TÜRKİYE`DE ÇOCUK İSTİSMARI
Transkript
TÜRKİYE`DE ÇOCUK İSTİSMARI
T.C. BEYKENT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME YÖNETİMİ ANABİLİM DALI HASTANE VE SAĞLIK KURUMLARI YÖNETİMİ BİLİM DALI TÜRKİYE’DE ÇOCUK İSTİSMARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (Yüksek Lisans Projesi) Projeyi Hazırlayan Nur YALÇIN Öğrenci No 100746158 Danışman Yrd. Doç. Dr. Kamil USLU İSTANBUL, 2011 YEMİN METNİ Yüksek lisans projesi olarak sunduğum “Türkiye’de Çocuk İstismarı ve Çözüm Önerileri” başlıklı bu çalışmanın, bilimsel ahlak ve geleneklere uygun şekilde tarafımdan yazıldığını, yararlandığım eserlerin tamamının kaynaklarda gösterildiğini ve çalışmamın içinde kullanıldıkları her yerde bunlara atıf yapıldığını belirtir ve onurumla doğrularım. 15.09.2011 Nur YALÇIN I İÇİNDEKİLER Sayfa No YEMİN METNİ ……………………………………………...…………………........... I İÇİNDEKİLER ...……………………………………...………………………………. II ŞEKİLLER LİSTESİ …………...……………………………………………….......... V KISALTMALAR LİSTESİ …………………………………………………………… VI ÖZET ………………………………………………………………………….……...... VII ABSTRACT ..…………………………………………………………………………... VIII GİRİŞ ...........…………………………………………………………………………… 1 1. ÇOCUK İSTİSMARI ve İSTİSMAR TİPLERİ ..………………………………… 4 1.1. Çocuk İstismarının Tarihi Süreci ve Nedenleri ...………………………........... 4 1.1.1. Çocuk İstismarının Tanımı ………………………………………….................... 4 1.1.2. Çocuk İstismarının Tarihi Süreci ..……………………………………………...... 5 1.1.3. Çocuk İstismarının Nedenleri …………………………………………………..... 7 1.1.3.1. Çocuk ile İlgili Risk Faktörleri ……………..…..….……...……........... 8 1.1.3.2. Ailenin Sosyal Yapısı İle İlgili Risk Faktörleri …….………...……........ 9 1.1.3.3. Anne-Baba İle İlgili Risk Faktörleri ……………....…………...……...... 10 1.1.3.4. Toplumla İlgili Risk Faktörleri ……………….….….…………………... 11 1.2. Çocuk İstismarı Tipleri ve Tıbbi Tanısal Yaklaşım ….………………………... 13 1.2.1. Fiziksel İstismar, Tanımı ……………………………………………………….... 13 1.2.1.1. Fiziksel İstismar Uygulama Şekilleri …………..……….…………...…… 14 1.2.1.2. Fiziksel İstismarın Tespiti, Ortak İpuçları …...………………….……..… 17 1.2.1.3. Fiziksel İstismar ile Karışabilecek Durumlar ………...……...….…..…… 22 1.2.1.4. Fiziksel İstismarın Çocuk Üzerindeki Etkileri ………………………….. 23 1.2.2. Cinsel İstismar, Tanımı …………………………………………………………... 24 1.2.2.1. Cinsel İstismar Çeşitleri …………………..………………….................. 25 1.2.2.2. Çocuk Cinsel İstismar Faillerinin Özellikleri ……...………….............. 26 1.2.2.3. Cinsel İstismarın Tespiti, Fiziksel ve Ruhsal Bulgular …………………. 31 II 1.2.2.4. Cinsel İstismar ile Fiziksel İstismar Arasındaki Temel Farklılıklar …….. 36 1.2.2.5. Cinsel İstismara Uğrayan Çocuğun Takibi ………….……...…….……... 37 1.2.2.6. Cinsel İstismara Uğrayan Çocuğa Yapılmaması Gerekenler …….……... 38 1.2.3. Çocuğun Duygusal İstismarı ………………………………………...................... 38 1.2.3.1. Çocuğun Duygusal İstismarına Neden Olan Davranışlar ……….…….... 40 1.2.4. Çocuğun Ekonomik İstismarı ……....................................................................... 41 1.2.4.1. Çocukların Kaçırılmaları ………..………………….…….……...……… 42 1.2.4.2. Çocuk İşçiliği ........................................................................................... 42 1.2.5. Çocuk İhmali …………………………………………………………………….. 43 1.2.5.1. Çocuk İhmali Olarak Kabul Edilen Başlıca Durumlar …..……….…..…. 45 1.2.5.2. Çocuk İhmali İçin Kuşku Uyandırması Gereken Bulgular ….………...... 47 2. ÇOCUK HAKLARI, TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE ÇOCUK İSTİSMARI ve İHMALİ …………………………………………….……………...………………… 48 2.1. Çocuk Hakları …………………………………………….………………………. 48 2.1.1. Çocuk Haklarının Tanımı ………………………………………………………... 48 2.1.2. Çocuk Haklarının Tarihçesi ………………………….………………................. 48 2.1.3. Türkiye’de Çocuk Haklarının Gelişimi ……………....………………………….. 49 2.1.4. Uluslararası Kaynaklarda Çocuk Hakları ………………………………………... 50 2.1.4.1. Çocuk Hakları İle İlgili Uluslararası Bildiriler …...………………….. 51 2.1.4.2. Çocuk Hakları ile İlgili Uluslararası Sözleşmeler ………...………..... 53 2.1.5. T.C. Anayasasında Çocuk Hakları ile İlgili Bölümler …………………………... 59 2.2 Türk Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmali ………………..…………... 60 2.2.1. Türk Hukuk Sisteminde Çocuğun Korunması ve Hakları …….…………………. 60 2.2.1.1. Türk Medeni Kanununda Çocuğun Korunması ...................................... 61 2.2.1.2. Türk Ceza Kanununda Çocuk İstismarı ve İhmali ………...……………. 64 2.2.2. Türk Hukuk Sisteminde Ç.İ.V.İ.’nı Bildirme Yükümlülüğü ile İlgili Hükümler …………………………..…..………………………................ 74 2.2.2.1. Sağlık Çalışanlarının Adli Olgularda İhbar Zorunluluğu ………..…… 74 III 3. ÇOCUK İSTİSMARINA KORUYUCU YAKLAŞIM ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 78 3.1. İstismara Uğrayan Çocuğa Hastanelerde Yaklaşım ve Sağlık Çalışanlarının Sorumluluğu …………………………………….......................................................... 78 3.1.1. Adli Olgu Bildirimi ………………….………………………………………….. 78 3.1.2. Tıbbi Girişimin Hukuka Uygunluğu …..………………………………..…… 79 3.1.3. Hukuki Yönden Tıbbi Kayıt ve Önemi ……..………………………………….. 80 3.1.4. Kusurlu Tıbbi Uygulama Nedenleri ....................................................................... 81 3.1.5. Tıpta Kötü Uygulama İddiaları ............................................................................... 82 3.1.6. Türk Ceza Kanununda Hekimlerin ve Diğer Sağlık Personelinin Cezai Sorumlulukları ...................................................................................................... 82 3.1.7. Çocuk İstismarı Olguları Sağlık Personeli Tarafından Neden Atlanmaktadır ....... 83 3.1.8. Olguların Raporlanması .......................................................................................... 84 3.2. Çocuk İhmali ve İstismarına Yaklaşımda Hastane Çocuk Koruma Birimleri .. 84 3.3. İstismara Uğrayan Çocuğun Hastanelerde İzlenme Prosedürü ………….……. 86 3.4. Çocuk İstismarı Olgularının İzlenmesinde Yaşanan Sorunlar ……………….. 88 3.5. İstismara Uğrayan Çocuğun Rehabilitasyonu …………………………….……. 89 3.5.1. İstismara Uğramış Çocuğun Psikolojik Sorunlarına Yaklaşım …………….……. 90 3.5.2. İstismara Uğrayan Çocuğa ve Ailesine Ekonomik ve Sosyal Destek Verilmesi .... 90 3.6. Çocuk İstismarının Önlenmesine Yönelik Çözüm Önerileri …………………... 90 3.6.1. Birincil Önleme Çalışmaları ………………………………………....................... 91 3.6.2. İkincil Önleme Çalışmaları …………………………………………….………… 92 3.6.2.1. Ailelere Öneriler ……………………………………………..…………... 92 3.6.3. Üçüncül Önleme çalışmaları ………………………………………....................... 94 SONUÇ ve ÖNERİLER …………………………………………………………......... 95 KAYNAKLAR …………………………………………………………………..…….. 102 ÖZGEÇMİŞ ………………………………………………………………….………... 106 IV ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1 : Çocuk ihmal ve istismarında izlenecek yol …………………..…………. V 88 KISALTMALAR LİSTESİ ABD : Amerika Birleşik Devletleri BM : Birleşmiş Milletler ÇHS : Çocuk Hakları Sözleşmesi ÇİKORED : Çocuğu İstismardan Koruma ve Rehabilitasyon Derneği ÇİVİ : Çocuk İstismarı ve İhmali Md : Madde MK : Medeni Kanun SHÇEK : Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu TCK : Türk Ceza Kanunu TC : Türkiye Cumhuriyeti VI TÜRKİYE’DE ÇOCUK İSTİSMARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ÖZET Çocuklara bir yetişkin, toplum, devlet veya başka bir çocuk tarafından; bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyen kasıtlı bir davranış uygulanması olarak tanımlanan çocuk istismarı, çocuklardaki hastalanma ve ölümün en önemli nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Değişik tür ve boyutlarda; dini, ahlaki, teknolojik, toplumsal, kültürel, çocuğun kendisi ile ilgili, ailenin sosyoekonomik durumu ve ebeveynin özellikleri ile ilgili olmak üzere çeşitli kolaylaştırıcı faktörlerle ve bu faktörlerin birbirleriyle etkileşimine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Çoğunlukla gizli kalması, maruz kalan çocuk ve toplum üzerinde uzun süreli, kalıcı, çok yönlü problemler yaratması ve bir insanlık sorunu olması nedenleriyle multidisipliner yaklaşım gerektirmektedir. Olguların atlanmaması için ilgili sağlık çalışanları istismar ve ihmalin semptomlarını tanıyabilmelidirler. Başta devlet düzeyinde olmak üzere, eğitim, sağlık, hukuk alanlarında çocukla ilgili her kurum ve bireyin çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili hassasiyeti ve görev bilinci sağlanmalıdır. Son yıllarda ülkemizde sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, hukukçular, bürokratlar, ilgili hükümet yetkilileri ve diğer kurumlar tarafından çocuk istismarı ve ihmalinin önlenmesine ve farkındalığın sağlanmasına yönelik çeşitli platformlarda düzenlenen çok sayıda sempozyum ve çalışmalar, internetin ve basının da yardımıyla geniş kitlelere ulaştırılmaktadır. Ayrıca ilgili bakanlıklar tarafından çocuk istismarının önlenmesine yönelik yeni yasaların yürürlüğe girme aşamasında olduğu haberleri de gündemdeki yerini almaktadır. Tüm bu plan ve çalışmalar ivedilikle uygulanmalı, özellikle devlet düzeyinde alınacak radikal tedbir ve caydırıcı cezalar ile çocuk istismarına son verilmelidir. Bu projede Türkiye’de çocuk istismarı çeşitli boyutlarıyla ele alınmış, başta hastaneler olmak üzere ilgili kurumlardaki tanı, bildirim ve koruma aşamalarındaki yetersizlikler, çözüm önerileri ve alınacak önlemler ortaya konularak çocuk istismarına karşı açılan savaşa katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Anahtar Sözcükler: Çocuk istismarı, çocuk hakları, pedofili, travma, çocuk koruma merkezi VII CHILD ABUSE IN TURKEY AND SOLUTION SUGGESTIONS ABSTRACT Child abuse which is described as an application of a purposeful behaviour which has a negative impact on physical, emotional, mental and social development of an infant by an adult, the society, the state or another child constitutes one of the most important reasons behind illnesses and death of infants. It takes place in various types and dimensions; depending on redeeming factors such as religious, ethics, technological, social, cultural factors related to the child itself, relating to socio-economical status of the family and characteristics of the parents and interaction of these factors. A multidisciplined approach is necessary as a result of the fact that it often stays unreported, creates multi-faceted, permanent, problems with long term effects over the child subjected to the abuse and the society. Health workers need to be able to recognise the sypmtoms of abuse and neglect in order not to miss any cases. Every institute and individual, led by the state itself and institutes in education, health, law areas should be armed with sensibility and task awareness relating to child abuse and neglect. Numerous symposiums and studies organised by non-govermental organisations, academics, lawyers, bureucrats, government authorities involved in and other institutes on platforms aimed at prevention of child abuse and creating a difference have reached wide audiences in this country in recent years with the help of the internet and the press. There is also the news of a new legislation about to be passed on is appearing on the agenda which is prepared by the ministry involved. All these plans and studies should immediately be put in practice, child abuse must end with the help of radical measures and deterrent penalties taken at state level especially. Child abuse in Turkey has been studied in its various dimensions on this project aiming to contribute to the war against child abuse by revealing shortages at recognition, and protection stages at related institutes led by hospitals, suggesting solutions and prevention methods. Key Phrases: Child abuse, children”s health, children”s rights, law, protection, prevention. VIII GİRİŞ Çocuk istismarı toplumun her kesimini etkileyen sosyal bir sorundur. Çocuklar kolayca güven duydukları, korkutulabildikleri ve kandırılabildikleri için istismara çok açıktırlar. Ülkemizde aile içinde, kurumda, toplumda çocuğun fiziksel, duygusal, cinsel istismarının, çocuk emek ve iş istismarının boyutlarını tam olarak yansıtan geniş çaplı araştırmalar yoktur. İstismara uğrayan çocuk, aile birliğinin bozulacağı endişesiyle, korkutulduğu ve sindirildiği için, yaşadığı taravmanın etkisiyle karşı koyacak gücü bulamadığından veya kendisine yapılanı tam olarak algılayamadığından vb. çeşitli nedenlerle sessiz kalmaktadır. Bazı çocuklar ve istismara tanık olan erişkinler ise ne yapacaklarını, nereye başvuracaklarını bilmemeleri; yalnız bırakılacaklarını, olayın medyaya yansıyarak aile şereflerine leke sürüleceğini düşünmeleri, yasaların kendilerini yeterince koruyamayacağını ve özellikle istismar aile içinde gerçekleşmişse faille karşı karşıya gelmeleri halinde daha ciddi travmaya uğrayacaklarını hatta öldürülebileceklerini düşünmeleri vb. çeşitli sebeplerden dolayı olayı gizlemektedirler. Çocukları korumada en önemli hususlardan biri de yasaların çocukları ne kadar koruma altına aldığının bilinmesidir. Bu sayede çocuklarla ilgili görevleri ve sorumlulukları olan her birey kendine düşen görevi daha iyi kavrayabilecek, gerektiği yerde müdahale edecek ve tüm istismara uğramış çocukları yasal organlara bildirebileceklerdir. Türk toplumunun ailesel ve kültürel bazı özellikleri çocuk istismarını kolaylaştırmaktadır. Ekonomik sorunların yanısıra çok çocukluluk ve tek odalı evlerde barınma zorunluluğu, ataerkil aile yapısı, düşük eğitim düzeyine sahip ebeveyn, kültürümüzde çocuğa ve kadına uygulanan şiddetin kabul görmesi, eğitimde cinsiyet ayrımcılığı, kızların erken yaşta evlendirilmesi, fiziksel şiddeti destekleyen “Dayak cennetten çıkmadır, kızını dövmeyen dizini döver, eti senin kemiği benim” vb. toplumun zihnine yerleşmiş sözler aile içi istismarı kolaylaştırmaktadır. İstismar olayı çocuk için olduğu kadar içinde yaşadığı aile ve toplum için de çok yönlü, bazen tamiri imkansız sorun ve sonuçlara neden olmakta, çeşitli sakatlıklarla veya ölümle sonuçlanabilmektedir. İstismar sonrası yaşananlar ise belki de istismarın kendisinden daha örseleyici olabilmektedir. Türkiye’de çocuk istismarı, tıp ve hukuk alanlarında, siyasi alanlarda ve basında son yıllarda sık sık dile getirilmekte, çeşitli platformlarda tedbir, önleme, çözüm önerileri, farkındalık yaratma vb. konularda yapılan akademik araştırmalarla, istatistiksel çalışmalar ve 1 düzenlenen sempozyumlarla gündemde tutulmaktadır. Son T.C. hükümetinin de ilgili bakanlıklar nezdinde önleme ve çözümleme aşamalarında yoğun çalışmaları basında çıkan haberlerle gündemdeki yerini almaktadır. TBMM Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan raporda çocuk istismarının birinci sırada aile içinde gerçekleştirildiği, bunu okullar, kolluk kuvvetleri, sokaklar, bakım yurt ve yuvaları, tutuklu ve hükümlü olarak tutuldukları kurumlar ve çalıştıkları iş yerlerinin izlediği açıklanmaktadır. SHÇEK tarafından son 5 yılda haklarında koruma kararı alınan çocukların % 18,6'sının, anne ve babasının ihmal ve istismarına maruz kaldığı için korunmaya alındığı bildirilmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre 2002-2005 yılları arasında 0-10 yaş arası 27782 çocuğun suç mağduru olmaları nedeniyle merkezlere getirildiği bildirilmektedir. Türkiye’de 8 ilde, yaşları 4-12 arasında toplam 16100 çocukta yapılan bir çalışmada %34,6 kız ; % 32,5 erkek çocuğun fiziksel istismara uğradığı saptanmıştır. İstismarı uygulayanların % 77’si aile üyelerinden, % 11’i akrabalardan, % 2’ si çocuk ile irtibatı olan diğer kişilerden (öğretmen, bakıcı vb.) oluşmaktadır. 2009 yılında İstanbul, Ankara ve İzmir’de tecavüz edildikten sonra öldürülen ve failleriyle birlikte emniyet müdürlüklerine yansıyan 26 olgu bildirilmiştir. Adli makamlara başvuran çocuk cinsel istismarı olgusu ise tüm olguların % 5-10’udur. Emniyet Bilişim ve Telekomünikasyon İzleme Birimleri tarafından 2010 yılında şikayete dayalı kapatılan 23.000 porno siteden 15000 tanesinin çocuk pornosu olduğu kaydedilmiştir.60 Ege Üniversitesi Çocuk Hastanesi'ne başvuran çoğunluğu 12 yaş altındaki çocukların yüzde 45'inin fiziksel, yüzde 40'ının cinsel, yüzde 10'unun ihmal, yüzde 5'inin duygusal istismara uğradığı ve istismarın ancak uzmanlar tarafından fark edildiği belirtilmektedir. Türkiye’nin 2007 yılında imzaladığı “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi”, 10 Eylül 2011 tarih, 28050 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak, resmen kabul edilmiştir. Çocuk istismarının çok boyutlu olarak ele alındığı bu çalışma ile Türkiye’nin çocuk istismarının neresinde yer aldığı incelenmiş, ilgili birimlerdeki yetersizlikler ve karşılaşılan sorunlar ile çözüm önerilerinin paylaşılması amaçlanmıştır. Proje kapsamında çocuk istismar ve ihmali 3 bölümde ele alınmıştır. • Birinci bölümde, çocuk istismarı ve ihmalinin çeşitli boyutları ile ilgili genel bilgilere yer verilmiştir. 2 • İkinci bölümde, Türkiye’de ve dünyada “Çocuk Hakları” ile ilgili bildirgeler ve sözleşmelere yer verilmiş ve “Türk Hukuk Sisteminde Çocuk İstismar ve İhmalinin Yeri” kapsamında Türk Ceza Kanunu ile Türk Medeni Kanununun ilgili maddeleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır. • Üçüncü bölümde, bir profesyonel gözüyle “Türk Sağlık Sistemi İçinde Çocuk İstismarı ve İhmali” ele alınarak “Çocukların Çocuk İstismarından Korunmaları için Alınacak Önlemler ve Çözüm Önerileri” anlatılmıştır. 3 1. ÇOCUK İSTİSMARI ve İSTİSMAR TİPLERİ 1.1. ÇOCUK İSTİSMARININ TARİHİ SÜRECİ ve NEDENLERİ 1.1.1. Çocuk İstismarının Tanımı Çocuk koruma kanununa göre çocuk; “Daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşını doldurmamış kişi” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanım aslında Çocuk Hakları Sözleşmesi birinci maddesindeki “Çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” tanımına da uymaktadır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu ise 18 yaşını doldurmayan kişilerin de ergin kılınmasına imkan tanımaktadır. Buna göre 15 yaşını dolduran çocuğun kendi isteği ve velisinin rızası ile mahkemece ergin kılınması mümkün bulunmaktadır.1 Çocuk istismarı ve ihmalinin ilk tanımı, 1970’de Hellnes isimli bir araştırmacı tarafından, çocukla bakıcısı arasında çocuğun fiziksel ve gelişimsel durumuna yansıyan, “Kaza sonucu ortaya çıkmayan, etkileşim ya da etkileşim eksikliği” şeklinde yapılmıştır. 1972 yılında ise Helfer ve Kempe, tanımda bazı değişiklikler yaparak çocuk istismarı ve ihmalini, anne–babaların veya çocuktan sorumlu kişilerin giriştiği veya ihmal ettiği eylemler sonucunda çocukların kaza dışı hasara uğraması olarak tanımlamıştır. Felthous isimli bir araştırmacı da daha net kavramlar üzerinde durarak çocuk istismarını, çocuğu kasıtlı olarak dışlamak, incitmek ve zarar vermek amacıyla, doğrudan çocuğun bakımı ile yükümlü birey tarafından fiziksel güç kullanarak çok hafiften başlayarak öldürücü olabilen fiziksel yaralanmaya sebebiyet verilmesi olarak tarif etmiştir. 1975 yılında Parke ve Colimer çocuk istismarı tanımına kültürel boyut eklemiş ve “Anne ve babalar ile çocuğa bakmakla yükümlü olan kişilerin giriştiği, çocuk yetiştirme ile ilgili kültürel standartlara uygun olmayan eylem ve eylemsizlikler sonucu çocuğun kaza dışı hasara uğraması” şeklinde tanımlamışlardır.2 David Gil 1981 yılında çocuk istismarı ve ihmalini, “İnsanların yaptıkları veya yapmaları gerektiği halde yapmadıkları davranışlardan ya da insanların yarattıkları veya tolere ettikleri koşullardan dolayı, çocuğun gizli güçlerini ortaya koymasının, yeteneklerini geliştirmesinin engellenmesi” biçiminde tanımlanmaktadır. Bu tanımla çocuğun gelişiminin 4 engellenmesine yol açabilecek davranışların da çocuğun istismarı ve ihmali kapsamına alındığı görülmektedir.3 Çocuk istismarı, geniş anlamda, 0-18 yaş grubundaki çocuğun, belli bir zaman dilimi içerisinde, kendisine bakmakla yükümlü yetişkin kişiler veya başka bir çocuk tarafından büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkileyen, kaza dışı ve önlenebilir her türlü davranışa maruz bırakılması şeklinde tanımlanabilir. Dünya Sağlık Örgütünün ( WHO ) tanımına göre çocuk istismarı; “Çocuklara bir yetişkin, toplum, devlet veya başka bir çocuk tarafından, bilinçli veya bilinçsiz olarak; bedensel, duygusal, zihinsel veya sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyen, çocuğun istismar veya şiddet olarak algılamadığı veya yetişkinlerin istismar olarak kabul etmediği davranışları da içine alan bir davranış uygulanmasıdır”.4 Bu tanımlardan da anlaşıldığı gibi, çocuk istismarında çocuğa uygulanan davranışın niteliği ve nedenleri ya da uygulayan kişi veya kişilerin niyeti değil, yapılan eylemin çocuk üzerindeki etkisi önem taşımaktadır. 1.1.2. Çocuk İstismarının Tarihi Süreci Çocuk istismarına, insanlık tarihi boyunca her kültürde ve yazılı tarihin başlangıcından itibaren çeşitli kaynaklarda rastlanmasına karşın insanlığın konuya dikkati son yüzyıl içinde çekilebilmiştir. Victor Hugo ve Charles Dickens’in romanlarında çocuk istismarı ayrıntılı ve çok boyutlu bir şekilde işlenmektedir. Tıbbi literatürdeki ilk tanımlama ise 1860 yılında Tardieu tarafından yapılmıştır. Tardieu, 1860 yılında Paris Tıp Akademisi’nde ilk kez çocukların cinsel ve fiziksel istismarına değinirken, Caffey 1946 yılında kemik kırıkları ile subdural hematom saptanan çocuklarda “Caffey Sendromu” ve Kempe 1961 yılında “Hırpalanmış Çocuk Sendromu” tanımlamasını yapmışlardır. Eş zamanlı olarak “Child Abuse” teriminin de kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Garbarino ve Gilliam 1980 yılında çocuğa karşı yapılan uygunsuz ve zarar verici davranışların özellikle uzmanlar tarafından tespit edilmesi gerektiğini belirtmişlerdir.5 Ensest ( aile içi istismar ) ise binlerce yıldan bu yana bilinmekte, birçok tarihi kitaplarda resmedilerek dikkat çekilmekte ve failleri lanetlenmektedir.Tarihsel açıdan bakıldığında Peru, Mısır ve Japonya’da kraliyet ailesinin saflığını korumak adına bu yolun meşrulaştırıldığı görülmektedir. Sofokles’in kral Oidipus Tragedyasında Oidipusun istemeden babasını katlettikten sonra öz annesi ile evlendiği ve daha sonra da gerçeği öğrenerek kendi gözlerini kör etmek suretiyle kendisini cezalandırdığından söz edilmektedir.6 5 Amerika Birleşik Devletleri’nde sekiz yaşındaki bir kız çocuğuna üvey annesi tarafından uygulanan fiziksel istismar (dayak) ilk çocuk istismarı olgusu olarak 1874 yılında kaydedilmiştir. Mahkemeye intikal eden ve olayın faili olan üvey annenin 1 yıl hapis cezası ile sonuçlanan bu olaydan 8 ay sonra ise, davanın avukatlığını yapan E. Gerry tarafından ilk çocuk koruma derneği kurulmuştur.7 Türkiye’de ise çocukların korunmasına yönelik olarak hizmet veren ilk kurum, kurtuluş savaşında yetim kalan çocukların korunması ve yetiştirilmesi amacıyla 1921 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti adıyla kurulan şimdiki adıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ( SHÇEK ) dur. 5 Mayıs 1981’de Resmi Gazete’de yayınlanan kararla bu cemiyet feshedilerek, görevleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı`na devredilmiş, 1991’de ise başbakanlığa bağlanmıştır. Hukuk açısından bağlayıcı olmamasına rağmen 1924’de Atatürk’ün de imzaladığı “Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi”, beş maddeden oluşan ve 4. maddesinde “Çocuğun her türlü istismara karşı korunmasından” söz edilen ilk uluslararası bildirgedir. 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesi’nde hak ve özgürlüklere yeterince değinilmediği ve çocukların özel olarak korunması gerektiği öne sürülerek çocuklara özgü ayrı bir belge hazırlama çalışmaları başlatılmıştır. 1959 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 78 ülke temsilcilerinin katılımıyla “Çocuk Hakları Evrensel Bildirisi” oybirliğiyle kabul edilmiştir. Türkiye, 1990 yılında imzaya açılan “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ni ilk imzalayan ülkeler arasında yer almakla birlikte, sözleşme ancak 1994 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanarak 27 Ocak 1995 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış ve 4058 sayılı yasa ile iç hukuk kuralına dönüşerek uygulanmaya başlanmıştır. Türkiye’de çocuk istismarı ile ilgili çalışmalar giderek artan bir kamuoyu ve sivil toplum kuruluşları desteği ile sürdürülmekte, çeşitli platformlarda konu ile ilgili çok sayıda bilimsel toplantılar gerçekleştirilmekte, eğitici faaliyetler yürütülmektedir. 1991’de tıp doktoru, pedagog, psikolog, hukukçu ve gönüllüler tarafından kurulan “Çocuğu İstismardan Koruma ve Rehabilitasyon Derneği-ÇİKORED”, konuyla ilgili olarak Türkiye’de kurulan ilk dernektir.8 6 1.1.3. Çocuk İstismarının Nedenleri: Çocuk istismarı değişik tür ve boyutlarda; dini, ahlaki, toplumsal, kültürel, çocuğun kendisi ile ilgili, ailenin sosyoekonomik durumu ve ebeveynin özellikleri ile ilgili olmak üzere çeşitli kolaylaştırıcı faktörlerle ( risk faktörleri ) ve bu faktörlerin birbirleriyle etkileşimine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Bu faktörler, istismarın gelişim üzerindeki olumsuz etkilerini arttıracağı düşünülerek araştırma kapsamında incelenen, istismarla ilişkili özelliklerdir ve istismarın süresi, şiddeti ve faille yakınlık derecesi ile yakından ilgilidir. Çocuğa karşı şiddet genellikle çocuğun yakından tanıdığı, yakın çevresinde bulunan anne, baba, aile yakınları, okul öğretmeni ve diğer görevli kişiler veya bir başka çocuk tarafından uygulanmaktadır. Çocuğa yönelik şiddetin nedenleri üzerinde yapılan araştırma ve geliştirilen yaklaşımların hiç birisi tek başına çocuğa yönelik şiddeti açıklayamamakta ve şiddet eğilimi nesiller boyunca azalmaksızın devam etmektedir. Başlangıçta, çocuk istismarının seyrek olarak kişilik bozukluğu olan, düşük sosyoekonomik düzeyde yetişkinler tarafından uygulandığı, istismarcıların çocukluklarında istismara maruz kalmış kişiler oldukları ve yıllar geçtikçe istismarın yaygınlılığının arttığı iddia edilmekteydi. Yapılan çalışmalar, çocuk istismarı ve ihmalinin çok seyrek olmadığını ve çeşitli yapısal özellikteki toplumlarda karşımıza çıkabileceğini göstermektedir. Çocuk istismarı faillerinin ruhsal açıdan problemli kişiler oldukları konusundaki düşünce ise BAZI araştırmacılarca çok fazla destek bulmamıştır. Çocuk İstismarı faillerine özgü bir ruhsal problem tanımlanmamakta dolayısıyla ruhsal problemi olmayan kişilerin de bu tür davranışları gerçekleştirebildiği ve çocukluğunda istismar edilenlerin tümünün istismarcı olmadığı, istismara uğramayan kişilerin de istismarcı olabileceği belirtilmektedir. Yıllar içinde çocuk istismarı ve ihmali davranışlarında gözlenen artışın ise bu konudaki araştırmaların ve farkındalığın artışına bağlı olabileceği öne sürülmektedir.9 Diğer bazı araştırma sonuçlarına göre ise çocuğa şiddet uygulanmasının en önde gelen nedenleri olarak; geleneksel aile yapılarında fiziksel cezalandırmanın normal karşılanması (kültürel tolerans), ebeveynin geçimsizlikleri, anlaşmazlıkları, mutsuz ve huzursuz aile ortamı, üvey ebeveyn olma durumu, ailenin ekonomik ( yoksulluk, işsizlik, borçlanma vb. ) sosyal, ruh ve beden sağlığı ile ve bunların elde edilebilirliği ile ilgili sorunları ön planda sorumlu tutulmaktadır.10 7 Çocuk koruma kanununa göre “Korunma ihtiyacı olan çocuk” bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal ya da istismar edilen ya da suç mağduru olan çocuklardır. Bu kapsamda korunması gereken çocuklar: • Anne – babası ölmüş, kimsesiz çocuklar • Sokakta yaşayan, korumasız, kötü alışkanlıklara ve fuhşa teşvik edilen çocuklar • Savaş ve silahlı çatışma, sel, deprem vb. felaket yaşanan bölgede bulunan çocuklar • Bakım, beslenme, korunma vb. temel ihtiyaçları karşılanmayan çocuklar. • İşkenceye ve insanlık dışı muameleye maruz kalan çocuklar • Mülteci ve azınlıklara mensup, haklarını kullanmasına yasal engel bulunan çocuklardır. Çocuk istismarını kolaylaştıran başlıca risk faktörleri: 1. Çocuk ile ilgili risk faktörleri 2. Anne- baba ile ilgili faktörleri 3. Ailenin sosyal yapısı ile ilgili risk faktörleri 4. Toplumla ilgili risk faktörleri olarak incelenmektedir. 1.1.3.1.