Ortaçağ İslam Dünyası`nda Astronomi Çalışmaları ve Batı`ya Etkileri
Transkript
ĐSLÂM DÜNYASINDA ASTRONOMĐ ÇALIŞMALARI ve ĐSLÂM ASTRONOMĐSĐNĐN BATI'YA ETKĐLERĐ1 Yavuz Unat Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Ortaçağ Hıristiyan Dünyası karanlık bir dönemden geçerken, Ortadoğu’da yeni bir din doğdu ve bu dinin mensupları Hıristiyanların talip olmadıkları bilim ve felsefe mirasını sahiplenmeye başlayarak 8. ve 9. yüzyıllarda Yunan biliminin büyük bir bölümünü Arapça’ya aktardılar. Müslümanlar yaptıkları Fetihler sonucunda Bizanslılarla ve Perslerle karşılaştılar ve kendilerinden önceki medeniyetlerin yarattığı eserlerden yararlanmak gerektiğini anlayarak özellikle Abbasîler döneminde yoğun bir çeviri faaliyetine giriştiler; kendilerinden önceki birikimi anlamaya ve daha sonra da geliştirmeye çalıştılar. 8. yüzyılda gerçekleşen ve Đslâm Dünyası’nın çehresini değiştiren bu bilimsel uyanış döneminde, yoğun olarak çeviriler yapıldı. Bu çevirilerin arasında Yunanca'dan Arapça'ya çevrilen eserler, diğer dillerden çevrilen eserlere oranla daha etkilidir. Đslâm Astronomisinde Ele Alınan Konular Đslâm Dünyası’nda astronomlar birbirleriyle bağlantılı iki tür etkinlik üzerinde yoğunlaştılar: 1. Gözlem aletleriyle gökyüzünü gözlemlediler (gözlemsel ya da pratik astronomi) 2. Gözlem verilerini hareketli geometrik düzeneklerle anlamlandırmaya çalıştılar (kuramsal astronomi). Gözlemsel Astronomi Gözlemsel astronomide Đslâm astronomları, gözleme daha yatkın olan bilim anlayışlarının bir sonucu olarak daha önemli çalışmalar yaptılar. Đlk gözlemevleri onlar tarafından kuruldu. Gözlemlerin dakikliğini arttırmak için yeni gözlem araçları ve gözlem teknikleri geliştirdiler. Açıların ölçümünde kirişler yerine yeni bulunan trigonometrik fonksiyonları kullanmaya başladılar. 1 Unat, Yavuz, “Ortaçağ Đslam Dünyası’nda Astronomi Çalışmaları ve Batı’ya Etkileri”, Bilim ve Ütopya, Nisan 2003, Sayı 106, Đstanbul 2003, s. 48-53. 1 Gözlemevleri Đslâm astronomisinde Batlamyus’un (M.S. 150 yılları) astronomik sistemi kabul edilmiştir (Yer Merkezli Sistem). Ancak Đslâm astronomları, yeni gezegen tablolarına ihtiyaç duydular ve bu yüzden, pek çok gözlemevi kurdular. Bu gözlemevlerinde yapılan gözlemlerle elde edilen değerler Batlamyus’un değerleri ile karşılaştırıldı, düzeltildi ve pek çok katalog oluşturuldu. Gözlemevleri, organize bir kurum olarak ilk defa Đslâm Dünyası’nda karşımıza çıkar. Gözlemevinin sabit bir yeri, gözlem aletleri, kütüphanesi, gözlemcileri, hesapçıları ve bu gözlem ve hesapları değerlendiren astronomları ve araştırmacılara yardımcı olmak amacı ile idari elemanları vardı. Đslâm dünyasında pek çok gözlemevi vardır. Bunlardan büyük bir kısmı, hükümdarlar tarafından kurulmuştur. Ayrıca özel ve seyyar gözlemevleri de vardır. Bu gözlemevlerinde, düzenli ve devamlı gözlemler yapılmıştır. Gözlemevlerindeki çalışmalar, astronomi biliminin ve ona yardımcı bilim dallarının sorunları üzerindeki araştırma ve çalışmaları içeriyordu. Amaç, dakik gözlemlere dayanan yeni zîclerin (astronomik tabloların) oluşturulması idi. Gözlemevlerinde yapılan gözlem sonuçlarının tablolar halinde gösterildiği kataloglara zîc denilmekteydi. Zîcler, gezegen tablolarının yanı sıra, dönemlerindeki trigonometriye, küresel astronomiye, takvim çeşitlerine ve yapımına, izdüşüm yöntemlerine, gözlem aletlerinin yapılışı ve kullanımı, astrolojiye ve ibadet vakitlerinin belirlenmesine ilişkin bilgileri de kapsamaktay- Gezegen dılar. Eksantrik daire R Kuramsal Astronomi Kuramsal astronominin alanında Müslüman astronomlar, Aristoteles’in (M.