DİNİMİZ İSLAM Evlilik ve Aile Bilgileri
Transkript
DİNİMİZ İSLAM Evlilik ve Aile Bilgileri
www.dinimizislam.com DİNİMİZ İSLAM www.dinimizislam.com Evlilik ve Aile Bilgileri Künye Sahibi: Mehmet Ali Demirbaş Gazeteci – Yazar 29 Ekim Cad. No:23 Kat:4 Yenibosna İstanbul Tel: (0212) 454 38 20 [email protected] Hazırlayan: www.bizimsahife.org 1 www.dinimizislam.com Evlilik ve Aile Bilgileri İÇİNDEKİLER Ana baba hakkı Ana-babanın seksen hakkı Kadın-erkek ve anne Kayınpedere "baba" demek Ana-babaya hizmet Ana babayı dinlemeyip evlenmek Baba evladına iyilik ister Ölmüş ana baba hakkı Ana baba hakkıyla ilgili sorular Koca hakkı Hanım hakkı Evlat hakkı Evladın ana baba üzerindeki hakları Çocuk sevgisi Çocuk terbiyesinde ilk şart Çocuk nasıl terbiye edilir Babanın mesuliyeti Evladın günahları sevapları Sağlığında çocuklara mal bağışlamak Kız çocuğu bir nimettir Ana babanın dine aykırı emirleri Sakat doğan çocuklar Sünnet olmanın dinimizdeki yeri Çocuklara hangi isimleri koymalı Erkek isimleri Kadın isimleri Erkeğe de, kadına da konulan isimler Erkek-kadın isimleri Evlat katili Evladım elimden gitti 5 5 15 16 17 Evlat hakkıyla ilgili çeşitli sorular Boşanmada çocukların durumu Nikahı düşenler – düşmeyenler Nikah düşenlerle görüşmek ve halvet Yabancı kadınlara erkeklere bakmak Kadınların sesleri haram mı? Kadınların selam vermesi 147 Zaruret ve fitne zamanında Kimlerle evlenilir Evlenmenin fayda ve zararları Evlenecek kızlara tavsiyeler Evlenecek erkeklere tavsiyeler Bekâr olarak ölmek Fakir bir gencin ibretli mektubu Nasibin çıkmaması Evlenene kadar ne yapmalı İffet ve hayanın önemi Bir baba kızını evlendireceği zaman Dengi ile evlenmek Asalet önemli mi? İyi kimse ile evlenmeli Gayri müslimle evlenmek Flört Evlilik görüşmesi Fâsıkla evlenmek Çeşitli sual ve cevaplar Evlilik ve aile ile ilgili konular Nikah nasıl kıyılır Nikahla ilgili sorular Nikâhta vekâlet Mehr nedir Müta nikahı haramdır 20 22 23 24 29 36 47 47 51 53 55 65 65 67 67 70 71 73 76 84 95 106 107 114 116 2 117 119 120 128 136 144 149 151 151 154 155 157 158 160 161 162 167 168 169 171 173 180 183 184 184 190 190 195 203 204 209 www.dinimizislam.com Hülle nedir Eşini kıskanmak Hak mezheplerimizdeki hükümler Hürmet-i müsahere nedir Tüp bebek Gelin kaynana meselesi Ana-baba ve gelin Yalan söylemenin caiz olduğu yerler Bu gerçekten önemli mi? Aile bağlarını yıkmak için İddet müddeti beklemek İnsanı kısırlaştırmak Düğünde gelen hediyeler kimin Gelinlik İslam âdeti mi? Doğumda günahlar affolur Hastalık halinde Başlık parası Kadınların çalışması Tarlanız tabiri Nafaka nedir? Evlilik ve aile ile ilgili çeşitli sorular Evlilik Rehberi Boşanmak ve nikahı bozan şeyler Kadına da boşanma hakkı Nikah nasıl tazelenir Doğum kontrolü ve kürtaj Çocuk sahibi olmak Evlat edinmek Evladın ölümüne sabır Süt kardeşlik Süs ve takılarla ilgili sual cevaplar Sağlık öğütleri Az yemenin faydaları Temizliğe riayet Ruh temizliği Sağlık bir nimettir Sağlıklı ve çok yaşamak için 210 211 Hacamat [kan aldırmak] Kaylule faydalıdır Şifalı bitki, sebze ve meyveler Kur’an müminler için şifadır Ağız temizliği ve misvak Unutkanlık ve çaresi Bunamamak için Çok uyumak zararlıdır Her şeye kızmak doğru değildir Meme kanseri ve anti-perspirant Gözün sıhhati için Bal şifalıdır Sirke faydalıdır Yemeğe tuzla başlamak Eldeki siğiller Zayıflamak için pratik bilgiler Kilo almak için Kanser hastasıyım Hastalıkta şifa vardır Zarar veren gıdalar Sağlık için faydalı bilgiler Hasta yemekleri ve şifalı bitkiler Baş ağrısı için Yiyip içerken Görgü kuralları Ailede görgü kuralları Toplumda görgü kuralları Aksırmak Yolda yürüme şekli Misafire nasıl davranmalı Misafirin görevleri Misafir için külfete girmek Davete gitmeli mi? Latife yapmak Uyku adabı Yemeği beraber yemek İyiliğe teşekkür etmeli Nasılsın demek Esnemek 213 214 220 221 222 226 227 228 230 231 232 232 233 233 234 235 237 238 243 254 274 292 293 294 297 307 309 314 321 333 333 337 337 338 339 3 341 343 343 347 348 349 350 351 354 355 356 356 357 358 358 359 361 362 364 364 365 366 405 406 409 409 411 414 417 418 422 425 426 426 427 429 431 432 433 www.dinimizislam.com Geğirmek İkramı reddetmek Oturmanın edebi Konuşurken sözü kesmek Taziye etmek Çeşitli sual ve cevaplar 434 435 435 436 436 438 İhtiyarlık nimeti Bereket ve bereketsizlik Uyuşturucu iptilası Nakli esas alan kitap Kıssadan hisse 4 440 441 443 444 444 www.dinimizislam.com Evlilik ve Aile Bilgileri Ana baba hakkı Ana-babanın seksen hakkı Sual: Ana-baba hakları nelerdir? CEVAP İmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki: Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır. Kırkı sağlığında, kırkı vefatından sonradır. Sağlığında olan kırk haktan onu bedenle, onu dil ile, onu kalble, onu da para iledir. Bedenle olan hakları: 1- Hizmet ederek rızalarını almak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur.) [İslam Ahlakı] (Ana-babasını dine uygun hizmetleriyle razı eden, Allahü teâlâyı razı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allahü teâlâyı gazaplandırmış olur.) [İbni Neccar] (Ana-babası, yanında ihtiyarladığı halde, [rızalarını alamayıp] Cenneti kazanamayanın burnu sürtsün.) [Tirmizi] Hasan-ı Basri hazretleri, Kâbe’yi tavaf ederken sırtında yük olan bir zat görüp der ki: - Niçin yükle tavaf ediyorsun? - Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam’dan yedi defa getirip tavaf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni İslam ahlakı ile yetiştirdi. - Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur. Ana-babaya hizmette kusur etmemelidir. Hazret-i İbni Abbas, "Anababana karşı, kusurlu, güçsüz, aşağı bir kölenin, sert, kaba efendisine karşı bulunduğu hâl üzere ol!" buyurdu. Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Anneye yapılan iyiliğin ecri iki mislidir.) [İ. Gazali] (Önce annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve sırası ile diğer yakınlarına iyilik et!) [Nesai] (Veysel Karani’nin kavuştuğu bütün ihsan ve dereceler, anasına yaptığı iyilik sebebiyledir.) [R.Nasıhin] 5 www.dinimizislam.com (Ya Resulallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem caiz midir?) diye sorana, (Evet, annene iyilik ve ihsanda bulun!) buyuruldu. (Ebu Davud) Her Peygamber, kendi annesinden de üstündür. Buna rağmen, Peygamberler de annelerine hürmet ve hizmet etmişlerdir. Kâfir olan ana-babaya hizmet etmek, nafakalarını vermek, ziyaretlerine gitmek gerekir. Küfre sebep olan şeyleri yaptıracaklarından korkulursa, ziyaretlerine gidilmez. (Bezzâziyye) Hazret-i Musa, Cennetteki komşusunun kim olduğunu Hak teâlâdan sorup öğrendikten sonra yanına gider. Bu bir kasaptır. Kasap, bir parça et pişirir. Asılı zenbili aşağı alır, çok zayıf bir kadına et ve su verir. Üstünü başını temizleyip, zenbile koyar. Kasap, (Bu annemdir. Yaşlanıp bu hale girdi; sabah-akşam böyle bakarım) der. Kasabın annesinin, (Ya Rabbi oğlumu Cennette Musa aleyhisselama komşu eyle) dediğini Hazret-i Musa da işitir. Kasaba, (Müjde, Allahü teâlâ, seni Musa aleyhisselama komşu etti) buyurur. (Şir’a) 2- İyilik etmek. Ana-babaya iyilik ve ihsan, evlada farzdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Ana-babasına iyilik eden evlat, Peygamberlerle beraber Cennete girer.) [İ. Rafii] (Ana-babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı bereketli olur.) [İ. Ahmed] (Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder.) [Taberani] (Sen de malın da babana aittir.) [İbni Mace] 3- Asi olmamak, karşı gelmemek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Ana-babaya karşı gelmek büyük günahtır.) [Buhari] (Ana-babasına asi olan Cennete giremez.) [Nesai] (Ana-babasına karşı gelenin ömrü bereketsiz ve kısa olur.) [İslam Ahlakı] İmanı olanlardan Cehennemden en sonra çıkacak olanlar, Allahü teâlânın yolunda olan ana-babasının İslamiyet’e uygun olan emirlerine asi olanlardır. Ana-babanın ve hiç kimsenin, dine uymayan emri yapılmaz. Fakat, ana-babaya, yine tatlı söylemek, onları incitmemek gerekir. Ana-baba kâfir ise, onları kiliseden, meyhaneden, sırtta taşıyarak bile, geri getirmek gerekir. Fakat, oralara götürmek gerekmez. Ana-baba zalim de olsa, onlara karşı gelmek, onlarla sert konuşmak caiz değildir. (Anam-babam çok şefkatsiz, onlara nasıl itaat edeyim) 6 www.dinimizislam.com diyen bir kimseye, Resulullah efendimiz buyurdu ki: (Anan seni 9 ay karnında gezdirdi. 2 yıl emzirdi. Seni büyütünceye kadar koynunda besledi ve kucağında gezdirdi. Baban da seni büyütünceye kadar birçok zahmete katlandı. İdare ve maişetini temin etti. Sana dinini, imanını öğretti. Seni islam terbiyesi ile büyüttü. Şimdi nasıl olur da, şefkatsiz olurlar? Bundan daha büyük ve kıymetli şefkat olur mu?) [Ey Oğul İlmihali] (Ya Resulallah, yaşlı anama elimle yedirip içiririm. Abdestini aldırır, sırtımda taşırım. Hakkını ödemiş olur muyum?) diye soran kişiye buyurdu ki: (Hayır, yüzde birini bile ödemiş olamazsın. O sana, yaşaman için hizmet ediyordu, sen ise, ölümünü bekleyerek hizmet ediyorsun. Ancak Allahü teâlâ, bu az iyiliğine karşılık çok sevap ihsan eder.) [R. Nasıhin] Bir zat, (Ya Resulallah, ana-baba, evladına zulmetse de rızalarını almayan Cehenneme girer mi?) diye sorunca, cevaben 3 defa (Evet zulmetseler de rızalarını almayan Cehenneme girer) buyurdu. (Beyheki) Şu halde ana-baba zalim olup, evlada zulmetseler de, günah işlemeyi emretseler de, yine onları üzmemeye, küstürmemeye çalışmalıdır! Günah olan emirleri yapılmaz ama, yine de onları üzücü söz söylemek caiz olmaz. Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir! Ziyaretlerini terk etmek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır! Kur'an-ı kerimde 3 şey, 3 şeyle beraber bildirildi. Biri yapılmazsa, ikincisi kabul olmaz. Peygambere itaat edilmezse, Allah’a itaat edilmiş olmaz. Ana-babaya şükredilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş olmaz. Malın zekâtı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz. (Tefsir-i Mugni) 4- İtaat etmek, karşı gelmemek, günah olmayan emirlerini yapmak. Hazret-i Musa, Allahü teâlâdan 9 defa nasihat istedi. Hepsinde de, ana-babaya itaat etmesi emrolundu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ana-babaya itaat, Allah’a itaattir, onlara asi olmak, Allah’a asi olmaktır.) [Taberani] Babasına asi gelen, çocuğundan mürüvvet göremez, muradına kavuşamaz, ailesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur. (Şir’a) 5- Sert bakmamak, şefkatle, sevgi ile bakmak. Ana-babasına şefkat ve sevgi ile bir defa baksa, kabul edilmiş bir hac sevabına kavuşur. Peygamber efendimiz (Ana-babanın yüzüne merhametle bakana, 7 www.dinimizislam.com hac ve umre sevabı yazılır) buyurunca, (Günde bin defa bakarsa da böyle midir?) denildi. Cevaben buyurdu ki: (Günde yüzbin defa baksa da...) [R. Nasıhin] Yine buyurdu ki: (Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.) [Ebu Nuaym] 6- Üzmemek, incitmemek, rızalarını kazanmak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Rabbin rızası, ana-babanın rızasında, gazabı da, ana-babanın gazabındadır.) [Buhari] (Ana-babasının rızasını alan mümine Cennetten iki kapı, üzene de Cehennemden iki kapı açılır.) [Beyheki] (Ana-babasını razı eden mümin, ne yaparsa yapsın Cehenneme girmez, inciten de Cennete girmez.) [Şir’a] (Hak teâlâ, bazı günahların cezasını kıyamete kadar geciktirir. Ana-babaya isyan bundan müstesnadır.) [Hakim] Ana-babayı üzmek, onlara eziyet etmek büyük günahtır. Anababanın veya hiç kimsenin günah olan emirleri yapılmaz. Ana-babanın yemeklerinde haram karışığı olduğu şüpheli olsa, ana-baba bu yemekten yemesi için evladını zorlasa, evladın o yemekten yemesi gerekir. Çünkü şüpheli şeylerden kaçınmak vera, ana-babanın rızasını almak ise vaciptir. Fakat gayrı meşru emirleri dinlenmez. Mesela onlar, (İçki iç, namaz kılma, yoksa senden razı olmayız) deseler de, haram olan şeyler yapılmaz. Çünkü (Halıka isyan olan işte, kula itaat edilmez) emri vardır. Hak teâlâ buyuruyor ki: (Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme.) [Ankebut 8] Ana-babası günah işleyen çocuk, bunlara bir defa nasihat eder. Kabul etmezlerse, susar. Onlara dua eder. 7- İzinsiz sefere gitmemek. Hacca giderken, muhtaç olmayan ana-babadan izin almak sünnettir. Ana-baba muhtaç ise, izinsiz gitmek haramdır. Ana-babası muhtaç olmayan, onlardan izinsiz farz olan hacca gidebilir. Fakat nafile olan hacca izinsiz gidemez. (Redd-ül-muhtar) Cihad için izin isteyen birine Peygamber efendimiz, ana-babasının sağ olduğunu öğrenince, (Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet cihaddır.) (Buhari) Cihada gitmek için gelen başka birisine de buyurdu ki: (Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır.) 8 www.dinimizislam.com [Nesai] Biri de, hicret etmek için gelip, (Ya Resulallah, ana-babamı ağlatarak geldim) dedi. Peygamber efendimiz bu duruma üzülerek buyurdu ki: (Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür!) [Ebu Davud] Ana-babayı ziyaret etmemek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak bu günahlardan kurtulmalıdır. 8- Saygıda, hürmette kusur etmemek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Büyüğünü saymayan bizden değildir.) [Tirmizi] Onları görünce ayağa kalkmak, yanlarına gitmek, onlar oturuncaya kadar ayakta durmak, izinsiz oturmamak gerekir. Otururken edepli oturmalı, ayağını uzatarak oturmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır. Onlar bana bir şey demiyor diye bunları ihmal etmemelidir. 9- Onlarla yolda giderken, arkalarından gitmek. Zaruretsiz önlerinde yürümemek. 10- Çağırınca, hemen kalkıp yanlarına gitmek, buyurun demek. Anababa çağırınca, farz namazı bozmak caiz olur ise de, ihtiyaç yoksa, bozmamalıdır. Sünnetler bozulur. Hak teâlâ buyurdu ki: (Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki, o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır.) [İslam Ahlakı] Dil ile olan hakları: 1- Yumuşak söylemek, tevazu etmek. Öf bile dememek. Hak teâlâ buyuruyor ki: (Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.) [Ahkaf 15] (Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme; ağır söz söyleme, onlarla yumuşak ve tatlı konuş, onlara acı, tevazu kanadını gerip "Rabbim, küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et" diye dua et.) [İsra 23, 24] Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki: (Âlim bir evladın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple bütün amellerinin sevabı yok olur.) 2- Konuşurken sesini, onların sesinden yüksek çıkarmamak. 3- Yanlarında çok konuşmamak, edebi aşmamak. Ana-baba bildiği şeyleri de anlatsa, yine aynı şeyler mi dememek. Hiç duymamış gibi can kulağı ile dinlemek. 4- Kaba, dokunaklı ve argo söz söylememek. Mesela iki kardeşi olan 9 www.dinimizislam.com biri, öteki kardeşini kastedip (Oğlun şunu yaptı. Ben yapsam kıyameti koparırdınız) veya (Anne torunu tepene çıkartıyor, çok şımartıyorsun. Söz dinletemiyoruz) gibi sözlerle ana-babayı üzmemelidir. Çocuklarını ana-babanın yanında dövmemeli, azarlamamalıdır. Böyle şeyler anababayı üzer. 5- Hanımını onlardan üstün tutmamak. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun! Onun farz ve diğer ibadetleri kabul olmaz.) [Şir’a] 6- İsimleri ile çağırmamak, sözlerini kesmemek, sözlerinin arasına girmemek. Bilgiçlik taslamamak. Ana-baba yanlış da söylese, öyle değil diyerek itiraz etmemek. 7- Ana-babanın arasını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak. Ana-baba ile oğul veya kızın arasını açacak işlerden uzak durmak. Gelinleri, ana-baba ile oğullarının arasını açacak sözlerden uzak tutmalıdır. Peygamber efendimiz, (Ana ile oğulun arasını açana lanet olsun) buyurmuştur. (Gunye) 8- Konuşurken, yap, yapma gibi ifadeler kullanmamak. Yapar mısın gibi ricada bulunmalıdır. 9- Hayır dualarını almak. Ana-baba duasını ganimet bilmek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Üç kişinin duası kabul olur. Ana-baba, mazlum ve misafirin duası.) [Tirmizi] (Ana-babanın duası, ilahi hicaba ulaşır, duaları kabul olur.) [İbni Mace] 10- Beddualarını almamak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları, reddolmaz.) [Tirmizi] (Kendinize, evladınıza ve malınıza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur.) [Müslim] Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşırsan, hemen onu terk edip, derhal ana-babanın emrine koş! Anan-baban sana kızıp bağırırsa, onlara sen bir şey söyleme! Ananın-babanın duasını almak istersen, sana emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalış! Bu işini beğenmeyip sana gücenmelerinden ve beddua etmelerinden kork! Sana darılır iseler, onlara karşı sert söyleme! Hemen ellerini öperek gazaplarını teskin et! Ananın-babanın kalblerine geleni gözet! Çünkü senin saadet ve felaketin, onların kalblerinden doğan sözdedir. Anan-baban hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım et! Saadetini onlardan alacağın hayır duada bil! 10 www.dinimizislam.com Eğer onları incitip, beddualarını alırsan, dünya ve ahiretin harap olur. Atılan ok tekrar geri yaya gelmez. Onlar hayatta iken, kıymetini bil! Kalb ile olan hakları: 1- Acımak, merhamet etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Merhamet etmeyene, merhamet edilmez, acımayana acınmaz.) [Müslim] 2- Sevmek. Her fırsatta ana-babanın ellerini öpmeli, sevdiğini hissettirmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Annesinin ayağını öpen, Cennetin eşiğini öpmüş olur.) [Şir’a] 3- Sevinçlerine sevinmek. Bir şeye sevinince, (Ne iyi olmuş, hayırlı olsun) gibi sözlerle memnuniyetini bildirmelidir. 4- Üzüntülerine üzülmek, dertleri ile hemdert olmak. Bir şeye üzülmüşlerse, (Geçmiş olsun) diyerek ilgilendiğini, üzüldüğünü bildirmeye çalışmalıdır. 5- Çok söylemelerinden incinmemek. İncinse bile, kesinlikle incindiğini hissettirmemek. 6- Sitem ve cefalarına kızmamak. Sözlerini hiç duymamış gibi hareket etmek. 7- Onlardan razı olmak. Ne yapıp yapmalı, onların rızalarını almaya çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlânın rızası anababanın rızasındadır.) [R. Nasihin] 8- İncitmekten çok korkmak. İsra suresinin 23. âyet-i kerimesinde ana-babaya iyi davranmak, onlara yumuşak ve tatlı söylemek emredilmektedir. Gaflete düşüp ana-babanın kalbini kırarsan, derhal rızalarını almaya çalış, yalvar ve ne yaparsan yap, onların gönlünü al! 9- Nazlanmamak. Aksine onların nazına katlanmalıdır. Çünkü anababa küçükken bizim çok nazımızı çektiler. Nazlanma sırasının onlarda olduğunu unutmamalıdır. 10- Sıkıntı görse de, ölseler de kurtulsak diye düşünmemek, çok yaşamalarını arzu etmek. Onlar, bizden çok sıkıntı gördükleri halde, yaşamamızı istemişlerdi. İcabında kendileri aç durup bizi doyurmuşlardı. Mal, para ile olan hakları: 1- Kendinden önce, onlara elbise almak. Kendi yiyeceğinden iyisini onlara vermek. 2- Uzakta iseler ziyaretlerine gitmek. Ana-baba ve mahrem akrabaları ziyaret etmek vaciptir. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak bu günahlardan kurtulmalıdır. Ziyarette sıra, ana, baba, evlat, dede, nine, kardeş, amca, hala, dayı ve teyzedir. 3- Beraber yemek. 11 www.dinimizislam.com 4- Arzularını sormak, öğrenip yerine getirmek. 5- Evlerini temizlemek, boyamak, tamir etmek. 6- Para vermek. İhtiyaçları olup da söyleyemezler belki. 7- Malı, parayı onlara serbest etmek. Ne zaman isterseniz, malım, param size feda olsun demeli, bir kızgınlıkları varsa, bu yolla onları teskin etmelidir. Ana-babaya harcanan paradan sual olunmaz. Muhtaç olan ana-babaya yardım farzdır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara infak edin!) [Bekara 215] Kime infak edeceğini soran kimseye Resulullah efendimiz, (Kendine, ana-babana, sonra hanımına ve çocuklarına, hizmetçine bundan sonrasını da artık sen bilirsin) buyurdu. (Nesai) Babası hasta olup, bakacak kimse bulunamazsa, kocasından izinsiz gidip hizmet eder. Zimmi baba da böyledir. Çocuk, zengin olan babasına bakmaya mecbur değildir. (Bezzâziyye) Zengin çocuğun, fakir olan ana-babasına nafaka vermesi farzdır. Fakir kimsenin, fakir babasına nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan ana-babasını kendi evine alıp, birlikte otururlar. (Fetava-i Hayriyye) Ana-babadan birine iyilik edince öteki incinirse, babaya hürmet ve itaat etmeli, anaya hizmet, yardım ve ihsan etmelidir. 8- Ara sıra güzel yemek yapıp, davet etmek. Gönülleri ister de, belki söyleyemezler. 9- Dostlarını, dost bilip davet ederek gönüllerini almak. Düşmanlarından da uzak durmaya çalışmak. 10- Hastalandıkları zaman, tedavileri ile meşgul olmak, ilaç almak. Bir bakıcı, bir hizmetçi tutmak yerine, bizzat kendisi hizmet etmeye çalışmalıdır. Vefatlarından sonraki 40 hak: 1- Definlerinde erken davranmak. 2- Sünnet üzere yıkamak. Bu işi bilen iyi kimselere yıkatmalıdır. 3- Sünnet üzere kefenlemek. 4- Caiz olmayan kefen yapmamak. 5- Sünnet olan sayıya dikkat etmek. Erkeklere 3 parçadan fazla yapmamak. 6- Kefende israf etmemek. 7- Helal parasından kefen almak. 8- Cenaze namazını biliyorsa kendisi kıldırmak. Bid'at ehli kimselere kıldırmamak. 9- Onlara hep dua etmek. Bir hadis-i şerif meali: (Ana-babasına dua 12 www.dinimizislam.com etmeyenin rızkı kesilir.) [Şir’a] 10- Toprağa kendisi koymak. 11- Mezarı kazan ve çalışanları memnun etmek. 12- İyi ve salih kimselerin arasına defnetmek. 13- Kötülerin arasına gömmemek. Çünkü kötü komşudan onlara sıkıntı gelir. 14- Kabrin üzerini balık sırtı gibi yapmak. 15- Kerpiç kullanmak. 16- Pişmiş tuğla kullanmamak. Çivi, tuğla gibi fırınlanmış şeyleri kabrin içinde kullanmak mekruhtur. Kabrin üstünü, dışardan tuğla ve mermerle örtmek caizdir. 17- Toprağı başında sadaka vermek. 18- Kabir başında dua etmek. [Sadakayı ve duayı geciktirmemek. 40. ve 52. gece gibi bid'at olan işlerden uzak durmak.] 19- Borçlarını ödemek. 20- Telkini kendi vermek. 21- İskatını hemen yapmak. Ölünün namaz ve oruç borcu için, başkası onun yerine namaz kılamaz ve oruç tutamaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Başkası yerine oruç tutulmaz ve namaz kılınmaz. Fakat onun orucu ve namazı için fakir doyurulur.) [Nesai] 22- Mezar taşına caiz olmayan ifadeler yazdırmamak. Mesela Fatiha veya Besmele veya âyet yazmak caiz değildir. Latin harfleriyle de caiz olanı yazmamalıdır. Başkaları uzun yıllardan beri yazıyorsa da, caiz değildir. 23- Vasiyetlerini yerine getirmek. Dine uygun değilse yerine getirilmez. 24- Namazlardan sonra dua edip, sevaplarını onların ruhlarına göndermek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allahü teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.) [İbni Ebiddünya] 25- Sevabı onlara olmak üzere oruç tutmak. 26- Sevabı onlara olmak üzere hac etmek. Âlimlerin çoğuna göre ana-baba için hac caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ölmüş ana-babası adına hac edene, hem kendi, hem de anababası için hac yapmış sevabı verilir. Ana-babasının ruhuna müjde verilir.) [Dare Kutni] 13 www.dinimizislam.com 27- Sevabı onlara olmak üzere sadaka vermek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Sadaka verirken, sevabını müslüman ana-babanızın ruhuna niye hediye etmezsiniz? Hediye ederseniz, verdiğiniz sadakanın sevabı, onların ruhuna gideceği gibi, sevabından hiçbir şey eksilmeden size de yazılır.) [Taberani] 28- Kabirlerini ziyaret edip Kur'an-ı kerim okumalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.) [Hakim] 29- Kabirlerini Cuma günleri ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.) [Tirmizi] 30- Ziyarette dua ve Kur'an-ı kerim okumakla meşgul olmak, uygunsuz söz söylememek. 31- Sağlıklarında incinmiş iseler, çocuk salih olunca razı olurlar. Onların öğrettikleri iyi şeylerle amel ettiği müddetçe, sevabı onlara da ulaşır. 32- Onlardan kötü bir yol edinmiş ise, her yaptığından onlara da günah ve azap gider. Bunun için, onlardan veya onların vasıtası ile öğrendiği kötü şeyleri terk etmeli, kendi kötü amelleri ile, onlara kabirde azap ettirmemelidir. 33- Ana-babaya sövmemek. Hadis-i şerifte, (Ana-babaya sövmek büyük günahtır) buyuruldu. (Buhari) Yani birinin ana-babasına söversen, o da senin ana-babana sövebilir. 34- Yakınlarına iyi davranmak. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ölmüş ana-baba için dua ve istiğfar etmek, borçlarını ödemek, dostlarına ikram etmek, onların yakınlarını ziyaret etmek, iyi davranmak suretiyle onlara ikramda bulunun.) [Hakim] 35- Dostlarını ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Babası öldükten sonra, onun dostlarını ziyaret eden, en iyi iyiliği yapmış olur.) [Müslim] 36- Dostları ile görüşmek. Hadis-i şerifte (İyiliklerin en mükemmeli, baba dostunu görüp gözetmektir) buyuruldu. (Müslim) 37- Fıtır bayramında, sevabı onlara olmak üzere sadaka-i fıtır vermek. 38- Kurban bayramında sevabı onlara olmak üzere kurban kesmek. 14 www.dinimizislam.com 39- Ana-babanın sevdiği yemeği yapıp, fakirlere verip ruhlarını şâd etmek. 40- Kötülüklerini söylememek. Hadis-i şerifte (Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın) buyuruldu. (Tirmizi) Kadın-erkek ve anne Sual: Âyet ve hadiste ana hakkının öneminin büyük olduğu, bu bakımdan kadının erkekten üstün olduğu söyleniyor. Üstünlüğün cinsiyet ile ilgisi var mıdır? CEVAP Dinimizde ırk, renk ve cinsiyet üstünlüğü yoktur. Üstünlük, takvaya, Allah indindeki dereceye göredir. Müslüman zenci bir kadın, müslüman olmayan beyaz bir kraldan çok üstündür. Mukayese bile edilmez. Birisi ebedi Cennetlik, öteki ise ebedi Cehennemliktir. Anne hakkı önemlidir. Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Biri, sual etti ki: - Ya Resulallah, insanlar içinde iyilik etmeme en layık olan kimdir? - Annendir. - Sonra? - Annendir. - Daha sonra? - Babandır. (Buhari, Müslim) Başka bir hadis-i şerifte de, (Önce, annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve sırası ile diğer yakınlarına iyilik et!) buyuruldu. (Nesai) Üstünlük ve Hak Üstünlük başka, hakkı olmak, iyiliğe layık olmak başkadır. Anne, kâfir bile olsa ona iyilik etmelidir! Bir kimse (Ya Resulallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem caiz midir?) diye sorunca, (Evet annene iyilik ve ihsanda bulun!) buyuruldu. (Ebu Davud) Her Peygamber, kendi annesinden de üstündür. Buna rağmen, Peygamberler de annelerine hürmet ve hizmet etmişlerdir. Çünkü anne, hak sahibidir, hizmete ve hürmete layıktır. Hakkı bulunmak, hizmete ve hürmete layık olmak ayrı, üstün olmak ayrıdır. Bir zat sual etti ki: - Ya Resulallah cihada gitmek istiyorum. - Annen var mı? - Evet var. - Ona hizmet et, Cenneti, onu razı etmekle kazanırsın! (Taberani) 15 www.dinimizislam.com Cihada gitmek için gelen başka birisine de, (Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır) buyuruldu. (Nesai) Hak sahibi olmak, üstün olmayı gerektirmez. Hadis-i şerifte (İnsanlar içinde en büyük hak sahibi, erkeğin üzerine annesi, kadının üzerine de kocasıdır) buyuruluyor. (Hakim) Ana-babanın evladı üzerinde hakkı olduğu gibi, evladın da ana-baba üzerinde hakkı vardır. Erkeğin hanımı üzerinde hakkı olduğu gibi, hanımın da kocası üzerinde hakkı vardır. Fakat ana-baba hakkı ve koca hakkı daha önce gelir. Bu öncelik, üstün olmayı göstermez. Buradan (İslamiyet evlada veya kadına hak tanımıyor) demek iftira olur. Kimin imanı daha kuvvetli ve kim Allahü teâlânın emirlerine daha çok riayet ediyorsa o daha üstündür. (K. Saadet) Kayınpedere "baba" demek Sual: Kayınvalideye ve kayınpedere, "Ana - baba" demek caiz midir? CEVAP Kayınvalideye ve kayınpedere, "Ana-baba" demek, akla yanlış gibi gelmekte ise de, ceddimiz hürmet olarak bunlara "Ana-baba" demişlerdir. Bekara suresinin 133. âyet-i kerimesinde, Yakub aleyhisselama hitaben (Baban İbrahim, İsmail ve İshak) buyuruluyor. Bilindiği gibi, Yakub aleyhisselam, İshak aleyhisselamın oğludur. İsmail aleyhisselam amcası, İbrahim aleyhisselam ise dedesidir. İbrahim aleyhisselamın babası Taruh olduğu halde, amcası ve üvey babası Azer için Kur'an-ı kerimde (İbrahim’in babası) ifadesi geçmektedir. (Enam 74) Peygamber efendimizin, amcası Ebu Talibe ve Ebu Lehebe "Baba" dediği hadis-i şeriflerle sabittir. Türkiye’de de, insanlara iyilik eden, onları himayesine alan kimselere mecaz olarak, "Baba adam", "Fakir babası" dendiğini hepimiz biliriz. Yaşlı kimselere de hürmeten "Baba" denir. Yaşlı kadınlara da , "Ayşe ana", "Fatma ana" veya "Hacı anne" dendiği meşhurdur. Böyle söylemekle, yani baba demekle, o kimse bizim babamız olmadığı gibi anne dediğimiz kadın da annemiz olmaz. Bunlar hürmet için söylenir. Yine yaşlı kimselere, bir akrabalığımız olmadığı halde, "Amca, dede", yaşlı kadınlara da, "Teyze, nine" deriz. Bunlar bir saygı ifadesidir. Kayınvalideye ve kayınpedere, "Ana-baba" demek ise daha tabiidir. Riya maksadıyla söylenirse, riya, saygı için söylenirse saygı olur. Ceddimiz, kayınvalideye ve kayınpedere, "Hanım anne", "Bey baba" da demişlerdir. Hakiki ana-baba ile karışmamaları için böyle söylemek daha 16 www.dinimizislam.com iyidir. Bazı yerlerde kayınvalideye "Cici anne" de diyorlar. Bunlar mubah âdetlerdir. Günah olmayan âdetlere uymakta mahzur yoktur. Hatta mubah olan âdete uymamak şöhrete, kalb kırmaya sebep olursa böyle âdetlere uymak gerekir. (Hadika) Ana-babaya hizmet Sual: Ana baba hakkı, onlara hizmetin önemi hakkında bilgi verir misiniz? CEVAP İmandan sonra birinci vazifemiz ana-babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve müslüman yetişmemize sebep olan ana-babamızın kalbini kırarsak Cennete girmemiz düşünülebilir mi? Müslüman ana-babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmamız çok zordur. İyilik ederek rızalarını almaya çalışmalıdır! Allahü teâlâ ana-babaya iyilik edin buyuruyor. (Nisa 36, Enam 151, Ankebut 8) Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: (Ana-babasına hizmet edenin ömrü bereketli ve uzun olur. Onlara karşı gelenin, âsi olanın ömrü bereketsiz ve kısa olur.) [Ey Oğul İlm.] (Ana-babası, yanında ihtiyarladığı halde, [onların rızalarını alamayıp] Cenneti kazanamayanın burnu sürtülsün.) [Tirmizi] (Cihad, fisebilillah [Allah yolunda] sadece kılıç sallamak değildir. Ana-babaya veya evlada bakmak da cihaddır. Ele muhtaç olmamak için çalışmak da cihaddır.) [Deylemi] Ana babanın yüzüne sert bakmamalı, şefkatle ve sevgi ile bakmalı! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Ana-babanın yüzüne şefkatle bakana, kabul olmuş bir hac sevabı yazılır.) [İ.Rafii] (Huzurunda alıcı ile satıcı arasındaki köle gibi durmayan kimse babasının hakkını ödeyemez.) [İ.Gazali] Evladın, ana-babasına, sevgi ile bakışı için, kabul edilmiş bir hac sevabı verileceği bildirilince, oradakiler, (Günde bin defa bakarsa da böyle sevaba kavuşur mu?) dediklerinde, Peygamber efendimiz, (Günde yüzbin defa baksa da) buyurdu. (Şir’a) Evliyanın büyüklerinden birisi, nafile hacca gitmek üzere yola çıktı. Bir ara Bağdat’a uğradı. Orada Ebu Hâzım-ı Mekki hazretlerini ziyarete 17 www.dinimizislam.com gitti. O anda uyuyordu. Biraz bekledi. Uyandı ve o zata dedi ki: - Şimdi Resulullah efendimizi rüyada gördüm. Bana, senin hakkında, (Annesinin hakkını gözetsin, bu, hac etmekten daha iyidir) haberini ulaştırmamı emretti. Bunun üzerine o zat geri döndü ve bütün hayatı boyunca annesine hizmet edip duasına kavuştu. Buhari’deki hadis-i şerifte özetle deniyor ki: Eski ümmetlerden üç kişi yolculuğa çıkarlar. Geceyi geçirmek üzere bir mağaraya girince dağdan bir kaya parçası yuvarlanarak mağaranın ağzını kapatır. “Bizi bu kayadan ancak iyi amellerimizi dile getirerek Allahü teâlâya yapacağımız dua kurtarabilir” derler. İçlerinden biri şöyle dedi: Anam-babam çok yaşlı idi. Onları doyurmadan çoluk çocuğumu ve hayvanlarımı doyurmazdım. Bir gün, odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Geç vakte kadar da dönemedim. Akşam içecekleri sütü, getirdiğimde anamla babam uyumuşlar. Onlara sütlerini içirmeden önce çoluk çocuğumun ve hayvanlarımın karınlarını doyurmazdım. Çocuklar da, yanımda ağlıyorlardı. Çanak elimde tanyeri ağarıncaya kadar onların uyanmalarını bekledim. Anamla babam uyanıp sütlerini içtiler. (Ya Rabbi bunu senin rızan için yapmışsam buradan bizi kurtar) Kaya biraz açıldı. Fakat çıkmak mümkün değildi. İkincisi, her türlü imkan varken çok sevdiği amcasının kızı ile zina etmediği ve kıza verdiği 120 dinar altını almadığı olayı hatırlayıp, (Ya Rabbi, bunları senin rızan için yapmışsam bizi buradan kurtar) dedi. Kaya biraz daha açıldı. Ancak yer çıkabilecekleri kadar değildi. Üçüncüsü şöyle dedi: Çalıştırdığım işçilerden biri ücretini almadan gitmişti. Ben de onun ücretini ürettim. Bundan birçok mal meydana geldi. Bir müddet sonra bana gelip ücretini istedi. (Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunların hepsi senin ücretinden üremiştir, al götür) dedim. O da (benimle alay etmiyorsun ya) dedi. Ben de (hayır, alay etmiyorum, doğrusu bu) deyince, malların hepsini alarak götürdü. Bana hiçbir şey bırakmadı. (Ya Rabbi bunu senin rızan için yapmışsam, içinde bulunduğumuz şu beladan bizi kurtar.) Bunun üzerine kaya tamamen açıldı. Onlar da mağaradan çıktı. (Buhari) Ana baba çağırınca Sual: Ana baba çağırınca, namazda isek veya başka önemli bir iş 18 www.dinimizislam.com yapıyorsak, hemen gitmek gerekir mi? İkisi aynı anda çağırırsa hangisini tercih etmelidir? CEVAP Ana babanın salih veya fâsık olmasının da, önemi vardır. Evladını İslam terbiyesi üzerine yetiştirmeyen ana babanın, evladı üzerinde ana babalık hakkı yoktur. Bakıp büyüttükleri için, başka hakları vardır. Ana babanın veya başkalarının dine aykırı emirlerine itaat edilmez. Ana baba çağırdığı zaman, önemli bir işle uğraşılsa da, hemen onu terk edip, derhal ana babanın emrine koşmak gerekir. Allahü teâlâ buyuruyor ki: (Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki, o da, ana baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır.) [İslam Ahlakı] Ana baba, çağırınca, farz namazı bozmak caiz olur ise de, ihtiyaç yoksa bozmamalıdır. Nafile ve sünnet namazlar, bozulur. Bunlar, imdat isterse, farzları da bozmak gerekir. Namaz kıldığını bilerek çağırıyorlarsa, nafileyi de bozmayabilir, bilmeyerek çağırdılarsa bozmak gerekir. İkisi aynı anda çağırırsa, anneyi tercih etmek gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Anne ve baba aynı anda çağırınca, önce annenin çağrısına uy!) [Deylemi] Anneye hizmet Sual: Annem babamdan ayrılınca, başka biriyle evlendi. Babam annemle görüşmemi istemiyor. Gizlice görüşsem, işlerine yardım etsem günah olur mu? CEVAP Babanız duymadan gizlice görüşünce günah olmaz. Anneye hürmet ve hizmet, babadan önce gelir. Ana veya babadan birine iyilik edince öteki incinirse, babaya hürmet ve itaat etmeli, anaya hizmet, yardım ve ihsan etmelidir. (Hazanet-ürrivayat) Kâfir ana babaya hizmet Sual: Kâfir ana babaya da hizmet edip ziyaretlerine gidilir mi? CEVAP Kâfir olan anaya babaya hizmet etmek, nafakalarını vermek, ziyaretlerine gitmek lazımdır. Küfre sebep olan şeyleri yaptıracaklarından korkulursa, ziyaretlerine gitmemeli. Kâfirlerle birlikte yiyip içmek, bir iki kere caizdir. Her zaman ise, mekruh olur. (Bezzaziyye - S. Ebediyye) Sefere giderken 19 www.dinimizislam.com Sual: Sefere çıkarken ana-babadan izin almak gerekir mi? CEVAP Ticaret, hac, umre gibi tehlikeli olmayan yolculuklarda, ihtiyacı olmayan ana babanın iznini, rızasını almak lazım olmasa da, tehlikeli yolculukları için ve cihad için rızalarını almak lazımdır. İlim öğrenmek için gidilecek yolda ve yerde emniyet varsa ve ana-babanın yalnız kalarak helak olmaları tehlikesi yoksa, rızaları olmasa da, gitmek caizdir. Hiçbir zaman ve hiçbir sebeple ana babaya karşı sert söylemek caiz değildir. Rızaları olmadan gitmek caiz olduğu zaman, gittiği yerden sık sık gönül alıcı mektup yazarak [telefon ederek veya başka bir vasıtayla] selam ve hediye yollayarak rızalarını almalıdır. (S. Ebediyye) Ana babayı dinlemeyip evlenmek Sual: Bir kızın salih ana babasını dinlemeyip sevdiği biri ile evlenmesi caiz midir? Ana-babanın evladı üzerinde ne hakkı vardır? CEVAP İmam-ı Nesefi hazretleri bildiriyor ki: Ana-babanın evladı üzerinde seksen kadar hakkı vardır. Bunlardan birkaçı şöyledir: Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ana-babasını hizmetleriyle razı eden, Allahü teâlâyı razı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allahü teâlâyı gazaplandırmış olur.) [İbni Neccar] Hasan-ı Basri hazretleri, Kâbe’yi tavaf ederken sırtında yük olan bir zat görüp der ki: - Niçin yükle tavaf ediyorsun? - Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam’dan yedi defa getirip tavaf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni İslam ahlakı ile yetiştirdi. - Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur. (Ya Resulallah, annem müşriktir. Ona iyilik etmem caiz midir?) diye sorana, (Evet, annene iyilik ve ihsanda bulun!) buyuruldu. (Ebu Davud) Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdan sonra ana-babaya iyiliktir.) [Müslim] (Ana-babaya ihsan, bedbahtlığı saadete çevirir, ömrü uzatır ve insanı kötü ölümden korur.) [Ebu Nuaym] Şu halde ana-baba zalim olup, evlada zulmetseler de, günah 20 www.dinimizislam.com işlemeyi emretseler de, yine onları üzmemeye, küstürmemeye çalışmalıdır! Onları üzücü söz ve hareket caiz olmaz. Ana-baba kötü bile olsa, yine onlarla iyi geçinmelidir! Ziyaretlerini terk etmek büyük günahtır. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak, telefon ederek, bu günahtan kurtulmalıdır! Babasına asi gelen, çocuğundan mürüvvet göremez, muradına kavuşamaz, ailesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur. (Şir’a) Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Ana-babasının rızasını alan mümine Cennetten iki kapı, üzene de Cehennemden iki kapı açılır.) [Beyheki] (Ana-babasını razı eden mümin, ne yaparsa yapsın Cehenneme girmez, inciten de Cennete girmez.) [Şir’a] Cihad için izin isteyen birine Peygamber efendimiz, ana-babasının sağ olduğunu öğrenince, (Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet cihaddır) buyurdu. (Buhari) Cihada gitmek için gelen başka birisine de buyurdu ki: (Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır.) [Nesai] Biri de, hicret etmek için gelip, (Ya Resulallah, ana-babamı ağlatarak geldim) dedi. Peygamber efendimiz, bu duruma üzülerek buyurdu ki: (Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür!) [Ebu Davud] Hak teâlâ, buyurdu ki: (Ya Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki, o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır) [İ.Ahlakı] Hak teâlâ buyuruyor ki: (Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.) [Ahkaf 15] Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki: (Âlim bir evladın ana-babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple bütün amellerinin sevabı yok olur.) Peygamber efendimiz, (Ana ile çocuğun arasını açan kimseye lanet olsun) buyurmuştur. (Gunye) Ne yapıp yapmalı, onların rızalarını almaya çalışmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Rabbin rızası, ana-babanın rızasında, gazabı da, ana-babanın gazabındadır.) [Buhari] Üzmekten çok korkmalı. İsra suresinin 23. âyet-i kerimesinde anababaya iyi davranmak, onlara yumuşak ve tatlı söylemek emredilmektedir. 21 www.dinimizislam.com Salih ana babanın rızalarını almadan onları üzerek evlenmenin tehlikesini bu âyet ve hadis-i şeriflerden iyi anlamalıdır. Baba evladına iyilik ister Sual: Babam namaz kılmam hususunda aşırı nasihat ediyor. Kendisi ise her şeyi tam yapmıyor. Ne yapmalıyım? CEVAP Babanızı şikayet ediyorsunuz. Bizim yazmamızla babanız hemen düzelmez. Şikayetlerde her iki tarafı da dinlemek gerekir. Sizin anlattığınıza göre, babanızın yaptıklarının bir kısmı normal değildir. Fakat namaz kılmanız için gösterdiği gayreti ayıplamamak gerekir. Her müslüman babanın yapması gerekeni yapıyor. Allahü teâlânın emrini hatırlatana kızılır mı? Kendisi yapamasa bile, hakkı tavsiye eden bir müslümanı ayıplamak doğru değildir. O sizin iyiliğiniz için çalışmakta, sizi namaza ısındırmaya uğraşmaktadır. Böyle babanın eli öpülür. Baba zalim de olsa, ona karşı gelmek, onunla sert konuşmak, onu üzmek caiz değildir. Ana-babası günah işleyen çocuk, bunlara bir defa nasihat eder. Kabul etmezlerse, susar. Onlara dua eder. Namazın önemi çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani] (Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani] (Namazı doğru kılanın, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi günahları dökülür.) [İ.Ahmed] (Allahü teâlâ buyuruyor ki, "Söz veriyorum ki, namazlarını vaktinde, doğru olarak kılana azap etmem, onu sorgu-suale çekmeden Cennete koyarım") [Hakim] (Her Peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır.) [Gunye] Namaz kılmak böyle büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok büyük günahtır. Hanbeli’de namazı terk eden küfre düştüğü için, Şafii ve Maliki’de büyük günah işlediği için ceza olarak katli gerektiği fıkıh kitaplarında yazılıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki] (Namaz kılmayanın dini yoktur.) [İbni Nasr] (Namaz kılan, kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan olur.) [Taberani] 22 www.dinimizislam.com (Namaz kılmayan, kıyamette, Allahü teâlâyı kızgın olarak bulur.) [Bezzar] (Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu Nuaym] (Beş vakit namazı kasten, mazeretsiz terk eden, Allah’ın hıfz ve emanından mahrum olur.) [İbni Mace] (Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur.) [Nesai] Yukarıdaki hadis-i şerifleri, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle açıklamışlardır: Dinimizde en büyük günahı işleyen kâfir olmaz. Bunun için namaz kılmayana kâfir denmez. Fakat namaz, çok önemli bir ibadet olduğu için, namaz kılmayanın imanla ölmesi çok zayıf bir ihtimaldir. Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer günahları işlemekten çekinmez. Bazı âlimler, namaz kılmayanın kâfir olacağını bildirmişlerdir. Bu bakımdan her ne şart altında olursa olsun muhakkak namazı kılmalı! Ölmüş ana baba hakkı Sual: Ölmüş ana baba hakkı nasıl ödenir? CEVAP Aşağıdakileri yapmaya çalışmalı. Namazlardan sonra dua edip, sevaplarını onların ruhlarına göndermeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allahü teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.) [İbni Ebiddünya] Sevabı onlara olmak üzere oruç tutmalı. Sevabı onlara olmak üzere hac etmeli. Âlimlerin çoğuna göre anababa için hac caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ölmüş ana-babası adına hac edene, hem kendi, hem de anababası için hac yapmış sevabı verilir. Ana-babasının ruhuna müjde verilir.) [Dare Kutni] Sevabı onlara olmak üzere sadaka vermeli. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Sadaka verirken, sevabını müslüman ana-babanızın ruhuna niye hediye etmezsiniz? Hediye ederseniz, verdiğiniz sadakanın sevabı, onların ruhuna gideceği gibi, sevabından hiçbir şey eksilmeden size de yazılır.) [Taberani] 23 www.dinimizislam.com Kabirlerini ziyaret edip Kur'an-ı kerim okumalı. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.) [Hakim] Kabirlerini Cuma günleri ziyaret etmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.) [Tirmizi] Ziyarette dua ve Kur'an-ı kerim okumakla meşgul olmalı, uygunsuz söz söylememeli. Sağlıklarında incinmiş iseler, çocuk salih olunca razı olurlar. Onların öğrettikleri iyi şeylerle amel ettiği müddetçe, sevabı onlara da ulaşır. Onlardan kötü bir yol edinmiş ise, her yaptığından onlara da günah ve azap gider. Bunun için, onlardan veya onların vasıtası ile öğrendiği kötü şeyleri terk etmeli, kendi kötü amelleri ile, onlara kabirde azap ettirmemelidir. Sual: Babam beddua etti. O öldüğünden beri işim rast gitmiyor, çaresi var mı? CEVAP Tevbe istiğfara devam edip, ölmüş babanız için hayırlı işler yapmalısınız. Diyelim bir fakire bir ayakkabı aldınız, sevabını babanıza ve Peygamber efendimize ve bütün müslümanlara bağışlarsanız, sevabı hiç eksilmeden hepsine gider. Babanız sevaplara kavuşunca memnun olur ve işleriniz de artık rast gider. Buna benzer hayır hasenat yapmaya çalışın. Ana baba hakkıyla ilgili sorular Sual: İhtiyar ve salih anam babam yanımdadır. Ancak sıkıntıları çok fazla. Ayrı bir ev tutsam uygun olur mu? CEVAP İster yanınızda kalsın, ister ayrı ev tutun, ama onların rızalarını almaya çalışın. Onlara bakmak, ihtiyaçlarını karşılamak iyidir ancak hazine bu değildir. Hazine onların rızasını duasını kazanmaktır. Aynı niyetle, kayınvalide ve kayınpederinize de öyle davranın. Yani karı koca, anne ve babalarınıza iyilik edin, dualarını rızalarını alın, bu fırsatı kaçırmayın. Çünkü salih ana babanın rızasını almak önemlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Yanında adım anıldığı halde bana salevat getirmeyen kişinin burnu yere sürtülsün. Ramazana erişip de günahları bağışlanmayan 24 www.dinimizislam.com kişinin burnu yere sürtülsün. Ana ve babası, yanında ihtiyarladığı halde onları razı ederek Cennete giremeyen kimsenin burnu yere sürtülsün.) [Tirmizi, İ.Ahmed] Sual: Yaşlanmasına rağmen babam namaz kılmıyor, annem açık geziyor. Bunları zorlayabilir miyim? CEVAP Ana baba zorlanmaz. Ana babası günah işleyen çocuk, bunlara bir kere nasihat eder. Kabul etmezlerse, susar. Onlara dua eder. Sual: Babam ölünce annem biriyle evlendi. Bana yardım et diyor. Anneme yardıma mecbur muyum? CEVAP Kocası zengin olan kadın, oğlundan nafaka isteyemez. Oğlu ona yardım etmeye mecbur değildir. Ancak ana baba zengin de olsalar onlara hizmet ve yardım etmeli, rızalarını almaya çalışmalı. Sual: Babam, evlenmeme yardımcı olmuyor. Halbuki bir hadis-i şerifte baba oğlunu evlendirmeye mecburmuş. Babamın benim evlenmeme yardımcı olması gerekmez mi? CEVAP Baba zengin oğlunu evlendirmeye mecbur değildir. Ama fakir olan oğlunu evlendirmesi vaciptir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Babanın evladına güzel isim vermesi, dinini öğretmesi ve vakti gelince de evlendirmesi, evladın babası üzerindeki haklarındandır.) [Hâkim] Sual: Ana baba, oğlunu namaz kılmadığı ve oruç tutmadığı için zorlayabilir mi? CEVAP Evet baliğ olmayan oğlunu namaz kılmadığı ve oruç tutmadığı için zorlayabilir, tazir edebilir. Ama büyük oğlunu, yani baliğ olmuş oğlunu zorlayamaz, tazir edemez. Ona nasihat eder. Sual: Baba ehl-i sünnet değilse yahut namaz kılmıyor ve içki içiyorsa da bedduası kabul olur mu? CEVAP Ehl-i sünnet olsa da, namaz kılsa, içki içmese de, haksız olarak beddua ediyorsa, bedduası geçmez. Kâfir bile olsa, zulmedilmişse, onun duası kabul olur. Yaşlı baba, (Oğlum bir bardak su ver) dese, oğlu da, (kalk kendin iç) dese, sonra babasına vursa, babası da, Allah belanı versin dese, bu duanın kabul olma ihtimali çok kuvvetlidir. Hadis-i şerifte bildirilen kabul olan dualardan biri de budur. 25 www.dinimizislam.com Sual: Anam babam ateisttir. İslamiyet’e gericilik diyorlar, namazımı bıraktırmaya çalışıyorlar. Bayramda ziyaretlerine gitmesem günah olur mu? CEVAP Ana baba, kâfir olsa da, ziyaretlerine gitmek, hizmet ve iyilik etmek gerekir. Ama küfre teşvik ederlerse ziyaretlerine gidilmez. Sual: Babam vasiyet etmeden öldü. İskatını yapmam caiz midir? CEVAP Çok iyi olur. Sual: Babam, (Sigara içersen hakkımı helal etmem) demişti. Şimdi öldü. Sigara içebilir miyim? CEVAP Evet. Sual: Kötü iş yapan ana-babamı sevmemem günah mı? CEVAP Dinin yasakladığı iş ise, sevmemek günah olmaz. Sual: Yatalak hasta olan annesinin altını oğlu temizleyebilir mi? CEVAP Bu hizmeti yapan kadın bulunmazsa, oğlu da yapar. Sual: Memlekette babamın dostları var. Onları ziyaret etmem gerekir mi? CEVAP Salih olan babanın salih olan dostlarını ziyaret etmek, onlarla dost olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (En iyi iyilik, babasının vefatından sonra, onun dostlarını yoklamaktır.) [Müslim] (Babanın dostluğunu koru, dostlarıyla dost ol. Şayet babanın dostluğunu korumazsan, Allahü teâlâ da senin nurunu söndürür.) [Buhari] (Baba dostuna iyilik, babaya iyilik demektir.) [Taberani] İmam-ı Rabbani hazretleri, (Evlada yapılan iyilik de, babaya yapılmış demektir) buyuruyor. O halde, çocuklarına iyilik etmek, ölmüş veya yaşayan babaya iyilik etmek demektir. Sual: Fakir olan ana ve babaya, zengin olan kız çocuğunun da nafaka vermesi bakması gerekir mi? CEVAP Evet nafaka vermesi ve bakması gerekir. Kız ve oğlan çocuklar eşit miktarda nafaka verir. Oğlunun oğlu ile kızı bulunan ana ve babaya yalnız kızları bakar. 26 www.dinimizislam.com Halbuki, mirası kız ile torun yarı yarıya alır. Ana babaya nafaka Sual: (Sen de, malın da, babanındır) hadisine göre, evladın malı babanın mıdır? Baba, evladının malını istediği gibi harcayabilir mi? CEVAP Hayır. Evlat, zengin babaya bakmaya mecbur değildir. Zengin evladın, fakir olan Müslüman ana babaya nafaka vermesi farzdır. Fakir evladın, fakir babasına nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan ana babasını kendi evine alıp, birlikte geçinirler. (Fetava-i Hayriyye) Fakir baba, kaybolan büyük oğlunun yalnız menkul mallarını, kendi nafakası için satabilir. Binasını, toprağını satamaz. (Dürer-ül-hükkam) Baba bedduası Sual: Babam ve ağabeyim Avrupa’da çalışıyor. Babam Türkiye’deki yengemin yanında kalmamı söylüyor. (Eğer yengenle kalmazsan hakkımı helal etmem) diyor. Yengemle aynı evde kalmam doğru mudur? CEVAP Yenge ve baldız yabancı kadındır. Beraber kalınmaz, haram olur. Babanın dine aykırı olan bedduası geçerli olmaz. Babayla münakaşa etmemeli, günaha önem vermiyorsa, başka bahane bulmalı. Fâsık ana baba Sual: Fâsık ana babanın her emrine itaat etmek gerekir mi? CEVAP Her emrine itaat gerekmez. Dine aykırı emirlerine asla itaat edilmez. Namaz kılma, tesettüre riayet etme, şu günahı işle gibi emirlerine asla itaat edilmez. Ana ve babanın böyle itaat lazım olmayan emirleri yapılmadığı zaman özür ve bahane bulmalı ve yumuşak söylemeli. Yani itirazı isyan ve hakaret şeklinde olmayıp, bir bahaneyle olmalıdır. Mesela niye içki içmedin denince, midem ağrıyordu gibi bir bahane bulmalıdır. Yahut fâsık baba, (Beni arabanla meyhaneye götür) dese, bir bahaneyle götürmemeli, (Önemli bir işim var) gibi bir şeyler demelidir. Ama meyhanede sızıp kalmışsa, arabasına alıp evine getirmesi gerekir. Mubah olan emirlerini yapmaya çalışmalıdır. Ana babanın emri Sual: Ananın babanın, günah olmayan emirlerine itaat etmek farz mıdır? CEVAP Evet, farz-ı ayndır. Ana babaya isyan Sual: Salih ana babanın dine uygun emirlerini dinlemeyen evlat 27 www.dinimizislam.com günaha girer mi? CEVAP Elbette günaha girer. Peygamber efendimiz bildiriyor ki: (Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama “Âsi olanın sözünün ağırlığı, dünyadaki bütün kumların ağırlığına eşittir” buyurunca, Musa, “Ya Rabbi, bu âsi kimdir” dedi. Allahü teâlâ, “Ana babasının sözünü dinlemeyendir” buyurdu.) [Ebu Nuaym] Ana babaya sert davranmak Sual: (Ana babanın iyiliği için onlara sert davranmanın mahzuru olmaz. Mesela, ana baba içki içse, gıybet etse, başka günahları işlese, onun iyiliği için bunları yapma diye sert davranmak caizdir) diyenler oluyor. Dinimiz (Ana babaya öf demeyin) buyururken, onun iyiliği için sert davranmak nasıl caiz olur? CEVAP Her söyleyene itibar edilmez. Din kitaplarında, (Ana baba kâfir ise, onları kiliseden, meyhaneden, sırtta taşıyarak bile, geri getirmek gerekir) deniyor. Onların iyiliği için, (Kiliseye gitmeniz yanlıştır. Ben getirmem, gittiğiniz gibi geri gelin) denmez. Yine din kitaplarında, (Ana babası günah işleyen evlat, sert konuşmadan bunlara bir defa nasihat eder. Kabul etmezlerse susar. Onlara dua eder) buyuruluyor. Onun iyiliğine diye sık sık söylenmez. Ana baba zalim olup, evlada zulmetseler de, günah işlemeyi emretseler de, yine onları üzmek caiz olmaz. Günah olan emirleri yapılmaz, ama yine de onlara sert konuşmak, üzmek caiz olmaz. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (Rabbin rızası, ana babanın rızasında, gazabı da, ana babanın gazabındadır.) [Buhari] Ana babanın iyiliği için onlara sert davranan rızalarını almış olmaz, aksine onları üzmüş olur. Bir âyet-i kerime meali şöyledir: (Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme, ağır söz söyleme, onlarla yumuşak ve tatlı konuş! Onlara acı, tevazu kanadını ger! “Rabbim, küçükken beni yetiştirdikleri gibi, sen de onlara merhamet et” diye dua et!) [İsra 23, 24] Hasan-ı Basri hazretleri, (Âlim bir evladın ana babası kâfir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple bütün amellerinin sevabı yok olur) buyuruyor. Şu hâlde, ana babanın iyiliği için onlara sert davranmak 28 www.dinimizislam.com caiz değildir. Fâsık ana babanın hakkı Sual: Annem ve babam, (Namaz kılma, oruç tutma, tesettüre riayet etme, biraz içki iç!) diyorlar. Bunları yapmazsam beddua edeceklerini söylüyorlar. Dinde ana babanın hakkı çok önemli olduğu için, onların sözlerini dinlemezsem günaha girmiş olur muyum? CEVAP Ana babaya, ana baba hakkını veren Allah’tır. Ancak onlara kendi emrine aykırı bir hak vermemiştir. Mesela onların (Namaz kılma!) deme hakları yoktur. Allah'a asi olan işte, kula yani ana babaya ve âmire itaat edilmez. Dine uymayan ve çocuğunu İslâmiyet'e uygun yetiştirmeyen ana babanın, evladı üzerinde dinimizin bildirdiği ana babalık hakkı yoktur. Büyütme, yedirip içirme gibi hakları vardır sadece. Onların haksız olarak ettiği beddualar da geçerli olmaz. Salih ana baba hakkı Sual: Ana baba hakkı neden önemlidir? CEVAP Fâsık, sapık veya kâfir ana babanın, ana babalık hakkı olmaz, normal hizmet etme, onları büyütme hakkı olur. Salih ana babanın ana babalık hakkı vardır. Salih ana babayı razı eden, Allahü teâlâyı razı eder. Allahü teâlânın rızası, salih ana babanın rızasındadır. Çünkü doğru imanımızı ilk olarak, salih ana babamızdan öğrendik. Onlar ilk mürşidimizdir. Onun için, salih ana babanın hakkı çok büyüktür. Koca hakkı Sual: Erkeğin hanımı üstündeki hakkı nedir? CEVAP Erkeğin de hanımı üzerinde hakkı çoktur. Kadın kocası ile iyi geçinmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir.) [Taberani] Bir kadın, kocasını güzel karşılar, güzel sözler söyleyerek hoşnutluğunu kazanmaya çalışırdı. Peygamber efendimiz aleyhisselam, kadının bu hareketinden dolayı kocasına buyurdu ki: (Hanımına selam söyle, yarı şehid sevabına kavuştuğunu haber ver!) [Şir’a] Kadınların Cennete girmeleri erkeklere göre daha kolaydır. Bir hadisi şerif meali: 29 www.dinimizislam.com (Kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini yabancılardan korur ve kocasına muti olursa, Cennete girer.) [İbni Hibban] Erkeğini razı eden kadın için korku yoktur. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Kocası razı olduğu halde ölen kadın Cennete girer.) [Tirmizi] (Kocasına muhabbet gösteren, çocuk doğuran, öfkelendiği an veya kocası kendine kızdığı zaman, kocasını razı edinceye kadar uyumayan kadın Cennetliktir.) [Taberani] Kadına ziynet eşyası mubahtır. Ziynet almak için kocasını müşkül duruma düşürmemeli, yabancılara ziynetlerini göstermemelidir! Böyle olunca ziynetleri Cennete girmelerine mani olmaz. Bir hadis-i şerif meali: (Cennette kadınların az olduğunu gördüm. Sebebini sordum. "Onları altın ve ziynet eşyası meşgul etti" dediler.) [İ. Ahmed] Kocasına, elinden geldiği kadar güler yüzlü davranıp, sevgi göstermeli, dili ile de onu incitmemelidir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kıyamette Allahü teâlâ, kocasına dili ile eziyet eden kadının dilini 70 arşın uzun yapıp, boynuna dolar. Kocasına kötü gözle bakan kadını da başı kesik ve bedeni parçalanmış hale çevirir.) [Şir’a] (Senden ne gördüm) diyerek küfran-ı nimette bulunmamalıdır! İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Eğer kocalarına karşı küfran-ı nimette bulunmasalar, namaz kılanlar hemen Cennete girerdi.) [Şir’a] (Cehennem halkının ekseriyetini kadınların teşkil ettiğini gördüm. Sebebi de, çok lanet ederler ve kocalarına karşı küfran-ı nimette bulunurlar.) [Buhari] Kocasına bir iyilik yapmışsa, başına kakmamalıdır. Yeme ve giyme gibi hususlarda kocasını üzmemeli, yapamayacağı şeyi ondan istememelidir! Kocasının şerefini korumalı, her işte onun rızasını kazanıp gönlünü hoş etmeye çalışmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kocanın hanımı üzerindeki hakkı, benim sizin üzerinizdeki hakkım gibidir. O halde kocasının hakkını gözetmeyen, Allahü teâlânın hakkını gözetmemiş olur.) [Şir’a] Kadın, kocasını üzmemelidir. Bir gün Hazret-i Fatıma, ağlayarak babasının huzuruna geldi. Resulullah efendimiz buyurdu ki: - Ya Fatıma, niçin ağlıyorsun? - Kasıtsız söylediğim bir sözden Ali bana kızdı. Özür diledim. 30 www.dinimizislam.com Fakat onu üzdüğüm için ağlıyorum. - Kızım, bilmez misin, Allahü teâlânın rızası kocanın rızasına bağlıdır. Ne mutlu o kadına ki daima kocasının rızasını arar, kocası ondan razı olur. Kadınlar için en üstün ibadet, kocasına itaattir. Erkek, hanımından razı olunca, o kadın istediği kapıdan Cennete girmeye hak kazanır. Kocasını üzen kadın, onu razı edinceye kadar, Allahü teâlânın lanetinde olur.) [R. Nasıhin] Koca hakkına riayet, kadına cihad etmiş gibi sevap kazandırır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Koca hakkına riayet, Allah yolunda cihad etmek gibidir.) [Taberani] (Kadın, kocasından izinsiz olarak nafile oruç tutamaz. Eğer tutarsa, aç ve susuz kalmış olur, sevap kazanamaz. Kocasından izinsiz evinden dışarı çıkamaz. Çıkarsa, gökteki melekler, geri evine dönünceye kadar ona lanet eder.) [Taberani] (Bir erkek, ihtiyacı için hanımını çağırsa, kadın tandır başında olsa da, hemen ihtiyacına cevap versin!) [Tirmizi] (Kocası çağırdığı halde yatağa gelmeyen kadına melekler sabaha kadar lanet eder.) [Buhari] (İzinsiz evden çıkan kadına, kocası razı oluncaya kadar, güneşin ve ayın doğduğu her şey lanet eder.) [Deylemi] (Kadın, kocasından izinsiz [ana, baba, kardeşleri dahil] hiç kimseyi evine alamaz, nafile namaz kılamaz.) [Taberani] (Kadınlarınızı süslü giyinmekten men ediniz! Beni İsrail kadınları süslü giyinip camiye gururlanarak yürüdükleri için lanetlenmişlerdir.) [İbni Mace] (Kocası razı oluncaya kadar, kadının namazları ve hiçbir iyiliği kabul olmaz.) [Taberani] (Kadının namazları kabul olmaz) demek, namaz borcundan kurtulur, fakat namaz kılmakla meydana gelecek büyük sevaba kavuşamaz demektir. Namazı boşa gider demek değildir. Bir kadından kocası razı olmazsa, kadın, günahının cezasını çektikten sonra, Cennete girer. Cennete sadece kâfirler girmez. Müslümanın günahı çok olsa da, sonunda mutlaka Cennete girer. Karı koca iyi geçinip, birbirlerinin rızalarını almaya çalışmalıdır. Sual: Beyimden habersiz, mevlit için, vaaz dinlemek için, namaz kılmak için camiye, komşuların evlerine gitmem doğru mudur? CEVAP Zaruri gereken din ilimlerini beyi öğretmeyen kadın, münasip bir 31 www.dinimizislam.com kadın hocadan bunları öğrenebilmek için izinsiz gidebilir. Beyiniz izin verse bile, komşularda uygunsuz şeyler konuşulan toplantılara gitmenizi tavsiye etmeyiz. Kadınların camilere de gitmeleri uygun değildir. Birkaç kadının toplanıp uygun bir ilmihal kitabı okumaları çok iyi olur. Sual: Dışarı çıkarken her defasında eşimden izin almak durumunda mıyım? CEVAP Bir defa izin alınır. Yani ben istediğim zaman dışarı çıkabilir miyim dersiniz. Tamam derse her zaman çıkabilirsiniz. Çıkamazsın derse işe de gidemezsiniz. Evde ona ait malları da dilenciye veya misafirlere izinsiz veremezsiniz. Yani misafirinize bir bardak çay veremezsiniz. Ama (İstediğin şeyi istediğin yere harcayabilirsin ve istediğin zaman istediğin yere gidersin) gibi izin alırsanız, istediğinizi istediğiniz gibi harcarsınız ve istediğiniz yere gidersiniz. İzinsiz yapmamak gerekir. Sual: Kadın, gittiği yerde, gıybet ediyor, yalan söylüyorsa işlediği günahlar kocasına da yazılır mı? CEVAP Bilmezse yazılmaz. Günah işleyeceğini bilerek gönderirse yazılır. Sual: Mukim bir bayan başka şehirdeki kocasının veya mahrem bir akrabasının yanına mahremsiz gidebilir mi? CEVAP Mukim iken gidemez. Seferde ise gidebilir. Mesela kocası ile İstanbul’da oturuyor. Kocası ile Ankara’ya gitmiştir. Sonra kocası İstanbul’a gelmiştir. Kadın bir hafta sonra yanında mahremi olmadan da İstanbul’a kocasının yanına gelebilir. Kadının cihadı Sual: Kadının cihadı nasıl olur? CEVAP Riyad-un Nasıhinde buyuruluyor ki: Resulullah efendimiz, ev işlerini Hazret-i Fatıma’ya, dış işlerini Hazret-i Ali’ye vermiş, bu hususta şöyle buyurmuştur: (Hanımının evde oturması için, işlerini gören, ihtiyaçlarını karşılayan, onu yabancı erkeklerin görmesinden koruyan, ümmet-i Muhammedin düşmana esir düşenlerini satın almış, azat etmiş gibi sevaba kavuşur.) (Ya Fatıma, ne mutlu o kadına ki, kocası ondan razı olur. Allahü teâlânın farz kıldığını yapmaktan ve kocasına itaatten sonra kadınlar için, yün eğirmekten, iplik bükmekten üstün iş yoktur. Bir saat yün eğirmek, iplik bükmek veya dokumak, kadınlar için bir yıl ibadet 32 www.dinimizislam.com etmekten daha sevaptır. Dokudukları her iplik için amel defterlerine bir şehid sevabı yazılır.) (Beş vakit namazını kılan, malının zekâtını veren, Ramazan-ı şerif orucunu tutan, kocasının günah olmayan işlerinde ona itaat eden ve tesettüre uyan kadın, Cennete istediği kapıdan girer.) (Karıkoca Hakları bahsi) Peygamber efendimiz, kendi kızına ve diğer kadınlara şehid sevabı kazanmak için ev işleri ile meşgul olmalarını emretmektedir. Başka bir hadis-i şerifte de, (Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir) buyuruldu. (Şir’a) Geçimsiz kocanın hakkı Sual: Huysuz bir kocaya da dinin emrettiği şekilde mi davranmalıdır? CEVAP Zalime de, mazluma da dinin emrettiği şekilde hareket edilir. İyilik eden, hanımını üzmeyen kocanın nesine sabredilir? Kadın huysuz olursa, kocası sabreder, kocası huysuz olursa hanımı sabreder. Bu imtihanda sabreden çok sevap alır. Kötülük eden, kendine eder. Mazlumların, sabredenlerin yardımcısı Allah’tır. Allahü teâlâ, kimsenin hakkını kimsede koymaz. Sabredenlere sayısız mükafat verir. Karı-koca birbirinin kötü huylarına sabretmelidir! Hadis-i şerifte, (Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Eyyüb aleyhisselam gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hazret-i Asiye gibi sevaba kavuşur) buyuruldu. (İ.Gazali) Kur'an-ı kerimde de, Allahü teâlânın sabredenlerle beraber olacağı ve sabredenlerin mükafatlarının hesapsız verileceği bildirilmiştir. (Enfal 46, Zümer 10) İyi insan, yalnız başkalarına kötülük etmeyen kimse demek değildir. Başkalarından gelen kötülüklere de güzel sabreden kimsedir. Sual: Kocanın dine aykırı emirlerine uyulur mu? CEVAP Hiçbir koca, hanımına dine aykırı emir veremez. (İçki içeceksin, namaz kılmayacaksın, açık gezeceksin) diyemez. Derse, yapılmaz. Peygamber efendimiz, (Halıka isyan olan işte, kula itaat edilmez) buyuruyor. (Hakim) Ana-baba da dese, âmir de dese, yapılmaz. Fakat yine de güzellikle yapmamaya çalışmalıdır. Erkeğin hakkı çoktur Sual: Kadınların haklarından bahsettiniz. Erkeklerin hakkı yok mu? 33 www.dinimizislam.com CEVAP Erkeğin hanımı üzerinde hakkı daha çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kocasının yatağından kaçan kadına, melekler sabaha kadar lanet eder.) [Buhari] (Kadının üzerinde en büyük hak sahibi kocasıdır, erkeğin de anasıdır.) [Hâkim] (Kadın, kocasının hakkını ödemedikçe, Allahü teâlânın hakkını ödemiş olmaz.) [Taberani] Günümüzün çalışma şartları ağır, para kazanma çok zordur. İş ahlakı, güzel ahlak, yok gibidir. Erkek çoğu zaman bu şartlar karşısında bunalır, çok sıkıntı çeker. Evine, pestil olmuş şekilde gelir. Yorgundur, sinir sistemi bozuktur. Bunu düzeltmek, sıkıntılarını unutturmak, onu neşelendirmek, ona destek olmak, yardımcı olmak kadına düşer. Bu halde eve gelen koca, haklı olarak hanımından en azından tatlı dil, güler yüz ve ilgi bekler. Bunu da göremezse dengesi iyice bozulur. Sözleri ve hareketleri normal olmaz. Hanıma düşen vazife, bu sayılanları yapamıyorsa hiç olmazsa susup, onu daha fazla üzmemelidir. (Evinde huzuru olmayan, zindandadır) buyuruluyor. Bu kadar sıkıntıda olandan her türlü dengesizlik beklenir. Kadın, bardağı taşıran son damla olmamalı. Aksine, hemen devreye girmeli, onu hoş görmeli, idare etmeli, teselli etmeli. Onun evde olduğu zamanlar ev işiyle meşgul olmayıp, onu neşelendirmeli. O olmadığı zamanlar işini gücünü yapmalı. Kadınlara tavsiyemiz hep şu oluyor: Dışarısı ateş, ahlak namus yok gibidir, kocanıza sahip çıkın, güzel ahlakla, tatlı dille, güzel yemeklerle, evinizin temizliği intizamıyla veya hoşlandığı neyse, o usulle kocanızı evinize bağlayın. O, eve adımını atmak için can atsın. (Yuvayı dişi kuş yapar) derler. (Şeytanlar kâfirlerle değil, Müslümanlarla uğraşıyor) buyuruluyor. Nefsimiz keza, kuduruyor. Neye kuduruyor, tesettüre, namaza niyaza, doğru itikada kudurup duruyor. Şeytan adamlarını sabah salarmış, gece rapor alırmış. Birisi, namazını bozdurdum dermiş, birisi orucunu bozdurdum dermiş. Diğeri haram yedirdim dermiş, hepsine tamam dermiş. Bir başkası da, karı ile kocanın arasını bozdum dermiş. Şeytan çok sevinir, aferin der, onu alnından öpermiş, en büyük işi başardın, bu olunca hepsi zamanla bozulur dermiş. Onun için hep tetikte olmalı, şeytana nefse bu fırsatı vermemelidir. İslamiyet, sadece kadına veya erkeğe gelmedi. Sadece anneye, babaya, evlada da gelmedi, herkese geldi. Herkes uymak zorundadır. 34 www.dinimizislam.com Kim uyarsa dünyada ve ahirette rahat eder, faydasını görür. Nasıl ki, arabanın bir lastiği patlayınca araba gitmiyorsa, nasıl ki saatin dişlilerinden biri kırılırsa saat çalışmıyorsa, aileden birisinin de yanlışı, eksiği, bütün ailenin huzurunu, düzenini bozabilir. Buna göre herkes dikkat etmeli, haddini ve vazifesini bilmeli, kusurları için özür dileyip, yeni bir sayfa açıp, yeni bir başlangıçla hayata neşeyle devam etmeli. Dinimizde üzmek yasak olduğu gibi, üzülmek de yasaktır. Müslümanı hep hoş görmeli, kusurunu örtmeli, görmezden gelmeli. Bilmediğim bir mazereti vardır diyerek onu affetmeli. Affeden affedilir, seven sevilir. Eşinden izin almak Sual: Erkeğin bir yere giderken hanımından izin alması gerekmiyor da, kadının niye kocasından izin alması gerekiyor? CEVAP Dinimiz, en ağır sorumluluğu erkeğe yüklemiştir. Erkeğin görevi, çalışıp evin geçimini sağlamak, hanımını günahlardan ve her türlü tehlikeden korumaktır. Kadın çalışmaya mecbur olmadığı gibi, ev işlerini de yapmaya mecbur değildir. Kocasının işlediği günahlardan da sorumlu olmaz. Fakat erkek, kadının işlediği günahlardan da sorumludur. Onun için, kocası onun günah işlenen yere gitmesine rıza gösteremez; gösterirse kendisi de günaha girer. Bunun için kadın, bir yere giderken kocasından izin almaya mecburdur. Terbiyesizlik Sual: Bir hanım, beyinin yanında terbiyesizce oturabilir mi? CEVAP Uygun olmaz. Resulullah efendimiz, kızının yanında bile ayaklarını uzatıp oturmazdı. Nafile için izin istemek Sual: Nafile namaz kılmak ve nafile oruç tutmak için, kadın kocasından izin alacak mıdır? CEVAP Evet, namaz, oruç gibi nafile ibadetleri yaparken izin alması gerekir. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Kadın kocasından izinsiz [nâfile] oruç tutamaz.) [Buhari, Müslim] (Kadın kocasından izinsiz eve kimseyi alamaz ve [nâfile] namaz kılamaz.) [Taberânî] Hazret-i Safvânın hanımı, (Yâ Resulallah, namaz kıldığım zaman kocam beni dövüyor) diye şikâyette bulundu. Hazret-i Safvan ise, (O da bir rekatte uzun iki süre okuyor. Hâlbuki ben bunu yasakladım) dedi. 35 www.dinimizislam.com Resulullah kadına, (Tek sure okumak yeterlidir) buyurdu. (Ebu Davud) Bu hadis-i şerifler gösteriyor ki, evde huzurun sağlanması için, kadın kocasından habersiz iş yapmamalıdır. Kadının kocasıyla iyi geçinmesi yapacağı nafile ibadetlerden daha üstündür daha çok sevab alır. Çevreye sıkıntı vermek Sual: Komşumuzun hanımı çok cadalozdur. Kocası da, çevresi de şirretliğinden dolayı bizar olmuşlardır. Namaz falan kıldığı da yoktur. Kocası günah değilse boşarım diyor. Böyle bir kadını boşamak günah olur mu? CEVAP Düzelmesi ve iyilikle tutması mümkün değilse, komşularına ve kocasına sıkıntı veren veya namaz kılmayan, diğer farzları yapmayan kadını boşamanın günah olmadığı din kitaplarında yazılıdır. Haramı helâl yapmak Sual: Bazı ablalar, (Bir kız evlendikten sonra kocası isterse, kaşını alabilir, yüzük, bilezik gibi ziynetlerini sokakta takabilir) diyor. Bir kocanın haramı helâl yapma yetkisi var mıdır? CEVAP Hâşâ, hiç kimse, haramı helâl yapamaz. Ana baba, koca ve âmir gayri meşru emir verse, bu emre uyulmaz, çünkü Peygamber efendimiz, (Hâlık’a isyan olan işte, kula itaat edilmez) buyuruyor. Mesela onlar, (İçki iç, namaz kılma, tesettürsüz gez!) deseler de, haram olan şeyler yapılmaz. Kadınların kaş aldırması, yüzük ve bilezik takarak, bunlar görünecek şekilde dışarı çıkmaları haram olduğu için, hiç kimse bunlara helâl diyemez ve bunları helâl yapamaz. Hanım hakkı Sual: Hanımla iyi geçinmenin yolu nedir? CEVAP Hanımının güzel huylu olmasını isteyen, önce kendisi güzel huylu olmalıdır! Kur'an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildirilmektedir. O halde, dinimizin emir ve yasaklarına riayet eden, hanımı ile iyi geçinir. Aliyy-ül Havas hazretlerine hanımı küsmüştü. Hanımı, kocasına muhalefet etmek için ayrı testi, ayrı bardak kullanıyordu. Aliyy-ül Havas hazretleri, bir gün yanlışlıkla hanımının testisinden su içince, hanımı hemen testiyi kırmıştı. Hazret, "Testiyi niçin kırdın?" bile dememiş, hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı. 36 www.dinimizislam.com Osman el-Hattab hazretlerinin komşusu, Nureddin Şuni efendi anlatır: Bir gece dışarı çıktım eski bir hasıra sarılı birinin dışarıda yattığını görüp (Sen kimsin, burada niçin yatıyorsun?) dedim. (Komşu ben Osman el-Hattabım. Oğlumun annesi, beni evden kovduğu için sokağa çıktım, onun kızgınlığı gidinceye kadar burada yatmaya karar verdim) dedi. Huysuz hanım İbni Ebil Hamayil-i Sevri hazretlerinin hanımı huysuzdu. Kocasına ağzına geleni söyler, onu rahat bırakmazdı. O mübarek zat da hep sabrederdi. Yine bir gün hanımının yaptığı huzursuzluktan kurtulmak için uçarak kaçmıştı. Hanımı arkasından bakıp, (Hele şuna bak, uçup kaçmakla elimden kurtulacağını sanıyor) diye söylenmişti. Bizim gibilerin uçması mümkün olmayacağına göre, kaçmak suretiyle kavgadan, münakaşadan uzak durmaya çalışmalıyız. Haklı olduğumuzu ispata kalkışmamalıyız! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir mümin, hanımına kızmasın! Kötü huyu varsa, iyi huyu da olur.) [Müslim] (Kadın, zayıf yaratılışlıdır. Zayıflığını susarak yenin! Evdeki kusurlarını görmemeye çalışın!) [İbni Lal] (Müslümanların iman yönünden en üstünü, ahlakı en güzel olanı, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranandır.) [Tirmizi] (Müslümanların en iyisi, en faydalısı, hanımına en iyi, en faydalı olandır. Sizin aranızda hanımına karşı en iyi, en hayırlı, en faydalı olan benim.) [Nesai] (Kocası razı oluncaya kadar, kadının namazları ve hiçbir iyiliği kabul olmaz.) [Taberani] (Namazları kabul olmaz) demek, namaz borcundan kurtulur, fakat namaz kılmakla meydana gelecek büyük sevaba kavuşamaz demektir. Namazı boşa gider demek değildir. Bir kadından kocası razı olmazsa, kadın, günahının cezasını çektikten sonra, Cennete girer. Cennete sadece kâfirler girmez. Müslümanın günahı çok olsa da, sonunda mutlaka Cennete girer. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (İyi kadınlar, Allah’a itaat eder ve kocalarının haklarını gözetir. Kocaları yokken, onların namuslarını ve mallarını, Allah’ın yardımı ile korurlar.) [Nisa 34] Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve sevincine ortak olmalıdır. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendini neşelendiricisi, 37 www.dinimizislam.com çocuklarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Haksız olarak hanımını dövenin, Kıyamette hasmı ben olurum. Hanımını döven, Allah ve Resulüne asi olur.) [R.Nasıhin] (Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim] (Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) [R.Nasıhin] (Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl] Huzurun anahtarı tebessümdür Sual: Akşama kadar yemek, çamaşır, dikiş gibi ev işleriyle uğraşıyorum. Beyim gelince yorgunluğumu dinlendirmesini arzularım. Kapıdan asık suratla girer. Gülümsediği yok. Selam vermez. Bir gün kazara yemek tuzlu olsa, küser yemek yemez. Hiç takdir ettiği bir şey yok. Hep kusur araştırır. Bu adam nasıl düzelir? CEVAP Kocasından şikayet eden hanımlar, hanımından şikayet eden erkekler, sanki dertlerine deva olacakmışız gibi bizden tavsiye bekliyorlar. Biz zaten devamlı yazıyoruz. Biraz da kendilerinin uyması, dikkat etmesi lazım. Genelde kavga, iki taraftan oluyor. Biri susar, özür dilerse kavga büyümez. Her iki taraf da ben haklıyım dediği sürece kavga bitmez. Suç genelde erkeklerde oluyor. Hanımını idare edemeyen erkek aciz demektir. Hanımını kötü yola düşüren de erkeklerdir. Hanımını kötü yerlere götürüyor, hanımı kötülük işleyince de, suçu hanıma yüklüyor. Hanım suçsuz demek istemiyoruz. Fakat asıl suçlu kocasıdır. Ona iyi bir ortam sağlamalıdır. Sağlamaktan aciz olan da evlilik sorumluğunu yüklenmemelidir. Her iki taraf da ben haklıyım diyor. O evde hiç kavga biter mi? Bir erkek de şöyle yazmış: (Evimiz düzensiz. Hanım, doğru dürüst yemek pişirmez. İçeride pasaklı, dışarı giderken süslüdür. Çok konuşur, dinlemesini bilmez ve müsriftir.) Birkaç tavsiyemiz var. Fakat tavsiyeden, nasihatten ne çıkar dememelidir! Uyana, dinleyene çok şey çıkar. Yeter ki uyulsun, dinlenilsin. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55] Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Ahlakınızı güzelleştirin.) [İbni Lâl] 38 www.dinimizislam.com Ahlakı değiştirmek mümkün olduğu için böyle buyurulmuştur. Zaten din, güzel ahlak demektir. Şu halde dinin emrine uyup yasak ettiğinden kaçan, huyunu değiştirip güzel ahlaklı olur. Güzel ahlaklı olan da iki cihanda rahat olur. Şimdi esas konuya geçelim! Kusursuz kul olmaz. Kusursuz arkadaş arayan, arkadaşsız kalır, kusursuz eş arayan bulamaz. Yiğitlik, kusurlu insanla iyi geçinmektedir. Evde hiçbir şeyi kusurlu bulmamalıdır! Tenkit, münakaşa, bir yuvanın yıkılmasına veya huzursuz hale gelmesine sebep olur. Şunu iyi bilmeli ki, yalnız karı-koca değil, hiç kimse tenkitten hoşlanmaz. Herkes takdir bekler. Genel olarak kadınlar, süse düşkündür, giyimlerine dikkat ederler. Aldığı bir elbise için, (Bu elbise, sana ne kadar da güzel yakışmış) dersek, bir şey kaybetmeyiz. Çünkü dinimiz, hanımla iyi geçinmek için yalan söylemeyi bile caiz görmüştür. Hele haklı bir takdiri esirgemek ahmaklıktır. Bir kadın için en büyük mutluluk, kocasının kendisini takdir etmesidir. Bilhassa kadınlar, basit şeylere dikkat ederler. Bayramlarda, mübarek gecelerde, evlenme yıldönümlerinde ufak da olsa bir hediye vermeyi ihmal etmemelidir! Kadının biri, senelerce güzel yemekler yapar. Buna rağmen, beyinden en ufak bir takdir, bir teşekkür görmez. Bir gün kapalı bir sahan içinde saman koyup yemeklerle birlikte sofraya koyar. Beyi kabı açıp samanı görünce, şaşırır, kızarak; - "Bu ne, saman yenir mi? Ben hayvan mıyım?" diye çıkışır. Hanımı der ki: - Yıllardır nefis yemekler yapıyorum. "Beyim galiba iyiyi, kötüyü ayıramıyor. Önüne ne konsa yer" diye düşünmüştüm. Şimdi, yalnız kötüyü anladığın, iyiyi hiç anlamadığın meydana çıktı. Kötüyü tenkit etmesini bilen, iyiyi de takdir etmekten aciz olmamalıdır! Takdirden aciz olan da, tenkitten vazgeçmelidir! Beğendiği yemekler ve hizmetler için teşekkür etmek gerektiği gibi, beğenmedikleri için de teşekkür etmek gerekir. Çünkü, beğenilmeyen yemekler için de aynı hizmeti yapmış, aynı gayreti göstermiştir. Onun için atalarımız, "An beni bir kozla da, varsın çürük çıksın!" derler. Biri, bize bir ceviz ikram etse, o da çürük çıksa, arkadaşa kızmak mı gerekir? Yabancıya gösterilen nezaketin hiç değilse onda birini, evde karıkoca birbirine göstermelidir! Kabalık, sevgiyi köreltir, huzursuzluğa yol açar. Mesela yabancı birine (Hep aynı şeyi anlatıyorsun) diyemediğimiz halde, evimizde de hiç duymamış gibi dinleyemiyorsak, mesela (Yine aynı şeyleri mi anlatıyorsun) diyorsak, nezaketten ne kadar uzak 39 www.dinimizislam.com olduğumuz anlaşılmış olur. Evdeki mutluluk, iş yerindeki nezaketten daha mühimdir. Huzur, milyarları kazanmaktan daha önemlidir. O halde, takdir edici, nazik ve güler yüzlü olanın evinde geçimsizlik olmaz. Peygamber efendimiz, eve gülümseyerek girer, selam verirdi. Üzüntülü de olunsa, tebessüm ihmal edilmemelidir! Çünkü "Lisan-i hal, lisan-ı kalden entaktır", yani, hareketlerimiz, sözlerimizden daha fazla tesir eder. Evet, tebessüm ateşinde erimeyen maden bulunmaz. Kalblerin fethi gülümsemekten geçer. Bir tebessüme esir olan genç, bir kızın hiçbir meziyetini dikkate almadan onunla evlenmek hatasına kurban gidebilir. Müslüman güler yüzlü, münafık asık suratlı olur. Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez. Bazen bir tebessümün hatırası ömür boyu unutulmaz. Huzurun anahtarı tebessümdür. Tebessüm edemeyen zavallıdır. Gülümsemesini bilmek, dünya ve ahiret saadetine sebep olur. Hanımla iyi geçinmek gerekir Sual: Ev işlerinde çok gevşek olan, saliha bir hanımım var. Ütüyü geç yapar, çamaşırları geç yıkar. Yemekleri tatsız tuzsuzdur. Bunu bırakıp da, dört dörtlük birisiyle evlenmem uygun mudur? CEVAP Din kitaplarında yazıyor ki, kadın çamaşır yıkamaya, yemek pişirmeye ve hatta çocuğuna bakmaya mecbur değildir. Mecbur olmadığı işlerde onu, çamaşırcı, aşçı, hizmetçi gibi kullanmaya kimsenin hakkı yoktur. Yeryüzünde dört dörtlük kadın olmaz. Hepsinin iyi yönü olduğu gibi, kötü yönü de olabilir. Bir atasözü var. (Elin karısı ele kız, elin tavuğu ele kaz görünür) derler. Kadından çok şey beklemek, dini bilmemenin alametidir. Bir hadis-i şerif meali: (Kadın doğrultmaya çalışılırken, kırılabilir. Kırılması boşanması demektir.) [Buhari] Kur'an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildiriliyor. Fudayl bin İyad hazretleri, (Eşim huysuzluk yapınca, dine aykırı bir iş yaptığımı anlardım. Hemen o şeye tevbe edince, eşimin huysuzluğu da giderdi. Böylece, tevbemin kabul edildiğini de anlardım) buyurdu. O halde Müslüman erkek, eşiyle iyi geçinir. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Allah'ın emanetine yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim] 40 www.dinimizislam.com Şu halde kimin emaneti olduğunu düşünmeli, Allah'ın emanetine hıyanet etmemeli. Erkek hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı) diye düşünmeli. Eşinin iyiliğini, iffetini, Allahü teâlânın büyük nimeti bilmeli. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya şükretmeli. Çünkü uygun bir kadın, büyük bir nimettir. İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek değil, onun verdiği sıkıntılara da katlanmak demektir. Yani bir erkek, ben iyi bir kocayım diyorsa, hanımından gelen sıkıntılara katlanması gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Eyyüb aleyhisselam gibi mükâfatlara kavuşur) [İ. Gazali] İyi Müslüman olmak için hanımla iyi geçinmek şarttır. Çünkü Allahü teâlâ, (Onlarla iyi, güzel geçinin) buyuruyor. (Nisa 19) İyi geçinme, güzel geçinmek, ne demektir? İyi erkek, sadece eşine kötülük etmeyen değil, eşinden gelen sıkıntılara da katlanandır. Eğer bir erkek, eşinden gelen sıkıntılara katlanamıyorsa, iyi birisi olduğunu iddia edemez, buna hakkı da yoktur. Mürşid-i kâmil olan büyük zatlar, talebelerine, (Hanımını üzeni sevmeyiz. Allahü teâlâ evin içini hanıma verdi. Bir erkek evin içine ne kadar çok karışırsa, dünya ve ahirette çok sıkıntı çeker) buyururdu. İki hadis-i şerif meali de şöyledir: (İman yönünden en üstün mümin, hanımına, en iyi davranandır.) [Tirmizi] (Eşinin haklarını ifa etmeyenin namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa] Erkek, eşinin yemeğine karışmaz, temizliğine karışmaz, ütüsüne, eşyaları düzenlemesine karışmaz. Onun dünyası evidir. İstediğini yapar. Yemek yapmamışsa, olsun peynir ekmek yeriz demesi gerekir. Tuzlu tuzsuz yapmışsa ses çıkarmaz. Yemek yanmışsa hiç görmemesi gerekir. Eğer erkek bunları yaparsa, kadın kocasına hayran olur, kendisi utanır, düzeltmeye çalışır. Aksine niye böyle yapıyorsun denirse, iş çığırından çıkar. Kadın zayıftır, tez üzülür, tez sevinir, çok şeyi bir anda silip atar. Bütün iyiliklerini unutur. Bunun için boşama hakkı erkeğe verilmiştir. Erkekten daha dirayetli kadın olmaz mı; elbette olur, ama istisnalar kaideyi bozmaz. Yine büyük zatlar buyuruyor ki: (Hanım, evde hizmetçi değil, sultandır. Hanımını üzmek akıllı insanın yapacağı iş değildir. Bir Müslüman, hanımını nasıl üzer, akıl almıyor. Aklı 41 www.dinimizislam.com olan karı koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek, ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar hasıl olur. Hayat arkadaşı hasta olan bir eş, mahvolmuş, mutluluğu sona ermiş demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla, ona alışmamış olduğu hizmetleri yapmakla geçer. Bütün bu felaketlere, bitmeyen sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Dizlerini dövse de, ne yazık ki bu pişmanlığının faydası olmaz. O halde; eşine yapılacak huysuzluğun zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı! Bunu yapabilen, rahat ve huzur içinde yaşar, Allahü teâlânın rızasını da kazanır!) Bir kadına kaşın böyle gözün şöyle demek, yani çirkinsin demek, öldürmekten beterdir. Bir arkadaş anlattı: Yakın akrabamız bir bayan, (Kocam bana esmersin, pasaklısın dedi, hiçbir zaman “Güzelsin, seni seviyorum” demedi, hep kötü yönlerimi söyledi, elin adamlarından güzel söz duyunca, ister istemez gönlüm o adamlara düştü, kocamdan soğudum) dedi. Bu durumu iyi bilen bir arkadaş, oğlunu evlendirirken (Aman oğlum, eşinle kavga etsen, kötü söz söylesen bile, ona sen çirkinsin deme, her zaman güzel olduğunu söyle) derdi. Kızımla annesi tartışınca, kız bana, (Baba bu köylüyü nereden buldun da aldın) der. Ben de, (Ama annen güzeldi onun için) derim. Kavga biter hemen. Bir de, daha önce başından bir evlilik geçmişse, hanım sorsa bile, eski eşten kesinlikle bahsetmemelidir. Eski eşin adını sakın evde anmamalı. Bir gün Peygamber efendimiz, vefat eden Hazret-i Hatice validemizi anınca, kadınların en üstünü olan Âişe validemiz bile üzüldü. O üzülünce kim üzülmez ki? Kadın, erkek iyi geçinmek için yalan söyleyebilir. Bir hadis-i şerif meali: (Erkek, eşini, eşi de, beyini idare etmek için yalan söylerse günah olmaz.) [Müslim] İbni Erkam hazretleri, Hazret-i Ömer’e, (Eşim, beni sevmediğini söyledi. Beni sevmeyen bir kadınla birlikte yaşayamam, ayrılmak istiyorum) dedi. Hazret-i Ömer, kadına sordu: - Kocana, seni sevmiyorum dedin mi? - Evet dedim. - Niçin? - Bana sordu. Ben de yalan söyleyemedim. Yoksa burada yalana izin 42 www.dinimizislam.com var mıdır? - Elbette burada yalan söylemeye izin vardır. Bir kadın, kocasını sevmese de, onu üzmemek için, yalan söylerse günah olmaz. Hanımı idare etmek, onu haramdan korumak, neşelendirmek birinci vazife olmalıdır. Evliya zatlar buyuruyor ki: (Talebeye ne yapılırsa, hocasına gider. Evlada yapılan bir şey, babaya yapılmış gibidir. İyilik de kötülük de.) O halde büyükleri üzmemek için saliha hanımla iyi geçinmek zorundayız. Saliha hanım, bulunmaz nimettir, Cennet nimetidir. Cennet nimetinin kıymetini bilmek, muhafaza etmek her Müslümanın vazifesi olmalı. Çocukları kavgalı, stresli bir ortamda yetiştirmemeli. Yarının büyüğü olarak yetiştirmeli. Ivır zıvır şeylerle bu hayatı kendimize, çoluk çocuğumuza zehir etmemeliyiz. Problemli ailelerin çocuklarıyla kimse oğlunu kızını evlendirmek istemez. Bu da ayrı bir konu. Bütün sıkıntılar ölümü unutmaktan, hak ve hukuka riayet etmemekten yani dine uymamaktan ileri gelir. Bir zat anlatır: (Bir gün bana bir arkadaş geldi. Hanımı ile hiç geçinemiyormuş. Evde her gün basit şeyler yüzünden tartışma oluyormuş, bıkmış bu tartışmalardan, artık ondan ayrılmak istiyordu. Bunların münakaşaları yüzünden iki taraf aileleri de birbirine girmiş. Hanımı bunun tarafına, bu da hanımının tarafına düşman vaziyette. Kanlı bıçaklı deniyor ya aynen öyle imişler. Yine bir gün perişan bir vaziyette geldi, hiçbir nasihat dinleyecek halde değildi. Ya Rabbi, ben buna ne diyeyim diye düşündüm. Sonra ona, “Ayrılsan da fark eden bir şey olmayacak, bir ay kadar ömrün kaldı, ne istiyorsan git yap” dedim. Bu sözü duyan arkadaş şok oldu, rengi attı, yine perişan bir durumda çıkıp gitti. Sonra arkadaşlardan ve kendisinden dinlediğim için ne yaptığını anlatayım. Kapıdan çıkar çıkmaz özel kalemdeki arkadaşlarla helalleşmeye başlamış. Rastladığı herkesle helalleşiyormuş. Eve gidince kavgalı hanımına, (Hatun gel demiş, bunca zamandır seni üzdüm, sana iyi kocalık yapamadım, istediğini alamadım, hakkına riayet edemedim, ne olur beni affet, bana hakkını helal et) demiş. Tabii bunu ağlamaklı diyor, gerçekten diyor. Hanımı bakmış, Allah Allah, bu adama ne oldu da böyle şeyler yapıyor, acımış ona, bey demiş, sen hakkını helal et, ben hep edepsizlik yaptım, seni çok üzdüm demiş. Başlamışlar ağlamaya, sarılıp ağlaşmışlar. Sonra adam, kavgalı olduğu kayınpederlerine gitmiş. Aynı 43 www.dinimizislam.com şekilde onlardan ağlamaklı olarak özür dilemiş, size iyi evlatlık yapamadım, hizmet edemedim, ne olur beni affedin, hakkınızı helal edin demiş. Onlar da şaşırmışlar, yavrum demişler, sen hakkını helal et, biz büyüklük yapamadık, sizi hoş göremedik, sizin aranızı çok zaman biz bozduk. Sen bizi affet, hakkını helal et diyerek ağlaşmışlar. Sonra hanımı da bunun kavgalı olduğu annesine babasına gitmiş. Aynı şekilde o da onlardan özür dilemiş, size iyi gelinlik yapamadım, çok edepsizlik ettim, sizi çok üzdüm demiş, helallik istemiş. Onlar da aynı şekilde mahcup olup, asıl sen bizi affet hakkını helal et, biz büyüklük yapamadık, sizi çok üzdük demişler, sarılıp ağlaşmışlar. Evde ise her gün sanki Cennet hayatı yaşıyorlar. Karı koca birbirlerine hizmet ediyor, terlik vesaire getiriyorlarmış. Bir dedikleri iki olmuyormuş. Ama arkadaş, benim sözümü hiç söylememiş. Bir ayın dolması için günleri sayıyormuş. Günler yaklaştıkça bunun iyiliği artıyormuş, geceleri ibadeti artıyormuş. Bunun iyiliği artınca hanımının da ve ailelerin de iyiliği artıyormuş. Derken bir ay dolmuş. Ha bugün öleceğim derken, nedense ölmemiş. Kesin bir ay denmedi, bir ay kadar dendi, belki birkaç gün daha var diye düşünmüş. Birkaç gün daha beklemiş, yine ölmemiş. Sonra yanıma geldi, odadan içeri girince, (Efendim ben ölmedim) dedi. Ne ölmesi dedim. Efendim siz bana demiştiniz ki bir ay kadar ömrün kaldı, o bir ay doldu ama ben ölmedim. Kardeşim, ben senin ne zaman öleceğini bilemem, ama şunu biliyorum, ölüm var, bir gün elbette öleceksin. Ölecek adam kavga niza ile hayatını zehir etmez. Şu andaki hayatından memnun musun dedim. Evet hiç tartışmamız olmuyor dedi. Haydi böyle devam edin dedim. İki çocukları oldu, gül gibi geçinip gidiyorlar. Bütün mesele ölümü unutmamak. Ölümü unutunca ne oluyor, unutmayınca ne oluyor bu açık bir örnek.) Çeşitli sual ve cevaplar Sual: Hanımdan ayrılınca da mehrini vermek gerekir mi? CEVAP Hanımından ayrılan erkeğin, hanımının mehrini vermesi gerekir. Mehr kul hakkıdır. Peygamber efendimiz, günahları, haramları sayarken buyuruyor ki: (Hevesi geçince hanımını bırakıp mehrini vermemek. Çalıştırdığı işçiye ücretini vermemek. Zararsız hayvanı sebepsiz öldürmek.) [Hakim] Erkek hanımını ahlaksızlığı sebebiyle de boşasa, yine mehrini verir. Çocuk erkeğe verilmişse, kadına ayrıca nafaka verilmez. Sual: Evleneli yedi sene oldu. Kocamla beraber olamadık. Yani 44 www.dinimizislam.com kusur kocamdadır. Artık ayrılmaya karar verdim. Dinen ayrılmak istemem günah olur mu? Kocam ayrılmamı istemiyor, ayrılmak istiyorum dediğim zaman ağlıyor. Doktora da gitmiyor. Psikolojik bir rahatsızlığı var. CEVAP Seadet-i Ebediyye’de diyor ki: (Kendinde engel bulunmayan kadın, zevcinin innin yani hadım, iktidarsız olduğunu anlarsa, nikahın feshi için, çok zaman sonra bile, dava açabilir. Erkek inkâr ederse, kadı yani hakim bir ebeye muayene ettirir. Zevceyi bakire bulursa, bir yıl sonra tekrar muayene ettirir. Yine bakire bulunursa aralarını tefrik eder [ayırır]. Tam mehrini verir ve kadının da iddet beklemesi lazım olur. Bir kere cima yapınca kadının dava açma hakkı kalmaz ise de, birden fazlasını terk etmesi günah olur. İnnin, ihtiyarlık, tenasül hastalığı veya büyü sebebi ile cima yapamayandır.) Sual: Beyimin borcu var. Ben de bu borcumuzu daha çabuk ödeyip, sıkıntıdan kurtulmak için gayrimüslim hanımların yanında çalışıyorum. Uygun mudur? CEVAP Bayan çalışmaya mecbur değildir. Kendi arzunuzla erkeklerin olmadığı bir yer varsa, yani günah işlemeden çalışma imkanı varsa çalışabilirsiniz. Beyinizin borcu sizi ilgilendirmez. Sual: Kocam zengin. Ne kendi güzel giyiniyor, ne de bize alıyor. Doğru mu yapıyor? CEVAP Zengin bir kimsenin, durumuna uygun giymemesi ve ev halkına da aynı şeyi yapması doğru değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, sana bir mal verdiği zaman, bu nimet ve ikramın eseri, senin üzerinde görülsün.) [Ebu Davud] (Allahü teâlâ, birinize mal ihsan ettiğinde, ikrama, önce kendisinden ve ev halkından başlasın!) [Müslim] Sual: Beyim beni, Avustralya’ya götürmek istiyor. Burada çok tanıdıklarımız var. Durumumuz da iyidir. Ben de tanımadığım gayrimüslim ülkeye beni götürme diye itiraz ediyorum. Yakınlarım beyine itiraz etmek günahtır diyorlar. Burada itiraz hakkım yok mu, yani götürme beni demem günah mıdır? CEVAP Bu konuda itiraz etmeniz günah olmaz. Hindiyye'de (Zamanımızda, erkek, hanımı istemezse, onu başka memlekete götüremez) diyor. Bu bakımdan bir zaruret yoksa götürmemeli, huzursuzluğa sebep olmamalıdır. Orada rahat edecekseniz zaten siz de itiraz etmezsiniz. 45 www.dinimizislam.com Böyle işlerde anlaşarak karar vermelidir. Sual: Hanımı başka memlekete götürmek uygun değil deniyor. Ben hanımımı İstanbul’dan Erzurum’a, Konya’ya götüremez miyim? CEVAP Gezdirmeye her yere götürürsünüz elbette. Onu Konya’ya, Erzurum’a yerleştirip kendiniz zaruretsiz İstanbul’da ikamet etmeniz uygun olmaz. Onu kendi ikamet ettiğiniz yerde, akrabalarının ikamet ettiği yerde bulundurmalısınız. Bir de kadın razı olmadıkça, onu memleketindeki akrabalarının yanından alıp başka memlekette ikamete zorlamak da uygun değildir. Sual: Erkek, hanımı razı olmadığı halde, çocuk olmaması için tedbir alabilir mi veya hanımını tedbir almaya zorlayabilir mi? CEVAP Hayır. Sorumlu dört erkek Sual: Cehenneme müstahak olan kadın, kocası, babası, kardeşi ve oğlu olmak üzere, dört erkeği de, beraberinde götürecekmiş. Bu dört erkek, bu kadının hangi hallerinden sorumludur? CEVAP Engel olabilecekleri bütün günahlarından sorumludur. Babası, kardeşi, daha çocukken ona Ehl-i sünnet itikadını öğretmeli, namaz kıldırmalı, tesettüre riayet ettirmeli, haramlardan ve ileride haram işlemesine sebep olacak işlerden, uzak tutmalı. Evlenecek çağa gelince, dinini bilen salih birisiyle evlendirmeli. Bundan sonra, kocasının sorumluğu da başlar. Oğlu olur ve çocuğu akıl baliğ olunca, onun sorumluluğu da başlar. Nafaka parası Sual: Beyim, bana harçlık vermiyor. Evin ihtiyaçları için bıraktığı paraların bir kısmını, yakınlarıma alacağım hediyeye vermem caiz midir? Bir de, kayınvalidemin kocası olmayıp, fakir olduğu için yanımızda kalıyor. Kayınvalidem, oğlunun cebinden para alıp harcayabilir mi? CEVAP Erkek, hanımının veya annesinin parasını onlardan izinsiz harcayamadığı gibi, siz de, kayınvalideniz de, beyinizin parasını ondan izinsiz harcayamazsınız. Nafakaya dâhil olan yiyecek ve giyeceği almıyorsa, aç ve açıkta bırakıyorsa, o zaman sadece, nafaka kadarını almak caiz olur; çünkü erkek, hanımının da, annesinin de, nafakasını vermeye mecburdur. İzinsiz hacca gitmek 46 www.dinimizislam.com Sual: S. Ebediyye’de (Zevcesinden izinsiz sefere, hatta nafile hacca gitmemeli) deniyor. Bu, gitmesi haram mı demek, yoksa hanımıyla iyi geçinmek için izin almalı anlamında mıdır? CEVAP İyi geçinmek için, izinli gitmeli anlamındadır. Eğer, erkek nafaka bırakmadıysa, hanımından izinsiz hacca gitmesi de haram olur. Nafaka bırakmışsa, izin vermese de gidebilir. Başka şehre yerleşmek Sual: Hanımını bırakıp başka şehre yerleşmek günah mıdır? CEVAP Evet, mazeretsiz olursa günahtır. Cenaze masrafı Sual: Evli kadın ölünce, cenaze masraflarını kim verir? CEVAP Cenaze masrafı nafakaya dâhil olduğu için cenaze masrafını kocası verir. Kadının mirasını alanların vermesi gerekmez. Evlat hakkı Evladın ana baba üzerindeki hakları Sual: Evladın ana-baba üzerindeki hakları nelerdir? CEVAP Evladın, ana-baba üzerinde hakları vardır. Bazıları şöyledir: 1- İleride, çocuk annesiyle kötülenmemesi için, evladına anne olacak kızı, iyi yerden seçmelidir. Saliha olmasına dikkat etmelidir! 2- Çocuğa iyi isim koymalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çocuğa güzel bir ad koymak, evladın baba üzerindeki haklarındandır.) [Beyheki] Ahmed, Muhammed, Mahmud gibi Peygamber efendimizin isimlerini koymalıdır! Allahü teâlâ, (Habibimin isminde olan müslümana azap etmeye hayâ ederim) buyurdu. Resulü de, (Üç oğlu olup da, birine benim adımı vermeyen, cahillik etmiş olur) buyurdu. (Taberani) 3- Çocuğu güzel terbiye etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Çocuğu güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.) [Beyheki] (Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!) [İbni Mace] (Çocuğu terbiye etmek torunlara sadaka vermekten daha sevaptır.) [Tirmizi] 47 www.dinimizislam.com 4- Çocuğa karşı şefkatli davranmalıdır! Peygamber efendimiz aleyhisselam, torununu öperken birisi görüp, (Ya Resulallah, benim on çocuğum var, hiç birini öpmem) dedi. Ona, (Merhamet etmeyen merhamet bulamaz) buyurdu. (Buhari) Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Çocuklarınızı çok öpün, her öpmenizde Cennetteki dereceniz yükselir.) [Buhari] (Çocuk kokusu Cennet kokusudur.) [Taberani] 5- Çocuklara beddua etmemelidir. İbni Mübarek hazretleri, çocuğunu şikayet edene, (Çocuğa beddua ettin mi?) dedi. O da, evet deyince, (Çocuğun ahlakını sen bozdun) buyurdu. 6- Çocuklara iyilik etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Evladınıza ikram edin, ana-babanın sizde hakkı olduğu gibi, evladınızın da sizde hakkı vardır.) [Taberani] 7- Çocuğu helal gıda ile beslemelidir! Haram gıdanın etkisi çocuğun özüne işler, çocukta uygunsuz işlerin meydana gelmesine sebep olur. Hadis-i şerifte (Yiyip içtikleriniz helal, temiz olsun! Çocuklarınız, bunlardan hasıl olur) buyuruldu. (R.Nasıhin) 8- Babanın, çocuklarına ilim, edep ve sanat öğretmesi farzdır. Önce, Kur'an-ı kerim okumasını öğretmelidir. Sonra imanın ve İslam’ın şartlarını öğretmelidir. Yedi yaşından itibaren namaz kılmaya alıştırmalıdır! Dünya ve ahirette kurtuluş ilimledir. Çocuğu, din bilgilerini öğrendikten sonra, okula göndermeli, lise ve üniversite tahsili yaptırmalıdır. Dinini öğrenmeden mektebe gönderilirse, artık bunları öğrenecek vakit bulamaz. Din düşmanlarının tuzaklarına düşüp, onların yalanlarına aldanır. Dinsiz ve İslam ahlakından mahrum olarak yetişir. Dünya ve ahirette felaketlere sürüklenir. Millete zararlı olur. Kendine ve başkasına yapacağı kötülüklerin günahları, ana-babasına da yazılır. Çocuğunu, din bilgilerini öğretmeden önce, kâfir ve Hıristiyanların mekteplerine göndermenin büyük zararları, İrşad-ül-hiyara kitabında yazılıdır. 9- Çocuk akıl baliğ olup evlendikten sonra ona şöyle demelidir: (Evladım, seni terbiye ettim. Okutup, evlendirdim. Dünyada bir felakete, ahirette azaba uğramaktan Allahü teâlâya sığınırım. Aklını başına topla, buna göre çalış!) [İ.Hibban] 10- Ahnef bin Kays hazretleri buyurdu ki: (Çocuklar için zorluklara katlanmalı, onların ayakları altında yumuşak yer, başları üstünde gölge olmalıyız! Onlara sert davranmayalım ki bizden uzaklaşmasınlar. Bizden usanıp ölümümüzü beklemesinler. Uygun isteklerini yerine getirmeli, hiddetlenirlerse teskine çalışmalıyız!) 48 www.dinimizislam.com 11- Çocuklar arasında adalete riayet etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hediye verirken çocuklarınız arasında eşitliğe riayet ediniz!) [Taberani] 12- Fudayl bin Iyad hazretleri buyurdu ki: (Ana-babasına iyilik eden, akrabasını ziyaret eden, din kardeşine ikramda bulunan, çoluğu çocuğu ve hizmetçisi ile iyi geçinen, dinini koruyan, malını iyi yerlerde harcayan, dilini tutan, gözünü haramlardan koruyan, fuzuli işlerden uzak duran ve Rabbine ibadet eden mürüvvet ehlidir.) 13- Baba, yapmayacağını zannettiği emri çocuğuna söylememelidir. Söyleyip de onu itaatsizliğe sürüklememelidir. Salih zatın birisi, oğlundan hiçbir şey istemezdi. Sebebi sorulunca, (Bir şey istediğim zaman, oğlumun bana karşı gelmesinden korkarım. Karşı gelince, Cehenneme müstahak olur. Ben de oğlumun ateşte yanmasına razı olamam) buyurdu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Şunlar, saadet alametidir: Saliha hanım, itaat eden çocuklar, salih arkadaş.) [Hakim] Çocuğun da hakkı var Bir adam, Hazret-i Ömer’e, oğlunu şikayet eder. Hazret-i Ömer, bu kimsenin oğluna der ki: - İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lazımdır. Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur. Çocuk Hazret-i Ömer’e der ki: - Ya Emir-el-müminin, söylediklerini aynen kabul ediyorum. Fakat çocuğun ana babası üzerinde hiç mi hakkı yoktur? Hazret-i Ömer buyurdu ki: - Evet çocuğun da hakkı vardır. Evlenirken çocuklarına anne olacak kızı veya kadını iyi aileden seçmesi, çocuğa güzel bir isim koyması ve dinini öğretmesi gerekir. Çocuk, Hazret-i Ömer’e şöyle cevap verdi: - Babam, bana terbiye nedir öğretmedi. Anam ise, zenci bir Mecusinin kızı idi. İsmimi “Karaböcek” koymuş ve Allah’ın kitabından bana bir harf bile öğretmedi. Maalesef dinim hakkında hiçbir şey 49 www.dinimizislam.com bilmiyorum. Hazret-i Ömer, çocuğun babasına dedi ki: - Gelmiş, bir de bana oğlunu şikayet ediyorsun; halbuki sen onun hakkını çiğnemiş ve o sana kötülük etmeden, sen ona kötülük etmişsin. Sual: Bazı kimseler, “Çocuk din dersini, ancak lise, hatta üniversiteyi bitirince öğrenmelidir. Daha önce öğrenirse aklı karışır. Fen bilgilerini öğrenmesi ve inanması zor olur” diyorlar. Çocuğa küçükken dinini öğretmek gerekmez mi? CEVAP Fen bilgisi din bilgisinden ayrı değildir. Fen bilgisi İslami ilimlerin bir koludur. İslami bilgileri öğrenen fen ilimlerini de öğrenir. Her Müslüman, çoluk çocuğuna ve emri altında bulunanlara dinini öğretmekle sorumludur. Bir hadis-i şerif meali: (Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.) [Müslim] Bir âyet meali de şöyledir: (Ey iman edenler, yakıtı insan ve taş olan Cehennem ateşinden kendinizi ve çoluk çocuğunuzu koruyun.) [Tahrim 6] İyiliğe de, kötülüğe de sebep olanlar, yaptıkları işe ortak olurlar. Üç hadis-i şerif meali: (Dinimizde iyi bir çığır açan, bununla amel edenler gibi sevaba kavuşur, onların sevabından da hiçbir şey eksilmez. Kim de, dinimizde kötü bir çığır açarsa, onların günahı, ona da verilir, o kötü yoldakilerin günahından hiçbir şey eksilmez.) [Müslim] (Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan] o hayrı yapan gibi sevaba kavuşur.) [Taberani] (Bir Müslümanın evladı ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna dinini öğretmeyip, günah olan şeyler öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, babasına da o kadar günah yazılır) [S. Ebediyye] (Ağaç yaşken eğilir) ve (Demir tavında dövülür) gibi ata sözleri meşhurdur. Her şey zamanında yapılır. Bir hadis-i şerif meali: (Çocukken öğrenilen şey, taş üzerine kazılan nakış gibi kalıcıdır. Yaşlandıktan sonra öğrenmeye kalkması ise, su üzerine yazı yazmaya benzer.) [Hatib] Bu bakımdan çocuklarımıza ilkönce, dinimizin emir ve yasaklarını ve Kur’an-ı kerimi öğretmeliyiz. Daha sonraya bırakmamalıyız. (Helekel50 www.dinimizislam.com müsevvifun) hadis-i şeriftir. Anlamı ise, (Hayırlı işlerinizi hemen yapın. Yarına bırakmayın, yoksa helak olursunuz) demektir. Hayırlı işlerin birincisi ve en önemlisi çoluk çocuğuna İslamiyet'i öğretmektir. Her Müslümanın bu birinci görevi hemen yapması, yarınlara bırakmaması gerekir. Çocuk sevgisi Sual: Ana-babanın, büyük de olsa, oğlunu, kızını ve torununu öpmesi caiz mi? CEVAP Büyük-küçük çocuklarımıza sevgi ve şefkat göstermek, sevip öpmek sünnettir. Resulullah efendimiz, evine gelen küçük çocukları sevip başlarını okşar, evin içinde oynamalarına da izin verirdi. Enes bin Malik hazretleri anlatır: Resulullah, çocuklara karşı da insanların en şefkatlisi idi. Oğlu İbrahim’in süt annesi, Medine’nin bir kenarında otururdu. Kadının kocası demirci idi. Resulullah ile bu eve sık sık giderdik. Varınca demircinin dumanla dolmuş evine girer, çocuğu kucaklar, öper ve bir müddet sonra dönerdi. Bir torunu ve kendi oğlu İbrahim ölünce de ağlamış, (Şefkatimden ağlıyorum. Allahü teâlâ ancak merhametli olana rahmet eder) buyurmuştur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Çocuklarınızı çok öpün, her öpüşte Cennetteki dereceniz yükselir.) [Buhari] (Çocuk kokusu Cennet kokusudur.) [Taberani] (Çocuk dünyada nur, ahirette sürurdur.) [Şir’a] (Çocukları sevip okşayın, onlar gönül meyvesi, göz nurudur.) [Ebu Ya’la] (Çocuklarımız ciğerpârelerimizdir.) [B.Arifin)] (Çocuk sevgisi, Cehennem ateşine karşı perdedir. Çocuklara iyilik etmek, Sıratı geçmeye sebeptir. Onlarla beraber yiyip içmek, Cehennemden kurtuluştur.) [Şir’a] (Cennetteki "Sevinç sarayı"na, ancak çocukları sevindirenler girer.) [İ.Adiy] (Evladınıza ikram edin, nasıl ana-babanızın sizde hakkı varsa, evladınızın da sizde hakkı vardır.) [Taberani] (Çocuğuna iyilik etmek için yardımcı olan babaya Allah rahmet etsin!) [İ Hibban] (La ilahe illallah diyene kadar çocuğu terbiye eden, hesaba 51 www.dinimizislam.com çekilmez.) [Taberani] (Çocuksuz bir evin bereketi olmaz.) [Ebuşşeyh] Bir bedevi, (Ya Resulallah, siz çocukları sevip öpüyorsunuz. Biz hiç öpmeyiz) dediği zaman, ona, (Şefkat ve merhamet duygusu olmayana ne diyeyim?) buyurdu. (Buhari) Ahnef bin Kays hazretlerinin bir babaya nasihati şöyle: (Çocuklar gönlümüzün meyvesi, sırtımızın dayanağıdır. Bizler, onların ayağı altında yumuşak yer, başları üstünde gölge olur ve onlar için her müşkülata katlanırız. Ne isterlerse verir, öfkelenirlerse hiddetlerini teskine çalışırız. Sana olan sevgileri, seni memnun etsin. Sıkıntı verme ki, senden uzaklaşmasınlar veya senden usanıp ölümünü istemesinler!) Bir göreve tayin edilen bir zat, Hazret-i Ömer’in çocuğunu öptüğünü görünce der ki: - Benim birkaç çocuğum var, ama hiçbirini öpmem. Hazret-i Ömer ise buyurur ki: - Senin küçüklere şefkatin yokmuş, büyüklere nasıl merhamet edersin? Sana verdiğim görevi geri alıyorum. Ebu Seleme anlatır: Çocukken sofradaki yemeği herkesten önce yemeye çalışırdım. Yine aynı şeyi yapınca, Resulullah nazikçe, Besmele çekilmesini, sağ eli ile önünden yenilmesini söyledi. Torun sevgisi Torun sevgisi, evlat sevgisinden daha ileridir. Resulullah efendimiz, namaz kıldırırken secdede, torunu Hazret-i Hasan, mübarek omzuna çıkıp oturdu. Resulullah efendimiz, secdeyi uzatınca, sahabeden, "acaba emr-i hak vaki olup, vefat mı etti" diye düşünenler oldu. Namazdan sonra secdeyi niçin uzattığını soranlara buyurdu ki: (Secdede iken torunum omzuma çıktı. Gönlü oluncaya kadar indirmediğim için secde uzadı.) [Nesai] Peygamber efendimizin Hazret-i Hasan`ı öptüğünü gören bir zat, (On oğlum var, hiçbirini öpmem) dedi. Resulullah efendimiz, (Merhamet etmeyen, merhamete kavuşamaz) buyurdu. (Buhari) Resulullah efendimiz, Hazret-i Hasan’ı bir dizine Hazret-i Hüseyin’i de öteki dizine oturtur, bağrına basar, sonra da, (Ya Rabbi, bunlara rahmetini ihsan et, bunları seviyor, bunlara şefkat duyuyorum) derdi. (Buhari) Peygamber efendimiz, Hazret-i Hasan’ı öptükten sonra Eshab-ı kirama buyurdu ki: (Çocuk çekingendir, hâli bilinmez, belki üzüntülüdür.) [B.Arifin)] 52 www.dinimizislam.com Kur'an-ı kerimde, malın, evladın, fitne yani imtihan olduğu bildiriliyor. (Tegabün 15) (Ya Rabbi, düşmanlarıma çok mal, çok evlat ver) hadis-i şerifi, mal ve evlat hayırlı olmadığı takdirde bela olacağını bildirmektedir. (Berika) Mal, çocuk ve hanım, cihad, namaz gibi ibadetlerden alıkoyabilir. Dikkatli olmak gerekir. Peygamber efendimiz, (Ahir zamanda sizin en iyiniz, çoluk çocuğu olmayandır) buyuruyor. En iyilerden olanlara müjdeler olsun! Bunun için bir İslam âlimi, (Bu devirde çocuğu olmayan şükür secdesi yapmalıdır) buyurmuştur. Çocuk terbiyesinde ilk şart Sual: İki çocuğumuz var. Biri kız biri erkek. Ergenlik çağına girdiler. Ancak son bir iki senedir çok değiştiler, asabi oldular, nasihat kabul etmiyorlar, karşılık vermeye, bizi azarlamaya bile başladılar. Bunun üzerine beyimle beraber çocuk eğitimi kitaplarını okuduk, bunlar ergenlik çağında normalmiş, sevgi ve şefkatle yaklaşmalı, onlarla arkadaş olmalı imiş. Bunu da denedik ancak değişen bir şey yok. Sizin bir tavsiyeniz var mı? CEVAP Teşhis doğru yapılmazsa tedavi de hem yanlış olur hem de netice vermez. Bir çocuk akıl baliğ olunca yani ergenlik çağına gelince mükellef olur, yani dinimizin emir ve yasaklarına muhatap olur. İmanın şartlarını yani Amentü’yü manasıyla beraber bilip söylemesi, İslam’ın beş şartına inanması, gereğini yapması farz olur. Gusletmesi, abdest alması, namaz kılması farz olur. Anne babalar ve gençler buna dikkat etmezse, hem günaha girdikleri gibi hem de huzur yüzü görmezler. Ergenlik çağındaki gençlerde problemlerin ana sebebi, belki imanlarının olmayışı, varsa gusletmemeleri ve namaz kılmamalarıdır. Çocuk akıl baliğ olunca bunları bilmezse, inanmazsa, beğenmezse mürted olur. Buna sebep olan anne baba da mürted olur. Yeni müslüman olanın veya akıl-baliğ olan çocuğun, önce Kelime-i şehadet söylemesi ve bunun manasını öğrenip, inanması gerekir. Bundan sonra, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan itikad, yani iman edilmesi gereken bilgileri öğrenip, bunlara inanması gerekir. Sonra Ehl-i sünnetin dört mezhebinden birinin kitaplarında yazılı olan fıkıh bilgilerini, yani İslam’ın beş şartını ve helal, haram olan şeyleri öğrenmesi ve bunlara inanması ve uygun yaşaması gerekir. Bunları 53 www.dinimizislam.com öğrenmek ve uymak gerektiğine inanmayan, önem vermeyen mürted olur. Yani kelime-i şehadet getirerek müslüman olduktan sonra, tekrar kâfir olur. Nikahlı müslüman bir kız, baliga olduğu zaman, Müslümanlığı bilmezse, nikahı bozulur. Yani mürted olur. Allahü teâlânın sıfatlarını ona bildirmelidir. O da, tekrar etmeli ve (bunlara inandım) demelidir. (Dürr-ülmuhtar) İbni Abidin hazretleri bunu açıklarken diyor ki: Kız küçük iken, ana-babasına tâbi olarak müslümandır. Baliga olunca, ana babasının dinine tâbi olması devam etmez. İslamiyet’i bilmeyerek baliga olunca, mürted olur. İman edilecek şeyleri işitip de, inanmamış kimse, kelime-i tevhid söylese, yani (La ilahe illallah Muhammedün resulullah) dese, müslüman olmaz. Amentü’de bulunan altı esasa inanan ve (Allahü teâlânın emirlerinin ve yasaklarının hepsini kabul ettim, beğendim) diyen kimse müslüman olur. Her müslüman, çocuklarına Amentü’yü ezberletmeli, manasını iyice öğretmelidir! Çocuk bu altı esası öğrenmez ve inandığını söylemezse, baliğ olduğu zaman müslüman olmaz, mürted olur. Sadece Allah’a inandım demek kâfi değildir. Amentü’de bildirilen altı esastan birini, mesela kaderi inkâr eden, kâfir olur, bütün iyi amelleri yok olur. (Redd-ül-muhtar) Amentü şöyledir: Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rüsülihi vel yevmil ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel ba'sü ba'del mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resülühü. [Yani, Allah’a, meleklerine, gönderdiği kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanıyorum. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın da Allah’ın kulu ve son Peygamberi olduğuna şehadet ediyorum.] Her müslümanın birinci vazifesi, evladına İslamiyet’i ve Kur'an-ı kerimi öğretmektir. Evlat nimetinin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bunun için Pedagoji [çocuk terbiyesi] dinimizde çok kıymetli bir ilimdir. İslam dinine karşı olanlar, bu önemli noktayı anladıkları içindir ki, “Birinci hedefimiz, gençliğin ele alınması ve onların dinsiz olarak yetiştirilmesidir” diyorlar. 54 www.dinimizislam.com Çocuk nasıl terbiye edilir Sual: Çocuğu nasıl terbiye etmelidir? CEVAP Çocuk, ana baba elinde bir emanettir. Çocukların temiz kalpleri kıymetli bir cevher olup, mum gibi, her şekli alabilir. Küçük iken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun mahsulü alınır. Onun için Ağaç yaşken eğilir demişlerdir. Bunun gibi çocuk da neye meylettirilirse, oraya yönelir. Eğer hayrı âdet eder, öğrenirse hayır üzerine büyür. Çocuklara iman, Kur'an ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saadetine ererler. Bu saadete ana-baba ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar. Yapacakları her kötülüğün günahı, ana-baba ve hocasına da verilir. Müslüman, emri altında bulunanlardan mesuldür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.) [Müslim] (Çocuklarına Kur'an-ı kerim öğretenlere veya Kur'an-ı kerim hocasına gönderenlere, öğretilen Kur'anın her harfi için, on kere Kâbe-i muazzama ziyareti sevabı verilir ve kıyamette, başına devlet tâcı konur. Bütün insanlar görüp imrenir.) [S.Ebediyye] (Çok müslüman evladı, babaları yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gidecektir. Çünkü bunların babaları, yalnız para kazanmak ve keyf sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri arkasında koşup, evlatlarına Müslümanlığı ve Kur'an-ı kerimi öğretmediler. Ben böyle babalardan uzağım. Onlar da benden uzaktır. Çocuklarına dinlerini öğretmeyenler Cehenneme gidecektir.) [S.Ebediyye] Kendinin yapması haram olan şeyi çocuğa yaptıran kimse, haram işlemiş olur. Çocuklarına içki içiren, kumara alıştıran, müstehcen neşriyatı okumasına sebep olan, yalancılık, hırsızlık gibi kötü huylara alıştıran, kıbleye karşı ayak uzatmasına sebep olan kimse, günah işlemiş olur. Dinimizin temeli, imanı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için göndermiştir. Gençlere bunlar öğretilmediği zaman, İslamiyet yıkılır, yok olur. Allahü teâlâ, Müslümanlara Emr-i maruf yapmayı emrediyor. Yani, benim emirlerimi, bildiriniz, öğretiniz buyuruyor. Nehy-i münker yapmayı da 55 www.dinimizislam.com emrederek, yasak ettiğini bildirdiği haramların yapılmasına razı olmamamızı istiyor. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Kendinizi ve aile efradınızı Cehennem ateşinden koruyun!) [Tahrim 6] Kur'an-ı kerimde, nefslerimizi ve aile efradımızı, yakıtı insan ve taş olan Cehennem ateşinden korumamız emredilmektedir. Elli-yüz senelik kısa bir hayat için evladımızı dünya felaketlerinden korumaya çalıştığımız gibi, ebedi felakete düçar olmaması için ahiretini de korumamız lazımdır. Bir babanın, evladını Cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, imanı ve farzları ve haramları öğretmekle ve ibadete alıştırmakla ve kötü arkadaşlardan ve zararlı neşriyattan korumakla olur. Bütün fenalıkların başı, kötü arkadaştır. Kötü arkadaşları, onun, küstah, yalancı, hırsız, ve saygısız olmasına sebep olabilir. Senelerce de bu kötü huylardan kurtulamaz. Ne zaman çocukta iyi bir hareket görülürse, onu takdir etmeli, mükafatlandırmalıdır! İnsanların yanında bazen onu övmelidir. Amcası benim çocuğum böyle yaptı diyerek iyiye teşvik etmelidir. Bir kabahat işler veya kötü bir söz söylerse birkaç defa görmezden gelmeli, (onu yapma) dememeli, azarlamamalıdır. Sık sık azarlanan çocuk, cesaretlenir, gizli yaptıklarını açıktan yapmaya başlar. Yaptığı kötü işlerin zararı, kendisine tatlı dil ile anlatılmalı, ikaz edilmelidir! Yapılan iş, dine aykırı ise işin zararı, fenalığı ve neticesi anlatılarak, o kötü işe mani olmalıdır. Baba, baba olduğunu, büyük olduğunu hissettirmelidir! Anne, çocuğu babası ile korkutmalıdır! Her gün bir müddet oynamasına izin vermelidir ki, çocuk sıkılmasın. Sıkılmak ve üzülmekten kötü huy hasıl olur ve kalbi körleşir. Hiç kimseden para istemesine müsaade etmemeli, fazla konuşmamasını, büyüklere saygıyı öğretmelidir. İyi insanların güzel hallerini anlatıp, onlar gibi olmaya, kötü insanların kötülüklerini anlatıp, onlar gibi olmamaya dikkat etmesi öğretilmelidir. Çocuğa her istediğini almak ve lüks içinde yaşatmak uygun değildir. Büyüyünce de her istediğini ele geçirmeye çalışır; fakat bunda muvaffak olamayınca sükutu hayale uğrar, isyankâr olur. Kendimiz helal yediğimiz gibi çocuklarımıza da helal yedirmeliyiz. Haramla beslenen çocuğun bedeni, necasetle yoğrulmuş çamur gibi olur. Böyle çocuklar da pisliğe, kötülüğe meylederler. Çocuğa, israf etmemesini, kanaatkâr olmasını öğretmelidir. Bazen de 56 www.dinimizislam.com yavan ekmek yemeye alıştırmalıdır. Kötü yerlere gitmesine mani olmalıdır! Çocuk kötülerin yanında ahlaksız, yalancı ve hayasız olur. Baba, ne devamlı asık suratlı durmalı, ne de çocukla fazla yüz göz olmalı, konuşmasının heybetini korumalıdır. Çocuğa babasının malı ile, rütbesi ile övünmemesi tembih edilmelidir! Tevazu sahibi ve kibar olması öğretilmelidir! Başkalarından bir şey almanın zillet olduğu, veren elin alan elden üstünlüğü bildirilmelidir! Cimriliğin çirkinliği öğretilmelidir! Başkalarının yanında edepli oturması, ayak ayak üstüne atmaması, lâubâli hareketlerden uzak durması telkin edilmelidir! Fazla konuşmaktan çocuğu men etmelidir! Fazla konuşmanın hayasızlığa yol açtığı, çenesi düşüklüğün kötülüğü belirtilmelidir! Çocuk nasıl olsa konuşmasını öğrenecektir. Maksat, ona icap edince susmasını ve büyüklerin sözünü dinlemesini öğretmektir. Doğru da olsa, çokça yemin etmesine izin vermemelidir! Vara yoğa yemin, kötü bir alışkanlıktır. Büyüklere hürmetin, yerini onlara vermenin ve herkesle iyi geçinmenin önemi anlatılmalıdır. Çocuğu daha küçükken namaza alıştırmalıdır. Büyüyünce namaz kılması zor gelebilir. Başkasının malını çalmayı, haram yemeyi, yalan söylemeyi gözünde çirkin gösterecek şekilde anlatmalıdır! Böyle yetiştirip büluğa erince, bu edeplerin inceliklerini ona söylemelidir. Her işi âdet olarak yapmaması, niyetle, şuurla yapmasının lüzumu anlatılmalıdır. Mesela, yemekten maksat, kulun Rabbine ibadet etmesi, insanlara, vatanına, milletine faydalı hizmetlerde bulunması, insanların saadeti için çalışması olduğu öğretilmelidir. Dünyadan maksadın, ahiret için azık toplamak olduğu, zira dünyanın kimseye kalmadığı, ölümün çabuk ve ansızın gelebileceği anlatılmalı, (Ne mutlu o kimseye ki, dünyada iken ahiret azığı elde eder, Cennete ve Allahü teâlâya kavuşur) demelidir. Küçük yaşında böyle terbiye edilirse, taş üzerine yazılan yazı gibi olur ve kolay kolay silinmez. Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Bütün çocuklar, Müslümanlığa elverişli olarak dünyaya gelir. Daha sonra bunları, ana-babaları hıristiyan, yahudi ve dinsiz yapar.) [Taberani] Hadis-i şerifte Müslümanlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde en mühim işin, çocuklukta ve gençlikte olduğu bildirilmektedir. O halde, her müslümanın birinci vazifesi, evladına İslamiyet’i ve Kur'an-ı kerimi öğretmektir. Evlat nimetinin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bunun için (Pedagogie), yani çocuk terbiyesi, çok kıymetli bir ilimdir. İslam dinine karşı olanlar, bu mühim noktayı anladıkları içindir ki, 57 www.dinimizislam.com (Gençliğin ele alınması birinci hedefimizdir. Çocukları dinsiz olarak yetiştirmeliyiz) diyorlar. İslamiyet’i yok etmek ve Allah’ın emirlerinin öğretilmesini ve yaptırılmasını engellemek için, (Gençlerin kafalarını yormamalıdır. Din bilgilerini büyüyünce kendileri öğrenirler) diyorlar. Bugün, bütün hıristiyan ülkelerinde, bir çocuk dünyaya gelince, buna bozuk dinlerinin icaplarını yapıyorlar. Her yaştaki insanlara, hıristiyanlığı titizlikle aşılıyorlar. Müslümanların imanlarını, dinlerini çalmak ve yok etmek ve onları da, hıristiyan yapmak için, İslam ülkelerine paket paket kitap, broşür ve kaset gönderiyorlar. O halde, müslümanlar din cahillerinin hilelerine, yalanlarına aldanmamalı, çocuklarımıza sahip olmalıyız. Onlara sahip olmak da, dinimizin emirlerine uygun olarak yetiştirmekle olur. Ahlakı değiştirmek mümkün olduğu için Peygamber efendimiz, (Ahlakınızı güzelleştirin) buyurdu. Zaten din, güzel ahlak demektir. Şu halde dinin emrine uyup yasak ettiğinden kaçan, huyunu değiştirip güzel ahlaklı olur. Güzel ahlaklı olan da iki cihanda rahat olur. En vahşi hayvan bile terbiye ile ehlileştiriliyor. Hiçbir zaman elma çekirdeğinden portakal olmaz. Fakat elma fidanını büyüterek, lüzumlu aşı ve kültürel tedbirlerle kaliteli elma veren bir ağaç olarak yetiştirmek mümkündür. Bunun gibi insan tabiatında bulunan bazı arzular yok edilemez, fakat terbiye edilebilir. Çocuklarımızı nasıl terbiye etmeli Sual: Çocuklarımızı nasıl terbiye etmeli, terbiyede esas olanlar nedir? CEVAP Terbiyede, bunu yap, şunu yapma demek yerine, örnek olmak gerekir. Bunun için, Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden entaktır denmiştir. Yani insanın hâl ve hareketi, sözünden daha etkilidir. Bir örnek: Bir ticaret kervanı gelip, gece Medine’nin dışına kondu. Yorgunluktan uyudular. Halife Hazret-i Ömer, bunları görünce, Abdurrahman bin Avf’a, (Bu gece bir kervan gelmiş. Hepsi kâfirdir. Ama bize sığınmıştır. Eşyaları çok ve kıymetlidir. Yabancılar, yolcular bunları soyabilir. Gel, bunları koruyalım) dedi. Sabaha kadar bekleyip, sabah namazında camiye gittiler. Kervandaki bir genç uyumayıp, bunları takip etti. Soruşturdu, bu iki kişiden birinin Halife olduğunu öğrenince, gelip, arkadaşlarına anlattı. Halifenin bu hareketinden, İslamiyet’in hak din olduğunu anlayıp, hepsi müslüman oldu. Baba, sigara içiyor, kumar oynuyorsa, çocuğuna bunları yapma 58 www.dinimizislam.com demesi o kadar etkili olmaz. Bunlar kötü olsa babam yapmaz der. İyi şeyler, fedakârlıklar yapılırsa, örnek teşkil eder. Çocuğa iyilik yapmanın faydası anlatılmalı. Böylece çocuk bencil olmaktan kurtulur. Bencil yetişenler kendilerini topluma uyduramaz, hatta örf, âdet ve kanun tanımaz olur. Terbiyede esas olanlar: Zeka: Çocuk, ilk gördüğü eşyayı tetkik etme, kurcalama ve sorup öğrenmeye heveslidir. Onun için çocuklara hep iyi ve güzel şeyler gösterilmeli ve soruları doğru cevaplandırılmalı. Böyle çocuğun düşünme kabiliyeti gelişmiş olur. [3-6 yaş arası buna çok dikkat etmeli. Bu zaman dilimi, beyin ve zekâ gelişmesi için en önemli devredir.] Ruh: Hassas ve alıngan çocuklara acı da olsa gerçekleri görmesi ve tahammül edebilmesi öğretilmelidir. Katı ruhlu çocuklar ise onu duygulandıracak, örnekler vererek, hassas olmasına çalışılmalı. İrade: Güçlü iradeye sahip olmasına çalışılmalı. Zayıf iradeli çocukları biraz serbest bırakıp kendine olan güvenini arttırmalı. İradesi kuvvetli çocuklarda ise terbiye daha sert olmalı. Ancak yine sevgi ve anlayış göstermek şarttır. Terbiyede şunlar önemlidir: Din: Allahü teâlânın iyi, çalışkan ve dürüstleri sevdiğini, onları Cennete koyacağını, kötüleri sevmediğini ve bunları da Cehennemde cezalandıracağını öğretmeli. Sevgi: Terbiyede sevgi gibi, ciddiyet de çok önemlidir. Ana babanın geçimsizliği, hele ayrılığı çocuk ruhunda fırtınalar koparır. Ceza ve mükafat: Bunu yaparsan, şunu vermeyiz, sokağa çıkarmayız gibi bazı cezalar uygun ise de, kesinlikle dayak atılmamalı. Ceza kalb kırıcı olmamalı, kimsenin önünde de yapılmamalı. Yerinde yaşına göre oyuncak veya bisiklet almak gibi mükafat verilmeli. “Bu bisikleti Kuran-ı kerimi hatmettiğim için babam bana aldı” diyebilmeli. Oyunlar: Yaşına uygun olarak, çeşitli sporlar bedenin ve zekânın gelişimini sağlar. Çevre: Hadis-i şerifte, (Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir) buyuruldu. İyi çevre ve iyi arkadaş edinmelidir. En değerli yatırım Sual: Çocuklar evde tutturdular ki bize her hafta dergi alın. Biz de bir bakalım dedik, araştırmak için. Çünkü korkuyoruz, yanlış bir şey okuturuz diye, zira onlar bizim her şeyimizdir. Bize tavsiye edeceğiniz bir yayın var mı? CEVAP 59 www.dinimizislam.com Gayretiniz için sizi tebrik ederiz. Çünkü bugün insanların en çok konuştuğu konulardan biri ekonomidir. Birçok sohbetin konusu, arsa, borsa, euro, dolar, altın, hisse senedi, devlet tahvilleri vs. İnsanlar; en değerli yatırım aracı hangisi ise, haklı olarak ona yönelmek istiyor. Bu normaldir, yadırganacak tarafı yoktur. Unutmamalı ki bu yatırımlardan çok daha önemli bir yatırım daha var. O da çocuğa yapılan yatırım, insana yapılan yatırımdır. Dünyanın en zor işi insan yetiştirmektir. Bir insanın yetişmesinde birçok unsur rol alır. Bunlar içinde en önemlileri; aile, çevre, okul ve medyadır. Dünyadaki bütün ülkeler, kendi çocuklarının ve gençlerinin dürüst, çalışkan, güzel ahlaklı, başarılı, kültürlü, topluma faydalı, vatansever, eğitimli ve kendi öz değerlerine saygılı insanlar olarak yetişmesini ister. Bunun için çaba harcar. Bunu başaran ülkelerin, diğer sıkıntıları daha kolay ve daha çabuk çözülür. Çünkü, her şeyin başı insandır. İnsanın iyi yetişmesi için hiçbir masraftan ve güçlükten kaçınmayanlar, başarının ve medeniyetin zirvesine yükseldiler. Osmanlı böyle yaptı. Amerika ve Avrupa şimdi [Osmanlıyı taklit ederek] böyle yapıyor. Ülkemiz, yukarıda bahsedilen bir insanın yetişmesinde en önemli rolü üstlenen kurumlar konusunda yetersizdir. Çocuklarımız, hâlâ kalabalık sınıflarda, laboratuarsız, bilgisayarsız ortamlarda ders görüyor. Büyük şehirler başta olmak üzere, çevremiz de pek tekin değil. Yani, dışarısı tehlikelerle dolu. Görüntülü ve yazılı medyanın büyük bir bölümü şiddet ve cinsel konulara ağırlık veriyor...İnsanın edep duygularını zedelediği ve çeşitli kötülükleri cazip hâle getirdiği için izlenmesi, okunması sakıncalı bir sürü yayın var. Geriye ne kaldı... Bir tek aile... Bütün ebeveynlerin biricik derdi, çocukların iyi bir şekilde yetiştirmektir. Bu konuda kendi gayretleri yeterli değil. Çocukları, kötü arkadaşların, görüntülü ve yazılı medyanın zararlarından korumak lazım. Evet, size de tavsiye edeceğimiz, bu konuda yıllardır yüzümüzü ağartan bir yayın var. Biz ona "En iyi arkadaş" diyoruz. İyi ki var. Çocuklarımızı, birer hanımefendi birer beyefendi olarak yetiştirmek için gayret sarf ediyor. Onlara vatan-millet-bayrak sevgisini, ecdada saygıyı, kendi kültürüne ve değerlerine sahip çıkmayı öğretiyor. Onlara çalışkan, sabırlı, kibar ve zarif olmayı, başarılı olmanın yollarını öğretiyor, anne babaya saygıyı öğretiyor. Okuma alışkanlığı kazandırıyor. Onları eğlendirirken, çok değerli bilgiler veriyor. Zekalarının gelişmesi için özel bulmacalar, zekâ oyunları hazırlıyor. Sözün kısası, 60 www.dinimizislam.com ebeveynlerin özledikleri çocuk modelini Türkiye Çocuk Dergisi yetiştirmeye çalışıyor. Bu konuda anne babaların yükünü oldukça hafifletiyor. Çocuğunun iyi yetişmesini isteyen; onu mutlaka Türkiye Çocuk Dergisi ile tanıştırmalıdır. [Web adresi: www.turkiyecocuk.com.tr] Tek başına bir çocuğu yetiştirmek de mümkün değildir. İyi bir çevreye gitmeli, iyi insanlarla komşuluk etmelidir. Türkiye Gazetesi yayınları, Türkiye Çocuk gibi faydalı eserler okumalı ve okutmalıdır. Her şeyi, zıddı kırar. Kötü huyları, iyi huylar yok eder. Bu bakımdan kendini zorla da olsa iyi işler yapmaya alıştırmalı, onları âdet haline getirmelidir. Çocuk, işleri ve ahlakı iyi olan insanlarla arkadaşlık ettirilirse, güzel huylar kendiliğinden onun tabiatı olur. Bu esaslar dahilinde çocuklar yetiştirilirse dünya ve ahiret saadeti elde edilir. Kıyamet günü, ana baba, çocuğuna öğretmesi gereken ilimlerden mesul olacak, vazifesini yapmamış ise, yahut kusur etmiş ise cezaya çaptırılacaktır. Çocuklarını İslam terbiyesi üzerine yetiştirmeyenler, dünya ve ahiret felaketine maruz kalacaklardır. Ne mutlu çocuğunu İslam ahlakı ile yetiştirenlere... Huy değişir mi? Sual: Can çıkar, huy çıkmaz deniyor, kötü huy değişmez mi? CEVAP Can çıkar, huy çıkmaz sözü, gazap, şehvet gibi insanın fıtratında olan şeylerin tamamen yok edilemeyeceğini bildirmek için söylenmiştir. Terbiye etmek başka, yok etmek başkadır. Nasihat ile insan terbiye edilebilir. Onun için Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55] Huyu değiştirmek mümkün olduğu için, çocuk terbiyesi hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Çocuğu güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.) [Beyheki] (Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!) [İbni Mace] (Çocuğu terbiye etmek, tonlarla sadakadan daha sevaptır.) [Tirmizi] Çocuklara dini sevdirmek Sual: Küçük çocuklara dinimizi nasıl sevdirebilir, nasıl terbiye edebiliriz? CEVAP Bunu yap, şunu yapma demek yerine, örnek olmak gerekir. Lisan-ı 61 www.dinimizislam.com hâl, lisan-ı kalden entaktır. Yani insanın hâl ve hareketi, sözünden daha etkili olur. Kendimiz, hal ve hareketlerimizle güzel örnek olursak, yarı yarıya bu işi başarmış sayılırız. Daha sonra, Peygamber efendimizin, Eshab-ı kiramın, din büyüklerinin, Evliyânın sevgisini aşılamalıdır. Bu sevgi verilirse, onların ismini söyleyerek Allahü teâlâyı anlatmak, dinimizin emir ve yasaklarına alıştırmak kolay olur. İnsan, sevdiğine benzemek ister; insan, sevdiğinin sözlerine uyar. Büyükler, talebelerine, önce namazdan, oruçtan, haramlardan bahsetmezlerdi. Mesela, İmam-ı Rabbani hazretlerini, kendi hocalarını anlatırlar, bu büyükleri sevdirirlerdi. Ondan sonra, bunlar; karada, denizde, havada yani her yerde namazı, dinimin emir ve yasaklarını düşünürlerdi. Büyüklerin sevgisi, her derde ilaç gibidir. Onların sevgisi ve bereketi ile dinimize uymak çok kolay olur. Çocuk terbiyesinin önemi Genç bir yazarın bizzat uyguladığı çocuk terbiyesi ile ilgili hususların özeti şöyledir: * Çocuğa dert ve sıkıntılar söylenmemeli, neşe ve sevincimizi anlatabiliriz. * Çocuğu aileden birisi azarlarsa, diğeri ona arka çıkmamalı. * Onun yanında hep güler yüzlü olmaya çalışmalı. Üzüntülü isek çocuk hemen etkilenir. * Onu başkalarının yanında azarlamamalı. * Kusurlarını kabul etmesi öğretilmeli. Kusurlarını bilip yapmamaya çalışması hayatta başarılı olmasına sebep olur. * Çocuğu yalancılıkla suçlamamalı. * Kardeşler arasında ayırım yapmamalı. * Kibrin kötülüğü anlatılıp kibirlenmesi önlenmeli. * Çocuğun yanlışları olur. Hemen cezalandırmamalı. Yanlışı izah edilmeli, zararı anlatılmalı. * ''Sen adam olmazsın'', ''Senden köy kasaba olmaz' gibi suçlamalardan kaçmalı. Bunlar, çocuğun kendine güvenini azaltır, kişilik sahibi olmasını engeller. * Çocuk büyükleri taklit eder. Bunun için onlara iyi örnek olmalı. * Çocuğun sevilmeye, oynamaya sohbete ihtiyacı vardır. Çocuk kendisine soğuk, sert, kaba ve kırıcı davranan büyüklerinin kendisini sevmediğini zannedip bunalıma girer. Bu sebeple onlara şefkatli, güler yüzlü davranmalı. * Çocuğa nasihat vermek yerine bizzat uygulamalı iş yaptırmak daha uygun olur. Mesela yemekten önce ellerini yıka diye yüz defa demektense, birkaç defa, hadi ellerimizi yıkayalım diyerek birlikte 62 www.dinimizislam.com yapmaya çalışmak daha etkili olur. * Ona verilen işi takip etmeli, yapıp yapmadığını kontrol etmeli ki, takip edildiğini bilsin. * Çocuğun yapmayacağı bilinen şeyleri söylememeli. Yapacağı şeyleri de artık yapmaz. * Evliya menkıbelerinin, çocuğun zekâsının gelişmesinde ve onlardan alacağı derste rolü büyüktür. Bunlar hassas şekilde seçilip anlatmalı. * Yerine getiremeyeceğimiz sözü vermemeliyiz. Bunlar söz verir yapmaz dedirtmemeli. * (Kişinin dini arkadaşının dini gibi olur) hadis-i şerifi esas alınmalı, iyi arkadaş edinmesi sağlanmalı. * (Çocuktan al haberi) sözünü unutmamalı, sırlarımızı çocuğa duyurmamalı. * Çocuğa karşı ne kadar sabırlı ve anlayışlı olursak o kadar başarılı oluruz. * Sözlerine önem verilmeyen veya sürekli eleştirilen çocuk; suskun, içine kapanık, güvensiz, huysuz ve saldırgan olur. * Onun yanında başkaları kötülenmemeli. * Hep şiddet kullanılarak çocuğu yönlendirmeye çalışan ana baba; çocuğun korku içinde asabi ve saldırgan olmasına, kendi problemlerini şiddet yoluyla çözmeye çalışmasına sebep olur. * Çocuğun yüzüne ve başına kesinlikle vurmamalı. * Çocuğa söylenecek sözden çok ne zaman ve nasıl söylediğiniz önemlidir. * İyi iş ve davranışları ödüllendirilmeli, kötülerinin ise zararı tatlı dille anlatılmalı. * Tenkit gibi aşırı takdir de uygun değildir. Aşırı sevgi ve takdir, çocuğu şımartabilir. * Çocuğu suçlamak, lakap takmak, alay etmek, tehdit etmek uygun değildir. Git gel gibi emir yerine gider misin, gelir misin gibi ifadeler kullanmalı. * Çocuk edepli konuşmalı. “Lütfen, teşekkür ederim, özür dilerim, peki efendim” gibi kelimeler kullanmasını öğretmeli. * Hatalı olunca hatamızı kabul edip özür dilememiz, onun da hatası olursa özür dilemeyi öğrenmesine yol açar. Allah sevmez demek Sual: Çocukları terbiye ederken, hırsızlık edeni Allah taş eder, yalan söyleyeni Cehennemde yakar gibi sözler söylemek uygun mudur? Yahut 63 www.dinimizislam.com bunun tersini mi söylemek gerekir? Mesela hırsızlık etmeyeni, yalan söylemeyeni Allah sever mi demek gerekir? CEVAP Hırsızlık edeni taş eder denirse, o da hırsızları görünce bunlar niye taş olmadı diye düşünerek ana babasına itimadı kalmayabilir. Hem Allahü teâlâ, gerçekte de kötülük edenleri taş etmiyor. Hep şunu yapmazsan Allah seni sevmez diye devamlı söylenirse, bu sefer de, sevmezse sevmesin diyebilir. İyilik edenlerin Cennete, kötülük edenlerin Cehenneme gideceğini uygun bir dil ile anlatmak gerekir. Her yanlış hareketine Allah seni şöyle yapar demek uygun olmaz. İyilik edince ödüllendirmeli, kötülüklerin ise, bazısını görmemeli. Kötülüğü de uygun şekilde cezalandırmalı. Esas olan sevgidir Sual: Çocuklarımıza öncelikle neleri tavsiye etmeliyiz? CEVAP Gençlere önce Ehl-i sünnet âlimlerinin, Evliyaların, Silsile-i aliyye büyüklerinin hayatlarını okumalı veya okutmalı. O mübarek zatları tanımalı, sevmeli. Esas olan emir değil, sevgidir. Yani içinde sevgi olmayana, bunu yap, şunu yapma demek, fayda getirmez. İnsan büyük zatları sevince, ister istemez dinimize uyar, emir ve yasakları yerine getirir. Büyüklerin sevgisiyle hâsıl olan sevgi, kalıcı sevgidir. Kalbe nakşetmek gibidir. Çocuğunu dövmek Sual: Ana baba, yaramazlık veya zararlı iş yapan çocuğunu dövebilir mi? CEVAP Baba, gerektiğinde oğluna kızıp bağırabilir. Lüzumlu bilgileri öğretmek ve terbiye etmek için dövebilir. Öğretmen, talebesini, babasından izinsiz dövemez. Yedi yaşındaki çocuğa, namaz kılması emredilir, on yaşında kılmazsa, yumrukla değil, elle vurabilir. Öğretmen, ilim öğretmek, çalıştırmak için, talebesine yüzü hariç, elle üç kere vurabilir. Daha fazla vuramaz. Hiçbir canlının yüzüne vurmak da caiz değildir. (S. Ebediyye) Terbiyede dayak atılmaz. Dayağın zararları çoktur: 1- Çocuğu dövmek ahlakının bozulmasına, hırçınlaşmasına sebep olur. 2- Dayakla büyüyen çocuk esnek düşünemez. 3- Dövülmek, çocukta ana babaya karşı kızgınlığa yol açar. Çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu düşünmez, kendini suçlu görmez, 64 www.dinimizislam.com kendini döveni suçlar. 4- Dövülen çocuk, kızdırılınca, o da şiddete başvurur, bir başkasını döver. Böylece dayak, saldırganlığa sebep olur. 5- Sözden anlayacak yaştaki çocuğa dayak atılmaz. Sözden anlamayana hafifçe vurmak yeter. Başa, yüze vurmak, sopayla dövmek hem günah, hem zararlıdır. Bunları işkenceci yapar. Çoluk çocuğu terbiye etmek için dayak atmak doğru değildir. Ancak yanlış, zararlı bir iş yapınca, cezalanabileceği hissini vermek gerekir. Peygamber efendimiz, ev halkının dövülmemesini emrettiği hâlde, terbiye edilmeleri için gerekirse cezalanabilecekleri, dövülebilecekleri hissini taşımaları gerektiğini bildirmiştir. Bu husustaki bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Ev halkınızı terbiye için bastonunuzu onların göreceği yere asın!) [Taberani] Demek ki çoluk çocuk, (Cezayı hak edersek dövülebiliriz) hissini taşımalı. (Ne yaparsak yapalım, bize kimse karışamaz) duygusuna kapılmamalı. Öyle bir duyguya kapılırsa her çeşit suçu rahatça işleyebilir. Babanın mesuliyeti Sual: Baba, çocuğundan hangi yaşa kadar mesuldür? CEVAP Erkek çocuğundan akıl baliğ olana kadar, kızından ise evlenene kadar mesuldür. Oğlunu evlendirmek Sual: Baba, oğlunu evlendirmeye mecbur mudur? CEVAP Baba, oğlunu evlendirmeye mecbur değildir. Erkek çocuk, akıl-baliğ olduktan sonra, babasının mesuliyetinden çıkar. Fakir oğlunu evlendirmek ise zengin babaya vaciptir. (Uyun-ül-besair) Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve vakti gelince evlendirmek, evladın babası üzerindeki haklarındandır.) [Ebu Nuaym] Evladın günahları sevapları Sual: Bir evladın işlediği sevapları ana-babasına da yazılıyormuş. Günahları da yazılır mı? Kabil'in işlediği günahlardan babası Âdem aleyhisselama da yazılır mı? CEVAP 65 www.dinimizislam.com Evet evladın işlediği sevaplar, müslüman ana-babaya da yazılır. Günah işlemeyi öğreten ana-babaya evladının günahı da yazılır. İbadet öğretirse, onun sevabı da ana-babasına yazılır. Hadis-i şerifte, (Bir müslümanın evladı, ibadet edince, kazandığı sevap kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna günah öğretirse, bu çocuk ne kadar günah işlerse, o günahı öğreten babasına da o kadar günah yazılır) buyuruldu. (S. Ebediyye) Günah öğretmeyen Hazret-i Âdem'e, kardeşini öldüren Kabil'in günahı yazılmaz. Peygamberler günah işlemez. Birinin günahı, başkasına yazılmaz. Hadis-i şerifte, (Hiç kimse diğerinin günahını çekmez) buyuruldu. (Hakim) Kur'an-ı kerimde aynı manadaki âyet-i kerimelerden birinin meâli şöyle: (Hiçbir günahkâr, diğerinin günahını çekmez.) [Enam 164] Halkı sapıtanlar, sapıklıkta önder olanlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi o kimselerin günahlarını da yüklenirler. (Nahl 25Beydavi) Bir kimse, bir iyiliği yapmaya gücü yetmiyorsa, o iyiliğin yapılmasına sebep olursa, o iyiliği yapmış gibi sevap kazanır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan] o hayrı yapan gibi sevaba kavuşur.) [Beyheki] Sual: Salih evlat yetiştiren bunun faydasını öldükten sonra da görür mü? CEVAP Elbette görür. Müminlerin ihlasla yaptıkları iyi işlerin sevapları kıyamete kadar onların amel defterlerine yazılır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (İnsan ölünce amel defteri kapanır. Ancak şu üçü bundan müstesnadır: Sadaka-i cariye, faydalı ilim ve kendisine dua eden salih evlat bırakan.) [Buhari] (Öldükten sonra sevabı kesilmeyen iyi işlerden biri de, salih evlat yetiştirmektir. Ana-babası öldükten sonra böyle evladın ettiği dualar, ana-babasına ulaşır.) [Müslim] (Şu yedi şeyi yapan, öldükten sonra da devamlı sevap kazanır: 1- [Dine uygun] ilmi bir eser yazan, 2- Bir çeşme yapan, 3- Bir su kuyusu açan, 4- Bir hurma ağacı diken, 66 www.dinimizislam.com 5- Bir mescid bina eden, 6- Bir Mushaf yazan, 7- Öldükten sonra kendisine dua edecek salih bir evlat yetiştiren.) [Beyheki, Ebu Davud] Sual: Büluğ çağına gelmemiş müslüman çocuğu, günah işlese, günah yazılır mı? Yahut küfre düşücü ifadeler kullansa kâfir olur mu? CEVAP Baliğ olmamış çocuk, daha mükellef [yükümlü] değildir. Günah yazılmaz. Küfür söz söylemekle kâfir olmaz. Anne babası günah, küfür olan şeyleri yaptırmamalıdır. Onlara günah olur. Sual: Evladın yaptığı iyiliklerin, kâfir olarak ölmüş ana babasına da faydası olur mu? CEVAP Evet, faydası olur. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Kur’an-ı kerim okuyan kimsenin, ana babası, kâfir olsa da, azapları hafifler.) [Tenbih-ül-gafilin] (Besmele yazılı bir kâğıdı, çiğnenmesin diye hürmetle yerden kaldıran, sıddıklardan yazılır. Ana babası kâfir de olsa, azapları hafifler.) [İ. Süyuti] Sağlığında çocuklara mal bağışlamak Sual: Ana baba, çocuklarına sağlığında mal bağışlasa, bunlara eşit vermek şart mı, ayrım yapmak günah mı? CEVAP Eğer çocuklar salih ise aralarında ayrım yapmak caiz olmaz. Fâsıklara salih olanlardan az vermek caizdir. Kâfir ise hiç verilmez. Bir kimse, malının hepsini çocuğunun birine verip diğerlerine vermese caiz olur. Bu mal, çocuğun mülkü olur. Fakat babası, salih çocukları arasında ayırım yaptığı için günaha girer. (Hindiyye) Salih veya ilim tahsilinde olan çocuklarına daha çok mal vermek caizdir. Salâhları eşit ise, eşit vermelidir. Çocukları fâsık olan kimsenin, miras bırakmayıp, salihlere, hayrata vermesi efdaldir. Böylece, günaha yardım etmemiş olur. (Fetâvâyı Bezzâziyye) Fâsık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır. Kız çocuğu bir nimettir Sual: Kız çocuğu dinimizdeki yeri nedir? olunca üzülenler 67 oluyor. Kız çocuğunun www.dinimizislam.com CEVAP Kız, çocuğu olunca üzülmek, hele hele anneyi suçlamak çok yanlıştır. Kur'an-ı kerimde mealen, (Allah dilediğine kız, dilediğine erkek çocuk bahşeder. Kimine hem erkek, hem kız çocuğu verir, dilediğini de kısır bırakır. Her şeyi hakkı ile bilen ve her şeye gücü yeten ancak Allah’tır) buyuruldu. (Şura 49, 50) Peygamber efendimiz, (Kız çocuklarını hor görmeyin) buyurdu. Hor görmek dini bilmemekten ileri gelir. Hayırlı evlat istemelidir. Hayırlı olmadıktan sonra, kız veya erkek olmuş ne fark eder? Dinimizde, kadının ve kız çocuklarının fazileti büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun! İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!) [Hakim] (Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.) [Taberani] (İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer.) [İbni Mace] (İki kızı veya iki kız kardeşi olup da, maişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.) [Tirmizi] (Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene Allahü teâlâ rahmetle nazar eder. Allahü teâlâ, rahmetle nazar ettiğine de azap etmez.) [Harâiti] (Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır. Getirdiği meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına versin! Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayanlar gibi sevap kazanır. Allah korkusundan ağlayanın bedeni de Cehenneme haram olur.) [İbni Adiy] (Üç kızına, ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakan, yedirip giydiren, elbette Cenneti kazanır.) [Ebu Davud] (Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı, Allahü teâlâ Cennete koyar.) Eshab-ı kiramdan biri, (İki tane olursa da aynı mıdır?) diye sual edince, Peygamber efendimiz (Evet, iki tane olursa da aynıdır) buyurdu. Başka birisi, (Ya bir tane olursa?) diye sual etti. Cevabında buyurdu ki: (Bir tane de olsa gene aynıdır.) [Hakim, Harâiti] 68 www.dinimizislam.com Görüldüğü gibi, kız ve kadınlara değer vermeyenler, müslümanlığı bilmeyen kimselerdir. Müslüman, dinini iyi öğrenip kadına layık olduğu değeri vermelidir! Başlık parası denilen kötü âdetin birçok yöreden kalktığını işitiyoruz. Halen bazı bölgelerde devam eden bu âdetin kaldırılmasına çalışmak gerekir. Kız evlat kıymetlidir Sual: Mirasta farklı olduğu gibi, erkek çocuğu için iki, kız çocuğu için bir akika hayvanı kesiliyor. Bu evlat ayrımı değil mi? Kız evlada niye az değer veriliyor? CEVAP Dinimizde kadın, miras almaya muhtaç bırakılmamıştır. Onun bütün ihtiyaçlarını, kocası, babası, erkek kardeş ve amca gibi yakınları, ona vermeye mecbur tutulmuştur. Bakacak hiçbir akrabası yoksa onun ihtiyaçlarını Beyt-ül-mal karşılar. Kadın, çalışıp kazanmak zorunda değildir. Erkeklerin bu güç vazifelerinden dolayı, mirasın hepsini almaları gerektiği halde, dinimiz kadınlara yine ikide bir pay verdi. İki akika kesmek yerine bir akika kesilmesi kızların faziletini gösterir. Yani kız için kesilen bir akika, erkek için kesilen iki akika sevabı kadardır. Dinimiz, kadınlara çok değer verir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir: (Kimin kız çocukları olur, onların sıkıntılarına katlanır, iyi yetiştirir ve dengiyle evlendirirse, bu kız çocukları onun için Cehenneme perde olur.) [Tirmizi] (İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.) [İbni Asakir] (Üç kız çocuğunu terbiye edip evlendiren ve onlara iyilikte bulunan, Cennete gider.) [Buhari] Kadınlara, kızlara değer vermeyenler, Müslümanlığı bilmeyen cahillerdir. Dinini bilen bir Müslüman, kız çocuklarına ve kadına layık olduğu değeri verir. Üç hadis-i şerif meali de şöyledir: (Kadınlara ancak, asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağı kimseler hor görür.) [İ. Asakir] (Allahü teâlâdan hayırlı evlat istedim. Bana kız çocukları ihsan etti.) [Şir’a] (Kız çocuklarını hor görmeyin; çünkü ben kızlar babasıyım.) [M. Cinan] Peygamber efendimiz, kız babası olmakla iftihar ediyor. Bu vesikalar karşısında hiç kimse, İslamiyet kadınlara, kızlara değer vermiyor diyemez. Önceki milletler, 300, 500 hatta 1000 sene yaşayıp, ibadet ederlerdi. 69 www.dinimizislam.com Peygamber efendimiz, (Ya rabbi benim ümmetimin ömrü kısadır. Diğer ümmetler çok yaşadı, çok sevab kazandı. Ümmetimin hali nice olur?) diye sual ettiği zaman, (Allahü teâlâ, ben ümmetine bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini verdim) buyurdu. Bin ay, 83 sene eder. 50 sene ibadet eden bir Müslüman, 4000 seneden fazla ibadet etmiş gibi sevab kazanıyor. Bu ümmetin az yaşaması, az ibadet etmesi, bir dezavantaj gibi görülemez. Bu ümmetin az ibadeti, diğer ümmetlerin çok ibadetinden üstün olduğu gibi, kız çocuk için kesilen bir akika, erkek çocuk için kesilen iki akikaya denk gelmektedir. Dinimiz kız evlatlar için bu kolaylığı bildirmiştir. Bu da, kız çocuklarının değerini göstermektedir. Ana babanın dine aykırı emirleri Sual: Annem babam başımı örtmeme karşılar. İtiraz edince de anne baba hakkından bahsediyorlar, ne yapmamı tavsiye edersiniz? CEVAP Ana-babanın dine uygun emirleri yapılır. (İçki iç, namaz kılma, açık gez) derlerse, bu emirlerine uyulmaz. Böyle emirlere uymayan kimse, asi evlat değildir. Çocuklarını dine uygun yetiştirmeyen ana-babanın evladı üzerinde hakkı olmaz. Ana-babanızı üzmeden halletmeye çalışın. Sizin dine uymanızdan ana-babanız rahatsız olursa, bunun size bir zararı olmaz. Kim ne derse desin, tesettüre riayet edip namazınızı kılmaya çalışmanız gerekir. Müsait vakitlerinde bu yazıları onlara okursunuz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: ([Ey aile reisleri] Kendinizi ve aile efradınızı Cehennem ateşinden koruyunuz!) [Tahrim 6] Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Hepiniz çobansınız ve hepiniz raiyesinden [güttüklerinden, evindekilerden ve emri altındakilerden] mesuldür. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, İ.Ahmed, Taberani] Sual: Babam, "Kızım açılmazsan hakkımı helal etmem" diyor. Ben de babamın kalbinin kırılmaması için ve bana hakkını helal etmesi için açılsam günah olur mu? Beyim de, açılmamı istiyor. "Ben de hakkımı helal etmem" diyor. CEVAP Dine aykırı işte hiç kimsenin sözüne uyulmaz. Ana, baba, koca ve 70 www.dinimizislam.com âmir de emretse, onun sözü yerine getirilmez. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Hâlıka isyan olan işte, mahlûka itaat olmaz.) [Hakim] Yani Allah’a karşı gelinen, günah olan bir işte, mahlûka yani insanların sözüne uyulmaz. Yaptırılan iş, Allah'ın rızasına uygun değilse, ana baba da, koca da söylese önemi yok, kalbi kırılmış olmaz. Bedduaları da geçerli olmaz. Ana babanın ve kocanın hatırı için günah işlenmez. Onlara ana hakkını, baba hakkını, koca hakkını veren de Allahü teâlâdır. Seni de onlara emanet etmiştir. Senin hakkın ne oluyor? Senin hakkını niye hiç gündeme getirmiyorlar? Hepimiz en önce Allahü teâlânın hakkına yani dinimizin emir ve yasaklarına riayet etmeliyiz. Sual: Babalığım Allah’a inanmıyor, Peygamber efendimize hakaret ediyor. Bunun rızasını almam gerekir mi? CEVAP Böyle kimse dinsiz demektir. Dinsiz babalığın, rızasını almak gerekmez. Hatta öz ana-baba da olsa, böyle dinsiz kimselerin bayramlarda falan ellerini öpmek caiz olmaz. Sakat doğan çocuklar Sual: Ana-babasının hatası, sarhoşluğu veya hastalığı sebebiyle, kör, topal, sağır, dilsiz, geri zekâlı, sakat veya gayrı meşru olarak doğan bebeğin günahı nedir? Ana-babası kâfir olan ve kâfir bir ülkedeki bir çocuğun İslamı öğrenmesi çok zor olduğuna göre, bunlar çocuğun aleyhine değil midir? CEVAP Hakiki müslüman, Allahü teâlânın rızasından başka muradı olmayan kimsedir. Allahü teâlâ emrettiği için rızk kazanmaya çalışılır. Çalışırken ibadetlerini terk etmez ve haram işlemez. Kazanırken de, kazandığını sarf ederken de dinimize uyar. Böyle kimseye zenginlik de, fakirlik de faydalı olur. Fakat böyle olmayan kimse, Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı olmaz. Fakir olunca az diye itiraz eder. Zengin olursa, doymaz, daha ister. Kazandığını haramlara sarf eder. Zenginliği de fakirliği de, dünyada ve ahirette felaketine sebep olur. Körlük, topallık ve diğer sakatlıkların faydalı veya zararlı olması insandan insana değişir. Kimi, Allahü teâlânın takdirine razı olduğu için sonsuz olarak Cennet nimetlerine kavuşur, kimi de razı olmadığı için sonsuz olarak Cehennemde cezaya müstahak olabilir. Bir kimse kendisi için sakatlığın faydalı veya zararlı olduğunu bilemez. Bir arkadaş, fakültede okurken son sınıfta kaldı. Sonra yeni 71 www.dinimizislam.com arkadaşlarla tanışma mecburiyeti hasıl oldu. Bunların içinde salihlerle beraber olduğu için, kötü yolu bırakıp doğru yolu buldu. Görünüşe göre onun sınıfta kalması kötü idi. Fakat salih arkadaşlarla tanışması dünya ve ahiret saadetine sebep oldu. Bazısı illa son model bir arabasının olmasını ister. Arabayı alıp çoluk çocuğuyla bir dereye uçabilir. Onun için illa bir şeyin olmasını değil, hayırlı olmasını istemelidir! Çocuğun sakat olarak doğmasında kendi günahı yoktur. Eğer bunda ana-babasının kusuru varsa, günahı onlara aittir. Kör bir kimse, eğer kör olmasaydı kötü işler peşinde gezip dünya ve ahiretini mahvedebilirdi. Kimi de kör olduğu için isyan edip Yaratıcının takdirine razı olmaz, ebedi felaketine sebep olur. Doğuştan veya sonradan kör olan bir müslüman, Cennete gider. İki hadis-i şerif meali: (Allahü teâlâ, iki gözü olmayan müslümanı Cehenneme koymaz.) [Taberani] (A’ma, sabrederse, Allahü teâlâ mükafat olarak ona Cenneti verir.) [Buhari] Yalnız gözü olmayan değil, diğer sakatlıkları olan da sabrederse, ölürken, kabirde ve mahşer yerinde sıkıntı çekmeden Cennete girer. Cennette ise sakatlık yoktur. İmansız olan, sağlam da sakat da olsa, yeri sonsuz olarak Cehennemdir. Adaletle ihsanı karıştırmamalıdır! Herkese, fazlası ile adalet yapılmıştır. Akıl-baliğ olmadan ölen kâfir çocukları Cehenneme girmez. İslamiyet’i duymadan ölen kâfirler de girmez. Bunlar, İslamiyet’i, Cenneti, Cehennemi işittikten sonra, öğrenmez, inat edip inanmazsa, o zaman azap görür. Çevrenin etkisi Akıl-baliğ olanlar, ana-babanın, çevrenin etkisi altında kalmaz. Eğer kalsaydı, yıllardır İslam ülkelerinde, İslam terbiyesi ile yetişen müslüman çocukları, İslam düşmanlarının yalan ve iftiralarına aldanmaz, dinsiz olmazdı. Bunlar, akıl-baliğ olunca dinden çıkıyor. Ana-babasına, gerici diyerek alay ediyorlar. Bu acı misaller, ana-babanın verdiği terbiyenin devamlı olmadığını açıkça göstermektedir. Bunun içindir ki, bugün dinden çıkmak, bütün dünyayı saran feci bir akım halindedir. Genç, ihtiyar, bu felakete kapılmayan pek az kimse kalmıştır. Diğer taraftan, birçok kâfirler, ilim, fen adamları müslüman oluyor. Pek az olsa da, dinini değiştirmeyenlerin bulunması, ana-baba 72 www.dinimizislam.com terbiyesinin etkisinin, bazen de devamlı olduğunu gösteriyor. Bir çocuğun müslüman evladı olması, İslam terbiyesi ile yetişmesi, Allahü teâlânın bir ihsanıdır. Kâfir çocuklarına bu ihsanı yapmıyor. Fakat, kimseye ihsan yapmaya mecbur değildir. İhsan yapmamak zulüm olmaz. Mesela, bakkaldan bir kilo pirinç alsak, tam bir kilo tartması adalettir. Noksan tartarsa zulüm olur. Biraz fazla verirse ihsan olur. Bu ihsanı istemek, kimsenin hakkı değildir. Sünnet olmanın dinimizdeki yeri Sual: (Sünnet olmak bid’at olup dinde yeri yoktur) diyorlar. 1400 yıldan beri âlimiyle evliyasıyla müctehidiyle bütün Müslümanlar toptan bid’at mi işliyorlar? CEVAP Kim oldukları ve neye hizmet ettikleri herkesçe bilinmeyen bir kısım insanlar, her şeye bid’at diyorlar. Sanki din yeni gelmiş gibi, dinin Peygamberi yokmuş gibi, her fırsatta dinimiz ve Resulullahın vârisleri olan İslam âlimlerini sorgulamaya çalışıyorlar. Bunlar kıyamet alametidir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kıyamet yaklaştıkça, yeniler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır.) [İbni Asakir] Müslüman, sünnet olmaya bid’at demez. Misyonerlerin böyle uyduruk sözlerine müslümanların kanması çok acıdır. Eskiden de, (gavur icadıdır) diyerek müslümanları fenne tekniğe yaklaştırmak istememişlerdi. Şimdi de her şeye bid’at diyerek, müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak istiyorlar. Sünnet olmak meşhur bir sünnettir. Bilmeyen müslüman yoktur. Hatta müslümanlıkta sünnet olduğunu bilmeyen kâfir bile yoktur. Gayri müslimler bile namazın, tesettürün ve sünnet olmanın İslam dininin esasları arasında olduğunu bilirler. Sünnet olmak İslam’ın şiârındandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Sünnet olmak, erkekler için, sünnettir.) [Taberani] (Fıtri sünnet beştir: Sünnet olmak, kasıkları temizlemek, tırnak kesmek, koltuk altını temizlemek ve bıyıkları kısaltmak.) [Buhari] (İbrahim aleyhisselam, 80 yaşında [sünnet emri gelince gecikmemek için] balta ile kendisini sünnet etti.) [Buhari] (Sünnetsiz adam, 80 yaşında da olsa, Müslüman olunca yine sünnet edilir.) [Beyheki] Resulullah, Müslüman olan erkeğe, 80 yaşında olsa bile, sünnet olmayı emrederdi. (Taberani) 73 www.dinimizislam.com Sünnet ikiye ayrılır: Sünnet-i zevaid ve sünnet-i hüda. Sünnet-i zevaid: Resulullahın giyim, yemek, içmek, oturmak, barınmak, yatmak ve yürümekteki âdetleri bu sünnete dahildir. Sünnet-i hüda: Ezan, ikâmet okumak, cemaat ile namaz kılmak gibidir. Bunlar, İslam dininin şiârıdır. Çocukların sünnet edilmeleri de bu sünnete dahil edilmiştir. Bu sünnete Arapça’da hıtan denilir. Sünnet olmak [hıtan], İslam’ın şiârı kabul edildiği için akıl baliğ olanları sünnet etmelidir. İmana gelen yaşlı adamın sünnet olması şart değildir. Hiç olmasa da olur diyen müctehid âlimler olmuştur. Çünkü sünnet, avret yerinin görünmesi için özür olmaz demişlerdir. Müslüman olan yaşlı erkek ve hastalar, sünnetin acısına dayanamazlarsa, sünnet edilmezler. (Hadika) Çocuğun sünnet olmasının belli bir yaşı yoktur. Ancak, yedi ile on iki yaş arası en iyisidir. Sünnet olmayanlarda çeşitli hastalıklar görülür. Fransız kitapları bu hastalıkları Affection du Prepuce adı altında bildirmektedir. Bunlardan birkaçı ise tehlikelidir. Bu sebeple, Avrupa’da ve Amerika’da Hıristiyanlar sağlık sebebiyle, kendilerini ve çocuklarını sünnet ettirmektedirler. Artık tabâbet yoluyla varılan sonuç, sünneti bugün tıbbi bir zaruret haline getirmiştir. Nitekim Dr. Dubais Raymond’un; “Sünnet çiçek aşısı gibi bütün erkeklere mecbur edilmelidir” sözü de bu hususu vurgulamaktadır. Sünnetin tarihi çok eskidir. Çünkü Peygamberlerin âdetidir. Peygamber efendimiz, sünnet olmayı fıtrat olan beş şeyden biri olarak bildirmiştir. Müslüman ülkelerinde bütün erkek çocuklar, ergenlik çağına gelmeden önce bir düğün havası içinde sünnet olurlar. Bu bakımdan sünnet olmaya halk arasında yaygın olarak Sünnet düğünü denir. Yüzyıllardan beri Müslümanlar çocuklarının sünnet düğünlerine ayrı bir önem verirler bunu genellikle ailede birinci mürüvvet olarak kabul ederlerdi. Sünnete karar verilince herkes durumuna göre hazırlıklara başlar. Sandıktan işlemeli yatak takımları çıkarılır, oda takımlarının yüzleri yenilenir, kaplar kalaylanır, ev halkına yeni yeni elbiseler yaptırırlardı. Çocuğun yatağı süslenir. Genellikle işlemeli bir torba içindeki yüce kitabımız Kur’an-ı kerim baş ucuna asılırdı. Durumu müsait olan aileler fakir çocukları da tespit edip, onları da sünnet ettirirlerdi. Bugün hayır kurumları, toplu sünnet düğünleriyle bu geleneği devam ettirmektedirler. Eskiden sünnet günü çocuk giydirilir, bineceği at hazırlanır, dualarla ata bindirilirdi. Sonra evliya türbeleri ziyaret edilir, sonra alay halinde 74 www.dinimizislam.com davullar çalarak sokaklar dolaşılırdı. Eve gelen çocuk, hediyeler verilmeden attan inmez, yakınları, akrabaları hediyeleri verdikten sonra, dualarla indirilip içeri alınırdı. Bugün at yerine arabalarla bu iş yapılmaktadır. Sünnetten önce veya sonra Kur’an-ı kerim ve mevlid okunurdu. Sünnet çocuğu el öptükten sonra bazı yerlerde kirve denilen, ailenin çok sevdiği bir şahıs tarafından sıkıca tutulurdu. Mesleğinde usta, eli çabuk sünnetçi, hep bir ağızdan getirilen bayram tekbirleri arasında sünnet ediverirdi. Hemen süslü yatağa yatırılan çocuğa (Mâşaallah, bârekallah) diye, hayır dua edilirdi. Misafirlere şerbet, şekerleme ve benzeri ikramlarda bulunulurdu. Bundan sonra misafirler sırayla çocuğun yatağının yanına gelirler, hediyeler verip ayrılırlardı. Saraylardaki, konaklardaki sünnet düğünleri dillere destan olurdu. Şehzadelerin sünnet düğünlerinden bazıları hâlâ anlatılmaktadır. Hâli vakti iyi ailelerin sünnetlerinde, kaynayan kazanlarla fakir fukara da doyardı. Misafirlerin yanında herkese açık olan sünnet düğün evi, bayram yeri gibi olurdu. Eskiden genellikle etli pilav, zerde ikram etmek âdet halindeydi. Ayrıca lokum, şerbet gibi şeyler de verilirdi. Günümüzde eski ihtişamında olmasa bile bu güzel âdet her yerde benzeri şekilde devam etmektedir. Örf ve âdetlerine çok bağlı olan Anadolu halkı, sünnet düğünlerine aynı önemi vermektedir. Ancak bazı yerlerde bu güzel düğüne, haram karıştırıldığı, içkili ziyafetler verildiği görülmektedir. Sünnet olan böyle işlerde haramların işlenmesi daha büyük günah olur. Müslüman aileler bu işlerden uzak durmalıdır. Gücü yetmeyen kimselerin sünnet düğünü yaptırmaları gerekmez. Sual: Çocuğumuzun sünnet töreni için restaurant kiraladık. Orada içki içeceklerin günahı bize de olur mu? Mevlidhanlar da kadın-erkek karışık vaziyette mevlid okuyacaklar, mahzuru var mı? CEVAP Günah her zaman günahtır. Ama dini merasimlerde ve camilerde günah işlenmesi daha büyük günah olur. Sual: Müslüman sünnetçi bulamazsam, çocuğu kâfir doktora sünnet ettirmem günah mı? CEVAP Günah değildir. İhtiyaç halinde kâfir doktora muayene ve tedavi olmak caizdir. (Hadika) Sual: Sünnette elektrikli havya kullanmak caiz mi? CEVAP Evet. 75 www.dinimizislam.com Sual: Kâfirler de sünnet olsa, hıtan [sünnet olmak] sünnet-i hüdalıktan çıkar mı? CEVAP Çıkmaz. Sual: Çocuklar sünnet edilirken tekbir getirmek caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Doğuştan sünnetli olan bir çocuğu, sünnet diye bir miktar kesip kanatmak gerekir mi? CEVAP Hayır, gerekmez. Sünnet günü Sual: Çocuk sünneti için belli bir gün var mıdır? CEVAP Çocuk sünneti için belli bir yoktur. Her gün olabilir. Çocuklara hangi isimleri koymalı Sual: Çocuklara hangi isimleri koymak gerekir? CEVAP Çocuklara koyduğumuz veya koyacağımız isimlerin anlamlarının, dinimize, örf ve âdetimize uygun olup olmadığını öğrenmek, uygun değilse, değiştirmek gerekir. Haklı sebeplerle adını veya soyadını değiştirmek isteyenler de çıkabilir. Böylece isimlerin anlamlarını bilmek faydalı olur. Bu konuda yazılmış piyasada birkaç kitap vardır. Kimisi çok geniş. Ne kadar Arapça veya Farsça kelime varsa, isim olarak kitaba yazmışlar. Kimi de, çok basit yazıp, kelimenin gerekli bütün anlamlarını yazmamış. Hepsinin ortak yönü, mastar halindeki isimleri, mastar olarak tarif etmişler. Bir şey isim halini alınca, artık o mastarlıktan çıkar. Mesela Türkçede yanlış olarak, meşhur kelimesi yerine, (Falanca şöhret oldu) diyorlar. Bir çocuğa Şöhret ismi verilmişse, bunun anlamı (meşhur olmak) denmez. Burada Şöhret kelimesini meşhur, ünlü olarak bildirmek gerekir. Çünkü maksat budur. Kelime isim olunca İslam, cihad kelimeleri de böyledir. Bu kelimeler isim olarak konmuşsa, artık, İslam’a, müslüman olmak denmez. Müslüman olan diye tarif edilir. Cihad kelimesine de savaş, savaş etmek denmez. Allah için savaşan denir. Cihad kelimesinin biraz daha kuvvetlisi Câhid’dir. Bunun da daha kuvvetlisi Mücâhid’dir. İsim olarak konunca, 76 www.dinimizislam.com artık, Cihad da, Câhid de, Mücâhid de, biri diğerinden daha kuvvetli olmak üzere, cihad eden anlamına gelir. Bunun gibi, Hicabi, utanmakla ilgili demektir. Ama bu isim olarak kullanılınca, mahcup, utangaç, hayalı, edepli, terbiyeli, perdeli, namuslu gibi anlamlara gelir. Hulki, Ruhi, Sulhi kelimeleri de böyledir. Piyasadaki kitaplarda bu husus kiminde hiç dikkate alınmamış, kimi de çok az yer vermiştir. Çocuklara güzel isim koymalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Çocuğa güzel isim vermek, dinini öğretmek ve vakti gelince evlendirmek, evladın babası üzerindeki haklarındandır.) [Ebu Nuaym] (Kıyamette, babanızın ismi ile beraber [Mesela Ali oğlu Emin, veya Ali kızı Emine diye] çağrılacaksınız. O halde isminiz güzel olsun!) [Ebu Davud] Güzel isimler çoktur. Mesela Peygamber isimleri, Resulullah efendimizin 400 kadar olan mübarek isimleri, Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnasından olup da, isim olarak koyması caiz olan Ali, Aziz, Macid, Mucib, Rafi, Reşid isimleri, Eshab-ı kiramın, âlimlerin ve evliyanın isimleri konabilir. Bir ismin güzel olması için mutlaka Kur’an-ı kerimde bulunması gerekmez. Yüz binden fazla Eshab-ı kiramdan Hazret-i Zeyd hariç, hiçbirinin ismi Kur’an-ı kerimde yoktur. Güzel isimler çoktur. Değişik isim olsun diye, yahut en güzel isim olsun diye Kur’an-ı kerimde geçen her kelimeyi, sırf Kur’an-ı kerimde geçtiği için çocuğa isim olarak koymak, çok yanlış olur. Çünkü Kur’an-ı kerimde güzel isimlerin yanında kâfirlerin isimleri de vardır. En başta şeytan var, İblis var, Hannas vardır. Kâfirlerden Karun, Haman vardır. Peygamber efendimizin düşmanı Ebu Leheb’in ismi vardır. Bunları koymak doğru değildir. Kur'an-ı kerimde geçiyor diye yıldırım, şimşek, gelmek, gitmek gibi kelimelerin arabisini isim olarak koyanlar oluyor. Bu kelimelerden en meşhurlarından biri Esra’dır. Esra, gece yürümek manasına gelir. Ünzile, indirildi, indirilmiş demektir. Böyle isimleri koymak caiz ise de, enbiyanın, ulemanın, evliyanın ismini tercih etmek elbette iyi olur. İsim sahiplerine şefaat Her Peygamber, kendi isminden olanlara, her âlim ve evliya da, kendi isminden olanlara şefaat edecektir. Güzel ismin bu yönden de önemi vardır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allah indinde en güzel olan isimler, Abdullah, Abdurrahmandır.) [Müslim] (Üç oğlu olup da, birine adımı vermeyen, cahillik etmiş olur.) [Taberani] 77 www.dinimizislam.com (Allahü teâlâ buyurur ki: İsmi, Ahmed, Muhammed, Mahmud gibi Habibimin isminden olan mümine azap etmekten haya ederim.) [R. Nasıhin] (Bir evde bir, iki veya üç Muhammed olmasının zararı olmaz.) [İbni Sâd] (Oğlunun adını Muhammed koyan, çocuğu ile Cennetlik olur.) [A. Rufai] (Muhammed isimli çocuğa her yerde ikram edin, onu aşağılamayın.) [Hatib] (Muhammed isimli kimseyi hakir görmeyin, onu mahrum etmeyin! Onun bulunduğu bir evde, bir yerde bereket vardır.) [Deylemi] İbni Abbas hazretleri, (Kıyamette, “adı Muhammed olan müminler gelsin” denilir, hepsi Cennete götürülür) buyurmaktadır. Ecdadımız, saygıda kusur olmasın diye Muhammed ismini “Mehmed” şeklinde kullanmıştır. Peygamber efendimizin mübarek isimlerinden birini de koymak çok iyi olur. [Bu isimler, Peygamber Efendimiz maddesinde var.] Eshab-ı kiramın isimleri de çok kıymetlidir. Ecdadımızın koyduğu isimler de önemlidir. Hazret-i Talha, on çocuğunun her birine bir peygamber ismi koymuştu. Hazret-i Zübeyr’in de on çocuğu vardı. O da hepsine şehid ismi vermişti. Hazret-i Talha, Hazret-i Zübeyr’e, “Neden çocuklarına peygamber ismi değil de, şehid ismi verdin?” dedi. O da, “Çocuklarım peygamber olamayacağına göre, şehit olmalarını arzu ettiğim için” dedi. İsmi kötü olan değiştirmelidir! Hadis-i şerifte, (Kötü ismi olan bunu güzel isme çevirsin) buyuruldu. (Berika) Kötü isimler Memiş, Senem, Sanem, Efrayim, Ökkeş isimleri caiz değildir. Ahmede hamo, Mehmede memo demek caiz olmadığına göre, Abdullah Öcalana Apo, İbrahim Tatlısese İbo demek caiz mi diye düşünülebilir. Caizdir; çünkü meşhur ismi söylemek adını değiştirmek olmaz. Kezban, Farisi Kedbanudan gelmiştir. Ev kadını veya vekilharç kadın demektir. Vekilharç ise, bir sarayın, alış veriş işlerini yapan kimse demektir. Her ne kadar Arabide yalancı manasına gelirse de, Farsçadan geldiği için değiştirilmesi gerekmez. Kâfir ismi koymaktan da kaçınmalıdır! İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Bir müslümanın, bir kâfir ismini almaktan, korkunç aslanlardan 78 www.dinimizislam.com kaçmaktan daha çok kaçması gerekir. Bu isimler ve onların sahipleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Hadis-i şerifte, (Kötü zan altında kalınacak yerlerden kaçınız) buyuruldu. Dinsizlik alameti olan ve bu zannı uyandıran isimleri koymaktan kaçınmak gerekir. Övücü isimler koymak İbni Âbidin hazretleri buyurdu ki: (Çocuğa Ali, Aziz gibi isimleri koymak caiz ise de, bu isimleri söylerken hürmet etmek gerekir.) [Redd-ül-muhtar] Reşid, Emin gibi övücü isimler koymak caiz ise de koymamak iyi olur. Çünkü böyle isimleri söyleyerek, sahibine hakaret etmek, isme de hakaret olur. (Şir’a) Kıyamette günahları, sevaplarından daha çok olan bir kimse, Cehenneme götürülürken, Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselama buyurur ki: - Ya Cebrail, buna sor, hayatında hiçbir âlimin sohbetinde bulundu mu? Hazret-i Cebrail, o kimseye sorar. O da, (Ne yazık ki, hiçbir âlimle bir arada bulunmadım) der. Allahü teâlâ tekrar buyurur: - Ya Cebrail, buna sor ki, hiçbir âlimi ilminden dolayı sevdi mi? Cebrail aleyhisselam, ona sorar. O da, (Hayır, sevdiğim bir âlim yoktu) der. Hak teâlâ buyurur: - Ya Cebrail, tesadüfen de olsa, bu bir âlimle yemek yemiş mi? Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (Hayır hiçbir âlimle bir sofrada bulunmadım) der. Hak teâlâ buyurur ki: - Ya Cebrail, bu kulun ismi, bir âlimin ismine benziyor mu, bunu da sor! Cebrail aleyhisselam sorar. O da, (İsmim hiçbir âlimin ismine benzemez) der. Hak teâlâ buyurur ki: - Bunu Cennete götürün. O, âlimi seven birini severdi.) [El-Envâr] Görüldüğü gibi, ismi bir âlimin ismine benzemek, hatta âlimi seveni sevmek bile insanın kurtuluşuna sebep olmaktadır. Elbette her şeyden önce mümin olmak şartı vardır. Mümin olmadıktan sonra, güzel ismin ve ibadetin kıymeti olmaz. Çocuğa, doğunca veya doğumu müteakip yedinci günü adı konur. Doğduktan sonra hemen ölen çocuğa da ad konur. Yıkanır, cenaze namazı kılınır. Ölü doğan çocuklara isim vermek gerekmez. Fakat isim vererek defnetmek iyi olur. İsmi koyacak kimse Çocuğun ismini ilim ehli, salih bir zata koydurmalıdır! Eshab-ı kiram, çocuklarına isimlerini Peygamber efendimize verdirmeyi tercih 79 www.dinimizislam.com etmişlerdir. Çocuğa ad koyarken, çocuğun babası, dedesi veya en yaşlı, ilmi en çok olan, çocuğu kucağına alır, abdestli olarak kıbleye döner ve ayakta sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okur. İsmi üç kere tekrar etmek iyi olur. Bu arada çocuğun ağzına bir tatlı sürmek iyi olur. Peygamber efendimiz, Hazret-i Hasan doğunca, kulağına ezan okumuştur. Ezan okuyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak bir şey üstüne koyarak kucağına alır. Çocuğu birisi kucağına alıp, ezanı bir başkası da okuyabilir. Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okunursa, “Ümmü sıbyan” hastalığından korunmuş olur.) [Beyheki] Çocuğa isim koyduktan sonra, salih bir evlat olması ve dine hizmet etmesi için, dua etmelidir. Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, bu çocuğu hayırlı ve salihlerden eyle ve onu güzel bir şekilde yetişmesini sağla) diye dua etmiştir. Ebu Musel Eşari hazretleri, (Çocuğumu doğduğu gün Resulullaha götürdüm, adını İbrahim verdi) dedi. Amr bin Şuayb’ın dedesi ise, (Resulullah, yeni doğan çocuğa yedinci günü isim verilmesini ve akika kesilmesini emretti) dedi. [Tirmizi] Buhari’de “Eğer akika kesilmeyecekse, çocuk doğduğu vakit isim konur ve ağzına tatlı bulaştırılır” deniyor. Sual: Ece ve Ökkeş ismi uygun mu? CEVAP Müslümana yakışan isim koymalı. Sual: Melis ismi Kur'an da geçiyor mu? Çocuğuma bu ismi vermemde bir sakınca var mıdır? CEVAP Melis kelimesi Kur'anda geçmez. Peygamber efendimizin yüz binden fazla arkadaşı vardı, bir tanesi hariç hiçbirinin ismi Kur'anda geçmez. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, hiçbiri Kur'anda yoktur. Bir ismin Kur'anda geçmesi gerekmez. Büyük zatların ismini koymak, Peygamberlerin ismini koymak iyi olur. Çünkü her Peygamber her âlim, kendi isminde olan insana şefaat edecektir. Onun için ot ismi taş ismi koymamalı. Evliyanın, büyüklerin ismi konmalı. Melis ismi koymakta mahzur yoktur. Sual: Samed ismi caiz mi? CEVAP Hayır. Sual: Azrail ismi caiz mi? CEVAP Mekruhtur. 80 www.dinimizislam.com Sual: Çocuğum doğduktan üç gün sonra öldü. Defnedileli birkaç ay oldu. İsim koymamıştık. Şimdi isim koymamız caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Muhammed ismi koymak mekruh mu? CEVAP Mekruh değil. Koyduktan sonra hürmet lazımdır. Sual: Naziye, Oğuzhan, Furkan, Güneş, Kürşad, Yadallah, Kezban, Dudu, Yasin, Rauf, İrem, Melek, Kenan, Damra ismi caiz mi? CEVAP Caiz. Kâfir adından başkası caiz. Efdal olanı koymalı. Sual: Ali Osman ismini koymak uygun mu? CEVAP Ali Osman ismi koymak iyidir. Sual: Beş aylık iken doğup ölen çocuğa isim konur mu? CEVAP Canlı doğmuşsa, nefes almışsa, isim konur. Kâfir ismi vermek Sual: Almanya'daki bazı gençler, Alman veya başka gayrı müslimlerin isimlerini kullanıyorlar. Mesela ismi "Hasan" olan bir arkadaş, gayrı müslimler "Adın ne" diye sorunca "Adım Hans" diyor. "Hans" olarak çağırılmasını istiyor. Bir müslümanın kâfir ismi ile çağırılmasını istemesi caiz midir? CEVAP Caiz olmadığını İslam âlimleri bildirmektedir. Ehl-i sünnet âlimlerinin en büyüklerinden olan imam-ı Rabbani hazretleri, Hân-ı Hânân'a yazdığı mektupta buyurdu ki: Ne kadar şaşılacak şeydir ki, kıymetli teveccühünüze kavuşmakla şereflenen şairlerden birinin, bir kâfir ismini soyadı olarak aldığını işittim. Bu alçak ismi acaba niçin aldı? Böyle isimleri almaktan, korkunç aslanlardan kaçmaktan, daha çok kaçmak lazımdır. Çünkü, bu isimler ve onların sahipleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Onun Peygamberinin düşmanlarıdır. Müslümanların, [ister Hıristiyan olsun, ister Yahudi olsun, isterse kitabsız olsun bütün] kâfirleri düşman bilmesi emr olunmuştur. Bu gibi pis isimleri, evladına koymamaları, her müslümana vaciptir. Ona söyleyiniz! Bu ismi değiştirsin! Onun yerine, müslümana yakışan bir isim koysun. Müslüman olana, müslüman ismini koyması yakışır. Allahü teâlânın sevdiği ve Onun Peygamberinin beğendiği, İslam dininde bulunmakla şereflenmiş bir kimsenin haline uygun da, ancak budur. 81 www.dinimizislam.com Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kıyamette isimlerinizle ve babalarınızın isimleri ile çağırılacaksınız. Onun için güzel isimler alınız!) [Ebu Davud] Dinsizlik alameti olan isimleri koymaktan kaçınmak her müslümanın vazifesidir. (1/23) Sual: Nick name olarak prince (prens) king koymakta mahzur var mıdır? CEVAP Kısa bir zaman için de olsa, kâfirlerin ismini koymak uygun değildir. Bu kelimeler yerine şehzade, sultan, hakan, bey, beylerbeyi gibi isimler konabilir. Kötü isimleri değiştirmek Sual: İsminin anlamı çok kötü olan birisinin, nüfustan ismini değiştirmesi gerekir mi? CEVAP Nüfustan değiştirmek gerekmez. Ailesi ve çevresi yeni isimle çağırırsa mesele kalmaz. Zamanla herkes alışır ve daha sonra nüfus kaydından da kolayca değiştirilebilir. Hazret-i Âişe validemiz (Resulullah, çirkin isimleri değiştirirdi) buyurdu. (Tirmizi) Asiye ve Âsıye Sual: Asiye ismi uygun mu? Değiştirmek gerekir mi? CEVAP Asiye başka, Âsıye başkadır. Asi, uygun, elverişli demektir. Âsi, isyan eden demektir. İslam harfleriyle yazılışları da farklıdır. Asiye, Firavun'un hanımı olan Hazret-i Asiye'nin ismidir. Uygun, elverişli anlamına geldiği gibi direk, hüzünlü kadın anlamına da gelir. Âsıye ise, isyan eden anlamındadır. Bu bakımdan Asiye ismini değiştirmek gerekmez. Muhammed ismi koymak Sual: (Üç oğlu olup da birine benim ismimi koymayan, cahillik etmiş olur) hadisine uyarak çocuğa Muhammed ismi koymak uygun olur mu? CEVAP Bu zamanda gerekli hürmet yapılamayacağı için mahzurludur. Peygamber efendimizin isimlerinden olan Ahmet veya Mahmut yahut ecdadımızın koyduğu gibi Mehmet ismi konmalıdır. Muhammed ismi konursa, hürmette kusur edileceği için uygun olmaz. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Muhammed ismini koyduğunuz çocuğu dövmeyin ve iyilik 82 www.dinimizislam.com edin!) [Bezzar] (Muhammed ismini verdiğiniz çocuğa saygı gösterin, meclislerde ona yer açın ve ona karşı asık suratlı olmayın!) [Hatîb] Çocuğun ismini peygamberler ve meleklerin adlarından koyunca, ismini söyleyerek o çocuğu kötülemek, ona küçültücü şey söylemek, onu aşağılamak caiz değildir. (Şir’a şerhi) Zamanımızda gerekli hürmet gösterilmediği için Muhammed ismi yerine Mehmet konmalıdır. Kıyamette, birisini Cehenneme götürürlerken, Allahü teâlâ, (Ey meleklerim, o kulumu üzmeyin, onun benim yanımda bir iyiliği vardır) buyurur. Melekler, merak edip o iyiliğin ne olduğunu sorarlar. Allahü teâlâ (Onun ismi, benim Habibimin ismindendir. İsmi, Ahmed, Muhammed veya Mahmud olan mümin kuluma azap etmeye hayâ ederim) buyurur. (Riyad-ün-nasıhin) Muhammed ismi Sual: Muhammed isimli çocuğa Muhammed diye hitap etmek edebe aykırı mıdır? CEVAP Hayır, aykırı değildir, fakat tembel, huysuz gibi çirkin ifadeleri Muhammed ismiyle beraber kullanmak caiz olmaz. Tek başına bunları söylemenin, mesela yine o kast edilerek, (Bu tembeldir) demenin mahzuru olmaz. İsim söylenince hürmet etmek gerekir. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Muhammed isimli çocuğa her yerde ikram edin, onu aşağılamayın!) [Hatib] (Muhammed isimli kimseyi hakir görmeyin, onu mahrum etmeyin! Onun bulunduğu bir evde, bir yerde bereket vardır.) [Deylemi] Bunun için saygıda kusur olmasın diye, ecdadımız Muhammed ismini Mehmed şeklinde kullanmıştır. İsim koyarken ezan okumak Sual: Çocuk yeni doğunca isim konurken kulağına ezan okumak gerekir mi? CEVAP Ezan okumak iyidir. Çünkü Peygamber efendimizin, Hazret-i Hasan doğduğu zaman kulağına ezan okuduğu hadis kitaplarında yazılıdır. (Tirmizi) [İsmini koyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak bir şey üstüne koyarak kucağına alır, yavaşça sağ kulağına ezan, sol kulağına da 83 www.dinimizislam.com ikamet okur. Sonra kulağına ismini söyler. Çocuğu birisi kucağına alıp, ezanı bir başkası da okuyabilir.] Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Yeni doğan çocuğunun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okunursa, "Ümmü sıbyan" denilen hastalıktan korunmuş olur.) [Beyheki] Erkek isimleri Sual: Kıymetli isimlerden bazılarını ve anlamlarını bildirir misiniz? CEVAP Haklı olarak çocuğuna koyacağı ismin anlamını öğrenmek isteyenler oluyor, isimlerin anlamını soruyorlar. Biz burada daha çok merak edilen isimleri bildiriyoruz. Âbidin : İbadet edenler kulluk yapanlar. Adnan : Üstün insan. Affan : Çirkin şeylerden kaçınan, iffetli, namuslu. Âgah : Bilgili, basiretli, haberdar, uyanık. Âhi : Arkadaş, dost, cömert, yiğit. Ahmed : Çok övülmüş, beğenilmiş. Alican : Cana yakın, kanı sıcak, candan. Âlişan : Şan ve şerefi yüce olan. Alişir : Aslan Ali. Alpaslan : Korkusuz, yiğit, güçlü, kuvvetli. Alper : Cesur asker, yiğit asker. Alperen : Hem din adamı hem komutan olan yiğit. Altemur : Demirin korlaşmış kırmızı hali. Âmir : İmâr eden. Ammâr : Bir yeri bakımlı hale getiren. Aşkın : Aşmış, ileri, üstün, seçkin. Ata : Baba, dede, yaşlı, tecrübeli, bilgili. Atalay : Tanınmış, ünlü. Atâullah : Allah’ın hediyesi, ihsanı, lütfu. Avşar : İşi hemen yapan. Aykan : Kanı parlak ve canlı. Aykut : Armağan, mükafat, ödül. Aytekin : Ay gibi tek ve biricik olan, çok değerli. Ayvaz : Koca, eş. Babacan : Cana yakın, güvenilir, anlayışlı. Baha : Değer, kıymet, zariflik, üstünlük. 84 www.dinimizislam.com Bahadır : Yiğit, cesur, kahraman. Battal : Kahraman, cesur, çok büyük. Batu : Güçlü, kudretli. Bedir : Dolunay. Ayın ondördü gibi güzel. Behcet : Sevinç, güler yüzlü, şirin. Behlül : Çok gülen, hayır sahibi, cömert. Behnan : İyi huylu, güler yüzlü, herkesçe sevilen. Behram : Merih yıldızı. Behzat : Soyu güzel, doğuştan asil. Bekir : İlk çocuk. Genç, taze. Bektaş : Akran, eş. Bera : Fazilet, meziyet sahibi. Berkan : Şakıyan, parıldayan. Berkin : Güçlü, sağlam. Beşer : İnsan. Beşir : Müjdeleyen. Güler yüzlü. Bilal : Su. Bilgehan : Derin bilgi sahibi hakan. Bişr : Güler yüzlü. Buğra : Erkek deve, hindi, aslan. Burak : Peygamber efendimizin Miracda bindiği at. Burhan : Delil, sağlam delil, hakkı bâtıldan ayıran. Bülent : Yüksek, yüce, uzun. Cafer : Çay, dere, küçük akarsu. Câbir : Cebreden, zorlayan, galip gelen. Can: Ruh. Aziz, sevgili. Gönül. Candar : Silahlı asker. Caner : Can dostu. Canib : Yan, taraf, yön. Cârullah : Allah’a yakın olan, Allah dostu. Celâl : Azamet, şeref, kemal ve ikram sahibi. Çelebi : Efendi, görgülü ve ince insan. Cem : Hükümdar, şah. Cemal : Yüz güzelliği Cemaleddin : Dinin güzeli, dinin cemali. Cemali : Yüzü güzel olan, güzellik sahibi. Cenab : Büyük, şerefli Cengiz : Sert ve haşin huylu, gönlü yumuşamaz. Cerrah : Ameliyat yapan, operatör. 85 www.dinimizislam.com Cevat : Çok cömert, eli açık, çok ihsan eden. Cevdet : Güzel, kusursuz, cömert, olgun. Cevheri : Cevher sahibi. Cezmi : Azimli, kararlı. Cihad : Din uğrunda düşmanla ve nefsi ile savaşan. Cihangir : Cihanın büyük bir bölümünü ele geçiren. Civan : Genç, taze, delikanlı. Cihanşah : Dünyanın padişahı. Cübeyr : Küçük kahraman, küçük yiğit. Cüneyt : Küçük asker, askercik. Dâhi : Üstün zekâlı, son derece zeki, anlayışlı. Dâi : Dua eden, duacı, hak dine çağıran. Dânâ : Çok bilen, bilgili. Daniş : Bilgi, bilme, biliş, ilim. Danişmend : Bilgili, âlim. Dâver : Doğru ve insaflı olan, âdil hükümdar. Derviş : Allah için alçak gönüllüğü kabul eden. Dilhan : İçten, gönülden söyleyen. Dilaver : Yiğit, yürekli, erkek. Doğan : Atılgan ve yiğit. Dülger : Marangoz. Ecehan : Hanların başı. Ecmel : En güzel, en yakışıklı. Ecvet : En cömert, varını yoğunu dağıtan. En iyi olan. Ede : Ata, büyük kardeş, ağabey. Edhem : Kara donlu, yağız at. Efe : Batı anadolu yiğidi, zeybek. Efken : Atıcı, yıkıcı. Eflah : Tamamiyle kurtulan, en çok talihe kavuşan. Ekmel : En olgun, mükemmel. Ekrem : Çok cömert, iyiliksever, keremi lütfu çok olan. Elvan : Renkli, renk renk. Emced : Çok şerefli, ve haysiyet sahibi. Emir : Bir kavmin, şehrin başı, reisi. Emre : Aşık, dost, abi. Beylerbeyi. Enes : İnsan. Engin : Uçsuz bucaksız deniz. Enver : Çok nurlu, çok ışıklı, çok parlak, çok güzel. Ercümend : Muhterem, şerefli, itibarlı. 86 www.dinimizislam.com Erdem : Fazilet. Ergün : Sert başlı, oynak ve hızlı giden at. Erhan : Yiğit hakan. Erkam : Rakamlar, isimler. Erkan : Esaslar, direkler, reisler. Erkin : Bağımsız hareket eden. Erman : Arzusu, isteği olan. Erol: Sözünde duran er. Ertuğrul : Temiz, yürekli, doğru insan. Esat : Çok uğurlu ve mutlu. Esed : Aslan, gazanfer, cesur. Esved : Siyah, esmer. Eşref : En çok şerefli, itibarı en çok yüksek olan. Etem : Kusursuz, noksansız. Evran : Baht, büyük yılan. Eymen : Daha uğurlu, çok talihli, hayırlı. Sağ taraftaki. Eyüp : Tevbe eden, hatalarına pişman olan. Ezrak : Mavi, gök renkli. Su gibi saf ve temiz olan. Fazlı : İyilik, fazilet, erdem, lütuf. Fahreddin : Dinin büyüğü, dinde övülmeye layık. Fâlih : İsteğine kavuşan, başaran. Çiftçi. Faris : Yiğit, mert, binici, at yetiştiricisi. Faruk : Hak ile bâtılı ayıran. Fasih : Güzel, düzgün ve açık konuşan. Fatih : Fetheden, zapteden, aşan. Fatin: Zeki, anlayışlı. Faysal : Kesin hüküm vereni. Keskin kılıç. Fazlullah : Allahü teâlânın lütfu. Üstün ve değerli Feda : Kurban olma, gözden çıkarma. Fedai : Canını esirgemeyen, can vermeye hazır. Feramuz : Şanlı, şerefli, ün kazanmış. Feramuş : Hatırdan çıkan, unutulan. Ferhan : Sevinçli, neşeli, ferahlı, şen, memnun. Ferhat : Sevinç, neşe sahibi. Feridüddin : Dinin en üstünü. Feridun : Tek, eşi ve benzeri olmayan, kıymetli cevher. Ferman : Emir. Padişahların tarafından verilen emir. Ferruh : Uğurlu, mübarek, yüzü nurlu, aydın. Fettah : Fetheden, her türlü müşkülleri kolaylaştıran. 87 www.dinimizislam.com Feyyâz : Feyz, bereket ve bolluk veren. Feyzullah : Allahü teâlânın feyzi. Fuat : Kalb, gönül. Furkan : İyi ile kötü, doğru ile yanlış arasındaki farkı gösteren. Fuzuli : Fazla, anlamsız, yersiz. Gazanfer : Yiğit, aslan gibi cesur. Gazi : Savaştan sağ dönen. Gevheri : Pırlanta gibi temiz insan. Gıyas : Yardım eden. Giray: Kırım hanı. Gürbüz : Toplu, güçlü dinç erkek. Habbab : Seven, sevgili, dost. Habil : Yumuşak ve temiz huylu. Hacib : Kapıcı, kapıcı başı. Hafi : Güler yüzlü, çok ikramcı, gizli. Hafid : Torun. Hakan : Türk hükümdarı. Hakem : Hüküm veren. Haki : Hikaye eden, anlatan. Hakkı : Doğru olan, irfan sahibi, insaflı. Haldun : Devamlı yaşlanıp ihtiyarlamayan. Halife : Birinin yerine geçen . Halil : Dost, sevgili, samimi dost, içten arkadaş. Haluk : İyi ve güzel huylu, geçim ehli, İslama yakışır. Hamdullah : Allahü teâlâya hamd eden. Hammâd : Çok hamd eden, çok dua eden. Hamza : Aslan, heybetli, azametli. Han : Hakan veya hakana bağlı hükümdar. Hanefi : İstikamet üzere olan. Hani : Yumuşaklık ve vakar sahibi. Hasan : Güzel, iyi, hoş. Haseki : Hükümdarların hizmetlerine tahsis edilen zat. Hasibi : Cömert, hayırhah. Hasin : Kuvvetli, sağlam, muhafaza eden. Hâtem : Mühür, üstü mühürlü yüzük, en son. Hattâb : Çok güzel konuşan ve nasihat eden. Hatip : Hitabeden, güzel söz söyleyen. Hayali : Hayal eden. Haydar : Aslan, cesur, yiğit, kahraman. 88 www.dinimizislam.com Hayrani : Hayran olan. Hazım : ihtiyatlı, basiretli, gözü açık, hazımlı. Haşim : Ezen, parçalayan. Hürmet ve ikram eden. Haşmet : Heybet ve ihtişam sahibi. Tevazu gösteren. Hızır : Yeşil. Hicabi : Mahcup, utangaç, hayalı, edepli, terbiyeli, iffetli. Hilmi : Yumuşak huylu, sabırlı, vakarlı, sakin. Himmet : Lütfeden, gayret eden. Hişam : Haya eden, utanan. Hud : Büyük, çok hürmet eden. Hulusi : Halis, saf, samimi, candan, içi temiz. Hurşid : Güneş. Huzeyfe : Küçük testici, çömlekçi çırağı. Hüccet : Senet, vesika, delil. Hüdâvendigâr : Hükümdar, sultan, âmir, hâkim. Hüdayi : Hüdânın kulu. Hümayun : Mübarek, mutlu, padişaha olan. Hüsameddin : Dinin keskin kılıcı. Hüseyin : Küçük güzel. Hüsrev : Padişah, hükümdar, sultan. İhsan : Hakkından fazlasını veren. İhvan : Sadık, samimi, candan dost. İkrime : Kerem sahibi, cömert. İlhami : İlham sahibi. İlker: İlk erkek çocuk. İmadeddin : Din direği, devleti ayakta tutan. İmam : Nümune, rehber, önder, başkan. İnayetullah : Allah’ın lütfu, ihsanı. İslam : Müslüman, Hakka teslim olan. İsmail (İb): Allahü teâlâya çok ibadet eden. İzzet : Değer, şeref, kudret, hürmet ve ikram sahibi. Kaan: Kağan. Hanların hanı, şahinşah. Kabil : Kabul eden, önde olan. Kadem : Ayak, adım. Kâdir : Tükenmez güç ve kudret sahibi. Kadîr : Çok güçlü, çok kudretli. Kadı : Hüküm, karar ve hakimlik. Kalender : Dünyadan el etek çekip boş dolaşan derviş. Kamran : İsteğine kavuşmuş, mutlu, bahtiyar. 89 www.dinimizislam.com Kasım: Taksim eden, bahşeden. Kâzım : Öfkesini, gazabını yenen. Keleş: Güzel yakışıklı, bahadır. Kemal : Olgunluk, bilgi ve fazilet sahibi. Keramet : Kerem, ihsan, evliyada görülen harika. Kerami : Soylu, şerefli. Kerem : Asalet, izzet ve şeref sahibi. Cömert, eli açık. Keremşah : Çok cömert, çok eli açık, çok soylu. Key : Büyük hükümdar, padişah. Keşşaf : Keşfeden, sırları çözen, gizlileri açığa çıkaran. Kılıç: İki yüzü keskin eski bir silah. Kıymet : Değer, baha, bedel, onur, itibar, makbul oluş. Kiram : Soyu temiz olanlar, şerefli ve cömert olanlar. Korkut: Büyük dolu tanesi. Kuddusi : Mukaddes, ulvi, pak. Levent : Bahriyeli. Boylu poslu, yakışıklı. Levni : Renkli, boyalı. Mahdum : Hizmet edilen, evlat. Mahmud : Övülmüş, medhedilmiş, sena edilmiş. Mahmur : Sarhoş, uykulu, baygın gözlü. Murat : İstek, arzu, maksat. Seçilen Mazhar : Nail olan, şereflenen, bir iyiliğe kavuşan. Memun : Korkusuz, tehlikesiz, sağlam, emin. Mecdeddin : Dinin büyüğü. Mecnun : Deli, divâne, delice seven. Medeni: Şehirli, bilgili ve görgülü. Mert : Sözünün eri, yiğit, bahadır. Mestan : Mest olmuş, bayılmış. Metin : Sağlam, dayanıklı. Mir : Amir, kumandan, bey, vali, hükümdar. Miraç : Merdiven, yükselen, yükseklere çıkan . Mirkelam : Kibar konuşan, hoş sohbet, sohbet adamı. Mirza : Hükümdar soyundan gelen, beyzade. Misbah : Lamba. Mithat : Methetme, övme. Muammer : Uzun ömürlü, ömür süren, yaşayan, talihli. Muaz : Sığınan, korunan, sarılan. Muhammed : Yerde ve gökte çok övülen. Muharrem : Haram kılınmış, dinen yasak edilmiş. 90 www.dinimizislam.com Muhtar : Seçilmiş, seçkin. Muhterem : Saygıdeğer, sayın, kıymetli, şerefli. Muhteşem : Göz kamaştıracak büyüklükte veya güzellikte olan. Muhyiddin : Dini ihya eden. Muktedi : İktida eden, tâbi olan, uyan. Muktedir : iktidarlı, gücü yeten. Muktefi : İktifa eden, izinden takip eden, örnek tutan, birine uyan. Muslih : Islah eden, düzelten. Mustafa : Saf hale getirilmiş, süzülmüş, güzide. Mutahhar : Temizlenmiş, mübarek. Mutasım : Günahtan çekinen, eliyle tutan, yapışan. Muteber : Kadri bilinen, kıymeti takdir edilen. Mutemed : Kendisine itimat edilen, güvenilen. Mutlu: Halinden, memnun, mesut, bahtiyar. Muttalib : Talep eden, isteyen. Mübarek : Bereketli, feyizli, uğurlu, hayırlı. Mübeşşir : Müjdeci, hayırlı haber verip sevindiren. Müjdat : İyi haber, müjdeli haber. Mükerrem : Şerefli, muhterem, hürmete erişmiş. Mülayim : Yumuşak huylu, medenice hareket eden. Mümtaz : İmtiyazlı, üstün tutulmuş, seçkin, seçilmiş. Müren : Akarsu, nehir, ırmak. Mürsel : Gönderilmiş, yollanmış, nebi. Müşir : İşaret eden, yol gösteren, mareşal. Müzdad : Artmış, çoğalmış, uzun. Nabi : Haberci, haber veren. Namdar : Meşhur namlı, ünlü, tanınmış. Nasreddin : Dine yardım eden. Nebi : Haberci, haber getiren, peygamber. Necat : Kurtuluşa, selamete eren. Necati : Kurtulan, felah bulan. Neccar : Dülger, marangoz, doğramacı. Necdet : Kahraman, yiğit, efe. Necih : Başarılı, galip, muzaffer. Necmi : Yıldız Nefi : Kazançlı, kârlı. Nejat : Soy nesil, nesep, tabiat. Nesimi : Hoş ve mülayim. Nevzat : Yeni doğmuş çocuk. 91 www.dinimizislam.com Neşet Yetişen, ileri gelen, doğan. Neşat : Sevinç, neşe, keyif. Nihat : Tabiat, huy, yaratılış, bünye, karakter. Nijad : Soy. Niyazi : Yalvaran, yakaran, dua eden. Nizam : Düzen, usul, tertip, yol,kaide, sıra, dizi. Numan : Refah, konfor. Nuaym : Hayat güzelliği, refah. Nusret : Yardım, başarı, üstünlük, zafer, galebe, fetih. Nüzhet : Neşe, sevinç, eğlence, temizlik, ferahlık. Oğuz : Doğru, sağlam, güçlü, genç. Oğuzhan : Oğuzların hükümdarı. Okan : Anlayışlı, kavrayışlı. Oktay : Hiddetli, kızgın, sinirli. Orhan : Şehrin hakimi. Ozan : Halk şairi, geveze. Öktem : Gösterişli, korkusuz, güçlü. Ömer : Diri, canlı, yaşayan hayat süren Önder : Lider, şef, reis. Peyami : Haberci. Raci : Rica eden, yalvaran, ümitli, dileyen. Racih : Üstün, kıymetli, faziletli ve itibarı fazla olan. Tercihli. Rafet : Merhamet etme, acıma, esirgeme. Ramazan : Çok sıcak olan, günahları yakan. Ramiz : İşaret koyan, işaretle konuşan. Rauf : Pek esirgeyen, çok merhamet eden. Recai : Rica eden, dua eden, Allahü teâlâya yalvaran. Recep : Mübarek, muazzam, muhterem; kıymetli. Refah : Bolluk, rahatlık, her türlü sıkıntıdan kurtulma. Re'fet : Acıyan, merhamet eden. Reha : Kurtuluş, halas. Reis : Baş, başkan. Resül : Yeni bir kitap ile gönderilen peygamber. Reşat : Hak yolunda yürüme, doğru yol. Reşid : Akıllı, iyi ve olgun. Rifat : Yükseklik, yücelik, büyük rütbe. Rüçhan : Üstün olan. Rıdvan : Razı, memnun. Cennetin kapısındaki melek. Rıza : Kadere razı olan. Tasavvufta iradenin yok edilmesiyle elde 92 www.dinimizislam.com edilen makam. Sadeddin : Dinin mübarek kişisi. Sadullah : Allahü teâlânın saadeti. Sadun : Uğurlu olan, uğur getiren. Safa : Saf, berrak, temiz, kedersiz, gönlü şen. Saffet : Saf, halis, temiz. Hile ve dubaradan uzak olan. Saffan : Saf, halis. Salahaddin : Dine bağlı, dini düzgün. Sâman : Servet sahibi, zengin, rahat, dinç, düzenli. Sedat : Doğru ve haklı Selami : Barış, huzur ve selamet sahibi. Selçuk: Sel gibi akan. Selman : Barışçı, sulhçu. Serdar : Asker başı, kumandan, komutan, reis. Serhat : Sınır boyundaki asker. Sertaç : Başa konan taç. Server : Baş, reis, seyyid, bir topluluğun ileri geleni. Sevban : Elbiseli, giyinmiş, kuşanmış. Seyfi : Kılıç kuşanmış, asker. Seyfullah : Allah’ın kılıcı, askeri. Seymen : Çiftlik bekçisi. Seyyid : Efendi, bey, Peygamber efendimizin torunu Hazret-i Hüseyin’in soyundan gelenler. Sezgin : Sezen sezici, duygulu, hassas. Sinan : Mızrak, süngü. Sirac : Lamba, ışık, güneş, ay. Siraceddin : Dinin kandili. Siyami : Oruçlu, kendini kötülüklerden men eden. Soner : Bir işte son yardımı yapan. Son olması istenen. Sunullah : Allah’ın kudreti, meydana getirdiği varlığı. Şaban : Aralık, fasıla. Şabi : Cemaat ehli. Şadan : Sevinçli, keyifli, neşeli, bahtiyar. Şahap : Alev, ateş parçası, akan yıldız. Şahinalp: Şahin gibi yiğit. Şahsüvar : Usta binici, çok iyi ata binen. Şâfi : Şefaat eden, şifa veren. Şarani : Saçı gür Şecaeddin : Dinin kahramanı, dinin yiğidi. 93 www.dinimizislam.com Şehlevent : Uzun boylu, yakışıklı genç. Şemseddin : Dinin güneşi. Şemsi : Güneş gibi parlayan. Şerafeddin : Dinin şereflisi. Şeref : Asil, yüksek, şanlı, şöhretli atalara sahip olmak. Şevket : Büyüklük, kudret ve kuvvetten doğan haşmet. Şevki : Şevkli, neşeli, istekli. Şeyban : Saçlarına ak düşmüş, ihtiyar, yaşlı. Şihab : Cesur, parlak yıldız, kıvılcım. Şihabeddin : Dinin parlak yaldızı. Şinasi : Tanıyan, tanıyıcı, bilen, anlayan. Şir : Aslan. Taceddin : Dinin tacı. Taci : Taçlı. Tahsin : Kale gibi sağlamlaştırma. Taki : Günahtan kaçınan, dinine bağlı. Talat : Yüz, çehre, dindar. Talha : Bir zamk ağacı. Tamer : Tam erkek. Taner : Şafak gibi canlı erkek. Tanju : Türk hükümdarı [Çinlilerce] Tarkan : Dağınık, perişan. Tarık : Sabah yıldızı, parlak yıldız. Tayfur : Uçan, yükselen. Taylan : Uzun boylu. Tayyar : Uçan, uçucu uçma kabiliyeti olan. Tekin : Uğurlu, hayırlı. Temel : Asıl, esas. Tevfik : Uygun getirme, Allah’ın yardımına kavuşma. Timur : Demir gibi sağlam. Timurtaş : Demir ve taş gibi sağlam. Tufan : Afet, felaket, çok şiddetli yağmur. Turan : Cesur atılgan, yiğit. Turanşah : Cesur Türk hükümdarı. Turgay : Küçük kuş, sığırcık. Turgut : Belde, yerleşme merkezi, mesken. Ubeydullah : Kulcağız, kölecik. Üsame : Bir aslan cinsi. Vakkas : Savaşçı, okçu. 94 www.dinimizislam.com Vakur : Ağırbaşlı, temkinli. Vakıf : Duran, ayakta duran. Vâlâ : Yüksek, yüce. Vecdi : İlahi aşka dalan, vecde gelen, kendinden geçen. Vecit : Vecde gelen, İlahi cezbe ile bayılan. Vecihi : Bir kavmin büyüğü. Vedat : Sevgi ve dostluk gösteren. Vefa : Sözünde duran, dostluğunu devam ettiren. Veli : Ermiş. Yahya : Canlı, hayat süren. Yaver : Yardım edici, imdada koşan. Yavuz : Yaman, korkusuz. Yekta : Tek, eşsiz, benzersiz. Zafer : Maksada ulaşma, barışma, düşmanı yenme. Zâfir : Zafer kazanan, üstün gelen. Zamir : Yürek, iç, vicdan. Zekai : Çabuk anlayışlı, keskin zekâlı. Zekeriyya : Erkek zat. Zeyd : Artan, çoğalan. Zeynel : Süslü. Ziver : Süs, ziynet ehli. Ziya : Işık, aydınlık, nur. Ziyad : Fazlalık, çokluk, bolluk. Zübeyr : Akıllı. Kadın isimleri Adalet : Doğruluk, zulmetmeme, haksızları terbiye. Adniye : Salih, Cennetlik. Afet : İnsanların önleyemediği büyük felaket. Afitab : Güneş ışığı. Ahu : Ceylan, maral. Aişe : Bolluk içinde rahat yaşayan. Amine : Korkusuz. Arzu : İstek, hasret. İstenilen beğenilen kadın. Asiye : Direk, acılı kadın. Aslı : Temelli, köklü. Aslıhan : Han soyundan olan. Asuman : Gök, gökkubbe, sema. 95 www.dinimizislam.com Atiye : Bağış, verme, iyilik. Atıfet : Bir sebebi bulunmadan duyulan sevgi. Ayfer : Ay ışığı. Ayla : Kadın, eş hanım. Aylin : Ayın çevresinde görülen ışıklı daire, hale. Aynur : Ay gibi parlak. Ayperi : Peri gibi güzel. Ayten : Ay gibi parlak renkli. Ayşegül : Güleç, gül gibi renkli, canlı ve rahat ömür süren. Ayşen : Neşeli, parlak, sevimli. Azimet : Gidiş. Takva yolunu seçen. Azra : Bakire. Banu : Ev kadını. Begüm : Saygı değer kadın, hanım. Behiye : Güzel, alımlı kadın. Benan : Parmakla gösterilecek kadar güzel. Bengi : Sonsuz, tiryaki. Berat : Yapılan hayırlı bir iş yüzünden affetmek üzere verilen karşılık. Beren : Kuzu. Berin : Manen çok yüksek, yüce yaradılışlı. Berire :İhsan sahibi, sadık. Berna : Genç, cesur, civan. Besamet : Güler yüzlü. Betigül : Gül gibi kokan mektup. Betül : Erkeklerden çekinen, ibadete düşkün, namuslu ve çok temiz kadın. Hazret-i Fâtıma ve Hazret-i Meryem'in ünvanı. Beyhatun : Hakanın hanımı. Beylem : Çiçek demedi, buket, sunuş. Beyza : Çok beyaz, çok temiz, parlak. Bilge : Bilgisiyle davranışları birbirine uyan. Bilgehatun : Derin bilgi sahibi kadın. Binnaz : Çok nazlı. Birgül : Tek ve benzersiz gül. Buket : Demet, çiçek demedi. Burc : Taze dal, filiz. Burçin : Dişi geyik. Burcu : Güzel kokan. Büşrâ : Müjde, sevinç, hayırlı haber. Acele, çabuk. 96 www.dinimizislam.com Cânân : Sevgili, dilber, gönül verilen. Tasavvufta Allah. Cangül : İç açıcı. Cavidan : Sonsuz, ölümsüz, ebedi. Ceyda : Yararlı, herkese iyilik yapan. Ceylan : İnce biçimli, güzel gözlü bir geyik cinsi. Cihanfer : Cihanı aydınlatan çok güzel kadın. Derya : Deniz, çok bol, pek çok. Destegül : Gül demeti, çiçek buketi. Dicle : Büyük ırmak. Irak'ta denize dökülen bir nehir. Didar : Yüz, çehre, suret, görüş, göz, görme gücü. Dilara : Gönül alıcı, sevgili. Dilber : Güzel, sevgili, gönül çekici. Dilbeste : Gönül bağlamış, âşık. Dildade : Gönül vermiş, düşkün, tutkun. Dildar : Gönlü hüküm altında tutan sevgili. Dilrüba : Gönül kapan, herkesi kendine bağlayan. Dilsafa : Gönlü ferah kedersiz. Dilşad : Gönlü sevinçli, yüreği şen. Dilşikâr : Gönül avlayan, kendine bağlayan. Dürdane : İnci tanesi, inci serpen. Ebru : Kaş. Eda : Tavırları hoş, nazlı. Efser : Taç. Ela: Sarıya çalar kestane rengi. Elif : Arap alfabesinin ilk harfi, dost, tanıdık. Emel : Güçlü arzu, umulan şey. Erva : Çok güzel, son derece cesur ve yiğit adam. Esma : İsmi olan. Esra : Gece yolculuğuna çıkan. Fatıma : Kendisi ve nesli Cehennem ateşinden kesilmiş. Fazilet : Erdem, iyi huyların ve üstün vasıfların hepsi. Ferdiye : Tek ve eşsiz. Ferah : Bol, geniş, neşeli, açık. Feray : Parlak, aydınlık ay. Ferhunde : Uğurlu kutlu. Feriha : Sevinçli, ferah. Ferihan : Razı, hoşnut, sevinçli. Ferişte : Melek. Ferzane : Hakim, filozof, bilgin, âlim. 97 www.dinimizislam.com Figen : Çiçek demeti, gölge eden. Fitnat : Zihin açık, çabuk kavrayışlı. Firdevs : Sekiz Cennetten biri, altın ve gümüştendir. Firkat : Ayrı olan, sevgiden uzak kalan. Fulya : Güzel kokulu bir nergis. Füruzan : Çok parlak, aydınlık, parlayan, nurlu. Füsun : Büyü, sihir, efsun. Füsünkâr : Büyüleyici güzel. Gazal : Geyik, ceylan, ahu. Gönül : Kalb. Gözde : Göze girmiş, bir büyüğün sevip beğendiği. Gülbanu: Gül hanım. Gülberk : Gül yaprağı. Gülbin : Gül fidanı, gül dalı, gül bahçesi, güllük. Gülbiz : Gül saçan, gül serpen. Gülçehre : Gül yüzlü, yüzü gül gibi hoş. Gülcemal : Yüzü gül gibi güzel. Gülçiçek : Gül gibi taze, çiçek tazeliği taşıyan. Gülçin : Gül toplayan, gül derleyici. Güldemet : Gül buketi, gül demeti. Gülendam : Gül gibi ince, uzun, güzel vücutlu. Güleser : Yüzünde gülümseme eksik olmayan. Gülfam : Pembe, gül renginde. Gülfem : Gül dudaklı, gül ağızlı. Gülfer : Gül gibi parlak. Gülfeşan : Gül saçan. Gülfidan : Gül gibi genç. Gülhiz : Gül yetiştiren. Gülistan : Gül bahçesi, güllük. Gülizar : Gül yanaklı. Gülnar : Katmerli ve büyük gül, büyük çiçek. Gülnaz : Gül gibi ince ve narin, nazlanan. Gülsima : Gül yüzlü. Gülsüm : Yüzü dolgun. Ümmügülsüm: Gülsümün annesi. Gülter : Yeni açılmış gül. Gülşen : Gül bahçesi, gülistan. Güzide : Seçkin, seçilmiş, seçme. Hacer : Taş, kaya parçası. Hatice : Erken doğan kız çocuğu. 98 www.dinimizislam.com Hale : Ayın çevresinde görülen ışık halkası. Halenur : Işıklı, aydınlık daire, hale. Hamiyet : Milli onur ve haysiyet. Handan : Gülen, şen. Hande : Gülen, alay eden. Harika : Tabiat dışı meydana gelen fevkalade olay. Hasna : Çok güzel kadın. Haver : Gün doğusu, ortak. Havle : Güçlü, kuvvetli, takatlı, kudretli. Havva : Bir şeyin kıvamı, olgun. Hazret-i Ademin hanımı. Hayrunnisa : Kadınların hayırlısı, iyisi. Hediye : İkram olarak verilen şey. Hicran : Ayrılık, ayrılığın verdiği unutulmaz acı. Hicret : Bir ülkeden başka birine göç etmiş olan. Hilâl : Yeni ay. Hoşeda : Davranışı hoş, hareketi güzel. Hoşendam : Boyu posu güzel, görünümü düzgün. Hoşkadem : Güzel ayaklı, uğurlu. Hoşneva : Güzel sesli. Hoşnigar :Tatlı, güzel bakışlı. Huban : Güzeller. Güzel olan. Huri : Cennet kızı gibi güzel. Huriye : Çok güzel. Hülya : Kuruntu, hayal. Hümeyra : Küçük kırmızı. Hazret-i Âişe’nin ünvanı Hürrem : Taze, şen şakrak, sevinçli. Güler yüzlü. Hürriyet : İradesine göre karar veren. Kendine ve başkasına zarar vermeyecek şekilde serbest. Hüsnâ : En güzel, pek güzel. Hüsnügül : Gül gibi güzel. Hüveyda : Apaçık, belli, besbelli. Itri : Kokulu, güzel kokulu. İclal : Saygı ve büyüklük gösteren, ikram eden. İffet : Namuslu, helali isteyen, haramdan kaçan. İkbal : Baht açıklığı, işlerin yolunda gitmesi. İrem : Şeddatın Cennet diye yaptırdığı ünlü bahçe. Jale : Kırağı, çiğ, şebnem. Jülide : Saçı dağınık. Kader : Hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanan. 99 www.dinimizislam.com Keriman : Kerimin çoğulu, keremi bol, cömert. Kevser : Maddetenn ve mânen çok, nesli kalabalık. Cennetteki meşhur havuz. Kezban : Ev kadını. Kısmet : Talih, nasip, kader. Kudret : Kuvvet, takat, güç, varlık, ehliyet, kabiliyet. Kutan : Kutlu, kutsal, mutlu. Kübra : En büyük en azametli. Kündem : İtaatli, saygılı. Lalezar : Lale bahçesi. Lamiha : Parlayan, parıldayan, parlak. Leman : Titrek. Lerzan . Titreyen, titrek. Letafet : Latiflik, hoşluk, yumuşaklık. Leyan : Konforlu, lüks hayat. Leyla : Uzun ve karanlık gece. Mahinev : Yeni doğmuş ay. Mahiye : Aylık. Mahpeyker : Ay yüzlü parlak ve nur yüzlü. Mahru : Ay gibi parlak yüzlü. Maide : Kurulmuş hazır sofra. Makbule : Kabul olunmuş, beğenilmiş. Maral : Dişi geyik. Mayda : Narin ince yapılı. Mebşure : Yüzü güzel, endamlı. Mefharet : İftihar eden. Mefkure : Ulaşılmak istenen en yüce amaç. Mehlika : Ay yüzlü. Mehpare : Ay parçası. Mehtap : Ay ışığı. Mehveş : Ay gibi güzel. Melahat : Güzel yüzlü. Melda : İnce ve taze. Melek : Masum, halim selim. Melis : Bal arısı. Menfuse : Pek hoş, çok hoşa giden, en güzel. Meriç : Ege denizine dökülen nehir. Merve : Kâbe yakınındaki küçük bir tepe. Meryem : Dinine bağlı. 100 www.dinimizislam.com Mesadet : Mutlu. Mestinaz : Süzgün bakışlı. Mevhibe : Bahşiş, ihsan, bağış. Meysere : Zenginlik, rahatlık. Mihman : Misafir. Mihriban : Seven, güler yüzlü. Mihrimah : Güneş ile ay. Mihrinaz : Çok nazlı Mimoza : Yaprağına dokununca toplanan bir çiçek. Mualla : Yüce, yüksek. Muattar : Güzel kokulu. Muazzez : İzzet ve şeref sahibi, değerli. Muhabbet : Sevgi. Muhaddere : Namuslu, iffetli, örtülü müslüman Mukadder : Alın yazısına inanan. Mukaddes : Mübarek, temiz. Mübeccel : Yüceltilmiş, büyütülmüş, tebcil edilmiş. Müberra : Temize çıkarılmış, açıkca belirtilmiş. Mübeşşer : Müjdelenen, iyi haber verilip sevindirilen. Mübeyyen : Açıklanmış ortaya çıkarılmış. Müjde : İyi haber sevinçli haber. Müjgan : Kirpikler. Müjgen : Kirpik Münevver : Aydınlatılmış, kültürlü ve bilgili, aydın. Münteha : Netice, son yer. Mürüvvet : İnsanlık, mertlik, sevinçli günlerini görme. Müşerref : Şerefli kılınmış. Müveddet : Sevgi, dostluk, muhabbet. Müyesser : Kolayca yapılan nasip olan. Müzehher : Çiçekli, çiçek açmış, çiçeklenmiş. Müzeyyen : Süslü, süslenmiş, bezenmiş, donanmış. Nadide : Görülmemiş, az bulunur, çok değerli. Nakşıdil : Gönül nakışı. Nalan : İnleyen, ağlayan, sızlayan, figan eden. Narin : İnce yapılı, nazik ve kibar. Nazan : Nazlı, naz eden. Nazende : Naz edici, nazlı. Nazenin : Çok nazlı, narin, ince yapılı. Nazik : İnce, narin, zarif. 101 www.dinimizislam.com Nazikendam : Narin yapılı. Nazile : Aşağı inen. Nazlı : Naz eden. Nebahat : Şan ve şeref sahibi. Necla : Kız evlat. Nedret : Az bulunan, ender. Nehar : Gündüz. Nemika : Mektup. Neriman : Pehlivan, kahraman, yiğit. Nermin : Yumuşak, nazik, kibar. Neslihan : Padişah soyundan gelen. Neslişah : Şah neslinden. Nesrin : Yaban gülü, mısır gülü, van gülü. Neşe : Sevinç içinde olan. Neşide : Ünlü mısra, beyit, manzume. Neval : Talih, kısmet, baht açıklığı. İhsan, bağış. Nevbahar : İlk bahar. Nevbaht :Talihi yeni. Nevber : Yeni yetişmiş turfanda sebze, meyve. Nevcivan : Taze, genç, delikanlı. Neveda : Herkesten ayrı bir edası olan. Nevin : Yeni, yepyeni, yeni şey. Nevinbal : Taze yeni yetişmiş fidan. Nevinur : Çeşitli görünümde ışıklar. Nevres : Yeni biten, genç taze. Nevsal : Yeni yıl. Nevvare : Nurlu, ışıklı, parlak, ağaç çiçeği. Nezafet : Temizlik, paklık. Nezahet : Temizlik, paklık, iç temizliği, incelik, rikkat. Nezaket : Naziklik, zariflik, incelik, terbiye, edep. Nida : Seslenen. Nigahban : Gözcü, bekçi. Nigar : Resim, nakış, resim gibi güzel. Nihal : Fidan, genç. Fidan gibi ince yapılı. Nihan : Gizli, sır, örtünmesi gerekli yerleri örten. Nilgün : Mavi renkli. Nilüfer : Bir su bitkisi Niran : Ateş, parlaklık. Nur : Işık, parıltı, aydınlık, nur. 102 www.dinimizislam.com Nuran : Işıklı, nurlu, aydın. Nuray : Ay ışığı gibi. Nurbanu : Işıklı hanım, nurlu hanım. Nurcihan : Cihanın nuru, kâinatın ışıklı, parlak, nurlu. Nurçin : Işıklı. Nurhan : Aydın hükümdar. Nurhayat : Parlak hayat. Nurperi : Yüzü nur gibi parlayan peri gibi güzel. Nurşen : Işık gibi şen ve güler yüzlü. Nurşin : Çok lezzetli. Nükhet : Güzel ve hoş koku. Özge : Başka, yabancı, iyi, güzel, şakacı, cana yakın. Özlem : Hasret. Yeniden görme arzusu. Pakize : Çok temiz, hoş ve güzel saf, iyi, lekesiz. Pendiye : Öğüt veren. Peren : Ülker yıldızı. Peri : Çok güzel, çekici. Peride : Uçarak yükselmiş, rengini atmış. Perihan : Peri padişahı. Rahime : Müminlere çok acıyan kadın. Rahşan : Parlak, parlayan. Rana : Güzel, hoş görünen. Ravza : Bahçe, yeşilliği bol, çiçekli bahçe. Rayiha : Koku, güzel koku. Refhan : Varlık içinde yaşayan, bolluk içinde bulunan. Remide : Ürkmüş, korkmuş, ürkek, korkak. Rengin : Renkli, boyalı, güzel. Reside : Erimiş, yetişmiş, olgunlaşmış. Reyhan : Rızk, merhamet, güzel koku. Fesleğen. Rikkat : İncelik, naziklik. Rugeş : Canlı yüzlü, taze yüzlü. Ruken : Güler yüzlü, müjde veren. Rukiye : Büyüleyici güzellikte. Rumeysa : Büyük yıldız Ruşen : Aydın, parlak, belli, aşikar, apaçık, ortada. Ruzenin : Çiçek gibi güzel yüzlü. Rüveyda : Hoş, ince, nazik. Rüveyha : İncelik, zariflik. Saadet : Kavuşan, mutlu. 103 www.dinimizislam.com Sabahat : Latif, yüzü güzel, cemal sahibi. Sabia : Yedinci. Saniye : İkinci. Sara : Halis, katkısız, saf. Sare : Sıçrayan, atlayan. Satıa : Meydana çıkan, yükselen, nur saçan, parlak. Seda : Ses. Seha : Eli açık, cömert. Sehavet : Cömertliği seven Seher : Gecenin son altıda biri olan vakit ki, bu zaman yapılan dualar makbuldür. Sekine : Gönlü rahat. Selamet : Sağlık, esenlik, kurtuluş, sâkin olma. Selma : Barışçı, itaatli, iyi yolda. Selvican : Selvi seven, selvi canlı. Semahat : Cömert, iyiliksever. Semra : Esmer, kumral renkte, esmer güzeli. Sena : Övme, methetme. Seniyye : Yüksek, yüce. Serap : Işığın yansımasından doğan yanılma. Sevde : Esmer güzeli. Sibel : Buğday başağı. Suna: Erkek ördek. Endamlı. Suzan : Yakan, yanan. Süeda : Saadetli, kutlu, uğurlu. Saidin çoğulu. Sükeyne : Sessiz, sakin, başlı, vakarlı. Sülün : İnce narin. Sümeyye : Ammar b.Yaser'in annesi. İlk İslam şehidi. Sündüs : Altın ve gümüş telle işlemeli ipek kumaş. Süveyda : Kalbin ortasındaki kara benek. Şahdane : Mutlu, bahtiyar, dindar, temiz yürekli. Şahika : Dağ tepesi, dağ doruğu. Şahmelek : Güzeller güzeli. Şaziment : Özellikleri kimseye benzemeyen. Şebnem : Gece nemi, çiğ, nem, rutubet. Şehnaz : Çok nazlı. Şehriban : Şehrin en büyük âmiri, vali. Şemsinisa : Kadınların güneşi. Şermende : Utangaç. 104 www.dinimizislam.com Şermin : Utanan, sıkılan. Şermize : Küçük insan topluluğu. Şetaret : Şenlik, neşeli olma, sevinç. Şeybe : Beyaz saçlı, yaşlı, saçı ağarmış. Şeyda : Âşık, tutkun. Sevgiden aklını kaybetmiş. Şeyma : Bedeninde ben, alamet olan. Şirin : Tatlı, cana yakın sevimli. Şule : Alev, parıltı. Şükran : Teşekkür eden, minnettar kalan. Şükufe : Çiçek gibi güzel, tomurcuk. Tıflıgül : Gonca gül. Tiraje : Gök kuşağı. Tuba Cennet ağacı. Tülin : Ayna. Türkan : Padişaha saltanatta ortaklık eden eşi. Ulya : Pek yüce. Ülfet : Dost olan, yakınlık duyan. Ümeyme : Küçük anne. Ümmühan : Hükümdarın annesi. Vecahet : Güzel yüzlü, itibarlı, şerefli. Vedia : Emanet. Vedide : Dost, sevgili. Çok seven. Vesamet : Güzel olan. Vesile : Vasıta olan. Vildan : Yeni doğmuş çocuk. Vuslat : Dostuna, sevdiğine kavuşan. Yâdigar : Dost hatırası. Yârıdil : Gönül dostu, içten arkadaş. Yelda : Uzun ve siyah. Yeldem : Çabuk, çevik, çalak. Yeşim : Sert ve kıymetli yeşil taş. Zehra : Yüzü beyaz ve parlak, nurani yüzlü. Zekavet : Çabuk anlayan, tez kavrayan. Zerafet : Kibarlı, incelik, zariflik. Zerengül : Altın gibi gül. Zerişte : Altın tel, sırma. Zerrin : Altına benzeyen, altın gibi parlak ve kıymetli. Zeyneb : Görünüşü ve kokusu güzel, olgun ve dolgun. Ziba : Süslü, bezekli. yakışıklı güzel. 105 www.dinimizislam.com Zinnur : Nur sahibi, nurlu, ışıklı, parlak, bahtiyar. Zişan : Şanlı, ünlü, çok tanınmış. Zübeyde : En seçkin, öz, hülasa, cevher. Zülal : Saf, berrak. Züleyha : Hızlı yürüyen, yolda emsalini geçen. Zülfibar : Dağılmış, yayılmış saç. Zülfiyar : Sevgilinin saçı. Zümrüt : Yeşil renkte, cam parlaklığında bir süs taşı. Erkeğe de, kadına da konulan isimler Ahsen : En güzel, pek güzel. Bahşi : Aşık, seven, tutkun. Bahtıgür : Kısmeti bol. Behmen : Zeki, anlayışlı, tedbirli. Bera : Fazilet, meziyet, iyilik. Bereket : Bol ve verimli. Elmas : Çok kıymetli. Ferda : Yarın. Hayran : Şaşmış, hayrette kalan hayranlık duyan. Hidâyet : Doğruya kavuşan. Hak yol, İslamiyet. Hilal : Yeni ay. Işık : Aydınlatan. İfakat : Hastalıktan kurtulan, iyileşen. İmran : Evine bağlı kalan. İrfan : Bilip anlayan, zihni olgun. İsmet : Namuslu, kötülük ve rezaletlerden kaçınan. Bütün büyükküçük günahlardan uzak, kendi dininde ve diğer dinlerde haram olmuş veya olacak bir şeyi yapmayan, hiç bir günah işlemeyen masum olan peygamber sıfatı. Muzaffer : Zafer, kazanmış, kahraman. Merset : Kerim, cömert. Mücteba : Seçilmiş. Nimet : İyilik, lütuf, ihsan, bahşiş, saadet, mutluluk. Olcay : Talih, ikbal, kader. Refet : Merhamet etme, acıma, esirgeme, çok acıma. Seçkin : Seçilmiş, üstün, güzide, emsallerinden üstün. Sermet : Daimi, sürekli. Servet : Mal, mülk, bakımından zengin. Sezer : Sezgisi güçlü erkek 106 www.dinimizislam.com Siret : Tavır, davranış, hareket genel olarak ahlak. Suat : Kutlu, uğurlu, uğur getiren Sultan : Hükümdar, iktidar sahibi Şadman : Sevinçli, hoşnutluk. Şafak : Güneş doğmadan önceki ufuktaki aydınlık. Şenal : Şen ve neşelilerle arkadaşlık yapan. Ufuk : Yerle göğün birleşmiş gibi göründüğü yer Uğur : Baht, talih. Utku : Zafer, galip gelme, karakter ve ahlak emsallerinden önde. Ümit : Umut, umulan, beklenen şey emel, arzu, rica. Ümran : Bayındırlık, medeniyet, refah, bereket. Üstün : Emsallerinden daha ilerde, galip gelen. Yakut : Değerli bir süs taşı. Yâran : Dost. Yâr'ın çoğuludur. Yüksel : Manevi alanında yüksel ol. Ziynet : Süs. bakımından Erkek-kadın isimleri Erkek isminin sonuna Arapça dişilik eki getirilerek yapılan kadın isimleri: Abdi : Kul olan, köle olan. Abdiye. Âbid : Allahü teâlâya ibadet eden, kulluk yapan, zahid, köle. Âbide. Âdil : Adaletli, adalet sahibi, doğru, doğruluk gösteren, hakperest. Âdile. Akif : Bir şeyde sebat eden. Bir yerde devamlı oturan, devamlı ibadetle meşgul olan, dünya dertlerinden uzaklaşıp Allah’a yönelen. Âkife. Âkil : Akıllı, uyanık, zeki. Reşid, olgun. Âkile. Ali : Üstün yüce, yüksek, şerif ve aziz, şan, şeref sahibi meşhur. Aliye. Âlim : Çok şey bilen. Âlime. Âmil : Bir işle mükellef olan, yapan. Âmile. Arif : İlim ve irfan ehli, âmir, kumandan. Arife. Asım : Kendini her türlü kötülüklerden koruyan, temiz, namuslu. Asıme. Atik : Serbest bırakılan. Soyu temiz, genç. Atike. Atıf : Meyleden, bağlayan. Atıfa. Avni : Yardım eden, kafadar. Avniye. 107 www.dinimizislam.com Ayni : Gözde. Ayniye. Aziz : Muhterem, saygı değer. Azize. Azmi : Kemikli, güçlü, kuvvetli. Azmiye. Bahri : Deniz gibi gözü gönlü geniş. Bahriye. Basri : Görmesi kuvvetli. Basriye. Basit : Sade, düz, arızasız. engelsiz. Basite. Bedri : Dolunay gibi güzel ve nurlu. Bedriye. Behic : Şen, güler yüzlü, şirin. Behice. Besim : Şen, güleç. Besime. Câhid : Gayret eden, dini yaymak için cihad eden. Câhide. Câvid : Sonsuz, ölümsüz. Câvide. Celil : Büyük, aziz, mertebesi yüksek. Celile. Cemil : Güzel, cemal sahibi. Cemile. Cevher : Yaradılıştan kıymetli. Cevhere. Cevri : İnciten, sitem eden. Cevriye. Edib : Edepli, terbiyeli. Edibe. Emin : Doğru, dürüst, güvenilir. Çok iyi bilen. Emine. Enis : Cana yakın, sevimli dost, arkadaş. Enise. Erib : Akıllı, zeki, olgun. Eribe. Fâdıl : Faziletli, faik, üstün, parlak. Fadıle. Fâhir : Şerefli, değerli, kıymetli, mükemmel. Fahire. Fahri : Faziletli, şan ve şeref sahibi. Fahriye. Fâik : Herkesten güzide, en seçkin ve en üstün. Faika. Faiz : Kurtulan, ebedi saadete kavuşan. Faize. Fakih : Din bilgilerini çok iyi bilen. Fakihe. Farig : Vazgeçmiş, çekilmiş, rahat, asude, boş. Fariga. Faris : Ferasetli anlayışlı, uyanık, usta. Farise. Fazlı : Faziletli, erdemli, üstünlük sahibi. Fazilet. Fazıl : Faziletli. Hünerli, olgun, ihsan sahibi. Fâzıla. Fehim : Zekalı, anlayışlı, çabuk kavrayan. Fehime. Fehmi : Zeki, akıllı, anlayış sahibi. Fehmiye. Fenni : Fen ve tekniğe sahip. Fenniye. Ferdi : Tek ve eşsiz, tek şey. Ferdiye. Ferid : Tek, eşsiz, eşi ve benzeri olmayan. Feride. Fethi : Fetih yapan, zafer kazanan. Fethiye. Fevzi : Galip, üstün, selamette. Fevziye. Feyzi : Feyizli, değerli, ilim ve irfan sahibi. Feyziye Fikri : Düşünce sahibi. Fikriye. Firuz : Mesut, ferah, uğurlu, muzaffer Firuze. 108 www.dinimizislam.com Galip : Üstün gelen, yenen. Galibe. Habib : Sevgili, dost, sevilen. Habibe. Hâdi : Hidayet eden, doğruyu gösteren. Hâdiye. Hâfiz : Koruyan, esirgeyen. Hâfiza, hâfize Hafs : Biriktirme, toplama. Hafsa Hâkim : Hüküm veren, emreden. Hâkime Hakim : Hikmet sahibi. Hakime Halim : Yumuşak huylu, ince tavırlı. Halime Halis : Hilesiz, katkısız, saf, temiz. Halise. Hamdi : Allah’a hamd eden. Hamdiye Hamid : Hamd edici, övülmeye değer. Hamide. Hasib : Değerli, itibarlı, soylu. Hasibe. Hayri : Hayırla ilgili. Hayır yapan. Hayriye Hazin : Hazine bekçisi, haznedar. Hazine. Hükmi : Hüküm sahibi. Hükmiye Hulki : İyi huy ve ahlak sahibi. Hulkiye Hüsnü : Cemal ve kemal sahibi güzel. Hüsniye Hıfzı : Saklayan, koruyan. Hıfzıyye Kadri : İtibarlı, şerefli, kıymetli. Kadriye Kaim : Duran, ayakta duran, mevcut. Kaime. Kâmil : Noksansız, tam. Kâmile. Kebir : Pek büyük. Kebire. Kerim : Keremi bol, ihsan sahibi. Kerime. Kâşif : Keşfeden, bulan. Kâşife. Kibar : Terbiyeli, görgülü, nazik. Kibariye. Kudsi : Kutsal, mukaddes. Kudsiyye. Lami : Parlayan, parlak. Lamia. Latif : Hoş, nazik, mülayim, şirin. Latife. Lebip : Akıllı, zeki, anlayışlı. Lebibe Lemi : Parlak, parıldayan. Lemiye Leziz : Lezzetli, tatlı. Lezize Lütfi : Hoşluk ve güzellik sahibi. Lütfiye Macid : Şan ve şerefi büyük, yüce. Macide Mahir : Usta, elinden iş gelen, uzel. Mahire. Maruf : Herkesçe bilinen, meşhur. Marufe. Mâsum : Suçsuz, günahsız. Masume. Mâşuk : Sevilen, aşk ile sevilen, sevgili. Maşuka. Mahbub : Sevilen, sevgili. Mahbube. Maksud : Arzu edilen. Maksude. 109 www.dinimizislam.com Maksur : Kısaltılmış, bir şeye ayrılmış. Maksure. Mâlik : Sahip. Malike. Mansur : Galip gelen. Mansure. Mazlum : Zulüm görmüş. Mazlume. Mebruk : Tebrik edilmeye lâyık. Mebruka. Mebrur : Hayırlı, makbul, beğenilmiş. Mebrure. Medih : Övülmeye değer. Mediha. Mecid : Şan ve şeref sahibi, azametli. Mecide. Meftun : Gönül vermiş, tutkun, vurgun. Meftune. Mehcur : Bir köşede bırakılmış. Mehcure. Mehdi : Doğru yolda olan. Mehdiye. Mekki : Mekkeli. Mekiyye. Melih : Güzel, şirin, sevimli. Meliha Melik : Padişah, mal sahibi. Melike Memduh : Övülmüş, beğenilmiş. Memduha Memnun : Sevinmiş, hoşnut. Memnune Mergub : Herkesçe beğenilen rahmet gören. Mergube Mesrur : Memnun, sevinmiş. Mesrure Mestur : Örtülü, kapalı, gizli. Mesture Meşkur : Teşekküre değer, şükre layık. Meşkure Mevlüt : Yeni doğmuş çocuk. Mevlüde Meymun : Uğurlu, bereketli, kutlu. Meymune Mezid : Artmış, arttırılmış, büyümüş. Meziyet Mihri : Güneş gibi parlak ve ışıklı. Mihriye Muallim : Tâzim eden, hoca. Muallime. Mucib : İstenileni veren, boş çevirmeyen. Mucibe Muhib : Seven, dost, sevgili. Muhibbe Muhlis : Halis, gerçek dost, ihlâslı. Muhlise Muhsin : İyilik ve ihsan eden, cömert. Muhsine Muin : Yardım eden, yardımcı, muavin. Muine Muiz : İkram eden, şeref veren, ağırlayan. Muize Mukbil : Mutlu, bahtiyar, mübarek. Mukbile Munis : Ünsiyetli, alışılan, cana yakın, sevimli. Munise Muslih : Islah edilmiş, ıslah olunmuş. Muslihe Muti : İtaat eden, boyun eğen. Mutia Muvahhid : Allah’ın birliğine inanan. Muvahhide Mübin : Açık, belli. Mübine Mücâhid : Cihâd eden, nefsini terbiye eden,. Mücâhide Müdrik : İdrak eden, anlayışlı, akıllı. Müdrike 110 www.dinimizislam.com Müfid : Sohbetinden istifade edilen, yararlı. Müfide Mükrim : İkram eden, misafir ağırlayan. Mükrime Mümin : Hak dine inanmış, müslüman. Mümine Mümtaz : İmtiyazlı, seçkin. Mümtaze Münci : Kurtaran, halaskâr. Münciye Münib : Hakka dönen, pişman olan. Münibe Münif : Yüksek, büyük, meşhur. Münife Münir : Işık veren, parlak, nurlu. Münire Mürşid : İrşad eden, doğru yolu gösteren. Mürşide Müslim : Teslim olmuş, müslüman. Müslime Müşfik : Şefkatli, merhametli, acıyan. Müşfika Naci : Kurtulan, selamete kavuşan. Naciye Nadi : Nida eden, haykıran, bağıran. Nadiye Nadir : Az bulunur. Nadire Nafi : Faydalı şeyler yapan. Nafia Nafiz : İçe işleyen, tesir eden, sözü geçen. Nafize Nahid : Zühre yıldızı. Nahide Naib : Vekil, birinin yerine geçen. Naibe Nail : Muradına eren. Naile Naim : Bollukta yaşayan. Naime Naki : Temiz, pak, çok takvalı. Nakiyye Nami : Namlı, meşhur, tanınmış. Namiye Namık : Katip, yazar. Namıka Nasib : Hisse, kısmet. Nasibe Nâsih : Nasihat eden. Nâsiha Nasır : Yardımcı, imdada yetişen. Nasıra Nasuh : Çok nasihat eden. Nasuhi Naşid : Şiir okuyan, şiir yazan. Naşide Naşir : Neşreden, dağıtan, saçan. Naşire Natık : Söyleyen, düşünen. Natıka Nazim : Tanzim eden, nizama koyan. Nazime Nazmi : Tertipli, düzenli. Nazmiye Nebih : Namlı, şerefli. Nebihe Nebil : Akıllı, anlayışlı, bilgili. Nebile Necib : Soyu temiz, asaletli. Necibe Necmi : Yıldız gibi parlak. Necmiye Nedim : Dost, aşık, büyükleri fıkra ve hikâyeleri ile eğlendiren, sohbet arkadaşı. Nedime Nefis : Çok hoş, pek hoş, çok hoşa giden. Nefise 111 www.dinimizislam.com Nesib : Soyu sopu temiz. Nesibe Nezih : Temiz. Nezihe Nezir : Doğru yola sokmak için korkutan. Nezire Nuri : Nurlu, ışıklı, parlak. Nuriye Rabi : Dördüncü. Rabia Rebib : Üvey evlat. Rebibe Radi : Rıza gösteren, boyun eğen. Radiye, Raziye Rafi : Kaldıran, yükselten, sahip. Rafia Ragıb : İstekli, isteyip rağbet eden. Ragıbe Rahil : Göçen, göç eden, ölen. Rahile Rahmi : Rahmete mensup, koruyan. Rahmiye Raif : Merhametli, acıyan, esirgeyen. Raife Rakım : Yazan, çizen. Rakıme Rasih : Temeli sağlam. Rasiha Rasim : Resim yapan. Rasime Rasin : Sağlam, dayanıklı. Rasine Raşit : Doğru yolda yürüyen. Raşide Ratib : Tertib eden, sıraya koyan. Ratibe Razi : Rıza gösteren, boyun eğen. Raziye Rebi : Bahar. Rebia Refik : Arkadaş, yoldaş. Refika Remzi : İşaretli, işaret veren. Remziye Resmi : Devlet adına olan. Resmiye Reşit : Doğru yolda giden, akıllı. Reşide Rıfkı : Yumuşak, halim selim. Rıfkıye Ruhi : Ruh sahibi. Ruhiye Ruhsar :Yanak, yüz, çehre. Ruhsare Rüşdi : Doğru yolda giden, olgun. Rüşdiye Sadi : Saade ve uğur sahibi. Sadiye Sabih : Güzel, latif, şirin. Sabiha Sabir : Sabreden, dayanan, acelesiz bekleyen. Sabire Sabit : Doğruluğu isbat edilmiş. Sabite Sabri : Sabırlı, acelesiz, dayanıklı. Sabriye Sacid : Secde eden. Sacide Sadık : Doğru, gerçek, sadakatli. Sadıka Safi : Temiz, katkısız. Safiye Sahib : Arkadaş. Sahibe Said : Mutlu, uğurlu. Saide Sadri : Gönül ehli. Sadriye 112 www.dinimizislam.com Saim : Oruç tutan. Saime Sâlih : Dindar, evliya. Saliha Salim : Sağlam, emin ve korkusuz. Salime Sami : Yüksek. Samiye Samih : Cömert. Samiha Samim : İç, öz, asıl, merkez. Samime Sarim : Keskin, kesici. Sarime Sakıp : Delen, etkili, parlak, ışıklı. Sakıbe Satı : Meydana çıkan, yükselen. Satıa Selim : Sağlam, kusursuz. Selime Semih : Cömert. Semiha Sıddık : Doğru sözlü Sıddıka Sırrı : Sır tutan, gizliliğe dikkat eden. Sırrıye Subhi : Sabahçı, erken kalkan. Subhiye Sudi : Faydalı. Sudiye Sulhi : Barış taraftarı, barışsever. Sulhiye Süheyl : Bir parlak yıldız. Süheyla Şadi : Memnun, sevinçli, gönlü ferah. Şadiye Şaik : Hevesli, istekli, arzulu, şevkli. Şaika Şakir : Şükreden. Şakire Şebib : Genç, taze. Şebibe Şefik : Şefkatli, merhametli. Şefika Şehim : Akıllı yiğit. Şehime Şerif : Büyük, soylu. Peygamber efendimizin torunu Hazret-i Hasan’ın soyundan. Şerife Şükrü : Şükreden, iyiliğe teşekkür eden. Şükriye. Tahir : Temiz, pak, temiz. Tahire Talib : İsteyen, talebe. Talibe Tayyib : İyi, temiz, helal, güzel kokulu. Tayyibe Temim : Nazar boncuğu. Temime Ubeyd : Kulcağız, kölecik. Ubeyde Ulvi : Yüksek, yüce. Ulviye Ünsi : Arkadaş, alışmış. Ünsiye Vâcid : Vücuda getiren. Vacide Vafi : Yeter, tam, elverir. Vafiye Vahid : Tek, bir, eşsiz, eşi ve benzeri olmayan. Vahide Vasfi : Vasıflı, kaliteli mi? özellikli. Vasfiye Vasıf : Vasfeden,, bildiren, öven. Vasıfe Vecih : Bir kavmin ulusu, büyüğü, hürmetli. Vecihe 113 www.dinimizislam.com Vefi : Vefalı, tam, mükemmel insan. Vefia Vefik : Uygun, kafa dengi, aynı fikirde arkadaş. Vefika Vehbi : Hediye, Allah vergisi. Vehbiye Vehib : Hibe eden, bağışlayan. Vehibe Velid : Yeni doğmuş, çocuk. Velide Vesim : Güzel, hoşa giden. Vesime Yümni : Uğurlu, bereketli, sağcı. Yümniye Zahid : Helalin fazlasından da sakınan. Zahide Zahir : Açık, bir şeyin dış yüzü ve dışı, belli. Zahire Zaim : Baş, lider. Zaime Zakir : Anan, Allahü teâlâyı daima zikreden. Zakire Zarif : Şık, nazik, ince. Zarife Zati : Özlük, özel, zatına mahsus. Zatiye Zeki : Zekalı, çabuk kavrayan. Zekiye Zihni : Zihinli, düşünceli, kavrayışlı. Zihniye Zühdi : Zühd ve takva sahibi. Zühdiye Zülfi : Zülüflü. Zülfiye Evlat katili Hülya hanım, emekli bir öğretmendi. Sabah gazete okumak, günlük haberleri öğrenmek, belli yazarların köşe yazılarını takip etmek, onun en büyük zevki idi. Yıllarca çalıştığı için sabahları gazete alıp okumaya fırsat bulamıyordu; ama artık emekli olmuştu ve daha önce isteyip de yapamadığı birçok şeyi yapabilecek zamanı vardı. Hep gıpta etmişti karşı komşusuna. Sabah, abone oldukları gazeteleri kapılarına geliyordu. Kendisi işe giderken, komşusu da, kapıdan gazetesini almak için kapıyı açtığında, karşılaşıyorlardı. Yaz tatilinde komşusu olmadığı için, gazeteyi onun almasını istediklerini söylediklerinde, ne kadar da mutlu olmuştu. İşte o zaman tanışmıştı Türkiye gazetesiyle. Bu gazeteyi okumadan hiçbir işe başlamıyor, okumadığında da, kendinde eksiklik hissediyordu. En çok da dini sayfası, onun ilgisini çekiyordu. Birçok dini meseleyi buradan öğrenmişti. Şimdi dininin emirlerini yerine getirmeye çalışıyordu. Daha önce kendisine hiç öğretilmeyen, ne kadar çok şey olduğunu anladı. Duymadığı, bilmediği bu önemli meseleleri öğreniyor, öğrendikçe de kıymetli olan zamanını boşa geçirdiği için hayıflanıyordu. O gün her zaman ki gibi gazetesini almış okurken ilk sayfada bir haber gördü: “Gazetemiz 39 yaşında...” 114 www.dinimizislam.com Demek 39 yıl olmuş, diye düşündü. Gazeteye bir tebrik ve teşekkür mektubu yazmaya karar verdi. Mektubu yazıp postaladı. Gazete yetkilileri mektubu alıp okuduklarında çok duygulandılar. Gazetede, bu mektubu yayınlamaya karar verdiler. Mektup şöyle idi: “Pek muhterem gazete yetkilileri, Öncelikle gazetenizin 39. yılını kutluyorum ve kıyamete kadar hizmetlerinizin devam etmesini Allahü teâlâdan niyaz ederim. Efendim, ben gazetenizle 5 yıl önce komşum vesilesiyle tanıştım, sonra da vazgeçemez hale geldim. Bu gazeteyle hayatım, dünyam, her şeyim değişti. Siz bana öyle büyük bir iyilik yaptınız ki, bu iyiliği ana babamdan görmedim. Siz bana sonsuz saadet kapısını açtınız. Sizlere, en büyüğünden en küçük birimde çalışan dağıtıcı arkadaşlara kadar, teşekkürü bir borç biliyorum. Yüce Rabbime benim gibi, birçok insana da faydalı olmanız için, hep dua ediyorum ve hizmetlerinizin devamını diliyorum. Efendim, aslında size hayat hikâyemi anlatarak vaktinizi almak istemiyorum; ancak benim gibi başka insanlara örnek olması için ve de size minnettarlığımın ölçüsünü anlatmak için kısaca bahsetmek istiyorum. Bendeniz ailemin tek çocuğuyum. Anne ve babam okumuş yüksek tahsil yapmış kariyer sahibi hatırı sayılır insanlardı. Beni de, kendileri gibi kariyer yapmış, modern, kültürlü birisi olarak yetiştirmek için çok uğraştılar. Görgü ve kültürümün artması için dış ülkelere tatillere gönderdiler. Özel hocalar tutarak, piyano dersi aldırdılar. Özel öğretmenler, özel okullarda okuttular. Her şeyin en iyisi, her şeyin en güzeli, en özeli benim olmalıydı, beni çok sevdiklerini söylüyorlardı; ama işleri çok olduğundan hiç benim yanımda bulunamıyorlardı. Yalnız büyüdüm yalnızım diye şikâyet edecek olsam, (Arkadaşlarını al diskoya git, arkadaşlarını al bara git eğlen) derlerdi. Kısacası, şımarık büyüdüm. Kimseleri beğenmedim, kimselerle geçinemedim, hiç kimse benim dengim olmadığı için evlenemedim. Kendimi öyle beğeniyor, öyle kültürlü ve görgülü zannediyordum ki, herkesi küçük görüyordum. Yanımda olan ve arkadaş bildiğim kimseler sırf imkânlarımdan faydalanmak için benimle arkadaş göründüler. Fakirlere ise hiç tenezzül etmez, onları cahil ve yobaz olarak görürdüm. Eğlence diye yaptığım şeyler hatırama geldikçe, kendimden utanıyorum. Annem ve babam, belki bana her şeyi verdiklerini zannettiler. Aslında hiçbir şey vermediklerini sizin gazetenizden öğrendim. Anne ve babamı bir yılbaşı partisinden, içkili bir halde eve dönerlerken geçirdikleri trafik kazası sonucunda kaybettim. Düşünüyorum da, bir insanın ana babası ona eğer dinini, dinin 115 www.dinimizislam.com emirlerini öğretmediyse hiçbir şey öğretmemişler demektir. Ben, bizi yaratanın olduğunu, onun bir olduğunu ve peygamberi olduğunu sizden öğrendim. Namazın, orucun, zekâtın farz olduğunu sizden öğrendim. Şükürler olsun ki, beni yaradan bana acımış, ailemin göstermesi gereken merhametin daha büyüğünü bana göstererek, dinimi öğrenmemi ve yaşamamı bana nasip etmiş. Ailem kendileri ölmeden önce, beni öldürmüş aslında, yani evlat katili olmuşlar. Bütün ana babalar evlatlarına dinlerini öğretsinler. Çünkü yurt dışında yaşamak, zengin olmak, iyi eğitim almak insana, dinini bilmedikçe bir şey kazandırmıyor, aksine yoldan çıkarıyor. Bütün ana babalara yalvarıyorum, lütfen çocuklarınızı öldürmeyin, evlat katili olmayın, dinini öğretmeyecekseniz evlat sahibi olmayın. Evladına dinini öğretmeyenler onu ebedi ateşe atmış, yani evlat katili olmuşlar demektir. İşte benim gerçek ana babam bana dinimi öğretenler, beni ebedi ateşten kurtaranlardır. Sanırım niçin size bu kadar minnettar olduğumu anlamışsınızdır. Nice 39 yıllara efendim. Evladınız Hülya.” Evladım elimden gitti Sual: Evlenirken kız ve oğlan tarafı, neyi düşünmelidir? CEVAP Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki: (İki aile de, karşı tarafın hatırına, evladım elimden gitti diye bir düşünce getirmeyecek şekilde davranmalıdır.) Hangi taraf, evladım elden gitti diye düşünürse, gençlerin yuvasını da, karşı aileyi de, sıkıntıya sokar. Bu düşüncenin kuvvetine göre, sıkıntının şiddeti artar. Bu geçimsizlikleri, elden çıkan evladını kurtarmak için yapar, hatta yuvayı da yıkar. Güya evladını kurtardığı için, zerre kadar üzülmez, savaş kazanmış kumandan edasına bürünür; ama yuva yıkılmıştır. Her iki taraf, çocuklarının aile düzenine karışmamalıdır. Her iki taraf da, kendilerinin bir zamanlar yaptığı gibi çocuklarının da, artık yeni bir aile olduklarını kabul etmeleri, Onları salih bir komşu, salih bir arkadaş gibi görmeleri, evladım evladım diye yanıp tutuşmadan, gerçeği kabul etmeleri gerekir. İnsanın salih arkadaşı, eşiyle mutluysa, onun ailesiyle iyi geçiniyorsa, nasıl memnun oluyorsa, evladının da, eşiyle ve onun ailesiyle iyi geçinmesine, böyle çok sevinmelidir. Evladım elimden gitti diye düşünmemelidir. Bilmeli ki, onlar da artık yeni bir ailedir, onların da kendi hayalleri, kendi prensipleri, kendi zevkleri vardır. Nasihati gerektirecek durumlarda, tatlılıkla nasihat etmeli, maddi yardımı gerektirecek durumlarda yardım etmelidir. Evladım diye yanan, evladını 116 www.dinimizislam.com da yakar, yuvasını da yıkar; ama bunun sıkıntısını hem dünyada, hem de ahirette fazlasıyla çeker. Herkes nefsine hâkim olmalı, hayatın gerçeklerini kabul etmelidir! Evlat hakkıyla ilgili çeşitli sorular Sual: Çocuk doğunca neler yapmak gerekir? CEVAP Yedinci günü isim koymak ve başını kazıyıp, saçının ağırlığı kadar, altın veya gümüş, sadaka vermek ve mümkünse akika hayvanı kesmek, müstehabdır. (S. Ebediyye) Saçını kazımadan tahmini olarak verilebilir. Altın ve gümüş yerine, kâğıt para verilse ve yedinci günden sonra da verilse olur. Sual: Dinimizde erkek çocuğu mu daha makbuldür? CEVAP Hayır, kız çocuğu daha makbuldür. Sual: Evladımı red edebilir miyim? CEVAP Baba, akıl-baliğ olan oğlundan mesul olmayı red edebilir. Evlatlıktan red diye bir şey yok. Emr-i maruf yapmayı, tevbesini, ziyarete gelmesini, hediyesini ve vâris olmasını reddedemez. Red ettim dese de geçerli değildir. Sual: Çocuk ne zamana kadar emzirilir? CEVAP Çocuğu, altı ay kadar anne sütü ile beslemek kâfidir. Mama yiyecek hâle gelinceye kadar emzirmek vacip, bundan sonra, iki yaşına kadar müstehap, iki buçuk yaşına kadar ise, caizdir. Bundan sonra emzirmek günahtır. (Redd-ül-muhtar) Sual: Kaç yaşına gelen kız çocuğunun odasını ayırmak gerekir? CEVAP On yaşına gelen kız ve erkek çocuğun yatak odasını birbirinden ve ana-babanın odasından ayırmalıdır. (Hadika) Sual: Çocuk, hanım ve mala fitne denir mi? Fitne ne demektir? CEVAP Fitne imtihan demektir. Anarşi, bozgunculuk, günah, şirk, bela, düşman ve daha başka manalara da gelir. Mal, hanım ve çocuklar hayırlı olmazsa bela olur, fitne olur. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Ya Rabbi, beni sevenlere, hayırlı mal ver! Bana düşmanlık edenlere de çok mal, çok evlat ver!) [İbni Asakir] Çocuğu ve malı olan imtihan içindedir. İmtihanı kazanamazsa başı 117 www.dinimizislam.com belaya girer, Cehenneme gider. Mal, çocuk ve hanım, cihad, namaz gibi ibadetlerden alıkoyabilir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Ey iman edenler, hanımlarınız ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır. Onlardan sakının!) [Tegabün 14] (Mallarınız ve çocuklarınız sizin için elbette bir fitnedir.) [Tegabün 15] Buradaki fitne de imtihan ve benzeri manalardadır. İnsan, genel olarak malını iyi yolda kullanmaz. Bu bakımdan malı kendisi için düşman olmuş olur. Aslında mal, kılıç gibi bir nimettir. İyi kullanılmazsa sahibini keser. Evlat da, bir nimet iken, iyi terbiye edilmezse, ana-babaları ile birlikte Cehenneme gider. Nimet, düşman olmuş olur. Çoğunluk bu imtihanı kazanmadığı için, mala, hanıma ve evlada fitne, düşman gibi tabirler kullanılmıştır. Mesela, İskoçyalılar, genelde cimri oldukları için, her İskoçyalıya cimri gözü ile bakılır. Belki de içlerinde çok cömert olanları da vardır. Kayserililer, gözü açık olarak bilinir. (Okur-yazar değilim ama Kayseriliyim) denir. Kayseri’de gözü açık olmayan da vardır. Hüküm ekseriyete göre verilir. Peygamber efendimiz, (Zenginleri ve kadınları Cehennemde gördüm) buyurmuştur. Halbuki Cennete gidecek zenginler ve kadınlar da çoktur. (Ramuz) Sual: Çocuklara büyüklerin ellerini öptürmek caiz mi? CEVAP Salihlerin elini öpmeye alıştırmalı. Menduptur. Sual: (Çocuklarım büyüyünce kâfir olacaksa, şimdiden ölsün) demek caiz midir? CEVAP Caizdir. Hep hayır dua etmeye çalışmalıdır! Sual: Kocamdan ayrıldım. Ondan olan oğlumu on yaşına kadar büyüttüm. Kötü olduğu için babasını tanıtmadım. Günah oldu mu? CEVAP Evet. Sual: Beyimin ilk hanımından olan 5 yaşındaki çocuğunu, eve koymamaya hakkım var mı? CEVAP Küçük olduğu için hakkınız yoktur. Sual: Toplumda, babası bilinmeyen, piç denilen çocuklar gün geçtikçe çoğalıyor. Ana-babalarının günahları bu çocuklara da yazılır mı? CEVAP Veled-i zinanın çoğalması, kıyamet alametidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 118 www.dinimizislam.com (Ahir zamanda, veled-i zina [piç] çoğalır.) [Taberani] Kâfir çocukları bile günahsız doğar. Ana-babanın günahını çocuğu çekmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Veled-i zina, babasının günahını çekmez. Hiç kimse, diğerinin günahını yüklenmez.) [Hakim] Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruldu ki: (Bir kimse, diğer kimsenin günahını çekmez.) [Necm 38] Çocuğu sütten ayırmak Sual: İki yaşına girmek üzere olan çocukları, üç aylarda sütten ayırmak ve bir kere ayırdıktan sonra tekrar süt vermek haram mıdır? CEVAP Hayır, haram değildir. Çocuğu emzirmek Sual: Anne bebeğini emzirmek zorunda mıdır? CEVAP Hayır, ama ihsan ederek emzirmesi çok sevab olur. Emzirmezse babasının sütanne tutması gerekir. Evladın malından yemek Sual: Baba, oğlunun malından izinsiz yiyebilir mi? Evlat babasına bakmaya mecbur mudur? CEVAP Eğer baba muhtaç değilse, cimri oğlunun malından izinsiz yiyemez, yemesi helâl olmaz. Cömert oğlunun malından, ihtiyacı olmasa da yemesi, helâl olur. (Hindiye) Evlat, zengin babaya bakmaya mecbur değildir. Baba fakir, evlat zenginse, Müslüman ana babaya nafaka vermek farz olur. Evlat da, baba da fakirse, yine babaya nafaka vermek farz değildir. Fakir olan evlat, fakir ana babasını kendi evine alıp, onlarla birlikte geçinirler. (Fetava-i Hayriyye) Doğmamış çocuğa Sual: Çocuk doğmadan akika kesmek ve sadaka-i fıtrını vermek gerekir mi? CEVAP Hayır, gerekmez. Boşanmada çocukların durumu Sual: Erkek, hanımını boşarsa, çocukları yetiştirmek dinen kimin hakkıdır? 119 www.dinimizislam.com CEVAP Ayrılıkta, çocuğu yetiştirmek, başkasıyla evli olmayan annenin hakkıdır. Anadan sonra, anneanneye, sonra babaanneye verilir. Bundan sonra kız kardeşe, sonra teyzeye verilir. Çocuk kimde olursa olsun, nafakasını babası verir. Kadın fakirse, çocukla birlikte yiyebilir. Babası yoksa çocuğun malından sarf edilir. Malı da yoksa nafakayı kendilerinin vermeleri vacib olur. Küçük kızı, başkasıyla evli olan annesi, annesinin teyzesi ve halası isteseler, annesinin teyzesine verilir. Oğlan yedi yaşına gelince, kız büluğa erince babasına zorla verilir. Babası yoksa fâsık olmayan, baba tarafından akrabaları alabilir. (S. Ebediyye) Nikahı düşenler – düşmeyenler Sual: Bir erkeğe, ana-babasının hala ve teyzesi, bir kadına da, anababasının amca ve dayısı mahrem midir? Kimler kimlerle evlenemez? CEVAP Önce usül ve füru meselesini bilmek gerekir. Usül, ana-baba, bunların ana-baba, dede ve büyük anneler. [Ananın anası ve babanın anası, bunların anaları.] Füru ise, evlatlar, bunların çocukları ve torunlarıdır. İlmihallerdeki (Hala ve teyze ile evlenilmez) ifadesinden, anababanın da, hala ve teyzesiyle evlenilemeyeceği anlaşılır. Çünkü bir kadına, erkek ve kız kardeşlerinin oğulları ve bunların erkek torunları mahremdir. [Mahrem demek, evlenmesi haram demektir. Mesela annemiz, bacımız, halamız, teyzemiz bize mahremdir.] Erkeğe de, erkek ve kız kardeşlerinin kızları ve bunların kız torunları mahremdir. Baba, halanın erkek kardeşidir. Halamıza, babamızın oğulları ve erkek torunları mahremdir. Teyzemize de annemizin oğulları ve erkek torunları mahremdir. Erkeğe mahrem olan kadınlar Soydan olan ve evlenilmesi erkeğe caiz olmayan yedi akraba şunlardır: 1- Analar: Anası, ana-babasının anaları, onların da anaları mahremdir. 2- Kızlar: Kızı, oğlunun ve kızının kızları ve torunlarının kızları mahremdir. 3- Kız kardeşler: Ana-baba bir veya ana bir veya yalnız baba bir kız kardeşler de 120 www.dinimizislam.com mahremdir. 