağlıyor. iyzico sistemine eklenen ve son dönemde online içeriklerin gelişmesiyle birlikte büyük önem kazanan ‘’Subscription’’ yöntemini tüm e-ticaret sitelerinin hizmetine sunacak olan Abonelik Sistemi özelliği, şirketlerin sundukları ürün veya hizmet karşılığında aylık ücret alabilmelerini sağlıyor. Şirketler, haftalık – aylık ya da 3 aylık gibi kendi istedikleri periyodlarla ödeme tahsil edebilirken, ödemeleri ayın diledikleri gününe planlayabiliyorlar. Bu özellik müşteriler açısından da oldukça avantajlı. Zira taksitli ödeme yönteminde müşterinin kredi kartında ödemenin toplamı kadar limite blokaj koyulurken, iyzico Abonelik Sistemi’nde karta blokaj koyulmuyor ve sadece aylık ödenmesi gereken tutar tahsil ediliyor. Bu sayede iyzico sisteminin kullanıldığı platformlarda gazete ve dergi abonelikleri, dernek aidatları, spor salonu ve kurs ücretleri gibi belirli dönemleri kapsayan ödemelerde müşterilerin kredi kartı limitleri bir anda dolmayacak. S osyal ağ sitelerinde gerçekleşen kötü amaçlı faaliyetlerin sayısı her geçen gün artıyor. Siber suçlular, her gün kullanıcılara virüs bulaştıracak yeni yollar keşfetmeye devam ediyor. Güvenli içerik yönetim çözümleri alanındaki lider şirket Kaspersky Lab’in verilerine göre, ağustos’13 En Önemlisi Özelleştirilmiş Hizmetler Türkiye’de Çağrı Merkezi sektörü henüz düşük doygunluk seviyesinde ve yavaş yavaş büyüme trendini arttırıyor. Bizde bu konudaki sorularımızı CALLPEX Genel Müdürü Metin Tarakçı’ya yönelttik Ç ağrı Merkezi hizmetleri konusunda Türkiye’de lider bir konumda yer alıyorsunuz. Bunu nasıl başardınız? Callpex’in rakiplerine göre farkı ne? Callpex, pazar büyüklüğü olarak sektörde 4. en büyük dış kaynak çağrı merkezi konumunda. Müşteri ihtiyaçlarına özeleştirilmiş hizmetler sunmamız, bizi rakiplerimizden ayırıyor. Rent a Seat, Yol Yardımı gibi farklı ve butik hizmetlerimiz, güçlü insan kaynağımız ve teknolojiye yaptığımız yatırımlar, başarılı olmamızı sağlayan faktörler arasında yer alıyor. Çağrı Merkezi sektörü, gençler için iyi bir kariyer imkânı sunuyor. Agent’lar ile birlikte özelikle takım liderlerini motive ediyoruz ve onları özel eğitime tabi tutuyoruz. Bu faktör, başarılı bir takımın oluşmasını ve sirkülasyonun azalmasını sağlıyor. Bu konuda iddialıyız. Ayrıca İK yatırımı, üzerinde önemle durduğumuz bir konu. Türkiye’yi Çağrı Merkezi konusunda dünyada nerede görüyorsunuz. Eğer kat edecek yolumuz varsa, bu konuda yapılması gerekenler neler? Kaspersky Lab ile LinkedIn Hesabınız Güvende! 20 RÖPORTAJ [email protected] 2012’de etkilenen bilgisayarların yüzde 80’i, web üzerinde gezinirken saldırıya uğramış durumda. Üstelik 2012’de kimlik avcılarının öncelikli hedeflerinin de popüler sosyal ağlar olması (%24.5) da, bu konuda önlem alınması gerektiğini ortaya koyuyor. Büyüyen bu trend karşısında Kaspersky Lab, özellikle popüler sosyal ağlarla yaptığı işbirliklerine paralel olarak çevrimiçi güvenliği artırmak üzere çalışmalarını hızlandırıyor. Bu amaçla LinkedIn’le de işbirliği yapan Kaspersky Lab, kullanıcıların çevrimiçi gezinirken kendilerini korumaları için kolay ulaşılabilir ve güvenli bir yöntem sağlayan güvenlik koruması yazılımı “LinkedIn Safety Center” üzerinden ücretsiz olarak sunuyor. LinkedIn Safety Center, LinkedIn’in sayısı 225 milyonu aşan üyelerinin internet üzerinde kimliklerini ve verilerini korumalarına yardımcı olmak üzere tasarlandı. Kaspersky Lab ayrıca, bu girişime destek olmak amacıyla bu uygulamanın bir parçası olarak, Kaspersky Internet Security 2013 ve Mac için Kaspersky Security’nin 90 günlük deneme sürümünü ücretsiz olarak sunuyor. Pazarın inanılmaz bir potansiyeli var. Avrupa’da 150 kişiye bir agent düşerken, Türkiye’de 1.500 kişiye bir agent düşüyor. Bu oranları baz aldığımızda, pazarın 10 kat daha büyüyebileceğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte çağrı merkezlerimiz teknoloji ve altyapı olarak belli bir seviyeye ulaştı. Bugün küresel ölçekte hizmet vermemizin önündeki en büyük engellerden biri, anadil seviyesinde yabancı dil bilen insan kaynağımızın çok sınırlı olması. Diğer bir engel ise verilen hizmete karşılık kesilen faturalarda uygulanan vergilerin müşteriye cazip fiyatlar sunmayı zorlaştırması. Devlet desteği ile vergi indirimleri sağlanıp, anadil seviyesinde yabancı dil konuşan insan kaynağının açılacak kurslarla artırılmasının ardından küresel pazarda daha aktif rol alabileceğimizi düşünüyorum. Metin Tarakçı CALLPEX Genel Müdürü 2012 yılı araştırma sonuçlarına göre, ülkemizdeki çağrı merkezi pazarı, 2,4 milyar TL’ye ulaştı. 2012 yılında yaklaşık 67 bin kişi istihdam edilen sektörde, 2013 yılında ise bu rakamın 80 bini aşacağı öngörülüyor. Önümüzdeki beş yıl içinde ise sektörün toplam 100 bin kişiye iş olanağı sağlayacağı tahmin ediliyor. 2023 hedefimizle uyumlu adımların atılması durumunda, çağrı merkezi sektöründeki çalışan sayısının 350 bine ulaşılması hedefinin yakalanabileceğini söyleyebilirim. Çağrı Merkezleri coğrafi konum açısından firmadan bağımsız olarak konumlandırılabiliyor. Bu durumun sizin açınızdan önemi nedir? Lokasyon bağımsız çalışılması maliyet avantajı sunuyor. Bingöl’de 350, Yozgat’ta 450 kapasiteli iki çağrı merkezimiz mevcut. Bu iki lokasyondaki çalışanlarımız diğer illere göre, özelikle satış ekipleri, çok daha hırslı. Bu da bize ve müşterilere pozitif yönde katkı sağlıyor. Ayrıca çalışanlarımıza evden çalışma imkânı da sunuyoruz. Böylece maliyetler minimize ediliyor. Bu etken de hizmet verdiğimiz kurumlara olumlu yönde yansıyor. Devletimizin Çağrı Merkezi sektörü konusundaki tutumunu nasıl buluyorsunuz? Çağrı merkezleri ülke çapında 40’tan fazla ilde 70 bine yakın kişiye istihdam sağlıyor. Bu sayının beş yıl içinde 100 bin kişiye ulaşması bekleniyor. Dolayısıyla çağrı merkezi sektörü, istihdam açısından kritik önem sahip. Devletimiz, İK ve istihdam politikaları kapsamında çağrı merkezi sektörüne ayrı bir önem veriyor. Anadolu’da olabildiğince çok çağrı merkezi açılmasına önayak oluyor. Çağrı merkezlerimiz “bacasız fabrikalarımız” konumunda ve hükümet de bunun farkında. Bu farkındalığın göstergesini 14 Temmuz 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile çağrı merkezleri sektörüne sağlanan teşviğin 2018’e kadar uzatılmasında gözlemledik. Başkanı olduğum ÇMD (Çağrı Merkezi Derneği) olarak çalışmalarımız meyvesini verdi; teşvik yasasının kapsamı değiştirildi ve uzatıldı. Şimdi teşviklerden faydalanıyoruz. Tüm bu süreçte özelikle Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Binali Yıldırım ve BTK Başkanı Tayfun Acarer yanımızda yer aldılar. Bizi dinlediler, yasal düzenlemeler ve talepler, imkânlar doğrultusunda değiştirildi. İlaveten bu gelişmeyi sadece teşvik süresinin uzatılması şeklinde değerlendirmemek gerekiyor; çünkü teşvik kapsamına giren illerin sayısı da arttı. Yeni teşvik uygulamasında istihdam edilen kişi üzerinden faydalanılacak ve işverenler, çalışan başına aylık 60 TL dolayında avantaj elde edecekler. Bu uygulamanın çağrı merkezlerindeki istihdam oranını kayda değer şekilde artıracağını düşünüyorum eylül’13 21 advertorial HABER HABER HABER HABER Sıfır Karbon Metre Akıllı Telefonlarda Ç evre, enerji ve sürdürülebilirlik konularında danışmanlık hizmeti vermek üzere kurulmuş bir TSKB iştiraki olan Escarus, bireylerin, kullandıkları enerji kullanımı ve mobil/sabit faaliyetler sonucu neden oldukları toplam sera gazı emisyonunu hesaplamasını amaçlayan SıfırKarbon Metre’yi, Apple iOS uygulaması olarak, Apple sanal mağazalarında, android uygulaması olarak ise Play Store’larda kullanıcıya sundu. Elektrik, ısınma, ulaşım ve kâğıt tüketiminden kaynaklanan karbon miktarının ayrı ayrı ölçülmesine olanak veren uygulama, kullanıcılarına her ana başlık altında farklı alternatiflerle giriş yapma fırsatı veriyor. SıfırKarbon Metre, tüketilen elektrik, kâğıt, yiyecek-içecek miktarı, ısınma türü, seyahat aracı ve ulaşım mesafesi gibi ulaşılması kolay verilerin kullanıcı tarafından sisteme girişinin yapılmasının ardından, karbon ayak izi hesaplamasını gerçekleştiriyor. SıfırKarbon Metre uygulaması, Escarus karbon hizmetleri bünyesinde geliştirilen bir sertifikasyon sistemi olan ve ku- rum, ürün ve hizmetler için karbon ayak izi ölçümlerinin hesaplanması amacı ile hizmete sunulan, SıfırKarbon Prensipleri’nden yola çıkarak geliştirildi. Koçsistem E-fatura Özel Entegratörü Oldu! K pazarına farklı bir yaklaşım getiren KoçSistem, Entegrasyon Yöntemi’yle yaptığı e-fatura projelerinde edindiği tecrübeler neticesinde geliştirdiği Web tabanlı yazılımını, bulut mimarisi modeli ile diğer tüm müşterilerine de paylaşımlı olarak sunacak. Bu çözümle şirketler, kendi e-faturalarını, gelen istek ve taleplere uygun şekilde özelleştirme imkanına da sahip olacaklar. KoçSistem’in bulut mimarisi çözümü, minimum yatırım maliyetiyle ile müşterilerine “Özel Entegrasyon” yöntemini kullanma olanağı da sunuyor. KoçSistem ayrıca, kendisine özel çözüm isteyen müşterilerine de “Entegrasyon” yöntemiyle hizmet vermeyi sürdürecek. oçSistem, yaklaşık 70 yıllık deneyimi ve sahip olduğu teknolojik kabiliyetler ile gerekli tüm koşulları sağladı ve Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan (GİB), e-fatura alanında “Özel Entegratörlük” iznini aldı. 421 numaralı tebliğ ile birlikte Türkiye’nin en büyük şirketlerine, bir süredir e-fatura çözümü sunan KoçSistem, GİB tarafından verilen özel entegratörlük onayı ile kapsam içinde yer alan şirketlere, yatırım maliyetini minimuma indirecek ve e-fatura konusundaki yasal yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayacak çözümler sunacak. Bulut mimarisi modeli ile e-fatura Bizhub C754e ile Ofiste Hayat Çok Hızlı Y 22 eylül’13 azıcı, fotokopi, tarayıcı, faks, hard disk ve güvenli kullanım fonksiyonlarına sahip bizhub C754e, ofiste az yer kaplıyor çok iş yapıyor. EKO metre özelliği ile enerjiyi ekonomik tüketen cihaz, dinamik eko zamanlayıcısıyla çalışma saatlerini analiz ediyor ve uyku modunun zamanlamasını otomatik olarak yapıyor. bizhub C754e’de çevre dostu Simitri HD- polimerize toner kullanılıyor. ISO-15408 EAL3 sertifikasına sahip cihazın sabit diskindeki veriler güvenlik sistemiyle korunuyor. Akıllı cihazın kullanıcı adı+şifre, kimlik kartı ve parmak dokusu tarayıcı ile güvenli kullanım özelliği bulunuyor. bizhub C754e’nin yazıcı fonksiyonunda, PostScript3, PCL6, PCL 5e/c ve XPS desteğine sahip Emperon baskı denetleyicisi, akıllı iş sıralaması, farklı kağıt çekmelerinden tekli sayfa yazdırma, 3 yaprağa kadar katlama seçeneği sunan gelişmiş mektup katlama ve sürücüsüz PDF, XPS, DOCX, XLSX, PPTX, TIFF, PS ve PCL yazdırma özellikleri var. 1800 x 600 ve 1200X1200 dpi’ye eşdeğer baskı çözünürlüğü ile kaliteli sonuç veriyor. Changing the Face 2013 Yarışması Başlıyor D uPont; PKO Bank Polski, Polony Altı Ay İçinde Yüzde 160 Büyüme Kaydetti A ltı ay içinde yüzde 116 büyüme kaydeden Freelancer.com, Türkiye’deki meslek ve şirketlerin yaratılm M-Ticaret İlerliyor mu? M -ticaret şu an nerede ve ne eylül’13 23 HABER Turkcell Teknoloji Sektör Birincisi Oldu T ürk Patent Enstitüsü’nün 2012 yılı patent başvuruları değerlendirme ve şirket sıralama sonuçlarına göre Turkcell Teknoloji, 82 başvuru ile sektöründe birinci, Türkiye genelinde tüm sektörlerde üçüncü olurken, Teknoloji Serbest Bölgesi’nin de içinde yer aldığı Kocaeli ilinde yine ilk sırada yer aldı. Turkcell Teknoloji, 2011 yılında da sektörün patent şampiyonu olmuştu. Turkcell Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz, konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi: “Türkiye’nin teknolojiye en çok yatırım yapan şirketi Turkcell’in Ar-Ge ve inovasyon üssü Turkcell Teknoloji, kuruluşundan itibaren gözünü teknolojide sürekli öncülük hedefinden bir an olsun ayırmadı. Turkcell olarak biz, Türkiye’nin adını teknoloji dünyasının küresel aktörleri arasına yazdırmak için ilk günden bu yana çok çalıştık. Patent başvurularımız, bu çalışmaların en somut kanıtı. Dünyada Ar-Ge ve teknoloji şirketleri sıralamasında bakılan önemli parametrelerden birisi patent sayısı. Ar-Ge, inovasyon, teknoloji üretimi kadar, bunların sonucunda ortaya çıkan değerin fikrî haklarının korunması da önemli. “e-fatura” Uygulamasına Özel Çözümler N avigator, finans ve bankacılık sektörüne yüksek güvenilirlikte yazılım çözümleri sunan İnfina ile e-fatura ve e-defter uygulamaları konusunda işbirliği yaptı. İnfina’nın geliştirdiği FES (Fatura Entegrasyon Sistemi) Navigator tarafından SAP ile entegre hale getirildi. Zorunlu olan “e-fatura” uygulamasına geçiş iki şekilde yapılabiliyor. Şirketler; GİB (Gelir İdaresi Başkanlığı) tarafından hazırlanan sisteme (web portalına) faturalarını manuel olarak girebiliyor veya özellikle fatura sayısı çok olan firmalar GİB’in sistemine entegre olan bir çözümü tercih edebiliyor. Bu noktada GİB ile veri entegrasyonunu sağlayan FES çözümü şirketler icin önemli bir ihtiyaca cevap veriyor. Şirketler hem zamandan hem de faturalama giderlerinden tasarruf sağlıyorlar. Firma hem gelen hem giden faturalarının girişini ve takibini yapabiliyor. Giden faturalar SAP sistemine girildiğinde FES’e aktarılıyor. FES faturayı mali mühürle imzalayıp arşivledikten sonra GİB’in sistemine gönderiyor. Gelen faturaları ise FES, GİB’in sisteminden aldıktan sonra fatura sahibinin kabul etme veya reddetme işlemini gerçekleştiriyor. Şirketlerin “e-fatura” sistemine geçiş başvurularını 1 Eylül 2013 tarihine kadar yapmaları gerekiyor. Entegrasyonun tamamlanması için ise 31 Aralık 2013 tarihine kadar vakitleri bulunuyor. Netsis Cirosunu 6 Ayda % 16 Artırdı N etsis, ilk altı ayı ciro olarak yüzde 16 büyüme ile kapattı. İleri teknolojinin olanaklarını kullanarak şirketlerin rekabet güçlerini artıran çözümler geliştiren ve 10 ülkede 40 bini aşkın şirkete hizmet sunan Netsis, yenilikçiliğe dayalı büyümesini sürdürüyor. Özellikle son iki yılda gerçekleştirilen yeniden yapılanmanın parçası ar-ge yatırımlarının sonucu olarak hem ciro artışında hem de coğrafi büyümede ivme yakalayan Netsis, 2013’ü 5 milyon TL’lik ar-ge yatırımıyla tamamlamayı hedefliyor. Şirket son iki yılki yoğun ar-ge çalışmaları sayesinde kurumsal kaynak planlaması (ERP), müşteri ilişkileri yönetimi 24 eylül’13 (CRM), insan kaynakları yönetimi (HRM), satış sonrası servis yazılımları, bayi sipariş sistemi (B2B), mağazacılık otomasyon sistemi ve iş akış yönetimi (WF) çözümlerinin tamamını tek bir sistemde entegre etti. Netsis Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ihlamur bu konuda şöyle konuştu: “Artan ar-ge çalışmalarımız sonucunda ortaya çıkan yeni ve bir bütün halinde çalışan çözümlerimiz, kullanıcılarımızın esas işinin bir parçası olacak, verimlilik ve rekabetçiliklerine büyük katkı sağlayacak. Bu doğrultuda yaşanacak gelişmelerin şirketimizin ihracatına da ivme kazandırmasını, ciro ve karlılığımıza olumlu yansımasını bekliyoruz.” eylül’13 25 HABER Nobel İlaç Turkcell ile Mobilize Oldu T urkcell ve ilaç sektörünün en büyük saha ağına sahip şirketlerinden biri olan Nobel İlaç, teknoloji temelli iş birliği için anlaştı. Yapılan anlaşma ile Nobel İlaç, Turkcell’in teknolojik desteğini arkasına alarak rekabet üstünlüğü adına önemli bir adım atmış oldu. Turkcell iş birliği, şirketin saha operasyonlarına da yansıyor: Tüm saha ekipleri 3G’li Windows 8 tablet ve Turkcell T serisi akıllı telefonlar ile mobilize hale getirildi. Sipariş sisteminden CRM uygulamasına birçok yazılımın çevrimiçi kullanılmasını sağlayacak bu cihazlar iş süreçlerinde gözle görülür verimlilik artışı sağlayacaktır. Sahada faaliyet gösteren araçlar için de öncelikle güvenlik ve buna ek olarak da tasarruf ve verimlilik çözümleri hedefleniyor. Ağustos ayından itibaren Nobel İlaç’a ait 600’ün üzerinde araç, Turkcell’in Araç Takip sistemi ile donatılacak. Böylelikle Nobel yönetimi gereksiz hızlı araç kullanımlarının önüne geçmeyi ve istenmeyen bir kaza anında en kısa sürede araca ve yolcularına ulaşmayı hedefliyor. Turkcell ve Nobel İlaç aynı zamanda sahada bilgilendirme, anket ve sınav gibi uygulamalar için Mobil Eğitim çözümünü uygulamaya koymak için görüşmelerini sürdürüyor. R&M Hizmet Ağını Türkiye’de Yaygınlaştırıyor İ sviçre temelli kablolama uzmanı Reichle & De-Massari (R&M), Türkiye’deki bilişim sektörüne daha detaylı hizmet sunabilmek için, Ocak 2013’de Ortadoğu, Türkiye & Afrika’nın Türkiye’deki yeni müdürü olarak Süleyman Tokmak’ı göreve getirmişti. Son aylarda Türkiye’deki bilişim sektörüne yönelik hizmetlerini arttıran R&M, Nisan ayında ise Türkiye pazarlarında veri ağları ve fiber optik ürünlerin dağıtımı konusundaki en önemli kuruluşlardan biri olan Fibera ile distribütörlük anlaşması imzalamıştı. 2002 yılında, bağlanabilirlik alanında 20 yıldan fazla deneyime sahip bir ekip tarafından kurulan FIBERA, tam Yapılandırılmış Kablolama Ürün Çözümleri (Cat5e ,Cat6, Cat7), Fiber Optik, LAN, WAN ve Telekom Sistemleri sağlayan bir Distribütör/İmalatçı firma. Bilişim sektöründeki hizmet ağını tüm Türkiye’de yaygınlaştırmayı amaçlayan R&M, İstanbul’da gerçekleştirmiş olduğu iki günlük QPP (Sertifikasyon) eğitimi ile ürünlerini ve çözümlerini tüm Türkiye’ye yaygınlaştırma konusunda önemli bir aşama kaydetti. 15 şirketten 30 bilişim uzmanının katıldığı programda detaylı bir eğitim gerçekleştirildi. SAP Forum İstanbul, 20 Eylül’de! T eknoloji ve inovasyonun bir araya geldiği geniş kapsamlı bir gündeme sahip olan, dünyada onlarca ülkede gerçekleştirilen SAP Forum; uzman sunumları, müşteri başarı hikâyeleri ve iş ortaklarının çözümlerini bu yıl İstanbul’da iş dünyasıyla buluşturacak. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde 20 Eylül Cuma günü gerçekleşecek SAP Forum, birbirinden ilgi çekici konu ve global konuş- 26 eylül’13 macılarıyla teknoloji alanındaki yeniliklere ışık tutacak. Mobilite, Bulut Bilişim, Veritabanı ve Analitik, öngörüye dayalı teknolojiler ve büyük verideki yeniliklerin tartışılacağı etkinlikte ziyaretçiler, uzman sunumlarının yanı sıra stand alanında yenilikçi teknolojileri yakından inceleyebilme fırsatı bulacak. SAP Global Yönetim Kurulu Üyesi Gerhard Oswald ile SAP Global Ekosistem ve Kanal Yönetimi Başkanı Eric Duffaut’un da katılımcılara deneyimlerini aktaracakları organizasyonda, SAP Showfloor alanındaki 5 Forum sahnesinde tüm gün interaktif sunumlar gerçekleştirilecek. SAP kasabasında pek çok alanda gerçekleştirilecek demo sunumlarda kullanıcı deneyimi yaşayacak olan konuklar, Design Thinking (Tasarım Odaklı Düşünce) Odaları ,SAP Store (Mağaza), HANA demo alanı ve daha fazlasıyla tanışma fırsatı bulacak. SAP ve Koruncuk Vakfı işbirliğiyle faaliyet gösterecek olan SAP Store’da sunulan şık ve kullanışlı ürünler korunmaya muhtaç çocuklara katkıda bulunacak. C M Y CM MY CY CMY K Felaket halinde doğru araçlara sahip doğru adam aranır. Felaket gerçekleştiğinde günü kurtarmanız beklenir. Fakat her kahramanın doğru araçlara ihtiyacı olduğunu unutmayın. StorageCraft iş ortakları, müşterilerini korumak için her zaman en hızlı ve en güvenilir araçlara sahiptir. Bağlantıyı tıklayın ve içinizdeki kahramanı ortaya çıkarın! Farkı kendiniz görün! www.storagecraft.com.tr/demo Ali Yavuz ŞAHİN HABER Siemens Mobil Uygulama Portföyü Zenginleşiyor S iemens’in Bina Teknolojileri Bölümü tarafından müşterileri için özel olarak hazırladığı Yükleme Merkezi (DLC)’ne erişim artık daha kolay. Teknik belgelerin, veri sayfalarının, kullanım kılavuzları ile broşürlerin ve referans malzemeleri ile diğer bilgi kaynaklarından oluşan 20 binden fazla belgeyi barındıran Yükleme Merkezi, planlamacılar ve yükleyiciler gibi ilgili tüm taraflara yönelik bilgileri içeriyor. ugüne kadar iOS platformunda yaklaşık 22 bin cihaza yüklenmiş olan DLC uygulaması, yapılan güncellemeyle birlikte artık Android platformunu kullanan cihazlara da sunuluyor. Bu ek platformla birlikte B Software AG, Alfabet’i Satın Aldı B üyük Veri, Bulut, Mobil ve Sosyal İş Ağı çözümleriyle ön plana çıkan, İş Süreçleri Mükemmelliği alanında dünyanın lider yazılım şirketi Software AG, Kurumsal Mimari Yönetimi ve BT Portföy Yönetimi konusunda dünyanın öncü firmalarından Alfabet AG’yi satın aldığını duyurdu. “Kurulduğumuz günden bu yana sektörde gittikçe büyüyen bir grafik çizerken, bu süreçte Gartner ve Forrester gibi analistler de pazar liderliğimizi doğruladı. Artık potansiyelimizi artırmak için sunduğumuz çözümleri de küresel bir seviyeye taşımamız gerekiyor” diyen Alfabet CEO’su Erik Masing, Software AG ile yapılan işbirliği hakkında sözlerini şöyle Sektörün En Başarılı Şirketi B ağımsız şikayet yönetim sitesi www.sikayetvar.com’un “2012 GSM Sektörü ve Telekomünikasyon Karşılaştırmalı Şikayet Analizleri” çalışmasına göre Türk Telekom, şikayet yönetiminde telekomünikasyon sektörünün en başarılı şirketi seçildi. www.sikayetvar.com tarafından 2011 yılından bu yana yapılan çalışmada; 2012 yılının tüm dönemlerini lider tamamlayan Türk Telekom, 2013 yılının ilk çeyrek değerlendirmesinde de 58.84 puanla yine birinci sırada yer almıştı. Temmuz 2013 itibariyle açıklanan 2.