Sağım Solum Dizi - Beykoz Belediyesi
Transkript
Sağım Solum Dizi - Beykoz Belediyesi
BEYAZ CAMIN İÇİNDEKİ MEKANLAR HOLLYKOZ BEYKOZ’DA DİZİ/SİNEMA TURİZMİNİN GELİŞTİRİLMESİ HOLLYKOZ... Beykoz’un sanat ve edebiyatla mesaisi uzun yıllar öncesine dayanır. Özellikle 1789 depremi sonrası Beykoz, hayal sahnesinin yeni gözdesidir. Karagöz-Hacıvat ve Gölge Oyunları’nın, eskilerin tabiri ile “hayal sahnesinin” kalbidir Beykoz bu tarihten sonra. Dönemin İstanbulu’nun gündeminde o kadar yer edinmeye başlamıştır ki Beykoz, Suriçi’nden kalkan pazar sandallarıyla gelen temaşaseverlerle dolup taşar. Hayal sahnesini icra eden sanatçılar ile sanatlarını icra ettikleri dükkanların sayısı bir hayli artınca, Suriçi sanatçıları müşterisizlikten padişaha şikayetlerini iletir. Sonraki yıllarda ise edebiyatçıların gözdesi olur Beykoz. Ahmed Mithat Efendi gibi bazı münevverlerin de yaşadığı yer olan Beykoz, dönemin ünlü kalemlerinin yazdığı roman ve hikayelerinde yer bulur kendine. Sait Faik’in Kayıp Aranıyor adlı romanında hadiseler Beykoz’da geçer. Romanda “Bir İstanbul Köyü” diye anılan yer Beykoz’dur. Beykoz’u kendi gerçek varlığıyla bulabildiğimiz en eski tarihi roman, Mizancı Murad Bey’in 1891 yılında kaleme aldığı Turfanda mı Yoksa Turfa mı? adlı eseridir. Eser, İstanbul - Varna arasında Lloyd Kumpanyası’na ait Volkan Vapuru’nun Karadeniz’den Boğaziçi’ne girişiyle başlar. Nabizade Nazım Hala Güzel adlı hikayesinde Safder ile Fahriye’yi Beykoz Çayırı’nda karşılaştırır. Bu karşılaşmadan, sonu evliliğe varacak birliktelik doğmuştur. Mehmet Rauf Eylül romanında Suad ve Necip’in Süreyya’nın sandalıyla Beykoz gezmelerini ayrıntılarıyla anlatır. Yine Mehmet Rauf’un Karanfil ve Yasemin adlı eserinde olayların bir kısmı Akbaba Köyü’nde geçer. Yazar, roman karakterlerini yaz aylarında bir hafta sonu Kadri Paşa’nın köşkünde bir araya toplar. Halide Edip’in Tatarcık romanı Boğaziçi’nin saklanmış köşelerinden birinde, Poyrazköy’de geçer. Kendisi de bir Beykozlu olan Ahmed Mithat Efendi Müşahedat adlı romanında Beykoz’u başka bir pencereden seyrettirir adeta okuyucusuna. Çengi romanında ise Türk Donkişotu Daniş karakterinin yaşadığı yerdir Beykoz. Hasılı liste uzundur. Ünlü romanların mekanı Beykoz, 1950’li yıllarda bu kez Türk Sineması’nın açık hava platosuna dönüşür. Üç Arkadaş, Ayşecik, Gecenin Ötesi, Mahalle Arkadaşları, Avare Mustafa, Mahallenin Sevgilisi, Kırık Çanaklar, Ağaçlar Ayakta Ölür gibi 1960’lı yıllarda sıradan insanların küçük dünyalarını yansıtan mahalle filmlerinde sıklıkla görülür Beykoz. Anadoluhisarı, Kanlıca, Çubuklu, Paşabahçe, Yalıköy’ün cumbalı evleri, Boğaz’a diklenen yokuşlu sokakları, eski konakları, sokak aralarındaki kahvehaneleri daha birçok benzer filme mekan olur. İzleyicinin kendisiyle özdeşleştirdiği sıradan insan tiplemelerini Hulusi Kentmen, Salih Tozan, Suphi Kaner, Semih Serezli, Faik Çoşkun, Ali Şen, Hüseyin Peyda, Kadir Savun, Öztürk Serengil, Suna Pekuysal, Mualla Sürer gibi isimler canlandırır. Bazı semtler, tarihi mekanlar ve yalılar daha ayrıcalıklıdır beyaz perdede. Ezelden bir işçi semti olan Paşabahçe’deki fabrikalar, Yeşilçam filmlerinin doğal dekorlarındandır. Özellikle işçi tiplemeleri üzerine kurulan bu öykülerin bir bölümü fabrika fonunda çekilir. Ayrıca eski mahalle dokusunu hala canlı tutan Çubuklu ve Kanlıca, Yeşilçam sinemasına özgü zengin kız - fakir oğlan karakterlerinin ideal mekanlarıdır. Anadoluhisarı; Beykoz, Küçüksu ve Hidiv kasırları; Yoros, Poyraz ve Riva kaleleri; konusu birbirinden farklı Yeşilçam filmlerinin de ana mekanı olur, çocukluğumuzun bilinen tüm ünlü oyuncularını ağırlar. Zaman değişti, televizyonun hayatımıza girmesiyle haliyle alışkanlıklarımızda değişti. 2.000’li yıllarda Beykoz bu kez Türk dizilerinin ekranda en görünür semti oldu. Kendini korumuş tarihi dokusu, koruları, körfezleri, iskeleleri, yalıları, köyleri, yeşili, ormanları… Beykoz’un mübalağasız her köşesi. Bu görünmüşlük çok izlenen dizilerin kullandıkları mekanları da kısa zamanda merak konusu haline getirdi. Beykoz bu nedenle semt dışından gelen vatandaşlarımızı misafir titizliğinde ağırlamaya başladı. Bu süreçte sadece vatandaşlarımızı değil, yabancı turistleri de misafir eder olduk. Türk dizilerinin yurt dışına satılması, gösterime girdikleri ülkelerde sanatçılarımızın birer fenomen haline gelmeleri, Beykoz’un yurt dışında, hassaten Balkan ve Arap çoğrafyasında görünürlüğünü arttırdı. Fakat özellikle aynı havayı solumak için yurt dışından gelen konuklarımız; izledikleri dizilerde görmek istedikleri ve çok beğendikleri karakterlerin yaşadıkları mahallelerin, sokakların, evlerin, konakların, yalıların, kasırların, boğaz manzaralı restoranların, yeşillikler içindeki koruların tam olarak nerede olduklarını bilmemekteler ve ziyaretleri sırasında bir rehbere ihtiyaç duymaktalar. Bu haklı ayrıcalığı yaşamak için uzaklardan gelen misafirlerimiz için bir proje geliştirdik. Dizi ve sinema filmlerimizin Beykoz sınırları dahilinde kalan ve çok merak edilen çekim seti noktalarını tespit ettik. Tespit edilen noktaları Beykoz ilçe haritası üzerinde işaretledik. Haritayı yazılıma dönüştürerek farklı dillerde mobil ve web ortamında kullanıma hazır hale getirdik. Mobil ve web uygulamasına ayrıca Beykozumuz’un tüm cadde ve sokaklarınının 360 derece çekimini ekledik. Belirlenen dizi çekim noktalarını kendi içinde tasnif edip bir gezi haritası ve cep rehberi de hazırladık. Bununla da kalmadık, uzun zamandır uhdemizde olan tarihi Paşabahçe Vapuru’nu Türkiye’nin ilk Dizi Anı Müzesi’ne dönüştürdük. Yönetim anlayışımız ve duruşumuz gereği sektörün sorunlarına da ilgisiz değiliz. Malum sağımız solumuz her yanımız dizi seti fakat yılda 50’den fazla dizi çekilen İstanbul dünya standartlarında bir platodan yoksun. Uzun süredir atıl olan Kılıçlı Nato Radar Üssü’nün işlevsiz kalmasıyla, 260 dönüm büyüklüğündeki arazisi üzerinde film platosu projesini uygulamak için çalışmalarımız devam etmekte. Proje tamamlandığında, sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin en fazla film çekilen merkezi olacak. Plato aynı zamanda sinemaseverlerle, yerli ve yabancı turistleri de bölgeye çekecek. Hem sinema endüstrisine hem de ilçe turizmine ciddi katkıda bulunacak. Evet; muhafaza etmeye her gün ayrı ve özel bir çaba harcadığımız doğal güzelliği, tarihi dokusu, sahip olduğu kültürel envanter, halkının anlayışı ve hoşgörüsü nedeniyle adeta tabii bir dizi platosuna dönüşen Beykozumuz’un yurt içinde ve yurt dışındaki görünürlüğünün doğal bir sonucuydu bu proje. Misafirlerimizin daha rahat etmesi ümidiyle hazırladığımız projeye katkı sunan Kalkınma Bakanlığına, İstanbul Kalkınma Ajansına, Beykoz Kaymakamlığına ve özellikle tüm dizi/sinema sektörü çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım. Yücel Çelikbilek Beykoz Belediye Başkanı SAĞIM SOLUM DİZİ Sinemada ve dizilerde semtler de belirli bir kültürün ve yaşam biçiminin demografik özetini yansıtır. Dolayısıyla, sinema ve diziler hem oluşturduğu hem de içinde bulunduğu zamanın kültürel arkeolojisini ortaya çıkarır. Çoğu zaman kullanılan çevre, izleyicisine filmdeki kişi ya da kişilerin karakterlerini anlamak için ipuçları verir. Görsel olarak izleyiciye sunulan çevre, filmdeki kahramanlar hakkındaki ilk izlenimleri edinmemizi sağlar. Örneğin; bir kentte sokak ve konut dokusu kent formunun oluşumunda öyle önemli bir rol üstlenir ki, kentin geçirdiği sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve fiziksel dönüşümler ilk olarak bu alt ölçeklerde açığa çıkar. ‘ Mekan, çevresiyle birlikte er ya da geç senaryoya nüfuz edecek ve kendi hikayesini dayatacaktır. ’ Mekanlar da insanlardan ve oyunculardan farklı değildir. Görsel zenginlikleriyle kendilerine özgü birer karakter oluştururlar. Hatta kimi zaman, kimi sahnelerde oyuncuların da önüne geçerler. Mekanların seçimi konusunda Ömer Kavur “Mekanlar, başrol oyuncusu kadar önemlidir” der. Mekanın mimari uslübunun dahi kendince hikayesi vardır ve bu hikaye senaryonun adeta alt metnidir. Mekanın öne çıktığı yapımlarda yönetmen filmini mekanın üzerine inşa eder, mekan doğrudan bir oyuncu gibi, filme katkı sağlar. Başrollerini Beren Saat ve Nejat İşler’in paylaştığı İntikam’da, yönetmen Mesude Erarslan’ın Kanlıca’da bulunan Bahai Efendi Yalısı’nı kullanış şekli, mekanın senaryoyu hangi ölçüde tamamlayabileceğine iyi bir örnektir. Diana Agrest’in, “Notes on Film and Architecture”‘da belirttiği gibi, mekan artık filmin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Beykoz’un tarihi dokusunu kaybetmemiş mahallelerinde çekilen Hayat Ağacı, Fatih Harbiye, Küçük Kadınlar, Benim Hala Umudum Var, Ruhumun Aynası gibi dizilerde kullanılan ana mekan ve mekanın kullanıcısı konumundaki karakterlerin tercihleri aynı zamanda bir sosyal okuma argümanıdır. Adı geçen dizilerde toplumsal değişimlerin etkisiyle bu yapının en küçük birimi olan aileler ve yaşadıkları çevre (konut, sokak, mahalle, kent) dönüşüme uğrar. Dolayısıyla, bir kentin geçirdiği evreleri dizi karakterlerinin üzerinde okuyabilmek için parçadan bütüne doğru bir bakış geliştirerek konut, sokak, mahalle, kent yönünde izleri takip etmek mümkündür. Ayrıca dizilerin büyük bir kısmında farklı sosyal kompartımanlara mensup karakterlerin farklı sosyal kompartımanların kullanıcısı olduğu mekanlarda boy göstermeleri ve kompartımanlar arası geçişlerin kolaylaşması, dizi karakterinin genel izleyici kitlesiyle bilinçli kurduğu bağdır. Ortadoğu ülkelerinde yayınlanan yabancı yapımların %60’nın Türk dizilerinden oluşuyor olması, 2013 yılında 480 milyon doları aşan Mısır dizi sektörünün, Türk dizi sektörüyle benzeşen yapımlarla bu büyüklüğe kavuşması, kültür ve sosyal doku benzerliği ile açıklanabilir. TESEV’in 2013 yılında Mısır, Ürdün, Lübnan, Irak, Suriye, Tunus, Libya, Suudi Arabistan, Filistin, İran ve Yemen’de yaptığı araştırmaya göre, Türk dizilerinin izlenme oranı %65, Mısır’ın ise %67’dir. Şüphesiz mekan, kullanıcısına kendi ve çevre hikayesini er ya da geç dayatacaktır. Bu doğru; rekabet halinde olduğumuz Mısır yapımlarında da kendini gösterir. Türk dizilerinde Kanlıca’da bir yalı, Anadoluhisarı ya da Yalıköy’de dokusunu inatla muhafaza eden cumbalı bir konak, Polonezköy ya da Cumhuriyet Köyü’nde orman içinde büyük ve havuzlu bir villanın aynı yapımda kullanılması, farklı sosyal statüler üzerine kurulan hikayelerin mekan üzerinden tamamlanması nedeniyledir. Bu durum, süreleri şu sıralar 120 dakikayı aşan Türk dizilerinde senariste yeni kılcallar açar. 2010, 2011 ve 2012 yıllarında yayınlanmaya başlayan 263 dizinin 236’sının yayından kalkması, kabaca her on diziden yalnızca birinin gösterimde kalabilmesi sadece iç pazar gerçekleriyle açıklanamaz. Dış pazar tercihleri de artık önemlidir. Türk dizi sektörü dışarıya sadece hikayelerini ve karakterlerini pazarlamamakta, sahip olduğu mekan ve çevre zenginliğini de görücüye çıkarmaktadır. Mısırlı gazeteci Ghada İbrahim’in “Arap Dünyasında Türk Dizileri” üzerine kaleme aldığı gözlemler, mekan tercihlerinin pazarlama üzerindeki etkisini gözler önüne sermekte. “Diziler izlendikçe Türkiye tanınmaya başladı. Özellikle de İstanbul. İstanbul’daki tarihi yapılar, boğaz, Fatih Sultan Mehmet köprüsü ve dizideki mescidler Arapları cezbetmişti. Diziler Türkiye’yi turistik bir yer olarak yansıttı, hatta diziler bittikten sonra Türkiye’ye seyahatler arttı ve yeni evlenen kişiler balayında Avrupa yerine Türkiye’yi tercih etti. Liseyi bitiren öğrenciler de üniversitede Türkçe bölümünü seçti ve bu bölümdeki öğrenci sayısı yüzde iki yüz arttı. Lise ve üniversitedeki birçok