Ö. 384-322) yolundan gide- α M e Yer rek, Yer’in hareket etmeksizin evrenin merkezinde durduğuna ve Güneş de dahil olmak üzere diğer bütün gök cisimlerinin onun çevresinde dairesel yörüngeler üzerinde sabit hızlarla dolandığına inandılar. Bu konuda, Batlamyus tarafından önerilen eksantrik ve episikl dü- Şekil 1 zeneklerinin önemli değişiklikler yapılmaksızın kabul Batlamyus tarafından, gezegenlerin mesafe ve hız değişimlerini açıklamak için kullanılan eksantrik (dışmerkezli) düzenek ettiler. Kuramsal açıdan incelediğimde, Đslâm astronomi- 2 sinde özellikle 10. ve 11. yüzyılda, yaptıkları çalışmalara bağlı olarak, iki önemli görüşten birini benimseme yoluna gittiklerini görmekteyiz; 1. Đslâm astronomlarından bazıları, matematiksel kuramla yetinmeyi tercih etmişler ve Batlamyus sisteminin geometrik yapısını yeterli bularak fiziksel bir temel görüşünü bir tarafa bırakmışlardır. Bu astronomlara göre, Batlamyus sistemi, gökcisimlerinin devinimlerini, bir gezegenin belirli zamanlardaki yerini doğru olarak verebilmektedir. Astronominin de amacı budur. Dolayısıyla, bu fiziksel sorun fizikçilere veya doğa felsefecilerine bırakılmalıdır. Gezegen 2. Ancak bazı Đslâm astronomları gezegen hareketlerinin sadece geometrik bir nitelik taşımasının doğru olma- Episikl C dığını, bu hareketlerin aynı zamanda dinamik bir niteliğe α R de sahip olması gerektiğini savunmuşlardır. Bu görüşü savunan astronomlar, ya Aristoteles’in Ortakmerkezli Kü- Yer reler Sistemi’ni kabul ediyorlar ya da Batlamyus ve Aristoteles’in kuramlarını birleştirerek Küre Katmanları Sistemi adı verilen yeni bir sistem öne sürüyorlardı. Küre Katmanları Sistemi, Batlamyus sistemini mekanik hale getiren bir sistemdi ve bu sistem sayesinde, eleştirilere hedef olan Batlamyus astronomisi fiziksel bir yapıya bürünüyordu. Küre Katmanları Sistemi'nde, eksantrik ve episikl da- Şekil 2 Batlamyus tarafından, gezegenlerin ileri-geri hareketlerini açıklamak için kullanılan episikl düzeneği ireleri, küre biçiminde varsayılmakta ve evren iç içe geçmiş bir takım küreler şeklinde tasarımlanmaktaydı. Bu küre katmanları düşüncesinin Đbn elHeysem (965-1039) tarafından kurulduğu ihtimali üzerinde durulmaktadır. Endülüslü astronomlarının ve özellikle de Bitrûcî’nin (ölümü 1204) etkisiyle Đslâm astronomları tarafından Aristoteles fiziğine uygun küre katmanları sistemi kabul görmüş ve bu küreler somut nesneler varsayılmışlardır. Đslâm Astronomisinin Đlk Dönemleri ve Hint Etkisi Đslâm’ın ilk dönemlerinde, Đslâm astronomisinin biçimlenmesinde Hint astronomisi etkili olmuştur. Đslâm astronomları, Yunan astronomisi ile tanışmadan önce Brahmagupta'nın Siddhanta'sı aracılığıyla Hint astronomisini tanımışlar ve araştırmalarında bu eseri temele almışlardır. 3 Mansur (754-775), astronomi ile uğraşan ilk halifedir. Daha sonra gelen halifelerin çoğu bu konuda onu takip etmiştir. Mansur, gezegenlere meraklı olduğundan Fars, Hind ve Rum memleketlerinden birçok astronom yanına gelerek hizmetine girmiş ve onun himayesinde çalışmıştır. Brahmagupta'nın Siddhanta'sı da onun döneminde Arapça'ya çevrilmiştir. Yunan Etkisi Đslâm astronomisinin en parlak devri bilimin ilk büyük patronu Memûn’un (813-833) hilafeti sırasındadır. Memûn Yunan yazmalarını elde etmek için büyük gayret göstermiştir. 830 yılında Bağdat’ta, çeviri bürosu niteliğinde Bilgelik Evi (Beyt el-Hikme) adı verilen bilimsel bir akademi kurmuş ve burada pek çok önemli bilimsel eser çevrilmiştir. Batlamyus’un Yer Merkezli Kuramı'nı verdiği Almagest’inin Arapça'ya ilk çevirisi de burada yapılmıştır. Yer'in Çevresinin Ölçülmesi Memûn'un döneminde yapılan önemli çalışmalardan biri Yer’in çapının ve çevresinin ölçümüne ilişkindir. Daha önce, Yunanlıların ve Hintlilerin bu konu ile ilgili çalışmaları vardı. Đslâm astronomları, kendi yöntem ve ölçü birimleriyle Yer’in gerçek boyutlarını araştırmaya koyuldular. Bu iş için, Memûn’un emriyle, meridyenin 10'lik yayının belirlenmesi ve bu yolla Yer’in çapı ve çevresinin bulunması çalışmaları başlatıldı. Biri Sincar Ovası’nda, diğeri ise Palmyra (Tadmur) ve Rakka arasında olmak üzere iki ölçüm yapıldı ve 10'lik yay uzunluğu 56 ¼ mil ve Yer'in çevresi de yaklaşık 20256 mil olarak belirlendi (yaklaşık 40 bin km.). Şemmâsiye ve Kâsiyûn Gözlemevleri Memûn döneminde astronominin uygulama alanı olan gözlemevleri de kurulmuştur. Memûn, Đslâmda gözlemevi kurma geleneğini başlatan kişidir. Đlk kurulan Đslâm gözlemevi, Bağdad’ta Şemmâsiye Gözlemevi’dir. Đkinicisi ise, Şam’da kurulan Kâsiyûn Gözlemevi’dir. Bu gözlemevlerinde yapılan en önemli çalışmalardan biri ekliptik ve ekvator arasındaki eğiminin hesaplanmasıdır. Yunanlılar bu eğimi 230 511 2011 olarak bulmuşlardı. Memûn’un zamanında yapılan çalışmalarla bu eğim 230 331 olarak bulunmuştur (830). Bu değer uzun süre, astronomların kabul ettikleri temel verilerden biri olarak kalmıştır (Günümüzdeki değer 230 27ı 08ıı‘dir). Şemmâsiye ve Kasiyun gözlemevlerinde yapılan çalışmaların sonuçları Zîc-i Mumtahan adı verilen bir katalogda toplanmıştır. 