Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler Aycan Özçimen
Transkript
Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler Aycan Özçimen
Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 SESĠN KARAKTERĠNĠ VE KALĠTESĠNĠ BELĠRLEYEN ETMENLER Aycan Özçimen1, GülĢen Yaldız2 Yrd. Doç. Dr., S.Ü. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı, [email protected] 2 S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Müzik Yüksek Lisans, [email protected] 1 ÖZET Parmak izlerinin ayırt edici özelliğe sahip olması gibi insan sesinin de kişiye özgü, benzeri olmayan, karakteristik bir özelliği vardır. Bu ayırımı oluşturan faktör ise anatomik ve fizyolojik farklılıklardır. Sesin kalitesini ve karakterini belirleyen özellikler; fonasyon tipleri, ses atakları, ses gürlüğü, vibrato, rezonansın tını üzerindeki etkisi, ses registeri, ses genişliği ve ses türleridir. Vibrato, rezonansı ve tınıyı destekler rezonatörlerin kullanılmasını yardımcı olur. Dengeli kullanılan ataklarla, müzikal duyarlılık arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur. Register kavramını sadece ses perdesi ile değil, şiddet ve rezonansı ile düşünmek ayrıca bu kavram üzerinde de önemle durulması gerekir. Ses türlerini ve genişliklerini etkileyen en önemli anatomik özelliklerin başında vokal foldların boyutları gelmektedir. İnsan sesinin oluşumunda, bireyler arasında anatomik ve fizyolojik yapı farklılıkları olmasaydı; insan seslerinin birbirinden ayırt edilmesi mümkün olmazdı. Bu nedenle insan sesinin profesyonel kullanımını gerektiren mesleklerde; sesin karakteristik özellik taşıması, sesin kalitesi ve çeşitliliği büyük önem taşımaktadır. Anahtar Kelimeler: Ses Kalitesi, Ses Türleri, Fonasyon . Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 THE FACTORS THAT IN FLUENCE THE QUALITY AND THE CHARACTER OF THE VOICE Aycan Özçimen1 , GülĢen Yaldız2 Yrd. Doç. Dr S.Ü. Ahmet Keleşoğlu Education Faculty Fine Arts Education Department Music Teaching Main Department [email protected] 2 S.Ü. Institute Of Social Sciences, Master Of Music Department [email protected] 1 ABSTRACT Like fingerprints which has distinctive feature, human voice has private, unique, characteristic feature. Main factor, which shows distinction, is anatomic and physiological diversity. Sort of phonation, voice attack, voice vibrant, vibrato, effect of resonance on timbre, voice register, voice amplitude and sort of voice are the main factors that determine the features of quality and characteristic of voice. Vibrato supports the resonance and timbre,and helps to use resonator. There is a direct relationship between musical sensitivity and balanced attack. Conception of register is not only consider with tone but also volume and resonance and it should be paid attention. Size of vocal folds is the most important anatomic feature which effects sort of voice and voice amplitude. If there weren't any differences on the formation of human voice with the differences between individuals without the anatomical and physiological structure, it wouldn't be possible to distinguish between human voices. Because of this reason, should have characteristic features, quality and variety of voice have a great importance in jobs that need professional human voices. Key words: Voice Quality, Voice Types, Phonation Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler 151 GĠRĠġ Ses, farklı perdelerde, farklı tınılarda, kişiden kişiye değişen, kendine özgü bir biçimde oluşur. İnsanlar ses özellikleriyle tanınır ve çoğu kez farkına varılmasa da ses, insanın varlığını ve kişiliğini belirler (Gerçeker, Yorulmaz, Ural, 2000). Ses, konuşmanın temel öğesi olup larinks, toraks ve akciğerler, kas-iskelet sistemi ve psiko-nörolojik sistemlerin birbirleriyle koordineli olarak çalışması sonucu oluşmaktadır (Berdan, 2007). SESĠ MEYDANA GETĠREN SĠSTEMLER Sesin oluşumunda; akciğerler (jeneratör sistem) enerjiyi, larinks (vibratör sistem) primer ham sesi, rezonans boşlukları (rezonatör sistem) ise sesin kalitesini oluşturmaktadır. Jeneratör sistem: Akciğerler, burun yolu, ağız yolu, soluk borusu ve diyafram kaburgaları, karnı ve diyaframı hareket ettiren kaslardır. Bu sistem sesin elde edilmesi için gerekli olan enerji ve yaşamak için gerekli hava alış verişini sağlar (Göğüş, 1995). Vibratör sistem (Larinks): Sesin üretildiği merkez olup, vokal foldların da içinde yer aldığı kas, kıkırdak ve sinirlerden oluşan organlar bütünüdür. Rezonatör sistem: Larinkste oluşan primer sesi büyüten ve parlatan organlardır. Larinks altı, torakal kavite, oral kavite, farinks bölgesi, maksiller, frontal, sifenoid sinüsler ve nazal kavitedir. FONASYON TĠPLERĠ Konuşma ve şarkı söylemenin temelini oluşturan fonasyon, kısaca ses üretme, seslemedir. Ekspirasyon esnasında merkezi sinir sistemi denetimiyle vokal foldların birbirleriyle birleşerek ayrılması ve hava