5. Oturum - ESGP
Transkript
5. Oturum - ESGP
V. OTURUM Oturum Başkanı: Doç. Dr. Şebnem ARIKBOĞA, İstanbul Üniversitesi Konuşmacılar: Doç. Dr. Enis SINIKSARAN, Merve SAMİOĞLU,İstanbul Üniversitesi Entelektüel Sermaye ve Firma Performansı İlişkisi Üzerine Bir Çalışma Burak KAYIHAN, Muğla Üniversitesi Entelektüel Sermayenin Ölçümü ve Raporlanması: IMKB Otelcilik Sektöründe İşlem Gören İşletmeler Üzerine Amprik Bir Araştırma Sercan AKTAŞ Entelektüel Sermayenin Önemi ve Uygulanabilirlik Sinan AYHAN Organizasyonel Kültür Dizaynı: Tinsel Değer Entelektüel Sermaye, Ahiliğin 21. yy Tinsel Değerine Katkısı Entelektüel Sermaye ve Firma Performansı İlişkisi Üzerine Bir Çalışma Doç. Dr. Enis Sınıksaran İstanbul Üniversitesi, SBF, İşletme Bölümü, Sayısal Yöntemler A.B.D Tel: +90 212 440 0000 – 12264 e-posta: [email protected] Yard. Doç. Dr. Aylin Aktükün İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Ekonometri Bölümü, Yöneylem A.B.D Tel: +90 212 440 0000 – 11466/10702 e-posta: [email protected] Ar. Gör. Merve Samioğlu İstanbul Üniversitesi, SBF, İşletme Bölümü, Sayısal Yöntemler A.B.D Tel: +90 212 440 0000 – 12308 e-posta: [email protected] Özet: Bu çalışmanın amacı entelektüel sermaye bileşenlerinin aralarındaki ilişkilerin araştırılması ve firma performansı üzerine etkilerinin derece ve biçiminin ortaya çıkartılmasıdır. Bu amaçla yapısal eşitlik modellemesinin yöntemleri İSMMMO’ya (İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası) kayıtlı 385 şirketten oluşan bir örnekleme uygulandı. Ampirik bulgular ilişki ve yapısal sermayenin firma performansı üzerine doğrudan etkisi olduğunu gösterdi. İnsan sermayesinin ise firma performansı üzerine doğrudan bir etkisi saptanmadı. Ancak söz konusu sermaye bileşeninin ilişki ve yapısal sermaye üzerine doğrudan etkisine rastlandığı için firma performansı üzerine dolaylı bir etkisi olduğu söylenebilir. Anahtar sözcükler: Entelektüel sermaye, Açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi, Gizil değişken, Yapısal eşitlik modellemesi, İSMMMO. Abstract: The aim of the paper is to examine the impact of the degree and form of intellectual capital components on business performance, as well as the relationship among intellectual capital components. The methods of structural equation modeling are implemented to investigate the research questions for a sample of 385 listed firms in İSMMMO (Istanbul Chamber of Certified Public Accountants). The empirical results show that, with the exception of human capital, customer capital and structural capital have a direct effect on performance. Additionally, we obtain significant evidence that human capital influences directly in the development of the structural capital and that of the relational capital. Therefore, we can conclude that human capital has an indirect impact on business performance. Key Words: Intellectual capital, Exploratory and confirmatory factor analysis, Latent variable, Structural equation modeling, ISMMMO. 1. Giriş Bilimsel süreçlerin temel problemlerinden birisi ilgilenilen olguları belirleyen değişkenlerin ölçümü sorunudur. Çoğu zaman bu değişkenleri bilinen metriklerle ölçmek mümkünken, iş ahlakı, müşteri tatmini, zeka ya da mutluluk gibi örneklerini verebileceğimiz bazı değişkenler için ise bu süreç zor ya da olanaksız olabilir. Gizil ya da saklı (latent) olarak isimlendirilen bu tür değişkenler, doğrudan gözlemlenebilir ve ölçülebilir değişkenler olmayıp; gözlenebilen veriler (testler, anketler, vb.) yardımıyla dolaylı olarak ölçülebilen değişkenlerdir. (Schumaker ve Lomax, 2004, s:3) Günümüzde işletmeler artık yalnızca maddi varlıklarıyla değil çalışanlarının sahip oldukları bilgi ve becerileri ya da ilişki ağı ve organizasyonun verimliliği ya da çevikliği gibi maddi olmayan varlıklarıyla da ölçülür konuma gelmiştir. Maddi olmayan bu varlıkların toplamı olarak düşünülen “Entelektüel Sermaye” kavramı tanımından dolayı gizil bir kavramdır ve ancak yardımcı (proxy) değişkenler ya da göstergeler (indicators) yardımıyla ölçülebilirler. Entelektüel sermayenin ölçülmesinde başta Dengeli Skorkart (Kaplan ve Norton, 1992), Sermaye Endeksi (Roos ve Roos, 1997), Teknoloji Brokeri (Brooking, 1996), Skandia Kılavuzu (Edvinson, 1997) Maddi Olmayan Varlıklar Göstergesi (Sveiby, 2002) ve Katma Değer Entelektüel Katsayısı (Pulic, 2000) olmak üzere pek çok yöntem gelir. Yukarıda söz edilen yöntemler özünde farklı yaklaşımlar içerseler de entelektüel sermayenin üç ana bileşeni olduğu konusunda birleşirler. Bu bileşenler insan, yapısal ve ilişki sermayeleridir. İnsan sermayesi firma çalışanlarının sahip oldukları bilgi, eğitim, tecrübe ve beceri gibi niteliklerini temsil eder. Yapısal sermaye ise her şeyden önce şirketteki insan sermayesinden etkin yararlanabilmek için gerek şarttır ve işletmenin sahip olduğu veriler, patentler ya da yazılımlar gibi, çalışanlarının evlerine gitmesinin ardından akşam şirkette kalan her türlü gizil varlığı temsil eder (Edvinsson, 1997). İlişki sermayesi ise firmanın ilişkide bulunduğu müşteriler, diğer şirketler ya da tedarikçilerden oluşan her türlü dışsal yapıyı temsil eder. Çalışmanın bir amacı,, “İSMMMO’ya kayıtlı firmaların entelektüel sermayelerinde gerçekten de böyle bir üç bileşenli yapı var mıdır?” sorusunun yanıtını aramaktır. Diğer amaç ise bu üç bileşenle temsil edilen entelektüel sermayenin firma performansı üzerinde nasıl bir yapı bağlamında ve ne yönlerde etkisi olduğunu ortaya çıkarmaktır. 2. Kullanılan veri ve istatistik yöntemler Entelektüel sermaye gizil bir değişken olduğu için ölçümünde firmalara ilişkin objektif ya da sübjektif (anket, yüz yüze görüşme vs.) yöntemlerle elde edilen verilerin belirlediği göstergelere başvurulur. Bu çalışmada entelektüel sermayenin bileşenlerini ölçen 53, firma performansını ölçen 10 soru olmak üzere toplam 63 sorunun yer aldığı uluslararası bir anket (Bontis, 1998) kullanıldı. Entelektüel sermaye bileşenlerini ölçen 53 sorudan yirmisi “İnsan”, on altısı “Yapısal” ve on yedisi “İlişki” sermayesini ölçmek üzere hazırlanmıştır. Gerek söz konusu 53 soru gerekse firma performansına ilişkin 10 soru onlu likert ölçeğiyle hazırlanmıştır. Anket İSMMMO’ya kayıtlı 385 firma sahibi ya da yöneticisine uygulandı. Bu örnekleme dayanarak, entelektüel sermaye bileşenlerinin firma performansı üzerine etkisi ve de bileşenlerin kendi aralarındaki ilişkileri bir çok değişkenli istatistik yöntemi olan Yapısal Eşitlik Modellemesi (YEM) tekniği kullanılarak araştırıldı. YEM’e başvurmadaki temel neden bu yöntemde gizil değişkenlerle çalışma olanağının var olmasıdır. Diğer neden ise YEM’de model kurulurken ve gerektiğinde güncellenirken ilgilenilen olgulara ilişkin kuramların da hesaba katılabilmesidir. Entelektüel sermayeye ilişkin literatürde gelişmiş bir kuram söz konusu olduğu için bu anlamda YEM cazip bir seçenek olarak görünmektedir. Ancak YEM uygulanmadan önce betimsel analizler gerçekleştirildi ve ankette yer alan bazı soruların indirgenmesi ve modellerin oluşturulması amacıyla açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi yöntemlerine başvuruldu. 3. Ampirik bulgular Veriye ilişkin betimsel istatistikler ile çok değişkenli istatistik yöntemlerin uygulanmasıyla elde edilen ampirik sonuçların ayrıntıları (Samioğlu., 2012) de yer almaktadır. Burada bazı temel bulguları vermekle yetineceğiz. Uygulanan ölçeğin içsel tutarlılığının ölçüsü olarak başvurulan Cronbach Alpha değeri, entelektüel sermaye bileşenlerinden oluşan 53 değişken için 0,940, performans soruları ile birlikte 63 değişken için 0,952 olarak hesaplanmıştır. Her ikisi için de Cronbach Alpha değeri aralığında yer aldığı için yüksek güvenilirlik söz konusudur diyebiliriz. Diğer pek çok istatistik yöntemde olduğu gibi yapısal eşitlik modellemesinin parametre tahminin sürecinde kullanılan başlıca yöntem olan Maksimum Olabilirlik yönteminde de Normallik varsayımı yapılır. Hatta varsayım tekil olarak değişkenlerin Normal dağılımı değil tümünün birlikte çok değişkenli Normal dağıldıkları yönündedir. Ancak değişkenlerin tekil olarak Normal dağılım varsayımı karşılanmadığında çok değişkenli Normalliği araştırmaya gerek olmadığını belirtelim. Her bir değişkene Kolmogorov-Smirnov testi uygulandığında hiçbiri için Normallik varsayımının geçerli olmadığı saptandı. Bu nedenle parametre tahmin sürecinde Maksimum Olabilirlik yerine Normallik varsayımını gerektirmeyen Ağırlıklı En Küçük Kareler yöntemi kullanılmıştır. Anketi oluşturan soruların öngörüldüğü gibi entelektüel sermayenin üç ana bileşenini temsil eden üç faktörlü bir yapıya sahip olup olmadığını araştırmak için öncelikle faktör analizi uygulandı. Ancak faktör analizi uygulanmadan önce verinin faktör analizine uygun olup olmadığı diğer bir deyişle faktör-analitik bir yapının varlığı araştırıldı. Bunun için Bartlett’in Küresellik testi uygulandı; yanı sıra Keiser-Meyer-Olkin (KMO) istatistiği hesaplandı. Küresellik testine ilişkin p-değerinin 0,000 çıkması verinin faktör analizine uygun olduğuna işaret etmektedir. KMO değeri ise 0,947 olup, bu sonuç da faktör analizi seçiminin oldukça uygun olduğunu kanıtlamaktadır. Veriye açıklayıcı faktör analizi uygulandığında toplam varyansın %63’ünün toplam 9 faktör tarafından açıklandığı görüldü. Ancak Şekil 1’de yer alan yamaç grafiği (scree plot) entelektüel sermaye teorisinin de öngördüğü gibi, gerçekte üç faktörün yeterli olduğuna işaret etmektedir. Bu bağlamda ilişki, insan ve yapısal sermayeye ilişkin değişkenlere varimax rotasyonunun uygulanmasıyla 0,50’den büyük olan faktör yüklerini baz alarak, 53 değişken 21’e indirgendi. Bu üç faktörlü yapı toplam varyansın %53’ünü açıklamaktadır. İndirgenmiş 21 değişkene ilişkin Cronbach Alpha değeri 0,821 olup, bu sonucu sağlayan açıklayıcı faktör analizi sonuçları Tablo 1’de yer almaktadır. Tablodaki kısaltmalardan “il” , “İlişki” sermayesini temsil ederken, “in”, “İnsan” ve “yap” “Yapısal” sermayeyi simgelemektedir. Sonuçlardan da görüldüğü gibi açıklayıcı faktör analizinin sonucunda indirgenen 21 değişkenden on ikisi ilişki, beşi insan ve dördü yapısal sermayeye ilişkindir. Şekil 1: Açıklayıcı faktör analizine ilişkin yamaç grafiği Rotated Component Matrixa Component 1 2 3 il1 ,140 -,147 ,600 il6 ,128 -,170 ,624 il18 ,541 ,073 ,514 il19 ,447 -,077 ,557 il24 ,474 ,063 ,563 il25 ,507 ,031 ,569 il30 ,194 -,116 ,748 il31 ,227 ,028 ,662 il45 ,057 -,191 ,784 il46 ,024 ,014 ,668 il51 ,103 -,192 ,779 il52 ,059 -,127 ,746 in13 -,102 -,039 ,538 in36 ,048 -,104 ,523 in39 -,205 ,059 ,742 in40 -,093 ,100 ,685 in50 -,125 -,006 ,777 yap4 ,200 -,127 ,611 yap8 ,059 -,107 ,784 yap9 ,014 ,065 ,819 yap15 ,196 ,075 ,645 Tablo 1: Açıklayıcı faktör analizi sonuçları Açıklayıcı faktör analizi ile indirgenen 21 değişkenin belirlediği entelektüel sermayenin üç bileşenine ayrı ayrı doğrulayıcı faktör analizi uygulandı. ve RMSEA gibi uyum istatistiklerine dayanarak uygun modeller arandı ve bazı değişkenlerde bir kez daha indirgemeler gerçekleştirildi. Bu süreçlerin sonucunda ilişki sermayesine ilişkin 12 değişken 6 değişkene, insan sermayesine ilişkin elde edilen 5 değişken 4 değişkene indirgendi. Yapısal sermayeye ilişkin 4 değişkenin ise doğrulayıcı faktör analizi sonucunda giderilmesine gerek duyulmadı. Doğrulayıcı faktör analizinin firma performansı gizil değişkenine uygulanması ile 10 değişken 4 değişkene indirgenmiştir. Aşağıda entelektüel sermayeye bileşenlerine ilişkin söz konusu 14 değişken ve performans değişkenine ilişkin 4 değişken yer almaktadır. İnsan sermayesine ilişkin tüm değişkenlerin ters kodlandığına dikkat ediniz. Bu nedenle ilerideki analizlerde insan sermayesine ilişkin parametre tahminlerinin negatif işaretli olması beklenmelidir. il1: Müşterilerimizle anket yapılsa büromuz/ firmamızdan memnun oldukları sonucu çıkar. il6: Müşterilerimizin şikâyetlerini çözme hızımız eskisine göre çok daha iyi. il24: Bizim müşterilerimiz diğerlerine kıyasla firmasına çok daha bağlıdır. il31: Müşteri geri bildirimlerine ilişkin bilgiler büromuz/firmamızın her çalışanı tarafından bilinir. il45: Müşterilerimizin memnuniyetini sürekli kılmak için onların ihtiyaç ve isteklerini karşılama konusuna önem veririz. il51: Müşterilerimizin bizimle işbirliğini sürdürmesi konusunda kendimize güveniyoruz. in13: Büromuz/firmamızdaki organizasyon yapısındaki çalışanlar arasındaki ilişkilerin gelişimi ve devamlılığı konusunda destekleyici değildir. in39: Firma çalışanlarımız genellikle sonuçlarını düşünmeden hareket ederler. in40: Çalışanlarımız yaptıkları iş için büyük emek harcamazlar. in50: Bazı çalışanlarımız diğerlerinin pozisyonlarını olumsuz etkileme çabasında görünmektedirler. yap4: Büromuz/ firmamız gelir /maliyet oranını iyileştirmektedir. yap8: Çalışan başına düşen gelir son birkaç yılda artmıştır. yap9: Çalışan başına düşen gelir açısından sektörün en iyileri arasındayız. yap15: İşlem başına harcanan zaman açısından sektörün en iyileri arasındayız. per1: Sektör liderliği. per3: Kârlılık. per8: Rekabet yeteneği. per10: Genel işletme performansı ve başarısı. Şekil 2’de ilişki, insan ve yapısal sermaye bileşenlerinin bütünleşik ele alındığı ve ölçüm modeli olarak niteleyebileceğimiz doğrulayıcı faktör analizi sonuçları görülmektedir. Şekil 3’te ise benzer analizin performans değişkenleri için gerçekleştirilmiş karşılığı yer almaktadır. Şekil 2: Entelektüel sermaye bileşenleri için bütünleşik ölçüm modeli Şekil 3: Performans gizil değişkeni için doğrulayıcı faktör analizi sonuçları Açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizlerinin uygulanmasının ardından çeşitli yapısal eşitlik modellemeleri denendi. İlk modelin grafik temsili parametre tahminleri ile birlikte Şekil 4’te görülmektedir. Şekil 5’te ise aynı modelin gözlenen değişkenlerin gösterilmeyip, salt gizil değişkenlerin yer aldığı daha basit formunu korelasyon katsayıları ile birlikte görmekteyiz. Şekil 4: Entelektüel sermaye ve firma performansına ilişkin bir yapısal eşitlik modeli ve parametre tahminleri Şekil 5: Entelektüel sermaye ve firma performansına ilişkin yapısal eşitlik modelinin basitleştirilmiş formu ve korelasyon katsayıları Parametre testlerinin sonucunda ilişki sermayesi ve yapısal sermayenin performans üzerinde doğrudan etkilerinin söz konusu olduğunu söyleyebilirken, bunun insan sermayesi için geçerli olduğu söylenemez. Ancak bu sonuç, insan sermayesinin performans üzerinde dolaylı bir etkisi olmadığı anlamını taşımaz. Şekil 5’te görülen bileşenlerin aralarındaki korelasyon katsayılarının tümü anlamlıdır. Bu sonuç bu üç bileşenin birbirlerinden bağımsız olmadığını, birbirlerini etkileyebileceklerini işaret eder. Entelektüel sermaye kuramlarının çoğunda da sermaye bileşenlerinin ilişkili olduğu ve birbirlerini etkileyebildikleri öngörülür. Dolayısıyla yapısal eşitlik modelini entelektüel sermaye bileşenlerinin tümünün dışsal, performansın ise içsel değişken olarak yer aldığı bir model yerine, insan sermayesi bileşeninin diğer bileşenler üzerinde doğrudan etkisinin, dolayısıyla performans üzerinde dolaylı bir etkisinin bulunduğu bir model ile ele almak daha uygun görünmektedir. Modeli insan sermayesinin ilişki sermayesi ve yapısal sermaye üzerine, ilişki sermayesi ve yapısal sermayenin ise performans üzerine doğrudan etkisi olacak şekilde kurduğumuzda tüm parametrelerin istatistik açıdan anlamlı olduğu bir modelin oluştuğu görülmüştür. Söz konusu modelin grafik temsili Şekil 6’da görülmektedir. Bir önceki modelde entelektüel sermayeyi oluşturan üç bileşen dışsal, performans ise onlardan etkilenen içsel gizil değişken olarak modelde yer alıyordu. Son modelde ise insan sermayesi dışsal, yapısal ve ilişki sermayeleri insan sermayesinden etkilenen içsel, performans ise yapısal ve ilişki sermayelerinden doğrudan, insan sermayesinden ise dolaylı olarak etkilenen içsel gizil değişken olarak modelde yer almaktadır. Şekil 6: Firma performansını İnsan sermayesinin dolaylı, yapısal ve ilişki sermayesinin ise doğrudan etkilediği yapısal eşitlik modeli 4. Sonuç Entelektüel sermayeye ilişkin benimsenen genel kuram onun insan, yapısal ve ilişki olmak üzere üç sermaye tipinden oluştuğu yönündedir. Elde edilen bulgular bu kuramı desteklemiştir. Analizlerde ayrıca bu üç entelektüel sermaye bileşeninin firma performansını dolaylı ve dolaysız şekillerde etkilediğine ilişkin istatistik açıdan anlamlı sonuçlar elde edildi. Ampirik bulgular ilişki ve yapısal sermayenin firma performansını doğrudan, insan sermayesinin ise dolaylı olarak etkilediğini ortaya koymuştur. 5. Tartışma ve olası gelecek çalışmaları Her şeyden önce çalışmada istatistik açıdan anlamlı sonuçların muhasebe ve mali müşavirlik sektörü açısından da anlamlandırılmasının önemli olduğu belirtilmelidir. Özellikle insan sermayesinin firma performansı üzerine doğrudan değil dolaylı bir etkiye sahip olmasının sektörün yapısını anlamak açısından önemli bir ipucu olabileceğini düşünüyoruz. Olası bir gelecek çalışmasında bu çalışmada kullanılan değişkenler için anket verileri yerine Scandia ve/veya Dengeli Skor Kartı yöntemlerinin göstergeleri kullanılabilir ve elde edilen sonuçlarla karşılaştırılabilir. Göstergeler seçilirken bu çalışmada anlamlı çıkan anket sorularıyla paralellikler kurulabilir. Anket verileri yerine firmalara ilişkin objektif verilerin kullanılmasındaki diğer avantaj göstergelerin birleştirilerek tek bir skorun elde edilme sürecinde yaşanabilir. Özellikle başını Göran Roos’un çektiği entelektüel sermaye kuramcıları, klasik entelektüel sermaye ölçümlerinde yer alan pek çok göstergenin birleştirilip tek bir skora dönüşmedikleri sürece firmaların entelektüel sermayelerini algılama ve değerlendirmenin çok güç olacağını iddia etmektedirler. Bu süreçte her bir göstergenin bir tartıya sahip olması esastır. Söz konusu tartıların genellikle önerildiği gibi sübjektif bir şekilde verilmesi yerine firma gerçek verilerine yapısal eşitlik modellemesinin uygulanması ile elde edilen parametre tahminlerinin kullanılması çok daha objektif ve güvenilir olabilir. 6. Referanslar Bontis, N. “ Intellectual Capital Questionnaire”, http://www.business.mcmaster.ca/ mktg/nbontis/ic/publications/BontisMDIC1998survey.pdf, , 11.06.2012 Brooking, Annie: Intellectual Capital: Core Asset For The Third Millenium Enterprise, Printed In The UK, Clays Ltd., 1996. Edvinsson, L.: “Developing Intellectual Capital At Skandia”, Long Range Planning, Vol.30, No.3, 1997, pp. 366-373. Kaplan, R. S. ve Norton, D. P.: The Balanced Scorecard - Measures That Drive Performance. Harvard Business Review (January-February), 1992, pp.71-79. Pulic, A.: “VAIC – an accounting tool for IC management”, International Journal of Technology Management, Vol. 20 Nos 5-7, 2000, pp. 702-14. Raykov, T. ve Marcoulides, G.A.: A First Course in Structural Equation Modeling, Mahwah, New Jersey, Lawrence Erlbaum Associates, Publishers, 2006. Roos, G. ve. Roos, J.: Measuring Your Company’s Intellectual Performance, Journal of Long Range Planning, Vol 30, No. 3, 1997. Samioğlu, M.: “Yapısal Eşitlik Modellemesi ve Bir Uygulama”, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ekonometri Ana Bilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2012. Schumaker, R.E. ve Lomax, R.G.: A Beginner’s Guide to Structural Equation Modeling, Mahwah, New Jersey, Lawrence Erlbaum Associates, Publishers, 2004 Sveiby, Karl-Erik: “Measuring Intangibles and Intellectual Capital - An Emerging First Standard”, http://www.sveiby.com/articles/EmergingStandard.html, 11.06.2012. Entelektüel Sermayenin Ölçümü ve Raporlanması: IMKB Otelcilik Sektöründe İşlem Gören İşletmeler Üzerine Ampirik Bir Araştırma Arş. Gör. Burak KAYIHAN Muğla Üniversitesi İİBF, İşletme Bölümü [email protected] ÖZET Günümüzde işletmeler için maddi olan varlıkların yanında artık maddi olmayan varlıklar da önem kazanmaya başlamıştır. Entelektüel sermaye de bu maddi olmayan varlıkların içinde önemli bir yer tutmaktadır. Son yıllarda ön plana çıkan bilgi ve teknoloji kullanımı ile birlikte entelektüel sermayeye sahip olmak işletmeler için daha önemli bir duruma gelmiştir. Entelektüel sermayeleri aracılığıyla bilgi ve teknoloji olarak gelişim gösteren işletmeler, sektörlerinde bunun avantajlarından yararlanırlar. Entelektüel sermaye soyut bir varlıktır ve bu nedenle ölçümü de zordur. Entelektüel sermayeyi işletme ve unsur bazında ölçen yöntemler aracılığıyla her ne kadar kesin ve net sonuçlar vermese de çeşitli ölçümler yapılması söz konusudur. Bu ölçüm sonuçlarıyla birlikte işletmelere avantaj sağlayan entelektüel sermayenin varlığı ve tutarı konusunda fikir edinilebilir. Ölçümü yapılarak varlığı ve tutarı tespit edilen entelektüel sermayenin bilinmesiyle birlikte işletmelerin gerçek değerleri de gerek işletme yöneticilerine gerekse işletme dışındaki kişilere ve tüm paydaşlara yansıtılmış olacaktır. Böylelikle işletmelerle ilgili değerlendirmeler ve bu değerlendirmelere göre alınan kararlar daha sağlıklı olabilir. Anahtar Kelimeler: Entelektüel Sermaye Kavramı ve Ölçülmesi, Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı Yöntemi, Tobin'in Q Oranı Yöntemi, Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi, Otel İşletmeleri. ABSTRACT Nowadays, intangible assets such as tangible assets also started to come into prominence for businesses. Intellectual capital also plays an important role in intangible assets. In recent years, come to the fore with the use of knowledge and technology, intellectual capital has become more important for businesses to have. Businesses show the development of knowledge and technologies through intellectual capital and take advantages of the sector. Intellectual capital is an intangible asset and therefore measure to difficult. How accurate and does not provide clear results in each, a variety of measurements are made via basis of element and business measuring methods of intellectual capital. Businesses take advantage of measuring results to obtain an idea of the presence and amount of intellectual capital. The actual value of businesses will be reflected to business managers, outside of the business and all shareholders with intellectual capital. Thus, assessments for businesses and according to these assessments the decisions taken may be more healthy. Keywords: The Concept and Measurement of Intellectual Capital, Market Value / Book Value Method, Calculated Intangible Value Method, Tobin Q Ratio Method, Hotel Businesses. 