4- Halalar: Halası, ana-babasının halaları, dedelerinin, büyük annelerinin halaları da mahremdir. 5- Teyzeler: Kişiye teyzesi, ana-babasının teyzeleri, dede ve büyük annelerinin teyzeleri de mahremdir. 6- Erkek kardeş kızları: Ana-baba bir, sadece ana bir veya yalnız baba bir erkek kardeşin kızları ve bunların kız torunları da mahremdir. 7- Kız kardeş kızları: Ana-baba bir veya sadece ana bir yahut yalnız baba bir kız kardeşin kızları ve bunların kız torunları da mahremdir. Bu yedi kişi soydan olmayıp, süt ile de olsa yine mahremdir. Zina ile de olursa, yine haramdır. Mesela bir kimse, zina ettiği kadının kızı ile, torunu ile veya anası ile evlenemez. Sadece oğlunun sütkardeşi olan kız ile ve erkek kardeşin sütannesi ile evlenmek caizdir. Nikah sebebi ile haram olanlar Nikah sebebi ile sonradan akraba olan şu 4 kadınla da evlenmek erkeğe haramdır: 1- Kayınvalideler: Kayınvalidesi haram olduğu gibi, kayınvalidesinin ve kayınpederinin anneleri de haramdır. 2- Üvey kızlar: Hanımının, başka erkekten olan kızları, torunları, üvey oğlunun kızları ve torunları da haramdır. 3- Gelinler: Oğlunun hanımı haram olduğu gibi, torunlarının hanımları da haramdır. Sadece üvey oğlun hanımı namahremdir. 4- Üvey analar: Babasının hanımı, yani üvey annesi haram olduğu gibi, dedelerinin evlendiği bütün kadınlar da haramdır. Zina sebebiyle de olsa haramdır. Yani bir kimsenin, babasının veya dedesinin zina ettiği kadınla evlenmesi haram olur. Amca kızı, dayı kızı, hala kızı ve teyze kızı ve yenge, yani kardeş zevcesi (Zirahm-i mahrem) değildir. Yani bu beş kadın, yabancı demektir. Bu beş kadın yabancı olduğundan, bunlarla evlenmek caizdir. Fakat, bunlardan ilk dördü ile evlenmek tenzihen mekruhtur. (K.Saadet)’teki, hadis-i şerifte, (Bunların çocukları zayıf, hastalıklı olur) buyuruldu. 121 www.dinimizislam.com Fakat amca kızının kızı ve amca oğlunun kızı ile, hala kızının kızı veya hala oğlunun kızı ile, dayı oğlunun kızı ve dayı kızının kızı ile, teyze kızının kızı ve teyze oğlunun kızı ile evlenmek mekruh olmaz. Bazı kimseler, Hazret-i Ali’nin amcasının kızı ile evlendiğini söylüyorlar. Bu yanlıştır. Peygamber efendimiz, Hazret-i Ali’nin amcası değil, amcasının oğludur. Yani Hazret-i Ali, amcasının oğlunun kızını aldı. Bu bakımdan tenzihen de mekruh olmadı. Erkeğe neseb ile haram olanlar: 1- Anası 2- Büyük analar [Annesinin ve babasının annesi ve onların anneleri] 3- Kızı, oğlunun ve kızının kızları 4- Bacısı 5- Bacısının ve biraderinin kızları 6- Halası 7- Teyzesi. Erkeğe süt itibariyle haram olanlar: 1- Süt anası 2- Süt büyük anaları 3- Süt kızı, süt oğlunun ve süt kızının kızları, 4- Süt bacısı 5- Süt bacısının ve süt biraderinin kızları 6- Süt halası 7- Süt teyzesi. Erkeğe nikah sebebi ile haram olanlar: Kaynanası, üvey kız, üvey anası, gelini. Erkeğe geçici haram olanlar: 1- Hanımının bacısı, 2- Hanımının halası, 3- Hanımının teyzesi, 4- Hanımının erkek ve kız kardeşinin kızları, 5- Hanımının süt bacısı, süt halası, süt teyzesi, erkek veya kız süt kardeşinin kızları, 6- Kitapsız kâfir kadınları. Sual: Annemin dayısı, amcası ya da babamın dayısı, amcası bana haram oluyor mu? Yani onlar benim öz dayım gibi oluyor mu? CEVAP Onlar sizin de öz dayınız, öz amcanız gibidir. Sual: Hanımım üvey babam yanında bizimle benimle, bensiz annemle birlikte yemek yemek, sohbet etmek vb gibi nedenlerle 122 www.dinimizislam.com bulunabilir mi? CEVAP Üvey babanız hanımınıza yabancıdır. Sual: Dedemin üvey kızını nikah edebilir miyim? CEVAP Evet nikah edebilirsiniz. Babanızın üvey kızını da nikah edebilirsiniz. Çünkü baba ve anne tarafından sana akraba değil. Sual: Gelinin kocası ölse, kayınpederine olan mahremliği devam eder mi? CEVAP Kayınpeder öz baba gibi mahremdir. Sual: Torunun hanımı dedeye mahrem midir? CEVAP Torunun hanımı, dedenin gelinidir, yani mahremdir. Sual: Annemin üvey annesi bana ve babama yabancı kadın mıdır? CEVAP Evet yabancı kadındır. Sual: Benim amcam hanımıma yabancı erkek hükmünde midir? CEVAP Evet, yabancı erkek hükmündedir. Sual: Kuzenlerle evlenmek caiz midir? CEVAP Kuzenden kastınız amca, dayı, hala ve teyze çocukları ise, hepsi ile evlenmek caizdir. Fakat tenzihen mekruhtur. Yeğene de kuzen denebiliyor. Onlarla evlenilmez. Sual: Üvey oğlun hanımı mahrem mi? CEVAP Mahrem değildir. Yabancıdır. Sual: Üvey kızın kızı da mahrem mi? CEVAP Evet. Sual: Benim üvey babam, hanımıma yabancı mı? CEVAP Evet. Sual: Bir babanın üvey kızı, kendi öz kızı gibi mahrem midir? CEVAP Evet. Sual: Gelin, insanın kendi kızı gibi midir? Nerelerine bakmak caiz, nerelerine bakmak caiz değildir? 123 www.dinimizislam.com CEVAP Gelin, insanın kendi kızı gibidir. Kızının neresine bakması caiz ise, gelinin de aynı yerine bakması caizdir. Erkek, nikahla alması ebedi haram olan 18 kadının, mesela annesinin, kızının ve gelininin saçına, yüzüne, gerdanına, kollarına, dizden aşağı bacağına, şehvetten emin ise, bakabilir. Göğüslerine, koltuk ve yanlarına [böğürlerine], uyluk ve dizlerine ve sırtına bakamaz. (Bedayı) Sual: Bir kadın, mürted amcanın yanında başı açık oturabilir mi? CEVAP Hayır. Sual: Gayrı müslim kardeş, kayınpeder, mürted amca dayı yabancı sayılır mı? CEVAP Evet. Sual: Kayınvalidenin annesi de, kayınvalide gibi mahrem mi? CEVAP Evet. Sual: Kardeş torunu mahrem mi? CEVAP Evet. Babamın teyzesi Sual: Erkeğe göre, annesinin veya babasının teyzesi ve halası kendisine namahrem midir? Kadına göre de, annesinin veya babasının dayısı ve amcası kendisine namahrem midir? CEVAP Erkeğe göre, kendi teyzesi ve halası gibidir, yabancı değildir. Kadına göre de, kendi dayısı ve amcası gibidir, yabancı değildir. Yani namahrem değil, mahremdir. Sual: Damadımın yanında başı açık durabilir miyim? CEVAP Kayınvalide, aynen anne gibidir. Başınız açık, kollarınız açık, diz kapağınızdan altı yani bacaklarınız açık olarak damadınızın yanında durabilirsiniz. Hiç mahzuru olmaz. Ancak genç iseniz, fazla açık durmanız iyi olmaz. Sual: Kaç yaşındaki kadına ihtiyar kadın denir? CEVAP 55 yaşından büyük olana ayise [ihtiyar kadın] denir. Sual: Bir erkeğe, hanımı mahrem midir, yoksa namahrem midir? CEVAP 124 www.dinimizislam.com Mahrem, nikah düşmeyen, evlenmesi haram olan demektir. Hala, teyze gibi evlenilmesi haram olan kadınlara mahrem denir. Namahrem, yabancı, nikah düşen demektir. Evlenilmesi haram olmayanlar, başkalarının hanımları ve bütün yabancı kadınlar namahremdir. Bir erkeğin hanımı, onun mahremi olmadığı gibi, namahremi de değildir. Onun nikahlısı, yani helalidir. Sual: Bir kadını kendim, kızını da oğlum için almam caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Nikahlısını, halvet olmadan boşayan erkek, bu kadının kızı ile evlenmesi caiz mi? CEVAP Evet. Sual: 16 yaşında baliğ olmayan, baliğ hükmünde midir? CEVAP Evet. Sual: İki kız kardeşle aynı anda evlenmek caiz mi? CEVAP Caiz değildir. Caiz demek âyeti inkâr olur. Harama helal demiş olur. Kendi kız kardeşi ile evlenenin durumu da aynıdır. Annesi ile evlenenin durumu da aynıdır. Anne ile kardeş ile evlenmek caiz diyen kimse, Allah’ın bildirdiği âyeti inkâr etmiş olur. Harama helal demiş olur. Meşhur bir harama helal diyen de kâfir olur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Analarınız; kızlarınız, bacılarınız, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, bacılarınızın kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada alarak evlenmek, size haram kılındı.) [Nisa 23] Sual: Öz ablamın kızı ile evlenmem caiz midir? CEVAP Abla kızı da, aynen abla gibidir. Evlenmek asla caiz değildir. Nisa suresinin 23. âyet-i kerimesinde haram olduğu yazılıdır. Ablanızın kızının kızı ile de ve bütün torunları ile evlenmeniz caiz değildir. Hıristiyanlık ve Yahudilikte bile abla kızıyla evlenmek caiz değildir. Amca ve dayı ile, hala ve teyze ile de evlenilmez. (Nisa 23) Sual: Üvey ağabeyim ile üvey ablam evlenebilir mi? Yani Babamın hanımı ölünce, dul bir kadınla evlendi. Bu kadının bir kızı var. Babamın 125 www.dinimizislam.com da ölen karısından bir oğlu var. Bu oğlan bu kız ile evlenebilir mi? CEVAP Evlenebilir. Çünkü hiç akrabalığı yoktur. Sual: Çocuklu dul bir kadınla evlendim. Bu kadının oğlunun hanımı bana yabancı mı? CEVAP Evet, yabancıdır. Ama bu kadının kızları size yabancı olmaz. Sual: Hanımımın üvey annesi, bana namahrem mi? CEVAP Evet yabancıdır. Sual: Bir hoca, süt bacı, genç kayınvalide, başka bir kocadan olma kızı ve benzerleriyle halvetin caiz olmadığını bildiriyor. Bunlar mahrem değil mi, bunlarla halvet caiz olmaz mı? CEVAP Bu kadınlar ebedi mahremdir. Ebedi mahrem olan kadınlarla halvet caizdir. Süt kardeş ile, Genç kaynana ve Gelin ile, fitne şüphesi yani insanların suizan edip yanlış anlaması söz konusu olunca, mekruhtur. Fitne şüphesi olmayınca mekruh olmaz. Sual: Bir erkeğin ölen hanımından olan kızı ile evli olan damadı, sonraki evlendiği hanımına mahrem mi, namahrem mi? Yani bir erkeğe, karısının üvey annesi mahrem midir? CEVAP Namahremdir yani yabancıdır. Sual: Bir kadın için, kayınpederinin ve kayınvalidesinin babası, bir erkek için kayınvalidesinin ve kayınpederinin annesi kendisine mahrem midir? CEVAP Evet, yabancı değildir. Kayınvalide ve kayınpederin anne, baba, dede ve nineleri de mahremdir. Sual: Bir erkeğe, ana babasının, hala ve teyzeleri mahrem midir? CEVAP Evet, mahremdir. Süt ile olanlar da böyledir. Yani süt hala, süt teyze de böyle mahrem olur. Sual: Bir kadına ana babasının, dayı ve amcaları mahrem midir? CEVAP Evet, mahremdir. Süt ile olanlar da böyledir. Yani süt amca, süt dayı da böyledir. Sual: Bir erkeğe, kardeşinin çocuklarının kızları mahrem midir? CEVAP 126 www.dinimizislam.com Evet mahremdir. O kızların kızları da mahremdir. Sual: Bir kadına, kardeşinin çocuklarının oğulları mahrem midir? CEVAP Evet mahremdir. (Redd-ül muhtar) Mahrem akraba Sual: Babanın hala ve teyzesi, kardeş çocuklarının torunları mahrem midir? CEVAP Evet, mahremdir. Babanın hala ve teyzesi, bizim hala ve teyzemiz demektir. Kardeşimizin torunları da, bizim yeğenimizdir. Üvey kardeşler Sual: Babamın eşi ölünce, dul ve çocuklu olan annemle evlenmiş. Annemle gelen üvey ablam var. Babamın ölen eşinden de bir abim var. Bunlar, birbirleriyle evlenebilirler mi? CEVAP Elbette evlenebilirler; çünkü ikisinin de, ana babaları ayrıdır. Hiçbir akrabalıkları yoktur. Babanız, ileride anneniz olacak kadına, (Oğluma kızını ver, seninle biz evlenelim) demiş oluyor. Bu gayet normaldir. Akraba ve hısım Sual: Kitaplarda hısım ve akraba ifadesi geçiyor. Bunların ikisi aynı değil mi? CEVAP Hayır, ikisi farklıdır. Ana, baba ve dedelerden, çocuklardan ve torunlardan başka olan yakınlara akraba denir. Mesela erkek kardeş, erkek yeğen ve amca, kadın için mahrem akrabadır. Kız kardeş, kız yeğen ve hala erkek için mahrem akrabadır. Amcaoğlu, halaoğlu kadın için namahrem akrabadır. Amcakızı, halakızı da erkek için namahrem akrabadır. Hısım, kadın tarafından, evlilik sebebiyle doğan akrabalık demektir. Kayınpeder, kayınvalide, gelin ve damat, mahrem hısımdır. Baldız, erkek için namahrem hısımdır. Enişte, kadın için namahrem hısımdır. Arapçada hısımlar için eshar deniyor. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Esharımın Cennetlik olmasını istedim. Rabbim de bu isteğimi kesin olarak kabul etti.) [Hakim] (Esharıma sövüp sayana, Allahü teâlânın ve bütün meleklerin ve insanların laneti olsun!) [Hakim] Peygamber efendimize Eshardan, akraba olmakla şereflenip, Cennetlik olanlardan bazıları şunlardır: 1- Kayınpeder olanlar: Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i 127 www.dinimizislam.com Ebu Süfyan. (Radıyallahü anhüm.) 2- Damat olanlar: Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali. (Radıyallahü anhümâ.) 3- Kayınvalide olanlar: Âişe validemizin annesi Ümmi Ruman, Hafsa validemizin annesi Hazret-i Zeyneb, Ümmi Habibe validemizin annesi Hazret-i Hind. (Radıyallahü anhünne.) 4- Kayınbirader olanlar: Hazret-i Abdullah bin Ömer, vahiy kâtibi Hazret-i Muaviye. (Radıyallahü anhüm.) Bu dört grup hısımdan birini sevmemek münafıklık alametidir, çünkü bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’nin sevgisi, bir münafığın kalbinde toplanmaz) [İ. Asakir] Nikah düşenlerle görüşmek ve halvet Sual: Halvet nedir? CEVAP Halvet, yabancı bir kadınla bir erkeğin bir odada, bir yerde yalnız kalmaları demektir. Bu haramdır. Sual: Yakınlarım fâsık, kötü insanlar. Onlarla iyi geçinmem için günah işlemem caiz olur mu? Mesela nikah düşen bayan akrabalarıma hoş geldin diyerek kucaklaşıp öpüşmem caiz olur mu? CEVAP Zaruretsiz caiz olmaz. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Eşin, dostların gönüllerini yapmak için, kendini günaha sokmak ve ahiretin sonsuz azaplarına atılmak, aklı olanın yapacağı iş değildir) buyuruyor. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (Bir kimse kötü insanların kızacakları şeyde Allahü teâlânın rızasını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızasını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır.) [Tirmizi] Sual: Yenge, baldız, amca ve dayı hanımları gibi akraba kadınlarla yalnız bir odada bulunmak günah mıdır? CEVAP Bahsettiğiniz kadınlar namahremdir. Böyle kadınlarla halvet haramdır. Halvet, yabancı bir kadınla bir erkeğin, bir yerde yalnız kalmasıdır. Kadın çok olsa da halvete mani değildir. Erkeğin hanımı veya annesi, bacısı gibi mahrem bir kadın bulunursa halvet olmaz. Müslüman kadın, fâsık kadınların yanında da saçı açık duramaz. 128 www.dinimizislam.com Mürted amca ve dayının yanında da açık duramaz. Mürted ana-babanın yanında, başı açık durmak caiz ise de, ellerini öpmek caiz değildir. Zaruret olmadıkça namahremle konuşmamalıdır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Ey kadınlar, mahreminiz olan erkeklerle konuşunuz, namahremle konuşmayınız!) [İ.Sa’id] [Mahrem, kendisi ile evlenmek haram olan yakın akraba demektir. Namahrem, kendisi ile evlenmek haram olmayan yabancı veya uzak akraba demektir.] Peygamber efendimiz, (Kadınlarla beraber olmaktan, onlarla yalnız kalmaktan sakının) buyurunca, oradakiler, bir kadının, kayınbirader, enişte gibi akrabalarla yalnız kalmasının hükmünü sorunca, Resulullah efendimiz, (Kayınbirader daha tehlikelidir, ölüm gibidir) buyurdu. (Buhari) Bunun sebebi, toplumda kayınbirader, enişte yabancı sayılmadığı için, yengesinin, baldızının yanına teklifsiz girip çıkar. Bunlar yalnız kalınca üçüncüleri şeytan olur. Sonra da, (Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü) derler. Bayram da olsa, yalnız bir yerde kalmak, zaruretsiz konuşmak, tokalaşmak haramdır. Şeytan insanı kadınlarla aldatmaya çalışır. Zaruretsiz, akraba da olsa, yabancı kadınlardan uzak durmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir erkekle bir kadın yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Yabancı bir kadınla sıkışık durmak, üstü pis bir hınzırla sıkışık durmaktan daha kötüdür.) [Taberani] (Şeytanın, takva sahiplerini avlamakta, kadınlardan daha uygun bir tuzağı yoktur.) [Deylemi] (İblis, şeytanlara der ki: Et, kadın ve içki ile insanları aldatmaya çalışın! Bu işte bunlardan daha etkilisi yoktur.) [Deylemi] (Ümmetim için en korktuğum şey, kadın ve içki fitnesidir.) [İ. Süyuti] (Bir fâcire [kötü] kadının fücuru [kötülüğü] bin erkeğin fücuru gibi ve bir iyi kadının iyiliği, yetmiş sıddıkın iyiliği gibidir.) [Ebu Nuaym] (Gençlik, delilikten bir şubedir, kadınlar da şeytanın tuzağıdır.) [E.Nuaym] (Kadın avrettir ve dışarı çıkınca şeytan onu gözetler.) [İbni Hibban] (Bir genç kız ile genç bir erkek beraber idi. Onları şeytandan emin görmedim.) [Tirmizi] Sual: Eniştemle veya beyimin kardeşi ve hanımı ile veya damadım 129 www.dinimizislam.com ile uzun yola gitmemiz caiz midir? CEVAP Enişteniz, yani kız kardeşinizin kocası size yabancı olduğu gibi beyinizin kardeşi de yabancıdır. Mahrem akraba olmadığı için bunlarla beraber uzun yola gitmeniz caiz olmaz, haram olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadının, yanında babası veya oğlu veya kocası veya erkek kardeşi veya bir mahremi olmadan üç günlük ve daha fazla bir yola, gitmesi helal olmaz.) [Buhari, Müslim] (Kocası veya mahremi olmayan müslüman bir kadının hacca gitmesi helal olmaz.) [Taberani] Damadınız size mahrem olduğu için uzun yola gidebilirsiniz. Ancak bir zaruret veya ihtiyaç olunca, mesela mahrem kimse bulamayıp sefere de çıkmak gerekince, yanında mahrem erkekleri bulunan saliha hanımlarla beraber gitmek caiz olur. Fâsık akraba yerine, salih olan yabancılar tercih edilir. Salih kimse, insanın düşmanı bile olsa, haram işlemekten korktuğu için malımıza, canımıza, ırzımıza zarar vermez. Seferde olan bir hanım ise, yanında mahrem akrabası olmasa da, beyinin ikamet ettiği yere gelebilir. Sual: Baldızımı veya yengemi İstanbul’un bir semtinden öteki semtine arabamla götürebilir miyim? CEVAP Yenge de baldız da yabancı kadındır. Zaruret olmadıkça da onları yalnız olarak bir yere götürmenizi tavsiye etmeyiz. Sual: Yanlarında yedi yaşında akıllı bir çocuk olursa yine de halvet olur mu? CEVAP Evet yine halvet olur. Sual: Yirmi yaşın üzerinde, akıl-baliğ olmayan, kadın-erkek münasebetlerini bilmeyen, konuşamayan zararsız deli olan biri erkek, diğeri kız olmak üzere iki çocuğum var. Kadın-erkek münasebetlerindeki durumları nedir? Komşu kadınlar, oğlumun yanında başı açık oturabilirler mi? Bunlarla halvet olur mu? CEVAP Kızınız, her ne kadar, kadın-erkek münasebetlerini bilmese de, netice itibarıyla bir kadındır. Ona şehvetle bakmak, onunla halvet etmek haramdır. Açık gezmesinin ona günahı olmaz ise de, bakanlara günah olacağı için, tesettüre riayet ettirmeye çalışmalı! Yabancı kadınların 130 www.dinimizislam.com oğlunuzla halvet etmeleri ve yanında açık durmaları haramdır. Sual: İnançsız bir dayım var. Yanımda da 8 yaşında bir oğlum ve 10 yaşında da bir kızım var. Oğlumla beraber veya oğlum kızım ve dayımla birlikte İstanbul’dan Trabzon’a gidebilir miyiz? Yahut kızımı dayımla gönderebilir miyim? CEVAP Kendiniz oğlunuzla veya dayınızla gidemediğiniz gibi, kızınız da dayınızla gidemez. Müslüman bir kadın, dinsiz veya emin olmayan mahremiyle ve baliğ olmamış çocuk mahremiyle sefere çıkamaz. Baliğa olmamış, gösterişli kız da, kadın gibidir. Yani mahremsiz sefere çıkamaz. (Hadika) Sual: Hadım olan erkekle, felçli ve deli ile de halvet olur mu? CEVAP Evet, olur. Sual: 20 yaşında ihtilam olmayan dilsiz bir deli ile halvet olur mu? CEVAP Halvet olur. Sual: Şehir otobüsünde ve caddedeki dükkanlarda halvet olur mu? CEVAP Olmaz. Sual: Salih erkek birden fazla olunca halvet olur mu? CEVAP Halvet olmaz. Sual: Muayenehanede başkaları yoksa, dışarıdan da görülmüyorsa halvet olur mu? CEVAP Olur. Sual: Hastanenin özel bir odasında yatarken, erkek doktor gelince halvet olur mu? CEVAP Hastalık zaruri olduğu için hastaya günah olmaz. Sual: Hastanede yanımdaki hasta şuursuzdur. Refakatçi olarak hanımı var. Benimle halvet olur mu? CEVAP Hanımınızı getirmek veya tek odada kalmak mümkün olmazsa, zaruret olur, caiz olur. Sual: On yaşında bir oğlum var. Bu oğlum yanımda iken eniştemle bir odada oturmamız halvet olur mu? Günah mıdır? CEVAP 131 www.dinimizislam.com Evet günahtır. Çünkü bu yaştaki çocuk, halvete mani değildir. Sual: Yabancı bir erkek ile yabancı bir kadın ahiret kardeşi olur mu? Komşumuz bir kadın, yabancı bir erkek ile ahiret kardeşi olmuş. Beraber bir odada kalıp, yiyip içiyorlar. "Namahremlik şartları aradan kalktığı için bize günah olmaz" diyorlar. Bu hususun dinimizdeki yeri nedir? CEVAP Bir erkek, yabancı bir kadınla "Ahiret kardeşi" olup onunla yalnız kalamaz. O kadın ona yine yabancıdır. Onunla evlenebilir. "Aradan namahremlik şartları kalkar" demek, dinsizlerin, mülhidlerin, zındıkların uydurdukları şeylerdir. Nikah olmadan hiç bir yabancı kadın, bir erkeğe helal olmaz. Beraber bir odada bulunmaları haram olur. Dinimizin hükümleri ortadadır. Haram belli, helal bellidir. Hiç kimse, haramı helal, helali haram yapamaz. Harama helal diyen kâfir olur. İslamiyet’te din kardeşliği vardır. Din kardeşiyle de evlenebilir. Ahiret kardeşi olmak da, din kardeşi olmak demektir. Bir kimse, ahiret kardeşiyle de evlenebilir. (Hadika) Sual: Bir kızla birbirimizin kanını yaladık. Kan kardeşi olduğum bu kız ile evlenmem uygun mudur? Kan vermekle de kan kardeşliği olur mu? CEVAP Kan yalamak, kan içmek haramdır. Eti yenen koyun, sığır gibi hayvanların da kanlarını içmek haramdır. Birbirinin kanını yalamakla veya birbirine vermekle kan kardeşi olunmaz. Yani birbirinin kanını yalayan veya birbirine kan veren kimseler, birbiriyle evlenebilir. Sual: Babam yengemin yanında kal diyor. Kalmazsan hakkımı helal etmem diyor. Ne yapmalıyım? CEVAP Asla yenge ile oturulmaz. Babanın haksız bedduası da tutmaz. Sual: Ana-baba ve mahrem dinsiz akrabayla, emr-i maruf gayesiyle görüşmek caiz mi? CEVAP Bu niyetlerle caiz, bu niyet olmadan caiz olmaz. Sual: Uygunsuz namahrem akrabalarımın ziyaretlerine gitmeyişim günah oluyor mu? CEVAP Dinimizdeki şu ölçü iyi bilinmeli: Günah işlenerek farz yapılmaz. Farz ile haram bir araya gelirse farz tehir edilir. Mesela bayanların hacca gitmesi farz, fakat yanında mahrem akrabası yoksa başka kadınlarla gitmesi haramdır. Kadın bu halde hacca bile gidemez. Haram işlenecekse, akrabaların evine gitmezsiniz. Amca 132 www.dinimizislam.com dayı gibi mahrem akrabalarınıza telefon edersiniz, telefonla bayramlarını tebrik edersiniz. Sual: Eşim, yabancı erkeklerle çok nazik konuşuyor. Ciddi konuş diyorum. Benim kötü niyetim yok ki diyor. İyi niyetle nazik konuşmakta mahzur var mı? CEVAP Tam İlmihal’de diyor ki: Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde kadınların, kızların, yabancı erkeklerle yumuşak sesle, nezaketle konuşmalarını, böylece kötü adamların kalblerine kötülük getirmelerini yasaklamakta, buna sebep olmayacak şekilde söylemelerini istemektedir. Kadınların, yabancı erkeklere süslenmelerini yasak etmektedir. Bileziklerinin sesini duyurmamak için, yavaş, sessiz yürümelerini emretmektedir. Yani günaha sebep olan her şey de günahtır. O halde günaha, harama sebep olan şeylerden kaçmak gerekir Sual: Şehvetsiz olarak bir kadınla iyi niyetle konuşmak, mesela din bilgisi vermek caiz midir? CEVAP Caiz değildir. Sual: Benim çok sevdiğim hıristiyan bir yengem var. Hıristiyan arkadaşlarım da var. Yengeme Müslümanlığı anlattık, daha Müslümanlığı seçmedi. Diğer arkadaşlar da Müslümanlığı seçmezse onlarla ve yengemle mükemmel bir şekilde devam ettirdiğim dostluğumu bozmam mı gerekecek? CEVAP Dost olmak ayrı, onlarla arkadaşlık etmek ayrıdır. Onların dinini sevmek yanlıştır. Bir hıristiyan kızı sevip onunla evlenmek de caizdir. Kendisini sevmek ayrı, dinini sevmek ayrıdır. Âyet-i kerimede kastedilen mana dinlerini sevmektir. Normal arkadaşlık dinlerini de sevmeye sebep olabilir. Onun için dikkatli olmak gerekir. Mesela onların bayramlarını falan tebrik etmek caiz değildir. Sual: İslamiyet’i öğrenmek isteyen bir bayana yabancı bir erkek nasıl yardımcı olabilir? CEVAP Sadece kitap verebilir veya gönderebilir. Sual: Müslüman kadının, kâfir kadınla tokalaşması caiz mi? CEVAP Zaruretsiz caiz olmaz. İhtiyaç olunca Hanbeli mezhebi taklit edilir. Sual: Hadis-i şerifte, bir kadının evinden başka yerde başını 133 www.dinimizislam.com açmasının günah olduğu bildiriliyor. Namahremin yanında mı kastediliyor? CEVAP Evet. Sual: Bir erkek, evleneceği kızı daha iyi tanımak için konuşması haram mıdır? CEVAP Evlenmek için kız görmeye gidildiği zaman kıza bakmak ve konuşmak sünnettir, günah değildir. Sual: Kız görmeye gidince, babamın da bakması caiz mi? CEVAP Evet. Sual: İstenilecek kızın neresine bakmaya izin vardır? CEVAP Yalnız yüzüne bakılır. Sual: Nikahtan önce sadece oğlanın kızı görmesi kâfi mi? CEVAP Birbirini görmek sünnettir. Sual: Evlenecek kızı ikinci defa görmek caiz mi? CEVAP Üçüncüsü bile caizdir. Sual: Bir kadın, şeyhinin elini öpebilir mi? CEVAP Peygamber efendimiz, yabancı kadınlara el öptürmemiştir. Kadınlar, kızlar şeyh denilen kimselerin elini öpemezler. Böyle zamane şeyhlerinden uzak durmalı. Sual: Üniversitede okuyoruz. Ben de, erkek arkadaşım da namaz kılıyoruz. İkimiz de haramdan kaçıyoruz. İkimizin de kötü niyeti yok. Beraber aynı evde, ayrı odalarda kalıyoruz. Bir arkadaş, erkekle kadının aynı odada kalması halvet olur, haram olur dedi. Biz gündüz beraberiz ama gece ayrıyız. Gündüz aynı odada kalmak gerçekten haram olur mu? CEVAP Bahsettiğiniz olay, dinimize aykırı olduğu gibi eşyanın tabiatına da aykırıdır. Siz ne kadar namuslu olursanız olun, yabancı bir kadınla bir erkek aynı odada halvet edemez, yalnız kalamaz. Yalnız kalmaları haramdır. Şeytan bunları rahat bırakmaz. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Bir erkekle bir kadın yalnız kalınca, aralarına şeytan girer.) [Taberani] (Bir erkekle bir kadın halvet ederse, [yalnız kalırlarsa] üçüncüleri 134 www.dinimizislam.com şeytan olur.) [Tirmizi] Kadınla erkek, iki zıt varlıktır. Ateşle barut gibidir. Ne kadar masum olurlarsa olsunlar, barut ateşe yaklaşırsa yanar. Ateşle suya da benzer. Ateş suyun içine girerse söner. Aç kurtla kınalı kuzuya da benzer. Ormanda taze otlar var diye kuzuyu götürür. Sonra kuzunun canına okur. Ateistler, feministler, (aynı odada kalsalar ne olur) diyebilirler, yani onlar için bu normaldir ama Müslüman bir kızla Müslüman bir erkek için normal değildir, yani dinimize aykırıdır. Dinimize aykırı bir husus için de niyetimiz iyi demek doğru değildir. Haram bir iş, iyi niyetle de yapılsa haramlıktan çıkmaz. İçki içen, zina eden veya her türlü haramı işleyen de, iyi niyetle yapıyorum diyebilir. Böyle iyi niyet insanı kurtarmaz. Hadis-i şerifte, (Cehennem iyi niyetlilerle doludur) buyuruluyor. Bir kimse, iyi niyetle işlediği harama alışır, sonra bunu dinin emri zanneder. Hazret-i Ömer, (Dininizi doğru öğrenip, buna uygun yaşayın. Yoksa yaşadığınızı din zannedersiniz) buyuruyor. İyi ve halis niyete bir örnek verelim: Odunların arasına ayağı sıkışan bir ayıyı adamın biri kurtarır. Ayı da, adam uyurken, benim de ona bir iyiliğim dokunsun diye, yüzüne konan sinekleri öldürmek ister. Kocaman taşı, adamın yüzündeki sineklere vurur. Evet, ayı iyi niyetiyle sinekleri öldürmüşse de, adamın başını da ezmiş oldu. Görüldüğü gibi tek başına iyi niyet insanı kurtarmıyor, ilim de şarttır. Ayının ilmi olsaydı, sineğe vurduğu taşın adamı öldüreceğini bilirdi. Bir kadınla bir erkek halvet edince, halvetin günahı ve zararı bilinirse, elbette halvetten, nikâhsız görüşmekten uzak durulur. Sual: Bir kadın, günah olur diye, erkek doktora gitmese, hastalığı ilerleyip ölse, günaha girmiş olur mu? CEVAP Bu hususta kitaplarımızdaki bilgiler şöyledir: İlaç kullanmayıp ölen, günaha girmez. Çünkü, ilacın faydası kesin değildir. (Redd-ül-muhtar) Yemeyip, içmeyip, açlıktan, susuzluktan ölen, günaha girer. Halbuki, ilaç almayıp ölen, günaha girmez. Fakat, faydası kesin olan ilaçları kullanmak farzdır. (S.Ebediyye) Etkisi kesin olan sebeplere yapışmak lazımdır; bu sebeplere yapışmayıp zarar görmek günah olur. (Hadika) Kadın doktor bulunmazsa, hastalık tehlikeli veya çok ağrılı ise, (Zaruretler haramları mubah kılar) hükmüne uyularak erkek jinekologa da gidilebilir. Sual: Yaşlı erkek ile yaşlı kadının, beraber yolculuğa çıkmaları caiz midir? 135 www.dinimizislam.com CEVAP Yabancı kadınla bir yerde yalnız kalmaya (Halvet) denir ki, haramdır. Fakat, ihtiyar kadının selamına cevap vermek, onunla müsafeha ve halvet caiz olur. (S. Ebediyye) Çok ihtiyar kadınla, ihtiyar erkek sefere çıkar ve yalnız kalabilirler. (Eşbah) Halvete mani olmak için Sual: Tesisat veya tamir işleri için gidilen bir evde, evin hanımı yalnızsa, halvet olur mu? CEVAP Evin hanımı başka odada durursa veya bu işleri yapmak için, iki kişi gidilirse, halvet olmaz. Kuzen yabancıdır Sual: Benim bir kuzenim var. Bana namahrem olduğu hâlde, devamlı mail yazıyor, uygunsuz şeyler yazıyor, hem kendi günaha giriyor, hem de beni günaha sokuyor. (Amca oğlu, dayı oğlu, hala oğlu ile yapılan görüşmeler günah olmaz) diyor. Öyle bir şey var mıdır? CEVAP Nikâh düşen kimse, ne kadar yakın akraba olursa olsun yabancı hükmündedir. Ablasının kocası, yani eniştesi de, baldız da yabancıdır. Yabancılarla flört etmek veya halvette bulunmak caiz olmaz. Yabancı kadınlara erkeklere bakmak Sual: Yabancı kadınlara bakmak günah mıdır? CEVAP Kadınlara da erkeklere de lüzumsuz veya şehvetle bakmak günahtır. Âyet-i kerimede mealen buyuruldu ki: (Ey Resulüm, müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramlardan korusunlar! İmanı olan kadınlara da söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar!) [Nur 30] Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: (Erkeğin kadına, kadının da erkeğe [şehvetle] bakması haramdır.) [Taberani] (Harama bakmak, şeytanın zehirli okudur. Allahü teâlâdan korkup yabancı kadına bakmayana, zevkli bir iman nasip olur.) [Ramuz] (Yabancı kadına şehvetle bakanın gözleri ateşle doldurulup, 136 www.dinimizislam.com Cehenneme atılır, onunla toka edenin kolları ensesinden bağlanıp, Cehenneme sokulur, lüzumsuz ve şehvetle konuşan, her kelimesi için, bin yıl Cehennemde kalır.) [R.Nasıhin] (Komşu ve arkadaş hanımına şehvetle bakmak yabancı kadına bakmaktan ve evli kadına bakmak, kıza bakmaktan daha çok günahtır. Zina da böyledir.) [R. Nasıhin] Bir erkeğin bir kadınla tokalaşması, zaruretsiz konuşması, görünmeyen bir yerde yalnız kalmaları haramdır. Peygamber efendimiz bile hiçbir kadınla tokalaşmamıştır. Bir hadis-i şerifte buyuruyor ki: (Elbette ben kadınlarla tokalaşmam.) [Nesai, İbni Mace, Taberani] Hazret-i Âişe validemiz de buyurdu ki: (Resulullah, kendisine helal olan kadınlardan başka, hiçbir kadınla tokalaşmadı.) [Buhari, Müslim] Yine hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Bir erkeğin başına demir bir şişin batması, namahrem bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.) [Taberani, Beyheki] (Yabancı kadınla kucaklaşan, şeytanla beraber zincire vurulup ateşe atılır.) [Şir’a] (Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah’a yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafiftir.) [Taberani] Namahremle konuşmak Kadınlar zaruret olmadıkça namahrem erkeklerle konuşamaz. Ramuz’un 469. sayfasında yazılı ilk hadis-i şerif şöyle: (Ey kadınlar, ancak mahreminiz olan erkeklerle konuşun, mahreminiz olmayanlarla konuşmayın!) [İbni Said] Siz iffetli olursanız Erkekler, iffetsiz [yani namussuz] olursa, geneleve falan giderse, karıları, kızları da kötü yola düşebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Siz iffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur.) [Hakim] (Ey gençler, namusunuzu koruyun, zina etmeyin! İyi bilin ki, namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim] (Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni Asakir] (Onun bunun karısını, kızını ayartan bizden değildir.) [İ.Ahmed] (Zina eden, aynı şeye maruz kalır.) [İ.Neccar] ["Çalma elin kapısını, çalarlar kapını", "Eden bulur" denmiştir.] 137 www.dinimizislam.com Kur'an-ı kerimde mealen, (Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın) buyuruluyor. (Enam 151) Buradaki yaklaşmayın demek, zinaya götürecek sebeplerden, hareket ve işlerden sakının, yabancı kadınları düşünmeyin, onlarla konuşmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın demektir. Yabancı kadınlara bakmak gözü zayıflatır, kalbi karartır. Peygamber efendimiz de, "göz zinası" hakkında buyuruyor ki: (Yabancı kadına şehvetle bakmak göz zinasıdır, onu tutmak el zinasıdır, ona gitmek ise ayakların zinasıdır.) [R.Nasıhin] (Bir yabancı kadın görüp de, Allah’tan korkarak, başını ondan çevirene, Allahü teâlâ, ibadetlerin tadını duyurur.) [Ebu Davud, İ.Ahmed, Hakim] (Avret yerini açana, başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki] (Kadının yüzünden ve iki eli ayasından başka bütün bedeni avrettir.) [M.Enhür] Kadınların, Kur'an-ı kerim, mevlid, ilahi okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları haramdır. [Hoparlör, radyo ve TV ile duyurmaları ise mekruh olur.] (Tergib-üs-salat, Hadika) Sual: Aşağıdaki iddialar reformcu bir yazara ait. Cevap verir misiniz? (Karşılaşan iki arkadaşın birbirinin elini öpmesi sünnettir.) CEVAP Haram olduğu Redd-ül-muhtar’da yazılıdır. (Peygamberimiz kadınlara el öptürmemişse de, onlarla müsafeha ederdi. Çünkü müsafeha etmek sünnettir. Eğer Peygamberimiz şimdi olsaydı kadınlara mutlaka el öptürürdü. Çünkü âlimlerin elini öpmek caizdir.) CEVAP Peygamber efendimizin kadınlarla müsafeha ettiği yalandır. Âlimin, ana-babanın eli öpülür. Fakat namahrem kadın, bir âlimin elini öpemez. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: (Peygamber efendimiz erkeklerle müsafeha ederek sözleştikten sonra, kadınlarla da sözleşme yaptı. Kadınların biati yalnız söz ile oldu. Mübarek eli kadınların eline dokunmadı.) [3/.41] Tibyan’da Mümtehine suresinin 12. âyetinin açıklamasında deniyor ki: Peygamber efendimiz, kendisi ile biat edilirken hiçbir yabancı [namahrem] kadınla müsafeha yapmamıştır. Hazret-i Âişe dedi ki: 138 www.dinimizislam.com (Peygamber efendimizin kadınlarla biati söz ile idi. Onun eli, hiçbir yabancı kadının eline değmemiştir.) [Müslim] (Doktor, kadına dokunuyor, günah olmuyor da, benim elimi öpünce niçin günah olsun?) CEVAP Doktor, zaruret olunca, ihtiyaç miktarı kadına dokunması caizdir. İhtiyaçtan fazla yerini açması haramdır. El öpmekte bir zaruret yok ki doktorla mukayese edilsin. (Âlim evlat, cahil babasına imam olamaz.) CEVAP Yanlış bu. Evlat bilgiliyse, babasına imam olabilir. Bunu yanlış olarak kölenin imamlığına benzetmiş. Kölenin imamlığının mekruh olması, köle olduğu için değil, hizmetle meşgul olmasından dolayı ilim tahsiline vakit bulamayacağı içindir. Eğer âlim olursa kölenin de imamlığı mekruh olmaz. A’manın [körün] imamlığının mekruh olmasının sebebi de, elbisesini temizleyememesidir; fakat elbisesi temiz olan a’manın da imam olması mekruh değildir. Çünkü Peygamber efendimiz, a’ma olan İbni Mektum hazretlerini defalarca kendi yerine imamlığa seçmişti. (Nimet-i İslam) Namahreme bakmak günahtır Sual: Bazı ateistler, “Peygamber zamanında kadınlar örtünmezdi. Umacı gibi örtünmek o zaman yoktu. Hazret-i Âişe başı açık gezerdi. Şimdiki örtünmeyi, sonradan, yobazlar uydurdu) diyorlar. Bu durum hicab âyeti gelmeden önce değil miydi? Bir de ateistlerin etkisi altında kalan, bir arkadaş, “Kadınlara bakmak, onlarla konuşmak, hatta onlarla beraber oturmak da günah değildir. Kadınların erkeklerle namaz kılmasının da mahzuru olmaz. Resulullah kadınların arka safta kılmasını söylemesi huşu açısındandır. Yoksa beraber kılmalarında mahzur olmaz. Tesettür detaydandır” diyor. Kadınların açık gezmesi, onlara bakmak ve konuşmak günah değil mi? CEVAP Elbette günahtır. İçkiyi yasaklayan âyet-i kerime gelmeden önce müslümanlardan içki içenler vardı. Bunu örnek gösterip de içki yasak değildi demek yanlış olduğu gibi, hicab âyetinden önceki durumu bildirip kadınlarla konuşmanın, onlara bakmanın, onlarla oturmanın günah olmadığını söylemek de böyle yanlıştır. Hicab [tesettür = örtünme] âyeti gelmeden önce, kadınlar örtünmezler, Resulullaha gelip, bilmediklerini sorup öğrenirlerdi. 139 www.dinimizislam.com Resulullah efendimiz birinin evine gitse, kadınlar da gelir, oturur, dinler, istifade ederlerdi. Beydavi’de ve Buhari’nin tefsir kısmında bildirildiği gibi, hicretten üç yıl sonra, Ahzab ve beş yıl sonra Nur surelerindeki hicab âyetleri gelip, kadınların yabancı erkekler yanında, oturmaları, bunlarla konuşmaları yasak edildi. Bundan sonra, Resulullah efendimiz, kadınların bilmediklerini, mübarek hanımlarından sormalarını emreyledi. Hicab âyetinden önceki durumu bildirip kadınların açılmasının mahzuru olmadığını söylemek, Müslümanları aldatmak olur. Resulullah efendimizin mübarek hanımı Ümm-i Seleme validemiz anlatır: Meymune ile birlikte Resulullahın yanında idik. İki gözü de görmeyen İbni Ümmi Mektum izin isteyip içeri girdi. Resulullah bunu görünce, bize (İçeri geçin) buyurdu. (O a'mâ değil mi, bizi görmez) dedim. (O sizi görmüyorsa, siz onu görmüyor musunuz?) Yani, o kör ise, siz kör değilsiniz ya, buyurdu. (Tirmizi, Ebu Davud, İ. Ahmed) Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Yabancı kadını görünce, yüzünüzü ondan ayırın! Ansızın görmek günah olmaz ise de, tekrar bakmak günah olur.) [Ebu Davud, Darimi] (Buluğa eren kız, yüz ve elinden başka yerini namahreme gösteremez.) [Ebu Davud] (Şarkıcı kadının aldığı para haram olduğu gibi, onu dinlemek ve yüzüne bakmak da haramdır. Haramla beslenen vücuda Cehennem ateşi layıktır.) [Taberani] (Bir kadın koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyurmak için bir topluluğun yanından geçerse, ona bakana da, kendisine de zina günahı [göz zinası] yüklenir.) [Nesai] (Gözler zina eder, eller zina eder, ayaklar zina eder, ferc zina eder.) [Ahmed, Taberani] (Gözün zinası harama [namahreme] bakmak, dilin zinası fuhuş konuşmaktır.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud] (Bir kadın, güzel kokular sürünüp, göz alıcı güzel elbiseler giyerek, bir topluluğun yanından geçerse, zina işlemiş gibi günaha girer.) [İbni Hibban] (Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez.) [İsfehani] (Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp Cehenneme atılır.) [M. Enhür] (Komşu kadına, arkadaş hanımına şehvet ile bakmak, yabancı kadına bakmaktan on kat daha günahtır. Evli kadınlara bakmak, kızlara bakmaktan daha günahtır.) [Taberani] 140 www.dinimizislam.com Kadınların saçları da avrettir. Avret yerine bir zaruret olmadan şehvetsiz de bakmak haramdır. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: Kadınların, kızların, başı, saçı, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkmaları haram olduğu gibi, ince, süslü, dar, hoş kokulu elbise ile çıkmaları da haramdır. Böyle çıkmalarına izin veren, razı olan ana babası, kocası veya kardeşi de, onun günahına ve azabına ortak olurlar. (Kimya-yı saadet) İmam-ı Zehebi de buyuruyor ki: Erkeklere ziynetini gösteren kadınlara, mesela altın, inci gibi şeyleri örtüsünün üstüne takan, koku süren, renkli ve ipek kumaş örtünmüş olan, kol ağızları geniş olup kolları görünen ve bunlar gibi kendilerini erkeklere gösteren kadınlara Allahü teâlâ dünyada ve ahirette azap edecektir. (Zevacir-İbni Hacer-i Mekki) Tesettüre riayet etmemek ve ziynetlerini göstermek gibi günahlar, kadınlarda çok olduğu için, Resulullah efendimiz, (Mirac gecesi Cehennemi gösterdiler, çoğunun kadın olduğunu gördüm) buyurdu. (Tirmizi) Harama bakmamak için Sual: Sokağa açık-saçık çıkmış bayanlara bakmamaya çalışsak da bazen de bakabiliyoruz. Bu gibi durumlarda günah işlememek için ne yapmalıyız? CEVAP Harama bakmamak için şunları bilmeli: a- Yabancı kadınlara bakmak gözü zayıflatır, kalbi karartır. Gözümüzün zayıflamaması, kalbimizin kararmaması için bakmamaya çalışmalıyız. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Haramlar, yaldızlanmış necaset gibidir) buyuruyor. Dışı süslü ama, içi berbat. Bunu düşünebilen bakmaz. b- (Avret yerini açana ve ona bakana Allah lanet etsin) hadis-i şerifini düşünerek lanetlik olmamak için hep bu hadis-i şerifi hatırlamalıdır. c- (Allah’ın azabından korkarak, başını yabancı kadından çevirene, Allahü teâlâ ibadetin tadını duyurur) hadis-i şerifini düşünerek ibadetlerin zevkine varabilmek için bayanlara bakmamalıyız. d- (Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp, Cehenneme atılır) hadis-i şerifini düşünerek, gözümüze erimiş kurşun dökülerek Cehenneme atılmaktan korkmalıyız. e- Yabancı kadına bakmak iffetsizlik, yani namussuzluktur. Durup dururken niye namussuz olalım? 141 www.dinimizislam.com f- Baktığımız kadınlar, birisinin anası, bacısı, kızı veya karısıdır. Birisi bizim anamıza, bacımıza, kızımıza ve karımıza baksa razı olur muyuz? İffetli insan razı olmaz. Bizim baktığımız bayan da mutlaka birisinin anası, bacısı, kızı veya karısıdır. Namussuzluk olan bu işi nasıl yaparız? Bir hadis-i şerifte, (Erkekler, namuslu olun ki, karılarınız kızlarınız da namuslu olsun) buyuruluyor. Karımızın kızımın namussuz olmasına sebep olmamız kadar ahmaklık var mıdır? g- Atalarımız da çalma elin kapısını çalarlar kapını buyuruyorlar. Kapımızın başkaları tarafından çalınmaması için kimseye kötü gözle bakmamamız gerekir. Kadınlara yaklaşmayın Sual: Kur’anda (Zina etmeyin) denmeyip de, niye, (Zinaya yaklaşmayın) deniyor? CEVAP Evet, Kur’an-ı kerimde, (Zinaya yaklaşmayın) buyuruluyor. (İsra 32) Yine, Kur’an-ı kerimde, (Ana ve babanı dövme) denmez; ama, (Ana babana öf deme) buyurulur. (İsra 23) Bu âyet-i kerimede öf demeden maksat, onlara üzücü bir şey söyleme demektir. (Beydavi) Burada, en hafifi söylenerek, bundan bile sakınılması, böylece daha kötü olan işe yaklaşılmaması emredilmektedir. (Zinaya yaklaşmayın) ifadesi de, zinaya götürecek sebeplerden, hallerden, hareketlerden ve işlerden sakının demektir. Yani erkekler için, yabancı kadınları düşünmeyin, onlara gülümsemeyin, onlara selam vermeyin, ihtiyaç olmadıkça onlarla konuşmayın, hal hatır sormayın, yüzlerine karşı dua etmeyin, onlara mektup, mesaj yazmayın, mailleşmeyin, chat yapmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın, onlarla tokalaşmayın, yalnız bir odada kalmayın, dans etmeyin vesaire demektir. Kadınlar için de, dikkati çekici elbise giyinmeyin, kocanızdan başkasına makyaj yapmayın, ziynetlerinizi göstermeyin, koku sürünerek sokağa çıkmayın, onların görebileceği yerlerde durmayın, onlarla selamlaşmayın, tebrikleşmeyin, yüzlerine karşı dua etmeyin, tokalaşmayın vesaire demektir. Kadınların erkeklere bakması Sual: Kadınların, yabancı erkeklere şehvetsiz bakması, caiz değil midir? CEVAP Şehvetsiz, ihtiyaç kadar, avret yeri açık olmayan yabancı erkeklere 142 www.dinimizislam.com bakmak caizdir. Şehvetten emin olan kadının yabancı erkeğe bakması, erkeğin erkeğe veya erkeğin, mahremi olan kadınlara bakması gibi caizdir, yani günah değildir. Şehvetle bakması ise, haram olur. Ancak ben şehvetsiz bakıyorum diyerek, yabancı erkeklere bakmayı âdet haline getirmesi, ihtiyaçsız bakması uygun olmaz. Telefonla sohbet Sual: (Kendileri görülmediği için, namahremle telefonla sohbet, mesajlaşmak veya mailleşmek caiz olur) deniyor. Bunda bir ölçü yok mudur? CEVAP İhtiyaçsız konuşmak caiz olmaz. Kur’an-ı kerimdeki, (Zinaya yaklaşmayın) ifadesi, zinaya götürecek sebeplerden, hallerden, hareketlerden ve işlerden sakının demektir. Mesela erkekler için, yabancı kadınları düşünmeyin, onlara gülümsemeyin, ihtiyaç olmadıkça onlarla konuşmayın, selam vermeyin, hal hatır sormayın, onlar duyacak şekilde dua etmeyin, onlara mektup, mesaj yazmayın, mailleşmeyin, chat yapmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın gibi anlamlara geldiği kitaplarda yazılıdır. Çamaşıra bakmak Sual: Yabancı kadının iç çamaşırlarına bakmak caiz midir? CEVAP Şehvetle bakmak haramdır. (S. Ebediyye) Televizyondaki görüntü Sual: Yabancı kadınların, resimlerine ve bilgisayar veya televizyondaki görüntülerine bakmak caiz midir? CEVAP Kadınların, saç, kol gibi bakılması haram olan yerlerinin, aynadaki veya sudaki görüntülerine şehvetsiz bakmak caizdir. Bunları görmek, kendilerini görmek gibi olmaz. Resimlerine, televizyondaki ve bilgisayardaki görüntülerine bakmak, aynadaki hayallerine bakmak gibidir. Hepsine şehvetsiz bakmak caiz olup, şehvetle bakmak veya şehvete sebep olacak görüntülerine bakmak haramdır. Yani şehvete sebep olacak görüntüyse, şehvetsiz de olsa, buna bakmak haramdır. Harama sebep olmak Sual: Televizyon ve gazetedeki şehvete sebep olmayan görüntülere, şehvetsiz bakmak caiz olduğuna göre, bunları yayınlamak da caiz midir? CEVAP Bunlara şehvetle bakanlar da çıkacağı için, şehvete, harama sebep olan fotoğraf ve görüntüleri yayınlamak caiz olmaz. 143 www.dinimizislam.com Kadınların sesleri haram mı? Sual: Bazıları, kadınların erkeklerle konuşmasına helal diyorlar. Haram değil mi? CEVAP İslamiyet’in hükümleri, 23 yılda geldi. Tesettür âyeti gelmeden önceki olayları ele alıp yabancı erkeklerle konuşmayı mubah saymak yanlıştır. İçki de haram edilmeden önce günah değildi. Daha önceki olayları örnek gösterip, asr-ı saadette içki içiliyordu diyerek içkiye mubah denir mi? Eski Peygamberlerin dinlerindeki olayları örnek gösterip bak kadınlarla konuşmak caiz denir mi? Hazret-i Âdem zamanında şimdi evlenilmesi haram olan bazı kimselerle evlenmek caizdi. Daha sonra haram edildi. Şimdiki olaylar için o zamanki hükümler örnek verilir mi hiç? Cariyelerin şarkı söylemeleri, hür kadınlar için örnek gösterilemez. Hazret-i Ömer, mehrin azaltılmasını tavsiye edince, perde arkasından yaşlı bir kadın, itiraz mahiyetinde, Nisâ suresinin (Bıraktığınız eşinize, yüklerle [altın mehir] vermiş de olsanız, ondan bir şey geri almayın) mealindeki 20. âyetini okuyor. Hazret-i Ömer bu kadına itiraz etmiyor. Bazı sapıklar, (Bu olay, kadının sesinin haram olmadığını gösterir) diyorlar. Perde arkasındaki kadının ihtiyar olduğunu açıklamıyorlar. İhtiyar kadının sesi haram değildir. İhtiyar kadına caiz olan şey, genç kadına caiz olmaz. Sapıklar yine diyor ki: (Hazret-i Âişe anlatır: "Bayram günü iki cariye, kahramanlık şiirlerini def çalarak terennüm ediyordu. Resulullah yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra babam [Hazret-i Ebu Bekir] içeri girdi. (Bu ne hâl, Resulullahın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor?) diye beni azarlayınca, Resulullah (Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır) buyurdu. Babam başka şeyle meşgul olunca cariyelere işaret ettim, dışarı çıktılar.) Sapık kimseler, bu olayı delil göstererek, kadınların erkeklerle beraber oturmasının, çalgı çalmasının, şarkı söylemesinin ve seslerini erkeklere duyurmasının helal olduğunu söylüyorlar. Şimdi yukarıdaki ifadeleri inceleyelim: 1- Şiir okuyan veya şarkı söyleyenler, hür kadın değil cariyedir. Cariyelerin saçlarını, kollarını açmaları seslerini erkeklere duyurmaları günah değildir. Cariyeyi örnek gösterip, hür kadınlara da bunların mubah olacağını söylemek Müslümana yakışmaz. 144 www.dinimizislam.com 2- Kahramanlık şiirleri veya şarkıları da, mehter marşları da caizdir. Bunların caiz olması, diğer şarkı ve türkülerin de caiz olmasını gerektirmez. Def ile şarkı türkü söylenir, ilahi söylenmez. Çünkü ilahi ibadettir. İbadete çalgı karıştırılmaz. Tasavvuf müziğinin dinde yeri yoktur. Resulullah efendimizin geldiği bir evde, küçük zenci kızları [cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin. Beni övmek [ilahi söylemek] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet) 3- Hazret-i Ebu Bekrin, def için şeytanın düdüğü demesi, çalgının mubah olmadığını gösterir. Ulema sadece düğünlerde, bayramlarda kadınların def çalmasının caiz olduğunu bildirmiştir. Yani def çalmanın kadınlara caiz olması, düğün ve bayram içindir. Başka zaman caiz değildir. Kadın sesinin haram olduğunu bildiren vesikalardan bazıları: Resulullahın hanımları müminlerin anneleri olduğu için, onun hanımları ile yani annelerimizle evlenmek de haramdır. Üç âyet meali: (Ey iman edenler, Resulullahın eşleri ile evlenmeniz caiz değildir.) [Ahzab 53] (Resulullahın eşleri, müminlerin anneleridir.) [Ahzab 6] (Ey nebi hanımları, siz diğer kadınlar gibi değilsiniz. Allah'tan sakının, edalı, yumuşak konuşmayın, kalbi bozuk olan, ümide kapılır; hep ciddi konuşun.) [Ahzab 32] Âyette, Peygamber hanımlarının yani annelerimizin yumuşak konuşmaları caiz olmayınca, başka kadınların yumuşak konuşmaları nasıl caiz olabilir. Annelerimize kötü gözle bakan çıkabileceğine göre, diğer kadınlara kötü gözle bakan çıkmaz mı? Kadının ihtiyaçsız sesini erkeklere duyurması caiz olmadığı gibi, bakması da caiz değildir. Bir âyet meali: (Mümin kadınlara da söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar.) [Nur 31] Birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir: (Erkeğin kadına, kadının da erkeğe [şehvetle] bakması haramdır.) [Taberani] (Yabancı kadını görünce, yüzünüzü çevirin!) [Ebu Davud] (Şarkı söyleyen kadını dinlemek ve yüzüne bakmak haramdır.) [Taberani] (Namahreme bakmak göz zinasıdır.) [Buhari] Ümm-i Seleme vâlidemiz anlatır: 145 www.dinimizislam.com Resulullahın yanında iken, iki gözü de görmeyen İbni Ümmi Mektûm, izin isteyip içeri girdi. Resulullah bize, (İçeri girin) buyurdu. (Ya Resulallah o a’ma değil mi, bizi görmez) dedim. (O sizi görmüyorsa, siz onu görmüyor musunuz?) Yani, o kör ise, siz kör değilsiniz ya, buyurdu. (Tirmizi, Ebu Davud) Bir âyet meali de şöyle: (Resulullahın eşlerinden ihtiyacınızı perde arkasından isteyin.) [Ahzab 53] Namahreme bakmak günah olduğu gibi onunla konuşmak da günahtır. İki hadis-i şerif meali: (Ey kadınlar, ancak mahreminizle konuşun, namahremle konuşmayın!) [Ramuz, İbni Said] (Yabancı kadınla şehvetle konuşana, her kelimesi için, Cehennemde azap vardır.) [R. Nasıhin] Kadınların yüksek sesle veya yumuşak konuşmaları ve seslerini namahreme duyurmaları caiz olmadığı için, ezan ve ikamet okumaları da caiz değildir. (Redd-ül-muhtar) Genç kadın, yabancı erkeğe selam veremez ve aksıran erkeğe bir şey söylemez ve kendine söylenince de cevap vermez. (Hamevi Eşbah şerhi) Kadınların seslerini erkeklere duyurması haramdır. Bazı âlimler, ihtiyaç zamanında, ihtiyaç kadar ve sert, ciddi konuşmaları caiz olup fazlası yine caiz olmaz buyurmuşlardır. (Tezkiye-i ehli beyt) Çalgı ve kadın sesi, sima değil gınadır, haramdır. (Dürr-ül-mearif) Allahü teâlâ, kadının namahremle yumuşak sesle konuşmasını men ediyor. (Mekt. Rabbani 3/41) Kadınların, saçı, başı ve kolları açık sokağa çıkmaları ve yabancı erkeklerle lüzumsuz yere, konuşmaları, şarkı söyleyerek, hatta Kur'an, mevlit, ezan okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları büyük günahtır. Ancak yabancı erkeklerle, alış veriş gibi, ihtiyaç olduğu zaman, fitneye sebep olmayacak şekilde, sert ve ciddi konuşmaları caizdir. (Tergibüssalat, Hadika, S. Ebediyye) Sual: Kadın resmine bakmak caiz midir? Açıkken, arkadaşlarla çektirdiğim resimlerden onlarda da vardır. Geri alma imkanı da yoktur. O resimlerin bana da günahı olur mu? CEVAP Kadın resmine ihtiyaçsız ve şehvetsiz bakmak mekruh, şehvetle bakmak haramdır. Bir ihtiyaçtan dolayı şehvetsiz bakmak caizdir. Resim, hoparlörden çıkan sese benzetilemez. Resim, o kimsenin 146 www.dinimizislam.com bizzat kendisi değil ise de, neticede bir kadın resmidir. Hangi kadın olursa olsun, resme de şehvetle bakmak caiz değildir. Kadının erkeğin, erkeğin de kadının yüzüne ihtiyaçsız bakması tenzihen mekruhtur. Bir ihtiyaç varsa, ihtiyaç kadar bakılır. Açık gezmeye tevbe edip, resimleri de, geri alamadığınıza göre, size günah olmaz. Sual: TV’lerdeki bayanların resimlerine şehvetli veya şehvetsiz bakmak ve seslerini dinlemek caiz mi? CEVAP Kadınların saç, kol gibi bakılması haram olan yerlerinin aynadaki görüntülerine şehvetsiz bakmak haram değildir. Resimlerine, televizyondaki görüntülerine bakmak, aynadaki hayallerine bakmak gibidir. Şehvetsiz bakmak caiz, şehvet ile bakmak veya şehvete sebep olacak görüntülerine bakmak, böyle sesleri dinlemek haramdır. Kaba [galiz] avret yerlerine, mesela göğüslerine, kalçasına ise, şehvetsiz de bakmak haramdır. Sual: Kadınların, Kur'an-ı kerim, mevlid, ilahi okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları haram mıdır? CEVAP Evet haramdır. [Hoparlör, radyo ve TV ile duyurmaları ise mekruh olur.] (Tergibüssalat, Hadika) Kadınların selam vermesi Sual: Tanımadığımız kadınlar, telefonla veya dükkanımıza girince selam veriyorlar. Bunların selamlarını almak günah mıdır? CEVAP Günah değildir. Selam; emniyet, huzur, selamet, sağlık, barış, rahatlık, kurtuluş gibi manalara gelir. Selam vermek, yani Selamün aleyküm demek, (Ben müslümanım, benden sana zarar gelmez, selamet üzere ol, Müslüman olarak öl) manalarına da gelen en güzel bir duadır. Bir kadın bir erkeğe, Allah razı olsun diyebiliyorsa veya tersi, bir erkek bir kadına Allah razı olsun diyebiliyorsa, niye selam vermesin? Yabancı birine selam verince veya Allah razı olsun diye dua edince, karşıdaki bu beni seviyor ki, bana böyle dua ediyor düşüncesi gelebilir. Karşı cins olunca, fitne durumu da varsa, böyle dua edilmez. Yabancı kadına selam vermek ve dua etmek gibi, ihtiyaçsız konuşmak da caiz olmaz. Eğer ihtiyaç halinde konuşuluyorsa, selam vermek veya Allah razı olsun demek de caiz olur. (Yabancı ile her şeyi konuş, selama veya duaya gelince, bunlar caiz değil) denmez. 147 www.dinimizislam.com İyi günler, merhaba, hayırlı sabahlar demek de selam vermek gibidir. Bunları da, yabancıya söylemek caiz olmaz. İhtiyaç olduğu zaman bunları söylemek caiz olunca, selam vermek de caiz olur. Mecelle’nin 39. maddesinde, (Zamanın değişmesiyle, hükümler değişir) kaidesinin açıklaması şöyledir: Zamanın değişmesi ile, örf ve âdete ait hükümler değişebilir. Nassa, delile dayanan hükümler, zamanla değişmez. (Dürer-ül-hükkam) Namaz, oruç, zekât gibi hükümler zamanla değişmez ama, âdete ait hükümler değişebilir. Mesela sokakta tanımadığınız bir kimseye selam verseniz, (Bu adam beni nereden tanıyor, niye selam verdi) gibi size tuhaf tuhaf bakar. Selamı yaymak dinimizin emri iken, böyle durumlarda herkese selam verilmez. Dinimizde bid’at ehline, fâsıklara selam verilmez. Ama günümüzde bunlar tanıdık kimseler ise, karşılaşınca selam verilir. Selam vermeseniz veya selam almasanız, (Bu adam bana niye selam vermedi, selamımı niye almadı) diye düşünür. Halbuki eski devirde, bir kimseye selam vermeyince, o kimse anlardı ki, ben şu günahı açıkça işlediğim için bana Müslümanlar selam vermiyorlar. Bugün bunu uygulamak fitneye sebep olur. Gerektiğinde kâfire de selam vermek caizdir. Bazı hükümler, Darülharb denilen gayri Müslim ülkelerde farklıdır. Peygamber efendimiz, böyle ülkelerde, onlardan faiz almanın caiz olduğunu bildirmiştir. Alış verişe ait fâsid hükümler de caizdir. Hazret-i Ömer, günah işleyen şarkıcı kadına kamçı ile vururken, kadının başı açıldığında, (Haram işlemeyi âdet edindiği için, hürmeti kalmamıştır, ihtiyaç kadar saçlarına bakmak günah olmaz) buyurmuştur. Ebu Bekr-i Belhi hazretleri de, dere kenarında giderken, başları ve kolları açık kadınlar görüyor, (Bunların hürmetleri kalmadığı için ihtiyaç kadar bakmak günah değildir) buyuruyor. İş icabı böyle kadınlara selam vermek ve selamlarını da almak caizdir. Çalışmaya mecbur kalan muhtaç, kimsesiz kadınlar, işin gerektirdiği kadar, ayaklarını ve kollarını açabilir. Erkeklerin, bunları, iş için görmeleri, şehvetsiz bakmaları, verdikleri selamı almaları ve onlara selam vermeleri caiz olur. Yukarıda açıklanan sebeplerle bazı yasaklar mubah hale geliyor. Mesela iş yerimize gelen veya onların iş yerlerine gittiğimizde, konuşmak zorunda kaldığımız kadınlara selam vermek, selamlarını almak günah olmuyor. Hatta kadın, hoş geldiniz diyerek elini uzatırsa, tokalaşmak bile caiz oluyor. Halbuki ihtiyaçsız bir kadınla tokalaşmak haramdır. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali şöyledir: 148 www.dinimizislam.com (Başından bir şişle vurulmak, yabancı kadına dokunmaktan daha hafiftir.) [Beyheki] (Yabancı kadına şehvetle bakmak, göz zinası, ona dokunmak el zinasıdır.) [R. Nâsıhin] (Pislik içindeki bir domuza sürtünmek, yabancı kadına dokunmaktan iyidir.) [Taberani] (Yabancı kadınla tokalaşanın elleri bağlanıp, Cehenneme atılır.) [R.Nâsıhin] Dinimizin verdiği ruhsatlardan ihtiyaç kadar faydalanmalı, fitneye sebep olmamalı. Fitne yoksa dinin emri ne ise ona uymalıdır. Zaruret ve fitne zamanında Sual: Harama helal veya haram bir şey için Allah razı olsun diyenin kâfir olacağı din kitaplarında yazılıdır. Biz namaz kılan tesettürlü kimseleriz. Bayramda seyranda yabancı erkeklerle tokalaşıyor veya öpüşüyoruz. Bizi öpen yaşlı erkeklere Allah razı olsun desek küfür olur mu? Maksadımız harama helal demek değildir. Teşekkür kabilinden bir şeydir. Yine de küfre girmiş oluyor muyuz? Bazı arkadaşlar siz küfre giriyorsunuz diyor. CEVAP Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Bilmeden fetva verene, yerdeki ve gökteki melekler lanet ederler.) [İbni Lal] Müslümana kâfir demek çok tehlikelidir. Bir kurtuluş yolu varsa onu bulmak lazımdır. Çünkü hangi söz küfür, hangisi değil, bilmek şarttır. 99 tane âlim, bir şeye küfür dese, bir tek âlim de küfür değil dese, o kimseye o işten dolayı kâfir denmez. Hanefi mezhebindeki bütün âlimler, bir şeye küfür dese, diğer mezheplerdeki bir âlim, bu şey küfür değil dese, o kimseye kâfir denmiyor. Onun için küfür olan bir konuda ince eleyip sık dokumak gerekiyor. Sorumsuz kimseler hemen haramdır, helaldir diye çekinmeden söylerler. Bilmeden, kitaba bakmadan, caizdir, caiz değildir gibi konuşmaktan çok sakınmalı! Haramdan korkmayan, günah işlemeye cesaret eden cahildir. Nitekim, (Cahil, cesur olur) yani (Cahil cüretkâr olur) deniyor. Bu söz, (Cahil, günah işlemekten korkmaz) demektir. Hadis-i şerifte, (Fetva vermekte en cüretkâr olanınız, ateşe [Cehenneme atılmaya] en cüretkâr olanınızdır) buyuruldu. (Darimi) Mecelle’de diyor ki: Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin, zaruret devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. (Madde 21) 149 www.dinimizislam.com Zaruret olunca haram bir şey ilaç olarak kullanılıyor ve şifa hasıl olabiliyor. Halbuki Peygamber efendimiz, (Haramda şifa yoktur) buyuruyor. Haram olan şey, nasıl şifa olabiliyor diye hatıra gelebilir. Evet haramda şifa olmaz. Zaruret olunca haram mubah hale geliyor. Mubahtan şifa hasıl oluyor. Genelde erkek için, yabancı kadınla tokalaşmak gibi bir zaruret hasıl olabiliyor. Böyle zaruri durumlarda, haram olan fitneye sebebiyet vermemek için tokalaşmak mubah oluyor. Mubah olan bir işten dolayı teşekkür etmeye, Allah razı olsun demeye küfür demek doğru olmaz. [Ancak, zaruret ve fitne zamanlarında yapılması caiz olan şeyleri, sair zamanlarda yani fitne ve zaruret olmayan durumlarda yapmak uygun değildir.] Yabancının elini öpmek Bazı bayanlar, mail ile, telefon ile, (Hocam ellerinizden öperiz) diyorlar. Bizzat öpmekle, öperim demek farklı şeylerdir. Mesela eski bir âdettir, mektuplarda, (Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperiz) denir. Halbuki gözden öpülmez, bu sevgiyi belirten bir ifadedir. Hatta her büyüğün elini de öpmek uygun değildir. Sadece ana baba ve âlimin eli öpülür diye bildiriliyor. Ama âdettir, fitne olmaması için amca, dayı, hala ve teyzemizin elini öpüyoruz. Hatta yabancı yaşlı kadın veya erkeklerin de elini öpüyoruz. “Ana babadan başkasının eli öpülmez, siz haramı mubah sayıyorsunuz, o halde kâfir oldunuz” demek yanlış olur. Bir teyzenin elini öpsek, o da “Evladım Allah razı olsun” dese, teyzeye “Haram bir işe Allah razı olsun dediniz, küfre girdiniz“ demek de yanlıştır. Zaruret ve haramlar Sual: Zaruret olursa, yabancı kadınla tokalaşmak caiz olur deniyor. Zarureti bahane ederek, haram işlemek caiz olur mu? CEVAP Zaruret halinde, haram olan bir işi, zaruret bitene kadar yapmanın caiz olduğu bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. Mecelle’de deniyor ki: Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin, zaruret devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. (Madde 21) Birkaç örnek verelim: 1- Domuz eti yemek ve içki içmek, haramdır. Zaruret varsa, zaruret bitene kadar mubah olur. Yani ölmemek için domuz yenir ve şarap içilir. Yiyip içmeyip ölen, haram işlemiş olur. 2- Faiz haramdır. Zaruret olunca, zaruret miktarı mubah olur. 3- Kadınların saçlarını açması haramdır. Zaruret varsa, zaruret bitene kadar mubah olur. 150 www.dinimizislam.com Bunlar gibi, zaruret olunca yabancı kadınla tokalaşmak da caizdir. Mesela, İslam ülkelerindeki bir devlet başkanı, başka ülkelerden gelen bayan başbakanlarla tokalaşmazsa fitneye sebep olur. Fitneye sebep olmak ise haramdır. Kimlerle evlenilir Evlenmenin fayda ve zararları Sual: Günümüzde evlilik zararlı mı? Evlilikte dikkat edilecek hususlar nelerdir? CEVAP Evlenmenin fayda ve mahzurları, şahıstan şahısa göre değişir. Kimisi için evlenmek dünya ve ahiret saadetine sebeptir. Kimisi için ise mahzurlu olabilir. Birisiyle nikahlanmak isteyen, birkaç defa istihare etmeli, Hak teâlâya sığınmalı, nefsin ve kötü kimselerin araya katılmasından korunmak için, yalvarmalıdır. Evlenmenin faydalarından birkaçı şunlardır: 1- Evlilikten çocuk olabilir. Evladı salih olursa, kendisi için dua eder. Onun sebebiyle birçok nimetlere kavuşur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Öldükten sonra sevabı kesilmeyen iyi işlerden biri de, salih evlat yetiştirmektir. Ana-babası öldükten sonra böyle evladın ettiği dualar, ana-babasına ulaşır.) [Müslim] Çocuk, ana-babasından önce küçükken ölür, ebeveyni de bu acıya katlanırsa, çocuk onlara şefaatçı olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Çocuğa Cennete gir, denir. Öfke ile "Ana-babamı almadan girmem" der. Sonra ana-babası ile Cennete girer.) [Nesai] (Çocuklar Cennet kapısının önünde toplanıp, hep birden bağırıp, ana-babalarını isterler. Bağırmaları, ana-babaları oraya gelinceye ve her biri ana-babasının elini tutup Cennete girinceye kadar devam eder.) [İ.Gazali] 2- Evlenmeyen kimse, gözünü haramlardan koruyamayabilir. Evlilik, şeytanın kötülük yapmasından uzaklaştırabilir ve dinini korumaya yardım edebilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Evlenen, dininin yarısını korumuştur. Artık diğer yarısını korumak için de Allahü teâlâya karşı gelmekten sakının!) [Taberani] (Şükreden kalbe, zikreden dile ve ahiret hususunda size yardımcı olacak saliha bir hanıma sahip olmaya çalışın!) hadis-i şerifinde hanımın, zikir ve şükürle beraber buyurulması, saliha hanımların bir nimet olduğunu göstermektedir. Dinini korumakta yardımcıdır. 151 www.dinimizislam.com (Tirmizi) Hazret-i Ömer buyurdu ki: (İmandan sonra, iyi bir hanımdan daha büyük nimet yoktur.) Günümüzde bekâr kalarak dini korumak zordur. Evlenmek, dini korumaya yardımcıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir genç evlenince, şeytan şöyle der: "Eyvah, dinini benden korudu.") [İ. Asakir] Başka bir hadis-i şerifte de, evlinin 2 rekat namazının, bekârın kıldığı 80 rekattan daha fazla sevaba kavuşacağı bildirilmiştir. (Ramuz) 3- Kadınların huysuzluklarına ve onların ihtiyaçlarını temin için sabretmek, üstün ibadetlerdendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Günahlardan bir günah vardır ki, ailesinden çektiği sıkıntıdan başka bir şey ona kefaret olmaz.) [Taberani] Kötü kadınlar arasına düşerek, nefsine aldanıp haram işlemekten korkan gencin, afif, temiz müslüman bir kız bulup evlenmesi farz olur. Böyle sıkışık durumda olmayan genç, ilim ve ahlak edinmek için çalışıp kadınlara ait özel bilgileri öğrendikten sonra evlenmelidir. Çoluk çocuğuna helalden nafaka kazanmaktan aciz olanın evlenmesi doğru olmaz. Müslüman bir gencin önce dinini iyice öğrenmiş olması gerekir. Ondan sonra sünneti yerine getirmek niyetiyle evlenebilir. Edebi, hayası, ahlakı güzel olan, dinini, imanını, İslam’ın şartlarını öğrenmiş, İslamiyet’e uyan, sokakta dinin emrettiği şekilde giyinen bir kızla nikahlanmalıdır! İffet sahibi, dinini kayıran bir kız aramalıdır! İllâ da (Malı çok, güzel bir kız olsun) dememelidir! Mal için, güzellik için iffeti ve salahı elden kaçırmamalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kadın, ya malı için veya güzelliği için, yahut da dini için alınır. Siz dini olanını alınız! Malı için alan malına kavuşamaz. Yalnız güzelliği için alan, güzelliğinden mahrum kalır.) [Müslim] Din ile güzelliğin birlikte bulunması çok iyidir. Yine hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Güzelliği ve malı için bir kadınla evlenen, ikisinden de mahrum kalır. Dini için evlenene, mal ve güzellik de verilir.) [Taberani] Nikahtan önce kızı görmek sünnettir. (Görmeden olan evliliğin sonu, üzüntü ve pişmanlıktır) hadis-i şerifi, nikahtan önce kızı görmenin önemini bildirmektedir. Evliliğin külfetleri çoktur. Ailenin ve çocukların mesuliyetleri vardır. Her babayiğit bu mesuliyetlerden kurtulamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: 152 www.dinimizislam.com (İkinci asırdan sonra insanların en hayırlısı, gailesi az ve çoluk çocuğu olmayandır.) [Ebu Ya’la] (Gün gelir, kişinin helakı, hanımının, ana-babasının ve çocuklarının elinden olur. Bunlar onu, fakirlikle ayıplar. Gücünün yetmediğini kendisinden isterler. Kişi bu sebeple tehlikeli işlere girer ve dini gider, helak olur.) [Beyheki] (Kulun dağlar gibi iyiliği, sevabı olduğu halde, Kıyamette aile hakkından, onların bakımından, malını nereden kazanıp nereye sarf ettiğinden sorulur. Böylece bütün hasenatı borçlarına ödenir. Bir şeyi kalmaz. Sonra bir melek şöyle der: İşte şu, çoluk çocuğu dünyada bütün sevaplarını yiyip bitiren ve bugün rehin olarak kalan kimsedir.) [İ.Gazali] Evliliğin külfetlerinden bazıları şunlardır: 1- Helal nafaka temininde güçlük çeken kimse, harama sapar ve kendini helake sürükler. Bekâr olursa kendini geçindirmesi daha kolay olur. Kıyamette insanın ilk hasmı aile efradıdır. Derler ki: (Ya Rabbi, bundan hakkımızı al! Biz bilmiyorduk. O bize haram yedirdi.) Çoluk çocuğun hakkı alınır. Sadece mal bakımından değil, ilim bakımından da aile efradını cahil bırakmamalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kişi, ehlini cahil bırakmaktan daha büyük günahla huzur-i ilahiye çıkamaz.) [Deylemi] 2- Ailesiyle hoş geçinememek, kötü huylarına sabredememek felakettir. Çünkü erkek çoban gibidir, âmir gibidir, maiyetinden mesuldür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kişiye, tekeffül ettiği kimseye bakmaması günah olarak yeter.) [Nesai] Allahü teâlâ, kendimizi ve aile efradımızı Cehennemden korumamızı emrediyor. Halbuki insan kendini korumaktan aciz iken, mesuliyeti altındakileri nasıl koruyabilir? Geçimsiz, sinirli kimseler hanımlarının kötü huylarına sabredemeyeceği için evlenmemeleri daha uygun olur. 3- Çoluk çocuk kalbi meşgul edebilir. Kendisini ibadetten alıkoyabilir. Ebu Süleyman-i Darani hazretleri buyurdu ki: (Bekârlığa dayanmak, ailenin çilesine dayanmaktan daha hayırlı, onların eziyetine katlanmak, Cehennem ateşine dayanmaktan daha hayırlıdır.) Güzel ahlaka sahip olan, helal nafaka kazanabilen, hanımını üzmeyecek olan, evlenmesi ibadetine mani olmayan kimsenin evlenmesinde mahzur yoktur. Helal nafaka kazanması zor ise, geçimsiz ve huysuz ise, evlenmesi hayırlı işlerine mani oluyorsa evlenmesi 153 www.dinimizislam.com mahzurlu olur. Evlenecek kızlara tavsiyeler Sual: Evlenecek kızlara tavsiyeniz nedir? CEVAP Erkek için de, kadın için de iyi geçinmek, fedakârlık ve sabır ister. (Külfetsiz nimet olmaz) buyurmuşlardır. İyi geçinmek için, sıkıntılara katlanmak ve her zaman kendini haklı görmemek gerekir. Ben haklıyım demek geçimsizliğe yol açar. Tecrübeli ve Müslüman bir annenin, asırlar önce kızına verdiği bir öğüt: Doğup büyüdüğün, senelerce yaşadığın bir yuvadan çıkarak, yabancı bir yere gidecek, huyunu, suyunu bilmediğin bir insanla yaşayacaksın. Sen ona yer ol ki, o sana gök olsun. Sen ona ev ol ki, o da evin direği olsun. Sen ona cariye ol ki, o da sana köle olsun. Ona sıkıntı verme ki sevgisini azaltmasın. Ondan uzak kalma ki, seni unutmasın! Onun gözünü, burnunu ve kulağını koruyasın ki, gözü senden başkasını görmesin, senden başkasının kokusunu almasın ve senden hep güzel şeyler işitsin. Evinde otur, ev ve el işleriyle meşgul ol! Yiyecek, içecek hususunda o ne getirirse, onunla kanaat et ve şunu bunu alamıyoruz diye asla şikayette bulunma! Koca hakkını kendi hakkın üzerine tercih et! Kocanın akrabasının hakkını da önde tut! İntizama ve temizliğe dikkat et! Komşularınla iyi geçin, onlardan gelecek sıkıntılara katlan! Bilhassa komşular arasında laf getirip götürme! Dedikodudan kaç! Namazlarını vakit girer girmez kıl! Sual: Yeni evlenen kızıma nasıl nasihat edeyim? CEVAP Aşağıdaki mektup, tecrübeli bir annenin kızına yazdığı nasihatlerdir: Yavrum! Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu nasihatlerime uyarsan dünyada mutlu bir ömür geçirdiğin gibi, ahirette de ebedi saadete ulaşırsın. 1- Kanaatkâr ol! Yani, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek her şeyi memnuniyetle kabul et! Çünkü, kanaat, kalbi huzura kavuşturur. 154 www.dinimizislam.com 2- Söylenenleri daima iyi dinle ve kocanın meşru emirlerine itaat et! 3- Evin ve her şeyin her zaman, temiz, muntazam ve düzenli olsun! 4- Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat etmelisin! Açlık insanı huysuz eder, uykusuzluk ise, öfkelendirir. 5- Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Yaptığın işleri, iyilikleri başa kakma! İyiliğe karşı iyilik çabuk unutulur, fakat kötülüğe karşı yapılan iyilik unutulmaz. 6- Eşinin yakınlarına güzel muamelede bulun! Kocanın hatalarını, yalnız iken, yumuşak bir şekilde söyle! 7- Kocanın sırlarını hiç kimseye söyleme! Karı-koca arasındaki sırlar kabre beraberlerinde gömülmelidir. 8- Eşinin üzüntüsünü ve neşesini paylaş! Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı ol! Yalan, yuvayı içten içe yıkan bir kurttur. 9- Aranızdaki problemleri kendiniz halledin! Sakın bunları, bize ve başkasına taşıma! Kimseden medet umma! 10- Kocandan, almakta zorlanacağı, gücünün yetmeyeceği şeyleri isteme! 11- Kadının güzel huylusu, eşine Cennet nimetidir. Sen kocana Cennet nimeti ol! Azap çektirme! 12- Bunları yapabilmen, ancak, onun isteklerini kendi isteklerine, onun rızasını kendi arzularına tercih etmenle mümkün olabilir. Hep kendi istek ve arzularını ön plana çıkartırsan, bu nasihatleri tutman mümkün olmaz. 13- Beş vakit namazını şartlarına uygun kılmazsan zaten bu, felaket olarak sana da kocana da çocuklarına da yeter. Beş vakit namazın doğru olması için gusül ve abdestin doğru olması lazım. Bunların faydasını görmen için itikadının doğru olması lazım. Doğru itikad ehl-i sünnet itikadıdır. Her şeyden önce bunları öğrenin ve tatbik edin. Bunlar varsa her şey zamanla düzelir. Evlenecek erkeklere tavsiyeler Sual: Evlenecek erkeklere tavsiyeleriniz nelerdir? CEVAP Şunlara riayet eden erkek mutlu olur: 1- Eşine karşı her zaman, güzel huylu olmalı. Allahü teâlâ iyi huylu olanları sever, huysuzları sevmez. Eşini incitmek haramdır. Ona karşı her zaman, yumuşak davranmalı. Eve gelince selam verip hâl ve hatırını sormalı, şakalaşmalı. Eşi ile oynamak sevaptır. Sıkıntısını, düşmanlarını, borçlarını söyleyerek onu üzmemeli. Üzüntülü ise, onu çok sevdiğini, 155 www.dinimizislam.com söyleyip halini sormalı, tatlı şeyler söylemeli. Bir hadis-i şerif meali: (Müslümanların en iyisi, en faydalısı, eşine karşı iyi ve faydalı olandır.) [Nesai] 2- Yapması zor olan şeyleri bile inşallah yaparım diye söz vererek gönlünü almalı. Çünkü o, kendisine alışmış olan dostu, dert ortağı, yemeklerini yapan, çocuklarını yetiştiren fedakâr eşidir. 3- Çocuk terbiyesinde, ona yardımcı olmalı. Bebek, gece gündüz ağlayıp anasına hiç rahat vermeyen, onu insafsızca üzen bir alacaklıdır. O halde, ona yardım edene, Allahü teâlâ yardım eder. 4- Ona, gücü yetiyorsa o şehirde âdet olan elbisenin, ziynetlerin en kıymetlisini almalı. Sokağa çıkarken, bunları da örtmeli, yabancıya göstermemeli. Helalinden en iyi gıdalar almalı. Yemeği yalnız yememeli. Çoluk çocukla yemek sevaptır. Eve nafaka alırken kısmamalı, israf da etmemeli. Çoluk çocuğa verilen paranın sevabı, sadaka sevabından daha çoktur. Nafaka temin edemeyenin evlenmesi haramdır. 5- Eşi ile iyi geçinmeli. Onu azarlamamalı, yüksek sesle konuşmamalı. Mala ve namusa hıyanet etmeyen kadınları dövmek değil, onları hiçbir suretle üzmek caiz değildir. Dünya işlerindeki kusuru için, dövmek şöyle dursun, acı, sert bile söylememelidir. Kadınların kalbleri ince ve nazik olduğundan, birbirlerini çekemeyenleri çoktur. Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, ana, kız kardeş ve başka kadınların, eşini çekiştirmelerine aldanmamalı, böyle şeyler söylenmesine fırsat vermemeli. Böyle sözlere uyarak eşini incitmekten sakınmalı. Anası ve kız kardeşleri için eşinin söylediklerine karşı da uyanık olmalı. Anaya eziyet edilmesine fırsat vermemeli. Anasına, kendisi, eşi ve çocukları, muhakkak saygı göstermeli. Ana babaya, kayın valide ve kayın pedere saygı, hizmet edilmesi birinci vazife olmalı. Büyüklerin rızasını, duasını almaya çalışmalı, hayır dualarını, büyük kazanç bilmeli. 6- Huysuzluğunu yumuşak karşılamalı. Onunla iyi geçinmeye çalışmalı. Akıllı eşler, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, ahmaklık alametidir. Huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Böylece çeşitli hastalıklar meydana gelir. Eşi hasta olan kimse, perişan olmuş demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerine çare aramakla geçer. Bütün bu sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Ne yazık ki bu pişmanlığının faydası olmaz. O halde; eşine yapacağı huysuzluğun zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı! 156 www.dinimizislam.com 7- Huyu değişirse, suçu kendinde bulup, ben iyi olsaydım, o da böyle olmazdı, demeli. 8- O kızınca, susmalı. Böylece, pişman olup, özür dileyebilir. İyilikleri görülünce Allah’a şükretmeli ve ona dua etmeli. Öyle davranmalı ki, eşim beni çok seviyor intibaını vermeli. 9Günah olmayan kusurlarını görmemeli. Günahlardan vazgeçmesini, namaza, oruca ve gusle devam etmesini tatlı ve yumuşak sözlerle anlatmalı. Kıymetli şeyler alacağını söz vererek ibadetleri yaptırmalı, günahlarını önlemeli. Ayıplarını, sırlarını, herkesten gizlemeli. Kur'an okumasını ve ilmihalini öğretmeli. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumalı. 10- Ona, hep hayır dua etmeli. Çünkü, o, evinin bekçisi, aşçısı, terzisi, yoldaşı ve hayat arkadaşıdır. Evlenene yardım Sual: (Evlenenle ev yaptırana, Allah yardım eder) diye bir söz var. Fakirlikten evlenemeyen kimse, evlenmeye teşebbüs etse, Allah ona yardım eder mi? CEVAP Eğer haramdan korunmak niyetiyle evleniyorsa, elbette Allahü teâlâ ona yardım eder. Dört hadis-i şerif meali şöyledir: (Haramdan korunmak maksadıyla evlenene, Allah’ın yardımı hak olur.) [İbni Meniy] (Evlenerek rızık arayın!) [Deylemi] (Allahü teâlâ, evli bir ailenin şakalaşmasından hoşlanır ve bundan dolayı ikisine de sevab yazar, rızıklarını da helâlinden artırır.) [İ. Adiy] (Bir aile, birbirine iyilik ve ikramda bulunduğunda, Allahü teâlâ onlara bol rızık verir ve onları himayesine alır.) [İ. Asakir] Bekâr olarak ölmek Sual: Kötü birisiyle evlenmeyeceğime dair yemin ettim. Salih birini de bulmak zor. Bekâr olarak ölmenin büyük günah olduğunu da duydum. Doğru mu? CEVAP Hayır. Bekâr olarak ölmek küçük günah bile değildir. Hatta ahir zamanda çoluk çocuk sahibi olmamak daha iyidir. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: Peygamber efendimiz, bir hadis-i şerifinde, (İkiyüz yılından sonra, 157 www.dinimizislam.com sizin en iyiniz, hafifülhâz olandır) buyurdu. Hafifülhâz nedir, dediklerinde, (Hanımı ve çocuğu olmayandır) buyurdu. (Ebu Ya’la) Bişr-i Hafi, Bayezid-i Bistami, Ebül-Hüseyn Nuri [ve Rabia-i Adviyye] gibi büyük âlimler bekâr idi. Hicretin ikiyüz yılından sonra gelenler arasında, bunların ve bunlar gibi olanların şeref ve üstünlüklerini, bu hadis-i şerif bildirmektedir. (İhya) İmam-ı Gazali hazretlerinin bu bildirdiklerine uyup, salih biri çıkmadıkça evlenmemelidir. Bekâr olarak ölmekten de korkmamalıdır! Rabia-i Adviyye hazretlerine, Hasan-ı Basri hazretleri gibi evliya zatlar, evlenme teklifinde bulunduğu halde, bu hanım evliya evlenmemiş, bâkire olarak ölmeyi tercih etmiştir. Kötü birisiyle evlenirseniz yemininizi bozmuş olursunuz. Fakir bir gencin ibretli mektubu Biz fakir gençlerin müşterek derdi, evlenip bir yuva kuramamaktır. Tahsille birlikte para, hemen her kapıyı açıyor. Bunlar yoksa, ister ağzınızla kuş tutun, ister salih olun faydası yok. Çoğu, (Hem salih olsun, hem de zengin ve tahsilli olsun) diyor. Üçünün bir arada bulunması her zaman mümkün mü? Salih olduktan sonra diğerlerinin üstünde durmalarının sebebini anlayamadık. Tavsiye üzerine beş-on kişiye gittik. Birisi, (Kardeşim, namaz kıl yeter. Başka şey istemiyoruz) dedi. Tamam dedim, işte bu oldu. Kızın babası, (Madem bir yuva kuracaksın, yuvan sağlam olmalı. Evine şunları al, nişanı yapalım) diyerek bir liste uzattı. Bulaşık makinesi ve temizlik robotundan tutun da, mobilyaya kadar, ancak zenginlerin evinde bulunan bütün ev eşyalarını yazmış. Hepsinin değeri beş-on milyarı aşıyor. Listeyi veren zata gidip, (Vallahi ben banka soyamam) dedim. Bana, tuhaf tuhaf bakarak, (Ne bankası, niçin soyacaksın?) dedi. (Verdiğiniz listedeki eşyaları alabilmem için zengin olamadığıma göre, başka çıkar yol yok) dedim. Son cevabı şu oldu: (Evlenecek genç, bu eşyaları hazırlamış olması gerekirdi. Ben evladımı sokakta bulmadım. Benim kızım bunlar olmadan iş yapamaz.) (Hani namaz kılmam yeterliydi, madem kızına bunlar şartsa, kendiniz alın) diyemeden ayrıldım. Başkalarına da gittim. Onlar daha baştan, (Evin var mı, şunları alabilecek misin?) diye soruyorlar. Benden hayır cevabını alınca, onlar da hayır diyorlar. Bir de çok fakir bir ailenin kızına talip oldum. Babası, (Biliyorsun, biz fakiriz. Bütün düğün masraflarını sen yapacaksın. Evine de hiç değilse, 158 www.dinimizislam.com şu eşyaları alacaksın) dedi. (Gücüm yettikçe alsam olmaz mı?) dedim. (Öteki kızımı senin gibi birisine verdim. Kuru evde, kızcağız perişan oldu. Bunu da aynı duruma düşürmek istemiyorum) dedi. Hiçbir problem çıkarmayan fakir birisine gittim. O da, (Kızımı yalnız oturtacaksın, yanına anneni istemeyiz) dedi. Diğer fakir arkadaşlarımız da buna benzer olaylarla karşılaştı. Kimine kısa boylu dediler, kimine çirkin dediler. Kimine de çok iri dediler. Kimini de içgüveyi olarak istediler. Fakat para ve tahsil olsaydı, belki bunlara hiç bakmazlardı. Efendim, durumlar böyledir. Bu gidişle evde kalacağım...Bir kızın küfvü [dengi] ne demektir? Ana babamız günahkâr diye mi başımıza bunlar geliyor? Asalet nedir? CEVAP Bahsettiğiniz olaylar, hemen her yerde, her zaman böyledir. Asırlardan beri, (Şimdi rağbet güzel ile zengine) demişlerdir. Bunu yıkmak çok zordur. Bunu ancak, gerçekten dinine bağlı olanlar yıkabilir. Bunlar hiç yok değildir. Bize rastlamamışsa da mutlaka vardır. (Onlar zengindir, bize kız vermez) diye suizan etmek de doğru olmaz. Uygun görülen kapıları çalmalı, bir açan bulunur inşallah. Allahü teâlâya dua edip hayırlısını istemelidir! Rabbimizin bir adı Mucib’dir. Yani kendisine çevrilen elleri boş çevirmez, boş çevirmekten haya eder. Yeter ki şartlarına uygun dua edilsin! Eskiden Ankara’da zengin, itibarlı bir zat varmış. Evlenen herkes, ona danışırlarmış. (Beyim, falancanın oğlu kızımızı istedi. Verelim mi?) derlermiş. Eğer kendileri uygun görürlerse, bu zat da, (Haydi hayırlı olsun) dermiş. Eğer bu evliliğe rızaları yoksa, (Emriniz başımızın üzerine. Fakat bir de kıza, dayısına, amcasına sorsak) derlermiş. Sorup gelenler şöyle dermiş: (Efendim, emriniz başımızın üzerine, ben razıyım. Fakat kız, (Beni evlendirmeye kalkarsanız, intihar ederim) diyor. Amcası ile dayısı, (Ona kız vermeyiz, evlendirilirse, kan gövdeyi götürür) diyorlar. Yine biz sizin emrinize göre hareket ederiz. İtibarlı zat da, ister istemez, (İşin içinde kan varsa, elbette olmaz. Bu işler iki tarafın rızası ile olur) dermiş. O itibarlı zat, (Herkes bize kendi isteklerini onaylatmak için geliyor. Hiç kimse bizim tavsiyemize uymuyor) diye yakınırmış. En şerefli kimseler Kur’an-ı kerimde ise mealen buyuruluyor ki: (Allah indinde en şerefliniz, takva ehli olanınızdır.) [Hucurât 13] [Takva ehli olmak, Allah’tan korkup dinin emirlerine uymak ve yasak ettiklerinden kaçmak demektir.] 159 www.dinimizislam.com Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Bir kızın küfvünü [dengini] bulunca, hemen evlendiriniz!) [Tirmizi] Görülüyor ki, kadını, kızı küfvü ile evlendirmek lazımdır. Küfv, erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir. Küfv demek, zengin olmak, maaşı çok olmak demek değildir. Küfv olmak, erkeğin salih müslüman olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkeğin, yalnız zengin olmasını, apartman sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş, Cehenneme atmış olurlar. Kızın da namaz kılması, başı, kolu açık sokağa çıkmaması lazımdır. Nasibin çıkmaması Sual: Hiçbir ahlaki ve bedeni bir kusurum olmadığı halde, yaşım otuzu geçmesine rağmen evlenemeyen bir kızım. Çevremdekiler, (evde kaldı) diye dedikodu ediyorlar. Bunda benim suçum olmadığı halde, bu da kaderden midir? CEVAP Cebriyye denilen bid’at fırkası, kaderi suçlar. Mutezile fırkası da, kaderin rolünü inkâr eder. Her şey takdir iledir. Kaderin, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı, hep Allahü teâlâdandır. Kader, Allahü teâlânın, olacak şeyleri ezelde bilmesidir. Kaza, kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır. Evlenmek, nasibi çıkmak veya çıkmamak da takdire bağlıdır. Allahü teâlâ, takdirine göre sebepler yaratmaktadır. Mesela bir kız dua eder, (Ya Rabbi, evlenmek hakkımda hayırlı ise, evlenmeyi bana nasip eyle) der. Duası kabul olursa evlenir. Evlenmek için tedbir almak ve sebeplere yapışmak lazımdır. Mesela kötü birisi ile evlenip de suçu kadere yüklemek doğru değildir. Tedbir alıp sebeplere yapıştıktan sonra evlenemedim diye kendini sıkıntılara sokmak çok yanlış olur. (Nasibuke, yusibuke) buyurmuşlardır. (Nasipse, kavuşursun) demektir. Yine, (Nasipse gelir Hint’ten, Yemen’den, nasip değilse, ne gelir elden) demişlerdir. Sıkıntılı şeylerden kurtulmak için, rahat ibadet edebilmek ve haramlardan kaçmak için, sabrederek dua etmek gerekir. Peygamber efendimiz, (Müminin silahı duadır) buyurdu. (İ. Ebiddünya) Kur’an-ı kerimde de mealen, (Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyiniz) buyuruluyor. (Bekara 153) Görüldüğü gibi, sabrın, namaz ve duanın önemi çok büyüktür. İnsana 160 www.dinimizislam.com sıkıntı bazı şeylerde ısrar etmesinden ileri gelir. Tedbir almalı, fakat tedbire de güvenmemeli. Çünkü tedbir, takdiri bozamaz. Takdire boyun eğmek ve ona inanmak farzdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kadere rıza göstermek mutlu olmaya, rızasızlık ise mutsuzluğa alamettir.) [Tirmizi] Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: İnsana gelen elemler, takdir-i ilahi ile gelmektedir. Razı olmak gerekir. İbadetlere devam, elemlere, hastalıklara sabredebilmelidir. Allahü teâlânın kereminden afiyet beklemelidir! Mahluklardan bir şey beklememeli, her şeyin Hak teâlâdan geldiğini bilmelidir! Dertlerden, elemlerden kurtulmak için dua ve istiğfar etmelidir! Onun takdiri, iradesi olmadıkça, kimse kimseye zarar veremez. Bununla beraber, sebeplere yapışmak, Peygamberlerin yoludur. Sebeplerin tesirini de Allahü teâlâdan talep etmelidir! (C.1, m.72) Evlenene kadar ne yapmalı Sual: Herhangi bir sebeple evlenemeyen genç, günah işlememek için ne yapmalı? Evlenirken kızda hangi özellik aranır? Ahireti kazanmak için zenginlik şart mıdır? CEVAP Evlenene kadar sık sık oruç tutmanız iyi olur. Çünkü Peygamber efendimiz, (Evlenmeye gücü yeten evlensin! Evlenmek gözü haramdan korur. Herhangi bir sebeple evlenemeyen oruç tutsun! Çünkü oruç şehveti kırar) buyurmuştur. (Diyâ) Evlenirken saliha olanını aramalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Saliha bir kadına kavuşan, dinin yarısını korumuş olur. Geri kalan yarısında da Allah’tan korksun!) [Taberani] Ahireti kazanmak için zenginlik mutlaka şart değildir. Bir kimse, namaz ve oruçtan başka ibadet edemediğini, parası olmadığı için zekât, sadaka veremediğini ve hacca gidemediğini, hayır hasenat yapamadığını, halinin, ne olacağını arz edince, Peygamber efendimiz, (Eğer kalbini riya ve hasetten, dilini gıybet ve yalandan, gözünü namahremden ve halka hakaretle bakmaktan korursan, Cennette benimle olursun) buyurdu. Müslüman bir gencin, benim evlenme vaktim geldi demesi için, önce dinini iyice öğrenmiş olması gerekir. Ondan sonra sünneti yerine getirmek niyetiyle evlenmelidir. Edebi, hayası olan, güzel ahlaklı, dinini, imanını, İslam’ın şartlarını öğrenmiş, İslamiyet’e uyan, sokakta dinin emrettiği şekilde giyinen bir kızla nikahlanmalıdır. İffet sahibi, dinini 161 www.dinimizislam.com kayıran bir kız aramalıdır. İllâ da (Kötü olsun, yeter ki malı çok, güzel bir kız olsun) dememelidir. Mal için, güzellik için iffeti ve salahı elden kaçırmamalıdır. İffet ve hayanın önemi Sual: İffet ve hayanın önemi nedir? CEVAP Allahü teâlâ, insan neslinin devamı için, erkek ve kadını birbirine karşı cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu kuvvetli duygu karşısında, insanları, dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur. Dünyadaki kısa ömrümüz içinde, en zor imtihan iffet imtihanıdır. Bu imtihanda kazanan bir insan, dünya ve ahiretin kahramanıdır. İnsanların kusursuz olması veya insanın düşüklüğü, daha ziyade iffet işinde belli olur. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, iffetini muhafaza edenlere, büyük mükafatlar vaad etmiş, iffetini muhafaza etmeyenlere de, Cehennem azabını göstermiş, iffetsizleri, bir insanı öldüren bir câni ile bir tutmuştur. Müminlerin vasfını anlatırken de buyuruyor ki: (Müminler, namazlarını huşu içinde kılar, boş, lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekâtlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet eder.) [Müminun 1-8] İffetli kimse, haya sahibidir, yani günah işlemeye utanır. Haya sahibi olmanın önemi büyüktür. Bu husustaki birkaç hadis-i şerif: (Haya imandandır.) [Buhari] (Hayası olmayanın imanı da olmaz. İmansız da Cennete giremez.) [Deylemi] (Haya azlığı küfürdendir.) [Hakim] (Haya, iffet, dile sahip olmak ve akıl imandan; cimrilik, müstehcenlik, çirkin söz ve hayasızlık nifâktandır.) [Beyheki] İffet, yani namus ne kadar önemli ise, namussuzluk da o kadar kötüdür. Namusun önemi hakkındaki hadis-i şeriflerin birkaçı şöyledir: (İyi bilin ki, namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim] (Zinadan korunan müslüman Cennete girer.) [Beyheki] (Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni Asakir] (Başkasının karısını kızını ayartan bizden değildir.) [Hakim, İ.Ahmed] (Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer.) [İ. Hibban] 162 www.dinimizislam.com (Şu altı şeyi yapanın Cennete girmesine kefilim: Doğru konuşan, verdiği sözü yerine getiren, emanete riayet eden, namusunu koruyan, gözlerini haramdan sakınan, ellerini kötülükten çeken.) [İ.Ahmed] (Haya on kısımdır. Dokuzu kadında, biri erkektedir) hadis-i şerifinde de bildirildiği gibi, kadınların hayası erkeklerden çoktur. Öyle olmasaydı, çok çirkin işler meydana çıkardı. Din düşmanları bunu bildikleri için, daha çocukken kadınlardan hayayı kaldırmaya çalışıyorlar. Hayasız bir toplum meydana getirmeye çalışıyorlar. Müslüman kadını hayalı olmaya devam etmelidir. Hadis-i şerifte, (Haya güzeldir, fakat kadında daha güzeldir) buyuruldu. (Deylemi) İnsan günahlarının çoğu, iffet konusu içindedir. İffet, bir genç kızın veya kadının, değeri para ile ölçülemeyen bir mücevheridir. Bu mücevheri ele geçirmek için, Allahü teâlâdan korkmayan her erkek, bütün şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o, mücevherlikten çıkmış, adi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte, erkek, bir namus hırsızıdır. Kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır. İffetsiz olan, Allah katında günahkâr, halkın yanında da itibarsızdır. Bir namussuzun toplumdaki iyilerin yanında itibarı [saygınlığı], bir köpeğin itibarı kadar yoktur. Erkeklik ve dişilik duyguları, insanlarda da, hayvanda da vardır. Hayvanlarda utanma hissi olmadığı için, onlar, bu duygularını gizlemez. İnsan ise, şeref ve haysiyet duygularına sahip olduğu için, erkeklik ve dişilik hislerine karşı meşru yol arar. Bir insanın ve bir ailenin şerefi ve itibarı, bu duygu karşısındaki tutumu ile ölçülür. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, itibarsızdır. Fakir ve namuslu bir kadın ise, her yerde, her zaman itibarlıdır, saygıya layıktır. Bunlar, normal ve temiz bir toplumun iffet ölçüleridir. İffet kaidelerini ayaklar altına almış, yalnız hayvani hisleri peşinde koşan insan topluluğu, bu sözlerle alay eder. Onlara sözümüz yoktur. Dünyadaki pek çok rezaletler, cinayetler, iffetsizlik yüzünden meydana gelmektedir. İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin fenalıklarını bildikleri halde, kendilerini bu fena yollara sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu karşısında, onları selamet yoluna çıkaracak çare, terbiye ve ahlak meselesidir. Allah’tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O halde, çocuklarımıza Allah korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görev oluyor. Allahü teâlâdan korkmak için, Allah’ı iyi bilmek lazımdır. Allah’ı 163 www.dinimizislam.com bilmek için, Onun büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek zorundayız. Allahü teâlâyı hiç düşünmeyen bir topluluk için, Allah korkusuna sahip olmak kolay değildir. Allahü teâlâdan korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve bir gayret işidir. Durup dururken, Allah korkusu meydana gelmez. Dinin emir ve yasaklarına riayet edene kolay gelir. Özellikle büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir yoldadır. Bir genç kızın, kendi başına yalnız kendi aklı ve anlayışı ile iffetini muhafaza etmesi, cidden güçtür. O genç kız, eğer biraz da güzelse, hatıra ve hayale gelmeyen tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, okulda, yollarda, otobüste, komşularda, hatta evinin içinde, telefonda, internette yakasını bırakmaz. Kızlarımız, tehlikeler karşısında aciz bir mahlûk olarak, ahlaksızların elinde bir oyuncak olmamalıdır. Bu devirde herkesten, her yerde ona zarar gelebilir. Bu zarar, onun parasına, puluna değil, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan zarar telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine konamaz. Ahlaksızların içinde genç kız için şerefle yaşamak çok güçtür. İffetli bir kız, diğer bazı kızlar gibi, flört yapmaya heveslenmemeli. Bu tehlikeli bir tecrübedir. Esasen flörtle yapılan evlilik, çok zaman mutluluk getirmez. İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, iffeti zedeleyecek yerlerden uzak durmalıdır. Gençliğin hakkı adı altında çeşitli eğlenceler, genç kızı elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir kız, tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir. Tuzağın görünüşteki cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde çabucak birer oyuncak hâline gelir. Kendine güvenen bir kız bile, onların karşısında sonuna kadar dayanamaz. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı gülümsemesi karşısında, yenilebilir. Artık o kız, tuzağa düşmüştür. O tuzaktan kurtulan pek az veya hiç yoktur. Halbuki, o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir iştir. (Göz görmeyince, gönül katlanır) diye bir atasözü vardır. Oraya gitmeyen bir genç kız, oranın tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulması zordur. Kadın gözü ile kadın Erkek gözü ile kadın konusunu ele almadan önce, kadın gözü ile kadınların halini anlatan bir yazıyı buraya almak istiyorum. Bayan Gülay Göktürk, Yeni Yüzyıl’daki yazısında özetle diyor ki: (Kadınların, hayatın çeşitli alanlarında vitrin süsü gibi kullanılmasına hep tepki duydum. Politik partilerin, vitrinlerine mostralık birkaç kadın koyarak, kolay tarafından çağdaş parti imajı peşinde koşmalarına da, gazetelerin her Allah’ın günü arka sayfalarında ayırdıkları “güzel kadın” 164 www.dinimizislam.com kontenjanına da, basının kadın unsurunu tabak-çanak gibi bir promosyon malzemesi olarak kullanmasına da, reklamlarda pazarlanan ürüne uysa da uymasa da çıplak kadınların boy göstermesine de bir türlü alışamadım. Ama, şu fuarlar var ya fuarlar... Kadın vücudunun fuarlarda son model arabaların, tekstil makinelerinin, inşaat malzemelerinin yanı başında “hostes” olarak kullanılışı... İşte aşağılanışın bu kadarına katlanamıyorum. Kim bilir, belki canlı canlı gördüğüm içindir; belki orada bulunuşlarına bir gerekçe bulmak için en ufak bir gayret gösterilmeye bile zahmet edilmeden, tam bir utanmazlıkla resmen ve alenen kullanıldıkları için... Ne zaman bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların üstüne oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor. Ve şaşıyorum: İyi kötü birer kişilikleri olan bu kadınlar, orada öylece durup o arabaların birer aksesuarı gibi pazarlanmayı nasıl içlerine sindiriyorlar? Hem, kadın cinsini bu kadar aşağılatan o kadınlara karşı, hem de onları oraya oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya çalışanlara karşı öfke doluyor içim. Bilişim 98’i dolaşırken yine aynı mide bulantısını yaşadım. Göğüslerini ve uzun bacaklarını açıkta bırakan giysileri ve frapan makyajlarıyla hostes kızlar yine iş başındaydı. Hayatlarında tek bir tuşuna basmadıkları, en basit bir soruya cevap verebilecek kadar bile tanımadıkları bilgisayarların yanında durarak, bulundukları standı bir cazibe merkezine dönüştürmeye çalışıyorlardı. Önlerinden çabucak ve göz göze gelmemeye çalışarak geçip Bilgisayarlı Beste Yarışması’nın yapılacağı salona yöneldim. Yarışmada finale kalan 11 gencin bilgisayarlarıyla kurdukları orkestralarına çaldırdıkları özgün besteleri dinledim. Yarışmacılar arasında bir tek bile kız yoktu. Hatırladığım kadarıyla geçen yıl ve ondan önceki yıl da yoktu. Erkekler bilgisayarda beste yapıyor, kızlar da o bilgisayarların yanında durup erkekleri çekmeye çalışıyordu. Avrupa’daki seks yerleri Gidenler bilirler, Amsterdam’ın Red Light District denen semtinde gezerken, seks shopların neon ışıklı geniş vitrinlerinde müşteri bekleyen fahişeler görürsünüz. Akşam hava karardı mı, üzerlerinde bir sütyen bir külotla vitrine çıkar, saatlerce ya ayakta ya da bir sandalyeye oturarak, arada bir seksi hareketler yaparak müşteri bulmaya çalışırlar. Vitrine çıkmış kiralık kadınlardır bunlar. Vücutları hiç tartışmasız metadır. Sadece üzerlerinde fiyat etiketleri eksiktir. Seks shop sahipleri hiç değilse, sattıkları mal konusunda müşteriyi yanıltmaya çalışmıyorlar. 165 www.dinimizislam.com Fuarlardaki gibi kadın vücudu ile müşterinin aklını karıştırıp, dikkatini dağıtıp başka bir şey satmıyorlar. Müşteri ne almak istiyorsa ona bakıyor, beğenirse parasını bastırıp alıyor. Bence fuarlarda yapılan şey ticari ahlaka da sığmıyor. Kadın gösterip araba ya da bilgisayar satmaya çalışmak doğrudan dolandırıcılığa giriyor. Hostes kızlarımız da bu dolandırıcılığa alet oluyor.) İffetli kadın Yukarıdaki yazıda Kadın gözü ile kadın demiştik. Bu isabetli bir tabir değildir. Çünkü iyi bir kadının diğer kadınlara bakışı ile, kötü bir kadının bakışı farklıdır. İyi bir erkekle, kötü bir erkeğin bakışları da farklıdır. İyi bir kadınla, iyi bir erkeğin bakışları arasında fazla fark olmaz. Yukarıdaki yazıyı feminist bir kadının, kadınlara hangi açıdan baktığını göstermek için almıştık. Şimdi de, Türkiye Gazetesi yazarlarından Sayın Rahim Er’in yazısını özetle alıyoruz: (Bir Müslüman genç kız ve kadının giyinişi sade olmalı; dikkat çekmemelidir. Sade ve özenli bir kıyafet, muhatabında saygı uyandırır. Aşırı renkler ve dikkat çekici ve gösterişe kaçan süslerden kaçınmalıdır! Pantolon, erkek kıyafetidir. Ayrıca pantolon, hanımları çirkinleştirmekte, manto altında bile olsa kaba saba olmaktadır. Ayakkabıları da sade olmalı, yürürken ses çıkartmamalıdır. Tesettür, sade ve gösterişten uzak ve zarif olmalıdır. Mümine narin olur. Kadın, gülünç olacak şekilde giyinip süslenmemeli; partal da olmamalıdır. Sadelikteki ihtişam ve estetiği yakalamaya çalışmalıdır. Örtünme, gösteriş veya başka bir maksatla olmamalı. Tesettür, yüce Allah’ın emri olduğu için yapılırsa, bunu yapan hanım, her an sevap alır. Sırf rızk endişesi ile, zaruretsiz, uygunsuz işlerde çalışmamalıdır. İş hayatında, erkeklerle sürekli muhatap olmanın büyük zararı olur. Evlerimiz kadınlarımızın sarayıdır. Kızlar ve kadınlar, bu saraylarda el işi, ev işi, mutfak işi... gibi işlere zevklerini, estetiklerini, göz nurlarını, ihlâslarını katarak eserler vermekte; anneler, dinimizin ve millet hayatımızın teminatı sağlam nesiller yetiştirmektedir. Bunlar yapılırken de günün nasıl bittiğinin farkına bile varılmaz. Nerede cennet benzeri bu hayat; nerede servise yetişme, işe ulaşma ve iş hayatında verimli olma kaygısı? Evlerde ne patron baskısı, ne müdür sorgusu, ne azar, ne de kem gözler vardır; günahtan uzak bir huzur iklimi. Dışarıdaki işte çalışan bir kadın; ne kadın kalmakta, ne erkek 166 www.dinimizislam.com olmakta ve bu çelişkinin ruhunda doğurduğu sancı yüzünden de çok çabuk çökmekte ve devamlı namahremlerle görüştüğü için de maalesef, yüzündeki nur kaybolmaktadır. Bu sebeple, işte çalışmaktan başka çaresi olmayan hanımlar, günaha girmeden, günlerini kurtarmaya azami dikkat etmelidir. Bunlara uyan kazanır, uymayan ise kaybeder. Peygamber efendimiz, (Ateşe dayanacağın kadar günah işle) buyuruyor. Ar damarı çatlamış kıyafetlerle sokaklarda dolaşmamalıdır. Uygunsuz giyiniş, pervasız bakışlar, iç gıcıklayıcı ses tonu, dikkat çekici yürüyüş gibi dinimizin yasakladığı hal ve hareketlerden uzaklaş; yüksek iman, edep ve iffetle bayraklaş... Bir hanım, zaruret olmadan, yabancı erkeklerle telefonla bile görüşmemeli, onlarla senli benli olmamalıdır. Zaruret varsa, konuşma gayet kısa ve mesafeli, resmi ve ciddi olmalıdır. İhtiyaçtan fazla konuşmak, şakalaşmak, şımarıklık, lâubalilik ciddiyetten uzaklaştırır; kötü puana sebep olur. Hareketler hiçbir zaman hoppa, hafif meşrep olmamalıdır. Hanımlarının en büyük serveti iffet ve edebidir. İffet ve edep, insanla hayvanı ayıran farktır. Bir genç kız, kısmetini sokakta ve gayri meşru yollarla aramamalıdır. Bir kız, evlenmek, hakkında hayırlı mı, hayırsız mı bilemez. Bu bakımdan mutlaka evlenmeyi değil, hakkında hayırlı olanı istemelidir! Bu tavsiyelere uyan, herkesin hürmet edeceği hakiki bir hanımefendi olur. Hanımefendi olan da, Allah’ı, Resulullahı ve Müslümanları sevindirir; öbür halde ise şeytanı... Bir mümine öyle olmalı ki, başka mümineler de ona imrenmeli ve ona benzemeye çalışmalıdır.) Bir baba kızını evlendireceği zaman Sual: Müslüman bir baba kızını evlendireceği zaman nelere dikkat etmeli? CEVAP Kızını evlendireceği erkeğin salih müslüman olmasına, Ehl-i sünnet itikadında olmasına, namaz kılmasına, içki içmemesine yani İslamiyet’e uymasına ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olmasına dikkat etmeli. Kızını bu vasıfta olan ile evlendirmeyen, evladını felakete sürüklemiş, Cehenneme atmış olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: 167 www.dinimizislam.com (Kızını fâsık bir erkekle evlendirene, her gün bin lanet iner, onun ibadetleri ve duası kabul olmaz, farz ve nafilesi makbul değildir.) [Şir’a şerhi] [Fâsık, açıktan günah işleyen demektir. Mesela namaz kılmayan, tesettüre riayet etmeyen fâsıktır.] (Kızını veya aile fertlerinden birini içki içene veren, onu ateşe atmış olur.) [Deylemi] (Fâsık erkekle evlenmeye razı olanın, kabrinden kalkarken alnında, "Allah’ın rahmetinden ümidini kesmiş" yazısı bulunur.) [M.Cinan] (Kızını evlendirmek, onu elden çıkarmak demektir. O halde kızınızı evlendirirken nereye verdiğinize dikkat ediniz!) [Beyheki] (Kızını fâsıka veren, Allahü teâlânın emanetine hıyanet etmiş olur. Emanete hıyanet edenin gideceği yer, Cehennemdir.) [S. Ebediyye] (Kızını fâsıka veren kimse, melundur.) [S. Ebediyye] (Şefaatime kavuşmak isteyen kızını fâsıka vermesin!) [Şir’a] Dengi ile evlenmek Sual: Tecrübeli kimseler, (Evlenirken seçeceğin eşin tahsili kendi tahsilinizle aynı olmasına ve bir de aynı yöreden olmasına dikkat etmelisiniz) diyorlar. Bu durum dini yönden de böyle midir? Bir kız, erkekte neleri araması lazımdır? CEVAP İyi geçinmekte, tahsilin ve aynı yöreden olmanın avantajları vardır. Ama bunlar şart değildir. Tahsil farkı çok olursa, onun seviyesine inip bir şey anlatmak zor olur. Ayrı yörelerden olursa alışkanlıklar farklı olduğu için anlaşma zor olabilir. Aynı yöreden olursa âdetlerde anlaşma kolaylaşır. Ama kızda ve erkekte şu üç vasfın bulunmasına dikkat etmelidir: 1- Dinine bağlı olmalı. 2- Sağlıklı olmalı, evliliğe gölge düşürecek hastalıkları bulunmamalı. 3- Mizacı, ahlakı iyi olmalı. Her şeye kızan, pire için yorgan yakan tiplerle geçim zor olur. Bu vasıflara haiz olan oğlanı da, kızı da dengi ile evlendirmelidir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kızınızı küfvüne [dengine] uygun olanla evlendirin.) [Tirmizi] Küfüv, erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir. Yoksa, zengin olmak, maaşı çok olmak, tahsilli olmak ve aynı yöreden olmak demek değildir. Küfüv, erkeğin salih Müslüman 168 www.dinimizislam.com olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkek şu hususlarda kadından üstün olmalıdır. Eşit olsa da olur. 1- Sanatta erkek daha üstün olmalı ve denk olmalı. Aşağı sanatlı erkek, yukarı sanatlı kadının dengi sayılmaz. 2- Erkek kadından zengin olmalı yahut geliri, kadınınkinden çok veya eşit olmalı. Zengin kadın, fakir erkeğin dengi sayılmaz. Erkek, mehr-i muacceli ve bir aylık nafakayı verecek güçte ise, zengin kadına denk sayılır. Köylü erkek, şehirli kızın dengi sayılır. 3- Erkek kadından daha dindar olmalı veya eşit olmalı. Fâsık erkek, saliha kızın, hatta salih kimsenin kızının dengi olamaz. Asalet önemli mi? Sual: Damat veya gelin seçilirken, adayın mı; yoksa ailesinin mi özelliklerine bakmalı? CEVAP İkisine de bakmalıdır. Mesela itikadı düzgün olmalı, namaz kılmalı, dinimize uygun giyinmeli. Kötü huylardan uzak olmalı. Bundan sonra en önemli husus, ailenin özellikleri gelir. Günümüzde, bu çok önemli hale geldi. Günümüzde, gençlerin yuvalarını şimdi ailelerin kaprisleri yıkmaktadır. Nişan, düğün aşamasındaki, ev kurmadaki lüzumsuz, kötü âdetleriyse ayrı bir konudur. (Asıl azmaz, bal kokmaz) diye bir atasözümüz var. İyi bir aileden gelen kimse, ne kadar tahrik edilirse edilsin, ailesinden aldığı terbiyeyi bozmaz demektir. Yani asil aileden, kolay kolay problem çıkmaz. Çıkan problemleri de, adil ve ağırbaşlılıkla çözerler. Yıkıcı değil, yapıcı olurlar. Yaşlılarımızdan duyardık; ama manasını tam anlayamazdık. (Kız soydan alınıp, soya verilmeli) derlerdi. Şimdi aile büyüklerinin yaptıklarını, yeni evlenen gençlere hayatı zehir ettiklerini görünce, bu atasözlerinin kıymetini daha iyi anlamaya başladık. Bu hususta atasözlerinden bazıları şöyledir: — Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al. — Asıl zadeyle evlenmek zorsa da, geçinmesi kolaydır. — At alırsan taydan, kız alırsan soydan al. — Atı yazın al, deveyi güzün, kızı da gezin [araştırarak] al. — Bezi Musul'dan, kızı asıldan al. — Alma soysuzun kızını, sürer gider anasının izini. Bir arkadaş şunu anlattı: Sonradan görme bir komşumuz var. Çok kibirli birisi, hanımı da aynı... Oğlu, saliha bir kızla evlendi. Kaynana olan 169 www.dinimizislam.com bu hanım, eve gelir, mobilyaların konuş şeklini, evin tanzimini beğenmez. Her seferinde değişiklik yapar. Evin yerleşme düzenine dahi, itiraz eder. Gelin sonra beğendiği gibi yapınca, (Bizim sözümüz niye dinlenmiyor) diyerek gelini her seferinde paylar. Tabii onlar gidince, evde gençler birbirine girerler. Neticede birkaç ay sonra genç çift ayrıldılar. Dikkat edilirse, sadece ev tanzimine karışmaktan ileri gelen olay neticesi yuva yıkıldı. Bu olay da, gösteriyor ki, sadece damada ve geline değil, ana babasına, yani soyuna da bakmak gerekiyor. Asalet işte böyle çok önemlidir, evlenirken asil aile olmasına dikkat etmelidir, ancak asalet her şey de değildir. Asalet her şey olsaydı, hâşâ dinler lüzumsuz yere gönderilmiş olurdu. Âdem babamızdan ve Havva validemizden sonra hiçbir insanın kâfir olmaması lazım gelirdi. Asalet her şey olsaydı, babası kâfir olan bir insanın Müslüman olmaması lazım gelirdi. Hâlbuki müslüman olup evliya bile, İslam âlimi bile olanları vardır. Mesela Ebu cehil kâfirinin oğlu Hazret-i İkrime eshab-ı kiramdan idi. Yani sonraki gelen evliyadan da büyük zat idi. Asalet her şey olsaydı, babası peygamber iken kâfir olanlar olmazdı. Hâlbuki Hazret-i Âdem’in oğlu Kabil ve Hazret-i Nuh’un oğlu Kenan kâfir idi. Çocuk mutlaka babaya çeker diye bir kural yoktur. Bir başka husus, eğitimle, terbiye ile de bir insan peygamber olmaz. Peygamberlik Allahü teâlâ tarafından verilir. Bir kimse, asil bir aileye mensup olmasa da, güzel huylu ise, dindar ise, onun için güzel huyu ve dindarlığı asaletten çok kıymetlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Güzel huy gibi asalet olmaz.) [İbni Mace] (Kadın, malı, güzelliği, asaleti ve dindarlığı için nikâh edilir. Sen dindar olanı seç ki, maddi ve manevi nimete kavuşasın!) [Buhari] (Kadını sırf malı ve güzelliği için alan, malından da, güzelliğinden de hayır görmez. Dindarlığı için evlenene Allahü teâlâ ikisini de nasip eder.) [Taberani] (Kadını güzelliği için tercih etmemeli, güzelliği onu helake sürükleyebilir. Sırf malı için de tercih etmeyin, malı onu zarara sokabilir. Dindar olanla evlenin!) [İbni Mace] Nasihat ile asaletsiz insan da terbiye edilebilir. Onun için Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55] Asaletsiz olanı da terbiye etmek mümkün olmasaydı, Peygamber efendimiz, (Ahlakınızı güzelleştirin) buyurur muydu? (İbni Lal) 170 www.dinimizislam.com Hazret-i Lokmana, (Edep, asalet, mal ve ilimden hangisi daha üstündür?) diye sordular. (Edep asaletten, ilim maldan üstündür) buyurdu. İyi kimse ile evlenmeli Sual: Dinimizde ırk ayrımı var mıdır? Zenci ile, Alman ile, Japon ile, çingene ile, Sünni ile alevi ile, Hıristiyan ile, Budist ile, ateist ile evlenmenin sakıncası var mıdır? CEVAP Erkek veya kadın olduğunuzu yazmamışsınız. Çünkü cevap farklı olur. Dinimizde, Müslüman erkeklerin Ehl-i kitap [Hıristiyan veya Yahudi] olan kadın ile evlenmeleri tahrimen mekruh olsa da caizdir. Fakat Müslüman bir kadının Ehl-i kitap olan erkek ile evlenmesi caiz değildir. Evlenmeye niyet ettiği an Müslümanlıktan çıkar. Müslüman erkek de, Müslüman kadın da Budist ile, Ateist ile evlenemez. Evlenen, Müslümanlıktan çıkmış olur. Dinimizde ırk ayrımı kesinlikle yoktur. Din ayrımı vardır. Çingene olmak, zenci olmak bir ırktır. Salih bir Müslüman ise evlenmekte hiçbir mahzur yoktur. Bir kadın, Müslüman olan Alman ile veya Japon ile evlenebilir. Ancak, o kimsenin salih olması önemlidir. Namaz kılması ve haramlardan sakınması lazımdır. Erkeğin de, evleneceği kadında aradığı özelliklerin içinde, namaz kılması ve tesettüre riayet etme başta gelir. Ben Müslümanım diyen bir kadın, eğer namaz kılmıyorsa, tesettüre riayet etmiyorsa onunla evlenmek günah olur. Ben Müslümanım diyen bir erkek de, namaz kılmıyorsa, içki, zina, hırsızlık gibi haramlardan sakınmıyorsa, onunla da evlenmek günah olur. Çünkü Şir’at-ül İslam kitabındaki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kızını fâsıkla evlendirenin duası ve ibadetleri kabul olmaz.) (Fâsık erkekle evlenmeye razı olan kimsenin, kabrinden kalkarken, alnında, “Allah’ın rahmetinden ümidini kesmiş” yazısı bulunur.) (Şefaatime kavuşmak isteyen, kızını fâsıkla evlendirmesin!) [Fâsık, açıktan günah işleyene denir. Mesela namaz kılmayan, tesettüre riayet etmeyen fâsıktır. Fâsıkla, yani açıktan günah işleyenle evlenmek doğru değildir. Hele inancı bozuk birisi ile evlenmek hiç doğru değildir.] Müslüman erkek de, edebi, hayâsı, ahlakı güzel olan, dinini, imanını, 171 www.dinimizislam.com İslam’ın şartlarını öğrenmiş, İslamiyet’e uyan, sokakta dinin emrettiği şekilde giyinen namuslu bir kız ile evlenmelidir. İffet sahibi, dinini kayıran saliha bir kız aramalı, illâ da (Malı çok, güzel bir kız olsun) dememelidir. Mal için, güzellik için, ırk için, renk için iffeti ve salahı [dine olan bağlılığı] elden kaçırmamalı! Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Güzelliği ve malı için bir kadınla evlenen, ikisinden de mahrum kalır. Dini için, saliha olduğu için evlenene, mal ve güzellik de nasip olur.) [Taberani] Netice: Erkek olsun kadın olsun, evleneceği kişinin, haramlardan kaçan, namazını kılan ve diğer ibadetlerini yapan, güzel ahlaklı biri olması lazımdır. Sadece boyuna bosuna, kaşına gözüne bakan, ulu sözü dinlemeyen, dünyada ve ahirette uluyakalır. Evlenilecek kişinin ırkı ve rengi önemli değildir. Önemli olan, iyi insan yani salih Müslüman olması, fâsık olmaması ve itikadının düzgün olmasıdır. Sual: Namaz kılmayan birisi ile, ileride kılar ümidiyle, tesettürsüz bir kız ile ileride kapanır ümidiyle evlenmek uygun mudur? CEVAP Namaz kılmadıkça, kapanmadıkça evlenmek uygun değildir. Düşmanlık tehlikeli Sual: Hiçbir gruba mensup olmayan; fakat doğru kitapları da okumamış olan bir kızla evlenmek uygun olur mu? CEVAP Doğru kitapları okumamasının, o kadar zararı olmaz. Zararlı olan, başka kitapları okuyup da, doğru olan kitaplara düşmanlık beslemektir. Evlilik için diğer şartlar mevcutsa, mesela itikadı düzgünse, namaz kılıyorsa, tesettüre riayet ediyorsa, Ehl-i sünnet kitaplarına düşmanlığı da yoksa, evlenmekte mahzur olmaz. Evlenirken Sual: Evlenmek için talip olduğum kızların hiçbirini beğenemiyorum. Kiminin boyu uzun, kiminin kısa, kimi kilolu, kimi zayıf, kimi benden yaşlı, kimi de benden küçük diyorum. Kimine çirkin, kimine fakir diyorum. Kimseyi beğenemiyorum. Bu konuda ölçümüz ne olmalıdır? CEVAP Ölçümüzü dinimiz bildirmiştir. Yaş ve boy farkı dinde önemli değildir. Çirkin ve fakir de olabilir. Olmaması gereken tek şey dinde zayıflıktır. Dini noksansa, her şey mükemmel olsa önemli değildir. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki: 172 www.dinimizislam.com (Kadın, ya malı için veya güzelliği için yahut da dini için alınır. Siz dindar olanını alınız! Yalnız malı için alan, malına kavuşamaz. Yalnız güzelliği için alan, güzelliğinden mahrum kalır.) [Müslim] Peygamber efendimize inanmazsak kime inanacağız? Kendi nefsimize mi inanacağız? Dindar ise güzellik de ona verilir, deniyor. Allahü teâlâ her şeye kadirdir, çirkin bile olsa bize çok güzel gösterir onu. Demek ki bizim tek seçimimiz dindarlık olmalıdır. Dindar olursa, mutlu olmamak için hiçbir sebep kalmaz. Kızlar da, kadınlar da, sadece dindar olanını, yani beş vakit namaz kılan, Ehl-i sünnet itikadında olan ve iyi huylu olup günahlardan kaçınanları tercih etmelidir. Dindarlık ön plana alınmazsa, o ailede huzur olmaz. Gayri müslimle evlenmek Sual: Müslüman erkek ve kadın gayri müslimle evlenebilir mi? CEVAP Müslüman erkek kitapsız kâfirlerle evlenemez. Kitaplı kâfir kadınla yani Hıristiyan ve Yahudilerle evlenmesi caiz ise de, tahrimen mekruhtur, harama yakındır. Zimmi ile evlenmesi tenzihen mekruhtur. (Hindiyye) İslam idaresi altında zimmi olarak yaşayan kitap ehli kadın ile evlenmek tenzihen mekruh idi. Zimmi olmayan kendi memleketinde yaşayan gayri Müslimlere harbi kâfir denir. Bugün yer yüzünde zimmi kâfir yoktur. Onun için bugün kitap ehli kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Zaruretsiz evlenmemelidir. Müslüman kadın, kitapsız kâfirle evlenemediği gibi, ister harbi olsun, ister zimmi olsun hiçbir kitap ehli kâfirle de evlenemez. Evlenmeye karar verdiği zaman kâfir olur. (Redd-ül-muhtar) Konu ile ilgili âyet-i kerimelerden üçünün meali şöyledir: (Kitap ehli [Yahudi ve Hıristiyan] kadınlarla evlenmeniz helaldir.) [Maide 5] (İmanlı kadınların kâfirlerle evli kalmaları helal değildir.) [Mümtehine 10] (İman etmedikçe, müşrik [dinsiz, putperest] kadınlarla evlenmeyin. İmanlı bir cariye, beğendiğiniz, imrendiğiniz müşrik bir kadından elbette daha üstündür. Kadınlarınızı da, iman edinceye kadar müşrik erkeklerle evlendirmeyin! Mümin bir köle, müşrik bir erkekten elbette daha üstündür.) [Bekara 221] Allahü teâlânın emrini beğenmeyen 173 www.dinimizislam.com Sual: Bir erkek, dinsiz bir kadınla evlenmeye niyet edince, bir kadın da, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmeye karar verince, niye hemen imanı gidiyor? Sadece haram işlemiş olmuyor mu? Haram işleyene kâfir denir mi? CEVAP Haram ile küfür farklıdır. Allahü teâlânın emrini yapmamak veya yasak ettiğini yapmak haramdır. Ancak Allahü teâlânın emrini beğenmemek, onu yanlış görmek küfürdür. Bu inceliği iyi anlamalıdır. Kur’an-ı kerimde evlenmesi yasak edilen kadınlar şunlardır: (Ana, kız, bacı, hala, teyze, kardeş kızı, süt anne, süt kardeş, kayın valide, üvey kız, gelin ve iki kız kardeşi nikahında bulundurmak.) [Nisa 23] (Müşrik kadın.) [Bekara 221] Burada bildirilen kadınlarla zina eden büyük günah işlemiş olur, fakat kâfir olmaz. Ancak bunlarla evlenmek caizdir diyen kimse, Allahü teâlânın emrini beğenmemiş olur, hafife almış olur. Kâfir olması, zina yapmasından dolayı değil, Allahü teâlânın emrini yanlış kabul ederek evlenmeyi meşru kabul etmesindendir. Sual: Hıristiyan kadına mehr vermek lazım mı? Hangi haklardan faydalanabilir? CEVAP Mehr verilir. Mesela on altın verilirse iyi olur. Her haktan faydalanır. Bir Müslüman, hıristiyan olan zevcesinin kiliseye gitmesine ve evde şarap yapmasına engel olabilir. Hayz ve nifas sonunda, gusletmeye zorlayamaz. Kapatmaya da zorlayamaz, örtünmesini sağlarsa iyi olur. Sual: Erkek arkadaşım bir Hollandalı kadın ile konuşuyor. Kadın domuz etini çok seviyormuş. Erkek arkadaşım ise kadının domuz eti yemeyi bırakmasını istiyor. Çünkü evlenirseler erkek bu domuz eti işini evinde istemiyor. Evlenmeyi ciddi olarak düşünüyorlar. Kadın diyor ki (Erkek arkadaşım benden bunu isteyebilir mi, yani bu hakkı var mı? Varsa uyacağım.) CEVAP Bir müslüman, hıristiyan zevcesinin kiliseye gitmesini ve evde şarap yapmasını yasaklayabilir. Hayz ve nifas sonunda, gusletmeye zorlayamaz. Tesettür ettirirse iyi olur. (Nimet-i islam) Bu ifadelerden eve domuz eti sokmasını yasaklamaya kocanın yetkisi vardır. Sual: Bir Hıristiyan kadınla evlenmek istiyorum. Bu kadının başını kapatmam gerekir mi? 174 www.dinimizislam.com CEVAP Hıristiyan kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Yani harama yakındır. Evlenince başını kapatmanız gerekmez. Hiç bir ibadeti yaptırmanız da gerekmez. Çünkü gayri müslimin önce iman etmesi gerekir. İmansız ibadetlerin faydası olmaz. Sual: Müslümanlığı kabul etmiş bir yabancıyla evlenmenin, ana baba razı olmasa da, onların izni olmadan evlenmenin dinimizde hükmü nedir? İleride kültür farkından doğan problemler çıkabilir ve evlilik geçimsiz bir hâl alabilir mi? CEVAP Gerçekten Müslümanlığı kabul etmişse, kültür farkı o kadar önemli olmaz. Çünkü kültürden kasıt, dine uymaktır. İnanılıyorsa her ikisi de dine uyacaktır. Fazla bir problem olmaz. Evet yöre farkı bile evliliğe etki ediyor. Bir taraf anlayışlı olunca problem kalmıyor. Evet yabancı çok şeyi bilmez. Müslümanlığı kabul edince dinin kaidelerini uygulaması gerekir. Ana babanın dine aykırı olan emirlerine uyulmaz. Mesela ana baba namaz kılmayan birisi ile evlen diyemez, derlerse, sözlerine uymak gerekmez. Yabancı müslüman ise evlenmek iyi olabilir. Belki o akrabalarının da müslüman olmasına sebep olabilir. Her ana babanın değil, dinini iyi bilen ehl-i sünnet olan ana babanın sözüne itibar edilir. Yabancı da olsa uygun biri bulunca evlenilebilir. Sual: Kâfire aşık olmak caiz mi? CEVAP Evet. Ehl-i kitap ise evlenmek de caizdir. Sual: Müslüman erkek ile hıristiyan kadının nikah akdi, nasıldır? CEVAP Müslüman erkek ile müslüman kızın nikahı gibidir. Fakat bu nikahın sahih olması için hıristiyan denilen kadının ehl-i kitap olması lazımdır. Yalnız laf ile Hıristiyanlık olmaz. Sual: Hıristiyan bir kadınla evlendim. Sonradan öğrendim ki Hıristiyan kadınla evlenmek tahrimen mekruh imiş. Bir kere mi tahrimen mekruh işledim, yoksa ömür boyu mu tahrimen mekruh işliyorum? CEVAP Hıristiyan kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Bir kere mekruh işlenmiş olur. Sual: Ben ateistim. Müslüman bir bayanla evlenebilir miyim? CEVAP Ateist iseniz dinen nikah olmaz. Yani o mümin kız hemen kâfir olur. O kızın kanına girmeyin. Kendiniz de müslüman olmadıkça müslümanla 175 www.dinimizislam.com evlenmeyin. İleride problem olur. Sual: Bir aylığına Amerika'ya gideceğim. Orada bir Hıristiyan kadını ile nikah yapıp dönüşümde onu boşamam uygun mudur? CEVAP Bu iki yönden yanlıştır: 1- Dinimizde kitaplı kadın zimmi ise, tenzihen mekruh, harbi ise onunla evlenmek tahrimen mekruhtur. Şimdi dünyada zimmi kitap ehli kadın yoktur. Hepsi harbidir. Zaruretsiz tahrimen mekruh işlemek caiz olmaz. O sizin hanımınız olacağına göre, onun işleyeceği bazı günahlara ortak olursunuz. Bu ise asla caiz olmaz. 