Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan
Transkript
Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan
Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ULUSAL HAKEMLİ DERGİ ISSN:2147-7930 CİLT/VOL: 1 SAYI/NO:2 YIL/YEAR: ARALIK/DECEMBER 2013 Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science Sahibi Muş Alparslan Üniversitesi Adına Prof. Dr. Nihat İNANÇ (Rektör) Editör/Editor Doç. Dr. Ercan BURSAL Editör Yardımcıları/Associate Editors Yrd. Doç. Dr. Bayram GÜNDÜZ Yrd. Doç. Dr. Nevin TURAN Yayın Kurulu/Editorial Board Prof. Dr. Cevad SELAM Prof. Dr. Ekrem ATALAN Prof. Dr. Osman ÖZCAN Prof. Dr. Erdal Necip YARDIM Doç. Dr. Ercan BURSAL Doç. Dr. Esin KAYA Doç. Dr. Harun POLAT Doç. Dr. İbrahim ERDOĞAN Doç. Dr. Murat KAYRİ Yrd. Doç. Dr. Bayram GÜNDÜZ Yrd. Doç. Dr. Ekrem ALMAZ Yrd. Doç. Dr. Hasan Ali AYGÖR Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ALLAHVERDİ Yrd. Doç. Dr. Muhsin İNCESU Yrd. Doç. Dr. Nevin TURAN Yrd. Doç. Dr. Ömer ARSLAN Yrd. Doç. Dr. Zeydin PALA Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi yılda en az iki sayı olarak yayınlanan ulusal hakemli bir dergidir. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi’nde yayınlanan yazıların bilimsel ve hukukî sorumluluğu yazarlarına aittir. Yayınlanan yazıların bütün yayın hakları Muş Alparslan Üniversitesi’ne ait olup, yayıncının izni olmadan kısmen veya tamamen basılamaz, çoğaltılamaz veya elektronik ortama taşınamaz. İletişim: Tel:0 436 249 49 49 - 1201 - Fax:0 436 213 00 28 Web:www.alparslan.edu.tr / e-mail:[email protected] Adres: Muş Alparslan Üniversitesi / Rektörlük Grafik Tasarım Erdal YILDIZ İÇİNDEKİLER / CONTENTS BAZI PESTİSİTLERİN GÖKKUŞAĞI ALABALIĞI KARACİĞERİNDEN SAFLAŞTIRILAN MİTOKONDRİAL TİYOREDOKSİN REDÜKTAZ ENZİMİNİN AKTİVİTESİ ÜZERİNE İN VİTRO ETKİLERİNİN İNCELENMESİ INVESTIGATION IN VITRO EFFECTS OF SOME PESTICIDES ON THE ACTIVITY OF MITOCHONDRIAL THIOREDOXIN REDUCTASE ENZYME THAT PURIFIED FROM RAINBOW TROUT LIVER İlknur ÖZGENÇLİ, Yusuf TEMEL, Ö. İrfan KÜFREVİOĞLU, Mehmet ÇİFTCİ 109-117 KATI FAZ FERMENTASYONU (KSF) TEKNİĞİ ile Bacillus subtilis ATCC 6051’den α-AMİLAZ ÜRETİMİ α-AMYLASE PRODUCTION FROM Bacillus subtilis ATCC 6051 WITH SOLID STATE FERMENTATION (SSF) Sedat KAYA, Yusuf ÖNEN, Fikret UYAR, Nurullah AKCAN 119-126 STAFİLOKOKSİK HAŞLANMIŞ DERİ SENDROMU STAPHYLOCOCCAL SCALDED SKIN SYNDROME Emine GÖKÇEOĞLU, Hanifi KÖRKOCA 127-136 YATAN HASTA KATLARINDAKİ KAT SEKRETERLERİNİN İŞ YÜKÜ ANALİZİ WORKLOAD ANALYSIS OF FLOOR SECRETARIES IN INPATIENT FLOORS Şerife BALAT, Hanife OK 137-144 IŞIK ÜNİTESİNİN ÖĞRETİMİNDE BİLGİSAYAR ANİMASYONLARININ ETKİSİ THE EFFECT OF COMPUTER ANIMATIONS ON THE TEACHING OF THE LIGHT UNIT Yasemin KOÇ, Ümit ŞİMŞEK, Cemil HAS 145-156 THE COLLECTIVE EXCITATIONS AND RESONANCES IN ATOMIC NUCLEI Ali KULIEV 157-173 Hf İZOTOPLARINDA FOTON SAÇILMA TESİR KESİTLERİNİN HESAPLANMASI Hüseynqulu QULİYEV, Ekber GULIYEV 175-184 176,178,180 HAFİF 103,105,107Te İZOTOPLARININ KABUK MODELİ HESAPLAMALARI SHELL MODEL CALCULATIONS OF LIGHT 103,105,107Te ISOTOPES Öznur DEMİRÖRS, Erdal DİKMEN 185-190 SİVRİCE (ELAZIĞ) FAY ZONUNDA RADON GAZI YAYILIMININ MEVSİMSEL DEĞİŞİMİ SEASONAL CHANGES OF RADON GAS EMISSIONS ON SİVRİCE (ELAZIĞ) FAULT ZONE Sultan ŞAHİN BAL, Mahmut DOĞRU 191-194 Muş Alparslan Üni̇ versi̇ tesi̇ Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ISSN:2147-7930 Cilt/Volume:1 Sayı/ Issue:2 Aralık/December: 2013 BAZI PESTİSİTLERİN GÖKKUŞAĞI ALABALIĞI KARACİĞERİNDEN SAFLAŞTIRILAN MİTOKONDRİAL TİYOREDOKSİN REDÜKTAZ ENZİMİNİN AKTİVİTESİ ÜZERİNE İN VİTRO ETKİLERİNİN İNCELENMESİ INVESTIGATION IN VITRO EFFECTS OF SOME PESTICIDES ON THE ACTIVITY OF MITOCHONDRIAL THIOREDOXIN REDUCTASE ENZYME THAT PURIFIED FROM RAINBOW TROUT LIVER İlknur ÖZGENÇLİ 1, Yusuf TEMEL 1, Ö. İrfan KÜFREVİOĞLU 1, Mehmet ÇİFTÇİ 2* Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 25100-ERZURUM 1 2 Bingöl Üniversitesi, Rektörlük, 12000-BİNGÖL ÖZET Bu çalışmada, gökkuşağı alabalığı karaciğerinden saflaştırılan mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi aktivitesi üzerine bazı herbisit ve insektisitlerin in vitro etkileri incelendi. Enzimin saflaştırılmasında 2’, 5’ADP Sepharose 4B afinite kromatografisi yöntemi kullanıldı. Enzim 11,8 EÜ/mg protein spesifik aktiviteyle, % 2,38 verimle ve 648,4 kat saflaştırıldı. Enzimin saflık kontrolü Sodyum Dodesil Sülfat-Poliakrilamid Jel Elektroforezi (SDS-PAGE) ile yapıldı ve tüm kinetik çalışmalarda saf enzim kullanıldı. Yapılan kinetik çalışmalarda 4’ü herbisit 4’ü insektisit olmak üzere kullanılan tüm pestisitlerin enzim üzerinde inhibisyon etkisi tespit edildi. Anahtar Kelimeler: Gökkuşağı Alabalığı, Tiyoredoksin Redüktaz, Herbisit, İnsektisit, İnhibisyon ABSTRACT In this study, we determined the in vitro effects of some herbicides and insecticides on the activity of mitochondrial Thioredoxin Reductase that purified from liver of rainbow trout. For purification of enzyme, 2’, 5’-ADP Sepharose 4B affinity chromatography technique was used. The enzyme was purified 648,4-fold from rainbow trout liver mitochondria in a yield of 2.38 % with 11,8 U/mg. SDS-PAGE was done to control the purify of enzyme and also showed a single band for the enzyme. According to the kinetic studies, inhibition effects of all pesticides including four of herbicides and four of insecticides were identified. Key Words: Rainbow Trout, Thioredoxin Reductase, Herbicide, Insecticide, Inhibition * Sorumlu Yazar/Corresponding Author: Mehmet ÇİFTCİ, Bingöl Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı, 12000, Bingöl, [email protected] 109 Özgençli ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 109-117, 2013. 1. GİRİŞ Tiyoredoksin redüktazlar (EC 1.6.4.5) lipoamid dehidrogenaz, glutatyon redüktaz gibi piridin nükleotit disülfit oksidoredüktazlar arasında flavoprotein ailesine bağlı enzimlerdir. Bu ailenin üyelerinin her biri disülfit içeren aktif bir bölge, bir NADPH bağlanma yeri ve bir FAD prostetik grubun oluşturduğu homodimerik proteinlerdir [1]. Tiyoredoksin redüktazlar (TrxR), Cys-Val-Asn-Val-Gly-Cys amino asitlerinden oluşan katalitik bölümü ve nikotinamid adenin dinükleotid fosfat (NADPH) bağlanma bölümü ile aktivite gösterirler. Ayrıca, katalitik bölüm ile etkileşime giren ve redoks aktivitesi için gerekli olan C-terminal bölgesinde selenosistein içerirler [2,3]. Selenyum TrxR aktivitesi için gereklidir. Yapılan çalışmalarda kültür ortamına 1 µM Se eklenmesi halinde hücresel TrxR aktivitesinin 40 kat arttığı görülmüştür [4]. TrxR aktivitesi, oksidatif hekzos monofosfat (HMPS) siklusunun kontrol noktası enzimi olan glukoz-6-fosfat dehidrogenez (G6PD) ile üretilen NADPH tarafından düzenlenir [5]. Enzimin sitozolik ve mitokondrial olmak üzere iki formu vardır [2]. Ancak memelilerde TrxR ler sitozolik, mitokondrial ve testis-spesifik tiyol regülatörü olmak üzere 3 değişik izoformda bulunur [6]. Enzimin en önemli fonksiyonu tiyoredoksin proteininin NADPH’a bağımlı olarak indirgenmesini katalizlemektir. Bu reaksiyonda elektronlar NADPH’dan enzimin prostetik grubu olan FAD aracılığıyla enzimin substratı olan tiyoredoksine akar ve substratı indirger [1]. TrxR’ler okside tiyoredoksinleri indirgeme kabiliyetleri sebebiyle bu isimle adlandırılmışlardır [3]. Tiyoredoksinler (Trx) ise Trp-Cys-Gly-Pro-CysLys amino asitlerinden oluşan bir katalitik bölüm içeren 10-12 kDa’luk bir protein ailesidir. Bu proteinlerin iki sistein grubu geri dönüşümlü oksidasyon / redüksiyona uğrar. Trx’in redükte olmuş ditiyol formu [Trx-(SH)2] disülfit grubu içeren okside protein substratlarını redükte eder. Okside disülfid formu [Trx-(S-S)] ise TrxR tarafından düzenlenen NADPH-bağımlı bir yolla 110 siklusa geri katılır [7]. Tiyoredoksin dışında lipoik asit [8], lipid hidroperoksit [9], selenit, vitamin C [10], Vitamin K3 [11], 5,5’dithiobis-(2 nitrobenzoik asit), alloksan [12], dehidroaskorbat [13] ve tümör supresor protein P53 [14] enzimin bilinen diğer substratlarındandır. Ancak bu substratların çoğunun indirgenmesinde TrxR’nin fizyolojik rolü tam olarak bilinmemektedir. TrxR/Trx sistemi, DNA sentezi ve hücre çoğalması için gerekli olan deoksiribonükleotidlerin yapımında kritik bir rol oynar. Trx, nükleotid difosfatların deoksiribonükleotidlere dönüşümünü katalizleyen bir enzim olan ribonükleotid redüktazın, ribozu indirgemesi için gerekli olan elektronları sağlar [15]. Ribonükleotitlerin D-Riboz kısmının 2’ Deoksiriboza indirgenmesi bir ara hidrojen taşıyıcı proteini olan tiyoredoksin aracılığıyla NADPH tarafından verilen bir çift hidrojen atomuna gereksinim duyar. Tiyoredoksin NADPH’dan ribonükleotit difosfata H atomları taşıyan –SH grubu çiftlerine sahiptir. Oksitlenmiş ya da disülfit formu tiyoredoksin redüktazla katalizlenen bir tepkimeyle NADPH tarafından indirgenir. İndirgenmiş tiyoredoksin, ribonükleotit redüktaz tarafından nükleozit difosfatları (NDP) deoksinükleozitdifosfatlara (dNDP) indirgemede kullanılır [16]. Bu çalışmada öncelikle tiyoredoksin redüktaz enziminin gökkuşağı alabalığı karaciğer mitokondrisinden ilk kez saflaştırılması ve bazı pestisitlerin bu enzim aktivitesi üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlandı. 2. MATERYAL VE METOD 2.1.Materyal Çalışmada kullanılan kimyasal maddelerden EDTA, DTNB, Potasyum Fosfat, NADPH, Etanol, Poliakrilamid, Coomassie brillant blue, Sodyum dodesil sülfat, DTT, Tris, HCl, 2’ ,5’ ADP Sepharose 4B ve diğer tüm kimyasal maddeler Sigma Chem Com.’dan temin edilmiştir. Özgençli et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 109-117, 2013. 2.2. Metod 2.2.1 Homojenatın Hazırlanması Homojenat hazırlamak için gökkuşağı alabalığı karaciğeri (40 g) bıçak yardımıyla küçük parçalara ayrıldı. Karaciğer parçaları 120 ml 0,05 M Tris HCl (pH 7,5) tamponu içersine alınarak ultraturraks vasıtasıyla homojenize edildi. Hazırlanan homojenattan mitokondri organeli elde edebilmek için gradientli santrifüj yapıldı. Öncelikle 6000xg’de 30 dk santrifüj yapılıp elde edilen süpernatant 22000xg’de 30 dk tekrar santrifüj edildi. Çökelek homojenat tamponuna alınarak 22000xg’de 30 dk santrifüj yapıldı. Daha sonra çökelek 3 defa 20’şer saniyelik periyotlarla sonikatöre konuldu. Sonikatörle parçalanan çökelek 24000xg’de 30 dk santrifüj edildi. Santrifüj sonrası elde edilen süpernatant 2’ ,5’ ADP Sepharose 4B afinite kolonuna yüklenmek üzere +4 °C’de muhafaza edildi. 2.2.2 2’, 5’-Adp Sepharose 4B Afinite Kromatografisiyle Enziminin Saflaştırılması 10 ml’lik yatak hacmi için 2 g kuru 2’,5’ADP sepharose 4B jeli tartılarak, 400 ml destile su ile katı maddelerin uzaklaştırılması için birkaç defa yıkandı. Yıkama esnasında jel şişirilmiş oldu. Şişirilmiş jelin havası su trompu kullanılarak vakum ile alındıktan sonra dengeleme tamponu (10 mM Tris/HCl, 1 mM EDTA, pH 7,4) ilave edilerek jel süspanse edildi. Süspanse edilmiş jel, 1x10 cm’lik kapalı sistemden oluşan soğutmalı kolona paketlendi. Jel çöktükten sonra peristaltik pompa yardımıyla dengeleme tamponu ile dengelendi. Kolonun dengelenmiş olduğu elüat ile tamponun 280 nm’de absorbanslarının ve pH’larının eşitlenmesinden anlaşıldı. Böylece afinite kolonu hazırlanmış oldu. Mitokondrial Tiyoredoksin Redüktaz enzimini saflaştırmak amacıyla hazırladığımız süpernatant kolona yavaş yavaş tatbik edildi. Kolon örnek numune geçişi tamamlandıktan sonra dengeleme tamponu ile 280 nm’de absorbans görmeyinceye kadar yıkandı. Yıkama işlemi tamamlandıktan sonra 2-10 mM NADP+ çözeltisiyle gradientli elüsyon işlemi gerçekleştirildi. Elüatlar 0,5 ml olarak toplandı. Toplanan elüatlarda enzim aktivitesi bakıldı. 2.2.3 Bradford Yöntemiyle Protein Tayini 2’, 5’ ADP-Sepharose 4B afinite kromatografisi yöntemiyle saflaştırılan enzim için kantitatif protein miktarı Bradford metoduna göre belirlendi [17]. 2.2.4 Sodyum Dodesil Sülfat-Poliakrilamid Jel Elektroforezi (SDS-PAGE) ile Enzim Saflığının Kontrolü Enzim saflaştırıldıktan sonra %3-10 kesikli sodyum dodesilsülfat poliakrilamid jel elektroforezi (SDS-PAGE) Laemmli metoduna göre yapılarak enzimin saflık derecesi kontrol edildi [18]. 2.2.5 In Vitro İnhibisyon Çalışmaları Etken maddesi glifosat izopropilamin, fenoksaprop-p-etil, 2,4-diklorofenoksiasetik asit dimetil amin tuzu ve haloksifop-p-metil ester olan 4 çeşit herbisit ve etken maddesi diklorvos, lambda siyalotrin, sipermetrin, klorpirifos olan 4 çeşit insektisitin enzim aktivitesi üzerine in vitro etkisi incelendi. Çalışılan her madde ilk olarak saf suyla 1000 kat veya daha fazla seyreltildi. Her pestisitin 5 farklı konsantrasyonunda enzimin aktivitesi ölçüldü. İnhibitörsüz enzimin aktivitesi olan kontrol aktivitesi %100 olarak kabul edilip diğer inhibitör konsantrasyonlarında % Aktiviteler hesaplandı. İnhibitör konsantrasyonlarına karşı % Aktivite grafiği çizildi. Çizilen bu grafiklerden inhibibtörler için IC50 değerleri hesaplandı. 3.BULGULAR 3.1 Kantitatif Protein Tayini İçin Kullanılan Standart Grafik Elde ettiğimiz enzim çözeltilerindeki kantitatif protein tayini Bradford yöntemiyle belirlendi. Homojenat, gradientli santrifüj ve afinite kromatografisi sonucu elde edilen enzim çözeltilerindeki kantitatif protein tayini bu standart grafikten faydalanılarak bulundu. Standart çö111 Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 109-117, 2013. Özgençli ve ark. zeltilerin μg proteine karşılık gelen absorbans değerleri Şekil 1’de gösterildi. Absorbans (595 nm) 0,9 y = 0,0091x R² = 0,9459 0,6 0,3 0 0 20 40 60 µg protein 80 100 3.3 Gökkuşağı Alabalığı Karaciğeri Mitokondrial Tiyoredoksin Redüktaz Enziminin SDS-PAGE ile Saflık Kontrolü 2’, 5’-ADP Sepharose 4B afinite kromatografisinden elde edilen elüatlardaki enzimlerin saflığını kontrol etmek için kesikli SDS-PAGE yöntemi kullanıldı. Bu amaçla elektroforez sistemi kurularak enzim numuneleri sırayla kuyulara uygulandı ve yürütüldü. Elde edilen bantları gösteren fotoğraf Şekil 2’de gösterildi. Şekil 1. Bradford yöntemiyle proteinlerin kantitatif tayininde kullanılan standart grafik 1 2 3 4 125 k Da 3.2 Mitokondrial Tiyoredoksin Redüktaz Enziminin 2’, 5’-ADP Sepharose 4B Afinite Kromatografisiyle Saflaştırması İle İlgili Sonuçlar 85 k Da 50 k Da Hazırlanan homojenat 2’, 5’-ADP Sepharose 4B afinite kolonuna yüklendi. Daha sonra gradientli elüsyon gerçekleştirildi. Elde edilen sonuçlar çizelge 1’de gösterildi. 35 k Da 25 k Da Şekil 2. 2’, 5’-ADP Sepharose 4B afinite koŞekil 2. 2',mito5'-ADP Sepharose 4B afinite kolonundan elüe edilen Gökkuşağı alabalığı karaciğer mitokondrial Çizelge 1. Gökkuşağı alabalığı karaciğer lonundan elüe edilen Gökkuşağı Tiyoredoksin Redüktaz enziminin SDS-PAGE ile saflık kontrolü. alabalığı karacikondrial Tiyoredoksin Redüktaz enziminin 5’*1., 2. ve 4.2’, kuyu: Afinite kolonundan alınan Tiyoredoksin redüktaz enzimi, 3. kuyu: standart proteinler (β-galaktosidoz: 120 ğer mitokondrial Tiyoredoksin Redüktaz enziminin kDa, BSA: 85 kDa, ovalbumin: 50 kDa, CA: 35 kDa, β-laktoglobulin: 25 kDa, lizozim: 20 kDa) ADP Sepharose 4B afinite kromatografisi ile saflaşSDS-PAGE ile saflık kontrolü. tırma sonuçları 3.4 Gökkuşağı Alabalığı Karaciğeri Mitokondrial Tiyoredoksin Redüktaz Enzimi Üzerine Numune Türü Toplam Protein (mg) Toplam Aktivite (EÜ) Spesifik Aktivite (EÜ/mg) % Verim Saflaştırma Katsayısı alınan Tiyoredoksin redüktaz enzimi, 3. kuyu: standart Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial Tiyoredoksin redüktaz enzimi aktivitesi üzerine proteinler (β-galaktosidoz: kDa, BSA: 85 bazı pestisitlerin etkilerini belirleyebilmek için bu 120 pestisitlerin stok çözeltileri hazırlandı. Bu çözeltilerden değişik konsantrasyonlarda alınarak gökkuşağı alabalığı karaciğer tiyoredoksin redüktaz kDa, ovalbumin: 50 kDa, CA: 35 kDa, β-laktogenzimi aktivitesi üzerine etkileri araştırıldı. Çalışmalar sonucu kullanılan pestisit konsantrasyonuna lobulin: kDa,verildi. lizozim: 20 kDa) karşı % Aktivite grafikleri Şekil 25 3- 11’de Toplam Hacim (ml) Bazı İlaçların Etkilerinin*1., Belirlenmesine Ait Çalışma 2. ve 4. kuyu: AfiniteSonuçları kolonundan Homojenat 60 744,8 13,2 0,0182 100 1 112 8 0,0264 0,314 11,8 2,38 648,4 % Aktivite 2’,5’-ADP Sepharose 4B afinite kromotografisi 120 y = 100e-0,01x R² = 0,9133 3.4 Gökkuşağı Alabalığı Karaciğeri Mito100 kondrial Tiyoredoksin Redüktaz Enzimi Üze80rine Bazı İlaçların Etkilerinin Belirlenmesine Ait Çalışma Sonuçları 60 Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial 40Tiyoredoksin redüktaz enzimi aktivitesi üzerine bazı pestisitlerin etkilerini belirleyebilmek için 20 bu pestisitlerin stok çözeltileri hazırlandı. Bu çözeltilerden değişik konsantrasyonlarda alına0 rak alabalığı karaciğer tiyoredoksin 0 gökkuşağı 20 40 60 80 100 redüktaz enzimi aktivitesi üzerine etkileri araştı[Glikofosat İzopropilamin] µM rıldı. Çalışmalar sonucu kullanılan pestisit kon- 120 Şekil 3. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi glifosat izopropilamin olan herbisitin etkisi 50 k Da 35 k Da 25 k Da Şekil 2. 2', 5'-ADP Sepharose 4B afinite kolonundan elüe edilen Gökkuşağı alabalığı karaciğer mitokondrial Tiyoredoksin Redüktaz enziminin SDS-PAGE ile saflık kontrolü. *1., 2. ve 4. kuyu: Afinite kolonundan alınan Tiyoredoksin redüktaz enzimi, 3. kuyu: standart proteinler (β-galaktosidoz: 120 kDa, BSA: 85 kDa, ovalbumin: 50 kDa, CA: 35 kDa, β-laktoglobulin: 25 kDa, lizozim: 20 kDa) Özgençli etTiyoredoksin al. Muş Alparslan Journal of Science, 1 (2), 109-117, 2013. 3.4 Gökkuşağı Alabalığı Karaciğeri Mitokondrial Redüktaz EnzimiUniversity Üzerine Bazı İlaçların Etkilerinin Belirlenmesine Ait Çalışma Sonuçları Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial Tiyoredoksin redüktaz enzimi aktivitesi üzerine bazı pestisitlerin etkilerini belirleyebilmek için bu pestisitlerin stok çözeltileri hazırlandı. Bu çözeltilerden değişik konsantrasyonlarda alınarak gökkuşağı alabalığı karaciğer tiyoredoksin redüktaz enzimi aktivitesi üzerine etkileri araştırıldı. Çalışmalar sonucu kullanılan pestisit konsantrasyonuna karşı % Aktivite grafikleri Şekil 3- 11’de verildi. santrasyonuna karşı % Aktivite grafikleri Şekil 3- 11’de verildi. 120 y = 100e-25,03x R² = 0,9245 100 y = 100e-0,01x R² = 0,9133 80 % Aktivite 100 80 % Aktivite 120 60 120 y = 100e-25,03x R² = 0,9245 40 100 60 20 80 % Aktivite 40 20 0 0 20 40 60 80 100 120 0 60 0 0,01 0,02 0,03 0,04 0,05 0,06 0,07 0,08 [Haloksifop-p-metil ester] µM 40 Şekil 6. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken 0 0 0,01 0,02 0,03 0,04 0,05 0,06 0,07 0,08 maddesi haloksifop-p-metil ester olan herbisitin et[Haloksifop-p-metil ester] µM y = 100e R² = 0,9864 kisi 120 Şekil 6. Gökkuşağı 20 alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi haloksifop-p-metil ester olan herbisitin etkisi [Glikofosat İzopropilamin] µM Şekil 3. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi glifosat izopropilamin olan herbisitin etkisi Şekil 3. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi glifosat izopropilamin olan herbisitin etkisi -0,013x Şekil 6. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi 100 haloksifop-p-metil ester olan herbisitin etkisi 120 y = 100e-0,801x R² = 0,9672 100 % Aktivite 40 100 % Aktivite y = 100e-0,801x R² = 0,9672 100 60 0 600 60 20 0 0,5 20 1 1,5 2 20 40 40 80 40 400 y = 100e-0,013x R² = 0,9864 60 120 20 80 120 80 % Aktivite % Aktivite 80 60 [Diklorvos] µM 80 100 120 Şekil 7. Gökkuşağı 20 alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi diklorvos olan insektisitin etkisi 0 0 20 40 60 80 100 120 [Diklorvos] µM [Fenoksaprop-p-etil] µM Şekil 7. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitoŞekil 4. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken kondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi diklorvos olan insektisitin etkisi maddesi fenoksaprop-p-etil olan herbisitin etkisi Şekil 4. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi Şekil 7. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi 0 diklorvos olan insektisitin etkisi Şekil 4. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi 0 herbisitin etkisi 0,5 1 1,5 2 fenoksaprop-p-etil olan [Fenoksaprop-p-etil] µM 120 herbisitin etkisi fenoksaprop-p-etil olan y = 100e-0,193x R² = 0,9115 100 120 y = 100e-0,193x R² = 0,9115 60 100 80 40 80 20 60 0 40 0 20 y = 100e-0,381x R² = 0,9724 100 % Aktivite % Aktivite % Aktivite 80 120 1 2 3 4 5 6 60 40 7 20 [2,4- Diklorofenoksiasetik asit dimetil amin tuzu] µM 0 Şekil 5. Gökkuşağı 0alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi 2,40 dimetil amin 1 tuzu olan 2 herbisitin 3 etkisi 4 5 6 7 diklorofenoksiasetik asit [2,4- Diklorofenoksiasetik asit dimetil amin tuzu] µM 0 0,5 1 1,5 2 2,5 3 3,5 [Lambda siyalotrin] µM Şekil 8. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi lambda siyalotrin olan insektisitin etkisi Şekil 8. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi lambda siyalotrin olan insektisitin etkisi Şekil 5. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi 2,4diklorofenoksiasetik asit dimetil amin tuzu olan herbisitin etkisi y = 100e-0,5x R² = 0,9092 120 100 80 % Aktivite Şekil 5. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi 2,4-diklorofenoksiasetik asit dimetil amin tuzu olan herbisitin etkisi 60 40 113 20 0 0 0,5 1 1,5 2 2,5 3 3,5 [Sipermetrin]µM Şekil 9. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi sipermetrin olan insektisitin etkisi % Aktivite 60 40 20 0 0 0,5 1 1,5 2 2,5 3 3,5 [Lambda siyalotrin] µM Özgençli ve ark.redüktazMuş Şekil 8. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrial tiyoredoksin enzimiAlparslan üzerine etken Üniversitesi maddesi lambda siyalotrin olan insektisitin etkisi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 109-117, 2013. mutasyonu önler [21]. Tiyoredoksin redüktaz enziminin fizyolojik substratı olan Tiyoredok100 sin proteini de hidrofilik fazda okside substratı redükte etmesi açısından antioksidan etki gös80 terir ve bu yönüyle oksidatif stresi engeller. İn60 san, hücrelerin oksidatif stresten korunması için 40 önemli bir antioksidan olan askorbik asit sentez20 leme kabiliyetine gereksinim duyar. Bu nedenle 0 diyetle alımı ve oksidize formlarından (dehidro0 0,5 1 1,5 2 2,5 3 3,5 [Sipermetrin]µM askorbik asit, askorbil serbest radikali) askorbaŞekil 9. Gökkuşağı mitokondrialalabalığı tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerinemitoetken maddesi ta dönüşümü hücre içi askorbat seviyesinin muŞekilalabalığı 9. karaciğeri Gökkuşağı karaciğeri sipermetrin olan insektisitin etkisi kondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken hafazası için önemlidir. TrxR’ler oksidatif stres maddesi sipermetrin olan insektisitin etkisi altındaki hücrelerde askorbil serbest radikalleri askorbata indirgeme bakımından önemlidir [3]. y = 100e-0,5x R² = 0,9092 % Aktivite 120 İnsan tümörlerinin çoğunda p53 mutasyonunun görülmesi bu proteinin kanser önlemede 100 önemli bir rol oynadığını gösterir [22]. Tümör 80 baskılayıcı protein olan p53, insan genomunun 60 bütünlüğünü sağlamak, apoptoz kontrolünü sağ40 lamak, hücre döngüsünü durdurmak ve DNA tamirini aktive etmek gibi hayati rolleri olan mul20 tifonksiyonel bir proteindir [23]. P53 aktivitesi0 0 0,1 0,2 0,3 0,4 0,5 0,6 0,7 ni kontrol eden birçok mekanizmanın yanı sıra [Klorpirifos] µM redoks kontrol mekanizması da oldukça önem Şekil 10. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri mitokondrialalabalığı tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken maddesi Şekil 10. Gökkuşağı karaciğeri mitoarz etmektedir. Yapılan çalışmalar neticesinde klorpirifos olan insektisitin etkisi kondrial tiyoredoksin redüktaz enzimi üzerine etken TrxR I geninin bozulması halinde p53 proteinin 4. TARTIŞMA VE SONUÇ maddesi klorpirifos olan insektisitin etkisi gen ekspresyonunu uyarma kabiliyetinin engelTiyoredoksin Redüktazın en önemli biyolojik fonksiyonu tiyoredoksini indirgemesine bağlı olarak hücre büyümesine katkı sağlamak ve oksidatif strese karşı korumaktır [3].TrxR’lerin fizyolojik lendiği görülmüştür [24,25]. y = 100e-1,813x R² = 0,9531 % Aktivite 120 substratları olan tiyoredoksinler, hücre büyümesi ve inhibe apoptoz düzenlemesinde önemli rol oynarlar [19,20]. Bazı hastalıklarla ilgili yapılan çalışmalarda, TrxR enziminin dolaylı olarak rol aldığı saptanTiyoredoksin Redüktazın en önemli biyolomıştır. Özellikle kanser, AIDS ve immun sistem jik fonksiyonu tiyoredoksini indirgemesine bağhastalıklarında TrxR nin fonksiyonunun anlalı olarak hücre büyümesine katkı sağlamak ve şılması bu enzimin insan hastalıklarında da rol oksidatif strese karşı korumaktır [3].TrxR’lerin alan bir enzim olduğunun en iyi kanıtı olmuştur. fizyolojik substratları olan tiyoredoksinler, hücKanser hücreleri ve birçok kanser çeşidi üzerinİnsan tümörlerinin çoğunda p53 mutasyonunun görülmesi bu proteinin kanser önlemede önemli büyümesi veTümör inhibe apoptoz bir rolre oynadığını gösterir [22]. baskılayıcı protein olan düzenlemesinde p53, insan genomunun bütünlüğünü de yapılan çalışmaların çoğu TrxR sistemle ilişsağlamak, apoptoz kontrolünü sağlamak, hücre döngüsünü durdurmak ve DNA tamirini aktive etmek önemli rolmultifonksiyonel oynarlar bir[19,20]. gibi hayati rolleri olan proteindir [23]. P53 aktivitesini kontrol eden birçok kilendirilmiştir [3]. Trx/TrxR sisteminin biyolomekanizmanın yanı sıra redoks kontrol mekanizması da oldukça önem arz etmektedir. Yapılan çalışmalar neticesinde TrxR I geninin bozulması halinde p53 proteinin gen ekspresyonunu uyarma jik aktiviteleri ve saldırgan tümör büyümesi ile Vücutta fizyolojik aktivitenin doğal ürünü kabiliyetinin engellendiği görülmüştür [24,25]. olan serbest doğuştan Bazı hastalıklarla ilgili radikalleri, yapılan çalışmalarda, organizma TrxR enziminin dolaylı olarak rol aldığı olan bağlantısı, bu sistemin kanser tedavisi için saptanmıştır. Özellikle kanser, AIDS ve immun sistem hastalıklarında TrxR nin fonksiyonunun kazandığı çok hassas bir donanımla oksidan-ananlaşılması bu enzimin insan hastalıklarında da rol alan bir enzim olduğunun en iyi kanıtı olmuştur. önemli bir hedef olduğunu düşündürür [26]. tioksidan denge olarak tanımlanabilecek bir çizBu çalışmada yukarıda bahsettiğimiz sebepgide tutmaya çalışır. Bu dengenin bozulması oklerden ötürü ilk olarak; fazlaca önem taşıyan sidatif strese yol açar. Antioksidan sistem hasar tiyoredoksin redüktaz enziminin saflaştırılması öncesi radikal oluşumunu önler, oksidatif hasarı hedeflendi. Daha sonra bu enzimle ilişkilendirionarır, hasara uğramış molekülleri temizler ve len hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların 4. TARTIŞMA VE SONUÇ Vücutta fizyolojik aktivitenin doğal ürünü olan serbest radikalleri, organizma doğuştan kazandığı çok hassas bir donanımla oksidan-antioksidan denge olarak tanımlanabilecek bir çizgide tutmaya çalışır. Bu dengenin bozulması oksidatif strese yol açar. Antioksidan sistem hasar öncesi radikal oluşumunu önler, oksidatif hasarı onarır, hasara uğramış molekülleri temizler ve mutasyonu önler [21]. Tiyoredoksin redüktaz enziminin fizyolojik substratı olan Tiyoredoksin proteini de hidrofilik fazda okside substratı redükte etmesi açısından antioksidan etki gösterir ve bu yönüyle oksidatif stresi engeller. İnsan, hücrelerin oksidatif stresten korunması için önemli bir antioksidan olan askorbik asit sentezleme kabiliyetine gereksinim duyar. Bu nedenle diyetle alımı ve oksidize formlarından (dehidroaskorbik asit, askorbil serbest radikali) askorbata dönüşümü hücre içi askorbat seviyesinin muhafazası için önemlidir. TrxR’ler oksidatif stres altındaki hücrelerde askorbil serbest radikalleri askorbata indirgeme bakımından önemlidir [3]. 114 Özgençli et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 109-117, 2013. hazırlanmasında fikir verebilecek maddelerin tayini için bazı pestisitlerin enzim aktivitesi üzerine etkisi araştırıldı. Yapılan literatür taramasında TrxR enziminin sıçan karaciğeri [27], sığır karaciğeri ve timusu [28], E.coli [29], maya [30] gibi kaynaklardan çalışıldığı görülmüştür. Saflaştırma basamakları genel olarak incelendiğinde amonyum sülfat çöktürmesi, sephadex G-50, DEAE selüloz, CM selüloz ve 2’, 5’-ADP Sepharose 4B afinite kromatografisinin birbirini izlediği çok aşamalı bir prosedür izlendiği belirlenmiştir. Bunun yanı sıra saflaştırılan enzimlerin sitozolik mi mitokondrial mi olduğu konusunda tereddütlerimiz oluşmuştu. Yaptığımız bu çalışmada ilk olarak bu çok basamaklı ve zaman kaybına sebep olan saflaştırma prosedürlerinin yerine tek basamakta 2’, 5’-ADP Sepharose 4B afinite kromatografisiyle ve yüksek saflıkta enzim elde edilmiştir. Böylece diğer çalışmalara nazaran hem yüksek aktivitede ve stabil enzim elde edilmiş hem de zamandan tasarruf sağlanmıştır. Ayrıca enzim mitokondrial peletten elde edildiğinden tereddüt etmeden mitokondrial olduğunu söyleyebileceğimiz TrxR saflaştırılmıştır. Çalışmamızın sonraki aşamasını Trx/TrxR sistemiyle ilişkilendirilen hastalıkların tedavisinde fikir belirtebilecek bileşiklerin tayin edilmesi oluşturmaktaydı. Çalışmaya başlamadan önce literatür taraması yapılarak hangi madde ve bileşiklerin enzim aktivitesi üzerinde inhibisyon etkisi oluşturduğu konusunda fikir edinilmiştir. Buna göre; şuanda mevcut kanser tedavisinde kullanılan ajanlardan sisplatin, PX-12 ve plörotin geri dönüşümsüz birer TrxR inhibitörleridir. Yine Gd+3 içeren bir porfirin olan moteksafin gadolinyum kanser hücresindeki metabolizmayı bozarak DNA tamirini engeller ve hücre ölümünü kolaylaştırır [24]. 1-chloro-2,4-dinitrobenzene,13-cis-retinoic acid [12], nitrojen mustardlar (Chlorambucil,melphalan), alkil sülfanatlar (busulfan), daunorubicin, doxorubicin, karmustin ve platin içeren antikanser bileşiklerin enzim üzerinde inhibisyon etkisi saptanmıştır [31]. Aurothioglucose, arsenik trioksit, flavonoid- ler,platin ve altın bileşiklerinin yanı sıra Cu+2, Ni+2, Zn+2 , Cd+2, Mn+2,Co+2[32], Hg+2[33] gibi ağır metallerde enzim üzerinde inhibisyon etkisi saptanan metallerdir. Yaptığımız çalışmada etken maddesi glifosat izopropilamin, fenoksaprop-p-etil, 2,4-diklorofenoksiasetik asit dimetil amin tuzu ve haloksifop-p-metil ester olan 4 çeşit herbisit ve etken maddesi diklorvos, lambda siyalotrin, sipermetrin, klorpirifos olan 4 çeşit insektisitin enzim aktivitesi üzerine in vitro etkisi incelenmiştir. Tüm pesitisitlerin enzim aktivitesi üzerinde µM düzeyinde inhibisyon etkisi tespit edilmiştir. Gökkuşağı alabalığı karaciğerinden saflaştırılan mitikondrial TrxR enzimi üzerinde her bir pestisitin IC50 değerleri aşağıdaki çizelgede belirtilmiştir. Çizelge 2. Gökkuşağı alabalığı karaciğeri Mitokondrial Tiyoredoksin Redüktaz enzimi için bulunan IC50 değerleri İLAÇLAR Glifosat izopropilamin IC50 DEĞERLERİ(µM) 69 Fenoksaprop-p-etil 0,86 2,4-diklorofenoksiasetik asit dimetil amin tuzu Haloksifop-p-metil ester 3,57 0,027 Diklorvos Lambda siyalotrin 53,07 1,82 Sipermetrin 1,38 Klorpirifos 0,38 IC50 değerleri glifosat izopropilamin için 69, fenoksaprop-p-etil için 0,86, 2,4-diklorofenoksiasetik asit dimetil amin tuzu için 3,57 ve haloksifop-p-metil ester bileşiği için 0,027, diklorvos için 53,07, lambda siyalotrin için 1,82, sipermetrin için 1,38 ve klorpirifos için 0,38 µM olarak belirlenmiştir. Çalışmada kullanılan pestisitlerin tamamının çok eser miktarda dahi enzimi tamamen inhibe etmesinden dolayı bu bileşikler, Trx/TrxR sistemiyle ilişkilendirilen tümör, kanser, AİDS ve değişik immün sistem rahatsızlıklarında Trx/TrxR salınımını azaltma 115 Özgençli ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 109-117, 2013. maksatlı ilaçların hazırlanmasında fikir verici olabilir. Aynı zamanda bu pestisitlerin, sulama kanallarıyla nehirlere ulaşması ve buradan balıklara nüfus etmesi durumunda, yine sulama kanalları ya da elle temas yoluyla insan sindirim sistemine erişmesi durumunda Trx/TrxR sistemini geri dönüşümsüz inhibe edeceğinden onarılmaz zararlara yol açabilir. KAYNAKÇA [1] Williams, C.H. Jr, Lipoamide dehydrogenase, glutathione reductase, thioredoxin reductase, and mercuric ion reductase, a family of flavoenzyme transhydrogenases, In Chemistry and Biochemistry of Flavoenzymes (Müller, F., ed.), 3; 121-211. CRC Press, Boca Raton, FL., 1992. [2] Powis, G., Montfort, W.R., Properties and biological activities of thioredoxin, Pharmacol Toxicol, 41, 261-295, 2001. [3] Mustacich, D., Powis, G. Thioredoxin reductase, Biochem J, 346, 1-8, 2000. [4] Gallegos, A., Berggren, M.I., Gasdaska, J.R. and Powis, G., Mechanisms of theregulationofthioredoxinreductaseactivity in cancer cells by the chemopreventive agent selenium, Cancer Res., 57, 4965-4970, 1997. [5] Ayene, IS., Stamato, T.D., Mauldin SK, Biaglow JE, Tuttle SW, Jenkins SF et al., Mutation in the glucose-6-phosphate dehydrogenase gene leads to ınactivation of ku dna binding during oxidative stress, J Biol Chem 277, 9929-35, 2002. [6] Turanov, A., Hatfield, D.L.,Gladyshev, V.N., Characterization of Protein Targets of Mammalian Thioredoxin Reductase, Methods enzymol, 474, 245-254, 2010. [7] Nishinaka, Y., Nakamura, H., Masutani, H., Redox control of cellular function by thioredoxin: a new therapeutic direction in host defence, Arch Immunol Ther Exp 116 49, 285-92, 2001. [8] Arner, E.S.J., Nordberg, J. and Holmgren, A., A. Efficient reduction of lipoamide and lipoic acid by mammalian thioredoxin reductase, Biochem. Biophys. Res. Commun., 225, 268-274, 1996. [9] Björnstedt, M., Hamberg, M., Kumar, S., Xue, J. and Holmgren, A., Human thioredoxin reduces lipid hydroperoxides by NADPH and selenocysteine strongly stimulates the reaction via catalytically generated selenols, J. Biol. Chem., 270, 11761 11764, 1995. [10] Arner, E.S.J.and Holmgren, A., Physiological functions of thioredoxin and thioredoxin reductase, Eur. J. Biochem., 267, 6102-6109, 2000. [11] Holmgren, A., Reduction of dislufides by thioredoxin.Exceptionalreactivityofinsulinand suggested functions of thioredoxin in mechanism of hormone action, Eur. J. Biochem., 254, 9113-9119, 1979. [12] Rigobello, M.P., Callegaro, M.T., Barzon, E., Benetti, M.and Bindoli, A., Purification of mitochondrial thioredoxin reductase and ıts ınvolvement ın the regulation of membran permeability, Free Radical Biology-Medicine, 24, 370-376, 1998. [13] May, J.M., Mendiratta, S., Hill, K.E.and Burk, R.F., Reduction of dehydroascorbate to ascorbate by the selenoenzyme thioredoxin reductase, J Biol Chem, 272, 2260722610, 1997. [14] May, J.M., Cobb, C.E., Mendiratta, S., Hill, K.E.and Burk, R.F., Reduction of the ascorbyl free radical to ascorbate by thioredoxin reductase, J. Biol. Chem., 273, 23039-23045, 1998. [15] Jordan, A., Reichard, P., Ribonucleotide reductases, Annu Rev Biochem, 67, 71- 98, 1998. [16] Lehninger, A.L., Principles of biochemistry. Newyork: Worth , Publishers Inc, 2000. Özgençli et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 109-117, 2013. [17] Bradford, M.M. A rapid and sensitive method for the quantitation(quantifi cation**) of microgram quantities of protein utilizing the principle of protein-dye binding, Anal Biochem, 72, 248-251, 1976. [18] Laemmli, UK., Cleavage of structural proteins during the assembly of the head of bacteriophage T4. Nature, 227, 680-685, 1970. [19] Baker, A., Payne, C.M., Briehi, M.M. and Powis, G.,Thioredoxin, a gene found overexpressed in human cancer, inhibits apoptosis in vitro and in vivo, Cancer Res., 57, 5162-5167, 1997. [20] Gasdaska, J.R., Berggren, M.I., and Powis, G., Cell growth stimulation by the redox protein thioredoxin occurs by a novel helper mechanism, Cell Growth Differ, 6, 16431650, 1995. [21] Dündar, Y., Aslan, R., Antioksidan denge ve korunmasında vitaminlerin rolü, Hayvancılık Araştırma Dergisi, 306, 1-17, 1999. [22] Hollstein, M., Sidransky, D., Vogelstein, B., Harris, C.C., P53 mutations in human cancers, Science (Washington DC), 253, 49-53, 1991. [23] Jeorger, A.C., Fersht, A.R., Structure-function-rescue: the diverse nature of common p53 cancer mutants, Oncogene, 26, 22262242, 2007. [24] Hainaut, P., Miller, J., Redox modulation of p53 conformation and sequence-specific DNA binding, Cancer Res., 53, 4469-4473, 1993. redoxin and thioredoxin reductase: purification and characterization, Biochemistry, 21, 6628-6633, 1982. [28] Holmgren, A., Bovine thioredoxin system. Purification of thioredoxin reductase from calf liver and thymus and studies of its function in disulfide reduction, J Biol., Chem. 252, 4600-4606, 1977. [29] Gonzales, P.P., Baldesten, A., Reichard, P., Purification of a thioredoxin system from yeast, Journal of Biochem., 245, 23632370, 1970. [30] Bar-Noy, S., Gorlatov, N., Stadtman, T. C.,Overexpression of wild type and secys/ cys mutant of human trxr in E.coli: the role of selenocysteine in the catalytic activity, Free Radical Biology&Medicine, 30, 5161, 2001. [31] Wittle, A.B., Anestal, K., Jerremalm, E., Ehrsson, H., Arner, E.S.J., Inhibition of trxr but not of gr by the major classes of alkylating and platinium-containing anticancer compounds, Free Radical Biology&Medicine, 39, 696-703, 2005. [32] Tandogan, B. and Ulusu,N.N., Thioredoxin reductase, Hacettepe J. Biol, Chem., 39, 87-92, 2011. [33] Carvalho, C. Et. Al, Biomarkers of adverse response to mercury : histopathology versus thioredoxin reductase activity, Journal of Biomedicine and Biotechnology, 359879-359888, 2012. [25] Polyak, K., Xia, Y., Zweler, J.L., Kinzler, K.W. and Vogelstein, B., A model for p53-induced apoptosis, Nature (London), 389, 300-303, 1997 [26] Kemerdere, R.,Glial tümörlerde tiyoredoksin redüktaz dengeleri (Uzmanlık Tezi),İstanbul Üniversitesi Cerrah Paşa Tıp Fakültesi Nöroşirürji ABD, İstanbul,2008 [27] Luthman, M., Holmgren, A., Rat liver thio117 Muş Alparslan Üni̇ versi̇ tesi̇ Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ISSN:2147-7930 Cilt/Volume:1 Sayı/ Issue:2 Aralık/December: 2013 KATI FAZ FERMENTASYONU (KSF) TEKNİĞİ ile Bacillus subtilis ATCC 6051’den α-AMİLAZ ÜRETİMİ α-AMYLASE PRODUCTION FROM Bacillus subtilis ATCC 6051 WITH SOLID STATE FERMENTATION (SSF) *Sedat KAYA1, Yusuf ÖNEN2, Fikret UYAR2, Nurullah AKCAN3 1 Muş Alparslan Üniversitesi, Merkezi Laboratuvarları Koordinatörlüğü, 49100 Muş 2 Dicle Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, 21280 Diyarbakır, 3 Siirt Üniversitesi, Eruh Meslek Yüksekokulu, Hemşirelik Bölümü, 56100 Siirt ÖZET Enzimler genelde biyoteknolojide, endüstride, yiyecek, tekstil, kağıt, tıp ve eczacılık gibi alanlarda kullanılmaktadır. Enzimler; bitkisel, hayvansal kaynaklardan ve mikroorganizmalardan elde edilmektedir. Mikroorganizma kaynaklı enzimlerin bitkisel veya hayvansal kaynaklı enzimlere göre katalitik aktivitelerinin çok yüksek olmaları, istenmeyen yan ürün oluşturmamaları, daha stabil ve ucuz olmaları, kültür ortamında kolay çoğalmaları, fazla miktarda elde edilebilmeleri gibi avantajları vardır. Bu çalışmadaki amacımız Katı Faz Fermentasyon yöntemi ile Bacillus subtilis ATCC 6051’den α-amilaz üretimi ile ilgili parametrelerin optimizasyonu ile ilgili çalışmalar yapmaktır. Enzim üretimi için en iyi inkübasyon sıcaklığı, inkübasyon süresi ve pH’sı belirlendi. Enzimin optimum aktivite gösterdiği sıcaklık ve pH sırasıyla 50 oC ve 6.5 olarak tespit edilmiştir. Enzim için uygun inokülüm (ekim) miktarı % 30, başlangıç nem miktarı % 20 olarak tespit edilmiştir. Enzim için en iyi ekstraksiyon medyumu çeşme suyu olarak tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Katı faz fermentasyonu (SSF), Bacillus subtilis, α-Amilaz, Pirinç kabuğu ABSTRACT The usages of enzymes are used in biotechnology, industry, food, textil, paper, medicine and pharmaceutical. Enzymes obtained from microorganisms are produced by microorganisms have some advantages when compared with enzymes produced by plants or animals, they have considerably higher catalytic activity, they don’t from undesirable by-products, they are more stable and relatively cheap, and they can be obtained much quantity. The main goal of the present study is to realize the optimization parameters of the α-amylase obtained from Bacillus subtilis ATCC 6051 by solid phase fermentation method. The best incubation temperature, inkübation time and pH were determined for optimum enzyme activitiy. Enzyme showed optimum activity at 50 °C and ph 6.5. Amount of innoculum and initial moisture content suitable for enzyme production were found to be 30 % and 20 % respectively. The tap water was the best exraction medium. Key Words: Solid State Fermentation (SSF), Bacillus subtilis, α-Amylase, Rice husk * Sorumlu Yazar/Corresponding author: Sedat KAYA, Muş Alparslan Üniversitesi, Merkezi Labaratuarları Koordinatörlüğü, 49100, Muş, Tel: 05077643851, [email protected] 119 Kaya ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 119-126, 2013. 