öğrenci, iyi bir eğitim için Türkiye’yi tercih etti.” 2013 yılında 75 ülkeye, 12 bin saati aşan dizi ihracatı aynı zamanda ülkemizi, İstanbul’u ve Türk dizilerinin yarısından fazlasının çekildiği Beykoz’u daha görürünür kılmıştır. Bu başarının sebebi kuşkusuz Türkiye’nin, İstanbul’un, Beykoz’un çekiciliği ve kendisine özgü hikayelere sahip mekanların tercih edilmesidir. Sonraki sayfalarda göreceğimiz gibi; Hollykoz projesinin mekan tespit ve tasnifi göstermiştir ki, sahip olduğu kültürel envanterle Beykoz’un hikayesi Türkiye’nin hikayesidir. Göksu’nun, Anadoluhisarı’nın, Çubuklu’nun, Kanlıca’nın, Paşabahçe’nin, İncirköy’ün, Yalıköy’ün Anadolu Kavağı’nın, Poyraz’ın, Anadolu Feneri’nin, Riva’nın, Akbaba’nın, Dereseki’nin, Cumhuriyet Köyü’nün, Kılıçlı’nın, Polonezköy’ün ve dahasının hikayesi, dizilerde birer alt metne dönüşmüştür. Kendi tarihsel ve kültürel gerçeklerini senaryoya dayatacak kadar güçlü mekanların, Hollykoz projesi içerisinde tespiti ve tasnifi doğal olarak bu gerekçe üzerine inşa edilmiş, projenin rehberi de haliyle mekanın ve çevrenin hikayesiyle örülmüştür. Turan Şahin Beykoz, Haziran 2015 İNDEKS SAĞIM SOLUM DİZİ Beykoz Belediyesi Adına Sahibi Yücel Çelikbilek Bilgi İşlem Müdürü Burhan Ekinci Proje Koordinatörü Hacıbey Kılıç Basın Danışmanı Abdurrahman C. Fidancı Yazar Turan Şahin YALI YOLU MAHALLE YOLU 2 Göksu SAHİL YOLU KUZEY YOLU KÖY YOLU LEZZET YOLU ESKİ YOL FABRİKA YOLU KORU YOLU 12 16 22 30 38 46 54 60 Kavacık Akbaba Cafe Küçüksu Kasrı Dereseki Restoran Anadolu Hisarı Çömlekçi Hasan Usta Fatih Otağtepe Korusu Örnekköy Lokanta Mahmut Şevket Paşa Çay Bahçesi Kanlıca İskenderpaşa Camii Göksu Halat Fabrikası Mihrabat Korusu Çubuklu Petrol Ofisi Dolum Tesisleri Abbas Hilmi Paşa Korusu (Hidiv Kasrı) Tekel Fabrikası Beykoz Korusu Beykoz Kundura Fabrikası Beykoz Fidanlığı Sanat Yönetmeni Mehmet Buma Editör Sururi Ballıdağ Grafik Tasarım Özgür Kılıç Fotoğraf Muzaffer Topçu Zübeyir Süğlün Çeviri Çeviri Dükkanı Basım / Yayım / Hazırlık Artı Prodüksiyon Yayın Reklam Kırtasiye Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. Ziya Gökalp Mah. Tümsan 2 San. Sit. C Blok No: 72 Başakşehir / İstanbul Baskı / Cilt Yirmibir Gram Reklam Tanıtım Dış Tic. San. Ltd. Şti. Abdurrahman Nafiz Gürman Mah. General Ali Rıza Gürcan Cad. Merter Platform Residence D Blok No: 27 Merter / İstanbul Beykoz Belediyesi Bilgi İşlem Müdürlüğü Yayın No: 1 İncirköy Anadoluhisarı Rüzgarlıbahçe Gümüşsuyu Kanlıca Fatih Elmalı Çubuklu Baklacı Merkez Paşabahçe Acarlar Yalıköy Çiğdem Çamlıbahçe Anadolu Kavağı Poyrazköy Anadolu Feneri Riva Ortaçeşme Paşamandıra Göllü Öğümce Bozhane Kılıçlı BEYKOZ BELEDİYE BAŞKANLIĞI BİLGİ İŞLEM MÜDÜRLÜĞÜ Gümüşsuyu Mahallesi Kelle İbrahim Caddesi No. 41 Beykoz / İstanbul tel: 0 216 538 83 32 / santral: 444 66 61 / web: www.hollykoz.com / e-posta: [email protected] “Bu proje İstanbul Kalkınma Ajansı’nın 2014 Mali Yılı Küresel Turizm Merkezi İstanbul Mali Destek Programı kapsamında desteklenmektedir. (TR10/14/TMK/0012)” İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen Hollykoz Beykoz’da Dizi/Sinema Turizminin Geliştirilmesi projesi kapsamında hazırlanan bu yayının içeriği İstanbul Kalkınma Ajansı ve Kalkınma Bakanlığının görüşlerini yansıtmamakta olup, içerik ile ilgili tek sorumluluk Beykoz Belediyesine aittir. Cumhuriyet Polonezköy Otel Beykoz Kasrı ve Kışlası Yoros Kalesi Poyraz Kalesi Riva Kalesi Beykoz Çayırı YALI YOLU 55 54 56 58 0 Paşabahçe Çubuklu 44 Kanlıca 47 45 46 43 42 184 192 49 183 40 38 39 182 36 35 34 18 17 15 Anadoluhisarı 16 13 Göksu 6 4 7 5 8 2 3 Evliya Çelebi, seyahatnamesinde “İstanbul şehri içerisindeki madenlerden dokuzuncusu Göksu Hisarı denen gezinti ve eğlence yerindeki dağlardan, taşlardan çıkan kireçtir ki; kardan ve sütten beyaz olup dünya üzerinde benzeri yoktur. Her ayın 14’ü ile 17’si arasında mehtap alemlerine sahne olur Göksu. Onuncu maden ise yine Göksu’da çıkan kırmızı topraktır. Bu topraktan çeşitli bardaklar, çanaklar ve çömlekler yapılır.” der. YALI YOLU İstanbul’un geleneksel iskan düzeninde farklılaşma 17. yüzyılın hemen başlarında kendini gösterir. Ülkenin ekonomik yapısında yaşanan köklü değişim, yönetici sınıfı gösterişli tüketime yöneltir. Diğer yandan Karadeniz’de ulaşımı ellerinde bulunduran armatör Fenerli Rumlar ile İstanbul’daki elçilik heyetleri Beyoğlu ve Boğaziçi’nin bazı köylerinde yeni bir yaşam biçimi oluşturdular. Bu yıllarda gerçek anlamda olmasa bile bir sayfiye yaşamı ortaya çıkar. Kağıthane’deki eski bostanlar kasır ve bahçelerle süslenmeye başlanır. Boğaz’ın eski münzevi köylerine birbiri ardına yalı, köşk ve bahçeler kurulur. Durum çok geçmeden dönemin yazılı edebiyatına da yansır. Nedim, Enderunlu Vasıf; sonrasında Recaizade Ekrem, Ahmet Rasim, Saffeti Ziya, Halit Ziya, Yahya Kemal, Abdülhak Şinasi ve Pierre Loti şiirlerinde, şarkılarında, romanlarında geniş yer ayırırlar Göksu’ya. 1960 yılında gösterime giren başrollerinde Ayhan Işık ve Leyla Sayar’ın rol aldığı Yangın Var adlı dönem filminin bazı sahneleri Göksu’da çekilir. Ahşap, kıyıyla sarmaş dolaş, çıkıntısı kazıklar üzerine inşa edilen yalılar aynı zamanda sosyal statünün de göstergesidir. Kemerli kayıkhanelerin varlığı, bahçesi ya da korusunun büyüklüğü, sahibinin mal varlığıyla orantılıdır. Türklerin yaşadığı yalılar aşı boyasına, beyaz ve yeşile boyanır. Gri renk ise Hristiyan azınlığın tercihidir. Beykoz malumunuz Küçüksu’dan başlar, bir adım ötesi Göksu’dur. I. Mahmut, Kağıthane Mesiresi isyan sonrası görkemli günlerini geride bırakınca, Göksu kıyısında gösterişli ahşap bir yalı yaptırır. İşte bu yalı Göksu’nun kaderini değiştirecektir. Ardından Göksu çevresine kır kahvehaneleri birbiri ardına inşa edilmeye başlanır. Günlük gezintileri, kayık sefaları, mehtap alemleri, ortaoyunları, fasılları 17. yüzyılda Göksu’yu şehrin sosyal merkezlerinden biri haline getirir. IV. Murat da kayıtsız kalmaz bu eşsiz semte, çevresini ihya edip Gümüş Servi koyar adını. 4 5 Film izleyicisini yüz yıl kadar geriye götürür. 19. yüzyılın Göksu tasviri büyük bir prodüksiyonla ustaca beyaz perdeye aktarılır. Kalabalık Göksu gezmeleri, pazar kayıkları, Göksu’nun mısırı, Küçüksu Kasrı müthiş bir emekle gözler önüne serilir. Türk dizi sektörü de ilgisiz kalmaz Göksu’ya. Göksu ve çevresi Fatmagül’ün Suçu Ne? ve Çalıkuşu’nu; Nişangah Caddesi’nde bulunan ahşap konaklarsa, muhteşem manzarasıyla Yaprak Dökümü, Arka Sokaklar, İşler Güçler, Üç Arkadaş, Zengin Kız Fakir Oğlan, Beşinci Boyut ve Kara Para Aşk’ı ağırlar. Ayrıca anne ve babalarını trajik bir şekilde kaybeden beş kız kardeşin hayata karşı direncini konu alan Küçük Kadınlar 120 bölüm boyunca Göksu’yu bir plato gibi kullanır. Vaktiyle ahşap bir köprü ile geçilirmiş Göksu’dan İstanbul’un ilk Türk yerleşimi Anadoluhisarı’na. Hisarın yapımıyla başlar ilk yerleşimler. Fetihten sonra nüfus artar. Hisarı, camisi, namazgahı, iskelesi, geleneksel Türk dokusunu kaybetmemiş mahallesi Anadoluhisarı’nı her dönem ilgi odağı yapar. Tarihe tanıklık etmiş yalılarının her biri ayrı bir yapım konusudur. Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı bunlardan sadece biridir. Paşa, Köprülü ailesine mensuptur. 1697 yılında sadrazamlık görevine getirilir. Yalı, 1699 yılında imzalanan Karlofça Anlaşması vesilesiyle Nemçe Sefiri’ne verilen ziyafet başta olmak üzere birçok tarihi hadiseye tanıklık eder. Yalı Yolu’nun bir sonraki durağı, bir zamanlar mehtap alemleriyle meşhur Kanlıca. Mehtap alemlerinde sazın bulunduğu sandalı takip eden kayık ve sandallardaki İstanbulular adeta hiç kımıldamaksızın sustukları gibi kayık ve sandal küreklerinin de denizle mümkün mertebe hafif ve sessiz temas ettirilmesine çok dikkat ederlermiş. Mehtap eğlencesi Kanlıca Körfezi’nde başlar; bir iki fasıldan sonra dinleyicilerin bulunduğu kayık ve sandallar, saz heyetini taşıyan sandalı ortalarına alarak denize açılırlarmış. Biraz dolaşıldıktan sonra kafile tekrar döner, son fasıl yine körfezde yapılırmış. Körfezin en büyük özelliği, eşsiz yankı üstünlüğüne sahip olmasıymış. İstanbul’un ve Boğaziçi’nin hemen hemen hiçbir yerinde bu derece kuvvetli ve akılları durduran bir yankı bulunmazmış. Burada hanendelerin okudukları gazeller, Kanlıca’nın karşısına düşen İstinye ve Emirgan’dan dinlenebilirmiş. Rivayete göre Kanlıca Köyü, vaktiyle Glaros isminde bir Bizans sayfiyesiymiş. Körfezin adı bu dönemde Friksos’muş. Fetihten sonra eski sakinleri terketmiş, bir müddet sonrada kağnılarıyla Anadolu’dan gelen halk yerleşmiş bölgeye. Kağnı yapıp satmakla nafakalarını temin etmişler. Zamanla burası Kağnılıca ve derken Kanlıca oluvermiş. Köşkü ve yalısı olmayanlar da bu dilber köye Kanlıca’nın yoğurdunu yemeye, Sultan I. Abdülhamid’in Bahriye Nazırı Sedat Bey’in yalısı, Dolmabahçe, Ayasofya, Sultanahmet gibi Selatin camilerinin vaizi, İslam akaidinin en titiz yazarı, Sebilürreşad Dergisi’nin muhariri, II. Meşrutiyet düşünce dünyasının önemli şahsı Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin yalısı, Halveti Tarikatı şeyhlerinden Talat Efendi’nin yalısı, Anadoluhisarı’nda bulunan, içinde tarihin yazıldığı yalılardan sadece bir kaçı. Bugün Körfez Caddesi üzerinde bulunan bu yalılar Binbir Gece Masalı, Kaderimin Yazıldığı Gün, Diğer Yarım dizilerinin ana mekanları olarak kullanıldılar. Zehirli Sarmaşık hisar önünde; Akasya Durağı iskelede; Hakkını Helal Et, Süper Baba, Diğer Yarım Pazar Sokak’ta; Hayat Dediğin ve Karadayı Görül Sokak’ta; Arka Sokaklar sık sık İstanbul’a dair en güzel karelerin çekildiği Otağtepe’de çalıştı. 6 7 Kurtlar Vadisi’nde Ömer Baba karakterinin evi ve dükkanı bu mahallede. Kardeş Payı’nda Metin ile Ali’nin evi, dükkanı ve kahvehanesi Hacı Muhittin Sokak’ta. Aynı sokakta Güneşi Beklerken de uzun zaman çekim yapmış. Muhacirler Sokak’ta Arka Sokaklar, Dere Sokak’ta Ah Neriman, Pazaryeri Sokak’ta Günahkar set kurmuş. Sayısız dizinin çalıştığı Kanlıca Mezarlığı’na en sık uğrayansa Kurtlar Vadisi olup, Elif karakteri bu mezarlığa defnedilmiş. çınarının altında kahve içmeye, akşam saatlerinde sahillerine, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında açan bir çiçek gibi kokusuyla, rengiyle, sesiyle ve şekliyle Boğaz’ı fetheden saz alemlerine gelirlermiş. Mehtap alemi geleneğini XVII. yüzyılda Şeyhülislam Bahai Efendi’nin başlattığı anlatılır. Körfezdeki büyük yalısından dolayı XIX. yüzyılın sonlarına kadar bu yalının bulunduğu koy, Bahai Körfezi adıyla da anılmış. İstanbul’un bu şirin ve küçük körfezine Bülbül deresi dökülürmüş vaktiyle. Özellikle kiraz mevsiminde ahali, derenin körfeze kavuştuğu Bahai Efendi Yalısı’nın çevresinde Bülbül dinlemeye gelirmiş. Bülbül, kirazlar olgunlaştığında gagasıyla kiraz tanesine bir oyuk açar ve akşamı beklermiş. Akşam olduğundaysa gelip deliğe dolan hafif mayalanmış kiraz suyunu içermiş. Sonrada keyfe gelir, başlarmış ötmeye. Bülbül’ün keyfi zamanla ahaliyi çekmiş kendine. Sıradaki durak Çubuklu. Burada çubuk lülesi yapıldığı için adının Çubuklu olduğu rivayet edilir. Bir başka rivayette Evliya Çelebi’ye aittir. Çelebi, semtin ismini açıklarken bir hadiseye değinir. II. Bayezid şehzadesi Selim’i Trabzon’dan getirttiği vakit, sekiz sene hilafetin işareti de sayılan sekiz çubuk vurur. Çubukları vururken Şehzade’ye: “Oğlan! Elem çekme zikreyle, zikir tarihinden sonra terbiyemle meydan-ı hilafet senindir. Al bu yediğin kuru çubuğu yere dik, sekiz sene meyvesini yiyesin.” der. Şehzade Bahai Efendi’nin yalısı 19. yüzyılda yanmış, aynı yerde İhtisap Ağası Kör Tahsin Efendi yeni bir yalı yaptırmış. Geçtiğimiz yıllarda bu yalı hesaplaşmaları bitmemiş aileler arasında nesilden nesile akatarılan eski ve evrensel bir dürtüyü konu alan İntikam adlı dizide Derin/Yağmur karakterinin evi olarak kullanıldı. Bahai Efendi Yalısı gibi bugün rahmetli Barış Manço’nun ismini taşıyan cadde üzerinde yer alan birçok yalıda set kurulmuş. Kiraz Mevsimi bunlardan sadece biri. Kanlıca; Mimar Sinan eseri İskender Paşa Camii, Mihrabat ve Hidiv Koruları, iskelesi, tarihi İsmail Ağa Kahvehanesi, iki koru arasında geleneksel mimarisini kaybetmeyen mahallesiyle tam bir açık hava platosu. 