2- Belli bir süre ile nikah yapmak haramdır. Bu süre ister kısa, ister uzun olsun. Buna müt'a nikahı denir, haramdır. Eşlerin Cennette beraber olması için Sual: Hadis-i şerifte, (Herkes sevdiği ile beraberdir) buyuruluyor. Kitap ehli bir kızı sevip evlenen, Cennette onunla beraber olur mu? CEVAP Müslüman olmayan hiç kimse, asla Cennete giremez. Hadis-i şeriflerde, Cennete cömert, güzel ahlaklı ve merhametli olanların gireceği bildirilmiştir. İmanı olmayan kimse, cömert, güzel ahlaklı, merhametli, temiz olsa da, yine Cennete giremez. Müslüman olan, bu vasıflara haiz olmasa bile, günahlarının cezasını çektikten veya affa uğradıktan sonra muhakkak Cennete girer. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Cennete ancak Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim] Müslüman olmayan herkes ebedi Cehennemdedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Şüphesiz, kâfirlere Cehennem azabı ebedidir.) [Zuhruf 74] Bugünkü yahudiler Hazret-i Musa’yı, Hıristiyanlar Hazret-i İsa’yı sevse de, ahir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için Cehenneme gideceklerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan [müslüman olmayan herkes] muhakkak Cehenneme girecektir.) [Hakim] Kâfire asla af yoktur Allahü teâlâ, müminlerden dilediğinin günahlarını affedeceğini; fakat müşrikleri, yani kâfirleri asla affetmeyeceğini Kur'an-ı kerimde açıkça bildirmektedir. (Nisa 116) Zerre kadar imanı olan, Cennete girecektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Cebrail aleyhisselam, "Allah’a şirk [ortak] üzere ölmeyen Cennete girer" dedi.) [Buhari] 176 www.dinimizislam.com Peygamber efendimiz, birkaç günah ismi sayıp, (Bu günahları işleyenler de mi Cennete girecektir?) diye sorunca, Cebrail aleyhisselam, (Evet) dedi. Bunun için günah ne kadar çok olursa olsun, Allahü teâlânın rahmetinden ümit kesilmemelidir. İmanlı ölen herkes, geç de olsa Cennete girecektir. (Hadika) Şu halde, bir kimseyi temizliğinden, cömert oluşundan, yaptığı iyiliklerden dolayı sevmek ayrı, müslüman olduğu için sevmek ayrıdır. Bir çok gayrı müslim, Peygamber efendimizi takdir eder, insanlığa yaptığı hizmetlerden dolayı sever. Müslüman olmadıkları için, bu sevgilerinin hiçbir faydası olmaz. Müslüman, Peygamber efendimizi severse, Cennette sevdiği ile beraber olur. Kadının da, Cennette kocası ile beraber olabilmesi için mümin olarak ölmesi gerekir. Kadın mümin, kocası kâfir olarak ölürse, yine ikisi beraber olamaz. (Berika) İyilerle beraberlik Sual: Bir kimse hem iyileri, hem de kötüleri sevse, hangileri ile beraber olur? CEVAP İyi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisliği karıştırmak demektir. Karışım pis olur. Bir kimse, hem Peygamber efendimizi hem de Ebu Cehilin itikadını sevse Cehenneme gider. (Allah ve Resulünü seviyorum) diyen bir kimseye, Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim] Âlimler, (Kişi sevdiği ile beraber olur) hadis-i şerifini şöyle açıklıyor: Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada sahip olup, onun gibi amel işlemeye gayret eder. Allah dostlarını dost, Allah düşmanlarını da düşman bilirse, ahirette sevdiği kimse ile birlikte Cennette olur. Bir kimse de hem müslümanları, hem de gayrı müslimleri sever, gayrı müslimlerin itikadlarını beğenirse, gayrı müslimlerle birlikte Cehenneme gider. (Kişi sevdiği ile birlikte olur) demek, sevdiği kimsenin derecesine kavuşur demek değildir. Fakat iyileri sevdiği için Cennette onlarla birlikte olur. Herkes imanının parlaklığına, kuvvetine göre farklı derecelerde bulunur. (Mektubat-ı Rabbani, Hadika) Bu yazıdan anlaşılıyor ki, imansızları sevmek, onların itikadlarını beğenmek, insanı ebedi Cehenneme sürükler. Ahirette iyilerle beraber olabilmek için, dünyada da onlarla beraber olmak, onları sevmek, onların yolundan gitmek gerekir. 177 www.dinimizislam.com Kocası öldükten sonra, birisi ile evlenen, ondan da ayrılıp başka bir erkekle evlenen kadın, ahirette hangisi ile evlenecektir? Ümm-i Habibe validemiz, böyle bir suali sorunca, Resulullah efendimiz buyurdu ki: (Böyle bir kadın, serbesttir. Hangi kocası güzel huylu ise ahirette onunla olur. Güzel ahlak sahibi olan, dünya ve ahiret iyiliğine kavuşur.) [B.Arifin] Görüldüğü gibi, kadın, üç kişiden hangisini daha çok seviyorsa, onunla beraber olur. Üçünü de istemiyorsa, hiç birisi ile beraber olmaz. Cennette üzüntü yoktur. Çocuk veya bekâr olarak ölenler de Cennette evlenecektir. Sual: Müslüman bir erkek, Yahudi ve Hristiyan kadınla evlenebiliyor da, Müslüman kadın, gayrimüslim erkekle niye evlenemiyor? CEVAP Dinimiz öyle emrediyor. Bunun elbette hikmetleri vardır, fakat dinimizin emir ve yasaklarının her hikmeti bildirilmemiştir. Hikmetini bilip, hikmetinden dolayı inanmak, “gayba iman”a aykırı olur. Din ne bildirmişse öylece inandım demek gerekir. Eskiden zimmî olan gayrimüslim kadınla evleniliyordu. Çocuklar, babanın ve çevrenin etkisiyle Müslüman olarak büyüyorlardı. Şimdi Avrupa’da Hristiyan kadınla evlenen erkek, çocuklarını Müslüman olarak yetiştiremiyor. Onun için dinimiz, bu evliliği yani zimmî olmayan ehl-i kitap kadınla evlenmeyi tahrimen mekruh olarak bildirmiştir. Böyle bir sebep olmasa bile, dinimizin emri neyse ona uymak gerekir. Müşrikle evlenmek Sual: S. Ebediyye’nin nikâh bahsinde deniyor ki: (Evlenmesi muvakkat haram olan yedi kadından altıncısı, müşrik kadındır. Müslüman kızın kâfir erkekle evlenmesi caiz değildir. Kâfir erkekle evlenmeye niyet edince mürted olur. İki kâfir birbiriyle evlenmiş olur.) Birinci cümlede müşrik kadınla evlenmek haram denirken, ikinci cümlede, kâfirle evlenmek küfürdür deniyor. Aradaki fark nedir? CEVAP Haram demek caiz değildir demektir. Küfre de bazen haram denir. Dinsizle evlenen Müslüman kız veya erkek, evlenmeyi meşru gördükleri için kâfir olur. Gayrimüslim kadınla evlenmek Sual: Günümüzde Yahudi veya Hristiyan’la evlenmek caiz midir? CEVAP Müslüman bir kadının, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi, 178 www.dinimizislam.com kesinlikle caiz değildir. Evlenmeye niyet ettiği anda imanı gider. (S. Ebediyye) Bugün dünyada zimmî olmadığı için, bir erkeğin Hristiyan veya Yahudi kadınla evlenmesi tahrimen mekruh, yani harama yakındır, caiz değildir, günahtır. Gayrimüslim kadınla evlenmek, dünyaya gelecek olan çocukları açısından da çok mahzurludur. Eskiden İslam devletinde çocuklar, çevresinin etkisiyle, dinini koruyabiliyordu. Bugün Hristiyan ülkesinde evlenen erkeğin, çocuklarını çevresinden koruması çok zordur, belki mümkün bile değildir. Halkı Müslüman olan bir ülkede olsa bile, böyle bir zamanda, annesi Müslüman olmayan çocuğu İslam terbiyesiyle yetiştirmek imkânsız gibidir. Çocuğunu kâfir olarak yetiştirmek kadar büyük vebal olmaz. Onlarla birlikte, kendisi de Cehenneme gider. İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.) [Müslim] (Çok Müslüman evladı, babaları yüzünden Veyl ismindeki Cehenneme gidecektir, çünkü bunların babaları, yalnız para kazanmak ve keyif sürmek hırsına düşüp ve yalnız dünya işleri arkasında koşup, evlatlarına Müslümanlığı ve Kur’an-ı kerimi öğretmediler. Ben böyle babalardan uzağım. Onlar da benden uzaktır. Çocuklarına dinlerini öğretmeyenler Cehenneme gidecektir.) [S. Ebediyye] Annesi Hristiyan olan bir çocuğa, dinini öğretmek, ne kadar zordur! Herhangi bir sebeple çocuğuna dinini öğretmezse, onunla birlikte Cehenneme gideceği yukarıdaki hadis-i şerifte bildirilmektedir. Haramı caiz görmek Sual: S. Ebediyye'nin nikâh bahsi ile namazı bozanların 21. maddesinde, kâfirle evlenmeye karar veren Müslüman kızın, hemen mürted, kâfir olacağı bildiriliyor. Hâlbuki nikâh bahsinde, anneyle, kız kardeşle ve müşrik kadınla evlenmenin haram olduğu bildiriliyor. Burada haram, küfür mü demektir? CEVAP Sualde bildirilen kadınlarla zina eden, büyük günah işlemiş olur, fakat kâfir olmaz. Ancak anneyle, kız kardeşle ve müşrik kadınla evlenmeyi kabul eden, bu evliliği meşru görmüş oluyor, Allahü teâlânın emrini beğenmemiş oluyor ve kâfir oluyor. Kâfir olması, zinadan dolayı değil, 179 www.dinimizislam.com Allahü teâlânın emrini yanlış kabul ederek, evlenmeyi meşru kabul etmesindendir. Allahü teala, (Müşrik kadınla evlenilmez) buyuruyor. Bu emri hiçe sayıp evlenen kimse ise, (Niye evlenilmesin ki, ben evlendim bile) demiş sayılıyor. Zina ile evlilik farklıdır. Zinanın haram olduğunu bilerek yapan, sadece haram işlemiş olur. Müşrik kadınla veya anneyle evlenen ise, haramı caiz gördüğü için kâfir oluyor. Müslüman kızın gayrimüslimle evlenmesinin haram olması da böyledir. Evlenmeye karar verince mürted oluyor, çünkü bu evlenmeyi meşru görmüş oluyor. Bu inceliği herkesin anlaması elbette kolay değildir. Mecmua-i Zühdiye’de şöyle bildiriliyor: Bekara suresinin, (İman etmedikçe, müşrik kadınlarla evlenmeyin!) mealindeki 221. âyeti gereğince, semavi bir dine mensup olmayan veya Allahü teâlâyı inkâr eden dehriyye [ateistler], putperest, ateşe tapan ve dinden dönen [mürted] kadınlarla evlenmek şirktir. (Dürer, Halebî, Bahr-ür-râık, Redd-ül-muhtar) Bu hususu merhum hocamıza da sormuştum. Sual ve cevap şöyle idi: Sual: Mecusi, dinsiz bir kadınla evlenen erkek, mürted olur mu? CEVAP: Evet, mürted olur. Dinimiz, müşrik, dinsiz kadınla evlenmeyi haram kılmıştır. Böyle bir kadınla evlenen erkek, zina ettiği için değil, Allah'ın bu haram emrini beğenmediği, yersiz bulduğu için, evlenmesi küfür oluyor. Flört Sual: Evlenecek tarafların, iyi niyetle, birbirlerini daha iyi tanımaları için, flört etmeleri, nikâhsız beraber yaşamaları niye uygun değildir? CEVAP Evlenecek gençlerin flört denilen bir arkadaşlığa asla ihtiyaçları yoktur. Hatta flörtün birçok sakıncası da vardır: Flörtte tuzak vardır. Flörtte çok defa, kız, erkek tarafından kandırıldıktan sonra terkedilir. Flört, gençlerde gafilce tecrübelere yol açar. Bu tecrübelerin çoğu, kötü şekilde sonuçlanır. Tecrübe için insan, cebine barut koyup kendini tehlikeye atmaz. Ateşle barut bir arada durmaz. Yılan acaba nasıl sokar diye yılanla oynanmaz. Flört, akıl mantık hislerini alt üst eder. Flörte alışan, sık sık arkadaş değiştirir. Kızı kandırıp terkeden erkek hain, kandırılan kız da maskara durumuna düşer. Flörtte çok defa, iffet elden gider. Namuslu Müslüman 180 www.dinimizislam.com bir kız için bundan büyük felâket olamaz. Flört, birçok gençleri serseri, müsrif ve perişan eder. Gençler arasında aşağılık kompleksi, kıskançlık, kin, nefret, karamsarlık, düşmanlık, anarşi ve çeşitli ruhî bunalımlar doğurur. Flört arzusu, tenhada buluşmaya davet eder. Sonunda, birçok gencin başı belâya girer. Bu arkadaşlıkta iş eğlenceye dökülünce, genç erkeğin güveni sarsılır. Önce kızı zorlar, arzusuna kavuşunca da kızı ayıplar, ahlâksız diye ona hakaret eder. Genelde bu hissî eğlencelerden sonra hep soğukluk olur. Genç erkek, kokladığı çiçekten hemen doyar, sonra başka bir renk, başka bir çiçek arar. Artık bu sahne onu avutmaz, ondaki esrar, onu çeken cazibe, bağ ve düğümler çözülmüştür. O artık başka bir cazibe, daha esrarlı bir düğüm ister, başka eğlenceleri kovalar. Bu bakımdan flört hususunda kız veya kadın, çok hassas olmalıdır. Başından böyle işler geçmemiş bir gence, bunlar anlamsız gelir. Çünkü birisine gönlünü kaptıran genç, kendisine verilecek nasihati, deli saçması kabul eder. Onun için Peygamber efendimiz, (Sevgi insanı sağır ve kör eder) buyurdu. Sağıra ne anlatsanız duymaz. Köre bütün renkleri gösterseniz, birini diğerinden ayıramaz. Seven kimsenin de gözüne bir şey görünmez. Morfinman gibi olur. Her bakımdan yanlış da olsa, yine onunla evlenmeyi ister. Atalarımız da demişler ki: Âşık ile delinin farkı, biri gülmez, biri ağlamaz. Aşk başta karar etse, akıl firar eder. Aşk bir deryadır, dalmayan bilmez. Bir yiğit ne kadar kahraman olsa, sevdiğine yenilir. Sevda geçer yalan olur, sonu sokar yılan olur. Flört sonucu evlenen gençlerin çoğu sonunda pişman olmuştur. Bu bakımdan salih ana babanın tavsiyelerine mutlaka uymalıdır! Ana baba, oğlunun veya kızının evleneceği kişiye, evlâtlarının gözü ile bakmaz. Acı tecrübelerin verdiği firasetle bakar. Atalarımız, (Ulu sözü dinlemeyen uluyakalır) demişlerdir. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hasan Herken de, (Flörtle evlenenler, boşanmaya daha yatkın oluyorlar) diyor. (Net Gazete) Bütün bu mahzurlarından başka asıl önemli olan, dinimiz, nikâhsız gezip tozmayı haram etmiştir. Haram edilen bir şeyde ise, fayda aranmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: 181 www.dinimizislam.com (Allahü teâlâ haramda şifa tesiri yaratmadı.) [Buhari, Hâkim] Evlenecek olsalar bile, dini nikahı olmayan erkekle kadın, dinen birbirine yabancıdır. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali şöyledir: (Erkeğin kadına, kadının da erkeğe [şehvetle] bakması haramdır.) [Taberani] (Harama bakmak, şeytanın zehirli okudur. Allahü teâlâdan korkup yabancı kadına bakmayana, zevkli bir iman nasip olur.) [Ramuz] (Kişinin başına demirden bir şişin batırılması, nikah düşen bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.) [Taberani, Beyheki] (Yabancı kadınla kucaklaşan, şeytanla beraber zincire vurulup ateşe atılır.) [Şir’a] (Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah’a yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafiftir.) [Taberani] (Ey gençler, namusunuzu koruyun, zina etmeyin! İyi bilin ki, namusunu koruyana Cennet vardır.) [Hakim] (Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşayın ve iffetli olun!) [İbni Asakir] (Ey kadınlar, ancak mahreminiz olan erkeklerle konuşun, mahreminiz olmayanlarla konuşmayın!) [İbni Said] (Yabancı kadına şehvetle bakmak göz zinasıdır, onu tutmak el zinasıdır, ona gitmek ise ayakların zinasıdır.) [R.Nasıhin] Facebook’ta eş aramak Sual: Facebook ve benzeri sitelerde, kitap tanıtımı veya başka maksatlarla kurulan gruplar var. Buralarda karşı cinsle tanışıp konuşuluyor, hatta internet üzerinden Messenger’da sesli ve görüntülü görüşülüyor. Bu görüşmeler, evlenmek veya dine hizmet gayesiyle olursa uygun olur mu? CEVAP Uygun olmaz. Günah işleyerek dine hizmet edilmez. Evlenmek için de olsa, bu da bir flört çeşididir. Flörtle eş bulunmaz. Görüştüğümüz uygun birisi bile olsa, bu yolla aranmaz. Hele genç kızların, böyle sitelere üye olmaları hiç uygun değildir. Kötü niyetli veya cahil kimselerin oyununa gelmelerine, evden kaçarak buluşmalarına bile sebep olabilir. Hiç kötü bir şeye sebep olmasa bile, görüşmenin kendisi kötüdür. 182 www.dinimizislam.com Evlilik görüşmesi Sual: Müslüman bir erkekle kız evlenmeden önce, aralarındaki görüşmeler nasıl olmalı, neler konuşulmalı ve neler sorulmalı? Bunların yanında, başka bir kimsenin olması gerekir mi? CEVAP Kızla erkeğin oturup pazarlığa girişmeleri doğru değildir. Yani sünnet olan o görüşme, pazarlık yeri ve zamanı değildir. Birbirine uygun olup olmadıkları, zaten aileler arasında konuşulur, sorulup araştırılır. Her bakımdan evlenmeleri uygun görülürse, kızla oğlanın görüşmesi ondan sonra olmalıdır. Namaz kılıyor mu, yeterli geliri var mı, hangi okulu bitirdi, mizacı, huyu nasıldır, ehliyeti var mı, oğlan annesiyle mi oturacak gibi öğrenilmesi istenen şeyler, daha önce aileler arasında konuşulup halledilir. Yani aileler, akrabalar araştırıp, evlenmeye mani halleri olmadıkları meydana çıktıktan sonra, gençlerin, fiziki olarak birbirini görmeleri sağlanır. Bu da kısa olabilir. Görüşme, halvete mani olacak şekilde olmalıdır. Mesela, odanın kapısı, hafif aralıklı olmalı veya kızın mahrem bir erkek akrabası bulunmalı yahut erkeğin mahrem bir kadın akrabası olmalı. Mesela annesi, bacısı, halası, teyzesi, ninesi olabilir. Kızın veya oğlanın babası da, içeride durabilir. Oğlanla kız birbirlerinin dengiyse, buna büyüklerin tavsiye ve tecrübeleri de eklenince, artık ince eleyip sık dokumak uygun olmaz. Eskiden, çocuklarını evlendirecek olanlar, büyük bir zata sorarlar, o da, uygun dedikten sonra evlendirirlermiş. Zamanla, sormadan iş yapıyor denilmesin diye sormalar başlamış. Uygun denmesine rağmen, (Kız istemiyor, oğlan beğenmiyor) diyerek o zatın sözüne uymuyorlarmış. Bu aileler, tekrar, (Başka bir talip var mı) diye sordurunca, o zat da, (Bizim bulduğumuzu beğenmiyorlar, kendileri at pazarından baksınlar) dermiş. Şu hâlde, kime danışıyorsak, söz dinleyeceksek danışmalıyız, dinlemeyeceksek hiç danışmamalıyız. Evlilik görüşmesinde Sual: Taraflar, yakınları tarafından gerekli araştırmayı yapıp, karar verme safhasındayken, sünnet olan evlilik görüşmesinde, her iki taraf, neler konuşur, neler yapar? CEVAP Sadece görünüşüne, konuşmasına, sağır, dilsiz, kör, topal, çolak gibi bedenî bir kusurunun olup olmadığına bakılır. Orada evlilik pazarlığı 183 www.dinimizislam.com yapılmaz. Ben şunları isterim gibi şeyler söylenmez. Onlar daha önce yakınları tarafından konuşulup karara bağlanır. Evlilik görüşmesinde, her iş bittikten sonra, sadece görünüşe bakılır. Fâsıkla evlenmek Sual: Namaz kılmayan ve tesettüre riayet etmeyen Hıristiyan bir kızla evlenmek caiz olduğuna göre, namaz kılmayan, oruç tutmayan, açık saçık giyinen bir Müslüman kızla evlenmenin daha iyi olacağını düşünüyorum. Bu görüşüm yanlış mıdır? CEVAP Evet, yanlıştır. Hıristiyan kızla evlenmek de tahrimen mekruhtur, harama yakındır. Yani Hıristiyan kızla evlenmek zaruretsiz caiz olmaz. Bugün kitap ehli yani Hıristiyan kız da bulmak çok güçtür. Çoğu müşriktir. Müşrikle evlenmek ise kesinlikle caiz değildir. Kitap ehli kız bulunsa bile, Hıristiyan yani kâfir kızla, fâsık Müslüman kız mukayese edilmez. Hıristiyan kızın başını kapatması ve hiçbir ibadeti yapması gerekmez, çünkü gayrimüslimin önce iman etmesi gerekir. İmansız ibadetlerin faydası olmaz. Âhirette Hıristiyan kadına, niye namaz kılmadın, oruç tutmadın, içki içtin diye sorulmaz. Ona sadece, niye Müslüman olmadın diye sorulur, ama Müslüman kadının namaz kılma zorunluluğu vardır, içki içemez, saçlarını açamaz. Böyle bir kadın fâsık olur. Fâsık, çekinmeden, açıkça günah işleyen, mesela beş vakit namaz kılmayan, açık gezen kimse demektir. Fâsıkla evlenmemeli, çünkü Şir’at-ül İslam kitabındaki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kızını fâsıkla evlendirenin duası ve ibadetleri kabul olmaz.) (Fâsıkla evlenmeye razı olan kabrinden kalkarken, alnında “Allah’ın rahmetinden ümidini kesmiş” yazısı bulunur.) (Şefaatime kavuşmak isteyen, kızını fâsıkla evlendirmesin!) S. Ebediyye’deki iki hadis-i şerif meali de şöyledir: (Bir kimse, kızını fâsıka [kötü kimseye] verirse, Allahü teâlânın emanetine hıyanet etmiş olur. Emanete hıyanet edenlerin gideceği yer, Cehennemdir.) (Kızını fâsıka veren kimse, melundur.) Görüldüğü gibi, Hıristiyan kızla da, fâsık kızla da evlenmek uygun değildir. Saliha bir kızla evlenmek ise bir nimettir. Çeşitli sual ve cevaplar Sual: Gayri müslim bir kadın, (Benimle evlenirsen Müslüman 184 www.dinimizislam.com olacağım) dese, onunla evlenmeyi reddetmek küfür olur mu? CEVAP Hayır küfür olmaz. Evlenme zorunluluğu yoktur. Sual: Gayri müslim bir kadın, (Benimle içki içersen veya benimle zina edersen Müslüman olacağım) dese, onun Müslüman olmasını sağlamak için bu günahları işlemek caiz olur mu? CEVAP Asla caiz olmaz. Sual: Evlenirken neye dikkat etmeli, ince eleyip sık dokuyunca uygun kimse yok gibi, ne tavsiye edersiniz? CEVAP Evlenmek isteyenler, dinimizin bildirdiği tavsiye, emir ve ahlaka önem vermelidir. Dış görünüşe aldanıp da yanlış karar vermekten sakınmalıdır. Çünkü evlilik hayatına başladıktan sonra, geri dönmek zordur ve kötü huylu kimsenin, bundan sonra düzeltilmesi de kolay değildir. Aradığımız vasıfların önemli olanları karşı tarafta var ise, karar vermek için yeterli sayılabilir. Gereğinden fazla ince eleyip sık dokuyan, kendine bir türlü eş beğenemeyen, kolay kolay evlenemez. Bulunması gereken vasıflar yoksa, (Onunla evlenmek istiyorum) diye ısrar eden gençlerin, bu yolda şuursuzca hareketlerle ana babalarını üzmeleri çok yanlıştır. Ana babalar da, aranan gerekli vasıflar var ise, maddi menfaatler gibi basit sebepler yüzünden gençlerin evlenmesine mani olmamalıdır. Dört dörtlük bir talip bulmak elbette çok zor, hatta imkansızdır. Kusursuz eş arayan eşsiz kalır. Sual: Bir gençle konuşuyoruz. Dini bilmiyor, namaz kılmıyor, fakat ben onu düzeltirim. Çünkü evlenince hepsini yaparım diyor. Genç salih biri değil diye babamın bu işe kesinlikle rızası yok. Ne yapmamı tavsiye edersiniz? CEVAP Flört döneminde, gençler açık vermemeye çalışır. Nazik, uysal görünür. Evlendikten sonra, gerçek kimliği ortaya çıkar. (Dini bilmiyor, namaz kılmıyor, fakat ben onu düzeltirim) diyorsunuz. Kimin kimi düzelteceği sonra yani evlenince belli olur. Önce dinini öğrensin! Namaz kılmaya da başlasın. (Evlenince hepsini yaparım) demesine itibar edilmez. Babanızın dediği gibi, şu anda onunla evlenmek uygun değildir. Dinimizde böyle kimseye fâsık denir. Fâsık, dinsiz demek değildir. Açıktan günah işleyen kimse demektir. Fâsıkla evlenmek bile uygun 185 www.dinimizislam.com değilken, dinsiz ile evlenmek asla caiz olmaz. Anne ve babalar, kızlarını fâsıkların, kötü kimselerin bulunduğu yere göndermemeliler. Onlar orada, uygunsuz, hatta dinsiz insanlar ile tanışabilirler. Böyle yapıp, başlarına felaket gelince, (Şimdi suç bizde mi?) diyen anne babalara, elbette suça sebep sizsiniz diyoruz. İslam dinine göre müslüman olmadan evlenilmez. (Evlenince müslüman olurum) veya (Evlenince namaz kılarım) gibi sözlere itibar edilmez. Sual: Çirkin ve fakir biri ile evlenmek uygun mudur? CEVAP Evlenilecek kimsenin sadece dindar olması kâfidir. Zengin ve güzel olursa daha iyidir. Fakat dindar olmazsa zenginlik, güzellik işe yaramaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kadın, malı, güzelliği, asâleti ve dindarlığı için nikah edilir. Sen dindar olanı seç ki, maddi ve manevi nimete kavuşasın!) [Buhari] (Kadını güzelliği için alma, güzelliği onu helake sürükleyebilir. Sırf malı için de alma, malı onu zarara sokabilir. Dindar olanla evlen!) [İbni Mace] Salih kimse ile evlenirken fakirlikten korkmamalı. Çünkü Allahü teâlâ, (Eğer fakir iseler, Allah onları, [evlenmeleri sayesinde] fazlı ile zengin yapar) buyuruyor. (Nur 32) Sual: Evli birisini seviyorum. Buluşmuyoruz, sadece kalben seviyorum. Yine de çok günah işliyor muyum? CEVAP Sevgi, insanın elinde olmayan bir duygudur. İffeti [namusu] korumak ve günah olan işlerden kaçmak şartı ile birisine karşı sevgi duymak günah olmaz. Hatta iffetini koruyarak sevgisini gizlemek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir.) [Hakim, Hatib] (Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek sabredeni Allahü teâlâ, affedip Cennete koyar.) [İ.Asakir] Demek ki, dinimizde iffeti muhafaza etmek ve sevgisi sebebiyle günah işlememeye sabretmek, çok sevaptır. Çünkü genel olarak sevgi insanı sağır ve kör ettiği için, insanın kendisini günah işlemekten alıkoyması zordur. Zor olan işleri başarmanın sevabı da büyük olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ümmetimin hayırlıları, aşk belasına maruz kalınca iffetini muhafaza edenlerdir.) [Deylemi] 186 www.dinimizislam.com Sual: Teyze çocuklarının evlenmesi mekruh mudur? CEVAP Evet tenzihen mekruhtur. Amca çocukları da öyledir. Sual: Zina etmiş biri ile evlenilir mi? CEVAP Dört mezhepte de, zina eden, zina etmemiş birisi ile veya zina etmemiş olan, zina etmiş biri ile evlenebilir. (Cessas) Sual: Cinlerle evlenilir mi? CEVAP Cin ile evlenmek, Şafii mezhebinde caiz, Hanefi’de caiz değildir. Cinnin çoğalması gaz [hava] iledir. Bundan dolayı, cin ile evlenmek, hakiki evlenmek değildir. Cin, insan şekline girip evlendiği de söyleniyor. Bu âlimler, (Belkıs, cin ile insan arasında hasıl olmuştur) diyorlar. Cinden, cin ile uğraşanlardan uzak durmak gerekir. Sual: 24 yaşındayım, bugüne kadar hiç kız arkadaşım olmadı. Bazı sebeplerden dolayı olmadı. Onlardan birisi de şu, karşı cinse saygı duyuyorum ve onunla eğlenmek istemiyorum.Yaş ilerledikçe kız arkadaşa ihtiyaç duyuyorum. Çünkü kendimi çok yalnız hissediyorum. Dua ederken Allahü teâlâdan müslüman bir kızla tanışmayı nasip etmesini istemem caiz olur mu? CEVAP Evlenmek niyetiyle olursa caiz olur. Sırf arkadaşlık niyetiyle konuşmak bile caiz olmaz, duası hiç caiz olmaz. Kendinizi yalnız hissediyorsanız erkek arkadaş edinin. Evlenmeye ihtiyaç duyuyorsanız evlenin. Sual: Bir kızla flört ediyoruz, öpüşüyoruz. Evlenme niyetim beni günahtan kurtarmaz mı? CEVAP Kurtarmaz. Evlenmeye karar vermek, günahı işlemeyi mubah kılmaz. Sual: Dün yazı-tura attım. Evlilik işine karar vermeden önce “Ya Rabbi, eğer bu iş şöyle ise tura getir, böyle ise yazı getir dedim. Bu fala girer mi? CEVAP Yaptığınız uygun bir şey değil. Dinimizde istihare vardır. Bir iş hayır mı olacak şer mi olacak istihare ile belli olur. Öyle yazı tura ile olmaz. Dinde bid'at çıkarmamalıdır. Sual: Ehl-i kitap ile evlenmek caiz ise, tesettürsüz bir müslüman kadını ehl-i kitap kapsamında değerlendiremez miyiz? CEVAP 187 www.dinimizislam.com Ehl-i kitap kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur, yani harama yakındır. Müslümanla kitap ehli aynı kapsama alınmaz. Müslüman kadın namaz kılmak ve tesettüre bürünmek mecburiyetindedir. Sual: İman bilgilerini okumamış olan iman etmiş olmuyor mu? CEVAP Sorunuzun cevabı evet de hayır da olabilir. Lüzumlu iman bilgilerini bilmek farzdır. Bilmeden iman olmaz. İster okuyarak ister duyarak öğrenmek gerekir. Mesela Amentü’de bildirilen altı esasa inanmak şart. Sonra Allah’ı sıfatları ile bilmek de şart. Mesela Allah’ın bir olduğunu bilmek, mekansız olduğunu, yaratıklara hiç benzemediğini ve diğer sıfatları ile birlikte öğrenmek farzdır. Sırası ile bilmek değil de, sorulunca bilmesi gerekir. Mesela Allah’ın her şeye gücü yeter mi dendiği zaman evet diyebilmelidir. Bir Rus kızına Müslümanlığı öğrettik. Teker teker sorduk. Mesela Allah’ın bir olduğuna inanıyor musun? Ölünce ahirete gideceğimize inanıyor musun ve diğer lüzumlu bilgileri sorduk. Evet cevabını alınca kelime-i şehadet getirip müslüman oldu. Onun için Amentü’yü iyi bilmek gerekir. Sual: Kızımı oğluna isteyene (Sen de oğluma kızını ver) demek caiz midir? CEVAP Evet. Sual: Genç bir kızım. Bir yıllık eşinden ayrılmış bir erkek benimle evlenmek istiyor. Ben de onu sevdim. Neye dikkat etmemi tavsiye edersiniz? CEVAP Namaz kılan, namuslu birisi ise, istihare ettikten sonra kararınızı verin! Eğer namaz kılmıyorsa, eski karısına yaptığını size de yapabilir. Çünkü Allah’tan korkmayan kimse, insanları aldatmaktan çekinmez. Ebu lehebin oğulları Sual: Resulullahın kızları Ebu Lehebin oğulları ile nişanlı imiş, evlenmeden boşanmışlar. Ebu Lehebin çocukları müşrik değil miydi? Bu iş nasıl oldu? CEVAP Ebu Leheb, Resulullahın azılı düşmanı idi. Tebbet suresi gelerek, kendisinin ve Resulullahın kapısına dikenleri yığan karısının Cehenneme gidecekleri bildirilince çok öfkelendi. Oğulları Utbe ve Uteybe’ye daha önceleri nişanlı oldukları Resulullahın kızlarını boşamalarını emretti. Bunlar da babalarının sözlerine uyarak, Resulullahın damatlığı gibi bir şerefi ellerinden çıkardılar, müşrikliklerine devam ettiler. Uteybe, 188 www.dinimizislam.com Resulullahın huzuruna da gelip, hakaret etti. Resulullah efendimiz de, (Ya Rabbi, buna bir canavar musallat et) buyurdu. Cenab-ı Hak, Peygamberinin duasını kabul buyurdu. Şam’a giderken bir gece, bir aslan gelip, kafile içinde, koklayarak bunu bulup parçaladı. Bu iki müşrik, o iki hanım kızı boşadıkları zaman, nişanlı idiler, daha düğünleri olmamış idi. Onları boşayarak Resulullahı geçim sıkıntısına sokmak istemişlerdi. Fakat, Hazret-i Osman, bu fırsattan istifade edip, Utbenin boşadığı Hazret-i Rukayye’yi kız olarak nikah etmekle, Resulullahın damadı olmak şerefine kavuştu. Hazret-i Osman, çok yakışıklı ve beyaz bir gençti. Ebu Lehebin müşrik veletlerinden çok daha zengin idi. Ebu Lehebin oğulları ile nişanlandıklarında, Bekara suresinin, (Kadınlarınızı müşrik erkeklerle evlendirmeyin) mealindeki 221. âyeti henüz inmemişti. Çünkü o zaman İslamiyet daha yeni gelmişti. Sual: İslam Ahlakı’nda, (Genç kızları, koca kimselere vermemeli. Fesada sebep olur) deniyor. Bu, kızları kendilerinden yaşça büyük olan erkeklerle evlendirmemeli demek midir? CEVAP Hayır, değildir. Bu, genç kızlar ihtiyar erkeklerle evlendirilmemeli, mesela 15-20 yaşındaki genç bir kız ile 60-70 yaşındaki ihtiyar ile evlendirilirse fitneye sebep olur demektir. Yoksa erkeğin kızdan büyük olmasının mahzuru olmaz, hatta iyi olur. Erkeğin olgun ve oturaklı olması tercih edilir. Allah’ı suçlamak Sual: Evlilik için dua ettim. (Yâ Rabbi, hakkımda hayırlısı kim ise onu bana nasip et!) dedim. Sarhoş ve beynamaz bir fâsık talip çıktı. Ben de dua ettiğim için, (Rabbim bunu bana layık gördü) diyerek kabul ettim. Arkadaşlarım yanlış yaptığımı söylüyor. Hâlbuki ben dua neticesinde buna karar verdim. Rabbimin layık gördüğüne benim ne demeye hakkım var? CEVAP Çok yanlış bir karar veriyor, suçu da Allah’a yüklüyorsunuz. Dua ettiniz, fakat duanız kabul oldu mu? Bunu biliyor musunuz? Beynamaz birisinin gelmesi, ettiğiniz duanın kabul olduğunu gösterir mi hiç? Fâsıkla evlenmek caiz olmadığına göre, dua kabul olmamış demektir. 189 www.dinimizislam.com Evlilik ve aile ile ilgili konular Nikah nasıl kıyılır Sual: Gelin ve damadın kendileri de orada bulunuyorsa, dini nikâhları nasıl kıyılır? CEVAP Belediyedeki resmi muameleler bittikten sonra, Müslüman bir erkek, Hanefî mezhebine göre, Müslüman iki erkek şahit yanında, evleneceği kıza, (Seni hanım olarak aldım) der, kız da, (Ben de, seni koca olarak kabul ettim) derse, nikâh sahih olursa da, sünnete uygun nikâh şöyle kıyılır: Bu devirde dini bilenler azaldığı için, nikâh kıyacak kimse, damada ve geline, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, İmanın ve İslam’ın şartlarını da söyledikten sonra, (Kabul ettin mi?) diye sorar. Evet cevabını alıp, damatla gelinin Müslüman olduğu böylece anlaşıldıktan sonra nikâhları kıyılır. Önce gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye yazar. Sonra iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehri müecceli ve mehr-i muacceli yazar. [Mehr-i müeccelin çok olması kızın menfaatinedir. Mesela 11 Reşat altını olabilir. Erkek boşadığı zaman bu mehri vermesi şarttır. Çok olursa, basit sebeplerle hanımını boşamaz.] İstiğfar okuyarak, oradakilere tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh yaptırır: Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah el’azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv elhayyelkayyûme ve etûbü ileyh, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ yemlikü li-nefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ. Yâ Rabbî! Hîn-i büluğumdan bu âna gelinceye kadar, İslam düşmanlarına ve bid’at ehline aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk itikadlarıma ve bid’at, fısk olan söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime nâdim oldum, pişman oldum, bir daha böyle yanlış inanmamaya ve yapmamaya azm, cezm ve kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselâm ve âhiri bizim sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu iki Peygambere ve ikisi arasında gelmiş geçmiş Peygamberlerin cümlesine iman ettim. Hepsi haktır, sadıkdır. Bildirdikleri doğrudur. Âmentü billah ve bi-mâ câe min indillah, alâ murâdillah ve âmentü bi-Resûlillah ve bi-mâ câe min indi Resûlillah alâ murâd-i Resûlillah. Âmentü billâhi ve Melâiketihi ve kütübihi ve Rüsülihi velyevmil-âhiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallâhi teâlâ vel-ba’sü ba’delmevti hakkun. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh. Allahümme 190 www.dinimizislam.com innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah. Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur: (Elhamdü lillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh.) Euzü Besmele çekip, Nur suresinin 32. âyet-i kerimesini okuyup, (Sadakallahül’azîm) der, sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah) der. Sonra geline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettin mi?) der. Gelin de, (Evet, bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettim) der. Sonra damada dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. (Ahmet kızı Fatma’yı, bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile hanımlığa kabul ettin mi?) der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca, (Ben de nikâhınızı kıydım) der. Sonra, şu duayı okur. Nikâh duası: (Allahümmec’al hâzel akde meymûnen mubâreken vec’al beynehümâ ülfeten ve mehabbeten ve karârâ ve lâ tec’al beyne-hümâ nefreten ve fitneten ve firârâ. Allahümme ellif beynehümâ kemâ ellefte beyne Âdeme ve Havvâ. Ve kemâ ellefte beyne Muhammedin sallallahü aleyhi ve sellem ve Hadîce-tel-kübrâ ve Âişe-te ümm-il mü’minîne radıyallahü anhümâ. Ve beyne Alîyyin radıyallahü anh ve Fâtıma-tez-zehrâ radıyallahü anhâ. Allahümmea’ti le-hümâ evlâden sâlihan ve ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete a’yünin vec’alnâ lilmüttekîne imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhıreti haseneten ve kına azabennâr. Sübhâne rabbike rabbil’ızzeti ammâ yesıfûn ve selâmün alel mürselîn velhamdülillahi rabbil’âlemin. El-fatiha.) Bu duayı Peygamber efendimiz ve bütün âlimler, veliler okudular. Bunu okuyunca, karı koca arasında, ölünceye kadar muhabbet mevcut olur, rahat ve huzur içinde yaşarlar. Evlerinden bereket eksik olmaz. 191 www.dinimizislam.com Duanın meali de şöyledir: (Allah’ım! Bu evliliği mübarek eyle! Aralarında ülfet, geçim, sevgi ve evliliklerinde sebat nasip eyle, bunları nefret, geçimsizlik ve ayrılıktan koru! Allah’ım! Âdem aleyhisselam ile Havva validemiz, Muhammed aleyhisselam ile Hatice-i kübra ve müminlerin annesi Âişe validemiz; Hazret-i Ali ile Hazret-i Fatıma-tüz-Zehra validemiz arasındaki var olan ülfeti bunlara da nasip eyle! Kendilerine, salih çocuklar, uzun ömürler ve bol rızık ihsan eyle! Âmin. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara rehber eyle! Ey Rabbimiz, bize dünyada ve ahirette iyilik, güzellik ver. Bizi Cehennem azabından koru! Kudret ve şeref sahibi olan senin Rabbin, onların söylediği uygunsuz şeylerden münezzehtir. Bütün Peygamberlere selam olsun. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.) Damat var, gelin yoksa Sual: Gelin orada hazır olmayıp, gelinin vekili ile damat varsa, dini nikâhları nasıl kıyılır? CEVAP Nikâh kıyacak kimse, damada, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, imanın ve İslam’ın şartlarını anlatır ve (Bunları kabul ettin mi?) diye sorar. Gelinin vekiline de, gelinin, bilip bilmediğini, yani Müslüman olup olmadığını sorar. Müslüman olduğu anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye ve gelinin vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye yazar. Sonra iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar. Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan sonra, istiğfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur: (Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh.) Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur, (Sadakallahül’azîm) der, sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah) der. Sonra gelinin vekiline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, vekili olduğun Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i 192 www.dinimizislam.com müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, talibi olan Hasan oğlu Ali’ye tezvice, vekâletin hasebiyle, verdin mi?) der. Sonra damada dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. (Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, hanımlığa kabul ettin mi?) der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca, (Ben de nikâhınızı kıydım) der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur. Gelin var, damat yoksa Sual: Damat orada hazır olmayıp, damadın vekili ile gelin varsa, dini nikâhları nasıl kıyılır? CEVAP Nikâh kıyacak kimse, geline, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, imanın ve İslam’ın şartlarını anlatır ve (Bunları kabul ettin mi?) diye sorar. Damadın vekiline de, damadın, bunları bilip bilmediğini, yani Müslüman olup olmadığını sorar. Müslüman olduğu anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye ve damadın vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra Müslüman iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar. Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan sonra, istiğfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur: (Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh.) Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur, (Sadakallahül’azîm) der, sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah) der. Sonra geline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettin mi?) der. Gelin de, (Evet, bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettim) der. Sonra damadın vekiline dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. (Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i 193 www.dinimizislam.com müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, vekili olduğun Hasan oğlu Ali’ye, vekâletin hasebiyle, aldın mı?) der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca, (Ben de nikâhınızı kıydım) der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur. Damat ve gelin yoksa Sual: Damat ve gelin orada hazır olmayıp, sadece vekilleri varsa, dini nikâhları nasıl kıyılır? CEVAP Nikâhı herkes kıyabilir, imamların kıyması gerekir diye bir şart yoktur. Nikâhı kıyacak kimse, gelinin ve damadın vekillerine, damadın ve gelinin, Allahü teâlânın sıfatlarını, imanın ve İslam’ın şartlarını bilip bilmediklerini, yani Müslüman olup olmadıklarını sorar. Müslüman oldukları anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye ve gelinin vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye ve damadın vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra Müslüman iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar. Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan sonra, istiğfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur: (Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh.) Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur, (Sadakallahül’azîm) der, sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah) der. Sonra gelinin vekiline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, vekili olduğun Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, talibi olan Hasan oğlu Ali’ye tezvice, vekâletin hasebiyle, verdin mi?) der. Sonra damadın vekiline dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. (Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, vekili olduğun Hasan oğlu Ali’ye, vekâletin hasebiyle, aldın mı?) der. Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca, (Ben de bu nikâhı 194 www.dinimizislam.com kıydım) der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur. Nikahla ilgili sorular Sual: Dini nikâha niye “imam nikâhı” deniyor? CEVAP Hristiyanların nikâhlarını, kilisede papazlar kıydığı halde, papaz nikâhı denmiyor. Nikâh kıymasını bilen her Müslüman, her yerde, nikâh kıyabilir. Nikâhın, camide olması veya imamın kıyması, şart değildir. Doktor kıyarsa, doktor nikâhı, mühendis kıyarsa, mühendis nikâhı denmeyeceği gibi, imam kıyınca da, imam nikâhı denmez. Normal adı nikâhtır. Resmî nikâh muamelesiyle karışmaması için, dini nikâh deniyor. Yoksa nikâh, namaz gibi dinin bir emridir. Dini namaz veya imam namazı diye bir namaz olmadığı gibi, imam nikâhı da olmaz. Sadece, belediyede yapılan nikâh işlemleriyle karışmaması için, dini nikâh veya İslam nikâhı demeli, imam nikâhı dememeli. Sual: Kızla erkek varken, ikisinin babası şahit olsa nikah sahih olur mu? CEVAP Evet. Sual: Nikahta kız ve erkeğe üçer defa mı sorulur? CEVAP Evet, her ikisine ayrı ayrı üç kere sorulur. Sual: Farklı mezheptekilerin nikahı, iki mezhebe uygun mu kıyılır? CEVAP Bir mezhebe uygun olması kâfidir. Sual: Karı-koca nikah için aynı kişiye vekalet verebilir mi? CEVAP Evet. Sual: Evlenecek çocuk, babasının yanında çekindiği için, babası vekaleten konuşuyor. Asıl var iken, vekilin nikah kıyması caiz mi? CEVAP Baba kıyabilir. Sual: Nikahta şahidin biri yoksa, birine telefonla söylense caiz mi? CEVAP Şahitlerin bir arada bulunması lazımdır. Sual: Nikahta vekalet verilirken şartlar nelerdir? CEVAP Hiç bir şartı yok. (Beni falanca ile evlendirmek üzere seni vekil ettim) 195 www.dinimizislam.com demek yeterlidir. Vekil edilen kişinin illâ kızın mahremi olması gerekmez. Sual: Şahitler gelinin ve damadın şahidi diye ayrılmalı mıdır? CEVAP Öyle bir şey yok. Sadece şahitlerin gelini ve damadı tanımış olmaları yeterlidir. Sual: İki bayram arası nikah olmaz deniyor bu doğru mu? CEVAP İki bayram arası nikah olur. Bir bayram günü Cumaya rastlamıştı. Bayram namazından çıkıp Cumaya gelene kadar pek çok zaman olmadığı için, iki bayram (Yani bayram ve Cuma) arasında nikahla uğraşmayın denilmişti. Yoksa Âişe validemizin nikahı da iki bayram arasında kıyıldı. Düşünülürse iki bayram arası olmayan gün yoktur. Ramazan bayramı ile Kurban bayramı arası veya Kurban bayramı ile ramazan bayramı arası. Yani bir senenin bir kısmı Ramazan bayramı ile Kurban bayramı arasıdır, bir kısmı da Kurban bayramı ile Ramazan bayramı arasıdır. Sual: Bir kız dinimizde anne ve babasından izinsiz evlenebilir mi? CEVAP Evet. Hanefi mezhebinde ana babanın rızası şart değil. Diğer mezheplerde şarttır. Sual: Gayri sahih nikahlı, tecdid-i nikah yapsa, nikahlanmış olur mu? CEVAP Evet. Sahih nikahın sakatlanması ihtimaline karşı da, iki şahit yanında tecdid-i nikah lazım. Sual: Resmi nikahtan sonra dini nikah da yapıyoruz. Bir kız ile erkek evlenirken, imam olmasa, sadece kızın babası ile oğlanın babası olsa, Hanefi mezhebine göre başka şahit olmadan nikahlarını kendileri kıyabilir mi? CEVAP Evet kıyabilirler. İmam şart değildir. Oğlanın veya kızın babası nikahı kıyar. Hem de şahit olmaları sahih olur. Sual: Dini nikahım kıyılırken hayzlı idim. Hayzlı iken nikah kıyılırsa sahih olmaz diyorlar. Doğru mu? CEVAP Cünüplüğün nikahla alakası yoktur. Nikah sahihtir. Sual: Şafii’ye göre nikah nasıl yapılır? CEVAP Şafii’de nikahın doğru olması için, birinci şart, baliga olan kıza da velinin izin vermesi lazımdır. Veli, erkek akrabadır. Baba yoksa, babanın 196 www.dinimizislam.com babası ve onun babasıdır. Bunlardan sonra, erkek kardeştir. Bundan sonra, erkek kardeş oğlu, sonra onun oğludur. Sonra amca, sonra amca oğlu ve onun oğludur. Bunlar yoksa, kadı [yani Kur'an-ı kerime göre yaşayan adil bir hakim] veli olur. Bu velilerden birisini bulamazsa, orada salih bir arkadaşı veli tayin eder. Şafii’de, şahitlerin erkek olması ve fıskları belli olmaması şarttır. Bunları yapamazsa, Hanefi mezhebini taklit ederek nikah yaparlar. Sual: Şafii, nikahta salih şahit bulamazsa, Hanefi’yi taklit eder mi? CEVAP Salih insan bulunmazsa, Hanefi taklit edilir. Sual: Şafii’de, nikah için iki şahit yanında mı kadın vekalet verir? CEVAP Evet. Nikah için iki şahit yanında vekalet almak lazım. Sual: Kocası ile Şafii’ye göre nikahlanması gereken hanım, velilerden izin alma imkanı yoksa, Hanefi’yi taklit etse, caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Şafii’ye göre nikahlanmam lazım. Hanımın velileri fâsıktır. Hanım salih birini veli tayin edebilir mi? CEVAP Evet. Sual: Şafii’de, fâsıkın tevbe edip nikah şahitliği yapması caiz mi? CEVAP Salih şahit bulunmazsa, bildirilen hile-i şeriyye caiz olur. Fakat tevbenin şartlarına uymak gerekir. Sual: Şafii’de, hiç veli yoksa, nikahta, birini veli tayin etmek caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Almanya’da yaşıyorum. Türkiye’deki bir kızla nikahlanacağım. Kız, vekaletini telefonla bir arkadaşıma verse, burada nikah kıymamız sahih olur mu? CEVAP Şahitler kızı tanımıyorsa nikah sahih olmaz. Tam İlmihal'de diyor ki: Vekil yapmakta ve nikahta, şahitlerin kadını tanımaları lazımdır. Yanında iseler, yüzünü görmeleri iyi olur. Başka odadan sesini duyarlarsa, kadın odada yalnız ise, caiz olur. Nikah kıyılırken, veli veya vekil şahitlerin bildiği kadının yalnız ismini söyler. Şahitlerin tanımadıkları kadının, babasının ve dedesinin adını da söylemesi lazımdır. Tanımak, kimin kızı ve hangi kızı olduğunu bilmek demektir. Şahsını, şeklini bilmek 197 www.dinimizislam.com değildir. Ehl-i kitapla nikâh Sual: Müslüman erkek ile Ehl-i kitabın nikahlarının kıyılmasında bir fark var mı? CEVAP Nikahın kıyılmasında bir fark yoktur. Sadece, zimmi olan Hıristiyan veya Yahudi, yani ehl-i kitap kadınla nikah kıyılırken, iki şahidin de, zimmi olması caiz olur. Zimmi, İslam devleti idaresinde yaşayan kitap ehli gayrimüslim demektir. Ölen eşinin cenazesine bakmak Sual: Karı kocadan biri ölünce, yaşayan, ölenin cenazesine bakabilir mi? CEVAP Kadın, ölen kocasına bakabilir; çünkü kocanın ölümünden sonra nikâh, iddet bitinceye kadar [dört ay on gün] devam eder. Hanefi mezhebinde kadın ölünce, kocası buna bakamaz; çünkü ölünce nikâh bozulur. Fakat diğer üç mezhepte, bakması caizdir. (Redd-ül-muhtar) Erkek, ölen hanımının ellerine ve yüzüne, Hanefi mezhebinde de bakılabilir. Diğer yerlerine bakmak için bir ihtiyaç olursa, mesela teşhis için bakmak gerekirse, diğer üç mezhepten biri taklit edilerek bakılabilir. Sual: İslam nikahı her gün kıyılabilir mi? Yoksa, mübarek günleri mi beklemek gerekir? CEVAP Her gün, her gece kıyılabilir. Cuma gecesi veya Cuma günü olursa, daha iyi olur. Evlenirken Amentü’yü bilmek Sual: Evlenecek kişilerin Amentü’nün esaslarını ezbere sayması şart mıdır? CEVAP Ezbere sayması şart değildir. Amentünün esasları, Allahü teâlânın sıfatları anlatılır. Bunlara inanıyor musun denir. Evet, inanıyorum derse mesele kalmaz. Birini bile kabul etmezse, Müslüman sayılmaz. Düğünden önce nikâh Sual: Düğünden bir ay önce, nikâhımız kıyıldı. Dinen de eşim olduğuna göre, hanım her isteğimi kabul etmek zorunda değil mi? Benden izinsiz sefere çıkabilir mi? Benimle birlikte sefere çıkmayı reddedebilir mi? CEVAP Kadın, mehr-i müecceli değil, mehr-i muacceli almadıkça, düğünü, 198 www.dinimizislam.com halveti ve birlikte sefere çıkmayı istemeyebilir, yani sizin her isteğinizi kabul etmek zorunda değildir. Mehrin hepsi müeccelse, yani daha sonra verecekse, kadın, mehri almadığı için, kocası bunları menedemez. Mehr-i muacceli almayan kadın, kocasından izinsiz evden çıkabilir ve başka bir mahremiyle sefere gidebilir. (S. Ebediyye) Sual: Dinimizde evlenmemek yani aynı evde birlikte yaşamamak şartıyla, henüz buluğa ermemiş bir kızı sadece uygun birine nikâh etmek caiz mi? CEVAP Hanefi mezhebinde, babası nikâhı yapabilir ama kız baliğa olunca, istemezse bu kimseyi reddedebilir. (S. Ebediyye) Nikâh kıyılırken Sual: Dini nikâh kıyılırken, aldım, verdim, kabul ettim gibi geçmiş zaman olarak söylemek şart mıdır? CEVAP Evet, şarttır. Mesela, kabul ettin mi diye sormalı, cevap veren de, kabul ettim demelidir. Bunun gibi, soran emir şeklinde söyleyip, cevap veren geçmiş zaman şeklinde söylese de olur. Yani soran, benimle veya şununla evlenmeyi kabul et der, cevap veren de, kabul ettim derse, nikâh yine sahih olur. (S. Ebediyye) Şafii'de, kızın babası, (Kızımı sana nikâhladım) dese, damat da (kabul ettim) dese, nikâh sahih olmaz. (Nikâhını kabul ettim) demesi gerekir. Şakası olmaz Sual: S. Ebediyye'de, (Erkek, filanca kadın zevcemdir der, kadın da tasdik ederse, nikâhları sahih olur) deniyor. Mesela Ali, iki erkek şahit yanında, (Zeynep benim karımdır) dese, Zeynep de, (Evet, bu Ali benim kocamdır) dese, nikâhları sahih olmuş olur mu? CEVAP Evet, sahih olmuş olur. Dinde söze bakılır. Şaka olarak söylese bile, yine nikâhları sahihtir. Mehir işini daha sonra hallederler. Şakayla boşasa da, boşamış olur. Nikâh ve boşama işleri oyuncak değildir, şakaları da ciddi gibi sahih olur. Kızını verdin mi? Sual: Bir erkek evleneceği kızın babasına, iki erkek şahit yanında, kızını bana verdin mi dese, babası da verdim dese, nikâh sahih olur mu? CEVAP Kitaplarda şöyle deniyor: Kızın babasına, (Kızını bana zevce olarak verdin mi?) dese, o da 199 www.dinimizislam.com (Evet) veya (Zevce olarak verdim) dese, nikâh olmaz. Evlenmeyi teklif edenin tekrar, (Kabul ettim) demesi lazımdır, çünkü önce sormuştu. Soruyla vekil yapılmaz. (Kızını bana zevce olarak ver) deseydi olurdu, çünkü emirle vekil yapmış olur. Bu vekilin cevabı, iki taraf adına söylenmiş olup, iki şahit de varsa, nikâh tamam olur. (Redd-ül-muhtar) Kâğıda yazmakla nikâh olur mu? Sual: Kâğıda yazmakla nikâh olur mu? CEVAP İki erkek şahidin yanında, erkek, (seni zevceliğe aldım) diye bir kâğıda yazsa, kız da (kabul ettim) diye yazsa, nikâh olmaz. Söylemeleri lazımdır. Orada bulunmayan erkeğin, (Seni zevceliğe aldım) yazısını, kız, şahitlere okuyup da, (kabul ettim) derse, nikâh olur. Yazıyı okumayıp, yazılmış olduğunu söylerse, yani (beni zevceliğe aldığını bildirdi, ben de kabul ettim) dese, nikâh yine olur. (Mecmua-i Zühdiyye) Nikâh için haber göndermek Sual: Bir erkek, hanımı olması için bir kıza haber gönderse, kız da habercinin sözünü işiten iki erkek şahit yanında (kabul ettim) dese, nikâh sahih olur mu? CEVAP Evet, sahih olur. (Mecmua-i Zühdiyye) Mektupla nikâh Sual: Evleneceğim kıza mektup veya mail yazsam, kız da, beni tanıyan iki erkek yanında mesela babasıyla abisinin yanında okusa, (Ben de kabul ettim dese), nikâh sahih olur mu? CEVAP Evet, sahih olur. Babasıyla abisi şahit yerine geçer. Kitaplarda şöyle yazıyor: Erkekten gelen yazıyı, kız, iki erkeğe okur veya anlatır, (Şahit olun, onun karısı olmayı kabul ettim) derse nikâh sahih olur. Yazıyı şahitlere okuması, erkeğin şahitler yanında sözle teklif etmesi gibi sahih olur. (Redd-ül-muhtar) Başka yerde kabul etmek Sual: Nikâh için teklif yazılı mektubu, bir kız, bir yerde şahitlerin yanında okusa, sonra başka yerde de, yine aynı şahitlerin yanında kabul etse, nikâh sahih olur mu? CEVAP Evet, sahih olur. Nikâhta icap [teklif] ve kabulün aynı yerde yapılması şart olduğu halde, başka yerdeki birinden gelen icap mektubunu, şahitlere bir oturumda söyleyip, kabul ettiğini başka oturumda söylemek 200 www.dinimizislam.com caizdir. (Mecmua-i Zühdiyye) Zina edenle nikâh Sual: Zinadan hamile kalan kadını veya nikâhlıyken hamile kalıp sonra ayrılan veya kocası ölen kadını nikâh etmek caiz midir? CEVAP Zinadan hamile kalan kadını, doğumdan önce, nikâh etmek caizdir. Eğer o kadınla zina eden başkası ise, çocuk olmadan önce cima caiz olmaz. (Feyziyye) Nikâhlıyken hamile kalan, sonra kocası ölen veya boşanan kadını, doğuma kadar nikâh etmek sahih değildir. Zina ettiği kadını nikâh etmek ve onunla cimada bulunmak helaldir. (S. Ebediyye) Kaybolan kişinin eşi Sual: Bir kadının kocası, Almanya’ya çalışmaya gitse, birkaç sene haber alınamasa, öldüğü kabul edilerek, karısı başkasıyla evlenebilir mi? CEVAP Evlenemez. Kesin öldüğü bilinirse evlenebilir. Din kitaplarında deniyor ki: Gaib olan [yani uzak ülkelere gidip yıllarca gelmeyen] kocasının öldüğü veya üç talak verdiği haberini âdil bir müslümandan öğrenen kadın, başkasıyla evlenebilir. Hâkimin, 90 yaşını dolduran gaibin öldüğüne hüküm edeceği Mecelle’nin 10. maddesinin şerhinde yazılıdır. Öldüğünü işitip veya boşadığını bildiren mektubunu alıp, başkasıyla evlendikten sonra birinci koca gelirse, ikincisinin nikâhı batıl olur. (Nimeti İslam, S. Ebediyye) Dini nikâh yapılırken Sual: Dini nikâhı kızın vekiliyle mi, yoksa bizzat kendisiyle mi yapmak daha uygun olur? CEVAP Dinini iyi bilen bir kız olduğu bilinmiyorsa, nikâh bizzat kızın kendisi bulunarak yapılmalı. Çünkü eskiden herkese lüzumlu dini bilgiler öğretiliyordu. Şimdi ise, nikâhlanacak olanların çoğu bu bilgileri bilmiyorlar. Bilinmesi lazım olan bilgileri söyleyip, bunları tasdik ettiklerini söyledikten sonra nikâhı yapılır. Orada bulunanlar da anlatılanları duymuş, bilmiyorlarsa öğrenmiş olurlar. Şahitsiz nikâh Sual: Halk arasında, şahit olmasa da, değişik şekillerde dini nikâh kıyılabileceğini söyleyenler oluyor. Mesela, (Bir erkek, bir kadına sen benim namusumsun derse, o da kabul ederse veya bir erkek evleneceği kadına üç kere benimle evlenir misin derse, o da evet derse dini nikâh 201 www.dinimizislam.com kıyılmış olur) diyorlar. Yine bunlar gibi, Allah bizim şahidimizdir diyerek şahitsiz nikâh kıyanlar oluyor. Böyle nikâh olur mu? CEVAP Şahitsiz nikâh sahih olmaz. Mezheplere göre farklıysa da, Hanefi’de, ya iki erkek veya bir erkekle iki kadın şahit olmazsa nikâh geçersiz olur. Şafii’de ise salih iki erkek şahidin bulunması ve kızın babası yoksa velisinin evliliğe izin vermesi de şarttır. Dünya ahiret bacımsın Sual: Bir kadına, (Sen benim dünya ahiret bacımsın diyen kimse, o kadınla evlenemez o kadın artık onun mahremi olmuş olur) deniyor. Bir de bir kadına, (Sen benim namusumsun, denirse nikâh kıyılmış olur) deniyor. Böyle bir şey var mıdır? CEVAP Böyle bir şey yoktur. Bir kimse, kendisine namahrem [yabancı] olan, yani nikâh düşen bir kadına ne söylerse söylesin, o yine yabancıdır, nikâh düşer. Bacımsın demekle bacısı olmaz, karımsın demekle karısı olmaz. Namusumsun demekle nikâh kıymış olmaz. Zinadan hamilenin nikâhı Sual: Yeni Zelanda’dan yazıyorum. Bir arkadaş, zina ettiği bayanla evlenmek istiyor, fakat kadın hamiledir. Buradaki hocalar, (Hamile bayanın nikâhı caiz değildir) diyorlar. Zinadan hamile kalan kadını nikâh etmek caiz değil midir? CEVAP Zinadan hamile kalan kadını nikâh etmenin, yani onunla evlenmenin caiz olduğu Bedayi, Bahr-ür-raık, İbni Abidin, Hindiyye gibi muteber kitaplarda bildirilmektedir. Zinadan hamile kadını doğurmadan önce nikâh etmek sahihtir, fakat doğum yapıncaya kadar vaty etmek [ilişkiye girmek] caiz olmaz. Nikâhtan hamile olan kadını, doğum yapıncaya kadar, nikâh etmek sahih değildir. (S. Ebediyye) Hanefî'de olduğu gibi, Şâfiî mezhebinde de zina eden kadınla evlenmenin caiz olduğu Mezahib-i Erbaa kitabında bildirilmektedir. Şahitlerin kızı tanıması Sual: S. Ebediyye’de, (Nikâh kıyılırken, veli veya vekil, şahitlerin bildiği kadının yalnız ismini söyler. Şahitlerin tanımadıkları kadının, babasının ve dedesinin adını da söylemesi lazımdır. Tanımak, kimin kızı ve hangi kızı olduğunu bilmek demektir. Şahsını, şeklini bilmek değildir) deniyor. Buna göre, babasını ve dedesini de hiç tanımasak, nikâh sahih olur mu? Kızda olduğu gibi oğlanı da tanımaları gerekir mi? 202 www.dinimizislam.com CEVAP Tanımak tarif edilirken, (İsmini bilmek demek değildir) deniyor. Kız nikâhta bulunmuyorsa, yani şahitler kızı görmüyorsa, kızın ismi ve soyadı söylenilse, fakat o kız bilinmiyorsa nikâh sahih olmadığı gibi, sadece babasının ve dedesinin ismini bilmekle de nikâh geçerli sayılmaz. Mesela Ali oğlu Veli’nin kızı dense, sarı çizmeli Mehmet ağanın kızı gibi bir şey olur. Sarı çizmeliyi bilmiyoruz ki, nikâh sahih olsun. Kızı tanımak, kimin hangi kızı olduğunu bilmek demektir deniyor. Büyük kızı mı, küçük kızı mı, bunu da bilmek şarttır. Ali ve oğlu Veli de bilinmiyorsa nikâh sahih olmaz. Mesela Turgut Özal’ın büyük kızı dense, Özal’ı şahitler tanıdığı için nikâh sahih olur. Büyük kızını hiç görmeseler de sahih olur. Kimin hangi kızı olduğu bellidir. Oğlan da, nikâhta bulunmayıp yerine vekili varsa, oğlanın da kim olduğu bilinmiyorsa, şahitlerin, kızda olduğu gibi oğlanı da tanımaları gerekir. Erkek genelde tanındığı için, tanınmasa da, nikâhta bulunduğu için, kitaplarda kızı tanımak bildiriliyor. Ali oğlu Veli’nin kızı, Mahir oğlu Tahir’in oğluyla evlense, şahitler bunları tanımasa nikâh sahih olmaz. Yahut kızı tanısalar, oğlanı tanımasalar yine nikâh sahih olmaz. Nikâha mani olmaz Sual: Kız veya erkekten birinde sağlık açısından bir rahatsızlık varsa, mesela çocuğu olmayacaksa, frengi, AIDS gibi bulaşıcı bir hastalığı varsa, bunu evlenirken söylemezse nikâhları geçersiz olur diyorlar. Böyle bir şeyin aslı var mı? CEVAP Böyle bir şeyin aslı yoktur. Hastalık, sakatlık gibi özürler nikâha mani değildir. Nikâhta vekâlet Sual: Bir kız, kendisini evlendirecek kimseye nasıl vekâlet verir ve vekilde aranan vasıflar nelerdir? CEVAP (Beni falancayla evlendirmek üzere seni vekil ettim) der. Yahut gerektiğinde, vekilin de başkasına vekâlet verebilmesi için, (Beni falancayla evlendirmek ve dilediğin şekilde hareket etmek üzere seni umumi vekil ettim) der. Vekâlet vermekte ve vekilde aranan şartlar şunlardır: 1- Vekilin Müslüman, akıl ve temyiz edici [iyiyi kötüden ayırabilecek özelliğe sahip] olması şarttır. Büluğa ermesi ve erkek olması şart değildir. 203 www.dinimizislam.com Mesela on yaşındaki bir kız çocuğu vekil olabilir. 2- Şahitlerin olduğu gibi, vekil yapılacak kimsenin de, evlenecek kızı veya kadını tanıması lazımdır. 3- Vekâlet telefonla, mektupla, maille verilebilir. Vekil yaparken şahide lüzum yoktur. Şahit olursa iyi olur. 4- Bir kimse iki tarafın da, velisi veya vekili olabilir. Hem kızın, hem de erkeğin vekili veya velisi olabilir. 5- Bir kimse, birinin velisi iken, ötekine vekil olabilir. Mesela kızın vekili, oğlanın velisi olabildiği gibi, kızın velisi, oğlanın da vekili olabilir. 6- Bir kimse iki tarafın da, velisi veya vekili yahut birine veli, ötekine vekil yahut bir taraftan asil, öte taraftan veli yahut bir taraftan asil, öte taraftan vekil olabilir. Evlenecek erkek, kızın vekâletini alarak, kızı tanıyan şahitlerin yanında nikâh yapabilir. 7- Baliğ olmayan çocuğu, velilerinden yakın olanı nikâhlar. Veli, Hanefi hariç, üç mezhepte babadır. Baba yoksa, babanın babası ve onun babasıdır. Bunlardan sonra, erkek kardeştir. Bundan sonra, erkek kardeş oğlu, sonra onun oğludur. Sonra amca, sonra amcaoğlu ve onun oğludur. 8- Veli, asebelerdir. Asebe, baba tarafından olan akrabalara denir. Asebe yoksa, anne veli olur. 9- Vekil olmayan birinin [mesela baliğ erkek veya kızın velilerinden birinin veya yabancının] yaptığı nikâhı, asil olan işitince reddetmezse, nikâh sahih olur. 10- Çocuk baliğ olunca, baba ve dededen başka velilerin yaptıkları nikâhı reddedebilir. Nikâh için vekâlet Sual: Bir kız birine, (Beni evlendirmek üzere seni vekil ettim) dese, fakat falanca erkekle demese, bu vekâlet sahih olur mu? Bir de, vekâleti alan kişi, kızın istediği erkekle değil de, başka bir erkekle nikâhını yapsa, nikâh sahih olur mu? CEVAP Birincisi, verilen vekâlet sahihtir. Falancayla evlendirmek üzere demesi gerekmez. O kişiyle evlendirince nikâh sahih olur. Eğer vekil başkasıyla evlendirirse, kız bu durumu kabul ederse nikâh yine sahih olur, kabul etmezse sahih olmaz. Mehr nedir Sual: Mehr nedir? Dinimizde mehrin önemi nedir? CEVAP 204 www.dinimizislam.com Mehr, erkeğin evlenirken kıza vermesi gereken altın, mal veya bir menfaattir. İstanbul’da genel olarak 11 Reşat altını mehir olarak verilir. Mehrin altın olması şart değildir. Herhangi bir mal [ev, apartman, bağ, araba, fabrika] veya bir menfaat de olabilir. Dul kadınla evlenen de mehr verir. Mehr söylenmeden yapılan nikah da sahihtir. Fakat evlendikten sonra da erkeğin hanımına Mehr-i misil vermesi gerekir. Bir kız veya kadın evlenirken, (Benim nikahım mehirsiz olsun) diyemez. Bir mehirde anlaşılır. Bu mehir kadının hakkı olduktan sonra, henüz almadan da kocasına bağışlayabilir. Bağışlaması ise çok sevaptır. Hanım, mehrimi helal ettim dedikten sonra, haram olsun demesi ile haram olmaz, hediyesini geri isteyemez. Düğünden önce, kıza verilen takılar, nikahta mehirden söz edilmemişse, mehr yerine geçer. Erkek, nişan için gönderdiğim şeyler mehr idi dese, kadın ise, hediye idi dese, yenilen şeyler hediye olur. Başka şeyler, mehr olur. Mehr iki kısımdır. Mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel. Her iki mehr, nikahta bildirilmedi ise, Mehr-i misil verilmesi gerekir. Kadının baba tarafından akrabasına verilen kadar verir. Mehr-i muaccel: Acele verilmesi gereken mehr demektir. Bir bilezik, bir küpe, bir buzdolabı vesaire olabilir. Nikah yapılınca, verilmesi vacip olur. Zifaftan veya halvetten önce verilir. Mehr-i muacceli geciktirmek caiz değildir. Hanım ayrılmaya sebep olan bir şey yaparsa, mesela mürted olursa, hürmet-i müsahere’ye sebep olursa, mehr-i muaccel verilmez. Erkek boşarsa veya ayrılığa sebep olanı yaparsa, yarısı verilir. Önce kıza takılan takılardan hangisinin mehri muaccel olduğu bilinmeli. Nikah kıyılırken o zaman (malum olan) denilir. Bilinmiyorsa, malum olan demek yanlış olur. En uygunu ise, mehri müeccel gibi muaccel de tespit edilip, şu kadar mehri muaccel ve şu kadar mehri müeccel ile denmelidir. Taraflar, mehri muacceli tespit ettikleri halde söylemek istemezlerse o zaman, (aralarında malum olan mehri muaccel ile) ifadesi kullanılır. İleride boşanma vaki olunca takılan takıların hangisi emanet, hangisi hediye, hangisi mehri muaccel olduğu bilinmeli, herhangi bir uyuşmazlığa sebep olmamalı. Mehr-i müeccel: Hemen verilmeyip daha sonra verilmesi gereken mehr demektir. Halvet olmuşsa veya ikisinden biri ölmüşse, mehr-i müeccelin verilmesi vacip olur. Hanımının istediği zamanda verilir. Eğer istemedi ise, 205 www.dinimizislam.com ikisinden biri ölünce, verilmesi vaciptir. Hanım ölünce, kocası, hanımının vârislerine verir. Kocası ölünce, mirasından hanımına verilir. Mehrin başlık parası ile ilgisi yoktur. Başlık parası almak haramdır. Boşanma halinde, zifaf veya halvet olmuşsa, müeccel mehrin tamamı, olmamışsa yarısı verilir. Bir âyet-i kerime meali: (El dokunmadan boşadığınız kadınlara, mehrin yarısını verin!) [Bekara 237] Nikah kıyılırken mehr söylenip de, ne kadarı muaccel olduğu bildirilmedi ise, âdete ve hanımının emsaline göre, söylenilenin bir miktarı muaccel olur. Nikah kıyılırken, mehr-i müeccelin belli bir tarihte ödenmesini şart etmek caizdir. Boşanma halinde, mehrin ödeme tarihi beklenir. Ödeme tarihi belli değilse, boşarken hemen ödenir. (Fetava-yı Hindiyye) İslamiyet’te mehr parası, evlenmek için değildir. Evliliğin düzenli, mutlu olarak devam etmesi, kadının hak ve hürriyetlerinin korunması, din cahili huysuz erkeğin elinde oyuncak olmaması içindir. Mehr parasını vermek ve çocukların nafaka paralarını her ay ödemek korkusundan, erkek, hanımını boşayamaz. Bu korkunun olmadığı yerlerde, mahkemeler boşanma davaları ile dolup taşar. Bunun için, evlenecek kızın, İslam’ın güzel ahlakını ve kadına verdiği kıymeti bilen ve bunlara önem veren erkekten az miktarda, böyle olmayandan ise, fazla miktarda mehr istemesi efdaldir. Mehr parası, kadın için bir sigorta sayılır. Erkeğin zor ödeyeceği veya hiç veremeyeceği bir mehr ile evlenen kadını, erkek boşayamaz. Boşarsa, maddi hayatı felce uğrar. Mehr vermek korkusu, erkeğin iyi geçinmesine de sebep olur. Şayet erkek, mehr parasını verir de, hanımından ayrılırsa, hanımın kimsesi de yoksa, bu mehr parası ile geçinme imkanı bulabilir. İmkanı olan erkeğin, saliha kız veya kadına çok mehr vermesi iyi olur. Habeş imparatoru Necaşi, Ümm-i Habibe validemiz ile Peygamber efendimizin nikahlarını kıyınca, mehr olarak yaklaşık 2 kilo altın vermişti. (Nesai) Mehr biçilmeden yapılan nikah da sahihtir. Ama daha sonra mehr-i misil vermek gerekir. Mehrin çoğunun bir sınırı yoktur. Fakat en azı, 5 gram altındır. Boşadığı kadına mehrini ödememek kul hakkıdır. Ödemezse, ahirette azabı çok şiddetlidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Kadınlara mehrlerini gönül rızası ile verin; kendi arzuları ile mehrin bir kısmını size hediye ederlerse, onu da afiyetle yersiniz.) [Nisa 4] 206 www.dinimizislam.com Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: (Mehr vermemek niyeti ile evlenen, kıyamette hırsızlarla haşrolur.) [R.Nasıhin] (Hanımını bırakıp mehrini vermemek haramdır.) [Hakim] (Mehr olarak, bir yüzük olsa da verin!) [Müslim] (Mehr parası hayırlı maldır.) [Deylemi] (En iyi mehr kolay ödenendir. Mehirde kolaylık gösterin. Çok mehr istemek düşmanlığa sebeptir.) [Abdürrezzak] Karı koca arasında olan meşru halvet, yabancı kadın ile olan haram halvet gibi değildir. Yanlarında hissen veya şeran yahut tabiaten cinsi münasebete mani bir sebep bulunursa, meşru halvet olmaz. İkisinden birinin hasta olması, ihramlı olması, farz namazda, Ramazan orucunda olması, kadının hayız veya nifas halinde olması, yanlarında akıllı [7 yaşında] bir çocuk bulunması bu halvete mani olur. Fakat akıl baliğ olmayan bir çocuk, haram olan halvete mani olamaz. (Mezahib-i erbea) Bir kız ile bir erkek nikahlanıp, sonra boşanırlarsa, böyle meşru bir halvet de olmamışsa, mehrin yarısını verir. Halvet olmuşsa mehrin tamamını verir. Zifafa girmeyen ve halvet de olmayan kız, bir kere boşanınca, bain [kesin boşanmış] olur. Erkeğin buna hemen yarım mehir vermesi lazım olur ve iddet beklemez. Boşandığı gün bile, başkası ile evlenebilir. Mehirsiz nikâh Sual: Mehirsiz kıyılan nikâh sahih olur mu? CEVAP Nikâh sahih olur. Daha sonra da anlaşabilirler. Anlaşamayıp erkek mehir vermezse, mehr-i misil vermesi vacib olur. Yani kadının baba tarafından akrabasına verilen miktar kadar verir. Hiç vermezse kul hakkı olur, fakat kadın isterse, alacağı mehrini hediye edebilir. Sual: Evlenirken, hanımımın kapalı ve namaz kılan birisi olmasını istedim. Açık bir kıza teklif ettim. Kabul etti ve evlendik. Sonra açılıp saçıldı. Namazı bıraktı. Müslümanlığı kabul etmiyorum dedi. Beni bırakıp gitti. Yani boşandık. Mehr borcumu vermem gerekiyor mu? CEVAP Vermek gerekmez. Çünkü kadının mürted olması veya hürmet-i müsahereye kasten sebep olması gibi, kadının sebep olduğu ayrılmalarda, mehri vermek gerekmez. Verilmişse, erkek hepsini geri alır. Düğünde verilenler Sual: Düğünden önce kız tarafı altın lira ve bilezik istiyor. Nikâh yapılırken mehir konuşulmazsa, mehir yerine geçer mi? 207 www.dinimizislam.com CEVAP Evet, geçer. Dul kadına mehir verilir Sual: Dul kadınla evlenen de mehir verir mi? CEVAP Evet, verir. Mehri muaccel Sual: S. Ebediyye’de, nikâh kıyılırken, (Şu kadar mehri müeccel ve aralarında malum olan mehr-i muaccel ile) deneceği bildiriliyor. Eğer mehr-i muaccel aralarında malum değilse, yani hiç mehr-i muaccel konuşulmamışsa yine böyle söylenebilir mi? CEVAP Hayır. O zaman önce her iki mehri de malum hâle getirmek gerekir. Mehir konuşulmadan yapılan nikâh sahih olursa da, doğrusu önceden bunları belirlemektir. Belirlenmemişse, nikâhtan sonra belirlenir. Mehrin en azı nedir? Sual: Mehrin en çoğu ve en azı ne kadar olmalıdır? CEVAP Mehrin çoğunun bir sınırı yoktur, en azı ise, 5 gram altındır. Kadın mehrini alınca veya almadan da kocasına hediye edebilir. Mehr söylemeden, hattâ mehr vermemek şartıyla yapılan nikâh sahihtir, fakat şart fasid olur. Erkeğin, mehr-i misl vermesi vacib olur. Mihr-i misl, kızın baba tarafından akrabasına verilen miktardır. (S. Ebediyye) Mehr-i mislden az mehirle nikâhlanan kızın velisi, mehri tamamlatabilir, damat tamamlamazsa, velisi kızı, mahkeme kanalıyla ayırabilir. (Nimet-i İslam) Mehr iki kısımdır: a- Mehr-i muaccel: Nikâh yapılınca, verilmesi vacib olur. b- Mehr-i müeccel: Verilmesi, şu üç şeyden biri hâsıl olunca vacib olur: 1- Halvet, 2- Vaty [Zifaf], 3- İkisinden birinin ölmesi. Kadın ölünce, mehir kadının varislerine verilir. Koca ölünce, mirasından hanımına verilir. (Kitab-ül-fıkh alelmezahib-il-erbea) Mehri az istemeli Sual: Çok mehir istemek iyi midir? CEVAP Mehir, evlenecek kızın sigortası gibidir. Mehri çok isterse, erkek basit 208 www.dinimizislam.com şeyler yüzünden karısını boşayamaz. Güvenilemeyen erkekten mehri çok istemekte mahzur olmaz. İstediği zaman kadın mehrini kocasına hediye edebilir. Bu bakımdan çok istemesinin bir zararı olmaz. Salih, güvenilir biriyle evlenen kız, fazla mehir istememeli. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir: (En iyi mehir kolay ödenendir.) [Hâkim] (Mehirde kolaylık gösterin! Çok mehir istemek düşmanlığa sebeptir.) [Abdurrezzâk ] Hazret-i Ömer buyurdu ki: (Mehri çok istemeyin! Mehri çok almak fazilet olsaydı, Resulullah bunu yapardı.) [Tirmizî] Bir kadının mehri, bir çift ayakkabıydı. Peygamber efendimiz, bu kadının mehrinden memnun olup olmadığını sordu. Kadının memnun olduğu bildirilince, Peygamber efendimiz de sevindi. (Tirmizî) Müta nikahı haramdır Sual: Dinimizde müta nikahı var mı? CEVAP Müta nikahı dört mezhepte de haramdır. Müta nikahı, şahitsiz olarak bir kadına belli para verip, belli zaman için beraber yaşamayı sözleşmek demektir. Müta nikahının haram olduğunda bütün âlimlerin sözbirliği bulunduğu, Mizan-ül-kübra’da ve İbni Âbidin’de yazılıdır. İmam-ı Taberani bildiriyor ki: Abdullah ibni Abbas (Müta nikahı önce helal idi. Fakat, (Analarınız, size haramdır) mealindeki âyet-i kerime geldikten sonra, haram edildi. Müminun suresinin (Ancak zevceleriniz ve sahip olduğunuz cariyeleriniz helaldir) mealindeki âyet-i kerimesi, müta nikahının haram edildiğini kuvvetle bildiriyor. Çünkü, bu âyetten yalnız zevcelerin ve cariyelerin helal olup, başkalarının haram olduğu anlaşılmaktadır) demiştir. Müta nikahının haram olduğunu, Hazret-i Ali de içinde olmak üzere, birçok Sahabi-yi kiram bildirmiştir. Buhariyi şerif kitabında (Hazret-i Ali, Abdullah ibni Abbas’a, Resulullah, Hayber gazasında, müta nikahını ve eşek eti yemesini yasak etti, buyurmuştur) yazılıdır. Bundan başka, (Müslim-i şerif) kitabında ve İbni Mace’nin kitabında, Peygamber efendimizin (Ey müslümanlar! Kadınlar ile müta nikahı yapmanıza izin vermiştim. Fakat, şimdi bunu, Allahü teâlâ haram etti. Kimin 209 www.dinimizislam.com yanında böyle kadın varsa, onu salıversin ve ona vermiş olduğu malı geri almasın!) buyurduğu yazılıdır. Bütün tefsirler ve fıkıh kitapları diyor ki, Nisa suresi, 24.âyetinin (İstimta' ettiğiniz kadınların ücretini veriniz) meal-i âlisi, müta nikahı için değildir. Nikahtaki mehr parasını vermek içindir. Mesela (Beydavi tefsiri) ve bunun hâşiyesi (Şeyhzade tefsiri) ikinci cilt, 26. sayfada, yukarıdaki âyetin tefsirinde buyuruyor ki: (Bu âyet-i kerime, sahih olan nikahı bildirmektedir. Müta nikahının mubah olmasını göstermiyor. Nitekim mehr parasını emrediyor. Müta nikahı, önce mubah olmuştu. Sonra yasak edildi. İslamiyet’te belli bir zaman için nikah yapmak yoktur.) [Müta nikahı hakkında geniş bilgi için, İbni Sebecilik maddesinde Hazret-i Ömer’e dil uzatılamaz kısmına bakınız.] Hülle nedir Sual: Dine saldırmak için hülleyi dillerine dolayıp alay konusu yapanlar oluyor. Hülle nedir? CEVAP Hüllenin meşru ve gayri meşru olanı vardır. Gayri meşru olanını gösterip İslamiyet böyle yapıyor demek insafsızlık olur. Dinimizde, bir erkek bir kadını üç talakla boşadıktan sonra, artık o kadınla evlenmesi helal olmaz. Yani nikah yapılsa da nikah geçerli olmaz. Erkek, kadını boşayınca kadın, üç hayız müddeti iddet bekler. Sonra, isterse bu kadın, başka bir erkekle evlenebilir. Kadın, bu erkekle de geçinemeyip ayrılırlarsa, o zaman bu kadın yine iddet müddeti bekledikten sonra, istediği erkekle evlenebilir. Eski kocası talip olursa, onunla da evlenebilir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (İki defa boşadıktan sonra, ya iyilikle tutulur veya güzellikle bırakılır. Kadınlarınıza verdiklerinizi [mehirlerini] geri almanız size helâl olmaz. Eğer, bu karı kocanın Allah'ın emirlerini yerine getirmelerinden korkarsanız, o zaman kadının [serbestçe boşanması için] fidye vermesinde [hakkından vazgeçmesinde] günah yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır, onları çiğnemeyin, Allah'ın sınırlarını aşanlar ancak zalimlerdir.) [Bekara 229] (Eğer erkek kadını [üçüncü defa da] boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe [zifaf olmadıkça] onunla evlenmesi kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, Allah’ın koyduğu sınırları muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, 210 www.dinimizislam.com yeniden evlenmelerine engel yoktur. İşte bunlar, Allah'ın tayin ettiği sınırdır. Bunlar, anlayan [emri yerine getirecek olan] bir kavim için Allah’ın açıkladığı sınırlardır.) [Bekara 230] (Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile verin.) [Nisa 4] Bu şekilde kadının evlenmesi meşrudur, dinimizin emrine aykırı değildir. Boşanan kadının mehrini ödememek kul hakkıdır. Ödenmezse, ahirette azabı çok şiddetlidir. Mehir, evliliğin düzenli, mutlu olarak devam etmesi, kadının hak ve hürriyetlerinin korunması, din cahili huysuz erkeğin elinde oyuncak olmaması içindir. Mehir parasını vermek ve çocukların nafaka paralarını her ay ödemek korkusundan, erkek, hanımını boşayamaz. Mehir parası, kadın için bir sigorta sayılır. Erkeğin zor ödeyeceği bir mehir ile evlenen kadını, erkek boşayamaz. Boşarsa, maddi hayatı felce uğrar. Mehir vermek korkusu, erkeğin iyi geçinmesine de sebep olur. Hülle yapmak demek, bir erkeğin, üç talakla boşadığı eşi ile tekrar evlenebilmesi için, o kadını rızasıyla başka bir erkekle nikahlayıp, bir geceliğine zifafa sokması demektir. Şayet o erkek zifaftan sonra boşarsa, o zaman bu kadın da isterse ilk kocasıyla evlenebilir. Böyle bir uygulama ise bir erkek için zillettir, aşağılıktır. Allahü teâlâ, erkeklere boşamak hakkını verdi ise de, bu hakkı gelişi güzel kullanmamaları ve kadınlar, erkeklerin elinde oyuncak olmamaları için, erkeklere bu hülle zilletini yüklemiştir. Hülle korkusundan bir erkek, boşama lafını ağzına bile alamaz. Aile arasında boşamanın şakası da olamaz. Hülle için, hileye baş vuranlar olmuş, iddet beklemeden evlenmek caiz değil iken, nikah yapanlar çıkmıştır. Bu gece evlenip sabah boşayacak kiralık adam aramışlardır. Dinimizde böyle geçici nikah yoktur. Birisi ile anlaşıp bu gece evlen, yarın boşarsın diye bir anlaşma yapmak, yani belli bir süreliğine evlenmek sahih değildir. Peygamber efendimiz, hülleciyi kiralık teke olarak vasıflandırıp buyurdu ki: (Hülle yapana da, yaptırana da Allah lanet etsin.) [İbni Mace, Taberani, Hâkim, Beyheki] Boşadığı kadını kiralık tekeye nikahlayan kişi zillete düştüğü gibi, kiralık teke de, nikahladığı karısını sabahleyin boşayıp ona vermekle de aynı zillete düşmüş oluyor. Eşini kıskanmak Sual: Karı-kocadan birinin eşini kıskanmasında bir sakınca var mıdır? CEVAP 211 www.dinimizislam.com Bazı çevrelerde kıskanmayı ayıp gibi, çağ dışı gibi göstermeye çalışıyorlar. Gayur olmak, yani namusunu korumak için, meşru hudutlar içinde kıskançlık göstermek dinimizin emridir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâdan daha gayuru yoktur ve bunun için fuhşu yasaklamıştır.) [Buhari] (Namus gayreti imandan, kadın-erkek bir arada eğlenmek de nifaktandır.) [Deylemi] Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Deyyuslar için hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, Cenneti yaratınca, “Cimri, sana giremez, deyyus senin kokunu bile duyamaz” buyurdu.) [Deylemi] (İçki içene, ana-babasına âsi olan kimseye ve deyyusa, Cennete girmek haramdır.) [İ.Ahmed] Bu büyük günahları işleyen kimsenin zerre kadar da olsa imanı varsa, günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete gider. Fakat günahlar insanı küfre sürüklediği için, bu günahlara devam etmek büyük felakete yol açar. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Bir an önce tevbe edip günahlardan sıyrılmalıdır. Tevbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur. Kadının, kumasını da kıskanması normaldir. Fakat kıskançlığını açığa vurarak meşru sınırı aşmamalıdır. (Allahü teâlâ, kıskançlığı kadınlara ve cihadı erkeklere yükledi. Hangi kadın, bu emre iman ederek sabrederse, şehid olan mücahid kadar sevap kazanır) hadis-i şerifinde de, kadınların sabır göstermelerine işaret buyurulmaktadır. Kadın, hem kıskanacak, hem de buna katlanacaktır. İşte bu büyük fedakârlık, erkeklerin cihadı gibi tutulmuştur. Sual: Gayur olmakla, kıskanmakla haset etmek arasında ne fark vardır? CEVAP Haset, kıskanmak, çekememek demektir. Yani, Allahü teâlânın birisine vermiş olduğu nimetin ondan gitmesini istemek demektir. Ondan gitmesini istemeyip de, kendisinde de olmasını istemek, haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Gıpta güzel bir huydur. İslamiyet’in ahkamına, yani farzları yapmaya ve haramlardan sakınmaya riayet eden, gözeten salih kimseye gıpta edilmesi vaciptir. Dünya nimetleri için gıpta etmek tenzihen mekruh olur. Birisinde bulunan kötü, zararlı şeyin gitmesini istemek, gayret olur. Gayret gösterene de gayur denir. Gayret, bir kimsede olan hakkına, onun başkasını ortak etmesini istememektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 212 www.dinimizislam.com (Mümin gayur olur. Allahü teâlâ ise daha gayurdur.) [Müslim] (Namus gayreti imandandır.) [Deylemi] Allahü teâlânın gayret etmesi, kulunun kötü, çirkin şey yapmasına razı olmamasıdır. İnsanın Allahü teâlâya gayret etmesi, haram işlenmesini istememekle olur. Yusuf aleyhisselamın, (Sultanın yanında benim ismimi söyle!) demesi gayret-i ilahiyyeye dokunarak, senelerce zindanda kalmasına sebep oldu. İbrahim aleyhisselamın, oğlu İsmail’in dünyaya gelmesine sevinmesi, gayret-i ilahiyyeye dokunarak, bunu kurban etmesi emrolundu. Allahü teâlânın çok sevdiklerine, bazı evliyaya böyle gayret etmesi çok vâki olmuştur. Hak mezheplerimizdeki hükümler Sual: Evlilikle ilgili meselelerde diğer hak mezheplerimizdeki hükümler hakkında da bilgi verir misiniz? CEVAP İki kişinin yanında bir erkek, bir kıza, (Bu benim hanımım) dese, kız da bunu tasdik etse, üç mezhepte nikah sahih olur, Maliki’de sahih olmaz. Baba evlenmek isteyince, Hanefi’de ve Maliki’de, oğlu babasını evlendirmeye mecbur değil ise de iyi olur. Şafii ve Hanbeli’de, mecburdur. Üç mezhepte şahitsiz nikah sahih olmaz ve gizli tutulmaları caiz olur. Maliki’de, şahitsiz nikah sahih olur ise de, tanıdıklara duyurmak lazımdır. Şafii’de ve Hanbeli’de iki şahidin âdil erkek olmaları lazımdır. Hanefi’de bir erkekle iki kadın fâsıkın şahitlikleri ile sahih olur. Üç mezhepte, Müslüman erkekle zimminin nikahında iki şahidin Müslüman olmaları lazımdır. Hanefi’de, ikisi de zimmi olabilir. Şafii’de ve Hanbeli’de, tezvic veya nikah kelimelerini söylemek şarttır. Hanefi’de temliki bildiren her kelimeyi söylemekle sahih olur. Maliki’de, Hanefi gibi ise de, mehri de söylemek lazımdır. Hanbeli’de kadın ve velileri razı olunca, küfvün gayrısı ile evlenemez. Diğer üç mezhepte evlenebilir. [Küfüv, erkeğin kadına denk olması demektir.] Şafii’de, küfüv, nesepte, sanatta, dinde, ayıpsız olmakta ve hürriyette şarttır. Maliki’de küfv yalnız dinde olur. Hanefi’de dinde, nesepte ve malda olur. Hanbeli’de dinde ve sanatta olur. Zina eden kadınla evlenmek üç mezhepte caiz, Hanbeli’de, tevbe 213 www.dinimizislam.com etmeden önce nikahı haramdır. Cin ile evlenmek, Şafii’de caiz, Hanefi’de caiz değildir. Cinlerin çoğalması gaz [hava] iledir. Bundan dolayı, cin ile evlenmek, hakiki evlenmek değildir. Boşamayı mülke bağlamak, Hanefi ve Maliki de caiz. Şafii ve Hanbeli’de caiz değildir. Hanbeli’de, bir kavilde her yaşta süt emen, süt kardeş olur. Şafii’de, iki yaşından yukarı iken emen, süt kardeş olmaz. İmam-ı a’zama göre, 30 aydan, Maliki’ye göre 26 aydan sonra emen süt çocuğu olmaz. Hanefi ve Maliki’de bir defa, bir yudum emmekle süt kardeş olur. Şafii’de ve Hanbeli’de ise ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir. Hürmet-i müsahere nedir Sual: Hürmet-i müsahere nedir? CEVAP Karşı cinse, unutarak ve yanılarak da olsa, şehvetle dokunmakla veya şehvetle ön avret yerine çıplak olarak bakmakla hâsıl olan duruma, hürmet-i müsahere denir. Bir erkek, bir kadının herhangi bir yerine şehvetle dokununca, o kadının neseble veya sütle olan anası ve kızlarıyla, o erkeğin evlenmesi haram olur. Şehvetle dokunan kadınsa, o erkeğin neseble veya sütle olan babası ve oğullarıyla, o kadının evlenmesi haram olur. Kadın için, oğlu, damadı, babası ve kayınpederi; erkek için ise, kızı, gelini, annesi ve kayınvalidesi dışında, başka biriyle hürmet-i müsahere olmasının nikâha zararı olmaz. Mesela, bir erkek, kayınvalidesinin elini öperken şehvetlense, hürmet-i müsahere vaki olur. Hanımı kendisine ebedi haram olur. Bir gelin de kayınpederinin elini öperken veya başka şekilde dokununca şehvet hasıl olursa yine hürmet-i müsahere hasıl olur. Yani bu kadına kocası ebedi haram olur. Bir baba ile kızı veya torunu yahut bir anne ile oğlu veya torunu arasında hürmet-i müsahere olursa, karı-koca birbirine ebedi haram olur. (Bezzâziyye) Şafii mezhebinde hürmet-i müsahere yoktur. Evli hanefiler arasında hürmet-i müsahere olursa, sadece nikah ve talakta Şafii mezhebine göre nikahlarını tazelemeleri gerekir. Böyle bir ihtiyaç halinde başka bir mezhebi taklit caiz ve gerekir. (Hadika) Nikâhlı ve nikâhsız hısımlık Sual: Hürmet-i musahere nedir ve bu sebeple kimlerle evlenilemez? CEVAP 214 www.dinimizislam.com Musahere, evlenmekle meydana gelen hısımlık demektir. Buna sıhriyet de denir. Hürmet-i musahere, evlenmekle meydana gelen haramlıktır. Yani buradaki hürmet kelimesi, haramlık demektir. Mesela, bir erkek, hanımını boşasa veya hanımı ölse bile kayınvalidesiyle asla evlenemez, evlenmesi haramdır. Kayınvalidesinin annesiyle de evlenemez. Bir gelin de, asla kayınpederiyle ve kayınpederinin babasıyla evlenemez. Hürmet-i musahere denen haramlık durumu, meşru evlenmeyle meydana geldiği gibi, gayri meşru ilişkiyle de meydana gelir. Şehvetle dokunmak, öpmek ve şehvetle ön avret yerine bakmakla da hürmet-i musahere vaki olur. Hürmet-i musaherenin olması için, iki taraftan birinin şehvetlenmesi yeter. Bir erkek, hürmet-i musahere olan kadının anasıyla, nineleriyle ve daha yukarıdaki analarıyla; kızlarıyla, kızının kızları ve daha aşağıdaki kız torunlarıyla evlenemez. Tersi de böyledir. Yani bir kadın da, hürmet-i musahere olan erkeğin babasıyla, dedeleriyle, oğullarıyla ve daha aşağıdaki torunlarıyla evlenemez. Bir kadın, bir erkeğin ön edep yerine şehvetle baksa veya ona şehvetle elini dokundursa yahut da o erkeği şehvetle öpse, hürmet-i musahere sabit olur. Tersi de böyledir. Yani erkek de aynı şeyleri yapsa hürmet-i musahere sabit olur. Bir kadın ayaktayken, fercine bakılırsa, tam görünmediği için hürmeti musahere olmaz. Eğer kadın, dayanarak oturmuş olduğu halde fercine bakılırsa, tam görüldüğü için hürmet-i musahere sabit olur. Bir kimse, ince bir örtü veya bir cam arkasından bir kadının fercine bakmış olsa; eğer ferci açıkça görünürse, hürmet-i musahere sabit olur. Bir havuzun kenarında oturan bir kadının ferci, suyun içinde görünse, bir erkek de ona şehvetle bakmış olsa, bu görüntü kendisi değil benzeri olduğu için hürmet-i musahere sabit olmaz. Ancak, bir erkek, suyun içinde bulunan bir kadının fercine şehvetle bakarsa, bu durumda hürmet-i musahere sabit olur. Çünkü bizzat kendisine bakmış oluyor. Aynada bir kadının fercini görmekle hürmet-i musahere sabit olmaz. Görünen bizzat kendisini değil benzeridir. [Bunun gibi, birisinin yüzüne bakmayacağım diye yemin eden, aynadaki görüntüsüne baksa yemini bozulmuş olmaz, çünkü bu görüntü, kendisi değildir, benzeridir. (İbni Âbidin)] Şehvetle dokunmak, kasten, unutarak, zoraki veya yanlışlıkla olsa da, hürmet-i musahereye sebep olur. Gece karısı zannedip kızını 215 www.dinimizislam.com şehvetle öpmekle, hürmet-i musahere sabit olur. Kendi kızının başındaki saçlarını veya tırnaklarını şehvetle okşamakla da hürmet-i musahere olur. Elbiseyle değil, çıplak olarak dokununca hürmet-i musahere sabit olur. Elbisenin, mantonun üzerinden dokununca hürmet-i musahere olmaz, fakat örtü ince olur da dokunanın eli, dokunulanın sıcaklığını duyarsa, hürmet-i musahere sabit olur. Erkek, kadının ayağındaki çorabını okşarken ayağının yumuşaklığını hissetse, hürmet-i musahere sabit olur. Bir erkek, bir kadını örtüsünün üzerinden öpse; kadın, eğer erkeğin dudaklarının sıcaklığını hissederse hürmet-i musahere sabit olur. Hürmet-i musaherenin olabilmesi için, kız çocuğunun 9 yaşında olması gerekir. Eğer 7-8 yaşlarında olup da, 9 yaşındaki gibi gösterişliyse, yine hürmet-i musahere sabit olur. Şehvetle tutulan kadın, çok yaşlı, hatta şehvetten uzak olsa bile, hürmet-i musahere olur. Şehvetsiz olarak tutan veya bakan bir kimse, onu bıraktıktan sonra şehvete gelse hürmet-i musahere sabit olmaz. Bir sarhoş, kendi kızını şehvetle öpse; kızı da, (Baba, ben senin kızınım) dese, sarhoş da, kızını bıraksa yine hürmet-i musahere sabit olur. Hanımına şehvetliyken kızına dokunsa hürmet-i musahere olmaz, çünkü şehveti kızı için değildir. Şehvetlenmek, erkekte ereksiyonun meydana gelmesi veya daha önce ereksiyon varsa, bunun artmasıdır. İhtiyar erkeklerin, hadımın şehveti, kalbinin meyletmesi, o işten lezzet alması demektir. Kadınların şehveti de ihtiyar erkeklerinki gibidir. (Yukarıdaki bilgilerin tamamı Fetava-i Hindiyye’den alınmıştır.) Sual: Bir anne oğlunu, bir baba kızını kucaklayıp sevebilir mi? Bir ölçüsü var mıdır? CEVAP Bir anne, büyük de olsa oğlunu kucaklayabilir. Ancak insanlık icabı, hiç düşünmediği halde, bir şehvet hasıl olursa hürmet-i müsahere denilen durum ortaya çıkar. Kayınvalide de damadını kucaklarken şehvet hasıl olursa yine hürmet-i müsahere olur. Anne ve kayınvalidede bir şey olmayıp oğlunda veya damadında şehvet hasıl olursa yine hürmet-i müsahere olur. Yedi yaşından büyük, gösterişli kız ile de, hürmet-i müsahere olur. 15 yaşındaki kız, yüz yaşındaki dedesi ile de hürmet-i müsahere olabilir. Kızın ve ihtiyarların şehveti, kalbinin meyletmesi 216 www.dinimizislam.com demektir. Hürmet-i müsahere gibi herhangi bir tehlikeyi önlemek için, anne oğlunu, baba kızını severken dikkatli olmalıdır. Çocukların anababalarının ellerini öpmeleri kâfidir. Hürmet-i müsahere, ana-baba ile olduğu gibi yabancı insanlarla da olur. Mesela herhangi bir yabancı kadına şehvetle dokunmak, unutarak veya yanılarak bile olsa, hürmet-i müsahereye sebep olur. Yani o kadının anası ile ve kızları ile o erkeğin evlenmesi Hanefi ve Hanbeli mezhebine göre haramdır. Bir kız da, bir erkeğe şehvetle dokunsa, o erkeğin babası ve oğlu ile evlenmesi haram olur. Şafii ve Maliki’de hürmet-i müsahere yoktur. Sual: 80 yaşındaki deli ile de hürmet-i müsahere olur mu? CEVAP Evet. Sual: Hürmet-i müsahere olması için iki tarafın baliğ olması şart mı? Beş yaşındaki çocuğumla hürmeti müsahere olur mu? CEVAP Akıl baliğ olmak şart değildir. Ancak gösterişli olması büluğ hükmündedir. Beş yaşındaki çocuk, gösterişli olamaz. Sual: (Unutarak da olsa hürmet-i müsahere olur) daki unutmak nedir? CEVAP Hürmet-i müsahereyi bildiği halde, hatırlamamak. Sual: Elbise üzerinden dokunmakla hürmet-i müsahere olur mu? CEVAP Vücudun sıcaklığı hissedilecek derecede ince ise olur. Sual: Hürmet-i müsaherede, hanımın anneannesi de annesi gibi mi? CEVAP Evet. Sual: Hanıma şehvetliyken kızım elimi tutsa, hürmet-i müsahere olur mu? CEVAP Hayır. Sual: Hürmet-i müsahere için hanımın süt kızı, kendi kızım gibi mi? CEVAP Evet. Sual: Hürmet-i müsahere şüphesiyle Şafii’yi taklit caiz olur mu? CEVAP Vesvese zamanında mezhep taklidine lüzum yoktur. 217 www.dinimizislam.com Sual: Hürmet-i müsahere olan kadınla, halvet de haram mı? CEVAP Elbette haramdır. Sual: Hürmet-i müsahere sebebiyle Şafii’ye göre nikahlanan, Şafii’ye mi geçer, yoksa sadece nikah ve talakta mı taklit eder? CEVAP Sadece nikah ve talakta taklit eder. Sual: Bir babanın üvey kızı, kendi öz kızı gibi mahrem midir, bununla hürmet-i müsahere olur mu? CEVAP Evet, mahremdir. Eğer üvey kızını şehvetle öpse, hürmet-i müsahere olur. Yani hanımı, o adama haram olur. Sual: Bir erkek ile yabancı bir kadın arasında, hürmet-i müsahere olunca, bunlar, bir biri ile evlenemez mi? CEVAP Evlenebilirler. Sadece o erkek, o kadının kızı veya annesi ile evlenemez. Sual: S. Ebediyye’de, (Bir baba ile kızı arasında hürmet-i müsahere hasıl olursa, kızın anası ile, yani adamın zevcesi ile adam arasındaki nikah bozulmaz..Kadın başkası ile evlenemez. Adamın bu kadını boşaması lazım olur. Bu kadın ile evli kalması ebedi haram olur) deniyor. Nikah bozulmuyorsa, niye haram oluyor? Kadın, o adama haram oluyorsa, niye başkası ile evlenemiyor? CEVAP Kadın, birisi ile nikahlı olduğu için başkası ile evlenemez. Hürmet-i müsahere olduğu için de, kocasına haram oluyor. Yani kendi hanımı, artık onun kayın validesi durumuna düşüyor, kayın validesi ile de, evli kalması caiz olmaz, hemen boşaması gerekir. Bir erkek, bir kadınla zina etse, o kadının annesi ile ve kızı ile evlenemez. O kadının annesi kaynanası, kadının kızı da, kendi kızı yerine geçiyor. Sual: Şehvetle tutmak veya öpmek suretiyle, hem bir kızla ve hem de kızın annesiyle hürmet-i musahere olsa, hangisiyle evlenmek caiz olur? CEVAP İkisiyle de artık evlenmek caiz olmaz. Eğer annesiyle hürmet-i musahere olsaydı, kızıyla olmasaydı, o zaman annesiyle evlenmek caiz olurdu. Kızıyla hürmet-i musahere olup annesiyle olmasaydı, kızıyla evlenmek caiz olurdu. Bir kadını şehvetle tutunca veya öpünce, artık o 218 www.dinimizislam.com kadının annesiyle veya kızıyla evlenmek caiz olmuyor. Mahremi olmaz Sual: Hürmet-i musahere olan yabancı kadının annesiyle veya kızıyla evlenmek haram olduğuna göre, bu kadınlarla aynı odada yalnız kalmak helal olur mu? CEVAP Helal olmaz, haram olur. Torunla hürmet-i müsahere Sual: Evli olan bir erkek torun, babaannesinin elini öperken şehvetlense, hürmet-i müsahere açısından nasıl bir durum meydana gelir? CEVAP Üç durum ortaya çıkar: Babaannesi dedesine haram olur; babası annesine haram olur ve kendi karısı kendisine haram olur. Şöyle ki: 1- Torunla babaannesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca, babaannesi karısı hükmüne girmiş olur. Dedesi, torununun karısı durumundaki kendi karısıyla evli kalamaz. 2- Torunla babaannesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca, babası oğlu hükmüne girer. Bu oğlu da, baba hükmünde olan torunun annesiyle evlenemez; çünkü kendi karısı, babasının annesi olmuş oluyor. 3- Torunla babaannesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca, torunun babası, oğlu hükmüne girer. Oğlunun gelini [yani torunun karısı] oğlun babasına haram olur. (Redd-ül muhtar) Kız torunla hürmet-i müsahere Sual: Evli olan bir kız torun, babasının babası olan dedesinin elini öperken şehvetlense, hürmet-i müsahere açısından nasıl bir durum meydana gelir? CEVAP Üç durum ortaya çıkar. Dedesine babaannesi haram olur; annesine babası haram olur ve kendi kocası kendisine haram olur. Şöyle ki: 1- Kız torunla dedesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca, dedesi kocası hükmüne girmiş olur. Babaannesi, torununun kocası durumundaki kendi kocasıyla evli kalamaz. 2- Kız torunla dedesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca, babası oğlu hükmüne girer. Bu oğlu da, anne hükmünde olan torunun annesiyle evlenemez. Çünkü kendi karısı annesinin annesi olmuş oluyor. 3- Kız torunla dedesi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca, torunun annesi kızı hükmüne girer. Kızının damadı [yani torunun kocası] 219 www.dinimizislam.com kızın annesine haram olur. Kaynana ile hürmet-i müsahere Sual: Bir erkekle, kaynanası arasında hürmet-i müsahere olursa, durum nasıl olur? CEVAP Karısı kendisine haram olur. Şöyle ki: Kaynanası karısı hükmüne girer. Karısı da kaynanasının kızı olduğu için karısının kızıyla evli kalamaz. Hürmet-i müsahere olunca, kurtuluş çaresi, Şafii mezhebini nikâhta taklit etmektir. Çünkü Şafii’de hürmet-i müsahere ile haramlık meydana gelmiyor. (Dürer) Şafiî’de hürmet-i müsahere Sual: Şafiî mezhebinde hürmet-i müsahere olmadığına göre, mesela Hanefî gelinle Şafiî kayınpederi arasında hürmet-i müsahere hâsıl olsa, hangi mezhebe göre hüküm verilir? CEVAP Herkes kendi mezhebine göre hareket eder. Gelin Hanefî olduğuna göre, kayınpederiyle arasında hürmet-i müsahere hâsıl olunca, kayınpederinin hanımı gibi olur, kocası da oğlu hükmünde olur. Kocasıyla birbirine ebedî haram olur. Evliliği devam ettirebilmek için, nikâhta Şafiî mezhebini taklit etmeleri gerekir. İlk nikâhları Şafiî’ye uygunsa evliliğe devam ederler. İlk nikâhları Şafiî’ye uygun değilse, Şafiî’ye göre tekrar nikâh kıymaları gerekir. Kayınpeder ise, Şafiî mezhebinde olduğu için, onun bir şey yapması gerekmez. Hürmet-i müsahere Sual: Bir erkek, herhangi bir sebeple şehvetli iken, bir kadına dokunsa hürmeti müsahere olur mu? CEVAP Hayır, dokunduğu kadından dolayı şehvet hâsıl olmadığı için, hürmet-i müsahere olmaz. Tüp bebek Sual: Tüp bebek yoluyla çocuk sahibi olmak caiz midir? CEVAP Çocuğu olmayan karı-kocanın, silsile-i aliyyeyi [büyük İslam âlimlerini] vasıta yaparak, dua etmeleri ve meşru sebeplere sarılmaları gerekir. Materyaller, evli karı kocadan alınır ve haram işlemeden yapılırsa, tüp bebek de caiz olur. (İ. Ahlakı) 220 www.dinimizislam.com Bu işi erkek doktora yaptırmak caiz olmaz; çünkü hem çocuk sahibi olmak zaruret değil, hem de kadın doktor bulma imkânı vardır. Taşıyıcı annelik Sual: Taşıyıcı annelik yapmak, yani başkasına ait embriyoyu taşımak caiz olur mu? CEVAP Hayır, caiz olmaz. Sadece, nikâhlı kocasından olanı taşıması caizdir. Gelin kaynana meselesi Sual: Bir çocuklu evli bir erkeğim. Hanımım kapalı ve namazını kılıyor. Fakat annem babam hanımımı istemiyorlar, hep ona hakaret ediyorlar. Ben de, hanıma annem babamla iyi geçin diyorum, annemi babamı üzgün görünce hanımıma kızıyor, vuruyorum. Baktım bu iş böyle gitmeyecek nihayet hanımı götürüp çocuğumla birlikte ana babasının evine bıraktım. Ne tavsiye edersiniz? CEVAP Kapalı ve namazını kılan bir hanım büyük nimettir. Nimetin kıymetini bilmezseniz elinizden çıkar. Gelin kaynana meselesi yeni değildir. Evlerin ayrı olması bir çözüm şekli olabilir. Eğer gelin kaynana kavga ediyorlarsa hiç görüştürmemek daha uygun olur. Ana babanın isteği ile hanım dövülmez, hanım bırakılmaz. Yaptığınız çok çirkin ve çok yanlış. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim] (Haksız olarak hanımını dövenin, Kıyamette hasmı ben olurum. Hanımını döven, Allah ve Resulüne asi olur.) [R.Nasıhin] (Müslümanların iman yönünden en üstünü, ahlakı en güzel olanı, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranandır.) [Tirmizi] (Müslümanların en iyisi, en faydalısı, hanımına en iyi, en faydalı olandır. Sizin aranızda hanımına karşı en iyi, en hayırlı, en faydalı olan benim.) [Nesai] (Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) [R. Nasıhin] Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve sevincine ortak olmalıdır. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendini neşelendiricisi, çocuklarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir. Âyet-i 221 www.dinimizislam.com kerimede mealen buyuruluyor ki: (İyi kadınlar, Allah’a itaat eder ve kocalarının haklarını gözetir. Kocaları yokken, onların namuslarını ve mallarını, Allah’ın yardımı ile korurlar.) [Nisa 34] Erkek, hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı) diye düşünmelidir. Hanımının iyiliğini, iffetini Allahü teâlânın büyük nimeti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya şükretmelidir. Çünkü, uygun bir kadın büyük bir nimettir. İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek değildir. Onun verdiği sıkıntılara da katlanmak demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Hazret-i Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur.) [İ.Gazali] İyi müslüman olmak için hanım ile iyi geçinmek şarttır. Kur'an-ı kerimde de mealen, (Onlarla iyi, güzel geçinin!) buyuruluyor. (Nisa 19) Sual: Ana-babanın seksen hakkı ile ilgili yazıdan sonra, işlerimiz iyice karıştı. Beyim, annesini yanımıza almak istiyor. Evimiz ayrı iken anlaşamıyorduk. Şimdi yuvamız iyice bozulacaktır. Münakaşamızdan liseye giden oğlumun sinirleri bozuldu, bunalıma girdi. Beyimin ve annesinin sağlığı ve maddi durumu iyidir. Kaldığı evde durabilir. Gelip de huzurumuzu kaçırmaya hakkı var mıdır? CEVAP Beyinizin durumu iyi olduğuna göre, annesini kendi yanına alması gerekmez. Defalarca yazdığımız gibi, gelin, kayınvalidesi ile aynı evde yaşamaya mecbur edilemez. Mecbur edilince evde huzur kalmaz. Akıllı erkek, evinde huzursuzluk çıkarmaz. Dine aykırı olmayan bir çare bulur. Ana-baba ve gelin Sual: Toplumda gelin, kocasının ana-babasını ve diğer akrabalarını istemiyor. Damadın yanında oğlan tarafından bir kişi, iki gün kalabilirse, kız tarafından aylarca kalıyor. Bu adaletsizlik değil mi? Ceviz kabuğunu doldurmayan küçük bir şey, üzücü olaylara sebep oluyor. Daima gelin tarafına haklı gözü ile bakılıyor. Ortada damat kalıyor. Bu durum, damadı bunalıma sokuyor. Gelin, haklı bir sebep yokken, kocasının ana-babasını veya diğer akrabalarını eve sokmuyor. Gelseler bile, gelip gittikleri bir oluyor. Gelin, (Ben onlara bakmaya mecbur değilim) diyor. Dini yönden gelin, kocasının akrabasını eve sokmayabilir mi? Onun hakkı, erkek tarafın hakkından üstün mü? Kocasının ana-babasından birisi ihtiyarlayınca veya bakıma ihtiyacı olunca, bunlara kim bakacaktır? 222 www.dinimizislam.com Peygamberimiz, (Ana-babanız sizin yanınızda ihtiyarladığı zaman onlara iyi muamele edin) buyurmadı mı? Toplumun kanayan yaralarından biri olan bu olaya kim neşter vuracaktır? CEVAP Dinimizde, erkek, hanım tarafının akrabalarını, gelin de, kocasının akrabalarını, eve almaya mecbur değildir. Fakat ben mecbur değilim diyerek eşinin akrabalarını, dolayısıyla eşini üzerse, o evde saadet olmaz. Bu bakımdan hanımını seven, onunla iyi geçinmek isteyen erkek, hanımın mahrem akrabalarının eve gelmesine mani olmaz. Gülü seven dikenine katlanır. Katlanması gerekir. Dostun dostlarını sevmek, düşmanlarına da düşman olmak gerekir. Erkek, hanımının mahrem akrabalarını evine sokmazsa, hanımının bunları görmelerine ve konuşmalarına mani olamaz. Bunlardan salih olanlarına, haftada bir kere, gelip oturmaları için mani olmaması iyi olur. Hanımın akrabaları Hanımın salih olan akrabasını, misafir etmeli, onları iyi karşılamalıdır. Hanımının ana-babasının ellerini öpmeli, onlara yiyecek, içecek ikram etmelidir. Onlarla güzel güzel sohbet etmeli, emr-i maruf ve nehy-i münkerde bulunmalıdır. Uzak yerden gelmişlerse, "istediğiniz kadar kalın" demelidir. Onların kalblerini kazanmaya, hayırlı dualarını almaya çalışmalıdır. Kendisinin ve hanımının akrabasından fâsık olanlar, hanımının dinini, ahlakını bozmak isteyenler varsa, onları evine almamalı ve onların evlerine gitmemelidir. Onlarla görüşmemeli ve hanımını da görüştürmemelidir. Fakat, onlara da ve hiç kimseye sert davranmamalı, münakaşa etmemeli, fitne çıkmasına sebep olmamalıdır. Din ve dünyalarına zarar gelecek şeylerden sakınmalıdır. Herkese karşı, güler yüzlü, tatlı dilli olmalıdır. Kadınların kalbleri ince ve nazik olduğundan, birbirine haset edenleri çoktur. Bu bakımdan, bilhassa yeni evliler, uyanık olmalı, kadınların, hanımını çekiştirmesine aldanmamalı, böyle şeyler söylenmesine fırsat vermemeli, böyle sözlere kanıp hanımını incitmekten sakınmalıdır! Annesi ve kız kardeşleri için hanımının söylediklerine karşı da uyanık olmalı, anaya yapılan eziyete hiçbir suretle göz yummamalıdır! Anasına, kendisi, hanımı ve çocukları, muhakkak saygı göstermelidir. Ana-babaya, kayınvalide ve kayınpedere hürmet, hizmet edilmesi birinci vazife olmalıdır! Büyüklerin rızasını, duasını almaya çalışmalı, hayır dualarını, büyük kazanç bilmelidir. Bunlara riayet eden, dünyada da, ahirette de mutlu olur. Hanımla iyi geçinmek 223 www.dinimizislam.com Erkek, hep kendini kusurlu görmeli, (Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı) diye düşünmelidir. Hanımının iyiliğini, iffetini Allahü teâlânın büyük nimeti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli ve Allahü teâlâya şükretmelidir. Çünkü, uygun bir kadın büyük bir nimettir. İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek değil, onun verdiği sıkıntılara da katlanmaktır. İyi müslüman olmak için hanımla iyi geçinmek şarttır. Kur'an-ı kerimde de mealen, (Onlarla iyi, güzel geçinin) buyuruldu. (Nisa 19) Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: (Müslümanların en iyisi, en faydalısı, hanımına en iyi, en faydalı olandır.) [Nesai] (Kadınlarınızı üzmeyin! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak davranın, iyilik edin!) [Müslim] Aklı olan karı-koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek, ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin hayat arkadaşı devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar hasıl olur. Hayat arkadaşı hasta olan bir eş, mahvolmuş, saadeti sona ermiş demektir. Eşinin hizmetinden, yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla, ona, alışmamış olduğu hizmetleri yapmakla geçer. Bütün bu felaketlere, bitmeyen sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Dizlerini dövse de, ne yazık ki, bu pişmanlığının faydası olmaz. O halde, hayat arkadaşına yapılacak huysuzluğun, işkencenin zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalıdır! Bunu yapabilen, rahat ve huzur içinde yaşar, Rabbinin rızasını da kazanır! Haksız olan erkek mi, kadın mı? Yukarıdaki yazımız üzerine, bazı erkekler, (Hep hanımların hakkından bahsediyorsun, biraz da erkeklerin hakkından bahset! Hanım kendi akrabalarını eve alır, bizimkileri almaz. Koca hakkı mühim diye yaz) dediler. Ben, her zaman erkeği hükümet, kadını da muhalefet olarak kabul ederim. Erkeğin, (Hanım, kendi akrabasını eve alıyor da, benimkileri koymuyor) demesi, hükümetin, (Muhalefet bize iş yaptırmıyor) demesine benzer. Hükümet icra kuvvetidir. Muhalefete danışmadan, hatta onun engellemesine rağmen, istediğini yapabilir. Hanımına (Sen benim akrabalarımı kabul etmiyorsun, ben de senin akrabalarının gelmesine razı olmam) diyemeyen erkeğin, suçu hanımına yüklemesi, affedilmez bir hatadır. Sevgi, saygı karşılıklı olur. Kadın, mecbur olmadığı şeyleri bir 224 www.dinimizislam.com ihsan olarak yaparsa, erkek de ona elinden gelen iyiliği, fedakârlığı elbette yapar. Hizmeti tercih Annem, on yılı yatalak olmak üzere yirmi yıl hasta yattı. Hanım, mecbur olmadığı halde, gece gündüz yatalak anneme baktı. Hanım, bakmasaydı elbette annemi sokağa atamazdım. (Hanımını anasından üstün tutana Allah lanet etsin) hadis-i şerifini biliyordum. Hanım bakmasaydı, anneme kendim bakar, hanım da, istirahat etmek üzere babasının evine giderdi. Hanım da bunu bildiği için istirahat etmeyi düşünmedi, hizmeti tercih etti. Çünkü hanım, şu hadis-i şerifleri biliyordu: (Kadın için en büyük hak sahibi kocası, erkeğin de anasıdır.) [Hakim] (Koca hakkına riayet, Allah yolunda cihad etmek gibi sevaptır.) [Bezzar] (Kadın, kocasının hakkını ödemedikçe, Allahü teâlânın hakkını ödemiş olmaz.) [İ.Mace] (Kocasına nankörlük etmeyen ve namaz kılan kadın Cennete girer.) [Şir’a] Evet hanımı üzmek doğru değildir. Fakat onun yerli yersiz her dediğini yapmak da doğru değildir. Şu hadis-i şerifleri bilmek gerekir: (Hanıma kul olan helak olur.) [İ.Gazali] (Hanıma itaat pişmanlıktır.) [Kudai] Kadın ne düşünmeli Kadınların kötü yola düşmemesi için erkek, gerekli tedbirleri almalıdır! Yani kadın, (Eğer ben hainlik edersem, kocam beni belki bırakır) düşüncesinde olmalıdır! İyi kadın, yaptığı iyiliği kocasının başına kakmaz. Yiyip içme ve giyinme gibi hususlarda kocasını üzmez, yapamayacağı şeyi ondan istemez. Kocasının şerefini korur, her işte onun rızasını kazanıp gönlünü hoş etmeye çalışır ve onu üzmez. Peygamber efendimiz kızının ağladığını görüp sordu: - Ya Fatıma, niçin ağlıyorsun? - Kasıtsız söylediğim bir sözden dolayı beyimi üzdüğüm için ağlıyorum. - Kızım, bilmez misin, Allahü teâlânın rızası kocanın rızasına bağlıdır. Ne mutlu o kadına ki hep kocasının rızasını arar. Kadınlar için en üstün ibadet, kocasına itaattir. Kocasını razı eden kadın, istediği kapıdan Cennete girer. Kocasını üzen kadına, kocası razı oluncaya kadar, Allah lanet eder.) [R.Nasıhin] Bunları bilen erkek ve kadın, birbirini niçin üzsün? 225 www.dinimizislam.com Bir arkadaş anlattı: (Gelin, komşu kadınlarla rahat dedikodu yapabilmek için, bizim hanımı evine almak istemiyor. Oğluma "Anneni niçin evinize almıyorsunuz?" dedim. O da "Hanım, annemi istemiyor, annem gelince, evimizin huzuru kaçıyor" dedi. Gelinin annesi gelince, eve huzur geliyor, kocasının annesi gelince, huzur kaçıyor. Şimdi kabahat gelinde değil mi?) Bu arkadaşa, "Kabahat, gelinde değil sizin çocukta" dedim. Bütün okuyucularımıza söylüyorum. Hükümetin kusurunu muhalefete yüklemeyelim. Yalan söylemenin caiz olduğu yerler Sual: Kadının kocasını idare etmek için yalan söylemesi caiz mi? Yalan söylemenin caiz olduğu başka haller de var mıdır? CEVAP Din düşmanlarının zararından korunmak veya müslümanları korumak için her zaman yalan söylemek caiz olur. Zalimden, bir müslümanın bulunduğu yeri, malını, günahını saklamak da caizdir. İki müslümanın arasını bulmak için, malını korumak için, müslümanın sırrının, aybının meydana çıkmaması için ve bunlar gibi haramları önlemek için, yalan caiz olur. Ölmemek için leş yemeye benzer. Hazret-i Sevban, (Bir müslümana faydası dokunan veya bir müslümanın zararını kaldıran yalan, yalan sayılmaz) buyuruyor. Kadın da kocasını idare etmek için yalan söyleyebilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Erkek, hanımını, hanım da, kocasını idare etmek için yalan söylerse günah olmaz.) [Müslim] İbni Erkam hazretleri, Hazret-i Ömer’e, (Hanım beni sevmiyor. Beni sevmeyen bir hanımla ben nasıl birlikte yaşarım) dedi. Hazret-i Ömer, kadına sordu: - Kocana, "seni sevmiyorum" dedin mi? - Evet dedim. - Niçin? - Bana yemin ettirdi. Ben de yalan söyleyemedim. Yoksa burada yalana izin var mıdır? - Elbette burada yalan söylemeye izin vardır. Bir kadın, kocasını sevmese de, onu üzmemek için, yalan söylerse günah olmaz. 226 www.dinimizislam.com Bu gerçekten önemli mi? İş yerindeki, sokaktaki, evdeki tartışmalara, kavgalara bakıldığında bunların çoğunun esas sebebinin kayda değer şeyler olmadığı görülür. “Armudun sapı var, üzümün çöpü var...” diyerek, her şeye kusur bulmak, hiçbir şeyi beğenmemek, müşkülpesent olmak geçimsizliğe yol açar. Birçok kimse, üstün yeteneğe, güçlü bir zekâya sahip olmasına rağmen, önemsiz şeylerle oyalanıp, kendilerini başarıya götürecek yolları kendileri tıkar. Önemsiz şeyleri aşıp asıl hedefe ulaşamazlar. Bilhassa klasik idarecilerde bu özellik ağır basar. Bir tarafta, bir milyonun hesabını takip ederken, diğer tarafta milyarlar gider de haberi olmaz. Teferruatla uğraşıp, asıl meseleyi ihmal, yalnız idarecilikte değil, hayatımızın her kesitinde görülür. Aile geçimsizliğinde, iş hayatında, sokakta vs... İş yerindeki, sokaktaki, evdeki tartışmalara, kavgalara baktığımızda da bunların çoğu incir kabuğunu doldurmayan hususlardır. Şöyle bir durup, kendi kendimize, daha önce ettiğimiz kavgaların gerçek sebeplerinin ne olduğunu hiç düşündük mü? Sakin bir kafayla düşündüğümüzde, -mübalağasız- kavgaların yüzde yüze yakınının küçük, önemsiz şeylerden başladığını görürüz... Mesela, evin erkeği eve biraz yorgun, biraz da sinirli gelir. Akşam yemeği onu yeterince tatmin etmez ve kafasını çevirip yemeği eleştirir. Aslında yemeğin tadında tuzunda bir eksiklik yoktur, fakat beyefendinin günü stresli geçmiştir, deşarj olmak için bahane aramaktadır... Akşama kadar, çocuklarından, ev işlerinden bunalan kadın da, “Kocam gelsin de, dertleşeyim, rahatlayım” diye beklerken, ummadığı bir durum ile karşılaşır. Hesaplar altüst olmuştur ve hanım da hemen bütün gücünü toplayıp, şöyle bir cevap verir: “Bu kadar parayla başka ne bekliyordun ki?” veya “Benim de herkes gibi kaliteli bir fırınım olsaydı, evde hizmetçilerim bulunsaydı, daha iyi yemek yapabilirdim!.” Bu cevap beyefendinin gururuna dokunur ve açar ağzını yumar gözünü: “Bak hanım, bunun sebebi paramızın az olması değil, basitçe sen bu işi beceremiyorsun!.” Tabii bunun da cevabını verir hanım. Bir müddet bu tartışma devam eder... Yemeğin ortasında bırakıp odalarına çekilirler. Her ikisinin de “sinir katsayıları” artmıştır... Deşarj olayım derken, her ikisi de şarj olmuştur! 227 www.dinimizislam.com Her iki taraf da birbirine her türlü ithamda bulunur... Kaynanalar, kayınpederler, para, evlilik öncesi ve sonrası verilmiş olan sözler ve diğer konular gündeme gelir. O kadar senelik evlilik zamanındaki olaylar gözden geçirilir! Her iki taraf da savaşı sinirli ve gergin olarak terk eder. Hiçbir şey yerine oturmaz ve her iki taraf da bir sonraki kavganın daha da berbat olmasını sağlarcasına kendisine yeni cephaneler, savunma malzemeleri, yeni taktikler bulmaya koyulur. Bu arayışla uykuya dalarlar... Sabah olup geçmiş günün yorgunlukları, stresleri uykuda kaybolunca, her ikisi de yaptıklarına pişman olur. Tartışılan konuların incir çekirdeğini doldurmadığını anlarlar ve açıktan olmasa da içlerinden hâllerine gülerler. Genelde, hep böyle ufak tefek, küçük şeyler büyük tartışmalara sebep olur. Bu bakımdan kavgaları önlemek için, ufak tefek düşünmeyi bir kenara bırakmalıdır... Birini eleştirmeden, azarlamadan, ona ithamda bulunmadan önce veya meşru müdafaa niyetine, karşı saldırıya geçmeden evvel, kendimize şunu sormalıyız: “Bu gerçekten önemli mi?” Birçok durumda önemli olmadığını anlar, böylece uyuşmazlıktan kaçınmış olursunuz. Kendinize tekrar tekrar sorun: “Gerçekten de önemli mi?” Yemeğin tuzunun az veya çok oluşu, tadının şöyle böyle olması, biraz parayı çarçur etmesi veya eve sevmediği kayınvalidesini, görümcesini davet etmesi gerçekten de o kadar önemli mi? Olumsuz bir tutum içine gireceğinizi hissettiğiniz an, kendinize sorun: “Gerçekten de önemli mi?” Bu sorunun daha hoş bir ev ortamı meydana getirmede büyük rolü vardır. Bu durum, büroda, iş yerinde, sokakta kısaca hayatımızın her kesitinde geçerlidir. Eve giderken trafikte birisinin aniden önünüze geçmesinde de. Bu soru, hayatta tartışma meydana getirmeye açık bütün durumlarda işinize yarar. Her zaman mutlaka bu soruyu kendimize soralım: “Gerçekten de önemli mi?” Şu üç günlük dünyada Allahü teâlâ bizi “Gerçekten önemli”leri idrak edenlerden ve ona göre yaşayanlardan eylesin!. Aile bağlarını yıkmak için Cağaloğlunda, adliyeye yakın bir yerde idim. Bir grup insan, “Nikaha hayır, nikahsız beraberlik, özgür yaşamak için ileri” diyerek yürüyüş 228 www.dinimizislam.com yapıyorlar ve eşleri ile nikahsız yaşamak için eşlerini mahkemeye vermişlerdi. Mahkemeden boşanma kararını aldıktan sonra kol kola girip evlerine giderken resim çektirmişlerdi. Bazı kimseler, “Doğada böyle bir şey yok, insanın özgürlüğüne engel olunmamalı, herkes istediği gibi yaşamalı” diyorlar. Ancak hayvanlar kaidesiz, kuralsız yaşar. İnsan medenidir, yaşamak için belli kuralları vardır. Başıboş hayvan sürüsü gibi yaşamak mutluluk getirmez, anarşi doğurur. Ben özgürüm diye başkalarının eşleriyle yatıp kalkamaz. Özgürlük, başıboşluk, her istediğini yapabilmek değildir. Suç işleyeni mahkum etmek, hapse atmak özgürlüğe zıt değildir. Herkesin özgürlüğüne mani olan birkaç caninin esir olması, esaret, [tutsaklık] değildir. Sadece başkalarına değil, kendine bile zararlı olmak özgürlük değildir. Uyuşturucu madde gibi, vücuda zararlı olan şeyleri yasaklamak, hürriyetsizlik olarak vasıflandırılamaz. Trafiğin düzgün olması için, çeşitli kural koyarak, soldan gitmeyi yasaklamak hürriyetsizlik değildir. Suç işleyene ceza vermek, onu affetmeyip cezasını çekmesini istemek özgürlüğe zıt değildir. Kafesteki yılanı, halkın içine salmak, yılan için bir özgürlük ise de, insanlık için bir felakettir. Bir caninin serbest bırakılması, onun için özgürlük ise de, millet için özgürlük düşmanlığıdır. İlahiyatçı bir bayan, “Kadın için kapanmak köleliktir. Kölelik bir hak olmadığı için kadının kapanmasına rıza gösterilemez. Açılmak özgürlüğü doğal bir haktır. Daha çok açılmak hakkı için uğraş vermeli” diyerek tek erkekle yaşamanın özgürlüğe aykırı olduğu düşüncesiyle kocasını bırakmıştır. Eski çağlarda, Peygamber efendimizden önce, Kâbe çıplak olarak tavaf ediliyordu. İslamiyet gelince, böyle geri âdetler kaldırıldı. Köle olan kadınların başı, kolları ve dizden aşağı bacakları açıktı. Özgür olan kadınlar kapalı idi. Demek ki açılmak kölelik, kapanmak özgürlük idi. Eskiye özenen bayanlar çıkabilir. Kimsenin düşüncesine kelepçe vurulamaz. Ancak ummadığımız bir gazetede, hürriyet düşmanı özgürlükçü bir bayan, nikaha, evliliğe ateş püskürüyor. “Sanatçı, sanki ölene kadar evli kalmaya ant içmiş gibi direnmesini aklım almadı” diyor ve ilave ediyor: “Evliliği, romantik bulurum ama, asla inanmadığım bir kurumdur. Sümerlerden bu yana miras ve nüfus problemlerini çözebilmek amacıyla 229 www.dinimizislam.com başvurulan bir akit. Halbuki insanlardan ömür boyu aynı kişiyi seveceklerine dair imza atmalarını isteyemezsiniz. Aşka güvence verilmez. Çok seversiniz ama bir gün bir de bakarsınız ki gözleriniz başka gözlerin içinde eriyor. Hiçbir yasal baskı sevgiyi sürekli kılmaya yetmez. Kim çıkıp da, "hayır birbirinizi illâ ki seveceksiniz" diye emir verebilir? Veren olsa bile onu kim dinler? Dedim ya nikah akdi inandırıcı değildir.” Bunlar bayanın kendi düşüncesidir, toplumda anası babası belli olmayan çocukların çoğalmasını isteyebilir, buna bir şey diyemeyiz. Ama nikah müessesesine inanan bir gazetenin, böyle bir yazarın yazısına gazetesinde yer vermesini çok yadırgadım. İnandığımız gibi yaşamak zorundayız. İnanmadıklarımızı yaşıyor gibi görünmemiz bize bir şey kazandırmaz, aksine çok şey kaybettirir. İddet müddeti beklemek Sual: Bir kadın boşandıktan veya kocası öldükten sonra belli bir müddet evlenmeden beklemesi gerekir mi? Bu iddet müddetinde evden dışarı çıkabilir mi? İddet müddeti içinde nikah yapılabilir mi? CEVAP Bâin talâk ve ölüm iddetinde, kadın süslenmez ve koku sürünmez. İddet müddeti içinde kadın evlenemez. Hatta kadını nikahlamaya talip olunmaz. Talak iddetinde, iddet bitinceye kadar nafakasını alır. Ama gece ve gündüz evden çıkmaz. Evden çıkarsa nafaka alamaz. Ölüm iddetinde, nafaka verilmez. Ama kadın, kocasının evinde iddet bekler. Çünkü kadın iddet müddeti bitinceye kadar, ölen kocasının hanımı sayılır. İddet bitmeden de kimse ile evlenemez. Ölüm iddeti dört ay on gündür. Hayz görmeyen kadın, boşanınca üç ay iddet bekler. Hayz görüyorsa, ilk temizlik başından, üçüncü hayzın sonuna kadar beklemesi gerekir. Sual: 20 yıl önce Almanya’ya gidip hiç gelmeyen erkek, orada ölüyor. Türkiye’deki hanımı iddet beklemeden evlenebilir mi? CEVAP İddet beklemeden evlenemez. Halvet olmuşsa Sual: Dini nikâhları varken, vaty olmayıp sadece halvet olmuş kadın boşanınca, iddet beklemesi gerekir mi? 230 www.dinimizislam.com CEVAP Evet, iddet beklemesi gerekir; çünkü S. Ebediyye’de, (İddet, vaty veya halvet olunmuş zevcenin yeniden evlenmesi haram olan zamandır) deniyor. İddet beklemek Sual: Almanya’da yaşayan bir kimse, üç beş yıldır yanına gitmediği Türkiye’deki yaşlı hanımını boşasa veya kendisi ölse, hayızdan kesilen bu kadının, hamile olma durumu olmadığına göre, yine iddet beklemesi gerekir mi? CEVAP Evet, yine gerekir. İddet beklemenin yaşla ve hamile olmamakla ilgisi yoktur. Dinimizin emri öyledir. Dinî emirleri mantığımıza vurmak çok yanlıştır. Çünkü bizim mantığımıza uygun gelmeyen şeyler olabilir. Mantığımıza uygun gelmedi diye o emri beğenmezsek, dinimizi beğenmemiş oluruz. Bu da küfür olur. İddet müddeti, Hanefî ve Hanbelî’de, ilk temizlik başından, üçüncü hayzın sonuna kadar olan zamandır. Şâfiî ve Mâlikî'de, üç temizlik geçinceye kadardır. Hayz görmeyen kadın, talak için üç ay, ölüm için dört ay on gün iddet bekler. (S. Ebediyye) İnsanı kısırlaştırmak Sual: Kadın hastalıklarından ameliyat olan bazı hanımlar, bir daha çocuk olmaması için kordonları bağlatıyorlarmış. Bu iş, dinen caiz midir? CEVAP İnsanı kısırlaştırmak haramdır. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: (Kasap hayvanlarını, semizlemeleri için kısırlaştırmak caizdir. Diğer hayvanları ve insanları kısırlaştırmak haramdır.) [c.5, s.249] Hadika ve Berikada da aynı şekilde yazmaktadır. Yine İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: (Özürsüz, çocuk düşürmek, [çocuk aldırmak] haramdır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden düşürmek [veya aldırmak] caiz olur.) [c.5, s.276] Demek ki, sebepsiz kadınları kısırlaştırmak caiz değildir. Salih bir doktor, (Bir daha doğum yaparsa ölür) derse, veya buna benzer bir sebep söylerse, o zaman, çocuk aldırmak veya çocuk olmaya mani olmak için tedbir almak [mesela kadını kısırlaştırmak için kordonlarını bağlatmak] caiz olur. Sual: Kadını muvakkat [geçici olarak] kısırlaştırmak caiz mi? 231 www.dinimizislam.com CEVAP Caiz değil, haramdır. Düğünde gelen hediyeler kimin Sual: Düğünde hediyeler geliyor. Zamanla evde geçimsizlik oluyor, evliliğe son veriliyor. Bu gelen hediyelere kadın ortak mıdır? Erkek hanımına hediye ettiği bilezik ve diğer ziynet eşyalarını, boşanma tahakkuk ettikten sonra geri isteyebilir mi? CEVAP Düğünde gelen hediyelerden, eşarp, entari gibi kadına mahsus olan eşya kadınındır. Müşterek eşya ise erkeğindir. Sünnet çocuğuna gelen hediyeler de böyledir. (Hadika) Hanıma hediye olarak verilen mal geri alınamaz. Mahrem akrabası veya nikahlısı olmayan kimseye hibe edilen malı geri almak caizdir. Fakat karşılığı verilmiş, verilen şey çoğalmış ise yahut ikisinden biri ölmüş ise veya verilenin mülkünden çıkmış ise, geri alınamaz. (El-İhtiyar) Nişanda verilenler Sual: Nişan bozulunca, her iki taraf verdiklerini geri isteyebilir mi? CEVAP Nikâh yapmamışlarsa, verilen hediyeler mevcutsa isteyebilirler. Eğer, her iki tarafın nişanda birbirine gönderdiği şeyler telef olmuşsa ödemek gerekmez. (M. Zühdiye) Gelinlik İslam âdeti mi? Sual: Gelinlik İslam âdeti mi? CEVAP İslam âdetidir, kapalı yerde giydirmelidir. Yabancılara göstermemek gerekir. Sual: Âriyeten gelinlik almak caiz mi? CEVAP Caizdir. Verene sevap olur. Sual: Gelinlikle yabancıya resim çektirmek haram mı? CEVAP Evet. Çünkü gelini yabancının gelinlikle görmesi haramdır. Sual: Dinimizde yerlere kadar sürünen şatafatlı gayrı müslimlerin de giydiği beyaz gelinlik var mıdır? Bir günlüğüne milyarlar verilip alınan bu gelinlik israf değil midir? İsraf haram olduğuna göre, buna niçin mani olunmuyor? 232 www.dinimizislam.com CEVAP Gelinlik elbise sünnettir. Ancak damadın da, gelinin de yeni giymesi sünnettir. Rengi beyaz olacak diye bir şey yoktur. Mubah âdetlerde gayrı müslimler gibi giyinmek günah olmaz. Fakat bugünkü gelinliklerin çoğu tesettüre uygun değildir. Üstelik gelini, gelinlik elbisesiyle yabancıların görmesi de caiz değildir. Doğumda günahlar affolur Sual: Doğum esnasında ölen Müslüman kadın, şehid olur mu? CEVAP Evet, şehid olur. Şehidin, farz borçları ve kul hakları hariç bütün günahları affolur. Üç hadis-i şerif meali şöyledir: (Kadın hamileliğinde, doğum yapıncaya ve çocuğu emzikten keseceği günü kadar, Allah yolunda nöbet bekleyen mücahit gibidir. Bu zaman ölürse şehid ecri vardır.) [Taberani] (Hamileyken, doğum yaparken veya lohusayken ölen kadın şehiddir.) [Ebu Davud, Taberani] (Kadın, hamileyken, gündüz saim, gece kaim ve Allah'tan korkan bir mücahit sevabı kazanır. Onu ağrı tuttuğunda kendisine verilecek sevabın çokluğunu hiç kimse bilmez. Bebeğin her emişinde bir can diriltmiş gibi sevab alır.) [Ebu-ş-şeyh] (Saim oruçlu; kaim gece kalkıp ibadet eden demektir.) Hastalık halinde Sual: Hanım ikide bir yalandan hasta numarası yapıyor. Doğru mu? CEVAP Yalandan hasta gibi görünmek doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hasta gözükmeyin hasta olursunuz.) [Deylemi] Sual: Bazıları önüne gelene hasta olduğunu söylüyor. Hastalığı gizlemek lazım değil mi? CEVAP Hastalığı gizleyebilmek, kimseye söylememek bir nimettir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Üç şey iyilik hazinesidir: Hastalığı, musibeti, sadakayı gizlemek. Allahü teâlâ buyuruyor ki: "Mümin hastalanınca, ziyaretçilerine beni şikayet etmezse, etinin yerine daha iyi bir et, kanının yerine de daha iyi kan verip iyileştirir, günahlarını da affederim, ölürse rahmetime 233 www.dinimizislam.com kavuşur.") [Taberani] Her hastalığı nimet bilip bundan ibret almalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Mümin hastalanıp iyileşince, hastalığı günahlarına kefaret ve ilerisi için ders olur. Münafık ise, hastalanıp iyileşince, bağlanıp salıverilen deve gibi kalkar. Niçin bağlandığını ve niçin salıverildiğini bilmez.) [Taberâni] Hastalıklar çeşitli sebeplerle olursa da genel olarak fazla yiyip içmekten ileri gelir. (Her hastalığın başı, karnı fazla doldurmaktır) hadis-i şerifi bunu açıkça bildiriyor. (İbni Sünni) Sual: Ağır hastaya ne yapmalı? CEVAP Hasta istemese de, salih insanlar gidip bir İhlas okuyacak kadar oturmalıdır! Doktor, kimse görüşmesin, konuşmasın dedi diyerek, hastayı mahrum etmemelidir! Yanına salihler girip, Yasin-i şerif okumalıdır! Gizli okumak da faydalıdır. Başka dua da okunabilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Eceli gelmemiş bir hastayı ziyarete giden, yedi kere "Eselullahel azim, Rabbil Arşil azim en yeşfiyek" derse Allahü teâlâ onu bu hastalıktan afiyete kavuşturur.) [Hakim] Hastaya zararlı olan gıdalar hariç, hastanın istediği, sevdiği gıdaları vermelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hastaya, canı çektiği şeyi yedirin.) [İbni Mace] Ölüm hastası Sual: Ölmek üzere olan hastayı yatağına nasıl yatırmak gerekir? Ölünce yıkanırken nasıl yatırılır? CEVAP Ölüm hastası, sağ yanı üzere yatırılıp, yüzü kıbleye çevrilir. Böyle yatırmak sünnettir. Ayakları kıbleye doğru, sırt üstü yatırmak da caizdir; fakat, baş altına bir şey koymalı. Böylece yüzü kıbleye karşı olur. Bunlar güç olursa, kolayına gelecek şekilde yatırmak da caiz olur. Cenaze, sırt üstü veya kolay olan şekilde yatırılır. Kıbleye karşı yatırmak sünnettir. Başlık parası Sual: Başlık parası almakta mahzur var mıdır? CEVAP Kızın babasının veya akrabasının nikaha veya kızı vermeye razı olmaları için damattan istedikleri para veya mal rüşvet olur. Rüşvet ise 234 www.dinimizislam.com haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Rüşvet alan da, veren de Cehennemdedir.) [Taberani] Erkek de, kız da evlattır. İnsan, evladının mesut olması için elinden gelen yardımı yapmalı, damattan para almak yerine, gücünün yettiği nispette damada yardım etmelidir! Kız evladın kıymeti büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kimin kız çocukları olur, onların sıkıntılarına katlanır, iyi yetiştirir ve dengi ile evlendirirse, bu kız çocukları onun için Cehenneme perde olur.) [Tirmizi] (Kız çocuklarını hor görmeyin; çünkü ben kızlar babasıyım.) [M.Cinan] (Allahü teâlâdan zahmetsiz çocuk istedim. Bana kız çocukları verdi.) [Şir’a] (İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.) [İbni Asakir] Başlık parası yüzünden evlenemeyenler, kötü yola düşenler görülmektedir. Evliliği zorlaştırmak günahtır. Sual: Evlenmemize engel olmasın diye, kızın yakınlarına verdiğim para ve eşyayı evlendikten sonra isteme hakkım var mı? CEVAP Evet, erkeğin bu maksatla verdiklerini isteyebileceği Mecmua-i Zühdiye’de yazılıdır. Kadınların çalışması Sual: Kadınların çeşitli sanayi kollarında çalışmasında bir sakınca var mıdır? CEVAP Dinimizde kadın, geçim derdinden, düşüncesinden muaf tutulmuştur. O, çalışarak, didinerek para kazanmaya, bunun için beş vakit namazı aksatmaya, başını, kolunu açarak veya erkeklerin arasına karışarak günah işlemeye mecbur değildir. Her şeyi onun ayağına getirmek mecburiyeti vardır. Dinimiz ona bu kıymeti vermiştir. Müslüman kadın ticaret, fen, sanat ve ziraat ile uğraşmaya mecbur değil ise de, bunlarla meşgul olması, para kazanması günah değildir, kendi isteğiyle çalışabilir. Yalnız, bunlarla meşgul olurken, haramlardan sakınması şarttır. Haram işleyerek ibadet de yapılamaz. Mesela farz olan hacca kadın mahremsiz gidemez. İhtiyaç halinde çalışmak Sual: Kadın hangi şartlarda çalışabilir? 235 www.dinimizislam.com CEVAP Bir kadının, kızın, anası, babası ve mahrem akrabası yoksa veya var da, fakir iseler ve devlet de yardım etmez ve kimse yardım etmezse, bu kadın, kendinin, çocuklarının ve hastalık, ihtiyarlık sebebiyle çalışamayan fakir ana babasının nafakalarını temin etmek için çalışmak zorundadır. Erkekle karışık olmayan kadın işlerinde çalışır. Erkek bulunmayan iş yoksa, sıhhatini, dinini, namusunu, Müslümanlık haysiyetini ve şerefini koruyacak kadar farz olan nafakayı kazanmak için, yabancı erkeklerin bulunduğu yerde örtülü olarak çalışması caiz olur. Bu nafakayı kazanmasında mani olunması, ikrah olur. Böyle ihtiyaçtan fazla, orada kalması caiz olmaz. Çalışırken, başını, kollarını açması için zorlarlarsa, açmazsan burada çalışma derlerse, örtülü olarak çalışacak başka yer bulamayınca, kolları açık çalışması, İmam-ı Ebu Yusuf’un kavline göre caiz olur. Kadının kulaklarından sarkan saçlarını örtmesi farz değildir diyen âlimler de vardır. Harac olduğu zaman, bu zayıf kaville amel etmek caiz olur. Başında bulunan saçları örtmenin farz olduğu sözbirliğiyle bildirildiyse de, kulaklardan sarkan saçların açılması, zorlanmak sebebiyle caiz olur. Böyle zorlanan kadın, her zaman, erkekle karışık olmayan veya örtülü çalışacak yer aramalıdır. Bulunca, orada çalışması lazım olur. Saçlarını, kollarını sokakta, gidip gelirken örtmelidir. Müslüman erkekle evlenince, bunun nafakasını kocası temin etmeye mecburdur. Zengin olmadığı için, anasına, babasına ve çocuklarına nafaka vermesi lazım gelmezse de, kocasının izniyle çalışıp onlara bakması lazımdır. (S. Ebediyye) Nafakayı kazanmak Sual: Kocam gereksiz harcamalar yapıyor. Mesela, neredeyse her gün gereksiz yere dışarıda yemek yiyor, cep telefonlarını gereksiz yere değiştiriyor, telefonla çok uzun konuşuyor, süs olsun diye lüks eşyalar alıyor. Bir de bunlar için borçlanıyor, aldığı para borçlara gidiyor. Nafakamızı sağlamak için, ev temizliğine gitmek gibi bazı işler yapıyorum. Bazen haram işlemek zorunda da kalıyorum. Bu şartlar altında, haram işlemem mazeret olur mu? CEVAP Mazeret olmaz. Dışarıda yemek yemek, cep telefonu değiştirmek, lüks eşyalar almak günah değilse de, önce evin nafakasını temin etmesi gerekir. Nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Bunu yapmayıp, ailesini zor durumda bırakan günahkâr olur. Üç hadis-i şerif meali şöyledir: (Çalışıp kazanmak her Müslümana farzdır.) [Taberani] 236 www.dinimizislam.com (Kimseye muhtaç olmamak ve ana baba, çoluk çocuğunu muhtaç etmemek için işe gidenin, her adımı ibadettir.) [Taberani] (Çalışmayıp kendini sadaka isteyecek hâle düşüren, 70 şeye muhtaç olur.) [Tirmizi] Erkek mesleği Sual: İslam Ahlakı kitabında, zaruret olmadan erkekler gibi giyinen, onlar gibi tıraş olan ve erkeklere mahsus işleri yapan kadınlarla, kadın gibi saçlarını uzatan ve süslenen erkeklere, bunların caiz olmadığı bildiriliyor. Erkeklere mahsus işler hangileridir? CEVAP Bu işler, zamana göre değişirse de, genelde, güreş, hamallık, polislik, şoförlük, veznedarlık, genel hizmetler, inşaat, mezbaha gibi meslekler bu sınıfa dâhildir. Zaruret olmadan kadınlar bu meslekleri seçmemelidir. Tarlanız tabiri Sual: (Kadınlar sizin tarlanızdır) mealindeki âyetle, anal veya oral yol gibi, her çeşit ilişkiye izin verildiği söyleniyor. Bunlar dinimizde yasak değil mi? CEVAP Bildirdiğiniz âyet-i kerimenin meali şöyledir: (Kadınlarınız sizin [evlat yetiştiren, ekin] tarlanızdır. O halde, [evlat yetiştirmek üzere tohum ekilen tarlanıza, yani döl yatağına] dilediğiniz gibi [arzu ettiğiniz şekilde, gece, gündüz] gelin. Kendiniz için önden iyi ameller gönderin [hayırlı evlatlar yetiştirin]. Bir de Allah’tan korkun ve bilin ki, elbette Allah’ın huzuruna varacaksınız. İman edenlere [Cenneti] müjdele!) [Bekara 223] Bu âyette, çocuk yetiştirmekten bahsediliyor. Bir önceki âyette, kadınlarınıza meşru yoldan yaklaşın deniyor. Bu âyette de tarla deniyor. Tarla, ürün yetiştirilen yer demektir. Tarlaya tohum ekilen yer bellidir. Başka yerden tohum ekilse ürün alınmaz. Bu ayetin iniş sebebi tefsirlerde şöyle bildiriliyor: Yahudilerin (Kadının arkasından ön uzvuna yaklaşılırsa, çocuk şaşı olur) demeleri üzerine, Allahü teâlâ da, öyle bir şey olmadığını, ön uzuvdan olmak şartıyla her şekilde birleşmenin mahzuru olmadığını bildiriyor. Bu âyetin anal veya oral yolla bir alakası yoktur. Hele dübürden yaklaşmak, büyük günahtır. Peygamber efendimiz, (Hanımına arka 237 www.dinimizislam.com uzvundan [dübüründen] yanaşan melundur) buyuruyor. Karısına arka yoldan yaklaşan kimseyle, erkekle livata yapan, hüküm itibariyle aynıdır; çünkü pislik çıkan yerdeki pislik ve rahatsızlık verici şeyler, ay hali kanından daha fazladır. Ay halinde, kan necaseti bulunduğu için, helal yol bile haram olmaktadır. O bakımdan, pislik yeri olan dübür, daha çirkin ve daha kötüdür. (Kurtubi tefsiri) Nafaka nedir? Sual: Nafaka ne demektir? Neler nafaka sınıfına girer? CEVAP Nafaka, insanın yaşayabilmesi için gerekli şey demektir. Bu da, yiyecek, giyecek ve evdir. Yani mutfak masrafı, ev kirası, giyim ve ev eşyası masrafıdır. Bu masraflar, zamana, hâle, örf ve âdete göre değişir. (Nikâye) Hanımın nafakası Sual: Erkeğin hanımına nafaka vermesi ne zaman farz olur? Kadın zenginse de, erkeğin yine nafaka vermesi gerekir mi? CEVAP Evet, hanımı zengin olsa bile, bunun nafakasını vermek, kocası üzerine farzdır. Nafaka, nikâhtan sonra hemen farz olur. Erkek ve hanımı fakirseler, fakir nafakası verir. Zenginseler, zengin nafakası vermesi gerekir. İkisinden biri zengin olup, öteki fakirse, orta hal nafakası verir. Örf ve âdete göre, kadına gereken gıda, elbise ve ev eşyasının hepsi, nafakaya dâhil olur. Erkek bunları getirir. Kadın kendi malını kullanmaya zorlanamaz. Kullanırsa, erkek bunların parasını hanımına öder. Her şeyi erkeğin getirmesi gerekir. Kadını, çalışıp kazanmaya zorlamak haramdır. (Bahr-ür-raık) Kızın nafakası Sual: Evli olmayan kadının nafakasını kim verir? CEVAP Kız olsun, dul olsun, evli olmayan fakir kadına babası bakmaya mecburdur. Babası yoksa veya fakirse, zengin akrabası bakar. Bunlar da yoksa veya bakamazlarsa devlet maaş bağlar. Nikâhlanan kızın nafakası Sual: Dini nikâh kıyılan kıza, düğünden önce de nafaka vermek gerekir mi? CEVAP Erkek, nikâhladığı kızı kendi evine çağırmazsa, kız babasının evinde 238 www.dinimizislam.com kalsa da nafakasını vermesi gerekir. [Kız, çağırıldığı halde gelmezse veya düğün olmadan gelmezse, o zaman nafaka vermek gerekmez.] (Behcet-ül-fetava) Yakın akraba Sual: Kadın, kocasının yakınlarının evde kalmasına razı olmak zorunda mıdır? CEVAP Hayır, ana babası da dâhil, kocasının akrabasından hiç kimsenin evde bulunmamasını istemek, kadının hakkıdır. Kadın izin verirse, kocası mahrem akrabasını evinde bulundurabilir. Erkek de, hanımının ana, baba ve kardeşlerini bile eve sokmayabilir, fakat onları görmelerine ve onlarla konuşmalarına mani olamaz. (S. Ebediyye) Mani olursa erkek günaha girer. Buna rağmen kadın, kocasından izinsiz yakınlarını ziyarete gidemez. Giderse, kocasının emrine uymadığı için o da, günah işlemiş olur. Evden kaçan kadın Sual: Hangi kadına, kocası nafaka vermek zorunda değildir? CEVAP Mürtet olana, kocasının oğlunu şehvetle öpüp hürmet-i müsahereye sebep olana, ölüm iddeti bekleyen kadına, bir de kocasının evinden haksız olarak kaçıp giden kadına nafaka vermek gerekmez. Kocasından kaçan kadına nâşize denir. Babası ölen çocuk Sual: Babası ölen çocuğun nafakasını kim verir? CEVAP Fakir olan küçük çocuğun annesi, kız kardeşi ve amcası zengin olsalar, nafakanın üçte birini annesi, yarısını kardeşi, gerisini amcası verir. Fakir bir kimsenin, zengin bir kız kardeşi ve baba bir kız kardeşi ve anne bir kız kardeşi varsa, bu kimseye üç kız kardeşi ortaklaşa bakar. Nafakanın beşte üçünü kız kardeşi, beşte birini baba bir kız kardeşi, beşte birini de anne bir kız kardeşi verir, çünkü bu kimse ölseydi, mirası bu oranda paylaşırlardı. Küçük çocuğun, annesi, iki kız kardeşi ve amcası bulunsa ve hepsi zengin olsa, nafakayı altıda bir oranında annesi ve amcası verir. Kardeşleri de altıda iki oranında verirler. Babası ölen çocuğa, mirasçıları miras miktarlarına göre ortaklaşa nafaka verirler. Bunlar, nesep [soy] bakımından nikâhı ebedî haram olan yedi kişidir. Bunlardan zengin olanları, fakir olan kandan mahrem akrabalarına ortaklaşa bakmaya mecburdur. Mesela bir kimsenin dayısı 239 www.dinimizislam.com ve amcasının oğlu olsa, bunun nafakasını, dayısı verir, çünkü bu kimse kadınsa, dayısı mahremdir. Amcası oğlu ise namahrem olur. Namahremin nafaka vermesi farz değildir. Miras almasa da, nafakayı mahrem verir. Akrabaya nafaka Sual: Hangi akrabaya nafaka vermek gerekir? CEVAP Fakir ve çalışamayacak halde olan akrabasına nafaka vermek, zengin olana vacibdir. Çalışabilen erkek büyük akrabaya, fakir olsalar da nafaka verilmez. Küçük yetim çocukların ve dul kadınların nafakalarını vermek, sağlam olsalar da, zengin akrabasına vacib olur. Küçük çocukların anneleri ve amcaları bulunsa yahut anneleri ve ağabeyleri olsa, bunlar zenginseler, çocukların nafakalarını, miras oranında ortaklaşa verirler. Boşanan kadına nafaka Sual: Boşanan kadına, kocası ne zamana kadar nafaka verir? CEVAP İddet bitene kadar nafaka vermesi farzdır. İddet zamanı bitince artık dinen nafaka verilmez. Fakat büluğa ermemiş erkek çocuğu veya evlenmemiş kız çocuğu da varsa, onların nafakasını vermeye devam eder. Kocası zengin kadın Sual: Kocası olan kadın, oğlundan nafaka isteyebilir mi? CEVAP Kocası zengin olan kadın, oğlundan nafaka isteyemez. Ana babaya kim bakar? Sual: Ana babaya, daha çok miras alacak olan mı bakar? CEVAP Hayır. Ana babaya bakmak, bunlar öldüklerinde daha çok miras alacak olana farz değildir. Bunlara daha yakın olana ve onların parçası olana farzdır. Mesela oğlunun oğlu ile kızı bulunan ana babaya yalnız kızları bakar. Hâlbuki mirası kız ile torun yarı yarıya alır. Kızının çocuğu ile erkek kardeşi bulunana, torunu bakar. Hâlbuki mirasın hepsini erkek kardeş alır. Kızlarının çocuklarına hiç miras düşmez. Kadın zenginse Sual: Kadın zengin olsa, malı olsa, yine kocasının ona nafaka vermesi gerekir mi? CEVAP Evet, kadın kendi malını kullanmaya zorlanamaz. Kadın mecbur kalır 240 www.dinimizislam.com da kullanırsa, kocası bunların parasını hanımına ödemek zorundadır. Nafaka için Sual: Kocası nafaka vermezse kadın kocasının evine bıraktığı paradan harcayabilir mi? CEVAP Sadece nafaka için harcama yetkisi vardır. Nafaka, yiyecek, giyecek ve barınaktır. Sefere çıkamayan kadın Sual: Kocası uzakta olup kocasının yanına gidemeyen kadına nafaka verilir mi? CEVAP Evet. Erkek seferilik mesafesi kadar uzaklıkta olan yerdeyse, yol parası göndererek hanımını yanına çağırır, o da mahremi olmadığı için gidemezse, kadının nafakası kesilmez. Sefer mesafesi kadar değilse ve buna rağmen gelmezse nafaka vermek gerekmez. Kocasını eve sokmazsa Sual: Kadın, kocasını eve sokmazsa, kadına yine nafaka verilir mi? CEVAP Ev kadının mülkü olup, kocasını evine sokmazsa, nafakası verilmez. Kadın kocasına, beni evine götür derse, kocası da kendi evine götürmezse, nafakasını kesemez. Hacca giden kadın Sual: Hacca kocasıyla giden kadının yol parasını da kocasının vermesi gerekir mi? CEVAP Vermesi gerekmez. Verirse iyi olur. Kâfir ana baba Sual: Kâfir olan ana baba, dede, nine ve diğer akrabaya nafaka vermek gerekir mi? CEVAP Kâfir olan zî rahm-i mahrem akrabaya nafaka vermek farz değildir, fakat zimmî kâfir olan ana, babaya ve çocuklara vermek farzdır. Zî rahm-i mahrem, kan ile olan, nesepten, soydan akraba demektir. Bugün dünyada zimmî kâfir olmadığı için, kâfir olan ana baba ve çocuklara nafaka vermek gerekmez. Hasta olan kadın Sual: Kocasından uzak duran kadına nafaka verilir mi? CEVAP 241 www.dinimizislam.com Kocasının izniyle hanımı, babasının evinde olunca, nafakası kesilmez. İzinsiz gitmişse, nafaka vermek gerekmez. Kocasının evinde kendisini teslim etmese de nafakasını vermek gerekir. Kocasından kaçarsa Sual: Kocasından uzaklaşıp ayrı bir evde duran kadına nafaka verilir mi? CEVAP Kocasından kaçan kadına nafaka verilmez. Geri gelirse verilir. Çocuğun nafakası Sual: Çocuğun nafakasını kim verir? CEVAP Fakir çocuğun nafakasını yalnız babası verir. Babası fakirse, babasına ödetmek üzere, zengin olan annesi verir. Annesi de fakirse, zengin olan dedesi verir. Çocuk zenginse, kendi malından verilir. Erkek ve kız çocuk Sual: Kız ve erkek çocuğa, ne zamana kadar nafaka verilir? CEVAP Erkek çocuğa, büluğa erinceye kadar nafaka verilir. Kız çocuklara, evleninceye kadar ve büluğa ermiş hasta oğula, iyi oluncaya kadar babası bakar. Bunlar zenginse, kendi mallarıyla bakılır. Ana babanın nafakası Sual: Fakir ana babanın nafakasını kim verir? CEVAP Zengin olan kız ve erkek çocuklar eşit miktarda verir. Mirastan aldıkları paya göre verilmez. Çocukların nafakası Sual: Baba, büluğa ermiş çocuğuna nafaka vermeye mecbur mudur? CEVAP Büluğa ermiş erkek çocuğuna nafaka vermeye mecbur değildir. Büluğa ermeyen oğlan ve her yaştaki evlenmemiş veya dul kız ve hasta veya kör olan büyük oğluna, nafakalarını babaları vermeye mecburdur. Fakir ana babaya nafaka Sual: Fakir evlat, fakir ana babasına nafaka verir mi? CEVAP Kazandığı, geçimini karşılayabilen fakir evladın, fakir babasına nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan ana babasını kendi evine alıp, birlikte geçinirler. 242 www.dinimizislam.com Geçmiş zamanın nafakası Sual: Kadın ölünce, kocası birkaç ay veya birkaç yıl için peşin vermiş olduğu nafakaları geri alabilir mi? CEVAP Verilmiş olan nafaka kadının kendi malı olduğu için onları geri alamaz. Bu mallar kadının mirasçılarına kalır. Fakirin nafaka vermesi Sual: Fakir kimsenin, yakın akrabalarına nafaka vermesi gerekir mi? CEVAP Hayır, gerekmez. Ancak fakir kocanın, hanımına ve fakir babanın, fakir çocuklarına nafaka vermesi farzdır. Oğlunun malını satmak Sual: Baba, kendi nafakası için oğlunun malını satabilir mi? CEVAP Evet, sadece nafakası için satabilir, fakat binayı, toprağını satamaz. Anne ise, nafaka için bile oğlunun malını satamaz. Fakir oğula bakmak Sual: Zengin baba, farz olan dînî ilimleri tahsil eden akıl baliğ ve fakir oğluna, bakmaya mecbur mudur? CEVAP Evet. Evlilik ve aile ile ilgili çeşitli sorular Sual: Evlenecek olanlara, Mürşid-i müteehhilin kitabı tavsiye ediliyor. Bu kitap muteber midir? CEVAP Osmanlıca orijinali muteberdir. Bunun dışındaki baskıları, bazı mahzurları olduğu için tavsiye etmiyoruz. Evlilikle ilgili, sitemizde ve www.evlilikrehberi.net sitesinde yeterli bilgi mevcuttur. Sual: Tanımadığımız bir insanın iyi veya kötü olduğunu nasıl anlarız? CEVAP Sözlerine ve işlerine bakılır. Dine uygun hareket ediyorsa ve dine uygun konuşuyorsa iyi, dine aykırı ise kötüdür. Bir hadis-i şerif meali: (Herkesin değeri, söylediği güzel sözlere, yaptığı iyi işlere göre ölçülür.) [M. Cami] Sual: Bir kadının kalktığı yer soğumadan hemen oraya bir erkeğin oturması mekruh olur deniyor. Belediye otobüslerinde de durum böyle 243 www.dinimizislam.com midir? CEVAP Evet. Ancak belediye otobüslerinde oturması gereken kimsenin, başkası kapmasın diye oturması mekruh olmaz. Sual: Müslüman bir arkadaş, komşu kızımıza talip oldu. Bize de, (Bu kızın kötü huyları var mı?) diye sordu. Biz de bazı kötü huylarını biliyorduk. Biz bilmiyoruz diyerek bu kötü huylarını saklamamız caiz olur mu? CEVAP Caiz olmaz. Söylenmesi gerekenleri söylemek gerekir. Sual: Damat siyah elbise giyse caiz mi, kâfire benzemiş olur mu? CEVAP Caizdir. Benzemiş olmaz. Sual: Damat adayına, (Evine çamaşır makinesi ile kızıma 3 bilezik alırsan, evlenmenize razı olurum) demek caiz midir? CEVAP Evet. Sual: Düğüne kimleri davet etmeli? CEVAP Düğünde, fakir-zengin ayrımı yapmadan davet edilmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Yemeklerin en fenası, zenginlerin davet edilip de fakirlerin çağrılmadığı düğün yemekleridir.) [Buhari] Sual: Düğünde davul ve def çalmak günah mıdır? CEVAP Davul çalarak düğünü tanıdıklara duyurmak sünnettir. Kadınların düğünde kendi aralarında def çalıp oynamaları caizdir. (Menahic-ülibad, K.Saadet) Sual: Düğünde çalgı çalmak eğlenmek günah mıdır? CEVAP Düğünde kadınların def çalıp oynaması caizdir. Düğünü duyurmak için davul çalmak da caizdir. Diğer müzik aletlerini çalmak caiz değildir. Haram işlemeden eğlenmek günah değildir. Sual: Bir düğünde eğer çalgı çalınıyorsa oraya gidilmez mi? CEVAP Mecburiyet yoksa gidilmez. Sual: Bazı arkadaşlar, evlenmeden önce işledikleri günahları kocalarına söylüyorlar. Söylemek lazım mı? CEVAP 244 www.dinimizislam.com Hayır, bir kadın, evlenmeden önce işlediği günahları kocasına söylememelidir. Aslında günah hiç kimseye söylenmez! Tevbe edilip bir daha yapılmayan günahları Allahü teâlâ affeder. Sual: Evdeki işleri kimin yapması lazım? CEVAP Hanım ev işlerini yapmaya mecbur değildir. Ancak, erkek de ihsan etmeye mecbur değil. Kadın ev işini yapınca erkek de fazlası ile ihsanda bulunur. Bu işler karşılıklı olur. Sual: Sokakta eşimizle el ele tutuşup gezmemizde, öpüşmemizde bir mahzur var mıdır? CEVAP Kol kola girilebilir. Ancak diğerlerini yapmak hayasızlık olur. Hadis-i şerifte (Haya imandadır) buyuruldu. (Buhari) O dediğiniz işleri evde, insanların görmediği yerlerde yapmak sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Karı koca birbirine sevgi ile bakınca Allahü teâlâ da onlara rahmet nazarı ile bakar ve ellerini ellerine aldıklarında, günahları parmakları arasından dökülür.) [Râfi’î] (Erkek hanımının yüzüne sevgi ile bakarsa, bir köle azat etmiş sevaba kavuşur. Tebessüm ederse hac ve umre sevabı, kucaklayıp öperse sıddıklık sevabı verilir. Eğer beraber olurlarsa, günahları çok olsa da, ikisi de mağfiret olur.) [R. Nasıhin] Resulullah efendimiz, (Hanımıyla cima edene sadaka sevabı verilir) buyurunca, eshab-ı kiram, (Bu işi şehvetle yapan da aynı sevaba kavuşur mu?) diye sordular, (O kimse, şehvetini harama harcamasında [zina falan ederse], günah olduğu gibi, helale harcamasında da sevap vardır) buyurdu. (Müslim) Sual: Yeni doğan çocukları tuzlamak gerektiği söyleniyor. Böyle bir şey var mı? CEVAP Tuzlamak gerekmez. Tuzlama diye bir şey yoktur. Anadolu’da bazı yerlerde yapılıyorsa da dini mahiyeti yoktur. Sual: İki yeni doğan çocuğun 40 günlük olmadan bir araya gelmesinin bir mahzuru var mı? CEVAP Hiçbir mahzuru yoktur. Sual: Benim bir kızım var, çok utangaçtır. Erkeklerin yanına çıkmaya, onlarla yüzü kızarmadan konuşmaya utanıyor. Bu bir hastalık mıdır? 245 www.dinimizislam.com CEVAP Utanmak çok iyidir. Peygamber efendimizin hayasından yani utanmasından bahsedilirken, (Resulullahın hayası, bâkire İslam kızlarının hayalarından daha çoktu) buyuruluyor. Kadınlar için utanmak fazilettir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Haya on kısımdır biri erkeklerde, dokuzu kadınlarda. Böyle olmasaydı kadınlar, hayvanlar gibi, erkeklerin ayakları altına, dökülürdü.) [Deylemi] Sual: Hanımım çok çekingendir. Çekingen olması kötü müdür? CEVAP Hazret-i Ali buyuruyor ki: Üç haslet var ki erkekler için kötü, ev kadınları için iyidir: 1- Cimrilik erkek için kötüdür, evine ve ihtiyaçlarına harcayamaz. 2- Kendini beğenmek erkek için kötüdür. Kendini beğenen, başkasını aşağı görür. Bu da iyi değildir. 3- Korkaklık, çekingenlik erkekler için iyi değildir. Faydalı işleri yapamaz. Aynı huylar ev kadınları için iyidir: 1- Kadın cimri, fazla tutumlu olursa, kocasının ve kendi malını muhafaza eder, bir yere harcamaz. 2- Kadın kendini beğenirse, sert ve kesin konuşur, erkekler bundan ümidini kesmiş olurlar. 3- Kadının çekingen olması da çok iyidir. Lüzumsuz yerlere gitmez, tehlikeli işlerden kaçarlar. Sual: Almanya’da yaşıyoruz. Doğumu gerçekleştirecek doktorun bayan doktor mu olması lazım? İsteğimize bağlı olabilir, anlayışla karşılıyorlar? CEVAP Bayan doktor olması lazım. Elbette bayan doktor isteyin. Sual: Amca kızı ile evlenen bir defa mı tenzihen mekruh işlemiş olur? CEVAP Evet, bir defa tenzihen mekruh işlemiş olur. Sual: Mümin kadına, melek gibidir demek caiz mi? CEVAP Denebilir. Sual: Hanımın, kocasının elini öpmesi caiz mi? CEVAP Evet. 246 www.dinimizislam.com Sual: Hanım, kocasını, Ali bey, Veli efendi diye çağırsa, caiz mi? CEVAP Oranın âdetine itibar olunur. [Ayıplanmıyorsa caizdir.] Sual: Hanımla iyi geçinmek farz mı? CEVAP Herkesle iyi geçinmek farz. Kalb kırmak haramdır. Sual: Nikahlı kıza, babasının evinde iken, kocası nafaka verir mi? CEVAP Hayır. Sual: Düşük çocuk da ana-babasına şefaat eder mi? CEVAP Canlı doğup ölen çocuklar şefaat eder. Sual: Aldığımız elbiseleri, çocuklara ariyet verirsek, birininkini öteki çocuğa giydirebilir miyiz? CEVAP Âriyet verilince uygun olur. Sual: Sakal bırakmak için, hanımdan izin almak gerekir mi? CEVAP Hayır. Sual: Çocuğa kocam için (babamız çağırıyor) demem günah mı? CEVAP Hayır. Sual: Huysuz hanımın ölmesini istemek caiz mi? CEVAP Zararlı kâfir ve zalimden başkasının ölümü istenmez. Sual: Baba, yetişkin kızını öpebilir mi? CEVAP Evet. Sual: Ramazan ayında çocuk yaparsak asi olurmuşuz, doğru mu? CEVAP Böyle bir şeyin aslı yoktur. Çocuk yapmak tabiri de hoş değil. Çocuğu Allahü teâlâ yaratır. İnsanlar sadece sebeptir. Sual: Kadın veya erkek, namaz kılmayan eşinden ayrılmazsa günaha girer mi? CEVAP Kadın, namaz kılmayan kocasından ayrılmaz. Çünkü kocanın günahı eşinden sorulmaz. Farzı yapmayan kadını boşamamak günah değildir. Namaz kılmayan kadını boşamak gerekmez. Çünkü namazın faydası kocası için değildir. 247 www.dinimizislam.com Sual: Vücut temizliğinde, tırnak, kıl kesmenin ölçüsü nedir? CEVAP Her hafta saç, sakal ve bıyık tıraş etmek, tırnak kesmek, koltuk, kasık temizlemek sünnettir. Daha fazla geciktirmek ve hele kırk gün uzatmak günah olur. Sual: Herkese itimat ediyorum. Bu yüzden çok aldatılıyorum. Doğru mu yapıyorum? CEVAP Günümüzde herkese itimat etmek doğru değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ahir zamanda, helal para ve kendisine itimat edilen arkadaş az bulunur.) [İ.Asakir] Sual: Arkadaşlarla bir araya geldiğimizde az da olsa dinden bahsedelim diyorum. İş için toplandık diyenler oluyor. Halbuki bahsedilse daha iyi değil mi? CEVAP Ne maksatla olursa olsun, yapılan toplantılarda, mutlaka dinden, imandan bahsetmeli, Allahü teâlâya hamd, Muhammed aleyhisselama salevat getirmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allah’ı anmadan, Peygambere salevat getirmeden toplanıp dağılmak, leşin başından dağılmak gibidir.) [İ.Ahmed] Sual: Otururken bir şeye dikkat etmek lazım mı? CEVAP Otururken kıbleye karşı oturmak iyi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Her şeyin bir efendisi vardır. Meclislerin efendisi de kıbleye doğru oturmaktır.) [Taberani] Sual: Ben jinekolog bir bayan doktorum. Bekaretini kaybeden kızlar, diktirmek için bize başvuruyorlar. Ben müslüman bir doktor olarak bunu yapmayı uygun bulmuyorum. Fakat tesettürlü kızlar da geliyor. Zina etmediklerini tahmin ettiğim bu kızlar, sivri herhangi bir şeyi kastederek, bir kaza geçirdik bizimkini diker misiniz diyorlar. Bunlarınkini dikmem günah olur mu? CEVAP Zina edenlerinkini dikmek, onların yaptıkları hileye ortak olmak demektir. Veballi bir iştir. Bu arada kaza ile yırtılanların da olması mümkündür. Bunu tespit etmek tıpça mümkün olmadığına göre, müslüman olan kızların sözlerine itimat etmenizde vebal olmaz. Sual: Fakirliğe sebep olanlar nelerdir? CEVAP 248 www.dinimizislam.com Hadis-i şerifte şöyle bildirilmiştir: Cünüp olarak yemek yemek. Ekmek ufağını, hor görüp basmak. Büyüklerin önünde yürümek. Babasını ve anasını adıyla çağırmak. Defi hacet yaptığı yerde, temizlemeden abdest almak. Çanağı ve çömleği, yıkamadan yemek koymak. Elbisesini üstünde dikmek. Aç iken soğan yemek. Yüzünü elbisesi ile silmek. Evinde örümcek bırakmak. Sabah namazını kılınca mescidden acele çıkmak. Pazara, erken gidip, geç dönmek. Babaya ve anaya, kötü duada bulunmak. Yemek kaplarını açık bırakmak. Bir iş yaparken besmele çekmemek. Zaruretsiz ayakta defi hacet görmek. Sual: Günümüzün şartları çok ağır, artık yılgınlık geldi, her şeye küsüp, pes etmek üzereyim... CEVAP Yılmak, pes etmek yok. Şu olay belki azminizi artıracaktır. İlmi ve âlimleri seven ve İslamiyet’e çok hizmetleri geçen Timur Han, ilk savaşlarının birinde bozguna uğradıktan sonra, çadırına çekilir. İşin içinden nasıl çıkacağını düşünürken, çadır bezinin üstünde bir karıncanın tırmana tırmana yukarıya çıktığını görür. Hemen bir fiske atıp yere düşürür. Yine düşüncelerine dalar. Bir iki dakika sonra hayvanın tekrar yukarı çıkmaya başladığını görür. Onu tekrar yere düşürür. Ama biraz sonra yine aynı manzarayla karşılaşır. Bu hâl çok defa tekrarlanınca, Timur Han nihayet elini alnına koyup, "İşin sırrını şimdi çözdüm. Bunu bana bu karınca öğretti. Başarının yegane çaresi sebat etmektir" der ve ondan sonra ömrü boyunca bu esastan ayrılmaz. Sual: Yatağa girince hangi tarafa yatılır? CEVAP Sağ tarafa, kıbleye karşı yatılır. Sonra sola dönülebilir. Hatta rahatsız olan sırt üstü de yatabilir. Yüzükoyun yatmak mekruhtur. Sual: Sırtüstü yatmak da mekruh mu? CEVAP Evet. Hastalar rahat ettiği şekilde yatar. Sual: İhtiyaç olunca, 2 kadın veya 2 erkek aynı yatakta yatabilir mi? 249 www.dinimizislam.com CEVAP Yatabilir. Sual: Öğretmek için akıl baliğ oğulun elini öpmek haram mı? CEVAP Hayır. Sual: Beni boşayan kocamın, mahkeme kararı ile çocuğuma verdiği nafakayı almam caiz mi? CEVAP Elbette caizdir. Sual: Vazife icabı dövmek gerektiğinde, ne yapmalı? CEVAP Terbiye için baba oğlunu, hoca talebesini hafif dövebilir. Tokat atamaz. Başka ceza vermeli. Sual: Doğup büyünen yeri, akraba olmasa da ziyaret iyi mi? CEVAP Faydalıdır, kalbe rikkat verir. Sual: Gündüzün ilk vaktinde uyumak mekruh. Bu hangi vakittir? CEVAP Güneş doğduktan işrak vaktine kadar olan vakittir. Sual: Hangi lisanı öğrenmelidir? CEVAP İngilizce ve Arapça. Sual: Kurumuş ekmekleri çöpe atmak uygun mu? CEVAP Kurumuş da olsa, ekmeği çöpe atmak hiç uygun değildir. Üstelik israf da olur. Bir hayvana yedirilirse israf olmaz. Ekmek parçalarını, kırıntılarını çöpe atmayıp yemek sevap olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Sofradan düşen kırıntıları yiyen fakirleşmez, çocukları da ahmak olmaz.) [İ.Neccar] Sual: Oturmak için ev ararken nelere dikkat etmelidir? CEVAP Her müslümanın, bilhassa yeni evlilerin, ehl-i sünnet olan ve haramlardan sakınan, ibadetini yapan salih müslümanlar arasında ev araması gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Ev satın almadan önce, komşuların nasıl olduklarını araştırınız! Yola çıkmadan önce, yol arkadaşınızı seçiniz!) [Şir’a] Sual: Küpe için kulağımı deldirmedim. Bazı kadınlar, "Kulağı deldirmek sünnettir. Küpe için kulağını deldirmeyen günaha girer" dediler. Kulağımı deldirmesem günaha girer miyim? 250 www.dinimizislam.com CEVAP Küpe takmak için kız çocuğun kulağını delmek caizdir. (Eşbah) Küpe takmak ibadet değil âdettir. Peygamber efendimizin ibadet olarak değil de, âdet olarak devamlı yaptığı veya yapılmasına izin verdiği şeylere, (Sünnet-i zevaid) denir. Zevaid sünnetleri terk etmek günah olmaz. Mesela Peygamber efendimiz, gümüş yüzük takardı. Gümüş yüzük takan Eshab-ı kirama da mani olmazdı. Erkeklerin gümüş yüzük takmaları (sünnet-i zevaid) olduğu için terk etmeleri günah olmaz. Bayramlarda herkesin takması müstehaptır. Gösteriş için takmak haramdır. (Mevahib) Sual: Hamileyken saç kestirmekte mahzur var mıdır? CEVAP Hamileyken veya değilken, ihtiyaç varsa saç kestirmekte mahzur yoktur. Hamile değilken de, lüzumsuz yere saç kestirmek uygun değildir. (Hadika) Sual: Kaç yaşına gelen kız çocuğunun odasını ayırmak gerekir? CEVAP On yaşına gelen kız ve erkek çocuğun yatak odasını birbirinden ve ana-babanın odasından ayırmalıdır. (Hadika) Sual: Camiye bitişik lokalde, dinimize aykırı olmayan toplantılar yapmak, kına gecesi düzenlemek caiz midir? CEVAP Caizdir. Sual: Burada dini bilgisi olmayan yaşlı bir kadın, Kırk Yasin Toplantısı düzenliyor. Namazdan haberi olmayan ve tesettüre riayet etmeyen kadınları topluyor, çeşitli dedikodulardan sonra ezbere bilenlere Yasin okutuyor. Böylece Cennete gidileceğini söylüyor. Bu kadının yaptığı uygun mudur? CEVAP Sadece Belçika’da değil, dünyanın çeşitli yerlerinde dine aykırı acayip toplantılar yapılıyor, âdetler ibadetlere karıştırılıyor. Böyle toplantılarda muteber bir ilmihal okunması çok iyi olur. Çünkü itikadı düzgün olmayanın, bid'at işleyenin, ibadetleri kabul olmaz. Sual: Evde huzursuzluk olmaması iyi midir? CEVAP Elbette iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlânın sevdiği ev halkı arasında mülayemet [uygunluk, yumuşaklık] olur.) [İ.Ebiddünya] Sual: Bir çocuklu eşim İstanbul’dan İzmir’e gidince, orada bir 251 www.dinimizislam.com arkadaşımla beraber olduğunu itiraf etti. Bir daha böyle bir şey olmaması için, o arkadaşı tehdit etmem veya gözdağı için yaralamam uygun olur mu? CEVAP O insanın yaralanması veya öldürülmesi asla çare değildir. O arkadaşla niye beraber olduğunu tespit etmek gerekir. Sizden daha mı zengin? Mevkisi mi yüksek? Daha mı yakışıklı? Mutlaka bir sebebi vardır. O sebepler bir başkasında da olabilir. Sizden ayrılıp, o arkadaşla evlense bile, ondan daha iyisini bulunca bu sefer onunla da beraber olabilir. O arkadaş İstanbul’a gelip beraber olmuyor ki. Kabahat onun ayağına giden eşinizdedir. Tehdit edilmesi gereken birisi varsa eşinizdir. Bir daha öyle bir şey duyarsam seni bırakabilirim diye gözdağı vermeniz gerekir. Çocuğumuz var diye göz yumuyorsanız, bu da sizin bileceğiniz bir iş. Bir hadis-i şerifte (Kadınlarınızın iffetli olmasını istiyorsanız, siz iffetli olunuz) buyuruluyor. Siz başkasının karısına kızına böyle şeyler yapıyorsanız, sizin başınıza da aynı şeylerin gelmesi anormal sayılmaz. Etme bulma dünyasındayız. Sual: Din kitaplarında vaty ve cima kelimeleri geçiyor. Bunlar aynı şeyler midir? CEVAP Vaty, cinsel ilişkinin genel ismidir. Nikahlı ile olan ilişkiye cima, nikahsız olan ilişkiye ise, zina denir. Sual: Evimizin ihtiyaçları için, beyimin cebinden habersiz para almam, caiz midir? CEVAP Caiz değil, haramdır. Tek başına Sual: Bir kimsenin evde tek başına yaşaması caiz midir? CEVAP Mekruhtur. Bir mazereti varsa, o zaman yalnız kalabilir. Sual: Dinde ikinci bir kadınla evlenmenin hükmü nedir? CEVAP Din kitaplarımızda şöyle bildiriliyor: Dörde kadar evlenmek, vacib, hatta mendub da değildir. İhtiyaç halinde izin verilmiştir. Bu bir emir olmadığı gibi, kadınlar da bunu kabul etmeye mecbur değildir. (Nimet-i İslam) Devlet haram olmayan bir şeyi yasak ederse, bu şeyi yapmak mubah olmaktan çıkar, haram olur; çünkü Müslüman, kanuna karşı gelmez, suç 252 www.dinimizislam.com da işlemez. Bir erkeğin ikinci bir kadınla evlenmesi için, bu hususta birinci hanımının hakkını koruyan ekonomik ve sosyal şartlar vardır. İkinci kadının da, ayrıca hakları vardır. Bu şartlara haiz olmayanın, ikinci bir kadınla evlenmesini dinimiz yasak etmiştir. Zaruretsiz, böyle bir şey yaparak birinci kadını incitmek haramdır. Hayat şartları da, göz önüne alınınca, ikinci bir kadınla evlenmenin caiz olmayacağı açıktır. Örf ve âdete tâbi olan ahkâmın, zamana göre değişebileceğini İslam dini kabul eder. (H.L.O.İman) Sual: Düğünlerde, âdete uyarak, gelin arabasının önünü kesip, para alıyorlar. Gelinin akrabaları kapıyı kapatıp, para almadan açmıyorlar. Böyle alınan paralar helal olur mu? CEVAP Rızalarıyla veriyorlarsa helal olur. Mecbur bırakılarak, gasp ediliyorsa helal olmaz. Evlilik günü Sual: Evlilik için belli bir gece var mıdır? CEVAP Pazartesi ve Cuma gecelerini tercih etmelidir. Allah’ın emriyle Sual: Kız istenirken (Allah’ın emriyle) deniyor. Evlenmek farz mı da böyle söyleniyor? CEVAP Allahü teâlânın her emri farz değildir. Kur’an-ı kerimde evlenilmesi haram olanlar ve caiz olanlar bildirilmiştir. Evlenmek, Allahü teâlânın emrine aykırı değildir. Kur’an-ı kerimde, (Haksızlık yapmaktan korkarsanız, bir kadınla evlenin!) buyuruluyor. Evlenmek farz değildir. Allah’ın emriyle demek, Allah’ın emrine aykırı olmayan, onun emrine uygun olan demektir. Kadının sütü Sual: (Üç yaşındaki bir çocuk, bir kadının sütünü içse, o kadının süt çocuğu olmaz. Bu bakımdan, erkeğin hanımının sütünü emmesinde bir mahzur yoktur) demek yanlış değil mi? CEVAP Evet, yanlıştır. Erkeğin, hanımının sütünü içmesiyle süt çocuğu olmadığı doğrudur; fakat hanımının sütünü içmesi haramdır. Ancak salih ve uzman olan doktor, kadın sütü, bu hastalığa iyi gelir derse, ilaç olarak içilebilir. (İslam Ahlakı) Yemek için ücret Sual: Dinimize göre kadın evde yemek pişirmek zorunda olmadığına 253 www.dinimizislam.com göre, yemek yaparsa, bunlar için kocasından ücret istemesi gerekir mi? Kadın yemek yapmazsa kadının yiyeceğini erkeğin getirmesi gerekmez mi? CEVAP Kadın ücret istemez. Kendisine yaptığı yemekten kocasına da verir. Müslüman kadınlar bu ihsanı kocalarına yapmışlardır. Kadın yemek pişirmem derse, pişir diye zorlanamaz. Kocası ona peynir, zeytin gibi şeyler getirir. (Hindiyye) Nikâhta istibra Sual: S. Ebediyye’de, (Zina eden kadını başkasının, istibra etmeden nikâh etmesi caiz olur) deniyor. Burada istibra nedir? CEVAP Buradaki istibra, nikâhla alınan zina etmiş bir kadının, gebe olmadığına kanaat getirmek için, bir âdet görünceye kadar beklemek demektir. Bu zamanı beklemeden başka birinin nikâh etmesi, yani evlenmesi caizdir. Evlenene yardım Sual: (Ev alanla evlenene Allah yardım eder) atasözü doğru mudur? Evlenecek olan fakire Allah yardım eder mi? CEVAP Atasözleri genelde âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerin açıklaması mahiyetinde olur. Bu söz de, diğer atasözleri gibi doğrudur. Nur suresinin (Aranızdaki bekâr [veya dul] köle ve cariyelerden [evlenecek durumda olan] salihleri evlendirin! Eğer onlar fakirseler, Allah kendi lütfuyla onları zenginleştirir. Allah’ın lütfu boldur. O, her şeyi hakkıyla bilendir) mealindeki 32. âyet-i kerimesiyle, Deylemi’nin bildirdiği (Rızkı evlilikte arayın!) hadis-i şerifi gereğince, evlilik genelde rızık bolluğuna ve nimet çokluğuna sebep olur. Evlilik Rehberi Sual: Yakında evleneceğim. Evlilik, özellikle ilk gece hakkında bilgi verir misiniz? CEVAP Evlenmek isteyenler, eşlerinin dinimizin bildirdiği ahlâka sahip olmalarına önem vermelidir. Dış görünüşe aldanıp da yanlış karar vermekten sakınmalıdır. Çünkü evlilik hayatına başladıktan sonra, geri dönmek zordur ve kötü huylu kimsenin, bundan sonra düzeltilmesi de kolay değildir. 254 www.dinimizislam.com Aradığımız vasıfların çoğu karşı tarafta var ise, karar vermek için yeterli sayılabilir. Lüzumundan fazla ince eleyip sık dokuyan, kendine bir türlü aday beğenemeyen, kolay kolay evlenemez. Müstakbel eşler birbirinde aradıkları vasıfları bulurlarsa, sonraki devreler için iyi bir başlangıç teşkil eder. Bulunması zaruri lazım olan vasıflar yoksa, (Ben seviyorum) diyen gençlerin, bu yolda şuursuzca hareketlerle ebeveynlerini üzmeleri çok yanlıştır. Ana-babalar da, aranan vasıflar var ise sebepsiz yere mesela maddi menfaatler yüzünden gençlerin evlenmesine mani olmamalıdır. Aşırılıktan uzak durmak gerekir. Dört dörtlük bir talip bulmak zor, hatta imkansızdır. Unutmamalı ki, kusursuz dost arayan dostsuz kalır; noksansız eş arayan eşsiz kalır. Gençlere tavsiyemiz, salih ana-babanın tavsiyelerine mutlaka uymalıdır! Ana-baba, oğlunun veya kızının evleneceği kişiye, evlatlarının gözü ile bakmaz. Acı tecrübelerin verdiği firasetle bakar. Yeni evliler için faydalı olabilecek aşağıdaki yazıları çeşitli kitaplardan derledik: Lüzumlu (ilk) evlilik bilgileri Nikahtan sonra, zifaf (gerdek) gecesi, evlilik hayatının en mühim bir dönemidir. Eşler mümkün mertebe temizliğe riayet etmelidir. Temiz ve güzel kıyafet, ilk gecede etkili olur. Zifaf odası tenha, emniyetli bir yerde olmalıdır. Damadın, evlilik tecrübesi olan, güvenilir bir sağdıçın tavsiyelerinden istifade etmesinde mahzur yoktur. Fakat, sağdıç olmasa da olur. Damat şunu yapmayı ihmal etmemeli: Resulullah efendimiz, Hazret-i Fatıma’yı Hazret-i Ali’ye tezvic ettiklerinde buyurdu ki: (Ya Ali! Gelini kendi evine götürdüğün zaman, çorabını ayağından çıkar. Ayağını yıka. O suyu evin bütün köşelerine saç. Böyle yapınca, Allahü teâlâ senin evinden yetmiş türlü fakirliği dışarı çıkarır. Yetmiş türlü bereketi evine dahil eder. Yetmiş rahmeti sana nazil kılar. O gelin ile ve onun bereketi evin köşelerine erişir. O gelin, delilikten ve diğer hastalıklardan emin olur.) [Menakıb] İlk gecede eşlerin dikkat etmeleri gereken bazı hususlar: İlişki konusunda çok kimse bilgisizlikten bunalımlara düşmektedir. Bunun için önce cimanın ne olduğunu iyi bilmek gerekir. İyi bilinmez ve yanlış yapılırsa huzursuzluk zamanla artarak ailenin yıkılmasına sebep olabilir. Bunun için bu mahrem bilgileri lüzumu kadar öğrenmek gerekir. Her şeyden önce, eşler birbirine çok samimi, nazik ve yumuşak 255 www.dinimizislam.com davranmalı, sevgi ve şefkatle yakınlaşmalıdır. Erkek, eşini gerdeğe psikolojik yönden iyice hazırlamalıdır. Ona cesaret vermeli; endişelerinin yersiz olduğunu, onu da rahat bir atmosferde konuşturarak izah etmeli. Eşini incitecek küçük davranış, hatta imadan sakınmalı. Eşinin, özellikle bu gecede sevgi ve şefkat görmeye, iltifat işitmeye çok ihtiyacı olduğunu bilmeli. Erkek aceleci ve kaba olmamalı. "Artık evlendik, ona istediğim gibi sahip olurum" gibi bir düşünce son derece yanlıştır. Cima, sevgi oyunları sırasında meydana gelen bir olaydır. Temasa her iki tarafın da aktif şekilde katılması gerekir. Nitekim Resulullah efendimiz de bu hususa dikkat çekerek, erkeğin, eşinin haklarına da riayet etmesini istemiştir. Cinsi tatmin, kadının da hakkıdır. Genç kız da eşinin heyecan ve sevgisini paylaşmalı, kendisini ona tabii ve fıtri bir şekilde, isteyerek teslim etmeli. Cimanın bir yaratılış vazifesi olduğunu düşünmeli, mana ve hikmetlerini hatırlamalı, sevgisine ve yaratılış özelliklerine güvenip, yersiz korku ve endişelerden sıyrılmalı. Düğünün stresli ve gergin ortamından sonra eşler, uykusuz, yorgun düşebilir. Bu bakımdan cimaya çoğu zaman hazır olmazlar. Bu durumda, ilk cima tehir edilebilir. Bunun hiç mahzuru yoktur; aksine çok faydası olabilir. İlk gece, eşler için en meraklı heyecanların yaşandığı andır. Yıllar yılı beklenen, hasretle gözetlenen, genç kız ve delikanlının rüyalarını süsleyen, sevinçli, tatlı ve heyecanlı bir zaman. Daha önce gayrı meşru hayat yaşayan bu duygudan mahrum kalır. Damat, tebessüm ve nezaketle içeriye girmeli, geline selam vermeli ve onu tebrik etmeli. Moral verici sözlerle gelinin gönlü alınmalı, heyecanını yatıştırmaya çalışmalı. Gelin de ona güler yüzle karşılık vermeli, lüzumsuz somurtkanlık ve çekingenlik göstermemeli. Bu gece, iki rekat nafile namaz kılıp dua edilir. Gelinin ayağı bir leğende yıkanır, odanın köşelerine serpilir. Bugünlere kavuşmanın şükrü ve gelecek günlerin saadeti için, Allahü teâlâya dua edilir. Bu arada, oturup, bir müddet sohbet etmeli. Böylece, fazla heyecan atılmaya çalışılır. Her kız, bu ilk gecede, az-çok ürkeklik ve çekingenlik gösterir, utanır, sıkılır. İlk defa bir erkekle baş başa buluşmanın, ona açılmanın utancını hisseder. Bu hâli, gayet tabiidir, hoş karşılanmalı. Erkek kızı hiç sıkmadan ve zorlamadan, samimi bir yakınlık göstermeli, ürkekliğini gidermeye çalışmalı. Kız konuşmaktan, ona açılmaktan çekinse bile, erkek samimi sohbet ve yakınlığı sabırla 256 www.dinimizislam.com sürdürmeli, onun gönlüne yavaş yavaş girmeli. Kızın sessizce dinlemesi ve ara sıra hafif karşılık vermesi de kâfidir. Bütün mesele, öpüp okşayarak kızı cimaya hazır vaziyete getirmektir! İlk gecenin değişmez bir ölçü olmadığı unutulmamalı. İlk gece yalnızca bir başlangıçtır. İlk deneme başarısız olabilir, bu normal kabul edilmeli. İnancı gereği kadından uzak kalan erkek, çoğu zaman kadını yakından gördüğünde veya dokunmasıyla hemen boşalabilir. Ümitsizliğe kapılmayıp, yarım saat kadar sonra ön hazırlıktan sonra, tekrar harekete geçilir. İkinci halde ilk heyecan geçip hemen boşalma olmayacağı için ön hazırlık daha rahat şekilde yapılabilir. Bu durum çok önemlidir. Bu durumu bilip kendilerini buna göre ayarlayan eşler rahat eder. Olduydu olmadıydı endişesine kapılmaz. Çünkü bu normal bir olaydır. Birkaç saat dinlenilebilir veya ertesi güne tehir edilebilir. Böyle bir durumda genç kız da durumu kabul etmeli, anlayışla karşılamalı. Temas başarıyla sonuçlanınca, erkek mutluluk hislerini eşiyle paylaşmalı, ona teşekkürlerini sunmalı ve bütün bir hayat boyunca saadetlerinin devamı için dua etmelidir. Zifaf gecesinde kızda ürkeklik ve çekingenlik görüldüğü zaman, erkek, ilk karşılaşmanın normal bir neticesi olan bu hâli hoş karşılamalı, lüzumsuz telaş ve sabırsızlık göstermemeli. İlk geceki kabalıktan doğacak ürkeklik, incinme ve tatsızlık, daha sonra uzun müddet silinmeyen etkisini gösterir. Bunun gibi, o gecenin sabır ve nezaketinin mükafatı da sonradan görülür. İlk olarak bir erkekle buluşmak, yıllarca barındığı ailesinden ayrılıp, yeni bir aile hayatına girmek, bir kız için elbette çok önemli bir olaydır. O anda, erkeğin geniş şefkat ve sevgi kanatlarına ihtiyacı vardır. Bir kadın, kendisiyle buluştuğu ilk erkeği asla unutmaz. Eğer kadın ilk zifaf gecesinde tatlı heyecanlar yaşamışsa, sevgi, sabır, nezaket ve geniş bir anlayışla karşılaşmışsa, o erkeğe ömür boyu minnettar kalır. Bu ilk olay, kadın için unutulmaz bir hatıradır. Hatta o adam o kadını sonradan terk etse, hayal kırıklığına uğratsa bile, kalbindeki o esrarlı hatıra daima yaşar. Gerdek gecesi Erkeklik gösterisi sanılan, "kedinin bacağını ayırmak" gibi kabalık uygun değildir. Bilhassa bu gece, erkek de çok nazik olmalı! "Bir kadın, on senedir kocasıyla garip bir şekilde yaşıyor Ancak ayda bir defa temasta bulunuyor ve bu temas esnasında da kadın tamamen soğuk davranıyor. Gerdek gecesi, kocası bu kadının kalbini kırmış. (Ne zayıfmışsın, hem de çirkinmişsin) demiş. Kadın bunu unutamamış. 257 www.dinimizislam.com Kadını yaralayacak, zayıfsın, şişmansın, uzunsun, kısasın, yaşlısın gibi sözlerden uzak durmalı! Ön hazırlık: Gerdek gecesinde diğer önemli husus da, ön hazırlığın gelini ürkütecek ve gönlünü soğutacak bir vaziyette olmamasıdır. Bunun için bir de, soyunma sırasında dikkatli olmak gerekir. Bir kere damadın gelini kendi eliyle soymaya kalkması doğru değildir. Gelin ve damat, kendi kendine soyunmalı. Çırılçıplak soyunmak da uygun değildir. Ekseriya gelin, erkeğin karşısında ilk defa çıplak olarak görünmekten ve erkeği çıplak olarak görmekten dehşet ve sıkıntıya düşebilir. Soyunma sırasında, utanma duygularının korunması için, bu işin de perdelenmesi gerekir. Bunun için ya lamba söndürülmeli veya az ışıklı gece lambası bulundurulmalı. Çıplak vücutla ortada görünmenin vereceği sıkıntıyı hesaba katmalı. Bu durum edebe de aykırıdır. Âişe validemiz, (Ben Resulullahın edep yerini görmediğim gibi, o da benim edep yerimi görmedi) buyuruyor. Müslüman da bu sünnete uymaya çalışmalı! Bazı erkekler, zifaf gecesinde hem kendi vücutlarını teşhir eder, hem de kadını tamamen soyarak, kaba ve hoyratça davranışlarıyla, gelini sıkıntı içinde bırakırlar. Bu çok yanlıştır. Soyunma olayında, ayakta büsbütün soyunmaya kalkışmamalı, yalnız üstteki kaba elbiseler çıkartılmalı, iç çamaşırları, yorgan altına girdikten sonra çıkarılmalı. İlk temas: Zifaf gecesinde sevgi oyunu önemlidir. Sevgi oyunu nâzikâne, erkeğin gelini heyecana getirme tekniği mükemmel olduğu zaman, kadın ne kadar utangaç olursa olsun, yavaş yavaş eşine itimadı çoğalmaya ve rahatlamaya başlar. Ondan sonra teslimiyet duygusu artar, çekingenlik yerine arzu doğmaya başlar. Birçok gelini inciten ve ürküten şey, eşlerinin bu gece kaba ve anlayışsız davranmalarıdır. Henüz mahcubiyet içinde bulunan bir gelini, evlilik hayatına yavaş yavaş alıştırmalı. Damat, gelinde arzu uyandırma yollarını aramalı, utangaçlık hislerinden kurtulmasına yardımcı olmalı. Normal bir kadın, belki kocasının arzusunu tahrik etmek için önce çekingen davranır. Aslında o, fethedilmekten hoşlanır. Fakat mukavemetin kaba bir şekilde kırılma teşebbüsünü asla hoş görmez. Bunun için damat, nezâket, sabır ve incelik hususlarını asla gözden uzak tutmamalı. Gelin de, hayatının belki en heyecanlı anlarını yaşayan eşinin başarısını baltalayacak davranışlardan, mümkün olduğu kadar kaçınmalı. Bekâretin izâlesi: 258 www.dinimizislam.com Normal vasıfları taşıyan kız ve erkek için, bunun bir zorluğu olmaz. Yapılacak iş; sevgi oyunlarıyla temas ortamı hazırlanır, gelin o safhaya geldikten sonra, yani ilişkiyi kolaylaştırıcı kaygan sıvı gelince, üstten aşağı hafif kuvvette bir tazyikle zifaf ilişkisini tamamlanır. Kız uyarılamaz, kaygan sıvı gelmezse, bir merhem kullanılmalı. Cinsiyet organlarına bir miktar vazelin sürmek bu işi kolaylaştırır. Kızlık zarının yırtılmasında, kanama ve acının hafifletilmesi için eşlerin yatakta alacakları pozisyon önemlidir. Bunun için, genç kız bacakları ayrık ve dizleri bükülmüş vaziyette sırt üstü yatmalı; erkek diz ve dirseklerinin desteğini kullanarak, cinsiyet uzvunu eşinin döl yoluna üst taraftan ve üst kenarı boyunca, aşağı doğru kaydırarak koymalıdır. Burada cinsiyet organının hazneye girişinde, eşinin hazne ağzının tabii açıklığı yardımcı olur. Bu esnada zar gerilir ve yapılan basınçla, umumiyetle iki yerden ve arkaya doğru yırtılır. İşte, sözü geçen hafif ağrı bu anda, zarın direnci ile erkeğin cinsi uzvunun yapacağı güçlü tazyik karşı karşıya geldiğinde duyulur. Böyle bir durumda genç kızın kalçalarını küçük bir hareketle kasarak eşine yardımcı olması iyi olur. Aslında temas öncesinde, genç kızın cinsi bakımdan başarılı bir şekilde uyarılması, temasın her iki taraf için de kolayca tahakkukuna yeterlidir. Cinsi tatmine erişen genç kızın ve erkeğin cinsi organlarında, girişi kolaylaştıracak kaygan sıvılar ifraz edilir. Vazelin kullanmak birleşmeyi kolaylaştırır. Ama asıl çözüm, temas öncesi hazırlığın ideal şekilde yapılmasıdır. Kadın, okşama ve sevişme ile hazır vaziyete gelmiş olmalı! Bu olursa, başka bir tedbire ihtiyaç duyulmaz. Tahriş, acıma gibi hallerde, sonraki temaslar için 1-2 gün ara vermek iyi olur. Ama bu da şart değildir. Karşılıklı istek varsa, ertesi gün veya birkaç saat sonra temas yapılabilir. Aşırı istek acıyı hissettirmez. Zarın yırtılmasıyla gelen kan durmazsa telaşa mahal yoktur. Genç kız sırt üstü vaziyette dizlerini kaldırıp bacaklarını kasarak bitiştirirse, kanama çoğu zaman kendiliğinden durur. Nadiren de olsa durmayıp aktığı da görülür. Gerçekten de cinsi temasa her iki tarafın da ruhen ve bedenen çok iyi hazırlanmış olmaları, erkeğin eşini başarılı bir şekilde uyarması ve her ikisinin de cinsi heyecan bakımından tatminkâr bir seviyeye çıkmaları hâlinde neredeyse hiç acı duyulmaz. Aşırı heyecan, aşırı zevk ağrı hissini ortadan kaldırır. Savaşta ve kavgada yaralanma, neden sonra kan görülmesi ile anlaşılır. Bu arada, eşlerin birbirine yardımcı olması, bilhassa erkeğin çok sabırlı, anlayışlı ve şefkatli olması gerekir. Zifaf gecesinde acı duymak korkusu, yabancı bir erkekle en mahrem buluşmanın verdiği utanma hissi ve kızlıktan kadınlığa geçiş gibi, çok 259 www.dinimizislam.com önemli bir dönüm noktasında bulunuşu dolayısıyla, kadının göstereceği çekingenliği anlayışla karşılamalı. Onu samimiyetle kendisine alıştırdıktan ve ürkeklik hislerini teskin ettikten sonra, nâzik ve yumuşak bir surette birleşmelerini temin etmek, erkeğin vazifesidir. Netice olarak; zifaf gecesinin ilk teması ve sonrasında, dikkatli, sabırlı ve ihtiyatlı olmalı. Bu hususlara dikkat edilmezse, cinsi temastan kadın, zevk yerine acı ve ıstırap duyabilir. İlk zifaf ilişkisinde, arzulanan cinsi zevkin bulunamaması tabiidir. Zifaf engelleri: Zifaf gecesi, ciddi bir engelle karşılaşıldığı zaman, ilişkinin daha sonraki gecelere tehir edilmesi gerekir. Mesela kızın hayız hâli devam ediyorsa, beklemeyi tercih zarureti vardır. Esasen gerdek gecesinin, kızın hayızdan temizlendiği zamana getirilmesi gerekir. Zifaf ilişkisinin de, illâ ilk gecede tamamlanmış olması gerekmez. Sabır ve anlayışla hareket edilirse, sonraki gecelerde güçlük ve engeller ortadan kalkar. Bazı erkekler, bu gece kapıldıkları aşırı heyecan sebebiyle, geçici iktidarsızlığa düşebilirler. Gerdek gecesi böyle bir olayla karşılaşılırsa, teşebbüsü birkaç saat geciktirmek veya sonraki gecelere bırakmak gerekir. Çünkü bu durum geçici bir başarısızlıktır; bir müddet sonra heyecan ve engellerin çözülmesiyle geçer. Duruma göre birkaç saat veya birkaç gece sürebilir. Zifaf engellerinin başlıcaları: Kızın aşırı ürkekliği: Bu durum, birçok kızların öteden beri sahip olduğu zifafın çok sıkıntılı geçeceği gibi bazı yanlış kanaatten dolayı olabileceği gibi, o gece erkeğin kaba bir "erkeklik" gösterisiyle, sabırsız, nezâketsiz ve hoyrat davranışlarından da ileri gelebilir. Erkeğin endişesi: Bazı erkeklerin, zifafta başarısız kalma endişesinin içlerinde yer etmesi, bu duygular içinde telaş ve heyecan göstermesi; ayrıca temas esnasında "erken boşalma" hâliyle karşılaşmaları, geçici bir başarısızlık sebebi olabilir. Çeşitli etkiler: Birçok yerlerde görülen zifaf neticesini bekleme âdetlerinin, erkek üzerindeki psikolojik baskısı, zifaf mekanının elverişsiz, gürültülü ve görüntülü bir yerde oluşu, o anda kadında beklenmedik tatsız bir hâlin görülmesi, o kadına karşı duyulan sevgi, şefkat ve hürmet duygularının aşırı dereceye varması, geçici iktidarsızlık sebeplerine dahildir. İşte bu gibi hallerle gerdekte cinsi başarısızlığa uğrayan, bunun geçici olduğunu 260 www.dinimizislam.com idrak edip, ilişkisini daha sonraki gecelere ertelemelidir. Zifaf âdetleri: Her memleketin, çeşitli ve farklı özelliklerde evlenme ve zifaf âdetleri vardır. Ekserisi anormal ve lüzumsuzdur. Dinimize aykırıdır. Zifaf gecesinde, gelin ve güveyin yakınları tarafından dışarıda nöbet tutulması veya sabahleyin çarşaf kontrolü tuhaf ve kaba bir âdettir. Bazılarında ise, neticeyi ilan cinsinden silah atma, belli bir işaret ve alamet gösterme gibi farklı usuller vardır. Bunun doğuracağı zararlardan bazıları şöyledir: 1- Gerdeğe giren eşler, o akşam heyecanlı olur. Erkek, bir kontrol durumuyla karşılaştığı zaman daha da endişe duyacak, belki bu sebeple o gece iktidarsızlık gösterebilir. 2- O gece kapı bekleyenler, ilişkinin vaki olmadığını anladıkları zaman, hem damadın maneviyatı kırılır, hem de yanlış bir kanaatin dedikodusu yapılır. Böyle bir baskı ve kontrol altındaki ilişkiden, beklenen netice alınamayınca, gelin-damat ve diğer akrabalar arasında, üzücü ve kırıcı olaylar ve kavgalar meydana gelebilir. 3- Zifafta bekâret işareti açıkça görülmeyen bazı kızlar da vardır. Bu görülmeyince yanlış hüküm verebilirler. Böylece evliliğin başında, günahsız bir kızın, "iffetsiz" olarak ilan edilmesine sebep olurlar. Bu da namuslu bir kız için, gerçekten çok çirkin bir suçlamadır. 4- Eşler arasındaki mahrem sırlar, çevreye yayılmış olur. Dilden dile dolaşırken herkes bir şey ilave eder. Yanlış dedikodulara sebebiyet verir. 5- Zifaf gecesinin mahremiyeti, gelin-güvey arasında kalmalı. Şayet gerdek sonrası, ciddi şüpheler hasıl olup da, erkek müşkül durumda kalırsa, kimseye ifşa edilmeden, bu meselede tecrübesi olan ebeye veya kadın doktoruna gidip, gizlice öğrenebilir. Bekâret özellikleri: Bâkire kızın zifaf gecesinde, yanlışlıkla haksız bir muameleye uğramamasına dikkat etmelidir. Bazı kızların zifafında -kızlık zarının özelliğinden dolayı- yırtılma olmaz, bekâret işareti açıkça görülmez. Bu incelik bilinmezse, yanlışlıkla töhmet ve hataya düşülebilir. Böyle bir duruma meydan verilmemelidir. Bekâret hususunda kuvvetli şüphe hasıl olup da, iffetsizlikle itham durumu ortaya çıkarsa, kadın doktoruna başvurulabilir. Sayıları, % 5 gibi az da olsa, bazı kızların ilk cinsi temasında, bekâretlerinde bir değişiklik olmadığı bilinmektedir. Bunlar daha çok "halkalı, hilâlli" kızlık hâllerinde olur. Bunlardan bir kısmı, ilk doğuma kadar bâkire kalabilir. Tabii ki bu özelliklere sahip olup da zifaf hâlinde 261 www.dinimizislam.com zedelenme olmayan kızlıklardan, genelde beklenen kan işareti de görülmez. İşte böyle bir durumda, bu işin inceliğini bilmeyen ve "bâkire" bir kızla evlendiği inancıyla zifafa giren bir erkek, burada beklediği işareti göremeyince, telaş ve endişeye kapılabilir. Ortada kesin deliller olmadan, namuslu bir kadını "fâhişe" olarak itham etmek de, büyük günahtır. Bütün bunlar hesaba katılınca, mutlak bir işaret görülmedi diye ortalığı karıştırmak da, gerçekten lüzumsuz ve mesuliyetli bir durumdur. Ne var ki, zifafta eşini bâkire olarak bekleyen bir adam da, aradığını bulamayınca, en azından vicdanen şüpheli ve huzursuz olacaktır. Bunun sıkıntısından kurtulmak için: Ya yukarıdaki ihtimalleri düşünerek hüsnü zan etmek ve bir mesele çıkartmamak; yahut şüphe ve sıkıntıyı atmak için, gelin-damat arasında, özel bir kontrol ve anlaşmayla, mâkul ölçülerde neticeyi tatlıya bağlamak; veya lüzum görülürse, bir hekime gösterip işin mahiyetini öğrenip gereğini yapmak gerekir. Hassas bölgeler: Öpüşme; hem cinsel beraberliği başlatır, hem de orgazma varmada önemli bir rol oynar. Dudaklar ve dil, en duyarlı bölgelerdendir. Özellikle alt dudakların ve dilin emilmesi, kadınlar için cinsel hazzı artırıcı etki uyandırır. Bu bakımdan, eşler sevişme ve birleşme sırasında yapacakları hareketlere çok dikkat etmeli, ilişkiyi bir işkenceye çevirmemelidir. Esas itibariyle, kadın vücudu duyarlı ve cinsel uyarılmaya açıktır, bu açıdan, kadın vücudunun hemen her noktası, aynı zamanda bir haz noktasıdır. Ancak, cinsel zevk açısından bazı bölgeler daha gelişmiştir. Bunların başında "klitoris" gelir. Bu, kadınlık organının üst tarafında bulunan bir çıkıntıdır. Bu organ, erkeğin penisi gibi bir yapıya sahiptir ve cinsel uyarma sonucu kabarır. Kadın vücudunun en duyarlı noktası olduğu için, klitorisi sürekli uyarmak, üzerine baskı uygulamak yanlıştır ve bu zevkten çok acı verebilir. Klitorisi, hafifçe okşamalıdır! Cinsel organ dışındaki haz ve uyarı bölgelerinin başında, göğüsler gelir. Kadınların meme uçları adeta birer klitoris görevi görür ve uyarılmaları kadına büyük haz verir. Aynı şekilde, memelerin koltuk altlarına doğru uzanan yan kısımları ile iki memenin ortası, bir de altlarındaki yuvarlıklar, hassas ve uyarıya açık bölgelerdir. Kadın vücudunun geri kalan hemen bütün bölümleri de, kadından kadına değişen bir biçimde, yüksek duyarlığa sahip olabilir. Bunlar, bacak araları, göbek yuvarlağı, kulaklar, boyun, ense, sırt. İlişkiden önce, hassas bölgelerin hafif okşamalarla tahrik edilmesi gerekir. Ama bu okşamaya da, belirtilen en hassas bölgelerden başlanmaz. Daha az hassas bölgelerden başlayarak, en hassas 262 www.dinimizislam.com bölgelere, merkeze doğru kaydırılan yumuşak bir okşama idealdir. Oral seks denilen, erkeklik uzvunu kadının ağzına alması, dini açıdan çok çirkin ve günah olduğu gibi sağlık açısından o derece tehlikelidir. Yapılan araştırmalarda, aids hastalığının bu yolla da bulaştığı tespit edilmiştir. Ayrıca erkeğin kadının organını öpmesi yalaması da aynı derecede tehlikeli, çirkin ve günah bir harekettir. İlişki safhası: Eşlerin ihtiyacına göre uzunca veya kısaca yapılan başlangıç oyunlarından sonra, şehvet hislerinin iyice uyanmasıyla, kadında birleşmeyi kolaylaştırıcı mezi denilen sıvı çıkar. Kadın, cinsi his bakımından zayıf olur veya yeterince tahrik edilmemiş bulunursa, böyle bir sıvı görülmez. Temas safhasında en önemli mesele, erkeğin acele etmemesidir. Sabırla idare etmesini bilmek, erkeğe düşen önemli bir vazifedir. Eğer erkek, kadının hâlini düşünmeden sadece kendi zevki için davranırsa, biriki dakika içinde zevkin sonuna geliverir. Bu durum ise, kadını yarı yolda terk edip, sıkıntı içinde bırakır. O halde erkek, ihtiyatlı tavırlarıyla, "orgazm" durumuna gelmeyi geciktirmeli, bu noktada kadınla beraberliği sağlamaya çalışmalı. Esas itibariyle birleşmenin sorumluluğu da erkeğe düşer. Erkek, birleşmeye doğru yönelirken, kadının bunu anlayacağını sağlayacak hareketler yaparak onu hazırlamalı, aynı zamanda da, yavaş hareketlerde bulunarak "birleşme" durumuna geçmeli. Sevgi oyunları sonucu uyarılmış bir durumda olan kadın, zevk içinde olduğu kadar, "şefkat" ihtiyacı da içindedir. Bu bakımdan, erkek hangi pozisyona geçecekse, bu arada hassas yerleri öpmeyi ve vücudunun çeşitli yerlerini okşamayı ihmal etmemelidir. Birleşme sırasında da, kararlı ama yumuşak olmaya çalışmalı, yavaş yavaş yaklaşmalı, başlangıçtaki yavaş hareketlerin temposunu sonra yavaş yavaş artırmalıdır. Kadının orgazm hâline gelmesi, erkeğe nispetle daha geç ve yavaş olduğundan, başlangıçta gerekli tahrik oyunlarıyla bu zamanı hızlandırmak ve kısaltmak gerekir. Erkekle beraber kadının da tatmini için, orgazm devresinin hemen hemen aynı anda -veya erkekten önceolması gerekir. Bu da hazırlanış safhasının iyi tanzimine, devamının sabırla idare edilmesine bağlıdır. Cinsi ilişkinin baştan sona normal bir bütün hâlinde, 15-20 dakika sürmesine ihtiyaç vardır. Bu müddet, duruma göre uzayıp kısalabilir. Orgazmdan sonra genel olarak erkekler, baştakine benzer bir sevgi ve ilgi göstermeyi ihmal ederler. Kadın ise bu andan sonra da, sevgi 263 www.dinimizislam.com kucağında bir miktar daha eğlenmeyi arzular. Bunu ihmal etmemelidir. Onun cinsi yakınlıktaki hissesinin önemli bir kısmı da, sonundaki muamelenin güzelce neticelenmesine bağlıdır. Öyleyse erkek, eşinin bu ândaki haklı arzusunu da ondan esirgememelidir. Son safhadaki bu arzuya cevap vermek için, yerine göre bir kendine çekiş, kucaklayış ve okşayış da kâfi gelebilir. Önemli olan, boşalmadan sonra hemen çekilmeyip, az da olsa bir ilgi gösterilmelidir! Eşlerin tatmini Cinsi yakınlıkta erkeğin tatmin olmasında zorluk olmaz. Fakat kadınların çoğu tatmin edilmemiş, doyuma ulaşamamış durumda kalırlar. Gerçekte erkeğin cinsi başarısı ve eşini tatmin için, fazla güçlü olmasına ihtiyacı yoktur. Erkeklik organının küçük olmasının da rolü yoktur. Biraz cinsi teknik ve normal erkeklik vasfını taşıyan, ilişkilerde gerekli faaliyet gücünü kendinde bulan her erkek, bunu başarabilir. Kadının zevk bölgesi yüzeye çok yakın olduğu için erkeklik organı normalden küçük bile olsa, cinsi tatmine engel değildir. Evlilik hayatında pek az tatmin olabilen, hatta hiç olmayan kadınlar da vardır. Sık sık tatminsiz bırakılırsa ve bilhassa iyice duygulanma safhasında temas kesilirse, kadının huzurunu kaçırır. Bu da, evlilik saadetine zarar verir. Cinsi tatminsizliğe maruz kalan kadın, sinir gerginliğinin verdiği ıstırapla, çok zaman uykusuz kalır. Gittikçe erkeğiyle ilişkiden çekinmeye başlar; ona olan sevgi ve itimadı sarsılır. Neticede sıkıntı, sinir bozukluğuna yol açar. Bu durum devam ederse, evlilik hayatı tadını kaybeder. Erkeklerin pek çoğu, bu noktada gaflete düşer. Erkekleriyle geçinemeyen kadınların yüzde doksanı da, cinsi tatmini bulamayan kadınlardır. İlişkide kadının boşalması ve tatmini Sık nefes, mahrem bölgede hafiften kasılmalar ve gevşeyip rahatlama gibi hâllerden belli olur. Bunlar sezilmiyorsa, onun tatmin olmadığı bilinmelidir. Kadındaki bu hâlin en önemli sebebi erkeğin sabırsızlık ve dikkatsizliğidir. En önemli çaresi de, erkeğin ilişki tekniğini gerektiği kadar bilmesi ve dikkat etmesidir. Bu iş, evlilik hayatında zamanla kazanılan tecrübelerle gelişir. İlk safhada mükemmellik beklenmez. Orgazm olayı En başta gelen problem budur. Bunu beceremeyen istenilen neticeye varamaz. Bunun için, damdan düşer gibi yapılan bir temas, kadın için büyük hayal kırıklığı ve tatminsizlik demektir. Birleşmede orgazma ulaşan kadın sayısı oranı hayli düşüktür. 264 www.dinimizislam.com Ömründe orgazm olmamış kadın sayısı da az değildir. Orgazma ulaşamamanın sebebi, ekseriyetle, psikolojik gerginliktir. Cinsi temasın başarısında psikolojik yakınlık ve hazırlığın yanı sıra, uygun yer ve zamanın da büyük önemi vardır. Kaba olmadan, tatlı bir şekilde yapılan tembihler mutlaka tesirli olur. Sabır, güven, anlayış, sevgi, şefkat. Bunlar uzun ömürlü ve mutlu bir evliliğin önde gelen şartlarındandır. Bu arada sık sık boşalma noktasına gelebilir. Böyle durumlarda, kendisi hareketi durdurur, eşinin de durmasını, hareket etmemesini söyler ve eşi de ona yardımcı olursa, erken boşalmayı önlemek mümkün olabilir. Sakinleştikten sonra, tekrar devam ederler. Sakinleşmenin, boşalmayı geciktirmenin başka bir yolu da, zihni başka yönlere kaydırmaktır. O anda hanımı ile beraber değil de, başka yerde, başka işlerle ilgilenmeli, zihnini dağıtmaya çalışmalı. Mesela, yarın yapacağı işleri düşünür. Geçmişteki hoşlanmadığı olayları hatırlarsa orgazm gecikebilir. Önce uyarma, sonra gerilimi sona erdirme safhalarından meydana gelen bu metotta, birbirini takip eden tembih ve durma seansları sırasında, erkek boşalmaksızın cinsi heyecanın en üst mertebesine çıkmayı öğrenebilir. Bunu geciktirmek, tecrübeyle zamanla öğrenilir. Bu süre ne kadar uzun sürerse, o kadar iyi netice alınmış olur, o kadar faydalı olur. Bu esnada erkek boşalsa bile bu geciktirmeden dolayı organının sertliliği hemen kaybolmaz. Dolayısıyla kadın orgazm olamamış ise bu sırada o da orgazm olmuş, rahatlamış olur. Kısacası erkek kendine her ne metotla olursa olsun hakim olup, boşalmayı istediği zaman, kadının durumuna göre ayarlaması gerekir. Erkek sabırlı davranıp, eşinin hassas bölgelerini tahrik ederek, onun da cinsi tatmine erişmesi için gayret gösterirse, zamanla kendi orgazmını geciktirmeyi öğrenebilir. İradesine hakim olarak, gerekli ayarlamayı yapabilir. Genellikle penisin hazneye girmesi ile 2-3 dakika içinde boşalabilir. Buna meydan vermemek için, erkeğin iradesine hakim olarak penisi dışarı çekmesi veya hareketsiz durması gerekir. Bu esnada 10-30 saniye kadar derin derin nefes almalıdır. Yarım dakikalık bir duraklama, genellikle boşalma isteğini geriletir. Bu hususta bir başka tavsiye, sıkma metodudur. "Tehlikeli" an gelmeden önce, penisin dibi, yani torbaların altı ile makat arasındaki perine bölgesi sıkılır. İşaret ve orta parmak kullanılarak yapılacak bu tazyik, boşalmayı geciktirici bir tesir yapar. Şu da unutulmamalıdır ki, kadının mutlaka orgazm olmasını beklemek de yanlıştır. Belirtilen şartlarda yapılan bir birleşmede kadın rahatlar. Zaten 265 www.dinimizislam.com her defasında kadının orgazm olması da çok zordur. Her defasında orgazm olması kadını yıpratır. Bunun için kadın, zaten her beraberlikte bunu beklemez. Psikologlar mutlaka orgazm demenin yanlış olduğunu belirtmektedir. Orgazm önemli olmakla beraber dikkati devamlı orgazm üzerine çekmek de yanlış olur. Bu konudaki zorlama cinsi beraberliğe olumsuz etki edebilir. Kısacası cinsel birleşme eşittir orgazm demek değildir. Orgazmda önemli olan bunun önemini bilip kadını bundan mahrum etmemektir. Pozisyonlar Evlilik hayatı boyunca cinsi münasebetlerin, şeklen değişmeyen bir vaziyette devam etmesi bıkkınlığa sebep olabilir. Bunun için, zaman zaman farklı şekil ve vaziyetleri kullanmaya ihtiyaç görülebilir. Bunun da dinen bir mahzuru yoktur. Cinsi temasta en uygun pozisyon, kadın sırt üstü yatar, erkek kadına yüzü dönük olarak üstten yaklaşır Ay hâlinde iken Ay hâllerinde, erkekle bir araya gelmemelidir. Büyük günahlardandır. Ay hâlinde, kadının tenâsül yolları kanla dolgun, rahmin damarlarının ağzı açık, az çok bereli bir hâldedir. En titiz ve temiz olanlarda bile, bu yollarda sinsi bekleyen milyonlarca mikroplar vardır. Ay hâllerinde bunlar hemen süratle ürer, çoğalır, kuvvetlenir; fırsat kollar ve en ufak bir sebeple hemen bereli bulunan tenâsül uzuvlarını, rahim ve yumurtalıkları sarar. Bu ara vuku bulan cinsi yakınlık, mikropların her yana yayılmasına sebep olur. Bu hâl kadını hasta eder. Devamlı olursa fazla kan boşanmalarına, bel ve kasık ağrılarına, ciddi birçok kadın rahatsızlıklarına sebep olur. Sonra, âdet kanının kendine mahsus ağır bir kokusu vardır. Bu koku, pek temiz kadınların bile ter ve tenini kaplar. Bu kokudan kadın kendisi bile tiksinir. Bu sırada vuku bulan cinsi yakınlıkta, bu ağır koku erkeği de tiksindirir. Kadın bunları bilerek, temizliğe bu zamanda daha çok dikkat etmeli ve eş oynaşından hep uzak kalmalı, yakınlıkta bulunmamalıdır. Ay hâlinde ilişki haramdır, büyük günahtır. Lohusa iken de, yakınlıkta bulunmaktan sakınmalıdır. Bu da haramdır. Zira doğum esnasında tenâsül uzuvları, bilhassa rahim, hazne berelenir, çok defa yırtıklar husule gelir. Bu sırada kadınla yakınlıkta bulunmak, kadını pek fena örseler. Mikropların hemen faaliyete geçmesi birçok önemli kadın hastalıklarının meydana gelmesine sebep olur. Onun için rahim ufalmadan, kadının tenâsül uzuvları tabiî hâlini almadan kadına yanaşmamalıdır. Gebeliğin son üç haftasında ilişki kadın için zararlı olabilir. Fakat dinen günah değildir. 266 www.dinimizislam.com Tekrarlama zamanı İlişkiyi tekrarlama zamanı ve miktarı şartlara göre değişik olur. Bundaki genel ölçü şudur: Kendiliğinden uyanan ve sonunda yorgunluk vermeyen, insana ferahlık ve zindelik kazandıran ilişkiler, tabii ölçüde demektir. Hâli ve yaşı müsait kimseler için bunun muayyen bir sınırı olmamakla beraber, aradan 4-5 gün geçmeden tekrar edilmemesi yerinde olur. Çünkü erkek, boşalttığı cinsi enerjiyi, ancak bu müddet zarfında kâfi miktar doldurur. İlişkilerin, evli eşler için kırk yaşına kadar, ortalama haftada iki defası normal sayılırken, kırkından sonra haftada bir, ellisinden sonra iki haftada bir, altmıştan sonra ayda bir olması tabii ölçüde sayılmaktadır. Ancak bunlar kesin ölçüler değildir; her insanın hâl ve şartlarına göre değişiklik gösterir. Kadın haklı olarak, cazip hâlleriyle erkeğine karşı cinsi arzusunu hissettirince, erkeğin onu ihmâl etmeden, yakınlıkta bulunması gerekir. Cinsi ilişkilerin fazla olması, erkeği sıkıntıya sokar. Yorgunluk, hâlsizlik ve dermansızlık yapar. Hele pek genç yaşlardan itibaren bu yoldaki aşırı faaliyetlerle yıllarca israfta bulunanlar, zamanla cinsi kudretlerini kaybedebilirler. Fazlası iyi olmadığı gibi, lüzumsuz cinsi perhiz de iyi değildir. İlişkinin fazlası bedene zarar verir, azı da ruha zarar verir, insanın psikolojisini bozar. Erken boşalma Gerçekten bir sıkıntı kaynağıdır. Erkeklerin yarıdan çoğu, erken boşalmadan şikayetçidir. Bu hâlin devam edip gitmesi kadın hakkında tatminsizlik ve huzursuzluk doğurur. Erken boşalmanın başlıca sebepleri; acelecilik, yanlış teknik ve heyecandır. Acelecilik Normal olarak erkeklerde cinsi boşalma, kadından daha hızlıdır ve birkaç dakikada gerçekleşir. Bazı kadınların orgazmı da kısa zamanda gerçekleşmekle beraber, çoğunda 5-10 dakikalık zamanı alır. Eğer erkek bu noktada acele davranıp, 1-2 dakika içinde orgazm olup ilişkiyi bitirirse, kadın, henüz arzulanan zevk seviyesine yaklaşmadığı için sıkıntı olur. Bu vaziyetten kurtulmak için, erkeğin ağır davranması zaruridir. İlk temas başladığı an, bir müddet bekleyip nefes alınır. Sonraki kısımda ise, ihtiyatlı hareketler ve yer yer duraklamalarla kendini emniyete alarak, boşalmanın geciktirilmesine çalışılır. Yanlış teknik İlişkinin başında gerekli olan heyecanlandırma oyunları ihmâl edilirse, normal olarak kadının orgazmı gecikeceğinden, erkek elbette ki 267 www.dinimizislam.com ondan önce boşalma durumuna gelecektir. Bunun için başlangıç oyunlarını gerektiği ölçüde yerine getirmek suretiyle, aradaki mesafeyi kapatmak mümkündür. Ayrıca erkekte idrar sıkıntısı varken temasa geçmek de, erken boşalmaya sebep olur. O hâlde ilişkiden önce abdest bozmak ve avret yerlerini soğuk suyla yıkamak da, boşalmanın geciktirilmesinde yardımcı olur. Bir de kendini arada bir sıkmak suretiyle, orgazmın hızlanması önlenebilir. Heyecan Lüzumsuz telaş ve heyecan, erken boşalmayı kamçılar. Bu hâl, daha ziyade zifaf gecesinde ve ilk temaslarda görülür. Merak ve heyecandan itidâlini koruyamayan erkek, erken boşalmayla o anda bir başarısızlığa düşebilir. Fakat bundan telaşlanmaya hâcet yoktur. Zifaf bahsinde belirtildiği gibi, bu olay o an için olağandır ve daha sonra normal dengesini bulacaktır. İlişkiden uzunca bir zaman uzak kalan eşler de, erken boşalmaya daha müsait duruma gelirler. Bu yüzden erken boşalma engeline takılan erkek, bir müddet sonra ikinci bir teşebbüsle de noksanını tamamlayabilir. Boşalmadan sonra bedenleri ayırmadan, bir süre daha bekleşmek de kâfi gelebilir. Bu ölçüler içinde sabır alışkanlığına devam edilirse, ilişkileri 20-30 dakikaya kadar uzatmak ve birkaç ay içinde erken boşalma sıkıntısından kurtulmak mümkündür. İktidarsızlık Esas itibariyle, yaşı geçkin olmayan erkeklerin ereksiyon, yani organın sertleşme zorluğu çekmeleridir. Bunun bir biçimi de, ereksiyona geçme, ancak ilişkinin ortasında penisin yumuşamasıdır. Bu bozukluğun bazen penise kan iletimini düzenleyen prostat bezinden kaynaklanan fizyolojik bir temeli vardır. Ancak çoğunlukla nedeni fizyolojik değil, psikolojiktir. Bunun ölçüsü de, erkeğin, her sağlıklı erkekte görülen "sabah erken ereksiyonunda” bulunup bulunmadığıdır. Bulunabiliyorsa, iktidarsızlığın sebebi fizyolojik değil psikolojiktir. Başta kendine güvensizlik, suçluluk duygusu, eşinden bıkma gibi sebeplerle gelen, ancak çok çeşitli sebeplerin yol açabileceği iktidarsızlığın önemli bir kaynağı da alkol ve sigaradır. Öte yandan, yaşı ilerledikçe, erkeklerin penislerinin hem dikelme açısı hem de ereksiyonda bulunabilme süresi, penisi sertleştiren damarların deformasyonu sonucu azalır. Erken boşalma aslında fizyolojik bir bozukluk değildir ve birçok durumda, erkek ile kadın arasındaki orgazm süresinin farkından 268 www.dinimizislam.com kaynaklanan bir olgudur. Erken boşalan erkek, genellikle çok çabuk uyarılabilen ve çok hızlı bir ereksiyona sahiptir. Aşırı heyecan sonucu, daha soyunmaya bile fırsat bulamadan boşalan erkekler görülmüştür. Ancak, sahici bir bozukluk olmadığından, eşlerinin de anlayış göstermesiyle erken boşalan erkekler kendi kendilerini eğitebilirler. Burada önemli olan, aşırı uyarıcı durumlardan kaçınmak, sakin olmaya çalışmak ve cinsel birleşmeyi mümkün olduğu kadar yavaş yavaş hareketlerle gerçekleştirmektir. Cinsi istekte tutukluk, penisin sertleşmemesi veya sertleşmenin kısa sürmesi, normal bir cinsi temas devam ederken isteğin aniden kaybolması gibi iktidarsızlık hallerinin çoğu, psikolojik sebeplere dayanır. Bunun altında çoğunlukla başaramama korkusu ve yanlış saplantılar yatar. Sağlıklı ve yeterli bir cinsi eğitim alınamayışından da kaynaklanan bu korku, genç yastaki erkeklerde geçici iktidarsızlıklara meydan verebilir. Nitekim sinirli, heyecanlı, hassas ve evhamlı şahıslarda iktidarsızlık çok görülür. Bu gibi erkekler bir defa başarısız olduktan sonra, korkuları ve heyecanları iyice artar. Hatta aşağılık kompleksine bile kapılabilirler. Çünkü her ilişkide hormonlar yeniden faaliyete geçirildiğinden, evlilik hayatında belirli ve düzenli aralıklarla devam ettirilen cinsi hayat, cinsi iktidarın da uzun ömürlü olmasını sağlar. Cinsi gücü arttırmaya dönük ilaçların tesiri bir yere kadardır. Bu gibi ilaçlar da rastgele kullanılmamalıdır. İktidarsızlık sebepleri: 1- Uzun müddet, aşırı derecede ilişkide bulunmanın sebep olduğu fazla israf. 2- Sinir yollarını tahrip eden ve vücudu eriten bazı yıpratıcı hastalıklar. 3- İlmi meseleler üzerinde, fazla çalışma sonucu hasıl olan yorgunluğa bağlı geçici arıza. 4- Gebeliğe mani olmak için, bazı erkekler tarafından kullanılan prezervatif. 5- Tiksinmekten doğan nefret, hissi veya aşırı sevgi ve şefkat hâlinde beliren hürmet duygusu. 6- Çeşitli sebeplerle ortaya çıkan şiddetli korku ve endişeler. 7- Fazla duygulanma ve sinirlenmelere bağlı heyecan ve asabiyet. 8- Yaşlanmaktan dolayı ortaya çıkan tabii iktidarsızlık. 9- Âşık olmaktan ileri gelen duygu veya tatsız hatıralar. 10- Gıdasızlık, vücut yorgunluğu. 11- Alkollü içkiler, keyif verici ve uyuşturucu maddeler. 269 www.dinimizislam.com 12- Büyü. İktidarsızlık arızaları ekseriyetle geçicidir ve hemen hemen hepsinin de çaresi vardır. Doğru teşhis konduktan sonra, tedavisi zor değildir. Bedeni tedavi Bedeni arızalar içindir. Kuvvetli gıda, muntazam uyku ve istirahat, bir müddet cinsi yakınlıktan uzak kalmak, temiz hava seyahatleri, ılık su, deniz ve kaplıca banyoları. Ayrıca cinsi arzuyu arttıran kuvvet macunları ve faydalı ilaçlar da vardır. Fakat ilaçlar son çaredir; mecbur kalmadıkça başvurmamalı, daha ziyade tabii gıda almalı! Ruhi tedavi Ruhi olaylardan dolayı zuhur eden iktidarsızlığın tedavisinde en iyi hekim, yine o şahsın kendisi sayılır. İktidarsız olduğuna iyice inanan, hakikaten öyle oluverir. Böyle bir kanaatten sıyrılınca da, bu dertten kurtulur. Bir de anlayışlı hanım, bu derdin devasında yardımcı olabilir. İlaç ve besin takviyesi Beslenme ve vitamin takviyesi yararlıdır. B6 ile birlikte diğer B vitaminleri, A vitamini, F vitamini, demir ihtiva eden gıda ve ilaçlar, proteince zengin gıdalar faydalıdır. Padişah macunu diye bilinen gıda ve ilaçlar genel olarak kalori bakımından zengin ve beslenme yetersizliğinden doğan ciddi problemleri bertaraf edebilecek vasıftadır. Aynı şekilde bal, pekmez, helva gibi besinler de faydalı olur. Beslenmeye ve vitamin eksikliklerine dikkat edilmelidir. Psikolojik faktörlerin rolünü düşünerek, asabi gerginlik, endişe ve korkulardan uzak durulmalıdır. Aşırı ve ihtiraslı çocuk isteğinin dahi geçici kısırlık sebebi olabileceği bilinmelidir. Bilhassa genç kızlar ve kadınlar taş ve rutubetli zeminlerde çalışmamalı, oturmamalı, ayaklar başta olmak üzere vücutlarını soğuktan korumalıdır. Banyo, deniz, kaplıca sonrasında ıslak dolaşmamalı, hemen kurulanmalı. Âdet zamanlarında denize, havuza, kaplıcaya girmemeli, bugünlerde temizliğe azami dikkat etmelidir. İçi su dolu küvette banyo yapmamalı. Yağmurlu ve soğuk havalarda ayaklar sıcak tutulmalı, tercihen yün çorap giyilmeli. Naylon veya sentetik iç çamaşırlarından sakınmalı, yünlü iç giysiler tercih edilmeli. Âdet günlerinde kullanılan bez, pamuk ve petler sık sık değiştirilmeli. Muayyen günlerde aşırı yorucu beden faaliyetlerinden kaçınmalı, istirahat etmeli. Bazı kadınlar, cinsiyet hissi bakımından soğuk olur, ilişkilerden bir zevk almazlar. Bu durum, kadında üreme uzuvlarının olgunlaşmaması, erkeğin, ilişkilerde kabalık gösterip kadını hırpalaması, onun cinsi hayatta devamlı tatminsiz bırakılması gibi çeşitli sebeplerden ileri gelebilir. Bilhassa erkeğin eşine karşı samimi sevgi ve ilgisinin, bu olumsuz 270 www.dinimizislam.com soğukluğu gidermekte önemli etkisi vardır. Zinanın sebepleri Zinanın başlıca sebebinin cinsi değil, ruhi tatminsizliğin büyük önemi olduğu ortaya çıkmıştır. Öyleyse, ıstırabın kökü buradadır. İnanç zayıflığı varsa, erkek sevilmediğini veya takdir edilmediğini hissettiği anda, başka bir kadın arama arzusuna kapılır. Kadın için de aynı şey söylenebilir. Eğer günlük hayatında karı koca birbirine sevgi ile mukabele ederse, cinsi ilişkiler de bu sevgiyi aksettirecek ve zenginleşecektir. Şimdiye kadar keşfedilmiş olan en iyi ilişki tekniği, evlendiği insana karşı sıcak, derin bir sevgi ve bağlılık göstermektir. Her şehvetin neticesi, kalbi kararttığı ve bunalttığı halde, meşru olarak yapılan cima [ilişki], kalbde ferahlık, ruh ve bedende sükunet ve rahatlık temin eder. Cimadan asıl maksat, nesil üretme gayesidir ve bundaki zevk de, böyle bir maksada binâen lütf-i İlâhî olarak verilmiştir. Âdâbına riayet ederek cimada bulunan eşler, bununla ibadet sevabı da kazanır. Nikahlı olarak yapılan ilişkiye "cima" denir; nikahsız olana "zina" denir. Kadının meşru mazeretsiz olarak, kocasının talep ettiği ilişkiyi kabul etmemesi büyük günahtır. Boşalma anında meniyi dışarı atmak, kadının rızasıyla olursa mubah, ondan izinsiz yapılırsa mekruhtur. İhtiyaç olduğunda, kadın hayz halinde iken de edep yeri hariç, her yerine dokunulabilir. Hanıma arkadan yani dübüründen yaklaşmak büyük günahtır. Hadisi şerifte (Hanımına, arkadan yaklaşan melundur) buyuruldu. Cimadan sonra bir parça uyumalıdır. Cimada müstehap olanlar: 1- Cimaya Euzü Besmele ile başlamalıdır. Niyeti kendini ve hanımını zinadan korumak ve hayırlı evlat yetiştirmek olmalıdır! 2- Cima başlamadan önce, kadınla kâfi miktar oynaşmak ve kadında kuvvetli bir arzu belirdikten sonra başlamak gerekir. Böyle bir başlangıç olmadan cimada bulunmak kadına cefadır. 3- Cima anında acele etmemeli, kadının tatmin olmasını da beklemeli! 4- Cima bitince hemen çekilmemeli, biraz daha birlikte kalmaya çalışmalı. 5- Cimadan sonra tekrar ilişkide bulunmak veya uyumak için, hemen avret yerlerini yıkamalı. Abdest almak veya gusletmek hemen lazım değilse de iyi olur. 6- Cimanın Pazartesi ve Cuma geceleri olması iyidir. Diğer geceler 271 www.dinimizislam.com de caizdir. [Cuma gecesi, Perşembeyi Cumaya bağlayan gecedir.] Cimada mekruh olanlar: 1- Cima esnasında kıbleye ayak dönmek. 2- Yorgan ve benzeri bir örtü olmadan, açık olarak çırılçıplak cima etmek. 3- Tam orgazma ererken konuşmak, gülmek, sesi yükseltmek. Bu hâl, çocuk için konuşma aksaklığına sebep olabilir. Bu konuşmalar, cima zevkini kısar ve tatsızlık doğurur. Konuşma ve fısıldamalar, başlangıç sırasında olmalı. 4- Eşinin ve kendinin avret uzvuna bakmak mekruhtur; bu görme noksanlığına ve unutkanlığa sebep olur. İhtiyaç hâlinde karı koca birbirine tepeden tırnağa bakabilir. 5- Kamerî ayların ilk, orta ve son gecelerinde cima etmemeli! Eşler arasında geçen cinsi ilişkilerle ilgili mahrem sırların başkalarına ifşâ edilip yayılması haramdır. Cima âdâbı Bazı âdâb kitaplarında, cima vakitleriyle ilgili zamanlardan ve bu vakitlerin doğacak çocuklar üzerindeki etkilerinden bahsedilmiştir. Bunlar dini bakımdan uyulması mecbur olan hükümlerden değildir. Fakat bahsedilen vakitlerin gözetilmesi faydalı olur. Cima için tavsiye edilen vakitler: Pazartesi, Salı, Perşembe, Cuma geceleri ve gündüz öğleden önce. Tavsiye edilmeyen vakitler: 1- Hafta içinde Pazar gecesi ve Çarşamba gecesi, 2- Kameri aylarının birinci, on beşinci ve sonuncu geceleri. 3- Ramazan bayramı ve Kurban bayramı geceleri, 4- Berat gecesi, 5- Yola çıkılacak gece, 6- Gündüz öğleden sonra. Bunlar da bir tavsiyedir. Şehvetlenip haram işlemek mesela yabancı kadına şehvetle bakma tehlikesi varsa mekruh olmaz. Bilakis beraber olmak lazım olur. Güne, zamana bakılmaz. Cima için uygun görülmeyen hâller: 1- Kadının rızası yoksa, 3- Abdesti sıkışıksa, 4- Fazla tok, hasta ve yorgun ise, 5- Çok soğuk ve çok sıcaksa. Cimada diğer edebler 272 www.dinimizislam.com Kendini haramdan korumaya, helâl ile yetinmeye niyet etmeli, cima ederken şeytandan Allahü teâlâya sığınıp, (Bismillâhi Allahümme cennibnâ-ş-şeytâne ve cennibi-ş-şeytâne mâ razaktenâ) demeli. Bu durumda gebe kalırsa, şeytan ona zarar vermez. Resulullah efendimiz, (Cimada Besmele söyle. Cünüplükten temizleninceye kadar sana sevap yazılır. Bu cimada çocuğun olursa sana, bu çocuğun nefesleri sayısınca ve onun neslinin nefesleri sayısınca sevap yazılır) buyurdu. Hanımda şehvet, istek belirinceye kadar onunla oynaşmalı. Bunda bedenin rahatlığı ve doğacak çocuğun kusursuz olması faydaları vardır. Acele etmemeli. Hadis-i şerifte, (Erkek hanımı ile cima ederken, horoz gibi, atlayıp inmesin. Kendisi rahatladığı gibi, hanımı da rahatlayıncaya kadar, karnı üzerinde kalsın) ve (Kadın rahatlamadan, sen rahatlarsan, o günün kalan kısmı, kadın için uyuşuk ve tembellikle geçer) buyuruldu. Geline bir tavsiye: Gelin ilk günden itibaren yemesine içmesine dikkat etmelidir. Bazı yiyecekler zararlı olabilir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Gelin, ilk hafta yoğurt, ayran, sirke, turşu ve ekşi yememelidir! Bunlar çocuk olmasına engel olabilir. Sirke yiyen kadının hayz görmesi zahmetli olur ve hayzı düzensiz olur. Ekşi elma yemek hayz kanını keser. Bu da başka bir hastalık meydana getirir.) Erkeğe tavsiye: Hanıma karşı iyi huylu, güler yüzlü olmalı. Onun yanlış hareketlerine, akla uymayan sözlerine ve işlerine sabretmelidir. Onunla tatlı konuşmalı. Onun seviyesine ve aklına uymalıdır. Onunla şakalaşmalı, oynamalıdır. Yemede, giyinmede, gücü yettiği kadar eli açık olmalıdır. Dinimizde, kadınların bilmesi farz olan şeyleri, elbette öğretmelidir. Hanımının giyinmesinde, evden dışarı çıkmasında, çok sıkı davranmamalı ve başı boş da bırakmamalı. Kendini ve hanımını şüpheye, iftiraya düşürecek hallerden sakınmaya çok önem vermeli. Hanımını, yabancı erkeklerin bulunduğu yerlere göndermemeli, yabancıları görmesine mani olmalı. Ev işleri ile vakit geçirmesi, onun zevki olmalıdır. Ona sert davranmamalıdır. Şaka olarak da, kızgın olunca da, hiçbir zaman boşamak, ayrılmak lafını ağza almamalı, bir defa daha evlenmek lafı etmemelidir. Korkutmak için şaka için de olsa boşama sözlerini hiç 273 www.dinimizislam.com kullanmamalıdır. Hatta ayrılmaya karar verilse bile yine bu kelimeleri kullanmamalı. Daha sonra ayrılmaktan vazgeçilebilir. Yakınları ile dostları ile istişare edip ayrılmaya kesin karar verildikten sonra bir talak vermelidir. Hiçbir zaman üç talak birden vermemeli. Zaten üç talak birden vermek haramdır. Hayat şartları insanı birçok şeye katlanmayı gerektirebilir. Olmaz denilen şey olabilir. Bir talakla boşama yapılırsa, hem haram işlenmemiş olur, hem de kapı tamamen kapatılmamış olur. Boşamamak bir risk getirmez; ancak boşamak hele üç talak vermek çok büyük risktir. Telafisi mümkün olmayabilir. Boşanmak ve nikahı bozan şeyler Sual: Dinimizde boşanmak hakkında geniş bilgi verir misiniz? CEVAP 1- Boşamak için kullanılan kelimeleri erkeğin hanımına karşı söylemesi ile talak yani boşama hasıl olur. Boşamak için kullanılan sözler iki çeşittir: Açık sözler ve Kinayeli sözler. "Sen benden boş ol", "Ben seni boşadım" gibi sözler açık sözdür. Bu sözleri, şaka olarak veya şaşırarak da söylediği anda, manasını bilmese bile, boşamış olur. "Seni bıraktım, seni terk ettim" kelimeleri açık söz kabul edilir. Bir veya iki defa böyle açık sözle boşamaya, yani geri dönüşü mümkün olan boşamaya talak-ı rici denir. Ama yine de üç haktan biri gitmiş olur. Bu sözlerden herhangi biri bir defa söylendiğinde, pişman olunmuşsa, eski nikaha dönmek niyetiyle hanımının elini tutar veya öperse, tekrar nikah yapmadan iki bağ ile evliliğe devam eder. 2- Evlilikte üç bağ vardır. Yani, boşama sözleri üç defa tekrarlanırsa, "Seni boşadım, boşadım, boşadım" derse, veya "Seni üç defa boşadım" derse üç bağı birden koparmış, geri dönüşü olmayacak şekilde boşamış olur. Böyle üç kere boşayınca talak-ı rici, talak-ı baine dönmüş olur. 3- "Babanın evine git!", "Defol git!", "Cehenneme git!", "Senin kocan değilim artık" gibi, başka manalarda da kullanılan sözler kinayeli, kapalı sözlerdir. Bu sözler, boşamak niyeti ile söyleyince boşamış olur. Buna bain talak, yani iddet müddeti içinde geri dönüşü olmayan kesin boşama denir. Bu şekilde boşamada, iddet müddeti geçip yeniden nikah yapılmadıkça bir araya gelinemez. 4- Kayınpederine "Ben senin kızını istemem, kime ister ise varsın" 274 www.dinimizislam.com demek ve hanımı gezmek için izin istediğinde, "Ben seni ip ile bağlamadım git", "İstediğin yere gidersin. Bana hanım olmazsın" veya "Artık ben seni istemem”, "Seni boşamak istiyorum" gibi şeyler söylese, boşamak niyet etmedikçe, boşamış olmaz. 5- "Şart olsun", "Dilediğini yap!" sözleri, boşamak manasına kullanılan yerlerde, hanımına böyle söyleyince, niyet etmese bile, bir bain talak olur. 6- Hanımına, anam, kızım, kardeşim demekle boşama olmaz. Fakat (Şimdiden sonra anam, kızım veya kardeşim ol) derse boşama olur. Bu bir talak-ı bain olur. 7- Kinayeli sözle boşamada, bain talak iddetinde, hanımının odasına giremez. Kadın süslenemez, koku sürünemez, yabancı kadın gibi talak veren kocasından uzak durur. İddet sonunda yeniden nikah lazımdır. 8- Boşamada, sayı bildirilmezse bir boşama olur. Üç veya fazla sayı söylerse, üç talak ile boşamış olur. "Bedenimdeki kıllar adedince" veya "Denizdeki balıklar adedince" yahut "Gökteki yıldızlar kadar" veya "Üçten dokuza" deyince, yine üç boşama olur. 9- Hanımını boşayan erkeğin akıllı ve uyanık olması gerekir. Sarhoşun, hastanın ve tehdit edilenin sözü ile veya mektubu ile, e-maili ile, faksı ile boşama geçerli olur. Bunlar kadının eline vardığı anda, boş olur. Yani kadın bu boşamayı öğrenince, haberdar olunca boşama gerçekleşmiş olur. 10- Delinin, bunağın, baygının, uyuyanın ve hastalıkla ve kızarak dalgın olanın söylemesi ile boşama olmaz. Kızarak dalgın olmak, söylediğini bilmemek demektir. Bu da iki türlü olur: a) Manasını bilmeden, kast ve arzu etmeden söyleyince, boşama olmaz. Bu kinaye sözler içindir. Yoksa açık kelime ile yani seni boşadım dese, kast ve arzusu olmasa bile yine talak vaki olur. b) Manasını bilerek ve isteyerek söyleyip, sonra söylediğini bilmemek, hatırlamamaktır. Bu sözünü iki şahit işitip, sonra söylerlerse, boşama olur. Yani seni boşadım der, fakat sonra bunu hiç hatırlamaz, sen böyle demiştin denilince hayır ben hiç hatırlamıyorum, böyle bir şey söylemedim derse, eğer iki şahit, evet biz duyduk bu hanımını boşadı derse, o zaman boşama vuku bulur. Demezlerse, adam inkâr ettiği için boşama vaki olmaz. 11- Hiç ilişki olmamış veya bir odada veya tenha bir yerde hiç beraber kalınmamış ise, bir kere boşayınca, kadın iddet beklemeden aynı gün bile, başkası ile evlenebilir. 12- Kocasına veya başkalarına dili ile, hareketleri ile sıkıntı veren, 275 www.dinimizislam.com herhangi bir farzı yapmayan, mesela farz namazları kılmayan, fuhuş şüphe olunan kadını boşamak şart değildir müstehaptır, boşamak iyi olur. 13- Farzı yapmayan mesela namazın farz olduğuna inandığı halde kılmayan kadını boşamamak günah değildir. Kocasının ona güzellikle namaz kıldırmaya çalışması gerekir, çalışmazsa günaha girer. Evlilik vazifesini yapamayan, mesela büyü yapılmış, ilişkiden aciz olan erkeğin hanımı ayrılmak isterse, bunu boşaması vacip olur. 14- Hanımına başka başka üç zamanda birer kere boşarsa, üç defa (Boş ol) veya (Boşadım) derse yahut bir defa (Üç kere boşadım) derse, geri dönüşü olmayacak şekilde nikah bozulmuş olur. Bu kadını tekrar alabilmek için, hulle lazım olur. Hulle demek, iddet zamanı geçtikten sonra kadın başka erkekle nikahlanıp, düğün olup, ilişki olup, o erkek de boşayıp ve bundan sonra, tekrar iddet zamanı geçmek demektir. Ancak bundan sonra, birinci kocası yeni bir nikah ile tekrar alabilir. Bu ise, bir erkek için zillettir, aşağılıktır. Allahü teâlâ, erkeklere boşamak hakkını verdi ise de, bu hakkı gelişi güzel kullanmamaları ve kadınlar, erkeklerin elinde oyuncak olmamaları için, erkeklere bu hulle zilletini yüklemiştir. Hulle korkusundan Müslüman bir erkek, boşama lafını ağzına bile alamaz. Aile arasında boşanmak lafı, şakası olamaz. Üç talakla boşanan kadın, iddet zamanı geçtikten sonra başka bir erkekle evlenip, o erkek de, zifaftan sonra bunu boşamadıkça, ve tekrar iddet zamanı geçmedikçe eski kocasıyla evlenemez. Böyle bir durumda, ilk nikâhları Şafii’ye uygun yapılmamışsa, başka birisiyle evlenmeye gerek kalmadan, Şafii mezhebi taklit edilerek, Şafii’ye uygun nikâh yapmaları caiz olur. (Redd-ül-muhtar) 15- Korkutmak için şaka için de olsa boşama sözlerini hiç kullanmamalı. Hatta ayrılmaya karar verilse bile yine boş ol, boşadım kelimelerini hemen kullanmamalı. Daha sonra ayrılmaktan vazgeçilebilir. Yakınlarıyla dostlarıyla istişare edip ayrılmaya kesin karar verildikten sonra bir talak vermeli. Hiçbir zaman üç talak birden vermemeli. Zaten üç talak birden vermek bid’at ve haramdır. 16- İddet, boşanmadan sonra, kadının yeniden evlenmesi haram olan zamandır. İlk temizlik başından, üçüncü hayzın sonuna kadar olan zamandır. Hayz görmüyorsa, talak için üç ay, ölüm için dört ay on gündür. 17- Hanıma karşı iyi huylu, güler yüzlü olmalı. Onun yanlış hareketlerine, akla uymayan sözlerine ve işlerine sabretmelidir. Onunla tatlı konuşmalı. Onun seviyesine ve aklına uymalıdır. Onunla 276 www.dinimizislam.com şakalaşmalı, oynamalıdır. Yemede, giyinmede, gücü yettiği kadar eli açık olmalıdır. Dinimizde, kadınların bilmesi farz olan şeyleri, elbette öğretmelidir. Hanımının giyinmesinde, evden dışarı çıkmasında, çok sıkı davranmamalı ve başı boş da bırakmamalıdır. Kendini ve hanımını şüpheye, iftiraya düşürecek hallerden sakınmaya çok önem vermelidir. Hanımını, yabancı erkeklerin bulunduğu yerlere göndermemeli, yabancıları görmesine mani olmalıdır. Ev işleri ile vakit geçirmesi, onun zevki olmalı. Ona sert davranmamalı. Şaka olarak da, kızgın olunca da, hiçbir zaman boşamak lafını ağza almamalı, bir defa daha evlenmek lafı etmemelidir. Sual: Nikahı bozan şeyler nelerdir? CEVAP Boşadım demek, boşamak niyetiyle kinaye sözler söylemek, mesela hanımına çık git demek. Bir de küfre düşürücü söz söylemek. Sual: Hanıma çık git (defol git) dedi isek nikah bozulur mu? CEVAP Def ol git demekle nikah bozulmaz. Eğer niyeti boşamak ise, yani artık senden ayrıldım, boş ol anlamında ise, o zaman bir talak-ı bain olur. İddet müddeti geçtikten sonra nikah etmek gerekir. Sual: İnsan hanımı ile tartışma esnasında ben seni bıraktım derse nikah bozulur mu yoksa boşadım demediği müddetçe nikah bozulmaz mı? CEVAP Bıraktım = boşadım demektir. Bir talakla boşamış olur. Sual: İnsan elfaz-ı küfür söyleyince imanı ve nikahı gidiyor mu? CEVAP Evet imanı da nikahı da gidiyor. Boşamak ayrı, küfre düşmek ayrı. Bu talak sayılmıyor. Yani bağın biri kopmuyor. Bin kere küfre düşse bin kere nikah tazelemek gerekir, fakat bu talak sayılmaz. Sual: Bir talak-ı bain olunca, bir boşama olduğunda, iddet müddeti boyunca bu karı koca ayrı mı olurlar? Aynı evde kalabilirler mi? Konuşmaları, görüşmeleri, uygun olur mu? CEVAP Aynen yabancı gibi olur. Adam fâsıksa aynı evde beraber kalmamalıdır. Salih ise haramdan korkacağı için aynı evde kalabilir. Ancak yabancı gibi durur. Zaruretsiz konuşamazlar. Oturup beraberce yemek bile yemeleri caiz olmaz. 277 www.dinimizislam.com Sual: Üçten dokuza şart etmek nedir? Dinimizce sakıncası nedir? Böyle şart edenin ne yapması gerekir? CEVAP Üçten dokuza demek galattır, abartmalıdır. Hepsi üçtür fazlası fazladır. Üç talakla hanım boşanınca bir daha o erkekle evlenemez. Sual: Erkek talak verse, hanım duymadığı müddetçe, boş olur mu? CEVAP Hayır. Sual: Biri, hanımını herkesin yanında boşasa, hanımı bunu 20 yıl sonra duysa, 20 yıl sonra mı boş olur? CEVAP Evet. Sual: Kinayeli sözle hanımını boşayan, sonra bunu kasten inkâr etse, yine boşamış olur mu? CEVAP Evet boşamış olur. Sual: Talak-ı rici ile boşayan, boşadığını hatırlatmak niyetiyle, birkaç defa (Artık işin bitmiştir) dese, talak-ı selase olur mu? CEVAP Evet. Sual: Hanıma (Senden ayrılmak istiyorum) demekle talak olur mu? CEVAP İstiyorum demekle talak olmaz. Sual: İki talak-ı bainden sonra bir talak-ı rici verilse, üç talak olur mu? CEVAP Evet. Sual: Kayınpedere boşamak niyetiyle (Kızını götür) dedim. Hanım duymazsa talak vaki olur mu? CEVAP Olmaz. Sual: Hanıma (İzmir’e varınca seni boşayacağım) dedim. Böyle söylemekle talak vaki oldu mu? CEVAP Hayır. Boşayacağım demekle talak vaki olmaz. Boşadım denirse talak vaki olur. Sual: Hanıma (Annen bize gelirse, şart olsun seni boşarım) dedim. Annesi bize geldi. Talak-ı rici mi oldu? CEVAP 278 www.dinimizislam.com Evet. Sual: Oğluma, (Evime girersen, hanımım boş olsun) dedim. Kavga esnasında istemeyerek girmiş. Talak-ı rici oldu mu? CEVAP Evet. Sual: Talakta kullanıldığını bilmeyenin şart sözü ile talak olur mu? CEVAP Hayır. Sual: Hamile kadının da boşanması sahih midir? CEVAP Evet sahihtir. Sual: Hanımdan ayrılmak günah mıdır? CEVAP Hanımdan ayrılmak günah değildir, helaldir. Ancak Allahü teâlâ, helal da olsa, talakı sevmez. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Allahü teâlânın hiç sevmediği helal şey, talaktır.) [Hakim] Sual: Sitedeki yazı şöyle: Bir kimse, hanımına “Seni boşadım” dese, sonra, şakadan boşamaktan vazgeçtiğini bildirse, boşamaktan vazgeçmiş olur. Hadis-i şerifte, (Üç şeyin şakası da, ciddisi gibi sahihtir. Nikah, boşamak, boşamaktan vazgeçmek) buyuruldu. Boşamaktan vazgeçince, yine üç talak baki mi, yoksa birisi gitmiş olur mu? CEVAP Şakadan boşayınca da bir talak vermiş oluyor, iki talak kalıyor. Rici talakta erkek, iddet zamanı içinde, söz ile veya fiilen, eski nikaha dönebilir. Yani hanımı istemese de, nikah yapmadan evliliğe devam eder. Tekrar almak için, Hanefi ve Maliki’de şahide lüzum olmadan, (Önceki nikaha döndüm) demesi yetişir. Yahut, önceki nikaha dönmek niyeti ile öpmesi veya şehvetle elinden tutması da yetişir. Nikah tazelenmiş olur. Şafii ve Hanbeli’de ise, iki şahit yanında, (Önceki nikaha döndüm) demesi lazımdır. Fakat, velinin bulunması ve izin vermesi gerekmez. Sual: Beyime büyü yapılmış, evlilik vazifesini yapamıyor, ayrılmak istiyorum. Beyimin beni boşamaması günah değil mi? CEVAP Evlilik vazifesini yapmaktan aciz olan erkeğin hanımı ayrılmak isterse, kocasının bunu boşaması vacip olur. Yani boşamaması günahtır. Sual: Uzun zaman ayrı kalmakla nikah bozulmuş olur mu? CEVAP Uzun zaman ayrılmakla nikah bozulmuş olmaz. Boşanmadıkça 279 www.dinimizislam.com boşanılmış olmaz. Sual: Deliren kimsenin nikahları devam eder mi? CEVAP Evet. Sual: Düğünde oynamak nikahı giderir mi? CEVAP Halk arasında bu çok yaygın, düğünde karı koca oynarsa nikah gider diyorlar. Bu bazı din cahillerinin uydurmasıdır. Çırılçıplak soyunsalar da nikaha zarar vermez. Haram ayrı, günah ayrı, nikah ayrıdır. Orada haram işlenir ve bu harama önem verilmezse, (Herkes yapıyor biz de yapsak ne çıkar) diyerek günaha önem vermezse o zaman küfre düşer, küfre düşenin nikahı da gider. Açık gezenin durumu da böyle. Açık gezmenin günah olduğunu bilir, ama (Mecburen açık geziyoruz) derse küfür olmaz. (Açık gezmek günah değil, bu kadar günahın ne önemi var) gibi diyerek, günah küçümsenirse küfür olur. İçki içmek de böyledir. Sual: Boş ol demekle kadın boş mu olur? Boşamak öyle kolay mı? Erkeğin bunu söylemeye üç kere hakkı varmış, üçüncüsünde o kadınla bir daha evlenemezmiş. Bunlar Kur'anda var mı? CEVAP Dinde delil sadece Kur'an değildir. Öyle olsaydı, Allahü teâlâ Kur'anı gönderirdi, alın bununla amel edin derdi, Peygamber göndermezdi. Allahü teâlâ, Peygamber efendimize, (Kur’anı insanlara açıkla) buyuruyor. Her şey Kur’an-ı kerimde açıkça yazmaz. Onun için hadis-i şerifler ve âlimlerin açıklaması da delil olur. Konu ile ilgili dört âyet-i kerime meali: (Boşanmış kadınlar, üç ay iddet müddeti beklerler.) [Bekara 228) (Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutulur, veya iyilikle bırakılır.) [Bekara 229] (Eğer erkek kadını, üçüncü defa boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onunla evlenmesi kendisine helal olmaz. Eğer bu kişi de o kadını boşarsa, [her iki taraf da] Allah’ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlarıdır.) [Bekara 230] (Bu söylenenler Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir, yani kâfirlerdir.) [Bekara 229] Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: 280 www.dinimizislam.com Âişe validemiz anlatır: Bir kimsenin üç talakla boşadığı kadınla, bir başkası evlendi; ancak bu kimse, zifafa girmeden o kadını boşadı. Kadın tekrar önceki kocasına dönmek istemişti. Durum Resulullaha sorulunca buyurdu ki: (Hayır, ikinci evliliğinde cinsi ilişki olmamışsa, önceki kocasıyla evlenemez.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud Tirmizi, Nesai, Muvatta] Sual: Bir ateist ile talak üzerine konuşuyorduk. “Bir söz ile talak olur mu?” dedi. Ne cevap vermeliyiz? CEVAP Bu hüküm, Müslümanlar içindir, ateistler için değildir demeniz yetişir. Din öyle diyorsa öyledir. Müslüman için durum şöyledir: Bir söz ile [boşadım demekle] insanın hanımı yabancı olduğu gibi, bir söz [nikah] ile de elin kızı, bizim hanımımız olur. Bir söz ile [kelime-i şehadet ile] müslüman olur. Bir söz ile [Mesela Allah yok demekle] insan kâfir olur. Kanunlar bir Evet ile çıkar, bir Hayır ile reddedilir. Bütün hayatımız bir evet ve hayır ile cereyan eder. Günlük işlerde bunu ateist de bilir ve yapar, ancak söz konusu din olunca, ateistliğini gösterir. Unutmamalı ki, Allahü teâlâ, Cenneti boşuna yaratmadığı gibi, Cehennemi de boşuna yaratmadı. Tehditle talak Sual: Hanımına zulmeden, döven, dine uymasını yasaklayan, kocalık vazifesini yapmayan, eve barka girmeyip nafakasını bile vermeyen, buna rağmen onu boşamayan sadist bir erkeğe, kadının yakınları, (Karını boşa yoksa seni öldürürüz) diye tehdit etseler, o da korkup hanımını boşasa, bu boşama dinen sahih olur mu? CEVAP Evet sahih olur. O kadın iddet bittikten sonra başkasıyla evlenebilir. Evlendikten sonra da artık o kadını geri alamaz. Din kitaplarındaki ifade şöyledir: Tehdit edilen kimsenin sözü, mektubu, telefonu, mesajı ile talak yani boşama Hanefi mezhebinde sahih olur. Diğer üç mezhepte sahih olmaz. Tehdit bittikten sonra, tehdit edilerek karısını boşayan kimsenin, kadın başkasıyla evlenmemişse ve eski kocasıyla da evlenmek istiyorsa, boşadığı kadını, iki talak hakkı daha olduğu için tekrar nikâh ederek alması sahih olur. Talak-ı bain ve talak-ı rici Sual: Talak-ı bain ile talak-ı rici arasındaki fark nedir? 281 www.dinimizislam.com CEVAP Talak, boşamak demektir. Talak-ı bain kesin boşama demektir. Talak-ı rici, açık boşamadır. Mesela seni boşadım denirse, talak-ı rici olur. Ama istediği zaman, eski nikahına dönebilir. İddet bitene kadar dönmezse, talak-ı rici, talak-ı bain halini alır. Üç talak hakkından birini kaybetmiş olur. Talak-ı bainde ise, kinayeli sözlerle kadın boşanır. Mesela boşamak niyetiyle, (babanın evine git) demesi gibi. İddet bitmeden artık o kadınla evlenilemez. Boşama niyeti olmadan söylerse talak olmaz. Talak-ı ricinin, talak-ı bainden farklı yönleri şunlardır: 1- Nikahı yenilemek gerekmez. Eski nikaha döndüm diyerek hanımının elini tutması yeter. Bainde ise, iddet bitmeden nikah yapılamaz. İddet bitince de, kadın razı olursa ancak nikah yapılabilir. 2- Mehri çoğaltmaya gerek kalmaz. Bainde ise, yeni nikah olacağı için arzu ettiği mehri isteyebilir. 3- Şahitsiz evlenebilir. Bainde ise, iddet bitince iki şahit şarttır. Çünkü bu yeni bir evliliktir. 4- Kadın razı olmasa da erkek ben eski nikahıma döndüm demesi yeterlidir. Bainde ise, kadın razı olmadan evlenilemez. 5- İddet müddeti içinde, karı kocadan biri ölürse, biri diğerine mirasçı olur. Bainde mirasçı olamaz. 6- İddet müddeti içinde erkek ölürse, kadının iddeti, ölüm iddeti olur, yani dört ay on gün bekler. Bainde ise, normal iddeti bitince, başkası ile evlenebilir. 7- Kadın, riciden sonra süslenebilir. Ama bainde, iddet müddeti içinde süslenemez. 8- Kadın, kocası ile aynı evde kalabilir. Bainde ise kalamaz. Ancak ayrı odada kalabilir. Yani ona yabancı durumdadır. 9- Talak-ı rici, nikahı kökten söküp atmaz, ona bir gevşeklik meydana getirir. Rici, yaralamaya, bain ise öldürmeye benzer. 10- Îlâ, Zıhar geçerli olur, kazf ederse li’an gerekir. Îlâ: Hanımına, dört ay veya daha çok zaman veya zaman söylemeyerek, (Sana yaklaşmayacağım) diye yemin etmektir. Dört ay içinde yaklaşmazsa, bir talak-ı bain olur. Dört ay içinde, yemini bozarsa, hanımı boş olmaz. Yemin kefareti verir. Zıhar: Erkeğin, hanımını veya yüz, baş, ferç gibi bir organını, mahreminin bakması haram olan yerine benzetmesidir. (Senin başın anamın sırtı gibidir) demek gibi. Kefaretsiz hanımına sarılması, öpmesi, beraber yatması haram olur. Zıhar kefareti, oruç kefareti gibidir. 