1. gİrİş Enzimler, biyolojik sistemlerin reaksiyon katalizörleridirler. Hücrelerde çok önemli metabolik görevleri olan enzimler çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere günlük ve ekonomik hayata girmiştir (Kıran ve ark. 2006). Nişastanın hidrolizinde merkezi bir rol üstlenen amilazlar; nişastanın glikoz, maltoz, maltotrioz, oligosakkarit (alfa-limit dekstrin) ve alfa 1-6 glikozidik bağları gibi ürünlere parçalanmasını sağlayan büyük öneme sahip hidrolitik enzimlerdir (Gubta ve ark. 2003, Taniguchi ve Honnda 2009). α-Amilazlar düz amiloz molekülü ve dallanmış amilopektin molekülündeki α-1,4 glikozidik bağlarını parçalayan ekstraselüler enzimlerdir (Kandra 2003, Vıshnu ve ark. 2006). Katı faz fermantasyonu (SSF) genel olarak suyun olmadığı veya az olduğu ortamda katı (nemli) metaryal üzerinde mikroorganizmaların gelişimi olarak tanımlanır (Pandey ve ark. 2000, Singhania ve ark. 2009, Hashemi ve ark. 2010). Enzim üretimi geleneksel olarak SmF (Submerged Fermentation) ile yapılmaktadır. Ancak daha sonra Solid State Fermentation (SSF)’in bulunması ile birçok araştırmacı enzim üretimi için SSF’i kullanmaya başlamıştır. Pandey ve ark. (2001) enzim üretim işlemlerinde, SSF’in SmF’ye göre oluşan ürünün daha fazla olması ve daha ekonomik olması yönünden SSF’i kullanmışlardır. Ayrıca SSF’in SmF’e göre daha fazla kullanılması sadece bu avantajlara bağlı olmayıp aynı zamanda SmF’ye uygun olmayan endüstriyel atıkların SSF’te kullanılması ve SmF’de ciddi problem oluşturan katabolik represyon ve proteazlar tarafından proteinlerin yıkımı çoğunlukla SSF‘te az oranda veya hiç meydana gelmediğinden kullanım alanı SmF‘ye göre gittikçe artmaktadır (Kar ve ark. 2010). Bugün çevremiz büyük bir değişim içerisindedir ve teknolojik gelişmelerdeki süreklilik bu yarışta katalizör rol oynamaktadır. SSF‘te substrat kaynağı olarak ekonomik değeri olmayan tarımsal sanayi artıkları kullanılır. Bu çalışmadaki amacımız Katı Faz Fermentasyon yöntemi 120 ile Bacillus subtilis ATCC 6051’den α-amilaz üretimi ile ilgili parametrelerin optimizasyon çalışmalarını yapmaktır. 2. MATERYAL VE YÖNTEM 2.1. Biyolojik Materyal Yaptığımız çalışmada ticari olarak Microbiologist inc.‘ten temin edilen Bacillus subtilis ATCC 6051 biyolojik materyal olarak kullanıldı. 2.2. Katı Besiyeri 8 g Nutrient Broth (Oxoid) ve 16 g agar (Merck), 1000 ml saf suya tamamlanarak çözündükten sonra otoklava bırakıldı. 2.3. Nutrient Broth (NB) Besiyeri 8 g NB, 1000ml saf suya tamamlanıp çözünme işlemi tamamlandıktan sonra otoklava bırakıldı. 2.4. Luria Broth (LB) Besiyeri 10 g maya özütü, 5 g NaCl (Merck), 5 g tripton, 1000 ml saf suya tamamlanıp çözünmesi sağlandıktan sonra otoklava bırakıldı. 2.5. SSF Besiyeri Pamuk küspesi, mısır küspesi, mercimek kabuğu, pirinç kabuğu, buğday kepeği ve arpa sapı kurutularak blendırden geçirildi. Farklı gözenek büyüklüğündeki eleklerden geçirilerek 500, 1000 ve 1500 μm, olmak üzere üç farklı parça büyüklüğünde substratlar elde edildi. 1500 μm büyüklüğünde olanlar alındı. 100 ml‘lik erlenmayer içerisinde hacim % 30 olacak şekilde 3 g tartılıp üzerine 10 ml çeşme suyu eklendi. 121°C‘de 15 dk otoklavda bekletilerek steril edildi. Soğuduktan sonra 600 nm‘de 0.6 OD‘ye gelen bakterilerden % 30 inokulum besi yerine katılarak 37°C‘de inkübasyona bırakıldı. 2.6. Tampon Çözeltiler 30 ml 0.1 M Na2HPO4 ve 19 ml 0.1M NaH2PO4 hazırlanır. Hazırlanan bu çözeltiler bir beher içerisinde karıştırıldıktan sonra hacimleri Kaya et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 119-126, 2013. saf su ile 100 ml‘ye tamamlanır. 2.7. Nişastanın Hazırlanması % 0.5’lik nişasta 0.1M pH 7.0 sodyum fosfat tamponu içinde çözünmesi sağlanarak hazırlandı. 2.8. Alkalin Çözeltisi % 4 Na2CO3, % 4 Na-K tartarat, % 2 CuSO4.5H2O Bir beherde 100 ml için %4 oranında Na2CO3 hazırlandı. Ayrı tüplerde hazırlanan Na-K tartarat ve CuSO4‘ten 1‘er ml ilave edilerek karıştırıcıda karışmaları sağlandı. Alkalin çözeltisi protein miktar tayininde kullanıldı. 2.9. Bernfeld Reaktifinin Hazırlanması Bir beherde 20 g 3,5 dinitrosalisilik asit (DNS veya DCA), 400 ml saf suya tamamlanarak çözünmesi sağlandı. Başka bir beherde 32 g NaOH çözeltisi 300 ml saf suya tamamlanarak çözünmesi sağlandı. DNS karıştırıcıda karışmaya devam ederken üzerine yavaş yavaş NaOH çözeltisi ilave edildi. Karışım bir süre sıcak su banyosunda bekletildi. Üzerine 600 g Na-K tartarat azar azar eklendi. Son olarak çözeltinin hacmi saf su ile 2000 ml‘ye tamamlandı. Bernfeld reaktifi α-amilaz enzim aktivite tayininde reaksiyon durdurucu olarak kullanıldı. 2.10. Bakteri Üretimi NB ve LB sıvı besiyerlerine katı besi yerinden platin öze yardımıyla ekim yapıldı. Çalkalayıcıda 37ºC sıcaklıkta 150 rpm çalkalama hızında 24 saat inkübasyona bırakıldı. 600 nm‘de 0.6 OD‘ye gelen bakteri kolonilerinden SSF besiyerine ekim yapıldı. 2.11. SSF Besiyerinden Enzim Üretimi SSF besiyeri 120. saate kadar inkübasyona bırakıldı. 24 saatte bir SSF besi yeri üzerine 10 ml çeşme suyu eklenip 30 dk çalkalandıktan sonra karışım steril gazlı bezle süzüldü. Süzüntü santrifüj tüpüne aktarılarak soğutmalı santrifüjde 10.000 rpm‘de 5dk santrifüj edildi. Üst sıvı enzim aktivite tayinlerinde kullanıldı. 2.12. α-Amilaz Enzim Aktivite Tayini α-Amilaz enzim aktivite tayini Bernfeld yöntemine göre yapıldı (Bernfeld 1955). Bu yönteme göre 150 μl enzim çözeltisi ve 200 μl % 0.5‘lik nişasta çözeltisi (0.1 M, pH 7.0 sodyum fosfat tamponunda çözünmüş) 37ºC‘de 30 dk inkübe edildi. Bu süre sonunda reaksiyonu durdurmak için 400 μl DNS (3,5-dinitrosalisilik asit) çözeltisi ilave edilerek 5 dk kaynar su banyosunda bekletildi. DNS, sıcakta indirgen şeker uçlarıyla tepkimeye girerek reaksiyonun durmasını ve renk oluşumunu sağlar. Örnekler soğuduktan sonra üzerine 8 ml saf su ilave edilerek seyreltme yapıldı. Daha sonra vorteksten geçirildi ve 489 nm‘de spektrofotometrik ölçüm yapıldı. Bir enzim ünitesi deney şartları altında 1 μmol nişastayı 30 dk‘da maltoza parçalayan enzim miktarı olarak tanımlandı. 2.13. Protein Miktar Tayini Protein miktar tayini Lowry yöntemine göre yapıldı (Lowry 1951). Tüplere 2.5 ml alkalin çözeltisi konulduktan sonra üzerine 25 μl enzim ve 225 μl saf su ilave edildi. Örnekler 15 dk 40 ºC‘de su banyosunda bekletildikten sonra üzerine 1:1 oranında saf suyla seyreltilmiş 250 μl Folin Reaktifi (FCR) ilave edilerek 30 dk karanlıkta bekletildi. Bu sürenin sonunda 660 nm‘de spektrofotometrik ölçüm yapıldı. Standart eğriyi çizmek için derişimi bilinen Bovin Serum Albumin‘den (BSA) bir seri standart çözelti hazırlandı. Örneklerin protein içerikleri BSA eğrisi standart olarak kullanılarak hesaplandı. 3. BULGULAR 3.1. Enzim Üretimi Üzerine Substratın Etkisi Çalışmada SSF‘te Bacillus subtilis ATCC 6051‘in üremesi için pamuk küspesi, mısır küspesi, pirinç kabuğu, buğday kepeği, mercimek kabuğu ve arpa sapı gibi çeşitli endüstriyel atıklar kullanılarak bakteri için uygun substrat kaynağı belirlenmeye çalışıldı. Bakterimiz için en iyi substrat kaynağı olarak 48. saatte pirinç 121 Kaya ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 119-126, 2013. kabuğunda elde edildiğinden çalışmalara pirinç kabuğu kullanılarak devam edildi. Şekil 3.1.‘de görüldüğü gibi en iyi aktivite 1349.5 U/mg değerinde pirinç kabuğunda elde edilmiştir. Kullandığımız katı substratlardan en iyi aktiviteyi pirinç kabuğu vermesinin nedeni besin içeriğinin daha fazla olması ya da kullandığımız Bacillus subtilis ATCC 6051‘in bu substrata karşı özel bir spesifitesinin olabileceği düşünüldü. bolitlerin oluşturduğu kontaminasyonun aktiviteyi düşürdüğünü ve enzim üretiminin azalttığını bildirmişlerdir. Şekil 3.2. İnkübasyon Saatinin Belirlenmesi Mikrobiyal büyüme ve ürün oluşumu için fermantasyon sistemine uygun katı substratın belirlenmesi oldukça önemlidir. SSF’te yaygın olarak kullanılan ve birçok araştırmacı tarafından uygun olarak belirlenen substratların başında pirinç ve buğday kabuğu darı, mısır, muz kabuğu, manyok, kahve samanı ve patates artıkları gibi tarımsal ürünler başta gelmektedir (Krishna ve ark. 1996). 3.2. Enzim Üretimi Üzerine İnkübasyon Süresinin Etkisi SSF katı substrat kaynağı olarak pirinç kabuğu seçildikten sonra uygun inkübasyon süresinin belirlenmesi için 120. saate kadar her 24 saatte bir enzim aktivite tayinine bakıldı. α-Amilaz için en uygun inkübasyon süresi 48. saatte 1349.5 U/mg değerinde maksimum aktivite tespit edildi. Şekil 3.2.‘de görüldüğü gibi en yüksek enzim aktivitesi 48. saat olarak tespit edilmiş bu saatten sonra ise enzim aktivitesinde düşüş meydana gelmiştir. Gangadharan ve ark. (2006) mikrobiyal büyümenin düşmesinin nedeni ortamda substratın bitmesinden dolayı mikroorganizmanın durgunluk evresine girmesi ve dolayısıyla ortamda oluşan sekonder meta122 3.3. Enzim Üretimi Üzerine İnkübasyon Sıcaklığının Etkisi Enzim üretiminde optimum sıcaklığı belirlemek için SSF besiyerleri hazırlandı. Besiyerlerin her birisi 25, 30, 37, 40, 45, 50 ve 55 ºC olmak üzere farklı inkübasyon sıcaklıklarına bırakıldı. 48. saatte örneklerin üst sıvısından gerçekleştirilen enzim aktivite tayininde en iyi enzim aktivitesi için optimum inkübasyon sıcaklığının 37ºC‘de 1436.0 U/mg değerinde maksimum aktivite tespit edildi (Şekil 3.3). Ancak sıcaklığın yükselmesiyle enzim üretiminde düşüş gözlemlendi. 55ºC‘de herhangi bir aktiviteye rastlanamadı. 1600,00 1400,00 Spesifik Aktivite (U/mg) Şekil 3.1. Uygun Substratın Tespiti Baysal ve ark. (2008) fermantasyon ortamında meydana gelen diğer bileşiklerin etkileşim sonucu oluşan denatürasyonun, aktiviteyi ve dolayısıyla enzim üretimini düşürdüğünü ifade etmişlerdir. SSF‘te inkübasyon süresinin kısalığı hem zamandan tasarruf açısından hem de bakterinin daha az kontamine olması açısında önemlidir. 1200,00 1000,00 800,00 600,00 400,00 200,00 0,00 25 30 37 40 45 Optimum sıcaklık(°C) Şekil 3.3. Optimum Sıcaklık Tespiti 50 55 Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 119-126, 2013. Yapılan çalışmalarda kullanılan Bacillus tiplerinin optimum büyüme sıcaklıkları 25-37 °C arasında değişmektedir. Kunamneni ve ark. (2005) SSF tekniğiyle termofilik fungus Termomyces lanuginosus‘ten 50 ºC‘de, Baysal ve ark. (2008) SSF tekniğiyle Bacillus sp.‘den α-amilazı 37ºC‘de maksimum elde ettiklerini bildirmişlerdir. 3.4. Enzimin Optimum Başlangıç pH’sının Belirlenmesi Enzimin optimum pH‘sını belirlemek için pirinç kabuğu içeren SSF besi yerine çeşme suyunun pH‘sı 0.1 M HCl ve 0.1 M NaOH ile 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10 olmak üzere çeşitli pH‘larda ayarlanarak 10 ml ilave edildi. Çalkalayıcıda 48 saat sonra enzim aktivite tayinine bakıldı. Şekil 3.4.‘te görüldüğü gibi enzim için maksimum aktivite pH 7‘de 1372.7 U/mg olarak elde edildi. Bu yüzden çalışmalarda pH‘sı 7.0 çeşme suyu kullanıldı. Şekil 3.4. Optimum pH’ın Belirlenmesi Genellikle mantarlar hafif asidik pH‘larda iyi ürerken bakteriler ise daha çok nötr pH‘larda iyi üreme göstermektedirler (Gupta ve ark. 2003). Rıaz ve ark. (2003) Bacillus subtilis GCBUCM-25‘ten elde ettikleri α-amilaz‘ın optimum başlangıç pH‘sını 7.5, Asgher ve ark. (2005) Bacillus subtilis’ten elde ettikleri α-amilaz‘ın optimum başlangıç pH‘sını 8 ve Michelin ve ark. (2010) Paecilomyces variotii‘den elde ettikleri α-amilazın optimum başlangıç pH‘sını 4.0 olarak bulmuşlardır. 3.5. Enzim Üretimi Üzerine Substrat (Nem) Miktarının Belirlenmesi SSF besiyerine, besi yeri hacminin %10, 20, 30, 40, 50 ve 60‘ı olacak şekilde sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 g pirinç kabuğu ilave edildi. Üzerine 10 ml çeşme suyu eklendikten sonra yapılan aktivite tayini sonucunda enzim için en iyi aktivite 1488.7 U/mg değerinde % 20 nem miktarındaki pirinç kabuğunda elde edildi (Şekil 3.5). 1800,00 1600,00 Spesifik Aktivite (U/mg) Kaya et al. 1400,00 1200,00 1000,00 800,00 600,00 400,00 200,00 0,00 10 20 30 40 50 60 Nem oranı (%) Şekil 3.5. Uygun Substrat Miktarının Belirlenmesi Baysal ve ark. (2008) SSF‘te nem miktarının artması katı substratların porositlerini azalttığından dolayı oksijen transfer işlemini engeller. Nem miktarının az olması ise substratın çözünürlüğünü düşürmesinde ve dolayısıyla substratın istenilen düzeyde kabarmamasında etkili olduğunu bildirmişlerdir. Baysal ve ark. (2008) SSF tekniğiyle Bacillus sp.‘den alkalin α-amilaz üretiminde % 30 ve Kar ve ark. (2010) SSF tekniğiyle Streptomyces erumpens MTCC 7317‘den termostabil α-amilaz üretiminde % 60 nem miktarını kullanmışlardır. 3.6. Enzim Üretimi Üzerine İnokülüm (Ekim) Miktarının Belirlenmesi SSF besi yerlerine besi yeri hacminin %10, 20, 30, 40, 50, 60 ve 80 olacak şekilde 600 nm‘de 0.6 OD‘ye gelen baktarilerden 1000 μl‘den 8000 μl‘ye kadar değişen miktarlarda ekim yapıldıktan sonra örnekler inkübasyona bırakıldı. Enzim aktivitesi sonucunda maksimum aktivite 1333.7 miktarında % 30 tespit edildi (Şekil 3.6). 123 Kaya ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 119-126, 2013. üretiminde, farmakoloji gibi uygulama alanlarındaki üretimleri açısından önemli olan birçok parametrenin SSF kullanılarak optimizasyonları sağlanması amaçlanmıştır. Bu alanlarda kullanılan α- amilazlar dünya enzim piyasasının %30‘unu oluşturur. 1600,00 Spesifik Aktivite (U/mg) 1400,00 1200,00 1000,00 800,00 600,00 400,00 200,00 0,00 10 20 30 40 50 60 80 İnokulum (%) Şekil 3.6. İnokülüm (Ekim) Miktarının Belirlenmesi Rıaz ve ark. (2003) Bacillus subtilis‘ten elde ettikleri α-amilaz enzimi için inokülüm miktarı % 4 olarak belirtmişlerdir. İnokülüm hacmi katı ortamdaki biyomas üretim miktarını belirler. Bakteri büyümesi ve α-amilaz aktivitesi açısından inokülüm miktarı oldukça önemli olduğunu belirtmişlerdir. Rıaz ve ark. (2003) Pandey ve ark. (2004) inokülüm miktarının fazla olması bakteriyel büyümeyi artırabilir, ancak ortamdaki substrat miktarının çok çabuk tükenmesinden ötürü bakterinin ölüm fazına girebileceğini ve ortamda oluşan kontaminasyondan dolayı enzim aktivite değerinin de düşmesine neden olacağını belirtmişlerdir. Gangadharan ve ark. (2006) Bacillus amyloliquefaciens ATCC 23842‘den α- amilaz üretiminde 1 ml ekim ile 52.587 U/gr değerinde maksimum enzim üretmişlerdir. Ekim miktarının artması, fermentasyon ortamındaki sınırlayıcı besinlerden dolayı enzim üretimini negatif yönde etkilediğini bildirmişlerdir. 4. TARTIŞMA VE SONUÇ Enzim teknolojisinin giderek gelişmesi, ürünlerin kullanım alanlarının çeşitliliği ve ekonomik değerinin çok yüksek olması nedeniyle, biyoteknolojinin endüstriyel enzimlerle ilgili alanında yapılan çeşitli araştırmalar, daha da önem kazanmaktadır. Modern biyoteknolojinin ışığında şu anda α-amilazlar biyofarmakolojik uygulamalardaki önemi artmaktadır. Bu çalışmada α- amilazların gıda, tekstil, kağıt, deterjan, şeker şuruplarının üretiminde, siklodekstrin 124 Amilazlarla ilgili son çalışmalara bakıldığında, enzimin daha düşük sıcaklık değerlerinde aktif olma ve yüksek sıcaklıkta ve stabil pH‘larda Ca2+ iyonlarından bağımsız aktif olabilen enzimlere yönelik çalışmalar hız kazanmaktadır. Enzimin düşük sıcaklıklarda aktif olması özellikle deterjan sanayisinde etkili olup lekelerin uzaklaştırılmasında yüksek sıcaklıklara ihtiyaç duyulmadan daha düşük sıcaklıklarda işlevin gerçekleşmesine olanak sağlar. Burada önemli olan daha az elektrik kullanımı ile yüksek oranda tasarrufa gidilmesidir. Bacillus subtilis ATCC 6051‘den elde edilen α-amilazın 15-20°C sıcaklıklarında aktivite gösterdiği tespit edilmiştir. Endüstriyel alanlarda kullanılan α-amilazlar daha çok mikroorganizmalardan sağlanmaktadır. Çalışmada kullanılan Bacillus subtilis ATCC 6051‘in bu özelliğe sahiptir. Endüstriyel üretimde mikrobiyal kaynaklı enzimlerin ekonomik oluşları, mevsimsel ve potansiyel kısıtlamalara bağlı kalmayışları açısından avantajları uzun zamandır savunulmaktadır. SSF‘te katı substrat kaynağı olarak kullanılan endüstriyel atıkların hem maliyet açısından hem de bunların geri dönüşümü yoluyla çevresel zirai kirliliğin önlenmesi açısından oldukça önemli yararlar sağlamaktadır. Bu yüzden SSF çevresel ve gıda mikrobiyolojisi alanında oldukça önem kazanmıştır. Ayrıca bu substratların doğada çok fazla olması ve her zaman kolay bir şekilde karşılanabilmesi çalışmalara engel oluşturabilecek zaman ve para gibi önemli sorunlara çözüm oluşturabilmektedir. Sonuç olarak yapılan bu çalışmada özellikle çevrede çok fazla kirliliğe neden olan tarımsal atıklarının kullanılması biyolojik açıdan çevre kirliliğine önemli oranlarda katkı sağlanabilmekte ayrıca biyoteknolojide bilimsel çalışma- Kaya et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 119-126, 2013. larda önemli bir sorun olan maliyete de çözüm sunabilmektedir. Bu çalışmada SSF tekniği ile ticari olarak Bacillus subtilis ATCC 6051‘den amilaz üretmek için özellikle Karacadağ yöresine ait pirinç kabuğu substrat kaynağı olarak kullanılması, bu atıkların yüksek oranda geri dönüşümü açısından ekolojik olarak çevre kirliliğinin önüne geçilebilecektir. Elde edilen enzimin sıcaklık ve pH özelliklerinden dolayı kağıt, deterjan, gıda ve tekstil gibi alanlarda kullanılabileceği düşünülmektedir. Dünya genelinde artan tarımsal atıkların tekrar kullanılmaları ekolojik ve ekonomik olarak oldukça önemlidir. Birçok tarımsal atığın hayvan yemi vb. alanlarda kullanılabildiği bilinen bir gerçektir. Fakat SSF tekniği kullanılarak bu atıklardan, ticari önemi olan enzimler üretmede kullanılması daha ekonomik ve daha ekolojik yarar sağlanabileceği düşünülmektedir. [6] Hashemi, M., Mousavi, S.M., Razavi, S.H., Shojaosadati, S.A. Mathematical modeling of biomass and amylase production kinetics by Bacillus sp. İn solid-state fermentation based on solid dry weight variation Biochemical Engineering Journal, 53, 159–164, 2011. [7] Kandra, L. α-Amylases of medical and industrial importance; Journal of Moleculer Structure (Teochem) 666-667 p. 487-498, 2003. [8] Kar, S., Data,T.K., Ray, R.C. Optimization of Thermostable α- Amylase Production by Streptomyces erumpens MTCC 7317 in Solid-state Fermentation Using Cassava Fibrous Residue, Brazılıan Archıeves of Bıolıgy and Technology an İnternational journal 53, 301-309, 2010. [9] Kıran, Ö.E., Çömlekçioğlu,U., Dostbil, N., Bazı mikrobiyal enzimler ve endüstrideki kullanım alanları, KSÜ Fen ve Mühendislik Dergisi, 9, 1, 2006. KAYNAKÇA [10]Krisha, C., Chandrasekaran M., Banana Waste As Substrate For α-Amylase Production By Bacillus Subtilis Cbtk 106 Under Solid-State Fermentation ; Microbial Biotechnology, 46: 106-111, 1996. [1] Baysal, Z., Uyar, F., Doğru M., Alkan, H.. Production of Extracellular Alkaline a-Amylase by Solid State Fermentation with a Newly Isolated Bacillus sp. Biochemistry&Biotechnology, 38, 184–190, 2008. [11] Kunamneni, A., Permaul, K., Singh, S. Amylase production in solid state fermentation by the thermophilic fungus Thermomyces lanuginosus, Journal of Bioscience and Bioengineering, 100, 168-171, 2005. [2] Bernfeld, P.. Enzymes carbohydrate metabolism, In Metods In Enzymology Academic Press, 17, 149-158, 1955. [12] Lowry, O.H., Rosebrough, N.J., Farr, A.L., Protein measurement with the folin phenol reagent, J. Biol. Chem. 193, 265-275, 1951. [3] Gangadharan, D. K., Sivaramakrishnan, S., Nampoothiri, K. M., Soccol,C. R. Pandey A: αAmylases from microbial sources an Overview on recent developments. Food Technol Biotechnol, 44, 173-184, 2006. [13]Michelin, M., Silva, T. M., Benassi, V. M., Peixoto-Nogueira, S. M., Moraes, L.A., Leão, J. M., Jorge, J. A., Terenzi, H. F., Polizeli, M. L. Purification and characterization of a thermostable a-amylase produced by the fungus Paecilomyces variotii, Carbohydrate Research ,345, 2348–2353, 2010. [4] Gupta, R., Gigras. P., Mohapatra, H., Goswami V.K., Chauhan, B. 2003. Microbial α-amylases: a biotechnological perspective. Process Biochem. 38, 1599-1616, 2006. [5] Hashemi, M., Razavi, S.H., Shojaosadati, S.A., Mousavi, S.M., Khajeh, K., Safari.M. Development of a solid-state fermentation process for production of an alphaamylase with potentially interesting properties Journal of Bioscience and Bioengineering. 3, 333–337, 2010. [14]Pandey, A., Selvakumar, P., Soccol, C.R., Nigam, P. Solid state fermentation for the production of industrial enzymes, Current Science,77,149-162 The application of enzymes in industry, 274-373, 1999. [15]Pandey, A., Soccol, C.R., Mitchell, D. New developments in solid state fermentation:I –Bioprocesses and products. Process Biochem 35, 1153–1169, 2000. 125 Kaya ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 119-126, 2013. [16] Pandey A, C.R., Soccol, J.A.R., Leon, Nigam, P. Solid-state fermentation in biotechnology. New Delhi: Asiatech Publishers Inc. 2004. [17]Pandey, A. Ricardo, C. Larroche, C. Current Developments in Solid-state Fermentation Springer Science Business Media, 144, 1–22, 2008. [18]Rıaz, N., Haq , H.K., Qadder, M.A. Characterization of α-Amylase by Bacillus subtilis International Journal of Agriculture & Biology, 3–249–252, 2003. [19]Serin, B. Katı faz tekniğiyle (solid state fermentation; SSF) tekniğiyle Bacillus circulans‘tan α-amilaz ve β-galaktosidaz üretimi, Yüksek Lisans Tezi, Dicle Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 47s, 2009. [20]Shukla, J., Kar, R. Potato peel as a solid state substrate for thermostable aamylase production by thermophilic Bacillus isolates World Journal of Microbiology & Biotechnology, 22, 417–422, 2006. [21] Singhaniaa, R. R., Patel, A. K., Soccol, C. R., Pandey, A. Recent advances in solid-state fermentation Biochemical Engineering Journal, 44, 13–18, 2009. [22]Sodhi, H. K., Sharma, K., Gupta, J. K., Soni, S. K. Production of a thermostable α-amylase from Bacillus PS-7 by solid state fermentation and its synergitic use in the hydrolysis of malt starch for alcohol production, Process Biochemistry, 40, 525-534, 2005. [23]Taniguchi, H., Honda, Y. Ishikawa Prefectural University, Nonoichi, Elsevier Inc. All rights reserved. Defining Statement,159-179, 2009. [24]Vishnu, C., Navenna, B. J., Altaf, MD., Venkateshwear, M., Reddy, G., Amylopullulanase A novel enzyme of L. amylophilus GV6 in direct fermentation of starch to L(+) lactic acid, Enzyme Microb Technol, 38, 545–550, 2006. [25]Xu, H., Sun, L., Zhao, D., Zhang, B., Shi, Y., Wu, Y., Production of α- amylase by Aspergillus oryzae AS-3951 in solid state fermentation using spent brewing grains as Substrate, Journal of the Science of Food and Agriculture, 88, 529–535, 2008. 126 [26]Xu, Y. A., Liu, X.D. novel raw starch digesting α-amylase from a newly isolated Bacillus sp. YX-1: purification and characterization, Bioresource Technology, 99, 4315-4320, 2008. Muş Alparslan Üni̇ versi̇ tesi̇ Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ISSN:2147-7930 Cilt/Volume:1 Sayı/ Issue:2 Aralık/December: 2013 STAFİLOKOKSİK HAŞLANMIŞ DERİ SENDROMU STAPHYLOCOCCAL SCALDED SKIN SYNDROME Emine GÖKÇEOĞLU*, Hanifi KÖRKOCA1 1 Muş Alparslan Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu, Hemşirelik Bölümü, 49100-MUŞ. ÖZET Stafilokoksik haşlanmış deri sendromu (SHDS), eksfoliyatif toksin üreten Staphylococcus aureus suşları tarafından oluşturulup, genellikle yenidoğan ve çocuklarda görülmektedir. Bu sendromun özellikle yeni doğanlarda hemşirelik bakımıyla ilişkili olması, bu personellerde nazal S. aureus taşıyıcılığının yanı sıra kronik dermatitli hemşirelerin de etken taşıyıcılığı yönünden sürveyansını gerekli kılmaktadır. Bununla birlikte özellikle yeni doğan bakımında hemşirelerin bilinçlendirilmesi, SHDS’nin önlenmesi açısından önemlidir. Bu derlemede SHDS, güncel literatürler ile birlikte ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Stafilokoksik Haşlanmış Deri Sendromu, Bakım, Enfeksiyon Kontrolü, Hastane Personeli ABSTRACT Staphylococcal scalded skin syndrome (SSSS) is formed by S. aureus producing exfoliative toxin strains and generally affects neonates and children. This syndrome is related to nursing for especially neonates. This necessitates a survelliance of nurses with chronic dermatitis in addition to nasal S. aureus carriage. Also, from the aspect of preventing SSSS, it is important to raise the nurses conscious of the neonates care. In this review, SSSS is discussed considering current literature. Key Words: Staphylococcal scalded skin syndrome, Care, Infection Control, Hospital staff. * Sorumlu Yazar/Corresponding author: Emine GÖKÇEOĞLU, Muş Alparslan Üniversitesi, Sağlık Yüksekokulu, Hemşirelik Bölümü, 49250, Muş, Tel: 00904362130013, [email protected] 127 Gökçeoğlu ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 127-136, 2013. 1. GİRİŞ Stafilokoksik haşlanmış deri sendromu (SHDS); sıklıkla Staphylococcus aureus suşlarının neden olduğu çocukluk döneminde görülen en yaygın bakteriyel deri hastalıklarındandır [1]. Bu sendrom; Pemfigus neonatorum [1,2] veya Ritter von Ritterschein hastalığı olarak da bilinmektedir [3]. Bu hastalık S. aureus tarafından salgılanan eksfoliyatif toksinler aracığıyla oluşan eritem ve sonrasında ise intraepidermal ayrışma ile karakterize epidermolitik bir hastalıktır [4]. Yenidoğanlarda stratum granülozum; S. aureus epidermolitik toksinlerin geçişine en duyarlı tabakadır [3]. SHDS’de patolojik süreç; stratum granulosum ve stratum lucidum tabakaları arasında meydana gelmektedir [5]. SHDS; tedavi edildiğinde sıklıkla skar bırakmadan iyileşen, çoğunlukla S. aureus bakterisinin yol açtığı büllöz impetigonun genelleştirilmiş formudur [6]. 2. ETKEN HAKKINDA BİLGİ Yenidoğanlarda S. aureus; neonatal septisemiye neden olan mikroorganizmalar içinde en sık rastlanan etkenlerden biri olup, taburculuk sonrası enfeksiyonlar da dâhil olmak üzere, yenidoğanlarda göz ve dermatolojik enfeksiyonların yaklaşık üçte ikisinde etkendir [7]. S. aureus ET-A ve ET-B olmak üzere iki temel ekzotoksin üretebilmektedir. ET-A; S. aureus izolatlarının %89’unun ürettiği, ısıya dirençli ve bakteri kromozomlarında kodlanmış en yaygın toksindir. ET-B; ısıya duyarlı ve plazmid orijinli olup, izolatların %4’ünün ürettiği toksindir. Geriye kalan %7’lik oran içerisinde yer alan suşlar ise kombine ET-A ve ET-B toksinleri üretebilmektedir [3]. SHDS temel öncülü; S. aureus suşlarının ürettiği ve çoğunluğunu ET-A ve ET-B toksinler (eksfoliyatinler) olup, bu toksinler hastalığı meydana getirmektedir [1,8]. En sık SHDS ile ilişkili toksin eksfoliyatif toksin (eksfoliatin, eksfoliatoksin, epidermolitik toksin, epidermolizin) çoğunlukla faj grup II’ ye ait olan S. aureus suşları tarafından üretilir. Nadir olarak da I ve III gruplarınca üretilir [8,9]. SHDS’li çocuklardan alınan S. aureus izolatların yakla128 şık %51’i epidermolitik toksin üretmektedir, bu izolatların sadece %30’u ET-A toksinlerini tek başına, %19’u ise ET-B toksinlerini tek başına üretmektedir [10]. 3. KLİNİK BELİRTİ VE BULGULAR SHDS, bir stafilokok enfeksiyonunu takiben derideki yaygın büller ve akut epidermal tabakanın soyulması vardır [4,11]. Bül hafifçe çekildiğinde bunun sonucunda üst epidermiste ayrılmalar ve kırışıklıklar meydana gelir, buna nikolsky belirtisi denir [3]. Pozitif Nikolsky belirtisi eşliğinde SHDS’de intraepidermal bölünmeler, stratum granulosumun altındaki granüler tabakada epidermal nekroz bırakmadan gelişir [12,13]. Bölünme yüzeyel geliştiğinden SHDS lezyonlarında skar yoktur [8,9]. Deri belirtileri başlangıçta kızıl hastalığını andırır [14]. 5 yaş altı çocuklarda başlangıçta görülen klinik özellikler; üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları, ototis media, ateş, pürülan konjonktivit ile karakterize sıklıkla ağız çevresinden başlayan yüz, boyun, aksilla, perine gibi kıvrımlı bölgelerde haşlanmış görünümlü farklı eritematözlü alanlar ve cilt hassasiyetidir [3,9,10]. Deri gergin ve ağrılıdır. 24 saat içinde deri kıvrımları toplanmış hale gelir ardından yüzeysel, büyük, içi berrak sıvı ile dolu frajil büller oluşur ve tüm deriyi tutabilen yaygın eritem gelişip rüptüre olarak yüzeyel epidermisin soyulmasıyla yerini alttan nemli, parıldayan hassas eritematöz tabana bırakır [14]. Kısa bir süre içinde, epidermis kâğıt benzeri kırışıklık görünümü alır ve epidermis büyük parçalar halinde soyularak haşlanmış deri görünümü almasına neden olur (Şekil 1,2) [3,9,10,15]. Şekil 1. Stafilokoksik haşlanmış deri sendromu Gökçeoğlu et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 127-136, 2013. tanısından birkaç saat sonra hastanın görünümü. Resimde hastanın tüm vücudunun %90’ınını su kabarcıklarının kapladığı görülmektedir (http://www.ncbi. nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2672643/pdf/F25. pdf’den alıntıdır) [15]. SHDS’nin generalize formunda çoğunlukla nazofarenks, göbek ve üriner yolda lokalize infeksiyonlardan kaynaklanan eksfolyatif toksinler deri bulgularına neden olmaktadır. Kardiyak kateterizasyon, apse, septik artrit ve arteryovenöz şantlar da enfeksiyon kaynağı olabilirler. Hastalığın şiddeti lokalize yüzeyel büller ile tüm vücut yüzeyini tutabilen eksfoliyasyona kadar değişebilmektedir [16]. SHDS gelişmiş yetişkin hastalarda; özellikle osteomyelit, nozokomial pnömoni gibi ciddi Gram pozitif kok enfeksiyonu tabloları gelişmektedir [10]. Çocuklarda; minör üst solunum yolu enfeksiyon hastalıkları zemininde SHDS gelişmektedir. S. aureus’un neden olduğu meme apseli annelerin çocuklarında SHDS geliştiği bildirilmektedir [1]. 4. EPİDEMİYOLOJİ SHDS’ den özellikle yenidoğanlar ve çocuklar etkilenmektedir [3]. Özellikle düşük doğum ağırlıklı ve süt çocukluğu dönemi bebekleri kapsamakla beraber; çoğunlukla 5 yaş altı çocuklar duyarlı grubu oluşturur. 2 yaş altı çocuklar; tüm hastaların % 62’sini, 6 yaş altı çocukların ise; % 98’ini oluşturmaktadır. Hastalığın bu dönemde sık görülme nedenler; çocuklardaki immün sistemin immatür ve yetersiz olması, vücutta biriken ve böbreklerden atılacak olan eksfoliyatinlerin yetersiz atılımı ve stafilokok toksinlerine karşı özel antikor oluşum eksikliğidir [1,3,17]. Yetişkinlerde; böbreğin toksin ifraz yeteneğinin üst düzeyde olması ve eksfoliyatif toksinine karşı oluşan dolaşımdaki yüksek düzey antikor konsantrasyonları, SHDS görülme sıklığını azaltmaktadır. Ayrıca çok nadir olarak da SHDS doğumda görülmektedir [5,9]. SHDS sıklıkla erken çocukluk döneminde görülmesine rağmen çoğunlukla; kronik böbrek yetmezliği ve epileptik rahatsızlık yaşayan bağışıklık siste- mi baskılanmış yetişkinlerde görülebilmektedir. SHDS’in görüldüğü hassas gruplar incelendiğinde; bu grubu özellikle renal fonksiyonları gelişmemiş hastalar ile renal yetmezliği olan hastalar oluşturmaktadır [1,8]. Eksfoliyatif toksin üreten S. aureus’un bulaşı; asemptomatik taşıyıcılar aracılığıyla olabildiği gibi doğum, yenidoğan ve pediatri ünitelerinde çalışan personel yoluyla da meydana gelebilmektedir. Yenidoğanların % 80’i yaşamlarının ilk haftalarında sıklıkla deri, göbek, burun delikleri S. aureus ile kolonize olmaktadır. İnfantlarda kolonizasyon yüksek olmasına rağmen; enfeksiyon insidansı genellikle düşüktür. Bununla birlikte bu organizmalar; yenidoğan ünitelerinde periyodik salgınlara yol açabilmektedir [3]. Stafilokokal salgınlarda risk faktörleri; taşıyıcıların infantlar ile yakın teması, hijyenik olmayan kord bakımı, ünitelerin aşırı yoğunluğu, personel yetersizliği, yetersiz enfeksiyon kontrol önlemleridir. Bebek banyoları, oftalmoskoplar, stetoskoplar, otoskoplar, çamaşır arabaları, hava kanalları, dergiler gibi cansız objeler S. aureus’un yaşamasına ve çapraz bulaş yolu için kaynak oluşumuna olanak vermektedir [2]. Çapraz bulaşma; yeni doğanlar arasında salgın suşlarının yayılmasında önemli role sahip olup, özellikle kreş ve kundaklama masalarının yaygın olduğu çift kişilik odalarda sıkça görülmektedir [7]. Kalıcı S. aureus taşıyıcısı hemşirelerde taşıyıcılığın; kontamine mefruşat (yatak takımı, halı, elbise), mobilya (sandalye, kapı kolu ve bilgisayarlar), evcil hayvanlar ile ilişkisi olduğu saptanmıştır. Dokunmatik yerlerin ve yumuşak mefruşatların temizliği, kirli kıyafetlerin günlük temizliği, aile içi bulaşın engellenmesinde başarılı olabilir [2]. 5. TANI Yanık benzeri sendromlar arasında bilinen SHDS’ın tanısı prodromal dönemde güvenilir şekilde konulamaz [10]. Hatta SHDS’ de prod129 Gökçeoğlu ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 127-136, 2013. romal dönemdeki klinik semptomlar; Steven Johnson Sendromu, Kawasaki hastalığı, kızıl hastalığı, toksik şok sendromu, epidermolizis bullöz, graft versus host hastalığı, impetigo semptomlarına benzerlik gösterir [3,6,10]. Daha büyük çocuklarda bu tanı bullöz impetigo ile ilişkilendirilebilir. SHDS; Lyell ve Stevens-Johnson sendromunun yanı sıra Nikolsky belirtisinin pozitif olması ile karakterizedir [1]. Toksik şok sendromu, çoklu organ tutulumları ve sıklıkla çoklu organ yetmezliği ile sonuçlanan, toksinlerin neden olduğu bir hastalıktır [16,18]. Toksik şok sendromlu olgularda destekleyici bakım en önemli noktadır ve büyük miktarlarda IV sıvı desteği ve vazopressörlerin kullanımı gerekli olabilir. Organ yetmezliklerine yönelik gerekli düzenlemeler yapılması şarttır [16]. Toksik epidermal nekrolizis (TEN; Lyell sendromu), yenidoğanlarda nadir görülüp haşlanmış deriye benzer yaygın eritem ve nekrozla karakterize, derinin tabakalar halinde soyulduğu bir tablodur. Bu hastalık eritema multiformenin tablonun en ağır şekli olduğu düşünülmektedir. TEN de genellikle bir ilaç alımı öyküsü ve sadece eritemli alanlarda nikolsky pozitifliği söz konusudur [18,19]. Ayrıca, TEN’in küratif bir tedavisi bulunmazken; SHDS, uygun antibiyotikler ile tedavi edilebilmektedir (Tablo 1) [16]. Tablo 1. SHDS ve TEN arasında ayırıcı tanı özellikleri [1,16]. Yaş grubu SHDS TEN (Lyell Sendromu) Çocukluk dönemi Yetişkin hastalar Lokalizasyon Kıvrım bölgeleri Akral bölgeler Oral mukoza Tutulum yok Tutulum var Nikolsky belirtisi Pozitif Pozitif Histopatoloji İntraepidermal akantolizis Epidermisin tüm katlarında nekroz Lenfopeni Yok Var CD4+ Normal Azalmış CD8+ Normal Normal, artmış CD4+/CD8+ Normal Azalmış Tanıyı koyarken; histolojik, mikrobiyolojik, immünolojik testlere ve hastalığın klinik seyri 130 hakkında bilgiye gereksinim vardır (Tablo 2) [1,6]. Bunlar; hassasiyetle karakterize eritem, deskuamasyon veya bül oluşumu, stratum granülozum boyunca intraepidermal ayrışma, direkt ve indirekt immünofloresan incelemede Pemphigus Foliaceus’un gösterilememesidir [16,19]. Tablo 2. İlk yapılması gereken tetkikler [10]. -Kan kültürleri -Tam kan sayımı -Koagülasyon testleri -Üre ve elektrolitler -C-reaktif -Karaciğer protein fonksiyon testleri -Kalsiyum, magnezyum, fosfat -Yara sürüntüsü alınması -MRSA taşıyıcılığı tespit etmede nazal sürüntü alınması S. aureus suşları yaygın olarak göbek, konjonktiva, meme, cerrahi yara, kan ve nazofarenksten izole edilebilir. Suşlar; özellikle yetişkin olguların çoğunda kan kültürlerinden izole edilebilirken çocukluk dönemi vakaların sadece % 3’ünde kandan izole edilmektedir. Maternal antikor durumunu yansıtan ETA antikoru, kord örneklerinin % 88’inde tespit edilebilir [9]. Ayrıca Farengeal sürüntü ve mide aspiratı; ETA ve ETB salgılayan stafilokokları izole etmede faydalıdır [11]. Ama hastalığın kesin tanısı deri biyopsisi ile konulmaktadır [4, 6,11]. 6. OLASI HEMŞİRELİK TANILARI 1. Deri ile ilgili değişimler, invazif damar yollarının bulunması, uzun süren immobilite, hastanede kalma süresinin uzaması, bulaşıcı ajanlarla (nozokomiyal ya da toplumsal kaynaklı) temas, bağışıklık sisteminin immatür olmasına sekonder olarak yatkınlığın artması nedeniyle Enfeksiyon Riski 2. Hipovolemi ve sepsis nedeniyle gelişmesi muhtemel Şok Riski 3. Sıvı dengesizlikleri ve düzenleyici mekanizmaların bozulması nedeniyle Elektrolit Dengesizliği Riski Gökçeoğlu et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 127-136, 2013. 4. Dehidratasyon nedeniyle gelişebilecek Hipotermi Riski 5. Yaralardan buharlaşma yoluyla kayıp ve kapiller permeabilite yüksekliği ve ateşteki artma nedeniyle Sıvı Volüm Eksikliği 6. Sıvı alımını etkileyen/ engelleyen değişimler/ bozukluklar nedeniyle Sıvı Volüm Fazlalığı Riski: Ödem 7. Kaşıntı ve lezyonlar nedeniyle Deri Bütünlüğünde Bozulma 8. Bakteriyel ajanların enflamasyonu nedeniyle Doku Bütünlüğünde Bozulma 9. Yanıklar ve yanık benzeri enfeksiyonlar, travma nedeniyle fiziksel Beslenmede Dengesizlik: Gereksinimden Az Beslenme 10. Basınç noktalarının olması ve immobilite nedeniyle Akut Ağrı 11. Yanık ve yanık benzeri sendromlar ve doku travması nedeniyle Acı Çekme 12. Vücutta acı ve ağrı, yabancı/ alışılmadık ortam ya da kişiler olması nedeniyle Anksiyete 13. Hospitalizasyon nedeniyle; görünümde değişimler olması nedeniyle Beden İmgesinde Rahatsızlık 14. Eksternal araçlar (alçı, tespit, ateller, intravenöz yollar) nedeniyle Fiziksel Mobilitede Bozulma 15. Bakım verme süresi, fiziksel sağlıktan ödün verme ve izolasyon nedeniyle Bakım Verici Rolünde Zorlanma 16. Deri döküntüleri ve kaşıntı nedeniyle Rahatta Bozulma [20]. 