Çocuk ile İlgili Risk Faktörleri İstismara uğrayan çocuktaki bazı özellikler istismarı kolaylaştırmaktadır. Bu risk faktörlerini taşıyan çocuklar çoğunlukla fiziksel şiddete maruz kalmaktadırlar. Genellikle her yaşta çocuk istismarla karşı karşıya kalmakta ise de yaş küçüldükçe istismara uğrama olasılığı ve istismarın çocuk üzerindeki olumsuz etkisi artmaktadır. Çocuğa ait başlıca risk faktörleri: • Çocukta Hiperaktivite, Tik, Kekemelik • Özürlü çocuk (fiziksel sakatlık, doğumsal anomaliler, zeka geriliği ) • Sürekli veya aşırı ağlayan çocuk • Çocukta davranış bozuklukları • Çocukta okul başarısızlığı • Anti sosyal arkadaş grubu • Bazı toplumlarda kız çocuğu olmak • Gebe annenin diğer çocuğu olmak 8 • Az uyuma ve uyku düzensizlikleri • İkiz, üçüz çocuklardan biri olmak • Düşük doğum ağırlıklı ve/veya prematüre çocuklar • Çocuğun beklenen, istenen cinsiyette olmaması • Yemek yemeyen iştahsız çocuk veya aşırı iştahlı çocuk • Gece işemeleri ( enüresis nokturna ) • Kronik hastalıklar ve çocukluk travmaları Bu risk faktörlerine sahip olsun olmasın her çocuğun bir yetişkin tarafından çeşitli boyutlarda istismara uğramasının temelinde, çocuğun kendisini istismarcı yetişkinden koruyacak ruhsal ve fiziksel özelliklere, güce sahip olmaması gelmektedir. Çocuğun yaşı ne kadar küçükse istismara karşı direnç göstermesi de o kadar az olacaktır. Sevdiği, güvendiği ve bağımlı olduğu anne ve babası tarafından çeşitli şekillerde istismar edilen çocuk, her bakımdan büyük bir travma yaşayacaktır.11 1.1.3.2. Ailenin Sosyal Yapısı ile İlgili Risk Faktörleri Küreselleşmenin etkisiyle dünyada büyük bir zenginlik döneminin yanı sıra yoksulluk da ileri boyutlarda yaşanmakta, oluşan sosyoekonomik sorunlardan ise en çok çocuklar etkilenmektedir. Ailenin sosyal yapısı ile ilgili başlıca risk faktörleri: Fakirlik, evsizlik, işsizlik, düşük eğitim düzeyi Zamansız ve istenmeyen gebelik veya evlilik dışı gebelik Çok çocukluluk Stresli iş ortamı veya iş yaşamında başarısızlık Stresli yaşam olayları Zayıf destekli tek ebeveyn Sosyal izolasyon ve sosyal destek zayıflığı Kültürel açıdan uyumsuzluk Sağlık, bakım ve sosyal hizmet olanaklarına yeterince ulaşamama 9 1.1.3.3. Anne – Baba ile İlgili Risk Faktörleri Çocuklar, % 95 olasılıkla anne ve/veya babaları tarafından istismara uğramaktadırlar. İstismarcı anne ve babalar özellikle kriz dönemlerinde yani anne-babanın başa çıkma mekanizmalarının tükendiği durumlarda ( işsizlik, ailevi sorunlar, hastalıklar, ebeveynin ölümü vb.) eylemlerini gerçekleştirmektedirler. Ebeveynin çocuklarına yönelik hangi eylemlerinin istismar sayılabileceği, içinde yaşadıkları toplumun değer ve inançları, ceza ve disiplin yöntemleri, çocuğa yönelik kabul edilebilir ve kabul edilemez davranışların neler olduğuna bağlı olarak ele alınabilir.12 Çocuğuna istismar uygulayan anne ve babalara özgü bazı ortak kişilik özellikleri olduğu ileri sürülmektedir: *İstismarcı anne babalar genellikle kendi kişisel memnuniyetlerini çocuğunkinden üstün tutan, çocuğu gereksinimlerini karşılayacak bir alet gibi gören, çocukla ilgili gerçekçi beklentileri olmayan, katı, duygularını kontrol edemeyen, ruh sağlığı bozuk, sosyal ilişkileri zayıf, tatminsiz kişilerdir. *Kendilerini değersiz ve sevilmeyen kişiler olarak görürler. Çoğu istismarcı yoğun aşağılık duyguları ve dürtü kontrol bozuklukları olan, kendini tutma ve yönetme becerisi geliştirememiş kişilerdir. *Benmerkezci yapıdadırlar ve çevrelerindeki bireylerin yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamak ile ilgili rolleri olduğu düşüncesindedirler. Sorunlardan kaçarak hazzı yaşamak eğiliminde olup hazza odaklanmışlardır. Çoğu zaman algılama, muhakeme etme, sebepler ve sonuçları arasındaki ilişkiyi kurmakta güçlük çekmektedirler.13 Ev içinde eşlerden birinin diğerine zarar verecek davranışlarda bulunması; kendisine fiziksel, duygusal veya cinsel istismar uygulanan annenin kendi çocuğuna da kötü muamele uygulamasına ve o evde yaşayan çocukta davranış bozuklukları, gelişme geriliği oluşmasına yol açabilmektedir. Ayrıca ev içi şiddete tanık olan çocuk potansiyel istismarcı olabilmektedir. 10 Bu kapsamda anne ve baba ile ilgili başlıca risk faktörleri: • Çocukluklarında istismara uğramış olmaları (ailede değişik tipte istismarların kuşaktan kuşağa geçmesi – saldırganlık siklusu) • Mutsuz çocukluk geçirmiş olmaları • Her türlü ruhsal problemler ve hastalıklar ( depresyon, kişilik bozuklukları,) • Duygusal açıdan olgunlaşmamış olmaları (çocuğun sorumluluğunu alabilecek olgunlukta olmamaları.) • Anne ve/veya babada ciddi cinsel sorunlar ve anormal cinsel eğilimler • Alkol ve/veya madde bağımlısı olmaları • Üvey anne veya üvey baba • Küçük yaşta (20 yaşın altında) doğum yapan anne • Sık aralıklarla doğum yapan anne • Ana babanın beklentilerinin çocuğun gelişimi ile uygunsuzluğu • İlgisiz, hoşgörüsüz ya da aşırı kaygılı olmaları • Düşük eğitim düzeyi • Anne ile baba arasındaki sorunlar, sevgisizlik, iletişim problemleri • Tek ebeveyn olmak ( boşanma, ölüm, ayrı yaşama vb. ) • Dış çevre ile ilişkisini kesmiş, anti sosyal ebeveyn14 1.1.3.4. Toplumla İlgili Risk Faktörleri Bazı yazarlar çocuk istismarının tamamen toplumsal etkenlerle ilgili olduğunu, bazıları da sanıldığı kadar hakim rol oynamadığını ileri sürmektedirler. Toplumsal etmenler bazı durumlarda doğrudan çocuk istismarına neden olabileceği gibi bazı durumlarda başlatıcı, sürdürücü, tetikleyici ve zemin hazırlayıcı olabilmektedir. Toplumla ilgili risk faktörlerinden en önemlisi yoksulluktur. Yoksulluk ve işsizliğin yaygın olduğu toplumlarda çocuklara yönelik şiddet ve istismar da artmaktadır. Kimsesiz çocuklar, güç koşullar altında yaşayan çocuklar cinsel istismara maruz kalmakta ve uyuşturucu madde kullanımına alıştırılmaktadırlar. Bu çocukların istismara uğramalarının önlenmesi, içinde yaşadıkları toplumun duyarlılığı ile yakından ilişkilidir. 11 Bir diğer toplumsal sorun istismarın gizli tutulması, tabu sayılması veya istismara uğrayan çocuğun başvurduğu hastanelerde ve emniyet teşkilatında yeterince koruma altına alınmayarak kendi haline bırakılması ve hatta bu merkezlerde daha da örselenmesi sorunudur. Bu kapsamda başlıca toplumsal risk faktörleri: • Yoksulluk • Sosyal eşitsizlikler ( cinsiyet ile ilgili eşitsizlikler: kız çocuklarının okula gönderilmemesi, 13-14 yaşında evlendirilmeleri vb. o toplumda uygulanan ve normal kabul edilen durumlar ) • Korunmaya yönelik yasa olmaması veya uygulanmasındaki aksaklıklar • Çocuğa verilen değerin az olması • Organize şiddet (silahlanma, suç hızında artma, büyük sosyal çatışmalar, iç ve dış savaş çocuk istismarının yaşanmasını kolaylaştıran faktörlerdendir. ) • Şiddetin sosyal kabul edilebilirliğinin artması ( dayak cennetten çıkmadır vb.) • Kültürel normlar ( kadın ve erkeklerin rolleri, ebeveyn-çocuk ilişkileri ve aile içi ilişkilerin gizliliği ile ilgili kültürel normlar, ailelerin tercihlerini belirleyen kültürel değerler ve ekonomik güçler ) • Çocuk-aile politikaları ( ebeveynin çocuğu terk etmesi, annenin çalışması, çocuğun bakımının sağlanamaması vb.) • Zayıf Sosyal Yardım Sistemleri: sosyal güvenlik sisteminin gücü, sosyal korumanın kapsamı, yaygınlığı ve ceza yaptırımının gücü açılarından iyi çalışmayan sistemler. • Sosyal bağlantılar ve komşuluk ilişkilerinin düşük olduğu toplumlarda çocukların istismara uğrama olasılığı artmaktadır. • İstismara uğrayan çocuğun saptanarak buna müdahale edecek koruyucu sağlık hizmetlerinin kapsamı ve yaygınlığı konusundaki yetersizlikler • Okul eğitimi ile ilgili istismar; kalabalık sınıf, sosyal baskı ve disiplin yöntemi olarak dayağın kabul gördüğü toplumda sürdürülen eğitim, eğitimcilerin, öğretmenin kişilik ve ruhsal yapısı ile ilgili sorunlar. 2, 15 12 ÇOCUK İSTİSMARI TİPLERİ ve TİBBİ TANISAL YAKLAŞIM 1.2. Çocuk İstismarı 5 kategoride incelenmektedir: 1- Fiziksel İstismar, 2- Cinsel İstismar, 3- Duygusal İstismar, 4- Ekonomik İstismar 5- Çocuk İhmali Türkiye’de iki yıl içerisinde “Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi”ne gelen çocuk ölümlerinin % 74.5’i ihmal, % 13.9’u fiziksel istismar, % 5.6’sı fiziksel istismar ve ihmal, % 6’sı cinsel istismardır.1 1.2.1. Fiziksel İstismar Tanımlar: *Fiziksel istismar en geniş anlamda çocuğun kaza dışı yaralanması şeklinde tanımlanabilir.4 *Çocuğun fiziksel istismarı, bir erişkin tarafından, cezalandırma, disiplin, öfke boşaltma ya da başka amaçlarla çeşitli yöntemlerle çocuğa uygulanan fiziksel şiddeti içermektedir.16 *Çocukların onlara bakmakla yükümlü kişilerin elinde fiziksel açıdan zarar görerek, bedensel bütünlüklerinin bozulmasıdır.1 *Çocukta fiziksel istismar, çocuğun kaza dışı nedenlerle fiziki olarak ebeveyni veya başka bir çocuk ya da erişkin tarafından bedensel travmaya uğramasıdır. Çocuklarda kazalar sık görülmekle birlikte yaşla uyumlu olmayan ve kendiliğinden gelişme olasılığı düşük olan hasarlar istismarı düşündürmelidir. Fiziksel istismar ihmalden sonra en sık görülen çocuk istismarı türüdür. Ülkemizde çocuk istismarı olgularının bildirildiği, sayısal verilerin toplandığı bir kurum bulunmamaktadır. 16 bin çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada yüzde 34’ünün dayak yediği gözlemlenmiş, ceza dosyaları üzerinde yapılan bir çalışmada ise dosyaların yüzde 1.5’inin çocuklara karşı işlenen suçlara ilişkin olduğu bildirilmiştir. Erişkinlerle yapılan bazı çalışmalar neredeyse üç kişiden birinin çocukluğunda ya da gençliğinde dayak yediğini göstermektedir. Öğretmenlerin pek çoğu dayağı bir disiplin yöntemi olarak kabul etmektedir. Polis kayıtlarına geçen dayak ve yaralama olguları ancak ölesiye dövülme, hayati tehlike gibi durumlara ilişkin olmaktadır. 13 Şiddet olgusu günümüzde en önde gelen sosyal sorunlardan birisidir. Sosyal bilimciler ve ruh bilimciler tarafından yapılan tüm araştırma ve çalışmalara rağmen konu ile ilgili ortak bir tanımlama yapılamamaktadır. Sözcük anlamı olarak “Şiddet”; sert ve katı davranış, kaba kuvvet kullanma, sertlik anlamına gelmektedir. Şiddet, bir kişiye güç ya da baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak ya da yaptırmak; şiddet uygulama eylemi ise zorlama, saldırı, kaba kuvvet, bedensel ya da psikolojik acı çektirme ya da işkence, vurma, yaralama olarak da tanımlanabilir. Tüm dünya ülkelerinde okulda, evde, sokakta, bakım kurumlarında ya da toplumun farklı kesimlerinde fiziksel, cinsel, duygusal ya da ekonomik şiddetle karşılaşan çocuklar bazen tanık, bazen mağdur, bazen de uygulayıcı olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Çocuğa karşı şiddeti açıklamak için bir takım temel yaklaşımlar geliştirilmişse de bu yaklaşımların hiç birisi tek başına çocuğa yönelik şiddetin nedenlerini açıklayamamaktadır. Yapılan çalışmalar, çocuğuna karşı fiziksel şiddet kullanan ebeveynin, çocukluğunda aynı davranışla karşılaştığını şiddet eğiliminin nesiller boyunca değişmeden devam ettiğini göstermektedir.17 1.2.1.1. Fiziksel İstismar Uygulama Şekilleri Çocuğa karşı şiddetin yıkıcı etkileri yüzeysel yaralanmadan sürekli fiziksel, bilişsel ve duygusal bozukluğa ve hatta ölüme yol açabilmektedir. İstismara uğrayan çocukların pek çoğu tıbbi yardım alamamaktadır. Alabilenler ise genellikle durumu ağır, hayati tehlikesi olan olgulardır. Fiziksel istismar çocuklara çeşitli şekillerde uygulanabilir: a) Çocuğa işkence yapmak; • Vücudunun herhangi bir yerine, gözüne, kulağına, cinsel organlarına vb. yabancı cisim sokmak veya toprak, tuz, yanıcı-yakıcı maddeler atmak, sürmek • Vücuduna iğne batırmak (özellikle uyuşturucu bağımlıları tarafından uygulanmakta) • Çocuğu kötü şartlardaki bir yere ceza amaçlı kapatmak • Vücudunda sigara söndürmek • Üzerine soğuk su veya kaynar su dökmek • Vücudunu ütü ile yakmak b) Aletsiz Saldırılar: Tokat atma, dövme, tekmeleme, itip kakma, sarsma, çarpma, fırlatma, kulağını ve saçını çekme, yumruk atma, ısırma, çimdikleme ve tırmıklama, 14 ağzına biber sürme, alle ağzını kapatarak veya suya batırarak boğma, zorla yemek yedirerek dudakta ve ağız içinde fiziksel hasar oluşturma vb. c) Aletli Saldırılar: Kemer, kayış, kamçı, kalın ip, herhengi bir ev eşyası ile vurma, ütü, kaynar su ve sıcak yiyecekler veya yakıcı diğer maddeleri kullanarak yakma, hortum, yastık vb. kullanarak boğmak. d) Zehirleme: Çocukların bilinçli olarak zehirlenmesi herhangi bir ilaç ya da kimyasal madde ile olabilir (alkol, sedatif ilaçlar, aspirin, kostik maddeler, insektisitler vb.). Kaza ile ilaç veya kimyasal madde alan küçük çocuklar normalde az miktarda alabilirler ki bu da hayati tehlikeye neden olmaz. Aşırı miktarda alınarak doz aşımı ve hayati tehlike saptanan her olgu, çocuğun kişi veya kişilerce zehirlenmiş olabileceğini akla getirmelidir. Esasen her zehirlenme vakası adli vaka olarak hastane polisine bildirilmeli ve kasıtlı olduğunu düşündürecek bulguların varlığında “istismar şüphesi” olarak kayda geçirilmelidir. e) Su Zehirlenmesi: Çocuğa zorla fazla miktarda su içirilmesi sonucu solunum durması, koma ve ölümle neticelenir. Çoğu zaman nedeni aydınlatılamaz. Bu durumlarda vücutta morarma, yanık izi vb. diğer fiziksel istismar izlerine de rastlanır. f) Munchausen by Proxy Sendromu: Çocuğa bakan kişinin ( anne, baba, bakıcı vb.) bilinçli olarak çocuk hakkında hastalık hikayeleri yaratarak çocuğu hastane hastane gezdirmesi, uydurduğu hastalık nedeniyle çocuğun çeşitli tetkik ve tedavi yöntemleri ile ruhsal ve bedensel zarara uğramasıdır. Sürekli olarak kan tetkikleri, radyolojik tetkikler, serum takılarak acil servislerde yatırılması vb. çocukta büyük bir travma yaratacaktır. Bu gereksiz müdahale ve uygulamalar sonucunda çocuk gerçekten hastalanmaktadır. Davranış bozukluğu ve ruhsal problemleri olan bakıcının amacı çocuğa ceza veya zarar vermek değil, dikkatleri kendi üzerine çekmektir. Çocukla aşırı ilgili gibi görünse de çocuğun hastalığı karşısında sakindir ki bu da tezat teşkil etmektedir. Munchausen by Proxy Sendromunun karakteristik özellikleri: • Açıklanamayan ve sürekli tekrarlayan hastalıklar, acayip bulgular ve bu bulguların bakıcının yanında ortaya çıkması • Çocuğun sağlık durumunun öne sürülen hastalık ve şikayetlerle ilgili olmaması, fizik muayene ve laboratuar tetkiklerinin normal bulunması • Bakıcının mevcut durumla aşırı ilgili olup hastanede sürekli çocuğun yanında olması • Çocuğun standart tedavileri tolere edememesi( örneğin damar yollarının sık sık çıkması, ilaç verildikten sonra kusması vb.) • Bakıcının eski bir sağlıkçı olması veya sağlık eğitimi almış olması 15 • Çocukta hastane enfeksiyonlarının görülmesi • Bakıcı çocuğun yanında iken çocukta konvülziyonu andıran morarma, solukluk, kasılma olması ve yapılan antikonvulsif tedaviye yanıt alınmaması • Harhangi bir kalp ve solunum problemi olmadığı halde çocuğa pek çok kez yaşam desteği uygulanması • Kardeşlerinde de benzer durumların veya ölümlerin olması • Bakıcının histerik kişilik göstermesi • Bu sendroma bağlı olarak diyabet, bakteriyemi, üriner sistem enfeksiyonu, pnömoni, nörolojik anomali, konvülziyonlar, immun sistem bozuklukları ve ani bebek ölümü sendromu geliştiği kaydedilmiştir. g) Sarsılmış Bebek Sendromu (Shaken Baby Syndrome): Çocuk fiziksel istismarının ağır bir formu oluıp genellikle 6-15 aylık çocuğun, sıklıkla 6 aydan küçük bebeklerin kollarından ve gövdelerinden tutularak şiddetli bir şekilde sarsılmaları, bebeğin sert bir şekilde havaya atılıp tutulması, zıplatılması, ayaklarından tutarak hızlı hızlı döndürülmesi, ayağa veya salıncağa konularak şiddetle sallanması vb. sonucu bebeğin başının öne arkaya doğru hızlı hareketleri, kafatasının içinde beyinin hızlı hareket etmesine ve beyin kanamaları, yaygın beyin ödemi gelişmesine neden olmaktadır. Aynı mekanizma ile başın omurgaya ve sternuma hızla vurulması ile de kot kırıkları, medulla spinalis yaralanması oluşur ve uzun kemiklerde kırıklar, servikal vertebralarda hematom, retinal kanama görülebilir. Sarsılmış Bebek Sendromunun küçük yaş grubunda görülmesi, bu yaşta başın vücuda oranla daha büyük ve boyun kaslarının yeterince gelişmemiş olmasından dolayı boyun-kafa kontrolünün zayıf olmasından ileri gelmektedir. Sarsılmış Bebek Sendromunda dıştan bakıldığında çoğu kez görünürde zedelenme yoktur. Subdural hematom %38-100 olasılıkla tabloya eşlik eder ve %80 oranında iki yanlıdır. Kafatası kırıkları gibi komplike olmayan dökümante edilmiş ağır travmalar hariç tutulursa bir yaşın altındaki çocuklarda ağır kafa içi zedelenmelerin %95’i ve tüm kafatası zedelenmelerinin ise %64’ü istismara bağlıdır. Araba kazalarında da bu tip bulgulara rastlanmakta, ancak kazalarda şahit olması ile ayırt edilmektedir. Yapılan çok sayıda araştırma, yataktan düşmenin beyin hasarına neden olmadığını, beyin kanaması ve ödemi saptanan olguların ön planda Sarsılmış Bebek Sendromu açısından incelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Tedavide geç kalınmaması ve bulguların ilerlememesi için özellikle hafif olgularda hekimin doğru teşhisi ve öngörüsü hayati önem taşır. 2 , 3 16 Son veriler “Sarsılmış Bebek Sendromu”na maruz kalan bebeklerin yaklaşık 3'te birinin öldüğü, 3'te birinin ağır nörolojik engelli olarak hayatına devam ettiği, 3'te birinin ise çok hafif bir şekilde, herhangi bir hasar olmadan atlatabildiğini göstermektedir.14 1.2.1.2. Fiziksel İstismarın Tıbbi Tespiti, Ortak İpuçları Fiziksel hasar ile hastanelere başvuran her çocukta mutlaka “çocuk istismarı” düşünülmeli, gerekli laboratuar testleri ve radyolojik tetkikler yapılırken çocuğa yatış işlemi yapılarak hastanede tutulmalı, çocuk ve ebeveyni ile ilgili kimlik bilgileri, ivedilikle kayıt altına alınmalıdır. Fiziksel istismar düşünülen olgularda öykü, fizik muayene bulguları ve tetkikler ile birlikte en iyi tanı ve bilgi kaynağıdır. Fizik bulguların yeterince belirgin olmadığı durumlarda yalnızca alınan öykü ve çocuğu getiren kişilerin davranışları aydınlatıcı olmaktadır. Öykünün kayıt edilmesi ileri dönemlerde hukuki delil olarak da kullanılabileceğinden çok önemlidir. Genellikle çocuk tek şahittir. Öykü genellikle ebeveynden veya çocuğun bakıcısından alınmakta olup bu kişiler istismarı gizlemek amacıyla birbirlerini koruyacak şekilde gizli anlaşmalar yapmakta ve hekimi yanıltmaya çalışmaktadırlar. Eğer çocuk konuşabilecek durumda ise öykü, hem çocuk hem de aile bireylerinden ayrı ayrı alınmalıdır. Çocukların hayal gücünün çok geniş olması nedeniyle olmayanı varmış gibi anlatacakları ve dolayısı ile söyleyeceklerinin kuşku ile karşılanacağı düşünülse de istismara uğrayan çocuklar genellikle susmayı yeğlemekte, bazı olaylarda ise söylediklerini daha sonra inkar etmektedirler.18 Hastanelere başvuru; çocuğu yıkamadan, üzerindeki elbiseleri değiştirmeden, mümkünse tuvalet ihtiyacını yaptırmadan olmalıdır. Herhangi bir fiziksel değişim söz konusu değil ya da tespit edilemiyorsa ortaya çıkabilecek ruhsal ve davranışsal değişimler gözlemlenmeli ve takip olanağı sağlanmalıdır. Yaşanacak hukuki, tıbbi ve sosyal süreçte çocuk ile güven ve destek verici anlayışlı, güçlü ve bilinçli işbirliği oluşturulmalıdır. Çocuğun istismara uğrayıp uğramadığının tespiti en objektif olarak, yapılacak fizik muayene bulgularının deneyimli kişilerce çok iyi değerlendirilmesi ile yapılır. Olguların büyük çoğunluğu olayın olmasından uzun süre geçtikten sonra, genellikle çocuk acil servis yerine büyük acil servislere, çocuğun durumunun çok kötü olmasından dolayı getirilmektedir. Çocuğun fiziksel istismara uğrayıp uğramadığının saptanması ayrıntılı bir sorgulama ve muayene ile yapılır. Muayene bulguları ile ilgili gerekli araştırmaların yapılması ve çocuğun hareketlerinin, konuşmalarının takibi ve değerlendirilmesi çok önemlidir. 17 Fiziksel İstismar öykülerinde sık rastlanan ortak özellikler: • Tedaviye başvurmada açıklanamayan gecikmeler • İlk gelişte verilen öykünün sonradan değiştirilmesi • Tek tek verilen ebeveyn öykülerindeki farklılık, • Çocuğun yaş ve gelişme durumu ile uyumsuz öykü • Çocuğun kardeşinin suçlandığı yaralanmalar • Ebeveynde veya bakıcılarda düşmanca davranışlar • Fiziksel bulgulara uymayan öykü • Şüpheli travma öyküsünün birden fazla olması • Kazanın çocuğun kendisine yüklenmesi • Çocuğun hastane hastane gezdirilmesi • Çocuğun yapacağı açıklamalar ( çocuğun kendisini emniyette hissedeceği bir ortamda alınacak öykü çok önemlidir.) • Ana babanın şüpheli tutumu (daha çok kendilerini düşünecek şekilde ne zaman gideceğiz vb. sorular sormaları) • Ana babanın çocukken istismara uğrama öyküsü • Ana babanın çocuktan gerçekçi olmayan beklentilerinin olması18 Fiziksel istismar olgularında öykü alınırken şu üç soruya yanıt verilmelidir: 1. Elde edilen öykü mevcut yaralanmanın mekanizması ve boyutu ile uyuşuyor mu? 2. Yaralanan çocuk ya da suçlanan diğer çocuk gelişimsel olarak bakım veren kişinin tanımladığı kazayı oluşturacak, yaratacak yetkinlikte mi? 3. Bütün bu klinik görünüm tıbbi bir nedenle açıklanabiliyor mu?19 Fiziksel hasar nedeniyle hastaneye getirilen çocuk tepeden tırnağa muayene edilmeli, giysilerdeki yırtıklar, olağan dışı bütün lekeler, izler, çürük ve sıyrıkların yerleri tam olarak tarif edilerek insan vücudu çizimi üzerinde gösterilmelidir. Muayene sırasında çocuğun davranışları incelenmeli, komutları izleyip izlemediğine, aile ile iletişimine dikkat edilmelidir. Çocuğun kardeşleri varsa onların da muayene edilmeleri için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır. Muayene öncesinde çocuğa açıklama yapılması ve çocuğun yakınlarından, istismarcı olarak şüphelenilen kişi dışında bir kişinin de odada bulunması sağlanmalıdır. 18 Fiziksel istismara uğrayan çocukta daha çok deri, iskelet sistemi veya merkez sinir sistemi etkilenir: Deri bulguları: deride saptanan bulgular istismara uğrayan bir çocuktaki en sık rastlanan ve kolayca tanınan, önemli ipuçları veren lezyonlardır: Ekimozlar ( çürük-ezikler), şiddete uğrayan çocukta dövülmeye bağlı olarak daha çok yumuşak doku üzerinde, sırt ve kalça bölgesinde; tuvalet eğitimi sırasında veya altını ıslatan çocuklara uygulandığında veya cinsel tacize bağlı olarak ise kalça ve uyluk kısmında ve genital organlarda saptanır. Tokatla yüzde, kulakta; yumrukla göz ve çevresinde; zorla yemek yedirmeden dolayı üst dudak ve ağız içinde görülürler. Kaza sonucu oluşan ekimozlar ise genelde kemiklerin çıkıntılı kısımlarının örneğin diz, tibia ön yüzü, çene, bilek ve alın bölgeleri üzerindedir. Ekimozun şekli, şiddet olayında kullanılan araç hakkında bilgi verebilir. Üst ekstremitelerde veya gövdede sıkıca kavrama sonucu oluşan parmakların izleri, açık el ile tokat atma sonucu yüzde birbirine paralel izlerin gözlenmesi önemlidir. Ekimozlar değişik iyileşme evrelerinde, değişik renklerde görülürler. İlk 24 saat içinde oluşmuş olan ekimozlar kırmızı renkte etrafları mor veya mavi renkle çevrili, 1-3 günlük olanlar tamamen mavi veya mavi- kahverengi, 5-7 günlük yeşil, 10 günlük ise sarı renkte olur ve toplam 2-4 haftada iyileşirler. Bu bulgular resmedilmeli ve nitelikleri ayrıntılı olarak kaydedilmelidir. İnsan ısırıkları: İnsan ısırığının tespiti hekimin tecrübeli olmasına bağlıdır ve büyük oranda istismarı gösterdiğinden basit bir ekimozdan ayırt edilmesi gereklidir. Elips şeklinde, yüzeyeldir, diş izleri büyüteç ile görülebilir, doku yırtılması yoktur. Bebeklerde ceza amaçlı olarak kalça ve genital bölgeye yakın yerlerde, daha büyük çocuklarda ise emme izleri ile birlikte, net görünümlü, birden fazla olurlar ve cinsel istismarın kanıtıdırlar. Yanık: Kaza sonucu ya da istismara bağlı olarak acil servise başvuran yanık olgularının % 25’i istismar nedeniyle oluşmaktadır. Çocukların kalça ve perineal bölgelerinde görülen yanıklar tuvalet eğitimi sırasında ceza vermek amacıyla istismar sonucu ya da kaza sonucu olabilir. İstismar amacı ile sıcak su banyosuna oturtulan olgularda yanık belirgin kenarlı ve yuvarlaktır, esas lezyonun çevre dokularında sıcak su sıçramasına bağlı yanık izleri görülmez ve lezyonun her tarafı aynı evrededir. Çocuklarda sıcak cisme kaza sonucu temas ile oluşan yanıklarda ise avuç içleri ve parmaklarda değişik derecelerde ve sınırları belirsiz yanık izleri saptanır. Ellerin dorsal yüzlerinde yanık izleri olan olgularda ise hekim istismardan şüphelenmelidir. Saçın kuvvetle çekilmesi sonucu saç kaybı, saçlı deride peteşi ve ekimoz saptanabilir. 19 İskelet sistemi bulguları: Herhangi bir kırık ile hastaneye başvuran 3 yaşın altındaki tüm olgular istismar açısından incelenmelidir. İstismar olgularında en sıklıkla rastlanan kırıklar uzun kemiklerdeki kırıklardır ve çocuğun kol, bacak veya gövdesinden tutularak sarsılması sonucu oluşur. İstismar sonucu oluşan kırıklar değişik evrelerde iyileşir, periostal yanıtları artmıştır, çoğul metafizer-epifizer bölgede, tek bir kırık ve ona eşlik eden sıyrık ve ekimozlar ile kafatası kırıkları ve kafa içi hasar varlığı şeklinde karşımıza çıkarlar. Merkez sinir sistemi ve diğer vücut kısımları bulguları: Kafa travmaları en sık atlanan ve ölümle sonuçlanan fiziksel istismar türüdür. Genellikle kaza süsü verildiği için istismar sonucu oluşan bulguların iyi bilinmesi gerekir. Küçük çocuklarda kafa travmalarında nonspesifik bulgular olabilir. Aşırı ağlama, emmeme, irritabilite, letarji, konvülziyon, koma, hiper veya hipotonisite, bradikardi, apne veya kalp ve solunum durması bu bulgular arasında sayılabilir. Kulak kanalında ve çevresindeki kanama, otore ve rinore istismar için tipik bulgulardır. Kaza sonucu oluşan kafatasındaki kırıklar genelde lineer, tek taraflı, ve parietel kemik üzerindedir. İstismar sonucu oluşan kafatasındaki kırıklar ise bilateral, çökme kırığı şeklinde, parietal kemik dışında diğer kemikleri içeren ve sütürleri geçen ve diğer lezyonlarla birliktedirler. Subdural kanama ise majör travma dışında daima istismarı düşündürmelidir. Göz ( fudoskopik ) muayenesi, travma geçiren her çocuğa mutlaka yapılmalıdır. Retinal kanama, kafa içi patolojik durumların tek göstergesi olabilir. Retinal kanama saptanan her olgudan beyin tomografisi istenmelidir. Retinal kanama doğum sırasında da oluşabilir ve kaza sonrası ise nadiren meydana gelir. Göz çevresinde oluşan ödem ve ekimoz ise göze doğrudan gelen travma sonucu olur. Karın bölgesine gelen travma istismara uğramış çocuklarda ikinci sırada ölüm nedenidir. Karın travmasına bağlı olarak karın içi organlarda yırtılmalar, karın içi kanama ve sepsis bulguları ile getirilen her çocukta istismar şüphesi ile ayrıntılı inceleme yapılması gereklidir. Ağız içinde fiziksel istismar nedeniyle laserasyonlar (boğma girişimi, ağıza direkt travma vb.) olabileceğinden ağız ve boğaz muayenesi mutlaka yapılmalıdır. 20 İstismar şüphesi olan her çocuğa gelişim testleri uygulanmalıdır. Gelişme durumunun saptanması hem çocukta oluşan lezyonları kendisinin yapıp yapamayacağını hem de motor ve kişisel-sosyal yeteneklerde gecikme olması durumunda ihmal olasılığını ortaya çıkaracaktır.2 Kuşkulu Fiziksel İstismar Bulguları: • Vücudun kapalı ya da kazara yaralanma olasılığı düşük olan bölgelerinde mantıklı bir açıklaması olmayan yaralanmalar (karın, göğüs, sırt, genital bölge, kalça, uyluk bölgesi, boyun, ağız-dudak, damak, diş etleri, gözler, yanaklar) • Özel bir alet kullanımını gösteren yaralanmalar (katlanmış kemer ya da ip izi, sigara yanığı, parmak izi, suya daldırma paterni gibi) • Keskin sınırlı ya da vücudun kat yerlerinin korunduğu yanıklar • Üçüncü derece yanıklar • Farklı iyileşme evrelerindeki yaralanmalar • Boyun etrafındaki çürüklerle birlikte gözlerde peteşiler (boğma girişimine bağlı) • El ve ayak bileklerinde iple bağlama izleri • Yetişkin ısırık izleri • Mantıklı bir açıklaması olmayan kırıklar (metafizyel, skapuler, vertebral, sternal, kompleks, kafatası, çoklu, baziler, çökme, parcalanmış, yürüyemeyen çocuklarda kaburga, uyluk/omuz), farklı iyileşme evrelerinde çoklu kırıklar • Mantıklı bir acıklaması olmayan ciddi kafa yaralanması, subdural hematom, subaraknoid hemoraji, retinal hemoraji, beyin ödemi, subgaleal hematom, yolunmuş saçlı deri • Mantıklı bir açıklaması olmayan intraabdominal yaralanma (karaciğer, pankreas, dalak yırtılması; bağırsak ya da mesane hematomu ya da delinmesi) • Mantıklı bir açıklaması olmayan intratorasik yaralanma (akciğerin yırtılması, kalp, büyük damarlar, özofagus delinmesi, hemotoraks) 18 yaş altı çocuk ölüm nedenlerinin % 5’ini kasten öldürme oluşturduğundan acil servislere gelen tüm şüpheli ölümlerin adli olgu olarak kabul edilmesi ve otopsilerinin yapılması gereklidir. Tüm kesin tanı almış veya şüpheli çocuk istismarı olgularındaki fiziksel bulguları ve dışta bir yaralanma olmasa bile çocuğun nörolojik ve psikolojik durumunu göstermek amacıyla, her lezyondan farklı açılardan ve farklı uzaklıklardan çok sayıda (hatalı çekimler 21 olabileceğinden) görüntü alınarak tıbbi fotoğraflama yapılmalıdır. Kimlik tespiti için çocuğun yüzü ile birlikte görüntü alınmalıdır. Tüm fotoğrafların arkasına çocuğun adı, tıbbi kayıt numarası, tarih, saat, anatomik bölge, fotoğraf çekenin adı soyadı ve imzası ile mümkünse hukuki görevlinin de kimliği ve imzası olmalıdır. Çoğu ülke kanunlarında aile izni olmasa bile direkt radyografi ve fotoğraf çekilmesine izin verilmektedir. Fotoğraflar polis veya çocuk koruma merkezleri tarafından çekilir, ancak bazen bu görev hastane personeli veya hekime düşebilir. Bu fotoğraflar hastane içinde emniyetli bir şekilde olgunun diğer bilgileri ile birlikte korunmaya alınmalıdır.19 1.2.1.3. Fiziksel İstismar ile Karışabilecek Durumlar • Kaza sonucu yaralanmalar • Doğum Travmaları ( zor doğumlarda kemik kırıkları, ekimozlar, bebğin saçlı derisinde şişlik, retinal kanama, ) bazen bebek eve getirildiğinde veya evde yapılan doğumlarda geç fark edilebilir. • Çeşitli kemik hastalıkları, kemik kırıkları ile karışabilir • Kanama bozuklukları ve damar hastalıkları ekimoz veya kanamalara sebep olabilir • Doğumsal normal mor renkte kalça veya sırtta olan mongol lekesi istismarda rastlanan deri değişikliklerinden ayırt edilmelidir. • Çeşitli hastalıklar yanık gibi görülebilirler ( haşlanmış deri sendromu, toksik şok sendromu vb) • Resüsitasyon (yeniden canlandırma) sırasında da kaburgalarda kırıklar ve beyin kanaması görülebilir. • 2-4 aylık bebeklerde “Ani Bebek Ölümü Sendromu” görülebilir. • Alternatif tıbbi uygulamalar ( bardak kapama, sıcak uygulama, tuz basma vb.) istismarda uygulanan deri lezyonları ile karışabilir. Bir kültürde istismar olarak kabul edilen bu uygulamalar bir diğer kültürde tedavi amacıyla uygulanabilmektedir.4 1.2.1.4. Fiziksel İstismarın Çocuk Üzerindeki Fiziksel ve Ruhsal Etkileri A) Fiziksel Belirtiler 1. Çocuk aşırı derecede hassas veya tam tersi duyarsızdır. Ağrılı uyaranlara karşı fazla tepki vermez. 22 2. Vücudundaki lezyonların öyküde belirtilen süreden daha eski dönemde oluştuğunu düşündüren bulgular vardır. ( çürük ve eziklerin renk farklılığı vb.) 3. Değişik türde yanık ve kesi birlikte bulunur. 4. Tek bir sebebe bağlı çok sayıda lezyon bulunur ( çok sayıda sigara yanığı gibi) 5. Saklanmaya çalışılan ( flasterle veya saçla vb. örtülerek ) yaralar bulunur 6. Verilen öyküye ters düşen, bulunmaması gereken yerlerde ( dil, dudak, dilaltı vb. ) lezyonlar bulunur. 7. Mantıklı bir açıklaması olmayan her türlü yaralanma, kırıklar, yanıklar, deri lezyonları, kafa travmaları ve diğer fiziksel hasarlar istismarı düşündürmelidir. 8. Fiziksel istismar sonucu çocukta kalıcı sakatlıklar oluşabilir.4 B) Ruhsal Belirtiler 1. Fiziksel ceza gören çocuk içine kapalı, endişeli, korkak, çaresizdir, otokontrolü bozulmuştur, sürekli kabuslar görür ve kendisini değersiz, terk edilmiş ve reddedilmiş hissetmektedir. 