MĐLLĐ TARĐHĐMĐZ VE KĐMLĐĞĐMĐZ 5
Transkript
MĐLLĐ TARĐHĐMĐZ VE KĐMLĐĞĐMĐZ 5
1 .co m MĐLLĐ TARĐHĐMĐZ VE KĐMLĐĞĐMĐZ 5 BUCAK VE ÇEVRESĐ TARĐHĐNE DAĐR BĐR ARAŞTIRMA Hayati KUZUCU rta rih i (Yazarından izin alınmadan hiçbir şekilde yayınlanamaz) Kısaltmalar:Başbakanlık Osmanlı Arşivi BOA,Salname i Devleti Ali Osmani SDO,Konya Vilayeti Salnamesi KVS. GĐRĐŞ Günümüzde artık köylerin bile tarihi yazılmaktadır.Buna karşılık bir çok açıdan önemi her gün artan ,bünyesinde önemli değerleri barındıran ve gelecek açısından umut vaat eden bir çok yerleşim yerimizle ilgili okuyana doyurucu bilgiler verecek çalışmaların olmadığı son yıllarda rdu da acı bir hakikattir.Bucak hakkında göze çarpıcı eserlerin hazırlandığını biliyoruz.Burdur Devlet Hastahanesi Đç Hastalıkları Uzmanı ve gerçek bir memleket sever olan Bucaklı Doktor Mehmet Zeki Albayrak’ın teşvikleriyle, bizimde bu konuya bir katkımızın olması gerektiğini düşündük .Yönlendirici gayretleri için Sayın Dr.Albayrak’a ayrıca Đngilizce metinlerin çeviri katkısından dolayı Aysel Tevhide Keleş’e teşekkür ederim. /bu Bucak ,gerek nüfus ve gerekse ekonomik açıdan Burdur ilinin en önde gelen ilçesidir. Gelecekte sahip olduğu potansiyeli harekete geçirme imkanı bulabilirse, bu gücü daha da artacaktır.Son yıllarda yaptığı başarılı ekonomik atılımlar dikkati çekmektedir.1950’lerde kamyonlarla başlayan nakliye işleri kalkınmasının motor gücü oluşmuştur. Motorlu araçların tamir ve yan kolları ile başlayan bu sektör, bölgesinde Bucak’ı söz sahibi haline gelmesinde p:/ büyük katkı sağlamıştır. Verimli tarım arazilerine de sahip olan Bucak halkı, bilhassa Virginia tipi tütün ekimiyle yakın tarihlere kadar hatırı sayılır bir sermayenin ilçeye girmesini gerçekleştirmiştir. Bucak coğrafyası; htt Bucak, Kuzeyinde Ağlasun ve Çeltikçi ilçeleri, kuzeybatı ve batısında Burdur Merkez Đlçesi, batısına Kemer Đlçesi, güneyinde Antalya Đli, doğusunda Isparta Đli ile çevrilidir. 2 .co m Bucak ilçesi toprakları dört mahalden müteşekkildir.Bunlar; Bucak merkez ,kuzeydoğusu Girme(Çamlık) ,güney doğusu Milli (Melli) ve güneybatısı Kızılkaya’dır. Bucak içi Girme ve Melli’de dağlık yerler merkez ve Kızılkaya da ise düzlük alanlar çoğunluktadır. 1-BUCAK HAVZASI VE COĞRAFĐK BÖLÜMLERĐ 1-A.BUCAK:Bucak adının kaynağı hususunda çeşitli görüşler vardır. Efsaneleri bir yana ifade etmektedir. rta rih i bırakacak olursak sözlük manası olan dağ veya dağlar arasında bulunan bir vadinin iç kısmını Başlangıçta bir bölgenin, bir mahallin ismi olan Bucak adı ,zamanla söz konusu yere gelen büyük bir Yörük taifesinin ismi(Bucak Yörükleri)olarak kullanılmaya başlanılmıştır.Bir müddet sonrada günümüz Bucak merkezine yerleşen bu Yörük kitlesinin köylerinin adı olmuştur.Benzer isim almalar, tarihimiz boyunca sıkça karşımıza çıkar.Söz gelimi , 16.yüzyıl ve öncesinde bir yer ismi olan Tefenni,önce bölgeye gelen Türkemiş Yörüklerinin bir bölüğüne isim olurken(Tefenni Yörükleri ) sonrada buraya yerleşen aynı Yörüklerin köylerinin adına dönüşmüştür. Benzeri durum Ağlasun içinde geçerlidir.Çünkü; 15.,16 .ve 17. yüzyıllarda Tefenni gibi rdu Ağlasun insan yerleşiminin olmadığı bölge adı iken , evvela merkezi Ramazan Köyü sonra adı Belönü olan kazaya isim olmuştur. Belönü yakın zamana kadar Ağlasun kazası ve sonra nahiyesi merkezi iken yakın tarihte ismi Ağlasun olarak değiştirilmiştir. Diğer taraftan “bucak”; idari yapılanmamızda Cumhuriyetin ilk yıllarından 1929’dan itibaren ilçeden küçük, müdürlerle idare edilen birimleri ifade eder.Yani eski adıyla nahiye’nin /bu muadilidir. Ülkemizde Bucak adını taşıyan çok sayıda yerleşim yeri vardır. Burdur ili sınırları içinde , Bucak Đlçesinden başka ona yakın bir ad taşıyan başka bir Bucak daha görülmektedir . 1912 yılında Erkanı Harbiye tarafından hazırlanan ve askeri amaçlara yönelik bir Burdur haritasında1 Çeltikçi ilçesi yakınlarında Beşkavak Köyü ile Ovacık köyleri hudutları içinde p:/ kalan alanda; Kızıl Bucak adıyla bir yer işaretlenmiştir. Kızıl Bucak halen harap vaziyette olan Horasan harçları ile yapılmış ev yıkıntıları bulunan; eski bir yerleşim yeridir. Selçuklu çağlarından kaldığını düşündüğümüz Kızılbucak, zamanla nüfusunu kaybetmiş ve htt bir çiftlik olarak yakın yüzyıllara kadar varlığını sürdürmüştür.Tarihimizde iz bırakan ve Bucak adını taşıyan yerler ise; Karadeniz’in kuzeyinde yer alan Basarabya ‘da ki daha çok 1 Meraklısı bu haritayı Ankara Milli Kütüphanede bulabilir. 3 .co m Osmanlı Rus savaşlarında adından sıkça söz edilen Bucak ile Suriye Lazkiye Limanı yakınlarındaki Bayır Bucak Türkmenleri’nin yurdu Bayır -Bucak ‘tır. Osmanlı Arşiv belgelerine bakıldığında,on beşinci,on altıncı yüz yıllarda Bucak bölgesinde bu adı taşıyan bir yerleşim yeri görülmüyor.Bucak merkezinin ancak ;on yedinci başlarında kurulduğunu, kuruluş tarihinin bu yüzyıl içinde olması gerektiğini düşünmemiz yerinde olacaktır. Elbette Osmanlı arşiv belgeleri henüz tam olarak taranamamıştır. Özellikle Maliyeden rta rih i Müdevver Defterlerin incelenmesi bu konuda bize yeni bilgiler sağlayacaktır. Günümüz itibari ile Bucak’ın kuruluşunun on yedinci asrın başları olduğu kanaatini muhafaza etmek gerekmektedir.Her ne kadar Bucak Alaattin Camisi avlusunda bulunan bir mezar taşı 1408 yılına tarihleniyorsa da Ki eskiden beri yolda iken vefat edenler için , yol kenarlarına mezar yapıldığını ve bu mezarların sonradan bir yerleşim yerinin içinde kalabildiklerini hatırlarsak bu kanata varmamız mümkündür.Söz konusu mezarın Melli Girme yol güzergahında olmasından dolayı bu ihtimalide yabana atmamak gerekmektedir şimdilik bu olguyu ihtiyatla karşılamak yerinde olacaktır.Diğer taraftan acaba Bucak, o tarihlerde başka bir isim altında mevcut mu idi? Düşüncemiz mümkün görünse de ileri de rdu yapılacak araştırmalarla konunun daha bir açıklık kazanacağı ortadadır .Yalnız 1528 yılında Antalya’da Bucaklı Hasan oğlu Süleyman ‘ın Keşfün Vafiye adlı eseri kopya ettiği bilinmektedir2.Sözü edilen Bucak’ın Teke Sancağına bağlı olan mevcut Bucaklardan hangisinin olduğunu anlamamız oldukça güç gözükmektedir.Çünkü devrinde Teke Sancağına bağlı bir çok Bucak bulunuyordu. Cumhuriyet devrinde Bucak ile ilgili olarak bize bilgi /bu veren en eski kaynağımız Burdur belediye eski başkanlarından Rıza Erdem ile beraber bir komisyon tarafından 1928 ‘de hazırlanmış ve 1940’ta diş doktoru Fevzi Bayraktar tarafından daktilo edilerek çoğaltılan” Burdur 1928” adlı basılmamış kitapta yer almaktadır. Kitapta verilen bilgilere göre : “Bucak 1926 yılında nahiyelikten kazalığa tahvil edilip Melli ve Kızılkaya nahiye olarak bu p:/ kazaya bağlanmıştır.Kuruluşu hakkında resmi bir belge bulunmamaktadır.Takriben 200 yıl önce(O tarihe göre) tesisi olduğu tahmin edilmektedir.Eskiden yöre ormanlarla kaplı iken Girme taraflarından gelen avcılar gel zaman git zaman çevredeki ağaçları kese kese geniş araziler açmışlar ve sonra bu toprakları ekip dikmeye başlamışlar. htt Yörenin bir güçlü ailesi Hamit ve Teke Beyliklerinden bu toprakları boşaltarak söz konusu yerleri sahiplenmişler.Kasabanın olduğu yere ilk defa gelip yerleşenler Girme köyünden birkaç aile olmuş.Bu sülale Kirişzade adıyla tanınırlarmış. Bucakta bu lakapla anılan ailenin 2 Burdur Yazmaları Katalogu. Ankar -2000.Cilt-1.Sayf. 963 4 .co m mevcudiyetinin varlığı yazılmaktadır. Topraklarının verimliliği ve genişliği çevreden pek çok kişinin yöreye akınına sebep olmuş ve böylece Bucak köyü ortaya çıkmıştır”3.Burdur 1928’de sözü edilen Kirişzade ailesini, ilerde sözünü edeceğimiz 1840 ‘ta yazıldığı bilinen Teke Sancağı Bucak Kazası Temettuat Defterinde bulamadık. Aile belki lakaplarıyla değil doğrudan isimleriyle kaydedilmiş olabileceklerini de göz ardı etmemeliyiz.Bucakla alakalı en eski yazılı kaynak, kitaplarımız arasında bulunan ve on dokuzuncu devresinde yazıldığını düşündüğümüz oldukça yıpranmış yüzyılın ikinci ve Burdur’un ünlü alimler rta rih i yetiştiren ailesi Şeyhzadeler’i anlatan manzum yazma bir eserciktir. Manzum esercikte ailenin ilk büyüğü olan Büyük Şeyh Đbrahim Burduri!nin 1725’te hacca giderken Bucak /bu rdu Köyü yakının da öldüğü anlatılmaktadır. 1833 YILINA DOĞRU BUCAK GĐRME KÖYÜ. ESKĐ KIYAFET TARĐHĐMĐZ ĐÇĐNDE ÖNEMLĐ BĐR BELGE.(Gravürü p:/ Avrupalı bir seyyah çizmiştir.) Bilinen ikinci yazılı en eski belge Osmanlı Arşivindeki Mühimme defteri kaydıdır.Kayıt bir buyrultu olup 1737 tarihinde Türkemiş Mukataasında(Burdur merkezi olan idari birim Gölhisar ,Kemer,Irla ma Yavice(Yeşilova çevresi) Tefenni ma Siroz ve Gölhisar ı Kara ağaç htt (Acıpayam ve Serinhisar) kazalarını içine alan bölge) meydana gelen ve Kemerli Katırcı Oğulları’nın başında olduğu bir çok eşkıyalık olayının def edilmesi için görevlendirilenlerin 3 Burdur 1928.Sayf.15-16(Daktilo halinde) 5 .co m içinde Bucaklı Mehmet” adında bir kişide bulunmaktadır4. Her iki belgede de bize Bucak’ın sözü edilen tarihlerde en azından yüz yıllık bir geçmişi olduğunu düşündürmektedir.Bilhassa ikinci tarih bizim için daha önemli ;çünkü böyle bir iş için bir Bucaklı’nın çağrılması Bucak Köyü’nün kendini çevreye kabul ettirdiğini göstermektedir.Bir yerin kendini çevreye kabul ettirebilmesi içinde zamana ihtiyacı olduğu ortadadır.Anlaşılan 1737’ye gelindiğinde Bucak Köyü etrafında hatırı sayılır bir güce sahipti.Bu güce erişmek içinse bizce en az yüz yıllık bir geçmiş gerekmektedir. 1824 ’te Cremna antik kentini incelemek üzere bölgeye gelen rta rih i ünlü Đngiliz gezgini Arundell, Bucak’a uğramış burada konaklamış ve Bucak insanının sosyal hayatından bize önemli bilgiler vermiştir.Arundell birazda abartarak Bucak’ın bin haneli ve dört camili bir yer olduğunu belirtmiştir5.Arudell’in kitabındaki Bucakla alakalı bölüm: ………. -Fakat Germe (Girme ) yakınlarında bir Türkmen’in tarifiyle yolumuzu yeniden bulmuştuk. …………… Hepimiz geceyi bir ağacının altında geçirmeyi düşünüyorduk ki birden Bucak kasabasının ışıkları önümüzde parladı ve hepimizi öyle bir sevindirdi ki:Milcom ve Süleyman bahşiş vermek için çağrıldı…Kısa bir süre sonra saat 6:30 da ‘da oradaydık.Ve birkaçının insana rdu sokulup sıkıntı vermeyen iyi kalpli ,mükemmel Türklerin eşliğinde bir odaya yerleştik.Bulgur Pilavı,kaynatılmış yumurtalar ve Bay Dethier tarafından vurulan keklik bizi eski halimize getirdi.Anadolu’nun bütün köy ve kasabalarında ,yolda kalmış ,parasız ,yalnız ve bayılmak üzere olan gezginlere uzak davrandıklarını söylemek haksızlık olurdu.Ve söyleyebilirim ki Türklerin farklı bir misafirperverliği vardır.