çeyrek değerlendirme sonuçlarında da aynı başarı grafiğini devam ettiren Türk Telekom, en yakın rakibini 4 puanı aşan bir farkla geçerek 60,15 puanla liderliğini korudu. Değerlendirme sürecinde, www.sikayetvar.com’da yayınlanan şikayetleri cevaplama oranı ve ortalama cevaplama süresi gibi unsurlar göz önüne alındı. Türk Telekom Bireysel Müşteri Başkanı Ali Yılmaz bu başarının ekip çalışmasının sonucu olduğunu belirterek “Türk Telekom olarak müşterilerimizden ulaşan her türlü görüş ve talebi bir fırsat 28 RÖPORTAJ HABER [email protected] eylül’13 güncellenen uygulama pek çok yeniliği barındırıyor. Aramalar artık belirli bir bölüm, konu ya da dil filtreleri kullanılarak gerçekleştirilebilirken, standart anahtar sözcük ve tam metin aramalarına ek olarak belirli bir konuya ait kategori araması da yapılabiliyor. Yükleme Merkezi’nde bulunan belgeler sayfa görünümü, tüm sayfalara bakış gibi farklı görünüm formatlarında görüntülenebiliyor. Kullanıcılar, bu belgeleri e-posta ile iletebiliyor ya da daha sonra incelemek amacıyla sık kullanılanlar listelerine ekleyebiliyor ya da cihazlarına indirebiliyor. Bununla birlikte, saklanılan belgeleri güncel tutma talepleri de yine bu mobil uygulama üzerinden gerçekleştirilebiliyor. sürdürdü: “Bu hedefi gerçekleştirmek için küresel bir mevcudiyete, satışlarımız için güçlü bir temele ve danışmanlığa ihtiyacımız vardı. Sonunda yolumuz Software AG ile kesişti ve sahip olduğumuz teknolojiler birbirini çok iyi tamamladı.” Software AG CEO’su Karl-Heinz Streibich ise, “Şirketlerin dijitalleşmesi, BT ortamlarının optimize edilmesinin önemini her geçen gün daha fazla ortaya koyar hale geldi. Bu nedenle firmalarımızın temel yetkinliklerini bir havuzda toparlayıp pazardaki liderliğimizi genişleteceğiz” dedi. Alfabet’in sahip olduğu Kurumsal Mimari Yönetimi ve BT Portföy Yönetimi ürünleri, şu anda Software AG’nin yazılımları ile entegrasyon aşamasında. olarak görüyor, müşterilerimizin geri bildirimleri doğrultusunda onlara katma değer sağlamak için çalışıyoruz. Bu değerlendirme ile yaptığımız çalışmalar neticesinde şikayet çözüm süremizin kısaldığı ve memnuniyet oranının arttığını görüyoruz. Kurumların Mobil Çözümlere İhtiyacı Var Türkiye’de Çağrı Merkezi sektörü henüz düşük doygunluk seviyesinde ve yavaş yavaş büyüme trendini arttırıyor. Bizde bu konudaki sorularımızı CALLPEX Genel Müdürü Metin Tarakçı’ya yönelttik Ç Simternet olarak ürün ve stratejileriniz neler? Simternet, 1997 yılı kuruluşlu web ve mobil uygulamalar geliştiren bir yazılım şirketidir. Simternet’in İTÜ Teknokent’teki ARGE ekibinin geliştirdiği ürünler arasında şunlar yer almaktadır: • Kurum İçi İletişim Platformu: SharePoint 2013 altyapısı ile 50’nin üzerinde hazır uygulamadan oluşan özelleştirilmiş paket intranet portal uygulamasıdır. Çözüm, bulut bilişim ve Office 365 üzerinden de kullanılabilir şekilde sunulmaktadır. • Bayi Portalı: SharePoint 2013 altyapısı üzerinde bayi, franchise sistemi ile çalışan kurumların verimliliğini artırmayı hedefleyen paket çözümdür. • CRM Paketi: SharePoint 2013 altyapısı üzerinde geliştirilmiş temel CRM paketidir. SaaS (kullandıkça öde) ve kurum içi özelleştirilerek sunduğumuz paket çözümdür. • Yeni TTK kapsamında merkezi yönetimli web sitesi çözümü: SharePoint 2013 altyapısı üzerinde geliştirilmiş yönetim panelidir. Kurumsal Web sitesi oluşturmak ve sonrasında web sitesini, alan adını ve Exchange e-posta hizmetini yönetmeyi sağlayan bir çözümdür. TÜBİTAK tarafından desteklenmektedir. Microsoft Gold Certified Partner olan Simternet, tüm bu çözümleri kurumların ihtiyaçları doğrultusunda çok kısa sürelerde özelleştirilerek devreye alabilmektedir. Simternet, son 1 yıldır “mobil gaming” konusunda çalışmalar yapmaktadır. Ekibimiz aynı zamanda kurumsal firmalara özel uygulama geliştirme konusunda danışmanlık ve anahtar teslim çözümler de sunmaktadır. Mobil çözümlerin kurumlar için önemi nedir? Dünyadaki teknolojik gelişim, bilginin ortak paylaşımını ve hızlı yayılmasını sağlayan internetin yaygınlaşması ile kurumları da, işleri teknoloji olsun ya da olmasın yakından ilgilendirmektedir. Her kurumun; kendi müşterisine ulaşmak, sosyal medyadaki marka bilinirliği ve müşteri memnuniyetini Ataol Ay Simternet Genel Müdürü artırmak, tedarikçileri ve bayileri ile günlük işlerini takip etmek için internet üzerinden iletişimde kalması kaçınılmaz hale geldi. İnternet kullanımı her geçen gün daha fazla mobil dünya üzerinden sağlanıyor. Günümüzde internet demek mobil demek. Bu çerçevede mobil çözümler her geçen gün artmakta ve kurumların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde pazarda yerini almaktadır. Simternet, mobil çözümler konusunda çok deneyimli bir ARGE ekibi oluşturarak iOS, Android ve Windows8 teknolojileri ile native uygulamalar geliştirmektedir. Geliştirdiği çözümleri kullananlar arasında Başbakanlık, Belediyeler ve Türkiye’nin saygın kurumları bulunmaktadır. Sizin gibi firmalar için ARGE çalışmalarının önemi büyük. Bu konudaki yatırımlarınız neler? Evet, Simternet’in yazılım geliştirme ekibinin tamamına yakını ARGE projelerinde yer almaktadır. Şu an İTÜ Teknokent yönetimi ile takip ettiğimiz 3 adet ARGE projemiz mevcuttur. Bu projelerden 1 tanesi TÜBİTAK tarafından desteklenmektedir. Simternet olarak kazandığımızın tamamına yakınını daha büyük bir ARGE projesine kaynak olarak kullandığımızı söyleyebilirim. ARGE projeleri geliştirmenin ne kadar maliyetli ve görece riskli bir tercih olduğunu bizler de yaşayarak öğrendik. Bu yüzden, global ölçekte başarıyı yakalayabilecek ürünlerin ARGE giderlerini bireysel kaynaklarla yapmak neredeyse mümkün değilken, Teknopark, TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kurumlarımızın destekleri ve teşvikleri ile sürdürülebilir bir büyümeyi yakalamak ve ICT pazarına kabul edilebilir bir ürün geliştirmek mümkün olabiliyor. Önümüzdeki günlerde kurumların hangi mobil uygulamalara ihtiyaç duyacağını düşünüyorsunuz? Günümüz ticari dünyası iletişim üzerine kurulu. Çalışanlarımızla, tedarikçilerimizle, bayilerimizle mobil ortamda ne kadar bağlıysak, şirket verimliliği ve karlılığı da o derece artacaktır. Sıkça kullanılan yönetişim (yönetim+iletişim) için en ideal platform mobil dünyası. Bu yüzden, öncelikle iletişim araçları (facebook, twitter gibi) mobil dünyada da yerlerini aldı. Benzer şekilde, şirketlerin yönetişim ihtiyaçları için de, kurum içi iletişim platformu, bayi portalı, satış takibi için CRM uygulamaları ve temel ERP uygulamaları ilk etapta tercih edilenler olacaktır. Simternet, bu anlamda geliştirmiş olduğu tüm yönetişim uygulamaları için mobiliteyi standartları arasında almıştır. eylül’13 29 Ali Yavuz Şahin HABER [email protected] RÖPORTAJ HABER Hedefli Saldırılar Kamu Kurumlarını Vurdu T rend Micro, saldırganlar tarafından hazırlanan sahte e-posta ile kamu kurumlarının kritik bilgilerinin çalınmaya çalışıldığını ortaya çıkardı. Bulut güvenliğinin önemli markalardan Trend Micro araştırmacılarının bulgularına göre, dünyanın çeşitli ülkelerinde kamu kurumlarına karşı hedefli saldırılar düzenlendi. Çin Savunma Bakanlığı’ndan geliyormuş gibi görünen e-postanın, Çince bir isme ait olmayan Gmail hesabından gönderildiği tespit edildi. Trend Micro uzmanlarının açıklamalarına göre, sahte bir hesaptan gönderilen e-postaya eklenmiş zararlı bir dosya ortaya çıktı. Bu dosya bir yıl kadar önce yamayla giderilen Microsoft Office’in açığından yararlanmaya çalıştı. Sistemde bir arka kapı yaratan zararlı yazılımın, Internet Explorer ve Microsoft Outlook’a tanımlanmış e-posta hesapları ve web sitesi giriş bilgilerini çalmaya çalıştığı görüldü. Avrupa ve Asya’daki kamu kurumlarını hedef alan saldırı, sadece Avrupa’da 16 resmi makama gerçekleştirildi. E-postanın başlığı ve ekteki dokümanın ilgi çekici olmasına özen gösteren saldırganların hedefinde Çin’in medya organları da vardı. Çin ve Tayvan’da yayın yapan kuruluşlara da benzer e-postalar gönderilerek kritik verilerin çalınması hedeflendi. DenizBank’ın İletişimi Turkcell’e Emanet T urkcell, kaliteli mobil ses ve internet çözümleri sunduğu kurumsal müşterilerine yenilerini eklemeye ve var olan işbirliklerini genişletmeye devam ediyor. Ülkenin dört bir yanında birebir iletişimde bulun- duğu 480 bine yaklaşan şirket ve kurum arasında yer alan DenizBank ile işbirliğini daha da derinleştiren Turkcell, kurumun mobil iletişim ihtiyaçlarının ana tedarikçisi oldu. DenizBank; ses hatlarını Turkcell’e taşırken, 1.300 akıllı telefon, 1.705 tablet ve Turkcell data paketi de DenizBank çalışanlarının hizmetine sunuldu. Turkcell, DenizBank çalışanlarının kullanımına verdiği 1.300 akıllı telefon ve 1.705 tabletle Türkiye’deki ilk büyük Windows 8 satışını gerçekleştirmiş oldu. DenizBank, toplu SMS trafiğinin tamamını da Turkcell’e yönlendirdi. İki kurum geçtiğimiz günlerde ülkenin dört bir yanındaki tarımsal üreticilerin hayatını kolaylaştıracak bir işbirliğine imza attı. Bu kapsamda Turkcell’li tarımsal üreticiler, faturalarını DenizBank Üretici Kart ile hasada kadar faizsiz erteleme imkânına kavuştu. Sektörlerinde yenilikçi ve öncü uygulamaları hayata geçirme konusunda kararlı iki kurum olan Turkcell ve DenizBank, KOBİ bankacılığı, dijital kuşak bankacılığı ve bireysel bankacılık alanlarında da müşterilerine fayda sağlayacak ortaklıklar için çalışmalarını sürdürüyor. C M Y CM MY CY CMY K TurkNet Türkiye’yi Temsil Edecek! T urkNet, Avrupa İş Ödülleri’nde (www.businessawardseurope.com) Türkiye’yi temsil etmek üzere 2013-14 ödül programının ulusal şampiyonlardan biri olarak seçildi. TurkNet yarışmanın bir sonraki aşamasında Ruban d’Honneur statüsü için yarışacak. Final kategorisinde ödül kazananlar Nisan 2014’te açıklanacak. TurkNet Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çelebiler, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “2013-14 Avrupa İş Ödülleri’nde Türkiye’yi temsil edecek olmaktan son derece mutlu ve gururluyuz. Telekom sektöründe 17 yıldır faaliyet gösteriyoruz ve hem ülkemizde hem de alanımızda önde gelen kurumlardan biri 30 eylül’13 olarak görülmek büyük bir onur. Avrupa İş Ödülleri, Avrupa’nın en dinamik şirketlerinin yer aldığı bir vitrin olarak görülüyor. Yarışmanın bir sonraki aşamasını sabırsızlıkla bekliyoruz.” Avrupa İş Ödülleri, başarılı ticari sonuçlarla yeniliği bir araya getiren, bunu yaparken sorumlu davranan ve bulundukları sosyal çevreyi olumlu etkileyen şirketlerin görünürlüğüne ve gelişimine katkıda bulunuyor. Geçen yılki yarışmaya 35 AB üyesi ülkenin ve gelişmekte olan ülkelerin katılmasıyla 1 trilyon Euro’dan fazla ciroya ulaşıldı (Türkiye, Ermenistan, Gürcistan ve Kazakistan da dahil olmak üzere AB GSMH’nin yüzde 8,23’u). Katılan şirketlerin istihdam miktarı, tüm kıta çapında 2,7 milyondan fazlaydı. mayıs’13 eylül’13 31 21 HABER V ederek son kullanıcıya kolaylık sağlaması. Böylelikle müşteriler ortak kullanıma açık bilgisayarlarda ya da güvenlik duvarının bulunmadığı akıllı telefonlarda da işlem yaparken siber hırsızlık riskiyle karşı karşıya kalmıyor. iPhone, iPad, Android, Windows 8 PC’lerde çalışabilen çözüm, güvenliği otomatik olarak sağlayarak son kullanıcının olası endişelerini gideriyor ve müşteri memnuniyetini artırarak bankalara büyük fayda sağlıyor. Uzaktan güvenli güncelleme özelliği ile geleceğin tehditlerine karşı da savunma mekanizması oluşturan çözüm, bu yılsonuna kadar Vakıfbank müşterilerinin kullanımına sunulacak. akıfbank, veri ve dijital kimlik sektöründe yenilikçi güvenlik çözümlerinin üreticisi KOBIL ile gerçekleştirdiği işbirliği kapsamında, KOBIL’in özellikle mobil platformlara (iOS, Android) yönelik sunduğu Application Security Technology (AST) çözümünü kullanacak. AST çözümü, mobil bankacılık, internet bankacılığı, ATM, telefon bankacılığı gibi tüm alternatif kanallarda müşteri güvenliğini artıran bir altyapı sunuyor. Başta İsviçre ve Almanya olmak üzere yurt dışındaki birçok bankanın işlem güvenliğini sağlayan AST çözümünün benzerlerinden en önemli farkı, güvenlik işlemlerin çoğunluğunu otomatik olarak temin 4 Kişiden Biri Akıllı Telefon Sahibi Oldu V odafone Türkiye, 30 Temmuz 2009’da faaliyete geçen üçüncü nesil mobil iletişimin yıldönümü kutluyor. Son 4 yılda “herkes için teknoloji” vizyonu ile 3G ağını yaygınlaştıran Vodafone Türkiye, Akıllı Kapsama Teknolojisi sayesinde 2G nüfus kapsama oranını ise %99’un üzerine çıkarttı. Farklı kullanıcı ihtiyaçlarına yönelik data paketleri ve her bütçeye hitap eden akıllı telefon fırsatlarıyla 4 yılda abone başına mobil internet kullanım oranı 10 katına çıktı. Bugün, 3G’nin 4. yılında her iki Vodafone’luların biri 3G abonesiyken, her 4 kişiden biri de akıllı telefon sahibi. Vodafone Türkiye aboneleridört yılda toplam 34 bin terabayt data kullanı- mı yaptı. 3G üzerinden 269 milyon dakika mobil TV izledi.3G’nin hizmete alındığı 2009-2010 mali yılı ile 2012-2013 mali yılı kıyaslandığında Vodafone’un mobil internet gelirleri tam 25 katına çıktı. Bu süre içinde mobil veri fiyatlarının daha uygun hale gelmesi ile abonelerin mobil internete yönelimi arttı. Bu sayede mobil internet kullanımı abone başına 10 kat arttı. Temmuz 2010’da lanse ettiği Vodafone 840 ile Türkiye pazarını operatör markalı akıllı telefon kavramıyla tanıştıran ve teknolojiyi kolay ve anlaşılır kılarak öncü olan Vodafone Türkiye,son mali yılı itibariyle abone bazındaki akıllı cihaz sahipliği oranını%25,4’lik seviyeye ulaştırdı. Wacom Cintiq Mobil Oluyor Y aratıcı toplumun gelişmekte olan eğilimlerinde en üst sıralarda yer alan ve profesyonel müşterilerinin yoğun taleplerine yanıt veren 32 eylül’13 Wacom, yeni Cintiq Companion yaratıcı tabletleri ile yaratıcılık deneyimini masaüstü ortamından mobil ortama doğru genişletiyor. Yaratıcı profesyonellere diledikleri ortamda çalışma olanağı sağlayan Cintiq Companion sınıfında iki model mevcut. Cintiq Companion, Windows 8 ve yaratıcı yazılımların tüm versiyonlarında çalışıyor ve müşterinin Wacom Cintiq ürünlerinden bekleyebileceği her talebi karşılıyor. Diğer taraftan, Cintiq Companinon Hybrid, bir Mac ya da PC’ye bağlandığında geleneksel bir Cintiq işlevi görmekle beraber, mobil bir cihazla birlikte kullanıldığında doğru uygulamalarla yaratıcı süreçleri başlatmak ve ince taslak çalışmaları yapmak için yeterli güce sahip tek başına br Android tablet gibi çalışıyor. Yeni tabletler yaratıcı iş akışına sonsuz özgürlük sağlayacak şekilde geliştirilmişler. Ayrıca, Cintiq 13HD ve Cintiq 22HD touch’ın, dokunmatik kontrollü full HD görüntüsü ve Wacom Pro Pen’in 2048 basınç seviyesinde ve dikey hareket hassasiyetinde olduğu gibi örnek güç aktarma öğeleri ile mobil kullanımda da farklı bir Cintiq deneyimi sağlamaktalar. TÜRKKEP Hayatı Kolaylaştırıyor, Çevreyi Koruyor G eldiğimiz çağda kurumlar hızlı oldukları kadar tasarruflu, güvenli, çevreci de olmak zorunda. İşini bu şartları yerine getirerek yürütenler rekabette fark yaratıyor. Son yıllarda iş yapma şekillerine en fazla verim kazandıran yeniliklerden biri de KEP (Kayıtlı Elektronik Posta) sistemi Tüm dünyanın kullandığı güvenli iletişim sistemi KEP artık Türkiye’de de kullanılıyor. KEP ile her türlü yazışmanızı yasal geçerli olarak yapabiliyor; kurumsal ya da bireysel TÜRKKEP kullanıcısı olarak bildirim, tebligat, ihtar, ihbar, teklif, sipariş, fatura, sözleşme, dilekçe, başvuru ve benzeri e-belge paylaşımlarını gerçekleştirebiliyorsunuz. Elektronik ortamda yasal geçerliliği olan, güvenilir, inkâr edilemez bir e-belge ve yasal bildirim aracı olarak kullanılan KEP sistemi, ABD’de 10 yıldır, Fransa ve İtalya’da 6 yıldır, Almanya, Belçika ve İspanya’da son birkaç yıldır milyonlarca kurum ve birey tarafından kullanılıyor. Türkiye’de KEP sistemi 19 Ocak 2011 tarih ve 27820 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler için zorunlu hale getirildi. Bu yapıdaki kurumların artık en az bir KEP hesabı alma zorunluluğu var. Diğer tüzel ve gerçek kişilerde ise KEP hesabı sahibi olmak şimdilik isteğe bağlı bir durum. TÜRKKEP 2008 yılında kuruldu. 2008 yılından beri KEP konusunda çok önemli çalışmalar yürüterek; tamamen yerli sermaye ile kendi yazılımını geliştirerek özel ve üstün teknik altyapısını kurdu. TÜRKKEP 25 Şubat 2013’te BTK’dan aldığı yetkiyle KEP Hizmet Sağlayıcısı olarak faaliyetlerine başladı. TÜRKKEP’in kendi geliştirdiği yazılım teknolojisi, İstanbul ve Ankara’da iki ayrı veri merkezinde kurulu yedekli yüksek teknolojik altyapısı, uzman kadrosu, bilgi güvenliği deneyimi, iş sürekliliği ve kişisel verilerin korunması standartları ile tüm Türkiye genelinde güvenli, hızlı, kaliteli KEP ve e-tebligat hizmetleri verecek gerekli tüm nitelikleri ve yetkinliği taşıyor. TÜRKKEP, KEP ve e-tebligat ile ilgili yasal mevzuata ve Avrupa Telekom Standartları Enstitüsü’nün standartlarına (ETSI TS 102 640); ayrıca ISO 27001, ISO 27031 ve ISO 9001 standartlarına tam uyumlu işletilmektedir. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin ilk BS10012 (British Standart for Data Protection) sertifikasına sahip kurumu olma özelliğini de taşımaktadır. Ayrıca e-defter, e-fatura ve e-arşiv hizmetlerini veren ilk KEP Hizmet Sağlayıcı olmak üzere çalışmalarına başlamıştır. TÜRKKEP, kendi yazılımcıları ile geliştirdiği KEPGATEWAY ürünleri sayesinde KEP hizmetleri ile kurumların ERP sistemlerini entegre hale getiriyor. Bu da özellikle Muhasebe, Finans, Hazine, Lojistik, İnsan Kaynakları gibi departmanların çalışmalarında online işleyiş, güvenlik ve arşivleme kolaylıkları gibi önemli faydalar sağlıyor. TÜRKKEP hizmetlerini kullanmaya başlayanlar yüzde 90’a varan oranlarda kağıt tasarrufu yapabiliyorlar. Dünyada kişi başı yıllık kağıt tüketiminin ortalama 42 kg olduğu ve bunun da 7 ağaca karşılık geldiği düşünüldüğünde, TÜRKKEPLİ’lerin çevreye ne kadar önemli katkısı olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. KEP sistemi ülkemizde henüz yeni bir sistem olmakla birlikte hızla yaygınlaşıyor. TÜRKKEP, hem bu sistemi daha yakından tanıtmak, hem de isteyen kurumların daha kolay başvurabilmesini sağlamak amacıyla Türkiye’de bir ilk olarak yerinde başvuru almaya başladı. TÜRKKEP’in yerinde başvuru hizmetiyle, TÜRKKEP ekibini kendi ofisinize davet edebilir ve TÜRKKEP adresi ile e-imzanızı birlikte ve anında alabilirsiniz. Başvurularınızı ayrıca, e-imzanız varsa TÜRKKEP internet sitesinden online olarak ya da 444 8 537 numaralı TÜRKKEP Müşteri Destek Hizmetleri’ni arayarak yapabilirsiniz. Ülkemizde tüm kurumların ve bireylerin KEP çağına en kısa sürede ayak uydurarak, global pazarda bir adım önde olacaklarına inanıyoruz ve diliyoruz. SEKTÖRÜN SESİ Vakıfbank Mobil’den Güvenlik Hamlesi Yüksel Samast TÜRKKEP CEO’su eylül’13 33 Ali Yavuz Şahin KAPAK KONUSU [email protected] Günümüzün Baş Belası Siber Saldırılar Siber saldırıların yol açtığı kurumsal zararlar günden güne artıyor. Hem özel sektör hem de kamu kuruluşlarının siber suçlar nedeniyle bu yıl daha fazla mali kayba uğrayacağı tahmin ediliyor. 