2. Kendisine fiziksel şiddet uygulayan kişi ile temastan kaçınır, diğer kişilere karşı da endişeli tavır gösterir, evde yalnız kalmaktan korkar 3. Çocukluklarında fiziksel ceza görmüş üniversite öğrencilerinin yoğun kaygı ve depresyon yaşadıkları, sosyal ilişkilerinin olumsuz olduğu, hayattan hiçbir beklentilerinin olmadığı belirlenmiştir. 4. Fiziksel ceza çocukta özsaygının azalmasına ve psikolojik sorunların, saldırganlık ve şiddet davranışlarının oluşmasına yol açmaktadır. İstismara uğrayan çocuk hayvanlara ve diğer çocuklara şiddet uygulamaktan kendini alamaz ve kendi kendisine de zarar verebilir. 5. Fiziksel istismara uğrayan çocuklarda intihar düşünceleri ve girişimlerine daha yüksek oranda rastlanmaktadır. 6. Fiziksel istismara uğrayan çocuk, hem kendini sevmemekte hem de başkalarını sevme becerisinden yoksun olmaktadır ve yeni ilişkilere girmeye korkar, bu yüzden yalnız kalır, toplumdan izole olur. Benzer özellikler çocuğun ailesinde de görülmektedir. 7. Aile içi şiddet davranışlarına şahit olan ve maruz kalan çocuk problem çözme yeteneğinden yoksundur ve fiziksel şiddeti problem çözme yolu olarak benimser. İleride fiziksel şiddet uygulayan bir eş ve ebeveyn olabilmektedir. 8. Yeme bozuklukları, okul başarısızlığı, okuldan kaçma, çetelere katılma, madde bağımlılığı, evden kaçma, riskli ortamlarda bulunma, öfke ve sinirlilikle başa 23 çıkamama, intikam duyguları, kendi kendine zarar verme, mutsuzluk ve depresyonun diğer belirtileri görülür. 9. Çocukların bir kısmı olayların üstesinden gelebilmek için çoğul kişilik geliştirebilir ve bu durum erişkin yaşa kadar devam edebilir.4,20 1.2.2. Çocuk Cinsel İstismarı Tanımlar: Çocuk cinsel istismarı, erişkin bir kişinin 18 yaşından küçük genç ve çocukları cinsel istek ve ihtiyaçlarının doyumu için kullanmasıdır. Hukuksal boyutta cinsel istismar deyiminden: 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilen hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara karşı ve diğer çocuklara karşı sadece cebir tehdit, hile veya cebir veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış anlaşılır. Çocuk ve erişkin arasındaki temas ve ilişki, o erişkinin seksüel stimülasyonu için kullanılmışsa, ya da bariz bir yaş farkı olan bir çocuğun diğer bir çocuk üstüne belirgin bir gücü veya kontrolü söz konusuysa çocuğun cinsel istismara uğradığı kabul edilir. Cinsel istismar, çocuğun en az kendisinden 6 yaş büyük bir kişi tarafından cinsel doyum için zorla veya ikna edilerek kullanılması ya da başka birisinin bu amaçla çocuğu kullanmasına izin verilmesidir.21 Cinsel istismar psikososyal gelişimini tamamlamamış ve yaşı küçük bir çocuğun bir erişkin tarafından cinsel doyum için kullanılmasıdır.14 Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi çocuk cinsel istismarı çocuktan yaşça büyük bir erişkin veya 18 yaş altını çocuk kabul ettiğimiz göz önüne alınacak olursa çocuktan 4-6 yaş küçük bir çocuk tarafından gerçekleştirilmektedir. İstismara uğrayan çocuk ya yaşı çok küçük ve kendisine yapılanı anlamayacak durumdadır ya da çeşitli şekillerde sindirilmekte ve kendisine yapılanlara katlanmaktadır. Ensest terimi ise birbirleri arasında kan bağı bulunan, çoğu kültürde yasal ya da yasal olmayan kurallarla cinsel birliktelikleri yasaklanmış olan kişilerin cinsel ilişkide olma durumunu ifade eder. Ensest geleneksel olarak evlenmeleri, ahlak, hukuk ve dinsel olarak yasaklanmış, akraba olan aile bireyleri arasındaki ilişki olarak değerlendirilmektedir. Ensest 24 konusunda çeşitli tanımlar yapılmıştır. Bu tanımlamalarda iki temel faktör ön plana çıkmaktadır. Bazı araştırmacılar sadece çekirdek aile içindeki aile bireylerini bu kapsama alırken bazı araştırmacılar ise bakmakla yükümlü olan tüm kişileri biyolojik bağa bakmaksızın bu kapsama almaktadır.10 Çocukların biyolojik olarak akrabalığı olan aile bireyleri; ebeveynleri, ağabey ve ablaları ya da dayı, amca vb. güvendiği sevdiği kişiler tarafından aile içinde cinsel istismara uğraması her toplumda ve her statüde kişiler tarafından gerçekleştirilmekte ve çoğu zaman bu durum gizli kalmaktadır. Tüm ensest olgularının yalnızca % 33’ü bildirilmektedir.22 Parafili, cinsel sapkınlıktır. İnsanların büyük bir bölümünün cinsel objesi erişkin insanlardır. Fakat bir bölüm insan var ki cinsel partner ve cinsel doyum için erişkinleri değil, farklı nesne ve çocukları seçmektedir. Parafiller çocukla cinsel ilişki, kendi cinsel organını gösterme ve çocuğun cinsel organını görme fantezileri, dürtüleri ve eylem hevesleri olan kişilerdir. Parafillerin bir bölümü ise ergen olmayan çocukları cinsel obje olarak benimserler ve bu kişiler erişkinlerle ilişkiyi istemezler. Bunlara da pedofil denmektedir.23 Pedofili, en az 16 yaşındaki bir kişinin, en az 6 aylık bir süre boyunca, ergenlik dönemine girmemiş, kendisinden en az 5 yaş küçük bir çocukla cinsel etkinlikte bulunma ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkarak eyleme dönüştürülmesi olarak tanımlanmaktadır. Pedofillerin çocuklara cinsel ilgileri genellikle ergenlik yaşlardayken ortaya çıkmaktadır. Ancak erişkin yaşta da gelişebildiğini gösteren veriler vardır.24 Dünya sağlık örgütünün tanımına göre ise pedofiller temel olarak 18 yaş üzeri erkekler olmak üzere, ergenlik yaşı öncesindeki ( 12 yaş altı ) bir çocuğa yönelik anormal sapkın cinsel istek duyan kişilerdir. Başlıca iki şekilde karşımıza çıkarlar: • Özel Tip ( Exclusive Type ) : Sadece çocuklara çekim duyan pedofiller. • Özel Tip Olmayanlar ( Non- exclusiv Type ) : Hem yetişkinlere hem de çocuklara ilgi duyan pedofiller26 1.2.2.1. Çocuk Cinsel İstismar Çeşitleri Cinsel istismar çocuklara çok geniş bir yelpazede uygulanmaktadır. Çocuğa uygulanan cinsel istismarın mutlaka şiddet içermesi gerekmez, çocuğun rızasının olup olmadığına 25 bakılmaz. Aynı yaş grubundaki çocuklar arasında birbirlerinin cinsel organlarına bakmak ve ellemek gibi şiddet içermeyen, kendi bedenini ve karşı cinsi merak etmekten kaynaklanan hareketler, cinsel oyunlar doğaldır ve istismar olarak kabul edilmez.27 İngiltere’de yapılan bir çalışmada çocuk popülasyonunda çocukların yaklaşık % 10’unun cinsel istismara uğradığı bildirilmiştir. Türkiye’de Adli Tıp Kurumunda yapılan bir araştırmada ise cinsel istismar iddiası ile başvuran olguların % 87’si kız, % 13’ü erkek çocuklar olup, faillerinin % 55 oranında baba, erkek kardeş, dayı, amca vb. birinci derece aile bireyleri olduğu saptanmıştır. Kuntay ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada da İstanbul’da 500 kız çocuğunun seks işçisi olarak çalıştırıldığı, bunların 12 ile 17 yaş arasında genellikle ilk cinsel ilişkilerini yaşadıkları belirtilmiştir. 9-11. sınıf öğrencileriyle yapılan bir çalışmada % 1.8 oranında ensest bildirilmiş, öğrencilerin % 11.3’ünün çocukken özel bölgelerine istemedikleri şekilde dokunulduğunun, % 4.9’u ise cinsel ilişkiye zorlandıklarını belirtmişlerdir.2 Hukuksal açıdan bakıldığında cinsel istismar iki ana grupta incelenmektedir: 1-)Basit Cinsel İstismar; çocuğun vücudu üzerinde gerçekleştirilen ve objektif olarak cinsellik niteliği taşıyan ancak cinsel ilişkiye varmayan cinsel davranışlardır. 2-)Nitelikli Cinsel İstismar; cinsel istismarın vücuda cinsel organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenir. Çocuğun cinsel istismarı ensest, cinsel organlarını gösterme, çocukları soyma ve seyretme, cinsel ilişkiye veya mastürbasyona tanık etme, cinsel organını sürtme, bedenine cinsel amaçla dokunma, okşama, yalama, cinsel organları okşama ve okşattırma, anüse veya vajinaya parmak atma cinselliği kışkırtan konuşmalar, müstehcen yayınlara konu etme ( çocuk pornografisi ), oral seks, ağza, vajinaya ve/veya anüse penetrasyon, pornografik film seyrettirme, vb. çeşitli şekillerde gerçekleştirilmektedir. Bu eylemlerdeki ortak özellik, çocuğun yaşına uygun olmayan cinsel uyarıma ya da travmaya maruz kalmasıdır. Bu kapsamda cinsel istismar türleri: 1. Temas içermeyen cinsel istismar türleri 2. Temas içeren cinsel istismar türleri olmak üzere iki gruba ayrılır: a)Temas İçermeyen Cinsel İstismar Türleri • Sözel istismar: İstismarcının, çocuğun cinsel özelliklerine yönelik veya çocuk üzerinde gerçekleştirmeyi istediği cinsel faaliyetleri anlattığı ve başka cinsel öneri ve yorumlarda bulunduğu konuşma türüdür. Çocuğun cinsel gelişimi, tercihleri ve organları 26 ile alay etme, çocukla seks içerikli konuşma, çocuğun cinsel doğasının sözlü ve duygusal istismarı şeklinde uygulanır. • Teşhir: İstismarcının kurbana göğüs, penis, vajina, anüs gibi özel bölgelerini gösterdiği ve/veya kurbanın önünde masturbasyon yaptığı veya yaptırdığı istismar türüdür. Çocuğa pornografik materyallerin gösterilmesi, çocuğun cinsel içerikli fotoğraflarının çekilmesi ve çocuk pornografisi, çocuğun başkalarının cinsel istismarına tanık edilmesi şeklinde de uygulanır. • Röntgencilik: İstismarcının açıkça veya gizli olarak kurbanı soyunukken veya istismarcıyı cinsel olarak tatmin eden aktivitelerde bulunurken gözlemesidir. Bu tür aktivitelere cinsel yönden uyarılıcılıktan çok uzak durumlar da girebilir. Bir olguda istismarcının bir bebeğin bez değişimi sırasında uyarıldığı bildirilmiştir. Bazen istismarcının kurbandan sadece soyunmasını istediğine de rastlanır. b) Temas İçeren Cinsel İstismar Türleri: • Cinsel Dokunma: Vücudun özel bölgelerine yapılan herhangi bir dokunmadır. Bu bölgeler, göğüsler, vajina, penis, kalçalar, anüs gibi bölgelerdir. İstismarcı çocuğu okşayabilir, çocuğun da kendisine dokunmasını sağlayabilir. • Çocuğun cinsel amaçlı öpülmesi • Çocuğun istismarcıya cinsel amaçlı dokunmasının sağlanması • Çocuğun istismarcıya mastürbasyon yapmaya zorlanması • Cinsel haz sağlamak için çocuğa cinsel şiddet uygulanması • Çocukla vajinal ya da anal birleşme • Çocuğun fuhuş malzemesi yapılması • Çocuğun istismarcıya oral seks yapmaya zorlanması • Çocuğun hayvanlarla seksüel aktiviteye zorlanması • Seksüel penetrasyon 1.2.2.2. Çocuk Cinsel İstismarı Faillerinin Özellikleri Freud’a göre, yetişkinlikte görülen cinsel davranış sapmaları, çocuğun Oidipal dönemde karşılaştığı sorunlarla da yakından alakalıdır. Cinsel davranış sapmalarının, yani parafili’nin, birçok psikolog veya psikiyatriste göre farklı sebepleri ve kökenleri vardır. Freud’a göre erken çocukluk yıllarında cinsellikte ortaya çıkan bazı problemler, yetişkinlik döneminde kendini göstererek o yıllara doğru bir gerilemeye yol açar ve bu tarz sapmalar 27 görülür. Kimi psikologlara göre ise, bireyselliklerine kavuşamamış ve otoriter anne imgesinden kurtulamamış kişiler, kimliklerini sürdürememe korkusunu yenmek ve kafalarındaki imgelere karşı bir zafer kazanmak için, bir ilaçmışçasına bu sapmalara yönelirler.24 Pedofillerin büyük çoğunluğu erkeklerdir. Diğer cinsel saldırı yapan grupla karşılaştırıldığında bireylerin daha büyük yaş grubunda oldukları, eylemlerin yapıldığı ortalama yaşın 40-70 yaş arası olduğu gösterilmiştir. Pedofillerin eylemlerinde genellikle zor kullanmadığı, aksine önce masum dokunma sonra uygunsuz dokunma, açık resimler gösterme, porno izletme gibi birçok fizik manipülasyon ve desensitizasyon uyguladıkları gösterilmiştir. Bu bireyler için internet ortamı bilgi edinme, mağduru belirleme ve ilișki kurma, fantezi geliştirme, diğer sapkınlığı olan kişilerle bağlantı kurma gibi birçok istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için bir araç olmaya başlamıştır. Pedofilik bireylerin eylemlerinin nadir olarak impulsif bir cinsel eylem olarak ortaya çıktığı, büyük çoğunluğunun önceden planlandığı gösterilmiştir. ABD Adalet Bakanlığına bağlı çalışanlar karşılaştıkları pedofili olgularının savunma örüntülerini incelediklerinde kullandıkları savunmaları genel olarak beş başlık altında toplamışlardır: • İnkâr ("çocuğu kucaklamak suç mu? " vb.) • Küçümseme ("sadece bir kez oldu," vb.) • Akla yatkın hale getirme ("erkek çocuklardan hoşlanan biriyim", "çocuk sapığı değilim" vb.), • Uydurma ("araştırma projesi için kullanıyorum" vb.), • Saldırma (çocuğa, polise, doktora vb.) olarak belirlenmiştir. Hastalığın süresinin genellikle çok uzun olduğu bilinmektedir. Pedofilik bireylerin aile içinde ve dışında sosyal teması sınırlı, içe kapanık, eşi ya da ailesiyle sıcak ilişki kuramayan psikopatik, psikoseksüel ve sosyal açıdan immatür oldukları, çeşitli ruhsal hastalıklar ve davranış bozukluklarına ( duygu durum bozuklukları, depresyon, madde – alkol bağımlılığı, kaygı bozukluğu, empati ve yakınlık duygusunda eksiklik, vb. ), sahip oldukları belirtilmektedir. Pedofilik eğilimin ortaya çıkmasında gelişimsel, ailesel ve çevresel faktörler ve bu faktörlerin etkileşimi gibi birçok faktörün etkili olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan çalışmalarda bu kişilerin çocukluk döneminde özdeşleşeceği birinin olmaması, sosyal bileşenler açısından patolojik bir aile yapısına sahip olmaları, destek 28 sistemlerinden yoksun olmaları, gelişim dönemlerinde yaşadıkları sorunlar nedeniyle ego bütünlüğü ve beden algısı ile ilgili sorunları olabileceği saptanmıştır. Çocuklara cinsel istismar uygulayan kişiler için tek bir tipleme yapılamaz. Çok çeşitli etnik kökenden, meslekten, statüden, cinsden, yaştan ekonomik sınıftan, sosyo-kültürel çevreden kişiler bu eylemi gerçekleştirebilmektedirler. Bu kişiler her zaman olmamakla birlikte çoğunlukla kendileri de çocukken cinsel istismara uğramış kişilerdirler. Bazı yetişkinler, çocuklara hiçbir cinsel çekicilik hissetmeden de pedofili davranışını gerçekleştirebilir. Bunlar patolojik kişilik yapısına sahip kimseler tarafından gerçekleştirilen birbirleriyle bağlantıları olmayan impulsif fiillerdir ( durumsal pedofili ). Ergenlik öncesi çocuklara yönelik çeşitli şekillerde fiile dökülen cinsel sapma ise “tercihe bağlı pedofili”dir ve cinsel tercih, çekici veya çekici olmayan tip, cinsel saldırının tipi, kullanılan stratejiler, suçu işleme şekilleri, karakter özellikleri, sosyal yönden zayıf veya güçlü vb. kriterler ile tanımlanırlar. Pedofiller gözlerden uzak, karanlıkta avını yakalamaya çalışan kimseler değillerdir. Herhangi birinin arkadaşı, topluma iyi entegre olmuş, şüphe uyandırmayan biri olabilir. Çeşitli meslekte ve statüde; öğretmen, danışman, üst düzey yönetici, izci lideri, kamyon şoförü, fabrika işçisi, din adamı veya doktor vb. olabilir. Bu kişiler asla pedofili eğiliminden söz etmez ve bu eğilimini açıkça sergilemezler. Alışveriş merkezlerinde, stadyumlarda, tüm toplu yerleşim merkezlerinde görülebilirler ve yaş, ırk, eğitim, iş veya gelire bakmaksızın çocukların bulunabileceği her yerde bulunmaya çalışarak avlarının peşine düşerler. Çocukların cinsel istismarında faillerin %60-%70’i akrabalar, öğretmenler, komşular, otorite figürleri gibi çocuğun bildiği ve güvendiği kişilerdir. Pedofiller, önceden planlayarak, çocuklara gözlemsiz biçimde yakın olabilecekleri bakıcılık, spor hocalığı ve servis şoförlüğü gibi mesleklere ve konumlara yerleşirler. Çocuklara yakınlaşmak için önceleri çocuğun ve ailenin güvenini kazanacak davranışlarda bulunurlar. Pedofilik bireylerin eylemlerini gerçekleştirmek için tercih ettiği yer genelde çocuğun tanıdığı bildiği yerlerdir. Küçük çocuklar ve kız çocuklarının çoğunlukla kendi evlerinde ya da pedofilik bireyin evinde, ergenlerin ve erkek çocukların ise ev dışındaki yol kenarı, ağaçlıklar, okul, oteller gibi yerlerde cinsel istismara uğradıkları gösterilmiştir. Şiddet içeren cinsel saldırı olaylarının yaklaşık %70’inde ise çocuklar istismarcıları tanımamaktadır. Çocuk cinsel istismarı faillerine özgü kesin bir profil çizmek mümkün değildir. Psikolojik olarak sorunlu ve hasta olanların yanı sıra tamamen sağlıklı ve bilinçli olup çocukların seks partneri olmalarını savunan kişiler de bulunmaktadır.25 29 Pedofillerin Özellikleri: 1-Çocuklar ve yetişkinler arasında popülerdir, genellikle çocuğun iyi tanıdığı bir kişidir. 2- Güvenilir ve saygın görünür. Toplumda iyi bir yeri vardır. 3- Çocuklarla yetişkinlerle olduğundan daha rahat hisseder. 4- Çoğunlukla ergenlik öncesi erkek ve kız çocuklarına çekim duyar. 5- Heteroseksüel, homoseksüel veya biseksüel olabilir. 6- Kurbanını elde etmek için çeşitli yolları dener, onları video oyunlarına, partilere, şekerlere, oyuncaklara, hediyelere boğar. 7- Başı dertte olan, ilgi ve şefkate ihtiyacı olan, ev ve okulda sorunları olan çocukları seçer. 8- Sıklıkla tercih ettiği kurbanların yaşında çocuğu olan kadınlarla ilişki kurar veya evlenir. 9- Nadiren bir çocuğu cinsel bir temasa zorlar veya baskı kurar. Genellikle güven ve dostluk yoluyla ilişki kurar. Zaman içinde şiddet ve tehdit kullanmaya başlar. 10- Fiziksel temas kademelidir, dokunmaktan kucağa almaya, dizlerinde oturtmaya, öpmeye vb. aşama aşama geçer. Cinsel istismar sırasında fiziksel şiddet uygulanması, çocuğun tanımadığı kişiler tarafından uygulanan cinsel istismarda sıktır. Aile üyeleri tarafından uygulandığında fiziksel şiddet azalır, hediyeler, tehdit, şantaj unsurları ile çocuk susturulmaya çalışılır. 11- Zevk almayı pek çok yolla türevlendirebilir. Bazılarına sadece çocuğa bakmak bile yeterlidir. Bazıları için fotoğraf çekmek ya da elbiseleri çıkarılmış bir çocuğu seyretmek yeter.Yine de bazıları daha çok temasa ihtiyaç duyar. 12- Çocuklarla yalnız kalmanın birçok yolunu ve yerini bulur. 13- Her şeyden önce (ama her zaman değil) erkektir, erkeksidir, 30 yaş civarında, iyi eğitimlidir, ortalamanın üstünde dindardır. 14- Çoğunlukla aile babasıdırlar, hiç bir sabıka kayıtları yoktur ve yakalandıktan, hüküm giydikten, hapiste yattıktan ve mahkeme kararı ile cinsel suçlu programına alındıktan sonra bile çocuğu istismar ettiklerini reddederler. 15- Evliliklerinde cinsel işlevsizlik nedeniyle sorun yaşar ve evlilik pedofilin gerçek tercihleri ve yaptıklarını gizlemek için bir paravandır. Kolay etki altına alacağı, sindirebileceği, zayıf kişilikli kadınlarla evlenir. 16- Çoğunlukla, ama her zaman değil, kendileri de çocuklukta cinsel tacizin bir türünün kurbanıdır. Ancak bu durum tartışmalıdır. Böyle bilinmekle beraber son yıllarda bunun böyle olmadığını gösteren çalışmaların sayısı da artmaktadır. 17- Pedofilin çocuğu olmasa bile pedofilin evi, oyuncaklar, kitaplar, video oyunları, bilgisayarlar, bisikletler, dikiş öğrenme takımları, tekerlekli patenler, havuz, abur cubur30 çocukları evine çekecek ve geri gelmelerini sağlayacak şeyler ile tam da çocukların istedikleri bir ortamdır. 18- Cinsel istismar uygulayıcısı zayıf heteroseksüel becerileri olan, izole, bağımlı, kolay incinebilir, impulsif kontrolleri zayıf, ruhsal olgunluğunu tamamlamamış, kişilerdir. 19- Kadın bir pedofil, çocuğu bir erkek pedofille çift olarak taciz eder ve genellikle kendisi de kronik cinsel taciz kurbanıdır. 20- Bir pedofil bağımsız hareket edebilir veya internet ve diğer pedofiller için gruplar gibi bir organizasyonun parçası olabilir. 21- Bazı pedofiller davranışlarının kriminel (suç), ahlaksız veya kabul edilmez olduğunu fark eder ve gizlilik içinde çalışır. Bazıları yaptıkları hakkında oldukça açık ve militandırlar, pedofilinin basın ve konuşma özgürlüğüne sığınarak normalizasyonunu savunurlar ve “nesiller arası samimiyet” gibi zararsız bir dil kullanmaya özen gösterirler. 22- Bir pedofil kendi kendine durmaz, ve normalleşmez. Çünkü davranışının sorumluluğunu almaz ve zarar verecek herhangi bir şey yaptığını inkar eder. Yakalanana dek istismara devam eder.26 1.2.2.3. Çocuk Cinsel İstismarının Tespiti, Fiziksel ve Ruhsal Bulgular Cinsel istismar özellikle de ensest çoğu zaman gizli kalmakta ve çocuk erişkin yaşa gelinceye kadar istismara uğramaktadır. Cinsel istismarın ortaya çıkması çoğu zaman tesadüfidir. Aile içinde bu durumun saklanması ile nesilden nesile geçen sağlıksız psikolojik yapı, toplumun içinde dibi görünmeyen gizli bir buzdağına dönüşür ve bu durum psikolojik rahatsızlıkların en vahim tablosudur. Çeşitli tabular, eğitimsizlik, korku, yasaklar, yetersiz hukuk yapısından dolayı gizlenen çocuk cinsel istismarı sorunu, özellikle ülkemizde korkutucu boyutlara ulaşmıştır. Çocuklar kolayca güven duydukları, kolayca korkutulabildikleri ve kandırılabildikleri için her türden istismara çok açıktırlar. Cinsel istismara maruz kalan çocuklar; • İstismarcı ebeveynleri, yakınları ya da akrabaları ise aile içinde yaşanacak arbede, parçalanma vb. yoğun problemleri önlemek için, • Tacizci tarafından tehditle sindirildikleri ve korkutuldukları için, • Hiç kimsenin kendilerine inanmayacağını, anne babalarının ve sevdiklerinin gözünde değerlerini yitireceklerini, etiketleneceklerini düşündüklerinden 31 • Cinsel istismarı anlama ya da anlatma kapasiteleri henüz gelişmemiş olduğundan • İstismarcı babaları ise sevdikleri ve onun zarar görmesini istemedikleri için yaşadıkları istismar olayını anlatmazlar ya da anlatamazlar. Cinsel istismara uğrayan çocuk; kendisine uygulanan istismarın kapsam ve nedenini tam olarak kavrayamayacağından bunu nasıl ifade edeceğini bilemez, kendisine inanılmayacağını düşünerek olayı paylaşmaya cesaret edemez ve sonuçta ailesi, yakın çevresi ve belki de tüm çevresi ile işbirliğini koparmaya yönelir. Çocukluğunda istismara uğrayıp da bildirmeyen kişilerle bunun nedenini araştıran bir çalışmada; çocuklar tarafından en çok verilen yanıt kendilerini eylemden dolayı sorumlu hissettikleri (%57.7) ve eylemi yapan kişiye olan bağlılıkları nedeniyle o kişinin cezalandırılmasını istememeleridir (%44.2) Türkiye’de yapılan bir çalışmada istismara uğrayan çocukların tamamının temas içeren cinsel istismara maruz kaldığı ve tanımlanan istismar davranışlarından anal sürtünmenin erkek çocuklarda, dokunma-okşama ve öpmenin kız çocuklarında yüksek oranda saptandığı belirtilmektedir. Ayrıca yaş arttıkça çocukların birden çok istismar şekline maruz kaldığı, beden bütünlüğünün bozulduğu ve kız çocuklarında yaşın yükselmesine paralel olarak vajinal penetrasyon şeklindeki istismarın arttığı bulunmuştur. Cinsel istismar nedeniyle ve şüphesiyle hastanelere başvuran erişkin, çocuğu gözlem altına alarak öncelikle vücudunda fiziksel yaralanma bulguları ile cinsel ilişki sonrası genital bölge ve anal bölgede görülebilecek kaşıntı, akıntı veya kanama gibi belirtilerin olup olmadığını inceleyerek zaman kaybetmeden bunların tıbbi tespiti için, konusunda deneyimli bir hekime başvurmalıdır.25 Hastanelere başvuru, çocuğu yıkamadan, üzerindeki elbiseleri değiştirmeden, mümkünse tuvalet ihtiyacını yaptırmadan olmalıdır. Adli delillerin cinsel istismarı izleyen 72 saat içinde toplanması gerektiği, tipik olarak seminal sıvı ve yabancı maddelerin çocukların cinsel istismarında bulunamadığı bildirilmektedir. 24 saat içinde başvuran olguların % 90’ından fazlasında adli delil saptandığı, delillerin özellikle iç çamaşırlarından elde edildiği belirtilmektedir. 24 saatten sonra yapılan sperm, seminal sıvı analizlerinde anlamlı sonuç alınamadığı, ancak iç çamaşırların analiz için alıkonulması gerektiği vurgulanmıştır.2 Fotoğraflar ve Video Çekimleri: Vücudun herhangi bir yerinde travmaya ait bir lezyon varsa mutlaka görüntü kaydı yapılmalıdır. Çoğu ülke kanunlarında aile izni olmasa bile direkt radyografi ve fotoğraf çekilmesine izin verilmektedir. Fotoğraflar polis veya çocuk koruma merkezleri tarafından çekilir, ancak bazen bu görev hastane personeli veya hekime düşebilir. 32 Kimlik tespiti için mutlaka çocuğun yüz fotoğrafının da çekilmesi gereklidir. Tüm fotoğrafların arkasına çocuğun adı, tıbbi kayıt numarası, tarih, saat, anatomik bölge, fotoğrafçının adı-soyadı ve imzası ile hukuki görevlilerin adı-soyadı ve imzası kaydedilmelidir.20 Yaşanacak hukuki, tıbbi ve sosyal süreçte çocuğa güven ve destek verici, anlayışlı, güçlü ve bilinçli işbirliği oluşturulmalıdır. Cinsel istismara uğrayan çocuklar hastanelere; • Normal rutin muayene sırasındaki bazı bulgulardan şüphe ederek sorgulamak suretiyle, • Bir erişkinin çocuktaki davranış değişimlerini fark etmesi veya çocuğun vücudunda ortaya çıkan fiziksel yaralanmaları ve izleri fark ederek şüphelenmesi ve sorgulaması ya da bunların tedavisi için doktora başvurması ile, • Aile fertlerinden birinin olaya tanık olması ile • Çocuğun ruh sağlığının giderek bozulması nedeniyle psikiyatri muayenesi için başvurulması ile • Mahkemeler tarafından, cinsel istismar şüphesi durumunun aydınlatılması için • Çocuğun tecavüze uğraması veya taciz şüphesi ile acil servislere kanıt toplanması amacıyla başvuru nedeniyle getirilmektedirler. Hekimlerin cinsel istismar tanısı koyması ve olgunun koruma altına alınmasını sağlamak için ileri girişimleri yapması, bu olasılığı düşünmesine bağlıdır. Cinsel istismar tanısı çocuğun öyküsü ile konulmalıdır. Cinsel istismar bazen fiziksel istismar ile birlikte olabileceğinden her fiziksel istismar olgusunda cinsel organlar da incelenmelidir. Bu muayene esnasında çocuğun annesi ve/veya onu muayeneye getiren aile bireyinin de yanında olması gerekmekte, ergen olanların ise annelerini muayene sırasında yanlarında isteyip istemedikleri sorulmalıdır. Çocuktan olayın öğrenilebilmesi için: • Rahat bir ortam sağlanmalı • Uygun bir dil ve teknik geliştirilmeli • Aceleci olunmamalı, yeterli zaman ayrılmalı ve sabırlı olunmalı • Çocuğun güveni kazanılarak iyi bir iletişim kurulmalı • Yönlendirici sorulardan kaçınılmalı, özel durumlar hariç olaya yönelik direkt sorular sorulmamalı 33 • Özellikle konuşma ya da iletişim zorluğu çeken çocuklarda iletişimi kolaylaştırmak için bebek ve resim gibi yardımcı araçlar kullanılmalıdır Cinsel istismara uğrayan çocukta saptanacak bulgular 2 bölümde incelenir: a)Fiziksel Bulgular b)Ruhsal Bulgular a)Cinsel İstismarın Fiziksel Bulguları Cinsel istismara uğrayan çocukta oluşabilecek fiziksel bulguları sınıflandırmak için çok iyi tanımlanmış kriterler veya kabul edilmiş bir terminoloji yoktur. Fiziksel bulgular çocuğun maruz kaldığı travmaya göre değişir. Minimal travma kısa sürede iyileşen ve kalıcı iz bırakmayan küçük yaralara neden olurken, derin laserasyonlar daha uzun sürede iyileşir ve kalıcı iz bırakır. Vajinal yırtılma oluşan kız çocukları ile anal yırtılma oluşan erkek çocuklarının muayene ve tedavisi genel anestezi altında ameliyathane şartlarında yapılmalıdır.4 Cinsel istismara uğrayan kız ve erkek çocuklarda saptanan fizik muayene bulguları: • Vücudun çeşitli bölgelerinde, özellikle cinsel uyarı oluşturacak ağız, boyun, göğüs, genital bölge, bacakların iç yüzleri, kalça ve cinsel bölge çevrelerinde değişik boyutlarda ekimoz, çizik, yanık, ısırık veya elle sıkıştırılmaya ya da tırnaklamaya bağlı lezyonlar • Anal veya genital bölgede mantıklı bir açıklaması olmayan yırtılma, çok sayıda sıyrıklar, geniş morluklar ve kanamalar ya da kalıcı infeksiyonlar, akıntı. • Anal dilatasyon ( ilaç etkisi altında olmadan ve ampullada dışkı olmaksızın >20 mm genişlik) • Yırtılmış, kanlı iç çamaşırları • Ergenlik dönemi çocuklarda gebelik • Kesin tanı semen veya sperm veya asit fosfataz pozitifliği, pozitif gonore kültürü, sifiliz, HİV pozitifliği ile konulmaktadır. Atipik fizik muayene bulguları ( sıyrık, ezik, çürük vb.) ancak pozitif öykü ve spesifik laboratuar bulguları eşliğinde tanıda yardımcıdır. • Hiçbir teşhis konulamayan baş ağrıları, karın ağrıları, bulantı, kusma veya benzeri fiziksel şikayetler.2 b)Cinsel İstismarın Ruhsal Bulguları • Bireylere ya da mekanlara karşı yeni korkular ya da içe dönüklük davranışı 34 • Kendisinden beklenmeyen tutum, davranış ve reaksiyonlar, alışılmadık saldırganlık ya da bebeksi gerileme davranışları • Cinsel dışavurum ya da yaşına uygunsuz cinsel davranışlar • Cinsel kimlik ile ilgili sürekli zihinsel meşguliyet, cinselliğe karsı alışılmadık bir ilgi ya da cinsellikle ilgili her şeyden kaçınma • Yaşadıklarını oyunlara, resimlere, oyuncaklara, arkadaşlarına sözel ya da fiziksel olarak yansıtması, uygulaması. • Arkadaşlarına cinsel aktiviteleri öğretmeye kalkması • Yaş ile uyumsuz cinsel bilgilenme, • Endişe, sinirlilikle başa çıkamama, fobik tepkiler, ağlama ve bağırma tarzında öfkeli reaksiyonlar • Ağır depresyon • Suçluluk hissi ( suçluluk hissi olayın kendisinden değil, daha sonra yaşanan aile fertlerinin de olaya katılması ile ilgili olaylardan kaynaklanmaktadır ). • Fiziksel ve sosyal gelişimde gerilik • Uyku düzeninde bozulmalar, uyuyamama ve kabuslar • Gece işemeleri, dışkı kaçırma, parmak emme • Okul ve ev yaşamındaki uyumun bozulması, ders başarısının azalması, • Genital bölgesinde bozukluk olduğu korkusu • İntihar düşüncesi/girişimi, • Okuldan/evden kaçma davranışı, suç işleme, fuhuş, madde bağımlılığı • İlerleyen yaşlarda cinselliğin tamamen reddedilmesi ya da rastgele cinsel ilişkiye girme, çocuklara yönelik cinsel istismar, alkol ve/veya uyuşturucu bağımlılığı kendine zarar verici fiziksel davranışlar, psikopatik eğilimler, tekrarlayan intihar girişimleri Cinsel istismara uğrayan erkek çocuklarında tepkisel olarak daha çok saldırganlık, uyku bozuklukları ve uzaklaşma şeklinde davranışlar görülürken, kız çocuklarında aşağılık duygusu ve kendine zarar verme ön planda görülür.10 Cinsel istismara uğrayan çocuktaki davranışsal reaksiyonlar, yaş gruplarına göre de değişiklik göstermektedirler:2 0-3 yaş : Yeme ve uyku bozuklukları, yabancılardan korkma, üzerini giyip çıkarırken sorun çıkarmaya başlama 35 3-6 yaş: Bebek gibi konuşma, parmak emme, vb. bebeklik dönemine geri dönüş, içe kapanma, sözel ifadede azalma, anneye daha fazla bağlı olma, gece işemeleri, dışkı kaçırma, yeme ve uyku bozuklukları, sık ve devamlı cinsel oyun, mastürbasyon yapma 6-12 yaş: Sosyal içe kapanma, tek başınalık, evden ve/veya okuldan kaçma, yeme ve uyku bozuklukları, öğrenme bozukluğu, obsesif kompülsiyon, otoagregasyon, kendinden küçüklere cinsel istismarda bulunma, durup dururken ağlama, hassaslaşma, karın ve baş ağrıları, huzursuzluk 13-18 yaş: Fobiler, madde bağımlılığı, evden ve/veya okuldan kaçma, ciddi yeme bozuklukları ( anoreksia nevroza ), aşırı sinirlilik, rastgele cinsel ilişkide bulunma, kronik cinsel enfeksiyonlar, sosyal içe kapanma, psikoz ve özkıyım. Bilirkişi hekimin cinsel bir saldırıda ruhsal bulguları değerlendirmesi: • İddia edilen olayın gerçekten ruhsal travma olarak kabul edilen bir travma niteliği taşıyıp taşımadığı • Kişide olay öncesi herhangi bir psikiyatrik bozukluk bulunup bulunmadığı • Belirlenen psikiyatrik bozukluğun olay tarihinden önce mi sonra mı ortaya çıktığı • Simulasyon olup olmadığı • Çocuğun günlük yaşamındaki işlevselliğini ne kadar etkilediği? 