Çok eski bir ve genel olarak kabul edilmiş bir geleneğe göre ,her iyi Müslüman şöyle düşünür:çatısı altına(Evine ) gelen ger yabancı malına /bu mülküne ve ailesine dokuz rızk ile gelir.Bunlardan birini gelen yabancı (Misafir) yer sekizi o eve bırakır. …… Bucak büyük olmayıp tersine küçük bir ama önemli bir köydür.Fakat resmi olarak bin hane eve sahiptir. Bucak dört camili bir tarafı dağ üzerine bir tarafı daha çok geniş bir düzlüğe p:/ kurulu , ikiye ayrılmış. ….. Arundell ‘in camilerle ilgili olarak verdiği bilgileri 1814 -1834 yılları arasına ait bir Evkaf defteri doğrulamaktadır.Söz konusu Evkaf defterine göre Bucak Camileri: Alaaddin htt Mahallesindeki 4 5 Hacı Mustafa Camii,Çukur Mahallesinde BOA.Mühimme Defteri 143 .Sayf.208 J. Arudell, Discoveries in Asia Volumes 2. London-1834. Sayf. 82-83-84 -85. bulunan Ebubekir Yeni 6 .co m Mescidi,Mahmut Halife Camisi ve Hacı Ömer Camisidir6.Bu arada Bucak topraklarında mevcut tekke ve zaviyelerin sayıca pek fazla olmadığını hatırlamak yerinde olacaktır.Halen bu ilçemiz sınırları içinde yer alan Seydili (Seydi Köy)’de Seydiyanu (Seydiyan Seyitler olması gerekir) Zaviyesi ve Yüreğil Köyünde Aşık Paşa Zaviyesi ( Bir Aşık Paşa Zaviyesi ‘de Paşa namı diğer Çebiş Köyünde bulunuyordu) diğer bir zaviye de Ürkütlü’de ki Şeref Baba zaviyesidir7. Bucak bin hane olmasa bile devrine göre oldukça kalabalık bir nüfusu barındırdığı bellidir. Nitekim 1840 tarihinde yazılan ve Bucak hakkında oldukça teferruatlı “Bucak namı diğer Girme Kazası Temettuat Defter’inde”; Bucak rta rih i bilgiler veren mahallelerinin(Yörükler ,Çavuşlar,Alaaddin ,Cami Kaklık,Çukurca ,Karaayvatlar) hepsinin kırk yıl öncesi mevcut olduğu haberi verilmektedir.Defterden anlaşıldığına göre 1780 yılında toplam hane sayısının 483 ve nüfusunun da en az 2500 civarında olduğu göz önüne alındığında bu kadar yoğun bir nüfusa kısa sürede sahip olunamayacağı açıktır.Çünkü; nüfus zamanına göre hiç de azımsanacak gibi değildir.Böyle bir nüfusun bir anda yerleşmesinin ise mutlaka belgelerde bir iz bırakacağı da ortadadır.Halbuki bu çeşit bir bilgiye henüz rastlanılmamıştır. Sonuçta Bucak yerleşiminin On yedinci başlarında başladığını düşünmek yerinde olacaktır.Özetle Bucak on altıncı yüzyılın sonlarında on rdu yedinci yüzyılın başlarında yöreye Melli –Girme bölgesinden gelen en az yüz hanelik bir Yörük grubu tarafından kurulmuş olmalıdır.Nitekim gerek Yörükler Mahallesinin varlığı ve gerekse Karaayvatlar Mahallesinin kurucularının Yörükler olduğu düşünülürse bu fikrimiz temellenmiş olur.Bu temelin alt yapısına gelince: Osmanlı –Karamanlı mücadelesine katılan Karaman tarafındaki özellikle de Taş Đl(Dış il) ve /bu Đç il (Mersin)Yörük taifeleri de Teke ve Hamit Sancaklarına doğru yönelmişlerdir8.Bunlara Varsaklar ve Oğuzhanlılar en iyi birer örnektir9.Varsaklar uzun süre Karamanoğulları’na yardımcı olduktan sonra taht mücadelesine giren Fatih’in şehzadesi Cem Sultan’a arka çıkmışlardır. Eskiden de Karamanoğulları’na destek vermelerinden ötürü Osmanlı Devleti Varsaklar üzerine ordu göndermiş,yapılan savaşları bazen kazanıp bazen kaybeden p:/ Varsaklardan bir grup sonuçta Toroslar boyunca batıya yönelmişlerdir10.Varsaklar’ın içine Varsaklardan olmadıkları halde katılanlardan bir zümrede 11 htt idi .Oğuzhanlılar aslında Karamanoğulları’nın dayandığı önemli 6 BOA.Ev.d .09878.Sayf.10-11-12 7 BOA.Ev.d.18854 (Defter oldukça yıprandığından sayfa numaraları kayıp) 8 Oğuzhanlı Cemaati aşiretlerden biridir ve Tarihimiz içinde Đçil ile Hamit ve teke Sancakları arasında bu tür nüfus kaydırmalar karşılıklı olarak sıkça meydana gelmiştir. 9 M.Akif ERDOĞDU, Antalya ve Havalisi Tarihi Đçin Bir Kaynak: Defter-i Evkaf-ı Liva-i Teke’, X, Đzmir-1995.Sayf.92 10 Varsaklar için geniş bilgi için bakınız. Ali Sinan Bilgili,Anadolu’da ve Rumeli’de Yörük ve Türkmenler.sempozyum Bildirileri . Sayf.949.Ankara -2000. 11 Behset KARACA, .XVI .ve XVII.Yüzyıllarda Teke Sancağı. Sayf.186.Isparta – 2002. 7 .co m Oğuz Avşar boyundandırlar12. Bu aşiretin beyi olup ve 13.yüzyılda yaşadığını tahmin ettiğimiz Oğuzhan Bey’in ismi, Türk oymaklarında çoğu zaman olduğu üzere , Avşar boyundan gelen oymağına isim olmuştur. Oğuzhanlılar,Karamanlılar’ın yaptıkları istiklal mücadelesine baştan itibaren faal olarak katılmışlardır13. Aslında Oğuzhanlılar’ın esas büyük bölümü Đçil’den özellikle Silifke bölgesinden ayrılmamışlardır.Bu bölgede 1520 yılından sonraki tüm tahrir defterlerinde yer almaktadırlar14.1537 yılı tahririnde tam otuz iki ayrı yerde yaşadıkları görülmektedir15.Yüz yıla kalmadan tamamı yerleşik hayata geçtikleri anlaşılıyor. Batıya yönelenler ise özellikle Teke Sancağı’nın Karahisarı Teke( Antalya -Serik gelmişlerdir16.Teke Sancağına rta rih i arası) çevresine geçen Oğuzhanlılar’ın, on altıncı yüzyıl içinde Antalya’nın doğusundan başlayarak kuzeye doğru yönelen ve Melli Girme taraflarına kadar uzanan bölge ile Kaş civarında yaşadıkları bilinmektedir17. Sözünü ettiğimiz Oğuzhanlılar’ın Antalya’nın doğusunda yaşayanları ,Bucak civarına intikal ederek bizce Bucak’ın kurulmasında pay sahibi olmuşlardır.Asıllarını unutmayan bir grup Bucaklı veya çevrede unutulmayıp hatırasının yaşamasından olsa gerek o zamana kadar Osmanlı Devleti’nin belgelerinde başka bir adla tanınmayan Bucak adı Oğuzhan’a tahvil edilmiştir18. Eğer böyle bir arka plan olmasa idi yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde durup rdu dururken resmi olarak Bucak adı Oğuzhan olarak kabul görmezdi.18.yüzyılda ilk önce mevcut dört mahalleden birinin Oğuzhanlı Yörükleri tarafından kurulduğunu gözden uzak tutmamak bizce gerçekçi bir düşüncedir. Burdur’a bağlanmasından bir müddet sonra resmi kayıtlarda devamlılık içinde Oğuzhan Nahiyesi olarak geçmiştir.Örneğin 1926 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesinde Bucak kazasının yeni teşkil edildiği belirtilirken başka /bu bir bölümde ise bir atıfta bulunarak Oğuzhan nahiyesi ifadesi yer almaktadır19. Ama bu gün anlayamadığımız bir nedenle, 1926 yılında kaza yapılırken; adı tekrar Bucak olarak değiştirilmiştir. Konuya bir parantez açacak olursak; halen Bucak adının Oğuzhan olarak değiştirilmesini talep edenlerin resmi delil gösteremeden sadece söylenceleri kanıt p:/ göstermeleri ayrı bir garipliktir.Yaklaşık on yıl önce Burdur Livası mahkemelerinin 1914 ve 12 Yusuf HALAÇOĞLU.Anadolu’da Aşiretler,Cemaatlar,Oymaklar.(1453-1650).Cilt IV.Sayf. 1781-1791 Ankara- 2009 Şikari tarihi.Konya -1946.Sayf.9-10-13-14 Tapu Tahrir defterleri, Osmanlı devletince hakim olduğu topraklarda vergi toplamak için vergi mükelleflerini belirlemek amacıyla tutturduğu defterlerdir.Bir yerin üzerinde yaşayan , var olan tüm insan , varlıkların ve gelir getirici tüm kaynakların kayıt edildiği tarihimizin aydınlanmasına katkı sağlayan en önemli belgelerdir.. 15 BOA.387 Numaralı .Muhasebei Vilayeti Karaman ve Rum Defteri.sayf.315-316-317-318-319 16 Başbakanlık Osmanlı Arşivi(BOA.).166 Numaralı .Muhasebei Vilayeti Anadolu Defteri.(1530 tarihli) 17 Şehabettin TEKĐNDAĞ,Teke Eli ve Teke Oğulları.Tarih Enstitüsü Dergisi,Sayı 7 ve 8 -1977 .Sayf.56 18 Özellikle on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde başlayan Türkçülük hareketlerin etkisiyle eski Türk kültürü ile bağlantılı isim ve ritüeller revaç bulmaya başlamıştır.Osmanlı hanedanı da bu anlayışa uzak kalamamış bilhassa Abdulhamit Han el altından şuurlu bir Türkçülük siyaseti takip etmiştir.Gelişmelere uygun olarak Osmanlı devletinin çıkış yeri olan Bilecik Sancağına Osmanlıların Atası Ertuğrul Gazi’nin adı verilmiştir.Elbette Bilecik çevresinin uygun bir arka planı ve tarihi bir geçmişi vardı.Bucak’ın adının da Oğuzhan olarak değiştirilmesinde de böyle bir tarihi zeminin olması elzemdir.Yoksa durduk yerde bu adı alması bizce abestir. Bu güne için intikal etmeyen mutlaka bir hikayesi vardı.Bu hikayede yukarda anlattığımız Oğuzhan cemaati ile alakadar olan tarihi geçmiştir. 19 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi.1926-1927 .Cilt 2 .Sayf.733 13 htt 14 8 haber alıp kendilerine müracaat ettiğim zaman, .co m sonralarına ait mahkeme defterlerinden bir bölümünün bazı şahısların ellerinde olduğunu büyük rakamlar karşılığı bana satabileceklerini söylemişlerdi.Anlaşılan devletin arşivleri sahipsiz kalmış ve atıldıkları bir çöplükten bazı vatandaşlar tarafından alınarak saklanmış ve büyük bir para karşılığı satışa konmuştu.Đstedikleri parayı veremediğimiz için sahiplenenler defterleri Ankara’dan bir kişiye satmışlardı.Ancak; fırsatını bulup bu defterlerden bir kısmının fotokopilerini alabilmiştim. Đşte defterlerdeki mahkeme sonuçları veya ilamlarında Bucak adı Oğuzhan olarak rta rih i geçmektedir.Bir örnek verirsek 1917 yılı Burdur Đstintak Mahkemesi Karar defterinde ki 38 sıra numaralı kararda “Burdur’a tabi Oğuzhan Nahiyesi Girme Köyünde sakin …oğlu…” ikinci örnek “Ceza Mahkemesine Mahsus Đlam Defteri” 1926 yılı 64. Sayfasında 76 numaralı Mahkeme Esasıyla kayıtın da şunlar yazılıdır : “Burdur’a tabi Oğuzhan Nahiyesi kırasından Keçili Karyesi ahalisinden iken bundan akdem vefat eden….gibi “ Defterlerden 1926 yılının sonuna doğru Bucak adının tekrar kullanılmaya başlandığını takip edebiliyoruz. Her ne kadar sözü edilen tarihlerde Oğuzhan Nahiyesi olarak bu tür bilgileri buluyorsak da Bucak adının tamamen terk edilmediğini gösteren delilerde karşımıza çıkmaktadır.Söz gelimi , Burdur Şeriye Sicili 31 No’lu Defterde Çavuşlar Mahallesi sakini tereke rdu iken 1921 ‘de vefat eden Karaca Ahmet Oğlu Eyyub (?) oğlu Karaca eşi… ‘nin sicilinde Burdur Sancağı Bucak Nahiyesi olarak adı geçmektedir20. Bucak yöresine Đçil’den batıya yönelenler sadece Varsaklar değildi. On yedinci ve on sekizinci yüzyıl başları Şah Kulu isyanı nedeniyle bilhassa Hamit Sancağının hali harap yerlerinin şenlendirilmesi ile ilgili yayınlanan fermanlar ve emirler sonucu bölgeye; özellikle /bu Đçil taraflarından bazı Yörük cemaatleri sıkça kaydırılmıştır.Varsak ve Oğuzhanlılardan sonra Karahacılılar; ki bunlar asıl Đçel Yörüklerindendirler,Bucak çevresine bölükler halinde gelmişlerdir .Teke Sancağında yaşayan Karahacılılar, 1867 ‘de diğer aşiretlerle birlikte 4318 kişilik bir nüfusa sahipti.Bu sayıya kadınlar ve çocuklar dahil değildir21. Karahacılılardan Karabekirli kolu Kızılkaya köylerine yerleşmişlerdir.Karabekirliler’den bir p:/ kol da Konya Karaman civarında görülmektedir..