4 Batı’da Endülüs Astronomisi 750 yılında Abbasiler, Emevî Devleti’ni yıktı. Emevî hükümdarlarından I. Abdurrahman, Đspanya'da Endülüs bölgesinde yeni bir emirlik kurdu (Endülüs Emevileri, 756-1031). Kısa sürede Kurtuba bir bilim merkezi haline geldi. Bu dönemde felsefe, astronomi, tıp alanında çok seçkin araştırmacılar yetişti. Endülüs, medeniyet tarihini iki yönden etkilemiştir. 1. Eski Yunan bilim adamı ve filozoflarından Aristoteles'in görüşleri yeniden gündeme geldi ve Aristotelesçilik daha doğru bir biçimde tanıtıldı ve yaygınlaştı. 2. Endülüs'teki okullarda yetişenler, 12. yüzyılda bilim ve felsefe eserlerini Arapça'dan Latince'ye ve Đbranice'ye çevirdiler ve Avrupa medeniyetinin kültürel zeminini hazırladılar. Endülüs astronomları Aristoteles fiziğinin etkisi altındaydılar; bu etki nedeniyle de 12. yüzyıldan sonra Batlamyus kuramına karşı çıktılar ve bu kuramı iki yönden eleştirdiler: 1. Gezegenlerin yaklaşıp uzaklaşmalarını ve ileri-geri hareketlerini açıklamak için Batlamyus’un kullandığı eksantrik ve episikl düzenekler benimsendiğinde, Yer evrenin merkezinden belli bir miktar kaydırılmış oluyordu. Oysa Aristoteles fiziğine göre Yer evrenin tam merkezinde olmalıydı. O halde, Batlamyus kuramını, Aristoteles fiziğiyle desteklemek olanaklı değildi; 2. Eksantrik ve episikl düzenekler, matematiksel yapılardı ve gök cisimlerinin bu düzeneklerle dolandırılmasını sağlayacak fiziksel nedenler mevcut değildi. Bu eleştiriler Batlamyus kuramı için ciddi bir tehdit oluşturdu. Böylece hem bu kuram yeniden sorgulandı, hem de mevcut kuramlardan daha başarılı bir kuramın oluşturulabileceği anlayışı yavaş yavaş zihinlerde belirmeğe başladı. Önemli Đslâm Astronomları Fergânî Türkistan’ın Fergânâ bölgesinde yetişmiş ve daha sonra döneminin bilim ve kültür merkezi olan Bağdad’a yerleşmiştir. Batlamyus’un Almagest’inin özeti olan Cevâmi’ el-Đlmi el-Nücûm ve’l-Harekât el-Semâviyye (Astronominin ve Göksel Hareketlerin Đlkeleri) adlı yapıtı, ilk olarak Sevilleli John (1137) tarafından olmak üzere birkaç kez Latince’ye çevrilmiş ve 15. yüzyıla kadar Batı'da etkisini sürdürmüştür. 15. yüzyıla kadar pek çok astronom onun bu kitabından yaralanmıştır. Ayrıca Dante’nin (1261-1321) ünlü eseri Đlâhi Komedya’da yer 5 alan evren görüşünün de Fergânî’den alındığı bilinmektedir. Yine, Fergânî'nin Yer’in çevresine ilişkin bulmuş olduğu değeri (yaklaşık 40.253.700 metre) Colombus tarafından kullanılmıştır. Battânî Harranlı olan ve yıldızlara tapan Sabiî dinine mensup olan Battânî (858-929), Rakka’da özel bir gözlemevi kurmuş ve 887-918 tarihleri arasında önemli gözlemler yapmıştır. Güneş, Ay ve gezegenlerin hareketlerini, Güneş ve Ay tutulmalarını gözlemlemiştir. Ayrıca mevsimlerin süresini büyük bir doğrulukla hesaplamış, ekliptik ve ekvator arasındaki eğimi de dakik olarak belirlemeyi başaran Battânî, Güneş yılını 365 gün 5 saat 46 dakika 24 saniye olarak belirlemiştir. Aynı zamanda matematikçi de olan Battânî, sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant, sekant ve kosekantı gerçek anlamda ilk defa kullanmış ve bu temel trigonometrik bağıntıları astronomik hesaplamalarda da kullanmıştır. Battânî’nin Latince'ye de çevrilen en önemli yapıtı De Scienta Stellarum - Ce Numeris Stellarum et Motibus adıyla tanınan astronomik tablodur. Ömer Hayyam Selçuklu Sultanı Celâleddin Melikşâh (1052-1092), 1074-1075 yılları civârında, kullanılmakta olan takvimlerin düzeltilmesi için Đsfahan’da bir gözlemevi (Đsfahan Gözlemevi) kurdurmuş ve başına da dönemin en ünlü astronomlarından biri olan