34 eylül’13 eylül’13 35 KAPAK KONUSU S iber Saldırılar bir diğer deyişle Sanal Saldırılar günümüzde yaygınlaşan internet kullanımıyla birlikte artış gösteriyor. Bu tarz olaylara baktığımızda genellikle cep telefonu, sosyal medya ve iletişim ortamları, web siteleri, çevrimiçi oyunlar, elektronik posta üzerinden gerçekleştirildiğini görüyoruz. Masum olan saldırıların yanı sıra özellikle kurumları hedef alan saldırıların zarar verici olduğu bilinen bir gerçek. Bir kişi veya bir grup tarafından başka bir bireyi veya kurumu karalayıcı, küçük düşürücü yayın ve duyurular yapılarak kişilik haklarına saldırılmasının yanı sıra bilgilerin çalınarak ifşa edilmesi veya kurum bilgilerinin kullanılmaz hale getirilerek kurumlara yeniden satılması gibi gerçekleşen olaylar Siber Saldırı olarak nitelendiriliyor. Tabii ki bu örnekleri çoğaltmak mümkün, ilerleyen sayfalarda bu tarz örneklere tekrar değineceğiz. Kısacası Siber Saldırılar normal hayatımızdaki zorbalıkların sanal ortama taşınmış birer hali olarak görülebilir. Bilinçli bir şekilde uygulanan bu saldırıda kişi veya kurum; taciz, tehdit ve şantaj gibi durumlarla karşı karşıya kalabiliyor. Siber Saldırılar 36 eylül’13 KAPAK KONUSU genellikle iki şekilde karşımıza çıkıyor. Bunlardan ilki kişilerin şifreleri ele geçirilerek yapılan saldırılar. Bu tarz saldırılar genellikle web siteleri üzerinden düzenlenir. Virüs taşıyan mesajlar veya spam mesajlar kişilere yollanarak kişilerin şifrelerinin ele geçirilmesi sağlanır. Bu tip saldırılar genellikle online bankacılık veya kredi kartı hırsızlıklarıyla sonuçlanır. İkinci tür ise hedefli saldırılar. Bu türde ise hedef bellidir ve hacker hedefi ele geçirmek sistemli harekete eder. Hedef olarak bir bilgisayara erişim veya bir depolama birimindeki belli dosyalar olabilir. Son dönemde bu türdeki saldırıların genellikle kurumlara yapıldığını görüyoruz. Hecker’lar kurum bilgilerini ele geçirerek para sızdırma peşindeler. Bu işlemi de iki farklı yol ile yapıyorlar. Birincisi hedefteki dosyalar ele geçiriliyor ve kurumdaki bilgiler tamamen siliniyor ve kurumdan belli bir bedel karşılığında bu verilerin geri getirilmesi için şantaj yapılıyor. İkinci yol ise kurum depolama birimlerindeki verilere dokunulmadan şifrelenmesi. Hacker kurum verilerini şifreleyerek erişilmez hale getiriyor. Şirket çalışanları verileri görse dahi işlem yapamıyor veya içerisine erişemiyor. Hacker verilerin geri getirilmesi için kurumdan belli bir bedel alarak şantaj yapılıyor. Bu ve bunun gibi olaylara son dönemde fazlasıyla rastlıyoruz. Dünya üzerinde siber saldırıyı meslek olarak edinmiş kişi ya da örgütler bulunuyor. Bunların ismine teknoloji haberlerinde sıkça rastlıyoruz. Bu kişi veya örgütlerin gerçekleştirdiği siber savaşların boyutları oldukça büyük olmakla birlikte bir iki kişiye yönelik değil genellikle bir toplum ya da ülkeye yönelik olduğu sanılmaktadır. Fakat bu algı buz dağının görünen yüzü. Aslında buz dağının suyun altında kalan kesiminde olduğu gibi Hacker’larında yaptığı ve gün yüzüne çıkmayan veya hemen örtbas edilen bir sürü saldırı bulunuyor. Bu saldırıların amacının tamamen fırsat avcılığı olduğunu söyleyebilir. Kurumların veya kişilerin güvenliksiz ve acizliklerinden yararlanan Hacker’lar günden güne ataklarını hızlandırıyor. Bu tarz atak ve saldırılarından korunmak için neler yapacağınızı yazımızın ilerleyen satırlarında anlatacağız fakat bundan önce bir Hacker’ın bu saldırıları nasıl yaptığına yakından göz atsak başımıza gelebilecek saldırılardan korunma konusunda bize yardımcı olabilir. Bir Hacker’ın Gözünden Bu bölümde bir Hacker’ın hedefli bir saldırıyı nasıl planladığına ve gerçekleştirdiğine yakından bakacağız. Yapılan saldırıların sayısına baktığımızda script türde yapılan saldırıların fazlasıyla yoğun olduğunu görüyoruz. Hacker öncelikle saldırıyı yapacağı sistemi belirliyor ve bu sisteme girmek için neler yapabileceğini düşünüyor. Hacker’ın saldırı yapacağı sistemde bir Güvenlik Duvarı’nın olmadığını kabul edelim. Öncelikle Hacker bilgi toplayarak iş planını hazırlayacak. Bu sebepten saldırı yapılacak hedef sistemin kendisiyle doğrudan haberleşmek gerekiyor. Bunun için sistemin bulunduğu ağ yapısı ve sistem hakkında belli başlı sorgular yapılarak işe başlanabilir. Host komut yapısı sayesinde ağ ve ağ üzerinde bulunan sunucular hakkında birçok bilgi toplanabilir. DNS sistemi’de bu sorgulardan nasibini alır. DNS’ler normalde alan adlarını IP adreslerine çevirmek için çalışırlar fakat bu sunucuların üzerinde de bağlandıkları ağlarla ilgili birçok bilgi mevcuttur ( DNS sorgusu için nslookup komutu kullanılabilir). Bunların yanı sıra Hacker WHOIS sorgusu yaparak sistem üzerindeki yetkililer hakkında da bilgi edinebilir. Asistem yetkililerinin adı veya e-posta adresi fazla önemli gibi görünmese de, bu ve bunun gibi bilgiler sistem hakkında çok önemli bilgiler toplamak için kullanılabilir. Bu bilgilerin edinilmesinin ardından sıra geldi İnternette arama yapmaya. İnternet üzerinde sistem yöneticileri hakkında arama yapılır. Bu anlamsız bir adım gibi görünse de yöneticilerin bilgi ve birikimi konusundaki bilgiler Hacker’ın saldırı stratejisini etkileyecektir. Bu sebepten saldırı yapılacak sistemin yöneticisinin hangi düzeyde bilgi ve birikime sahip olduğunu bilinmesi oldukça büyük bir artıdır. Yönetici bilgilerinin takibinin ardından hedefi ele geçirmek için içeriye girmenin zamanı geldi. Bu işlem için iki farklı yol denenir. Birincisi sistem yöneticisinin hesap bilgilerine erişerek sunucunun direk göbeğine erişmek veya öncelikle ağa erişim imkanı olan birisinin sistemini ele geçirip daha sonra hedefteki veriye yönelmek. Hacer’ımızın hedefi bir şirketin muhasebe kayıtları olsun. Bildiğiniz gibi muhasebe kayıtları genellikle üçüncü parti bir yazılım üzerinden kullanılır ve birden fazla muhasebe çalışanı varsa bu dokuman sunucu tarzı bir alanda depolanır ve bu bilgilere erişim hakkı verileri kullanıcıların işlerini takip etmesi sağlanır. İçeriye Sızmanın Sırları! Hacer’ımızın içeriye sızması için sistem yöneticisi veya ağ üzerindeki bir sistemi ele geçirmesi gerekiyor. Diyelim ki sistem yöneticisi bu işler konusunda bilgi sahibi ve sistemin tüm açıklarını kapamış. Hacker saldırı okunu çalışanlardan birinin üstüne fırlatmak zorunda. Tek yapması gereken muhasebe konusunda çalışan bir kişinin bilgilerini edinmek. Bunun için şirkete telefon açan Hacker, herhangi bir firmadan aradığını ve mutabakat için kiminle görüşebileceğinin bilgisin istiyor. E-posta adresi ve isim bilgileri alınmasının ardından ilk basamak tamamlandı. Ardından şimdi bu bilgiler kullanılarak muhasebe çalışanının mail adresine içerisinde minik bir programcık olan bir e-posta gönderilecek. Bu e-postanın dikkat çekici ve gören herkes tarafından açılması için ilgi çekici şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Bunun için de Hacker “Cep Telefonu Faturası” başlıklı bir e-posta gönderecek. Gönderilen e-postanın başlığı “Eylül 2013 Telefon Faturanız” olacak. E-postanın içine girdiğinizde ise “Eylül 2013 dönemine ait telefon faturanız 4.013 TL’dir” ve bu açıklamanın altında “Fatura Detaylarını Görmek İçin Tıklayın” diye bir ikon bulunacak. Tabii ki e-postayı alan kullanıcı eğer bu tarz bir olaydan habersizse neymiş bu fatura deyip ikona tıklayacak ve bu tıklamanın ardından Hacker’ın casus yazılımı sisteme yüklenerek Hacker için hazır bekletecek. Tabii ki kullanıcıyı heyecanlandırmamak için tıklamanın ardından yönlendirilecek sayfada bir hata olduğu ve bu tarz bir faturanın olmadığı kullanıcıya aktarılacak. Kullanıcı sistemine casus bir yazılım yüklediğinden habersiz işine devam edecek. Tek bir farkla, o da artık kullandığı sistem Hacker’ın bir kölesi be Hacker ne isterse bu sistem üzerinden gerçekleştirebilir. eylül’13 37 KAPAK KONUSU KAPAK KONUSU Bu tarz casus yazılımların yüklenmesi özellikle 2013 yılının ilk aylarında fazlasıyla arttı ve yazılımlar genellikle Hacker’lar için bilgi toplayarak bilinmeyen bir sunucuya yedekleme yapacak şekilde tasarlanmıştı. Bu ve bunun gibi hataya düşerek bilgisayarına casus yazılım yükleyenlerin sayısı önemsenecek derecede yüksek. Bilgisayar ve güvenlik bilgisi üst seviye olan kişiler dahi benim güvenlik yazılımların fazlasıyla gelişmiş diyerek bu tarz eylemleri gerçekleştirip sonra da hüsrana düşebiliyorlar. Bu sebepten gelen her e-postanın içeriğini iyice anlamanızda ve bu içeriğin size gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda emin olmanızda fayda var. Biz Hacker’ımıza geri dönelim. Hacker’ımız muhasebe kayıtlarına erişmek istiyordu ve bunun için içeriden bir sisteme giriş yaptı. Bu sistemin erişebildiği her yere artık Hacker’ımızda erişebilecek ve bu sayede muhasebe kayıtlarını kopyalayabilir, silebilir veya erişilemez hale getirebilir. Genellikle bu tarz olaylar kurumların can damarı olan verilere karşı planlanıyor ve bu sayede kurumlardan para sızdırılmak isteniyor. saldırıya uğrayan ülkenin bombalar dahil konvansiyonel yollarla karşılık verebileceğini belirtiyor. Bilişim ve siber güvenlik uzmanları ise bu tür senaryoların gerçekleşme olasılığını düşük görüyor, bununla birlikte siber saldırıların sinsice ve yavaş yavaş ilerleyen bir tehdide indirgenemeyeceği uyarısında bulunuyor. Siber Saldırılardan Korunmak Neler Yapılmalı? 2012 yılı için hazırlanın Siber Suç Raporu siber suçların kullanıcıları nasıl etkilediğini ve yeni teknolojilerin gelişim ve kullanımının güvenlik açısından kullanıcılara ne gibi faydalar sunduğunu ortaya koyuyor. 24 ülkeden 13.000 kişinin verdiği bilgileri temel alan bulgulara göre, Siber Suç Raporu, son on iki ayda kullanıcılar tarafından maruz kalınan global siber suçlara ilişkin doğrudan zarar maliyeti 110 milyar ABD doları olarak açıklıyor. Türkiye’de ise, son on iki ayda 10 milyondan fazla kişinin siber suç mağduru olduğu ve bunun toplam net maliyetinin ise 556 milyon ABD dolarına tekabül ettiği belirtiliyor. Raporda yer alan Siber Saldırı, Nükleer Tehditten Daha Ciddi Siber saldırılar sadece kişi veya kurumları tehdit etmiyor. Bu tarz saldırıların son hedefi ise dünya ülkeleri. Bu büyük tehdit karşısında ülkelerin ve bu konudaki karar verici mercilere büyük görevler düşüyor. Eskiden savaşta olan ülkeler elektrik şebekelerini darmaduman ederek rakibi bozguna uğratmak için bombalar yağdırırdı veya su şebekesine sekte uğratmak için barajlara tuzaklar yerleştirilirdi. Şimdiki savaşlarda ise bomba atmanın hiçbir önemi yok önemli olan sizin için çalışan Hacker’ların neler yapabileceği. Artık klasik savaş anlayışı ortadan kalktı. Bir nükleer bombanın verebileceği zararı sadece birkaç saat sürecek siber bir saldırı ile verebilirsiniz. Bunlar için hükümetler yüksek bütçeli planlar yapıyor fakat tehditin nerden geleceğini kimse bilmiyor. Eğer birisi bize siber savaş araçları ile saldırırsa çok çabuk bir biçimde savunmasız kalabilirsiniz. Dünyada her gün siber saldırılar düzenleniyor. Ufak ölçekli bu saldırılar, genelde hükümetleri, askeri tesisler ve firmaları hedef alıyor. Bu saldırıların ardında kimlerin olduğu ise genelde bulunamıyor ya da bu kişilerin izinin sürülmesi, aylar veya yıllar alabiliyor. Saldırıların arkasında genelde zayıf noktaları keşfetmek ve bu noktaları kullanıp 38 eylül’13 ne kadar zarar verebileceğini denemekten keyif alan bilgisayar korsanları bulunuyor. Ancak bazen hükümetler de hedefli siber saldırılar planlayabiliyor. Bunlar arasında geçen yıllarda en çok yankı bulanlardan biri, İran’ın nükleer tesislerini hedef alan “Stuxnet” virüsüydü. Bu bilgisayar virüsünün, İran’ın Natan nükleer tesislerindeki santrifüjlerin kontrolden çıkmasına sebep olduğu belirtilmişti. Kamuoyuna yansıyan kadarıyla bu virüs, uranyum zenginleştirme sürecinde santrifüjlerin frekanslarını manipüle ederek sistemi devre dışı bırakmıştı. New York Times gazetesi, virüsün ABD gizli servisi Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) ile İsrail ajanları tarafından geliştirildiğini öne sürmüştü. Guardian gazetesinin bu haberlerden sonra yer verdiği bir habere göre ise Başkan Barack Obama, yurtdışındaki olası siber saldırı hedeflerinin listesinin çıkarılması talimatını verdi. Guardian, “çok gizli” olarak nitelenen bu belgeyi internet sayfasında yayımlamıştı. Topçu ateşi ile eşdeğer Peki, bu tür saldırılar hangi koşullarda bir savaş sebebi olarak kabul edilebilir? Saldırıya uğrayan ülke kendini nasıl savunabilir? Bu soruların yanıtları, geçtiğimiz Mart ayında tanıtımı yapılan “Tallinn Siber Savaşlarda Uygulanacak Uluslararası Hukuk Kılavuzu’nda (Tallinn Manual on the International Law Applicable to Cyber Warfare) yer alıyor. Estonya’nın başkenti Tallinn’deki NATO Siber Savunma Merkezi’nin hazırladığı kılavuz, hukukî bağlayıcılığı bulunmayan 95 kural içeriyor. Hukuk uzmanları, bunun için zararın boyutlarının çok büyük olması gerektiğini, büyük hasar varsa, o zaman verilere göre, saniyede 18 kişi siber suç mağduru oluyor, bu da dünya genelinde her gün 1.5 milyondan fazla kişinin siber suçlara maruz kalması anlamına geliyor. Dünya çapında son on iki ayda her mağdur için kişi başı ortalama 197 ABD doları doğrudan mali zarar söz konusu, siber suçlar sebebiyle kullanıcılar, neredeyse aylık asgari ücretin yarısı kadar mali zarara uğruyor. Raporda, günümüze kadar siber suça maruz kalan kullanıcı sayısı yaklaşık 556 milyon olarak belirtiliyor ki bu rakam, Avrupa Birliği’nin toplam nüfusundan fazla. Son on iki ay içinde çevrimiçi işlem yaparken siber suç mağduru olan kullanıcı oranını yüzde 46 olarak açıklayan raporun, geçen yıl aynı konuda ortaya koyduğu rakam ise yüzde 45 dolaylarında. Bu da gösteriyor ki son bir yılda siber suç mağduru olan kullanıcı sayısında bir değişim yaşanmamış. Rapora baktığımızda 2012 yılında sosyal ağlar veya mobil cihazlar üzerinde karşılaşılan “yeni” siber suç yöntemlerinde artış görülüyor. Bu gelişme, siber suçluların daha popüler platformlara odaklandıklarını ortaya koyu- yor. Derlenen veriler ışığında görülüyor ki çevrimiçi işlem yapan kullanıcıların beşte biri (yüzde 21) sosyal ya da mobil platformlarda dolandırıcılığa uğrarken, sosyal ağ kullanıcılarının ise yüzde 39’u sosyal ağ siber suçlarının mağduru konumunda. 24 farklı ülkedeki kullanıcılardan gelen bilgiler şöyle: Sosyal ağ kullanıcılarının yüzde 15’i profilinin hacklendiğini ve başkası tarafından kullanıldığını bildirmiş. Her 10 sosyal ağ kullanıcısından 1’i dolandırıcılığa maruz kaldığını veya sosyal ağ platformlarında sahte bir linkle karşılaştığını bildirmiş. Kullanıcıların yüzde 75’i, siber suçluların sosyal ağları hedeflediklerine inanırken yarısından azı (yüzde 44) kendilerini sosyal ağlardaki tehditlerden koruyan bir güvenlik çözümü kullanıyor ve yalnızca yüzde 49’u gizlilik ayarlarını kullanarak hangi bilgileri, kimlerle paylaştığına dikkat ediyor. Mobil kullanıcıların yaklaşık üçte biri (yüzde 31) tanımadığı bir kişiden gelen ve gömülü bir linke tıklamalarını ya da bilinmeyen bir numarayı çevirerek “sesli mesaj” dinlemelerini talep eden yazılı bir mesaj aldığını bildirdi. eylül’13 39 KAPAK KONUSU KAPAK KONUSU Saldırı Algılandığında Kurumların Ne Yapması Gerekiyor? 2012 Siber Suç Raporu aynı zamanda, birçok internet kullanıcısının, kimliğini ve kişisel bilgilerini korumak amacıyla, şüpheli e-postaları silmek veya kişisel bilgilerini dijital ortamda paylaşırken dikkatli olmak gibi temel önlemleri uyguladığını gösteriyor. Ancak çok önemli bazı önlemler göz ardı ediliyor: Kullanıcıların yüzde 40’ı, tahmin edilmesi zor karmaşık şifreler kullanmıyor ya da şifrelerini sık sık değiştirmiyor. Kullanıcıların üçte birinden fazlası ise banka bilgileri gibi kritik bilgileri girmeden önce tarayıcıda kilit simgesi olup olmadığını kontrol etmiyor. 2012 yılı raporu ayrıca, çok sayıda kişinin, siber suç yöntemlerinin yıllar içinde nasıl geliştiğini bilmediğini ve virüs gibi zararlı yazılımların bilgisayarlarına nasıl yerleştiğini anlamakta zorluk çektiğini gösteriyor. Kullanıcıların yüzde 40’ı zararlı yazılımların arka planda fark edilmeden çalışabileceğini bilmiyor ve dolayısıyla bir bilgisayarda güvenlik açığı olup olmadığını da anlayamıyor. Kullanıcıların yarısından fazlası (yüzde 55) da bilgisayarının şu anda temiz ve virüssüz olduğundan emin olduğunu söyleyemiyor. Zararlı yazılımlar eskiden bilgisayarlara büyük zararlar verirdi. Karşınızda mavi bir ekran belirir ya da bilgisayarınız çökerdi, böylece bir virüs bulaştığını anlardınız. Ancak siber suçluların yöntemleri gelişti, artık mümkün olduğunca fark edilmeden hareket etmeye özen gösteriyorlar. Son olarak yayınlanan raporun sonuçları, internet 40 eylül’13 kullanıcılarının yaklaşık yarısının bilgisayar çökmedikçe veya arızalanmadıkça bir saldırıya uğrayıp uğramadıklarından yüzde yüz emin olamadıklarını gösteriyor. Sağlam Bir E-Posta Parolası Hala En Önemli Önlemlerden Biri Çevrimiçi işlem yapan kullanıcıların dörtte birinden fazlası (yüzde 27) e-posta hesaplarının gizliliğinin ihlal edilmesi sebebiyle şifre değiştirmelerini talep eden bir bildirim aldığını belirtiyor. Kişisel fotoğraflardan (yüzde 50) iş yazışmalarına ve belgelere (yüzde 42), banka verilerinden (yüzde 22) diğer çevrimiçi hesapların şifrelerine (yüzde 17 ) kadar her şeyi, çevrimiçi olarak gönderen, alan ve saklayan kişiler çok sayıda olduğundan bu gibi e-posta hesapları, kişisel ve kurumsal bilgilerin peşinde olan siber suçlular için potansiyel saldırı noktaları haline geliyor. Bu durumda kişisel e-posta hesaplarının sizin çevrimiçi krallığınızın anahtarı olduğu söylenebilir. Suçlular, gelen kutunuzdaki her şeye erişim sağlamanın yanı sıra ‘şifremi unuttum’ linkini kullanarak diğer çevrimiçi sitelerde bulunan hesaplarınıza ulaşıp, onların da parolalarını sıfırlayabilir ve e-postanızı ele geçirerek kendi hesabınızı sizin erişiminize kapatabilirler. Karmaşık şifreler kullanmanızda fayda var ve onları düzenli olarak değiştirerek e-postalarınızın güvenliğini korumalısınız. Hedefli Saldırılardan Nasıl Korunmalı? Özellikle 2010 yılının ardından dünya çapında hedefli saldırıların çok daha fazla duyulduğu bir döneme girildi. Siber dünyada kamu kurumları, teknoloji şirketleri, medya kuruluşları, üniversiteler ve kâr amacı gütmeyen kurumlar hedefli saldırılara maruz kalarak milyarlarca liralık zarara uğrarken, itibarlarını da yitirmenin acısını yaşadı. Alınan birçok önleme rağmen artan “başarılı saldırı” sayısını azaltmak ve bu saldırıların anlaşılarak çözümlenmesi için güvenlik firmalarını çalışmalarını sürdürüyor. Ağlarda gelişmiş güvenlik önlemleri alınmış olsa dahi saldırganlar sistemlere sızabiliyor. Bu nedenle veri kaybına tahammülü olmayan kurumların daha “akıllı çözümler” geliştirmesi gerekiyor. Gelişmiş uç nokta, sunucu ve ağ görüntülemesi sayesinde ortaya çıkan anormal hareketlerin takip edilmesi ve tehditlerin algılanması bu önlemlerin başında geliyor. Sistem ve kayıt dosyalarında zararlı yazılımların gerçekleşitireceği olası değişiklikleri fark edebilmek için görüntüleme araçlarının kullanılması da şart. Bunun yanı sıra ağ çapında yeterli görüntüleme aracı verildiğinde, anormal davranışları anlamak için insan kaynağına gerekli