7. TEDAVİ VE BAKIM Hafif pediatrik SHDS vakalarının bakımı başlangıçta genel hastanede yapılır. Ancak; şiddetli vakalar olması halinde vakaların acil yoğun bakım ortamında yanık ünitesine sevk edilmesi önerilmektedir. SHDS’li bir çocuğa acil müdahale; öncelikli olarak hava yolunun açıklığının ve solunumunun sağlanması, dolaşımının değerlendirilmesi, temel resüsitasyon kurallarına uyulmasını içermektedir. Toksemi ve hasar görmüş deri yoluyla sıvı kaybı gerçekleşeceğinden sıvı kayıplarının yerine konulması gerekir. Öykü ve muayene; öncelikli olarak enfeksiyonun primer yerleşimini tespit etmeyi içermelidir. En son ilaca maruz kalma öyküsü büyük olasılıkla TEN tanısının koyulmasına yardımcı olacaktır [10]. Basit terapötik yaklaşım; IV antibiyotik terapisi olup, tedavi anti-stafilokok antibiyotikler/ beta laktamlar ile sürdürülmektedir. Ama stafilokokların Anti-ETA ve Anti-ETB antikor dirençli suşları büyüyen bir endişe kaynağı olarak görülmektedir [1,11]. Lokalize vakalarda; stafilokok ve streptokoklara etkili oral antibiyotik ve topikal bir ajan kullanımı ile tedaviye olumlu cevap alınabilmektedir. Generalize formdaki infantların yoğun bakım ünitelerinde, yetişkinlerin ise izole birimlerde ya da yanık ünitelerinde izlenmesi tavsiye edilmektedir. Büllerin sağlam bırakılması, göze topikal antibiyotik kullanılması, zarar gören alanların vazelinli gazlı bezle sarılması önerilmektedir [16]. Metisilin duyarlı S. aureus (MSSA) ajanları için oksasilin tedavisi önerilmesine karşın Metisilin dirençli S. aureus (MRSA) insidansının yüksek olduğu ülkelerde ilk olarak vankomisin önerilmektedir. Toplum kökenli-MRSA’nın; SHDS’ye neden olduğu ve vaka sayısının artış görüldüğü yerlerde yaşayan bu hastalarda vankomisin önemli bir seçenektir. Daha büyük defektlerde sıvı resüsitasyonunun hassas yönlendirilmesi önemlidir [1]. MRSA’ nın neden olduğu SHDS’li hastalarda mortalite; MSSA ile karşılaştırıldığında daha yüksektir. Kortikosteroidler SHDS’li hastalarda kullanımı kesinlikle kontrendikedir; NSAİİ’lerin alımı ise renal fonksiyonları daha yavaşlatacağından tavsiye edilmemektedir [1]. Deskua131 Gökçeoğlu ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 127-136, 2013. masyon, genellikle 24 saatlik antibiyotik tedavisi sürecinde sonlanır. Deri lezyonları skarlaşma olmadan birkaç gün içinde yavaş yavaş düzelir (Şekil 2) [11]. Şekil 2. Tedavi başlangıcından yedi gün sonra hastanın derisinde skar bırakmadan iyileşme gözlenmektedir (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2672643/pdf/F25.pdf’ den alıntıdır) [15]. Çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerde, SHDS çocuğun hayatını tehdit edilebilir ve hastane odaları ciddi salgınlara neden olabilir [11]. Tedavide antibiyotik tedavisinin yanı sıra sıvı-elektrolit dengesinin korunması ve sekonder enfeksiyonlardan korunması amacıyla lokal bakım kurallarına özen gösterilmesi büyük önem taşımaktadır [4,8,17]. Ayrıca; vücut ısısının normalizasyonu, ağrı yönetimi ve beslenme desteği sağlanmalıdır. Gram negatif patojenleri de kapsayan kombine terapiler ağır olgularda kaçınılmazdır [6]. Bu hastalığın alevlenmesi durumunda kortikosteroidler kontrendikedir [9]. Bildirilen olgulardan izole edilen S. aureus suşlarının hepsi penisiline dirençli, ancak Beta laktamaza dirençli semi sentetik penisilinlere duyarlıdırlar. Parenteral uygulanacak oksasilin, kloksasilin veya flukloksasilin toksin üreten S. aureus suşlarının eradikasyonu için gereklidir. Uygun antibiyotik tedavisiyle birkaç gün içinde skar bırakmaksızın iyileşme görülebilmektedir [5,16]. SHDS’li hastalarda prognoz ciddidir [13]. Bu hastalarda ölümün temel nedeni enfeksiyondur. Çünkü; eksfoliasyonlu alan savunma fonksiyonlarını kaybeder ve enfeksiyon ajanlarının 132 deriye girişi kolaylaşır [1]. Çocuklarda mortalite oranı; % 1-5 civarı olup, yetişkinlerde bu oran % 40-50’lerin üzerindedir. Bunun nedeni; yetişkinlerde bu sendroma eşlik edip sendromun gelişmesine neden olan hastalıkların varlığıdır. Yara iyileşmesi hızlı olup spontan reepitelizasyon; semptomlar başladıktan sonraki bir hafta sonraki sürede gerçekleşir. Yara iyileşmesi sürecinde fazın uzaması; negatif prognostik işaretidir. Bu sendromla ilişkili yaygın komplikasyonlar; süperinfeksiyonlar, sepsis, hipotermi (kapsamlı defektlerde), dehidratasyon, iyon dengesizliği, hipoproteinemi ve sekonder olarak gelişen sıklıkla Pseudomonas’ lara bağlı Gram negatif enfeksiyonlar ile fatal seyredebilmektedir [1,6]. Hipovolemi daha belirgin risk olmasına rağmen, hipervolemi de sık görülen komplikasyondur. İlginç olan bu çocukların tümü hastalıklarının bir döneminde hiponatremik olmalarıdır. SHDS ‘de görülmesi muhtemel bir durum olan, yanıklı hastalarda uygunsuz vazopressin salınımıdır (uygunsuz vazopressin salınımı; idrar atılımının azalmasına yol açar, sıvının aşırı miktarda verilmesi ile de bu durum hipervolemiye neden olur) [9]. Sendromun tedavisinde rol alan sağlık çalışanları Tablo 3’te sunulmuştur. Tablo 3. Multi-disiplinden sorumlu takım üyeleri [10]. -Yanık cerrahları -Pediatristler -Pediatri hemşireleri -Yanık ve yoğun bakım ünitelerindeki deneyimli pediatri hemşireleri -Mikrobiyologlar -Ağrı takımı -Pediatrik diyetisyenler -Pediatrik dermatologlar -Pediatrik fizyoterapistler -Pediatrik eczacılar -Oyun terapistleri -Öğretmenler -Klinik psikologlar -Pediatrik narkozitörler Gökçeoğlu et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 127-136, 2013. 7.1. Tokseminin Tedavisi Benzilpenisilin (penisilin G) ve intravenöz penisilinaza dirençli penisilin; kan kültürleri alındıktan sonra en kısa zamanda yüksek dozlarda başlanmalıdır (Hastanın penisilinlere alerjisi varsa, klaritromisin veya sefuroksim kullanımı daha uygun olacaktır) [10]. Metisilin, nafsilin, dikloksasilin, fluksasilin, eritromisin önerilen ilaçlardandır. Antibiyotikler hastalığın gidişatını engellemeden toksin yapımını durdurarak bulaşıcılığı önlerler [8]. Topikal antibiyotikler, konjonktivit için reçete edilebilir, ama primer enfeksiyon yerinde bulunmayan deri lezyonlar için topikal antibiyotiklerin bir rolü yoktur [10]. 7.2. Analjezi Hastaların analjezi ihtiyaçları şiddetli olabilir. Düzenli parasetamol kullanımı önerilebilir, ama bazı çocuklarda fentanil (1-4 µg/kg/sa) gibi opioid infüzyon gereksinimi olabilir. Deri hasarlı olduğu için kanamaya eğilimli olduğundan Nonsteroidal Antiinflamatuar İlaçlar (NSAİİ) akut fazda kontrendike olabilir. Bazı çalışmalar NSAİİ’lerin SHDS’nin gelişmesine neden olduğunu belirtmektedir. Çocukların huzursuz ve stresli olduğu durumlarda sedasyonun onları rahatlatacağı düşünülüyorsa düşük doz midazolam infüzyonu (50-100 µg/kg/sa)yapılabilir [10]. 7.3. Beslenme ve Sıvı Dengesi Gerektiği durumlarda IV sıvı rejimi; vücut gereksinimlerinin % 80 ‘e kadar kısıtlanması ve %0.45’lik tuz ile % 5 dex plus sıvı bolüsü şeklinde uygulanmaktadır. Pediatrik bakım gereksinimlerine uygun başka standart sıvı da kullanılabilir. Ancak izotonik solüsyonlar sadece hiponatremi riskini azaltmada kullanılabilir. Kalp atım hızı, kan basıncı, kapiller dolum zamanı, santral vücut sıcaklığı (kafa, göğüs, karın) ve periferal vücut sıcaklığı (deri, deri altı dokular ve ekstremiteler) farklılığı, idrar çıkışı, baz açığı ve laktat sıvı durumu hakkında fikir sahibi olmak; hastaya sıvı bolüsü gereksinimi olup olmadığını belirler. Bu durum hastada olası hipervolemi ve hiponatremi riskini azaltır. Akut periyotta; minimum olarak her 8-12 saatte üre ve elektrolitlerin izlenmesi, arteryel veya venöz kan gazları analizi gereklidir. Kan örnekleri alınması için ya santral venöz ya da arteryel giriş tercih edilir. Üriner kateter, idrar çıkışının yeterli bir şekilde izlenmesinde gerekli olup, steril şartlar altında hastaya uygulanmalıdır. Özellikle çoğu vakalarda epidermal doku zarar gördüğü için santral venözden giriş zaruridir. Enteral beslenme, en kısa zamanda başlatılmalıdır. Nazo-gastrik tüp ile beslenme sağlanabilir, ama en çok tercih edilen nazojejunal tüptür. Nazojejunal tüp; anesteziden önce beslenmenin kesilmesi gerekliliğini ortadan kaldırır. Hasta oral beslenmeye mümkün olduğunca teşvik edilmelidir [10]. 7.4. Deri Bakımı Steril pansumanlar gerekli olup, ameliyathanede ilk olarak ağrıyı minimalize etme ve enfeksiyon riskini azaltmada kullanılır. Pansumanın günlük değişimine, iyileşme başlayana kadar devam etmelidir. Gümüş sulfadiazin kremleri bakterisidal ve bakteriostatik özellikli olup, parafin emdirilmiş gazlı bezle pansumanda kullanılabilir. Gazlı bez ve pamuk dokuyla gövde pansumanında veya krep bandajla bacak pansumanında kullanılır. Nekrotik doku/büyük alanların potansiyel enfeksiyon riskine karşı biobranla pansumandan uzak durulmalıdır. Nötropeni varlığında, gümüş sulfadiazinin olası yan etkilerine karşı acticoat gibi gümüş bazlı pansumanlar kullanılabilir. Parafin gibi hidrokolloid pansumanlar; uzun süreli pansumanın gerekmediği, küçük alanlarda hafif yumuşatıcı, iyileştirici özelliğiyle kullanım açısından avantajlıdır. Diğer pansuman türlerinden zorunlu olmadıkça uzak durulmalıdır. Minimal el ile dokunma, temel hijyen önlemleri, prosedürlere uygun aseptik teknikler sekonder enfeksiyon riskini azalmaktadır [10]. 7.5. Diğer Hususlar SHDS’li çocukların birkaç gün veya hafta boyunca hareketsiz kalmaları olası olduğun133 Gökçeoğlu ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 127-136, 2013. dan, bu hastalara uygun yatak ve yatak takımı sağlanmalıdır. Cebri hava ısıtmalı battaniyeler, çocukların üzerine ağır battaniye olmaksızın, merkezi vücut ısısını 37-38 ˚C’ de sabit tutmak için kullanılmaktadır. Yanık ünitelerinde ayrıca uygun ortam sıcaklığını sağlamak için ısı kabinleri bulunmalıdır. Fizyoterapi; özellikle bacakları etkilenen hastalarda genel mobilizasyonu sağlamada önemlidir. SHDS’li çocuklar, bacaklarındaki fleksiyon sınırlamasından dolayı rahatsızlık çekmektedirler, fizyoterapistler; hastaların bu rahatsızlıklarını gidermesi konusunda önemli yere sahiptir. Çocuk yoğun bakım ünitesinden çıkıp servise geçebilecek duruma geldiğinde hastane okulunun, çocuklar için faydalı olacağı bildirilmektedir [10]. 8. HASTANE ENFEKSİYONU OLARAK SHDS Hastane personelindeki yüksek oranda nazal taşıyıcılık, toksijenik S. aureus suşlarının % 6’lık kısmının kombine halde bulunması, S. aureus deri taşıyıcılığındaki yüksek oran; bu tür salgınların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir [7]. Sağlık personellerindeki S. aureus taşıma prevalansı; % 30 dolaylarında olan genel popülasyondaki S. aureus taşıyıcılığı prevalansından daha yüksektir. Enfekte veya kolonize hemşirelik personeli ile S. aureus’un eksfolyatif-toksin üreten suşları yeni doğan birimlerindeki SHDS salgınların kaynağı olmaktadır (Şekil 3) [9]. yonu için farklı bulaşma yolları (Kooistra-Smid ve ark., 2009 alıntıdır) [21]. Occelli ve ark. [2] yaptığı retrospektif çalışmada; doğum ünitesindeki ET üreten S. aureus suşlarından kaynaklanan salgınlara sağlık bakım çalışanlarının neden olduğu bildirilmektedir. Doğum ünitesinde ortaya çıkan stafilokokal büllöz impetigo salgınında kaynak olarak epidemik suşları asemptomatik olarak nazal taşıyan hemşire olduğu tespit edilmiştir. Salgın süresince uygulanan enfeksiyon kontrol önlemlerine rağmen hemşiredeki nazal S. aureus taşıyıcılığı elimine edilememiştir. Hemşirenin bu suşu; daha önce çalıştığı çocuk bakım merkezindeki yenidoğanlardan ya da acil serviste çalışmakta olan eşinden kazanmış olabileceği belirtilmiştir. Dekolonizasyon çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Önceki çalışmalar; tedavi alan sağlık bakım çalışanlarının % 60’nın tedaviden bir yıl sonra aynı suş veya başka yeni bir suşla tekrar kolonize olduklarını göstermiştir. Aynı araştırmalar taşıyıcılığın; yardımcı hemşire ve eşi arasındaki aile içi bulaştan veya ev ortamındaki kontaminasyondan kaynaklanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Salgın ancak enfeksiyon önlemlerinin artırılmasıyla durdurulabilmiştir. Daha önce yapılan bir retrospektif çalışmada; doğum ünitesinde meydana gelen Pemphigus neonatorum salgınında kaynağın üç asemptomatik hemşire olduğu ortaya konulmuştur [2]. Özellikle yenidoğanlardan sorumlu sağlık bakım çalışanları veya immün sistemi baskılanmış hastalarda; kronik dermatitis taramasına gereksinim olduğu vurgulanmaktadır. El- Helali ve ark.’nın [7] nazal S. aureus taşıyıcılığının yanı sıra kronik dermatitli sağlık çalışanlarının SHDS hastane salgınının kaynağı olabileceğini, dolayısıyla sağlık çalışanlarının kronik dermatit yönünden de sıkı bir şekilde sürveyansına ihtiyaç olduğunu bildirmişlerdir. 9. SHDS’NİN ÖNLENMESİ ÇERÇEVESİNDE GENEL ENFEKSİYON KONTROL ÖNLEMLERİ Şekil 3: Hastane ortamında S. aureus kolonizas134 Salgını eradike etme amacıyla ilk uygulan- Gökçeoğlu et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 127-136, 2013. ması gereken enfeksiyon kontrol önlemleri; 1. Enfeksiyon kontrol grubu personeline standart ve tamamlayıcı önlemler (el yıkama, koruyucu önlemleri, izolasyon önlemleri, çevresel temizlik) hatırlatılmalıdır. 2. Serviste afişler gösterilip, personel toplantılarda organize edilmelidir. mi 3. El hijyeni ve ekipman temizliği denetigerçekleştirilmelidir. 4. Deri lezyonlarına, günde iki kez antibiyotik krem (fusidik asit) ve topikal antiseptik (klorheksidin), lezyonlar ortadan kaybolana kadar uygulanmalıdır (7-10 gün). Gerekirse yeni doğanlar yedi gün boyunca sistemik antibiyotik tedavisi almalıdır (kloksasilin veya oksasilin ve aminoglikozid kombinasyonu) 5. Her bir personel gerektiğinde S. aureus nazal taşıyıcılık açısından ve dermatolojik lezyonlarından örnek alınarak taranmalıdır. 6. Her yenidoğan, doğumdan sonraki üç günde S. aureus açısından taranmalıdır. 7. Enfekte yenidoğanların oda ve yataklarının temizliği daha sıkı hale getirilmelidir. 8. Postpartum alana giriş-çıkışların azaltılması, böylece personel ve ziyaretçi hareketliliğinin sınırlandırılmasıyla yenidoğanlara bulaşın azaltılması sağlanmalıdır. 9. Taşıyıcıların nazal mupirosin ile beraber klorheksidin ile günlük duş almaları sağlanarak dekolonize olmaları sağlanmalıdır. 10. Özellikle herhangi bir dermatolojik problemi olan personeller iş yeri hekimi tarafından muayene edilmelidir. 11. Yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki (YYBÜ) ortak ekipmanlar, yüzeyler, doğum odalarındaki operasyon takım ekipmanları ve yüzeyler, postpartum ünitesindeki bebek banyo küveti, ebelerin tekerlekli servis masaları, tartı aletleri, musluklar, hasta odalarındaki bebek karyolaları, lavabo, anne yatağı etkenin varlığını araştırmak amacıyla taranmalıdır. 12. Her bir yenidoğan; taburcu oldukları gün umblikal sürüntü örnekleri alınarak etkenin varlığını araştırmak amacıyla taranmalıdır. 13. Tüm şüpheli olgular izole edilmelidir. 14. Temizlik protokolü incelenmeli, her bir yardımcı personel bir alan temizliğinden sorumlu tutulmalıdır. 15. Ameliyathaneler ve obstetrik ünitedeki personeller iş birliği yapmalı, jinekolojik girişimler suşların kaynağı bulunana kadar geçici olarak durdurulmalıdır. 16. Salgın ilgili birimlere bildirilmelidir [2,7]. Sonuç olarak; literatür taramalarından da anlaşılacağı üzere SHDS’nin özellikle yeni doğanlarda hemşirelik bakımıyla ilişkili olması, bu personellerde nazal S. aureus taşıyıcılığının yanı sıra kronik dermatitli hemşirelerin de etken taşıyıcılığı yönünden sürveyansını gerekli kılmaktadır. Bununla birlikte özellikle yeni doğan bakımında hemşirelerin bilinçlendirilmesi, hastane enfeksiyonu şeklinde gelişebilecek SHDS’nin önlenmesi açısından önemlidir. KAYNAKÇA [1]. [2]. Lipovy, B., Brychta, P., Chaloupkova, Z., Suchánek, I., Staphylococcal Scalded Skin Syndrome in The Czech Republic: An Epidemiological Study, BURNS, 38, 296-300, 2012. Occelli, P., Blanie, M., Sanchez, R., Vigier, D., Dauwalder, O., Darwiche, A., Provenzano, B., Dumartin, C., Parneix, P.,Venier, A.G., Outbreak of Staphylococcal Bullous İmpetigo in a Maternity Ward Linked to an Asymptomatic Healthcare Workers, Journal of Hospital Infection, 67, 264-270, 2007. 135 Gökçeoğlu ve ark. [3]. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 127-136, 2013. Smith, J.,Sandall, M., Staphylococcus Scalded Skin Syndrome in the Newborn: A Case Review, Journal of Neonatal Nursing, 18, 201-205, 2012. [13]. Neyzi, O., Ertuğrul, T., Pediyatri, Cilt (2), 4. Baskı, Neyzi, O., Ertuğrul, T., Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 1861-1862, 2010. [4]. Tanyıldız, M., Özdemir, H., Tapısız, A., Galip, N., Çiftçi, E., Kendirli, T., İnce, E., Doğru, Ü., Stafilokoksik Haşlanmış Deri Sendromu: Üç Olgunun Sunumu, 6. Ulusal Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Kongresi, Ankara, 147, 2009. [14]. Neyzi, O., Ertuğrul, T., Pediyatri, Cilt (1), 4. Baskı, Neyzi, O., Ertuğrul, T., Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 587, 2010. [5]. Ugburo, O.A., Temiye, O.E., Ilombu, A.C., A 12-Year Retrospective Study of Non-Burn Skin Loss ( Burn-like Syndromes) at a Tertiary Burns Unit in a Developing Country, BURNS, 34, 637-643, 2007. [16]. Şikar Aktürk A., Bilen N: İnfeksiyöz Ajanlara Bağlı Ölümcül Olabilen Deri Hastalıkları, Türkiye Klinikleri Journal of Dermatology Special Topics, 3(3), 65-72, 2010. [6]. Yaylı S., Sık Görülen Bakteriyel Deri İnfeksiyonları, Türkderm, 45 (özel sayı 2), 104-108, 2011. [7]. El Helali, N., Carbonne, A., Naas, T., Kerneis, S., Fresco, O., Giovangrandi , Y., Fortineau, N., Nordmann, P., Astagneau, P., Nosocomial Outbreak of Staphylococcal Scalded Skin Syndrome in Neonates: Epidemiological Investigation and Control, Journal of Hospital Infection, 61, 130-138, 2005. [8]. Ünal, G., Dermatolojik Aciller, Cerrahpaşa Tıp Dergisi, 33(2), 135-140, 2002. [9]. Farrell, A.M., Staphylococcal Scalded-Skin Syndrome, The Lancet, 354, 880-881, 1999. [10]. Blyth, M., Estela, C., Young, Amber E.R., Severe Staphylococcal Scalded Skin Syndrome in Children, BURNS, 34 , 98-103, 2008. [11]. Kadam, S., Tagare, A., Deoadhar, J., Tawade Y., Pandit, A., Staphylococcal Scalded Skin Syndrome in a Neonate, Indian Journal of Pediatrics, 76, 1074, 2009. [12]. (http://adc.bmj.com/content/79/3/290.1. full?sid=26ef3ddf-e027-48a5-bbce-b6b7cbc3de33), Erişim Tarihi (2013/10/13). 136 [15]. (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2672643/pdf/F25.pdf), Erişim Tarihi (2013/08/31). [17]. Paltacı, Ü., Durdu, M., Yazıcı, N., Şekerci Özyandı, S., Kiper Mısırlıoğlu P., Yalman, I., Stafilokoksik Haşlanmış Deri Sendromu: Olgu sunumu, Türk Pediatri Arşivi, Özel Sayı, 16-172, 2013. [18]. Aydemir, G., Meral, C., Ülçay, A.,Otitis Eksterna Sonrasında Gelişen Stafilokoksik Haşlanmış Deri Sendromu, Çocuk Enfeksiyon Dergisi, 4, 38-41, 2010. [19]. Coleman, JC., Dobson, NR., Diagnostic Dilemma: Extremely Low Birth Weight Baby With Staphylococcal Scalded-Skin Syndrome or Toxic Epidermal Necrolysis, Journal of Perinatology, 26, 714–716, 2006. [20]. Carpenito-Moyet, Juall Lynda., Hemşirelik Tanıları El Kitabı, 13. Baskı (Çeviri), Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 2012. [21]. Kooistra-Smid, M., Nieuwenhuis, M., van Belkum, A., Verbrugh, H., The Role of Nasal Carriage in Staphylococcus aureus Burn Wound Colonization, FEMS Immunology & Medical Microbiology, 57, 1-13, 2009. Muş Alparslan Üni̇ versi̇ tesi̇ Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ISSN:2147-7930 Cilt/Volume:1 Sayı/ Issue:2 Aralık/December: 2013 YATAN HASTA KATLARINDAKİ KAT SEKRETERLERİNİN İŞ YÜKÜ ANALİZİ WORKLOAD ANALYSIS OF FLOOR SECRETARIES IN INPATIENT FLOORS Şerife BALAT1*, Hanife OK2 Muş Alparslan Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü 2 Özel Hastane İş Geliştirme Uzmanı 1 ÖZET Hastane işletmelerinde çalışanların görev tanımlamalarındaki belirsizliklerden ve çalışanların iş yüklerinin eşit şekilde düzenlenememesinden kaynaklanan sorunlar nedeni ile hasta bakımı olumsuz etkilenebilmektedir. Bu nedenle görev tanımlarının netleşmesi ve iş yükü analizi çok önemli ve gerekli bir çalışmadır. Uygulamanın yapıldığı özel hastanedeki yatan hasta katlarında görev alan kat sekreterlerinin iş yoğunluklarının fazla olması, görev tanımlarının kapsamının tam olarak belli olmaması ve yatan hasta bakımında oluşan aksaklıklardan dolayı bu çalışma yapılmıştır. Genel Cerrahi-1, Genel Cerrahi-2, KVC (Kalp ve Damar Cerrahisi), Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Dâhiliye, Kadın Hastalıkları - Doğum ve Bebek Servisi yatan hasta katlarındaki kat sekreterlerinin görev tanımları ve iş süreçleri tanımlanmıştır. Kat sekreterlerine tanımlanan her iş için gözlem tekniğinden yararlanılarak, ortalama süre ve işlem sayıları belirlenmiş, kat sekreterlerinin doluluk ve yorgunluk oranları hesaplanmıştır. Sonuç olarak, kat sekreterlerinin en çok vaktini alan işler tespit edilmiş ve süreç iyileştirme çalışmaları yapılarak öneriler sunulmuştur. Anahtar Sözcükler: İş yükü analizi, Görev tanımı, Yatan hasta. ABSTRACT Patient’s care adversely can be affected because of the problems caused by unorganized equally workloads for employess, and uncertaines of job defination for employess in hospital managements. Therefore, clarification of the job descriptions and workload analysis are the very important and necessary studies. This study was conducted because workload of floor secretaries served in the inpatient floors of the application to the custom of the hospital is too much, the job descriptions of them is not entirely clear and defects in patient care are occured. Job descriptions and business processes are defined for floor secretaries of inpatient floors in General Surgery-1, General Surgery-2, CVS (Cardiovascular Surgery), Pediatrics, Internal Medicine, Obstetrics and Gynecology and Child Service. Helping of the techniques of observation for each job identified floor secretaries, the average time and process number were determined, and rates of occupancy and tiredness for floor secretaries were calculated. As a result, the works taked up too much time time, are identified and suggestions are presented by mading the process improvement. Key Words Workload Analysis, Job Descriptions, Inpatient Floors. * Sorumlu yazar/Corresponding author: Muş Alparslan Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü, Yöneylem Araştırması A.B. Dalı, Muş. [email protected] 137 Balat, Ş. ve Ok, H. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 137-144, 2013. 1. GİRİŞ Yatan hasta katlarında görev alan kat sekreterlerinin; iş yoğunluklarının fazla olmasından dolayı geri dönüşte bulunmaları, görev tanımlarının kapsamının tam anlamıyla ne olduğunu bilmemeleri, farklı birimlere destek vermelerinin gerekmesinden dolayı diğer birimlerden gelen talepleri de karşılamaları; bu çalışmanın yapılmasına neden olmuştur. Çalışma boyunca kat sekreterleri gözlemlenerek yaptıkları her iş not edilmiş ve işlerini aksatan aksaklıklar belirlenmiştir. Ayrıca kat sekreterlerinin iç müşterilerine de onların gözlemleri hakkında bilgi edinmek için anketler doldurulmuş ve önerileri dikkate alınmıştır. Yatan hasta katlarında görev alan “Kat Sekreterleri” baz alınarak bu çalışma yapılmış olup, çalışma içerisine şu servisler dahil edilmiştir: Genel Cerrahi 1, Genel Cerrahi 2, KVC, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Dâhiliye, Kadın Hastalıkları ve Doğum ile Bebek Servisi’ dir. İlgili sorunların çözümü için hangi amaçla hangi kişilerle görüşüldüğü ise Çizelge.1’ de gösterilmiştir. 2. LİTERATÜR TARAMASI Bir işletmedeki herhangi bir çalışanın iş yükü seviyesinin ölçülmesi için yapılan çalışmalara genellikle Ergonomi literatüründe rastlanılmaktadır [1]. Hart ve Wickens’a göre iş yükü insan ve makinelerin etkileşimi olan sistemlerde insana düşen görevlerin maliyetlerinin genel bir tanımıdır. Bu maliyetler şöyle tanımlanabilir: Dikkatin azalması, tepki süresinin uzaması, görevleri tam olarak yerine getirememe, stres, yorgunluk ve performans azalmasıdır [2]. Sağlık sektöründe yapılmış olan çalışmalara bakıldığında hemşirelerin iş yükü ölçümlerine 1950’ li yılların sonu 1960’ lı yılların başında odaklanmaya başlanılmıştır [3]. Dağdeviren ve ark.’ a göre literatüre ilk geçen iş yükü ölçeği Cooper ve Harper [4] tarafından geliştirilmiştir. Bu ölçek ilk olarak uçakların kullanım karakteristiklerini değerlendirmek için kullanılmış, daha sonra yapılan bir çalışmada 138 Wierwille ve Casali [5] bu ölçeği bir karar ağacı ve eş boyutlu 10 noktalı bir puanlama ölçeği ile geliştirmişlerdir. Geliştirilen bu yöntem Bielski ve ark. [6] tarafından fiziksel ve psikolojik iş yüklerini incelemek amacıyla, Gomer ve ark.[7] tarafından klavye kullanan bir operatöre etkiyen iş yüklerini incelemek amacıyla ve Hancock [8] tarafından iş yükünün ilgi yoğunluğuna etkisini incelemek amacıyla kullanılmıştır. Son yıllarda ülkemizde iş yükü analizi ile ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında ise çalışanların toplam iş yükü seviyelerinin belirlenmesi amacıyla model geliştirilmiştir ve geliştirilen model Analitik Ağ Prosesi (AAP) yöntemi ile analiz edilmiştir [9]. İş yükü analizinin tüm iş dallarında uygulanması gereken bir analiz olduğunu belirterek, öğretim üyelerinin iş yükü seviyeleri AAP yöntemi ile değerlendirilmiştir. Uygulamada mühendislik fakültesinde tam zamanlı olarak görev yapan öğretim elemanları incelenmiştir [10]. Özel bir hastanenin hemşirelik departmanı tarafından genel, koroner ve kardiyovasküler cerrahi (KVC) yoğun bakım hemşirelerinin iş yükü belirlenmiştir [11]. 3.MATERYAL VE METOD Bu çalışmada belirtilen sorunlara çözüm bulmak amacıyla iş yükü analizi yöntemi kullanılmıştır. İş yükü analizi uygulanırken, var olan sorunun çözümünün belirlenmeden önce sorunun ne olduğunun net bir şekilde tespit edilmesi gereklidir. Bu doğrultuda, öncelikli olarak mevcut durum analizi yapılarak görev tanımları netleştirilmiştir. Daha sonra görev tanımlarında ölçülebilir olan değerler belirlenmiş ve zaman etüdü çalışması yapılarak, doluluk ve yorgunluk oranları belirlenmiştir. Yapılan analiz sonucunda elde edilen verilere göre, en çok vakit alan işler belirlenerek, performans indikatörleri ve iyileştirme listeleri belirlendikten sonra takibi yapılarak çözüm arayışı çalışmaları sürdürülmüştür. Balat, Ş. and Ok, H. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 137-144, 2013. Çizelge 1. Görüşülen kişiler ve amaçları Kişi Amaç Hemşirelik Hizmetleri Müdürü * Kat sekreterlerinin görev tanımının netleştirmek Genel Cerrahi Uzmanı * Hangi görevlerin hekimler, hangi görevlerin kat sekreterleri tarafından yapıldığını belirlemek Yatan Hasta Hizmetleri Sorumlusu Dahiliye Kat Sekreteri Genel Cerrahi 1 Kat Sekreteri Genel Cerrahi 2 Kat Sekreteri * Kat sekreterlerinin yaptıkları işleri belirlemek * Görev tanımlarını oluşturmak KVC Kat Sekreteri * İş ve yük analizleri için ölçümlemeler yapmak Kadın Hastalıkları ve Doğum Kat Sekreterleri *İş ve yük analizlerini hesaplamak * Kat hemşirelerinin beklentilerinin belirlemek Kat Hemşireleri * Kat sekreterlerinden memnuniyetlerini ölçmek * Kat hemşireleri ile kat sekreterleri arasında çakışan işleri tespit etmek Tıbbi Kayıt & Arşiv Sorumlusu Bilgi Sistemleri Hasta Yatış-Çıkış ler dışında kat sekreterlerine de kendi yaptıkları işleri tanımlamalarını istenmiştir. Bu amaçla veri toplamak için dokümanlar hazırlanarak kat sekreterlerinin doldurmalarını talep edilmiştir. Ayrıca kat sekreterlerinin ilişki içerisinde olduğu hemşirelere de kat sekreterleri ile ilgili anket yaparak önerileri de ele alınmış olup, yapılan anketler sonucu elde edilen sonuçlar Çizelge.2 ve Çizelge.3’ te gösterilmektedir. Anketlerden elde edilen çıkarımlar şu şekildedir: Kat hemşireleri genelde kat sekreterlerinin davranışlarından ve kişisel özelliklerinden memnun olsalar da işleyişten, özellikle kat sekreterlerinin yerinde olmamasından ve kat sekreterlerinin işlerini yapmaktan hoşnut olmadıkları belirlenmiştir. Kat hemşirelerine yapılan ankette hemşirelerin önerileri şu şekildedir: “Kat sekreterlerimiz ve hemşirelerimiz arasında iyi diyaloğu sağlamak ve geliştirmek adına toplantılar yapılmalı, ortak çay saatleri düzenlenmelidir.” Çünkü bazen “sen şunları iste” diye hitapların yada aynı şekilde kat sekreterlerimizin “şu an isteyemem” diye karşılık vermesi tatsız durumlara neden olmaktadır. Anketlerle, formlar ve gözlemler sonucu şu sonuçlar ortaya çıkmıştır: Çizelge 2. Kat hemşireleri anket sonuçları * Kat sekreterleri ile tıbbi arşiv arasındaki ilişki hakkında bilgi sahibi olmak * Kat sekreterlerinin yetkileri hakkında bilgi sahibi olmak * Hasta yatış-çıkış ve kat sekreterleri arasındaki ilişki hakkında bilgi edinmek 4.BULGULAR 4.1. Kat Sekreterleri Görev Tanımları Kat sekreterlerinin iş ve yük analizlerini yapabilmek için öncelikli olarak görev tanımlarının kapsamının oluşturulması gerekmektedir. Bu nedenle bütün kat sekreterleri 2 hafta boyunca gözlemlenmiştir. Yaptıkları tüm işlemler kayıt altına alınmıştır. Bu çalışma sırasında yapılan gözlem- Çizelge 3. Kat hemşirelerinin memnuniyet sonuçları 139 Balat, Ş. ve Ok, H. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 137-144, 2013. • Kat sekreterlerinin hemşirelerin ve doktorların yaptıkları işlerde bazı farklılıklar yer almaktadır. • Her yatan hasta katında bazı işler farklı şekilde yapılmaktadır. • Tıbbı kayıtların oluşturulma şekli uygun şekilde değildir. Bütün bu verilerle kat sekreterlerinin görev tanımları oluşturulmuştur. İş ve yük analizinin yapılabilmesi için görev tanımlarının netleşmesi gerektiği için analizler sonucu çıkan görev tanımını Genel Cerrahi Uzmanı’nın, Hemşirelik Hizmetleri Müdürü’nün ve Yatan Hasta Hizmetleri Sorumlusu’nun olduğu bir ekiple tartışılarak, kat sekreterleri görev tanımları aşağıdaki gibi netleştirilmiştir; 1. Görev Tanımı 1.1. Hastanede yatan veya ameliyat olan hastalara sürekli ve yüksek kalitede hizmet verilmesini desteklemek üzere; Yatışı yapılan hastanın sistemden kata kabulünü yapar. 1.2. Yatış süresi boyunca hastaya sunulan hizmetlerin kaydını sisteme girer. Hasta için istenilen tetkik isteklerini (laboratuvar, radyoloji vb.), ilaç isteklerini ve diyet isteklerini ve kan şekeri bakılmış hastaların kayıtlarını servis hemşiresinin yazılı direktifinde sisteme girer ve tetkikin gerçekleştirilmesinden sonra onaylayarak hastanın hesabına geçmesini takip eder. Hastaya girilen narkotik ilaçların depodan düşülmesi için sisteme giriş yapar. çilerek imzalatılır. İlgili hemşirelere bölüm deposu ile ilgili stok kontrolünde destek olur. Kattaki arıza bildirimlerini Tacosoft üzerinden yapar. Laboratuarda kullanılacak tüplere barkot çıkarır. Girişteki kapıyı telefonla yapılan istekler dahilinde bir buton yardımı ile açar. Hasta odasındaki telefonun aktif olup olmaması ile ilgili bilgiyi hasta ve hasta yakınlarından alarak hastanın isteğine göre İPERA’dan yetkilendirmeleri yapar. Hastanın yatışı yapıldığında refakatçi kartını ilgili kişilere verir ve taburcu olduklarında teslim alır. 1.3. Hastanın taburcu olmasına karar verildiğinde çıkış işlemlerinin başlaması için gerekli hazırlıkları tamamlayarak hastanın çıkışını gerçekleştirir. Taburcu olacak hastanın sistem üzerinde tamamlanmamış tetkiklerinin, eczaneden istenmiş olan ilaçların olup olmadığını kontrol eder. Tamamlanmamış tetkiklerin sistemden çıkışını sağlar. Eczaneden istenmiş olan ilaçların iadesini yapar. Hastanın tüm raporlarının imzasının tamamlanmasını sağlar. (epikriz, ameliyat raporu, istirahat raporu v.b.) Hastanın kontrol randevularını randevu sisteminden verir. Taburcu olacak hasta yakınlarından ilgili kişiye Hasta Çıkış’a kadar bizzat eşlik ederek yönlendirme yapar. Hastaya kullanılan tüm sarf malzemelerin bilgisini edinerek hastanın kaydına ekler ve hastanın hesabına geçmesini takip eder. Hastaya çıkışı sırasında tetkik sonuçlarını ve raporlarını iletir. Hastanın epikrizlerini ve raporlarını hekime imzalatır. Eğer hasta ilgili bölümün hastası değilse ilgili bölümün doktoruyla irtibata ge- Servise yatışı gerçekleştirilen hastanın hemşire tarafından oluşturulmuş olan ilk tıbbi dosyasını kontrol ederek tıbbi arşivin istediği sıralamaya getirir. Kontrolleri ve sıralaması 140 Balat, Ş. and Ok, H. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 137-144, 2013. tamamlanmış olan hasta dosyasını 24 saat içerisinde tıbbi arşive iletir. Taburcu olmuş hasta bilgilerini paylaşmaz, arşive yönelendirir. 1.4. Kişisel gelişimini izler ve değerlendirir, eğitim ve gelişim ihtiyaçlarının karşılanması için planlanan eğitimlere katılarak kendisini sürekli geliştirmek için çalışır. Kişisel gelişimini takip eder, eğitim ve gelişim ihtiyaçlarını, Yatan Hasta Hizmetleri Sorumlusu ile birlikte saptar. Kişisel gelişimi için planlanan eğitimlere katılarak kendisini sürekli geliştirir. 2. Kat Sekreteri Profili 2.1. Eğitim Asgari lise, tercihen Yüksek okul mezunu, tercihen tıbbi dokümantasyon. 2.2. Bilgi Yatarak tedavi hizmet süreçlerine hakim, Tıbbi terminoloji bilgisine sahip, Temel bilgisayar bilgisine haiz, 2.3. Tecrübe Kurumsal düşünebilen. 4.2. Kat Sekreterleri İş Süreci Farklı uygulamaları standartlaştırmak için kat sekreterlerinin görev tanımlarıyla bütün olan iş süreci Şekil.1’ deki gibi oluşturulmuştur. Süreçte de görüldüğü gibi hatalı girişleri/istekleri en aza indirmek için tüm isteklerin yazılı olarak kat sekreterine bildirilmesi gerekmektedir. 4.3. İş ve Yük Analizleri Yatan hasta katlarındaki kat sekreterlerinin görev tanımlarına göre iş ve yük analizleri yapılmıştır. Kadın Hastalıkları ve Doğum, Bebek, İç Hastalıkları, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Genel Cerrahi 1, Genel Cerrahi 2 ve KVC’ nin kapsama alındığı çalışmada toplam 5 kat olmak üzere her bir kat için yaptıkları işlerin zaman etüdü yapılmıştır. Zaman etüdünden çıkan sonuçlara göre görev tanımında adı geçen her bir iş için ortalama süreler belirlenmiştir. Her bir birim için son 4 ay içerisinde en çok taburcu olan hasta sayısı ele alınarak maksimum yoğunluklar hesaplanmıştır. Son 4 ay için taburcu olan hasta sayıları Çizelge.4’ de gösterilmiştir. Çizelge 4. Son 4 ay için taburcu olan hasta sayıları Sağlık sektöründe en az 1 yıl; tercihen tıbbi sekreterlik bölümünde çalışmış, 2.4. Beceri/Davranışsal Yetkinlik Sözlü ve yazılı iletişim becerilerine sahip, İnsan ilişkilerinde başarılı, pozitif düşünebilen, Hasta psikolojisine hitap edebilen, Problem çözme, alternatif çözüm yolları üretme becerilerine sahip, İç motivasyonu yüksek ve başkalarını motive edebilen, , İş birliği ve ekip çalışmasına yatkın, Öneri geliştirebilen, gelişime açık, Kişisel kontrolü olan, 141 Balat, Ş. ve Ok, H. Çizelge.5 Genel Cerrahi 1 Kat sekreteri yük analizi 142 Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 137-144, 2013. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 137-144, 2013. Balat, Ş. and Ok, H. 3. TARTIŞMA VE SONUÇ Çizelge 6. İş yükü analizleri sonucu Servis %92 %60 Yorgunluk %10 %101 %66 %93 %102 %90 %99 %54 %59 Doluluk Genel Cerrahi 1 Genel Cerrahi 2 Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dahiliye Kadın Hastalıkları ve Doğum Bebek KVC Çalışanların görev tanımları netleştirilmiş olup, süreçler standart hale getirilmiştir. Yapılan ölçümler sonucunda tüm kat sekreterlerinin iş ve yük analizlerinin hesaplan değerleri Çizelge.6’ da belirtilmiştir. İş ve yük analizlerinde görülmüştür ki kat sekreterlerinin en çok vaktini “Hasta dosyasına yerleştirilecek dokümanların ilgili doktora imzalatılması” maddesinin aldığı görülmüştür. Özellikle tıbbi kayıtların doktorlara imzalatılması nedeniyle harcanan zamanda kat sekreterlerinin yerlerinde olmadıklarını varsayarsak bu durum sıkıntı yaratmaktadır. İlgili süreç analizinde meydana gelen sorunlarla ilgili öneri sistemi geliştirilmiş olup, birkaç sorun ve soruna ait yapılan öneri ile alınan kararlardan örnekler aşağıda verilmiştir. Sorun Laboratuvar ve Radyoloji istekleri kat sekreterleri tarafından yapılıyor. Öneri İsteklerin hekimler tarafından yapılması sağlanabilinir. KARAR Hekimlerin isteklerini mutlaka istek formu ile yapmaları sağlanacak ve kat sekreterlerine form ile iletecekler. İsteğin form ile yapılması sağlanacak. Sorun Raporlar, epikrizler hazırlanıyor. Öneri Raporlar, epikrizler hekimler tarafından hazırlanılmalı ve imzalanarak kat sekreterlerine iletilmeli. hekimlerle birlikte KARAR Epikrizler ve raporlar hekimler tarafından forma yazılacak kat sekreterleri sadece sisteme girişini yapacak. Bu konuda hekimler ve kat sekreterleri bilgilendirilecek. Sorun Tetkik sonuçlarının, epikrizlerin, ameliyat raporlarının hekimler tarafından imzalatılması için zaman kaybı oluyor. Öneri Kayıtların eksiksiz olması için doktorlara daha fazla bilgilendirme yapılabilir. Kayıtlarında eksiklik görülen doktora mektup gönderilebilinir. KARAR Hekimlerin katta daha fazla zaman harcaması ve kayıtlarını tamamlaması için hekimlerle görüşülecek. Sorun Kadın Hastalıkları ve Doğum, Çocuk ve Dahiliye bölümlerinin hasta çıkışa iletecekleri dosyada olması gereken belgelerin fotokopisi için idari kata inmeleri zaman kaybına neden oluyor. Öneri Fotokopi çekebilmeleri için alanlarına daha yakın bir fotokopi makinası tedarik edilebilir. KARAR 4 ay sonra bu konu tekrar gündeme gelecek. Sorun Tek bilgisayarın olduğu katlarda kat sekreterleri ve hemşireler aynı bilgisayarları kullanıyorlar buda zaman kaybına neden oluyor. Hemşireler bilgisayarlarla ilgili işlerini ya kat sekreterlerine soruyorlar yada müsaade isteyerek kendileri bilgisayarları kullanıyorlar ki bu da kat sekreterlerini meşgul ediyor. Öneri Bilgisayar sayısı artırılabilinir. Cerrahi 1, 2, KVC) KARAR Hemşirelerin bulunduğu hemşire odasına bilgisayar temin edilecek. (Genel Ek olarak, kat sekreterlerinin performanslarının değerlendirilmesi için performans indikatörleri oluşturulmuştur. Böylelikle çalışanların performansları bu kriterlerle daha kolay izlenebilecektir. Performans indikatörleri; “Tıbbi arşive eksik teslim edilen hasta dosyası oranı”, “Zamanında teslim edilmeyen hasta dosyası oranı”, “Kişi başına düşen yıllık eğitim saati”, “HBYS’ de iptal edilen işlem sayısı” ve “İç müşteri memnuniyet oranı” olmak üzere beş adet olarak belirlenmiş olup, kat sekreterlerinin performanslarının değerlendirilebilmesi için kolaylık sağlamıştır. 143 Balat, Ş. ve Ok, H. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 137-144, 2013. Çizelge 7. Performans indikatörü örneği ting, 129-133, 1983. [6] Bielski, J., Wolowicki, J., Zeyland, A., The ergonomic evaluation of work stres in the furniture industry, Applied Ergonomics, 7(2), 89-91, 1976. [7] Gomer, F.E., Siverstein, L.D., Berg, W.K., Lassiter, D.L., Changes in electromyographic activity associated with occupational stress and poor performance in the workplace, Human Factors, 29(2), 131-143, 1987. Bu çalışmada süreçler incelenerek bu süreçler üzerinde eksik görülen veya çalışanlara fazladan iş yükü oluşturan noktalar ve yapılması gerekenler belirlenmiştir. Süreçler anlaşılabilir hale getirilerek, iş yükü analizinden elde edilen sorunlara çözümler sunulmuştur. Sistemin içerisinde bulanık ve karmaşık olan noktalara netlik getirilmiştir. KAYNAKÇA [1] Wilson, J.R. and Corlett E.N. Evaluation of human work. Third Edition. CRC Press, 2005. [2] Hart, S.G., Wickens, C.D., In: Harold R. Booher (Ed.), Manprint, an approach to systems integration, Van Nostrand Reinhold, NY, 1990. [3] Barbara, L. Mildon. The Concept of Home Care Nursing Workload: Analysis and Significance, Doctora Thesis, University of Toronto, 2011. [4] Cooper, G., Harper, R., The use of pilot ratings in the evaluation of aircraft handling qualities, NASA Ames Technical Report, NASA Tn-D- 5153, NASA Ames Research Center, USA, 1969. [5] Wierwille, W.W., Casali, J.G., A validated rating scale for global mental workload measurement applications, Proceedings of the Human Factors Society, 27 th Annual Mee144 [8] Hancock, P.A., A dynamic model of stress and sustained attention, Human Factors, 31(5), 519-537, 1989. [9] Dağdeviren, M. ve ark., Çalışanların Toplam İş Yükü Seviyelerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Model ve Uygulaması. Gazi Üniv. Müh. Mim. Fak. Der., 20(4), 517-525, 2005. [10] Bulut, K., Soylu, B., Öğretim Üyelerinin İş Yükü Seviyelerinin Bir Analitik Ağ Modeli İle Değerlendirilmesi: Mühendislik Fakültesinde Bir Uygulama. Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 25 (1-2), 150-167, 2009. [11] Göçmen ve ark., Yoğun Bakım Hemşirelerinin İş Yükünün Belirlenmesi. Acıbadem Hemşirelik Dergisi, 2012. Muş Alparslan Üni̇ versi̇ tesi̇ Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ISSN:2147-7930 Cilt/Volume:1 Sayı/ Issue:2 Aralık/December: 2013 IŞIK ÜNİTESİNİN ÖĞRETİMİNDE BİLGİSAYAR ANİMASYONLARININ ETKİSİ THE EFFECT OF COMPUTER ANIMATIONS ON THE TEACHING OF THE LIGHT UNIT Yasemin KOǹ*, Ümit ŞİMŞEK¹, Cemil HAS² Atatürk Üniversitesi, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Fen Bilgisi Eğitimi, Erzurum/ TÜRKİYE ²Erzurum İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Erzurum/ TÜRKİYE 1 ÖZET Bu araştırma, ışık ünitesinin öğretiminde bilgisayar animasyonlarının öğrencilerin Fen ve Teknoloji dersine karşı tutumlarına, akademik başarısına, bilgilerin kalıcılığına ve epistemolojik tutumlarına etkisini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini, 2012–2013 öğretim yılında Bayburt ilinde bulunan iki farklı ortaokulun yedinci sınıfında eğitim görmekte olan toplam 42 öğrenci oluşturmaktadır. Bu okullardan biri öğretim süreçlerinde bilgisayar animasyonlarının kullanıldığı deney grubu (n=21) diğeri ise geleneksel öğretim yönteminin uygulandığı kontrol grubu (n=21) olarak belirlenmiştir. Araştırmada veri toplama araçları olarak Akademik Başarı Testi (ABT), Fen ve Teknoloji Dersi Tutum Ölçeği (FTTÖ), Epistemolojik Tutum Ölçeği (ETÖ) ve Kalıcılık Testi (KT) kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler tanımlayıcı istatistikler ve bağımsız gruplar t-testi kullanılarak değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmelerin sonucunda deney ve kontrol grupları arasında akademik başarı ve bilgilerin kalıcılığı yönünden deney grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların olduğu tespit edilmiştir. Uygulama sonunda deney ve kontrol grubu arasında Fen ve Teknoloji dersi tutumları ve epistemolojik tutum bakımından istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların olmadığı görülmüştür. Anahtar Sözcükler: Animasyon Tekniği, Işık Ünitesi, Epistemolojik Tutum ABSTRACT This study was carried out to determine the effect of computer animation on students’ attitudes towards science and technology, academic achievement, epistemological attitudes and retention of knowledge in the teaching of the light unit. The sample of this study consists of 42 seventh-grade students who were training in two different secondary schools located in Bayburt in the academic year 2012-2013. One of these schools was used as experimental group (n=21) and used computer animations used in the educational process and the other one was control group (n=21) studied with traditional method. As data collection instruments Academic Achievement Test (AAT), Science and Technology Attitude Scale (STAS) and Epistemological Attitude Scale (EAS), and Retention Test (RT) were used. The data were evaluated by using descriptive statistics, independent samples t-test. According to the analyses, there was a significant difference in favor of experiment group in view of academic success and retention of knowledge. But at the end of study, a statistically significant difference was not observed between the experimental and control groups in terms of attitudes towards science and technology lesson and epistemological attitude. Key Words: Tecnic of Animation, Light Unit, Epistemological Attitude. * Sorumlu yazar/Corresponding author: Yasemin Koç, Atatürk Üniversitesi, Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Fen Bilgisi Eğitimi, Erzurum/ TÜRKİYE, [email protected] 145 Koç ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 145-156, 2013. 1. gİrİş Bilim ve teknolojinin hızlı gelişiminden kaçınılmaz olarak en çok etkilenen alanlardan biri, bilgi toplumunun beraberinde getirdiği özelliklere sahip bireylerin yetişmesini sağlayacak olan eğitimdir. Eğitim; toplumların hayatına yön veren, bireyi doğduğu andan itibaren etkileyen, onların sorgulamasına, araştırmasına, üreten olmasına ve sorumluluk sahibi olarak yetişmesine olanak sağlayan bir olgudur [1]. Eğitim içerisinde fen bilimleri eğitimi de, toplumların gelişimi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Fen bilimleri, insanın kendisi ve doğal çevresiyle ilgili düzenli bilgiler edinmesini, bu bilgileri durmadan geliştirmesini, yeni bilgi edinme yolları içerisinde olmasını gerektirmektedir. Fen bilimleri sadece, bilim insanlarının çeşitli araştırmalar sonucu elde ettiği kesinliği kanıtlanmış bilgiler kümesi değil, aynı zamanda hayal gücü ve yaratıcılık gerektiren, içinde yaşadığı toplumun yapısından etkilenen, doğal dünyayı daha iyi anlamak için gerekli bir olgudur [2]. Bu nedenlerden dolayı fen bilimlerine gerekli önemin verilmesi gerekmektedir. Bu da fen eğitiminin önemini ortaya koymaktadır. Fen ve teknoloji dersinin amacı, öğrencilerin fen kavramlarını ezberlemesini sağlamak değil, onlara öğrenmeyi öğreterek, düşünme becerilerinin gelişmesini sağlamak, araştırmacı ve sorgulayıcı bireyler olarak yetiştirmektir [3]. Eğitim ortamlarındaki öğrenciler fen ve teknoloji derslerinin öğrenilmesinde, öğretmenler ise bu dersin öğretilmesinde zorlandıklarını belirtmektedirler. Bunun sebepleri olarak, fen ve teknoloji kavramlarının çoğunun soyut yapıda olması ve günlük yaşamda kullanılan kelimelerin fen öğretiminde farklı anlamlarda kullanılması gösterilmektedir [4]. Fen eğitiminin teknolojik gelişmelerden faydalanılarak yapılması, bu dersin daha kolay ve somut bir yapı almasını sağlamaktadır [5]. Günümüzde eğitim kurumlarında geleneksel yöntemlerle ve araç gereçlerle yapılan eğitimin ve öğretimin yerini bilgi teknolojilerinden faydalanılarak oluşturulan çoklu öğrenme ortamına bırakmaktadır. Bu durum eğitim faaliyetlerinde 146 etkili olmakta ve eğitim teknolojileri kullanımının bu alana girmesine neden olmaktadır [6]. ABD’deki Texas Üniversitesinde Philips tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre insanlar; okuduklarının %10’nunu, işittiklerinin %20 ’sini, gördüklerinin %30’unu, görüp işittiklerinin %50’sini, söylediklerinin %70’ini, yapıp söylediklerinin %90’ını hatırlamaktadırlar. Zaman faktörü sabit tutularak elde edilen bu oranlar, sınıf içinde çok ortamlı öğretme durumunun düzenlenmesi gerektiğini göstermektedir. Çoklu öğrenme ortamının oluşması ise eğitim teknolojisinin kullanımı ile mümkün olabilmektedir [7]. Ayrıca derslerde geleneksel öğretim yöntemini seçilmesi, öğrencilerin çok çabuk sıkılmalarına, dikkatlerinin başka noktalara kaymasına neden olduğu için eğitimde teknolojinin kullanımı, dikkatlerin konu üzerinde yoğunlaşmasına ve sıkıcılığın ortadan kalkmasına yardım etmektedir [8]. Eğitim teknolojisi, teknoloji sayesinde ortaya çıkan araç gereçlerin, eğitim kurumlarına sokulması, bunların alanında uzman eğitimciler tarafından bilgiyi aktarmada ve öğrenme–öğretme ortamlarının kalitesini arttırmada kullanılmasıdır [9, 10]. Eğitim teknolojilerinin tamamı birer öğrenme aracıdır. Öğrenmede aktiflik ve kalıcılık ön planda olduğu için eğitim teknolojisi anlamlı öğrenmeler oluşturmak için iyi bir araç olarak kullanılır [11]. Bilişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak bilgisayar ortamında canlandırma, benzeşim vb. görsel ve işitsel materyal geliştirilmiş ve eğitimde kullanılmaya başlanmıştır. Yani bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler öğrencilere yalnızca yazılı metin değil, grafik, video ve animasyon gibi çeşitlilikler de sunmaktadır. Bu yeniliklerden biri olan animasyon, bilgisayarla özdeşleşmiş olanlardan bir tanesidir. Bu teknolojik araçlar, öğrencilerin bilgi düzeylerine ve öğrencilerin öğrenim süreci boyunca bilgilerinin gelişimine uyarlanmak zorundadır [12]. Animasyonların dinamik görünümleri ve soyut olayları canlandırabilme özelliğine sahip olmalarından dolayı, öğrenme üzerine pozitif bir etki oluşturmaktadır [13, 14, 15]. Koç et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 145-156, 2013. Animasyon canlandırmak anlamına gelen Latince bir kelimedir [16]. Genel anlamı ile bir nesneye hayat ve canlılık verme sanatı olarak tanımlanabilir. Elliot ve Miller [17] ise animasyonu, “bir nesneyi hareket halinde gösteren birçok durağan görüntü oluşturmak ve bu görüntüleri hızla arka arkaya oynatarak nesnenin gerçekten hareket ettiğini düşünmemizi sağlamak” şeklinde tanımlamışlardır [18]. Diğer bir tanımda animasyon, ekranda bir dizi görüntü ve resmin hızlı bir şekilde gösterilmesi, el veya bilgisayar yardımıyla çizilen ve birbirlerinden farklı olan hareketsiz resimlerin, hazırlanmış bir mekanik düzenek yardımıyla belli bir sırada gösterilmesi, hareketli tarzda gerçeğin veya hayalin canlandırılmasıdır [11, 19]. Bilgisayar animasyonu ise, bilgisayarlarda grafik araçlar kullanılarak görsel etkilerin oluşturulması, ekranda bir dizi görüntü ve resmin hızlı bir şekilde gösterilmesi, çeşitli bilgisayar yazılımları kullanılarak ekranda hareketli grafik, resim veya görüntülerin oluşturulmasıdır [18, 9, 20]. Yapılan araştırmalarda eğitimde animasyon kullanımının birçok faydasından bahsedilmektedir. Animasyonların kullanıldığı eğitim yazılımları sayesinde öğrencilere öğretilmek istenen soyut olayları somutlaştırma ve zihinde canlandırma güçlükleri ortadan kaldırabilmektedir. Animasyonlar renk ve hareket özellikleriyle birleşerek akılda kalıcılığı arttırmakta, göz ve kulağa hitap ederek etkin bir öğrenme sağlayabilmektedir [18]. Böylece öğrenen, sunulan içeriği hem sözlü hem de görsel olarak kodlayıp zihninde bunları tekrar yapılandırdığı için anlamlı öğrenme gerçekleşmektedir [21]. Ayrıca konularla ilgili sahip oldukları kavram yanılgılarının üstesinden gelinmesinde bilgisayar desteği ile animasyon kullanımı etkili bir yöntemdir [22]. Bilgisayar ortamında hazırlanan çalışma yaprakları, maliyetleri düşürmesi, zamandan tasarruf sağlaması dışında, güvenli bir deney ortamı sunarak olası kazaları önlemesi açısından önem taşımaktadır [23]. Yani öğrenciler sahip oldukları bilgileri şekillendirmek için bilgisayara uyarlanmış animasyon ve modeller üzerinde çalışarak pahalı olmayan, ris- ksiz ve gerçek pratik yapma imkânı elde eder. Animasyonlar öğrencilerin yaratıcı düşünceler geliştirmelerine, olasılıklar üzerine durmalarına, çeşitli denemelere girişmelerine yardım etmektedir. Böylece hem etkileşimli öğrenme ortamı sunabilmekte hem de bireysel öğretim sağlanabilmektedir [18, 24, 25, 26]. Animasyonu içine alan bir öğrenme ortamı öğrencilerde iyi bir anlayış oluşumuna destek vermektedir [19]. Bu nedenle öğretmenlerin çağdaş öğretim yöntemleri ve teknolojiyi kullanmaları, eğitim kalitesinin artması açısından önem arz etmektedir [15]. Ancak ülkemizde ilköğretim fen ve teknoloji derslerinde animasyon kullanımının yetersiz olduğu dikkat çekmektedir [27]. Animasyon destekli eğitim yazılımlarının yetersizliği, animasyonların Türkçe olmaması ve fen ve teknoloji dersinde kullanımı ile ilgili yeteri kadar çalışma yapılmamasından dolayı bu alanda önemli bir boşluk oluşmuştur. Yapılan bu çalışma ile fen ve teknoloji dersinin öğretiminde bilgisayar animasyonlarının kullanıldığı bir uygulama yaparak mevcut olan bu durumun giderilmesine yönelik bir katkı sağlamak amaçlanmaktadır. Bu araştırmanın amacı; ilköğretimin yedinci sınıf fen ve teknoloji dersi ışık ünitesinin öğretiminde bilgisayar animasyonlarının kullanıldığı öğretim ile geleneksel öğretim yönteminin, öğrencilerin akademik başarılarına, bu başarıların kalıcılığına, fen ve teknoloji dersine karşı tutumlarına ve epistemolojik tutumlarına etkisini tespit etmektir. Bu amaç doğrultusunda araştırmada aşağıdaki alt problemlere cevap aranmıştır. 1. Işık ünitesinin öğretiminde bilgisayar animasyonlarının kullanıldığı deney grubundaki öğrencilerin akademik başarıları ile geleneksel öğretim yönteminin kullanıldığı kontrol grubundaki öğrencilerin akademik başarıları arasında anlamlı düzeyde farklılıklar var mıdır? 2. Bilgisayar animasyonlarının kullanıldığı öğrencilerin epistemolojik tutumları ile geleneksel öğretim yönteminin kullanıldığı öğrencilerin epistemolojik tutumları arasında anlamlı farklılıklar var mıdır? 147 Koç ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 145-156, 2013. 3. Bilgisayar animasyonları ve geleneksel öğretim yönteminin kullanıldığı öğrencilerin Fen ve Teknoloji dersine karşı tutumları arasında anlamlı farklılıklar var mıdır? 4. Işık ünitesinde, bilgisayar animasyonları ve geleneksel öğretim yönteminin kullanıldığı öğrencilerin, öğrendikleri bilgilerin kalıcılığı bakımından anlamlı farklılıklar var mıdır 2. YÖNTEM Bu bölümde araştırmanın modeline, örneklemine, araştırmada kullanılan veri toplama araçlarına ve öğretim sürecinin uygulamasına yer verilmiştir. Araştırma Modeli Bu araştırma, iki farklı öğretim yönteminin etkisini karşılaştırmak için ön test, son test kontrol gruplu desene göre yürütülmüştür. Farklı öğretim ortamlarında, öğretim materyallerinin ya da öğretim yöntemlerinin etkisi araştırıldığında yarı deneysel araştırma deseninin kullanımı uygun olmaktadır [28]. Bu desende, eğitimsel bir amaç için sınıflar olduğu gibi araştırma kapsamına alınır [29]. Biri deney diğeri kontrol grubu olan yansız atama ile oluşturulmuş iki grup bulunur. Her iki grupta da uygulama öncesi ve uygulama sonrası ölçümler yapılır. Araştırmanın tasarımı Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1. Araştırmanın tasarımı Gruplar Testler Ön test Animasyon Grubu Son test Kalıcılık testi Ön test Kontrol Son test Kalıcılık testi 148 Uygulanan test ve ölçekler ABT, FTTÖ, ETÖ ABT, FTTÖ, ETÖ KT, ABT, FTTÖ, ETÖ ABT, FTTÖ, ETÖ KT Örneklem Araştırmanın örneklemini, 2012–2013 öğretim yılında Bayburt ilinde bulunan iki farklı ortaokulun yedinci sınıfında eğitim görmekte olan toplam 42 öğrenci oluşturmaktadır. Bu okullardan biri öğretim süreçlerinde bilgisayar animasyonlarının kullanıldığı deney grubu (n=21) diğeri ise geleneksel öğretim yönteminin uygulandığı kontrol grubu (n=21) olarak belirlenmiştir. Veri Toplama Araçları Veri Toplama Araçları Veri toplama araçları aşağıda verilmiştir. 1. Akademik Başarı Testi (ABT) 2. Fen ve Teknoloji Dersi Tutum Ölçeği (FTTÖ) 3. Epistemolojik Tutum Ölçeği (ETÖ) 4. Kalıcılık Testi (KT) Akademik Başarı Testi (ABT) Araştırmada kullanılmak üzere hazırlanan ABT uzman görüşleri alınarak araştırmacı tarafından hazırlanmıştır. Bu test, yedinci sınıf Işık Ünitesi kazanımlarını kapsayan 40 çoktan seçmeli sorudan oluşmuştur. Testin güvenirlik hesaplamaları için hazırlanan ABT daha önce ışık ünitesini görmüş olan 152 sekizinci sınıf öğrencisine uygulanmıştır. Elde edilen verilerden, SPSS paket programı kullanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda testin güvenirlik katsayısı (Cronbach Alpha) α=0,78 olarak bulunmuştur. Testin geçerlilik çalışması için ise ABT ilköğretim bölümünde Fen Bilgisi Eğitimi Anabilim dalında görevli öğretim elemanlarının görüşüne sunulmuştur. Uzman görüşleri dikkate alınarak ABT sorularında gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Test puanlandırılmasında her doğru cevaba 2.5 , yanlış ve boş bırakılan cevaplara 0 puan verilmiştir. Fen ve Teknoloji Dersi Tutum Ölçeği (FTTÖ) Araştırmada Geban ve arkadaşları (1994) [30] tarafından geliştirilmiş 5’li likert tipinde Koç et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 145-156, 2013. ve Cronbach Alpha güvenilirlik katsayısı 0,83 olan bir tutum ölçeği kullanılmıştır. Kullanılan bu ölçek, öğrencilerin Fen ve Teknoloji dersine yönelik tutumlarını belirleyen 15 maddeden oluşmaktadır. Bu mevcut 15 maddenin 10 tanesi olumlu, 5 tanesi olumsuz yönde tutum ifadelerini içermektedir. Öğrenciler bu maddelere tamamen katılıyorum, katılıyorum, kararsızım, katılmıyorum ve hiç katılmıyorum şeklindeki bölümleri işaretleyerek görüşlerini bildirmişlerdir. Fen ve Teknoloji dersine yönelik tutum ölçeği verilerinin analizinde SPSS istatistik programından faydalanılmıştır. Olumlu ifadeler çözümlenirken “tamamen katılıyorum” ifadesine 5 puan, “katılıyorum” ifadesine 4 puan, şeklinde azalan puanlar verilmiştir. Olumsuz ifadeler çözümlenirken “tamamen katılıyorum” ifadesine 1 puan, “katılıyorum” ifadesine 2 puan şeklinde artan puanlar verilmiştir. “Kararsızım” ifadesi ise hem olumlu hem de olumsuz ifadeler için 3 puan olarak değerlendirilmiştir [31, 32]. Epistemolojik Tutum Ölçeği (ETÖ) ETÖ, bir kendi kendine rapor etme anketi olup, Conley [33] tarafından geliştirilmiştir. Öğrencilerin cevapları beş puanlık Likert ölçeğinde alınır. Ölçeğin orijinali 26 maddeden oluşmaktadır. Ölçek, Özkan [34] tarafından Türkçeye çevrilmiş ve bir grup ilkokul öğrencisinde maddelerin açıklığı ve anlamı hususlarında denenmiştir. Deneme sonrasında ankette negatif korelasyonu olan 2 madde çıkarılmış ve Türkiye’de uygulanabilir hale getirilmiştir. Sonuç olarak bu araştırmada da kullanılan Epistemolojik Tutum Ölçeği 9 olumsuz 15 olumlu ifade içeren 24 maddeden oluşmuş ve Cronbach alfa güvenirlik katsayısı 0,76 bulunmuştur. Olumlu ifadeler çözümlenirken kesinlikle katılmıyorum ifadesine 1 puan, katılmıyorum ifadesine 2 puan, şeklinde artan puanlar verilmiştir. Olumsuz ifadeler çözümlenirken kesinlikle katılmıyorum ifadesine 5 puan, katılmıyorum ifadesine 4 puan şeklinde azalan puanlar verilmiştir. “Kararsızım” ifadesi ise hem olumlu hem de olumsuz ifadeler için 3 puan olarak değerlendirilmiştir. Kalıcılık Testi (KT) Araştırmada bilgilerin kalıcılığını ölçmek üzere hazırlanan Kalıcılık Testi (KT) uzman görüşleri alınarak araştırmacı tarafından hazırlanmıştır. Bu test, öğrencilere son test olarak uygulanan Akademik Başarı Testi sorularının öğrenciler tarafından hatırlanabileceği düşüncesiyle Akademik Başarı Testinin ölçmeyi amaçladığı kazanımları ölçecek nitelikte yine 25 çoktan seçmeli sorudan oluşan farklı bir test olarak hazırlanmıştır. Testin güvenirlik hesaplamaları için hazırlanan KT daha önce ilgili üniteyi görmüş olan 138 sekizinci sınıf öğrencisine uygulanmıştır. Elde edilen verilerden, SPSS paket programı kullanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda testin güvenirlik katsayısı (Cronbach Alpha) α=0,76 olarak bulunmuştur. Testin geçerlilik çalışması için ise KT ilköğretim bölümünde Fen Bilgisi Eğitimi Anabilim dalı öğretim elemanlarının görüşüne sunulmuştur. Uzman görüşleri dikkate alınarak KT sorularında gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Test puanlandırılmasında her doğru cevaba 4, yanlış ve boş bırakılan cevaplara 0 puan olarak belirlenmiştir. Uygulama Bu araştırma biri bilgisayar animasyonlarının kullanıldığı deney grubu, diğeri geleneksel öğretim yönteminin uygulandığı kontrol grubu olmak üzere iki grup ile yürütülmüştür. Bu grupların her ikisine de Akademik Başarı Testi (ABT), Fen ve Teknoloji Dersi Tutum Ölçeği (FTTÖ) ve Epistemolojik Tutum Ölçeği (ETÖ) ön test olarak uygulanmış ve yöntemlerin uygulama sürecine geçilmiştir. Uygulama süreci her iki grupta da araştırmacı tarafından planlanıp haftada 4 saat olmak üzere 5 haftada tamamlanmıştır. Uygulama tamamlandıktan sonra yine her iki gruba da aynı testler son test olarak uygulamıştır. Bunların dışında uygulama bittikten bir ay sonra her iki gruba da Kalıcılık Testi (KT) uygulanmıştır. Bilgisayar Animasyonlarının Kullanımı ile Öğretim 149 Koç ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 145-156, 2013. Deney grubunda öncelikle öğretmen öğrencilerin ünitede bulunan kazanımlarla ilgili kitap ve kaynaklardan incelemeler yapmalarını sağlamıştır. Öğretmen bu kazanımlarla ilgili derse hazırlıklı gelen öğrencilere sorular yöneltmiş ve tartışma ortamı oluşturmuştur. Daha sonra öğretmen ünitenin işlenişinde bulunan yapılması gereken etkinliklerde http://www.vitaminegitim. com internet sitesinden temin ettiği toplam 40 tane animasyon kullanmıştır. İlk olarak konu ile ilgili animasyonlar, öğrenci ve öğretmen yorumu alınmadan en az 5 dakika izletilmiştir. Animasyonlar öğrencilere ikinci defa izletilmiş ve bu animasyonlarla ilgili öğrencilerin görüşleri sorulmuştur. Öğrencilerin görüşleri alındıktan sonra animasyonlar üçüncü defa izletilirken gerekli açıklamalar yapılmıştır. Yapılan açıklamalar sırasında öğrencilerde eksiklikler görüldüğü takdirde animasyonlar tekrar izletilmiş ve gerekli açıklamalar tekrar yapılmıştır. Uygulamanın sonunda öğrenci çalışma kitabındaki etkinlikler ve ek etkinlikler yaptırılmıştır. Bazı animasyon örnekleri aşağıda verilmiştir. Geleneksel Öğrenme Yöntemi ile Öğretim 150 Koç et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 145-156, 2013. Geleneksel öğretim yöntemini uygulandığı kontrol grubunda Işık ünitesinin işlenişi için araştırmacı üniteyle ilgili gerekli araştırmayı yapıp bir çalışma planı hazırlamıştır. İyi bir sunu ile geleneksel öğretim yönteminin de başarılı olacağı düşüncesinden hareket ederek dersin işlenişi yürütülmüştür. Dersin işlenişinde ders kitabı, çalışma kitabı, öğretmen kılavuz kitabı ve bazı diğer kaynaklar kullanılmıştır. Öğrencilerden derse gelmeden önce ders için hazırlık yapmaları istenmiştir. Araştırmacı düz anlatımla dersi işlemiş, gerekli gördüğü yerlerde öğrencilere sorular sormuş ve anlaşılmayan yerler bu şekilde giderilmiştir Her hafta öğrencilere ev ödevleri verilerek öğrendikleri pekiştirilmeye çalışmıştır. Ünite ile ilgili deneyler gösteri şeklinde araştırmacı tarafından yapılmıştır. Ünitenin sonunda araştırmacı öğrencilerden yapılan konu özetinin defterlerine yazmalarını istemiştir. Verilerin Analizi Bu bölümde, elde edilen veriler SPSS paket programı kullanılarak değerlendirilmiş ve belirtilen alt problemlere cevaplar aranmıştır. Araştırmada kullanılan ölçeklerden elde edilen verilerin değerlendirilmesi ve analizi aşağıda açıklanmıştır: 1-Grupların akademik başarılarındaki farklılaşma belirlenirken tanımlayıcı istatistikleri hesaplanmış ve bağımsız t-testi yapılmıştır. 2-Epistemolojik tutumlarındaki farklılaşma için tanımlayıcı istatistikleri hesaplanmış ve bağımsız gruplar t-testi yapılmıştır. 3-Fen ve Teknoloji dersine karşı tutum değişimlerinin analizinde, tanımlayıcı istatistikler hesaplanmış ve bağımsız gruplar t-testi yapılmıştır. 4- Gruplar arasındaki bilgilerin kalıcılığı bakımından farklılıkları belirlemek için tanımlayıcı istatistikler hesaplanmış ve bağımsız gruplar t-testi yapılmıştır. 3. BULGULAR VE YORUM Araştırmada kullanılan veri toplama araçlarından elde edilen verilerin değerlendirilmesi ile elde edilen sonuçlar aşağıda sırası ile verilmiştir. Bilgisayar animasyonlarının kullanımı ile öğretimin uygulandığı deney grubundaki öğrenciler ile geleneksel öğretim yönteminin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin ışık ünitesindeki önbilgilerini belirlemek için ABT ön test olarak uygulanmıştır. ABT ön testinden elde edilen puanların tanımlayıcı istatistikleri hesaplanmış ve gruplar arasında ışık ünitesi ile ilgili ön bilgi düzeyleri bakımından anlamlı bir fark olup olmadığını belirlemek için bağımsız gruplar t-testi yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2. ABT’nin öntest puanlarına ait bağımsız gruplar t-testi analizi sonucu Gruplar Deney Kontrol N 21 21 X 35,238 31,429 SS 11,856 10,3553 SD 40 t 1,109 p 0,274 ABT için maksimum puan 100’dür Tablo 2’deki verilere bakıldığında ABT ’nin ön testinde deney ve kontrol grubunun ön testleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığı görülmektedir (t= 1,109; p>0,05). Bu sonuçlara göre, deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin çalışmaya başlamadan önce ışık ünitesinde temel bilgilerinin aynı seviyede olduğu söylenebilir. Çalışma tamamlandıktan sonra akademik başarı bakımından hangi yöntemin daha etkili olduğunu belirlemek için ABT’nin son testinde elde edilen puanlara tanımlayıcı istatistikler ve bağımsız gruplar t-testi yapılarak gruplar arasında akademik başarı yönünden bir farklılaşmanın olup olmadığına bakılmış ve ABT’nin son test151 Koç ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 145-156, 2013. lerine ilişkin analiz sonuçları Tablo 3’ de verilmiştir. Tablo 3. ABT’nin sontest puanlarına ait bağımsız gruplar t-testi analizi sonucu Gruplar N X SS SD t p Deney Kontrol 21 59,143 13,155 40 2,395 0,021 21 47,738 17,4088 ABT için maksimum puan 100’dür Tablo 3’deki ABT son-test analiz sonuçlarına bakıldığında elde edilen son test puanları ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olduğu görülmüştür (t=2,395; p<0,05). Bu sonuçlara göre bilgisayar animasyonlarının kullanımı ile öğretimin uygulandığı deney grubundaki öğrencilerin geleneksel öğretim yönteminin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilere göre akademik anlamda daha başarılı olduğu söylenebilir (XDeney=59,143; XKontrol=47,738). Bilgisayar animasyonlarının kullanımı ile öğretimin uygulandığı deney grubundaki öğrenciler ile geleneksel öğretim yönteminin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin uygulamadan önceki epistemolojik tutumlarını belirlemek için ETÖ ön test ve son test olarak uygulanmıştır. Elde edilen puanların tanımlayıcı istatistikleri hesaplanmış ve aralarında anlamlı bir farkın olup olmadığını belirlemek için bağımsız gruplar t-testi yapılmıştır. ETÖ ön testinden elde edilen sonuçlar Tablo 4’ te ve ilgili yöntemlerin uygulanması sonunda öğrencilerin epistemolojik tutumlarında hangi grubun lehinde bir farklılaşmanın oluştuğunu belirlemek için epistemolojik tutum ölçeğinin son test puanlarına ilişkin analiz sonuçları Tablo 5’ de verilmiştir. 152 Tablo 4. ETÖ’nün öntest puanlarına ait bağımsız gruplar t-testi analizi sonucu Gruplar N X SS SD t p Deney Kontrol 21 74,71 11,542 40 0,045 0,964 21 74,57 8,778 ETÖ için maksimum puan 100’dür Tablo 4’ deki sonuçlara bakıldığında, deney ve kontrol grubunun ETÖ’ nün ön testleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığı görülmektedir (t=0,045; p>0,05). Bu sonuçlara göre, deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin çalışmaya başlamadan önce epistemolojik tutum açısından benzer özellikte olduğu söylenebilir. Tablo 5. ETÖ’nün sontest puanlarına ait bağımsız gruplar t-testi analizi sonucu Gruplar N X SS SD t p Deney Kontrol 21 89,71 10,955 40 0,377 0,708 21 88,52 9,453 ETÖ için maksimum puan 120’dir. Tablo 5’deki ETÖ son-test analiz sonuçlarına bakıldığında elde edilen son test puanları ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığın olmadığı görülmüştür (t=0,377; p>0,05). Bu sonuçlara göre uygulanan iki farklı öğretim etkinliğinin öğrencilerin epistemolojik tutumlarında benzer etki yaptıkları söylenebilir. Yine; deney grubundaki öğrenciler ile kontrol grubundaki öğrencilerin uygulama öncesindeki Fen ve Teknoloji dersine karşı tutumlarını belirlemek için FTTÖ ön test olarak ve ilgili yöntemlerle uygulama yapıldıktan sonra fen ve teknoloji dersine karşı tutumlarında nasıl bir farklılaşmanın olduğunu belirlemek için FTTÖ Koç et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 145-156, 2013. son test olarak uygulanmıştır. FTTÖ’ nün ön ve son testlerinden elde edilen puanların tanımlayıcı istatistikleri hesaplanmış, aralarında anlamlı bir fark olup olmadığını belirlemek için bağımsız gruplar t-testi yapılmış ve analiz sonuçları Tablo 6’da verilmiştir. Tablo 6. FTTÖ’ nün ön ve son test puanlarına ait bağımsız gruplar t-testi analizi sonucu Testler Ön test Son test Gruplar Deney Kontrol Deney N 21 21 21 X 53,48 55,38 63,57 SS 10,52 7,27 9,857 SD 35,55 40 t -0,683 -0,228 p 0,499 0,821 FTTÖ için maksimum puan 120’dir. Kontrol 21 64,14 5,918 Tablo 7. KT’ nin puanlarına ait bağımsız gruplar t-testi analizi sonucu Tablo 7’ye bakıldığında bilgisayar animasyonlarının kullanımı ile öğretimin uygulandığı deney grubundaki öğrenciler ile geleneksel öğretim yönteminin uygulandığı kontrol grubundaki öğrencilerin ışık ünitesi ile ilgili bilgilerinin kalıcılığı bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığın olduğu ve bu farklılığın deney grubundaki öğrencilerin lehine olduğu görülmektedir (t=2,221;p<0,05; Xdeney=59,881; XKontrol=53,095). Bu sonuçlara göre deney grubunda uygulanan bilgisayar animasyonlarının kullanımı ile öğretimin yapıldığı gruptaki öğrencilerin bilgilerinin geleneksel yöntem grubunda yer alan öğrencilere göre daha kalıcı olduğu söylenebilir. 4. SONUÇ ÖNERİLER Işık ünitesinin öğretiminde bilgisayar animasyonları ve öğretmen merkezli geleneksel öğretim yönteminin, öğrencilerin Fen ve Teknoloji dersine karşı tutumlarına, akademik başarısına, bilgilerin kalıcılığına ve epistemolojik tutumlarına etkisini tespit etmeye yönelik yapılan bu çalışmanın sonucunda elde edilen bulgulardan; bilgisayar animasyonlarının kullanımının ışık ünitesinin öğretilmesinde akademik başarı ve öğrenilen bilgilerin kalıcılığı açısından öğretmen merkezli geleneksel öğretim yöntemine göre daha etkili olduğu daha söylenebilir. Bu durumun sebebi olarak, animasyonların aynı anda hem görsel hem de işitsel duyu organlarına hitap edip, güdülemeyi etkin kıldığından, derse ilgiyi artırdığından ve konu ile ilgili etkinliklerin daha fazla tekrarlanabilme şansı olduğundan dolayı uygulama sonunda gruplar arasında anlamlı farklılığın oluşmasını ve yine aynı sebepten bilgilerin daha kalıcı olmasını sağladığı gösterilebilir. Animasyonların ışık ünitesinde kullanımı ile ders süresince öğrenme ortamı için daha fazla zaman sağlanmış, tahtada çizimler yaparak fazla zaman harcanmamış ve onun yerine animasyonlar tekrar tekrar gösterilerek öğrenme ortamı daha etkin kılınmıştır. Bu durum animasyonların işitsel, görsel ve hareketli doğasından kaynaklanmaktadır. Araştırmada ki bu sonuçlar dikkate alınarak; öğrencilerin animasyonlara olan bakış acısı düşünüldüğünde, animasyonlarla işlenen konuların öğrencileri derse kaşı daha fazla motive ettiği, daha canlı hale getirdiği, öğrencilerin konuyu zevkle izlemelerini sağladığı, dersi daha kolay anlamalarını sağladığı, öğrenmelerini hızlandırdığı, düşünme gücünü artırdığı, konuyu soyut halden somut hale getirdiği ve işlenen dersleri daha zevkli bir hale getirdiği söylenebilir. Bu sonuçlar, bilgisayar animasyonlarının kullanımının öğrencilerin konu alanına ilişkin akademik başarıları ve bilgilerin kalıcılığı üzerine etkisini araştırmaya yönelik yapılan diğer çalışmaların sonuçları ile uyum içerisindedir [24, 35, 36, 37, 38, 25, 26, 39, 40, 41, 42, 43, 44]. Araştırmada kullanılan öğretim etkinliklerinin, her iki grup için de öğrencilerin epistemolojik tutum ve fen ve teknoloji dersine karşı tutumları bakımından herhangi bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Bunun nedeni olarak uygulamanın sadece ışık ünitesiyle sınırlı olması ve çalışmanın kısa süreli uygulanması gösterilebilir. Bu sonuç derse karşı tutumların kısa süreli uy153 Koç ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 145-156, 2013. gulamalarla değişmediğini gösteren çalışmaların sonuçları ile uyumludur [41, 45, 46, 47]. Yapılan bu çalışmanın sonucunda; fen ve teknoloji dersinde bilgisayar animasyonlarının konu alanına ilişkin etkinlikleri kısa zamanda ve tekrarı çok olacak şekilde uygulama imkânı sağladığından, geleneksel yönteme göre daha verimli, daha az maliyetli, daha güvenli ve daha interaktif bir ders ortamı sağlaması animasyonların birçok fen ve teknoloji konularında kullanılmasını sağlayabilir. Ayrıca gelecek çalışmalarda bilgisayar animasyonları ile fen ve teknoloji dersinin öğretiminin önemini ortaya çıkarmak için diğer aktif öğrenme yöntemleri ile karşılaştırılarak üstün olup olmadığı ortaya konulabilir. Bunlara ek olarak animasyonlarla öğretimin farklı ünitelerde de etkili olabileceği, her seviyedeki öğrencinin öğrenmesine olumlu yönde etki yapabileceği ve öğrencilerin fen derslerindeki öğrenme zorluklarını azaltabileceği kanaatindeyiz. KAYNAKÇA [1]. Gürdal, A., Aksoy, M., ve Macaroğlu, E. İlköğretimde kavram kargaşası, Bilim ve teknik. Tübitak Yayınları, 334, 96-97, 1995. [2]. Çepni, S. ve Çil, E. Fen ve teknoloji programı ilköğretim 1. ve 2. Kademe öğretmen kitabı. Pegem A yayıncılık, Ankara, 2009. [3]. Lind, K. K. Exploring science in early childhood. A Development Approach. Thomson Delmar Learning, USA., 2005. [4]. Taber, K. S. Alternative conceptions in chemistry-prevention, diagnosis and cure. The Royal Society of Chemistry, Theoretical background, London, 2002. [5]. Atılboz, N. G. Lise 1. Sınıf öğrencilerinin mitoz ve mayoz bölünme konuları ile ilgili anlama düzeyleri ve kavram yanılgıları. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24, 3, 147-157, 2004. [6]. Yılmaz, A. Eğitim Yönetiminde Bilgisayar154 lardan Faydalanmanın Avantajları ve Dezavantajları, Milli Eğitim ve Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:166, 1-7, 2005. [7]. Kaçar, A. Ö., Doğan, N. Okulöncesi Eğitimde Bilgisayar Destekli Eğitimin Rolü. Akademik Bilişim 2007. Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya, 2007. [8]. Çalışkan, S. (2002). Uzaktan Eğitim Web Sitelerinde Animasyon Kullanımı. Anadolu Üniversitesi, Açık ve Uzaktan Eğitim Sempozyumu Web Sitesi: http://aof20.anadolu. edu.tr/bildiriler/Sabahattin_Caliskan.doc, 2002. [9]. Emrahoğlu, N., Bülbül, O. 9. sınıf fizik dersi optik ünitesinin bilgisayar destekli öğretiminde kullanılan animasyonların ve simülasyonların akademik başarıya ve akılda kalıcılığına etkisinin incelenmesi. Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 19(3), 409–422, 2010. [10]. Özüsağlam, E. Web tabanlı matematik öğretimi ve ders sunum örneği. Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, 21(1), 33–43, 2007. [11]. Kurt, A. İ. Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi ABD Anlamlı Öğrenme Yaklaşıma Dayalı Bilgisayar Destekli 7. Sınıf Fen Bilgisi Dersi İçin Hazırlanan Bir Ders Yazılımının Öğrencilerin Akademik Başarılarına ve Kalıcılığa Etkisi. Yüksek Lisans Tezi. Adana: Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006. [12]. Schnotz, W. Educational promises of multimedia learning from a cognitive perspective, Multimedia Learning: Cognitive and Instructional Issues, Amsterdam. Elsevier, p: 9-29, 2001. [13]. Lewalter, D. Cognitive strategies for learning from static and dynamic visuals. Learning and Instruction, 13, 2, 177-189, 2003. [14]. Lowe, R. K. Animation and learning: Selective processing of information in dynamic graphics. Learning and Instruction, 13, 2, Koç et al. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 145-156, 2013. 157-176, 2003. [15]. Saka, A. ve Akdeniz, A. R. Genetik konusunda bilgisayar destekli materyal geliştirilmesi ve 5E modeline göre uygulanması. The Turkısh Online Journal of Education Technology, 5(1), 14-22, 2006. [16]. Akçay, H., Tüysüz, C., Feyzioğlu, B. Bilgisayar Destekli Fen Bilgisi Öğretiminin Öğrenci Başarısına Etkisine Bir Örnek: Mol Kavramı ve Avogadro Sayısı. The Turkish Online Journal of Educational Technology, 2(2), 57–66, 2003. [17]. Elliot, S., ve Miller, P. 3D Studio Max 2. İstanbul:Sistem Yayıncılık Mat.San. ve Tic. A.Ş., 1999. [18]. Arıcı, D., Dalkılıç, E. Animasyonların bilgisayar destekli öğretime katkısı: bir uygulama örneği. Kastamonu Eğitim Dergisi, 14(2), 421–430, 2006. [19]. Pekdağ, B. Fen eğitiminde bilgi ve iletişim teknolojileri. BAÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 7(2), 86–94, 2005. [20]. Tezcan, H., Yılmaz, Ü. Kimya öğretiminde kavramsal bilgisayar animasyonları ile geleneksel anlatım yöntemin başarıya etkileri. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 14(2), 18–32, 2003. [21]. Kıyıcı, G., Yumuşak, A. Fen bilgisi laboratuvarı dersinde bilgisayar destekli etkinliklerin öğrenci kazanımları üzerine etkisi; asit-baz kavramları ve titrasyon konusu örneği. The Turkish Online Journal of Educational Technology 4(4), 1303–6521, 2005. [22]. Yakışan, M., Yel, M., Mutlu, M. Biyoloji öğretiminde bilgisayar animasyonlarının kullanılmasının öğrenci başarısı üzerine etkisi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 10(2), 129–139, 2009. [23]. Saka, A., Yılmaz, M. Bilgisayar destekli fizik öğretiminde çalışma yapraklarına dayalı materyal geliştirme ve uygulama. The Turkish Online Journal of Educational Technology, 4(3), 120–131, 2005. [24]. Çepni, S., Taş, E. ve Köse, S. The Effect of computer-assisted material on students’ cognitive levels, misconceptions and attitudes towards science. Computers Education, 46, 192-205, 2006. [25]. Katırcıoğlu, H., ve Kazancı, M. Genel biyoloji derslerinde bilgisayar kullanımının öğrenci başarısı üzerine etkisi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 25, 127-134, 2003. [26]. Powell, J. V., Aeby, V. G. and Carpenter-Aeby, T. A comparison of student out comes with and with out teacher facilitated computer-based instruction. Computers Education, 40, 183-191, 2003. [27]. Güvercin, Z. Fizik dersinde simülasyon destekli yazılımın öğrencilerin akademik başarısına, tutumlarına ve kalıcılığa olan etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana, 2010. [28]. McMillan, J. H. & Schumacher, S. Research in education: Evidence-Based inquiry. Sixth Edition. Boston, MA: Allyn and Bacon., 2006. [29]. Karasar, N. Bilimsel araştırma yöntemi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2005. [30]. Geban, Ö., Ertepınar, H., Yılmaz G., Altan, A., Sahbaz, F., Bilgisayar Destekli Eğitimin Öğrencilerin Fen Bilgisi Başarılarına ve Fen Bilgisi ilgilerine Etkisi, I. Ulusal Fen Bilimleri Eğitimi Sempozyumu, 7–11, 1994. [31]. Şengül, N. Yapılandırmacılık kuramına dayalı olarak hazırlanan aktif öğretim yöntemlerinin akan elektrik konusunda öğrencilerin fen başarı ve tutumlarına etkisi, 2006. [32]. Balcı, A. Sosyal Bilimlerde Araştırma. Ankara: Pegem A Yayınevi, 2009. [33]. Conley, A. M, Pintrich, P. R., Vekirı, I., & Harrison, D. Changes in epistemological beliefs in elementary science students. Contemporary Educational Psychology, 155 Koç ve ark. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 145-156, 2013. 29, 186-204, 2004. [34]. Özkan, Ş. Modeling elementary students’ science achievement: the interrelationships among epistemological beliefs, learning approaches, and self-regulated learning s rategies. Unpublished Doctoral Dissertation. Middle East Technical University, Ankara, 2008. [35]. Daşdemir, İ. Animasyon Yönteminin İlköğretim Fen Bilgisi Dersinde Akademik Başarıya ve Kalıcılığa Olan Etkisi. Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. Erzurum, 2006. [36]. Daşdemir, İ. ve Doymuş, K. Fen ve Teknoloji Dersinde Animasyon Kullanımının Öğrencilerin Akademik Başarılarına, Öğrenilen Bilgilerin Kalıcılığına ve Bilimsel Süreç Becerilerine Etkisi. Pegem Eğitim ve Öğretim Dergisi, 2 (3), 33-42, 2012a. [37]. Daşdemir, İ. ve Doymuş, K. 8. sınıf kuvvet ve hareket ünitesinde animasyon kullanımının öğrencilerin akademik başarılarına, öğrenilen bilgilerin kalıcılığına ve bilimsel süreç becerilerine etkisi. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 1(1), 77-87, 2012b. [38]. Karaçöp, A. Öğrencilerin elektrokimya ve kimyasal bağlar ünitelerindeki konuları anlamalarına animasyon ve jigsaw tekniklerinin etkileri. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Erzurum, 2010. [39]. Rowe, G. W. and Gregor, P. A. Computer based learning system for teaching computing, implementation and evaluation. Computers Education, 33, 65-76, 1999. [40]. Ekici, E. ve Ekici, F. Fen Eğitiminde Bilişim Teknolojilerinden Faydalanmanın Yeni ve Etkili Bir Yolu: “Yavaş Geçişli Animasyonlar”. İlköğretim Online, 10(2) 1-9, 2011. [41]. Daşdemir, İ., Uzoğlu, M. ve Cengiz, E.7. Sınıf Vücudumuzdaki Sistemler Ünitesinde Animasyon Kullanımının Öğrencilerin 156 Akademik Başarılarına, Öğrenilen Bilgilerin Kalıcılığına ve Bilimsel Süreç Becerilerine Etkisi. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(2), 54-62, 2012. [42]. Bülbül Y. Effects of Learning Cycle Model Accompanied with Computer Animations on Understanding of Diffusion and Osmosis Concepts, Yayınlanmamış Yüksek lisans Tesi, ODTÜ, Ankara, 2010. [43]. İnaç A. Animasyon Kullanımının İlköğretim Öğrencilerinin Fen ve Teknoloji Dersindeki Akademik Başarılarına ve Akılda Tutuma Düzeylerine Etkisi: 6. 7. ve 8. Sınıflar Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 18 Mart Üniversitesi, Çanakkale, 2010. [44]. Ayvacı, H.Ş., Abdüsselam, Z. ve Abdüsselam, M.S. Animasyon Destekli Çizgi Filmlerin Fen Öğretimine Etkisi: 6. Sınıf Kuvveti Keşfedelim Konusu Örneği. Journal of Research in Education and Teaching, 1(4), 182-190, 2012. [45]. Azizoğlu, N. ve Çetin, G. 6 ve 7. sınıf öğrencilerinin öğrenme stilleri, fen dersine yönelik tutumları ve motivasyonları arasındaki ilişki. Kastamonu Eğitim Dergisi, 17(1), 171-182, 2009. [46]. Şimşek, Ü., Doymuş, K. & Bayrakçeken, S. İşbirlikçi Öğrenme Yönteminin Kırsal Alanda Eğitim Gören Öğrencilerin Fen Bilgisi Dersi Başarısına ve Tutumuna Etkisi, Eğitim ve Bilim Dergisi, 31(14), 3-10, 2006. [47]. Uygur, E. İlköğretim 7. Sınıf fen ve teknoloji dersi kuvvet ve hareket ünitesinin öğretiminde işbirlikli öğrenme yönteminin öğrenci başarısına, tutuma ve bilgi kalıcılığına etkisi. Yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü. Ankara, 2009. Muş Alparslan Üni̇ versi̇ tesi̇ Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ISSN:2147-7930 Cilt/Volume:1 Sayı/ Issue:2 Aralık/December: 2013 THE COLLECTIVE EXCITATIONS AND RESONANCES IN ATOMIC NUCLEI Ali KULIEV* *The National Aviation Academy of Azerbaijan, Baku, Azerbaijan ABSTRACT In the present paper using the random phase approximation (QRPA) method we carried out more complete and accurate calculations for the collective excitations in nuclei. The self-consistent determination of the effective interactions for all collective modes is performed more precisely on the basis translational, rotational and Galilean invariance requirements. The calculations of Ml transitions to excitations with IπK = 1+1;1+0 and their contribution to the sum rules indicate the existence of a spin-flip Ml resonance in the region of energies 8-10 MeV in rare-earth and 6-9 MeV in actinide nuclei. In well deformed nuclei the calculations predict electric dipole and quadrupole giant resonances between 11 and 16 MeV energy. The region of localization of the isoscalar E2 (K=1) resonance corresponds to the energy ∼70 A-1/3 MeV, which agrees with experimental data (Ex∼65 A-1/3 MeV). The theory predicts 1- giant dipole resonance splitting into two components with K=0 and K=1 at energy around 12 MeV and 16 MeV, respectively. Rather collective states arise in PDR region below nucleon threshold energy. The charge-exchange Fermi and GT resonances in odd-odd nuclei are analyzed and their calculated β-decay quantities compared with other predictions. Key Words Microscopic model, QRPA, Collective excitations, Deformed nuclei ÖZET Bu çalışmada çekirdekteki kolektif uyarılmaların tam ve daha doğru hesaplamaları Kuaziparçacık Serbest Faz Yaklaşımı kullanılarak yapılmıştır. Öteleme, dönme ve Galilean değişmezlik gereksinimleri temel alınarak efektif etkileşmeler tüm kolektif modlar için öz uyumlu olarak belirlenmiştir. IπK = 1+1;1+0 uyarılmaları için hesaplanan M1 geçişleri ve bunların toplam kurallarına katkıları nadir toprak bölgesinde 8-10MeV ve aktinid bölgesinde 6-9MeV enerjilerinde spin-flip M1 rezonansın varlığını ortaya koymaktadır. Hesaplamalar iyi deforme çekirdekler için 11 ve 16 MeV enerji aralığında dev elektrik dipol ve kuadrupol rezonanasları öngörmektedir. İzoskaler E2 (K=1) rezonansının yerleştiği bölge deneysel veri (Ex∼65 A-1/3 MeV) ile uyumlu olarak ∼70 A-1/3 MeV enerjisine karşılık gelmektedir. Teori sırası ile 12 MeV ve 16 MeV enerjilerinde K=0 VE K=1 olarak iki yarılmış 1- dev rezonansını öngörmektedir. Daha kolektif seviyeler nükleon eşik enerjisinin altındaki PDR bölgesinde ortaya çıkmaktadır. Tek-tek çekirdeklerde yük değişimli Fermi ve GT analiz edilerek hesaplanan β-bozunum nicelikleri diğer çalışmaların öngörüleri ile kıyaslanmıştır. Anahtar Kelimeler: Mikroskobik model, QRPA, Kolektif uyarılmalar, Deforme çekirdekler * Sorumlu yazar/Corresponding author: Ali Kuliev, The National Aviation Academy of Azerbaijan, Baku, Azerbaijan 157 Kuliev, A. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 157-173, 2013. 1. INTRODUCTION In the study of the structure of the nucleus, the collective excitations in which the forces between nucleons are responsible holds an important place. In these excitations the electric and the magnetic dipole vibrations have a special place because of model independence of the equations of the electro-magnetic theory. These vibrations provide key information to test the theoretical models used to investigate the characteristic of the strong interactions between nucleons and to determine their strength parameters. Considering the parity there are two different types of dipole excitations. While the levels with spin and parity Iπ =1+ has the magnetic dipole character, the levels with spin and parity Iπ =1- has the electric dipole character. 1--states corresponding to the electric dipole vibrations in which the effective isovector interactions are responsible constitute the isovector electric dipole giant resonance (GDR) in medium and heavy nuclei in the energy range of 13 to 16 MeV. In nuclear physics, this excitation mode is well-known and it is the first collective mode investigated extensively. GDR was first observed in a photo-nuclear reaction by Baldwin and Klaiber [1]. Then, by Goldhaber and Teller it was theoretically interpreted [2] as the isovector vibrations of the mass centers of the neutron and the proton systems against each other when the center-of mass (c.m.) of the nucleus being at rest. In spherical nuclei, the appearance of collective 1+-states is connected with transitions between levels of spin-orbit doublet. The presence of the 1+ levels corresponding to the collective vibrations in the spherical nuclei was suggested by B. Mottelsson for the first time [3]. The existence of this mode was proved after the observation of 1+ level at the energy of 15 MeV in the inelastic electron scattering reactions in 12 C [4]. When the mean field is deformed, the j-shells split with respect to the magnetic quantum number K. As a results the dipole resonance is split into two components with K=0 and 1. Y 158 This in turn leads to the mixing of the states of the multiplets. In the even-even deformed nuclei the collective spin vibrations, in which spin-spin interactions are responsible, was predicted by [5] within the framework of the nuclear microscopic model in the early 70s. In this model, 1+ excitations occurs as a result of the particle-hole transition between the levels conforming the transition rules (∆K= 0, ±1). In well deformed rare-earth elements, in the energy range of 6-12 MeV, a large spin-flip M1 resonance corresponding to K = 0 and K = 1 branches with a maximum lying energy 9 MeV between 8 MeV and 10 MeV is predicted by the theory [6]. Kπ=1+ branch of the magnetic dipole vibrations has two different low energy and high energy modes. One of them has spin-orbital character and the other has spin-vibration character. The appearance of orbital scissors mode 1+-states is connected with ∆K=±1 transitions between components of (2j+1)/2 doublet in which the quasiparticles filling the levels of the same j-shell near the Fermi surface. The low-energy 1+ states corresponding to the orbital vibrations form scissors mode with a maximum around 3 MeV [7,8]. The high-energy collective excitations form the spin-flip magnetic dipole resonances in the energy range of 7-9 MeV. In recent years the experiments have showed that there are wide M1 resonance with two humps in the energy range of 7 MeV and 11 MeV, and having a maximum of 44xA-1/3 MeV [9]. The main feature of the M1 resonance which exhibits a strong fragmentation is the deformation independence of the high-energy part of the M1 strength function and the collective character of it. A feature of these resonances which have not fully disclosed up till now (quenching event) is that the experimental values of the total M1 transition strength constitute only 60% of the prediction of the theory [9]. In odd-odd nuclei microscopic theory predicts charge-exchange type 0+-states which form the isobaric analog of the ground state of the nucleus with MT equal to the Tgr.=(N-Z)/2 achieved in the qualitative description of these vibrations in even-even deform unified nuclear model (UNM) supposed by Bohr [10]. In the harmonic approximation, according to Bohr and Mottelson the U the form [11] 1 1 𝐵𝐵 ̇ 2+ 𝐶𝐶2013. 2 Muş Alparslan University Journal of H= Science, 2 1 (2), 157-173, 2 Kuliev, A. Asproseen inthethe harmonic the Hamiltonian is a quadr nucleus there approximation, are only two different vibraand Gamow-Teller 1+ states with a moment + vibrational amplitudes and the canonically conjugate momenta ̇ . Because tion modes with the variables portional to the spin operator s. Both 0 -states the nucleus there are only two different vibration modes with the variables and 1+-states forms Fermi and Gamow-Teller (GT) resonances with high collectivity at the 1 20=2cos; 22=2-2= 2sin (2) energy around ∆ECoulomb. √2 The variables 1=0, 21=2-1=0 and 0=0 represent a center-of-mass dis The variables α1µ=0, respectively, α21=α2-1=0 and α0= contribute 0 motion energy of a nucleus, do not to intri 2. COLLECTIVE EXCITATIONSand INzero point represent a center-of-mass displacement, a rotaIn UNM model the low-lying excitations involve two types of terms corre DEFORMED NUCLEI tion motion point energy of a number. nucleus, In the case = 0, for the change of the and totalzero oscillator quantum The collective excitations with low multi-povibrations preserve axial symmetry are referred to as -vibrations with K= respectively, do notand contribute to intrinsic excilarity are one of the most important subjects in change in shape (see left-hand side of the top of the Figure 1). The occur without tations. nuclear structure physics. The investigation of break the axial symmetry and lead to nuclear shapes of ellipsoidal type are re In UNM model the low-lying excitations these excitations, particularly electro-magnetic with K=2+ (see the lower part of the Figure 1). This feature suggests an involve two types of terms corresponding to dipole (I=1) and quadrupole (I=2)excitation excitations mode in terms of a collective quadrupole vibration away from axial sym γ=0 and γ≠0, for the change of the total oscilin the even-even and charge-exchange type of =β2 about an axis quantum number. the case γ=0, excitations as Fermi resonance (FR) with spin 20 The states lator with variables 21=2-1 In is equivalent to aαrotation and these vibrations preserve axialhand symmetry (GTR) and parity IπK=0+0 and GT resonances symmetry axis, without change in shape (see right side of the top of the π + + + =0+. that it does not and are referred to as β-vibrations with with I nuclei K=2 K with K=1, therefore, is “spurious” in theKsense with 1 0 and 1 1 in odd-odd deformed These vibrations occur without shapeis analogous to (non-rotational) excitation. The absence of the Ichange K=2+1inmode provides valuable information about nuclear (see left-hand side of the top of the Figure 1). to center-of-m oscillations with I=1, the degrees of freedom of which correspond structure and nucleon-nucleon forces at low + removal 2 K modewith withγ≠0 K=1 in the nuclei is consider The oscillations break thedeformed axial symenergy. A good examples are low-lying β- of andthe spurious π + π +the lecture. metry and lead to nuclear shapes of ellipsoidal γ- vibrations with K =0 and K =2 , respectivetype are referred as γ-vibrations with Kπ=2+ (see ly and magnetic dipole excitations, known as the lower part of the Figure 1). This feature sugscissors mode [2] and high-lying giant dipole gests an interpretation of this excitation mode in resonance (GDR), spin-flip (SF), quadrupole, terms of a collective quadrupole vibration away isobar analog states (IAS) and GT resonances from axial symmetry (γ0.) in deformed nuclei. In the spectra of many deformed nuclei, one has observed low-lying isoscalar excitations The states with variables α21=α2-1 is equivwith Kπ=0+ and 2+ that may be approximately alent to a rotation about an axis perpendicular described as β- and γ-vibrations. Great success to the symmetry axis, without change in shape has been achieved in the qualitative description (see right hand side of the top of the Figure 1). of these vibrations in even-even deformed nuThis mode with IπK=2+K with K=±1, therefore, clei in terms of unified nuclear model (UNM) is “spurious” in the sense thatofit does not ocachieved in the qualitative description of these vibrations deformed nuclei ininterms Figure in1. even-even Quadrupole shape oscillations a spheroidal nucleus [11]. The Figure sh supposed by Bohr [10]. cur as perpendicular an intrinsic (non-rotational) nuclear shape in directions and parallel to the excitation. symmetry axis. The upper pa unified nuclear model (UNM) supposed by Bohr [10]. 1 + 1 mode-vibration is analogous absence of the IπK=2 cos), while the lower part shows (22= 2sin). It has -vibration (20=2The In the harmonic approximation, according √2 In the harmonic approximation, Bohr and motion Mottelson the UNM Hamiltonian has between tois the absence of shape oscillations with the I=1, and vibration to Bohr and Mottelsonaccording the UNMtovibrational Hamiltonian harmonic with no interactions the form [11] the degrees of freedom of which correspond to respectively . has the form [11] center-of-mass motion [11]. The removal of the 1 1 (1) H= 𝐵𝐵 ̇ 2+ 𝐶𝐶 2 (1) in the deformed spurious 2+K mode with K=±1 2 2 nuclei is considered on the next part of the lecAs seen in the harmonic approximation, the Hamiltonian ture. is a quadratic function of the As seen in the harmonic approximation, the vibrational amplitudes and the canonically conjugate momenta ̇ . Because of axial symmetry of Hamiltonian is a quadratic function of the vibrathe nucleus there are only two different vibration modes with the variables tional amplitudes αλµ and the canonically conju1 axial symmetry of . Because of gate momenta λµ = = = cos; sin (2) 2 22 2-2 √2 2 The variables 1=0, 21=2-1=0 and 0=0 represent a center-of-mass displacement, a rotation motion and zero point energy of a nucleus, respectively, do not contribute to intrinsic excitations. In UNM model the low-lying excitations involve two types of terms corresponding to =0 and 0, for the change of the total oscillator quantum number. In the case =0, 20= 2 and these + Y 20 159 Kuliev, A. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 157-173, 2013. small (β0<0.3), profoundly affect the motion of the nucleons in the partially filled shells. For the low-frequency modes in deformed nuclei, it may be possible to assign a multipole quantum number λ describing the main component in the oscillating density. However, modes with the same λ and different ν will, in general, have rather different properties and may not be related in a simple manner to the modes observed in spherical nuclei [11]. Figure 1. Quadrupole shape oscillations in a spheroidal nucleus [11]. The Figure shows projections of the nuclear shape in directions perpendicular and parallel to the symmetry axis. The upper part of the Figure shows β-vibration (α20=β2cosγ), while the lower part shows γ-vibration (α22=β2sinγ). It has been assumed that the vibrational motion is harmonic with no interactions between the β and γ vibrational quanta α20 and α22, respectively. The occurrence of a rather low-lying states with Kπ=0+ and Kπ=2+, is a systematic feature in the spectra of the even-even deformed nuclei. The relative magnitude of ωβ and ωγ depends on the internal structure. The evidence on the excitation energy of mass number A this mode is collected in Figure 2. As stressed in [11] a shape oscillation hν is characterized by a large E2-transition probability for low-lying exciting states. The observed E2-transition probabilities for the excitation of β- and γ- vibrations are typically five to ten times the appropriate single-particle units. Though enhanced, these transition probabilities are considerably smaller than for the quadrupole vibrations in spherical nuclei. For the low-frequency modes, which are sensitive to the coupling scheme of the particles in partially filled shells, the effect of the deformation cannot be viewed as a small perturbation. In fact, the nuclear deformations, though numerically rather Y 160 Figure 2. Systematics of β- and γ- vibrational frequencies for 150 < A < 192. The Figure shows the energies of the lowest 0 +, I= 0, and 2 +, I=2, intrinsic excitations. For the β- and γ-vibrations with two quanta, it has been assumed that the vibrational motion is harmonic with no interactions between the β and γ-vibrational quanta, the data are taken from the [11]. Numerical calculations have shown that UNM describes the β- and γ- vibrations as the oscillation of the surface of the nucleus and defines the main component of the multipole quantum number of the surface oscillating density. This model predicts well the rotational energy and the shape oscillation energy of the deformed nuclei. But the decay properties of the β- and γ-vibrations, predicted by the theory, are in poor agreement with experimental data [12]. The model failed to explain the appearance of the second 0+ excited state below the energy gap in deformed nuclei. Such states were found in a number of deformed nuclei. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 157-173, 2013. 3. MICROSCOPIC MODEL FOR β-AND γ-VIBRATIONS The microscopic model considers the β- and γ- vibrational states as low-energy part of the 0+and 2+- quadrupole type states in the deformed nuclei. Great success has been achieved in the qualitative description of the 0+ and 2+ excited states in even deformed nuclei in terms of Random Phase Approximation (RPA) of the microscopic model using a simple interaction composed of a pairing force and a quadrupole force. The QRPA has been found successful in explaining low-lying multipole vibrations and giant resonances as well as the scissors mode excitations observed in deformed nuclei [13] and references therein). The QRPA is able to calculate the beta decay and double beta decay probabilities. Numerical calculations have shown that this model predicts well the energy and the B(E2) values for γ-vibrational 2+-states. But the properties of the β-vibrational 0+-states, predicted by the theory, are in poor agreement with experimental data[13,14] The model failed to explain the appearance of the second 0+ excited state below the energy gap. Such states were found in a number of deformed nuclei [15-17]. An important tool in the study of the nature of the 0+ states is the allowed β-decay. An appreciable slowing down of the decay to the first 0 + excitation as compared with that to the ground state was observed in both cases, while the theory predicts approximately the same rate of the decay to both the ground and β-vibrational states [13]. In the microscopic theory the 0+ states are described as superposition of two-quasi-particle states. As a rule the quasi-particle pairs occupying the levels near the Fermi surface have the largest amplitudes in the 0+-state wave function. One or two of such pairs give the main contribution to an allowed β-decay matrix elements. The experimental data point out that the amplitudes of the quasi-particle pairs participating in the decay of the 0+ states are smaller than those predicted by theory with the quadrupole-quad- rupole interactions. It was pointed out that a significant decrease of the diagonal amplitude may be due to the residual spin-quadrupole interactions. The spin-quadrupole force may generate a new 0+ excitation below the energy gap. Some results of our studies were given earlier in paper [7], in which 0+- and 2+-states have been generated by quadrupole and spin-quadrupole interactions. It is found from our calculations that within the framework of the model with pairing-plus-quadrupole interactions it is impossible to achieve a good fitting of calculations to both the experimental energy and the log ft value for the first 0+- state. This may be obtained provided the spin-quadrupole force affects significant the energy of 0+ states, the B(E2) and the log ft values. The second 0+ excitation appears below the energy gap due to the spin-quadrupole force. The spin-quadrupole force affects slightly the energy and the B(E2) value for gamma-vibrational state, while the properties of the high-lying 2+ states are affected much more strongly. The same hold for the effect of the spin-quadrupole force on the rate of β -decay to the gamma-vibrational and high-lying 2+ states. 4. THE PROPERTIES OF COLLECTIVE IπK=1+1 STATES At present the idea of residual spin-spin correlations in atomic nuclei is well recognized in nuclear physics. In deformed nuclei the effective gK factors obtained from experimental magnetic moments were successfully described theoretically taking into account the spin-spin correlations [5,6,18]. Spin-dependent np correlations are responsible for the strong hindrance of Gamow-Teller β-transitions among low-energy states of nuclei [19]. So far we have only mentioned the effects which are manifested in low-energy nuclear states. The explanation of these effects requires the repulsive nature of the spin-spin correlations. Hence, the collective modes of excitations associated with these reY Kuliev, A. 161 energy spurious admixtures from the rotational and the center-of-mass motion [20]. For e quadrupole deformation with I=2+ with =1 is equivalent to a rotation about an axis perpen the symmetry axis, without change in the shape. This mode, therefore, is “spurious” in the se does not occur as an intrinsic (non-rotational) excitation.Thus, the low-lying branch excitations which does not have a vibrational nature should be separated from the internal spectrum of deformed nuclei as a state with an energy 0=0 [21]. Separating the spurious ofAlparslan 0=0 Üniversitesi from theFenvibrational ones one 2013. of the fundamental requirements for mi Kuliev,energy A. Muş Bilimleri Dergisi, 1 (2),is 157-173, models. Various methods were elaborated for the separation of the spurious state from the v ones. The detailed description of the use of the QRPA for the separation of the spurious states + sidual interactions (e.g., 1in states in has even-mass formed nuclei.the A detailed of the usenuclei, but with rest [8] and been applied to calculate 1+-statesdescription in heavy deformed nuclei) are expected to appear at high energy. of the QRPA for the separation of the the isoscalar part of the restoring forces. The generalization of spurious the method for the separati stateszero was energy given into[22]. Omitting the in details of two different isos spurious rotational state with a realistic case which The Hartree-Fock potential violates many the solution we only present the most relevant restoring interactions in the Hamiltonian has been presented in QRPA [22] an symmetries of the nuclearisovector single-particle Hamversion of the QRPA [23].An extension to thethe calculation of E1 for transitions after resto equations. In particular, secular equation iltonian. For instance, in the quasiparticle modtranslational invariance isthediscussed [24]. ofThus the microscopic which can becalculations using excitationinenergy 1 +-state, el, the deformed mean field potential is not rotainvariant QRPA, have shown writtenthat as: these models reproduce the excitation energy as we tional, translation and Galilean invariant.quadratic There- dependence of the summed M1 strength of the mode in heavy e experimental ω J ⋅ X − 2 J X ⋅ X X fromnuclei. rotational fore, 1+-states have admixture use = for J − 8 χof the QRPA ω J description (ω ) = ω J − 8 χ 0 (3) deformed A detailed of+ γthe the separation of the − F D D -dipole motion of deformed nuclei, while 1 states was given in [22]. Omitting the details of the solution we only present the mos vibrations according to Goldstoun theorem con- the secular equation for the excitation energy of 1 +-state, which can b equations. In particular, As can be seen from Eq. (3), the spurious tain zero energy spuriousas: admixtures from the ω = 0 solution (Goldstone branch) is separated rotational and the center-of-mass motion [20]. and2 the zero-energy solution beFor example a quadrupole deformation with2 automatically i 2 J X 12 2 J1 X X 1 X2 2 0 longs to the rotational excitation state. The re J J J ( ) 8 8 eff i abouti 1 Iπ=2+ with ν=±1 is equivalent to a irotation D F D 1 1 maining solutions of Eq. (3) with ωi > 0 an axis perpendicular to the symmetry axis, describe the harmonic vibrations of the system, without change in the shape. This mode, therelying two-quasiparticle energy. As can be seen Eq.above (3), the first spurious ω = 0 solution (Goldstone branch) is fore, is “spurious” in the sense that it does not from The low-lying orbital mode of the vibrations automatically and the zero-energy solution belongs to the rotational excitation state. The r occur as an intrinsic (non-rotational) excitation. solutions of Eq. (3) with belongsωito> scissors 0 describe the harmonic vibrations of the system, lying mode. Thus, the low-lying branch of dipole excitations first two-quasiparticle energy. The low-lying orbital mode of the vibrations belongs to scissor which does not have a vibrational nature should The most characteristic quantity of M1 dibe separated from the internal excitation specthe ground-state transition pole 1+-excitations The most characteristic quantity of M1isdipole 1+-excitations is the ground-state transiti trum of deformed nuclei aswhich a statecan with ener- with width, which can be calculated with formulas: be an calculated formulas: gy w0=0 [21]. Separating the spurious state with energy of w0=0 from the vibrational ones is one Γ 0 (M1)[meV] = 3.86 ωi3 B(M1) (4) of the fundamental requirements for microscopic models. Various methods were elaborated where the excitation and the M1 transition B(M1) in units for the separation of the spurious state from theenergy ωwhere i is in MeV the excitation energy ωi is inprobability MeV vibrational ones. The detailed description of the and the M1 transition probability B(M1) in 4.1ofDeformed use of the QRPA for the separation the spuri- Rare-Earth units µ N2 .Nuclei ous states was given in [8] and has been applied existence deformed nu- of the low-lying orbital magnetic dipole scissors mode+ states is n to calculate the 1+-states in heavyThe established as fundamental excitations in deformed nuclei [1]. The presence of 1 -states with clei, but with restriction to the isoscalar part of 4.1 Deformed Rare-Earth Nuclei character has been firstly predicted theoretically within the microscopic model [5,6,8]. The the restoring forces. The generalization of the states with orbital character generally known mode has been The existence ofasthescissors low-lying orbital mag-predicted theoretica method for the separationthe of semi-classical the spurious rotatwo-rotor model [25]. Scissors mode is low-energy part of the 1+-states r netic dipole scissors mode states is now well tional state with zero energy to a realistic case in the coherent isovector rotation motion as of proton and neutron systems established fundamental excitations in as de-rigid deformed bodie which two different isoscalar and isovector re- against each other, while the common deformed scissors-like oscillations + formed nuclei [1]. The presence of 1 -states axis of the nucleus storing interactions in the Hamiltonian has been with magnetic character has been firstly predictpresented in QRPA [22] and in high version of ed theoretically within the microscopic model the QRPA [23]. An extension to the calculation [5,6,8]. Then, the 1+-states with orbital characof E1 transitions after restoration of translationter generally known as scissors mode has been al invariance is discussed in [24]. Thus the mipredicted theoretically within the semi-classical croscopic calculations using rotational invariant two-rotor model [25]. Scissors mode is low-enQRPA, have shown that these models reproduce ergy part of the 1+-states represents the coherent the excitation energy as well as the experimenisovector rotation motion of proton and neutron tal quadratic dependence of the summed M1 systems as rigid deformed bodies making scisstrength of the mode in heavy even-even de2 i Y 162 eff i 2 i 2 i 2 στ σ 1 2 1 1 σ τ 2 1 1 σ 1 Kuliev, A. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 157-173, 2013. In the QRPA results, M1 transitions with ΔK=1 and sors-like oscillations against each other, while ΔK=0 are shown as solid lines and E1 transitions the common deformed axis of the nucleus bewith ΔK=1 and ΔK=0 are shown as dashed lines, resing at rest. After theoretical predictions, this sopectively. Full and open circles with error bars denocalled “scissors mode” has been experimentally 156 te the experimental data for ΔK=1 and ΔK=0 excitafound in the deformed Gd nuclei by the Darmtions with tentative parity assignment, respectively. stadt group [26]. The existence of the low-lying rest. After theoretical predictions, this so-called “scissors mode” been with experimentally in the Full and openhas circles error barsfound in parentheses orbital magnetic dipole scissors mode states is deformed 156Gd nuclei by the Darmstadt group [26]. The existence of the low-lying orbital magnetic denote the experimental data for tentative ΔK=1 and now welldipole established fundamental excitations scissorsasmode states is now well established as fundamental excitations in deformed nuclei 46 withrefs. unknown assignment, in deformed nucleifrom beginning the(such lightasnu-Ti) upΔK=0 beginning the lightfrom nuclei to theexcitations actinides (see [27-29] parity and references thistocollective mode, (see the ground-state transition strength in deformed nuclei isvalues generally respectively. Because the absolute of the the actinides refs. clei (suchtherein). as 46Ti)Inup fragmented and concentrated in the energy region below 4 MeV with considerable dependence on ΔK=1 transitions are several times stronger than tho[27-29] and references therein). In this collecdeformation. se of the ΔK=0 ones, we use different scales of the tive mode, the ground-state transition strength + The analysis shows that, in the rotational invariant model, the spectroscopic1 -statesand were more resreduced transition widths for ΔK=0 ΔK=1, in deformed nuclei is generally fragmented and strongly collective than in the rotational non invariant model. In the following, we will discuss pectively, shown on the right and left side of Figure. concentrated in the energy region below 4 MeV magnetic and electric dipole excitations separately and compare the calculated results of 176-180Hf [30] with considerable dependence deformation. seen 3.from Figure 3. the experimental with the experimental dataon of [31,32], which are shownAs in Figure distribution patterns look quite similar, with The analysis shows that, in the rotational in+ one isolated dipole excitation at an energy of variant model, the spectroscopic1 -states were ωi ≈2.722 MeV and two bumps around ωi ≈3.2 more strongly collective than in the rotational MeV and ωi ≈3.8 MeV for all three nuclei unnon invariant model. In the following, we will der investigation. The calculations also predict discuss magnetic and electric dipole excitations one more scissors mode excitation at an energy separately and compare the calculated results of around ωi ≈2.38 MeV with a high value of of 176-180Hf [30] with the experimental data of =1.71 meV/MeV3 in 176Hf, which decreasΓ [31,32], which are shown in Figure 3. red. es in 178Hf to Γred.=0.93 meV/MeV3 and disappears in 180Hf. The M1 strength calculated in 176 Hf, which is observed in the experiment, is somewhat more fragmented than that in 178,180Hf. Overall, the agreement of the calculated magnetic dipole excitations with the experimental findings is generally relatively high. Several similarities are observed on predicted and observed excitations. The present calculation predicts strongly fragmented scissors mode Kπ=1+-states in the excitation energy range 2–4MeV for 176,178,180Hf. The calculations show that, for the states, the orbit-to-spin ratio are mainly changed |Ml/ Ms|>1–9 and the main contribution to B(Ml) comes mainly from the single-particle orbital matrix elements. 4.2 Deformed 3. Energy diagramofof Γ red. ω-3Γ0 values calculated by QRPA Actinide method [30]Nuclei and experimentally FigureFigure 3. Energy diagram i 0 + + 176-180 values calculated by QRPA method and expeobserved strengths [31,32] for [30]Hf. In the QRPA results, transitions and ΔK=0 are shown as dipole mode excitations InM1 this study, with I =1ΔK=1 lines and E1 transitions with for ΔK=1 andHf. ΔK=0 are shown as dashed lines, respectively. Full and open 176-180 rimentallysolid observed strengths [31,32] are systematically investigated within the roY circles with error bars denote the experimental data for ΔK=1 and ΔK=0 excitations with tentative parity assignment, respectively. Full and open circles with error bars in parentheses denote the experimental data for 163 Kuliev, A. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 157-173, 2013. tational and translational + Galilean invariant quasiparticle random-phase approximation for 232Th, 236U, and 238U actinide nuclei [29]. It is shown that the investigated nuclei reach a B(M1) strength structure, which corresponds to the scissors mode. The calculated mean excitation energies as well as the summed B(M1) value of the scissors mode excitations are consistent with the available experimental data. Table 1 shows the results for the mean energy ϖ of the scissors mode excitations and the summed B(M1) strengths calculated with the rotational invariant Hamiltonian including the isoscalar plus isovector restoring forces and with the experimentally observed M1 dipole excitations in the energy region 2.0–2.5MeV. As seen from the table our calculated total B(M1) strengths for ΔK = 1 excitations are in very good agreement with the experimental ones. Table 1. Comparison the mean energy ϖ and summed B(M1) values of the scissors mod excitations calculated with the rotational invariant Hamiltonian with experimentally observed M1 dipole excitations in (γ, γ′) [33] and (e, e′) [34] reaction in energy range 2.0-2.5 MeV. 4.3 Transitional Nuclei with Moderate Deformation In most cases, particularly for strongly deformed rare-earth nuclei near mid-shell, the variations of the mean excitation energy and the total M1 excitation strength of the mode are small [35,36]. However, while the global properties of the scissors mode are reasonably understood in regions of moderate to large deformations, the nature of the scissors mode is an open question in nuclei near shell closures where the simple geometrical picture of a scis- Y 164 sors-like motion of deformed proton and neutron bodies breaks down. It would be desirable to confirm the features of the scissors mode in other γ-soft and transitional deformed nuclei. The theory predicts several dipole K = 1+ excitations at the 2-4MeV energy interval for the all investigated Ba isotopes. The comparative characteristics of the low-lying dipole Kπ= 1+ excitations of 124-134Ba calculated with the invariant Hamiltonian are shown in Figure 4 [37]. Figure 4. Energy dependence [37] of the calculated and observed B(M1) for 124-134Ba isotopes. Here only states with B(M1)>0.01 µ N2 is given. Predicted M1 transitions with ΔK = 1 are shown as a solid line and M1 transitions with ΔK = 0 are shown as open bars. Whereas symbol denotes the experimental data if J=1 is certain, symbol denotes the experimental data if I=1 is uncertain. (+) assign a tentative parity assignment. The theory predicts several dipole Kπ=0+ and Kπ =1+ excitations at 2-4MeV energy region. As seen from the Figure 4, contributions of the dipole states with K = 0 (open bars) are small in the energy range 2–4MeV and are not take considered interest for the nuclei investigated. So here main discuses focused only on the K=1 transitions. Since 138Ba nearly spherical nucleus [38] therefore calculated small M1 scissors mode strength should be negligible (B(M1)≤0.05 µ N2 ), therefore as can be seen from Figure 4, no M1 excitations could be observed in the semi-magic isotope 138Ba below 4 MeV. Therefore a magnetic dipole excitation emerges firstly in vibrational 136Ba isotopes and Kuliev, A. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 157-173, 2013. numbers of them increase toward deformed isotopes. As seen from the Figure 4, the calculation accounts one well pronounced ΔK=1 transitions at low energies and small groups at higher energies around 3.25MeV in nuclei considered. The calculations showed magnetic dipole excitations in Barium nuclei much smaller distributed than well deformed nuclei. In order to study the role of the deformation on scissor mode excitation of the 124-136Ba isotopes, we investigated dependence of the summed B(M1) values for 1+ states on δ 22 [37]. In the following, the calculation and experimental observations aiming systematic description of the scissors mode features are discussed with respect to the data in Figure 5. As can be seen the deformation dependence of summed strengths for the well Barium isotopes is nearly linear on δ 22 . However, for 124Ba isotope linearity of the strengths broke. The difference between two experimental summed strengths and the calculated ones is well suited with each other. 3,2 ΣB(M1) (µ2Ν) 2,4 1,6 0,8 0,0 Figure 6. Summed scissors mode strength in 122130 Te as a function of the square of the deformation parameter δ. In Figure 7, a direct comparison of the theoretical results from rotational invariant QRPA calculations (lower part) with the experimental (upper part) dipole strength distributions for the ΔK = 1 transition is given for γ-soft deformed 194 Pt and 196Pt nuclei. QRPA Exp. 0,02 0,04 δ22 0,06 0,08 0,10 Figure 5. Summed scissors mode strength in Ba as a function of the square of the deformation parameter δ. 124−136 Figure 7. Comparison of the measured dipole excitation strength distribution in 194Pt to the data in 196 Pt (upper part) and to M1strength resulting from QRPA calculations (lower part) for both nuclei as it is described in the text. Y The extracted scissors mode strengths are shown in Figure 6 as a function of the square of the deformation parameter δ [38]. The QRPA calculations (dashed-dotted line) described above are capable to account for the B(M1) strengths in the more collective 122−126Te nuclei and slightly overestimate the experimental result for 130Te. Despite the deformed single-particle basis the calculations describe the dipole strength distributions in the near closed shell nuclei 122,124,126,130Te surprisingly well. 165 Kuliev, A. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 157-173, 2013. Observed 1+ excitations in 194Pt and 196Pt are tentatively interpreted as the main fragments of the scissors mode based on the measured excitation strengths and our microscopic calculations [39]. In Figure 8, we compare the δ2 dependence of the calculated B(M1) value for 1+-states summed up to 4 MeV for the Ce, Nd and Sm isotopes. Figure 8. Dependence of the summed B(M1) values of the Ce, Nd and Sm isotopes on δ2 As seen from Figure 8 consideration of the restoring forces reveals that summed ΣB(M1) depends on δ2 linearly for all the isotopes under study. To obtain the nearest passed line of the theoretical points, the data is fitted and the dependence between the square of the deformation parameter and transition probability is found to be ΣB(M1) = 50⋅δ2 µ N2 while for the transitional nuclei this dependence is found to be ΣB(M1) = 27.8⋅δ2 µ N2 . The spectra of 1+-states for all the isotopes are similar and the states that have a high transition probability B(M1) are approximately 3 MeV. 4.4 Spin-Flip M1 Resonance Spin-flip M1 resonance is high-energy part the Magnetic Dipole excitations, which first predicted in deformed nuclei by [5,6] and has two branches with IπK =1+1 and IπK =1+0. Although predicted 1+-states in deformed nuclei more than four decades ago it still receives a strong interest in nuclear-structure physics. At present magnetic dipole resonances (Jπ = 1 ) have been found experimentally in a wide + Y 166 region spanning from light nuclei up to actinides [40]. These experiments show that in heavy spherical and deformed nuclei there exists a very broad Ml resonance at energies between 7 and 11 MeV centered an energy on the order of about 44 x A-1/3 MeV. The collective spin-flip resonance (1+-states) was observed in spherical 12 C at energy 15.1 MeV. Seven 1+ states were found in the (γ, n) reaction in the energy interval 7.4-8.25 MeV in 208Pb, which exhaust presumably the main oscillatory strength of Ml transitions (≈90 %). Similar states were observed in number of deformed nuclei 154Sm, 168Er, 238U (see. [9]). The remarkable features of this mode obtained from experimental results are its independence on deformation, the quenching and a strong fragmentation in deformed and spherical nuclei. Experimental evidence for unusual fragmentation of the Ml strength in the spherical and deformed nuclei has been obtained by inelastic electron, tagged photon and threshold (γ,n) reactions. A broad bump was found in small angle inelastic (p,p’) data extending from 7 to 11 MeV which was interpreted as Ml resonance [41]. The comparison of the calculated average elastic photon scattering cross section [42] with tagged photon measurements [41] is displayed below in Figure 9. Points connected by lines denote the RPA calculation and open circles are the experimental data. The experimental cross sections exhibit strong fragmentation in a wide region energy between 7 and 11 MeV. The present calculation predicts also strongly fragmented scissors mode 1+-states up to 12 MeV in accordance with the experimental data. The theory predicts a giant spin-flip Ml resonance at energy of about 9 MeV. The group of strongly collective 1+-states is found in the energy interval 8-10 MeV. Here, the B(M1) value may be as large as a few single-particle units. The states of this region give the main contribution to the sum rule. The calculation predicts substantially more dipole strength than is indicated by experiment for excitation energies above 8.5 MeV. However, this is largely due to the strongly decreasing g.s. branching ratio which is not taken Kuliev, A. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 157-173, 2013. in to account in the calculations. If one tries to correct the data for this (see [8]) a total value B(M1)=7.5±3.2 µ N2 is obtained in satisfactory agreement with the calculation. found in nuclear resonance fluorescence experiments. For these 1+ states the summed B(M1) strength is of the order of 0.6 µN2 and contains about 5% of the total EWSR and NEWSR. 4.5 High Energy Part of Isoscalar Quadrupole Resonance Figure 9. Tagged photon elastic scattering cross sections (in mb). Open circles are experimental data. Points connected by the lines denote the RPA calculations with E=0.25 MeV. The properties of collective IπK=2+1 states in doubly even well deformed rare-earth nuclei has been investigated in the framework of the rotational invariant RPA by [8]. The calculation predicts strongly fragmented isoscalar quadrupole mode Kπ=1+-states in the excitation energy range 2-16 MeV for 154Sm and168Er nuclei. The calculations show that a considerable consequence of the use of the rotational invariant model is strong fragmentation B(E2) strength in energy interval between 13 MeV and 16 MeV with summed width Γ(E2,0→2)≅300 eV. The result of the calculations show for deformed 154 Sm wide E2 resonance with two humps with maximums around 13 MeV and 15 MeV corresponding to K=1. 5. PROPERTIES OF ELECTRIC DIPOLE 1- EXCITATIONS The distribution of the calculated photon elastic scattering cross-section and B(M1) strength with respect to K=1 excitations is presented in Figure 9 and Figure 10. It may be observed that the B(M1) strength is fairly strongly fragmented among the energy interval although most of the strength is concentrated around of the neutron threshold energy. A group of strongly collective 1+ states with summed width Γ = 20.97 eV corresponding to B(Ml) = 7.97 µ N2 is found in the energy interval 8-9 MeV. These states give the main contribution to the resonance and they can be found in (γ,γ’) and (γ,n) scattering reactions. There is a strong fragmentation of the K = 1 excitations at low energy and part of them at energies up to 4 MeV may be interpreted as main fragments of the scissors mode they can be Electric dipole vibrations in which the effective isovector interactions are responsible constitute the isovector electric dipole vibrations in medium and heavy nuclei in the energy range of 2 to 20 MeV. The electric dipole excitations have two different high energy modes. One of them Pygmy Dipole resonance (PDR) arise around below nucleon threshold energy. While second one Giant Dipole Resonance represents the coherent isovector vibration motion of proton and neutron systems as rigid bodies against each other, the common c.m. of the nucleus being at rest. A detailed description of the use of the QRPA for the separation of the c.m. spurious1--state in deformed nuclei was given in ref. [37]. Using effective interaction restoring translational invariant of the Hamiltonian with the dipole-dipole interaction representing the coherent isovector dipole vibrations of the proton Y Figure 10. Fine structure of the calculated B(M1) strength distribution for IπK=1+1 states in 140Ce 167 sovector electric dipole vibrations in medium and heavy nuclei in the energy range of 2 to 20 V. The electric dipole excitations have two different high energy modes. One of them Pygmy ole resonance (PDR) arise around below nucleon threshold energy. While second one Giant Dipole onance represents the coherent isovector vibration motion of proton and neutron systems as rigid es against each other, the common c.m. of the nucleus being at rest. A detailed description of the use of the QRPA for the separation of the c.m. spurious1--state in Kuliev, A. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2),invariant 157-173, 2013. rmed nuclei was given in ref. [37]. Using effective interaction restoring translational of Hamiltonian with the dipole-dipole interaction representing the coherent isovector dipole ations of the proton neutron systems against each other, while thetations center-of-mass of the andand neutron systems against each other, while are single(c.m.) two-quasiparticle states coneus being at rest.the center-of-mass (c.m.) of the nucleus being tributing more than 99% to the wave function at rest. norm. Such a picture is peculiar for all the three The secular equation for the dipole1- excitations is determined as following: investigated actinide nuclei. Thus, the effects of The secular equation for the dipole1- excithe translational invariance and isolation c.m. tations is 4 Z 2determined N 2 as following: 4 N spurious 2 2 Z n ) i [M (1 1 ( 2 F4 n Z 2N Fp ))4 Z1Ni ( Fn Fp ) 2 ] 0 motion in (5)the low-lying E1 dipole ex3 3 A A A A D(ω ) = ω [ M (1 + χ ( F + F ) − χ ω ( F − F ) ]=0 citations are relatively small (admixture of the (5) 3 3 A A A A spurious state is about 1 to 2%) in nuclei and The effective charge for the E1 p transitions n weakly of for the mass number A. One p n = N / A for protons eeff = Z / A and independent The effective charge transitions is eeff = Nthe/ AE1for eeff = −Z / A protons and is eeff for should note that the effects of the translational forthe neutrons [11]. Besides the transition proba-quantity of E1 dipole excitations is rons [11]. Besides transition probability, another important invariance and isolation c.m. spurious motion in bility, another important quantity of E1 dipole ground-state transition width,iswhich can be calculated with formulas: the low-lying E1 dipole excitations are relativeexcitations the ground-state transition width, ly small (admixture of the spurious state is less which can be calculated with formulas: than 2%) in nuclei. (6) (6) calculated B(E1) transiDistributions of the Γ0(E1)[meV]= 0.349 ωi3B(E1) tion strengths in the 238U with respect to 1--excitations are represented below in Figure 11. ω the re the excitation energy is inexcitation MeV, B(E1) in 10 where energy ω-3i eis2fm in2.MeV, n 2 2 i 1 2 2 n 2 p 1 2 i n p 2 i B(E1) in 10-3 e2fm2. 5.1 Low Energy Part of the Electric Dipole Excitations Calculation shows that, all calculated E1 excitations up to energy 4.0 MeV are single two-quasiparticle states contributing more than 99% to the wave function norm (Table 2). Such a picture is peculiar for all the three investigated actinide nuclei. Table 2. The characteristics of several Kπ=1−-states with largest B(E1) calculated with the translational invariant Hamiltonian in 236U less than 4MeV. Figure 11. Comparison of the calculated B(E1) dipole strengths with experimentally observed ones. Calculated E1 transitions strengths with K=1 are shown as a solid line and _K=0 is a dashed line. Symbol • denotes the experimental data for E1 excitations with K=1. Whereas denotes the experimental data with K=0 and symbol + denotes the experimental data tentative to parity and K quantum number. 5.2 Pygmy Dipole Resonance In table 2, the excitation energies, the reduced B(E1) probabilities, the single-particle asymptotic Nilsson quantum numbers (NnzΛΣ), and the quasiparticle amplitudes ψss′ are given for the ΔK = 1 branches of the E1 excitations. As seen from the table, all calculated E1 exci- Y 168 Much has been written on the deformation splitting, energy and B(E1) strength distributions of the PDR and GDR. Up to now, the important influence of spurious states on the PDR and GDR has not been examined in deformed nuclei. In connection with this, it is interesting to establish the role of the spurious RPA solu- Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 157-173, 2013. tions for the PDR and GDR and investigate their effects on individual l- states and in E1 strength distribution. In order to determine the energy region where the admixtures of spurious state are of importance, we calculated the overlapping integrals between one-phonon states (with broken translational invariance) and the spurious state. A typical distribution of the mean squares of the overlapping integrals with respect to the energy spectrum is shown in Figure 12 for 238U. As seen from Figure 12, the effects of the translational invariance and isolation c.m. spurious motion in the low-lying E1 dipole excitations are relatively small (admixture of the spurious state is about 1 to 2% in nuclei and weakly independent of the mass number A. Figure 12. Distribution of the admixture of the spurious state in 1−1 excitations calculated within the translational non invariant model in the 236U nucleus. While, the calculation shows that the effect of the spurious state rather strong for high energy part of the spectrum and does not exceed 10% in any individual 1--state. It is found that that the main part (more than 60%) of the spurious state is spread over many levels and the larger admixtures being situated in interval between 6 MeV and 8 MeV below neutron threshold energy (PDR energy region) and GDR energy region around 14 MeV. Therefore, the effect of spurious state for the 1--states in the energy region of the PDR and GDR should be large. It may be note that in this energy region calculation predicts spin-flip M1 resonances with K=0 and K=1. Their summed width is two order weak than the summed width of the 1--states forming PDR at this energy region. 5.3 High Energy Part of the Electric Dipole Excitations The effective isovector interactions are responsible constitute the GDR in medium and heavy nuclei in the energy region above nucleon threshold energy. The GDR was theoretically interpreted [2] as the isovector vibrations of the mass centers of the neutron and the proton systems against each other when the c.m. of the nucleus being at rest. In nuclear physics, this excitation mode is well-known and it is the first collective mode investigated extensively. These states is especially interesting in the sense that it is the isovector counterpart to the spurious isoscalar c.m motion, just as the spin-flip resonance state is the isovector counterpart to the spurious rotational motion. The excitation energy of the GDR is observed to be in medium nuclei 64/A1/3 MeV and heavy nuclei 79/A1/3 MeV. Excitation energies of the GDR are well reproduced using isovector dipole-dipole forces. In a deformed nucleus with axial symmetry, the dipole resonance is split into two components with K=0 and 1. The experimental data confirms this result and show in the deformed 150 Nd nuclei wide E1 resonance with two humps with maximums in 12 MeV and 16 MeV corresponding to K=0 and K=1, respectively (see Figure 6.21 in ref [11]). The splitting between the two modes is, to leading order, proportional to the deformation: E ( K = l ) – E(K~=0 )≈Ē⋅δ (7) where is the mean resonance energy. 6. CHARGE-EXCHANGE TYPE COLLECTIVE EXCITATIONS WITH 0+ AND 1+ It is well known that β-decay processes are very important to understand and the nuclear structure and nature of the weak interaction processes searching Fermi and GT transition. Beta transition process provides useful information Y Kuliev, A. 169 Kuliev, A. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 157-173, 2013. in checking the validity of theories related to the 0νββ and 2νββ, the r-processes, stellar collaps and supernova formation [43,44]. It has been established by now that nuclear forces are charge independent to high accuracy. The isobaric invariance is violated by the electromagnetic forces. The isospin mixing of nuclear states is basically caused by that part of the Coulomb potential which changes over the nuclear volume. Thus, isospin remains a good quantum number for the low-lying states of practically all nuclei. Quantitative estimates of the isospin admixture using single-particle and quasiparticle models are approximately an order of magnitude larger than the estimate of Bohr-Mottelson and experimental data. The residual charge-exchange interaction may cause such a difference in the mentioned estimates. Usually, in the absence of the effective interactions the strength of the β--transitions is concentrated in an energy region ω≤8 MeV. When effective restoring interaction is switched on, collective 0+ and 1+ states at high energy are generated and they exhaust the main part(95%) of the total β- -transition strength. The collective Fermi type 0+ states appear at energy ω≈∆ECoul. and, therefore, should be coincide with the isobar analog state, as is shown in ref.[45]. The violated super-symmetry property of the pairing interaction between nucleons was restored using the Pyatov method by [43]. It is shown that the restoration of super-symmetry property of the pairing interaction is physically important in charge-exchange nuclear structure calculations. Especially the attractiveness of the restoring forces naturally affects the fixed values of the particle-hole and particle-particle constants which are very important in the two-neutrino and neutrinoless double-beta decay calculations for neutrino mass. They have shown that the isospin mixing of nuclear states is basically caused by that part of the Coulomb potential which changes over the nuclear volume. Thus, isospin remains a good quantum number for the low-lying states of all medium Y 170 and heavy nuclei. The calculated energy differences between GTR and IAR using PM have been compared with other theoretical calculations and the corresponding experimental data. It was shown that the calculated energy differences in PM were closer to the corresponding experimental data in comparison with the other calculations. The first-forbidden transitions are a crucal test for the nuclear theory and in understanding weak interaction processes. The 0+ → 0first-forbidden beta decay have been investigated for some spherical nuclei by [44] and showed that the relativistic matrix elements calculated in the first approximation are 2.5 times larger than those calculated in the nonrelativistic case. The pp effective interaction has no significant effect on the velocity of 0+→ 0- transitions. 7. CONCLUSIONS To summarize, we have reported on results of the investigation of the low spin (I≤2) collective excitations strength distribution in the in heavy deformed and transitionally nuclei. It is stressed that UNM describes the β- and γ-vibrations as the oscillation of the surface of the nucleus and allows define the main component of the multipole quantum number of the surface oscillating density. On the basis of the microscopic nuclear model it is concluded that spin-quadrupole forces may be responsible for the appearance of a new branch of collective 0+ excitations below the energy gap. The energy of 0+-vibrational states, the E2 transition probability and the rate of the allowed β-decay to these states significantly affected due to the spin-quadrupole force. The properties of γ-vibrational 2+-states are practically insensitive to the addition of this force. The spin-quadrupole force affects slightly the energy and the B(E2) value for gamma-vibrational state, while the properties of the high-lying 2+ states are affected much more Kuliev, A. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 157-173, 2013. strongly. The same holds for the effects of the spin-quadrupole forces on the rate of the β-decay to the gamma-vibrational and high-lying 2+-states. The rotational invariant QRPA causes a strong fragmentation of the K = 1 excitations and part of them at energies up to 4 MeV interpreted as main fragments of the scissors mode. For these 1+ states the summed B(M1) strength is of the order of 3.0 µN2 and contains about 8% of the total EWSR and NEWSR. In models with non-invariant Hamiltonian summed M1 strength exceeds the experimental values of theB(M1) more than two times. Indeed, the introduction of the restoring rotational invariance forces, essentially, reduces the B(M1) strength and increase substantially the fragmentation of the M1 strength. The fully rotational invariant QRPA satisfactory describes of the experimental fragmentation and δ 2-dependence of the summed B(M1) value of the scissors mode in well deformed rare-earth, actinide and transitionally nuclei with moderate deformation. The agreement between the calculated excitation energies as well as the summed B(M1) values of the scissors mode and the available experimental data is quite good. For all investigated deformed nuclei the theory predicts a giant spin-flip Ml resonance at an energy interval between 8 MeV and 10 MeV. We have investigated the dipole excitation strength distribution in less-deformed transitional nuclei, e.g., in the γ-soft nuclei 122-136Ba,140150 Ce, 150-160Nd and 194,196Pt. In all of these cases the scissors mode was observed, however, with decay properties differing considerably to the findings in well-deformed rotors because of the loss of axial symmetry and the establishment of the d-parity quantum number. ory predicts 1- giant dipole resonance splitting into two components with K=0 and K=1 at energy around 12 MeV and 16 MeV, respectively. In odd-odd nuclei Fermi transitions and isospin mixing are affected not only by the Coulomb potential but also by the correllation caused by restoring isobaric invariance forces which gives a good agreement with the corresponding experimental data. The isotopic invariance of nuclear forces and self-consistently conditions make the theory free of any adjustable parameters. The restoration of super-symmetry property of the pairing interaction is physically important for GT-transition processes. The attractiveness of the restoring forces naturally affects the fixed values of the particle-hole and particle-particle constants. The relativistic matrix elements calculated in the first approximation for 0+ → 0are 2.5 times larger than those calculated in the nonrelativistic case. The pp effective interaction has no significant effect on the velocity of 0+→ 0- transitions. Acknowledgment Discussion with Drs. E. Guliyev, F. Ertuğral, H. Yakut and Z. Zenginerler are gratefully acknowledged. I like to thank Dr. N.Çakmak for very interesting discussions and for making available their theoretical results. I am indebted to E.Tabar and H. Guliyev for their help in carrying out the numerical calculations and the preparation of the present article. Y In translational invariant QRPA all calculated E1 excitations up to energy 4.0 MeV are single two-quasiparticle states contributing more than 99% to the wave function norm. Such a picture is peculiar for all the deformed nuclei. Rather collective states arise in PDR region below nucleon threshold energy. In deformed nuclei the171 Kuliev, A. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 157-173, 2013. REFERENCES [1] Baldwin, G.C. and Klaiber G.S., Phys. Rev., 71, 3, 1947. [2] Goldhaber, M. Teller, E., Phys. Rev., 74, 1046, 1948. [3] Mottelsson, B., Int. Conf. Nucl. Struct., Canada, 525, 1960. [4] Goldenberg t et al., Phys. Rev B, 134, 1022, 1964. [5] Gabrakov, S., kulliev, A.A. and Pyatov N.I., “States Iπ=1+ in even-even deformed nuclei.” Sov. Journal of Nucl. Phys., 12, 82, 1970. [6] Gabrakov, S.I., Kuliev A.A., Pyatov N.I., Salamov D.I. and Schulz H., “Collective 1+-states in double even deformed nuclei”, Nucl. Phys. A, 182, 625, 1972. [7] Dietrich, K., Humbert, F., Richter A., Brown A., Kuliev A. and Scholten O., “Magnetic dipole strength distribution at high excitation energies in deformed nuclei”, Phys. Lett. B, 220, 351, 1989. [8] Kuliev, A. and Pyatov, N., “K π =1+ States and their contribution to the isoscalar E2-resonance “ , Sov. J. Nucl. Phys., 20, 297, 1974. [9] Richter, A., Prog. Part. Nucl. Phys., 34, 261, 1995. [10] Bohr, A., Mat. Fyz. Modd. Selsk., 26, 14, 1952. Dan. Vid. [11] Bohr, A. and Mottelson B. “Nuclear Structure”, Vol.2, Benjamin W.A. INC, New York, Amsterdam, 1974. [12] Soloviev, V. G., “Theory of the complex nuclei”, Pergamon, 1976. [13] Kuliev, A. and Pyatov N.I. “Effect of spin-quadrupole forces on the rate of β-decay to collective states of even deformed nuclei”, Nucl. Phys. A, 106, 689696, 1968. [14] Bes, D. R., Federman P., Maqueda E. and Zuker A., Nucl. Phys., 65, 1, 1965. Y 172 [15] Lonsjo, O. and Hagemann G. B., Nucl. Phys., 88, 624, 1966. [16] Vrzal, J. et al., Izv. AN SSSR (Ser. Fiz.), 31, 604, 1967. [17] Nielsen H. L., Wilsky K., Jylicz J. and Serensen G., Nucl. Phys. A, 93, 385, 1967. [18] Yakut, H., Guliyev E., Guner M., Tabar E., Zenginerler Z., “QPNM calculation for the ground state magnetic moments of odd-mass deformed nuclei: 157–167Er isotopes’’, Nucl. Phys. A, 888, 23-33, 2012. [19] Gabrakov, S.I., Kuliev A.A., “The effect of the spin force on the rate of allowed GT β-decay in deformed nuclei”, Communication of the JINR, P4-5003, 1-10, Dubna, 1970. [20] Pyatov, N. and Salamov D. , “Conservation laws and collective excitations in nuclei’’, Nucleonica, 22, 127, 1977. [21] Thouless, D. “ Vibrational states of nuclei in random phase approximation’’, Nucl. Phys., 22, 78-95, 1961. [22] Kuliev, A. A., Akkaya R., Ilhan M., Guliyev E., Selam C.I. and Selvi S., “Rotational-invariant model of the states with K=1+ and their contribution to the scissors mode”, Int. Journal of Modern Physics E, 9, 249, 2000. [23] Kuliev, A. A., Faessler A., Güner M. and Rodin V , “Fully renormalized quasi-particle random phase approximation, spurious states and ground state’’, J. Phys. G: Nucl. Part. Phys., 30, 1253-1267, 2004. [24] Guliyev, E., Kuliev A.A. and Ertuğral F., “Low lying magnetic and electric dipole strength distribution in 176Hf nucleus’’, Eur. Phys. J. A, 39, 323–333, 2009. [25] Lo Iudice, N. and Palumbo F., “New isovector collective modes in deformed nuclei’’, Phys. Rev. Lett., 41, 1532, 1978. [26] Bohle, D. et al., “New magnetic dipole excitation mode studied in the heavy deformed nucleus 156Gd by inelastic elec- Kuliev, A. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 157-173, 2013. tron scattering’’, Phys. Lett. B,137, 27, 1984. [27] Kneissl U., Pitz H.H., Zilges A., “ Investigation of nuclear structure by resonance fluorescence scattering”, Prog. Part. Nucl. Phys., 37, 349, 1996. [28] Guliyev E., Ertugral F., KulievA.A., “Low lying magnetic dipole strength distribution in the γ-soft even-even 130-136Ba”, Eur. Phys. J. A, 27, 313–320, 2006. [29] Kuliev A.A., Guliyev E., Ertugral F., Özkan S., “The low energy dipole structure of 232Th, 236U and 238U actinide nuclei”, Eur. Phys. J. A, 43, 313-321, 2010. [30] Guliyev E. Kuliev A., Ertugral F., “Systematic investigation of the low-energy dipole excitations in 176,178,180Hf within rotational, translational and Galilean invariant quasiparticle RPA’’ Nucl. Phys. A, 915, 78–89, 2013. [31] Pietralla N.,et al., “The scissors mode and other magnetic and electric dipole excitations in the transitional nuclei 178,180Hf”, Nucl. Phys. A, 618, 141, 1997. [32] Scheck M.,et al., “Photon scattering experiments of 176Hf the systematics of low-lying dipole modes in the stable even-even 176-180 Hf isotopes’’ Phys. Rev. C, 67, 064313, 2003. [33] Heil R.D.et al., “Systematics of low-lying dipole excitations in the deformed eveneven nuclei 232Th and 236,238U”, Nucl. Phys. A, 476, 39, 1988. [34] Margraf J. et al., “Deformation dependence of low lying M1 strengths in even 232 Th and 238U nuclei”, Phys. Rev. C, 42, 771, 1990. [35] Von Neumann-Cosel P. et al., “Relation between the scissors mode and the interacting boson model deformation”, Phys. Rev. Lett., 75, 4178, 1995. nuclei’’ Phys. Rev. C, 59,R1851, 1999. [37] Zenginerler Z., Guliyev E., Kuliev A., Yakut, H.and G. Soluk., “Systematic investigation of the low-lying dipole excitations in even-even 124−136Ba isotopes”, Eur. Phys. J. A, 49, 107-109, 2013. [38] Guliyev E., Kuliev A.A., Von NeumannCosel, P., Richter, A., “Nature of the scissors mode in nuclei near shell closure: the tellurium isotope chain”, Phys. Lett. B, 532,173-178, 2002. [39] Linnemann, A. et al., “Change of the dipole strength distributions between the neighbouring γ-soft nuclei 194Pt and 196Pt”, Phys. Lett. B, 554, 15-20, 2003. [40] Speth J. and Zawischa D., “Magnetic dipole resonances in nuclei’’ Phys.Lett. B, 211, 247, 1988. [41] Laszewski R.M., et al., “ M1 excitations in 140 Ce”, Phys. Rev. C, 34, 2013, 1986. [42] Guliyev E., Kuliev A. A., Von Neumann-Cosel P., Yavas O., “Magnetic Dipole Strength Distribution and Photon Interaction Cross Section in 140Ce”, Nucl.,Phys. A, 690, 255-258, 2001. [43] Cakmak N. , Unlü S. and Selam C., “Gamow-Teller 1+ states in 112-124Sb isotopes’’, Pramana Journal of Physics, 75, 649-663, 2010. [44] Cakmak N., Manisa K., Ünlü S. and Selam C., “The investigation of 0+→0- β-decay in some spherical nuclei”, Pramana Journal of Physic, 74, 541-553, 2010. [45] Gabrakov S.I., Kuliev A.A. and Pyatov N.I., “0+ and1+ unlike particle-hole states in deformed odd-odd nuclei and β-strength functions”, Phys. Lett. B, 36, 275-277, 1971. Y [36] J. Enders et al., “Comprehensive analysis of the scissors mode in heavy even-even 173 Muş Alparslan Üni̇ versi̇ tesi̇ Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ISSN:2147-7930 Cilt/Volume:1 Sayı/ Issue:2 Aralık/December: 2013 Hf İZOTOPLARINDA FOTON SAÇILMA TESİR KESİTLERİNİN HESAPLANMASI 176,178,180 Hüseynqulu QULİYEV*1, Ekber GULIYEV2 Sakarya Üniversitesi, Sakarya 54100, Türkiye. 1 Azerbaycan Fövqalade Hallar Nazirliği, Nüve Tehlükesizliği Agentliği, Azerbaycan. 2 ÖZET Spini ve paritesi Iπ =1+ olan çekirdek seviyelerinin gözlenmesinde foton saçılma tesir kesitlerinin önemli yeri vardır. Bu seviyeleri karakterize eden Γγ radyasyon kalınlıkları ve B(M1) değerleri deneylerde gözlenen tesir kesitlerinden hesaplanmaktadır. Bu çalışmada makas mod uyarılmalarının esnek olamayan γ-çekirdek saçılma tesir kesitleri 176,178,180Hf izotopları için, teorik olarak dönme değişmez Kuazi-parçacık Rastgele Faz Yaklaşımı (QRPA) kullanılarak araştırılmıştır. Bu seviyelerin (K=1) foton saçılma reaksiyonlarında gözlenen σγγ›, B(M1) ve Γγ radyasyon kalınlıkları teorik sonuçlarla karşılaştırılarak incelenmiştir. Genel olarak teorik ve deney sonuçlarının, ölçüm hataları çerçevesinde, uyum içinde olduğu görülmüştür. Hesaplamalar Hf izotoplarında manyetik dipol 1+1 seviyelerin, iyi deforme çekirdeklere nazaran daha az ayrışmakta olduğunu göstermiştir. Teori düşük enerjilerde birkaç tane E1-elektrik dipol uyarılmalarının varlığını da öngörmektedir. Teorik ve deney sonuçlarının karşılaştırılması gözlenen seviyelerin paritelerinin belirlenmesinde deneycilere ipucu sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: 176,178,180Hf, Saçılma Tesir Kesiti, QRPA, Manyetik Dipol ABSTRACT photon scattering cross sections have an important place. In the observation of Iπ = 1+ levels ın nuclei Γγ radiation thickness and B (M1) values which characterize this level are calculated from the cross sections observed in the experiments. In this study non flexible γ-nuclei scattering cross sections of the scissors mode excitations for 176,178,180Hf isotopes were theoretically investigated u sing the rotation invariant Quasiparticle Random Phase Approximation (QRPA). σγγ’, B(M1) ve Γγ radiation thickness observed in the photon scattering reaction of these levels (K=1) is compared with the theoretical results. In general, the theoretical and experimental results in accordance with the measurement error, is seen to be ingood agrement. The calculations of the magnetic dipole 1+1 levels in Hf isotopes showed that the decompsitation in this isotope chain is less that observed in well deformed nuclei decomposed. Theory predicted the presence of a few E1-electric dipole excitations at low energies. The comparison of the theoretical and the experimental results will provide clues to the experimenters in the determination of the parity of the observed levels. Key Words 176,178,180Hf, scattering cross section, QRPA, magnetic dipol * Sorumlu yazar/Corresponding author: Hüseynqulu QULİYEV, Sakarya Ünive rsitesi, Sakarya 54100, Türkiye, [email protected], [email protected] 175 Quliyev, H. ve Guliyev, E. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 175-184, 2013. 1.GİRİŞ Elektromanyetik ışıma γ fotonların atom, molekül ve çekirdek sistemleriyle etkileşmesi yoluyla çok iyi öğrenilmiştir. Çekirdek sisteminin elektromanyetik ışıma ile incelenmesinde, atom fiziğinde elde edilmiş metotlar kullanılmaktadır. Elektromanyetik ışıma (γ ışınımın) bütün çekirdek reaksiyonlarında salınmaktadır. Çekirdek reaksiyonlarında çekirdekler esasen uyarılmış duruma geldiklerinde taban hale geçtikleri zaman γ ışınları salarlar. Eğer çekirdeğin bu uyarılmış seviyeleri nötron ve protonların bağ enerjisinden küçük olduğu durumlarda çekirdeklerin taban hale geçişleri enerjilerinin gamma salınım, atom elektronlarının yutulması sonucu ya da elektron pozitron parçacıklarının açığa çıkmasıyla oluşur. Çekirdek yapısının incelenmesinde saçılma reaksiyonlarının önemi çok büyüktür. Çekirdek yapısı fotonların, nötronların, protonların, ağır iyonların çekirdeklerden saçılmasıyla incelenmektedir. Bu saçılma reaksiyonlarından en önemlisi gamma saçılma reaksiyonlarıdır. Çekirdekler, içerdiği protonlardan dolayı bir yüklü parçacık sistemidir. Buna göre çekirdeklerin gamma saçılma reaksiyonlarında incelenmesi çok kolaydır. Fotonların çekirdekle etkileşmesi sonucu bir ya da daha fazla γ-kuantların, nötronların, protonların ve diğer parçacıkların üretildiği proseslere foto-çekirdek (foto-nükleer) reaksiyonları denir. Bu tür deneylerin hassaslığı proton-çekirdek, nötron-çekirdek reaksiyonlarının hassaslığından kat kat büyüktür. Foton saçılma reaksiyonları çekirdek reaksiyonlarının içerisinde en hassas mekanizmlerden biridir. Bu reaksiyonlarda çekirdeklerin uyarılması yalnız elektromanyetik etkileşme yoluyla meydana geldiğinden bu deneylerde ölçülen tesir kesitlerinin modelden bağımsız olması bu deneylerin değerini artırmaktadır. Fotonlarla yapılan reaksiyonlarda, çekirdeklerde elektrik dipol (E1), kuadrupol (E2), oktupol (E3) ve manyetik dipol (M1) uyarılmaları meydana gelmektedir. Bu reaksiyonlarda yüksek kutuplu elektrik (λ>3) ve manyetik geçişler (λ>2) önemsizdir. 