Ömer Hayyâm’ı getirmiştir. Ömer Hayâm, daha önce kullanılmış olan takvimleri düzeltmek yerine, mevsimlere tam olarak uyum gösterecek yeni bir takvim düzenlemenin daha doğru olacağına karar vermiş ve bu amaçla, bu gözlemevinde gözlemler yapılmaya başlanmıştır. Böylece Ömer Hayam, burada yaptığı gözlemler sonucunda, hem Zîc-i Melikşâhî (Melikşâh Zîci) adlı zîc ve hem de el-Târîh el-Celâlî denilen Celâleddin Takvimi düzenlemiştir (1079). Celâleddin Takvimi, bugün kullanmakta olduğumuz Gregoryen Takvimi’nden çok daha dakiktir; Gregoryen Takvimi, her 3330 yılda 1 günlük bir hata yaptığı halde, Celâleddin Takvimi 5000 yılda yalnızca 1 günlük hata yapmaktadır. Beyrûnî Beyrûnî’nin (11. yüzyıl) büyük Türk hükümdarlarından Gazneli Mahmud’un (9701030) oğlu Mesud için 1030 yılında hazırladığı Kânûn el-Mesudî fî el-Hey’e ve el-Nücûm (Astronomi ve Astrolojide Mesud’un Kanunu) adlı meşhur astronomi kitabı, Đslâm Dünya- 6 sı’nda bu sahada yazılmış olan en kapsamlı eserlerden biridir. Eserin giriş bölümü trigonometriye ayrılmıştır. Burada trigonometrik fonksiyonların birer oran veya sayı niteliğinde olduklarına dikkat çekilmiş ve birim çemberin yarıçapının 1 olarak kabul edilmesi önerilmiştir. Beyrûnî'nin Yer’in günlük hareketi üzerinde de durduğu ve bu konuda bir de kitap yazdığı bilinmektedir. Ancak bu eser kaybolduğu için, konu hakkındaki görüşlerini bilmiyoruz. Beyrûnî bu konuyu Kânûn el-Mesudî’de de tartışmış, ancak sonuçta Yer’in durağan olduğu şeklindeki Baltamyuscu görüşü benimsemiştir. Aristoteles fiziğinin hakim olduğu bir dönemde, bu konunun gündeme getirilmiş olması oldukça önemlidir. Beyrûnî tutulma düzlemi (ekliptik düzlemi) eğiminin sabit olup olmadığını da araştırmış ve bu amaçla kendisinden önce yapılan gözlemleri incelemiştir. Ancak sonuçta bu eğimin sabit olduğuna ve ölçümlerde karşılaşılan büyük farkların ise kusurlu aletlerle yapılmış yanlış gözlemlerden kaynaklandığına karar vermiştir. Đbn el-Heysem Đbn el-Heysem (965-1039), Batlamyus astronomisine hem fiziksel hem de matematiksel yönde itirazlar eden ilk astronomlardandır. El-Şükûk ‘alâ Batlamyûs (Batlamyus Üzerine Şüpheler) adlı eserinde Batlamyus’un kullandığı eksantrik ve episikl modelleri, fiziksel ve matematiksel olarak bazı noktalarda eleştirmiş ve hem Batlamyus astronomisinin matematiksel yapısını yeniden kurgulamaya ve hem de bu matematiksel modelleri fiziksel bir temele oturtmaya yönelik çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmaları sonucunda, Batlamyus sistemini mekanik hale getiren Küre Katmanları Sistemi'ni kurgulamıştır. Zerkâlî Endülüs’ün önde gelen astronomlarından birisi olan Zerkâlî (1029-1087), Toledo'da bir gözlemevi kurmuş ve 1061-1080 yılları arasında yapmış olduğu gözlemleri bir yapıtta toplamıştır. Zerkâlî, Batlamyus kuramının bazı önemli eksiklikleri üzerinde çalışmıştır. Batlamyus kuramında, Güneş’in Yer’den en uzak konumu olan apoje noktasının durağan olduğu benimsenmiş ve gözlemlerin bildirdiği farklı veriler gözlem hatalarıyla açıklanmıştı. Zerkâlî, apoje noktasının durağan olmadığını ve yılda 12 saniyelik bir açıyla Batı’dan Doğu’ya doğru yer değiştirdiğini savunmuştur. Böylece Zerkâlî, Batlamyus kuramının doğruluğu konusundaki kuşkuların güçlenmesine neden olmuştur. 7 Câbir Đbn Eflâh Câbir Đbn Eflâh, 11. yüzyılın sonları ile 12. yüzyılın ortalarında Đşbiliyye’de (Sevilla) yaşamış ve Batlamyus’u bazı açılardan eleştiren ve düzelten Đslâh el-Mecistî (Almagest’in Düzeltilmesi) adında kuramsal bir yapıt hazırlamıştır. Küresel trigonometriye ilişkin ayrıntılı bilgiler içeren Đslâh el-Mecistî, Cremonalı Gerard (1114-1187) tarafından Latince’ye çevrilmiş ve 1534’te Nürenberg’de basılmıştır. Bu yapıtın Kopernik tarafından da okunduğu bilinmektedir. Batlamyus, Merkür ve Venüs gezegenlerinin paralakslarının duyumsanabilecek bir büyüklükte olmadığını söylemişti. Bu belirleme Endülüs astronomları arasında Merkür ve Venüs gezegenlerinin, Güneş’in üstünde mi yoksa altında mı bulundukları tartışmasını doğurmuş ve Câbir ibn Eflâh, Güneş’in bu iki gezegen tarafından