1.2.2.4. Cinsel İstismar ile Fiziksel İstismar Arasındaki Temel Farklılıklar - Fiziksel istismar daha çok küçük yaşlarda ve orta yaşlarda azalma eğilimi göstermesine karşın cinsel istismar genellikle 6 yaşından itibaren artmaya başlar - Fiziksel istismar her iki cinste de eşit oranda görülmesine karşın cinsel istismar ağırlıklı olarak kızlara daha çok uygulanır. - Fiziksel istismarda hem anne hem de baba olaydan haberdarken, cinsel istismarda olguların çoğundan erkek sorumludur ve büyük çoğunlukta aile içindeki bu kişi baba, üvey baba, ağabey veya aynı evin içinde yaşayan dede, amca, dayı vb. dir. - Fiziksel istismarda vücutta travma izleri görmek daha kolayken, cinsel istismarın gözle görülen bir bulgusu olmayabilir. Bu yüzden özellikle ensest olguları gizli kalmakta, sürekli tekrarlanmakta bu nedenle de çocukta tamiri imkansız fiziksel ve ruhsal hasarlar oluşmaktadır. 36 - Çocuk fiziksel şiddetinin ölümle ve çeşitli sakatlıklarla sonuçlanmasına karşın cinsel istismara uğrayan çocukta cinsel yolla bulaşan hastalık ve genital bölgede hasarlar ön planda görülmektedir. - Her tür aile yapısında fiziksel ve cinsel istismar yaşanabilmekle birlikte cinsel istismar daha çok çeşitli nedenlerle ( anne ve babanın ruhsal hastalıkları, ekonomik sorunlar, iletişim sorunları, madde bağımlısı olmaları vb. ) toplumdan izole olmuş, sosyo - kültürel ilişkileri zayıf, aile içi çatışmaların yoğun olduğu ailelerde yaşanmaktadır. - Çocuk cinsel istismar faillerinde sapkın cinsel eğilim ve yoğun psikiyatrik sorunlar ön planda görülürken, fiziksel şiddet uygulayanlarda çoğunlukla sosyo-kültürel ve ekonomik sorunlar rol oynamaktadır.1 1.2.2.5. Cinsel İstismara Uğrayan Çocuğun Takibi Cinsel istismara uğrayan çocuğun takip ve tedavisinde yapılması gereken en önemli girişim “ İstismarın tekrar etme riskinin” ortadan kaldırılmasıdır. Bu nedenle: • Şüpheli istismarcının çocuktan ayrılması, koruyucu gündüz bakımı ve eve profesyonel ziyaretçi sağlanmalı • Herhangi bir problemi olursa hastaneye getirilmesi/ gelmesi önerilmeli • İstismarı takiben 2 hafta içinde yeniden değerlendirme yapılarak, istismarın tekrarlayıp tekrarlamadığı veya gebelik vb. kontrol edilmeli • İstismarı takiben 1. ay ve 3. ayda danışmanlık hizmeti sağlanmalı • Çocuğun tekrar istismara uğramasının önlenmesi için istismarı uygulayan kişinin de takibe alınması, diğer aile fertlerinin istismarcı konusunda uyarılması özellikle cinsel istismar söz konusu ise failin ev adresi, iş durumu, birlikte yaşadığı kişiler vb. bilgilerin kayıt altına alınarak izlenmesi gerekmektedir. • Çocuğun ruhsal ve fiziksel problemlerinin önlenmesi için psikolojik-psikiyatrik takip ve tedavi gerekmekte olup özellikle sosyo-kültürel ve ekonomik sorunları olan ailenin çocuklarına bu konuda sosyal hizmet ve devlet desteği sağlanmalıdır. • İstismara uğrayan çocuk okulunda öğretmeni tarafından da izlenmeli, olası tekrarların fark edildiğinde bildirilmesi sağlanmalıdır.1, 23 37 1.2.2.6. Cinsel İstismara Uğrayan Çocuğa Yapılmaması Gerekenler Olay dışı insanların gereksiz şekilde olaya dahil olmalarına izin verilmemeli, ilgisiz insanlarla olayın yorumu yapılmamalı Olaya karşı aşırı umursamaz davranılmamalı ya da olay fazla dramatize edilmemeli Çocuk suçlanmamalı, eleştirilmemeli, cezalandırılmamalı Çocuk istismarcı ile karşı karşıya getirilmemeli Çocuğun sırrının saklanacağı konusunda söz verilmemeli, çünkü olayın başka insanlara, özellikle ilgili makamlara anlatılması gerekecektir Çocuğa olanları unutması konusunda baskıcı olunmamalı, onu yaşam için cesaretlendirme ve destekleme dışında yönlendirici olunmamalıdır. 1.2.3. Çocuğun Duygusal İstismarı Aile ilişkileri ile çocuğun ruh sağlığı ve uyumu arasında önemli bir ilişki vardır. Sağlıklı ana-baba-çocuk ilişkileri sağlıklı kişiliklerin oluşmasında bir etken olarak ortaya çıkmaktadır. Ana-baba ve çocuk arasındaki ilişkiler çocuğun mevcut davranışlarını etkilerken, gelecekteki davranışlarının belirlenmesinde de önemli bir rol oynar.29 Çocuğun duygusal istismarı, istismar türleri içerisinde gündelik yaşamda en sık rastlanılan çocuk istismarı türü olmasına karşın fark edilmesi, tanımlanması, anlaşılması ve yasal olarak kanıtlanması zordur. Duygusal istismar çocukların kendilerine bakmakla yükümlü olan kişiler tarafından olumsuz tutum ve davranışlara maruz kalarak, gereksinim duydukları ilgi, sevgi ve bakımdan mahrum edilmeleridir. Duygusal istismarda fiziksel ve cinsel istismarda olduğu gibi somut fiziksel bulgular olmamasına rağmen, çocuk psikolojik olarak derinden etkilenir. Fiziksel hasarın izleri zamanla ortadan kalkmasına karşın duygusal hasarın etkileri yıllarca devam eder. Duygusal istismar, çocuğun üzerinde güç sahibi olan, genellikle çocuğun yakın çevresinde bulunan kişi ya da kişiler tarafından ( ebeveyn, abla, ağabey, öğretmeni vb.) gerçekleştirilir.30 Bir çocuğun sağlıklı ruh gelişimi için, anne ve babasının kendisini koşulsuz sevdiğine inanması çok önemlidir. Çocuk ne yaparsa yapsın çocuktur ve anne babasının kendisini, hiçbir koşulda sevmekten vazgeçmeyeceğine, her zaman onun yanında olacağına ve kendisini koruyacağına emin olmalı, ailesi için değerli ve özel olduğunu hissetmelidir. 38 Çocuğa yönelik duygusal istismarın incelenmesinde öncelikle ana-baba tutumları üzerinde durmak gereklidir. Yapılan araştırmalar ana- baba tutumlarının 6 farklı şekilde görülebileceğini göstermektedir: 1.Hoşgörü; çocuk merkezli bu tutumda ailenin merkezi çocuktur ve çocuğa hiçbir sorumluluk verilmez, ilgi içinde boğulur, sürekli hediyeler verilir 2.İlgisizlik; çocuğa çok az ilgi gösterilir, ebeveyn çocukları tarafından rahatsız edilmek istemez ve çocuklara herhangi bir kısıtlama yapmazlar. 3.Baskı; aile çocuğa baskı uygular, çocuk aileye itiraz ederse cezalandırılacağını bilir. Bu tip ana babalar çocuklarının çabuk büyüyüp olgunlaşmasını isterler 4.Reddetme; ana baba çocuğa karşı düşmanca bir tutum içindedir, sık sık çocuğu cezalandırır, çocuklarının uslanmaz bir yaramaz olduğunu düşünürler 5.Koruma; çocuğu korumak adına çocuğun yapabileceği şeyleri bile kendileri yapar, çocuğa hiçbir sorumluluk vermezler 6.Destekleme; çocuklarına karşı pozitif olan, gerektiği zaman onları destekleyen, çocuklarına bağlı oldukları halde onların kölesi olmayan anne baba örneğidir. Bu tutumlar çocuğun gelişim evrelerine göre değişik şekilde değerlendirilmelidir. Örneğin aşırı koruyucu olmak bebek ve erken çocukluk döneminde normal bir davranış biçimi ve bir zorunluluk olmakla birlikte çocukluk ve ergenlik döneminde duygusal istismarı oluşturabilmektedir. Burada önemli olan ebeveynin çocukları ile kurduğu empati ve empatinin derecesidir. Unicef, duygusal istismarı ve ihmali çocuğun nitelik, kapasite ve arzularının sürekli kötülenmesi, sosyal ilişkilerden sürekli yoksun bırakılması, çocuğun sürekli olarak insanüstü güçlerle, sosyal açıdan ağır zararlar verme ya da terk etme ile tehdit edilmesi, çocuktan yaşına ve gücüne uygun olmayan taleplerde bulunulması ve çocuğun topluma aykırı düşen çocuk bakım yöntemleri ile yetiştirilmesi olarak tanımlamıştır.31 , 32 Beş farklı ülkede yapılan bir çalışmada çocuğa bağırmak % 75-80 oranında en sık görülen duygusal istismar olarak saptanmıştır.33 39 1.2.3.1.Çocuğun Duygusal İstismarına Neden Olan Davranışlar • Çocuğa kötü muamele etmek, bağırmak ve sürekli azarlamak, reddetmek, küfür etmek, korkutmak, değer vermemek, alay etmek, lakap takmak, tehdit etmek, sindirmek, yıldırmak. • Aşırı emirler vermek, aşırı baskı ve otorite uygulamak, • Çocuğun yaşıtları ile ilişkilerini kısıtlamak veya tamamen engellemek • Çocuğu sözel olarak hırpalamak, okul başarısızlığı veya herhangi bir konudaki başarısızlığını sürekli yüzüne vurarak aşağılamak • Çocuğu gereksiz yere ağlatmak veya duygusal tepki vermesine izin vermemek • Yaptığı bir hata karşısında çocuğun psikolojik olarak zarar görmesine neden olacak cezalar vermek ( okulda öğretmeni tarafından veya aile içindeki bir toplantıda vb. herkesin önünde azarlamak, bağırmak, kulağını çekmek, küçük düşürücü hakaretlerde bulunmak) • Hiçbir sorumluluk vermeden sürekli olarak işe yaramaz bir çocuk olduğunu söyleyerek aşağılamak ve itip kakmak. • Çocuğa yaşına uymayan ağır işler yaptırmak, hizmetçi gibi kullanmak • Çocuğun anlattığı şeyleri şikayet ve isteklerini dinlememek, aldırmamak, sorularına cevap vermemek, çocuk yokmuş gibi davranmak • Topluma ve bulunduğu yer ve çevreye uygun olmayan giysiler giydirerek arkadaşları tarafından alay edilmesine neden olmak • Çocuğun korktuğunu bile bile zorla bir şeyi yapmasını istemek ( ata bindirmek, bir hayvanı tutmasını istemek vb.) • Başaramayacağını bildiği halde o işi yapması için ısrar etme ve küçük düşmesine, üzülmesine bilerek sebep olmak. • Toplumsal ve bilimsel standartların dışında istek ve davranış bekleyerek ve baskı yaparak duygusal olarak örselenmesine neden olmak. ( vaktinden önce yetişkin rolü vermek vb. ) • Kardeşler arasında ayırım yapma • Kişinin kendi çıkarı için çocuğun yapmak istemediği ya da bir çocuk için uygun olmayan şeyleri yapması için zorlayarak çocuğu örselemek ( dilendirmek vb. ) • Ebeveynin evliliğini kurtarmak adına kendi çıkarı için çocuğu kullanması ( özellikle sorunlu evliliklerde ve aile içi geçimsizliklerde çocuğu taraf tutması için zorlamak vb.) 40 • Ceza veya başka bir amaçla çocuğu tek başına bir odaya kapatma, dolaba kilitleme, • Çocuğa aşırı ihtimam ve titizlik göstererek zarar görebileceği korkusu ile toplumdan izole etme, tek başına bırakma • İnternet, televizyon veya diğer görsel araçlarla çocuğun yaşına ve durumuna uymayan, görmemesi gereken şeyleri görmesini sağlamak ( porno film, korku filmi, şiddet vb.) • Çocuğu antisosyal davranışlara yönlendirmek, özendirmek, çocuğa kötü örnek olmak, kötü örnekleri överek o yola sevketmek ve çocuğun suç işlemede kullanılması • Çocuğun eğitim almasına engel olarak yaşıtlarından geri kalmasına ve kendisini küçük görmesine vb. sebep olmak • Kendi öfke ve aczini çocuğu azarlayarak gidermeye çalışmak • Herhangi bir alanda çocuğun kapasitesini aşacak beklentide olmak ve çocuğu zorlamak ( çok fazla namaz kıldırmak gibi abartılı dini vecibeler, sürekli yarışmalara hazırlamak ve kazanması için baskı yapmak vb. ) Çocuğa uygulanan bu davranışlar sürekli tekrarlandığında çocuk aileden uzaklaşır, gergin, uyumsuz ve saldırgan davranışlar sergiler. Altını ıslatma( enüresis), dışkı kaçırma ( encopresis), iştahsızlık, yalan söyleme, hırsızlık, duygusal açıdan tutarsızlık ve uyumsuzluk, organik nedeni olmayan büyüme geriliği, depresyon, güvensizlik, içe dönüklük, intihar, olumsuz benlik kavramı, düşük benlik saygısı vb. fiziksel ve ruhsal problemler de görülebilir.14,33 1.2.4. Çocuğun Ekonomik İstismarı Çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici işlerde ya da düşük ücretli iş gücü olarak çalışması ya da çalıştırılması ekonomik istismar olarak tanımlanmaktadır. Günümüz toplumlarının en önemli sorunlarından birisi, çalışan çocuklar sorunudur. Devlet İstatistik Enstitüsü 1994 yılı çocuk anketi sonuçlarına göre; ülkemizde 6-14 yas grubunda ekonomik işlerde 1 milyon 8 bin çocuk çalıştırılmaktadır. Çocukların çalışma nedenleri Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve kültürel sorunları ile yakından ilgilidir. Gelir dağılımında giderek artan adaletsizlik, yaygınlaşan yoksulluk, köyden kente hızlı göçler ve bunun sonucunda ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik sorunlar, kaçak işçiliğin artması, çocuk emeğinin ucuz olması ve işverenin ucuz işgücünü tercih etmesi sonucunda çalışan ya da çalışma yaşamına zorlanan çocuk sorunu ortaya çıkmaktadır. 41 Çocuklar çocukluklarını yasayacakları, eğitim görecekleri yaşlarda, bu haklardan yoksun kalmakta; ekonomik istismar ve sağlıksız koşullarda çalıştırılmaları nedeniyle sağlık sorunları yaşayabilmektedirler. Çocukların küçük yaşlarda, uzun süre ve uygun olmayan çalışma koşullarına sahip işyerlerinde çalışmaları onların gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.34 Günümüzde pek çok ülkede çalışan milyonlarca çocuk, ailedeki işbölümüne katılmaktan çok daha ciddi işgücü istismarı biçimleriyle karşılaşmaktadır. Endüstrileşme sürecinde geniş halk yığınlarının hazırlıksız olarak kırdan kente göçmeleri, kentlerde yoksul kitlelere yeterli geçim olanaklarının sağlanamaması ve etkili toplumsal hizmetlerin götürülememesi, çocukların aile dışındaki işgücüne artan oranlarda katılmalarıyla sonuçlanmıştır. Bu ise, aile korumasından da yoksun kalan, toplumsal haklarının bilincinde olmayan çocuk işgücünün, istismar edilme riskini giderek artırmıştır.35 1.2.4.1. Çocukların Kaçırılmaları: Kandırma, yalan; güç kullanarak, bir borcu sebep göstererek ya da korkutarak taciz ve cinsel sömürü amaçlı, zorla fuhuş ya da başka kölelik biçimli hayat için, çocuğun yerinin değiştirilmesidir. Günümüzde çocukların kaçırılması, ilerleyen iletişim teknolojileriyle devletler üstü bir boyut kazanmıştır. Ülke sınırları içinde kaçırma, kırsal alandan kentlere, turistik yerlere, askeri üslere ya da büyük inşaat alanlarına doğru yapılmaktadır. Sınır dışına kaçırma ise, ana ülke (çocuk yasal olmayan yollarla buradan kaçırılır), hedef ülke (gidilmek istenen yer) ve geçiş ülkeleri olmak üzere üç ülkeyi içerir. Ülke dışına kaçırılan ve “Kurtarılan” çocuklar ise, ülkelerine döndüklerinde fuhuş yaptıkları ve daha sonra ülkelerine yasal olmayan yollarla geri geldikleri için suçlu sayılırlar. 1.2.4.2. Çocuk İşçiliği ( çocukların çalıştırılması ) Çocuğun gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici işlerde ya da düşük ücretlerle iş gücü olarak çalıştırılmasıdır. 2002 tahminlerine göre, Türkiye’de 6-14 yaş arası çocukların %4,2’si ve 15-17 yaş arası çocukların %28’i çalışmaktadır. Türkiye’de en az 42.000 çocuğun sokaklarda yaşadığı ya da çalıştığı tahmin edilmektedir; ancak gayri resmi rakamlar 80.000’e kadar çıkmaktadır. 1994 Çocuk İşgücü Araştırmasında yer alan 6-14 yaş grubundaki çocuk sayısının 1.07 milyon olarak belirtmiştir. Bu da iş gücü içindeki her 100 kişiden 5’inin 6-14 yaş grubunda 42 olduğunu ortaya koymaktadır. Çocukların iş gücüne katılımı kırsal yörelerde yaklaşık % 15, kentsel yerlerde ise % 4’tür. -41- Bu çocukların büyük çoğunluğu, çok az belediyenin sağlayabildiği daha iyi yaşam standartları arayışı içinde şehirlere akın eden ve sosyal olarak sınırlılıkları olan göç etmiş ailelerden gelmektedir. Köyden kente göç, yoksulluk, çok çocuk, kaçak işçilik ve çocuk emeğinin ucuzluğu nedeniyle işveren tarafından tercih edilmesi nedeniyle çocuk işçiliğinin temel sebeplerindendir.36 Çıraklık yapan çocuklar üzerinde yapılan bir araştırmada ilkokuldan sonra çoğunlukla oto tamirciliğinde çıraklık yapmaya başlayan çocukların ilkokuldan sonra okula devam etmemelerinin nedeninin okul başarısızlığı olmayıp, aile ilgisizliği ve ekonomik sorunlar olduğu saptanmıştır. Eğitim çağında oldukları halde, eğitimden kopmuş, çalışma hayatına katılmış ya da itilmiş çocukların ve ailelerinin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel durumları incelendiğinde ailelerinin eğitimi ilkokul düzeyinde olup babalarının serbest meslek sahibi, annelerinin ev hanımı olduğu saptanmıştır. Türkiye’de en düşük çalışma yaşı 12 ile 18 yaş arasında değişir ve yasalarla düzenlenmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından çocukların asgarî çalışma yaşı 15 olarak belirtilmiştir. Kayıt dışı sektörde ise sokaklarda simit, mendil satan, boyacılık yaparak “çalışan” çocukların yaşlarının çok daha küçük olduğu görülmektedir.37 Öğrenim ve gelişme durumunda olan, boş zamanlarını oyunla ve kendilerini geliştirecek sosyal aktivitelerle geçirmeleri gerekli olan ancak tüm bu haklardan yararlanamadıkları gibi bir de çalışmak zorunda olan “Çalışan Çocuklar” okula gidememekte, yaşlarına göre ağır koşullarda ve sağlıksız ortamlarda çok uzun saatler (kırsalda haftada ortalama 45, kentlerde 30 saat) çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Buna karşın ya neredeye boğaz tokluğuna çalışmakta ya da yürürlükteki asgarî ücretin de altında ücret almaktadırlar. İş yerlerinde yetersiz güvenlik koşulları, bilgi eksikliği ve bilinçsizlik nedeniyle uğradıkları kazalarda da ya sakat kalmakta ya da çocuk sayılacak yaşlarında hayatlarını kaybetmektedirler.38 1.2.5. Çocuk İhmali Çocuk İhmali diğer bir deyişle çocuk pasif istismarı, çocuğun bakımı, korunması, güvenliği, beslenmesi, giyim ve eğitim ihtiyaçlarının karşılanması, sağlığının korunması ve tıbbi bakımından, gözetiminden ve desteklenmesinden sorumlu kişilerin çocuğun bu temel gereksinimlerini ihmal etmesi ve/ veya karşılayamaması sonucu gelişiminin ve güvenliğinin zarar görmesidir. Çocuğa bakmakla yükümlü kişiler çocuğun ebeveyni veya aile fertlerinden 43 biri, çocuğun bakıcısı, çocuğun bakımını ve sorumluluğunu almış ilgili kurumlar ya da devlet olabilir. Maslow'un ihtiyaçlar teorisinde kişinin ihtiyaçları 5 kategoride ele alınır ve her ihtiyaç kategorisine bir kişilik gelişme düzeyi karşılık gelir:39 i. Fizyolojik gereksinimler (nefes,besin,su,cinsellik,uyku,denge,boşaltım) ii. Güvenlik gereksinimi (vücut,iş,kaynak,etik,aile,sağlık,mülkiyet) iii. Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık,aile,) iv. Saygınlık gereksinimi (kendine saygı,güven,başarı) v. Kendini gerçekleştirme gereksinimi(erdem,yaratıcılık,doğallık,problem çözme,önyargısız olma,gerçeklerin kabulü) Birey, bir kategorideki ihtiyaçları tam olarak gideremeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine, dolayısıyla kişilik gelişme düzeyine geçemez. Örneğin günlük olarak karnını doyurabilen fakat güvenlik içinde bulunmayan, kendini sürekli olarak olası bir tehdit altında algılayan bir insanın, dünya görüşünü geliştirmek için kitap okumak gibi bir gereksinimi yoktur. Bu ihtiyaçlar çocuk için de geçerlidir ve karşılanmadığında büyüme geriliği, psikososyal uyum güçlüğü, eğitimsizlik, güvensizlik, korunmama sonucu çeşitli kazalar ve ölümle sonuçlanan durumlar ortaya çıkacaktır. İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından yapılan bir çalışmada 2000-2002 yılları arasında karara bağlanmış çocuk ölümlerinin 216’sının çocuk istismar ve ihmali sonucu gerçekleştiği, bunların da % 74.5 oranı ile ihmal olarak ilk sırada yer aldığı, % 13.9’unun ise fiziksel istismara bağlı olduğu bildirilmektedir.2 1999’da çocuk istismarı olgularının % 58’i ihmal olarak verilirken, aynı yıl çocuk istismarına bağlı ölümlerin % 38’inin ihmale bağlı olarak gerçekleştiği bildirilmiştir. Çocuk ihmali: • Fiziksel ihmal, • Beslenmenin ihmali, • Tıbbi ihmal, • Duygusal ihmal, • Cinsel ihmal, • Sosyal ihmal olarak incelenir. İhmal tipleri arasında ilk sırayı gözetim yetersizliği almakta, bunu fiziksel ihmal, suç 44 sayılan davranışlara izin verilmesi, terk etme ve eğitim ihmali izlemektedir. İhmal olgularında cinsiyet farkı olmadığı kaydedilmiştir. Çocuklar iki yaşından sonra cinsel kimliklerine uygun davranmaya başlarlar. Çocuğun yaş dönemine ve cinsiyetine uygun davranılmaması, giydirilmemesi, oyuncak alınmaması cinsel ihmaldir. İleride bu döneme ait davranış bozuklukları ortaya çıkabilmektedir. Fiziksel İhmal; yaşam için gerekli temel ihtiyaçların ( beslenme, ısınma, barınma, korunma, sağlık, giyinme vb. ) karşılanmaması olarak tanımlanabilir. Çocuğun yaşına uygun şekilde beslenmemesi sonucu büyüme gelişme gerilikleri, malnütrisyon görülür. Bu çocuklar sık sık hastalanırlar ve kazaya bağlı yaralanırlar, hastalıkları ağır seyreder. İhmal istismara göre daha sıktır. Çocuklar her iki durumda da zarar görmelerine ve fiziksel istismarın sonuçları ihmale göre daha dramatik olmasına rağmen ihmal sonrası ölüm oranı daha fazladır. Çeşitli nedenlerle ( maddi yetersizlik, çocuğa karşı duyulan kin ve öfke, dini inanışlar ve sağlıksız düşünce yapısı vb. ) çocuğa uygulanacak standart tanı yöntemlerinin ve tedavinin reddedilmesi veya tedavinin devam ettirilmesinde uyumsuzluk gösterilmesi, tıbbi ihmal olup, hukuki açıdan da ailelerin ekonomik durumlarından dolayı çocukların sağlıklarının bozulmasına izin vermeleri suç kabul edilmektedir. Çocuk ihmalinin diğer bir çeşidi de aileleri veya başkaları tarafından dilendirilen ya da dilenirken yanlarında getirilerek kötü hava koşullarında sokaklarda süründürülen, hem duygusal hem de fiziksel istismara uğrayan çocukların, korunmaya alınmaması, ihbar edilmemesi, gerekli araştırma ve yaptırımların yapılmaması nedeniyle hem toplumsal hem de devlet tarafından ihmal edilmesidir ( sosyal ihmal ). 1.2.5.1. Çocuk İhmali Olarak Kabul Edilen Başlıca Durumlar • Çocuk henüz doğmadan önce anne adayının çocuğa verdiği zararlar ( gebelikte sigara içmek, alkol ve uyuşturucu madde kullanmak, zorunlu olmadığı halde radyoaktif maddeye maruz kalmak, çocuğa zarar verecek ilaç kullanmak vb. ) • Yenidoğan bebeğin hastanelerde ihmale uğrayarak çeşitli hastalıklara, sakatlıklara sebebiyet verilmesi (steril olmayan koşullarda, enfekte küvöz vb. ortamlarda bulundurarak menenjit olması ve sonucunda sakat kalması, göbeğinin steril olmayan malzeme ile kesilmesi sonucu tetanoz olması, uygun olmayan doğum yöntemleri ile doğum yaptırılması vb.) • Çocuğa yapılması kendisi için tehlikeli olacak bir şeyi yaptırmak veya yapmaya zorlamak, örneğin ağaca çıkıp elma koparmasını istemek vb. 45 • Çocuğa zarar verecek durumlarda çocuğu denetimsiz ve savunmasız bırakmak ( çok fazla kilo aldığını görerek hala aşırı yemek yemesine izin vermek, tehlikeli bir yerde bisiklete binmesine izin vermek, trafiğin olduğu bir sokakta top oynamasına izin vermek, kontrolsüz bir şekilde sokakta oynamasını sağlayarak kaçırılması veya istismara uğraması riskini yaratmak vb.) • Çocuğun yaşadığı ortamda çocuğun ulaşmaması gereken ateş, tabanca, bıçak, makas, ilaçlar, insektisidler vb. tehlike yaratacak şeyleri ortada bırakmak. • Başka işler yaptırarak çocuğun eğitim ve hobileri için kullanacağı zamanı harcamak • Yetersiz beslenmelerine neden olarak büyüme ve gelişmelerini engellemek ( beslenmenin ihmali ) • Çocuğun tıbbi gereksinimlerini göz ardı ederek, gereğinde sağlığı ile ilgili tedbir almayarak kendi haline bırakmak ( tıbbi ihmal ) • Çocuğun eğitim gereksinimlerini göz ardı etmek, eğitim olanaklarından yararlanmasını engellemek, kronik okul devamsızlıklarına izin vermek veya eğitim ve okul sorunları ile ilgilenmemek ( eğitim ihmali ) • Çocuğa yeterli bakım sağlamayarak kirli, çıplak, aç bırakarak toplum içinde küçük düşmesine ve enfeksiyonlara, hastalıklara karşı korunmasız kalmasına sebep olmak • Ev içi ve ev dışı kazalara karşı önlem almamak • Çocuğun uygunsuz fizik ve sosyal çevrede yaşatılması ( sigara dumanı, içki içilen, uyuşturucu kullanılan, kumar oynanan, fuhuş yapılan vb. mekanlar ) • Çocuğun yaş dönemine ve cinsiyetine uygun davranılmaması, giydirilmemesi ( cinsel ihmal ) • Çocukların cinsel sömürüye karşı korunmaması ve ilgisiz kalınması, cinsel gelişime gereken önemin verilmemesi ( çocukların internet ve televizyondaki pornografi ve uygun olmayan filmleri izlememeleri için tedbir almamak ) (cinsel ihmal ) • Ev içinde yaşanan cinselliğe çocukların şahit olmamaları için tedbir alınmaması ( yatak odası kapısının kapalı ve kilitli olmaması vb.) (cinsel ihmal) • Çocuğa sevgi ve ilgi gösterilmemesi, ihtiyacı olan duygusal ilgi ve yakınlığın esirgenmesi, özellikle ergenlik yıllarında destek ve denetimden yoksun bırakılması ( duygusal ihmal ) • Herhangi bir kurumda ( hastane, okul vb.) çocuğun eğitimsel veya tıbbi gereksiniminin karşılanmaması, ilgili görevlilerin ( hekim, öğretmen, çocuk yuvası eğitmeni, servis şöförü vb. ) görevlerini yapmamaları veya gereğini yapmamaları nedeniyle çocukların zarar görmelerine sebebiyet verilmesi. 46 1.2.5.2.Çocuk İhmali İçin Kuşku Uyandırması Gereken Bulgular 1. Davranışsal Göstergeler: • Ebeveyn ya da bakıcıya karşı normal bağlanma eksikliği • Çocuğun sıklıkla yorgun ve bitkin görünmesi • Çocuğun yiyecek çalması • Aşırı sevgi ihtiyacı sergileyen davranışlar • Çocuğun evde ona bakım veren birinin olmadığını söylemesi • Uygunsuz ebeveyn davranışlarının gözlemlenmesi 2.Fiziksel Göstergeler: • Çocuğun yaşına göre beklenilenden daha düşük ya da düşmekte olan büyüme parametrelerinin olması ( diğer nedenler ekarte edildikten sonra ) • Aşırı zayıflamış görünüm ve sürekli açlık yakınması • Kilo alımının düşük kalori alımına bağlı olarak azalması ya da durması • Astım, diabet, ciddi diş çürümeleri vb. durumlarda yetersiz tıbbi bakım • Yetersiz gözetim sonucu çocuğun tehlikeli durumlarla karşılaşması ( çocuğun sokakta bulunması, küçük çocuğun evde ya da arabada tek başına bırakılması vb ) • Terk etme • Kötü hijyen ve mevsim koşullarına uymayan giyim19 47 2. ÇOCUK HAKLARI, TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE ÇOCUK İSTİSMARI ve İHMALİ 2.1. ÇOCUK HAKLARI 2.1.1. Çocuk Haklarının Tanımı Tartışılmaz olan ve herkes tarafından kabul edilmesi gereken özgürlüklere hak denmektedir. Hak kavramı aslında hukukun temelidir. Her hakka saygı gösterilmesi zorunludur. Hakları kullanmakta herkes eşittir. Çocuk hakları, özel olarak korunması gereken hassas gruplar içinde yer alır. Çocukların doğumdan önce ve doğumdan sonra bakıma muhtaç olmaları yanı sıra çocuğun kişi varlığı ve mal varlığına ilişkin özel hukuk alanına giren hakları ile ekonomik, sosyal ve kültürel hakları vardır. Çocuk hakları, dünya üzerindeki tüm çocukların ( din, dil, ırk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi ve sosyal sınıf ayrımı yapılmaksızın), kanunen ve ahlaki olarak doğuştan sahip oldukları eğitim, sağlık, barınma, her türlü istismara karşı korunma vb. haklarının; fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal, toplumsal bağlamda sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurlarını zedelemeyecek şekilde sağlanmasını içeren evrensel bir kavramdır. Çocuk haklarının insan hakları kavramının içinde ele alınması gerekir. Uluslararası af örgütünün belirttiğine göre günümüzde insan hakları ihlali giderek artmakta, emek sömürüsü, pornografi, şiddet, yasa dışılık vb. olumsuz etkenler çocuklarda daha geniş kapsamlı ve önlenemez boyutlarda karşımıza çıkmaktadır.31 Toplumun geleceğinde etki payı çok yüksek olan yeni nesillerin fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıklı olması, kendi değerlerinin farkında olarak yetişmesi ve bu değerleri insanlığın yararına kullanabilmesi, onlara sağlanacak olan koşullarla yakından ilgilidir. Çocuğun birey olarak çıkarını gözeten ve çocuğun çıkarını toplumun çıkarı ile bütünleştiren yaklaşım çocuğun toplumun geleceği olduğu düşüncesine içerik kazandırmaktadır. Çocukların sorumluluk sahibi, bilinçli ve nitelikli bireyler olarak yetiştirilmesi toplumun bugünü ve geleceği ile örtüşmektedir. Birey olarak her çocuğun temel hak ve özgürlüklerden, sosyal ve ekonomik haklardan yararlandırılması, geliştirilecek olan çocuk politikalarının ve uygulamalarının özünü oluşturmaktadır. Günümüzde çocukların da yetişkinler gibi uygar, 48 siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik bütün haklarından yararlanmaları gerektiği ve bunun sağlanması için çalışmaların yapıldığı bir ortama kısmen de ulaşılmıştır. 2.1.2. Çocuk Haklarının Tarihçesi “Çocuk Hakları Bildirisi” 20 Kasım 1959’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir. Ancak bu bildirinin hazırlanmasına ilişkin görüş ve çalışmalar yaklaşık 400 yıl gerilere uzanmaktadır. 15. yüzyılın sonlarında İspanyol filozof Vives tarafından çocukların korunmasına ilişkin eğitim ile ilgili ilkeler ortaya atılmıştır. İsviçreli eğitimci Pestalozzi ise 18. Yüzyılın sonlarında fakir çocukların sefaleti ve eğitimsizlikleri sorununa değinerek çocukların anne baba tarafından eğitilmelerinin önemi üzerinde durmuş, onun bu fikirleri İsviçre Medeni Kanununa geniş ölçüde yansımıştır. 19. yüzyılda Dr. Budin’in, annenin ve çocuğun korunmasına ilişkin fikirleri göze çarpmaktadır. 1776- 1789 “İnsan Hakları Bildirileri” herkesin birtakım haklara sahip olduğunu vurgulamakta, çocuklara özgü haklara ise değinmemektedir. Uluslararası alanda çocukların korunması ile ilgili bir dernek kurulması fikri ilk olarak 1894 yılında Fransız Jules de Jeune tarafından dile getirilmiştir. Gençlik sorunları, çocuk ve annelerin korunması alanında uluslararası bir merkez kurulması yolunda ilk resmi girişim ise 1912 yılında İsviçre’de gerçekleşmiş, dünya devletlerinin çocuklarının korunması ile ilgili kanunlarını, tüzüklerini, önemli eserlerini toplayarak yapılacak reformların bir yıllıkta yayınlanması, vesayet, gençliğe özen ve çocukların korunmasına ilişkin uluslararası bir anlaşma yapılmasının sağlanması hedeflenmiştir. 1913’de Brüksel’de çocuk koruma bürosu kurulması ile ilgili bir kongre düzenlenmiş, bu kongrede çocuk mahkemeleri, gençliği gözetim ve denetim altında bulundurma örgütü, evlilik dışı çocukların vesayeti, çocuk ölümleri vb. çocuk sorunları tartışılmıştır.42 2.1.3. Türkiye’de Çocuk Haklarının Gelişimi Türkiye nüfusu itibarı ile Avrupa’nın beşinci, Ortadoğu’nun birinci ülkesi konumundadır. Dünya sıralamasında ilk 20 ülke arasında yer alan ülkemizde çocuk nüfusun genel nüfusa oranının % 41.78 olduğu da göz önüne alındığında önemli ölçüde çocuk nüfusa sahip olduğumuz ortaya çıkmaktadır. 