1 küçük stajlar
Transkript
1 küçük stajlar
1 KÜÇÜK STAJLAR 2 KÜÇÜK STAJLAR 3 KÜÇÜK STAJLAR ÖNSÖZ Tıpta Uzmanlık Sınavı’na hazırlık uzun ve zahmetli bir yoldur. Kaynak seçimi ise kişiye, sınava kadar kalan süreye ve hedeflenen puana göre değişiklik göstermektedir. Bu seri “az zahmetli olan” ve “kısa kaynaklardan çalışmak zorunda olan” kişiler için hazırlanmış ideal bir seridir. Bu kadar küçük hacim başarı için yeterlimidir? Daha hacimli kitaplara göre yeterli olmadığı açıktır ama ŞUNU KESİNLİKLE SÖYLEYEBİLİRİZ ki bu kadar kısa metinle en fazla sayıda soru yakalayan bir seri oluşturduk. Çünkü; bu serinin içeriği TUSDATA TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ’nin son 2-3 yıldır yaptığı çok özel TUS KAMPLARI’nda anlatılan en özet ve en güncel metinlerden oluşmaktadır. Biz içeriğe güveniyoruz. Umarız yararlı olur ve başarınıza katkıda bulunuruz. Seri Editörleri 4 KÜÇÜK STAJLAR İÇİNDEKİLER 1. HALK SAĞLIĞI ..................................................................... 5 2. KBB HASTALIKLARI ............................................................. 31 3. GÖZ HASTALIKLARI ............................................................. 50 4. DERMATOLOJİ ..................................................................... 73 5. ÜROLOJİ .............................................................................. 97 6. ORTOPEDİ .......................................................................... 110 7. FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ................................... 135 8. NÖROLOJİ VE NÖROŞÜRİRJİ ............................................. 140 9. NÖROŞİRÜRJİ .................................................................... 166 10. ÇOCUK CERRAHİSİ ............................................................. 180 11. PSİKİYATRİ ......................................................................... 189 12. RADYOLOJİ ........................................................................ 208 5 KÜÇÜK STAJLAR HALK SAĞLIĞI SÖZLÜK Bebeklik Dönemi: Doğumdan sonraki 0-365 günlük (0-11 aylık) dönemdir. Bulaşıcı Hastalık: Bir bulaşıcı etken veya toksik ürünleri nedeniyle ortaya çıkan hastalıklardır. Hastalık etkeni veya ürünleri infekte insan, hayvan veya rezervuardan çıkarak doğrudan veya dolaylı olarak konakçıya geçmesi ile oluşur. Dezenfeksiyon: Kimyasal ya da fiziksel etkenlerle doğrudan işlem yaparak etkenin vücut dışında yok edilmesidir. Durağan (kararlı) Nüfus (Stable. Population): Göçlere kapalı, değişmeyen yaş ve cins dağılımına sahip, toplam miktarı sabit oranda değişen (artan ya da azalan) nüfus. ‘ Durgun Nüfus (Stationary Population): Ancak ölümlerin sayısı kadar doğum yapılan, göçlere kapalı, değişmeyen yaş ve cins dağılımına sahip, dolayısıyla toplam miktarı değişmeyen, sıfır artışlı nüfus (örneğin hayat tablosu nüfusu). Duyarlı: infeksiyon etkeniyle karşılaştığında bu etkene karşı bulaşmayı önleyebilecek direnci bulunmadığı düşünülen insan veya hayvanlardır. Endemik: Bir enfeksiyon etkeninin ya da bir hastalığın ,belirli bir coğrafık alanda sürekli görülmesidir. Epidemik: Beklenenden, fazla sayıda vaka olmasıdır. Salgın kelimesi ile eşanlamlıdır. Erken Yenidoğan Dönemi: Doğumdan sonraki ilk 7 günlük (bir hafta) bebeklik dönemidir. Geç Yenidoğan Dönemi: Doğumdan sonraki 8-28 günlük bebeklik dönemidir. Insidans: Belirli bir süre içinde, bir hastalığa ait yeni vaka sayısının o toplumdaki risk altındaki nüfusa bölünmesi ile elde edilen hızdır. Kaba Hız (Crude Rate): Belirli bir zaman aralığında (genellikle bir yıl) demografik olayların, aynı dönemdeki ortalama toplam nüfusa (normal olarak yıl ortası nüfusa) bölünmesi ile elde edilen hızlardır. Karantina: Bir bulaşıcı hastalıkla karşılaştığı düşünülen sağlam kişilerin o hastalğın inkübasyon periyodu kadar bir süre için bulaşmayı engellemek amacıyla hareketlerinin kısıtlanmasıdır. Net Olmayan Üreme Hızı (Gross Repro. duction Rate): Bir kadının doğurgan çağı boyunca doğuracağı (kendi yerini alacak olan) ortalama kız çocuk sayısı. Net Üreme Hızı (Net Reproduction Rate): Net olmayan üreme hızının hayatta kalma olasılıkları göz önüne alınarak düzeltilmiş hali. Perinatal Dönem: Gebeliğin 28.haftasından sonraki ve doğumdan sonraki ilk bir haftalık dönemdir. Prevelans: Belirli bir toplumda, belirli bir zaman diliminde aktif olarak bulunan hastalık sayısının o toplumdaki risk altındaki nüfusa bölünmesi ile elde edilen bir hızdır. 6 KÜÇÜK STAJLAR Rezervuar: Bir bulaşıcı etkenin içinde yaşadığı, çoğaldığı, varlığı için temel gereksinim duyduğu ve duyarlı bir konakçıya geçebilecek şekilde ürediği herhangi bir insan, hayvan, eklembacaklı, bitki, toprak ve çeşitli maddeler veya bunların birkaçıdır. Standardizasyon (Standardization): Farklı nitelikteki nüfusların kompozisyonel farklılıklarının etkisini ortadan kaldırmak amacıyla, yaşa ve cinsiyete göre ayarlanıp standardize edilerek kıyaslanabilir hale getirilmesi. Sürveyans: Hastalığın ortaya çıkması ve yayılması ile ilgili tüm konularda ve hastalığın önlenmesine yönelik sürekli bir izleme çalışmasıdır. Toplanan veriler düzenlenerek, bir rapor hazırlanır, yerel sağlık örgütüne ve işbirliği yapılacak kuruluşlara iletilir. Tamamlanmış Doğurganlık (Completed Fertility): Doğurgan çağ sonundaki kümülatif doğurganlık. Taşıyıcı: Hastalığın klinik özelliklerini göstermeden belirli bir bulaşıcı etkeni barındıran, infeksiyon kaynağı olabilen insan veya hayvanlardır. Toplam Doğurganlık Hızı (Total FertHity Rate): Belirli bir dönemdeki (genellikle bir yıl) yaşa özel doğurganlık hızlarının toplanması. Yenidoğan Dönemi: Doğumdan sonraki ilk 28 günlük (dört hafta) bebeklik dönemidir. Bazı kaynaklarda neonatal dönem olarak da geçer. Yenidoğan Sonrası Dönem: Doğumdan sonraki 29-365 gün arasındaki bebeklik dönemidir. Bazı kaynaklarda postneonatal dönem olarak da geçer. Yenileme Düzeyi (Replacement Level): Bir nesilin bir başka nesille yer değiştirmesi. NÜFUS PIRAMIDI: Nüfusun yaş ve cins yapısını gösterir. Tabanın genişliği, yayvanlık derecesine göre doğurganlığın yüksek olduğunu; tabanın köşelerinden pramidin tepesine doğru yükselme açısının daraldığı ve pramid tepesinin sivrilik derecesi de ölüm düzeyinin yüksekliğini gösterir. Nüfus pramidi çizilirken her zaman sol tarafta erkek nüfus, sağ tarafta kadın nüfus; tabanda gençler, tavanda yaşlılar yer alır. EPIDEMIYOLOJIK ARAŞTIRMALARIN SINIFLANDIRILMASI Epidemiyolojik araştırmalar temel amaç ve yöntemlerine göre şöyle sınıflandırılabilir: I. GÖZLEMSEL ARAŞTIRMALAR I. Tanımlayıcı (destriptif) araştırmalarKişiYer-Zaman özelliklerine göre tanımlama. 2. Analitik araştırmalar a. Vaka-kontrol araştırmaları b. Kohort araştırmaları c. Kesitsel araştırmalar II. DENEYSEL ARAŞTIRMALAR (Müdehale araştırmaları) I. Profilaktik önlemlere yönelik deneysel araştırmalar. 2. Terapötik önlemlere yönelik deneysel araştırmalar III. METODOLOJIK ARAŞTIRMALAR I. Teşhis ve tarama yöntemlerinin tanı koymada ne kadar geçerli (valitide) olduğu belirleme araştırmaları 7 KÜÇÜK STAJLAR 2. Gözlemcilerin ölçüm ve gözlemlerinin ne ölçüde güvenilir ve tutarlı olduğunu belirlemeye yönelik araştırmalar 3. Matematik simülasyon modelleriyle ilgili araştırmalar TANIMLAYICI EPIDEMIYOLOJIKARAŞTIRMALAR - Hastalık olay nedir? (semptomları, tanı kriterleri, prognozu) - Hastalık olay kimlerde görülmektedir? (yer özellikleri) - Hastalık olay ne zaman görülmektedir? (zamana özellikleri) Tanımlayıcı araştırmalar klinik veya toplumsal gözlemlerin doğruluk derecelerini belirlerler, herhangi bir hipotez yoktur. ANALITIK EPIDEMIYOLOJIK ARAŞTIRMALAR Hastalıkların nedenlerinin incelenmesi analitik epidemioloji araştırmalarla gerçekleştirilir. Bunlar gözlemsel araştırmalar olup üç ana grupta toplanabilirler: a. Vaka-kontrol araştırmaları b. kesitsel araştırmalar c. Kohart araştırmaları VAKA KONTROL ARAŞTIRMALARI Analitik araştırmalar içinde, özellikle klinik düzeyinde, en sık başvurulan yöntemlerdir. Bu yöntemde belirli bir hastalığı olanlar (vaka grubu) ile bu hastalığı olmayanlarda (kontrol grubu), hastalık ile ilişkisi olduğundan şüphe edilen bir faktörün/özelliğin ne boyutta bulunduğu belirlenerek vaka ve kontol grupları arasında bu yönden farklılık olup olmadığı karşılaştırılır. Bu tip araştırmalar “retrospektif” veya geriye dönük araştırmalar adı da verilir. Eğer bir araştırmada hastalar (vaka) ile “sağlamlara” (kontrol) belirli bir veya birkaç şüpheli etkenle (olası nedenler) karşılaşma durumları sorulmuş veya kayıtlardan saptanarak birbirleriyle karşılaştırılacak bir sonuç-neden ilişkisi kurulmaya çalışmışsa bu retrospektif araştırma yöntemidir. Vaka Kontrol Araştırmalarının Avantajları a.Zaman, insangücü ve parasal yönlerden ucuz, kolay uygulanabilir araştırmalardır. b. vaka ve kontrollerin araştırmayı terk etmeleri söz konusu değildir. c. Toplumda seyrek görülen ve etkenle karşılaşma ve etkilenme süresi (latent dönem) uzun olan hastalıkların etiolojik faktörlerinin (risk faktörleri) araştırılmasında en uygun yöntemdirler. Vaka Kontrol Araştırmalarının Sınırlılıkları a. Vaka ve kontrol grupları “hasta” ve “sağlam” popülasyonlarını genellikle temsil etmedikleri için bu araştırmanın sonuçları kendi evrelerine genellenmez, sadece araştırma kapsamına alınan grup için geçerlidir. b. Bu yöntemde hasta ve sağlam evrenlerinin büyüklüğü genellikle bilinmediği için sadece vaka ve kontrol gruplarında etkenle karşılaşma boyutu bulunur, araştırma konusu olan hastalığa ilişkin gerçek morbitide, mortalite hızları, rölatif ve atfedilen risk gibi önemli epidemiyolojik ölçütüler bulunamaz. Sadece tahmini rölatif (Odd’s ratio) risk bulunur ki, bu da dikkatle yorumlanmalıdır. 8 KÜÇÜK STAJLAR c. Vaka-kontrol araştırmalarında sonuçtan (hastalık) hareket ederek neden(ler) bulunulmaya çalışıldığı için bazı durumlarda nedenin hastalıktan önce başlayıp başlamadığını belirlemek güç olur. d. Bu araştırmalarda taraf tutma (bias) olasılığı yüksektir. KESITSEL ARAŞTIRMALAR Kesitsel araştırmalarda, belirli bir zaman kesitinde neden-sonuç ilişkisi birlikte incelenir. Bu araştırmalara “toplum taraması”, “prevalans çalışması”, epidemiyolojik sürveyans”, “durum saptama araştırması”, gibi isimlerde verilir. Kesitsel araştırmalara risk altındaki toplumun (bir hastalığa yakalanma riski en fazla olan grup) ya tamamı veya buradan seçilen bir örnekte, herhangibir hastalığın veya sağlık sorununun araştırmanın yapıldığı zaman kesitindeki bulunma sıklığı, yani prevalansı belirlenir. Ayrıca bu prevalans çeşitli sosyo-demogrfik özelliklere ve etiolojik faktörlere (etkenler) ilişkisi araştırılır. Böylece neden-sonuç ilişkisi aynı zaman kesitinde birlikte incelenmiş olur. Kesitsel araştırmalarda veri kaynağı olarak sürekli biçimde tutulan sağlık kayıtları (kişisel sağlık fişleri, bebek-çocuk, gebe, kronik hasta izlem formları, işyeri kayıtları, okul kayıtları vb), anketler, fizik muayene, laboratuvar inceleme kayıtları kullanılabilir. Kesitsel Araştırmaların Avantajları a. Kesitsel araştırmalar, toplumun sağlık sorunlarını ve önceliklerini kısa sürede belirlemek, sağlık hizmetlerini kısa sürede belirlemek, sağlık hizmetlerini planlamak, değerlendirmek ve yönlendirmek için en sık başvurulan yöntemdirler. b. Kesitsel araştırmalarda risk altındaki toplumun tümü veya bu toplumu temsil eden bir örnekte çalışıldığı için elde edilen sonuçlar topluma genellenebilir. c. Birden fazla sağlık sorunu araştırmaya yönelik araştırmalar daha ucuza malolur ve yararları daha yüksektir. Örneğin bir toplumda hipertansiyon taraması taraması ile birlikte, çeşitli sakatlıklar, anemi, diabet, glokom taramalarıda yapılabilir. Böylece yaklaşık olarak aynı masrafla daha fazla sorun saptanmış olur. Kesitsel Araştırmaların Sınırlılıkları a. Kesitsel araştırmalardan elde edilen prevelanslar eski ve yeni hastaların tümünü kapsadığı, sağlıklı kişilerin belirli süre içinde hastalığa yakalanma olasılığını vermediği için insidans, rölatif risk, atfedilen risk, affedilen risk gibi analitik epidemiyolojinin en önemli risk ölçütleri hesap edilemez. b. geçmişe dönük olaylarla ilgili bilgiler kayıtlardan elde ediliyorsa kayıtların güvenirliği, kişilerden alınıyorsa hafıza faktörü (unutma, yanlış hatırlarna) nedeniyle sonuçlar gerçeği tam olarak yansıtmayabilir. KOHORT ARAŞTIRMALARI Çok ayrıntılı, büyük ekip ve çabaları gerektiren analitik araştırmalardır. Kohort araştırmalarına, porspektif, ileriye dönük araştırmalar veya insidans araştırmalar gibi adlarda verilir 9 KÜÇÜK STAJLAR Bu analitik epidemiyolojik araştırma yönteminde, henüz bir hastalığa yakalanmamış “sağlam” kişilerin belirli bir etkenle karşılaşma durumlarına göre, izleme süresi içinde incelenen hastalığa yakalanma riskleri (insidansları/ olasılıkları) belirlenir. Bu araştırmalarda kohort grupları şu kaynaklardan seçilebilir. a. Belirli bir etkenle karşılaşılan gruplar - Örneğin çernobil nükleer santral kazası sırasında olayın etkileme çevresi içinde yaşayanlar, ionizan radyasyonunun etkisini incelemede uygun kohort grupları oluştururlar. b. Belirli bir hastalığı geçirenler - Örneğin Hepatit-B geçirenler ileride hepatosellüler kansere yakalanma riskini belirleme açısından iyi bir kohort grubudur. c. Belirli bir yöntemle tedavi edilenler - Tinea kapitisi. ankilozan spondiliti olanların bazıları 1930’lu yıllarda x-ray ile tedavi edilmişlerdir. Bunlar da ionizan radyasyon ile çeşitli kanserler arasındaki ilişkiyi araştırmak için iyi bir kohort grubu oluşturmuşlardır. d. Inceleme kolaylığı olan gruplar - Çeşitli meslek grupları, iş kollarında çalışanlar - Gebeler - Izlenen O-6 yaş çocuklar - Belirli okullara devam edenler - Gönüllüler e. Coğrafi sınırlarla belirlenen kohortlar - Belirli bir bölgede yaşayanların ya tümü veya nedeni incelenecek hastalık yönünden önemli bir yaş, cins grupları da yararlı kohort gruplarıdır (örneğin doğum kohortları) Bu kohortlar etkenle karşılaşma durumlarına göre gruplara ayrılırlar ve izleme süresi sonunda etkenle karşılaşılan ve karşılaşmayan gruplardaki hastalık insidansı arasında fark olup olmadığı saptanır. Kohort araştırmalarından elde edilen en önemli ölçütler, toplam insidans, etkene özel insidanslar, rölatif ve atfedilen riskler ile korunabilirlik hızıdır. Insidans belirli bir süre (izleme süresi) içinde etkenle karşılaşma durumlarına göre sağlam kişilerin incelenen hastalığa yakalanma risklerini (olasılıklarını) verir. Yani insidans belirli süre içinde saptanan yeni vaka sayısısının risk altındaki sağlam kişi sayısına bölünmesiyle elde edilir. Rölatif risk ise, etkenin bulunduğu grubun insidansının,etkenle karşılaşmayan grubun insdansına bölünmesiyle elde edilir ve neden- sonuç ilişkisinin boyutunu kantitatif olarak gösteren bir ölçüdür. Atfedilen risk ile korunabilirlik hızı halk sağlı uygulamalarından önemlidirler. Şüphe edilen etiolojik faktör (etken) ortadan kaldırıldığı zaman ne kadar yarar (hastalığa yakalanma, ölüm vb. önlenmesi) sağlanabileceğini tahmin etmeye yarayan ölçütlerdir. 10 KÜÇÜK STAJLAR Kohort Araştırmalarının Yararları: a) Hastalıkların nedenlerini (risk faktörleri, etkenler vb.) belirlemek için en güvenilir gözlemsel araştırma yöntemidir. Çünkü burada incelenen hastalık yönünden sağlam olan kişiler saptanıp izlenmekte ve bu süre içinde etkenle karşılaşma durumlarına göre hastalığa yakalanma olasılıkları belirlenmektedir. b) Kohort araştırmalarında hastalığa yakalanma, neden-sonuç ilişkilerini gerçek biçimde ortaya kaayacak olan ölçütler (insidans, rölatif risk, atfedilen risk) elde edilir. c) Kohort araştırmalarında hafıza faktörü, selektif ölüm, selektif göç gibi metadoloik sorunlar en az düzeydedir. Bu nedenle sonuçlar diğer araştırma yöntemlerine göre daha güvenilirdir. d) Toplumda sık görülen, latent dönemi (etkenle karşılaştıktan sonra hastalık belirtilerinin çıktığı ana kadar geçen süre) kısa olan hastalıkların etiolojilerinin araştırılmasında en uygun yöntemdir. Seyrek ve latent dönemi uzun hastalıklarda yeterli sayıda vaka bulabilmek için çok sayıda kişiyi uzun süre izlemek gerekecektir ki bu da maliyeti çok artırır. Kohart Araştırmalarının Sınırlılıkları a) Kohort araştırmaları maliyet, zaman, personel niteliği ve sayısı yönünden pahalı araştırmalardır. b) Kohort araştırmalarında en önemli sorun, araştırmaya katılanların zaman içinde azalması, çeşitli nedenlerle araştırmayı terk etmeleridir. c) Izlem süresi uzadıkça araştırmayı yürütmekle sorumlu olan kişiler zaman içinde başka göreve atanabilirler, araştırma fonları azalabilir veya tamamen kesilebilir. d) Izleme dönemi içinde çevrede ve toplumda meydana gelebilecek değişiklikler (savaşlar, açlık, çevre kirlenmesi, doğal afetler) inceleme konusu olan nedensonuç ilişkilerini etkileyebilir. DENEYSEL EPIDEMIYOLOJI MÜDAHALEN ARAŞTIRMALARI Analitik Araştırmalarla çeşitli sağlık sorunlarının-hastalıklarının nedenleri belirlendikten sonraki aşama, bu sorunların çözümü için önlemler alınmasıdır. Bu yöntemlerden en etkili veya olanları belirlemek için deneysel epidemiyolojik araştırma yöntemlerinden yararlanılır. Bunlara müdahale (intervention) araştırmaları denir. Primer koruma, yani sağlam kişilere yönelik önlemlerin-uygulamaların etkinliği genellikle saha deneyleri (field trials), çeşitli tedavi yöntemlerinin (ilaçların, ameliyatların vb.) etkinliği ise genellikle klinik deneyler (clinical trials) ile değerlendirilir. Burada üzerinde durulması gereken en önemli konu şudur: Bir aşı, ilaç, ameliyatın yararlılığı-etkinliğinin değerlendirilmesi 3-4 aşamada gerçekleşir: 1- Laboratuvarda in-vitro deneyler, 2- Deney hayvanları üzerindeki in-vivo deneyler, 3- Küçük gönüllü grupların üzerideki klinik çalışmalar, 11 KÜÇÜK STAJLAR 4- Saha veya klinik deneyleri. Işte bu bölümde sözü edilecek olan müdahale araştırmaları, 4. aşama, yani saha veya klinikte uygulanan deneysel çalışmalardır. Yöntemin (ilaç, aşı vb.) etkinliği bu aşamada da doğrulandıktan sonra gıda ilaç kontrolü ile ilgili kuruluşlar trafından ruhsat verilir ve ondan sonra toplumda yaygın uygulamalara başlanır. Ilk üç aşamada etkisiz-başarısız, zararlı olan yöntemler için 4. aşama deneylere gerek yoktur. Klasik tipteki müdahale araştırmaları ister klinikte ister sahada yapılsın, genel ilkeleri benzerdir. Bunlara randomize-kontrollü deneyler adı da verilir. Müdahele araştırmalarında etkinliği değerlendirilecek yöntemin uygulandığı gruba “müdahale-araştırma/deney grubu”, diğerlerine ise “kontrol/karşılaştırma grubu”, adı verilir. Bu grupların seçildiği “evrene” ise referans popülasyon denir. Uygulanacak müdahale yönteminin etkinliğini en objektif (tarafsız) biçimde ortaya koyacak ölçüte parametre adı verilir. Sıklıkla kullanılan parametreler, insidans, ölüm, doğurganlık hızlarıdır. Ayrıca 5 yıllık yaşama şansı, komplikasyon veya ilaçların, müdahalelerin yan eki hızlarıda sıklıkla kullanılan parametrelerdir. Gözlemci hatalarını azaltmak için tek veya çift taraflı farkına vardırmama (single/double biind) yönteminden yaralanılabilir. Plasebo, farmakolojik özelliği olmayan, renk koku, tad, ambalaj yönünden uygulanan ilaç, aşı vb. müdahale yöntemine benzeyen bir maddedir. Kişilerde ölçüm yapılacak özelliklerde subjektif faktörlerden doğabilecek değişiklikleri önlemek amacıyla kullanılır. Müdahale araştırmalarının sınırlılıkları - Uygulamada her konuda böyle bir araştırma yapmak, etikal nedenlerle kolay değildir. - Çok seyrek görülen hastalıkların tedavisinde yapılacak araştırmalar için yeterli sayıda ve nitelikte vaka bulmak için uzun süre beklemek gerekebilir. - Bazı durumlarda müdahale yöntemi hastalığın özelliğinden dolayı tam standardize edilemez. Her hastaya göre değişik tedavi protokolu uygulama zorunluluğu olabilir. - Araştırmaya katılanların tümü izlenemez. - Polifarmasi toplumda gerekli-gereksiz çok fazla ilaç kullanılması, reçetesiz ilaç alımı gibi nedenlerle müdahale yöntemi olan ilacın etkinliğini tarafsız biçimde ölçmek zor olabilir. - Müdahale yöntemi olan ilaç ağızından alınıyorsa, bunun düzenli kullanılıp kullanılmadığının çok iyi saptanması gerekir. SAĞLIK ÖLÇÜTLERİ Sağlık ölçütleri toplumu sağlık, hastalık, ölüm, doğurganlık, sağlık hizmetlerinden yararlanma vb. gibi değişik yönleri ile tanımlarlar. Genelde iki türlü ölçüt vardır. Hız (rate) ve oran (ratio). Hızlar bir sağlık olayının toplum içindeki görülme sıklığını ölçme k için kullanılırlar. Burada pay, bir sağlık sorunu ile karşılaşılanların sayısını, payda ise risk altındaki toplumu içerir. 12 KÜÇÜK STAJLAR Oran ise bir sağlık olayının diğerine göre ne boyuta olduğunu ifade eder. Pay ve paydada yer alan olaylar farklıdır. En sık kullanılan oranlardan bazıları, doğumda erkek/kadın oranı, düşük/canlı doğum oranı ve rölatif risktir. Hastalık (Morbitide) Düzeyini Belirleyen Ölçütler Prevalans: Belirli bir kesitinde, bir toplumda saptanan tüm (eski ve yeni) vaka sayısının, aynı andaki risk altındaki kişi sayısına bölünmesiyle elde edilir. Bir hastalığın, o andaki toplumda görülme sıkIığınl ifade eder. Insidans: Belirli bir süre içinde bir toplumdaki “sağlam” kişilerin belirli bir hastalığa yakalanma olasılığıdır. Atak Hızları: insidansın bulaşıcı hastalıklar alanında kullanılan şeklidir. Belirli bir süre içinde saptanan bulaşıcı hastalık vaka sayısının, o hastalığa duyarlı kişi sayısına bölünmesi ile elde edilir. Epizod Hızı: Bağışıklık bırakmayan tekrarlayan bulaşıcı hastalıkların boyutunu ölçmek için kullanılan bir ölçüttür. Ölüm (Mortalite) Düzeyini Belirleyen Ölçütler Kaba Ölüm Hızı: En sık kullanılan, kolay elde edilen bir ölçüttür. Bu hız toplumdaki çeşitli yaş, cins gruplarının ölüm açısından riskini tam olarak yansıtmayan, ölüm boyutu hakkında genel fikir veren bir ölçüttür. Kaba ölüm hızı = Bir toplumda bir takvim yılında meydana gelen toplam ölüm sayısı x1000 Aynı toplumun yıl ortası nüfusu Özel Ölüm Hızları: Cins, yaş, yerleşim yeri, ölüm nedeni gibi özelliklere göre hesabedilen, daha duyarlı ölüm ölçütleridir. Cinse-Özel Ölüm Hızı: Kadın ve erkeklerin ölüm hızlarını saptamada kullanılır. Örneğin erkekler için şöyle hesabedilir. Cinse-özel ölüm hızı = (Erkekler için) Bir yılda saptanan toplam erkek ölümü sayısı x1000 Toplam erkek nüfusu Yaşa-Özel Ölüm Hızları: Çeşitli yaş gruplarındaki ölüm boyutunu saptamak için kullanılır. Örneğin 15-44 yaşlar için şöyle hesabedilir. Yaşa-özel ölüm hızı = (15-44 yaşlar) Bir yılda meydana gelen 15-44 yaşlarındaki ölüm sayısı 15-44 Yaş Nüfusu x1000 13 KÜÇÜK STAJLAR Yaşa-Cinse Özel Ölüm hızları: Çok duyarlı bir ölüm ölçütüdür. Çeşitli yaş gruplarında erkek ve kadınların ölüm hızlarını saptamak için kullanılır. Örneğin 15-44 yaşlarındaki erkeklerin ölüm hızı şöyle hesabedilir. Bir yılda meydana gelen 15-44 yaş Yaşa-cinse-özel erkek ölüm sayısı ölüm hızı = x1000 (15-44 yaş erkekler) 15-44 Yaş Erkek Nüfusu Yerleşim yerlerine özel ölüm hızı Yerleşim yerine özel ölüm hızı = (Kırsal alan) Bir yılda kırsal alanlarda meydana gelen ölüm sayısı x1000 Kırsal alanların nüfusu Neden-özel ölüm hızları “X” nedenine özel ölüm hızı = Bir yılda “X” nedenine bağlı ölüm sayısı x1000 Toplumun nüfusu Orantılı (proportional) Ölüm Oranları: Yaşa ve neden-özel hesabedilebilirler. Yaşa-Özel Orantılı Ölüm Oranı: Bir toplumun genel sağlık düzeyini değerlendirmede kullanılır, 5 yaş altı ve 50 yaş üzerinde olmak üzere iki yaş grubu için hesabedilir. Bir yılda meydana gelen 50 yaş ve Orantılı ölüm oranı üzerindeki ölüm x100 sayısı (50 yaş ve üzeri)= Bir yılda meydana gelen toplam ölüm sayısı Nedene-Özel Orantılı Ölüm Oranı: Bir yılda “X” nedeninden Nedene-özel ölenlerin sayısı orantılı = ölüm oranı Bir yılda meydana gelen toplam ölüm sayısı x100 Fatalite Hızı: Belirli bir hastalığın ne kadar öldürücü olduğunu saptamak için kullanılır. Şöyle hesabedilir: 14 KÜÇÜK STAJLAR “X” hastalığı nedeniyle ölüm sayısı “X” hastalığının Fatalite Hızı = x100 “X” hastalığına yakalananları sayısı Bebek Ölüm Hızları: Bir toplumdaki sağlık, özellikle çocuk sağlığı düzeyinin en önemli göstergesi bebek ölüm hızıdır. Bebeklik dönemi doğumdan itibaren yaşamın ilk 364 günüdür. Bu dönemin tamamında ölüm riski ve nedenleri aynı değildir. Bu nedenle hız doğumdan sonraki ilk 7 gün, 8-28 günler ve 29-365 günler için ayrı ayrı hesap edilir. Bir yılda ölen bebek (0-365) günlük sayısı Toplam Bebek Ölüm Hızı = x1000 Bir yılda meydana gelen canlı doğum sayısı Erken yenidoğan (neonatal) Bebek= Ölüm Hızı Yenidoğan sonrası (postneonatal) = Ölüm Hızı Bir yılda 0-7 günlük iken ölen bebek sayısı x1000 Bir yılda meydana gelen canlı doğum sayısı Bir yılda 29-365 günlük iken ölen bebek sayısı x1000 Bir yılda meydana gelen canlı doğum sayısı Bu son üç hızın toplamı, toplam bebek ölüm hızını verir. Burada önemli olan nokta, bebek ölümü diyebilmek için bebeğin canlı doğduktan sonra ölmesidir. Hiçbir canlılık belirtisi yoksa bu ölü doğumdur ve bunlar pay ve paydada yer almaz. Perinatal Ölüm Hızı: Ana sağlığı düzeyini iyi gösteren ölçütlerinden birisidir. Doğum öncesi ve doğum sırasında sağlık hizmetlerinin yeterli olup olmadığını gösterir. Şöyle hesabedilir. Perinatal Ölüm Hızı = Bir yılda ölü doğan veya canlı doğup 0-7 günlük iken ölen bebek sayısı Bir yıldaki toplam (ölü+canlı) doğum sayısı x1000 15 KÜÇÜK STAJLAR Ana Ölüm Hızı: Bir toplumda ana sağlığı düzeyini en iyi yansıtan ölçüttür. Şöyle hesaplanır: Bir yılda gebelik, doğum ve lohusalik döneminde meydana gelen Ana kadın ölümü sayısı 10 000 veya Ölüm Hızı = x 100 000 Bir yıldaki canlı doğum sayısı Doğurganlık (Fertilite) Düzeyini Belirleyen Ölçütler Kaba doğum Hızı: Bir toplumun doğurganlık düzeyini belirten çok duyarlı olmayan bir ölçüttür. Çünkü paydada doğurganlığa katkısı olmayan yaş ve cinsler de yer almaktadır. Şöyle hesabedilir: Kaba Doğum Hızı = Bir yılda meydana gelen canlı doğum sayısı Aynı toplumun yıl ortası nüfusu x1000 Yaşa-Özel Doğum Hızları: Kadınlarda doğurganlık döneminde (15-49 yaşlar) belirli yaşlardaki doğurganlık düzeyini belirten en duyarlı fertilite ölçütüdür. Örneğin 20-24 yaş grubu için şöyle bulunur. 20-24 Yaşa-Özel Doğum Hızı = Bir yılda 20-24 yaşlardaki annelerin yaptığı canlı doğum sayısı x1000 20-24 yaşlarındaki kadın sayısı Toplam doğurganlık Hızı: Yaşa-özel doğum hızlarının (katsayı kullanılmadan) toplamın 5 ile çarpımıyla elde edilir. Bunun anlamı şudur; Belikli bir yılda halen doğurganlık çağında olan kadınların doğurganlık düzeyleri aynen devam ederse, doğurganlık dönemlerini tamamladıklarında her kadın ortalama toplam doğurganlık hızı olarak elde edilen sayg kadar çocuk sahibi olacaktır. Genel doğurganlık Hızı: Doğurganlık çağındaki her 1000 kadının bir yılda yaptığı canlı doğum sayısıdır. Genel Doğurganlık = Hızı Bir yılda meydana gelen canlı doğum sayısı Aynı toplumdaki 15-49 yaş kadın sayısı x1000 16 KÜÇÜK STAJLAR Çocuk/Kadın Oranı (Fertilite Oranı): Doğum sayılarının doğru biçimde saptanamadığı durumlarda, nüfus sayımı verileri kullanılarak elde edilen, doğurganlık boyutunu dolaylı biçimde beliten bir ölçüttür. Çocuk/kadın Oranı = Bir toplumdaki 0-4 yaş arası çocu sayısı x1000 Aynı toplumdaki 15-49 yaş kadın sayısı ÖRNEKLEME Evren, belirli bir özelliği olan bireylerin tümünün oluşturduğu bir topluluktur. Bir araştırmadan güvenilir sonuçlar elde etmeye yetecek sayıda ve kendi evreninden seçilmiş ve çoğu özellikleri benzer olan bireylerden oluşan gruba örnek adı verilir. Araştırmalarda örnek seçilmesinin yaraları şunlardır: - Evrenin tümünü incelemek çok pahalı bir iştir. - Örnekten elde edilen sonuçlar evrenin tümü incelendiğinde alınacak sonuçlar kadar doğru ve güvenilir - Herhangi bir konuda ayrıntılı bilgileri evrenin tümünden elde etmek güç olabilir, böyle durumlarda örnek seçmek en doğru iştir. Örneğin büyüklüğü ve hangi örnekleme yöntemi ile seçileceğidir. Dikkat edilecek nokta, hangi büyüklükteki bir örnek ile en ucuz, en güvenilir (örnekleme hatası en az) sonuçların elde edileceğinin saptanmasıdır. Buna optimum örnek büyüklüğü adı verilir. Örnek büyüklüğünü belirlemek için genellikle bağımlı değişkenin parametrenin (prevalans, ortalama vb.) ne türde olduğu ve evrenin büyüklüğünün bilinmesi gerekir. ÖRNEKLEME YÖNTEMLERİ Basit Rastgele Örnekleme Evrendeki bireyler yaş, eğitim durumu, gelir durumu gibi özelliklerine göre homojen dağılmışsa, evrende belirli özelliklere göre kümeleşme yoksa, bu yöntemle örnek seçilebilir. Burada evrendeki her bireyin veya birimin (hane, köy, mahalle vb) örneğe seçilme şansı birbirine eşit ve birbirinden bağımsızdır. Araştırıcı, herkese eşit seçilme şansı vererek tarafsız bir tutum izlemektedir. Bu yöntemle örnek seçimi için önce evrendeki bireylerin/birimlerin listesi hazırlanır. Sonra bu listedeki sıra numaralarına göre hangi birey, veya birimlerin seçileceğine rastgele (random) karar verilir. Rastgele seçim için ya kura yöntemine başvurulur veya rastgele sayılar tablosundan yararlanılır. Sistematik Rastgele Örnekleme Basit rastgele örnekleme yönteminin sistematize edilmiş şeklidir. Burada da evrenin homojen yapıda olması ve elde birey/birimlerin listesi olması gerekir ve belirlenen sayıda kişi bu listeden eşit aralıklarla seçilmektedir. 17 KÜÇÜK STAJLAR Örnek aralığı evrendeki toplam birey/birim sayısının belirlenen örnek büyüklüğüne bölünmesi ile bulunur. Tabakalı Örnekleme Eğer araştırmanın uygulanacağı evren homojen yapıda değilse veya bazı özelliklere göre evrenin daha ağırlıklı temsil edilmesi isteniyorsa tabakalı örnekleme yöntemine başvurulur. Tabakalı örnekleme için ana ilke her tabakanın kendi içinde benzer, diğer tabakalardan farklı yapıda olması gerekir. Örneğin sosyo-ekonomik durumuna göre iyi-orta-kötü diye tabakalama yapıldığında her grubun içinde birbirine benzer ancak gruplar arasındaki sosyo-ekonomik fark da belirgin olmalıdır. Aksi halde evreni tabakalamaya gerek yoktur. Tabakalar net biçimde belirlendikten sonra her tabakadan önceden belirlenen sayıda birey/birim ya basit rastgele, ya sistematik örneklemeyle veya tabakalı örneklemeyle seçilebilir. Küme Örneklemesi Pratikte sık başvurulan iki aşamalı bir ör- nekleme yöntemidir. Ilk olarak evren belirli özelliğe göre oluşmuş kümelere ayrılır. Kümeler genellikle coğrafi bölgelere veya yerleşim yerine göre (kasaba, köy, okul, fabrika vb. kurumlar) tanımlanır. Ikinci aşamada ise yine önceden belirlenmiş büyüklüğe ulaşacak biçimde kümeler rastgele yöntemle seçilir. TANIMLAYICI ISTATISTIKLER A. Yer Gösteren Ölçütler 1. Merkezi Ölçütler a. Aritmetik Ortalama (Mean): En sık kullanılan ölçütlerden birisidir. Günlük yaşamda “ortalama” olarak ifade edilir. Özellikle normal (simetrik) dağılıma sahip veriler için kullanılır. Gözlenen tüm değerlerin toplanarak gözlem sayısına bölünmesi ile elde edilir. b. Ortanca (Median): Simetrik olmayan dağılımlarda ve ordinal verilerde tercih edilir. Araştırmadaki gözlemlerin değerleri en küçükten en büyüğe doğru sıralanır, dizi tek sayılı ise dizinin ortasındaki gözlemin değeri ortancadır. Ancak çift sayılı bir dizi ise, ortadaki iki verinin değerlerinin ortalaması alınır. c. Tepe Değeri (Mode): Veriler içinde en sık bulunan değerdir. d. Ortasınır (Midrange): Örnekte yer alan en küçük ve en büyük değerlerin aritmetik ortalmasıdır. e. Geometrik Ortalama: Çok sık kullanılmaz, geometrik ortalama gözlem değerlerinin birbirleriyle çarpımlarının, gözlem sayısı kökü olarak hesaplanır. Geometrik ortalama genellikle verilerin logaritmik olduğu durumlarda kullanılır. f. Çeyrekler ve Yüzdelikler: Dağılımın çeyrek değerleri ve yüzdelikleri dağılımın herhangi bir noktasını gösterir. Dağılımın toplam değer sayısının dörde bölünmesiyle elde edilen gözlem sayısının değeri (% 25. değer) birinci çeyrek değer, ikiye bölünmesiyle elde edilen (% 50. değer) 2. çeyrek değer, üçüncü çeyrek değer ise % 75. değerdir. 18 KÜÇÜK STAJLAR B. Yaygınlık Gösteren Ölçütler a.Dağılım Aralığı (Range): En büyük ve en küçük değer arasındaki farktır. b. Ortalamadan Sapma: Her bir değerin ortalamadan olan uzaklığı toplamının karesinin, gözlem sayısının bölünmesi ile elde edilir. Ortalam merkezi bir ölçüt iken, ortalamadan sapma yaygınlığı gösteren bir ölçüttür. c. Standart Sapma: Dağılımın yaygınlığını gösteren ölçütlerin en önemlilerinden birisi standart sapmadır. Her bir değerin ortalamaya olan uzaklığını, bir başka deyişle dağılımın yaygınlığını gösterir. d. Varyans: Her bir dağılıma ilişkin gözlemlerin ortalamadan ayrılışlarının karelerinin ortalamasına varyans denir. Standart sapmanın karesi varyans olarak adlandırılır. e. Değişim Katsayısı (Varyasyon Katsayısı): Yaygınlıkların karşılaştırılmasında kullanılır. f. Standart Hata: Standart hata örnek ortalamasının evren ortalamasından ne kadar farklı olduğunu gösteren bir ölçüttür. ÖNEMLILIK TESTLERI Önemlilik testleri kapsamlarına göre iki alt gruba ayrılırlar: 1. Tek değişkenli önemlilik testleri 2. Çok değişkenli önemlilik testleri TEK DEĞİŞKENLİ ÖNEMLİLİK TESTLERİ Parametrik önemlilik testleri Araştırmada toplanan verilere ilişkin değişkenlerin veya bu verilerden yaralanılarak oluşturulacak yeni değişkenlerin çan eğrisi biçimindeki normal dağılıma benzer bir dağılım gösterdikleri, ortalama ve standart sapmaların hesabedileceği, araştırmaya katılan kişi sayısının yeterli olduğu durumlarda parametrik önemlilik testleri kullanılır. Bunlardan en sık kullanılan Z testi, t-testi, F-testi, korrelasyon katsayısı gibi yöntemlerdir. - Istatistiki hipotez= Tarafsızlık hipotezi=farksızlık hipotezi=sıfır hipotezi Hepsi aynı anlamda kullanılan bu kavrama göre araştırmanın bağımlı ve bağımsız değişkenleri arasında fark olmadığı varsayılır. Bu araştırmacılıktaki tarafsızlık kuralının gereğidir. - Araştırma hipotezi= Farklılık hipotezi= alternatif hipotez Araştırmada daha önceki bilgilerin veya göslemlerin doğruluğunu saptamak üzere oluşturulan, örnek ve evren değerlerinin farklılığını veya değişkenler arasında önemli ilişki lduğunu varsayan ifadelerdir. Uygulanacak istatistiki testler sonucunda ya istatistiki hipotez veya araştırma hipotezi kabul veya red edilecektir. - Kritik alan= red alanı / kabul alanı 19 KÜÇÜK STAJLAR P değeri Hipotezle ilgili olarak elde edilen sonuçların, aynı araştırma aynı evrenden saçilen aynı büyüklükteki yüz örnekte yüz kez tekrar edildiğinde kaç tanesinde farklı sonuç olabileceğini, yani yanılma, farklı sonuç alma olasılığını gösteren bir değerdir. Genellikle 0.005’den küçük olan P değerleri önemli olarak kabul edilir. ORTALAMALARI TAHMIN VE KARŞILAŞTIRMADA KULLANILAN ÖNEMLILIK TESTLERI Normal dağılım gösteren tüm değişkenler için Z ve t testi kullanılır. Iki bağımsız örneğin ortalamaları arasındaki farkın karşılaştırılması: Birbirinden bağımsız olan iki örnekten elde edilen ortalamalar arası farkın önem kontrolu yine t-tesi ve aşağıdaki formül ile incelenir. Burada örneklerin varyanslarının eşit olduğu varsayılmaktadır. Örnek: Yaşamın ilk aylarında yalnız anne sütü ile beslenmenin çocuğun gelişimi üzerine etkisini araştırmak amacı ile intrauterin gelişimi normal ve doğum kiloları aynı olan, yalnız anne sütü ile beslenen 10 bebek ile, hiç anne sütü almamış, yalnız ek gıda ile beslenen 10 bebek izlenmiştir. Doğumu izleyen 3. ayın sonunda bu bebekler tartılmıştır. Iki gruptan elde edilen ağırlık ortalamaları ve standart sapmaları aşağıda gösterilmiştir. Yalnız anne sütü ile besleme bebeğin gelişimi açısından daha etkin midir? Üç ve daha fazla ortalama arasındaki farkın önem kontrolü Bir araştırmada eğer üç veya daha fazla sayıda grup varsa, bunların ortalamaları aralarındaki farkların önem kontrolü varyans analizleri (tek veya çift yönlü) ile yapılır. Hız orantıları tahmin ve karşılaştırmada kullanılan önemlilik testleri Bağımlı değişken hız veya orantı (proportion) türündedir. Ya tek örnekten elde edilen hız/orantı ile evren ortalaması arasındaki farkın veya iki örnekten elde edilen hız/orantılar arasındaki farkın önem kontrolunu yapmak için yine Z ve t testinden yararlanılır. Örnek: Bir bölgede barsak parazitleri prevalans hızının % 40 düzeyinde olup olmadığının test edilmesi amacı ile 100 kişilik bir örneklem üzerinde bir çalışma yapılmış ve barsak parazitleri görülme sıklığının % 48 olduğu saptanmıştır. Bulunan orantı % 40’tan farklı mıdır? Iki bağımsız örnek hız / orantıları arasındaki farkın karşılaştırılması Hız/orantıların hesabedildiği durumlar binomial dağılım gösterirler. Ancak uygulamada bunun normal dağılıma uyarlanmış testleri kullanılır. Iki bağımsız örnekten elde edilen hız/orantılar arasındaki farkın önemli olup olmadığı incelenir: 20 KÜÇÜK STAJLAR Örnek: Iki araştırmacı iki yıl ara ile aynı bölgede oturan 15-49 yaş grubu kadınlarda etkin aile planlaması yöntemi kullanma hızlarını saptamak üzere iki ayrı çalışma yapmış ve şu sonuçları elde etmişlerdir: Araştırmacı Etkin Yöntem Örnek Kullanma Hızı Büyüklüğü 1. Araştınnacı % 43 50 2. Araştınnacı % 38 50 Bu hızlar birbirinden farklı mıdır? Khi Kare Testi (X2) Iki hız/orantı arasındaki farkın incelenmesinde non-parametrik testlerden olan x2 (khi kare) testi de kullamlır. Dört gözlü (2x2) tablolarda Khi kare testi Örnek: Gribe karşı yeni bir aşının etkinliğini denemek üzere bir çalışma yapılmıştır. Araştırma popülasyonundaki çocukların bir kısım eski aşı ile bir kısmı da yeni aşı ile aşılanarak her gruptaki hastalık sayısına göre yeni aşının etkinliği araştırılmış ve bulgular aşağıda gösterilmiştir. Koruyuculuk yönünden yeni aşı ile eski aşı arasında fark var mıdır? ikiden fazla gruptan elde edilen hızı orantılar arası farkın karşılaştırılması Araştırmalarda bir değişkenin alt grupları için, veya farklı örneklerden elde edilen ikiden fazla hız/orantının aralarında önemli fark olup olmadığını incelemek için x2 testinin çok gözlü tablolar için geliştirilmiş olanı kullanılır. Burada da test edilen varsayım gözlemlerin gruplara benzer biçimde dağılıp dağılmadığıdır Örnek: Bir hastalığa karşı piyasada ayrı firmalara ait 4 ayrı ilaç vardır ve Sağlık Bakanlığı en etkin olanını seçerek devlet hastanelerinde kullanmak istemektedir. Bunun için bir araştırma yapılmış, bütün ilaçların hastalığı tedavi etmedeki etkinlikleri incelenmiş. Çiftlerin - Eşlerin (Pair) Ortalamalarının Karşılaştırılması Bazı araştırmalarda ya farklı iki örnekteki çiftlerin veya aynı kişilerin iki ayrı ölçümleriyle oluşan eşlerin ortalamaları arasındaki farkın önem kontrolünün yapılması gerekebilir. Örnek: Oral kontraseptif kullanımının kan basıncı üzerine olan etkisini incelemek amacı ile 10 oral kontraseptif kullanan kadının kullanım öncesi ve sonrası kan basınçları ölçülmüş ve değerler hesaplanmıştır. Korrelasyon Katsayısı Araştırmalarda sürekli tipteki bir bağımlı değişken (örneğin kan basıncı) ile bir bağımsız değişken (örneğin yaş) arasındaki ilişkinin, kantitatif olarak, boyutunu gösterir. Korrelasyon katsayısı (r) -1 ve +1 arasında değişen değerler alır. Eğer iki değişken arasında ilişki yok ise katsayı O, ilişki tam ise -1 veya +1’dir. 21 KÜÇÜK STAJLAR Çok Değişkenli Analizler Sağlık olaylarının önemli bölümü tek nedenli değil, çok sayıda nedenin / faktörün etkisiyle meydana gelmektedir. Işte sağlık sorunlarının nedenlerini daha iyi aydınlatmak için bu nedenlerin birlikte incelenmesi, birbirleriyle olan etkileşimlerinin de dikkate alınması gerekir. Işte çok sayıda nedenin birarada incelenmesi çok değişkenli analizler adı verilir. En sık kullanılan analizler şunlardır: - Çok değişkenli regresyon - Iki ve çok değişkenli lojistik regresyon - Çok değişkenli varyans analizi - Faktör analizi - Ayırıcı fonksiyon analizi - Parsiyel korrelasyon ANA SAĞLIĞI GÖSTERGELERİ 1- Ana ölüm hızı 2- Perinatal ölüm hızı (PNÖH) 3- Kaba doğum hızı 4-Doğurganlık hazları a. Genel doğurganlık hızı b. Yaşa özel doğurganlık hızı c. Toplam doğurganlık hızı (TDH) d. Tamamlanmış doğurganlık hızı 5- Toplam düşük hızı 6- Toplam düşük hızı 7-Kontraseptif yöntem uygulamaları 8- Doğum öncesi bakım alan gebe oranı 9-Hastanede ve sağlık personeli yardımıyla yapılan doğumların oranı 10-Doğum sonrası bakım alanların oranı 11-Jinekolojik komplikasyonların görülme oranı 12-Öbstetrik komplikasyonların görülme oranı 13-kadının statüsü (sosyo-ekonomik durum) Ana ölüm hızı (AÖH) ve perinatal ölüm hızı (PNOH) ana sağlığının düzeyini gösteren en önemli ölçütlerdir. ANA ÖLÜM HIZI (AÖH) Bir kadının gebeliğinin birinci gününden başlayarak doğumdan sonraki 42 gün içinde gebeliğe doğrudan ya da dolaylı olarak bağlı nedenler sonucu ölüm olarak tanımlamaktadır. 22 KÜÇÜK STAJLAR Ana ölüm Hızı = (yüzbin canlı doğumda) Bir toplumda bir yılda gebelik döneminde doğum sırasında ve doğumdan sonra ilk altı hafta içinde ölen kadın sayısı Aynı toplumda aynı süredeki canlı doğum sayısı x1000 AÖH bir toplumda gebe kalmadaki risk derecesi hakındaki fikir vermesinin yanısıra aynı zamanda ana sağlığı hizmetlerinin yeterli olup olmadığı ve o toplumun genel sosyo-ekonomik düzeyi hakkında da fikir verir. Gelişmiş ülkelerde kanama, engellenmiş doğum eylemi, enfeksiyon, eklampsi ve abortus, anne ölüm nedenlerinden ilk beşini oluşturmaktadır. Bu nedenlerden hepsi erken tanı ve tedavi ile önlenebilen nedenlerdendir. ANA ÖLÜMLERININ MEDIKAL NEDENLERE GÖRE SINIFLANDIRILMASI A- Doğrudan obstetrik olan nedenler: - Kanama Toksemi Enfeksiyon Vasküler olay Anestezi, gibi B- Dolaylı obstetrik olan nedenler: - Annenin sistemik hastalığı - Kan transfüzyonu, gibi C-Diğer nedenler (A ve B grubuna girmeyen nedenlere bağlı ölümler bu başlık altında toplanır). PERINATAL ÖLÜM HIZI (PNÖH) Bu hız toplumda ana sağlığı düzeyini, doğum öncesi bakımın yeterli ve doğumların sağlıklı koşullarda olup olmadığını gösteren önemli bir ölçüttür. Perinatal ölümler, anne ölümlerine kıyasla daha sık görüldüğünden o toplumdaki obstetrik hizmetlerin düzeyi hakkında daha iyi fikir verir. Bir toplumda bir yılda 28. haftadan sonra olan ölü doğumlar ve canlı doğup 0-7 günlük iken ölen bebek sayısı Perinatal ölüm Hızı = xk(1000) (Bin doğumda) Toplam (canlı ve ölü) doğum sayısı 23 KÜÇÜK STAJLAR PERİNATAL ÖLÜM NEDENLERİ (PNÖH) 1- Konjenital Anomaliler (Merkezi sinir sistemi ve diğer anomaliler 2- Rh uyuşmazlığı 3- Mekanik nedenler a. Doğum travması b. Uterus rüptürü c. Kordon sarkması 4- Toksemi 5- Antepartum Kanama a. Ablatio (dekolman) Plasenta b. Plasenta previa 6- Plasental yetmezlik 7- Düşük Doğum Ağırlığı a. Prematürelik b. Intra uterin gelişme geriliği (IUGG) 8- Maternal Hastalık (kalp hast., diyabet vb.) 9- Fetusta enfeksiyon Obstetrik tutum ve davranış perinatal mortaliteyi etkileyen temel nedendir. KABA DOĞUM HIZI: Bir toplumdaki doğurganlık düzeyi ile ilgili genel olarak bilgi veren, ayrıntılı olarak bilgi vermeyen bir ölçüttür. Bir toplumda bir yıldaki canlı doğum sayısı Kaba doğum Hızı = xk(1000) (Binde) Aynı toplumda yıl ortası nüfus GENEL DOĞURGANLIK HIZI: Doğurganlık çağındaki her bir kadının bir yılda yaptığı doğum sayısıdır. Genel Doğurganlık Hızı = (Binde) Bir toplumda bir yıldaki canlı doğum sayısı xk(1000) Aynı toplumda yıl ortası 15-49 yaş kadın sayısı YAŞA ÖZEL DOĞURGANLIK HIZI: Doğurganlığın hangi yaş grubunda ne kadar olduğunu bulmak için kullanılır. Bu nedenle kaba soğum ve doğurganlık hızlarına göre daha duyarlı bir ölçüttür. Bir toplumda bir yılda “X” yaş grubundaki kadınların yaptığı “X” yaşına doğum sayısı Özel Doğum Hızı = xk(1000) (Binde) Aynı toplumda yıl ortası “X” yaş grubundaki kadın sayısı 24 KÜÇÜK STAJLAR TOPLAM DOĞURGANLIK HIZI: Yaşa özel doğurganlık hızları toplanarak hesaplanır. TAMAMLANMIŞ DOĞURGANLIK HIZI: Doğurganlık çağının sonuna geldiğinde gerçekte bir kadına düşen canlı doğum sayısıdır. Yani 45-49 yaş grubundaki kadınların doğurdukları ortalama çocuk sayısıdır. TOPLAM DÜŞÜK HIZI: Bir toplumda düşük sorununun ne düzeyde olduğunu ve aile büyüklüğünü sınırlandırma ya da doğumlararası intervallerin uzatılması konusundaki talebin düzeyini gösterir. Bir toplumda, belirli bir sürede isteyerek ve kendiliğinden meydana gelen düşük sayısı Toplam Düşük Hızı = xk(100) (Yüzde) Aynı toplumda aynı sürede toplam gebeliklerin sayısı ISTEYEREK DÜŞÜK ORANI: Bu oran gebe kadınlarda istenmeyen gebeliklerin düşükle sonlandırılması konusundaki talebi gösterir. Aile planlaması hizmetlerinin değerlendirilmesinde önemli bir göstergedir. Bir toplumda belirli bir sürede isteyerek yapılan düşük sayısı İsteyerek Düşük Oranı= (Yüz canlı doğumda) xk(100) Aynı toplumda aynı sürede meydana gelen canlı doğum sayısı KONTRASEPTIF UYGULAMALARI: Bir toplumda aile planlaması hizmetleri ile ilgili mevcut durum saptanması bu konu işle ilgili hizmetlerin planlanması ve değerlendirilmesinde önemli olan göstergelerdendir. Yöntem kullanma Oranı= (Yüz canlı doğumda) Bir toplumda etkili ve etkisiz yöntem kullanan kadınların sayısı xk(100) Aynı toplumda 15-49 yaşları arasındaki evli kadınların sayısı 25 KÜÇÜK STAJLAR BULAŞICI HASTALIKLARIN KONTROLÜ 1- BULAŞICI HASTALIKLARIN ÖNEMI bulaşıcı hastalıkların toplum verebileceği zararlar şu şekilde özetlenebilir; 1- Toplumun huzurunun kaçması 2- sağlık hizmetlerinin sunumunda bozulma 3- Ölüm ve sakatlık olaylarının olması 4- Ekonomik yapının etkilenmesi 5-Hastalıkların dünya çapında yayılabilmesi Bulaşıcı hastalıkların epidemiyoljisi, olağan koşullarda hastalığın nasıl oluştuğunu inceler. Yani konakçı, çevre ve etkene ait özellikler değerlendirilir. Bu özellikler göz önüne alınarak oluşan döngüye infeksiyon zinciri denir. Infeksiyon zincirinde etken, bulaşma yolu ve konakçı arasında ilişkiler mevcuttur. 1- KAYNAK Infeksiyon etkeninin üzerinde yaşadığı, ürediği, yaşamını sürdürebilmek için bağımlı olduğu, duyarlı bir konakçıya geçebilecek şekilde çoğaldığı insan, hayvan, bitki ya da toprak gibi cansız varlıkların tümüne infeksiyon kaynağı denir. Bazı hastalarda infeksiyon kaynağı insandır. Bu durumda infeksiyon zinciri şu kelide oluşur: KAYNAK BULAŞMA YOLU KONAKÇI İNSAN İNSAN İLİŞKİLERİ İNSAN Bazı infeksiyonlarda kaynak insan olabileceği gibi, bazende hayvanlar olabilir. Örneğin brusella (inek, domuz, keçi), tüberkülozis bovin (inek), şarbon (koyun), leptospiroz (rodent), kuduz (köpek, tilki, vahşi hayvanlar) KAYNAK BULAŞMA YOLU KONAKÇI İNSAN HAYVAN TEMASI HAYVAN INSAN Bir insanın infeksiyon hastalıklarında kaynak olması durumunda ya hastadır ya da taşıyıcıdır. Bir insanın hasta veya taşıyıcı olmasında hastalığın şiddeti ve yayılmasında etkene ve kişiye ait özellikler önemli rol oynar. Ayrıca çevre koşulları, infeksiyon dozu, balaşma yolu da önem taşımaktadır. Etkene ait özellikler şu şekilde sıralanabilir; 1- Etkenin intrensek özellikleri - Morfolojisi - tipi 26 KÜÇÜK STAJLAR - Suşu - Yaşam döngüsü - Çeşitli ortamlardaki direnci 2- Etkenin konağa yayılma ve yerleşme özellikleri; - Infektivite: Etkenin sağlam kişiye ulaşabilme ve dokulara yerleşip üreyebilme özelliğidir. Etkenin bu özelliğinin ölçümünde en sık sekonder Atak Hızı kullanılmaktadır. - Vrilans: Etkenin insanda oluşturacağı hastalığın şidditini tanımlar. Laboratuvar deneylerinde LD50 (deney hayvanlarının %50 sini öldüren mikroorganizma saysına inimal latal doz denir.) iye ölçülür. - Patogenite: Etkenin konakçının dokularda meydana getirebildiği patolojik reaksiyonlardır. Patogenite; etken ile karşılaşan kişiler arasında hastalık belirtisi gösteren kişilerin oranıdır. Bir etken konakçıya girer ve yerleşirse, bu duruma infeksiyon denir. Hastalığı ait herhangi bir belirti yotur. Etken yüzeyel kalmış olup buna kolonizasyon denir. (Örnek Nazal mukozadaki Stahyhlococcus aureus). Bir sonraki aşamada ise etken çeşitli reaksiyonlara neden olur. Ancak erken daha ürememiştir. Bu duruma Subklinik infeksiyon denir. Bir süre sonra etken üremeye başlar ve klinik belirtiler ortaya çıkar. Yani etkenin vücuda girip, üreyip hastalık belirtileri vermesine infeksiyon hastalığı denir. etken ile konakçı arasındaki ilişkilerin gösterildiği diyagrama ise Venn Diyagramı denir. Eğer bir kişi yaşam boyu taşıyıcı olarak kalırsa bu tip kişilere Kronik Taşıyıcı denir. Toplumda infeksiyon hastalığını yayan en önemli kaynaktır. Inkübasyon tayışıcıları ise bir hastalığı hastalığın inkübasyon süresi kadar taşırlar. Bu taşıyıcılar genellikle hastalık belirtileri vermeye başlayınca farkedilebilirler. Konvelasan taşıyıcılar ise hastalık sonrasi iyileşme döneminde hastalık etkeni taşıyıp yayabilen kişilerdir. Bünyesinde mikroorganizma barındıran herkese taşıyıcı denilmez. (Örneğin PPD (+) olan kişilerin vücudunda tüberküloz basili olduğu halde bunların hepsi tüberküloz yaymaz.) Çevremizdeki diğer varlıklar da bazı hastalıklarda kaynak olabilir. Pek çok mantar hastalığının etkeni (örnek; Histoplazmosis) toprakta yaşar ve çoğalır. 2- BULAŞMA YOLU a) Doğrudan bulaşma b) Dolaylı bulaşma - araçlarla - vektörlerle - hava ile Doğrudan bulaşma:Öpme, cinsel temas doğrudan bulaşmaya örnektir. Ayrca droplet (damlacık) ile bulaşma da doğrudan bulaşmadır. Dolaylı bulaşma: Araçlar, vektörler ve hava ile bulaşma dolaylı bulaşma olarak tanımlanır. 27 KÜÇÜK STAJLAR Konakçının mikroorgonizmalara karşı çeşitli savunma mekanizmaları vardır. Bunlar iki grupta incelenir. I- Özgül olmayan savunma mekanizmaları 1- Deri 2- Ösürük-aksırık 3- Lokal inflemasyon 4- Genetik: Bazı genetik nedenler hastalıklara karşı direnç oluşturur. Örneğin Sickle Cell Anemi olanlarda Plasmodium falcifarum etkenli sıtma görülme riski çok azdır. 5- Beslenme: En önemli özgül olmayan savunma mekanizmalarından biridir. 6- Davranış: Kişilerin davranışlarının da genel immüniyete etkisi vardır 7-Yaş 8-cins: Pekçok hastalığa ait mortalite hızları erkeklerde yüksek, morbidite hıçları kadanlarda yüksek olarak bulunur. II- Özgül savunma mekanizmaları Bu mekanizmaların başında hastalıklara karşı gelişen antikorlar gelmektedir. Bu antikorlar bazen hastalık geçirilerek bazen de aşılarla oluşmaktadır. Ayrıca T lenfositlerde özgül korumada önemli rol aynamaktadır. Infeksiyon zincirine etki eden bir diğer faktör ise çevredir. Sıcaklık ve nem mikroorganizmaların büyüme ve üremesini kolaylaştırmaktadır Hava akımları ise mikroorganizmaları barındıran patriküllerin uçaklara yayılmasını sağlayabilir. Nüfus yoğunluğu ve hava kirliliği konakçının direncini olumsuz etkiler. Örneğin sigara dumanı solunum yollarında irritasyon yaparak ve silial hareketi bozarak infeksiyonlara zemin hazırlar. 3. BULAŞICI HASTALIKLARDA SÜRVEYANS Bulaşıcı hastalıklardan korunma ve bunların kontrolü için düzenli ve rutin olarak sürekli veri toplanması, verilerin analizi, yorumlanması ve bu bilgilerin ilgili birimlere dağıtılması işlemlerinin tümüne sürveyans denir. Sürveyansda hedef hastalıkların kontrolü ve korunması sağlanarak morbidite ve mortaliteyi azaltmaktır. Sürveyans ile hastaların paterni, trendleri, alınabilecek korunma ve kontrol önlemleri ortaya konulabilir. Bunun dışında aşağıda sayılan yararlar sağlanır. a. Hastalığın dağılımı ve oluşmasındaki ani değişikliklerin farkedilmesi b. Etken ve konakçıdaki değişikliklerin farkedilmesi c. Sağlık bakım hizmetlerinedki değişikliklerin saptanması d. Hastalığın trendininin izlenmesi Sürveyansda pek çok veri kaynağı vardır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından başlıca veri kaynakları olarak şunlar önerilmiştir. - Mortalite verileri: - Morbidite verileri - Salgın raporları - Laboratuvar sonuçları - Surveyler ve araştırmalar 28 KÜÇÜK STAJLAR - Kişisel vaka inceleme raporları Hayvan reservuar ve vektörlerin dağılımı hakkındaki bilgiler Demoğrafik veriler Çevreye ait veriler SÜRVEYANSIN AŞAMALARI Birinci aşama - Veri toplanması Ikinci aşama - Verilen analizi Üçüncü aşama - Verilerin yorumlanması BULAŞICI HASTALIKLARDA KORUNMA YOLLARI VE KONTROL Bir hastalık etkeni vücuda girmeden önce hastalığa ait hiçbir belirti yoktur. Herhangi bir patolojik değişiklik gelişmemiştir. Duyarlılık evresi adı verilen bu dönemde verilen koruyucu hizmetlere Birincil Koruma hizmeti denir. etken vücuda girdikten sonra hastalık 3 ayrı şekilde seyredilebilir: 1- Hiçbir belirti vermeden geçebilir 2-Hastalığı özel belirtiler dışında genel hastalık belirtileriyle seyredip kendi kendine veya bir müdahele ile düzelir. 3-Hastalığı özel klinik belirtiler verir, Bu durumda hastalık klinik belirtilerin görüleceği klinik horizonun üzerine geçer ve hastalığın klinik evresi başlar. Hastalığa ait belirtilenirn çıkmadığı, ancak etken nedeniyle hastalık oluşturacak patolojik değişikliklerin olduğu ve presemptomatik evre adı verilen dönemdeki konumaya ise ikincil koruma denir ve erken tanı hizmeti ile ikincil koruma sağlanır. Üçüncül döneme ise klinik evre denir. Hastalık aşikar haldedir. Bu dönemde hasta ölümden korunmaya veya tam olarak tedavi edilmeye çalışılır. Ayrıca sakatlıklar veya komplikasyonların önüne geçilmeye çalışılır. Bu dönemde verilen koruyucu hizmetler yani hastaların tedavisi, rehabilitasyonu ve sakatlıkların önlenmesi üçüncül koruyucu hizmetlerdir. Bu dönemden sonra hastalık şu şekilde sonuçlanır. 1- tam iyileşme 2- Kronikleşme 3- Kalıcı sakatlık 4- ölüm En iyi önlem ise, hastalığa neden olan etkenin ortadan kaldırılmasıdır. Eğer kaynak insan ise tedavi ve izolasyon ile hastalığın yayılmasını önlemek olasıdır. Kaynak hayvan ise hastalığın özelliğine göre müdahele edilir. bazen kaynak cansız bir varlık olabilir. Bu durumda dekontaminasyon yöntemleri uygulanır. Cansız varlıklar olduğu zaman dezenfeksiyon ve sterilizasyonunun çok iyi duruma getirilmesi gerekir. En fazla kullanılan dezenfeksiyon yöntemi suyun klorlanmasıdır. 