176 Enerjisi nükleon bağ enerjisinden küçük olan durumlarda γ ışınlarının çekirdekle etkileşmesi bu ışınların esnek ve esnek olmayan saçılmasıyla ölüşür. Deneysel olarak esnek ve esnek olmayan saçılma reaksiyonlarını birbirinden ayırmak çok zordur. Bu bakımdan monokromatik γ ışınlarıyla yapılan deneyler çok önemlidir. Saçılma zamanı atomda elektron örtüğünden de saçılmaların da meydana gelmesinden dolayı, çekirdeklerden γ-kuantlarının esnek saçılma proseslerini incelemek çok zordur. Buna göre esnek olmayan foton çekirdek reaksiyonları çekirdek yapısının incelenmesinde yaygın şekilde kullanılmaktadır. Çekirdek uyarılmasıyla meydana gelen esnek olmayan saçılma reaksiyonları deneylerine rezonans saçılma veya Nükleer Rezonans Flüoresans (NRF) deneyleri denir [1]. Enerjisi 1MeV olan çekirdek seviyelerinin uyarılma tesir kesiti (σγγ)res∼10-21 cm2 ‘dir. Çekirdek seviyelerinin çok küçük kalınlığından (Γγ ∼10-4-10-8 eV) dolayı uyarılma tesir kesiti rezonans enerjisi civarında çok büyük değerlere ulaşabilir. Çekirdeklerde yüksek seviye yoğunluklarından ve çoğu zaman bu seviyelerin örtüşmesinden dolayı rezonans saçılma tesir kesitlerinin ölçüle bilmesi için monokromatik fotonlara ihtiyaç duyulur. Bu tür fotonların elde edilmesi teknik olarak çok zordur [1]. Bu yüzden çekirdek yapısının düşük enerjilerde (E<5 MeV) incelenmesinde yüksek kaliteli yeni modern foton kaynaklarına ve yüksek hassaslığa sahip deney setlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bakımdan çekirdek seviyelerinin incelenmesinde NRF deneyleri ön plana çıkmaktadır. NRF düzeneklerinde çeşitli yollarla elde edilmiş foton kaynakları kullanılmaktadır. Bu düzeneklerde en yaygın kullanılan foton kaynaklarının başında Bremsstrahlung (frenleme) fotonları gelmektedir. Düşük enerjili foton saçılma deneyleri için foton üretiminin birkaç yolu mevcuttur [2-7]. Son zamanlarda, deforme çekirdek spektrumunun 2-5 MeV enerji bölgesinde yerleşen dipol uyarılmaları küçük seviyye yoğunluğundan dolayı (ρ∼10 MeV-1 ) NRF spektroskopi yöntemleriyle çok detaylı bir şekilde incelen- Quliyev, H. and Guliyev, E. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 175-184, 2013. miştir [8,9]. Deneysel açıdan dipol uyarılmaların kayda değer özellikleri onların foton saçılma reaksiyonlarında kolaylıkla uyarılmaları ve elde edilen verilerin çekirdek modellerinden bağımsız olmalarıdır. Bu çalışmada deforme çekirdeklerin manyetik ve elektrik dipol karakterli kolektif uyarılma seviyelerinin dönme ve öteleme değişmezlik modeli irdelenmiş ve bu seviyelerin foton saçılma reaksiyonlarında 176,178,180Hf çekirdeğinde gözlenen tesir kesitleri B(M1), B(E1) ihtimalleri ve Γγ radyasyon kalınlıkları deney sonuçları ile karşılaştırılarak incelenmiştir. Yapılan tartışmalarda NRF deneylerinin 2-5 MeV enerjilerde sağlayacağı üstünlükler ele alınmıştır. Çalışmada öncelikle geleneksel, NRF deneylerinin üstünlükleri, (e,e′), (p,p′) ve diğer saçılma yöntemleri ile analiz edilemeyen enerji bölgelerinde elektrik ve manyetik dipol çekirdek uyarılmaları ele alınarak yapılmıştır. 2.TEORİ Foton kütlesi sıfır, spini bir olan elmenter parçacıktır. Fotonun λ açısal momentumuna göre çeşitli durumları olabilir. Gamma kuanta(fotona) momentumu lamda, paritesi π olan bir parçacık gibi bakılabilir. Elektromanyetik ışınımda salınan fotonun veya elektromanyetik dalganın elektrik (Eλ) ve manyetik (Mλ) olarak iki bileşeni vardır. Başka bir deyişle gamma ışınım elektrik ve manyetik bileşenlerden oluşan bir elektromanyetik dalgadır. Bu dalgada elektrik ve manyetik alan vektörleri birbirine ve dalganın yayılma yönüne diktir. Elektromanyetik dalgaya bir foton gibi bakıldığından onun elektrik ve manyetik alan vektörleri bileşeninin paritesi aşağıdaki gibidir: π=(-1 ) λ Eλ elektrik alanı için (1) π=(-1)λ+1 Mλ manyetik alanı için (2) Çekirdek yapısının incelenmesinde nükleonlar arasındaki etkin kuvvetlerin sorumlu olduğu kolektif uyarılmalar önemli bir yer tutmaktadırlar. Bu uyarılmalar içerisinde elektrik ve man- yetik dipol titreşimlerin özel bir yeri vardır. Bu titreşimler çekirdek ortamında nükleonlar arasındaki kuvvetli etkileşmelerin karakterinin ve güç parametrelerinin teorik olarak belirlenmesinde kullanılan modellerin test edilmesinde çok bilgi vericidir. Dipol uyarılmalarının paritelerine göre iki farklı türü vardır. Bunlardan spini ve paritesi Iπ =1+ olanlar manyetik dipol karakterli ve Iπ=1- olanlar ise elektrik dipol karakterlidir. Etkin izovektör dipol etkileşmelerinin sorumlu olduğu elektrik dipol titreşimine karşı gelen 1seviyeleri orta ve ağır çekirdeklerde 13-16 MeV enerji aralığında izovektör elektrik dipol dev rezonansları meydana getirirler. Çekirdek fiziğinde bu uyarılma modu iyi bilinen ve kapsamlı incelenen ilk kolektif mod olarak foto-nükleer reaksiyonlarda Baldwin ve Klaiber tarafından gözlenmiştir [10]. Goldhaber ve Teller tarafından ise teorik olarak nötron ve proton sistemlerinin kütle merkezlerinin birbirine karşı izovektör titreşimleri olarak yorumlanmıştır [11].Küresel çekirdeklerde spin titreşimlerine karşı gelen kolektif 1+ seviyelerinin varlığı ilk defa Mottelson tarafından ileri sürülmüştür [12]. Son zamanlar deforme çift-çift çekirdeklerin spektrumlarında çeşitli deneysel yöntemlerle gözlenen yörüngesel ve spin karakterli manyetik dipol uyarılmaların mekanizmalarının belirlenmesi çekirdek fiziğinde ayrı yeri olan önemli problemlerden biri haline gelmiştir. Bu yüzden makas mod ve spin titreşimleri gibi spini küçük olan kolektif uyarılmalar çekirdek yapısının incelenmesinde nükleon-nükleon etkileşmelerin yörünge ve spin momentlerine bağlı bileşenlerinin belirlenmesinde önemli bilgiler sağladığından teorik ve deneysel araştırmalar açısından dikkate alınan güncel konulardan biridir [13]. Bu çalışmada makas mod çekrideg uyarılmalarının yerleşdiği enerji aralığı ele alınaraq bu heyecanlanma seviyyeleri incelenmişdir. Makas mod çekirdekte nötron ve proton sistemlerinin çekirdeğin simetri ekseninin etrafında makas bıçakları gibi bir-birine karşı titreşmesi olduğundan izovektör karakterlidirler. İzovektör karakterli rezonanslar arasında makas mod düşük enerjili 177 Quliyev, H. ve Guliyev, E. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 175-184, 2013. yegane kolektif moddur. Deneysel açıdan dipol uyarılmalarının kayda değer özellikleri, bunların foton saçılma reaksiyonlarında kolaylıkla uyarılmaları ve elde edilen verilerin çekirdek modellerinden bağımsız olmalarıdır. Fakat bu uyarılmaların, yüksek enerjili kısımlarının bulundukları bölgelerin aşırı spektrum yoğunluğundan dolayı tespiti geleneksel deney yöntemleriyle imkansızdır. Son yıllarda, deneysel olarak çekirdek yapısını daha hassas incelemek amacıyla hafif ve ağır tam iyonize çekirdek demetleri kullanılarak elektron-çekirdek, çekirdek-çekirdek ve SEL-çekirdek çarpıştırıcılarının kurulması projeleri gündemdedir [14-16]. Bu çalışmamızda amacımız NRF deneylerinde 176,178,180Hf gözlenen makas mod 1+ seviyelerinin γ-saçılma tesir kesitlerinin incelenmesidir. 2.1. Deforme Çekirdeklerde Manyetik Dipol 1+ Seviyeleri Deforme çekirdeklerin incelenmesinde RPA en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir. Çekirdek gibi çok parçacıklı bir sistemin serbestlik derecesinin çok fazla olması, Schrödinger denkleminin çözülmesini olanaksız kılmaktadır. Bu yüzden mikroskobik modelde nötron ve protonların çekirdek içerisinde kendilerinin oluşturduğu ortalama alanda hareket ederek bir biriyle etkileşdikleri varsayılmaktadır. Çekirdek kabuk (süperakışkan) modelini baz olarak kullanan bu modelde her bir kolektif uyarılma modu için etkin kuvvetlerin bu uyarılmalardan sorumlu bileşeni bulunur ve sadece bu bileşen mikroskobik hesaplamalarda modele bağlı olarak ele alınır. Spin-spin kuvvetlerinin 1+ seviyelerinin meydana gelmesinden sorumlu olduğu bilinmektedir [17,18]. Çok parçacıklı sistemlerin incelenmesinde çoğu zaman yaklaşımlı modeller kullanılır. Bunun sonucu olarak kullanılan Hamiltoniyenlerin bu veya diğer dönüşümlere göre değişmezliği bozulur. Örneğin, kabuk model Hamiltoniyeni birbirinden bağımsız nükleonların hareketini 178 ifade etmektedir ve bu Hamiltoniyen kullanılan ortalama alan potansiyelinden dolayı öteleme simetrisini bozmaktadır. Deforme çekirdeklerde de eksenel simetriden dolayı kabuk model Hamiltoniyeninin dönme değişmezliğini bozmaktadır. Kabukları tam olarak dolmamış çekirdeklerde ciftlenim etkileşmesinden dolayı Galileo değişmezliği de bozulmaktadır. Görüldüğü gibi çekirdek hamiltoniyenlerinde meydana gelen simetri kırınımları ortalama alan potansiyelinden kaynaklanmaktadır. Bu simetri kırınımları enerjisi sıfır olan sahte halin (Goldstoun teoremi) gerçek titreşim hallerine karışmasına ve söz konusu seviyelerin kirlenmesine neden olur. Öteleme değişmezliğin kırılmasından meydana gelen ω=0 hali çekirdeğin ağırlık merkezinin uzayda ötelemesine karşı gelmektedir ve bu durumun spini ve paritesi Iπ=1- olduğundan elektrik dipol titreşimlerine karışmaktadır. Öte yandan deforme çekirdeklerde dönme değişmezliğin kırılmasına neden olduğu ω=0 Goldstone dalı çekirdeğin bir bütün olarak dönmesini yansıtır ve simetriden dolayı manyetik dipol titreşimlerine (Iπ=1+) karışmaktadır. Goldstone dalları çekirdek iç hareketiyle hiçbir ilişkisi olmayan ayrı bir moddur ve bundan dolayı bu haller çekirdek fiziğinde sahte haller olarak adlandırılmışlardır. 2.2. Manyetik Dipol Uyarılmalarının (Iπ=1+ ) Dönme Değişmez Modeli Deforme çekirdek ortalama alan potansiyelinin dönme değişmezliğinin kırınımına neden olan aynı uzay simetrili iki farklı terimin bulunduğu gerçek bir hali inceleyelim. Örneğin N>Z ağır çekirdeklerde ortalama alan potansiyelinde nükleonlar arasındaki simetri enerjisinden dolayı izoskaler ve izovektör gibi aynı simetrili ve dönme değişmezliğinin kırınımına sebep olan iki terim yer almaktadır [19]. Bilindiği gibi deforme çekirdeklerde dönme değişmezliğinin kırılmasının neden olduğu ω=0 Goldstone dalı simetrisinden dolayı manyetik dipol 1+ titreşimlerine karışmaktadır. Bu dalın titreşim hallerinden ayrılması mikroskobik modellerin ana şeklindeki gibidir. Burada ve sırasıyla spini ve izotop spini temsil eden Pauli QRPA ’da 1+ seviyelerinin dalga fonksiyonlarına bir fonon fonksiyonu olarak ba 1 izoskaler çekirdeklerde ortalama alan potansiyelinde nükleonlar arasındaki simetri dolayı i i i enerjisinden ofQScience, Quliyev, H. and Guliyev, E. Muş Alparslan University Journal (2), 175-184, 2013. [ C C ] 0 i 0 1 2 enerjisinden ,terim alan değişmezliğinin potansiyelinde nükleonlar simetri ve izovektör gibi çekirdeklerde aynı simetriliortalama ve dönme kırınımınaarasındaki sebep olan iki yer dolayı izoskaler ve izovektör gibi aynı simetrili vearasındaki dönme kırınımına sebep problemlerinden biridir. Bu çekirdeklerde kısımda etkin kuv- değişmezliğinin çekirdeklerde ortalama alangibi potansiyelinde nükleonlar simetri enerjisinden almaktadır [19]. Bilindiği deforme dönme değişmezliğinin nedenolan iki terim dolayı izoskaler (8) yer [Qi , Q i ' ] ii ' kırılmasının vetlerin seçilmesi için Kuliev ve d. tarafından [19]. ve Bilindiği gibi deforme dipol çekirdeklerde dönme değişmezliğinin kırılmasının neden ve izovektör gibialmaktadır aynıdalı simetrili dönme değişmezliğinin kırınımına sebep iki terim Bu yer + olan olduğu =0 Goldstone simetrisinden dolayı manyetik 1+ Burada titreşimlerine karışmaktadır. Ψ0 fonon yaratma operatörü, Q [20] geliştirilen yöntemi uygulayarak Goldstone i Burada Qi fonon yaratma operatörü, taban durum 0 ise çift-çift çekirdeğin olduğu =0 dalı simetrisinden dolayı manyetik dipol 1+ titreşimlerine almaktadır Bilindiği gibiGoldstone deforme çekirdeklerde dönme değişmezliğinin kırılmasının nedenkarışmaktadır. problemlerinden ise çift-çift çekirdeğin taban durumuna karşı ge- Butaban duru sahte dalının yalıtması analitik olarak gösteriledalın titreşim[19]. hallerinden ayrılması mikroskobik modellerin ana biridir. Bu kısımda Burada fonon yaratma operatörü, ise çift-çift çekirdeğin Q 0 i enerjisinden dolayı izoskaler çekirdeklerde ortalama alan potansiyelinde nükleonlar1+arasındaki simetri + + Q =iki-kuasiparçacık 0 . Iπ=1Bu len yani + fonon seviyelerine cek dalın ve restore edici kuvvetlerin titreşim ayrılması mikroskobik modellerin ana biridir. kısımda i Ψ0 Bu Qi vakumudur, 0izoskaler C C vakumudur, yani . problemlerinden I=1 olan çekirdeklerde ortalama alan potansiyelinde nükleonlar simetri enerjisinden dolayı olduğu =0 Goldstone dalı simetrisinden dolayı manyetik dipol 1geliştirilen titreşimlerine karışmaktadır. 0 etkin kuvvetlerin seçilmesi içinhallerinden Kuliev ve d. arasındaki tarafından [20] yöntemi uygulayarak ve izovektör gibi aynıincelenecektir. simetrili ve dönme değişmezliğinin kırınımına sebep olan iki terim yer + etkisi Qi iki terim 0 . geliştirilen C vakumudur, yani I =1 CBu Colan =1∑ α s′ ρ αuygulayarak ve izovektör gibi aynı simetrili ve dönme değişmezliğinin kırınımına sebep olan yer 0 edici + iki-kuasiparçacık etkin kuvvetlerin seçilmesi için Kuliev ve d. tarafından [20] s−ρ µ ≡ kısımda ss ′yöntemi dalın titreşim hallerinden ayrılması mikroskobik modellerin ana problemlerinden biridir. olan iki-kuasiparçacık Goldstone sahte dalının yalıtması analitik olarak gösterilecek ve restore kuvvetlerin almaktadır [19]. Bilindiği gibi deforme çekirdeklerde dönme değişmezliğinin kırılmasının neden ρ değişmezliğinin almaktadır [19]. Bilindiği gibi sahte deforme çekirdeklerde dönme kırılmasının neden ku- [20] Süperakışkan deforme çekirdeklerin Hanalitik operatörlerine fo C olarak +sgösterilecek Goldstone dalının yalıtması ve karşı restoregelen edici kuvvetlerin 1+ s ve genlikleri sqpss + etkin seçilmesi için Kuliev d. Ctarafından geliştirilen yöntemi seviyelerine incelenecektir. + + Bu+uygulayarak olduğukuvvetlerin =0 etkisi Goldstone dalı simetrisinden dolayıve manyetik dipol 1 titreşimlerine karışmaktadır. operatörlerine karşı ve C ≡ C = α α + ∑ ′ − s s s s µ ρ ρ asiparçacık eksenel simetrik olduğu =0 Goldstone dalı Hamiltoniyeni simetrisinden dolayı manyetik 1orBu karşı ve operatörlerine gelen genlikleri f CBurada Css 0 ise çift-çift fonon çekirdeğin taban durumuna karşı gelen Q yaratma dipol karışmaktadır. s soperatörü, i titreşimlerine fonon seviyelerine etkisi incelenecektir. ρedici Goldstone sahte dalının yalıtması analitik olarak gösterilecek ve restore kuvvetlerin 1+ dalın titreşim hallerinden ayrılması mikroskobik modellerin ana problemlerinden biridir. Bu kısımda çekirdeklerde ortalama alan potansiyelinde nükleonlar arasındaki simetri enerjisinden dolayı izoskaler talama alanda izoskaler ve izovektör terimlerin dalınSüperakışkan titreşim hallerinden ayrılması mikroskobik modellerin ana problemlerinden + ϕkısımda bağıntısına uygun normlanmıştır: ψbiridir. genlikleri fonon Coperatörükuasiparçacık Hamiltoniyeni eksenel ortalama deforme çekirdeklerin Hsqp Qolarak vakumudur, yanigelen .bire Ive =1Bu olan iki-kuasiparçacık ve i 0 0 µ µsimetrik C ss s s kuvvetlerin için Kuliev ve dönüşümlerine d. tarafından geliştirilen uygulayarak olmasından dönme göre seviyelerine etkisi incelenecektir. veetkin izovektör gibi aynı seçilmesi simetrili vedolayı dönme değişmezliğinin kırınımına [20] sebep olan iki terimyöntemi yer etkin kuvvetlerin seçilmesi için Kuliev ve d. tarafından [20] geliştirilen yöntemi uygulayarak nün (8) bağıntısına uygun olarak bire normlanbağıntısına uygun olarak bire normlanmıştır: kuasiparçacık Hamiltoniyeni eksenel simetrik ortalama Süperakışkan deforme çekirdeklerin Hsqp alanda izoskaler ve gibi izovektör terimlerin olmasından dolayı dönme dönüşümlerine göre değişmez + değişmez değildir. Bu nedenle toplam açısal ve almaktadır [19]. Bilindiği deforme dönme değişmezliğinin kırılmasının neden Goldstone sahte dalının yalıtmasıçekirdeklerde analitik olarak gösterilecek restore edici 2 kuvvetlerin karşı 2gelen1+ ve genlikleri fonon operatörünün (8) C Cmo s operatörlerine ss s mıştır: i i Goldstone sahte dalının yalıtması analitik olarak gösterilecek ve restore edici kuvvetlerin 1 ] dönüşümlerine =1 dönme bileşenleri 1 ortalama göre değişmez +terimlerin alanda izoskaler izovektör mentum korunmamaktadır veHdipol bunun ν=±1 bile-olmasından [bunun eksenel simetrik Hamiltoniyeni Süperakışkan çekirdeklerin olduğu =0 Goldstone dalıdeforme simetrisinden dolayıve manyetik 1korunmamaktadır titreşimlerine karışmaktadır. Budolayı sqp kuasiparçacık değildir. Bu nedenle toplam açısal momentum ve Hsqp seviyelerine etkisi incelenecektir. i2 i2 seviyelerine etkisi incelenecektir. bağıntısına uygun olarak bire normlanmıştır: [ ] 1 Hamiltoniyeni ileanakomut değildir, şenleri Hsqp mikroskobik (9) Hsqp dalın titreşim hallerinden ayrılması modellerin problemlerinden biridir. Bu kısımda değildir. Bu nedenle toplam açısal momentum korunmamaktadır ve bunun =1 bileşenleri alanda izoskaler izovektör terimlerin olmasından dolayı dönme çekirdeklerde dönüşümlerine1+göre değişmez Hamiltoniyeni ile ve komut değildir, [Hsqp, , Jkuasiparçacık seviyelerinin 1]0. Buna göre deforme , J ]≠0. Buna göre deforme çekirdeklerde [H Hamiltoniyeni eksenel simetrik ortalama Süperakışkan deforme çekirdeklerin H 2 2 sqp etkin kuvvetlerin seçilmesi için Kuliev ve d. tarafından [20] geliştirilen yöntemi uygulayarak i sqp, ±1 (9) [ i simetrik Hamiltoniyeni eksenel ortalama Süperakışkan deforme çekirdeklerin Hsqp kuasiparçacık bilinen ] 1deforme Hamiltoniyeni ileelde komut değildir, [H J1]0. Buna göre çekirdeklerde 1+ seviyelerinin sqp,,etkin iyi bilinen yöntemleri değildir. Bu nedenle toplam açısal momentum korunmamaktadır veQRPA’nın bunun =1 bileşenleri Hhamiltoniyenin QRPA’nın iyi yöntemleri kullanılarak özdeğer ve özf sqp kullanıla seviyelerinin incelenmesinde doğru sonuçlar 1+ ve incelenmesinde doğru sonuçlar etmek için ve kuvvetlerin dönme alanda izoskaler izovektör terimlerin dolayı dönme değişmez Goldstone sahte dalının yalıtması analitik olarakolmasından gösterilecek ve restore edici dönüşümlerine kuvvetlerin 1+ göreseçilmesinde alanda izoskaler ve etmek izovektör olmasından dolayı dönme dönüşümlerine göre değişmez rakçözülerek hamiltoniyenin özdeğer ve özfonksiyonları QRPA’nın iyi bilinen kullanılarak hamiltoniyenin özdeğer ve öz elde içinterimlerin ve etkin seçilme+ incelenmesinde doğru elde etmek için veyöntemleri etkin kuvvetlerin seçilmesinde dönme denklemi bulunur. seviyelerine incelenecektir. Hamiltoniyeni ile komut [Hsqp,,kuvvetlerin Jsonuçlar ]0. hareket Buna göre deforme çekirdeklerde 1sqp seviyelerinin 1 değildir. etkisi Bu nedenle toplamdeğildir, açısal momentum korunmamaktadır veiyi bunun =1 bileşenleri H değişmezliğinin restorasyonu çok önemlidir. QRPA’nın bilinen yöntemleri kullanılarak hamiltoniyenin özdeğer ve özfonksiyonları aşağıdaki aşağıdaki çözülerek bulunur. değildir. Bu nedenle toplam değişmezliğinin açısal momentum restorasyonu korunmamaktadır ve bunun =1 hareket bileşenleridenklemi Hsqp sinde dönme çok hareket denklemi çözülerek bulunur. hareket denklemi çözülerek bulunur. + değişmezliğinin restorasyonu çokiçin önemlidir. Hamiltoniyeni ile komut değildir, , J1]0. Buna göre deforme çekirdeklerde incelenmesinde doğru sonuçlar elde etmek ve etkin kuvvetlerin seçilmesinde dönme kuasiparçacık Hamiltoniyeni eksenel simetrik ortalama 1 + seviyelerinin Süperakışkanönemlidir. deforme çekirdeklerin H[H sqpsqp, Hamiltoniyeni ile komut değildir, + [Hsqp,, J1]0. Buna göre deforme çekirdeklerde 1 seviyelerinin durumlarını üreten spin-spin kuvvetleri ve izoskaler Deforme çekirdeklerin 1 [ H h (hV0) ve , Qi izovektör ] i Qi (10) sqp 0 alanda izoskaler ve izovektör terimlerin olmasından dolayı dönme göre[ Hdeğişmez incelenmesinde doğru sonuçlar elde etmek için ve dönüşümlerine etkin kuvvetlerin seçilmesinde h1dönme (10) değişmezliğinin çok önemlidir. sqp h0 h1 V , Qi ] i Qi + (h ) ve izovektör incelenmesinde restorasyonu doğru sonuçlar elde etmek için ve etkin kuvvetlerin seçilmesinde dönme + durumlarını üreten spin-spin kuvvetleri ve izoskaler Deforme çekirdeklerin 1 0 [ H h h V , Q ] Q durumlarını üreten Deforme çekirdeklerin 1 (hdeğildir. ) restorasyon etkileşmelerini içeren model Hamiltoniyen şu şekilde yazılır [21-23]: sqp 0 1 i i i 1 Bu nedenle toplam açısal momentum korunmamaktadır ve bunun =1 bileşenleri H sqp değişmezliğinin restorasyonu çok önemlidir. ωi enerjileri Buradaki değişmezliğininspin-spin restorasyonu çok önemlidir. i enerjileri Buradaki ) ve izovekkuvvetleri veBuna izoskaler (h0içeren + +J1]0. (h ) restorasyon etkileşmelerini model Hamiltoniyen şu şekilde [21-23]: Hamiltoniyeni ile komut değildir, [H , göre deforme çekirdeklerde 1 seviyelerinin 1 sqp, spin-spinkuvvetleri ve izoskaler (h0yazılır ) ve izovektör Deforme çekirdeklerin 1 durumlarını üretenBuradaki enerjileri i + ) restorasyon etkileşmelerini içeren model tör (h durumlarını üreten spin-spin kuvvetleri ve izoskaler (h ) ve izovektör Deforme çekirdeklerin 1 0 H H h h V (3)2 1 incelenmesinde doğru sonuçlar elde ve etkin kuvvetlerin seçilmesinde dönme (h ) ve izovektör sqp 0etmek1 içinüreten spin-spin kuvvetleri izoskaler Deforme çekirdeklerin 1+ durumlarını Buradaki 0 i2 2 JX 1 2 J1 XX 1 X2 (h1) restorasyon etkileşmelerini içeren model Hamiltoniyen şu şekilde yazılır 2 2 [21-23]: iveenerjileri 0 Hamiltoniyen şu şekilde yazılır [21-23]: J J J ( ) 8 8 eff i i (h1) restorasyon etkileşmelerini içeren model yazılır i[21-23]: H Hamiltoniyen H h şu h şekilde V (3)(11) değişmezliğinin restorasyonu çok önemlidir. D D F 1 sqp 0 şu 1 şekilde yazılır [21-23]: (h1) restorasyon etkileşmelerini içeren model Hamiltoniyen 1 1 X 2 i2 2 JX 12 2 J1 X 2 2 J J J ( ) 8 8 edici etkin kuvvetleri aşağıdaki gibi seçebiliriz: Bu ifadedeki h 0 ve hH 1 restore i eff i i 1 + (3) 1 sqp Hdurumlarını h V 2 olarak 2 (3) üreten kuvvetleri ve izoskaler (h0)çözülerek ve izovektör Deforme çekirdeklerin (11) seküler denklemi elde edilir. Bu bölümdeki verilmiştir.JX 2 D sqp 1 spin-spin H H h0hh01 V F DX 1 ayrıntılı (3)fonksiyonlar [20]’de i 1 J 2 8 1 2 J1 H ifadedeki H sqp h0 h h ve Vh1 restore edici etkin kuvvetleri aşağıdaki J 8 i2 J eff (gibi i2 (3) Bu i ) seçebiliriz: 1 (h1) restorasyon etkileşmelerini içeren model10Hamiltoniyen şu şekilde yazılır [21-23]: D F D 1 1 Bu ifadedeki 1 h0 ve h1 restore edici etkin kuvseküler denklemi çözülerek elde edilir. Bu etkin kuvvetleri Buifadedeki ifadedeki hh0 0veveh1hrestore edici [ H etkin Vkuvvetleri ] [ H sqp gibi V1 ,seçebiliriz: J ]gibi seçebiliriz: (4) fonksiyonlar [20]’de ayrınt restore edici aşağıdaki Bu 01 aşağıdaki 1 , J aşağıdaki vetleri seçebiliriz: seküler denklemi çözülerek elde edilir. Bu bölümdeki Hhsqp h0 2 h1edici V gibi (3) fonksiyonlar etkinsqp kuvvetleri gibi seçebiliriz: Bu ifadedeki hH 0 ve 1 restore bölümdeki 1aşağıdaki 2.3. FotonÇekirdek Uyarılma Tesir Kesitleri [20]’de ayrıntılı olarak 0 h0 [ H sqp V1 , J ] [ H sqp V1 , J ] (4) sekülerTesir denklemi edilir. Bu bölümdeki fonksiyonlar ayrı kesiti verilmiştir. hedefçözülerek üzerine gelenelde parçacık demetinin hedefle etkileşme girme ihtimalini[20]’de ifade 1 2 0 (4) h0 edici 1etkin [ H V , J ] [ H V , J ] (4) 1 kuvvetleri aşağıdaki gibi seçebiliriz: Bu ifadedeki h0 ve h1 restore sqp 1 sqp 1 eder. Tesir kesiti için kullanılan standart birim barn’dır.1 barn = 10-24 cm2’dir. Tesir kesiti ve 1 ] [HV1sqp hh0h0 2 [ H[sqp V1], J V] , [JH sqp , J ] V1 , J ] (4) (4) (5) V[1H, Jsqp 1 202 [V11, J ] 2010 dolasıyla da etkileşim olasılığı, hedefin türüne, reaksiyonun türüne, gelen parçacıkların enerjisine ve 1 1 (3) (5) h1 V1, J ] [V1, J ] [V1, J ] (4) [1H sqp V1, J ] [H sqp türüne bağlıdır. 2.3. Foton Çekirdek Uyarılma (5)Tesir Kesitleri h120 1 [V1, J ][V1, J ] 2 1 2.3. Foton Çekirdek (5) Uyarılma Tesir Kesith1 21 1 [V , J ] [V , J ] (5) bir ve birkaç tane fotonun, h1 21 1 [V1, J 1] [V1, J ] (5) Foton 2.3. Çekirdek Uyarılma Tesir Kesitleri Büyük enerjili fotonların çekirdekler tarafından soğrulması veya Tesir kesiti hedef üzerine gelen parçacık demetinin hedefle etkileşme 1 ifadesindekih V , [V ,2J1][V , J ] leri (5) 1 1 1 h0 nötron, proton v. s. yayınlanmasıyla giden elektromanyetik süreçlere foto-nükleer reaksiyonlar denir. Tesirkesiti kesitiiçin hedef üzerine gelen parçacık demetinin hedefle eder. Tesir kullanılan standart birim barn’dır.1 barn =etkileşme 10-24 cm Foton enerjisinin nötron bağ kesiti enerjisinden küçük değerlerinde ayrı-ayrı çekirdekdeseviyelerinden Tesir hedef üzerine gelen parçacık -24 1 eder. Tesir kesiti içinolasılığı, kullanılan standart birim = 10parç c rezonans saçılmalar da olabilir. Bu tür saçılmalar atomlardaki flüoresans rezonanslar türüne, gibibarn fotonun dolasıyla da etkileşim hedefin türüne, reaksiyonun gelen (3) ifadesindeki (3) ifadesindeki V ,V V, (6) barn’dır.1 metinin hedefle etkileşme girme ihtimalini ifade i j (6) i j 12 1 çekirdek tarafından virtüyel olarak soğrulması ve yayınlanması yoluyla meydana gelir. i i j ji V V 1 (6)kullanılan j dolasıyla da etkileşim olasılığı, hedefin türüne, standart reaksiyonun eder. Tesir kesiti için birimtürüne, i jbağlıdır. (6) gelen par türüne ij V1 2 i (6) i j i j j 2 -24 2 σ ve τi sırasıyla spi- rezonans 21i jgibidir. j V şeklindeki i i j j Burada (6) cm ’dir. Tesir kesiti ve barn’dır.1 = 10 Fotonların saçılmabarn tesir kesiti Breit-Wigner formülü ile aşağıdaki gibi ifade türüne bağlıdır. 2V i j i eden (6) j i spini jPauli ni veBurada izotop spini temsil matrisleridir. edilmektedir. dolasıyla da etkileşim olasılığı, hedefin türüne, şeklindeki gibidir. ve sırasıyla ve izotop spini temsil edenfotonların Pauli matrisleridir. 2 Büyük enerjili çekirdekler tarafından soğrulması veya bir v i j şeklindeki gibidir. Burada ve sırasıyla spini ve izotop spini temsil eden Pauli matrisleridir. reaksiyonun türüne, gelen parçacıkların enerjisişeklindeki gibidir. Burada ve sırasıyla spini ve izotop spini temsil eden Pauli matrisleridir. şeklindeki gibidir. temsil ve eden sırasıyla spini ve izotop spini temsil eden Pauli matrisleridir. şeklindeki gibidir. Burada ve sırasıyla izotop spini Pauli matrisleridir. + spini veBurada Büyük enerjili fotonların çekirdekler tarafından soğrulması veya bir fonksiyonQRPA ’da 1 seviyelerinin dalganötron, proton v. yayınlanmasıyla + nes. veolarak türünebakılacaktır: bağlıdır. giden elektromanyetik süreçlere foto-nükl seviyelerinin dalga fonksiyonlarına bir fonon fonksiyonu QRPA dalga fonksiyonlarına bir fonon fonksiyonu olarak bakılacaktır: QRPA’da ’da+ 11++ seviyelerinin larınaBurada bir fonon fonksiyonu olarak şeklindeki gibidir. vefonksiyonlarına sırasıyla vebakılacaktır: izotop spini temsil eden Pauli nötron, proton v. bakılacaktır: s. yayınlanmasıyla giden elektromanyetik süreçlere foto-nük dalga bir fonon fonksiyonu olarak QRPA 1 seviyelerinin dalga fonksiyonlarına bir fononspini fonksiyonu olarak bakılacaktır: QRPA ’da’da 1 seviyelerinin enerjisinin bağmatrisleridir. enerjisinden küçük değerlerinde ayrı-ayrı çe dalgaFoton fonksiyonlarına birnötron fonon fonksiyonu olarak bakılacaktır: QRPA ’da 1+ seviyelerinin Büyük enerjili fotonların çekirdekler tarafınFoton enerjisinin nötron bağ Bu enerjisinden küçük değerlerinde ayrı-ayrı 1 i iCi rezonans i C i saçılmalar da(7)olabilir. tür saçılmalar atomlardaki flüoresans rezoç 1 1 (7) ] Q i (7)tane 1 [ i i C (7) iQ [ C C0 dan ] soğrulması veya bir ve birkaç fotonun, i i0 i Q ] fonon bir fonksiyonu olarak bakılacaktır: QRPA ’da 1+ seviyelerinin i0 0[fonksiyonlarına 0 C i 0Q dalga (7) [ C C ] 2 , i 1 i 20 , 0 i rezonans olabilir. atomlardaki flüoresans rez 2 ,2i , Qi 0çekirdek giden elekt-yoluyla (7) meydana Cvirtüyel da proton v.Cs. Bu ] tür [saçılmalar 0 saçılmalar i nötron, yayınlanmasıyla tarafından soğrulması ve yayınlanması olarak 2 , [Qi , Q[iQ iii '' ] ii ' (8) (8) romanyetik süreçlere foto-nükleer reaksiyonlar yoluyla meydan ' ]i, Q 1 çekirdek tarafından virtüyel olarak soğrulması ve yayınlanması i [[QQ ii' ii ,iQ (8) (8) (7) i ,iQ i ' i] ' ]Q '0 [ C i C ] 0 i Fotonların rezonans saçılma tesir kesiti Breit-Wigner formülü ile 2i ,Q,i' ] ii ' [Q (8) Fotonların rezonans saçılma tesir kesiti Breit-Wigner formülü ile 179 edilmektedir. [Qi , Qi' ] ii ' (8) edilmektedir. 2 (3), 1ifadesindeki ifadesindeki V , (3) ifadesindeki V (3) (3) ifadesindeki V , rez rez EE = 2 E02 Erez (14a) 1 2 , 4 0 E 0 = Quliyev, H. ve Guliyev, E. , 6 (14b) 2 k rez (14c) Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 175-184, 2013. şeklindedir. denir. Foton enerjisinin nötron bağ enerjisinden ne göre simetrik yapıya sahip olmasından dolakesitinin Lorentz eğrisi şeklinde olması (13) tesir kesiti ifadesinin E0 rezonans merkezine göre küçük değerlerinde ayrı-ayrı çekirdekTesir seviyeleyıdır. simetrik yapıya sahip olmasından dolayıdır. rinden rezonans saçılmalar da olabilir. Bu tür saÇekirdek taban durumundan dipol seviyeleçılmalar atomlardaki flüoresans rezonanslar Çekirdek gibi taban durumundan dipol seviyelerinin tam katı açı üzerinden elektro-manyetik dipol rinin tam katı açı üzerinden elektro-manyetik γ fotonun çekirdek tarafından virtüyel olarak uyarılma integral tesir kesiti aşağıdaki formülle ifade olunur [7,8,13] dipol uyarılma integral tesir kesiti aşağıdaki forsoğrulması ve yayınlanması yoluyla meydana mülle ifade olunur [7,8,13] gelir. Fotonların rezonans saçılma tesir kesiti Breit-Wigner formülü ile aşağıdaki gibi ifade edilmektedir. σ rez (γ , γ ' ) = 2 (2 J exc + 1) π (c) Γ f (2 J 0 + 1) E 2 Γ ( E Γ02 − ER )2 rez ( , ' ) 02 1 (2 J exc 1) (c) 2 f dE 2 2 2 2 (2 J 0 1) E ( E E R ) 0 / 4 (15) (15) (12) Bilindiği gibi foton enine dalga olduğundan gibi foton enine dalga olduğundan z-bileşeni sıfırdır. Buna göre de de z-bileşeni sıfırdır. Buna göre de σ değerinin ve ta-alındığında Burada Jexc ve J0 çekirdeğin uyarılmış ortalaması (12) ortalaması eşitliğinin sağ tarafı ½(12) katsayısı ile çarpılır. (15) ifade spin’e göre alındığında eşitliğiban durumunun spinleridir. E uyarılan seviyeler, nin sağ tarafı ½ katsayısı ile çarpılır. (15) ifa [24] göz önünde bulundurarak ortalama tesir kesiti için değerinin rezonans / 2 olduğunu ER seviyenin rezonans enerjisi, Γ ise desindeki integralinin değerinin π olduğunu Γ/2 genişliğidir. Foto nükleer reaksiyonlar çoğun[24] göz önünde bulundurarak ortalama tesir lukla dipol γ fotonlarının soğrulmasıyla oluşur. kesiti için (2 J exc 1) (c) 22 0 f Breit-Wigner formülünde soğurulmanın etkin rez ( , '' ) (2 J exc + 1) (πc ) Γ0 Γ f σ rez (γ , γ ) = (2 J 0 1) E 22 (16) tesir kesiti barn mertebesinde olur (1b = 10-24 (2 J 0 + 1) E Γ 2 cm ). Çekirdek radyasyon kalınlıklarının çok ifadesi elde edilir. ifadesi rezoelde edilir. dar olmasından dolayı bu tür seviyelerden nans saçılma integral tesir kesitlerinin değerleri Bu çalışmamızdaki amacımız çekirdek taban rezonans enerjisinin etrafında dar Bu bir bölgede durumundan i ene çalışmamızdaki çekirdek taban durumundan ωi enerjili dipol(J(J =1) se(J0=0) amacımız 0=0) exc maksimuma ulaşır. viyelerininuyarılma fotonlarla uyarılma tesir hesaplamaktır. kesitlerini seviyelerinin fotonlarla tesir kesitlerini Sonuç olarak hesaplamaktır. Sonuç olarak (16) formülünden yapan dipol uyarılma tesir kesiti için aşağıdaki sade formül elde edilir: Gamma ışınlarının Erez enerjili titreşim yararlanarak yararlanarak dipol uyarılma tesir kesiti için aşadipol ’dan tam saçılma tesir kesitinin analitik ğıdaki sade formül elde edilir: ifadesi aşağıdaki gibidir [1]. 3(c) 2 0 f σ ( ) eVb 2 2 i E Γ 3( π2c) 2 Γ0 Γ f σ = σ0 2 i ó (ω ) = eVb (13) ( E0 − E 2 ) 2 + E 2 Γ 2 Γ γγ ′ i (17) ω i2 Burada ( )rez EE Γγ = Γγ rez 3 , +Bilindiği Γ02 / 4 Sayısal olarak (17) Sayısal formülünü aşağıdaki şekilde yazabiliriz: olarak (17) formülünü aşağıdaki şekilde yazabiliriz: (14a) σ (i ) 11,54 0 f i 2 eVb (18) Burada ωi MeV birimlerinde, Γ kalınlıkları ise meV birimlerindedir. Eğer ömür bilini≡ Burada(14b) i MeV birimlerinde, kalınlıkları iseyarı meV birimlerindedir. Eğer yarı öm yorsa dipol kalınlığı(Γ) da buluna bilir. Manyekalınlığı() da tik buluna Manyetik dipol uyarılmaları durumunda M1 geçiş dipol bilir. uyarılmaları durumunda M1 geçiş rad6π Γγ yasyon ışınım genişliği, genişliği, σ 0 ≡ σ (E 0 ) = (14c) Γ k 2 rez Γ(M1) = 3,86ωi 3 B( M 1) meV (19) şeklindedir. (M1) 3,86i 3 B(M1) meV formülüyle ifade edilir. Burada ω i uyarılma Tesir kesitinin Lorentz eğrisi şeklinde olması enerjisi MeV biriminde ve B(M1) ise (13) tesir kesiti ifadesinin E0 rezonans merkeziformülüyle ifade edilir. Burada i uyarılma enerjisi MeV biriminde ve B(M1 E02 180 2 Erez 1 + Γ 2 , 4 cinsinden verilmiştir. 3. SONUÇLAR VE YORUMLAR . Eğer yarı ömür biliniyorsa dipol unda M1 geçiş radyasyon ışınım (19) Quliyev, H. and Guliyev, E. N2 ( inde ve B(M1) ise e 2 ) 2mc cinsinden Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 175-184, 2013. verilmiştir. 3. SONUÇLAR VE YORUMLAR Sayısal hesaplamalar 176,178,180Hf çekirdeği izotopları için Dudek ve Werner tarafından geliştirilmiş küresel Woods-Saxon tek parçacık bazında yapılmıştır [25]. Çekirdek ortalama alan deformasyon n Dudek ve Werner tarafındanparametresi δ2 [26] deneysel kuadrapol momentten bulunan β2 deformasyon paratır [25]. Çekirdek metresi ortalamakullanılarak alan hesaplanmıştır [27]. Korelasyon teorisinin ∆ ve λ nicelikleri hesaplanarak lunan 2 deformasyon parametresi Tablo 1’de gösterilmiştir. celikleri hesaplanarak Tablo 1’de Tablo 1. 176-180Hf izotopları için ∆ ve λ nicelikleri (MeV birimlerinde) ∆n λn GNA ∆p λp GZA δ2 176 Hf 0.98 -7.342 27 0.98 -6.374 21 0.205 178 Hf 1.00 -6.975 20 1.00 -6.984 20 0.195 180 Hf 1.14 -6.608 20 1.00 -7.523 22 0.192 Çekirdek Çekirdeklerin mikroskobik modeli çerçevesinde Guliyev ve d. [15,21] tarafından geliştirilen dönme ve öteleme değişmez RPA metodunu kullanarak restore edici etkin izoskaler ve izovektör etkileşmelerinin deforme aktinit elementlerinde doğurduğu manyetik ve elektrik dipol tipli kolektif uyarılmaların indirgenmiş B(M1) özellikleri geniş enerji aralığında teorik olarak incelendi. Bu titreşimlerin radyasyon kalınlıkları ve fotonlarla uyarılma tesir kesitleri çalışma [23] sonuçlarından yararlanarak hesaplanmıştır. Aşağıdaki resimde 1+1 seviyelerin M1 indirgenmiş ihtimallerinin teorik değerleri ( µ N2 birimlerinde) uygun deney sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır. Şekil 1. Çift-Çift 176-180Hf çekirdeklerinin 1+1 seviyelerinin M1 indirgenmiş ihtimallerinin teorik de2 ğerlerinin( µ N birimlerinde) uygun deney [28,29] sonuçlarıyla karşılaştırılması. Şekilden görüldüğü gibi teorik ve deney sonuçları ölçüm hataları çerçevesinde, uyum içindedir. İncelemeler, 176Hf izotopu için deney sonuçlarının teorik sonuçlardan bir az küçük olmasını deneyde fona gömülmüş seviyelerden dolayı olduğunu göstermiştir. İncelenen çekirdeklerin 1+ seviyelerinin enerji ve seviye kalınlıkları gibi kolektif karakteristiklerinin teorik değerlerini kullanarak NRF deneylerinde elde edilmiş ortalama saçılma tesir kesitleri teorik sonuçlarla (Tablo 2-4) karşılaştırılmıştır. Hf çekirdekleri 1+ seviyelerinin σγ esnek olmayan saçılma tesir kesitleri, Γ radyasyon bozunum genişlikleri (18) ve (19) formüllerinin yardımıyla hesaplanmış, B(M1) ve E enerjilerinin uygun değerleri sırasıyla Tablo 2,Tablo 3 ve Tablo 4’de gösterilmiştir. İlk 4 kolonda teorik sonuçlar sonraki 4 kolonda ise bunlara uygun deneysel [28] veriler belirtilmiştir. 176,178,180 Tablo 2. 176Hf çekirdeğinde 1+ seviyelerinin hesaplanmış integral karakteristiklerinin deney sonuçlarıyla karşılaştırılması. Hesaplamalar tesir kesitinin (18) formülündeki ifadesinde Γf=Γ0 olarak ele alınmıştır. DENEYSEL SONUÇLAR[28] TEORİK SONUÇLAR σ Enerji (meV) (eVb) (MeV) 7,4706 15,505 2,044 0,131 4,3 7,6 29,197 54,915 2,514 0,150 9,3 12,6 0,441 30,014 51,040 2,722 0,504 39,2 43,3 2,945 0,179 17,602 23,421 2,885 0,104 9,8 7,9 3,117 0,360 41,973 49,855 2,940 0,143 14,0 13,7 3,150 0,155 18,652 21,692 2.994 0,082 8,6 6,9 3,204 0,211 26,719 30,036 3,107 0,134 15,5 12,4 3,235 0,253 32,976 36,363 3,159 0,127 15,4 11,8 3,321 0,065 9,166 9,5907 3,222 0,046 6,1 4,2 3,753 0,309 62,886 51,523 3,232 0,053 7,1 4,9 4,009 0,219 54,327 39,007 3,261 0,390 52,2 33,1 Enerji B(M1) (MeV) () 2,358 0,148 2,477 0,499 2,605 Γ0 Γ0 σ B(M1) () (meV) (eVb) 181 Quliyev, H. ve Guliyev, E. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 175-184, 2013. 4,043 0,095 24,171 17,065 3,550 0,174 30,1 19 4,054 0,078 20,008 14,049 3,627 0,068 12,6 7 3,662 0,135 45,3 30 3,671 0,135 25,8 15,6 3,767 0,170 35,0 18,3 3,805 0,090 19,2 10,3 3,816 0,224 47,9 27,9 Tablo 3. Hf çekirdeğinde 1 seviyelerinin hesaplanmış integral karakteristiklerinin deney sonuçlarıyla karşılaştırılması. Hesaplamalar tesir kesitinin (18) formülündeki ifadesinde Γf=Γ0 olarak ele alınmıştır. 178 + TEORİK SONUÇLAR DENEYSEL SONUÇLAR[29] Γ0 B(M1) (meV) () σ Enerji (MeV) (eVb) Enerji (MeV) 2,33 0,242 11,785 25,052 2,617 0,608 41,954 2,914 0,263 3,022 B(M1) Γ0 σ Tablo 4. 180Hf çekirdeğinde 1+ seviyelerinin hesaplanmış integral karakteristiklerinin deney sonuçlarıyla karşılaştırılması. Hesaplamalar tesir kesitinin (18) formülündeki ifadesinde Γf=Γ0 olarak ele alınmıştır. TEORİK SONUÇLAR Enerji B(M1) (MeV) () Γ0 σ (meV) DENEYSEL SONUÇLAR [29] (eVb) Enerji (MeV) Γ0 σ B(M1) () (meV) (eVb) 2,632 0,607 42,61 70,981 2,377 0,031 1,6 3,3 2,705 0,106 8,0773 12,739 2,493 0,091 5,5 7,5 2,996 0,289 29,922 38,469 2,582 0,252 16,7 10,9 3,044 0,359 38,984 48,552 2,617 0,466 32,2 36,2 3,097 0,162 18,527 22,291 2,712 0,171 13,2 7,4 3,121 0,132 15,45 18,304 2,812 0,033 2,87 4,2 3,343 0,157 22,582 23,319 2,88 0,02 1,84 2,6 3,722 0,266 52,805 43,987 2,892 0,166 15,5 14,5 3,876 0,123 27,575 21,181 2,948 0,254 25,1 23,9 2,993 0,095 9,8 12,7 () (meV) (eVb) 2,248 0,084 3,7 3,6 3,011 0,08 8,4 6 70,693 2,334 0,281 13,7 13,6 3,068 0,164 18,3 12,7 25,054 34,05 2,439 0,112 6,3 5,7 3,081 0,024 2,71 3,3 0,173 18,382 23,228 2,613 0,459 31,6 36,2 3,086 0,028 3,22 3,9 3,089 0,083 9,4187 11,391 2,827 0,09 7,8 4,1 3,125 0,099 11,7 10,4 3,109 0,319 36,907 44,063 2,839 0,297 26,2 25,3 3,15 0,095 11,5 3,4 3,197 0,407 51,202 57,81 2,894 0,123 11,5 9,7 3,254 0,056 7,4 4,3 3,586 0,11 19,529 17,525 2,916 0,144 13,8 11,1 3,33 0,034 4,8 5 3,84 0,063 13,734 10,748 3,019 0,17 18,1 12,4 3,507 0,035 5,9 5,5 3,984 0,136 33,11 24,073 3,144 0,275 33 13,2 3,559 0,105 18,3 8,6 4,034 0,297 75,063 53,23 3,293 0,048 6,6 4,9 3,569 0,064 11,1 7,3 3,41 0,068 10,4 6,5 3,584 0,139 24,7 8,8 3,453 0,095 15,1 6,1 3,592 0,077 13,9 6,2 3,546 0,171 29,4 18,4 3,615 0,167 30,4 23,1 3,572 0,094 16,5 5,7 3,627 0,048 8,9 7,8 3,577 0,119 21 11,9 3,766 0,155 31,9 18,1 3,589 0,209 37,3 22,5 3,774 0,12 25 5,2 3,61 0,165 30,1 17,3 3,786 0,127 26,7 10,8 3,711 0,076 14,9 12,4 3,804 0,094 20 11,3 3,773 0,095 19,6 9,4 3,818 0,053 11,4 9 3,824 0,096 20,8 10,7 3,829 0,84 18,3 14,4 3,925 0,116 27,2 20,1 3,836 0,112 24,5 15,1 3,932 0,143 33,5 17 3,851 0,159 35,1 14,8 3,862 0,03 6,6 5,1 3,889 0,16 36,3 27,7 3,928 0,089 20,7 15,5 3,948 0,077 18,4 13,6 3,968 0,103 24,9 18,2 3,978 0,23 55 8,8 182 Quliyev, H. and Guliyev, E. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 175-184, 2013. Sonuç olarak bu çalışmada deformeden küresele geçiş çekirdeklerinin manyetik dipol karakterli yörünge ve spin titreşimlerine karşı gelen Kπ=1+ uyarılmaları dönme değişmez QRPA çerçevesinde 176,178,180Hf çekirdekleri örneğinde irdelenmiştir. Bu seviyelerin enerjileri, foton saçılma reaksiyonlarında uyarılma tesir kesitleri σγγ, B(M1) ve Γγ radyasyon kalınlıkları hesaplamnarak uyğun deney sonuçları ile karşılaştırılarak incelenmiştir. Hesaplamalar teorik sonucların, deney sonuclarıyla uyum içinde olduğunu göstermiştir. 