2006 verilerine göre yaklaşık 25 milyon olan çocuk nüfusunun devlet ve toplum için önemli bir toplumsal olgu olduğu görülmektedir.43 49 Türkiye’de çocuk haklarına ilişkin ilk kaynaklara 20. yüzyılın başlarında rastlanmaktadır. Savaş yüzünden kimsesiz kalan çocukların korunması, bakımı ve eğitimi amacıyla Türkiye genelinde 30 haziran 1921 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu ( Himaye-i Etfal Cemiyeti ) kurulmuş, 17 şubat 1926’da Türk Medeni Kanununda çocuk haklarına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 11.12.1928’de Cenevre Çocuk Hakları Bildirisinin Atatürk tarafından imzalanması ise Türkiye açısından önemli bir gelişme olarak ortaya çıkmaktadır. İlk anayasamız olan 1924 anayasasında aile ile ilgili hükümler bulunmamakta idi. Ülkemizde anayasaların aile ile ilgili hükümleri ilk olarak 1961 anayasası ile gündeme gelmiş ve 35. maddede aile toplumun temeli olarak ilan edilmiş, “devlet ailenin, ananın ve çocuğun korunması için gerekli tedbirleri almak ve bunun için gerekli kurumları kurmakla yükümlü ve sorumlu” tutulmuştur. 24 Mayıs 1983’de Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun kurulması ile daha önce milli eğitim, koruma birlikleri ve çocuk esirgeme kurumu olmak üzere üç ayrı kurum tarafından götürülen hizmetlerde bütünlük sağlanmıştır. 14.Ocak 1998’de Ailenin Korunmasına Dair Kanunun kabulü ile birlikte aile içi şiddete maruz kalan çocuklar ve kadınların korunması amaçlanmıştır.44 2.1.4. Uluslararası Kaynaklarda Çocuk Hakları Çocukların erişkinlerden farklı haklara sahip olduğu ve bu hakların ayrıca tanınması gerektiği konusunda değişik ülkelerde farklı hareketler ortaya çıkmaya başlamış ve ilk kez Leh eğitimci Janusz Korczak 1919 yılında yayımlanan “ Bir Çocuğu Nasıl Sevmeli” adlı kitabında “Çocuk Hakları”ndan söz etmiştir. Çocukların erişkinlerden farklı davranış, fiziksel, fizyolojik ve psikolojik özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği bilincinin yerleşmesi, çocukların bakımının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği düşüncesi, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi ile şekillenmiştir. Çocuk haklarından söz eden uluslararası metinler iki ana grupta incelenmektedir:48 1. Hukuki yönden bağlayıcı olmayanlar ( uluslararası bildiriler) 2. Hukuki yönden bağlayıcı olanlar ( uluslararası sözleşmeler)44 50 2.1.4.1. Çocuk Hakları İle İlgili Uluslararası Bildiriler a) Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi ( 26 Eylül 1924 ): Çocuk haklarını savunma konusunda ilk etkili girişim 1923 yılında Eglantyne Jebb tarafından taslağı hazırlanan ve 1924 yılında savaşların yarattığı olumsuzlukların ortadan kaldırılması ve insanlığın barış ve huzurlu bir dünyada yaşamak isteği sonucu kurulan Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilen Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi’dir. Bu bildiri bir önsöz ve beş ilkeden oluşmaktadır. Milletler cemiyetine üye olan ülkelerin ve Atatürk’ün de onayladığı bu bildirgede “dünyadaki bütün çocuklara asgari bir ihtimam gösterilmelidir” ilkesi esas alınmıştır. Cenevre Çocuk Hakları Bildirisinin 5 Ana İlkesi: 1. Çocuk bedenen ve ruhen doğal biçimde gelişmesine olanak sağlayan şartlar içinde bulundurulmalıdır. 2. Acıkan çocuk beslenmeli, hasta çocuk tedavi edilmeli, fikren geri kalmış çocuk eğitilmeli, yoldan çıkmış çocuk doğru yola getirilmeli, terk edilmiş çocuk korunmalıdır. 3. Herhangi bir felaket anında yardım, öncelikle çocuğa yapılmalıdır. 4. Çocuk hayatını kazanabilecek hale getirilmelidir ve her türlü istismara karşı korunmalıdır. 5. Çocuk yeteneklerini hemcinslerinin hizmetine adayacak bir ruh ve düşünce içinde yetiştirilmelidir. Bu ilkelerle çocukların her hal ve koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmaları gerekliliği vurgulanmaktadır.42 b) İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ( 10 Aralık 1948 ): Birleşmiş Milletler Örgütü kurulduktan sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 217 sayılı kararı ile “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” kabul edilmiştir. Bu bildirinin 25. maddesinin 2. fıkrasında "Ana ve çocuk özel bakım ve yardım görme hakkına sahiptir. Bütün çocuklar, evlilik içi veya dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın aynı sosyal korumadan yararlanırlar." hükmüne yer verilmiş, 26. maddede de çocuk–erişkin ayırımı yapılmamış olmakla birlikte, eğitim görme hakkı düzenlenmiştir. Bu maddenin 3. fıkrasında çocuğu korumaya yönelik olarak ana babanın, "çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmede öncelikle hak sahibi" oldukları vurgulanmıştır. 51 Çocukların korunması sorunlarını incelemek üzere kurulan “Sosyal Sorunlar Meclisi” tarafından 3 Nisan 1950 tarihinde yapılan toplantıda, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde çocukların hak ve özgürlüklerine yeterince değinilmediği ileri sürülerek, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisinin İnsan Hakları Evrensel Bildirisine uyarlanmak üzere yeniden düzenlenmesine karar verilmiştir. 44 c) Çocuk Hakları Bildirgesi ( 20 Kasım 1959 ) : Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 78 ülkenin temsilcilerinin katıldığı genel oturumda Çocuk Hakları Evrensel Bildirisi’ni oybirliğiyle kabul etmiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi on ilkeden oluşmuştur: İlke 1 : Çocuk, bu bildirgede öne sürülen haklardan yaralanır. Her çocuk, kendisinin ya da ailesinin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal yada toplumsal köken, mülkiyet, doğuş ve başka bir statü bakımından herhangi bir ayrım yapılmaksızın bu haklara sahiptir. İlke 2 : Çocuk, özel olarak korunur, yasalar ve başka yollarla sağlıklı ve normal biçimde. Özgürlük ve saygınlık koşullarında bedensel , zihinsel, ahlakı, manevi ve toplumsal olarak gelişmesine olanak sağlayacak fırsat ve kolaylıklardan yaralanır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda, çocuğun çıkarları önde gelir. İlke 3 : Çocuğun doğuştan başlayarak bir isme ve vatandaşlığa hakkı vardır. İlke 4 : Çocuk toplumsal güvenlik olanaklarından yararlanır. Sağlık içinde gelişme ve yetişme hakkı vardır. Bu amaçla kendisine ve annesine özel bakım ve korunma olanakları sağlanır. Bu olanaklar doğum öncesi ve doğum sonrası bakımı da içerir Çocuğun, yeterli beslenme, barınma, eğlenme ve sağlık hizmetlerine hakkı vardır. İlke 5 : Bedensel, zihinsel ve toplumsal bakımdan özürlü çocuğa özel durumunun gerektirdiği gibi davranılır ve özel eğitim ve bakım sağlanır. İlke 6 : Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu gelişmesi için sevgi ve anlayışa gereksinimi vardır. Ana-babanın bakım ve sorumluğu altında ve her durumda yakınlık, maddi ve manevi güvenlik ortamında elden geldiğince yetiştirilir Ailesiz ve yeterli destekten yoksun çocuklara 52 özel bakım sağlamak, toplum ve kamu makamlarının ödevidir. Çok çocuklu aile çocuklarının korunması amacıyla devletçe ve başka kaynaklardan yardım sağlanır. İlke 7 : Çocuğun, en azından ilköğretim aşamasında ücretsiz ve zorunlu bir eğitim almaya hakkı vardır. Çocuğa genel kültürünü geliştirmeye yarayacak ve eşitlik temeli üzerinde yeteneklerini, yargı gücünü, manevi ve toplumsal sorumluluk duygusunu geliştirmesine ve yararlı bir toplum üyesi olmasına olanak sağlayacak bir eğitim verilir. Çocuğun eğitiminden ve rehberliğinden sorumlu olanlar için yol gösterici ilke, çocuğun çıkarıdır. Bu sorumluluk her şeyden önce ana-babasınındır. Çocuk, eğitimle aynı amaçlara yönelik oyun ve eğlenme konusunda tüm olanaklarla donatılır; toplum ve kamu makamları çocuğun bu haktan yararlanma olanaklarını artırmaya çaba gösterir. İlke 8 : Çocuk her durumda korunma ve yardımdan ilk yararlanacaklar arasındadır. İlke 9 : Çocuk, her türlü ihmal , zulüm ve sömürüye karşı korunur. Çocuk, her ne biçimde olursa olsun alım satım konusu olamaz. Çocuğun uygun bir yaş sınırına ulaşmadan önce çalışmasına izin verilemez; hiçbir durumda sağlık ve eğitime zarar verecek ve bedensel, zihinsel ya da ruhsal gelişmesine engel bir işte çalışmasına yol açılıp izin verilemez. İlke 10 : Çocuk ırk, din ve başka herhangi bir ayrımcılığı besleyen uygulamalardan korunur. Anlayış, hoşgörü ve haklar arasında dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ruhuyla, güç ve yetkilerini insanlığın hizmetine sunması gerektiği bilinciyle yetiştirilir.45 2.1.4.2.Çocuk Hakları ile İlgili Uluslararası Sözleşmeler Çocuk haklarının hukuki yönden bağlayıcı olarak korunma altına alınması, ülkeler tarafından imzalanan sözleşmeler ile mümkün kılınmıştır. Bu bağlamda başlıca uluslararası sözleşmeler: 1. Çocuk Hakları Sözleşmesi 2. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi 3. Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi 53 1. Çocuk Hakları Sözleşmesi Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisinden sonra geçen otuz yıllık süre içinde üye ülkeler açısından bağlayıcı olan yeni bir uluslararası metnin hazırlanması gerekli görülmüş ve yapılan çalışmalar sonucunda 20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Çocuk Hakları Sözleşmesini oy birliği ile kabul etmiştir. 28 Ocak 1990 tarihinde imzaya açılan sözleşme, aynı gün 61 ülke tarafından imzalanmıştır. 2 Eylül 1990’da 20 ülke tarafından onaylanarak uluslararası bir yasa gücüyle yürürlüğe girmiştir. 14 Şubat 1990 tarihinde Türkiye tarafından imzalanan ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda onaylanan sözleşme 9 Aralık 1994 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesi 27 Ocak 1995 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak 4058 sayılı yasa ile iç hukuk kuralına dönüşmüş ve Türkiye’de de uygulanmaya başlanmıştır.47 54 maddeden oluşan Çocuk Hakları Sözleşmesi, ilk kez “Çocuk ihmal ve istismarı” nın önlenmesine ilişkin hükümlere yer verilen ve hukuki bağlayıcılığı olan belgedir. Çocuk Hakları Sözleşmesinin Ç.İ.V.İ. ile ilgili maddeleri: Madde 6: Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler. Madde 11: Taraf Devletler, çocukların yasadışı yollarla ülke dışına çıkarılıp geri döndürülmemesi halleriyle mücadele için önlemler alırlar. Bu amaçla Taraf Devletler iki ya da çok taraflı anlaşmalar yapılmasını ya da mevcut anlaşmalara katılmayı teşvik ederler Madde 16: Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır. Madde 19: 1.Bu sözleşmeye taraf devletler, çocuğun ana–babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da 54 ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar. 2.Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başkaca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir Madde 20: Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden yoksun kalan veya kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması kabul edilmeyen her çocuk, Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip olacaktır. Madde 24: Taraf Devletler, çocuğun olabilecek en iyi sağlık düzeyine kavuşma, tıbbi bakım ve rehabilitasyon hizmetlerini veren kuruluşlardan yararlanma hakkını tanırlar. Taraf Devletler, hiçbir çocuğun bu tür tıbbi bakım hizmetlerinden yararlanma hakkından yoksun bırakılmamasını güvence altına almak için çaba gösterirler Madde 25: Taraf Devletler, yetkili makamlarca korunma ve bakım altına alma, bedensel ya da ruhsal tedavi amaçlarıyla hakkında bir yerleştirme tedbiri uygulanan çocuğun, gördüğü tedaviyi ve yerleştirilmesine bağlı diğer tüm şartları belli aralıklarla gözden geçirme hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Madde 27: Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler Madde 28: Taraf Devletler, çocuğun eğitim hakkını kabul ederler ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerinde tedricen gerçekleştirilmesi görüşüyle özellikle Madde 31: Taraf Devletler çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar. Taraf Devletler, çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma hakkını saygı duyarak tanırlar ve özendirirler ve çocuklar için, boş zamanı değerlendirmeye, 55 dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin (etkinlikler) konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler. Madde 32: Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler Madde 33: Taraf Devletler, çocukların uluslararası anlaşmalarda tanımladığı biçimde uyuşturucu ve psikotrop maddelerin yasadışı kullanımına karşı korunması ve çocukların bu tür maddelerin yasadışı üretimi ve kaçakçılığı alanında kullanılmasını önlemek amacıyla, yasal, sosyal ve eğitsel niteliktekiler de dahil olmak üzere, her türlü uygun önlemleri alırlar. Madde 34: Taraf devletler, çocuğu, her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verirler. Bu amaçla taraf devletler özellikle: a) Çocuğun yasadışı bir cinsel faaliyete girişmek üzere kandırılması veya zorlanmasını; b) Çocukların fuhuş ya da diğer yasadışı cinsel faaliyette bulundurularak sömürülmesini; c) Çocukların pornografik nitelikli gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini, önlemek amacıyla ulusal düzeyde ve ikili ile çok taraflı ilişkilerde gerekli her türlü önlemi alırlar. Madde 35: Taraf Devletler, her ne nedenle ve hangi biçimde olursa olsun, çocukların kaçırılmaları, satılmaları veya fuhuşa konu olmalarını önlemek için ulusal düzeyde ve ikili ve çok yanlı ilişkilerde gereken her türlü önlemleri alırlar. Madde 37. Taraf Devletler aşağıdaki hususları sağlarlar: Hiçbir çocuk, işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaya tâbi tutulmayacaktır. Onsekiz yaşından küçük olanlara, işledikleri suçlar nedeniyle idam cezası verilemiyeceği gibi salıverilme koşulu bulunmayan ömür boyu hapis cezası da verilmeyecektir. Madde 38: Taraf Devletler, silahlı çatışma halinde kendilerine uygulanabilir olan uluslararası hukukun, çocukları da kapsayan insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak yükümlülüğünü üstlenirler. 56 Taraf Devletler, özellikle on beş yaşına gelmemiş çocukları askere almaktan kaçınırlar. Taraf Devletler, on beş ile on sekiz yaş arasındaki çocukların silah altına alınmaları gereken durumlarda, önceliği yaşça büyük olanlara vermek için çaba gösterirler. Madde 39: Taraf devletler, her türlü ihmal, sömürü ya da suistimal, işkence ya da her türlü zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulaması ya da silahlı çatışma mağduru olan bir çocuğun, bedensel ve ruhsal bakımdan sağlığına yeniden kavuşması ve yeniden toplumla bütünleşebilmesini temin için uygun olan tüm önlemleri alırlar. Bu tür sağlığa kavuşturma ve toplumla bütünleştirme, çocuğun sağlığını, özgüvenini ve saygınlığını geliştirici bir ortamda gerçekleştirilir.46 2. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi Sözleşme 25 Ocak 1996 tarihinde Strasbourg’da imzalanmış ve 21. maddeye uygun olarak 1 Temmuz 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye sözleşmeyi 9 Haziran 1999 tarihinde imzalamış ve 18 Ocak 2001 tarihinde onaylamış, ek protokolleri de imzalayarak yürürlüğe koymuştur. 4620 Sayılı Onay Kanunu 1 Şubat 2001 gün ve 24305 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.47 Sözleşmede, çocukların birey ve insan olarak haklarının korunması için, adli bir makam önünde kendilerini ilgilendiren davalarda usul hukukuna ilişkin haklar tanınması, bu hakların bizzat kendileri veya temsilcileri ya da kurumlar aracılığı ile kullanılmasının kolaylaştırılması konularında hükümler yer almaktadır. Sözleşme, çocukların adli bir merci önünde boşanma davaları, ayrılık davaları, çocukların velayetine ilişkin davalar, ebeveynle çocuk arasında kişisel ilişki kurulması, babalığın mahkeme kararı ile kurulmasına ilişkin davalar gibi kendilerini etkileyen aile hukuku davalarına katılmak, tercih ve görüşlerini açıklamak ve bilgilendirmek olanağı tanınmak ve görüş ve arzuları da dikkate alınmak suretiyle çocuğun en fazla yararına olabilecek çözümlerin bulunması amacına yönelik hükümler içermektedir.48,52 3. Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi 25/10/2007 tarihinde Lanzarote'de imzalanan "Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel 57 Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi", Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından 25.11.2010 tarih ve 6084 sayılı yasa ile onaylanmıştır.10 Eylül 2011 tarih, 28050 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri tarafından yapılan düzenleme ile taraflar komitesi ( Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, İnsan Hakları Komitesi, Avrupa Suç Sorunları Komitesi ( CDPC ) ile diğer ilgili Avrupa Konseyi Hükümetler arası komitelerinin her biri tarafından atanan birer temsilci ) katılımı ile yılda bir kez ve daha sonra genel sekreterin ya da tarafların en az üçte birinin talebi ile toplanmaktadır. Bu sözleşmenin amaçları; a) Çocukların cinsel sömürüsü ve istismarını engellemek ve bunlarla mücadele etmek, b) Cinsel sömürü ve istismara maruz çocuk mağdurların haklarını korumak, c) Çocukların cinsel sömürü ve istismarına karşı ulusal ve uluslararası işbirliği geliştirmektir. Bu sözleşme ile taraflardan her birinin, çocukların cinsel sömürü ve istismarının her türünü engellemek ve çocukları korumak için gereken yasal ve diğer tedbirleri alması gerekmektedir ( Bölüm 2- Madde 4 ) Bu kapsamda taraflardan her biri: *Çocuklarla ilişki içinde çalışan kişilerin işe alımı, eğitimi, ve bilinçlendirilmesi, *Çocukların ilk ve orta öğretimde gelişen kapasitelerine uygun olarak cinsel sömürü ve istismar risklerine ve kendilerini koruma yollarına ilişkin bilgilendirilmesi *Cinsel istismara karşı önleyici tedbirlerin alınması, *Cinsel sömürü ve istismara karşı medya, devlet politikaları ve diğer girişim ve programların geliştirilmesi ve uygulanması ve buna çocukların da katılımının sağlanması, *Koruyucu tedbirler, mağdurların multidisipliner rehabilitasyonu, *Mağdurların yasal yardım almalarının sağlanması, *Gizlilik ve anonimliğe saygı çerçevesinde yardım hatlarının, sivil toplum kuruluşlarının desteğinin sağlanması, *Tedavi olanaklarının kullanılması, *Müdahale ve tedbir ile ilgili programların uygulanması için gerekli tedbirleri alır. *Faillerin ceza hukuku uyarınca gerekli cezaları almasının sağlanması için gerekli tedbirleri alır. 58 2.1.5.T.C. Anayasasında Çocuk Hakları ile İlgili Bölümler Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 27. maddesinde kişinin yaşama hakkı düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir”. Çocuk hakları ile ilgili diğer bazı bölümler, güncellenmiş olarak aşağıdaki gibidir: Bölüm 3 - I / Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları : Madde 41: Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlanmasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. ( Ek fıkra 12/9/2010- 5882/4 md. ) : Her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Bölüm 3 - II / Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi : Madde 42: Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır. Bölüm 3 - V/ Çalışma ile ilgili hükümler/ B- Çalışma şartları ve dinlenme hakkı Madde 50: Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar. ( Ek fıkra 12/9/2010-5982/4 md.): Devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.49 59 2. 2. TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE ÇOCUK İSTİSMARI ve İHMALİ 2.2.1. Türk Hukuk Sisteminde Çocuğun Korunması ve Hakları Birey ve toplum arasındaki temel ilişkiler aile aracılığı ile kurulabildiğinden aile temel bir toplumsal kurumdur. Aile değişik biçimlerde de olsa tüm toplumlarda var olmuştur. Çocuk aile içinde doğar ve aile çevresinde edindiği eğitimle biçimlenir ve gelişir. Çocuklarda oluşacak düşünce ve davranış modelleri bakımından ana-baba örnek alınacak birer semboldür. Çocuğun yetiştirilmesi, eğitilmesi ve toplumun sağlıklı bir üyesi haline gelebilmesi için en uygun olan ortam ailedir. Aile çocuğun beslenme, korunma sağlık, sevgi, güven, eğitim ve toplumsallaşma gibi temel gereksinimlerini karşılayan en önemli kurumdur. Toplumlar temel değerlerini aile aracılığı ile gelecek kuşaklara aktarırlar. Bütün hukuk sistemleri aile ve ailenin korunması ile yakından ilgilenmekte ve her türlü önlemleri almaktadır. Bu hususta uluslararası belgelerde ve Türk Hukuk Sisteminde, T.C. Anayasası ve diğer kanunlarda ailenin ve çocuğun korunmasına ilişkin çeşitli düzenlemeler yer almaktadır. Türk Hukuk Sisteminde çocuğun hakları ve çocuğun korunmasına ilişkin hükümler esas itibarı ile Türk Medeni Kanununda düzenlenmiş bulunmaktadır. 1982 Anayasası, çocuğun korunması için gerekli koruma tedbirlerinin alınmasına ilişkin ayrıntılı hükümleri özel kanunlara bırakmıştır. Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve İş Kanunu çocuğun korunmasına ilişkin hükümler ihtiva eden kanunlardır. Ayrıca Belediyeler Kanununda, Umumi Hıfzıssıhha Kanununda, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununda, İlköğretim ve Eğitim Kanununda da çocuğun korunmasına ilişkin hükümler vardır. Bu kanunlarda çocuğun ailesi içinde korunması, ailenin çocuğun güvenliği bakımından önemi, çocuk ile ana-baba arasındaki soy bağının kurulması ve sonuçları yer almaktadır. Türkiye’de çocuğun ve çocuk haklarının korunması ile ilgili sosyal kamu hukuku alanında ilk kapsamlı özel kanun 1587 sayı ve 1949 tarihli “Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkındaki Kanun”dur. Bu kanun 24 Mayıs 1957 tarihine kadar yürürlükte kalmış, uygulamada görülen aksaklıklar nedeniyle kaldırılarak yerini 6972 sayılı ve 1957 tarihli kanuna terk etmiştir. Fakat bu kanun da çok ağır eleştirilere maruz kalmıştır. Bu kanun ile korunmaya muhtaç çocuklar ile ilgili hizmetlerin mahalli idareler tarafından kurulan koruma birliklerine bırakılması isabetli olmamıştır. 6972 sayılı kanunun çocuk koruma hizmetlerini belediye ve özel idarelerin, gereğinde birkaç ili de içine alabilecek şekilde kuracakları mahalli idarelere bırakarak sağlık ve eğitim yönünden ilgili iki bakanlığın sadece mali ve teknik kadro yardımında bulunması beklenilen sonuçları vermemiştir. 60 Türkiye’nin hemen her ilinde kurulmuş bulunan çok sayıda birbirinden kopuk ve ayrı anlayışta birlik çocuklara yönelik hizmetlerde istenilen başarının sağlanamaması üzerine bu kanun 24 Mayıs 1983 tarihli ve 2828 sayılı “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu” ile yürürlükten kaldırılarak Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı katma bütçeli ve kamu tüzel kişiliğine sahip Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 2828 sayılı bu kanun ile çocuk ve ailelerin korunması, yeni ve modern esaslara bağlanmıştır. Ülkemizde çocukların korunmasına dair hükümler içeren başlıca kanunlar: • Türk Medeni Kanunu, • 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, • Türk Ceza Kanunu, • Çocuk Koruma Kanunudur.50 2.2.1.1. Türk Medeni Kanununda Çocuğun Korunması 17 şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı “Türk Kanunu Medenisi” çocuğu koruyucu kurallar içermekteydi. Bu kanun 75 yıl yürürlükte kaldıktan sonra 2001 yılında kabul edilen 22.11.2001 tarih, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile yürürlükten kaldırılmış ve yeni kanun 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girmiştir. Yeni Türk Medeni Kanunu da çocuğa aile içinde özel bir önem vermiş, koruyucu hükümler koymuştur. Bu kapsamda çocuğun korunması, dini eğitiminin belirlenmesi, bedensel, ahlaki, ruhsal, zihinsel ve toplumsal gelişiminin sağlanması ve üçüncü kişilere karşı çocuğun temsilcisi olmaları vb. yükümlülüklerin hepsi ana babaya aittir. (765 sayılı Türk Medeni Kanunu): Madde 340: Ana ve baba çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, ruhsal, zihinsel, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar. Ana ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel özürlü olanlara, yetenek ve eğilimlerine uygun düşecek ölçüde genel ve mesleki bir eğitim sağlarlar. Çocuğun güvenliği tehlikeye düşer ve ana baba gerek kendiliklerinden gerekse özel kuruluşların yardımı ile bu tehlikeyi gideremezlerse resmi makamların müdahalesi gerekmektedir. Medeni Hukuk çerçevesi içinde müdahale kural olarak 272. ve devamındaki maddelere göre yapılır. 61 Medeni Kanunda çocuğun korunması ile ilgili tedbirler velayet hakkını ana babada bırakan tedbirler ve velayetin kaldırılmasını öngören durumları içerirler. Medeni kanunun 272. maddesi Sulh ve Hukuk Mahkemelerine ailenin iç meselelerine karışma yetkisini vermektedir. Buna göre başlıca uygulamalar; ailedeki yetersizlikler nedeniyle ailenin çeşitli yardımlar alması, ana babaya ikazda bulunulması, çocuğun bakımı, eğitimi ve öğretimi için somut yaptırımlar, bir şahsın veya bir kurumun rehber tayin edilmesi ve 273. Maddeye göre de çocuğun ana baba veya koruyucu aileden alınarak başka bir aileye veya müesseseye verilmesi şeklinde olmaktadır. Medeni Kanunun 273. Maddesine göre çocuğun ana babadan alınmasının şartı çocuğu tehdit eden tehlikenin başka şekilde giderilememesi veya ana baba ve çocuk ilişkilerinin çocuğun evde kalmasının mümkün olamayacağı derecede bozulmuş olması ve çocuğun başka şekilde yardım imkanının bulunmamasıdır. Bakım hakkının kaldırılması velayet hakkına yapılan müdahalelerin en ağırlarından biridir. Çünkü burada çocuğun yerleştirileceği ve eğitileceği yerin ve ana babanın çocuğa doğrudan doğruya bakma ve eğitme yetkisinin sona erdirilmesi söz konusudur. Bu tedbirler de yeterli olmadığı takdirde çocuğun korunması için 274. Madde uyarınca ana babanın velayet hakkı kaldırılır ki bu da en ağır tedbirdir.50 a) Medeni Hukuka Göre Çocuğun Korunması Bakımından Uygulanacak İlkeler Türk Medeni Kanunu ana baba ve çocuk ilişkileri ile koruma tedbirlerini düzenlerken bazı ilkeleri göz önünde tutmuştur. Bu ilkeler: a) Güvenlik ilkesi Medeni hukuk bakımından çocuğun korunması için alınacak bütün tedbirlerin ölçü ve şartını çocuğun güvenliği teşkil eder. Ana babanın kusurlu olup olmadıkları, çocuğu korumak için gerekli vasıflara sahip olup olmadıkları, ana babanın cezalandırılmaları vb. önemli olmayıp, çocuğun güvenliğinin garanti altına alınması tek amaçtır. Çocuğun güvenliği ana babanın yararlarından önce gelir. b) Tamamlayıcı olma ilkesi Çocukları itinalı bir şekilde yetiştirme ana babanın görevidir. Bu nedenle Medeni Hukuk bakımından çocukların korunmasına ancak çocuğun güvenliğinin gerektirdiği ölçüde ve tamamlayıcı olarak müdahale edilir. Medeni Kanunun “icap ettiği halde” ibaresi bunu doğrular. c) Uygunluk İlkesi Devletin müdahalesi, çocuğun güvenliğinin ciddi tehlike altında olduğunda ve 62 kanunlar çerçevesinde olmalıdır. Aksi takdirde alınacak karar veya uygulama ana- babaçocuk ilişkilerini ağır şekilde zedeleyecektir. Müdahale kural olarak ana babanın kusurlu olup olmamasına bağlı değildir. Bununla beraber tedbirlerin seçim ve uygulamasında ana babanın tutum ve davranışları göz ardı edilemez. Bu kapsamda ana babanın iyi niyeti ve görüşleri de değerlendirilmelidir. d) Yardımcı olma ilkesi Türk Medeni Kanununda velayet hakkının iyi kullanılmaması halinde çocuğun korunması için üç çeşit uygulama yapılır. 272. Madde uyarınca genel tedbirler alınır, 273 madde çocuk ana babadan alınır ve son olarak velayet hakkı tamamen kaldırılır. Hakim tarafından verilecek kararın mevcut tehlike ve durumun özelliğine göre çocuğun güvenliği ve iyiliği için alınacak en uygun ve yerinde karar olması gerekmektedir. b) Medeni Hukuk Çerçevesinde Çocuğa Müdahalenin Şartları 1. Ana babanın görevlerine aykırı davranışlarda bulunması, görevlerini ihmal etmiş olmaları: Burada çocuğun güvenliğinin tehlikeye düşmesi sonucunu doğuran davranış önemlidir. Göreve aykırı davranıştan kasıt ana babaya hukuken yüklenen görevlerin ihlali veya hakkın kötüye kullanılmasıdır ( ana babanın haklarını hukuka ve ahlaka aykırı bir amaca ulaşmak için kullanmaları; örneğin çocuğu hırsızlığa veya dilenciliğe alıştırmak vb. ) 2. Çocuğun güvenliğinin tehlikeye düşmesi: yetersiz ve sağlığa zararlı bir beslenme tarzı, çocuğun bedeninin korunmasına özen göstermeme, çocuğun sağlığına özen gösterilmemesi, gerekli tedavilerinin yapılmaması, çocuğun aşırı derecede yorulmasına sebep olma vb. çeşitli çocuk ihmal ve istismarı uygulamaları sonucu ruhsal ve zihinsel güvenliğinin tehlikeye düşmesi. 3. Tehlikenin nedenleri: çocuğun içinde bulunduğu tehlikenin geçici mi yoksa devamlı mı olduğu önemlidir ( tehlike ana babanın bedensel, zihinsel, ruhsal veya ekonomik yetersizlikleri vb. objektif nedenlere mi yoksa ana babanın kötü niyetli ve anlayışsız olmaları veya çocukta hastalıklara eğilim olması gibi bir nedene mi bağlı vb. ) c) Medeni Kanuna Göre Çocuğun Korunması İçin Alınacak Tedbirler Koruma tedbirleri ancak velayet hakkı çerçevesinde alınabilmektedir. “Velayet Hakkı” 63 ana babanın kişilik hakları ile yakından ilişkilidir. Ana babanın kişilik haklarının sınırını çocuğun güvenliği teşkil eder. Bu hakların kullanılması çocuğu tehlikeye düşürür veya ona zarar verirse kişilik hakları da sınırlandırılabilir. Dava Hakimi, bu sınırlar içerisinde ve temel prensiplere uygun olarak hangi tedbirlerin alınacağını, somut durumun şartlarını, çocuğun güvenliği sorunu ile ilgili diğer görüşleri ve verileri de göz önünde bulundurarak takdir eder ve yetkisini kullanır. Bu aşamada çeşitli bilim alanlarının ( pedagoji, psikiyatri, psikoloji, sosyoloji, tıp vb.) verilerini değerlendirerek ve onlarla fikir alışverişinde bulunarak, bu uzmanlar tarafından önerilen tedbirlerin hukuka uygunluğunu ve bunlara hangi biçimler içinde hükmedebileceğini inceleyerek, çocuğun ana babadan alınması veya velayetin kaldırılması gibi daha ağır tedbirlere gerek kalmadan zamanında müdahale ile çocuğun güvenliğinin sağlanması için gereğini yapmak ( ki bu da Medeni Kanunun 272. Maddesine dayanır ) vesayet makamının sorumluluğudur. Bu kapsamda alınacak tedbirler: a) Rehberlik ve Yardım: çocuğu tehdit eden tehlikelerin büyük bir kısmı, ana babaya veya çocuğa rehberlik ve gerekli yardımların yapılmasıyla giderilebilir. Konu ile ilgili çocuk koruma kurumları ve bizzat vesayet makamlarına ailenin iç işlerine karışarak onlara rehberlik ve yardım etme yetkisi verilebilir. b) İhtar: belirli ve açık olarak ana babaya yapmaları veya yapmamaları gereken hususlarda resmi bir tehdit olması, aksi takdirde sert tedbirler alınacağı izleniminin verilmesi genellikle amaca uygun ve sonuç almada daha etkili olmaktadır. c) Ana babanın denetime tabi olması: gözetim ve denetim organı olarak mesleki bakımdan bu iş için eğitilmiş yeterli zaman ve bilgiye sahip kişi veya kurumların gözetiminde yapılacak denetim ve rehberlik, hukuki bakımdan kısıtlı olmasına rağmen kişisel yetenekler nispetinde anne baba ile kurulacak diyalog ve iş birliği neticesinde çok yararlı olur. Vesayet Makamının vereceği karara göre gözetimin yapılış şekli ve sınırları belirlenir. Buna göre çocuk her yönüyle mi denetlenecek, yoksa bazı müeyyidelerin yerine getirilip getirilmeyeceği mi kontrol edilecektir. Gözetim organı kendisine verilen yetki çerçevesinde gerekli faaliyetlerde bulunur ve edindiği bilgileri mahkemeye periyodik olarak bildirir. d) Ana babaya emir verilmesi: Çocuğun bakımı, eğitim ve öğretimine ilişkin emir ve direktiflerin açık ve kesin olarak bildirilmesi gerekir ki bu da ancak hakkında tedbir alınan ana babanın vesayet makamının emirlerine uymaya hazır olması ile uygulanabilir. Aksi takdirde diğer katı tedbirlere başvurulmak zorunda kalınabilir. 