8 Selim kızılcık çubuğunu yere diker ve “Ya Rabbi! Bu kuru ağaca meyve ver.” diye dua eder. Olaya şahit olan Kara Şemsettin hazretleri duaya “Amin” diyerek mukabele edince kuru çubuğa can gelir. Çelebi “Kızılcığın her tanesi Medine Hurması gibi beşer dirhem gelir.” diye anlatımını noktalar. Hadisenin geçtiği mevkiye de Çubuklu Bahçesi denir. Çubuklu, Osmanlı öncesi Katangiyon adında bir mesire yeridir. 9 Yalı Yolu’nun son durağı Paşabahçe. Vaktiyle tüm sakini Gayr-i Müslim olan köye Sultan İbrahim’in saltanatında Sadrazam Hezarpare Ahmet Paşa, geniş bahçeli bir saray yaptırır. III. Mustafa; mektep, cami, çeşme ve hamam imar edip etrafına Türk nüfus iskan eder. Hristiyan nüfus, zamanla azalsada tamamen yok olmaz. 1894 yılında Ayios Kontantinos Rum Ortodoks Kilisesi yapılır. Semtte ayrıca Aya Kiryaki Ayazması vardır. 19. yüzyılda Paşabahçe’de bir cami, iki kilise, bir dalyan, iki fırın, bir peksimethane değirmeni, yedi yalı bulunmaktadır. Aynı yüzyılda Paşabahçe’de cam, porselen, taş ve mum imalathaneleri mevcuttur. 1934 yılında kurulan Cam Fabrikası ve 1922 yılında faaliyetine başlayan Rakı ve İspirto Fabrikası semtte nufüsun hızla artmasına neden olur. Saint Alexander, burada gece gündüz ayin yapıldığı için Uykusuzlar Manastırı’nı yaptırır. Yavuz’dan sonra Sultan Süleyman ve I. Ahmed’in de özel ilgisini görür Çubuklu. III. Ahmed’in damadı ve sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından burada büyük bir havuz ve güzel bir çeşme yaptırılır, dere etrafına çınarlar ve çeşitli ağaçlar diktirilir. Yerinin güzelliği nedeniyle Sultan III. Ahmed zamanında tekrar imar edilir. Çubuklu’ya en çok özeni kuşkusuz Sadrazam Rifat Paşa göstermiştir. Eski Feyzabad Kasrı olan yalısının çevresine laklar, kastlar, havuzlar yaptırır. Ardından köyü şenlendirmek maksadıyla beş evladına da yalı inşa ettirir. Mehmet Rauf’un deyimi ile “Bir vakitler sahillerine Boğaz’ın en güzel yalıları sıralanmış olan bu köy, geçirdiği parlak devirlere rağmen, poyraza dönük yüzüyle havasının sertliğinden ikbali hep kısa sürmüş, nedense gülmesiyle küsüp kabuğuna çekilmesi bir olmuştur.” Fakat her devirde olduğu gibi çekici güzelliğiyle 19. yüzyılın son yıllarında da Çubuklu, kendisine sahip çıkacak birini bulur. Bu dönemde Abbas Hilmi Paşa imar eder bu kez Çubuklu’yu. Paşa; büyük bir kasır, köşler ve Çubuklu Camii’ni yaptırır. Mehmet Rauf gibi Çubuklu’nun güzelliğine bugün de methiyeler düzülmektedir. Türk dizileri Çubuklu’yu mesken tutmakta geçikmez. Hayat Ağacı’nın neredeyse tüm bölümleri semtte çekilir. Fikret Kuşkan, Özge Özberk ve usta oyuncu Kenan Bal’ın rol aldığı dizide ana mekan olarak kullanılan Eşref Kundura, Fırın Sokak’tadır. Usta yönetmen Cevdet Mercan’ın çektiği Paramparça dizisi de muhteşem manzarasıyla Kardelen Çıkmazı’na set kurar. 10 Semtin dizi sektörüyle birlikteliği uzun yıllar öncesine dayanır. Acı Hayat semtte çekilir. Muhteşem finalı hala akıllardadır. Final, Paşabahçe Tekel Fabrikası sırtlarında, HOLLYKOZ projesinin de sembolü olan iki ağacın altında çekilir. Mehmet canından çok sevdiği Nermin’i iki ağacın arasına defneder. Kardeş Payı’nda Eda’nın eczanesi, Reis’te Murat ve Nazlı’nın, Dinle Sevgili’de Nermin’in evi, İntikam’da Rüzgar’ın barı, Diğer Yarım’da Meryem’in Ciğerim’in Köşesi, Aramızda Kalsın’da Civan’ın restoranı Paşabahçe’dedir. Ayrıca Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde Ekmek Teknesi, Kayıp Şehir, Suskunlar ilgili sahnelerini çekmişler, Rıhtım’da Diğer Yarım ve Racon Ailem İçin sıklıkla set kurmuşlardır. 11 63 60 MAHALLE YOLU 51 Çiğdem 52 Acarlar 61 62 33 180 181 179 Kavacık Rüzgarlıbahçe 22 23 24 25 26 Fatih 28 29 196 31 32 30 Baklacı 197 12 13 Fatih Mahallesi’nde Ulan İstanbul, Küçük Kadınlar, Diğer Yarım set kurmuş. MAHALLE YOLU 1960’lı yıllarda Beykoz’un 15 mahallesi, 22 köyünde toplam nüfusu 58317 idi. O yıllarda Beykoz, İstanbul’un fabrika havzasıydı. Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası, etrafına kurulu onlarca cam atölyesine iş verirdi. Kıyı şeridene sıkışmış yerleşim birimleri zamanla nufüs baskısına dayanamayarak önce kıyıya paralel tepelere, daha sonra tepeleri de aşarak ardındaki düzlüklere yayıldı. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün de yapılmasıyla Beykoz iyiden iyiye göç aldı. Beykoz’un bugün köyleri de dahil 250 bin civarında nüfusa sahip 45 mahallesi var. Baklacı’ya Pozitif Film Stüdyoları renk katmış. Şirketin sahip olduğu platoda kurulu hazır mekanlarda birçok dizi kayıt yapmış. Ömre Bedel, Akasya Durağı, Reaksiyon, Kurtlar Vadisi, Galip Derviş, Küçük Kıyamet, Kanıt, Ekip Bir, Dudaktan Kalbe, Kader Çizgisi; Baklacı Mezarlığı’nda, Çavuşbaşı Kasrı’nda, Türker İnanoğlu İlköğretim Okulu’nda, Deve Geçidi Piknik Alanı’nda, mahalle aralarındaki müstakil evlerde ve orman içlerinde saklı villalarda çekim yapmış. Acarlar Mahallesi’nde; Selena, Kaderimin Yazıldığı Gün ve Arka Sokaklar; Çiğdem Mahallesi’nde ise Urfalıyam Ezelden adlı dizi set kurmuş. Türk Dizi sektörü tali mekan sorgulamasını ekseriyetle ana mekan ya da ana plato çevresinde yapar. 120 dakikaya ulaşan dizilerimiz zamanla yarış halindedir. İki ekip günde 18 saat çalışarak yayın yetiştirirler. Haliyle ana mekandan çok uzaklaşmamak yönetmenin temel tercihidir. Beykoz’un tarihi dokusunu kaybetmemiş, boğaz gören, yeşille içiçe mekanlarını sıklıkla kullanan diziler tali çekimler için aradıklarını yine Beykoz’un mahallelerinde bulmaktalar. Kavacık bu mahallelerin başında gelmekte. Türker İnanoğlu’nun 1960 yılında kurduğu Erler Film şimdilerde Kavacık’ta kurulu stüdyolarında hizmet vermekte. Şirket; bünyesinde oluşturduğu platoda iç mekan çekimlerini yaparken 10 sezonunu aşmak üzere olan Arka Sokaklar’ı Kavacık ve civarında çekmekte. Rüzgarlıbahçe, Türk dizi izleyicilerinin sıklıkla ekranlarda gördüğü bir mahalle. Nedeni; Çiçek Taksi’nin semtte çekilmiş olması. Ayrıca mahallede İki Aile, Cennet Mahallesi ve Arka Sokaklar da set kurmuş vaktiyle. 14 15 SAHİL YOLU Çamlıbahçe Ortaçeşme 97 95 96 94 93 91 92 187 Yalıköy 98 86 87 84 85 83 82 79 81 80 114 78 77 112 113 Merkez 75 74 178 71 Gümüşsuyu 68 67 69 65 64 İncirköy 59 16 17 Osman Paşa Hünkar Köşkü’nü yaptırmış. Çayır’da uzun yıllar sünnet düğünleri ve güreşler tertip edilmiş. Köşkten bugün geriye bir çeşme ve nişangah kalmış. Çayırın hemen yanında ise Beykoz’un meşhur cam işçiliği geleneğinin üzerine kurulu Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası mevcut. Fabrika 1935 yılında faaliyetine başlamış, 60 yıl aralıksız üretim yapmış. Şimdilerde kapalı olan fabrika, çevresinde çekilen dizilerde 60’lı yılların sessiz fonu. SAHİL YOLU Göksu’dan İncirköy’e kadar sahil yolu ile Boğaz arasına geleneksel Türk mimarisinin en zarif örnekleri olan yalılar birer dantela gibi set çekerler. İstisnası Abbas Hilmi Paşa Korusu’nun Boğaz’la buluştuğu kıyıdır. Kanlıca’dan Çubuklu’ya Halide Edip Adıvar ile Piri Reis caddelerinin kesiştiği bu iki buçuk kilometrelik kıyı şeridi dışında Boğaz pek göstermez kendini. Aksine İncirköy - Gümüşuyu - Beykoz Merkez ve Yalıköy arasında Boğaz doyumsuz güzelliği ile karşınızdadır. Sahip Molla - Kelle İbrahim - Ahmet Mithat Efendi Caddesi boyunca Boğaz kendi ritüelini yaşatır; küçük iskeleleri, balıkçı tekneleri, yeşil parklarıyla. Boğaz’la komşu İncirköy ve Gümüşsuyu Mahallesi’nin kıyı şeridi sıklıkla dizi çekimlerine sahne olmuş. Kıyı şeridinde İntikam, Medcezir, Kuzey Güney, Diğer Yarım, Kiraz Mevsimi, Kaderiminin Yazıldığı Gün, Karadayı, Serçe Sarayı, Ankara’nın Dikmen’i, Kardeş Payı sıklıkla çekim yapmış. Sahil Yolu bu nedenle yalıların kıyı yolu ile Boğaz arasından çekildiği ilk noktadan; Paşabahçe’nin hemen ilerisi İncirköy’den başlıyor. Geniş bahçeli evlerin ve incir ağaçlarının çokluğu nedeniyle köy İncirlibahçe diye anılırmış vaktiyle. Evliya Çelebi’nin dönemin yazılı metinlerinde pek rastlanmayan alışılmışın dışında uslübuyla kaleme aldığı seyahatnamesinde İncirköy “300 hane bahçeler içinde ev, cami, mescit ve içinde hamamı ile Heraspare Ahmet Paşa Sarayı vardır.” satırlarıyla tasvir edilir. Sahip Molla Caddesi ile Bekir Ağa Çıkmazı arasında kalan korunmuş yeşillik Sultaniye Çayırıdır. Çayır’ın ortasında bugün Paşabahçe Spor Kulübüne ait futbol sahası mevcuttur. Sultaniye Çayırı Osmanlı kroniklerinde; “Bayezid Han binası bir bağ, cihan misal bir gülistandır. Sultaniye Çayırı’nda öyle servi ağaçları vardı ki asumane ser çekmişlerdir” şeklinde tarif edilir. Kanuni döneminde çayır, ortasında adacık olan bir körfezmiş. Hançerli Sultan’ın ilgisi ve sevgisi sebebiyle körfez doldurularak çayır genişletilmiş. Daha sonra III. Murad döneminde 18 Karadayı’da Mahir’le Feride’nin düğün sonrası adadan dönüşleri tarihi Paşabahçe Vapuru’nda çekilir. Aynı şeritte yer alan park Türk dizi tarihinin en ilginç evlenme teklifine sahne olur. Kardeş Payı’nda Emrah, eğittiği kuşlarla Eda’ya evlenme teklif eder. Seranat yıllarca konuşulacak ilginçliktedir. Ayrıca İncirköy sırtlarında yer alan Karlıtepe mevkisinde Türk dizilerinin araç içi sahnelerinin çekildiği en bildik yoldur. Karlıtepe’nin büyüleyici boğaz manzarası özellikle Kurtlar Vadisi’nde sık kaydedilir. Beykoz Belediyesi ve Kaymakamlığı önü de semtte dizi seti kurulan alanlardandır. 19 İncirköy ve Gümüşsuyu’ndan sonraki Sahil Yolu durağı Beykoz Merkez. Evvelce bağ ve bahçeli mamur bir kasabaymış. Halkı oduncu, balıkçı ve bahçevanmış. Suyu ve havası güzelmiş. İskelesi önünde kılıç balığı dalyanı varmış. Çarşısı ve pazarı ulu ağaçlarla süslüymüş. Onçeşmeler civarında bulunan büyük ceviz ağaçlarının çokluğu nedeniyle semtin adının Binkoz’dan geldiği rivayet edilir. Koz ceviz demektir. Diğer rivayet: Zamanında bölgeye yerleşen Kocaeli Beyleri’nin varlığıyla ilintilidir. Bey ve Farsça’da köy anlamına gelen Kos’un birleşmesiyle Beyköyü yani Beykos ismine ulaşılmıştır. I. Mahmut’un Gümrük Emini İshak Ağa tarafından yaptırılan on lülelesinden de su akan çeşmesi, Behruz Ağa Hamamı, Serbostani Mustafa Ağa Camii, Hacı Hüseyin Ağa Muvakkithanesi, Paraskevi Kilisesi, keza Koru Yolu’nda okuyacağınız gibi Abraham Paşa Korusu, ancak yüzyıl öncesinin siyah beyaz fotoğraflarında rastlayacağımız türden ahşap evleri ile Beykoz, tarihin İstanbul’un bu uzak köşesinde sımsıcak yaşandığı yerdir. birden fazla set kurulmuştur. Kuşkusuz bu ilginin sebebi, tarihi dokusunu muhafaza etmesi ve Osmanlı sivil mimarisinin en yalın örneklerine sahip olmasıdır. Beykoz Çayırı, Kasrı ve Kışlası, Ahmet Mithat Efendi’nin yalısı, Kundura Fabrikası, çeşmeleri, deresi, iskelesi, tersanesi ve dahası ile Yalıköy bulunmaz bir platodur. Ezel dizisinde Ezel’in annesinin, Fatih Harbiye dizisinde Şinasi’nin, Zehra’nın, Neriman’ın, Faiz’in, Güz Gülleri’nde Meryem’in, Ruhumun Aynası’nda Aliye Hanım’ın, Canan’da Nalan’ın evi bu mahallededir. Kertenkele, Karadayı, Reis, Bir Yusuf Masalı, Gülbeyaz, Kocamın Ailesi, Kurtlar Vadisi; Hacı Osman Akfırat, Kuyu, Fıstıklı Yalı Sokak’ta, Seyrek Selviler’de, Serviburnu Çıkmazı’nda, İshak Ağa Caddesi’nde set kurmuş dizilerden sadece birkaçıdır. Ayrıca Fatih Harbiye, Ruhumun Aynası, Benim Hala Umudum Var gibi yapımlar tamamen Yalıköy’de çekilmiştir. Dizilerin ortak özelliği kıraathanesi, marketi, muhtarlığı, kuaförü, tamircisi, balıkçısı, kırtasiyesiyle tam bir mahalle dizisi olmasıdır. Ruhumun Aynası’nın jeneriğinde Yalıköy havadan tüm güzelliğiyle resmedilir. Bu çeşitliliğe kuşkusuz dizi sektörü ilgisiz kalmaz, özellikle Çan Çıkmazı’nda yer alan üç katlı ahşap konak birden fazla dizinin ana mekanı olarak kullanılır. Aynı yapı; Bir Yusuf Masalı’nda Paşa’nın konağı, Aşk Yeniden’de Reis’in evi, Hayat Ağacı’nda Eşref Bey’in yalısıdır. Konağın çevresindeki sokaklar da tali sahnelerin çekildiği sahalardır. Sahil Yolu’nun son durağı Yalıköy ve çevresi. Yalıköy için rahatlıkla denilebilir ki, Türkiye’de en sık çekim yapılan semttir. Her sokağında 20 Yalıköy’ün yakın çevresinde yer alan Ortaçeşme ve Çamlıbahçe’de dizi çekimleri yapılmıştır. Çamlıbahçe’de Gördesli Makbule Sokak sıra işçi evleriyle muhteşem bir settir. Kırık Küpe, Gazi, Osmanlı Tokadı, Binbir Gece Masalı, Üç Arkadaş, Pis Yedili, Umudsuz Ev Kadınları, Beni Böyle Sev, Kara Para Aşk, Elde Var Hayat dizileri sokaktaki birçok evde mesai yapmışlardır. Ortaçeşme Mahallesi’nde ise Benim Hala Umudum Var ile Umutsuz Ev Kadınları set kurmuşlardır. 