282 www.dinimizislam.com Li’ân: Hanımına, zaniyesin veya bu çocuk benden değildir dese, karısı hakimden li’an isterse, hakim, li’an yapılmasını emreder. Li’an yapmak için, önce erkek, (Sözüm doğrudur) diye yemin eder. Dört kere tekrar eder. Beşincisinde, (Yalan söylüyorsam, Allah’ın laneti benim üzerime olsun) der. Sonra kadın, dört defa (Allah şahit olsun ki, bu adam bana zaniye demekle, yalan söyledi) diye yemin eder. Beşincisinde, (Doğru söyledi ise, Allah’ın gazabı benim üzerime olsun) der. Sonra hakim, bunları bir talak-ı bain ile ayırır. Kazf: Namuslu bir kadına zina etti diye iftira etmektir. Sarhoşun sözlerinin hükmü Sual: Sarhoşun talakı ve küfrü geçerli midir? CEVAP Delinin, çocuğun, bunağın, baygının, uyuyanın ve hastalıkla ve kızarak dalgın olanın söylemesi ile talak olmaz. Kızarak dalgın olmak, söylediğini bilmemek demektir. Bu da iki türlü olur: Manasını bilmeden, kast ve arzu etmeden söyleyince, talak vaki olmaz. Manasını bilerek ve isteyerek söyleyip, sonra söylediğini bilmemek, hatırlamamaktır. Bu sözünü iki şahit işitip, sonra söylerlerse, talak vaki olur. Bayılanın, delirenin, ilaçla veya içki içerek sarhoş olanın abdesti bozulur. Talak veren erkeğin uyanık olması lazımdır. Sarhoşun sözü ile veya mektubu ile talak vaki olur. Şafii mezhebinde, sarhoşun sözü ile, talak vaki olmaz. (Mecmuai Zühdiyye) Sarhoş iken, bilmeyerek küfre sebep olan bir şey söyleyenin imanı gitmez. Mürted olmaz. Ancak sarhoş iken, zevcesini boşaması, alış verişi sahih olur. (Emali kasidesi) Sarhoş iken, ne söylediğini bilerek kıldığı namazları sahih olur, borçtan kurtulur ancak namaz kılmakla hasıl olacak büyük sevaba kavuşamaz. Boşanmadan evlenilmez Sual: Bir olay yüzünden hapse düştüm. Karım, uzun yıllar hapiste kalacağımı sanarak, hemen gidip başka biri ile evleniyor. Bu olaydan hiç haberim olmadı. Çok geçmeden hapisten çıktım. Karım, yeni kocasından ayrılıp tekrar benimle evlendi. Ama boşanınca iddet bekleme diye bir şey varmış, biz iddet beklemedik. Günah oldu mu? CEVAP O sizin zaten nikahlı eşiniz idi. Siz onu boşamamıştınız. Onun başkası ile evlenmesi caiz değil idi. Tekrar sizinle beraber olması için iddet beklemesi gerekmez, hatta nikah da gerekmez. Ama her zaman 283 www.dinimizislam.com nikah tazelemek iyi olur. Siz boşamadan hanımınız başkası ile asla evlenemez. Başkası da eşini boşamadan sizinle evlenemez. Sual: Bir kimse, hanımını boşamak niyetiyle (Babanın evine git!) gibi kinayeli bir söz söylese, hanımı da, (Boşamak niyetiyle mi söyledin?) dese, o da, inkâr edip, (Hayır, gezmek için git demek istedim) dese hanımını boşamış olur mu? CEVAP Evet, boşamış olur; çünkü burada niyet geçerlidir. Boşanma dilekçesi Sual: Hanımla avukata gidip, boşanmaya karar verdik diye bir dilekçe yazdırdık. Dilekçeye, ayrılmaya karar verdik diye imza atınca, dinen bir talak mı vaki oldu? CEVAP Evet. Tehditle boşatmak Sual: Şafii mezhebinde işkenceyle zorlananın sözüyle talak vaki olmadığını bilen Hanefi bir erkek, talak vermesi için tehdit edilince, boşamanın sahih olmaması için, Şafii mezhebini taklit etmesi caiz olur mu? CEVAP Evet, caiz olur. Talak olmaz Sual: Beyim, (Şart olsun seni yalnız olarak hiç bir yere göndermem) dedi. Ondan habersiz teyzeme gidip gelsem talak vaki olur mu? CEVAP Beyiniz göndermediği için talak vaki olmaz. Beyiniz duysa da, yine talak vaki olmaz. Talak-ı bain Sual: Boşamak niyetiyle hanımına, (Seni eşim olarak tutarsam Allah benim canımı alsın) demekle, bir talak-ı bain olur mu? CEVAP Evet. İddet müddeti içinde talak Sual: S. Ebediyye’nin talak bahsinin başında, (Ric’i olsun, bain olsun, üçten az olarak boşanmış kadına, iddet zamanındayken tekrar talak verilebilir) deniyor. Bir talak vermekle kadın zaten boş oluyor. İkinci talak vermesi geçersiz değil mi? CEVAP (İddet zamanındayken tekrar bir talak verilebilir) deniyor; çünkü o 284 www.dinimizislam.com kadın hâlâ o adamın hanımı sayılıyor. Erkek, nafaka vermek mecburiyetinde oluyor. Kadın da bu iddet müddeti bitmeden başkasıyla evlenemiyor. Ölüm iddetinde de kadın, iddet bitmeden başkasıyla evlenemiyor, ölen adamın hanımı sayılıyor. Ölüsüne bakabiliyor. Talak-ı selase Sual: S. Ebediyye’de, başka başka üç zamanda birer kere boşamanın talak-ı selase [üç boşama] olacağı bildiriliyor. Bir kimse, hanımına peş peşe (Seni boşadım, seni boşadım, seni boşadım) dese veya birer saat arayla üç ayrı yerde (Seni boşadım) dese, yine talak-ı selase olur mu? CEVAP Evet, üç bağ da kopmuş olur. Sen bana haramsın Sual: S. Ebediyye’de, (Erkek zevcesine (Sen bana haramsın) deyince, niyet etmese bile, bir talak-ı bain vaki olur) deniyor. Bu söz kinayeliyse niye niyet gerekmiyor? Sarih yani açık bir sözse niye talak-ı ric’i olmuyor? CEVAP Bu, istisna bir sözdür. (Sen bana haramsın) sözü, kinaye olmasına rağmen, bunda, sarih söz gibi niyete gerek kalmıyor. Kinaye söz olduğu için de talak-ı bain oluyor. Sen haramsın Sual: Nikâh kıyılırken, boşama yetkisi verilmiş olan kadın, kocasına (Sen haramsın) dese boşama vaki olur mu? CEVAP Boşama olmaz. Eğer, (Sen bana haramsın) derse o zaman bir talak-i bain olur. (Hindiyye) Çünkü bir erkek, nikâhı olmayan bütün kadınlara haramdır. Sen bana haramsın denince, kime haram olduğu bildiriliyor. O zaman da, talak vaki oluyor. Birinci talakı tasdik Sual: Avukata gidip, (Karımı boşamaya karar verdim) diye bir dilekçe yazdırdım. Avukat bana (Ciddi olarak hanımından ayrılmayı kabul ediyor musun?) diye sorunca da, evet dedim. Sonra pişman oldum. Dilekçeye (Boşamaya karar verdim) diye imza atınca, bir talak mı vaki oldu? Avukat sorunca evet demem ikinci bir talak mı? CEVAP Boşamaya karar verdim denince, yani geçmiş zaman şeklinde söylenince, bir talak vaki olur. Avukata evet denince, birinci söz tasdik 285 www.dinimizislam.com edilmiş olur. İkinci bir talak yani boşama olmaz. Hanımına kızım demek Sual: Bir kimseye, hanımıyla telefonda konuşurken, (Kiminle konuştun?) deseler, o da, (Kızımla konuştum) dese veya hanımını gösterip (Bu benim kızım) dese nikâha zararı olur mu? CEVAP Hayır, zararı olmaz. Bunun gibi, bizzat hanımına, kızım, anam veya kız kardeşim demekle de talak olmaz. (Artık, bundan sonra, anam, bacım ol) denirse, bir talak-ı bain olur. Mubahla sarhoş olmak Sual: Gıda, ilâç gibi, mubah bir şey yiyip içmekle sarhoş olan bir kimsenin, sarhoşken söylediği sözüyle talâk yani boşama geçerli olur mu? CEVAP Geçerli ve geçersiz olduğunu bildiren muteber fıkıh kitapları vardır. (Redd-ül muhtar, Hindiyye) Böyle durumlarda ihtiyata riayet etmelidir. Şarta bağlı boşama Sual: Bir kimse, hanımına, (Falan yere gidersen, üç talakla boş ol) dese, hanımının da, o yere gitmesi mutlaka gerekiyorsa, bunun kurtuluş çaresi var mıdır? CEVAP Evet, çaresi vardır. Hanımını bir talakla boşar. İddet zamanı bittikten sonra, hanımı boş olduğu için, artık rahatça gidilmesi gereken yere gider. Daha sonra, hanımla tekrar nikâh kıyarlar. Hanımı artık oraya gitse de boşama olmaz. Bağın biri koptuğu için, iki bağ ile evliliğe devam ederler. (Nimet-i İslam) Nikâh ve talak Sual: Erkek cünüpken, kadın hayzlıyken nikâh yapılmaz ve boşama da geçerli olmaz deniyor. Dinde böyle bir şey var mıdır? CEVAP Hayır, nikâh da, talak da geçerlidir. Hayzlıyken boşamak bid’attır, haramdır; fakat boşama yine geçerli olur. (Redd-ül-muhtar) Nikâhı Şâfiî’ye uygun yapmamak Sual: Günümüzde, çok kimse, boşamakla ilgili hükümleri bilmiyor. Üç talakla boşamalar, çok oluyor. O zaman da, pişman olunca geri dönüş imkânı olmuyor. Şâfiî’ye göre bir çıkış yolu bırakılması için, ilk nikâh Şâfiî’ye uygun yapılmasa, mesela dini nikâh kıyılırken kızın babası veya velisi, orada bulunmasa uygun olur mu? 286 www.dinimizislam.com CEVAP Evet, iyi olur. O zaman, ileride üç talakla boşama gibi bir durum olursa, Şâfiî’ye göre nikâh kıyma imkânı olur. Öfkeliyken boşamak Sual: S. Ebediyye’de, (Kinaye söyleyince, boşamaya niyet ettiyse veya öfkeliyse bir bain talakla boşamış olur) deniyor. Bu ifadeden, öfkeli olunca, kinaye söz söylese, mesela (babanın evine git) dese, fakat boşamaya niyet etmese de yine boş olduğu mu anlaşılıyor? CEVAP Evet, kadaen boşamış oluyor. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: Talak müzakeresi ile, öfke hali de niyet hükmündedir. Bir kimse (sen benden üç defa) dese, boşamaya niyet etmişse yahut talak müzakeresi halindeyse, kadın boş olur. Öfke ve müzakere hallerinde, niyetsiz talak vaki olur. Öfke veya müzakere, kadaen yani hukuken [mahkemece] niyetin yerini tutar. (Redd-ül muhtar) Talak müzakeresi demek, karı koca arasında, kavga esnasında boşanma konusunun görüşüldüğü durumdur. Boşama çeşitleri Sual: Sünnete uygun boşama nasıl olur? CEVAP Boşama, sünnete uygun ahsen ve hasen talak ile bid’at talak olmak üzere üçe ayrılır: 1- Ahsen talak: Zifafa girilmemiş bir kadını, iddeti tamam oluncaya kadar, bir daha boşamamak üzere, cinsel ilişki vâki olmayan bir temizlik halinde, yalnız bir talak-ı ric’i ile boşamak, hem sünnete uygun, hem de hasen kısmına göre ahsen yani daha güzeldir. 2- Hasen talak: Zifafa girmiş hanımını, içinde cinsel ilişki vâki olmayan bir temizlik halinde bir kere boşadıktan sonra, iddet tamam oluncaya kadar üç ayrı temizlik zamanında, hayz görmeyen kadınlardan olduğu takdirde de, cima etmeksizin ayrı ayrı üç ayda, üç defa boşamaktır. Bu da sünnete uygundur. 3- Bid’at talak: Birinci ve ikinci kısma aykırı olan talak şeklidir. Böyle boşama geçerli olmakla beraber, haramdır. Bir temizlik müddeti içinde bir defada üç kere boşamak veya üç ayrı temizlik zamanında boşayacak şekilde ara vermeden, ayrı ayrı üç defada boşamak, iki talakı bir defada veya ayrı ayrı zamanlarda vermek, cinsel ilişkide bulunduğu temizlik müddeti içinde 287 www.dinimizislam.com ve bir de, kadın hayzlıyken yapılan boşamadır. Nifas da hayz gibidir. Yani lohusalık hâlinde de boşamak bid’attir. (Mecmua-i Zühdiye) Zifafa girmeden önce Sual: Zifafa girmeden önce verilen talak geçerli olur mu? CEVAP Evet, geçerli olur. Talak, zifafa girmeden önce verilirse, kadın iddet beklemeksizin ayrılmış olur. Bir kimse zifafa girmediği hanımına (Sen üç defa boşsun) dese, boşama, sayı ile söylendiği için boşama vâki olur, fakat ayrı ayrı yapılan boşamada, üç talakın yalnız birincisi vâki olup, ondan sonraki ikinci ve üçüncüsü geçerli olmaz. Zifafa girilmiş kadında ise, boşamaların hepsi vaki olur. Bu sebeple kocanın, zifafa girdiği hanımı hakkında yaptığı üç boşama için, (Yalnız birinci boşamayı kastetmiştim) demesi geçerli olmaz, yani üç boşama da vaki olur. (Bir kere boşsun) veya (iki kere boşsun) yahut (üç kere boşsun) denilse, kadın zifafa girilmiş olsun veya olmasın, boşama, ancak söylenilen sayıya göre gerçekleşir. Bir kimse zifaf görmüş hanımına (Sen boşsun, sen boşsun) dese iki boşama vâki olur. Eğer maksadının, ilk söylediğini kuvvetlendirme olduğunu söylerse, bu sözü dini bakımdan tasdik olunur, ama kadaen yani hukuken iki boşama vâki olur Bir şeye niyet edilmezse, o zaman dinen de iki boşama olur. (Mecmua-i Zühdiye) Şaka ve yanılma Sual: Hanımına şaka olarak (Boşadım) demekle, bunu yanılarak, dil sürçmesiyle söylemenin hükmü aynı mıdır? CEVAP Aynı değildir. Şakayla söylemek, bilerek, şuurlu söylemektir. Dil sürçmesi ise, insanın elinde olmayan bir durumdur. Şaka ile yanılma arasındaki fark, şaka yapanın, hem kadaen, hem de dinen, yanılanın ise yalnız kadaen yani hukuken boşaması vâki olur. Yani yanılarak söylenince dinen talak olmaz. (Mecmua-i Zühdiye) Delinin ve uyuyanın boşaması Sual: Delinin, bunağın, baygın olanın ve uyuyanın boşaması geçerli olur mu? CEVAP Gerek hiç iyileşmesin, gerekse bazı vakitlerde iyi olsun, delinin, hastalığı halinde boşaması geçerli olmaz. Aklı başındayken söylerse boşaması vâki olur. Bunağın, bayılmışın ve uyuyanın boşaması da 288 www.dinimizislam.com geçerli olmaz. (Mecmua-i Zühdiye) Zifaf olmamışsa Sual: Zifafa girilmemiş olan kadını sünnete uygun boşamak için, hayzdan temizlenmesini beklemek gerekir mi? CEVAP Hayır. (Mecmua-i Zühdiye) Hayızlı kadını boşamak Sual: Kadına, hayız halindeyken (Boşsun) dense, boşama geçerli olur mu? CEVAP Hayızdan temizlenene kadar boş olmaz. Hayızdan temizlenince boşama gerçekleşmiş olur. (Mecmua-i Zühdiye) Boşama vaki olur demek Sual: Erkek, (Evden çıkarsan, boşama vâki olur) derse, yani açıkça (Sen boşsun) ifadesini kullanmazsa, hanımını boşamış olur mu? CEVAP Hayır. Burada boşamanın kime veya hangi kadına yönelik olduğu belirtilmediği için, yani (Boşama vâki olur) sözünün, kim için söylendiği belli olmadığı ve açıkça (Sen boşsun) denmediği için, boşama vâki olmaz. (Evden çıkarsan sen boşsun) denirse, o zaman boşama gerçekleşir. (Mecmua-i Zühdiye) Boşadın mı? Sual: Birisine, (Hanımını boşadın mı?) dense, o de (Evet) dese, hanımını boşamış olur mu? CEVAP Evet, bir talak-ı ric’i olur. Niyeti bain de olsa, üç talak da olsa, yine bir talak-ı ric’i olur. (Mecmua-i Zühdiye) Boşsun demek Sual: Erkek hanımına, iple bağlı değilsin anlamında, yani “boş” kelimesinin talakla hiç ilgisi olmayan bir anlamını kastederek (Boşsun) dese, yine talak vâki olur mu? CEVAP Dinen boşama olmaz, kadaen yani hukuken bir talak-ı ric’i olur. (Mecmua-i Zühdiye) Bana haramsın Sual: Hanımına, (Bana haramsın) demekle, boşama gerçekleşir mi? CEVAP Evet, boşama niyeti olmasa da, böyle demekle boşama gerçekleşmiş 289 www.dinimizislam.com olur. (Mecmua-i Zühdiye) Sen boşandın Sual: Bir kimse, evlendiği dul hanımına, (Sen boşandın) dese, hanımını boşamış olur mu? CEVAP Eski kocasından talakla değil de, ölerek boşanmışsa, talak vâki olur. (Mecmua-i Zühdiye) Senden boşum Sual: Erkek hanımına, (Ben senden boşum) dese, boşama gerçekleşir mi? CEVAP Hayır. Bu sözle boşamaya niyet etse bile boşama vâki olmaz, çünkü erkek boşanmaz, kadın boşanır. Kadın, (Ben kendimi boşadım) der de, kocası tasdik ederse, o zaman niyete bakılmaksızın kadın boş olur. (Mecmua-i Zühdiye) Nikâhını bağışladım Sual: (Sana nikâhını bağışladım) demekle talak olur mu? CEVAP Evet, olur. (Mecmua-i Zühdiye) Beni boşa! Sual: Bir erkek, (Beni boşa) diyen karısına, (Seni boşamazsam iki elim kurusun) dese, boşama vâki olur mu? CEVAP Evet, hanımını boşamış olur. (Mecmua-i Zühdiye) Zevcelikten uzaklaştırdım Sual: Hanımına, (Seni hanımlıktan uzaklaştırdım) demekle, boşama gerçekleşir mi? CEVAP Evet, boşamaya niyet etmese de boşama vaki olur. (Mecmua-i Zühdiye) Hanımın var mı? Sual: (Senin hanımın var mı?) diye sorulduğunda, (Yok) cevabını verilirse, talak vâki olur mu? CEVAP Hayır. Boşamaya niyet etse bile, nikâhı inkâr, talak olmayacağı için, talak vâki olmaz. (Mecmua-i Zühdiye) Şartlı boşama Sual: (Falancayla konuşursan boşsun) veya (Şu eve girersen 290 www.dinimizislam.com boşsun) denildikten sonra, falanca dediği kimse ölse ve o ev bahçe olsa, ne olur? CEVAP Yapılan şartlı boşama, hükümden düşer. (Mecmua-i Zühdiye) Bir boşama için üç imza Sual: Eşimle anlaşmalı olarak boşanmaya karar verdik. Üç nüsha boşanma anlaşması hazırlayıp imzaladık. Böyle üç nüshaya üç imza atmakla bir talak mı oldu? Yemin etmek de böyle midir? CEVAP Boşama anlaşmasına bin tane de imza atılsa, bir talak olur. Bir kimse, hanımına, (Seni boşadım) dese, sonra hanımının duymadığını sanarak tekrar, (Seni boşadım dedim, duymadın mı?) dese yine bir talak olur. Tekrar, (Anlamıyor musun, seni boşadım diyorum) diye ilk söylediğini hatırlatmak için söyleyince bir talak olur. Boşadığını hatırlatmak maksadıyla bin kere söylese, ayrı bir boşama olmaz, eskisini açıklamak olur. Ne niyetle söylediğini ancak erkek bilebilir. Onun sözü geçerlidir. Yalan söylerse sorumlu kendisi olur. Hanımına günah olmaz. Hatırlatmak için değil de, üç kere boşamak için, (Seni boşadım, seni boşadım, seni boşadım) derse üç talak olur. Önceki söylediğini hatırlatmak maksadıyla defalarca söylese, bir talak olur. Hanımına bir kere, (Seni boşadım) dedikten sonra hanımı (Beni boşadın mı) diye sorsa, o da (Evet, boşadım dedim ya) dese yine bir talak olur. Yani ilk söylediğini bildirmiş olur, ikinci bir talak olmaz. Başkaları sorsa, (Hanımını boşadın mı) deseler, o da önceki boşadığını bildirmek için, (Evet, boşadım) dese ikinci bir talak olmaz. Böyle kaç kişi sorarsa sorsun, bir talak olur. Bu durum yeminde de aynıdır. Aynı şeyi kuvvetlendirmek amacıyla, peş peşe veya başka zamanlarda defalarca, (Vallahi şunu yapmayacağım) diye yemin etse, bu yeminini bozunca yine bir yemin kefareti gerekir, çünkü sonraki yeminler birinci yemini hatırlatmak, vurgulamak için söylenmiştir. Ayrı bir yemin değildir. Tekit için değilse, hepsi ayrı yemin olur. Yemin ve talak Sual: (Şart olsun) veya (Üçten dokuza şart olsun…) denince, dinen boşama gerçekleşir mi? CEVAP Bir kimse, o sözün boşamada kullanıldığı biliyorsa, öyle söyleyince, boşama geçerli olur. Bilmiyorsa boşama olmaz. Yani şart olsun demenin, (Hanımımı boşadım) anlamında olduğunu bilmiyorsa, boşama olmaz. 291 www.dinimizislam.com Şarta bağlı talak Sual: Bir kimse, (Şu işi yaparsam veya şu kişiyle konuşursam hanımım boş olsun) dese, bu şartından vazgeçebilir mi? CEVAP Hayır. Şarta bağlı talak veren, bundan vazgeçemez. (Nimet-i İslam) Kadına da boşanma hakkı Sual: Bir kadın, boşanma hakkı kendi elinde olmak üzere nikahlanmak için ne yapması gerekiyor? CEVAP Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’de diyor ki: Kadın, boşanmak benim elimde olmak üzere seninle evlendim der ve erkek de bunu kabul ettim derse, kadının boşanması kendi elinde de olur. Erkek eşine (İşin, senin elinde olsun) veya (Kendini sen boşa) yahut (Diler isen boşsun) gibi cümlelerden birini söylerse, kadın, ancak o oturumda kendisini boşayabilir. Kocası (Ne zaman istersen kendini boşa) derse, o oturuma mahsus olmaz. Kadın istediği zaman, kendini boşayabilir. Kendisine boşanmak hakkı verilen kadın, kocasına (Seni boşadım) derse, boşanma işi gerçekleşmez. (Kendimi boşadım) demesi lazımdır. Nikah yapılırken kadın, (Ne vakit istersem, kendimi senden boşamak üzere...) diyerek, şart ederse, erkek de, nikah yapılırken, bu şartı kabul ettim derse, böyle şartlı nikah sahih olur ve kadın da boşanmak hakkına sahip olur. Erkek boşanma hakkını verse, kadın (Ben boşanma hakkını istemem) dese de, hakkını red etmiş olmaz. Dilediği zamanda, kendini boşayabilir. Erkek nikah yaparken, (Boşanmak senin elinde olmak üzere, seni nikah ettim) derse, nikah sahih olup, boşanmak hakkı kadının elinde olmaz. Fakat, önce kadın, (istediğim zaman, boşanma hakkı elimde olmak üzere sana nikahlandım) der, erkek de, (kabul ettim) derse, hem nikah sahih olur, hem de, boşanmak kadının elinde olur. Sual: Nikah kıyılırken, kadının boşanma hakkını almasını tavsiye eder misiniz? CEVAP Tecrübelerimize istinaden söylüyoruz. Genelde kadın erkeğe göre daha duygusaldır. Olaylarda tez etkilenir. Hislerine mağlup olur. Zaruri haller hariç, boşanma hakkını almasını tavsiye etmeyiz. 292 www.dinimizislam.com Nikah nasıl tazelenir Sual: Nikâh nasıl tazelenir? CEVAP Nikâh tazelemek demek, yeniden nikâh kıymak demektir. Bunu bir hocanın nezaretinde yapmak gerekmez. Yalnız birinin nikâhı tazelemesi yetişmez. Erkek ile hanımının, iki erkek veya bir erkekle iki kadın şahit yanında nikâhı tazelemeleri lazımdır. Kolaylık olmak için, nikâhını yenilemeye, hanımından vekâlet almalı. Nikâh tazelemek için hanımdan vekâlet aldıktan sonra, iki erkek şahit yanında, (Öteden beri, nikâhlım olan hanımımı, onun tarafından vekâleten ve tarafımdan asaleten kendime nikâh ettim) denirse nikâh tazelenmiş olur. Eğer önceki nikâh sahih değil ise bu nikâh sahih olur. Erkek hanımından vekâlet almadan kendi kendine şahitler huzurunda nikâh tazeleyemez. Kadının nikâh tazelemek için eşine (Nikâhımızı kıymak üzere seni vekil ettim) demesi yetişir. Vekillikten azletmedikçe ömür boyu bu vekâlet geçerlidir. Vekâlet verirken şahit gerekmez. Hanımdan vekâlet alarak, tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh duası fâsık da olsa iki Müslüman şahit yanında okunursa, o iki kişi de, bu duanın nikâh tazelemek duası olduğunu bilirlerse, nikâh yine tazelenmiş olur. İki erkek veya bir erkek ile iki kadın şahit olmadan sadece bu duayı okumakla nikâh tazelenmez. Erkek ve kadın şahitlerin müslüman, akıllı ve baliğ olmaları şarttır. Nikâhı tazelenecek erkek ve kadını tanımaları da gerekir. Dede, nine, baba, anne, amca, hala, dayı, teyze, evlat, torun, kardeş, yeğen de şahit olabilir. Camide imam efendi, tecdid-i iman ve nikâh duasını cemaatle birlikte okursa, cemaat birbirlerine şahit olmuş, nikâhları da tazelenmiş olur. Tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh duası şöyledir: (Allahümme innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah.) Vekâleten nikâh tazelemek Sual: Evli olan karı kocanın, ikisinin de vekâletini alan kişi, onlar yokken nasıl nikâh tazeler? CEVAP Nikâh tazelemek, yeniden nikâh kıymak demektir. Vekil, nikâhları tazelenecek karı kocayı tanıyan, iki erkek Müslüman şahit yanında, 293 www.dinimizislam.com (Vekili olduğum filan kadını, vekili olduğum filan kimseye tezvic ettim) derse, nikâhları tazelenmiş, yani yeniden nikâhları kıyılmış olur. Doğum kontrolü ve kürtaj Sual: Çocuk olmaması için tedbir almak mesela prezervatif kullanmak caiz mi? CEVAP Evet caizdir. Sual: Kadın çocuk olmaması için spiral kullansa, caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Erkek, hanımı razı olmadığı halde, çocuk olmaması için tedbir alabilir mi veya hanımını tedbir almaya zorlayabilir mi? CEVAP Hayır. Sual: Kürtajın, tıptaki ve dindeki yeri nedir? CEVAP Tıp yetkilileri diyor ki: “Kürtajın riskleri gebelik büyüdükçe artar. Özellikle büyük gebeliklerde kürtaj esnasında çok kanama olabilir. Kanama durdurulamaz ise tehlike arz edebilir. Onun için kürtaj ilk aylarda yapılmalıdır. Kürtajın yasal sınırı 10 hafta, yani 2,5 aydır. Bundan sonra kürtaj olmak illegaldir. O halde kürtaj için gecikmemeli, 2,5 ayı aşmamaya gayret etmelidir. Kürtaj imkanına ulaşmamış binlerce bayanın gayri sıhhi metotlarla gebeliğini kendi kendine sonlandırmasında meydana gelen ağır hastalıkla hayatını kaybettiği acı bir gerçektir. O halde kürtaj meşru yollarla yapılmalıdır. Yasalara göre 18 yaşından büyük ve evli olan kadınlar, hem kendi, hem de eşlerinin rızası ile kürtaj olabilir. Resmen evli görülmeyen kadınlarda eş rızası aranmaz. 18 yaşından küçükler ise ancak veli veya vasilerinin onayı ile kürtaj olabilirler.” Dinimizde ise, özürsüz çocuk aldırmak haramdır, yasaktır. Hele fakirlikten korkarak, rahmindeki çocuğu öldürmek, haksız yere cana kıymak, yani cinayet olduğu gibi, evlat hakkını da tanımamaktır, büyük günahtır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden çocuk aldırmak caiz olur. Kütüb-i sittedeki, (İnsan, anne karnında nutfe [sperma] olarak 40, aleka [embriyo] olarak 40, et parçası olarak da 40 gün kalır. Bundan sonra ruh verilir) mealindeki hadis-i şerifini de esas alan âlimler, bir özürden dolayı, 1 aydan 4 aya kadar kürtaja izin vermişlerdir. (Redd-ül-muhtar) 294 www.dinimizislam.com Başka sebep olmasa da, İslam terbiyesi ile yetiştirememek korkusu özür olur. Yani İslam terbiyesi verememek niyetiyle dört aydan önce çocuk aldırmak caiz olur. (S. Ebediyye) Çocuk aldırmak Sual: S. Ebediyye’de, dört aylık olmamış çocuğu, din bilgisi verememek, İslam terbiyesiyle yetiştirememek korkusuyla aldırmanın caiz olduğu bildirilirken, İslam Ahlakı kitabında, Fetava-yı Hindiyye’den naklen, bir şart bildirilmeden, dört aydan önce aldırmanın caiz olduğu bildiriliyor. Bu iki ifade arasında bir çelişki yok mu? CEVAP Hayır, bir çelişki yoktur. İslam Ahlakı’nda, (Dört aylık çocuğunu aldıran kadın cezalandırılır. Daha önce aldırması caizdir) deniyor. Hindiyye’ye bakılınca, mesele daha kolay anlaşılıyor. Bir özürle, dört ayı geçmiş bir çocuğu aldıran kadının cezalandırılacağı bildirildikten sonra, ancak dört aydan önce aldırabileceği açıklanıyor. Yani özürle de olsa, zaruretsiz dört aydan sonra aldıramaz, dört aydan önce özürle aldırabilir deniyor. İfade şöyle: Emzikli bir kadın, gebe olur, sütü kesilir ve emen çocuğun hayatı tehlikeye düşer, o çocuğun da babası olmazsa; gebelik 4 ay olmadan önce, o kadın ilaçla çocuğunu düşürebilir. Ancak 4 ay geçtikten sonra, çocuğunu aldırması caiz olmaz. (Fetava-yı Hindiye) Dinimizde, özürsüz çocuk aldırmak haramdır, yasaktır. Hele fakirlikten korkarak, çocuğu, anne karnındayken, ilaçla veya başka metotla öldürmek, kürtajla almak, cinayet olduğu gibi, evlat hakkını da tanımamaktır, büyük günahtır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olacak bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden, yani 120 günlük olmadan önce aldırmak caiz olur. Demek ki, çocuk aldırabilmek için iki şart gerekiyor: 1- Çocuğun 120 günlükten küçük olması, 2- İslam terbiyesi verememe endişesi, çocuğa veya anneye bir zarar gelmesi gibi bir özrün bulunması. 5 aylık çocuk Sual: Down sendromu olduğu anlaşılan beş aylık çocuğu kürtaj caiz midir? CEVAP Dört aydan büyük olursa, caiz olmaz. Down sendromu, bir hastalıktır. Hasta diye, çocuk öldürülmez. Dört aydan önce aldırmak gerektiği zaman, niyet başka da olsa değiştirip, İslam terbiyesi verememek endişesiyle çocuk aldırdığına niyet etmelidir. 295 www.dinimizislam.com Sual: Ananın ölümüne sebep olacağı anlaşılan, dört aydan büyük olan çocuğu aldırmak caiz midir? CEVAP Caiz olmaz. Annenin ölümü kesin değildir. Çocuk da, anne de canlıdır. Canlının biri, diğerine tercih edilmez. Yani çocuğu kurtarmak için anne öldürülemez, anneyi kurtarmak için çocuk öldürülmez; ama dört aydan küçükse, o zaman meşru bir sebeple çocuğu aldırmak caiz olur. Sual: (Sağlık, estetik, ekonomik ve sosyolojik gibi bir sebeple dört ayı da geçse kürtaj caizdir) diyen oluyor. Caiz midir? CEVAP Hayır, saymadığı başka bir sebep kalmamış. Yani her sebeple çocuk aldırılır diyor. Halbuki uzuvları teşekkül ettikten sonra, yani dört ayı geçtikten sonra çocuk aldırmanın caiz olmadığı bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır. Sual: Fakir bir aileyiz, eşim bir çocuğa hamiledir. Fakir olduğumuz için bakamayacağız, bu yüzden aldırmamız günah mıdır? CEVAP Çocuğun da, sizin de rızkınızı veren Allahü teâlâdır. Fakirlikten dolayı, iyi bakamamak, besleyememek korkusu, çocuk düşürmek için özür olmaz. Çocuk aldırmak demek, çocuğu öldürmek demektir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin.) [Enam 151] (Allahü teâlânın rızk vermediği, yer yüzünde bir mahlûk yoktur.) [Hud 6] Ancak din bilgisi verememek, İslam terbiyesi ile yetiştirememek korkusu özür olur. Uzuvları teşekkül etmeden [120 günden önce] düşürmek caiz olur. Demek ki, fakirlikten dolayı bakamamak değil, İslam terbiyesi ile yetiştirememek niyetiyle çocuğu aldırmak caiz oluyor. Sual: Kadın, kocasından izinsiz, çocuk aldırabilir mi? CEVAP Aldıramaz. Çocuğunu aldıran Sual: Hamile bir kadın, kocasından habersiz çocuğunu aldırır veya bilerek düşürürse, gurre denilen bir ceza gerekiyormuş. Bu ceza ne kadardır ve kime verilir? CEVAP Kocasından izinsiz çocuk aldıran veya ilaçla yahut başka suretle ölü olarak çocuk düşüren kadının âkılesi, 500 dirhem gümüşü [veya 50 dinar 296 www.dinimizislam.com altını], kadının kocasına verir. İşte buna gurre denir. Kocasının izniyle düşürürse veya bu olay dar-ül-harbde olmuşsa bir şey vermek gerekmez. Âkıle, katilin öldürme işindeki yardımcılarıdır. Dinar, bir miskal altındır. 50 dinar, 240 gram basılı altın eder. Dirhem, 3,36 gram gümüştür. Çocuk düşürmek Sual: (Sperm ve yumurta canlıdır, döllenmiş yumurta bir günlük de olsa, bir aylık da olsa canlı olduğu için, ne maksatla olursa olsun, düşürmek veya aldırmak caiz olmaz; fakat doğum kontrolü için, spermi dışarı atmak caizdir) deniyor. Sperm canlı olduğuna göre, dışarı atılınca canlı olan sperm öldürülmüş olmuyor mu? Bu mantık yanlış değil mi? CEVAP Elbette yanlıştır. Din nakle dayanır, mantıkla din olmaz. Sperm öldürüldüğü halde, doğum kontrolü caizdir. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: Çocuk düşürmek, haramdır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden düşürmek caiz olur. (c. 5, s. 276) Demek ki uzuvlar teşekkül etmemişse, bildirilen özürlerle çocuğu aldırmak veya ilaçla düşürmek caiz oluyor. Uzuvlar teşekkül etmiş olan çocuğu almak da, aldırmak da haramdır. (S. Ebediyye) Kütüb-i sittedeki, (İnsan, anne karnında nutfe [sperma] olarak 40, aleka [embriyo] olarak 40, et parçası olarak da 40 gün kalır. Bundan sonra ruh verilir) mealindeki hadis-i şerifini de esas alan âlimler, bir özürden dolayı, dört aya kadar kürtaja izin vermişlerdir. Başka sebep olmasa da, İslam terbiyesiyle yetiştirememek korkusu özür olur. Yani İslam terbiyesi verememek niyetiyle, dört aydan önce çocuk aldırmak caiz olur. (S. Ebediyye) Çocuk sahibi olmak Sual: Çocuk olmamasının sebepleri nelerdir? CEVAP Çocuk olmaması, bazıları için en büyük sıkıntı ve problemlerinin başında geliyor. Aile huzursuzluğundan tutun boşanmalara kadar gidiyor. Kusur bazen kadında bazen de erkekte olur. Bazen her ikisinde de olabilir. Çocuk olmamasının sebeplerinin başında daha çocukken geçirilen hastalıklar, psikolojik rahatsızlıklar, yanlış ve zararlı beslenme, aşırı 297 www.dinimizislam.com sıcağa soğuğa dikkat etmeme yüzünden bedende meydana gelen tıbbi arızalar gelir. Çocuğu olmayan eşler bu arızaya çok büyük ihtimalle daha çocukluklarında, gençliklerinde yakalanmışlardır. Bir kısmı da yanlış beslenme yüzünden yakalanmış olabilir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Gelin, ilk hafta yoğurt, ayran, sirke, turşu ve ekşi yememelidir! Bunlar çocuk olmasına engel olabilir. Sirke yiyen kadının hayz görmesi zahmetli olur ve hayzı düzensiz olur. Ekşi elma yemek hayz kanını keser. Bu da başka bir hastalık meydana getirir.) Bir kısmı da, evliliğin başında, birkaç sene çocuğumuz olmasın diye aldıkları yanlış tedbirlerle, sonraki senelerde çocuklarının olmamasına zemin hazırlarlar. Çocuk olmama sebepleri iyi araştırılmalı. Şuna da inanılmalı ki, tıp çok ilerlediği halde hâlâ eksiklikleri vardır. Yanlış tedavilerin ve bilinçsizce kullanılan ilaçların zararları çoktur. Tedavide çok hassas olunmalı, gelişigüzel ilaç kullanılmamalı. Hele kocakarı ilaçlarını ehil bir doktora sormadan kullanmamalı. Uzman doktorların, kısırlık sebepleri ve önleyici tedbirleri hususundaki yazıları şöyledir: İNFERTİLİTE (kısırlık) Eşlerin çocuk sahibi olma arzularına rağmen bir yıl içerisinde hamilelik elde edilmemesine infertilite (kısırlık) adı verilmektedir. Korunmayan çiftlerin %85’inde bir yıl içerisinde hamilelik oluşması beklenir. İnfertilite %30-40 arasında erkek, %40-50 arasında bayana ait nedenlerle ortaya çıkmaktadır. Çiftlerin %25’inde erkek ve kadın faktörü birlikte bulunmaktadır. %10-15’inde bütün araştırmalara karşılık infertiliteyi açıklayabilecek bir neden bulunamamaktadır. İlk ziyarete eşlerin birlikte katılması ve değerlendirilmesi tedavi yönünden oldukça önemlidir. Çocuk arzusuyla başvuran çiftlerin doktoruna ve merkezine tam bir güven içinde olması, hiçbir şey saklanmaması, sorulara açık yüreklikle cevap verilmesi ve hiçbir konunun utanma duygusuyla gizlenmemesi gerekir. Kadının muayenesi sadece üreme organlarının değil bütün vücudun değerlendirilmesine yönelik olarak yapılır. Bazı hormonal hastalıklar (tiroid bezi ve şeker hastalığı gibi) üreme organlarının fonksiyonunu yakından etkilemektedir. Muayenede tespit edilecek ek rahatsızlıklar tedavi öncesinde ortadan kaldırılmalıdır. Kadında mevcut olabilecek mikrobik-iltihabı rahatsızlıklar yapılacak tetkiklerle tanımlanarak tedavi edilmelidir. Bu nedenle rahim ağzından ve vajenden örnekler alınarak 298 www.dinimizislam.com inceleme yapılır. Kadına ait infertilite nedenleri: Tüplere ait nedenler Hamilelik oluşabilmesi için spermlerin (erkek hücresi) rahim ağzı ve rahim içini geçerek tüplerden yumurtaya ulaşması gerekmektedir. Bu nedenle tüplerin açıklığını ve görevlerini yerine getirme yeteneğine sahip olup olmadığı gösterilmelidir. İnfertilite nedenlerinin yaklaşık %35 ini tüplere ait bozukluklar oluşturmaktadır. İlaçlı rahim filmi (HSG) tüplerdeki tıkanıklığı ve oluşmuş hasarı gösterebilir. HSG filminde bir bozukluk varsa tanı amaçlı laparoskopi önerilebilir. Tüpler kapalı, hasar görmüş veya yapışık bulunursa cerrahi olarak düzeltilebilir. Ancak ameliyat ile sonuç alınamayacağı düşünülüyor ise tüp bebek yöntemi tedavide en iyi alternatiftir. Yumurtlama problemleri Düzensiz ve anormal yumurtlama, kısırlığı oluşturan nedenlerin ortalama %5-25 ini oluşturur. Normal koşullarda her ay yumurtalıklardaki yumurtalardan bir tanesi gelişip büyüyerek çatlar ve yumurtlama (ovulasyon) meydana gelir. Yumurtlamanın olmaması âdet düzensizlikleri ve infertilitenin en önemli nedenidir. Bir bayanda yumurtlamanın olmadığı ya da âdet görse bile ovulasyonsuz seyrettiğini gösterebilmek için bir takım testler yapılır.Yumurtalıkların rezervi ve ilaç uyarısına verecekleri cevap âdetin 2. veya 3. günü yapılacak hormon testleri ve ultrasonografik görüntü ile tespit edilebilir. Yumurtlama olmadığı tespit edilirse ilaç tedavisi ile yumurtlama sağlanabilir. - Rahim kaynaklı problemler - Karın iç zarı ile ilgili problemler (Endometriozis) Genellikle yumurtlama âdetin ortalarına rastlar. Eşlerin bu dönemlerde bir arada olmaları döllenmenin şansını artırır. [Yani, kadınlarda iki âdet arasındaki temizlik süresinin ortasında yumurtlama olur. Bu günlerde eşler birada olursa çocuk olma ihtimali yükselir. Mesela temizlik günü 14 gün ise 6-8. günler arasında yumurtlama şansı yüksek demektir.] Yaş faktörü Normal şartlarda korunmayan bir çift için evliliğin birinci yılında hamile kalma şansı %85’tir. İkinci yılında, birinci yıl gebe kalamayan %15 oranındaki kadınların %10’u da ikinci yıl gebe kalır. [İkinci yıldan sonra gebe kalınmazsa, eşlerin kısırlık tedavisi görmeleri gerekir.] İlerleyen yıllarda bu oran giderek düşer. Kadınlarda yaş ilerledikçe gebelik şansı da giderek azalır, 40 yaş ve üzerinde gebe kalma oranı %10’un altına 299 www.dinimizislam.com düşer. Yumurtalar gelişse ve ovulasyon meydana gelse de, yumurtaların kolayca döllenebilmesi oldukça güçtür. Açıklanamayan (izah edilemeyen) infertilite Ancak bazen çiftlere yapılan bütün testler normal bulunmaktadır. Bu durumda açıklanamayan yani izah edilmemiş infertiliteden bahsedilir. Öncelikle aşılama tedavisi denenir. Aşılama tedavileri başarısız olduğunda infertilite sebepleri yeniden değerlendirilerek tüp bebek gibi diğer yardımcı üreme teknikleri uygulanabilir. Erkeğin değerlendirilmesi Erkeklerin muayenesi gerektiğinde üroloji uzmanı tarafından yapılmaktadır. Öncelikle yapılması gereken semen analizidir. Ardından gerekiyorsa hormon tetkikleri, mikrobiyolojik ve serolojik testler, ultrasonografi yapılabilir. Erkek infertilitesi tedavisinde son yıllarda uygulanan teknikler ile hızlı bir ilerleme kaydedilmiştir. Özellikle mikroenjeksiyon tekniği, daha önceden tedavi edilmeyen erkeğe ait birçok infertilite faktörüne çözüm getirmiştir. Erkeğe ait infertilite nedenleri: - Hormonal bozukluklar - Genetik bozukluklar - Sebebi bilinmeyen - Varikosel - Kriptorşidizm (inmemiş testis) - Sperm taşıyıcı kanallara ve organlara ait nedenler - İmminolojik (bağışık sistemine ait) nedenler - Kullanılan ilaçlar, aşırı sıcak ortam, sistemik hastalıklar Teknolojideki bütün ilerlemeler sayesinde, üreme tedavisinde elde edilen inanılmaz gelişmeler çocuk sahibi olamayan çiftlere yeni umutlar sunmaktadır. Yapılan tetkik ve tedaviler sonucunda ilaç tedavisi yetersiz kalacak olursa tüp bebek ve mikroenjeksiyon metotları ile çocuk sahibi olunabilir. Bu iş ile ilgili olarak güvenilir hastanelerin tüp bebek merkezlerine müracaat edilebilir. Türkiye Hastanesi’nde de bu işlemleri yapacak kadro bulunmaktadır. Yukarıda yazılan rahatsızlıklara yakalanmamak için: Kız çocuklarını dünyaya geldikleri andan itibaren üşütmemeli, alt temizliğine dikkat etmeli. Altı ıslak bırakılmamalı. 6 ayda bir idrar tahlili yapılmalı. En ufak bir akıntıda, idrar kaçırmada, idrar yanmasında hekime gitmeli. Çocukluk çağında geçirilen kabakulakta eğer hastalık testisleri, 300 www.dinimizislam.com kızlarda yumurtalıkları tutmuş ise üreme hücrelerini tahrip ederek kısırlığa yol açabilir. Bu hastalıktan korunmak için kabakulak aşısı yapılmalıdır. Eğer kız çocukları genital bölge tüberküloz hastalığına yakalanmış ise tüplerde tıkanma yapabilir. Rahimde yapışıklıklar yaparak çocuk olmasına engel olabilir. Mantar hastalıkları da akıntı, spermde tahribat yapabilir. Üreme organlarındaki en ufak şikayette hekime gitmek iyi olur. Çocukluktan itibaren dikkat edilecek hususlar (Kızlar için) 1- Bebeklik döneminden itibaren üşütmeyecek. 2- Dondurma, soğuk meşrubat, kola gibi soğuk şeyler yiyip içmeyecek. 3- Kabakulak, kızamıkcık, kızamık, verem aşıları yapılacak. 4- Alkol, sigara içilmeyecek. 5- Banyo yapılırken üşütülmeyecek. Özellikle özür halinde iken denize girip üşütülmeyecek. 6- Acılı baharatlı gıdalardan fazla yemeyecek. Kışın üşütmeyecek, özellikle yumurtalıklar korunacak. 7- Ateşli hastalıklarda mutlaka hekime gidecek. 8- Evli gençler birbirini kırmayacak, üzmeyecek. Beslenmesine dikkat edecek. Hastalıklardan korunacak. Çocukluktan itibaren dikkat edilecek hususlar (Erkekler için) 1- Kabakulak, kızamıkcık, kızamık, verem aşıları yapılacak. 2- Alkol, sigara içilmeyecek. [Bunlar bazı erkeklerde iktidarsızlık sebebidir.] 3- Erken yatıp erken kalkılacak. 4- Acılı baharatlı gıdalardan fazla yemeyecek. Kışın üşütmeyecek. 5- Testisler darbelere karşı korunacak. Ateşli hastalıklarda mutlaka hekime gidilecek. Sünnet dikkatli yapılacak. 6- Evli gençler birbirini kırmayacak, üzmeyecek. Beslenmesine dikkat edecek. Hastalıklardan korunacak. Evliliğin ilk yıllarında Evliliğin ilk yıllarında bilinçsizce yapılan doğum kontrolleri ileride çocuk olması üzerinde zararlı olabilir. Rahim içi araçları steril konulmazsa iltihaplanmaya, yabancı cisim reaksiyonuna yol açabilir. Doğum kontrol hapları hormonal dengeyi etkileyebilir. Yeni evlilerin hemen doğum kontrolü uygulamaması iyi olur. Aşırı üzüntü, stres, sinir sistemini bozar Stres hem hormon dengesini bozar hem de eşler arasındaki cinsel hayatı etkiler. Eşler tam boşalamaz, zevk almaz, temaslar işkence halini 301 www.dinimizislam.com alır. Bu durumda hem yumurtlama hem de sperm yapımı etkilenir. Stresin etkisi ile erken boşalma olabilir. Yine stresten dolayı uterus hareketleri artar ve yumurtayı atabilir. Erken boşalmaya bağlı yeterli sayıda sperm rahime gitmeyebilir. Onun için eşlerin stressiz, sıkıntısız, sakin ortamlarda ve istekli oldukları zamanda birlikte olmaları gerekir. Bünyenin çocuk tutmaması Bünyenin çocuk tutmaması denen şey hormon yetersizliğinden veya rahim ağzının tam kapanmamasından dolayı çocuğun düşmesidir. Bu şekilde olan çiftler evvela hormonlarının durumunu öğrenecekler. Bir bozukluk var ise tedavi ettirecekler. Rahim ağzının durumu mutlaka kontrol edilecek. Darlık, yetmezlik, enfeksiyon var mı diye bakılacak. Yatak istirahatı yapılacak. Strese girmek, sinirlenmek, ağır kaldırmak, fazla çalışmak olmayacak. Bu ailelerde bir de genetik tarama yapılıp kromozomal bozukluk var mı diye bakılmalı. Kısırlığa dair alametler görülünce Acılı baharatlı yiyecekler, çok soğuk içecekler, yasaklanmalı. Hiç bir zaman ezbere ilaç kullanmamalı. Ezbere kullanılan yanlış ilaçlar, yumurta ve sperm üzerine zararlı etkide bulunabilir. Özellikle böbrekleri ve yumurtalıkları üşütmek, testislere darbe gelmesi kısırlığa yol açabilir. Çocuk olmuyorsa Yukarıdaki bilgilere uyulduğu halde evli çiftler çocuk sahibi olamamış ise kesinlikle ezbere ilaç kullanmamalı, komşu tedavilerine rağbet etmemeli. Aksi halde tedavi zorlaşır veya imkansız hale gelir. Bu hastalıklar artık kısırlık merkezi bulunan tam teşekküllü hastanelerde yapılmaktadır. Böyle bir merkeze bağlanmalı sistematik bir şekilde kısırlık sebepleri araştırılmalı. Hastaya en uygun tedavi metodu seçilmeli. Tüp bebek merkezleri içinde kadrosu iyi, güvenilir yerlere gitmelidir. Bunlara rağmen hiçbir tıbbi arıza olmasa bile çocuk olmayabilir. Çocuk da bir rızktır. Rızkı veren Allahü teâlâdır. Dilerse verir dilerse vermez. Çocuk da bir rızktır Sual: Eşimde ve bende çocuk olmaması için hiçbir tıbbi engel olmadığını doktorlar söylüyorlar. Buna rağmen çocuğumuz olmuyor. Eş dost yüzünden, yani onların dedikoduları yüzünden sıkıntı yaşıyoruz. Bunda bizim suçumuz olmadığı halde, bu da kaderden midir? CEVAP Her şey takdir iledir. Kaderin, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı, hep Allahü teâlâdandır. Kader, Allahü teâlânın, olacak şeyleri ezelde bilmesidir. Kaza, kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır. 302 www.dinimizislam.com Çocuk olması veya olmaması da takdire bağlıdır. Allahü teâlâ, takdirine göre sebepler yaratmaktadır. Sebeplere yapıştıktan sonra, yani tıbbi bir engel kalmadıktan sonra eşler dua eder, (Ya Rabbi, çocuk hakkımızda hayırlı ise, bize nasip eyle) derler. Dua kabul olursa çocuk olur. Çocuk olması için tedbir almak ve sebeplere yapışmak lazımdır. Mesela tıbbi yasakları çiğneyip de, suçu kadere yüklemek doğru değildir. Çocuk istemek normaldir. Ancak her çocuk mutlaka hayırlı olur mu? Çok az da olsa, çocuk bir kimsenin dünya ve ahiret felaketine sebep olabilir. Ne olursa olsun çocuk olmasını değil de, mutlaka hayırlı olanını istemelidir. Hayırsız bir evlat yerine çocuksuzluğu tercih etmelidir! Esas hayat, ahiret hayatıdır. Muhteşem bir hayat sürülse de, dünya geçicidir. Akıllı, ahiretini düşünüp, (Ya Rabbi çocuk hakkımda hayırlı ise nasip et) diye dua eder. Ahir zamanda çoluk çocuk sahibi olmamak daha iyidir. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: Peygamber efendimiz, (İkiyüz yılından sonra, sizin en iyiniz, hafifülhâz olandır) buyurdu. Hafifülhâz nedir, dediklerinde, (Hanımı ve çocuğu olmayandır) buyurdu. (Ebu Ya’la) Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri de (Bu zamanda çocuğu olmayan şükür secdesi yapsın) buyurmuştur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216] Çocuğun olması, nimet olduğu gibi büyük tehlike de olabilir. Kur'an-ı kerimde çocuk için (fitne) buyuruluyor. Buradaki fitne, imtihan demektir. Çocuk imtihanından yüzümüzün akı ile çıkmak kolay değildir. Onun için daima hakkımızda hayırlı olanı istemeliyiz! (Hadika) Çocuk sahibi olmak isteyenler veya herhangi bir dileği olanlar şunları yapmalıdır: 1- İstiğfar okumalı. (Malım çok, ama çocuğum olmuyor. Ne yapayım?) diyen kişiye, bir sahabi istiğfara devam etmesini söyledi. O da günde 700 defa istiğfar okurdu. Nihayet on çocuğu oldu. Hasan-ı Basri hazretlerine, kıtlıktan, fakirlikten, çocuğunun olmadığından şikayette bulunuldu. Hepsine de istiğfar etmesini söyledi. Sebebi sorulunca, Kur’an-ı kerimden üç âyet-i kerime okudu. Meali şöyle: (Çok affedici olan Rabbinize istiğfar edin ki, gökten bol yağmur indirsin; size, mal ve oğullar ile yardım etsin, sizin için bahçeler, ırmaklar versin.) [Nuh 10-12] Çocuklarını idarede sıkıntı çeken bir sahabiye Peygamber efendimiz, 303 www.dinimizislam.com (Neden istiğfar etmiyorsun? Ben günde yüz defa istiğfar ederim) buyurdu. İstiğfar edileceği zaman yüz defa (Estağfirullah min külli ma kerihallah, Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh) demeli ve manasını düşünerek söylemeli. Manası şöyledir: (Razı olmadığın şeylerden yaptıklarımı affet ve yapmadıklarımı yapmaktan koru. Kendisinden başka ilah bulunmayan hay, kayyum ve azim olan Allah’a istiğfar eder ve günahlarıma pişman olup Ona sığınırım.) [Azim, zatı ve sıfatları kemalde, Hay, ezeli ve ebedi bir hayatla diri olan, Kayyum, zatı ile kaim olan, yarattığı her şeyi varlıkta durduran demektir.] 2- Dileğine kavuşmak için, iki rekat namaz kılıp, sevabını Silsile-i aliyye denilen âlimlerin ruhuna hediye etmeli, bunların hürmeti için diye dua etmeli. Mesela, “Ya Rabbi, hayırlı bir çocuk nasip eyle” diye dua edip, “Bu duamı silsile-i aliyye büyükleri hürmetine kabul eyle” demeli. (Mekatib-i şerife) Sabah ve yatsı namazından sonra silsile-i aliyyenin isimlerini, sonra Fatiha okuyarak ruhlarına gönderip, onları vesile ederek yapılan dua kabul olur. Tecrübe edilmiştir. 3- Âyât-i hırz, usulüne uygun okunur ve yanında taşınırsa, murat hasıl olur. 4- Adakta bulunmalı. Mesela, (Şununla evlenirsem, sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine olmak üzere, Allah için, üç Yasin okumak nezrim olsun) denince, bu dileğin kabul olduğu tecrübe edilmiştir. 5- Dua izinli okunmalı! Bir hacetin hasıl olması için dua okunurken, tesir etmesi, üstadın izni ile okumalı. Üstad vefat etmişse, kitabından öğrenip okumak da izin almak olur. İzin alan, izin verenin vekili olur. Vekilin okuması, üstad gibi tesirli olur. 6- Bir dileği olan aşağıdaki duayı okumalıdır. Kör bir zat gelip, (Ya Resulallah! Allahü teâlâya dua et, gözlerim açılsın) dedi. Peygamber efendimiz de, (Kusursuz bir abdest al! Sonra, ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi, bu yüce Peygamberi bana şefaatçı eyle! Onun hürmetine duamı kabul et) duasını okumasını söyledi. O da, abdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı. [Tirmizi] Bu duayı okuyanlar, maksatlarına kavuşmuşlardır. Namaz kılmayanın, haram işleyenin ve kalbi gafil olanın duası kabul 304 www.dinimizislam.com olmaz. Ehl-i sünnet itikadında olmayanın okuması fayda vermez. Hak teâlâ, her şeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Bir şeye kavuşmak isteyen, o şeyin sebebine yapışmalıdır. Rabbimiz, insana sıhhat, şifa vermek için, dua etmeyi, sadaka vermeyi ve ilaç kullanmayı sebep yapmıştır. Duanın kabul olması için Duanın kabul edilmesi için bazı şartlar vardır. Duanın kabul edileceğinden şüphe etmemeli, şartlarına riayet edilip edilmediğinden şüphe etmelidir. Gereken şartlara riayet etmeden duanın kabul edilmesini beklemek uygun olmaz. Önce çalışmak, sonra dua dinin esası! Kabul edilir ancak, çalışanın duası! Duanın kabul edilmesi için şartlardan bir kısmı şöyle: * Haram lokmadan sakınmalıdır! * İtikadı düzgün olmalıdır. * Dualarım niçin kabul olmuyor dememelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allahü teâlâdan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.) [Buhari] İstenilen şeyin olmaması, duanın kabul olmadığını göstermez. Onun için duaya devam etmelidir! Duanın kabulünün gecikmesinin başka sebepleri de vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Mümin dua edince, Allahü teâlâ, Cebraile, "Ben onu seviyorum, isteğini hemen yerine getirme!" Facir, [günahkâr] dua edince de "Ben onun sesini sevmiyorum. İsteğini hemen yerine getir" buyurur.) Şu halde, duanın kabulünün gecikmesi zararlı değildir. * Bela gelmeden önce çok dua etmelidir. * Duaya hamd ve salevatla başlamalıdır. * Yalvararak dua etmelidir. * Sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.) [Deylemi] * Günah işlemeyen dil ile dua etmelidir. Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâya günah işlemeyen dil ile dua edin) buyurdu. Böyle bir dilin nasıl bulunacağı sual edilince, (Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir) buyurdu. [Tergibüs-salât] * İsm-i a’zam ve esma-i hüsna ile dua etmelidir. Duayı yalnız namazlardan sonra ve belli zamanlarda yapmak 305 www.dinimizislam.com mekruhtur. Her fırsatta dua etmelidir! Bilhassa şerefli vakitleri ve şerefli halleri kaçırmamalı, fırsat bilmelidir! Duanın makbul olduğu zamanlar Ezan okunurken ve ezan ile kamet arasında yapılan dua. Kur’an okunurken, Kur'an-ı kerim hatmedilince, Kâbe-i şerifi görünce, yağmur yağarken, düşmanla karşılaşınca, zulme uğrayınca, cemaat halinde iken, farz namazlardan sonra, kalbinde incelik hissettiği an, Esma-i hüsna ile, ism-i a'zam ile dua edince, seher vakti, yalvararak dua etmek, Bid’atlerden sakınmak, gafil olmamak, uyanık olmak, helal yemek, haramlardan kaçmak, Cuma günü ve gecesi, Recebin ilk, Şabanın 15. gecesi, Bayramın birinci geceleri, Arefe günü, Ramazan gün ve geceleri, iftar zamanı edilen dualar makbuldür. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Ezanla kamet arasında dua makbuldür.) [Tirmizi] (Kur'anı hatmedenin duası makbuldür.) [Beyheki] (Rikkat halinde duayı ganimet bilin.) [Deylemi] (Hac yapanların, duaları kabul olur.) [Taberani] (Kur’an ve ezan okunurken, düşman ordusuyla karşılaşınca, yağmur yağarken, zulme uğrayınca dualar kabul olur.) [Taberani] (Bir cemaatten bir kısmı dua eder, ötekiler de amin derse o duayı, Allah kabul eder.) [Hakim] (Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Buhari] (İsm-i a’zamla edilen dua makbuldür.) [İbni Mace] (Her gece seher vakti, Allahü teâlâ buyurur ki: İstiğfar eden yok mu, affedeyim. İsteyen yok mu, vereyim, duasını kabul edeyim.) [Müslim] (Allahü teâlâya yakararak edilen dua makbuldür.) [Ebu Ya’la] (En efdal dua, Arefe günü yapılandır.) [Beyheki] (Şu beş gecede yapılan dua kabul olur: Regaib, Berat ve cuma gecesi ile Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi.) [İbni Asakir] (Bid'at ehlinin duası kabul olmaz.) [İbni Mace] (Gafletle yapılan dua kabul olmaz.) [Tirmizi] (Bir lokma haram yiyenin, kırk gün duası kabul olmaz.) [Taberani] 7- Hacet namazı kılmalı. [Namaz - Abdest bölümündeki Hacet namazı yazısında, bu namazın nasıl kılınacağı hakkında bilgi var.] Erkek çocuk olması için: 306 www.dinimizislam.com Duanın kabul olması hakkında yazıda bildirdiğimiz gibi düzgün itikada sahip olup, haramlardan kaçıp, dinimizin emrine uyanın ve şartlarına uygun dua edenin duası muhakkak kabul olur. Böyle salih bir kimse, yatağa girince, önce İhlas suresini okur. (Ya Rabbi, bana bir oğul ihsan edersen ismini Muhammed koyacağım) der. Böyle dua edenin, Allahü teâlânın izniyle erkek çocuğu olur. (Şir’a şerhi) Yine aynı kitaptaki hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hanımı hamile iken, elini onun karnına koyup, “Bismillahi ahadis samed ellezi lem yelid ve lem yuled. Ya Rabbi, bu çocuğun ismini Muhammed aleyhisselamın hürmetine, Muhammed koydum” derse, bu çocuk erkek olur.) Yine aynı kitapta, (Kadın, hayzdan temizlendikten sonra beş gün içinde hamile kalırsa, çocuğu erkek olur. Beşinci günden sekizinci güne kadar olursa kız olur) deniyor. Sual: S. Ebediyye’de ahir zamanda çoluk çocuk sahibi olmamanın daha iyi olduğunu bildiren bir hadis-i şerif naklediliyor. Bu zamanda, ikiden fazla çocuk sahibi olmak caiz değil mi? CEVAP Ahir zamanda çocukları İslam terbiyesi ile yetiştirmek çok zordur. Çocuk çoğaldıkça bu zorluk artar. Terbiye edebilecek olan istediği kadar çocuk sahibi olur. Sual: İslam âlimleri kaç çocuk sahibi olmayı tavsiye ediyorlar? CEVAP Peygamber efendimiz (Ahir zamanda, sizin en iyiniz çoluk çocuğu olmayandır) buyuruyor. Yani çocuk sahibi olmamak tavsiye ediliyor. Eskiden ise, (Ben ümmetimin çokluğu ile iftihar ederim) buyurarak çok çocuk sahibi olunmasını tavsiye ediyordu. Ahir zamanda çocukları İslam terbiyesi ile yetiştirmek çok zordur. Çocuk çoğaldıkça bu zorluk artar. Terbiye edebilecek olan istediği kadar çocuk sahibi olur. Evlat edinmek Sual: Çocuğu olmayan bir bayanım. Evlatlık almak istiyorum. Nasıl yapayım? CEVAP Alınan evlatlık, büyüyünce erkek ise size, kız ise beyinize yabancı olur. Yabancı bir kimse ile beraber kalmak ise caiz değildir. Bu bakımdan evlatlık alırken, kardeşlerinizden birinin oğlunu veya beyinizin 307 www.dinimizislam.com kardeşlerinden birinin kızını alırsanız mesele kalmaz. Yahut, aldığınız erkek bebek, kız kardeşlerinizden birisini veya erkek kardeşlerinizden birinin hanımını emerse, sizin yeğeniniz olacağı için yabancı olmaz. Kız bebek alınca da, beyinizin kız kardeşlerinden birisi veya kardeşlerinin hanımlarından birisi emzirirse, beyinizin yeğeni olacağı için ona yabancı olmaz. Sual: Evlatlığa miras düşer mi? CEVAP Evlatlık alınan çocuk, dinen mirasçı olamaz. Ancak sağlığınızda, malınızın bir kısmını veya tamamını hediye etmenizde hiçbir mahzur yoktur. Mal kaçırmak niyetiyle evlatlık olmak doğru değildir. Sağlığında, evlatlığa mal vermek caizdir. Sual: Evlatlık alınan çocuğa oğlum veya kızım demek caiz midir? CEVAP Bu benim oğlumdur veya bu benim kızımdır demek haram olur. Fakat çağırırken, yahut onlardan bahsederken oğlum, kızım demekte mahzur yoktur. Evlatlığa (Biz senin öz anan-baban oluruz) demek günah olur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allah, evlatlıklarınızı öz oğullarınız olarak tanımadı.) [Ahzab 4] Hadis-i şerifte de buyuruluyor ki: (Babası olmadığını bildiği halde, kasten birine “Bu benim babam” diyene Cennet haram olur.) [Buhari] Sual: Kızını veya oğlunu birine evlatlık verince, o çocuğun hakkı senden gidiyor mu? Yoksa devam ediyor mu? CEVAP Gitmez, devam eder. Sual: Ahirette o çocuk anne babasından hak talep eder mi? CEVAP Elbette, kötü bir kimseye verilmişse niye namaz kılmayan içki içen birisine verdin diye sorabilir. Çocuğu birine evlatlık verirken müslüman bir aileye ve dini öğretecek birine vermek lazım. İstenildiği zaman geri alınabilir. Çocuğu iyi terbiye edip etmediği kontrol edilmelidir. Evlatlık verince onların çocuğu olmuş olmaz. Miraslarını almaya dinen hak kazanmaz. Erkek ise evin hanımına yabancı olur, büluğa erince o evde kalamaz. Kız ise evin erkeğine yabancıdır. Baliga olunca o evde kalamaz. Bunun gibi zararları vardır. 308 www.dinimizislam.com Sual: Evlatlık öz evlat gibi olur mu? Yani yanında başı açık gezebilir mi, nikah düşer mi? CEVAP Evlatlık edinmenin dini bir yönü yoktur. Yani o çocuk yabancı olur. Nikah düşer, evlenilir, yanında açık durulamaz. Sual: Üstümüze kaydı yapılan evlatlığımın ateist babası şimdi çocuğu istiyor. Vermek zorunda mıyız? CEVAP Hayır vermek zorunda değilsiniz. Verip de çocuğun dinsiz yetişmesine sebep olmamak gerekir. Evlatlık yabancıdır Sual: Mutezile kafalı bir yazar, (Evlat edinilen çocuk, evlatlık alan karı kocaya mahrem olur) diyor. Evlatlık yabancı değil mi? CEVAP Elbette yabancıdır. Evlatlığı mahrem ve kendi öz evladı gibi bilmek, cahiliye âdetlerindendir. İslamiyet bu âdeti kaldırmıştır. Bir âyet-i kerime meali: (Allah, evlatlıklarınızı öz oğullarınız kılmadı.) [Ahzab 4] Evladın ölümüne sabır Sual: Küçük çocuğumuz öldü. Ana-baba olarak çok ağladık. Bize günah oldu mu? CEVAP Ağlamak merhametten ileri gelir. Ağlamak günah olmaz. Bağırıp çağırıp isyan etmek günahtır. Çocuğun ölmesi, malın elden çıkması, gözün kör, kulağın sağır olması, bir uzvun telef olması gibi, insanın isteği ile ilgisi olmayan musibetlere sabretmekten daha faziletli sabır yoktur. Sabredenlere verilen sevabın miktarını Allahü teâlâdan başkası bilmez. Musibetlere sabır, sıddıkların derecesidir. Bunun için Peygamber efendimiz şöyle dua ederdi: (Ya Rabbi, bana öyle yakîn ver ki, musibetler bana kolay gelsin!) [Tirmizi] Oğlu İbrahim ölünce de, (Ya İbrahim, ölümüne çok üzüldük. Gözlerimiz ağlıyor, kalbimiz sızlıyor. Fakat, Rabbimizi gücendirecek bir şey söylemeyiz) buyurmuştu. (Bir çocuk ölünce, Allahü teâlâ, bildiği halde, meleklerine sorar: - Kulumun çocuğunu aldınız, kalbinin meyvesini kopardınız. Peki kulum buna ne dedi? 309 www.dinimizislam.com - Ya Rabbi, hamd edip teslimiyet gösterdi. - O kuluma Cennette bir ev yapıp, adını da, “Hamd evi” koyun!) [Tirmizi] Bunları Cennete götürün Kıyamette Allahü teâlâ, müminlerin çocukları için, (Bunları Cennete götürün) buyurur. Melekler, çocukların Cennete girmesini söylerler. Çocuklar, (Ana-babamız hani?) derler. Melekler, (Onlar sizin gibi günahsız değildir. Görülecek hesapları var) derler. Çocuklar ağlaşır, (Ana-babamızı almadan girmeyiz) derler. Cenab-ı Hak, çocuklara buyurur ki: (Ey yavrular, haydi gidin, ana-babanızı da alıp Cennete girin!) [Nesai] Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Küçükken ölen çocuklar, ana-babaları ile karşılaşınca, ellerinden tutup, ana-babaları Cennete girinceye kadar, onlardan ayrılmazlar.) [Müslim] (Hiçbir Müslüman yoktur ki, büluğa ermemiş bir çocuğu ölsün de, Allahü teâlâ, bol rahmeti sebebiyle, onu Cennete koymasın.) [Buhari, Nesai] (Üç evladı ölmüş olan bir Müslüman ateşe girmez.) [Buhari, Müslim] (Kimin bâlig olmamış üç evladı ölmüşse, bu çocuklar, onu ateşten koruyan bir kale olur, ölen evlat iki, hatta bir olsa da...) [Tirmizi] Peygamber efendimiz, (Üç çocuğu ölen, Cennete girer) buyurdu. Oradakiler, (İki çocuğu ölen de mi?) diye sual edince, (İki çocuğu ölen de Cennete girer) buyurdu. (Ya bir çocuğu ölen?) diye tekrar sual edilince, buyurdu ki: (Allah’a yemin ederim ki, bir çocuk doğup hemen ölse, annesi sabredip sevabını Allahü teâlâdan beklerse, annesini Cennete götürür.) [Taberani] Yine buyurdu ki: (Alan da, veren de Allahü teâlâdır. Çocuğu ölen o kadına taziyede bulunun. Sabretsin, ecrini görecektir.) [Müslim] Musibete uğrayanı teselli etmelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çocuğu ölen kimseyi teselli edene Cennet hırkası verilir. Musibete uğrayanı teselli eden, onun sevabı kadar sevap kazanır.) [Tirmizi] Sual: Çocuğum yok veya öldü diye fazla üzülmek uygun mu? CEVAP 310 www.dinimizislam.com Hayır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ sevdiği kulu kendisine bağlar. Çoluk çocuğu ile meşgul etmez.) [Deylemi] Belanın geliş sebepleri Sual: Bazı hadis-i şeriflerde, Peygamberi sevenin, çeşitli musibetlere maruz kalacağı ve Ona düşmanlık edenin ise, mal ve evladının çok olacağı bildiriliyor. Bunların açıklaması nasıldır? CEVAP İnsanlara dert, bela, musibet birkaç bakımdan gelir: 1- Bunlardan birisi işlediğimiz günahlar sebebiyledir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Belaların gelmesine sebep günah işlemektir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Size gelen musibet, işlediğiniz [günahlar] yüzündendir.) [Şura 30] (Sana gelen kötülük, kendindendir, [günahların yüzündendir.]) [Nisa 79] (Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini değiştirmez.) [Rad 11] 2- Bela, hastalık ve musibetler, günahların kefareti [affolması] için gelir. Dünyada musibetlere maruz kalıp da güzelce sabreden kimse, ahirete günahsız gider. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Her musibet, affedilecek bir günah için gelir.) [Ebu Nuaym] (Mümine gelen her sıkıntı, günahlarına kefaret olur.) [Buhari] (Müminin günahları affoluncaya kadar bela ve hastalık gelir.) [Hakim] İnsan kendisine gelen beladan hoşlanmaz. Halbuki günahları affolacak ve güzel sabrederse ahirette büyük nimetlere kavuşacaktır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bekara 216] 3- Cennette yüksek derecelere kavuşması için mümine musibet gelir. Bunun için Peygamberlere çok bela gelmiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Nimete kavuşması için insana musibet gelir.) [Buhari] (Musibet, kavuşulacak bir derece için gelir.) [Ebu Nuaym] (Allahü teâlânın hayrını murad ettiği kul, belaya maruz kalır.) [Taberani] (Kişi, hep sıhhat ve selamette olsa idi, bu ikisi onun helakı için 311 www.dinimizislam.com kâfi gelirdi.) [İ.Asakir] (Mümin, keler deliğine saklansa, ona, eza edecek biri musallat olur.) [Beyheki] (Dünya, [Cennetteki nimetlerin yanında] mümine zindandır.) [Müslim] (Allah’ı ve Resulünü seven, belaya [hazırlıklı olsun] zırh giysin!) [Beyheki] (En şiddetli bela, Peygamberlere, velilere ve benzerlerine gelir.) [Tirmizi] Demek ki belanın en şiddetlisi, Allahü teâlânın çok sevdiği kimselere geliyor. Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Peygamber efendimiz, kendisine gelecek musibetlere karşı dayanma gücü vermesi için Allahü teâlâya dua ederdi. 4- Bela, imtihan için de gelir. Bakalım kul, Allahü teâlânın gönderdiği belaya razı olacak mı, olmayacak mı? Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Şüphe edilen altın, ateşle muayene edildiği gibi, insan da bela ile imtihan olur.) [Taberani] (Ya Rabbi, beni sevene, hayırlı mal ver! Bana düşmanlık edene de çok mal, çok evlat ver!) [İbni Asakir] Mal ve evlat fitne mi? Mal ve evlat kötü mü de böyle buyuruluyor? Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki: (Mallarınız ve çocuklarınız sizin için elbette bir fitnedir.) [Tegabün 15] Fitne imtihan demektir. Anarşi, bozgunculuk, günah, şirk, bela, düşman ve daha başka manalara da gelir. Mal ve çocuklar hayırlı olmazsa bela olur, fitne olur. İnsan, genel olarak malını iyi yolda kullanmaz. Bu bakımdan malı kendisi için düşman olmuş olur. Aslında mal, kılıç gibi bir nimettir. İyi kullanılmazsa sahibini keser. Evlat da, bir nimet iken, iyi terbiye edilmezse, ana-babaları ile birlikte Cehenneme gider. Nimet, düşman olmuş olur. Çoğunluk bu imtihanı kazanmadığı için, mala ve evlada fitne denilmiştir. Mesela, İskoçyalılar, genelde cimri oldukları için, her İskoçyalıya cimri gözü ile bakılır. Belki de içlerinde çok cömert olanları da vardır. Kayserililer, gözü açık olarak bilinir. (Okur-yazar değilim ama Kayseriliyim) denir. Kayseri’de gözü açık olmayan da vardır. Hüküm ekseriyete göre verilir. Peygamber efendimiz, (Zenginlerin ve kadınların çoğunu Cehennemde gördüm) buyurdu. Halbuki Cennete gidecek zenginler ve kadınlar da çoktur. (Ramuz) 312 www.dinimizislam.com (Sizin çokluğunuzla, diğer ümmetlere karşı iftihar ederim) ve (Velud [doğurgan] kadınla evlenin) hadis-i şerifleri, evlenmeyi teşvik etmektedir. Gerekli İslami terbiye verilemediğinden gençler, namaz kılmamakta, dinden uzaklaşmakta, hatta bir kısmı dinsiz ve anarşist olmaktadır. Peygamber efendimiz elbette, böyle gençlikle övünmez. İbni Asakir’in bildirdiği (İki yüz yılından sonra en iyiniz, hanımı ve çocuğu olmayandır) hadis-i şerifi, ortam müsait olmayınca, çoluk çocuk sahibi olmamanın daha iyi olduğunu göstermektedir. Sual: Küçük çocuklar da ölürken sıkıntı çeker mi? CEVAP Bir Müslümanın çocuğu, ölüm döşeğinde iken, 360 melek gelir, o masumun karşısında durup, (Ya masum, müjdeler olsun sana, bugün, ölmüş olan, âbâ ve ecdadını ve bütün komşularını, Hak teâlâdan dile) derler. Melekler, başına bir şefaat tacı ile gayret ve kuvvet gömleğini giydirip, gözünün perdesini kaldırırlar. Perdeler kalkınca, tâ Hazret-i Âdem aleyhisselamdan beri, geçmiş ecdatlarını görür. Onların bazısı için hazırlanan azabı görünce, haykırıp titrer. Bunu bilmeyenler can çekişiyor zanneder. Can alıcı melekler gelirler, (Ya masum, âlemlerin yaratıcısı sana selam söyleyip, “Ben onu yarattım, yine bana gelsin. O ruh emanetini ben verdim, yine bana versin. Onun karşılığında ona Cennet ve didar vereyim” buyurdu. Haydi yüzünü çevir, bak) dediklerinde, o masum da, bakar, melekleri görür. Sevinçten coşup titrer ve döşeğinde can vermeye atılır. Yine o azap içindeki ecdatları gözüne erişince, yine canını vermek istemeyip, (Ey melekler! Allahü teâlâ, akraba ve ecdadımı bana bağışlasın) der. Allahü teâlâ da, (İzzim hakkı için bağışladım) buyurur. Melekler, (Ya masum, sana müjdeler olsun, Hak teâlâ, imanı olanların günahlarını bağışladı ve bütün dileklerini kabul eyledi) dediklerinde, masum sevinçli iken, masumun anası ve babası suretinde iki huri gelip, kollarını açarak, (Ey evladımız, bizimle gel, biz Cennette sensiz olamayız) derler. Masumun eline bir Cennet meyvesi verirler. Masum, meyveyi koklarken Azrail aleyhisselam, kendi gibi, bir güzel masum olup, habersizce canını alır ve Cennete götürür. Orada, yeşil bir sahra vardır. Masum, (Beni buraya niçin getirdiniz) diye sorar. Melekler şöyle cevap verirler: 313 www.dinimizislam.com Kıyamet yeri vardır. Çok sıcaktır. Bu sahrada, 70 bin rahmet pınarı vardır. Resul-i ekremin havzının başında durup, nurdan bardakları görürsün. Anan, baban kıyamet yerine geldiklerinde, bu bardakları su ile doldurup, onlara verirsin ve onları bırakma ki, Cehennem yoluna gitmesinler. Çünkü, senin duan, Hak katında makbuldür. Cuma geceleri, yeryüzüne inersin. O vakit Allahü teâlânın selamını, Müslümanlara ulaştırırsın. Ne mutlu, çocuğu ölüp de, sabreden ana-babaya... Süt kardeşlik Sual: Bir çocuk bir kadının sütünü emse, çocuk kimlerle süt kardeş olur? CEVAP İki yaşından küçük iki çocuk, aynı kadından süt emince, süt kardeşi olur. Bir çocuk, bir kadının sütünü emince, bu sütün hasıl olmasına sebep olan erkek, bu çocuğun süt babası olduğu gibi, bu erkeğin babası da, süt dedesi, anası da, süt ninesi, kardeşleri de süt amca ve süt halası olur. Çocuğun, süt anası ve süt babası ile ve bunların anaları, babaları ve kardeşleri ve çocukları ve her kuşaktan torunları ile evlenmesi, ebedi haramdır. Bunlarla soydan akraba olsaydı, yine evlenemezdi. Bu çocuğun çocukları, bunun süt anası veya süt babası ile evlenemez. Çocuğun hanımı, çocuğun süt babası ile ve çocuğun kocası da, çocuğun süt anası ile evlenemez. Aynı kadından emen oğlan ile kız, süt babaları başka olsa ve başka yıllarda emmiş olsalar bile, birbiri ile ve birbirlerinin çocukları ve torunları ile evlenemez. Sual: Ağabeyimin hanımı, bir kızı emzirmiş. Bu kızla evlenmem haram mıdır? CEVAP Evet haramdır. O kız ağabeyinizin kızı sayılır, sizin de yeğeniniz olur. Öz kardeşinin süt kızı ile evlenmek haram olduğu gibi, süt kardeşinin öz kızı ile ve süt kardeşinin süt kızı ile de evlenmek haramdır. Sual: Annemi emen çocuğun, yani süt kardeşimin annesi veya bacısı ile evlenebilir miyim? CEVAP Evet. Sual: Ağabeyim, amcamın hanımını emmiş. Amcamın kızı ile 314 www.dinimizislam.com evlenebilir miyim? CEVAP Evet evlenebilirsiniz. Sual: Bir çocuk benim hanımımı emdi. Bu çocuğun ablası bana namahrem mi? CEVAP Evet yabancıdır. Sual: Amcamın hanımını emdim. Bu hanım ölünce amcam, başka bir kadınla evlendi. Bu kadın da bana süt annem gibi mahrem midir? CEVAP Evet mahremdir; yani yabancı değildir. Süt babanın başka hanımı da mahrem olur. Sual: Hanımımdan süt emen çocuk büyüdü ve evlendi. Onun hanımı bana yabancı mıdır? CEVAP Süt oğlun hanımı, kendi öz oğlunuzun hanımı gibi gelininiz olur yani yabancı değil, mahremdir. Sual: Sütünü emdiğim kadının kardeşi, yani süt dayım, benim ablamla evlenebilir mi? CEVAP Süt annenin ve kocasının yani süt babanın, nesebden ve süt emzirmekle hasıl olan akrabasının hepsi, süt çocuğunun akrabasıdır. Fakat süt çocuğun akrabası, süt annesinin ve süt babasının akrabası değildir. Mesela süt annenin erkek kardeşi, süt çocuğunun bacısı ile evlenebilir. Süt babasının kardeşi de evlenebilir. Sual: Ağabeyim, amcamın hanımını emmiş. Amcamın kızları benimle de süt kardeş olur mu? CEVAP Amcanızın bütün kızları ağabeyinizle süt kardeştir. Sizinle hiç biri süt kardeş olmaz. Sual: Süt kardeşliğinde, "Süt aşağı akar, yukarı akmaz" sözü doğru mudur? CEVAP Böyle bir şeyin aslı olmadığı Nimet-i İslam kitabında yazılıdır. Mesela bir kız, bir kadından süt emse, bu kadının bütün çocukları ile süt kardeş olur. Fakat bu kadının çocukları, emen kızın ablası ve küçük kardeşi ile de evlenebilir. Yalnız bu kız, onlara süt kardeş olur. Büyükküçük diğerleri süt kardeş olmaz. Sual: Amcamın büyük kızı, annemi emmiş. Amcamın diğer kızları ile 315 www.dinimizislam.com süt kardeş olur muyuz? CEVAP Annenizden süt emen büyük kız ile hepiniz süt kardeş olursunuz. Annenizi emmeyen diğer kızların hiçbirisi, hiçbirinizle süt kardeş olmaz. Sual: Süt kardeşin süt kızı da, süt kardeş hükmünde midir? CEVAP Evet süt kardeş hükmündedir. Sual: Bir kişi, hanımının süt kızına şehvet ile dokunsa, kendi kızına dokunmuş gibi hürmet-i müsahere hasıl olur mu? CEVAP Evet. Sual: (Bir kadın biberona sütünü sağsa, biberonun içinde inek sütü de olsa ve bu süt başka birisinin küçük çocuğuna içirilse, bu çocuk, sütünü içtiği kadının çocukları ile süt kardeş olur mu?) CEVAP Kadının sütü, inek sütünden fazla ise süt kardeş olur. Az ise süt kardeş olmaz. Kadın sütü yoğurt yapılsa, çocuğa bu yoğurt yedirilse yine süt kardeş olmaz. (Merakıl felah, Dürer, Tahtavi) Sual: Annem bir çocuğu emzirmiş. Bu çocuğun kız kardeşi ile evlenmem caiz midir? CEVAP Evet caizdir. Sual: Süt oğlunun veya süt kızının kız kardeşi ile evlenmek caiz midir? CEVAP Evet caizdir. Sual: Süt kardeşinin veya öz kardeşinin süt kızı ile evlenmek caiz midir? CEVAP Hayır caiz değildir. Çünkü kardeşinizin kızı demektir. Sual: Oğlumun süt anasının kızı ile evlenmem caiz midir? CEVAP Evet caizdir. Sual: Kardeşimin kızını emziren kadının kızı ile evlenmek caiz midir? CEVAP Evet caizdir. Sual: Küçük kardeşimin emdiği kadının kızı ile veya bu kadınla evlenmem caiz midir? CEVAP 316 www.dinimizislam.com Evet caizdir. Sual: Oğlum, bir kadını emmiş. Bu kadınla evlenmem caiz midir? CEVAP Evet oğlunun süt annesi ile evlenmek caizdir. Sual: Süt kardeşimin yanında başı açık durabilir miyim? CEVAP Evet. Normal kardeşinizden farkı yoktur. Dinen kardeşinizin yanında nasıl durabilirseniz onun yanında da öyle durabilirsiniz. Sual: Çocuklarımızı birbirine süt kardeş yapmanın faydası veya zararı ne olabilir? Nelere dikkat etmemiz gerekir? Her iki çocuk da birbirinin annesini emmesi gerekir mi, yoksa birisi yeterli mi? CEVAP Süt kardeş genelde tavsiye edilmez. Ama ihtiyaç olursa yani bir arada büyüme gibi zorunluluklar varsa, süt kardeş yapılır. Birinin emmesi yeterlidir. Emen, emdiği kadının bütün çocukları ile kardeş olur. Sual: Çocuğumuz olmuyor. Hanımdan süt gelmeye başladı. Küçük bir kız çocuğunu emzirmiş. Hanımım sütanne oldu mu? CEVAP Dokuz yaşından büyük bâkire kızdan süt gelse, sütünü bir çocuğa emzirse sütanne olur. Hanımınız da, emzirdiği çocuğun sütannesi olur. Bu emzirilen kız çocuğu, sizin üvey sütkızınız olur ise de, sütün gelmesine siz sebep olmadığınız için, önceki hanımdan olan çocuklarınız, bu kadının emzirdiği çocukla sütkardeş olmaz. (Hindiyye) Sual: İslamiyet’te evlatlık olarak zikredilen kişi gerçek evlat olmadığı ve anne-babaya namahremiyeti devam ettiği için kız veya erkek bu çocuğu süt evlat yapmak marifetiyle bundan kurtulmak mümkün müdür? CEVAP Süt evlat yapılırsa mümkündür. Sual: (Bu hususta hanımın suni bir şekilde memesinden süt alınıp çocuğa içiriliyor ve böylelikle kendisi ve kocasının varsa sair çocuğun vs. süt akrabası oluyormuş) Böyle bir usul caiz midir? CEVAP Kadının sütü varsa caizdir. Emen çocuğun da iki yaşını geçmemesi gerekir. Başka yolu da vardır. Çocuk erkekse, kadın o çocuğu abisinin hanımına emzirtir, yahut kız kardeşine emzirtir, böylece yeğeni olur. Çocuk kız ise, erkek aynı şeyi yapar, yani erkek kardeşlerinden birisinin hanımına emzirtir veya kız kardeşlerinden birine emzirtir, böylece kız bunun yeğeni olur. Sual: Bu durumda şahıs erkek kardeşinin hanımına emzirdiği için süt 317 www.dinimizislam.com emmeden dolayı yeğeni olan çocuk ile ebedi mi mahrem olur? Yoksa eğer yengesi ile abisi boşanırlarsa yengesi ile akrabalığı sona erdiğinden bu çocuk ile olan namahremlikte biter mi? CEVAP Ebedi mahrem olur. Annesi ile ilgisi olmaz. O onun her zaman yeğenidir. Sual: Babası Şafii, annesi Hanefi olan 2 yaşından küçük bir kız çocuğuna Hanefi olan bir hanım bir kaşık içinde süt verse süt annesi olur mu? CEVAP Hanefi’ye göre süt anne olur, Şafii’ye göre süt anne olmaz. Sual: Dayımın oğluyla ortanca kardeşim süt kardeşler. Biz 3 kardeşiz onlar da 3 kardeş. Ortancalar süt emmiş. Ben ablamın süt kardeşinin büyüğü olana mahrem miyim? CEVAP Eğer, ablanız dayınızın hanımını emmişse, dayınızın bütün çocukları ile kardeş olur. Dayınızın oğlu annenizi emmişse, emen çocuk annenizin bütün çocukları ile kardeş olur. Ablanızın süt kardeşinin büyüğü size yabancıdır, namahremdir, mahrem değildir. Onunla evlenebilirsiniz. Sual: Bir kızın abisi teyzesini emmiş. Ve o kız şu anda teyzesinin oğlu ile evlendi. Bunların durumu nedir? CEVAP Bir mahzuru yoktur. Süt kardeşi olmaz. Eğer kız teyzesini emseydi, teyzesinin oğlu ile evlenemezdi. Abisinin emmesinin önemi olmaz. Süt aşağı falan akmaz. Süt kardeşlik sebebi ile taklit Sual: Hanefi mezhebindeki bir kimse, evlenip çocukları olduktan sonra, hanımının kendisinin süt kardeşi olduğu meydana çıksa ne yapılması gerekir? CEVAP Bir erkeğin, hanımı ile süt kardeş oldukları, ama 1-2 kere emmiş olduğu anlaşılsa, Hanefi’ye göre nikahları bozulur. Bunu kurtarmak için diğer mezheplerde bir çare aranır. Mesela Şafii veya Hanbeli taklit edilir. Çünkü Şafii’de ve Hanbeli’de ayrı ayrı beş kere doya doya emmedikçe süt kardeşi olmaz. (Artık olan olmuş, evlenmişler, çocukları olmuş, yuvayı yıkmak uygun olmaz) diyerek evliliğe devam edilemez. Böyle hallerde, yalnız o hususta başka bir mezhebi taklit edilerek yuvanın yıkılması önlenir. Hanefi’de iki 318 www.dinimizislam.com yaşından küçük bir çocuk, bir kadını bir defa emse, o kadının bütün çocukları ile süt kardeş olur. Şafii’de ise ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir. 2-3 defa emerek süt kardeş olan böyle karı-koca, Şafii mezhebini taklit ederek evliliklerini devam ettirebilirler. Şafii’yi taklit etmeden evliliklerini devam ettirmeleri mümkün olmaz. (Şafii’ye göre süt kardeş olmaz) diyerek, bir Hanefi, süt kardeşiyle evlenemez. Ancak, evlendikten sonra süt kardeş oldukları meydana çıkmışsa, o zaman bir yuvanın yıkılmaması için Şafii mezhebi taklit edilir. Böyle bir zaruret olmadan süt kardeşle evlenmek caiz olmaz, nikah bâtıl olur. [Hanefi ve Maliki’de bir defa, bir yudum emmekle süt kardeş olur. Şafii’de ve Hanbeli’de ise ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir. Şafii’de, iki yaşından yukarı iken emen, süt kardeş olmaz. İmam-ı a’zama göre, 30 aydan, Maliki’ye göre 26 aydan sonra emen süt çocuğu olmaz. Hanbeli’de, bir kavilde her yaşta süt emen, süt kardeş olur.] Süt kardeşliğinde yaş Sual: Bir erkek hanımın sütünü içse nikahına zararı olur mu? CEVAP Nikahına zararı olmaz ancak, kadın sütünü zaruretsiz içmek caiz değildir. Bilerek içmek günah olur ise de, büyük kimse, süt emmekle süt çocuğu veya süt kardeşi olmaz. Hanbeli’de, bir kavilde, her yaşta süt emen, süt kardeşi olur. Şafii’de, iki yaşından yukarı iken emen, süt kardeşi olmaz. İmam-ı a’zama göre, 30 aydan, Maliki mezhebinde, 26 aydan sonra emen, süt kardeşi olmaz. Hanefi ve Maliki’de bir defa, bir yudum emmekle süt kardeşi olur. Şafii ve Hanbeli’de ise, ayrı ayrı 5 kere doya doya emmesi gerekir. Kardeşin oğlu olur Sual: Yengem babaannesini emmiş. Yengemin halasının oğlu yengeme mahrem midir? CEVAP Evet, mahremdir. Çünkü yenge babaanneyi emmekle babaannenin kızı olmuş oldu, yani halası ile kardeş oldu. Halasının oğlu da kardeşinin oğlu olmuş olur. Kardeşin oğlu da mahrem olur. Süt kardeşle konuşmak Sual: (Süt kardeş olan kadınla konuşmak haramdır) deniyor. Böyle bir şey var mıdır? CEVAP Öyle bir şey yoktur. Süt kardeş kendi kız kardeşi gibidir; fakat halvet durumunda dikkatli olmalı. S. Ebediyye’de deniyor ki: 319 www.dinimizislam.com Ebedi mahrem olan 18 kadından biriyle halvet caizse de, yalnız süt kardeşle ve genç kaynana veya gelinle, fitne şüphesi olunca mekruhtur. Halvet, kapalı bir odada yalnız kalmaktır. Sütbabaları farklı olsa Sual: Kocası öldükten veya kendisini boşadıktan sonra, başkasıyla evlenen bir kadını, bir oğlan önceki kocasıyla evliyken, bir kız da yeni kocasıyla evliyken emse, bu oğlan ve kız birbiriyle evlenebilir mi? CEVAP Hayır. Aynı kadından emen oğlan ile kız, sütbabaları başka olsa ve başka senelerde emmiş olsalar bile, birbiriyle ve birbirlerinin çocukları ve torunlarıyla evlenemez. (S. Ebediyye) Sütçocuğun anne ve babaları Sual: Bir kadının sütünü emerek, onun süt çocuğu olan çocuğun, öz annesiyle sütbabası ve öz babasıyla sütannesi mahrem olur mu? CEVAP Hayır, mahrem olmaz. Yani öz annesiyle öz babası ve sütannesiyle sütbabası ayrılırlarsa, öz annesiyle sütbabası, öz babasıyla da sütannesi evlenebilir. Süt kardeş Sual: Süt kız kardeşim, bir kızı emzirmiş. Ben bu kızla evlenebilir miyim? CEVAP Evlenemezsiniz. Öz yeğeniniz gibi size mahremdir, yani evlenmeniz haramdır. Sütkardeşlik Sual: Sütkardeşlikte ölçü nedir? CEVAP Şu beyitte bildiriliyor: Sütana baba akrabasının hepsi, Sütçocuk evladı, zevc veya zevcesi. Birinci mısraın açıklaması şöyledir: Bir çocuk bir kadından süt emerse, emdiği kadın onun sütannesi olur, kadının kocası sütbabası olur. Aynen kanla olan akrabalık gibi olur. Sütannesinin kız kardeşi teyzesi olur, erkek kardeşi dayısı olur. Sütannesinin annesi büyük annesi olur. Sütannesinin bütün çocukları onun kardeşi olur, bunların çocukları da yeğenleri olur. Yani sütannesinin torunları bunun yeğenleri olur. Hiçbirisiyle evlenemez. Sütbabasının akrabaları da aynıdır. Sütbabasının erkek kardeşleri amcası olur, kız kardeşleri halası olur. Sütbabasının babası onun dedesi olur. 320 www.dinimizislam.com Torunlarının hepsi onun yeğeni olur. İkinci mısraın açıklaması şöyledir: Sütçocuğun kendisi gibi, onun çocukları da, sütanneye, sütbabaya mahremdir. Sütkızın kocası, sütoğlanın hanımı da, sütanneye, sütbabaya mahremdir. Sütkardeşin sütkızı da mahrem olur. Bir kaide de şöyledir: Bir kadını bir çocuk emse, o çocuğa bu kadının bütün çocukları mahremdir, hepsi sütkardeş olur. Süt emziren kadına ise, sadece emzirdikleri mahrem olur, emzirmedikleri mahrem olmaz. Sütkardeşin kızı Sual: Ben doğmadan önce annem, halamı emzirmiş. Halamın kızıyla evlenebilir miyim? CEVAP Emzirince, halanız, annenizin kızı, yani sizin kız kardeşiniz oluyor. Onun kızı da sizin kardeşinizin kızı oluyor. Kardeş kızı ile evlenilmez. Bunun kızının kızıyla da evlenilmez. Süs ve takılarla ilgili sual cevaplar Sual: Kadınların da alyanslarını ve diğer ziynetlerini yabancılara göstermeleri caiz midir? Mesela kürk veya küpesini yabancılara gösterebilir mi? İpek gömlek ve ipek kravat erkeğe caiz midir? CEVAP İpek erkeğe haramdır. Ancak elbisedeki dört parmak enindeki ipek şeritler, mesela ipek kravat caizdir. İpek gömlek ve ipek elbise erkeğe haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Altın ve ipek, ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine haramdır.) [Taberani] Altın ve diğer süs eşyalarını kadınların kullanması caizdir. Ancak, kocasından başkasına süslenmesi caiz değildir. Domuz hariç, yırtıcı hayvanların derileri dabağlanınca temiz olur. Bunlarla yapılan elbiseleri, kürkleri, kürklü paltoları erkeklerin giymesi caizdir. (Redd-ül-muhtar c.5, s.223) Kadınların, kendilerine caiz olan her çeşit süslerini, yabancılara göstermeleri caiz olmadığı gibi, kürklerini de kocasından başka kimseye göstermesi caiz değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Ahir zamanda ümmetimin kadınları vücutlarını gösterecek elbiseler giyecekler, saçlarını da deve hörgücüne benzetecek şekilde topuz yapacaklardır. Onlar lanetliktir.) [İbni Hibban] 321 www.dinimizislam.com (Herkes baksın diye [süslü] elbise giyen, onu çıkartıp atıncaya kadar, Allahü teâlânın rahmetinden uzak olur.) [Taberani] Bu hadis-i şerifleri İslam âlimleri şöyle açıklıyor: Cemal ile ziyneti [süsü], birbirine karıştırmamalıdır! Cemal, çirkinliği gidermek, vakar sahibi olmak ve şükretmek için nimeti göstermek demektir. Gösteriş için, öğünmek için güzel giyinmek cemal değil, kibir olur. Nefsin azgın olduğunu gösterir. Cemal ise, nefsin terbiye edilmiş olduğunu gösterir. Cemal için güzel giyinmek iyidir. (Allahü teâlâ cemildir, cemal sahiplerini sever) hadis-i şerifi, cemal sahibi olmayı övmektedir. (Bahr-ür raik) Güzel elbise giymek müstehaptır. İmam-ı a'zam hazretleri 400 altın kıymetinde elbise giyerdi. Talebelerine de güzel giyinmelerini emrederdi. (Tahtavi) Cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakaret etmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale yani yok etmektir. Ziynet, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak, öğünecek şeyleri yapmaktır. Bu bakımdan erkeklerin ipek hariç, cemal niyetiyle güzel giyinmeleri iyidir. (S.Ebediyye) Altın ile gümüşü süs olarak takmak yalnız kadınlara helaldir. Fakat, bunları mahrem olmayan erkeklere göstermeleri haramdır. (Redd-ülmuhtar) Sual: Kadın veya erkeğin güzel koku sürünmesi günah mıdır? CEVAP Koku sürünen, iyi giyinen; dünya lezzeti için veya gösteriş yapmak, öğünmek için yahut yabancı kadın ve kızlara şık görünmek için güzel giyinirse, günah işlemiş olur. Kadının, kocasına karşı, meşru olan ziynetlerini takarak, güzel koku sürünerek süslenmesi gerekir ve çok sevaptır. Kadınların sokağa çıkarken sürünmeleri haramdır. Kadınların koku sürmesi erkekleri cezbeder. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Bir kadın, cezbedici koku sürer ve erkekler de ona bakarsa, evine gelinceye kadar Allahü teâlânın gazabında olur.) [Taberani] Bu kimse, sünnet olduğu için güzel koku sürünür, şık giyinirse; camiye saygı için, camide yanına oturan müslümanları incitmemek için, temiz olmak için, sıhhatli olmak için, İslam’ın vakarını, şerefini korumak için niyet edince, her niyeti için ayrı sevaplar kazanır. Her mubah işte, hatta yiyip-içmede, uyumada ve helaya girmekte bile iyi niyet etmelidir. Niyetine göre sürme çekmek de günah veya sevap olur. Bir hadis-i 322 www.dinimizislam.com şerifte, (Kişi gözünün sürmesinden de mesuldür) buyuruluyor. Tedavi niyetiyle sürme çekmek caizdir. (Bahr-ür-raık) Koku sürünmekte ve diğer mubah işlerde niyetin önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar.) [Müslim] (Allah için koku sürünen, misk gibi kokar halde, başka maksatlarla koku sürünen de leşten daha pis kokarak Mahşer yerine gelir.) [İ.Gazali] (Güzel koku bedeni besler.) [S.Ebediyye] (Dünya nimetlerinden bana, güzel koku sevdirildi.) [Nesai] (Kendisine güzel koku ikram edilen, reddetmesin, alıp sürünsün!) [Hakim] Bayram günleri güzel koku sürünmek, yeni ve temiz giyinmek, misvak ile dişleri temizlemek, sevindiğini belli etmek sünnettir. Cuma günü de aynı şeyleri yapmalıdır! Cumaya giderken güzel koku sürünmelidir! Melekler de güzel kokudan hoşlanır. Sual: Erkeklerin gümüş veya diğer madenlerden kolye, bilezik, künye takması caiz midir? CEVAP Caiz değildir. Ancak romatizma gibi bir hastalığı tedavi amacı ile kullanmak caizdir. Sual: Kadının, süs için, burnunu deldirip altın vs. takması caiz midir? CEVAP Caiz değildir. Sual: Kadınların kol saati takmaları ziynete girer mi? CEVAP Girer. Sual: Bazı bölgelerde kadınlar ayaklarına halhal denilen bilezik gibi bir şey takıyorlar. Bunları takmak ve sesini duyurmak caiz midir? Abdest alırken çıkarmak şartı ile oje sürmek caiz midir? CEVAP Kadınlara her türlü süs caizdir. Ancak yabancılara gösteremezler. Örtülü olarak takınabilirler. Ancak şıngırdatıp da halhal sesini duyurmak caiz olmaz. Bir âyet meali şöyledir: (Gizledikleri [örtülü] ziynetleri bilinsin diye, ayaklarını [yere, birbirine] vurmasınlar.) [Nur 31] Dikkat edilirse, ayaktaki örtülü ziynet tabiri geçiyor. Yani ziynetlerin gizlenmesi gerekiyor. 323 www.dinimizislam.com Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri de göstermemek gerekir. Kolye, kına, sürme gibi diğer ziynetlerini de göstermemek gerekir. Âyetin başında buna da işaret edilmektedir. Diğer süsler gibi oje de caizdir. Ancak yabancılara gösteremez. Altına su geçmeyeceği için abdest ve gusülde ojeyi çıkarmak gerekir. Sual: Bir kadın, kolye, nişan yüzüğü gibi ziynetlerini yabancı erkeklere gösterse, renkli ipek eşarplar takarak şık bir kıyafetle gezse mahzuru olur mu? CEVAP Faideli Bilgiler kitabında diyor ki: İmam-ı Zehebi buyuruyor ki: Erkeklere ziynetini gösteren kadınlara, mesela altın, inci gibi şeyleri örtüsünün üstüne takan, koku süren, renkli ve ipek kumaş örtünmüş olan, kol ağızları geniş olup kolları görünen ve bunlar gibi kendilerini erkeklere gösteren kadınlara Allahü teâlâ dünya ve ahirette azap edecektir. Bu kötülükler, kadınlarda çok olduğu için, Peygamber efendimiz, (Miraca çıktığım gece, Cehennemdekilerin çoğunun kadın olduğunu gördüm) buyurdu. (Tirmizi) Sual: Kadınlar ziynetlerini yabancıya gösteremez. Burada yabancıdan maksat, sadece yabancı erkek mi, yoksa kadın da dahil mi? Kardeş, baba, kayın baba gibi mahremlerine de gösteremez mi? CEVAP Yabancıdan maksat yabancı erkektir, kadın değildir. Amca, dayı, kayınpeder gibi mahrem akrabaya ziynetlerini, saçını ve kollarını göstermesi caizdir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Kadınların, kocasından başkasına, erkek ve kadın, kim olursa olsun, yabancıya süslenmeleri caiz değildir. Dikkat edilirse, süslenmek ifadesi geçiyor. Süsünü, ziynetini göstermek ayrı, onlar için süslenmek ayrıdır. Kadının kadına süslenmesi caiz değil, ama süslerini göstermesi caizdir. Sual: Kadının kadına, cemal niyetiyle süslenmesi caiz mi? CEVAP Cemal caiz, ziynet caiz değil, yani mekruhtur. Sual: Erkeklerin kaşlarını alması ve daha yakışıklı görünmek için saç ektirmesi caiz midir? CEVAP Niyete bağlıdır. Yeni elbise giymek gibidir. Yani müslüman düzgün kıyafetli olur niyetiyle olursa caizdir. Kadınlara kızlara hava atmak niyetiyle yapılırsa caiz olmaz. Ne niyetle olursa olsun, kadınların kaşlarını alması, inceltmesi ise haramdır. 324 www.dinimizislam.com Sual: Erkeklerin, saç ektirmeleri caiz midir? CEVAP Erkeklerin saç ektirmesi veya peruk takması günah değildir. (Hadika, Fetava-i kübra) Sual: Kadın ve erkeğin saç boyatması caiz mi, gusle mani midir? CEVAP Caizdir, gusle manisi yoktur. Kına gibidir. Sual: Kadınların, metal kolye-küpe veya cam veya naylon takmaları caiz midir? CEVAP Evet. Sual: Kadınların süslenmesi, çeşitli makyajlar yapması caiz midir? CEVAP Sadece kocasına karşı süslenmesi, makyaj yapması sevaptır. Sual: Dinimizin kadınların saçlarını kesmedeki hükmü nedir? Kesilen saçları ne yapmalıyız? CEVAP Kadınlar saçlarını kesmez, örgü yapar. Kadının saçını kazıması veya kesmesi tahrimen mekruhtur. Erkeğe benzeterek kazıması, tıraş etmesi haram olur. Saçını örtmesi güç veya fitneye sebep olduğu zaman, erkeklere benzetmemek şartı ile kulak yumuşağına kadar kesmesi caizdir. Bir hastalıktan dolayı, salih uzman bir doktor kazıması gerekir derse, kazımak da caiz olur. Kesilen saçlar, bir yere gömülmelidir. Buna imkân olmazsa, bir poşet içine koyup yanına ağırlık yapsın diye taş da koyarak denize atmalıdır. Kadınların kesilen parçaları, erkeklere göstermesi haramdır. Sual: Kadınların kaşlarını almaları, inceltmeleri haramdır, fakat ben kaşlarımı almayınca gözüm ağrıyor. Bu nedenle kaş aldırmam caiz olur mu? CEVAP Evet böyle bir özürle caiz olur. Sual: Kadınlar için, saçlarını tepede olduğu gibi, arkaya da deve horgücü gibi topuz yapmak caiz olmaz mı? CEVAP Evet, caiz olmaz. Sual: Bir kadının, hormon bozukluğundan dolayı yüzünde çıkan tüyleri laserle yaktırmasında bir mahzur var mıdır? CEVAP 325 www.dinimizislam.com Mahzuru yoktur. Sual: Bayanların ses çıkartmayan yüksek topuklar giymesi caiz olur mu? CEVAP Caizdir. Ancak, uzun topukla yürümek biraz zor ve rahatsızlıklara da sebep oluyormuş. Bir de dikkati çekici şeylerden uzak durmalıdır. Sual: İpek çorap, kravat, iç çamaşırı, bunlar saf ipek olursa durum nedir? CEVAP Caiz değildir. Sadece kravat 4 parmak eninde ise caizdir. Sual: İpek giymek erkeğe haramdır, ipek karışımlı çorap, iç çamaşırı caiz midir? CEVAP Hakiki ipek ise, %50 den fazla olursa haramdır, % 50den aşağı olursa mekruh olur. Sual: Bayanlar saçlarını boyatıyorlar ya da kına yakıyorlar ya da çeşitli ilaçlarla saçlarının renklerini açtırıyorlar. Bunlar caiz midir? CEVAP Caizdir. Ancak yabancılara gösteremezler. Kadının her süsü caizdir, yabancı erkeklere göstermemek şartı ile. Ama belki diyeceksiniz ki biz yabancılara süsleniyoruz, evde süslenmeye ne gerek var. Kocaya süslenmek sünnettir. Yabancıya süslenmek haramdır. Sual: Kadın ve erkeklerin vücutta alınması gereken kıllarını, epilasyon aletiyle veya başka aletle, temizlemelerinde bir sakınca var mıdır? CEVAP Bir sakınca yoktur. Sual: Bayanların bacaklarında bulunan kılları, herhangi bir usulle almaları uygun mu? CEVAP Tenzihen mekruhtur. Kocası emrederse almak caiz olur. Sual: Erkeklerin kulaklarda, burunda tüyler oluyor. Bunları yakmakta mahzur var mıdır? CEVAP Caizdir. Sual: Makyajın ne kadarı yasak? CEVAP Hepsi yasak. Kadının kocasından başkasına güzel görünmesi caiz değil. Ona ne kadar süslenirse süslensin ama yabancılara gösteremez. 326 www.dinimizislam.com Sual: Erkeklerin saçlarını yanlar ve arkalar kısa, ön biraz daha uzun kestirmeleri kerahetsiz caiz midir? Bazıları bunun hadis-i şerif ile men edildiğini söylüyorlar? CEVAP Saç şekli âdettir, âdette bid'atin zararı olmaz. Sual: Erkeğe caiz olup da kadınların kaşlarını almasının haram olmasının hikmeti nedir? CEVAP Bayanlar kocalarından başkalarına süslenemezler. Kaş almaları süslenmek demektir. Kadınların kaşlarını almaları, inceltmeleri haramdır. Alın, yanak ve çenedeki kılları almaları caizdir. Erkeklerin ise cemal niyetiyle kaş aldırmaları caiz, süs için ziynet için olursa onlara da günah vardır. Yeni elbise giymek gibi. Yeni elbiseyi süs için, gösteriş için hava atmak için, bayanlara şık görünmek için giymek günahtır. Cemal için yani Müslümanın şerefini korumak için olursa günah olmaz. Sual: (Zaruret varsa haramlar mubah olur.) Burada zaruret ne demektir? CEVAP Evet, zaruret varsa haramlar mubah olur. Fakat ihtiyaçla zarureti karıştırmamak lazım. Zaruret: aç, susuz, çıplak ve barınaksız kalmak, mubah hiçbir çare bulamamak demektir. Sual: Kadın, takı denen süslerini yabancı erkeklere gösterebilir mi? CEVAP Kadın, takı denen süslerini yabancı erkeklere gösteremez. İster yüzük ister küpe, ister bilezik, isterse kolye olsun. Sual: Gümüş kolye içinde satılan duaları taşımak caiz midir? CEVAP Erkeklerin gümüşten de olsa kolye kullanmaları caiz değildir. Sual: Kız çocuklarına hoşlandıkları için taklit takılar alıyoruz. Mahzuru var mı? CEVAP Kız çocuklarına, bilezik, kolye, zincir vesaire hangi madenden olursa olsun mahzuru olmaz, cam olur, ağaç olur, naylon olur, pırlanta olur, inci olur, mercan olur, taş olur, akik olur, olur da olur. Fakat yüzük olarak yalnız altın ve gümüşten başkası olmaz. Sual: Hanımların sünnet niyetiyle, dışarıya çıkarken sürme sürmeleri uygun mudur? CEVAP 327 www.dinimizislam.com Sağlık açısından, sünnet diye çekebilir. Mesela akşam sürülür, sabah yıkanır. Ancak, sürme de makyajdır. Yabancılara karşı makyajlı görünmek caiz olmaz. Kadın sadece kocasına karşı süslenir. Evlenmeden önce süslenmek de caiz olmaz. Sual: Kadınların kulaklarını küpe takmak için deldirmek caiz midir? CEVAP Caizdir, yani günah değildir. Ama delmemek daha iyidir. Sual: Bu deliğin kapanması için veya doğru şeyi yapmak için, hiç takmasam düzelir mi? CEVAP Hiç küpe takılmazsa, zamanla küpe deliği kapanabilir. Kapanırsa gusle zararı olmaz. Sual: Modaya uymak caiz midir? CEVAP Faydalı şeyde modaya uymak caizdir. Sual: Papyon kravat takmak uygun mudur? CEVAP Papyon kravat da, diğer kravatlar gibidir. Kâfirlerin haram olmayan âdetlerini yapmakta, kullanmakta mahzur yoktur. Nitekim Peygamber efendimizin kolları dar Rum cübbesi giydiği Tirmizi’deki hadis-i şerifte bildirilmiştir. (Mevahib-i ledünniyye) Sual: Örme başlığın kenarını dışarıya kıvırmakta mahzur var mı? CEVAP Hiç mahzur yoktur. Sual: Kadının, iki kaşın birleştiği yerdeki kılları alması caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Suni kadife, kadife gibi ziynete girer mi? CEVAP Evet. Sual: Kadınların deri manto giymesi caiz mi? CEVAP Dar ve vücuda yapışık ise caiz olmaz. Sual: Sosyetik çevrede, kadın, bol döpiyes giyebilir mi? CEVAP O çevrede giyebilir Sual: Aldığım manto hınzır derisi imiş. Satmam caiz mi? CEVAP Hınzır derisini satmak caiz değildir. Gayri müslime satmak bir kavle 328 www.dinimizislam.com göre caizdir. Sual: Kadına benzemek için saç uzatmak, Budiste benzemek için saç kazıtmak, Kastroya benzemek için sakal bırakmak haram mı? CEVAP Tahrimen mekruhtur. Sual: İki kaşı farklı kadın, birbirine uydurmak için boyasa caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Kadınların bot ve çizme giymeleri uygun mudur? CEVAP Ziynete girdiği için uygun değildir. Ama ayağında romatizma gibi bir hastalık varsa veya ayakları normal ayakkabı ile üşüyorsa, o zaman bot ve çizme giyebilir ise de, yine yabancılara göstermemelidir. Eğer bot ve çizme görünmüyorsa, mahzuru olmaz. Sual: Erkeklerin gözlerine sürme çekmesi caiz midir? CEVAP Erkeklerin süs, ziynet için sürme çekmeleri caiz değildir. Fakat tedavi maksadıyla sürme çekmeleri caizdir. Kirpiklerin dökülmemesi, gözlerin kuvvetlenmesi için sürme çekmek iyidir. [Sürme, göz kalemi denilen boyalardan farklıdır. Attarda bulunur. Bazı hacılar, Hicazdan gelirken sürme de getiriyorlar.] Sual: İpek eşyanın haram ve caiz olduğu yerler nerelerdir? CEVAP İç ve dış elbise olarak ipek giymek haram, kadınlara her çeşit ipek eşya caizdir. Savaşta ipek giymek caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Altın ve ipek, kadına helal, erkeğe ise haramdır.) [Taberani] İpek kefen ve tabutu ipekle örtmek haramdır. İpek sofra örtüsü ve ipek yorgan caiz değildir. Erkek çocuğa ipek giydirmek mekruhtur. İpekten yapılmış yemek peçetesi, iç donu ve takke mekruhtur. Elbisedeki dört parmak enindeki ipek şeritler ve dört parmak enindeki ipek kravat caizdir. Suni ipek, cibinlik, abdest havlusu, tesbih ipi, çanta, mushaf kılıfı ve bohçanın ipekten olması caizdir. Duvara ipek halı asmak, süs için olmazsa caizdir. İpek halıya oturmak ve ipek seccadede namaz kılmak caizdir. Eshab-ı kiramdan Hazret-i Zübeyr ve Hazret-i Abdurrahman'ın ipek giymelerine izin verilmesi, yalnız bunlara mahsustu. Arfece bin Sâd hazretlerine de, altın burun takması için izin verilmesi, yalnız ona mahsustu. Sual: Kadınların, cam, naylon, tunç, pirinç, platin, bakır ve diğer 329 www.dinimizislam.com madenlerden ziynet olarak bilezik ve kolye takmaları caiz midir? CEVAP Evet caizdir. Bu maddelerden yapılmış yüzükleri takmak kadınlara da haramdır. Yabancılara göstermemek şartı ile sadece altın ve gümüş yüzük takmak kadınlara caizdir. Erkeğin altın yüzük takması haramdır. (İbni Âbidin, Mevahib-i ledünniyye) Sual: Kadınların saçlarını bir araya toplayarak, başta, ensede, deve hörgücü gibi, topuz yapmalarını yasaklayan hadis-i şerif, hangi kitapta yazılıdır? CEVAP Berika ve Hadika’da vardır. Müslim, Muvatta v.s.de vardır. Belki mezhepsizlere senet olur diye yazıyoruz. Mezhepsiz Yusuf Kardavi’nin (El-halal vel-haram...) kitabında da yazılıdır. Kardavi diyor ki: (Örtülü çıplak ve başları deve hörgücü gibi yükseltilmiş kadınlar, Cennete girmeyecek. Kokusunu bile duymayacaklardır. Halbuki, Cennetin kokusu, çok uzaklardan duyulacaktır) hadis-i şerifi, kadınların ince, şeffaf veya cilde yapışık dar elbise, baş örtüsü ile örtünmelerini ve saçlarını, başlarının üstünde küme, topuz yapmalarını yasak etmektedir. Koku sürünmek Sual: Kadınların, koku sürünerek, sokağa çıkması caiz olmayınca, erkeklerinki caiz olur mu? Dedem, cuma günleri camiye giderken, koku sürünüyor, caiz değil mi? CEVAP Erkeklerin, sünnete uymak için, din kardeşi erkeklere güzel kokmak niyetiyle, koku sürünmeleri caizdir. Kadınlara güzel kokmak niyetiyle sürünmek, caiz olmaz. Sual: Gömlek kolundaki düğmelerin, altından olması caiz midir? CEVAP Hayır. Çünkü altın ziynettir. Kocası için süslenmek Sual: Yeni evliyiz. Kocam, sanatçı bayanlarla çalışıyor. Eşimin onlara gönlünün düşmemesi için, eşe karşı süslenmek caiz olduğuna göre, ben de makyaj yapıyorum. Bu makyajlı hâlimle, dışarı da çıkıyorum. Günah oluyor mu? Günahsa sadece bana mı, yoksa eşime de günah oluyor mu? CEVAP Eğer eşiniz, harama bakmaktan çekinmiyorsa, ne kadar güzel olursanız olun, ne kadar süslenirseniz süslenin, hatta dünyanın en güzel 330 www.dinimizislam.com kadını siz olsanız bile, yine o, çirkin birine bakabilir. Çünkü insanın nefsi, haramlardan hoşlanır, gıdası haramlardır. Onun için, önce nefsin terbiyesi gerekir. Haramların ateş olduğunu bilen, eşi çok çirkin olsa da, harama bakmaz. Dışarı makyajlı çıkmak haramdır. Mubah olsa da, yani evde de yapsanız, makyaj, eşinizin harama bakmasını önleyemez. Bu, sadece kendimizi kandırmak olur. Makyajlı olarak sokağa çıkan kadından, eşi de, sözü geçen diğer aile büyükleri de, sorumlu olur. Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri, kolye, kına, sürme, fondöten gibi diğer ziynetleri de göstermemek gerekir. Süslenip, koku sürünerek sokağa çıkmak günahtır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Bir kadın, koku sürünüp dışarı çıkar ve kokusunu duyurmak için, bir topluluk yanından geçerse, ona bakana da, kendine de, zina günahı [göz zinası] yüklenir.) [Nesai] Gümüş rozet Sual: Gümüş rozet takmak caiz midir? CEVAP Evet. Sual: Bir erkek arkadaş, sağlık için mahzuru olmaz diyerek, boynuna taktığı muskaya ip olarak kadınların kullandığı incileri takıyor. Başka bir genç de, altın zincir kolyeyi muska ipi olarak kullanıyor. Erkeğe inci ve altın kolye takmak haram değil mi? CEVAP Evet haramdır. Altın, gümüş, inci mercan gibi şeyler, kadınlara caizdir. Ancak, onlar da bu ziynetleri yabancı erkeklere gösteremezler. Erkeklerin kolye olarak inci veya altın zincir kullanmaları caiz değildir. Gümüş, bakır veya başka madenden kolye takmaları da caiz olmaz. Sağlık için bakır kolye, bakır bilezik veya başka maden takmak caiz olur. Bu ifadeden, boyna takılan muskanın ipinin inci, altın veya başka madenden olmasının caiz olduğu anlaşılmaz. Burna, göze, dişe takılan süsler Sual: Kadınların burna hızma, göze renkli lens veya dişe renkli taş takmaları, ziynete girer mi? Gusle mani olur mu? CEVAP Evet, ziynete girer. Gözü bozuk olanlar, renkli lens yerine, renksiz lens takmalı. Lens gusle mani olmaz; çünkü gözün içini yıkamak farz değildir; fakat dişe takılan taş gusle manidir. Gusle mani olmaması için, Maliki mezhebini taklit etmek gerekir. Hızmalar iki çeşittir. Birincisi, küpe gibi burna halka olarak takılıyor. Bunlar gevşekse, küpe gibi olup gusle 331 www.dinimizislam.com mani olmaz. Bir de, burna iğne gibi batırıyorlar. Bunların altına su geçmeyeceği için, dört mezhepte de gusle mani olur. Mezhep taklidine de imkân olmadığı için, çıkarmaktan başka yolu yoktur. Eğer abdestte ve gusülde çıkarma imkânı varsa, abdest ve gusül yönünden problem olmaz; ama ziynet olduğu için takılması caiz olmaz. Kadının kadına süslenmesi Sual: S. Ebediyye’de, (Kadının kadına süslenmesi caiz değil) buyuruluyor. Buradaki süslenmek nedir? Ne yapılırsa süslenmek sayılır? CEVAP Süs, ziynet demektir. Kadının diğer kadınlar için, gösterişli elbise giymesi, dekolte kıyafetle oturması, ziynetlerini görünür yerlere takması, saçlarını yaptırması ve boyatması, kadının süslenmesidir. Bunları özellikle kadınlar için yapmak caiz olmaz. Akik yüzük takmak Sual: Kadın ve erkek, tamamı akik olan yüzük takabilir mi? CEVAP Kadına da, erkeğe de akik yüzük caiz değildir; fakat sıkıntıyı gidermek için tedavi maksadıyla, kadının da erkeğin de akik yüzük takmaları caiz olur. Ancak kadınların, sokakta yüzüklerini göstermeleri caiz olmaz. Hızma takmak Sual: Kadınların, burunlarına pırlanta, altın veya gümüş takmaları caiz midir? CEVAP Caiz değildir. Gümüş zincir Sual: Cep saatinin zincirinin gümüş olması caiz iken, erkeğin boyna taktığı muskanın ipinin gümüş zincir olması neden caiz değil ki? CEVAP Gümüş zinciri, kolye olarak takmak caiz olmuyor. Kolye takmak, benzemek niyeti olmasa bile, kadınlara benzemek oluyor. Tedavi niyetiyle bakır veya başka metal kolye takmak caiz olur. Kürk ve kadife Sual: Kadınların deri, kürklü manto veya kadife giymesi caiz mi? CEVAP Dar ve vücuda yapışık olmazsa, deri elbise caizdir. Kürk ve kadife ziynete girer, caiz olmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Bir kadın, güzel kokular sürünüp, [kürk ve kadife gibi] göz alıcı güzel elbiseler giyerek, bir toplumun önünden geçerse, zina işlemiş 332 www.dinimizislam.com gibi günaha girer.) [İbni Hibban] Alınmış böyle elbiseleri başkalarına satmak caiz olur. Resim şeklinde küpe Sual: Balık veya başka hayvan şeklinde küpe takmak caiz mi? CEVAP Caiz değildir. Gömlek kol düğmesi Sual: Kravatı tutturmak için kravat iğnesi takmak, gömleğe madeni kol düğmesi geçirmek ve cekete rozet takmak caiz midir? CEVAP Altından başkası caizdir. Sağlık öğütleri Az yemenin faydaları Sual: Oruç tutarak aç durmanın faydaları nelerdir? CEVAP Oruç tutmak başka, aç durmak başkadır. Aç durmanın faydaları: 1- Aç duranın basireti açılır. Anlayış kabiliyeti artar. Hadis-i şerifte, (Aç duranın idraki artar, zekâsı açılır) ve (Tefekkür, ibadetin yarısı, az yemek ise tamamıdır) buyuruldu. (İ. Gazali) Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçer. Çok yiyenin zekâsı ve zihni dumura uğrar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çok yiyip içeni Allahü teâlâ sevmez.) [İ.Gazali] 2- Açlık, kalbde incelik doğurur. Hadis-i şerifte, (Az yiyenin içi nurla dolar) ve (Allahü teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafif olan mümini sever) buyuruldu. (Deylemi) 3- Açlıkta arzular kırılır, nefs uysallaşır. Çok yemek, gafleti doğurur. Azgın bir atı zaptetmek zor olduğu gibi, çok yedirmekle nefsi zaptetmek de zordur. Açlıkla terbiyesi kolaylaşır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Az yemekle kalbinizi ihya edin!) [İ.Gazali] 4- Tok olan şefkatsiz ve merhametsiz olur. Tok, açın halinden anlamaz. Çok yiyen sert ve katı kalbli olur. Hadis-i şerifte, (Çok yemekle kalbinizi öldürmeyin!) ve (Allahü teâlâ doyduktan sonra yiyip, midesini bozana buğzeder) buyuruldu. (İ. Gazali) 5- Sinirlerine hâkim olan huzurlu olur. Açlık, günah işleme arzusunu kırar, kötülük etmeye mani olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Aç ve susuz durarak nefsle cihad, Allah yolunda cihad gibidir.) [İ. Gazali] 6- Çok yiyen çok su içer. Çok su içen çok uyur. Ömrü uyku ile geçer. 333 www.dinimizislam.com Çok uyku da dünya ve ahiret kazancına mani olur. Açlık, sinirleri uyanık, zinde tutar. Tokluk ahmaklığa yol açar, okuduğunu anlaması ve hatırında tutması zor olur. İki günde üç öğün yemek normaldir. Yani, bir gün sabah-akşam, öbür gün öğle vakti yemelidir. (Teshil-ül-menafi) 7- Çok yiyip göbek bağlamak zararlıdır. Peygamber efendimiz göbekli birine, (Bu fazlalık başka yerde olsaydı, daha iyi olurdu) buyurdu. (Hakim) Yiyip içme ilmini öğrenmek, ibadet ilminden önce gelir. Beden sağlam olursa, dünyada rahata kavuştuğumuz gibi, sağlam vücutla daha çok hizmet etme imkanı olacağı için, ahireti kazanmaya da sebep olur. İki cihan saadeti için midemizi düşünmek gerekir. Acıkmadan yememeli, doymadan kalkmalıdır! İlim ve amel, az yemekte, kalb temizliği az uyumakta, hikmet az konuşmaktadır. Az yemek ustalık, çok yemek hastalıktır. Evliya az uyur, az yer, az içer, sıratı kuş gibi geçer. Çok yiyen çok uyur, herkesten tembel olur. Çok yemek heder, çok uyumak kederdir. Çok yemek zihni çalıştırmaz, çok uyumak menzile ulaştırmaz. Az yiyenin kalb gözü körleşmez, açlıkla hastalık birleşmez. Az yemek, meyveli bir ağaçtır, hasta kalblere ilaçtır. Az yemek, nefsani arzuları öldürür, kalbe ferahlık verir, ahirette güldürür. Az yemek tembellikten uzaklaştırır, bilgi kazanmayı kolaylaştırır. Az yiyenin kalbinde hikmet kapıları açılır, ağzından inci mercan saçılır. Çok yemek akıl için kıtlıktır, zekâ için sakatlıktır. Oburluk insana düşman olur, çok yiyenler pişman olur. Az yemek, insan için nezafettir, zihni açan firâsettir. Çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak, kalbe sıkıntı verir, mide şişer, kalb ölür, acıkınca tekrar dirilir. Çok yiyen çok uyur, çok uyuyan çok konuşur, çok konuşan nimetten mahrum olur. Çok yemek mideyi bozar, midesi bozulanın dertleri azar. Bilen bilir, deli bile acıkınca aklı başına gelir. Az yemek nefse zindan, kalbe gülistandır. Çok yiyen unutkan olur, yüzü gülmez somurtkan olur. Midenin esiri olmak Kim ki hep yemek fikrini güder, aklını nefse esir eder. Mideye olmak esir, aklı ve şuuru giderir. Kim az yemekle yarışır, evliyaya karışır. Çok yiyen obur olur, kalb evi kabir olur. Seni taşıyacak kadar yemek ye, sen onu taşıyacak miktar yeme! Şunu iyi bilesin, yemeği sen yiyesin, yemek seni yemesin! Eğer sen onu yersen, hepsi derman olur, yemek seni yerse hepsi dert ve duman olur. Ben insanım demeli, yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli. Oruçtur vücudun zekâtı, çok yiyenin 334 www.dinimizislam.com bozulur sıhhati, azalır şefkati, tükenir takati. Az yemek bedenin istirahatı, az uyumak ruhun rahatı. Çok yiyerek kalbini öldürme, şeytanı kendine güldürme! Çok yemek, organları çok çalıştırıp yıpratır, tedavi için doktor aratır. Çok yiyen hakikati göremez, haramlardan çekinemez. Haram yiyenin işleri harama yönelir, her bela haramdan gelir. Helalden bile fazla yiyenin yersiz olur sözleri, hem de ibretsiz bakar gözleri. Deme çok yemek çok yakıt olur, çok yiyenin anlayışı kıt olur. Çok yiyenin az olur ibadeti, kaçırır ebedi saadeti. Çok yiyenin gözü doymaz, ibadetten zevk duymaz. Çok yemek tohumudur her derdin, az yemek ilacıdır her ferdin. Az ye, az uyu, az söyle, nimete kavuşulur böyle. Çok yiyenin diridir nefsi, gönlü uyur çıkamaz sesi. Gönlü uyandırmak için bu sözü tutmalı, az yiyerek nefsi uyutmalı. Çok yiyen kötü fikirler güder, her an günaha meyleder. Gaflet istersen durma mideyi doyur, çünkü tok yatan çok uyur. Çok yemeyi unutmalı, sık sık oruç tutmalıdır. Oruç tutmak faydalıdır Sual: Orucun vücuda zarar verdiği söyleniyor. Dinimiz zararlı şeyi emreder mi? CEVAP Allahü teâlâ, insanlara zararlı olan bir şeyi emretmez. Tıp uzmanları diyor ki: Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha kolaylıkla karışmaktadır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler üzerinde de göstermektedir. Böylece bu hormonlar, kansere karşı bir çeşit kalkan rolünü oynamakta, yani kanser hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir. Oruç tutan bünye, adeta bakıma girer, iç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü kazanır, mide, böbrek, şeker, kalb ve karaciğer hastalıklarına karşı mukavemet kazanır. Çeşitli vazifeleri bulunan karaciğer, sindirimle de vazifelidir. Oruç müddetince, 3-5 saat istirahat eder, gıda depolama işine bir müddet ara vermiş olur. Bu arada, korunma sistemini güçlendirici globülinleri hazırlar. Midedeki kaslar ve salgı ifraz eden hücreler, oruç müddetince birkaç saat dinlenir. Kan hacmi de azaldığı için tansiyon düşerek kalb rahatlar. Bilhassa yüksek tansiyonlular için oruç, bir ilaç gibi faydalıdır. Gıda artıkları iyi yakılmayınca, damarları yıpratır. Yakılmayan yağlar, damarları daraltır, damar sertliği denilen rahatsızlığa sebep olur. Akşama doğru vücutta gıda hemen hiç kalmaz. Yani bütün gıdalar yakılmış olur. 335 www.dinimizislam.com Bu bakımdan bilhassa “damar sertliği” olanların başka aylarda da oruç tutmaları tavsiye edilir. Oruç müddetince vücudun diğer organlarında da dinlenme olur. Az yemek ve oruç tutmak, vücudun sıhhati için çok önemlidir. Zekat, malın kiridir. Zekat veren, malını kirden koruduğu gibi, oruç tutan da vücudun zekâtını ödemiş, hastalıklardan onu korumuş olur. Oruç tutmakta sabır da vardır. Hadis-i şerifte, (Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır) buyuruldu. (Müslim) Oruç sıhhat getirir. Hadis-i şerifte, (Oruç tutan sıhhatli olur) buyuruldu. (Taberani) Hastalıkların ekserisi çok yemekten ileri gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır.) [Dâre Kutni] Çok yiyende acıma hissi azalır. Arzuları artar, harama dalar. Gayrı meşru arzuları harekete geçiren yolları tıkamak gerekir. Açlık şeytanın yolunu tıkar. Hadis-i şerifte, (Şeytan, damardaki kan gibi, vücutta dolaşır, açlık ile yolunu daraltın) buyuruldu. (İhyâ) Bekâr için de oruç faydalıdır. Hadis-i şerifte (Oruç şehveti keser) buyuruldu. (İ. Ahmed) İyi ye, iyi çalış! Sual: Çok yemek ne demektir? Doyuncaya kadar yemek, çok yemek midir? CEVAP İmam-ı Rabbani hazretleri, (Tasavvuf, az yemek, az içmek değil. Herkesin helalden kazanıp, doyuncaya kadar yemesi lazımdır) buyuruyor. Şah-ı Nakşibend hazretleri de, (Bir şey yemek, aç kalmaktan iyidir) buyuruyor. Az yemek, elbette iyidir; fakat az yemek, doymadan önce sofradan kalkmak ve acıkmadan sofraya oturmamak demektir. Yoksa aç kalmak demek değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: İnsanlar, riyazet çekmek denince, açlık çekmeyi ve nafile oruç tutmayı anladılar. Hâlbuki dinimizin emrettiği kadar yemek için dikkat etmek, binlerce sene nafile oruç tutmaktan daha güç ve daha faydalıdır. Bir kimsenin önüne lezzetli, tatlı yemekler konsa, iştahı olduğu hâlde ve hepsini yemek istediği hâlde, dinimizin emrettiği kadar yiyip, fazlasını bırakması, şiddetli bir riyazettir ve diğer riyazetlerden çok üstündür. (Menakıb-ı Ahmediye, H. S. Vesikaları) Muhammed Masum hazretleri de buyuruyor ki: Yemekte, içmekte 336 www.dinimizislam.com orta yolu gözetmeli. Gevşeklik verecek kadar çok yememeli. İbadet yapamayacak kadar da, perhiz etmemeli. Evliyanın büyüklerinden Şah-ı Nakşibend hazretleri, (İyi ye, iyi çalış) buyurdu. İbadet ve iyilik yapmaya yardımcı olan her şey, iyi ve mübarektir. Bunları azaltanlar da, yasaktır. (2/110) Sınava aç girmek Sual: Sınavlara aç karnına mı yoksa tok karnına mı girmek daha uygun? Oruçlu olmanın bir mahzuru var mıdır? CEVAP Sınava aç girmenin mahzuru olmaz. Oruçlu olmak da iyidir. Tokluk, unutkanlık yapar. Kalbi kör eder, zihin iyi çalışmaz. İhtiyaç kadar yemeli. Çok yiyip içmenin mahzurları çoktur. Bir hadis-i şerif meali: (Kıyamette en aç kalacak olan, dünyada en çok tok olandır.) [Beyheki] Temizliğe riayet Burayı tıklayınız. (Dinimiz ve bâtıl dinler > Dinimiz > Dinimizde temizliğin önemi) Ruh temizliği Sual: Ruh temizliği nedir? CEVAP Hadis-i şerifte (İlim ikidir: Beden bilgisi, din bilgisi) buyuruldu. Yani (İlimler içinde en lüzumlusu, ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni koruyan sağlık bilgisidir) buyurarak, her şeyden önce, ruhun ve bedenin zindeliğine çalışmak gerektiğini emretti. İslamiyet, beden bilgisini, din bilgisinden önce öğrenmeyi emrediyor. Çünkü, bütün iyilikler, bedenin sağlam olması ile yapılabilir. İslamiyet’te ruh temizliği esastır. Yalan söyleyen, hilekârlık yapan, insanları aldatan, zulmeden, haksızlık yapan, din kardeşlerine yardım etmeyen, büyüklük satan, yalnız kendi menfaatlerini düşünen bir kimse, ne kadar ibadet ederse etsin, hakiki bir müslüman sayılmaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Ey Resulüm, kıyamet gününü inkâr eden, yetimi, öksüzü incitip hakkını gasp eden, fakiri doyurmayan ve başkalarını da fakire iyilik yapmaya teşvik etmeyen o kimseyi gördün mü?) [Maun] Bu gibi kimselerin ibadeti kabul olunmaz. İslam dininde yasaklardan, haramlardan sakınmak, emirleri, farzları yapmaktan daha önce 337 www.dinimizislam.com gelmektedir. Hakiki bir müslüman, her şeyden önce, tam ve mükemmel bir insandır. Güler yüzlü, tatlı dilli, doğru sözlüdür. Kızmak nedir bilmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kendisine yumuşaklık verilen kimseye dünya ve ahiret iyilikler verilmiştir.) [Tirmizi] Müslüman son derece mütevazı, alçak gönüllüdür. Kendisine başvuran herkesi dinler ve imkan buldukça yardım eder. Müslüman vakurdur, kibardır. Ailesini ve vatanını sever. Hadis-i şerifte (Vatan sevgisi imandandır) buyuruldu. Bunun için, vatanına saldıranlara karşı gereken vazifesini yapar. Hakiki müslüman, dinine, anasına, babasına, hocasına, âmirine karşı saygılıdır. Lüzumsuz şeylerle uğraşmaz. Ancak faydalı şeylerle meşgul olur. Kumar oynamaz, vaktini boş geçirmez. Sağlık bir nimettir Sual: Hiç hastalanmamak, hep sıhhatli olmak kötü müdür? CEVAP Hiç hastalanmamak, hep sıhhatli olmak kötü değildir. Cenab-ı Hak, dünya saadetini de istememizi emrediyor: (Ey Rabbimiz, bize dünyada ve ahirette de hasene ver!) [Bekara 201] [Hasene, iyilik, güzellik, sıhhat ve afiyet içinde mutlu yaşamaktır.] Her Peygamber beladan Cenab-ı Hakka sığınmış, dünya ahiret güzelliği istemişlerdir. Allahü teâlâ, iman eder, salih amel işlerseniz, size dert-bela ve korku vermem, mahzun etmem buyurdu. O halde, bir kimsede iman, salih amel ve sıhhat varsa, en büyük saadet ve sultanlıktır. Sıhhatin önemi hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle: (Duanın efdali, dünya ve ahirette Rabbinden af ve afiyet istemektir. Affa ve afiyete kavuşan, dünya ve ahirette kurtuluşa ermiştir.) [Tirmizi] (İhlastan sonra, afiyetten iyisi yoktur. O halde Allahü teâlâdan afiyet isteyin!) [Nesai] (Sıhhat, müttekiye, zenginlikten hayırlıdır.) [Müslim] (Seyahat edin ki, sağlığa kavuşasınız.) [Şir’a] (Oruç tutun ki, sıhhate kavuşasınız.) [Taberani] (Kalk namaz kıl, namaz elbette şifadır.) [İ.Ahmed, İ.Mace] (Ya Rabbi, bedenime, kulağıma, gözüme sıhhat ver!) [Tergib] (Ya Rabbi, sıhhat, afiyet ve güzel ahlak ver.) [Harâiti] 338 www.dinimizislam.com Sağlıklı ve çok yaşamak için Sual: Sağlıklı ve çok yaşamak için ne yapmak lazım? CEVAP Yaşlı bir âlime, çok yaşamasının sırrını sormuşlar. O da, (Biz iki günde üç defa yemek yeriz. Yemeği iyi pişiririz, iyice çiğnemeden de yutmayız, acıkmadan yemeyiz, henüz iştahımız varken sofradan kalkarız. Sabah kahvaltısını erken yaparız, akşam yemeğini geç yeriz, tok karnına uyumayız) demiştir. Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Sağlıklı ve çok yaşamak için, eşine ihtiyaç halinde yaklaş. Münasebetin fazlası bedene, azı ise ruha zarar verir. Ayda bir ishal edici bir şey al, yılda bir kan aldır. Çok üzüntü ve çok şiddetli sevinç zararlıdır, kanı pıhtılaştırabilir. Boş durmamalı, bir işle meşgul olmalıdır. Atalarımız demiş ki: Ayağın sıcak tut, başını serin, Bir işle meşgul ol, düşünme derin. Hastalığa sebep olan şunlardan sakınmalıdır: Gece az, gündüz çok uyumak, tok iken yemek yemek, idrarını tutmak. Sık sık cinsi münasebette bulunmak. Şu zamanlarda su içmemelidir: Hamamdan çıkınca, uykudan uyanınca, cimadan sonra ve terli iken. Aç karna su içmemelidir. Suyu yavaş yavaş emerek içmelidir. Suyun hepsini bir solukta içmemelidir. Üç nefeste içmelidir. Soluğu suya değil, bardağın dışına vermelidir. Çok soğuk içmemelidir. Gece uykudan uyanınca su içmek sağlığa zararlıdır. Ayakta ve yürürken yememelidir. Hadis-i şerifte, (İnsan kalbi, tarladaki ekin gibidir. Yemek, yağmur gibidir. Fazla su, ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda kalbi öldürür) buyurdu. Çok yemek, hastalıkların başı, perhiz ederek az yemek ilaçların başıdır. Midenin üçte biri yemeklere, üçte biri içeceklere ayrılmalıdır. Üçte biri hava payı olarak ayrılmalıdır. Yemekten sonra dişleri misvak ile temizlemek sünnettir. Az yemeli ve az uyumalıdır. Tok olarak yatmamalıdır. Hadis-i şerifte, (Tok olarak yatmayın, kalbiniz katılaşır) buyuruldu. Ayrıca müminin artığında ve cömerdin yemeğinde şifa vardır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Müminin artığı şifadır.) [Fetava-i Kübra, El-Medhal] (Cömerdin yemeği şifa, cimrininki hastalıktır.) [Hatib] Gül koklayınca, salevat-ı şerife getirmelidir. Çünkü, Peygamber efendimizin mübarek teri, gül gibi kokardı. Hadis-i şerifte, (Üç şey, 339 www.dinimizislam.com bedeni besler: Güzel koku, yumuşak kumaştan güzel elbise ve bal yemek) buyuruldu. Tıbben vücuda zararlı olan şey, dinen de yasaktır. Kışın soğukta kalıp donmak, yazın güneş altında çok kalıp hastalanmak günahtır. Yoğun güneş ışığında kalmanın, bilhassa göz sağlığı için tehlikeli olduğu, kanserojen etkisi olan ultraviole ışınlarının ozon tabakasından süzülmeden geldiği bildirilmiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Güneşte fazla durmayın! Güneş elbiseyi eskitir, soldurur, hastalığa da sebebiyet verir.) [Hakim] Asırlar önce yaşamış bir tabib diyor ki: Hasta olmadıkça ilaç kullanmamalıdır! Dalında olgunlaşmış meyveyi ve genç olan, körpe hayvan etini tercih etmelidir! Yemek iyi pişmiş olmalıdır. Yerken iyice çiğnenmelidir! Canının istediği yemeği yemelidir! Tokluk, unutkanlık yapar. Kalbi kör eder. Yemek üzerine su içmemelidir. Yemekten sonra bir saat geçmeyince su içme, vücuda iyi değildir. Küçük ve büyük abdesti bekletmemelidir! İdrarı bekletmek, mecrası kapatılan nehrin, etrafını tahrip etmesi gibi, vücudu tahrip eder. Gündüz yemekten sonra biraz uyumalıdır! Akşam yemeğinden sonra az da olsa yürümeden uyumamalıdır! Araplarda, "Sabah kahvaltısından sonra yat uzan, akşam yemeğinden sonra gezin" sözü meşhurdur. İki hadis-i şerif meali: (Akşam yemeğini kesmek ihtiyarlığa sebeptir.) [İbni Adiy] (Bir avuç kötü hurma ile de olsa, akşam yemeğini ihmal etmeyiniz!) [Tirmizi] Sabah kahvaltısını yapmadan dışarı çıkmamalı! Çünkü kahvaltı sayesinde halim ve ağırbaşlı olunur, aynı zamanda çarşıda görülen her şeye can çekmemiş olur. Hikmetli ehli zatlardan biri, etli birine kinaye ile, "Sırtındaki kadifeyi kim dokudu?" der. O, "Ekmeğin özünü, genç hayvan etini yemekle; menekşe ile yağlanıp yumuşak elbise giymekle ..." diye cevap verir. Dört şey bedeni kuvvetlendirir: Et ve bal yemek, güzel koku sürünmek, münasebet olmadan çok yıkanmak, yumuşak kumaştan güzel elbise giymek. Dört şey bedeni zayıflatır: Fazla düşünce, çok ekşi yemek, aç karnına çok su içmek, fazla münasebet. 