29 KÜÇÜK STAJLAR Bir hastalığın kontrolunde en etkili yöntemlerden birisi de sağlam kişinin direncinin artırılmasıdır. bu durumda önce kişinin kendisine ait olan özgül olmayan diranç mekanizmalarının artırılması ve bundan sonra ikincil direnç sağlayacak aşı ve serum uygulamaları gereklidir. SALGIN INCELEMESI VE KONTROLU * Gıda kökenli patlamalar, örn. "Escherichia coli'ye bağlı enteritler, stafilokok infeksiyonu, salmonellosis. * Kısa kuluçka önemli bulaşıcı hastalık lar, örn. kolera, grip, kızamık, veba, sarı humma, dank. * Daha uzun dönemli bulaşıcı hastalıklar, örn. Afrika tripanosomiasisi, viral hepatit, kala-azar. * Toksik maddeler, örn. kontamine olmuş gıda maddeleri, insektisitler ve tarımda kullanılan kimyasal maddeler. Bir Salgının incelenmesi için yapılması gereken 6 basamak vardır: BASAMAK 1- Salgın durumunun olup olmadığının saptanması BASAMAK 2- Hastalık tanısının kesinleştirilmesi BASAMAK 3- Tüm hastaların ye kişi zaman özelliklerinin belirlenmesi BASAMAK 4- Risk altındaki toplumun tanımlanması Salgının kontrolü için gerekli önlemlerin incelenmesi: Bir salgının kontrolünde 3 önemli nokta vardır a. Hastalık kaynağının ortadan kaldırılması ve hastaların tedavisi b. Bulaşmanın önlenmesi c. Risk altındaki sağlam kişinin korunması Bir salgın sırasında alınacak koruyucu önlemler şu başlıklar altında toplanabilir. 1- Kaynaga yönelik: - Kaynagın bulunması - Hastalığın bildirilmesi - kesin tanı - Hastaların tedavisi -Izolasyon (gerekliyse) ve desenfeksiyon - Taşıyıcı aranması - Şüphelilerin sürveyansı - Sağlık eğitimi -Zoonotik bir hastalıksa hasta hayvanların yok edilmesi 2- Bulaşma yoluna yönelik; - Çevre koşullarını düzeltilmesi (içme ve kullanma sularının dezenfeksiyonu, hela, çöp ve gübreliklerin kireç kaynağı veya insektisit pulverizatörleri ile dezenfeksiyonu) - Yiyecek ve içecek maddelerinin denetimi - Sağlık eğitimi - Kişisel temezlik - Konut koşullarının düzeltilmesi - Nüfus hareketlerin kısıtlanması 30 KÜÇÜK STAJLAR 3- Sağlam kişiye yönelik - Aşılama Seroproflaksi Kemoproflaksi karantina ve gözlem Sağlıklı beslenme TARAMA TESTLERİ Uygun bir tarama testinin sahip olması gereken başlıca özellikler şunlardır: 1. Basitlik 2. Kabul edilirlik 3. Doğruluk 4. Ucuzluk 5. Tutarlılık 6. Duyarlılık ve seçicilik: duyarlılık terimi, kullanılan testin, aranan hastalığı bulma gücüne işaret eder. Bir test, gerçekte hasta olanların ne kadar çoğunu bulabiliyorsa, hastalığı bulma konusunda o ölçüde duyarlı demektir. Seçicilik ise testin gerçekte sağlam olanları bulma gücüne işaret etmektedir. Gerçekte hasta ya da sağlam olduğu bilinen kişiler üzerinde tarama testinin uygulanması ile elde eilen sonuçlar bir çizelge olarak gösterilğinde: Bir testin duyarlılığı yükseldikçe, seçiciliği azalma eğilimindedir. Bu yüzden testin duyarlılığı ile seçiciliği arasında bir denge oluşturulmalıdır. 31 KÜÇÜK STAJLAR KBB HASTALIKLARI DIŞ KULAK YOLU HASTALIKLARI VİRAL KÖKENLİ * Büllöz mirinjit. Influenza grubu ya da mikoplazma tarafından oluşturulur. Dış kulak yolu ve zarda hemorajik mor renkli büllerle karakterizedir. * Herpes Zoster otikus (Ramsey-hunt sendromu): Su çiçeği, herpes zosterin neden olduğu, fasiyal sinir genikulat ganglion enfeksiyonu olup, dış kulak cildinde veziküllerle kendini gösterir. BAKTERİYEL KÖKENLİ * Diffüz external otit * Sınırlanmış external otit (fronkül) TRAVMA ENFEKSİYONLAR: * Akut otitis media * Kronik otitis media * Herpes zoster otitis: Ani başlayan fasiyal paralizi, kulak ve mastoid bölgede şiddetli ağrı ve veziküller ile karakterizedir. (Ramsey-hunt Sendromu) AKUT OTİTİS MEDIA • Çocukluk çağının en sık karşılaşılan enfeksiyonları arasındadır. En sık 6-10 ay arasında görülür. Otitis çocukların 1/3'ünde kalıtımsal östaki borusu disfonksiyonu vardır. • En sık etkenler; Streptekokus pnömonia ve Hemophilus influenzadır. Anaerobik etkenlerden en sık proprionobacterium spp ve peptostreptococcus spp'dir. • Kronik otitis medianın sık etkenleri; aerob staf. aureus ve pseudomonas türleri ile birlikte ya da tek başına anaerobik mikroorganizmalardır. • Akut otitis media tedavisinde ilk aşamada kullanılan ilaçlar, Amoksisilin, TMP/SMX ve eritromisin / sulfisaksazol'dür. • Ventilasyon tüpü endikasyonları ’ ’ ’ ’ ’ Medikal tedaviye cevap vermeyen, işitme kaybına neden olmuş persistan orta kulak effüzyonları Kulak zarı retraksiyonu Medikal tedaviye cevap vermeyen işitme kaybına neden olmuş persistan orta kulak effüzyonları Kulak zarı retraksiyonu Medikal tedavi ile önlenemeyen tekrarlayıcı (rekürren) otitis media 32 KÜÇÜK STAJLAR AKUT SÜPÜRATİF OTİTİS MEDİA Tanım: * Orta kulak, mastoid ve östaki boşluğunun akut piyojenik bakteriyel enfeksiyonudur. Patogenez: * Oluşumunda en önemli faktör östaki tüpü obstrüksiyonudur.(TUS-Nisan'90) Üst solunum yollarında (adenoid vs) yerleşen mikro organizmalar östaki tüpü submukozal lenfatikleri ile orta kulağa gelir. * Bu asendan yol %95 vakada görülür. Nadiren mevcut perfore zardanda gelebilir. Etken: * * * * En sık etken S.pnömoniadır. Diğer önemli etkenler H.influenza, Moraksella kataralis ve S. pyogenestir. 5 yaş altındaki çocuklarda H. influenza daha sık görülür. (TUS-Nisan'88) Çocuklarda östaki tüpü daha kısa, geniş ve düz olduğundan enfeksiyon çocuklarda sıktır. * En sık external otit etkeni p. auroginoza’dır. * En sık eksternal otit etkeni mantar aspergillustur. * Seröz otitis medainın etkeni viraldır. Evreleri: * Hiperemi evresi: Mikroorganizma orta kulağa gelince mukoperiostiumun ilk reaksiyonu hiperemidir. En önemli semptom kulak ağrısıdır. * Eksudasyon: Mukoperiostiumdaki genişlemiş damarlardan eksudasyon olur. Ağrı artar, ateş belirginleşir ve tabloya işitme azlığı eklenir. Muayenede kulak zarı bombe ve hiperemiktir. * Süpürasyon: Kulak zarı perfore olmuş ve kulak akıntısı başlamıştır. Ateş, ağrı ve işitme kaybı azalır. Muayenede dış kulak yolunda pürülan materyal vardır, zar hiperemik masere ve perforedir. * Koalesan safha: Enfeksiyon iki haftadan uzun sürerse mukoperiostium kalınlaşır ve pürülan materyalin drenajı engellenir. Mastoid hücrelerde iskemi ve stazla asidoz olur ve kalsiyum çözünür. Mastoid hücereler birleşerek tek bir boşluk oluşturur. Koalesan safhada en önemli nokta semptomların uzaması veya hafiflemiş olan semptomların iki hafta içinde tekrar ortaya çıkmasıdır. AKUT EKSTERNAL OTİT VE AKUT OTİTİS MEDİA’NIN FARKLARI Semptom ve bulgular Akut Eksternal Otit Akut Otitis Media Tragus’a baskı Ağrılı Ağrısız Lenfadenopati Sıklıkla var Yok Eksternal kanal Ödemli Normal Sezon Timpanik zar Ateş İşitme kaybı Yaz Kış Normal Zar arkasında sıvı birikimi var, perfore olabilir Var Var Hafif kayıp veya normal var ID:13t082 33 KÜÇÜK STAJLAR * Rezolüsyon: Iyi tedavi yapılırsa hiçbir sekel bırakmadan iyileşir. Kendini sınırlayan bir hastalıktır. * Komplikasyon evresi Tedavi: * Oral olarak 12-14 gün penisilin grubu antibiyotikler (ampisilin, amoksisilin) kullanılır. * Eksudasyon evresinde mutlak parasentez (miringotomi) endikasyonu vardır. * Süpürasyon evresinde eğer perforasyon üstte veya küçükse drenajı arttırmak için arka alttan parasentez yapılır. (relatif,miringotomi endikasyonu) * Dekonjestan ve analjezik * Kulak damlaları hiç bir evrede kullanılmamalıdır. Rekürren akut otitis media nedenleri: * 6 ay içinde 3 veya daha fazla otit geçirmedir. * Adenoid hipertrofisi, rinit, sinuzit, yarık damak, immün yetmezlik, kistik fibrozis, diabet, lösemi ve diğer hastalıklar rekürren otite predispozisyon yapar. AKUT SÜPÜRATIF OTITIS MEDIANIN KOMPLIKASYONLARI 1) Ekstrakranial komplikasyonlar Koalesan mastoidit: * AOM'nın en sık komplikasyonudur. Subperiostal abse: * en sık postauriküler bölgede görülür. Buradan yayılabilir. * Sternocleidomastoid adeleye yayılırsa Bezold absesi, * digastrik adalenin venter posterioruna yayılırsa citelli absesi denir. Fasial paralizi: * AOM'da neden fasial sinirin mikroor-ganizmalarla etkilenmesidir tedavisi AOM gibidir. * Kronik otitis mediada ise kolestatoma bağlıdır ve acil cerrahi dekompresyon yapılır. Labirentit : * * * * Labirent fistülü oluşur. En sık lateral semisirküler kanalda olur. Seröz labirentitte işitme kaybı ve vestibüler bozukluk geri dönüşümlüdür. Ancak süpüratif labirentitte kalıcıdır. Petrozit: * Gradenigo sendromuna yol açabilir. * Gradenigo sendromu kronik otit, fasial paralizi,vertigo ve 5. sinir dallarında ağrı ile karakterizedir. * Kulakta akıntı, diplopi ve göz arkasında ağrı ile seyrederler. (TUS-Eylül'89) * 6. sinir paraliziside olabilir. 34 KÜÇÜK STAJLAR 2)Intrakranial komplikasyonlar: Ekstradural abse: * Juguler vene basıldığında kulak akıntısının artması tipik bulgusudur. Subdural abse: Beyin absesi: * otitis mediadaki en sık ölüm nedenidir * Ensefalit,latent ve genişleme safhaları vardır. * KIBAS ve fokal nörölojik bulgular görülebilir. Lateral sinus tromboflebiti: * * * * En sık hemolitik streptekoklarla olur. En karakteristik bulgusu bacaklı ateştir. Mastoid tepede hassasiyete neden olur (greisinger belirtisi). Tanıda Tobey-Ayer ve Quenckenstedt test-leri yardımcıdır. Menenjit: * * * * AOM'nın en sık intrakraninal komplikasyonudur. Fokal veya difüz olabilir. Fokal olanda BOS'da lökositoz vardır ancak bakteri izole edilemez Difüz tipte lökositoz ve bakteri saptanır. Otitik hidrosefali: * AOM'dan birkaç hafta sonra KIBAS bulgularının ortaya çıkması ile karakterizedir. * Tedavide AOM ortadan kaldırılır. * Görme kaybını önlemek için mutlaka BOS basıncı düşürülmelidir. SEKRETUAR OTİTİS MEDİA • Sekretuar (efüzyonlu=seröz)otitis media orta kulakta enfeksiyon bulguları olmaksızın sıvı toplanmasıdır. • En sık 3-8 yaşta görülür. • Erişkin hastalarda seröz otitis media görüldüğünde nazofarinks karsinomundan şüphelenilmelidir. Etyoloji: * Tam bilinmemektedir. * Allerji, viral-bakteriel enfeksiyonlar ve östaki disfonksiyonu suçlanmıştır. * Içlerinde en önemlisi viral infeksiyondur. Patogenez: * Irritasyona bağlı orta kulak mukozası metaplaziye uğrayarak goblet hücre sayı ve salgısı artar. * Orta kulakta mukoid materyal birikir * Kıvamı değişebilir. * Çok yapışkan olduğundan 'glue ear' denir. 35 KÜÇÜK STAJLAR Klinik: * * * * * * * Esas semptom işitme azlığıdır Çocuklarda işitme azlığının en sık nedenidir. Bazen ara ara olan ağrı ve tinnutusta bulunabilir. Otoskopik muayenede kulak zarı mat, vaskularizedir. Orta kulakta pürülan olmayan efüzyon vardır Hava-sıvı seviyesi veya hava kabarcıkları görülebilir. Retraksiyon cepleri olabilir. Tedavi: * 21 günlük antibiyotik tedavisi ve dekonjestan verilir. * Semptomlar geçmezse retraksiyon cebi oluşmuşsa ve rekürren otitis media varsa ventilasyon tüpü takılır. Kronik otitis media • Düzelmeyen ve tekrarlayan akut otitis media veya nekrotik otitis media sonucu gelişen kronik değişiklikler kulak zarında kalıcı perforasyona neden olur. • Marjinal perforasyon sonucu dış kulak yolu epiteli orta kulağa ilerler ve kolesteatoma gelişmesine zemin hazırlar. • Hastada 40-60 dB civarında kalıcı iletim tipi işitme kaybı mevcuttur. Akut nekrotizan otitis media: • Genellikle infant ve çocuklarda görülür. Etken sıklıkla beta-hemolitik streptokoklardır. • Kızıl, kızamık, pnömoni gibi vücut direncini kıran sistemik hastalıklar sonrasında görülür. Bezold Absesi: • Otitis media sonucu mastoidit hemen bütün otitlerde gelişir. • Oluşan abse M. sternocleidomastoideus fasiası boyunca boyunla ilişkiye geçer. • Kasın 1/3 alt kısmında abse formasyonu gelişir. BENİGN POZİSYONEL PAROKSİSMAL VERTİGO • Başın belli pozisyonlarıyla ortaya çıkan kısa süreli vertigo ataklarıyla karakterizedir. • Patogenez: Sakkuler veya utriküler otokanialar posterior semisürküler kanalın ampullanmasında toplanır. Klinik: • Başın belli pozisyonlarıyla özellikle yatakta dönerken ortaya çıkan kısa süreli(bir kaç saniye veya dakika) vertigo atakları vardır. • Tanıda Dix-Hallpike testi yardımcıdır. Bu testte; * vertigo * rotatuar nistagmus ortaya çıkması, ’ bunların belli bir latent süre sonrası görülmesi ve kısa süre sonra ortadan 36 KÜÇÜK STAJLAR kalkması ve test ’ tekrarlandıkça azalması benign pozisyonel vertigo için karakteristiktir. • Tedavide Eppley manevrası uygulanır. Dirençli vakalarda posterior semisirküler kanal siniri kesilir veya oklude edilir. • Ayırıcı tanı:meniere hastalığı, vestibüler nöronit ve akustik nörinom düşünülür. VESTİBÜLER NÖRIT: (TUS-EYLÜL'87) • • • • • • • • • internal akustik kanaldaki vestibüler ganglionun viral infeksiyonu ile olur. Öncesinde geçirilmiş üst solunum yolu enfeksiyonu vardır. Ani başlayan vertigo ve dengesizlik vardır. Işitme normaldir. Bulantı kusma olur. Akut safhada nistagmus vardır. Zamanla semptomlar azalır. Tedavisinde vestibüler kompansasyon için vestibüler manevralar yaptırılır. Tinnitus ve kulakta dolgunluk yoktur. AKUSTİK NÖRINOM: • Yavaş büyüdüklerinden geç semptom verirler. • Diskriminasyon skorunun düşük olduğu yüksek frekansları tutan tek taraflı sensörinöral işitme kaybı vardır. • Tinnitusda bulunur. • Yavaş geliştiğinden vestibüler bozukluklar kompanse edilir bu nedenle vertigo daha az görülür. • Tanısı CTveya MRI ile konur.Tedavisi cerrahidir. • Genellikle VIII. kranial sinir vestibüler komponenti Schwann kılıfından gelişir. • Iyi kapsüllüdür. • VIII. kranial sinir sensörinöral dalları erken tutulurken, motor dallar geç etkilenir. • Geç döneminde IX, X, XI, XII. kafa lifleri tutulumu geç dönemde olur. • Klinikte; sensörinöral işitme kaybı, tinnitus, dengesizlik gözlenir. • Akustik nörinomda en sık bulgu işitme kaybıdır. • Teşhiste en spesifik yöntem, gadolinyumlu MRI'dir. ORTA KULAK TÜMÖRLERİ: • Squamoz hücreli karsinom: Uzun süren kulak akıntıları sonucu gelişir. Kanlı - pürülan akıntı ilk bulgudur. • Glomus (Jugulare tümörü): Tinnitus, ağrı, kulak bölgesinde pulsasyon, total işitme kaybı ve diğer kafa çiftlerine ait paraliziler görülür.Tinnitus nabız ile senkrondur. (TUS-Nisan'92) Kesin tanı biyopsi ile konur. Tümör cerrahi olarak çıkarılır. 37 KÜÇÜK STAJLAR İŞİTMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ • Weber testi: Bir kulakta sinir tipi kayıp varsa, ses sağlam tarafa lateralize olur. • Rinne testi: Normalde hava iletimi kemik iletiminden daha uzundur.Kemik iletimi hava iletiminden daha uzun tesbit edilirse, hastada o kulakta iletim tipinde bir patoloji olduğu düşünülür. • Schwabach testi: Hekimin kendi kemik iletimini hastanın ki ile mukayese etmesidir İŞİTME KAYIPLARI • Ileti tipi sensörinöral tip,mikst tip,santral tip ve fonksiyonel olarak 5 gruba ayrılır. • Sensörinöral tipte kohlear ve retrokohlear olarak ayrılır. * Kohlear (sensorial) tipte tüy hücre tahribatı, rekruitmen fenomeni (ses artışlarına kulağın hassas olması) pozitifliği ve diskriminasyon (kelimeleri ayırt etme) skorunun iyi olduğu işitme kaybı vardır. * Retrokohlear(nöral) tipte ise diskriminasyon skoru düşüktür,auditory fatique vardır ve rekruitmen fenomeni negatiftir. İŞİTME KAYBI NEDENLERİ 1.Ileti tipi * a.Dış kulakla ilgili ’ atrezi ’ yabancı cisim ’ buşon ’ polip,tümör ’ eksternal otit ’ otomikoz CONDUCTİVE (İLETİM TİPİ) VE SENSORİNÖRAL İŞİTME KAYBININ KARŞILAŞTIRMALI ÖZELLİKLERİ Conductive (iletim tipi) Sensoinöral işitme kaybı işitme kaybı Patoloji Eksternal kanal Kohlea Orta kulak Kohlear sinir Beyin sapı Ses tonu Normalden yumuşak Normalden yüksek Eksternal kanal Anormal olabilir Normal Timpanik membran Genellikle normal Normal Rinne testi Negatif Pozitif Weber testi Hasarlı tarafta duyulur Sağlam tarafta duyulur. (Yalnızca tek taraflı şiddetli kayıplarda) ID:13t078 38 KÜÇÜK STAJLAR 2. 3. 4. 5. * b.timpanik membran ’ perforasyon ’ büllöz mirinjit * c.orta kulak ’ seröz otit media ’ kronik otit media ’ süpüratif otit media ’ kemikçik subluksasyonu ’ kemikçik fiksasyonu ’ otoskleroz ’ Glomus tümörü ’ östaki disfonksiyonu ’ temporal kemik kırıkları Sensörinöral tip * a.Kohlear ’ Konjenital agenezi ’ Ototoksik ilaçlar ’ yüksek ateş ’ labirentit ’ akustik travma ’ viral enfeksiyonlar ’ meniere hastalığı ’ presbiakuzi ’ Kohlear otoskleroz ’ hipotiroidi ’ labirent fistül ’ intrauterin enfeksiyonlar * b.Retrokohlear ’ akustik nörinom ’ multipl skleroz mikst tip ’ kronik otit ’ otoskleroz ’ travmalar ’ konjenital fonksiyonel tip ’ simülasyon ’ psikojenik Santral tip ’ 41.-42.alan lezyonları 39 KÜÇÜK STAJLAR MENİERE HASTALIĞI • Meniere hastalığı: endolenfatik hidrops ataklar halinde seyreden özellikle sakkül ve skala mediada distansiyonla karakterize bir iç kulak hastalığıdır. • Patogenez: Endolenf salınım fazlalığı ve emilim azlığı vardır. • Klinik: (TUS-Eylül '88, Eylül 95) Ataklar halinde gelen vertigo ile karakterizedir. • Vertigonun hastayı uykudan uyandırması tipiktir.Vertigo ile beraber bulantı-kusma ve dengesizlik olabilir.Vertigo birkaç dakika veya gün sürebilir. • Baş dönmesi ile beraber alçak frekansları tutan sensörinöral işitme kaybı vardır. • Tekrarlayan ataklarla Flat tip (tüm frekansları tutan)sensörinöral işitme kaybı olur. • Hastaların ses artışlarına hassasiyeti atmıştır. • 1dB'lik bir artışı bile farkedebilirler. • Tanı kriterleri: Şu dört kriterden ikisi ile tanı konur: ’ Vertigo ’ Kulakta dolgunluk ’ Işitme kaybı ’ Tinnitus • Ayırıcı tanı: ’ Benign pozisyonel paroksismal vertigo ’ vestibüler nöronit ve akustik nörinom . Tedavi: • • • • • Dietteki tuz azaltılmalıdır. Potasyumdan zengin gıdalar alınmalıdır. Sigara, kahve ve stres atağı presipite eder. Vazodilatörler, diüretikler (asetozolamid) kullanılır. Tedaviye rezistan vakalarda medikal (Gentamisinle) veya cerrahi labirentektomi veya vestibuler sinir kesilmesi gerekebilir. • Akustik nörinom: Erişkinlerde, tek taraflı sensorinöral işitme kaybı ve tinnitus görülür. OTOSKLEROZ • Otik kapsülün(Iç kulak ve labirenti saran sert kemik doku) primer hastalığıdır ve patolojik olarak spongiöz kemik oluşumu vardır. • Otopsi raporlarında kadınlarda %20 erkeklerde %10 oranında görülür. Genellikle bilateraldir,%20 vakada multifokaldir. • En sık oval pencerede yerleşir. Nadiren yuvarlak pencere ve kohleadada görülebilir. Etyoloji: * Tam olarak bilinememektedir. * %50 vakada inkomplet otozomal dominant geçiş vardır. * Flor-çinko eksikliği, puberte,menapoz ve hamilelik semptomları alevlendirir. * Osteogenezis imperfektada sık görülür. 40 KÜÇÜK STAJLAR Histoloji: • matür ve immatür olarak ayrılır. * matür:vaskülarizasyon ve enzimatik aktivite azdır, sklerotiktir ve yavaş seyreder. * immatür:vaskülarizasyon ve enzimatik aktivite fazladır, ilerleyicidir. Klinik: (TUS-Nisan'99) • Oval pencerede yerleşenler ileti tipi işitme kaybına neden olur. • Stapes tabanı oval pencereye fikse olur. • Enzimatik aktiTvite sonucu başta alçak frekansları tutan sonra flat sensörinöral işitme kaybı (mikst tip işitme kaybı) olabilir.Tinnitus olabilir. * Parakuzi (gürültülü ortamda daha iyiy duyma) (TUS-Nisan'93) Tanı: * * * * * * * ileti-mikst-sensörinöral olabilen işitme kaybı normal diskriminasyon on-off etkisi(stapes refleksi) tipiktir. 2000 Hz'de kemik yolunda düşme olur(charcot çentiği) schwartze işareti aile hikayesi olması simetrik progresif işitme kaybı Tedavi: • semptomatik tedavi uygulanır. * aktif dönemde flor verilerek inaktif hale getirilir. * işitme kaybı 25dB'igeçtiğinde stapedektomi yapılarak teflon piston konur. * Bu ameliyatla işitme düzeltilebilir. Herediter işitme kayıpları: • Ebeveynlerdeki genetik defektler sonucu sensorinöral işitme kaybı gelişir. Hipotiroidizm: * Konjenital ve akkiz hipotiroidide görülür. * Sensorinöral oral işitme kaybı vardır. ANİ İŞİTME KAYBI • Bir kaç saat veya gün içinde olan sensörinöral işitme kaybıdır. KBB acilidir. • Genellikle tek taraflıdır. Nedenleri; * Viral labirintit (kaba kulak) * Akustik travma * Ototoksik ilaçlar * Vasküler:labirint arter emboli, tromboz,spazm veya hemorajileri * Otoimmünite:perilenfteki antijen- antikor kompleksleri ile olur. * Perilenf fistülü: Işitme kaybı progresiftir ve dalgalanma gösterir. Beraberinde tinnitus ve vertigoda bulunabilir.Tanıda fistula testi kullanılır,2/3 vakada 41 KÜÇÜK STAJLAR pozitiftir. Tedavisinde fistül oblitere edilir. Kafa içi basınç arttığında (öksürme, ıkınma, yük kaldırma)en zayıf yer olan oval pencere açılır. * Trigeminal nevralji tedavisinde ilk tervih karbamazepindir. Yeterli olmazsa intragasserian nörotomi, Gasseer ganglionu dekompresyonu, trigeminal traktusun kesilmesi ve infraorbital sinir bloğu uygulanabilir. (TUSNisan'97) * Otoksik ilaçlar: (TUS-Nisan'91)Aminoglikozitler (Streptomisin, kanamisin, gentamisin gibi), nitrojen mustand, furosemid, etakrinik asid. * Iç kulak kanalı lezyonları göstermek için stenvers pozisyonunda grafi çekilir (TUS-Eylül'92) TONSİLLEKTOMİ ENDİKASYONLARI Kesin endikasyonlar ’ ’ ’ ’ ’ ’ Rekürren akut tonsillit Kronik tonsillit Peritonsiller abse Üst solunum yolu obstrüksiyonu Difteri taşıyıcılığı Malignensi şüphesi Relatif endikasyonlar ’ ’ ’ ’ Akut romatizmal ateş Servikal lenfadenit Glomerulonefrit Sık febril konvülsiyon KONTRENDİKASYONLAR ’ Kanama diatezi ’ Yarık damak ’ Polio epidemileri ’ Akut enfeksiyon * Pierre-Robin Sendromu: yarık damak, migrognati ve glossopitozis triadına pierre-robin sendromu denir. Infantlarda respiratuar obstrüksiyon yapabilir. (TUS-Nisan'90) * Damak yarığı hastalarda velofaringeal yetersizlik yüzünden "hipernazalite" diye adlandırılan konuşma tarzı ortaya çıkar. (TUS-Nisan'01) Adenoidektomi endikasyonları ’ Rekürren akut otitis media ’ Solunum yolu obstrüksiyonu ’ Sinüs ostiumlarının adenoidle tıkanması • Kontrendikasyonları tonsillektomi ile aynıdır. * Ileri yaş hastalarda tek taraflı, kanlı ve kötü kokulu akıntıda paranazal sinüz tümörü akla gelmelidir.(TUS-Nisan'91, Eylül'99) * Travmayı takiben mandibula kırığını en çok destekleyen bulgu maloklüzyondur. (TUS-Eylül'96) 42 KÜÇÜK STAJLAR FARENKS HASTALIKLARI • Akut epiglottit: 1-5 yaş arası çocuklarda sık görülür. Solunum sıkıntısına neden olur. Etken genellikle H. influenzadır. • Vincent anjini: Oral kavitede kötü kokulu, tonsil ya da dil kökünde kirli gri renkte membranla örtülü ülserasyonla karakterizedir. Spiroket ve fuziform bakteriler tarafından meydana getirilir. Sistemik toksisite yoktur. • Akut folliküler farenjit: Çocuklarda sıktır. Etken A grubu beta-hemolitik streptokoklardır. • Uvula ödemi: Ani başlayan boğazda dolgunluk ve rahatsızlık hissi vardır. Sebebinin allerjik olduğu düşünülür. • Peritonsiller abse: Boğaz ve kulağa vuran ağrı vardır. Çene hareketlerinde kısıtlılık, trismus vardır. Hastanın konuşması bozulmuştur. Yutma güçlüğü, ateş, bulantı-kusma görülür. Yumuşak damakta şişkinlik, fluktuasyon alınır. Tonsil orta hatta ya da arkaya itilmiştir. Abse drenajı + antibiyotik tedavisi verilmelidir. Rekürrensi önlemek için tonsillektomi yapılır. * Adenoid komplikasyonları: - Persistan nazal obstrüksiyon ve ağızdan solunum - Horlama - Hiponazal konuşma - Kor pulmonale - Uyku apne sendromu - Tekrarlayan aspirasyon pnömonisi - Kronik seröz otitis media - Damak, diş ve yüz şekil bozukluğu PERİTONSİLLER, RETROFARİNGEAL VE PARAFARİNGEAL ABSELER 1)PERITONSILLER ABSE • Peritonsiller bölge tonsil kapsülü, süperior konstriktör kas, ön ve arka tonsil plikaları arasındaki potansiyel boşluktur. • En sık etken Beta hemolitik streptekok, pnömokok ve anaeroblardır. • Çocuk yaşta nadirdir ve flegmon sıktır.Daha çok adolesan ve erişkinlerde görülür. Klinik: • Akut tonsillit şeklinde başlar. • Ateş kulağa vuran şiddetli boğaz ağrısı, yutma güçlüğü trismus ve ses değişikliği vardır. • Önce flegmon vardır ve bu dönemde fluktuasyon alınmaz. Bu safha çocuklarda sık görülür. • Muayenede tonsil öne itilmiştir,tonsil ve plika ödemli ve hiperemiktir. 43 KÜÇÜK STAJLAR Tedavi: • Flegmon safhasında antibiotik verilir. • Absede ise uvula tabanından geçen horizontal hat ile ön tonsil alt plikasının alt kısmından geçen hattan drenaj yapılır ve antibiyotik verilir. • Enfeksiyon iyileştikten sonra tekrarlama riski olduğundan tonsillektomi yapılır. 2) RETROFARINGEAL ABSE • Retrofaringeal bölge derin boyun fazsisının yüzeyel ve derin yaprakları arasındadır ve kafa kaidesinden T1-T2 düzeyine kadar uzanır. • Arkasında prevetebral boşluk vardır. Bu boşluğa ulaşan enfeksiyon mediasten ve retroperitonael bölgeye ulaşabilir. • Çocuk yaşta görülür. • En sık etken anaeroblardır ve üst solunum yollarından lenfatik yolla gelirler. Klinik: • ateş yutma ve nefes alma güçlüğü, boğaz ağrısı, ses değişikliği ve irritabilite vardır. • Trismus görülmez. • Farinks arka duvarında hiperemik şişlik vardır ve fluktuasyon alınır. • Yan boyun grafisinde retrofaringeal bölge genişlemiştir, hava sıvı seviyesi olabilir. Tedavi: • aspirasyonu önlemek için trendelenburg pozisyonunda abse drene edilir ve antibiyotik verilir.(TUS-Eylül 91) 3) PARAFARINGEAL ABSE • Parafaringeal bölge lateralde parotis ve pterigoid adaleler medialde superior konstriktor kas ve tonsil, önde submandibuler bez ,arkada atlasla komşudur. • Içinden karotid arterler, internal juguler ven ve 9-10-11-12.kranial sinirler geçer. • En sık etkenler peptostreptekoklar, bacteroides ve anaeroblardır. En sık tonsillit ve diş enfeksiyonu sonrasında oluşur. Klinik: • Ateş, boğaz, ağrısı, yutma güçlüğü ve pterigoid kasların etkilenmesiyle trismus oluşur. • Mendibula angulusu arkasında şişlik vardır. • Tonsil ve farinks lateral duvarı orta hatta itilmiştir. • Ağır bir tablodur. Internal juguler ven tromboflebiti ve karotis kılıfını tutarak sepsis ve kanamaya neden olabilir. Tedavi: • Boyundan girilerek abse drene edilir ve antibiyotik verilir. 4) LUDWIG ANJINI • Ağız tabanındaki boşlukların flegmon şeklindeki enfeksiyonudur. 44 KÜÇÜK STAJLAR • • • • • Diş enfeksiyonları sonrası olur. En sık etkenler anaeroblar ve alfa hemolitik strptekoklardır. Muayenede yaygın selülit ve dilin yukarı doğru itilmiş olduğu görülür. Tedavisinde antibiyotikler verilir. Abse olmuşsa drenaj yapılır. Altta yatan diş enfeksiyonu ortadan kaldırılmalıdır. Nazofarengeal anjiofbrom: • Juvenil anjiofibrom oksipital, sfenoid ya da ethmoid kemiklerin periostiumundan gelişen bir tümördür. 8-15 yaş erkeklerde sık görülür. • Burun kanaması, burun tıkanıklığı ilk belirtilerdir. • Adelösan dönem sonrası kendiliğinden gerileyebilir. Nazofarengeal tümörler Nazofarinks kanserlerinde en sık semptom işitme azlığı ve boyunda kitledir. Östaki borusunu tıkadığı için seröz otitis media gelişimine neden olurlar. Hastaların yaklaşık % 70’i işitme azlığı ve kulakta dolgunluk hissi ile gelirler. Hastalarda % 8 oranında diplopi görülebilir. Ayrıca tümörün direkt kafa içine yayılması veya petrosfenoid fissür invazyonu sonucu VI. kranial sinir paralizisi gelişebilir. Ayrıca V. sinirin tutulumuyla yüzde ağrı veya parestezi görülebilir. Etyolojide EBV suçlanır. Östaki borusunu tıkadığı için transüdatif otitis media gelişimine neden olabilirler. Kısa sürede lenfatik metastaz yaparak retrofaringeal ve servikal lenf bezlerine yayılırlar. RT’ye ek olarak kemoterapide uygulanmaktadır. Ancak RT ile primer tümörün kontrol altına alındığı durumlarda boyundaki kitle devam ediyorsa ve kafa kaidesinde kemik defekti yoksa radikal boyun diseksiyonu yapılabilir. AKUT EPİGLOTTİT • En sık 2-7 yaş grubunda görülür. • Etken H.influenza tip B'dir. Bir KBB acilidir. Klinik: • • • • • • • • • • • • Progresif solunum sıkıntısı vardır. Epiglot şişmiş ve solunum yolunu kapatmıştır. Çocuk huzursuz ve oturur pozisyondadır. Yatmakla solunum sıkıntısı artar. Çocuk yutamadığından ağzından salya akar. Sesi boğuktur (Hot patato voice). Stridor, retrosternal, epigastrik supraklavikuler ve interkostal retraksiyonlar vardır. En önemli belirti retraksiyonlardır. Siyanoz geç dönemde ortaya çıkar. Muayenenin ameliyathane koşulları dışında yapılması kontrendikedir, dil üstüne basılması obstrüksiyonu artırır. Muayenede epiglot ödemli ve şiştir. Yan boyun grafisinde epiglot şiş ve büyüktür. (baş parmak görünümü). 45 KÜÇÜK STAJLAR Tedavi: • • • • Acil tedavi gerektirir Hemen soğuk buhar ve oksijen verilir. Intravenöz olarak steroid verilmesi ödemi azaltır. Intravenöz olarak ampisilin ve kloramfenikol verilir. Gerekirse trakeotomi yapılır. Komplikasyonlar: • dehidratasyon, respiratuar ve kardiovasküler kollapstır. • %20 vaka ölümle sonuçlanır. AKUT LARİNGOTRAKEOBRONŞİT • Akut laringotrakeobronşit (inflamatuar krup=akut larenjit larinksle birlikte alt solunum yollarının viral bir infeksiyonudur. • En sık parainfluenza virus tarafından yapılır. • Diğer etkenler influenza virus, adenovirus ve Herpes viruslardır. • Üzerine bakteriyel enfeksiyon süperpoze olabilir. • En sık 3ay-5yaşta görülür. Üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlar. Klinik: • subglottik bölgede hiperemi ve ödem sonucu gelişen akut solunum sıkıntısı vardır. • Bir KBB acilidir ancak akut epiglottit kadar hızlı ilerlemez. • Havlar tarz öksürük, ses kısıklığı, inspiratuar stridor, ateş, dehidratasyon ve oryantasyon bozukluğu vardır. • Ajitasyon,taşikardi, takipne CO2 düzeyinin arttığını gösterir. • Çocuk yatar pozisyondadır ve yutma güçlüğü yoktur. • yan boyun grafiside kalem ucu arazı görülür. * direkt laringoskopi kontrendikedir. Obstrüksiyonu presipite edebilir. (TUSEylül'90) Ayırıcı tanı: Solunum yolu obstrüksiyonu yapan tüm durumlşar ayırıcı tanıda düşünülmelidir. (TUS-Eylül'93) • Akut epiglottit, • spazmodik krup, • difteri, • anjio-nörotik ödem • yabancı cisim aspirasyonu Tedavi: • • • • • Acil tedavi gerektirir. Soğuk buhar, oksijen verilir. intravenöz steroid, ampisilin ve sıvı verilir. Sedasyon solunumu baskılayabileceğinden kontrendikedir. Siyanoz,taşikardi ve takipnede hemen trakeotomi yapılmalıdır. Trakeotomi ihtiyacı akut epiglottite göre daha azdır ancak akut epiglottitten daha sık görülür. 46 KÜÇÜK STAJLAR * Laringosel (TUS-Nisan'89): Öksürükle hareket eden ve walsalva ile belirgenleşen kitle olarak görülür. Konjenital larengeal stridor: • • • • Genellikle doğumdan sonra veya erken dönemde görülür. Bir yaşa kadar devam eden ve kendiliğinden düzelir. Epiglot ve aryepiglottik bölgeyi içine alan bir laringomalasidir. Larengeal çatı gevşekliği düzelinceye kadar çocuğun üst soluunm yolu enfeksiyonlarından korunması gerekir. Laringomalazi larinksin en sık görülen konjenital anomalisidir. Inspiratuar stridor ve suprasternal çekilmeler olur. Doğumda yada birkaç hafta sonra stridorgelişir. (TUS-Eylül'88) Laringeal webler: • Laringomalasiden sonra en sık infantil stridor nedeni konjenital weblerdir. * Laringel anjiyofibrom (TUS-Eylül'89, Nisan'95): Çocukluk çağında görülen, çabuk kanayabilen, özellikle entübasyon esnasında dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Büyük kısmı pubertede kendiliğinden kaybolur. Juvenil larengeal papillom: • • • • • Viral orjinli ekzofitik lezyonlardır. Tüm glottisi, supraglottik ve subglottik bölgeyi tutabilirler. Ses kısıklığı ilk şikayettir. Tedavide CO2 laser ile papillomlar temizlenir. Çocukta multipl, erişkinde tektir. Vokal kord paralizisi • En sık neden tiroid cerrahisi sırasında rekürren sinir zedelenmesidir. • Tek taraflı paralizilerde addüktör kaslarda paralizi varsa, vokal kord lateralize olup, karşı vokal kord kompanse edemezse, ses kısıklığı ortaya çıkar. • Iki taraflı paralizilerde, abdüktör adelelerde paralizi olduğunda her iki vakal kord orta hatta yakın pozisyonda olacağından ses kısıklığı olmaz. Solunum sıkıntısı ortaya çıkar. • Tek taraflı vokal kord paralizileri daha çok solda görülür. • Nedeni; sol rekürren sinir arkus aorta etrafından döner ve sağa göre seyri daha uzundur. • Sol rekürren sinir paralizisine boyundaki kütleler ve akciğer patolojileri neden olur. • Sağ rekürren sinir paralizisinde ise, sadece boyundaki kitleler söz konusudur. 47 KÜÇÜK STAJLAR LARENKS TÜMÖRLERİ • %95 epidermoid karsinomdur. ETİYOLOJİK FAKTÖRLER: 1. Herediter intrinsik faktörler 2. Akkiz predispozan faktörler:Tütün, alkol, vokal kordun fazla kulla-nılması, kronik spesifik enfeksiyonlar (Tbc, sifiliz) tekrarlayan akut ve kronik enfeksiyonlar. Supraglottik kanserlerde, esas semptom mukozadaki ülserasyona bağlı ağrıdır.Glottik kanserlerde, esas semptom ses kısıklığıdır. Subglottik kanserlerde esas semptom stridor ve dispnedir. Supraglottik bölge lenfatik bakımından oldukça zengindir, boyun iki tarafına lenfatik yayılım söz konusudur. Bu nedenle erken evrede boyuna metastaz yaparlar. Vokal kordlar ise lenfatik bakımından fakirdir ve servikal metastazları nadirdir. Subglottik tümör metastazları ise ilk olarak krikotiroid membran önündeki Delphian lenf düğümüne, buradan alt juguler, paratrakeal ve retrosternal lenf bezlerine olmaktadır.Subglottik kanser-lerde, total larinjektomi ve boyun diseksiyonu yapılmalıdır. Glottik kanserlerde, erken evre tümörlerde sınırlı cerrahi veya RT uygulanabilir. Her iki yöntemle de kür şansı yüksektir. Ilerlemiş ancak vokal kord hareketlerini etkilememiş tümörlerde vertikal hemilarinjektomi yapılarak larinks yine korunmuş olur. Ancak vokal kordların fikse olduğu durumlarda total larinjektomi ile beraber boyun diseksiyonu yapılması uygundur. Post op RT planlanabilir. Supraglottik kanserlerde, supraglottik horizontal larinjektomi ile beraber tümör lokalizasyonuna göre ipsilateral veya bilateral boyun diseksiyonu yapılır. Post op RT verilebilir. Larinks kanserleri en fazla glottik bölgede görülür. Özetle: * En sık glottik tümörler görülür. * En iyi prognozu olan tip glottik yerleşimli olanlardır. * En az görülen ve en kötü prognozu olan tip subglottik yerleşimli olanlardır. * Posterior servikalde ağrısız LAP, unilateral seröz otitismedia sebebi açıklamayan karaniyal nöropatiler ve tinnitus gibi bulgularda nazofarinks ca düşünülmelidir. (TUS- Nisan'98) TRAKEOTOMİ • Solunum obstrüksiyonlarında trakeaya delik açılarak solunum sağlanması. * 2 ve 3. kıkırdak arasından yapılır. (TUS- Nisan'90) • Trakeostomi: Trakea ve boyun derisinin kalıcı ağızlaştırılmasıdır. TRAKEOTOMİ ENDİKASYONLARI: * Üst solunum yolu obstrüksiyonları * Üst solunum yolundaki ölü mesafenin azaltılmasını gerektiren patolojiler * Sekresyonun yeterince atılamadığı patolojilerinde derin aspirasyon yapılması gayesiyle 48 KÜÇÜK STAJLAR * Üst solunum yolu cerrahisi uygulanacak hastalarda ameliyat öncesi veya ameliyat esnasında açılabilir. TRAKEOTOMİ KOMPLİKASYONLARI: * Operatif: Kanama, pnömotoraks, mediastinal amfizem, özefagus laserasyonu, asfiksi * Postoperatif: Subkutan amfizem, atelektazi, pnömoni, trakeal granülom, trakeal stenoz, kanama, yara enfeksiyonu. * En sık tükrük bezi tümörleri parotid bezinden kaynaklanır ve pleomorfik adenom en sık görülen tümördür. (TUS- Eylül'97, Nisan'01) * En sık görülen malign tükrük bezi tümörü mukoepidermoid Ca’dır. En sık parotiste görülür. * Perinöral invazyon adenoid kistik Ca’dadır. * En sık bilateral görülen tükrük bezi tümörü warthindir. * İleri yaşta mitekondriden zengin tümör onkositomdur. * En sık sialolitiazib submandibular bezde görülür. * Water’s ve Cadwell grafileri sinüsleri stenvers pozisyonu içkulağı gösterir. * En sık sinüzit etkeni pnömokoklardır. Burun: - Çocukta en sık nedeni trauma, erişkinde hipertansiyondur. - En sık anterior ethmoid arter kanar (Little-kisselbach pleksusu) - Burun enfeksiyonları anguler venden kavernöz sinüse yayılabilir. Sinüsler: Çocukta en sık ethmoid sinüzit görülür. Erişkinde ise maüxiller sinüzit görülür. En sırk sinüs ca maxiller sinüste görülür ve tipi squamöz hücre Ca’dır. Tek taraflı kanlı akıntıyla bulgu verir. Osteom en sık frontal sinüste görülür. Fasial Paralizi: * Periferik paralizi olursa ipsilateral tüm fasial paralizi olur. * Santral paralizi olursa (supranükleer) yüzün üst 1/3 kasları etkilenmez. (aynı taraf) * Tad bozulursa lezyon chorda tympaniden öncedir. * Göz yaşı sekresyonu azsa lezyon ganglion genikuliden öncedir. * Hiperakuzi varsa lezyon stapez dalından öncedir. 49 KÜÇÜK STAJLAR TÜKRÜK BEZİ HASTALIKLARI Tümör Yüzdesi Ortaya çıkış Gros görünüm Mikroskopik görünüm Davranışı Adenolenfoma 15 Ağrısız kitle Sıkı, kistik Kistik, uzun kolumnar epitel, lenfoid stroma Benign Pleomorfik adenom 60 Ağrısız kitle Gri renkli, düzgün yuvarlak Mikst, Kondroid veya osseöz stroma içinde değişken epitelyal patern Komplet çıkarılırsa küratif, çıkarılmazsa tekrarlamaya meyilli Mononorfik adenom 2 Ağrısız kitle Pembe, beyaz, enkapsüle Pleomorfik adenomun stroması olmaksızın epitelyal elemanları Çok az rastlandığından kesin değil Adenoid kistik karsinom 10 Fasial Gri, gross, sinir infiltrasyon paralizisi, olabilir kitle Mukoid materyalli kribriform lobuller Agresiv 2/3’ü 2 yıl içinde ölür Mukoepidermoid 10 karsinom Ağrılı/ ağrısız kitle Kistik-solid Genellikle kötü huylu Squamoz ve musinöz epitelyal hücreler Az veya çok agresive davranabilir Adenokarsinom 5 Ağrılı/ ağrısız kitle İrreguler, sıkı genelde infiltratif İyi-kötü diferansiye Az veya çok edonekorsinom agresive davranabilir Asinik hücreli karsinom 2 Ağrılı veya ağrısız kitle Sarı-kahverengi Asini serilerine yuvarlak, benzer düzgün sınırlı Değişken 5 yıllık surveyi iyi. 20 yıldan sonra mortalite %40. ID:13t109 50 KÜÇÜK STAJLAR GÖZ HASTALIKLARI OFTALMOLOJİDE KULLANILAN TERİMLER • Afakik: Lens yokluğu • Ambliyopi: (Göz tembelliği): Organik bir neden olmaksızın görme keskinliğinde azalma3 • Ametropi: Kırma kusuru olan göz • Aniridi: Irisin konjenital yokluğu • Anizometropi: Gözlerin kırma kusurunun farklı olması • Blefarit: Göz kapağının inflamasyonu • Blefarospazm: Göz kapağı spazmı • Dakrioadenit: Lakrimal bezin inflamasyonu (TUS-Nisan'90) • Dakriosistit: Lakrimal kesenin inflamasyonu • Emetrop: Kırma kusuru olmayan göz • Endoftalmit: Yaygın intraoküler enfeksiyon • Enoftalmi: Göz küresinin arkaya yer değiştirmesi • Esotropia: Gözün içe kayması (iç şaşılık) • Exotropia: Gözün dışa kayması (dış şaşılık) • Hifema: Ön kamerada kan çökelmesi • Hipopion: Ön kamerada püy çökelmesi • Injeksiyon: Konjesyon • Keratit: Kornea inflamasyonu • Keratomalazi: Korneada yumuşama • Lökom: Korneada koyu opasite • Metamorfopsi: Cisimlerin normalden büyük ya da küçük görülmesi • Nebula (Nefelyon): Korneada hafif opasite • Pannus: Korneanın kan damarlarıyla infiltrasyonu • Fotopsi: Retinal irritasyona bağlı şimşek çakması • Psödoafakt: Lensin çıkarılıp intraokuler lens konması • Panoftalmit: Göz dışına taşan infeksiyon • Skotom: Görme alanında parsiel defekt • Strabismus: Şaşılık • Simblefaron: Bulber ve palpebral konjuktivanın birbirine yapışması • Uvea: Iris, silier cisim ve koroidin üçüne birden verilen ad. • Vizüel acuity test: Yenidoğanda ambliopi'de görme yollarının muayenesinde ilk tercih edilecek yöntemdir. (TUS-Nisan'97) GÖZÜN KIRMA KUSURLARI • Kornea ve lens gözün kırma ortamlarıdır. • Korneanın kırma gücü +43D iken lensin kırma gücü +20D kadardır.(TUSEylül'88) 51 KÜÇÜK STAJLAR • Kırma kusuru olmayan göze emetrop denir. • Emetrop bir gözde, göze paralel gelen ışınlar, kırıcı ortamlardan geçerek retina üzerinde odaklanırlar. • Retina üzerinde odaklanmıyorsa buna ametropi denir. • Ametropinin üç çeşidi vardır. Astigmatizma • Noktasal bir cismin görüntüsü iki ayrı düzlemde birbirlerine dik 2 ayrı çizgi şeklinde ise buna düzenli astigmatizm denir. En sık görülen astigma tipidir. • Düzensiz astigma ise kornea ön yüzünün düzensizliklerinde, örneğin nefelyon, ödem, lökom, iltihaplar sonucu oluşur. * Düzeltme sert kontakt lenslerle olur. • Normal olarak kornea ön yüzünün dikey ekseninin kırma gücü, yatay meridyenden 0.5 D daha fazladır. Buna fizyolojik astigmatizm denir. • Hipermetrop gözlerde ince kenarlı (konveks) mercek, miyoplarda kalın kenarlı (konkav) mercekler, astigmatik gözlerde ise silindirik camlardan yararlanılır. • Gaz geçirgen sert lensler astigmatik gözlere daha yarar sağlar. • Son yıllarda miyopinin düzeltilmesinde keratotomi ameliyatları yaygınlaşmıştır. Keratokonus: Erken dönemde kontakt lens görme kusurunu, bu yeterli olmadığında keratoplasti yapılır. (TUS-Eylül'95) • Korneat kurvaturun artması demektir. AKOMODASYON BOZUKLUKLARI Presbiyopi: • Yaşla birlikte lensin kostalinde meydana gelen lens liflerinin elastisitesinde azalma, yani uyum gücünün bozulmasıdır. • 40 yaşından sonra meydana gelir ve fizyolojiktir • + D'li konveks camlardan yararlanılır. Uyum Felci: • Silyer kasın felcinde olur Etiyolojisinde ’ Okulomotor sinir paralizisi, parezisi ’ Göze direkt travma ’ Lens subluksasyonu ’ Atropin (parasempatikolitik ilaçlar) ’ Botulismus ’ Ensefalit, polio ensefaliti ’ Beyin tümörleri ’ Okulomotor sinir lezyonları • Tam uyum felcinde iris sfinkter kasında çalışma ve midriazis mevcuttur. • Tedavi etiyolojiye yöneliktir Uyum spazmı • Silyer kasın devamlı kasılması sonucu meydana gelir • Görüntü retina önünde oluşur (miyopi) • Psişik nedenlerle okul çocuklarında sık görülür 52 KÜÇÜK STAJLAR • Parasempatomimetik ilaçlar (pilokarpin), morfin, alkol, sempatik sistem felçleri ve hipofiz tümörlerine bağlı olarak da gelişir. GÖZ KAPAĞI HASTALIKLARI • Üst göz kapağı levator palpebra süperior kası III. kranial sinir tarafından kaldırılmakta, • kalkmış göz kapağına tonusu Müller düz kası (sempatik innervasyon) vermektedir. • Kapatılmasını ise VII. kranial sinir tarafından inerve edilen orbikularis okuli kası yapmaktadır. • Refleks göz kapatılışta tarsal bölüm rol almaktadır. • Göz kapağının bezleri • Kirpiklerle ilgili yağ bezleri ise Moll adını alır. Tarsal bölümde Meibomius bezleri yağlı bir salgı yapmaktadır. GÖZ KAPAĞININ KONJENITAL GELİŞME, ŞEKİL BOZUKLUKLARI • • • • • • • • • • Ablefaron: Göz kapağı yokluğu Kolobom: Göz kapağının medial kısım yokluğu Blefarofimosis: Göz kapağının açıklığının doruğu Epikantüs: Gözün medial kısmında semilunar deri kıvrımı olması Moğol gözü. Yalancı içe şaşılık görünümü vardır. Ektropion: Göz kapağı sınırının dışa doğru dönük olması Entropion: Göz kapağı sınırının içe doğru dönük olması Kirpikler gözü tahriş eder, göz yaşarması. Iltihabi kornea ve konjiktiva iltihabı görülebilir. Bleforoptosis: Üst göz kapağının düşük olması Lagoftalmos: Gözün açık kalmasıdır. VII sinir lezyonlarında görülür. Kornea kuruluğuna neden olur. Semblefaron: Kapak bulbus ve konjiktiva yapışıklıklarıdır. GÖZ KAPAĞININ İLTİHABI HASTALIKLARI HORDEOLUM (ARPACIK) * En sık etken stafilokoktur (s.aereus) * Meibomius bezlerinin iltihabına iç arpacık, Zeis ve Moll bezlerinin iltihabına dış arpacık denir. * Esas semptom ağrıdır. * Selülit gelişebilir. * Sıcak kompres, antibiyotikli göz merhemi tedavide kullanılır. Bazen cerrahi drenaj gerekebilir. ŞELAZYON * Meibomius bezlerinin lipogranülomu. * Göz kapaklarında şişlikler meydana gelir. * Cerrahi olarak eksize edilir. 53 KÜÇÜK STAJLAR BLEFARİT * * * * Göz kapaklarının çift taraflı, sık görülen iltihaplarıdır. Seboreik, stafilokoksik ve mikst çeşitleri vardır. Madarosis (kirpik dökülmesi) gelişebilir. Etiyolojiye yönelik tedavi uygulanır. GÖZ KAPAĞI TÜMÖRLERİ BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM * Primer göz kapağı tümörlerinin yaklaşık %95'ini oluşturur. * Yavaş büyür. * Alt kapakların ve medial kontal bölgelerin güneş ışığına maruz kalan kısımlarında gelişir. YASSI HÜCRELİ KARSİNOM * Yaşlılarda oluşur. * Çok çabuk büyür, lokal lenf nodu metastazı yapar. * Aktinik keratoz alanlarında gelişir. DİĞERLERİ * Nevüs, milia, verrü, molluskum kontagiosum, hemanjiom... KONJUNKTİVA HASTALIKLARI • • • • Palpebral ve bulber konjonktiva olarak ikiye ayrılır. Palpebral konjonktiva gevşek olarak göz kapaklarına tutunur. Ama bulber konjonktiva sıkı sıkıya altındaki Tenon kapsülüne yapışıktır. Histolojik olarak çok katlı pirizmatik epitel (goblet bezleri içerir.), lamina propria (kapiller ağ, sinir ve yardımcı göz yaşı bezleri) ve adenoid tabakaları vardır. • Innervasyonunu V. Kranial sinir sağlar. BAKTERİYEL KONJONKTİVİTLER a) Akut Bakteriyel konjonktivitler • Damar genişlemesi, mukopürülan sekresyon, tahriş belirtileri, yabancı cisim hissi ve göz kapaklarının birbirine yapışması • Etken olarak staf.(aureus, epidemidis) ve strep.(pnömonia, piyojenes) en çok tespit edilmiştir. • H.influenza çocuklarda akut kataral bir konjonktivit'e sebep olmaktadır, subkonjonktival kanama neden olabilir. Bazen daha da ilerleyip üst solunum yolları iltihapları, orbital selülit ve bakteriyemiye sebep olur. • Gündüz antibakteryel solüsyon, gece merhem ile 7-10 günde tedavi sağlanır. 54 KÜÇÜK STAJLAR b) Hiperakut bakteriyel konjonktivit (akut pürülan konjonktivit) • etken Neisseria gonorrhoea'dır. Örnekte gram (-) diplokoklar görülür. (TUS-Eylül'90) • Özellikle yenidoğan konjonktiviti (oftalmia neonatorum)'ne sebep olur. • Tedavi edilmezse ciddi kornea komplikasyonları (gözün perforasyonu,...) neden olur. • Proflaktik olarak gümüş nitrat damlaları ve antibiyotikli merhemler faydalıdır. (TUS-Nisan'89) • Iki taraflı ağır mukopürülan konjonktivit, periauriküler LAP bazen profilaktik olarak kullanılan gümüş nitrat solusyonları da pürülan bir konjonktivite neden olur (%20) YENİDOĞAN KONJONKTİVİTİ * 1-2. gün kimyasal (AgNO3) (TUS-Eylül'95) * 2-4. gün gonokoksik * 2-14. gün klamidyal * 14-17 p. auroginoza • Acil tedavi gerektirir. • Onun için tetrasiklin/bazitrasin merhem çocukta günde 4 defa erişkinde 2 saatte bir sistemin antibiotik (penisilin prokain, spektinomisin, tetrasiklin tedavisi uygulanır (erişkinde) c) Kronik Bakteriyel Konjonktivit • En sık etken Stafilokokkus aureus'tur. • Ancak Klebsiella, proteus, E.coli'de izole edilmektedir. • Staf.türleri daha çok blefarit'e sebep olur. Kirpik kenarlarında krutlanmaya sebep olur. • Moraxella türleri ise kirpik kenarlarında maserasyona sebep olur. KLAMİDYAL KONJUNKTİVİTLER a) Yenidoğanın inklüzyon konjonktiviti • • • • 5-12. günde başlayan mükopürülan akıntı ile karakterizedir Tanı intrastoplazmik inklüzyon cisimcikleri ile konabilir Alt fornikste ileri derecede papiller hipertrofi vardır Folikül yapısı gözükmez. (Adenoid tabaka gelişimi 4-6. Haftada başladığı için) • Eğer tedavi edilmezse kronik foliküler konjonktivit olarak devam eder. • Tedavi sulfonamid damlaları veya tetrasiklinli merhemler kullanılır (En az 3 hafta) b) Erişkin inklüzyon konjonktiviti • Akut foliküller konjonktivit olarak başlar ve sıklıkla kronikleşir. • Genital bulaşma gösterebileceği gibi, yüzme havuzlarından, kozmetiklerden de geçebilir. • 3 hafta süreyle tetrasiklin tedavisi uygulanır. 55 KÜÇÜK STAJLAR c) Trahom (TUS-Nisan'91) • • • • • • • • • • • Etken klamidya trachomatis'tir. Iki taraflı kronik foliküler keratokonjonktivittir. Kuluçka devri yaklaşık 5-14 gündür. Çocuklarda daha sessiz başlarken, erişkinlerde çabuk gelişir. Sulanma, fotofobi, ödem, ağrı, bulber konjonktivada kemosiz, papiller hipertrofi, tarsal ve limbal foliküller pannus korneada yaygın noktalı keratit görülür. Trahom daha çok üst kapağı tutmaktadır ve skatrisyel gelişim gösterebilir (Entropion, trikiazis). Herbest çukurları Arıt hattı, skatriks hattı vardır. Kornea'da epitelyal keratit, infiltrasyonlar ve fibrovasküler (pannus) değişiklikler vardır. Körlüğe yol açan hastalıkların başında gelir. Tedavi olarak tetrasiklin, sülfonamid, eritromisin, rifampisin yer alır. Komplikasyonları (entropion, trikiazis, kornea opasitesi) için cerrahi yeri vardır. PSÖDOMEMBRANÖZ KONJONKTİVİT • En sık nedeni Difteridir. Diğer nedenler; adenovirüs, odunsu konjonktivit, steven johnson sendromudur. • Preaurikuler LAP, yalancı zar bulunur • Kapak ödemi, kemosiz vardır. Kırmızı göz sebepleri: - Keratitler - Konjunktiviteler - Iridosiklit - Akutaçı kapanması glokomu VİRAL KONJUKTİVİTLER 1) Faringokonjuktival ateş: • • • • • Adenovirus tip 3 (en sık), 4, 7 etkendir. (TUS-Nisan'01) Klasik triadı 38,5-40 derece ateş, boğaz ağrısı ve bilateral konjuktivittir. Hassas olmayan preaurikuler lenfadenopati tipiktir. Yüzme havuzlarından bulaşır. Kendini sınırlayıcı bir hastalıktır 10 günde kendiliğinden geçer. 2) Epidemik keratokonjuktivit: (TUS-Nisan'88) • Adenovirus tip 8 ve 19’un sebep olduğu akut foliküler konjuktivittir. (TUSEylül'00) • Bilateraldir ancak ilk tutulan göz daha şiddetli etkilenir. • Hassas büyük preauriküler lenf nodu tipiktir • Psödomembran ve subkonjuktival kanama olabilir. • El, göz damlaları ile bulaşır ve kolayca epidemiler yapar. • Tedavisi yoktur sekelsiz iyileşir. 56 KÜÇÜK STAJLAR 3) Herpes simplex konjuktiviti (Dentritik keratokonjunktivit): (TUS-Nisan'89) • • • • • • • • • • • • Sadece primer enfeksiyonda olur. Bu nedenle genellikle çocuklarda görülür. Unilateral enfeksiyon, mukoid akıntı ve irritasyon vardır Korneal dentritlerin görüldüğü keratitle birlikteliği sıktır. Korneada enfeksiyon nüks ederse anesteziye neden olabilir. Göz kapaklarında veziküller vardır. Hassas preaurikuler lenf nodu tipiktir. Yeni doğanda doğum kanalından bulaşma nedeniyle HSV tip 2 daha sıktır. Multinükleer epitelyal dev hücreler diagnostiktir. Tedavide %3’lük asiklovir merhem kullanılır. Kortikostreoidler enfeksiyonu şiddetlendireceğinden kontrendikedir. Tekrarlayan keratokonjunktivitlere sebep olabilir.(TUS-Eylül'94) 4) Akut hemorajik konvuktivit (Apollo XI konjuktiviti): • • • • Etken enterovirus tip 70’tir. Diğer etkenler cockie A24 ve adenovirüstür. Tipik olarak inkubasyon dönemi kısadır. Difüz subkonjuktival hemorajiler vardır. preaurikuler lenfadenopati, konjuktival foliküller ve epitelyal keratit olabilir. • Çok bulaşıcıdır. Kendiliğinden geçer. 5) Kızamık konjuktiviti: • Mukopürülan sekresyon vardır. • Derideki erupsiyonlarla aynı zamanda ağızdaki koplik lekelerine benzer konjuktival koplik lekeleri görülür. ALLERJİK KONJUKTİVİTLER 1) Saman nezlesi konjuktiviti: • Polen, hayvan tüyleri gibi havada uçuşan allerjenlere duyarlılık sözkonusudur. • Beraberinde sıklıkla allerjik rinit ve astımda eşlik eder. • Gözlerde kaşıntı, konjuktivada hiperemi-kemozis, kapaklarda ödem ve mukoid sekresyon vardır. • Konjuktivanın sitolojik tetkikinde eozinofiller görülür. • Konjuktival papilla veya foliküller görülmez. • Tedavisinde soğuk kompres, steroid ve kromolin sodyum kullanılır. 2) Vernal keratokonjuktivit: (TUS-Eylül'89, Eylül'88, Eylül'91) • Sıcak iklimli yerlerde görülürken soğuk iklimli yerlerde hemen hiç görülmez. • Yaz ve bahar aylarında ortaya çıkar. 57 KÜÇÜK STAJLAR • • • • • • 5-20 yaş arasında ve erkeklerde sıktır. Patogenezi bilinmemektedir. Blefarospazm, fotofobi, kaşınma ve bol mukoid sekresyon vardır. 3 tipi vardır: Kapak şekli, limbus şekli ve Mikst şekil. Kapak şekli en sık görülenidir ve üst kapak konjuktivasında oldukça hipertrofik papiller yapılar görülür. • Buna kaldırım taşı manzarası denir. • Limbus şeklinde limbus konjuktivasında jelatinöz hipertrofi vardır. • Bunların üzerinde dejenere hücrelerin oluşturduğu Horner-Taranta lekeleri görülür. • Vernal konjuktivitte sıklıkla karakteristik olan difüz epitelyal keratit vardır. • Mikropannus ve kornea ülserleri olabilir. • %70-80 PPD pozitiftir ve %15-20 vakada beraberinde stafilokoklar saptanır. • Keratokonusla ilişkili bir hastalıktır. 3) Dev papiller konjuktivit: • Özellikle kontakt lens kullananlarda görülür (TUS-Nisan'99) • Göz protezi ve naylon ipliklerlede oluşabilir. • Üst tars konjuktivasında vernal konjuktiviti andıran ancak ondan çok daha hipertrofik dev papillalar vardır. • Tip 1 hipersensitivite reaksiyonudur. • Lensin çıkarılması ve kısa süreli (1-2) hafta) steroid tedavisi ile tamamen düzelir bu nedenle en iyi prognozlu allerjik konjuktivittir. 4) Atopik konjuktivit: • Atopik dermatitle birlikteliği sıktır. • Gözde yanma, kızarıklık, fotofobi ve mukoid sekresyon vardır. • Ince papillalar vardır büyük papillalar alt göz kapağında izlenir. • Genellikle kornea ve konjuktivada skarlar görülür. • Sekonder bakteriel infeksiyonlar, katarakt, retina dekolmanı ve keratokonus atopik konjuktivit olanlarda daha sık görülür. • Bu nedenlerden dolayı prognozu en kötü olan allerjik konjuktivittir. 5) Fliktenli konjuktivit: • Genellikle tüberküloproteinlere karşı gelişen bir gecikmiş hipersensitivite reaksiyonudur. • Tabanı limbusta olan fliktenler olur, bunlar daha sonra ülsere olur ancak skar bırakmadan iyileşir. Konjonktivanın Dejeneratif Hastalıkları • Pterigium: Bulber konjonktivanın genelde nazal tarafından kornea üzerine ilerlemesidir • Pingvecula: Bulber konjonktivanın nasal kesiminde, korneaya ilerlemeyen hyalen dejenerasyon çocukta Gaucher hastalığını düşündürür. Konjonktivanın Tümörleri • Benign nevüs, papillom, granülom, dermoid, dermolipom, lenfoma, fibrom... 