21 KUZEY YOLU 147 Riva 148 144 143 142 141 188 139 135 Anadolu Feneri 136 133 Poyrazköy 189 131 128 126 124 127 121 123 Anadolu Kavağı 120 22 23 sıbyan mektebi ve bir çeşmesi vardır. Halkı gemici, bağcı ve tüccardır.” der. Osmanlı yöneticilerinin öteden beri ehemmiyet verdiği milletlerarası karantina işlemleri için 1838’de meşhur Kavak Tehaffuzhanesi inşa edilir. Günümüzde olduğu gibi; olağanüstü denizi, taze balığı, havası ve yeşili Anadolu Kavağı’nı her dönem hafta sonu İstanbulluların uğrak yeri yapmıştır. KUZEY YOLU Kuzey Yolu, Beykoz’un kuzeyde kalan ilk mahallesi, Boğaz’ın son iskelesi Anadolu Kavağı’ndan başlıyor. 1946 yılına kadar Anadolu Kavağı Köyü, memnu askeri bölge içinde kalmaktaydı. Vaktiyle köye Gayr-i Müslim sokulmazdı. Vapur iskelesinde hüviyet cüzdanları muayene edilirdi. Gerek Anadolu gerekse Rumeli Kavağı sahilleri Türklerden evvel sahipleri için mukaddes bir bölge sayılırdı. Zira, kararsız ve huysuz mizacı ile Karadeniz gemicilerin daima korktukları ve olduğundan da fazla büyüttükleri bir canavar ağzı gibiydi. Bu nedenle ilahlara adak adanmadan, kurbanlar kesilmeden hiçbir geminin bu korkunç denize açılması adet değildi. Kavak çarşısının dükkanları hava bekleyerek geceleyen gemicilerin alışveriş edebilmeleri için sabaha kadar açık bulunurdu. Hal böyle olunca işte ve kazançta hareket ve bereket fazla olurdu köyde. Çok yaşlı büyük çınarlara evvelce kavak denildiği ve bu nedenle köyün adının Anadolu Kavağı olduğu rivayet edilir. Bir diğer söylence de köyün dillere destan kavak incirinin köye ad olması. Andreossy’ye göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u muasara ettiğinde surlarda gedik açacak küçük bazalt taşlarını Kavak’tan tedarik etmişti. Köyün sonraki kurucularından Midillili Ali Reis’in köy içerisinde birden fazla hayratı var. Onlardan biri camisi. Paşa caminin yanında bulunan hazirede meftun. IV. Murat Rus ve Kazak akınlarını önlemek için Rumeli Kavağı Kalesi ile beraber Anadolu Kavağı’na da bir kale yaptırır. Evliya Çelebi “Baştan başa Müslüman kasabasıdır. Merkezinde 800 civarında hanesi, yedi mescidi, bir hamamı, 200 kadar dükkanı, bekar evleri, 24 Anadolu Kavağı’nın her yanında, bugün Kertenkele dizisi çekiliyor. Zekası ve sıra dışı yetenekleri sayesinde İstanbul polisi tarafından her nasılsa ele geçirilemeyen profesyonel bir hırsızın imam kılığına girmesi sonrası yaşanan hadiseleri konu alan Kertenkele; cami, Neşe Hanım ve Mektep Sokak’ta çekiliyor. Kavak’ın camisi neredeyse dizinin ana mekanı. Kertenkele dışında; Arka Sokaklar, Üç Arkadaş, Karadayı, Zengin Kız Fakir Oğlan ve Ekip Bir Kavak’ta set kuran diğer yapımlar. Mirşak Hanım Sokak’ta yer alan yeşil konak uzun süre Kollama dizisinde Necip Amir’in evi olarak kullanılmış. Sahili, meydanı, parkı, kalesi, mezarlığı Anadolu Kavağı’nın ekranlarda sık görülen yanı. Halide Edip’in Tatarcık romanı Boğaziçi’nin saklanmış köşelerinden birinde, Poyrazköy’de geçer. Halide Edip eserinin başında Kuzey Yolu’nun ikinci durağı Poyrazköy’ü kısada olsa etkili cümlelerle anlatır. “Hani 25 Boğaz’ın mavi ve nazlı suları, dolambaçlı, zarif, yeşil kıyıları arasında kıvrıla kıvrıla akıp geçer de birdenbire dar bir geçide varır. İşte Poyrazköy bu geçitle karşı karşıyadır. Onun için manzarasının eşi benzeri yoktur.” Önce Cenevizliler, ardından Rumlar, son olarak Türkler yerleşik yaşarlar köyde. İsmini Poyraz Baba denilen bir ermişten aldığı rivayet edilir. Mevcut kale Cenevizlilerden kalmadır. Sivil mimarisini muhafaza eden tipik bir Osmanlı balıkçı köyüdür. Bölge hakim rüzgarlara ve akıntıya kapalıdır, bu nedenle denizi bereketlidir. Limanında uzun sure Gülbeyaz dizisi çekilmiştir. Vazgeç Gönlüm, Haziran Gecesi, Kaçak ve Kurtlar Vadisi köyde çekilen diğer dizilerdir. Kuzey Yolu’nun üçüncü durağı Anadolu Feneri, Boğaz’ın Karadeniz’e açılan ağzında, Çakaltepe ve Kabakoz koylarının arasında uzanan küçük bir yarım ada üzerindedir. İlk günkü gibi korunan ve 16 deniz mili açıklığı görebilen fener, 1834 yılında kurulmuştur. Bulunduğu köye adını 26 da veren fener, Kırım Harbi sırasında müttefik gemilerinin Boğaz’ın ve Karadeniz’in girişlerini daha rahat görebilmeleri için inşa edilmiştir. Yom Burnu’nda hakim bir tepe üzerine inşa edilen fenerin kule yüksekliği 20, denizden yükseliği ise 75 metredir. Dünyada orijinal halini muhafaza eden ender fenerlerdendir. Köy fenerde görev yapan askerlerin yerleşik yaşamalarıyla kurulmuş. Zamanla köye Kafkasya’dan daha sonrada Girit’ten askerler iskan edilmiş. Kitabesinde “Sultan Ahmed Han-ı Salis Hazretleri’nin Bahr-ı Siyah Boğazı’nı bina muhafazası için bina buyurdukları Kal’a-i Cedid’dir.” yazılı kale zamanla işlevini kaybetmiş. Takriben 50 metre yüksekliğe sahip Yom Burnu’nun en ucunda yer alan fener kale içinde. Çevresi düzenlenen kale büyüleyici bir manzaraya sahip. Öyle Bir Geçer Zaman ki adlı dizide Cemile karakterinin yaşadığı ev Anadolu Feneri’nde Menekşe Yolu üzerinde. Dizide ev henüz inşa halinde, 27 derme çatmadır. Cemile, çocukları ve kayınvalidesi ile zorluklar içinde yaşamını bu evde sürdürür. Dizi, final yaptıktan sonra ev düzenlenmiş, hatta ziyarete açılmış. Çevresinde şimdi yine sıklıkla dizi çekilen çay bahçeleri ve restoranlar var. Aynı sokakta bir başka evde Karadayı, köyün meydanında Aşk ve Ceza, sahilde yer alan balıkçı kulübelerinde Kaçak ve Kayıp, Fener Yolu Caddesi’ndeki sıralı çay bahçelerinde Ulan İstanbul ve Kertenkele çekilmekte. Köyde son olarak Kaderimin Yazıldığı Gün set kurmuş, dizinin esas kızı Elif şöförünün vurulması sonucu arabasıyla denize uçmuş. Kuzey Yolu’nun son durağı en kuzeyde yer alan semtimiz Riva. Yakın zamana kadar Çayağzı olan adı 2005 yılında Riva’ya dönüştürülmüş. Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiği vakit beş yüz civarında hanesi olduğu rivayet edilir. Petrus Gyllius 1550-1551 yılları arasında İstanbul’da bulunmuş, Boğaziçi hakkında bir monografya kaleme almış. Gyllius Yunan köylülerinin yerleşimi “Rhebas” adıyla andıklarını, derenin ağzının küçük gemilerin demirlemesine uygun olduğunu aktarır. Fetihten sonra Karadeniz’den gelen Türkler Riva’da iskan edilmişler. suyu gereksiniminin %48’ini karşılar. Toplam uzunluğu 70 kilometre olan akarsuyun 38 kilometrelik bölümünden su toplanır; Ömerli Baraj Gölü’nden sonra Koçullu, Ömerli, Sırapınar, Hüseyinli, Bozhane, Öğümce, Göllü ve Paşamandıra köylerinden geçerek denize döküldüğü yer olan Çayağzı’na ulaşır. Akarsuyun çevresi %75-80 oranında ormanlarla kaplıdır. Küçük Kumköy Çiftliği Riva’dadır. Vaktiyle sulak topraklarında mısır, buğday ve arpa ekilirmiş. Şimdilerde köy, özellikle yaz aylarında çok sayıda ziyaretçiyi ağırlamakta. Uzun sahili, açıklarında yer alan Eşek ve Soğan Adası, Kalesi, Feneri, dere kenarına kurulu çay bahçeleri ve şirin restoranlarıyla Riva, dizi setlerinlerinin sıklıkla kurulduğu yer. Devasa kapalı ve açık platoları, oyuncu kadrosu, kostüm ve aksersur zenginliği ile Türk televizyonların en pahalı yapımı Diriliş dizisi de Karadeniz kıyısında orman içinde Riva’da çekiliyor. Türk dizi tarihe geçecek yapım için Riva’da 40 bin metrekare plato kuruldu. Plato’da 1.300’lü yılların Bey Çadırı’ndan çarşısına kadar Söğüt’ü inşa edidildi. Çekimlerde kullanılmak üzere orjinaline sadık kalınarak keçi kılından 45 çadır yapıldı. Süleyman Şah’ın çadırı 600 metrekare. Riva’nın saklı koylarından Kardak Koyu oldukça meşhur; sebebi, Aşk-ı Memnu dizisinde Behlül ile Bihter’in buluştuğu mekanın koy sırtlarında olması. Dizinin finali ile Kardak’ın ve taş evin ziyaretçisi artmış. Aynı mekan sonrasında birçok dizide de kullanılmış. Kaderimin Yazıldığı Gün bunlardan biri. Ekip Bir, Kuzey Güney, Ezel ve Son, Riva’da çalışan diğer diziler. Gebze’nin Tepecik Köyü yakınlarından doğan, Pendik ve Çekmeköy’den sonra Beykoz sınırlarına giren Riva Deresi; Ömerli Baraj Gölü’nü oluşturan ana gövdedir. Malumunuz bu baraj gölü, İstanbul’un içme 28 29 KÖY YOLU Paşamandıra 150 151 Göllü 203 200 Öğümce 152 198 199 149 156 153 155 Bozhane 157 105 163 158 104 Akbaba 110 185 103 102 Dereseki 107 106 159 160 Mahmut Şevket Paşa 109 195 108 111 Kılıçlı 161 162 99 Örnekköy 116 117 119 118 164 166 165 167 Cumhuriyet 172 169 171 170 191 Polonezköy 30 174 173 175 31 son Fettah Can bir klip çekmiş. Ayrıca köşkü Karadayı, Pis Yedili, Aşkın Bedeli gibi birçok dizide kullanmış. Köyün dereleri, meydanı, sığ ve bölünmemiş ormanı, ahşap eski Osmanlı evleri; Melek, Kaçak Gelinler, Ötesiz İnsanlar gibi dizilerin birçok sahnesine hayat vermiş. KÖY YOLU Bir ressam eliyle yerleştirilmiş gibi duran Beykoz köyleri, İstanbul’un en sakin, en ağır başlı köşeleri aynı zamanda. Köy Yolu’nun ilk durağı Akbaba Köyü. Doğası ve sahip olduğu kültürel envanterle Türk dizi setlerinin sıklıkla kurulduğu yerleşim birimlerinin başında gelmekte. Fatih Sultan Mehmet’in ordusuyla İstanbul’a gelen gazilerden Ak Mehmet Efendi tarafından kurulduğu söylenir. Ak Mehmet Efendi aslen Buharalıdır. Fetih ordusuna katılmak için Buhara’dan yaya gelir. Köyün üst başında ziyarete açık kabri bulunur. Köyde Ahmet Mithat Efendi’nin, içerisinde bir kütüphanenin de bulunduğu çiftliği ile Malakof Hasan Paşa’nın bir konağı vardır. Akbaba Köyü cevizi ile ünlü. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde “Kiraz ve kestane mevsimlerinde İstanbul’un sefa ehli, arabalarla Akbaba Sultan’a gider, iki-üç ay süren kestane ve kiraz faslının olduğu bu dönemde bölgede çadırlar kurup can sohbetler ederlerdi.” der Akbaba Köyü için. Mehmet Rauf’un Karanfil ve Yasemin adlı eserinde olayların bir kısmı Akbaba Köyü’nde geçer. Yazar, yaz aylarında bir hafta sonu, roman karakterlerini Kadri Paşa’nın köşkünde bir araya toplar Evliya Çelebi’nin tarifiyle; fasıllar ve can sohbetler için. Köyün güzelliğini ve yalın halini fark eden birçok yönetmen, setini Akbaba’da kurmuş. Her yanında Pis Yedili çekilmiş. Esnaf dükkanları, parkları, mezarlığı, meydanı, yolları, camisi ve hemen önündeki çay ocağı… Ana karakterlerden Kadir Doğulu ve annesinin evi, dizinin en sık kullandığı mekan. Aynı ev yıllar önce Geniş Zamanlar adlı dizide de kullanılmış, Tarık karakteri evin ilk dizi sakiniymiş. Ayrıca köy sınırları içerisinde kalan ve halk arasında Perili Köşk diye anılan eski konak birçok diziye ve klibe ev sahipliği yapmış. Köşk’te en 32 İkinci durak, Dereseki Köyü. Kocaeli beylerinin ikametgahına ayrılan Beykoz’un, ‘bey’ini bu beylerden, ‘koz’unu ise Farsça’daki köy anlamına gelen “koz” kelimesinden aldığı ifade edilir. İşte bu beylerin ilk ikametgahı Dereseki Köyü’dür. Dönemin padişahları tarafından av sahası da olarak kullanılan köyün eski mahalleleri bugün birer bağımsız köy olarak yaşamakta. Dereseki Köyü için sular beldesi denilse yeridir. Ayrıca köy; meşhur Ayşe Kadın Fasulyesi, reçellik gülleri, cevizi ile de tanınır. Deli Orman, Sırmakeş, Özenoğlu, Dermal, Kırklar, Hamamderesi, Soğucak ve Bey Pınarı’nın yanısıra Karakulak suyunun da ayrı bir yeri ve hikayesi vardır. İçtiği suyun mide rahatsızlığına iyi geldiğini tespit eden Karakulak Ahmed Ağa’dan sonra III. Selim’in kethüdası Giritli Yusuf Ağa köyde daha büyük ve gösterişli bir çeşme yaptırarak suyu aslanağzı lülelerden akıtmış. Kısa zamanda meşhur olan suyun namı; Mısır, Suriye, Fransa gibi ülkelere kadar gitmiş. I. Mahmut’tan sonra saraya gümüş güğümler içinde servis edilmiş su. Cumhuriyet öncesi ağzı mühürlü damacanalar ile dağıtımı yapılırmış. Son olarak Sultan II. Abdülhamid’in içmesine tahsis edilmiş. Köyün ikinci meşhur suyu, edebiyatımızın saygın isimlerinden ve kültür tarihimize önemli katkılar sağlamış olan Ahmet Mithat Efendi tarafından satın alınarak işletilmiş olan Sırmakeş Suyu. Sırmakeş suyu, bugün Özel Müezzinoğlu Ormanları olarak bilinen alandan çıkmakta. Ayrıca bir zamanlar Dereseki’nin ıhlamur, kestane ve çam balları İstanbul’un en favori ballarıymış. Az da olsa köyde hala arıcılık yapılmakta. Köyde; onuncu sezonlarını dolduran Kurtlar Vadisi ve Arka Sokaklar sıklıkla set kurmakta. İşler Güçler ve O Hayat Benim ise yer yer köyde çekim yapmış. Camisi, kahvehanesi, mezarlığı, nefis ormanı ve orman yolları Dereseki’nin ekranlarda gördüğümüz yanı. Aynı yol üzerinde yer alan üçüncü köyümüz Örnekköy’de; Hayat Dediğin, Binbir Gece Masalı, Küçük Ev Kadınları ve Arka Sokaklar çekilmiş. Mahmut Şevket Paşa Köyü ise ekranlarda sık görülen Beykoz 33 köylerinden. Vaktiyle Rum vatandaşlarımızın meskun olduğu köy, eskiden Gültepe denilen mevkideymiş. Bu rumlar şimdiki köy arazisinde bahçıvanlık yapan bir Arnavut’un yanına göç etmişler daha sonra. Köy zamanla Arnavutköy diye anılmaya başlanmış. Şimdiki köy halkı ise Selanik ve Drama mübadilleri. Köye eskiden çok ünlü olan Ayşe Kadın Fasulyesi’ni almak için uzak yerlerden gelirlermiş. Hala sebzecilik köyde belirgin uğraş. Yerlisi tarafından yetiştirilen ve yol kenarında satılan nefis organik sebze ve meyveler köy ziyaretçileri tarafından itibar görmekte. Kurtlar Vadisi’nde Polat Alemdar’ın ve Zaza’nın evi, Poyraz Karayel’de Bahri Baba’nın ve Ünsal Bey’in evi bu köyde. Köyde ayrıca orman içi birçok çatışma sahneleri çekilmekte. Ayrıca; Serçe Sarayı’ndaki Kadir’in taksi durağı ve durağı çevreleyen esnaf dükkanları köyün merkezinde. Bir sonraki durağımız Paşamandıra Köyü, Annem dizisine ev sahipliği yapmış. Cam Ocağı Vakfı’nın da bulunduğu Öğümce Köyü ise, Türk dizi sektörünün en fazla rağbet ettiği Beykoz köylerinden. Riva deresi, dere kenarındaki piknik alanları, geniş çiflikleri, bahçeli taş köy evleri, orman içine saklanmış kıvrımlı patika yolları, sonradan yapılmış büyük arazilere sahip görkemli villaları, onlarca diziyi ağırlamış. Hatta Çalıkuşu gibi dönem dizileri de köyde kendine set kuracak mekan bulmuş. Köy, İstanbul’un en eski köylerinden biri. Tarihi, fetih öncesine dayanmakta. Halkı, İstanbul fethedilmeden önce yerleşmiş köye. İki Dünya Arasında, Fatih Harbiye, Merhamet, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Kaçak, Bugünün Saraylısı, Bir Ömür Yetmez köyün farklı noktalarında çekilen diğer dizileri. Bozhane Köyü de ezelden kameralara alışık. Yeşilçam’ın “Anadolu’da bir köyü” Bozhane. Merhamet dizisinde köy “Ayvalık” oluvermiş. Çok eski kliplerde gözükmüşlüğü de var köyün ve halkının. 90’lı yıllarda rahmetli Barış Manço, Süleyman adlı klibini bu köyde çekmiş. Yediden yetmişe birçok köylü Barış Manço’ya eşlik etmiş. Karadenize kıyısı olan orman içindeki köy, Türkmen aşiretlerinden Bozhanlı Türkleri tarafından kurulmuş. Köyde merhume Vesile Hanım adına 1898 senesinde yaptırılan dört lüleli bir çeşme yer almakta. Kabasakal Camii ve 700 yıl önce yaşamış Horasanlı İsmail Dede’nin türbesi Bozhane’nin sembollerinden. Yaşlı ahşap ve taş köy evleriyle ile yeni yapılmış modern villaların ziyaretçisine farklı iki zaman dilimini aynı anda yaşattığı köyde, Kalp Gözü, Arka Sokaklar, Küçük Kıyamet dizileri çekilmiş. Emeç mevkiindeki çoban kulübelerinde Kurtlar Vadisi sıkça set kurmuş. 34 Türbesi, okulu, kahvehanesi ve kahvehaneye bitişik emlakçı dükkanı köyün ekranlardaki en görünür hali. Boğaziçi Caddesi’ndeki atıl benzinlik dönem dizilerini de ağırlamış. Karadayı ve Öyle Bir Geçer Zaman ki, 1960’ların ambiyansını bu benziklikte yakalamış. Şimdilerde Türkiye’nin en büyük film platosunun inşa çalışmalarının yapıldığı Kılıçlı Köyü’nün kesin olarak kuruluş tarihi belli değil. Bir rivayet, köyün kuruluşunu Timurlenk dönemine tarihler. Köyü Yıldırım Beyazıt’ın Osmanlı topraklarına kattığı kesin olmayan bir diğer bilgidir. Köye ilk gelenler Kafkas Türkleridir. Dört kabile halinde gelmişler. Köyün adı Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine de konu olur. Çelebi “Köyün hemen altındaki dereden kılıç balıkları sürü halinde geçtiği için köyün adı kılıçlı olarak kalmıştır.” der. Köy, kılıç zoruyla alındığı için Kılıçlı dendiği ise başka bir söylentidir. Nato Radar Üssü’nün uzun yıllar önce işlevsiz kalması, 260 dönüm büyüklüğündeki arazisininde önce Orman İşletmeleri’ne, ardından Büyükşehir Belediyesi’ne devri, köyün kaderini değiştireceğe benzemekte. Keza; ilçenin marka değerini arttırmak için Büyükşehir Belediyesi, alanı ihale yoluyla Beykoz Belediyesi’ne kiralamış, kiralanan arazinin Türkiye’nin en büyük film platosuna dönüştürülmesi planlanmış. Proje tamamlandığında sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin en fazla film çekilen merkezi olacak. Plato aynı zamanda sinemaseverlerle yerli ve yabancı turistleri de bölgeye çekecek. Hem sinema endüstrisine hem de ilçe turizmine ciddi katkıda bulunacak. Bunun için altyapı çalışmaları bitmiş, eski askeri binalar tamir edilerek kullanıma hazır hale getirilmiş. 35 Geriye iki adet büyük stüdyo yapımı ve çevre peyzajı kalmış. Şu an plato kullanımda, yer yer çekimler yapılmakta. Kurtlar Vadisi, Kollama, Arka Sokaklar, Kaçak gibi diziler aksiyon sahnelerinin bir bölümünü platoda çekmişler. Kendimize Doğru ise tüm setini plato içerisine kurmuş. Adeta yeşil bir denizin içine kurulu köyün Türk dizileriyle mesaisi, konumlandığı tepe ve muhteşem manzarası nedeniyle eskiye dayanmakta. Plato yolu üzerinde yer alan büyük çiftlik önce Kuş Dili, ardından Büyük Yalan ve Bir İstanbul Masalı dizilerinin bazı bölümlerinde kullanılmış. Cumhuriyet Köyü, bildik birçok dizinin ana mekanının yer aldığı Beykoz köylerinden. Köy’ün asıl adı, Çavuşlu Çiftliği. 1928-1929 yılları arasında Ruscuk’tan gelen Bulgaristan Türkleri buraya yerleştirilmiş. Yeni Cumhuriyetin yeni örnek köy modellerinden biri olmuş, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatları ile kurulmuş. Hatta Mustafa Kemal Atatürk, yapılanları yerinde görmek üzere 1937 yılında bu köyü ziyaret etmiş, yapılaşmayı ve köyün düzenini çok beğenmiş. Daha sonra, Atatürk adına köyde bir alan çevrilmiş ve ağaçlandırılmış. İstanbul ölçeğinde büyük bir orman köyü olan Cumhuriyet Köyü, yetiştirdiği organik sebze ve meyveleri, ürettiği hayvansal ürünleriyle meşhur. Yol kenarına kurulan derme çatma tezgahlar, hafta sonu kent karmaşasından sıkılan İstanbullulara yaz boyunca hizmet vermekte. Köyde yirminin üzerinde piknik alanı ve at çiftliği bulunmakta. Köy, sit alanı ilan edilmiş 13.000 metrekare ormana sahip. Bu haliyle doğal bir plato. Özellikle Mandıra Çıkmazı’nda yer alan villalarda birçok dizi set kurmuş. Ezel, Binbir Gece, Farklı Desenler, Kurtlar Vadisi; köyde yer yer çekimi yapılan diziler. İlginç konseptiyle Ütopya programı, köyde yerleşik plato inşa etmiş. Orman 36 içlerinde Kurtlar Vadisi ve Karadayı’nın da birçok sahnesi çekilmiş. Köy yolunun son durağı Polonezköy. Köy, 1842 yılında Polonya prensi Adam Çartoriski tarafından kurulmuş. 1842 yılında Prens Adam, söz konusu yeri satın almış, buraya Polonyalı asker ve göçmenlerden bir kısmını yerleştirmiş. Çiftlik yapmak için yerleşenlere yer, alet ve hayvan vermiş. Arazi, Polonyalılara tahsis edilmeden önce, Lazaris papazlarına aitmiş. Üç Silahşörler ve Umberto Eco’nun Gül’ün Adı adlı romanına konu olan Lazarist Lazaris papazları, Hz. İsa döneminde olduğu gibi, sade ve samimi birer İsevi gibi yaşamak için mücadele eden dindar Hristiyanlardır. Papa tarafından bu vasıflarına istinaden afaroz edilirler. Bu dindar Hristiyanlar, Avrupa’nın her devletinden kovulurlar. Onlara kucak açan Osmanlı, bu toprakları inançlarını özgürce yaşayabilmeleri için kendilerine tahsis eder. Burada bir manastır ve çevresinde bir çiftlik kurarlar. Zamanla nüfuslarının giderek azalmasıyla Lazaris papazları, bu toprakları bir başka zorunlu sürgünü yaşayan Polonyalı Hristiyan kardeşlerine satarlar. Willy Sperco, Yüzyılın Başında İstanbul adlı eserinde “İstediğinizde temiz bir yatak, sıcak bir çorba, taze yumurta, nefis süt ve tereyağ bulunan Polonezköy; sakin, huzur içinde tam bir dinlenme yeridir.” der. Köy bu vasfını, aradan yüzyıllar geçmesine rağmen hiç kaybetmez. İstanbullular için, şehir hayatının yorucu ilişkilerinden kurtulmak, doğa ile başbaşa vakit geçirmek istenildiğinde, kendine özgü bir kültür ve insan dokusuyla bu köşe; şaşırtıcı anlar yaşatabilen bir dinlenme yeri olagelmiştir. Köyün etrafında koşu ve gezi yollarıyla piknik alanları bulunur. 1990’lı yıllarda başlayan pansiyonculuk, şimdilerde daha profesyonel görünüme kavuşmuştur. Her sene haziran ayında Kiraz festivali yapılır. Köyde hala sayıları azalsa da Polonya kökenli vatandaşlarımız hayatlarını sürdürmekte. Yeşillikler içinde geniş bahçelere sahip modern villalar bugün birçok dizinin ana karakterlerinin evi olarak kullanılmakta. Dedem, Gofret ve Ben’de Rıza Dede’nin, Ihlamurlar Altında‘da Filiz’in Ezel’de Eyşan’ın, Şeref Meselesi’nde Hakkı’nın ve Beyefendi’nin, Kaderimin Yazıldığı Gün’de Ziya Yörükhan’ın, Kurtlar Vadisi’nde Büyük İskender’in, Aşk ve Şavaş’ta Baldar’ların evi Polonezköy’de. 37 176 145 Riva Anadolu Feneri 140 138 134 LEZZET YOLU 129 125 Poyrazköy 132 Anadolu Kavağı 122 154 Bozhane 115 Mahmut Şevket Paşa 186 Akbaba 101 193 100 194 Merkez 76 70 177 Cumhuriyet Gümüşsuyu 168 66 57 Paşabahçe Polonezköy 190 202 41 Kanlıca Kavacık 20 27 21 Fatih Anadoluhisarı 14 10 11 2 38 39 LEZZET YOLU Uzun sekansların açık alanda çekilmesi pek uygun görülmez, eğer bir plato içerisinde değilseniz. Açık alanda çalışmak set ekibi dışında çevredeki değişkenleri kontrol edemediğinizden risklidir. Hele ki sesli çekim yapıyorsanız işiniz cidden zordur. Bu nendenle elden geldiğince senarist uzun diyalogları kapalı alanlara toplar. O alanların başında manzarası ile etkileyici retoranlar, çay bahçeleri ve kafeler gelir. Söz konusu lezzet olduğunda alametifarikaları birden fazla olan Beykoz bulunmaz bir yerdir. Beykoz’un tarihsel lezzet bakiyesi üzerine kurulu restoranlar, kafeler, çay bahçeleri birçok diziyi ağırlamıştır. ve ailesi bir lokanta açar. Bu arada küçük bir not; bahsi geçen lezzet durakları rehberde ve haritada işaretlidir. Tövbeler Tövbesi’nde dizinin esas kızı Pelin ile esas oğlanı Mahir, Göksu kıyısında bir restoran işletmektedir. Şeref Meselesi’nde dizinin biri savcı, diğeri kendince mafya olan iki kardeşi sıklıkla Küçüksu’da boğaza nazır