Ünlü kahramanlarımızdan Kazım Karabekir Paşa sözünü ettiğimiz Karabekir kolundandır. Yine Đçil ‘den Saçıkaralı - Haytalar, Bucak topraklarına gelip yerleşen mühim Yörük taifelerindendir. Sarı Keçililer , en büyük ve yayılma açısından en geniş olan Yörük aşiretidir. Tokat’tan htt Aydın’a Kütahya’dan Antalya’ya ,Adana’dan Burdur’a Konya’dan Muğla’ya ve Denizli’ye Đçel’e 20 21 kadar bütün topraklara dağılmış ancak ana kütlesi Burdur çevresi olan bu büyük Burdur Şeriye Sicili 31 No’lu Defter.Sayf.154 Hicri 1285 Salname i Vilayeti Konya (KVS).Sayf.93 9 .co m Yörük kütlesinin doğudan- batıya Bucak- Sertaç(Kemer )güneyden -kuzeye Çubuk Beli Đle Çeltikçi Beli arasındaki havza asıl çekirdek yurtlarıdır. Sarıkeçililer bu coğrafyadan başka yerlere sürekli dağılmışlardır. Bu gün Konya ,Tokat ve Đçel taraflarında yaşayan Sarıkeçililer’in çoğu geldikleri yerleri iyi bilmektedirler22.Burdur ili nüfusunun en az yarısının Sarıkeçililerle bir irtibatı bulunmaktadır Daha açık bir ifadeyle Burdur nüfusunun yarıdan fazlası köken olarak Sarıkeçili Yörüklerine dayanmaktadır.Konu ile ilgilenen yazarların çoğunun Sarıkeçililer’in kökleri ile bağlantılı görüşleri yetersiz ve rivayetlere dayanmaktadır. Bir rivayete göre rta rih i Horasan ‘dan Bucak -Antalya civarına gelip yerleşmişlerdir23. Bucak merkez başta olmak üzere Sarıkeçili Yörüklerinin yerleştikleri Bucak köyleri: Kestel,Keçili,Heybeli,Karaliler,Kızılağaç,Yuva,Kızılkaya,Boğaziçi,Ürkütlü ve az miktarda Milli (Melli ) çevresidir. Bütün bu verilerin bize gösterdiği üzere Bucak, on yedinci yüzyıl başlarında önceleri Oğuzhanlı sonraları,Karahacılı ,Saçıkaralı ve bilhassa Sarıkeçili Yörükleri’nin büyük gruplar halinde gelip yerleşmeleri ile teşekkül etmiş ,yörenin coğrafik adı olan Bucak’ın onlara isim olmasıyla ortaya çıkmış bir yerleşim yeridir.Bucak ‘a yerleşen diğer Yörükler arasında rdu Gerce köylerini kuran Gerce Yörükleri(On altıncı yüzyıl sonlarında Ağlasun’a tabi idiler)24,Keçili Köyünü kuran Oğuz Iğdır kolundan Keçili Yörükleri,Gölhisar Yörüklerinden gelen Ürkütlü Yörükleri, Susuz Köyüne yerleşmiş Avşarlardan Susuz Yörükleri ve Büğdüz cemaatleri de bulunmaktadır25.Ürkütlü ,Keçili Yörüklerinden bazıları 1960 yılına hala kadar Çukurova ‘da konar göçer halde yaşadıkları görülmüştür.Yine yörenin en büyük Yörük /bu topluluklarından olan Milli (Melli ) Yörükleri Milli bölümün de ele alınacaktır. Bucakla alakalı arşiv belgelerini incelemeye devam edersek,1781 tarihinde meydana gelen bazı eşkıyalık olaylarını önlemek için Anadolu valisi vezire gönderilen bir fermanda şunları okuyoruz:”…Girme Kazasına tabi Bucak Karyesi ahalileri kendü hallerinde olmayup ,karye i mezbureden Halil oğlu Hüseyin Đncirpazarı karyesinden Hüseyin kethüda oğlu Ömer ve p:/ Bucak Karyesinden Kara Ömer ve Sarı Hüseyin nam şakiler ……Turturoğlu ,….Kara ..oğlu Hacı Hamza ve Gökce Mustafa nam avanesini başına cem edip Bucak Karyesini basup katli nüfus edüp ….“ şeklinde devam eden fermanda söz konusu kişilerin yakalanıp Burdur’a ihsarları istenmektedir. Bu fermandan yedi yıl önce 1774 ‘te çıkarılan başka bir buyrukta htt Girme Kazası ayanı Çelebi Oğlu Hüseyin’e Rodos adasının muhafazası için yüz nefer asker 22 Hilmi DULKADĐR,Đçel’de Son Yörükler.1997.Sayfa 36-37 Bozlar Köyü Tarihçesi.Ahmet BOZKURT. .1951.Sayf 4 24 BOA.TT 0994.Sayf.176 23 25 Yusuf HALAÇOĞLU,a.g.e.ilgili bölümleri. 10 bağlıdır. .co m hazırlaması istenmiştir26.Anlaşılacağı üzere Bucak Köyü 1781 yılında Girme’ye 1774’ten önce Girme Köyü merkez kaza yapılıp Karahisar ı Teke ‘nin bazı köylerinin de bu yeni kazaya bağlandıklarını görülmektedir27. On dördüncü yüzyıldan itibaren Bucak ve çevresinin içine dahil olduğu Teke Sancağı Mükerrem Kömü kazası topraklarının 1795 senesine gelindiğinde oldukça küçülmüş olduğunu görüyoruz .Bucak çevresi köylerinin çoğu Girme Kazasına bağlanırken sadece Kızılkaya köylerinden bazıları Mükerrem Kömü’ye bağlı kalmıştı; bunlarda rta rih i Sarnıç,Bademağacı ,Karapınar gibi köylerdi28.Bin sekizyüzlü tarihlerin başında Mükerrem Kömü kazası yanında artık iki yerin adının daha geçmeye başladığını görüyoruz.Bucak ma Girmegi(Bucak ile Girme )ve Kızılkaya Kazaları.Sonraki yıllarda Bucak adı sıkça duyulacaktır. Antalya da 1812 yılında başlayan ve iki yıla yakın süren Tekelioğlu Đbrahim’in isyanından Bucak tarafları da etkilenmiştir.Đbrahim’in bertaraf edilmesi görevi verilen Karaman valisi Hacı Ali Paşa Burdur’a gelmiş ve kendisine katılan diğer güçlerle birlikte Antalya’ya yönelmiştir.O sırada Istanoz’da(Korkuteli) bulunan Tekeli Đbrahim Kızılkaya yoluyla çıkış yapmak istediyse de Hacı Ali Paşa güçlerini aşamamış dönerek Antalya kalesine sığınmıştır.1814 yılına kadar direnen Đbrahim ,Boğazköy yoluyla bir daha çıkış sonra 1814’te rdu denediyse de yine başarısız olmuştur.Đbrahim sığındığı Antalya kalesi uzun bir kuşatmadan düşmüş o da yakalanarak başı kesilip kesik başı Đstanbul’a gönderilmiştir29.Đsyan ve Tekelioğlu ailesinin uzun süren tahakkümü esnasında Bucak insanı epey zarar görmüştür. Bir çok çiftlik köyü mesela Seydiler bu ailenin eline geçmiş, zorbalıkları inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Đsyandan yıllar sonra bölgede Tekelioğlu /bu ailesinin bazı malları tespit edilerek satışa konulmuştu.1826 yılında Bucakta bu aileye ait böyle bir mal varlığı ortaya çıkarılmıştır30. 1814’te Teke Sancağı Bucak Kazası’nın yedi mahallesi ve iki köyü vardı31.1831 yılı ilk Osmanlı Nüfus sayımında Bucak ma(Đle) Girme kazasının nüfusu 1724 kişidir .Bu sayıda sadece yetişkin erkekleri kapsamaktadır32.Bütün nüfusun köyler dahil dört binin üzerinde p:/ olduğunu kabul edebiliriz . 1840 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti Tanzimat Fermanı gereğince köklü bir idari sistem değişikliğine gitmiştir.Gerek idari reform ve gerekse yeni iktisadi yapılanma asırlar boyu htt süren statik yapının değişmesinin ilk adımları 26 sayılmalıdır.Yeni güç odaklarının ortaya BOA.Cevdet Maliye 24495 BOA.Cevdet Dahiliye 11399 28 BOA.Cevdet Tımar 3243 29 Ahmet HALAÇOĞLU, Teke Mütesellimi Hacı Mehmet Ağa ve Faaliyetleri .Isparta -2001.Sayf.59 30 Burdur Şeriye Sicili 12 Numaralı defter . Sayf.150 31 Ahmet HALAÇOĞLU , a.g.e Sayf. .9 32 Kemal KARPAT,Osmanlı Nüfusu (1830-1914).Đstanbul -2003.Sayf.152 27 11 .co m çıkması eğitim alanın da yapılan yenilikler Cumhuriyete giden ve Đmparatorluğun tasfiyesinin yolunu açmıştır.Bu meyanda, Tanzimat ı Hayriye adı verilen yenilikler çerçevesinde; sağlam bir vergilendirme yapabilme amacıyla halkın mal varlığı ve kazançları üzerinden tahakkuk gerçekleştirmek için yeni bir tespit yoluna gidilmiştir. 1840 -1845 arasında memleket özel yazıcılar tarafından taranmış hane hane tüm vatandaşların mal varlıkları yerinde görülüp zabıt altına alınmıştır. Temettuat defteri adıyla düzenlenen bu çalışmalar ,resmi veri olarak vergilendirme de kullanılmıştır. Temettuat defterleri günümüz de tarih araştırmaları için son rta rih i derece önemli birer kaynak olmaya başlamıştır. Bucak ve çevresi Temettuat defteri , Hicri 1256 Miladi 1840 yılı tarihli olup ;defterin kapağında “Antalya’ya tabi Bucak namı Diğer Girme Kazasının emlak defteridir “ yazılıdır33. Bakıldığında bütün Temettuat defterlerinde olduğu üzere mahalleler sırasıyla hane hane ve her hane reisinin adını varsa lakabı, yanı sıra şahsın eşkalini belirten kısmıyla devam etmektedir.Bu eşkal daha ziyade boyu;uzun –orta- kısa gibi sakallı ise sakallı sakalının rengi siyah .beyaz ,kumral - şeklinde verilmektedir.Eğer şahıs çocuksa sabi olduğu kaydı görülmektedir. Mevcut mal varlıkları ; tarlası ,tarlalarından kaldırdığı buğday arpa ve sairesi gelirleri ,sığır ,buzağı , sağmal davar yoz davar ,camus kısrak ,merkep sayıları bunların rdu değerleri ve bunlara bağlı olarak ta vergileri belirtilmektedir. Deftere göre Bucak Kazası yedi mahalle ve iki köyden müteşekkildir. Mahalleleri: Yörükler Mahallesi Çavuşlara Mahallesi /bu Alaaddin Mahallesi Cami Mahallesi Kaklık Mahallesi Çukur Mahallesi Kara Ayvatlar Mahallesi p:/ Köyleri ise Girme ve Devri ‘dir Mahallelerin hane sayıları ile ödedikleri vergi Yörükler mahallesi :69 Hane toplam vergisi 6763 Kururş Çavuşlara Mahallesi.87 ….“ …………… 1035 “ htt Alaaddin Mahallesi: 73 ….“……………… 7420 “ Cami Mahallesi : 78 …. “………………… 9353 “ Kaklık Mahallesi 56…. “……………… 33 BOA.ML.VRD.TMT.d 09908 5926 “ Çukur Mahallesi : 77 …..” 11205 “ Kara Ayvatlar Mah :100..”…………………… 14644 “ .co m 12 Mahallerin bulunduğu ilk sayfaların hepsinin başlangıcında şu not yer almaktadır: “Mahalle i Mezkur kırk sene mukaddem …. hane iken bu defa ihtiyarlara sual olundukta kema fies sabık ….. hane olduğu tahkik kılınmış olduğu “ Verilen sayılara bakacak olursak 1780 tarihinde Bucak, 483 hanelik yerleşim yeriydi ve 1840 senesi mahallelerinin tamamı mevcuttu.Örnek olması bakımından Karaayvatlar Mahallesi sakinlerinin isimlerini aşağıya alıyoruz. Karaayvatlı veya Karaayvatlar adıyla bilinen bazı rta rih i yörük topluluklarının Bozok ve Maraş’ta yaşadıkları veya yerleştikleri bilinmektedir34 Sözünü ettiğimiz defterden bu mahallede oturan bir çok şahsın kardeşlerinin başka mahallelerde oturduklarını anlıyoruz.Mesela Avşaroğulları bunların yanında Türkmenoğulları adını taşıyan ailelerin bir kısmının öteki mahallelerin sakinleri arasında yaşadıklarını görebiliyoruz. p:/ /bu rdu Köyleri Girme ve Devri , hane sayıları ise Girme 88 ,Devri 45 hanedir. Bucak namı diğer Girme Kazası Temettuat Defterinin htt kapağı. BOA.ML.VRT.d.09908 34 Cevdet Türkay, Osmalı Đmparatorluğu’nda Oymak ,Aşiret ve Cemaatlar.Đstanbul-1979.Sayfa 458 1840 senesi Karaayvatlar Mahallesi halkı : .co m 13 Đmam Mehmet Efendi oğlu (Mahalle Đmamı) 2 Hacı Đsmail 3 Hüseyin 4 Đbrahim 5 Gedik Hacı oğlu Ahmet 6 Hacı Đlyas 7 Gümüşoğlu Hüseyin 8 Molla Ahmet oğlu Süleyman 9 Ahmet 10 Mehmet 11 Yassı Belir’in Mustafa 12 Zibiloğlu Ahmet 13 Zibiloğlu Ali 14 Yassı Belir’in Mehmet 15 Yassı Belir’in Mustafa 16 Cingil Hacı Đbrahim 17 Kulaksızoğlu Mustafa 18 K…ci oğlu Hüseyin 20 21 22 rdu Dalbakoğlu Mustafa Çakır Ali Gök Ali oğlu Ali Boz oğlu(Yoz)Mehmet Gödeli(?) Halil p:/ 23 /bu 19 rta rih i 1 Kosalak (feslek)oğluHasan 25 Hüseyin 26 Sabi …(?) Süleyman 27 Seyfi Oğlu Osman 28 Kabircioğlu(?) Halil 29 Bodur Veli htt 24 Türkmenoğlu Ali 31 Hacı Hatipoğlu Mehmet 32 Sabi Çataloğlu Mustafa 33 Diğer Sabi Çataloğlu Mustafa 34 Külü(?) Ali 35 Mehmet 36 Gürcü Köle oğlu Ali 37 Kara Ali oğlu Mehmet 38 Kara Ali oğlu Ahmet 39 Gebeşoğlu Mustafa 40 Gödeoğlu deli Hüseyin 41 Halakçı(?) Hacı Hasan 42 Hacı Hasan oğlu Hüseyin 43 Babuccu(?)oğlu Süleyman 44 Mustafa 45 Musa oğlu Osman 46 Kör Hasan oğlu Halil 47 Dübek(?)Hacı Halil (Mahalle Đhtiyarı) 48 Mehmet 49 Çil Halil oğlu Mustafa 50 Osman 51 Sabi… Kara Ali oğlu Ahmet 53 54 rdu Đkiz Ali oğlu Mehmet Đkiz Ali oğlu Ahmet Mecik (Maçık) oğlu Mehmet Celil(?) oğlu Mustafa p:/ 55 /bu 52 rta rih i 30 56 Kara Ahmet oğlu ismail 57 Tuluk (?) oğlu Ali 58 Tuluk (?) oğlu Hüseyin 59 Topal Osman htt .co m 14 60 Mehmet 61 Beslek(?) Mustafa 62 Acemoğlu Hüseyin 15 Hasan 64 Cingan(?) Ali 65 Bekir( Alil olduğu ve kazancı olmadığı ifade edilmiş) 66 Đlvan (?) Süleyman 67 Ali Çavuş oğlu Musa 68 Cebde(?)oğlu Süleyman 69 Avşar oğlu Hüseyin 70 Çalca(?) oğlu Musa 71 Sarı oğlanoğlu Mehmet 72 Ahmet 73 Türkmenoğlu Mehmet 74 Üctelli (Ucu telli)Halil 75 Sulu Arab’ın Mehmet 76 Fesli Sarı Mehmet 77 Hüseyin 78 Dereli Bayraktar Halil 79 Bekir 80 Karıoğlu(?) Mehmet 81 Yusuf 82 Tıraşoğlu Mehmet 83 Mustafa 84 Yirik (?) Hacıoğlu Hüseyin 86 87 rta rih i rdu Halil Türkmenoğlu Abdurrahman Türkmenoğlu Süleyman Bardak oğlu Ali p:/ 88 /bu 85 89 Fettahoğlu Mehmet 90 Bektaş 91 Tıraş Osman 92 Karakulağoğlu Hasan htt .co m 63 93 Kadıoğlu Mehmet 94 Musa oğlu Mustafa 95 Musa oğlu Veli 96 Topal Kocaoğlu Mehmet 97 Yabaca (?) oğlu Đbrahim 98 Kabaşoğlu Osman 99 Sabi …(?) oğlu Mehmet 100 Ahmet (El bilekleri çolak)35 .co m 16 Tanzimatla başlayan çözülme imparatorluk topraklarının batlı ülkelerce paylaşılması arzusunu rta rih i daha da kamçılamaktaydı.Bitmez tükenmez savaşlar ,salgın hastalıklar ,kıtlıklar Anadolu’yu kasıp kavurmuş insanlarını korkunç bir yokluk ve sefalete sürüklemiştir.Batı dev adımlarla ilerlemesini sürdürürken Osmanlı Devleti tam bir bozgun havası içinde gününü kurtarma peşindeydi.Emperyalizm için güçlülük haklılık sebebiydi.Tüm dünyayı sonsuz bir iştaha ile sömürmeye kalkan batı özellikle Türk yurdunda sayısız ocağın sönmesinde binlerce insanın katledilmesinde (Rus ,Bulgar,Yunan ve Ermeni v.s mezalimleri .) milyonlarca insanın eski yurtlarına dönme savaşı vermesine yol açmıştır.Kafkaslar ve Balkanlar ve diğer yerlerden Anadolu’ya hicretin ve bu hareketin getirdiği büyük mali sıkıntıların, toplumsal çalkantıların Türk yurdunu tam bir harabeye çevirdiği hakikatini unutmamak gerekmektedir. rdu Yunan Đsyanı ile başlayıp Cumhuriyet’in ilanına kadar geçen süreye büyük tarihçimiz Đlber Ortaylı “Đmparatorluğun En Uzun Yüzyılı” tanımlamasını yapmaktadır.Aslında bu Türklüğün en uzun yılı olmuş, eli kolu kırık , yaralı Türk ancak; Anadolu’ya sığınmış orada da canı talep edilmiş, Đstiklal harbi sonunda tekrar ayağa kalkabilmiştir. 