1.GİRİŞ İşletmelerin varlıklarını sürdürmeleri ve gelişmeleri açısından bilgi ve teknolojinin önemi gün geçtikçe artmaktadır. İşletmeler de bu bilgi ve teknolojiye en hızlı şekilde entelektüel sermayeleri sayesinde ulaşabilirler. İşletmeler entelektüel sermayeye sahip olmak için, bünyelerinde bilgili personel bulundurmanın yanında kurum kültürlerini, yenilik adına yapılan teknolojik çalışmalarını ve müşterilerle olan ilişkilerini geliştirme eğilimine girmek durumunda kalmaktadır. Entelektüel sermayeye sahip olan işletmeler, kendi sektörlerinde ön plana çıkarak avantaj yakalayacaklardır. Entelektüel sermayenin sağladığı yararlara rağmen halen bunun işletmelerce yeterince fark edilmediği ya da gözardı edildiği görülmektedir. Bu çalışmanın amacı da işletmeler açısından önemli faydalar sağlayan entelektüel sermayenin önemi ve farkını ortaya koymaktır. Sahip olunan entelektüel sermayenin tespiti için çeşitli ölçüm yöntemleri mevcuttur. Bu yöntemlerden yararlanılarak işletmelerin entelektüel sermayeye sahip olup olmadıkları bulunabilir. Araştırmanın birinci bölümünde entelektüel sermaye kavramı, entelektüel sermaye ile ilgili kavramlar ve entelektüel sermayeyi oluşturan unsurlar üzerinde durulmuştur. Entelektüel sermayenin unsurlarını insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi oluşturmaktadır. Araştırmanın ikinci bölümünde ise entelektüel sermayenin ölçülmesi üzerinde durularak entelektüel sermayeyi ölçme yöntemlerine yer verilmiştir. Entelektüel sermayeyi işletme bazında ve unsur bazında ölçen yöntemler vardır. Bu yöntemlerden en çok kullanılanlar, entelektüel sermayeyi işletme bazında ölçen "Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı", "Tobin'in Q Oranı" ve "Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer" yöntemleridir. Araştırmanın son bölümünde ise İMKB'de işlem gören otel işletmelerinin finansal verilerinden yararlanarak uygulama yapılmıştır. Uygulamada yer verilen veriler, entelektüel sermayeyi işletme bazında ölçen yöntemlerde kullanılarak entelektüel sermayenin varlığı ve miktarı araştırılarak bir sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır.Varılan sonuçlara göre de bu alanda faaliyet sürdüren işletmeler için bazı önerilerde bulunulmuştur. 2. ENTELEKTÜEL SERMAYE KAVRAMI VE UNSURLARI Birinci bölümde entelektüel sermaye kavramı ve entelektüel sermayeyi oluşturan unsurlar üzerinde durulacaktır. 2.1. Entelektüel Sermaye Kavramı ve Tanımı Entelektüel sermaye maddi olmayan varlıkların bir portföyü olarak görülmektedir. Bu varlıklar patentleri, ticari markaları, telif haklarını, marka isimlerini, logoları ve şerefiye kategorisindeki diğer unsurları ve nadiren bireysel değerleri içermektedir. Bunlara ek olarak, uygun yöntemleri, en iyi uygulamaları, özel uygulama ve yazılımları, faaliyet sistemlerini, iş bilgisi altyapılarını, 21.yüzyıl işletmeciliğinin bilgi ihtiyacını destekleyen araçlarla birlikte, doğrudan getiri kazandıran, nakit akımlarına katkı sağlayan ve maddi olmayan varlıklardan oluşmaktadır. (Anson. ve Lussan, 2001) Entelektüel sermayenin doğru ve tam olarak tanımlanması yönetimini, stratejik kullanımını ve doğal olarak ölçümünü kolaylaştıracaktır. Bugüne kadar tüm akademisyenlerin ya da bu alanda çalışan uygulamacıların üzerinde oy birliğiyle hem fikir oldukları tek bir entelektüel sermaye tanımı bulunmamaktadır.(Arıkboğa, 2003) Bu nedenle, farklı yazarların tanımlarını gözden geçirmek faydalı olacaktır. Entelektüel sermaye konusunun önde gelen isimlerinden Thomas Stewart, entelektüel sermayeyi değer yaratmada kullanılabilecek bilgi, entelektüel mülkiyet ve deneyim gibi her türlü entelektüel materyal olarak tanımlamaktadır.(Ercan ve diğ., 2003) J.Guthrie'nin (2001) tanımına göre; maddi olmayan varlıklar şerefiye olarak kabul edilir ve bu şerefiyenin bir parçası olarak kabul edilen öğeye de entelektüel sermaye denilmektedir. Leif Edvinsson (1998) ise entelektüel sermayeyi bir terim ve ölçme ile yönetmenin sistem bütünü şeklinde düşünüp bir yenilik olarak tanımlamıştır. Entelektüel sermaye her ne kadar bilançoda gözükmese de gelecek kazanımlar adına organizasyon için değer üreten kaynaklara ışık tutar. Entelektüel sermaye için yukarıdaki tanımların ortak noktalarını içeren bir tanım ise şu şekilde yapabiliriz : Entelektüel sermaye; kâr'a dönüştürülebilen bilgidir ki bu bilgi, işletmenin insan kaynaklarını, teknolojisini, süreçlerini, organizasyon yapılarını, müşterilerini ve onlarla olan ilişkilerini kapsamaktadır. 2.2. Entelektüel Sermayenin Unsurları Bugün entelektüel sermayeyi unsurlarına ayırma konusunda literatürde üzerinde görüş birliği oluşturulan üç ana unsur; insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesidir. 2.2.1. İnsan Sermayesi İnsan sermayesi, işletme çalışanlarının sahip olduğu bilgi birikimi, yaratıcılığı, problem çözme, girişimcilik ve liderlik yeteneklerini kapsar.(Demirkol, 2007) Bir işletmedeki maddi olmayan varlıkların en büyük ve en önemli olanlarından biridir. Tüketicilerin talep ettiği mal ve hizmetler ile onların sorunlarına çözümleri sağlayan işletmedeki insan sermayesidir.(Erkal, 2006) Bontis (1996) insan sermayesinin işletmeler açısından kollektif bir yetenek olduğunu belirterek, bunun işletme çalışanlarının bilgilerini kullanarak en iyi çözümleri yaratmadaki becerilerinden oluştuğunu ifade etmektedir. İnsan sermayesinde yer alan bilgi, yetenek, tecrübe ve yetkinlikler; bilgi yaratma, yeni ürün ve fikirleri ortaya çıkarma, farklı iş süreçlerini oluşturma ya da var olan ürünleri, hizmetleri, iş süreçlerini geliştirme şeklinde ortaya çıkarak değer oluşturduğunda entelektüel sermayeye dönüşmektedir. Bu anlamda insan varlığı işletmelerin sahip olabileceği bir varlık değildir. Kişinin işten ayrılmasıyla bu birikim kendisiyle birlikte kurumdan ayrılacaktır. Bunun sonucunda entelektüel sermayede bir azalma olacaktır. Bu duruma engel olmak için bireylerin sahip olduğu bilgi, bireyin tekelinden kurtarılıp organizasyonun tümü için kullanılabilir bilgi konumuna getirilmelidir. Bu şekilde, birey işten ayrılsa bile sahip olduğu bilgi birikimi kurumda kalacaktır.(Özevren, 2008) İşletmeler insan sermayesine sahip olamayıp bir nevi onu kiralarlar bu nedenle insan sermayesini oluşturan unsurların işletme içinde kalacak şekilde bir sistemin oluşturulması önemlidir. İnsan sermayesinin genellikle ihmal edilen ancak ekonomik açıdan önemli bir özelliği tamamlayıcı bir işlevinin olmasıdır. Eğer önemli bir sermaye unsuru eksik ve yetersiz ise örneğin, belirli bir ürün için gelecekteki talebi karşılayacak kaynakları koordine etme yeteneği gibi, sonuç genellikle diğer yeteneklerin ve kapasitelerin tam olarak kendi özelliklerinin ve ekonomik olarak etki etme imkanlarının engellenmesi olacaktır. Bu nedenle diğer entelektüel sermaye unsurlarına yapılan yatırımın getirisi çok düşük hatta negatif olabilir.(Nerdum ve Erikson, 2001) Bu nedenle yapısal sermaye ve müşteri sermayesine yatırım yapılırken insan sermayesinin önemi göz ardı edilmemelidir. İnsan sermayesi kolayca ziyan olabilecek bir değer olması nedeniyle bir noktaya yığılması ve yoğunlaştırılmasında fayda vardır. İşletmeler mevcut iş görenlerine bakarak çalışanlarını yarattıkları katma değer (yani müşterilerin bu işlere verdikleri değer) ve bunu yaratmada yeteneklerinin ve bilgilerinin rolü (kalifiye derecesi) kriterlerine göre insan sermayelerine katarlar.(Stewart, 1997) 2.2.2. Yapısal Sermaye Yapısal sermaye, bir örgüt olarak işletmenin sahip olduğu yöntem ve politikalar biçiminde kurumsallaştırılmış bilgi teknolojilerinden veri tabanları, kayıtlar ve çeşitli biçimlerdeki belgelemeye, yönetim felsefesinden örgüt kültürüne, finansal ilişkilerden patentlere kadar bütün unsurların karışımını ifade eder .(Kutlu, 2009) Örgütün sahip olduğu telif hakları, markalar, patentler ve ticari markalar gibi entelektüel mülkler ile örgüt kültürü, iletişim teknolojileri ve süreç kapasitesi gibi sahip olduğu alt yapıdır.(Erkuş, 2006) Yapısal sermaye, bilginin işletme faaliyetlerinde sürekli olarak kullanılmasını, öğrenmeyi ve öğrenilenleri paylaşmayı özendiren bir kültürel yapıdır .(Yereli ve Gerşil, 2005) Yapısal sermaye çalışanların, gün sonunda işletmeden ayrıldıklarında geriye kalan, işletmeye ait olan sermaye türüdür. Veri tabanları, müşteri arşivleri, yazılımlar, ticari markalar ve organizasyonel yapılar yapısal sermayenin unsurlarından bazılarını oluşturmaktadır.(Erkal, 2006) Yapısal sermayenin hizmet etmesi gereken iki amacı vardır. Bunlardan ilki, aktarılabilecek bilgi bütünlerini düzen altına almak, tersi durumda kaybolabilecek tarifleri korumaktır. İkinci amacı ise, insanların tam zamanında devreye girecekleri biçimde verilere, uzmanlara ve uzmanlığa bilgi bütünleri dahil ulaşmasını sağlamaktır .(Stewart, 1997) Kısaca yapısal sermaye, işletmede bilgi bütünlüğünü ve akışını sağlayarak işlerin aksamadan devam etmesini sağlamaktadır. Yapısal sermaye, işletmenin iç ve dış önceliklerini göstererek, gelecekte yenilenme ve gelişme gücünün artmasını sağlar. Yapısal sermayesi güçlü olan işletmeler destekleyici bir tavır sergileyerek, çalışanların yeni uygulamaları başarısız olsalar dahi öğrenene kadar denemelerine izin verir.(Sullivan, 1999) Bunun dışında yapısal sermaye, insan ve müşteri sermayesinin de işletmede kalıcı ve verimli olması için bu sermaye türleriyle ilişki içinde olur. 2.2.3. Müşteri Sermayesi Bugün işletmelerin faaliyetlerine yön veren önemli unsurlarından birinin müşteriler olduğu açıktır. Doğal olarak işletmelerin faaliyetlerini yönlendiren bu unsurun işletmenin öz değerleri içine katılması faydalı olacaktır.(Karacan, 2004) Müşterileri olan her şirketin müşteri sermayesi vardır. Bu sermaye şirketin unvan değeri, satış yaptığı kişi ve kuruluşlarla süregelen ilişkilerin değeri olarak tanımlanır. Entelektüel sermayenin üç geniş kategorisi -insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi- içinde, en belirgin olan müşterilerdir.(Stewart, 1997) Müşteri sermayesi kavramı günümüzde işletmenin müşterileri, tedarikçileri, rakipleri ve ilişki içerisinde bulunduğu tüm çevresel unsurları kapsamaktadır. (Toraman ve diğ., 2009) Yapısal sermaye ve insan sermayesi işletme içi unsurları temel alırken, entelektüel sermayenin diğer unsuru olan müşteri sermayesi işletmenin dış çevresindeki kişi ve kuruluşları kapsamaktadır.(Arıkboğa, 2003) Dış unsurların temel alınması müşteri sermayesinin diğer sermaye türlerine göre önemli bir farkını oluşturur. İşletmeler, müşteri sermayesine insan sermayesinde olduğu gibi sahip değildirler. Müşteriler de çalışanları gibi, işletmeyi her an terk edebilirler.(Erkal, 2006) Bu nedenle de müşterileri elde tutmak adına müşterilerin tatmin düzeylerinin ve memnuniyetlerinin arttırılarak müşteri bağlılığının yaratılması gereklidir. 3. ENTELEKTÜEL SERMAYENİN ÖLÇÜLMESİ VE RAPORLANMASI İkinci bölümde entelektüel sermayenin ölçülmesi ve raporlanması üzerinde durularak entelektüel sermayeyi ölçme yöntemlerine ve raporlama türlerine değinilecektir. 3.1. Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi Entelektüel sermayenin ölçüm yöntemleri işletme bazında ve unsur bazında olmak üzere iki şekilde yapılır. İşletmede bulunan entelektüel sermayeyi tüm unsurlar açısından bir bütün olarak ölçmek adına işletme bazında olan ölçüm yöntemleri daha çok kullanılmaktadır. Bir sonraki bölümde yer verilecek olan araştırmamızda da kullanılacak olan bu yöntemler; Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı Tobin’in Q Oranı ve Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer yöntemleridir. 3.1.1. Piyasa Değeri/Defter Değeri Oranı Yöntemi Hisse senetleri borsada işlem gören işletmelerin entelektüel sermayesinin parasal olarak tespitinde kullanılan yöntemlerden ilki, işletmenin piyasa değerinin defter değerine oranlanması yöntemidir. İşletmenin özsermaye toplamının pay senedi sayısına bölünmesiyle belirlenen değere defter değeri denmektedir. İşletmenin dolaşımdaki, yani işletme dışındaki hisse senetlerinin belirli bir tarihte işlem gördüğü piyasa fiyatına ise piyasa değeri denmektedir. Bir başka deyişle bir hisse senedinin sermaye piyasasında alınıp satıldığı fiyat o hisse senedinin piyasa değeridir.(Ataman Akgül, 2003) Bu yöntemin avantajı basitliğidir. Ancak oldukça basit bir hesaplama yöntemi olduğu için mevcut durumun karmaşıklıklarını çok fazla yansıtamaz .(Önce, 1999) Statik bir değerlendirme yapma imkanı vermesi yöntemin dezavantajı olarak belirtilebilir. 3.1.2. Tobin’in Q Oranı Yöntemi İlk kez 1969 yılında Tobin tarafından ortaya atılan ve kendi adıyla anılmaya başlanan Tobin q oranı, işletmenin pazar değerinin varlıklarının yerine koyma maliyetine bölünmesi ile hesaplanmaktadır.(Canbaş ve diğ., 2005) Her ne kadar entelektüel sermayenin ölçülmesinde kullanılmak için geliştirilen bir yöntem olmasa da Tobin q oranının bu işlevi iyi gördüğü konusunda görüşler bulunmaktadır.(Stewart, 1997) Tobin'in q oranı esasen piyasa değeri / defter değeri oranı ile aynı olmakla birlikte Tobin hesaplamada maddi varlıkların defter değeri yerine maddi varlıkların yenileme maliyetlerini kullanmaktadır. Teoriye göre şayet “q” 1’den ve rakiplerin q değerinden büyükse, işletme diğer benzer işletmelerden daha yüksek kazanç elde etme kabiliyetine sahiptir. Diğer bir deyişle, entelektüel sermayeye sahip işletmeler avantaj sağlamaktadır.(Aydemir, 2008) Q değerinin 1'den düşük çıkması durumunda yani piyasa değerinin varlıkların yerine koyma değerinden az olması durumunda ise, işletmenin varlık bazında entelektüel sermayeye sahip olmadığı ve varlıkların getiri düzeylerinin düşük olduğu anlaşılmaktadır.(Acar ve Dalğar, 2005) Bu yöntemde varlıkların yerine koyma maliyetini hesaplamak, net bir rakam ortaya koyamama ve işletmeden işletmeye değişebilecek hesaplama şekilleri gibi nedenlerden ötürü zordur. Bu nedenle çeşitli araştırmacılar tarafından çeşitli hesaplama şekilleri ortaya konmuştur. Bu hesaplama şekillerinden en bilineni ve en çok kullanılanı araştırmamızda da kullanılan Lindenberg ve Ross tarafından ortaya koyulan yöntemdir. Bu yöntemin formülü şöyledir; PS + MVE + LTDEBT + STDEBT - ADJ Tobin Q ( L&R) = ____________________________________________________ TA - BKCAP + NETCAP Formülde kullanılan kalemlerin açıklamaları şu şekildedir : PS, işletmenin tercihli (öncelikli) hisse senetlerinin (preferred stock) likidite (tasfiye) değerini gösterir. MVE, işletmenin yıl sonu hisse senedi fiyatının çıkarılmış hisse senedi adediyle çarpımını gösterir. LTDEBT, işletmenin vade yapısına göre ayarlanmış uzun dönemli borçlarını gösterir. STDEBT, işletmenin cari yükümlülüklerini (kısa vadeli borçlarını) gösterir. ADJ, işletmenin net kısa süreli varlıklarını (kısa vadeli borçlar - dönen varlıklar) gösterir. TA, işletmenin toplam varlıklarının defter değerini gösterir. BKCAP, işletmenin özsermayesinin defter değerini gösterir. NETCAP, işletmenin enflasyona göre düzeltilmiş özsermayesini gösterir. Lindenberg ve Ross tarafından ortaya koyulan yöntem, borsada işlem gören işletmelere uygulanmasının kolay olması, formülünün basit olması ve formülde kullanılacak olan verilerin kolay bulunması gibi avantajları nedeniyle araştırmada kullanılmak üzere seçilmiştir.(Tetik ve Ören, 2010) Tobin Q oranının ilk olumsuz yönü varlıkların piyasa değerini etkileyen dışsal etkenlere dikkat edilmemesidir. Diğer bir olumsuz yön de bu yöntemin işletmenin ortaya koyduğu her entelektüel sermaye varlığını ölçememesidir. Muhasebe açısından olumsuz yönü de piyasa değerinin defter değerini aşan bölümünün finansal tablolarda tek bir kalem olarak yer alması olduğu söylenebilir.(Çelik ve Perçin, 2000) Bu olumsuz yönler yöntemi entelektüel sermayeyi ölçme bakımından yetersiz bırakan durumlar oluşturabilir. 3.1.3. Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi NCI şirketi tarafından isletmedeki maddi olmayan varlıkların gerçek değerlerinin ortaya konulması için geliştirilen bir ölçüm yöntemidir. Bu yönteme göre öncelikle maddi varlıkların getirisinin fazladan kısmı hesaplanarak ortaya çıkan tutarla maddi olmayan varlıkların neler getirdiğinin hesaplaması amaçlanmaktadır. Bu yöntemde finansal tablolardaki veriler esas alınarak uygulama yapılmaktadır. Tobin Q Oranı ve Piyasa Değeri/Defter Değeri yöntemlerine göre daha karmaşık ve zaman alıcı olan bu yöntem, isletmelere gerek sektör içinde gerekse sektör dışında gerçeğe dayanan karşılaştırmalar yapma olanağı vermektedir.(Çelik ve Perçin, 2000) Hesaplama sonucunda ulaşılan rakam isletmenin sektördeki diğer isletmelerden daha iyi performans gösterebilmek için maddi olmayan varlıklarından yararlanabilme gücünün bir ölçümüdür.(Stewart, 1997) Bilgilerin gerek finansal tablolar yardımıyla kolay elde edilmesi ve gerekse sektör içinde ve sektörler arasında diğer iki yönteme göre daha gerçekçi ve karşılaştırılabilir sonuçlar vermesi yöntemin olumlu yönlerini oluşturmaktadır. Buna karşın, diğer yöntemlere göre daha karmaşık olması ve daha çok zaman alması eleştirilen ve olumsuz kabul edilen yönlerini oluşturmaktadır.(Çıkrıkçı ve Daştan, 2002) Yöntemin kolay hesaplanması bakımından formüllerle ifade edilmiş hali aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Tablo 1. Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi AÇIKLAMA FORMÜL ADI 3 yıllık vergiden önceki kârların ortalaması Ortalama VÖK 3 yıllık maddi varlık tutarlarının ortalaması Ortalama Maddi Varlık Ortalama VÖK / Ortalama Maddi Varlık Maddi Varlık Kârlılık Oranı Sektör Ortalama VÖK / Sektör Ortalama Maddi Sektör Maddi Varlık Kârlılık Varlık ( Söz konusu 3 yıl için ) Ortalama Maddi Varlık x Oranı Sektör Maddi Varlık Normal Kazanç Kârlılık Oranı Ortalama VÖK - Normal Kazanç Ek Kazanç 3 yıllık vergi oranlarının ortalaması Ortalama Vergi Oranı Ek Kazanç x Ortalama Vergi Oranı Ek Kazanç - Ek Kazanca İlişkin Vergi Tutarı Ek Kazanca İlişkin Vergi Tutarı Net Ek Kazanç Firmanın Ağırlıklı Ortalama Sermayesi Ağırlıklı Ortalama Sermaye Net Ek Kazanç / Ağırlıklı Ortalama Sermaye Entelektüel Sermaye Tutarı 3.2. Entelektüel Sermayenin Raporlanması Entelektüel sermaye ile ilgili diğer önemli bir konu da raporlanmasıdır. Küreselleşme, sermaye piyasalarının entegrasyonu, para ve ürünlerdeki hareketlilik, küresel rekabet, yeni baskın sanayi dallarının ortaya çıkması, bilgi teknolojilerindeki ve internet alanındaki gelişmeler; örgütlerin sahip olduğu mevcut bilgilerini ve entelektüel sermayelerini açıklama ve raporlama konusuna odaklanmasına neden olmuştur. Ayrıca rekabet üstünlüklerini maddi olmayan varlıklara, yetenekli çalışanlarına, bilgi ve patent haklarına dayandıran örgütlerin, bu bilgileri sistematik bir biçimde açıklaması gerekliliğini kabul etmeleri de raporlama konusunun önemini artırmıştır. Bunun yanında entelektüel sermayenin raporlanması, sadece örgüt yönetimlerini değil, örgütle ilgili olan yatırımcıları, tedarikçileri, hissedarları, müşterileri de ilgilendiren kritik bir konudur. Sadece finansal verilerle işletmelerin değerini anlamak günümüz bilgi ekonomisinde mümkün olmadığı için, entelektüel sermayenin raporlanmasını ve açıklanmasını sağlayan modellerin ve araçların belirlenmesi de örgütlerin kaçamayacağı bir zorunluluk haline gelmiştir. (Erkuş, 2006). Entelektüel sermaye raporları, bir işletmenin bilgi yönetimi etkinlikleriyle, faaliyetlerin sürdürülebilmesini sağlayan geniş bilgi kaynaklarının kombinasyonunu göstermektedir.(Şamiloğlu, 2002) Entelektüel sermayenin raporlanması, varlıkların daha açık bir şekilde tanınmasının sağlanması ile kaynak tahsisinin etkinliği ve dahili yönetimin geliştirilmesi açılarından fayda sağlar. Diğer faydaları ise, arttırılmış şeffaflık, yatırımcılar ve borç verenler için daha detaylı enformasyon ve kaynakların sermaye piyasasında daha etkili ve verimli tahsisini içerir.(Alagöz ve Özpeynirci, 2007) Entelektüel sermayenin raporlanması bir takım olası sakıncaları da beraberinde getirebilmektedir. Bunları; işletme açısından özellikle rekabet konusunda önemli ve hassas bilgilerin ortaya çıkması, bilgilerin maniple edilebilme olasılığı, entelektüel sermaye yönetimine bağlı olarak yeni kuralların ortaya çıkmasına ve buna bağlı olarak oluşabilecek bürokrasi nedeniyle işletmenin maliyetlerinin artması olarak sıralamak mümkündür.(Türk ve Bengü, 2010) 4. OTEL İŞLETMELERİNDE AMPİRİK BİR ARAŞTIRMA Bu bölümde araştırmanın amacı, yöntemsel modeli ve entelektüel sermayeyi işletme bazında ölçen yöntemlere göre ortaya çıkan sonuçların analizlerine yer verilecektir. 