58 KÜÇÜK STAJLAR • En sık nevüsler vardır. Korneoskleral limbusa yakın yerleşim gösterirler. • Dermoid tümör ise Golden Her's sendromunda görülür. * Epibulber dermoid tümör * Dermolipomlar * Periaurikular deri kabartısı * Vertebral anomali KORNEA ENFEKSİYON VE İLTİHABLARI (KERATİT) • Normal kornea yapısı sağlamdır ve mikroorganizmaların geçişine izin vermez. • Ancak gonokok ve difteri basili sağlam korneayı da penetre edebilir. Yüzeyel keratit • • • • Epitelyal erozyonlar, noktasal epitelyal keratit vardır. Enfeksiyoz, toksik, dejeneratif ve allerjik nedenli olabilir. Tanıda %1 rose bengal ve %2 Na flurosein çözeltisi kullanılır. Viral ve bakteriyel enfeksiyonlar diffus iken, stafilokok blefarite bağlı olan alt kadranda lokalizedir. Bakteriyel keratit (kornea ülseri) • En sık stafilokoksik, streptokoksiktir. • Çoğu kez ağrısız ve yüzeyel olan ülserlerin yanında, hipopion da bulunabilir. (Ön kamerada iltihabi elemanlar bulunması) • Göz %1'lik atropin ile dilate edilme ve kapalı tutulmalıdır. • Eskiden kortikosteroidli merhem kullanımı varken şu an kontraendike olarak kabul edilmektedir. Viral keratitler a) Herpes simplex keratiti * * * * Primer okuler herpes genel olarak akut foliküler konjonktivit şeklinde gelişir. Veziküler ülseratif blefarit veya deri tutulumu eşlik eder. HSV tip I sorumludur. Herpetik kornea lezyonlarının nüksetmesine bazı faktörler sebep olabilir. (Ateş, uzun süreli U.V. ışınlarına maruziyet, travma, psişik gerilim, menstruasyon...) * Çoğunlukla tek taraflı noktasal, dentritis ve bölgesel olarak üç çeşitle keratit meydana gelebilir. * Tahriş, fotofobi, göz yaşarması ile başlar. * Ülserler ağrısızdır (8-12 haftada iyileşirler) Kontakt lens kullananlarda en sık bakteriyel keratit etkeni psödomonas, paraziter keratit etkeni akantomoebadır. b) Varisella-zoster keratiti * Korneada psödo-dentritik lezyonlar * Stromal opasiteler * Diskiform keratit c) Adenovirus keratiti Keratomikoz 59 KÜÇÜK STAJLAR • Kortikosteroidlerin kullanılmaya başlamasıyla insidansta 15 misli artış olmuştur. En çok kandida görülür Keratomalazi • • • • A vitamin eksikliği nedeniyle oluşur. Kornea ve konjonktivanın kuruması ve nekrozu vardır. Köpüksü "Bitot" lekeleri vardır. Kornea ve konjonktivada meydana gelen değişikliklere kseroftalmi azalmasına neden olur. Nörotrofik keratit • Kornea anestezi nedeniyle, refleks mekanizması bozulmuştur. • Kornea kanaması kalktığından sürekli travmaya maruziyet vardır. Lagoftalmik keratit • Gözün açık kalmasına bağlı, göz kuruluğu ve sekonder enfeksiyonlar gelişir. Arkus senilis ve arkus juvenilis • • • • Arkus senilis, bilateral bir yaşlanma belirtisidir. 2 mm kalınlığında lipoid bir halkadır. Arkus juvenilis ise arkus senilis benzeri ama çocukluk döneminde başlar Hiperlipidemi işareti olabilir. Keratoplasti • Lökom simplex, keratokonus ve lokalize distrofi gibi gelişimsel, şekil anomalilerinde iyi sonuç verirken, • lökom vaskülarizede (yanıklardan sonra oluşur) iyi sonuç vermez. UVEANIN İLTİHABI HASTALIKLARI (ÜVEITLER) Iridosiklit: (TUS-Nisan'89) • Uveitlerin en sık görülen şeklidir. (Iris + silyer cisim iltihabı) • Başlangıç ani ve nongranülamatöz şeklindedir. • Gözde ağrı, hiperemi, lakrimasyon, fotofobi ve görme bulanıklığı mevcuttur. • Ön kameraya geçen hücrelerin bir kısmı kornea endoteline yapışarak keratik presipitasyonlara neden olur. Bazıları ise çöküp seviye oluşturur. Buna hipopion denir. • Iris ve lens arasında yapışıklıklar meydana gelebilir ve buna sineşi adı verilir. • Granülomatöz uveite iltihabi hücreler iriste kümeler oluşturabilir. Buna Koeppe nodülleri denir (pupil kenarında) eğer iris ön yüzde ise Busacca nodülleri adını alır. • Tindal olayı vardır. • Kronik şeklinde ise daha sessiz ve iki taraflıdır. Tindal olayı daha şiddetlidir. Ve presipitatlar iri ve koyu renktedir. 60 KÜÇÜK STAJLAR UVEİTLERDE ETIYOLOJİ * * * * * Sıklıkla sebebi bilinmez (idiopatik) Süpüratif üveitlerde etken daha çok yüksek virülanslı mikroorganizmalardır. En sık etken stafilokoklardır. Nonsüpüratiflerde ise etyoloji saptamak zordur. En sık sebep olarak tüberkuloz, sarkoidoz, sifiliz, lepra, tokzoplazmozis, histoplozmozis ve romatizmal hastalıklar sayılabilir. * Ancak uveitlerin beraber bulunduğu başka tablolar vardır. FAKONTİJENİK UVEİT • Lens kapsülünün geçirgenliğinin bozulmasıyla, antijenik lens proteinlerin lens dışına çıkması ile oluşmaktadır. FUCHS SENDROMU * Heterokromik iridosiklit şeklindedir. * Tek taraflı, iriste pigmentasyon azalması, keratik presipiteler ve katarakt görülür. VOGT-KAYANAGİ-HARADA SENDROMU * * * * Çift taraflı uveit (genillikle on uveit) SSS enfeksiyonları Deride kıl dökülmeleri Eksudatif retina dekolmanı BEHÇET HASTALIĞI * Hipopionlu iridosiklit * Ağızda çift ve genital bölgede ülserler vardır. • Major bulguları * Oral aftöz ülserler, genital ülserler, Hipopionlu iridosiklit deri bulguları * Nörobehçet'de göz bulguları yoktur. * Lenfoid foliküller gözlenmez ÜVEİTLERDE TEDAVİ • • • • Ilk seçenek topikal streoidlerdir. Sikloplejikler arka şinesiyi önlemek için kullanılır (TUS 2004 Nisan). Immünosüpresiflerde kullanılabilir. Pilokarpin kontraendikasyonu vardır. SEMPATİK OFTALMİ • Yaralanma veya göz içi cerrahi sonrası (4-8 hf.) ortaya çıkan bilateral granulamatöz panüveittir. • Sempatik oftalmiye neden olan göze sempatizan göz, diğerine ise sempatize göz denir. 61 KÜÇÜK STAJLAR • Profilakside sempatizan göz henüz sempatik oftalmi gelişmeden enükle edilirse diğer göz kurtarılmış olur. • Sempatizan gözde travmadan sonra * Indosiklitin devam eder * Siliyer enjeksiyon (konjesyon) bulunur * Lakrimasyon, ağrı vardır • Iris ödemi, optik nöropati (papillit), sarı-beyaz nodüller (Dalen-Fuchs nodülleri) görülebilir. TUS • Tedavi edilmezse hastada komplike katarakt, sekonder glokom tabloları gelişebilir. • Kontrol altına alınmazsa göz, fitisis bulbi ile kaybedilir. • Tedavide yüksek doz topikal kortikosteroid ve periokuler steroid enjeksiyonu yapılır. ÜVEİT SINIFLANDIRMASI NEDENLERİ Posterior Üveit Nedenleri - İdiopatik %30 - Otoimmün • Juvenil romatoid artrit • Ankilozan spondilit • Reiter sendromu • Ülseratif kolit • Crohn hastalığı • Psöriazis - İnfeksiyonlar • Sifiliz • Tbc • HSV • Onchocerciazis - Malignensiler (maskeleyici sendromlar) • Retinoblastom • Lösemi, lenfoma • Malign melanom - Diğer • Travmatik üveit • Retine dekolmanı • Fuch’s hastalığı • Gut hastalığı - Otoimmün • Behçet hastalığı • V.K. Harada sendromu • Sempatik oftalmi • Poliarteritis nodosa - İnfeksiyöz • Viruslar (CMV, HSV, EBV, HIV) • Bakteriler (Tbc, brusella, borellia, nokardia, mikrobakteriler) • Funguslar (kandida, histoplazma, kriptokok, aspergillus) • Parazitler (toxoplazma, toxocara) - Malignensiler • Lösemi • Metastazlar - Bilinmeyen • Sarkoidoz ID:13t006 62 KÜÇÜK STAJLAR Uvea tümörleri • En sık malign melanom görülür. • En sık koroidea'da yer almaktadır (tek taraflı) • Malign melanom makula yakınında yerleştiğinde erken devrede görme bozukluğu yaparak belirti verirler. • Yerleştiği yere göre tedavi yapılır. Iriste ise, iridektomi, silyer cisim de ise iridoksilektomi ile çıkarılır. • Koroidea yerleşimliler fotokoagulasyon, krioterapi... bazen enükleasyon yapılır. • Radyoaktif kobalt, radyoaktif iyot tedavisinde uygulanabilir. KATARAKT • Lensin saydamlığını kaybedip kesifleşmesine katarakt adı verilir • Çocukluk döneminin en başta gelen lökokori nedenlerindendir. * Tedavi edilmezse ambliopi gelişir. Konjenital katarakt • Çocukluk dönemi körlüğün başta gelen nedenlerindendir. • Yenidoğanın oftalmik muayenesinde kırmızı refle alınamaz. • Lens önyüzünde pigmente yuvarlak halka şeklinde lezyon olarak görülür. (TUS-Eylül'01) • Hayatın ilk yılında meydana gelen katarakta denir. • Tek başına, olabileceği gibi sistemik hastalıklarla beraberde olabilir. * Alport sendromu (Böbrek hastalıkları ile beraber) * Marinesco-sjöğren sendromu (SSS hastalıkları ile beraber) * Marfan sendromu (iskelet sistemi...) * Hallerman-Streiff (mandibulofasyal...) * Galaktozemi... (Eğer 6 haftadan önce uygun diyet kullanılırsa, katarakt gelişimi engellenir.) • Kalıtsal olmayan konjenital katarakt'a, rubella, toksoplazmozis, kabakulak, retrolental fibroplazi, neonatal hipoglisemi ve hipokalsemi sebep olabilir. Senil katarakt (60 yaşın üzerinde) Juvenil ve presenil katarakt Komplike katarakt • Göz içi hastalıklara bağlı olarak lensin kesifleşmesidir. • Weitler, Fuchs'un heterokromik iridosikliti, yüksek miyopi, retina distrofileri, retina dekolmanı, glokom, neoplazm ve okuler iskemi etiyoloji olarak sayılabilir. Sistemik hastalıklara bağlı • • • • Miyotonik Distrofi (pitozis-enoftalmi, optik atrofi...) Atopik Dermatit Rothmond sendromu Werner sendromu 63 KÜÇÜK STAJLAR Metabolik hastalıklarda • • • • Diabetes mellitus Hipokalsemi Hipotiroidizm Wilson sendromu (ayçiçek kataraktı) Travmatik katarakt Sekonder katarakt • Elschnig incileri bulunur. • Ameliyat sonrası gelişir. Kortikosteroid kullanımının göz komplikasyonları - Posterior subkapsüller katarakt - Bakteriyel ve fungal infeksiyonları - Glokom LÖKOKORİ VE OKÜLER SENDROMLAR • Tanım: Pupilladan beyaz ışık reflesi alınmasıdır (Beyaz pupil) Nedenleri: • • • • ’ Retinoblastom ( en sık neden) ’ Konjenital katarakt ’ Primer hiperplastik persistan vitreus (PHPV) ’ Retiopathy of prematurity (ROP) ’ Retinal displazi ’ Coat hastalığı ’ Metastazlar ’ Diktioma ’ Konjenital toksoplazmozis ’ Nematod endoftalmiti ’ 3 yaşından küçüklerde öncelikle nöroblastom ve PHPV düşünülmelidir. Oksijen tedavisi, prematurelik ve düşük doğum ağırlığı hikayesi varsa ROP düşünülür. Coat hastalığı: Retinada anormal damarsal yapılar vardır. 8 yaş civarındaki erkeklerde bilateral görülür. RETİNA HASTALIKLARI • Retina çok katlı sinir dokusu ve tek katlı pigmentli epitel dokusundan oluşur. • Sinir katmanına sensoriyel retina adı verilir. • Sensoriyel retinadaki fotoreseptörler I. Nöron, bipolar hücreler II.Nöron, ganglion hücreleri ise III. Nörondur. • Makula'da sadece koni hücreleri bulunurken (ışıkta ve keskin görmeyi sağlar) • periferdekiler de daha çok basil hücreler vardır (karanlıkta) 64 KÜÇÜK STAJLAR RetinanIn konjenital ve gelişim anomalileri 1- Fakomatozlar • Kalıtsal geçiş gösteren hamartom kitleleri a) Tuberoskleroz (Bourneville hastalığı) * Deride adenomlar, mental retardasyon, konvülzyonlar retinada hamartomlar b) Nörofibromatozis * Sinir sisteminin, iskelet ve iç organların gelişim anomalileri * Deride pigmentli lezyonlar * Göz kapağında pleksiform nörinomaya ve uveal tümöral kitleler vardır. Ayrıca Lisch Nodülleri (pigmente iris hamartomları) bulunur c) Ensefalotrigeminal anjiomatosis (Sturge-Weber hastalığı) * Yüzde trigeminal sinirin dağılımına uyan nevuslar vardır. * Koroide'da anjiomlar vardır. d) Von Hippel Lindau Hastalığı * Retina damarlarının hamartomlarıdır. 2- Retrolental fibroplazi • Prematürlerde yüksek konsantrasyonda oksijen verilmesi etiyoloji olarak gösterilir. • Retina dekolmanı gelişir. • Yenidoğanda lökokorinin önemli bir nedendir. 3- Diskromatopsi (renk körlüğü) 4- Albinizm 5- Retinoskizis RETİNANIN DAMAR HASTALIKLARI Retinal arter tıkanıklığı a) Santral retinal arter tıkanıklığı (TUS-Nisan'88) * Ani, ağrısız görme kaybı, yaşlı hasta * Pupilla midriatik, ışık refleksi zayıf veya kaybolmuş * Retina beyaz bir renk almıştır, fovea kırmızı görünür * Japon bayrağı görünümü vardır b) Santral retinal arter dal tıkanıklığı * En sık üst temporal dalda izlenmektedir * Maküla bölgeside tutulduğundan görme ileri derece bozulmuştur * Retina beyazdır ama pupillada herhangi bir değişiklik gözlenmez * Arter tıkanıklıklarının en önemli nedeni tromboz ve embolidir. * Arter trombozuda en çok arterioskleroz ve temporal arteritiste (dev hücreli arteritis) görülmektedir. c) Retinal ven tıkanıklığı (TUS-Nisan'01) * Kanamalar vardır 65 KÜÇÜK STAJLAR * * * * Papilla ödemlidir, papilla sınırları ödemlidir Ven kalınlığı ve kıvrımları artmıştır Bol miktarda yumuşak eksuda vardır En fazla temporal kadranda görülür HİPERTANSİF RETİNOPATİ • • • • Hipertansiyonun gözdeki en belirgin bulgusu arteriollerde daralmadır. Normalde arter/ven çap oranı 2/3 iken 1/2, 1/4’e iner. Retina diastolik basınç yüksekliğinden daha çok etkilenir. Hipertansiyon arteriosklerozla beraberse gunn (boğulma), salus (kıvrımlanma) ve humping (köprüleşme) belirtileri görülür. • Evre 1 hipertansif retinopatide 5 yıllık yaşam %70, evre 4’te ise %1’dir. Hipertansiyonda Scheie evrelemesi: * * * * Evre Evre Evre Evre 1: 2: 3: 4: Arterler ince venler dolgun Ilaveten sert eksudalar, mikrohemorajiler Ilaveten yumuşak eksudalar ve maküla yıldızı görünümü Ilaveten optik disk ödemi Arteriosklerozda evreleme: * * * * * 0. 1. 2. 3. 4. derece: derece: derece: derece: derece: Hipertansiyona rağmen arterioskleroz yoktur Arteriollerin refleleri artmıştır Arteriovenöz bası bulguları; salus, gunn, humping oluşur Sklerozda artmaya bağlı bakır tel görünümü olur Sklerozda ileri artışa bağlı gümüş tel görünümü olur. DİABETİK RETİNOPATI • Diabet gözde her üç damar istemini de tutar. Gözün tüm yapıları etkilenebilir. • Gelişmiş ülkelerdeki körlüğün önde gelen nedenlerindendir. • Tutulan kapillerde perisit sayısı azalmış, endotel sayısı artmıştır bu nedenle mikroanevrizmalar olur. Tutulan damar tıkanır veya sızdırır. • Diabet süresi ile retinopati arasında yakın bir ilişki vardır. Diabetik retinopatide evreler: 1) Background retinopati: Mikroanevrizma, mikrohemoraji ve tektük sert eksuda vardır. 2) Makülopati: Tip 2’de fazladır ve ani görme kaybından sorumludur. Sert eksuda, hemoraji ve maküla ödemi vardır. Görme tekrar düzeltilebilir. 3) Preproliperatif evre: Tip 1’de fazladır. Retinal iskemi başlamıştır. Derin hemorajiler, yumuşak eksuda, hayalet arterler ve venlerde boğumlaşma vardır. 4) Ileri diabetik göz hastalığı: Vitröz hemoraji, traksiyon bantları, retina dekolmanı, opak membran ve neovasküler glokom vardır. * Diabette 6 ayda bir göz kontrolü yapılmalı, kan glukozu kontrol altına alınmalı hasta HbA1c ile (normali %6-8) takip edilmelidir. 66 KÜÇÜK STAJLAR RETİNANIN ILTIHABI HASTALIKLARI Toksoplasmozis • • • • • Etken hücre içi protozoa T.gondi Nöroretinitis yapar Korioretinit, intrakranial kalsifikasyonlar, konvulsiyon ve hidrosefali vardır Yer yer atrofi veya pigmentasyonlar vardır Tedavide sistemik kortikosteroid, antibiotik (tetrasiklin, pyrimethamin sulfadiazin) kullanılır. Viral Retinitler • CMV, sensoriyel retina ve koroidde nekrotizan tip iltihaba sebep olur • Rubella ise retina pigment epitelini tutan iltihaba yol açar RETİNANIN DEJENERATİF HASTALIKLARI Drusen • Retina pigment epitelinin otojenik yıkımına bağlı olarak meydana gelen hyalen madde birikimidir. Anjioid Streak (damarsı çizgiler) • Papilla çevresinde ışınsal dağılım gösteren, retina ve koroideada damarları andıran çizgilerdir. • Tek başına görülebileceği gibi, yüksek miyopi, psödoksantoma elastikum, Paget hastalığı ve orak hücreli anemi de bulunabilir. Diskiform makula dejenerasyonu • Retina ve pigment epiteli seroz bir sıvı ile alttaki tabakalardan ayrılmıştır. Periferik Retina Dejenerasyonları a) Mikrokistoid dejenerasyon * 20 yaşından sonra görülmeye başlar * Normal yaşlanma değişiklikleridir * Alt temporal periferde oluşur. Zamanla senil retinoskisiz gelişir. Bu da dekolmana neden olur. b) Latis dejenerasyonu * Periferik retinada çaprazlaşan beyaz çizgiler halinde retina atrofileri vardır. * Bunlardan da retina dekolmanı gelişebilir. Retina Distrofileri • Retinis pigmentosa * En sık görülen distrofidir * Retina damarları çevresinde siyah renkli pigment birikimleri olur * Görme alanında annüler skotomlar ve tüp görme vardır * Usher sendromu, Kearn Sayre sendromu ve Cockayne sendromu ile birlikte görülürler. • Primer makula distrofileri * En önemlileri Best Hastalığı (vitelliform distrofi) ve stargardt hastalığı önem taşımaktadır. * Görme kaybına yol açmaktadır. 67 KÜÇÜK STAJLAR RETİNA DEKOLMANI • Sensoriyel retinanın pigment epitelinden ayrılmasıdır. Primer retina dekolmanı • Idiopatik dekolman da denir • 45-50 yaş üstü, bilateral görülür • Miyoplarda daha fazla (en sık nedeni) • Vitreustaki hyaloid membranın retinayı çekmesinden meydana gelir • Ayrıca • Retinoskisiz * Latis dejenerasyonu * Periferik kistoid dejenerasyonda yırtıkların oluşmasına neden olur. • Bulguları: Fotofobi, sinek uçuşması ve görmenin azalması, skotom Sekonder Retina dekolmanı • Etiyolojide Katarakt cerrahisi sonrası * Travma * Uveit (Behçet, Harado hastalıkları...) * Tümörler (Malign melanom) * Ağır hipertansiyon * Kronik glomerülonefrit * Papilla ödemi Traksiyon retina dekolmanı • Vitreus içinde oluşan fibroz bantların retinayı çekmesi sonucu oluşur. ’ DM ’ Göz içi yabancı cisim ’ Perforan göz yaralanmaları ’ Vitreustaki atık ve kanamaların organizasyonu RETİNOBLASTOM • • • • • • • • • • • Çocukluk çağının en sık görülen malign tümörüdür Ilk iki yaşta daha sık %30'u bilateral %20'si otozomal dominant geçer.(TUS-Eylül'92) Tümör karakteristik olarak multisentriktir Köken fotoreseptör hücrelerdir Tümör arka kutupta tek veya daha fazla, yuvarlak, yüzeyden kabarık, açık pembe kitle görünümdedir. Göz içi yayılım sık görülür (endofitik) Radyolojik tetkiklerde %70 oranında kalsifikasyon görülebilir. Sarılık, lökokori, nistagmus, hipopionlu iridosiklit ve buftalmi önemli özellikleridir. En sık osteosarkom eşlik eder. 68 KÜÇÜK STAJLAR GLOKOM • Normal intraoküler başına oplanasyon tonometrisi ile 15.4 ± 2.5 mmHg, • Schiotz tonometresi ile 16.1 ± 2.8 mmHg civarında bulunur. • Göz içi basınç yaşla artma eğilimi göstermektedir ve kadınlarda biraz daha yüksek bulunmaktadır. • Hümor aköz, intraoküler basıncın oluşmasında ve regulasyonunda önemlidir. • Hümor akoz silyer cismin pars plikatasına ait silyer processden salgılanmakta. (TUSEylül'99) Serum benzeri olmasına rağmen protein miktarı daha azdır. • Arka kameradan ön kameraya pupil açıklığı ile girer aradan trabeküler ağa, schlemm kanalı yoluyla gözü terk eder. PrImer Glokom • En sık rastlanan primer glokomdur (%90) (Genele oranla %40'ı yine en sık) • Bilateral retinal ven tıkanıklığı, DM retina dekolmanı, Fuch's hastalığı, retinitis pigmentozada daha sık görülür. • Sinsi başlangıçlı orta yaş hastalığı • Her iki cinste de eşit • Başağrısı, görme bulanıklığı ve kırma kusurunda değişiklikler ilk bulgulardır • Aile hikayesi önemlidir (15 kat daha fazla) • Göz içi basınç 22 mmHg'nin üzerindedir • Parasantral skotomlar mevcuttur • Glokomun ileri evrelerinde, küçük merkezi görme alanı ve temporal adacık dışında tüm görme alanı • bozulmuştur. • Optik çukurda artış bulunmaktadır (ekskovasyon) Tedavide: • Karbonik anhidraz inhibitörleri • Beta blokerler • Plikorpin • Adrenalin (PAAG’de) • Mannitol • Pg F2 alfa analogları kullanılır. OPTİK NEVRİT (OPTİK NÖROPATİ) • Optik nevrit, demiyelinizasyon, iltihap veya enfeksiyon sonucunda ortaya optik sinir tutulumudur. a) Anterior iskemik optik nöropati • Optik disk kan akımının kesintiye uğraması sonucu ani, ağır görme kaybı, görme alanı defektleri, optik diskte soluk bir şişme, papilla çevresinde kanamalar olur. • %25 arteryel olaylarla ilgilidir * Dev hücreli arterit * Kollagen doku hastalıkları * Burger hastalığı 69 KÜÇÜK STAJLAR • Görme kaybı daha belirgin (nonarteritike göre) • Nonarterik sebepler ise * DM * Migren * Ateroskleroz * Hipertansiyon * Akut hipotansiyon • Optik atrofi çabuk gelişir ve hipotansif glokomla karışabilir. b) Toksik optik nöropati • Ön (ant) toksik nöropati genel olarak iki taraflı optik diskte şişme ve kör noktayı tutan skotomlar vardır. * Kloramfenikol * Etambutol * Izoniazid * Kurşun * Retrabulber toksik optik nöropati ise, progresif, bilateral, skotomlar ve optik diskin temporal kısmının solukluğu vardır. * B vitamin eksikliği * Malabsorbsiyonlar * Sigara-alkol müptelaları (tütün-alkol ambliyopisi) * Antipirin * Dijital * Kinin * Streptomisin c) Optik nevrit • Sinirin ön bölümünün tutulması, optik disk hiperemisi papillit (ant.optik nevrit) adını alır. • Optik disk normal ise buna retrobulber nevrit denir. Yaşlı hastada ani başlayan görme kaybı en sık klinik tablodur.Retrobuller için: "Doktor da görmez hasta da görmez denir.(TUS-Nisan'90) • Optik disk ve komşu retinanın tutulması ise optik nöroretinit olarak tanımlanmaktadır. • Görme alan defektleri, görme keskinliğinde azalma, • pupilla anormallikleri vardır. • Skotomlar mevcut • Marcus Gunn fenomeni (afferent pupilla defektleri) • Retrobulber ise göz hareketleri esnasında ağrı olabilir Papillit • çocuklarda daha sıktır. • Retrobulber nevrit ise 20-50 yaş arasında daha sık rastlanmaktadır. • 1-4 haftada görme düzelebilir, en geç renkli görme düzelir. • Papillitin prognozu retrobulber nevrite göre daha kötüdür. • Papillit papilla stazı ile çok karışır. * Staz iki taraflı iken papillit tek taraflıdır * Görme Papillit'de hemen bozulurken, staz da ise makula kanaması olana kadar korunur. 70 KÜÇÜK STAJLAR Optik atrofi • Primer optik atrofi * Optik sinir, kiyazma ve optik traktus lezyonlarında * Disk soluk ama retina normal • Sekonder optik atrofi * Papilla ödemi takiben gelişir * Optik disk solukluğu, disk kenarlarında düzensizlik merkezi görme ve renkli görme bozulmakta, görme alanında defektler bulunmamaktadır. Hikaye Görme Ağrı Çift taraflılık Bulantı Kornea CHİPEREMİK GÖZÜN AYIRICI TANISI Akut KonjunkAkut İritis Dar Açılı Glokom tivit Ani ortaya çıkar Oldukça ani Ani ortaya çıkar. Konjunktivit expo- ortaya çıkar. Bazen eski atak sure hikayesi Sıklıkla hikayeleri vardır. tekrarlayıcı Yahudi, Eskimo ve İsveçlilerde insidansı yüksektir Normal Tedavi edilmezse Tedavi edilmezse zayıflar sıklıkla kaybedilir Yabancı cisim Fotofobi Şiddetli hissi Sıklıkla Nadiren Nadiren Pupil Yok Berrak (epidemik keratokonjunktivitte korneal birikimler vardır) Normal, reaktif İris Normal Oküler akıntı Sistemik etkileri Prognoz Mukupürülan veya Sulu sulu Yok Az Sulu Kendiliğinden iyileşir Tedavi edilmezse kötü Korneal Abrasyon Travma Ağrı Santral ise etkilenir İnce bir ağrı Genellikle tek taraflı Yok İrreguler ışık refleksi Yok Değişken Sık Buharlı cam gibi Yavaşça reaktif irregüler şekilde olabilir Normal Dilate, oval nonreaktif Normal, reaktif Corneal ödemden dolayı görmek zor Korneal defektin gölgesi iris üzerine düşebilir Sulu veya mukopürülan Yok Tedavi edilmezse kötü Çok Enfekte olmazsa iyi ID:13t065 71 KÜÇÜK STAJLAR Optik sinir tümörleri • Primer tümörleri arasında en sık gliomlar ve optik sinir kılıfı menenjiomlarıdır. • Optik gliom 4-8 yaşları sıktır • Nörofibromatozise sıklıkla eşlik eder • Görmede azalma, içe kayma, proptozis görülür • Optik atrofi ve optik kanalda genişleme vardır Kiyazma lezyonları • Görme semptomları belirgindir • Tipik olarak bitemporal hemianopsi yapar • Optik kiazmayı tutan lezyonlarla birlikte halusinasyonlar, başağrısı ve Oküler motor felçlere rastlanabilir • Kromofob adenom ve kraniofaringioma sık nedenleri arasındadır. Orbitada taban kırığı: Blow-out kırıkları orbitada yumuşak dokularından yumruk veya top gibi penetron olamyan bir obje ile oluşan kuvvein kemiği kırması ile oluşur. (TUS-Eylül '90, Eylül'99) Künt göz travmalarının etkileri - Travmaya bağlı drekt etkiler - Siklopetarya terina (koryoretşnal rüptür.) - Kommosyo retina (Berlin ödemi) - Retina dekolmanı - Vitreus hemorajisi - Makula deliği - Hifema - Sfinkter pupilla yırtığı - Iridodializ - Katarakt - Lens subluksasyonu - Rüptür - Sanal retinal arter tıkanıklığı - Lensin ön yüzeyinde pigmente vosius halkası Ekler - Homer-wriht rozetleri nöroblastom-medulla blastomda görülür. - Flexner wintersteiner rozetleri retinoblastomda görülür. - Retinoblastom + osteosarkom görülmesine lifreumeni sendromu denir. - Ağrılı oftalmopleji + psödotümör orbita = Talosa hunt sendromu - A vitamini eksikliğinde niktalopi (gece körlüğü) olur. - Myopide görüntü retinanın önünde oluşur. - Keratokonusta ilk önce sert kontakt lens sonra keratoplasti uygulanır. - Nöroblastom çocukta orbitaya metastaz yapan en sık tümördür. - Çocukta primer orbita tümörü en sık rabdomyo sarkom, erişkinde malign melanomadır. - En sık benign orbita tümörü hemanjiomdur. - Gözün en çok kırıcı ortamı korneadır. - Önce görme alanında daralma, sonra gece körlüğü yapan hastalık retinitis pigmentozadır. 72 KÜÇÜK STAJLAR YAYGIN GÖRSEL GÖZ SEMPTOMLARI VE GÖRÜLDÜĞÜ HASTALIKLAR Görsel Semptom Muhtemel Tanı Görmede azalma Optik nörit, Retinal ayrılma, Retinal hemoraji, Santral Retinal vasküler oklüzyon Santral sinir sistemi hastalıkları Noktalar Önemli patoloji yok* Işık çakmaları Migren Retinal ayrılma Posterior vitreus ayrılması Görme alanının daralması/perde veya gölge varlığı Retinal ayrılma Retinal hemoraji Fotofobi, kamaşma İritis (irisin inflamasyonu) Menenjit (Meninkslerin inflamasyonu) Görüntünün ters dönmesi Retinal ayrılma Maküler ödem Loş ışıkta görmenin azalması Miyop Vitamin A eksikliği Retina Dejenerasyonu Işık etrafında renkli halka Akut dar açılı glokom Lens veya Cornea opasiteleri Renkli görmede değişiklik Katarakt İlaçlar (Digital zehirlenmesi sarı görmeye sebep olur) Çift görme (Diplopi) Ekstraoküler kas parezi veya paralizisi * Retinal ayrılmanın öncü belirtisi olabilir ID:13t066 73 KÜÇÜK STAJLAR DERMATOLOJİ • Vücudun en büyük organı olup, ortalama 1,5 m2 ve 20 kg'dır. • Dermisin, epidermise olan girintilerine ise dermal papilla denir. • Dermis mezoderm, epidermis, tırnak, kıl ve diğer deri ekleri ise ektoderm kökenlidir. • Deri Vitamin D sentezi yapabilir. • Deri; epidermis, dermis ve subkutis tabakalarından oluşur. EPİDERMİS • 06-09 mm kalınlığındadır. 5 tabakadan oluşur. Dıştan içe doğru; 1- Stratum korneum: * Çekirdeksiz, yassı, keratinli epitelden oluşur. * Hücre zarı, iç yüzünde keratinize olmamış bir maddenin birikmesinden dolayı kalınlaşmıştır. * Bu maddeye involukrin denir. 2- Stratum lucidum: * Yassı, normal boyamayla çekirdeği görülmeyen ve eleidin maddesi içeren hücrelerden oluşur. * Sadece el içi ve ayak tabanlarında bulunur. 3- Stratum granülosum: * * * * 2-3 sıralı iğ şeklindeki hücrelerden oluşur. Bu hücreler membranlı ve membransız 2 tip granül içerir. Membransız olanlar keratohiyalin granülleridir. Membranlı olanlar ise hücre zarı ile birleşerek içeriklerini hücreler arası boşluğa bırakırlar. * Bu sayede epidermisten su kaybını önleyecek bir bariyer oluşur. * Vücut yanıklarında görülen su kaybının nedeni bu granüllerin harabiyetidir. * D vitamini sentezi burada yapılır. 4- Stratum spinozum: * 6-7 sıra poligonal, birbiriyle desmozomla bağlı hücrelerden oluşur. * Pemfigus hastalığında bu desmozomlar parçalanır ve epidermis, dermisten kolayca ayrılır. Bu tabakada Langerhans hücreleri bulunur. * Fagositoz yapma yeteneği vardır. Birbeck granülleri vardır. * En kalın epidermis tabakasıdır. 5- Stratum Bazale: * Bazal membran üzerine oturmuş, tek katlı prizmatik veya silindirik hücrelerden oluşur. * Bazal membranla bağlantıyı sağlayan hemidesmozomlar bulunur. * Melanositler bu tabakada bulunur. 74 KÜÇÜK STAJLAR * Bu tabakadaki hücreler yüksek mitoz gücüne sahip olup, epidermisin diğer katlarının progenitörüdürler. * Yapısında myelinsiz sinir sonlanmaları bulunan, mekanoreseptör görevi gören parmak uçlarında daha yoğun bulunan MERKEL hücreleri bulunur. DERMİS • • • • • • • • Epidermisin altındaki düzensiz bağ dokusudur. Deri ekleri (kıl, yağ ve ter bezleri) içerir. Epidermise doğru yaptığı çıkıntılara dermal papilla denir. Papiller ve retiküler tabakadan oluşur. Melanositler ve Merkel hücreleri dermistede bulunabilir. Str. papillare ve str. retikülaraden oluşur. Str. retikülare en dayanıklı deri tabakasıdır. Ter, yağ, mekanoreseptörler, Meissner cisimleri, sinir uçları bulunur. Hypodermis • Dermisin altındaki yağ dokusudur. DERİNİN EKLERİ • • • • Kıllar, yağ bezleri, ter bezleri ve tırnaklardır. Göz kapaklarında; moll bezleri, Dış kulakta; serömüköz bezler özel tipte apokrin ter bezleridirler. Deride sinirlerin çoğu duyu sinirleridirler: 2 tiptir 1- Serbest sinir sonlanmaları: Epidermis ve dermiste bulunanlar. Reseptör düzenlenmeleri yoktur. 2- Kapsüllü sinir sonlanmaları: Reseptör özellikleri var. ’ Krause soğuk, ’ Meissener dokunma, ’ Ruffini sıcak, ’ Vater-paccini derin basınç, ’ Golgi-mazzoni yüzeyel basınç, ’ Merkel mekanik etki. MAKÜL • Çevre deriden sadece renk farkı ile ayrılır. a) Damarlarla ilgili maküller: • Damar genişlemesi sonucu oluşan maküller, eğer kalıcı küçük damarlar etkilenirse TELENJIEKTAZI • Kalıcı büyük damarlar etkilenirse; HEMANJIYOM, • Geçici bir damar genişlemesi ise; HIPEREMI denir. 75 KÜÇÜK STAJLAR * (Arteriel damar genişlemesine bağlı gelişen hiperemilere AKTIF HIPEREMI; * Venöz damar genişlemesine bağlı gelişen hiperemilere PASIF HIPEREMI denir. * Inflamatuar olaylarda oluşan aktif hiperemilere ERITEM denir. b) Kan elemanlarıyla oluşan maküller: • Eritrositlerin damar dışına çıkmasıyla oluşan, purpura'lardır. * Noktalar halindeyse PETEŞI * Daha büyük çaplı ise EKIMOZ * Çok geniş bir alanda ise SUGGILASYON * Bir hat şeklinde ise VIBIS * Büyük bir lezyon, kapsülle çevrili ise HEMATOM c) Deri pigmentleriyle ilgili maküller • Hiperpigmentasyon; * Tüm vücutta ise MELANODERMI denir. (Örn: ADDISON hastalığında görülür) * Lokal ise MELANOSITIK NEVÜS denir (Örn: Solar lentigo) • Hipopigmentasyon; Örn: Lepra, sifilizin 2. Evresi, T.versicolor alba • Depigmentasyon; Örn: Vitiligo ELEMENTER LEZYONLAR A) Primer: • Makül: deri ile aynı seviyede, 1 cm’den az çaplı, çevresindeki deriden sadece renk bakımından farklı nonpalpabl lezyon: hipo-hiperpigmente vs. • Patch: 1 cm üstündeki maküler lezyon • Papül: Çapı 1 cm’den küçük sert solid lezyonlardır. • Nodül: Çapı 1 cm üzerindeki sert solid lezyonlardır. • Vezikül: Çapı 0,5 cm altındaki intra veya subepidermal su toplanmasıdır. • Bül: Çapı 0,5 cm üzerindeki intra veya subepidermal su toplanmasıdır. • Püstül: Püy içeren su toplanmasıdır. Vezikül veya bül olabilir. • Plak: birleşmiş papüler lezyonlardır. B) Sekonder • Kurut: sulantılı elementer lezyonun üzerindeki materyalin kurumasıyla oluşan sert yapı. • Ekskoriasyon: kaşıntı ile epidermisin çizilerek kalkmasıdır. • Erozyon: epidermiste yüzeyel doku kaybı • Likenifikasyon: kaşıntı ile derinin kabalaşması • Ülser: epidermis ve dermisi içine alan doku kaybı • Skar: ülserlerin ve derin yaraların fibrozisle iyileşmesidir. • Skuam: stratum korneum tabakasının gözle görülür dökülmesidir (kepeklenme) TERIMLER • Hiperkeratozis: stratum corneum kalınlığının artmasıdır. 76 KÜÇÜK STAJLAR • Parakeratozis: keratinosit hücre çekirdeklerinin varlığıyla birlikte hiperkeratoz olmasıdır. Müköz membranlar için fizyolojiktir. • Akantoz: Epidermisin kalınlaşmasıdır. • Spongioz: interselüler aralıkların artmasıyla karakterize epidermal intraselüler ödem. • Akantoliz: epidermal hücrelerin birbirinden ayrılması, ekstraselüler sıvıda yüzer görünüm almasıdır. PAPÜLOSKUAMÖZ HASTALIKLAR 1- PSÖRIAZIS (SEDEF HASTALIĞI) • Diz, dirsek ve saçlı deride yerleşen papülosquamöz bir deri hastalığıdır. Etyoloji: • Tetik faktörlerden en belirgin olanı TRAVMA'dır. Travma alanlarında lezyonların ortaya çıkmasına KOEBNER fenomeni denir. • Enfeksiyonlarda tetikleyici faktörler olabilir. Beta-hemolitik streptokoklar ve viral enfeksiyonlar rol oynar. • Diğer önemli bir faktör ise ilaçlardır, Lityum, NSAID, antimalaryaller, sistemik steroid tedavisinin aniden kesilmesi. Fizyopatoloji: • Epidermal hiperproliferasyon, turnover düzeyinde artış (normalde 28 gün ken 3-4 güne iner), dermiste inflamasyon vardır; bu inflamasyon epidermis içine ilerleyerek MUNRO MIKROABSELERINI oluşturur. • Histopatolojik olarak; perivasküler infiltrasyon + anjiogenez vardır. (Munro abselerinde ise PMNL infiltrasyonu vardır). • Saydam görünen papülün sert bir cisimle kazınması sonucu oluşan MUM LEKESI fenomeni denir (psöriazis için patognomoniktir). • Epidermiste cAMP azalmış, cGMP artmıştır. Klinik: • Diz, dirsek, saçlı deri, lomber ve sakral bölgeleri tutan simetrik, eritemli, squamlı lezyonlar vardır. • Alttaki deride punktat kanamalar izlenir (Auspitz bulgusu). • Travmayla yeni lezyonlar oluşur (KOEBNER fenomeni). 4 şekilde görülebilir. • Yüksük tırnak görülür. 1- Psöriazis Vulgaris: * En sık tiptir (%90) * Keskin sınırlı eritemli ve lamellöz squamlı, değişik büyüklükte lezyonlardır. * 1 cm'den küçükse GUTTAT PSÖRIAZIS, büyükse NUMULER PSÖRIAZIS denir. * Intertriginöz ve flexural bölgelere yerleşirse INVERS PSÖRIAZIS denir. 77 KÜÇÜK STAJLAR * Ayrıca yerleşim yerine göre SAÇLI DERI PSÖRIAZISI ve PALMOPLANTAR psöriazis isimlerini alır. * Remisyon ve nükslerle seyreder. En kolay tedavi edilen tipi guttat psöriazistir. 2- Eritrodermik psöriazis: * Vücudun %80'inden fazlasının eritem ve squamazyonla kaplı olmasına ERITRODERMI denir. * Eritrodermide, hasta terleyemez ve ısı kaybeder. * Hipotermiye ve ileride kalp yetmezliğine neden olabilir. 3- Püstüler psöriazis: * Vulgar psöriazisin tüm bulgularının şiddetlenmiş halidir. * Tetani, deliryum, konvülziyon, derin ven trombozu, böbrek yetmezliği ve pulmoner emboliye neden olarak fetal olabilir. * Gebelerde görülen generalize püstüler psöriazise IMPETIGO HERPETIFORMIS denir. SIK GÖRÜLEN ERUPSİYONLU PULLU DÖKÜNTÜLERİN KLİNİK ÖZELLİKLERİ Döküntü tipi Ekzema Dağılımı Yüz, dirsekler Morfolojisi Az tanımlanabilen eritem ve kepeklenme Likenifikasyon İlgili klinik belirtiler Parlak tırnaklar, göz altı kırışıklıklar, lekeli boyun Psöriazis Extansör yüzeyler İyi tanımlanabilen gümüş renginde kepeklenme Tırnakta çukurlaşma, onkolizis saç derisinin etkilenmesi. Axilla ve genital bölgenin sıklıkla etkilenmesi Pitriazis Rosea Gövde üzerinde İyi tanımlanabilen Çam ağacı dağılımı eritematöz papüller ve kepeklenmiş plaklar Geniş dağılımlı Naküler, papüler eritamatöz pullu bölgeler önce birleşen sonra kepeklenip dökülen lezyonlar Gövdenin üst Hipo yada hiperpigmente kısmında, omuz kepeklenmiş yama gibi üstlerinde görünüm Üst extremite Parlak üst kısmı düz distali, özellikle menekşe rengi papüller bileklerin volar Wickhan’s striaları yüzü Sırtın alt bölgeleri İlaç Erüpsiyon Pitriazis Versicolor Liken Planus Bukkal mukozada beyaz, dantelsi ağ görünümü Nadiren tırnaklarda değişim ID:13t030 78 KÜÇÜK STAJLAR 4- Artropatik psöriazis: * Asimetrik artrit en sık görülen tipidir. * Tırnakta pitting denilen nokta-nokta çukurcuklar görülür. TEDAVI: A. Topikal 1- Nemlendirici ve keratolitikler Asit salisilik asit. 2- Antralin (cynyolin), antimitatik etkilidir 3- Steroidler 4- Kalsipotriol (pusarkütan) D3 vitamini. Epidermal proliferasyon ve diferansiasyonunu düzenler. B. Fototerapi * PUVA - antijen salan langerhans hücreleri ve natürel killer hücreler üzerinde immünosupresif etki gösterir. * Gebe, emziren kadınlarda, fotosensitif kişilerde, SLE, porfirililerde verilmez. * Katarakt ve uyarıcı madde deri Ca'lar gelişebilir. C. Sistemik Tedavi 1- Metotrexat - Antimitotik etkilidir. Kemik iliği ve karaciğer toksiktir. 2- Sentetik retinoikler (Vit A deriveleri) - Epitel proliferasyonu ve diferansiasyonunu düzenler. 3- Etretinat 4- Asitretin (Neotigasan) 5- Siklosporin LİKEN PLANUS • Deri ve müköz membranların akut veya kronik kaşıntılı inflamatuar hastalığıdır. • Insidans: %0,1-1,2 E=K, 30-60 yaş arası sıktır. Etyoloji: • Bilinmemektedir. • Emosyonel stresler, ilaçlar (tiazid, ACE inhibitörleri, penisilamin, antimalaryaller) presipite eder. • HIV, Hepatit enfeksiyonları ve otoimmün hastalıklarla (ülseratif kolit, diabetus mellitus, myastinea gravis, primer bilier siroz) birlikteliği sıktır. KLINIK • Deri, tırnak ve mukozaları tutar. Deri: Elementer lezyonu üzeri düz, poligonal, mor renkli, parlak, aşırı kaşıntılı papüldür. • Genelde bilateral simetrik, fleksör yüzlerdedir. • En sık el ve ayak bileklerinde görülür. • Koebner (+)’dir. Üzerinde Wickman stria vardır. 79 KÜÇÜK STAJLAR • Hipertrofik (en sık), atrofik, aktinik, erozif, büllöz tiplerde olabilir. Scalpte skatrisyel alopesi yapar. Mukoza: • 2/3 vakada tutulur. • Ağızda bukkal mukozada ağrılı gri retiküler plak yapar. • Bu lezyon premaligndir. Üzerinde SCC gelişebilir. • Glans penis, vulva vajen de tutulabilir. Tırnak: • %10 vakada tutulur. • Subungual hiperkeratoz, pterygium (katlantı), onikoliz olabilir. Histoloji: ’ Hiperkeratoz ’ Bazal hücrelerde vakuoler dejenerasyon ’ Irregüler akantoz ’ Keratinositlerde kolloid dejenerasyon (civatte bodies) ’ Granüler tabakada fokal kalınlaşma ’ Üst dermiste bant şeklinde infiltrasyon • Ayırıcı tanı: ’ guttat psöryazis ’ verruka plana ’ kaposi sarkomu ’ nörodermatit ’ lökoplaki ’ kandida plak müköz. • Tedavi: kortikosteroid, retinoid, PUVA, dapson, siklosporin. PARAPSÖRİAZİS • Eritemli ve squamlı plaklar ile karakterizedir. • Şu klinik şekilleri gösterir: 1- Pityriazis Likenoides • Akut formu; Mucha-habermann hastalığı olarak bilinir. • Viral bir etiyolojiye bağlı olduğu düşünülen lenfositik vaskülit veya perivaskülittir. • Gövde ve extremite flexörlerinde önce eritematöz sonra veziküler lezyonlar olur. • Kronik formu, akut form orjinlidir. Gövdede papüler lezyonlar görülür. 2- Küçük plak tipi parapsöriazis • Gövde ve extremite proximale yerleşen plaklarla karakterizedir. • Muköz membranları tutulmaz ve kaşıntılı değildir. 3- Büyük Plak tipi parapsöriazis: • Gövde, gluteal bölge, extremite proximali, göğüste; oval sınırları keskin olmayan, eritemli kaşıntısız plaklardır. 80 KÜÇÜK STAJLAR • Müköz membranları tutmaz. Lenfomaya transformasyon gösterebilir. (Mycozis fungoides) • Tedavi: Yumuşatıcılar, steroidler. 4- Eksfoliyatif Dermatit • Genelde altta yatan sistemik veya dermatolojik bir patolojiye bağlı olarak gelişen; tüm vücutta kırmızı, squamlı lezyonlarla karakterize bir hastalıktır. • 40 yaşın üstünde erkeklerde sık görülür. • Sıvı kaybına neden olur. • Tedavi: Akut olgularda, hospitalizasyon, sistemik steroid ve metotrexat verilir. * Sıvı, elektrolit denge bozukluğu varsa tedavi edilmelidir. 5- Pitriazis Rosea • Kadınlarda ve gençlerde, nedeni bilinmeyen, halsizlik başağrısı gibi prodromal belirtileri izleyen gövde, kol ve bacaklarda MADALYON PLAK denen plak gelişimi ile karakterize bir hastalıktır. • Mukozal tutulum olabilir. Lezyonlar 6-8 haftada spontan olarak oluşur. • En sık gövdede görülen HERALD PLAĞI ile başlar. • Yakalık tarzı squam vardır. BÜLLÖZ HASTALIKLAR SINIFLAMA Subkorneal yerleşimli büller: ’ ’ ’ ’ ’ ’ Nikolsky (+)’dir. Büllöz impetigo SSSS (Ritter hastalığı) Pemfigus foliaceus Miliaria crystalina impetigo herpetiformis Intraepidermal yerleşimli büller: ’ ’ ’ ’ ’ ’ Nikolsky (+)’dir. HSV Zona zoster Pemfigus vulgaris Miliaria rubra Akut ekzema Subepidermal yerleşimli büller: ’ ’ ’ ’ ’ ’ Nikolsky (-) ’dir. Büllöz pemfigoid Stevens – Johnson sendromu Dermatitis herpetiformis Lineer IgA hastalığı Herpes gestationis 81 KÜÇÜK STAJLAR OTOİMMÜN BÜLLÖZ HASTALIKLAR PEMFIGUS • Deri ve mukozaları tutan nedeni bilinmeyen intraepidermal büllerle karakterize otoimmün bir hastalıktır. • 50-60 yaşta fazladır. E=K • Epidermiste desmozomlara karşı gelişen IgG yapıda otoantikorlar vardır. • Diğer otoimmun hastalıklarla birliktelik sıktır. Sınıflama: P. Vulgaris: • En sık görülen formdur. Nikolsky (+)’dir. Tzank testi (+), akantoliz (+) • Alttaki deri normaldir, eritem-inflamasyon yoktur. Kaşıntı yoktur. Mukoza tutulumu hemen her hastada vardır. • Mukozalarda erozyon oluşturur. Sırtlıkla ağzı tutar. • Skar bırakmaz. Lokalize formuna P. vegetans denir. P. foliaceus: • • • • Eritematöz zemin üzerinde kepekli kurutlu lezyonlar vardır. Nikolsky (+)’dir. Lezyonlar ağrılıdır, mükoz membran tutulumu nadirdir. Lokalize formuna P. eritematozus denir. Paraneoplastik sendromlarla olan: • Renforeti-küler malignansiler (Lenfoma vs.) • Tanı: öykü, fizik muayene, biopsi, immun floresan, tzancktesti • Fizik muayene: seboreik bölgelerde Nikolsky (+) büller • Immun floresan: dokuda bal peteği tarzı boyanma olur. * DirekIF, hastaların %75’inde kanlarında otoantikor (+)’dir. (indirek IF). • Tzanck testi: akantolizi gösterir. Herpes ve zonadada (+)’dir. • Ayırıcı tanı: Herpes, zona, impetigo, büllöz pemfigoid, duhring hastalığı. • Tedavi: immun supresyon, yüksek doz (80-120 mg) kortikosteroid. * Ilaçlardan penisilamin p. foliaceusa, kaptopril p. vulgarise benzer lezyon oluşturur. PEMFIGUS FOLIACEAUS • • • • • Subkorneal bül formasyonu gösterir. Veziküller vücut yüzeyini %90'ından fazlasını kapsar. Ağız lezyonu çok nadirdir. Nikolski fenomeni (+)'tir. Tedavi: Sistemik steroid ve immünosüpresif ilaçlar Tedaviye en geç ağız mukozasındaki lezyonlar cevap verir. Büllöz Pemfigoid • 50 yaşın üstünde, extremitelerin flexör yüzlerinde; büyük, gergin kolay patlamayan büllerle karakterize bir hastalıktır. Tzank (-), nikolski (-) • Büller subepidermal yerleşim gösterir. • Bazal membran boyunca lineer IgG depolanması vardır. 82 KÜÇÜK STAJLAR • Ağız mukozası tutulumu çok nadirdir. • Tedavi: Steroid, metotreksat ve siklofosfamid Lineer IgA Hastalığı (LAH) • Çocuk ve yetişkin iki ayrı tipi vardır. • Genelde gövde ve extremitelerde subepidermal bül oluşumu vardır. • Ama küçük çocuklarda karakteristik olarak perinede görülür. Dermatitis Herpetiformis (Duhring) • 30 yaşlarında erkeklerde görülür, Subepidermal bül (+) • Diz ve dirsek extansör yüzleri, sakral bölge, sırt ve saçlı deride simetrik kaşıntılı, papüloveziküler lezyonlar görülür. • Nikolski belirtisi (-), tzank (-) • Gluten enteropatisiyle beraber görülür (TUS). • Biyopside dermal papillada IgA ve nötrofil depolanması görülür. • Tedavi: Dapson, sulfapiridin, glutensiz diyet. ERITEMA MULTIFORME: • Müköz membranlar, el içi, ayak tabanı, kol ve bacakların dış yüzlerinde simetrik yerleşen kaşıntılı papüloveziküler, keskin sınırlı eritemli plaklar (iris lezyonu) ile karakterizedir. 2 tipte incelenir. a) Eritema Multiforme minör: • Deri lezyonları genelde semptom-suzdur. • Deri, mukozada, ateş ve öksürük ve boğaz ağrısı ile beraber görülür. b) Eritema Multiforme major (Stewens-Johnson Sendromu): • Sistemik belirtilerle seyreden, ağız, genital ve rektum mukozasında gribeyaz psödomembranla kaplı lezyonlarla karakterize bir hastalıktır. • Pulmoner, kardiak ve GIS tutulumu gözlenebilir. • Tedavi: Etyolojik faktörleri ortadan kaldırılan, sıvı-elektrolit tdv, steroid ve antihistaminikler . Toxic Epidermal Nekrolizis (TEN) • Iyatrojenik oluşur (ilaç, CO zehirlenmesi, lenfoma, kızamık..), daha çok kadınlarda görülür. • Önce eritemli bir lezyonla başlar sonra epidermolitik faza girer. • Nikolski pozitiftir. • Son evrede squamasyon görülür. • Tedavi: Debridman, steroid ve AgNO3'lü pomadlar PYODERMILER Impetigo • A grubu Beta hemolitik strep ve Staf. aureusun yaptığı bir deri enfeksiyonudur. 2 tiptir. a) Impetigo kontaginoza: • Beta hemolitik streptokoklar yapar. • Çok bulaşıcıdır. 83 KÜÇÜK STAJLAR • • • • Yüz, kol ve el gibi açık deri alanlarında görülür. Önce vezikül oluşur, sonra püstül gelişir. Üzeri BAL SARISI KRUTLAR gelişir. En önemli komplikasyonu poststreptokoksik glomerülonefrittir. b) Impetigo bülloza: • Grup 2, faj tip 71, staf.aureus etkendir. • Toxinleri (exfoliatin) ile hastalığa neden olur. • Elementer lezyon Bül'dür. (impetigo kontaginozade veziküldür.) • Tedavi: Beta laktam antibiyotikler. Follikülit • Kıl folliküllerinin bakteriyel enfeksiyonudur. • Etken staf.dır. a) Yüzeyel follikülit: • Skarsız iyileşir. • Yetişkinlerde extremitelerde, çocuklarda saçlı deride yerleşir. • Yüzeyel follikülitin en sık formu "yüzeyel püstüler follikülittir (Boccart impetigosu)" b) Deri follikülitleri: 1- Sycosis barbae, sakal ve bıyıkta görülür 2- Hordeolum (Arpacık), Kirpiklerin stafilokokal enfeksiyonudur Tedavi: Lokal ve sistemik antibiyotikler. Fronkül • Deri ve deri altı dokusunun nekroz ve süpürasyon gösteren, akut folliküler ve lokal stafilokokal abselerdir. • Sert ağrılı bir nodül olarak başlar sonra drene olur. Diabetli ve malignensili hastalarda görülme ihtimali yüksektir. • Tedavi: Pansuman, antibiyotik. Karbonkül: • Ateş, titreme ve genel durum bozukluğuyla giden derin bir fronküldür. • Fronkülün deride yayılmasına bağlı gelişir. Ektima: • Beta hemolitik streptokoklar tarafından oluşturulan • genelde bacaklara yerleşen vezikül, bül ve ülserasyonla giden bir lezyondur. • Tedavi: Pansuman + Antibiyotik Erizipel (Yılancık) • Beta hemolitik streptokokların deri ve deri altı dokusunun bir enfeksiyonu olup genelde yüzde görülür. • Ağrı, yüksek ateş, titreme şikayetleri vardır. • Sınırları keskin ve deriden kabarık lezyondur. • Tedavi: Pansuman + AB (Penisilin) 84 KÜÇÜK STAJLAR Sellülit: • Beta hemolitik streptokokların yaptığı, sınırlar keskin olmayan, kabarık olmayan lezyonlardır. • Tedavi: Pansuman + AB (Penisilin) Şarbon (Anthrax): • Hayvanlardan insana bulaşan, Basillus antraxın neden olduğu bir enfeksiyondur. • Önce giriş yerinden bir papül gelişir, sonra çevresinde sert bir ödem ve büle dönüşür. • Ortada siyah renkte bir nekroz oluşur. Ağrısızdır. • Tedavi: Pansuman + AB (Penisilin). Cerrahi girişim kontrendikedir. Paronişi • Tırnak çevresindeki deri kıvrımlarının enfeksiyonudur. • Bakteriel, mantar, HSV ve sifilizde oluşabilir. • Tedavi: AB'li merhemle pansuman Perles (Anguler Keilitis): • Dudak köşelerinin maserasyon ve ragatlarla karakterize infeksiyondur. • Derinin bütünlüğü korunmuşsa oluşmaz. • Tedavi: AB'li merhemler Intertrigo: • Intertrigoz bölgenin (inguinal, meme altı, parmak arası) enfeksiyonudur. • Gr(-)'ler neden olur. • Tedavi: Pansuman + AB + Steroidli pomadlar Eritrazma • Corynebac. minitissinum etkendir. • Koltuk altı, meme altı ve kasıkta görülür. • Wood lombarı ile KIREMIT KIRMIZISI renk verir. • Tedavi: Eritromisin. VİRAL DERİ HASTALIKLARI HSV: Elementer lezyonu veziküldür. (Tzank testi (+)) Eritema multiforme etkenidir. HPV: Verruca (siğil) etkenidir. Poxvirüs: Molluscum contagiosum etkenidir. Göbekli papül (+) Su çiçeği: Yüzden başlar. Çiçek: Gövdeden başlar. 85 KÜÇÜK STAJLAR DERİNİN MANTAR HASTALIKLARI Mikrosporum: Saç-deriyi tutar. (Makrokonidiası mekik şeklinde) (Wood ışığında floresan verir) Trikophyton: Saç-deri-tırnağı tutar. (Makrokonidiası kalem şeklinde) Epidermophyton: Deri-tırnağı tutar. (Makrokonidiası raket şeklinde) Favus (Kalıcı Kellik): T.schoenleini etkendir. T.pedis: T. Rubrum etkendir. T. Unginum (onikomikoz): En uzun süreli tedaviye ihtiyacı olandır. Celal Muhtar Hastalığı: T.pedis et manus Tinea Versicolor * Etken M.furfur * Talaş belirtisi (+) * Wood’ta sarı-yeşil floresein (+) PARAZİTER DERİ HASTALIKLARI UYUZ (SCABIES / GALE): • Ektodermal paraziter bir deri hastalığıdır. • Etken Sarcoptes scabie'dir. • Deri kıvrımlarındada yapar, erişkinliğe ulaşınca deride açtığı tünelde ölür. Semptomları: • Sillon: Parazitin st.corneumda açtığı tüneldir. Bu tünelin ucunda vezikül bulunur (vezikül perle) • Kaşıntı: Tükrüğün ve yumurtaların tahrişi ile kaşıntı oluşur, genelde gece kaşıntıları olur. Parazit sıcakta hareket eder. • Polimorfizm: Kaşıntı nedeniyle ekskoriasyon olur. Vezikül, püstül ve pyodermi oluşur. * Aile içinde herkese bulaşabilir. Bütün elbiseler, çarşaflar, yataklar aracılığı ile bulaşır. • Tedavi: Bütün aile tedavi edilir. Topikal gamma benzene hexachlarıde kullanılır. Bütün giysi ve çarşaflar kaynar suda yıkanmalıdır. PEDİCULOSİS (BİT) a) P.capitis: • • • • Yumurtalarını başta saçlı deriye bırakır. (sirke-yavşak-bit) Kan emerek beslenir. Yumurtalarına sirke denir. Saçlara sıkıca yapışır. Aşırı kaşıntılıdır. 86 KÜÇÜK STAJLAR • Tedavi: Benzen hexoklorid + Pesmetril + Benzen Benzoat'tan oluşan şampuan kullanılır. • Elbiselere malation-DDT serpilir. b) P.Corporis (Vestimentozum): • Elbiselerin dikiş yerlerinde yaşar. • Sirkelerini buraya bırakırlar. Kaşıntı ve pyodermi oluştururlar. • Kronik kaşıntıya bağlı interskapüler bölgede likenifikasyon olur. Buna CUTIS VAGANTUM (serseri derisi denir). • Tedavi: Vücuttaki sirkeler mekanik olarak uzaklaştırılır. Elbiseler kaynatılır. c) P.Pubis (Pitrius inguinalis): • • • • Cinsel ilişki ve enfekte giysiler ile bulaşır. Apokrin ter bezlerinin olduğu yere yerleşir. Isırdıkları bölgede mavi bir renk meydana gelir. Buna Talaz bulu denir. Tedavi: Kıllar temizlenir. Gama benzen hexoklorid + benzil benzoid'den oluşan şampuan kullanılır. LEISHMANIASIS CUTIS (ŞARK ÇIBANI): • Elementer lezyon tüberküldür. • Phlebotomus denen vektörlerin taşıdığı, Leıshmania tropica tarafından oluşturulan granülomatöz bir hastalıktır. (Tatarcık sineği) • Vücudun açık bölgelerini özellikle yüzü tutar. • Inokülüsyon yerinde önce pembemsi bir leke oluşur. • Krutlar, altındaki dokuya sıkıca yapışık olduğundan çivi arazı denir. • Tedavi: Antimuan bileşikleri, rifampisin ve cerrahi • Çivi belirtisi (+) • NNN besiyeri kullanılır. DERİ TÜMÖRLERİ A) BENIGN EPIDERMAL TÜMÖRLER 1- Seboreik Keratoz • Orta yaş ve üstünde; gövde extremite ve saçlı deride birden çok sayıda çıkan keskin sınırlı benin lezyonlardır. • Kısa sürede çok sayıda lezyon çıkmasına LESER TRELLA belirtisi denir. • Bir internal malignensinin belirtisidir. (Abdominal adeno Ca) • Tedavi: Cerrahi, kemoterapi 1- Keratoakantoma: • Benign, ortasında keratin dokudan bir göbeği olan keskin sınırlı yuvarlak lezyonlardır. • 4-6 ay içinde spontan gerileyebilir. Çok hızlı büyür. • Tedavi: Cerrahi, kemoterapi 87 KÜÇÜK STAJLAR B) PREMALIGN EPIDERMAL TÜMÖRLER 1- Aktinik Ketaroz: • En sık premalign deri tümörüdür. • Daha çok yaşlılarda, güneş gören yerlerde (yüz, alt dudak, elin dorsali, ön kol) altına sıkıca yapışık, kahverrengi keratotik papülden ibarettir. • Squamöz Cell Ca'a dönüşebilir. Eğer hızlı büyür, ülserleşirse Malignite kazanabilir. Tedavi: Cerrahi küretaj, kemoterapi 2- Lökoplaki: • Sigara kullananlarda, erkeklerde daha sık görülen genelde ağız, dudak, vajen ve vulvada (müköz membranlarda) aşırı keratinizasyonla giden lezyonlardır. • Invaziv squamöz Cell CA'ya dönüşür. • Tedavi: Cerrahi 3- Bowen Hastalığı: • Hem güneş gören yerlerde hem de kapalı yerlerde, oval kalın hiperkeratotik yüzeyleri olan irregüler plaklardır. • Squamöz Cell Ca'a dönüşebilir. • Tedavi: Cerrahi 4- Queyrat eritroplazisi: • Sünnetsizlerde, glans penis ve çevredeki mukozal deride yerleşen • Yuvarlak, keskin sınırlı yüzeyi kadifemsi irregüler plaklar şeklindedir. • Tedavi: Cerrahi + Topikal 5-FU. 5- Paget Hastalığı: • • • • 50 yaşın üstünde kadınlarda, meme başı ve aerola da yerleşen Eritemli plaklar şeklinde görülen lezyonlardır. Çoğunda altta duktal bir adeno Ca yatar. Tedavi: Cerrahi C) DERININ MALIGN LEZYONLARI 1- Squamöz Cell Ca: • Keratinize epidermisten köken alan malign bir epitelyal tümördür. • Güneş ışığı gören normal deriden köken alabileceği gibi premalign lezyonlardan gelişebilir. • En sık alt dudakta görülür. • Metastaz yapar. • Tedavi: Cerrahi + Radyoterapi 2- Bazal Hücreli CA: • Epidermis bazal hücrelerinden veya kıl folliküllerinden gelişir. • Beyazlarda en sık görülen malign deri tümörüdür. • Güneş ışınlarına maruz kalan bölgelerde; yüzde pilosebaseöz folliküllerin yoğun olduğu alanlarda sık görülür. • Metastaz yapamaz, lokal invazyon ve destrüksiyon yapar. 88 KÜÇÜK STAJLAR • Klinik tipleri: a) Nodüloülseratif tüp: Üzerinde telenjiektazi bulunan bir papül olarak başlar, sonra artar ülserleşir (ulcus rodens). Yanak, nazolabial kıvrımlı alın ve göz kapaklarına yerleşen soliter lezyonlardır. b) Süperficial tip: Gövdede eritemli plaklarla karakterizedir. c) Pigmentli tip: Kahverengi-siyah renklidir. Melanomla karışır. d) Sklerozan tip: Baş ve boyunda, sklerotik, sarı-beyaz, sınırları keskin olmayan plaklar şeklindedir. Morphea'ye benzer. e) Pinkus tümörü: Sırtta yerleşen, bir papüldür. f) Kistik tip: Tedavi: Cerrahi, radyoterapi, elektrodestrüksiyon 3- Malign Melanom: • • • • Derinin melanositik sisteminden köken alır. Etyolojide, güneş ışınları ve ailesel (genetik) faktörler önemlidir. Displastik ve konjenital nevüslerden gelişebilir. Zencilerde sık. 4 klinik tipi vardır. a) Lentigo malin melanom: Daha önce mevcut olan, lentigo melanomdan köken alır. Genelde yüzde yerleşir. Düzensiz, nokta şeklinde pigmentasyon gösteren, kahverengi-siyah renkli maküler lezyon şeklinde başlar. 10-15 yılda papüler/nodüler değişimle malignleşir. En iyi prognozlu olandır. b) Yüzeyel yayılan malign melanom: En sık tiptir. Sırt ve alt extremitede daha sık yerleşir. Küçük pigmente bir makülken, zamanla irregüler, siyah kırmızı veya mavi pigmentasyon gösterir. c) Nodüler malign melanom: Erkeklerde daha sıktır. Baş, boyun ve gövdeye yerleşir. Birkaç hafta veya ay içinde hızlı gelişir ve ülserleşir. En kötü prognozlu olandır. d) Akral lentiginis melanom: Zencilerde en sık görülen tiptir. El içi, ayak tabanı, tırnak yatağı ve müköz membranları tutar. Agressiftir. • Tedavi: Cerrahi + Radyoterapi + kemoterapi + immünoterapi Malign melanomada prognostik faktörler şunlardır: 1- Tümörün Clark veya Breslow evresi: • Evre ne kadar ileri ise prognoz o kadar kötüdür. Clark evrelemesi: 1. Epidermis içinde 2. Papiller dermise ulaşmış 3. Papiller dermisi doldurmuş 4. Retiküler dermiste 5. Subcutan dokuya invaze olmuş. 2- Klinik tipi: • Lentigo malign melanom: en iyi prognozlu tiptir, Lentigo malignadan gelişir. • Yüzeyel yayılan melanoma: 2. en iyi prognozlu ve en sık görülen (%65) tiptir. Kadınlarda sıktır. 89 KÜÇÜK STAJLAR • Nodüler malign melanoma: Erkeklerde sıktır, çok kötü prognozludur. Ikinci en sık görülen (%28) tiptir. • Akral Lentignöz melanoma: En az görülen formdur, palmoplantar ve tırnak altı yerleşimlidir. Kötü prognozludur. 3- Lezyonun yeri: Gövdede en kötü baş-boyunda orta extremitede iyidir. 4- Cinsiyet: Erkeklerde daha kötü. 5- Yaş: Yaşlılarda daha kötü. BENİGN BAĞ DOKUSU TÜMÖRLERİ 1- Dermatofibroma: 1 cm'den küçük kırmızı, papül ve nodüllerden oluşur. Bağ dokusu elemanlarının proliferasyonudur. 2- Yumuşak fibrom: Gövdede; 1 cm çapa ulaşabilen saplı, boyun axillade; ince uzun 0,5 cm'den küçük fibromlardır. Barsak polipleri ile birlikte görülebilir. 3- Skarlar: Hipertrofik olanlar birkaç yılda düzleşir. Keloid oluşur, zenci genç kadınlarda daha sıktır. Kulak memesi, presternal bölgede daha kolay oluşur. Yanık skarları ile kanserözdür. Tedavi: Cerrahi + Radyoterapi, kemoterapide yapılabilir. VASKÜLER DOKU TÜMÖRLERİ 1- Nevüs flammeus: Deri yüzeyinde yerleşen bir makül olup, büyük damar anomalileriyle birliktelik gösterebilir. 2- Piyojenik granülom: Travmaya açık yerlerde, hızlı büyüyen, saplı, frajil, kırmızı bir lezyondur. Kolay kanar. 