uzun periyotlarla ve çok kısa bir süre için örtüldüğü gözlemine dayanarak Merkür ve Venüs’ün, Yer’e Güneş’ten daha yakın oldukları savını güçlendirmiştir. Đbn Rüşd Endülüs’ün yetiştirmiş olduğu en büyük filozoflardan ve hekimlerden birisi olan Đbn Rüşd (1126-1198), Aristotoles’in yapıtlarına yapmış olduğu yorumlarla Aristotelesciliğin dirilmesini ve güçlenmesini sağlamıştır. Đbn Rüşt, Batlamyus’u eleştirenler arasında en önemli düşünürlerden birisidir. Batlamyus astronomisinin geometrik düzenekleri olan eksantrik ve episikl düzeneklerini eleştirmiş ve bu düzeneklerin Aristoteles fiziğine aykırı olduklarını ileri sürmüştür. Đbn Rüşt'ün yaptığı bu eleştiriler yeni bir sistem ihtiyacını gündeme getirmiş ve onun önerdiği biçimde eksantrik ve episiklleri içermeyen bir model Bitrûcî tarafından geliştirilmiştir. Nasîrüddin-i Tûsî Tûsî, 1201 yılında Tus kentinde doğmuş ve kendini astronomi alanında yetiştirmiştir. Đlhanlı hükümdarı Hulagu, Tûsî’yi kendine vezir yapmış ve Meraga’da çağını aşan bir gözlemevi kurdurmuştur (Merâga Gözlemevi, 1259). Burada son derece başarılı gözlem araçları inşa edilmişti. Batı’da bu ayarda bir gözlemevinin kurulması için 16. yüzyılı beklemek gerekmektedir. Bu gözlemevinde oldukça dakik gözlemler yapılmış ve Tûsî bu gözlemlere dayanarak bir astronomi kitabı kaleme almıştır (el-Zîc el-Đlhânî, Đlhanlı Zîci). 8 Tûsî, Batlamyus’un Yer merkezli sistemini eleştirG miş, hatalarını ortaya koymuş, yine Yer merkezli başka bir C sistemin planını vermiştir. Bu sistem başarılı olamamış, ancak Kopernik’e giden yolu açmıştır. B El-Tezkire fî ‘Đlm el-Hey’e adlı eserinde ilkin iki daiA resel hareketin nasıl doğrusal bir hareket oluşturacağını ispatlamış ve matematik alanındaki bu buluşunu astronomiye uyarlamıştır. “Tûsî Çifti” olarak adlandırılan bu mo- D del Kopernik tarafından da kullanılmıştır Şekil 3 Dairesel hareketi doğrusal harekete çeviren Tûsî Çifti. C noktası, içteki küçük dairenin, büyük daireye göre ters yöndeki hareketi ile, GD doğrusu (büyük dairenin çapı) üzerinde hareket eder. Bitrûcî Asıl adı Ebû Đshak Nûreddîn'dir (ölümü 1204). Kitâb el-Hey’e (Astronomi Kitabı) adlı yapıtında Aristoteles fiziği ile uyuşmadığından Batlamyus’un eksantrik ve episikl düzeneklerini eleştirmiş ve episikl ve eksantrik modelleri kullanmaksızın bütün hareketleri verebilen ve Batlamyus’tan farklı olan bir sistem kurmuştur. Bu sistem, iç içe geçmiş, merkezleri ortak olan küreler sistemidir ve her bir gökcismi bir küreye tutturulmuştur. Böylece Bitrûcî, Eudoxus tarafından geliştirilen ve Aristoteles fiziğine dayanan ortak merkezli küreler kuramına geri dönerek gezegenlerin düzensiz hareketlerini açıklayabilmek için, daha önceden belirlenen sekiz gökküresinin dışına bir küre daha ilave Ay etmiştir. Kitâb el-Hey’e çok beğenilmiş ve 1217’de Michael Scot tarafından Latince’ye ve 1259’da ise Episkl Moses ben Tibbon tarafından Đbranice’ye çevrilerek Batı Yer medeniyetine aktarılmıştır. 13. yüzyılda Grosseteste, Albetus Magnus ve Roger Bacon araştırmalarında bu yapıttan yaralanmışlardır. Şekil 4 Đbn el-Şâtır Şam’da yaşamış olan Đbn el-Şâtır (1304-1376), Đbn el-Şâtır'ın Ay kuramı. Ay, episikl üzerinde bulunan, ikinci bir episikl daire üzerinde hareket eder. pek çok yönden Kopernik'in öncüsü sayılmaktadır. Onun kurgulamış olduğu Ay kuramı Kopernik'in Ay kuramına çok benzer. 9 Şâtır, Nihâyat el-Sûl (Son Araştırma) ve Ta‘lîk el-Ersâd (Gözlemler Üzerine Konuşma) adlı eserlerinde, gezegenlerin, Merkür’ün ve Ay ve Güneş düzensiz hareketlerini ele almış ve bunları açıklamak üzere yeni modeller öne sürmüştür. Ay Uluğ Bey ve Semerkand Gözlemevi 15. yüzyılda Türk hükümdarlarının idaresi altında Episikl C bilim ve felsefe yeni bir uyanış dönemine Semerkand ile çevresindeki Türk kentleri çeşitli Đslâm ülkelerinden gelen birçok öğrenci ve bilgin için bir bilim yuvası haline Yer geldi. Özellikle Uluğ Bey’in hükümdarlığı sırasında, Semerkand’da kurduğu medrese ve gözlemevi bilim tarihi açısından büyük önem taşır. 