4.1. Araştırmanın Amacı Entelektüel sermaye normalde işletmeler için hayati önemi bulunan bir kavram iken henüz bu önemi birçok işletme tarafından fark edilmediği ya da fazla göz önünde bulundurulmadığı gözlenmektedir. Araştırmamızda İMKB'de turizm sektöründe işlem gören otel işletmeleri üzerinden uygulama yapılarak entelektüel sermayenin önemi ve farkı ortaya konulacaktır. Bu araştırmanın amacı, son yıllarda yaygınlaşan entelektüel sermayenin işletmeler açısından ifade ettiği değeri ortaya koymak ve uygulamada işletmelerin entelektüel sermaye ölçümüne ilişkin temel ölçülerle örneklendirmektir. Bu amaçla da araştırmada analiz için kullanılacak olan veriler İMKB ve KAP'ın resmi internet sitelerinden alınarak entelektüel sermaye ölçüm yöntemleri içerisinde kullanılmıştır. 4.2. Araştırmanın Yöntemsel Modeli Bilindiği gibi entelektüel sermayenin özünü bilgi ve bileşenleri teşkil etmektedir. Entelektüel sermayenin soyut varlıklar olması ve işletmeden işletmeye farklılıklar arz etmesi nedeniyle bilgi ve bileşenlerini ölçmek maddi varlıklara nazaran daha zor ve karmaşık bir hal almaktadır. Buna rağmen işletmelerin sahip oldukları entelektüel sermaye değerlerinin ölçülmesine yönelik mutlak doğruluk taşıdıklarına dair endişeler dile getirilmekle birlikte çeşitli yaklaşımlar ve teknikler ortaya konmuştur. Araştırmamızda ise entelektüel sermaye ölçüm yöntemlerinden entelektüel sermayeyi işletme bazında ölçen Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı ,Tobin’in Q Oranı ve Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer yöntemleri kullanılarak uygulama kapsamındaki otel işletmelerinde entelektüel sermayenin varlığı araştırılacaktır. Bu yöntemler işletmenin bütününe yöneliktir. Yöntemlerin özü, sahip olunan entelektüel sermaye değerini, piyasada yer alan hisse senetleri aracılığıyla işletmeye biçilen değerin işletmenin denetlenmiş finansal tablolarındaki değeri ile kıyaslanması suretiyle belirlemektedir. 4.3. Verilerin Analizi ve Yorumu Bu bölümde İMKB'de turizm sektöründe işlem gören otel işletmelerinin finansal tablolarından elde edilen verilerin, entelektüel sermayeyi işletme bazında ölçen ölçüm yöntemleri içerisinde kullanılması sonucu hesaplanan değerlerin analizleri ve yorumlarına yer verilmiştir. 4.3.1. Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı Yöntemiyle Ölçülmesi ve Analizi İMKB'de turizm sektöründe işlem gören otel işletmelerinin 2010 yılı mali tablolarında yer alan bilgilere göre uygulanan "Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı" yöntemi sonucu ortaya çıkan değerler Tablo 2'de gösterilmiştir. Tablo 2. İMKB'de İşlem Gören Otel İşletmelerinin PD/DD Oranları OTEL İŞLETMELERİ PD/DD ORANLARI Altın Yunus Çeşme Turistik Tesisler A.Ş. 2,92 Favori Dinlenme Yerleri A.Ş 4,93 Marmaris Altınyunus Turistik Tesisler A.Ş. 2,05 Martı Otel İşletmeleri A.Ş. 0,58 Net Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş. 0,58 Petrokent Turizm A.Ş. 5,56 Tek-Art İnşaat Ticaret Turizm Sanayi ve Yatırımlar A.Ş. 0,99 Bu yöntemde ortaya çıkan sonuçlar işletmelerin entelektüel sermaye değerine sahip olup olmadığını göstermektedir. Yönteme göre PD/DD oranı 1'den büyük olan işletmelerin entelektüel sermaye değerine sahip olduğu söylenebilir. Hisse senetleri bazında yaptığımız uygulamada İMKB'de işlem gören otel işletmeleri arasından bu yönteme göre entelektüel sermaye değerine sahip işletmeler aşağıdaki gibidir : - Altın Yunus Çeşme Turistik Tesisler A.Ş. - Favori Dinlenme Yerleri A.Ş - Marmaris Altınyunus Turistik Tesisler A.Ş. - Petrokent Turizm A.Ş. Yapılan uygulama sonucu en düşük değer 0,58 ile Martı Otel İşletmeleri A.Ş. ve Net Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş.'ye aittir. Oranın düşük çıkmasında en büyük etken söz konusu işletmelerin 2010 yılını hisse başına düşen piyasa fiyatı olarak düşük değerlerle kapatmasıdır. Martı Otel İşletmeleri A.Ş. hisse başına 1,11 TL, Net Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş ise hisse başına 1,01 TL ile 2010 yılını kapatmışlardır. PD/DD oranı 0,99 olup 1'in üstüne çıkmayan diğer bir otel işletmesi Tek-Art İnşaat Ticaret Turizm Sanayi ve Yatırımlar A.Ş.'nin 2010 yılı kapanış fiyatı hisse başına 1,15 TL olmuştur. En yüksek değer olan 5,56'ya sahip Petrokent Turizm A.Ş. 2010 yılını hisse başına piyasa fiyatı olarak 83,25 TL gibi yüksek bir değerle kapatmıştır ve dolaylı olarak bu da PD/DD oranını yüksek seviyelerde tutmuştur. 2,92 PD/DD oranına sahip Altın Yunus Çeşme Turistik Tesisler A.Ş.'nin 2010 yılı kapanış fiyatı hisse başına 12,65 TL, 2,05 orana sahip Marmaris Altınyunus Turistik Tesisler A.Ş.'nin ise 16,20 TL olmuştur. Son olarak 4,93 PD/DD oranı ile en yüksek ikinci değere sahip olan Favori Dinlenme Yerleri A.Ş'nin 2010 yılı kapanış fiyatı hisse başına 0,87 TL gibi düşük bir değer olmasına rağmen 2010 yılının sonlarına doğru yapılan bedelsiz sermaye artırımı nedeniyle işletmenin gerçek defter değeri hisse başına düşük değerlerde gerçekleşmiş ve bu da dolayısıyla PD/DD oranını etkilemiştir. Otel işletmeleri bünyesinde birçok çalışan bulundurduğu için entelektüel sermaye unsurlarından özellikle insan sermayesi unsuru ön plana çıkmaktadır; ancak işletmelerin mali tabloları ve denetim raporları incelendiğinde PD/DD oranındaki değişimlerin entelektüel sermaye unsurlarından daha çok ekonomik durum ve şartlar nedeniyle oluşan dalgalanmalardan ve piyasa koşullarından olduğu anlaşılmıştır. Yöntemde kullanılan piyasa fiyatı mevcut durumu yansıtır bu nedenle statik bir değerlendirme imkanı verir. Ekonomik dalgalanmalar sonucu piyasa fiyatında meydana gelen artı ya da eksi değişimler işletmeler için PD/DD oranına da yansır; ancak söz konusu yöntem mevcut durumu yansıttığından gelecekte işletmenin entelektüel sermayeye sahip olup olmamasıyla ilgili kesin sonuçlara ulaşılamaz. Bu nedenle entelektüel sermayeyi ölçen diğer yöntemlerde entelektüel sermayeye sahip olup olmama durumu "PD/DD Oranı" yönteminde çıkan sonuçlara göre paralellik göstermeyebilir. 4.3.2. Tobin'in Q Oranı Yöntemiyle Ölçülmesi ve Analizi İMKB'de turizm sektöründe işlem gören otel işletmelerinin 2010 yılı mali tablolarında yer alan bilgilere göre uygulanan "Tobin'in Q Oranı" yöntemi sonucu ortaya çıkan değerler Tablo 3'te gösterilmiştir. Tablo 3. İMKB'de İşlem Gören Otel İşletmelerinin Tobin Q Oranları OTEL İŞLETMELERİ TOBIN Q ORANLARI Altın Yunus Çeşme Turistik Tesisler A.Ş. 1,86 Favori Dinlenme Yerleri A.Ş 0,86 Marmaris Altınyunus Turistik Tesisler A.Ş. 0,88 Martı Otel İşletmeleri A.Ş. 0,88 Net Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş. 0,78 Petrokent Turizm A.Ş. 1,28 Tek-Art İnşaat Ticaret Turizm Sanayi ve Yatırımlar 1,69 A.Ş. Söz konusu yönteme göre Tobin q oranları 1'den ve rakiplerinden daha yüksek olan işletmeler yüksek getiriler elde etmektedirler ve bunu sağlayan en önemli etkende sahip oldukları entelektüel sermayeleridir. Başka bir şekilde ifade edecek olursak maddi olarak ölçülemeyen ve işletmeye yüksek getiri sağlayan başka faktörler de ön plana çıkmaktadır ve bu faktörler sahip olunan entelektüel sermaye ile ilişkilidir. Tobin q oranları 1'den küçük olan işletmelerde ise piyasanın, işletmenin varlıklarına değerinden daha düşük bir değer verdiğini bu nedenle de herhangi bir entelektüel sermaye değerine sahip olunmadığı söylenebilir. Bu durum işletmenin kaynaklarını etkin kullanamamasından, piyasalardaki yanılgı durumundan ya da piyasa fiyatındaki dalgalanmalardan kaynaklanabilir. Tabloda da görüldüğü gibi 1,86 değeriyle en yüksek Tobin q oranına sahip olan otel işletmesi Altın Yunus Çeşme Turistik Tesisler A.Ş.'dir. Otel işletmelerinde entelektüel sermaye unsurlarından en fazla ön plana çıkan unsur çalışan fazlalığı ve işle ilgili bilgili personel gereksinimi nedeniyle insan sermayesidir. Daha önceki yıllarda insan sermayesi unsuru gözardı edilse de son yıllarda yapılan eğitim ve verimlilik çalışmaları ile bilgili personele verilen önemin artmasıyla birlikte söz konusu unsur işletmeye entelektüel sermaye açısından bir avantaj sağladığı söylenebilir. Bunun dışında işletmenin denetim raporu ve raporda yer alan dipnotlar incelendiğinde entelektüel sermayenin diğer unsurları olan yapısal sermaye ve müşteri sermayesine de önem verildiği de görülmektedir. İşletmenin sahip olduğu bilgisayar yazılımları ile diğer yazılımlar, sahip olduğu çeşitli haklar ve bazı departmanlarında örgütsel olarak yeniliğe gitmesi ile ISO standart uygulamaları ile ilgili çalışmalar yapısal sermayeye; tanıtım faaliyetleri için fuarlara katılım göstermek, termal,sörf vb. gibi alanlarda yatırım yaparak özellikle termal ve sağlık turizmi aracılığıyla yeni pazarlarda müşteri kazanmak, müşteri memnuniyetine odaklı ve müşteri odaklı davranış bilincini geliştirmeye yönelik yapılan çalışmalar ise müşteri sermayesine örnek olarak verilebilir. Altın Yunus Çeşme Turistik Tesisler A.Ş. zarar ettiği gözüken mali tablolarında daha olumlu bir hale geleceğini öngörmüştür ve bu nedenle entelektüel sermaye ile ilgili yukarıda sayılan unsurlara daha fazla önem vermesi gerekmektedir. Tobin q oranı yöntemine göre çıkan sonuçlarda da entelektüel sermaye bakımından bir değere sahip olma potansiyeli de açıkça görülmektedir. 1,69 değerle Tek-Art İnşaat Ticaret Turizm Sanayi ve Yatırımlar A.Ş. ve 1.28 değerle Petrokent Turizm A.Ş. de uygulanan Tobin q oranı yöntemine göre entelektüel sermaye değerine sahip otel işletmeleridir. İncelenen denetim raporları ve dipnotlar sonrası her iki işletmede de entelektüel sermaye unsurlarından insan sermayesi ve yapısal sermayeye yönelik varlıkların olduğu görülmüştür. Otel çalışanlarının bilgili olmasına verilen önem işletmelerin insan sermayesini, işletmelerin sahip olduğu çeşitli haklar ve bilgisayar yazılımları yapısal sermayeyi yansıtır. Müşteri sermayesi anlamında yatırımlar yapılmaması ise bir eksiklik olarak görülebilir. Söz konusu işletmeler müşteri sermayesi ile ilgili yatırımlar dışında diğer entelektüel sermaye unsurları ile ilgili yatırımlar da yaparak kaynaklarını daha etkin kullanmış olur ve farklılık yaratan entelektüel sermayeye sahip olup diğer işletmelere üstünlük sağlayacak rekabet avantajına kavuşabilir. Tobin q oranları 1'den küçük olan otel işletmelerinin entelektüel sermaye değerine sahip olmadığı varsayılır. Piyasa ortamına göre işletmenin sahip olduğu varlıklar daha düşük bir değerle değerlendirildiğinden işletmeler bu türden varlık satın almayı bırakarak ve entelektüel sermayeyi artırıcı varlıklara yatırım yapabilir. Söz konusu işletmelerin Tobin q oranları sınır olarak kabul edilen 1 değerine uzak değildir. Mali tablolar ve denetim raporları incelendiğinde bu otel işletmelerinin entelektüel sermaye unsurlarından yapısal sermayeye bilgi sistemleri, bilgisayar yazılımları ve çeşitli haklar vasıtasıyla bu konudaki yatırımlarını arttırarak entelektüel sermaye değerine sahip olabilecekleri gözükmektedir. Bunun dışında entelektüel sermaye unsurlarından insan sermayesi ve müşteri sermayesine yönelik yatırımlar da yapılarak söz konusu işletmelere turizm sektöründe üstünlük sağlayacak entelektüel sermaye değerlerine sahip olunabilir. "PD / DD Oranı" yönteminde olduğu gibi "Tobin'in Q Oranı" yönteminde de hesaplanan değerlere göre belli olan entelektüel sermayeye sahip olup olmama durumu, diğer entelektüel sermaye ölçme yöntemleriyle paralellik göstermeyebilir. Bunun en önemli nedeni ise "Tobin'in Q Oranı" yönteminin işletmelerin sahip olduğu bazı entelektüel sermaye unsurlarını ölçememe riski ile karşı karşıya kalmasıdır. (Çelik ve Perçin, 2000) 4.3.3. Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemiyle Ölçülmesi ve Analizi İMKB'de turizm sektöründe işlem gören otel işletmelerinin 2008, 2009 ve 2010 yılları mali tablolarında yer alan bilgilere göre uygulanan "Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer" yöntemi sonucu ortaya çıkan değerler Tablo 4'te gösterilmiştir. Bu yöntemde hesaplamalar için gereken kalemlerden; Sektörün maddi varlık karlılık oranı %1 olarak hesaplanmıştır Bu karlılık oranının altında olan işletmelerin entelektüel sermaye tutarları hesaplanmamıştır. Yöntemde yapılan hesaplamalarda kullanılmak için vergi oranı % 40 olarak alınmıştır. AOSM hesaplamasında ise birbirinden farklı çeşitli hesaplama teknikleri ve bu teknikler için de birbirinden farklı veriler gereklidir. Uygulamamızda bu oran otelcilik sektörü için %10 olarak alınmıştır. Tablo 4. İMKB'de İşlem Gören Otel İşletmelerinin Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemiyle Hesaplanan ES Tutarları OTEL İŞLETMELERİ ENTELEKTÜEL SERMAYE TUTARLARI Marmaris Altınyunus Turistik Tesisler A.Ş. 2.896.140 Martı Otel İşletmeleri A.Ş. 2.726.470 Petrokent Turizm A.Ş. 7.785.820 Tabloda da görüldüğü gibi uygulamaya alınan yedi otel işletmesinden üçünde entelektüel sermaye tutarı hesaplanabilmiştir. Entelektüel sermaye tutarı hesaplanamayan dört işletme ise uygulama yapılan 2008, 2009 ve 2010 yıllarının ortalaması alındığında herhangi bir kâr rakamı tespit edilemediği için söz konusu yöntem gereği sektör maddi varlık kârlılık oranının altında kalmışlardır. Bu yönteme göre hesaplanan entelektüel sermaye tutarı, uygulama kapsamına alınan otel işletmelerinin sektördeki rakiplerine göre daha iyi performans gösterebilmek için maddi olmayan varlıklarından ne ölçüde yararlandığının bir göstergesidir. Hesaplanan entelektüel sermaye tutarları işletmelerin ortalama net aktif toplamları ve ortalama defter değerleri ile ilişkilendirilerek sahip olunan entelektüel sermayenin işletme için ne anlam ifade ettiği ortaya konmaya çalışılacaktır. Ortalama defter değeri, ortalama net aktif toplamından ortalama borç toplamının çıkarılmasıyla bulunur. Ortalama borçlar ise tüm uzun ve kısa vadeli borçların toplamından meydana gelmektedir. Entelektüel sermaye tutarlarının ortalama net aktif toplamları ve ortalama defter değerleriyle ilişkilendirilmesi sonucu ortaya çıkan sonuçlar Tablo 5'te gösterilmiştir. Tablo 5. Otel İşletmelerinin Entelektüel Sermaye Tutarının Ortalama Net Aktif Toplamı ve Ortalama Defter Değeri ile İlişkisi ENTELEKTÜEL ORTALA ORTALAMA ES / ES/ OTEL SERMAYE MA NET DEFTER ORTALAMA ORTALAMA İŞLETMELERİ TUTARI AKTİF DEĞERİ NET AKTİF DEFTER TOPLAMI DEĞERİ ORANI ORANI TOPLAMI Marmaris Altınyunus 2.896.140 49.293.696 41.627.731 %6 %7 2.726.470 254.750.550 118.474.344 %1 % 2.3 7.785.820 36.789.238 14.265.285 % 21 % 54.5 Turistik Tesisler A.Ş. Martı Otel İşletmeleri A.Ş. Petrokent Turizm A.Ş. Gerek entelektüel sermaye / ortalama net aktif toplamı gerekse entelektüel sermaye / ortalama defter değeri olarak en yüksek oranlar Petrokent Turizm A.Ş.'de gerçekleşmiştir. Söz konusu otel işletmesinin entelektüel sermayesi net aktif toplamının % 21'ini, defter değerinin %54,5'ini oluşturmaktadır. Sahip olunan entelektüel sermaye değeri işletmeye defter değerinin yarı katından daha fazla bir katkı vermektedir. Bu katkıyla Petrokent Turizm A.Ş.'nin turizm sektöründe rakiplerine göre entelektüel sermaye konusunda önemli avantajı olduğu görülmüştür. İşletme için entelektüel sermayenin yeri ve önemi çok farklıdır ve mevcut yatırımlarını arttırmaya önem verdikçe entelektüel sermayesi sektör ortalamasının üstünde bir getiriyi kazanmaya devam edecektir. Marmaris Altınyunus Turistik Tesisler A.Ş. ile Martı Otel İşletmeleri A.Ş.'de ise entelektüel sermayenin oranı hem net aktif toplam içinde hem de defter değeri içinde düşüktür. Söz konusu işletmeler içinde bulundukları sektörde entelektüel sermaye konusunda önemli avantaj kazanarak ortalamanın üstünde bir getiri elde etmek için mevcut yatırımları içerisinde entelektüel sermaye yatırımlarına da önem vermeleri gerekmektedir. Kârlılığı olmayan işletmeler için bu yönteme göre ölçüm yapılamamıştır. Dolayısıyla bu işletmelerin ölçüme konu olabilmeleri için bir dahaki dönemde kârlılıklarını arttırmaları gerekmektedir. Söz konusu yöntemde entelektüel sermaye değeri hesaplanırken kullanılan net ek kazanç tutarları da uygulamadaki otel işletmelerinin net kârı içindeki entelektüel varlıklarının payını göstermektedir. Gelir tablolarında net kâr açıklayan işletmelerden Petrokent Turizm A.Ş'nin 1.212.030 TL'lik ortalama net kârının 778.582 TL'lik kısmı entelektüel varlıklardan kaynaklanmaktadır. Marmaris Altınyunus Turistik Tesisler A.Ş. de ise 684.064 TL'lik ortalama net kârın 289.614 TL'lik kısmı entelektüel varlıklardan oluşmaktadır. Son olarak Martı Otel İşletmeleri A.Ş.'de ise 2.098.035 TL'lik ortalama net kârın 272.647 TL'lik kısmı entelektüel varlıklardan oluşmaktadır. "Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer" yöntemi hesaplamaların uzun sürmesi ve karmaşık yapısı nedeniyle çeşitli olumsuz eleştiriler alsa da uygulanabilirliğinin yüksek olması ve işletmenin entelektüel sermaye değerini diğer dış etkenlerden en çok arındırarak hesaplaması nedeniyle entelektüel sermayeyi işletme bazında ölçen yöntemler arasında genelde en gerçekçi sonuçları veren yöntem olarak kabul edilir. Bu yöntemde de diğer iki yöntemde belirttiğimiz gibi entelektüel sermayenin var olup olmadığı konusunda çıkan sonuçlar diğer ölçme yöntemleriyle paralellik göstermeyebilir. 5. SONUÇ Günümüz çağı bilgi ve teknolojiye dayanmaktadır. Bu nedenle başarıya ulaşmak isteyen işletmeler de kendilerini bilgi ve teknoloji konularında geliştirerek müşterilerine ürün ve hizmet sunmak durumunda kalmaktadırlar. İşte tam bu noktada entelektüel sermaye işletmeler açısından hayati bir konuma gelmektedir. İşletmedeki işleri yapacak bilgili, işi bilen personel ile entelektüel sermayenin insan sermayesi unsuruna, bu bilgi ve becerileri bünyesine katan teknolojilere ve örgüt yapısına sahip olarak entelektüel sermayenin yapısal sermaye unsuruna ve son olarak müşteri memnuniyeti ve onlarla yoğun şekilde ilişki kurmayı kapsayan entelektüel sermayenin müşteri sermayesi unsuruna sahip olan işletmeler, başarıya ulaşmak adına, sektörlerinde entelektüel sermaye bakımından avantaj kazanarak ön plana çıkmaktadırlar. Entelektüel sermaye soyut bir varlık olduğu için ölçümü zordur. Ölçüm için bir çok yöntem ve uygulama söz konusudur ama bu yöntemler ve uygulamalar birbirleriyle paralel sonuçları vermediği gibi gerçek değerleri yansıtmak açısından da yetersiz kaldığı öngörülmektedir. Bu nedenle entelektüel sermayenin ölçümünde herkesçe kabul edilen standart bir ölçüm yönteminin olmaması önemli bir eksiklik olarak kabul edilir. Ölçüm için kullanılan yöntemlerde yer alan verilerin birbirlerinden farklı olması entelektüel sermayenin işletmelerin finansal tablolarında sunulmasını da zorlaştırmaktadır. Buna rağmen maddi olan varlıklar gibi maddi olmayan varlık olarak entelektüel sermayenin de işletmenin gerçek değerini yansıtması açısından finansal tablolarda sunulması açık bir gerekliliktir. Böylece iç, dış ve diğer tüm paydaşlar tarafından işletmenin defter üzerinde gözükmeyen ancak piyasa koşullarında ona avantaj getiren gerçek değeri bilinmiş olur. Araştırmamızda hisse senetleri İMKB'de işlem gören 7 adet otel işletmesinin mali tabloları ve bağımsız denetim raporları incelenerek söz konusu işletmelerdeki entelektüel sermaye ve bu sermayenin işletme açısından öneminin ne derecede olduğu araştırılmıştır. Bu araştırma için de entelektüel sermayeyi işletme bazında ölçen "Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı" , "Tobin'in Q Oranı" ve "Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer" yöntemlerinden yararlanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda hisse senetleri İMKB'de işlem gören otel işletmelerinin genel olarak entelektüel sermaye bakımından yetersiz oldukları sonucuna ulaşılabilir. Özellikle finansal tablolarında net kâr rakamları açıklayamayan işletmeler "Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer" yöntemine göre entelektüel sermaye değerine sahip olma açısından yetersiz durumdadırlar. Finansal tablolarında net kâr rakamları açıklayan otel işletmeleri ise entelektüel sermaye değerine sahiptir ve entelektüel sermaye konusundaki yatırımlarını arttırmaları bu durumu devam ettirecektir. Uygulanan diğer bir yöntem olan "Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı" yöntemine göre PD/DD oranları 1'den aşağı olan işletmeler herhangi bir entelektüel sermaye değerine sahip olmadıkları varsayılır. Bu işletmelerde söz konusu oranın 1 ve üstünde olması için piyasa değerlerinin artması gerekmektedir ve piyasa değerini arttırıcı unsur olarak entelektüel sermayeye de önem vermeleri gerekebilir. Son olarak uygulamamızda yer verilen diğer bir ölçüm yöntemi olan "Tobin'in Q Oranı" yöntemine göre de bu oranları 1'den aşağı olan işletmeler herhangi bir entelektüel sermaye değerine sahip olmadıkları varsayılır. Söz konusu işletmeler bu yönteme göre entelektüel sermayeye sahip olabilmek adına; daha düşük değerle değerlendikleri için kendilerine herhangi bir katkısı olmayan varlıklara yatırım yapmayı bırakarak entelektüel sermaye ile ilgili unsurlara yatırım yapabilirler. Entelektüel sermayenin düşük olduğu ya da hiç olmadığı otel işletmelerinde bunun en büyük nedeni yukarıda da ele aldığımız bilgi ve teknolojiye olan yatırımın az olmasıdır. Özellikle emek yoğun işlerin yapılarak hizmet veren otel işletmelerinde insan unsuru ön plandadır ve dolayısıyla işi bilen, bilgili personel gereksinimi nedeniyle de insan sermayesi unsuru bu tür işletmelerde ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle uygulamamızda yer alan otel işletmeleri insan sermayesine yatırım yaparak daha çok bilgili personel çalıştırabilir ve bu kişilere olan yatırımlarını arttırabilirler. Bununla birlikte çeşitli bilgisayar yazılımları ve programlara sahip olma dışında teknolojik yatırımlara, markalaşmaya ve müşterilerle olan ilişkilere önem verilip entelektüel sermayenin yapısal sermaye unsuru ile müşteri sermayesi unsuru da gözardı edilmeden gerekli olan yatırımlar yapılabilir. Tüm bu analizlerin ve yorumların ışığında sonuç olarak uygulama kapsamına alınan otel işletmelerinin büyük çoğunluğunun entelektüel sermaye düzeyi olarak istenen durumda olmadıkları açıkça görülmektedir. Bu nedenle söz konusu işletmelerin turizm sektöründe söz sahibi olabilmek için entelektüel sermaye düzeylerini geliştirmeyi öncelik haline getirmeleri lazımdır. Böylece bu işletmeler sektörlerinde pazar paylarını arttırarak piyasa değerlerini yükseltme ve daha çok kâr elde etme imkanına kavuşabileceklerdir. Ayrıca bünyelerinde entelektüel sermaye oluşan işletmeler bunu sağlayan iç dinamiklerinin neler olduğunu araştırarak kendilerine daha fazla avantaj sağlayabilirler. 