64 Yapılan araştırmalar sonucu çocuğa bakan kişinin aslında çocuğu yetiştirmeye istekli, fakat biraz ihmalkar ve beceriksiz olduğu anlaşılırsa bu kişi vesayet makamlarına veya bu makamın belirlediği bir kuruma periyodik olarak rapor vermekle yükümlü tutulabilir. Çocuğa bakmakla yükümlü kişi çocuğu muayene ettirmeye mecbur tutulabilir. Ancak anne, baba veya bakıcının kendileri Medeni Kanunun 272. Maddesi uyarınca herhangi bir muayene için zorlanamazlar. Bu sadece tavsiye edilebilir ve tavsiyeye uymadığı takdirde çocuğa ilişkin bazı koruma tedbirlerine başvurulacağı belirtilebilir. Anne ve baba çocuğun gerekli muayene, tedavi ve takiplerini yaptırmamakta ısrar ettikleri takdirde resmi makamın bizzat kendisi veya tayin edilecek kayyum tarafından yaptırılır.57 2.2.1.2. Türk Ceza Kanununda Çocuk İstismarı ve İhmali Türkiye’de çocuk istismarına yönelik yasalar dünya standartlarının altındadır. Başta Anayasa olmak üzere, Medeni Kanun, Yeni Türk Ceza Kanunu, Ailenin Korunmasına Dair Kanun, Çocuk Koruma Kanunu ve diğer yasalarımızda ailenin korunmasına ilişkin hükümler yer almaktadır. Hukukta ‘çocuk’ kavramı iki anlamda kullanılmıştır. Birinci anlamda küçüğü yetişkinlerden ayırmak, ikinci anlamda ise, küçüğün ana-babaya olan soy bağını ifade etmek amacı ile kullanılmaktadır. Türk Hukuk Sisteminde çocukluğun başlangıcı, kişiliğin kazanılması, kazanılmış sayılmasına bağlanmıştır. Türk Medeni Kanununun 28.maddesine göre de ‘Kişilik’ çocuğun sağ olarak tamamı ile doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşulu ile ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde eder.51 Çocuk İhmaline Yönelik Hükümler: Dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu anne baba veya çocuğa bakmakla görevli kimsenin çocuğun yaralanmasına veya ölmesine neden olması Türk Ceza Kanununda suç sayılmaktadır. Buna göre örneğin 1,5 yaşındaki çocuğunun sıcak su dolu leğende yanmasına veya boğulmasına sebep olan anne veya 2 yaşındaki çocuğunun bahçedeki su kuyusuna düşmesine sebep olan anne, veya 2 yaşındaki çocuğunu çalıştığı inşaata götürerek 3. kattan düşerek ölmesine sebep olan baba, 3 yaşındaki çocuğun elini bırakıp da alışverişe dikkatini vererek araba altında kalarak ağır yaralanmasına sebep olan bakıcısı vb. çocuk ihmallerinin failleri Türk Ceza Kanununa göre yargılanmaktadır. İhmal sonucu istemeyerek kaza ile telef olan 65 çocuklara bakmakla yükümlü olan bu kişilerle ilgili açılan davalar, bu kişilerin mahkum olması sonucu diğer aile fertlerinin yaşayacağı zorluklar ve aile içindeki kaos göz önüne alınarak çoğu zaman beraat kararı ile sonuçlanmaktadır. Türk Ceza Kanununda yer alan çocuk ihmali ile ilgili diğer bazı maddeler: T.C.K. 473. Madde: Korumaları altındaki 12 yaşından küçük çocukları terk edenler 3 aydan 30 aya kadar hapis, ( insan bulunmayan bir yere terk edilmişse ceza 1/3 oranında arttırılır ). Terk edilen çocuğun sağlık açısından zarar görmesi halinde ise faile verilecek ceza 5 yıla kadar ağır hapis cezasıdır. Terk edilen çocuğun ölmesi durumunda ise fail 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. T.C.K. 112.Madde metninde eğitim ve öğretimin engellenmesi suç olarak tanımlanmıştır. T.C.K. 233.Madde: Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi şikayet üzerine 1 yıl; Hamile olduğunu bildiği eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış bulunduğunu bildiği evli olmayan bir kadını çaresiz durumda terk eden kimseye 3ay-1yıl Velayet hakları kaldırılmış olsa da isteğe bağlı sarhoşluk, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılması ya da onur kırıcı tavır ve hareketlerin sonucu maddi ve manevi özen noksanlığı nedeniyle çocuklarının ahlak, güvenlik ve sağlığını ağır şekilde tehlikeye sokan anne veya babaya 3ay-1yıl.52 Türk Ceza Kanununda Çocukların Fiziksel İstismarını Önlemeye Yönelik Hükümler Türk Hukuk Sisteminde de diğer hukuk sistemleri gibi ana- babanın çocuklar üzerindeki velayet hakkını tanımakta, bunların çocuklarını eğitmek amacıyla çeşitli disiplin yöntemleri kullanmalarına olanak vermektedir. Ancak ana babanın disiplin araçlarını kötüye kullanması suç teşkil etmektedir.55 T.C.K. 477. madde: Tedip hakkına sahip olan kişilerin çocuğu fiziksel olarak istismar etmesi bu maddede genel olarak ifade edilmiştir: “Her kim idaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veyahut bir meslek ve sanatı öğretmek için kendisine tevdi olunan şahsın üzerinde haiz olduğu terbiye hakkını veya itaat ettirmek salahiyetini suistimal ile o şahsın sıhhatinin bir tehlikeye maruz olmasına sebep olursa on sekiz aya kadar 66 hapsolunur (çocuk üzerinde tedip hakkına sahip kişiler; anne-baba, vasi, koruyucu anne-baba, öğretmen ve esnaflardır.) Örneğin bu kapsamda sürekli ağlayan 2 yaşındaki çocuğunu ısıran bir baba ile ders dinlemediği gerekçesi ile öğrencisine tokat atan ve tekmeleyen bir öğretmen hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Çocuk üzerinde tedip hakkına sahip kişilere ilişkin kanuni düzenlemelerin bir kısmı da T.C.K. 478. maddede düzenlenmiştir. Bu madde “Yukarıdaki maddede (477) beyan olunan haller dışında ailesi ile birlikte yaşayan on iki yaşından aşağı bir çocuğa veya aile efradından birine rahim ve şefkatle kabili telif olmayacak surette fena muamelelerde bulunan şahıs otuz aya kadar hapis olunur. Bu fena muamele neseben ve sıhren usul ve fürudan biri aleyhine vaki olursa ceza üç aydan üç seneye kadardır. Bu muameleyi karı kocadan biri öbürü aleyhine yapmışsa takibat icrası mutazarrırın şikayetine bağlıdır. Mutazarrır küçük ise evlenmeden evvel üzerinde haklı velayet veya vesayeti olanlar da şikayette bulunabilirler”der. Çocuk üzerinde tedip hakkına sahip olmayan polis, zabıta memuru vb. kolluk güçleri ile gardiyanlar vb. sokakta yaşayan, sokakta çalışan veya suç işlemiş, sanık durumundaki çocukla karşı karşıya olan kişilerin çocuğa karşı fiziksel istismar uygulamaları da hukuka aykırı bir fiil olup Türk Ceza Kanunu 245. maddesine göre cebri kuvvet kullanma yetkisine sahip olan bu kişiler kanun ve düzene aykırı kötü muamelede bulunursa veya cismen eza vermeye kalkarsa ya da çocuğa vurur veya onu yaralarsa üç aydan üç seneye kadar hapis ve geçici olarak memuriyetten uzaklaştırma cezası verilir. Bu hükümle bu yetkiye sahip kişilerin keyfi davranışları cezalandırılmaktadır. Çocuğu terbiye ve disiplin amacı olmaksızın istismar eden komşu veya herhangi bir üçüncü kişinin çocuğu fiziksel olarak istismar etmesi yani dövmesi müessir bir fiildir ve TCK’nun 456. maddesinde düzenlenmiştir.17 İş Kanununa Göre Çocuk Fiziksel İstismarı: Çocukların beden ve ruh sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebilecek işlerde ve koşullarda çalışmaları da fiziksel istismar kapsamındadır. Çocukların bu şekilde istismarına yönelik bazı hükümler İş Kanununda ele alınmaktadır. Buna göre 12 yaşından küçük çocukların çalıştırılmaları ve 16 yaşından küçük çocukların ise ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmalarına dair hükümler İş Kanununun 67, 68, 80. Maddelerinde ayrıntılı olarak yer almakta ve işveren para cezası ile cezalandırılmaktadır. Ayrıca 18 yaşından küçük çocukların beden ve ruh sağlıklarına zarar vereceğinden bar, pavyon, gazino vb. yerlerde çalıştırılmaları da Umumi Hıfzıssıha Kanununa göre yasaklanmıştır. Örneğin 15 yaşındaki bir çocuğu inşaatta çalıştıran ve gerekli önlemleri 67 almayarak yaralanmasına sebep olan işveren önce hapis cezasına çarptırılmış, sonra bu ceza para cezasına çevrilmiştir.55 T.C.K. ve Çocuk Dilenciler: Çocuklara dilencilik yaptırmak da Türk Ceza Kanununda suç sayılmakta, ancak bu suça verilen cezanın az olması nedeniyle çocukların dilendirilmesinin önüne geçilememektedir. T.C.K. 544. Maddesi 15 yaşından küçük çocuklara dilencilik yaptıranlara 3 aydan aşağı olmamak üzere hapis cezası vermektedir. . 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununa Göre Çocuğun Cinsel İstismarına Yönelik Hükümler Türk Hukuk Sisteminde çocukların cinsel istismarını önlemeye yönelik birçok ayrıntılı hüküm bulunmaktadır. Türk Ceza Kanunu Madde 414: 15 yaşını bitirmeyen çocuğun ırzına geçenler 5 yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezası ile cezalandırılırlar. Eğer fail cebir, şiddet ve hile kullanmışsa veya çocuk fiile karşı koyamayacak kadar küçükse, verilecek ağır hapis cezası 10 yıldan az olamaz. Yargıtay’a göre ırza geçme suçunun oluşabilmesi içn failin cinsel organının çocuğun cinsel organına veya anüsüne tamamen girmesi gerekmektedir. Failin parmağını çocuğun kızlık zarına sokarak yırtması veya anüsüne sokmasını ırza geçmek değil, ırza tasaddi olarak kabul edilmektedir. Türk Ceza Kanunu Madde 415: 15 yaşından küçük çocuklara ırza tasaddi yani çocuğun cinsel organının ellenmesi, göğüslerinin, bacaklarının ellenmesi, cinsel organının çocuğa tutturulması, cinsel organını çocuğun cinsel organına sürtme, oral seks vb. fiillerinde bulunanlar 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. Eğer cebir ve hile ile ırza tasaddi fiili işlenmişse ve çocuk karşı koyamayacak kadar küçükse verilecek ceza 3 yıldan 5 yıla kadar hapistir. Bunu yapan çocuğun babası, çocuk üzerinde nüfuzu olan öğretmen vb. bir kişi ise ceza yarıya kadar arttırılır. ( Madde 417 ) Bu fiiller sonucu çocuğun sağlığının herhangi bir şekilde zarar görmesi halinde verilecek ceza yarıya kadar arttırılır ( Madde 418 ) Çocuğun ölmesi halinde ise eskiden idam cezası ile cezalandırılmakta idi, sonra müebbet hapise çevrildi. Çocukların Cinsel İstismarı Madde 103: a) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 68 b) Cinsel istismar deyiminden; On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış anlaşılmaktadır. Madde metninde çocukların cinsel istismarı fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. Erişkin kişilere karşı işlenen fiiller açısından cinsel saldırı ifadesi kullanılmasına rağmen, çocuklar açısından cinsel istismar ifadesi kullanılmıştır. On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar açısından, rızanın varlığı ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Başka bir deyişle, kendisine karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar açısından bu çocuğun rıza açıklamasında bulunması, fiili suç olmaktan çıkarmayacak ve kişinin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Bu bakımdan, on beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan kişilere karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış, cinsel istismar olarak kabul edilmiştir. On beş yaşını tamamlamış ve maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel davranışların cinsel istismar olarak nitelendirilebilmesi için, bunların cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Bu nitelendirme, cinsel saldırı ve cinsel istismar fiilleri açısından ortaya konan ayırım ölçütüne aykırı olmakla birlikte; suçun mağdurunun çocuk olması ve bu fiiller karşısında direncinin zayıflığı göz önünde bulundurularak, söz konusu fiillerin de bu madde kapsamında suç olarak tanımlanması yoluna gidilmiştir. Fıkranın (b) bendinde söz konusu edilen cinsel istismar bakımından, çocuğun iradesinin ortadan kaldırılmış olması değil, “iradeyi etkileyen neden” ifadesi kullanılmıştır. Maddenin birinci fıkrasında, cinsel istismar suçunun temel şekli açısından ceza yaptırımı belirlenmiştir. İkinci fıkrada ise, bu suçun işleniş tarzı itibarıyla nitelikli hâli tanımlanmıştır. Buna göre, cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Suçun bu nitelikli hâline ilişkin açıklama için, cinsel saldırı suçunun gerekçesine bakılmalıdır. Üçüncü fıkraya göre; cinsel istismarın çocukla aralarında belli akrabalık ilişkisi bulunan kişiler tarafından, çocuğun vasisi, eğiticisi, öğreticisi, bakıcısı, çocuğa sağlık hizmeti veren, çocuğa karşı koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan diğer bir kişi tarafından veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. 69 Dördüncü fıkrada, cinsel istismarın, on beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan kişilere karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi, cezanın artırılmasını gerektiren bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Ancak, bunun için, uygulanan cebrin en fazla kasten yaralama suçunun temel şeklini oluşturacak boyutta olması gerekir. Bu bakımdan, beşinci fıkraya göre, cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Altı ve yedinci fıkralarda söz konusu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâlleri düzenlenmiştir. Bu itibarla, söz konusu suçun işlenmesi suretiyle mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulmasına neden olunması, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Keza, söz konusu suçun işlenmesi sonucunda mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunacaktır. Ancak, bu durumlarda, netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar dolayısıyla sorumluluk için aranan koşulların gerçekleşmesi gerekir. Reşit olmayanla cinsel ilişki Madde 104 (1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Madde metninde, reşit olmayan kişiyle cinsel ilişkide bulunmak, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Cinsel taciz Madde 105 (1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına hüküm olunur. Madde metninde cinsel taciz suçu tanımlanmıştır: Cinsel taciz, kişinin vücut dokunulmazlığının ihlâli niteliği taşımayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilebilir. Cinsel taciz, cinsel yönden, ahlâk temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesinden ibarettir. Maddenin ikinci fıkrasında cinsel taciz suçunun nitelikli hâlleri belirlenmiştir. Buna göre, hiyerarşi veya hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak kişiye karşı cinsel tacizde bulunulması, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Cinsel taciz suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlı tutulmuştur. Türk Ceza Kanunu, Hayasızca hareketler, Madde 225: Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 70 Türk Ceza Kanunu Müstehcenlik, Madde 226: Madde metninde, müstehcenlik ve çocukların bu tür zararlı yayınlara karşı korunmasına ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Normatif (değerlendirilebilir) bir unsur niteliğini taşıyan müstehcenlik kavramının içeriğinin belirlenmesinde, toplumda egemen olan değer ölçüleri ve yukarıdaki madde gerekçesinde hayasızca hareketler kavramına yönelik olarak yapılan açıklamalar, göz önünde bulundurulmalıdır: a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten, b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten, c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden, d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren, e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan, f) Bu ürünlerin reklamını yapan, kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. g) Türk Ceza Kanununun 226. Maddesi çocuk pornosu izlemeyi de suç kabul etmektedir. Yasaya göre izlemenin yanı sıra kopyalayarak başkalarına gönderen kişiler de 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaktadır. Görüldüğü gibi 226. Maddenin birinci fıkrasında müstehcenlikle ilgili çeşitli davranışlar, suç olarak tanımlanmıştır. Fıkranın (a) bendinde, bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin verilmesi ya da bunların içeriğinin gösterilmesi, okunması, okutulması veya dinletilmesi; (b) bendinde ise, bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösterilmesi, görülebilecek şekilde sergilenmesi, okunması, okutulması, söylenmesi veya söyletilmesi, suç olarak tanımlanmıştır. Maddenin ikinci fıkrasında, müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin basın ve yayın yolu ile yayınlanması veya yayınlanmasına aracılık edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Üçüncü fıkrada, müstehcenliğe karşı çocukları korumaya yönelik iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Bunlardan birincisi; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suretiyle oluşmaktadır. İkinci suç ise, bu ürünlerin ülkeye sokulması, 71 çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, ihracı, bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması fiillerinden birinin işlenmesiyle oluşmaktadır. Maddenin beşinci fıkrasına göre; üç ve dördüncü fıkralardaki suçların konusunu oluşturan ve müstehcenlik bakımından mutlak yasak kapsamına giren ürünlerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması, yayınlanmasına aracılık edilmesi ya da çocukların görmesinin, dinlemesinin veya okumasının sağlanması, ayrı bir suç oluşturmaktadır. Son fıkrada ise, bu madde kapsamında tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir. Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhuş, Madde 227: Madde metninde, kişilerin ve özellikle çocukların fuhşa teşviki, sürüklenmesi fiillerinin hangi koşullarda suç oluşturduğu hususunda düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler yapılırken, Türkiye’nin fuhuşla mücadele ile ilgili olarak milletlerarası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülükleri göz önünde bulundurulmuştur. Türkiye, bu sözleşmeleri, Lozan Antlaşması ile birlikte, bu antlaşmanın 99 ve 100 üncü maddelerinde sayılan milletlerarası anlaşmalar kapsamında kabul ederek onaylamıştır. Maddenin birinci fıkrası: Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Yani bu maddede çocuğu fuhşa teşvik etmek, çocuğa fuhşun yolunu kolaylaştırmak, bu maksatla çocuk tedarik etmek veya barındırmak ya da çocuğun fuhşuna aracılık etmek, suç olarak tanımlanmıştır. Hatta, söz konusu milletlerarası sözleşmelerde de öngörüldüğü gibi, bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketlerinin de tamamlanmış suç gibi cezalandırılması kabul edilmiştir. Bu suçun işlenmesi suretiyle bir kazanç elde edilebileceği için, karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngörülmüştür. Dördüncü fıkrada ise, cebir, tehdit veya hile ile ya da çaresizliğinden yararlanılarak bir kimsenin fuhşa sevk edilmesi veya fuhuş yapmasının sağlanması, bir, iki ve üçüncü fıkralarda tanımlanan suçların daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Beşinci fıkraya göre, yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların, eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer 72 kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, bu fıkralara göre verilecek ceza belli oranda artırılacaktır. Maddenin altıncı fıkrasında, bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezanın ayrıca artırılması kabul edilmiştir. Çocuk Pornosu: Çocukların Satılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografisi Konusundaki İsteğe Bağlı Protokol, Genel Kurul’un 25 Mayıs 2000 tarih ve 54/263 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. Uluslararası alanda konuyla ilgili en önemli düzenleme 23 Kasım 2001 tarihinde imzaya açılan Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesidir. Bu sözleşme ile Avrupa Konseyine üye ülkeler arasında ortak bir ceza politikası oluşturularak toplumun bilişim suçlarına karşı korunması, bu amaçla ulusal mevzuatlarda gerekli düzenlemelerin yapılarak uluslararası alanda da işbirliğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır: Bilişim Ağı Hizmetlerinin Düzenlenmesi ve Bilişim Suçları Hakkında Kanun Tasarısı, Beşinci Bölüm: İçerik Bağlantılı Suçlar ve İdari Yaptırımlar Çocuk Pornografisi Bağlantılı Suçlar:51 Madde 2: Çocuk Pornografisi: Hangi yoldan olursa olsun, belirleyici özelliği cinsel amaçlı bir betimleme olmak üzere, çocuğu gerçek fiille ya da benzeştirme yoluyla cinsel etkinlik içinde gösterme ya da çocuğun cinsel organlarını herhangi bir biçimde teşhir anlamına gelir. Madde 26: Çocuk Pornografisinin elektronik ortamda üretimi, bulundurulması ve dağıtımı çeşitli yönleriyle suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre: 1) Bir çocuğa veya çocuk gibi görünen veya çocuk izlenimi veren bir kişiye ait gerçek ya da temsili görüntü, yazı veya sesleri içeren pornografik ürünleri bilişim ortamında dağıtmak amacıyla üreten kişiye sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası verilir. 2) Bu ürünleri bilişim ağı üzerinden tanıtan, sunan, kiraya veren veya satışa arz eden kişiye iki yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası verilir. 3) Bu ürünleri bilişim ağı üzerinden kendisi veya başkaları için temin eden veya bulunduran kişiye altı aydan bir yıla kadar hapis ve üç yüz güne kadar adli para cezası verilir.53 2.2.2. Türk Hukuk Sisteminde Ç.İ.V.İ. Bildirme Yükümlülüğü ile İlgili Hükümler Türk Hukuk Sistemine göre kamu görevlisi olmayan kimselerin çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili bildirim zorunlulukları yoktur. Ancak Türk Ceza Kanununun 476. Maddesine 73 göre 7 yaşından küçük terk edilmiş bir çocuğu bulan kimsenin bunu ilgili makamlara bildirmesi zorunludur. Türk Ceza Kanununun 235. Maddesi gereğince devlet memurları görevlerini yaptıkları sırada, çocuk ihmali veya istismarına ilişkin bir suç işlendiğini öğrendikleri halde bunu ilgili makamlara bildirmedikleri veya bildirmekte geciktikleri takdirde 4 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. Ayrıca bildirmedikleri veya bildirmekte geciktikleri suçun önemine göre geçici veya süresiz olarak memuriyetten men cezası alırlar.47 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki “Memur” tanımının doğurduğu sakıncaları aynen devam ettirecek nitelikte olan tanım, tasarı metninden çıkarılarak; memur kavramını da kapsayan “Kamu görevlisi” tanımına yer verilmiştir. Yapılan yeni tanıma göre, kişinin kamu görevlisi sayılması için, yaptığı işin kamusal bir faaliyet olması gerekmektedir.46 2.2.2.1.Sağlık Çalışanlarının Adli Olgularda İhbar Zorunluluğu Eski yasal uygulama (TCK 530); Sağlık çalışanları tıbbi yardım esnasında, kişiler aleyhinde işlenmiş bir suç bulgusuna rastladıklarında tıbbi yardım sonrası, hastasını adli soruşturmaya maruz bırakacak durumlar dışında ihbar etme zorunlulukları vardır. Yeni yasal uygulama (TCK 280); Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılanmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Sağlık mesleği mensubu deyiminden, tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişiler anlaşılır. Bu kapsamda çocukların cinsel istismarı, terk edilmeleri, fuhşa teşvik edilmeleri, ihmal sonucu yaralanması veya ölmesi, dilendirilmeleri, kötü muameleye maruz kalmaları vb tüm istismar çeşitleri Türk Ceza Kanununa göre suç sayılmaktadır ve tüm devlet memurlarının görevlerini yaptıkları esnada buna şahit olmaları halinde ihbar etme yükümlülükleri vardır. Örneğin bir öğretmenin bir öğrencisine fiziksel veya cinsel istismar uygulandığına şahit olan okul müdürü veya okul çocuk psikoloğu bunu derhal ilgili makamlara ihbar etmediği takdirde suçlu sayılır ve ilgili T.C.K. Maddesine göre hüküm giyer. Suç oluşturmayan çocuk istismarı ve ihmali olaylarının bildirilmesi ile ilgili hüküm ise Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Yasasında yer almaktadır. Bu yasanın 21. Maddesiyle bu bildirme görevi yerel idarecilere ( verilmiştir. 74 kaymakam, muhtar, vali, polis vb. ) 2.2.3. Çocuk Koruma Kanunu 5395 No’lu Çocuk Koruma Kanunu 03.07.2005 tarihinde kabul edilerek 25876 sayı ve 15.07.2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Bu kanunun amacı, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunması, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir. Bu kanuna göre çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile on sekiz yaşını doldurmamış kişi olarak tanımlanmıştır. Bu Kanuna göre korunma ihtiyacı olan çocuk; Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal ve istismara uğrayan çocuklar ya da suç mağduru çocuklardır. Bu Kanunun Temel İlkeleri: Çocuğun haklarının korunması amacıyla: 1. Çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarının güvence altına alınması 2. Çocuğun yarar ve esenliğinin gözetilmesi 3. Çocuk ve ailesinin herhangi bir nedenle ayrımcılığa tabi tutulmaması 4. Çocuk ve ailesinin bilgilendirilerek karar sürecine katılımlarının sağlanması 5. Çocuğun, ailesinin, ilgili kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde çalışmaları 6. İnsan Haklarına Dayalı adil ve etkili bir usul izlenmesi 7. Soruşturma ve kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygun özel bir ihtimam gösterilmesi 8. Kararların alınmasında ve uygulanmasında, çocuğun yaşına ve gelişimine uygun eğitimini ve öğretimini kişiliğini ve toplumsal sorumluluğunu geliştirmesinin desteklenmesi 9. Çocuklar hakkında hapis cezasının en son çare olarak uygulanması 10. Çocukların tedbir kararlarının yetişkinlerden ayrı tutularak uygulanması 11. Suçlu çocukların deşifre edilmemesi Bu ilkelerden de anlaşıldığı üzere Çocuk Koruma Kanunu, hem suça sürüklenen hem de suç mağduru olsun veya olmasın korunmaya ihtiyacı olan çocuğu koruyucu hükümler getirmiştir.55 75 Çocuk koruma kanununda çocuğu koruyucu ve destekleyici tedbirler: Bu kanunla aile içi şiddete uğrayan veya başka nedenlerle korunmaya muhtaç çocuğun öncelikle aile ortamı içinde korunmasını sağlamaya yönelik tedbirleri öngörülmektedir. Bu kapsamda başlıca tedbirler; danışmanlık, bakım, eğitim, sağlık ve barınma konularına ilişkindir.38 a) Danışmanlık tedbiri: Çocuğun bakımından sorumlu kişilere çocuk yetiştirme, eğitme ve çocuk gelişimi ile ilgili sorunların çözümünde yol göstermektir b) Eğitim tedbiri: Çocuğun bir eğitim kurumuna devam etmesi veya bir sanat ve meslek öğrenmesi için usta, kurum veya bir işyerine yerleştirilmesini içerir. c) Bakım tedbiri: Çocuğun bakımından sorumlu kişinin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi halinde çocuğun resmi veya özel bakım yurdundan ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesi d) Sağlık tedbiri: Çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya sürekli tıbbi bakım ve rehabilitasyonunu, madde kullanımı halinde de tedavilerinin sağlanmasına yönelik faaliyetleri kapsar. e) Barınma tedbiri: Barınma yeri olmayan çocuklara ve ailelerine barınma sağlama, Madde 6: Adli ve idari merciler, kolluk görevlileri, sağlık ve eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları koruma ihtiyacı olan çocuğu Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bildirmekle yükümlüdürler. SHÇEK kendisine bildirilen olaylarla ilgili olarak gerekli araştırmayı derhal yapar. Madde 7: 1. Çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, SHÇEK ve Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen çocuk hakimi tarafından alınabilir. 2. Tedbir kararı verilmeden önce çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırabilir 3. Tedbirin türü kararda gösterilir. 4. Hakim hakkında koruyucu ve destekleyici tedbire karar verdiği çocuğun denetim altına alınmasına da karar verebilir. 5. Hakim çocuğun gelişimini göz önünde bulundurarak koruyucu ve destekleyici tedbirin kaldırılmasına veya değiştirilmesine karar verebilir. Bu karar acil durumlarda çocuğun bulunduğu yer hakimi tarafından da verilebilir. Ancak bu durumda karar, önceki kararı alan hakim veya mahkemeye bildirilir. 76 6. Tedbirin uygulanması on sekiz yaşın doldurulmasıyla kendiliğinden sona erer. Ancak hakim eğitim ve öğrenimine devam edebilmesi için rızası alınmak suretiyle tedbirin uygulanmasına belli bir süre daha devam edebilir. 7. Mahkeme korunma ihtiyacı olan çocuk hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararının yanında 22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre velayet, vesayet, kayyum, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında da karar vermeye yetkilidir. Madde 9: • Acilen korunma altına alınması gereken çocuk, SHÇEK tarafından bakım ve gözetim altına alındıktan sonra acil korunma kararının alınması için en geç 5 gün içinde çocuk hakimine bildirilir ve hakim 3 gün içinde talep hakkında karar verir. Bu arada hakim, çocuğun bulunduğu yerin gizli tutulmasına ve gereğinde kişisel ilişkisinin tesisine karar verebilir. • Acil korunma kararı en fazla 30 günlük bir süre ile sınırlıdır. Bu süre içinde hakim gerekli sosyal incelemeyi yaparak çocuğun ailesine teslim edilip edilemeyeceğine veya uygun görülen başka bir tedbirin uygulanmasına karar verir. Madde 11: Suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocukların güvenlik tedbirleri ile ilgilidir. Çocuk Koruma Kanununda bundan sonraki maddeler suça sürüklenen ve suç işleyen çocuklar ile ilgili gerekli hükümleri ve koruyucu tedbirleri içermektedir. 