bir restoranın bahçesinde buluşur. Hasılı hem ırmak kenarı hem Boğaz, istanbul’da başka bir yerde bulamacağınız bir lüks, Göksu’nun her birinde birden çok dizi çekilmiş restoranlarında bugün sipariş edemeseniz de aklınızın bir köşesinde olsun mısır. Otağtepe yamaçlarında yetişen üzümün yanısıra Anadoluhisarı’nın ayvası namlıymış. Çavuş, Ağababası, Cemil Efendi, Mahmut Bey, Arnavut Ali Ağa büyük ve meşhur bağ sahipleriymiş vaktiyle. Bu bağ ve bahçe sahipleri dut zamanı, incir zamanı, üzüm zamanı, köyün ilk mekteplerine tabla tabla meyve gönderirler, bu işi bağ ve bahçelerinin uğur ve bereketi sayarlarmış. Tarif edilen Otağtepe ve Kavacık yamaçlarında geniş meyve bahçelerinden ziyade, benzer lezzetleri sunan restoranlar, eşsiz Boğaz manzarasıyla kafeler ve çay bahçeleri var bugün. Bu harikulade mekanlar işlerine titizlenen prodüksiyon görevlilerince tespit ediliyor. Lezzet Yolu’nu Göksu’dan başlatıp Riva’da sonlandıracağız. Beykoz’un damak tadı atlasıyla örtüşen bu yol sizleri şaşırtacak çeşitlilikte. Göksu Çayırı’nda günde altı kazan mısır kaynatmak zengin işiymiş. İlk kazanın –ki baş kazan denilirmiş buna– sabaha karşı saat beş gibi ateşe konulması adettenmiş. Sandallı seyyar mısır satıcıları bu ritülein bir diğer parçasıymış. Göksu Deresi ağzında kayıkla bir kilometre kadar içerlere girilebiliyormuş, kalabalık günlerde bu mesafe kayıkla 3-4 saatte alınırmış. Üzerinde kayıkla mısır satan esnaf, derenin olmazsa olmaz rengiymiş. Hala Göksu’da, çevresinde ve kasır önünde mısır kaynatılır. Onlarca restoranında çekim yapılan Göksu’da lezzet, böyle bir geçmiş üzerine kuruludur. Fatma Gülün Suçu Ne? adlı yapım Göksu’yu ve çevresine dizili kıyı restoranlarını adeta görücüye çıkarır. Hatta dizinin ana karakteri Fatmagül bir ara restoranda çalışır, ardından kendisi 40 41 güzel kokulu çayırlar var; “Sütü hoş olur.” derler. Önce süt sonra yoğurt üretirler, hatta saraya kadar servis yaparlar. Meslek hala torunları tarafından icra edilmekte. Kuzey Güney’in sıklıkla set kurduğu Mihrabat Caddesi üzerinde yer alan restorana uğradığınızda aman Kanlıca Yoğurdu’nu pudra şekersiz sipariş etmeyin. Beykoz’un paçası meşhurdur. Beykoz Paçası’nı en iyi Rum aşçılar pişirirmiş. İstanbul’dan Beykoz’a paça çorbası içmeye gelinirmiş. Bu uzun yolculuğun zahmetini unutturacak kadar enfesmiş Beykoz’un paçası. Fatmagül’ün Gül Mutfağı ve Beyaz Yalan’da Melek’in çalıştığı restoran Kavacık’ta, Arka Sokalar’da her fırsatta mesleğin sitresinden kurtulmak maksadıyla takılınan lokanta Otağtepe’de, Nerde O Yeminler, Kocamın Ailesi ve Kaderimin Yazıldığı Gün’de kulanılan boğaz kenarı yalı restoranlar Körfez Caddesi üzerinde. Çubuklu padişah bahçesiymiş. Buranın meyve ve sebze yetiştiren bostanlarına sarayın bostancıları nezaret ederlermiş. Kıyıdaki düzlükte bir padişah sarayı, bahçenin önünde ise vaktiyle padişaha mahsus av sahası olan ve Çubuklu Bahçesi diye nam salan küçük bir orman mevcutmuş. Çubuklu Bahçesi’nin bilhassa kızılcığı meşhurmuş. Bahçe içinden akan Göztepe Suyu ile bugün Türkiye’nin ilk gazoz markası Çubuklu Gazozu üretilirmiş. Gazoz Hasan Bey namı ile ün salmış. 1964 yazında günlük 300 kasa üretim yapılırmış. Şimdilerde Çubuklu’da ne kızılcığı ne de gazozunu bulabilirsiniz. Ama özellikle Çubuklu Caddesi üzerinde Burunbahçe’de yer alan boğaza nazır restoranlarda yemek yerken bir ara Çubuklu’ya dönüp birkaç yüzyıl geriye gidip Çubuklu Bahçesi’nin suyunu, meyvelerini ve kızılcığını hayal edebilirsiniz. Bu arada bir dizi setine rastlarsanız şaşırmayın. Burunbahçe tek kelimeyle bir açık hava platosu. Fakat 1920’li yıllarda Rum vatandaşlarımız Beykoz’u terk ettiklerinde bir süre eski şöhretini yitirmiş Beykoz Paça’sı. 1960’lı yıllarda yeniden akla düşmüş lezzeti. Oflu Ahmet ile Rizeli Cahit Usta Beykoz’da ve Paşabahçe’de paça çorbası kaynatmaya başlamışlar. Şimdilerde aynı uğraşın emektarları Beykoz’un çeşitli noktalarında Rum tarifi paça çorbası yapmaktalar. Paşabahçe’ye uğradığınızda mutlaka deneyin. Gelmişken İskele Caddesi’nde yer alan yerlisinin stüdyo/kafeler dediği İntikam dizisinde Rüzgar’ın bar/kafesini, Aramızda Kalsın’da Görkem’in işlettiği ve Civan’ın çalıştığı İtalyan Lokantası’nı, Diğer Yarım’da Ciğerimin Köşesi’ni görmeden, şimdiki lezzetlerini tatmadan ayrılmayın Paşabahçe’den. Bir Balkan göçmeni olan Hüseyin Efendi’nin dedeleri memleketlerinde ata mesleği olan yoğurtçuluğu Kanlıca’ya taşırlar. Bakarlar Kanlıca’ya, 42 43 Ara Güler “Benim aklıma, Beykoz denildiğinde ilk önce dalyanları gelir.” der. Boğaziçi’ne bugüne kadar kurulan 32 dalyanın her biri mevkilerine göre adlandırılmış; Beykoz Kasrı Dalyanı, Umur Yeri Dalyanı, Fil Burnu Dalyanı, Anadolu Feneri Dalyanı, Taptaş Dalyanı gibi. Bugün sadece akıllarda Beykoz Dalyanı kaldı. Dalyan balık avlamak için körfezlerde ağlarla kurulan sabit ve büyük tuzaklardır. Ayrıca Beykoz’da geceleri sandallarda lüks lambaları ışığında lüfer avlanırdı. Beykoz’un şiddetli kış günlerinde, gündoğu rüzgarının şiddetiyle, boğaz akıntılarında girdaplar oluşur, ılık ve soğuk su akıntılarının birbirine karışmasıyla dip sulardaki balıklar baygınlık geçirir, yüzeye çıkarak kıyılara vururdu. Buna halk ‘balık kırgını’ derdi. Beykoz’un uskumrusu ve kılıç balığı meşhurdu. İskelesi önünde bir de kılıç balığı dalyanı vardı. Özellikle Riva, Anadolu Feneri, Poyraz, Anadolu Kavağı’nda az da olsa Beykoz’un kıyı semtlerinde birçok aile hala balıkçılıkla meşgul. Beykoz’da bugün 10’dan fazla sadece balıkçı teknelerinin demirlediği iskele var. Günün hasatı Beykoz’a ve Beykoz’un misafirlerine; gerek balık ekmek teknelerinde gerekse restoranlarda sunulmakta. Serçe Sarayı’nda, orada direk bir İstanbul delikanlısı olan şoför Kadir’in zengin kız Melike’yi sık sık davet ettiği balık ekmek teknelerinde yenen yarım ekmek balık, Türk dizilerinde aynı zamanda simgesel anlatımın öznesi. İncirköy - Yalıköy arasında yer alan balık ekmek teknelerinde zengin 44 kızlarla fakir oğlanlar çok buluşmuştur. Beykoz’un lezzet duraklarını dizi karakterlerinin temsil ettikleri sosyal sınıfa göre gruplamak mümkündür. Balık ekmek tekneleri, sahil çay bahçeleri, koru içi tesisler, boğazdaki yalı restoranlar, köylerde turistik mekanlar, sahil köylerinde yer alan iskele lokantaları birbirinden ayrı hayatları ağırlar. Akbaba, Dereseki, Cumhuriyet Köyü, Polonezköy, Anadolu Kavağı, Poyraz, Riva’da bulunan lezzet durakları yerleşik dizi kalıplarının abartılı yaşandığı yerlerdir. Köylerde dere kenarına kurulu saklı bahçeler genellikle tercih nedenidir. Orman içinde, şehrin tüm kargaşasından uzak, suyu ve havasıyla özel, katkısız, aracısız, ilk elden yöresel ürünleriyle bu mekanların ortak yanı; kartpostal tadında fotoğraf vermeleridir. Karadayı’da Feride ile Mahir’in Anadolu Kavağı sırtlarında buluştuğu çay bahçesi onlardan sadece biridir. 45 Riva Kalesi Riva Castle 146 137 ESKİ YOL 130 Beykoz Kasrı ve Kışlası Beykoz Pavilion and Barracks Poyraz Kalesi Poyraz Castle Yoros Kalesi Yoros Castle 89 201 Kanlıca İskenderpaşa Camii Kanlıca İskenderpaşa Mosque Anadolu Hisarı 12 Küçüksu Kasrı 1 Küçüksu Pavilion 46 47 resimdir. Hakikaten, Göksu’nun “hayal meyal” bir resimle büyülediği gözlerimiz, Otağ Tepesi’ne yönelince fütuhat devrinden kalma mücessem bir sahneye dönüşür. Ne yazık ki bu benzersiz âbidenin, 1928 yılında kale kapısı, kuzey dış duvarı bitişiğinde yapımı sırasında inşa edilen cami, kale kapısı önünde Göksu deresi üzerinde yer alan tahta köprüsü yıkılmış. İstanbul Şehremeni Emin Bey Anadoluhisarı - Kanlıca yolu üzerine bugünkü haliyle camiyi yeniden yaptırmış. ESKİ YOL Küçüksu ve çevresini, Sultan IV. Murad’ın çok sevdiği ve buraya “Gümüş Selvi” adını verdiği bilinmekte. “Bahçe-i Göksu” özellikle 18. yüzyılda yoğun göç almış. Divitdâr Emin Mehmed Paşa, Sultan I. Mahmud için bu Hasbahçe’nin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış, ahşap saray Sultan III. Selim (ve Sultan II. Mahmud dönemlerinde de onarılarak kullanılmış. Sultan Abdülmecid ise, ahşap sarayı yıktırarak, yerine bugünkü kasrı yaptırmış. 1857 yılında tamamlanan Küçüksu Kasrı’nın hemen yanı başındaki çeşme 1806 yılında Sultan III. Selim’in annesi Mihrişah Valide Sultan tarafından yaptırılmış. Göksu ve Küçüksu mesireleri arasında kalan çeşme eski Boğaziçi resimlerinde en fazla tasvir edilen yapılardan biri. Yangın Var benzeri Yeşilçam’ın birçok dönem denemesinin yanı sıra The World is Not Enough gibi Hollywood yapımları da mekan olarak kullanmış Küçüksu Kasrı’nı. 1983 tarihli Üç İstanbul adlı TRT dizisi ise kasırda çekilen ilk dizilerden. Anadolu Hisarı Kalesi çevresindeki Bizans ve Ceneviz yapı kalıntılarıyla yüksekçe bir kaya üzerine 1396 yılında yapılmış. Hisar aynı zamanda yapımı sırasında etrafındaki yerleşkelerle birlikte İstanbul’da kurulan ilk Türk mahallesinin merkezi. Eski kaynaklarda Yenikale, Akçahisar, Yenicehisar gibi isimlerle de anılan Anadolu Hisarı’nı, İstanbul’da yaşama sanatına hakkıyla vâkıf bir şair olan Yahya Kemal çok severmiş “Gezinti” başlıklı yazısında; burada bir gün geçiren insanın Türk ruhunu derinden derine öğrenebileceğini söyler. Unutulan Güzelce Hisar isminin tam Anadolu zevkinde bir isim olduğunu belirten üstada göre, burada bütün isimler başlı başına birer 48 Ne yazık ki bugün İstanbul’da bulunan en eski Türk eserinin ortasından yol geçiyor. Bu haliyle dahi Türk filmlerine ve dizilerine mekan olmuş hisar. Son olarak Zehirli Sarmaşık içindeki parkta ve dışında yer alan İsmet İnönü’nün evinin önünde çekim yapmış. Eski Yol’un şimdiki durağı aynı zamanda bir Mimar Sinan eseri olan İskender Paşa Camii. Boğaziçi’nin en namlı tulumbacıları sayılan Kanlıca Takımı yangına giderken caminin banisi İskender Paşa’nın türbesi önünde evvela bir Fatiha çeker, sonra tulumbayı kaldırıp “Kaftan kafa hükmeden İskender Paşa köleleri heeeyt!” diye nara atarlarmış. Ve her geçit yerinde de “Yaman gelir yaman gider İskender Paşa köleleri” diye naralarına devam etmek suretiyle taşıdıkları sandığın Kanlıca Takımı’na ait olduğunu ilan etmekten gurur duyarlamış. Kanuni Sultan 49 Süleyman’ın Kazaskerliğini yapmış olan Gazi İskender Paşa, cami ile birlikte mimar Sinan’a adıyla anılan ve bugün var olmayan hamam ve medrese de yaptırmış. Cami aynı zamanda Kanlıca Meydanı’nın merkezi. Meydan ve iskele birçok dizide kullanılmış. Günahkar, Güneşi Beklerken ve Kardeş Payı bazı sahnelerini İskender Paşa Camii önünde çekmiş. 1854 yılında oğlu tarafından tamamlatılıp dönemin padişahı Sultan Abdülmecid’e armağan edilmiş Beykoz Kasrı. Kasrın bahçesindeki tarihi çınar ve zelkova ağaçları çok sayıda olayın tanığı olmuş. Osmanlı’nın üzerine yürüyen Kavalalı İbrahim Paşa Konya Ovası’nda zafer kazanınca, dönemin padişahı Rusya’dan yardım istemiş. Rusya’dan ordu ile Hünkâr İskelesi de denen bu mevkide bir antlaşma imzalanmış. Osmanlı Devleti için bu kuşkusuz talihsiz bir vakadır. 12 sene sonra Kavalalı Mehmed Ali Paşa İstanbul’u ziyaret ettiğinde, imparatorluk içinde muhtar idaresi olan Mısır Hidivliğinin sadakatini göstermek üzere bu mevkinin en tepesinde Sultan Abdülmecid Han’a hediye edilmek üzere bir büyük kasır yaptırmaya karar vermiş. Bugün kasrı Beykoz ya da Mecidiye Kasrı olarak anıyoruz. 200 dönüm arazi üzerine kurulu kasır yüzyılın başında harap durumdaymış. Önce Darüleytam ve Trahom Hastanesi olarak hizmet vermiş. Bir süre göçmenlerin iskan edildiği yapı daha sonra onarılarak 1953 yılında klinik, 1963’te de Beykoz Prevantoryumu’na dönüştürülmüş. 