1421’de tamamlanan Semerkand Medresesi uzun yıllar her çeşit bilimin, eğitim ve öğretimin merkezi ol- Şekil 5 Kopernik'in Ay kuramı muş ve zamanın önemli bilim adamları burada dersler vermiştir. Aynı tarihte Uluğ Bey, Semerkand Medresesi’nin bir devamı niteliğinde olan Semerkand Gözleme- vini kurmuştur. Bu gözlemevi bir tepe üzerinde, 23 metre çapında, 30 metre yüksekliğinde silindir biçiminde bir bina idi. Gözlemevi kullanılan gözlem araçları açısından o zamana kadar görülmemiş bir bilim kurumu olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada kullanılan en önemli araçlardan biri Güneş’in meridyen geçişlerinin ölçüldüğü “meridyen kadranı”dır. Eldeki bilgilere göre bu araç 50 metre yüksekliğindeydi ve gözlemevinin bir parçası gibi yapılmıştı. Bu kadranın bir kısmı, 1908 yılında yapılan bir kazıda ortaya çıkarılmıştır. Semerkand’da kurulan bu medrese ve gözlemevinde, Gıyaseddin Cemşid, Kadızâde-i Rûmî ve Ali Kuşçu gibi devrin önemli bilim adamları çeşitli çalışmalar yapmışlardır. Gözlemevinde yapılmış olan gözlemler ve çalışmalar Uluğ Bey Zici adlı eserde toplanmıştır. Bu zic, 17. yüzyıla kadar yazılmış olan astronomi kataloglarının en mükemmelidir ve bu yüzyıla kadar konumsal astronominin temel kitabı olarak kullanılmıştır. Eserde gökyüzünün güney yarı küresinde bulunan 48 takım yıldız ele alınmış ve 1028 yıldızın yerleri tesbit edilmiştir. 17. yüzyılda Greenwich Gözlemevi’nin kurucusu olan Flamsteed, sabit yıldızlar kataloğu hazırlarken Uluğ Bey’in bu kataloğundan da yararlanmıştır. Flamsteed’in hazırladığı bu kataloğu Newton da kullanmıştır. 10 Gıyasüddin Cemşid el-Kâşî Gıyasüddin Cemşid el-Kâşî (?1437), Kaşanlı olan el-Kâşî, öğrenimini Kaşan'da tamamladıktan sonra Semerkand’a gitmiştir. Matematik ve astronomi üzerine çalışmaları vardır. Matematikte ondalık sistemi ilk kullanan kişidir. Ayrıca Semerkand Gözlemevi’nin ilk müdürlüğünü de yapmış ve Uluğ Bey Zîc’inin hazırlanmasında katkıları Resim 1 olmuştur. Semerkand Gözlemevi Kadızâde-i Rûmî Kadızâde (1337-1412), öğrenimini Bursa'da tamamlamış ve Horasan ve Türkistan taraflarına gitmiştir. Daha sonra, Uluğ Bey'in hükümdarlığı döneminde Semerkand'a gelerek burada yerleşen Kadızâde, Semerkand Gözlemevi'nin müdürlüğünü yapan el-Kâşî'nin ölümü üzerine gözlemevinin müdürlüğüne getirilmiş ve meşhur Semerkand Medresesi'nin de başmüderrisliğine atanmıştır. Başmüderrisliği zamanında, bir gün Uluğ Bey, sebepsiz yere bir müderrisi görevinden uzaklaştırınca, Kadızâde bu olaya kızmış, evine kapanarak derslerine gitmemiş ve bunun üzerine Uluğ Bey, Kadızâde'yi evinde ziyaret ederek, neden derslerden çekildiğini sorduğunda, bir müderrisin kendisine sorulmadan görevinden uzaklaştırılamayacağını söyleyerek siyasî yönetimlerin bilimsel kurumların işleyişine müdahalede bulunmamaları gerektiğine dair güzel bir örnek vermiştir. Kadızâde-i Rûmî, Semerkand Gözlemevi'nde yapılan gözlemlerin en önemli ürünü olan Uluğ Bey Zîci'nin hazırlanmasına katkıda bulunmuş ve birçok yapıt da kaleme almıştır. Ali Kuşçu Türkistan’da yetişmiştir. Hangi ilde ve tarihte doğduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, 15. yüzyılın ilk çeyreğinde Maverâünnehir bölgesindeki Semerkand’da doğduğu kabul edilmektedir. Uluğ Bey de dahil olmak üzere, Kadızâde-i Rûmî ve Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşî'den matematik ve astronomi dersleri almıştır. Kadızâde-i Rûmî’nin ölümü üzerine Semerkand Gözlemevi’nin başına geçmiş ve Zîc-i Uluğ Bey’in (Uluğ Bey Zîci) tamamlanmasına yardımcı 11 olmuştur. Ancak, Uluğ Bey’in ölümü üzerine Ali Kuşçu (ölümlü 1474) Semerkand’dan ayrılmış ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın yanına gitmiştir. Daha sonra Uzun Hasan tarafından, Osmanlılar ile Akkoyunlular arasında barışı sağlamak amacı ile Fatih’e elçi olarak gönderilmiştir. Ali Kuşçu, Fatih'in ısrarıyla elçilik görevini tamamlar tamamlamaz Đstanbul'a gelmiş ve kendisine 200 altın maaş bağlanarak Ayasofya’ya müderris olarak atanmıştır. Ali Kuşçu, burada astronomi ve matematik dersleri vermiş, Đstanbul’un enlem ve boylamını ölçmüş ve çeşitli Güneş saatleri de yapmıştır. Ali