3- Kiraz Anjiom: Toplu iğne başı büyüklüğünde parlak kırmızı papüllerdir. 4- Çilek nevüs: Doğumdan hemen sonra görülen bir veya birkaç lobüllü parlak kırmızı nodüllerdir. 6-7 yaşında kaybolur. 5- Kavernöz hemanjiyom: Subkutan dokuya ilerleyebilen, önemli destrüksiyona yol açabilen benign tümörlerdir. 6- Kaposi sarkomu: Damar endotelinden köken alan, daha çok akral bölgelerde yerleşen, kırmızı nodüller, plaklar şeklinde malign vasküler tümörlerdir. AIDS'te en sık görülen tümörlerdir. GIS, kalpte ve lenf nodlara yerleşim gösterebilir. Lenfoma ve lösemi gelişme riski fazladır. HSV tip 8 etkendir. En sık medaial malleolden başlar. 7- Mycozis Fungoides 3 evresi vardır. Kutanöz T hücreli lenfomadır. - Premikotik - infiltratif - Tümör - Pautrier mikroobseleri - Sezary sendromu bu hastalığın lösemik formudur. 90 KÜÇÜK STAJLAR BEHÇET HASTALIĞI • Rekürren oral ve genital ülserasyonlar ve üveitis ile karakterize bir multisistem hastalığıdır. Major Kriterler 1- Ağızda nüks aftlar (Ağız mukozası, gingiva ve dudakta) (Yılda 3’ten fazla) en sık lezyon. 2- Deri lezyonları: Psödofollikülit (kronik, ağrılı, folliküler papül, püstül ve sonra ülserleşip skar bırakan "deri aft'ları") sterildir. Komedon bulunmaz. Ayrıca çok ağrılı, ülserleşme ve skarlaşma göstermeyen ve çabuk kaybolan akneiform nodüller izlenebilir. 3- Göz lezyonları: %80 olguda, bilateral hipopiyonlu panüveit görülür. Görmede azalmaya neden olur. 4- Genital ülserasyon: Üretrit, prostatit, epididimit, orşit, salpenjit Minör Kriterler 1- Artritik semptomlar: Büyük eklemlerde artralji, lezyonlar 2- GIS lezyonları: karın ağrısı, melena, perianal fistül 3- Epididimis 4- Vasküler lezyonlar: Büyük damarları tutar, damarlarda oklüzyon ve anevrizma 5- SSS bulguları: Meningoensefalit, beyin sapı lezyonları, kafa sinir felci 6- Kronik ülser: "En çok cruris ön yüzünde" * Paterji testi; steril bir iğne ile deride 24-48 saat içinde steril bir püstül oluşmasıdır. * Tromboflebitin en çok olduğu kollagen doku hastalığıdır. Tedavi: • Aftlar için Difenhidramin klorid, topikal steroidler • Sistemik tedavi Kolşisin • Sistemik Steroid Sadece göz ve nörolojik bulguları olanlara verilir. YAĞ BEZİ HASTALIKLARI 1- Akne vulgaris: • Kıl-yağbezi(pilosebere) ünitinin kronik inflamasyonudur. • Pubertede başlar. Kız çocuklarında daha erken başlayabilir. • EN SIK YÜZ'de oluşur. • Etkenler; aşırı sebum salınımı, intrafolliküler hiperkeratinizasyon ve hücreler arasındaki yapışıklığın artması, bakteri ve mantarlardır. • Enfektif ajanlar lipaz salgılayarak trigliseridleri hidrolize edip serbest yağ asitlerine çevirerek KOMEDON'lar oluşur. • Klinik sınıflama: * I. derece: Açık ve kapalı komedonlar * II. derece: Komedon + papül * III. derece: Komedon + papül + püstül 91 KÜÇÜK STAJLAR * IV. derece: Nodül, kist ve skar • Neonatal akne; Maternal androjenlere bağlı gelişir. 2- Akne Rozasea (Gülleme) • Genelde postmenapozal kadınlarda daha sık görülen, yüzde eritem ve telenjiektaziler üstünde papül ve püstül gelişimi ile karakterize bir hastalıktır. • Genelde yüzün çıkıntılı bölgelerini tutar. • Skar gelişmez. Gözde keratit sonucu körlük gelişebilir. Bununda yağ bezlerinin hipertrofisi ile loblu büyük burun (RHINOPHYMA) görülebilir. • Grup yapma eğilimli papulopustuler lezyonlar ve hastalıktan bağımsız periorbirtal lenfodemle karakterizedir. • Tedavi: Retinojel (Antikoredojen+ hiperkeratinizasyonu önler), AB'ler (Tetrasiklin, Minosiklin, Eritromisin) 3- Seboreik Dermatit: • Saçlı, kıllı bölgeleri eritem ve squamoz-yonla giden hastalıklarıdır. • Eritemler keskin sınırlı olup, yağlı, yumuşak squamlar vardır. • Yenidoğanda; AC enfeksiyonu, ateş, bulantı, kusma ve vücutta yaygın lezyonlarla karakterize formuna LEINER HASTALIĞI denir. • Erişkinde en çok saçlı deride olmak üzere gövdede görülebilir. • Saçlı deride alın çizgisi boyunca, çizgi hattında eritem ve squam olur, buna SEBOREIK KORONA (Taç) denir. • Tedavi: Ketokonazol içeren şampuanlar (Nizoral, Ketoral) , prithion içeren preparatlar, selenyum sulfidli şampuanlar verilebilir. ALOPESİLER: 1- Diffüz alopesiler: • Etkenler: Kerion celci, kimyasal ajanlar (arsenik, civa) antikoagülanlar, retinoidler, tirotoksik ajanlar, DM, hipoparatroidi, exfeliatiz dermatitler, SLE ve androjenlerin etkisi de olur. 2- Lokal alopesiler: a) Skatrisyel allopesiler (Atrofik allopesiler): * Deri incelmesi, dermo-epidermal lezyonlar bağ dokusu ile telafisi sonucu oluşur. * Etkenler: Enfeksiyon (fronkül, karbonkül), 3. derecede yanıklar, protozoa enfeksiyonları, mikobakteri enfeksiyonlar, 3. derece sifiliz ve saçlı deri tümörleri. b) Nonskatrisyel allopesiler: * En tipik şekli ALLOPESIA AREATA(PELAD)'dır. * Para büyüklüğünde dökülmelerdir. Otoimmün ve stres etyolojisi nedenler olarak kabul edilir. * Kıllar çekilince çıkabilir. * Kıl follikülü içindeki kısım incelmiştir ve bulber siyah olarak görülür (ünlem işareti). 92 KÜÇÜK STAJLAR * Beraberinde yüksük tırnak (pitting) görülür. * Saçlı saçsız deri boyunca saç dökülmesi olur (OFIAZIS). * Tedavi: Skatizisyel allopeside; cerrahi ve etiyolojiye yönelik tedavi. * Nonskatizisyel, etiyolojiye yönelik tedavi, PELAD'da ise lokal konjesyon yapan ajanlar kullanılır. (Glisial asetil asid, eter ve alkol karışımı). * Bir anti hipertansif olan MINOKISIDIL'in hipertrikoz yan etkisinden faydalanabilir. TIRNAK HASTALIKLARI: • • • • • • • • • • Anonişi - Tırnak yokluğu Koilonişi - Kaşık tırnak Lökonişi - Beyaz tırnak Onikoşizis - Tabakalaşmış tırnak * Subungual hiperkeratoz: Tırnak serbest kenarı altında kalınlaşma * Onikoreksiz Sert, kırılgan tırnak Akut enfeksiyon, triginellozis ve bakteriel endokarditte tırnakta BEAU REIL ÇIZGILENMELERI olur. Kronik AC hastalığında Çomak parmak RELAD'da yüksük tırnak, Psöriaziste Yüksük tırnak, subungual hiperkeratoz, splinter hemoraji Liken planusta Uzunlamasına çizgiler artar. Egzemada Parlaklık, longitüdinal çizgilenmelerde artma. PİGMENT BOZUKLUKLARI A) HIPERPIGMENTASYON 1- Melonosit yoğunluğunda artma ile karakterli olanlar a) Konjenital • 1- Lentigo Simplex: Güneş gören yerlerde daha sık olarak doğumda veya doğumdan hemen sonra görülür. Malignleşebilir. • LEOPARD SENDROMU: * L Multiple lentigo simplex * E EKG değişiklik * O Oküler hipertelorizm * P Pulmoner sternus * A Anormal genital organ * R Retardasyon * D Deafrem (saplı) 2- Nevüs sibulus: Gövde ve extremitede sütlü kahve keskin sınırlı maküller. 3- Mongol lekesi: Sakrogluteal bölgede, 4-20 cm mavi-kahve-rengi makül. 4- Otanevüs: Trigeminal sinirin maxilla ve oftalmik dallarının bulunduğu bölgede, mavi-kahverengi makül. 93 KÜÇÜK STAJLAR 5- Itonevüs: Omuz veya boyunda tek taraflı mavi-kahveringi. b) Edinsel 1- Solar lentigo (senil lentigo): Yaşlılarda, güneş gören yerde kahverengi makül. 2. UV.'e bağlı hiperpigmentasyon. 2) Melanin Üretiminde artışa bağlı a- Konjenital 1- Peutz Jeghers sendromu: O.D. ağız çevresi, dudaklarda kahverengi makül 2- Incontinencia pigmenti: X-dominant Vezikül, verrüköz papüller ve hiperpigmentasyon oluşur. b- Edinsel 1- Efelidler (Çil): U.V. etkeniyle melanin sentezi artışı sonucu oluşur. 2- Melazma (Kloazma): Gebelerde, yüzde parça parça pigmen-tasdan oluşur. O.K. kullananlarda da görülebilir. 3- Becker Nevüs: Erkeklerde, omuzda görülür. 3) Melanozom depolanma ve dağılımındaki bozukluklar: • Nörofibromatöz 4) Diğer nedenler: 1- Post inflamatuar hiperpigmentasyon: Liken, pitriasis rosea, pemfigus. 2- Sistemik hastalık: Hemokromatozis, siroz, KBY, pellegra B) HIPOPIGMENTASYON 1. Melanosit yoğunluğunda azalma a- Konjenital * Piebaldizm: Alın saçlı deri sınırında saçta beyazlaşmadır. b- Edinsel * Vitiligo: Sebebi bilinmiyor. O.I. hastalıklarla beraber görülme sıklığı - 2. Melanin sentezinde azalma a- Konjenital * Okülokutanöz Albinizm: O.R. Tirozinaz enzim eksikliği Deri göz ve kirpik beyazdır. Deri Ca gelişebilir. b- Edinsel * T. Versicolar Alba 3. Melanin Depolanma Bozukluğu • Tüberoskleroz • Cheidac Higashi sendromu • Pitriazis alba 94 KÜÇÜK STAJLAR Diğer Bazı Önemli Hastalıklar T. Versicolor: Etken M. furfurdur. - Talaş belirtisi (+) - Wood ışığında sarı-yeşil floresein (+) TBC: En sık deri TBC tipi lupus vulgaristir. Malign transformasyon olabilir. Lenf nodu TBC scrofulodermadır. Lepra En sık damlacık yoluyla buşalır. 4 tipi vardır. - İntermediate - tuberculcid - Borderline - Lepramatöz * Lepramin deri testi tip ayrımında kullanılır. Tuberculoid leprada (+)’tir. * Lagoftalmus * Hipopigmentasyon * Facies leone * Duyu kaybı * Pençe el- düşük ayak * Kaşlar dışarıdan dükülür. * Fernandez- mitsuda reaksiyonu * Wishoff hücreleri buradadır. * Tanıda uç noktalardan biyopsi alınır (Kulak) * Tedavide dapson- rifampisin kullanılır. * Ölüm böbrek yetmezliğindendir. Atopik Dermatit - Tipik yerleşim (kol ve yüzde) Sürekli tekrarlama Ailede (+) öykü Atopik büyne (+) Bunlar major kriterlerdir. IgE yüksekliği minör kriterdir. Porfiria - Hekzoklorobenzen ile aktivasyon (+) - Kıllınma ve hiperpigmentasyon görülür. Akrodermatitis Enteropatika * Zn eksikliği, alopesi, diare, gelişme geriliği ve mukokutanöz lezyonlarla karakterizedir. 95 KÜÇÜK STAJLAR CINSEL YOLLA BULAŞAN BAKTERIYEL HASTALIKLAR Organizma Belirgin Klinik Özellik Komplikasyon Gebelikteki Komplikasyonlar Neisseria gonorrhoeae Üretrit PID; artrit Yenidoğanda konjunktivit (ağır) Chlamydia trachomatis Üretrit PID Yenidoğanda pnömoni ya da konjunktivit Chlamydia trachomatis (lenfangranuloma venerum) Bölgesel adenopati Treponema pallidum Sert şankır (primer evrede) Haemophilus ducreyi Multipl ülserli yumuşak şankır Grup B streptokoklar Hafif seyirli genital sistem enfeksiyonu Fulminan menenjit (fatal) Üçüncü evrede aorta, merkezi ve periferik sinir sistemi hasarı Ölü doğum ya da malformasyonlar ID :06t220 SİFİLİZ İÇİN DİYAGNOSTİK TESTLER Diyagnostik Test Kullanılan Metod Mikroskop Karanlık alan mikroskobisi Fluoresan antikor testi (FAT) Kültür Üretilemez Seroloji Nontreponemal testler • Venereal Disease Research Laboratory (VDRL) • Rapid plasma reagin (RPR) Treponemal testler • Fluorescent treponemal antibody absorption (FTA-ABS) • T.Pallidum için mikrohemaglutinasyon testi (MHA-TP) ID :06t036 96 KÜÇÜK STAJLAR TEDAVİ EDİLMEYEN SİFİLİZDE KLİNİK EVRELER 97 KÜÇÜK STAJLAR ÜROLOJİ ÜROLOJİDE SEMPTOMATOLOJİ 1)AĞRI: • Renal ağrı renal kapsülün gerilmesine bağlıdır ve kostovertebral açıda lokalizedir. • Üreteral ağrı skrotum ve labiumlara yayılır ve obstrüksiyona bağlıdır. • Mesane ağrıları suprapubiktir. • Prostatik ağrı perinede hissedilir. • Testiküler ağrı epididimit veya testis torsiyonu ile olabilir. • Hidrosel ve varikosel ağrısı kronik ve künttür. • Renal, üreteral ağrılar kolik tarzdadır. 2)HEMATÜRİ: • Bir büyük büyütme alanında ikiden fazla eritrosit olmasıdır. • Gros hematüri idrarın gözle görülebilir derecede kanlı olmasıdır. • Başlangıç hematürisi üretra, total hematüri mesane ve üst üriner sistem, terminal hematüri mesane boynu patolojilerinde görülür. • Ağrısız gros hematüri mesane tümörleri için tipiktir. BÖBREĞİN NONSPESİFİK ENFEKSİYONLARI 1) AKUT PYELONEFRIT • Böbrek parankim ve pelvisinin infeksiyonudur. • Genellikle unilateraldir. • Yüksek ateş (40oC), taşikardi, kostovertebral açı hassasiyeti, karında hassasiyet ve barsak seslerinde azalma vardır. • Lökositoz ve sedimantasyonda artma görülür. • Kesin tanı idrar kültürü ile konur. • Radyolojisinde böbrek büyümüş, sınırları silinmiş ve süzme yeteneği azalmıştır. • Akut pyelonefrit septik şoka yol açabileceğinden parenteral tedavi şarttır. • Tedavide, Gram (-) etkili ajanlar en az 3 hafta kullanılmalıdır. • Yenidoğanda GFR düşük olduğu içn IVP yapılmaz. 2) Kronik pyelonefrit • Tubulo-intertisyumun bakteriyel enfeksiyonudur • Akut hecmeleri haricinde asemptomatik olabilir. • IVP’de parankimal skar, atrofi, kaliksiyel dilatasyon ve süzme ve konsantrasyon yeteneğinde azalma görülür. 98 KÜÇÜK STAJLAR • Patolojide tiroidizasyon tipiktir. • Bilateral tutulumda hipertansiyon olabilir. 3) Renal abse • • • • • Hematojen yolla mikroorganizmaların kortekse yerleşmesiyle olur. Kaynak sıklıkla deridir etken ise stafilakoklar (S.aureus)’dır. Hastaların çoğu diabetiktir. Klinikte titreme ile yükselen ateş, kostovertebral açı hassasiyet izlenir. Tedavisinde laktamaz dirençli penisilin + aminoglikozit kombinasyonu kullanılır. • Cerrahi drenaj veya nefrektomi yapılabilir. 4) Perinefrik abse • • • • Gerota fasiası ve böbrek kapsülü arasındaki abselerdir Kliniği renal abseye benzer ancak daha hafiftir. Idrar bulguları görülmeyebilir. Üriner sistem enfeksiyonları yaşla birlikte artar. En sık yaşlı kadınlarda görülür. En sık etken ise E.coli'dir. Erkeklerde kronik tekrarlayan üriner sistem enfeksiyonlarının en sık sebebi kronik prostatittir. • Ksantogranülomatöz pylonefrit renal tümörlerle karışır. TBC TBC en sık akciğer tutar. 2. sık böbreklerden tutar. Genitallerden ise en sık erkekte epididim sonra prostat, kadında en sık genitallerden tuba, sonra endometriyumu tutar. - Golf deliği üreter yapar. - Hematüri (+), pyüri (+), kültür (-) - Otonefrektomi yapar. - Üreteropelvik skaroluşumu, hasar mekanizmadır. En sık üretrit etkeni gonokoktur. Non gnokokal üretritlerin en sık nedeni klamidyadır. - En sık prostatit etkeni E. colidir. (sonra psödomonas) - Non bakteryel prostatit etken klamidya-riketyisadır. - Kronik prostatitte tekrarlayan İYE tipiktir. Malakoplaki: İmmunsupreselerde genellikle E. coli ile yapılan granülomatöz reaksiyondur. Sistoskopide mesanede sarı granüller görülür. Submukozal histiyositlere von-hanseman hücreleri denir. İçindeki pas (+) cisimlerede Michalis Gutman cisimleri denir. TESTİSİN ANOMALİLERİ EKTOPİ: • En sık superfisial inguinal bölgede bulunur. 99 KÜÇÜK STAJLAR KRİPTORŞİDİZM: • • • • En sık inguinal kanalda kalır. En sık görülen testis anomalisidir. Testis CA'a (seminom) riski artar. 2 yaşın altında orşiopeksi ve herniorafi yapılmalıdır. TESTİS TORSİYONU; • En sık nedeni travmadır. • Testisin posteromediale dönmesidir. • Epididim ve testiste hemorajik infarkt meydana gelir. AKUT ORŞİT: • Üretra yoluyla gelir. En sık etken E.coli'dir. • Ayrıca kabakulak da yapabilir. SPERMATOSİTİK GRANÜLOM: • Spermde salınan bir lipide karşı granülomatöz bir reaksiyon gelişir. • En sık vazektomi geçiren erkeklerde gözlenir. EPİDİDİMİT: • Testis tümörleri en sık epididimit ile karışır. TESTİS TÜMÖRLERİ • • • • • • • • • • • • • • • • 15-35 yaşın en sık görülen solid tümörleridir. Etyolojide en önemli faktör kriptorşidizm’dir. Gonadal disgeneziler, kimyasallar ve travmada sorumlu tutulmaktadır. %95’i germ hücrelidir. Testis dokularından köken alanlara primer metastazlara sekonder tümörler denir. Testis tümörlerinin sınıflaması histolojik tipine göre yapılır. En sık görülen testis tümörü mikst tümörlerdir. (%60) ve birden fazla histolojik komponent içerir. Tek histolojik yapıdaki tümörlerden (%40) en sık görüleni seminomdur (tüm testis tümörlerinin %30'u). Testis tümörleri için tipik klinik ağrısız skrotal şişliktir. Tümörün yaptığı orşit ve tümör içine kanama nedeniyle %20 vaka akut ağrı ile başvurur. En sık testiküüler metastaz yapan solid tümör prostat Ca'dır 50 yaş üzerindeki hastalarda en sık testiküler tümör lenfomadır. Testisin en sık sekonder neoplazisi lenfomadır. Testisin en sık görülen non-seminomatöz germ hücreli tümörü Leydign hücreli tümördür. En sık görülen bilateral pirimer testiküler tümör seminomdur En sık görülen bilateral testiküler tümör lenfomadır 100 KÜÇÜK STAJLAR • Infantlarda ve çocuklarda ensık görülen testiküler tümör Embriyonal hücreli karsinomdur • En undifferansiye olan testis tümörü pür embriyonal hücreli karsinomdur. • En sık görülen testiküler tümör mikst hücreli tümördür. • Mikst hücrelii testiküler tümör en sık olarak teratokarnisomdur (teratom ve embriyonal hücreli karnisom birleşimi) • Ekstragonadal germ hücreli tümör en sık olarak mediastende yer alır • En sık görülen ekstragonadal germ hücreli tümör seminomdur • Spermatik kordun en sık • benign tümörü lipoma • malign tümörü rabdomyosarkom GERM HÜCRELI TÜMÖRLER • Testis tümörlerinin en sık görülenidir. En sık nedeni inmemiş testistir. 1- Seminom: • Inmemiş testiste en sık görülen tümördür. Germ hücreli tümörlerin ve testis tümörlerinin en sık görülenidir. En sık semptomu: Ağrısız testikülomegalidir. %98 unilateraldir. HCG salgılarlar. En iyi prognozlu olandır. Bilateral en sık görülen seminom. En radyosensitif seminomdur. İleri yaşta görülen formu spermositik seminoma’dır. 2- Infantil embrionel Ca (Endodermal sinüs tümörü): • En sık çocuklarda görülür. alfa-Feto protein -. Schiller-Duval cisimcikleri patognomoniktir. Alfa1 antitripsin artar. 3- Koriokarsinom: • En malign olandır. HCG salgılar. En sık Akciğer metastazı yapar. 4- Teratom: • Endo, Ekto ve mezoderm'den oluşur. Kalsifikasyon ve kistler görülür. 5- Embriyonal Ca: • 3 yaş altında en sık görülen testis tümörüdür. 20-30 yaşında sıktır. Kanama ve nekroz vardır. Alfa FP-HCG artar. Patolojide tübüler-papiller yapılar vardır. 6- Intratübüler germ hücreli tümör: • Plasental alkalen fosfataz ile boyanır. • En sık görülen testis tümörü miks tiptir (teratom+embriyonel ca) B. SEX-KORD TÜMÖRLERI 1- Leydig hücreli tümör (Hilus Hücreli): • Androjen yapar. • Puberteden önce çıkarsa puberte precox, yetişkinde östrojen salgılarsa, jinekomasti ve feminizasyon yapar. • Sitoplazmada Reinke kristalleri görülür. (En sık non-germ hücreli tümör) 2- Sertoli hücreli tümör: Charko bötcher cisimleri içerir. 101 KÜÇÜK STAJLAR C. TESTISIN METASTATIK TÜMÖRLERI • En sık malign lenfoma ve lösemi ile prostat Ca metastaz yapar. (Testis tümörleri en sık AC'e metastaz yapar) D. EPIDIDIM TÜMÖRLERI • Asemptomatik, tesbih tanesi gibi nodülarite yapar. Adenomatoid tümörleri: • Düz kas ve kübik epitel içerir. Papiller kist adenom: • Efferent duktustan köken alır. En sık Von- hippel-lindau sendromunda gözlenir. • Papiller yapı gösteren kolumnar epitel vardır. Tanı • Testiste palpasyonla ağrısız sert kitle aksi ispat edilene kadar Testis Ca'dır. Evrelemede boden ve gibb sınıflaması kullanılır. EVRELEME EVRE EVRE EVRE EVRE EVRE EVRE EVRE EVRE EVRE 1 2 2A 2B 2C 3 3B-1 3B-2 3C : : : : : : : : : Tümör testiste tunika albuginea içindedir. Diafragma altı retroperitoneal LAP (+) <2 cm LAP (+) 2-5 cm LAP (+) Supraklaviküler ve mediastinal LAP (+) Diafragma üstü LAP (+) + AC tutulumu var Minimal AC tutulumu Aşırı AC tutulumu AC dışı organ tutulumu. • En sık metastaz AC'lerdedir. • Testis tümöründen biyopsi alınmaz, skrotal ve lenfatik kontaminasyon yapılır. • Tüm GÜS içinde tedaviye en iyi cevap verendir. INTRASKROTAL KITLELER Spermatosel • Rete testis, efferent duktus veya epididimden kaynaklanan, ağrısız, sperm içeren kistik bir kitledir. • Testisin superiorunda ve posteriorunda testisten ayrı bir kitledir. Tedavi gerekmez. Varikosel • Pampiniform plexus venlerinin kistik dilatasyonudur. • Sol spermatik ven renal vene açılır. • Renal ve içi basıncın daha yüksek olması ve inkompetan valflerin solda daha fazla olması nedeniyle solda daha çok görülür. • Genelde gençlerde görülür. • Eğer yaşlılarda ve sağ tarafta görülürse tümör yönünden araştırılmalıdır. • Tedavide: Internal inguinal ring seviyesinde spermatik ven bağlanır. • Tedavi edilmezse, testiküler atrofi ve infertilite gelişebilir. Hidrosel • Tunika vajinalis içinde sıvı toplamasına denir. 102 KÜÇÜK STAJLAR • Genelde 40 yaşından sonra görülür ama patent prosesüs vaginalis'i olan infantlarda kominikan hidrosel görülebilir. • Epididimoorşite sekonder oluşabileceği gibi, testis tümörlerinde de görülebilir. • Genelde ağrısızdır. • Büyük ve rahatsızlık veriyorsa çıkarılabilir. • Çocuklarda 1 yaşına kadar rezorbe olur. • Translüminasyon verir. Hematosel • Tunika albugineanın travmaya bağlı yırtılmasıyla oluşur. • Translüminasyon vermez. Spermatik kord torsiyonu • Sol testisin saatin ters yönünde, sağ testisin saat yönünde dönmesi sonucu oluşur. • En sık 12-18 yaşları arasında görülür. • Testis kan akımının strangülasyonu nedeniyle 3-4 saatte testiküler atrofi gelişebilir. • Inmemiş testiste daha sık görülür. • Testis şiş ve hassastır. Apendix testis ve epididimisin torsiyonu • Genelde 16 yaşın altında, ani başlayan testiste şişlik ve ağrı ile kendini gösterir. • Acil cerrahi girişimle kitleler eksize dilmelidir. MESANE TÜMÖRLERİ Etiyoloji: ’ ’ ’ ’ ’ ’ ’ Sigara (Vit B6'yı azaltarak), anilin boyaları, b-naftilamin ve benzidinle uzun süre karşılaşmak, yapay tatlandırıcılar (sakkarin, aspartem), şistozomiazis (squamöz cell Ca), triptofan metabolitleri. En sık semptom ağrısız pıltılı hematüridir. Histolojik tipleri: • • • • %90 transizyonel hücreli Ca görülür. Şistozomia ile karşılaşanların %80'inde squamöz hücreli Ca görülür. Adeno Ca %2-3 görülür. Sarkomlardan en sık BOTHYROID SARKOM görülür. * Klinik: Karakteristik olarak, gross pıhtılı hematüri vardır. * Tanı: IVP'de, mesane dolma defekti görünümü tipiktir. En kesin tanı sistoskopi ile konur. * En önemli prognostik faktör kas invazyonudur. Evrelemede marshall ve ash evrelemesi kullanılır. BENİGN PROSTAT HİPERLAZİSİ (BPH) • • • • 45 yaş üstünde görülür. Adrojenlere duyarlık artmıştır. Büyüme %60 adenomatöz %40 stromaldir. En çok periüretral santral zon hiperplaziye uğrar. 103 KÜÇÜK STAJLAR Semptomlar: • Prostat büyüklüğü ile semptomlar arasında korelasyon yoktur. • Obstrüktif (strangüri, hesidancy, dolgunluk hissi, idrar kalibre ve projeksiyonunun azalması) ve irritatif (sıklık artışı, noktüri, inkontinans) olarak 2 grup semptomu vardır (Prostatizm) • Tanıda rektal tuşe çok önemlidir. • PSA değerlerine bakılarak biopsi endikasyonu belirlenir. • Medikal tedavide düz kasları gevşeten alfa blokörler (prazosin, doksazosin vb.) obstrüktif semptomları azaltır. • Alfa blokörler stromaya etkilidir. • Prostat 40 gramın üstünde ise adematöz bileşene yönelik 5-alfa redüktaz inhibitörü olan finasterid kullanılır. • LHRH anologlarıda farmakolojik kastrasyon sağlar. • Cerrahi tedavi endikasyonları şunlardır: •Üriner retansiyon, tekrarlayan enfeksiyon ve hematüri, üremi ve hidroüreteronefroz. • Prostat 60 gramın üstünde ise TUR tercih edilir. • Cerrahi tedavide altın standart TUR’dur. • TUR sırasında kullanılan irrigasyon mayileri (Mannitol, glisin) %2 hastada TUR sendromuna yol açar. • TUR sendromu: hipervolemi, beyin ödemi ile karakterizedir. • Semptomları hipertansiyon, beyin ödemi, bulantı-kusma, konfüzyon ve komadır. • Diğer cerrahi komplikasyonlar; * kanama, * enfeksiyon, * postop, * retansiyon, * retrograd ejekülasyon (%70-80), * impotans (%10-20) * darlık gelişmesidir. PROSTAT KANSERINDE WHITMORE – JEWETT EVRELEMESİ Evre A: Benign hastalıklar (BPH) nedeniyle çıkarılan dokuda tesadüfen bulunan kanser - A1: 3 veya daha az alanda mikroskopik iyi farklanmış tümör - A2: 3 üzeri alanda veya orta-kötü farklanmış tümör Evre B: Kapsülü aşmamış palpabl tümörler - B1: Tek lobda sınırlı tümör - B2: Her iki loba yayılmış tümör Evre C: Kapsülü aşmış ancak klinik olarak belirgin metastaz yapmamış tümör - C1: Pelvik duvarlara fikse olmamış - C2: Pelvik duvarlara fikse Evre D: Uzak metastaz - D1: Pelvik lenf nodlarına metastaz - D2: Kemik ve diğer organlara metastaz ID:13t012 104 KÜÇÜK STAJLAR Spermin özellikleri • Veziküloseminalis: Fruktoz kaynağı (spermin yüzde olarak en fazla oranı buradan kaynaklanır.) • Prostat: Alkalileştirir. • Cowper: Kayganlaştırır. Prostat Ca En sık periferal lobtan çıkar. en sık patolojik tipi asinüs hücreli adenoca’dır. En sık lenfatik yayılır. Evrelemede gleason sınıflaması kullanılır. Osteolastik metastaz yapar. (PSA (> 3.5) PAP artar. PENİS TÜMÖRLERİ • Condyloma Akümünata: Etken HPV'dir. Penisin en sık benign tümörüdür. • Queyrat eritroplazisi: Maligndir. Bowen hastalığının prespisyumdaki halidir. Glans penis ve prepisyumu tutar. • Squamöz Cell Ca: Penisin en sık malign tümörüdür. Sünnet olmayanlarda sık görülür. BÖBREK TÜMÖRLERİ • Renal hücreli Ca etiyolojisinde; sigara, hayvansal ve bitkisel yağlar, dietilstilbesterol, kurşun ve kadmiyum'dur. • Semptomları Klasik triadı, Hematüri + Ağrı + Flankta kitledir. HISTOLOJIK TIPLERI Epitelyal tümörler: • Adenom, Adeno Ca (En sık ) diğer adıyla Renal hücreli Ca (Grawitz tümörü) Renal pelvis tümörleri: • Transisyonel hücreli Ca (En sık), squamöz hücreli Ca, Adeno Ca (Tüberoskleroz: Bilateral böbrekte anjiomyolipom, epilepsi, adenom sebase, retina fakoması) Nefroblastik tümörler: • En sık nefroblastom (Wilm's tümörü), mezoblastik nefroma. Metastatik tümörler: • En sık RES tümörleri metastaz yapar. Tanı; • IVP: Toplama sisteminde itilme, kalikslerde distansiyon, non-fonksiyone böbrek. • Renal Anjio: Adrenalin verildiğinde tümör damarında daralma olmaz. 105 KÜÇÜK STAJLAR EVRELEME: EVRE I→ Kapsülü geçmemiş EVRE II→ Kapsülü geçmemiş ama gerota fasiasını geçmemiş EVRE IIIA→ Renal ven veya inf. V. Cava tutulumu EVRE IIIB→ Bölgesel lenf nodu tutulumu EVRE IIIC→ Hem vasküler hem lenfatik tutulum EVRE IV→ Uzak metastaz • Labaratuar: Eritropoetin artışı, hiperkalsemi, anemi veya polisitemi, renal cell en sık polistemi yapan tümördür. (Staufer sendromu: Renal cell Ca+hipertans iyon+polistemi+hipercalcemi) • Tedavi: Uzak metastaz yoksa, radikal nefrektomi yapılır. Wilm's tümörü; • Bulgular: Kitle (en sık), Ağrı, hematüri, hipertansiyon, aniridi, katarakt, glokom, hemihipertrofi, mikrosefali • Ayırıcı tanı: Nöroblastomla karışır. IVP'de ayırd edilebilir. • Tedavi: Nefrektomidir. • Çocuklarda intraabdominal konjenital benign kitlelerden en sık rastlananı konjenital hidronefrozdur. ÜRİNER SİSTEM TAŞ HASTALIKLARI EPİDEMİYOLOJİ: A. Intrinsik faktörler: 1- Heredite: Renal tübüler asidoz, sistinüri 2- Yaş ve cinsiyet: 30-50 yaşları arasında yüksektir. • Erkeklerde semptomatik taş oluşumu daha sık görülür. B. Extrinsik faktörler: 12345- Coğrafi konum: Ürikasit, ürat taşları bazı bölgelerde daha çok görülür. Iklim: Sıcakta idrar konsantrasyonu artar ve taş oluşumu artar Su alımı: Taş oluşumu azalır Diet Meslek Taşlar üriner sistemde şu 5 yerde bulunursa problem oluştururlar. 1- Kalikslerde: Distansiyon, ağrı ve hematüriye neden olur. 2- Üreteropelvik birleşim 3- Gerçek pelvisin posteriorunda, iliak damarları çaprazladığı yer 4- Kadınlarda, posterior pelviste, üreterin broad lig. ve pelvik kan damarları tarafından çaprazlandığı yer. 5- Üreterovezikal birleşim= En dar bölge. • Çapraz 4-5 mm olan taşlar, üreteri rahat geçer. 106 KÜÇÜK STAJLAR Fizik muayene: • CVAH, bulantı, kusma ve ateş görülür. * Idrar analizinde mikroskopik veya gross hematüri vardır. SINIFLAMA 1- Ürik asit taşları: • Non-opaktır. Asidik idrarda oluşur • Etiyolojisinde; gut hastalığı, Lesch-Nyhan sendromu, myeloproliferatif hastalıklar... vs. gibi hiperürisemik durumlarda görülür. • Tedavide; protein. alımı azalır, idrar alkalileştirilir. Diğer non opak taşlar ksantin ve maktriks taşlarıdır. 2- Sistin Taşları: • Otozomal resesif, sistin, arnitin, orjinin ve lizinin renal tübüler reabsorbsiyonundaki defekte bağlıdır. • Semiopak taşlardır. Asidik idrarda yükselir. • Tedavide; esansiyel a.a.'dan fakir diyet, idrarın alkalileştirilmesi ve D-penisilamin verilir. Sistin ve kalsiyum fosfat taşları ESWl’ye dirençlidir. 3- Enfeksiyon taşları: • Magnezyum-amonyum-kalsiyum-fosfat (streuwit) ve karbonatapatit taşlarıdır. • Struwit taşlarının (=Mg-NH4 PO4), meydana gelebilmesi için üreyi parçalayan ajanlar ve artmış bakteriyel amonyum yapımına bağlı olarak -pH'da gerçekleşir. • En sık proteus ile beraber görülür. • Staghorn taşları çoğunlukla struwit yapısındadır. • Taşlar opaktırlar. Sık tekrarlar. • Tedavide, Mg veya fosfat içeren ilaçlar verilmemeli, Üreaz inhibitörleri, idrar pH'sını düşürerek taş oluşumunu azaltır. Semiopaktırlar. 4- Ca+2 taşları • Opaktırlar. Ca-oxalat taşları en sık görülen taşlardır. • Sebepleri; Hiperkalsiüri, hiperkalsemi, renal tübüler asidoz (Tip I, II ve IV'te) hiperoxalemi'dir. • Tiazid grubu diüretikler böbrekten Ca+2 emilimini artırırlar. • Furosemid ise idrardaki Ca+2 miktarını arttırır. Asit irdarda ürik asit-sistin taşları oluşur. 5- Sekonder böbrek taşları a) Enfeksiyon b) Obstrüksiyon c) Medüller sünger böbrek d) Yabancı cisim En sık • Hiperkalsiüriye bağlı Ca+2 taşı oluşumunda en sık görülen metabolik hastalık renal tübüler asidozdur. • Taşlara sekonder gelişen sistem enfeksiyonda en sık proteus sorumludur. • Oxalat taşları glisin'in metabolizmasının bozukluğunda oluşur. Emilim tipi hiperoksalüride kalyumdan zengin okzalattan ve yağdan fakir diyet verilir. BÖBREĞİN KONJENİTAL ANOMALİLERİ • Böbrekler, Intrauterin 3. Haftada, intermedian mezodermden gelişir. • Embriyolojik gelişimi 3 evrede olur: 1) Pronefroz (insanda hiçbir görev yapmaz) 2) Mezonefroz (genital sistem gelişiminde rol oynar) 3) Metanefroz (böbrek ve üriner sistemde gelişir) 107 KÜÇÜK STAJLAR AGENEZ: • Bilateral ise; intrauterin hayatta oligohidramnios oluşur. • Beraberinde, pulmoner hipoplazi ve yüz deformiteleri (potter yüzü) görülür. • Tek taraflı ise asemptomatiktir ama diğer böbrekte enfeksiyon, taş ve hidronefroz riski yüksektir HİPOPLAZİ: • Böbreğin küçük olmasıdır. Kaliks sayısı < S’tir. • Fetal alkol sendromunda görülür. MULTİKSTİK BÖBREK: • Diğer böbrek ve üreter anomalileriyle beraberdir (En sık üreteropelvik darlık görülür) • En sık tek taralı ve non-herediterdir. ERİŞKİN POLİKİSTİK BÖBREK: • Otozomal dominant. %95 bilateral • En sık komplikasyonu pyelonefrittir • Dializ ve transplantasyon gerekir • En sık semptom; Ağrıdır. Berry anevrizması eşlik edir. * Hematüri * Kalikslerde itilme-yaylanma tipiktir (IVP’de). ÇOCUK POLİKİSTİK BÖBREK: • Otozomal resesif. Daima bilateraldir. • Prognozu kötüdür. BASİT KİSTLER: • Genelde tek taraflıdır. • En sık böbreğin alt pol'ünü tutar. • Papilla Ca'a görülebilir. (Eğer kist sıvısı hemorajik ise) RENAL FÜZYON: • En sık ATNALI BÖBREK görülür (En sık alt pol'den birleşir) • Beraberinde genitoüriner ve extraüriner anomali görülür. • Obstrüksiyon, enfeksiyon ve taş riski yüksektir. EKTOPİK BÖBREK: • En sık pelviste. ANORMAL ROTASYON: • Böbreğin yükselirken medial rotasyonu yapamamasıdır. MEDÜLLER SÜNGER BÖBREK: • Otozomal resesif genelde bilateraldir. Distal toplayıcı tübüllerin genişlemesiyle karakterizedir. Taşı nefrokalsinozis riski yüksektir. 108 KÜÇÜK STAJLAR VASKÜLER ANOMALİ: En sık renal arter darlığı görülür. Displazik böbrek: İmmatür kıkırdak- kist içerir. Atnalı Böbrek: En sık füzyon anomalisidir. En sık alt uçta görülür. Juvenil nefronoftizis: Anemi + Retinitis pigmentoza eşlik eder. Mesanenin konjenital anomalileri; • Ekstrofi vezika: Ürogenital sinüsün komplet ventral defektidir. Beraberinde en sık epispadias görülür. • Kalıcı Urakus: Urakusun, mesanenin kaudale inmemesi nedeniyle kalıcı olmasıdır. Urakus kistinden Adeno CA gelişebilir. OBSTRÜKTİF ÜROPATİ • Hidronefrozla sonuçlanan birçok hastalığa verilen addır. • Etiyoloji a) Konjenital: Üreteropelvik darlık, mesane üreterovezikal obstrüksiyon b) Akkiz: Üretral darlık, Benign prostat hipertrofisi, mesane tümörleri PATOGENEZ: • Üreterde obstrüksiyon varsa proximalde dilatasyon oluşur. • Kompanzatuar olarak detrüssür kasında hipertrofi (trabekülasyon) oluşur. • Sonra destrusör atonisi gelişir (Dekompanzasyon evresi). • Sonra rezidüel idrar kalır.• Sonuçta hidronefroz gelişir. Posterior Üretral valf: Yenidoğanda en sık obstrüktif üretral anomalidir. Üreteropelvik Darlık: Üreterin en sık konjenital anamolisidir. Çocukluk cağında hidronefrozun en sık nedenidir. - Üretra obstrüksiyonunda ilk mesanede hipertrofi olur. En son üst üriner sistem dilate olur. VEZİKOÜRETRAL REFLÜ (VUR) Üreterotrigonal komplex: a) Mezodermal komponent (sempatik sistem) * Üreter ve yüzeyel trigon, Waldeyer lenfatikleri ve derin trigondan oluşur. b) Endodermal kompanent (parasempatik sistem) * Internal longitudinal tabaka, iç sfinkter tabaka ve eksternal longitudinal tabakadan oluşur. * Detrussör kasını oluşturur. ETIYOLOJISI 1- Konjenital nedenler: A. Trigonal zayıflık: En sık nedenidir. Kızlarda daha sıktır. 109 KÜÇÜK STAJLAR B. Üreteral anomaliler: 1- Komplet üreteral duplikasyonlar 2- Ektopik üreter orifisi 3- Üreterosel C. Prune belly sendromu (Eagle Barret): ’ Bilateral inguinal herni, ’ pes ekinovarus, ’ karın ön duvar kasları agenezi ve atrezisi. 2- Trigonu Bozan Nedenler • Mesane kompliansının düşmesi • Nörojenik mesane • Mesanede sistite sekonder ödem • Prostatektomi • Tanısı voiding sistoüreterografi ile konulur. Komplikasyonları; 1. Pyelonefrit 2. Hidroüreteronefroz * Hastada sık tekrarlayan GÜS enfeksiyonları varsa * VUR araştırılmalı. Tedavide üreteroneosistostomi yapılır. İNKONTİNANS • Idrarın istemsiz kaçırılmasıdır. a) Devamlı inkontinans: • Her zaman ve her pozisyonda idrar kaçırmadır. • Eğer üriner sfinkteri zedeleyen bir cerrahi komplikasyon yoksa, bir fistül (vezikovajinal, üreterovajinal) veya ektopik üretere bağlıdır. b) Stress inkontinans: • Öksürme, hapşırma gibi intraabdominal basıncı artmasına veya egzersize bağlı idrar kaçırmadır • Kadınlarda doğum sonrası, erkeklerde prostat cerrahisi sonrası görülü. c) Urge inkontinans: • Idrar kaçırmanın, ani idrar yapma isteği sırasında görülmesidir. • Nörojenik mesane, desrüssör instabilitesi veya sistit düşünülmeli. d) Taşma inkontinans= Paradoksik inkontinans: • Üriner retansiyona bağlıdır. • En sık neden infravezikal obstrüksiyonlardır. • Çocuklarda en sık nedeni; erkekte posteroüretral valv, kızlarda hematometrokolposdur. • Yetişkinlerde ise BPH'dır. Enürejis: • Uykuda yatak ıslatmadır. • 3 yaşına kadar normaldir. • 4-12 yaş arasında devam edebilir ama 6 yaşından büyükler, voiding üreterografi, IVP ve USG ile araştırılmalı.• En sık sebep, psikolojiktir. • Tedavide imipramin ve desmopressin kullanılır. 110 KÜÇÜK STAJLAR ORTOPEDİ DOĞUŞTAN KALÇA ÇIKIKLIĞI (DKÇ) • Femur başının, asetabulum içinde olmama durumudur. 2 gruba ayrılır: a) Teratojenik DKÇ I.U. hayatta olur. Beraberinde başka anomaliler de vardır b) Tipik DKÇ (gelişimsel kalça çıkığı) Postnatal dönemde olur. Tipleri 1. Anstabl kalça (Displazik kalça): Femur başı asetabulum içindedir. Yumuşak dokularda ve asetabulumda anormallikler vardır. Femur başı asetabulum dışına çıkarılabilir. 2. Sublükse kalça (yarı çıkık): Asetabulum çukuru sığ olduğundan, femur başı kısmen asetabulumdan çıkmıştır. 3. Total disloke kalça: Femur başı asetabulumdan tamamen çıkmış, laterale ve yukarıya kaymıştır. ETİYOLOJİ A) Hazırlayıcı Faktörler 1- Herediter Faktörler: Anne-babada varsa çocuklarda risk artar 2- Ligament laksitesi: Gebeden salınan östrojen ve progesteronun çocuğu etkilemesi. 3- I.U. malpozisyon: 3. aya kadar fetüste kalça; flexiyonda diz; extansiyondadır. 3. aydan sonra bunun tersini yapmazsa DKÇ gelişir. B) Çevresel Faktörler • Kundakta; kalça extansiyon ve addüksiyonda tutulduğundan risk yüksetir. Patoloji: 1. Patolojik bulgular * Doğumda eklemlerde gevşeklikler vardır. 2. Bulgular * Asetabulum derinliği düşer * Femur başı yuvarlaklığını kaybeder * Kapsül ve ligament uzar, kapsül KUM SAATI görünümü alır * Femur başı, asetabulumun lateral - süperioruna yerleşir * Femur boynunda anteversiyon açısı yüksektir KLİNİK BULGULAR A) Yenidoğan: 1- Eklem laksitesi 2- Abdüksiyon kısıtlılığı (TUS-Nisan'89) 3- Ortolani testleri pozitiftir, (Femur başının asetabulum ön kenarına sürtmesine bağlı; kalça ve diz flexiyondayken, abdüksiyon ve addüksiyon hareketleri yapılırsa KLIK sesi duyulur.) 111 KÜÇÜK STAJLAR 4- Barlow testi pozitiftir (Femur üst ucu posteriora itilir ve asetabuluma girer. BU BULGU SPONTAN REDÜKTE EDILEBILEN, UNSTABIL KALÇAYI gösterir). Borlow testi, ortoloni testinin modifiye şeklidir. B) Süt Çocuğunda: 1- Pili asimetrisi (Peter-Bade belirtisi). Uyluk deri pilileride asimetri vardır. 2- Galeazzi-Allis bulgusu (Cetvel belirtisi): Kalça ve diz flexiyonda iken bir diz aşağıda kalır (TEK TARAFLI DKÇ'de önemlidir). 3- Geç yürüme 4- Ayakta durmada gecikme 5- Bir bacakta kısalık 6- PISTON ARAZI: Çıkık taraf kalça flexiyon ve addüksiyonda iken femur dizden kavranarak aşağı-yukarı itildiğinde femurun aşağı ve yukarı hareket ettiği görülür. C) Yürüyen Çocukta: 1- Pelvis öne çıkıktır ve lumbal lordoz artmıştır. 2- Osteoartrite 2° ağrı ve hareket kısıtlılığı 3- Trendelenburg arazı çıkık taraf üzerinde duran hastada, kalça sağlam tarafa düşer, omurga çıkık tarafa eğilir. * Doğumdan itibaren kalçalarda abdüksiyon kısıtlılığı sürekli devam eder. RADYOLOJİK TANI 1- Asetabulum tabanında radyolojik olarak izlenen "Y" kıkırdağının hemen üzerinden horizontal bir çizgi çizilir (HILGENREINER çizgisi). * Y kıkırdağına, asetabulum tavanının en lateralinden çizilen çizgi ile hingelreiner çizgisi arasındaki açıya ASETABÜLER AÇI=ASETABULAR index denir. * Yenidoğanda 27,5-30 derece, 2 yaşında 20 dereceye iner. * Eğer bu açı > 30 derece ise ASETABULAR HIPOPLAZI olarak kabul edilir. 2- VON ROSEN BELIRTISI I: Hilgenreiner çizgisine paralel symphisis üzerinden 2. bir paralel çizgi çekilir; femur metafizi bu iki çizgi arasında ise ÇIKIK vardır. 3- VON ROSEN BELIRTISI II: Sırt üstü yatar pozisyonda kalçalar 45° abdüksiyon ve internal rotasyonda iken çekilen pelvis grafilerinde, Normalde; femur korpusunun uzunluğuna eksenleri asetabulum üst dış köşesinden geçer. Eğer bu çizgi spina iliaka ant.sup.'dan geçiyorsa ÇIKIK vardır. 4- DKÇ'de femur başının ossifikasyonu gecikir. (Normalde 5-7 aylarda ossifiye olur) 5- Asetabulumun en dış üst ossifiye köşesinden hilgenreiner çizgisine bir dik çizgi çizilir (PERKINS çizgisi). Böylelikle kalça 4 kadrana ayrılmış olur. NORMALDE, FEMUR BAŞI ALT-IÇ KADRANDADIR. 6- C.E. açısı (WIBERG AÇISI): 15 yaşından büyüklerde: Perkins çizgisi ile asetabulum üst dış köşesini femur başı merkezine birleştiren çizginin arasındaki açıdır. 7- SHENTON (MENARO) çizgisi: Obturatuar foramenin üst kısmından çizilen çizgi, femur boynunun mediali ile devamlılık gösterir. Çıkıkta bu çizginin devamlılığı bozulur. EN HASSAS YÖNTEMDIR. 112 KÜÇÜK STAJLAR YUMUŞAK DOKU TÜMÖRLERİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ Tümör Yaygın tutulum bölgesi Klinik ortaya çıkış FİBRÖZ TÜMÖRLER Juvenil Aponevrotik fibroma Eller ve el bilekleri Ağrılı kitleler Agresif fibromatozis Gövde İnfiltratif, agresif yayılım Nodüler fasiit Önkol volar yüz Hassas, hızlı büyüyen nodüller Malign fibröz histiositoz Uyluk Kitle Fibrosarkom Uyluk, kol Lobüle, derin kitle YAĞ DOKUSU TÜMÖRLERİ Lipom Omuz, proksimal uyluk İyi lokalize, ağrısız mobil kitle Liposarkom Omuz, proksimal uyluk Büyük, ağrılı kitle Nörilemmom Periferik sinirleri tutar (üst ekst-remitede daha fazla) Genişlemiş sinir Nörofibrom Multiple tutulum Multiple nodüller Nörofibrosarkom Multiple tutulum Multiple ağrılı nodüller Leiomyom Multiple tutulum Subkutan kitle Leiomyosarkom Derin Ağrılı kitle Rabdomyosarkom Ekstremiteler Ağrılı kitle Hemanjiom Uyluk, intramusküler Mor kitle, trill Glomus tümörü Eller, ayaklar Mavi-kırmızı deri renk değişikliği, tırnak değişikliği Anjiosarkom Ekstremiteler Ağrılı, mor kitle Kaposi sarkomu Eller ve ayaklar Pyojenik Granüloma benzer, AIDS Ganglia El bileği Ağrısız, kistik nodül PVNS Diz Ağrılı eklem Sinovial kondromatozis Büyük eklemler Ağrı, şişlik, sertlik Sinovial sarkom Uzun kemik eklemleri Multinodüler, radyolojik kalsifikasyon Lenfanjiom Deri, subkutanöz yerleşimli Subkutanoz kitle Lenfanjiosarkom Deri, subkutanöz yerleşimli Ağrılı subkutan kitle NÖRAL TÜMÖRLER KAS TÜMÖRLERİ VASKÜLER TÜMÖRLER SİNOVİAL TÜMÖRLER LENFATİK TÜMÖRLER 113 KÜÇÜK STAJLAR Histoloji Tedavi Prognoz Bozuk şekilli fibröz doku, kartilaj adaları Enblok eksizyon Düşük rekürrens İğsi hücreler, dens kollajen Yüksek rekürrens Geniş eksizyon Fibroblastlar, mikst inflamatuar hücreler Eksizyon İğsi hücreler, histiositler, kat kat yapı İğsi hücreler Düşük rekürrens Geniş, radikal eksizyon± Kötü Radyoterapi,± Kemoterapi Geniş, radikal eksizyon±Radyoterapi Kötü ±Kemoterapi Düşük rekurrens (angiolipom dışında) Matür lipositler mixt Marginal eksizyon Lipoblastlar, mikst veya pleomorfik Geniş, radikal Kötü eksizyon±Radyoterapi, ± Kemoterapi Antoni A ve B bölgeleri Marjinal eksizyon İyi Nodüller (Verocay cisimleri) Ağrılıysa eksizyon Malign dejenerasyon gösterir Pleomorfik iğsi hücreler Geniş, radikal eksizyon ± Radyoterapi, ± Kemoterapi Kötü Normal kas hücreleri Eksizyon İyi Dalgalı mitotik hücreler Geniş Radikal eksizyon Kötü Pleomorfik iğsi hücreler, paralel bantlar, Geniş eksizyon, Kemoterapi, ± dev hücreler Radyoterapi Kötü Epitel döşeli damarlar Gözlem İyi Abordan damarlar Marginal eksizyon İyi Damarlar, pleomorfik hücreler Geniş, radikal eksizyon ± Radyoterapi, ± Kemoterapi Kötü Kemoterapi, eksizyon Rekürrens sık Aspirasyon/eksizyon İyi İğsi hücreler, vasküler yapılar, fagositik hücreler Az miktarda hücreyle birlikte kollagen doku. Miksoid sıvı Hemosiderin içeren dev hücreler. Vasküler uzantıları Sinovektomi Rekürrens sık Kartilaj yuvaları, saplı serbest cisimler Sinoviektomi Rekurrens olabilir Bifazik: İğsi ve epiteloid Geniş radikal eksizyon ± Radyoterapi Kötü ± Kemoterapi Lenf damarlar, düz kaslar Eksizyondan kaçınılmalı Hafif Anjiosarkoma benzer Geniş, radikal eksizyon ± Radyoterapi, ± Kemoterapi Kötü 114 KÜÇÜK STAJLAR TEDAVİ (TUS-NISAN'91) A- Yenidoğanda: • Femur başının asetabuluma yönlendirilmesi için kalçaların abdüksiyon pozisyonda tutulması sağlanır. • Bunun için, bol ara bezi verilir, Von Rosen cihazı, pelvik bandaj verilir (Eğer spontan redükte edilebiliyorsa). • Spontan redükte edilmiyorsa cilt traksiyon + redüksiyon + Alçı yapılır. 6 ay alet kullanılır. • Hiperabdüksiyon alçısının en önemli kompilaksoyun femur başı aseptik nekrozudur. (TUS-Nisan'91) B) 1 Yaş Civarı (TUS-Eylül'02): • Traksiyon + Genel anestezi altında kapalı redüksiyon yapılır. • 3 ay alçıda bırakılır. • 18. aya kadar eğer redüksiyon yapılmazsa, açık redüksiyon veya LUDLOFF ameliyatı yapılır. C) 18 Aydan Sonra: • 18 ay-4 yaş arasında, 3 haftalık iskelet traksiyonundan sonra ŞALTER (INNOMINANT) OSTEOTOMI'si yapılıp 6 hafta alçıda tutulur. Cerrahi sınırı 18 aydır. D) 6-10 Yaş Arası: • Üçlü osteotomi (STRL) innominant ve ishiopubis koluda aşağı indirilir. • 10 yaşın üzerinde osteotomi ve artrodez yapılır. Konjenital Tibia Psödoartrodez: • Tibiada I.U. kırılmaya yada doğumdaki travmaya bağlı, tibia 1/3 orta ve alt kısımda birleşm1e patolojisi vardır. • Genelde NÖROFIBROMATO-ZIS'le birliktedir. • 6 tipi vardır. Tipe ve yaşa göre tedavi değişir. OSTEOMYELİT (O.M.) • Kemik ve kemik iliğinin M.O.'larca enfeksiyonudur. 1- PRIMER O.M.: • Açık kırık, ortopedik operasyondan sonra kontaminasyonla oluşur. • EN SIK; TOPUK, SAKRUM ve TÜBERKÜLUM MAJUS'ta gözlenir. 2- HEMATOJEN (SEKONDER) O.M.: • Vücuttaki benzer bir enfeksiyon kaynağından hematojen yolla gelir. • En sık çocuklarda, dize yakın dirsekten uzak metafizlerde yerleşir (TUSNisan'93). • Erişkinlerde ise vertebralarda daha sıktır. 115 KÜÇÜK STAJLAR Etkenler: • EN SIK STAF. AUREUS. (TUS-Nisan'88) • Yenidoğanlarda; STREPTOKOK, • 3 ay-3 yaş arasında; H.INFLUENZA, • (I.V. ilaç kullananlarda) eroinmanlarda; PSÖDOMONAS, (TUS-Eylül'95) • Sickle cell anemide, SALMONELLA'nın insidansı belirgin derecede artmıştır ama en sık etken yine S. aureus'tur. • Mantarlar arasında en sık C.ALBICANS, • Virüslerden en sık POX virüs, • Parazitlerden en sık HIDATIK KIST görülür. • Hematojen OM’de en sık etken S. aureus’tur. Patoloji: • Bakterilerden salınan proteolitik enzimlerin kemikte doku yıkımına sonuçta, iskemi abse ve kemik nekrozuna neden olur. KLİNİK BULGULAR; • Hastalığın gidişi 3 safhaya ayrılabilir. 1- Akut O.M.: • Hastanın direnci düşer, M.O.'nın virulansı yüksek ise oluşur. • Sepsis, yükselen ateş, lokalize ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı vardır. • Tanı: 3-5 günde radyolojik bulgu vermez, tanı SINTIGRAFI ile konur. Ilk bulgu yumuşak doku şişliğidir. (TUS-nisan'89) • Tedavi: Yatak istirahati, immobilizasyon. I.V. AB., Cerrahi drenaj. 2- Subakut O.M.: • Hastanın direnci yüksek, M.O. virulansı düşük ise olur. Etken S.AUREUS. a. Kemik içinde, enfeksiyon kavitesi vardır. Radyolojik olarak etrafı sklerotik kemikle sarılır, litik odak gözükür (BRODIE ABSESI). b. Uzun tübüler kemik diafzinde skleroz ve medüller kanalda kapanma izlenir. (GARRE'nin sklerozen O.M.'i) Tedavi: Cerrahidir. Tedavi: Bradie absesi ve geniş osteolitik lezyon kürete edilir, AB. 3- Kronik O.M.: • Akut O.M. etkili tedavi edilmezse, subakut O.M. fistül gelişirse, kr. O.M. gelişebilir. • Klinik: Akan sinüsler, cilt ve kaslarda skar; atrofi, kısalık ve deformite gelişir. • Radyoloji: * Invalukrum: Periost ve endostermden başlayan yeni kemik yapımı ölü kemiği bir zar gibi sarar. * Sekestr: Nekrotik kemik parçaları * Patolojik kırık • Tedavi: I.V. A.B, cerrahi (sekestr eksizyonu) Komplikasyon 1- Sepsis 2- 2° amiloidoz 116 KÜÇÜK STAJLAR 3456- Büyümede kısalık, deformite Septik artrit Kötü skarlar (Radyolojik olarak çilek benzeri defektler görülür) Squamöz cell Ca (Radyolojik olarak karnabahar benzeri) Amputasyon endikasyonları 1- Travmatik O.M.'te sepsis 2- Kanser gelişimi 3- Extremite kullanımında aşırı kısıtlılık AKUT SEPTİK ARTRİT (PİYOJENİK ARTRİT) (TUS-EYLÜL'87) • • • • En sık 4 yaş civarındaki çocuklarda, en sık KALÇA ve DİZ EKLEMINDE görülür. En sık etken STAF. AUREUS'tur. Proteszi olanlarda en sık etken s. epidermiditistir. (TUS-Nisan'96) Erişkinlerde; D.M. RA, steroid immünsüpresif ilaç kullanımı, alkolizm durumlarında görülebilir. Klinik: Ateş, halsizlik, eklemde ağrı, şişlik, ısı artışı, hareket kısıtlılığı görülür. • Tanı: Eklem'den aspirasyonda PMNL -, total protein -, glukoz ¯'tür. • Akut septik artrit en sık kalça ekleminde görülür. En sık etken S. aureus’tur. Radyoloji: * Eklem aralığında genişleme * Eklemin yumuşak dokularında şişlik ve dansite artışı * Kapsül bölgesinde bombeleşme * Eklem trabekülasyon harabiyeti * Çevre kemiklerde osteoporoz • Tedavi: Cerrahi drenaj ve irrigasyon ve I.V. AB. Tedavisi. Gonokok Artriti • Genelde akut gonorreal üretriti takiben gelişir poliartikuler artrit en sık diz, el bileği ve ayak bileklerini tutar. Poliartrit şeklinde başlar, monoartrit olur. KEMİK VE EKLEM TÜBERKÜLOZU • • • • En sık AC tbc'na sekonder gelişir. Etken en sık Mycobacterium tbc. Humandır. Kan yoluyla gelen basiller, en sık VERTEBRAlarda metafiz ve epifize yerleşir. Ekleme yayılırsa, snovyumda granülasyon dolumu (PANNUS oluşur), alttaki eklem kıkırdağında ve subkondral kemikte harabiyete yol açar. • Eklem ve kemikte abseye neden olur önce inflamasyon bulgusu vermediğinden SOĞUK ABSE adını alır. Mall De Pott (Vertebra TBC) (TUS-Eylül'89) • En sık torakal ve üst lomber vertebralarda görülür. • Önce vertebra korpuslarına yerleşir, korpus harabiyeti yapar. • Daha sonra komşu vertebralara yayılır. Lokalize kifoza neden olabilir (GIBBUS). 117 KÜÇÜK STAJLAR • G enelde yer çekiminin etkisiyle ÖN-AŞAĞI doğru yayılım gösterir. • Lomber bölgede abse, psoas kası boyunca aşağı doğru ilerleyerek inguinal bölgeye yayılabilir. Radyoloji: ’ Kemik dansitesinde ¯ ’ Eklem aralığında daralma ’ Subkondal kemik harabiyeti ’ Soğuk abse ’ Lokalize kifoz (GIBBUS) • Tedavi: Anti tbc ilaçları, drenaj, cerrahi (Anterior veya post. füzyon) TBC Paraplejisi (Pott Paraplejisi) • En sık torakal vertebra tutulumunda görülür. Spina Ventoza (TBC Daktilit): • En sık falanxlarda görülen tbc, olup, parmaklarda şişlik olur. • Ağrı çok azdır. • Grafide: Falanxta ekspansiyon, periost reaksiyonu ve kemikte kist görünümü vardır. • Tedavi: Anti tbc. tedavi ve immobilizasyon Kemik ve eklem sfilizi • En sık konjenital sfilizde, doğumdan hemen sonra tutulan extremitede hareketsizlik izlenir (PARROT'un PSÖDOPARALIZI). Kılıç kını tibia izlenir. PAGET HASTALIĞI • Nedeni bilinmeyen anormal kemik yıkım ve yapımı sonucu ilerleyici deformite ve genişleme ile karakterize bir hastalıktır. • Iki evresi vardır: * Osteolitik: Kemik yıkımı hızlanmıştır. Kemik genişler, zayıflar sünger gibi olur ve eğrilir. Eğrilen kemiklerin konkav tarafında inkomplet patolojik kırıklar görülür. * Osteosklerotik: Kemik yapımı hızlanmıştır. Genişleyen kemikler sertleşir ve skleroze olur. Sklerotik kemikler kolay kırılır. Hem periostal hemde endosteal yeni kemik yapımı olduğundan medulla daralır. • Klinik: 10 yaş üzerinde erkeklerde sıktır. Genelde poliostatiktir. Tutulan kemikte sinsi ağrı başlar daha sonra artar ve devamlı olur. En sık tibia ,femur, pelvis, vertebralar ve kafatasında yerleşir. Vertebrada olunca kifoza yol açar, femur ve tibiada deformitelere neden olur. Kafada yerleşenler kafayı genişletir, yüz küçük kalır. Şapka numarası artar. Foramen magnumu daraltarak medulla spinalis basısına yol açar. (TUS-Eylül'93) Patolojik kırıklar ve işitme bozukluklarına yol açabilir %1 vakada sekonder osteosarkom gelişir. • Radyoloji: Osteolitik evrede genişleme, osteoporoz, bal peteği görünümü vardır. Kafa kemiklerinde atılmış pamuk manzarası vardır. Osteosklerotik evrede kemik dansitesi artmıştır, kortikal translusen çizgiler( inkomplet kırık ) görülür. Medulla daralmıştır. • Lab: Serum alkalen fosfatazı oldukça artmıştır. • Tedavi: Kalsitonin, difosfonatlar ve D vitamini kullanılır. 118 KÜÇÜK STAJLAR KEMİĞİN PAGET HASTALIĞINDA HASTALIK SEYRİNİN ÜÇ EVRESİNİN ŞEMATİK GÖSTERİMİ 119 KÜÇÜK STAJLAR KEMİK TÜMÖRLERİ A. BENIGN: 1. Osteokondrom (Soliter Ekzostoz) • • • • Kemiğin en sık benin tümörüdür. Uzun kemik metafizinde ağaç düğümü şeklinde görülür. En sık TIBIA ÜST UÇ METAFIZIN'de görülür. Genellikle asemptomatik olup, radyolojik incelemelerde tesadüfen tanı konur. • Ayak bileğine yakın yerleşirse, yürüme güçlüğüne neden olabilir. • %1 kondrosarkom'a dönüşebilir. Eğer ağrı yaparsa maligntransformasyon düşünülmelidir. PRİMER KEMİK TÜMÖRLERİNİN ANATOMİK YERLEŞİMLERİ 2- Enkondrom • Uzun kemiklerin medüller kanalında, falanks ve metakarpallerde görülür. • Epifizden köken alır. %1-2 malign transformasyon oluşabilir. • Tek ekstremitede çok sayıda olması OLLIER HAST. (ENKONDROMATOZIS). • Genelde asemptomatik olup, falanks ve metakarpallere yerleştiğinden şişlik yapar. • Hemanjiomlarla birlikte olursa mafucci sendromu denir. 120 KÜÇÜK STAJLAR 3- Kondroblastom • Prox.humerus, distal fermur ve tibia alt ucu EPIFIZINE yerleşir. • Radyolojik olarak en sık tbc. ile karışır. 4- Kondromiksoid fibroma • Uzun kemiklerde genelde tibia metafizine yerleşir. %5 malin transformasyon riski vardır. 5- Osteoma • En sık FRONTAL kemiğe yerleşir. Malinleşme yoktur. • Gardner sendromunda; intestinal polipozis, yumuşak doku tümörleriyle beraber görülür. 6- Osteoid Osteoma (TUS-Nisan'96,Eylül'97) • En sık femur ve tibia metafiz ve diafizinde görülen ağrılı (aspirine cevap verir) lezyonlardır. • Radyolojik olarak kemik kortexinde 2 cm'den küçük litik lezyon ve subkortikal ve subperiostal bölgede sklerus reaktif kemik, dokusu şeklindedir. • Litik lezyona NIDUS denir. • Nidus çıkarılmalıdır. 7- Osteoblastom • • • • En sık vertebraları tutar. (Nidus +) Diğer kemikleri metafizini tutabilir. Ağrılıdır (asprine cevap vermez. M.S.'e bası yapabilir. Malign transformasyon yoktur. 8- Kemik Kistleri • a. Soliter: En sık femur distali ve humerus proximalinde metafizdedir. Kist büyüme plağına yakınsa AKTIF uzaksa LATENT KIST denir. • b. Anevrizmal: En sık femurda ve humerusta METAFIZDE görülür. Radyolojik olarak sigara dumanı, sabun köpüğü görüntüsü vardır. 9- Hemanjiyom • En sık T4-L4 vertebra arasında görülür. Radyosensitiftir. 10- Giant Cell Tümör (Dev Hücreli Tümör)= Osteoklastoma • Uzun kemik epifizleri, özellikle femur alt ucu, radius distali ve tibia üst ucunda yerleşir. • Tutulan bölgede şişlik ve ağrı vardır. • Hastada patolojik kırıklar gelişebilir. • Radyolojik olarak sabun köpüğü gibi litik lezyonlar vardır. • En sık diz bölgesine yerleşir (femur distali, tibia proximali). Benign Tümörlerde Radyoloji: * * * * * Geçiş zonu dardır. Lezyon sınırları belirgindir. Codman üçgeni yoktur. Periost reaksiyonu - soğan zarı yok. Yumuşak doku uzantısı yoktur. 121 KÜÇÜK STAJLAR TABLO : SIK GÖRÜLEN PRİMER KEMİK TÜMÖRLERİ Tümör Yaş Lokalizasyon Değerlendirme Tedavi Prognoz NSAİ, Rezeksiyon Mükemmel Osteoid Osteoma 1030 Alt ekstremite ve omurga Direkt grafi: Radyolusent bir merkez etrafında (nidus) sklerozis Lezyon <1 cm Enkondroma 5-8 Apendikuler iskelet, sıklıkla parmak falanksları ve ayak parmakları Direkt grafi: Mineralizasyon ile lusent lezyonlar (popcorn kalsifikasyon) Takip, küretaj ve kemik grefti İyi Osteokondroma <20 Distal femur, humerus ve tibia Direkt grafi: Kortikal kemikte dışa doğru büyüme; Patoloji kartilaj kapsülünde ortaya çıkar Tedavi edilmezse kozmetik deformite veya lokal inflamasyona sekonder ağrı olur. Mükemmel Kondroblastoma 1040 Humerus epifizi, femur ve tibia Direkt grafi: Kalsifikasyon ve ince sklerotik sınır ile osteolitik lezyon Küretaj ve kemik grefti. Pulmoner metastaz nadiren cerrahi ile tedavi edilir Mükemmel Nonossifiye fibroma <10 Uzun kemik metafizi Direkt grafi: Translusensi alanları insidental bulgudur Fibrozdisplazi <30 Kraniofasial kemikler, femur, tibia ve kaburga kemikleri Direkt grafi: Lusent lezyon “buzlu cam” manzarası Küretaj ve rezeksiyon İyi, Malign dönüşü m nadir 2030 Uzun kemik metafiz ve epifiz (jukstaartiküler) Direkt grafi: Keskin sınırlı litik lezyon ve incelmiş korteks Radyoterapi ile veya radyoterapisiz total rezeksiyon İyi. Fakat tümör %30 rekurrens riski taşır ve metastaz yapabilir. Osteosarkoma 1030 Femur, tibia ve humerus metafizleri Direkt grafi: Sklerozis ile kortikal lusensi mineralize kitle ve ışınsal yayılım. CT veya MR en iyi yöntemler. Kesin tanı için biopsi Amputasyon veya organ koruyucu cerrahiyi takiben radyasyon ± kemoterapi Tümörün grade ve stagine bağlı Kondrosarkom 1050 Pelvis, kaburga kemiği, sternum ve femur Direkt grafi: Destrukte kemik ile küçük kalsifikasyon dokusu. Kesin tanı için biyopsi Organ koruyucu cerrahi veya amputasyon Tümörün grade ve stagine bağlıdır Fibrosarkom 2070 Femur, tibia ve humerus Direkt grafi: Korteks destrüksiyonu yapıp epansiyone neden olan santral lezyon. Kesin tanı için biyopsi Amputasyon veya rezeksiyon ve Radyoterapi 5 yıllık survey %35 Ewing’s sarkomu 5-15 Tibia, fibula, humerus, femur Direkt grafi: Osteomyeliti andırır, periosteumda “soğan kabuğu” manzarası; kesin tanı için biyopsi Local radyoterapi ve kemoterapi ± geniş cerrahi rezeksiyon Sıklıkla metastatik 5 yıllık survey %50 Dev hücreli tümör Mükemmel 122 KÜÇÜK STAJLAR MALİGN KEMİK TÜMÖRLERİ 1- Osteosarkom (TUS-Nisan'00) • En sık malign tümördür. • En sık femur distali, tibia proximali, metafize yerleşir. (TUSEylül'87,Eylül'88) • 10-30 yaşındaki erkeklerde sıktır. • En önemli bulgu ağrıdır. • Radyoloji: Tümör dokusunun korteksi parçaladığı yerde üçgen şeklindeki görülür (CODMAN ÜÇGENI) • En sık akciğere metastaz yapar. • Tedavi: Amputasyon, kemoterapi, radyoterapi. 