yatırım büyük önem taşıyor. Bu nedenle kayıtların yetkin kişilerce düzeli şekilde kontrol edilmesi gerekiyor. Saldırganın hedef alınan sunucuyla olan bağlantısının kesildiğinden emin olmalısınız. Saldırının ölçeğini doğru tespit edildiğinden de ve zararın ne boyutta olduğunu öğrenmek için sızılmış makinelerdeki hasarı analiz etmelisiniz. Bunun yanı sıra son dönemlerde oldukça popüler olan sosyal mühendislik karşısında çalışanlarınızı eğitmelisiniz. Eğitim ve deneme programlarıyla geleneksel yöntemlerin dışında kurumlara sızılmasına engel olmalısınız. Çalışanlara, kendi yarattığınız olta saldırıları düzenleyerek olası tehditlere karşı hazırlıklı olmalarını sağlamalı ve bu konuda belirli süreler belirleyip aralıklarla tatbikat yapılmalı. Tüm bunların yanında değerli verileri korumak için veri odaklı koruma stratejisi oluşturmalısınız. Hedefli saldırıların birçoğu kritik verilerin çalınması için gerçekleştiriliyor. Bu sebeple kurum içerisinde kritik verilere kimlerin ulaşabileceğini belirlerken çok dikkatli olun. Hassas verilere tüm erişimleri kayıt altına alarak inceleyin. Hatta bu erişimler için alarm oluşturarak erişim saatlerini kontrol altına alın. Bu sayede farklı bir erişim olduğunda hemen haberiniz olabilir ve bu konuda Hacker’lara karşı kısa sürede müdahale edebilirsiniz. Sosyal Medya Hesaplarının Korunması Son zamanlarda dünyanın en önemli markalarının Twitter ve Facebook üzerinde kullandıkları hesapların saldırganların eline geçtiği görüldü. Dünyanın önde gelen haber kaynaklarından Associated Press’in (AP) Twitter hesabı hack’lendi ve hesaptan ABD Başkanı Barack Obama’nın yaralandığı bilgisi verilince ABD borsalarında kısa sürede önemli finansal kayıplar yaşandı. Twitter’daki küçük sayılabilecek bir saldırı, kısa sürede gerçek hayatta milyonlarca dolarlık etki ve kamuoyunda panik yarattı. gittikleri web sitesinde şifrelerini kaybedebiliyorlar. Güvenlik kontrolleri olmayan bir web sitesinde sosyal medya hesaplarında kullanılan şifrelerin kullanılması, hesapların ele geçirilmesinde kullanılan bir başka yöntem. Saldırganların elinde, çalınan bir kullanıcı adı ve şifrenin diğer platformlarda denenmesini sağlayacak çok basit yazılımlar bulunuyor. Sosyal Medya Saldırılarına Karşı Nasıl Korunmalıyız? İnternet üzerinden kullanılan her hizmet için farklı bir şifre belirleyin. Eğer birçok şifreyi aklınızda tutmakta zorlanıyorsanız şifre yöneticisi programlardan birini kullanabilirsiniz. Bu tarz programlar rastgele şifreler belirleyerek hafızasında tutar ve siz gerekli olduğunda bu şifrelere erişim hakkına sahip olursunuz. Hatta belirli süreler dahilinde şifre değiştiren programları kullanırsanız güvenliğiniz daha da üst seviyelerde olabilir. Bu konuda çeşitli yöntemler olduğunu belirtmeliyiz. Bunun yanı sıra iki aşamalı kimlik tanıma yöntemlerini tercih edebilirsiniz. Twitter’da son dönemde artan saldırılar üzerine tartışılan iki aşamalı giriş sistemi sayesinde sosyal medya hesaplarınızı güvende tutmanız mümkün. Facebook ve Google’da yer alan, Twitter’da da kısa sürede hayata geçmesi beklenen sistemlerle kullanıcı adı ve şifre girişinin yanında özel bir soruya cevap vererek hesaba giriş yapabiliyorsunuz. Bunun yanında belki de daha da etkili bir yöntem olarak Türkiye’deki bankalardan da alışık olduğumuz şekilde, kullanıcı adı ve şifre girişinin ardından cep telefonlarına gönderilen kısa mesajda gelen ikinci şifreyle giriş yapmak da mümkün. İnternet üzerindeyken her zaman şüpheci olmalısınız. Tanımadığınız kişiler tarafından gönderilen bağlantılara itibar etmeden önce iki kez düşünmelisiniz. Ayrıca tanıdığınız kişilerden gelen mesajların da gerçekliğine dikkat edin. Saniyede 18 kişi siber suç mağduru oluyor, bu da dünya genelinde her gün 1.5 milyondan fazla kişinin siber suçlara maruz kalması anlamına geliyor. Dünya çapında son on iki ayda her mağdur için kişi başı ortalama 197 dolar doğrudan mali zarar söz konusu, siber suçlar sebebiyle kullanıcılar, neredeyse aylık asgari ücretin yarısı kadar mali zarara uğruyor. Günümüze kadar siber suça maruz kalan kullanıcı sayısı yaklaşık 556 milyon olarak belirtiliyor ki bu rakam, Avrupa Birliğinin toplam nüfusundan fazla. Son on iki ay içinde çevrimiçi işlem yaparken siber suç mağduru olan kullanıcı oranını yüzde 46 olarak belirleniyor. Son on iki ayda kullanıcılar tarafından maruz kalınan global siber suçlara ilişkin doğrudan zarar maliyeti 110 milyar doların üzerinde. Tüm bu rakamlar ışığında siber suçlara bağlı kayıpların önlenmesi için profesyonel güvenlik ve risk yönetimi çözümlerinden yararlanmanın bir elzem olduğu çıkıyor. Tabii ki tüm riskleri ortadan kaldırmak hiçbir zaman mümkün değil. Fakat gelişmiş güvenlik zekası ve risk yönetimi çözümleri ile siber saldırıların etkisini azaltabiliyor. Güvenlik bilgisi ve vaka yönetimi çözümlerini kullanan kuruluşlar siber suçları kısa sürede tespit ederek kayıpları yüzde 25 oranında azaltabiliyor. Bunun sonucunda kuruluşlar veri kurtarma süreçlerini de optimize edebiliyor. Peki, Hesaplar Neden Kaybediliyor? Yaşanan olaylar dünya çapında şifre güvenliği konusunda yeterli bilincin yerleşmediğini gösteriyor. Genellikle kullanıcıların yeterince karmaşık şifreler kullanmadığı görülüyor. Ne kadar karmaşık şifreler kullanılsa da saldırganların sosyal mühendislik hamlelerine kanmak da hesapların ele geçirilmesine yol açıyor. Twitter üzerinden alınan “Doğrudan Mesajlar” vasıtasıyla zararlı bağlantılara yönlendirilen kullanıcılar, eylül’13 41 Ali Yavuz Şahin RÖPORTAJ [email protected] Her Üç Bilgisayardan Biri ESET Kullanıyor Son dönemde sayısı fazlasıyla artan Sanal Saldırılar kurumların korkulu rüyası haline geldi. Bizde sizler için Türkiye’nin lider güvenlik firmaların biri olan ESET Türkiye’nin Genel Müdür Yardımcısı Alev Akkoyunlu ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik SET Türkiye’nin distribütörü Stratus olarak ürün ve stratejileriniz neler? E Stratus Bilişim Sistemleri Tic. A.Ş., pek çok platform için ölçeklenebilir çok katmanlı güvenlik çözümlerinin ithalatçısı ve distribütörü olarak kanal üzerinden bayilere satış ve destek veren bir teknoloji firması. Stratus olarak İstanbul merkezli faaliyet gösteriyoruz, Ankara’da ise bir şubemiz bulunuyor. 2004 yılından bu yana ise ESET’in Türkiye Distribütörü olarak hizmet veriyoruz. Stratus ayrıca, dünyanın en önemli veri yedekleme ve felaket kurtarma ürünleri olan StorageCraft ve Double-Take markalarının da Türkiye distribütörlüğünü yürütüyor. Ancak ülkemizde en çok ESET ile öne çıkıyoruz. ESET, dünya genelinde bireysel ve kurumsal kullanıcılara hitap eden güvenlik ürünleri geliştiriyor. 1992 yılında kurulan ve merkezi Slovakya’nın başkenti Bratislava’da bulunan ESET, dünya geneline yayılmış ofisleri ve dokuz zararlı yazılım araştırma merkeziyle, dünyanın en büyük antivirüs yazılım kuruluşlarından biri. Özellikle NOD32 yazılımıyla büyük bir kullanıcı kitlesine sahip olan ESET, global yapısıyla son 5 yıldır Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesinin en hızlı büyüyen teknoloji şirketleri arasında yer alıyor. Dünyada 100 milyonu aşkın kişi ESET ürünlerini kullanırken, yapılan araştırmalara göre marka bilinirliği 750 milyon kişiyi aşmış durumda. Türkiye’de de hem bireysel hem de kurumsal olarak ESET NOD32 ve ESET Smart Security ürünleriyle öne çıkan ESET, bugün %33’lük kullanım oranıyla Türkiye antivirüs pazarının lideri konumunda. Yani her üç bilgisayardan birinde ESET kullanılıyor. Türkiye’de 11 milyon kullanıcımız var. 14 42 eylül’13 Siber Saldırılar kurumları hangi yönden ve nasıl tehdit ediyor? Artık şunun çok net farkına varmak gerek: Temel olarak siber suçlular, paranın peşinde. Çok organize çalışıyorlar ve dijital dünyaya saldıkları zararlı yazılımlarla gelir elde etmeye çabalıyorlar. Bu işi dünyanın herhangi bir noktasında yapabiliyorlar. İzlerini sürmek çok zor. Doğal olarak siber suçlular, para akışının daha yoğun olduğu kurumsal yapıları yani şirketleri önemli hedef olarak belirliyorlar. Şirketlerin hesaplarını ele geçirmeye, datalarını çalmaya, bilgilerini yok etmeye, işleyişi duraklatmaya ve bundan fayda sağlamaya çalışıyorlar. Burada da en çok KOBİ’ler yani orta ve küçük ölçekli işlet- lere, henüz yara almadan önlem alınmasını tavsiye ediyoruz. Çünkü siber suçluların verebileceği zararlar, kurum yapılarını etkileyecek denli büyük olabilir. Özellikle Siber Saldırılardan korunma konusunda Türk firmalarının tutumunu nasıl buluyorsunuz. Bu konuda dünya geneline göre neredeyiz? Siber suçlular; virüs, solucan, truva atları, botnetler ve sürekli yenilenen oltalama teknikleriyle bilgisayarlarımıza, çeşitli işlevlere sahip zararlı yazılımları bulaştırmaya çalışıyorlar. Bu sayede para edebilecek her tür bilgiye ulaşmayı hedefliyorlar. Parolalar, şifreler, kredi kartı bilgileri, banka hesap bilgileri, telefonlar, mailler…. Tüm bu bilgi, para edebilecek yolları açmaya yarıyor. Siber suçlular bu bilgileri adım adım topluyor, sonrasında da parçaları birleştirerek, saldırılarını yapıyorlar. Burada kurumların dijital güvenlik konusunda iyi uygulanacak bir güvenlik politikasına ihtiyacı var. Söz konusu politika doğrultusunda; tanımlanmış kişiler, kategorize edilmiş bilgi girişleri, güvenlik konusunda doğru bilgilendirme gibi çalışmalar yapılmalı. Teknik olarak da antivirüs, antispam, firewall gibi güvenlik uygulamaları doğru şekilde konfigüre edilip kullanılmalı ve sıklıkla güncellenmelidir. Mutlaka ama mutlaka güncel ve lisanslı uygulamalar kullanılmalı. Bu uygulamalar, kurumların güvenlik sıkıntılarını da minimize edecektir. Ülkemizde özellikle KOBİ’ler siber suçluların en çok hedef aldığı kurumsal yapılar olarak öne çıkıyor. Çünkü genellikle büyük kuruluşlardaki gibi gelişmiş IT yapılarına sahip olmuyorlar. Ancak yine de, firmanın ölçeği ne olursa olsun, ister bakkal, ister sanayi sitesindeki atölye, ister orta ölçekli bir üretim tesisi, bilgisayarın iş akışında kullanıldığı her ticari yapıda – ki artık böyle olmayan bir yer yok - belli bir güvenlik bilincinin oluştuğunu söyleyebiliriz. Ancak burada karşımıza çıkan temel sorun, güvenlik önleminin doğru alınmamış olması ve güncellenmeyen lisanssız yazılımlar. Lisanssız yazılımlarla bilgisayar risklere karşı açık durumdadır. Bu yazılımların çoğunluğu virüs imza dosyalarını sağlıklı güncelleyemiyor. Öte yandan güvenlik yazılımlarının lisanssız olarak indirildiği siteler de genellikle pek güvenli olmuyor. Özellikle batı ülkelerinde kurumsal güvenlik konusunda, lisansız yazılım kullanımının çok az olduğunu gözlemliyoruz. Sonuçta şirketteki tüm datalar önemli ve kimse onların kaybolmasını istemiyor. Türkiye’de de bu bilincin geliştiğini ve özellikle kurumsal tarafta lisansız yazılım kullanma yaklaşımının azalma trendinde olduğunu söyleyebilirim. Siber suç, önünde durulamayan bir tsunami dalgası gibi ürkütücü biçimde büyüyor. Global siber suç ekonomisinin bugün 360 milyar dolarlık bir hacme ulaştığı tahmin ediliyor. Az önce aktardığım gibi, siber hırsızların gelirlerini büyütmek için saldırdığı alanların başında iş dünyası geliyor. Ancak çeşitli araştırmalar, iş dünyasının bu konuda kısmi bilgi sahibi ama tehdidin büyüklüğü hakkında yeterince farkında olmadığını gösteriyor. Yetersiz farkındalık nedeniyle şirketler, zaman zaman dijital saldırılara karşı etkili şekilde karşılık veremiyor. Öncelikli ele alınması gerekirken, güvenliğe yatırım yapmayı öteleyen şirketler, maalesef siber saldırılara uğrayıp, zarar gördükten sonra, bu konunun ihmal edilmemesi gerektiğinin farkına varıyorlar. Biz burada şirket- Geleceğin tehditleri mobilden gelecek. Aslında bu konudaki gelecek, geldi bile. Son iki yıldır hızla kullanımı artan tablet ve akıllı telefonlar gibi taşınabilir cihazlarda kişisel verilerin yanı sıra en az masaüstü bilgisayarlar kadar önemli şirket bilgileri yer alabiliyor. İnternet bağlantılı cep telefonu iş hayatının vazgeçilmez unsuru arasında yerini aldı. Doğal olarak siber suçlular, çoktan bu ürünleri ve bu ürünlerin ağırlıklı olarak kullandığı Android platformunu hedef almaya başladı bile. Bu alanda sürekli yeni zararlı yazılımlarla karşılaşıyoruz. Temel hedef, yine PC’lere yönelik saldırılardakilerle aynı. Hackerler, giderek yaygınlaşan bu platformdaki açıkları, kendi lehlerine çevirip, şirketlerin kritik verilerine ulaşarak gelir elde etmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki özellikle mobil cihazlarda Siber Saldırılardan korunmak için kurumlar neler yapmalı? Son dönemde bilgi güvenliği kurumların birinci önceliği oldu. Bu konuda firmalara tavsiyeleriniz neler? Alev Akkoyunlu ESET Türkiye Genel Müdür Yardımcısı milyon kullanıcının bulunduğu Rusya’dan sonra Türkiye, dünyada ESET ürünlerinin en çok kullanıldığı ikinci ülke konumunda. ESET NOD32 ve ESET Smart Security’nin yanı sıra kurumsal yapılara yönelik ESET Endpoint Security, akıllı telefonlar ve tabletlere yönelik ESET Mobile Security ve Mac kullanıcılarına yönelik ESET Cyber Security, en öne çıkan ESET ürünleri olarak dikkat çekiyor. meler hedef alınıyor. Çünkü büyük şirketler genellikle katmanlı ve çok yönlü güvenlik sistemleriyle iyi korunmuş durumda. Ancak KOBİ’ler daha korunmasız halde. Siber suçlular da bu açığı kullanıyorlar. Bugün Türkiye’de siber suçun şirketlerde yarattığı zararın 600 milyon doları bulduğu tahmin ediliyor. Bu rakam her yıl büyüyor. Türkiye ekonomisinin son yıllarda kaydettiği büyüme de siber hırsızların iştahını kabartıyor. Gelecekte hangi güvenlik açıklarının kurumları tehdit edeceğini düşünüyorsunuz? antivirüs yazılımları kullanma alışkanlığı henüz gelişmedi. Rakam vermek gerekirse Türkiye’de tablet kullanıcılarının yüzde 43.5‘i, akıllı cep telefonu kullanıcılarının ise yüzde 56.2’si online tehditlerden korunmak için herhangi bir güvenlik yazılımı kullanmıyor. Bu durum da, tablet ve akıllı telefon kullanıcılarını tehditlere karşı açık hale getiriyor. Mobil ürünleri kullananlar, konfor yaşarken, güvenlik konusunu gözden kaçırmamalı. Tıpkı bilgisayarlarda olduğu gibi bu ürünler de de proaktif “Mobile Security“ çözümleriyle, tehditlere karşı önlem alınmalı ve bu konuda bir güvenlik refleksi oluşturulmalı. Bu konuda ESET olarak ESET Mobile Security for Android (EMS) ürünümüzü tavsiye ediyoruz. EMS, gelişmiş antivirüs motoru ile Android cihazlar için, hem bilinen hem de bilinmeyen tehditlere karşı koruma sağlayan bir mobil güvenlik ürünüdür. ESET Mobile Security for Android, kullanıcının mobil güvenliğini maksimum seviyeye ulaştırmak ve daha az güvenli ortamlarda mobil cihazlarını kullanmalarını sağlamak için tasarlandı. Mobil cihaz kullanıcıları, genel Wi-Fi ağından bağlanarak internette gezinirken, şüpheli mailleri açarken ya da üçüncü parti mağazalardan indirilmiş uygulamaların anlık mesajlarına bakarken ESET’in gelişmiş koruması ile kendilerini güvende hissedebilirler. Bağımsız IT güvenlik ve antivirüs araştırma kuruluşu AV-TEST Enstitüsü’nün yapmış olduğu son Android antivirüs ürünleri değerlendirmesinde, ESET Mobile Security for Android, kötü amaçlı uygulamaların %99.7’sini ortaya çıkararak, kullanılabilirlik alanında en yüksek puanı aldı. eylül’13 43 Avşar Özgen MAKALE [email protected] Türkiye’nin Uluslararası Veri Taşımacılığı Potansiyeli Şehirlerin dijital dönüşümünün hızlanması, fiber ortamda veri taşımacılığını çok daha önemli hale getirirken, fiber internet; elektrik, su ve ısınma altyapılarından sonra dördüncü temel altyapı olarak konumlanıyor MAKALE üzerinden ya da karadan Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşabiliyor. Asya’dan gelen trafik ise karadan Rusya üzerinden veya Karadeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşabileceği gibi Türkiye üzerinden de ulaşabilir. Ayrıca Asya trafiğinin önemli bir bölümü de Süveyş Kanalı ve Akdeniz üzerinden geçiyor. Türkiye’deki operatörlerin uluslararası veri trafiğinin temel güzergah olarak Türkiye üzerinden geçmesini sağlamak üzere çalışmaları devam ediyor Türkiye üzerinden veri taşımacılığına alternatif oluşturan deniz altı fiber optik kabloları yatırım ve bakım açısından masraflı. Ancak bu kablolar özellikle Avrupa ve Afrika ülkeleri arasındaki mesafeyi önemli miktarda kısaltmakta. Bu kabloların kapasiteleri ve bağlantı noktaları arttıkça Türkiye üzerinden geçen trafiğe rakip olmakta, özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki internet servis sağlayıcıların Avrupa’daki sunuculara daha kolay erişimlerini sağlamakta. Bu bölgede denizaltı kablolar döşenmeye devam ediliyor. Örneğin 2012 yılında üç kıtayı bağlayan Uluslararası Körfez Köprüsü (Gulf Bridge International) projesi tamamlandı. Asya’dan gelen trafik için bir alternatif olan Rusya üzerinden bağlantılar ise hem Avrupa’ya ulaşım yolunu uzatmakta hem de bu hattın görece eski bir hat olduğu biliniyor. İki Büyük Proje T ürkiye bulunduğu konum itibariyle veri tüketimi hızla artan Orta Doğu, Afrika ve hatta Asya ülkeleriyle ve tüketilen içeriğin büyük oranda sağlandığı Avrupa ülkelerinin arasında doğal bir “veri taşımacılığı köprüsü” olabilme potansiyeline sahip bulunuyor. Özellikle, Türkiye’nin çevresindeki bölgelerden Orta Doğu ve Afrika’da veri tüketimi 2006-2011 arasında yaklaşık yüzde 40 Yıllık Bileşik Büyüme Oranı (YBBO)’yla artmış durumda. Bu bölgedeki veri tüketiminin 2011-2016 yılları arasında da yüzde 62 44 eylül’13 YBBO’yla artması bekleniyor. Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da en büyük internet nüfusuna sahip ülkelere bakıldığında, artan veri tüketiminin büyük oranda dünyanın en büyük içerik sağlayıcıları tarafından karşılandığı görülüyor. Bu ülkelerdeki en popüler internet sitelerinin çoğunluğu Facebook ya da Google tarafından sunuluyor. Özellikle bu şirketlerin ana veri merkezlerinin Avrupa’da bulunması Avrupa ile bölge arasında zaten var olan transit IP trafiğinin üzerine ek olarak önemli bir veri trafiğinin oluşmasına yol açmakta. Benzer şekilde, Asya ve Avrupa arasındaki artan ticari hacme paralel olarak bu iki bölge arasındaki veri trafik akışı da büyük bir potansiyel sunmakta. 2011-2016 yılları arasında Asya’nın toplam veri trafiğinin de yüzde 31 YBBO’yla artması bekleniyor. Türkiye Bir Kavşak Noktası Bütün bu pazarlardaki internet servis sağlayıcıların Avrupa’daki sunuculara ulaşmak için Türkiye’yi de içeren alternatif seçenekleri bulunuyor. Orta Doğu ve Afrika’daki operatörler ya Akdeniz’deki denizaltı fiber kabloları Bunlardan ilki, Türk Telekom, Suudi Telekom, Suriye Telekom ve Ürdün Telekom ortaklığıyla 2010 yılında başlatılan Cidde, Amman, Şam ve İstanbul’un İngilizcede ilk harflerinden oluşan JADI LINK projesi. Projede ülkelerin halihazırdaki fiber optik altyapıları geliştirildi. JADI LINK projesi toplam 2 bin 530 km fiber optik hatta, 200 Gbps veri ve ses taşıma kapasitesine sahip. Bu hat şu anda kurucu dört ortağı tarafından aktif olarak kullanılmakta. Ancak güzergahı üzerinde yer alan Suriye’de yaşanan iç karışıklık nedeniyle henüz bu hat üzerinden diğer şirketlere hizmet verilemiyor. JADI LINK kıtalararası internet, data ve ses iletiminde Singapur, Japonya, Hindistan’dan başlayarak Hint Okyanusu-Kızıldeniz-Süveyş Kanalı-Akdeniz güzergahını takip eden ve İtalya, Fransa, İspanya ve İngiltere’de sonlanan denizaltı fiber optik kablo sistemleriyle ABD’ye bağlanan hatta en önemli ikinci bağlantı koridorunu oluşturuyor. Karasal fiber optik ağ, hâlihazırda Akdeniz–Kızıldeniz koridorundaki deniz tabanı havzasında, üç büyük fay hattının olduğu bölgeden geçen ve bu nedenle depremlerden, sarsıntılardan sık zarar gören kablo sistemlerine güvenli ve sağlam bir alternatif sunarak, söz konusu bölgede uluslararası veri ve internet hizmetleri alanında hızla artan talebin karşılanabilmesini sağlıyor. Türkiye, Orta Doğu ile Avrupa arasında karadan ses ve data köprüsü oluyor Türk Telekom, bir süre önce Invitel Holdings ile dünyanın önde gelen bağımsız toptan data ve kapasite servis sağlayıcıları arasında yer alan Invitel International’ın hisselerinin yüzde 100’ünü satın aldı. Böylece, Invitel International’ın Orta ve Güneydoğu Avrupa’da 16 ülkeden ve 40 merkezi noktadan geçen 27 bin kilometrelik fiber optik ağına sahip olmuş oldu. Şirketin adı da “Pantel International” olarak değiştirildi. Pantel International’ın satın alınması, tıpkı JADI LINK projesi gibi Türkiye’nin Orta Doğu ile Avrupa arasında karadan ses ve data köprüsü haline gelmesi açısından büyük önem taşıyor. Pantel International, aralarında Avusturya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Almanya, İtalya, Romanya, Slovakya, Ukrayna, Sırbistan ve Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülkede faaliyet gösteriyor. Şirketin hizmet verdiği müşterileri arasında dünyanın önde gelen telekomünikasyon kuruluşları, internet servis sağlayıcılar ile AB ve ABD’den çok sayıda önemli kablo TV sunucusu bulunuyor. Şirkete ait fiber optik hatların yüzde 80’i kendine ait ya da uzun dönemli IRU (Indefeassible Right of Use – Feshedilemez Kullanım Hakkı) anlaşmalarına bağlı bulunuyor. Türkiye, bulut iletişim gibi hizmetlerin de sunulacağı veri merkezleri açısından da önemli bir konuma ulaşabilir Diğer büyük proje ise beş ülkeden yedi operatörün katıldığı, kuş uçuşu 3 bin 875 km’lik güzergâhta hizmet verecek olan RCN (Regional Cable Network) adını taşıyan proje. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Füceyre kentinden İstanbul’a kadar uzanacak bu proje, çift fiber hattı ile saniyede 12,8 Terabit gibi bir kapasite sunabiliyor. İstanbul’a uzanacak bu hat, Bulgaristan sınırında hazır durumda olan yaklaşık 15 bağlantı noktası üzerinden Avrupa’ya ulaşma fırsatı yaratacak. RCN Projesi içinde Etisalat (BAE), Mobily (Suudi Arabistan), Ürdün Telekom/Orange Jordan ve Mada-Zain Ortaklıgı (Ürdün), Suriye Telekom İdaresi (Suriye) ve Superonline (Türkiye) yer alıyor. Yaklaşık 1 milyar TL yatırım değeri olan bu fiber optik hattın, 2011’in ikinci yarısında kullanıma açılması planlanmaktaydı. Ancak bölgede gelişen olaylar nedeniyle hattın açılısı ertelendi. Türkiye Bulut Bilişimde Önemli Bir Konuma Ulaşabilir Türkiye’nin veri taşımacılığı konusunda ana güzergahlardan biri olabilmesi sağlanabilirse bunun aynı zamanda ülkemizin bir “veri merkezi üssü” olma hedefini de destekleyeceği şüphesizdir. Teknolojik altyapının en üst seviyeye ulaştığı, bölgesel bir cazibe merkezi haline gelmiş olan Türkiye, bulut iletişim gibi hizmetlerin de sunulacağı veri merkezleri açısından da önemli bir konuma ulaşabilir. Ancak Türkiye henüz bu altyapıyı sağlamaya tam olarak hazır değil. Yapılan bazı uluslararası çalışmalar da bu bulguyu desteklemekte. Örneğin, BSA Küresel Bulut Bilişim Puan Tablosunda, ülkelerin bulut bilişimin büyümesine ne kadar hazır olduklarını ve desteklerini ölçen yedi politika kategorisine dayanarak 24 ülke sıralanıyor. Türkiye’nin de dahil olduğu bu ülkeler, hep birlikte küresel BIT piyasasının yüzde 80’ini oluşturuyor. Yapılan bu değerlendirmede Türkiye 100 üzerinden 52 puan alarak 17’nci sırada yer alıyor. Bu her ne kadar iyi bir puan olmasa da ülkemiz Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan bazı ülkelerin önüne geçmeyi başarmış durumda. Sonuçların detayına bakıldığında ülkemizin özellikle hukuksal altyapısı açısından diğer ülkelerin gerisinde kaldığı; kişisel bilgilerin korunması, siber suç ve fikri mülkiyetler alanlarında önemli adımların atılmasına ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Teknolojik altyapının hazırlığı anlamında da ülkemiz gelişmekte olan ülkelerin bir kısmına göre iyi durumda olsa da gelişmiş ülkelerin bir hayli uzağında bulunuyor. eylül’13 45 Avşar Özgen MAKALE [email protected] Türk Hukukunda Haberleşme Özgürlüğünün Sınırları Son zamanların en önemli gündem maddelerinden biri olan telefon dinlemeleri, insanın aklına ister istemez haberleşme özgürlüğünün sınırlarının nereye kadar olması sorusunu getiriyor İ nsanın şüphesiz en başta ilişkili olduğu özgürlük alanları, düşünce ve ifade özgürlüğü ile iletişim özgürlüğü. Ancak ne var ki her özgürlükte olduğu gibi haberleşme özgürlüğünün kullanılması da beraberinde, bu özgürlüğü kullananın sorumluluğunu da getiriyor. Zira özgürlük ve sorumluluk, bir bütünün, olmazsa olmaz iki temel unsurunu oluşturuyor. Baş döndüren teknolojik yeniliklere paralel olarak suç ve suçlulukta görülen nispi artıştan 46 eylül’13 dolayı suç ve suçluyla daha etkin bir mücadelenin yürütülebilmesi için kullanılan yöntemlerde değişikliğe gitme gereği günümüzde büyük bir öneme sahip. Haberleşme özgürlüğü demokrasilerde büyük bir öneme sahip, kayıt altına alınması veya sınırlandırılması kesin ve sıkı yasal dayanaklarla mümkün olabilen bir hak türü. Diğer yandan herkesin kamuya mal olmuş yaşantısının yanında kendi maddi ve manevi varlığını geliştirebilmesi, toplum hayatı bakımından kendisi için hedeflediği yere ulaşabilmesi ve uygun gördüğü şekilde yaşayabilmesi için başkasının denetiminden uzak, diğer bir ifadeyle kendi tarzına göre yaşayabileceği özel bir hayata ihtiyacı bulunmakta. Bu itibarla, kendini yönetme kapsamında kendi tercihleri doğrultusunda şekillendirebileceği özel hayatı kural olarak başkalarının ve devletin ilgi alanı dışında kalması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’ne göre özel hayatın gizliliği kişi hürriyetinin devamı ve korunma altına alınması gerekiyor. MAKALE Ulusal Düzenlemeler Bu haklar kişinin temel haklarından olup, insan haklarını düzenleyen uluslararası belgelerde öngörüldüğü gibi, bu hakkın korunması ve tanınması da güvence altına alınmış durumda. Bu hakları güvence altına alan ulusal belgelerin başlıcaları İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. Ulusal düzenlemelere gelince, hukukumuzda bu hakların korunması, anayasal düzeyde 1982 Anayasasında “özel hayatın gizliliği ve korunması” başlığı altında 20 ila 22. Maddelerde düzenlenmiş durumda. 1982 Anayasası’nın Anayasanın 20. Maddesinde; özel hayatın gizliliği, dokunulmazlığı, sınırları ve kişisel verilerin dokunulmasına ilişkin düzenlemeler yer alıyor. Yine Anayasanın 22. Maddesi ise, haberleşme hürriyetini ve haberleşmenin gizliliğinin dokunulmazlığı ilkesini düzenliyor. Anılan maddede herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğu ve haberleşme gizliliğinin esas olduğu belirtiliyor. Bu haklar yasalar tarafından da güvence altında. Türk hukukunda iletişimin denetlenmesine imkan kılan en önemli yasal düzenlemeler CMK’da yer alıyor. CMK’nın bu hususları içeren düzenlemeleri kanunun beşinci bölümü “Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi” başlığı altında yeniden düzenlemeye kavuşturuldu. Bilindiği üzere, yeni çıkan CMK’nın, önleme amaçlı dinlemeye olanak vermediği ve bu nedenle emniyet güçlerinin özellikle örgütlü suçlarla mücadelede zafiyete uğratıldığı sıklıkla ifade edilmekteydi. Bu durumun önüne geçmek amacıyla, ülkemizde, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyeti Kanunu, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda değişikliğe giderek bu örgütlerin önleyici telefon dinleme ve takibinde bulunabilmelerini sağlandı. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenen maddelerinde haberleşmenin gizliliğini ihlal edenler, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, verileri yok etmeme suçları ve bu suçlara verilecek cezalar düzenlendi. Ayrıca, haberleşme özgürlüğü ve bu özgürlüğün sınırlandırılmasına dayanak teşkil eden Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu ile Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunları bulunmakta. Uygulamada yasal düzenlemenin ruhu ve AİHM kararlarının özü ile bağdaşmayan bazı uygulamalar mevcut Şüphesiz özgürlükler kişilere tanınan ve anayasal güvencelere sahip en önemli haklardan. Ancak bir özgürlüğün herhangi bir amaç doğrultusunda herhangi bir zamanda sınırlandırılmayacağını söylemek çağdaş demokrasilerde mümkün değil. Haberleşme özgürlüğü de, kişilere tanınan Anayasa’nın güvencesi altındaki önemli bir özgürlük. Türk hukuk sisteminde iletişimin denetlenmesi, suç öncesi önleyici tedbir ve adli tedbir olmak üzere ikiye ayrılıyor. Adli amaçlı iletişimin denetlenmesi CMK 135. Maddeye göre, önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi ise, 5397 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılabiliyor. Uygulamadan Kaynaklanan Sıkıntılar Var Türkiye’de iletişimin denetlenmesine adli ve idari anlamda olanak sağlayan CMK’nın ve 5397 sayılı Kanunun AİHM’nin kararlarıyla örtüştüğü yönleri yaygın olsa da bazı konularda mahkeme kararları ile uyuşmadığı söylenebilir. Bu uyuşmazlıkların bir kısmı yasal düzenlemelerin içeriğinden kaynaklanabilir. Ancak asıl kısmı ise uygulamadan kaynaklanan sıkıntılar. Uygulamada ise yasal düzenlemenin ruhu ve AİHM kararlarının özü ile bağdaşmayan bazı uygulamalar mevcut. 5397 sayılı Kanun uygulamalarının getirdiği iletişimin denetim altına alınması tedbirine başvurabilmek içinse basit bir suç işleme şüphesinin bulunması uygulamada yeterli sayılmakta. Burada basit bir şüphenin varlığı yeterli görülmekte. Aslında bu konuda 5397 sayılı Kanun basit şüphe ibaresini kullanmamış olsa da basit şüphe teşkil edecek eylemleri tek tek belirterek uygulamanın çerçevesini çiziyor. Dolayısıyla kolluk kuvvetleri bu suçlarla ilgili soruşturulabilecek niteliğe sahip basit bir şüphe halinde önleyici amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirine başvurabilecekler. Zira kanunun bu denetim tedbirine başvurulabilmesi için istemiş olduğu şüphede hiçbir yoğunluk, kesinlik veya derece belirtmemiş olması haberleşme özgürlüğünün sınırlandırılması yönünde uygulayıcılara sınırı çizilmemiş ucu açık bir yetki verebilir. Burada kolluk güçlerinin istihbarat kaynaklarından gelen bilgi aktarımında suç işleyeceklerine dair kuvvetli, makul, yeterli veya yoğun bir şüphe uyandıran kişilerin haberleşmelerinin denetim altına almaları daha yerinde bir uygulama olabilir. Aksi halde Anayasa’da belirtilmiş olan bireyin temel hak ve özgürlüğünün “özüne” dokunulmuş oluyor. Ulusal güvenliğin sağlanması, kamu düzeninin korunması, suç ve suçlulukla mücadele sağlanarak bireylerin toplum içinde huzur ve güvenli bir biçimde yaşamasını sağlamak devletin görevidir. Devlet, kamu düzeninin sağlanması, sosyal barışın tesisi için gereken önlemleri alırken, bunu hukukun üstünlüğü, demokrasinin vazgeçilmez ilkelerine riayet ederek yerine getirmekte. Ülkeler, uluslararası düzeyde suç ve suçlulukla mücadele etmek için uluslararası polis teşkilatını (INTERPOL) kurdular Özellikle son yıllarda örgütlü suç ve suçluluğun uluslararası bir nitelik kazanması ve suçlulukta profesyonelleşme devletleri, bu nitelikte suçlarla mücadele ederken, daha etkin ve teknik mücadele yöntemlerine başvurmaya itiyor. Örgütlü suçluluğun bu niteliği nedeniyle ulusal düzeyde mücadelenin zorluğu ortada. Bu nedenle ülkeler, uluslararası düzeyde suç ve suçlulukla mücadele etmek için uluslararası polis teşkilatını (INTERPOL) kurdular. Özel hayatın gizliliği ve haberleşme özgürlüğünü ihlal edebilecek bir yapıda olan iletişimin denetlenmesi tedbiri bu ve buna benzer uygulamalar dikkate alınarak daha net, daha açık ve daha kesin çizgilerle çerçevelenirse bu konudaki aksaklıklar giderilebilir. Ayrıca haberleşme özgürlüğü demokratik anlamda daha az ve daha makul şekilde sınırlanır. eylül’13 47 MAKALE Önleyici Amaçlı Dinlemeler Türkiye’de kolluk güçlerine, 5397 sayılı Kanuna dayanarak kamu düzenini ve güvenliğini korumak amacıyla bir suç işlenmeden önce iletişimin denetlenmesi tedbiri kapsamında iletişimin dinlenmesi, kayda alınması, tespiti ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine izin verilmiştir. Önleyici amaçlı olarak iletişimin denetlenmesine ilişkin ilk düzenleme 2005 yılında kabul edilen ve aynı tarihte yürürlüğe giren 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile kabul edildi. Haberleşme özgürlüğünün iletişim tespiti ile denetim altına alınması uygulamasında 5397 sayılı Kanun’da CMK’dan farklı bir durum öngörülmüştü. CMK’da iletişimin denetlenmesi tedbiri kişilerin özel hayatı ve iletişim özgürlüğüne yönelik ağır ve derin bir müdahale olabileceğinden, kolluk kuvvetlerinin hemen başvurabilecekleri bir tedbir olarak öngörülmedi. Bu açıdan CMK’nın 135. Maddesinde bu tedbirin “son çare” olarak uygulanması amaçlandı. Ancak 5397 sayılı Kanun “son çare”den önce başkaca yöntemlere başvurulacağını belirten bir düzenleme olmadığı için önleme amaçlı iletişim denetlenmesi, tedbiri uygulamakla görevli ve yetkili kolluk güçlerinin ilk başvuracağı bir tedbir niteliğine sahip. Adli amaçlı iletişimin denetlenmesinde başka şekilde delil etme imkanı varken adli dinleme tedbirine başvurulamayacağı açıkça kabul edilmişken önleyici amaçlı denetlemede bunun kabul edilmemesi haberleşme özgürlüğüne, kişi hak ve hürriyetlerine yapılan yersiz ve haksız müdahale olarak dikkate alınmalı. Bu husus ülkemizde haberleşme özgürlüğünün demokratik anlamda tam manası ile korunması açısından önemli bir eksiklik. Zira bu durum sonucu kolluk MAKALE kuvvetleri basit bir şüphe olgusu oluşsa bile başkaca bir yönteme başvurmadan önleme amaçlı olarak haberleşme özgürlüğüne sınır koyabiliyor. Kapsam Oldukça Geniş Tutuluyor 5397 sayılı Kanun önleyici amaçlı işletişimin denetlenmesi tedbirinin uygulanacağı kişi ya da kişilerden yahut ta sanık ya da şüpheliden bahsetmiyor. Ancak kanunun lafzından, kanunda belirtilen suçları işleme ihtimali olan tüm bireylerin iletişimlerinin denetlenmesine izin verildiği ortaya çıkıyor. Bu açıdan düşünüldüğü zaman tedbirin uygulanabileceği kişilerin kapsamı oldukça geniş tutulduğu söylenebilir. 5397 sayılı Kanun, “... suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla ... iletişim tespit edilebilir...” denilerek dinlenecek kişi kategorisini belirtmiyor ve hiçbir sınırlamaya da gitmiyor. Bu durumda, kanunun bu hükmüne dayanarak suç işleme kuşkusu altında bulunmayan kişilerin de iletişimi denetlenebiliyor. Bu şekilde bir düzenleme iletişimi denetlenecek kişi veya kişilerin kanunla açık bir şekilde belirlenmesi gerektiğini belirten AİHM içtihatlarına aykırılık teşkil ediyor. CMK’daki adli iletişimin denetlenmesinde sanık veya şüphelinin müdafi veya avukat veya tanıklıktan çekinme hakkına sahip kişilerle iletişimi denetlenemezken önleme amaçlı denetlemede, bu yönde herhangi bir istisna öngörülmüyor. Yani telefonu dinlenen kişinin eşi, avukatı ya da herhangi biriyle olan iletişiminin denetlenebilmesine izin veriliyor. Bu tedbir ilgililerin haberi olmadan yapılan gizli bir denetim olması açısından düşünüldüğünde iletişim özgürlüğünü orantısız bir şekilde ihlal edebilecek ciddi bir boyutunun olduğunu söyleyebiliriz. Cezaların artırılması yerinde ancak, “hukuka aykırı olarak” ibaresinin eklenmesi belirsizlik içerdiğinden yerinde bulunmuyor Türk Ceza Kanunu’nun 132. Maddesinin 3. Fıkrasına 6352 sayılı “Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun”un 79. Maddesi ile “hukuka aykırı olarak” ibaresi eklendi. Ayrıca aynı değişiklikle maddedeki ceza miktarları da artırıldı. Uzmanlara göre, bu düzenlemede cezaların artırılması yerinde olmuşsa da 3. Fıkraya “hukuka aykırı olarak” ibaresinin eklenmesi belirsizlik içerdiğinden yerinde bulunmuyor. Diğer yandan, Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa Parlamentosu’na ve Konsey’e sunulan “Genişleme Stratejisi ve Başlıca Zorluklar 2012-2013” bildiriminde aynen; “Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygıya ve Kişisel Verilerin Korunmasına İlişkin olarak Türkiye, ulusal mevzuatını, verilerin korunmasına ilişkin AB müktesebatı ile uyumlu hale getirmeli ve bu bağlamda tam bağımsız bir veri koruma ve denetleme birimi kurmalıdır. Türkiye’nin aynı zamanda Kişisel Verilerin Otomatik İşlemden Geçirilme Sürecinde Bireylerin Korunması Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin ve bu Sözleşmenin Denetleyici Makamlar ve Sınır Aşan Veri Akışına İlişkin Ek Protokollü onaylaması gerekmektedir. Verilerin korunmasına ilişkin mevzuatın olmayışı polis ve yargı organları arasındaki ve terörle mücadeledeki operasyonel işbirliğini engellemektedir” deniliyor. Birçok İnsanın İletişimi İzleniyor 48 eylül’13 Ülkemizde zaman zaman ortaya çıkan skandallar idarenin özel hayata yoğun ve keyfi bir şekilde müdahalesinin örneklerini sunuyor. Her ne kadar AİHM ve AİHS’nin içeriğine ve özüne paralel yasal düzenlemeler mevcut olsa da ülkemizde çoğu zaman birçok insanın iletişimi izleniyor, birçok insanın ise iletişimi dinleniyor ve kaydediliyor. Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri Mücadele Kanunu yürürlüğe girinceye kadar hukuki dayanağı olmaksızın yürütülen bu faaliyet, şimdilerde mahkemelerden genel ve soyut nitelikli kararlar alınmak suretiyle devam ettiriliyor. Ülkemiz özelinde uygulamada ortaya çıkan bu tür antidemokratik durumların bir kısmı kendisine verilen yetkiyi kötüye kullanan kamu görevlilerinden kaynaklanıyor olsa da bu tür aksaklıkların büyük bir kısmı iletişimin denetlenmesine olanak tanıyan hukuki metinlerdeki eksik veya yoruma açık düzenlemelerden kaynaklanıyor. Örneğin bilindiği üzere iletişimin adli amaçlı denetim altına alınmasını sağlayan yasal mevzuat (CMK ve ilgili yönetmelik) iletişim denetlenmesin sonucu elde edilen kayıt ve bulguların haberleşme özgürlüğü sınırlandırılan kişi veya kişilere bildirilmesi hususunu düzenlemişken önleme amaçlı iletişimin denetlenmesinde elde edilen verilerin ilgilisine bildirilmesi hususu bu denetime olanak sağlayan yasal mevzuatta öngörülmüyor. Uygulamada çok tartışılan hususlardan biri de haberleşme hürriyeti illegal olarak sınırlandırılan kişinin kanunda öngörülen tazminat isteme talebinin pratikteki uygulanmazlığı Burada hukuki veya gayri hukuki bir şekilde iletişimi denetlenen kişi veya kişilere, denetlemenin sonuçları ile ilgili hiçbir bilgi verilmemesi, denetleme sonucu elde edilen verilerin veya bulguların ilgililerine verilmemesi veya en azından dinlenildiği noktasında bilgilendirilmemesi özünde şeffaflık olgusunu barındıran demokratik hukuk devletinde oldukça ağır sonuçları olabilen olumsuz bir uygulama olarak düşünülebilir. Uygulamada çok tartışılan hususlardan biri de haberleşme hürriyeti illegal olarak sınırlandırılan kişinin kanunda öngörülen tazminat isteme talebinin pratikteki uygulanmazlığı olarak düşünülebilir. Zira kişinin böyle bir talepte bulunabilmesi için illegal olarak izlendiğini veya dinlendiğini belgeleyebilmesi gerekiyor. Şüphesiz haberleşme özgürlüğü hukuka aykırı olarak sınırlandırılan ve bundan bilgilendirilen kişilerin tazminat talep etme hakları adli amaçlı iletişim denetlenmesine olanak tanıyan yasal düzenlemelerde öngörülüyor. Ancak aynı durumun haberleşme özgürlüklerinin önleme amaçlı olarak denetim altına alındığında haberi olmayan kişiler için de geçerli olduğunu söylemek oldukça zorlama bir ifade olabilir. Çünkü bu kişiler haberleşme özgürlüklerinin sınırlandırıldığını bilemiyor ve dolayısıyla bir hak da talep edemiyor. Devlet, yetkisi altında yaşayanların haklarının ihlal edilmemesi için gerekli hukuksal alt yapıyı hazırlamak ve bu yapıyı uygun bir şekilde işletmekten sorumlu. Gerek hukuksal yapının oluşturulmasında, gerekse bu yapının işletilmesinde yaşanan aksaklıklar nedeniyle sorumluluk tamamen devlete ait oluyor. Aslında iyi kanunların, ancak iyi uygulayıcıların elinde çok iyi sonuçlar verebileceği unutulmadan, yasal düzenlemelerin en iyi şekilde uygulanmasına dikkat edilmesi gerekiyor. Bugün, başkalarının iletişim özgürlüğünü kısıtlama yetkisini elinde bulunduranlar, bu özgürlüğün bir gün kendilerine de gerekebileceğini unutmadan, olaylara duygularıyla değil, akıllarıyla yaklaşmalı. Unutmamak gerekir ki toplumda yaşayan herkesin potansiyel suçlu, toplumun her eyleminin de önlenmesi gereken bir suç olarak görülerek denetim altına alınması çalışılması, kişilerin maruz kalacağı ruhsal bozuklukların ötesinde toplumun zarar görmesine de sebep olabilir. Asıl sorunun özgürlükle güvenlik arasındaki sağlıklı bir dengenin kurulması sorunu olduğunu düşünecek olursak; Benjamin Franklin’in, “Eğer güvenliğimiz için özgürlüğümüzden fedakârlık edersek sonunda her ikisini de kaybedebiliriz” tespitini hiç unutmamamız gerekiyor. eylül’13 49 Ahmet Gözütok MAKALE [email protected] MAKALE Operatörler Savaşında Yeni Cephe Açıldı: 4G Ülkemizde kısa bir süre içinde kullanıma sunulması planlanan 4G için operatörler de kıyasıya bir mücadele içine girdi. Biz de 4G’yi derinlemesine mercek altına aldık K ablosuz telefon teknolojilerinden 4G, dördüncü nesil iletişim kavramının genelleştirilmiş adıdır. Bir başka ifadeyle 2G ve 3G standartlarının devamı niteliğindedir. Tüm GSM alt yapılarında olduğu gibi hücresel bir yapıda konumlanan sistemin, mevcut teknolojilerin eksiklerini gidermesi ve mobil internet deneyimini daha ilerilere taşıması beklenmektedir. Türü veya çalışma mantığı her ne olursa olsun bir 4G erişim alt yapısı, kapsama alanı sorunundan, artan geniş bant internet erişim ihtiyacına kadar her koşulda, önceki alt yapıdan daha başarılı sonuçlara olanak sağlamaktadır. Kullanıcıların video, IP TV, görüntülü konuşma, çevrimi içi oyunlar, yüksek çözünürlüklü yayınlar gibi ihtiyaçları için gerek duyulan transfer hızı ile telekomünikasyon hizmeti sağlayıcılarının; enerji verimliliği, tek bir noktadan daha fazla 50 ağustos’13 kullanıcıya ulaşma gibi hedefleri için 4G teknolojisinin sundukları, ciddi kazanımlar sağlamaktadır. Kablosuz Telefon Teknolojileri Kablosuz telefon teknolojileri son yıllarda hızlı bir atılım gösterse de ilk dönemlerde gelişim süreci tüm dünyada biraz yavaş işledi. Birinci nesil iletişim teknolojileri, önceliğin ses iletimi olduğu düşüncesiyle geliştirilmişti ve analog bir yapıda hizmet sağlıyordu. Bu da şifrelenmeden havaya gönderilen ve ses taşıyan paketler nedeniyle, güvenlik zafiyetini ortaya çıkarmıştı ki ilk nesil teknolojiler, üçüncü şahıslar tarafından kolaylıkla dinlenebiliyordu. İkinci nesil teknolojiler ise dijital bir yapıdaydı ve güvenlik konusunda da kısmen aşama kaydetmişti. Aşina olduğumuz GSM ve GPRS teknolojisi de bu sınıfta yer almaktadır. Hali hazırda dünya genelinde %50’nin üzerinde bir pazar payına bu standartların sahip olduğu söylenmekte. 