ile titreşimin oluşması sonucunda primer ses meydana gelir. Bu ses kuru, niteliksiz ve çok düşük frekanstadır. Rezonans boşluklarına yayılan ses büyür, algıladığımız ve duyabildiğimiz hale dönüşür. “Soluk verme sırasında “trakea” yoluyla akciğerlerden gelen havanın (ekspirasyon) ses tellerini titreştirmesiyle, ses üretilir. Buna “fonasyon” denir. O halde ses bir üründür. Ses üretme olgusu, ses tellerinin fonasyon sırasında santral sinir sistemi tarafından değişik frekanslara göre ayarlanması (mioelastik) ve belli kuvvetteki soluk basıncının etkisiyle bu tellerin pasif hareketleri (aerodinamik) sonucunda meydana gelir” (Cevanşir ve Gürel, 1982, s. 42). Uygun fonasyon için beş şartın sağlanması gerekir. Bunlar; yeterli hava desteği, vokal foldların yakınlaşması (tam glottal kapanma), yeterli vibratuar kapasite, Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 152 A. Özçimen , G. Yaldız yeterli vokal fold şekli, uzunluğu ve gerginliğin kontrol edilebilmesidir (Özdoğanoğlu, 2006) Basut‟ a (2003, s. 8) göre fonasyon için; vokal foldlar gergin olmalıdır. Bu işlevi krikotiroid ve vokal kaslar yerine getirir. Bunların kontraksiyonu ile vokal foldlar gerilir ve kalınlaşır. Kıkırdakların uygun duruma geçmesi, vokal foldların gerilmesi ve rimanın kapanması ile foldlar fonasyon durumuna geçer. Akciğerlerden gelen ekspirasyon havası rimayı kapatan vokal foldlara alttan basınç yapar. Hava basıncı belirli bir düzeye ulaşınca foldları gergin tutan kasların kuvvetini yener. Foldları yanlara doğru iterek rimayı açar. Sesin oluşması için 50 mmH2O basıncı gerekir. Orta perdeli seslerin çıkması için 140– 240 mmH2O, en ince sesler için 945 mmH2O basıncı gerekir. Doğru ve temiz bir ses üretimi için her şeyden önce gerilimden uzak, çözülmüş rahatlamış bir bedene ihtiyaç vardır. Zihinsel gevşeme ile birlikte, uyanık bir dikkat ve psikolojik olarak şarkı söylemeye hazır olma durumu, doğru ses üretmenin ön koşuludur. Bu koşul ise doğru bir soluk denetimiyle hazırlanabilir. Şarkı söyleme sırasında karın ve larinks kaslarında meydana gelen sertlikler istenmeyen koşulları yaratır. Vokal foldlarda serbestliği sağlayabilmek için, soluğun içeri alınması ve verilmesi sırasındaki bilinçli denetim ve bunun yanında işitme yetisinin katkısıyla gerçekleştirilen doğru, temiz ses üretme, ses kalitesini etkileyen en önemli faktördür (Çevik, 1997). Fonasyona başlamadan hemen önce vokal foldların birbirlerine yaklaşmasına vokal atak adı verilir ve üç farklı şekilde görülebilir. Bunlar havalı, sert ve yumuşak ataklardır. SES ATAKLARI (VOKAL ATAK) Doğru konuşma ve güzel şarkı söyleme için nefes tek başına yeterli bir etmen değildir. Temiz ve doğru fonasyon üretimi için nefes kaslarının yardımıyla, nefes kontrolünü sağlayarak nefes-ses bağlantısının iyi dengelenmesi yani vokal foldlar arasından fonasyon esnasında yeterli sürede, yeterli miktarda havanın düzenli olarak geçmesini sağlamak gerekir. İyi bir vokal tını ve atak için zihinsel olarak hazırlanırken şu unsurlar dikkate alınmalıdır. Bunlar: Her türlü gerilimden uzak bir vücut, doğru bir duruş İyi bir nefes ve nefes desteği Gerilimsiz bir larinks, doğru pozisyon Doğru artikülâsyon Estetik ton duygusu Sesin kalitesi, yüksekliği, rezonansı, müzikal cümlenin dinamik, canlı, esnek olması ve yapılan bu işin çok rahat ve kolay oluyormuş hissini yaratabilmesi, Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler 153 büyük oranda ses atağının doğru pozisyonda alınıp, müzik cümlesinin aynı çizgide, kaliteden ödün vermeden devam ettirilmesine bağlıdır (Sabar, 2008) Vennard‟a (1967, s. 352) göre; şarkıcının ilk hedefi, nefes kaslarının edimi ile kapakçık kaslarındaki gerilim arasında bir denge oluşturmaktır. Bu sorunu çözmüş olan bir şarkıcının iyi bir atağa sahip olduğu söylenir. Kapakçık çok gevşek olduğunda, nefesin boşa harcanmasına ve ses üretimi sırasında sesin parlaklık ve yoğunluğunu yitirmesine yol açtığını belirtilmiştir. Bunun sonucunda vibrasyon çok zayıf oluşur ve kullanılan nefesin sebep olduğu bir hırıltı duyulur. Eğer bu hırıltı başlangıçta ortaya çıkıyorsa „h‟ harfi gibi duyulur. Şarkı söyleme esnasında ses aygıtının kaslarını, işlevlerini düşünerek sesin tınlatılmaya çalışılması, zihinde bir kargaşa yaratır ve atağı bozar. Güzel şarkı söylemede amaç her zaman sıcak, kaliteli tını olmalıdır. Gerilimden uzak bir vücut ve doğru duruş, ses aygıtındaki kasların rahat çalışmasına olanak sağlar. Abartılmadan rahatça alınan ve kullanılan nefes, sesin desteğini, açık ve gerilimden uzak bir larinks ise, sesin engelsiz olarak akabildiği kanalı oluşturur. Doğru artiküle edilen sözler ve estetik ton duygusu sesin mükemmel üretilmesinde önemli bir rol oynar (Sabar, 2008) Vokal ataklar; havalı, sert ve yumuşak atak şeklinde sıralanabilir. Havalı Atak Vokal foldların addüksiyonundan önce ekspiratuvar hava akımı başlar, yani addüksiyon hava akımı başladıktan