1820’ ler de icat ettiği “Şark Meselesi”yutturmacasıyla emperyalizm, koca imparatorluğu nasıl adım adım /bu yok ettiyse aynı sahtekarlığı yakın zaman da icat ettiği “Kürt Meselesi” zehriyle Türklüğü adım adım yok etme noktasına ulaşmıştır. Şark Meselesinin maymuncuğu o tarihlerde Ermeni ,Rum,Bulgar ,Arnavut ,Arap hakları ve özgürlükleri ise günümüzde ki maymuncuk söz de demokratik haklar diğer tabirle” Siyasi Kürtçülüğe” özgürlüktür.Đktidarı ele geçirmek isteyen gözü dönmüş Đttihatçılar her ırktan hain komitacıyla iş birliği yaparak iktidarı ele p:/ geçirmiş ama batının öğrettiği “Adalet ,Uhuvvet, Hürriyet “36 teranelerinin aslında Ermeni ,Rum,Bulgar ve diğer komitacıların maskeleri olduğunu öğrendiğinde heyhat vatan çoktan elden çıkmıştır.Böyle tatlı sloganlar günümüz de başka zaman zarfında Anadolu’nun düştüğü dehşetengiz sözlerle tekrarlanmaktadır. Đşte bu tabloyu bize en güzel yine Batılı htt seyyahlar anlatmaktadır. Bucak ve çevresinin bu kötü gidişattan masun kaldığını söylemek mümkün değildir. Emperyalizm palazlanırken, Osmanlı ülkesine çok sayıda güya arkeolog – 35 Bölgeyi tanımadığımızdan dolayı isimlerde okunuş hataları olabilir. Đttihatçıların halka yaptığı propaganda da kullandıkları cazip sloganlar.2.Meşrutiyetin ilanıyla her yere kazınmış sloganlar.Paraların üstünde bile yer almıştır. 36 17 .co m seyyah aslında çoğu gizli servis elemanı rahip veya kilise görevlisi öncü gücü başka bir ifadeyle bir çeşit ileri karakolu göndermeye başlamıştır.Emperyal taktiğin sinsice ilk yaptığı iş, istila edeceği ülkenin insanına o ülkenin temelde onların olmadığını öğretmektir.Bunun da yolu arkeolojik araştırmalar paravanıdır .Seyyahlar zamanımız prototipleridir.Antik kentlerin araştırması yanında Osmanlı ülkesinde misyonerlerinin ne kadar ikilik çıkarılacak konu varsa hepsi onların araştırma sahası olmuş bu hususta hazırladıkları gizli raporları bağlı oldukları ülkenin servislerine vermişlerdir.Mesela günümüzde her sülaleye bir rta rih i etnik soy bulma çalışmasının ilk temelleri bu seyyahlar tarafından hazırlanan raporlar doğrultusunda atılmıştır.Osmanlı kendi derdiyle uğraşırken onların bu faaliyetleriyle pek ilgilenememiştir. Sözünü ettiğimiz seyyahların bir çoğu Bucak çevresine de uğramışlardır.Onların bıraktıkları gezi notlarından bu gün devrin günlük hayatı hakkında bazı ipuçlarını bulabiliyoruz.Mesela 1872 yılında Kremna antik kentine gezi için gelen Đngiliz seyyah Daves ‘in Anatolica adlı eserinde Bucakla alakalı bölümün de şunlar yazılıdır. “Öğlen 12:30 ‘da Bucak’a gitmek için Girme’den ayrıldık. Girme mezarlığında çok güzel meşe ve dişbudak ağaçları vardı.Fakat eskiye ait kalıntılar yoktu.Rotamız toprağı işlenmiş rdu oldukça engebeli ve kayalıktı………. Öğleden sonra saat 2:30 ‘da küçük bir düzlükten geçtik ve 3:10’da büyük bir köy olan Bucak’ta Hacı Ali onbaşı’nın evine indik.Yaşlı ve kibar adam pek çok kez Mekke’ye hac için gitmiş çok misafirperver birisiydi..Önümüzde kahve tanelerini kavurdu ve kendi elleriyle kahvemizi hazırladı. /bu … Akşam yemeğinden sonra ,kaşığımı bir parça ekmekle sildim ve ateşe attı.Bunun üzerine o,kırıntıları maşayla topla dikkatlice topladı ve “Günah “ dedi.Ve çok şaşırmış gözüküyordu. Sonra ona benim yabancı olduğumu dolayısıyla bu ülkenin geleneklerini bilmediğimi hatırlattım. Bize devlet memurlerının çok sert olduğunu ve p:/ bu bölgenin köylülerinden zorla para topladıklarını söyledi. Vergilerini ödemek için bazı köylülerin zorla öküzlerini sattıklarını sefalete düştüklerini anlattı. …… Ertesi sabah evden ayrılırken Hacı Ali bizi ağırladığı için herhangi bir ücret htt ödememizi reddetti .Đkramları ve hizmeti için ücret teklif ettiğimiz de ise “ben bir hizmetkarım “ dedi(Bu elbette bir tevazu için söylenilmiştir). 9 Mayıs’ta Bucak’tan ayrıldık Bucak Ovası çok bereketliydi. Ve bu bölgedeki diğer ovalar gibi tepe ve dağlarla çevriliydi. 18 .co m …….Fakat yüksek kayaların arasından dar dağ geçitlerinden geçtikçe yolun dahada uzadığını görüyorduk Antalya yolunun bu rotada olmasına rağmen hiç yol yoktu. Sadece bir iz vardı. Ve son birkaç gün önce yağan yağmur çamurun içinden yüzeyi değiştirmişti. Sabah saat 8.30 ‘da sağımızda Susuz adında bir köy vardı.Ve bu köyün önünde sol tarafımızda han olarak adlandırılan büyük bir bina vardı. Kesinlikle eski bir binaydı. Fakat onu fazla inceleyemedik. Bu han 1800 yılında Albay Leake ve General Koehler ziyaret edilmiş ve büyük bir binanın bir parçası olarak rta rih i tarafından nitelendirilmişti.”açıkça belliydi ki bu han ilk çağ Hıristiyan kilisesiydi Büyük kemerli girişin her iki tarafında melek figürleri vardı.(Tipik batılı misyoner proto arkeolog görüşü. Bu zevata göre ;Anadolu’da eski ne varsa hepsi Hıristiyan eseri veya yaşayan bir topluluk varsa mesela Tahtacılar,Aleviler v.s mutlaka eski Hıristiyan ahalinin kalıntısı olup çıkar.Sözünü ettiği Susuz Han bilindiği üzere Selçuklu zamanından kalma bir kervansaray’ın ayakta kalabilen bölümüdür.) Saat 9:30 ‘da sağ taraf ta derin kırmızı renkli uçurumun olduğu yüksek ve dik kayalıklar biraz ilerde Koosh Keui(Kuz Köy) ve Oorlou Keui(Uğurlu Köy) adındaki rdu köyler vardı. Burada ki sel küçük bir köprü sayesinde geçiliyordu……….Toprak ,tebeşirimsi bir kilden oluşuyordu çok bereketli topraklar değildi. Ama her yere buğday ekilmişti.Sabah saat 10.45’te “ the cafe of Badem Aghadj”(Badem ağacı)’na ulaştık. Bütün gezimiz boyunca , asla “kötü bakışlı “ bir yüz görmedim…”37 /bu 1872 yılında Bucak’a uğrayan Alman seyyah Julius Seiff’de38 ‘ Hacı Ali Onbaşı’ya misafir olmuş ve onun evinin eski Türk evine örnek olarak planını kitabına koymuştur.Ve evin bölümlerini anlatmıştır.Ayrıca kara saban ve bazı ziraat araçlarının kara kalem resimlerini eserine eklemiştir. Hacı Ali Onbaşı’nın misafirliğini övmüş evinde misafirken çorba ,pilav ve yoğurt ikram ettiğini arkasından kahve içirdiğini eklemiştir.Hacı Ali Onbaşı’nın çubuk p:/ tüttürdüğünü de unutmamıştır.Hediye kabul etmediğini seyyah Daves gibi o da övgüyle söz eder .Bucak’tan Susuz ve Karapınar köylerine geçtiklerini yolda Türkmenler’e (Yörükler) rastladıklarını onların deve kervanlarını gördüklerini ilave etmiştir39. 1875’te Bucak merkezinde 9 Sıbyan Mektebi Kızılkaya’da 7 ve Milli ‘de 5 Sıbyan Mektebi htt mevcuttu.Bucak mekteplerinin 37 161 kız 215 erkek öğrencisi vardı. Bunların yanında 6 E.J.DAVES, Anatolica . London -1874.Sayf. 194-195-196-197 Julius SEĐFF,Reisen Đn der Asiatishen Türkei . Leipzig-1875 .Önsöz 39 Julius SEĐFF, a,g,e.Sayf.465-466-467-468 38 19 .co m öğrencili bir de medrese eğitim veriyordu.Kızılkaya’da ise bir medrese ve 12 öğrencisi görülmektedir40. Bucak eğitim tarihi açısından önemli bir olay 1896 yılında bir iptidaiye yani ilkokulun açılışıdır. Đşin dikkat çeken tarafı mektep mualliminin maaşının ödeneği bulunamamış idari makamlarca toplanması maaşın Bucak’ta her hafta kurulan pazaryerinde halktan yardım yoluyla 41 istenmiştir .Bu okul daha sonra sözünü edeceğimiz 1904 yılında Bucak’ta eğitimi “Usulü Cedid”(Eski usul anlayışın yerine daha modern eğitim kuramlarına göre rta rih i öğretim metodu uygulayan okul) üzerine yapan tek okul olmalıdır. Hatta 1883 yılında Çavuş Mahallesinde üç sınıflı olarak açıldığı söylenen , adı 1920 ‘de Oğuzhan Mektebi olarak değiştirilip 1928 yılında yeni binasına taşınan Oğuzhan Đlkokulu anlaşılan bu okuldur42. 1901 senesinde bölge çekirge afeti geçirmiş ve sonuçta büyük bir kıtlık yaşanmıştır.Bucaklı Yalancı Koca Bekir adında bir eşkıyanın kanunsuzlukları aynı yıllarda ortaya çıkmıştır. 1904 yılında Burdur ,Antalya ve Isparta Sancaklarını teftiş eden zamanın Konya valisi yaptığı bu teftiş gezisi ile ilgili olarak hazırladığı raporu Dahiliye Nezaretine sunmuştur.Bu raporda Bucak ile alakalı bölümü buraya alıyoruz. uğranılan ve Teke Sancağına merbut Bucak Nahiyesi rdu “Antalya’dan Burdur’a azimette merkezi bin haneye karip cesim bir kasaba iken orada Daireyi Hükümet olmayıp bir köylü haneciğinde ikamet eyledikleri görülmüş bu hal şanı hükümete münasip olmadıktan başka hükümet odaların da ikamet eyleyen köylüler bundan istifade kaydında oldukları dahi anlaşılmasına binaen bedeli rızayı ahaliye iane i biltedarik daireyi hükümet ittihazı olunmak /bu üzere bir hanenin mübayası ile memurinin nakli ve kasabay ı mezkurede mevcut altı bab ibtadaiye edilmediği mektebinden beşinde henüz Usulü Atike(yeni usul) üzere icrayı tedrisat anlaşılmış bunların dahi Usulü Cedideye(eğitimde modern metodlar kullanan okul) tahviliyle beraber muallimlerinin Usulü Cedide vechiyle tedrisat eden muaalimden iktisabı usulü talime eylemeleri hususatı ….Bir müddet zarfında iane i tedarik ve tediyen p:/ olmak üzere beş bin kuruş bedel ile bir hane mübayaa ve hizmeti hükümet oradan nakil ile resmi küşadı ircaı ve mekteplerin Usulü Cedideye tahvili esbabı istihsal olunup ….. mezkur beş bin kuruş ianenin hüsnü suretle itası “ Bucak eğitim tarihi açısından oldukça önemli olan bu belgeden anlıyoruz ki ;1896 açılan htt Đptidaiye mektebi dışında eski usulde eğitim yapan beş okul bulunmaktadır.Konya valisinin talimatı ile yeni usulde eğitim yapmaya istenen okulların durumu daha sonraları Maarifçe 40 Burdur Đli Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Eğitim (Komisyon).1998.Sayf.12 BOA.MF.MKT.352/12 42 Burdur Đli Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Eğitim.Sayf.82 41 20 43 ve tapularının tescil edildiği anlaşılmaktadır44.1905 yılında sadece .co m takip edildiği müderrisliğini Ali Efendi’nin yaptığı Ürkütlü Köyünde bir medrese mevcuttu.1909 ‘da Bucak’ta belediye teşkilatı kurulmuştur45. 1909 senesinde aşırı yağışları yüzünden toprak kayması nedeniyle bir çok ev yıkılmıştır.