Kuşçu’nun medreselerde matematik derslerinin okutulmasında önemli rolü olmuştur. Verdiği dersler büyük rağbet görmüş ve önemli bilim adamları tarafında da izlenmiştir. Ali Kuşçu’nun astronomi ve matematik alanında yazmış olduğu iki önemli eseri vardır. Bunlardan birisi, Otlukbeli Savaşı sırasında bitirilip zaferden sonra Fatih’e sunulduğu için Fethiyye adı verilen astronomi kitabıdır (1473). Ali Kuşçu’nun diğer önemli eseri ise, Fatih’in adına atfen Muhammediye adını verdiği matematik kitabıdır. Ali Kuşçu’nun Đstanbul’a gelmesi ve medreselerde dersler vermesiyle Osmanlılarda pozitif bilimlerde bir canlanma yaşanmış ve nitekim Ali Kuşçu’nun çabaları 16. yüzyılda semeresini vermeye başlamış ve Mirim Çelebi ve Takîyüddîn gibi önemli astronomlar yetişmiştir. 12 Astronomi Biliminin Gelişiminin Karşılaştırmalı Zamandizini TARĐH - 3500 - 3000 - 2700 - 2500 - 2000 DOĞU Mezopotamya astronomisi - Sümerliler (40002000) Mezopotamya astronomisi - Akadlılar (30002500) - Konumsal astronominin gelişimi Mısır astronomisi - dini ve mitolojik astronomi Hint ve Çin astronomisi Babilliler (2000-1800) ve Asurlular (2000-612) - gezegen gözlemleri - 700 - 500 Helenik Dönem - kuramsal safha Eudoxus (408-355) - Ortak Merkezli Küreler Sistemi Pythagorasçılar - küresel Yer anlayışı ve kanıtları Aristoteles (384-322) - Evrenin fiziksel yorumu ve Ortak Merkezli Küreler Sistemi Đskender'in ölümü - Helenistik Dönem Aristarchos (310-230) - Güneş Merkezli Sistem Hipparchos (150'ler) - Güneş ve Ay kuramları - 400 - 323 - 200 - 100 - 30 0 100 250 300 350 395 500 600 650 700 750 800 850 1000 1050 BATI Çin astronomisi - yıldız katalogları Çin astronomisi - Güneş lekeleri Hint astronomisi - Sidhantalar Roma Dönemi Hıristiyanlık Batlamyus (Ptolemaios, 150'ler) - Yer Merkezli Kuram, gökcisimlerinin hareketlerinin geometrik ve matematiksel izahı Mezopotamya astronomisi - Sölekidler - matematiksel astronomi Ortaçağ - Erken Ortaçağ - (4-10. Yüzyıllar) Düz yer anlayışına geri dönüş Roma ikiye ayrıldı - Karanlık Çağ (395-700) Batı Roma Đmparatorluğu Yıkıldı - 476 Đslâm Dini - 622 Emeviler (661-750) Abbasiler (750) - Đspanya'da Endülüs Emevileri (756-1031) Đslâm astronomisinde Hint etkisi Bilgelik Evi'nin (Beyt el-Hikme) kuruluşu - 830 Bağdat'ta Şemmâsiye Gözlemevi'nin ve Şam'da Kâsiyûn Gözlemevi'nin kuruluşu Batlamyus'un kitabının çevirisi ve Đslâm astronomisinde Yunan etkisi Battânî (858-929) - trigonometrik fonksiyonları kullandı Fergânî (ölümü 861'den sonra) - Batlamyus'un kitabını özetledi Bîrûnî Đbn el-Heysem (965-1039) - Batlamyus astronomisine eleştiriler Đsfahan Gözlemevi (1074/75) Ömer Hayyam - Celâleddîn Takvimi Zerkâlî (1029-1087) - Toledo'da gözlemevi kurdu - Güneş'in apojesinin hareketli olduğunu ileri sürdü 13 Yüksek Ortaçağ - (11-12. Yüzyıllar) Katedral okulları kuruldu Eski Yunan eserleri, Arapça'sından Latince'ye aktarıldı (Batı’da çeviriler dönemi) 1100 Câbir Đbn Eflâh - Batlamyus astronomisinin hatalarını düzeltti (Islâh el-Mecistî) 1150 Đbn Rüşt (1126-1198) - Aristotelesçi görüşleriyle Aristoteles'in Ortak Merkezli Küreler Sistemi'ni benimsedi 1200 Merâgâ Gözlemevi Nasîrüddin-i Tûsî (doğumu 1201) - Tûsî Çifti denilen düzeneği buldu ve gezegenlerin hareketlerine uyguladı Bitrûcî (ölümü 1204) - Ortak Merkezli Küreler Sistemi'ne benzeyen yeni bir sistem öne sürdü (Kitâb el-Hey'e) 1250 Müeyyüddîn el-Urdî (ölümü 1266) - Urdî Teoremini buldu ve gezegenlerin hareketlerine uyguladı 1300 Osmanlılar (1299) 1350 Đbn el-Şâtır (1304-1376) - Kopernik tarafından da kullanılacak olan yeni bir Ay kuramı geliştirdi Semerkand Gözlemevi (1421) Uluğ Bey tarafından kuruldu Ali Kuşçu (ölümü 1474) - Osmanlılarda astronomiyi canlandırdı Đstanbul alındı ve Doğu Roma Đmparatorluğu yıkıldı (1453) 1400 1450 1500 1550 Takîyüddîn Đstanbul Gözlemevi'ni kurdu (1575) Đstanbul Gözlemevi yıktırıldı (1580) 1600 1650 1750 1800 Kopernik astronomisinden bahseden ilk eser; Secencel el-Eflâk (Tezkireci Köse Đbrahim, 1660-1664); ancak eserde Kopernik kuramı benimsenmedi. Mühendishâne-i Bahrî Hümayun (1773) Mühendishâne-i