2G’nin ardından 3G’ye geçiş aşamasında çeşitli yeni teknolojiler denendi. 2.75G olarak ifade edilen bu teknolojiler, mevcut 2G şebekeleri üzerindeki küçük düzenlemeler ile kullanılabilir oluyordu. Bu da operatörlerin düşük maliyetle yeni hizmet sağlamasını olanaklı kıldı ve bu teknolojiler, kısa sürede hızla yaygınlık kazandı. Halen 3G alt yapısının gelişim aşamasında olduğu bölgelerde 2.75G olarak adlandırılan teknolojiler ile hizmet sağlanmaya çalışılıyor. Bu standart ise EDGE ve EGPRS olarak ifade edilen teknolojilere sahip. Üçüncü nesil telekomünikasyon teknolojilerini ise yepyeni bir standart olarak kabul etmek gerekir zira köklü değişimler söz konusu. Baz istasyonlarında ciddi donanımsal değişiklikleri zorunlu kılan 3G, geniş bant veri iletimi, daha yüksek erişim hızları, daha fazla kullanıcıya olanak sağlaması gibi kazanımlar sağlamıştır. Kullanılan şebeke sistemleri arasında CDMA,UMTS, W-CDMA gibi adlar yer alıyor. 3G’nin ardından özellikle ülkemizde geçiş aşamasını pek fazla hissetmediğimiz ve neredeyse doğrudan kullanmaya başladığımız 3.5G ise standart 3G teknolojilerin performans aşırtılmış türevleri olarak ifade edilebilir. Aşina olduğumuz HSDPA (download) ve HSUPA (upload), 3.5G olarak ifade edilen kavramlar arasında yer almaktadır. Ayrıca ülkemizde kullanılmayan HSOPA/UVG gibi farklı bir seçenek de bulunmaktadır. Dördüncü nesil şebekelerde ise WiMAX, LTE, HSPA+ gibi kavramlar ortaya çıkıyor. Standartların oluşması aşamasında Dünya GSM Birliği’nin biraz geç kalmış olması çeşitliliğin artması noktasındaki bir etken olarak gösterilebilir. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde bu konuya da değineceğiz. ağustos’13 51 MAKALE MAKALE Peki 4G Nedir? 4G’nin Tarihçesi 4G, 3G temelli alt yapılarının mevcut şartlarda ve canlı şebekelerde yetersiz kalması nedeniyle geliştirilmiş. Canlı şebekelerde kavramını özellikle belirtmekte yarar var zira teorik olarak erişilebilen hızları, canlı şebekelerde kullanılmaya başlandığında görebilmek neredeyse olanaksız. Havadaki nem yoğunluğunun bile bu duruma etki ettiğini düşünürsek soru işaretleri ortadan kalkacaktır muhtemelen. WiMAX ve LTE gibi ağlarda teorik olarak 100Mbsp’in üzerinde download ve 50Mbps upload gibi rakamlardan bahsediliyor. Canlı şebekelere indirgendiğinde ise WiMax için 3 - 6Mbps, LTE içinse 5 - 12Mbps download seviyelerine ulaşılabildiği ortaya çıkıyor. Hatta ABD için yapılan testlerde bu rakamların bile ulaşılması çok güç seviyeler olduğu ortaya konmuş durumda. Ülkemizdeki 3G erişim hızı ortalamalarının bu noktada ABD’ye kıyasla çok çok iyi olduğunu belirtmekte yarar var. Aşağıdaki tablodan bu konuda hazırlanmış ayrıntılı rakamları görebilirsiniz 4G olarak ifade edilebilecek ilk teknoloji Japonya’da NTT DoCoMo isimli operatör tarafından 2004 yılında duyuruldu. Bu teknoloji LTE tabanlı bir yapıda geliştirilmişti. 17 Ağustos 2009’da ise ABD’li öncü telekomünikasyon şirketlerinden Verizon, Boston ve Seattle kentleri arasında bir test gerçekleştirmişti. Video indirme, dosya yükleme, internette gezinti, ses transferi gibi deneyimler canlı olarak yapılmıştı. Yine bu çalışma da LTE tabanlı şebekelerden yapılmıştı. Dünya genelinde 4G alt yapısının yaygınlaşma süreci devam ediyor ve halen istenilen hızlara ve şebeke yaygınlığına erişilebilmiş değil. 3G’nin ilk olarak 2001 yılında Japonya’da kullanılmaya başlandığını ve ülkemize gelişinin 2009 yılını bulduğu düşünülünce, 4G için geç kalınmış demek haksızlık olacaktır. LTE 4G denilince akla ilk olarak LTE gelse de aslında WiMAX 2 gibi bir standart --Gerçek Hayat Teorik Olarak --Download UploadDownload Upload 2.5G GPRS 32-48Kbps15Kbps 114Kbps 20Kbps 2.75GEDGE175Kbps 30Kbps 384Kbps 60Kbps 3G UMTS 226Kbps 30Kbps 384Kbps 64Kbps 3G W-CDMA 800Kbps60Kbps 2Mbps 153Kbps 3G EV-DO Rev. A 1Mbps 500Kbps 3.1Mbps 1.8Mbps 3.5G HSPA 3.6 650Kbps 260Kbps 3.6Mbps 384Kbps 3.5G HSPA 7.2 1.4Mbps 700Kbps 7.2Mbps 2Mbps Pre-4G WiMAX 3-6Mbps 1Mbps 100Mbps+56Mbps Pre-4G LTE 5-12Mbps 2-5Mbps 100Mbps+50Mbps Pre-4G HSPA+ - - 56Mbps 22Mbps Pre-4G HSPA 14 2Mbps 700Kbps 14Mbps 5.7Mbps 4G WiMAX 2 - - 100Mbps ve 1Gbps 60Mbps (Hareket Halinde) (Sabit Pozisyonda) 4G LTE - - Advanced 52 ağustos’13 100Mbps ve 1Gbps (Hareket Halinde) (Sabit Pozisyonda) da mevcut. Dünya GSM Birliği LTE’yi 4G standardı olarak kabul ediyor. 3G sonrasında operatörlerin de LTE’yi tercih ettiğini görüyoruz. Bu durum hiç şaşırtıcı değil zira LTE, mevcut 3G şebekelerinin alt yapıları kullanılarak geliştirilmiş bir sistem. Bu nedenle entegrasyon son derece kolay ve daha az maliyetli. Ülkemizde Turkcell, Ericsson ile birlikte 4G çalışmalarına başlayan ilk isim olmuştu. Avea’nın da ciddi çalışmalar yaptığına şahit olmuştuk. Vodafone’un ise dünya genelinde 4G konusunda önemli tecrübeleri var ve şirket potansiyeli gereği entegrasyon için belki de en hazır isim konumunda. Canlı şebeke testlerinde şu ana kadar 5Mbps ile 20Mbps arasında değişen hızlarda download erişimine ulaşıldı. Upload içinse 2Mbps ile 5Mbps arasında değişen hızlar elde edildi. LTE dönüşümü sağlanmış baz istasyonlarında artık GSM mimarisi tamamen terk ediliyor diyebiliriz. Ses de dahil olmak üzere her şey doğrudan dijital olarak aktarılıyor ve güvenlik seviyesi çok daha yüksek bir hassasiyet noktasında gerçekleşiyor. LTE’nin daha fazla kullanıcıya hizmet verme, daha geniş kapsama alanı ve daha sağlam bağlantı sağlama gibi avantajları olduğundan bahsetmiştik. Bu durumun alt yapısını sağlayan kavram ise MIMO olarak adlandırılan teknoloji. Çoklu giriş, çoklu çıkış anlamlarına gelen MIMO ile LTE temelli baz istasyonlarında özelleştirilmiş çoklu anten sistemleri kullanılabilecek. Şebekenin istemci cihazlar ile daha sık ve daha sağlam bağlantılar kurmasını sağlayan MIMO, anlık veri trafiği (bandwith) kapasitesini ciddi bir oranda artırmanın yanı sıra, sinyal seviyesini de yükseltecek. Doğal koşullar ve çevre şartlarının yarattığı şebeke problemleri, MIMO ile daha kayıpsız ve etkin bir şekilde çözüm bulacak. WiMAX 2 Wİ-Fi temelli bir teknoloji olan birinci nesil WiMAX, bilgisayarlarımızda kullandığımız kablosuz ağ erişiminin geliştirilmiş bir versiyonu aslında. 802.16e standardının kullanıldığı ilk WiMAX teknolojisi, Wi-Fi menzilinin geliştirilmesi odağında yapılan çalışmalarda ortaya çıkmıştı. Birinci nesil teknoloji ile teorik olarak 70Mbps erişim hızlarına ve 50km’ye yakın menzile ulaşılmıştı. ABD’de bazı operatörler tarafından kullanılan WiMAX’in ikinci sürümü ise 4G kapasitesinde performans sunuyor. LTE’de olduğu gibi MIMO temelli baz istasyonları WiMAX 2 için de olanaklı. 802.16 standardının kullanıldığı teknoloji, teorik olarak 1Gbps erişim hızlarına ulaşabiliyor. Canlı şebeke testlerinde ise 2x2 MIMO sisteminde 70Mbps ile 188Mbps download ve 110Mbps ile 183Mbps upload erişimi sağlanabilirken, 4x4MIMO sisteminde bu rakamlar 376 download, 365 upload rakamlarını yakalayabiliyor. Özellikle ABD’de ve Uzak Doğu’da WiMAX teknolojisinin kullanıldığını görüyoruz. Avrupa’da ise daha çok LTE temelli iletişim standartları yaygınlık kazanıyor. Ülkemizde de durumun bu yönde şekillenmesine şaşırmamak gerek. Dünyada 4G Kullanımı Dünyada 4G kullanımı hızlı bir şekilde yaygınlık kazanıyor. Uzak Doğu pazarı ve ABD bu konuda lokomotif bölgeler olarak dikkat çekmekte. Haziran 2013 itibariyle hazırlanan raporlara göre, dünya genelinde 72 ülkede 4G alt yapısı kullanılıyor ve geliştirilmeye devam ediliyor. Bu ülkeler arasında Bangladeş, Gana, Namibya, Nepal, Nijerya, Zambiya gibi geri kalmış Afrika ülkelerinin yer alması hayli ilgi çekici. Bu bölgelerde daha çok WiMAX teknolojisi kullanılıyor. Ayrıca, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan gibi Türki Cumhuriyetlerde de 4G alt yapısı yerleşmeye başlamış durumda. Almanya, Fransa, İspanya, İngiltere gibi birçok Avrupa ülkesinde 4G teknolojisi için çalışmalar sürüyor ve bölgesel olarak kullanımlar tüketicilerin hizmetine girmiş. Genel olarak LTE tabanlı baz istasyonlarının konumlandırıldığı Avrupa’da, henüz alt yapı çalışmaları olgunluk dönemine erişebilmiş değil. 4G için en ciddi çalışmalar ise Güney Kore’de yapılıyor. Hükümet tarafından destekli bir şekilde geliştirilen 4G ve 5G temelli teknolojiler, çok uygun fiyatlara tüketicilere sunuluyor. Bu gelişmelerde Samsung ve LG gibi iki teknoloji devinin de rolü elbette çok büyük. Güney Kore hükümeti 7 Temmuz 2008’de 4G ve 5G’nin geliştirilmesi için 50 Milyar Dolar kaynak ayrıldığını açıklamıştı. Geçen beş yıllık süreçte bu harcamanın meyveleri toplanmaya başlamış görünüyor. Ülkemizdeki Çalışmalar Geçtiğimiz Kasım ayında Apple’ın kurucu ortaklarından biri olan Steve Wozniack, Turkcell tarafından organize edilen Teknoloji Zirvesi için Türkiye’ye geldiğinde, ABD’de kullandığı 4G ile Türkiye’deki 3G’yi kıyaslamış ve kendi deneyimleri ölçüsünde Turkcell 3G’nin ABD’deki 4G’den daha hızlı olduğunu söylemişti. Bu elbette ki bir ölçü olamaz ancak ülkemizdeki 3G erişim hızlarının hiç de fena olmadığını üstüne basarak söylemekte yarar var. Tabi 3G alt yapısının yaygınlık kazanması noktasında halen istenen düzeyde olunmadığı da madalyonun ayrı bir yüzü elbette. Steve Wozniack böyle dedi diye 4G teknolojisi ihmal edilecek değil elbette. Nitekim öyle de oluyor. Ülkemizde 4G için önemli çalışmalar söz konusu. Zaten 3G lisans ihaleleri yapılırken, 4G alt yapısı için ilgili kapının aralık bırakılması da işin en baştan avantajlı olmasını sağlamıştı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile Ulaştırma Bakanlığı, operatörler ile koordineli bir şekilde çalışıyor ve 4G alt yapısının sağlanması adına gelecek planlamaları yapıyor. Bu konuya ilişkin henüz bir yol haritası çizilmiş veya planlamaya gidilmiş değil. LTE Advanced temelli baz istasyonlarının kullanılacağı muhakkak ancak süreç ilerleyen günlerde belirlenecek. Tahminler ve sızdırılan bilgiler, 2015 yılından önce 4G yatırımlarının başlamayacağına işaret ediyor. Peki operatörlerin 4G çalışmaları ne alemde? Turkcell 2008 yılında 358 Milyon Euro’luk teklifi vererek A tipi lisansı kazanan ve 2009 yılında 3G alt yapısını hizmete sokan Turkcell, vakit kaybetmeden 3G şebekelerinde performans testleri yapmış ve ulaştığı yüksek hız rakamları ile gündeme sık sık gelmişti. 3G’de laboratuar ortamında ulaşılan maksimum hız olan 84Mbps seviyelerini zorlayan Turkcell, canlı şebekelerde 4G testlerini de gerçekleştirmeye başladı. LTE temelli şebekelerden yapılan testlerde Turkcell, laboratuar ortamında 891Mbps hıza erişmeyi başarmış. Canlı şebekelerde ise bu hızlara ulaşmak elbette ki olanaklı olmayacaktır. Dünya genelinde yapılan testlerde mevcut yaygınlık kazanmış teknolojiler ile 150Mbps seviyeleri canlı şebekelerde görü- ağustos’13 53 MAKALE lebiliyor. 300Mbps içinse ayrı birer modem kullanmak gerekiyor. Turkcell LTE konusunda şebeke alt yapısı için Ericsson ile birlikte çalışıyor. Ayrıca Huawei ile de laboratuar ortamında çeşitli testler gerçekleştirilmekte. 891Mbps’e erişilen testte ise Huawei ile çalışılmış. Bu testte 300Mbps’lik teorik bant genişliği taşıyıcı birleştirme teknolojisi sayesinde 3 katına ulaşmış oldu. Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv, hemen her fırsatta LTE için ciddi çalışmalar yaptıklarını ve dünyadaki gelişmeleri takip ettiklerini ifade etmekten geri durmuyor. Dahası 4G ile birlikte kullanıcılara sunulan kapasite ve kotaların da artırılacağını müjdeliyordu. Bu da kullanıcılar lehine bir gelişme gibi görünüyor. Umarız 4G aktif olduktan sonra da beklentiler tam manasıyla kısa sürede karşılanabilkir. Vodafone Dünya genelinde 4G konusunda öncü isimlerden biri olan ve yaygın bir 4G ağına sahip olan Vodafone, küresel ölçekteki potansiyeli itibariyle ülkemizde 4G konusunda en yetkin isim konumunda. Şirketin bilgi MAKALE birikimini ülkemiz pazarına da aktarmak için çalışmalar içinde olduğunu biliyoruz. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan LTE şebekeleri üzerinden test yapmak için izin alan şirket, 10 Temmuz 2013 tarihinde tamamlanan ve noter huzurunda gerçekleştirilen testlerde, önemli başarılar elde ettiğini gözler önüne serdi. Yapılan testlerde 4G ile 2600Mhz frekans bandında ve 40Mhz band genişliğinde Kategori – 5 olarak adlandırılan tek bir modem kullanılarak 300.1 Mbps hıza erişim sağlandı. Teorik olarak mümkün görülen 1Gbps hızlar ise özel bir yapıda tasarlanmış modemler aracılığı ile sağlanabiliyor. Yani Vodafone, mevcut teknolojiler ile erişilebilecek maksimum hıza kendi potansiyelleri ile erişim sağladığını ve testlerini tamamladığını kanıtlamış oldu. 3G şebeke ağını 2009 yılından itibaren doğrudan HSPA temelli olarak kuran ve çalışmalarını bu odakta gerçekleştiren Vodafone, 4G konusunda da dünyanın kullandığı son teknolojileri alt yapısında kullanmak istiyor. Şirketin ürün gamında 4G için zaten yeterince cihaz mevcut ve ulusal pazarlarda satışa sunulmuş durumda. Aynı cihazlar, 4G alt yapısının hazır olması ile birlikte Vodafone abonelerine de sunulmuş olacaktır. Avea 3G için alt yapısını geliştirmek için çalışmalarına devam eden Avea, 4G yarışının kızıştığı dönemde 5G için çalıştığını dile getirmeye başladı. Mevcut 3G şebekelerinde teorik olarak 84Mbps erişim hızlarına ulaştıklarını söyleyen Avea Genel Müdür Yardımcısı Coşkun Şahin, 3G şebekelerinde 4G performansını vaat ettiklerine dikkat çekiyor. Bu hızlara canlı şebekelerde ulaşmak elbette ki olanaksız ancak 7-8Mbps’lik hızların yüksek çözünürlüklü videoları izleyebilmek için bile yeterli olduğunu düşünecek olursak bağlantı hızlarının bu seviyede stabil kalması bile büyük bir önem taşıyor. Hali hazırda 81 ilde çift taşıyıcılı internet hizmeti Mobil Plus’ı sunan Avea, teknik ekipmanlar olanak verdiği takdirde mevcut kapasitenin iki katı hızda erişimi olanaklı kılıyor. Şirketten yapılan açıklamalarda yıl sonuna kadar şehirlerin en kalabalık noktalarında %65 oranında üst seviye 3G hızlarının stabil olarak kullanılabilmesinin hedeflendiği belirtiliyor. Avea’nın teorik olarak ulaştığı 84Mbps hızları destekleyen cihazlar da Avea desteği ile ülkemizde yer alacak. Kesin bir bilgi olmamakla birlikte daha çok USB 3G modemler bu desteğe kavuşabilecek. 2014’ten itibaren bu cihazlarda da pazarlanmaya başlanacakmış. 4G testlerinde Çin’li Huawei ile birlikte çalışan Avea, şebeke alt yapısını da bu isme emanet edecek gibi görünüyor. Son dönemde Huawei, Türk Telekom grup şirketleri ile önemli çalışmalar yürütüyor. Çin’li üreticinin dünya genelinde de pazar hacmi hızla büyüyor. Bu arada ülkemizde LTE şebekeleri için ilk deneme iznini Avea’nın almış olduğunu da belirtelim. Avea 4G testlerinde 150Mbps seviyesini kendine hedef olarak belirlemiş durumda. Zaten yaygınlık kazanmış modemler de bu hızlara erişimi destekliyor. Kategori-5 olarak adlandırılan ve özel bir istemci kullanılarak ulaşılabilen 300Mbps seviyesi ise henüz yaygın ve stabil değil. 4G bir yana 5G için de çalışmaları bulunan Avea, bu odakta daha çok AR-GE aşamasında projeler üretmeye yoğunlaşmış durumda. Grup şirketi Argela ile birlikte yürütülen çalışmalarda, 5G için yerel kaynaklara öncelik verilmek istendiği özellikle vurgulanıyor. Mobil Cihazlar Nasıl Etkilenecek? 54 ağustos’13 4G’nin gelişi ile birlikte akıllı telefonlar ve tablet bilgisayarlar noktasında da 4G destekleyen ve 4G desteklemeyen modeller şeklinde bir ayrım söz konusu olacak. Hali hazırda ülkemizde satışa sunulmuş modeller arasında 4G odaklı bir ürün bulunmuyor. Kaldı ki 4G alt yapısı türü ve kullanılan band genişlikleri gereği, 4G destekli her cihazın her ülkede kullanılabilir olması mümkün olmuyor. Bu nedenle 4G geçişi sonrasında, ülkemizdeki 4G alt yapısına uygun cihazların satın alınması gerekecek. Bu da sadece markalar için değil, aynı markanın aynı modeli için bile bir ayrımı gündeme getirecek. Bu konuyu daha iyi bir şekilde detaylandırmak için Samsung’dan örnek verelim. Güney Koreli üreticinin hali hazırda satışa sunduğu modellerinden biri olan Galaxy S4, ülkemizde sadece Exynos 5 Octa işlemcili versiyon ile yer almıştı. Snapdragon 600 işlemcili model ise 4G alt yapısının bulunduğu bölgelere gönderilmişti. Ülkemizdeki kullanıcıların Qualcomm işlemcili model beklentileri de bu nedenle gerçekleşmemişti. Benzer bir durum şimdilerde Galaxy Note 3 için de geçerli. 4G alt yapısı geldikten sonra bu modellerin de ülkemizde satışa sunulması olanaklı hale gelmiş olacak ve cihaz desteği konusunda da tüketicilere daha fazla seçenek sunulabilecek. len çalışmalara devam ettiği bir gerçek ve şehir merkezlerini saymazsak, mobil hızlı internet erişiminin, kablolu bağlantıların olanaklı olmadığı yerlerde halen kullanılamıyor oluşu, 3G’yi bir ADSL ikamesi yapmayı başaramadı. 4G için de durumun bundan daha farklı olacağını şu tablo ölçeğinde söylemek olanaklı değil ne yazık ki. Beklentimiz ise en azından sabit internete erişimin olanaklı olmadığı durumlarda veya mekanlarda da 3G erişiminin yaygınlaşması yönünde. 