1997 yılına kadar Beykoz Çocuk Göğüs Hastalıkları Hastanesi olan kasır şimdilerde restore ediliyor. Kasır, çekimleri sırasında birçok Osmanlı yadigarı tarihi konağın ve kasrın da kullanıldığı Tosun Paşa adlı filmle ilk kez beyaz perdede gözükmüş. İshak Çeşmesi Semiha Ayverdi’ye göre “Dillere destan olmuş su kasidesini söyeyen asıl çeşmedir.” İstanbul sayfiyelerini suya gark eden Gümrük Emini İshak Ağa, harap olmuş çeşmeyi 1774’te yeniden yaptırırken, bu çatılı saçaklı, yalaklı, nakışlı, su köşkünün bir huzur, mimarisinin sadelikle karışmış bir haşmet ve mehabet örneği olacağını kestirebilmiş midir? Türk çoğrafyasında çeşme daima merkezdir. Etrafına topladığı kimselere, istediklerinden de fazlasını dağıtmak suretiyle cömertliği, efendiliği, gınayı abideleştirir. Fakat on ağızdan birden su veren İshak Ağa çeşmesi gibisini bulmak her zaman pek mümkün olmaz. Şüphesiz ki bu on ağzın berrak ve soğuk suyu köyün hem şerefi hem gururudur. Beykoz’un meydanında yer alan çeşmeye vaktiyle Aramızda Kalsın sık yer vermiş. Eski Yol’un sonraki durağı Beykoz Kasrı. Yapımına 1845 yılında Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa tarafından başlanılmış ise de, paşanın ölümü üzerine, 50 Eski Yol’da sıra Yuşa Tepesi’nde. Tepenin içe ve dışa açılan iki penceresi var. Bu tepe aynı zamanda Boğaziçi’nin benzersiz bir açıdan seyredildiği eşsiz bir konuma sahip. Diğer penceresi Yuşa Tepesi’nin manevi dünyamıza 51 açılıyor. Bu iki özellik yüzyıllar boyunca Yuşa Tepesi’ni vazgeçilmez kılmış. Evvelce Yuşa gezmeleri bahar ve yaz aylarında topluluklar halinde yapılırmış. Pazar kayıkcıları; Cuma günü “Pazar kayığı Yuşa’ya geldi. Helvaları basturun, dolmaları doldurun, erden gelün erden gidelüm.” diye iskelelerde nida ederlermiş. Leyla Saz’ın anlattığına göre; ilan edilen gün geldiğinde bayrak ve çiçeklerle donatılmış olan pazar kayığı, renk renk feraceli her yaştan beyaz ve siyah tenli kadınlar ve başörtülüden kundaklıya kadar irili ufaklı çocuklarla ağzına kadar dolar, belirlenen saatinde hareket edermiş. En önce ziyaret keyfiyeti aradan çıkarılırmış. Kabri ilk defa görenler küçük dillerini yutarlarmış; tam altı metre boyunda iki metre eninde etrafı kısa duvarlarla çevrili, dağ çiçekleri, yeşillikler içinde bir mezar. Yuşa Peygamber, bir rivayate göre Musa Peygamber’le birlikte MecmeulBayreyn’e yani Boğaziçi’ne gelmiş ve vefat ederek bu tepeye gömülmüş. Bir başka rivayet ise; adını Fenikeliler tarafından “kurtarıcı” anlamına gelen Yesu’dan almakta. kullanmış Yuşa Hazretleri’nin makamını. Büyük Buluşma, Ve İnsan Aldandı Beşinci Boyut, Kalp Gözü ve Sırlar Dünyası birçok kez çekim yapmış tepede. Yoros Kalesi, Poyraz Kalesi, Riva Kalesi Agah Özgüç’ün belirttiğine göre Rumelihisarı’nın yetmediği zamanlarda ancak Yeşilçam’ın ilgisini çekebilmiş. Bu kaleler Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kara Murat gibi benzer içeriklere sahip filmlerde kullanılmış zaman zaman. Kahramanlık destanlarının birbiri ardına beyaz perdede gösterime girdiği 70’li yıllarda bu üç kale bakımsızlıktan hakkettiği ilgiyi yeterince görmemiş. Ancak detay çekimleri için set kurulmuş Yoros, Poyraz ve Riva kalelerinde. Şimdilerde restore edilen kalelerde; Kurtlar Vadisi ve Arka Sokaklar yer yer çekim yapıyor. Türbe yanındaki mescit, Sadrazam 28. Çelebizade Mehmet Sait Paşa tarafından 1755 tarihinde yaptırılmış. Tarih boyunca ziyaretçileriyle bütünleşen ve insanların ilgi odağı olmayı sürdüren bu türbeye yapılan ziyaretlerin izdihama dönüşmesi nedeniyle III. Selim döneminde kısıtlamalar getirilmişti. Bir ara moda olan Türkü filmleri sık sık 52 53 Beykoz Kundura Fabrikası Beykoz Shoe Factory 88 FABRİKA YOLU 53 50 Göksu Halat Fabrikası Göksu Cable Factory 3 54 Tekel Fabrikası Tekel Factory Çubuklu Petrol Ofisi Dolum Tesisleri Çubuklu Petrol Ofisi Filling Facility 9 Çömlekçi Hasan Usta Potter Hasan Usta 55 Fabrika Yolu’nun ilk durağı Deri ve Beykoz Kundura Fabrikası. 1812 yılında kurulan Beykoz Kundura Fabrikası, Balkan Harbi’nde, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında çarpışan askerlere, hatta Atatürk’e özel ayakkabılar hazırlardı. FABRİKA YOLU Osmanlı’nın son dönemlerine ve genç Türkiye’nin sanayileşme serüvenine tanıklık eden Beykoz‘da kurulu fabrikaların bu işçi kentte duygu yüklü anlamları vardı. Beykozlular için onların adı sadece “fabrika” idi. Fabrikaların düdükleri Beykoz’un hayat cıngılıydı. Sabah 06.30’daki ilk düdük işçileri yataktan kaldırıyordu. İkinci düdük 07.00’de “hadi artık evlerden çıkın” anlamına geliyordu. 07.15’te çalan üçüncü düdük işbaşı buyruğuydu. Akşam 17.00’deki “paydos” düdüğü, Fabrika’da hayatı durdururken Beykoz’da hareket başlatıyordu. Manavlar elmaları parlatıyor, kasaplar kıyma çekmeye başlıyor, fırınlarda el yakan ekmekler tezgahlara yerleştiriliyor, ev kadınları yemeklerini ateşe koyuyorlardı. Beykoz’un sosyal hayatının nabzı da bu fabrikalarda atıyordu. Ahırdan bozma “Ali Bey’in Sineması” dışında ikinci kışlık sinema Kundura Fabrikası’ndaydı. Spor salonu büyüklüğündeki yemekhanenin dev duvarından Hollywood’un parlak yıldızları geçerdi. Fabrika’da yabancı film Ali Bey’de hep yerli filmler oynatılırdı. 1812 yılında Sultan II. Mahmut, Beykoz Selviburnu’ndan geçerken, bugün tabakhane olan yerde ağaçların altında ihtiyar sakallı bir adamın dört beş kişiyle birlikte çalıştığını görür. “Bu ihtiyar ne yapar burada?” diye sorar, “Bu ihtiyar dericidir. Burada deri yapar, derileri İstanbul piyasasına sevk eder” diye karşılık verirler. Sultan Mahmut “Ordunun çarık ihtiyacı var, ihtiyara yardım edin, büyütsün teşkilatını. Hemen bu yakınlarda bir çarık dikimhanesi kurulsun, orduyu hümayunun çarığı buradan yapılsın.” diye emir buyurur. Bunun üzerine Hamza Usta’ya yardım yapılır. Böylece ilk tabakhane, yani Debbağhane, Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası 1812’de kurulur. 1842’lerde ise ciddi bir fabrika görünümüne kavuşur. Ordunun ayakkabı ve palaska ihtiyacını karşılayan tesis, 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransız köselesini geride bırakan bir kaliteye ulaşır. 1912’de günlük bin çift ayakkabı üretim kapasitesine çıkar. Zamanla eklentilerle büyük bir sanayi kompleksine dönüşür. Civardaki Çuha ve Kilim Fabrikası ile Hamidiye Kağıt Fabrikası kompleksin diğer kalıcı parçaları haline gelir. 1980’lerde 2,5 milyon çifte ulaşır. Beykoz’un kârıyla Van, Tercan ve Sarıkamış Deri ve Kundura Fabrikaları kurulur. Ekipler Beykoz’da yetiştirilir. Eskiler hatırlar. Çocuklar bu ayakkabıları hiç sevmezler. Eskimez, böylece yeni ayakkabı da alınmaz. Eskisin diye alsalar da ayakkabılarla futbol oynar, yine de eskitemezlermiş. Beykozlular Türk sahnelerinin büyük yıldızlarını Fabrika sayesinde görebilme ayrıcalığına sahiptiler. Her yıl Temmuz veya Ağustos ayında Beykoz Çayırı’nda yapılan devasa ölçülerdeki sünnet düğünlerini fabrikalar organize ederdi. Henüz “Sanat Güneşi” olmamış Zeki Müren, “Şahane Kadın” Sevim Çağlayan, “Radyoların Bülbülü” Muzaffer Akgün, “Taş Bebek” Gönül Yazar, “Bay Samanyolu” Berkant, “Güldürü Ustası” Celal Şahin gibi dönemin yıldızları sabaha kadar şarkıları, türküleri ve esprileriyle Beykozlular’ı mest ederlerdi. Sünnet düğünü tesisini hazırlamak için Kundura Fabrikası’nın marangozları yaklaşık bir ay çalışırlardı. Bir futbol sahası büyüklüğündeki alanın sökümü de 15 gün alırdı. Bu şenlik bir yıl konuşulurdu. 56 57 Cumhuriyetin ilanından sonra tesis Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğüne bağlanır. 1925’te ise yeni kurulan Sanayi ve Maadin Bankası’na devredilir. Bankanın sanayi yatırımları 1933’te Sümerbank adıyla yeniden örgütlenir. Kurum böylece Sümerbank Deri ve Kundura Sanayii Müessesesi adını alır. Boğaz kenarında 182 dönüm arazi içine kurulu tesisler ilk kez 1986’da zarar eder, 1987’de özelleştirme kapsamına girer. Ardından Yıldırım Holding A.Ş’ye 29.750.000 TL bedelle satılır. Fabrika binaları, müştemilatları, çeşme, su havuzu, maksemi, meydan havuzu, gözcü kulübesi gibi birinci ve ikinci dereceden 50’ye yakın tescilli tarihi eseri olan Türk sanayi tarihinin Sultan II. Abdülhamid yadigarı canlı abidesi şimdilerde televizyon dizilerine sessizce figüranlık yapıyor. 11 büyük, 6 küçük silonun dışında 15 adet bina mevcut tesiste. Tesisin 280 metre uzunluğundaki kıyısında ve metruk binalarında çok sayıda dizi çekilmiş. Bir Aşk Hikayesi’nin, Akasya Durağı’nın, Kurtlar Vadisi’nin Ezel’in, Kuzey ve Güney’in, Arka Sokaklar’ın bazı sahneleri için dolum tesisleri kullanılmış. Halat fabrikası Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan fabrikalardan. Göksu kıyısında 1930’lu yıllarda kurulan fabrika Türkiye’nin aynı zamanda ilk halat fabrikasıydı. Göksu Çayırı üzerine kurulu fabrika kopleksine zamanla ağaç kaplama fabrikası ve tuğla kiremit fabrikası eklendi. Binaları halen ayakta olan fabrikalar bugün kapalı. Yeşillikler içinde saklı bir köşede bulunan metruk fabrika binalarında şimdilerde Kurtlar Vadisi ve Arka Sokaklar’da özellikle aksiyon sahnelerinde kullanılıyor. Hababam Uzayda, Lale Devri, Mazi Kalbimde Yaşar, Gazi, Sıla, Gönülçelen, Ayrılık, IV. Osman, Kalp Ağrısı, Kötü Yol, Taş Mektep, Bir Çocuk Sevdim, Yasak, Hatırla Sevgili, Beyza’nın Kadınları, Suskunlar, Keşanlı Ali Destanı, Bir Yusuf Masalı, Diriliş Ertuğrul, Karadayı ve dahası metrekare üzerinden kiralanan tarihi fabrika arazisi üzerinde kurdukları büyük setlerde çekim yapıyor. Öyle Bir Geçer Zaman ki’de Ali Kaptan’ın evi ve Hakan’ın evi, Cemile’nin atölyesi, Karadayı’da Mahir’in ve Ayten’in evi, Nazif Bey’in ayakkabı dükkanı, Erdal’ın hukuk bürosu, Necdet’in gazinosu, Belgin’in kuaförü, Keşanlı Ali Destanı’nın gecekondu mahallesi, Diriliş’in Halep’i, sarayı, konuk odaları, Selçuklu Kasrı, Tapınak Şövalyeleri Kalesi, salon ve odaları…hepsi Kundura’da. Kapandıktan sonra yıkılana kadar birçok diziye ev sahipliği yapan bir diğer fabrika Paşabahçe Tekel Fabrikası. Fabrika’yı sıklıkla, Hırsız Polis, Arka Sokaklar ve Kollama dizileri kullanmış. 26 altı dönümlük arazi üzerinde kurulu Çubuklu Petrol Ofisi Dolum Tesisleri de şimdilerde dizi çekilen faaliyetini sonlandırmış fabrikalardan. Fabrika Yolu’nun son durağı Çömlekçi Hasan Usta. Bugün Göksu deresi yanında yer alan çömlek ve testi atölyesi yüzyıllardan beri var olan bir geleneğin son halkası. Sularla gelen alüvyonlu toprağın dereyi doldurmasını önlemek amacıyla teşvik edilen tuğla ve çömlek atölyeleri yüzyıllar boyunca Göksu’ya yığılan toprağın bu şekilde değerlendirilmesine vesile olmuş. Hasan Usta’nın bir Rum işletmeciden 1940 yılında satın aldığı atölye 1850’lerde kurulmuş. Hasan Usta bu tarihten yaşamının sonuna kadar birbirinden güzel çömleklerini bu atölyede yapmış. 1994 yılında vefat eden Hasan Togay’ın yadigarını şimdilerde oğlu işletiyor. Çömlekçi Hasan Usta mesleğin son duayeni. Yanında kimler yetişmemiş ki; Prof. Dr. Sadi Diren, Prof. Dr. İsmail Oygar, Jale Yılmabaşar, Füreya Koral, Gürdal Duyar, Nermin Baban, Nasip İyem ve dahası. Hasan Usta’nın yıllarca yaşadığı ev geçen sezon Fatmagül’ün Suçu Ne? dizisinde kullanılmış. Ardından Çalıkuşu’nun dere sahneleri çekilmiş. O kadar çok ziyaretçisi olmuş ki, bu dönemde evin yan bahçesine Çömlekçi Hasan Usta Cafe’si açılmış misafirleri ağırlamak için. Mesleği öğrenmek isteyen öğrencilerin sıklıkla uğradığı atölyeyi şu an oğlu işletiyor. 