6. KAYNAKÇA ACAR, Durmuş ve DALĞAR, Hüseyin, 2005, Entelektüel Sermayenin Ölçülmesinde Muhasebe Bilgi Sisteminin Katkısı, Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi, 14, 23-39. ALAGÖZ, Ali ve ÖZPEYNİRCİ, Rabia, 2007, Bilgi Toplumunda Entelektüel Varlıklar ve Raporlanması, Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 9 (11), 167-184. ANSON,W. ve LUSSAN, J.D., 2001, Intellectual Capital Values in Liquidation , The Secured Lender, New York, 57 (6), 52-58. ARIKBOĞA, Şebnem, 2003, Entelektüel Sermaye, Derin Yayınevi, Yayın No: 30, İstanbul. ATAMAN AKGÜL, Başak, 2003, Entelektüel Sermaye Kavramının Ölçülmesi,Yönetilmesi ve Raporlanması, Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 5 (2), 31-45. AYDEMİR, Oğuzhan, 2008, Hisse Senedi Getirileri ve Reel Sektör Arasındaki İlişki: Ampirik Bir Çalışma, Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 10 (2), 37-55. BONTIS, Nick, 1996, There is a Price on yur Head: Managing Intellectual Capital Strategically, Business Quarterly, 60 (4), 40-47. CANBAŞ, Serpil ve Diğ., 2005, Performans Ölçümünde Tobin Q Oranının Kullanılması: Hisse Senetleri İMKB'de İşlem Gören Sanayi İşletmeleri Üzerinde Bir Deneme, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 28, 24-36. ÇELİK, ERKEN, Arzum ve PERÇİN, Selçuk, 2000, Entelektüel Sermayenin İşletme Bazında Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi, Muhasebe ve Denetime Bakış, 2, 111-118. ÇIKRIKCI, Mustafa ve DAŞTAN, Abdülkerim, 2002, Entelektüel Finansal Tablolar Aracılığıyla Sunulması, Bankacılar Dergisi, 43, 18-32. Sermayenin Temel DEMİRKOL, İsmet, 2007, Entellektüel Sermayenin Firma Değerine Etkisi ve İMKB'de Sektörel Uygulamalar, SPK Yayınları, Yayın No:206, Ankara. ERCAN ve Diğ., 2003, Değere Dayalı Yönetim ve Entelektüel Sermaye, Gazi Kitabevi, Ankara. ERKAL, Zekeriya E., 2006, Entelektüel Sermaye Ölçülmesi ve Raporlanması, Derin Yayınları, Yayın No: 86, İstanbul. ERKUŞ, Ahmet, 2006, Entelektüel Sermaye : Bir Uygulama, Atatürk Üniversitesi, Doktora Tezi, Erzurum. GRAFSTRÖM, Gottfired ve EDVINSSON, Leif, 1998, Accounting For Minds, Skandia, İsveç. GUTHRIE, J., 2001, The Managemet, Measurement and the Reporting of Intellectual Capital, Journal of Intellectual Capital, 2(1), Bradford, 27-41. KARACAN, Sami, 2004, Entelektüel Sermaye Ve Yönetimi, Mali Çözüm Dergisi, 69, 177-199. KUTLU, Hüseyin Ali, 2009, Entelektüel Sermaye: Türkiye Muhasebe Sisteminde Raporlanabilir Mi ?, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 27 (1), 235257. NERDUM, Lars ve ERIKSON, Truls, 2001, Intellectual Capital: a Human Capital Persprective, Journal of Intellectual Capital, 2(2), 127-135. ÖNCE, Saime, 1999, Muhasebe Bakış Açısı İle Entelektüel Sermaye, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 1100, Eskişehir. ÖZEVREN, Mina, 2008, İşletmelerde Değer Yönetimi, Beta Yayınları, İstanbul. STEWART, Thomas, 1997, Entelektüel Sermaye Kuruluşların Yeni Zenginliği, (Çev.Nurettin ELHÜSEYNİ), Kontent Kitap, İstanbul. SULLIVAN, Patrick, H., 1999, Profiting From Intellectual Capital, Journal of Knowledge Management, 3 (2), 132-142. ŞAMİLOĞLU, Famil, 2002, Entelektüel Sermaye, Gazi Kitabevi, Ankara. TETİK , Nilüfer ve ÖREN, Veli Erdinç, 2010, Entelektüel Sermaye Ölçümünde Tobin Q ,Yöntemi: İMKB'de İşlem Gören Turizm İşletmelerine Yönelik Bir Uygulama, Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 12 (4), 2-14. TORAMAN, Cengiz ve Diğ., 2009, İşletmelerde İnovasyon Sürecinde Entelektüel Sermaye ve Yönetim Muhasebesi Kapsamında Değerlendirilmesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 11 (1), 91-120. TÜRK, Zeynep ve BENGÜ, Haluk, 2010, Entelektüel Sermaye Ölçümü, Muhasebesi, Raporlanması ve Yönetimi, Nobel Kitabevi, Niğde. YERELİ, Ayşe N. ve GERŞİL, Gülşen, 2005, Entelektüel Sermayeyi Ölçme ve Raporlama Yöntemleri, Celal Bayar Üniversitesi İ.İ.B.F. Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 12 (2), 17-29. ENTELLEKTÜEL SERMAYENİN ÖNEMİ VE UYGULANABİLİRLİĞİ Sercan AKTAŞ ÖZET Günümüzde Ulusal İşletmeler ve/veya Organizasyonlar sürdürülebilir ve uzun soluklu bir yönetim anlayışında yapılacak en önemli adımlardan birisi bilgi toplumu içerisinde olduğumuzun bilinciyle gayri maddi olarak nitelenen unsurları destekleyip bunları oluşturulabilir veri bankaları kapsamında zenginleştirip kurum kültürü olarak tabana yaymaktır. Bu unsurlara sahip olmak, bunları yönetmek, üretim gücü haline dönüştürmek ve sonuçlarını doğru analiz edip sürdürülebilir hale getirmek, lokal ve global piyasalarda rekabet avantajı sağlayacaktır. Buradaki en büyük sıkıntı entellektüel sermayenin finansal tablolarda net değeriyle aktarılamaması ve finansal tabloların daha kuvvetli hale getirilememesidir. Bu anlamda yazımızda bilginin ölçülebilir bir hale getirilmesindeki fikirlerimizi aktarıp işlevsel hale gelmesine katkı sağlamak hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Entellektüel Sermaye, Yönetim THE IMPORTANCE OF INTELLECTUAL CAPITAL AND APPLICABILITY SUMMARY ABSTRACT Nowadays, one of the most important steps that are to be done by national operation (business) and/or organizations with sustainable and long-term management approach and the awareness that we are in the information society, is supporting elements that are described as nontangible, enriching them within the scope of data banks can be generated and spreading them to base as corporate culture. To have these elements, to manage them to convert them into power production and to make these sustainable by analyze the results correctly, will provide a competitive advantage in local and global markets. The biggest problem here is, no allocation of intellectual capital in financial statements with the net value and no become stronger of financial statements. In this sense, with our article is targeted to contribute to become functional by transmit our ideas on to make measurable of knowledge. Keywords: Intellectual Capital, Management 1. GİRİŞ Sanayi toplumundan Bilgi toplumuna geçiş süreci olarak adlandırılan günümüzde bilgi; “emek, sermaye ve toprak” gibi üretim faktörü durumuna gelmiş bulunmaktadır. Bilginin temel üretim faktörü olarak görülmesi, bilginin üretildiği, kullanıldığı ve paylaşıldığı bir toplum yapısı olan bilgi toplumu ve özellikle bilginin ekonomideki etkisi sonucunda da bilgi ekonomisi kavramlarını gündeme getirmektedir. Bilgi toplumu ve bilgi ekonomisi kavramları ise firmaların bina, makine ve teçhizat gibi maddi varlıklarının ötesinde sahip oldukları üzerinde yoğunlaşmaları gereği ortaya çıkmaktadır (Kayalı ve diğerleri, 2007) Bilişim Çağını yaşamaktayız. Teknolojinin dört bir yanını çevirdiği dünyamızda, her sektörde teknolojik altyapıyı yönetebilen bir yandan da bunu fikirleriyle destekleyecek ve yaratıcı fikirlerini uygulayacak kişileri bir çatı altında toplamak, global piyasalarda rekabet etme açısından büyük ehemmiyet arz etmektedir. Öyle ki, bu durum ister istemez işletme sahiplerini ve diğer bireyleri maddi olmayan varlıklara sahip olmaya yöneltmektedir. Bunların başında da telif hakları, markalar ve patentler gelmektedir. Türk Patent Enstitüsü, 2008 yılı faaliyet raporunda Türkiye Cumhuriyeti 60.Hükümetinin Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer ÇAĞLAYAN’ın şu ifadesine yer vermiştir: “Marka mevzuatının yenilendiği 1995 yılından 2008 yılının sonuna kadar geçen sürede toplamda enstitüye 558 bin başvurunun yapıldığını ve bunun son %72’sinin son 6yıl içerisinde gerçekleştiğini” ifade etmiştir. Bu da gelişen dünyaya ülkemizinde hızla adapte olduğunun bir göstergesidir. Entellektüel Sermayenin, İşletme Yönetim Fonksiyonlarına eklenmesi gereken bir ana başlık olarak literatüre girmesi gerekmektedir. Bu nedenle Entellektüel Sermayenin önemine dikkat çekerek uygulanabilirliği konusu aktarılmaya çalışılacaktır. 2. ENTELLEKTÜEL SERMAYE KAVRAMI Entellektüel Sermaye’nin tam karşılığı literatürde olmamakla birlikte bu zamana kadar bir çok akademik çalışmada ve makalelerde çeşitli tanımlara yer verilmiştir. Genelde karşılaşılan tanımlar aşağıdaki gibidir: En basit şekliyle Entellektüel Sermaye; “bir organizasyonun bilgi değeridir.” (Akpınar, 2000) “Bir şirketin defter değeri ile bu değere ödenilmeye hazır olunan değer arasındaki farktır.” (Brooking, 1997) “Zenginlik yaratmak üzere kullanıma sokulabilen entellektüel malzemedir yani bilgi, enformasyon, entellektüel mülkiyet ve deneyimdir.” (Stewart, 1997) “Daha yüksek değerli bir varlık üretmek üzere formelleştirilmiş, elde edilmiş ve harekete geçirilmiş entellektüel malzemedir.” (Klein ve Prusak, 1994) “Bir şirketin maddi olmayan varlıklarının örgütsel (yapısal) sermaye ve insan sermayesi gibi iki farklı bileşeninin ekonomik değeridir.” (Petty ve Guthrie, 2000) “Entellektüel sermaye, insan perspektifinden geleceğin değerlerini yaratmada yardımcı olabilecek kazanılmış anlayışların toplamıyla birlikte ilişkileri de kapsayan bir kavramdır” (Grafstörm ve Edvinsson, 1998) Bu tanımlardan yola çıkarsak; “Entellektüel Sermaye, temelinde bilgi ve deneyimi barındırıp işletmenin gelecekteki başarısına doğrudan katkı sağlayacak şekilde gayri maddi varlıklarını bütünüyle ortaya koyup fark yaratmaktır” şeklinde yorumlayabiliriz. 3. ENTELLEKTÜEL SERMAYE UNSURLARI VE ÖZELLİKLERİ Dünyada ilk kez entelektüel sermaye raporu yayımlayan İsviçre şirketi Skandia’ya göre entelektüel sermayenin “insan” ve “yapısal” olmak üzere iki bileşenden meydana geldiği belirtilmektedir (Edvinsson, 1997) Rapora göre, yapısal sermaye müşteri ve organizasyonel sermaye olmak üzere iki alt bölüme ayrılırken, organizasyonel sermaye de kendi altında yenilik ve süreç sermayelerine ayrılmaktadır (Büyükozkan, 2002). Bir başka görüşe göre ise, entelektüel sermaye unsurlarının insan sermayesi, yapısal sermaye ile müşteri ve ilişkisel sermayenin karşılıklı etkileşiminden meydana geldiği belirtilmektedir (Roos – Roos, 1997). Diğer bir yaklaşım ise Sveiby tarafından yapılmış olup, entelektüel sermaye unsurlarının; içsel yapı organizasyon seviyesindeki duyumsanmayan varlıklar olup şirket kültürü, bilgi sistemleri ve çalışma şekli, dışsal yapı -çevreyle ilişki sonucu oluşan sermaye ve çalışanların yeteneklerinden oluştuğu şeklindedir (Bukh ve diğerleri, 2001). Bu anlamda dikkate aldığımızda Entellektüel Sermaye genel olarak üç temel öğeden oluşmaktadır. Bunlar; - İnsan Sermayesi - Yapısal Sermaye - Müşteri Sermayesi 3.1 İnsan (Çalışan Yetkinliği) Sermayesi: Know-How, Eğitim, Mesleki Nitelikler, İş Bilgisi, İş Yetkinlikleri, Girişimci Ruh, Yenilikçilik ve Değişim Kabiliyeti gibi kavramları bünyesinde bulundurur. İnsan sermayesi önemli bir kavramdır ve ölçülüp raporlanması en zor olan unsurdur. Kişilerin yetkinliklerinin ve Yeniliklere ne kadar açık ve de ne kadar yaratıcı fikirlere sahip olduğunun tespiti imkansıza yakın olmakla birlikte maddi olarak ölçülmesi de bir o kadar imkansıza yakındır. 3.2 Yapısal (Organizasyonel) Sermaye: İşletmenin faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan ve insan sermayesini destekleyen nitelikteki örgütsel değerleri ifade etmektedir. Bu kavram içerisine, işletme kültürü, dökümantasyonlar, müşterilere ve pazara ait bilgilerin depolandığı veri tabanları, üretim süreçleri, kalite kontrol ve yönetim sistemleri, patentler, telif hakları, bilgisayar ağları ve enformasyon sistemleri gibi işletmenin etkin bir şekilde çalışmasını mümkün kılan tüm örgütsel alt yapı değerleri girmektedir. (Akpınar, 2002) 3.3 Müşteri (İlişkisel) Sermaye: Konuyla ilgili olarak Stewart şunları söylemektedir; “Müşteri olan her şirkette müşteri sermayesi vardır. Hubert Saint-Onge bu sermayeyi şirketin unvan değeri, satış yaptığı kişi ve kuruluşlarla süregiden ilişkilerinin değeri olarak tanımlıyor. Entellektüel varlıkların üç geniş kategorisi “insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi” içinde en belirgin olan müşterilerdir. Faturaları ödeyen onlardır. Bu nedenle de finansal raporlarda bıraktıkları ayak izleri, çalışanların, sistemlerin ya da kapasitelerin vurduğu damgalara oranla daha kolay gözlenebilir. Her ne kadar birçok şirketin finansal rapor sunma sistemi buna uygun olarak düzenlenmiş değilse de, müşteri sermayesini yansıtan piyasa payı, müşteri tutma ve kaçırma oranları, müşteri başına karlılık gibi göstergeleri takip etmek göreceli olarak kolaydır. Sözgelimi müşteri bağlılığına ya da marka hakkına (müşteri sermayesinin bir ifadesi: daha pahalı olsa bile ürünlerinizi satın almaya razı olmaları) parasal bir değerin nasıl biçileceğine ilişkin geniş bir işletmecilik literatürünün bulunması hiç de şaşırtıcı değildir. (Stewart, 1997) Müşteri Sermayesinin unsurlarını şu şekilde sıralamak mümkündür; Markalar, Müşteriler, Müşteri Sadakati, İşletme Adı, Dağıtım Kanalları, İşle İlgili İşbirliği, Lisans Anlaşmaları, İstenen Nitelikteki Sözleşmeler, Franchising Anlaşmaları. (Guthrie, 2001) Bu açıklamalardan sonra aslında 3 temel unsurunda birbirine temelde bağlı olduğu bellidir. Ancak yapısal sermayeyi diğer unsurlardan ayıran yegane özelliği; rakamsal olarak ölçülebilir olması ve hesaplanabilir durumda rapor edilebilmesidir. Şüphesiz insan sermayesi ve müşteri sermayesini bir araya getirebilmek için bir işletmenin faaliyette olması gerekmektedir. Faaliyetine devam eden işletme insan sermayesi üretir ve müşteri sermayesine erişir. 4. ENTELLEKTÜEL SERMAYE ÖNEMİ Yeni ekonomide giderek daha çok konuşulan ve tartışılan entellektüel sermayenin önemi arttıran bir takım nedenler vardır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: (Ullrich,1998) a) Entellektüel Sermaye, bir işletmenin fark edilebilir ve değer biçilebilir bir servetidir. b) Bilgi işi ve hizmet ekonomisi sürekli artmakta ve entellektüel sermayenin önemini de arttırmaktadır. c) Entellektüel sermaye elemanı olarak görülen ve gönüllülük esası ile çalışıp, çalıştığı kuruma duygusal bağ ile bağlanan eleman entellektüel sermayeyi önemli kılmaktadır. d) Son yıllarda işletmelerin piyasa değerleri, defter değerlerinden oldukça fazla çıkmaktadır. Bu aradaki farkın temeli entellektüel sermayeye dayanmaktadır. e) Bir diğer önemli neden de, patentlerin ve onları lisanslamanın artan öneminin artık kabul edilmesidir. Bu ve buna benzer nedenler, İşletmelerde entellektüel sermayenin önemini arttırmakta ve işletmelerin bu değerlere yönelik yatırım yapmalarına neden olmaktadır. Bu sebepledir ki, işletmelerde insan kaynağı son zamanlarda daha çok önemsenmektedir. (Çağlar,2003) Bilgiyi değere dönüştürerek finansal sonuçlar ortaya koyan işletmelere “bilgi şirketleri” ismi verilmektedir. Bilgi şirketleri oldukça hafif yükle dolaşırlar, onların kilit varlıkları maddi olmayan bir nitelik taşır ve varlık sahibi olmaya da aldırış etmezler. İşletme elinde entellektüel sermaye bulunduğu sürece diğer varlıkları yönetme ile bu varlıklara para ödemenin getirdiği yük ve maliyet söz konusu olmaksızın gelir elde eder. Yani artık bilgi şirketleri varlık istemeyen karakterdedirler. (Öge,2002) Entellektüel Sermayenin Özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz: (Çelik ve Perçin, 2010) 1) İşletme bilançosunda tam olarak elde edilemeyen maddi olmayan varlıkların toplamıdır. 2) İşletmelerin rekabet üstünlüğünün, kalıcılığının sağlanmasının temel kaynağıdır. 3) İşletmenin entellektüel sermayesinin yönetimi önemli bir yönetsel sorumluluktur. 4) Entellektüel sermayedeki artış ve azalışların, entellektüel performans olarak adlandırılması mümkündür; ölçülebilir ve görünür hale getirilebilinmektedir. 5) Entellektüel sermayeyi ölçmek ve görünür hale getirmek için sistematik bir yaklaşım, işletmelerin türüne, büyüklüğüne, yapısına, sahiplerine ve coğrafi yerleşimine bağlı olmaksızın artan bir şekilde değerli hale gelmektedir. İşletmelerin bünyelerinde yer alan ve özellikle üzerine basa basa ifade edilen “İşgörendeki Aidiyetlik Duygusu” tam da bu noktada devreye giriyor. Entellektüel Sermayenin nedenleri arasında sayılan ve “Gönüllülük Esası” olarak ifade edilen; çalıştığı işletmeyi kendi işletmesi gibi kabul eden ve kendisini işletmenin ayrılmaz bir parçası olarak gören işgörenler, orta vade ve uzun vadede işletmenin piyasa değerindeki artışta en büyük paya sahip olan varlıklardır. İnsan Kaynakları departmanının asli görevleri arasında “Aidiyetlik Duygusunu Arttırıcı Faaliyetler ve Çalışmalar” yer almak zorundadır. İnsan Kaynakları Departmanları, en önemli kaynağı işletmeye kazandırırlar, “insanı”. Ve doğru insanı bulabilmek için işe alım süreci içerisinde mülakat esnasında çeşitli sorular ve testler ile işletmeye yetkinlikleri beklentiyi tatmin edecek şekilde kurum kültürüne uygun kişileri tercih etmektedirler. Bu konunun Entellektüel Sermaye ile bağlantısıysa; Her işletmenin sahip olduğu bir kurum kültürü mevcuttur. Örneğin; iş yapılış süreçleri, işletme kuralları, ast-üst ilişkileri, insanların konuştukları dil, kılık-kıyafetleri, ortak değerleri, inanışları, vb. Bu değerlerdeki nitelikleri taşıyan kişiler tercih edilirken, onların stres esnasındaki kişilikleri ve tavırları ile daha önce çalıştığı ortamlardaki mesai arkadaşlarıyla olan beşeri münasebetleri de kontrol edilmektedir. Bu şekilde doğru personelin seçiminin yapıldığına inanılmaktadır. Ancak işletme faaliyetlerinde yüksek kâr beklentisi, belirli bir bütçeye ulaşma esnasında baskıcı bir ortamın olması kurum kültüründen sapmalar yaratmaktadır. Bu da personellerin işe olan bağlılıklarında ve işletmeye olan bağlılıklarından kopmalar yaşatmaktadır. Bu ve başka örneklerle olan değişimler yaratıcı fikirlerin oluşmasına engel olmakla birlikte entellektüel sermayenin bir çıktısı olan işletmenin piyasa değerinin düşmesine yani performansın negatif ivme kazanmasına yol açmaktadır. Bu nedenle insan kaynakları departmanı yetkinliklere göre testler yapmak yerine yetenek avcılığı yapması, işletmeye entellektüel sermaye girdisi sağlayacaktır. Buradan da anlaşılacağı üzere, Entellektüel Sermaye’de girdi “Bilgi ve Yetenekler”, Çıktı ise “Piyasa Değeri ve Yükselen Performans” olacaktır. Entellektüel Sermayenin nedenlerini ve özelliklerini ifade ettikten sonra Entellektüel Sermayenin Yönetiminin ne denli önemli olduğuna dikkat çekelim: Kasım/2011 tarihinde 500 milyon dolar borç bulamaması halinde veya elindeki patentleri satamaması halinde 2012 yılında iflas koruma talebinde bulunacağını duyuran ve 19 Ocak 2012 tarihinde iflas koruma başvurusunda bulunan 124 yıldır neredeyse her eve giren KODAK firmasının hem teknolojik değişime adaptasyon sıkıntısı çekmesi hem de son dönemde satışlarının %38 oranında düşmesi 1888 yılında George Eastman tarafından kurulan KODAK’ın iflasını açıklamasıyla son bulurken bize şunu gösterdi. “İflas başvurusunda bulunan dünyaca ünlü bir markanın satış değeri 950 milyon dolar. 13 fabrikası kapatılmış, 40 bin üzerinde personelini işten çıkartmış ve yoğun borç altındaki firmanın sadece markasının değeri nasıl oluyor da 950 milyon dolar edebiliyor” diye düşünen işletme yöneticilerinin Entellektüel Sermayenin unsurlarını ve önemini tekrar gözden geçirmesi gerektiği içten bile değil. KODAK firması sahip olduğu entellektüel mülkiyetleri doğru yönetebilmek için yaratıcılığa ve teknolojik lenslere (fotoğraf makinesi kitleri) daha çok eğilim gösterebilseydi özellikle AR-GE departmanlarına yatırım kanallarını daha aktif hale getirebilseydi bugün bu sorunla karşılaşma ihtimali çok düşük oranlarda olacak ve büyük olasılıkla bertaraf edilebilecekti. Bu nedenle Entellektüel Sermayenin çok ciddi olarak irdelenmesi ve işletme kültürüne adapte edilmesi gerekmektedir. 