sonra olur. Bunu sonucunda fonasyon başlamadan hemen önce (h) sesine benzeyen kısa bir solukluluk sesi duyulur. Ekspirasyon esnasında (h) sesi oluştuğu için bu atak şekline “hayali (H) atağı da denilebilir (Kılıç, 2002). Tiz seslere çıkarken hayali h atağının uygulanması, sesin rahat ve yumuşak bir şekilde üretilmesini sağlar. Sert Atak Fonasyona başlamadan önce vokal foldlar orta hatta gerilir ve glottis kapanır. Daha sonra subglottik basınç yükselir ve fonasyon başlar. Bu esnada glottal stop adı verilen bir patlama sesi duyulur. Laringeal hiper fonksiyon durumlarında görülür (Kılıç, 2002). Bazı vokallerin ifadesinde bu atak şekli gerekli olabilirken dikkatsiz kullanımı ise ses kalitesini bozar. YumuĢak Atak Vokal foldlar birbirlerine temas etmeden hemen önce ekspiratuvar hava akımı başlar, vokal foldların yavaşça oluşan addüksiyonu sonucu, önce glottisde elips şeklinde ince bir yarık meydana gelir, hava basıncının giderek artması ile periyodik olarak artan ses titreşimleri oluşur. Fonasyon, glottal stop olmaksızın düzgün bir şekilde oluşur (Kılıç, 2002; Cevanşir ve Gürel, 1982). Ses için en Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 154 A. Özçimen , G. Yaldız sağlıklı atak şekli olmasına rağmen üretilen seslerde düşme eğilime görülebileceği göz ardı edilmemelidir. SES GÜRLÜĞÜ (SES ġĠDDETĠ) “Sesin şiddeti, ses dalgasının yayılma doğrultusundaki dik bir düzlem içinde 1cm²„ lik yüzeye 1sn‟de verdiği ses enerjisidir. Birimi desibel (Db) dir. Ses şiddeti, subglottik basıncın ve glottik direncin artması ile artar ” (Göksel, 2007, s. 18). Şiddetin algısal karşılığı gürlük, pratikte perde teriminde olduğu gibi sıkça kullanılmamaktadır. Ses gürlüğü; solunumun basıncına, vokal foldların uzunluğuna kısalığına ve rezonans bölgelerinin genişliğine, darlığına göre değişiklik gösterir. Kuvvetli ses veriliriken vokal fold gerilimi artar ve titreşim büyür. Böylece vokal fold hacmi büyür ve kalınlaşır. Piyano ses verilirken görülmeyen yeni kısmi tonlar ortaya çıkar (Cevanşir ve Gürel, 1982). “Yapılan araştırmalar düşük basınç ve süratli hava akımı ile çıkarılan belirli şiddetteki bir sesin aynısının, yüksek basınç ve düşük hava akımı ile de çıkartılabildiğini göstermiştir. Ses eğitimi almış kişiler daha az basınç kullanarak daha kuvvetli ses oluşturabilirler. Çünkü fonasyon esnasında uygulanan teknikler, havanın rezonans uyumunu arttırmaktadır” (Ömür, 2001, s. 43). “Eğitilmiş artistik seslerin ulaşabildikleri şiddet (gürlük) derecelendirilmesi ise şöyledir : Büyük opera sesi: 120 dB Opera sesi: 110- 120 dB Opera komik sesi: 100- 110 dB Operet sesi: 90- 100 dB Konser sesi: 80- 90 dB ” (Cura, 1990, s. 78). Sesin şiddeti; insanın o anki ruh haline, duygusal enerjisine göre de değişiklik göstermektedir. Etkili ve vurgulu kelimeler, daima uzun ve şiddetli şekilde tonlama ile ifade edilir. Yüksek şiddette söylenen bir cümlede bile fark edilen vurgulu kelimeler vardır. Bu vurgulu kullanım ile cümlenin bazı kısımlarının daha etkili olduğu belirtilmek istenir. Fısıltılı halinde söylenen bir cümlede yumuşak, fakat üzerine basılarak söylenen kelimeler vardır. Bu kelimeler, bazen yüksek şiddette söylenen kelimelerden daha etkili olur. Kelimelerin ilk ve son hecelerine normal şiddette vurgulama yapılırken, ortasındaki fısıltı çok önemli bir anlam taşır. Sesin şiddeti psişik enerjinin manifestasyonudur. Sesteki şiddet; artmış hayati heyecanı, yaratıcılığı, inadı belirtirken, bunun tam tersi kabalığı, artmış hissiyat belirtir (Şenocak, 1990). Sesin şiddeti; seslerini artistik olarak kullanan kişilerde sesin karakterini belirleyen en önemli özelliklerden biridir. Şiddetin az olması seste açık ve hafif bir ifade verirken, çok olması ise hacimli, koyu bir ifade oluşturur. Bu durum dramatik soprano, soylu bas vb gibi seslerin sınıflandırılmasına neden olur. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler 155 VĠBRATO “Vibrato, şarkı sesine özgü niteliklerden biri olan temel frekansın ritmik modülasyonudur. Vibrato, perdede bir artış olarak algılanır ve genellikle ses şiddeti ve tınısının eş zamanlı atışlarıyla birlikte ortaya çıkarak tona güzellik verir” (Mendes, 2003, s. 530). Vibratonun geçmişte kaynağının solunum kasları olduğu bilinse de, larinksle ilgili olduğu artık kabuledilmektedir. Vibrato, beyin sapında ya da beyin sapı üzerindeki diğer merkezlerde fizyolojik bir tremorun (titreşimin) sonucu olabilir (Ömür, 2001). Vibrato, şan sesinin doğal, sağlıklı ve önemli bir parçasıdır. Tona hayat, titreşim ve neş‟e katar, şarkının legato bölümlerde notadan notaya yumuşak bir biçimde geçmesine yardımcı olur. Vibrato çalışılacak bir özellik değildir. Notanın asıl perdesinin hızlı ve düzenli olarak aşağı ve yukarı kaymasıyla oluşur. Bir ton çıkartılırken vokal foldlarda oluşan titreşim sırasında, iç kenarların yukarı ve dışarıya doğru hareket ettikleri gözlenmiştir. Bu, perdenin biraz