1+ uyarılmaların küçük deformasyonlu geçiş çekirdeklerinde gözlenmesi ve teorik sonuçların da bunu teyit etmesi Makas mod’ un deforme biçime sahip bütün çekirdeklere has evrensel bir mod olduğunu göstermiştir. Katkı ve yakın ilgilerinden dolayı Prof. Dr. A. Kuliev’e teşekkürlerimizi bir borç biliriz. KAYNAKLAR [1] Davıdov A.S. “Theory of atomic nuclei’’ Atomizdat, Moscow, 1961. [2] Metzger, F.R. Resonance fluorescence in nuclei. Prog. Part. Nucl.Phys.7;54-88; Metzger, F.R., 1978. Nuclear rezonance fluorescence in 144Sm. Phys. Rev. C17, 939-943, 1959. [3] Beil, H and Berdere, R. Monochromatic and identifiable photons used in photonuclear research. Note CEA-N2144, 1-130, 1980. [4] Skorka, S.J. Nuclear resonance fluorescence . In Nuclear Spectroscopy North Holland Publ.Company, Amsterdam; 283310, 1975. [5] Moreh, R. Review of intense gamma sources using neutron capture. Nucl.Instr. and Meth.166;29-38 ; Studies in nuclear spectroscopy using the (γ,γ’) and the (γ,n) reactions. Nucl.Instr. and Meth. 166;69-84, 1979. [6] Moreh, R. Low energy photon scattering. Intermediate Energy Nuclear Physics. World Scientific Pub.Co., Singapore; 1-63, 1982. [7] Kneissl, U., Pitz, H.H., Zilges, A. Investigation of nuclear structure by resonance fluorescence scattering. Prog. Part. Nucl. Phys. 37, 349-433, 1996. [8] Pitz, H.H., Berg, U.E.P., Heil, R.D., Kneissl, U., Stock, R., Wesselborg, C. , Brentano, P. von, Systematic study of low-lying dipole excitations in 156,158,160Gd by photon scattering. Nucl.Phys. A492, 411-425, 1989. [9] Berg, U.E.P., Blasing, C., Drexler, J., Heil, R.D., Kneissel,U., Naatz,W., Ratzek, R.,Schennach, S., Stock, R., Weber, T., Wickert, H., Fıscher, B., Hollick, H., and Kollewe, D. Photoexcitation of low-lying collective states in 156,158,160Gd. Phys.Lett. B149, 59-63, 1984. [10] Baldwin, G.C. and Klaiber, G.C. Photo-Fission in Heavy Elements. Phys. Rev. 71(1), 3-10, 1947. [11] Goldhaber, M. and Teller, E. On nuclear dipole vibrations. Phys. Rev. 74(9), 10461049, 1948. [12] Bohr, A., Mottelson, B. Nuclear Structure, W.A. Benjamin, v.1, NewYork, 1969; v.2,NewYork, 1975. [13] Guliyev E. Doktora Tezi “SEL γ-çekirdek çarpıştırıcıları ile Nükleer spectroskopi ve kolektıf çekirdek uyarılmaları’’ Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü 2002. [14] Richter, A. Trends in nuclear physcics. Nucl. Phys. A553, 417c-462c, 1993. [15] Maidment, J.R. Ion acceleration at HERA. Ion99 Workshop, Desy, Germany, 1999. [16] Aktaş, H., Büget, N., Çiftçi, A.K., Meriç, N., Sultansoy, S., Yavaş, Ö. New tool for “old” nuclear physics: FELγ-nucleus colliders. Nucl. Instr. and Meth. A 428, 271275, 1999. 183 Quliyev, H. ve Guliyev, E. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 175-184, 2013. [17] Gabrakov, S.I., Kuliev, A.A., Pyatov, N.I. States I π =1+ in even-even deformed nuclei. Sov. Journ. of Nucl. Phys. 12, 82-90, 1970. [18] Gabrakov, S.I., Kuliev, A.A. , Pyatov N.I. Salamov, D.I.,Schuiz, H.Collective 1+-states in double even deformed nuclei. 1972. Nucl. Phys. A 182, 625-633, 1972. [19] Soloviev, V.G. Theory of Complex Nuclei. Pergamon Press New York, 1976. [20] Kuliev, A.A., Akkaya,R., Ilhan,M., Guliyev, E.,Salamov, C., Selvi S. Rotational invariant model of the states with Kπ=1+ and their contribution to the scissors mode. Int.J. of Mod. Phys. E9, 249-261, 2000. [21] E. Guliyev, F. Ertuğral, A.A. Kuliev “Low-lying magnetic dipole strength distribution in the γ -soft even-even 130-136Ba’’ Eur. Phys. J. A 27, 313, 2006. [22] Gouliev, A. and Yavaş, Ö. A search for the collective Iπ=1+ excitations in 140Ce nucleus at FELγ-nucleus collider. Bulg. J. Phys. 27, 21-24, 2000. [23] E.Guliyev, A.A.Kuliev, F.Ertugral. Systematic investigation of the low-energy dipole excitations in176,178,180Hf within rotational, translational and Galilean invariant quasiparticle RPA, Nucl. Phys.s A 915,78– 89, 2013. [24] Dwight H.B. “Table of Integrals and other mathematical data” Edition, 4. Publisher, Macmillan, 1961. [25] Dudek, J., Nazarewıcz, W., Faessler, A., Theoretical analysis of the single-particle states in the secondary minima of fissioning nuclei, Nucl. Phys. A, 412, 61-91, 1984. [26] Bohr, O. and Mottelson, B. Nuclear Structure Vol 2 ed. Benjamin, New York Amsterdam, 1975. [27] Raman, S., Nestor, C.W. and Tikkanen, P. At. Data Nucl. Data Tables 78, 1, 2001. 184 [28] Sheck, M., Belic, D., von Brentano, P., Carrol, J.J., Fransen, C., Gade, A., von Garrel, H., Kneissl, U., Kohstall, C., Linnemann, A., Pitz, H.H., Stedile, F., Toman, R. and Werner, V. Photon scattering experiments off 176Hf and systematics of low-lying dipole modes in stable even-even Hf isotopes 176,178,180Hf, Physical Review C 67, 064313, 2003. [29] Pietrella, N., Beck, O., Besserer, J., Von Brentano, P., Eckert, T., Fischer R. et. al. The scissors mode other magnetic and electric dipole excitations in the transitinonal nuclei 178,180Hf, Nuclear Physics A 618, 1997. Muş Alparslan Üni̇ versi̇ tesi̇ Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ISSN:2147-7930 Cilt/Volume:1 Sayı/ Issue:2 Aralık/December: 2013 HAFİF 103,105,107 Te İZOTOPLARININ KABUK MODELİ HESAPLAMALARI SHELL MODEL CALCULATIONS OF LİGHT 103,105,107Te ISOTOPES Öznur DEMİRÖRS1*, Erdal DİKMEN1 Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü, 32260, Isparta 1 ÖZET Bu çalışmada, N= Z= 50 çift kapalı kabuğu etrafında bulunan iki proton artı artan nötron sayılarına uyan Te izotopları için standart nükleer kabuk modeli hesaplamaları yapılmıştır. Yapılan kabuk modeli hesaplamalarında 100Sn çekirdeği kor olarak kabul edilmiş ve bu kor üzerinde bulunan 2s1/2, 1d3/2, 1d5/2, 0g9/2 ve 0h11/2 tek parçacık yörüngeleri model uzayı olarak seçilmiştir. İki- cisim etkin etkileşmeleri olarak CD-Bonn nükleon-nükleon (NN) etkin etkileşmeleri kullanılmış ve çok-kabuklu kabuk modeli hesaplamaları Drexel Üniversitesi Kabuk Modeli (DUSM) kodu kullanılarak yapılmıştır. Hesaplamalar neticesinde 103,105,107Te izotoplarının taban ve düşük uyarılma durumları, pariteleri ve bu durumlara karşılık gelen uyarılma enerjileri elde edilmiştir. Elde edilen teorik enerji spektrumları mevcut kaynaklarda yer alan deneysel değerlerle karşılaştırılmış ve kabul edilebilir bir uyum içerisinde olduğu bulunmuştur. 103,105,107 Anahtar Kelimeler: Kabuk Modeli, 103,105,107Te, Enerji Spektrumu, CD- Bonn, NN Etkileşmeleri ABSTRACT In this study, the standard shell model calculations for the 103,105,107Te isotopes which are the nuclei consisting of two protons plus increasing neutron number around the doubly magic N= Z= 50 core. It is choosen 100 Sn as a doubly -magic core and the single particle orbits 2s1/2, 1d5/2, 1d3/2, 0g7/2 ve 0h11/2 around this core as a model space. It has been carried out the shell model calculations by using the Drexel University Shell Model (DUSM) code and CD-Bonn two-body effective interactions. As a result of the calculations, the low-lying states, parities, and corresponding energies are calculated for the 103,105, 107Te isotopes. The obtained theoretical energy spectra are compared with available experimental data and found to be reasonable agreement with the experimental data. Key Words: Shell Model, 103,105,107Te, Energy Spectra, CD- Bonn, NN interactions * Sorumlu Yazar/Corresponding author: Öznur DEMİRÖRS, Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü, 32260, Isparta, Tel: 00902462114228, [email protected] Bu çalışma SDUBAP 3310-YL1-12 no’lu proje ile desteklenmiştir. 185 N =derecelerini Z = 50 çift içerdiğinden kapalı kabuğu çekirdeklerin nükl serbestlik iyietrafındaki bir seçimdir ve Sn çekirde ağırlıklı çekirdeklere geçiş bölgesindeki nükleer özelliklerin deneysel çalışmalar yapılmıştır[3,4,5,6,7]. Bu kütle bölgesindeki an ha sahiptir[2]. Periyodik tablonunnükleer bu bölgesinde yer nasıl alan değiştiğinin çekirdekler çekirdeklere geçiş durumunda özelliklerin özelliklerinin nükleervekabuk modeli içinçe artan nötron sayıları iki proton artıçerçevesinde artan nötron anlaşılması sayıları içeren serbestlik dereceleriniyapılması içerdiğinden iyi bir seçimdir ve Sn çekirde modeli çalışmalarının gerekmektedir. deneysel çalışmalar yapılmıştır[3,4,5,6,7]. Bu kütle bölgesindeki h çekirdeklere geçiş durumunda nükleer özelliklerin nasıl değiştiğinin İşte bu çalışmada amacımız, A=100 kapalı koru etrafında b artan nötron sayıları ve103,105,107 Demirörs, Ö. ve Dikmen, E. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1iki (2),proton 185-190, artı 2013.artan nötron sayıları içeren çe nötron sayılarına uyan Te izotopları için standart nükleer kabu modeli çalışmalarının yapılması gerekmektedir. periyodik tablonun bu bölgesinde yer alan çekirdeklerin nükleer y 109 105 1.GİRİŞ Xe → Bu Tebölgedeki → 101Sn αçekirdekler bozunması üzerine yapılan te kullanarak katkıda bulunmaktır. İşte bu çalışmada amacımız, A=100 kapalı B.Hadinia koru etrafında 105 deneysel çalışmalar da birinci devam etmektedir. Örneğin; vd. (2 Te için uyarılmış seviyeden esnasında 103,105,107 nötron sayılarına uyan Te izotopları için standart nükleer kab Nükleer fizik araştırmacılarının yıllardan ilk temel kez keşfedilmiş ve birinci uyarılma durumu 90 keV olarak önerilm seviyeye olan gamma ışıması gözlemlenperiyodik tablonun bu bölgesinde yer alan çekirdeklerin nükleer beri üzerinde çalıştıkları konulardan biri nük- Recoil kütle spektroskopisi kullanarak yaklaşık 220- 225 MeV'lik eney miştir. Deney sonucunda 52 protonçekirdekler ve 53 nötkatkıda bulunmaktır. Bu bölgedeki üzerine yapılan 109 reaksiyonunu kullanarak Xe →te leer yapı olarak bilinen atom çekirdeğinin ya- fisyon(bölünme)-buharlaştırma 105 Te için durumu temel durum ronu bulunan deneysel çalışmalar devam etmektedir. Örneğin; 105 Te için da birinci uyarılmış seviyeden temelB.Hadinia seviyeye vd. olan(2 pısını ortaya koymaktır. Nükleer yapının anla- esnasında edilmiştir[3]. ilkkabul kez keşfedilmiş ve birinci uyarılma durumu 90 keV olarak önerilm 5 105 şılmasında ve çekirdeğin değişik özelliklerinin Deney sonucunda 52 proton ve 53 nötronu Te için ene Recoil kütle spektroskopisi kullanarak yaklaşıkbulunan 220- 225 MeV'lik 2 tanımlanmasında nükleer kabuk modeli oldukça edilmiştir[3]. fisyon(bölünme)-buharlaştırma reaksiyonunu kullanarak 109Xe → başarılı olmuş bir modeldir ve çekirdeklerin ya- esnasında 2. 105 TEORİK HESAPLAMA Te için birinci uyarılmışMETODU seviyeden temel seviyeye olan 5 pısını açıklamak için düşük enerji seviyelerinde DeneyNükleer sonucunda proton veçekirdek 53 nötronu bulunan 105Te için kabuk52modelinde nükleo2 standart model haline gelmiştir[1]. 2. TEORİK HESAPLAMA METODU nlardan oluşan kuantum mekaniksel bir sistem edilmiştir[3]. N = Z = 50 çift kapalı kabuğu etrafındaki olarak ele alınır ve problem bu sistemi tanımNükleer kabuk eşitiliğinin modelinde çözümünü çekirdek nükleonlardan oluşan kuant çekirdeklerin nükleer yapılarının araştırılması layan Schrödinger gerekele alınır ve problem bu sistemi tanımlayan Schrödinger eşitiliğinin çö orta ağırlıklı çekirdeklere geçiş bölgesindeki 2. TEORİK HESAPLAMA METODU tirir: nükleer özelliklerin anlaşılması için önemli bir (1) 𝐻𝐻 𝜓𝜓 = 𝐸𝐸 𝜓𝜓 yere sahiptir[2]. Periyodik tablonun bu bölgeNükleer kabuk modelinde çekirdek nükleonlardan oluşan kuan Bu ifadede H Hamiltoniyen operatörünü ,ψ sinde yer alan çekirdeklerin nükleer yapısının ele alınır problem bu sistemi tanımlayan Schrödinger çö Bu ve ifadede H Hamiltoniyen operatörünü , ψ dalgaeşitiliğinin fonksiyonun dalga fonksiyonunu ve E enerji özdeğerlerini ve nükleer özelliklerinin nükleer kabuk modeli eder. Burada nükleer sistemi tanımlayan Hamiltoniyen ikinci kuan 𝜓𝜓ve = yok 𝐸𝐸Burada 𝜓𝜓 etme nükleer ifade𝐻𝐻 eder. sistemioperatörleri tanımlayancinsinden ifade edile çerçevesinde anlaşılması için Sn çekirdekleri (creation) (annihilation) Hamiltoniyen ikinci kuantalanma çerçevesinde tamamen nötron serbestlik derecelerini içerdiBu ifadede H Hamiltoniyen , ψ dalga fonksiyonun oluşturma (creation) ve yok etmeoperatörünü (annihilation) ğinden iyi bir seçimdir ve Sn çekirdekleri üze1 𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒 + + ∑ 𝑉𝑉𝛼𝛼𝛼𝛼𝛼𝛼𝛼𝛼 = ∑ 𝜀𝜀𝛼𝛼nükleer 𝑎𝑎𝛼𝛼+ 𝑎𝑎𝛼𝛼 + sistemi 𝑎𝑎𝛼𝛼 𝑎𝑎𝛽𝛽 𝑎𝑎𝛿𝛿 𝑎𝑎 eder. 𝐻𝐻Burada tanımlayan Hamiltoniyen ikinci kuan 𝛾𝛾 operatörleri cinsinden2 ifade edilebilir: rine bir çok teorik ve deneysel çalışmalar ya(creation) ve yok etme (annihilation) operatörleri cinsinden ifade edile pılmıştır[3,4,5,6,7]. Bu kütle bölgesindeki hafif Bu ifadede ilk terim valans nükleonlarının kapalı kor (d çekirdeklerden orta ağırlıklı çekirdeklere geçiş 1 𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒𝑒 + + ∑ 𝑉𝑉𝛼𝛼𝛼𝛼𝛼𝛼𝛼𝛼 𝐻𝐻 = ∑tek-cisim 𝜀𝜀𝛼𝛼 𝑎𝑎𝛼𝛼+ 𝑎𝑎𝛼𝛼 + 𝑎𝑎𝛼𝛼ikinci 𝑎𝑎𝛽𝛽 𝑎𝑎𝛿𝛿terim 𝑎𝑎𝛾𝛾 (2)ise etkin iki-cisim e tanımlayan bileşenlerini, durumunda nükleer özelliklerin nasıl değiştiği2 + nin anlaşılması için bir proton artı artan nötron cisim bileşenlerini temsil eder. İlk ve ikinci terimde yer alan 𝑎𝑎𝛼𝛼 , 𝑎𝑎𝛽𝛽 oluşturma operatörünü, tek parçacık enerjisini ve etki sayıları ve iki proton artı artan nötron sayıları operatörünü, Bu ifadede ifadedeilkilkterim terim valans nükleonlarının kapalı kor (d Bu etmektedir. Denklem ile valans verilen nükleonlarının özdeğer denkleminin belirli bir çe içeren çekirdekler üzerine nükleer kabuk mode- tanımlayan tek-cisim (2) bileşenlerini, ikinci terim ise etkin iki-cisim e kuantum durumları, pariteleri, bunlara karşılık tagelen enerji değerleri kapalı kor (dolu kabuklar) ile etkileşmesini li çalışmalarının yapılması gerekmektedir. cisim bileşenlerini temsil eder. İlk ve ikinci terimde yer alan 𝑎𝑎𝛼𝛼 , 𝑎𝑎𝛽𝛽 nımlayan tek-cisim bileşenlerini, ikinci terim operatörünü, oluşturma operatörünü, tek parçacık enerjisini ve etk İşte bu çalışmada amacımız, A=100 kapalı ise etkin Denklem iki-cisim (2) etkileşmelerini tanımlamaetmektedir. ile verilen özdeğer denkleminin belirli bir ç koru etrafında bulunan ve iki proton artı artan yan ikicisim bileşenlerini temsil eder. İlk ve kuantum durumları, pariteleri, bunlara karşılık gelen enerji değerleri nötron sayılarına uyan 103,105,107Te izotopları için ikinci terimde yer alan , , ve sırasıyla yok etme standart nükleer kabuk modeli hesaplamaları operatörünü, oluşturma operatörünü, tek parçayaparak periyodik tablonun bu bölgesinde yer cık enerjisini ve etkin iki-cisim etkileşmesini alan çekirdeklerin nükleer yapısının daha iyi antemsil etmektedir. Denklem (2) ile verilen özdelaşılmasına katkıda bulunmaktır. Bu bölgedeki ğer denkleminin belirli bir çekirdek için çözüçekirdekler üzerine yapılan teorik çalışmalara mü ile mümkün kuantum durumları, pariteleri, paralel olarak deneysel çalışmalar da devam bunlara karşılık gelen enerji değerleri ve dalga etmektedir. Örneğin; B.Hadinia vd. (2004), fonksiyonu elde edilir. Elde edilen dalga fonk107 Te gama ışıma geçişleri ilk kez keşfedilmiş ve siyonunun kullanımı ile ele alınan çekirdeğin birinci uyarılma durumu 90 keV olarak önerildiğer bazı nükleer özellikleri hesaplanabilir. miştir[8]. S.N.Liddick vd. (2006), Recoil kütle Denklem (1) ve (2) ile verilen problemin spektroskopisi kullanarak yaklaşık 220- 225 çözümü için M. Vallieres vd.(1993) yaptıklaMeV’lik enerji aralığında, 54Fe(58Ni; 3n)109Xe rı çalışmada “Drexel University Shell Model fisyon(bölünme)-buharlaştırma reaksiyonunu (DUSM)” adı verilen farklı bir yöntem gelişti186 Demirörs, Ö. and Dikmen, E. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 185-190, 2013. rilmiştir. DUSM algoritması, permütasyon grup mantalitesinin yoğun bir şekilde kullanımına dayanır. Bu metodta Hilbert uzayı iki parçaya ayrılır: yörünge açısal momentumu (J) ve izospin (T). İzospin kuantum sayısı nötronları protonlardan ayırır. Çok-kabuklu kabuk modeli hesaplamalarında izospin fiziksel anlamının yanı sıra etiketleme ve ayırt etme olarak da çok kullanışlıdır. İyi izospinli bir durum simetrik grubun herhangi bir indirgenemeyen gösterimine ve buna uygun yörünge açısal momentum durumları konjüge gösterimlere aittir. İzospin gösterimlerinin iki satırla sınırlandırılması (t=1/2) yörünge açısal momentum gösterimlerinin iki sütuna sınırlandırılmasını ifade eder. İç çarpım izoskalar faktörlerinin kullanımı ile iki konjüge gösterime ait durumlardan global olarak anti simetrik durumlar oluşturulur. Bu yöntem bize uygun bir şekilde tam bir J-T temel seti oluşturmayı sağlar[9,10]. Coefficients of Fractional Parentage(CFP)’ ler spin (J) ve izospin (T) uzaylarında N tane parçacık için herbiri ayrı olarak hesaplanırlar. Bu metot uygun birim ve ortogonal gruplar için kuadratik Casimir operatörlerini temsil eden matrislerin inşasını ve köşegenleştirilmesini içerir. Antisimetrik çiftlenmiş J – T durumlarının CFP’ leri simetrik grupların konjuge gösterimlerine uygun J ve T’ ler için CFP’lerin çarpım terimlerinden sağlanır. Böylelikle bu yaklaşımda kuadratik Casimir operatörlerinin ortak özvektörleri CFP’lerdir. Özdeğerleri ise permütasyon simetrisini ve senyoritiyi belirler (Novoselsky vd.,1988)[11]. Bu nedenle bu metot bize az sayıda çiftlenmiş açısal momentum değerleri ve öngörüleceği üzere büyük bir hesaplama zamanı kazandırır. DUSM kodunun son aşamasında nükleer sistemi tanımlayan Hamiltoniyen matrisinin hesaplaması yapılır. Bunun için daha önce hesaplanmış olan temel matris elemanları, CFP’ler, iç (Inner product Isoscalar Factor - IISF) ve dış (Outer product Isoscalar Factor - OISF) çarpımlar için çiftlenme katsayıları, tek parçacık enerjileri ve iki-cisim etkin etkileşme matris ele- manları sistemin Hamitoniyen hesaplamasına girdi olarak kullanılır. İnşa edilen Hamiltoniyen matrisinin boyutuna bağlı olarak tam köşegenleştirme veya Lanczos iterasyon metoduyla köşegenleştirme yapılarak özdeğerler ve özvektörler elde edilir[12]. DUSM kodunun skalar ve paralel olmak üzere iki versiyonu vardır. Hamiltoniyen boyutları 105’e kadar olan kabuk modeli hesaplamaları için DUSM kodunun skalar versiyonunu, 106 ve yukarı boyutlar için ise paralel versiyonunu kullanılır. 103,105Te izotopları için nükleer sistemi tanımlayan Hamiltoniyenin boyutları skalar versiyona, 107Te izotopunun Hamitoniyen boyutları paralel versiyona uygun olduğu için her iki versiyon da kullanılmıştır. DUSM kodu ile yapılan hesaplamalar Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümünde TÜBİTAK ve SDÜBAP projeleri desteğiyle kurulan Yüksek Başarımlı Paralel Bilgisayar Sisteminde (YUBBİS) yapılmıştır. 3. BULGULAR ve TARTIŞMA Bu çalışmada, standart nükleer kabuk modeli kullanılarak 103Te, 105Te ve 107Te izotopları için düşük enerji durumları hesaplanmıştır ve hesaplamalar için 100Sn çekirdeği kor olarak kullanılmıştır. Valans proton ve nötronları için model uzayı olarak sdgh ana kabuğu olarak bilinen 2s1/2, 1d5/2, 1d3/2, 0g7/2 ve 0h11/2 tek parçacık yörüngelerinden oluşan model uzayı seçilmiştir. Tek parçacık enerjileri olarak ise εs1/2=2,45 MeV, εd5/2=0,00 MeV, εd3/2=2,55 MeV, εg7/2=0,17 MeV ve εh11/2=3,20 MeV kullanılmıştır. Hesaplamalarda iki-cisim nükleon- nükleon etkileşimi olarak CD-Bonn[13] iki-cisim etkin etkileşmelerini kullanılmıştır. CD-Bonn etkileşmesi bu bölgede en iyi kabuk modeli sonuçlarını veren etkileşmelerden olması nedeniyle seçilmiştir. 187 Demirörs, Ö. ve Dikmen, E. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 185-190, 2013. Şekil 2. 105Te çekirdeğinin deneysel ve teorik düşük enerji spektrumları (~2,5 MeV’e kadar ) Şekil 1. 103Te çekirdeğinin teorik düşük enerji spektrumu (~2,7 MeV’e kadar ) Şekil 1’de CD-Bonn etkin etkileşmesinin kullanılmasıyla hesaplanan 103Te çekirdeği için ~2,7 MeV’e kadar olan tüm pozitif pariteli durumları içeren enerji spektrumu gösterilmiştir. Hesaplamalar neticesinde durumu temel enerji seviyesi ve 2 MeV’nin altında ve durumları sırasıyla 1., 2., 3., 4. ve 5. uyarılma enerji seviyeleri olarak tespit edilmiştir. Bu uyarılma seviyeleri arasında belirgin bir enerji aralıklarının olduğu görülmektedir. Özellikle ile seviyeleri arasında yaklaşık olarak 0,6 MeV’lik bir enerji aralığı dikkat çekmektedir. seviyesinin üzerinde ise birbirine yakın bir çok durum elde edilmiştir. 188 Şekil 2’de CD-Bonn etkin etkileşmeleri kullanılmasıyla hesaplanan 105Te çekirdeği için ~2,5 MeV’e kadar olan tüm pozitif pariteli enerji spektrumu görülmektedir. S.N.Liddick vd. (2006) tarafından yapılan deneysel çalışmada durumunu temel durum olarak ve bu seviyenin 150 keV üzerinde durumu birinci uyarılmış durumu olarak gözlenmiştir. Bu verilen iki deneysel veri haricinde 105Te izotopu için literatürde başka deneysel veri bulunmamaktadır (bizim en iyi bilgimize göre). Bizim yapmış olduğumuz kabuk modeli hesaplamaları neticesinde seviyesi temel durum olarak hesaplanmıştır ve deneysel veri ile 150 keV farklıdır. Deneysel temel durum olarak gözlenen durumu ise 254 keV yukarıda hesaplanmıştır. Şekil 2’de verilen spektrumda da görüleceği üzere ~2,5 MeV’nin altında deneysel veri haricinde birçok durum hesaplanmıştır. Demirörs, Ö. and Dikmen, E. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 185-190, 2013. başka durumların olması gerekmektedir. Yapmış olduğumuz kabuk modeli hesaplamalarında bu fikre uygun olarak ~2 MeV altında birçok nükleer durum hesaplanmıştır. Son olarak, her üç çekirdek için elde edilen teorik enerji spektrumlarının karşılaştırılması Şekil 4’de gösterilmiştir. Şekil 3. 107Te çekirdeğinin deneysel ve teorik düşük enerji spektrumları (~2 MeV’e kadar) Şekil 3’de CD-Bonn etkin etkileşmeleri kullanılmasıyla hesaplanan 107Te çekirdeği için ~2 MeV’e kadar olan tüm pozitif pariteli teorik ve deneysel enerji spektrumları görülmektedir. B. Hadinia vd. (2004) tarafından yapılan deneysel çalışmada seviyesi temel durum olarak gözlenmiş ve bunun 90 keV üzerinde seviyesi 1. uyarılma durumu, 721 keV üzerinde seviyesi 2. uyarılma durumu olarak gözlemlenmiştir. Bizim yapmış olduğumuz hesaplamalarda bu seviyelerin sıralaması aynı şekilde bulunmuştur. Ancak bizim hesaplamalarımız durumunu temel durum olarak netice vermiştir. Şunu ifade etmek gerekir ki, 1. uyarılma seviyesi olarak hesaplanan durumu ile temel seviye olarak hesaplanan durumu arasında 77 keV’lik küçük bir enerji farkı vardır. Yani hesaplamalarda kullanılan tek parçacık enerjilerindeki küçük değişiklikler ile bu sıralama değişebilir ve deneyle uyumlu sonuçlar elde edilebilir. Hesaplamalarda kullandığımız tek parçacık enerjilerinin direk olarak deneysel verilerden elde edilemediği, çıkarım yoluyla elde edildiğine dikkat edilmesi gerekir. 107 Te çekirdeğinin çok kararsız olması nedeniyle deneysel olarak fazla veriye sahip değiliz ve tespit edilmiş olan , , durumlarının haricinde de Şekil 4: 103,105107Te izotoplarının teorik düşük enerji spektrumları (~2 MeV’e kadar ) 4. SONUÇ A= 100 koru etrafında bulunan ve iki proton artı artan nötron sayılarına uyan 103,105,107Te izotopları için standart nükleer kabuk modeli hesaplamaları yapılmıştır. Hesaplamalar sonucu elde edilen teorik enerji spektrumları deneysel verilerle karşılaştırılmış ve kabul edilebilir bir uyumun olduğu gözlenmiştir. Deneysel verilerde 105,107Te için temel durum olarak tespit edilmiş, bizim hesaplamalarımızda ise sırasıyla ve olarak hesaplanmıştır. Bu farklılığa büyük oranda tek parçacık enerjilerindeki belirsizliğin neden olduğunu düşünmekteyiz. Farklı tek parçacık enerjilerinin kullanımıyla çalışmaların tekrar edilmesi ve uygun tek parçacık enerjilerinin bulunması ise bir başka araştırma konusu olarak ele alınabilir. Benzer şekilde diğer hafif Te izotopları için de kabuk modeli hesaplamalarının yapılması gerektiği ve bunun sonucunda da A= 100 koru etrafında bulunan ve iki proton artı artan nötron sayılarına uyan hafif Te izo189 Demirörs, Ö. ve Dikmen, E. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 185-190, 2013. toplarının sistematik bir nükleer yapı analizinin yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda periyodik tablonun bu bölgesindeki çekirdekler üzerine nükleer yapı çalışmalarının devam etmesi gerektiği düşünülmektedir. KAYNAKÇA [1] Mayer, M. G., On Closed Shells in Nuclei II., Physical Review, 75, 1969, 1949. [2] Talmi, I., Simple Models of Complex Nuclei. Harwood Academic Publishers,1074p., New York, 1993. [3] Liddick, S. N., Grzywacz, R.,Mazzocchi, C.,Page, R.D., Rykaczewski, K.P., Batchelder, J.C.,Bingham, C.R., Darby, I.G., Drafta, G., Goodin, C., Gross, C.J., Hamilton, J.H.,Heeht, A.A., Hwang, J.K., Hyushkin, S., Joss, D.T.,Korgul, A., Królas, W.,Lagergren, K., Li, K., Tantawy, M.N., Thomson, J. and Winger, J.A., Discovery of 109Xe and 105Te: Superallowed α Decay near Double Magic 100Sn, Phys. Rev. Letters PRL 97, 082501,4p, 2006. [4] Dikmen, E., Shell Model Description of Neutron-Deficient Sn Isotopes, Communications in Theoretical Physics, 515, 899-903, 2009. [5] Fahlander, C., Palacz, M., Rudolph, D., Sohler, D., Blomqvist, J., Kownacki, J., Lagergren, K., Norlin, L.O., Nyberg J., Algora, A., Andreoiu, C., Angelis de G., Ataç, A., Bazzacco, D., Berglund, L., Bӓck, T., Cederkӓll, J., Cederwall, B., Dombradi, Zs., Fant, B., Farnea, E., Gadea, A., Górska, M., Grawe, H., Hashimoto-Saitoh, N., Johnson, A., Kerek, A., Klamra, W., Lenzi, S.M., Likar, A., Lipoglavšek, M., Moszyński, Napoli, D.R., Rossi-Alvarez, C., Roth, H.A., Saitoh, T., Seweryniak, D., Skeppstedt, Ö., Weiszflog M. and Wolińska, M., Excited states in 103Sn: Neutron single- particle energies with respect to 100Sn, Physical Review C 63,021307(R),2001. [6] Dikmen E. Öztürk, O., and Vallieres, M., Shell model structure of mid-heavy even-even Sn isotopes , J. Phys. G: Nuclear Particle Physics 36 045102 ,12pp , 2009. 190 [7] Ekström A. Cederkall, J., Fahlander, C., Hjorth-Jensen, M., Ames, F., Butler, P.A., Davinson, T., Eberth, J., Fincke, F., Görgen, A., Gorska, M., Habs, D., Hurst, A.M., Huyse, M., Ivanov, O., Iwanicki, J., Kester, O., Köster, U., Marsh, B.A., Mierzejewski, J., Reiter, P., Scheit, H., Schwalm, D., Siem, S., Sletten, G., Stefanescu, I., Tveten, G.M., Van de Walle, J., Van Duppen, P., Voulot, D., Warr, N., Weisshaar, D., Wenander, F., and Zielinska, M., 0gs+→ 21+ Transition Strengths in 106 Sn and 108Sn, Physical Review Letters, 101, 012502, 4p, 2008. [8] Handinia B. Cederwall, B., Lagergren, K., Blomqvist, J., Bӓck, T., Eeckhaudt, S., Grahn, T., Greenlees, P., Johnson, A., Joss, D.T., Julin, R., Juutinen, S., Kettunen, H., Leino, M., Leppӓnen, A.-P., Liotta, R.J., Nieminen, P., Nyman, M., Pakarinen, J., Paul, E.S., Rahkila, P., Scholey, C., Uusitalo, J., Wadsworth, R., and Wiseman, D.R., First indentification of γ-ray transitions in 107Te, Physical Review C 70, 064314, 4p, 2004. [9] Vallieres M., Novoselsky A., Drexel University Shell Model (DUSM) algorithm. Nuclear Physics A 570, 345c, 1993. [10] Dikmen E., Shell Model Studies in the sdgh shell for the proton drip line Z=51 isotopes Drexel University, Ph.D. Thesis, 115p, USA, 2002. [11] Novoselskv A., Katriel, J., Gilmore, R., Coefficients of fractional parentage in the L-S coupling scheme, Journal of Mathematical Physics, 29, 6, 1988. [12] C.Lanczos, An Iteration Method fort he Solution of the Eigenvalue Problem of Linear Differential and Integral Operators, Journal of Research of. National Bureau of Standards, 45, 4, 1950. [13] Hjorth-Jensen, M., Kuo, T.T.S., and Osnes, E., Realistic effective interactions for nuclear systems. Physics Reports, 261, 3-4, 125-270, 1995. Muş Alparslan Üni̇ versi̇ tesi̇ Fen Bilimleri Dergisi Muş Alparslan University Journal of Science ISSN:2147-7930 Cilt/Volume:1 Sayı/ Issue:2 Aralık/December: 2013 SİVRİCE (ELAZIĞ) FAY ZONUNDA RADON GAZI YAYILIMININ MEVSİMSEL DEĞİŞİMİ SEASONAL CHANGES OF RADON GAS EMISSIONS ON SIVRICE (ELAZIĞ) FAULT ZONE *Sultan ŞAHİN BAL1, Mahmut DOĞRU1,2 *1Bitlis Eren Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü, Nükleer Fizik A.B.Dalı, Bitlis 2 Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü, Nükleer Fizik A.B.Dalı, Elazığ ÖZET Sivrice Fay Zonu, tarihsel ve âletsel dönemlerde bazıları yıkıcı olan değişik büyüklükte depremlere kaynaklık etmiş aktif faylardır. Sivrice Fay Zonu üzerine kurulan radon izleme istasyonlarından alınan toprak ve su örneklerinde pasif olarak radon yayılımları incelenmiştir. Su ve toprak örneklerinde radon gazının yayılımının belirlenmesi CR-39 plastik detektörleri kullanılarak yapılmıştır. Anahtar Sözcükler: Radon, CR-39, Sivrice fay hattı ABSTRACT Sivrice Fault Zone, the source of some of the devastating earthquakes of different sizes in historical and instrumental periods have the active faults. Passive radon emissions in soil and water samples from radon monitoring stations set up on the Sivrice Fault Zone analyzed. To determine the emissions of radon gas in water and soil samples were made using CR-39 plastic detectors. Key Words: Radon, CR-39, Sivrice fault zone. * Sorumlu Yazar/Corresponding author: Sultan ŞAHİN BAL, Bitlis Eren Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü, Nükleer Fizik A.B.Dalı, [email protected] 191 Şahin Bal, S. ve Doğru, M. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 191-194, 2013. 1. gİrİş Yeryüzü en üst katmanı toprak ve onun altında kaya tabakası olacak şekilde bir jeolojik yapıya sahiptir. Bu kaya tabakası evrenin başlangıcından beri var olan 238U, 232Th ve 40K çekirdeklerini içerir. Kaya tabakasında bulunan bu ilk radyonüklitlerin karasal aktiviteye sebep olduğu bilinmektedir. Dünyanın jeolojik yapısı incelendiğinde, gama radyasyonunun toprağın ilk 30 cm yüzey aralığındaki derinlikte bulunan radyonüklitlerden kaynaklandığı bilinmektedir [1]. İnsanların maruz kaldığı doza en büyük katkıya doğal radyasyonun sebep olması ve doğal radyasyonun da temelinde doğal radyonüklitlerin bulunması, doğal radyasyonun ilgi çekici özel bir konuma sahip olmasını sağlar. Toprakta bulunan 238U, 232Th ve 40K gibi doğal radyo-çekirdekler toprağın radyoaktif olmasına sebep olmaktadır. Doğal radyo-çekirdekler daha çok volkanik kayalarda (özellikle granitlerde), pegmatitlerde ve hidrotermal birikimlerde yüksek konsantrasyonlarda bulunurlar. Sular, etrafında bulunan toprak ve kayalar ile sürekli olarak etkileşirler. Bu nedenle toprak ve kayalarda bulunan doğal radyo-çekirdeklerin etkileşimde bulundukları sulara geçme ihtimalleri çok yüksektir [2]. esnek kayalar içerisindeki uranyum ve radyum mineralojisi gibi faktörler ile kontrol edilir [3]. Eriyebilen diğer maddeler gibi radon konsantrasyonu, genelde yeraltı sularında düzenli olarak bulunur [4]. Deprem olaylarını tahmin etmede de kullanılan radon konsantrasyonları; atmosferik basınç, ağır yağmur yağışı ve kar erimesi gibi meteorolojik faktörler ile değişebilir [5]. Radonun materyal boyunca dağınık geçişi difüzyon uzunluğu ile karakterize edilir. Difüzyon katsayısından belirlenen bu nicelik, bir radon atomunun bozunmadan önce madde içerisinde hareket edebileceği tipik mesafeyi gösterir. Tipik nemli topraklar için difüzyon uzunluğu 20-50 cm kadar olup bu değer kuru kumlarda 1,5 m kadar yüksek olabilir. Yoğun maddelerde (örneğin yoğun granitte) difüzyon uzunluğu sadece 10-15 cm kadardır. Havada ise difüzyon uzunluğu 2,18 m’dir [6]. Radon istasyonlarının üzerinde kurulmuş olduğu Sivrice Fay Zonu yaklaşık 5 km genişlikte, 32 km uzunlukta, kenarları normal bileşene sahip doğrultu atımlı faylarla sınırlanmış mercek biçimli bir çöküntü alanı oluşturur ( Şekil 1). 2. Materyal ve Metot Sivrice Fay Zonu üzerine kurulan radon izleme istasyonlarından alınan su ve toprak örneklerinde radon gazının yayılımının belirlenmesi ve izlenmesi çalışması da CR-39 detektörleri kullanılarak yapılmıştır. Şekil 1. Sivrice Fay Zonu’nu oluşturan başlıca faylar [2,7,8]. Radon kimyasal olarak inert fakat çözünürlüğü yüksek olan bir gazdır. Yeraltı sularındaki radonun konsantrasyonu; hidrodinamik faktörler, kuyu civarlarındaki yeraltı suyu ve kayaların içerdiği uranyum ve radyum elementleri, 192 Şekil 2. Difüzyon kabı (içine iz detektörü yerleştirilmiş) [8]. Muş Alparslan University Journal of Science, 1 (2), 191-194, 2013. Şahin Bal, S. and Doğru, M. Boyutları 2cmx2cm olarak kesilen iz detektörleri bardak benzeri boyutları 4,5cm ve 9cm olan plastik radon difüzyon kabı içine yerleştirildi. Difüzyon kabı da numunenin bulunduğu kabın içerisine yerleştirildi. İçerisine iz detektörü yerleştirilmiş olarak bir difüzyon kabı Şekil 2’de gösterilmiştir. 3. BULGULAR Çizelge 1. Kış ve yaz mevsimlerinde alınan toprak ve su örneklerinde radon yayılımı Yaz I-1 Topraktaki Sudaki Topraktaki Sudaki Radon Radon Radon Radon yayılımı yayılımı yayılımı yayılımı (Bq/m3) (Bq/m3) (Bq/m3) (Bq/m3) 54461302± 62362358± 10161±3160 144065268± I-2 40452865± 61631257± 11249±2421 79941426± I-3 36962658± - 6633±1720 122492132± II-1 29201472± 79912920± 7006±1057 149662726± II-2 28211668± 46701644± 8449±2300 128093568± II-3 50872303± 62592430± 12601±2770 88672603± III-1 39211268± 65921392± 10275±2324 85411382± III-2 41991312± - 10440±2281 - 12378±3404 147833234± IV-2 71652242± - 13133±1746 - IV-3 47852843± - 8004±2472 - 95362411± Kış-Toprak Kış-Su Yaz-Toprak Yaz-Su 16000 15000 14000 13000 12000 3 11000 10000 9000 8000 7000 6000 5000 4000 3000 2000 1000 1 Çizelge 1 incelendiğinde, Kış ve Yaz mevsimlerinde alınan toprak örneklerinin radon gazı yayılım değerlerinin sırasıyla; 2821±1668 Bq/m3 ile 7165±2242 Bq/m3 ve 6633±1720 Bq/ m3 ile 13133±1746 Bq/m3 değerleri arasında, Kış ve Yaz mevsimlerinde alınan su örneklerinin radon gazı yayılım değerlerinin de sırasıyla; 4670±1644 Bq/m3 ile 7991±2920 Bq/m3 ve 7496±2731 Bq/m3 ile 14966±2726 Bq/m3 değerleri arasında değiştiği görülür. Kış - 70903234± 0 Fay Zonunda, tespit edilen dört istasyondan Kış ve Yaz mevsimlerinde alınmış olan toprak ve su örneklerinin radon gazı yayılım değerleri Çizelge 1 ve Şekil 3’de verilmiştir. Örnek Adı 41181645± IV-1 Radon Yayılımı (Bq/m ) Bozunmalar sonucu açığa çıkan alfa parçacıkları detektör üzerine çarparak iz bırakır. Difüzyon kabı içine giren radon gazının, radyoaktif bozunması sonucu çıkan alfa parçacıklarının detektör ile etkileşmesi sonucu oluşacak izlerin sayısı, bu kap içine giren radon konsantrasyonu ile orantılıdır [8, 9]. III-3 10523±2347 74962731± 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Örnek No Şekil 3. Kış ve Yaz mevsimlerinde alınan toprak Şekil 3. Kış ve Yaz mevsimlerinde alınan toprak ve su örneklerinin radon yayılımı. 1: I-1, 2: I-2, 3: I-3, 4: II-1, 5:radon II-2, 6: II-3, 7: III-1, 8: III-2, III-3, 2: 10: IV-1, ve su örneklerinin yayılımı. 1:9:I-1, I-2,11:3:IV-2, I-3,12: IV-3 4: II-1, 5: II-2, 6: II-3, 7: III-1, 8: III-2, 9: III-3, 10: IV-1, 11: IV-2, 12: IV-3 4. TARTIŞMA VE SONUÇ Çizelge 1 ve Şekil 3 incelendiğinde; yaz mevsiminde alınan toprak ve su örneklerinde tespit edilen radon gazı yayılımının kış mevsiminde alınan toprak ve su örneklerinde tespit edilen radon gazı yayılımından fazla olduğu görülmektedir. Bu durum, örneklerin alındığı istasyonların fay hattı üzerinde bulunması, bu noktalarda radon gazı çıkışının fazla olması ve kış mevsimine göre yağışların yaz mevsiminde az olması nedenlerinden kaynaklanmış olabilir. Kış mevsiminde, kar yağışının yoğun olması ve toprak üzerinde kar tabakasının bulunması toprak radon gazı çıkışını engellemektedir. Bu nedenle de kış mevsiminde toprak radon gazı çıkışı en düşük değerde ölçülmüştür. En yüksek değer ise yaz mevsiminde ölçülmüştür. Toprakta depo edilen suyun miktarındaki azalma ile radon aktivite konsantrasyonunda artış meydana gelmesi nedeni ile en yüksek değerin yaz mevsiminde ölçülmesi beklenen bir 193 Şahin Bal, S. ve Doğru, M. Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1 (2), 191-194, 2013. durumdur [10]. Çalışma alanı jeolojik yapısı açısından (Hazar Karmaşığı ve Maden Karmaşığı) volkano-tortul kayaçlar, kireçtaşları, andezit, bazalt, volkanik breş ve bunları kesen diyabaz dayklarından oluşmaktadır. Bu kayaç türleri genellikle alfa parçacıklarını absorbe etme özelliğine sahiptir [11, 12]. Ayrıca, kırık zonlar üzerindeki yer altı sularında çözünmüş uranyum iyonları veya ürün çekirdekler vardır ve bunlar, yeryüzüne yakın yerlerde çökelirler, böylece bunların bozunmasından oluşan radyumdan da radon yayılır [13]. İstasyonların fay hattı üzerinde bulunması, bölgenin jeolojik oluşumunun radon birikimine müsait olması nedeniyle radon gazı çıkışının yüksek çıkması beklenen bir durumdur. KAYNAKÇA [1] Değerlier, M., Adana ili ve çevresinin çevresel doğal radyoaktivitesinin saptanması ve doğal radyasyonların yıllık etkin doz eşdeğerinin bulunması, Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Adana, 2007. [2] Şahin Bal, S., Doğru, M., Sivrice (Elazığ) fay zonunda radyoaktivite konsantrasyonlarının belirlenmesi, IZYEF, 71, İzmir, 1923 Haziran 2012. [3] Ball, T. K., Cameron, D. G., Colman, T.B., Roberts, P. D., Behaviour of Radon in the Geological Environment, Q.J. Eng. Geol., 24, 169-182, 1991. [4] Zıkovsky, L., Chah, B., The Lognormal Distribution of Radon in Groundwater, Ground Water, 28, 5, 673-676, 1990. [5] Nelson, P.H., Rachiele, R., Smith, A., Transport of Radon in Flowing Boreholes at Stripa, J. Geophys Res 88, Sweden, 2395-2405, 1983. [6] Valkovic, V., Radioactivity in the Environment. Elsevier Science B.V., Netherlands, 2000. 194 [7] Doğru, M., vd., Doğu anadolu fay sistemi (DAFS) üzerinde radon gazı hareketlerinin izlenmesi, TÜBİTAK Projesi, Fırat Üniversitesi, Proje No: 104Y158, 2008. [8] Şahin, S., Sivrice fay zonundaki radon değişimi ve doğal radyoaktivite, Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Elazığ, 2009. [9] Türkiye 14 Kömür Kongresi Bildirileri Kitabı 02-04 Haziran 2004 Zonguldak, Türkiye. [10] Turk, M., Volarıć, B., Antolkovıć, B., Radon Activity Concentration in the Ground and Its Correlation with the Water Content of the Soil, Appl. Radiat. Isot., 47, No 3, 377-381, 1996. [11] Gürocak, Z., Sivrice (Elazığ) çevresinin jeolojisi, Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Elazığ, 1993. [12] Güzel, S., Kürkköy (Sivrice)- karakaya baraj gölü arasında doğu anadolu fay zonu’nun jeolojik özellikleri, Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Elazığ, 1997. [13] Baykara, O., Kuzey anadolu ve doğu anadolu fay hatlarının kesişim bölgesindeki doğal radyoaktivite tayini, Fırat Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Elazığ, 2005.
Benzer belgeler
Fen Bilimler Dergisi-1 - Muş Alparslan Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ALLAHVERDİ
Yrd. Doç. Dr. Muhsin İNCESU
Yrd. Doç. Dr. Nevin TURAN
Yrd. Doç. Dr. Ömer ARSLAN
Yrd. Doç. Dr. Zeydin PALA
Muş Alparslan Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi yılda en ...