5. ENTELLEKTÜEL SERMAYESİ ÖLÇÜLMESİ İşletmelerin maddi varlıklarını ve/veya parasal olarak bünyelerinden barındırdıkları birçok şeyi ister yıpranma payları olsun ister piyasa değerleri yönünden değerleyebilir veya ölçümleyebiliriz. Ancak maddi olmayan duran varlıklar için en önemlisi de bilgiyi ve sonucundaki değer artışının tespiti ve ölçümlemesi bu kadar kolay kabul edilebilir değildir. Bu konuda bir çok akademisyen ve bilim uzmanları çalışmalar yapmışlardır. Sonuçta hesaplamak amacıyla bir çok yöntem geliştirmişlerdir. Bunların en çok bilineni Piyasa Değerinin Defter Değeriyle karşılaştırılmasıdır. Diğerleri ise sırasıyla; Tobin’in Q Oranı, Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi, Balanced Scorecard, Skandia Kılavuzu, Entellektüel Sermaye Endeksi, Teknoloji Brokeri, Maddi Olmayan Varlıklar Cetveli, Maddi Olmayan Varlıkların Ölçülmesinin Finansal Yöntemi, Sullivan’ın Entellektüel Sermayeyi Ölçüm Yöntemi, Ante Pulic’in Entellektüel Katma Değer Katsayısıdır (Yörük ve Erdem, 2006) Bir işletmenin gerçek değerinin tespitinde işletmenin sahip olduğu maddi varlıkların yanında maddi olmayan varlıklar ve entellektüel sermaye unsurlarının da ölçülmesi ve raporlanması gerekir. Entellektüel sermaye unsurlarının ölçülüp raporlanmasının işletmeye sağlayacağı avantajlar aşağıdaki gibi sıralanabilir. (Yereli ve Gerşil, 2005) a) Entellektüel sermayenin ölçüm ve raporlanmasıyla, işletmeler diğer işletmelerden daha başarılı ya da başarısız oldukları alanları belirleyebilirler. b) Entellektüel sermayenin ölçüm ve raporlanması işletmenin uzun dönemli amaçlarını geliştirmesine yardımcı olur. c) Entellektüel sermaye unsurlarına yapılan yatırımlar işletme piyasa değerinin artmasına katkıda bulunur. Brynjolfsson ve Yang tarafından 1.000 firma üzerinde yapılan bir araştırmaya göre; bilgisayar sistemlerinde eğitim ve yazılıma yapılan 1 dolarlık fazla yatırım, firmanın piyasa değerinde 10 dolarlık artışa neden olmuştur. d) Entellektüel sermayeyle ilgili raporlardan işletme içi ve işletme dışı tüm bilgi kullanıcıları faydalanacaktır. Örneğin yatırımcılar, hisse edinmek için bu raporlara bakacaklardır. Diğer taraftan bu raporlar sayesinde işletmenin bankalar gibi kredi kuruluşları karşısında kredibilitesi artacak, kredi alma durumunda maddi olmayan değerler teminat olarak gösterilebilecektir. Hesaplanmış Maddi Olmayan Değer Yöntemi : İşletmelerin bankalardan kredi taleplerine, bankaların kredi limitlerinin ve şartlarının belirlenmesine teminat olarak sahip olunan maddi varlıklara göre hareket etmeleri, bilgi yoğun işletmelerin maddi varlıklar yönünden istenen düzeyde olmamaları nedeniyle istedikleri krediyi almalarına engel oluyordu. Bu nedenle NCI Araştırma Merkezince(ABD-İllinois Eyaletinin Evanson kentinde bulunan Kuzeybatı Üniversitesi’ndeki Kellog İş İdaresi Okuluna bağlı bir araştırma merkezi) bilgi yoğun işletmelerin maddi olmayan varlıklarının değerlerinin ortaya konması durumunda, kredi konusunda bu işletmelere daha ılımlı davranılacağı varsayımı ile bu yöntem geliştirilmiştir. (Stewart, 1997) Bu konuda örnek uygulama yapmak gerekirse, ABC Tekstil A.Ş.’ye ait bazı veriler şu şekildedir: 2007 yılı kârı 100.000 TL, 2008 yılı kârı 120.000 TL, 2009 yılı kârı 215.000 TL. Firmanın ortalama net maddi varlıkları 2007 yılında 1.230.000 TL, 2008 yılında 1.570.000 TL, 2009 yılında 2.120.000 TL. Firmanın faaliyet gösterdiği sektördeki ortalama maddi varlık kazanç oranı %5, kurumlar vergisi oranı %20, ortalama ağırlıklı sermaye maliyeti %35’dir. Ortalama Dönem Kârı : (100.000+120.000+215.000)/3 Yıl = 145.000-TL Ortalama Net Maddi Varlıklar : (1.230.000+1.570.000+2.120.000)/3 Yıl = 1.640.000-TL Ortalama Maddi Varlık Kazanç Oranı : 145.000/1.640.000 = %9 Ek Getiri Tutarı : Ortalama Dönem Kârı – Normal Kazanç = 145.000 -(1.640.000 X %5) = 63.000-TL Maddi Olmayan Varlıklar Primi : Ort.Ek Gelir - :(Ort.Ek Gelir X Kurumlar Vergisi) 63.000 – (63.000 X %20) = 50.400-TL Entellektüel Sermaye Tutarı : Net Ek Gelir / Ortalama Ağırlıklı Sermaye Maliyet Oranı : 50.400-TL / %35 = 144.000-TL Piyasa Değeri/Defter Değeri Oranı : İşletmenin dolaşımdaki hisse senetlerinin belirli bir tarihteki işlem gördüğü piyasa fiyatının, aynı tarihteki yatırımcılar tarafından ödenmeye razı olunan tutarıdır. Defter değeriyse işletmenin bilançosunda kayıtlı varlıklardan borçların düşülerek elde edilen değerdir. Ancak bu yöntem sadece borsa da işlem gören işletmeler için uygulanabilir. Örnek vermek gerekirse; ABC Tekstil A.Ş. piyasada işlem gören hisse senetlerinin değeri 25.000.000-TL’dir. Defter değeri ise 18.000.000TL’dir. Sahip olunan entellektüel sermaye 7.000.000-TL’dir. Entellektüel Sermaye performansı oranı ise 1,39’dur. Bu sonuç, işletmenin sahip olduğu varlıkların %39’unu entellektüel sermayenin oluşturduğunu göstermektedir. Tobin’in Q Oranı : Nobel ödüllü iktisatçı James Tobin tarafından geliştirildiği için bu ismi almıştır. Yatırım kararlarının tahmin edilmesi için geliştirilmiş olan bu yöntem, işletmenin yatırım kararlarını tahmin etmek için faiz oranlarından bağımsız olarak işletme varlıklarının yerine koyma maliyetlerini kullanmaktadır. (Önce,1999) Her ne kadar yatırım kararlarının tahmin edilmesinde kullanılmak amacıyla geliştirilmiş olmakla birlikte Tobin’in Q oranı yaklaşımı işletmenin sahip olduğu entellektüel sermayenin hesaplanmasında da kullanılmaktadır. Tobin’in Q’su işletmenin sahip olduğu fakat diğer işletmelerin sahip olmadığı maddi olmayan duran varlıklar, diğer bir ifadeyle entellektüel varlıklar nedeniyle yüksek kârlar sağlama üstünlüğünü ifade etmektedir.(Önce,1999) Örneğin, ABC Tekstil A.Ş. piyasa değeri 25.000.000 TL’dir, Varlıklarının tarihi maliyet değeri 3.000.000 TL’dir, Yerine koyma değeri ise 11.000.000 TL’dir. “Q = Piyasa Değeri/Yerine Koyma Değeri” formülünde rakamları yerine koyarsak; Q = 25.000.000/11.000.000 = 2,27 Q değerinin 1’den yüksek çıkması, işletmenin yüksek değerli entellektüel sermayeye sahip olduğunu ifade etmektedir. 1’den düşük olması ise, entellektüel sermayeye sahip olmadığını ve varlıkların getiri düzeylerinin yerine koyma değerini karşılamadığı sonucunu ortaya koyar. Örneğimizde ABC Tekstil A.Ş.’nin entellektüel sermaye ağırlıklı çalıştığı ve yüksek değerli entellektüel sermayeye sahip olduğunu yorumlayabiliriz. Buraya kadar ki örneklerimizde hisseleri borsa da işlem gören şirketlerin uygulaması konusunda fikir sahibi olduk. Peki ülkemizde halka arz olmayan işletmeler de mevcut, bu ve bunun gibi bir çok işletme ne uygulayacak konusuna Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (Yeni adıyla Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu) KOBİ-TFRS hakkında bilgiler verici yayınlarda bulundu. KOBİ; “Kamuya hesap verme yükümlülüğü olmayan, dış kullanıcılar için genel amaçlı finansal tablo yayımlayan işletmelerdir” şeklinde tanımlanmıştır. Burada dış kullanıcılardan kastedilen; Bankalar, kredi/borç verenler, kredi derecelendirme kuruluşları, işletme yönetiminde yer almayan işletme sahipleridir. KOBİ TFRS, Varlık, borç, gelir ve giderlerin ölçülmesi konusunda kullanılan iki genel ölçüm esası, “tarihi maliyet ve gerçeğe uygun değer” şeklinde açıklama da bulunmuştur. Buna göre Gerçeğe Uygun Değer Hesaplaması gerektiren ve gerektirmeyen ya da başka standartlara referans vererek gerçeğe uygun değer hesaplamasını gerektiren standartlar aşağıda sunulmuştur.(Demir ve Bahadır, 2007) Tablo 1: Gerçeğe Uygun Değer Hesaplaması ve TFRS’ler Gerçeğe Uygun Değer Hesaplaması Gerektiren Standartlar Başka Standartlara Referans Vererek Gerçeğe Uygun Değer Hesaplamasını Gerektiren Standartlar TMS 11 – İnşaat Sözleşmeleri TMS 2 – Stoklar TMS 16 – Maddi Duran Varlıklar TMS 21 – Kur Değişiminin Etkileri TMS 17 – Kiralama İşlemleri TMS 27 – Konsolide ve Bireysel Finansal Tablolar TMS 18 – Hasılat TMS 19 – Çalışanlara Sağlanan Faydalar TMS 20 – Devlet Teşviklerinin Muhasebeleştirilmesi ve Devlet Yardımlarının Açıklanması TMS 26 – Emeklilik Fayda Planlarında Muhasebeleştirme ve Raporlama TMS 33 – Hisse Başına Kazanç TMS 36 – Varlıklarda Değer Düşüklüğü TMS 38 – Maddi Olmayan Duran Varlıklar TMS 39 – Finansal Araçlar: Muhasebeleştirme ve Ölçme TMS 40 – Yatırım Amaçlı Gayrimenkul TMS 41 – Tarımsal Faaliyetler TFRS 1 – Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının İlk Uygulaması TFRS 2 – Hisse Bazlı Ödemeler TFRS 3 – İşletme Birleşmeleri TFRS 5 – Satış Amaçlı Elde Tutulan Duran Varlıklar ve Durdurulan Faaliyetler TMS 28 – İştiraklerdeki Yatırımlar TMS 31 – İş Ortaklıklarındaki Paylar Gerçeğe Uygun Değer Hesaplamasını Gerektirmeyen Standartlar TMS 1 - Finansal Tabloların Sunuluşu TMS 7 - Nakit Akış Tabloları TMS 8 - Muhasebe Politikaları, Muhasebe Tahminlerinde Değişiklikler ve Hatalar TMS 10 – Raporlama Döneminden (Bilanço Tarihinden) Sonraki Olaylar TMS 12 - Gelir Vergileri TMS 32 – Finansal Araçlar: Sunum TMS 23 - Borçlanma Maliyetleri TFRS 4 – Sigorta Sözleşmeleri TMS 24 - İlişkili Taraf Açıklamaları TFRS 7 – Finansal Araçlar: Açıklamalar TMS 29 - Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama TMS 34 – Ara Dönem Finansal Raporlama TMS 37 – Karşılıklar, Koşullu Borçlar ve Koşullu Varlıklar TFRS 6 – Maden Kaynaklarının Araştırılması ve Değerlendirilmesi Gerçeğe Uygun Değer hesaplanırken, Piyasa Yaklaşımı, Gelir Yaklaşımı ve Maliyet Yaklaşımı ile uyumlu değerleme teknikleri kullanılır. Bu yaklaşımları özetlemek gerekirse; (Akbulut,2007) a) Piyasa Yaklaşımı: Aynı ve Karşılaştırılabilir nitelikteki varlık ya da borçlara ilişkin piyasa işlemlerinden elde edilen fiyat ve diğer geçerli bilgiler kullanılmaktadır. b) Gelir Yaklaşımı: Gelecekte elde edilecek tutarların bugünkü değerini hesaplamaya yönelik değerleme teknikleri uygulanmaktadır. c) Maliyet Yaklaşımı: Bir varlığın hizmet kapasitesini yenilemek için gerekli olacak tutarın hesaplanmasına dayalı bir yaklaşımdır. 6. ENTELLEKTÜEL SERMAYENİN RAPORLANABİLİRLİĞİ UYGULANABİLİRLİĞİ VE 26 Aralık 1992 tarihinde 21447 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 sıra numaralı Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğ, 1 Ocak 1994 tarihinden bu yana uygulamadadır ve onun getirisi olan Tek Düzen Hesap Planı incelendiğinde Entellektüel Sermaye’ye dair herhangi bir hesap grubu ve/veya hesap ile karşılaşılmamaktadır. Bilançoda maddi ve maddi olmayan varlıklar tamamen finansal karşılığı olan kalemlerden oluşur. Dolayısıyla gelecek dönemlerde getirisinin ne olacağı belli olmayan varlıkları parasal olarak yansıtabileceğimiz bir hesap grubu/hesap finansal tablolarda bulunmamaktadır. Ayrıca en önemli konu 1 sıra numaralı Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği, entellektüel sermayeye dair herhangi bir ifade bünyesinde bulundurmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Yasalarında hali hazırda yürürlükte bulunan 29 Haziran 1956 tarihinde kabul edilen ve 9 Temmuz 1956 tarihinde 9353 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun günümüz şartlarına göre güncelliği yitirmesi ve yer yer yetersiz kalması nedeniyle 13 Ocak 2011 tarihinde kabul edilip 14 Şubat 2011 tarihinde 27846 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu içerdiği yeni maddeler ile Mali Mevzuatta da değişikliklere gidilmesine sebep olmuştur. 1 Temmuz 2012 tarihinden uygulamaya geçecek yasa nedeniyle Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu daha önceki tarihlerde yayınladığı Türkiye Muhasebe Standartlarını, Türkiye Finansal Raporlama Standartlarıyla güncellemiş olup 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle uygulamaya geçilmesini zorunlu kılmaktadır. Daha önceki mevzuatlarda adı bile geçmeyen Entellektüel Sermayenin TMS-38’de açıkça ifade edilmese de yapılan yorumlardan Entellektüel Sermayeye atıfta bulunduğu görülmektedir. TMS-38 “Maddi Olmayan Duran Varlıklar” Standardı 17 Mart 2006 tarihinde 26111 sayılı Resmi Gazete’de ilk kez yayımlanmış ve peyderpey zamanlarda revizyonlar/güncellemeler görerek günümüze kadar gelmiştir. TMS-38 Standardının “Tanımlar” alt başlığında, “Maddi Olmayan Duran Varlıklar, işletmeye gelecekte ekonomik yarar sağlaması beklenilen bir kaynaktır” şekliyle açıklayıp devam etmektedir, “Fiziksel niteliği olmayan tanımlanabilir parasal olmayan varlıklar” olarak ifade etmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere daha önce yaptığımız tanımlara benzerlikler gözlemlenmektedir. Bir çok işletme sahibi, entellektüel sermaye dediklerinde “Şerefiye” kelimesini anlamaktadırlar. Kısmen doğru olsa da aslında apayrı bir durumdur. Entellektüel Sermaye’nin değerini bir çok akademisyen yazılarında “şirketlerin birleşmelerinde ortaya çıkan piyasa fiyatı ile kayıtlı değeri arasında olumlu fark” olarak yorumluyorlar. Bunu da “şerefiye” olarak nitelendiriyorlar. Bu konu TFRS 3 İşletme Birleşmelerine ilişkin tebliğ’de bulabiliriz. TMS 38 bu konuya açıklık getirerek direkt kalıba oturtmasa da TMS-38’deki açıklamalarıyla entellektüel sermayenin unsurlarına atıfta bulunmuştur. TMS-38, madde 9 ve 10’dan yapısal sermaye, madde 15’de insan sermayesi, madde 16’da müşteri sermayesi yorumlarını görebiliyoruz. Maddi Olmayan Duran Varlıklar (TFRS, 2011) 9) İşletmeler sıklıkla kaynak tüketir veya bilimsel ya da teknik bilgi, yeni süreç veya sistemlerin tasarım ve uygulaması, lisans, fikri mülkiyet hakları, piyasa bilgisi ve markalar (marka isimleri ve yayın hakları dahil) gibi maddi olmayan kaynakların elde etme, geliştirme, bakım veya iyileştirilmesi sırasında çeşitli borçlar yüklenirler. Bu geniş kapsamlı başlıklar altındaki kalemlerin yaygın örnekleri; bilgisayar yazılımı, patentler, telif hakları, sinema filmleri, müşteri listeleri, ipotek hizmeti sunma hakları, balıkçılık lisansları, ithalat kotaları, isim hakları, müşteri ve tedarikçi ilişkileri, müşteri sadakati, Pazar payı ve pazarlama haklarıdır. 10) 9uncu paragrafta tanımlanan bütün kalemler, bir maddi olmayan duran varlık, örneğin belirlenebilirlik, bir kaynak üzerindeki kontrol ve gelecekteki ekonomik yararının varlığı gibi, tanımını karşılamaz. Bu standardın kapsamı içindeki bir kalem maddi olmayan duran varlık tanımına uymaz ise, onu elde etmek ya da işletme içinde yaratmak için katlanılacak harcamalar oluştukları anda gider olarak muhasebeleştirilir. İlgili kalemin bir işletme birleşmesi sırasında elde edilmiş olması durumunda, söz konusu kalem, elde etme tarihinde muhasebeleştirilen şerefiyenin bir parçasını oluşturur (bakınız:68inci paragraf) 15) Bir işletme vasıflı çalışanlardan oluşan bir ekibe sahip olabilir ve eğitim yoluyla, gelecekte ekonomik yararlar sağlayacak ek vasıfları tespit edebilir. Ayrıca işletme, çalışanlarından yeteneklerini işletme yararına kullanmaya devam etmelerini de bekleyebilir. Fakat bir işletme, genellikle, maddi olmayan duran varlık tanımına uyan vasıflı çalışanlarından ve bunların eğitimlerinden kaynaklanan gelecekteki ekonomik yararlar üzerinde yetersiz bir kontrole sahiptir. Benzer bir sebeple, kullanımı ve tanımın diğer kısımlarına uymadıkça özel yönetimsel ya da teknik yeteneğin maddi olmayan duran varlık tanımına uyması olası değildir. 16) Bir işletme, müşteri portföyüne veya pazar payına sahip olabilir ve müşterileri ile ilişki ve sadakat kurma çabaları nedeniyle, müşterilerin işletme ile ticari ilişkiye devam etmelerini bekleyebilir. Ancak, müşteri ile olan ilişkiyi veya müşterinin işletmeye olan sadakatini koruyan yasal hakların ya da kontrol altında tutan diğer bazı yolların bulunmaması durumunda; maddi olmayan duran varlıkların tanımına uyan, işletmenin müşteri ile olan ilişkileri ve bu tür unsurlara (örneğin müşteri portföyü, pazar payları, müşteri ilişkileri ve müşteri sadakati) sadakatten meydana gelmesi beklenilen gelecekteki ekonomik yararlar üzerindeki kontrolü genellikle yetersizdir. Müşteri ilişkilerinin korunmasına yönelik yasal hakların bulunmaması durumunda, aynı veya benzer sözleşmeli olmayan müşteri ilişkilerinin (işletme birleşmesinin bir parçası olması dışında) takas işlemleri, işletmenin en azından müşteri ilişkilerinden gelmesi beklenilen gelecekteki ekonomik yararları kontrol altında tutabildiğine ilişkin kanıt sağlar. Bu tür takas işlemlerinin müşteri ilişkilerinin ayrılabilir olmasına ilişkin de kanıt sağlaması nedeniyle, söz konusu müşteri ilişkileri de maddi olmayan duran varlık tanımına girer. Hisseleri halka arz olsun/olmasın, tüm işletmeler varlıklarını gerçeğe uygun değer ile hesaplayıp düzenleyecekleri bilançolarına entellektüel sermaye rakamlarını aşağıdaki şekilde aktarabilirler: ------------------------------ 31/12/20XX ----------------------265 Entellektüel Varlıklar Hesabı 504 Entellektüel Sermaye Hesabı XXX XXX ------------------------------ ///////////////// ------------------------5 Mayıs 2004 tarihinde 25453 Resmi Gazete yayınıyla 12 Sıra Numaralı Muhasebe Sistemi Genel Tebliği ile Enflasyon düzeltmeleri nedeniyle oluşan olumlu ve olumsuz farkları kayıt sistemimize aktarabilmemiz için açılan hesaplar o dönemde nasıl bir problem yaratmayıp muhasebe mesleği mensupları tarafından ve diğer taraflarca kabul görmüşse, entellektül sermaye hesabının ve uygulamalarının neticesinde yapılacak yeni düzenlemelerin de sistematik olarak kabulü ve uygulaması bir problem yaratmayacaktır diye düşünmekteyiz. Günümüz şartlarında da bu durum yapılması gereken bir zorunluluk haline gelmiştir. Ancak şu soruda beraberinde gelecektir; “Sermaye hesabının dönemsel olarak değişkenlik yaratması bu denli hareketli olan bir hesabın kaynak sütununda yer alması ne kadar doğru?” Netice de uygulamada 50-Ödenmiş Sermaye grubu, diğer hesap grupları gibi aktif olarak kullanılmaz. Bu noktayı dikkate aldıklarında entellektüel sermaye’de oluşacak artışlar Gelir Tablosu’nda faaliyet grupları arasında yer alacak bir hesap olarak düşünülebilir. Ancak entellektüel sermayedeki düşüş vergi matrahından düşülmesi uygun görülmeyecektir. Tahminen fiktif bir düşüş olarak yorumlanacaktır. Bu nedenle entellektüel sermayedeki artışın da vergi matrahına ilave edilmesi uygun görülmemelidir. Bu gibi tartışmalara mahal vermemek amacıyla bilançoda göstermek uygun olacaktır. Defter değerinin Piyasa değerinden ayrı izlenmesi amacıyla 50-Ödenmiş Sermaye hesabı grubu yerine hesap planında müsait olan 51 no’lu hesap grubunun açılması daha uygun olacaktır. 7. SONUÇ Soğuk savaş dönemlerinin izlerinin artık kalmadığı, kırmızı hatlı sınırların bulunmadığı dünyamızda ve özellikle bilgiye erişimin kolaylaştığı günümüzde, kapanmayan piyasalar ve sürekli değişen teknolojiye adapte olmayan işletmeler orta vadeye kalamayacak kadar kısa ömürlü olmaya mahkumdurlar. Böylesine değişen piyasa koşullarında rekabet edebilmek amacıyla güçlü finansal tablolara ihtiyaç bulunmaktadır. Finansal tabloların gerçeği yansıtmasının zorunluluğu da dikkate alındığında, güçlü sermaye, güçlü varlık yapısı gerekliliği kaçınılmazdır. Bir işletmede Araştırma-Geliştirme departmanı aktif olarak faaliyette olabilmesi, o birimin bünyesinde hayal gücü serbest bırakılmış yeteneklerin bulunması ile eşdeğerdir. Stefano D’Anna “Tanrılar Okulu” adlı kitabında “Senin ruhun senin organizasyondur. Ne zaman hayal etmeyi bırakırsan o zaman ruhun ve bedenin unutulup gider” demektedir. Bu nedenle daha önce de ifade ettiğimiz gibi İnsan kaynakları departmanı, işe alım sürecini organize ederken işletmenin kültürüne adapte olabilecek “yetenekleri keşfetmelidir.” Unutulmamalı ki, yetenekler asla bir kalıba sığdırılamazlar, serbest bırakılmalılardır. Bunun sonucunda doğacak fikirler, buluşlar, icatlar, markalar, patentler, telifinin alınması gereken mülkiyetler, ve dahası için maddi olmayan duran varlıkların aktif kullanılacağı veri bankalarının oluşturulması ve de fonksiyonel olarak zayıf yanları ile güçlü yanlarının test edilmesi gerekmektedir. Kısa vadede alınacak olumlu sonuçların daha uzun sürelere yayılabilmesi ancak onu destekleyecek işletme yönetimi ile sürdürülebilir. Bu nedenle entellektüel sermaye ve entellektüel mülkiyet kavramlarının öncelikle işletme tepe yönetimi tarafından özümsenmesi gerekmektedir. Şüphesiz ki, entellektüel sermaye konusunda çok çeşitli tanımlar olmasının yegane sebebi “bilginin sonsuz bir deniz olması ve insanların sürekli yeni fikirler üretebilecek kapasitede olmasından kaynaklıdır.” Böylesine canlı bir ortamda ülkemizdeki yasal mevzuattan kaynaklanan sıkıntılar şüphesiz hem lokal hemde global piyaslarda rekabet edebilme gayesinde olan işletme sahiplerini işletme kültüründen bir miktar uzaklaştırıp agresif pazarlamaya yönlendirmektedir. Bununda ana sebebi, likit varlıkların elde edilmesi gerekliliğidir. Bu durum, Thomas A. Stewart’ın müşteri sermayesindeki bahsettiği “Müşterilerimiz faturalarımızı ödemektedir” ifadesiyle uyuşmaktadır. Müşterinin tutundurulması ve sadık müşteri oluşturulması, ilgili departmanlardaki özverili işgörenlerle sağlanabilir. İnsan kaynakları departmanı “doğru beyini ve doğru insanı”, muhasebe departmanı “doğru hesaplamayı ve raporlamayı”, marka departmanı “doğru markayı ve telif hakkını” yakaladığında bir IBM şirketi, bir Coca-Cola şirketi, bir Microsoft yazılım şirketi gibi şirket olmak içten bile değildir. Bu nedenle mevzuattaki sıkıntılara takılmadan Yıllık Faaliyet Raporu hazırlanırken Yıllık Entellektüel Sermaye Durum Raporu’da hazırlanmalıdır. Bu destekleyici rapor, dış kullanıcılara fikir oluşturması açısından önemli bir veri kaynağı olacaktır. Ayrıca TTK’daki değerleme yöntemi ile TFRS’deki değerleme arasında paralellik sağlanması, finansal tabloların gerçeğe uygun değerler ile hazırlanıp sunulmasıyla dış kullanıcılara doğru yorum yapabilmelerine destek sağlayacaktır. Yukarıda bahsettiğimiz hesaplama yöntemleriyle entellektüel sermayenin hesaplanıp yine yukarıdaki açıklamalarımızda olduğu gibi yasalara uygun olarak kayıtlara aktarılıp mali tablolara yansıtılmalıdır. Girişimcilerimizin daha yeni ticaret alanlarına güvenle girebilmeleri için yasal mevzuatın da buna uygun olarak düzenleyip uygulama genel tebliğlerin yayımlanması gerekmektedir. 2009 krizinden diğer ülkelere göre daha sağlıklı olan ulusal şirketlerimiz halen krizin etkilerinden kurtulamayan kimi şirketlerin rekabetten çekilmesiyle kimi şirketlerinde sermaye yapılarının zayıflaması nedeniyle daha geniş alana yayılabilme fırsatlarını yakalamış bulunmaktadır. Bu durumu kendi lehlerine çevirmeleri gerekmektedir. Bu önemli fırsatı kaçırmamaları için yasal mevzuatta acil düzenlemelere gidilip teşviklerle desteklenmelidir. 8. KAYNAKÇA AKBULUT, Y., 2007, Gerçeğe Uygun Değerin Ölçülmesine Yönelik Yeni Yaklaşımlar:FASB 157, Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, C:1, Mart 2007, s.23-38 AKPINAR, A.T., 2000, Entellektüel Sermaye Kavramı, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S:1, s.51-59 AKPINAR, S., 2002, Entellektüel Sermaye Yönetimi ve Bir Boya İşletmesi Üzerine Etkileri, I.Ulusal Bilgi Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildirisi, Kocaeli Üniversitesi, 10-11 Mayıs 2002, s.727 BROOKING, A., 1997, The Management of Intellectual Capital, Journal of Long Range Planning, C:30 S:3, s.364-365. BUKH, P.N. ve Diğerleri, 2001, Constructing Intellectual Capital Statments, Scandinavian Journal of Management, C:17, s.87-108 BÜYÜKÖZKAN, G., 2002, Entellektüel Sermaye Yönetimi, KalDer Forum, Nisan-Mayıs-Haziran, s.35-44 ÇAĞLAR, İ., Türk İşletmeciliğinde Entellektüel Sermaye Yönetimi Üzerine Bir Araştırma, G.