yükselmesine sebep olur ve vokal foldlar normal yerine döndüğünde perde biraz düşer. Bu durumda ses uzatıldığında asıl perdenin iki tarafına kayan düzenli ve hızlı dalgalanma sağlanır. Fakat nefes desteksiz, kendi halinde, öylesine oluşturulan bir seste vibrato oluşmaz. “Şarkı sesinin bir özelliği olan vibrato, sesin saniyede 5–8 kez ton (perde) ve şiddet yüksekliğinin bir değişimidir. Normal bir vibratonun genişliği ¼ ton kadardır. Ancak bu genişlik, şarkıcının solunumuna, salonun akustik yapısına, yorgunluk derecesine, eserin özelliğine ve yorumlama anlayışına göre değişmektedir. Vibrato sayısı saniyede 5‟ten az olursa ses düzleşmekte, ondülasyon halini almaktadır. Vibrato sayısı saniyede 9‟dan fazla olursa ses titremeye başlamakta ve bu duruma da tremolo adı verilmektedir” (Cura, Karcı, Apaydın, Kanoğlu, 1990, s. 76). Ayrıca vibrato. 2-3 db ile 8-10 db aralığında gerçekleşmektedir. “Sundberg, neredeyse tüm profesyonel opera şarkıcılarının ses eğitimi sırasında farkında olmaksızın vibrato gerçekleştirdiklerini ifade etmiş ve ses çalışmalarının ilerlemesi, gelişmesi ile vibratonun da kendiliğinden geliştiğini belirtmiştir” (Aktaran: Mendes ve arkadaşları,2003, s. 530). REZONANSIN TINI ÜZERĠNDEKĠ ETKĠLERĠ “Fiziksel anlamda rezonans, ilk titreşimin kendisiyle uyumlu ikinci bir titreşimi başlatması olayıdır. Çalgı ve insan sesindeki ilk titreşimler genellikle müziksel bir ses oluşturacak niteliğe sahip değildirler. Bu seslerin müziksel bir nitelik kazanması, dışarıya verilmeden önce titreşimlerin zenginleştirilmesi, düzenli ve uyumlu hale getirilmesiyle mümkündür ” (Helvacı, 2003). Gırtlakta oluşan ilk ses, kendi başına ince ve zayıftır; bir seri titreştirici (tınılatıcı) ile ses büyük oranda, olumlu yönde değişir. Sesin kaliteli ve tınılı olması, bu titreştiricilerin şarkıcı tarafından iyi kullanılması halinde olur. Bu Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 A. Özçimen , G. Yaldız 156 nedenle rezonans boşlukları sesin büyüyüp olgunlaştığı yerlerdir. Rezonasyondan yoksun bir ses cılız, cansız, volümsüz, karakteristik olmayan bir özellik taşır. Rezonans bölgeleri; nefes borusu, göğüs kafesi, gırtlak bölgesi, yutak, ağız boşluğu, yumuşak damak, alt çene, burun ve sinüs boşluklarıdır. ġekil 1. Rezonans bölgelerinin yandan görünümü (http://bufk.boun.edu.tr/dosyalar/vokalteknik.pdf) Glottis düzeyinde oluşan ses, farinks ağız burun gibi boşluklarda, bu boşlukların hacmine ve duvarların gerginliğine göre değişime uğrar. İki boyutlu olan bu değişimin birinci boyutunda (ki bu boyut konuşma ile ilgilidir) rezonatör organların şekline göre bazı frekans bölgelerinde ses şiddeti artar, vokallerin akustik karakteristiği olan formantlar oluşur. İkinci boyutta ise sesin kime ait olduğu ve kişiliği belirlenir (Kılıç, 2002). “Formant, bir rezonatörün belirli bir frekans aralığındaki titreşimleri kuvvetlendiren rezonans bölgesidir. İnsanlarda 4–5 formant bulunur. Formantlar düşükten yüksek frekansa doğru F1, F2, F3, F4, F5 şeklinde sembollenir. Formant frekansı, rezonatörün volümü tarafından belirlenir. Rezonatörün volümü küçük olursa, rezonans frekansı da yükselir. Şarkıcılar 3. formantı kullanırlar (2300–3200 Hz singers formant)” (Göksel, 2007, s. 16). Ayrıca bu formanta „şan formantı‟da denilmektedir. Bu şarkıcı formantını geliştiren bir şarkıcı ise orkestra eşliğinde şarkı söylese bile sesini rahatça duyurabilir. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler 157 ġekil 2. Ses yolunun şekli ve buna bağlı olarak oluşan formantlar (Ömür M. 2001). Şarkıcı formantı konser veren şarkıcılarda ve özellikle profesyonel erkek şarkıcılarda gözlemlenmektedir. Bu formant eğitilmiş tenorlarda, basbaritonlarda açıkça görülebilirken, eğitilmiş mezzolarda daha seyrektir, sopranolarda ise diğer ahenk kümelerinden çok zor ayırt edilir. W.S. Brown bu formantın gelişmesinin ses eğitimine bağlı olduğunu düşünmektedir (Mendes ve arkadaşları, 2003). Rezonans bölgeleri ana tınlatıcılar ve yardımcı tınlatıcılar olarak iki gruba ayrılır. Ana tınlatıcılar, larinks, orafarinks ve nazofarinksdir. Yardımcı tınlatıcılar toraks (göğüs boşluğu), dorsal (sırt) ve (kafatası) craniumdur. Aslında içinde hava bulunan her gövde boşluğu rezonans oluşturur, insan vücudunda bu işlevi adı geçen bölgelerle sınırlamamak gerekmektedir, tüm gövde rezonansın taşıyıcısıdır (Vernnard, 1992). Belgin‟e (1996) göre büyük ve geniş rezonans bölgeleri; güzel, volümlü ve tınılı bir sesin üretilmesinde önemli bir etkendir. Bu anlamda geniş, yumuşak ve esnek bir damak, küçük ve sağlıklı bademcikler, düzgün çıkışlı sesler için uygun bir dil-diş yapısı, rezonans olayının gerçekleşmesi ve sesin tınısını olumlu yönde etkilemesi bakımından önemli anatomik yapılardır. Yapılan bir çalışmada standart bir cümle farklı duygusal ifadelerle okutulmuş ve konuyla ilgisi olmayan deneklere dinletilmiştir. Bu denekler ifade edilen duyguyu %85 oranında doğru anlamışlardır. Bu ses filtre edilerek yalnızca larinkste oluşan saf sesle dinletildiğinde, deneklerin ifade edilen duyguyu tanıma oranı %44‟e düşmüştür. Bu yapılan bu çalışma sonucunda duygu ile ilgili parametrelerin daha çok vokal foldların üst kısmındaki rezonans boşluklarında oluştuğu bir kanıt olarak görülmektedir (Ömür, 2001). Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 158 A. Özçimen , G. Yaldız VOKAL REGISTER Sabar‟a (2008, s. 94) göre register; larinks, dil ve damağın belirli bir pozisyon alarak ürettiği benzer sesler ve bu seslerin oluşturduğu ses serisidir. Vokal foldlar, farklı frekanslarda farklı titreşim örneği gösterir. Ses aralığı içerisinde aynı titreşim örneği, aynı kalitede çıkarılan seslerin oluşturduğu gruba register denir. Herkes tarafından kabul edilen bir register sınıflaması yoktur. Dahası, bir sınıflandırmada belirli bir registeri ifade etmek amacıyla kullanılan bir terim, diğer bir sınıflandırmada başka bir register için kullanılabilmekte, bu durum karışıklığı daha da arttırmaktadır. Vokal foldların fonasyon sırasında hareket şekline göre genel olarak üç farklı registerden söz edilir. Registerlerin sınırlarında üst üste binmeler olsa da her registerin kendine has frekans bölgesi vardır. Registerler kalın sesden ince sese doğru cızırtı (nabız registeri), modal (normal register) ve falsetto registeridir. Cızırtı (nabız registeri): Frekans aralığı, yaklaşık olarak 25–80 Hz arasında olup frekansı en düşük olan ses regtisteridir. Bu register vokal foldların hava kabarcıklarının geçmesine izin verecek ölçüde gevşek olması sonucunda elde edilir. Modal (normal register): Frekans aralığı yaklaşık olarak, erkeklerde 75–450 Hz, kadınlarda 130–520 Hz arasında olup, şarkı ve konuşma seslerinin bulunduğu normal registerdir. Sesin frekansı, vokal foldların uzunluğu, kalınlığı ve gerginliği ile belirlenir. Vokal foldlar bütün uzunluğu ile titreşime katılır. Falsetto register: Frekans aralığı yaklaşık olarak, erkeklerde 275–620 Hz, kadınlarda 490–1030 Hz arasında olup modal registerin aksine, vokal foldların tamamı değil sadece incelen kenar kısmı titreşim yapar. Vokal foldlar ileri derecede gergin olup buna bağlı olarak titreşen kenarının dikey kalınlığı son derece azdır (Kılıç, 2002). İnsan sesi üç registerden oluşur bunlar; Erkeklerde: Göğüs, kafa, falsetto Kadınlarda: Göğüs, orta (karışık), kafa Bu registerlerin kaynaştırılıp harmanlanması, geçiş tonlarında köprülerin kurulabilmesi sonucunda ses, tek bir register olarak duyulur. Geçişlerde bu düzenlemelerin olmadığı seslerde, ayrı renkte üretilen sesler hemen fark edilmektedir (Helvacı, 2003). Göğüs registerinde; düşük frekanslı (pest) sesler farinksin altında göğüste oluşur. Ses, alt tonlar bakımından zengin bir derinlik kazanırken, glottis her titreşim fazında kısa sürelerle açılır, vokal foldlar bütün boy uzunluğunca tamamı titreşir (Göğüş, 1994). “ A ve o vokalleriyle daha rahat üretilen göğüs Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 159 Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler sesi, aşağı tonlarda iyice koyu ve karanlık tınılıdır. Tınının vibrasyonu göğüste hissedilir” (Sabar, 2008, s. 97). Orta registerde; göğüs ve kafa registerinin karışımı olan bu registerde orta sesler daha çok baştaki titreşim boşluklarında oluşur, vokal foldlarda uzama ve incelme görülür. Orta register içerisinde göğüs registeri bir oktav üste kaydırılabilir ya da kafa registerini orta register içerisinde bir oktav aşağı almak mümkünken, orta sesler genellikle kafa sesi ile karışınca olması gereken yuvarlak ve esnek yapısına kavuşur. Oluştuğu yer maske diye adlandırdığımız ön tını odalarıdır, sese kişiliğini kazandırır (Göğüş, 1994; Sabar, 2008). Kafa registeri; en yüksek frekanslı (tiz) sesler kafa boşluklarında oluşur. Vokal foldların yalnızca serbest kenarları titreşmektedir. İnce, gergin ve hafif yükselmiştir (Göğüş, 1994). Kafa sesini en pest tonlardan en tiz tonlara kadar, bütün registerlerde belirli bir oranda karıştırılması, üretilen seslerin sağlığı ve kalitesi açısından gereklidir (Sabar, 2008). Soprano ve tenorlar genellikle kafa sesi, alto ve baslar ise göğüs sesi kullanırlar. Her iki grup orta registeri kullanıp seslerini daha da geliştirebilirler. “İyi eğitilmiş seslerde register geçişleri duyulmamaktadır. Erkek seslerinde kafa registerinin hafif gürlükte kullanılmasıyla elde edilen bir register daha vardır ki, buna yalancı ses (kadın sesi karakterinde) anlamında falset (falsetto) denir. Aşırı incelikteki kadın seslerinde genellikle do4 sesi) sesler mevcuttur” (Belgin, 1996,s. 6). ten sonra duyulan flageolet (ıslık “Değişik ses türlerine göre register geçişleri: Soprano Göğüs registerden orta registere geçiş: mi1 - sol1 Orta registerden kafa registerine geçiş: re2 - fa2 - sol2 Kafa sesinden ıslık registerine geçiş: do3 - re3 Alto Göğüs registerinden