Önce Balkan savaşı ve arkasından Birinci Dünya savaşı arkasından Đstiklal harbi Türk milletinin yok edilme noktasından kurutuluşa eriştiği zaman cenderesidir. Savaş yıllarının korkunç sefaletle, salgın hastalıklarla , kıtlıklarla ve cephelerde eriyen genç nesil rta rih i Bucak tüm Anadolu toprakları gibi, bundan fazlasıyla etkilenmiştir. Resmi belgelere göre Birinci Dünya Harbi ve Đstiklal Savaşında vermiş olduğu şehit sayısı yüz kişidir.Ancak isimleri tespit edilemeyen en az bu sayı kadar daha şehit’in mevcudiyeti kesindir.Bucaklı 1918 yılında çekirge felaketini tekrar yaşamıştır.Birinci Dünya harbinden yenik çıkan Osmanlı devletinin paylaşılması Mondros Mütarekesi ile fiilen başlamıştır.Đngiliz ,Fransız ve Đtalya büyük bir iştaha ile bu akbabalık görevine hemen girişmişlerdir. Özellikle Đngilizler maşa olarak Yunanlıları kullanmayı düşünerek tarihi kurnazlıklarını bir kere daha konuşturup üzerimize salmışlardır.Bölüşme esnasında Đtalya’ya Menteşe(Muğla) Antalya,Konya,Burdur ,Isparta ve Afyon Sancakları düşmüştü.Aslında Đtalya’nın Anadolu’da bir maceraya rdu girebilecek mecali yoktu.Ama Yunanlılara karşı duydukları kin ve endişe onları söz konusu bölgelere asker göndermesini ve kolonyel bir yapının oluşması derdine düşürdü.En azından bu bölgelerin kontrolü ve Yunanlıların hareketlerini yakından takip etmek Ege’nin dışına taşan bir Yunan hareketine set çekmekte temel gayelerindendi. Kısacası Yunanlıların güçlenmesini kesinlikle istemiyordu.Ve Đngiltere - Fransa’ya da meydanı boş bırakmama /bu arzusu buna ekleniyordu. Bu temel gaye ile Antalya’ya 28 Mart 1919 günü zırhlı bir 46 krovezörle 300 ‘den fazla silahlı ve teçhizatlı olarak asker çıkardı .Türk tarafının yapmış olduğu çeşitli protestoları pek dikkate almayan Đtalyanlar, güya kendilerinin işgal sahası olarak gördükleri bölgeleri etki altına almak için girişimlerine başladılar. Antalya ‘ya komşu sancaklardan Burdur ve Isparta’ya çeşitli bahaneler altında keşif için p:/ heyetler gönderiyorlardı47.Nitekim 8 Nisan 1919’da Burdur’a böyle bir heyet geldi. Başta mutasarrıftan ve diğer resmi görevlilerle birlikte halktan oldukça soğuk 48 karşılaştılar .Daha sonraları da tekrar eden bu gözlem heyetlerinin muameleyle amacı asker sevkiyat htt hazırlığıydı.Đlk başta siyasi yollarla Burdur’u işgal etme teşebbüslerinin işe yaramayacağını 43 BOA.MF.MKT.800/57 BOA..DH.MKT.872/15 45 1967 Burdur Đl Yıllığı.Đstanbul -1967.Sayf.308 46 Prof.Dr.Nuri KÖSTÜKLÜ,Milli Mücadele’de Denizli ,Isparta ve Burdur Sancakları.Ankara-1999.sayf.12 47 Prof.Dr.Nuri KÖSTÜKLÜ.Sayf.14 48 Prof.Dr.Nuri KÖSTÜKLÜ,a.g.e Sayf.15 44 21 askeri yolla Burdur üzerinde etkili olma kararına vardılar.20 ve 21 .co m anlayan Đtalyanlar Haziran 1919 ‘da bazı kuvvetlerini Antalya’dan Burdur’a sevk ettiler.22 Haziranda Burdur’a gelen Đtalyan Kumandanı Vryoni dört zabit ve Konsolos Franti Mutasarrıfı ziyaret etmişler ve yol yapımı için geldiklerini beyanla (!) birkaç gün sonra yine geleceklerini söyleyerek aynı gün Antalya’ya geri dönmüşlerdir49.Ama Burdur Mutasarrıfı tarafından durumdan haberdar edilen Konya Valisi Cemal Bey 24 Haziran 1919’da şifreli telgrafla Đtalyanların doğrudan daireyi hükümete gidip mutasarrıfa Burdur’u işgale geldiklerini askerden kimseye zarar hareketinin rta rih i gelmeyeğini beraber çalışmaları icap ettiğini beyan ettiklerini kendisinin Đtalyanların bu mütareke ahkamına aykırı olduğunu gereken muamelenin mutasarrıftan yapılmasını istediğini Dahiliye nezaretine bildirmiştir50. Burdur’a doğru asıl asker sevkiyatı 23 Haziran gecesi oldu ve Đtalyanların bu hareketi Teke Mutasarrıfı Cemal tarafından 23 tarihli şifreli telgrafla Konya valiliğine bildirildi51. Đtalyan güçleri önce Haziranda1919 Çubuk belinde tahkim sonra Hafız Bey çiftliğine yerleşmişler 25 haziran 1919 günü Bucak’a gelmişlerdir.Buradan devamla Çeltikçi etmişlerdir.28 Haziran 1919 istikametiyle 27 Haziran da Burdur’a intikal tarihinde Burdur’u resmen işgal ettikleri beyanının yapmışlardır52.Burdur Mutasarrıfı Ispartalı Darbazzade Vasfi Bey ,Burdurluların Đtalyan rdu güçlerine ses çıkarmamaları sükut içinde karşılamaları hususunda elinden geleni yapmış ve milli hissiyatın ayağa kalmasını elinden geldiği kadar engellemeye çalışmıştır.Bu halin Konya valisi tarafından da desteklendiği devrin yazışmalarından sezilmektedir. Bucak’ta bir bölük Đtalyan askeri gücü konumlanmış, Burdur –Antalya yolu sürekli işgal güçleri tarafından kontrol altında tutulmaya başlanmıştır. Çok geçmeden hemen Temmuz ayı /bu başından itibaren Đtalyanlar, Burdur –Antalya arasında konuşlanan askeri gücünü azaltma yoluna gitti ve Burdur hariç(Çok az sayıda asker kalmıştır) diğer yerlerdeki askerlerini geri çektiler. Çünkü o sırada Yunanlılar aydın Denizli hattına doğru hareket halindeydi.Đtalyan etki bölgesi olan Muğla’ya doğru inmek için Yunanlılar iştahla bekliyorlardı.Yunan hareketine sürekli muhalefet eden Đtalyanlar başta kendilerine Batı Anadolu’nun vaat edildiğini Đngiliz p:/ oyunuyla Yunanlılara buraların verildiğini düşündüklerinden hattına nakletme amacındaydılar.Hatta cephesinden hareket serbestisi Gizlice, kazanması askerlerini Muğla -Aydın Milli güçlerin Yunan’a karşı güney içinde bu hareketi yapmış olması mümkündür.Kısacası Đtalyanların Antalya –Burdur hareketi eski psikolojisinde değildi Ve htt vaziyetten Milli güçler alabildiğince faydalanma yoluna gitmiştir.Đtalya’nın Burdur’daki 49 . BOA.DH.ŞFR.635/25 BOA.DH.ŞFR.635/23 BOA.DH.ŞFR.6357/8 ve 635/9(Şifre zeyli) Đtalyanlar bu gece saat üç raddelerinde üç yüz müsellah askeri dört obüs(?) ve üzeri yüklü yirmi üç araba … cebel topu mermisi yüklü bir sahra otomobiliyle Burdur cihetine hareket ettikleri…. 52 Nuri KÖSTÜKLÜ,a.g.e.sayf.17 50 51 22 .co m askeri varlığı 28 Nisan 1920 ‘de hemen hemen tamamen geri çekilmiştir. Buna mukabil Đtalyan sinsi sömürge politikasını devam ettirmek maksadıyla sivil güçleri geride kalmıştı.Daha çok sağlık ,ziraat yardımları yoluyla halkı kandırmaya çalışan Đtalya Milli güçlerle çatışmayı tehlikeli gördüğü açıktır. Böyle bir faaliyeti Mart 1920 ‘de Bucak’a gelen Đtalyan Konsolos Franti burada yaptığı açıklamada kuvvetlerini çekeceklerini amaçlarının Türkiye’ye ziraat araçlarını fabrikaları getirmek olduğunu ifade etmiştir.Kurnazca düşünülen bu strateji gönüllü köleliği amaçlıyordu53.Đtalyanların Bucak’ta bıraktığı bir acı rta rih i hatıra da döktükleri kandır.Üstü örtülen unutulan veya unutturulan bu olay; Bucak ile ilgili yapılan bir çok çalışmada hiç ele alınmamıştır.Osmanlı Arşivinde bulunan belgelere göre olay Bucak merkezinde yaşanmıştır.27 Temmuz 1335 tarihli çekilen telgraf ta“Đtalyanların Burdur’a gelmek üzere uğrayan Đtalyan zabitanın Konya Valisi tarafından hareket edip Bucak Nahiyesine rakip olduğu(Bindiği) ve karye ahalisinin hiç görmedikleri otomobilleri seyretmek üzere toplanan ahaliyi men etmek için bir Đtalyan askerinin akim kalan ...( Uzaklaştırma) üzerine ateşlediği tabancasından çıkan mermi karye ahalisinden iki kişiyi baş ve kolundan mecruh etmekle teşhis ve tedaviye alındığı ve bu bab da Đtalyan makamlarından icabat eden ……yapılacak muamelatı esasiye 54 rdu bildirildiği arz …olunur” . Burdur Mutasarrıflığına Anlaşılacağı üzere kesin tarih verilmemekle beraber Đtalyan subayları Burdur’a giderken uğradıkları Bucak’ta bindikleri araçlara bakmak isteyen bir grup insana, sömürgeci zihniyetin tipik anlayışını göstermişlerdir . Bütün insanlıkta ve dünyanın her yerinde o zaman ki Avrupa insanında da görülebilecek yeni bir aracı anlamaya çalışma merakı(Đlk otomobilin /bu çalışmasını gören ilk Avrupa insanların da şaşkınlıklarını gizleyemediklerini bazılarının çok korktuklarını unutmamak gerekmektedir) doğal olarak bir takım insan da meraklanıp makineleri görmek incelemek isteği ile Đtalyan araçlarının etrafında toplanmışlardır. Kendilerinden başka insanları hep hakir gören sömürge zihniyeti ,söz konusu kazaya(Bilerek yapılmadıysa) sebebiyet vermiştir55. Olay Đtalyanların Bucak ‘a ilk geliş tarihi p:/ 26 temmuz 1919 günü mü veya sonraki bir tarihte mi olmuştur belgelerden bunu anlamak mümkün gözükmüyor. 28 Temmuz 1919günlü başka bir şifreli telgrafta ise, yaralanan Mustafa oğlu Ahmet’in öldüğü Dahiliye Nezaretine bildirilmiştir56.Bucak ahalisinde bu elim olay üzerine husule gelen tepkinin yatıştırılması için yetkili makamların epeyce htt uğraşmak zorunda kaldıkları aşikardır. Halkımızın seferberlik devri diye bildiği Birinci 53 N.KÖSTÜKLÜ,a,g.e.Sayf.39 BOA.DH.KMS.5/52-1 Bilindiği üzere batı kaynaklı filmlerde batılı kahramanların teknolojik araçlarını görüp şaşkınlıkla seyredip korkan geri kalmiş insan tiplemesi sıkça kullanılmaktadır. 56 BOA.DH.KMS.5/52-5 54 55 23 .co m Dünya harbi sırasında çok sayıda asker kaçağı Anadolu’ya dağılarak eşkıyalık faaliyetine girişmişlerdi. Dağ taş asker kaçağı bu eşkıya bozuntuları ile dolup taşmıştır. Devletin harp ile uğraşıp onlara yeterli güç ve maddi imkan ayıramayışı, bu güruhun azgınlaşmasına sebep olmakta idi. Köyler de erkek nüfusun iyice azalması eşkıya sürülerini iyice azdırmıştı.Halkın ırz ve namusuna mal ve canına kast eden bu taife, her geçen gün gemi azıya almış memlekette asayiş namına bir şey koymamışlardı.Jandarma yokluklar içinde eşkıya takibini yapmaya eşkıyalığa kalkmışlardır. rta rih i çalışıp ve zamanla bunların temizlenmesine uğraşıyordu .Bazı Yörük aşiretleri toplu halde Denizli , Antalya, Burdur ,Afyon civarlarında Buhurcu aşireti mensupları topluca eşkıyalık yapmaktaydılar57.Çakal aşireti Teke yarımadasında eşkıyalık faaliyetleri Bucak çevresinde yürütenlerde vardı ki Mellili sürmekteydi.Bu tür Süllen bunlardan sadece biridir.8.Temmuz 1919 ‘da Kızılkaya Uğru köyünde sıkıştırılan böyle bir eşkıya grubu temizlenmiştir.Sonuç Teke Sancağı Mutasarrıfınca üst makamlara şöyle iletilmişti. “ Antalya ,Isparta ,Burdur Livalarında icrayı şekavet eden eşkıyayı meşhuradan Bucaklı Koca Bıçak Oğlu Mehmet ,Devrili Halil ,Seydili Köylü Nuri, Dağlı Karyeli (?) Ali ‘nin rdu Kızılkaya Nahiyesinde Uğrulu Karyesinde bilmüsademeye binaen istiskal edildikleri 58. Đstiklal Harbi sırasında Bucak ahalisi Milli Mücadeleye elinden gelen desteği sağlamıştır. Daha ilk mücadele kıvılcımı çakılır çakılmaz beş yüz kadar Bucak gönüllüsü(Đçlerinde MilliMelli- Gönülleri de vardı) Burdur Ahz ı Asker Dairesine baş vurarak cepheye sevklerini istemişlerdir. Mutasarrıf, Đtalyan düşmanı olması sebebiyle gönüllüleri dağıtmıştır.Aynı Mutasarrıf Darbazzade /bu Mücadele sorumlu subayının etkisiyle ayrıca kendisinin de Milli Vasfi;Yunan ordusu Denizli’ye doğru ilerlemeye başlayınca Burdur Askerlik Dairesi Başkanı Miralay Đsmail Hakkı Bey, Burdur depolarında bulunan silahların Sarayköy cephesine sevki içi el altından Đngilizlerin Burdur’daki subayı ile anlaşarak araba için mutasarrıflığa başvurunca durumu öğrenen bu mutasarrıf kendisiyle aynı zihniyete sahip Konya valisine p:/ bildirerek sevki engellemiştir59.Ancak bütün engellemelere rağmen Bucak gönüllülerinden bir kısmı Sarayköy Milli Ordusuna60, bir kısmı da “Burdur Gönüllüleri” içinde Nazilli cephesine sevk edilmişlerdir. Burdur Milli Taburu adıyla Isparta da oluşturulan Demiralay’a htt iltihak edenlerde vardır. 