Ü. Çorum İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, www.ttefdergi.gazi.edu.tr/makaleler/2003/Sayi2/75-90.pdf, Erişim:22.01.2012. ÇELİK, A., Perçin, S., 2010, Entellektüel Sermayenin İşletme Bazında Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi, Muhasebe ve Denetime Bakış, Ekim 2010, S:2, s.113 DEMİR,V., BAHADIR, O., 2007, UFRS(TFRS)’deki Değerleme Ölçüleri Kapsamında Şirket Değerlemesinde Defter Değeri Yaklaşımı, Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi, TÜRMOB, Eylül 2007, S:23, s.65-79 EDVINSSON, L., 1997, Developing Intellectual Capital at Skandia, Long Range Planning, C:30, S:3, s.366-373 GRAFSTÖRM, G., EDVINSSON, L., 1998, Accounting for Minds, Larsherberts Offset, Sweden, s.25 GUTHRIE, J., 2001, The Management, Measurement and the Reporting of Intellectual Capital, Journal of Intellectual Capital, C:2, S:1, s.24-41 KAYALI, C., YERELİ, A.N., ADA, Ş., 2007, Entellektüel Katma Değer Katsayısı Yöntemi Kullanılarak Entellektüel Sermayenin Firma Değeri Üzerindeki Etkisinin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma, Yönetim ve Ekonomi, C:14, S:1, s:87 KLEIN, D.A., PRUSAK, L., 1994, Characterizing Intellectual Capital, Boston: Ernst&Young Center for Business Innovation, Mart 1994 ÖGE, S., 2002, Entellektüel Sermaye İşletmeler İçin Yeni Bir Değer, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayını, C:16, S:5-6, s.180 ÖNCE, S., 1999, Muhasebe Bakış Açısı ile Entellektüel Sermaye, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, S:1100, Eskişehir, s.38-39 PETTY, R., GUTHRIE, J., 2000, Intellectual Capital Litereture Review, Measurement Reporting and Management, Journal of Intellectual Capital, C:1 S:2.s.166 ROOS, G., ROOS, J., 1997, Measuring Your Company’s Intellectual Performance, Long Range Planning, C:30, S:3, s.413-426 STEWART, T.A., 1997, Entellektüel Sermaye, MESS Yayınları, İstanbul, 975-7152-23-5 TÜRKİYE MUHASEBE STANDARTLARI TMS/TFRS, 2011, Rekmay Ltd.Şti, Ankara, s.844, 978605-60206-5-0 ULLRICH, D.,1998, Intellectual Capital=Competence x Commitment, Slogan Management Review, C:39, s.15-16 YERELİ, A.N., GERŞİL, G., 2005, Entellektüel Sermayeyi Ölçme ve Raporlama Yöntemleri, Yönetim ve Ekonomi, Celal Bayar Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, C:12, S:2, s.17-29 YÖRÜK, N., ERDEM, M.S., 2006, Farklı Entellektüel Sermaye Ölçme Yöntemlerinin Firmaların Stratejik Karar Alma Sürecine Etkileri, Marmara Üniversitesi Muhasebe-Finansman Araştırma ve Uygulama Dergi Analizi, C:6, S:15, s.59-71 ORGANİZASYONEL KÜLTÜR DİZAYNI: TİNSEL DEĞER ENTELEKTÜEL SERMAYE, AHİLİĞİN 21. YÜZYIL TİNSEL DEĞERİNE KATKISI SMMM Sinan AYHAN ÖZET Birer “organizasyonel kültür” olarak işletmeler, var olma sebeplerini, kâr maksimizasyonu amacına göre şekillendirmekten çok; günümüzde artık, firma değerini yükseltme amacına göre veya kurumsal bir bakışı icra edebilmek için ekonomik faaliyetin devamlılığa bağlı katma değer, entelektüel sermaye ekseninde organize etmektedirler. Paradan ödemeler dengesine varan evrime paralel bir gelişme mikro yapılar içinde kârdan katma değere doğru işlemektedir. Bu işleyiş kişilerin kontrolünde olmadığı gibi, maddesel değerlerin ötesinde ortak akla bağlı tinsel değerlerin kurumsallaştırılmasıyla örülmektedir. Uygulama farklılıkları, muhasebe literatüründe “global muhasebe” açısından kültür etkisiyle açıklanmaya başlanmış, başta felsefe ve sosyolojideki varoluşçuluktan beslenen akımların “kritikedici” etkisi olmak üzere, iktisat literatürünün “tarihi perspektif”i etkisiyle de “kritik edici anlayış” kanalına girmiş ve çevre unsurlarıyla harmanlanarak kültür etkisi, topyekûn “organizasyonel kültür” eşiğine getirilmiştir. Literatürde muhasebe uygulama farklılıklarının, “organizasyonel kültür” çerçevesine bağlı bir seyir izlediği söylenebilmektedir. Ama uluslararası ticaret ve sermaye hareketleri, halihazırda muhasebe uygulamalarında yaşanan ulusal farklılıkları ön plana çıkarken, bu farklılıkları tam olarak ortadan kaldıramayacak olsa da, genel hatlarıyla muhasebe uygulamalarını “birörnek” olmaya zorlamaktadır. İşletmeler muhasebe bilgisini, entelektüel sermayeyi yenileşmeye uyarlamak için bir basamak olarak kullanabilir. Yenileşme, firmanın değerini entelektüel sermaye ölçüsünde artırabilirken aynı zamanda geçmiş değerleri de günümüze uyarlayabilir. Bu bağlamda, Ahilik, geçmişte bir organizasyonel kültürün temsilcisi olmuş, günümüze bir tinsel değerler bütünü de miras bırakmıştır. Bu miras işbirliğini, sağlam mesleki standartları, finansal işlemleri yansıtan bir hesap tasnifi anlayışını kapsamaktadır. Geçmişin ve geleceğin çekimi arasında, ulusal ve uluslararası etkilere bağlı olmak üzere günümüz “organizasyonel kültür” yapıları tinsel değerlerini, maddi olmayan duran varlıklar gibi, entelektüel sermayenin etrafında şekillendirmekte, entelektüel sermayenin ölçümlenmesi, raporlanmasıyla da kendini kurumsal bir yapıya kavuşturabilmektedir. Organizasyon tarzlarımızın tinsel anlamda bağlı olduğu kaynakları bulabilmek, geçmişin üzerine koyarak geleceği şekillendirmemize yardımcı olabilir. Mevcut tebliğ, Ahilik üzerinden, muhasebe fenomenlerine bağlı bir devam olarak, işletilebilecek yeni organizayonel kültür icadımız olup olmadığını araştırmaya çalışmaktadır. Anahtar-Kelimeler: Muhasebe, Kültür Etkisi, Organizasyonel Kültür, Tinsel Değer, Ahilik Design of Organizational Culture: Intellectual Capital as a spiritual value, and Akhism, the Value of Spiritual Contribution of the 21st century Abstract An "organizational culture" as a business, the reasons for being, according to the purpose of profit maximization is shaping, in recent years, according to the purpose of upgrading the value of the enterprise to perform a view on continuity of value added economic activity, has been organizing the axis of the intellectual capital. Money is a parallel evolution of development up to the balance of payments from profit in the value-added “micro-structures” accurately. This procedure does not control, such as people, beyond the common sense of values depending on the material being built, bringing spiritual values into the institution. Differences in the application of accounting literature "global accounting" began to explain the effect in terms of culture, philosophy and sociology, particularly existentialism currents fed the "critical influences" in the impact of economics literature, which is "historical perspective" to the influence of "that the critical point of view" and the environmental elements of the channel also entered the effect of blending culture, full-scale "organizational culture" is brought to the brink. Differences in accounting practice in the literature, "organizational culture", depending on the frame is reported that in the course of; but international trade and capital movements, already in the national differences in accounting practices force, while fully eliminated handle them, though, accounting practices to be "uniformed" in many challenges. Enterprises use accounting information as a stepping stone to adapt to the reformation of intellectual capital. Innovation, the value of the firm's intellectual capital while increasing the extent of past values of the present can be adapted at the same time. In this context, Akhi, in the past has been the representative of an organizational culture, present a set of spiritual values in the inheritance. This heritage co-operation, robust professional standards, financial operations, which reflects the understanding of the classification of the account covers. Between the past and the future shooting, national and international, subject to the effects of today's "organizational culture", the spiritual values of structures, such as intangible assets, intellectual capital consists of around intellectual capital measurement, reporting in the corporate structure has evolved. Organizing the spiritual sense, is connected to our ways of finding resources, putting on the future of the past be able to help shaping itself. This paper, from Akhi perspective, due to accounting phenomena in a continuing, whether or not the invention of the research work for our economic New Organizational culture. Key-Words: Accounting, Cultural Influences, Organisational Culture, Spiritual Value, Akh 1) Giriş: Her an Giriftleşen Bir Yapı “İlerleme kuramı”na göre insanlık bir bütün olarak yavaş yavaş, daha büyük yetkinliklere doğru durmaksızın ilerlemekte, dönüşmektedir. Doğal olgular sabit işlev yapılar içinde devinirken; insanlık, her biri öncekinden koparılamaz dizinlere bağlı yeni aşamaların art arda gelişiyle atılım yapmaktadır. Bu kuram, kültürün bütün devresel yapısı yan yana ilerler diyen orijinal bir fikir de içermektedir(Bock, 2002; p.65). Bu anlayışın sonucu olarak, din, ahlak, sanatlar, bilgi, kültürel, ekonomik ve siyasal kavramlar organik bir bütün halinde ve aynı anda değişim süreci gerçekliklerini yeni devresel yapılara taşır ve aralarındaki formüler bağ o kadar kuvvetlidir ki biri değişince, hepsi birden değişir. Bu değişimler, arz ve talep gibi büyük eşleşmeler arasında bir uyum arar(Krugman, 2008; p.7). Değişimler içinde sınırlar ötesine geçebilen kültürle birlikte etkili olan bir kavram var; bunun ismi ticarettir. Dünyada ticari faaliyetlerin giriftleşmesi sonucu ekonomi; finans, muhasebe, hukuk; ticaret hukuku, sosyoloji gibi bütün diğer sosyal disiplinler ve bu disiplinlere bağlı uygulamalar içinde ve/veya arasında bir değişim, değişime bağlı olarak da bir yakınsaklaşma hali gözlenmektedir. Bir bakıma yakınsaklaşma dünya üzerinde ulusların, işbirliği yapmak ve işbölümüne gerekçeler oluşturmak noktasında birbirlerini sınama yeri olarak göze çarpmaktadır(Seyidoğlu, 2007; pp.24-25), diyebiliriz. 1.1. Ortaklıklar, Piyasa, Organizasyonel Kültür, Çokuluslu Ortaklıklar İşbirliği ve işbölümü kavramlarının ilk nüvesi ortaklıklar düzeyinde gerçekleşmiş, bunların kişilikleri “societas” kavramıyla Roma’da kendini göstermeye başlamıştır; genellikle bunlar menkul kıymet piyasalarıyla ilişkilendirilmez, çünkü ortaklar sadece kendi işleri peşinden koşmaktadırlar; ama bunlar tarih ilerledikçe iki açıdan konuyla ilgili olmuştur. Birincisi limitet ortaklıkların gelişimi açısından, Roma’da “societates publicanorum” olan, daha sonraki zamanlarda ortaçağ İtalyası’nda “commenda”, daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde “société en commandite” ve “Kommanditgesellschaft”; bu tür ortaklıklar finansal yatırımlara konu olan yatırımlardır ve anonim ortaklık formlarının tarihi anlamda temelini oluştururlar. Ekonomi politiğin tarihi analizinde kapitalist sisteme dair bir tespit olarak, “societas” olsun, “commenda” olsun Hegel ve Marks diyalektiğinin basitten karmaşığa doğru kapital kombinasyonlarının şekillenişine işaret eden ilk belirgin formlarıdır(Jinnai, 2003; p.84). İkincisi 14’üncü yüzyıldan itibaren Floransa tipi ortaklıklar, yani “compagnia” yatırımlar için bir fırsat anlamına gelmiştir; “compagnia”nın ortakları finansal yatırım girişimlerinde bulunabilmiştir, çünkü ortaklar kârdan daha fazla faiz geliri bu yatırımlar sayesinde elde edebilmektedir(Siems, 2009; pp.3-4). Genel anlamda, kâr ve faiz, sermaye üzerinden geri dönüşü olan karşılıklı ekonomik formlardır ve kâr, büyük planda ekonomik büyüme veya çöküşten hemen etkilenen formdur(Raphael et. al., 1997; p.58). Takas ekonomisinden ticarete geçişten sonra piyasa anlayışı oluşmuş, daha sonra da kâr ve faiz, özsermaye gibi kavramlar üzerinden piyasa ekonomisine geçilmiştir. Piyasa ekonomisinden, malların düzenli olarak üretildiği, dağıtıldığı ve para ve mallar üzerindeki mülkiyet haklarının aktörler arasında transfer edildiği sözleşmeye dayalı değiş tokuş biçimlerine tabi olan toplumsal ve kurumsal düzenlemeler anlaşılmaktadır(O’neil, 2001; p.16) Piyasa, uluslararası ticaretteki çağdaş evrimin gereği çokuluslu şirketlerin yolunu açmış; ticaretin giriftleşmesi sonucu organizasyonel yapılar hem toplum, hem işletmeler düzeyinde önem kazanmıştır. Günümüzde uluslararası ticaret o biçim almıştır ki, işletme, ürününe ülkeye dek eşlik etmek durumundadır ve uluslararası ticaret, kendiliğinden çokuluslu ortaklıkları peşi sıra getirmektedir(Galbraith and Salinger, 2002; p.95). 1.1.1. Ekonomik Düzeni Sağlama, Finansal Raporlama Tarihi çekirdek yapılardan gelip büyüyen yatırım kavramı bugün için, piyasalar hakkında yapılan eşevreli bir düşünme biçimi diye ifade edilebilir ki burada, hem işleyişin nasıl olduğu veya tıkanıklığın nerde meydana geldiği ve süreğen bir tutarlılıkla yatırımcı davranışlarını işaretlenerek kanaat getirilen hata türlerinin neler olduğu bir arada düşünülebilir(Damodaran, 2003; p.1). Yani bir yatırım sürecini işletmek için rasyonel olan düşünce ve tahminler için neyin, nelerle, hangi şartlarda, nasıl ve ne biçimde yapıldığını veya eşleştirildiğini bilmek gerekmektedir. Ekonomik faaliyet yoğunluğunun dünya üzerinde artması sebebiyle finansal raporlama, insanların işletmeler üzerinden piyasalara doğru, eşleşmeleri düzenleyen, etkileşimli bir işbölümünün göstergesi olmuştur, denebilir. Finansal tablo kullanıcılarının güvenilir, doğru, şeffaf bilgiye ulaşması çağımızın başat sorunsallarından biri haline gelmiştir. Dünyada finansal raporlama, göze çarpan iki model üzerinden gelişmiştir ve bunların nesnelere dayanan sebep-sonuç ilişkileri de farklıdır. En erken sistematik muhasebe düzeni formu, Kıta Avrupası’nda 17. yüzyıl Fransa’sında geliştirilmiştir. Devlet idaresi tarafından, o dönemde çıkarılan yıllık bilanço, ekonomiyi iflastan korumak ihtiyacıyla düzenlenmektedir. Bu kontrollü ekonomiye delil muhasebe tarzı daha sonra birçok Avrupa ülkesine yayıldığı gibi 19. yüzyıl başında Napolyoncu ticaret kanunun birleşik ve özümsenmiş bir hal gelmiştir. Ekonomileri, bu düzenleme şablonlarıyla etkileyen metot kâh Napolyon’un zorlaması; kâh bu düzene istekli Avrupalı düzenleyicilerin mevcut hali desteklemeleri sonucu, ekonomik anlayış hızla her yere yayılmıştır. Bu yazılı kanun hukuku veya kod hukuku, daha sonra 1870’te Almanya’nın birleşmesiyle piyasa değerinden tarihi değere ve oradan daha sistematik değerlemelere ve ölçümleme mantıklarına geçişin eşiği olmuştur. Bu da 20. yy başından itibaren, hükümetlerin vergi hesaplamalarında temel teşkil eden usullerin geliştirilmesini sağlamıştır (Epstein and Jermakowicz, 2008: pp.1-3). Değişim süreçleri bağlamında muhasebe disiplini, iş dünyasında organize etme ve yönetme fiillerinin öne çıktığı evrede ekonomik işleyişin ve değişim hamlelerin sağlamlaştırılmasının önemli bir unsuru olmuştur(Sterrett, 2006; p.444). 1.1.1.1. Vergi yanlı Finansal Raporlama Modeli Mevcut model bir anlamda ortaklıklar ve devlet arasındaki ilişkiyi temel konularda karşılıklı olarak daha ılımlı bir havaya getirmiştir. İlk elde bu standartların daha çok vergi hesaplaması ve kâr dağıtımına odaklanmıştır; sonrasında daha geniş bir perspektiften bakarak güvensizliğin ve körü körüne gidişin olmadığı bir ekonomiyi işletip koruma altına almayı amaçlamıştır. Ve diğer bir taraftan borsaya ve konsolidasyona bağlı yapılara uyarlanan model, hala varılacak yeni menziller olduğunu göstermiştir (Epstein and Jermakowicz, p.3). 1.1.1.2. Finansal Raporlamada Anglosakson Yaklaşım Finansal raporlamaya dair ikinci model, bir Anglosakson tarzı olarak iş ile yatırımcılar arası ilişkileri göz önünde tutan ve sermaye piyasalarındaki akış bilgilerini kollayan bir yapıda düşünülmüş, uygulanmıştır. 70’lerde alacaklı tabanlı işleyen bilançolar maddi olmayan duran varlıklar üzerinde çok az vurgu yapmıştır. Buna göre sabit varlıklar ise, ikincil piyasalarda, güvenli krediler için teminat olarak kullanmıştır. Dolayısıyla maddi olmayan duran varlıklar, borç verenlere az bilgi getirebilmiştir. Ama bu süreç zamanla kırılmış, yatırımcıların ölçüsü maddi olmayan duran varlıklara kaymaya başlamıştır(King, 2006; p.132) Sonuçta bu yaklaşımın hükümet edicileri hala raporlamayı ekonomiyi düzenleyen araçlardan biri olarak görmeye devam etmiş; ama raporlama devletten çok, yatırımcıları ilgilendirir, görüşünü ileri sürmüşlerdir(Epstein and Jermakowicz, p.4). Mevcut iki yaklaşım; tarz değişikliği dışında, aslında muhasebe literatüründe çevresel faktörler diye geçen unsurlara ve daha çok bunlardan kültürel unsura bağlı bir ayrıma da işaret etmektedir. İçlerinden birinin daha çok tarım ekonomisini temsil ettiği, diğerinin işletme kişiliğine dönük olduğu, o problemlere bağlı yordamlar geliştirdiği söylenebilir. Ülkelerin ekonomik faaliyetleri giriftleştikçe ve dünya ekonomisindeki iş yapıları karmaşık hale geldikçe ihtiyaca uygun olarak dünyanın çeşitli coğrafyalarında bu iki modelin türevleri de görülmüştür(Epstein and Jermakowicz, p.5). 1.2. Muhasebe, Karşılaştırmalı Muhasebe ve Uyumlaşma Değişim süreci, ihtiyaçlar; kültür etkisiyle birlikte değerlendiğinde karşılaştırmalı muhasebe açısından literatürde iki ülke kıyaslamaları, uyumlaşma hareketleri önplana çıkar; ülke kıyasları ise, birinci olarak ülkelerin muhasebe uygulama, davranışlarının kıyası; ikinci olarak da, bir ülkenin tarihsel dönemlerinin kıyası, olarak ifade edilmektedir. Bütün farklılıklara rağmen uyumlaşma kültür etkisi çizgisinde önemli bir başlık oluşturur. 19. yy sonunda, birçok sebep, endüstrileşmiş ülkeleri hesap sunum kurallarını kurmaya yöneltmiştir. Bir yüzyıl sonra ülkeler, yükselen değer ekonomi, globalleşme ve düzensiz sermaye hareketleri arasında, yatırımcı ülkelerin uluslararası uyumu anlamına gelen bir uyumlaşma sürecine birçok alanda girmiştir (Barbu, 2003: p.3). Ekonomideki niteliksel ve niceliksel değişimler ve “bu değişimlerle birlikte uluslararası seviyede yakınlaşan ticaret hukukları” (Dırenisa, 2005: p.273), birçok alt alanı ve eşleşmeyi uyumlaşmaya zorladığı gibi muhasebe düzenlemelerini de uyumlaşmaya zorlamıştır. Muhasebede uyum, muhasebe uygulamaları arasında birlik sağlanması niyetiyle, muhasebe uygulamalarının birkaç metot çerçevesinde toplanmasıdır. Muhasebe uygulamalarının uyumlaştırılması ise uygulamalar arasındaki farklılığın azaltılmasını ifade etmektedir (Karapınar, p.87). 1.2.1. Değişken Paradigmayı Tarif, Yakınsaklık Muhasebe bilgisi, temel olarak ekonomik eylemi tarif eder ve etkisi ekonomik kişilikler üzerinedir. İşte insanların toplanıp bir ülke kurdukları bir coğrafyada ulusal egemenliklerine göre belirledikleri mevcut kurallar ve ilkeler seti her ülkenin kendi hak ve hukukunu gösterir. Böyle bir oluşuma da, ulusal muhasebe denebilir. Bazı ülkelerin muhasebe kuralları geleneklerinin ve zamanın ötesindeki gelişimlerin üzerine oturmuş olabilir. Bazıların ki kanun merkezli ve ticaret kanunun bir parçası olabilir. Ama genel olarak muhasebe kuralları, bir ülkenin ekonomik çevresinin aynasıdır ve tarih kültür, dil, din, ticari alışkanlıklar gibi sayılı ulusal etkenlere bağımlıdır(Evans et. al., 1988; p.24). Bir görüşe göre değişimin boyutları şöyle tanımlanmaktadır(Stittle, 2006): “…Uluslararası Muhasebe Standartları’na uyum, sadece farklı muhasebe politikalarına değil; tamamen başka bir sistemin verim ve randıman ölçümüne, piyasalarla iletişim şekline tabi olmak demektir…” 1.2.2. Literatürde Muhasebe Çevresinin Oluşumunda Çevresel Etkiler Muhasebe farklılıkları gün geçtikçe daha görünür olmuştur. Uluslararası araştırmalara bakıldığında, bir ülkenin kendine özgü muhasebe sistemini anlamakta çevre etkilerinin anahtar unsur olduğu görüşü yaygındır. Genel kapsam olarak iş bu muhasebe kavramı bulunduğu çevrenin bir ürünüdür. Bir bakıma ulusal çevrenin yansıması muhasebe uygulamalarında görülür ve ulusların kendine has özellikleri, mizaçları bu kendiliğinden şekillenmeyi pekiştirir(Alexandre and Archer; 1998). 20. yy ikinci yarısında araştırmacılar, uluslararası muhasebeyi bir ölçü dizini etrafında sınıflandırmaya çalışmıştır. Böylece uluslararasında görülen muhasebe anlayış ve uygulama farklılıklarını daha iyi karşılaştırma ve açıklama imkânı bulunmuştur. Bu ayrım, öncelikle ülke yasal düzenlenmelerinin uygulamalar açısından neden karmaşık bir anlam ihtiva ettiğini algılamakta kolaylık sağlamıştır. Daha sonra oluşan her hangi bir muhasebe probleminin uluslararası düzeyde nasıl çözümlenmesi gerektiğine bir basamak olmuştur. Muhasebe sistemleri, muhasebe teorisi geliştirmek açısından sınıflandırıldığında iki yaklaşımla muhasebe olaylarının karşılanabileceği düşünülmüştür. Birincisinin tümdengelimci yaklaşım olduğu söylenebilir. Bu yaklaşım ekonomik ve ticari iş hayatından bir ilişkilendirmeyle kuşbakışı muhasebe çevresini ve alışkanlıklarını incelemektedir. Mueller, Choi ve Nobes gibi araştırmacıların literatürde çalışmaları bu tümden gelimci yaklaşım üzerinedir. Öteki yaklaşım ise tümevarımcı yaklaşımdır. Bu yaklaşımın özü, muhasebe uygulamalarını, uygulamadaki işlem kalıplarını analiz ederek tanımlamak esasına dayanır. Bu konuda ilk çalışmalar Nair ve Gran tarafından yapılmıştır(Zhang, 2005; p.14). 