2015 yılından sonra 4G’nin kullanılmaya başlanacağını düşünürsek, en azından 2017 yılına kadar 4G alt yapısının şehir merkezlerinden çıkmasını beklemek hayali bir yaklaşım olacaktır. Hız konusundaysa tüm operatörlerin en hızlı olduğunu iddia etmesi kafaları karıştırmasın. Zira aslında hepsi aynı şeyden bahsediyor. 300Mbps erişim hızları teorik olarak zaten tüm dünyanın bildiği ve erişilebilir en uç hızlar. Bunun üstündeki bağlantılar, birden fazla taşıyıcının kullanılması ile olanaklı olabiliyor. Yani 4G gelince destekli bile olsa 40-50Mbps hızları görmeyeceğiz telefonlarımızda. En iyi ihtimalle görülebilecek 7-8Mbps hızlar, mobil olunan anlarda bile stabil olarak kullanılması zaten birçok ihtiyaç için kâfi gelecektir. Sonuç her ne olursa olsun operatörlerin 4G için istekli olması ve ciddi çalışmalar içine girmesi sevindirici. Gelen açıklamalarda kullanım kotalarının da yükselen hıza paralel olarak artacağının belirtilmesi tüketiciler açısından çok olumlu bir durum. Ciddi manada düşen fiyatlar neticesinde 3G kullanım rakamları epey artmıştı. Operatörler arasındaki rekabetin uygun fiyat getirisi, 4G için de benzeri bir kullanım yaygınlığını ortaya çıkarması kesinlikle şaşırtıcı olmaz. Son Söz 4G’nin gelişi için önümüzde daha epey uzun bir süre var ve bu köprünün altından daha çok sular akacaktır. 3G’nin kullanım alanındaki genişliği adına operatörlerin ha- ağustos’13 55 Hasan Uğur Nayır MAKALE [email protected] Windows 8 ile Güvenli Ağ Kurmak İki ya da daha fazla bilgisayar arasında yapılandıracağınız güvenli ağ ile kurumunuzun karşılaşacağı veri hırsızlıklarının önüne geçebilirsiniz V PN (Virtual Private Network) olarak geçen bağlantıyı sanal özel ağ olarak tanımlayabiliriz. Bu ağ birden fazla bilgisayar arasında güvenli şekilde veri transferi yapılmasını sağlıyor. VPN’le birlikte ağlara uzaktan erişim sağlanabiliyor. Özellikle güvenli ağ, iş yerleri için en iyi yardımcılardan bir tanesi. Şirketlerin farklı yerlerde bulunan birimleri arasındaki iletişim ve akış için VPN gerekli oluyor. Herhangi bir şirketin birbirinden farklı yerlerde bulunan ofislerini sanal ağ üzerinden normal ağa bağlamanız mümkün. Bu ve bunun gibi teknolojiler maliyet açısından şirketlere büyük artılar sağlıyor. Windows’da güvenli ağı kurmak çok karışık değil. Windows 8 işletim sistemi gerekli olan bileşenleri içeriyor. Yazımızda bu konuya detaylı bir şekilde değineceğiz. 56 eylül’13 Güvenli Ağ Temelleri Güvenli ağ gerekli olan mevcut mekanizmaları kullanır, ancak veri paketlerinin taşınması için hükümler içermelidir. VPN üzerinden bilgisayarları bağlamak için uygun yazılım ve istemciler bulunmalıdır. Bu ve bunun gibi bağlantılar için MacOS X, Windows veya Linux gibi güncel işletim sistemlerinde gerekli bileşenler yer alıyor. Ek program satın almak veya henüz entegre edilecek herhangi bir diğer ağ donanımına ihtiyacınız yok. Üniversiteler, şirketler veya diğer kuruluşlarda ağa bu bileşenleri kullanarak dizüstü bilgisayarlar, telefonlar ve tabletler katarak güvenli bağlatıya bu tarz cihazları da dahil edebilirler. Güvenli ağ sunucusu Windows ağından güvenli şekilde bu cihazlara bağlantı yapılabilmesini sağlar. Kurulum Denetim Masası’ndaki Ağ ve Paylaşım Merkezi’nde yapılandırılır. Burada herhangi bir şeyi değiştirmeniz veya müdahale etmeniz için Yönetici haklarına sahip olmanız gerekiyor. Bunun için sisteme giriş yaptığını kullanıcının yönetici haklarına sahip olup olmadığını kontrol etmelisiniz. Eğer bu konuda şüpheniz varsa sisteme doğrudan yönetici olarak giriş yapın. Windows üzerinden yapacağını VPN kurulum işlemi oldukça kolay. Zaten Windows içinde güvenli ağ için tüm bileşenler yer alıyor ve herhangi ek programa gerek kalmıyor. Ayarlar kısmından Denetim Masası’na girerek, Ağ ve Paylaşım Merkezi’ni açmanız gerekiyor. Burada “Temel ağ ve bilgilerinizi görün ve bağlantılarınızı kurun” penceresinde ise ağ ayarlarınızı değiştirin kısmından Yeni MAKALE Bağlantı veya Ağ Kurun seçeneğine tıklayın. Karşınıza “Bir bağlantı seçeneği belirleyin” penceresi çıkacak. Bu pencerede sırasıyla; • İnternet’e bağlan • Yeni bir ağ kur • Kablosuz ağa el ile bağlan • Çalışma alanına bağlan Şeklinde seçenekler çıkıyor. Burada en altta yer alan “Çalışma alanına bağlan” seçeneğini seçmeniz gerekiyor. Bu seçenek çalışma alanına çevirmeli bağlanma ve VPN bağlantısı kurma işlemlerini yapmayı sağlıyor. Buraya tıkladığınızda karşınıza “İnternet bağlantımı (VPN) kullan” ve “Doğrudan çevir” adında iki seçenek daha çıkacak ve burada ilk seçeneği yani VPN’i seçiyorsunuz. Daha sonrasında açılan menüde internet adresinizi yani IP adresini yazmanız lazım. Hedef adına da isim yazabilirsiniz. Mesela ilk olarak “Test Ağı” şeklinde bir isim verebilirsiniz. Ağı oluşturduktan sonra tamam diyerek işi bitirebilirsiniz. Artık Ağlar kısmında oluşturduğunuz VPN bağlantısını görebilirsiniz. VPN kurulumuna kısaca ulaşmak için arama kısmında Ayarları da seçerek, VPN yani Virtual Private Network yazarak “Sanal özel ağ (VPN) bağlantısı kur” sonucundan güvenlikli ağa ulaşabilirsiniz. Kurduğunuz bağlantının özelliklerini değiştirmeniz de kolay. Bağlantılar sekmesinde oluşturduğunuz güvenli ağın üstündeyken farede sağa tıklayarak “Bağlantı özelliklerini görüntüle” seçeneğini seçtiğinizde ise karşınıza bağlantı özellikleri çıkacaktır. Eğer dokunmatik ekran kullanıyorsanız (Mesela ikisi bir arada ultrabook gibi) farede sağa tıklamadan, VPN bağlantısı üstüne basılı tutarak yine “Bağlantı özelliklerini görüntüle” seçeneğine ulaşabilirsiniz. Açılan pencerede özellikler kısmında ise IP adresini değiştirebilir, seçenekler veya güvenlikten ise diğer özelliklere ulaşabilirsiniz. Güvenlik kısmında kimlik kontrolü ve protokoller yer alıyor. Mesela protokollerde PAP, CHPA veya MSCHAPv2 kullanılabiliyor. Güvenli ağdan akıllı telefon veya tablet gibi dokunmatik cihazların da yararlanabileceğini sizlere yazımızın başında belirtmiştik. Windows 8’in VPN’i bu dokunmatik cihazlar için optimize edilmiştir. Bu sebepten hızlı ve kolay kurulum yapılabilir. Güvenli Ağda Sunucu ve Farklı Kullanıcılara İzin Verme Güvenli ağ dediğimiz VPN bağlantısının kurulumu kolay. Diğer taraftan bilgisayarınızı VPN sunucusu yapabilir ve hangi kullanıcıların da size erişim sağlayabileceğini de belirleyebilirsiniz. Bunun için yeniden Ayarlar>Denetim Masası>Ağ ve Paylaşım Merkezi’ne girmeniz gerekiyor. Ağ ve Paylaşım Merkezi’ndeyken sol tarafta yer alan “Bağdaştırıcı ayarlarını değiştirin” kısmından Ağ Bağlantıları’na ulaşabilirsiniz. Asıl işimiz ise burada başlıyor. Ayrıca Ağ Bağlantıları’na kolayca ulaşmak için arama kısmına “ncpa.cpl” yazmanız yeterli. Çıkan ncpa.cpl sonucuna tıkladığınızda Ağ Bağlantıları’na girebilirsiniz. Ağ Bağlantılarındayken Alt tuşuna basarak Dosya kısmından Yeni Gelen Bağlantı’ya tıklamanız gerekiyor. Burada ise karşınıza bilgisayara ve ağa bağlanmasını istediğiniz kullanıcı hesapları geliyor. Var olan hesaplar için Hesap Özellikleri’ne tıkayarak Tam Ad ve Parola seçeneklerine ulaşabiliyorsunuz. Bunlar birlikte yeni bir kullanıcı hesabı da oluşturabilirsiniz. Yeni kullanıcı oluşturduktan veya var olan kullanıcılardan birini seçtikten sonra ise ileriye tıklayıp, internet üzerinden seçeneğindeki kutuya tık atmanız yeterli. Böylece güvenli ağdan bilgisayarların VPN kullanan bilgisayara bağlanasına izin verebiliyorsunuz. Sonraki pencerede de karşınıza ağ yazılımları yani protokoller gelecek. Ağ yazılımı içinden TCP/IPv4, TCP/IPv6, Microsoft ağları için dosya ve yazıcı paylaşımı ve QoS paket zamanlayıcı seçeneklerini seçebilirsiniz. Burayı biraz daha açmamızda yarar bar. • TCP/IPv4 birbirine bağlı farklı ağlar arasında iletişimi sağlayan geniş alan ağı protokolü oluyor. • TCP/IPv6 ise farklı ağlar arasındaki iletişimi sağlayan protokolün son sürümü. -Dosya ve yazıcı paylaşımı diğer bilgisayarların Microsoft ağını kullanarak kendi bilgisayarınızdaki kaynaklara erişmesini sağlıyor. • QoS ise öncelik atama hizmetleri, akış hızı gibi ağ trafiği denetimini sağlıyor. Ayrıca bu ağ yazılımlarına istemci, protokol veya hizmet ekleyebiliyorsunuz. Son olarak gerekli ayarları ve seçenekleri seçtikten sonra en alttaki “Erişim izni ver” kutusuna tıklayarak, seçtiğiniz kullanıcıların bilgisayara bağlanmasını sağlıyorsunuz. Tabii ki daha sonra istediğiniz kullanıcıyı kaldırabilir veya yeniden farklı bir kullanıcı da ekleyebilirsiniz. Maliyet Avantajı Yazımızda güvenli ağ olarak tanımladığımız VPN kurulumunu genel olarak nasıl yapabileceğinize değindik. Bu ağın kurulumunun genel olarak basit ve hızlı şekilde yapılabildiğini belirtelim. Böylece evinizde veya iş yerinizde güvenli şekilde bilgisayarları birbirine bağlayabilirsiniz. Microsoft’un Windows sürümlerinde VPN için kullanıcıya esnek kullanım kolaylığı sağladığını da belirmeliyiz. Böylece kolaylıkla bu ağı oluşturabiliyorsunuz. Eğer daha önceden mesela Windows 7’de VPN’le ilgili kurulum yaptıysanız Windows 8’de farklı gelecek olan kısım görsellik olacaktır. Ama görsellik dışında VPN’in kurulumu, işlevselliği ve temeli değişmedi. Hatta Microsoft bu konuya kullanıcılar için biraz daha eğilmiş. Ayrıca Linux ve MacOS gibi farklı işletim sistemlerini de güvenlikli ağa dahil edebilmek VPN’in diğer artılarından bir tanesi. eylül’13 57 Ömer Balk MAKALE [email protected] Kişisel Verimlilik İçin Öz Disiplin Sağlamalısınız Saatlerce ardı arkası gelmeyen video klip izlemeleri, ilginç anekdotları takip etme, Twitter ve Facebook üzerinden sosyal medyaya dahil olduğunuzda bir de bakmışsınız saatler akıp geçmiş. Sosyal medya ve diğer kaynak siteler artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası olsa da verimliliği önemli ölçüde düşüren etkenlerin başında geliyor F acebook, Twitter ve Youtube gibi internet siteleri zararsız gibi görünseler de, farkında olmadan hem işletmeler hem de kişiler için önemli kayıplar doğuruyorlar. Sosyal medya artık hayatımızın bir parçası oldu, gündemi ana akım medyadan takip etmek yerine gündemi belirleyen aktör konumundayız. Çalışanlar aktif sosyal medya kullanıcıları haline gelirken zamanın nasıl çabucak akıp geçtiğinin farkına varamıyorlar. Gün sonunda ise yerine getirmeleri gereken birçok 58 eylül’13 görev tamamlanmamış olarak karşınızda duruyor. Bu tamamlanmayan görevler ve sosyal medya çılgınlığı en çok yöneticileri rahatsız ediyor. Çalışanların bu davranışlarını durdurma için birçok program ve uygulamalar mevcut. Her ne kadar kısmen engellenebilir olsa da, çalışanlar mobil dünyanın sağdık birer en kullanıcıları. Büyük oranda çalışanların verimliliğini düşüren sosyal medya ve benzeri sitelerin kullanımı, çalışanın öz disiplin özelliğini ortaya çıkarıyor. Temel olarak çalışanların bu ortamdan uzaklaştırmak artık imkansız hale gelmiş durumda. Ofis cihazları üzerinden bu hesapları engellemek biraz acımasızlık gibi görünse de çalışanların kişisel verimliliklerini düşünme zamanı çoktan geldi bile. Giderek daha fazla sayıda firma, çalışma saatlerinde sosyal paylaşım sitelerine erişimi engelleme yoluna gidiyor. Bazı uzmanlar, söz konusu sitelerin çalışanlar için bir kahve arasından farklı olmadığı görüşünde. Bu kesim, oyun oynayarak çalışanın kafasını dağıtabileceğini, daha sonra ise hem konsantrasyonun hem de verimliliğin artabileceğini savunuyor. The Economist dergisinde yayınlanan bir dosyada, 900 milyon kişilik kullanıcı sayısı ile Facebook bir ülke olsa Çin ve Hindistan’ın ardından dünyada en kalabalık üçüncü ülkesi olacağının dikkati çekiliyor. Dosyada bu sitelerin insanların iletişim kurma, çalışma ve oynama şeklini değiştirmekte olduğu not edilirken Amerika’da sosyal iletişim ağı sektörü gelirlerinin 1.2 milyar dolara ulaşarak son bir senede yüzde 4 büyüdüğü belirtildi. Facebook ve benzeri sosyal iletişim ağlarının bu denli popüler olmaları, çeşitli iletişim olanağı sağlamaları, gizlilik kontrolünü kullanıcıya vererek özel bilgilerini paylaşmalarını mümkün kılmaları, uygulamalarla birlikte vakit geçirilecek birçok şeyin olması gibi faktörlerle açıklanıyor. Sosyalleşme sitelerinin iş yerinde maddi kayba yol açıp açmadıkları da yoğun bir biçimde tartışılıyor. Bilgi Teknolojisi Şirketi Morse’a göre, çalışma sırasında sosyalleşme sitelerinin MAKALE kullanımı İngiltere’ye yıllık 1.4 milyar euro kayba neden olurken Amerikalı Nucleus Research adlı araştırma kuruluşu, şirketler, çalışanlarının Facebook kullanmasını yasaklarlarsa verimliliğin yüzde 1.5 oranında artacağını hesapladı. Ayrıca bazı çalışanların internet erişimli akıllı telefonlara sahip olduğu, çalışanların engellendiklerinde bu sitelerde harcadıkları vakti çalışarak geçirecekleri anlamına gelmeyeceği için erişimi engelleme çalışmalarının da vakit kaybı olacağı savunuluyor. İşte bu noktada çalışanların öz disiplinli uygulamalarının önemi ortaya çıkıyor. Tamam, kabul ediyoruz artık soysal medyadan kopmamız çok zor ama bilinçli ve öz disiplinli çalışmayla performansınızı düşürmeden de aktif bir şekilde benzer siteleri kullanabilmeniz mümkün. İşte size kişisel disiplin sağlamak için kullanabileceğiniz birkaç uygulama ve program önerileri. Google Chrome’la Kullanabileceğiniz Kişisel Disiplin Eklentileri Google Chrome üzerinde benzer birçok eklenti ve uygulama mevcut ancak hepsine yer veremeyeceğimiz için popüler olan ve öne çıkan uygulamalardan birkaçını seçmek zorunda kaldık. Eğer seçimlerimiz sizi memnun etmezse Chrome Web mağazasında benzer özelliklere sahip diğer uygulamalara da göz atabilirsiniz. StayFocusd StayFocusd, zaman kaybettiren web sitelerinde harcayabileceğin süreyi sınırlandırarak üretkenliğini artıran bir uygulama. Google Chrome’a ekleyebileceğiniz bu uygulamayla beyaz ve siyah listeler oluşturarak siteleri engelleyebilirsiniz. Ayrıntılı ayarlama yapabileceğiniz StayFocusd ile saat ayarlaması yaparak sosyal medya ve benzeri sitelere giriş saatlerini ayarla bilmeniz mümkün. Ayrıca kota seçeneği sayesinde, örneğin günlük 10-15 dakika, limitli olarak engellediğiniz sitelere girebilirsiniz. Sıkı bir disiplin sağlayan eklenti Facebook, Twitter ve Youtube gibi siteleri titizlikle engelleyebiliyor. Strict Workflow Basit ama etkili bir eklenti olan Strict Workflow, 80’lerde Francesco Cirillo tarafından icat edilen Pomodoro adlı bir zaman yönetimi tekniğinin eklenti versiyonudur. Temel olarak konsantrasyonunuzu toplayabildiğiniz 25 dakikayı verimli kullanmanızı ve 5 dakikalık mola sürelerinden oluşmaktadır. Eklenti, bu programı iş süreniz içerisine yapılandırma imkanı sunuyor. Ayrıca eklenti diğer uygulamalarda olduğu gibi siyah ve beyaz listeler sayesinde Facebook, Twitter, Youtube, Pinterest gibi zaman kaybına uğrayacağınız siteleri çalışma süreniz içerisinde engelleyebiliriniz. 5 dakikalık mola esnasında da istediğiniz siteye giriş yapabilirsiniz. Eklentide çalışma süresini ya da mola süresini uzatıp kısaltma gibi birçok seçenek mevcut. Kullanım terciğinize göre istediğiniz yapılandırmayı uygulayabilirsiniz. Firefox ile Kullanabileceğiniz Eklenti ve Uygulamalar kullanarak tek tek atamak yerine topluca engelleyebiliyorsunuz. BlockSite uygulamasında şifreleme özelliği de bulunuyor. Windows ve Mac İşletim Sitemiyle Kullanabileceğiniz Programlar Zaman kaybını önlemek için kullanabileceğiniz uygulamaların yanı sıra PC ve Mac için farklı yazılımlarda mevcut. Bu yazılımlar aracılığıyla da zaman kaybının önüne geçebilirsiniz. Cold Turkey Zaman kabını engelleme amaçlı Firefox eklentisi olan LeechBLock, diğer uygulamalarda olduğu gibi istemediğiniz siteleri çalışma saatlerini içerisinde engelleme özelliğine sahip. Sitelerin engelleme saatleri, günleri ve engelleme periyodları atanabiliyor. Atadığınız şifre ile yapılandırma ayarlarına erişimi engelleyebilir ve sizin dışınızda kullanımlarında önüne geçebiliyorsunuz. Cold Turkey programı çalışma esnasında kullanabileceğiniz birçok programı engelleyerek dikkatinizin dağılmasını önlemek için kullanabilirsiniz. Temel olarak sosyal medya, oyun, haber siteleri ve sizin ekleyebileceğiniz birçok sitenin yanı sıra Skype ve MSN gibi programları engellemeniz sağlıyor. Engellemek istediğiniz site ve programları arayüz üzerinden ayarlayabiliyorsunuz. Programda site ve programlar için zamanlama ve kota ayarlamaları yapabiliyorsunuz. Günlük ya da saatlik programlama seçenekleri sayesinde çalışma programınıza göre ayarlama yapabilirsiniz. Program temelde ücretsiz olsa da geliştiriciler geri kalmış ülkelere yardım amacıyla çeşitli vakıflara bağış yapmanızı talep ediyor. Bu uygulamayla istemediğiniz siteleri belirleyerek Firefox kullanımı esnasında sitelerin engellenmesini sağlıyor. Beyaz ve siyah listeler oluşturarak web trafiğinizi yönlendirebilirsiniz. Bir siteyi engellemek istiyorsanız siyah liste tarafına ekleyin ve site sizin için sorun olmaktan çıksın. Aynı servis tarafından sağlanan, örneğin Google ya da Microsoft gibi, siteleri WildCard Mac işletim sisteminde kullanabileceğiniz bu uygulama Cold Turkey’e benzer bir yapıya sahip ve kolayca istemediğiniz web sitelerini bloke etmenizi sağlıyor. Özellikle sosyal medya siteleri üzerinde yoğunlaşa uygulamada periyod ayarlama ve kota seçenekleri bulunuyor. 15 dolara satılan uygulama Mac OS X işletim sistemiyle çalışıyor. Popüler Web tarayıcısı Firefox ile kullanabileceğiniz ve zaman kaybetmenizi sağlayan sitelerden uzak durmanızı sağlayan eklenti ve uygulamalarda mevcut. LeechBlock BlockSite Anti-Social eylül’13 59 HTC Butterfly 1080p’de Kelebek Etkisi B u bölümde birçok farklı segmentten teknolojik ürünü mercek altına alıyoruz. Bu ürünler arasında Tablet PC’ler’den tutun da KVM Switch’lere, işletmelere tasarruf sağlayacak yazıcı çözümlerinden, müzik keyfini gittiğiniz her yere taşımanızı sağlayacak bir MP3 oynatıcıya, hatta enerji tasarrufu ve kolay yönetilebilirlik sunan Blade sunuculara kadar birçok ürün bulunuyor. Deneyimli ve tarafsız IT Advisor Test Merkezi editörleri tarafından her ay piyasaya yeni sunulan onlarca ürün arasından en dikkat çekicileri sizlerle paylaşıyoruz. Kişilere ve kurumlara avantaj sağlayacak ürün incelemelerimizle, sizlerin pazardaki son ürünler hakkında daha fazla bilgi edinmenizi ve ihtiyacınız olan en doğru satın almayı yapabilmenizi amaçlıyoruz. Bilişim dünyasının sürekli bir gelişim sürecinde olduğu şu günlerde, test merkezimizin incelediği ürünleri yalnızca donanım ürünleriyle sınırlandırmayarak, en son yazılım incelemelerine de IT Advisor Test Merkezi’nde yer veriyoruz. Bizce hakkında bilgi sahibi olmadığınız ve size ne sunacağını bilmediğiniz bir ürünü verimli olarak kullanmanız mümkün değil. IT Advisor Test Merkezi olarak sizlere, günümüzün en değerli olgusu olan bilgiyi, donanım ve yazılım incelemeleriyle sunuyoruz. Bu Sayıda Test Ettiklerimiz: 62 62 HTC Butterfly CBOXTAB X785 HP Officejet Pro 251dw 63 63 64 Nokia Lumia 925 Seagate Central HP Slate 7 64 65 65 TP-Link Power Over Ethernet Adaptör Sony Vaio Pro 11Adaptör HP EliteBook Folio 9470m 60 temmuz’13 Telefonun 16 GB’lık depolama alanı normal kullanım için yeterli gözükse de, eğer video, müzik arşivi atacaksanız yetmiyor. Bununla birlikte Butterfly’ın micro SD kart desteği olmaması ayrı bir eksi. Cihazın Japonya versiyonu olan J Butterfly ise 32 GB’a kadar microSD kart desteği sunuyordu. 2020 mAh değerindeki batarya sosyal ağlar, WhatsApp, biraz oyun deneyimi, internette sörf, 3G’den belirli bir süre ile bağlanma gibi kullanımla maksimum 9 - 10 saat arası kullanım süresi sunuyor. Ancak daha yoğun bir kullanımla birlikte bu süre biraz daha aşağılara doğru kayıyor. 8 megapiksellik arka kamera 30 FPS’de 1080p video kaydı yapabiliyor. Kameranın gündüz video ve fotoğraf çekim kalitesi genel olarak iyi. Ancak düşük ışıklı ortamlarda ve gece çekimlerinde ise performansını beğenmedik. Flaş açık olsa da karanlık çekimler karşımıza çıktı. 