340 www.dinimizislam.com Dört şey gözü kuvvetlendirir: Sürme çekmek, yeşilliğe, akar suya ve helal olan güzel yüze bakmak. Dört şey gözün nurunu azaltır: Pisliğe bakmak, idam edilene bakmak, helali de olsa, kadının edep yerine bakmak, Kıbleye arkası dönük oturmak. Dört şey aklı çoğaltır: Fazla ve lüzumsuz konuşmamak, misvak kullanmak, salihlerle, âlimlerle beraber olmak, günah işlememek. Hacamat [kan aldırmak] Sual: Kan aldırmanın iyi olduğu söyleniyor. Herkesin, her zaman kan aldırması iyi mi? CEVAP Kan aldırmak kimine faydalı, kimine zararlı olabilir. Bu bakımdan herkesin, her zaman kan aldırması doğru değildir. Doktor tavsiyesine uygun olarak, bilhassa yazın, sıcak ülkelerde bulunanların, kan basıncı artanların kan aldırması iyi olabilir. Hadis-i şerifte (Kanın artması [tansiyon yükselmesi] Allahü teâlânın ölüme sebep yaptığı hastalıklardan biridir) buyuruluyor. (Bezzar) Bu bakımdan ihtiyaç olunca, doktora danışıp kan aldırmak faydalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Hacamat [kan aldırmak], en iyi tedavi usullerinden biridir.) [Hakim] (Sıcaklar artınca, hacamat olun! Çünkü kan basıncı artar da hastalığa veya ölüme sebep olur.) [Hakim] (Hacamat birçok hastalığa şifadır. Aman hacamat olun!) [Deylemi] (Mirac gecesi, uğradığım her melek topluluğu, ümmetime hacamatı tavsiye etti.) [Hakim] (Hazret-i Cebrail, hacamatı o kadar tavsiye etti ki mutlaka lüzumlu zannettim.) [Deylemi] (Şifa veren üç şeyden biri hacamattır.) [Buhari] (Hacamat, aklı artırır, hafızayı kuvvetlendirir.) [Hakim] (Baştan hacamat olmak, cüzzam, cünun, baras, uyuklama, göz kararması, baş ve diş ağrısına şifadır.) [Taberani] (Boyundan hacamat olmak, 72 çeşit hastalığa devadır.) [Taberani] 341 www.dinimizislam.com (Hacamat ne güzel âdettir.) [Deylemi] (Hacamat, Peygamberlerin âdetindendir.) [Tirmizi] Hacamat Günleri Hacamat, bazı gün ve bazı hallerde faydalı veya zararlı olabilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Pazar günü hacamat olmak şifadır.) [Deylemi] (Aç karnına hacamat olmak deva, tok karnına ise derttir.) [Deylemi] (Arabi ayın 17, 19 veya 21. günü hacamat olmak, birçok derde şifadır.) [Hakim] (Ayın 17’sine rastlayan Salı günü hacamat olmak, bir yıllık hastalığa şifadır.) [Bezzar] (Pazartesi veya Salı günü hacamat olun! ) [İbni Mace] (Çarşamba veya Cumartesi günü hacamat olup da bir hastalığa yakalanan, kendinden başkasını suçlamasın!) [Ebu Davud] (Başın çukurundan hacamat olmak unutkanlığa sebep olur.) [Deylemi] Kan aldırmanın faydalarını öğrenen bir kimse, doktor kontrolünden geçmeden, sık sık kan aldırmaya kalkarsa, zararlı olabilir. İhtiyaç kadar kan aldırmalıdır! Hacamattan sonra hamama girmemeli, tehlikeli olabilir. Tuzlu yemek iyidir. Süt ve yoğurt yememeli, suyu da az içmelidir! Çarşamba ve Cumartesi günleri kan aldırmak mekruhtur. Hadis âlimlerinden biri, cumartesi kan aldırdı. Baras hastalığına yakalandı. Doktorlar bir çare bulamadılar. O zat, Allahü teâlâya yalvardı, ağladı, secdeye kapanıp, Rabbine sığındı. Secdede iken uyudu. Resulullahı rüyada görüp hastalığını arz etti. Peygamber efendimiz, "Bu husustaki hadisimi işitmedin mi?" buyurdu. İşittim ama, sıhhatinde şüphe ettim, mevdu [uydurma] olabilir dedim. (Benden bildirilen ve hadis denilen bir sözde niçin ihtiyatlı olmadın?) buyurup, mübarek elini, yaralara sürdü. O zat uyanınca, hastalığından eser kalmadığını gördü. Bir daha da hadis-i şerifleri mevdu sanmakta ihtiyatlı hareket etti. (Şir’a) Sual: Tahlil için kan verirken hacamata niyet etmek caiz mi? CEVAP Evet. Niyet edince sünnet sevabı alınır. Sual: Tetkik için hangi gün kan vermek uygundur? CEVAP Hacamat olmak ayrı, tetkik için kan aldırmak ayrıdır. Pazar, Pazartesi 342 www.dinimizislam.com ve Salı günleri hacamat olmak iyidir. Çarşamba ve Cumartesi mekruhtur. Kaylule faydalıdır Sual: Kaylule nedir? Ne zamana kadar yapılır? CEVAP Kaylule, öğle vakti uyumak demektir. Öğleye doğru kaylule yapmak, yani biraz uyumak sünnettir. (Mevahib-i ledünniyye) Kaylule öğleden sonra da yapılabilir. (Mizan) Şifalı bitki, sebze ve meyveler Sual: Hadis-i şeriflerde tavsiye edilen sebze ve meyveler hakkında bilgi verir misiniz? CEVAP Bazıları şöyledir: (Kuru üzüm, safra açar, balgamı söker, sinirleri kuvvetlendirir ve sıkıntıyı giderir.) [Ebu Nuaym, Deylemi] (Kavun, karpuzda on özellik var: yemek, içmek, koku, meyve, çöğen, mesaneyi yıkar, karnı yıkar, iç hastalıklarına iyi gelir ve cildi temizler.) [Deylemi, İ. Rafii] (Yemekten önce kavun karpuz yemek şifadır.) [İ. Asakir] (Zeytinyağı 70 derde devadır.) [Ebu Nuaym, Deylemi] (Zeytinyağı ile tedavi basura faydalıdır.) [Taberani, Ebu Nuaym] (Zeytinyağı ile tedavi olun.) [Hâkim] (Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın. O, mübarek, bereketli bir ağacın meyvesinden çıkar.) [Tirmizi, İbni Mace] (Sarmısak yiyin ve onunla tedavi olun. Çünkü o, 70 derde devadır. Eğer bana melek gelmeseydi, elbette ben de yerdim.) [Deylemi, Tirmizi, Hakim] (Soğan-sarmısak yemek haram değildir. Fakat kokusu gitmeden mescidimize yaklaşmayın!) [İbni Huzeyme] (Kabak dimağı besler, aklı artırır.) [Deylemi, İ.Münavi] (Kabak, baş ağrısına iyidir. Mercimeğe 70 Peygamber dua etmiştir.) [Nesai, Müslim Taberani, Deylemi, İ. Gazali] Hazret-i Enes anlatır: (Resulullahın çorba içinde kabakları bulup yediğini gördüğümden beri Kabağı severim.) [Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Davud, Tirmizi] (Yemeklerin seyyidi [üstünü] et ve pirinçtir.) [Tirmizi, Hakim, Ebu Nuaym] 343 www.dinimizislam.com (Acve hurması zehire karşı, küm'e mantarının suyu göze şifadır.) [Buhari, Tirmizi, Nesai, İbni Mace, İ. Ahmed, Deylemi, İ. Münavi] (Lohusa hurma yerse, çocuklar sakin olur. Hazret-i İsa'nın doğumunda Hazret-i Meryem hurma yedi. Daha iyisi olsa idi, Allahü teâlâ onu verirdi.) [Hatib] (Lohusaya taze hurma, hastaya, bal gibi şifalı bir şey yoktur.) [Ebu Nuaym] (Mantar suyu göze şifadır.) [Buhari, Müslim,Tirmizi, Nesai, İbni Mace, İ.Ahmed, İbni Meniy, Z.Makdisi] (İncir kulunca iyi gelir.) [Deylemi] (Çörek otuna devam edin. Zira onda ölümden başka her derde şifa vardır.) [Ebu Nuaym] Resulullah rahatsızlanınca bir avuç çörek otunu ağzına koyup bal ile su içerdi. (Hatib) (Çörek otu dertlere şifadır.) [İbni Sünni] (Zemzem ve çörek otu her derde şifadır.) [Deylemi, İbni Sünni] (Zemzem, içenin niyetine göre şifa verir, susuzluğu gidermek için içenin susuzluğunu giderir. Şerden korunmak için içen, şerden korunur. Açlığı gidermek için içeni doyurur, hastalık için içene şifadır.) [Hakim] (Yemeğe tuzla başlamak ve bitirmek 70 hastalığa şifadır.) [R. Nasıhin] (İnek sütü şifa, yağı ilaçtır.) [Beyheki] (Sütlü gıdalar, hastanın kalbini ferahlandırır.) [Şir’a] (Süt içen hamilenin oğlu olursa kalbi temiz, kız olursa güzel olur.) [Ebu Nuaym] Sual: Nebati gıdalar yemek iyi midir? CEVAP Nebati gıdalar yemek elbette çok iyidir. İbrahim Nehai hazretleri, (Nebati gıda bulunmayan sofra, akılsız ihtiyara benzer) buyuruyor. (Mal ve evladının çok olmasını isteyen, bitkisel gıda çok yesin) buyurulmuştur. Sofrada bitkisel gıda, yeşillik bulundurmak müstehaptır. (Nebati gıda, yeşillik bulunan sofrada melekler de hazır olur) buyuruldu. Cenab-ı Hak, hiçbir otu sebepsiz, lüzumsuz yaratmamıştır. Her meyve, sebze ve bitkinin çeşitli faydaları vardır. Birkaçının faydası şöyle: Çörek otu, çeşitli hastalıklara şifa verir. Ekmek ile yenilirse sancıları giderir, baş ağrısını dindirir. Karın ağrısına, üşütmeye iyi gelir. Unutkanlığı giderir. Âdet söktürücü ve kanı sulandırıcıdır. Ayrıca, basur 344 www.dinimizislam.com rahatsızlığına iyi gelir. Gözü kuvvetlendirir, görme bozukluğunu önler. İncir, tayyib bir yemiş, latif bir gıdadır. Hazmı kolay, faydası çok bir devadır. Kalbe ferahlık verir, kuluncu, sindirim organı sancılarını giderir. Kabızlığı önler, balgamı eritir, böbrekleri temizler, mesanedeki kumları yok eder. Karaciğer ve dalağın tıkanan deliklerini açar, basuru izale eder, nekrise, romatizmaya faydalıdır. Her sabah aç karnına bir tane yemelidir. Ayva, kalbdeki sıkıntıyı giderir, mideyi kuvvetlendirir, idrar söker, zafiyeti önler, hazmı kolaylaştırır, bulantıyı keser, fakat dişlere ve bağırsaklara zararlıdır. Hamile iken ayva yiyenin çocuğu güzel olur. Kompostosu çocuk ishaline çok tesirlidir. Armut, mideyi kuvvetlendirir, hazmı kolaylaştırır, ferahlık verir. Bağırsak parazitine de etkilidir. Elma, akli bozuklukları ve teneffüs yolları rahatsızlıklarını azaltır, diş çürümesini önler. Kuru üzüm, sinirleri kuvvetlendirir, safra açar, balgamı söker, yorgunluğu giderir, ağız kokusunu giderir, zihni açar. Fıstıkla beraber yenirse, hafızayı kuvvetlendirir. Ekmekle yemeye devam edilirse hastalanmayı önler. Kavun, karpuz böbrekleri ve mideyi temizler, baş ağrısını giderir. Solucan düşürür. Gözlere kuvvet verir, iştah açar. Kereviz, hafızayı kuvvetlendirir, unutkanlığı giderir, idrar söker, karaciğeri temizler, gaz giderir, kan ve süt yapar. Tohumları idrar tutulmasına iyi gelir. Kabak, dimağı ve aklı kuvvetlendirir. Nar, mideyi temizler, göğsü yumuşatır, öksürüğe iyi gelir. Çarpıntıya iyidir. Et kısmı ile birlikte sıkılıp içilirse, safra söker, pekliği giderir. Sirke, safrayı giderir, balgamı keser, şehveti kırar. Enginar, safra taşını eritir, kanı temizler, damar sertliğine iyi gelir. Dimağa kuvvet verir.Ter kokusunu da giderir. Bir memlekete gelenin, önce biraz çiğ soğan yemesi sıhhate iyidir. Soğan, mikroplara karşı koyma gücünü arttırır. Soğandan sonra kereviz yenirse, kötü kokusunu giderir. Turp, idrar söker, hazmı kolaylaştırır, sarılığı giderir, göze kuvvet verir. Rendelenen siyah turp sıkılır, suyu aç iken, birer çay bardağı birkaç gün içilirse, büyük-küçük her taşı eritir. Havuç, kansızlığa, kabızlığa iyi gelir. Göz ve cilt hastalıklarını önler. Limon, içinde C vitamini olduğu için, skorbüt ve kanamalarda, soğuğa karşı ve yorgunlukta, romatizmada, ruh hastalıklarında faydalıdır. Greyfurtun faydası daha çoktur. 345 www.dinimizislam.com Sarmısak, sayılamayacak kadar çok faydası olan süper bir bitkidir. Soyulmuş bir avuç sarmısak, akşam bir litre süt ile, pelte haline gelene kadar kaynatılır, nemlenmesi için sabaha kadar bahçede bırakılır. Süt kısmı, aç iken [bir veya birkaç defada] içilirse kansere iyi gelir. Bu işe bir hafta devam edilebilir. Kudret narı, mide ülserine karşı çok iyi ilaçtır. İkisi doğranıp, şişedeki bir litre zeytin yağına konur. Şişe, güneşte bırakılır. Bir ay sonra, sabahları aç iken, bir çorba kaşığı içip, bir saat hareketsiz sırt üstü yatılır. Şeftali çekirdeğinin içi, 3-5 tanesi sabahları aç karnına yenirse, basura çok faydalıdır. Bir ay kadar devam etmelidir. Basur için 50 gr kara helile tozu, sabah açken ve yatarken birer gram yutulur. Hadis-i şerifte (Kara helile, acı ise de her derde devadır) buyuruldu. (Hakim) Her meyve ve her yiyeceği çok yemek zararlıdır. Yiyip içme bilgisini öğrenmek, ibadet bilgisini öğrenmekten önce gelir. Hadis-i şerifte, (Hastalıkların başı çok yemektir. İlaçların başı perhizdir.) buyuruldu. (S. Ebediyye) Böbrek taşına etkili ilaç Sual: Böbrekteki taş ve kum için doktordan başka bir tavsiyeniz var mıdır? CEVAP Siyah turpun suyu çıkarılır. Aç iken birer çay bardağı, birkaç gün içilir. Büyük, küçük taşları eritir. Tecrübe edilmiştir. Böbrek taşını parçalamak için şekerli karpuz suyu içilir. Mantar, kaymak, keşkek, beyaz peynir, balık, pelte ve sütlü şeyler böbreklerde taş ve kum yapar. Bunları yememeli. Tuzlu, kireçli su içmemeli. Bayat et, sığır, pirinçli yemekler yasaktır. Kara nohut suyu, tarçın suyu veya mahlep, anason, kimyon yenir veya suları içilirse ve çemen ekmek ile yenirse, böbrekteki ve mesanedeki taşları parçalayıp döker. Hulbe yemek de böbrek taşlarını parçalar, öksürüğü keser. Sabahları aç iken bir çorba kaşığı badem yağı içmek böbrek ve mesane taşlarını düşürür. Bir fincan zeytin yağı içmek de kumları döker. Eşkina balık taşı: Büyüklüğüne göre, 5 veya 8 adet eşkina taşı alınır, yarım litre limon suyu sıkılarak cam şişeye doldurulur. İlacın kullanımı acil ise, taşlar ezilerek toz haline getirilir. Acil değil ise 4 parça yapılıp, limon suyunun içine konarak bir fincan sızma zeytin yağı da ilave edilerek yaz mevsimi ise buz dolabında 4,5 ayarında iki gün, kış günü ise donmayacak şekilde dışarıda 1-2 gün bekletilir. İlaç her sabah idrara çıktıktan sonra, aç karnına limonata bardağının 346 www.dinimizislam.com 2/3 oranda doldurularak içilir. İçmeden önce bir fincan zeytinyağı içilmesi iyi olur. Ağır mide rahatsızlığı ve ameliyatı olanlar dikkat etmeli veya doktora danışmalı. Sual: Meyve yemekten sonra mı yenir? CEVAP Âdete ve şahsın durumuna göre değişir. Önce de, sonra da, yemek arasında da yenir. İmam-ı Gazali hazretleri yemekten önce yemeyi tavsiye etmektedir. Kur’an müminler için şifadır Sual: Baş ağrıma doktorlar bir çare bulamadılar, ağrı kesici almakla midem bozuldu. Bildiğiniz bir ilaç var mıdır? Ayrıca dua ve şifa âyetlerinin önemi nedir? CEVAP Sıcak su ile banyo yapıp, banyodan çıkarken ayaklara soğuk su dökmek baş ağrısına iyi gelir. Bu konudaki hadis-i şerif şöyledir: (Hamamdan çıkarken ayakları soğuk su ile yıkamak baş ağrısını giderir.) [Ebu Nuaym] Kur’an-ı kerimde mealen, (Kur’an, müminler için şifa ve rahmettir) buyuruldu. Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Kur’an-ı kerimden şifa beklemeyen, şifaya kavuşamaz.) [İbni Mace] (Yasin suresi yazılı kağıdı suya koyup, o suyu içene bin rahmet, bin bereket, bin şifa girer ve ondan bin hastalık çıkar.) [Râfii] (Şu iki şifa kaynağını bırakmayın: Bal ve Kur’an.) [İ. Mace] (Dua belayı önler, duaya devam edin.) [Tirmizi] (Fatiha, zehre ve her hastalığa şifadır.) [Beyheki] (Kalbin şifası, zikrullahtır.) [Beyheki] (Allahü teâlâyı zikir şifa, halkı zikir derttir.) [Beyheki] (Kalk namaz kıl, namaz elbette şifadır.) [İ. Mace] (Hastalığı veren, şifasını da verir.) [Hakim] (Haram olan şeylerde şifa yoktur.) [Buhari] (Aksırınca elhamdülillah demek her derde şifadır.) [Hakim] (Cuma günü tırnak kesmek şifa getirir.) [Ebuşşeyh] (Müminin artığı şifadır.) [Fetava-i Kübra, El-Medhal] (Cömerdin yemeği şifa, cimrininki hastalıktır.) [Hatib] (Şifa veren ancak Allahü teâlâdır.) [Ebu Davud] 347 www.dinimizislam.com 7 Fatiha okunup ağrı olan yere üflenirse, şifa hasıl olur. (Tefsir-i Azizi) Baş ağrısı için, abdestli olarak Bekara suresinin 196. âyeti, femen den ev-nüsük’a kadar yazılıp, başa konur. İslam harfleri ile başına Besmele ve sonuna üskün lillah yazılır. (Menâfi’un-nâs) Osman bin Ebil’âs hasta idi, ağrı ve sancısı çoktu. Resulullah efendimiz, (Ağrıyan yeri sağ elin ile 7 kere mesh et! Her seferinde (Euzü bi’izzetillahi ve kudretihi min şerri mâ-ecidü ve ühâzirü oku!) buyurdu. Aynen yaptı ve hastalığı hiç kalmadı. (Bostân) Şifa âyetlerini, abdestli olarak yazıp, bu kağıdı, bir kaptaki suya koymalı, bu suyu hasta içerse Allahü teâlâ şifa ihsan eder. (Mevahib) Ağız temizliği ve misvak Sual: Misvakın önemi nedir? CEVAP Misvak, erak ağacının dalından, kesilen parçadır. Erak dalı bulunmazsa, zeytin veya başka dallardan da olabilir. Nar dalından misvak olmaz. Bugün, modern tıbbın diş sağlığı konusunda ortaya koymaya yeni başladığı tedavi usullerini, İslamiyet 14 asır önce öğretmiştir. Diş sağlığına büyük bir fayda temin eden misvak, gayet basit ve en iyi diş temizleme vasıtasıdır. Dişlerin çürümesini önlemek için misvak kullanmak çok faydalıdır. Bütün diş macunları ve tozları, dişlere zarar verir. En iyisi, sert bir fırçadır. Önce, dişleri kanatırsa da, korkmamalıdır. Diş etlerini kuvvetlendirir ve artık kanamaz. (Larousse İllustre Medical) Bu şekildeki diş temizliğini sağlayan en iyi vasıta misvaktır. Diş macunları, ağızdaki faydalı ve zararlı bütün mikropları öldürürken, misvak sadece zararlı mikropları öldürür. Dinimiz, temizliğin her çeşidini emretmiştir. Allahü teâlâ, (Temiz olanları severim) buyuruyor. (Bekara 222) Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Cebrail aleyhisselam, misvak kullanmayı o kadar tavsiye etti ki, misvakın farz olacağından korktum.) [İbni Mace] (Gece namazı için kalkınca, ağzınızı misvakla temizleyin! Çünkü bir melek, namazda Kur'an okuyanın ağzına yaklaşarak dinler.) [Deylemi] (Misvak; ağzı temizler, görmeyi keskinleştirir, diş etlerini güçlendirir, dişleri beyazlaştırır ve çürümeyi önler, hazmı 348 www.dinimizislam.com kolaylaştırır, mideye sıhhat verir, balgamı keser, hasenatı artırır. Allahü teâlâyı razı eder, melekleri sevindirir.) [Ebu Nuaym] (Misvak erkeğin fesahatini [konuşma güzelliğini] artırır.) [İ. Adiy, Hatib] Misvakın faydaları çoktur. En aşağısı sıkıntıyı giderir, en iyisi de ölürken şehadet getirmeyi hatırlatır. Sıratı geçmeyi kolaylaştırır, yaşlanmayı yavaşlatır. Resulullah efendimiz her zaman yanında ayna, tarak ve misvak taşırdı. Eshab-ı kiram, savaşlarda bile misvaklarını ihmal etmezlerdi. İmam-ı a'zam hazretleri, “Misvak kullanmak, dinin sünnetlerindendir” buyurdu. Misvakı kullanmanın en az miktarı üst dişlere üç, alt dişlere de üç defa sürmektir. Misvaklarken dişlerin içi, dışı, üst ve alt kısımları ovuşturulur. Misvakı sağ el ile kullanmalıdır. Misvakı avucunun içine almamalı ve emmemelidir. Misvak, sağ elin küçük ve baş parmağı altta, diğer üç parmak üstte olarak tutulur. Misvaklamaya başlanınca, ağızdaki yaşlığı yutmak iyidir. Ondan sonra yutmak iyi değildir. Kullandıktan sonra misvakı yıkamalıdır. Misvakı yere yatırmamalı, ağız kısmı aşağıya gelecek şekilde dikine koymalıdır. Misvak, çok yaş, çok kuru ve bir karıştan uzun olmamalıdır! Yeni alınan misvakın ucu hafifçe çekiçle dövülünce tel tel ayrılır. Suya koymak gerekmez. Unutkanlık ve çaresi Sual: Unutkanlığa sebep olan şeyler nelerdir? CEVAP Çok şey vardır. Bazıları şunlardır: Günah işlemek. (İsyanı [günahı] çok olanın, nisyanı [unutması] çok olur) buyuruluyor. Sabah namazı vakti uyumak, dünya için çok üzüntü, dünya ile çok meşgul olmak, tuzlu et yemek, çok sıcak yiyip içmek, çok şaka yapmak, mezarlıkta gülmek, mezar taşlarını okumak, tuvalette abdest almak, çok cünüp durmak, ellerini elbisesine silmek, camiye sol ayakla girmek, avret yerine bakmak, çok aç durmak, hep tok durmak, işlerin dağınık olması, kötü kokulu şeyler yemek, uyuşturucu kullanmak, ekşi elma yemek. Zihni açan ve unutkanlığı gideren şeyler: Kereviz, kuru üzüm, çörek otu yemek, koyun sütü içmek, başı, gül yağı ile yağlamak, badem yemek, misk ve karanfil kullanmak, kimyon unu koklamak, öd buharını teneffüs etmek, bal yemek. Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Hacamat, aklı artırır, hafızayı kuvvetlendirir.) [Hakim] 349 www.dinimizislam.com (Hafızayı kuvvetlendirmek için bal yiyin!) [M.Nasihat] (Kabak dimağı besler, aklı artırır.) [Deylemi, İ.Münavi] Unutmamak için günah işlememek gerekir. Daima Allahü teâlâyı anmalı, Peygamber efendimiz aleyhisselama salevat-ı şerife getirmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Söyleyeceği şeyi unutan, hatırlamak için bana salât-ü selam getirsin!) [İbni Sünni] Unutmamak için Sual: Bir şeyi unutmayıp hatırlamak için saatimi sağ koluma takıyorum. Bunun bir mahzuru olur mu? CEVAP Hiç mahzuru olmaz, iyi olur. Peygamber efendimizin de, bir şeyi unutmamak için, parmak veya yüzüğüne ip bağladığı, hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Hakîm) Bunamamak için Sual: Bunamamak için bir çare var mıdır? CEVAP Nahl suresi 70. âyet-i kerimesinde, (Bildikten sonra bilmez olur) buyuruluyor. Yani, yaşlanır, dermansız ve aklı noksan olur. Bir çocuğa benzer. [Beydavi] Hazret-i İkrime, (Kur'an-ı kerimi okumaya devam eden, âyet-i kerimede bildirilen bunaklık haline düşmez) buyuruyor. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Kur'an-ı kerim okuyan bunamaz.) [Tirmizi] Erzel-i ömür Sual: Erzel-i ömür nedir? Eğer erzel-i ömür, ihtiyarlığın son günleri demekse, niye erzel-i ömür istenmiyor? Çok yaşamanın ne mahzuru var? CEVAP Erzel-i ömür, ihtiyarlığın son günlerinde görülen rezil haller demektir. Erzel, en rezil demektir. Bunun gibi elzem, en lazım demektir. Ehem, en ehemmiyetli demektir. Erzel-i ömürde, insan bunar, oğlunu, kızını, eşini tanıyamaz. Evinin yolunu bilemez. Yatalak hasta olur, pislik içinde yatar. Kimse kokudan yanına yaklaşmayabilir. Bir bardak su vereni bulunmayabilir. Başkalarına muhtaç olunan böyle sıkıntılı ihtiyarlık dönemine, erzel-i ömür deniyor. Allahü teâlânın bizi erzel-i ömürden muhafaza etmesi için dua etmeliyiz. 350 www.dinimizislam.com Çok uyumak zararlıdır Sual: Çok uyumak zararlı mıdır? CEVAP Evet hastalık yoksa çok uyumak zararlıdır. Okuyucularımızdan Ahmet Kanter’in gönderdiği şiirimsi yazı şöyledir: Az ye kalbini pakla, uykuyu kabre sakla. Az uyumak nimettir, çok uyumak gaflettir. Gaflet ise zarardır, kalbimizi karartır. Fazla uykuyu at, ihtiyacın kadar yat. Seher gayet kutludur, o an kalkan mutludur. Seherde rahmet kapısı açılır, uyanık olana nimet saçılır. Az ye, az uyu, çok konuşma, bir gün veli olursan şaşma. Evliyâlığa bunlarla girilir, sonra sayısız nimetler verilir. Çok uyku eziyettir, az uyku meziyettir. Çok uyku çok fazilet götürür, gaflet ve tembellik getirir. Çok sevme sen yatağı ve yorganı, uyku tembelleştirir her organı. Unutma ki uyku ölüme eştir, gafletle yatanın sonu ateştir. Arifler sehere her an hasrettir, bilirler çok uyumak musibettir. Geceleri ne güneşler doğar, gafletle yatanı zulmet boğar. Uyanıklık huzurda edeptir, çok uyku pişmanlığa sebeptir. Midesi boş olana uyku gelmez, az uyuyana korku gelmez. Arif, seherde lezzet alır, 351 www.dinimizislam.com gâfiller bundan mahrum kalır. Az uyku kalbe ciladır, çok uyku ise beladır. Sanma çok yemek kan olur, çok uyuyan unutkan olur. Çok uyumak ayıptır, kıymetli vakitten kayıptır. Az uyumak nimeti Sual: Çok uyumanın zararlı, az uyumanın faydalı olduğunu söylüyorlar. Bu hususta bilgi verir misiniz? CEVAP Çok eser vermiş zatların hayatı incelenirse, az uyuyup çok çalıştıkları görülür. Ancak ihtiyaç miktarı uyumalıdır! Hikmet ehli buyuruyor ki: Allah sevgisinin alametlerinden birisi az uyumaktır. Gece çok az, gündüz çok uyumak, hastalığa sebep olur. Az yemek bedene, az uyumak ruha rahatlık verir. Çok uyumak zararlıdır. Çok yiyip içen istemese de çok uyur. Az yiyip içmek ve az uyumak gerekir. Çok yiyen çok su içer. Çok su içen çok uyur. Çok uyuyanın ömrü uyku ile geçtiği için dünya ve ahiret kazancına mani olur. Bir hadis-i şerifte, (İşlerin hayırlısı vasat olanıdır. Din, ifrat ve tefritin ortasındadır) buyuruldu. (Beyheki) [Vasat, orta yoldur. İfrat, normalden fazla, tefrit, normalden az demektir. Mesela çok uyumak ifrat, pek az uyumak tefrittir. Çok yiyip içmek ifrat, çok az yemek tefrittir.] Uykuya düşkün murada eremez, gece dağılan nimeti göremez. Cenab-ı Hak her gece, (Dua eden yok mu, duasını kabul edeyim) buyurur. (Buhari) Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Cehennemden kaçıp, Cenneti isteyenin gözüne uyku girmez.) [İ.Mende] (Ümmetim için en çok korktuğum şey, göbek büyüklüğü, uykuya devam, tembellik ve iman zayıflığıdır.) [Deylemi] (En üstün amel, herkes uykuda iken gece namaz kılmaktır.) [C.Yolu] (Yemekten sonra uyumak kalbi katılaştırır.) [İbni Mace] (Çok uyumak, insanı ahirette fakir eder.) [Beyheki] (Allahü teâlâ, çok uyuyanı sevmez.) [İ.Gazali] (Sabah uykusu, acizlik, tembellik, gevşeklik ve unutkanlığa sebep olur.) [İ. Maverdi] (Sabah namazından sonra, güneş doğana kadar uyumayın!) 352 www.dinimizislam.com [Beyheki] (Sabahları uyuyan sırt ve bel ağrılarına müptela olur.) [İ. Şarani] (Kuşluk uykusu zamansız, kaylule faydalıdır. Akşam üstü uyumak ahmaklıktır.) [İ. Maverdi] (Çok yiyip içene ve çok uyuyana Allahü teâlâ buğzeder.) [İ. Gazali] (Annesi, Hazret-i Süleyman’a "Çok uyuma, çok uyku kıyamette insanı fakir bırakır" dedi.) [İbni Mace] (Sabah uykusu rızka manidir.) [Beyheki] Hazret-i Fatıma anlatır: Sabah namazından sonra yattım. Babam, beni uyandırıp, (Kızım kalk, gafillere benzeme! Allahü teâlâ rızıkları, sabah namazının vaktinde verir) buyurdu. [Beyheki] Allahü teâlâ, (Beni sevdiğini söyleyip de, sabaha kadar uyuyan, yalancıdır. Çünkü dost, dostla sohbet ister. Gafleti bırakıp beni anar, sohbetime kavuşur) buyurdu. (M.Name) Sabah kalkarken Erken yatıp erken kalkmaya çalışmalıdır! Özürsüz sabah vakti uyumak uygun değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Günün evvelinde uyumak aklı azaltır, ortasında uyumak [kaylule yapmak] enbiya ve evliyanın ahlakındandır. Gündüzün sonunda uyumak tembelliktir.) [Şir’a] (Şu dört şeye riayet edenin kendisi ve aile efradı muhtaç duruma düşmez: 1- Sabahtan önce kalkıp namaz kılmak, 2- Vakit girmeden abdest almak, 3- Ezandan önce mescide girmek, 4- Vitir namazından sonra konuşmamak.) Her sabah kalkınca şunları yapmalıdır: 1- Kalkar kalkmaz Allahü teâlâyı anmalı! 2- Durumuna uygun şekilde giyinmeli! 3- Abdest almalı! Hep abdestli durmaya çalışmalı! 4- Namazı vaktinde ve noksansız kılmalı! 5- Rızkı Allahü teâlânın verdiğine inanıp helalden talep etmeli! 6- Allahü teâlânın taksimatına razı olmalı, verdiklerine kanaat etmeli! 7- Allahü teâlâya tam tevekkül etmek. 8- Allahü teâlânın takdirine razı olarak sabretmeli! 9- Onun verdiği bütün nimetlere şükretmeli! En büyük nimet müslüman olmaktır. 10- Helalinden kazanıp helalinden yemelidir! (T. Gafilin) 353 www.dinimizislam.com Uyumak mekruh olan vakitler Sual: Bir hadis-i şerifte, (Sabah uykusu rızka manidir) buyuruluyor. Sabah ne zaman uyumak uygun değildir? Uyumak uygun olmayan başka hangi vakitler vardır? CEVAP Güneş doğduktan 50 dakikaya yani işrak vaktine kadar olan vakitte uyumak mekruhtur. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir: (Sabah namazından sonra, güneş doğana kadar uyumayın!) [Beyheki] (Sabahları uyuyan sırt ve bel ağrılarına müptela olur.) [İ. Şarani] (Sabah uykusu, tembellik ve unutkanlığa sebep olur.) [İ.Maverdi] Hazret-i Fatıma anlatır: Sabah namazından sonra yatmıştım. Babam, (Kızım kalk, gafillere benzeme! Allahü teâlâ rızıkları, sabah namazının vaktinde verir) buyurdu. (Beyheki) [Rızkların dağılması sabah namazından sonra olur. Manevi rızkların dağılması ise ikindi namazından sonradır. Bu iki vakitte uyumamaya dikkat etmelidir.] (Kaylule [öğle üzeri uyumak] faydalıdır. Akşam üstü uyumak ahmaklıktır.) [İ. Maverdi] Resulullah efendimiz, yatsı namazından önce uyumayı uygun görmezdi. Yatsıdan önce uyumak ve yatsıyı kıldıktan sonra [ihtiyaçsız] konuşmak mekruhtur. Yatsıdan sonra konuşmak ancak faydasız laf etmeye sebep olacağı için mekruhtur. Mühim bir hacetten dolayı olursa mekruh değildir. Kur'an okumak, zikretmek, evliya menkıbelerini anlatmak, fıkıh okumak ve misafirle konuşmak mekruh olmaz. (Redd-ül muhtar) Her şeye kızmak doğru değildir Sual: Kızan bir kimse, tansiyonum yükseldi diyor. Kızmak tansiyonun yükselmesine sebep olur mu? CEVAP Olur. Kızmak sonucu sinir bozulması ile, kasları büzülerek daralırsa, tansiyon artar. Nikotin gibi bazı zehirler, kana yayılan toksinler de, damarları daraltarak tansiyonu yükseltir. Bedeni ve sinirleri yormamalı, üzülmemelidir. Sinirleri teskin edici ilaç almalı, yeteri kadar uyumalıdır. Az tuzlu ve az yağlı perhiz yapmalı, idrar söken ilaç vermelidir. Kızan kimse, sinirini yenemeyince, gazabı, nefret halini alır. Kızmak, 354 www.dinimizislam.com kanın hareketinin artmasından [tansiyonun artmasından], meydana gelir. Allah için sinirlenmek, iyidir. Dine olan gayretindendir. İslam âlimleri, sinir sistemi bozukluklarında (La havle...) okumayı da tavsiye etmektedirler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (“La havle...” okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebu Nuaym] [İmam-ı Rabbani hazretleri, din ve dünya zararlarından kurtulmak için her gün 500 defa “La havle vela kuvvete illa billah” okurdu. Okumaya başlarken ve okuyunca yüzer defa Salevat getirirdi. (Tefsir-i Mazheri)] (Her gün yüz defa salevat getiren, münafıklıktan ve Cehennem ateşinden uzaklaşır ve kıyamette şehitlerle beraber olur.) [Taberani] İmam-ı Rabbani hazretleri cinden korunmak için ve korkulu zamanlarda, (La havle vela kuvvete illa billah-il-aliyyilazim) okunmasını emrederdi. Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: Dertlerden kurtulmak ve murada kavuşmak için 500 kere La havle vela kuvvete illa billah demeli, okumaya başlarken ve okuduktan sonra yüzer kere salevat-ı şerife okuyup dua etmelidir. Meme kanseri ve anti-perspirant Sual: Kadınların meme kanserine yakalanmalarının en büyük sebeplerinden birisi de kullandıkları terlemeyi önleyici deodorantlarmış, doğru mu? CEVAP Çevirisini Dr. Himmet Okyay’ın yaptığı yazıda deniyor ki: “Meme kanserinin neden daha çok koltuk altına yakın bölgede yerleştiğini sordum. Hepinizi her gün kullandığınız ve bizi ölümcül bir hastalığa sürükleyebilecek bir ürün üzerinde yeniden düşünmeye davet ediyorum. Bu günden sonra ben bunu kullanmayacağım. Meme kanserlerinin en önde gelen sebeplerinden birisi anti-perspirant'tır. Toksinlerin konsantrasyonuna ve hücre bölünmesine dolayısıyla kansere yol açar. Evet anti-perspirant ..... Deodorant kombinasyonu olan ürünlerin pek çoğu da antiperspirant’tır. Deodorantlar zararlı değildir. Ancak terlemeyi engelleyici deodorantlar zararlıdır. Çünkü insan vücudunun toksinleri için sahip olduğu birkaç önemli bölge vardır. Bunlar, Kulak arkaları, Diz arkaları, Apış araları ve koltuk altlarıdır. Toksinler buralardan terleme yoluyla atılır. Adından da anlaşılacağı gibi anti-perspirant (terlemeyi engelleyici) kullanımı koltuk altının terlemesini önlediği için toksinlerin dışarıya 355 www.dinimizislam.com atılımını önler. Bu toksinler sihirli bir şekilde yok olmazlar. Bunun yerine vücut onları koltuk altı lenf nodüllerinde biriktirir ve hemen hemen meme kanserlerinin büyük bir bölümü memenin üst dış kadranında oluşur. Burası tam olarak lenflerin olduğu bölgedir. Buna ek olarak erkekler: antiperspirant’la oluşan meme kanserlerinde kadınlara oranla daha şanslıdırlar. Nedeni koltuk altı kıllarının oluşudur. Kullanılan antiperspirant'ın çoğu kıllar tarafından tutulur. Cildin direkt teması önlenir. Oysa anti-perspirant'ı kılları tıraş ettikten hemen sonra kullanan kadınlar bu riski arttırırlar. Çünkü traş derinin koruyucu tabakasını zedelediği için kimyasal maddeler girişini kolaylaştırırlar.” Gözün sıhhati için Sual: Göz için ilaçlardan pek faydalanamadım. Gözün sıhhati için ne tavsiye edilir? CEVAP Her ilaç, herkese aynı şekilde tesir etmez. Başka doktora da gidip kullanılan ilaçları göstererek başka ilaçları denemek iyi olur. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ, her hastalığın ilacını yaratmıştır. Yalnız ölüme çare yoktur.) [Taberani] Göğe, denize ve yeşile bakmak insanı dinlendirir. Yeşilliğe bakmanın göze cila verdiği, gözü kuvvetlendirdiği, denize bakmanın ibadet olduğu, Peygamber efendimizin akarsuya ve yeşilliğe bakmaktan hoşlandığı hadis-i şerifle bildirilmiştir. (Ebu Nuaym) Yine hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Üç şey, göze cila verir: Yeşilliğe, akarsuya ve güzel yüze bakmak) [Hakim] (Sürme çekmek, yeşilliğe ve güzel yüze bakmak gözü kuvvetlendirir.) [İ.Süyuti] (Aksırınca "Elhamdülillah" diyen göz ağrısı görmez.) [Taberani] Bakması helal olan kimselere bakmak faydalıdır. Yoksa, yabancı kadınlara bakmak, gözü zayıflatır, kalbi karartır. Göz ağrısı için, Kur'an-ı kerimi okumasını bilmeyenin de, Mushafa bakması çok faydalıdır. Peygamber efendimiz gözü ağrıyınca, Cebrail aleyhisselam (Mushafa bak!) dedi. (Şir’a) Bal şifalıdır Sual: Doktorlar bal yememi söyledi. Balın dindeki yeri nedir? 356 www.dinimizislam.com CEVAP Kur'an-ı kerimde balın şifa olduğu bildirilmektedir. (Nahl 69) Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: (Hafızayı kuvvetlendirmek için bal yiyin!) [M.Nasihat] (Bedeni besleyen üç şeyden biri de bal yemektir.) [Şir’a] (Hastaya, bal gibi şifalı bir şey yoktur.) [Ebu Nuaym] (Balda bereket ve şifa vardır. 70 Peygamber bala dua etmiştir.) [B.Arifin] (Şifa olan şeyden biri de bal yemektir.) [Buhari] (Faydalı tedavilerden biri de bal şerbeti içmektir.) [Buhari] (Her ay, 3 sabah aç karnına bal yiyene, büyük bir hastalık isabet etmez.) [Beyheki] (Helal para ile alınan bal, yağmur suyu ile şerbet yapılıp içilirse her derde deva olur.) [Deylemi] (Böğür sancısının ilacı sıcak bal şerbetidir.) [Hakim] (Şu üç şeyde şifa vardır: Bal şerbeti, hacamat, ateşle dağlama. Ama ümmetimi ateşle dağlamadan men ederim.) [Buhari] (İki şifa kaynağını elden bırakmayın: Bal ve Kur’an.) [İbni Mace] (Resul-i Ekrem, bal şerbetini çok severdi.) [İbni Sünni] Baldan başka tatlıda fazla şifa olmaz. Zehirden başka acıda fazla zarar olmaz. Arı sütü vitamin ve proteince zengindir. Bal birçok hastalığa ilaçtır. Kanı temizler, deveranı kolaylaştırır. Kalb çarpıntılarını önler. Mideye ferahlık verir. Hazımsızlık, sinir bozukluğu ve uykusuzluk için faydalıdır. Kansızlığa iyi gelir. Kemik hastalığı için çok faydalıdır. Sulandırılmış süt, bal şerbetine karıştırılıp içilirse, bağırsak parazitlerini öldürür. Sirke faydalıdır Sual: Sofrada sirke bulundurmanın bir faydası var mıdır? CEVAP Evde, sofrada sirke bulundurmak çok iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Sirke ne güzel katıktır. Allahü teâlâ sirkeye bereket versin, o, benden önceki Peygamberlerin de katığı idi. Sirke varsa, başka katığa ihtiyaç olmaz.) [İ.Mace] (Sirke yiyene, Allahü teâlâ iki melek vazifelendirir. Yemek bitinceye kadar o kişiye dua, istiğfar ederler.) [İ.Asakir] (Sirke bulunmayan evde, geçim darlığı olur.) [Ebuşşeyh] Sual: Bazı kimseler, sirkenin şaraptan yapıldığını, bu bakımdan sirke 357 www.dinimizislam.com yemenin doğru olmayacağını söylüyorlar. CEVAP Birçok necis şey, kimyevi değişmelerle temiz olur. Sirke üzümden başka maddeden de yapılır. Fakat üzüm şırasından yapılan daha makbuldür. Şıra önce şarap, sonra sirke olur. Şarap sirke haline dönünce, artık bir daha şaraplaşmaz. Onun için sirke kullanmakta mahzur yoktur. Hadis-i şerifte, (Sirke ne güzel yiyecektir) buyuruldu. (Müslim) Yemeğe tuzla başlamak Sual: Yemeğe tuzla başlamak sünnettir. Sofrada tuzlu zeytin falan oluyor. Zeytinle başlasak sünnet yerine geçer mi? Böyle sünnetlere uymasak günah olur mu? CEVAP Evet geçer. Hatta ekmekteki tuza niyet ederek bir lokma ekmek yemekle de bu sünnet yerine getirilmiş olur. Bu sünnetlere uyulmasa günah olmaz. Ancak bir sünnete uymak dünyadaki her şeyden daha kıymetlidir. Unutmazsak, imkanımız varsa sünnetlere uymaya çalışmalıyız. Tuzla başlamakla ilgili iki hadis-i şerif meali şöyledir: (Ya Ali, yemeğe tuz ile başla!) [Şir’a] (Yemeğe tuzla başlamak ve bitirmek 70 hastalığa şifadır.) [R.Nasıhin] Yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmenin tıbben de çok faydalı olduğu bildirilmektedir. Sadece tuz ile çıkan salgı varmış. Bu salgı hazım için önemli imiş. Tuz ile başlayıp bitirilince, yemek bu iki salgı arasında kalıp daha kolay hazmediliyormuş. Gıdalar tam hazmedilmezse, çeşitli hastalıklar zuhur edebilir. Her sünnette bir çok hikmetler vardır. Eldeki siğiller Sual: Bir yakınımın elinde siğiller var, ilaçla tedavi edemedik, aksine büyüdüler. Bir çaresi var mı? CEVAP Siğil duası aşağıdadır: Üç adet boğumlu arpa çubuğu alınır boğumları siğillerin üzerine sürülür ve Taha suresinin 105, 106 ve 107 âyetler bir defa okunur. Sonra çubuklar rutubetli bir yere gömülür ve çürümeye terk edilir. Çubukların çürümesiyle siğiller de Allahü teâlânın izniyle düşer. 358 www.dinimizislam.com İmam Kurtubi hazretleri buyuruyor ki: Kendim ve başka kişilerde tecrübe ettim faydalı oldu. Zayıflamak için pratik bilgiler Sual: Zayıflamak için bazı pratik bilgiler yazmanız mümkün müdür? CEVAP Pratik bilgi yazmanın pek faydası olmaz. Bu işin esası şu: Nasıl iyi bir müslüman haramlardan kaçıyorsa, zayıflamak isteyen kimse de, kilo aldıran gıdalardan sakınmalı. Beyin her zaman zayıflamaya hazır olmalıdır. Önüne konulan nefis bir baklava için, “Hayır ben yemem” diyecek azme sahip olmalıdır. Nefsinin çektiği gıdalarda taviz verirse, diyetinden fayda görmez. Mideyi küçültmeden yapılacak bütün diyetlerin etkisi sınırlı kalır, iradesini kaybettiği an daha fazla yiyip içmesine, daha fazla kilo almasına sebep olur. Her şeyden önce mideyi büyültecek veya mevcut büyük şekli dolduracak kadar çok yiyip içmemeli. Diyette esas vücudun ihtiyaç duyduğu gıdaları, mineralleri, vitaminleri eksiksiz almalı; ama harcanan kalori alınan kaloriden fazla olmalı. Zayıflarken vücudun temel çatısını bozmamalı, her gün yeterli proteini mutlaka almalı. Yiyecekler proteince zengin olmalı. En faydalı protein yumurta akında bulunur. Sonra balık, süt, et ve baklagillerde. Protein kaybı ile olan zayıflama, gerçekte vücuttan su kaybedilmesidir. Normal diyete geçince, kaybedilen su vücut tarafından tutulur ve eski kiloya geri dönülür. Ayrıca vücudun adale yapısı da eriyerek vücutta çökme olur. Zayıflamak geçici bir uygulama değil, ömür boyu sürecek bir iştir. İstenilen kiloya geldikten sonra, en az 6 ay bu kilo muhafaza edilmezse, diyetin gevşetilmesiyle, eski kiloya varılır ve hatta geçilir. Yapılması gereken bazı şeyleri bildirelim: 1- Zayıflamanın temel şartı, kabız olmamaktır. Bunun için kabız yapan gıdalardan uzak durmalı. 2- Sabahları aç karnına ve yemek arasında, yetecek kadar ılık veya sıcak su yahut çay içmeli. Normalden fazla su içmemeli. Kalb ve böbrek hastaları ve bazı kimselere fazla su zarar verir. 3- Yeteri kadar su içerek kepekli ekmek yemeli, az su içilirse, kepek kabızlık yapar. 4- İki günde üç öğün yemek en uygun olanıdır. Eğer buna 359 www.dinimizislam.com dayanamazsa, iştah kesici, kalorisi düşük gıdaları az miktarda almalı. Mesela yoğurt, salatalık, leblebi gibi gıdalar yenmelidir. İştahı azaltmak için yağsız küçük bir yoğurt, az süt gibi gıdalar tercih edilmeli. Çok yemek vücutta çeşitli zararlara sebep olur. Dinimizde de çok yemek haramdır. 5- Acıkmadan sofraya oturmamalı, doymadan sofradan kalkmalı. 6- Unlu, şekerli ve yağlı gıdalardan uzak durmalı. 7- Baklagilleri, sebze ve bazı meyveleri bol yemeli, şekerli meyveleri az yemeli. 8- Yiyecekleri çok yavaş yemeli ve çok çiğnemeli, 9- Meyveleri yemeklerden önce yemeli, aç karnına yemeli. 10- Akşam yemekleri hafif olmalı, çünkü gece enerji sarfı az olur. 11- Yatmadan önce bir şey yememeli, tok karnına yatmamalı. 12- Hareketli olmalı, enerji veren işlerde çalışmalı, bu mümkün olmazsa, bol egzersiz yapmalı. Hızlı yürümek de bir egzersizdir. İlk 20 dakikasından sonra vücuttaki yağ dokusu harcanır. Bunun için yapılan egzersiz 20 dakikadan fazla sürmelidir. 13- Sağlık için sıvı yağları tercih etmeli, ama zayıflamak için bütün yağları az yemelidir. Margarini hiç eve sokmamalıdır. Çünkü Margarin, sıvı bitkisel yağların ve balık yağlarının, hidrojenlenerek katılaştırılmasından elde ediliyor. Margarin, beden sıcaklığında erimiş hale gelmiyor. Zerreler halinde dağılmış olmadığından mide ve bağırsaklarda, taş parçaları gibi katı kalıyor, yüzeylerinden aşınarak güç hazm oluyor. Bu bakımdan margarinli gıdaları yemekten uzak durmalıdır. 14- Yağlı kızartmalardan kaçmalı. 15- Sirke, limon gibi ekşi şeyler, zayıflamaya yardımcı olurlar ise de, iştah açıcı olduğu için, fazla yemek yemeye sebep olabilir. Sofradan kalkarken sirke içilebilir. 16- Yemeklerden sonra, bir çorba kaşığı kekik suyu içmek de faydalıdır. 17- Fındık, fıstık, ceviz gibi kuru yemişleri az yemeli. 18- Bisküvi, pasta, gofret, çikolata gibi gıdalar; margarinli, şekerli ve unlu olduğu için, bunlar zayıflamaya çok zararlıdır. 19- Yiyecekler karbonhidrat [şekerli gıdalar] yönünden fakir olmalı. Ekmek, bulgur, pirinç, makarna, hamur işi gibi maddelerde çok miktarda şeker vardır. 20- Kabız olmamaya dikkat etmeli, kabız olmamanın yolu da, yeterli miktarda lifli gıda almaktır. Lif; tahıllarda, bazı meyve ve sebzelerde çok bulunur. Mesela: Portakal, greyfurt, mandalina gibi meyveler, salatalık, havuç, marul, maydanoz, tere gibi sebzeler liflidir. Yulaf ezmesi de liflidir. 360 www.dinimizislam.com % 100 saf olan yulaf ezmesini yoğurtla karıştırıp yemeli. 21- Sıkıntıdan, stresten uzak durmalı. İnsan sıkıntılı iken çok yer, içer. Aile içindeki sevgisizlik, çocukların ana babalarını sevmemeleri, evdeki geçimsizlikler strese yol açar. Stres de çok yemeye sebep olabilir. 22- Ne çok uyumalı, ne de az. Yeterli uykuyu almalı. Yetersiz uykularda, metabolizma hızı düşer, enerji sarfiyatı azalır ve yağ artar. 23- Tok karnına uyumamalı. Özellikle göbek kısmında çok kilo yapar. Bunun için akşam yemekleri biraz erken yenirse iyi olur. 24- Mideyi küçültmeden fazla egzersiz yapmak, metabolizmayı hızlandırdığı için iştahın açılmasına, daha fazla yiyip içmeye sebep olabilir. 25- Bütün zayıflama metotları diyetle beraber olursa istenen netice alınır. Ancak herkesin bünyesi ve ihtiyacı değişiktir. Birine iyi gelen bir şey, ötekine zarar verebilir. Bu diyetleri doktor tavsiyesine uygun yapmalıdır. [Bu yazı, doktor ve diyet uzmanlarının kontrolünden geçmiştir.] Kilo almak için Sual: Zayıflamak için pratik bilgiler yazdınız. Ama ben kilo almak istiyorum. Ne yapmalıyım? CEVAP Eğer kilo alamamanız, vücut yapısından ise, vücudunuz gıdaları çok yakıyorsa, hormon muayenesi yaptırmak ve ona göre hareket etmek gerekir. Yani uzman doktorun muayene ve teşhisinden sonra, onun tavsiyelerine uymak gerekir. Normal bir insanın kilo almak için o yazdıklarımızın tersini yapması yeter. Mesela: 1- Her zaman unlu, şekerli ve yağlı gıdalar yemeli. Hamur işi ve yağlı börekler, tatlılar yemeli. 2- Zeytin yağı hem sağlık için hem de kilo almak için çok iyidir. 3- İştah açıcı gıdalar yemeli, sofrada sirkeyi eksik etmemeli. 4- Fındık, fıstık, ceviz gibi kuru yemişler yemeli. 5- Yiyecekler karbonhidrat [şekerli gıdalar] yönünden zengin olmalı. Mesela pilav yemeli. Kilo almada, ölçü, verilen kaloriden daha çok kalori almaktır. Bunlar yapılırsa normal insan kısa zamanda çok kilo alır. İştah açan gıdalar Sual: Zayıfım kilo almak istiyorum. İştah açan, vücuda kuvvet veren 361 www.dinimizislam.com gıdalar hangileridir? CEVAP Kavun, karpuz: Baş ağrısını giderir, gözlere kuvvet verir, iştah açar. Greyfurt: Kansere karşı koruyucudur, C vitamini deposudur. İştah açar. Çörekotu: İştah açar. Vücuda kuvvet ve dinçlik verir. Defne: İdrar ve âdet söktürür. İştah açar. Havuç: Görmeyi kuvvetlendirir, kansızlığı giderir, yüz kırışıklıklarını giderir. Tere: İştah açar, hazmı kolaylaştırır. İncir: Enerji verir, kilo almaya çok faydalıdır. Karanfil: Mikropları öldürür. Ağrıları dindirir. Hazmı kolaylaştırır. İştah açar. Kırmızı biber: C vitamini çoktur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. İştah açar, sindirimi kolaylaştırır, sinir hastalıklarını yatıştırır, kolesterolü önler. Nohut: Vücudu kuvvetlendirir. Kuru fasulye ve pirinç de faydalıdır. Soğan sarımsak: İştah açar. Tarçın: Ruhi sıkıntıları giderir. Kalbi kuvvetlendirir. İştah açar, hazmı kolaylaştırır. Yoğurt: Sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Çikolatalı puding: Kilo almaya yarar. Zencefil: İştah açar. Tuz: İştah açar. Baharatlar: İştah açar. Zeytinyağı: En fazla kalori zeytin yağındadır. Kuru yemişler: Kalori çoktur. Hurma: Kansızlığa iyi gelir. Unlu, şekerli ve yağlı gıdalar tercih edilmelidir. Kanser hastasıyım Sual: Ben 54 yaşında bir bayanım. Mayıs ayında safra kesesi ameliyatı oldum. Ameliyatımda mide kanseri olduğum ve kanserin yayıldığı ortaya çıktı. Doktorum, (Bu safhadan sonra tedavi sonuç vermez, kemoterapi ilaçları sizi iyice yıpratır) dedi ve 6 aylık ömrümün olduğunu söyledi. Şu anda ölüm iyice yaklaştı. Ölmekten çok korkuyorum. Bazen çok rahatsızlaşınca ne olacaksa olsun diyorum, biraz iyileşince de ölmekten çok korkuyorum. Çok rahatsızım. Beni rahatlatmak için ne tavsiye edersiniz? Ölümle 362 www.dinimizislam.com ilgili beni rahatlatacak kitaplar gönderebilir misiniz? Lütfen bana yardım edin bu dünyam zaten bitmek üzere ama ahiretimi de kaybetmek istemiyorum. CEVAP Allahü teâlâ şifalar versin. Kimin ne zaman öleceğini doktor falan bilmez. Allahü teâlâdan başka hiç kimse bilmez. Kâzım amca diye bir akrabamız vardı. Böbrekleri tamamen yok olmuş, iplik gibi kalmıştı. Doktor, birkaç aya kalmaz ölür demişti. O haliyle 20 yıl kadar yaşadı. Onun için, şu kadar ömrün kaldı gibi sözlere itibar edilmez. Bu hiç ölmeyeceksiniz demek değildir, biz de öleceğiz, siz de öleceksiniz, yani her canlı ölecek. Hepimiz ahirete gideceğiz. Asıl hayat orada. Müslüman ölmekten korkmaz, bilakis bir an önce ölsem de yüce Rabbime, sevgili Peygamberime, asıl vatanıma kavuşsam diye sevinçle bekler. Hepimizin hatası günahı çok. İbadetlerimiz kusurludur. Sevgili Peygamber efendimiz (İmanla öl, gerisine karışma) buyuruyor. Bunun için, imanla ölmek için dua etmeli. Mesela şöyle dua edilebilir: (Ya Rabbi, bilerek veya bilmeyerek küfre sebep olan bir iş yaptıysam, bir söz söylediysem, ben hepsine tevbe ettim, pişman oldum, beni affet. Ben sana iman ettim. Ben Peygamber efendimize ve ne bildirdiyse hepsine iman ettim, hepsini kabul ettim, beğendim. İmanla ölmemi nasip et. Şeytanın, nefsimin şerrinden sana sığınırım. Beni bunlardan ve diğer şerlerden muhafaza et, imanla öldür.) Şehitliğe sebep hastalıklar, sabrın önemi gibi yazılar da gönderdik, onları okursunuz. Ayrıca adresinize en kıymetli iki din kitabı gönderiyoruz. Bunları severek okuyun, ne yazıyorsa hepsini kabul ettim, inandım diye dua edin. Bir diğer husus da, sevgili Peygamber efendimiz, kanser gibi iç hastalıklarından ölen müslümanın, şehid olacağını bildirmiştir. Şehid olmak büyük nimettir. Bu yüzden de hiç üzülmemelidir. Sevgili Peygamber efendimizin torunları olan tanıdığımız seyyidler var, çoğu kanserden vefat etti. Demek ki siz de çok sevgili kulmuşsunuz ki, şu anda kansere yakalanmışsınız. Müslüman için vaki olanda hayır vardır. İnsanız, aciziz, insanlık icabı üzülüyoruz ancak neticesine de sevinmek lazım. Allahü teâlâ size de bize de son nefeste şehitlik nasip etsin. Bir de gönderdiğimiz kıymetli kitapta, kanser için şu ilaç tavsiye ediliyor: Sarmısak, sayılmayacak kadar çok faydası olan süper bir bitkidir. Soyulmuş bir avuç sarmısak, akşam bir litre süt ile, pelte haline gelene kadar kaynatılır, nemlenmesi için sabaha kadar bahçede bırakılır. Süt 363 www.dinimizislam.com kısmı, aç iken [bir veya birkaç defada] içilirse kansere iyi gelir. [Bu işe bir hafta devam edilebilir. Sonra haftada bir, daha sonra da ayda bir içilmesi iyi olur.] Hastalıkta şifa vardır Sual: İslam âlimleri, “Hastalıkta şifa vardır. Beden ne kadar sıkıntı çekerse, ruh o kadar rahat eder. Bu vücuda rahatsızlık veren her şey insanın âcizliğini anlamasına, Cenab-ı Hakka dönmesine sebep olur. Bu sebeple kalb için şifadır” buyuruyorlar. Fakat ben hastalanınca, ruhum çok acı çekiyor, sanki işkence içinde gibi rahatsız oluyorum. Anlaşılan, hastalıkta şifa olması herkes için değildir. Öyle değil mi? CEVAP Siz ruh ile nefsi karıştırdığınızdan dolayı böyle söylüyorsunuz. İnsanın bir yeri ağrıyınca, az veya çok hastalanınca, rahatsız olan, keyfi bozulduğu için, isteklerine kavuşamayacağı için deli divane olan nefsidir. Rahatsızlığımız oranında onun da rahatsızlığı artar. Kulak, renkten zevk almadığı gibi göz de sesten zevk almaz. Hepsinin zevki farklıdır. Nefs, Allahü teâlânın düşmanıdır, hep haram olan şeylerden zevk alır. Ruhun gıdası namazdır ve diğer ibadetlerdir, haramlar ruhun zehridir. Mesela müzik nefsi besler. Nefsimiz müzikten hoşlanır. Ruh hoşlanmaz, sıkıntı duyar. Nefsi ruh ile karıştırmamalıdır. İnsan hastalanınca, günahları affolur. İsa aleyhisselam, (Hasta olup, musibete, felakete uğrayıp da, günahları affolacağı için sevinmeyen kimse, âlim değildir) buyurdu. Musa aleyhisselam da, bir hastayı görüp, (Ya Rabbi, Bu kuluna merhamet et, hastalıktan kurtar!) dediğinde, Allahü teâlâ, (Rahmetime kavuşması için, gönderdiğim sebepler içerisinde bulunan bir kuluma, nasıl rahmet edeyim. Çünkü, onun günahlarını, bu hastalıkla affedeceğim. Cennetteki derecesini, bununla arttıracağım) buyurdu. Musibetlere, elemlere sevap olmaz. Bunlara sabretmeye sevap verilir. Fakat, elemlere sabredilmese de, günahların affına sebep olurlar. Hastalık da musibettir, sabredilmezse sadece günahlar affolur. Sabredilir, kimseye şikayet edilmezse, o zaman sevap da alınır. Görüldüğü gibi, hastalık faydalı bir şeydir. Zarar veren gıdalar Sual: Zeytinyağı benim mideme dokunuyor. Ama bazı arkadaşlar, (Zeytin yağında şifa var, yemekte mahzur yoktur) diyorlar. Zeytinyağı 364 www.dinimizislam.com yemem uygun olur mu? CEVAP Hastalığınızın ne olduğunu bilmiyoruz. Bunu doktora sormak gerekir. Gerçekten midenize zarar veriyorsa yememek gerekir. Zeytin yağı normal mideler için iyidir. Bal da öyledir. Balın şifa oluşu, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bildiriliyor. Ancak şeker hastasının, zarar verecek kadar çok bal yemesi haramdır. Zeytinyağı birisine zarar verirse onun yemesi de caiz olmaz. Bunun gibi balık, çilek bazı kimselerde alerji yapar. Alerji yapan gıdaları yemek bu kimselere caiz olmaz. Sağlık için faydalı bilgiler 1- Yeteri kadar su içmeye gayret etmeli. 2- Her sebze ve meyveyi mevsiminde yemeli. Mevsim dışında uzak durmalı. 3- Her gün yoğurt ve biraz bal yemeli 4- Nane, kekik, keten tohumu, çörekotu gibi bitkileri evden eksik etmemeli. 5- Her gün bir elma ve bir havuç yemeli. 6- Fazla tuz ve şekerden uzak durmalı. 7- Eti az yemeli. 8- İki günde üç öğün yemeli. Bu mümkün olmazsa, günde iki öğün yemeli. Bu da olmazsa, sabah kahvaltısı iyi, öğle hafif, akşam daha hafif olmalı. 9- Sıcak yemekler için toprak ve cam kap kullanmalı. 10- Kışın narenciyegilleri yemeli. 11- Zihinsel çalışan, kuru üzüm yemeli. 12- Kepekli ekmeği tercih etmeli. 13- Yağlardan zeytinyağını tercih etmeli. 14- Margarinler zararlıdır. 15- Her sabah 20 dakika derin nefes alıp vermeli, her nefeste 4–5 saniye nefesi tutmalı. 16- Sabahları yarım saat kadar yürüyüş yapmalı. 17- Her gün öğle vakti kaylule yapmalı, yani biraz uyumalı. 18- İmkân olunca, toprağa çıplak ayakla basmalı. 19- Acıkmadan yememeli, doymadan kalkmalı. 20- Çok soğuk ve çok sıcak şeylerden uzak durmalı. 21- Sakin olmalı, âni sevinç ve üzüntülerden uzak durmalı. 22- Karı koca birbirini üzmemeli. Üzülünce sinirler bozulur, hastalıklar başlar. 365 www.dinimizislam.com 23- Ruhun gıdası dini ilimdir. Ruha da gıdasını vermeli, onu hasta etmemelidir. Her gün, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından, nakli esas alan ilmihal kitaplarından, birkaç sayfa okumalı. Namazı da, asla aksatmamalı. Namaz kılmak, maddi ve manevi huzura kavuşturur. Hasta yemekleri ve şifalı bitkiler Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, her şeyi sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak lazımdır. Her şeyin yaratılmasında müşterek olan manevi sebep, sadaka vermek, yetmiş kere (Estagfirullah min külli ma kerihallah) duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Allahü teâlâ, her hastalığın ilacını yaratmıştır. Yalnız, ölüme çare yoktur) ve (Hastalıkların başı, çok yemektir. İlaçların başı, perhizdir) ve (Hastalarınızı, sadaka vererek tedavi ediniz!) buyurdu. Hastalıkların ilaçlarını bildiren kitaplara, (Kitab-ül-edviye), (formüler farmasötik) ve (Acrabadin) denir. İnsan hasta olmamaya dikkat etmelidir. Bunun için de, İslamiyete uygun yaşamak lazımdır. İslamiyete uymakta gevşek davranarak, hasta olan kimse, ilaç almalı, perhiz etmeli ve fakirlere sadaka nezretmeli ve sık sık sadaka vermelidir. Perhiz, yani Regime [Rejim] yapmak caiz ve lazım olduğunu, (Teyemmüm ayeti) göstermektedir. (Su zarar verince, kullanmayın, teyemmüm edin!) mealindeki ayet-i kerime meşhurdur. Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Hazret-i Ali ile bir eve gitti. Meyve getirdiler. Hazret-i Ali’nin gözleri ağrıyordu. Meyveden kendisi yedi. Hazret-i Ali’ye, (Sen yeme! Göz ağrısına zarar verir) buyurdu. Pişmiş pazı ile arpa getirdiler. (Bundan yi! Gözüne fayda verir) buyurdu. Ödemi olanlara, (Su içmeyin! Suya perhiz ediniz!) buyururdu. İslam âlimleri, tıp ve tedavi üzerinde çok kitap yazdı. Bunlardan Davud-i Antaki’nin, (Tezkiret-ü ülil-elbab) kitabı ve Türkçe (Nusret efendi risalesi) ve İbrahim Ezrak’ın, (Teshil-ül-menafi) kitabı ve Ebu Abdullah Zehebi’nin, (Et-tıbbün Nebevi)si çok kıymetlidir. Son ikisi, 1976’da, İstanbul’da, Hakikat Kitabevi tarafından ofset yolu ile bastırılmıştır. Perhizi, hadis-i şeriflerden ve tecrübeli kimselerden ve tabipten öğrenmelidir. İlaç kullanmak ve perhiz yapmak sünnettir. [Vacib ve farz olduğu yerler de vardır.] Bunun için, perhize de çok lüzum gösteren hastalıklardan, otuz altı hastalıkta nasıl perhiz edileceği ve bunlara karşı hangi ilaçları kullanacağı aşağıda bildirilmiştir. Ayrıca, uçuk, dudak ve el 366 www.dinimizislam.com çatlaması, kaşıntı, arı sokması, yanık ve arpacık için kısa tedavi yolları gösterilmiştir. Aşağıdaki perhizler, Fransa’da kullanılan, meşhur Lemoine ve Gerard’ın, (Formulaire consultation medicales) adındaki Fransızca kitabından tercüme edilmiştir. 1- ALBÜMİNÜRİ: İdrarda albümin bulunmasıdır. Böbrek iltihabını gösterir. İdrar bulanıktır. Sancı ile çıkar. Kanlı olabilir. Ateşli hasta yalnız süt içmeli. İdrar söken sıvılar içmelidir. Tuzsuz yemekler bile yememelidir. Fazla su içmemelidir. Böbrekleri yorar. Ateş düşmeden, bacaklardaki şiş inmeden yemeye başlamamalıdır. Bunlar kalmayınca, günde bir litre süt verilir. Sonra, muhallebi ve tuzsuz ekmeğe başlar. Daha sonra, patates haşlaması ve sütlaç verilir. Böbrekten olmayan albümin çıkaranlara perhiz lazım değildir. Fakat, konserve, baharat, biber, turşu, koyu kahve verilmemelidir. Tansiyonu yüksek ise, tuzsuz perhiz yapmalı, su az içmelidir. Tuzsuz perhiz, yirmi dokuzuncu sıradaki (ÖDEM) hastalığında bildirilmiştir. Her sebze serbesttir. Nekris [gut]da varsa, ekşi sebze ve meyve yememelidir. Bazı hastaya, süt, şişkinlik yapıyor. Bunlara kaymağı alınmış süt vermelidir. Gayrimüslimler kefir veriyorlar. Bu olmazsa, sebze suyu verilir. Hafif hastalara, et ve yumurta çok pişmiş olarak verilebilir. Hiçbir zaman çiğ süt vermemelidir. Haftada bir iki gün üzüm verilir. Sabah, öğle, akşam birer kilo taze üzüm yer. Başka bir şey yemez. Böyle üzüm perhizi, prostat ve karaciğer hastalarına da faydalıdır. Böbrek hastalığı hafifleyince çok taze kasap hayvanı ve kümes hayvanı etleri verilir. Yağlı et ve iç yağı verilebilir. Çünkü, bunlarda kolesterin çok azdır. Lipoidlerin hazmını da kolaylaştırırlar. Bunlar da kolesterini eritir. Kolesterin kumun hâsıl olmasını önler. Hamur işi ve sebze de verilir. Meyve de verilir. Az miktarda fasulye, mercimek, bakla, nohut verilir. YASAK OLANLAR: Et suyu, av hayvanları, akciğer, karaciğer, böbrek, beyin, paça, dalak, işkembe, her çeşit balık, et ve balık konserveleri, yağlı maddeler yasaktır. Yalnız taze tereyağı ve bitki yağları verilebilir. Lahana, kuzukulağı, kuşkonmaz, domates, mantar yasaktır. Biber, kereviz, hıyar, sarımsak gibi baharlı şeyler yasaktır. Sirke yerine limon kullanmalıdır. Mayalı bütün peynirler yasaktır. Yumurta az yiyebilir. Koyu kahve ve koyu çay yasaktır. Çilek, ağaç çileği denilen ahu dudu yasaktır. Alkollü içkiler yasaktır. Böbrekleri zedeleyebilecek ilaçlar, mesela piramidon, antipirin vermemelidir. 367 www.dinimizislam.com FAYDALI GIDALAR: Sebze çorbaları, kızarmış et, haşlama et, çok taze balık, yağlı beyaz peynir, az miktarda süt, meyveler verilir. Tuza izin verilir. YEMEK CETVELİ: Sabah: Açık çay, kızarmış ekmek, tereyağı, bal, meyve reçeli. Öğle yemeği: Bir et parçası, iki tabak sebze, meyve. Akşam yemeği: Haftada üç gün sebze çorbası, bir tabak hamur işi veya sebze, meyve. Öğle ve akşam yemeklerinden sonra, bir fincan papatya çayı içmeli. Sigara içmemelidir. İDRARDA ALBÜMİN ARAMAK: İdrar, cam hunideki pamuktan süzülür. Deney tüpünün yarısına kadar, süzülmüş idrar konur. Üzerine, beşte biri kadar, koyu tuzlu su konur. Çalkalanıp, yukarı kısmı, alevde ısıtılır. A) Bulanmazsa, bir şey yok demektir. Birkaç damla asit koyup, yine ısıtmalı. Yine bulanmamalıdır. B) Tuzlu su koyup ısıtınca, bulanırsa: 1- Bir damla asit asetik (sirke ruhu) konur. Bulanıklık tekrar erirse, yirmide bir sulu nitrat asidi (HNO3) damlatıp ısıtılır: a) Tekrar bulanırsa, aseto-solübl albümin var demektir. b) Bulanmazsa, önceki bulanıklığın fosfat olduğu anlaşılır. 2- Asetik asit damlatınca, bulanıklık erimezse, albümin bulunduğu anlaşılır. Sağlam insan idrarında da, yorgunluk ve başka sebeplerle albümin bulunabilir. Albümin bulunan kimsenin böbreklerini kontrol etmek lazımdır. Bunun için, idrarda silindir ve kan serumunda üre aranır. Süleymaniye Kütüphanesi (Laleli) kısmında, 3735 sayılı kitapta diyor ki, üç gün beşer gram Ravend tozu yutunca, mesane taşını eritir ve idrar yollarını temizler. Akkavak yaprağını çay gibi hazırlayıp içmek de böyledir. 2- ANEMİ (kansızlık): Deri, dudaklar, göz kapakları soluktur. Çarpıntı, baş dönmesi, soluk alma, ağrılar, mide ağrısı olur. Kanda alyuvarlar azalır. Akyuvarlar sayısı değişmez. Kan zayi etmek, havasızlık, ışık azlığı, hareketsizlik ve bazı hastalıklar sebep olur. İştiha azdır. Sevdikleri yemeği vermelidir. Bıktırasıya et yedirmek doğru değildir. Sebzeli yemekler, etten daha faydalıdır. Çünkü mideyi bozmaz. Eti çeşitli şekillerde vermelidir. Beyin çok iyidir. Çünkü, beyinde çelik vardır. Kan yapar. Kemik suyu ve iliği vermelidir. Kan yapmasını 368 www.dinimizislam.com kolaylaştırır. Sığır eti suyu, yumurta sarısı çok vermelidir. Karaciğer ve dalak ızgara kebabı çok yemelidir. Bu ikisi kan yapar. Sebze eksik etmemelidir. Tere, ıspanak, yeşil lahana, hindiba, maydanoz, kuru meyveler, tavşan eti, tavuk katısı, yumurta sarısı, kuşkonmaz, bezelye, patates, fasulye, havuç ve mercimekte de çelik vardır. Çok faydalıdırlar. Her meyveyi yemelidir. Et yiyemeyenleri zorlamamalıdır. Eti sebze, hamur işi ile vermelidir. Demiri, iyodu bol şeyler, mesela mersin balığı, orkinos [istavrit azması], hamsi, yılan balığı yemeli, taze balık yağı içmelidir. Mide ve karaciğer hülasaları, folik asit ve B12 vitamini almak lazımdır. (Minadeks) adındaki kuvvet şurubu da çok faydalıdır. 3- ARTERİO-SCLEROZ (Damar sertliği): Tansiyon artar. Nabız atması yatarken çoktur. Ayakta dururken azdır. Nefes darlığı, çarpıntı, geceleri idrara çok kalkmak, berrak ve bol idrar, karaciğer kifayetsizliği bu hastalığın alametleridir. Karaciğer, beden fabrikasının büyük bir laboratuarıdır. Sağ kaburga kemiklerinin ve diyaframın altında bulunur. İnce bağırsaklardan gıda maddelerini ve bir miktar zehirli maddeleri almış olan kanı getiren kılcal damarlar, birleşerek bir toplardamar halinde karaciğere girer. Burada tekrar kılcal damarlara ayrılır. Her birindeki kan, kalburdan süzülüyormuş gibi, karaciğer içinde yayılır. Sonra yine başka kılcal damarlara girer. Bunlar da birleşerek, ciğerden çıkan bir damar, bu kanı kalbin sağ kulakçığına götürür. Karaciğer, bağırsaklardan gelen kandaki karbonhidrat maddelerini tutar. Kana lazım olan, az miktarını kalbe gönderir. Böylece karaciğer, ihtiyat şeker deposu vazifesini görür. Yumurta akı maddelerine ve yağlara da tesir eder. Gelen tuzların bir kısmını kalbe gönderir. Bir kısmını da, sonradan yavaş yavaş gönderir. Bir kısmını safra ile tekrar bağırsaklara gönderir. Bağırsaktan gelen zehirli maddeleri imha eder. Kan ile gelen protein parçalarından üre sentezi yapar ve yavaş yavaş böbreklere gönderir. Harap olan alyuvarların kırmızı boya maddeleri artıklarından, safra boyası ve safra asidi yapar. Bu asit, yağların hazmına yarar. Bu iki madde, karaciğerde kolesterin denilen yağ gibi bir madde ile birleşir. Kolesterin esteri olur. Esterleşen kolesterinin, mecmu kolesterine nispeti, normal olarak, yüzde yetmiş [0,70]’tir. Bu nispetin azalması, karaciğer kifayetsizliğini gösterir. Bunun için karaciğer kolesterinle ilgili madde mübadelesinde tesirli olur ki, atardamar sertleşmesinde mühimdir. Bu üç madde, safrayı meydana getirir. Karaciğer, bu sıvıyı, devamlı olarak safra kesesinde toplar. İnsan karaciğerinden, yirmi dört saatte, yedi yüz litre kan geçmektedir. 369 www.dinimizislam.com Sıhhati yerinde bir insanın karaciğerinde çeşitli miktarda yağ toplanır. Bu miktar, yenilen yağ miktarına, yağların imtisas ve karaciğere nakil temposuna ve karaciğerde yağların oksitlenme hızına bağlıdır. Fazla yağ yenildiği zaman karaciğerde nötr yağ miktarı artar. Kolesterinli maddeler yenirse, yağ ve kolesterin toplanır. Karaciğerde yağ toplanırsa, karbonhidrat [glikojen] miktarı azalır ve ciğer hücrelerinin çoğalma kuvveti bozulur. Açlıkta, yağlı dokulardan ayrılıp kana karışan yağ da karaciğerde toplanır. Şeker hastalarında, kanda yağ çoğaldığı için de, karaciğerde yağ toplanır. Sari hastalıklarda ve fosfor, kloroform, dört klorlu karbon gibi karaciğer zehirleri alınmasında da yağ [Lipid] toplanır. Karaciğerde yağ toplanmasını azaltan ve yağları ciğerden çıkaran maddelere (Lipotropik) denir. Kolin, metiyonin, inositol ve B12 lipotropiktirler. Çünkü bu cisimler, Fosfolipid metabolizmasını tanzim ederler. Bu maddelerin değişmeleri bozulunca, kanda kolesterin çoğalır. Bundan da siroz, diyabet, nefrit, tansiyon artması, damar sertliği, kalb damarlarında hastalık hâsıl olur. Damarlarda lipoid birikir. Lipotropikler, karaciğerin zehirleri temizleme kuvvetini de arttırmaktadır. Damar sertliği hastalığı ikiye ayrılır: A) Damarların iç yüzleri kolesterin sıvası ile örtülür. Tansiyon yüksektir. B) Karaciğer ve böbrekler kifayetsizdir. Birinci hal için, perhiz yapmalı, az su içmelidir. İkinci bakımdan, karaciğer ve böbrekleri zedelememek için, mide ve bağırsaklardan gelecek zehirleri çok azaltmalıdır. Bu iki hali de karşılamak için, hastaya kolesterini az ve zehir giderici sütlü sebze perhizi verilir. Zeytin yağlı enginar yemeği kanda kolesterini azaltır. İot ve iot bileşikleri faydalıdır. Mesela, potassium iodür, lipiodol, pepton iodé, (İodopepton Kazım) verilir. (Sülfarlem), kolesterini eritir ve karaciğeri kuvvetlendirir. Kolesterini az perhiz, damar sertliğinde, gut (yani nekris) de, bazı şekerlilerde, kandaki çok miktardaki kolesterini azaltmaya yarar. Kanda fazla kolesterin bulunursa, damar içi yüzeylerde toplanarak (aterom) denilen levhalar yapar. YASAK YEMEKLER: Yumurta, süt, beyaz peynir, bilhassa bayat peynir, kaymak, tereyağı, beyin, iç organ etleri, havyar, yağlı et, suni tereyağları, çikolata, katı bitki yağları, ceviz, fındık, badem, hurma gibi yağlı maddeler ve sigara yasaktır. Prof. Dr. Süleyman Yalçın, 16.7.1985 tarihli Türkiye gazetesindeki beyanatında, (Domuz etinde yüksek miktarda bulunan yağ ve kolesterol, damar sertliğine sebep olmaktadır) demektedir. 23 Mart 1988 tarihli Türkiye gazetesinde diyor ki, (Avrupa’nın 370 www.dinimizislam.com en fazla okunan sıhhi mecmuası (Neuform kurier), domuz etinin deri hastalıklarına, kansere, tansiyonun artmasına, romatizma ve gribe sebep olduğunu ve domuz etinde hiçbir vitamin bulunmadığını, zararının çok olduğunu bildirmektedir.) Sıvı yağlar ve şekerli maddeler az miktarda verilebilir. Tavada kızartmamalıdır. Böbrek iltihabı da varsa, eti, sebzeyi azaltmalı, kuzukulağı, kuş konmaz ve ekşi şeyler vermemelidir. Tansiyon yüksekliği, diyabet, şişmanlık varsa, bunların tedavisi de yapılmalıdır. Tansiyon artmasına karşı, tuzsuz perhiz iyidir. 4- KLOROZ (zafiyet): Deri solgundur. Göz kapakları ve topuklar şişer. Nefes tıkanıklığı, çarpıntı, kadında adet bozukluğu, sinir bozukluğu, histeri, iştahsızlık, kabız ve kay görülür. Açık, havadar yerde ev tutmalıdır. Üzüntü, düşünce olmamalıdır. El işi hafif olmalı, beden hareketi fazla olmamalıdır. Geç yatmamalı, dokuz saat uyumalıdır. Çeşitli ve bol yemelidir. Süt, yumurta, et, yeşillik, püre (ezme), hamur işi yemelidir. Çok et yemeye özenmemeli, beyaz eti tercih etmelidir. Hamur işi, yeşil sebze çok yemelidir. Bunlarda, bilhassa ıspanakta çelik vardır. Kahve ve çay açık olmalıdır. Hububat, bilhassa mercimek, fasulye iyidir. Meyve çok yemelidir. Pilav, sütlaç, dolma gibi pirinçli yemelidir. Yemek arasında sıcak şerbetler ve iştaha getirici ot suları içmelidir. Paris Tıp Fakültesi profesörlerinden M.Loeper ve Saint Louis Hastanesi laboratuar şefi J.Lesure tarafından hazırlanmış olan Fransızca tıbbi formüllerde diyor ki, (Kına-kına kabuğu, kuvvetlendirici ve ateş düşürücüdür. Zafiyet hallerinde, bilhassa veremden, şeker hastalığından, sıtmadan halsiz kalanlara ve tehlikeli hastalıklardan kurtulan kuvvetsiz ve kansız kalanlara çok faydalıdır. Toz halinde günde, 0,20 gramdan iki grama kadar kuvvet için verilir.) Otuz gram kına-kına kabuğu ile yarım kilo kuru siyah üzüm havanda ezilir. Sonra, bir buçuk kilo, yani altı su bardağı kadar su ile yarım saat kaynatıp, kevgirden veya tülbentten şişeye süzülür. Üç yemek arasında yarım fincan içilir. Kloroz hastalarının çoğu, kansız olduklarından, bunlar anemi perhizi de yapmalıdır. Çelikli ilaçlar çok faydalıdır. 5- SİROZ HEPATİK (Karaciğer sertleşmesi): Çeşitli şekilleri vardır. Alkol ve domuz eti, karaciğerin ve sinir sisteminin amansız düşmanıdır. Karaciğer şişer veya küçülür. (İstiska) olur. Yani, karın su toplar. Bacaklarda ödem olur. Bazen makattan kan gelir. Mide ağrısı, kan dolaşımı bozukluğu olur. Yahut sarılık, halsizlik, ateş, renkli idrar, dalak şişmesi olur. Üremi hastalığı gibi de görünür. 371 www.dinimizislam.com Bol et, az yağ vermelidir. B vitamini çok faydalıdır. Mesela, bira mayası verilir. Bira mayası, bira değildir. Alkolü yoktur. C ve K vitamini bulunan ilaçlar ve limon verilir. Karaciğer hülasası, Bejektal veya (Vitamin B Complex) iğnesi yapılır. Her gün, bir litre süt verilir. Ekmek yiyebilir. Yeşil sebze, iyi pişmiş et verilir. Zehir hâsıl etmeyen şeyler yemesi esastır. Bunun için bayat yemekler, av eti yasaktır. Çok taze balık yiyebilir. Baharlı, ekşi, turşulu şeyler yememelidir. Bayat peynir yasaktır. Sütlü-sebzeli gıda yemelidir. Çelikli ve arsenikli ilaçlar almalıdır. Ödem perhizi ve susuzluk perhizi yapılmalıdır. 6- KONSTİPASİYON (Kabızlık): Halaya az ve katı çıkılır. Umum bedende değişikliklere sebep olur: İştahsızlık, nefes darlığı, safra yolu nezlesi, baş ağrısı, takatsizlik, zehirlenme sebebi ile titreme ve ateş yükselmesi görülür. Kabızlığın muhtelif sebepleri vardır: 1- Bağırsak tıkanması, 2- Gıda sebebi. Süratli hazım edilen maddeleri yemek, 3- Mide usaresinin bozulması, 4- Bağırsak adalesinin hareket kuvvetinin azalması, 5- Makat halkasının teşennücü [spazmozu, kasılıp kalması] gibi. Kabızlık çekenler, her gün aynı saatte halaya çıkmalıdır. Mesela, sabah kalkınca ve akşam yatarken çıkmalıdır. Bir kere çıkmak yetişir. İki kere, daha iyidir. Hazmedilemeyip geride kalan kısmı çok olan yemekleri yemelidir. Bu kısımlar, bağırsakları harekete getirir ve usare akmasına sebep olur. Bunun için, selülozu çok gıda (sebze, meyve) yemelidir. Yemekleri iyi çiğnemelidir. YENECEK ŞEYLER: Öğle ve akşam, sebze çorbası. Sebze yemekleri, salatalar, hamur işi, bilhassa yulaf unu ile yemelidir. Et, yalnız öğle vakti yenir. Her çeşit et, balık, bol tereyağı, esmer ekmek, çavdar ekmeği, peksimet, patates, mercimek, şalgam, havuç, nohut püreleri, bol sebze, salata, ıspanak, erik reçeli, ravend çok iyidirler. Çiğ ve pişmiş her meyve, bilhassa kuru meyveler, kuru incir, üzüm, erik, dut, ceviz, badem, bal yemelidir. Seyyid Abdülhakim Efendi, (Keşkül) risalesinde diyor ki, (İncir, tayyip bir yemiştir. Latif bir gıdadır. Hazmı kolaydır. Menfaatleri çok bir devadır. Tabiata yumuşaklık verir. Balgamı eritir. Böbrekleri temizler. Mesanedeki kumları izale eder. Karaciğerin ve dalağın tıkanmış olan deliklerini açar. Bedeni şişmanlatır. Basuru izale eder. Nekrise, 372 www.dinimizislam.com romatizmaya faydalıdır.) İncirin Arapçası (Tin)dir. Tin suresinde Allahü teâlâ, inciri methetmektedir. Hem faydalı, hem mübarektir. Taze veya kurusu aç iken üç adedi birkaç gün yenirse, rahat ishal yapar. Sabah ve akşam yemeklerinden bir saat evvel, iki, üç adet taze veya kuru incir yemek, sancısız, ağrısız, rahat ishal yapmaktadır. Çikolata ve madlen, bunlara zarar vermektedir. YASAK OLANLAR: Yumurta kabız yapar. Çok az yemelidir. Pirinç, koyu çay, çikolata yasaktır. YEMEK CETVELİ: Sabah: Taze meyve, bir dilim ekmek doğranmış şekersiz ballı sıcak süt 300 gram ve bol tereyağı. Öğle: Bir tabak et, bir tabak sebze, beyaz peynir, turp, tereyağı, komposto. İkindi (saat dörtte): Komposto, hafif çay. Akşam yemeği: Sebze çorbası, makarna, patates ve meyve. Bağırsaklarda mayalanan, gaz yapan yemekler yemelidir. Mesela, bayat et, kıymalı börek, mantar, baharlı şeyler, bayat peynir, yoğurt yemelidir. Gazoz, limonata, bikarbonatlı su, açık kahve ve çay iyidir. Bağırsakları hareketsiz olanlar, sabah aç karnına, olmuş meyve ile çavdar ekmeği yemelidir. Bununla, taze sebze yemeği yemek iyi olur. Bir kahve kaşığı Karbonat veya süzülmüş bal bir bardak ılık suda eritilerek sabahları aç olarak içmelidir. Yahut, iki kahve kaşığı Karlsbad tuzu bir bardak ılık suda eritilip sabahları aç iken içmelidir. Hem safra söker, hem bağırsakları harekete getirir. Hiç ağrı, sancı yapmadan, su gibi ishal yapar. Erbalax ve Bilagit hapları da iyidir. Spazmdan olan kabızlılar, et yememeli. Hamur işi, sebzeli yemelidir. Baharlı yememelidir. Kahve, çay, biber yememelidir. Yağlı yemekleri de azaltmalıdır. (Duphalac), (Normacol), (Granocol) gibi kaydırıcı ilaçlar çok faydalıdır. Bu şuruplar, tesir etmezlerse, ertesi sabah bir çorba kaşığı daha verilir. Sinameki, ravend, sarı-sabır, fenolftalein gibi tahriş edici maddeleri fazla kullanmamalıdır. (Teshil-ül-menafi)de diyor ki, (Alınan gıda, bir saatte dışarı çıkar. 24 saatte çıkmazsa, hastalık alametidir.) 7- KOLEMİ (Sarılık): Safra boyası kana geçmiş olduğundan, derileri, yüzleri, gözleri sarıdır. Perhiz ile birlikte, vücut hareketleri ve sıcak banyo da yapmak lazımdır. Ağır hallerde yatmalıdır. Yağsız süt, yağlı peynir, gravyer peyniri yemelidir. Yumurta az yemeli ve rafadan olmalı, yani az pişmelidir. Hamur işi, pirinçli, patatesli yemelidir. Pişmiş salata, sebze yemeklerinin çoğu iyidir. Fakat, kuzu 373 www.dinimizislam.com kulağı, ıspanak, semiz otu yememelidir. Her olgun meyve, kızarmış ekmek, beyaz tereyağı iyidir. Vita yağı, sana yağı, margarin gibi yağlar, tereyağının yerini tutamaz. Evet bunlar, hakiki yağdır. Fakat, sıvı yağlardaki oleik asit gibi çok karbonlu büyük moleküllerin, nikel katalizörü ile hidrojen verilerek doyurulması ile yapılıyorlar. Oleik asit, stearik asit haline dönerek katı yağ, don yağı oluyor. On sekiz karbonlu, büyük yağ molekülleri, sindirim mayaları tarafından kolay parçalanamıyor. Güç hazım oluyor. Tereyağındaki tri bütirin esteri ise, küçük molekül olduğundan çabuk hazım oluyor. Bundan başka, tereyağı emülsiyon (sübye) halindedir. Mayalar, tereyağı zerrelerini kolay hazım ediyor. Katılaşdırılmış yağlar ise, sübye halinde değildir. Beden sıcaklığında ergimiş hale gelmiyor. Zerreler halinde dağılmış olmadığından mide ve bağırsaklarda, taş parçaları gibi katı kalıyorlar. Ancak, yüzeylerinden aşınarak güç hazım oluyorlar. [Margarin, yani suni tereyağı piyasada çeşitli isimlerle mevcuttur. Margarin ilk olarak 1870’da üçüncü Napolyon’un arzusu ile Parisde Mege-Mourié tarafından oleomargarinden yapıldı. Oleomargarin, iç yağının sıcakta tazyik ile süzülmesinden elde edilen sıvı yağdır. Otuz kısım oleomargarin, yirmi beş kısım kaymağı alınmış inek sütü ve elli beş kısım su ile uzun zaman karıştırılıp emülsiyon, yani sübye haline getirilir. Tuz, boya konarak yapılırdı. Böylece otuz yedi derecede eriyen, hazmı kolay iyi margarin elde edilirdi. Bugün oleomargarin yerine mayı nebati yağların ve balık yağlarının, hidrojenlenerek katılaştırılmasından elde edilen stearin yağları kullanılıyor. Katılaştırılmada vitaminler bozulduğu için, sonradan A ve D vitaminleri ilave edilerek, gıda kıymeti iyi oluyor ise de, hazımları güç olmakta, tereyağı yerini tutamamaktadır. Margarin, Rumca inci demek olan margaron kelimesinden alınmıştır.] Yasak olanlar - İç yağı, yağlı et, bayat et, deniz ve av hayvanları, etli hamur işleri, tahin, lahana, ıspanak, semizotu, kuzukulağı, şalgam, baharat, bayat peynir yasaktır. Yalnız öğle yemeğinde, yağsız et, kebap, tavuk, yağsız taze balık, dil yiyebilir. Kuru sebze yemeği, çay, kahve yasaktır. Şekerli ve pastalar yemelidir. Karaciğer hülasası iğnesi yapılır. Sabah ve akşam bir kahve kaşığı (Sel le Karlsbat) bir bardak soğuk suda eritip içilir. Sıcak su ile içmek, kabza karşı çok faydalıdır. (Bilsan) hapları safra yollarını temizler. 8- KALP HASTALIĞI - Kalp zedelenmemiş, ıslahı kabil ise, perhize lüzum yok gibidir. Bilhassa akşam yemekleri, hafif olmalıdır. Çok su içmemeli, sulu yemek az olmalıdır. Av eti, konserve, baharat, 374 www.dinimizislam.com mayalanmış peynir yememelidir. Kalpte arıza varsa ve tam giderilemezse çok sıkı perhiz lazımdır. Et hiç yememeli veya aralıklarla ve az miktarda, iyi pişmiş yemelidir. Nefes darlığı varsa, tuzu azaltmalıdır. Akşamları az yemeli. Yemekten sonra yürümemelidir. Yağsız süt, yumurta, öğle vakti biraz söğüş, kızarmış ekmek, sebze, unlu, hamur işi, taze peynir, meyve yemelidir. Günde bir litreden çok su içmemelidir. Hasta sık sık tartılmalıdır. Kilosu artınca vücutta su toplandığı anlaşılır. Sulu şeyleri azaltması lazım olur. 9ASİSTOLİ (Kalb zafiyeti): Kalb tam sıkışmayıp, toplardamarlardaki kanı çekemez. Akciğer toplardamarlarında ve ciğerlerde ve daha sonra, büyük dolaşımda kan hareketsiz kalır. Ayaklar şişer (ödem). Karında su toplanır. İdrar kesilir. Yatakta istirahat etmeli. Heyecanlanmamalı, sinirlenmemelidir. Tam istirahat etmelidir. Çok az yemelidir. Katı yemekler yasaktır. Sıvı yemekler de az olmalıdır. Böylece, kalbi yormamak lazımdır. Bunun için, günde yedi defa yemelidir. Sabah sekizde: Elli gram nişasta ile yapılmış muhallebi. Saat onda: Pişmiş elma veya reçeli. On ikide: Elli gram iyi pişmiş balık ile otuz gram ekmek. On dörtte: Bir pişmiş elma veya reçeli. On altıda: Bir fincan süt. Yirmide: Hububat ezmesi veya hamur işi verilir. Günde dokuz yüz gramdan çok su içmemelidir. Bu perhiz bir iki ay yapılmalıdır. (Ödem perhizi)ne bakınız! 10- DİYABET (Şeker hastalığı): İdrarda şeker bulunur. Salim insanın kanında, aç iken litrede bir gram glikoz bulunur. Litrede 1,30 gramı geçerse, hastalık alameti olur. 1,60 gram olunca, idrarda şeker bulunur. İdrar artar. Susuzluk, açlık, zayıflamak, halsizlik, çıban, kaşıntı görülür. Diyabet iki türlüdür: 1- Vücudu eritmez. Yağlı ve mafsal ağrılı kimselerde çok olur. İdrardaki şeker, gıdadan olur. 2- Vücudu eritir. Az rastlanır. Pankreas bozulmuştur. İdrardaki şeker, gıdadan ve dokuların erimesinden hâsıl olur. Diyabetiklerde, hazımsızlık, albüminüri, bronşit, verem, çıban, antraks (şir pençe), gangren (parmak ve saire çürümesi), kramp (adale tutulması), inatçı nevralgi (sinir ağrısı), diyabet koması (uzun bayılma) hâsıl olabilir. Haftada iki kere, ılık hamam yapmalıdır. Yirmi dakika yıkanıp, sonra havlu ile friksiyon (delk, ovma) yapmalıdır. Deniz ve soğuk su banyosu 375 www.dinimizislam.com yasaktır. Sıcak elbise giymeli, sıcak yerlerde yaşamalıdır. Beden hareketi yapmalı, masaj, yürüyüş, bisiklet, eskrim faydalıdır. Namaz kılmak, çok faydalıdır. Perhiz mühimdir. Dikkat etmelidir. Sinirlenmemeli, heyecanlanmamalıdır. Yağlı diyabet perhizi - Önce üç gün sulu perhiz (rejim) yapılır. Günde üç dört litre su verip, yataktan kalkmaz. Sabah müshil verilir. Böylece kan şekeri süratle azalıp normale iner. Bir litre kanda bir gram olur. Yani, yüz gram kanda yüz miligram olur. Yahut, üç gün, yeşil sebze yemelidir. Üç gün sonra az et verilir. Fazla et, asidoz ve aseton yapar ki, ikisi de tehlikelidir. Bol sebze yemelidir. Yasak olanlar - Şekerli ve nişastalı her madde yasaktır. Bunlara (karbonhidrat) denir. Her tatlı meyve, hamur işleri, karbon hidratlı sebzeler, mesela havuç, şalgam, soğan, pancar, turp, bezelye ve benzerleri hububat yasaktır. Her türlü et yiyebilir. Glikojen bulunduğu için karaciğer yasaktır. Her yemekte, elli gram ekmek yiyebilir. Kabuk daha iyidir. Alöron ve glüten ekmekleri yemelidir. Fazla protein (et) ve yağ asidoz yapar. Bu ise zehirdir. Yağ az yemelidir. Tereyağı ve zeytinyağı tercih edilmelidir. Ceviz, fındık, fıstık, badem gibi yağlı meyve yemelidir. Tere, marul, salatalık, hindiba, ıspanak, taze fasulye gibi sebzeler ve lahana, karnabahar, iskorçina, enginar, kereviz, kuşkonmaz, yer elması, yer mantarı yiyebilir. Patateste % 17 (yüzde on yedi) nişasta bulunduğu halde, yiyebilir. Ekmek yerine, zeytinyağlı patates püresi verilir. Patateste alkali tuzları bulunması faydalı olmaktadır. Yumurta, peynir yiyebilir. Şekersiz olarak süt içebilir. Limonata, gazoz yasaktır. Su ve maden suları, bikarbonatlı sular serbesttir. Şekersiz, çay ve kahve içilebilir. Şeker yerine sakkarin hapları kullanmalıdır. Her susayışta, az su içmelidir. Çok su, mideyi bozar. Asidoz tehlikesi olduğu zaman, bir gün yulaf unu verilir. Yulaf unu, uzun zaman, az tuz ve tereyağı ile pişirilir. Soğuyunca yumurta akı ile karıştırılır.250 gram un, yüz gram yumurta akı ve üç yüz gram tereyağı karışımı bir günde yenecektir. Bundan sonra üç gün, çeşitli sebze ve yumurta verilir. Albüminüri de varsa, fazla süt vermelidir. Şekeri değil, albümini düşürmek lazımdır. Diyabetle nekris [yani mafsal ağrıları] birleşirse, beyaz ve yavru etleri yememelidir. Az kırmızı et ve çok sebze yemelidir. Vücudu eriten diyabet - Zayıflatır. Yine çok et vermemelidir. 376 www.dinimizislam.com Fazlası, aseton zehirlenmesi yapar. Tereyağı vermeli, balık yağı içirmelidir. Bol yeşil sebze yemelidir. Patates yemelidir. Karbon hidratlı (şekerli, nişastalı) maddeleri arada bir vermelidir. Bunlar, şekeri arttırır ise de, aseton zehri yapmazlar. Bunları, tesiri ters olan et ile ayarlamak lazım olur. Çalışan bir şekerliye günde 250 gram glikoz [veya karbon hidratlı maddeler] ile yüz gram yağ ve altmış gram protein verilir. Hasta bu kadar glikoza tahammül etmezse, insülin iğnesi yapmak lazım olur. Asidoz yok ise, her sabah, kahvaltıdan yarım saat önce (insülin protamin zink)den on iki ünite zerk edilir. İdrarda şeker gayb oluncaya kadar, dört günde bir, iki ünite arttırılır. Piyasada bulunan (Depot-insülin) veya (N.P.H. insülin organon) reçete ile alınır. Asidoz var ise, sabah, öğle ve akşam yemeklerinden on dakika önce, on ünite adi insülin zerk edilir. Piyasada bulunan (İnsülin Horm sempl) reçete ile alınır. İdrarda şeker kesilinceye kadar onbeş günde bir beş ünite arttırılır. Her üç ayda bir kanda kolesterol, aseton ve glikoz ölçülmelidir. B12, C ve P vitaminleri verilir. Kanda aseton olursa, yatakta istirahat etmeli. Yalnız süt vermelidir. Günde iki, üç litre verilir. Limon suyu, bikarbonatlı su içmelidir. İdrarda şeker aramak: Fehling miyarı ile aranır. Fakat Fehling eriyiği, uzun zaman saklanamaz. Bozulur. Taze hazırlamak lazımdır. Daha kolay olarak, cam kapaklı şişeye % 5 (yüzde beş) bakır sülfat (CuSO4) eriyiği konur. Lastik veya mantar kapaklı başka bir şişeye % 10 (yüzde on) sodium hidroksid (Na OH) eriyiği konur. Bunlar, senelerce bozulmadan durur. Yirmi dört saatlik idrar toplanıp bundan veya yemekten sonra alınan idrardan deney tüpe, yarıdan fazla konup, kaynatılır. Sonra, iki üç damla asetik asit konur. Albümin çöker. Cam hunideki pamuktan veya kıvrılmış süzgeç kâğıdından süzülür. Süzülenden, bir deney tüpünün üçte birine kadar konur. Üzerine, aynı miktarda sodium hidroksit eriyiği konur. Üzerine, bakır sülfat (göztaşı) eriyiği damlatılır. İdrarda şeker varsa, meydana gelen mavi bulanıklığın tekrar eridiği görülür. İdrar koyu mavi olur. Bakır sülfat eriyiği, o kadar damlatılmalı ki, meydana gelen mavi (bakır iki hidroksit) Cu (OH)2 çökeltisi, tüp çalkalanınca, artık erimez olsun ve biraz bulanıklık görülsün. Çökelti çok olmamalıdır. Bunun için, eriyiği fazla damlatmamalıdır. Koyu mavi eriyik alevde ısıtılır. Kaynamadan önce, sarı (bakır bir hidroksit) Cu OH bulanıklığı olursa, şeker bulunduğu anlaşılır. Sarı turuncu bulanıklık yavaş yavaş hâsıl olursa, şekerin az olduğunu gösterir. Kaynayınca hâsıl olursa, şeker pek 377 www.dinimizislam.com az demektir. Helvada, pastada ve tatlılarda glikoz bulunup bulunmadığı da, böyle anlaşılır. Adi şekerle [sakkarozla] yapılan tatlılar, sarı turuncu olmaz. Sağlam insanın idrarında şeker bulunmaz. İdrarın bir litresinde bulunan glikoz miktarını bilmenin faydası yoktur. Yirmi dört saatte çıkan şeker miktarı, hastalığın derecesini ve perhizin nasıl olacağını gösterir. Hastalık olmayıp, fazla gıdadan da glikozüri olabilir. Bunu anlamak için, sabah aç karnına,150 gram glikoz şekerinin üç yüz gram suda eriyiği, birden içilir. Her saat, idrarda şeker aranır. Şeker bulunursa, gıdadan olduğu anlaşılır. Karaciğerin şeker tutmadığını gösterir. Hafif diyabetler, gıda şartları ile sükunet bulur. Orta derecedeki, sıkı perhizle idare edilir. Ağır şekli, sıkı perhiz ve ilaç ile ve yatakta, tedavi ister. Bunları ayırt etmek için, kanda glikoz miktarını ölçmek, asidoz aramak, albüminüri aramak lazımdır. Asidozu anlamak için, idrarda amonyak, aseton aranır ve akciğerlerdeki karbon dioksid basıncı ölçülür ve kanın rezerv alkaleni tayin edilir. Sağlam insan idrarında iki santigram aseton bulunur. Açlıkta, miktarı artar. Kanda aseton ve diasetik asit ve oksi bütir asidi bulunursa, asidoz denir. Asidoza, yağlar çok, albüminler az sebep olur. Şeker ve nişastalı gıdalar ise, asidozu azaltır. Asidozu olmayan şeker hastalarında, açlık, sağlam insanda olduğu gibi, asidoz yapar. Asidozu çok hastada ise açlık, asidozu azaltır. Asidoz komasında olana, şekerli su içirilir. Bikarbonatlı su içirilir. Bir litre, yüzde üç eriyiği damara şırınga edilir. 11- DİYARRE (İshal): Halaya sık ve sıvı halde çıkılır. Önce karın ağrısı olur. İnsanı zayıflatır. Anemiye (kansızlığa) sebep olur. Diyarre, birçok hastalıkların alametidir. Mesela, anterit (bağırsak iltihabı) veya mide sıkıntısı, hazımsızlık, zehirlenme veya mikroplu hastalık olduğunu haber verir. Perhiz de, bu hastalıklara göre çeşitli olur. Mikroplu ishallerde, sulu şeyler vermeli, fakat süt vermemelidir. Yalnız bağırsaklardaki mikroplardan veya asabi sebeple osmosun artmasından ise, taze kızarmış et, çiğ veya rafadan (az pişmiş) yumurta, pirinç veya arpa unundan yapılmış şeyler, ayva kompostosu, pişkin bayat ekmek verilir. Çiğ elma, havuç, keçiboynuzu yemelidir. Önce bol su içilir. Kaynamış su, pirinç suyu veya maden suyu içirilir. Sonra karbon hidratlı gıdalar verilir. Sütlü şeyler iyi gelmez. Süt yerine sebze suyu verilir. Alüminium veya Bismütlü haplar verilir. Mikroplu ishalleri durdurmak için (Siostéran) drajeleri veya (Diyareks) hapları kullanılmakta ve iyi gelmektedir. Bağırsaktaki zararlı mikropları öldürmek 378 www.dinimizislam.com için (Sülfamisetin) hapları çok iyidir. Sebze suyu, buğday, arpa, kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kuru sebzelerden birinden otuz gramı, üç litre suda, üç saat kaynatılır. Sonra beş gram tuz konur. Süzülür. Bir litre kalır ki, bir günde içilir. Malt hulasası da iyidir. Mikropsuz ishal, iki türlüdür. 1- Madde-i gaita, köpüklü, gazlı, sellüloz parçaları ve nişasta bulunursa, (Fermantasion)lu Kolopati denir. Bunlara taze ekmek, patates, kuru sebze, hamur işi, peynir verilmez. Tatlı da azaltılır. 2- Gaita esmer, çok kokulu, amonyaklı ise, (Pütrefaksion)lu Kolopati denir. Unlu ve şekerli gıdalar verilir. Et suyu ve tavası verilmez. Beyaz et ve balık kebapları verilir. Az bal ve yoğurt verilir. Alkollü, baharlı, çay, kahve gibi tahriş ediciler verilmez. Lahana, karnabahar, domates, kabak, ıspanak gibi sellülozu fazla sebzeler de verilmez. Salata, kereviz, havuç, enginar verilir. Günlük yumurta, olgun meyveler ve komposto verilir. Fermantasiona karşı, kalsiyum, Bismutlu tozlar verilir. Pütre-faksiona karşı Bismutlu tozlar iyidir. Şiddetli ishalde albüminli su verilir. Bunun için, dört yumurta akı, bir litre suda çalkalanır. Biraz şeker ve çiçek suyu konur. Karın, pamuklu veya yün fanila ile sarılmalıdır. Ağır hallerde yatmalıdır. 12- TEVESSÜ’İ MİDE (Mide genişlemesi): Boş olduğu zaman küçülmeyen mide demektir. Mideden çalkantı sesleri gelir. Yemeklerden sonra karın şişer. Geğirme, bol kay, kabız olur. Baş ağrısı yapar. Günde iki yemek yemelidir. Arada bir şey yememelidir. Gıda hacmi en az olmalıdır. Anormal fermantasyon (mayalanma)lardan sakınmalıdır. O halde, az su içmelidir. Gazoz ve gaz yapan sıvılar içmemelidir. Çiğ sebzeler, salata, çorba, sulu şeyler, mideyi şişiren her şey yasaktır. Kara ve kanlı et, konserve eti yememelidir. Yağlı balık, iç yağı, kuyruk yağı, yağsız peynir yememelidir. Simeko veya Kompensan haplarını çiğnemek, gaza ve ağrıya karşı iyi gelmektedir. İyi pişmiş kırmızı ve beyaz et, nişastalı sebze püreleri, az miktarda pişmiş yeşil sebze, pişkin kızarmış ekmek, yumurta, şekersiz meyve kompostoları yemelidir. Açık çay, ıhlamur içilir. Büsbütün susuz kalmak doğru değildir. Yemek iki türlü olur: 1- On birde ve on sekizde iki kere yenir. Arada, açlığa dayanamazsa, çörekle, bisküvi ile bir açık çay içmelidir. 2- Üç saatte bir hafif yemektir. Öğle ve akşam, biraz kuvvetli olur. 379 www.dinimizislam.com Yemek arasında sıcak su içmelidir. Sulu hiç yenmezse, idrar yapılamaz. Mafsal (eklem) hastalığı olur. Yemeklerin midede toplanmaması, ağırlık vermemesi için yemeklerden sonra, yarım saat sağ yan üstüne yatmalıdır. Hastaneye yatırmalıdır. 13- ASİDLİ DİSPEPSİ: Mide salgısının artmasından hâsıl olur. 1940 da Berlin’de on üçüncü olarak basılmış, Doktor Domarrusün (Grundriss der inneren Medizin) kitabında diyor ki: Yemeklerden bir iki saat sonra, midede ağrı, kazıntı, yanma, tazyik hâsıl olur. Ekşi geğirmeler, ağızda, boğazda yanmalar [kabartılar] olur. Bazen, ekşi kusmalar olur. Midedeki hazım saatlerce sürer. İdrar alkali ve ekseriya bulanıktır. Asabi bozukluk olur ve vegetatif sinirlerin faaliyetleri artar. Spasmik kabız olur. Ekseriya üzüntü, hüzün olur. Mide, düodenum ülserinde ve pilor stenozunda [daralmasında] ve müzmin appendisitde de asitli dispepsi hâsıl olur. Mide ifrazını arttıran yemeklerden perhiz edilmelidir. Tuzlu, baharlı, şekerli yemekler, et konserveleri, ateşte, tavada kızartmalar, sirke, ekşi peynir, yoğurt, ispirtolu içkiler, hububat, ham meyveler, salata, koyu çay, kahve ve ıspanak, çiğ soğan gibi sebzeler ve tütün, mide ifrazını arttırırlar. Proteinli maddeler faydalıdır. Süt, bunların en iyisidir. Et, yalnız suda haşlama olarak ve ufak parçalar halinde verilir. Yumurta içilir. Taze beyaz peynir, plasmon, sanatogen verilir. Uzun zaman az tuzlu yenir. Yani, günde beş gram tuz kâfidir. Fazla miktarda karbon hidrat verilebilir. Mesela, mısır unu, pirinç, patates püresi verilir. Yağ çok muvafıktır. Çünkü, mide ifrazını azaltır. Fakat, yalnız tereyağı, kaymak, badem sübyesi vermelidir. Üç yemekten sonra birer kaşık zeytinyağı muvafıktır. Bu, kabza da mani olur. Her lokma, ufak parçacıklar halinde olmalıdır. Az ve sık yemelidir. Çok ifraz ve kay halinde su ve sulu şeyleri azaltmalıdır. İstirahat etmeli ve tevekkül ederek üzülmemelidir. Bromlu ilaçlar alarak sinirleri teskin etmelidir. Magnesium oksit, kalsiyum, karbonat, sodium bicarbonat, belladonlu ilaçlar almalıdır. Yatarken karlsbad mahlülü [litrede bir kahve kaşığı] içmelidir. YEMEK CETVELİ: Sabah: Süt, beyaz peynir, kızarmış ekmek verilir. Öğle yemeğinden bir saat evvel, bir bardak süt içilir. Öğle ve akşam yemekleri: Haşlama köfte. Haşlama et veya tavuk, yahut balık. Yanmamış yağ ile makarna, pilav. İkindi vakti: Bir bardak süt verilir. Mide ülserine karşı çok iyi ilaç, iki (Kudret narı) doğranıp, şişedeki bir 380 www.dinimizislam.com kilo zeytinyağına konur. Şişe, güneşte bırakılır. Birkaç hafta sonra, sabahları aç iken, bir çorba kaşığı içirilip, bir saat hareketsiz sırt üstü yatılır. Kudret narı, [Momardika Charantia, Bolsanaple] sarmaşık olup, çiçekleri küçük sarı, yaprakları çınar ağacının yaprağı gibidir. Meyvesi, üstü çıkıntılı, yeşil hıyar gibidir. İçi beyaz ise de, kesilince, kırmızı olur. Kırmızı çekirdekleri saklanıp, Mayıs’ta dikilir. Bu yağ, basur için de içilir. Derideki yaralara da sürülür. (Teshil-ül-menafi), sayfa 61’de diyor ki: (Biber gibi yakıcı, acı yiyince, midede yanma olursa, Karha yani ülser olduğu anlaşılır. Yalnız saf bal ve taze ılık süt bol miktarda içmekle de şifa hâsıl olur.) 14- ASİDSİZ DİSPEPSİ: Mide salgısında asidin az olmasından ileri gelen hazımsızlıklardır. Midede hafif felç veya genişleme olabilir. Yemeklerden sonra, hazım bitinceye kadar (bir iki saat) midede ağırlık olur. Geğirme, halaya çıkma pis kokulu olur. İshal, ateş nöbetleri, baş ağrısı yapar. Beden hareketleri, açık hava, kır hayatı iyidir. Mide üzerine masaj yapılır. Hiç süt vermemelidir. Mide, başka hiçbir şey kabul etmezse, o zaman süt vermek lazım olur. Her et verilir. İyi pişirmeli, kıyma ve püre halinde ve az vermelidir. Yumurta, rafadan, tavada pişmiş veya çorba içinde verilir. Yağsız balık (Barbunya, Kalkan gibi) verilir. Bayat kızarmış ekmek verilir. Nişastalı sebzeler, püre halinde verilir, yeşil sebze az verilir. Lahana, hıyar, domates, kuzukulağı yasaktır. Yağsız, çok tuzlu çorba verilir. Çok tuzlu yemeli, baharat da kullanmalıdır. Tereyağı, kaymak, zeytinyağı yiyebilir. Tatlı meyve kompostosu, mayasız taze peynir, ekşili olmayan meyve reçeli, taze üzüm yiyebilir. Üzümün kabuğu ve çekirdeği çıkarılmalıdır. Açık kahve, çay, ıhlamur, papatya çayı, turunç çiçeği çayı içilir. Yemek, sabah, öğle, akşam yenir. Sabah ve akşam yemekleri hafif olmalıdır. Yemeklerden sonra, yarım saat, sağ yan üzerine yatmalıdır. Midede ve bağırsaklarda gaz toplanmasına karşı sinir teskin edici, mesela (Belladonal) hapı alınır. Gaz emici tozlar ve (Alüjel), (Simeko) iyidir. (Festal) gibi maya tesiri yapan ilaçlarla hazmı kuvvetlendirmek de faydalıdır. YEMEK CETVELİ: Sabah: Bir rafadan yumurta, hafif çay. Öğle ve akşam: Et, sulu veya yağlı çorba, bir tabak balık veya külbasdı, biftek (sığır külbasdısı), bonfile, but, piliç, beyin, dalak veya 381 www.dinimizislam.com karaciğer kebabı, sığır eti sövüşü verilir. SEBZELER: Patates, sebze püreleri, havuç, kereviz, ıspanak, pişmiş salata verilir. Pepsin ve klorür asidi verilir. Mesela, (Asidol pepsin) tabletleri bu işi görür. Hıçkırığı durdurmak için, bir çorba kaşığı toz şekeri bir defada yutmak çok iyi geldiği 1972 de altı numaralı eczacılık mecmuasında yazılıdır. 15- ANTERİT (Karın ağrısı): Kalın bağırsakların hafif iltihablanmasıdır. Bağırsak zarları bozulur. Asabi ve mafsal ağrılı kimselerde görülür. Bazen ishal, bazen kabız olur. Madde-i gaita katıdır ve bir yabancı zarla örtülüdür. Veca, sancı vardır. Veca zamanında ateş yükselir, kay eder. Asabiyeti gidermek için sabahları, ılık (35 derecede) hamam yapmalı. Açık havada gezmeli. Evde beden hareketleri yapmalı [mesela kaza namazları kılmalı]. 1 - Mide ve bağırsakların yükünü hafifletmelidir. 2 - Bu hastalara kabız çok zararlıdır. Kabız olmamak için, mide ve bağırsaklar boş kalmamalıdır. Bunun için ekmek yemelidir. Kasap ve kümes hayvanları yenir. Taze ve yağsız olmalıdır. Kebap olmalı, fakat kuru olmamalıdır. Konserve eti yasaktır. Erimiş tereyağı yiyebilir. Yağsız balık (Pisi, alabalık, turna balığı, mezgit, karagöz balığı gibi) yenilir. Nişastalı sebzelerin yağsız püresi yenir. Yeşil sebze güç hazım olur. Süt ve sütlü, hiç verilmez. Süt, kabız yapar. Süt yerine sebze suyu verilir. Yumurta da kabız yaptığı için yasaktır. Pişmiş peynir az verilir. Maya peyniri hiç verilmez. Hamur işleri verilir. Pirinç, ekmek verilir. Fakat, iyi pişmiş olmalıdır. Yalnız; taze ve erimiş tereyağı konulabilir. Kekik ve turunç çiçeğinden başka bütün baharat, tuz ve biber yasaktır. Şeker ve pasta az verilir. Olmuş meyve yenir. Tatlı meyve kompostoları verilir. Ayva, dut, çilek gibi taneli meyveler, kabız yaptıklarından yasaktır. Su serbesttir. Açık çay, ot çayları serbesttir. Yağlı et suları, ancak ekmek doğrayarak ve az verilir. Ağır hallerde, sulu perhiz yapılır. Sebze suları verilir. Hafifleyince, nişastalı, pirinç unu verilmeye başlanır. Sonra patates, sonra umumi perhize göre yenir. Anterit için ve mikroplu, sancılı, kanlı ishal için en iyi ilaç, (Sulfamysetine) haplarıdır. Sülfamisetin, sabah, öğle ve akşam birer tane alınır. Süleymaniye Kütüphanesi, (Laleli) kısmında,3735 sayılı kitapta diyor ki, (Göbek ağrısı ve göbek kaçması ve göbekte su toplanmasına karşı, on gram şekeri, yirmi gram sadeyağ ile ezip karıştırılır, içirilir. Yahut, 382 www.dinimizislam.com Arabide Fak veya Arhun denilen ak ve yumuşak tomlan mantarı, [Beletus] kurutulup dövülür. Bal mumu ile ısıtılır. Karıştırılır. Soğuyunca, göbek üzerine yakı olarak yapıştırılır. Yahut Anason dövülüp sirke ile kaynatılır. Süzüp yanmış şap ile hamur yapılıp göbek üzerine yakı yapılır. Gayet nafidir, tecrübe edilmiştir.) Ağır bir şey kaldıran, raf gibi yüksek yerlere uzanan veya çok üzülenlerde, (Göbek kaçması) hâsıl olur. Göbek üzerine parmak ile veya ayak topuğu ile bastırıldığı zaman, altındaki damarın atışı işitilmektedir. Göbeği kaçanın, damar atması işitilmez. Başı döner. Midesi bulanır. İçine fenalık gelir. Bayılacak gibi olur. Epigastralgie denilen karın ağrısı olur. Kesiklik, halsizlik olur. Göbek kaçmasına karşı, sabah aç iken, sırt üstü yatıp, göbek açılıp, üzerine iki kat bez ve bunun üzerine, kaynar su dolu, dibi geniş çaydanlık oturtulur. Sapı bezle tutulur. Üzeri yorganla örtülür. Böyle yarım saat yatılır. Göbek yerine gelinciye, yani damar atması duyuluncaya kadar, birkaç sabah, buna devam edilir. (Fevaid-i Osmaniye)deki muska da iyidir. 16- GASTRİT (Mide nezlesi): İştahsızlık, kirli dil, ishal, sancı, göbek altında ağrı, 39 derece ateş olur. Hastalığı anlamak için radioloji veya gastroskopi yapmalıdır. Her şeyden önce çürük dişleri tedavi etmelidir. Soğuk su iyidir. Azar azar, sık sık içilir. Karbonatlı su karıştırılmış süt içilir. Birkaç gün sonra, soğuk et suyu verilir. Sonra, yumurta sarısı, daha sonra, az pişmiş et verilir. Her türlü sebze, kahve, çay, baharlı, alkollü şeyler, karbonatlı sular, aspirin yasaktır. (Phenergam) iyi gelmektedir. Mide ağrısını kesmek için, (Gastro-gut) suya damlatarak verilir. (Kitabürrahme)de diyor ki, (Müsavi miktarda kereviz, hulbe tohumları ve kimyon kavrulup, toz edilir. Aç karna su ile içilir. Yeşil nane toz toz edip, ekmek hamuru ile yoğrulur. Mide üzerine konur.) 17- GUT (Nekris): Gıdalarla alınan nükleo-protein maddelerinin hazım olunamamasından meydana gelir. Vücuttaki mayaların tesiri ile bozulup parçalanarak (Ürik asit) haline dönerler. Sağlam insanda, (Asid ürik) dokularda parçalanır. En çok, karaciğerde parçalanır. Parçalanmayan kısmı, idrar ile dışarı atılır. Nekris hastasında, (Ürik asit) maddesi kanda toplanır. Bu (ürisemi) hali, idrarla atılamadığını gösterir. Bunun sebebi, bu asidin, suda az eriyen, izomer bir aside dönmesidir. Sağlam insanın kanında ürik asit, litrede iki ile beş santigram arasındadır. Nekrisde ve böbrek taşı olanda ise, bir litre kanda yedi ile on iki santigram arasında olur. Önce ayak başparmağında ve tabanda şiddetli ağrı, kriz olur. Kriz, geceleri artar. Sabah azalır. Ayak başparmağı kızarır, şişer. Deri parlar. Hastalık yerleşince, krizler [veca ve sızlama] başka mafsallara 383 www.dinimizislam.com [eklemlere] yayılır. Şişer, şekilleri değişir. Halsizlik, baş ağrısı, böbrek taşı, damar hastalığı, kalb hastalığı, şeker hastalığı, böbrek hastalığı hâsıl olabilir. Kriz olan yer hiç hareket etmeyecek. Sülük koymamalı, tentürdiyot ve yakı kullanmamalıdır. Kuru fanila ile, pamukla sarmalıdır. Büyük mafsal şişerse, çok temiz iğne ile su almalıdır. Veca kesilir. Eskimiş hallerde, beden hareketleri yapılır. Ilık su banyosu, friksiyon, masaj yapmalıdır. Ağrı zamanında: Yemek vermemelidir. Bol içecek vermelidir. Her yarım saatte bir olarak, günde iki üç litre içmelidir. Kiraz sapı, keten tohumu, çayırgüzeli, mısır püskülü çayları içilir. Limon suyu, şerbetler, sebze suları içilir. Nöbet atlatılınca, yağsız süt, iki litre süt, bir litre arpa suyu verilir. Hafifleyince komposto, daha sonra, pırasa çorbası veya patates çorbası, nişasta, pişmiş salata verilir. Daha iyi olunca ete başlanır. İçecek olarak, limon suyu verilir. Her gün ihtikan (lavman) yapılır. Ağrı nöbeti bitince, müshil verilir. Nöbet olmadığı zamanlarda, karışan başka hastalıklar tedavi edilir. YASAK OLANLAR: Fazla et, unlu, oksalik asitli, asetik ve laktik asitli, proteinli gıdalar yasaktır. Ciğerci etleri, karaciğer, böbrek, beyin, dalak yasaktır. Av etleri, konserve etleri, yağlı balıklar, az pişmiş ekmek, kakao, çay, kahve, çikolata, nişastalı sebzeler (nohut, fasulye, bezelye, bakla, mercimek) yasaktır. Hamur işi az yiyebilir. Kuzu kulağı, ravend, yeşil fasulye, tere, patlıcan, mantar, kereviz, kakao, şalgam ve sirke, süt, yumurta, alkollü meşrubat yasaktır. Çikolata, antibiotikler ve B12 yasaktır. ZARARSIZ OLANLAR: Balıklardan, pisi, dil, kalkan, merlan (mezit), stronkilos, su tavuğu, taze morina, kaya balığı, turna, tatlı su hanyası, alabalığı, piliç yiyebilir. Yirmi sekizinci sırada bildirdiğimiz zayıflama perhizi yapılmalıdır. Sebzelerden, patates, havuç, hindiba, çiğ veya pişmiş limonlu salata, yer elması, enginar, karnabahar yiyebilir. Domates ile ıspanak az yemelidir. YEMEK CETVELİ: Sabah: Süt, kızarmış ekmek, tereyağı. Öğle: Turşu, turp, domates, patatesli külbasdı, makarna, pişerek yapılan bir peynir, meyve kompostosu, bisküvi, yüz gram kızarmış ekmek. On altıda: Hafif çay, tereyağlı çörek. Akşam: Sebze çorbası, pirinçli, pişmiş salata, portakal, yüz gram ekmek, en sonra sıcak bir ot çayı içilir. İlaç olarak sodium salicylat, aspirin, atofan, (Colchicine) 384 www.dinimizislam.com komprimeleri verilir. (Butazolidine) drajeleri, (Sodofan) iğneleri verilir. Eczanelerde bulunan (Benemid) hapları, yahut (A.C.T.H.Byla) iğneleri, (Amplivix) ve (Zyloric) tabletleri çok iyi gelmektedir. Devamlı incir yemelidir. Nekris hastalığını mafsal romatizması ile karıştırmamalıdır. Mafsal romatizması mikroptan veya zehirlenmeden olur. Toksik ise, antibiotik ve sülfamid verilir. İkincisinde Nekris tedavisi yapılır. Her çeşit romatizma ve sinir ağrıları, bel, kol ve boyun tutulması için, 1. cm. (Finalgon) veya (Ben-gay) merhemi ile ovmak çok iyi gelmektedir. 18- KUM SANCISI: Hücrelerde, gıda maddelerinin noksan yanmasından kum hâsıl olduğu gibi, azotlu maddelerin noksan parçalanmasından da asit ürik kumu hâsıl olur. Böbreklerde şiddetli veca olur. Ağrı bel ve karına yayılır. İdrar az, bulanık, bazen kanlıdır. Kay olur. Ürat bulunan idrar, sarı kırmızı olur. Isıtınca, ürat eriyip, berrak olur. Soğuyunca tekrar bulanır. Ürik asidi en az yapan süt, yumurta, yeşil sebze ve tatlı meyvelerdir. Bilhassa, kuru incir, çok faydalıdır. En çok yapan ise, genç hayvan etleri, jelâtinli etler (baş, ayak, deri), ahşa, beyin, karaciğer, böbrek, işkembedir. Bunlarda çok nüklein vardır. Nükleinin parçalanmasından, ürik asit kolay meydana gelir. Ekmek ve et de oldukça ürik asit yapar. Yasak olanlar - Genç hayvanlar (dana, güvercin palazı, kuzu, oğlak, genc kuşlar, piliç yasaktır.) Jelâtinli etler (dana başı, paça, peltelenmiş et suyu), iç organ etleri (beyin, böbrek, dalak, karaciğer, işkembe, sucuk), konserve etleri, mantar, çikolata ve ekşi meyveler, sıcak meşrubat, sıcak kompres koymak yasaktır. Ekmek, sebzeler (mercimek, fasulye, bakla, bezelye) az verilmelidir. VERİLECEK YEMEKLER: Büyük hayvan etleri (sığır, koyun), taze av etleri (tavşan gibi), kümes hayvanları, çok taze balık, soğuk süt, yumurta verilir. Yeşil sebze, patates, tatlı meyve bilhassa kuru incir verilir. Taze peynir verilir. Kahve, gazoz yasaktır. Hafif ılık çay verilir. Her gün iki üç litre bol su içmelidir. Limon suyu ve mide sodası vererek idrarın asitliği azaltılmalıdır. PH 6’dan aşağı olmamalıdır. İlaç olarak piperazine, (A.C.T.H.) ve (Cortisone) iğneleri faydalıdır. Süleymaniye Kütüphanesi (Laleli) kısmında,3735 sayılı kitapta diyor ki, (Üç gün beşer gram Ravend-i Çini tozu yutunca, incir, mesane taşını eritir ve idrar yollarını temizler. Akkavak yaprağını çay gibi hazırlayıp içmek de böyledir. Kadın sütü bal ile karıştırılıp içilirse, mesanedeki taşları eritir.) Almanya’da yeni yapılan (Nieron) adındaki haplar, böbrek taşlarını 385 www.dinimizislam.com parçalamakta, bunları ve kumları dökmektedir. Bu ilaç, günde üç defa yemeklerde birer hap alınmaktadır. İçinde, (verge dor) denilen altın kamış otunun çiçeği ve (Ammi) denilen mısır anasonu meyveleri ve (Saxifrage) denilen taşkıran otu ve (Souci) denilen Ayn-ı safa otu ve (Bugrane) denilen kayış kıran otunun kırmızı çiçekleri ve (Garance) denilen kökboya kökü vardır. Bunları kaynatıp suyunu içmek de taş ve kum düşürür. 19- OKSALAT KUMU: Çok sebze yemekten hâsıl olur. Bilhassa oksalat (hummaz) bulunan sebzeler yasaktır. Kuzukulağı, ıspanak, beyaz fasulye, semizotu, elma, armut, frenk üzümü (ahududu), kiraz, vişne, çilek, yasaktır. Domatesin zararlı olmadığı anlaşılmıştır. Biber, çikolata, kakao yasaktır. Mesane ve böbrek hastalığı yoksa, her et, bilhassa beyaz et verilir. Kepeksiz beyaz ekmek yemelidir. Sultan dördüncü Muhammed han zamanında hâkim başı iken 1669’de Yeni şehirde vefat eden Doktor Salih efendinin (Gayet-ül-itkan) kitabını, Mustafa Ebülfeyz efendi, 1728’de, Arapçadan Türkçeye tercüme ettirerek (Nüzhet-ül-ebdan) adını vermiştir. Gayet güzel hat ile yazılmış ve 850 sayfa olan bu kitabın bir nüshası Türkiye gazetesi kitaplığında mevcuttur. Bu kitapta diyor ki: Böbrek taşı yapan gıdalardan perhiz etmelidir. Taş hâsıl olmasını men eden şeyler yemelidir. Buzağı eti ve oğlak eti, yumurta sarısı, kaya balığı, fıstık, acı badem, şam fıstığı, zerdali ve kayısı çekirdeği, incir, siyah nohut yemelidir. Ebe gümeci, maydanoz, kuşkonmaz, hindiba yemelidir. Yemeklere tarçın koymalıdır. Tatlı yemelidir. Ayda iki kere müshil almalıdır. Müshillerden hıyarışenbih, kudret helvası, gül şurubu, ravend, terementi münasiptir. Kırımtartarı ravendli şekerle vermelidir. Böbrek taşına karşı en iyi ilaç terementidir. Taşları paralar. Terementi dört gram ve ravend bir gram, tarçın yarım gram, meyankökü ve altın otu, yani ipeka yirmişer santigram hap yapıp haftada bir kere bir gram vermelidir. Sarı sabır bir dirhem ve ravend ile garikon birer buçuk dirhem ve mahmude, yani skamone on iki santigram ve tarçın, sümbül ve mustakiden, yani damla sakızından, meyankökünden yirmişer santigram, kafi miktar terementi ile hap yapılıp, haftada bir kere bir dirhem verilir. Yahut dört gram hıyarışenbih balını iki gram terementi ve yarım gram meyankökü, kâfi miktar şeker ile karıştırıp bir defada içmelidir. Taşı parçalamak için, sassafras ağacı kabuğu, taragyon, yani peninla zamkı, maydanoz, raziyane, ventilla, turp, betonika, yani yer pırasası, baldırı kara, yer sarmaşığı, yapışkan otu, altın otu, katır kuyruğu çiçeği, sarmaşık tohumu, acı badem, kara nohut, zerdali çekirdeği, ağaç kavunu çekirdeği, kaküne, yani güvey feneri veya frenk yasemini, terementi, kahrüba, kırımtartar tuzu, tuzruhlu su, zaçyağlı 386 www.dinimizislam.com su, ağaçkavunu, limondan herhangi birini vermelidir. Terementiden ceviz kadarını şekerle veya menekşe şerbeti ile içmek çok faydalıdır. Tecrübe edilmiştir. Terementinin taş düşürdüğü Fransızca tıp kitaplarında da yazılıdır. Yer sarmaşığı çayını veya tozunu her sabah kullanmak da çok faydalıdır. Her sabah on iki adet arı-ar, yani ardıç tohumu yutmak ve hatmi kökünü üzümle kaynatıp içmek ve incir yemek de çok nafidir. Tecrübe edilmiştir. (Teshil-ül-menafi)de, 27 ve 153. sayfalarında diyor ki, (Böbrek taşını parçalamak için şekerli karpuz suyu içmelidir. Mantar, kaymak, herise yani keşkek, cübün yani beyaz peynir, balık, pelte ve sütlü şeyler böbreklerde taş ve kum yapar. Bunları yememelidir. Tuzlu, kireçli su içmemelidir. Bayat et, sığır, tavşan eti, pirinçli yemekler yasaktır. Kara nohut suyu veya tarçın suyu veya mahleb, yani andız otu, anason ve kimyon ve hulbe, yani buy tohumu yenir veya suları içilirse ve çemen ekmek ile yenirse, böbrekteki ve mesanedeki taşları parçalayıp döker. Siyah turp rendelenip sıkılır. Suyu, aç iken birer çay bardağı, birkaç gün içilir. Büyük, küçük taşları eritir. Tecrübe edilmiştir. Hulbe, dört defa su ile kaynatılır. Her defa suyu atılır. İnce toz edilip, havanda kuyruk yağı ile karıştırılır. Hafif ısıtılıp, içine yüzerlik tohumu tozu ve şeker karıştırılır. Cilde sürülünce, mafsal ağrısı, şiş, öksürük, karın ağrısı, yara ve çiban iyi olur, yinirse, idrar söker. Böbrek taşlarını parçalar. Öksürüğü keser.) Teshil kitabını Hakikat Kitabevi bastırmıştır. Sabahları, aç iken bir fincan zeytinyağı içmek de, kum döker. 1972’de Parisde basılmış olan (Dictionnaire pratique Thérapeutique) kitabında Magnésium, Vitamine B6, aspirin, Bleu de metiléne tavsiye etmektedir. 20- HEMOFİLİ (Kanama): Kendiliğinden veya yaradan, çıbandan kan akmasıdır. İrsi veya sonradan olabilir. Bazen, deri altındaki damarcıklardan akar. Bazen, mafsal yerlerine akar. Ekseriya burun, diş etleri kanaması o kadar çok olur ki, ölüme sebep olabilir. Bağırsak ve rahim kanaması nadir görülür. Kanın alyuvarları azalmıştır. Formül lökositler normaldir. Kanın pıhtılaşma kabiliyeti azdır. Kanda hematoblast sayısı artmıştır. Sahil yerlerde oturmalı, kuvvetli yemelidir. Taze ve kanlı et yemelidir. Kemik suyu, sığır ayağı haşlaması vermelidir. Bunlarda jelâtin çoktur. Kanın pıhtılaşmasını arttırırlar. Taze buğday, çavdar ekmeği, bulgur yemelidir. Mısır yasaktır. Yeşil sebze çok yemelidir. Bilhassa taze ıspanak, sirkeli salata yemelidir. Ekşi meyve iyidir. Frenk üzümü (ahududu), kiraz, limon, 387 www.dinimizislam.com portakal yemelidir. Konserve, salamura (tuzlama) yasaktır. Suyu ve her şeyi az içmelidir. Burun kanamasında başı geriye eğmemeli, oturup ileri eğmelidir. Burun deliklerini birer birer silmelidir. Baş ve şehadet parmaklar ile burnu sıkmalıdır. Bir pamuğa kan kesici toz serpip burna sokmalıdır. İlaç olarak, her iki ayda bir, deri altına yirmi santimetreküp serum zerk edilir. Deri kanamalarında, önce tuzlu su ile yıkayıp temizlenir. Sonra, (Thrombase Rousel) denilen kutulardaki, ampuldeki sıvı, şişe ağzı kesilip, şişeye dökülür. Çalkalayıp, iyice eritilir. Gazlı bez veya pamuk, bununla ıslatılıp, kanayan yere konur. Buruna sokulur. Kanı keser. İki ampullük kutu halinde satılmaktadır. Bayerin (Manetol) ampulleri erimiş, hazır olarak satılır. Daha kolay kullanılır. Beş ampullük kutu halinde satılmaktadır. (K) vitamini bulunan ilaçlar, mesela, (Vitabiyol K) da faydalıdır. (Hemeroid) denilen kanlı basurda, makattan az veya çok kan akar. Basur kanına karşı en iyi ilaç perhizdir. Baharat, biber, kabuklu hayvanlar, midye, tahan [tahin], bayat av etleri, domuz eti, alkollü içkiler ve tavada, yağda kızartmalar, çay, kahve ve soğuk su yasaktır. Unlu az yemelidir. Ekmek ve patates zararlıdır. Sellülozu çok gıdaların hazmı güç olur. Bunun için, lahana, karnabahar, kuzukulağı, ıspanak, domates, helvacı kabağı, pırasa, kuşkonmaz yememelidir. Taze yumurta, komposto, reçel, peynir, şeker, ılık meyve suyu, tereyağı, yağsız balık, taze et, sebze, meyve yemelidir. Çok istirahat etmelidir. Üzüntü, uykusuzluk ve dimağı yorgunluk ve soğuk meşrubat basura zarar verir. Hafif müshil olarak ravend, podofillin, hind yağı vermelidir. Müshil tuzları kullanmamalıdır. Otuz ikinci sayıdaki, prostat perhizine uymalıdır. Üzüm iyidir. Her gün sıcak su ile yıkanmalıdır. Kanı ve ağrıları kesmekte atkestanesi [maron dind] çok faydalıdır. At kestanesi romatizmaya da iyi gelmektedir. Birinci sultan Mahmud hanın sertabibi olan Hayati zade Muhammed Emin efendinin Veli-ahd üçüncü Osma’na verdiği basur hapı fayda vermişti. Şöyle idi: Kara helile [mirobalan] bir gram, sarı helile bir gram, belile veya belilec bir gram, makul-i ezrak [Bdellium] denilen zamk altı gram, toz edilip pırasa ile kaynamış su ile hamur ve yirmi hap yapılır. Her gece yatarken iki hap yutulur. Yahut elli gram kara helile, kahve gibi kavrulup el değirmeninde toz edilir. Yatarken ve sabah aç karna birer gram yutulur. İshal yapıp pis kanları çıkarır. Bir daha kan gelmez. Ağrı kesilir. (Nüzhet-ül-ebdan) kitabının sahibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, (Basur akmaz ise, pis kanı akıtmalıdır. Yer fesleğeni, yapışkan otu, sığırdili, incir yaprağı, buhur-ı Meryem kökü, yani cyclame, kantaryun-ı 388 www.dinimizislam.com sağır kaynatıp içilir veya buğusuna oturulursa kanı akıtır. Basurun ağrısını kesmek için, makat üzerine kavak [Populeum] merhemi sürülür. Bu merhemin kavak tomurcuğundan nasıl yapıldığı Fransızca formülerde yazılıdır. Tereyağı ve gül yağı sekizer dirhem, esfidac yani üstübec dört dirhem merhem yapıp sürmek de faydalıdır. Menekşe yağı ve gül yağı ve pamuk tohumu merhemi de iyidir. Ebegümeci yaprağı, papatya ve sığırkuyruğu, yani bouillon blanc yaprağı ve keten tohumu su ile kaynatıp lapa yaparak sürmek veya buğusuna oturmak da ağrıyı keser.) (Teshilül-menafi)de, (sıcak şey [beze sarılı sıcak ince tuğla] üzerine devamlı oturmak ağrıyı ve şişleri izale eder) yazılıdır. Çok okuyanlarda, çok düşünenlerde makattan gelen kan faydalıdır. Dimağa toplanan kanın tazyikini azaltarak, beyin kanamasına mani olur. Kaba etler arasına pamuk koyup, yatılırsa, bu kan kesilir. Kan kusmada, hareket ettirilmez. Buzlu bir şey içirilir. Vitamin K, kardeşkanı kan kesicidir. Anti-koa-gülan ilaçlar çok iyi, fakat tabip nezareti lazımdır. 21- İKTER KATARAL (Safra yolu nezlesi ile sarılık): Deri ve zarlar, gözler sararır. Çünkü safra, kana karışmıştır. Safra yolu az çok tıkanarak, safra yolunun spasmından veya nezlesinden (mikroplanmasından) hâsıl olur. Bağırsaklarda her zaman bulunan mikroplar safra yoluna geçerek, safra yollarında infeksiyon (fesad) yapması ile olur. Bazı ilaçların çok kullanılması da karaciğeri bozmaktadır. Sülfamidler ve bazı antibiotikler böyledir. İdrar koyu renklidir. Gaita renksizdir veya çok boyalıdır. Nabız yavaştır. Kaşıntı ve hazımsızlık, kay ve kanama olur. Sağlam insanda, safra boyaları, bağırsakta redüklenerek idrobilirübin ve ürobilin haline döner. Safra bağırsağa gelemezse, ürobilin hâsıl olmaz. Bu hal ise nadirdir. Sağlam idrarda, çok az ürobilin bulunur. Sarılıkta, miktarı artar. Sağ böğürde ağrı olunca, idrarda safra boyası (bilirübin) aranır. İdrarda bilirübin bulunması, kana geçtiğini, sarılık olduğunu gösterir. İdrarda safra tuzları bulunur. Buna, boya ve tuz sarılığı denir. Bu sarılıkta kanda kolesterin miktarı artar. İdrarda safra tuzları yoksa yalnız boya sarılığıdır ki, safra ile ilgisi yoktur. Sağlam insan kanında bilirübin yoktur. Bazı kimselerde az bulunur ve bozukluk yapmaz. Safra yolu tıkanınca, kanda birikir. Elli binde bir olunca idrara geçer. Safra kesesi kuvvetsiz ise, safra söktürücü maddeler verilir. Taze tereyağı, kaymak, yumurta sarısı, zeytinyağı verilir. Yağlı, tavada 389 www.dinimizislam.com kızartma, baharat, alkollü içkiler, kahve, çay verilmez. Tavada kızartmalar çok zararlıdır. Spazm sebebi ile olan sarılıkta, safra söktürücüler verilmez. Süt, kaymak, tereyağı, iç yağı, zeytinyağı, yumurta, fırında pişmeler, yağlı balık, pastalar, ceviz, fındık, badem gibi yağlı meyveler, çiğ portakal ve şeftali verilmez. (Buscopan), (Tribrom) gibi Antispasmodik ilaç verilir. Et ve yağ yenir. Sebze suyu, sebze püresi ve yeşil sebze yenir. Hamur işi verilir. Süt az verilir. Yumurta yasaktır. Süt fermantasyon yapar. Pişmiş meyve verilir. En sonra, iyi pişmiş et yenir. Alkali, bikarbonatlı su içmeli, her gün müshil vermelidir. Her sabah aç karna, bir su bardağı serin suda, bir kahve kaşığı dolusu (Karlsbad tuzu) eritip içmelidir. Safra yollarını açar. Yarım gram sodium salisilât ve yarım gram sodium bikarbonat karışımı paketlerden her gün üç adet, su ile yutmalıdır. Safra söker. Karaciğeri kuvvetlendirmek için (Bilsan) veya (Metikodin), (Dycholium) yahut (Sülfarlem) veya tercihan (Fosepar) hapları vermelidir. (Bilagit) hapları, (Boldo) otunun yaprakları kaynatılıp içilirse, safra yollarını açar ve hazmı kolaylaştırır. Hazmı kolaylaştırmak için ve gaz için (Festal) hapları da iyidir. Kaşınan yerlere (Saltazinç) losyonu veya sirkeli su sürmelidir. (Doxergan) veya (Polaramine) hapları almalıdır. [8 ve 39. hastalıklara bakınız!]. 22- İKTER HEMOLİTİK (Boya sarılığı): Karaciğerde bir bozukluk olmadığı halde, kan boyalarının değişmesi demektir. Çok defa zararsız ise de, vahim sarılığa ve kansızlığa dönebilir. Dalak şişebilir. Hemati (alyuvarlar) çabuk harap olur. İdrarda ürobilin bulunur. Deri saman sarısıdır. Gaita çok renklidir. Kaşıntı yoktur. Kanda kolesterin normaldir. Yani 1,2 gram ile 1,8 gram arasındadır. Kolesterini bol şeyler yemelidir. Verem hastasının perhizine bakınız. Sıcak su banyosu, friksiyon iyidir. Açık hava, istirahat ve çelikli şuruplar ve karaciğer hülasası verilir. 23- VAHİM SARILIK: Mikroptan ileri gelir. Bulaşıcıdır. Kalb çok zayıflar. Her şeyden önce, kalbi kuvvetlendirmelidir. Kendiliğinden zehirlenmeği önlemelidir. Bunun için bağırsakları soğuk su ile yıkamalıdır. Çok su içmelidir. Yatakta istirahat lazımdır. Çok miktarda (Extrait Hépatiue) yani karaciğer hülasası ve K vitamini ve cortisone (Kortizon) verilir. Hastalığa yakalanmamak için, eller, çamaşırlar ve hala temiz olmalıdır. Kalçaya (Gamma-globuline) yapmak bir ay korumaktadır. 24- ENFEKSİYON (Sâri hastalıklar): Bulaşıcı hastalıklarda sindirim 390 www.dinimizislam.com organı zayıftır. Kolay hazım olan şeyler verilmezse, bağırsaklardan, kana mikrop girer. Bunun için süt perhizi verilir. Süt de ağır gelirse, sebze suları, hububat suları verilir. Sütlü çay, sütlü kahve de verilir. Hastanın ateşi tabii hale (37 C) düşünce, yumurta ve bol et verilir. Mesela, beyin, dalak, çikolata, bonfile, piliç, dana gibi kolesterini bol şeyler, günde bir kere verilir. Sonra, sütlü, tereyağlı hububat püreleri verilir. Püre ağır gelirse, muhallebi, sütlaç, nişastalı pelte verilir. Az miktarda ve sık sık yemelidir. Yağlı et suyunda, kuvvet verici tuzlar vardır. İdrarda albümin yoksa, karaciğer ve kalb yıpranmamış ise, verilmelidir. Bulaşıcı hastalıklar ateş yapar. Ateşi düşürmek için (Piramidon) veya (Optalidon), (Veramon) hapları verilir. Mikropları öldürmek için (Ultra dizayin) veya (Diyazinol) gibi haplar veya (Antipen), (Penisilin) iğnesi yapılır. (Dürenat), (SP3) ve (Sülfagenisil-V) hapları çok iyidir. Sâri [bulaşıcı] hastalıklardan korunmak için, aşı, serum yaptırmak, anti-biyotik, sülfamid kullanmak lazımdır. Doğar doğmaz B.C.G. verem aşısına, üç aylık olunca, kabakulak, beş aylık olunca diğer aşılara başlanabilir. Yapılan aşılar, sıhhat karnesine yazılmalıdır. Cilt ve böbrek hastalığı geçinceye kadar hiç aşı yapılmaz. Bir aşı yapılırken, başka aşı yapılmaz. Sâri hastalığa yakalanmış veya yeni kurtulmuş olana aşı yapılmaz. Aşıdan ateş olursa, aspirin verilir. Cilt kızarır, şişerse, alkollü bez [kompres] konur. İnsan kanının (Gamma globülin) maddesi, sâri hastalıklar ve alerji halleri için aşı olarak kullanılmaktadır. Her yirmi günde bir yalnız adaleye yapılır. Çiçek aşısı 4 ile 12 ay arasında yapılmalıdır. Aşıdan 4 gün sonra kızartı (Papule), altıncı günde kabarcık (Vésicule), 8-11 inci günlerde kayh, cerahatlanma (Pustule) ve ateş, bezlerin şişmesi (adénite) ve on beşinci günde kabuk hâsıl olur. Ateşin artmaması için, çiçek aşısını yaz aylarında yapmamalıdır. Kabuk 21 inci günde düşer. Yedi ve yirmi bir yaşlarında ve salgın zamanlarında tekrar aşılanmalıdır. Ekzemalı kimselere ve lösemiklerde çiçek aşısı yapılmamalıdır. Çiçek aşısı 1762’de Müslüman Türkler tarafından keşfedildi. 