2- Parosteal Osteosarkom • Periosttan kaynaklanır, 20-30 yaşında artar. • En sık diz çemberinde yerleşir. • Prognozu klasik osteosarkomdan daha iyidir. 3-Kondrosarkom • Yetişkinde görülen kıkırdak hücrelerden köken alan bir tümördür. • 1° gelişebileceği gibi, osteokondromun malign transformasyonu sonucunda gelişebilir. • 2° kondrosarkom gençlerde daha sıkken, 30 yaşın altında 1° kondrosarkom görülmez. • Osteolitik ve daha fazla osteoblastik aktivite gösterir. • Radyolojik olarak; patlamış mısır, atılmış pamuk manzarası görülür. • Uzun kemikleri tutma eğilimindedir. • Özellikle kosta ve pelviste görülür. 4- Ewing Sarkom • • • • • • • • • Kemik iliğinden köken alır. 5-25 yaşlarında görülür. Uzun kemiklerin en sık diafizine yerleşir. Ağrı, şişlik kızarıklık şikayeti vardır. En sık osteomyelitle karışır. Radyosensitiftir. Hücrelerde glikojen depolanması vardır. Osteolitik lezyon yapar. Radyolojik olarak, SOĞAN ZARI gibi lameller periost reaksiyonu görülür. En sık akciğere metastaz yapar. Prognozu kötüdür. 5- Multiple Myelom • 40-60 yaşlarında görülür. • Lomber, sakral vertebralar ve kostalarda ağrı yapar. • Idrarda BENCE JONES proteinürisi, kanda elektroforezde, Alfa2, 3 veya Gama bölgesinde artış vardır. • Radyolojik olarak kemiklerde ZIMBA delikleri şeklinde litik lezyon vardır. • Tanı kemik iliği biyopsisinde %20'den fazla plazma hücresi görülmesiyle konur. 123 KÜÇÜK STAJLAR • Kemik kırıklarına neden olur. (Ağrıların sebebi bu kırıklardır) • Lezyonlar en sık kafatası ve pelvis kemiklerindedir. 6- Histositik Lenfoma (Reticulum Cell Sarkoma) • 20-50 yaşlarında, en sık, uzun kemik metafizi ve diafizinde görülür. • Osteolitik özellikte olup, RADYOSENSITIF'tir. 7- Fibrosarkom • 30 yaştan sonra, uzun kemiklerde yerleşir. • Ağrı, şişlik, eklem hareketlerinde kısıtlılık vardır. 8- Adamantinoma • 10-30 yaşlarda en sık mandibula ve tibiayı tutar. 9- Kordoma • Notokordun embriyonik artıklarından gelişir. • En sık sakrokoksigeal ve sfenoorbital bölgede görülür. 10- Metastatik Kemik Tümörleri • Kemiğe metastaz kadında en sık MEME erkekte ise PROSTAT CA'dan gelir. • <1.5yaşta en sık NÖROBLASTOM'dur. • Metastatik kemik tümörlerinin hepsi OSTEOLITIKtir, istisna PROSTAT CA metastazı bazen osteoblastiktir. (ve meme Ca) • Epifizde tümör görülünce çocukta kondroblastom, erişkinlerinde dev hücreli tümör düşünülmelidir. • Diafizde yerleşen tümörler lenfoma, Ewing sarkom, adavantirova histiozitezis X’tir. EKLEM HASTALIKLARI Sinostoz: Eklemde arada kemik doku vardır Sindezmozis: Eklemde arada fibröz doku vardır Sinkondrozis: Eklemde arada kıkırdak doku vardır 1- Osteoartrit=Dejeneratif Artrit (TUS-Nisan'94) • Ileri yaşlarda ortaya çıkan, • hyalin kıkırdağın dejenerasyonu ile karakterize, subkondral kemikte skleroz, osteofit yapımı eklemde daralma ve subkondral kist görünümü veren; ağrı, hareketlerde sertlik ve kısıtlılığa yol açan bir hastalıktır. • En sık radyolojik bulguları eklem aralığı genişlemesidir. • Distal interfalangial eklem dorsalinde, kıkırdak ve kemik büyümesinden oluşan HEBERDEN NODÜLLERI görülür. • 1° ve 2° osteoartrit gelişebilir. • 1.'de heredite ve yaş faktörleri ile, snoviyal enzimlerin anormal fonksiyonları neden olur. • 2.'de ise sebepler enfeksiyon, kollajen doku hastalıkları, intraartiküler steroid kullanımı, DKÇ'dir. • 2. kalça osteoartritinde en sık sebep HIPOPLAZIK ASETABULUM'dur. • Tedavi: Istirahat, koltuk değneği kullanımı, sıcak tatbiki, antiinflamatuar ilaçlar ve cerrahidir. (Sinovektomi, artrodez, osteotomi, artroplasti) 124 KÜÇÜK STAJLAR 2- Romatoid Artrit • Simetrik ve poliartiküler tutulum olur. • En sık elde proximal interfalangial eklem tutulur. • Juvenil R.A.'te ise en sık; diz, ayak ve el bilekleri tutulur. 3- Hemofilik Artrit 4- Osteokondromatozis 5- Nöropatik Eklem (Charcot Eklemi) 6789- • Tabes dorsalis, D.M., lepra, siringomyeli, spinal kord lezyonlarında, • eklemlerde ağrısız aşırı harabiyet, yeni kemik yapımı ve kapsül ligament yaması ile karakterizedir. Reiter Sendromu • En sık dizde görülür. Psöriatik Artrit • El ve ayak küçük eklemlerini tutar. GUT • Ayak ve el eklemlerini tutar. Psödogut • Dizde menisküslerde kalsifikasyon yapar (TUS). METABOLİK KEMİK HASTALIKLARI A- Osteopeni • Osteoid doku formasyonunda azalma vardır. • Osteopeniye yol açan hastalıklar (TUS-Eylül'91): 1- SKORBIT 2- CUSHING SENDROMU 3- OSTEOGENEZIS IMPERFEKTA 4- IMMOBILIZASYON 5- HIPERTIROIDI 6- Multipar kadınlar B- Osteomalazi • Osteoid dokunun mineralizasyonunda azalmasıdır. • Osteomalaziye yol açan hastalıkların en önemlisi: RAŞITIZM'dir. C- Osteolizis • Osteklastlar tarafından kemik yerleşiminin ortasında hiperparatiroidiye bağlı görülür. D- Osteoporoz (TUS-Eylül'95) • Kemik dansitesinde yaygın azalma ile karakterize, kemik rezorbsiyonunun kemik yapımını geçtiği durumlardır. • serum kalsiyum ve fosfor içeriği normal, trabekülasyonda azalma, kabalaşma, kemik kütlesinde azalmayla karekterizedir. • Nedenleri, postmenopozal, cushing, yaşlılığa bağlı (senil), osteogenezis imperfekta. Osteoporozda torakal verbebralar da anterior basısı sonucu kama şeklini alır. Vertebralarda yayggın radyolusent görünüm esas bulgudur. Trabeküller kaybolur ve geri kalan, dikey trabeküller görülebilir. Eklem yüzleri belirginsizleşir. Borasık vertebralarda kamalaşma, lamber omurgalarda bikonkav şekilde olup diskler balonlaşır. (TUS-Eylül'92) 125 KÜÇÜK STAJLAR • Dupuytren kontraktürü (TUS-Eylül'87) Genelde sebebi belli olmayan, etyolojide heredite, alkol, cinsiyet, kronik karaciğer hastalığı, diabetesmellelitus, ileri yaş ve epilepsinin rol oynadığı bir hastalıktır. (TUS-Eylül'87) KIRIK VE ÇIKIKLAR • Kırıklar; kemiklerin anatomik bütünlüklerinin bozulmasıdır. • Dış ortamla ilişkilerine göre açık, kapalı, kırık çizgisinin durumuna göre komplet ve inkomplet olmak üzere 2'ye ayrılır. Çocuk kırıkları, fizyolojik ve anatomik olarak erişkin kırıklarından farklılıklar gösterir: 1- Çocuklarda büyüme plakları kıkırdak yapıda olduğundan, grafide görüntü vermez, tanı koyabilmek için sağlam tarafından grafisini alıp karşılaştırmak gerekir. 2- Periost kalındır ve kırık hızlı kaynar 3- Kemiklerin eğrilebilme özellikleri fazla olduğundan, torus ve yeşil ağaç kırığı sık izlenir. 4- Epifiz kırıklarında değişik deformiteler gelişebilir. SALTER- HARRİS EPİFİZ KIRIĞI SINIFLAMASI • Epifiz kırıkları kemik uzamasını etkiledikleri için önemlidir. Epifiz plaklarının kapandığına karar vermek için en az 6 ay -1yıl kemikte uzama olmaması gerekir. • Tip 1: Kırık hattı boylu boyunca fizisten geçer. En tipik örneği yenidoğanın femur proksimal epifiz kırığıdır. Rikets ve skorbütteki patolojik kırıklarda genelde bu tiptir. • Tip 2: Epifizle beraber metafizdende üçgen şeklinde bir parça ayrılmıştır. En sık görülen epifiz kırığıdır. En tipik örneği radius distal epifiz kırığıdır. Genellikle kapalı redüksiyon ve alçı ile tespit yeterlidir. • Tip 3: Epifizin bir kısmı kırılarak deplase olmuştur. En tipik örneği medial malleol kırığıdır. Genellikle kapalı redüksiyon ve internal fiksasyon gerekir. • Tip 4:Epifizin bir kısmıyla birlikte metafizdende bir parça kopmuştur. Büyüme kusurlarına yol açma riski yüksektir . En tipik örneği humerus lateral kondil kırığıdır. Tedavisinde genellikle açık redüksiyon ve internal fiksasyon gerekir. • Tip5: Fizis hattında kompresyon kırığı vardır ve radyolojik olarak anlaşılamaz, geç dönemde büyüme kusuru ile anlaşılabilir. En nadir rastlanılan ve en kötü prognozlu (en fazla büyüme kusuru yapan) epifiz kırığıdır. 126 KÜÇÜK STAJLAR KIRIK İYİLEŞMESİ 3 evre vardır. 1- Inflamatuar dönem: Kırıkta, endostern, periost ve çevre yumuşak dokular parçalanır; kan, eksuda ve lenf birikir. (KIRIK HEMATOMU). 2 gün içinde kırık uçlarında nekroz gelişir. 2- TAMIR DÖNEMI: Hematom organize olur ve çevreden fibroblast infiltrasyonu (primer kallusun radyolojik görünümü atılmış pamuk manzarasıdır) başlar (FIBRÖZ KALLUS). 1 hafta içinde osteoblast kondroblastlar kollajeni salgılayıp üzerine Ca+2 salar ve kemik dokusu oluşmaya başlar (KALLUS). Eğer kemik uçları bir kuvvetle birbirine bastırılıyor ve internal fiksasyon kullanılmış ise, kallus oluşmadan kortexten kortexe direkt iyileşme olur. 3- Remodeling: Bir taraftan kemik yapılırken bir taraftanda rezorbe olur ve böylece yeni kemik oluşur. Kırık iyileşmesini etkileyen faktörler • Kırık iyileşmesini, yaş (gençlerde daha çabuktur), lokal faktörler, hormonlar, mineraller ve vitaminler etkiler. • Lokal faktörler en önemlilerindendir: 1- Kırığı çevreleyen yumuşak dokunun kanlanması 2- Enfeksiyon varlığı (kötü) 3- Immobilizasyon 4- Kemik cinsi, (spongioz kemik daha kolay iyileşir) 5- Kemik kayıp derecesi 6- Avasküler nekroz gelişimi 7- Malignensi varlığı (kötü) 8- Interpozisyon (kemik uçları arasına yumuşak doku girmesi) (kötü) Kırıkta Tanı Kriterleri 1- Ağrı - periostun yırtılmasına bağlıdır 2- Fonksiyon kaybı 3- Deformite 4- Anormal hareket 5- Krepitasyon vermesi 6- Nörovasküler yaralanmalar 7- Radyolojik bulgular Erken kırık komplikasyonları - Yağ embolisi - Gazlı gangren - Tetanoz - Hemorajik şok - OM - Komportman sendromu. - Damar sinir yaralanması - Posttravmatik refleks distrofi (sudeck) 127 KÜÇÜK STAJLAR Geç Kırık Komplikasyonları - Kaynamama (en sık neden yetersiz redüksiyondur) - Kusurlu kaynama - Avasküler nekroz - Osteoartroz - Myozitis ossifikans - Geç sinir paralizileri YAĞ EMBOLİSİ SENDROMU (TUS-EYLÜL'87,NİSAN'90) • Uzun kemik kırıkları veya major travmadan sonra dolaşımda yağ embolilerinin bulunmasına yağ embolisi • bunun klinik belirtiler vermesinede yağ embolisi sendromu denir. • 3 klinik formda ortaya çıkabilir. 1.SUBKLINIK • Sadece PaO2 değeri 60 mmHg'nin altındadır. 2. KLINIK • Tipik olan şekildir ve travmadan 24-72 saat sonra ortaya çıkar. • Major bulguları ’ Respiratuar yetmezlik (PaO2<60, PCO2>55 mmHg) ’ Serebral tutulum ’ Peteşial kanamalar ’ Retinal bulgular • Minör bulguları ’ Ateş (39-40 oC) ’ Taşikardi ’ Karaciğer yetmezliği ’ Oligüri, anüri ’ Anemi, trombositopeni, lökositoz ’ EKG bulguları • Tanı: Yağ globulinleri + 1 major, +4 minor bulgu ile konur 3. FULMINAN • Travmadan saatler sonra ortaya çıkar, kliniği çok ağrıdır. • Yağ embolisi sendromunda en önemli kriter PaO2'nin 60 mmHg 'nin altında olmasıdır . • Tedavi destekleyici tedavidir. Yeterli tedavi verildiğinde genellikle self limitingdir ve 1-2 haftadan düzelir. • Oluşmasını önlemek için en önemli önlem kırığın en kısa sürede immobilize edilmesidir. 128 KÜÇÜK STAJLAR Gazlı gangren: • Clostridium perfiringens, novyi ve septikumun neden olduğu, hipotansiyon, taşikardi, anüri, hemoliz ve kardiyovasküler kollaps ve sonuçta ölüme yol açan bir komplikasyondur. Tedavide: Debridman, IV. AB., antitoksin, kan transfüzyonu, hiperbarik O2 verilmelidir. KOMPARTMAN SENDROMU • Tanım: Osseofasial yapılarla sınırlandırılmış içinde kas, * nörovasküler yapıları içeren bölmelere kompartman denir. Kompartman içinde artmış basınca bağlı olarak perfüzyon bozukluğu sonucu iskemi gelişmesine kompartman sendromu denir. • Etyoloji: ’ Travma (kırık, ödem, hematom) ’ Tümör ’ Yanık ’ Yılan sokması ’ Anjionörotik ödem • Kompartmanlar: Ön kol fleksör, extansör; bacak ant., med., derin post., yüzeysel post., en sık görülen yerlerdir. Klinik: • Kompartman içi basınç 30 mmHg'yi aşınca venöz konjesyon olur. • Arterioler spazma bağlı iskemi gelişir. • Ilk belirti derin şiddetli ağrıdır. • Bu ağrı basit analjezikler ve immobilizasyonla geçmez. • Erken dönemde spazm arterioler düzeyde olduğu için nabız alınabilir. Ileri dönemde 5P belirtisi ortaya çıkar. • Bu nedenle erken dönemde distalde nabız alınması kompartman sendromunu ekarte ettirmez. • Ilk 24 saatte sirküler alçılar mutlaka kontrol edilmelidir. (TUSEylül'98) • Tedavi: Acil olarak cerrahi dekompresyon gerekir bu amaçla fasiotomi uygulanır. VOLKMANN İSKEMİK KONTRAKTÜRÜ • Ön kol volar yüzünün kompartman sendromu sonucu gelişen bir deformitedir. • Genellikle 10 yaşın altındaki çocuklarda görülür. ETYOLOJİSİ: • Kırık ve çıkıkda olan arteriel yaralanma: Özellikle suprakondiler humerus kırıklarında (TUS-Nisan'88, Eylül'87, Eylül'91, Nisan'95, Eylül'99) • En sık yaralanan damar, A. brakiyalistir. • Ön kolda kan akımını engelleyen sıkı alçı ve sargılar, dirsek kırıklarında 90 derecenin üzerinde açıyla immobilizasyon uygulandığında 129 KÜÇÜK STAJLAR • Ön kol ezilmesi • Arteriel emboli • Ilaç extravazasyonu KLİNİK: • Travmadan birkaç saat sonra ön kolda derin şiddetli bir ağrıyla başlar. • Volar yüzde ısı atışı, şişlik, kızarıklık vardır. Parmakların extansiyonu ile ağrı artar. Nabız alınır. • Birkaç gün sonra fleksör kaslarda ve elin intrinsik kasları paralize olur, radial ve ulnar sinir dermatomunda duyu azalır. • Ön kolun volar yüzü sertleşir ve 5P bulgusu ortaya çıkar. Pain (ağrı), Pulselesness (nabızsızlık), Pallor (solukluk), Parestezi, Paralizi. • Kontraktür döneminde MCP eklemler hiperekstansiyon PIP ve DIP eklemler fleksiyonda sabit deformite şeklinde kalır, elde atrofi olur. • Tedavi: Akut dönemde acil olarak cerrahi dekompresyon yapılır. Geç dönemde kontraktür düzeltilmeye çalışılır. Miyozitis ossifikans travmatik • Hemotom oluşan bölgelerde metaplazi ve fibröz, kıkırdak, kemik dokusu oluşumudur. • En sık ön kol ve üst kol alt uçları kırıklarında gözlenir. Sudeck Artofisi (Refleks Sempatik Distrofi) • Travma, cerrahi, lokal veya sistemik hastalıkları takiben, el veya ayakta ağrı, şişlik, renk değişikliği ve eklemde sertlikle karakterize vazomotor fonksiyon bozukluğudur. • Travma, reflex yolla büyük arterlerde değişiklik yapmadan terminal arterlerde devamlı vazospazma neden olur. • El ve ayakta şişme, hassasiyet, soğukluk, terleme, siyanoz ve hareket kısıtlılığı vardır. Radyolojide "benekli osteoporoz görünümü" vardır. • Tedavi: Sempatik blok, sempatolitik ilaçlar, steroid. Crush Sendromu: • Kasların uzun süreli direkt kompresyonu sonucu gelişen kas nekrozu ve sonuçta sistemik dolaşıma myoglobin ve K+ geçmesidir. • Extremitelerde şişlik, hassasiyet, hipovolemik şok, miyoglobunemi ve renal yetmezlik gelişir. KIRIĞIN KAYNAMAMASI (NON-UNION) • Klinik bulgusu, kırık bölgesinde hareket olmasıdır. • Ağrısız olabilir. • Radyolojik olarak kırık fragmanlarının uçları düzleşmiş, arada boşluk vardır ve fragmanların uçlarında skleroz izlenir. 2 türdür. a) Hipervasküler (hipertrofik) tip: Kırık uçları yaşamaktadır ve biyolojik reaksiyon yapabilir. Bu tipte, kırığın kaynaması kırık uçlarının internal stabilizasyonu ile sağlanır, grafilemeye ihtiyaç yoktur. 130 KÜÇÜK STAJLAR b) Avasküler (atrofik) tip: Kırık uçlarında kanlanma zayıftır, biyolojik reaksiyonu başlatamaz. Kemik grafisine ihtiyaç vardır. • Kırığın Elektrik Stimülasyonla Iyileştirilmesi: * Elektrik stimülasyonunun osteogenezisi stimüle ettiği gösterilmiştir. • Kırığın kötü prognuzunda kaynaması (Malunion): * Eklem hareketlerini kısıtlar, iyileşmeyi geçiktirir, ekstremitelerde kısalık ve deformitelere neden olur. BAZI ÖZEL KIRIKLAR VE ÇIKIKLAR Colles: N. medianus zedelenir. Çatal sırtı deformitesi oluşur. Genellikle avuç içine düşme sonucu meydana gelir. El ekstansiyon, pronasyon, ulnar deviasyonda alçıya alınır. Smith: Ters collestir. El sırtına düşme sonucu olur. Monteggia kırıklı çıkığı: Ulna kırığı + radius başı çıkığı Galeazzi kırıklı çıkığı: Radius alt 1/3 kırığı + radioulnar çıkık * Omuz en sık anteriorra çıkar. (Apolet belirtisi) Axiller arter-sinir zedelenir. * Humerus cisim kırığında radial sinir-A.profunda brachii zedelenir. * Diz en sık anteriora çıkar. Posterior çıkıklarda popliteal arter zedelenir. * Kot kırığında ağrı için interkostal sinir bloğu yapılır. * Kalça en sık posteriora çıkar. * Dirsek en sık posteriora çıkar. KONJENİTAL AYAK DEFORMİTELERİ a- Ekinus: Arka ayağın (talus ve kalkaneusun) ayak bileğinden plantara doğru flexiyonudur. b- Varus: Arka ayağın addüksiyon veya invensiyonudur. c- Valgus: Arka ayağın abdüksiyon veya eversiyonudur. d- Kalkoneus: Ayak bileğinden talus ve kalkaneusun dorsiflexiyonda durma pozisyonudur. e- Kavus: Ayak uzunlamasına arkının normalden yüksek olmasıdır f- Planus: Ayak uzunlamasına arkının kaybolmasıdır (düzleşmesidir) g- Metatersus addüktus: h- Talipes Kalkaneo-Valgus: (Pes edinsel demektir Talipes'in anlamı konjenital demektir). Ayak dorsiflexiyon ve eversiyondadır. Spontan düzelir. ı) Talipes Ekinovarus (club-foot) (Pes eqinovarus): (EN SIK) i) Konjenital metatarsus varus: Ayak tabanı yere değer (PLANTIGRADE) ama ön ayak içe dönüktür. j) Konjenital Vertikal talus (Konjenital konvex pes valgus): Arka ayakta ekinovalgus ve kalkaneovalgus ön ayakta abduksiyon ve talonavikuler eklem dislokasyonu vardır. Tedavi: Önce alçıyla düzeltilmeye çalışılır. Düzelmezse cerrahi yapılır. k) Konjenital tarsal koalisyon: Torsal kemikler arasında kemiksel köprü vardır. 131 KÜÇÜK STAJLAR CLUB FOOT • En sık konjenital ayak deformitesidir. • Hem edinsel hemde konjenital (O.D.) geçişi olabileceği gösterilmiştir. • Deformite 4 kompanentten oluşur: 1234- Topuğun ekinus, varus ve inversiyonu Tüm ayağın kinus ve kavusu ön ayağın addüksiyon ve inversiyonu (metatarsus adduktus) Tibianın internal rotasyonu Patolojik değişiklikler: • Talus normalin 2/3'ü kadardır. Talus boynu medial ve plantara deviedir. • Talonaviküler eklemde mediale subluksasyon vardır. • Ayak bileği bantları kalın ve serttir. Radyolojik Bulguları: • Ossifikasyon gecikir. • Yan ayak grafisinde; normalde; talus uzun eklemi çizgisi kalkenous uzun eklemi arasındaki açı 30° dir, <20° ise Talipes ekinovarustur. • Normalde talusun uzun ekseni 1. Metastarstan geçerken bu deformitede lateralinden geçer. Tedavi: a) Konservatif: Haftada bir alçı yapılır. 5-10 alçıda düzelir ise 3 ay daha alçıda tutulduktan sonra ortopedik ayakkabılar verilir. 7 yaşına kadar düzelmez ise cerrahi yapılır. b) Cerrahi: Aşiloplati, kalkaneol osteotomi, kalkanokuboid artrodes, tendon transferi OSTEOKONDROZLAR • Ossofikasyon merkezlerinin bilinmeyen nedenlerle gelişen aseptik (avasküler) nekrozlardır. • Birçok klinik tipi vardır. 1- PERTHES-CALVE LEGG HASTALIĞI (TUS) • Femur başının (epifizinin) aseptik nekrozu olup, etiyolojide en sık travmanın rol aldığı düşünülen, 4-8 yaşlarında erkeklerde daha sık görülen bir hastalıktır. • Klinik: Kalça ve dizde ağrı ve topallamayla başlayan şikayetlere, kalçada abdüksiyon ve internal rotasyon kısıtlılığı eklenir. Uyluk kaslarında atraji ve kısalma gelişebilir. Radyolojik Bulguları: a) Sinovit evresi: 4 hafta süren eklem kapsülünde şişlik, medial eklem mesafesinde artma (Göz yaşı veya U belirtisi). Subkondral litik çizgi (HİLAL BELİRTİSİ) 132 KÜÇÜK STAJLAR b) Avasküler nekroz dönemi: 6 ay devam eder. Femur başında dansite artışı, epifizde yassılaşma, metafizde kistik görünüm vardır. c) Fragmantasyon (Rejenerasyon) dönemi: 1-2 yıl sürer epifizde sklerotik ve litik (fragmante) görünüm, boyun kısalır ve yassılaşır, epifiz daha fazla yassılaşarak asetabulum dışarı çıkar. Metafizoepifizyal junctionda kist GOGE belirtisi vardır. d) Rezidüel evre: Femur başı yassı ve geniştir. (koksa plana), asetabulumdan taşacak kadar büyümüştür (koksa magna), bazı durumlarda asetabulum derinliği azalır. Prognoz: 12345- Ne kadar küçük yaşta başlarsa o kadar iyidir (En önemli faktör) Femurun başı ne kadar az tutulmuşsa o kadar iyi Şişmanlık Eklem hareketlerinde sertlik ve flexiyon kontraktürünün oluşumu Grafide, lateral kalsifikasyon, geniş metafizyal kist, median eklem mazofaride artma varsa RİSKİ BAŞ'tan söz edilir. Tedavi: a. Konservatif: Hastanın yaşı küçük, femurun başında parsiyel tutulum varsa yapılır. Amaç femur başını asetabuluma yönlendirip, kalça üzerine yük vermektir. Yatak istirahati, NSAİD, traksiyon ve cihaz. b. Cerrahi: >5 yaş, riskli baş ve boyun total tutulumu varsa yapılır. Amaç kanlanmayı arttırmak ve interosses basıncı azaltmaktır; Vorus osteotomisi, şalter osteotomisi, chiarj osteotomisi ve cheileetomi. 2- KOHLER HASTALIĞI: • 3-5 yaş arasında, tarsal naviküler kemiğin aseptik nekrozudur. Ayakta ağrı ve şişlik vardır. Grafide naviküler kemikte skleroz, fragmantasyon ve yassılaşma vardır. Tedavide; analjezik, sıcak tatbiki ve ark takviyesi yapılır. 3- OSGOOD-SCHLATTER HASTALIĞI: • Tüberositas tibianın aseptik nekrozu olup, 11-13 yaşlarında erkeklerde sık görülür. • Ağrı vardır ama diz hareketinde kısıtlama. • Radyolojik olarak tüberositas tibiada uzama, fragmantasyon ve pateller ligamentte kemik oluşumu vardır. 4- FREİBERG HASTALIĞI: 133 KÜÇÜK STAJLAR • 2. Metastars başının aseptik nekrozu olup, 13 yaşlarında kızlarda görülür. Radyolojik olarak tutulan kemikte yassılaşma, dansite artışı ve fragmantasyon vardır. • Şikayetler ayak ağrısı ve şişliktir. 5- SEVER HASTALIĞI: • Kalkaneus posteriorun apofiziti olup, aşil tendonunun yapışma yerinde ağrı ve hassasiyet vardır. • Grafide kallenous posteriorunda skleroz, fregmantasyon görülür. 6- KİENBOCK HASTALIĞI: • Lunat kemiğin aseptik nekrozudur. Şiş el ağrısı, şiş kol. 7- SCHENLERMANN HASTALIĞI (ADÖLESAN KİFOZU): • Alt torasik ve nadiren üst lumbar vertebralarda öne doğru kamalaşma olmasıdır. • Limbus promordiumların aseptik nekrozudur. Grafide; uçlarda dens görünüm, disklerde kortexte irregülarite, öne doğru kamalaşma ve nükleus pulposuslarda vertebralara doğru kamalaşma (SCHMORL nodülü) vardır. Tedavi: Egzersiz ve MİLLWAUKEE verilir. 8- PANNER HASTALIĞI: • Kapitellum humerinin avasküler nekrozdur. 9- JOHANSSON-CARSEN HASTALIĞI: • Patellanın alt ucunun aseptik nekrozudur. 10- OSTEOKONDRİTİS DİSSEKANS (TUS-EYLÜL'87): • Eklem kıkırdağının altındaki kemikle beraber normal yerinden ayrılıp eklem içine düşmesidir. • Dizde ağrı, şişlik gelişir. Bazen parça elle hissedilebilir (EKLEM FARESİ) ! Osteokondritis dissekans en sık dizde görülür (En sık femur medial kondiler) • Tedavi: Parça eklem içe düşmemişse konservatif izleri (istirahat, cihaz, alçı) düşmüşse, cerrahi tedavi. SPONDİLOLİSTEZİS • Üstteki bir vertebranın alttakine göre öne kaymasıdır. En sık L4-L5 veya L5-S1 arasında olur. 134 KÜÇÜK STAJLAR • Eğer kayma yok, sadece pars interartikülariste defekt varsa bu duruma SPONDILOLIZIS denir. • Kayma sonucu Lumbal sinir köklerine bası olursa SIYATALJI'ye neden olur. Etyoloji: 1- Konjenital : Vertebranın pars interartikülarisinin ince ve uzun oluşu. 2- Stress kırığı : Strese bağlı olarak pars interartikülariste defekt ve kırık oluşması. Vertebranın kaymasına neden olur. Oblik vertebral grafide "TASMA" şeklinde görülür. 3- Travma : pedikül, lamina veya prosesus artikülariste kırığa neden olabilir. Klinik: • Genelde asemptomatiktir. Semptomatik olanlarda, aktivite ile artan istirahatle geçen aşağı bel ağrısı ve siyatalji vardır. Tedavi: • Genelde konservatiftir. Kök basısı varsa spinal dekompresyon yapılır. 135 KÜÇÜK STAJLAR FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ROMATOİT ARTRİT Otoimmün bir hastalıktır.Tüm sistemler tutulur.Ig G nin Fc kısmına karşı oluşan Ig M türünde antikorlar vardır.Sinoviadan başlar(pannus oluşumu).En sık PİP tutulur.Ulnar deviasyon,kuğu boynu deformitesi,vadi-tepe/Butonier bulgusu+ * En sık nörolojik tutulum carpal tünel sendromudur * Subkutan nodüller en sık olekranondadır * Sadece servikal vertebra tutulur(vertebralardan) * RA+interstisyel AC hastalığı:kaplan sendromu * Gözde en sık sjögren sendromu yapar * Mavi sklera+(Diğer mavi sklera nedenleri osteogenezis imperfekta,Fe eksikliği anemisi,silver russel sendromudur) * RA+splenomegali+nötropeni:Felty sendromu * Böbrekte amiloidoz+ RF nin en sık + olduğu 2. hastalık sjögren sendromudur. RF saptanmasında Roze-waaler testi kullanılır Baker kistleri popliteada görülür.(RA ile izlenen hastada ani posterior diz ağrısı+şişlik varlığında baker kist rüptürü muhtemeldir) KÖTÜ PROGNOSTİK FAKTÖRLER *Trombositoz *Eozinofili *Kadın *Romatoit nodül *IgA tipi RF + *Ekstraartriküler tutulum SİNOVİYAL SIVI BULGULARI: *Aktif dönemde artmıştır. Glukoz düşük- normal *Viskosite düşüktür *Hafif bulanık ve açık sarı renktedir. Exuda karakterindedir. (protein >3 gr) *Lökositler= 500-50.000 /mm3. Bunun çoğunu nötrofiller oluşturur. * Immün komplexleri fagosite etmiş nötrofillere Ragosit (=Romatoid Artrit Hücresi) denir ROMATOİD ARTRİTTE 1998 ARA TANI KRITERLERİ 12345- Sabah sertliği: En az 1 saat sürmelidir En az 3 eklemde artrit El eklemlerinin artriti Simetrik artrit Romatoid nodül 136 KÜÇÜK STAJLAR 6- Romatoid faktör pozitifliği 7- Radyolojik değişikliler • Romatoid artrit tanısı için, bu 7 kriterden 4 tanesi bulunmalıdır ve bu ilk dördü 6 hafta devam etmelidir. RADYOLOJİ-TEDAVİ *İlk periartriküler şişme olur *Periartriküler osteoporoz+!!!! *Tedavide 1 .seçenek salisilatlardır *NSAİD *Altın *Klorakin *Metotreksat ve diğer immünsüpresifler kullanılır OSTEOARTRİT *En sık DİP de+ *Non inflamatuar *Kıkırdaktan başlar *Heberden-buchard nodülleri+ RADYOLOJİ *Eklem aralığında daralma *Subkondral skleroz *Kemik kistleri *Osteofitler JUVENİL ROMATOİD ARTRİT *En sık oligoartriküler tipi görülür *Bu tipte ANA+ ve üveit olabilir. *2.sık poliartriküler tip görülür. *Bu tipte RF+ olabilir *Sistemik tip en az görülür. *Ateş,LAP,HSM,döküntü,lökositoz olabilir.Cilt altı nodüller yoktur. GUT *Eklemde monosodyum ürat kristalleri birikir *En sık 1.metatarsofalengeal eklemdedir *Erkek,tiazid grubu diüretikler,travma,bol protein,egzersiz,enfeksiyon presipite eder. 3 evresi vardır; 137 KÜÇÜK STAJLAR *AKUT *İNTERKRİTİK *KRONİK *Tofüs en sık uçlarda birikir(kulak) *Birikmediği organlar beyin,karaciğer,dalak,AC,istemli kaslardır. *2. sık böbrekleri tutar *Akut atakta kolşisin-indometasin kullanılır. *Alloprünol,probenesid,sülfinpirazon idamede kullanılır. PSODOGUT *Eklemde kalsiyum pirofosfat dihidrat kristalleri birikir. *Kondrokalsinozis vardır. *Tedavi gut gibidir. *En sık diz tutulur. SERONEGATİF SPONDİLOARTROPATİLER *Ankilozan spondilit *Psoriatik artrit *Reiter sendronu *Enteropatik artrit(ülseratif kolit) SPONDILOARTROPATILERIN ORTAK ÖZELLIKLERI 12345678- Romatoid faktör (-) ve romatoid nodüller bulunmaz Özellikle alt extremitelede asimetrik, oligoartiküler tutulum olur Entesopatiler Spondilitli yada spondilitsiz sakroileitis bulunur Çeşitli spondiloartropatiler arasında klinik çakışmaların varlığı Yakın-uzak çeşitli aile bireyleri arasında çeşitli spondiloartritlerin bulunması Okülomukokutanöz lezyonlar HLA-B27’nin pozitif olması ANKİLOZAN SPONDİLİT *Erkek *HLA-b27+ *Sinsi bel ağrısı *Aort yetmezliği *Bambu kamışı-kare vertebra *Anterior üveit(en sık ekstrartiküler tutulum) *Böbrekte IgA nefriti-amiloidoz *Fleksiyon postürü-football topu abdomen *Schoeber sign+ 138 KÜÇÜK STAJLAR PSORİATİK ARTRİT *En sık DİP tutulur *En sık asimetrik oligoartriküler tip *En ciddi artritis multilans tipidir. *Sosis parmak-pencil in cup görünümü vardır REİTER SENDROMU Artrit,üretrit,konjonktivit+ Balanit,keratoderma blenarajikum+ YUMUŞAK DOKU ROMATİZMALARI FİBROMYALJİ: Nedeni belirlenemeyen radyoloji(-) olan ağrılardır. *Travma,otoimmünite… suçlanır *Tedavide:Eğitim+Trisiklik antidepresanlar kullanılur *Polimyaljia Romatika *Omuz-pelvik kemerde ağrı *Sedim yüksek *Steroide cevap+ *Temporal arteritle birliktelik+ En sık görülen tendinit supraspinatus tendinitidir. TEOVAJINTLER (STENOZAN TENOSINOVIT): a) De Quervain Hastalığı: AbdüktörPollicis Longus ve Extansör Pollicis Brevis tendonlarında gelişir. Finkelstein Testi (+)’tir. b) Trigger Finger (Tetik Parmak): TENOPERIOSTIT (ENTEOPATILER): Tendonun kemiğe yapıştığı yerde dejeneratif inflamatuar değişiklik oluşmasıdır. Lateral Epikondilit (Tenisçi Dirseği) Medial Epikondilit (Golfçü Dirseği) Tedavi: Istirahat, bandaj ve atelleme, fizik tedavi ajanları, lokal enfeksiyon 139 KÜÇÜK STAJLAR FASIITLER Dupuytren Kontraktürü: Parmaklarda flexion kontraktürüne neden olur. Diabet, myokard infarktüsü gibi birçok hastalıkta olabilir. BAZI ÖZEL TESTLER Ober Testi:M.Tensor facia lata gerginliğinde+ Sakroiliak eklem tutulumunda kullanılan testler; Faber Testi: Gaenslen Testi: Erichson Testi: FIZIK TEDAVI MODALITELERI Derin ısıtıcılar:USG Yüzeyel Isıtıcılar: Hot-pack(DVT de KE) FES(fonksiyonel elektriksel stimülaston): Üst motor lezyonu olmuş sağlam alt motor ünite varsa yürümek için kullanılır. TENS (transkutanöz elektrik sinir stimülasyonu) 140 KÜÇÜK STAJLAR NÖROLOJİ VE NÖROŞÜRİRJİ TANI YÖNTEMLERİ LP: BOS basıncı,hücre,kimyasal,bakteriyolojik incelemeler,myelografi,sisternografi,kem oterapi,takip için kullanılır.İntrakranial kitle şüphesinde,LP yerinde lokal enfeksiyon varlığında, koagulopati durumlarında kontrendikedir!!! • LP nin en sık komplikasyonu baş ağrısıdır • LP L3-L4/L4-L5 arasından yapılır • LP de geçilen tabakalar:deri,yağ dok.,supraspinöz ligament, interspinöz ligament,epidural boşluk,dura, araknoid, subaraknoid boşluktur. X-RAY: Kafa travmasında hastanın şuuru açıksa ilk tercihtir.Mikro-makro adenom şüphesinde sella grafisi çakilir. Çift kontür,litik lezyon,kalsifikasyon,erozyon görülür CT: Fokal nörolojik belirtileri ve bilinç bozukluğu olanlarda ilk tercihtir.Kanama beyaz,infarkt siyah görülür MR: Demyelinizan hastalıklarda ilk tercihtir.Kardiak pacemaker,intrakranial metal kliplerin varlığında mutlak kontrendikedir. EEG: Epilepside kesin tanı yöntemidir.Epilepsi,ensefalopati,ensefalit, metabolikdejeneratif serebral hastalıklar,bilinç bozukluklarında kullanılır EMG: Myopatinin kesin tanı yöntemidir.Nöropati,sinir yaralanması,tuzak nöropatiler,motor nöron hastalıkları,sinir kas kavşağı hastalıklarında kullanılır 141 KÜÇÜK STAJLAR CRANİAL SİNİRLERİN İNNERVASYONLARI LEZYONLARINDA GÖRÜLEN BAŞLICA BULGULAR Sinir İnervasyonu Lezyonunda belirtiler Olfaktor Koku Anosmi, hiposmi Optik Görme Görme alanı kusurları; direk, indirek pupil refleksi kaybı Okulomotor M. rektus sup, inf, med, inf. oblik ve konstriktör pupilla Göz yukarı içe bakamaz, aşağı bakmada kısıtlılık, indirek ışık refleksi kaybı, diplopi Troklear Superior oblik kas Aşağı içe bakmada kısıtlılık, baş lezyonun karşı tarafına eğilir. Trigeminus Yüzün tüm duyuları, çiğneme kasları Hipoestezi-an estezi, kornea refleksi kaybı, çene açılınca lezyon tarafına kayar Abdusens M. rektus lateralis Dışa bakamaz, diplopi iç şaşılık olur Fasialis Mimik kasları; dilin 2/3 ön tat duyusu; sublingual submandidi-bular, lakrimal bezler Fasial paralizizi, dilin 2/3 ön tat duyusu kaybı, göz yaşı sekresyonu durması Vestibulo kohlear İşitme, denge İşitme azlığı, tinnitus, vertigo, nistagmus, denge bozukluğu Glossofaringeus Farinks kasları dilin 1/3 arka tat ve dokunma ve farinks- tonsillerin dokunma duyusu Gag refleksi kaybı, dilin 1/3 arka tat, dokunma duyusu kaybı, farinks ve tonsillerin dokunma duyusu kaybı Vagus Larinks kasları, iç organlar ve kulak yolu duyusu, transvers kolonun ortasına kadar olan organların parasempatik inervasyonu Nazal konuşma, nazal regürgitasyon, vokal kord paralizisi, palatal arkta asimetri Aksesorius M. trapezius ve sternokleidomostaideus Başını sağlam tarafa çeviremez, lezyon tarafında omzunu kaldıramaz Hipoglossus Dil kasları Dil dışarı çıkarılınca lezyon tarafına içerde ise sağlam tarafa kayar ID:13t018 142 KÜÇÜK STAJLAR AFAZİLER Broca,Wernicke ve bunları birleştiren arcuat lif lezyonlarında görülür Motor afazi (Broca),sensoryal afazi (Wernicke),Total afazi (global),konduksiyon afazisi(arcuat fasikül) gibi çeşitleri vardır. Broca alanı (44) inferior frontal loptadır.(pars triangularis) Konuşmanın motor alanıdır.Bu alan hasar görürse hastakonuşamaz ama anlar. Wernicke alanı(22),temporal lobun superior lateralindedir, konuşulanı anlama alanıdır.Bu alan hasarında hasta anlamaz ama konuşur(mantıksız konuşma) Broca ve Wernicke alanları orta serebral arter tarafından beslenir.Bu arter tıkanırsa perisilvian nekroz oluşur ve global afazi meydana gelir.Hem broka hemde wernicke alanları etkilenir.Hasta konuşamaz ve anlayamaz. İleti tipi afazide ise hasta anlar ama hatalı gramerle konuşur. KRANİAL SİNİRLERLE İLGİLİ SENDROMLAR Weber send: Lezyon tarafında 3. sinir felci,karşı tarafta hemipleji(PSA tıkanıklığı)(me zensefalonda sorun) Benedict send: ipsilateral 3. sinir felci,kontralateral(PSA tıkanıklığı)(karşı tarafta hemiparezi,cerebellar bulgu,ballismus-talamik sendrom) Millard-Gubler send: ipsilateral 6 ve 7.sinir felci, kontralateral hemipleji Gradenigo send: 6. sinir paralizisi,şiddetli yarım yüz baş ağrısı,pürülan orta kulak iltihabı,petroz kemik inflamasyonu Wallenberg send:5,9,10 sinir paralizisi,Horner sendromu,serebellar bulgular,vücutta kontralateral ,yüzde ipsilateral hipoestezi(PİCA oklüzyonu) İPUCU!!! Hangi kranial sinir nereden çıkar?? • 1-2 beynin uzantısıdır • 3-4 mezensephalondan(nükleus ruber-substantia nigra buradadır) • 5-6-7-8 ponstan(formasyo retikülaris buradadır) • 9-10-11-12 medulla oblangatadan çıkar(oliva-pramis ve decussasio piramidum buradadır) SEREBROVASKÜLER OLAY(SVO) • %85 enfarkt,%15 hemorajiye rastlanmaktadır.En sık SVO nedeni TROMBOZDUR.(EMBOLİ DEĞİL).SVO 24 saatte düzeliyorsa TİA(geçici iskemik atak) denir. • TİA nın en sık bulgusu amarozis fugax tır. • İnme persistan ise tamamlanmış,6 saat içinde ilerliyorsa ilerleyici inme denir. • Emboli en sık kardiyak patolojilerden kaynaklanır (AF) 143 KÜÇÜK STAJLAR • Risk faktörleri;HT,kalp hastalıkları,metabolik hastalıklar, diabet,üremi,sedanter yaşam,geçirilmiş svo, obesite, sigara, alkol… • Karotid sistem oklüzyonunda kontralateral hemiparezi,hipoestezi,tek taraflı kalıcı ya da geçici (amorozis fugax) görme bozukluğu olur. • Vertebrobaziller sistem patolojilerinde beyin sapı,serebellum ve oksipital bölge etkilenir.Unilateral kranial sinir ile ilgili bulgular,kontralateral hemiparezi,hip oestezi,seviye altı kranial sinir bulguları görülür.Görme kaybı unilateral veya bilateraldir.Serebellar bulgularda görülür.Prognozu en kötü tıkanmadır. • Orta serebral arter oklüzyonunda kolda hakim hemiparezi, afazi, kontralateral hemihipoestezi görülür.EN ÇOK EMBOLİ BU DALI TIKAR. • Anterior serebral arter tıkanıklığında bacakta hakim kontralateral hemiparezi görülür. • Emboliler sıklıkla geçici iskemik atak şeklinde bulgu verir.Ateroskleroz sıklıkla eksternal ve internal karotid bifurkasyonunda olur. • Saf motor hemiparezide lezyon sıklıkla kapsüla interna veya ponstadır. • Saf duyu hemihipoestezide lezyon en sık talamus lateral posterior ventral çekirdektedir. • Sağ pleji+sol homonim hemianopi gibi uyumsuz bulgularda lezyon kapsula internadadır. • Beyin ödemi,büyük infarktlar,200 mmHg üstünde HT,herniasyon ve CT de hemoraji varsa antikoagülan verilmez. BAZAL GANGLİYONLAR Corpus striatum:N.caudatus+N.lentiformis(putamen+globus pallidus),Corpus amigdaloideum ve Claustrum dan oluşur.Bunların lezyonlarında EPS(ekstrapramidal sistem) lezyonları olur! EPS bulguları;Rigitide,tremor,kore(putamen hasarı),atetoz(globus pallidus hasarı) ,hemiballismus(Subtalamus),distoni ve myoklonus tur. KOMA • • • • • • • – – – – – Bilinç aşamaları; Konfuzyon: uyanıktır,bilinç bulanıktır Letarji: uykudadır ancak hafif uyaranlarla uyanabilir Stupor: uykudadır,ağrılı uyaranlarla uyanabilir Koma: ağrılı uyaranlara bile cevap yoktur Komanın en sık nedeni toksik -metabolik (ilaç zehirlenmesi) olaylardan kaynaklanır. Vücut ısısı: Hipotermik ise: alkol,sedatif intokskasyonu.,hipoglisemi,hepatik miksödem koması Hipertermik ise:sıcak çarpması,status epilepticus,hipotalamik lezyon,malign hipert ermi,antikolinerjik intoksikasyonu Pupillalar: Anizokori: Orta beyin lezyonlarında,Okulomotor paralizide Horner sendromunda görülür Adie sendromu 144 KÜÇÜK STAJLAR KOMADAKİ HASTADA GÖZ BULGULARI* Göz Bulguları Muhtemel Tanı Reaktif pupiller, gözler sabit karşıya bakıyor, Oculosefalik reflex normal (OCR) Toksik metabolik Nokta pupiller Narkotik zehirlenme (OCR normal) Pons veya serebellar hemoraji (OCR yok) Talamik hemoraji Miotik göz damlaları Gözlerin diskonjuge deviasyonu Yapısal beyin sapı lezyonları Gözlerin konjuge lateral deviasyonu İpsilateral pons infarktüsü Kontralateral frontal hemisferik infarktüs Tek taraflı dilate pupil, refleks cevabın olmadığı fikse pupil Supratentorial kitle Olması yakın beyin herniasyonu Posterior bağlantılı anevrizma Bilateral orta büyüklükte fikse pupiller Orta beyin lezyonları Olması yakın beyin herniasyonu Raccoon gözler (Periorbital ekimoz) Kafatası taban kırıkları *Suni lens, kontakt lens, protez göz kullanan hastalarda veya kataraktlı, katarakt cerrahisi geçirmiş hastalarda göz bulgularını görmek zordur. ID:13t096 TOKSİK - METABOLİK - YAPISAL KOMA AYRIMI Bulgu Yapısal nedenler Metabolik denler ne- Ateş Nabız Artar Azalır (genellikle) Azalır veya normal Değişken Solunum Tansiyon Pupiller Okulosefalik ve okulovestibuler refleks Refleks değişiklikleri Fundus Myoklonus Ataksik Artar Anizokorik Yok veya asimetrik Düzenli, ritmik Azalır İzokorik Var ve genellikle intakt Asimetrik Papilödem var Ender Simetrik Yok Sık ID:13t002 145 KÜÇÜK STAJLAR Pin point pupilla(2mm) – Pons lezyonlarında,Opiat,organofosfat zeh. – Myotik göz damlaları kullanımında – Argyl robertson sendromu(sifiliz) Bilateral fix dilate pupil:(7mm) – Diffuz serebral anoksi – Antikolinerjik,sempatomimetiklerin kullanımında – Diabetik,renal ve hepatik komada pupiller midriyatiktir ama ışık reaksiyonu vardır Okulosefalik refleks,Okulovestibuler refleks,Siliospinal refleks beyin ölümü tanısında kullanılır. PUPİL BOZUKLUKLARI Hastalık Neden Oftalmolojik bulgular Asosiye bulgular 3. kranial felci Bkz. ilgili tablo Dilate pupil Ekstraoküler felç Tam pitoz Bkz. ilgili tablo Horner Sendromu Sempatik lezyon Myosis Parsiyel pitoz İris heterokromisi İpsilateral anhidroz Holmes-Adie Sendromu Silier ganglion lezyonu (Genelde İdiopatik) Dilate pupil Işık-yakın disosiasyonu Myosis sırasında iriste vermin hareketler Akomodasyon bozukluğu Jeneralize arefleksi Argyll-Robertson Pupili Dorsal mezensefalon lezyonu (Sıklıkla Sfiliz) Küçük, irregüler pupil Işık-yakın disosiasyonu Diğer Tabes Dorsalis Bulguları Lokal pupiller hasar Travma/ imflamatuar hastalıklar İrregüler pupil, lense adezyon Değişken reaktivite Diğer travma ya da imflamasyon bulguları Optik Sinir hasarı (Bkz. ilgili tablo) Simetrik pupil, myozisde stimüle edilen pupile göre farklılık gözlenmesi Azalmış görme keskinliği Renkli görme kaybı Santral skotom Papilödem/Optik atrofi Relatif Afferent Pupil Defekti (RAPD, MarcusGunn Pupili) 146 KÜÇÜK STAJLAR Beyin ölümü • • – – – – – – • Derin koma olmalı,hiçbir motor cevap olmamalıdır Beyin sapı fonksiyonları olmamalıdır: Spontan solunum yokluğu,Apne testi (+) Pupiller dilate,ışık refleksi -/Kornea refleksi yokluğu,okulosefalik,okulovestibuler refleks yokluğu Siliospinal,öğürme refleksi yokluğu Anjiografide dolaşım yokluğu,serebral perfüzyon yokluğu Beyin sapı uyarılmış cevap yokluğu olmalıdır. Toksik metabolik nedenler mutlaka ekarte edilmiş olmalıdır BAŞ AĞRISI Pratikte en sık psikolojik orjinli gerilim tipi ağrı görülür.Supratentorial ağrılar 5. sinir tarafından taşınır(Frontal bölgede hissedilir).İnfratentorial ağrılar 9-10-ilk 3 servikal sinir ile taşınır(Occipital-global hissedilir) • Kafada ağrıya duyarlı oluşumlar: – Venöz sinüsler ve kortikal venler – Duramater,meningeal ve büyük serebral arterler – 5,9,10. kranial sinirler – 1,2,3. servikal spinal sinirler • Ekstrakranial ağrıya hassas oluşumlar: – Skalpın damar ve kasları – Orbital oluşumlar – Nasal ve paranasal mukoz membranlar – Dış ve orta kulak – Diş ve dişetleri BAŞAĞRISININ AYIRICI TANISI Tip Migren Epidemiyoloji Aile hikayesi Genç erişkinler Kadınlar Küme tipi başağrısı Adölesan erkekler Gerilim başağrısı Kadınlar Hipertansiyon Aile hikayesi Lokalizasyon Bifrontal Kafa içi basınç - Değişken Menenjit - Temporal Arteritis Erişkinler Bilateral Genelde occipitalde Tek taraflı Temporal arter üzerinde Orbitofrontal Tek taraflı Bilateral Değişken Bulgu ve Semptomlar Bulantı Kusma Nörolojik defisit bulunabilir Tek taraflı nazal konjesyon Lakrimasyon Hipertansif retinopati Papil ödemi olabilir Bulantı Kusma Papil ödemi Ense sertliği Ateş Temropal arter üzerinde hassasiyet İpsilateral gözde görme kaybı ID:13t092 147 KÜÇÜK STAJLAR MİGREN Herediter,vizüel ve gastrointestinal semptomlarla prezente olan, hemikranial, zonklayıcı, delici tipte vasküler kontrol bozukluğu olduğu düşünülen bir grup baş ağrısıdır E/K: 1⁄2 Aile hikayesi %70 oranındadır. Serotonin salınımında bir bozukluk vardır. Tipleri; • Auralı • Aurasız • Oftalmoplejik • Hemiplejik Auralı migren: – Prodromal semptomlar 3 saat-3 gün önce başlar (anksiyete ,alınganlık, sinirlilik) – Bulantı, kusma, fotofobi, sonofobi, midriyazis, solukluk, skotom olabilir. Aurasız migren: – – – – – Tüm atakların %80’idir. Prodrom semptomları ve aura yoktur, ağrı aniden, hızla başlar. Hemikranial yada bilateral olabilir. Ağrı 2-3 gün sürebilir. Alkol, çikolata, peynir, mens, uyku, egzersiz, stress, OC presipite edebilir. Tedavi: • – – – – – – • – – – – • Atak tedavisi (şiddetle orantılı sırasıyla): Analjezikler (aspirin, parasetamol, kafein) NSAID 5HT1 res.agonisti (sumatriptan, naratriptan, zolmitriptan) Dihidroergotamin ya da ergotamin Narkotikler Antiemetikler (gerekirse) Koruyucu tedavi: B-blokerler, antidepresanlar (trisiklikler,SSRI) Antiepileptikler (valproat,gabapentin,topiramat) Seratonin antagonisti: Metiserjid-ptozifen Ca kanal blokerkleri: verapamil naproksen sodyum Son zamanlarda koruyucu tedavide botilinum toksini iyi sonuçlar vermektedir. Tension (Gerilim)tipi başağrısı: En sık görülen ağrı şeklidir. Diffüz, künt, band şeklinde,başı ağırlaşma şeklindedir. Psikolojik durum ve stresle ilgili başağrısıdır. Ayda 15 günden daha fazla olur. Cluster (Küme)(demet)(migrenöz nöralji) başağrısı: Serum histamin seviyesi yüksektir, orta yaş hastalarda sıklıkla görülür. 148 KÜÇÜK STAJLAR Unilateral göz çevresinde ağrıyla karakterizedir. Ergotamin, kafein ve narkotiklerin kullanımından sonra çekilme sendromu olarak görülebilir. Lakrimasyon, rinore ve gözde kızarmayla karakterizedir (TUS). Atak tedavisinde oksijen inhalasyonu yapılır. Medikal tedavisi migren ile benzerdir. (ergotamin, dihidroergotamin, metiserjid) Trigeminal nevralji: Trigeminal sinirin genellikle 2. ve 3. dalında oluşan şiddetli ağrı ile karakterizedir. 40 Y üstü kadınlarda sıktır, yer değiştirmez. Çok şiddetlidir, birkaç saniyeyi aşmaz. İdiopatikse karbamazepin, fenitoin ve cerrahi uygulanır. İlk tercih karbamazepindir. Cerrahi olarak ganglion semilunare (Gasser) blokajı, infraorbital sinir bloğu uygulanır. Temporal arterit (Dev hücreli arterit): Yaşlılarda yüzeyel temporal arter tutulumuna bağlı ağrı meydana gelir. Çiğnemeyle ağrı olması karakteristiktir. Ekstra ve intrakranial arterler tutulur. Palpasyonla temporal arter nabızsızdır ve kalınlaşmıştır. Tedavi edilmezse körlüğe neden olabilir (70 yaş üzerinde en sık optik nörit nedenidir!!!) Tanıda sedimentasyon ve CRP yüksekliği önemlidir.. Kesin tanı temporal arter biyopsisi ile konur. Tedavide tek tercih prednizolondur. 70 Y üstü en önemli optik nevrit nedeni temporal arterit, 70 Y altında ise MS tir. EPİLEPSİ PARSİYEL (FOKAL) NÖBETLER: Basit parsiyel nöbetler: Bilinç bozukluğu yoktur. Nöbet sonrası kuvvet azlığı varsa TODD parezisi adını alır, JACSONIAN yayılım (etkilenme sırayla olur) vardır. Görme,işitme halusinasyonları ve metalik tadlarla ilgili semptomlar, taşikardi, bradikardi, terleme, myozis, enürezis gibi otonomik semptomlar korku, anksiyete gibi psişik semptomlar olabilir. Kompleks parsiyel nöbetler: Bilinç bulanıklığı olur. Erişkinlerde en sık görülen nöbet türüdür. Temporal lobda deşarj vardır. Temporal lobun ilgili bölgesine ait semptomlar olur. Postiktal amnezi vardır. Otomatizma, stereotipik hareketler, çiğneme, yutkunma, yalanma olabilir. !!!!Ağız şapırdatma, yutkunma, görme veya işitme halüsinasyonları varsa kompleks parsiyel epilepsi düşünülmelidir!!! 149 KÜÇÜK STAJLAR GENERALİZE NÖBETLER: Absans(Petit-mal): Hiperventilasyonla ortaya çıkabilir. Çocuklukta başlar, 3-5 yaşlarda olur. 10-20 sn süren dalmalar olur. Bir gün içinde çok fazla tekrarlayabilir. EEG de karakteristik olarak 3 cyc/sn diken dalga deşarjları görülür. Tedavide etosüksimid-valproat kullanılır. Myoklonik nöbetler: Çok kısa süreli myoklonik sıçramalardır. İstemsiz kasılmalar olur. İNFANTİL SPAZM: Hipsaritmi(düzensiz diken dalga) + myoklonik nöbetler + MR Tedavide ACTH kullanılır. Tonik klonik nöbetler(grand-mal nöbetler): Her yaşta olabilir, hasta nöbetin geleceğini anlamaz. Tonik fazda 10-20 sn süreyle tüm çizgili kaslar kasılır. Apne, siyanoz olabilir, ağızdan köpük gelebilir. İdrar ve gaita inkontinansı olabilir. Nöbet yaklaşık 1 dk sürer, dil ısırılabilir. Nöbet sonrası hasta kendini çok yorgun hisseder ve uyur. Klonik nöbet: Bebeklikte olur, MR vardır, tedaviye dirençlidir. Lennox gestaut sendromu olarak bilinir (atonik nöbet+MR+yavaş diken dalga) FEBRİL KONVULSİYONLAR: Kardeş öyküsü önemlidir. Ateş esnasında asetaminofen profilaksisi uygundur. Gerekirse diazem profilaksisi yapılır. Tekrarlama genellikle ilk 1 yıl içinde olur – EEG pratik olarak normaldir – İlk atakta tedavi gerekmez – Sık febril konvulsiyon geçirenlerde, ilk nöbeti komplike olanlarda, daha önceden nörolojik defisiti olanlarda, ikinci kez febril konvulsiyon geçirdiğinde profilaktik tedavi başlanır. Tedavi: İlk nöbette tedavi verilmez. (En az 2 nöbet gerekli). Monoterapi tercih edilir. İlaç yavaş yavaş artırılır. Aniden ilaç kesilmez, nöbet oluşabilir. İlk tercihler: Basit parsiyel: Fenitoin-karbamazepin Kompleks parsiyel: Karbamazepin Absans: Etosuksimid Myoklonik: Klonazepam-valproik asit Atonik: Klonazepam !! En geniş spektrumlu antiepileptik valproik asittir. 150 KÜÇÜK STAJLAR Cerrahi tedavi: Nöbetler ilaçla kontrol edilemiyorsa,fokal ise,büyük nörolojik defisit olmayacaksa ve cerrahi mümkünse yapılır. Temporal lobektomi (temporal kaynaklı nöbetlerde), hemisferektomi, kallosotomi (jeneralize nöbetlerin fokal kalmasını sağlar) yapılabilir. İdiopatik ve primer jeneralize nöbetlerde cerrahi yapılmaz. Toksİk etkİler: Difenilhidantoin: Gingiva hipertrofisi.,tüylenme,bağ doku artışı Valproik asit: hepatotoksik,GIS yan etkileri İlaç intoksikasyonunda serebellar bulgular, nistagmus, uykuya eğilim vardır Hepsinin KC toksisitesi vardır, kan tablosunu bozabilirler. (Bu ialçların yan etkileri, mekanizmaları için farmakoloji ders notlarına bakınız) Gebelikte epilepsi: Tüm ilaçlar teratojeniktir. Nöral tüp defektlerini engellemek için folik asit kullanılır.(Valproat ve karbamezapin nöral tüp defektine neden olur!!!) Status epilepticus: Bilincin açılmadan 2 yada daha fazla nöbet geçirilmesidir. Tedavisi: – Vital fonksiyonlar kontrol edilir (ABC) – Kan örneği alınır – Dektroz+B vit kompleksi verilir – IV diazepam – Fenitoin – Endotrakeal entübasyondan sonra IV fenobarbital bolus verilebilir(solunum depresyonu yaptığı için entübasyon önce yapılır) Genel anestezi DEMANS • • • • • • – – – – Aizheimer(En sık neden) Multienfarkt demans(2. sık neden) Huntington koresi Pick hastalığı Parkinson Önlenebilir nedenleri: Metabolik hastalıklar Toksik nedenler,subdural hematom ve tümör Sifiliz,tiroid hastalıkları,normal basınçlı hidrosefali Depresyon, vit B12 eksikliği 151 KÜÇÜK STAJLAR AIZHEIMER HASTALIĞI En sık demans nedenidir.21. kromozomla ilişkilidir.ApoE4 bozukluğu saptanmıştır.En büyük risk faktörü yaşlanmadır. Hastalık sinsi başlar ve yavaş ilerler. İlk yakın bellek bozulur. Birkaç yıl içinde afazi,apraksi,agnozi gelişir,daha sonra motor bozukluklar gelişir. MR da sulkuslar ve ventriküller genişlemiş,gyruslar daralmıştır Mikroskobik bulguları senil plaklar,nörofibriller yumaklar,HİRANO cisimcikleri ve amiloid plaklardır.Nöronlarda yaygın azalma ve asetil kolin eksikliği tipiktir. Demansın diğer nedenleri ekarte edilerek tanı konulur.Kesin tanısı klinik ve biopsi ile konulur. Tedavisi destekleyicidir,santral antikolinerjik fizostigmin (çok toksik), ve tacrine kullanılır ama tedavi çok etkili değildir.Ortalama yaşam süresi 8 yıldır. PICK HASTALIĞI 40-60 yaşta başlar, demansın sebeplerindendir. Frontotemporal lober atrofi vardır. Mikroskopide arginofilik inklüzyon cisimcikleri (pick cisimcikleri) vardır. Asetil kolin seviyesi normaldir. Tedavisi yoktur. DEJENERATİF BEYİN HASTALIĞI Tip Klinik Tablo Görülüşü Alzheimer hastalığı İlerleyici bunama Sporadik olanı 60 yaş ve Yaygın beyin atrofisi; nöüzerinde; ailevi şekli 40 rofibriler yumaklar, nöriyaş kadar erken olabilir tik (senil) plaklar, granülovakuoler dejenerasyon, Hirano cisimcikleri; Meynert’in bazal nükleusunda nöron azalması Pick hastalığı İlerleyici bunama Kadınlarda daha sık Huntington hastalığı Kore ve atetoid Klinik tablosu 30-40 yaşa hareketler, ilerleyici kadar geciken otozomal motor yetmezlik, dominant hastalık kas erimesi İdyopatik Parkinson Parkinsonizm hastalığı (paralizis ajitans) Amyotrofik lateral skleroz (ALS) Genellikle 50 yaş üzeri Hızlı ilerleyen, sıklıkla Orta yaş erkekler solunum yetmezliğinden ölüme yol açan üst ve alt motor nöron yetmezliği Anatomik Değişiklik Özellikle temporal ve frontal loblarda gliozis ve kortikal nöron kaybı ile beyin atrofisi Kaudat nükleus, putamen ve frontal kortekste atrofi, nöron azalması ve gliozis Substantia nigra ve locus ceruleuus hücrelerinde pigment kaybı; Lewy cisimcikleri Lateral kortikospinal yollar ve medulla spinalis ön motor nöronlarının dejenerasyonu ID:13t129 152 KÜÇÜK STAJLAR HAREKET BOZUKLUKLARI • • • • • • Asetil kolin striatal hücrelerde sentezlenir, uyarıcıdır Dopamin s.nigra hc. tarafından sentezlenir, inhibitördür GABA striatum ve globus pallidusta sentezlenir inhibitördür Dopamin fazla, asetil kolin az ise kore, ballismus, atetoz oluşur. Dopamin az, asetil kolin fazla ise parkinsonizm oluşur. GABA eksikliğinde Huntington koresi meydana gelir. PARKİNSONİZM İstirahat tremoru (TUS), bradikinezi, rigidite, postural refleks kaybı, motor donmalar, harekete veya konuşmaya başlamada zorlanma, fleksiyon posturü ile karakterizedir. En sık görülen nedeni İDİOPATİKtir. (%80) İdyopatik parkinsonizm(TUS): 40-70 Y arası görülür,dopaminerjik aşırımın azalmasıyla meydana gelir.Oluşması için hücrelerin %80i ölmelidir.Hastalık yavaş ilerler, ve mikroskopik LEWY cisimcikleri patognomoniktir. SPİNAL TUTULUM yoktur.İstirahat tremoru tipiktir. Tremor, bradikinezi, dişli çark rijiditesi, akinezi, fleksiyon posturü ve okulojirik kriz görülür. Tedavi: L_dopa: Primer ilaçtır, oral alımında %3’ü SSS ye girer, bu nedenle (karbidopa, benserazid) ile birlikte kullanılır. Psikotik hastalıklar, dar açılı glokom, peptik ülserde kontraendikedir. Dopamin agonistleri (bromokriptin,pergolid): En önemli yen etkisi kalp ve damar sistemi üzerinedir.L-DOPA kadar etkili değildir. Amantadin: Bir antiviral ajandır. Halusinasyon, periferik ödem en önemli yan etkileridir. Antikolinerjikler: Tremora çok etkilidir, bradikinezi ve rijiditeye etkisi azdır. Prostat hipertrofisi, dar açılı glokom ve paralitik ileusta kontrendikedir. MAO-B inhibitörleri ( selejilin): Dopaminin yıkımını engeller, amfetamin benzeri etki oluşabilir. Yan etkileri tolare edilebilir. Oksidatif hücre hasarını engeller. HUNGTİNGTON KORESİ OD geçişlidir,30-40 yaşlarında başlar.Hastada GABA,Asetil kolin,enkefalin ve substans P azalmıştır. Trinükleatid tekrarı vardır (diğerleri myotonik distrofi ve Friedrich ataksisidir) Kore başlangıç semptomudur. Demans, davranış değişiklikleri ve affektif bozukluk vardır. Tedavide fenotiazin, haloperidol, perfenazin kullanılır. 