2.1 megapiksellik ön kamera ise genel olarak görevini yapıyor. Ses performansı iyi olan Butterfly’da Beats Audio desteği de bulunuyor. Beats Audio ile ses daha kaliteli oluyor, ancak Beats Audio’nun sadece açılıp kapatıldığını ve ince ayarlamaya izin vermediğini belirtelim. HTC Butterfly’ın önünde ve arkasında uyarı ışığı yer alıyor. Telefonu ekran üstüne koyduğunuz zaman gelen bildirimleri arkadaki ışıkla görebilirsiniz. Bu da ince bir detay olmuş. Cihaz Android 4.2.2 ve Sense 5 arayüz güncellemesini de alacak. Butterfly, 1080p ekranlı telefon seçenekleri arasında orta seviye bir çözüm sunuyor. Teknik Özellikler: Boyutlar: 143x70,5x9,08 mm Ağırlık: 140 g Ekran: 5 inç'lik 1920x1080 çözünürlüğünde Super LCD 3 (441 PPI) İşlemci: 1.5 GHz'lik 4 çekirdekli Snapdragon S4 Pro APQ8064 RAM: 2 GB Depolama Alanı: 16 GB Batarya: 2020 mAh İşletim Sistemi: Android 4.1.1 Jelly Bean, Sense 4+ arayüz Kamera: 8 megapiksel arka kamera, 2.1 megapiksel ön kamera MicroSD Kart Desteği: Yok ağustos’13 61 www.itadvisor.com.tr 61 Bu ay test merkezimizin konuklarından biri de HTC’nin Butterfly isimli akıllı telefonu oldu. Geçtiğimiz aylarda yurtdışında piyasaya sürülen cihaz, biraz rötar yaparak ülkemizde de satışa çıktı. Cihazın tasarım olarak şık. Kenarlara doğru verilen incelik telefona zarafet katıyor, kalın gözükmesini engelliyor. Kırmızı ve siyah rengin uyumluluğu gözden kaçmıyor. Telefondaki kırmızı yan kaplamalar HTC’nin eski modellerinden olan Sensation XE gibi. Butterfly’da kullanılan Piano Black güzel görünüm sunsa da, parmak izi tutuyor. Alt tarafta micro USB girişi ise plastik kapakçıkla kapatılmış. Bu kapakçık kullanımda kopabilir. Butterfly, HTC’nin ilk 1080p ekranlı telefonu olma özelliği taşıyor. Telefonun 5 inç’lik Super LCD 3 ekranı başarılı. Renkler, kontrast, parlaklık ve dokunmatik tepkime konusunda sorun yaşatmıyor. Ekranın yaptığımız tüm çoklu dokunmatik testlerinde de başarılı olduğunu belirtmeliyiz. Ayrıca Gorilla Glass 2 koruması ile darbe ve çiziklere karşı da dayanıklı. Kasanın içinde ise 1.5 GHz’lik 4 çekirdekli Snapdragon S4 Pro yongası, 2 GB bellk, 16 GB dahili depolama alanı bulunuyor. Butterlfy yaptığımız benchmark testlerinden başarılı notlar almayı başaran bir akıllı telefon oldu. Ancak Real Racing 3 ve Dead Trigger gibi gelişmiş grafiklere sahip oyunlarda performansta problemler gözlemledik. Real Racing 3’te FPS düşmeleri takılmalar yaşadık. Bunlara rağmen günlük kullanımda ve ağır olmayan uygulamalarda ise sorun çıkarmadı. CBOXTAB X785 Nokia Lumia 925 Uygun Fiyatlı Tablet PC Bu ay test merkezimizin konukları arasında CBOXTAB X785 adlı tableti de yer alıyor. Orta segmente hitap eden cihaz 7.9 inç’lik 1024 x 768 piksel çözünürlüğünde IPS LCD ekrana sahip. Yaptığımız çoklu dokunmatik testlerinde, ayrıca genel kullanımdaki performansta ekranın iyi bir çözüm sunduğunu gözlemledik. Renk, kontrast, parlaklık gibi noktalarda da tabletin ekranı genel olarak başarılı. Tablet gücünü Rockchip’in 1.8 GHz’lik 4 çekirdekli RK3188 sistem çipinden alıyor. Bu çip üst seviye performans göstermese de, günlük kullanım ve birçok oyun için yeterli. BU cipi denemek için yaptığımız benchmark testlerinde de Tablet PC nizden geçer not almayı bildi. Ayrıca tablette Dead Trigger gibi üst düzey grafiklere sahip oyunlar da oynadık. Bazı takılmalar ve FPS düşüşleri oldu, fakat daha düşük grafiklere sahip oyunlarda ise sorun yaşamadığımız belirtmeliyim. 2 GB’lık bellek ile birlikte gelen cihaz 1 GB’ın darboğazından kurtuluyor. 2 GB Bellek tablete rahatlık sağlıyor. X785’te 5000 mAh batarya kullanılmış. Yüksek mAh değerine sahip olan batarya kullanım süresi açısından bunu gösteriyor. Normal bir kullanımla birlikte tablet 1.5 günü rahatlıkla çıkartıyor. Ama bu sürenin daha yoğun kullanımla birlikte azalabileceğini de belirtelim. Ayrıca cihazın üzerinde bulunan 5 megapiksel arka kamera ve 2 megapiksel ön kamera ise yeterli derecede işini yapıyor. 7.2 mm inceliğinde olan Nokia’nın Yeni Amiral Gemisi tabletin tasarım olarak başarılı olduğunu ve hafif yapıya sahip olduğunu da belirmeliyiz. Teknik Özellikler: Ekran: 7.9 inç 1024x768 çözünürlüğünde IPS LCD İşlemci: 1.8 GHz’lik 4 çekirdekli Rockchip RK3188 RAM: 2 GB Batarya: 5000 mAh Depolama alanı: 16 GB İşletim sistemi: Android 4.2.2 Jelly Bean Kameralar: Ön kamera 2 megapiksel, arka kamera 5 megapiksel Seagate Central HP Officejet Pro 251dw Evdeki Dosyalarınızı Ağa Taşıyın Tam Teşekküllü Baskı Çözümü de gerçekleştirebiliyor. Ethernet ve WiFi kablosuz teknoloji desteği de sunan HP, üzerinde bulunan USB yuvası sayesinde bilgisayardan bağımsız baskı alabiliyor. Yaptığımız testlerde, ürünün baskı hızı ve baskı kalitesinin oldukça başarılı olduğunu gördük. Kurulum ve kullanımı oldukça kolay olan bu ürün, kaliteye önem veren özellikle küçük ve orta ölçekli ofisler için iyi bir seçenek teşkil ediyor. Ürünün en büyük artısı renkli Lazer yazıcılarla kıyasla %50 daha az bir baskı maliyeti sunması. Lazer yazıcılardan çok daha az bir enerji tüketen Pro 251dw, baskı hızı ve kalitesi ile göz ardı edilmemesi gereken bir ürün. Seagate’in ev için ağ destekli depolama sistemi Seagate Central, bütün dijital dosyalarınızı ağa taşımanızı ve her yerden ulaşabilmenizi sağlıyor. Evdeki tüm içeriğinizi ağa taşıyarak her yerden ulaşmanızı sağlayan Seagate Central, WiFi üzerinden çalışıyor. Birden fazla PC ve Mac’i otomatik olarak yedekleme imkânı da sunan Central, oyun konsolları, medya oynatıcıları ve hatta akıllı televizyonlara kablosuz veri aktarımı yapabiliyor. Ağ üzerinden dosyalarınıza akıllı telefon ve tablet aracılığıyla ulaşmak için ise uygulamayı indirmeniz yeterli. İster evde isterseniz de ofiste olun, Central ile oluşturduğunuz kişisel bulut ağına rahatça ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca uygulama telefon ve tabletler ile çektiğiniz fotoğraf ve videoları Central’a yüklemenize ya da yedekleme görevini üstlenebiliyor. Gigabit Ethernet bağlantısı ile ağa bağlanan Central’da 4TB sabit disk bulunuyor. Ayrıca Central’ın üzerinde 1 adette USB 2.0 bağlantı noktası mevcut. İsterseniz USB üzerinden de dosya aktarımı gerçekleştirebiliyorsunuz. Central’ı’ kurulumu kolayca gerçekleştiriliyor ve ara yüzü oldukça basit tasarlanmış. Seagate Central evinde bütün video, müzik ve fotoğraf arşivlerini kendi bulutunda depolamayı isteyen kullanıcıların ihtiyacını fazlasıyla karışılacak bir ürün. Teknik Özellikler: Baskı Teknolojisi: HP Thermal Inkjet Mürekkep Kartuş: 4 adet Bağlantılar: USB, LAN, WiFi Baskı Çözünürlüğü: 1200 dpi Boyut: 494 x 460 x 238 mm Ağırlık: 8.8 kg Teknik Özellikler: Kapasite: 4GB Bağlantı: Gigabit Ethernet, 1xUSB 2.0 Uygulama Desteği: Android, iOs 62 agustos’13 ağustos’13 63 www.itadvisor.com.tr www.itadvisor.com.tr HP, Officejet ailesini yeni bir ürün ile genişletti. Pro 251dw olarak adlandırılan bu yeni ürün özellikle düşük baskı maliyeti ile göz dolduruyor. Officejet Pro 8100 ürünün yerine geçecek olan Pro 251dw, ilk bakışta pek bir fark sağlamıyor. Detaylara baktığımızda ise yeni ürün serisinin ek olarak PCL ve Postscript baskı dillerini desteklediklerini söylemeliyiz. Buna ek olarak sahip olduğu 4.3 büyüklüğündeki dokunmatik ekran sayesinde çeşitli uygulamalar rahatlıkla kullanılabiliyor. Pro 251dw, dakikada 15 sayfa renkli ve 20 sayfa siyah beyaz baskı alabiliyor. 250 sayfalık kağıt kapasitesine sahip olan bu ürün, istenildiğinde çift taraflı baskı işlerini Yeni nesil görüntüleme yazılımı ve gelişmiş lens teknolojisiyle Nokia Lumia 925, kullanıcının düşük ışıklı ortamlarda da harika fotoğraflar ve videolar çekmesini sağlıyor. Lumia 925 aynı zamanda Nokia Smart Cam uygulamasıyla, arka arkaya 10 kare çekmenizi ve bu kareleri daha sonra Best Shot ve Action Shot uygulamalarıyla dileğiniz gibi düzenlemenizi sağlıyor. Nokia Glance Screen özelliğine de sahip olan Nokia Lumia 925, kilit ekranını açmadan, telefon kullanılmadığında da saati ve pil seviyesini görebilmeye imkan tanıyor. Nokia Lumia 925 diğer Lumia cihazlarında olduğu gibi Mix Radio uygulaması ile kullanıcılarının 12 milyon şarkıya ücretsiz ulaşmasını sağlıyor. Nokia Müzik servisi olan Mix Radio zengin içeriği ve farklı türlerdeki birçok listeyi müzik severlere sunuyor. Ayrıca Lumia 925 HERE Drive+ ile HERE Maps gibi navigasyon servislerini de barındırıyor. Eylül ayının ilk haftasında satışa sunulacak olan Nokia Lumia 925’in 16GB ve 32GB olarak iki seçeneği bulunuyor. 16GB ise siyah-beyaz-gri renk alternatifi ile 1.399 TL, 32GB ise sadece siyah renkte Vodafone’a özel olarak 1.549 TL fiyatla satışa sunulacak. Teknik Özellikler: Boyutlar: 129 x 70.6 x 8.5 mm Ağırlık: 139 gram Ekran: 4.5 inç 768 x 1280 piksel (gorilla Glass 2) Depolama: 16 / 32 GB Bellek: 1 GB Kamera: 8 megapiksel arka, 1.3 megapiksel ön Yazılım: Windows Phone 8 HP Slate 7 TP-Link Power Over Ethernet Adaptör Alternatif Tablet Arayanlara Ethernet Üzerinden Güç Aktarımı Android işletim sistemli 7 inç tablet arayışındaysanız, HP Slate 7 hem performansıyla hem de fiyatıyla bu arayışınızı sonlandırabilecek bir tablet. 7 inç boyutlu tablet klasmanında oldukça zorlu rakiplerle mücadele içerisinde olan HP Slate 7, çift çekirdekli ARM Cortex A9 mimarisine kullanan 1.6 GHz frekans hızında işlemciye sahip. Android 4.1 Jelly Bean işletim sistemini kullanan HP Slate 7’de, 1024 x 600 piksel 7 inç TFT LCD ekran görev yapıyor. AMOLED, IPS ve IGZO gibi yeni nesil panel teknolojilerinin kullanımda olduğunu göz önüne aldığımızda HP Slate 7 rakiplerinin gerisinde kalsa da başarılı bir dokunmatik hissi sunabiliyor. Tabletin ön bölümünde VGA, arka bölümündeyse 3 mega piksellik kamera bulunuyor. 1GB RAM’e sahip olan HP Slate 7, performans olarak gerek uygulamalar gerekse oyun amaçlı kullanıldığında kullanıcının taleplerini sorunsuz yerine getirebilen bir tablet. Kauçuk kaplı arka yüzeyiyle başarılı bir tutuş hissi sunan Slate 7, kırmızı ve gri olmak üzere 2 farklı renk seçeneğiyle satışa sunulmuş durumda. Beats Audio desteği de bulunan tablet aracılığıyla müzik dinlemek oldukça keyifli olsa da, tek hücreli 13.4 WHr 2Ah lityum iyon batarya 5 saatlik kullanım süresiyle hayal kırıklığı yaratıyor. Uygun fiyatlı ve 7 inç ekran boyutlu bir tablet arıyorsanız HP Slate 7 bu ihtiyacınızı karşılayabilecek kalitede bir ürün. Test merkezimize TP-Link’in PoE yani Power Over Ethernet teknolojisini kullanan adaptör kiti konuk oldu. PoE teknolojisini kısaca açıklarsak, ethernet kablosundan güç ve veri aktarımını sağlıyor. Tam adı TL-POE200 olan bu kit kısaca tek ethernet kablosu üstünden ethernet kullanan cihazlara güç ve veri iletimini sağlıyor ve bunu 100 metre mesafeye kadar gerçekleştirebiliyor. Kitte iki adet cihaz var. Bu cihazlardan biri enjektör diğeri ise splitter. Enjektör ethernet kablosundaki veri ve gücü kullanıyor. Splitter ise alıcı kısmında bulunuyor. Bağlı ethernet cihazının kullanması için güç ve veri tekrar iki kabloya ayrılıyor. Enjektörde güç ve data çıkış yuvası bulunuyor. Arka tarafında da adaptör ve ethernet giriş yuvası var. Splitter’da ise güç ve data giriş yuvası ile birlikte bir de güç anahtarı yer alıyor. Bu anahtarla 12V,9V ve 5V seçenekleri arasında geçiş yapabilirsiniz. Arka tarafta da LAN çıkışı ve adaptör giriş yuvası var. Her iki cihazın arkasında güç ışığı bulunuyor. Bu ışık sabit şekilde yeşil olarak yanıyorsa adaptör düzgün çalışıyor demek. Ürün kullanıcılara erişim noktaları, IP kameraları gibi ethernet etkin cihazları bağlı cihazlar için elektrik çıkışının olmadığı herhangi bir yere yerleştirme imkanı sunuyor. Kullanması son derece kolay olan Teknik Özellikler: Boyut: 197x116x10.7mm Ağırlık: 370g İşletim Sistemi: Android 4.1 Jelly Bean İşlemci: Çift Çekrdekli 1.6GHz ARM A9 Hafıza: 1GB RAM 8GB dahili depolama alanı Bağlantı: Wifi, Bletooth HP EliteBook Folio 9470m 1 Kilodan Daha Hafif üst seviye bir performans sunuyor. Buna ek olarak kart okuyucusu, Docking girişi, Akku Slice port, Display port ve VGA girişinin olması ürünü ciddi anlamda farklılaştırıyor. Üründe beğendiğimiz bir özellik pilin değiştirilmeye müsait olması ve daha çok kapasiteye ihtiyaç duyan kişiler için boş bir mSata yuvasının yer alması. Ürünün tek dezavantajı, sahip olduğu HD panelinin zaman zaman yetersiz olması. 1366 x 768 piksel çözünürlüğüne ulaşan bu panelin kontrast ve parlaklık değeri daha iyi olabilirdi. Böyle bir üründe bir HD+ panel görmeyi çok isterdik. Uzun lafın kısası, HP EliteBook Folio 9470m oldukça güçlü ve ergonomik bir Ultrabook. Bu ürün, birçok ihtiyacı fazlasıyla karşılıyor. agustos’13 Intel’in Ultrabook sertifikasına sahip Sony Vaio Pro 11, sertifikasının hakkını veren Ultrabook modellerinden biri. İnanılmaz bir ağırlık ve performans sunan Vaio Pro 11 sadece 870 gram ağırlığında. Alüminyumdan yüzde 47 daha hafif ve yüzde 25 daha güçlü bir malzeme olan karbon fiberden üretilen Vaio Pro 11, hem dayanıklı hem de hafiflikten ödün vermek istemeyen kullanıcıların tercihi olabilecek bir Ultrabook. Arkadan aydınlatmalı klavyesi, Full HD 1920 x 1080p çözünürlükte dokunmatik ekranı ve Intel Core i5 işlemcisiyle kullanıcıların taleplerini sorunsuz yerine getirebilen Vaio Pro 11’de 4 GB bellek ve 128 GB SSD depolama birimi bulunuyor. Windows 8 işletim sistemiyle birlikte artık iyice günlük kullanımda yerini pekiştiren dokunmatik ekran ihtiyacını rahatça karşılayan Vaio Pro 11’in ekranında yansıma önleyici kaplamaya sahip TFT LCD teknoloji kullanılmış. Dokunmatik kullanımda başarılı tepkiler veren ekran yeterli kaymayı gösteremiyor ve çok fazla parmak izi tutuyor. Intel HD grafik 4400 grafik işlemcisini kullanan Pro 11, piyasadaki birçok yeni oyunu dahi Ultrabook ile oynayabilmeniz mümkün kılıyor. Kullanılan karbon malzeme her ne kadar ultra hafiflik sağlasa da klavye bölümünde çok fazla esnemeye neden oluyor. Aslında Sony Vaio Pro 11 genel olarak esnek yapıya sahip bir Ultrabook modeli diyebiliriz. İlk aşlarda canınızı sıksa da zaman içerisinde sizde bu esnekliğe uyum sağlıyorsunuz. Teknik Özellikler: İşletim Sistemi: Windows 8 İşlemci: Intel Core i5-4200U Hafıza: 4GB DDR3 1600MHz SDRAM Dahili Depolama: 128GB SSD Ekran: 1920x1080 Ful HD TFT LCD Dokunmatik Bağlantı: 2xUSB 3.0, HDMI, 3.5mm kulaklık girişi, SDHC, SDXC kart okuyucu, WiFi, Bluetooth, NFC ağustos’13 65 www.itadvisor.com.tr www.itadvisor.com.tr Teknik Özellikler: İşlemci: Intel Core i5 3437U Kapasite: 180 Gbyte SSD Bellek: 16 GByte DDR3 Ekran: 14 inç (1366 x 768) Boyut: 33,8 x 23,1 x 1,89 cm Ağırlık: 1,61 kg 64 Teknik Özellikler: Boyutlar: 80.8x54x24 mm LED Göstergeleri: PWR PoE Enjektörü Güç Kaynağı Ünitesi: Giriş: 100~240VAC Çıkış: 48V, 0.5A PSU PoE Splitter Çıkış Gücü: 12/9/5VDC Sistem Gereksinimleri: Windows 98SE, NT, 2000, XP, Vista veya Windows 7. MAC OS, NetWare, UNIX veya Linux. Sony Vaio Pro 11 İş Kullanımına Özel Ultrabook Zengin donanım birleşenleri, uzun pil ömrü ve ergonomisi ile göz dolduran Alüminyum Magnezyum kasa. HP’nin iş çevreleri için tasarladığı EliteBook Folio 9470m, Lenovo ThinkPAd X1, Asus Zenbook UX31A, Samsung 9 Series ve Dell XPS 13 gibi piyasada bulunan üst seviye Ultrabook’ların hayatını ciddi anlamda zorlaştıracak. 1.6 kg ağırlığında olan ve 23 mm kalınlığında olan Folio 9470m, piyasanın en ince ve en hafif ürünü değil. HP, bu üründe kaliteden feragat etmeden ergonomik ve stabil bir ürün oluşturmayı daha doğru bulmuş. Buna ek olarak, iş çevrelerinin sevdiği ve güvenliği üst noktaya taşıyan Trusted Plattform Modul (TPM) ve Intel vPro teknolojileri ile birlikte Security Manager uygulamalarıyla birlikte geliyor. Intel’in 529 serisi SSD’sini kullanan Folio 9470m, Core i5 işlemcisi ile ürünün kutusunda TP-Link’in diğer ürünlerindeki gibi gerekli olan tüm bağlantılar ve ayrıca açıklamalı kullanım kılavuzu yer alıyor. DENETİM MASASI Ecevit Bıktım / Genel Yayın Yönetmeni [email protected] twitter.com/ecevitBIKTIM İşini Ofisten Yapanların Sayısı Azalıyor Yapılan araştırmaya göre her 5 çalışandan 3’ü verimli çalışabilmek için ofiste bulunmak zorunda olmadığını düşünüyor. Çalışanlar, ofis dışından daha verimli çalışabilmeleri için kişisel cihazlarla ağa bağlanma ve uzaktan baskı alma gibi imkanlara ulaşması gerektiğini söylüyorlar Ç alışma alışkanlıkları yavaş yavaş değişiyor. Mobil çalışmanın giderek yaygınlaştığı bu dönemde, şirketlerin mobil çalışmayı destekleyen yeni bir iş süreç yönetimini hayata geçirdikleri bir gerçek. Mobilite iş hayatımızı ve çalışma şeklimizi değiştiriyor, akıllı telefonlar ve tablet cihazlarla hareket halindeyken sanki işteymiş gibi çalışılabiliyor. Günümüz çalışanlarının büyük çoğunluğu, internete bağlı oldukları sürece, nerede olurlarsa olsunlar çalışabileceklerini düşünüyor. Çalışanlar, verimliliklerini artırmak için sahip oldukları kişisel cihazları da her geçen gün daha fazla iş için kullanıyor. İşte Kişisel Cihaz Kullanım Oranı Büyüyor Xerox’un isteği üzere bağımsız araştırma şirketlerince dünya genelinde yapılan çalışmalara göre, gelişmekte olan ülkelerde çalışanların yüzde 75’i kişisel bilgisayarlarını, akıllı telefon ve tablet cihazlarını işe getiriyor ve iş dışında da iş amaçlı kullanıyor. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 44 seviyesinde bulunuyor. Ofis dışında çalışanı olan şirketlerin, yüzde 87’si mobil çalışanlarına cihaz temin ediyor ve ilgili masraflarını karşılıyor. Araştırma sonuçlarına göre; her 2 çalışandan 1’i iş için kendi mobil cihazını kullanıyor. Çalışanların yaklaşık yüzde 80’i yakın bir zamanda kendilerine ait bir tablet cihazın sahibi olacak. Hali hazırda çalışanların yüzde 44’ünün kendilerine ait bir tablet cihazı bulunuyor. Çalışanlar Mobil Haldeyken Baskı Almak İstiyor Çalışanların yüzde 60’ı tablet cihazları üzerinden şirket ağına erişmek ve özellikle de ofis cihazlarına bağlanarak baskı 66 ağustos’13 almak istiyor. Şirketlerin yüzde 50’si mobil çalışanlarının hareket halindeyken kağıt üzerinden okumanın rahatlığından dolayı iş dosyalarını basmak istediğini belirtiyor. Mobil çalışanlar ofislerinde yer alan bir dokümana internet üzerinden uzaktan erişerek bulundukları ortamdaki bir yazıcıdan basabilmeyi talep ediyor. Şu an için her 5 çalışandan sadece 1’i mobil cihazları üzerinden baskı alabiliyor. Şu an şirketlerin yüzde 25’i mobil baskı üzerine inceleme ve araştırma yapıyor. Şirketlerin sadece yüzde 5’i mobil baskı kullanıyor. Müdürler ve IT yöneticileri mobil baskı trendini yakalamaya, çalışanlarına mobil cihazlardan baskı imkanı sağlamaya çalışıyor. Akıllı telefon ve tablet bilgisayar kullananlar, yüzde 36 oranında e-posta gönderip almak, yüzde 35 oranında internette surf yapmak, yüzde 12 oranında okuma amaçlı ve yüzde 7 oranında da video seyretmek için bu cihazları kullanıyor. Akıllı telefon ve tablet cihazlardan 2012 yılı itibarı ile 30.1 milyar olan uygulama indirme miktarının, 2016 yılına gelindiğinde 300 milyar uygulamaya ulaşması bekleniyor. Dünya genelinde yapılan araştırmalar, mobil teknolojilerin gelişimi ile beraber yaygınlaşan ofisten bağımsız çalışma modellerinin giderek artacağını gösteriyor. Şirketler, mobil çalışma koşullarını sadece sık seyahat eden çalışanlarına değil diğer ofis çalışanlarına da sunmayı planlıyor. Özellikle işe geliş gidişlerde yaşanan trafik sorunu ile kaybedilen zamanı ve çalışma enerjisini geri kazanmak isteyen şirketler bu yaklaşımı normal ofis çalışanlarına da sunmayı düşünüyor. Buna yönelik yeni İK stratejileri ve uygulamaların önümüzdeki dönemin en çok konuşulacak konuları arasında yer alacağı söyleniyor.
Benzer belgeler
IoE ve Endüstri 4.0`ı es geçme lüksümüz yok!
şirket içerisinde aynı yazılımı kullanan
diğer kullanıcılar ile anlık mesajlaşma
imkanına da sahip oluyor.
Kullanıcılar, şirket içerisinde kullandıkları
masaüstü telefonları ile cep telefonlarına
y...