Berrî Hümayun (1793) Hoca Đshak Efendi, Kopernik astronomisini ayrıntılı olarak ele aldı (1834) 14 Sevileli John, Fergânî'nin Batlamyus astronomisinin özetini yaptığı kitabını Latince'ye çevirdi (1137); bu kitap daha sonra üç kez Latince'ye çevrildi Cremonalı Gerard, Batlamyus'un kitabını Arapça'sından Latince'ye çevirdi (1184) Cremonalı Gerard, Câbir Đbn Eflâh'ın Islâh elMecistî'sini Latince'ye çevirdi. Geç Ortaçağ (13-14. Yüzyıllar) Michael Scot, Bitrûcî'nin Kitâb el-Hey'e'sini Latince'ye çevirdi. Aristoteles'in yapıtları Arapça'sından Latince'ye çevrildi Roger Bacon (1120-1292) - Bitrucî'den etkilenerek Batlamyus’u eleştirdi Batlamyus astronomisine eleştiriler Albertus Magnus (1206-1280) - Batlamyus'u eleştirenleri eleştirdi Thomas Aquinas (1225-1274) - Hıristiyanlık ile Batlamyus astronomisini uzlaştırmaya çalıştı Sacrobosco (ölümü 1244'ten sonra) – Batlamyus’un görüşlerini savundu ve Fergânî’nin kitabından da yararlanarak Batlamyus astronomisini özetledi John Buridan (1300?-1358) - Yer'in hareketi düşüncesini tartıştı; ancak sonunda Yer’in hareketsiz olduğunu düşündü. Nicolas Oresmus (1320-1382) - Yer'in hareketi düşüncesini tartıştı; ancak sonunda Yer’in hareketsiz olduğunu düşündü. Cusalı Nicolas (doğumu 1401) - astronomideki otoriteler reddetti Ortaçağ'ın bitişi (1453) Fracastoro (1483-1553) - Ortak Merkezli Küreler Sistemi'ni geliştirdi Kopernik (1473-1543), Güneş Merkezli Kuramı'nı sundu (1543) Tycho Brahe, Uranienborg Gözlemevi'ni kurdu (1576) Kepler (1571-1630), elips yasasını sundu (1609) Galileo (1543-1642), teleskopu astronomik amaçlı kullandı ve Güneş Merkezli Kuram'ın gözlemesel kanıtlarını sundu (1610) Newton (1642-1727), çekim yasasını sundu Edmond Halley Kuyruklu yıldızlar ve Halley Kuyruklu Yıldızı üzerine çalışmalarını sundu (1680-1682) Leonard Euler, gezegenlerin yörüngeleri sabit değil değişen elipstir olduğunu açıkladı (1756) William Herchel, Uranüs gezegenini keşfetti (1781) William Herchel, çift yıldızları keşfetti (1782) Yıldızların yapılarını incelemek için spektral analiz yöntemi geliştirildi (1802) John Williams Draper, Ay'ın fotoğrafını almayı başardı (1840) 1850 1950 Rasathane-i Amire (1867) Kandilli Gözlemevi (1935) Neptün gezegeni keşfedildi (1846) Plüton gezegeni keşfedildi (1930) KAYNAKLAR Aydın Sayılı, The Observatory in Islam, Ankara 1988. Giorgio Abetti, The History of Astronomy, London 1954. J.L.E. Dreyer, History of the Planetary System from Thales to Kepler, New York 1953. Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin Gazi Topdemir, Yavuz Unat, Đnan Kalaycıoğlu ve Yasemin Emlü, Bilim Tarihi Kılavuzu, Bilginler ve Yapıtları Nobel, Ankara 2001. Michale Hoskin (Editör), The Cambridge Illustrated History of Astronomy, Cambridge 2000. Sevim Tekeli, Esin Kâhya, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin Gazi Topdemir, Yavuz Unat ve Ayten Aydın Koç, Bilim Tarihine Giriş, Üçüncü Baskı, Nobel, Ankara 2001. Yavuz Unat, Đlkçağlardan Günümüze Astronomi Tarihi, Nobel, Ankara 2001. 15
Benzer belgeler
Tarih Boyunca Türklerde Astronomi
bilgiler içeren Đslâh el-Mecistî, Cremonalı Gerard (1114-1187) tarafından Latince’ye çevrilmiş ve 1534’te Nürenberg’de basılmıştır. Bu yapıtın Kopernik tarafından da okunduğu bilinmektedir.
Batlamy...
Ortaçağ İslâm Astronomisinde Küre Katmanları Sistemi ve Gökyüzü
sahip olmakta hem de Batlamyus sistemine uygun düşmekte idi.
Küre Katmanları Sistemi'nde evren, iç içe geçmiş küreler biçiminde tasarımlanmaktadır. Her
gezegenin kendisine ait, iç içe geçmiş bir ta...
Tâkiyüddîn ve İstanbul Gözlemevi (Rasathanesi)
1. Eski Yunan bilim adamı ve filozoflarından Aristoteles'in görüşleri yeniden gündeme
geldi ve Aristotelesçilik daha doğru bir biçimde tanıtıldı ve yaygınlaştı.
2. Endülüs'teki okullarda yetişenler...
Takîyüddîn el-Râsıd`ın Gözlemleriyle Đstanbul Semalarında Zaman
Gözlemevinin sabit bir yeri, gözlem aletleri, kütüphanesi, gözlemcileri, hesapçıları ve bu gözlem ve hesapları değerlendiren astronomları ve araştırmacılara yardımcı olmak amacı ile idari
elemanlar...