3. ÇOCUK İSTİSMARINDA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 3.1. İstismara Uğrayan Çocuğa Hastanelerde Yaklaşım ve Sağlık Çalışanlarının Sorumluluğu Sağlık hizmetinden beklenen, ülkenin sağlık ve çalışma koşullarına uygun olarak, normal düzeyde dikkat ve tedbirde özen göstermesidir. Gösterilmesi gereken özen ve dikkatin derecesi, beklenen risk ile orantılıdır. Hekimler ve diğer sağlık çalışanlarının çocuk istismarı ve ihmali olgularının tanı, tedavi ve bildiriminde etik, ahlaki ve hukuki yükümlülükleri vardır. Aynı zamanda hastanelerin de yönetimsel olarak hem tıbbi hem de güvenli ortamın sağlanması açısından 77 istismar mağduru çocukları kabul ederek gerekli tedavi ve prosedürleri uygulama zorunluluğu bulunmaktadır. 3.1.1. Adli Olgu Bildirimi İstismar olguları sağlık çalışanlarının önüne farklı yollarla gelebilir. Adli olgu olarak mahkemeler ya da cumhuriyet savcılıklarınca ya da kolluk kuvvetlerince gönderilen olgulardaki prosedürler genellikle bellidir ve sağlık görevlileri hastane idaresi tarafından belirlenmiş olan bu kuralları uygular. Ancak yakınları tarafından getirilen ya da doğrudan başvuran olgularda istismardan şüphelenildiğinde bu olgulara çoğunlukla görmezden gelme, karışmama şeklinde yaklaşılmaktadır. Özellikle cinsel istismar olguları bulgularının her zaman gözle görülebilecek düzeyde olmaması nedeniyle sağlık çalışanları olayın ispatlanabilirliği noktasında tereddüt etmektedirler. Ayrıca aile tarafından dava edilmek, karşılık görmek ve hatta aile ve çocuğun olayın ortaya çıkmasından dolayı zarar göreceği vb. endişeler nedeniyle adli vaka bildirimi yapmaktan da kaçınmaktadırlar. Sağlık çalışanları suçun kanıtlanmasından sorumlu değillerdir. Sorumlulukları suç belirtisine rastladıklarında ( kesin tanı konulmayan şüpheli olguları da ) adli olgu bildirimi yapmaları noktasındadır. Çoğu sağlık çalışanı adli bildirimin nasıl yapılacağını bilmemektedir. Esasen yapılacak bildirim kişisel değil, kurumsaldır ve hastane idaresini bağlamaktadır. Bu bakımdan Türkiye’de sağlık bakanlığına bağlı hastanelerde “Çocuk istismarından sorumlu bir idareci” ( ki bu çoğu zaman başhekim yardımcıları arasından seçilecek bir kişi olmaktadır ) belirlenmektedir. Burada uygulanan prosedürler ise düşünülen ön tanı, istismar şüphesinin klinik uyum ve bulguları ile kimlik- iletişim bilgilerinin bölge savcısına verilerek mevcut durumun rapor edilmesi şeklinde olmaktadır. Adli olgu bildirimi ile sürecin başlatılması çocuk açısından bazen istismardan kurtulmanın tek yoludur. Ancak gerekli muayene ve değerlendirilmeler yapılmadan aceleci yaklaşımlarla yanlış adli olgu kararı vermek, aile ve çocuk için yıkıcı olabileceğinden dikkatli olunmalıdır. 3.1.2. Tıbbi Girişimin Hukuka Uygunluğu • Aydınlatılmış onam ( rıza ) alınması, • Yasaların suç saydığı tıbbi girişimlerin yapılmaması • Tıbbi girişim için uygun ve yeterli koşulların ( ekip ve ekipmanların ) olması 78 • Uygun ve geçerli bir tıbbi yöntemin seçilmesi • Tıbbi girişim boyutunun onama uygun olması • Tanı ve tedaviye yönelik tüm tıbbi girişimlerin kaydedilmesi56 Aydınlatılmış Onam: a) Tıbbi bulgular ve konulan tanı, b) Seçilen tedavinin tür ve tekniği, c) Hangi organları kapsayacağı, d) Seçilebilecek diğer alternatif tedaviler, e) Tedavinin beklenen olumlu ve olumsuz sonuçlarını, f) Tedavinin yapılmaması veya geciktirilmesi durumunda meydana gelebilecek olumsuz sonuçları içermelidir. Tedavi öncesi onam, hukuki ehliyete sahip ise hastadan, hukuki ehliyete sahip değil veya onam verebilecek durumda değilse hukuki temsilcisinden ( veli, vasi ) tarafından verilir. Hasta veya yakınlarının, uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetme veya durdurma haklarının olup olmadığı hususu “Hasta Hakları Yönetmeliği”nin 24. ve 25. Maddesinde belirtilmiştir. Hasta Hakları Yönetmeliği Madde 25: Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere, hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu durumda, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine anlatılması ve bunu gösteren yazılı belgenin alınması gerekir. Hasta Hakları Yönetmeliği Madde 24: Kanuni temsilcisi tarafından muvafakat verilmeyen hallerde, müdahalede bulunmak tıbben gerekli ise, velayet ve vesayet altındaki hastaya tıbbi müdahalede bulunulabilmesi, Türk Medeni Kanunu ilgili maddeleri uyarınca mahkeme kararına bağlıdır. Kanuni temsilciden veya mahkemeden izin alınması zaman gerektirecek ve hastaya derhal müdahale edilmediği taktirde yaşamı veya yaşamsal organlarından birisi tehdit altına girecek ise, izin şartı aranmaz 79 3.1.3. Hukuki Yönden Tıbbi Kayıt ve Önemi o Tıbbi kayıt hukuki bir zorunluluktur. o Hastanın tedavi ve takibi açısından büyük öneme sahiptir. o Adli raporların hazırlanmasında temel dayanak noktalarını oluşturur. o Tıbbi kusur iddiası olan olgularda, hekimin kendisini savunmasında büyük öneme sahiptir.1 a) Tıbbi kayıt ve hukuki gerekçeleri ( Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği ) Madde 71: Hasta yatış kabul kağıdı, muayeneyi yapan hekim tarafından doldurulur, imzalanır ve poliklinik numarası verildikten sonra, baştabip onayı ile hasta kabul memurluğuna gönderilir Madde 72: Hasta kabul memuru, hastanın açık kimliğini kabul defterine ve hasta tabelasının ilgili kısımlarına doldurur. Madde 81, 82, 83: Tabipler dışında kimse hastadan müşahede alamaz. Hastanın müşahedesi 24 saat içinde tamamlanır. Müşahedeler okunaklı ve ayrıntılı olması ve laboratuar sonuçlarını içermesi gerekir. Kesin teşhise varılmadan kesin teşhis yazılamaz. Ancak hasta kabul kağıdına muhtemel teşhis yazılır. Müşahedelerin vaktinde, usulüne uygun alınıp alınmadığını hastane baştabipleri kontrol eder. b) Tıbbi Kayıt Neleri İçermelidir? • Hastanın kabul edildiği tarih ve saati, • Hastanın açık kimliği, • Olayın kısa hikayesi, tarih ve saati, • Hastanın kabul edildiği andaki yaşamsal bulguları (tansiyon, nabız, ateş, bilinç durumu vb.) • Muayene bulguları, laboratuar, röntgen ve konsültasyon sonuçlarını, • Ön tanı veya kesin teşhisi, • Riskli tıbbi girişimler için yazılı aydınlatılmış onamı, 80 • Uygulanan ve önerilen tedaviye ilişkin bilgileri içermelidir. • Ayrıca, tedavi sürecinde hasta yakınlarının tedaviyi aksatma veya önlemeye yönelik tutum ve davranışları kayıt altına alınmalıdır. • Hastayla ilgilenen hekimlerin isim ve imzaları bulunmalıdır. 3.1.4. Kusurlu Tıbbi Uygulama Nedenleri a) Çocuğun yetersiz gözlemi ve evine erken gönderilmesi….. %20.7 b) Tıbbi girişimde gecikme…………………………………….%20.7 c) Yetersiz gözlem ve tedavi………………………………….% 15.5 d) Gecikmeli ve hatalı sevk……………………………………%10.4 e) Hatalı ve dikkatsiz tedavi …………………………………..%10.4 f) Yetersiz teşhis……………………………………………… %8.6 g) Yasalara aykırı tıbbi uygulama…………………………….. %5.1 Cinsel istismara uğrayan çocuğun genital muayenesinin, istismarcı olmadığından emin olunan aile bireylerinden birinin, tercihen annesinin yanında yapılması hukuken gereklidir. Yetkili hakim ve savcı kararı olmaksızın kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında 3ay-1yıl hapis cezası uygulanır ( bulaşıcı hastalıklar dolayısıyla kamu sağlığını korumak amacıyla kanun ve tüzüklerde öngörülen hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler açısından bu hüküm uygulanmaz )59 3.1.5. Tıpta Kötü Uygulama İddiaları • Yasaya aykırı tıbbi girişimler, • Hastaya yaklaşım prosedürlerine aykırı davranış • Mesleki yetersizlik (öngörülebilirlikteki eksiklik) • Tanı ve tedavide yetersizlik ve gecikme • Hatalı araç ve yöntem seçimi • İlaçların seçim ve kullanımında yetersizlik Tıpta kötü uygulamalar ile ilgili olgularda: Dosyaların incelenmesi, aydınlatılmış onamın alındığının ispatı, muayene ve/veya otopsi sonuçları ve sağlık sisteminin alt yapısı ile yetersiz koşullarda tıbbi müdahale yapılmasının sebeplerinin araştırılması gerekmektedir. 81 İstenmeyen olumsuz sonuçlar: Sağlık çalışanlarının yetersiz çalışma koşullarından, hastalığın doğal yapısından, hasta yakınlarının tutum ve davranışlarından, hekim veya sağlık çalışanının davranış ve uygulamasından kaynaklanabilir.1 3.1.6. 5237 No’ lu Türk Ceza Kanununda Hekimlerin ve Diğer Sağlık Personelinin Cezai Sorumlulukları Bu kapsamda hukuksal açıdan taksir (savsama, önemsememe) ve kast (amaçlama) söz konusudur. Madde 22/2: Taksir; dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Madde 22/3: Bilinçli taksir kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın neticenin meydana gelmesidir, bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar arttırılır. Madde 22/4: Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek ceza failin kusuruna göre belirlenir Madde 22/5: Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir Madde 21/1: Kast; suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesidir. Madde 2I/2: Olası kast; kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi durumunda ortaya çıkar. Hukuki sorumluluğun doğması için, tıbbi uygulamanın hukuka aykırı olması veya oluşan zararda o hekim veya sağlık çalışanının kusurlu olduğunun saptanması gerekir. Bunun için öncelikle, tıbbi uygulama ile ortaya çıkan bedeni zarar veya ölüm arasında sebep sonuç ilişkisinin (illiyet, nedensellik bağı) bulunması ve bunun ispat edilmesi gerekir. Tazminat Sorumluluğu: Hekimler ve sağlık çalışanları hakkında, hukuki sorumluluk (tazminat) davası da açılabilir. Hukuk davaları, ceza davalarının sonucuna bağlı değildir. Hasta, haksız uygulamaya veya sözleşmeye dayanarak, olumsuz sonucun yol açtığı sağlık harcamalarını, iş yapamaması sonucu oluşan veya oluşacak olan maddi ve manevi kayıplarını talep edebilir. Hasta ölmüş ise, yakınları aynı taleplerde bulunabilir.1 82 3.1.7.Çocuk İstismarı Olguları Sağlık Personeli Tarafından Neden Atlanmaktadır? Sağlık personeli; Bir ebeveynin çocuğuna zarar verebileceğini kabul etmeyebilir. Bir aile içi meseleye karışmak istemeyebilir. Yeterli eğitim almamıştır. Olguların atlanmaması için ilgili sağlık çalışanları: İstismar ve ihmalin bulgu ve semptomlarını tanıyabilmeli. Çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili tam ve düzgün bir tıbbi tanı koyabilmeli. Çocuğun daha fazla zarar göreceği durumlarda acil önlemleri alabilmeli, kanunların izin verdiği şekilde çocuğa bir yer ayarlayabilmeli ( hastaneye yatırmak, acil bakım merkezlerine aldırmak vb. ) Çocuk ve ona bakmakla sorumlu olanlara karşı objektif ve profesyonel bir tutum içinde olmalı. Aileyle teröpatik düzeyde bir ilişkiye girmeli, bakım sonlandıktan sonra bile ilişkide olmalı. Evdeki diğer çocukları da tıbbi açıdan değerlendirmeli. Tüm istismara uğramış çocukları yasal organlara bildirmeli. Mahkemede tanıklık yapmaktan kaçınmamalı. Çocuklar “Herhangi bir yaralanmam yok” deseler bile bu olasılığın olduğunu bilmeli. (çünkü genellikle çocuklar maruz kaldıkları istismarı söylemezler.)1 3.1.8. Olguların Raporlanması Adli süreçte anahtar rol oynayacak adli raporlar bilimsel ve objektif kriterlere göre hazırlanmalıdır. Mevcut standart formlar kullanılmalıdır. Bu formlar olmadığında düzenlenen raporlar; gönderen birim, eşlik eden görevli, muayene tarihi ve saati, kimlik bilgileri, öykü, adli tahkikat özeti, var ise sosyal hizmetler raporu özeti, fizik muayene bulgularının kaydedildiği format, psikiyatrik muayene ve diğer branş konsültasyon kayıtları, tetkikler ve kararı içermelidir. Kararda; adli makamlarca sorulan sorular dışında, çocukta saptanan bulgular, tanılar ve bunlarla ilgili öneriler de (koruma, sağlık, eğitim tedbiri, ailenin desteklenmesi, çocuğun istismarcı ile aynı ortamda bulunmaması gerektiği vb.) yer almalıdır.2 83 3.2. Çocuk İhmali ve İstismarına Yaklaşımda Hastane Çocuk Koruma Birimleri İstismara uğramış bir çocuğa yaklaşımda en önemli unsur çocuğun daha fazla zarar görmesinin engellenmesidir. İstismara uğramış çocuğun tekrar tekrar sorgulanıp muayene edilmesi ile çocuk örselenmekte olayı defalarca yaşamasına neden olunmaktadır. Günümüzde çocuk ihmal ve istismarı, değişik disiplinler içerisinde değerlendirilen ve üzerinde mültidisipliner çalışılan bir konudur. Medikal yaklaşımların yanısıra hukuksal, psikolojik ve sosyal yaklaşımlar da aynı temel konu üzerinde farklı disiplinlerin farklı yaklaşımlarını göstermektedir. Hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının konu hakkındaki bilgileri artmakta, çocukların istismarına yönelik sürekli tıp eğitimi programları uygulanmaktadır. Ancak Türkiye’deki hastanelerin çoğunda ekip çalışması anlayışı yerleşmemiştir. İstismara uğrayan çocuk hastanelere başvurduğunda bölümler arasında dolaşmaktadır. Hastaneye ilk başvuruda krşılaştığı hekim genellikle bu konuda uzmanlığı olmayan biri olmakta , ilk öykü ve muayene sıklıkla acil ya da poliklinik gibi hastanenin en kalabalık ve yoğun bölümlerinde yapılmaktadır. Uygun olmayan koşullarda yapılan muayene ve alınan öykü, beyin cerrahisi, ortopedi, çocuk cerrahisi, adli tıp, çocuk psikiyatrisi bölümlerinden istenen konsültasyonlarla ve her birimde tekrar tekrar yapılan muayenelerle çocuk örselenmekte, mevcut durumu daha da kötüleşmektedir. Ayrıca adli tıp kurumundan da resmi yazı için tekrar muayene edilmesi istenen çocuk ikincil olarak örselenmektedir. Bu kapsamda çocuk istismarı olgularına en uygun tedavi ve yaklaşım çok merkezli bir ekip çalışması ile sağlanabilir. Hastane içinde çocukla ilgili değişik uzmanlık dallarından hekimlerin yer aldığı “Çocuk koruma birimleri” kurulmalıdır. İstismarın hem tıbbi, hem sosyal, hem de hukuksal yönleri bu birimlerde bulunacak hukukcu ve sosyal hizmetler uzmanının da katkılarıyla irdelenecektir. Hastane “Çocuk koruma ekibinin” çekirdeğini çocuk çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı, adli tıp ve çocuk ruh sağlığı uzmanları oluşturmalıdır. Ekipte bir erişkin psikiyatristinin bulunması da failin ve ailenin tedavisi açısından yararlı olur. Bu çekirdek ekip hastanede konu ile ilgili diğer branş hekimleriyle ( acil tıp uzmanı ve servis asistanları, kulakburun- boğaz, beyin cerrahi, çocuk cerrahisi, kadın doğum vb. ) ve bu birimlerde çalışan diğer sağlık görevlileriyle sürekli iletişim içinde olmalı ve konu ile ilgili gerekli eğitimleri vererek farkındalık sağlamalı, olası vakaların çocuk koruma birimine ulaşmasını ve görülmesini sağlamalıdır. 84 Hastane içinde kurulacak bu ekipteki tüm bireyler ve konuya katılan diğer sağlık görevlileri takım ruhu içinde çalışmalıdır. Bu ekipte mutlaka bir sosyal hizmet uzmanı bulunmalıdır. Sosyal hizmet uzmanı, olgunun değerlendirilmeye başlandığı ilk andan itibaren süreçte aktif rol oynar. Aile ve çocukla ilk görüşme, psikososyal öykünün alınması, görüşme kayıtlarının tutulması, rapor hazırlanması, sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumuna bildirim yapılması, gereğinde telefonla, bazen de ev, okul ya da çocuğun barındığı kurumlara ziyaretlerle olguların süreç boyunca izlenmesi sosyal hizmet uzmanı tarafından yürütülür. Örselenmiş çocuğa ve ailesine duygusal desteğin ve psikolojik tedavinin sağlanması ve sürdürülmesi, çocuğun psikososyal gelişiminin değerlendirilmesi amacıyla ekipte bir psikolog yer almalıdır. Muayene ortamının hazırlanması, muayene ve testler sırasında hekime destek olmak, testlerin laboratuvara gönderilmesi vb. işleri yapmak için ekipte bir hemşirenin olmasında da yarar vardır. Hastane çocuk koruma biriminde görev alan ekip elemanları ve birimler, belirli aralıklarla toplanarak olguları değerlendirmeli ve ortak izlem kararı almalıdır. Ayrıca olay sosyal hizmet kurumu ve adli kurumlara bildirilmeli, bu bildirimler yapılırken çocuk ve ailesi ile yapılan görüşme ayrıntılı olarak yazılmalı, mümkünse görüşme videoya kayıt edilmeli ve bu görsel kayıt ekte ilgili kurumlara gönderilmelidir. Böylelikle “çocuk koruma birimi” olayı her yönüyle değerlendirerek bilirkişi olarak mahkemede kullanılmasını sağlayacaktır. Ülkemiz hastanelerinde, şehir ve ilçelerde kurulacak çocuk koruma birimleri çocuk istismarının tanınması ve istismara uğrayan çocuğun örselenmeden takibi, gerekli önlemlerin alınması için yaptırımlarda bulunulması vb. önemli yararlar sağlayacaktır. Gazi Üniversitesi bünyesinde kurulmuş olan “Çocuk Koruma Merkezi” bu amaçla kurulmuş ilk merkezdir. Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Kayseri, Antalya, Samsun, Düzce, Aydın gibi pek çok ilimizde de üniversite ya da eğitim hastanelerinde de benzer birimler oluşturulmuştur.57 3.3. İstismara Uğrayan Çocuğun Hastanelerde İzlenme Prosedürü Gazi Üniversitesi Çocuk Koruma Merkezi çalışma yöntemi tüm hastanelerdeki çocuk istismarı olguları için iyi bir örnek oluşturmaktadır. Buna göre hastaneye getirilen çocuk istismarı olguları aşağıdaki şekilde izlenmektedir: 1. Hastane çocuk polikliniği, çocuk acil servisi ya da diğer acil birimlerden ( ortopedi, beyin cerrahi, cerrahi, vb.), savcılıktan, güvenlik güçleri tarafından veya sosyal hizmetlerden, rehber öğretmenler tarafından 85 muayene için yönlendirilen ya da kendiliklerden başvuran çocuk istismarı olguları önce Çocuk Koruma Merkezi polikliniğinde görülmektedir. Çocukla ilk görüşme ve öykü sosyal hizmetler uzmanı, sosyal pediatri öğretim üyesi ya da psikolog tarafından yapılmaktadır. 2. Çocuğun fizik muayenesi sosyal pediatri uzmanı ya da adli tıp uzmanı tarafından yapılır ve tanının kesinleşmesi ile psikolojik tedavinin planlanması için çocuk Psikiatrisi uzmanına yönlendirilir. Bundan sonraki süreçte çocuk, psikolog tarafından tedavi edilir. 3. Hasta ile ilgili adli rapor adli tıp uzmanı tarafından hazırlanır. 4. Örselenen çocuğun anne babası ya da fail gereğinde erişkin psikiatristi tarafından görülebilir. 5. Çocuğun yaşadığı ev ortamı, fiziksel koşullar ve sosyal çevrenin değerlendirilmesi için merkezde görevli sosyal hizmet uzmanı kendisi sosyal hizmet yapabildiği gibi bazı durumlarda il sosyal hizmet müdürlüğünden yardım isteyebilir. 6. Sosyal inceleme sonunda olgunun yazısı yazılır. Adli makamlara, SHÇEK birimlerine bildirim ve yazıların takibi sosyal hizmet uzmanı tarafından yapılır. 7. Merkezin sosyal hizmet uzmanı sosyal hizmetler müdürlüğünce aileye yapılacak ayni ya da akdi yardım, çocuğun koruma altına alınması vb. hizmetleri de izler, gereğinde destek olur. 8. Bu olgular haftada bir yapılan toplantılarda değerlendirilir ve her biri için oluşturulan kişisel bilgiler ve toplantı tutanakları özel dosyalarda saklanır. Bu kayıt ve dosyalar merkezde, gizlilik ilkesine bağlı olarak sosyal hizmet uzmanı tarafından korunur.64 Adli Tıp Uzmanı ve/veya çocuk psikiatrisi bulunmayan hastanelerde çocuğu ilk muayene eden hekim, ( ki genellikle çocuk acil serviste görevli hekim ya da erişkin acil birirmdeki cerrahi ya da ortopedi, beyin cerrahi uzmanı, çocuk cerrahi uzmanı vb.) tarafından ayrıntılı muayene yapılarak “geçici adli rapor” düzenlenir. İlk bulgular önemli olduğundan yapılan muayene bulguları hazırlanmış ayrıntılı formata kaydedilmeli ve saklanmalıdır. 86 Şekil 1. Çocuk ihmal ve istismarında izlenecek yol59 Hastanın bireysel başvurusu, Servis çalışanı yönlendirilmesi, Poliklinik çalışanı yönlendirmesi, Kurum çalışanı, Resmi yazı ile gelen olgular Çocuk istismarı ve ihmali komisyonuna bildirilir. Emniyet çocuk şube Sosyal inceleme bilgilendirilir raporu hazırlanır SHÇEK bilgilendirilir. Çocuğun korunması ve şiddetten kurtulması için adli sürecin ivedilikle başlatılması çok önemlidir. Çünkü şiddet ve/veya cinsel istismar başladığında giderek artan bir şekilde ilerlemektedir ve fail yakalanıncaya kadar istismara devam etmektedir. İstismarın süresi, sıklığı, uygulayanın yakınlığı ile orantılıdır ve kolay kolay vazgeçmeyen istismarcı çocuğun uğrayacağı bedensel ve ruhsal zararların çoğalmasına neden olacaktır. 3.4.Çocuk İstismarı Olgularının İzlenmesinde Yaşanan Sorunlar Bu olguları izlerken karşılaşılan sıkıntıların başında sosyal hizmetler, hukuk ve tıp alanlarında insan gücü, donanım ve kaynakların yetersiz olması, işbirliği ve eşgüdüm eksikliği gelmektedir. Çocuk koruma sistemi iyi çalışmadığında çocuğa tanı konulması, korunması tetkik ve tedavilerinin uygulanması, takibi konusunda sorunlar yaşanmaktadır. Çocuk ikincil olarak örselenmekte ve bazen bu hastane süreci çocuk için olayın kendisinden daha yıpratıcı olabilmektedir. Sistemin iyi işleyebilmesi için tıp-hukuk-sosyal hizmetler sacayağının hem kendi içinde hem de birbiri ile iletişiminin iyi olması gerekmektedir. 87 İstismara uğrayan çocuk çoğu zaman ailesi tarafından ilk müdahelesi yapıldıktan sonra aceleyle evine götürülmek istenmektedir. Hatta bazen acil müdahale gerekmeyen hafif olguların tedavisi sırasında bile baba veya amca gibi aileden bir kişinin hastaneye gelerek tedavinin sonlandırılmasını talep ettiği ve tüm uyarılara rağmen çocuğu götürdüğü görülmektedir. Bu gibi durumlarda ilk gelişte yapılan kişisel bilgilerin ve çocuktaki bulguların kayıt altına alınması ihbar ve daha sonraki prosedürlerin uygulanmasında çok önemli olmaktadır. Tıp mensupları çocuk istismar ve ihmalinin değerlendirilmesi, tanınması ve bildirimi ile gerekli prosedürlerin uygulanması konularında hala çok yetersizdirler. Hizmet içi eğitimin zorunlu olmaması ve ilgili sağlık çalışanlarının ve idarecilerin konuya yeterince önem vermemeleri özellikle acil servis hekimlerinin çocuk istismarını tanıma ve gerekli bildirimi yapma konusunda yetersiz kalmalarına neden olmaktadır. Hekimlerin çoğu maalesef bu olgulara yalnızca tıbbi tedavi aşamasında yaklaşmakta, “İstismar” gerçeği ile karşı karşıya kalmaktan kaçınmaktadırlar. Ayrıca hekimlerin mahkemede tanıklık yapmaktan kaçınmaları da diğer bir sorundur. Esasen çocuk istismarı olgularının tedavi ve rehabilitasyonlarının profesyonel ve işlevsel olarak planlanması gerekmektedir. İstismara uğrayan çocuğa ailesi, sosyal çevresi ve tıbbi yardım ile birlikte bütüncül yaklaşım gerekmektedir. Özellikle fiziksel ve cinsel istismara uğramış çocukların aileleri de en az çocuk kadar örselenmekte ve travma yaşamakta, adli süreç ise hem çocuk hem de aile bireyleri için son derece yıpratıcı olmaktadır. Ülkemizde istismar mağduru aile ve çocuğun yeterli psikolojik destek ve tedavi görmedikleri, bir anlamda kendi kaderlerine terkedildikleri görülmektedir. Bu bakımdan hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimlerinde bu konuya yer verilmesi, konunun uzmanlarının yetiştirilmesi ve tüm hastanelerde çocuk koruma birimlerinin kurulması sağlanmalıdır. Bu birimler sosyal hizmetler ve adli makamlarla işbirliği içinde çalışabilirse, çocuk istismarı ve ihmalinin tedavisinde ve çocukların sistem tarafından yeniden örselenmesinin önlenmesinde önemli adımlar atılmış olacaktır.57 3.5. İstismara Uğrayan Çocuğun Rehabilitasyonu Çocuğun ihmal ve istismarı onun kişiliğini olumsuz yönde etkilemekte, çocuğun istismarcı bir kişilik kazanmasına neden olabilmekte ve geleceği tehlike altına girmektedir. 88 Fiziksel istismara uğrayan çocuğun yaralanma, travma vb. sorunları hastanelerde tedavi edilmektedir. Ancak korku, terkedilmişlik, reddedilmişlik, kaygı ve çeşitli psikolojik rahatsızlıklar ve psikiatrik hastalıklar uzun dönemde ortaya çıkan, tedavisi zor, tedavi edilmediğinde ise çocuğun ilerideki yaşamını ve onun birlikte yaşayacağı kişilerin de yaşamını olumsuz etkileyecek çok ciddi sorunlardır. Özellikle cinsel istismara uğrayan çocuğa ve ailesine verilecek psikolojik destek çok önemlidir. Cinsel istismarın her derecesi için, her aşamadaki rehabilitasyona katılan kişilerin aşağıdaki hususları unutmaması gereklidir: 1. Hiç bir çocuk cinsel istismara maruz kalmak istemez 2. Hiç bir çocuk cinsel istismarı haketmez 3. Her tür cinsel istismar yasalar ve toplum önünde suçtur. 4. Alkol ya da uyuşturucular sağlıklı düşünmeyi ve iletişimi bozar 5. Bireyler alkol, uyuşturucu ya da uyarıcı madde etkisinde olsalar da davranışlarından sorumludurlar.53 3.5.1. İstismara Uğramış Çocuğun Psikolojik Sorunlarına Yaklaşım: • İletişim becerileri konusunda eğitici ve bilgilendirici çalışmalar yapmak • Davranış değiştirme yöntemleri hakkında bilgilendirmek • Benlik saygısını yükseltici psikolojik destek • Rahatsızlığı hakkında bilgilendirmek • Psikolojik ve patolojik sorunlarda psikiyatriye yönlendirme • Gelişimsel sorunlar hakkında eğitici çalışmalar yapmak • Kendisi ile ilgili farkındalık yaratmak • Sorun çözme becerilerini geliştirmek • Çocuğun tedaviye ve doktoruna/hastaneye uyum sağlamasına yardımcı olmak 3.5.2.İstismara Uğrayan Çocuğa ve Ailesine Ekonomik ve Sosyal Destek Verilmesi İstismar mağduru çocuğa ve ailesine verilecek ekonomik destek çocuğun ve ailenin iyileştirme çalışmalarını kolaylaştırır. Aile, şartların ve koşulların uygun olması halinde aşağıdaki seçeneklere yönlendirilir: 89 *Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna Yönlendirme *Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfına yönlendirme *Belediyelere yönlendirme *Yaşlı, muhtaç, özürlü aylığı hizmetlerine ( 2022 ) yönlendirme *İl-ilçe Özel İdareye yönlendirme *Yeşil kart bürosuna yönlendirme *Sivil toplum kuruluşlarına yönlendirme 3.6.Çocuk İstismarının Önlenmesine Yönelik Çözüm Önerileri Çocuk istismarının önlenmesi, tedavi edilmesinden daha kolaydır ve başarı oranı da daha yüksektir. Çocuk istismarına bağlı ölümlerin % 61’i korunabilir bulunmuştur15 İstismarın önlenmesi için gösterilen çabalar tedavi edici hizmetlerle paralel gitmeli, birbirlerini engellememelidir. Çocuk ihmal ve istismarının önlenmesine yönelik üç farklı çalışma alanı belirlenmesi ve bu çalışma alanlarına özel eylem planları geliştirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda Ç.İ.V.İ.’nin önleme çalışmaları üç ana bölümde anlatılacaktır:17 1. Birincil Önleme Çalışmaları 2. İkincil Önleme Çalışmaları 3. Üçüncül Önleme Çalışmaları 3.6.1. Birincil Önleme Çalışmaları Çocuk ihmal ve istismarının gerçekleşmeden durdurulması amacıyla tüm çocuklara ve topluma yönelik koruma programlarını kapsayan; tüm çocukların ve ailelerin içinde bulunduğu koşulların iyileştirilmesi, ailelerin eğitimleri ve yaşam kalitelerinin arttırılması, olası risklerin ortadan kaldırılmasına dayalı çalışmalardır: • Hukuksal reformlar yapılması, • Halkın bilinçlendirilmesi, • Şiddet ve istismar ile ilgili risk gruplarının tanımlanması, • Risk altındaki kişilere danışmanlık ve koruyucu hizmetlerin sağlanması, çatışma ve stress yönetimi, • Ebeveyn becerileri hizmetleri ve ev ziyaretleri ile eğitimsel faaliyetler, • Ç.H.S.’ deki çocuk haklarının ulusal yasalarca da uygulanması, 90 • Kültürel ve sosyal değerlerin çocuğa yönelik şiddeti azaltacak yönde değişmesi, • Ekonomik eşitsizliklerin iyileştirilmesi, • Birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetleri çalışanlarının ile okul öğretmenlerinin yani çocukla ilgili birimlerin profesyonel eğitim almalarının sağlanması, • Çocukların bilinçlenmesine yönelik eğitim çalışmaları vb. çok geniş bir yelpaze söz konusudur. Görüldüğü gibi birincil önleme çalışmaları, bireylere yönelik değil, topluluklara yöneliktir. Ç.İ.V.İ’nin önlenmesine yönelik her türlü tanıtım ve eğitim çalışmaları bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu çalışmaların genel çerçevesi üç alanda incelenebilir: 1. Halkı bilinçlendirme çalışmaları 2. Hekimler ve öğretmenler gibi profesyonellere yönelik eğitimsel faaliyetler 3. Çocukların bilinçlenmesine yönelik eğitim çalışmaları Çocuğa fiziksel, cinsel, duygusal istismar uygulayan kişiler halkın içinde çeşitli katmanlarda bulunmaktadır. İstirmacıların büyük oranda aile bireyleri ki daha çok çekirdek aile içinde ve baba konumunda oldukları hemen tüm araştırma ve istatistiklerce doğrulanmaktadır. Daha önce anlatılan risk faktörleri de gözönüne alındığında önleme çalışmalarının bu kriterler üzerinde ve bölgelerde yönetilmesi gerekmektedir. 3.6.2. İkincil Önleme Çalışmaları Ç.İ.V.İ. açısından risk taşıyan çocuk ve ailelerin belirlenmesine, ihmal ve istismarın oluşmasının önlenmesine yönelik çalışmalardır. Alınacak önlemler aile çevresi ile sınırlıdır. Çocuklara uygulanan hangi hareketlerin istismar sayılacağının her erişkin tarafından bilinmesi bilinçsiz olarak yapılan istismarın önlenmesi açısından da önemlidir. Örneğin yerli yersiz ağlatmak, sık sık eleştirerek sözel olarak hırpalamak, anlattığı şeyleri dinlememek ve umursamamak, şefkat göstermemek vb. davranışlar “Çocuğun duygusal istismarı”dır ve sürekli tekrarlanması halinde çocukta çeşitli psikolojik sorunların ve davranış bozukluklarının oluşmasına neden olacaktır. 3.6.2.1. Ailelere Öneriler • Çocuğunuzla ilgilenin, onu sevin ve sevdiğinizi gösterin, çocuk yetiştirme ile ilgili eğitim alın, onu izleyin, size güven duymasını sağlayın, dinleyin, arkadaşı, sırdaşı 91 olun, her zaman yanında olacağınızı bilmesini ve size güvenmesini sağlayın, keskin yasaklarla çocuğu mahrum etmek yerine kontrollü, eğitimsel yaklaşımı tercih edin, • Çocuğunuzda herhangi bir şekilde davranış bozukluğu, bir değişiklik sezdiğinizde üzerinde durun ve izleyin. Özellikle içe kapanma, suskunluk, yalnız kalma isteği veya aşırı sinirlilik ve öfke, gece işemeleri, uyku ve yeme bozuklukları, sebepsiz korku atakları varlığında mutlaka profesyonel yardım isteyin ve bu davranışlarının nedenini araştırın. • Televizyon, bilgisayar ve diğer kitle iletişim araçlarını kontrollü kullanmasını sağlayın, evinizde filtre sistemi vb. gerekli tedbirleri alın. • Çocuğunuz özellikle 7 yaşından sonra yalnız yatmaya alışmalıdır. Anne, baba ile ve ayrıca kardeşi, kuzeni vb. başka bir çocuk ile beraber yatmasını da engelleyin. • Özel yerlerini göstermemesini, vücudunun yalnızca kendisine ait olduğunu, çocuk olduğu için kimsenin öpmesi, dokunmasına izin vermek zorunda olmadığını uygun bir şekilde söyleyin ve bu konuda hiç tereddüt etmeyin. Çocuğunuzun mahrem yerlerini, bacaklarını vb. korumak ve bunu ona öğretmek, Ç.İ.V.