57 Buhurcular , Burdur Kıravgaz Köyü yakınlarında Antalya ve Bucak taraflarında gezen Hacı Đbrahimli Yörükleri ile ikindi üzeri başlayıp ertesi sabaha kadar süren çok şiddetli bir çatışma sonun da bir daha gelmemek üzere bölgeyi terk etmişlerdi. BOA.DH.EUM.AYŞ.14/98 59 Emekli Albay M.Şefik ,Đstiklal Harbinde 57.Tümen ve Aydın Milli Cidali.Đstanbul-1937.Cilt2.Sayf.68 60 Emekli Albay M.Şefik ,a.g.e. Cilt 3. Sayf.66 58 24 .co m Uzun savaşlar sonunda Cumhuriyet’in kurulması ,harp yıllarının sona ermesi yoluk kıtlık ve sefalet yıllarının yaralarını sarmaya çalışan Bucak için bir fırsat doğurmuştur.Yüzyıllar boyu göller yöresinin bir çok yerinde olduğu üzere kendi yağıyla kavrulan savaşacak asker ve toplanacak vergi haricinde kesinlikle hatırlanmayan Bucak yine kendi kaderiyle baş başa 1950’li yıllara ulaşmıştır.Bilhassa konumunun sağladığı fırsatları Türkiye kalkınmasının ivme kazanmasıyla değerlendiren Bucaklılar günümüzde Teke yarımadasında Antalya ve Burdur’dan sonra en kalabalık nüfus ve en gelişmiş ekonomiye sahip duruma gelmeyi rta rih i bilmişlerdir.Verimli toprakla ve bu toprakların getirisi yüksek çeşitli ürün eldesi kolaylığını sağlaması ayrı bir artı değer olmuştur. Ayrı bir artısı ise Bucaklıların bilhassa aydın zümrede çevreden kendilerini farklı görmeleri psikolojisidir Bu onlara fazladan bir artı getirirken Bucak’ın hitap ettiği hinterlandın diğer sakinlerinden soyutlanma , güçlü iken yalnızlaşma tehlikesini içinde taşımaktadır.Halbuki gücü sürdürme günümüz dünyasında bütünleşme ile olmaktadır.Farklı görünme gücü ilerde bir girdap gibi büyümeyi merkeze çöktürme kuvvetiyle at başı beraber yürümektedir.Önemli olan dengeyi bozmadan çevre ile uyum içinde bölgesel kalkınmayı entegre bir şekilde yapabilmektir. Burada bu zümreye tekrar ismini almak istedikleri Türklerin efsanevi atası Oğuzhan’ın ölümüne yakın oğullarını çağırıp rdu ellerine verdiği tek oku kırmalarını istediği ve tek oku hepsinin kırdığı ok sayısı arttıkça kırılan ok sayısının azaldığı hatta hiçbir okun kırılamadığı bunun üzerine Oğuzhan’ın oğullarına birlik olmanın tek olmadan ne kadar önemli olduğu hususunda verdiği dersi hatırlatmak yerinde olacaktır. 1919 ‘da Đtalyan işgalcilerinin otomobillerini merakla inceleme için toplanan Bucak insanı /bu bu saikle can verip kan dökmüştü talihin garip cilvesi bu gün Bucak söz konusu sanayi kolunda etrafına göre dikkat çekici duruma yükselmiştir.Bu bağlamda Bucak ile ilgili olarak 1946 yılında yazılan Türkiye Kılavuzu adlı kitapta yazılanları alıyoruz.Günümüz Bucak ile karşılaştırmayı okura bırakıyoruz. BUCAK ĐLÇESĐ p:/ “Bucak ilçesinin doğusunda Isparta Đli ,güneyinde Antalya’nın Korkuteli ilçesi batısında Tefenni Đlçesi ,kuzey ve kuzey-batısında Burdur merkez Đlçesi vardır.Đlçenin yüz ölçümü 1.075 kilometrekaredir. Kasaba Burdur’a 43 Km.lik oldukça muntazam bir şose ile bağlanır. Bucak ilçesinin tarihi htt ve eski eserlerine ait ne bir belge ve ne de bir kaynak bulunamamıştır. Đlçede eski eser mevcut değildir. 1940 sayımına göre ilçenin 8995’i erkek 10.292’i kadın olmak üzere 19286 genel nüfusu olup bunun 4386 sı kasabada oturmaktadır. 25 kaplıdır.Đlçede ziraata Buğday elverişli ve verimlidir.Dağları ormanlık arazisi yeşilliklerle ,Arpa,Çavdar, biraz da .co m Đlçenin toprakları Pamuk ve çok miktarda tütün yetişir.Meyveleri içinde armut ve şeftalisi övülmeğe değer.Az miktarda da her cinsten hayvan ve fazlaca kıl keçisi yetişir.Đlçenin belli başlı ticaretini teşkil eden kereste ile kıl keçisidir.Kerestesi Antalya’dan denizyoluyla Đstanbul ,Suriye ve Mısır’a ,Burdur’a ,Isparta illerine sevk edilir.Kasaba ve köylerinde çul, çuval ve kağnı arabası örtüsü dokurlar. Bu dokumalar mahalli ihtiyacı karşılar. BAZI TÜCCAR VE ĐŞADAMLARI BAKKALĐYE HÜSEYĐN ÖZDAMAR BAKKALĐYE LÜTFĐ ALP MANĐFATURA OSMAN SARI BAKKALĐYE ŞÜKRÜ ÖZADAMAR BAKKALĐYE VEHBĐ ÖNCEL MANĐFATURA rta rih i Halil KART HÜSEYĐN IŞIK MANĐFATURA Đlçenin nakil vasıtaları at ve öküz arabalarıdır. Eşeklerde taşıt işlerinde kullanılır. Kasaba da iki han ve bir otelimsi han vardır. Şükrü Damar ve Ali Münir Sarı’ya ait olan hanların yer yataklı odaları temizdir. Fahri Ocak’ın idare ettiği “Safa “adındaki otelimsi han karyolalıdır. Abdurrahman Sefer ve Safa Korkuteli’nin işlettikleri iki aşcı dükkanı ayrıca rdu iki berber ve iki kahvesi vardır. Biri kasabada on biri köylerde üçer sınıflı on iki ilkokul vardır ve yeniden 12 okul daha yapılmaktadır. Đlçede sıtma yok denilecek kadar azdır. Yalnız Ketsel köyüne(Gölü olmalı) yakın olan birkaç köyde sıtma görülmektedir. Bura da sıtma ekipleri faal durumdadırlar.Đlçede su bol değildir. Daima su sıkıntısı vardır. Kaplıca ,ılıca ve maden suyu gibi şifalı suları yoktur61. /bu 1-B.Girme: Antik kent Cremna’nın yakınlarında kurulduğundan dolayı bu ismin değişerek Türkçeye geçtiği iddiası vardır.Girme adının Türkçede ki içeri bölge veya iç bölge konumundaki yerler için de kullanıldığını unutmamak lazımdır .Ayrıca “Germe”sözünün taraça edilmiş toprakların önüne çekilmiş taştan örülen setler için kullanıldığı malumdur. Ayrıca halk arasında Germiyanoğulları’na Girme Hanlar denildiğini biliyoruz . p:/ Girme , 1530 ‘da Karahisarı Teke62 kazasının 21 haneli ve 2032 akçalık hasılatı olan bir köyü idi63. Aynı defter de Devri’ninde Karahisar’ın köyü olduğu belirtilmiştir. Yukarda belirttiğimiz üzere Girme ve Bucak 17.yüzyıl sonrası genellikle beraber htt anılmıştır.18.yüzyıl ikinci yarısından itibaren de batılı seyyahların Cremna antik kentine 61 Türkiye Kılavuzu,Burdur –Đli ve Đlçeleri.Ankara-1946.Sayf.717 Karahisarı Teke topraklarının çoğunluğunu Antalya’nın Serik kazasını içine alan bir kazadır. 63 BOA.166 Numaralı Muhasebi Vilayeti Anadolu Defteri Sayf. 594 62 26 antik kent gezmişler yazdıklarıyla bize o devrin günlük hayatından kesitleri yazılı olarak bırakmışlardır. 1-C.Milli (Melli):Milli adının da .co m ilgileri artmış ve mutlaka antik bir yer olduğu düşünülen Milyas’tan çıktığı iddia edilmektedir. Girme adının Türkçede ki içeri bölge veya iç bölge konumundaki yerler için de kullanıldığını unutmamak lazım gelmektedir. Melli’ye gelince ortada isim benzerliğinden başka bir şey yoktur. Çünkü eski çağda sözü edilen yerde Milyas veya benzeri adla bilinen bir kent kesinlikle mevcut değildir. Đsim benzerliğinden yola çıkan arkeologlar alakası rta rih i olmadığı halde adeta zorla bu yöreye bu tarihi geçmişi yakıştırmışlardır. Dolayısıyla bir benzer kelimeden koca bir tarih çıkarmayı denemişlerdir. Halbuki sözü edilen Milyas ,Tefenni -Karamanlı yakınlarında Kabalia adıyla tanınan bölgede bir yerdi64.Aynı durumun Burdur içinde geçerli olduğunu düşünmek mümkündür.Burdur adının kaynaklandığı iddia edilen Polydor ‘un konumlandığı yer, halen tespit edilemediği gibi böyle bir kentin varlığı tek kaynağa dayandırılmakta ve dolayısıyla kesinliği bile şüphelidir65Milli ,1455 senesinden beri Osmanlı yazılı belgelerinde adından söz ettirmektedir.Yöreye adını veren Milli aşireti veya cemaati yada Yörüklerinin varlığını biz on beşinci yüzyıl ikinci yarısından beri biliyoruz. Söz konusu Yörükler; o tarihten yakın tarihimize kadar “ Milli Yörükleri” olarak rdu varlığını hep koruya gelmişlerdir66.Milli ,on altıncı yüz yılda Mükerrem Kömü kazasının bir mezrası olarak görülmektedir. Osmanlı belgelerinde bazen da Millu cemaati adıyla sözü edilmektedir. Milli bölgesinde Oğuz; Bayat ,Kargın,Kayı,Iğdır,Eymür,Dodurga,Salur ve Yıva boylarının varlığı da arşiv belgelerinde tespit edilmiştir.Milli aşiretinin Oğuz Kayı boyundan geldiği kabul edilmekle birlikte bazı tarihçiler ise Büğdüz boyundan çıkma olduğunu /bu söylemektedirler.Bir düşünceye göre on beşinci yüzyıl içinde bilinmeyen bir sebeple ve büyük bir ihtimalle de asayiş sorunundan dolayı Milli aşiretinin bir bölümü Teke ‘den Güney doğu Anadolu’ya intikal etmek zorunda kalmışlardır.Bazı dilcilere göre de bölgeye göçe tabi tutulan veya bölgede yaşayan bir çok Türkmen aşireti veya oymağı gibi; zamanla Milliler de ana dillerini unutarak Kurmanç lehçesini konuşmaya başlayıp milliyetlerini p:/ yitirmişlerdir67.Güneydoğu Millilerinin 15. yüzyılda adlarından pek bahsedilmezken batıdaki Millilerin varlığı bilinmektedir . Teke Elinden benzer başka bir sürgün Teke Yörüklerinden Sarılar’ın 1555 yılında Bağdat yakınlarına sürülmeleridir68. Milli Yörükleri on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda şu cemaatler ve onların bağlı oldukları htt Oğuz Boyları şunlardı:Akbük ,Akça Kilise ,Bayat, Eşen (Varsaklardan),Đsa Sazı (Eymür ) 64 Veli SEVĐN,a.g.e Sayf.161 Veli SEVĐN,a.g.e Sayf.161 H.Macit SELEKLER ,Yarım Asrın Arkasından.Đstanbul-1960.Sayfa 45. 67 Bu konu sitemiz Dirmil bölümünde genişçe ele alınmıştır. 68 BOA.Mühimme Defteri 1.Sayf.1-195 65 66 27 .co m sonraları (El sazı adını almış olmalı ),Kabaağaç (Dodurga),Kafirbükü(Salur),KaracaviranKaracaören(Yıva)Kayı,Kuzubey,Kayı,Kayıece,Çakırlar,Gelesin,Girmeli,Adil maUmur.Emirhanoğulları ve Devlethanoğulları,Kızıl Đshaklar ve Küreciyanlar.Melli içinde az da olsalar Sarkeçili Yörüğüne de rastlanmaktadır. Milli veya halk arasındaki adıyla Melli 1926 yılında Antalya vilayetine bağlıyken Bunun yanında Milli Yörükleri Milli –Melli dışında bazı köylerin kuruluşun da da rol oynamışlardır Örneğin Bucak Kuşbaba ve Arvallı köyü halkının bir kısmı Milli Yörüğüdür.Milli-Melli, Karaöz ve Dağ Beldesi tarafları hariç tarih içinde tarihte 1926 yılında rta rih i hep beraber anıldığı aynı yıl kaza yapılan Bucak’a dolayısıyla Burdur’a bağlanmıştır.Bu Bucak Kazası idari birimi teşkil edilince Melli(Kocaaliler) nahiye yapılmıştır.Diğer bucak Pazaravdanı’(Kızılkaya)dır . 1-D.Kızılkaya ,bir mahalli bilinmektedirSöz konusu asırda adı olarak Kızılkaya’nın varlığı 16.yüzyıldan beri Teke Sancağı Bağkonak kazası sınırları içinde olan Kızılkaya, özellikle 1501 yılında patlak veren Şah Kulu isyanı sırasında isyana katılan Alevi Türkmenler, Kızılkaya Türkmeni veya Kızılkaya eşkiyası şeklinde vasıflandırılmaları nedeniyle tarihin sayfalarına iz bırakmıştır.Şahkulu , Kızılkaya bölgesi köylerinden bir Türkmen sipahi olup Azerbaycan Erdebil şehrinde yaşayan ve Şah Đsmail’in dedesine bağlı rdu alevi bir Türkmen ocağındandı. Şah Đsmail ortaya çıkınca Teke ve Hamit Sancaklarında yaymak için onu halife adıyla görevlenmiştir. Bazı tarihçiler onun Đstanoz (Korkuteli ) Yalımlı köyünden olduğunu belirtilerse de söz konusu tarihlerde Đstanoz ‘un böyle bir köyünün varlığı gözükmemektedir69.