orta registere geçiş: sib1 - do#2 - fa1 Orta registerden kafa registerine geçiş: sib1 - do#2 - re2 Tenor Göğüs registerinden orta registere geçiş: mi1 - sol1 Orta registerden kafa registerine geçiş: re1 - sol1 Bas Göğüs registerinden orta registere geçiş: sib - re Orta registerden kafa registerine geçiş: si - re1” (Cevanşir ve Gürel, 1982, s. 48). Ses eğitiminde register konusu çok önemlidir. Ses eğitimi sırasında register geçişleri arasında genellikle sorunlar yaşanmaktadır. Amatör şarkıcıların kendilerine özgü ses registerleri vardır. Belirli ton derecelerinde eğitilmiş şarkıcılarda da geçiş farklılıkları görülmektedir. Bu geçişler dikkate alınmazsa, Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 A. Özçimen , G. Yaldız 160 sesteki farklılık çok belirgin bir şekilde duyulur. Bu farklılık da şarkı söylemede estetik olmayan, olumsuz bir karakter oluşturur. “Sesler yalnızca taradıkları alanlara göre sınıflandırılmalıdır. Sesin en iyi kullanılabildiği alanların dikkate alınması gerekir. Baslar ve kontraltolar genellikle göğüs sesinde şarkı söylerler. Buna karşılık tenor ve sopranolar göğüs registeri ile birlikte kafa registerini de kullanırlar. Hafif (kafa) mekanizmayı tercih edenler „lirik‟ olarak adlandırılırlar ve üst seslerde başarılıdırlar. Bütün genç sesler lirik olarak sınıflandırılmalıdırlar. Olgunlaştıkça bazıları, vokal kaslarını üst sınırlarda daha aktif olarak kullanmayı öğreneceklerdir” (Vennard, 1967, s. 370). SES GENĠġLĠĞĠ Bir kişinin çıkarabildiği en kalın ses ile en ince ses arasında kalan aralığa ses ranjı adı verilir. Ses genişliğine „ambitus‟ da denilmektedir. Müzikte kullanılabilecek kalitedeki seslerden oluşan müziksel ses aralığı, kişinin çıkarabildiği her kalitedeki seslerden oluşan fiziksel ses aralığından biraz daha dardır. “Ses genişliği; genel olarak 1,5–2,5 oktav arasındır. Ses eğitimi görmüş kişilerde bu sınır 3 oktava kadar genişlemekte, genellikle 2–2,5 oktavlık bir ses oktavını yeterli olduğu kabul edilmektedir” (Cura, 1990, s. 79). Vokal foldların boyutu; ses genişliği ve sesin sınıflandırılmasında önemli bir etkendir. Sesin sınıflandırılmasına göre vokal foldların boyutları aşağıda sıralanmıştır: Soprano 14 mm - 17 mm Mezzosoprano 18 mm - 27 mm Kontralto 18 mm - 19 mm Tenor 18 mm - 20 mm Bariton 21 mm - 27 mm Vokal foldların ve rezonans boşluklarının boyutlarıyla, sesin tonu arasında sıkı bir ilişki vardır. Rezonans boşlukları pest seslerde daha büyük ve geniş, tiz seslerde ise daha dar ve küçüktür. Tiz sese sahip kişilerde vokal fold daha kısa, pest sese sahip kişilerde ise daha uzundur. SES TÜRLERĠ Ses türlerinin sınıflandırılması sesin şiddetine, optimal ses kapasitesine (ses genişliğine) ve sesin tınısına göre yapılmaktadır. Seslerin genel sınıflandırılması; Kadınlarda: Soprano, Mezzosoprano, Alto (yüksek frekanstan düşük frekansa doğru) Erkeklerde: Tenor, Bariton, Bas (yüksek frekanstan düşük frekansa doğru) Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler 161 SOPRANO: En tiz ve çok fazla bulunan kadın sesidir. Kendi içinde gruplara ayrılır. Dramatik soprano: Koyu renkli dramatik bir ifadesi vardır. Fakat mezzosoprano ile karıştırılmamalıdır. Kahraman kadın rollerinde oynar. Dramatik sopranoda; soprano olmanın verdiği bir parlaklık, tiyatral ifadeyi larinkste verebilmesinin özelliğini taşıyan bir esneklik mevcuttur. Verdi‟nin „Aida‟ operasında Aida karakteri, Bellini Norma operasında Norma karakteri. Ses aralığı: Sib-Do3 Lirik soprano: Temiz, yumuşak ve parlak olan tiz tonları ile geniş bir ses aralığına sahip olan lirik soprano çok rastlanan bir ses rengidir. Çoğunlukla İtalyan operalarında rol alır. Mozart „Sihirli Flüt‟ operasında Pamina karakteri, Bellini „Uyurgezer Kız‟ operasında Amina karakteri. Ses aralığı: Do-Mib3 Leger koloratur soprano: Komik operalarda ve operetlerde de aranılan bir sestir. Çok kıvrak, hareketli, tiz tonları oldukça güçlü olan bir sestir. Nadir bulunan bu ses grubu lirik, dramatik her türlü ses karakterini oynayabilir. Ayrıca olağanüstü larinks hareketlerini kolaylıkla yapabildiğinden, ses cambazı deyimi de bu ses grubu için kullanılabilir. Mozart „Sihirli Flüt‟ operasında Gece Kraliçesi, Delibes „Lakme‟ operasında Lakme karakteri. Ses aralığı: Do-Fa3 Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 A. Özçimen , G. Yaldız 162 MEZZOSOPRANO: Nadir rastlanılan orta kalınlıkta kadın ses grubudur. Kendi arasında sınıflara ayrılır. Dramatik mezzosoprano: Ses rengi koyudur ancak sesteki bu koyuluk parlak tınılara sahip değildir. Bizet‟in „Carmen‟ operasında Carmen, Donizetti „Lammermoor‟ Alisa karakteri. Ses aralığı: Sol-La2 Ajiliteli mezzosoprano: Ajiliteye yatkın bir sestir. Gerektiğinde ses rengine koyu ya da açık, parlak bir ifade verebilir. Fakat ses volümü açısından dramatik mezzosoprano kadar güçlü bir ses değildir. Mozart ve Rossini operalarında aranılan hareketliliği