İ.den korunması için önemli bir tedbirdir. Kız çocuğu ise elbisesinin altına tayt giydirin. • Tuvalet ihtiyacını kendi başına yapmasını, kim olursa olsun ikinci bir kişinin yanında olmaması gerektiğini öğretin. Aynı şekilde banyo yaparken de annesi dışında hiç kimsenin olmamasını sağlayın. • Yalnız başına bakkala, fırına, okula vb. hiç bir yere göndermeyin. Çok iyi tanımadığınız kişilerin evine asla göndermeyin. Her zaman kontrol altında bulundurun. Unutmayın ki cinsel istismar genellikle dışarıdan bakınca anlaşılmayan herhangi bir kişi tarafından gerçekleştirilebilir. Bu bakımdan kimseye güvenmemek daha iyi olacaktır. Bakıcınız varsa kamera sistemi ile gözetim altında tutun. • Okul öğretmeninin uyarılarına kulak verin, üstünde durun. • Çocuğunuzu cinsel istismar konusunda yaşına göre uygun bir şekilde uyarın, kendisine tanımadığı birisi yaklaşır da dokunmak veya elini tutmak isterse bağırmasını, tekmelemesini ve dikkat çekmesini söyleyin. 92 • Sır saklamaması gerektiğini, bir yetişkin ona bir sır verirse ve kimseye söylememesini tenbih ederse mutlaka gelip size söylemesini sağlayın. • Aile içi istismarı da gözardı etmeyin. Özellikle şüphe halinde takip edin. Gerekirse gizli kamera ile izleyin, imkanınız yoksa profesyonellere danışın. Korkmayın ve kimsenin sizi sindirmesine izin vermeyin, çocuğunuzu istismarcıdan korumak için size göre yapabileceğiniz en uygun yolu seçin. En azından evden uzaklaşın ve en yakın olduğunuz bir arkadaşınıza veya aile fertlerinden birinin yanına gidin, onunla birlikte hareket edin. Pes etmeyin ve çocuğunuzu emniyet altına alıncaya kadar savaşın. Acil durumlarda danışma hatlarından, bilmiyorsanız 155 Polis İmdattan yardım isteyin. Görevli birimler kısa zamanda size ulaşacaklardır. • Çocuğunuzun istismara uğradığından şüphe ediyorsanız mutlaka hastaneye başvurun ve gerekli tespitlerin yapılmasını talep edin. • Kötü arkadaşlar, sapık cinsel eğilimler, madde bağımlılığı, sigara, alkol vb. konularda yaşına göre uygun şekilde eğitim verin • Çocuğunuzun yanında soyunmayın, yatak odanızın kapısını kilitleyin, banyo yaparken ve tuvalette size görmesini önleyecek tedbirleri alın. 3.6.3. Üçüncül Önleme Çalışmaları Çocuğun yüksek çıkarları ön planda ele alınarak aile bütünlüğü içinde istismarın gerçekleşmesinden sonraki süreçte yapılacak programları içerir. Ruhsal ve fiziksel, hukuksal boyutlarda zor bir süreçtir.Aile ve çocuğun korunması ve oluşan travmanın en az zararla atlatılması için uygulanacak yöntem ve tedbirlerdir. Bu tedbirler içinde çocuğun rehabilitasyonu, ailenin ve çocuğun mahremiyetinin korunması, istismarcı ile çocuğun ilişkisinin kesilmesi ön planda ele alınmalıdır. Hukuksal süreç ise oldukça yıpratıcıdır ve istismar bulguları kesin kanıtlanacak yeterlilikte değilse maalesef istismarcıya radikal bir yaptırım uygulanamayacaktır. Aile içi cinsel istismarlarda ise planlı ve bilinçli hareket etmek çok önemlidir. Burada en önemli husus çocuğun en az örseleneceği yolu izlemek olmalıdır ki bu da ailenin yapısına, 93 çocuğun yaşına, alınacak tedbirlerin çocuğu nasıl etkileyeceğine bağlı olarak her vaka için farklı uygulamalar getirecektir. Önerimiz istismarın cinsi ne olursa olsun profesyonel yardım alınması, danışılması, ani, yanlış kararlar verilmeden sakin ve güçlü yaklaşımla çocuğu koruyacak önlemlerin alınmasıdır. Çocuk vakıfları, emniyet görevlileri ve hukukçularla, sosyal hizmet uzmanları ve Ç.İ.V.İ. konusunda deneyimli kişilerle birlikte alınacak karar ve önlemler çocuk ve ailenin menfaatına olacaktır.Olayın ortaya çıkması esasen çocuğun kurtulmasına atılmış ilk olumlu adımdır. 94 SONUÇ ve ÖNERİLER Türkiye’de çocuk istismarı ile ilgili çok sayıda makale ve araştırma istismarın gizli kaldığını, çoğu zaman iş işten geçtikten sonra ortaya çıktığını göstermektedir. O halde her bireyin çocukların istismara uğramaması için üzerine düşen insanlık görevlerini yerine getirmesi, kendi alanında yapabileceği her türlü çalışmayı ve fedakarlığı yapması gerekmektedir. Çocuğun öldüresiye dövülmesi, ağır şartlarda çalıştırılması, hırsızlığa ve dilenciliğe alıştırılması, işkence görmesi, cinsel istismara ve tecavüze uğraması dünyanın her ülkesinde olduğu kadar ülkemizde de nefretle karşılanmaktadır. Cinsel tacize maruz kalan çocukların rehabilitasyonu ve tedavisi ile o çocuğun ileride istismar edebileceği pek çok çocuk korunmuş olacaktır. Her çeşit çocuk istismarı olgusuna profesyonel yaklaşım gerekmektedir. Özellikle hekimlerin ve hukukçuların konu ile ilgili bilgili ve donanımlı olmaları, “çocuk koruma merkezlerinin” sayılarının artması, istismarın tespiti ve failin istismara devam etmesinin önlenmesi vb. tedbirler çocukların örselenmesini önleyecek ve uygulanacak rehabilitasyonun başarılı olmasını sağlayacaktır. Çocuk emniyetinin sağlanması, tedavi süreci ve tüm prosedürlerin tamamlanma ve takibi esnasında gizlilik esası kurallarına uyulacak, çocuğun ve ailenin mahremiyetine saygı gösterilecektir. Durum ne şekilde gelişirse gelişsin, yapılan tespitler ne olursa olsun, ön planda çocuğun korunması ve örselenmemesine dikkat edilmesi, olaya müdahil olan sağlık çalışanlarının ve diğer görevlilerin en önemli sorumluluğudur. Olayın medya ve diğer ilgisiz kişiler tarafından öğrenilmemesi için gerekli tedbirler alınacak ve ilgisiz kişiler hiçbir şekilde olaya müdahil edilmeyecektir. Ülkemizde gerek Türk Hukuk Sisteminde gerekse sözleşmeler ve yasalarla çocuğun korunma altına alınması yolunda oldukça yeterli olduğumuz görülmektedir. Ancak işleyiş ve kurumlar arası işbirliği, iletişim eksiklikleri, bilgi yetersizlikleri, konu ile ilgili profesyonellerin eğitim eksiklikleri vb. nedenlerle amaca ulaşmamız zorlaşmaktadır. Çocukların istismara uğramadan önce istismarın oluşmasını önleyici tedbirlerin her düzeyde alınması, istismar faillerinin eylemlerinin önlenmesi için çalışmalar yapılması, caydırıcı cezalar ve yaptırımlar uygulanması, yakalanan failin rehabilitasyonu ve tedavisinin zorunlu kılınarak cezasının sonlanmasından sonra emniyet içinde kurulacak bir ekip ve sosyal hizmet uzmanları tarafından takip edilmelerinin sağlanması, telefonlarının dinlenmesi, internet sitelerine girişleri, iş ve ev değişiklikleri, çocukları, eşleri, çevresindeki kişilerle 95 ilişkileri vb. kontrol edilmelidir. İstismar faillerinin ailelerinin, çocuklarının ve yakın çevresinin de konu ile ilgili eğitim almaları ve korunmaları sağlanmalıdır. Adli olgu bildirimi ile sürecin başlatılması bazen tek kurtuluş yolu olup, tartışmasız koruyucu bir yaklaşımdır. Halkın konu ile ilgili farkındalığının sağlanması önleme ve tanıma açısından çok önemlidir. Mağdur durumdaki anne ve çocukların başvuracakları ve barınabilecekleri güvenli, sağlam koşullar yaratılmalı, istismarcının eylemlerini fütursuzca sürdürmeleri engellenmelidir. 20. yüzyılın ortalarından itibaren kullanılmaya başlayan ve giderek gelişen bilişim teknolojisi ve sunduğu hizmetler, toplumun çeşitli katmanlarını çepeçevre kuşatmakta, sınır tanımaz niteliği ile ulusal düzeyde “İnternet suçları” adı altında yeni bir hukuk sorunu yaratmaktadır. Türkiye, internette çocuk pornografi sitelerine girme, çocuk pornografisine eğilim açısından dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır. İnternet ortamında, her türlü seks görseli ve porno sitelerine her yaştan insan çok kolay ulaşabilmektedir. Filtreleme sistemi yeterince başarılı olamamaktadır. 2009 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne 15, İzmir Emniyeti’ne 8, Ankara Emniyeti’ne 3 çocuk tecavüz olgusu failleriyle birlikte yansımıştır. Pedofillerin libidolarını kontrol edilemez hâle getiren materyallerin başında pornografi sektörü gelmektedir. Emniyet Bilişim ve Telekomünikasyon İzleme Birimleri 2010 yılında şikâyete dayalı olarak 23 bin porno siteye erişimi kapatmış olup bunların 15 bininin çocuk pornosu olduğu kaydedilmiştir. 2010 yılında çocuk pornosu izlemek, indirme yapmak ve bunları başkalarıyla paylaşmaktan dolayı Almanya, Hollanda, Kanada, Amerika ve İsviçre’den gelen Interpol ihbarlarıyla 160 Türk vatandaşı adliyeye sevk edilmiştir. Emniyet birimleri 2009’da 3 milyon, 2011’in sadece ocak ayında 500 bin çocuk pornosu CD’si toplamıştır. 1997’den itibaren, yaşları 3 ile 14 arasında değişen 6 bin kayıp çocuğun dosyası pasif ve çözümsüz bir şekilde emniyet ve jandarmada beklemekte. Bunlardan 1750’si aktif olarak sonuçlandırılmaya çalışılmaktadır.60 Bu göstergelerden de anlaşılacağı üzere özellikle aile içi istismarların ön planda olduğu ülkemizde çocuk istismarı olgusu giderek ciddi boyutlara ulaşmakta, koruma ve önleme ile ilgili yasaların yürürlüğe girmesi ve uygulanması gecikmektedir. Özellikle son zamanlarda çocukları istismardan koruyucu tedbirler yasalarla desteklense de, uygulamada eksikliklerin olduğu açıktır. Başta devlet düzeyinde olmak üzere, eğitim, sağlık, hukuk ve emniyet çalışanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde Ç.İ.V.İ.’’nin önlenmesine 96 yönelik çalışmaları plan aşamasından eylem aşamasına geçirmeleri, radikal uygulamalarla ve ivedilikle çözüme ulaştırmaları gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında Ç.İ.V.İ. ile ilgili tespit ve önerilerimiz: Tespit /1. Kimsesiz ve /veya istismar mağduru çocukların barındığı çocuk esirgeme, çocuk yuvalarında özellikle fiziksel istismar uygulandığı görülmektedir. Çeşitli nedenlerle, sıklıkla “ Yatağını ıslatma” nedeniyle çocuklara “ Ütü ile yakma” şeklinde şiddet uygulandığı tarafımızdan tespit edilmiştir. Çocuklar korktukları için kendilerine uygulanan istismarı açıklamamakta ve “ Kendi kendilerini kazayla yaktıklarını” söylemektedirler. Oysa oluşan lezyonun yeri, kendileri tarafından yapılamayacağını göstermektedir. Öneri: Çocuk yuvalarında sağlık bakanlığı tarafından görevlendirilecek, Ç.İ.V.İ eğitimi almış bir çocuk hekimi tarafından rutin, periyodik, ayrıntılı muayene yapılması ve çocuklarla konuşarak istismar olasılığının araştırılması, tespit ve caydırıcılık açısından yararlı olacaktır. ( muayene gün ve saatleri önceden belirlenmemeli, ziyaretler habersiz yapılmalıdır ) Tespit/2. Ülkemizde her yaş ve cinsden bireyler camiye giderek ibadetlerini yapmaktadırlar. Çeşitli araştırmalar fiziksel şiddet uygulayanların yanı sıra çocuk cinsel istismarı faillerinin de çoğunlukla “Dindar(!)” olduklarını ortaya koymaktadır. Ayrıca hanımlar ve çocuklar da çeşitli ibadethanelerde toplanarak hem dini eğitim almakta hem de dini vecibelerini yerine getirmektedirler. Bu bakımdan camiler ve Kuran kursları toplu eğitim vermek için uygun ortamlardır. Öneri: Din görevlileri tarafından camilerde, ibadethanelerde veya televizyondaki dini programlar aracılığı ile gerekli uyarılar yapılarak farkındalık sağlanmalı, dini yönden caydırıcı vaazlarla potansiyel istismarcıların eylemsel dürtüleri yok edilmeye çalışılmalıdır. Camilerde cuma hutbelerinde, bayram namazlarında, kandil günlerinde, ramazanda teravi namazlarında profesyonellerin hazırladığı çocuk istismarının önlenmesine ve farkındalık yaratılmasına yönelik metinlerin diyanet görevlileri tarafından cami cemaatine duyurulması yararlı olacaktır. 97 Tespit/3 Çocukları ailelerinden sonra en çok gören ve takip eden kişiler öğretmenleridir. İlk ve orta öğretimdeki öğretmenlerin Ç.İ.V.İ. ile ilgili eğitimli ve donanımlı olmaları şarttır. Milli eğitim sistemimizde kalabalık sınıflar, iş yoğunluğu, öğretmenlerin başta ekonomik sorunlar olmak üzere çeşitli sorunlar nedeniyle işlerine yeterince konsantre olamamaları çocukların yakından izlenmelerini güçleştirmektedir. Özel okullarda okuyan öğrencilerin ise daha şanslı oldukları görülmektedir. Birçok özel okulda sınıflarda öğrenci sayısı çocukları yakından izlemeye uygundur ve psikolojik danışman da mevcuttur. Öneri: Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ilk ve orta öğretimde, okullarda çocuk eğitim uzmanları, sosyal hizmet uzmanları ya da psikologlar görevlendirilebilir. Ülkemizde iş arayan ve kontenjanlar dolu olduğu için çalışamayan öğretmenlerin Ç.İ.V.İ. eğitimi ve sertifikası alarak okullarda sözleşmeli danışmanlık yapması sağlanabilir. Bu kişiler olası şüpheli olguların yönlendirilmesi ve takibini ve çocuğun rehabilitasyonunu yönetecek düzeyde eğitim almış olmalıdır. Tespit/4 Özellikle Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim araştırma hastanelerinde ve devlet hastanelerinde hekimlerin ve sağlık çalışanlarının Ç.İ.V.İ. konusunda başta eğitimsizlik olmak üzere yoğun hasta başvurusu vb. daha önce değinilen çeşitli nedenlerden dolayı tanı, koruma ve bildirim konularında yetersiz oldukları görülmektedir. Verilen eğitimlere iş yoğunluğu ya da başka nedenlerle çok az sağlık çalışanı katılmaktadır. Karşılaştığımız olguların hemen hepsi aileler içinde gelişen istismar olguları idi ve olayın ortaya çıkması sakıncalı bulunduğu için aile tarafından gizlenmeye çalışılmaktaydı. Esasen çeşitli bulgularla hastaneye getirilen çocukların cinsel ve fiziksel istismarı ancak muayene, tetkik ve ayrıntılı öykü sonucu anlaşılmakta, çok az sayıda ebeveyn çocuğunu istismara uğradığı için getirdiğini belirtmekteydi. Acil servislere kaza süsü verilerek getirilen fiziksel ihmal ve istismar olguları ise fark edilemeyerek atlanmakta, çocuklar korunma altına alınamamaktadır. Öneri: Sağlık Bakanlığına bağlı her hastanede “Çocuk Koruma Birimi” kurulmalı, Ç.İ.V.İ.’ ye yönelik eğitim ve takiplerin yapılması için gerekli prosedürlerin uygulanması zorunlu hale getirilmelidir. Çocuk kliniklerine ve acil servislere tıpkı “Kalite” prosedürleri gibi “Ç.İ.V.İ. Veri Toplama Paketleri” hazırlanmalı ve hekimlerin kullanımı sağlanmalıdır. 98 Ç.İ.V.İ. eğitimi almış sosyal hizmet uzmanlarının sayısı attırılmalı ve hastanelerde bu konuda görevlendirilmeleri sağlanmalıdır. Özellikle çocuk sağlığı ve hastalıkları, acil tıp, çocuk cerrahisi, beyin cerrahisi, genel cerrahi branş hekimleri ile hemşireler, adli tıp, psikiatri konusunda “ Zorunlu eğitim” almaları ve sosyal hizmet uzmanlarının Ç.İ.V.İ gerekmektedir. Ayrıca eğitim alan sağlık personeline eğitim sonrası “Eğitime Katılım Sertifikası” da verilmelidir Tespit/5 “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile kurulan “Aile Hekimliği Sistemi”, amacına uygun hizmet verdiği takdirde çocuğun her türlü istismar ve ihmalinin tespiti, istismar gerçekleşmeden önce gerekli tedbirlerin alınarak önlenmesi ve ebeveyn eğitimi açısından çok iyi bir sistemdir. Avusturya Sağlık Bakanlığı tarafından Viyana’da Türk işçilerinin yoğun olduğu semtlerdeki Ana Çocuk Sağlığı Merkezlerinde sözleşmeli pratisyen hekim olarak çalıştığım 1980’li yıllarda, bu ülkede uygulanmakta olan sağlık sisteminin çocukların aşılanması, beslenme ve bakımının sağlanması yanı sıra korunmasına yönelik yaptırımlar da getirdiğini gördüm. Periyodik olarak muayene edilen çocuk ve aileler çok iyi bir kayıt sistemi ile takip edilmekte, zamanında ve düzenli olarak bağlı olduğu sağlık merkezlerine gelmeyen ailelerin evlerine ziyarete gidilerek çocuğun aşılanması ve ana-çocuk sağlığı hizmeti alması her aile için zorunlu kılınmaktaydı. Böylelikle yenidoğan döneminden başlayarak çocuğun gelişimi, fiziksel ve ruhsal sorunları hem kayıt altına alınmakta hem de ailenin sosyal, eğitimsel, ekonomik sorunları izlenmekte idi. Bu merkezde birlikte çalıştığım Viyana’lı Çocuk Hastalıkları Uzmanından öğrendiğim ilk mesleki tecrübe ise özellikle eğitim düzeyi düşük, yabancı dil konuşamama sorunu ve çeşitli sosyal sorunlar içinde olan Türk annelerine sabırla, sevecenlikle, anlayışla ve özveri ile yaklaşarak onlara ulaşmayı, bana güvenmelerini sağlamayı başarmam gerektiği olmuştu. Bu yaklaşım sayesinde merkezlerde çalıştığım süre içinde karşılaştığımız sorunlar zamanla aşılmış, anne- çocuk sağlığı hedeflenen düzeye ulaşmıştı. Bu sistemin 30 yıl sonra ülkemizde de uygulanmaya başlanması ile sağlıkta çok önemli bir reform gerçekleştirilmiştir. Öneri: Aile Hekimliği Merkezlerinde çalışan tüm sağlık personelinin Ç.İ.V.İ. açısından çok iyi eğitilmeleri gerekmektedir. Ç.İ.V.İ. eğitimi almış olan aile hekimi, doğumdan itibaren risk grubunda olan aileleri belirleyerek bunlara çocuk gelişimi ve psikolojisi konularında hizmet 99 götürebilecek ve bilinçli olarak çocuğu istismardan koruyacak tedbirlere yönelecektir. Ev ziyaretleri yapan ve aileyi tanıyan hekimin ve hemşirenin özellikle aile içi fiziksel ve cinsel çocuk istismarı ve ihmalinin tespit edilmesinde çok önemli katkıları olacaktır. Tespit/6 Kitle iletişim araçlarının Ç.İ.V.İ. açısından vereceği zararların yanı sıra yararları da vardır.Televizyon hemen her evde bulunmakta, her yaşta ve statüde, her ekonomik düzeyde kişi tarafından kullanılmaktadır. Esasen çocuk istismarının önlenmesinde en önemli görev devlete düşmektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesinde de de belirtildiği gibi, devlet çocuğu ana babanın ya da çocuğun bakımından sorumlu başka kişilerin her türlü kötü davranışından korumalı, çocuk ihmal ve istismarını önlemeli ve bu tür davranışlarla karşı karşıya bulunan çocukların tedavisini amaçlayan programlar hazırlamalıdır. Bilindiği üzere ülkemizde 1985 yılında Turgut ÖZAL hükümeti tarafından başlatılan, çocuk sağlığı ve hastalıkları asistanı olarak bizim de katıldığımız aşı kampanyası, % 80’lere varan aşılanma oranı ile büyük bir başarı elde etmiş, Türkiye genelinde bulaşıcı hastalıklardan ve özellikle kızamıktan ölen çocuk sayısı hatırı sayılır ölçüde azalmıştı. Son T.C. Hükümeti Sağlık Bakanlığı tarafından 2003 yılından beri uygulanan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile Temel Sağlık Hizmetlerinde yapılan reformlarla, % 96’lara varan aşılanma oranı elde edilmiş, Türkiye aşılanma oranı bakımından dünyanın en önde gelen ülkeleri arasına girmiştir. Bu göstergeler bize, her ne kadar zor ve sabır gerektiren mültidisipliner bir yaklaşım içinde ele alınmasını gerektirse de çocuk istismarının da, devletin yerinde ve kararlılıkla uygulayacağı politikalarla önlenebileceği hususunda ümit vermektedir. Öneri: Görselliğin farkındalık yaratma konusundaki başarısı göz önüne alınarak, televizyon programlarında Ç.İ.V.İ. hakkında öğretim üyelerinin, hekimlerin ve psikologların, hukukçu ve emniyet görevlilerinin katıldığı açıkoturumlar düzenlenebilir, profesyonel yaklaşımlarla eğitici programlara ve röportajlara, çocukların izleyebileceği çizgi filmlere, masallara ve çocuk filmlerine yer verilebilir. Devlet, yasal düzeyde önlem almasının yanısıra aileleri, çocuk gelişimi ve psikolojisi konularında da bilinçlendirmelidir. Bunun için televizyon, gazete, radyo gibi kitle iletişim 100 araçlarından yararlanılarak konunun önemi anlatılabilir, dolayısıyla davranış değiştirme yönünde ailelere rehberlik yapılıp kısa çözüm önerileri getirilebilir. Televizyon ekranlarında çocukların erken uyumalarını, süt içmelerini aşılanmalarını teşvik edici “Haydi Çocuklar Aşıya” sloganı gibi eğitici sloganların bir benzeri de çocuk istismarının önlenmesine yönelik olarak hazırlanabilir. Tespit/7: Ülkemizde hemen her ilimizde belediyelere ait çok sayıda “ Kültür ve eğitim merkezleri” bulunmaktadır. Bu merkezlerde çeşitli toplumsal faaliyetler, çocuklara yönelik film, tiyatro, müzik vb. ile erişkinlerin de katıldığı çeşitli aktiviteler, kermesler, seminerler sergilenmektedir. Öneri: Bu merkezlerde çok iyi düzeyde eğitim almış hekim veya sosyal hizmet uzmanları vb. profesyoneller tarafından Ç.İ.V.İ ile ilgili seminerler düzenlenmesi, “Önleme” çalışmaları açısından çok yararlı olacaktır. Bu seminerlerin uygun bir yaklaşımla, aşırıya kaçmadan, halkın anlayabileceği şekilde konunun uzmanı bir psikiyatristin de onaylayacağı “Film gösterimi” ile desteklenmesi de farkındalığı, ilgi ve katılımı arttıracaktır. Sonuç olarak; Kendine güvenli, saygılı ve her zaman kendini aşmayı hedeflemiş bireyler yetiştirebilmek için onların haklarına doğdukları andan itibaren saygı gösterilmeli ve bu konuda etkili bir mücadele için güç birliği yapılmalıdır. Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan, devletin zirvesindeki yetkiliden sade vatandaşa kadar her Türk vatandaşının ilk ve öncelikli görevi, her çocuğu hakları açısından kendi çocuğu gibi görmek ve çocukların hakları ile ilgili her girişime “Evet” demek olacaktır. Unutulmamalıdır ki istismara uğrayan çocuk bugün komşunun çocuğuysa yarın kendi torunu olabilecektir! Bir çocuk, ölünce boğmacadan ya da kızamıktan /( çocuk istismarı ve ihmalinden ) Gökte bulut olunca Yağmur olup düşünce yere Can vermek için çiçeklere Sorar vururdu camlara takır takır Gerekeni yaptınız mı? Yaptınız mı gerekeni? ( Prof. Dr. Çağatay GÜLER – Katkı Pediatri Dergisi , Hacettepe Üniversitesi, ANKARA) 101 KAYNAKLAR 1. Prof. Dr. Şevki Sözen; “ Çocuk İstismarını Tanıma ve Önlemede Sağlık Çalışanlarının Rolü”, 27. Pediatri Günleri; Çocuk Dergisi, Bilimsel Program ve Özet Kitabı, 4 –7 Nisan 2005, İstanbul 2. Dr. Özge Ballı ( Çukurova Ün. Tıp Fakültesine Başvuran Çocuk İstismarı ve İhmali Olgularının Değerlendirilmesi ) – Uzmanlık Tezi, Adana 2010 3. Türkan Yılmaz Irmak ( Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Psikoloji A.B.D ) Çocuk İstismarı ve İhmalinin Yaygınlığı ve Dayanıklılıkla İlişkili Faktörler – Doktora Tezi, İzmir 2008 4. Çocuk Acil Tıp Kitabı ( 2004 ) Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği Yayını No:6, Bölüm:22 ( Yrd. Doç. Dr. Ülfet Vatansever ) 5. Jain AM. Emergency department evaluation of child abuse. Emerg. Med. Clin. North Am. 1999; 17: 575-593 6. Polat, Oğuz “ Tıbbi Açıdan Çocuk Hakları ve Çocuk İstismarı” Cumhuriyet ve Çocuk – 2. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi, Ankara Üniversitesi Basımevi – Ankara, 1999 7. İzmirli M. Çocuğa Karşı Dayak Olgusu ve Çocuk İstismarı. Çocuk Forum; 2000 8. Aybay Rona, Açıklamalı İnsan Hakları Evrensel Bildirisi – Türkiye Barolar Birliği Yayını – Ankara 2006 9. Tercier A. Child Abuse. Emegency Medicine St Louis: Mosby, 1998 – 1108-1118 10. Kağıtçıbaşı, Çiğdem. ( İnsan, Aile, Kültür ), İstanbul-1990 11. Şimşek, F; Ulukol, B;Bingöler, B; ( 2004 ) “Çocuk İstismarına Disiplin Penceresinden Bakış” , Adli Bilimler Dergisi, 3(1):47-52 12. Zeytinoğlu, S (1991). Çocuk İstismarı ve İhmali. Ankara: Gözde Repro Ofset 147 13. F. Kılıçarslan; Sosyal Hizmet Uzmanı: Çocuk İstismarı Nasıl Önlenir 14. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi ( 2004 ) ; 47 :140-151- Çocuk İstismarı; B. Kara, Ü. Biçer, A. Sevim Gökalp – Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi 15. Reece RM. Backgraund Considerations in Child Maltreatment ; Newyork: Mosby. 1997: 666-708, 721-725, 913-916 16. MEB-UNICEF Psikososyal Okul Projesi, Zorlu Yaşam Olayları ve Etkileri, 2002 17. Derya KURTAY, Sosyal Hizmet Uzmanı, Çocuk İhmal ve İstismarının Önlenmesi – Toplum ve Siyaset ( 2007) 102 18. Dr. Ercüment AKSOY, Dr. Gürsel ÇETİN, Dr. Mehmet Akif İNANICI, Dr. Oğuz POLAT, Dr. M. Şevki Sözen, Dr. Fatih YAVUZ ; Adli Tıp Ders Notları 19. Doç. Dr. Resmiye Oral, Iowa Devlet Üniversitesi Çocuk Koruma Programı Psk. Elif Yavaş, BECAN Proje Asistanı ( Türkiye Hastaneleri İçin Önerilen Çocuk Koruma Ekibi Veri Toplama Paketi ) 20. İZMİRLİ, M; POLAT, N ; Çocuk İstismarı ve İhlali :“Çocuk Forumu Dergisi” Nisan,Mayıs, Haziran Cilt 4, 2001-2. 21. TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2004: 3 (4) ; İnsanlığın Büyük Bir Ayıbı: Çocuk İstismarı, Yard. Doç Dr. Murat TOPBAŞ 22. Prof. Dr. Şevki Sözen, İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı; Cinsel İstismara Uğrayan Çocuğa Yaklaşım ve Tıbbi Muayenenin Yapılandırılması, Ders Notları 23. Prof. Dr. Şahika YÜKSEL, Fantezi ve Pedofili; 20.01.2002 Nazan Özcan Arşivi 24. Erdoğan, A. (2010).“ Pedofili: Klinik Özellikleri, Nedenleri ve Tedavisi” Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar; 2(2): 25. Prof. Dr. Ayten ERDOĞAN, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi - Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar: Pedofili: Klinik Özellikleri, Nedenleri ve Tedavisi, 2010;2:132-160 26. www.turkiyeforumlari.net/psikoloji/62650-pedofili.html Adli tıp- Prof. Dr Oğuz Polat, Pedofili 27. Prof. Dr. Şevki SÖZER, İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı; Aile İçi Şiddet ve Çocuk İstismarı, Ders Notları 28. Türkiye Hastaneleri İçin Önerilen Çocuk Koruma Ekibi Veri Toplama Paketi, Doç. Dr. Resmiye ORAL, Iowa Devlet Üniversitesi Çocuk Koruma Programı, Psk. Elif Yavaş BECAN, Proje Asistanı 29. AKDUMAN,G; CANTÜRK, G: Ebeveynlerin Duygusal İstismar Olarak Kabul Edilen Davranışları ; Adli Psikiyatri Dergisi –Nisan 2004, sayı:2 30. TANER,Y; Gökler, B. “ Çocuk İstismarı ve İhmali: Psikiyatrik Yönleri” Hacettepe Tıp Dergisi, 35:82-86 (2004) 31. blog.milliyet.com.tr/Çocuğun_duygusal_istismarı/ Derya KUTAY- Çocuk Psikolojisi ( 2007) 32. TURHAN, E; İNANDI, T; SANGÜN, Ö: Birinci Basamakta Çocuk İstismarı ve Önlenmesi, 15:153-157 ( 2006 ) 103 33. TOPBAŞ, M (2004): “İnsanlığın Büyük Ayıbı: Çocuk İstismarı; TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 3(4):76-80 34. Bahar G, Savaş A, Bahar A, ; Çocuk İstismarı ve İhmali: Bir Gözden Geçirme, Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:4, Sayı: 12 ( 2009 ) 35. Zeytinoğlu, S.(1989); “Türkiye’de Çocuğun Durumu”, 1990’ların Çocuk Politikası Kongresi, DPT-UNICEF Yay., Ankara, s. 241-252 36. UNICEF (2008). Önce Çocuklar: Çocuk İşçiliğinin Ortadan Kaldırılması, UNICEF resmi web sitesi: http://www.unicef.org/turkey/dn_2006/_cp41.html (Temmuz 2008 ) 37. Abay, A.R.(2002); “Çırak Öğrencilerin Sorunları (Bostancı Çıraklık Eğitim Merkezi Örneği)”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:2. 38. Gülgün MÜFTÜ; ICC, Çocuk Hakları Programı Koordinatörü: Çocukların Hakları; (2008) 39. tr.wikipedia.org/wiki/Maslow_teorisi 40. Reece RM. Backgraund Considerations in Child Maltreatment ; Newyork: Mosby. 1997: 666-708 41. Prof.Dr.Neriman ARAL, Yard.Doç.Dr. Figen GÜRSOY ( Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Anabilim Dalı ); Çocuk Hakları Çerçevesinde Çocuk İhmal ve İstismarı, Milli Eğitim Dergisi, sayı: 151-Temmuz, Ağustos, Eylül:2001 42. Prof Dr. Emine AKYÜZ, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi: Çocuk Hakları Bildirisi ve Türk Hukuk Sistemi; dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/504/6124.pdf; 43. www.millet.gr/makale.php?makid=456 – Yrd. Doç. Dr. Yusuf GENÇ ( Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi ), 2011 44. Çocuk istismarı-Türkiye’de çocuk olmak, Yasalar ne kadar koruyor? Doç. Dr. Serpil AYDIN DEMİRAĞ ve arkadaşları ( Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi ) :Aile Hekimliği Dergisi; 2010 45. www.cocukhaklari.gov.tr/.../birlesmis_milletler_cocuk_haklari_bildirgesi 46. www.unicef.org/turkey/crc/_cr23b.html- Çocuk Haklarına Dair Sözleşme; (2000) 47. www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/375-384.pdf; Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi Çocuk Haklarının 48. www.kontder.org.tr/haber- Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesinin Onaylanması Hakkında Karar 49. www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm -Türk Anayasa Hukuku Sitesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ( hazırlayan Kemal GÖZLER) 104 50. www.dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/520/6525.pdf; Medeni Kanunun 272. Maddesine Göre Çocuğun Korunması, Prof. Dr. Emine AKYÜZ – Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi 51. Türk Ceza Kanunu Madde Gerekçeleri- Birinci kitap, Birinci kısım 52. www.dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/518/6458.pdf; Türk Hukuk Sisteminde Çocuk İstismarı ve İhmali; Prof. Dr. Esin KONANÇ- Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Planlaması Öğretim Üyesi 53. http://www.tavsiyeediyorum.com/makale_6354.htm; Çocuğun Cinsel İstismarı ve Türk Ceza Kanunu- Psk. Ferihan YANCI 54. http.//www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1527.html; Çocuk Koruma Kanunu 55. www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5237.html; TBMM Adalet Komisyonunca Kabul Edilen Türk Ceza Kanunu Madde Gerekçeleri - 26 Eylül 2004 56. Prof.Dr.Şevki SÖZEN ( İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı ) Ders Notları: Çocuk İstismarı ve İhmali Deneyim Paylaşımı Tıbbi Uygulamalarda Hasta Hakları, Hekim ve Sağlık Çalışanları Sorumluluğu, Adli Tıp Yaklaşımı 57. Türk Pediatri Arşivi 2007; 42 özel sayı: 16-8; Çocuk istismarı ve ihmaline yaklaşımda hastane çocuk koruma birimleri ; Prof. Dr Ufuk BEYAZOVA, Prof. Dr. Figen ŞAHİN ( Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ) 58. http://blog.milliyet.com.tr/Cocuk_istismarinin_onlenmesi/Blog/?BlogNo=54199 Çocuk İhmal ve İstismarına Multidisipliner Yaklaşım; Derya KURTAY; Sosyal Hizmetler Uzmanı 59. Gazi Üniversitesi Çocuk Koruma Araştırma ve Uygulama Merkezi yayını; 2010 60. www.gundem.milliyet.com.tr/250-bin-cocuk-istismara... 105 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Adı- Soyadı: Nur YALÇIN Adres: Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tel: 0212 314 55 00 E-posta: [email protected] Görev Yeri : Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Görev Ünvanı : Başhekim Yardımcısı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Eğitim Bilgileri Okul Adı Mezuniyet Tarihi İstanbul Çamlıca Kız Lisesi 1972 Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi 1979 Viyana Üniversitesi 1. Kadın Doğum Kliniği – Neonatoloji İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 1981 1986 Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği Uzmanlık Eğitimi Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler 2011 Enstitüsü İşletme Yönetimi Anabilim Dalı Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi Bilim Dalı 106
Benzer belgeler
Arşiv Kaynak Tarama Dergisi Evaluation of Child Abuse
Çocuk koruma kanununa göre çocuk; “Daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşını
doldurmamış kişi” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanım aslında Çocuk Hakları Sözleşmesi
birinci maddesindeki “Çocuğa uy...