153 KÜÇÜK STAJLAR SYDENHAM KORESİ Akut başlangıçlıdır. Streptokok enfeksiyonu sonrası görülür (ARA). Talamus, caudat nukleus, putamende nekroza rastlanır. Sedimentasyon ve ASO artmıştır. Tedavide sedasyon, fenotiyazinler ve penisilin verilir. DEMYELİNİZAN HASTALIKLAR Myelin kılıf ve oligodendrositleri etkiler,aksonlar kısmen korunur.Bu hastalıklarda myelin oluşumu normaldir,sonradan herhangi bir nedenle yıkıma uğrarlar. • Demyelinizan hastalıklar: – Multiple Skleroz(MS) – Akut Dissemine Ensefalomyelit(ADEM) – Akut hemorajik lökoensefalit – Progresif Multifokal Lökoensefalopati(PML) – Nöromyelitis optica (Devic hastalığı)(transvers myelit+bilateral optik nörit) – Transvers myelit – Santral pontin myelinozis(Hiponatreminin hızlı düzeltilmesi) MULTİPL SKLEROZ En sık görülen demyelinizan hastalıktır. En sık alt tipi relapsing-remittingtir. Myelin ve oligodendrositlere karşı antikor gelişir. Klinik: En sık görülen semptomu halsizliktir. Optik nörit, retrobulber nörit, diplopi, gelip geçici uyuşmalar (Lhermitte sign) olabilir. DEMİYELİNİZE VE DEJENERATİF SANTRAL SİNİR SİSTEMİ Bozukluk Etkilenen Bölge Histoloji Multiple skleroz Beyaz cevher, beyin ve medulla spinalis Beyaz cevherde demyelinizasyon Gullien-Barre Sendromu Postural paralizi Demyelinizasyon Amyotrofik lateral skleroz Spinal kord lateral kolon, kas atrofisi Kolonda skleroz, motor nöron kaybı Alzheimer’s hastalığı Beyinde yakın hafıza kaybı. Mental kapasitede azalma Senil plaklar, nörofibriler karışıklık, serebral korteks nöronlarında azalma Pick’s hastalığı Kliniği Alzheimer hastalığında benzer Nöron kaybı ve gliozis. Pick cisimleri Parkinson hastalığı Substantia Nigra, Lokus ceruleus Nöron kaybı, gliozis, Lewy cisimleri Huntinton’s corea Kaudat nükleus ve nöronların kaybı Beyin: Kaudat nükleus kaybı, demans, istem dışı hareketler ID:13t108 154 KÜÇÜK STAJLAR Aşil refleksi artar, Babinski ve klonus oluşabilir, yüzeyel refleksler kaybolur (1.motor nöron bulguları). Bilateral internükeler oftalmopleji patagnomoniktir. (BİNO) En sık kranial tutulum 2.sinirdir. Optik nöritin en sık nedeni MS tir. 70 yaş üstü optik nöritin en sık nedeni ise temporal arterittir. Periventriküler beyaz cevher, optik sinir, midbrain, pons, serebellum, spinal kord tutulur. MS periferik sinirleri tutmaz (TUS)!! MR de demyelinizan plaklar görülür. VEP yavaşlamış ve BOS ta %95 oligoklonal bant (IgG) oluşumu vardır. Tedavi: prednizolon, İFN-B, baklofen,diazepam Beta 1-a İFN, Beta 1-B İFN, glatiramer asetat MS de kullanılan immunmodulator ajanlardır. Prednizolon, prednizon, metil prednizolon, ACTH akut atakta kullanılır (akut atakta steroid). B-İFN kronik evrede kullanılır. PML(PROGRESIF MULTIFOKAL LÖKOENSEFALOPATI) Etken papova viruslerdir. Hücresel immunitesi zayıf kişiler risk altındadır. Lezyon oligodendrositlerden başlar (TUS) (Oligodendrosit hasarı). İç organ maliniteleri eşlik edebilir! ADEM(AKUT DISSEMINE ENSEFALOMYELIT) Demiyelinizasyon jeneralizedir (Beyin+spinal kord)Kızamık-kabakulak gibi viral enfeksiyon sonrası görülür.Tedavide steroid verilir. TRANSVERS MYELİT Medulla spinalisin bir segmentinde demyelinizasyonla karakterizedir. En sık üst torakal bölgede görülür. Paraparezi ve sfinkter disdonksiyonu ile karakterizedir. DİSMYELİNİZAN HASTALIKLAR (HATALI MYELIN YAPIMI VARDIR) Metakromik lökodistrofi: Aril sülfataz a eksiktir. İdrarda metakromik cisimlere rastlanır. Sural sinir biyopsisi tanıda kullanılır. Adrenolökodistrofi: X e bağlı geçen tek dismyelinizan hastalıktır (addison eşlik eder) Krabbe hastalığı: (globoid hücreli lökodistrofi) B galaktoserebrozidaz eksiktir, ışığa sese hassasiyet, sebepsiz bağırma tipiktir. Beyinde dev astrositomlara rastlanır. PERİFERİK SİNİR HASTALIKLARI Guillan-Barre Sendromu (Akut İnflamatuar Nöropati) Miller-Fisher Sendromu (Kronik İnflamatuar Nöropati) (ataksi-oftalmopleji-arefleksisteroide cevap+) Diabetik nöropati Porfria nöropatisi Metabolik nöropatiler: B12-folik asit-B1 eksikliği Herediter nöropatiler: Refsum (ataksi-sağırlık-KMP), roussy levy-charcot maric tooth 155 KÜÇÜK STAJLAR GUILLAN-BARRE(AKUT İNFLAMATUAR NÖROPATI): 1 ay önce ÜSYE ya da GIS enfeksiyonu hikayesi vardır. (C.jejuni) .Başlangıçta duyusal semptomlar hakimdir. Distalden başlayıp asendan ilerleyen paralizi tipiktir. Çoğu vakada BOS’ta protein ve BOS gamaglobulin fraksiyonu artar. Destekleyici tedavi verilir, steroidler çok etkili değildir. Plazmaferez ilk tercihdir. IV Ig G iyileşmeyi hızlandırır. Albuminositolojik disosiasyon (BOS ta protein çok ama hücre az) ve kalıcı DTR kaybı tipiktir. DİABETİK NÖROPATİ: Diabetik polinöropati: Duyu semptomları belirgindir. Otonomik nöropati Diabetik mononöropati Diabetik amyotrofi PORFİRİ: Akut başlangıçlı, motor semptomlar belirgindir. Hızla şiddetli flask paralizi gelişir. Üst ekstremiteler daha fazla tutulur. Heksoklorobenzen porfiri aktivasyonuna neden olur. VIT B 12 EKSİKLİĞİ: Polinöropati,demans,posterior kolon tutulumu,spastisite ile karakterizedir. ERB-DUCHENNE (C5-6): Doğumda kolun traksiyonu ya da üzerine düşme sonucu meydana gelir. Garson eli oluşur. Deltoid, supraspinatus, infraspinatus, biceps, brakialis felci olur. KLUMPKE PARALIZISI(C7-8-T1) Elin intrensek kaslarında ve parmak fleksörlerinde paralizi görülür. TORASİK OUTLET SENDROMU: Brakial pleksus, A. ve V. Subclavia, boyunda servikal kosta, fibröz bantlar, servikal kas hipertrofisi sonucu sıkışır. – Adson testi pozitiftir RADİAL SİNİR(C5-6-7-8): Humerus kırıkları, uzun süreli turnike, koltuk deyneği, IM enjeksiyon sonucu hasarlanabilir. Düşük el meydana gelir. N.MEDİANUS: Aksilla lezyonları, omuz çıkığı,ön kol kompresyonu, karpal tünel sendromu, kompartman sendromu ile zedelenir. Maymun eli meydana gelir. 156 KÜÇÜK STAJLAR KARPAL TÜNEL SENDROMU: Konnektif doku artışı, romatoid artrit, akromegali, hipotiroidi, ligament infiltrasyonu, amiloid, sıvı retansiyonu etyolojide rol oynar. Geceleri artan ağrı ve parestezi, duyu kaybı ve tenar atrofi vardır. N.medianus lezyonu görülür. Tedavide lokal hidrokortizon, diüretik, dekompresyon cerrahisi yapılır. N.ULNARİS: Dirsek travması,median epikondil kompresyonu sonucu meydana gelir.Pençe eli oluşur. • Bazı önemli bilgiler: – En sık polinöropati nedeni DM – DM en sık distal simetrik eldiven-çorap tarzı PNP yapar – Kurşun en sık radial sinir tutulumu yapar – B12 eksikliği I. Ve II. motor nöron bulgularına neden olur – Her türlü nöropati yapan hastalık DM – Lepra ve dejenere Sottas’ta periferik sinirde hipertrofi vardır TUZAK NÖROPATİLER Sinir Yer Sendrom Median Bilek Karpal tünel sendromu Median Dirsek Pronator sendrom Median Ön kol Anterior interosseus sendromu Ulnar Dirsek Kubital sendrom Ulnar Bilek Guyon sendromu Radial Ön kol Posterior interosseus sendrom İnterosseus Ön kol Frashe sendromu Brakial pleksus Boyun Torasik outlet sendromu Siyatik Kalça Priformis sendromu Peroneus profundus Bacak Anterior tibial sendrom Tibialis posterior Ayak bileği Tarsal tünel sendromu Lat. femoral kutanöz İnguinal ligament Meraljia parestetika ID:13t003 157 KÜÇÜK STAJLAR NÖROLOJİK BULGULARIN DERİ BELİRTİLERİ İLE BİRLİKTE OLDUĞU SSS HASTALIKLARI Hastalık Deri belirtileri Nörolojik belirtiler Kalıtım Tüberoskleroz Beyaz lekeler, adenoma sebaseum, shagreen derisi, subungual fibromlar Zeka geriliği, West sendromu, konvulzyonlar, beyin tümörleri 5/6 sporadik 1/6 otozomal dominant Nörofibromatozis Sütlü kahve lekeler, aksiller çiller, subkutan nörofibrom, pleksiform nörofibromlar Kompresif nöropati, kompresif myelopati, skolyoz, intrakranial tümörler, zeka geriliği, konvulziyonlar Otozomal dominant Sturge-Weber Sendromu Yüzde şarap rengi nevüs Hemiparezi, konvulziyonlar Sporadik Hipomelanozis ıto (Inkontinensia pigmenti akromians) Hipo ve depigmente lekeler Zeka geriliği, West sendromu, konvulziyonlar Sporadik Inkontinensia pigmenti Hipo ve depigmente lekeler, veziküler döküntüler Konvulziyonlar, zeka geriliği X’e bağlı dominant Ataksi telenjiektazi Konjoktiva, yüz ve kulakta telenjiektazi Ataksi, okülomotor apraksi Otozomal resesif Von Hippel Lindau Sendromu Retinal hemanjioblastomlar Serabellar ve spinal hemanjioblastomlar Otozomal dominant Albright Sendromu Sütlü kahve lekeler Zeka geriliği Sporadik Klippel- Trenaunay Weber Sendromu Beyaz şarap rengi nevüsler Zeka geriliği, ekstremite hipertrofisi Sporadik ID:13t112 158 KÜÇÜK STAJLAR KAS HASTALIKLARI DUCHENNE MUSKULER DISTROFİ: En sık görülen kas hastalığıdır.X’e bağlı geçer.Erkeklerde görülür.Güçsüzlük 5 yaş öncesi başlar.GOWERS arazı(+) tir.(vücuduna tutunarak kalkma).DİSTROFİN denilen sarkolemmal protein eksiktir.Alt ekstremite distalinde pseudohipertrofi vardır.Hikaye,CPK,EMG tanısaldır.Prednizon progresyonu yavaşlatır. BECKER MUSKULER DISTROFİ: Distrofin var ama defektiftir.X’e bağlı geçer.10 yaşından sonra başlar. LIMB-GİRDLE: OR geçer,yalnızca proksimal kasları tutar.Pelvis kuşağı kaslardan başlar.En iyi prognozlu kas hastalıklarındandır. MYOTONIKDİSTROFİ: OD geçer,kasılan kas gevşeyemez.Frontal kellik,ptozis,çene düşüklüğü,çökük yanak,boyun ve omuz kuşağı kaslarda atrofi,katarakt,testis bozuklukları eşlik edebilir. MİTEKONDRİYAL MYOPATİLER Kearns-Sayre: Progresif pitoz,oftalmopleji,kardiak iletim bozukluğu,işitme kaybı,epileptik nöbet,periferal nöropati eşilk eder. Melas send: Mitokondrial ensefalopati, laktik asidoz,stroke eşlik eder. DERMATOMYOZİT: Subakut başlar, proximal kaslar tutulur. Solunum ve göz kasları tutulmaz.Yüzde kelebek tarzında makulopapüler erupsiyonlar vardır (Heliotrop rush). Erkekte AC, GIS, kadında meme, over neoplazmları görülebilir. GOTTRON papulleri tanısaldır. CPK, sedimentasyon artar. EMG’de Myotonik pattern görülür. Kas biyopsisi yapılabilir. Tedavide steroid, immunsupresif ajanlar, plazmaferez, IV Ig G kullanılabilir. Polimyozit dermatomyozitin dermatolojik bulgularının eşlik etmediği formudur. MYASTENİA GRAVES: Otoimmun postsinaptik asetil kolin reseptörlerine karşı antikor oluşumu vardır. Ptoz genelde 1. semptomdur.%10 timoma ile birliktedir. Tensilon(edrofonyum verilince tablo hızlıca düzelir),sinir stimülasyonları,Asetil kolin reseptör antikoru, EMG tanısaldır. Kas enzimleri doğaldır. Tedavide pridostigmin, steroid, plazmaferez, azotioprin, Ig G,timektomi yapılır. 159 KÜÇÜK STAJLAR EATON LAMBERT MYASTENIK SENDROMU: Presinaptik kalsiyum kanallarına karşı antikor oluşumu vardır.AC skuamöz hücreli karsinoma bağlı oluşabilir. Myastenia gravesten farkı sinir stimülasyonlarında artış yanıtının olması ve ekstraoküler kasların nadir tutulmasıdır. • 1.motor nöron: Patolojik refleksler artar, Babinski ve klonus +,spastisite,yüzeyel refleksler azalır • 2.motor nöron: flaksid felç,kas atrofisi,bütün reflekslerin kaybı, kas kontraktürü, fasikülasyonlar MOTOR NÖRON HASTALIKLARI • • • • • Psodobulber palsy(Supranükleer lezyon) Bulber pasy Primer lateral skleroz(PLS) Progresif muskuler atrofi(PMA) Amyotrofik lateral skleroz(ALS) PSODOBULBER PALSY: Kortikobulber yol hasarı vardır.Sebepsiz gülme-ağlama tipiktir.Çene-öğürme refleksi artmıştır.9-10-11-12 .kranial sinirler etkilenir. BULBER PALSY: Nükleer-infranükleer lezyon vardır. Dil atrofik,öğürme refleksi azalmıştır. PRİMER LATERAL SKLEROZ: Kortikospinal yol bulguları vardır. DEĞİŞİK MOTOR DEFİSİT TİPLERİNDE KLİNİK BULGULAR Klinik bulgu Üst (1.) Motor Nöron Alt (2.) Motor Nöron Ekstrapiramidal lezyon Serebellar lezyon Kuvvet Zayıf Zayıf Normal Normal Atrofi Yok Var Yok Yok Fasikülasyon Yok Var Yok Yok Tonus Spastik Flask Dişli çark rijiditesi Normal/azalmış Refleksler Artış Azalmış/ kaybolmuş Normal Normal Plantar yanıt Ekstansör Fleksör Fleksör Fleksör Koordinasyon Güçs üzlüğ e ikincil bozuk Güçsüzlüğe ikincil bozuk Normal yavaş ancak Bozuk ID:13t126 160 KÜÇÜK STAJLAR PROGRESİF MUSKULAR ATROFİ: Ön boynuz hasarı ve AMN(alt motor nöron) bulguları vardır. AMYOTROFİK LATERAL SKLEROZ: 1. ve 2. motor nöron bulguları görülür.(PLS+PMA).Kortikospinal traktus ve ön boynuz hücreleri tutulur.Asimetrik başlar sonra simetrikleşir.Kas fasikülasyonlarının en sık görüldüğü hastalıktır.Dilde atrofi,fasikülasyon,yutma güçlüğü vardır.Patolojik refleksler oluşur,5 yılda ölüm olur(tonik atrofi). KALITSAL MOTOR NÖRON HASTALIKLARI WERDNİG-HOFMAN(Spinomuskuler atrofi): Ön boynuz nöronları yok yada azdır.Fetal hareketler azdır.Dilde fasikülasyonlar vardır.Kurbağa poziyonunda yatış tipiktir. KUGELBERG WALENDER: Werdnig-hofmanın daha ileri yaşlarda görülen ve daha hafif formudur. HEREDİTER SPASTİK PARAPLEJİ: Selektif kortikospinal yol tutulumudur. SEVİYELERE GÖRE KLİNİK Capsula interna: Hemipleji,hemihipoestezi,hemianopsi vardır.Bazal ganglionlar etkilenebilir. Beyin sapı: İpsilateral kranial sinir felci ile kontralateral hemipleji vardır.Aynı tarafta serebellar bulgular,ataksi,nistagmus,disartri olabilir. Medulla spinalis: Total keside parapleji,duyu kaybı,pelvik fonksiyon kaybı oluşur. Yarı kesi (Brown-Sequard sendromu):Lezyon seviyesi altında proprioseptif duyu kaybı, seviye altında kontralateral yüzeyel duyu kaybı oluşur. Lezyon seviyesinde 2. motor nöron bulguları olur. Spinal kord zedelenmelerinden sonra en sık ölüm nedeni tekrarlayan İYE bağlı renal yetmezliktir. Cauda equina: Motor kayıp simetriktir,ağır fasikülasyonlar vardır.Patella ve aşil refleksi yoktur. Freidrich ataksisi: OR/OD geçişli olabilir. Cerebellumda purkinje hücresi kaybı vardır. Spinoserebellar, Kortikospinal (güç kaybı-patolojik refleksler), posterior kolon (Derin duyu,vibrasyon azalır) tutulur. Skolyoz, ayak anormallikleri, kardiyomyopati, optik atrofi, retinitis pigmentoza, oftalmopleji, ataksi, çekiç parmak, sağırlık, DM oluşur. (TUS!!) 161 KÜÇÜK STAJLAR Serebellar lezyon: Dissinerji, Dismetri, disdiadokinezi, tremor, disartri, nistagmus, ataksi, tonus bozukluğu, asteni, yorgunluk vardır. (!!BU BULGULAR AYNI TARAFTADIR!!!) SPİNAL KORD YARALANMALARININ KLİNİK GÖRÜNÜMÜ Sendrom Yaralanma tipi Belirti ve Bulgular Prognoz Brown-Sequard Sendromu Kord yarı kesisi. Sıklıkla penetran yaralanma neden olur İpsilateral paralizi ve proprioception kaybı; yaralanmanın altında kontralateral ağrı ve ısı duyusu kaybı %90’ın üzerinde hastada ambulasyon için gerekli fonksiyonlar geri döner Anterior spinal sendrom Anterior spinal arterin beslediği kord elemanlarında infarkt sahaları vardır. Sebep; vasküler veya kompresiv olabilir Ağrı v e ısı kaybı ile bilateral paralizi. Fakat dorsal kolon fonksiyonları korunur (örnek: prioception) Yaklaşık %10 hastada bağımsız ambulasyon geri döner Santral kord sendromu Sıklıkla daha önce hastada bulunan kemik hipertrofisi ve kanal stenozu ile hiperekstansiyon injurisini takip eder Alt ekstremitelerde fonksiyon kaybı ile üst ekstremitelerde motor zayıflama %50, bağımsız ambulasyon geri döner ID:13t060 BOS’ta önemli bulgular: – Oligoklonal bant: demyelinizasyon(MS,ADEM),MSS enfeksiyonları (Lyme), Non- enfeksiyöz İnflamatuvar Process (SLE) – Pozitif EBV PCR: AIDS li yada immunsupresif durumlarda SSS lenfomaları için anlamlıdır. – Yüksek protein: Enfeksyon,demyelinizasyon,tümör,ileri yaş. MENENJİTLER Patojenin tanımlandığı menenjitlerin başında enterovirüsler gelir, fekal-oral bulaşır Aşılanmamış toplumlarda kabakulak en sık aseptik menenjit etkenlerinden biridir • İlk 3 ay grup B streptokok(Str.agalaktia),E.coli,L.monositogenes • 3 ay-3 yaş:H.influenza • 3 yaş üstü:pnomokok –meningokok • Kapalı kafa travması-otore-rinore:pnömokok • Açık kafa travması Staf.aureus 162 KÜÇÜK STAJLAR • • • • • • • • • • • Epidemilerde meningokok(epidemi yoksa pnomokok) AİDS te C.neoformans İY olanlarda en sık L.monositogenes Splenektomi sonrası kapsüllüler(pnömokok-H.influenza) Kompleman eksikliği meningokok Kistik fibrozis-yanık-IV ilaç kullananlarda staf.aureus Artritlide H.influenza Subdural efüzyon H.influenza HSV temporal lopta hemorajiler yapar Herpes zoster cilt bulgusu olmaksızın menenjit yapabilir BAKTERİLERE BAĞLI MENENJİTLER: – Erişkin yaşlardan 60 yaşa kadar S.pneumoniae ve N.menengitidis – 60 yaştan sonra S.pneumoniae ve L. Monocytogenes Tekrarlayan menenjit:konjenital,travmatik,mastoidit,sinüzit,beyin absesi, subdural ampiyem,otitis media,splenektomi ÇEŞITLI AJANLARLA OLUŞAN HASTALIKLARDA SANTRAL SINIR SISTEMI BULGULARI Tanı Hücre sayısı /M1 Glukoz (mg/ dl) Protein (mg/dl) BOS basıncı Normal 0-5 lenfosit 45-85 15-45 70-80 mmH2O Pürülan menenjit (bakteriyel) 200-20000 PMN Düşük (<45) Yüksek (>50°) +++ Granülomatöz menenjit (mikrobakteriyel, fungal) 100-1000 çoğunluğu lenfosit Düşük (<45) Yüksek (>50°) +++ Aseptik menenjit (viral) veya meningoensefalit 100-1000 çoğunluğu lenfosit Normal Orta derece yüksek (>50°) Normal Spiroket menenjiti (sifiliz, leptospiroz) 25-2000 Normal Yüksek (>50°) + Komşuluk reaksiyonu değişken yükseklik Değişken yükseklik Normal Normal veya yüksek Değişken *: - Normal BOS glukoz seviyesi kan glukozundan 20-30 mg/dl daha düşük veya kan glukozunun %50-70 kadarıdır. - Virüs BOS’tan erken dönemde izole edilebilir. Antikor titresi serumla eş zamanlı olarak yükselir. ID :06t213 163 KÜÇÜK STAJLAR SIK GÖRÜLEN MENENJIT ETKENLERI Organizma Yaş grubu Açıklama B grubu streptokoklar (S. agalactia) Neonatal-3 aylık dönem Annelerin en az %25’i B grubu Streptokokları vaginal olarak taşırlar. Kadınların doğum sancıları sırasında ampisilin kullanması veya taşıyıcılığın bilinmesi annelerden bebeklere enfeksiyon bulaşması riskini azaltır. E.coli Neonatal Genellikle K1 antijenine sahiptir H. influenza 6 ay-5 yaş arası çocuklar Aşının yaygın olarak kullanılması çocuklarda H. Influenza riskini azaltır Neisseria meningitidis Infant-5 yaş arası ve genç yetişkinler Polisakkarit aşının kullanımı epidemik bölgelerde salgınlarda riski azaltır Streptococcus pneumoniae Bütün yaş grupları, en yüksek insidans erişkinlerde Çoğunlukla pnömoni ile daha az olarak da mastoidit, sinüzit ve basiller kafa kırıkları ile beraberdir Cryptococcus neoformans AIDS hastaları Sıklıkla AIDS hastalarında menenjit yapar ID :06t214 • H.influensae: • N.menengitidis: • S.pneumoniae: • L.monocytogenes: • S.aureus: – Hastaların çoğu 6Y küçük – Daha büyüklerde sinüzit,otitis media,epiglottit,pnomoni,alkolizm, splenektomi,immun yetmezlik araştır – %90’ı tip B ile olur – Çocuk ve genç erişkin – En çok serotip B – Membran saldırı kompleksi (C5-9) eksikliği olanlarda risk yüksek – Erişkinlerde,pnomoni,otitis media,mastoidit,sinüzit,endokarditten komşuluk veya hematojen yolla – Splenektomi,MM,alkolizm,malnutrisyon,kr. KC ve bb. hast, DM – Kafa tabanı kırığında BOS sızıntısı varsa en sık etken – En sık YD de görülür – Annede asemp. bulunan org. doğum sırasında bebeğe bulaşabilir (Granulomatozis infantiseptica) – Kollagen doku hastalıkları ve demir yüklenmesi enf. riskini artırır – Renal transplantlı hastalarda en sık etkendir – Nöroşirürji girişimlerinden sonra erken evrede,travma sonrası ve BOS şantı olan hastalarda menenjit yapar. – Şantlı hastalarda en sık etken S.epidermidis’tir 164 KÜÇÜK STAJLAR • Cryptococcus neoformans: – Menenjite neden olan en sık fungal etkendir – En yüksek risk grubu AIDS, kapsül Ag (+) , Çini mürekkebi ile yıldızlı gökyüzü manzarası vardır • MSS’den en sık izole edilen candida türü C.albicans’tır • N.fowleri: – – • insanda meningoensefalit yapan başlıca protozoondur Durgun sulardan yada klorlanmamış enfekte havuz sularından bulaşır BAKTERİYEL MENENJİTTE BOS: – – – – – – – Glukoz 45 mg/dl’nin altında Protein >500 mg/dl Beyaz küre> 1000/mm3 1 Y küçük çocuklarda ateş,kusma,döküntü,ÜSYE bulguları Bu yaş grubunda meninks irritasyon bulguları görülmez Fontanel kabarıklığı görülebilir Genellikle fokal nörolojik araz görülmez NORMAL VE BAZI HASTALIKLARDAKİ BOS PARAMETRELERİ Normal Subaraknoid Kanama Akut bakterial menenjit Viral menenjit Tüberküloz Multipl menenjiti Skleroz Basınç 50-180 mmBOS Artmış Normal/ Artmış Normal Artmış Normal Renk Berrak Xantokromik Bulanık Berrak Berrak/ bulanık Berrak Kırmızı küre 0-4/mm3 Artmış Normal Normal Normal 0-4/mm3 Beyaz küre 0-4/mm3 Normal/ Artmış 1000-5000 PMNL 10-2000 Lenfosit 50-5000 lenfosit 0-4/mm3 Glukoz >%60 kan düzeyi Normal Azalmış Normal Azalmış >%60 kan düzeyi Protein <0.5 g/l Artmış Artmış Normal/ Artmış Artmış <0.5 g/l Ziehl-Nielsen boyamada ya da kültürde mikroorganizma Steril Çalışılmaz Genelde pozitif Mikrobiyoloji Steril Steril Gram boyama veya kültürde Steril/Virüs mikroorgasaptanabilir nizma Oligoklonal bant Negatif Negatif Çalışılmaz Çalışılmaz ID:13t128 165 KÜÇÜK STAJLAR • KOMPLIKASYONLAR: – Çocuklarda: Sağırlık- MR- spastisite-parezi-nöbet – Erişkinlerde: Serebrovasküler tutulum- serebral ödem- hidrosefali- septik şokDIC- ARDS • TEDAVI: – – – – – – Ampirik tedavi genellikle 3. kuşak sefalosporinlerle başlar N.menengitidis için pen. G veya ampisilin önerilir S.pneumoniae için 3.kuşak sefalosporin,gerekirse vankomisin kombinasyonu L. Monocytogenes için pen. G veya ampisilin S.aureus için nafsilin ve oksasilin kullanılır,vanko sadece MRSA için 10-14 gün tedavi verilir ENSEFALİT • • • • • • • • • • • • • • En sık etkenler sırasıyla HSV1-enterovirüs-kabakulak-arbovirüstür. En sık non-viral nedenler M.pnomonia ve T.gondii dir. Serolojik testlerle en iyi tanı konan ise arbovirüstür. Kuduz virusü ve HSV periferik sinirlerle SSS ye ulaşabilir. En bening ensefalit kabakulaktadır. En mortal olan 1.kuduz 2.HSV ensefalitidir. HSV en sık temporal lobu tutar. Kabakulak hidrosefalinin en sık rastlandığı ensefalit etkenidir. Mental durum değişiklikleri menenjitten daha fazladır Nöbet riski daha yüksektir Kuduz aşısının en önemli komp. ensefalittir HSV ensefaliti tedavi edilmezse %70 mortaldir MSS nin HSV enf. insanda beyni tutan en sık ve en ağır hastalıktır Herpes zoster reaktivasyon ensefaliti primer enf. daha mortaldir BEYİN ABSESİ • En sık temporal lopta gözlenir • Uzak yayılım olarak siyanotik konjenital kalp hastalıklarından,komşuluk yoluyla ise en sık otite sekonderdir. • En sık A.cerebri media yoluyla gelir. • % 60-70 inden izole edilen streptokoklar (aerobik,anaerobik, mikroaerofilik) en sık etkendir • Kafa travması ve endokarditten sonra en sık S.aureus • Beyin cerrahisi girişimlerinden sonra en sık etken S.aureus ve gr(-) bakterilerdir 166 KÜÇÜK STAJLAR NÖROŞİRÜRJİ Önemli Cisternalar; • Cisterna cerebellomedullaris:Subarachnoid boşluktan önce olandır. • Cisterna interpedincularis:Willis poligonunu içerir • Cisterna pontocerebellaris:A.basilaris bulunur. • Cisterna ambiens:V.cerebri magna+corpus pineale bulunur BOS DOLAŞIMI; • Lateral ventrikül-for.interventrikülare(monroe kanalı)-3.ventrikül-aquaductus cerebri(mesencephali)(sylvius kanalı)-4.ventrikül-for.magendi-luschka KAFA İÇİ BASINÇ ARTMA SENDROMU (KİBAS) • Normalde intrakranial basınç erişinlerde 10-15 mmHg (120-180 mmH2O), infantlarda 3-5 mmHg’dir.Etyolojide yer kaplayan lezyonlar,hidrosefali…yeralır. KLİNİK (Triad); Başağrısı(En sık bulgu),papil ödemi,kusma(bulantısız),hipertansiyon-BradikardiBradipne(Cushing triadı),Cushing ülserleri dir. !!!Ölüm nedeni ise, herniasyondur!!!. 1- Subfalxian herniasyon: Cingulat gyrus karşıya geçer. Anterior Serebral Arter bası altında kalır. Sonuçta, kontrlateral hemiparazi-Hemipleji meydana gelir. Asendan Retiküler Aktive Edici Sisteme (ARAS) bası varsa, şuur kaybı olur. 2- Tonsiller herniasyon: Foramen magnumdan,serebellar tonsiller girerler ve medulla oblongataya bası yaparlar. Ani şuur kaybı, ani solunum kaybı, ani intermittant opistotonus olur. Ense sertliği, öğürme ve öksürük reflexlerinin kaybı görülür.En sık cerebellar tümörlerle olur ve 11.cranial sinir etkilenir.(Torticollis)Medulla basısı-solunum yetmezliği olur. 3- Transtentorial Herniasyon: Lateralde yerleşmiş bir supratentorial kitle, tentorium açıklığından uncus ve hipokampusu itebilir. Posterior Serebral Arter, 3. Kranial Sinir ve Diensefalon bası altında kalır. Axial (santral) ve uncal herniasyon olarak ikiye ayrılır. 167 KÜÇÜK STAJLAR Beyin fıtıklaşması örnekleri: Falks altına (singulat), transtentorial (unsinat, mezial temporal) ve tonsiller. (Fishman R. A.’dan uyarlanmıştır: Beyin ödemi. N Engl J Med 293: 706, 1975. The New England Journal of Medicineden müsaade ile uyarlanmıştır.) UNKAL TRANSTENTORİAL HERNİASYON • Önce 3.kranial felci olur. • Hemipleji+ • Posterior cerebral arter sıkışırsa kontralateral homonim hemianopsi olur. • İleri dönemde ipsilateral hemiparezi olur.(KERNOHAN BELİRTİSİ) • Baş ağrısı,kusma,papil ödemi KİBAS ta iken midriyazis,hemiparezipleji,diplopi herniasyon bulgularıdır!!! • Kafa travmalarında en sık 7.,KİBAS ta en sık 6.,herniasyonda en sık 3. kranial sinir etkilenir. • KİBAS ın eriskindeki radyolojik bulgusu sellada erozyon,çocukta sütürlerin açılmasıdır. TEDAVİ İlk hiperpne yaptır. (ya da solunum yolunu aç) Baş yukarda yatmalı. Osmotik diüretikler, antikonvulsifler, hipotermi yapılmalıdır. Steroidler kulanılabilir. 168 KÜÇÜK STAJLAR SUBARAKNOİD KANAMA Etyoloji: Anevrizma: %50-75, erişkinlerde en sık nedendir(En sık anterior communikan arter anevrizması) Vasküler malformasyonlar (arterio-venöz malformasyonlar) çocuklarda en sık nedendir.Epilepsi ile de gelebilirler. Sistemik semptom ve bulgular: * Subfebril ateş, * Hipertansiyon, * Uygunsuz ADH sekresyon sendromu, * Kalpte ritm bozuklukları, • Meningeal irritasyon bulguları (ense sertliği, kerning, brudzinski işaretleri). • Üst motor nöron bulguları • Şiddetli başağrısı Tanı: • Bilgisayarlı tomografi; * İlk diagnostik testtir. * Olaydan sonra, * İlk 72 saat içinde çekilirse, * Vakaların %90’ından fazlasında pozitiftir. * Tomografide karakteristik görüntü, Willis poligonu ve sisternalara uyan bölgede hiperdens kan ürünleridir. • Lomber ponksiyon: * Kanlı veya ksantokromik görünümlü BOS tipiktir.Genellikle tanı koymak için yeterlidir. • Anjiografi: Kesin tanıyı sağlar.Ama genellikle diğer tanı yöntemleri yeterlidir. SPONTAN İNTRASEREBRAL KANAMA En sık neden hipertansiyondur!!! En sık putamende görülür. En mortal seyir pons kanamalarında görülür. Beyin kan akımını arttıran sebepler asidoz, CO2 yüksekliği,hipertermi,O2 azalmasıdır!!! CEREBRAL ÖDEM Vazojenik ödem: Beyaz cevherde oluşur Tümör, travma, enfeksiyon, geç enfarkta görülür. Kan-beyin bariyeri bozulmuştur. 169 KÜÇÜK STAJLAR Sitotoksik Ödem: Beyaz+gri cevherde görülür. İntercellüler şişmedir. Erken anoksik enfarkt, anemi, hiponatremi, ugunsuz ADH sendromunda görülür. İnterstisyel Ödem: Hidrosefalide periventriküler alana sızmadır. PSEUDOTÜMÖR SEREBRİ Tümör olmadan, tümör bulgularını taklit eden benign intrakranial hipertansiyondur.En sık nedeni; otitis media sonrası lateral sinüs trombozu ve superior sagital sinüste BOS absorpsiyonunun azalmasıdır (Mastoidit sonucu). •Ağrı, bulantı, kusma ve papil stazı, intrakranial basınç artışını gösterir. Nedenleri: • Intrakranial venöz drenaj obstrüksiyonu • Endokrin disfonksiyon: Gebelik, menarş, oral kontraseptifler, obesite, addison hastalığı, hipoparatiroidizm • Hematolojik Bozukluklar: Demir eksikliği anemisi, pernisiyöz anemi trombositopeni • Vitamin Metabolizması: Vitamin-A yüksekliği-eksikliği, Vitamin-D fazlalığı • Ilaç Reaksiyonu: Tetrasiklin, nalidixic asid, sulfamethoxazole, Tanı: Sadece iç kitlelerin ekarte edilmesiyle konur. Tomografi ve Magnetik Rezonans (MR)’ta, periventriküler ödem nedeniyle, BOS biyokimyası normaldir. Lomber ponksiyonda, basınç artmıştır. Tedavi: “Primer hastalık” tedavi edilir. Yüksek doz dexametazon, asetazolamid (BOS sekresyonunu azaltır) günlük seri lomber ponksiyon yapılmalıdır. 5 lomber ponksiyonda düzelmez ise, lumboperitoneal şant yapılır. Optik dekompresyon (optik atrofiyi engellemek için )yapılır. En önemli komplikasyon, papil ödemine sekonder optik atrofi ve körlüktür (En ciddi Herniasyon ve ex). ZEDELENME TİPLERİ 1- Konküsyo serebri (kommosyo serebri): Beyin dokusunda patolojik bozukluk olmaksızın, fizyolojik blok olmasıdır. Travmadan hemen sonra şuur kaybı ile karakterize bir tablodur. 24 saat içinde tamamen düzelen geçici fonksiyon bozukluğudur. 2- Kontüzyo serebri: Beyin dokusundaki kapiller damarların yırtılmasıyla, peteşiyal kanamaların ve beyin ödeminin olduğu tablodur. Hücre seviyesindeki değişiklikler irreversibledir. 24 saatten uzun süren bilinç kaybı vardır. 3- Laserasyon: Beyin dokusunun bir parçasının harap olmasıdır. En ağır formdur. Mortalite yüksektir. 170 KÜÇÜK STAJLAR GLASGOW KOMA SKALASI Göz hareketleri * Spontan açık ® 4 puan * Sözlü uyarıyla açık ® 3 puan * Ağrılı uyarıyla açık ® 2 puan * Gözünü hiç açmıyor ® 1 puan Sözlü cevap * Oriante ® 5 puan * Konfüze ® 4 puan * Uygunsuz kelimeler ® 3 puan * Anlamsız sesler ® 2 puan * Verbal cevap yok ® 1 puan Motor cevap * Istenileni yapıyor ® 6 puan * Ağrıyı lokalize ediyor ® 5 puan * Ağrılı uyarı ile bilek flexionu ve komplike ve değişken cevap ® 4 puan * Üst extremitelerin flexionu ® 3 puan * Üst extremitelerin anormal extansiyonu ® 2 puan * Ağrılı uyarıya cevap yok ® 1 puan • 13-15 puan: Minör Kafa Travması • 9-12 puan: Orta derecede Kafa Travması • 8 puan ve altı: Ağır Kafa Travması olup komayı ifade eder • 3 puan: En kötü durumdur TANI YÖNTEMLERI 1- Lumbal ponksiyon: Kafa Travması veya şüphesi varsa, Lumbal ponksiyon yapılmamalıdır. Tek endikasyonu, menenjit şüphesidir. 2- Direkt Kafa Grafileri 3- Komputerize tomografi (CT): Kemik yapıyı daha iyi gösterir. 4- Manyetik rezonans görüntüleme (MRI): Beyin parankimi ve vasküler yapıları daha iyi gösterir. 5- Serebral anjiografi KAFA TRAVMALARININ KOMPLİKASYONLARI 1. SEFAL HEMATOM a) Subperiosteal Hematom: Kranium ile periost arasında kan birikmesidir. Genellikle unilateraldir ve parietal bölgede olur. Sütür hatlarını aşmaz. b) Subgaleal Hematom: Galea aponevrotika ile periost arasında kan birikmesidir. Sütür hatlarını geçerek yayılma eğilimindedir. 250 cc kan birikebilir. Palpasyonda fluktuasyon verirler.Çocukta hipovolemik şoka neden olabilir. 171 KÜÇÜK STAJLAR 2- EPIDURAL HEMATOM: Kranium ile dura arasında kan birikmesidir. Vakaların %90’ında lineer kırık vardır. Genellikle Middle Meningeal Arter den kanar. Arteriel orjinlilerde klinik daha hızlı gelişir, venöz orijinlilerde klinik yavaş gelişir.En acil intraserebral kanama çeşididir. Genellikle temporal bölgede görülürler. Klinik bulgular: * Lusid interval * Şuurun hızla bozulması * Unkal herniasyon bulguları (midriazis, ataksik solunum) * Epilepsi (genellikle generalizedir) * Kafa içi basınç artma sendromu bulguları (kusma, bradikardi, başağrısı) * Çocuklarda sütürler açık olduğu için semptomlar birkaç gün içinde oluşabilir. En önemli bulgulardan birisi huzursuzluktur. Fontaneller açıksa, kafa içi basınç artışına bağlı fontanellerde bombeleşme ve sütürlerde açılma olur. • Tedavi: Cerrahidir. Burr-Hole açılır, hematom boşaltılır ve kanayan damar ligate edilir. 24 saatlik dren konulmalıdır. 3- SUBDURAL HEMATOM Dura ile araknoid arasındaki köprü venlerin yırtılması sonucu oluşan kanamadır.Alkoliklerde, ilaç alışkanlığı olanlarda, hematolojik bozukluğu olanlarda ve nadiren hipertansiyonlu kişilerde de görülebilir.Genellikle venöz kanama olur. Mortalite oranı %80’dir.En çok temporal, parietal ve frontal bölgede görülür. Subdural hematomlar, kafa travmalarından sonra en sık olarak ortaya çıkan kitle efekti yapan lezyonlardır. Klinik: * Şuur genellikle olaydan itibaren kapalıdır. Eğer şuur açıksa çok şiddetli başağrısı vardır * Fok al nörolojik defisitler olabilir * Kusma * Epilepsi: Generalize veya fokal olabilir * Fundoskopik muayenede subhyaloid kanamalar görülebilir * Çocuklarda subfebril ateş, huzursuzluk ve meninks irritasyon bulguları olabilir 4- KRONİK SUBDURAL HEMATOM Genellikle erişkinlerde görülür. Yaşlılarda ve alkoliklerde daha sıktır.Genellikle küçük bir travmadan haftalar, hatta aylar sonra görülür. Klinik: *Künt başağrısı *Kişilik değişiklikleri *Unutkanlık ve demans *Kitle etkisi,hemiparezi,hemipleji 172 KÜÇÜK STAJLAR İNTRAKRANİYAL KANAMALAR LEZYON Epidural hematom Subdural hematom Subaraknoid kanama İntraserebral kanama ÖZELLİKLER En çok temporal kemik üzerindeki A. meningea media laserasyonu ile olur. Dura ve araknoid mater arasına kanal dural köprü venlerin yırtılması ile olur. Sebepleri: Anevrizma rüptürü (en sık), A-V malformasyon, travma, koagülopatiler En sık bazal ganglionlara kanar, en sık sebep hipertansiyondur. 07t025 5- KAROTİKO-KAVERNÖZ FİSTÜL Kafa travması sonucu, karotid arterin kavernöz sinüs içinde zedelenmesi sonucu, arteryel kanın venöz sirkülasyona katılmasıdır. Tek taraflı ekzoftalmus, proptozis vardır. Aynı tarafta kemozisli göz, göz kapağı siyah, pulsatil göz dinlenmekle üfürüm duyulur. Tedavi: Cerrahidir. HİDROSEFALİ Normal BOS yapımı ve emilimi arasındaki statik dengenin bozulması sonucu, vertriküler ve subaraknoid aralıkta BOS miktarının artmasıdır. BOS, günde 4 kez yenilenen, dakikada 0,35 ml ve saatte 20 ml (500 cc/gün) yapılan kaya suyu şeklindeki fizyolojik 3. kompartman sıvısıdır. ANATOMİK SINIFLAMA 1- Kommunike (nonobstrüktif) hidrosefali: Menenjit TBC-sarkoidoz SAK Travma İdiopatik 2- Non-kommunike (obstrüktif) hidrosefali: Tümörler Abse Hematom Çocuklarda sıklıkla konjenitaldir. Dandy-Walker malformasyonu veya Aquaduct stenozu, ilk akla gelen tablolardır. Klinik: * En önemli bulgu, baş çevresinin genişlemesidir. * Küçük yüz, büyük kafa 173 KÜÇÜK STAJLAR *Fontaneller belirginleşir, bombeleşir ve gerginleşir. * Baş ve yüzdeki venler belirginleşir. *Kafa içi Basınç Artışına bağlı olarak, gözler aşağı kayar. Batan güneş manzarası (Setting sign) *Spastik yürüme, derin tendon reflexleri artar ve 1. motor nöron bulguları görülür. ADAM HAKIM SENDROMU = DÜŞÜK BASINÇLI HIDROSEFALİ Üçlü karakteristik klinik triad bulgusu vardır 1- Yürüme bozukluğu 2- Mental değişiklikler (Demans) 3- Idrar inkontinansı TANI VE TEDAVİ İNTRAKRANİAL BASINÇ ARTIŞINDAKİ GİBİDİR!!! BEYİN TÜMÖRLERİ 1) ASTROSİTOMLAR: Primer beyin tümörlerinin en sık rastlanan tipidir. 3 gruba ayrılırlar: a) Glioblastoma multiforme: 50-60 yaşlarında sıktır. En sık görülen gliomdur. Nekroz, mitoz pleomorfizm ve neovaskularizasyon vardır. Gradei 4’dür. Yaşam süresi ortalama 6 aydır.En kötü prognozlu beyin tümörüdür.Kelebek tarzında periventriküler ödem yapar. b) Astrositom: iyi diferansiyeldir. 30-50 yaşta sıktır. Frontal, paryetal ve temporal lobda sıktır. Çocuklarda serebellumda sıktır ve kistiktir. c) Anaplastik astrositom: Glioblastoma multiformeye göre daha az astrositoma göre daha maligndir. 5070 yaşta sıktır. Her iki hemisferde eşit sıklıktadır. Glioblastoma multiformeden farklı olarak nekroz yoktur. 2) PİLOSİTİK ASTROSİTOM: Çocuklarda beyincikte sıktır. Benigndir. Rosenthal fibrilleri ve mikrokistler vardır. Tüm beyin tümörlerinde en iyi prognoza sahip olan tümörlerdir.Optik sinir,3. ventriküldede sıktır!!! 3) OLİGODENDROGLİOM: Orta yaşta sıktır. Yavaş büyür ve uzun süren fokal semptomlara yol açar (fokal nöbet). Frontal lobda sıktır %90 kalsifikasyon vardır. Prognozları iyidir. Patolojide yağda yumurta görünümü tipiktir. 174 KÜÇÜK STAJLAR 4) EPANDİMOM: 2. dekadda ve 4. ventrikülde sıktır. KIBAS’a yol açabilirler. Orta yaşlarda en sık medullospinaliste görülür. Rozet ve psodörozet formasyonu görülür. 5) MEDULLOBLASTOM: 1. dekadda en sık görülen intrakranial tümördür. Serebellumda yerleşirler. BOS’a ekimle yayılım sıktır. Oldukça radyosensitiftirler. 6) MENENGİOM: Araknoid zardan gelişirler. En sık parasagittal yerleşirler. Kadınlarda sıktır. 22. kromozomdaki NF2 mutasyonu ile ilişkilidir. Beningdir. Geniş tabanlıdır. Hemen üstündeki kemikte hiperrostozis yapar. Histolojik olarak girdap benzeri yapılar yaparlar. Gebelik kontrendikedir.Östrojen-progesteron reseptörleri içerirler.FosterKennedy sendromuna en sık neden olan tümördür. 7) KRANİOFARİNGEOM: 1-2. Dekadda sıktır. Genellikle kistiktir ve kalsifikasyon gösterir. Kiazma ve hipofiz sapı basısına neden olabilir. 8) METASTAZLAR: Tüm santral sinir sistemi tümörlerinin %50’sini oluşturur. En sık akciğer daha sonra meme kanseri metastazları görülür. Beyin dokusundan iyi bir sınırla ayrılmışlardır. Çevresinde yoğun beyin ödemi vardır. Sıklıkla orta serebral arter dağılımındadırlar. Renal cell ca tek metastaz yapabilir!!! BEYİN TÜMÖRLERİNİN LOKALİZASYONLARINA GÖRE BELİRTİ VE BULGULARI Tümör Lokalizasyonu Belirti ve Bulgular İnfratentorial ICP artmasına bağlı belirti ve bulgular: Baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, papil ödemi, yürüme bozukluğu, vertigo, diplopi Supratentorial ICP artmasına bağlı semptomlara ek olarak kol ve bacaklarda unilateral fokal motor defisit, nöbetler, mentalite değişiklikleri, kişilik değişiklikleri (ön lob) Serebellar Hemisferler ICP artmasına bağlı belirti ve bulgulara ek olarak ekstremitelerde ataksi, dismetri ve hareket sırasında ortaya çıkan tremor Serebellar Vermis ICP artmasına bağlı belirti ve bulgulara ek olarak sendeleyerek yürüme, trunkal ataksi, geniş tabanlı yürüyüş Beyin Sapı Tek veya iki taraflı 8. ve/veya 6. sinir palsisi; Multiple ipsilateral kranial sinir defisiti ile kontrlateral uzun tract belirtileri ve vertikal veya rotasyonel nistagmus; ICP artmasına bağlı geç dönem belirti ve bulguları ID:13t061 175 KÜÇÜK STAJLAR 9) KOROİD PLEKSUS PAPİLLOMU: Daima normal koroid pleksus yapısı gösterir ve BOS salgısı yaptığından hidrosefaliye neden olabilir. Çocuklarda en sık lateral ventrikülde erişkinde ise 4. ventrikülde görülür. 10) PRİMER BEYİN LENFOMASI: Immunsupresifler ve AIDS hastalarında görülür. B hücre orjinlidir. Grade’i çok yüksektir ve tedaviye dirençlidir. Difüz olarak vasküler yapıların etrafını tutarlar. Sekonder lenfomalar en sık pineal bölgeye metastaz yapar. 11) GERM HÜCRELI TÜMÖRLER: En sık pineal ve suprasellar bölgede görülür. Erkeklerde sıktır. 12) HEMANJİOBLASTOM: Polistemiye neden olan tümördür.(Eritropoetin salgılar) KONJENİTAL TÜMÖRLER Kraniofarengioma: En sık görülen konjenital beyin tümörüdür.Dİ,puberte gecikmesi,hiperprolak tinemi olabilir.Ratke kesesinden gelişir. Dermoid Tümör: Menenjit epizotlarına neden olabiir. Kordoma: Notokordtan köken alır.Klivus-sakrokoksigeal bölgede yerleşir. Teratom: Epidermoid Tümör HİPOFİZ TÜMÖRLERİ En sık prolaktinoma görülür.Prolaktinomada kadında ilk belirti amenoregalaktore,erkekte ise bitemporal hemianopidir. 2.sık hipofiz tümörü GH salgılayan adenomdur. Hipofizde en sık bulunan hücre tipi GH salgılayan hücrelerdir. Endokrin inaktif olan tümörlerde basıya sekonder hormonların azalma sırası GHFSH-LH-TSH-ACTH-PROLAKTİN dir O halde ilk belirti adet düzensizliğidir. SPİNAL KORD TÜMÖRLERİ 1)İntradural-Ekstrameduller Tümörler: Menengioma: En sık spinal kord tümörüdür.En sık torakal bölgede görülürler. 176 KÜÇÜK STAJLAR Schwannoma: En sık pontocerebellar tümördür.Sırasıyla 8-5-7. kranial sinirler etkilenir. etkilenir.2.sık pontocerebellar tümörü menengiom,3.sık epidermoiddir. Nörofibroma Epidermoid 2)İntadural-İntrameduller Tümörler: Epandimoma: Erişkinde en sıktır Astrositoma: Çocukta en sıktır KONJENİTAL MALFORMASYONLAR KRANIOSINOSTOZ: Skaphocephali:Sagital sütür kapanır. Brakicephali: Bilateral koronal sütür kapanır. Plagiocephali: Tek taraflı koronal sütür kapanır. Oxycephali: Hem koronal hemde sagital sütür kapanır. Trigonocephali: Metopik sütür kapanır PLATIBASI: Kafa tabanının düzleşmesidir ARNOLD-CHIARI MALFORMASYONU: Cerebellar tonsillerin aşağıya doğru yer değiştirmesidir. Meningomyelosel eşlik eder. DANDY-WALKER SENDROMU: For.magendi ve luchka atrezisi sonucu 4. ventrikülün kistik genişlemesidir. Cerebellum hipoplazik yada parsiyel ageniktir. Hidrocephali-syringomyeli ile birliktedir. SRINGOMYELİ: Spinal kord-M.oblangata içinde kistik kavitayondur. KLIPPEL-FIEL SENDROMU: Servikal vertebraların füzyonudur. DİASTOMYELİ: M.spinalisi 2 ye bölen kemik-fibröz bant vardır. 177 KÜÇÜK STAJLAR OMURGA VE SPİNAL KORD HASTALIKLARI LOMBER DİSK HERNİASYONU Vertikal kolon 33 vertebradan oluşmuştur. C2 ve S1 vertebralar arasında 23 adet disk bulunur. En sık L5-S1, ikinci sırada ise C6-7 disk hernisi görülür.Lomber bölgede en sık herniasyon posterolateral yönde olur.Gençlerde en sık nedeni mikro ve makrot ravmalardır.Yaşlılarda ise, en sık nedeni dejenerasyondur.Servikal bölgede ise en sık laterale herniasyon olur. SEMPTOMLAR 1- Bel ve bacak ağrısı: Ilk semptom, lokalize bel ağrısıdır. 2-3 hafta sürer. Çok uzun süre herhangi bir pozisyonda kalmak, öksürmek, hapşırmak, defekasyon ve ıkınmakla ağrı şiddetlenir. Diz ve kalçayı flexiona getirmekle ağrı azalır.Ağrı sinir trasesi boyuncadır. • L5-S1: (N-Iskİadikus): Belden kalçaya ve uyluk arkasına vuran ağrı olur. • L2-L4: (N-femoralis): Belden kalçaya, buradan inguinal bölgeye ve oradan da uyluk anteromedialine yayılan ağrı olur. 2- Motor, duyu ve/veya refleks değişiklikleri ve uyuşukluk. • • • • • L3: Diz kapak üzerinde, medialde yuvarlak bir alan L4: Diz kapak altı, medialde L5: Diz kapak altı, kateralde, ayak dorsali S1: Ayak altı ve laterali S2: Bacak arkası 3- NÖROJENIK KLADİKASYON: Sıklıkla 5. dekaddan sonra başlar. Yürüme ile unilateral veya bilateral, kalça, uyluk veya bacakta ağrı, karıncalanma ve uyuşmanın artması, bazen kuvvet kaybı olabilir. Oturma, çömelme veya yatma ile semptomlar hafifler. LOMBER DİSK HERNİLERİ Seviye Özellik L3-L4 L4-L5 L5-S1 Sıklığı (%) %5 %40-45 %40-45 Bası L4 L5 S1 Refleks kaybı Patella Medial hamstring Aşil Etkilenen kas Quadriceps femoris Tibialis anterior Gastrokinemius Motor güç azlığı Diz ekstansiyonunda Düşük ayak Plantar fleksiyonda Ağrı yayılımı Uyluk ön yüzü Bacak arkası Bacak arkası Duyu değişikliği Medial malleus 1.-2. parmak arası Ayak dış kenarı ID:13t001 178 KÜÇÜK STAJLAR SPİNAL DİSK HASTALIĞI Disk Seviyesi Belirti ve Bulgular Servikal Diskler C4-C5 (%1) C5’in rootu etkilenir Deltoid zayıflar Omuzda ağrı C5-C6 (%20) C6’nın rootu etkilenir Biceps refleksi zayıflar Önkol fleksiyonu zayıflar Kol, ön kol ve başparmakta ağrı C7-T1 (%12) C8’in rootu sıkışır İntrensek el kasları zayıflar Orta ve işaret parmağında ağrı Lumbar Diskler L3-L4 (%5) L4 sinir kökü sıkışır Pateller reflex zayıflar Quadriceps zayıflar Medial malleol üzerinde duyu kaybı olur Uyluk anteriorunda ağrı olur L4-L5 (%45) L5 sinir kökü basısı Ekstansör hallusis longus ve tibialis anterior zayıflar (Düşük ayak) Başparmak üzerinde örümcek ağı tarzında duyu azalması Bacak lateralinde ağrı L5-S1 (%50) S1 sinir kökü basısı. Ayak bileği aşil reflexi zayıflar Ayak plantar fleksiyonu zayıflar Ayak lateralinde duyu kaybı Alte ekstremite posteriorda ağrı ID:13t062 SPİNAL KORD LEZYONLARINDA MOTOR ETKİLER Etkilenen Kord Segmenti C1-4 Motor Etkiler Boyun, diyafragma, interkostaller ve dört ekstremitede paralizi C5 Gövde, kollar ve bacaklarda spastik paralizi. Kısmi omuz kontrolü var. C6-7 Gövde ve bacaklarda spastik paralizi. Üst kolda tam, ön kolda kısmi kontrol var. C8 Gövde ve bacaklarda spastik paralizi, yalnızca ellerde kuvvetsizlik (üst ekstremitede) T1-10 Gövde ve bacaklarda spastik paralizi T11-12 Bacaklarda spastik paralizi L1-S1 Bacaklarda flask paralizi S2-5 Alt bacakta flask paralizi; barsak, mesane ve seksüel fonksiyon etkilenir ID:13t095 179 KÜÇÜK STAJLAR 4- MESANE BELİRTİLERİ: Azalmış mesane duyusu en erken bulgudur. Üriner sıkışma, miksiyon sonrası rezidüyü içeren “irritatif” belirtiler vardır. Radikülopatide, daha az sıklıkla enürezis ve damlama inkontinansı tarif edilir. SERVIKAL DISK HERNIASYONU *C5-6 da biceps gücü azalır,C6 da hipoestezi+ *C6-7 de triceps gücü azalır,C7 de hipoestezi *En sık laterale bası olur. SPONDİLOLİSTEZİS: Bir vertebral cismin diğeri üzerinde anterior subluxasyonudur. En sık L4-5, (%80), daha az sıklıkla da L3-4 ve L5-S1 mesafelerinde görülür. SERVİKOTORASİK SENDROM İçinde; hiperabdüksiyon sendromu, scalenius anterior sendromu, kostaklaviküler sendrom ve paget-schroetta sendromu vardır. Erb-Duchenne paralizisinde C5-6 etkilenir, Klumpke paralilizisinde C7-8 etkilenmiştir. ÜST MOTOR NÖRON LEZYONU • • • • (1. MOTOR NÖRON LEZYONU) Spastisite DTR de artış Yüzeyel reflekslerde azalma Patolojik refleks+ 2.MOTOR NÖRON LEZYONU(ALT MOTOR NÖRON LEZYONU) • • • • Atrofi Fasikülasyonlar DTR azalır Patolojik refleks - AĞRI CERRAHİSİ Sempatektomi Posterior rizotomi: Arka köklerin kesilmesidir Kordotomi: Traktus spinotalamikus lateralisin kesilmesidir Talamotomi: Bilateral singulektomi: Ağrı hissedilir ama rahatsız etmez Barbitaj: BOS alınıp soğuk NaCl verilir.1-2 günlük rahatlama sağlar 180 KÜÇÜK STAJLAR ÇOCUK CERRAHİSİ CERRAHİ GİRİŞİMLERDE ZAMANLAMA • Kapiller hemanjiom ve hemanjioendotelyomalar spontan regresyon gösterir. Hızlandırmak için kortikosteroid kullanılır. • Nevusların eksizyonu elektif olarak puberteden önce yapılır. • Lenfanjiom lenfatik sistemin hamartomatöz malformasyonudur. En sık servikal bölgede görülür. Elektif cerrahi sonrası nüksü fazladır. • Yarık dudakta, 6 hafta gizli olabilecek anomali ve medikal sorunlar için beklenir. • Yarık damak, kemiği ilgilendirmeyen defektler 6-8 aylıkken kapatılır. • Sindaktili parmak uçlarında füzyon varsa, altıncı ayda düzeltilmelidir. • Polidaktili, parmak gelişmesi için, 3 aylıkken ameliyat edilir. • Tortikolis, yenidoğan devresinde, zorlayıcı, adeleyi gerecek mesaj ve egzersiz yaptırılmalıdır. Adele kısa kalırsa, kesilir. • Hidrosel, yenidoğanda fizyolojiktir ve 3 haftada kaybolur. 18 aydan sonra çok gergin hidrosellere cerrahi girişim uygulanabilir. • Inguinal Herni: Uzun süreli erteleme yapılmadan elektif şartlarda cerrahi yapılmalıdır. • Umblikal Herni: Çoğu spontan kapanır. Cerrahi endikasyonları: 1. Ince, atrofik, umblikal skar 2. Defektin hızlı büyümesi 3. 2 yaştan sonra defekt hala küçülmemişse 4. Inkarserasyon • Inmemiş Testis: 1-2 yaş arası cerrahi tedavi için optimal zamandır. (TUS-Nisan'92) • Hipospadias: Peniste ventral eğrilik varsa, fibröz dokuların relaksasyonu gerekir. En uygun yaş 1-2 yaş civarıdır. • Ekztrofia vezika: Ilk 3 gün içinde, pubis kemikleri osteotomiye ihtiyaç olmadan, mesane onarıldıktan sonra yan yana getirilebilir. • Familyal polipozis: Juvenil poliple eksizyon yapılır. Familyal polipoziste puberteden ya da 10 yaştan önce total kolektomi yapılmalıdır. • Portal hipertansiyon: Portokaval şant için 5 yaş, splenorenal saat için 7 yaş optimal zamandır. • Aganglionik megakolon: Yenidoğan devresinde kolostomi, çocuk 10 kg olunca kesin ameliyat yapılmalıdır. • Biliyer atrezi: Obstrüktif sarılık sebat ediyorsa 8 haftada cerrahi girişim uygulanmalıdır. • Konjenital diyafragma hernisi: Intrauterin dönemde tedavi edilebilmektedir. Akciğer hipoplazisini önlemek için, trakea oklude edilir ve akciğerde sürfaktan ve büyüme faktörlerinin stimülasyonu sağlanır. 181 KÜÇÜK STAJLAR KOANAL ATREZİ • • • • • %60 tek taraflıdır. %5-10 membranöz tipte atrezi vardır. Bebeklerde morarma ve interkostal çekilmeler vardır. Bebek ağlayınca belirtiler ortadan kalkar. Solunum yolu enfeksiyonları sık görülür. Tek taraflı olanlarda belirtiler daha siliktir. Tanıda, yumuşak bir sonda sokularak, farinkse geçip geçmediği incelenir. Erken cerrahi tedavi yapılmalıdır. PIERRE ROBIN SENDROMU • Alt çene hipoplazisi • Yarık damak • Hırıltı, taşipne, siyanoz, stridor görülür. Bebek sırtüstü yatarken, dil geriye kaçarak solunumu güçleştirir. KONJENİTAL DİYAFRAGMA HERNİSİ • Vakaların hemen hepsinde Bochdalak hernisi vardır (TUS-Nisan'90). Ince barsaklar, kolonun bir bölümü, dalak, sol böbrek ve bazen karaciğer sol lobu sol posterolateral açıklıktan göğüs boşluğuna girer. • Herni olan tarafta kitle büyür, kalp ve mediasten karşı tarafa itilir. Beraberinde akciğer hipoplazisi ve aplazisi bulunabilir. • Fizik muayene bulguları; Herni olan taraf solunuma daha az katılır, akciğer sesleri o tarafta azalır. Karın çöker, göğüs kafesinde barsak sesleri işitilir. • Radyolojik incelemede; göğüs kafesinde barsak gazları görülür. • Hastada dispne, siyanoz erken dönemde ortaya çıkar. • Akciğer hamartomu ve konjenital kistleri, diyafragma evantrasyonu, hemo-pnömotoraks ayırıcı tanıda düşünülmelidir. DİYAFRAGMA EVANTRASYONU • • • • • • Diyafragma tamamı ya da bir kısmı normalden yüksektir. Genellikle tek taraflıdır. Sol tarafta daha sıktır. Kasları yetersiz gelişimine bağlıdır. Frenik sinir zedelenmesine bağlı olanlar sağ tarafta daha sıktır. Paradoksik diyafragma hareketleri ve solunum sıkıntısı vardır. Solunum sıkıntısı varsa, diyafragma plikasyonu yapılır. 182 KÜÇÜK STAJLAR PNÖMOTORAKS VE PNÖMOMEDİASTİNUM • Yenidoğanlarda daha sıktır. Çoğu belirti vermeden iyileşir. • Özellikle fetal distress, doğum travması, akciğer hipoplazisi ve diyafragma hernisi olan bebeklerde sıktır. Pozitif basınçlı ventilasyon ve stafilokok pnömonisi sonrasında da görülür. • Pnömotoraks olan tarafta hipersonorite ve akciğer seslerinde azalma görülür. • Radyolojide; lezyon tarafında hilusta, kollabe akciğer gözlenir. Kaburgalar arasındaki açıklıkta artma vardır. • Pnömomediastinumda, radyolojik incelemede, kalbi saran hava, timusla kalp gölgesini ayıran hava gözlenir. Yan grafide; sternum arkasında hava kabarcıkları tanı için önemlidir. • Pnömotoraks tedavisinde; 2-3. interkostal aralıktan aspirasyon ve göğüs tüpü takılıp su altı drenajı yapılmalıdır. • Pnömomediastinum kendiliğinden boşalmazsa, drene edilir. BRONKOJENİK KİST • Solunum sıkıntısı, disfaji yapar. Radyografide; mediastende kitle ve trakea hava sütünunda itilme gözlenir. • Solunum sıkıntısı bulunan durumlarda, ayırcı tanıda en değerli bulguları akciğer radyografisi vermektedir. OMFALOSEL (EXOMFALOS) • Sıklık 1/300-500. Düşük doğum ağırlıklı ve prematürelerde sıktır. • %40 vakada polihidramnios vardır. • Patogenez: Orta bağırsağın 10-12. haftalarda extraembriyonik kölomdan karın boşluğuna dönememesi ile oluşur. • Klinik: Orta hatta şeffaf yumuşak bir kese vardır. kese viseral periton ve amniotik zardan oluşur. • %70 vakada ek anomaliler görülür. • En sık GIS anomalileri görülür ve bunlardan en sık malrotasyon-nonrotasyon görülür. • Beckwith-wiedeman ve EMG (exomfalos, makroglossi, gigantizm) sendromlarında sık görülür. • Bu çocuklar mutlaka hipoglisemi açısından yakın takibe alınmalıdır. • Tedavi: 5 cm altında olanlar primer kapatılır, daha üstünde olanlar karın içi basıncı birden arttırmak için yavaş yavaş kapatılır. • Prognoz: Çocukların %90’ı yaşar. 183 KÜÇÜK STAJLAR GASTROŞİZİS (TUS-NISAN'96) • Sıklık: 1/30.000 Düşük doğum ağırlıklı ve prematürelerde sıktır. • Patogenez: Amnion zarının 5-10. haftalarda yırtılması sonucu oluştuğu düşünülmektedir. • Klinik: göbek normal yerindedir ve mide ve bağırsaklar göbeğin sağ alt yanındaki açıklıktan ekspozedir. Barsakrlar aseptik fetal peritonite bağlı olarak sertleşmiş genişlemiş ve kalınlaşmıştır. • Ek anomali nadirdir. En sık görülen anomaliler GIS ile ilgilidir. • Hipotermi ve kan proteini kaybı açısından dikkatli olunmalıdır. • Tedavi: Barsaklar ameliyatta yıkanır ve boşaltılır. Cilt açıklığı genişletildikten sonra organlar abdomene konur ve cilt kapatılır. • Prognoz: Bu çocukların %50-60’ı yaşar. ÖZEFAGUS ATREZİSİ VE TRAKEAÖZEFAGIAL FİSTÜL (TUS-EYLÜL'88, NİSAN'91) • Trakea ve özefagus gelişimi IU 4-5. haftalarda gerçekleşir. • En sık gözlenen tip, proksimal özefagial atrezi ve distal trakeaözefageal fistül bulunmasıdır. (tus-Eylül'87) • Yarıdan fazla vakada ek bir anomali vardır. • VATER (Vertebra, anüs, trakea, esophagus, radius ve renal anomaliler) sıktır. • Bebeklerde IU polihidroamnios vardır. Yenidoğanlarda, ağızdan sabun köpüğü şeklinde tükrük gelir. Birlikte, öksürük, dispne vardır. • Bebek beslenirken şikayetler artar. • Şüphelenilen vakalarda nazogastrik sonda ile mideye ulaşıp ulaşamadığı kontrol edilir. • H tipi atrezisiz fistüllerde beslenme sırasında boğulur gibi olma, öksürük, siyanoz atakları uyarıcı olmalıdır. HİPERTROFİK PİLOR STENOZU (TUS-EYLÜL'02) • Sıklık: %0,1-0,4. Aile hikayesi olanlarda 20 kat daha sık görülür. • Hastaların %50’sinden fazlası ilk çocuktur. Erkeklerde 4 kat daha sık görülür. • Klinik: Hayatın 3-6. haftalarında ortaya çıkan safrasız fışkırır tarzda kusma tipiktir. (TUS-Nisan'93, Eylül'96) • Hastalarda beslenme yetersizliğine bağlı cilt altı yağ dokusu azalmıştır. • Dehidratasyona bağlı mukozalar kurudur ve cilt turgor-tonusu azalmıştır. • Hastalarda glukronil transferaz aktivitesi azlığına bağlı indirek bilirubin yükselebilir. Kusmaya bağlı metabolik alkaloz görülür. (Hipokalemik, hipokloremik alkaloz) (TUS-Eylül'96) 184 KÜÇÜK STAJLAR TANI: • Fizik muayenede “olive” palpe edilmesi patognomoniktir. • Diğer fizik muayene bulguları mide peristaltizminde artma, cilt turgor-tonusunda azalmadır. • USG ile tanı konulabilir. • Opak maddeli radyogramda “tren yolu” veya “ip belirtisi” görülür. AYIRICI TANI: ’ Pilorik atreziler, ’ dublikasyonlar, ’ duodenal atrezi, ’ hiatal herniler KIBAS, ’ gastroenteritler. • Tedavi: Fredet-Ramstedt piloromyotomi yapılır. Ilk olarak sıvı-elektrolik dengesizliği düzeltilir. (TUS-Eylül'99) • Yenidoğan döneminde nedeni saptanamayan barsak tıkanıklığı atağı durumunda Hirschsprung ayırcı tanısı için rektal biyopsi gerekebilir. • Annüler pankreas: Duodenum ikinci bölümü pankreas dokusu tarafından sarılıp tıkanmasıdır. • Duodenal atrezi ve stenoz: (TUS-Eylül'94, Eylül'95) * Down sendromuyla birlikteliği sıktır. * Doğumdan sonra başlayan safralı, kusma vardır. * ADBG'de (double-bubble) iki hava-sıvı seviyesi izlenir. DUPLİKASYONLAR • Karın içi duplikasyonlar en çok ileoçekal bölgede görülür. Genellikle barsağın mezenterik kenarında ve barsağa sıkı sıkıya yapışıktırlar. • Göğüs kafesindeki duplikasyonlar, sıklıkla solnum sıkıntısına neden olur. P.A A-C grafide genellikle sağda, yoğunluk artışı izlenir. • Dublikasyonlarla birlikte en sık görülen anomali hemivertebradır.