1.2.2.1. Literatür Çalışmaları ve Muhasebe Gelişimini Belirleyen Faktörler Literatürde uluslararası muhasebenin ülkeler arası çeşitli araştırma sonuçlarına dayandırılarak sınırlandırılması ve analiz edilmesi alanında birçok çaba görülmektedir ve uluslararası farklılıklarla ilişkilendirilecek etkenler belli başlıklar altında sıralanmaktadır(Zhang, p.16); Politikalar, Ekonomik çevre, Kültür, Yasal sistem, Finansal çevre, Vergi, Muhasebe mesleği, Muhasebe kuramı, Dil tarih, coğrafya, din, Eğitim, vs… Buna ek olarak bu konuda çalışma yapan araştırmacılar tarafından sıralanan faktörlerin genel anlamda çevresel faktörler olarak adlandırılıp, ekonomik, sosyo-kültürel ve yasal faktörler olarak alt-ana başlık altında toplanabileceğini(Ağca, 2003; p.85 belirtmekte fayda vardır Bir ülkenin muhasebe modelini kendi benzersiz kavram çevresine göre en çok hangi etken belirlemektedir; algı ve öğrenme düzeylerini şekillendiren şey nedir? Bir bakış açısına göre en etkili çevresel faktör ekonomik etkenler olarak belirtilmektedir. Aarpen’ın iddiası ekonomik etkeni desteklemektedir. Fakat başka bir bakış açısına göre kültürel değerler en baskın etken olarak görülmektedir. Nitekim Gray ve Radebaugh görüşlerini kültür etkeni üzerinde yoğunlaştırmaktadır(Radebaugh and Gray, 1997). 1.2.2.1.1. Literatürde Mueller ve Benzerlerinin Sınıflaması Mueller’in sınıflama önerisini ifade etmek gerekirse; muhasebe gelişimi açısından bu sınıflamanın temel mantığı, dört işlem modeline dayanmaktadır. Birincisi ticari muhasebeyle ulusal ekonomik politikaların iç içe ilişkilendiği makroekonomik çerçeve, ikincisi muhasebenin ticari ekonomik politikanın bir kolu olarak göründüğü mikro ekonomik yaklaşım, üçüncüsü mesleğin hizmet fonksiyonu ele alındığında bağımsız bir disiplin olarak muhasebe mesleği, dördüncüsü yönetim ve kontrolün etkisi anlamında ampirik olarak sınanmış ve birörnekleşmiş bir muhasebe uygulamasıdır. Mueller bu dört boyutlu ifadeyi, bir bakıma; çeşitli yönleriyle ve yeterince arz küreyle bütünleşebilmiş bir muhasebe deneyimi olarak düşünmüştür. Bütün bunlara beşinci bir model olarak öğretici bir matematiksel yaklaşım önermiştir ve buna çeşitli sosyal, ekonomik ve yasal etkilerin tayin ettiği bir gelişim süreci olarak muhasebenin evrimi demeyi uygun görmüştür. Buna göre farklı çevreler, farklı yapılardaki muhasebe ortamı içinde farklı sonuçlar üretmektedir(Zhang, p.16). Makro ekonomik çerçeveden kasıt; hükümet tarafından ulusal ekonomik politikaların arasına muhasebenin yerleştirilmesidir. Sosyal sorumluluklar ve firmanın sosyal bilincin bir yansıması olarak raporlama ve denetim gibi unsurlar, muhasebe gelişimi ve makroekonomik çerçeveyi birbiriyle uyumlu hale getiren unsurlar olarak bilinirler. Mikro ekonomik yaklaşım, piyasa odaklı ekonomilerin temellendirdiği klasik batı ekonomisi düşüncesidir. Buna göre bir mikro ekonomik araç olabilmek için muhasebe ticari hayata ve ticari işletmelere hizmet etmelidir. Dolaysıyla makro ekonomik kavramlar açısından en uygun olan muhasebe ölçümleme sisteminin yerine koyma maliyeti olabileceği söylenebilir. Muhasebenin bağımsız bir disiplin olması, iş süreçlerinin işlerliğini sağlaması ve iş süreçlerinden türeyen kavramsal çerçevelerle örülü bir ekonomik yapı anlamında kullanılmaktadır. Sınanmış ve tekdüzen bir muhasebeden kasıt ise, hükümet tarafından muhasebenin ekonomiyi yöneten ve ticari iş düzenini sağlayan bir araç olarak uygunluğa erişmek için daha bilimsel bir yapıya kavuşmasıdır(Zhang, p.17). Daha sonra Choi ve Mueller, uluslararası muhasebe kavramlarının diğer sosyal bilimlerde olduğu gibi çevresel analizler sonucu türetilmiş veya terimleştirmiş bir bilim olduğu sonucuna vardılar ve muhasebe yeniliklerinin veya gelişmelerinin muhasebesel olmayan etkenlerden kaynaklandığını iddia ettiler. Çevresel etkenler dedikleri bu etkenleri şöyle sıralamaktadırlar(Zhang, p.18); Yasal sistem, Politik düzenek, Eşyanın doğası ve mülkiyet esası ölçüsü, Ticari firmalar arasındaki büyüklük ve nitelik farkları, Sosyal çevre, İş bilirlik düzeyi veya ticari hayat deneyimi, Kanun koyuculuğun türev etkisi veya kanuni sonuçlandırma ölçüsü, Spesifik muhasebe kanun koyuculuğunun halihazırdaki varlığı, Ticari dönüşüm hızı, Ekonomik gelişme aşaması, Ekonomik çerçevenin büyümesi, Mesleki eğitim ve organizasyonun bulunduğu yer. Nobes ise, Mueller’in evrim yaklaşımına dayalı sınıflandırılmasını temel alarak bu görüşün etki alanını ayrıntılı bir hale getirmiştir. Bunun için Mueller’in kapsamlı terminolojisini ve mikro-makro sistemler hipotezlerini kullanmıştır. Mikro temelli sınıflandırmada ticari iş ekonomisi ile ticari iş uygulamalarının yönelimlerini birbirinden ayırırken, tekdüzen-makro sınıflandırmada hükümet-vergiyasal yönelim ile hükümet-ekonomi ilişkileri arasındaki hatları belirlemiştir(Zhang, p.19). 1.2.2.1.2. Uluslararası Muhasebe Alanında Hofstede ve Takipçilerinin Kültür Modeli İş organizasyonları ve iş hayatındaki yeniliklerin getirdiği davranış farklılıklarının ölçüsü belirleyen bir unsur olarak kültür Hofstede’in geniş kültürler arası taramasında yapısal elamanlarına ayrılmaya çalışılmıştır. Hofstede, bir grubu diğer grup üyelerinden ayıran belleksel ortak yapıların farklıklarını vurgulayan bir kültür modeli geliştirmiştir. Kültürün varlığında olan bu farklılıkları dört düzey olarak belirlemiştir: semboller düzeyi, kahramanlar düzeyi, törensel alışkanlıklar düzeyi ve değerler düzeyidir. Muhasebeyi öyle bir etkinlik alanında düşünmüştür ki, ona göre muhasebe teknik zorunlulukları hafifletilmiş, doğanın kanunları gereği uzlaşmacı yapısı teknik zorunluluklardan daha önemli olduğu ifade edilebilmektedir ve onun anlayışına göre muhasebe sistemi ise, ulusal kültür ayırtlarına göre çeşitlenebilen bir nitelliktedir. Bu ayırt edici unsurlar; Bireysellik Kolektivizme Karşı, Geniş Sorumluluk Alanı Dar Sorumluluk Alanına Karşı, Güvenli Çalışma Ortamları Kuşkucu Çalışma Ortamlarına Karşı, Erillik Dişiliğe Karşı başlıkları gibi dört ana boyuta bağlıdır. Daha sonra beşinci bir boyut Hofstede’in takipçileri tarafından; Kısa Dönemli Erimler Uzun Dönemli Erimlere Karşı adına alan boyut listeye eklenmiştir(Zhang, pp.20-21). 1.2.2.1.3. Farklılıklarının Kaynağının Dilbilimsel Olduğunu Savlayan Yaklaşım Belkaoui, literatürdeki çalışmalara bir katkı olarak rölativite’den söz açmıştır. Görecelik, doğru yanlış ayrımından çok insanı koşullara göre bir durum tespitine sürükler. Dolayısıyla Belkaoui’nin yaptığı çalışmanın çerçevesi beş tespit üzerine kurulmuştur(Belkaoui, 2002; pp.67-102): Kültürel Rölativite Dilbilimsel Rölativite Politik Ve Sivil Rölativite Ekonomik ve Demografik Rölativite Yasal ve Vergisel Rölativite Bu görecelikler arasında bir kurmaca dil halinde muhasebe çevreleri arasında arabulucu ve şekillendirici özellik taşıyan koşul belirleyici unsur dilbilimsel yaklaşım üzerine odaklanmaktadır. Mesele Anlamlı sözcük parçalarını, numaralandırmaları, kodlar ve sembollerle profesyonel organizasyon ve ortaklıklar arasındaki ağ düzenini, farklı işlem düzeylerini ortak bir iletişim alanına çekebilmektir. Sosyal dil, ticari işlerden edinilen finansal verilerin bir kreasyon oluşturacak şekilde genel süreç setlerinden nasıl süzülüp geleceği adeta bir dilbilgisi kökeni gibi işlemekte, muhasebe disiplini kendine böylece bir çevre oluşturmaktadır(Belkaoui, 1980; pp.362-363). Belkaoui, bu bağlamda muhasebeyi, kurallara bağlı veya bağlı olmayan davranışlarını etkileyen ifadesel özellikleri ve dilbilimsel kuralları olan sosyal bir dil olarak tartışmaktadır. 1.2.2.1.4. Kültür Süzgecinde Muhasebe Tarihi Perspektifi Muhasebe tarihi, muhasebe, organizasyon ve toplum arasındaki girift ilişkilerin çözümlenip cisim bulduğu bir yerdir. Daha derinden bakıldığında ise insanların düşünme biçimlerini, ticari bir ilişki problemini çözme mantıkları, toplumdan edindiği bilgiyi kullanma tarzını, kısaca insanlığın giriftleşen sosyal yapılar karşısında oluşturduğu kültür ve çevrelerinde gelişen olayları anlamlandırma izlerini taşıyan ve bilişsel bir ilerlemenin tarihinin okunduğu bir betiktir muhasebe. Bu yapı içinde değişen, şekillenmiş olan sadece muhasebe olmaz, bunun yanında politik ve sosyal organizasyonlar da buluşa ve yeni keşiflere dönük olasılıklar üzerinde bir dönüşüm geçirir(Chimin, p.1). Muhasebenin, ekonomik faaliyetlerin etkinliğine yol vermek için gerçek finansal olayı ortaya koyucu şekilde, sınıflama, kaydetme ve raporlama sanatı olarak tarifi; aslında muhasebenin rolünün ticari ve endüstriyel kapitalizmin global oluşumunun bir temsil ifadesi olduğu görüntüsünü vermiştir. Werner Sombart ve Max Weber gibi tarihi sosyologlara göre, ticari ve endüstriyel ölçülerin etkisi altında oluşan muhasebe sistemlerinin yordamları ve uygulamaları, batı için modern kapitalizmin kılavuz simgelerinden olmuştur(Gardella, 1992). Politik ve sosyoekonomik çevrenin muhasebe oluşumlarını etkilediği tezi ileri sürüldüğü devirlerde, muhasebe tarihi üzerine yapılan çalışmalar henüz teknik bir bakış açısıyla yürütülüyor, muhasebe disiplinine daha çok kurumsal gelişme süreçleri üzerine kullanışlı, teknik bilgi edinme alanı olarak bakılmaktadır. Bu dar, teknik bakışa ilk olarak karşı çıkanlar, İngiliz muhasebe tarihi üzerine yaptıkları araştırmalarla Loft ve Hopwood olmuştur. 1914 ile 1925 yılları arasında İngiltere’deki maliyet muhasebesi belgeleri detaylandırıldığında, Loft tarafından, muhasebenin sadece teknik bir süreç olmadığı veya politik ve sosyal sonuçların gözlendiği bir alan olmadığı; muhasebenin politik ve sosyal öğeler içeren kendine has bir eylem düzeyi olduğu ileri sürülmüştür. Hopwood’un arkeolojik vaka ve örneklendirmeleri, muhasebe değişikliklerini oluşturan etki çeşitliliğini, kurumsal düzeyde muhasebenin üstlendiği kurucu, geçirgen rollerin ne olduğunu ve birbirini takip eden kurumsal değişikliklerin önkoşullarını mevzi değiştirmeye zorlayabilen muhasebe farklılıklarını ortaya koyma yollarını göstermiştir(Chimin, pp.2-3). Dolayısıyla başlangıçta muhasebe davranışı üzerinde var olan nüve, süreç içinde çevresel etkiler arasından kültür etkisini, organizasyonel kültür eşiğine doğru evriltmeye başlamıştır, denebilir. 1.2.2.1.5. Muhasebe Tarihinde Gelenekçi ve Kritik Edici Yöntembilim Yaklaşımları Gelenekçi yaklaşım dışında farklı araştırma kollarının ortaya çıkması bu kolları ve görüşlerini bir sınıf başlığı altında adlandırma sorununu da beraberinde getirmiştir. Muhasebe tarihindeki araştırmalara bazı araştırmacılar, “alternatif muhasebe araştırmaları” derken, bazıları “yeni muhasebe tarihi” yaklaşımı, “eleştirel(kritik eden) veya radikal muhasebe” veya “yeni muhasebe araştırmaları” demeyi tercih etmiştir. Bu muhasebe tarihi araştırma anlayışları “kritik edici bir muhasebe” gelişiminin bir ifadesi olmuş ve kendi kökenlerinden hareketle muhasebe kuramı ve uygulamasının sosyal karakterini dillendirmeye çalışmıştır(Fleischmann and Radcliffe, 2003; pp.1-30). Kritik edici bir muhasebe anlayışı, aynı zamanda, pratik veya uygulamaya dayalı bir bağlam muhasebesiyle eş anlamlı kullanılmaktadır(Tinker, 2005; p.102). Kritik edici yaklaşım, muhasebe süreç ve uygulamalarının rol tanımlarıyla, muhasebe mesleğinin toplum içindeki işleviyle anlaşılabilen ve bu süreç ve uygulamaların bir evlilik kurduğu ortaklıklar içinde değişimler sonucu etkilenen muhasebe süreç, uygulama ve mesleki eğilimler arasında uygun çözümlemeleri ifade etmeye çalışan bir yaklaşımdır. Alternatif teorilerin bir şemsiye altında toplanıp kritik edildiği alan, bir nevi “teorioskopi” diye tarif edilebilecek bir düşünce yapısıdır. Focaultcu yıkıp tekrar kuran paradigmaların olduğu yeni çözümleme tekniklerinin olduğu yöntembilimler. Alman Kritik okulu temsilcisi Habermas yöntem bilimsel yaklaşımına göre kritik çözümleme sürecinde modern ve postmodern uzuvların birbiriyle kaynaşması gözlenir(Fleischmann and Radcliffe). Felsefeyle atbaşı giden bu yaklaşımlar, Derrida kökenli “yapı-çözümlemeci”, başka bir ifadeyle yıkıp yeniden kurmacı bir kurgu içinde hareket etmeyi karakter edinmişlerdir. Anlam, metafizik öğeler ve zıtların hiyerarşisi; bunların hepsinden bir gövde çıkaran çözümleme yöntembilimidir, denebilir. Önermelerin bağlamlaştırdığı açıklamalar, Turgot’un gözüyle tahlil edildiğinde, devreler arası organik kontakların bir ifadesi olur ve ortaya epistomolojik kategorileri belirgin bir sosyal tarih görüşü veya bir alt-disiplin uyarlaması olarak muhasebe tarihi üzerine bağlamları kuvvetli pratik bir açıklama çıkar. Sonuçta muhasebe disiplini kuramcıların elinde, pratik yönelmeleri güçlü ve toplum üzerinde etkisi olan sosyal bir nesneye dönüşür. Muhasebe tarihi araştırmacısı Degos’a göre; tarih alanında araştırma yapan bir kişi araştırmasında hedefler bütününü, seçenekler bütününü ve tutumlar bütününü çakıştırması ve çözümlemesi gerekir(Degos, p.193). 1.2.2.1.6. Muhasebe, Sosyoloji Mantığı, Kültürel ve Çevresel Faktörler Uzun bir sürece bağlı olarak muhasebenin ekonomiyi şekillendiren bir disiplin olduğu sosyologlar tarafından yeniden keşfedilmiştir. Sosyal mantıkta organize kurumların oluşum setlerinde bir uyum kurmaya bağlı esas rolün muhasebeye ait bir rol olduğu tespiti yapılabilmiştir. İster tümdengelimci, ister tümevarımcı kuramcılar olsun, her ikisi de ortak sosyal mantıkla muhasebe arasında iç içe, örgülü bir ilişkinin varlığını tanımlama yönünde bir çözümleme tercih etmiştir(Miller, 2007, pp.285-287). Uluslararası muhasebe araştırmaları, teknik analizler ile kültürel analizler arasındaki uç noktalarda sınanarak gelişmiş, şekillenmiştir. Muhasebenin gelişimi kültürel ve çevresel faktörlerin terminolojisine bağlı olarak geliştiği de iddia edilebilir. Kültür ve çevre gibi iki faktörün, muhasebe uygulama kavramlarını şekillendirdiği ve kültürün muhasebe üzerindeki etkisinin literatürde genel bir kabul gördüğü ortadadır. Öyleyse kültür tarihsel bir kanıt veya muhasebe evrimini açıklayan potansiyel bir değişken olmaktan öte, Merino’nun da dediği gibi maddi unsurların bütün kaynağının kültürün yansımalarında kendini gösterdiği ana bir unsurdur(Carnegie and Napier, p.699) 1.3. Organizasyonel Kültür Muhasebe, bir organizasyon dili içindir. Eşzamanlı süreçte, alt çalışmalar olan muhasebe araştırmaları ekonomik anlamda organizasyonel kültür eşiğinin oluşup organizasyonel kültür şablonlarının şekillenmesine yardımcı olmuştur, denebilir. Organizasyonel kültürcü akım, gelenekleri eleştirmiş, reformu desteklemiştir. Çalışmalarında kuramlar üzerinden hareket etmek yerine gelenekleri, davranışları ve kurumları incelemiştir. Nasıl ki tarihçi okul tarihsel perspektifle iktisat kanunlarının evrensel olmadığını ortaya koymuşlarsa, bunlar da kurumlar üzerinden benzer bir amaç gütmüştür. Amaçları mutlak olanın altından göreceli olanın, mekanizmanın altından yapıların, ekonomik olanın altından toplumsal güçlerin prensiplerinin ortaya konmasıdır(Kazgan, p.188). Toplumsal güçler üzerinden birer organizasyonel kültür olarak işletmeler, global değişimi kendi içlerinde kâr maksimizasyonundan çok; günümüzde firma değerini yükseltme amacına göre(Ercan and Ban, 2008; pp.14-15), ileriye doğruysa ekonomik faaliyetin devamlılığa bağlı katma değer, entelektüel sermaye ekseninde varlıklarını ve yükümlülüklerini şekillendirerek karşılamaktadır. Paradan ödemeler dengesine varan evrime paralel bir gelişme mikro yapılar içinde kârdan katma değere doğru da işlemektedir. Bu işleyiş kimsenin kontrolünde değil, ortak bir aklın değişim karşısındaki pozisyon alışlarıyla örülmektedir. 1.3.1. Kurumsal Ekonomi, Organizasyonel Kültür Kültür, Kant’ın tarifine göre “neyi nerede kullanacağını bilmek” demektir(Kant, 2002). Organizasyonel kültür ise bir işletmede, sistem ve alt-sistemlerin nasıl yapılandıklarını gösterir; ekonomik faaliyet ne kadar giriftleşirse o faaliyeti karşılayacak dizaynlar da ona göre şekillenir. Bu önce bir organizasyonel zekânın, sonra bir toplumsal zekâ örgüsünün oluşumuna işaret eder. Makro düzeyde bu, kurumsal bir ekonominin işleyişini gösterir. Kurumsal ekonomi, piyasaların içinde işlediği kurumsal koşullarla ilgili piyasa işlemlerinin gerçekleşmesi için gerekli mülkiyet haklarının tanımıyla ilgili sorunlar; var olan siyasal ve bürokratik kurumların sınırsız işleyişiyle ilgili sorunlar; son olarak da, optimal kurumsal düzenlemelerin belirlenmesiyle ilgili normatif sorunlarla ilgilenir(O’Neil, p.269). Literatürde bir işletmenin kurumsallaşabilmesinde etkili olabilecek beş faktörden söz edilmektedir; bunlar; eğitim düzeyi, lider yönetici, örgüt yapısı, insana yönelik olma ve örgüt kültürüdür(Dinç and Varıcı, 2008; p.69). Bu doğrultuda mikro düzeyde bir tahlil yaptığımızda ise; organizasyona bağlı bir kavramın içinde ölçme, organizasyon davranışının ve performansının ayaklarını ortaya koymak için mevcut sayıları düzene koyma işidir. Finansal ve yönetsel performansı da içeren muhasebe sistemi bu düzene koyma işinin de ötesindedir. Çünkü muhasebe sistemi, bunların dışında, kapasite kullanımı, ürün kalitesi, sosyal hesapverilebilirliği, vb finansal olmayan verileri de ölçmek üzere bütün bir sistemdir. Bir başka deyişle muhasebe sistemi, organizasyondaki kontrol sisteminin üzerine oturtulmuş bir şablon ölçümleme sistemidir(Flamholtz, 1983, p.156). 1.3.1.1. Organizasyonel Kültürde Muhasebe Alt-disiplini Muhasebe, bir organizayonel kültürde sistemin işleyişini gösteren bir dildir. Bu dil, gerçek olaya uygun en yakın kaydı, iz bırakmayı yapar, ölçme süreçlerini işletir; bilgi kullanıcılarına zamanlı, güvenilir, şeffaf bilgiyi sağlamaya çalışır. Edinilen bilgiyle mikro yapılardan makro yapılara doğru çeşitli düzeylerde bir etkileşim görülür. Mevcut etkileşimde, bir dil olarak muhasebe etkin bir görev üstlenmiştir; ampirik birikimi gereği muhasebe, kurumların işleyişini düzenlediği gibi, büyük planda işleyişi makul hale gelen organizasyonlarla ekonomik çevrenin işleyişini de etkileyebilir. Dolayısıyla Hegel’in “iki varlığın ortak bilinçte ikâmeti”(Sartre, 2009; p.335) kavramını, “mikro yapıların makro çevre düzeni içinde işlenmiş zekâdaki ikamet hali” olarak kurgulayabiliriz. 1.4. Entelektüel Sermaye: Tanımlanamayan İktisat Nesnesi (TİN) veya Tinsel Değer Hesaplar arasındaki hareketler, muhasebe politikaları var olanlar ve icat edilecek olanlarla birlikte genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri ve muhasebe standartları ampirik ölçüleri gereği hem işletmenin değerini artırabilir, hem birimler arası etkileşiminin önünü açarak işletmenin maddi ve maddi olmayan değerlerinin yönetimini kolaylaştırabilir. Entelektüel sermaye yönetimi çalışmaları bir işletmenin entelektüel varlıklarını geliştirecek süreçleri, yöntemleri ve standart yönetim ve muhasebe uygulamalarıyla genellikle ölçülemeyen diğer organizasyonel varlıkların değerini belirlemektedir(Akgül, 2003, p.33). Çalışan bir işletmenin değeri, onu oluşturan maddesel değerlerin toplamı değildir. İşletmenin maddesel unsurlarının dışında onu kârlı bir bütün olarak sürdüren tinsel özellikler de vardır(Lalik, 1975, p.20). 1.4.1. Organizasyon Fikrinde Entelektüel Sermaye Payı Entelektüel sermaye ile ilgili, farklı, pek çok tanım yapılabilir; “kâra dönüştürülebilen bilgi” olarak ifade edilen entelektüel sermaye, “bir organizasyonda çalışanlar tarafından bilinen ve organizasyona rekabet üstünlüğü kazandıran şeylerin toplamıdır” şeklinde de tanımlanmaktadır. Daha geniş bir perspektifle bakarsak, bu toplamın içine modern muhasebe yöntemleriyle gösterilebilen –lisanslar, patent hakları gibi- soyut (intangible) varlıkları ve şirketin tüm paydaşlarının bilgileri de dahil edilmektedir( Zaim and Gürün, 2007; p.297). Para, ticaret, sermaye, organizasyon dizininde organizasyona varan değişim, gelişim entelektüel sermayeden büyük pay alır. Entelektüel sermaye üzerine yapılan tartışmalar, nerdeyse kayıt altına alınamayan, ama içten içe var olan, kavramsal olarak soyutluk derecesi yüksek, ama muhasebe açısından önemlilik derecesi de yüksek olan iktisadi varlıkların veya kıymetlerin fonksiyonel muhasebe anlayışı ölçüsünde muhasebe görgüsüne sahip “mikrodan makroyu” yönetme kabileyetinde olan majör figürlerin bu tür geçmişte kayıp işlemleri –belki bir özgül ağırlık olarak- kayıt altına alma hamlesidir, diye tanımlanabilir. Stokların, maddi ve maddi olmayan duran varlıkların, hangi değerleme ölçüleriyle muhasebe kayıt sistemine dahil edileceği konusu fonksiyonel bir denklemdir. Kur farklarının mali tablolara etkisini, finansal kiralamanın işletmenin işleyiş zekâsına kattığı ve sonra finansman avantajını göz ardı edilemez. Örgütün örgütlerle birleşmesi durumu örgüt değerinde farklılıklar doğurmaktadır ve fonksiyonel hesap başlıklarının değişik ekonomik yapılardan hareket ederek mali tablolar üzerinden cem olması, günün gereği çokuluslu şirketlerin ardından, konsolide mali tablolarda “sağlamlaştırılması-pekiştirilmesi” entelektüel sermaye argümanı içinde bir kuvvedir, ifadesi kullanılabilir. 