verebilir. Rossini‟nin „Sevil Berberi‟ operasındaki Rosina, Mozart „Figaronun Düğünü‟ operasında Cherubino karakteri(Turan, 2004). Ses aralığı: Sol-Si2 ALTO: Nadir rastlanılan en kalın kadın ses grubudur. Ses rengi çok koyu olup, pest tonları erkek sesini andırır. Kendi içinde sınıflara ayrılır. Oratoryo kontraltosu (Dramatik alto): Ses rengi koyu ve mattır. Kuvvetli ve ağır bir sestir. Eski eserlerin söylenmesinde tercih edilir. Gluck „Orfeo ve Euridice‟ operasında Orfeo, Bellini „Norma‟ operasında Adalgisa karakteri. Ses aralığı: Fa-Sol2 Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler 163 Ajiliteli alto: Komik operalarda rol alan bu ses grubunun koyu, rahat ve hareketli bir ses rengi vardır. Ayrıca ajiliteli mezzosoprano eserlerini de söyleyebilir. Handel „Serse‟ operası Amastris karakteri. Ses genişliği: Fa-La2 TENOR: Tiz tonları parlak ve rahat çıkartabilen nadir görülen bir ses grubudur. Özelliklerine göre sınıflara ayrılmıştır. Bunlar; Dramatik tenor: Kuvvetli ve koyu bir ses rengi vardır. Dramatik fakat sert ifade gerektirmeyen rollerde oynar. Verdi ve Wagner operalarında önemli tenor partileri için tercih edilen bir sestir. Leon Cavallo‟nun „Palyaço‟ operasında Canio, Verdi „Aida‟ operasında Radames karakteri. Ses aralığı: Si-Do3 Lirik tenor: Ses renginde parlak ve keskin bir ifade vardır. Güçlü bir sese ve geniş bir ses aralığına sahiptir. Âşık ya da hüsrana uğramış erkek rolleriyle seslendirmedeki ifade çok etkili ve uyumludur. İtalyan operalarında baş erkek rollerini oynar. Bizzet „Carmen‟ operasında Don Jose, Puccini „La Bohem2 operasında Rodolfo karakteri. Ses aralığı: Si-Re3 Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 A. Özçimen , G. Yaldız 164 Leje tenor: Geniş ses aralığı ve kuvvetli tizleriyle dikkat çeker. İtalyan operalarının hareketli(ajiliteli) canlı, bazen neşeli karakterlerini canlandırır. “Mozart operalarının ideal âşık tenor rolüdür. Seste hiçbir isyan ya da hüsran ifadesi yoktur. Mozart „Sihirli Flüt‟ operasında Tamino, Donizetti „Aşk İksiri‟ operasındaki Belmonte gibi karakterleri çok iyi yorumlar” (Turan, 2004, s. 40). Ses aralığı: Do-Mi3 Buffo tenor: Falsettoyu en iyi kullanan ses grubudur. Opera komik ya da komik karakterlerde rol alır. Mozart „Sihirli Flütte‟ Monastatos, Leon Cavallo „Palyaço‟ operasında Beppe ve Arlecchio karakteri. Ses aralığı: Si-Re3 BARĠTON: Orta kalınlıkta, volümlü, parlak ve berrak tınılı erkek ses grubudur. Aralarında üç gruba ayrılır. Dramatik bariton(Bas bariton): Ses rengi kuvvetli ve dramatik bir etkiye sahiptir. Bas hissi verir. Tizleri vardır fakat pestleri daha renklidir. Ciddi operalarda ciddi karakterli kahramanlık rollerinde oynar. Mozart „Don Giovanni‟ operasında Don Giovanni, Puccini „Tosca‟ operasında Scarpia karakteri. Ses genişliği: Sib-Lab2 Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler 165 Lirik bariton: Dramatik baritondan daha hareketli, tizleri yumuşak ve parlak olan bir ses rengi vardır. Verdi „Rigoletto‟ operasında Rigoletto, Verdi „La Traviata‟ operasında Germont karakteri. Ses genişliği: Sib-La2 Leje bariton (Yüksek bariton): Tenor sese doğru giden tiz tonları, basa yakın alt tonları vardır. Lirik baritondan daha hareketli, ajilitelere yatkındır. Müzikallerde ve operetlerde aranılan bir sestir. Strauss „Şen Dul‟ operasında Kont Danilo, Rossini „Sevil Berberi‟ operasında Figaro karakteri. Ses genişliği: Sib-La2 BAS: En kalın, koyu renkli, volümlü erkek sesidir. Nadir bulunurlar. Kendi arasında sınıflara ayrılır. Basprofond: Pest tonları çok güçlü ve koyudur. Rahip, büyücü gibi asil rollerde oynarlar. Mozart „Sihirli Flüt‟ operasında rahip Sarastro, Gounod „Faust‟ operasında Mephisto karakteri. Ses genişliği: Re-Fa2 Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 A. Özçimen , G. Yaldız 166 Basbuffo: Koyu renkli fakat hareketli bir ses rengi vardır. Tiz tonları basprofonddan daha rahattır. Sesin derinliği dikkat çeker. Komik rollerde oynar. Mozart „Saraydan Kız Kaçırma‟ operasında Osmin, Donizetti „Don Pasquale‟ de Don Pasquale karakteri. Ses genişliği: Fa-Fa#2 SONUÇ Uygun fonasyonun oluşabilmesi için yeterli ve denetimli hava desteği, vokal foldların yakınlaşması, şekli ve gerginliği, zihinsel gevşeme ile birlikte; uyanık bir dikkat ve psikolojik olarak şarkı söylemeye hazır olma durumu ön koşuldur. Dengeli kullanılan ses ataklarıyla, ses üretme (fonasyon), rezonatörlerin kullanımı, entonasyonun denetimi, ses gürlüğünün dengelenmesi, cümleleme bilinci ve müzikal duyarlılık arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur (Çevik, 1999). Solunum organlarının fiziksel yapısı, vokal foldların yapısı, rezonatör sistemin yapısı ve hepsinin dengeli bir biçimde kullanılması, ses gürlüğünü etkileyen en önemli faktörlerdir. Sesin vibratolu oluşu, ses sağlığının bir göstergesidir, bu nedenle vibrato estetik açıdan hoş bir duygu yaratır. Vibratosuz bir ses çok sert, kuru ve renksiz niteliktedir. Rezonatör organların iyi kullanılması; sesin büyüyüp olgunlaşmasını, sesin kaliteli ve tınılı olmasını sağlar. Rezonasyondan yoksun bir ses ise cılız, cansız, volümsüz, karakteristik olmayan bir özellik taşır. Registerlerin kaynaştırılıp harmanlanması ve geçiş tonlarında köprülerin kurulabilmesi ile ses; tek bir register olarak duyulur. Geçiş tonlarında bu düzenlemelerin yapılmaması, üretilen seslerin farklı renkte ve tınıda oluşmasına neden olur. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 Sesin Karakterini Ve Kalitesini Belirleyen Etmenler 167 Vokal foldların ve rezonans boşluklarının boyutlarıyla sesin tonu arasında sıkı bir ilişki vardır. Rezonans boşlukları pest seslerde daha büyük ve geniş tiz seslerde ise daha dar ve küçüktür. Tiz sese sahip kişilerde vokal foldlar daha kısa, pest sese sahip kişilerde ise daha uzundur. ÖNERĠLER Register geçişlerinde doğru ve uygun pozisyon hazırlanmalı, kafa registerindeki seslerin göğüs registerideki pozisyonda ya da tam tersi pozisyonda söylenmemesi gerekir. Sesin volümünü ve ses sınırlarını zorlayarak ses kullanılmamalıdır. Sesi gereğinde fazla yorma ses sınırlarını zorlama, nodül ve polip gibi ses rahatsızlıklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Göğüş, 2000). Ses türlerinin sınıflandırılması sesin şiddetine, optimal ses kapasitesine (ses genişliğine) ve sesin tınısına göre yapılmalıdır. KAYNAKÇA Basut, O. (2003). Larenks ve Hastalıları, Ders Notları, K.B.B. Anabilim Dalı, Uludağ Üniversitesi, Bursa, s. 8. Belgin, E. (1996). Ses Anatomisi, Doktora Programı Ders notları, G. Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Bölümü, Ankara, s. 6. Berdan, M. (2007). Söyleyen Sesin Objektif Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Adana, s. 1. Cevanşir, B., Gürel, G. (1982). Foniatri. İstanbul: Sanal Yayıncılık, s. 46-48-50. Cura, O. (1990). Ses Türleri. Otolarengolojide ve Sanat Dallarında Disfoniler İnternasyonal Sempozyumu Bildirileri. İstanbul: İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, s. 78-79. Cura, O, Karcı, B, Apaydın, F, Kanoğlu, T (1990). Şarkı Ses Tınısında Vibrato ve Araştırılması. Otolarengolojide ve Sanat Dallarında Disfoniler. Uluslararası Sempozyum. İstanbul: İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, s. 78. Çevik, S. (1997). Koro Eğitimi ve Yönetim Teknikleri, Ankara: Doruk Yayımcılık, s. 33-36-37. Gerçeker, M., Yorulmaz, İ. ve Ural, A. (2000). Ses ve Konuşma. K.B.B. ve Baş Boyun Cerrahisi Dergisi, 8 (1), s. 71-78. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011 168 A. Özçimen , G. Yaldız Göksel, A. O. (2007). Endolarengeal Mikro Cerrahi Uygulanan Hastalarda Ses Kalitesinin Akustik ve Spektrografig Analiz İle Değerlendirilmesi, Uzmanlık Tezi, T.C. Sağlık Bakanlığı İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği, İstanbul, s. 16-18. Göğüş İ. M. (1995). Ses Eğitiminde Yapılan Yanlışlıklar, Orkestra Aylık Müzik Dergisi, Yıl: 34, Sayı: 256, İstanbul: Yenilik Basımevi, s. 39. Göğüş İ. M. (2000). İnsan Sesinin Bakımı Korunması Ve Eğitimi, s. 89-102. Helvacı, A. (30–31 Ekim 2003). Ses Eğitiminde Register ve Rezonans. Cumhuriyetimizin 80. Yılında Müzik Sempozyumu, İnönü Üniversitesi, Malatya, www.muzikegitimcileri.net/bilimsel/bildiri/A-Helvaci.htlm, Erişim Tarihi: 20.11.2007 Kılıç, M. A. (2002). Larenksin Fonksiyonel Anatomisi Ve Ses Fizyolojisi, Türkiye Klinkleri JENT, Sayı: 2, s. 7-8. Mendes, Ana P., Howard B. Rothman, Christine Sapienza and W.S. Brown, Jr.(2003). Effects of Vocal Training on the Acoustic Parameters of the Singing Voice, Journal of Voice, Vol: 17, No: 4, s. 530-531. Ömür, Mehmet. (2001). Sesin Peşinde. İstanbul: Pan Yayıncılık, s. 29-43-46. Özdoğanoğlu, T. (2006). Mimar Sinan Üniversitesi Opera Şan ve Şan Bölümündeki Öğrencilerin Akustik Analizi Ve Laringofaringeal Reflü Bulgularının Normal Popülâsyon ile Karşılaştırılması, Uzmanlık Tezi, TC. Sağlık Bakanlığı Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB, Baş ve Boyun Cerrahisi Kliniği, İstanbul, s. 22. Sabar, G. (2008). Sesimiz Eğitimi ve Korunması. İstanbul: Pan Yayıncılık, s. 8892-94-97-98. Şenocak, F. (1990). Fonasyonun Anatomik ve Fizyolojik Özellikleri. Otolarengolojide ve Sanat Dallarında Disfoniler. Uluslararası Sempozyum. İstanbul: İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, s. 64. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 32, Sayfa 149-168, 2011
Benzer belgeler
Lax Vox Ses Terapi Tekniği
4.Vokal foldların longitudinal eksende temas oranını artırmak,
fonasyon sırasında vokal foldlara yapılan basıncı dengeler ve dağıtır.
Vokal foldların arasından ses dönüşemeden kaçan; hava değil
ene...
Ses terapileri
4. Vokal foldların longitudinal eksende temas oranını artırmak, fonasyon sırasında vokal
foldlara yapılan basıncı dengeler ve dağıtır. Vokal foldların arasından ses dönüşemeden kaçan;
hava değil en...