58 59 KORU YOLU 90 Beykoz Çayırı Beykoz Meadow Beykoz Fidanlığı Beykoz Nursery 72 73 Beykoz Korusu Beykoz Woods 48 Abbas Hilmi Paşa Korusu (Hidiv Kasrı) Abbas Hilmi Paşa Woods (Hidiv Pavilion) Mihrabat Korusu Mihrabat Woods 37 19 Fatih Otağtepe Korusu Fatih Otağtepe Woods 60 2 61 3 Sağında Fatih solunda Mihrabat Korusu’nun yer aldığı Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yüzlerce, belkide binlerce filme eşsiz duruşuyla katkı sunmuş. KORU YOLU “Hayatımda başıma gelen en güzel şey bu; ölüyorum ve sen yanımdasın.” Bu son sözüydü Ecevit’in. Otağtepe’de Ahu’nun kollarında en güzel İstanbul resmine son kez bakarak son nefesini verdi Ecevit. Fonda Ahmet Kaya’nın “Ayrılığın Hediyesi” şarkısı vardı. Derken resim İstanbul oldu. Finalini Otağtepe Fatih Korusu TEMA Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi’nde yapan Suskunlar, NBC’de Game of Slince adıyla yeniden çekilecek. Büyüklüğü 152 bin metrekare olan park, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün inşaatı sırasında şantiye olarak kullanılmış. Ardından Karayolları Genel Müdürlüğü şantiye sahasını park yapılmak üzere Tema Vakfı’na vermiş. Vakıf 1996 yılında Koç holding desteği ile çalışmaya başlamış, Karayolları Genel Müdürlüğü de iş gücü ve ekipman desteği sunmuş. Tüm seslerden uzak, huzur veren eşsiz bir manzaraya sahip koruya; 1.711 ağaç, 5.089 çalı ve 8.500 bitki dikilmiş, artezyen kuyusu açılmış, 500 metreküplük su deposu, sulama ve elektrik tesisatı yapılmış. Bu arada tarihi Bizans su sarnıcı restore edilmiş. Parkta bugün 15 bin 300 bitki türü ve bin adet mevsimlik ağaç var. Korudaki oturma yerleri, çardaklar ve köprü için tabiatla uyumlu dayanıklı malzemeler kullanılmış. Yıldırım Bayezid’in İstanbul’u kuşattığında otağ kurduğu yer bugün dizi setlerinin uğrak yeri. Suskunlar, Leyla ile Mecnun, Kurtlar Vadisi onlardan sadece birkaçı. 62 Koru Yolu’nun ikinci durağı Mihrabat Korusu. Koru, Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi Köprüsü’nün birlikte resim verdiği bir tepe üzerine kurulu. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın yaptırıp Sultan III. Ahmed’e armağan ettiği Mihribat Kasrı zamanla bakımsız kalıp yıkılsa da bölgeye adını vermiş. Koru daha sonra Sultan II. Abdulhamid Han’ın Berlin Büyükelçisi Sadullah Paşa’nın eşi Necibe Hanım tarafından Abbas Halim Paşa’nın kızı Rukiye Hanım’a yüz görümlüğü olarak hediye edilmiş. Koru çok sayıda yazar ve şaire de ilham kaynağı olmuş. Yahya Kemal gözden ırak anlarını sık sık koruda yaşamış. Özdemir Asaf martıların kanatlarında seyretmiş İstanbul’u koruda. Anıtsal boyutlara ulaşmış serviler, fıstık çamları, defneler, akçaçeşme ve kermes meşeleri; çınar ve ergüvanların korunun 25 hektara varan arazisine hakim olduğu yeşilin en güzel halleri. Koru günümüzde düzenlenmiş ve halka açık. Halka olduğu gibi, dizi setlerine de açık. Yüzyıllar boyu mehtaplı gecelerde, sazlı sözlü boğaz eğlencelerine sessizce şahitlik eden, padişahları, sultanları ağırlayan, nice sanatçılara ilham veren muhteşem manzarası ile Mihrabat Korusu; şimdilerde unutulmaz sahnelerin çekildiği bir mekan. Yaprak Dökümü, Binbir Gece, İşler Güçler, Yabancı Damat, Cennet Mahallesi, Ezel, Alın Yazım gibi iddialı dizilerin bazı sahneleri koruda çekilmiş. 63 Yeşilçam koruyu bir plato gibi kullanmış yıllarca. Fakat koruda çekilen ve en akılda kalan sahneler; Kurtlar Vadisi’nde Memati’nin sezon finalindeki düğün ve ölüm sahneleri. Düğünde Polat’la Harman Dalı oynarken Memati’nin vurulması, Hidiv Kasrı’nda kaydedilen yıllarca konuşulan önemli sahnelerden. Hidiv Kasrı’nı ayrıca Medcezir ve Bugünün Saraylısı da kullanmış. Son olarak Paramparça set kurmuş koruda. Dizide Cihan’la Gülseren, İntizar’ın “Su Gibi Gözlerin Yağmur Bahar” şarkısına Mihrabat Korusu’nda klip tadında görüntüler vermiş. Koru Yolu’nun ortanca durağı Abbas Hilmi Paşa Korusu. Abbas Hilmi Paşa, Eyfel Kulesi’ne benzer devasa yüksek bir kulenin, İstanbul’a sahip olan Kanlıca sırtlarındaki korusu içine taştan inşa edilmesini istemiş. Bu sebeple kulenin 340 basakmaklı olması kararlaştırılmış. Fakat bunu haber alan Sultan II. Abdülhamit gerekli olan yapı iznini vermemiş; “İstanbul gibi İslamın gözbebeği olan bir şehirde cami minarelerinden daha yüksek bir kulenin inşası İslamı gücendirir. Yapılmakta olan kulenin 152 basamaktan fazla olmamasını arzu ederim.” demiş. Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa 152 basamaklı kulenin şatosu için rivayete göre 150 bin altın harcamış. Şatonun dışında Kanlıca kıyısında bir de yalı yaptırmış ve hemen yakınına da, yalıyı ve şatoyu ürettiği elektrikle aydınlatan bir elektrik fabrikası kurdurmuş. Bu elektrikten Çubuklu Camii de istifade etmiş. Korunun bahçesi için Abbas Hilmi Paşa hiçbir masraftan kaçınmamış, birçok değerli ağaç türünü yurt dışından getirtmiş. Çamlar, köknarlar, tahsüsler, kaktüsler, tüjalar, sedirler, manolyalar, meşe ve ıhlamurlar bugün koruda hala muhafaza edilen türler. Klaus Kinski’nin Ayhan Işık ve Erol Taşın da rol aldığı Le Amanti del Mostro‘su, 1974 yılında Hidiv Kasrı’nda çekilmiş. Öncesi ve sonrası da var. 64 Koru Yolu’nun şimdiki durağı, İstanbul’un en büyük Korularından biri olan Beykoz Korusu. Korunun asıl adı Abraham Paşa Korusu. Abraham Eranyan 1833-1918 yılları arasında yaşamış sarraf bir Ermeni ailenin oğluymuş. Çok ehlikeyif ve nüktedan bir zatmış; Türkçenin dışında Arapçayı ve Fransızcayı da olağanüstü konuşurmuş. Kumara, ava, eğleceye pek meraklıymış. Paşa, Sultan II. Abdülhamit’in hem kahyası hemde yakın dostuymuş. Abraham Paşa Korusu II. Meşrutiyet döneminden beri halka açık bir koru. Paşa, zamanında korusuna epey bir emek vermiş, korunun Boğaziçi’ne bakan yamaçları Fransız bahçe mimarlarına düzenletmiş; içinde köşkler, kuşhaneler, suni mağaralar, havuzlar, çağlayanlar yaptırmış. 1887’de askeri önemi nedeniyle kamulaştırılarak hazineye devredilen korunun bir bölümü, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, “Hürriyet Bahçesi” adı ile halkın ziyaretine açılmış. Koru içinde bulunan küçük tiyatro 1937’de yanmış. Koruda bugün mantar meşesi başta olmak üzere Sequoiasempervirens, Calocedrusdecurrens, Ulmusx bollandic gibi zor telaffuz edilen ve Türkçe karşılığı olmayan az bulunur endemik türler mevcut. Koruda ve içinde yer alan yapılarda onlarca kez 65 binalarında çekilmiş. Çiftlik ayrıca zamanın modası olan Türk Western filmlerinin platosu olarak da kullanılmış. Ezel, Adanalı, Tozlu Yollar, Bugünün Saraylısı, Kollama ve Kurtlar Vadisi Fidanlık’ta birden çok sahne çekmiş. Karadayı’da Beyfendi ile Turgut’un, yer yer de Turgut’la Necdet’in buluştuğu fayton yolu, fidanlığın ekranlardaki en görünür hali. çekim yapılmış. Suskunlar, Akasya Durağı, Eve Düşen Yıldırım, Kurtlar Vadisi Koru’yu çekimlerinde kullanan yapımlar. Koru Yolu’nun son durağı ise Beykoz Çayırı. Yer seçimi ve alanın topografyasından yararlanış şekliyle çayır, incelenmeye ve görülmeye değer. Çayır Hünkar İskelesi’nden başlar, darala darala Tokatköy’e kadar uzanırmış eskiden. Yalıköyü Çayırı ve yakınlığı nedeniyle Hünkar İskelesi Çayırı adıyla da anılan Beykoz Çayırı, tarih boyunca birbiriyle benzeşmeyen ritüellerin sahnelendiği toplumsal ifade mekanı olagelmiş. 2.200 dönüm büyüklüğe sahip Abraham Paşa korusu zamanla bölünmüş. Bugün korunun bir kısmında Beykoz Fidanlığı mevcut. İstanbul’un en eski fidanlığı olan Beykoz Fidanlığı, Vali Muhiddin Üstündağ döneminde, 1934 yılında yılında oluşturulmuş. Eski Arpaçık Çiftliği’nin dahil edildiği, fidanlığın kurulduğu ilk yıllarda; çevredeki ilk ve ortaokul öğrencilerine bahçıvanlık eğitimi de verilirmiş. Keza; misyonunu küçülmüşlüğüne ve yorgunluğuna rağmen inatla devam ettirmekte; Beykoz Belediyesi, festival düzeyinde kültürel etkinliklerinin bir bölümünü bu alanda yapmakta. Reşat Ekrem Koçu’nun belirttiğine göre; II. Mahmut devrinden sonra yatılı askeri ve mülki okulların öğrencilerini her sene Beykoz Çayırı’na kır gezisine çıkarmak ve kuzu ziyafeti vermek adetmiş. III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugenie 12 Ekim 1869 yılında İstanbul’a geldiğinde resmi geçit töreni Beykoz Çayırı’nda düzenlenmiş. Vaktiyle çayır, bir yılın yorgunluğunu on on beş gün boyunca düzenlenen etkinliklerle atan öğrencilerle dolup taşarmış. Milli mücadele döneminde ise gönüllü birliklerin talim alanı olarak kullanılmış Fidanlık içersinde Abraham Paşa’ya ait çiftlik evi ve fayton yolları olduğu gibi korunmuş. Yeşilçam’ın pek çok filmine ev sahipliği yapan tarihi Abraham Paşa Çiftliği şimdilerde restore ediyor. Fayton yolları ise korunun ekranlarda en görünür hali. Fikret Hakan, Salih Güney ve Erol Taş’ın oynadığı Ölümsüzler Abraham Paşa Korusu’nda, çiftlik 66 Nabizade Nazım Hala Güzel adlı hikayesinde, Safder ile Fahriye’yi Beykoz Çayırı’nda karşılaştırır. Bu karşılaşmadan, sonu evliliğe varacak aşk doğar. Çayır ve etrafında yer alan parklarda birçok dizi de çekilmiş. Pis Yedili, Fatih Harbiye, Benim Hala Umudum Var onlardan bazıları. 67 KAYNAKÇA Agrest, Diana, “Notes on Film and Architecture” Skyline, Eylül, 1981. Akgün, Mensur ve Gündoğar, Sabiha Şenyücel, Ortadoğu’da Türkiye Algısı, 2013, TESEV Yayınları, İstanbul, 2013. Akpınar, Şerif, Klasik Türk Edebiyatı’nda Beykoz, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 27. Alpman, Nazım, Hayatım Beykoz, Beykoz Sözlü Tarihi, Beykoz Belediyesi Kültür Yayınları , İstanbul, 2009. Anadolu Haber Ajansı, “Türkiye dizi ihracatında çok önemli bir ivme kazandı”, 12 Haziran, 2014. Bilir, Ali, Çeşm-i Bülbüllere Gizlenmiş Ab-ı Hayat Beykoz, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2008. Çelebi, Evliya, Seyahatname, YKY, İstanbul, 2006. Çinili, Orhan: “Beykoz”, İstanbul Dergisi İstanbul Dergisi, İstanbul Dergisi, Mayıs, 1968. Deleon, Jak, Boğaziçi Gezi Rehberi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2000. Doğan, Mesut, Geçmişten Günümüze İstanbul’da Sanayileşme Süreci, Marmara Çoğrafya Dergisi, 36. Sayı, 2013. Eldem, Sedad Hakkı, Türk Bahçeleri, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1976. Eyice, Semavi, Bizans Devrinde Boğaziçi Koruları, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2007. Eyice, Semavi, İstanbul’un Mahalle ve Semt Adları Hakkında Bir Deneme, Türkiyat Mecmuası, Cilt: 14, 1965. Günalan, Rıfat, Osmanlı Belgelerinde Beykoz, Beykoz Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 2013. Hüseyin, Ayvansarayi, Hadikat-ül Cevami, İşaret Yayınları, İstanbul, 2001. İbrahim, Ghada, El-Ahram Gazetesi, “Arap Dünyasında Türk Dizileri”, 2 Mayıs, 2013. Kahraman, Alim, Edebiyatın Belleğinde Yaşayan Beykoz, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2005. Kancan, Sema, Unutulmuş Bir Boğaziçi Yerleşimi: Beykoz, Heyamola Yayınları, İstanbul, 2010. Koçu, Reşat Ekrem, “Göksu”, Tercüman Gazetesi, 30 Aralık, 1970. Oral, Ünver, En son Bilgilerle İlçemiz Beykoz, Toplum ve Çevre İncelemeleri, İstanbul, 1973. Oral, Ünver, Şiirlerde ve Şerkılarda Beykoz, Kırıntı Yayınları, İstanbul, 2005. Oral, Ünver, Yazı ve Resimlerle Beykoz, Veli Yayınları, İstanbul, 2007. Öz, Tahsin, İstanbulun Camileri, TTK, İstanbul, 1997. Rifat, Gökçen, Beykoz, Özyürek Yayınevi, İstanbul, 1981. Şahin, Servet, Beykoz: Has Bahçeler Diyarı, Beykoz Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, 2006. Şahin, Turan, Haremin Efendileri, Nokta Yayınevi, İstanbul, 2006. Şahin, Turan, Lost Ottoman Projects, TİKA, Ankara, 2013. Sezen, Tahir, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2006. Tanışık, İbrahim Hilmi, İstanbul Çeşmeleri, Maarif Matbaası, İstanbul, 1943. Tarakçı, Saadet, Beykoz ve Çevresi (İstanbul)’nin Kent Florası, Karadeniz Fen Bilimleri Dergisi, Sayı: 2, 2012.
Benzer belgeler
Faaliyet Bülteni / Mart / 2015
Beykoz Belediye Başkanlığı Adına Sahibi: Yücel ÇELİKBİLEK
YAYIN KURULU: Mahmut Gülbasar
2011 Yılı İdare Faaliyet Raporu
Samimi bir gayretle sürdürdüğümüz hizmetlerimizi halkımıza sunarken, altyapısı hazır
yine çok sayıda projemizi hayata geçirmek için girişimlerimiz devam ediyor. Kılıçlı’ya
kurulacak film stüdyoları...