Şahkulu faaliyetleri nedeniyle Kızılkaya’da sıkışınca Antalya yakınlarına göç etmiştir. Teke ve Hamit /bu Sancaklarında çok yoğun bir propaganda ile önemlisi Osmanlı devşirme yöneticilerinin hatalı tutumları sonucunda büyük bir taraftar kitlesi kazanan Şahkulu 1501’de harekete geçmiştir. Sultan ikinci Bayezit, sonuçta bu iki sancaktan çok sayıda Türkmen’i Modon ve Koron adalarına sürgüne gönderdi. Çoğunluğu Balkanlar’a da epey sürgün vuku’u buldu .1510 senesinde Şahkulu isyanı Teke ve Hamit sancaklarının büyük bir bölümünü harabeye p:/ çevirdi.Elmalı , Đstanoz ,Gölhisar ve Burdur’u yakıp yıkan Şahkulu Kütahya’yı alarak karşısına çıkan Karagöz Paşayı yendi ve paşayı esir edip kazığa vurdurdu70. Rumeli’de bulunan Vezir azam hadım Ali Paşa’nın Anadolu’ya geçip üzerine geldiğini duyunca, Antalya civarına çekildi. Alevi bir Türkmen devleti kurmayı amaçlayan htt Boğazından Bucak’a ( O tarihlerde Đncir Hanı yolu üstünde olan 69 Şah Kulu, Çubuk Çubuk Boğaz’ı Đncir Geniş bilgi için bakınız ;Behset KARACA .XV ve XVII .Yüzyıllarda Teke Sancağı Isparta – 2002 . Latif ARMAĞAN, XVI .Yüzyılda Teke Sancağı..Ankara -1996(Ankara Üniversitesi.Yayınlanmamış doktora tezi) 70 Karaggöz Paşa’nın gerek Burdur’da ve gerekse Gölhisar’da çok sayıda vakıfı bulunuyordu.Burdur’da Karagöz Paşa mescidi onun eseriydi.Anlaşılan Paşa’nın bölge ile bir bağı vardı. 28 .co m derbendi adıyla bilinmektedir) yaptığı çıkış hareketi sonuçsuz kalınca ona katılan Teke ve Hamit Sancağı Türkmenlerinden yirmi bin kadar insanla , Antalya’dan Konya Beyşehir istikametinde yer alan Kızılkaya Boğazından yol bulup, Beyşehir önlerine geldi. Üstüne gelen Sadrazam Hadım Ali Paşa’yı yendi. Paşa savaşta ölürken kendisi de yaralandı ve bir müddet sonra öldü. Đsyancılar Sivas Erzincan yoluyla Đran’a geçtiler. Osmanlı Devleti isyandan sonra tekrar yine bir çok Türkmen’i Balkanlara sürgüne göndermiştir. Đşte bu isyan ve Şah Kulu’nun inanılmaz vahşeti Osmanlı Tarihçilerince unutulmamış, çok zaman sonraları bile rta rih i isyancılar“Kızılkaya eşkıyası“olarak anılmışlardır71. Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi 1650 yılına doğru bölgeye Antalya üzerinden, Susuz Köyüne kadar gelmiş ve bura halkının tamamının Müslüman olduğunu açıklamıştır. Kızılkaya ,1814 tarihinden öncesi Sancağının bir kazası olarak idari Teke bir merkez olmuştur.Kaza merkezi son dönemlerde Bademağacı Köyü’dür .Yöre Cumhuriyet döneminde Antalya ‘ya bağlı Kızılkaya Nahiyesi olarak geçerken 1926 yılında Pazaravdanı Köyü(Adı bilindiği üzere Kızılkaya olmuştur) nahiye merkezi yapılıp çevre köyleriyle Bucak ilçesine bağlanmıştır. Eski Kızılkaya’nın bir bölümü de Antalya merkez ilçesine dahil edilmiştir. Pazaravdan’ın hemen yakının da yer alan Ürkütlü ,Keçili,Anbahan ve Yüreğil gibi köyler bir ara Kızılkaya rdu kazasına dahil olsalar da tekrar Ağlasun Nahiyesine ilhak edilmişlerdir.Hatta Anbahan ve Yüreğil köylerinin arazilerinin bir kısmının Teke Sancağı içinde bulunduğu mahkemeler sonucunda 19.yüzyılı sonlarına doğru Burdur tapusuna geçirildikleri malumdur. Sözü gelmişken Oğuz Yüreğir boyundan çıkma Yüreğir köyü Tanzimat devrinden beri tütünleri ile meşhur ünlü bir köydür.1312(1894) Hicri Konya Vilayet Salnamesinde Yüreğil Köyü’nün /bu Ağlasun Nahiyesine bağlı olduğu ve 76 hane ,429 nüfus sahip olduğu yer almıştır72 Bucak Yüreğil’i ile Tefenni Yüreğili ve hatta o devirde Burdur’a bağlı Acıpayam Yüreğil’i sıklıkla birbirlerine karıştırıldıklarından Tefenni Yüreğili’nin adı sonradan bu kargaşaya son vermek amacıyla “Yeşilköy” olarak değiştirilmiştir.Aynı karıştırma olayı Tefenni Yuva köyü ile Bucak Yuva köyleri arasında yapılmıştır. p:/ 2-TARĐH ĐÇĐNDE BUCAK ÇEVRESĐ Bucak bölgesinin tarihi geçmişine bir göz atacak olursak; kalkolitik çağdan beri insan yerleşimine açık olduğunu görürüz.Bucak sınırları içinde bulunan antik kent Cremna’da M.Ö. 1200 yıllarından Frig buluntularına rastlanmamıştır.Psidya’nın içinde bulunan çevre M.Ö htt 546 ‘da başlayan Persler döneminden sonra Đskender’in istilasına uğramıştır.Arkasından Roma devri başlamış ve M.Ö 25’te August’un seferi esnasında Cremna Roma kolonisi haline 71 72 Hoca SADETTĐN ,Tacü-t Tevarih.Tabhane i Amire -1279(Hicri). Cilt 2.Sayfa 162 1312 KVS.Sayf.364 29 metropolitliğine bağlanmıştır73.Cremna’dan başka .co m getirilmiştir.Roma devrinden sonra Bizans devrinde Anatolica teması içinde yer alıp, Perge Yüreğil Köyü yakınlarındaki Komama,Kestel’e yakın Kreteopolis ve Kuşbaba civarında Kolbasa antik yerleşim yerlerinin varlığı bilinmektedir. Bizans döneminde Psidya(Burdur –Isparta ve Pamfilya (Antalya) defalarca Müslüman Arapların istilasına uğramıştır.Đlk defa Araplar 790 yılında Antalya’yı feth etmişler sonra ellerinden çıkan bölgeyi ünlü Türk kumandanı Afşın halife Mutasım devrinde tekrar feth etmiştir.Elden bir daha çıkınca deniz yoluyla Fazl tarafından alınmıştır. rta rih i Bucak yöresi Türklerle ilk defa Malazgirt savaşı sonrası 1085 yılında Anadolu Fatihi Kutalmış Oğlu Süleyman Şah’ın Antalya’ya doğru başlattığı akınla oldu.Bölgeye büyük kütleler haklinde gelen Türkmen boyları Eskişehir ile Göller yöresi arasında bir set oluşturarak, Bizans güçleriyle daimi bir mücadele içinde bulunmuşlardır.Türklerle Bizans arasındaki bu mücadele , güney kanadında yer alan 1204 yılında Burdur’un kesin olarak Türklerin eline geçmesine kadar devam etmiştir.Defalarca bu iki güç arasında el değiştiren çevre ,1204’ten sonra Birinci Gıyasettin Keyhüsrev’in Antalya’yı ele geçirmek için en uygun yol olan Bucak yoluyla yaptığı harekata şahit oldu. Sonuçta 1207 yılında Antalya Türklerin eline geçti ve Bucak Bölgesi de böylece bir daha elden çıkmamak üzere feth edilmiş oldu. Bu rdu tarihten önce bir çok kere bu yöre Türklerce alınmıştı ,güvenlik sorunu Antalya alınınca daha iyi sağlanmıştır74.Bucak iklim olarak tam bir Akdeniz iklimi sayılmasa da oldukça yumuşak bir iklime sahiptir.Ilıman iklim Türkmenlerin yöreyi asırlarca kışlak olarak kullanmaların kolaylaştırmıştır. Sözünü ettiğimiz Türkmen boyları; /bu Kayı,Büğdüz,Iğdır,Bayat,Eymür,Kargın,Dodurga,Yüreğil,Yıva Afşar ve Salur’lardır. Bölge ,sahilleri sürekli vuran Hıristiyan Akdeniz korsanlarının yağmaları yüzünden konar göçerlerin her zaman sığınacakları bir yer olma özelliğini sürdürmüştür. Türkmen boyları uzunca bir süre hayvancılık için elzem olan sahillere tam olarak inememişler daha çok Göller bölgesi içinde yaşamaya çalışmışlardır. Selçuklu Devleti kuzeyde Sinop’u güneyde p:/ Alanya ve Antalya’yı alarak denizlere tam açılımı gerçekleştirince asıl hedefi olan ticari hayatın canlandırılması yoluna girişmiştir.Bunun içinde bütün yol güzergahlarında güvenlik arttırıcı önlemlere başvurmuştur.Đlk önce tüm yollarda büyük kervansaraylar inşası politikası geliştirdi.Tabi temel politikası devlet merkezi Konya ile ekonomik bölgeler yani iskeleler ulaşımdı htt arasındaki .Bucak yöresi Konya noktasıydı.Antalya dan çıkan yolun birincisi 73 74 Veli SEVĐN,Anadolu Tarihi Coğrafyası .Ankara-2001. Sayfa 160 Claude CAHEN;Osmalılardan Önce Anadolu.Đstanbul-2002.Sayfa 65 aile Antalya arasının önemli kavşak Çubuk boğazından Anadolu’nun içlerine, 30 bölgelerine açılıyordu.Đkincisi ise aynı yönden Susuz Han’a uğrayıp o .co m Đstanbul ve Ege zamanlar henüz kurulmayan Bucak kıyısından dağ kenarını takip ederek Peçenek Boğazından Ağlasun’a varıyordu ve burada bulunan handa konaklanılıyordu75.Çubuk Beli’nden Bademağacı’na geçen birinci yol Kızılkaya ( Pazaravdan burasının pazarı aynı yolla Đncir pazarına ulaşıyordu) üzerinden Kestel Gölünü dolaşarak kuzeye yönelip 76 Kuşbaba - Đncir Han’ı takiple , Çebiş ,Arvallı üstünden Kızılbucak -Ovacık –Beşkavak-Kıravgaz (Kayaaltı) köyünden geçerek Örtülü’den Burdur’a ulaşmaktadır.Selçuklu yolu olarak bilinen yol rta rih i yörenin en önemli yoluydu77. Aynı yol Arvallı’dan aykırlayıp Peçenek Boğazına gelen ikinci yolla birleşerek Ağlasun‘a geçiyordu. Đkinci yol ‘un güzergahı Ağlasun’dan Isparta’ya oradan Eğridir üzerinden Konya’ya doğru gider. Ancak; yolun bilhassa Ağlasun-Isparta arası ulaşımı çok zordu. Çünkü Köroğlu Beli iklim sertleşince çok zor geçit verdiğinden daha çok birinci yol kullanılıyordu. Đklim şartları zorlaşınca Isparta’dan Antalya’ya gidenler önce Burdur’a gelip birinci yolu kullanmak zorunda kalıyorlardı.Halen kullanılan Burdur- Çeltikçi yolu; eskiden Çeltikçi- Bucak arasındaki yerler bataklık ve sulak bölgelerle dolu olduğundan ulaşım yapma imkanı vermiyordu. Çünkü Çeltikçi ovasında bol su birikmesi sebebiyle çeltik tarımı yapılıyordu.Ayrıca Çeltikçi Beli büyük bir engeldi. Bu nedenle yol yoktu veya rdu çok az bir süre kullanılabiliyordu. 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren günümüzde kullanılan yola yakın bir yoldan ulaşım yapılmaya başlandı. Susuz ve Đncir Hanları hakkında yapılan tüm yayınlarda bu hanların Isparta- Antalya yolu için yapıldıklarını okuruz. Bölgeyi bilmeyen veya en azından ciddi bir alan taraması yapmamanın sonucu kişiler bu düşünceye varmaktadırlar. Ağlasun’dan Susuz Han’a gelen yolun güneye Antalya yönüne değil de nasıl /bu birden bire üstelik ova ve sulak yerlerle dolu bir yer olan batıya yönelip Đncir Han’a ulaştığı hususunu herhalde izah edebilirler.Kuzeydeki Burdur’a giden binlerce yıllık antik yolu yolu saptırıp nedense kilometrelerce uzatmayı göze almaktadırlar. Üstelik aynı yol üzerinde birbirine bu kadar yakın iki kervansaray’ın yapılmasının mantıksızlığı ortada iken78. Batılı seyyahlar ,Susuz’dan geçen yolun çok kötü olduğunu hatta yağışlardan yolun görünmediğini p:/ anlatmaktadırlar. Örneğin 1872 ‘de Bucak’tan Antalya’ya giden Đngiliz gezgini Daves bu durumdan şikayet etmektedir79. Bucak çevresi Selçuklular devrinde herhangi bir önemli olaya şahit olmamıştır. Bir rivayete htt göre Ünlü Selçuklu komutanlarından Susuz’a bölge ıkta olarak verilmiştir.Bu rivayet 75 Ağlasun da ki handan arta bir şey kalmamıştır Ancak son dönemde Burdur Müzesi Müdürlüğünce yapılan sondajla Hanın yeri tespit edilmiştir. Burada Selçuklu tarzı çinileri olan hamamı bulunmuştur. 76 Veli SEVĐN,a.g.e Sayf.156 77 , A. Latif ARMAGAN: XVI. Yüzyılda Antalya.Tarih Araştırmaları Dergisi(Ankara.Ün.) 38 (2005) .Sayf.97 78 Selçuklu kervansarayları birbirlerine uzaklığı 8 saatlik bir mesafe ile yapılmışlardır. 79 E.J.DAVES,Anatolica .1874.Sayf.197 31 .co m doğruysa halen Susuz olarak bildiğimiz köye adı Susuz Bey’den kalmıştır.Bucak,1243’ten sonra başlayan Moğol zulmünden mutlaka etkilenmiştir ve bu etki dolaylı olmalıdır.Batı ucundaki Türkmen beylerinin Moğollarla karşı olan mücadelelerine bölgenin katkı sağlaması elbette mümkündür.Nitekim Göller Bölgesindeki Türkmenlerin Moğollara karşı yapılan kalkışmalarda epeyce faal oldukları görülmektedir80.Alaaddin Keykubat zamanında ,Türkistan coğrafyasından Moğollar yüzünden kaçıp batıya yönelen çoğunluğu Türkmen olan kitleler Anadolu’ya girmeye başlamışlardır. Uluğ Sultan Alaaddin Keykubat ,bunlardan önemli bazı beyleri oymakları ile birlikte batı rta rih i uçlarına özellikle de güneybatı Anadolu’ya geçirdi81.Amaçlarından birside onların muharip güçlerinden faydalanmaktı. Bu beylerden Hamit Bey ve Teke Bey ki: Oğuz Iğdır boyuna mensup idiler, kendilerine bağlı oymakları ile Göller Bölgesine ve Antalya civarına belli yetkilerle uç emirleri olarak geldiler82.Hamit Bey’in Burdur Denizli arası Teke Bey’in ise Antalya çevreleri böylece yeni yurtları oldu.Bazı olaylara karışan Hamit Bey ,1265’ten sonra kesin olarak bölgede söz sahibi olmuştur Hamit Bey,1291 yılında Anadolu Türkmenlerinin Moğollara karşı bağımsızlık hareketlerine Burdur ve Isparta çevresinden katıldı ancak kalkışma akim kaldı.Moğolların korkunç bir Türkmen kırımı yapmaları bu hareketin sonunda rdu gerçekleşti.1299 tarihinde bütün Anadolu Beyleri adı olup ancak herhangi bir gücü olmayan Selçuklu Sultanlarına karşı birer bağımsız beylik olma yolunda adımlar atmaya başladılar.Hamit Bey’in torunu Dündar Bey,Burdur Emir’i iken 1300 yılında bir çeşit bağımsızlık ilanıyla beyliğini kurdu83. Dündar Bey’in babası Đlyas Bey’in bu sıralarda bir uç Beyi olarak sağ olduğu iddia edilmektedir. Ancak iddia kesin değildir84.