(TUS-Eylül'01) • Karın içi duplikasyonlar; barsak tıkanıklığı, volvulus, invajinasyon sebebi olabilir. • Mekonyum peritoniti sindirim kanalı tıkanıklıklarının yukarı-sında oluşan perforasyonlardan sonra ortaya çıkar. • Perforasyon genellikle ileumun son bölümünde görülür. • Kistik fibrozisli hastaların %10-20'sinde mekonyum ileusu görülür. • Koyulaşmış süt sendromu: Ilk hafta dışkılama normal iken, daha sonradan sindirim kanalı tıkanıklığı ortaya çıkar. Yüksek kalorili proteinli ve yağlı besinler sonucu ortaya çıkabilir. NEKROTİZAN ENTEROKOLİT (TUS-EYLÜL'95) • Düşük doğum ağırlıklı bebeklerde daha sık görülür. • Sıklıkla ileum ve kolonda gözlenir. • Hyalen membran hastalığı, hiperbilirubinemi nedeniyle kan değişimi yapılmış, göbek arter ya da veninde kateter bulunan bebekler de risk altındadır. 185 KÜÇÜK STAJLAR • Bebeklerde uykuya meyil, karın şişliği, kusma vardır, rektumdan kan gelebilir. Bebekler asidotiktir. • En önemli radyoloji bulgusu; pnömotozis intestinalis (barsak duvarında gaz görünümü)dir. • Zamanında yapılan tıbbi tedavi ile komplikasyon gelişimi önlenir. ANOREKTAL MALFORMASYONLAR • Her yenidoğanda anüs normal görünüyor dahi olsa, yumuşak bir sonda ile ya da parmakla kontrol edilmelidir. • Yüksek tip erkeklerde görülürken, alçak tip genellikle kızlarda görülür. • Anatomik belirleyici olarak seçilen puborektal kas, normal dışkı kontrolünde çok önemlidir ve bu seviyeye göre yüksek, alçak ya da ara anorektal anomaliler şeklinde sınıflama yapılır. • En sık görülen; yüksek tip anorektal agenezi alçak tip anokütanöz fistüldür. • Gentaüriner sistem anomalilere, en sık eşlik eden malformasyonlardır. • Bebeklerde karın şişkinliği, fekolaod kusma görülür. • Rekto-üriner fistül varlığını anlamak için, mutlaka idrar incelemesi yapılmalıdır. • Doğumdan sonraki 24 saatten sonra invertogram ile anomalinin düzeyi saptanır. HİRSCHSPRUNG HASTALIĞI (TUS-NISAN'94) • Hirschsprung hastalığı bir nöral krest gelişim anomalisidir. Tutulan segmentin ganglionları gelişmemiştir. (TUS-Eylül'92) • %60-70 rektosigmoid bölgede %20 extraperitoneal rektumda %5 tüm kolonda ve %1 tüm GIS’da görülür. • Sıklık: 1/5000 Erkeklerde 4 kat daha sık. Down sendromu ile birlikteliği sıktır. • Bu çocuklar normal zamanda doğan normal ağırlıklı bebeklerdir. • Patogenez: Barsakta ganglionların kranio-kaudal yöndeki migrasyonu bozulmuştur. • Sonuç olarak daima distalde (anal bölge) aganglionik segment vardır. • Etyoloji: Multifaktöryel genetik geçişlidir. • Chagas hastalığı ve cerrahide aganglionozise neden olabilir. KLİNİK: • Mekonyum ya hiç çıkarılamaz ya da geç çıkarılabilir. • Tekrarlayan intestinal obstrüksiyon atakları nedeniyle gelişme geriliği olur. • Karında peristaltik dalgalar görülebilir ve fekalomlar palpe edilebilir. Karınları şiş ve gergindir. TANI: • FM: rektal muayenede rektum boştur, karında fekalomlar palpe edilebilir. • Radyoloji: Neuhauser tekniği ile yapılan kontrastlı grafilerde ganglionik segmentten aganglionik segmente olan geçiş zonunun görülmesi patognomoniktir. • Kesin tanı biyopsi ile konur. Yöntem olarak suction biyopsi yapılır. 186 KÜÇÜK STAJLAR KOMPLİKASYONLAR: * En ciddi komplikasyonu nekrotizan enterokolittir. * Diğer komplikasyonlar inflamatuar enterokolit, * Apandisit, * Mukozal ülserler * Gelişme geriliğidir. • Tedavi: Cerrahidir. Proksimaldeki ganglionik segment anüse anostomoz edilerek aradaki aganglionik segment çıkarılır. En sık duhamel ameliyatı kullanılır. Yeni doğanlarda definitif ameliyattan önce enterostomi yapılabilir. BİLİYER ATREZİ • IU dönemde başlayıp postpartum dönemde de devam eden dinamik, progresif bir skleroz ve fibrozis sonucu oluşur. • Tedavisi ilk iki ay içinde yapılmazsa, biliyer siroz ve ölüm gerçekleşir. • Kızlarda daha sık görülür. • Bebeklerde akolik gaita, koyu renkli idrar, sklera ve konjonktivalarda sarı görünüm ve hepatomegali vardır. Obstrüktif sarılığı olan bebeklerde medikal nedenlere bağlı sarılık gelişmiş olanlara göre klinik görünüm daha iyidir. • Ultrasonografide; hiperekojen karaciğer, küçük fibrotik bir safra kesesi varlığı ve dış safra yollarının görülememesi tanıyı koydurur. • Tedavisi cerrahidir. Koledok kistleri; • Tip I: Dış safra yollarında segmenter veya fuziform dilatasyon • Tip II: Dış safra yolları divertikülüm tarzındadır. • Tip III: Duodenum içinde kalan koledokda dilatasyon • Tip IV: KC içi ve dışı safra yollarında kistler • Tip V: KC içi safra yollarında dilatasyon • Caroli hastalığı: KC içi safra kanallarıyla ilişkili kistik dilatasyonlar (TIP V) ve parankimde fibrozis vardır. İNGUİNAL HERNİLER • Çocuklardaki inguinal herniler genellikle indirekt tiptedir. • Erkeklerde ve sağda daha sıktır. • Genellikle ağrı ve ıkınmayla ortaya çıkıp sonradan kaybolan kasık şişkinliği şeklinde kendini gösterir. • "Silk sign": Işaret parmağı inguinal kanal üzerine dik olarak koyulup sağa-sola hareket ettirildiği zaman, herni kesesinin karşılıklı yüzlerinin sürtünmesi hissedilir. • Özellikle küçük çocuklarda inkarserasyon riski fazla olduğu için tesbit edildikten sonra en kısa sürede cerrahi tedavi yapılmalıdır. (TUS-Eylül'87) • Strangülasyon geliştiğinin belirtisi; ateş, kitle üzerinde ödem ve hiperemidir. 187 KÜÇÜK STAJLAR Hidrosel * Bebeklerde sıktır. * Inguinal herni riski vardır. * Bir yaşına kadar düzelme görülmezse cerrahi tedavi gerekir. Inmemiş Testis * Prematürelerde gelişme riski daha fazladır. Retraktil testis * Testisler çekildiğinde skrotuma iner fakat bırakıldığı zaman, tekrar proksimale kaçar. * 3 yaştan itibaren spermatogonia içeriği ve tübüler büyümede azalma görülür. * 2 yaşa kadar operasyon yapılmalıdır. * Tümör gelişim riski (seminom) fazladır. * Ayrıca travma, torsiyon ve herni gelişim riski de artar. Umblikal herni • • • • Ilk aylarda bebeklerin %4'ünde bulunur. %85'i kendiliğinden kapanır. 3 yaşa kadar takip edilir. Fakat perforasyon, inkarserasyon, göbek fıtığıyla ilişkili olduğu kesin olan ağrı gibi durumlarda 3 yaştan önce cerrahi tedavi gerekir. Göbek granülomu • 8. güne kadar göbek kordonu karın duvarından ayrılmazsa, granülasyon dokusu oluşumunu uyarır. • Kordon ayrıldıktan sonra seröz ya da hemorajik akıntı görülür. • Göbek granülomu gümüş nitrat ile tedavi edilebilirken, vitellin kanal artığı olan ve incebarsak, mide mukozası bulunduran göbek poliplerinin eksize edilmesi gerekir. İNVAGİNASYON (İNTUSSUSEPTİON) • 4-10 aylık bebeklerde sıktır. • 2 yaşından küçük çocuklarda en sık acil cerrahi tedavi gerektiren olaydır. • Sıklıkla terminal ileumdan başlayarak kolona ilerler. (TUS-Nisan'88) • Bebekler ayaklarını karnına çekerek ağlar. • Ağrı, ataklar şeklinde gelir. • Safralı kusma ve "çilek jölesi" şeklinde kanlı, mukuslu dışkılama vardır. Karında kitle palpe edilebilir. • Hava ya da baryumla redüksiyon denenir. Cerrahi müdahale gerekebilir. • Çocukta cerrahi gerektirecek obstrüksiyona en sık neden olan enfeksiyöz ajan askariazis'dir (TUS-Eylül'00). 188 KÜÇÜK STAJLAR APANDİSİT • • • • • • • • • 2 yaştan büyük çocuklarda en sık akut karın nedenidir (TUS-nisan'90, Eylül'95) 10 yaşta sık görülür. Yenidoğanlarda apandiks tabanı geniş olduğu için, tıkanma olasılığı daha azdır. Çocuklarda apendiks daha ince ve uzundur. E. coli ve anaeroblar en sık sebep olan etkenlerdir. Göbek çevresinde kramp tarzında ağrı, iştahsızlık, bulantı Kusma var. Kusma ağrıdan sonra ortaya çıkar. Ağrı daha sonra sağ alt kadrana lokalize olur. Perforasyon gelişmediği sürece ateş 38 oC'nin altındadır. MECKEL DİVERTİKÜLÜ • Toplumda %2 oranında görülür. Ilioçekal valuden40-50 cm proksimaldedir (TUSEylül'87). • Yaş ilerledikçe belirti gösterme riski azdır. • %50'ye yakın kısmı 2 yaş altında görülür. • Divertikülit, akut apandisite benzer tablo gösterir. • Ağrısız rektal kanama, başka semptom yoksa Meckel divertikülünü akla getirmelidir. Primer peritonit; • • • • • Intraabdominal organlardan kaynaklanmayan periton inflamasyonudur. En sık neden, E. coli başta olmak üzere gram (-) mikroorganizmalardır. Genellikle neden tek bir çeşit mikroorganizmadır. Askariazis: En sık görülen komplikasyonu, obstrüksiyondur. Yabancı cisim: 6 ay - 3 yaş arası sık görülür. En sık özefagusta takılır. Rekürren karın ağrısı; • 3 aydan uzun süren, en az 3 karın ağrısı atağı ile karakterizedir. • 5-14 yaşlarda ve kızlarda daha sıktır. • Çoğunda sebep psikofizyolojik rekürren karın ağrısıdır. 189 KÜÇÜK STAJLAR PSİKİYATRİ SAVUNMA MEKANİZMALARI - Savunma mekanizmaları, çatışmaları bilinçten uzaklaştırmak böylece anksiyeteyi azaltmak için ego tarafından kullanılan bilinç dışı mental tekniklerdir. - Vaillant tarafından matür ve az matür olarak ayrılmışlardır. Az matür olanlar • Eyleme vurma (acting out): Istenmeyen stress etkenlerine cevap düşünce yerine eylemle verilir. • Reddetme (Denial): Tolere edilemeyecek stress etkenleri reddedilir, inanılmaz • Yer değiştirme (Displacement):Duygular kabul edilemez düşünceden kabul edilebilir düşünce, obje yada kişiye transfer edilir. • Çözülme (disosyasyon) : Stres etkenine bilinç, bellek, düşünce ve eylemlerini ayırarak cevap verir. Multipl kişilik bozukluğunda görülür. • Entellektüelizasyon: Stres etkenine genelleyerek yada soyut düşünce kurarak cevap verir. • Yalıtım (izolasyon): Stres etkenine düşüncelerini ilişkili duygularından ayırarak cevap verir. • Yansıtma (Projeksiyon): Birey kabullenmediği duygu, dürtü yada düşüncelerini başkasına yükleyerek tepki verir. • Akla uygunlaştırma (Rasyonalizasyon): Düşünce eylem veya duygular yanlış açıklayarak akla uygunlaştırılır. • Karşıt tepki kurma (Reaction formation): Kabul edilemez duygu ve düşüncelere tam zıddı düşünce ve eylemlerle cevap verilir. (TUS-Nisan'94) • Gerileme (regresyon): Stres altında çocuksu davranışlar görülür. • Bastırma (Represyon): Rahatsız edici düşünceler bilinçten uzaklaştırılır. • Bölünme (splitting) : Kişi veya olaylar tamamen iyi veya kötü algılanır. Nesne imajları aşırı zıt kutuplar arasında değişir, aşırı seven, yıkıcı, değersiz vs. • Omnipotans: Stress etkenlerine özel güç ve yetileri varmış gibi cevap verir. - Matür olanlar • Özgecilik (Altuism) :Diğer kimselere aşırı yardım eder. • Mizah (Humor): Stres etkenlerini alaycı yanlarını vurgulayarak tepki verir. • Yüceleştirme (Sublimation): Istenmeyen dürtüler sosyal olarak uygun eylemlere yöneltilir. • Supresyon: Rahatsız edici çatışmalardan istemli bilinçli olarak sakınılarak cevap verilir. • Yapıp bozma (Undo): Birey kabul edilmeyen düşünce veya eylemleri simgesel olarak düzeltir. • Değersizleştirme: Stres etkenlerine kendi veya başkalarına aşırı olumsuz değerler yükleyerek cevap verir. • Antisipasyon: Stres etkenlerine çözümler üreterek tepki verir. • Bağlanma (affiliation): Stres etkenlerine başkalarından yardım isteyerek cevap verir. 190 KÜÇÜK STAJLAR ŞİZOFRENİ - (TUS-EYLÜL'89, NISAN'90, NISAN'92, NISAN'94, EYLÜL'95) Tanım: Duygu, düşünce ve davranış bozukluğunun görüldüğü psikotik semptomlarla karakterize bir psikiyatrik hastalıktır. Hebefrenik, katatonik, şizoid affektif yapıdadır. - Epidemiyoloji: Görülme prevelansı %1’dir. Erken yaşta başlar. Erkeklerde başlangıç yaşı genellikle 15-25 kadınlarda, 25-35 yaştır. Kadın / erkek oranı: 1/1’dir. - Etyoloji: Tam olarak bilinmemektedir. Poligenik geçiş en fazla kabul görenidir. Şizofrenik bir anne babanın çocuğunda şizofreni riski %10’dur. Tek yumurta ikizlerinden birinde görülmüşse diğerinde risk %60’tır. - Şizofrenide anatomik değişiklikler: kortikal atrofi, lateral ve 3. ventriküllerde genişleme, frontal lob limbik sistem ve bazal ganglion anormallikleri vardır. - Şizofrenide nörotransmitter değişiklikleri: Dopamin etkinliğinde belirgin artış vardır. Norepinefrin miktarı özellikle paranoid tipte artmıştır. GABA aktivitesi ise azalmıştır. - Semptomlar: Pozitif ve negatif olarak ayrılabilir. • Pozitif semptomlar: Dezorganizasyon (düşünce, affekt, davranış), sanrı (delüzyon), varsanı (halusinasyon) ve katatonik belirtilerdir. • Negatif semptomlar: Anhedoni (zevk almama), avolition (isteksizlik), affektif küntleşme, düşünce fakirleşmesi, konuşma süre ve içeriğinin azalması, kendine bakımda azalma ve toplumdan kendini çekmedir. - Tanı kriterleri 1) Karakteristik semptomlar: pozitif ve negatif semptomlar. 2) Toplumsal: işlev bozukluğu 3) Süre: semptomlar en az 6 aydır var olmalıdır. Eğer 6 aydan az ise şizofreniform bozukluk denir. 4) Şizoaffektif ve duygulanım bozukluklarının dışlanması 5) Madde kullanımı ve tıbbı durumların dışlanması 6) Yaygın gelişimsel bozukluklar dışlanmalıdır. ŞIZOFRENIDE SEMPTOMLAR - Bleuler’in 4A belirtileri: association (çağrışım) bozukluğu, affektif küntlük, ambilavans ve autizm (otizm-içe kapanıklık), algılama (en sık işitsel). - Scheider’in birinci ve ikinci sıra semptomları: • 1. Sıra: tartışan sesler, yorum yapan sesler, düşünce çalınması, düşünce yayınlanması, düşünce sokulması, bedensel edilgenlik, sanrısal algılama, düşünce yankılanması, duygu ve dürtülerin etkilenmesi. • 2. Sıra: sanrılar, öfori-depresyon, algılama bozuklukları.. ŞIZOFRENİDE BELİRTİLER: • Genel görünüm: bakımsız, ilgisiz • Konuşma ve iletişim kurma: konuşmada yavaşlama, fakirleşme, kalıplaşma (stereotipi), söylenileni tekrarlama (ekolali), tek düze konuşma vardır. • Duygulanım: küntleşmiştir. Uygunsuz duygulanım vardır. • Bilişsel yetiler: Bilinç açık, bellek ve oryantasyon normaldir. Ancak ilgi azlığına bağlı öğrenme yeteneği azalmıştır. 191 KÜÇÜK STAJLAR Algılamada önemli bozukluklar olur. Halusinasyonlar (varsanı) ve yanılsamalar vardır. Şizofrenide tipik olarak işitme varsanıları vardır. Yanılsamalarda kişi dış uyaranları yanlış algılar. Gerçeği değerlendirme yetisi bozulmuştur (psikoz). • Düşünce (çağrışım): Düşünce akımındaki bozukluklar: blok, clang çağrışım (şiirsel konuşma), neolojizm (sözcük uydurma), enkohe-rans (karışık konuşma), kelime salatası, regresif (çocuksu) düşünce, dereistik-otistik düşüncedir. Düşünce içeriğindeki bozukluklar: sanrılar (delüzyon) en önemlisidir. • Hareket: Stereotipi (kalıplaşmış hareketler), katatoni (dona kalma), eylem azlığı, ekopraksi (taklit), ambivalans (bir şeye karşı karşıt duyguları birarada bulundurma), otizm (içe kapama)’dır. Sanrı: Mantıklı olmayan, değiştirilemeyen, düşünce bozukluğudur (TUS-Eylül'94). Şizofreni Tipleri Paranoid En sık görülen tiptir. İleri yaşta sıktır. Hebefrenik (dezorganize) Genç yaşta görülür. Çocuksuluk ve non-sistematize sanrı ön plandadır. Katatonik Balmumu katılığı vardır. EKT endikasyonu olan tek şizofreni tipidir. Rezidüel (+) belirtilerin en az (-) belirtilerin baskın olduğu tiptir. Ayrışmamış İkinci sık görülen tiptir. - Sanrı tipleri • Büyüklük sanrıları: Grandiyöz sanrı • Perseküsyon sanrıları: kötülük görme • Mikromanik sanrılar: küçüklük sanrıları • Nihilistik sanrılar: yok olma sanrıları • Somatik sanrılar: hasta olduğunu düşünme. • Depersonalizasyon sanrıları: vücudunun değiştiğini düşünme. Epilepsi, beyin tümörü, emosyonel travmada görülür (TUS-Nisan'89) • Referans sanrıları: yönlendirme • Etkileme sanrıları: başkalarını etkiliyor • Düşünce sokulma, çalınma, yayınlanma, okunması • Erotomanik sanrı: cinsellikle ilgili (aşk vs.) - Ayırıcı tanı: diğer psikotik bozuklukların görüldüğü hastalıklar - Tipleri: Paranoid, dezorganize, katatonik, undiferansiye, rezidüel - Intihar riski: %50’si intihar eder bunların %10’u ölür. - Tedavi: Antipsikotikler (Nörileptikler) kullanılır. Destekleyici psikoterapi, davranış modifikasyonu, aile psikoterapisinde, kullanılır. (TUS-Eylül'88) - Prognoz: Pozitif semptomlar tedaviye daha iyi cevap verir. 192 KÜÇÜK STAJLAR ANTIPSIKOTIK ILAÇLAR - Santral sinir sisteminde postsinaptik dopaminerjik D2 reseptörlerini bloke ederler. - Endikasyonları: Şizofreni, şizofreniform bozukluk (paranoya), sanrılı bozukluk, organik psikoz, psikotik depresyon ve mani, demans, delirium, tourrette sendromu, ballismus, bulantı-kusmalar, Huntington hastalığı (TUS-Eylül'87). - Ilaç grupları: düşük, yüksek potensli ve atipik olarak ayrılır. - Yüksek potensliler • Piperazin fenotiazinler: Trifluperazin, flufenazin, perferazin • Piperazin tioksantinler: Tiotiksen • Butirofenonlar: Haloperidol - Düşük potensliler • Alifatik fenotiazinler: Klorpromazin, Triflupromazin. Özellikle saldırgan davranış bozuklukları gösteren, eksitasyon içindeki hastada kullanılır (TUSEylül'94). • Piperidin fenotiazinler: Tioridazin, Mesoridazin • Alifatik tioksantinler: Klorprotiksen - Atipik antipsikotikler: Klozapin, molindon, loksapin - Antipsikotikler psikotik semptomları 2-3 hafta içinde %80 hastada azaltırlar. - 6 haftada ilaca cevap alınamadıysa ilaç değiştirilir. - Kullanım süreleri hastalığa bağlıdır. • Şizofrenide 6-12 ay •Affektif bozuklukta belirtiler düzelinceye kadar • Deliryumda belirtiler geçince • Demansta düşük doz uzun süre - Genel olarak yüksek potensliler daha fazla ekstrapiramidal yan etkilere sahiptir. Düşük potenslilerde ise sedasyon ve postural hipotansiyon daha fazladır. Paranoid tip ileri yaşta görülür. Dezorganize tip daha genç yaşlarda görülür. ŞİZOFRENİDE PROGNOSTİK FAKTÖRLER Kötü prognoz İyi prognoz Genç yaşta başlama İleri yaşta başlama Sinsi başlangıç Hızlı başlangıç Bekar Evli Aile hikayesi var Aile hikayesi yok Negatif semptomlar Pozitif semptomlar Nörolojik problem var Nörolojik problem yok Sık relaps Seyrek relaps İletişimsiz Manik ya da depresif 193 KÜÇÜK STAJLAR ANTIPSKOTIK ILAÇ YAN ETKILERI 1) Santral sinir sistemi a. Ekstrapiramidal sendromlar: Dopaminerjik blokajla ilişkilidir. Yüksek potenslilerde daha fazla görülür. - Akut distoni: Genellikle boyun kaslarında olan ağrılı irregüler spazmlardır. Genellikle gençlerde ve ilk haftada görülür. Okülojirik kriz haricinde tekrarlama olmaz. Biperiden (Akineton)’le tedavi edilir. - Akatizi: Artmış psikotik ajitasyonla karakterizedir. 2 hafta-ay içinde görülür. Propranololla kontrol edilir. - Parkinson benzeri sendrom: Genellikle 1 hafta sonra başlar. Tremor, bradikinezi, rijidite ve diğer parkinsonizm bulguları vardır. Akineton veya antiparkinson ilaçlarla kontrol edilir. b. Tardiv diskinezi (TUS-Eylül'99): Oro-fasial-lingual hareketlerle karakterizedir, vücuttada olabilir. Bazal ganglionlarda dopamin hipersensitivitesi ile oluşur. Uzun süre (6 ay) ve yüksek doz kullananlarda görülür. Klozapin haricindeki ilaçlar yapabilir. Insidansı %10-20’dir. Tek etkili yöntem ilacın kesilmesi ve tedaviye klozapinle devam edilmesidir. %50 hasta 1 yılda düzelir. Yaşlılarda daha sıktır. Tedavisi yoktur. c. Geç distoni: Gençlerde sıktır, irreversibldir. Tedavisinde botulinum toksini kullanılır. d. Nörileptik malign sendrom: otonomik disfonksiyon (terleme, taşikardi, kan basıncı değişiklikleri), hipertermi, rijidite, bilinç bulanıklığı ve miyoglobinemi ile karakterizedir. CPK artar. %1 hastada görülür. %10 fataldir. Tedavide antipsikotik kesilir, dantrolen kullanılır. d. Sekonder negatif belirtiler. e. Sedasyon: H1 reseptör blokajına bağlıdır. Tolerans gelişebilir. f. Nöbetler: Nöbet eşiğini düşürdükleri için klorpromazin ve klozapinle sıktır. g. Konfüzyon ve hafıza güçsüzlüğü: muskarinik reseptör blokajıyla ilgilidir düşük potenslilerde sıktır. 2) Otonomik sinir sistemi: düşük potenslilerde daha fazla görülür. a. Alfa reseptör blokajı: ortostatik hipotansiyon, impotans ve tolerans gelişebilir. b. Muskarinik blokaj: Kabızlık, idrar retansiyonu, bulanık görme ve kserostomi. Bu etkilere tolerans gelişebilir. 3) Endokrin: Hiperprolaktinemi bulguları olur. Tolerans gelişmez, ilaç kesilir. Yüksek potenslilerde fazladır. Antihistaminik etki nedeniyle ödem ve kilo alma 4) Idiosinkraziler: Klorpromazin fotosensitivite, kolestatik sarılık ve retinitis pigmentosa yapabilir. Klozapin %3 hastada agranülositoz yaptığından sadece diğer ilaçların kullanılamadığı durumlarda kullanılır. 5) Ilaç etkileşmeleri: santral sinir sistemi depresanları ile sedatif etki artar. TCA ve antiparkinson ilaçlarla antikolinerjik etkiler potansiyelize olur. 194 KÜÇÜK STAJLAR AFFEKTİF BOZUKLUKLAR - Depresyon Mani Manik- depresif Siklotimi (Hafif mani +hafif depresyon) Distimi (Hafif depresyondur ama bulgular en az iki yıl devam etmeli) DEPRESYON - Sıklık: Prevelans %5 insidans erkeklerde %1 kadınlarda %2'dir. 40 yaşından önce pik yapar. - Etyoloji: Tam bilinmemektedir. Birçok faktör rol oynar. Tıbbi faktörlerden bazıları şunlardır: Pankreas başı ve diğer kanserler, tiroid-adrenal-paratiroid disfonksiyonu, SLE, RA, epilepsi, MS, parkinson, ilaçlar (reserpin), propranolol, steroidler, metildopa, oral kontraseptifler, madde bağımlılığı (alkol, marijuana). - Tanı kriterleri (DSM IV): • Çökkün duygudurum • Zevk alamama • Kilo kaybı veya artışı • Insomnia veya hipersomnia • Psikomotor ajitasyon veya retardasyon • Enerji azlığı • Suçluluk-değersizlik düşünceleri • Dikkatini toplayamama • Intihar düşünceleri • Bu dokuz belirtiden en az 5’i en az 15 gün süre ile olmalıdır. Ayrıca bu hastanın sosyal işlevlerinde bozulmaya yol açmalıdır. Mutlaka çökkün duygu durum olmalıdır. - Depresyonda sanrılar: Değersizlik-suçluluk, perseküsyon sanrıları vardır. Hastalar bu durumu hakettiklerini söyler. - Ayırıcı tanı (TUS-Nisan'95): Bipolar I bozukluk, yas (Kendine saygı bozulmamıştır, kaybedilen obje vardır, 6 aydan kısa sürer) demans, bunaltı bozuklukları madde bağımlılığı ve şizofreni. - Intihar riski: Hastaların %60‘ında intihar düşünceleri vardır. Hastaların %15’i intiharla kaybedilir. Genellikle intihar edecek enerjiyi bulamazlar ancak ilaç tedavisine başlandıktan hemen sonra bu enerjiyi bulur ve intihar edebilirler o nedenle bu dönemde dikkatli olunmalıdır. - Prognoz: Hastaların %75’i ilaç tedavisine cevap verir. Tedavi olmaksızın bir epizod 10 ay sürer. Hastaların %50’si iyileşir %30’u kısmen iyileşir %20’si kronikleşir. - Tedavi: Farmakolojik tedavi şarttır. Trisiklik, tetrasiklik veya SSRI kullanılabilir. Diğer tedaviler psikolojik tedavi ve EKT’dir. EKT farmakolojik tedaviden daha hızlı etki eder. 195 KÜÇÜK STAJLAR - Distimi: Major depresyondan daha az şiddetli olan çökkün duygudurumla karakterize hastalıktır. Sinsi başlangıçlıdır ve kroniktir. Kadınlarda daha sıktır. Distimi diyebilmek için çökkün duygudurum en az 2 yıldır var olmalıdır. Tedavisinde antidepresanlar kullanılabilir. %20-30’unda major depresyon ve bipolar bozukluk gelişir. ANTİDEPRESAN İLAÇLAR - 4 grupta incelenebilirler 1) Trisiklik antidepresanlar (TCA) 2) Selektif seratonin geri alım inhibitörleri (SSRI), 3) MAO inhibitörleri 4) Atipik antidepresanlar. - Etki mekanizmaları: TCA grubu ilaçlar norepinef-rin ve seratonin geri alınımını bloke eder. SSRI’lar sadece seratonin geri alınımını inhibe eder. MAO inhibitörleri, norepinefrin, serotonin ve dopamin yıkımını önler. - Endikasyonlar: Major depresyon, bipolar affektif bozukluk, enürezis, dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromu, fibromyalji, panik+agarofobi, obsesif kompulsif bozukluk, posttravmatik stress bozukluğu. - Depresyondaki hastaların %75’i ilaç tedavisine cevap verir. Antidepresan ilaçların etkisi en erken 2-3 haftada ortaya çıkar. Önce bedensel belirtiler (uyku, iştah, psikomotor retardasyon) daha sonra değersizlik, suçluluk, intihar düşünceleri düzelir. Bu nedenle hastalarda bu dönemler arasında intihar riski artmıştır. Ilaca 6 haftada cevap alınmazsa ilaç değiştirilir veya EKT uygulanır. - Ilaç gruplarının hepsinin terapötik etkinliği aynıdır. - Ilaç grupları: • Trisiklik antidepresanlar: Amitriptilin, imipramin, klomipramin. • Sekonder aminler: Desipramin, nortriptilin • Tetrasiklik: Mianserin • Dibeinokapin: Amoksapin • SSRI’lar: Fluoksetin, paroksetin, Sertralin, fluvoksamin, sitolopram. • Atipik antidepresanlar: Trazodon, bupropion, maprotilin. • MAOI: Tranilsipromin, fenelzin ve maklobemid. - SSRI’ların yan etkileri TCA’lara göre daha azdır. - Obsesif kompulsif bozuklukta klomipramin kullanılır. - Panik bozukluğunda imipramin ve MAOI kullanılır. - Enüreziste imipramin kullanılır. - Fibromyaljide amitriptilin kullanılır. - Dikkat eksikliğinde TCA’lar kullanılır. - Anksiyete bozukluklarında yüksek dozda kullanılırlar. 196 KÜÇÜK STAJLAR ANTİDEPRESAN İLAÇ YAN ETKİLERİ 1) Trisiklik antidepresanlar a. Antikolinerjik: muskarinik blokajla olur. Kserostomi, görme bulanıklığı, idrar retansiyonu, konstipasyon, bellek ve dikkat bozukluğu, konfuzyon ve nadiren delirium (santral) b. Antihistaminik: H1 blokaja bağlıdır. Sedasyon, kilo alma ve hipotansiyon. c. Alfa blokaj: postural hipotansiyon, refleks taşikardi, impotans ve retrograd ejekülasyon. d. Kinidin benzeri etki: imipraminle en belirgin (iletim bloğu). e. Manik epizod provokasyonu f. Nöbet: epilepsi eşiğini düşürürler. g. Başağrısı, insomnia, ajitasyon ve psikoz. h. Hareket bozuklukları: amoksapinle sık. 2) SSRI’lar: a. GIS: bulantı-kusma, ishal. b. Uyku bozukluğu: ilk 2 hafta. c. Iştah azalma veya artışı. d. Huzursuzluk, başağrısı e. Cinsel istek azlığı, ejekülasyon gecikmesi. f. Paroksetin bağımlılık yapar. 3) MAOI: a. Hepatotoksisite. b. Postural hipotansiyon. c. Ajitasyon, insomnia, nöbet. d. Ağız kuruluğu, kilo alma. e. Seksüel disfonksiyon. f. Halusinasyon, başağrısı g. TCA’larla beraber kullanılırsa hipertansif kriz. h. SSRI’larla beraber kullanılırsa seratonin sendromu. 4) Atipik antidepresanlar. a. Trazodonda sedasyon çok fazla. b. GIS irritasyonu, kilo kaybı. ELEKTROKONVULSİF TEDAVİ (EKT) - Beyinden kısa süreli (<1sn) düşük şiddetli (<0,8A) elektrik akımı geçirilerek yapılır. Etki mekanizması bilinmemektedir. Etkili olması için kısa süreli jeneralize tekrarlayan nöbetler olmalıdır. Anestezili veya anestezisiz yapılabilir. - Endikasyonları (TUS-Nisan'91) • Major depresyon (ana endikasyon) • Katatonik şizofreni • Mani 197 KÜÇÜK STAJLAR • Ilaçlara cevapsızlık • Ilaçların kontrendike olduğu durumlar • Hamile depresyon hastaları - Kontrendikasyonlar • • • • • Genel anestezi kontrendikasyonları Kafa içi basıncı artıran kitle 2 hafta içinde geçirilmiş myokard infarktüsü Şiddetli osteoporoz (anestezisiz ise) Ateş, aritmi ve şiddetli hipertansiyon - Yan etkiler • Antero ve retrograd amnezi (major) • Unutkanlık • Başağrısı, kas ağrısı • Aritmi • Kırık ve çıkıklar (anestezisinde) - EKT 5-10 seansta en etkili düzeye gelir. - Amnezi ortalama 4-6 haftada düzelir. BİPOLAR BOZUKLUKLAR - Manik nöbet + depresyon veya tek başına mani ile karakterizedir. - Sıklık: Erkek ve kadınlarda eşit sıklıktadır. Prevelans %1’dir. Yaş ortalaması 30’dur. - Etyoloji: Kalıtım önemlidir. 1. derece akrabalarda görülme riski %25’tir. Depresyonda ise %10. - Manik epizod tanı kriterleri (DSM-IV) (TUS-Eylül'88, Eylül'91). 1) En az bir hafta süren coşkun duygudurum. 2) Epizod sırasında aşağıdakilerden en az 3’ü olmalıdır. • Benlik saygısında artma, grandiyozite • Uyku ihtiyacında azalma • Konuşkanlık • Fikir uçuşması • Dikkatini toplayamama • Etkinlik artışı, psikomotor ajitasyon • Zevk veren riskli işlere katılma 3) Hastanın sosyal durumu etkilenmelidir. - Tipik belirtileri: aşırı para harcama, hiperseksüalite, engellenememe, vejetatif belirtileri (libido artışı, kilo kaybı, iştahsızlık, aşırı enerji, insomnia), garip parıltılı giysiler, enkoheran konuşma, neolojizm, clang çağrışım). - Manide sanrılar: grandiyöz veya paranoid olabilir ve sıklıkla vardır. - Bipolar bozukluk tipleri: • Bipolar I bozukluk: Manik epizod + major depresyon • Bipolar II bozukluk: Major depresyon + hipomanik epizod • Hızlı döngülü bipolar bozukluk: Yılda 4 den fazla manik epizod olmasıdır. • Siklotimik bozukluk: Hafif depresyon + hipomanik epizod vardır. Semptomlar en az 2 yıl olmalıdır. Genellikle sinsi başlangıçlıdır ve kronik seyirlidir. Psikotik belirtiler yoktur. 198 KÜÇÜK STAJLAR - Ayırıcı tanı: şizofreni, organik beyin sendromları, histeri, kişilik bozuklukları. - Prognoz: Tedavi edilmezse manik nöbet 3-6 ay sürer. %15’i iyileşir, %50’si kısmen iyelişir %30’u kronikleşir. - Tedavi: Farmakolojik (Lityum, karbamazepin, valproat, klonazepam, klonidin). Hızlı döngülü bipolar bozuklukta valproik asit tercih edilir. Akut manik nöbet tedavisinde antipsikotikler kullanılır. LİTYUM - Lityum karbonat şeklinde kullanılır. Tamamen böbreklerden atılır. - Terapötik indeksi dardır. Kan düzeyi kontrol edilerek dozu ayarlanmalıdır. Akut manik epizodda 0,8-1,2 mEq/L, mani profilaksisinde 0,6-0,9 mEq/L düzeylerinde kullanılır. - Etki mekanizması bilinmemektedir. - Mani atağı ve profilakisinde, rekürren depresyonda TCA’lara yardımcı olarak kullanılır. - Tedavi öncesi bakılması gereken testler: böbrek-troid fonksiyon testleri, CBC, EKG - Yan etkileri: • GIS: Bulantı-kusma, diyare • Tremor: tedavisinde propranolol kullanılır. • Böbrek fonksiyon bozukluğu, poliüri (ADH antagonizmasıyla), ödem, kilo alma • Benign reversibl tiroid büyümesi (iodinizasyonu önler), hipotroidi • Teratojen (gebelikte kontrendike), süte geçer. - Ilaç etkileşmeleri: NSAI, tiazidler, furasemid renal klirensini azaltarak toksisiteye neden olabilir. • Dehidratasyon, tuzsuz diette lityum reabsorbsiyonu artar ve toksisite oluşabilir. • akne vulgaris, psöriazis gibi deri lezyonlarını alevlendirir. - Toksisite: 2 mEq/L üstünde başlar. Konfüzyon (ilk bulgu), letarji, kusma, şiddetli tremor görülür. 2,5 mEq/L üstünde klonik hareketler, nöbetler, dolaşım kollapsı ve koma olur. Tedavide ilaç kesilir, hasta hidrate edilir, hemodializ yapılır ve antikonvulsan verilir. - Bipolar bozuklukta kullanılan diğer ilaçlar: • Karbamazepin: agranülositoz, glokom krizi, sedasyon ve antikolinerjik yan etkileri vardır. • Valproik asit: hızlı döngülü bipolar bozuklukta kullanılır. Hepatotoksiktir. Teratojendir. SON DÖNEM HASTALARDA TEPKİ - Elisabeth-Kübler-Ross tarafından incelenmiş ve 5 evreye ayrılmıştır. Hastalar evrelerin tamamını geçirmeyebilir veya sırayı izlemeyebilir. - Evre 1 (şok ve yadsıma): Hastanın habere ilk tepkisi şoktur. Hasta ölümünü kabullenmez. 199 KÜÇÜK STAJLAR - Evre 2 (Öfke): hasta aşırı gergin ve öfkelidir. Sürekli niye ben der. - Evre 3 (pazarlık): bir iyileşeyim şunu yapacağım, iyi bir insan olacağı gibi pazarlıklar yapar. - Evre 4 (depresyon): hasta klinik depresyon bulguları gösterir. Intihar düşünceleri olabilir. - Evre 5 (kabullenme): hasta öleceğini kabullenir ve evrenselliğini kabul eder. ORGANİK BOZUKLUKLAR - Deliryum Demans Alkolizm Wernicke-korsokoff sendromu DEMANS Tanım: Entellektüel işlerde ileri derecede bozulma, bellek zayıflığı, duygulanım ve duygu durum değişikleri ve yönelim bozukluklarının olduğu organik bir ruhsal bozukluktur. (TUS-Eylül'92) - TANI KRITERLERI 1) Bellek bozukluğu (Özellikle yakın bellek) 2) Şu bilişsel işlevlerden bir yada daha fazlasının bozulması - Afazi, apraksi, agnozi, yönetsel işlevlerde bozukluk (soyut düşünme, yargılama, sıralama). 3) Bilinç açık olmalıdır. 4) Entellektüel işlevlerde azalma veya kaybolma 5) Demansı destekleyen labratuvar bulguları - Epidemiyoloji: 65 yaş üstünde toplumun %5 ciddi, %15'inde hafif demans vardır. Yaş artışı demans gelişimi için en önemli risk faktörüdür. Demansların %25’inden tedavi edilebilir hastalıklar sorumludur ve tüm demansların %10’u geri dönüşümlüdür. - Etyoloji: En sık neden Alzheimer (%50-60) daha sonra vasküler demans (%1520)’dır. - Ayırıcı tanı: • Normal yaşlanma süreci: Öğrenme yetisi ve düşünme sürecinde azalma, unutkanlık vardır ancak bunlar hızlı bir ilerleme süreci göstermez. • Depresyon: Yaşlılarda depresyon bilişsel bozukluk semptomlarına neden olur. Bu nedenle bu duruma psödodemans denir. Psödodemans EKT ve antidepresanlara yanıt verir, hastalar koopere değildir, oysa demansta hastalar EKT ve antidepresanlara cevap vermez ve koopere olabilirler. • Delirium: - Tedavi: Varsa nedene yönelik tedavi uygulanır. Tedavisi olmayan demanslarda destekleyici tedavi uygulanır. 200 KÜÇÜK STAJLAR - Geri dönüşümlü demans nedenleri: Hipotiroidi (en sık), B12-B9 vitamin eksiklikleri, üremi, kronik, hipoksi, karbonmonoksit zehirlenmesi, sifiliz, AIDS, subdural hematom, normal basınçlı hidrosefali, beyin tümörleri, bazı zehirlenmeler Demans nedenleri - Dejeneratif hastalıklar: Alzheimer, Pick hastalığı, Progresif supranükleer palsi - Metabolik: Vitamin eksiklikleri (B9-B12), Karaciğer, böbrek yetmezliği, Kronik anoksi, Kronik endokrinopati - Kardiyo-vasküler: Multiinfarkt, Lakuner infarkt, Binswanger hastalığı - Konjenital herediter: Huntington hastalığı, Metakromatik lökodistrofi - Enfeksiyonlar: Sifiliz, HIV, Creutzfeld-Jacobs hastalığı - Travma: Subdural hematom - Psikiyatrik: Psödodemans - Diğer nedenler: Epilepsi, Normal basınçlı hidrosefali, Multipl Skleroz, Intraserebral tümörler, Alkol, Karbonmonoksit, Ağır metaller, Bazı ilaçlar DELİRİUM - Tanım: Konfüzyon ve bilinç düzeyi bozukluğu ile karakterize akut başlangıçlı ve genellikle geri dönüşümlü bir bozukluktur. Emosyonel dalgalanma, halusinasyonlar ve mantıksız dürtüsel şiddet içeren davranışlar vardır. (TUS-Eylül'89) Tıbbi nedenlerle olan, ilaç bağımlılığıyla ilgili ve diğer nedenler olarak. Etyolojiye göre sınıflanır. - Tanı kriterleri: 1) Bilinç düzeyinde dalgalanmalar (Dikkat, konsantrasyon bozukluğu) 2) Demans tablosu ve daha önce olan algı bozukluğu olmaksızın algı ve bilişsel işlevlerde bozukluk. 3) Akut gelişme 4) Deliryumu destekleyen labratuvar bulguları - Epidemiyoloji: Toplum prevelansı bilinemez ancak yoğun bakım ünitesi ve acillerde sıklığı %15-20’dir. Yaşlılık risk faktörüdür. - Ayırıcı tanı: 1) Demans 2) Şizofreni ve mani: Deliryum akut gelişir ve bilinçte dalganmalar vardır. 3) Disosyatif bozukluklar - Tipik özellikler: Bunaltı, ajitasyon ve panik sıktır. Oryantasyon ileri derecede bozulmuştur, algı ve dikkat çok dağınıktır. Halusinasyonlar sıktır ve tipik olarak görseldir. Yargılama, bellek ve soyut düşünme bozulmuştur. - Tedavi: Delirium bir psikiyatrik acildir. Mutlaka altta yatan neden bulunup ortadan kaldırılmalıdır. Ajitasyonda düşük doz haloperidol verilir. - Prognoz: Hızlı seyirlidir ve altta yatan neden ortadan kaldırılırsa düzelir. Altta yatan neden düzeltilmezse ölüm veya demansla sonuçlanabilir. 201 KÜÇÜK STAJLAR Deliryum nedenleri - Beyinle ilgili nedenler: Serebrovasküler olaylar, Intrakranial enfeksiyonlar, Travmalar, Tümörleri, Epilepsi, Yoksunluk sendromları - Metabolik : Karaciğer, böbrek yetmezliği, Sıvı-elektrolit bozuklukları, Vitamin eksiklikleri, Hipertansiyon, Hipo-hiperglisemi, Adrenal patolojiler, Akut pankreatit, Hipertermi, - Toksik: Alkol, Lityum, C-Dopa, Organofosfatlar, Steroidler, Karbonmonoksit, Ergotamin, Diğer cerrahi, MI travma kanama Deliryum tremens: Alkol kesilmesi sonucu oluşan deliryumdur (TUS-Nisan'88). tedavisinde, klordiazepoksit, Lorazepam, antipsikotikler, bol sıvı verilir (TUSEylül'99) (karbonhidratsız diyet) Wernicke sendromu Ataksi + nistagmus + ophtalmopleji (akuttur) Korsokof sendromu: Wernicke sendomuna ek olarak Amnezi + konfobulasyon vardır (kroniktir). NEVROZLAR Anksiyete Bozukları Panik anksiyete, fobi, OKB, post travmatik stres bozukluğu Somatoform Bozukluklar: Histeri, konversiyon, hipokondriazis, psikojenik ağrı Nevrozlarda temel olay anksiyetedir. DELİRYUM NEDENLERİ - Beyinle ilgili nedenler Serebrovasküler olaylar İntrakranial enfeksiyonlar Travmalar Tümörleri Epilepsi Yoksunluk sendromları - Metabolik Karaciğer, böbrek yetmezliği Sıvı-elektrolit bozuklukları Vitamin eksiklikleri Hipertansiyon Hipo-hiperglisemi Adrenal patolojiler Akut pankreatit Hipertermi - Toksik Alkol Lityum C-Dopa Organofosfatlar Steroidler Karbonmonoksit Ergotamin -Diğer cerrahi, MI travma kanama ID:13t008 202 KÜÇÜK STAJLAR ANKSİYETE BOZUKLUKLARI (TUS-EYLÜL'92, NİSAN'94) Anksiyete bozukluklarında genel olarak GABA azalmış, Seratonin ve nörepinefrin düzeyi artmıştır. Anatomik olarak locus ceruleus, raphe nükleusu ve temporalfrontal serebral kortekste problem vardır. Kadınlarda sıktır. Anksiyete bozukluklarının (nevrozlar) temelinde serbest yüzen anksiyete etkilidir (TUSNisan'94) - Genel semptomlar: titreme, sırt-baş ağrısı, solunum zorluğu, hiperventilasyon, otonomik hiperaktivite (taşikardi, terleme, flushing, diyare, kserostomi) yutkunma güçlü (globus histerikus)dur. 1) Panik bozukluğu: Spontan panik ataklarıyla karakterizedir. Agarofobili olabilir. %50 hastada mitral valf prolapsusu vardır. Sodyum laktat atakları provoke eder. Kalıtım oldukça önemlidir. Nöbetler genelde haftada 2 kez gelir ve 30 dak. sürer. Kişinin savunma mekanizması regresyondur. Tedavide en etkili ajan imipramindir. Bilişsel ve sistemik desensitizasyon yapılabilir. 2) Obsesif Kompulsif bozukluk: Önlenemeyen düşünce (obsesyon) ve bu düşünceyi azaltmak için yapılan zihinsel veya bedensel hareketlerle (kompulsiyon) karakterizedir (TUS-Nisan'88). EEG anormallikleri vardır. En sık kontrolcü ve temizlik düşkünü tipleri görülür. Kişinin savunma mekanizması yapıp bozma, yalıtma ve karşıt tepki izolasyon, bastırma, reaksiyon formasyon yer değiştirmedir (TUS-Eylül'89). kurmadır. En etkili tedavi klomipramindir ancak dozu depresyon için kullanılan dozdan daha yüksektir. 3) Özgül fobi: bir nesne (köpek) veya durumdan (yükseklik) mantık dışı korku ve kaçınma ile karakterizedir. Ansiyete korkulan şeyle karşılaşınca olur. Agorofobi (açık alanlarda bulunmaktan korkma) ve klostrofobi (kapalı alandan korkma) tipik örnekleridir. Savunma mekanizmaları yer değiştirme ve yansıtmadır. 4) Sosyal fobi: Sosyal durumlardan mantık dışı korku ve kaçınma ile karakterizedir. Fobide en etkili tedavi sistemik desensitizasyondur. Ilaçlardan en etkili olanlar MAO inhibitörleri ve propranaloldur. 5) Yaygın anksiyete bozukluğu: Her zaman bir şey olacak korkusu vardır. En az bir ay süreli kronik yaygın anksiyete vardır. Sempatik parasempatik semptomlar ve insomnia vardır. Tedavide benzodiazepinler kullanılır. 6) Posttravmatik stress bozukluğu: Şiddetli psikolojik veya fiziksel travmadan sonra gelişir. Olay düşüncelerle tekrar tekrar yaşanır. En az semptomlar bir ay sürmelidir. Daha az sürerse akut stress bozukluğudur. Içine kapanma görülebilir. Savunma mekanizmaları regresyon, bastırma, yadsıma ve yapıp bozmadır. Tedavide psikoterapi ve antidepresanlar kullanılır. Tedavilerinde setadif, kas gevşetici ve hipnotik ilaçlar kullanılır (TUSNisan'89) INFANTIL OTIZM - Tanım: Içe kapanıklıkla karakterize ruhsal, zihinsel ve bilişsel alandaki aksaklıklarla giden organik bir hastalıktır. Kroniktir, kür sağlanamaz. - Epidemioloji: sıklığı %0,02 – 0,4’dür. Erkeklerde 3 kat fazla görülür. - Etyoloji: Tam olarak bilinmemektedir ancak organik kökenlidir. 203 KÜÇÜK STAJLAR Genetik bozukluklar, intrauterin enfeksiyonlar, menenjit-ensefalit, fenilketonüri, frajil X sendromu, tuberoskleroz ve nörofibromatozisle birlikteliği sıktır. Kardeşler arası konkordans yüksektir. - Başlangıç: 30 aydan önce başlar. Tüm çocuklarda doğumdan sonraki 0-4 hafta arasında normal otistik dönem vardır. - Klinik özellikleri: • IQ %70 hastada 70’in altındadır. • Motor gelişim normaldir. • Konuşma: Ya hiç gelişmez ya da geç gelişir. Sözcükler iletişim amaçlı kullanılmaz. Kendinden 3. Tekil şahıs olarak bahseder, ekolali vardır. • Göz ilişkisi kurmazlar. •Mimikler kullanılmaz, kendilerine dokunulmasından hoşlanmazlar. • Stereotipiler çok yoğundur (kanat çırpma, dönme vs). • Nesnelerle ilişkileri amaç dışıdır (sallama çevirme vs). • Aynılığın korunmasında ısrarcıdırlar. • Kendine zarar verme (ısırma, kafasını vurma) sıktır. • Müziğe, reklamlara, dönen ve sallanan şeylere aşırı meraklıdırlar. • Içine kapanıktırlar kendilerine ait gerçeklerin olduğu bir dünyada yaşarlar. - Ayırıcı tanı: Zeka gerilikleri (ilişki kurarlar), sağırlık (göz ilişkisi vardır, anlamaya çalışırlar), çocukluk psikozları (30 ayın üstünde başlarlar). - Iyi prognostik faktörler: • Erken teşhis ve tedavi • 5 yaştan önce konuşmaya başlama • Zekanın normal olması • Yoğun uyaranın olduğu aile • Epilepsi - Tedavi: • Davranış eğitimi • Aile danışmanlığı • Farmakolojik tedavi - Farmakolojik tedavi: antipsikotikler (haloperidol, tioridazin) içe kapanıklığı, stereotipiyi, ajitasyonu ve hiperaktiviteyi azaltır. - Asperger bozukluğu: dil ve bilişsel yetilerde gelişme gecikmesi olmaksızın ortaya çıkan otizm benzeri durum. - Rett sendromu: Sadece kız çocuklarda görülen, otizm, konvulsiyon ve ataksi gibi yıkımların görüldüğü nörodejenaritf bir hastalıktır. YEME BOZUKLUKLARI 1) Anoreksia nervosa - Epidemioloji: Sıklığı %0,5-1’dir. Hastaların %95’i kızdır. 12-20 yaşları arasında pik yapar. - Etyoloji: sosyokültürel faktörler, meslek (balerinlerde fazla), ailesel faktörler ve kişisel faktörler suçlanmıştır. 204 KÜÇÜK STAJLAR - Tanı: DSM-IV’e göre kriterler: • Yaşına göre olması gereken kilonun %15 ve daha altında olması • Zayıf olmasına rağmen kilo almaktan aşırı korkma • Benlik yapısının vücut ağırlığından geçmesi • Bayanlarda amenore (ard arda en az 3 ay) erkeklerde libido azlığı - Diğer Özellikler: Mükemmeliyetçi olduklarından başarılıdırlar. Genellikle beraberinde depresyonda vardır. - Tipleri: Kısıtlı tipte sadece Anoreksia nervosa semptomları vardır. Blumik tipte tıkınırcasına yeme-çıkartma görülür. - Ayırıcı tanı: depresyon, organik beyin sendromları, madde kullanım bozuklukları ve somatizasyon bozuklukları - Tedavi: etkili bir tedavisi yoktur. En fazla umut veren siproheptadindir. Depresyon varsa antidepresanlar verilir. - Seyir: %30’u iyileşir, %30’u iyiye gidiş gösterir, %30 kronikleşir, %10 ölümle sonuçlanır. - Komplikasyonlar: Osteoporoz, malnutrisyon ve endokrinolojik değişiklikler 2) Blumia nervosa: - Epidemioloji: Sıklığı %1-3’dür. 16-18 yaşlarında pik yapar. Bayanlarda 10 kat daha fazla görülür. - Etyoloji: Sosyal (mükemmelliyetçi başarılı kişilerde sıktır), ruhsal, kişisel faktörler suçlanmaktadır. - Tanı: DSM IV’e göre kriterler: • Belli bir zaman diliminde normal birinin yiyebileceğinden çok daha fazla yeme ve yemeyi kontrol edememe duygularının eşlik etmesi. • Kilo almayı engellemek için kusma, laksatif kullanma veya aşırı eksersiz yapma. • En az 3 ay haftada 2 kez bu epizodların olması • Benliğin vücut ağırlığından geçmesi • Anoreksik dönemde olmama - Diğer özellikleri: anoreksik hastalara göre daha sinirli ve dürtüseldirler. Kusma olduğu için medikal komplikasyonları daha fazladır. Çok yemelerine rağmen normal kiloda veya zayıf olabilirler. - Tipleri: çıkarma olan tipte epizoddan sonra kusma veya laksatif kullanımı vardır. Çıkartma olmayan tipte kilo alımı bir süre hiç yememe veya aşırı ekzersizle kompanse edilir. - Ayırıcı tanı: Borderline kişilik bozukluğu ve intihar girişimi olanlar hastaneye yatırılır. Antidepresanlar anoreksia nervosaya göre daha etkilidir. - Seyir: Kroniktir ancak medikal komplikasyonlar olmadıkça sorun oluşturmaz. - Komplikasyonlar: Metabolik alkaloz, elektrolit bozuklukları ve malnutrisyon - Depresif özellik yoktur. 205 KÜÇÜK STAJLAR ENÜREZİS - Epidemiyoloji: 5 yaşındaki çocukların %10'unda görülür. Erkeklerde daha fazladır. - Tipleri: Enürezis noktürna (en sık) diürna ve kontunia - Etyoloji: • Genetik: birinci derece akrabalarda %70-80 sıklıkta • ADH düzeyi: ADH üç yaşından sonra erişkin tip salınıma geçer. Enüreziste gece. ADH salınımında normal artış olmaz. • Psikolojik: kardeş doğumu, ayrılma, ölüm vs. Tik, kekemelik ve enkomprezisle sıklığı fazladır. - Tanı: En az 3 ardışık ay haftada en az 2 kez sıkıntı oluşturan idrar kaçırma olmalıdır. Genel bir tıbbi bir duruma bağlı olmamalıdır. - Ayırıcı tanı: anatomik-nörolojik bozukluklar, enfeksiyonlar, diabet, epilepsi. - Tedavi: Spontan düzelme görülür ve 18 yaşında sıklığı %1’e iner. • Sıvı kısıtlama (akşam) • Monitorizasyon • Farmakolojik • Alarm cihazı - Farmakolojik tedavi: Eğer davranışı tedavinin etkinliği %50’den azsa verilir. • Imipramin: Antidepresandır, uykunun yapısını değiştirir, antikolinerjik etkisiyle kontrolü arttırır. 6 ay kullanılarak yavaşça kesilir. %80 vakada etkilidir. Relaps oranı düşüktür. • Desmopressin: %90-100 etkinliktedir. Su kısıtlaması yapılmazsa su intoksikasyonu yapabilir. Relaps oranı daha yüksektir. Acil durumlarda kullanılması tercih edilir. - Enüreziste acil tedavi durumları: • Yatılı okula gidecekse • Arkadaşlarıyla etkinliklere katılacaksa (kamp vs.) • Evlenecekse - Primer enürezis: doğumdan beri var. - Sekonder enürezis: en az 6 ay kuru kaldıktan sonra • INH kullanımı, nöropati ve psikiyatrik bozukluklara sebep olabilir (TUSEylül'90) • Opioid bağımlılığının tedavisinde metadon kullanılır (TUS-Eylül'90) Bazı terimler Ekstazi: Kişini tuhaf bir sakinlik ve mutluk sergilemesi Elasyon: Taşkınlık derecesinde mutluluk Empati: Hekimin kendini hasta yerine koyarak onun hissettiklerini hissetmesi 206 KÜÇÜK STAJLAR KIŞILIK BOZUKLUKLARI-I Kişilik bozukluğu Karakteristik Özellikleri Hasta Örneği A KÜMESI: Sosyal ilişkilerden kaçınır; psikotik hastalıklara genetik veya familyal olarak ilişkilidir. Paranoid Rahatsız, şüpheci, kendi problemleri yüzünden başkalarını suçlar. 45 yaşında hastane görevlisi kadın, işten çıkarılma nedeninin kendisinin çok çalışması ve amirinin bu yüzden tembel görünmesi olarak söyler. Önceki işinde de böyle bir durumun oluştuğunu ve hastaneyi dava ettiğini belirtti. Şizoid Psikoz olmaksızın uzun süreli sosyal ortamlardan kaçınma 26 yaşında erkeğin anne-babası, çocuklarının hiç arkadaşının olmadığını ve zamanının çoğunu ormanda gezerek geçirdiğini belirtiyor. Muayenede düşünce bozukluğuna dair bulgu yok. Şizotipal Ilginç, tuhaf düşünce paterni ve hareketleri; ancak psikoz yok; major degresif bozukluk nadir değildir. Kötü giyimli 32 yaşında kadın ormanda gezmeyi sevdiğini çünkü kuşların onunla bağlantıya geçtiğini söylüyor. Perşembe günleri dışarı çıkmadığını çünkü tehlikeli olduğunu söylüyor. Çok az arkadaşı var. KIŞILIK BOZUKLUKLARI-II Kişilik bozukluğu Karakteristik Özellikleri Hasta Örneği B Kümesi: Duygusal, dramatik, mood bozukluklarıyla , ilaç bağımlılığı ve sematoform bozukluklarla genetik veya familyal ilişkili. Histrionik Abartılı, duygusal, seksuel olarak provakatif, ilişkileri bozuktur, “Don Juan” kıyafetli ve hareketleri vardır. 28 yaşında erkek, siyah pelerin, kırmızı şapka ile geliyor. Boğaz ağrısının yutkunurken sıcak demir gibi olduğunu ve çok sıcak hissettiğini, ateşinin en az 1060 olduğunu söylüyor. Narsistik Kendini beğenmiş, diğer kişilere empatist yok. 38 yaşında erkek sizden en iyi tıp fakültesinden mezun bir doktor önermenizi istiyor. Diğer hastalarınızdan daha üstün olduğu için alınmayacağınızı bildiğini söylüyor. Antisosyal Sosyal normları reddediyor, diğer insanlara hiç ilgi göstermiyor, deneyimlerle bilgi öğrenmiyor; çocuklukta iletişim bozukluğu ve erişkinde suç işleyici davranışlarla (psikopatlar, sosyopatlar) ilişkilidir. 35 yaşında erkek liseden beri kadınlara cinsel taciz uyguluyor. Genellikle işsizmiş ve pek çok defa hırsızlık yaparken yakalanmış. Borderline Hareketli, kararsız ve dengesiz davranış ve duygudurum; yalnızlık hisseder (dünyada tek başına imiş gibi); intihar girişimleri, minipsikotik ataklar (gerçekle bağlantının koptuğu peryodlar); self-mutilasyon (kendini yaralama veya yakma); genelde duygudurum bolzuklukları ile ilişkilidir. 20 yaşında kolej öğrencisi bayani 2 kez çıktığı bir erkek kendini bir daha aramadığını, tekrar yalnız kalmaktan korktuğu için intihar etmek istediğini söylüyor. Sizinle konuştuğunda diğer hiçbir doktorun onu sizin kadar anlamadığını, sizin konuştuğu en iyi doktor olduğunu söylüyor. 207 KÜÇÜK STAJLAR KIŞILIK BOZUKLUKLARI-III Kişilik bozukluğu Kişilik bozukluğu Kişilik bozukluğu C Kümesi: Korkulu, anksiyeleli; anksiyete bozuklukları ile genetik veya familyal olarak ilişkili Çekimser 35 yaşında kadın laboratuar asistanı olarak çalışıyor; annesi ile yaşıyor ve çok nadiren Korkak, reddedilmeye karşı çok sosyal ortamlara giriyor. Iş arkadaşları öğle duyarlı; sosyal çekilme ve aşağılık yemeğinde birlikte çıkmayı teklif ettiğinde ondan duygusu var. hoşlanmayacaklarından korktuğu için reddettiğini söylüyor. Obsesif – kompulsif bozukluk Mükemmeliyetçi, emirverici, inatçı, her zaman mükemmel olmadığını hissediyor. 33 yaşında erkek he gece diğer gün için ayrıntılı bir plan hazırladığını söylüyor, 6 aylık evli eşinin, sert emirlerini uygulayamayacağını belirterek onu terkettiğini belirtiyor. Bağımlı Kendine güveni az olduğu için diğer insanların kendi hakkında kararlar almasına izin veriyor. 32 yaşında kadın, eşinin kendisine kızgın olduğunu çünkü günde defalarca ofisinden arayıp kararlar için soru sorduğu belirtiyor. Pasif agresif Kaytarıcı; efektif değil, kendini savunur başkalarını suçlar. 50 yaşında kilolu hipertansif bayan, egzersiz programına başladıktan 2 hafta sonra 2 kilo alıyor. Henüz egzersize başlamadığını çünkü jimnastik salonunun çok kalabalık olduğunu, içeri giremediğini söylüyor. MADDE BAĞIMLILIĞI VE YOKSUNLUK Madde Bağımlılık Intoksikasyon Yoksunluk Tolerans Yan etkiler Karaciğer disfonksiyonu, Alkol + + + + halusinasyon, Korsakof ve vernicke sendromları Kardiak semptomlar, Amfetamin + + + + hipertansiyon, delüzyon, midriazis Nöbet, deliryum, miyozis, Barbitürat + + + + ataksi, hipotansiyon, diaforez Kafein + Az + Ajitasyon, insomnia, aritmi Psikoz, nazal problemler, Kokain + + + + hipertansiyon, aritmi Hipertansiyon, taşikardi, midriazis, ataksi, konjuktia LSD + + + hiperemisi,bad, trips, flashbacks Halusinasyon, amotivasyonel Marijuana + + sendrom Kanser, kardiak ve respiratuar Nikotin + + + problemler Bulantı, bradikardi, miyozis, Opioidler + + + + kabızlık, overdoz öldürücü Psikoz, midriazis, ataksi, PCP + + taşikardi, hipertansiyon. - Kalıcı demans yapan maddeler: alkol, inhalanlar ve sedatif-hipnotiklerdir. - Kalıcı amnestik bozukluk yapan maddeler: alkol ve sedatif-hipnotikler 208 KÜÇÜK STAJLAR RADYOLOJİ KAS İSKELET SİSTEMİ RADYOLOJİSİ Kas Iskelet Sistemi Radyolojisinde karşılaşılacak lezyonlar: Travmatik, Konjenital, Metabolik, Hematolojik, Inflamatuar, Neoplastik GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ DIrekt GrafIler • En önemli yöntemdir • Ilgili kemiğin proksimal ve distalindeki eklem aralıkları görüntüye dahil edilmelidir • En az iki projeksiyonda filmler alınmalı • Karşı taraftaki kemikle karşılaştırılmalı (yaşa bağlı değişikliklerde). Epifizle metafiz arasındaki hatta fizis hattı denir. Karşılıklı değerlendirilmelidir. • Lezyonu olan her olguda Ca+2 ve P+ ve alkalen fosfataz bakılmalıdır • Değerlendirirken herediter faktörler, hastanın cinsiyeti, yaşı, mesleği göz önünde bulundurulmalıdır. • Lezyonun kemikteki yerleşim yeri, boyutu, konturu, lezyonun iç yapısı, yoğunluğu, lezyon çevresindeki kemiğin durumu, periost reaksiyonu, eklemin tutulup tutulmadığı ve tutulan bölgede büyüme bozukluğu olup olmadığı önemlidir. • Seri grafiler varsa lezyonun seyrine bakılır • Fetuste ilk görülen kemik klavikuladır. 12. haftada görülür Özel grafiler: 1- Town: Saç alın hizasından itibaren 17° açıyla ayağa doğru ışın verilerek çekilir. Occipital kemik, foramen magnum petröz apex iyi görülür. 2- Waters: Sinusleri görmek içi n çekilir. Sifenoid sinusun görülmesinin dişler tarafından engellenmemesi için ağız açık çekilir. 3- Codwel: Alın kasete yaslanır, ağız kapalı çekilir. Özellikle frontal kemik ve orbita kontürleri iyi görülür. Sinüsler ve travmalarda kırıkları değerlerdirmek için Watersla birlikte istenir. 4- Schuller - Mostoid havanmayı gösterir 5- Stenvers - Internal akustik kanal görülür • Iskelet yaşı belirlenmesinde sol el bilek grafisi atlasla karşılaştırılır. Artrografi • Eklem aralığına ponksiyonla girilir ve gaz veya kontrast madde verilerek filmleri çekilir. Ultrasonografi (USG) • Kullanımı sınırlıdır * Popliteal fossayı değerlendirirken * Doğuştan kalça çıkıklığının erken tanısında 209 KÜÇÜK STAJLAR * Eklem aralığı sıvı artış miktarının değerlendirilmesinde * Kaslar içinde abse, hematom, neoplazi gibi kitle varlığında * Tendon patolojilerinde (Aşil tendon rüptürü) Anjiografi • Neoplastik kitlelerin arteryel beslenmesini değerlendirmek ve embolizasyon yapmak için kullanılır. Bilgisayarlı tomografi (BT) • Kalsifikasyon-ossifikasyon içeriklerinin araştırılmasında ve kortikal yerleşimli lezyonların incelenmesinde tercih edilir. • Okkult ve komplike kırıkların görüntülenmesinde öncelikle tercih edilir. • Dansite ölçümleri yapılabilir. Magnetik Renozans (MR) • Eklem aralıklarının, eklem çevresindeki yumuşak dokuların, kemik iliği ve kasların gösteriminde en etkin yöntemdir. Sintigrafi • Tc 99 m ile işaretli fosfat kullanılır. • Yeni kemik yapımı ve artmış kan akımı olan yerlerde toplanma olur. DISPLAZILER • Konjenitaldir. Çoğu herediterdir. • Akondroplazi : En sık görülen iskelet displazisidir. Enkondral kemikleşme bozulmuştur. Radyolojisi: • Uzun kemikler kısa kalın ve dışa kavislidir. Metafizler V şeklindedir. • Spinal kanal her yönden daralır. Interpedinkuler mesafe yukarıdan aşağıya indikçe daralır. Intervertebral disk mesafesi artmıştır. • Pelviste iliak kanatlar kare şeklini almıştır. Asetebulum tavanı düzleşmiş olup asetebular açı sıfıra yaklaşmıştır. Sakrum horizontaldir. Pelvis dar ve küçüktür. OSTEOGENEZİS İMPERFEKTA • • • • Kollajen yapımında defekt vardır. Kemik matriks yapımı yetersizdir. Kırık iyileşmesi normaldir. Aşırı kallus oluşumu vardır. Mavi skleraları vardır. Radyolojisi • Osteoporotiktir. Trabeküler yapı bozulmuştur, korteks incelmiştir, eğilmeler vardır. • Uzun kemiklerdeki çok sayıdaki kırığa bağlı olarak akordion görünümü ve ekstremitelerde kısalık vardır. • Vertebralarda kompresyon fraktürleri, kifoz, skolyoz ve asetebular protrüzyon olur • Kafada vormian (sütür içi kemikçikler) kemikçikleri vardır. Kranial ossifikasyon geridir. 210 KÜÇÜK STAJLAR OSTEOPETROZIS (MERMER KEMIK HASTALIĞI) • Hastalık kalsifiye kartilajın persistansına ve kemik rezorpsiyonundaki yavaşlamaya bağlıdır. • Iki tipi var * Otozomal dominant - Adelosanda görülür * Otozomal resesif - Doğumdan hemen sonra semptom verir. • Ilerleyici anemi, kanama diatezi ve enfeksiyon vardır. • Radyoloji: Diffüz yoğunluk artımı, kemik içinde kemik görünümü vardır. • Kemik tümüyle denstir. Korteks medulla ayrımı kaybolmuştur. DOĞUŞTAN KALÇA ÇIKIĞI (D.K.