2. Ortak İnsanlık Mirasından Bir Yudum: Ahilik ve Ahiliğin Meslek Standartlarından türeyen Soyut Değerleri, Bu değerlerin Entelektüel Örgütsel Yapı Kıyası Ulusların tarihsel gelişimi, ekonomik faaliyetlerde belirleyici rol oynamasının yanı sıra, toplumsal ve kültürel yapı da ulusun zenginliğini oluşturan başat unsurlardandır. Örneğin, Osmanlı lonca sistemi-esnaf, hirfet veya Lonca olarak bilinen sistem-aslında Ahi örgütünün bir devamıdır. Bu nedenle, Ahilik kökeni, yaşayan en önemli unsurlardan bileşik ve sosyo-kültürel yaşamın yanı sıra, belli prensipler karşılaştırmalar içinde iş hayatında esnafların çalışması için gerekli koordinasyon ile ilgili hayatı düzenleyen kurallara sahiptir ve devlet yürütmesinin ana parçası olarak bu kuralların yeri, kapsamı önemlidir. Bu sayede devletin toplumsal örgütlenme, organizasyon yapısı ortaya çıkar(Solaş and Ayhan, 2008). Bu yapı bir kabiliyete, bir entelektüel değerler zekâsına işarettir. Bir görüşe göre entelektüel sermaye, “kurumun karşılıklı rekabet gücünü artıran bilgiye ve deneyime sahip olma ve bu anlamda profesyonel bilgi ve yetenekler ile kurum içi iyi ilişkiler kurma ve teknolojik birikime sahip olma olarak ifade edilmektedir”(Toraman et a.l., 2009; p.93). Ahilik de bu anlamda, mesleki, ahlaki, sosyal, kültürel ölçütlerini ortaya koyarak örgüt yapısı içinde bir bilgi düzeyi, bir değerler bütünü oluşturabilmiştir. İşte bu değerler bütünü Ahilik sisteminin örgüt ve toplum üzerindeki tinsel varlığına işarettir, diyebiliriz. Ahilik sistemi sufizmin şekillendirdiği bir yapı olmuştur; ama ahilerin sufi olarak tanımlanabileceği söylenemez(Demir, 2003: p.55). Ahilerin bir çok farklı değeri olduğu söylenebilir; örneğin ahiler hakkaniyet sahibi olmalıdır, hak ettiğinden fazlasını almamalıdır. Bunun gibi güçlü sosyal değerler ahiliğin, devletin zayıf olduğu yerde devletin gövdesi olma rolünü almasını sağlamıştır(Ülken, 1982: p.299). Osmanlı ekonomik politikalarını ve uygulamalarını anlamak için, Osmanlı Devletinin farklı toplumsal gruplar ile ilişkilerin doğasını incelemek gerekir(Pamuk, 2002; p.10). Bu ilişki bir kurumsal mirasın etrafında kurulur ve bu mirasın kaynağı da, eski İslam Devleti fikri modelidir(Solaş and Ayhan). Tımar, el sanatları, loncalar, mukataa, divan vb gibi ekonomik kurumlar geçmişte İslam deneyim ile yakından ilişkili olan kurumlardır. İran ve Bizans etkilerinden gelen eklemeler, Osmanlı’nın bu kurumlarını bazı yönlerden dönüştürmüştür. Ama Osmanlı düşünürleri, yöneticiler ve toplum, bu etkilerin ötesinde kendi değerleri arasında yeni bir sentez formüle edebilmiştir. Sonuç olarak, Ahi kuruluşlarının, her dönemde diğer kurumlarla kendine has, güçlü bağları ve uygulamaları vardır(Solaş and Ayhan). Bu güçlü hal ahiliğe içinde mayalanmış tinsel değerden gelir. 2.1. Ahilik’te Sandık ve onun Miras Kalan Tinsel Değeri Osmanlı lonca tarihine bakıldığında, geleneksel kurumsal tarafın işleyişi, loncaların esnaflar tarafından sahiplenildiğini göstermektedir ve sonuçta bu sahipliğe de bir devlet merkezli bakış açısının hakim olduğudur. Böylece Osmanlı zanaat loncaları, lonca çalışanları, sistemin her parçası, her dişlisi ekonomik ve sosyal fonksiyonların yansıması olarak, topluca bir kurumsal idareyi ve bu idarenin mali fonksiyonlarını toplum hayatına yayma eğilimindedir. Aynı zamanda dönemin "zanaat lonca"ları kentsel sanayi kuruluşlarını ifade eder; el emeğine dayalı bu esnaf ve zanaatçı toplulukları, el sanatları üretimini gerçekleştirirken, birbirlerine karşılıklı desteklerini organize edebilmeyi başarmıştırlar. Ahilik, bir bakıma kentleşmeyi taşıyan veya bir tür gelişmiş medeniyetler arasında kıyaslama unsuru bir örnek olarak bir ölçü olma özelliğine sahip bir teşkilatlanmadır iddiası yadsınamaz; diğer bir ifadeyle Ahilik bir devam olarak, mevcut ekonomik, siyasi, kültürel ve yargı sistemimizi etkilemiş, örgüleştirmiş, yeni bir yöntemlere zemin ve yol açmış, bunu da kentleşme unsurlarına bağlı kalarak ortaya koyabilmiştir(Solaş and Ayhan). O dönemin bütün mevcutları, meslek uzmanları ve lonca sistemi, hepsi birlikte, fütüvvet ruhuyla mayalanmıştır. Esnaf lonca sisteminin birimleri arasındaki dayanışma, “ortak sandık olarak ifade edilen bir fon yapısıyla sağlanmaktadır. Gelirler toplayarak, sermaye birikimi oluşturarak elde edilen bir fondur bu. Bunların dışında, bu fon ve dayanışma hali sayesinde mesleki ve sosyal yaşam faaliyetinin çeşitli işlevleri toplum hayatına yansıtılabilmiştir Fonlaşan getiriler ve sistemin sermayesi; hayırseverlik amaçlı hediye ve bağışlar, kalfa ve ustalığa yükselmek için çırak ve kalfaların sisteme yaptığı ödemeler, haftada bir ve ayda bir zanaatkârlardan toplanan paylar, lonca sisteminin sağladığı hizmetlerden edinilen diğer kazanımlar olarak sıralanabilir. Bu getiriler, herhangi bir faiz işletilmeksizin, üyelerin evlilik, hastalık, ölüm gibi hallerinde bir dayanışma örneği olarak kullanılmıştır(Solaş and Ayhan). Lonca, heyet tarafından seçilen beş üye tarafından yönetilmiştir. Ayrıca Kahya denen ortak sandık idaresini yapan bir sorumlu vardır ve bu sorumlu aynı zamanda finansal işlemleri de kontrol altında tutar. Gerekli görüldüğü takdirde beş üye, ortak sandığın denetimini yapabilir(Solaş and Ayhan). 2.2. Ahilik, Finansal İşlemler, Hesap Tasnifi Osmanlı İmparatorluğunun hüküm sürdüğü coğrafyalarda ortak sandığın yüzyıllar boyu ortaya koyduğu vakıa, Türk halkı arasındaki ekonomik, sosyal dayanışmadır(Çağatay, 1990; p.91). Her esnaf grubunun sistem içinde bir ortak sandığı vardır. Buna Vakıf, Esnaf Sandığı, Esnaf Kesesi de denmiştir. Her sandık, altı keseden oluşmaktadır ve bu keseler hesap özelliği taşıyan, belgelerin toplandığı, kayıta dayalı bir hesap tasnifini içermektedir. Sandığın gelirleri her esnaftan gelirlerinin belli bir oranında alınan ödemelerden oluşur ve daha sonra bu gelirler, zanaat işlerini büyütmek isteyen esnafların ihtiyaçlarında, sandığın esnafa bir kredi hizmeti olarak kullanılmıştır. Sandığın bu fonksiyonları, ileriye doğru üyelerini ekonomik risklere karşı korumayı hedeflemiş, üyelerine uygun fiyatlarda hammadde sağlamak gibi görevleri de yerine getirmiştir. Ahi teşkilatlarının mevcut fonları, yol yapımı, köprü inşası ve buna benzer bir çok kamu hizmetine de yardımcı olmayı sağlamıştır(Solaş and Ayhan). Ahi Teşkilatları, ekonomik ve finansal faaliyetlerini ortak sandıkta bulunan altı kese ile birlikte yürütmüştür. Finansal işlem tasnifine haiz bu ortak sandıktaki keseler, günümüz kayıt tasnifine benzemektedir. Kadife kesede, yükümlülükleri, vakıf işlemleri ile ilgili tüm belgeler ve kararlar; yeşil kesede, vakfa ait tüm tapular ve tapu senetleri; örgü kesede, nakit ve elde tutulmuş ödemeler; kırmızı kesede, kredi ile ilişkili kıymetli evraklar; beyaz kesede, cari yılın kabul edilmiş hesapları ve harcamalarla ilgili her türlü belge; siyah kesede, şüpheli alacaklar ve karşılığı olmayan şüpheli alacaklar yer almaktadır(Solaş and Ayhan). Bu ayrım, ahi teşkilatında tafsilatlı bir finansal işlemin sürdürüldüğünü ve bunların kayıt altına alınabildiğini göstermektedir. 2.1.1. Peştemallık: Bir Entelektüel Sermaye Kavramı İşletme değeri probleminin karşılığı, bizim geleneğimize göre “peştemallık” kavramıyla verilmeye çalışılmıştır. Bir Ahi örgütü geleneği olan bu kavram, esnaf ve sanatkârlar arasından çıkmış ve gelişmiştir. Esnaf ve sanatkârlar örgüte girerken, örgütten çıkarken veya yerini başkasına bırakırken, ödenek alınmış ve verilmiştir. Bu peştamal kuşanmış olmanın karşılığıdır; peştamal kuşandıktan sonra, ayrı dükkân açmak isteyenler tutacakları yere veya hakkını devraldıkları kişiye belli bir para ödedikleri için, bu ödemeye “peştemallık” denmiştir. (Lalik, pp.26-27). Bu para mesleki uzmanlığın hem esnaftaki, hem sosyo-kültürel varlıktaki entelektüel sermaye birikimi olarak görülebilir. Ayrıca günümüzde şerefiye kelimesi de “peştamallık”la benzer anlamda kullanılmaktadır. “Şeref” kelimesinden türeyen bu kelimeyle, işletmenin tinsel değerleri, tıpkı “peştemallık”taki uzmanlık hakkı gibi, patentleri, hakları, ve benzerleri kast edilmektedir. 2.3. İncelikler İmparatorluğu: Osmanlı’da Muhasebe Matematiği Osmanlı hançeresinde, ister ahi sistemi örgütlenmesi olsun, ister mali örgütlenme olsun; hepsindeki uygulamalar inceliklerle bezeklenmiştir ve bu örgüler Osmanlı İmparatorluğunun soyut ve somut değerlerini, bilgi birikimlerini üzerlerinde taşımaktadır. Bunun bir kısmını Osmanlı muhasebe matematik metinlerinde de gözlemleyebiliriz. Bir görüşe göre(Fazlıoğlu, 2003, pp.364-365); “Osmanlı muhasebe matematik metinleri ‘kural-örnek’ sürecini takip ederek, bir nevi, Sümer-Babil hesap geleneğine yaklaşmıştır. Verilen örnek ‘tatbik’ sürecinde ‘ispat’ fikrini de içermektedir. Bu tür ‘ispat’ anlayışına klasik matematik çerçevesinde ‘analitik ispat’ denebilir. Osmanlı muhasebe matematik metinleri hem ‘amelî’ yani klasik matematik çerçevesinde ‘isbât bi’l-hutût’ [hendesî adedle ispat] anlayışından uzak hem de ‘tatbikî’ [vücûd-i hâricî’ye uygulanabilir] bir özellik arzederler. Bu özellik Osmanlı muhasebe matematik metinlerini Eski Çağ Ege Medeniyeti’nin ‘logistika’ anlayışlı hesap ilminden farklı kılar. Osmanlı muhasebe matematiğinin ‘amelî-tatbikî’ yönü adedî, hendesî ve cebrî niceliklerin ‘vücûd-i hâricî’ye uygulanımını çoğaltmıştır; bu da matematik-dışdünya ilişkisindeki tartışmaların zihniyetine etki etmiştir. Osmanlı muhasebe matematik metinleri, İslam matematik geleneğinde kullanılan, hisâb-i hindî ile hisâb-i zihnî sistemlerinden hisâb-i hindî’yi esas alır. Bu durum Osmanlı muhasebe matematiğini, rakamlarla [sayıların içeriksiz ‘nakışlarla’, başka bir deyişle ‘harflerle’ temsili] işlem yapan bir ‘makineye’ dönüştürür [hisab-i erkâm]. Hisâb-i zihnî ise yalnızca kullanışlı kuralları açısından, ama yine de hisab-i hindî mantığı içerisinde, dikkate alınır. Bu çerçevede Osmanlı muhasebe matematiği metinlerinde geçen ‘amel-i hevâî’, ‘darb-i hevâî’ gibi adlandırmalar hisâb-i zihnî’nin kağıt kaleme ihtiyaç duyulmadan zihnen yapılan hesaplarına delalet eder.” Aynı kaynakta, bir yabancı yorumcunun ağzından verilen ifade(Fazlıoğlu, p.345); “[Babıali bürokratları] sayı bilimine pek düşkündürler. Öyle iyi eğitilmişlerdir ki en iyi Avrupa’lı aritmetikçileri bile hayrete düşürürler. Yıllık geliri 2.5 milyar akçe olan devlet bütçesini, bir akçelik hataya düşmeden, ustalıkla kayıtlara geçirirler. Çok kısa ve sade bir metotla çok hızlı hesap yaparlar. Bizim 4 tabaka kağıtla 2 saatte yaptığımız hesapları, onlar 1 tabaka kağıt üzerinde bir kaç dakikada yapıverirler” Devamında (Fazlıoğlu, pp.366-367); “Osmanlı muhasebe matematik metinlerinin teknik içeriğinin çerçevesi pratiğe ilişkin ayrıntılar haricinde, fazla değişiklik göstermez. Bu ilkeye isnad ederek bir Osmanlı muhasebe matematik metninin ele aldığı konular, değişik eserlerden hareketle, şu şekilde sıralanabilir: A. Siyakat-i Arabiye B. Hind rakamları ve ondalık konumlu sayı anlayışı, basamak fikri. C. Pozitif tam sayılar hesabı 1. Toplama 2. Çıkarma 3. Çarpma 4. Bölme 5. Üs ve kök hesapları D. Pozitif rasyonel sayılar hesabı 1. Toplama 2. Çıkarma 3. Çarpma 4. Bölme 5. Üs ve kök hesapları 6. Dirhem kusuratı 7. Miskâl kusuratı 8. Zira‘ kusuratı 9. Kantar kusuratı 10. Emdâd kusuratı 11. Lidre-i harîr kusuratı 12. .... E. Mesaha [bir kısım eserde bağımsız olarak bulunmaz]. F. Bilinmeyenin hesabı [Hisâb-i mechulât] 1. Dört orantılı sayı hesabı 2. Tek ve çift yanlış hesabı 3. Cebir ve mukabele [Her eserde bulunmaz]. G. Çözümlü problemler [Bazen eserin içerisinde konular arasına serpiştirilir; bazen eserin sonunda toplanır].” Bu hesap birikimi ister yazıdan, işlemden, matematikten resme geçsin, ister resimden bir hesaba, kayda yazıya geçsin; ondaki yoğun metafizik yük; hem devlet yapısına, hem toplum hayatına olumlu yansıyabilmektedir. Çünkü bu hesaplar, bu düzen, bu içerik olmadan imparatorluk uzun süre ayakta kalamayabilirdi. 3. Sonuç: “Mikro”dan “Makro”ya Kurulan Nesnellik İnsanlık tarihinde, üç kanaldan ilerleyen bir ortak akıl mirası göze çarpmaktadır, birincisi batının deneysel gözüyle ilerleyen ve muhasebenin deneysel yanını ortaya koyan muhasebe işlemleri, finansal uygulamalar tasnifi; ikincisi Osmanlı İmparatorluğu yoluyla gelen ve bizi bir devam olarak öte zamanlara taşıyan, şekille özü kaynaştırmış ve bu ruh değerleri bütününü plastiğe dökmüş bir toplumsal birlik hali ve üçüncüsü entelektüel sermaye planında organizasyonel kültürü şekillendiren yeni tinsel değer; düşüncemize göre bu üç kanal bir yerde birleşmeli ve insanlığın refahı için bilimsel, teknik, ekonomik, sosyal, kültürel bir dizayn haline getirilmelidir. Bu üç mirasın, yepyeni bir miras olarak plastik bir dünyaya dökülmesi problemi henüz çözülememiştir, ama çözülmeyi beklemektedir. Uluslararası Muhasebe Standartlarının, mikro yapıların kurduğu makro çevrelerin üzerindeki etkisi bağlamında bir ekonomik çevreyi disiplin altına alan ve yönlendirme ortamını oluşturan bir yanıyla gündeme getirildiği düşünülebilir. Amaç ekonomi politiğin gereği, büyük planda mikro yapılarla, toplumsal zekâyı giriftleştirecek makro çevreler kurmak, olabilir, bir başka deyişle kurumsal ekonomiler içinde bir medeniyetin taşındığı organizasyonel kültürler, bütün sınırlandırmaları aşar ve Sartre’ın deyişiyle “insanın gerçekliği, bir yeri nesnelere ulaştıran varlık”sa(Sartre, pp.388-389), “insalığın günümüz gerçekliği global dünyayı değişim nesnelerine kavuşturan varlıktır” anlamına gelebilir. Bu bulmacanın bir kısmı entelektüel sermaye birikiminin içindedir. Referanslar: Ağca, Ahmet., 2003, “Ülke Muhasebe Sistemlerindeki Farklılıklar ve bu Farklılıklardan Kaynaklanan Sorunlara Getirilen Çözüm Önerileri”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8(1) Alexander, D. and S. Archer., 1998, European Accounting Guide, Harcourt Brace, London Akgül, Başak Ataman., 2003, “Entelektüel Sermaye Kavramının Ölçülmesi, Yönetilmesi ve Raporlanması”, Muhasebe Bilim ve Dünya Dergisi, 5(2) Barbu, Elena., 2003, L’existence d’un Référentiel Comtable International Reconnu Réduit-il Vraiment le Vagabondage Comtable?, Université d’Orleans Laboratoire Orleans de Gestion, http://ideas.repec.org/p/log/wpaper/2003-1.html [Ziyaret Tarihi: 08.12.2011]. Belkaoui, Ahmed Riahi., 2009, Antecedents and Consequences of Earnings Opacity: Toward a International Contingency Theory, University of Illınois, http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1368972 [Ziyaret Tarihi: 08.12.2011]. Belkaoui, Ahmed Riahi., 1980, “The interprofessional Linguistic Comunication of Accounting Concepts: An Experiment in Sociolinguistic”, Journal of Accounting Research, 18(2) Belkaoui, Ahmed Riahi., 2002, Behavioral Management Accounting, Quorum Books Bock, Kenneth., 2002, “İlerleme, Gelişme ve Evrim Kuramları”, Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, ed. By Tom Bottomore-Robert Nisbet, çev. Aydın Uğur, Ankara, Ayraç Yayınları Carnegie, Garry D. and Christopher J. Napier., 2002, “Exploring Comparative International Accountin History”, Accounting, Auditing & Accountability Journal, 15(5) Choi, Fredirick D.S. et. al., 2002, International Accounting, Fourth Edition, Pretince Hall Inc., New Jersey Chimin, Shen., 1998, “The Rise and Fall of Debit-Credit Bookkeeping in China: History and Analysis”, The Accounting Historians Journal, 25(1) Çağatay, Neşet., 1990, Ahilik Nedir, Türk Tarih Kurumu, Ankara Damodaran, Aswath., 2003, Investment Philosophies: Successful Investment Philosophies and the Greatest Investors Who Made Them, Wiley Degos, Jean Guy., 2007, “Muhasebe Tarihinde Araştırma Yöntemleri”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, çev. Oktay Güvemli, 33(1) Demir, Galip., 2003, Ahilik ve Demokrasi, İstanbul: Ahi Kültürü Araştırma Yayınları Dırenisa, Efe., 2005, “Harmonization of Secured Finance Law” Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, Dinç, Engin and İdiris Varıcı., 2008, “Muhasebe Bilgi Sisteminin Kurumsallaşma Düzeyine Etkisi: Sanayi İşletmeleri üzerine bir Araştırma”, Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 10(1) Epstein, Barry J. and E.A. Jermakowicz., 2008, IFRS 2008, John Wiley & Sons, New Jersey Ercan, Metin Kâmil and Ünsal Ban., 2008, Değere Dayalı İşletme Finansı: Finansal Yönetim, Gazi Kitapevi, Ankara Evans, Thomas G. and Martin E. Taylor and Oscar Holzmann., 1998, International Accounting and Reporting, Boston, PWS-KENT Publishing Company Faroqhi, Suraiya.: 2004, Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak.,YKY, 2. Baskı, İstanbul Faroqhi, Suraiya., 2005, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, Ortaçağdan Yüzyıla., 5. Baskı., Tarih Vakfı Faroqhi, Suraiya., 2006, “Purchasing Guild- And Craft-Based Offices İn The Ottoman Central Lands”, The Return of the Guilds Utrecht, Utrecht University Fazlıoğlu, İhsan., 2003, “Osmanlı Klasik Muhasebe Matematik Eserleri Üzerine Bir Değerlendirme”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 1(1) Flamholtz, Eric G., 1983, “Accounting Budgeting and Control System in their Orgnizational Context: Theoritical and Emprical Perspektives”, Accounting, Organizations, and Society, 8(2/3) Fleischman, Richard K., and Vaughann S. Radcliffe., 2003, “Divergent Streams of Accounting History: A Review and Call for Confluence”, Doing Accounting History: Contributions to the Development of Accounting Thought. 6, ed. by R.K. Fleischman et. al., Oxford, JAI Press (Elsevier) Galbraith, J.K. and N. Salinger., 2002, Pazar Ekonomisi Masalı ve Gerçekler, trans. by Özer Ozankaya, 3. Bası, Cem Yayınevi Gardella, Robert., 1992, “Squaring Accounts: Commercial Bookkeeping Methods and Capitalist Rationalism in late Qing and Republican China”, The Journal of Asian Studies, 51(2) Güllülü, Sebahattin., 1992, Ahi Birlikleri, Ötüken Yayınları, İstanbul Habermas, Jurgen., 2001, “Remarks on Discourse Ethics”, Justification and Application, trans. by Ciaran Cronin, London: MIT Press Habermas, Jürgen., 1998, Sosyal Bilimlerin Mantığı Üzerine, trans. by Mustafa Tüzel, KabalcıYayınevi, İstanbul Jinnai, Yoshiaki., 2003, “The Hegelian and Marxian Dialectic: a Way Towards Radicalizing Accounting Theory”, Critical Accounting Research, ed. by Norman Macintosh, ASAC, 24(27) Karapınar, Aydın., 2000, Muhasebe Uygulamalarında Uluslararası Uyumun Araştırılması, Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 2(2) Kazgan, Gülten., 2009, İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi, 14. Basım, Remzi Kitapevi Kant, Immanuel., 2002, Gelecekte ortaya çıkabilecek her Metafiziğe Prolegomena: Prolegomena zu einer jeden künftigen Metaphysik, die als Wissenschaft wird auftreten können, çev. İoanna Kuçuradi ve Yusuf Örnek, 3. Bası, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara King, Thomas., 2006, More Than a Numbers Game: A Brief History of Accounting, John Wiley & Sons, Inc., New Jersey Krugman, Paul., 2008, Bunalım Ekonomisinin Geri Dönüşü, trans. by Neşenur Domaniç, Literatür Yayınları, Beşinci Basım, İstanbul Laar, Mart., 2009, “Economic Freedom is Stil the best Policy ”, The Wall Street Journal, 27(10) Lalik, Ömer., 1975, İşletmelerde Firma Değerinin (Şerefiye) Muhasebe açısından İncelenmesi, Ankara İktisadi ve Ticari ilimler Akademisi Yayınları, Ankara Miller, Peter., 2007, “Management Accounting and Sociology”, Handbooks of Management Accounting Research, ed. by Christopher S. Chapman et. al., 1st Edition, 1 O’Neil, John.: 2001, Piyasa, çev. Şen Süer Kaya, 1. Bası, Ayrıntı Yayınları Palmer, Richard E., 1969, Hermeneutics : interpretation theory in Schleiermacher, Dilthey, Heidegger, and Gadamer, Evanston, 3 : Northwestern University Pres. Pamuk, Şevket., 2001, “A Monetary History od Otoman Empire”, Cambridge Studies in Islamic Civilization, Cambridge University Pres. Pamuk, Şevket., 2004, “Institutional Change and the Longevity of the Ottoman Empire, 1500–1800”, Journal of Interdisciplinary History, 35(2) Radebaugh Lee H. and Sidney J.Gray., 1997, International Accounting anda Multinational Enterprises, Fourth Edition John Wiley & Sons Inc., New York Raphael D.D. et. al., 1997 Three Great Economist: Smith, Malthus, Keynes, Oxford University Pres. Sartre, Jean-Paul., 2009, Varlık ve Hiçlik: Fenomenolojik Ontoloji Denemesi, 1. Bası, İthaki Yayınları Seyidoğlu, Halil., 2007, Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama, 16. Bası, Güzem Can Yayınları, İstanbul Siems, M. Mathias., 209, “The Foundation of Securities Law”, European Business Law Review, 20 Sterrett, J.E., 2006, “1.Dünya Muhasebeciler Kongresi Açılış Konuşması”, Muhasebe ile İlgili Dünya Kongreleri ve Türkiye Muhasebe Kongre ve Sempozyumları, ed. by. Oktay Güvemli et. al., İSMMMO Yayınları, Yayın No: 67, İstanbul Stittle, John., 2004, “The reformation of European Corporate Reporting-Towards a Model of Convergence or Confussion”, European Business Review, Emerald Group Publishing Limited, 16(2) Solaş, Çiğdem and Sinan Ayhan., 2008 “A Benevolent Artisan Organization, Its Ethical Rules and Financial Practices”, 12th World Congress of Accounting Historians (WCAH) Tinker, Tony., 2005, “The Withering of Criticism: a Review of Professional, Foucauldian, Ethnographic, and Epistemic Studies in Accounting”, Accounting, Auditing and Accountability Journal, 18(1) Tiryakian, Edward A., 2002, “Emile Durkheim”, Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, ed. By Tom Bottomore-Robert Nisbet, çev. Aydın Uğur, Ankara, Ayraç Yayınları Toraman, Cengiz and Hasan Abidoğlu and Burcu İşgüden., 2009, “İşletmelerde İnovasyon Sürecinde Entelektüel Sermaye ve Yönetim Muhasebesi Kapsamında Değerlendirilmesi”, Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 11(1) Ülken, Hilmi Ziya., 2007, “Teşkilatçı Tasavvuf”, Türk Tefekkür Tarihi, İstanbul YK Yayınları Zaim, Halil and Fethi Gürün., 2007, “Kurumsal Başarının Gizli Anahtarı: Entelektüel Sermaye”, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 53 Zhang, Guohua., 2005, “Environmental Influnce on Accounting Development”, Environmental Factors in China’s Accounting Development since 1949 , Thesis(Phd), Erasmus School of Economics.
Benzer belgeler
Entelektüel Sermaye Analizleri
Management, Vol. 20 Nos 5-7, 2000, pp. 702-14.
Raykov, T. ve Marcoulides, G.A.: A First Course in Structural Equation Modeling, Mahwah, New
Jersey, Lawrence Erlbaum Associates, Publishers, 2006.
Ro...
3. Oturum
varlıklarıyla da ölçülür konuma gelmiştir. Maddi olmayan bu varlıkların toplamı olarak düşünülen
“Entelektüel Sermaye” kavramı tanımından dolayı gizil bir kavramdır ve ancak yardımcı (proxy)
değişk...