Đlyas Bey’in /bu ömrünün çoğunu Moğollarla mücadele içinde geçiren bir kişi olduğu bilinmektedir. Dündar Bey ,uç beyi olarak babasının bölgesi olan Uluborlu’ya Burdur’un savunmasının zafiyetini göz önüne alarak beylik merkezini taşıdı.Topraklarını Isparta ve Eğridir’e doğru genişletti.1307 yılına doğru bu genişlemeyi tamamlayıp güneye yöneldi.O sırada Bucak tarafları Teke Bey’in kurduğu Teke Beyliği sınırlarının içinde bulunuyordu.Dündar Bey p:/ ,Teke Bey ailesinin idaresinde olan tüm Teke Beyliği topraklarını alarak, yönetimini kardeşine bıraktı.Eski alışkanlıkla Hamitoğulları’nın bu yeni yönetici mensuplarına da Tekelioğulları denilmeye devam edildi.Dündar Bey’in, 1326 yılında Moğol kumandan htt Demirtaş tarafından katledilmesinden sonra Hamitoğulları Beyliğinin Antalya kolu ana 80 Sait KOFOĞLU,Hamidoğulları Beyliği.Ankara-2006.Sayf.106. Sait KOFOĞLU,a.g.e Sayf.32 82 Evliya Çelebi Seyahatnamesi .Đstanbul -1939.Sayf.89(Evliya Çelebi uç beylerini Hamit Bey dahil Alaaddin’nin mirlivaları olduğunu belirtiyor. 83 Bu beyliğin kurucusunun Hamit Bey olduğuna dair bir çok tarihçi görüşler belirtmektedirler .Halbuki o tarihlerde Hamit Bey oldukça yaşlanmıştı Böyle bir mücadeleyi yapması mümkün değildi. 84 Sait KOFOĞLU,a.g.sayf. 81 32 .co m koldan ayrılarak Tekeli Oğulları adıyla sürdü.Gerek Tekelioğulları ve gerekse Hamitoğulları sık sık komşuları Karamanoğulları’nın taarruz ve işgallerine uğradı.Bununla birlikte; Söğüt civarından çıkan Osmanoğulları egemenliğini Anadolu içlerine yayarken ,Karamanoğulları ile giriştiği mücadele alanlarından biri de Hamit Eli idi.Sürekli iki tarafın sıkıştırmasından bıkan Hamitoğlu Hüseyin Bey ,1381 yılında beyliğin Beyşehri ,Seydişehri ve Karaağaç taraflarını Birinci Murat’a “satu Pazar” yoluyla verdi 85. Geri kalan diğer batı yöresi -Burdur ve Isparta bölgesi-bilahare Yıldırım zamanın da Osmanlıya katıldı. Bucak çevresinin de o rta rih i tarihlerde Karamanoğullarının yönetimine girdiği bir vakıadır. Sonuçta 1390-1392 yılları arasında Osmanlı Devleti komşu bu iki beyliği(Hamit ve Teke) topraklarına katmıştır.Ancak Ankara savaşından sonra Timur’un söz konusu yerleri Karamanoğullarına vermesiyle 1402 -1415 yılları arası Göller Bölgesinin tamamı ve Teke ili adı geçen beylik tarafından defaten işgal edildi .Ankara savaşının akabinde Timur’un torunu Şahruh kuzeyden inerek, Korkuteli ve Gölhisar civarına korkunç bir talanda bulunmuştur.Bu talandan Bucak çevresinin etkilenmemesi mümkün gözükmüyor. Çelebi Mehmet döneminde sözü edilen yerler tekrar Osmanlıya katıldı. Đkinci Murat’ın Balkanlarda ki savaşlarını fırsat bilen Karamanlılar, bölgeye yeniden geri geldiler.Hatta 1423’te Gölhisar Dizdarı Yusuf ile işbirliği rdu yaparak,Antalya’yı kuşatan Karamanoğlu ikinci Mehmet Bey kaleden atılan bir gülle ile ölünce kuşatma bitti86.Osmanlılar Teke ve Burdur –Isparta’yı idari olarak da eski beylik sınırlarını esas alan iki sancak haline getirmişlerdir:Hamit Eli Sancağı ve Teke Eli Sancağı.Hamit Sancağı toprakları ile Teke Eli Sancağı topraklarının sınırı günümüz Bucak ilçe merkezinin hemen kuzeyinden geçen Dağ silsilesi ile Seydi Köy boğazından batıya /bu yönelip hemen güneyine Kızılkaya civarına inip ,(Kızılkaya taraflarında ki birkaç köy Teke Sancağına aitti.)Yüreğil Köyüne doğru bir yay halinde bitiyordu.Bu yayın kuzeyinde kalan topraklar Hamit Sancağı Ağlasun Kazasına aitti.16.yüzyıl son çeyreğine kadar Ağlasun Kazasına bağlı Çeltikçi çevresi köyleri ile halen Bucak’a bağlı bir çok köy1578 yılından itibaren Đncir adıyla kurulan yeni kazaya tabi olmuşlardır. 1587 tarihli Tapu Tahrir 0626 deftere bakarsak Đncir’e bağlı köyler arasında, günümüz Arvallı ,Kestel- p:/ Numaralı Kuzköy’ü görürüz87.Zamanımıza kadar ulaşmayan köyler ise Bayındır ,Büğdüz’dür.Đncir Kazası 18.yüzyıl başlarından sonra Đncir pazarı adıyla Ağlasun(Ağlasun ma Đncirpazarı) ile birlikte kaza olarak anılmaya başlanmıştır.Kazanın sınırları içinde Onaç,Seydiköy,Kemhallı htt köyleri de bulunuyordu. 85 Aşıkpaşazade Tarihi,Đstanbul- 1332(Hicri) .Sayf. 59 Şehabettin TEKĐNDAĞ,a.g.m.Sayf . 58 87 Başbakanlık Osmanlı Arşivi(BOA)TT 0626.Sayf.160 86 -161 -170-171 33 .co m Halen Bucak ilçe topraklarında 1455’ten Cumhuriyete kadar olan dönemde görülen idari birimler şöyledir. Mükerrem Kömü Kazası ,Bağ Konak bilahare Kızıl Kaya Kazası ,Đncir (Pazarı) Kazası ,Ağlasun, Ağlasun ma Đncirpazarı Kazası, Girme ,Bucak ma Girme Kazası ve Milli Kazası.Bunlardan Ağlasun ve Đncir Hamit Sancağına bağlı iken diğerleri Teke Sancağına tabi idiler.Zaman zaman mesela Hicri 1273(Miladi 1856) Salnamelerinde Eyaleti Karaman Teke Livasına tabi Bucak çevresi, Osmanlı Devlet “Girmegi namı diğer Bucak nahiye i Milli ve Karahafız” olarak da adlandırılmaktadır88. Söz konusu mahaller rta rih i anlaşılan tek bir kaza olarak kabul edilmektedir.1274 Hicri (Miladi 1857) Devleti Ali Osmani Salnamesinden Teke Sancağı Kazaları içinde Girmegi namı diğer Bucak ma nevahi i Millu ve Karahafız’nin bir kaza olduğu anlaşılıyor 89 1285 Konya Vilayeti Salnamesin de Kızılkaya kazası bölümünde ; “Bucak Karaöz ve Millu ve Sarıkeçili ve Karakoyunlu ve Yeni Osmanlı ve sair aşair merkez kaymakam(lığın)ından idare olunur “ibaresi yer almaktadır90. Sultan Abdulaziz devrinde Hicri 1285-1286 (1867) yeni idari düzenlemeyle artık Bucak nahiye olarak adından söz ettirmiştir .”Nahiye i Bucak ve Milli(Millu) ve Karahafız ve Beşkonak” 91. Bucak, sözü edilen tarihten Burdur’a bağlanıncaya kadar bu unvanı devam ettirmiştir. Yeni yapılanmada yörede Teke Sancağına bağlı tek kazanın,sadece Kızılkaya olduğunu rdu görüyoruz92. Kızılkaya’nın da Hicri 1290 (1875)’te nahiye statüsüyle anıldığı anlaşılıyor93. Teke Sancağı’nın kazalarının ise; Elmalı ,Kaş ,Alaiye ve Akseki olduğu söz konusu salname de belirtilmiştir. Hicri 1298 (1881) Konya Vilayet Salnamesine baktığımız zaman Teke Sancağı Bucak Nahiyesi Müdürü Mehdi Bey ,katibi Hacı Ali Efendi’dir94.Millu Nahiyesi bu sefer ayrı bir yer olarak görülmektedir.1312Hicri (1894) Konya Salnamesinde /bu Kocaaliler,Kızılseki,Kavacık ,Kargı,Karacaören Milli nahiyesine bağlı iken Kuşbaba ,Ürkütlü ,Keçili,Koklan,Kestel köyleri Ağlasun Nahiyesine yani Burdur’a bağlı gözükmektedirler Aynı salnamede Bucak nahiyesine 623 nüfuslu Girme ile Devri köyleri tabiydiler95. Hicri 1325(1908) yılına kadar Teke Sancağına bağlı iki köylü bir nahiye olarak kalan Bucak Nahiyesi; Konya Vilayeti meclis kararı ve çeşitli bakanlıklar arası yazışmalar sonunda p:/ Dahiliye mektub i kaleminden çıkan bir emirle961909 (Hicri1327) yılında Burdur Sancağına iki köylü bir nahiye olarak bağlandı97.Bu yıl içinde Milli 35 köy ve Kızılkaya 24 adet köyü ile nahiyeler olarak Antalya merkezine bağlıydılar.1327 (1909) Devleti Ali Osmani 88 Salname i Devleti Ali Osmani (SDO)Hicri 1273 (Miladi 1856) Sayf.95 SDO Hicri 1274.Sayf.103 90 KSV Hicri 1285.sayf. 91 SDO.Hicri 1285.Sayf.180 92 SDO Hicri 1286 Sayf.199 93 SDO.Hicri1290 .Sayf.249 94 Konya Vilayeti salnamesi Hicri 1298 .Sayf.123 95 Konya Vilayet Salnamesi Hicri 1312.Sayf.349. 96 BOA.DH.MKT.2817/90(Teke Sancağına mülhak Bucak Nahiyesinin ….Burdur’a rabt ve ilhakı ….) 97 SDO.Hicri 1326.Sayf.706 htt 89 34 .co m Salnamesinde,.Merkez Livaya (Burdur’a )merbut :Nefsi Burdur Tefenni Kazası , Nahiyeler ise ;Kemer,Ağlasun ,Bucak (Bucak iki köye sahip)98.Bucak ,Birinci Dünya ve Đstiklal Harplerini bütün Anadolu’da olduğu üzere büyük yokluk ve acılarla geçirdikten sonra 1923 yılında Cumhuriyetin ilanıyla yeni bir devire ayak basmıştır. 1926 yılında Đlçe yapılınca yukarda da açıkladığımız gibi Melli ve Kızılkaya nahiyelerini bünyesine katmıştır. Zamanımıza kadar kalkınma hamlelerini gerçekleştirerek çevresine KAYNAKLAR rta rih i kendini kabul ettiren bu ilçemizin daha da güçlenerek yoluna devam edeceği ortadadır. Osmanlı Arşivi ;Tapu Tahrir defterleri,Evkaf defterleri, Mühime Deft. Burdur Şeriye Sicilleri ve tasnif edilmiş çeşitli arşiv belgeleri. Burdur-1928 (Komisyon –Daktilo edilmiş) Veli Sevin,Anadolu Tarihi Coğrafyası 1.Ankara-2001 J.Arundell,Discoveries in AsieVolumes 2.London-1834 Anadolu’da ve Rumeli’de Yörük ve Türkmenler Sempozyum Bildirileri . Ankara -2000. Behset Karaca ,XV ve XVI Yüzyıllarda Teke Sancağı.Isparta-2002 Yusuf Halaçoğlu,Anadolu’da Cemaatlar,Aşiretler,Oymaklar.Ankara -2009 Cevdet Türkay, Osmalı Đmparatorluğu’nda Oymak ,Aşiret ve Cemaatlar.Đstanbul-1979 rdu Şikari Tarihi.Konya-1946 Hilmi Dulkadir,Đçel de Son Yörükler.1997 Ahmet Bozkurt,Bozlar Köyü Tarihçesi.1951 Ahmet Halaçoğlu ,Teke Mütesellimi Hacı Mehmete Ağa ve Faaliyetleri.Isparta -2001 Kemal Karpat,Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Davies.Anatolica.London-1874 /bu Julius Seiff,Resien Đn der Asitshen Türkei.Leipzig-1875 Burdur Đli Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Eğitim.Komisyon-1998 1967 Bırdır Đl YıllığıĐstanbul -1967 Nuri Köstüklü,Milli Mücadele de denizli ,Isparta ve Burdur Sancakları.Ankara -1999 M.Şefik ,Đstiklal Harbinde 57 Tümen ve Aydın Milli Cidali. Đstanbul-1937 Cilt 2-3 Türkiye Kılavuzu ,Đstanbul-1943.Cilt 1 p:/ A.Latif Armağan ,XVI Yüzyılda Teke Sancağı.Ankara -1996 (Yayınlanmamış Doktora Tezi) H.Macit Selekler.Yarım Asrın Ardından.Đstanbul-1960 Hoca Sadettin Taciüt Tevarih.Đstanbul-1290. Cilt2. Claude Cahen Osmanlıdan Önce Anadolu’da Türkler.Đstanbul-2002. Sait Kofoğlu,Hamidoğulları Beyliği.Ankara-2006 htt Evliya çelebi Seyahatname.Đstanbul -1939.Cilt 10 Aşıkpaşazade Tarihi.Đstanbul-1332 Salnamei Devleti Ali Osmani SalnamelerĐ 98 SDO.Hicri 1327.Sayf.754 35 Konya Vilayeti Salnameleri Süreli Yayınlar: M.akif Erdoğru,Tarih Đncelemeleri Dergisi..Cilt 10.Đzmir-1995 Şehabettin Tekindağ,Tarih Enstitüsü DergisĐ 7-8.Đstanbul -1977 .co m Türkiye Cumhuriyeti Salnamesi 1926 -1927 A.Latif Armağan ,XVI Yüzyılda Antalya.Tarih Araştırmaları Dergisi.Ankara -2005.sayı 38 htt p:/ /bu rdu rta rih i Burdur-1.03.2010
Benzer belgeler
Yayınlandı
gerçekleşmektedir. 3264 km alana sahip Burdur Gölü Havzası, Burdur ve Isparta il sınırları içerisinde yer
alır. Burdur Merkez, Kemer, Keçiborlu ve Tefenni ilçeleri ile Isparta’nın Keçiborlu ve kısm...
`taş`ın olduğu heart of stone:bucak
Bucak ilçe merkezi 3 dağ arasında kurulmuştur. Yerleşim
yerinin bir kısmı ilme bitkisi ile kaplı olduğu için; ilçe halk
arasında “İlmeli Bucak” adıyla anılmıştır. Bu bölgeye
yerleşenler Oğuz boyuna...