Ç.) • Kalça eklemi displazisi ve asetebular tavanın defektif ossifikasyonu vardır. Sonuçta asetebular açı artar, femur başı ossifikasyonu gecikir ve düzensizleşir. Radyolojisi: • Kalçada radyolojik olarak bulunan Y kıkırdaklarını birleştiren çizgiye Hilgenreiner çizgisi denir. • Asetebulum tavanının en dış kenarından Y kıkırdağına çekilen çizgi ile Hilgenreiner çizgisi arasındaki açıya asetebular açı denir. Normalde 1530° arasındadır. • 30°'nin üstündeyse asetebular hipoplazi olarak kabul edilir. • Femur başı normalde 5 ayda ossifiye olur. DKÇ'da ossifikasyon gecikir. • Shenton hattı (Femur boynunun iç kenarı ve pubis kolunun alt kenarından geçen yarım daire) kırıktır. • Yenidoğanda kalçayı daha iyi görmek için Von Rosen grafisi (sırtı üstü yatar pozisyonda, kalça 45° abduksiyonda ve internal rotasyondayken) çekilir. Femur başı iyice asetebulumdan uzaklaşır. Putti triadı: 4 Çıkık olan tarafta femur başı hipoplazik 4 Femur başı üst-dışta yer alır 4 Asetebulum hipoplazik FIBROZ DISPLAZI • Monostatik: Geç çocuklukta ortaya çıkar. Tek kemikte tutulum vardır. Uzun kemiklerde ekzantrik olarak yerleşmiş osteolitik lezyonlar • Polistatik: En sık uzun kemiklerin metafizlerinde yerleşir. Hastalık sınırlı kalmaz tüm kemik boyunca yayılmıştır. • Düzensiz kenarlı ve değişik boyutlarda radyolusent alanlar görülür. Kokavara en sık görülen deformitedir. • Fibroz displazide lezyonlar hipervaskülerdir. • Sintigrafide tutulan kesimde yoğun aktivite birikimi izlenir. Ilerleyici seyri vardır. KEMIK TÜMÖRLERI • Hastanın yaşı, cinsiyeti, kliniği önemli. Klinikte genellikle ağrı şişlik ve patolojik kırık vardır. • Iki tip tümör vardır. 211 KÜÇÜK STAJLAR * Primer * Metastatik ÖzellIkler Lezyon sayısı: • Primer kemik tümörleri genelde soliterdir • Multiple ise metastaz, miyelomatozis, retikulozis Kemik tipi: • Primer kemik tümörleri genelde diz ve kalça eklemleri çevresinde görülür. • Aksial iskeleti tutan çok sayıdaki lezyonda metastaz, myelomatozis, retiküloz düşünülür. Yerleşimi: • • • • Epifiz- Kondroblastom, dev hücreli tümör Metafiz- Soliter kist, kondrosarkom, osteosarkom Diafiz- Ewing sarkomu, lenfoma, osteosarkom Fibroz displazi, histiositosis X Kemik değişiklikleri • Litik, proliferatif, mixt Kenar özelliği: • Genelde beningler düzgün malignler düzensiz sınırlıdı • Benignlerin geçiş sonu geniş, malignlerin geçiş zonu dardır. Yumuşak doku kitlesi: • Genellikle malignler yumuşak dokuya taşar. BENİGN KEMİK TÜMÖRLERI Osteoma • 3., 4. dekadlarda kafa kemiklerinde, özellikle paranazal sinüslerde, iyi sınırlı ve yuvarlak yoğun kemik kitlesidir. • Gartner sendromunda iskelette yaygın osteomlar görülür. Osteoid Osteoma • 2.,3. dekadlarda özellikle femur proksimal ucunda geceleri artan, haftalarca, aylarca süren ağrı vardır. • Ağrı aspirinle geçer. • Radyolojik bulgular: Kortekste 2 cm'den daha küçük nidus adı verilen litik lezyon şeklinde görülür. Osteoblastom • 2.,3. dekadda genelde vertebral kolonda kemiğin korteksini incelten 2-12 cm çapında litik lezyondur. Soliter Enkondrom • 2. dekadda genellikle falankslarda ve metakarplarda diafizi tutar. Radyolojik bulgular: * Kemik medullasında santral yerleşimli ince kenarlı, dar geçiş zonu olan, litik ekspansif lezyonlardır. 212 KÜÇÜK STAJLAR * Iç yapısı buzlu cam yoğunluğundadır. * Birden fazla görülen şekline enkondromatozis (Ollier hastalığı) denir. Kondrosarkom gelişebilir. * Enkondrom + yumuşak dokuda hemanjiom = Maffucci sendromu Osteokondrom • 2.,3. dekadda tubuler kemik metafizinde ve yassı kemiklerde kemiğin korteksiyle devam eden ekzositozdur • Çevresi kıkırdakla sarılmıştır. Soliter kemik kisti • 2. ve 3. dekadda vertebra ve iliak kemikleri tutar. • Ekspansiyonu balonlaşma şeklindedir içi kanla doludur. • Ekzantrik yerleşimli osteolitik lezyonlar şeklindedir. Dev hücreli tümör (Giant Cell tümör) (Osteoklastom) • 2. ve 3. dekadda tibia ve humerusun proksimalini femur ve radiusun distalini tutar. • Olguların %60'ı diz civarında yerleşir. • Radyolojik bulgular: Asimetrik lokalizasyonlu, epifizlerde yerleşim gösteren dansite azlığı ile karakterize görünüm vardır. Periost reaksiyonu izlenmez Kondroblastom • 2., 3. dekadda humerus, femur ve tibianın proksimal uçlarında yerleşir. • Radyolojik Bulgular: Uzun kemiklerin epifizlerinde litik alanlar görülür. Iyi sınırlı yuvarlak oval lezyonlarda amorf ve benekli kalsifikasyon vardır. Hemanjiom • Yavaş büyüyen, kan damarlarından meydana gelmiş, en sık vertebral kolona yerleşmiş kistik yapıda tümördür. • Radyolojik bulgular: Vertebra cismi hafif balonlaşma gösterir. Uzun kemiklerde tutulum metafizdedir ve ekzantriktir. Korteks incelmiş lezyon multifokaldir. MALIGN KEMIK TÜMÖRLERI Osteosarkom: • En sık soliter malign kemik tümörüdür. 2. ve 3. dekadda sık ve %75'i femur alt ucu metafizinde yerleşir. • Radyolojik Bulgular: * Metafizde osteolitik karakterli, düzensiz litik noktalar ve kemik trabeküllerinin yokluğu ile giden translüsent odakların yanısıra radyoopak olanların da bulunduğu karakteristik görünüm vardır. * Bazen tamamen litik, bazen tamamen sklerotik olabilir. * Başlangıçta destrüktif lezyonlar ekzantrik yerleşirsede sonra cisme doğru ilerler. * Periost reaksiyonu vardır.Tümör dokusunun korteksi parçaladığı yerde oluşan üçgen şeklindeki periost reaksiyonuna Codman Üçgeni denir. * Tümör çoğu zaman yumuşak doku içine yayılmıştır. Yayılan tümör dokusu içine doğru kemikten ışınsal tarzda uzanan yeni kemik yapımı vardır. 213 KÜÇÜK STAJLAR Ewing Sarkomu • En sık 2. dekadda uzun kemikler, pelvis ve vertebral kolonda diafiz yerleşimlidir. • Kliniği osteomyelite benzer. • Radyolojik bulgular: * Diafizin santralinde güve yeniği biçiminde, düzensiz kenarlı destrüksiyon alanları vardır. * Soğan zarı şeklinde paralel lameller tarzında periosteal reaksiyon vardır. * Korteks sağlam olduğu halde yumuşak doku metastazları olabilir. Akciğer ve diğer iskelet bölümlerine metastazlar olabilir. Kondrosarkom; • Erişkinlerde görülen kıkırdak hücrelerinden köken alan 4. ve 6. dekadlarda görülen malign kemik tümörüdür. • Primer olabilir veya enkondrom ve osteokondromdan gelişebilir. En sık femurda görülür. • Radyolojik Bulgular: * Santral yerleşimli olanlarda litik alan içinde ossifiye ve kalsifiye alanlar izlenir. * Yumuşak doku içine ilerlediğinde atılmış pamuk manzarası olur. * Periferik lezyonlarda tümör merkezinde aşırı kalsifikasyon vardır. * Merkezden perifere doğru uzanan kalsifikasyon şeritleri izlenebilir. Fibrosarkom • Fibroblastik dokudan kaynaklanır. 3. ve 6. dekadlarda görülür. • Olguların yarısı diz civarındadır. • Radyolojik Bulgular: * Diafizyometafiziel yerleşimlidir. * Destrüktif ve ekspansil lezyonlar şeklindedir. * Korteks erozyonu vardır. Erozyonun proksimal ve distalinde Codman üçgeni vardır. * Tümör korteksi penetre ettikten sonra multiple küçük litik alanlar görülür. Multiple Myelom • Plazma hücrelerinden kaynaklanır. • Radyolojik Bulgular: * Soliter veya yaygın olabilir. * Başta bulgu yoktur. Daha sonra yaygın osteoporoz, kafa ve pelvis kemiklerinde zımba deliği şeklinde osteolitik alanlar görülür. METABOLIK KEMIK HASTALIKLARI Raşitizm: • Kemiklerde radyolusensi artımı, elbileğinde kadeh görünümü, fırçalaşma, kemiklerde eğilmeler (Q ve X bacak), • Raşitik rozary (kosta uçlarında) görülür. 214 KÜÇÜK STAJLAR Osteoporoz: • Kemiklerin radyolusensi artmış sekonder kemik trabeküllerinin sayısı ve çoğunlukla kalınlıkları azalmıştır. • En iyi vertebra ve femur boynunda görülür. • Vertebraların yoğunluğu azalmış korteksi ince ama sağlamdır. • Primer trebeküllerin belirginleşmesine bağlı olarak vertikal çizgilenme görülür. • Vertebra yüksekliği azalmış ve bikonkav görüntü kazanmıştır. • Düz grafilerde görebilmek için kemik mineral içeriğinin %25-30 azalmış olması gerekir. Hipertiroidizm: • • • • • Iskelette artmış osteoklastik aktivite nedeniyle osteolizis gelişir. Trabekuller rezorbe olur. Daha sonra kistler (Brown tümör) ortaya çıkar. Olguların %20'sinde iskelet bulguları vardır. En sık elde subperiosteal kemik rezorpsiyonu görülür. Osteomyelit; • Derin yumuşak doku ödemi vardır. • Hastalığın ikinci haftasından sonra periost reaksiyonu ve yeni kemik yapımı görülür. • Daha sonra porozis ve güve yeniği görünümü izlenir. • Daha sonra ise sekestr denilen ölü kemik parçaları izlenir. • Kronik osteomiyelitle kemikte kalınlaşma skleroz kemik içinde kavitasyonlar görülür. • Etrafındaki kemikten daha dens sekestr kemikler izlenir ve sekestr etrafında yeni kemik oluşmuştur. Paget hastalığı; • Kemik yapım ve yıkımı artmıştır. Kortex kalınlığı artmıştır. Medulla daralmıştır. • Bal peteği görünümü, kalın koyu bandlar ve kemikte eğrilmeler görülür. • Pelvikste trabeküler yapı kabalaşmıştır. • Korteksde devamlılığı bozan küçük transvers radyolusent çizgiler vardır. GASTROİNTESTİNAL SİSTEM RADYOLOJİSİ • Ösefagus üst kısmının görülebilmesi için faringoösefagogram çekilir. Hastaya baryum içirilir. Sonra film çekilir. • Ösefagusun alt kısmı için ösefagus pasaj grafisi çekilir. Baryum kullanılır. • Mide ve duedonum grafisi çift kontrast çekilir. Baryum ve efervesan tozlar kullanılır. • Ince barsak için ince barsak pasaj grafisi çekilir. 20 dakikada bir film alınır. Çok duyarlı değildir. (Anslar üst üste bindiğinden). Enterokrizisle bu doz avantaj önlenebilir. Enterokrizis baryum ve Beta metil selüloz kullanılarak çift kontrast sağlanan ve enterokrizis kateteri kullanılan bir ince barsak grafisidir. 215 KÜÇÜK STAJLAR • Kolon Grafileri: Her zaman çift kontrast çekilir. Rektumdan baryum ve hava verilir. • Gastrointestinal sistemde bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonansta kullanılabilir. Lezyonların çevreye invazyonunu ve eşlik eden lenfadenopatilerin gösterilmesinde değerlidir. • Ultrasonografide yapılabilir. • Ayakta direkt batın grafileri: * Barsak sepmentlerinde genişleme, hava sıvı seviyeleri (intestinal obstrüksiyonda) * Perforasyon olan hastalarda sağ diafragma altında hava görülebilir. ÖSEFAGUS • Konjenital Anomalileri: atrezi, fistül, darlık • En sık fistül şekli ösefagus üst parçası kapalı alt parçası trakeaya açıktır. • Direk grafilerde üst kısım havayla dolu görülür. Ösefagus alt ucu trakeaya bağlantılı olduğu için intestinal gaz distansiyonu görülür. Divertiküller • Traksiyon divertikülleri - Daha çok ortada tabanı geniş üçgen şeklinde dolma fazlalığı şeklindedir. • Pulsiyon divertikülleri - Üst parçada yerleşmiş boynu dar dolma fazlalığı yapar. • Epifrenik divertiküller - Alt kısımda yerleşir konjenitaldir. Herniler 1) 2) 3) 4) Kayıcı (sliding): Gastro ösefagial junction yukardadır Paraösefageal - Fundus yukarda ösefagial junction normal yerindedir. Mide tamamen intratorasik Kısa ösefagus (konjenital, skleroderma) Sitrüktür • Asid, fundusu, alkali, ösefagusu daha çok etkiler. Korozif madde içiminden sonra darlıklar oluşur. • Bunların proksimali huni gibi genişler. Akalazya • Ösefagus peristaltizmi azalmıştır. • Kardiada spazm vardır. • Kalem ucu görünümü vardır. Proksimali çok genişler. Skleroderma • Düz kas hastalığıdır. • Patoloji 2/3 distalde olur. Kardia çok gevşektir. • Primer hareketler olmadığından yiyecek ilerleyemez. Neoplaziler • Benign - En sık Leiomiyoma - Düz kenarlı dolma defektidir. • Malign - En sık 1/3 ortada squamöz hücreli karsinomdur • Ösefagus dolma defekti, omuz işareti, lezyon tarafında yumuşak doku kitlesi görülür. 216 KÜÇÜK STAJLAR MIDE • Hipertrofik pilor stenozu: Pilor daralmıştır. Ip işareti vardır. Tren rayı gibi birbirine paralel iki çizgi şeklinde görülür. Çocuklarda yapılacak ilk tetkik USG'dir. Kas kalınlığı ve kanalın uzunluğu ölçülür. Gastrik Peptik Ülser • Benign * %95 - En sık küçük kurvaturde * Dolma fazlalığı şeklinde(niş) görülür. Duvardan dışarı doğrudur. * Hampton çizgisi vardır. (Ülser tabanındaki ödem halkası) * Mukozal kıvrımlar ülser nişine kadar devam eder. * Büyük kurvatur içe doğru kasılır • Malign * %5 - Geniş tabanlı ve sığdır. * Dolma defektinin üzerinde dolma fazlalığı şeklindedir * Irreguler, kalın kesintiye uğrayan kıvrımlar * Kenarları ve tabanı düzensizdir * Rigidite vardır Mide Tümörleri • Benign - En sık polip ikinci sıklıkta leiomiyom görülür. Düzgün kenarlı dolma fazlalığı yaparlar • Malign - En fazla adeno karsinom görülür. Yarısından fazlası pilorik bölgede yerleşir. • Radyolojik Bulguları: Dolma defekti, mukozal düzensizlik rigidite, pilor obtrüksiyonu yapabilir. • Mide Linitis plastika denilen rigid bir matara şeklini almış olabilir. INCE BARSAK VE COLON Duedenal Peptik Ülser • Ülserin %70'i duedenumdadır. • Bunların %95'i bulbustadır. • Bunun dışındaki bölgede ülser görülürse Zollinger Ellison sendromu düşünülür. • Ülser genellikle ön ve arka duvarda olduğu için ülser ve ülser çevresinde ödem görülür. • Mukozal konverjans, deformasyon, psödodivertikül formasyonları görülebilir. • Kronik - skar, spazm, yonca yaprağı şeklinde görülebilir. • Intestinal neoplazmlar * Benign - Leiomyom * Malign - Karsinom, karsinoid tümör metastaz Malabsorbsiyon Sendromları … Sprue (Tropikal, nontropikal), … lenfoma, … Whipple, 217 KÜÇÜK STAJLAR … … … … … iskemi, eizinofilik sendrom, radyasyon enteriti, pankreatik ekzokrin yetmezlik, parazitik enfeksiyonlar. Radyolojik Bulgular: • Dilatasyon -- Jejunal segmentlerde genişleme • Segmentasyon -- Hipersekresyon nedeniyle opak madde kolonunda yer yer kesintiler • Flokülasyon -- Hipersekresyon nedeniyle baryum suspansiyonunun parçalanıp benekli bir görünüm alması • Motilite değişiklikleri -- Hipomotilite • Mukozal kıvrımlarda silinme, kalınlaşma • Askaris -- Parazitin kendisi görülebilir. Lümen içinde tubuler lineer yapılar Tüberküloz • En sık abdomende peritonit olarak görülür. Hastada asit ve peritonda kalınlaşma olur • Hepatomegali, splenomegali, lenfadenopati • En sık ülseratif formu görülür • Hipertrofik formu barsak duvarında kalınlaşma yapar • Çekumda ters şemsiye görünümü Ileumda tübüler daralma, sağ kolonda segmental tutulum vardır • BT'de ortası nekrotik dev lenf nodları görülür Invajinasyon • • • • • • En sık ileokolik şekli görülür. Tanıda ilk yapılacak USG'dir. Lavmanda tam bir obstrüksiyon vardır. Baryum invajine olan kısmı yarım ay şeklinde sarar. Yatak yayına benzer görünüm verebilir. Invajinasyon opak lavmanla açılabilir. Divertikül • Doklum fazlalığı yapar. Divertikülit, perforasyon ve apse formasyonu komplikasyonlarıdır. • Perforasyon riski olduğu için tek kontrast grafi çekilir. Apendisit • Apendisit olduğunda normalde USG'de görülmeyen apendiks görünür hale gelir. • Target - Lümen çapı 6 mm'den, duvar kalınlığı 2 mm'den fazladır. 218 KÜÇÜK STAJLAR INFLAMATUR BARSAK HASTALIKLARI Yerleşim Ülser Daralma Fistül Kanser sıklığı Megakolon Crohn Sağ kolon Derin Var Var Nadir Yok Ülseratif Kolit Sol kolon Yüzeyel Yok Yok 25 kat daha fazla Var Crohn • • • • Tüm gastrointestinal sistem tutulur. Mukozal pililerde kalınlaşma ve silinme, duvarda kalınlaşma, rigidite, lümende kaldırım taşı görünümü, transvers ve longitidunal derin ülserlere bağlı gül dikeni şeklinde baryum çıkıntıları, • stenotik bölgeler, ileo-ileal, ileo-kolik, çevre organlara, abdominal duvara fistüller, striktürler oluşur. Ülseratif Kolit • Tutulum devamlıdır. Lümen genişlemiştir. • Duvar kalınlaşmış, psödopolipler vardır. • Derin olmayan ülserler nedeniyle kolon duvarında testere dişi gibi bir görünüm olur, ülserlerin derinleşmesi ile baryum submukoza altına girerek tren rayı görünümü oluşur. • Kurşun boru görünümü oluşur. • En sık komplikasyonu megakolondur. En çok transvers kolon ve çekumda gelişir. • Kolon genişliği 9 cm olmuşsa toksik megakolondur. • 12 cm olunca perforasyon gelişir. Tanısı direk grafi ile konur. • Dilate hava ile dolu barsak segmenti görülür. Kolon Neoplazmları • • • • Benign: En sık adenomlar - Düzgün kenarlı dolma defekti Familial polipozis - Çok sayıda yuvarlak dolma defekti görülür Malign: En sık adeno kanser Polipoid yapıda olanlar kolonun sağ yarısında ülseratif ve infiltratif olanlar sol yarısında, düzensiz dolma defektleri ve mukozal harabiyet yaparlar. KARACİĞER, SAFRA YOLLARI, PANKREAS GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ Konvansiyonel Radyoloji, US ± Dopler, BT, MRG, Sintigrafi, Anjiografi, PTK + ERCP Karaciğer Patolojileri • Konjenital (basit kist, erişkin tip polikistik hastalık) • Enfeksiyöz (viral, bakteriyel, fungal, paraziter) 219 KÜÇÜK STAJLAR • • • • • Diffüz (yağlanma, siroz, depo hastalıkları) Vasküler (portal hipertansiyon, Budd-Chiari) Benign neoplasm (hemanjiom, adenom) Malign neoplasm (primer, sekonder) Karaciğer Kistik Lezyonları Kullanılan en değerli yöntem USG'dir. Kist Hidatik Tip I - Sade kistik lezyon Tip II - Germinatif membran kist duvarından ayrılmış - Nilüfer çiçeği görünümü Tip III - Kız kistler bulunur Tip IV - Kendi içinde katlanmış, dejenere olmuş ve fibrozise uğramış said kitle Tip V -Kalsifiye olmuş Karaciğerde Yağlanma • Diffüz • Fokal * USG'de hiperekoik. En değerli yöntem * BT'de hipodens * MRG'de yağ baskılama tekniğinde hipointensite Siroz • Volüm redistrübüsyonu: Sağ lob küçülürken sol lob ve özellikle kaudat lob büyür • Heterojen, düzensiz, kaba parankim görünümü, USG'de parankim ekojenitesinde artış (hücre içi yağlanma) • Nodüler kontur • Rejenerasyon nodülleri • Portal hipertansiyon bulguları Portal Hipertansiyon • En değerli yöntem Doppler USG • Portal ven, splenik ven, sol gastrik ven, koroner ven, rekanalize umblikal vende çap artışı • Doppler USG'de respiratuar fazite kaybolur. Hepatofugal akım dilate hepatik arterde rezistansı artmış akım • Porto sistemik kollateraller: Ösefageal, gastrospenik, paraumblikal (Cruveilhier-Von Buangarten Sendromu) splenorenal, mezenterikretroperitoneal, hemoroidal • Asit ve splenomegali • Tedavisinde TIPSS: Transjuguler intrahepatik porto sistemik şant uygulanabilir (Internal juguler venden sedasyon ve lokal anestezi altında girilerek hepatik ven ve portal ven arasında fistül oluşturulur. Budd-Chiari Sendromu • Nedenleri: Idiopatik, hiperkoagulopati sendromları, neoplazi, flebit, sağ atrial tümör veya yetmezlik, membran, Behçet • Hepatik ven kalibrasyonu azalır veya tamamen oklüde olur • Hepatiko hepatik şant 220 KÜÇÜK STAJLAR • Kaudat lob hipertrofisi • BT'de heterojen kontrast tutumu, santral opaklaşma ve periferin hipodens kalması, geç kesitlerde periferde gecikmiş opak tutulumu • Doppler USG'de hepatik ven akımı yoktur veya fazitesi kaybolur yada ters akım izlenir • Hepatik venografi ile kesin tanı konur Karaciğerde Yer Işgal Eden Solid Kitleler • Benign: En sık kavernöz hemanjiom görülür, fokal nodüler hiperplazi, adenom • Malign: Hepatoselüler karsinom, anjiosarkom, metastazlar, lenfoma Kolelitiazis • Safra kesesinde temel görüntüleme yöntemi USG'dir • Hiperekoik, posteriorda akustik gölge * %85 radyolusent (çoğunlukla kolesterol taşı) * % 15 radyoopak (çoğunlukla pigment taşı) • Safra çamuru: Akustik gölge yok • Porselen safra kesesi Kolesistit • • • • • • • %90 taşa sekonder, %10 akalküloz Duvarda kalınlaşma (4 mm den fazla), duvar devamlılığının bozul-ması Hidrops (4 cm den fazla) Sonografik murphy Kolelitiazis ve internal ekolar Perikolesistik mayi Gangrenöz kolesistit, perforasyon, amfizematöz kolesistit Tıkanma Sarılığı • Benign (%76) … Travmatik-cerrahi (%44) … Taş … Pankreatit … Sklerozan kolanjit … Paralitik (Askaris) … Koledok kisti • Malign (%24) … Pankreas kanseri … Ampulla kanseri … Kolanjio kanser … Metastaz Safra Yollarını Görüntüleme Yöntemleri • • • • Kesitsel Kolonjiografi PTK ERCP : : : : US, BT, MRG IV kolonjigrafi, PTK, ERCP Yukarı seviyeli obstrüksiyonlarda Daha aşağılara girişim olması gerektiğinde 221 KÜÇÜK STAJLAR Akut Pankreatit • Etiyoloji … Idiopatik … Alkolizm … Kolelitiazis … Metabolik … Enfeksiyon … Ilaç … Malignansi Radyolojisi: • Direkt grafi: Sentinel loop, renal hab, gazsız abdomen, pankreatik yatakta güve yeniği görünümü • Akciğer grafisi: Solda plevral effüzyon, atelektazi, diafragmada yükselme • ÖMD: Büyük kurvaturde ruga ödemi, anteriora itilme, papilla ödemi, ters 3 işareti, duedenal ansta yaylanma • Kolon: Transvers kolon haustralarında distansiyon • USG: Hipekoik büyük pankreas, kanalda genişleme, flegmentoz kitle, peripankreatik sıvı, pseudokist • BT: Hipodens büyük pankreas, hiperden salan (hemoraji), konturlar konveks ve net değil, peripankreatik yağ dokusu densitesinde artış TORAKS RADYOLOJİSİ • Posterior - Anterior akciğer grafisi - Alfa ışını sırttan girer kaset öndedir. Tam inspriumda çekilir. Anod ile film arasındaki mesafe 185 cm'dir. • Yan grafi: Özel bir durum olmadığı sürece soldan çekilir. Yani sol tarafı kasete dönüktür. Sağ diyafragma soldan daha yukarıdadır. Yan grafilerde diyafragma 2 çizgi halinde görülür. Sternum, kalp, vertebralar ve costalar görülür. Trakea arka duvarı 5 mm'den küçük olmalıdır. • Sağ paratrakeal çizgi trakeanın sağ kenarı ile plevra yaprağından oluşur.Normalde 5 mm küçük olmalıdır. • Sol hilus daha yukardadır. Hilustaki esas gölgeyi pulmoner arterler yapar. Pulmoner venler ise kalbe konverjans yaparak gelirler. • Yan grafide arkus aorta ve sol pulmoner arterde görülebilir. Major ve minor fissurler görülebilir. Sağ fissür daha öne doğru sol daha dik ve ortaya doğru seyreder. • Klavikulalar orta hattan eşit uzaklıkta olmalı, kalp arkasında intervertebral disklerin silik olarak görülebilmesi gerekir. • Yan akciğer grafisinde * Posterior anterior'daki patolojinin lokalizasyonu belirlenir * Posterior anterior'daki görülmeyen lezyonları görmek * Posterior anterior'daki anlamlandırılamayan patolojileri anlamak için çekilir. 222 KÜÇÜK STAJLAR • Inspirium derecesi için kosta sayılır. Önden 6 arkadan 9 kosta sayılmalı. Trakea orta hatta mı lümen içi patoloji varmı araştırılmalıdır. • Dekstrokardi veya situsinversus olup olmadığını anlamak için * Sağ sol işareti * Arcus aorta * Mide gazı incelemesi • Kalp büyüklüğüne bakarken: Önceki filmle kıyaslama mevcut durum * Erişkinde önceki filmiyle arasındaki farkın 1,5 cm'den fazla olması anlamlıdır. Kardiotorasik oran: • Sternumun tam ortasından geçen çizgi kalbin sağ ve sol en uzak noktalarından dik indirilerek uzunlukları toplanır. • Bunun göğüs duvar çapına bölümü %50 olmalıdır. • Daha fazla olması kalp büyüklüğü bakımından anlamlıdır. • Expiriumda kalp büyür diyafragma yükselir • Diyafragma yükselmesi en sık mediastinal tümörlere bağlı diyafragma paralizisi nedeniyle olur. • Gizlenebilir alanlar * Akciğer apeksleri * Diyafragma arkası ve diyafragmaya komşu lezyonlar * Mediasten ve hiluslar • Apikolordotik Grafi: Amaç klavikula ve 1. kostayı yukarı alarak apeksi daha iyi görmek. 30 cm öne gidip omuzlar geriye yaslanır. • Anterior-posterior grafi çekilir. Apeksdeki yapılar görülmüyorsa pancoast tümörü olabilir. • Toraksda ilk seçenek direk grafisidir. Ikinci sırayı BT alır. Toraks BT endikasyonları 1- Direk akciğer grafisindeki patolojinin araştırılması * Mediastinal kitle analizi * Ana damar patolojisi * Mediastinal-hiler lenf nodlarının değerlendirilmesi * Major bronşların incelenmesi * Bronşiektazi tanısı ve dağılımının incelenmesi * Evreleme * Soliter pulmoner nodül analizi * Plevral hastalıkların ve göğüs duvarının incelenmesi 2- Akciğer grafisi normal olup hastalık şüphesi olanlar * Pulmoner tromboemboli şüphesi (Dinamik BT) * Akciğer metastazı riski yüksek olan kanserli hastalarda * Mediastinal veya küçük bir akciğer tümörüne bağlı olabilecek endokrin veya biyokimyasal bulguları olanlar * Hemoptizisi olan veya balgam sitolojisi normal olanlarda periferik akciğer kitlesinin araştırılması * Akciğer grafisi normal veya normale yakın olup akciğer fonksiyon testleri bozuk olanlarda 223 KÜÇÜK STAJLAR Yüksek rezolüsyonlu BT= YRBT • Kontrast madde verilmez. Akciğer parankimine yönelik bir tetkiktir. 1-1,5 mm'lik kesitler alınır. Endikasyonları • Akciğer grafisi normal olup semptomatik hastaların incelenmesi • Parankimal hastalıkların analizi (sarkoidoz, lenfosit) • Parankimal hastalıkların akitvitesinin araştırılması • Parankimal hastalıkların tedaviye yanıtının değerlendirilmesi • Açık akciğer biopsisi veya transbronşial biopsi endikasyonunun konulması ve uygun bölgenin araştırılması MRG endikasyonları • • • • • Kitlenin hiler veya göğüs duvarına invazyonunun gösterilmesi Hiler kitlelerin ayırıcı tanısı Mediastinal kitlelerin araştırılmasında Diyafragmatik hastalık analizi Kardiyovasküler lezyonlar AKCIĞERDE TEMEL RADYOPATOLOJIK DEĞIŞIKLIKLER 1- Siluet işareti: • Komşu dokuların birbirinin kontürünü silmesi * Sağ arka lob - kalbin sağ konturunu * Lingual lob - kalbin sol konturunu * Superior sol segment - aort topuzunu * Sağ üst anterior lob - aortun sağını • Siluet işareti sadece su densitesi için geçerlidir. • Göğüs duvarındaki lezyonlarda siluet işareti olmaz. 2- Hava Brankogramı • Direkt grafilerde distal bronşlar görülmez. • Normalde sadece sağ ve sol ana bronşlar görülür. • Alveol çevresinde opasite olursa distal bronşlar görülür ve hava bronkogramı olur. • Anlamı lezyonun akciğer içinde olmasıdır. • Nedenleri: … Pnömoni … Akciğer ödemi … Alveol hücreli kanser … Lenfoma 3- Konsolidasyon • En küçük birimi bir terminal bronşiolun distalinde kalan asinüsün havalanmasının kaybolması • Nedenleri: … Pnömoni … Akciğer ödemi … Aspirasyon … Bronkoalveolar hücreli Ca … Alveolar proteinozis … Lenfoma 224 KÜÇÜK STAJLAR 4- Buzlu Cam Görünümü (BT de) • Anatomik yapıların kaybolmadığı densite artışı. Intersitisyel veya alveoler hastalıklarda olabilir. • Diffuz intersitisyel fibrozisde erken dönemde aktif alveolit olur. Böyle görülür. • Tedavi edilebilir hastalık anlamına gelir. 5- Bal Peteği Akciğer Görünümü (BT bulgusu) • Son dönem intertisyel fibrozis bulgusudur. Pulmoner destruksiyon olur. • Duvar kalınlığı 2-3 mm çapı 5-10 mm olan kistler olur. • Bal peteği görünümü akciğer bazalinde ve periferde olur. 6- Soliter Pulmoner Nodül • 1-4 cm çaplı etrafı normal akciğer parankimi ile çevrili densite artışına soliter pulmoner nodül denir. • Nedenleri: … Granülomlar … Periferik tip akciğer karsinomu … Hamartom … Kist hidatik … Bronkojenik kist … Arteriovenöz malformasyon … Adenom … Hematom … Metastaz Benign nodül Malign Nodül Kontur Düzenli ve iyi sınırlı Düzensiz spiküllü Boyut Çoğu zaman küçük 3 cm'den büyük Kalsifikasyon Santral nidus Ekzantrik Noktasal Laminalı, diffüz Saçılmışop-corn Büyüme hızı 2 yıl izlemede 6ay-2yıl içinde boyut iki kat büyüme değişmesi Kavitasyon Ince duvarlı Kalın duvarlı 7- Multiple Pulmoner Nodül • Genellikle metastaz • Tuberküloz granülomu • Septik emboli • Romatoid nodül 8- Kavite • Gazla dolu duvarı 3mm den kalın olan lezyonlar. • 3 mm'den inceyse kisttir. • Nedenleri: … Tuberküloz (üst lob posterior segmentte) … Stafilokok pnömonisi … Kanser … Hodgkin lenfoma 9- Akciğerde kalsifiye olabilecek oluşumlar … Trakea, bronşlar 225 KÜÇÜK STAJLAR … Parankimal - Tbc, sarkoidoz, Hodgkin Lenfoma, silikozis … Lenf nodları … Kalp kapakları, … Timoma … Plevra yaprakları … Teratom … Vasküler (Coroner arterler, aorta, aortadan çıkan dallar) 10- Atelektazi (Kollaps) 4 türlü olabilir • Pasif kollaps - Pnömotoraks veya plevral sıvı nedeniyle itilir. • Skatrisyel - Fibrozise bağlı radyoterapi, tuberküloz, kanser • Adhesif - Surfaktan eksikliğine bağlı yenidoğanda yüzey geriliminin azalmasına bağlı • Resorbsiyon kollapsı - Bronş tıkanıklığına bağlı içindeki hava emilimi • Kollaps normal akciğer dokusu tarafından kompanse edilir. • Normal olan tarafta havalanma fazlalığı olabilir. Atelektazi olan tarafta kosta aralıkları daralır. • Diyafragma yükselir. Kalp ve mediasten çekilir. 11- Miğfer işareti: • Ekstraplevral işaret. • Ampiyemin önemli radyolojik bulgusu USG'de hipoekoik. PNÖMONILER • Primer pnömoni - Parankimde önceden bir olay yok • Sekonder pnömoni - Parankimde primer bir olay vardır bunun üzerine pnömoni biner. • Radyolojik olarak: * Alveoler pnömoni * Intersitisyel pnömoni * Miks pnömoni • Alveoler - Iltihabi hücre elemanları alveollerin içine dolunca bronş ve bronşiollerdeki hava belirgin hale gelir ve görünür. • Intersitisyel - intersitisyel bölgenin peribronşial kısmında genişleme vardır. Özellikle viral pnömonilerde, pnömoni peribronşial bölgede başlar. Bazallerde kaba, retiküler görüntü şeklinde intersitisyel belirginleşme vardır. • Tüm pnömonilerde ilk olarak vasküler yapıda artış vardır. Sonra konsolidasyon meydana gelir. • Viral pnömonilerde lenfadenopati vardır • 3-4 haftada iyileşir. Iyileşmezse apse formasyonu oluşabilir • Sekonder pnömonilerin sınırları daha belirgindir. • Stafilokok pnömonileri miks pnömoniye örnektir. Pnömatoseller oluşabilir. • Çocuklardaki pnömonilerde aspirasyon ekarte edilmelidir. Aspirasyon materyeli özellikle sağ akciğer bazal lobda olur. • Apse önceleri homojen düzgün densite artışı olur. Hava sıvı seviyesi oluşabilir. • Büller: Genellikle periferde yerleşen 1 cm'den büyük hava içeren lezyonlardır • Bilepler 1 cm civarında subplevral yerleşimli hava içeren lezyonlardır. • Kist hidatik: Kronik bir hastalıktır. Bronşa açıldığında ağızdan kaya suyu gelebilir veya plevral boşluğa açıldığında solunum sıkıntısı olabilir. 226 KÜÇÜK STAJLAR BRONŞIEKTAZI Bronkografik bulgular * Kistik veya sakkuler, variköz, silindirik veya tubülerdir. * Direkt grafide tübüler yapılar şeklinde görülür. * Duvar kalınlaşması gösterir. Içi sekresyonla dolu ise beyaz hava ile dolu ise siyah görünür. * Peribronşial kalınlaşmaya bağlı bal peteği görünümü olur. BT Bulguları * Lokal veya uniform bronşial dilatasyon * Normal bronşial incelemenin gözlenmemesi * Periferik akciğerde bronş izlenmesi * Bronş duvarında kalınlaşma * Mukoid impaksiyona bağlı makronodüler görünüm * Tubuler bronşiektazide taşlı yüzük manzarası (Arter beyaz genişlemiş bronş siyah görünür) • Tekrarlayan enfeksiyon, hemoptizi sabahları bol miktarda balgam çıkarma varsa MR ile bronşiektazi aranmalıdır. AMFIZEM • Terminal bronşiollerin distalinde kalan hava yollarında obtrüktif duvar değişiklikleriyle birlikte görülen genişlemeler. * Kalp ve akciğere bası var * Diyafragma düzleşmiş * Lüsensi artmış * Interkostal mesafeler genişlemiş BT Bulguları * Normal parankime oranla daha düşük densiteli olanlar * Duvarları yoktur * Komşu vaskuler yapılarda yer değişikliği obliterasyon * YR-BT ile sentrilobuler, panlobuler, paraseptal olarak ayrılabilir. • Sigara içenlerde amfizematöz ve nodüler yapılar gözlenir. TÜBERKÜLOZ Primer Tüberküloz * Primer tüberkülozlu hastaların %65'i asemptomatik olup tanı için 4 Anormal akciğer grafisi 4 Pozitif PPD testi olmalıdır Primer tüberkülozda radyoloji * Daha çok alt, orta ve üst lobların anterior segmentinde konsolidasyon * Atelektazi * Lenfadenopati Hiluslarda ve sağ paratrakeal alanda * Plevral effüzyon (sıklıkla tek taraflı) * Milier hastalık • Primer tüberkülozlu hastaların %15'inde akciğer grafisi normaldir • Tuberkulom: Nadiren primer hastalığın sonucu olarak kabul edilir. Genelde üst lobda, %50'si kalsifiyedir. 227 KÜÇÜK STAJLAR • Milier hastalık yaşlılarda, 2 yaşından küçük çocuklarda ve immun yetmezliği olanlarda görülür. Havalanma fazlalığı ve 2-3 mm çaplı nodüller görülür. YR-BT milier nodüllerin gösterilmesinde daha faydalıdır. Postprimer Tüberküloz= Reaktivasyon tüberkülozu • Üst lobların apikal ve posterior segmentleri, alt lobların superior segmentleri tutulur. • Kavitasyon postprimer tüberkülozun en önemli bulgusudur. Kavite büyüyen bir tüberkülün havayolu içine boşalması ile oluşur. Kavitenin plevra boşluğuna açılmasıyla ampiyem oluşur. Radyolojik Bulgular * * * * * Parankimal hastalık ve kavitasyon Havayolu hastalığı Plevral hastalık Paraspinal ve paravertebral apseler Bronşiektazi, pseudoanevrizma Histoplazmozis: • Milier görünüm: … Akciğerde yaygın nodüler görünüm … Hemosiderozis … Mycoplazmozis … Pnömokonyoz … Sarkoidoz MEDIASTEN • Mediasten penceresinde trakea, ösefagus, A.carotis kommunis, brakiosefalik arter • ve ven, V.kava superior, aorta, trakea bifurkasyonu, assenden ve dessendan aorta, ana pulmoner arterler • sonra kalbin atrium ve ventrikülleri görülür. Patolojileri • Ön Mediasten … Timik kitleler … Teratodermoid tümörler … Lenfadenomegaliler … Perikardial kist … Perikardial yağ yastığı … Morgagni hernileri … Lipom, liposarkom, lipomatozis • Arka Mediasten … Nörojenik tümörler … Enterik kistler … Ösefagus kitleleri … Paravertebral apse ve hematom … Meningosel … Bochdalek hernileri 228 KÜÇÜK STAJLAR • Orta Mediasten … Lenfoma ve lenfadenomegali … Sarkoidoz … Aort anevrizması … Bronkojenik kist … Ösefagus kitleleri … Mediasten tümörleri • Üst Mediasten … Retrosternal tiroid kitleleri … Paratiroid adenomu … Lenfodenopatiler … Lenfanjiom … Anevrizmalar … Bronkojenik kist … Zenker divertikülü • Epifrenik sinuste kitle … Yağ yastığı … Kist hidatik … Bronkojenik kist Aort disseksiyonunda BT bulguları 1- Kontrastlı incelemede * Aortanın ortaya giren bir flapla kontrastla dolan iki farklı kanala ayrılması * Dinamik görüntülemede yalancı lümenin gecikmiş opasifikasyonu 2- Kontrastsız incelemede * Intimal kalsifikasyonunun yer değiştirmesi * Intimal flap görünümü * Gerçek ve yalancı lümen görünümü * Gerçek lümenin yalancı lümene bası yapması • BT'de lenf nodları * Genellikle düzgün bazan lobüle ve düzensiz kenarlı * Yuvarlak ve oval şekilli * Kontrastlanmazlar * Çeşitli büyüklüklerde hipodens kitleler * Genellikle büyük lenf nodlarına metastaz olmuştur Pnömotoraks: • Plevral yapraklar arasına hava toplanır. Buna bağlı olarak ilgili segment kollabe olur. • Tansion Pnömotoraks: Her inspirasyonda plevra yaprakları arasına giren hava artar expirasyonda çıkamaz. Bir tarafta akciğer atelektaziye uğrar. Mediasten karşı tarafa itilir. Solunum zorlaşır. Diafragma aşağıya doğru itilir. • Pnömomediastinum: Mediastende hava vardır. • Pnömoperikardium: Perikard yaprakları arasında kalbi halo gibi saran hava vardır. Yabancı cisim aspirasyonu • Yabancı cisim opak veya nonopak olabilir. 229 KÜÇÜK STAJLAR • Hava yolunda 1- Serbest kalabilin, inspirium ve expiriumu etkilemez 2- Çek-valv tipi obstrüksiyon= obstrüktif Amfizem: Inspiriumda hava rahatlıkla girer expiriumda çıkamaz. Pandüler hareket vardır. Kalp ve mediasten hem inspirium hem de ekspiriumda yer değiştirir. 3- Stop-valv tipi obstrüksiyon. O tarafta atelektazi olmuştur. MEME GÖRÜNTÜLEMESİ VE GİRİŞİMSEL İŞLEMLER • Meme görüntüleme yöntemleri … Mammografi … USG … MRG … Galaktagrafi • Meme ucundan akıntı varsa akıntı olan orifisten girilerek kontrast madde verilir. Duktusun içi görüntülenir. Mammagrofi endikasyonları 1- Klinik amaçlı * Meme yakınmaları olan tüm vakalar * Daha önce biopsi yapılmış ve ağrı yakınması olan hastalar * Cerrahi planlanan meme kitlesi olan hastalar * Meme protezi olan vakalar (rüptürü gösterir) 2- Yüksek riskli durumlar (aile öyküsü, nullipar, multipar, ilk doğumu geç yapanlar, meme kanseri tedavisi alanlar 3- Travma • 40 yaşından sonra yılda bir mammografi yapılmalı. Lezyon analizi • Sınırlı, oval, büyüklük, şekil, kontur, dansite, boyutta değişiklik, risk faktörlerinin varlığı, satellik, kalsifikasyon, deride kalınlaşma değerlendirilmeli. • Biopsi için büyüklükte belli bir sınır yok. • Hatta bazıları için konturların düzeni, yada öncekine göre boyuttaki değişiklik daha önemli. * Areola altı ağrılı kitle - meme absesi * Üst dışta kitle - meme lenf nodu * Kitle yağ densitesi de - Benign (lenf nodu, hamartom) * Kitle sayının fazla olması - Malignite riski düşük * Iyi sınırlı kitle- fibroadenom, kist, lenf nodu, insituduktal kanser, lipom * Içinde patlamış mısır tarzında kalsifikasyonlar dejenerasyonlar fibroadenom * Kist içinde papiller projeksiyon olması duvarının kalın olması durumunda biopsi yapılır. * Kötü sınırlı - Sınırlı kanser, invazif lobuler kanser, yağ nekrozu * Stellat lezyon - Post operatif skar, invazif duktal kanser, tubuler kanser, invazif lobuler kanser, yağ nekrozu 230 KÜÇÜK STAJLAR Meme Kanserlerinde Primer Bulgular … … … … … … … Dominant kitle Asimetrik densite Mikrokalsifikasyon Yapısal distorsiyon Değişim Geniş tel duktus Diffuz dansite artışı Sekonder Bulgular … Asimetrik duktus … Deri değişiklikleri … Meme başı, areola anormallikleri … Anormal venler … Axiller lenf nodları • Mammografide görülen lezyonun solid mi, kistik mi olduğunu anlamak için USG yapılır. • 30 yaştan önceki kitle incelemesinde kullanılır. USG Endikasyonları … Kistik-solid ayrımı … Palpable kitle (mammografi bulguları net değil) … Dens memesi olanlar … Gebelerde … Radyo terapi sonrası … Mastektomili dokuda … Kist aspirasyonunda … Meme protezli vakalarda • USG'nin diğer bir kullanım alanı da girişimsel işlemlerde klavuzluk etmesidir. Meme Kalsifikasyonları … … … … … … Lokalizasyon Boyut Sayı Morfoloji Dağılım Densite Benign Kalsifikasyonlar … … … … … … … Lobuler: kistik hiperplazi, sklerozan adenozis Kalsiyum sütü Periduktal mastit Papillom Dejenere fibroadenom Arteryel kalsifikasyon Dermal kalsifikasyon MR Endikasyonları … Silikon protezli vakalar 231 KÜÇÜK STAJLAR … Cerrahiden sonra fazla skar doksu gelişmişse … Sınırlı cerrahi ve radyoterapiden sonra Mamagrafi ile kesin görülebilen benign lezyonlar … … … … Tipik yağ kisti Hamartomlar (Fibroadenolipom) Tipik olarak kalsifiye fibroadenom Lenf nodları Girişimsel Tetkikler … Ince iğne aspirasyon biopsisi -- USG eşliğinde … Sterotaktik biopsi -- Mammagrafi cihazıyla yapılır … Telle işaretli -- Preoperatif lezyon filmde gözüküyor ama ele gemiyorsa lezyon lokalize edilip tel takılır. GENİTOÜRİNER SİSTEM RADYOLOJİSİ DÜSG: Direkt Üriner Sistem Grafileri • En fazla kullanılan inceleme yöntemidir. • Hasta yatarken abdomenden alınan ön-arka grafisi diyafragma-simfizis pubis arası filme dahil edilmeli. (Ayakta çekilen grafilerde intestinal obstruksiyon veya serbest hava aranır) • Barsak temizliği yapılmalı. • Bir gün önceden mushil verilir. Temizlik yapılmadan da çekilebilir. • Kemik yapılar, eklemler, psoas gölgeleri (retroperitoneal kitle olması durumunda görülmez), böbrek kontürleri, üreter traseleri görülür. • Üriner sistem taşlarının %15'i nonopaktır. • Nefrokalsinozis böbrek parankiminde taş vardır. Mesane taşları lamellerdir. IVP: Intravenöz Piyelografi • Iyot suda çözünür. Kontrast madde verilir. • DÜSG'un takibi şeklinde uygulanır. • Böbreklerin süzme fonksiyonları, direkt grafilerde görülen opasitelerin daha kesin olarak lokalizasyonu, nonopak taşların değerlendirilmesi, renal parankim değerlendirilmesinde kullanılır. • Opak madde 1 dakikada glomerüllerden süzülür. • 2 dakikadan itibaren toplayıcı sisteme geçmeye başlar. • Ilk dakikada opak maddenin oluşturduğu görünüme nefrogram fazı denir. • Nornalde her iki böbrekte eşit densite artışı şeklinde görülür. • 2 dakikadan itibaren böbreğin toplayıcı sistem yapıları görülmeye başlar. • Bu faza pyelogram fazı denir. • Nefrogram fazının gecikmesi, homojen olmaması veya her iki böbrek arasında konsantrasyon farkı görülmesi renal parankimal patolojisi işaretidir. * 5 dakikada - pleyogram fazı * 10 dakikada - ureter peristaltinmini * 30 dakikada - mesane dokusu fazı 232 KÜÇÜK STAJLAR IVP Endikasyonları … … … … … … … … … Enfeksiyon Akut ağrı Hematüri Böbrek tümörleri Renovasküler hipertansiyon Böbrek transplant takibi Mesane nöromuskuler bozukluk Kongenital anomaliler Cerrahi komplikasyon takibi IVP Kontrendikasyonları … Iyot allerjisi … Tirotoksikoz … Multiple myelom … Gebelik … Ağır renal ve kardiyak yetmezlik • Renal hipertansiyonda dakikalık IVP çekilir 1,3,5 dakikada film alınır. • Retrograd Pyelografi : Kontrast madde kateter aracılığıyla üretradan verilir. Antegrad Pyelografi • Obstrüktif üropatilerde kullanılır. • Perkütan yolla böbrek toplayıcı sistemi içine girilir. • Daha çok tedavi amaçlı kateter yerleştirilmesinde kullanılır. Sintigrafi • Temel amaç mesanenin değerlendirilmesidir. • Üretradan mesaneye opak madde verilir, mesane kapasitesi, konturları, vezikouretral reflü, idrar inkontinansında mesane boynu değerlendirilir. Üretrografi • Retrograd: Travmada, enfeksiyona sekonder değişikliklerde yapılır. • Voiding : Reflü araştırmasında mesane kontrast madde ile doldurulur. Sonra miksion sırasında filmler alınır. Ektopik üreter ve posterior üretral valv tanısında faydalı ÜRINER SISTEM RADYOLOJISINDE ALGORITMA Prostat • Patolojileri … Benign hiperplazisi … Kanser … Prostatit • Transrektal USG (iç yapısı değerlendirmesinde, kapsül invazyonu) • Supra pubik USG (boyut ölçümü yapar, mesaneye bası olup olmadığını gösterir) • IVP ile mesane tabanına bası, rezidüel idrar, dolum defekti 233 KÜÇÜK STAJLAR Skrotum ve Testis • Inflamasyon … Orşit / epididimit … Normalden büyük ve hipoekoik … Skrotal duvar kalınlaşması … Hidrosel … Vaskülaritede artma • Testis torsiyonu Doppler USG de hipoekoik ve boyutu artmış. • Radyolojik yöntem -- USG ve testiküler venografi Penis • Peyroni hastalığı - korpus kavernozumları kaplayan kılıfın dorsal kısmının fibrozisi. Hiperekojen plaklar görülür. UTERUS, OVER, MESANE • • • • • Suprapubik USG Transvajinal USG Histerosalpingografi BT MR USG Pelvik Mesane dolu Genel değerlendirme Pelvik kitle tanısı Infertilite folikül takibi, ektopik gebelik, Görüntü kalitesi düşük • • • • • Transvajinal Boş Ayrıntılı değerlendirme Pelvik kitlenin orjinini belirleme Obes hastalarda retrovert uterusta Erken gebelik Görüntü kalitesi yüksek Anatomik oriyentasyon kolay Anatomik oriyentasyon zor MR: Uterusu iyi gösterir. Endometrium ve serviks kanseri evrelendirmesinde BT: Tümör evrelendirmesi ve lenf nodu tutulumu uzak metastaz Histerosalpingografi: HSG - Serviksden kontrast madde verilerek kavite ve tuba uterinalar doldurularak yapılır. Uterus • Adneksial Kitleler * Kistik--Içinde komponent varsa malignite riski yüksektir. * Solid … Over tümörleri … Polikistik over … Over torsiyonu Obstetrik USG … Intrauterin gebelik, ektopik gebelik, mol hidatiform … Tek ve çoğul gebelik … Gestasyonel yaş 234 KÜÇÜK STAJLAR … … … … … … Kardiyak aktivite Fetal hareketler Fetal prezentasyon Amnion sıvı miktarı Plesenta yerleşimi Fetal anomali taraması NÖRORADYOLOJİ 1- Direk grafiler • X ray'le sinir dokusu gösterilemez. Kranium ve vertebral kolon incelenir. • Posterior anterior kraniografi: Hasta yüz üstü yatar burun ve alın masaya değer. Arkadan X ışını direk verilir. • Yan kafa grafileri • Town grafisi: Hasta sırt üstü yatar. Tüpe 30°'lik açı verilip saçlı deriye ışın verilir. Foramen magnum occipital ve frontal kemik iyi görülür. • Submentoverteks= Kafa tabanı grafisi: Boyun üzerinden dik X ışını verilir. • Posretior anterior kraniografi + lateralgrafiler -- 2 yönlü kafa grafisi • Posterior anterior kraniografi + lateral grafi + town -- 3 yönlü kafa grafisi • Woters: Paranazal sinuslar için • Schüller: Temporal kemiği gösterir • Stenvers: Temporal kemiği gösterir 2- Tomografi • Konvansiyonel tomografi • Bilgisayarlı tomografi (BT) * Klasik BT * Konvansiyonel BT * Helikal BT • 0,5 mm'ye kadar kesitler alınır. Kranium incelenirken orbitomeatal açı ile X ışınları verilir. • Böylece lens korunmuş olur. • BT'de elde edilen görüntülerin densitesi ölçülebilir. +100 Metal densitesi 200/300 Kemik densitesi 100 Yumuşak doku densitesi +50-50 Mayi densitesi -100 Yağ densitesi -1000 Hava densitesi • Helikal tomografide kesitler hiç ara verilmeden alınabilir. 3- Anjiografi: • Arter ve ven içine kontrast madde verilerek kraniumdaki vasküler yapıların değerlendirilmesidir. 235 KÜÇÜK STAJLAR • Kraniumda 3 tip yapı var * Arcus aortografi: Arcusa kontrast madde verilir. Ana damarların çıkışı gözlenir * Vertebral anjiografi (Tek vertebral arterden yapılır) * Karotid anjiografi 2 durumda kullanılır: • Vasküler patolojilerin kesin tanısı, anevrizma, arteriovenöz malformas-yon, tümörlerin operasyon öncesi vaskülarizasyonunun değerlendiril-mesi • Girişimsel anjio: metalik koil denilen yapılar anevrizma içine doldurulup trombüs oluşturur. Anevrizmanın boynu kapatılır. Arteriovenöz malformasyonlarda veya fistüllerde içeriye embolizan maddeler verilebilir. Vasküler darlıklar balonla açılabilir. 4- Magnetik Rezonans Görüntüleme (MRG) • Özellikle yumuşak dokuda çok net görüntü alınır. Kemik yapıların görüntüsü kalitesizdir. Beyin parankimi ve ventriküller net görünür. • 3 düzlemde de görüntü alınır • X ışını kullanılmaz • Dezavantajları: * Çok pahalı * Klostrofobisi olan hastalar * Vücudunda metalik apereyler olanlar (Ortopedik plak, ortopedik stentler, diş dolguları, kontakt lensler, kalp pilleri, kulak apereyleri) Vücut sıcaklığı 1°C artar metal genleşir. 5- USG • Transfontanel USG: 1,5 yaşına kadar ön fontonel açıktır. Bundan yararlanılarak ventriküler yapılar parankim içine kanamalar, konjenital anomaliler görülebilir. • Renkli Doppler USG: Karotid ve vertebral damarların beyne girmeden önceki patolojileri için kullanılır. 6- Radyonuklid görüntüleme • Damar yoluyla radyoaktif maddeler verilir. • En fazla Tc-99m kullanılır. (Kemik metastazları için spesifik). • Beyin tümörlerinin bazıları için spesifik radyoaktif maddeler vardır. MEDULLA SPINALIS GÖRÜNTÜLENMESI • Yan ve ön arka grafiler dışında oblik (sağ ve sol) grafiler çekilir. (Inter vertebral foraminalar için) • BT vertebra ve disk aralıkları ayrı ayrı değerlendirilir • MR Tüm vertebral kolon farklı düzlemlerde gösterir • Anjiografi vasküler patolojiler • Radyonüklid görüntüleme: Kemik metastazları için • Myelografi: Lumbal ponksiyon ile subaraknoid aralıktan • BOS alınır ve kontrast madde verilerek düz grafiler alınır. • MR çıktığından beri terk edilmiştir. 236 KÜÇÜK STAJLAR Algoritm • • • • • • Hastaya en kolay, en ucuz ve en az zarar veren yöntem tanı koymaktır Konjenital anomalilerde : MR Kranial ve medulla spinalis travmalarında: Direkt grafi + BT Vasküler patolojiler : anjiografi Yenidoğanda serebral patolojiler : transfontanel USG Disk patolojileri : BT KRANIUM PATOLOJILERI Düz GrafIde 1) Kırıklar • Çizgisel linear kırık -- Düz çizgi şeklinde fazla dallanmaz travmanın bulunduğu taraftadır. En çok vasküler yapılarla karışır. Kırıkların kenarında beyaz çizgi vardır. Vasküler yapılar belli bölgelerdedir ama kırıklar her yerde olabilir. • Çökme kırığı -- Parankime bası yapar. Kemiğin devamlılığı bozulmuştur 2) Kalsifikasyonlar • Normal kalsifikasyonlar * Pineal kalsifikasyon - yan grafide ortada, ön, arka grafide orta-altta, 6 yaştan önce ve 1 cm den büyük görülmesi patolojik. Erişkinlerin %50'sinde görülür. Orta hattan 3 mm sağa ve sola kayması parankimde bir kitle varlığını gösterir. * Habeluner kalsifikasyon: Pineal kalsifikasyonun altında yarımay * Koroid pleksus: Pineal koksifikasyonun iki yanında * Bazal gangliyon * Falx kalsifikasyonu - orta hatta tabulo üzerinde * Paçiani cisimciği kalsifikasyonu - tabulo kenarında * Petroklinoid ligament kalsifikasyonu - Banalde * Lens kalsifikasyonu - ileri yaşlarda Patolojik kalsifikasyonlar • • • • Tümörler: Glioma, kraniofaringeoma, meningiom Damarsal patolojiler: Anevrizma, hematom, anjioma Enfeksiyon: Tuberküloz, toksoplazmozis, kist hidatik Metabolik: Paratiroid patolojisi, sturge weber, tuberoskleroz 3) Sella patolojileri • Sella: * Uzunluğu : 11-16 cm * Derinliği : 8-12 cm • Arka klinoidde silinme, sellada genişleme, tabanda çift kontur parankim veya BOS patolojisini gösterir KIBAS • Sütürlerde açılma (çocuklarda) • Dorsum sella erozyonu (erişkinlerde) 237 KÜÇÜK STAJLAR • Arka fontanel 3-4 ay, ön fontanel 2 yaşta kapanır. 30 yaşa kadar suturler tamamen kapanır. Suturlerde açılma en iyi yan grafide değerlendirilir. • Yan grafide kranium üzerinde yuvarlak dövülmüş bakır veya atılmış pamuk manzarası vardır. 9-10 yaşa kadar normal olarak değerlendirilir. BT de 1- Travma: Beyinde kontuzyon -- artmış (kanama) veya azalmış (ödem) densite değişiklikleri görülebilir 2- Kanamalar * Subdural kanamalar: Tabula kenarında hilal şeklinde ilk haftada hiperdens, 2-3. haftada izodens, 3 haftadan sonra hipodens görünür. * Epidural kanama: Tabulaya yaslanan parankime doğru konveksite gösteren lezyonlardır. Parankime bası yapan kitle etkisi gösterir. * Subaraknoid kanama yeni doğanda doğum travmasına bağlı erişkinde anevrizma rüptürüne bağlı olarak gelişir. Fissür ve giruslarda artmış densite şeklinde görülür. * Parankim içine ve ventriküler kanamalar: Büyüklüğe göre kitle etkisi gösterir HIDROSEFALI • BOS dolaşımının tıkanması sonucu meydana gelir. • 4. ventrikül çıkımı veya daha proksimalde bir tıkanma varsa non komminikan hidrosefali denir. • Hızla gelişir. Santral BOS alanları ileri derecede dilate periferik BOS olanları kompresedir. • Santral BOS alanları çevresinde ödem izlenir. Genelde tümöre bağlıdır. • Beyin parankimi çevresinde tıkanma varsa kominikan hidrosefali denir. • Enfeksiyon ve kanamaya bağlıdır. • Santral BOS alanlarındaki belirginlik daha az. Periferik BOS alanlarıda seçilebilir. INFARKTLAR • Kraniumu besleyen arterlerin trombus veya emboli nedeniyle tıkanması sonucu meydana gelir. • Arterlerin beslediği alana göre tutulum olur. • BT'de düzensiz kontürlü hipodens alanlar şeklinde görülür. * Parietal lob - A.serebri media * Frontal lob - A.serebri anterior * Occipital lob - A.serebri posterior • Görüntü için tıkanmanın üstünden 24-72 saat geçmelidir. • Trombuse bağlı infaktüslar 2-4 haftada, emboliye bağlı infaktüsler 1-5 günde kontrast tutar. • 3 ay içinde kesin şeklini alır • Santral BOS alanları kenarında küçük (1-2 cm) yuvarlak infarktlar görülür. Lakuner infakt ileri yaşlarda görülebilir. 238 KÜÇÜK STAJLAR ATROFILER • Tr avma, kanama, enfeksiyona sekonder oluşurlar. • Genellikle bu lezyonlar 3-6 ay sonra oluşur. • Bunun dışında 6. dekadda fizyolojik kortikal atrofi meydana gelebilir. • Patolojik atrofi düzensiz konturlu hipodens alanlardır. Fibrotik değişikliklere bağlı ventriküllerde itilme ve çekilmeler meydana gelir. YER KAPLAYAN LEZYONLAR • Tümörler: En çok glial tümöler görülür. Düzensiz konturlu hipodenstirler. Büyüdükçe kontrast tutulumları artar ve malignleşirler. • Sıklıkla meningiom görülür. Parasaggital bölgede konveksiteye yakın yerleşir. Bir kemik yapı ile ilişkisi vardır. • Düzgün kontürlü bazen lobule konturlu çevrelerinde az ödem bulunan tümörlerdir. Yoğun kontrast tutarlar • Posterior Fossada görülen tümoral lezyonlar * Medullablastom, ependimom, kistik astrositomdur. * Medullablastom: Vermiste yerleşir. Homojen kontrast tutar %10 vakada kalsifikasyon izlenir. Non komminikan hidrosefali yapar. • Epandimom: 4. ventriküler duvarlarından çıkar %36 kalsifikasyon izlenir. • Kistik astrositom: Düzensiz konturludur. Kistik ve solid komponentleri vardır. Çocukluk çağı tümörleridir. Apseler • Düzgün konturlu hipodens alanlardır. • Çevrelerinde ince kontrast tutan bir kapsülleri vardır. • Apse odakları çevresinde hipodens yoğun ödem bulunur. Metastazlar • En sık akciğer, meme, böbrek tümörleri ve malign melanom metastaz yapar. Multiple olabilir. • Yuvarlak, düzgün konturlu, hipodens alanlar çevrelerinde yoğun ödem bulunur. • Kranial patolojilerden en çok ödem yapan lezyonlardır. Medulla Spinalis Patolojileri 1. Intramedullar:Ependimom, astrositom, hemanjioblastom lipom siringohidromyeli 2. Intradural-extramedullar-medullayı iter. BOS'un aynı tarafta ve karşı tarafta geçişini engeller • Menenjiom, nörofibrom,arteriovenöz malformasyon 3. Iki taraflı BOS kesintisi yapar • Disk prolopsusu, metastaz, lenfoma, tüberküloz apseleri NON VASKÜLER GİRİŞİMLER RADYOLOJİ • Görüntüleme yöntemleri klavuzluğunda (USG, BT, MR, Floroskopi) bir lezyona tanı koymak, tedavi etmek veya gilişimini engellemek için kullanılan yöntemdir. 239 KÜÇÜK STAJLAR Non vasküler girişimin uygulandığı yerler … Bilier yapılar … Uriner sistem … Gastrointestinal sistem Girişimsel radyolojide işlemler … … … … … … … … … … Aspirasyon Biopsi Dekompresyon Drenaj Ekstraksiyon Dilatasyon Devaskülarizasyon Diversiyon Hemostaz Perfüzyon Biopsi: … Ince iğne aspirasyon biopsisi … Kalın iğne biopsisi Drenaj: … Intraabdominal apseler … Subfrenik apse … Parakolik apse … Interlap apse … Crohn hastalığında apse … Karaciğer apsesi … Pelvik apse … Retroperitoneal apse • Intraabdominal kolleksiyonlar • Organ yerleşimi kist tedavisi • Kist hidatik tedavisi • Retroperitoneal kolleksiyonlar • Ampiyemde (göğüs tüpüyle) Bilier sistemde … PTK (Perkutan transhepatik kolanjiografi) … Perkutan bilier sistem drenajı … Perkutan bilier stent … Balon dilatasyonu … Perkutan kolasistostomi … Perkutan T tüpten taş çıkartılması … Perkutan bilier taş eritme - çıkarma … Perkutan irrigasyon 240 KÜÇÜK STAJLAR Üriner sistemde girişimsel işlemler … Antegrad pyelogrofi … Perkutan nefrostomi … Antegrad üretral stent yerleştirilmesi … Antegrad üretral balon dilatasyonu … Antegrad üriner irradiyasyon … Perkutan nefrolitotomi … Üretra girişimleri Gastrointestinal sistem işlemleri … Ösefagusun balonla dilatasyonu … Ösefagus stentleri … Perkutan gastrostomi … Jejunostomi … Çöliak gangliyon blokajı … Duedonuma, kolona stent yerleştirilmesi
Benzer belgeler
Risk Grupları - Oshnet School
Kesitsel araştırmalarda, belirli bir zaman kesitinde neden-sonuç ilişkisi
birlikte incelenir. Bu araştırmalara “toplum taraması”, “prevalans
çalışması”, epidemiyolojik sürveyans”, “durum saptama ar...