1796’de Jenner bu aşıyı Avrupa’ya götürdü. Haksız olarak çiçek aşısını bulan kimse ünvanını aldı. 25- EKZEMA: Kaşıntılı, kanlı deri yarasıdır. Sulu veya kuru olur. Çabuk veya yavaş meydana gelir. Deri kızarır. Su, cerahat akar. Kabuklanır. Bir yerde olur veya bütün deriyi kaplıyabilir. Hazım bozulur. Kısa ateş yapar. Çok acı kaşınabilir. Bedenin her yerinde olabilir. Hastanın alerjisi ve alerjiye sebep olan şey aranmalı, bunlar yok edilmelidir. Yapılan testlerle kati teşhis elde edilememektedir. 391 www.dinimizislam.com Soğuktan korunmalıdır. Rivanol binde bir eriyiği ile ıslatılmış bez sarmalıdır. Su temas etmemelidir. Mide ve bağırsak zarlarından zehirlenmeyi önleyecek perhiz yapmalıdır. Mide-bağırsak zarları ile, dış derimiz arasında, sıkı bağlılık vardır. Mide ve bağırsaktaki bozukluklar, dış derideki gösterileri ile tanınabilmektedir. O halde, ekzema, sivilce, kaşıntı, sedef hastalığı, deri yağlanması, çıban prürigo (kaşıntılı kabarcıklar), deri kaşınması, kurdeşen ve baras gibi cilt hastalıklarında, sindirim yollarından biraz zehirlenme yapabilecek gıdalar yasak edilmelidir. Midede, bozuk asitler meydana gelmesine sebep olacak gıdalar da yememelidir. Çok kimseler, balık, çilek ve haram olan midye gibi maddelere karşı hassas olur. Böyle şeyler verilmemelidir. Yavaş yavaş ve iyi çiğnemelidir. Yağsız, kızarmış et, piliç kebabı, patates, hamur işi, pirinç, yağsız pişmelidir. Sebze yağsız pişmeli, yerken taze tereyağı koymalıdır. Pişmiş veya çok olgun meyve yemelidir. Yağlı ve yağda kızarmış vermemelidir. Lahana, baharat, salça, turşu, mayalı peynir, çikolata, alkollü içkiler yasaktır. (Anti-histaminique) haplar, tedaviye yardımcı olmaktadır. On binde bir permanganatlı su ile yıkamalıdır. Kunfüz, yani kirpi eti yemenin yukarıda yazılı cilt hastalıklarına ve gelincik, yani fil hastalığına iyi geldiği, (Hayatül-hayvan) kitabında yazılıdır. Hanefi ve Hanbeli mezheplerinde kirpi yemek haramdır. Hasta, diğer iki mezhepten birini taklit ederek yiyebilir. Kirpi suya konur. Başını sudan çıkarınca boynu kesilir. 26- MİGREN (Yarım baş ağrısı): Zafiyetten ileri gelir. En çok, sinirleri, hücre sindirimi zayıf olanlarda görülür. Başın yarısı şiddetli ağrır. İştahsızlık, kay ve kabız olur. Ağrı durunca hiçbir şey yoktur. Gıdaların parçalanmasından hâsıl olan zehirleri dışarı atamaz. Bazı insanlarda, yumurta, süt, balık, peynir ve bazı gıdalardan birine karşı anaflaksi, hassasiyet vardır. Bunu yiyince baş ağrısı ve öteki alametleri hâsıl olur. Albüminli gıdalar yasaktır. Üç yemekten bir saat önce yarım gram pepton vermelidir. Albümine karşı anaflaksiyi önler. Deriyi her gün ılık su ile ovmalı, haftada iki kere ılık su ile hamam yapmalıdır. Hazımsızlığı önlemelidir. En iyisi, sebze perhizi yapmaktır. Sebze çorbası, püresi vermelidir. İyi pişmiş kırmızı et veya suyu verilebilir. Beyin, paça verilmez. Yağsız balık, meyve yemelidir. İyi pişmiş kızarmış ekmek, az yemelidir. YASAK OLANLAR: Yumurta, turşular, av hayvanı, hamur işi, salata, peynir, çörek, kızartmalar, baharat, kaymak ve tereyağı yasaktır. Süt, çok defa, iyi gelmez. Kahve, çay, alkollü meşrubat vermemelidir. Deri altına 392 www.dinimizislam.com (Histamine) yapılması, birçok hastaya iyi gelmektedir. Kalsiyum bileşikleri tedaviye yardımcı olmaktadır. Bellergal hapları da iyi gelmektedir. 27- NEVRASTENİ: Sinir hastalığıdır. Sinir sisteminin hepsi bozuktur. Çok yorulmaktan, sıkıntı ve heyecanlardan olur. İrsi de olur. Ağır hastalıktan kalkınca da, arıza olarak kalabilir. Yorgunluk, yataktan halsiz kalkmak, başın tepesinde ağrı, gelip geçici ağrılar, evham, korku halleri, hazım zafiyeti, bağları gevşeyerek bağırsakların düşmesi, kabız, hafif uzun süren bağırsak nezlesi, unutkanlık, umumi zafiyet, halsizlik, damarları açıp büzen sinirlerin zafiyeti görülür. Yüzü, birdenbire kızarır veya solar. Elleri, ayakları soğur. Bazen çok terler. Kalb çarpıntısı, nefes darlığı, yürek sıkıntısı olur. Duş, hamam, ovma iyidir. Zihni ve bedeni istirahat lazımdır. Tenbih edici, harekete getirici ve hazmı güç gıda yememelidir. Açık yerlerde oturmalı, teselli edici, kuvvet verici kimselerle konuşmalıdır. Fosfatlı, çelikli gıda ve ilaç vermelidir. Sabah gevşekliğini gidermek için, (Validol)u şekere üç damla damlatıp, her sabah yemelidir. Kınakına ile kuru üzüm kaynatıp, yemeklerden yarım saat önce içmelidir. (Anxiété) denilen korku, sıkıntı için trankilisan haplar iyidir. Bromür, afyon ve morfin vermemelidir. (İberol) hapları kanı ve sinirleri kuvvetlendirir. Ruhi tedavi, nasihat çok faydalıdır. Her gün yarım saat istirahattan sonra, ılık banyo yapmalı, sonra gezmelidir. Yayla hayatı iyidir. Deniz iklimi iyi gelmiyor. Elektrik tedavisi de iyidir. Gaz yapıcı şeyler yememeli, gazoz içmemelidir. Kahve ve tütün içmemelidir. Her gün çok defa, (Estagfirullah min külli mâ kerihallah) okumalıdır. 28- ŞİŞMANLIK: Şişmanların yüzde otuzu şeker hastalarıdır. Ağırlığı, normal ağırlıktan yüzde on [% 10]’dan fazla olan kimseye şişman denir. Boydan yüz elli santimetre çıkarıp kalan dörde bölünür. Bölüm yüzden çıkarılır. Kalanın boydan farkı, tabii ağırlığı gösterir. Kadının tabii ağırlığı, erkekten birkaç kilogram azdır. Boza, şıra gibi mayalanmış şeyleri içmemelidir. Yağ yapan maddeleri (şekerli, unlu şeyleri) yememelidir. Tuzsuz yemelidir. Tuz iştaha açar. Diğer maddeleri az yiyebilir. Sıkı perhiz yapmamalıdır. Zafiyete sebep olup hazım da bozulur. Bu da, kendi kendine zehirlenme yapar. Latif şeyler yemelidir. Yalnız süt veya sebze perhizi yapmamalıdır. Beş türlü perhiz vardır: A) ÇOK YİYENLERİN PERHİZİ: Günde iki kere yemelidir. Bir yemekte: Sirkeli, limonlu salata, domates, kereviz, hıyar, sirkeli sebzeler, turp. Hepsi yüz gramdır. İstediği şekilde bir yumurta, iyi pişmiş et veya 393 www.dinimizislam.com balık. Et miktarı, hastanın kilosu kadar gram olacaktır. Yağsız et suyu, pişmiş meyve yenir. Kuru meyve yasaktır. B) AZ YİYENLERİN PERHİZİ: Her yemekte: Bir tabak et, bir tabak sebze, bir tabak meyve. Karbonhidrat ihtiyacı, taze meyve ile alınmalıdır. C) AZ ŞİŞMANLARIN PERHİZİ: Her yemekte: Bir yumurta veya elli gram balık, bir tabak et, yeşil veya nişastalı sebze yüz gram. Meyve yemelidir. Sıcak su ile hamam yapmalıdır. D) ÇOK ŞİŞMANLARIN PERHİZİ: Birinci gün müshil verilir ve yalnız su ile perhiz yapılır. İkinci gün müshil verip sebze püresi, suyu verilir. Sonraki günlerde iki yemek verilir. Her yemekte: Sebzeli turşular, (Sirkeli sebze, domates, kereviz, hıyar, salata, turp, hepsi yüz gramdır.) Bir yumurta veya balık, bir et, sabah sebze, akşam yüz yirmi gram kızarmamış patates, meyve ve kahve. İki yemekten sonra açlık olursa, kahve veya süt veya bir yumurta ve meyve yenebilir. Ekmek yasaktır. Yemek arasında su içmemeli, bir saat önce yalnız su içilir. Yağ yapan şeyleri, mesela, ekmek, hamur işi, tatlı, tereyağı yememelidir. E) NORMAL KİLOSUNDA OLANLARIN PERHİZİ: Otuz gram tereyağlı ekmek ve sütlü kahve ile sabah kahve altısı yapılır. Öğle ve akşam yemeklerinde: İki yumurta veya balık, seksen gram et, yeşil sebze veya yüz gram nişastalı sebzeler, yoğurt, yirmi gram taze peynir. Arzu edilen bir meyve (muz yasaktır), kırk gram ekmek ve kahve. İkindi kahve altısı - Galeta ile çay. Su, yemek arasında içilir. Şurup içilmez. İstenilen ağırlığa ininceye kadar, bu perhize dikkatle devam etmelidir. Haftada, bir kilodan fazla zayıflamamalıdır. İştiha kesici ilaç kullanmak faydalı değildir. Perhiz esnasında, atar damar tansiyonu on dörtten aşağı düşmemelidir. Fransız tıp akademisi üyesi profesör Doktor Andre de Gennes 1964 Nisan ayında yaptığı konuşmada, (Ağırlık, boydan otuz kilo fazla ise, kalb fazla yorulur. Tehlikeli olur. Veremden daha korkunç olur. Şişmanlık, her zaman, çok yemekten ileri gelmez. Yağ sindirimini düzenleyen sinir merkezinin bozulmasından hâsıl olabilir. İstirahat lazımdır. Gıda günde 1500 kaloriyi aşmamalıdır) demektedir. 29- ÖDEM (Deri altı su toplaması): Ödemlere perhiz yapmak için eskiden, sebep olan hastalıklara, başka başka perhiz yapılırdı. Hâlbuki ödemler, uzviyette sodium klorür (yemek tuzu) toplanmasından hâsıl oluyor. Hastalığın sebebi ne olursa olsun, dokularda suyun toplanmasına sebep, bu tuz toplanmasıdır. O halde ödem, anasark (istiska, deri altı su toplanması), Ascite (habn, karında su toplanması) için (Régime desodé), yani tuzsuz perhiz lazımdır. Tuzsuz perhiz (Régime déchlorure), böbrek hastalığından hâsıl olan 394 www.dinimizislam.com ödemlere de iyi gelmektedir. Önce, su giderici rejim (perhiz) yapılır. Sonra tuzsuz perhiz yapılır. Yahut, ikisi birlikte yapılır. Tuzsuz perhiz yapan, her gün yarım kilo kadar hafifler. Sütte, litrede bir buçuk gram (az) tuz olduğu için, böbrek hastaları, süt ile, tuzsuz perhiz yapar. Çiğ ette de az tuz vardır. Öğle yemeği: Tuzsuz ekmek 200 gram, patates 700 gram, tereyağı elli gram. Akşam yemeği: Tuzsuz ekmek 250 gram, patates 300 gram, pirinç 100 gram, şeker 100 gram, tereyağı 25 gram. Tuzu az gıdalar: Patates, un, bezelye, sebze, meyve, taze peynir, tereyağı, şeker, çay, kahve, çikolata, yumurta. Et suyu yasaktır. Kalb hastasına tuzsuz perhiz çok faydalıdır. Kızıl için, tuzsuz perhiz sütten daha iyidir ve hastanın hoşuna gider. Süleymaniye Kütüphanesi, (Esad efendi) “rahmetullahi teâlâ aleyh” kısmındaki [3697] sayılı kitapta, 109 sayfadaki dua yazılıp, Gelincik [Fil hastalığı] denilen hastalığa karşı, şişmiş yere sarılıp bağlanırsa şifa bulur. Müslümanlara kolaylık olmak için, bu dua, (Teshil-ül-menafi) kitabının sonuna da yazıldı. Bu kitap, (Hakikat Kitabevi)nde satılmaktadır. Gelincik hastalığı bir nevi istiska (hidropisi) olup, kollarda, bacaklarda su toplanarak şişer, ödem olur. 30- SU AZALTMA PERHİZİ: Yatakta istirahat. Beş gün, sabah, öğle, ikindi, yatsıda 200 gram süt. İkinci beş günde, her gün 800 gram süt ile, birinci günü, sabah bir yumurta, ikindi vakti bir bisküvi, ikinci gün iki yumurta, üçüncü günü bir parça da ekmek, dördüncü günü, kıymalı sebze ve sütlaç da alır. Kalb hastası, süt alamazsa, sebze, patates, kaynamış havuç suyu günde 250-350 gr.lık üç tabak verilir. İkindi ve yatsıda 150 gram açık çayla bir bisküvi verilir. 31- FOSFATÜRİ: İdrarda fosfat bulunmasıdır. Fosfor bulunan organların mesela sinir sisteminin iyi beslenmemesinden meydana gelen bir hastalıktır. İdrar, turnsola karşı baz reaksiyonu gösterir. Alkali kum adı verilir. Çok et, az sebze verilir. Yani fosfat verici gıdalar yemelidir. Maden bileşikleri çok olan gıdaları vermek de faydalıdır. Kırmızı et (sığır, koyun) vermelidir. Beyaz etlerde fosfor azdır. Yağlı et suyu, beyin ve yağlı karaciğer, dalak, tarla kuşu, havyar, tavuk yumurtası yemelidir. Yumurta sarısında çok fosfor vardır. Fasulye, mercimek, bakla, şalgam, nohut, turp, kereviz, enginar bilhassa taze iken yemelidir. Her meyve iyidir. Hamur işi, şekerli, baharlı, sirkeli yememelidir. Süt ve kahve iyidir. Fosforlu ve amonium klorürlü ilaç verilir. 32- PROSTAT (İdrar yolu bezi şişmesi): İdrar yolunu halka gibi saran salgı bezinin uzun zaman mikrop alarak cerahatlanması ve şişmesidir. İstibra yapmayanlarda daha fazla hâsıl olur. İdrar yapmak güç 395 www.dinimizislam.com olur. Kati ilacı ameliyattır. Calcibronat gibi hafif müsekkinler ve Magnesium bileşikleri gibi ilaçlar, ağrıyı önlemeye ve ameliyatı geciktirmeye yarar. Damar sertliği hâsıl olur. Damar sertliği perhizine benzer. Kırmızı et, taze kümes ve av eti, çok taze yağsız balık yemelidir. Etler, salçasız, sade olacak, garnitürlü (terbiyeli) olmayacak. Tereyağı serbesttir. Hayvan yağı, vita, sana az verilir. Konserve ve tuzlama, yağlı balık, yağlı karaciğer böreği, bayat av eti, mayalı peynir, çay, kahve, alkollü meşrubat, baharat yasaktır. Ateşin artması, (Prostatit) alametidir. Antibiyotik ve sülfamid verilir. Düronat veya (Azo Gantrisin) tabletleri ve Almanya’da yapılan (Sitosterin) hapları, prostatit, sistit ve üretrit gibi idrar yolları iltihapları tedavisinde faydalı olmaktadır. Sebzeler bol verilmelidir. Unlu, aşırı gitmemeli. Çünkü, besleyici kuvvetleri çoktur. Prostatlılara çok gıda vermek iyi değildir. Yeşil sebze, (yeşil fasulye, ıspanak) iyidir. Kuzukulağı, domates, kuşkonmaz yasaktır. Taze salata verilebilir. Fakat, biber ve sirke yasaktır. Meyve konserveleri, komposto yenir. Kırmızı meyve ve çilek yememelidir. Her gün çok yürümelidir. Ekmek az yemeli, pasta, gevrek yememeli, kuru pasta az yemelidir. Hamur işi yemekler serbesttir. Maden suları iyidir. Mideyi temizler. Kriz ve ateşli zamanlarda süt verilir. Yemek zamanları dışında bir şey yememeli. Yemeği iyi çiğnemelidir. Azotlu çok yememelidir. Bunlar, idrarda kum yapar. Baharat ve münebbihler yasaktır. Akşam yemeklerinde et az olmalıdır. 33- RAŞİTİZM (Kemik hastalığı): Küçük çocuklarda olur. Kemikler kıvrılır. Şekilleri değişir. Hazım yolları bozulur. Lenfa bezleri şişer. Sâri hastalıklardan sonra, kendiliğinden zehirlenme, frengi, verem veya iyi gıda alamamaktan meydana gelir. Hayvan sütü verilen çocukların bağırsakları bozulmasından veya vaktinden önce, memeden kesilmeden de olur. Sebebini anlayıp, bu sebebi tedavi etmelidir. Ana sütü verilmeyen çocuklara D2 vitamini vermelidir. Hastalığa yakalananlara, ışık tedavisi, ultra-viole ışınları yapılır. Ergosterol halinde D vitamini verilir. D2 vitamini, tabip nezareti altında verilmelidir. Kemik dokularda fosfat azalmıştır. Mide ve bağırsaklarda zehirlenme vardır. Bu ise, fosfatların hazım olunmasını güçleştirir. Küçük çocukların ana sütü emmesi, bu iki şeyi düzeltir. Ana sütü olmazsa, fenne uygun süt verilmeli, pastörize veya kaynamış süt vermelidir. Sütten kesilmiş çocukların sütüne mısır ve yulaf unu katmalıdır. Bunlarda fosfat vardır. Yağ ve yumurta sarısı, lesitin, glisero-fosfat, fasulye ve mercimek püreleri de katmalıdır. Bu fosfatlı perhize, kireçli gıdalar da eklenmelidir. 396 www.dinimizislam.com Gıdasında, asit (hamız) bulunmamalıdır. Sirkeli yemekler, eski peynir, limon, portakal vermemelidir. Hazım yollarında asit mayalanması olmamalıdır. Çocuk, sekiz ay yalnız ana sütü emmeli, sonra bir, daha sonra iki emzirme yerine, süt ve un bulamacı ile iki kere doyurmalıdır. On-on beş aylık iken, iki kere bulamaç yapıp, beş kere de emzirmelidir. On beş-on sekiz ay arasında, üç bulamaç vermeli, üç kere de emzirmelidir. On sekiz aydan sonra, yukarıda yazılı çeşitli şeylerle beslemelidir. Ayakta çok tutmamalı, yürütmemelidir. Güneşli ve havalı odada bulundurmalıdır. Deniz iklimi çok iyidir. Deniz ve kum banyosu, birinci ilaçtır. Haftada iki-üç tuzlu ılık banyo, bu işi görür. Müleyyin, lavman ile kabzı önlemelidir. Büyük çocuklara balık yağı, günde bir çorba kaşığı içirmelidir. 34- SPERMATORRE (Bel gevşekliği): Bu hastalık üç türlüdür: 1 - Hasta kuvvetli, sağlamdır. Ruhi bir kusuru da yoktur. Her gece ihtilam olmaktadır. Yorgun kalmaktadır. Halaya gidince, önünden birkaç damla muhat çıkmaktadır. 2 - Asabı bozuktur. Nevrasteni vardır. Çok ihtilam olur. Çok yorgun kalkar. Gündüz, hareketleri esnasında akan muhatı, çamaşırında görür. 3 - Akıntının sebebi reflekstir. Yani bir nevi gıdıklanmadır. Avret yerine hafif dokunma, varikosel, yani zeker varisi, damarda kan birikmesi, hemoroid (kanlı basur), makat kaşınması, kabızlık ve başka sebeplerle sarsılan sinirler, refleks ile, akıntı sinirlerini harekete getirerek olur. Birinci hal fizyolojik, sıhhidir. Birinci, ikinci halde, erken kalkmalı, yatak sert olmalı, yastık kullanmamalı, yatağa kafuri serpmeli, sabah akşam ılık su banyosu yapmalı. Tenbih edici (sinirleri harekete getirici) gıdalar, baharat, biber, turşu, çay, kahve, konserve etleri, mayalanmış peynir yasaktır. Hazmı kolay şeyler yemelidir. Akşam yemeği yalnız su ve ıhlamur olmalıdır. Belladonlu, kafurili ilaç alınır. Çocukların gece idrar yapması, ruhi, asabi hastalıktır. Büyüklerin idrar kaçırması [Silis-ülbevl], bir hastalık değildir. Başka bir hastalığın alametidir. İdrar kaçırmaya karşı, kıssa yani hiyarı suda kaynatıp suyu içilir. Hıyar çekirdeği veya reyhan, yani fesleğen tohumu da böyledir. Meşe palamutu toz edilip, her gün bir kaşık alınır. Sabah aç karna nohut kadar günnük veya sarımsak yahut kimyon, soğuk su ile yutmalıdır. 35- TÜBERKÜLOZ (Verem): Veremlilere, hem besleyici, hem de zayıflamaya önleyici şeyler verilmelidir. Fazla doyurmak doğru değildir. Mide ve bağırsakları bozulur. Karaciğer, böbrek gibi uzuvlar yıpranır. Hasta zamanla veya süratle zehirlenir. Zehirlenme ise, nefes darlığı, 397 www.dinimizislam.com hazımsızlıktan albüminüri, karaciğer şişmesi, tansiyon yükselmesi, kan tükürmesi gibi şeylere sebep olur. Bugün (Pirampicine) veya (İsoniozide) ihtiva eden müstahzarlar ve (Cyclocérine Roche) tabletleri ve (İso-Benzacyl Wander) komprimeleri veremi tedavi etmektedir. Bu haplar, tabibin tarifine göre, dikkatle yutulunca ve aşağıda yazılı perhiz yapılınca, verem hastalığı tamamen geçmektedir. (Streptomycine) de iyi gelmektedir. Vereme yakalanmamak için, (B.C.G.) aşısı ile aşılanmalıdır. Bacille de Calmette et Guérine kelimelerinin ilk harfi ile gösterilen bu aşı, yeni doğan çocuğa yapıldığı gibi, tüberkülin deneyi yapılarak, negatif bulunan büyüklere de yapılır. Tüberkülin deneyi, çiçek aşısı gibi kola yapılır. Kızarır, kabuklanırsa, pozitif demektir. Bu kimseye aşı yapılmaz. Grip ve tüberkülozda öksürüğü kesmek için (Lüdikodin) veya (Perebron) şurupları veya hapları iyi gelmektedir. Her şey verilir. Fakat aşırı verilmez. İştahı olduğu kadar yemeli, kendini zorlamamalıdır. Kolesterini bol lipoid yağları yemelidir. Kolesterin maddeleri, verem basillerini ve toksinlerini çok iyi tahrip etmektedir. Damar sertliği, bunun aksinedir. Onlara kolesterin vermemelidir. VERİLECEK ŞEYLER: Beyin ve karaciğerde çok kolesterinli lipoid vardır. Yumurta sarısı da böyle ise de, kabız yapar. Az vermelidir (günde iki, üç yumurta kâfidir.) Fazlası, zehirlenme yapabilir. Sütte de lipoid vardır. Bunu da, fazla vermemeli, yemeklerde su yerine içmemelidir. Yemekten uzak zamanda içilir. Balık tohumu ve havyarda, yağlı balıkta çok lipoid vardır. Bunları yemelidir. Balık yağı çok kıymetli gıdalarıdır. Hayvan yağlarında lipoid azdır. Kolesterinleri de azdır. Hazımları güç olur. Et çok lazımdır. Büyük hayvan kırmızı eti, taze olarak verilmelidir. Genc ve beyaz etler sonra gelir. Kümes hayvanları yenir. Av hayvanları yememelidir. Et suyu faydalıdır. İçinde maden bileşikleri çoktur. Ciğerci etleri, dalak, ciğer, böbrek çok lipoidlidir. Sık sık verilmelidir. Haşlama et, ancak iştahı olmayan hastalara verilmelidir. Başka şey yiyebilenlere verilmemelidir. Hamur işi, nohut, mercimek, fasulye, bakla, kestane iyidir. Azot, fosfor ve karbon kaybını telafi ederler. Bunların kurusunu vermek çok faydalıdır. Yeşil sebzeler, kabızlığı önler ve kalsiyum verir. Bunlarda manganez ve çelik de bulunduğundan kireç temin eder ve kan yapımına yardım ederler. 398 www.dinimizislam.com Çok ekşi olmayan bütün meyveler serbesttir. Az çay verilir. Veremlilerin karaciğeri arızalı olduğundan, bunlara da alkollü içki vermemelidir. KAN TÜKÜRENLERE PERHİZ: Tansiyonu yüksek ve kanlı olanlara ve az kan tükürenlere et az verilir. Yumurta, beyin ve ciğerci etleri de, bunlara az verilmelidir. Böyle, artritik kimselerin lipoide çok ihtiyacı yoktur. Bunlara daha çok, kuru sebze verilir. Ateşi olmayanlara yalnız sebze ve az süt verilir. Ateşli olanlara, sebze suyu, sebze çorbası ve süt verilir. Ateş azalınca, patates ve meyve kompostosu verilir. Alkolik olanların karaciğerleri bozulur. Vereme çabuk yakalanırlar. Tedavileri de güçtür. Karaciğerleri, zehir temizleme vazifesini göremez. Safraları az lipoid çıkardığından vücutları mikroplara karşı dayanıksız olur. Bunlara, gıda zehirlenmesi az olan şeyler vermek lazımdır. Et çok verilmez. Bunların lipoid ihtiyaçları çoktur. Beyinli, ciğerli, ciğerci etleri ile sebze vermelidir. Hamur işi de verilir. Lipo, yağ demektir. Lipoid, yağa benzeyen demektir. Yağları eriten, eter, benzol, kloroform gibi sıvılarda eriyen kolloid cisimlerdir, yani kimyevi yapıları başka olduğu halde, fizik özellikleri yağlara benzeyen cisimlerdir. Fosfatidler, sterinler lipoiddir. Sinir hücrelerinde bulunan miyelin de, lipoidlerin karışımıdır. 36- BRONCHİTE (Bronşit): İltihab-ı kasabat denilen bu hastalık, nefes yolunun iltihaplanmasıdır. Öksürük ve renksiz yahut sarı koyu ifrazat olur. Şiddetli hallerinde nefes darlığı ve hırıltı, ses hâsıl olur. Sigaraya devam edenlerde şiddetli olur. Ekseriya soğuk ve rutubetli rüzgâr buna sebep olmaktadır. Ağız ve diş iltihaplarını hemen izale etmelidir. Her sene, sonbaharda antibakteriel ve anti-gripal aşı yapılmalıdır. Birkaç gün anti-biyotik vererek ağız ve bronche intanına mani olmalıdır. Terpin, benzuat vererek, göğüs ifrazatının dışarı atılmasını kolaylaştırmalıdır. 24 saatte 1 ila 2 gram olarak ve 15 gün fasıla ile 3-4 gün antibiyotik vermelidir. Kloramfenikol vermemelidir. Öksürüğü kesmeli, fakat afyon sınıfı kullanmamalıdır. Rutubetli, soğuk havadan, rüzgârdan ve soğuk su ve meşrubattan çok sakınmalı. Göğüs ve boyun daima örtülü olmalıdır. Astım ve nefes darlığına karşı, çok az kortikoid verilir. Kalb ve kan deveranı zayıflarsa, tuzsuz perhiz yapılır. Su azaltılır, idrar söken ilaçlar, bilhassa asetazolamid verilir. Dafi-i süal (Béchique) ilaçlar, öksürük keserler. (Teshil-ül-menafi)de diyor ki, yaş öksürüğü kesmek için, yüz otuz gram süzülmüş bal hafif ateşte ısıtılır. İçine bir gram günnük, bir gram damla sakızı konup, 399 www.dinimizislam.com karıştırılır. Bunlar eriyince ateşten indirilir. Katılaşmadan önce içine birer gram kavrulup toz edilmiş çörek otu ve hulbe tohumu ve zencefil ve karabiber konup karıştırılır. Sabah aç karna ve yatarken ve öksürük artınca, bu macundan bir kahve kaşığı alınır. Yahut yatarken beş adet karabiber yutulur. Soğuktan olan öksürükte saf bal yememelidir. Bal, damarları ve adaleyi büzer ve safraya zarar verir. Safra kaşıntıya sebep olur. Balgam sökmek için, ılık su içmelidir. Sıcak suda günnük eritip içmek ve sabah aç karna kuru üzüm, bayat ekmek de söker. Kuru öksürük için, hulbe tohumu beş ayrı su ile kaynatılır, her defasında suyu dökülür. Aynı miktar un koyup, süt, şeker ve tereyağı ile macun yapılır. Sabah, akşam bir çay kaşığı yenir. Zeytin yağı ve badem, muz ve taze süt, meyan kökü balı iyidir. Hulbe buy tohumu olup, taze fasulye gibi olan meyvelerinin içinde, kırmızı, buğday gibi tohumlar bulunur. Farsçada Şemliz, Fransızcası (Semence fenugrec)dur. Pastırmaların üstüne sürülen çemen ismindeki macun (sarımsak, kırmızıbiber ve buy tohumu unu)dur. Bunun için hulbeye çemen otu da denir. Ekmek ile çemen yemek de öksürüğü keser. Hadis-i şerifte, (Ümmetim hulbenin faydasını bilse, ağırlığı kadar altın verip, satın alırdı) buyuruldu. Teshilden tercüme tamam oldu. Ağız ve boğaz temizliği için, binde üç fenosalil mahlulu veya (fenol 1 gr, gliserin 10 gr, su 250 gr) ile sabah ve akşam gargara yapılır. Müsavi miktarda (sığırkuyruğu, gelincik, hatmi, kedi ayağı, deve tabanı ve menekşe) çiçekleri karışımına (Espes pektoral) denir. Beş gramı bir litre su ile çay gibi hazırlanıp içilirse, öksürüğü keser. (Kitab-ürrahme)de diyor ki, (Öksürük için, Mürrü safi, günnük, damla sakızı ve kavrulup toz edilmiş hulbe tohumu birer gram, 120 gram zeytinyağı ile karıştırıp, hafif ateşte eritilir. Yatarken bir kaşık alınır. Yahut müsavi miktar mürrü safi, hulbe ve şeker tozları karıştırıp, sabah ve öksürünce, sıcak su ile birer kaşık yutulur. Hulbe tohumu, un, bal karışımı da iyidir. Hulbe, kereviz tohumları ve kimyon tozları karışımından [bir çay kaşığı], aç iken su ile içilince göğüs hırıltısına, mide ve karın ağrısına iyi gelir.) 37- UÇUK: Fransızca (perléche) denir. Alt ve üst dudakların birleştiği yerde çıkan ufak yaradır. Kabuk bağlar. Ağız hareket edince, kabuk çatlayarak çok acı yapar. Dâhili hastalıklardan veya mikroptan hâsıl olur. Mikroba karşı iki gram gümüş nitrat, yani Cehennem taşı, yüz gram inbik suyunda eritilir. Bu eriyik renkli şişede ve karanlık yerde senelerce saklanabilir. Bir pamuğa veya tülbende birkaç damla damlatıp, bu yaş bez bir dakika kadar uçuk üstüne dokundurulur. İki üç gece yatarken bir kere yapılır. Uçuk tamamen geçer. İlacı çamaşıra damlatmamalıdır. 400 www.dinimizislam.com Siyah leke yapar. Antibiotikli merhem sürmeli, C ve B12 vitaminleri vermelidir. 38- DUDAK ÇATLAMASI: Yatarken, yağlı krem ile ovulur. 39- EL ÇATLAMASI: Kış mevsiminde soğuktan, el, ayak derileri çatlar. Hatta kanar. Küçük bir şişeye bir limon sıkılır. Üzerine iki misli gliserin konup çalkalanır. Gece yatarken, çatlak yerler bununla ovulur. 40- KAŞINTI: Kaşıntıya karşı bir fincana, birer kahve kaşığı asit salisilik ve boraks tozları konur. Üzeri çocuk pudrası ile doldurulur. Hepsi bir havanda iyice karıştırılır. Kaşınan yere ekilir. Eczahanelerde muhtelif isimler ile satılmaktadır. (Doxergane) veya (Polaromine) hapları ve (Volog) kremi kaşıntıya iyi gelmektedir. [21. hastalıktaki ilaçlardan da almalıdır.] 41- ARI SOKMASI: Önce, iğnesi, pensle ucundan çekerek çıkarılır. Üç misli sulandırılan amonyakla ıslatılmış pamuk konur. Amonyak yoksa bir kibrit çöpü yanarken söndürülür. Kıvılcımı kalmayınca, ucu kızgın iken yaraya bastırılır. 42- YANIK: İnşaat yerinden fındık kadar sönmüş kireç alınır. Bir fincan su ile çalkalanır. Durulunca berrak kireç suyu alınır. Üzerine, aynı miktar zeytinyağı konur, karıştırılır. Hâsıl olan merhem yanık üzerine sürülür. 43- ARPACIK: Göz kapakları çapaklanmasını ve arpacık denilen şişi gidermek için, bir cezve suda yarım çay kaşığı asit borik kaynatılır. Sıcak asit borikli suya pamuk batırılır. Sırt üstü yatan hastanın gözü üstüne konur. Soğuyuncaya kadar, iki üç dakika, göz üstünde durur. Koyarken, pamuğun çok sıcak olması lazımdır. Antibiotikli göz merhemi de iyidir. Göze ilaç koymak, orucu bozmaz. Başı açık güneşte, rüzgârda kalanın yüzüne kan toplanırsa, sabah akşam, göze bir damla taze limon suyu damlatılır. Çok yakarsa da, acı bir dakikada geçer. 44- SAÇ DÖKÜLMESİ: (Alopecie) denilen saç dökülmesinin çeşitli sebepleri vardır. Bulaşıcı hastalıktan, bazı ilaçlardan, hamilelik veya tiroid salgısının az olmasından ve ruhi bozukluktan dolayı saç dökülmesi az değildir. Seborrhé [Seborre] denilen yağlı, kepekli saçların dökülmesi de çoktur. Bunların ayrı ayrı tedavileri vardır. Müşterek, umumi bir tedavi yoktur. Saç dökülmesine karşı, başı esmer sabun, yani yumuşak potas sabunu ile yıkamalıdır. Süleymaniye Kütüphanesi, (Laleli) kısmında,3735 sayılı kitapta diyor ki, (Saçı dökülen kimse, sabah-akşam başına menekşe yağı sürse, saçı dökülmez ve yenisi gelir. Menekşe veya başka çiçeğin yağını yapmak için, Fransızca (Dorvault)da diyor ki, yüz gram saf, 401 www.dinimizislam.com yani asitsiz zeytinyağı, yirmi beş gram çiçek ile karıştırılır. El ile yoğrulur. Yahut havanda ezilir. Şişeye koyup ağzı kapanır. Ara sıra çalkalayarak üç gün güneşte tutulur. Sonra, sıkarak yağı süzülür. Posa sıkılıp yağ iyice alınır. Posa atılır. Bu yağa tekrar yirmi beş gram çiçek konup, yine üç gün güneşte tutulur. Böylece üç kere yapılır. On günde kuvvetli çiçek yağı elde edilmiş olur. Yahut, yüz gram yağa iki gram menekşe esansından koyup çalkalanır. Bunun gibi yapılan lavanta çiçeği yağı ile, baş ovulmasını, Doktor Heraud, Fransızca (Tıbbi nebatlar) kitabında yazmaktadır. Sinameki yaprağı kaynatıp içmek veya tozunu yutmak saçı çoğaltır. Hatmi çiçeğini kaynatıp, hamamda, o su ile saçı yıkasalar, kıl diplerini kuvvetlendirir ve dökülmesini önler. Havuç yaprağı da böyledir.) (Gayetül-itkan)da diyor ki, (Saç dökülmesi, kan bozukluğundan ise, kan aldırmalı ve müshil ilaçlar vermelidir. Zafiyet var ise, kuvvetli gıda yemelidir. Mersin yaprağı yağı, sakız yağı veya ladün ağacı [cistüs] yağı sürmelidir. İvadne, baldırı kara, gül, biberiye, sarız ağacı yaprakları kaynatılıp, bu su ile kıl biten yerleri yıkamalıdır. Kaysum, yani kara pelin [Aurone] ve kamış kökü, labada, asaron, yani çoban düdüğü, arı ve kirpi külü, fare tersi ve ayı yağı da kaynatıp sürmek veya yıkamak, saç dökülmesini önlemektedir.) 45- ÇIKIK ve BURKULMA: (Nüzhet-ül-ebdan)da diyor ki, insan düşünce veya bir yere çarpınca, iğri basınca, oynak kemiği yerinden çıkar. Buna, (çıkık) denir. Fransızca’da, (Luxation) denir. Yerinden oynar, fakat çıkmazsa (burkulma) veya (Entorse) denir. Her ikisinde de, bu oynak yerini hiç hareket ettirmemelidir. Çıkan kemik başı yavaşça yerine oturtulmalıdır. Bunu oturtması için hemen doktora veya çıkıkçıya gitmelidir. Yerine oturunca ve burkulma üzerine kardeşkanı reçinesi, kilermeni, nar kabuğu ve çiçeği, günnük ve delice tanesinin unu ile yumurta akı karıştırıp yapılan lapa sürülür. Üzeri bezle sarılır. Yetmiş beş gram sarı balmumu ve on beş gram sakız ve on beş gram ratinc, yani reçine sıcakta eritilip yapılan lapayı koymak da iyi gelmektedir. Bunlar bulunamazsa, bir bez üzerine et kıyması serip üzerine karabiber ekilir. Burkulan yer üzerine konup, üzeri sarılır. Ağrı, sızı birkaç saat sonra kesilmezse, kemikte çatlama veya kırık ihtimali olur ki, hastahaneye götürmelidir. Orada alçıya koyarak tedavi edilir. 46- EZİK, BERE, CİLD MORARMASI, BEL TUTULMASI: İnsanın derisi bir yere sıkışınca, ezilince, oraya kan toplanır. Morarır. Çok acır, sızlar. Buna (Ezik) veya (Contüsion) denir. Kurşun suyu veya (Eaude Goulard) denilen süt gibi beyaz, bulanık su, eczanelerde bulunur. Bir gaz 402 www.dinimizislam.com bezi bu su ile ıslatılıp, morarmış deri üzerine konur. Acı, sızı birkaç dakikada kesilir, gider. Kurşun suyu yok ise, bir gaz bezi üzerine (Lasonil) denilen merhem sürüp, deri üzerine koymalı, üzeri sargı bezi ile bağlanmalıdır. Deri yırtılmış, kan çıkmış ise, bunları sürmemeli, yara (Oxigenli su) ile yıkanıp, üzerine (Tetra-cortril) veya (Cortril) merhemi sürülüp, üstü (Hansaplast) denilen gazlı bez ile örtülmelidir. Bel tutulması için, tüpten üç santimetre (Lasonil) veya (Ben-gay) merhemi çıkarıp, cilt üzerine konup, iki avuç ile sürmeli, birkaç dakika ovmalıdır. Sabah akşam yapmalıdır. 47- DİZ KALÇA SIZLAMASI: Soğuk zamanlarda, tavşan tüyünden yapılmış diz örtüsü giyilir. Almanya’dan gelmektedir. Bulunamazsa, kalın yün fanilanın iki kolu omuzdan ayrılıp, bacaklara geçirilir. Her gün, 2-3 incir yemelidir. 48- ÇIBAN: Deri üzerinde, sivilce, çıban delinmemiş ise, gaz bezi üzerine mercimek kadar siyah (ihtiyol merhemi) konup sivri yerine kapatılır. Gaz bezi üzerine pamuk konur. Üzeri filaster denilen yapışkan bez şerit ile örtülür. Şeridin iki ucu deriye yapıştırılır. Her akşam hepsi değiştirilir. Birkaç günde çibanın ucu delinir. Sonra, her açışta, oksijenli su damlatılmış pamukla delikteki kıyh, cerahat temizlenip ihtiyol merhemi ile kapatılır. Cerahat hâsıl olmazsa, gaz bezine beyaz (oksid dü zenk) merhemi koyup, delik üzerine kapatılır. Gaz bezi üzerine filaster şerit konur. Bunlar da her akşam değiştirilir. Birkaç günde tedavi tamam olur. 49- AKREP, YILAN SOKMASI: Sokulan yer, aleve tutulmuş veya ispirtoya sokup çıkarılmış jilet veya bıçak ile hafif yarılıp, emilir ve tükürülür. Yukarı tarafa bir şey sarıp hafif sıkılır. Yarım saatten fazla sıkmamalıdır. Kızgın şey sürmek faydasızdır. Hemen çok sulu [yüzde on] (Javel suyu) [yani çamaşır suyu] veya [yüzde bir] (Permanganat) ile yıkamalı ve yaraya yakın (Serum antiscorbio), (Akreb Serumu) (Serum Anti-Venimeux) yani (Yılan Serumu) deriye veya adaleye şırınga etmelidir. Serumun cinsi, yılanın cinsine göre değişir. miktarı, hastanın veznine ve aradan geçen zamana göre değişir. Bir adam için, 20-30 c.c.dir. Önce 10. c.c. yapılıp, 2-3 dakika fasıla ile 1 c.c. yaparak, 10 dakikada tamamlanır. Serum +4 derece serinde 5 sene muhafaza edilir. Antibiotik ve ağrı kesici ilaç vermelidir. Afyonlu ilaçlar verilmez. Lüzum görülürse (corticoide solouble forte) iğnesi yapılır. 24 saatte 1-2 gram Hemisuccsinate hydrocortisone uygundur. Hasta olmamak için ve hastalıktan kurtulmak için, dört şey yapmak lazımdır: 1- Fazla yememeli, 403 www.dinimizislam.com 2- Alkollü içkileri hiç içmemelidir. 3- Üzülmemeli, asabileşmemeli, 4- Vücudu, eşyası, yiyecekleri temiz olmalıdır. Grip hastalığını yapan virüsün, etrafımızı çeviren hayvanlarda, bilhassa domuzda bulunduğu ve bunlarda ürediği Amerika’da tesbit edilmiş olup, eczacılık bülteni 1974 senesi, 6. sayısında yazılıdır. Evlerde köpek bulundurmamalıdır. 50- VİTAMİNLER - Hayvan ve nebatlarda bulunan ve gıdalar vasıtası ile insanlara gelen ve yaşamamız için lazım olan uzvi maddelerdir. Günlük gıdalarımızla, ağırlıklarının on milyonda biri kadar vitamin almaktayız. Vitaminler, yalnız nebatlarda teşekkül eder. Hepsinin kimya yapıları anlaşılmış olup, bazıları suni yapılmaktadır. Vitaminler birer büyük harf ile gösterildiği gibi, hususi isimleri de vardır. Vitaminlerin ilaç olarak kullanıldığı başlıca hastalıklar şunlardır: A - Bebeklerin, hamile kadınların ve ihtiyarların zafiyet hallerinde, görme zayıfladığında, yaraların iyi olmasının gecikmesinde ve tansiyon yükselmesinde. B Komplex - Mide ve hücrelerdeki hazım bozukluğunda. B1 - Sinir zafiyetinde, çarpıntıda, ödemde ve romatizmada. B2 - Dil ve deri hastalıklarında, adale gerilmesinde, konjonktivitte, tüberkülozda. B3 - Hazım yolları iltihaplarında, karaciğer kifayetsizliğinde, kurşun, barbitürik ve sülfamid zehirlenmesinde. B4 - Agronülositosda, kan zehirlenmelerinde, romatizmada. B6 - Sinir hastalıklarında, adale tesennücünde, ispirto ile ve ispirtolu içkilerle zehirlenmelerde. B12 - Kansızlıkta, sinir bozukluğunda. C - Skorbüt ve kanamalarda, soğuğa ve yorgunluğa mukavemeti az olanlarda, romatizmada, ruh hastalıklarında. D - Kemik hastalıklarında, tüberkülozda, alerjide. E - Cinsi zafiyetlerde, Ayise kadındaki asabi rahatsızlıklarda, kalb ve damar hastalığında, romatizma ağrılarında. F ve H1 - Cilt hastalıklarında. H2 - Ateşli cilt hastalıklarında, nefes darlığında. I ve J - Karaciğer zafiyetinde. K - Kanamalarda. M - Cilt sertleşmesi, siyatikte . N - Zehirlenmelere karşı mukavemeti arttırır. 404 www.dinimizislam.com O ve T - Hazımsızlıkta, kemik hastalığında. P - Damar zafiyetinde, basurda, ödemde, egzamada. B2, B6, B12, C ve E vitaminleri, fazla alınırsa, zarar vermez. A vitamininin fazlası, kafada tansiyonu arttırıp, ruhi ve asabi bozukluk yapar ise de, alınmayınca düzelir. B1 fazlası, hassasiyeti bozar. P’nin fazlası, tansiyonu düşürür. D’nin fazlası, kanda kalsiyumu arttırıp, bulantı, kusma, ruhi ve asabi bozukluk yapar. Fitate de sodyum verilerek, kalsiyumun kana geçmesi azaltılır. Derviş Muhammed Nidai efendinin 1578 senesinde yazdığı, Türkçe (Menafiun-nas) kitabında, hastalıklar ve ilaçları uzun bildirilmektedir. Kitap altmış bab, 376 sayfadır. 33. sayfasında diyor ki, (Baş ağrısı deva ile gitmezse, Bekara suresinin 196. ayetini, femen’den ev-nüsük kadar yazıp, başında götüre, bi-iznillah şifa bulur. Başına besmele ve sonuna üskün lillah yazılır.) Abdestli olarak ve İslam harfleri ile yazmalıdır. NOT: Bu yazı, Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabından alınmıştır. Baş ağrısı için Sual: Tıbbi bir çare bulamayan bir kimse, baş ağrısını önlemek için ne yapması gerekir? CEVAP Başka doktorlara da gitmelidir. Bazı gıdaların da baş ağrısına iyi geldiği bilinmektedir: 1- Meyve sebzeler Çörek otu ekmekle yenirse baş ağrısını dindirir. Badem, haşhaş tohumu, nane, biberiye, çikolata, elma yemek baş ağrısına iyi gelir. Karabiber tarçınla içilirse baş ağrısını giderir. Tere tohumu müzmin baş ağrısına iyi gelir. Kavun, karpuz baş ağrısını giderir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Kabak, baş ağrısına iyi gelir.) [Müslim] Nane, limon, toz karanfil ve iki çay kaşığı sirkeyi 5 dakika kaynatıp balla tatlandırarak iki-üç bardak içmek, çörek otunu, toz karanfili enfiye gibi koklamak, tuzlu veya sirkeli patatesi veya salatalığı ikiye bölerek alna koymak, çörek otunun dumanının tütsüsünü koklamak, kavrulmuş kahveyi koklamak, kabak suyunu burna çekmek, soğan ezmesine sirke ilave ederek alna koymak, taze marul sirkeyle yemek, haşlanmış nohut yemek, limonu kahve karışımıyla yemek, limon kabuğu tozunu balla yemek, burna 2–3 damla soğan suyu damlatmak, kulağa acı badem yağı damlatmak, servi kozalağı çayını gül suyuyla karıştırarak başa sürmek, baş ağrılarına iyi gelir. 405 www.dinimizislam.com 2- Çaylar Oğul otu çayı, zencefil çayı, şahtere çayı, karabaş otu çayı, papatya çayı, yavşan otu çayı içmek baş ağrısına iyi gelir. 200 gr. üzerlik tohumu 5 kilo üzüm şırasıyla 1,5 kilo kalıncaya kadar kaynatılıp her gün iki bardak bir ay içilirse, müzmin baş ağrısını ve sarayı geçirdiği tecrübe edilmiştir. Bir avuç arpa, bir litre suda kabukları ayrılıncaya kadar kaynatılır. Cam sürahiye süzülür. Bekletilip ılıklaşınca üzerine bir limon sıkılır. Balla tatlandırılıp içilir yarım baş ağrısına iyi gelir. Anason çayı içmek, ıhlamur, kiraz sapı çayını içmek, reyhan çayını içmek, kekik suyu içmek, iki gram karabiberi 3 çay kaşığı tarçınla içmek, bir bardak kaynar suya 4–10 gr. kimyon koyup demleyerek içmek de baş ağrılarına iyi gelir. 3- Hareketlerde bulunmak Deriyi her gün ılık suyla ovmalı, haftada iki kere ılık suyla yıkanmalı. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Hamamdan çıkarken ayakları soğuk suyla yıkamak, baş ağrısını giderir.) [Ebu Nuaym] Açık havada dolaşmak, yeşilliğe ve akarsuya bakmak da iyidir. Baş ağrısı için, başa kına koymak da faydalıdır. 4- Dua okumak Abdestli olarak Bekara suresinin 196. âyeti, femen den ev-nüsük’e kadar yazılıp, başa konur. İslam harfleriyle, başına Besmele ve sonuna üskün lillah yazılır. Başağrısına iyi gelir. (Menafi’un-nas) Hazret-i Ali’nin rivayet ettiği hadis-i şerifin meali şöyledir: (Ya Ali, başın ağrıyınca, iki elini başın üzerine koyup, Haşr suresinin sonu olan Lev enzelna âyet-i kerimesinden sonuna kadar oku!) [M.Ç.Y. Güzin] Yiyip içerken Sual: Yiyip içerken, nelere dikkat etmek gerekir? CEVAP İslam âlimleri bildiriyor ki: 1- Yemekten önce elleri yıkamak sünnettir. [Ellerimizin bir nevi mikrop deposu olduğu bugün bilinmektedir.] 2- Çok çeşitli değil, tek çeşit gıda yemeli. [Hazım için, her çeşit gıdaya ayrı ayrı salgı, asit yayılır. Bu da mideyi yorar.] 3- Çok sıcak yiyip içmemeli. [Sıcak yiyip içmek, mide kanserine sebep olur.] 406 www.dinimizislam.com 4- Yemeğe tuzla başlayıp tuzla bitirmek sünnettir. [Tuz dile dokunduktan sonra, tükürük bezleri hemen çalışmaya başlar. Salgı yayar. Bu salgı, hazım için önemlidir, hazma yardım eder ve kolaylaştırır. Yemeğe tuzla başlanırsa, beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşur ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önler. Yemeği tuzla bitirince de, yine hazım için lüzumlu olan salgı salınır. Bu önemli salgı, sadece tuzla çıkar.] 5- Acıkmadan yememeli, doymadan kalkmalı. [Fazla tokluğun unutkanlık yaptığı, kalbi körleştirdiği, alkollü içkiler gibi kanı bozduğu; açlığın, oruç tutmanın ise, aklı temizlediği, kalbi parlattığı bugün bilinmektedir.] 6- Yemek yerken, yerde oturarak, sol ayağı katlayıp, sağ ayağı karna çekerek oturulmalı. [Böyle oturunca, suyla doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak, yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önler ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek, çok fazla yemeden kalkılmasına sebep olur.] 7- Yemek yerken neşeli konuşmalı, yemekte korkunç ve iğrenç şeyler söylememeli. Ölümden, hastalıktan konuşmamalı. [Üzücü şeyler konuşulursa, hazım sistemini çalıştıran sinirlerin dengesi bozulur ve adrenalin salgısının yükselmesine sebep olur.] 8- Her gün et yememeli, kalbe sıkıntı verir, eti az yemekse ahlakı bozar. [Aşırı kırmızı et tüketimi kalın bağırsak kanserine, meme kanserine, sindirim yolu kanserine yol açar. Boston’daki Tufts Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, sık sık kırmızı et yiyenlerin, sindirim yolu kanserlerine yakalanma risklerinin yüksek olduğunu gösterdi. Normal yenen etin, beyin ve sinir sisteminin düzenli çalışması için faydası vardır.] 9- Bitkisel gıda faydalıdır. Yeşillik bulunmayan sofra, akılsız ihtiyara benzer. [Bugün bitkisel gıdaların önemi iyice ortaya çıkmıştır.] 10- Lokma küçük olmalı ve iyi çiğnenmeli. [Tükürük bezleri fazla çalışır. Bu salgı, midedeki salgılarla beraber hazmı kolaylaştırır. Kilo aldırmaz. Aksi olursa salgı eksik olur. Yiyecekler tam çiğnenmeden ve yeterli salgı olmadan mideye gider. Bu tükürük salgısının eksikliği ise, bu yediklerimizi vücudun hazmetmesine engel olur ve kilo aldırır, şişmanlığa sebep olur.] 11- Açken de yavaş yavaş yemeli. [Yavaş yemek, tükürük bezlerinin çalışmasına, salgı yaymasına ve hazmı kolaylaştırmasına sebep olur.] 407 www.dinimizislam.com 12- Yemek arasında, bir şey için, hatta namaz için, sofradan kalkmamalı, namazı önce kılmalı. Eğer hazırlanmış yemekler soğuyacak veya bozulacaksa ve namaz vakti, yemekten sonra kılmaya elverişliyse, namazdan önce yemeli. [Yemeğe ara vermek, psikolojik olarak bazı insanlara yaramaz. Hazım sistemi salgılarının çalışma düzeni zayıflar. Ara verilince midede hazım başlar. Tekrar yemek yenince, hazım sisteminin düzeni bozulur.] 13- İçtiği suya bakmalı. Üç nefeste içmeli. Soluğu suya değil, bardağın dışına vermeli. Yazın, serin içmeli. Çok soğuk şeyler içmemeli. Aç karna su içmemeli. Suyu yavaş yavaş, emer gibi içmeli. Ağzı doldurarak içmemeli. Nefes verirken bardağı ağızdan çekmeli. Kaynar şeyi, soluyarak içmemeli. Soğutup sonra içmeli. Suyun hepsini bir solukta içmemeli. [Suyu bir solukta içince, yemek borusunda fıtıklaşmaya yol açabilir. Nefeste, ağız ve dişten çıkan bazı zararlı mikroplar olabilir. Suya üflenince, suyla beraber tekrar vücuda girer. Bu da hastalıklara yol açabilir. Çok soğuk yemek ve içmek, boğaz ağrılarına, bademcik iltihaplarına, bronşit hastalıklarına, eklem ağrılarına, baş ağrısına yol açar. Ayrıca oturularak ve en az üç yudumda içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla kaldığından tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilimini artırıp anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak, ağız ve diş sağlığına faydası olur.] 14- İçilecek şeyleri ayakta içmemeli. Terliyken de su içmemeli. [Sıcak havada veya aşırı terliyken ayakta su içince, ayaklarda varise yol açar. Soğuk suyu ayakta aç karnına içince, bünyesi zayıf kişilerde mide sarkmasına yol açar.] 15- Bardağın kırık yerinden içmemeli. [Kırık yerleri tam temizlenemediği için mikrop toplar. Hem de eli, ağzı kesebilir.] 16- Yemekten sonra dişleri misvakla, kürdanla veya diş fırçasıyla temizlemeli. [Ağız ve dişlerin temizliği çok önemlidir. Her şeyden önce dişler tedavi edilmeli. Birçok hastalığa sebep olurlar. Diş kökünde iltihap olduktan sonra, siyatik hastalıklara ve kalbi çeviren dış zar iltihaplarına yol açar. Kalb hastalarının çoğunda diş eti hastalığı vardır. Virüsler ana rahmine ulaştığında, erken doğuma bile sebep olabilir.] 17- Ağzında, elinde et, yemek kokusu varken yatmamalı. Çocukların elini de, ağzını da yıkamalı. [Bu, çeşitli rahatsızlıklara sebep olur, hem de diş eti hastalıklarına yol açar. Eşe sıkıntı vermesi bakımından, aile hayatı için de uygun değildir.] 18- Aşırı tokken yatmamalı. [Bu oldukça zararlıdır. Uyku halinde, 408 www.dinimizislam.com kalp ve akciğerler hariç, iç organların çalışması çok azalır, bir nevi istirahat ederler. Kalbin ve akciğerlerin de yükleri gündüze nazaran azalır. Tok yatınca, kalp de fazla çalışmak zorunda kalır. Aşırı tok yatmak, kalp ve başka organların yorulmasına, dolayısıyla erken yaşlanmaya, baş ağrısına, kilo almaya, göz hastalıklarına yol açar.] 19- Akşam yatarken, yiyecek ve içecekleri açık bırakmamalı üstü örtülmeli. [Gıdalar bozulabilir, mikrop kapabilir.] Bu hususlara, sağlığımıza olan faydaları için değil, dinimiz bildirdiği için, dine uymak niyetiyle uymak gerekir. Böyle olunca hem dünyamız, hem de ahiretimiz için faydalı olur. Sırf sağlık için yapılırsa sevabına kavuşamayız. Görgü kuralları Ailede görgü kuralları Sual: Toplumlarda yazılı olmayan birer kanun hükmünde olan görgü kurallarının önemi hakkında bilgi verir misiniz? Türk aile yapısında görgü kuralları nasıldır? CEVAP Görgü kuralları; toplumların inanç, eğitim, ekonomik güç, teknolojik seviye, örf ve âdetlerine göre farklılıklar gösterir. Dünyadaki toplumların görgü kuralları, değişik olabildiği gibi, zamanın geçmesi ve teknolojik ilerlemeler de bazı görgü kurallarını kaldırıp, yerlerine yenilerinin konulmasına sebep olur. Görgüden maksat; bir toplumdaki insanların birbiriyle münasebetlerinde olgun, medeni davranışlar içinde bulunarak, fert ve toplumun huzurunu, rahatını temin eder. Ayrıca bunlar, çok sık karşılaşılan günlük işlerde bir nizam ve intizamın hakim olmasını sağlar. Böylece toplum, belli bir rahatlığa kavuşur. Türkler, Müslüman olmadan önceki hayatlarında görgüye çok önem vermişlerdir. Obalardan meydana gelen göçebe Türk boyları, beşeri münasebetlerini organize eden seviyeli ve ciddi görgü kuralları geliştirmişlerdir. Diğer bir adı töre olan bu davranışlar, örf ve âdetler olarak toplumda uyulan kurallardır. Uymayanlar çeşitli cezalara çarptırılırdı. Müslüman olduktan sonra, eski inanışlarının yanı sıra, görgülerinden dinimize uygun olmayan tarafları da bırakarak uygun olan davranış şekilleri almışlar, uygun olanlarını ise dinin verdiği aşk ve şevkle iyice pekiştirmişlerdir. Bu bakımdan milletimiz arasında yakın zamana kadar bu kurallar, âdeta yazılı olmayan birer kanun hüviyetini muhafaza etmiştir. Böylece seviyeli, huzurlu ve sistemli bir toplum hayatı 409 www.dinimizislam.com yaşanmıştır. Bugün milletimizin çocuklarına büyük bir ihtimamla öğrettiği görgü kurallarının çoğu, asırlar öncesinden gelmektedir. Bunlar kısaca şöyledir: Türk ailesinde evin reisi babadır. Aile fertleri babanın verdiği kararlara uyar ve onun arzu ve isteklerini yerine getirir. Anne, ailenin en saygıya layık varlığıdır. Evin iç düzeni ondan sorulur. Çocuklar, her zaman şefkat ile bakılır, iyi yetişmeleri için itina edilir. Dede ve ninelerin de beraber olduğu ailelerde, onların söz hakkı ve kararları daha önce gelir. Görgünün esasını büyüklere saygı ve itaat, küçüklere şefkat ve merhamet teşkil eder. Bu bakımdan her görgü kuralı bu temele göre şekillenmiştir. Evde küçükler büyüklerin yanında daima edepli bulunur. Yanlarına izin alarak girer ve çıkarlar, kendilerine söyleneni dikkatle dinlerler. Büyüklerin sözüne izin almadan karışmazlar ve sözü lüzumsuz yere uzatmazlar. Kendilerine hitap edildiğinde, “Buyurun efendim” diye karşılık verirler. Ana babanın yatak odalarına, kapıyı vurup izin almadan girmezler. Kardeşler, birbirine bağlı ve saygılıdır. Abi, abla şefkatle doludur, kendilerini küçükler karşısında mesul hissederler. Küçükler de büyük kardeşlerine hürmet gösterir, onların isteklerini yerine getirirler. Onların sözlerini dikkatle dinleyip peki efendim, baş üstüne diyerek cevap verirler. Birbirinin eşya ve oyuncaklarını izinsiz kullanmazlar. Kendilerinde olanlardan birbirine ikram ederler. Kimseyi rahatsız etmez, gürültü çıkarmazlar. Misafirliğe gitmeden önce ev sahibine haber verilir. Kararlaştırılan gün ve saatte gidilir. Evine girerken, kapının zilini çalarak veya seslenerek, izin istenir! İzin üç defa olur. İlkinde ses verilmezse, bir dakika kadar sonra, ikinci defa da ses çıkmazsa, üçüncü defa zile basmalı, yine ses yoksa, 4 rekat namaz kılacak kadar bekledikten sonra gitmelidir! Kapı aralanırsa, aradığını sormadan önce, kendini tanıtmalıdır. Evde ev sahibinin gösterdiği yere oturulur. Eşyalar, tablolar, kütüphanedeki kitaplar izinsiz kullanılmaz. Ne ikram ederse, severek kabul edilir. Ev sahibinin o günkü hâline göre, üzüntü veya sevincine ortak olunur. Onun hoşlandığı konulardan konuşulur. Çok fazla oturulmaz. Evin içinin döşenişi, eşyaların yeri ve durumu tenkit edilmez. Giderken izin istenir, teşekkür edilir, dua etmesi istenir ve bize de buyurun denilir. 410 www.dinimizislam.com Toplumda görgü kuralları Sual: Toplum yaşayışında görgü kuralı olarak nelere dikkat etmeliyiz? CEVAP Müslüman, edepli, görgülü, nazik, kibar, güler yüzlü olmalı, efendim demeden konuşmamalıdır! Edep; güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet demektir. Edep, hiçbir hırsızın çalamadığı güzel bir ziynettir. Edep, insanla hayvanı ayıran farktır. Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu. İbni Mübarek hazretleri ise, (Her ilmi bilen bir âlimin, edebinde noksanlık varsa, onunla görüşmemek kayıp sayılmaz. Fakat edepli biri ile görüşemezsem üzülürüm) buyurdu. Edepli kimselerin görgülerinden bazıları şöyledir: Sokakta: Sokağa tükürmek, çöp atmak, geliş geçişe mani olmak, tiksindirici çirkin şeyler bırakmak, görgüsüzlüktür. İhtiyar, kadın ve hastalara her zaman öncelik verilir. İhtiyaçları varsa yardımcı olunur. Yürürken: Pek yavaş veya pek hızlı ve büyüklenerek yürümemelidir! Kur’an-ı kerimde mealen, (Böbürlenerek yürüme) buyuruldu. (Lokman 18) Yolda, büyük bir zat veya bir âlim ile beraber giden kimse, onun önünden ve solundan değil, sağından yürür. Taşıma araçlarında: İnip binerken itişmek, sıra olan yerlerde sırasını beklememek çirkin davranıştır. Gençler; yaşlılara ve hastalara yer verir. Peygamber efendimiz, (Büyüklerini saymayan bizden değildir) buyuruyor. (Tirmizi) Günümüzde bazı gençler, yer vermemek için uyur numarası yapıyor, volkmen dinliyor. Ecdada layık torunlar olmaya çalışmalıyız. Alış verişte: İzin almadan satıcının malına dokunulmaz. Malın görünüşünü, kalitesini bozacak şekilde ellenilmez ve bakılmaz. Fiyat konusunda fazla ısrar edilmez. Alınsa da alınmasa da teşekkür edilir. Satıcı müşterisinin memnun olacağı hâl ve harekette bulunur. Malını almayanlara kızmaz, darılmaz, aleyhlerine olacak bir sözü arkalarından da söylemez. Alış verişte her iki taraf birbirlerini aldatmaktan uzak durur. Toplu yerlerde: Düğün, cenaze ve bayramda daha hassas, nazik ve kibar olunur. 411 www.dinimizislam.com Yere ve zamana göre uygun tavır takınılır. Cenazede, cenaze sahiplerinin üzüntüsü paylaşılır, maddi ve manevi üzerine düşen yardım yapılır, teselli edici söz ve davranışlarda bulunulur. Yakınlarını kaybedenlere daha yakın davranılır. Düğün ve bayramlarda her zamankinden daha fazla güler yüzlü, neşeli, nazik, ikram edici olmak, büyüklere ve küçüklere uygun hediyeler vermek, gönüllerini ve dualarını almak, görgülerimiz arasındadır. Görgüde, eliyle ve diliyle başkalarını incitmemek esastır. Komşulukta: İyi geçim, karşılıklı yardımlaşma, dert ve sevinçlerine iştirak, her karşılaştıklarında selamlaşma, hal hatır sorma, birbirinden isteklerini imkan ölçüsünde temin etme önemli görgü kurallarındandır. Gürültü, çöp, pislik, rahatsız edici koku ve benzeri şeylerle komşuları rahatsız etmek hiç hoş karşılanmaz. Komşu kadın ve çocuklarına ayrı bir itina, hürmet ve şefkat gösterilir. Misafirlikte: Misafire ikram etmelidir! Peygamber efendimiz, (Allah’a ve kıyamete inanan, misafirine ikram etsin) buyurdu. (Buhari) Misafire ikram, ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır. Yemek için külfete girmemeli, hazırda ne varsa, onu ikram etmeli. Peygamber efendimiz, (Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur. Misafirini üzen Allahü teâlâyı üzmüş olur) buyurdu. (İbni Lâl) Hazret-i Ali, (Dostların kötüsü, senin için külfete giren, seni özür dilemeye mecbur bırakandır) buyuruyor. Misafirden hizmet beklememeli! Peygamber efendimiz, (Misafirden hizmet beklemek, aklın noksanlığına alamettir) buyurdu. (Deylemi) Bir arkadaş anlattı: (Bir haftadır evimizde misafir kalan samimi arkadaşıma, “Bizim hanım, bir iş için dışarı çıkmıştı. Ben namaz kılana kadar sizin hanım, sofrayı hazırlarsa, çok makbule geçer” dedim. Daha sonra, bu sözüme çok gücendiklerini öğrendim. Bu acı tecrübe misafirden hizmet beklemenin doğru olmadığını göstermektedir.) Misafir, ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı, ona itiraz etmemelidir. Peygamber efendimiz, (Bir arkadaşın yanına gidince, oradan ayrılana kadar, o arkadaş senin emirindir) buyurmaktadır. (İbni Adiy) Hasta ziyaretinde: Ziyarete yeni elbise ile değil, her gün giydiği elbise ile gitmelidir! Giderken meyve veya çiçek gibi bir hediye götürmek iyi olur. Hastaya bakmayıp, sağa sola veya önüne bakmak uygun olmadığı gibi, devamlı olarak hastanın yüzüne bakmak da uygun değildir. Hastanın yanında 412 www.dinimizislam.com asık suratlı durmamalı, güzel şeylerden bahsetmeli, iyileşmesi için dua etmelidir! Okulda: İlme son derece büyük önem veren Müslüman, ilim yuvası olan okullardaki görgü üstünde de titizlikle durmuşlardır. Çok kıymetli bir varlık olan öğretmenin sözleri dikkatle dinlenir ve bir şey istediğinde, “Peki efendim” gibi sözlerle cevap verilir. Talebeler arasında birbirine saygısızlık yapılmaz. Kaba hareket yapılmaz. Tahta, sıra, harita gibi ders âletleri tahrip edilmez. Kimsenin bedeni ve ruhi kusurlarıyla alay edilmez, küçük görülmez, tahkir edilmez. Ders içinde ve dışında öğretmenle konuşmada saygılı hareket edilir. Dinimizde öğretmen [hoca] hakkı, ana baba hakkından önce gelir. Telefonda: Telefon eden, karşı taraf ahizeyi kaldırınca, önce kendini tanıtmalıdır! Osman Ünlü hoca, beni evden arayınca, her seferinde, ahizeyi kaldırır kaldırmaz, daha bizim, (Buyurun efendim) dememizi beklemeden, (Ben Osman Ünlü’yüm) der, maksadını kısaca anlatır, konuşmayı uzatmaz. Bunun için, telefon eden, önce kendini tanıtmalı, kısa ve öz konuşmalı, dakikalarca sohbet etmemeli ve efendimsiz konuşmamalıdır! Her yerde, her zaman, hep nazik ve kibar olmalıdır. Argo ve nahoş konuşmamalıdır. Bazı santrallerde, şunu bağlar mısınız diye sorunca, Peki efendim denmiyor, “Ayrılmayın” deniyor. Telefon eden niçin ayrılsın ki? Bir de, hı hı diyorlar. Tanımadık bir insana karşı bu uygun değildir. Telefon santrallerinde çalışan görevliler, bu yönden de bilgilendirilmelidir. Konuşurken: Konuşanın sözünü kesmek nezaketsizliktir. Hadis-i şerifte, (Arkadaşı konuşurken susmak mürüvvettendir) buyuruldu. Mürüvvet; insanlık, yiğitlik, iyilik cömertlik faydalı olmak gibi manalara gelir ki, hallerin en güzeline riayet etmek demektir. Mektup yazarken: Mektup, kısa ve öz olmalı, maksadı iyi anlatmalı. Büyüklere, ilim sahiplerine, mektup yazarken daha edepli olmalıdır. Eve girerken: Evimize Besmele ile ve İhlas suresini okuyarak girmeliyiz! Sağ ayakla içeriye girip, selam vermeliyiz! Her işe Besmele ile başlamaya alışmalıdır! Birinin evine girerken, izin istemek gerekir. Kapının zilini çalarak veya seslenerek, izin istemelidir! İzin üç defa olur. Birincisinde ses verilmezse, bir dakika kadar sonra, ikinci defa da ses çıkmazsa, üçüncü defa zile 413 www.dinimizislam.com basmalı, yine ses yoksa, dört rekat namaz kılacak kadar bekledikten sonra gitmelidir! Kapı aralanırsa, aradığını sormadan önce, kendini tanıtmalıdır! Fatih’te oturan Abdullah bey, Ahmet bey isimli bir arkadaşa, (Akşam bize gel, sana bir şey vereceğiz) der. Ahmet bey, akşam olunca, Abdullah beyin evinin zilini çalar. İçeriden, buyurun diye bir ses gelir. (Abdullah bey evde mi) der. Üsküdar’a, Kâmil beylere gittiği söylenir. O da, Üsküdar’a gider. Abdullah bey, Ahmet beyi görünce, (Sen bizim eve gidince, kendini tanıtmadın mı) der. O da, hayır der. (Kendini tanıtsaydın sana bir paket vereceklerdi) der. Ahmet bey, kapının zilini çalınca, kendini tanıtma edebini bilmediği için, tekrar Fatih’e gitmek zorunda kalır. Sual: Bir büyüğün yanında konuşulan konuyla ilgili aklımızda olan bir söz veya hadis-i şerifi nakletmek edebe aykırı mıdır? CEVAP Evet. Sadece dinlemek gerekir. Bilinen şeyler anlatılmaz. Tabii bu da, büyüğüne göredir. Büyük sanılanlara göre değil. Aksırmak Sual: Aksırmanın [hapşırmanın] imanla, doğru söylemekle ve duanın kabul olması ile bir ilgisi var mıdır? CEVAP Evet vardır. Aksırmak çok iyidir. Bir hadis-i şerif meali: (Aksırmak Rahmandan, esnemek Şeytandandır.) [Tirmizi] Hazret-i Osman aksırınca Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Müjde sana ya Osman. Şu gelen Cebrail aleyhisselamdır. Allahü teâlâdan bana haber getirdi ki: Hiç bir mümin yoktur ki, peş peşe üç kere aksırsın da onun kalbinde iman sabit olmasın.) [Tirmizi, Hakim] Konuşurken aksıran kimsenin doğru söylediği anlaşılır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Konuşurken aksırmak, sözün doğruluğuna işarettir.) [Taberani, Hakim] Dua ederken aksırmak da o duanın kabul olduğuna alamettir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Dua ederken aksırmak, duanın kabulüne işarettir.) [Taberani] Sual: Aksırana ne demelidir? CEVAP Selam verenin selamını almak farz olduğu gibi, aksırana da Yerhamükellah demek Hanefi’de farzdır. Bu farz-ı ayn değil, farz-ı 414 www.dinimizislam.com kifayedir. Aksıran kadına, yerhamükillah denir; fakat yabancı kadınların aksırmalarına yerhamükillah demek caiz değildir. Bir toplantıda, bir kimse aksırıp Elhamdülillah dese, oradaki biri, Yerhamükellah demezse, hepsi günah işlemiş olur. Biri derse diğerlerinin de söylemesi gerekmez. Söyleseler de zararı olmaz, iyi olur. Hadis-i şerifte, (Selamı ve teşmiti yayın!) buyuruldu. (İbni Asakir) [Teşmit; aksırıp da, "Elhamdülillah" diyene, "Yerhamükellah" diyerek hayır ve bereketle dua etmektir.] Aksırınca Elhamdülillah demeli, bunu duyan müslüman da, Yerhamükellah demeli! Daha sonra aksıran Yehdina ve yehdikümullah demeli! Oradaki başka biri de bunu söyleyebilir. Helada iken aksıran heladan çıkınca "Elhamdülillah" der veya içinden söyler. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ aksırmayı sever, esnemeyi sevmez.) [Buhari] (Esnemek şeytandandır. Esnemeye mani olmaya çalışın. Esneyene şeytan güler.) [Buhari] (Aksıran hamd etmemişse, hatırlatmak için Elhamdülillah de! Çünkü aksıranın hamd etmesi her derde devadır.) [Deylemi] (Aksıran, "Elhamdülillahi Rabbil âlemin" veya "Elhamdülillahi alâ külli hal" desin. Yanındaki de "Yerhamukellah" desin. Aksıran da "Yağfirullahü lena ve leküm" desin.) [Hakim] (Aksıran "Elhamdülillah" derse, melekler de "Rabbil alemin" derler. Aksıran "Rabbil alemin" derse, melekler bu defa "Rahimekellah" derler.) [Taberani] (Müslümanın müslüman üzerindeki beş hakkından biri, aksırıp Elhamdülillah diyene, Yerhamükellah demektir.) [Buhari] (Aksırıp da, "Elhamdülillah" diyene "Yerhamükellah" demek farzdır.) [Buhari] (Aksırınca "Elhamdülillah" diyen göz ağrısı görmez.) [Taberani] (Aksıranı teşmit etmek, diş ve kulak ağrısından korur.) [Şir’a] (Aksırınca "Elhamdülillah alâ külli hâlin minel hal" demek 70 derde devadır.) [Hatib] Nezle olan, üçten fazla aksırsa, her aksırışta Elhamdülillah dese caiz olur. Böyle nezle olan kimse Elhamdülillah derse bir defa Yerhamükellah denir. Bundan sonra Elhamdülillah dese de, yerhamükellah demek gerekmez. Dense de mahzuru olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Aksıranı 3 defaya kadar teşmit et. Daha sonra ister et, ister etme!) [Tirmizi] (Üç defadan fazla aksıran nezle olmuş demektir.) [Ebu Davud] 415 www.dinimizislam.com Çok kuvvetli aksırmak ve anormal şekilde esnemek uygun değildir. Uykusuzluk veya asabiyetten ileri gelenler hariç, esnemek iyi sayılmaz. Esnerken ağzı, dudağı ısırarak kapamak mümkün olmazsa, sol elin dışı ile kapatmalıdır! Yemeğe veya insanlara karşı değil de başı başka yöne çevirmelidir. Aksırırken de, çok ses çıkmaması için ağzı kapamaya çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kuvvetli aksırmak da şeytandandır.) [İbni Sünni] (Geğirirken, aksırırken sesinizi yükseltmeyin.) [Beyheki] Sual: Aksırınca hamd edilmesi gerektiğini bilmeyen veya söylendiğinde de kabul edeceği şüpheli olan kişiler aksırınca çevredekiler "çok yaşa" diyor. O da "siz de görün" diyor. Boş laf olduklarını biliyorum da acaba aksırınca böyle söylenmesini bekleyen çevrelere bunları söylemekte bir mahzur var mı? CEVAP Hiç duymamış gibi hareket edilir. Ama gerçekten çok yaşa demesini bekliyorsa denebilir. Sual: Beş kere aksıran, her aksırışta, elhamdülillah dese caiz mi? CEVAP Mahzuru yoktur. Sual: Beşinci defa aksırana (Yerhamükellah) denir mi? CEVAP Beş kere demek gerekmez. Üç kere söylemek farz-ı kifaye, fazlası müstehabdır. Sual: İlim meclisinde aksırıp hamd edene (Yerhamükellah) denir mi? CEVAP İlim meclisinde aksıran hafif olarak hamd etmelidir. Sesimizi duyurmak Sual: Selama cevap verirken veya aksırıp elhamdülillah diyene yerhamükellah derken, mutlaka sesimizi karşımızdakinin duyması şart mı? CEVAP Bunlara cevap vermek farzdır. Ortam gürültülü olabilir veya o kimse ağır işitebilir yahut başka bir sebeple de duymayabilir. Biz selamı sesli almışsak, mesuliyetten kurtuluruz. Yerhamükallah demek Sual: Dini sohbette, mesela beraber dini kitap okunurken, aksırıp elhamdülillah diyene de, yerhamükallah denir mi? CEVAP 416 www.dinimizislam.com Böyle yerde aksıran, sessizce elhamdülillah demelidir. Duyanlardan birisinin yerhamükallah demesi kâfidir. Yolda yürüme şekli Sual: Dinimizde yolda yürüme şekli de bildirilmiş midir? CEVAP Dinimizde eksiklik yoktur. Yürüme, oturma kalkma, yatma, konuşma şekli gibi insana faydalı veya zararlı olan her şey en ince teferruatına kadar bildirilmiştir. Diğer dinlerde böyle şeyler yoktur. Yürümekle ilgili olarak Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Böbürlenerek yürüme!) [Lokman18] ([Ne çok yavaş, ne de koşarak] vasat bir şekilde yürü!) [Lokman 19] (Rahman olan Allahü teâlânın [salih] kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler.) [Furkan 63] (Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.) [İsra 37] Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Koşarak yürümek müminin değerini düşürür.) [Ebu Nuaym] Yürürken pencerelere ve kadınlara bakılmaz! Yolda giderken büyüklerin ve âlimlerin önünden ve solundan yürünmez! Rütbesi veya ilmi fazla olan solda yürür. Yürümede sağın, sola göre üstünlüğü vardır. Bir yere giderken, yol ikiye ayrılırsa, soracak kimse de yoksa ne yapmak gerekir? Hadis-i şerifte, (Karşınıza iki yol çıkarsa, sağdan yürüyün) buyuruldu. (B. Arifin) Kadınlar, zaruretle sokağa çıkınca kenardan yürürler. Hanımların ayakkabıları sade olmalı, yürürken ses çıkartmamalıdır! Peygamber efendimiz de, önüne bakarak yürürdü, yürüyüşü ne yavaş ve ne pek süratli idi. Hadis kitaplarında Peygamber efendimizin yürüyüş durumunu bildiren birkaç hadis-i şerif meali: (Yürürken [dimdik yürümez] hafif öne meyilli yürürdü.) [Müslim] (Yolda yürürken, sağa sola hiç bakmazdı.) [Hakim] (Yürürken gayet vakarlı, fakat hızlı giderdi.) [İbni Sad] (Köle ve miskinlerle beraber yürürdü.) [Hakim] (Yürüyüşünden aciz ve tembel olmadığı anlaşılırdı.) [İbni Asakir] Yürümekle ilgili diğer hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle: (Asa ile yürümek tevazudandır. Asa ile yürüyen kimsenin her bir adımına bir sevap yazılır.) [Deylemi] (Asa ile yürümek, müminin alameti, Peygamberlerin sünnetidir.) 417 www.dinimizislam.com [Deylemi] (Yürürken yorulan, yürüyüşünü hızlandırırsa, yorgunluğu gider.) [Deylemi] (Bir kimse hayvana güç gelecek yerde inip de yürürse, bir köle azat etmiş gibi sevap kazanır.) [Hakim] Misafire nasıl davranmalı Sual: Ev sahibi, misafire karşı nasıl hareket etmeli? Misafire ikram şart mı? CEVAP Evet şarttır. Ev sahibinin gözetmesi gereken hususlardan bazıları: 1- Misafir gelince, rızkımız azalır sanmamalıdır! Bu, şeytandan gelen bir düşüncedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Şeytan, [hayra harcatmayıp] fakir olursunuz diye korkutur, cimriliği [ve hayra harcamamayı] telkin eder. Allah ise, [hayra harcayana] mağfiret, lütuf, bolluk vaad eder.) [Bekara 268] Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (İblis, en azgın militanlarını malını hayra sarf edenlere gönderir.) [Taberani] Mümin, iyi kimsedir. Bir hadis-i şerif meali: (Müminlerin imanca en olgunu, ahlakça yüksek olanıdır. Herkes bunun yanına rahatça gelebilir, geleni gideni çok olur, başkaları ile ülfet eder, hem de kendisi ile ülfet edilir. Ülfet edemeyende [geçimsiz olanda] hayır yoktur.) [Taberani] Misafire yedirmekle, sadaka vermekle, insanın eli daralmaz. Peygamber efendimiz, yemin ederek, (Sadaka vermekle mal azalmaz) buyurdu. (Tirmizi) Cimrilik çok kötüdür. Misafir kabul edip cimrilikten kurtulmaya çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Zekatını veren, misafirlerini ağırlayan, darda olanlara yardım eden kimse, cimri sayılmaz.) [Taberani] (Ancak şerli, kötü kimseler, misafir kabul etmez.) [Beyheki] 2- Misafir bereket getirir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Misafir rızkı ile gelir, ev halkının günahlarının affına sebep olur.) [İ.Sünni] (Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.) [Nisâb-ül ahbâr] 3- Hak teâlânın bir hediyesi olan misafire ikram etmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: 418 www.dinimizislam.com (Allah’a ve kıyamete inanan, misafirine ikram eylesin!) [Buhari] İmam-ı Evzâi, (Misafire ikram, ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır) buyurdu. Misafire ikram çok sevaptır. Misafiri nimet ve ganimet bilmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ hayır murat ettiğine hediye olarak misafir gönderir.) [E. Nuaym] Her nimet bir külfet karşılığıdır! Külfetsiz nimet olmaz. Misafirin sıkıntısı olabilir. Yüksünmeden, yumuşaklıkla ve lütufla hizmet etmelidir! 4- Her zaman misafir gelmesini arzu etmeli. Peygamber efendimiz, (Misafir istemeyende hayır yoktur) buyurdu. (İ.Ahmed) 5- Misafir gelmezse üzülmeli. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Misafir girmeyen eve, melekler de girmez.) [Şir’a] (Misafirle yenilen yemekten sorgu-sual olmaz.) [Deylemi] 6- Külfete girmemeli, hazırda ne varsa onu vermeli, çeşitli ve pahalı yemekler getirmemeli! Allahü teâlâ, külfete girenleri sevmez. Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur. Misafirini üzen Allahü teâlâyı üzmüş olur.) [İbni Lâl] Hazret-i Ali, (Arkadaşın en kötüsü, külfete giren, kendisinin idare edilmesine seni mecbur kılan, seni özür dileyici işlere itendir) buyuruyor. [Külfet; Lüzumundan fazla ikram, zahmetli iş, sıkıntı.] 7- Misafire ikram ederken, herhangi bir menfaat düşünmemeli, sırf Allah rızası için hizmet ve ikram etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Garip, yatacak yer bulamayan bir misafire yardım etmek, yemek yedirmek müslümanlar üzerine borçtur.) [İ.Asakir] İbrahim aleyhisselam, misafir olarak gelen mecusiye, (Müslüman olursan sana çok ikramda bulunurum) buyurdu. Mecusi darılıp gitti. Allahü teâlâ, Hazret-i İbrahim’e, (Neden onu misafir etmek için dinini değiştirmeyi şart koştun? O beni tanımadığı halde, ben onun yetmiş yıldır rızkını veriyorum) buyurdu. Hazret-i İbrahim, koşup mecusiyi buldu. (Bana misafir ol) diye ricada bulundu. Mecusi hayret etti. Hazret-i İbrahim, olayı anlattı. Mecusi, (Demek ki Allah, bana karşılıksız nimet veriyor. O halde bana İslamiyet’i öğret, müslüman olayım) dedi. Hazret-i İbrahim ona gerekli dini bilgileri öğretti. O da kelime-i şehadet getirip müslüman oldu. 8- Misafirden hizmet beklememelidir! Peygamber efendimiz, (Misafirden hizmet beklemek, aklın noksanlığına alamettir) buyurdu. (Deylemi) 419 www.dinimizislam.com 9- Dini inanışı, siyasi görüşü farklı olsa da, misafiri üzecek sözler söylememelidir! 10- Misafire hizmet edene büyük sevaplar vardır. Hazret-i Ömer, misafirine bizzat kendisi hizmet ederdi. Hizmet edenler mevcut iken niçin kendisinin hizmet ettiği sorulduğunda, (İçinde misafir bulunan evde, melekler ayakta durur) hadis-i şerifini nakledip, (Melekler ayakta dururken oturmaktan haya ederim) buyurdu. Misafir rızkı ile gelir Misafire ikram etmek, güzelce ağırlamak gerekir. Misafire yedirilecek şeylerden korkmamalı, misafire ikram etmeyi ganimet bilmelidir! Atalarımız, (Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır) demişlerdir. Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: (Misafir rızkı ile gelir.) [Şir’a] (Misafir girmeyen eve, melek girmez.) [Şir’a] (Sofra misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler ev sahibi için istiğfar ederler.) [Taberani] (Kişi, dostlarla yediği yemekten hesaba çekilmez.) [İ.Gazali] Evde bulunan şeyleri bolca ikram etmeli, misafire verilen çok yemeği israf saymamalıdır. Allah için olan şey, çok olsa da israf olmaz. Allah için olmayan şey, az olsa da israftır. Misafire (ye) diye üçten fazla teklif etmemeli. Hele (Allah aşkına ye) diye zorlamamalı. Böyle zorlamalar misafiri gücendirebilir. Misafiri gücendiren Allahü teâlâyı gücendirir. Hikmet ehlinden birini yemeğe davet ederler. O da, (Şu üç şartla kabul ederim der: 1- Yediğimi zehir etmezseniz, 2- Sizin çok sevdiğiniz ama benim rahatsız olacağım birini yanıma oturtmazsanız, 3- Kendimi zindanda yani mahkum gibi hissettirmezseniz.) Teklife razı olurlar. Ev sahibi misafirin yanına küçük çocuğunu oturtur. Çocuk zararlı şeyler yapar. Ev sahibi de yemesi için ısrar edince misafir, (Verdiğin sözü bozdun. Üç şarta da uymadın, gidiyorum) der. Yine aynı zatı davet ederler. Yine üç şart ileri sürer: (Tekellüf, zulüm ve hıyanet olmazsa kabul…) der. Tekellüf: Evinde bulunmayan şeyi zahmet ve masrafa girerek getirmek. Hıyanet: Evinde olanı misafire ikramdan sakınmak. Zulüm: Evde bulunan her şeyi misafire verip çoluk çocuğu aç bırakmak. 420 www.dinimizislam.com Hazret-i Ali, yemeğe davet edilince (Üç şartla kabul ederim. Bir şey almak için çarşıya gitmeyeceksiniz. Evinizde olanı da esirgemeyeceksiniz. Benim yüzümden çoluk çocuğunuzu da aç bırakmayacaksınız) buyurdu. Yemeği acele hazırlayıp getirmelidir! Misafirleri bekletmek uygun olmaz. Davetlilerin ekseriyeti gelmişse, bir iki kişi beklenilmeden yemeğe başlanır. Gelmeyen fakir ise veya kalbi kırılacak birisi ise beklenebilir. Yalnız beş şeyde acele etmek sünnettir. Bunlardan biri, misafire yemek hazırlamakta acele etmektir. Sofraya et ve tatlı da getirmelidir! Çünkü yemeklerin iyisini yedirmek, Allahü teâlânın rızasını celbeder. Yemekte iyi su bulundurulmalıdır! (Serin su içmek, Allahü teâlâya şükrü gerektirir) buyurulmuştur. Sofrada sirkeli salata bulundurulması iyidir. Çünkü sirke ve yeşillik hadis-i şerifle övülmüştür. Yeşil sebzelerin bulunduğu sofrada melekler hazır olur. Yemeklerin iyisini önce getirmelidir! Arzu edenler bunlardan çokça yer. Diğer yemeklere lüzum kalmaz. Halbuki midesine düşkün olanlar çok yiyebilmek için, önce diğerlerinin, sonra da nefis yemeklerin sofraya konmasıyla lüzumundan fazla yemek yemiş olurlar. En iyisi bütün yemekleri ortaya koymalı, herkes arzu ettiğini yiyebilmelidir. Misafir, güler yüz, tatlı dil, hoş sohbet ister. Bunlar yapılınca memnun olur. Misafiri kapıya kadar uğurlamalıdır! Hadis-i şerifte (Misafiri 7 adım geçirene, Cehennemin 7 kapısı kapanır. 8 adım geçirene, 8 Cennet kapısı açılır ve dilediği kapıdan girer) buyuruldu. (Şir’a) Misafiri uğurlarken, (Memnun ettiniz, şeref verdiniz, her zaman bekleriz) gibi güzel sözler söyleyip, uğurlamalı, onun da dua etmesini ganimet bilmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Misafirin duası makbuldür.) [Beyheki] Misafirin de giderken veya yemekten sonra (Evinizde oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyi insanlar yesin!) gibi dua etmesi sünnettir. (Tirmizi) Sual: Bir çeşit yemek yemenin sünnet ve sıhhat için daha iyi olduğu söyleniyor. Misafirlere çeşitli yemek vermek israf olur mu? CEVAP Misafirlere çeşitli yemekler ikram etmek israf olmaz. Misafirperver, mürüvvet sahibi bir zat, sofraya getireceği yemek çeşitlerini yazar misafirlere arz ederdi. Bir âlim buyuruyor ki: Misafirler için sofrada çeşitli yemekler bulundurmak çok hoş olur. Çünkü her insanın tabiatı da farklıdır. Bunun gibi, Allahü teâlânın, insanların istek ve arzularına göre Cennette vereceği nimetlerden onu şöyle: 421 www.dinimizislam.com 1- Manzara hayranları için (Altlarından nehirler akan Cennetler) [Talak 11] 2- Giyimi, kuşamı sevenler için (Cennetteki elbiseleri ipektir.) [Hac 23] 3- Ziyneti sevenler için (Orada, altın bilezikler takarlar.) [Kehf 31] 4- Et gibi yiyecekleri sevenler için (İstedikleri cinsten kuş etleri) [Vakıa 21] 5- İçecekleri, sütleri, temiz şerbetleri sevenler için (Cennette temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları, süzme bal ırmakları vardır.) [Muhammed suresi 15] (Tertemiz şarap içerler) [İnsan 21] Kur'an-ı kerimde, Cennet ehline verilecek Şeraben tahura diye buyurulan "Temiz şarap" tan maksat, temiz bir içecektir. Türkçe şurup, meşrubat denebilir. Alkollü olan şarap ile bir alakası yoktur. Kur'an-ı kerimde alkollü içki haramdır. (Maide 90) Arapça şarap, içilen şeylere denir. Cehennemdeki zakkum ile dünyadaki zakkum ağacının da bir benzerliği yoktur. Sadece isimleri aynıdır. Cennetteki altın, gümüş, süt, su gibi şeylerin dünyadakilerle yalnız isim benzerliği vardır. 6- Hizmet edilmekten hoşlananlar için (Çeşitli hizmetçiler onların etrafında divan dururlar.) [Tur 24] 7- Mağfireti sevenler için (Sizi, mağfiret etmek için çağırıyor) [İbrahim 10] 8- Meyveleri sevenler için (Canlarının istediği meyveler vardır.) [Mürselat 42] 9- Allahü teâlânın rızasını isteyenler için (Allah’ın rızası ise en büyüktür.) [Tevbe 72] 10- Arzusu Allahü teâlâyı görmek olanlar için (Güzel amel işleyen müminlere Cennet ve bir de fazlası [Allah’ın cemalini görmek] var.) (Yunus 26) [Şir’a] Sual: Misafirlikte yenilen yemekten misafire mi, ev sahibine mi hesap yoktur? CEVAP Her ikisine de hesap yoktur. Misafirin görevleri Sual: Misafir, ev sahibine karşı nasıl hareket etmelidir? CEVAP Misafirin gözetmesi gereken edeplerden bazıları şunlardır: 422 www.dinimizislam.com 1- Davete geç kalmamalı, erken de gitmemelidir. Giderken, biraz yiyip gitmek sünnettir. Sırf yemek için değil, ev sahibini memnun etmek için gittiği belli olmalıdır! 2- Misafir, sağına soluna bakmamalı, sıkıntı vermekten çekinmelidir. Ev sahibinden izinsiz bir başka misafire bir şey ikram etmemelidir! Ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı, izinsiz nafile oruç tutmamalı ve ev sahibi teklif etmeden imam olmamalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Misafir, evin baş köşesine oturmasın!) [Müslim] (Misafir, ev sahibinden izinsiz [nafile] oruç tutmasın ve gösterilen yere otursun! Çünkü ev sahibi evinin âdetini daha iyi bilir.) [İbni Asakir] (Misafir olan bir kimse, ev sahibine imam olmasın!) [Tirmizi] 3- Sofraya edepli bir şekilde oturmalı ve bu edebi sonuna kadar muhafaza etmeye çalışmalıdır! Resul-i Ekrem efendimiz, yer sofrasına bazen diz çöker, bazen de sağ ayağını bükerek sol ayağı üzerine oturup buyururdu ki: (Yemek yerken yaslanmam! Ben Allah’ın kuluyum; kul nasıl yerse öyle yer, öyle otururum.) [Buhari] Yemek yerken yaslanmak günah değildir. Başkalarının yanında mazeretsiz yaslanmak edebe aykırıdır. 4- Gelen yemekte kusur bulmamalı. Bir kusuru olsa da söylememeli. Mesela yemeğin tuzu fazla veya noksan olsa, yahut yemekten hoşlanmasa, bir şey dememeli, beğenmediğini belli etmemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Misafirin, gelen yemeği beğenmemesi, ona şer olarak kâfidir.) [İbni Ebiddünya] 5- Misafir, arzu ettiği şeyleri istememeli, gelen ile iktifa etmeli, “Şu var mı?” diye belli bir yemek istememelidir! Eğer ev sahibi, birkaç yemek ismi sayıp (Hangisini hazırlayalım?) diye sorsa, külfetten uzak, sıkıntıya sokmayacak şekilde daima kolay, ucuz ve zahmetsiz olanını tercih etmelidir! Peygamber efendimiz, muhayyer bırakıldığı iki şeyden, daima hafifini, kolay olanını tercih ederdi. (Buhari) Atalarımız, (Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer) buyurmuştur. Ekmeğe hürmet gerekir. Ekmeğe hürmet, ona katık aramamaktır. İnsanı ayakta tutan ve ibadet etmeye imkan veren her yemek, berekettir; onu beğenmemek doğru olmaz. Sadece ekmekle sirke verilse küçümsenmemelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir evde ekmeğe katık olarak sirke varsa, bu ev yoksul sayılmaz.) [Tirmizi] 423 www.dinimizislam.com (Ya Rabbi, sirkeye bereket ver. Sirke, ne güzel nimettir. Benden önceki enbiyanın katığı da sirke idi. Sirke olan evin, başka katığa ihtiyacı yoktur.) [İbni Mace] 6- Ev sahibinin veya oradaki diğer misafirlerin hoşuna gitmeyecek hareketlerde bulunmamalı, tiksinti verecek hareket ve sözlerden uzak durmalıdır. 7- Dini inanışı, siyasi görüşü farklı olsa da, ev sahibini veya oradakileri üzecek sözler söylememelidir. 8- Misafir, gereği gibi ikram yapılamamış olsa da, gönül hoşluğu ile ve memnuniyetini ifade edecek şekilde ayrılmalıdır! Mesela (Çok memnun olduk, Allah razı olsun, evinizde oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyi insanlar yesin!) gibi dua etmesi sünnettir. (Tirmizi) Peygamber efendimiz, kendisi ev sahibine, en güzel dualarda bulunur ve müslümanlara da, (Ev sahibine bereketle dua edin) buyururdu. (Beyheki) Böyle yapmak, çok az da olsa bir iyiliği küçük görmemek güzel ahlakın alametidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Mümin, güzel ahlakı ile, gündüzü oruçla, geceyi ibadetle geçirenlerin derecesine yükselir.) [Tirmizi] 9- Ev sahibinden izinsiz veya habersiz evi terk etmemelidir! Peygamber efendimiz, böyle habersiz gitmeyi, hiç uygun görmezdi. Giderken de yine ev sahibine dua etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allah’a ısmarladık demeden ayrılan misafir, hırsız olarak girmiş, yağmacı olarak çıkmış olur.) [İ.Gazali] 10- Yatılı olarak giden misafir, ev sahibine ağırlık vermemek için, zaruret yoksa, üç günden fazla kalmamaya, yük olmamaya gayret etmelidir! Eğer ev sahibi samimi olarak ısrar ederse, daha fazla kalınabilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Misafirlik üç gündür. Fazlası sadakadır. Misafirin, ev sahibini sıkacak kadar çok kalması helal değildir.) [Buhari] Sual: Misafir olduğumuz evde yere bir şey dökülse, kendimiz temizlemeye çalışsak uygun olur mu? CEVAP Ev sahibi, temizliğimi beğenmedi, evimi temizliyor diye üzülüp, mahcup olabilir. Ev sahibi üzülmeyecekse, ondan izin alınarak temizlik yapılabilir. 424 www.dinimizislam.com Misafir için külfete girmek Sual: Misafiri gücendirmeden ona nasıl ikram etmelidir? CEVAP Misafiri nimet bilmeli. Her nimetin bir külfet karşılığı olduğu da unutulmamalı. Külfetsiz nimet olmaz. Elbette misafirin sıkıntısı olur. Yüksünmeden hizmet etmeli! Yani yüksünsek bile bunu asla misafire hissettirmemeli. Ülfetin şartı, külfeti terktir. Külfeti olmayanın ülfeti artar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Salihler, külfete girmez ve zahmet vermez.) [Dare Kutni] (Misafir için külfete girme, misafir üzülebilir. Misafirini üzen Allahü teâlâyı üzmüş olur.) [İbni Lâl] (Müminin külfeti azdır.) [Beyheki] Külfet: Lüzumundan fazla ikram, zahmetli iş, sıkıntı. Ülfet: Samimiyet, dostluk iyi geçinmek. Misafire iyi muamele etmeli. İmam-ı Evzâi, (Misafire ikram, ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır) buyurdu. Evde bulunan şeyleri bolca ikram etmeli, misafire verilen çok yemeği israf saymamalı. Allah için olan şey, çok olsa da israf olmaz. Allah için olmayan şey, az olsa da israftır. Misafire ye diye üçten fazla teklif etmemeli. Hele (Allah aşkına ye) diye zorlamamalı. Bunlar misafiri gücendirebilir. Hazret-i Ali buyuruyor ki: Daveti ancak şu üç şartla kabul ederim: 1- Bir şey almak için çarşıya gidilmeyecek. 2- Evinizde olan da esirgenmeyecek. 3- Benim yüzümden çoluk çocuk da aç kalmayacak. Dostların kötüsü, senin için külfete giren, seni özür dilemeye mecbur bırakandır. (Hazret-i Ali) Arkadaşlarımdan bana en çok ağırlık vereni benim için külfete giren ve bu suretle kendisinden çekindiğim kimsedir. Yalnız iken nasılsam, onunla beraber bulunduğum zaman da davranışımı değiştirmediğim kimseyi ise çok severim. (İmam-ı Cafer-i Sadık) İki arkadaşın aralarının açılması, fuzuli külfetler yüzündendir. Ziyaretine gittiği arkadaşı, lüzumsuz bir sürü külfete girince, insan bir daha ziyaretine gitmez. (Fudayl bin İyad) İki arkadaştan birinin diğerinden çekinmesi, mutlaka birinin kusurundandır. (Cüneyd-i Bağdadi) Çeşitli zahmetlere giren, arkadaşına ağırlık vermiş olur. Bu suretle kendisinden çekinilir. Yalnız iken nasıl hareket ediyorsa, arkadaşı varken de öyle hareket eden kimse ile arkadaşlık kolay olur. Yanımızda ev 425 www.dinimizislam.com kıyafeti ile duramayan arkadaş bizden çekiniyor demektir. Bu ise samimi olamamanın alametidir. Davete gitmeli mi? Sual: Ziyafetlere, davetlere, mesela düğün yemeğine gitmek vacip mi, sünnet mi? Davet edilince, gitmemek günah mıdır? CEVAP (Buhari)deki hadis-i şerifte, (Davete icabet etmeyen, Allah ve Resulüne isyan etmiştir) buyuruluyor. Âlimler bu hadis-i şerifi açıklamış, her çeşit davete icabet etmenin vacip değil, sünnet olduğunu bildirmişlerdir. (Menahic-ül-ibad) Düğün yemeğine çağırılınca gitmek de sünnettir. Bazı âlimler vacip demişlerdir. Yalnız, günah işlenmiyorsa gitmek sünnettir. Şartlardan biri noksan olan ziyafete gitmek sünnet değildir. Mesela, yemek riya ve şöhret için değilse, helal maldan hazırlanmışsa, içki, çalgı ve benzeri günah olan şeyler yoksa, zenginfakir ayrımı yapılmadan herkes davet edilmişse, böyle davete, sünnet olduğunu düşünerek gitmeli, karın doyurmayı ve başka şeyleri düşünmemelidir. Süfyan-ı Sevri hazretleri buyuruyor ki: (Allah rızası için niyet etmeden yemeğe davet edene, bir günah yazılır. Böyle niyet etmeden gidene de, iki günah yazılır) Latife yapmak Sual: Şaka yapmak, fıkra anlatıp insanları güldürmek iyi bir şey mi? CEVAP Asık yüzlü, somurtkan insanların pek sevilmediğini hepimiz biliriz. Güler yüzlü insanların sattığı sirkeyi alırız da, asık suratlı insanların sattığı balı almak istemeyiz. Bu, insanların tabiatında var. Yoğun çalışmalar ve üzücü olaylar karşısında sıkılan insanın, neşeli olmaya ihtiyacı vardır. Bunun için ara sıra [dini hususların haricinde] fıkra anlatmak, şakalaşmak iyi olur. Peygamber efendimizin de şakalaştığı, (Ben de şaka yaparım, fakat doğru konuşurum) buyurduğu hadis kitaplarında bildirilmektedir. Bir defasında, yaşlı bir kadına, (Cennete kocakarı girmez) buyurunca, kadıncağız üzülür. Bunun üzerine kadına, (Sen o zaman genç olursun) buyurur. Güler yüzlü, yumuşak ve cana yakın insanlarla konuşmak, tanışmak 426 www.dinimizislam.com ve kaynaşmak kolaydır. Asık suratlı insanlar ile konuşmak, sıkıntıdır. İhtiyaç kadar konuşur, bir an önce ayrılmak isteriz. Uyku adabı Sual: Uyku adabı nelerdir? CEVAP Günümüzün ortalama üçte biri uyku ile geçmektedir. Gafletle geçmemesi için uykuyu da değerlendirmek gerekir. Müminin her hareketi şuurlu olmalıdır. Gafletle yatıp gafletle kalkmamalıdır! Rastgele yatağa girip uyumak doğru değildir. 1- Yatağa abdestli girmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Abdestli yatanın ruhu Arşa yükselir ve gördüğü rüyalar doğru olur. Abdestsiz yatanın ruhu yükselmez, gördüğü rüyalar, karışık olur, doğru çıkmaz.) [İ. Gazali] (Abdestli yatan, gece ibadet eden ve gündüz oruç tutan kimse gibi sevap kazanır.) [Hakim] 2- Misvaklanıp sağ yanı üzere kıbleye karşı yatmak sünnettir. Uyku, ibadetleri kuvvetle ve sağlam yapmak niyetiyle olursa ibadet olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Âlimlerin uykusu ibadettir.) [İ.Gazali] 3- Borçları ve önemli işleri olan kimse, vasiyetini yazmadan yatmamalıdır! Çünkü sabaha çıkacağını kimse bilemez. Eğer vasiyetsiz ölürse, Kıyamete kadar konuşamaz. Ölüler kendini ziyaret eder, onunla konuşmaya çalışırlar, fakat o cevap veremez. O zaman (Bu miskin vasiyetsiz ölmüş) derler. Vasiyet olarak, varsa kul borçlarını, namaz ve oruç kazaları gibi Hak borçlarını yazmalı, ölümünden sonra ne yapılmasını istiyorsa bildirmelidir! 4- Günahlarına tevbe edip uyumalıdır! Herkese iyilik yapacağına, uyandığı zaman kimseye fenalık etmeyeceğine niyet ederek yatmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hiç kimseye zulüm ve kin hissi duymadan yatanın günahları affolur.) [İ.Ebiddünya] 5- Yatarken, gece ibadete kalkmaya niyet etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Gece ibadet etmek niyetiyle yatan, fakat uyku galebe çalıp sabaha kadar uyanamayan, niyeti sebebiyle gece ibadet etmiş gibi sevaba kavuşur. Uykusu da kendisine Allahü teâlânın ihsan ettiği bir sadaka olur.) [İ. Mace] 427 www.dinimizislam.com 6- İyice uyku gelmeden yatmamalıdır! Kıymetli ömrü uyku ile geçirmemelidir! İhtiyaç kadar uyumalıdır! 7- Yatarken Âyet-el-kürsi, üç İhlas ve bir Fatiha, iki Kuleuzüyü okumalıdır! Salevat-ı şerife getirmelidir! "Amenerresulüyü yatsıdan sonra okumayı âdet edinmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Gece Bekara suresinin son iki âyetini okuyana, bu iki ayet, her şey için kâfidir.) [Müslim] 8- Uykunun bir nevi ölüm, uyanmanın da dirilmek olduğunu düşünmelidir! Hazret-i Lokman, oğluna (Oğlum, ölümden şüphen varsa, uyuma! Uyumak mecburiyetinde kaldığın gibi, ölmeye de mahkumsun. Eğer dirilmekten şüphe ediyorsan, uykudan uyanma! Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin) buyurmuştur. 9- Yatarken yarınki hayırlı işleri yapabilmek için istirahat etmeye, sabah namazına kalkmaya ve ertesi gün hayırlı işler yapmaya niyet etmeli! Böyle niyet edenin uykusu ibadet olur. Gece uyanınca dua etmeyi âdet haline getirmeli! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Uykudan uyanınca, "Allahümmağfirli" derse, duası kabul olur.) [İ. Ebiddünya] 10- Henüz sabah namazının vakti girmeden, yani seherde kalkmaya çalışmalıdır. Seher vakti kalkmak berekettir. Hele sabah namazının vakti girdikten sonra, güneş doğana kadar uyumak rızk yönünden de zararlıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Sabah uykusu, rızka manidir.) [Beyheki] İbni Abbas hazretleri, sabah vakti oğlunu uyur görünce buyurdu ki: (Oğlum, rızıkların dağıtıldığı saatte uyunur mu? Bu saatte uyumak, tembellik alametidir, unutkanlığa sebep olur.) [Şir’a] Yatarken Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Yatarken Fatiha ve İhlası okuyan, ölüm hariç, her şerden emin olur.) [Bezzar] (Yatarken Kâfirun suresini okuyan şirkten beri olur.) [Tirmizi] (Yatarken Mülk [Tebareke] suresini okumadan yatma! Çünkü ölürsen kabirde sana yoldaş olur.) [Ey Oğul İlmihâli] Tok karnına uyumak Mümkün mertebe yemeği yatarken yememelidir! Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Tok karnına uyumak, kalbi katılaştırır.) [Taberani] Yenilen yemekleri namaz kılarak veya helal kazanç yollarında eritmeye çalışmalıdır! 428 www.dinimizislam.com Yüzükoyun uyumak Peygamber efendimiz, yüzükoyun yatan birine, (Kalk, bu yatış, Cehennem ehlinin yatışıdır) buyurdu. Yüzükoyun ve örtüsüz yatan birine de, (Bu, Allahü teâlânın hiç sevmediği bir yatış şekli) buyurdu. Çorapla yatmak Sual: (Çorapla yatmak caiz değil) deniyor. Caiz ise, delili nedir? CEVAP Çorapla yatmanın dinen hiçbir mahzuru yoktur. Caiz olan, mubah olan şeylerin delili olmaz. Haram olan, mekruh olan, yasak olan şeylerin delili olur. Muz yemek caiz mi diye sorulsa, caiz diye cevap verilse, delil aranmaz. Haram diyen çıkarsa, delilini onun göstermesi gerekir.adabı Sual: (Sırtüstü yatmak peygamberlerin âdeti) deniyor. Doğru mu? CEVAP Sırtüstü yatmak bizim dinimizde mekruhtur. Yatağa abdestli girmek Sual: (Gece yatarken, abdesti sıkışık olan, abdestli yatağa girip, sonra abdestini bozsa, yatağa abdestli girmiş sayılır) deniyor. Bu bir hile değil midir? Allahü teâlâyı kandırmaya çalışmak olmaz mı? CEVAP Hâşâ, öyle bir şey olmaz. Allahü teâlânın bildirdiği ihsandan faydalanmak olur. Önemli olan, yatağa abdestli girmektir. Uyuyunca, zaten abdest bozulacaktır; ama abdestli yatağa girmesi büyük fazilettir, sabaha kadar namaz kılmış sayılır. Üç hadis-i şerif meali şöyledir: (Yatağa abdestli girene, o gece bir melek sabaha kadar, “Ya Rabbi bu kulunu affet!” diye dua eder.) [Hâkim] (Abdestli yatıp Allahü teâlâyı anarak uyuyan, uyanana kadar namazda sayılır. Bir melek onun için ibadet eder. Uyandığı zaman yine Allahü teâlâyı anarsa, o melek, bu kulun affı için Allah’a dua eder.) [İbni Hibban] (Abdestli yatan, gece vefat ederse şehid olur.) [İbni Sünni] Yemeği beraber yemek Sual: Birlikte yemek yenince, birinden ötekine hastalık geçeceği söyleniyor. Bu bakımdan yemeği çoluk çocuk ile aynı kaptan yemeyip ayrı kaptan mı yemelidir? CEVAP Yemek işi, ibadet değil, âdettir. Her mubah âdette olduğu gibi, yemek yerken de, o ülkenin âdetine uymakta, ayrı kaplarda yemekte mahzur 429 www.dinimizislam.com yoktur. Bulaşıcı hastalığı olan kimsenin, diğer insanlarla düşüp kalkması uygun olmaz. Bulaşıcı hastalıkların çevreye yayılmasını önlemek için dinimiz, karantinaya büyük önem vermektedir. Bulaşıcı hastalık bulunan yere girilmemesini ve burada bulunanların da başka yere gitmemesini emretmektedir. Bulaşıcı hastalık bulunan yerden dışarı çıkmanın yasak edilmesinin iki sebebi vardır. 1- Sağlam olanlar, hastaların yanından ayrılınca, hastalara bakacak kimse kalmaz, hastalar, perişan ve helak olur. 2- Bulaşıcı hastalık bulunan yerde, mikroplu hava, herkesin içine yerleşince, o yerden başka yere gidenler, hastalıktan kurtulamadığı gibi, hastalığı başka yere götürüp, sağlam insanlara da bulaştırmış olur. Bu bakımdan karantinaya önem verilmelidir. Bulaşıcı hastalığı bulunmayan aile fertlerinin birlikte sofraya oturup yemek yemelerinde mahzur yoktur. Hatta bugünkü tıbbın açıkladığına göre, birlikte yemek yenince, birinden diğerine mikrop geçmekte, vücut o mikroba karşı bağışıklık kazanmaktadır. Çocuklara, büyüklere yapılan aşılar da, bir cins mikrop verilmesidir. Aşı ile verilen mikroba bağışıklık kazanan kimse, o mikropla karşılaştığı zaman hastalanmaz. Birlikte, rahmet ve bereket vardır. Birlikte yemenin fazileti hakkında bildirilen hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle: (Yemeği, toplu olarak yiyiniz; bereket topluluktadır.) [İbni Mace] (Bir kişilik yemek, iki kişiye, iki kişilik yemek, dört kişiye, dört kişilik yemek de sekiz kişiye kâfi gelir. Allahü teâlânın fazlı, bereketi toplulukla birliktedir.) [Müslim] (En şerliniz, yemeği yalnız yiyendir.) [İ.Şarani] (Yemeği beraber yiyenin kalbi yumuşar.) [Harâiti] (Allahü teâlânın en çok sevdiği sofra, çevresinde fazla el bulunan sofradır.) [Taberani] (Yemeğin hayırlısı toplulukta yenilendir.) [Harâiti] (Toplu halde yiyin, bir kişinin yemeği iki kişiye yeter.) [Taberani] Bazıları, (Ya Resulallah, çok yediğimiz halde doymuyor, yemeğin bereketini göremiyoruz) dediler. Peygamber efendimiz bunlara, (Sizler yemeği ayrı yiyorsunuzdur. Yemeği beraber yer, besmele çekerseniz, yemeğiniz bereketli olur) buyurdu. (İbni Mace) Yemeği çoluk çocukla yemek muhabbeti de artırır. Çok çocuklar, birlikte yiyebilmek için babalarının işten gelmesini beklerler. Çocuklarından ayrı yemek yemeyi âdet haline getirmemelidir. 430 www.dinimizislam.com İyiliğe teşekkür etmeli Sual: İyiliğe teşekkürün dindeki yeri nedir? CEVAP İyilik edene, mal ile, hizmet ile karşılığı yapılır. Bunu yapamayan, hamd ve sena, teşekkür ve dua eder. İyiliğe karşı, iyilik yapmak, insanlık vazifesidir. Böyle olunca, her iyiliği yapan, en büyük iyilik olarak, yok iken var eden, en güzel şekli veren, lüzumlu uzuvları, kuvvetleri ihsan eden, herbirini bir ahenk ile işleterek sıhhat veren, akıl ve zekâ bahşeden, çoluk çocuk, ev, ihtiyaç eşyası, gıda, içecek, elbiselerimizi yaratan yüce bir sahibe, bu nimetleri sebepsiz, karşılıksız ihsan eden ve her an yok olmaktan, düşmandan, hastalıktan muhafaza eden ve bize hiç ihtiyacı olmayan, sonsuz kuvvet, kudret sahibi olan Allahü teâlâya şükretmemek, kulluk hakkını ödememek ne büyük kabahat, ne çok zulüm ve ne alçak bir vaziyet olur? Hele, Ona ve nimetlerin Ondan geldiğine inanmamak veya bunları başkasından bilmek en büyük zulüm, en çirkin yüz karası olur. İyilik övülmeli Bir kimseye her ihtiyacı verilse, her ay yetecek para, gıda hediye olunsa, bu kimse, o ihsan sahibini her yerde, herkese nasıl över. Gece gündüz onun sevgisini, teveccühünü, onun kalbini kazanmaya uğraşmaz mı? Onu dertlerden, sıkıntılardan muhafaza etmeye çalışmaz mı? Ona hizmet edebilmek için, kendini tehlikelere atmaz mı? Bunları yapmasa, o ihsan sahibine hiç kıymet vermese, herkes onu ayıplamaz mı? Hatta, insanlık vazifesini yapmıyor diye cezalandırılmaz mı? İyilik eden bir insanın hakkına böyle riayet ediliyor da, her nimetin, her iyiliğin hakiki sahibi olan, hepsini yaratan, gönderen, Allahü teâlâya şükretmek, Onun beğendiği, istediği şeyleri yapmak niçin gerekmesin? Elbette, en çok Ona şükretmek, ibadet etmek gerekir. Çünkü, Onun nimetleri yanında başkalarının iyilikleri deniz yanında damla kadar bile değildir. Hatta diğerlerinden gelen iyilikleri de, yine O göndermektedir. Şükür, her nimetin Allahü teâlâdan geldiğini bilip dil ile de hamd etmektir. Allahü teâlânın emirlerini yapıp, yasak ettiklerinden sakınan şükretmiş olur. İnsanların hidayeti için çalışmak, onları irşad etmek de şükür sayılır. Kalbi yumuşatmak için Katılaşan kalbleri korku veya şükür halindeki gözyaşı yumuşatmak gerekir. Kur'an-ı kerimde şükredilmesi emredilmektedir: (Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) [Bekara 152] 431 ile www.dinimizislam.com [Nankörlük, şükretmemek, nimetleri Allahü teâlâdan bilmemek demektir.] (Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7] (Kullarımdan şükreden azdır.) [Sebe 13] Hadis-i şerifte de (Kıyamet günü "Şükredenler gelsin!" diye seslenilir. Onlar bir bayrak altında Cennete girer. Bunlar, darlık ve genişlikte, her halükârda Allahü teâlâya şükredenlerdir) buyuruldu. (İ.Gazali) Şükür nedir? Şükür, İslamiyet’e uymak demektir. Dinimizin emirlerine uyan şükretmiş olur. Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama buyurdu ki: (Bir kimse, kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Bir kimse de, rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü eda etmemiş olur.) [İ. Gazali] Şükür, kendini o nimete layık görmemektir. Şükür, Allahü teâlânın verdiği nimetleri Onun sevdiği yerlerde kullanmaktır. Allahü teâlâ bir kula birbirini takip eden çeşitli nimetler verince, kul buna layık olmadığını düşünüp utanması da şükür olur. Şükürdeki kusurunu bilmesi de şükür olur. Şükredemiyoruz diye özür beyan etmesi de şükürdür. (Allahü teâlâ, kusurlarımı örtüyor) demesi de şükürdür. Şükür vazifesini yerine getirmenin Allahü teâlânın bir lütfu olduğunu düşünmek de şükürdür. Hatta vasıtalara şükür de şükür olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İnsanlara teşekkür etmeyen Allahü teâlâya şükretmemiş olur.) [İ. Ahmed] Nasılsın demek Sual: Alışkanlık halinde nasılsın diyoruz. Maksatsız nasılsın demek uygun mudur, riya mıdır? CEVAP Uygun değildir. Eski âlimler, bir kimsenin derdine deva olamayacaksa, laf olsun diye nasılsın demezlermiş. Nasılsın dediğimiz kimse, (Şu kadar paraya ihtiyacım var, şu derdim var) derse, eğer gücümüz yeterken buna yardım etmezsek, nasılsın dememiz anormal bir şey olur. Derdine deva olabileceğimiz kimseye nasılsın demeliyiz. 432 www.dinimizislam.com Nasılsın demek, bir ihtiyacın varsa göreyim demektir. İhtiyacını görmeyeceksek nasılsın dememiz samimiyetten uzak olur. Hiç değilse, (Elhamdülillah iyiyim, Allah razı olsun) diye dua etmesini sağlamak gayesiyle söylersek, nasılsın dememiz boşa gitmez, riya olmaz. Sual: Bir arkadaşım var. Nasılsın dediğim zaman, Allah razı olsun diyor, ama o da benim hatırımı sormuyor. Onun da bana sen nasılsın demesi gerekmez mi? CEVAP Dua ettiğine göre memnuniyetini bildiriyor. Evet onun da nasılsın demesi gerekir ama, belki bir mazereti vardır. Nasılsın dese, siz de şu kadar paraya ihtiyacım var deseniz, vermese arkadaşlığa sığmaz, verse belki kendi ihtiyacı vardır. Derdine deva olamayacağıma göre hiç sormayayım diyordur. Bazı eski âlimler, bir kimsenin derdine deva olamayacaksa, laf olsun diye nasılsın demezlermiş. Nasılsın demek bir ihtiyacın varsa göreyim anlamında olduğu gibi, onun (Elhamdülillah iyiyim, Allah razı olsun) diye dua etmesini sağlamaktır. Müslüman, beterin beteri var diyerek mevcut hâline şükreder. Nasılsın dediğiniz zaman, o kimse de paraya ihtiyacım var derse, hemen cüzdanı çıkarıp öylece önüne koyarsanız, herkese rahatça nasılsın diyebilirsiniz. Yahut sırf dua ettirmek, duasını almak için de nasılsın denebilir. Esnemek Sual: Esnemeyi durdurmak gerekir mi? Bir duası var mıdır? CEVAP Esnemek mekruhtur. Esnemek midenin dolu olmasından ve bedenin ağırlaşmasından meydana gelir. Dudağı ısırarak mani olmaya çalışmalıdır. Böyle yapamayan, sol elin arkası ile ağzını kapatmalıdır. Üç hadis-i şerif meali: (Allahü teâlâ esnemeyi sevmez.) [Buhari] (Esnerken ağzınızı kapatın.) [Müslim] (Esnemek şeytandandır.) [Buhari] Her esneme şeytandan değildir. Yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde de sinirsel esnemeler olur. Peygamberler esnemekten mahfuzdur. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: Esnemeyi def etmenin çaresi, Peygamberlerin hiç esnemediklerini hatırlamaktır. Peygamber efendimizin de esnemediğini hatırlayıp hemen salevat getirmektir. Kuduri rahmetullahi aleyh, (Biz bunu defalarca 433 www.dinimizislam.com tecrübe ettik ve doğruluğunu gördük” buyuruyor. Ben de tecrübe ettim ve doğru olduğunu gördüm. (Redd-ül-muhtar) Geğirmek ve esnemek Sual: Geğirmek, esnemek gibi şeytandan mıdır? CEVAP Geğirmek çok yemenin alametidir. Hastalık hariç, çok yemeyen geğirmez. Peygamber efendimiz, çok yiyip çok geğiren birisine buyurdu ki: (Yanımızda öyle geğirme! Çünkü bu dünyada çok tok olan, âhirette çok açlık çeker.) [Tirmizî, İbni Mace, Hâkim] Kur’an-ı kerim okurken esneme geldiğinde durmalı, çünkü mekruhtur. Esneme ve çok yedikten sonraki rehavet hâli tembelliğe, ağırlığa ve ibadetlerden kesilmeye sebeptir. Bunun için esnemek şeytana nispet edilmiştir. Hadis-i şerifte de, (Esnemek şeytandandır) buyuruluyor. (Şir’a şerhi) Bazı esnemelerin şeytandan olmadığı, uykusuzluk, yorgunluk gibi sebeplerle olduğu da bildirilmiştir. Demek ki, geğirmek de, esnemek gibi genelde çok yemekten ileri geliyor. Yani istenmeyen bir durumdur. Esneme ve geğirmeyi azaltmak için az yiyip içmeli. Çok yiyip içtiğimize tevbe istiğfar etmelidir. Esnemeye ve geğirmeye sebep olan çok yiyip içme işine istiğfar etmeli, bir daha yapmamaya çalışmalı. Bir nimet gelince veya bir sıkıntıdan kurtulunca şükretmek gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Aksıran veya geğiren “Elhamdülillah alâ külli hâlin minel hâl” derse, 70 dertten kurtulur.) [Hatîb, İbni Neccar] Geğirmek Sual: Çok geğiriyorum. Ne yapmam lazım? CEVAP Geğirmek çok yemenin alametidir. Hastalık hariç, aç insan geğirmez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Geğirmeni kısalt. Zira bu dünyada çok doyan, ahirette çok açlık çeker.) [Hakim] (Yanımızda geğirme. Dünyada çok tok olan [çok yiyip içen], ahirette en uzun açlığı çeker.) [Tirmizi] Geğirirken yemeğe veya insanlara karşı değil de başı başka yöne çevirmeli, çok ses çıkmaması için ağzı kapamaya çalışmalıdır! Hadis-i 434 www.dinimizislam.com şerifte buyuruldu ki: (Geğirirken, aksırırken sesinizi yükseltmeyin.) [Beyheki] İkramı reddetmek Sual: Gittiğim yerlerde çeşitli sebeplerden dolayı bazı bahaneler bularak yapılan ikramları kabul etmiyorum. Günah oluyor mu? CEVAP Meşru bir mazeretiniz yoksa, yiyip içilmesi haram olmayan ikramı reddetmek uygun değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir kimseye bir arkadaşı ikramda bulunursa, onu kabul etsin! Çünkü o Allahü teâlânın ikramıdır. Allahü teâlânın ikramını da reddetmeyin!) [Ebu Nuaym] (Arkadaşının evine gelip de, önüne konulanı yememek cefadır.) [Deylemi] Oturmanın edebi Sual: Otururken kıbleye karşı oturmak gerekir mi? CEVAP Kıbleye dönüp oturmak sünnettir. Özürsüz [mazeretsiz] kıbleye karşı ayaklarını uzatmak mekruhtur. Bir mazeretle veya yanlışlıkla uzatmak mekruh olmaz. (Redd-ül-muhtar) Birçok kişi ile oturunca, birbirinin yüzüne doğru oturmak gerekir. Çünkü, namaz dışında mümine doğru dönmek Kâbe’ye dönmekten efdaldir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Ey Kâbe, ey Beytullah, seni Allah, şerefli, mükerrem ve muazzam kıldı. Fakat mümin, hürmet bakımından senden daha kıymetlidir.) [Taberani] Yalnız otururken, başka tarafa dönmeye ihtiyaç yoksa, kıbleye dönerek oturmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Her şeyin en güzel ve en uygun bir şekli vardır. Oturma şeklinin en güzeli de, kıbleye karşı oturmaktır.) [Ebu Davud] Sual: Bacak bacak üstüne atarak oturmak, günah mıdır? CEVAP Günah olmaz. Büyüklerin yanında böyle oturmak, edebe aykırı olduğu için, uygun değildir. Resulullah efendimiz, kızının yanında bile, mübarek ayaklarını uzatmazdı. 435 www.dinimizislam.com Konuşurken sözü kesmek Sual: Konuşurken sözü kesmenin dindeki yeri nedir? CEVAP Konuşanın sözünü kesmek nezaketsizliktir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir din kardeşi konuşurken susmak mürüvvettendir.) [Hatib] Mürüvvet; insanlık, yiğitlik, iyilik cömertlik faydalı olmak gibi manalara gelir ki, hallerin en güzeline riayet etmek demektir. Taziye etmek Sual: Müslümanın cenazesi olunca ne yapmalı? CEVAP Taziye etmeli, yani sabretmesini söylemeli ve cenazesinin hizmetine koşmalıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Müslümanın, müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selamını almak, hastalanınca ziyaret etmek, cenazesine gitmek, davetine icabet etmek, aksırıp da elhamdülillah dediği zaman, yerhamükallah demektir.) [Müslim] Cenaze sahiplerinden büyük, küçük erkeklere ve yaşlı kadınlara rast gelince, taziye etmek, yani, başın sağ olsun demek gibi, sabır tavsiye etmek müstehaptır. Taziye için, (Azamallahü ecrek ve ahsene azaek ve gafere limeyyitik) denir ki, (Allahü teâlâ, sevabını, dereceni arttırsın ve güzel sabretmeni nasip eylesin ve meyyitinin [ölünün] günahlarını af eylesin) demektir. Musibete uğrayanı teselli etmelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çocuğu ölen kimseyi teselli edene Cennet hırkası verilir. Musibete uğrayanı teselli eden, onun sevabı kadar sevap kazanır.) [Tirmizi] Resulullahın taziyesi Resulullah efendimizin taziye mektubu şöyledir: Allahü teâlâ sana selamet versin! Ona hamd ederim. Herkese iyilik ve zarar, yalnız Ondan gelir. Allahü teâlâ, sana çok sevap versin. Sabretmeni nasip eylesin! Onun nimetlerine şükretmenizi ihsan eylesin! İyi bilmeliyiz ki, kendi varlığımız, mal, servet, kadın ve çocuklarımız, Allahü teâlânın, sayısız nimetlerinden, tatlı ve faydalı ihsanlarındandır. Bu nimetleri, bizde sonsuz kalmak için değil, emanet olarak 436 www.dinimizislam.com kullanmak, sonra geri almak için vermiştir. Bunlardan, belli bir zamanda faydalanırız. Vakti gelince, hepsini geri alacaktır. Allahü teâlâ, nimetlerini bize vererek sevindirdiği zaman, şükretmemizi, vakti gelip geri alınca da, sabretmemizi emreyledi. Senin bu oğlun, Allahü teâlânın tatlı, faydalı nimetlerinden idi. Geri almak için sana emanet bırakmış idi. Şimdi, geri alırken de, sana çok sevap, iyilik verecek, acıyarak, doğru yolda ilerlemeni, yükselmeni ihsan edecektir. Bu ihsana kavuşabilmek için sabretmeli, Onun yaptığını hoş görmelisin! Kızar, bağırır, çağırırsan, sevaba kavuşamazsın ve sonunda pişman olursun. İyi bil ki, ağlamak, sızlamak, belayı geri çevirmez, üzüntüyü dağıtmaz. Kaderde olanlar başa gelecektir. Sabretmek, olmuş bitmiş şeye kızmamak gerekir. Allahü teâlâ, hepinize selamet versin! Sual: Cenaze defnedildikten sonra, mezarlıkta bulunanların, cenaze sahiplerine taziyede bulunmaları bid’at midir? CEVAP Bid'at değildir. Sual: Ölü için kaç güne kadar taziye etmek uygun olur? CEVAP Üç günden sonra taziye yapmak mekruhtur. Ancak uzakta olanlar ve yakın olup da, geç haber alanlar için mekruh olmaz. Sual: Van’da cenaze çıkan eve giren herkes, Fatiha diyor. Herkes Fatiha okuyup ölüye bağışlamak bid’at mi? CEVAP Âdette bid'at olduğu için caizdir. Sual: Ölü sahibi, taziyeyi kabul için evde üç gün durması gerekir mi? CEVAP Durması caizdir. Ama durmaması iyidir. İbni Âbidin hazretleri, (Ölü sahibinin taziye için evinde oturması mekruh, kabristandan çıkarken taziye mekruh değildir) buyuruyor. Sual: Ölüyü taziyeye gelenlere bir şeyler ikram etmek caiz mi? CEVAP Eve gelene bir şey ikram etmek âdettir, caizdir. Sual: Taziye için uzaktan gelen misafire yemek yedirmek caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Ölü evine yemek getiriliyor. Ekşimemesi için taziyeye gelenlere vermek caiz mi? 437 www.dinimizislam.com CEVAP Fakire vermek sevap. Ölünün ruhuna bağışlanır. Sual:Taziye, mektup ile de olur mu? CEVAP Evet olur. Çeşitli sual ve cevaplar Sual: Düğüne, davete gidenin, başkasını da götürmesi caiz midir? CEVAP Evet. Sual: Helaya başı örtülü girmek müstehap mı? CEVAP Evet. Sual: (Beni de davet eder misin?) diyerek davet ettirmek caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Evinde davet olan arkadaşın zilini çalıyoruz. Bizi görünce ister istemez buyurun diyor. Böyle davete gitmek caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Telefon eden, kapı zilini çalan gibi, dört rekat namaz kılınacak kadar bekledikten sonra mı tekrar telefon etmeli? CEVAP Evet. Sual: Dört katlı apartmanın merdivenlerinin temizliği nasıl yapılır? CEVAP Aralarındaki anlaşmaya göre yapılır. Sual: Kadının, erkeğin önünden geçmemesi iyi bir âdet mi? CEVAP Evet. Sual: Evin önüne pislik bırakan kimseyi, şikayet etmek caiz mi? CEVAP Evet. Sual: Bir arkadaş bize iyilik edince, teşekkür etmeyip gıyabında dua etsek mahzuru olur mu? CEVAP Yüzüne karşı da teşekkür etmeli, gıyabında da dua etmelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (İyilik gördüğüne Cezakellahü hayran kesira [Allah, seni çok 438 www.dinimizislam.com hayırla mükâfatlandırsın] diyen, ona en büyük duayı etmiş olur.) [İ.Asakir] (Bir müslüman, arkadaşının gıyabında dua edince, bir melek de ona, "Aynen bir mislini de Allah sana versin" diye dua eder.) [Müslim] Meleğin duası ise elbette kabul olur. Sual: Kadının sigara içmesi, erkeğe göre daha uygunsuz. Külhanbeyi gibi, bacak bacak üstüne atıp, dumanını insanın yüzüne karşı üflemesi doğru mudur? CEVAP Bir şey zararlı ise, kadına da erkeğe de uygun olmaz. Şu kadar var ki, bir ülkenin örf ve âdetine uymak gerekir. Uyulmazsa tuhaf karşılanır. Bazı şeyler zengine ayıp sayılmasa da, fakir için ayıp sayılır. Mesela dolmuşla gideceği yere taksiyle gitmesi fakir için uygun karşılanmaz. Zenginin en lüks vasıta ile gitmesi uygunsuz olmaz. Hatta şükretmek için nimeti göstermek olur. Çünkü Allahü teâlâ, (Verdiğim nimetleri kullananları severim) buyuruyor. Bazı şeyler hem zengin, hem de fakir için kötüdür. Mesela kibir böyledir. Fakat fakirin kibirli olması daha kötüdür. Allahü teâlâ kibirli fakire buğzeder. Zina büyük günah ve çok çirkin bir iştir. Fakat ihtiyarın zina etmesi daha çirkin, daha kötüdür. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Yedi kat gök ve yer, zina eden ihtiyara lanet eder.) [Bezzar] İyi işler, güzellikler de böyledir. Şimdi sorunuza gelelim. Sigara içerek, başkasını rahatsız etmek hoş değildir. Örf ve âdetimize göre, kadının sigara içmesi de pek hoş karşılanmaz. Sual: Müslümana zararı olmasın diye yoldaki taş, çivi gibi şeyleri almak sevap mı? CEVAP Evet. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İman yetmiş küsur şubedir. En üstünü “La ilahe illallah”, en aşağısı da, yolda eza veren bir şeyi kaldırmaktır.) [Tirmizi] Sual: Görgünün temeli nedir? CEVAP Görgünün temeli; her zaman, her yerde, herkese karşı güler yüzlü, tatlı dilli olmak, haddini bilmek, eliyle ve diliyle hiç kimseyi incitmemektir. Ayakta bekletmek Sual: Suyu getiren kimse, ayakta iken, içmekte bir mahzur var mı? CEVAP Ayakta bekletmemeli, o oturunca içmelidir. 439 www.dinimizislam.com İhtiyarlık nimeti Sual: Müslüman olarak ihtiyarlamak çok faziletlidir deniyor. Bu hususta açıklama yapar mısınız? CEVAP Müslüman, nimetlere konmuş kimse demektir. Bir kimsenin müslüman olarak saçını başını ağartması daha büyük nimettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ buyuruyor ki: İhtiyarlık, nurumdur. Nuruma narımla [Cehennem ateşiyle] azap etmekten haya ederim. O halde siz de benden haya edin!) [Ebuşşeyh] (Hak teâlâ, müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten haya eder.) [Hatib] (Allahü teâlâ, 40 yaşına gelen müslümanı, cinnet, cüzzam, baras gibi hastalıklardan emin kılar. 50 yaşına gelince hesabını hafifletir. 60a ulaşınca onu keremiyle rızıklandırır. 70e gelince gök ehline onu sevdirir. 80e gelince, iyiliklerini mükafatlandırır, kötülüklerini affeder. 90 yaşına varınca, onun geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret eder ve kendisini aile halkına şefaatçi kılar ve bir münadi ona, "Bu, dünyada Allahü teâlânın himayesine girmiş bir kimsedir" diye seslenir.) [Ebu Ya’la] (Müslüman olarak ihtiyarlayan kimseye ikram eden, Nuh aleyhisselama ikram etmiş gibi sevap alır. Nuh aleyhisselama ikram eden de Allahü teâlâya ikram etmiş olur.) [Hatib] (Tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle müslüman olarak ihtiyarlayan bir müminden daha efdal kimse yoktur.) [İ.Ahmed] [Tekbir Allahü ekber, tahmid Elhamdülillah, tesbih Sübhanallah, tehlil ise la ilahe illallah, demektir.] (Allahü teâlâ, yemin ederek, "Müslüman olarak ihtiyarlayana azap etmekten haya ederim" buyurdu.) Resulullah efendimizin ağladığı görüldü. Sebebi sorulunca, (Allahü teâlâ, kendisinden haya ettiği halde, Ondan haya etmeyen kimseye ağlıyorum) buyurdu. (Beyheki) [Burada bildirilenler kul hakkı ve farz borçları hariç diğer günahlar içindir.] Sual: Yaşlılığımızı göstermemek için, ağarmış saçlarımızı boyamak veya o kılları koparmak caiz midir? CEVAP Bir kimsenin müslüman olarak saçının ağarması iyidir. Hadis-i 440 www.dinimizislam.com şeriflerde buyuruldu ki: (Ağaran kılları koparmayın! Çünkü bir kimsenin müslüman olarak ağaran her kılı, Kıyamette kendisi için bir nur olur. O kıl sebebiyle, bir günahı affolur, bir sevap yazılır.) [Tirmizi] (Beyazlaşmış kılları koparmayın! O, müslümanın nurudur.) [Tirmizi] (İhtiyarlığı saklamak için yolunan beyaz kıllar, Kıyamette, ona batırılmak için süngü olur.) [Deylemi] (Saçını, sakalını müslüman olarak ağartan affolur.) [M.Rabbani] Müslüman olarak yaşlanmak böyle bir nimet iken, zaruret olmadan saçları boyamak iyi değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, saçını sakalını siyaha boyayanın yüzüne Kıyamette bakmaz.) [İbni Said] (Saçını sakalını yolanın veya siyaha boyayanın Allah indinde nasibi yoktur.) [Taberani] İslam âlimleri, erkeklerin, saçını, sakalını siyahtan başka renge boyamalarının caiz olduğunu bildirmişlerdir. Hatta cemal için siyaha boyamanın da caiz olduğunu bildiren âlimler vardır. Hadis-i şerifte, (Allah cemildir, cemal sahiplerini sever) buyuruldu. Kibir için giyinmek veya bu maksatla saçını boyamak haramdır. Cemal için olursa caizdir. Cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları yok etmek demektir. (Hadika, Envar, Bahr) Bereket ve bereketsizlik Sual: Bereket, bereketsizlik ne demektir? CEVAP Bereket, az malın çok faydası olmak, çok işe yaramak demektir. Az bir mal, bereketli olunca, çok kimsenin rahat etmesine, çok iyi işlerin yapılmasına yarar. Bereketli olmayan çok mal vardır ki, sahibinin dünyada ve ahirette felaketine sebep olur. O halde malın çok olmasını değil, bereketli olmasını istemelidir! Rızk hiç değişmez, azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Hiç kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez. Bir kimse, Allahü teâlâ emrettiği için çalışır, rızkını helal yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavuşur. Bu rızk, ona bereketli olur. Eğer, rızkını Allahü teâlânın yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur. Fakat, bu rızk ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler. İslam âlimleri buyurdu ki: 441 www.dinimizislam.com (Evde Mushaf bulundurmak berekettir. İyilik edenin malı bereketli olur. Eshab-ı Kehfin ve Eshab-ı Bedrin isimleri yazılı kağıdı evde ve üstünde taşımakta bereket vardır. Tarlayı abdestsiz sürmek bereketsizliğe sebeptir. Ustasına hürmet etmeyenin de kazancının bereketi olmaz. Seher vakti kalkmak berekettir.) Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Yemeği, toplu olarak yemekte bereket vardır.) [İbni Mace] (Besmele ile yenen yemek bereketli olur.) (İbni Mace) (Bereket, yemeğin ortasına iner. Onun için kenarından yiyin, ortasından yemeyin!) [Tirmizi] (Sahurda ve sahur yemeğinde bereket vardır.) [Taberani] (Yemekten önce ve sonra, elini yıkayanın evinin bereketi artar!) [İ.E.Şeybe] (Sıcak yemekte bereket olmaz). [Deylemi] (Balda bereket ve şifa vardır.) [T.Gafilin] (Sirkede, hurmada, sütte bereket vardır.) [İbni Mace] (Rızkına razı olanın bereketi artar, razı olmayanınki bereketsiz olur.) [Ahmed] (Alış verişte çok yemin etmek, malın bereketini giderir.) [Müslim] (Ticarette bereket vardır, ticarete yalan, hıyanet karışınca bereket gider.) [Buhari] (Bereket büyüklerinizdedir.) [İ.Rafii] (İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir.) [İbni Asakir] (Kız çocuğu bereketlidir.) [Deylemi] (Çocuksuz ev bereketsiz olur.) [Ebuşşeyh] (Evine girince, ev halkına selam ver ki, evin iyiliği ve bereketi artsın!) [Harâiti] (Dua, ömrün bereketini artırır.) [Tirmizi] (Kur'an okunan evin bereketi artar. Kur'an okunmayan ev, bereketsiz olur.) [Darimi] (Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.) [Nisab-ül ahbar] (Evinden erken çıkanın işi bereketli olur.) [Bezzar] (Yola çıkarken arkadaşları ile vedalaşan, onların duaları ile berekete kavuşur.) [Deylemi] (Ana babasına hizmet edenin ömrü bereketli, onlara karşı geleninki bereketsiz olur.) [İ.Ahlakı] (Muhammed isimli kimse bulunan ev ve yerde bereket olur.) [Deylemi] (Sabahın sünnetini evde kılmak, rızkın bereketine sebep olur.) 442 www.dinimizislam.com [İmad-ül-islam] (Namaz kılanın rızkı bereketli olur.) [M.cenne] (Vadeli alış verişte, ödünç vermekte ve arpa karışmış ekmekte bereket vardır.) [İ.Mace] (Evde çöp bulunması bereketsizliğe sebeptir.) [Deylemi] (Şarkıcı ve faizcilerin kazancında bereket olmaz.) [Deylemi] (Bir toplumda birisi söylerken diğerleri susmazsa, orası bereketsiz olur.) [Beyheki] Uyuşturucu iptilası Sual: Esrar, afyon, kokain gibi uyuşturucuları kullanmak günah değil mi? Dünyada uyuşturucuya bağımlı olmanın sebebi ne olabilir? CEVAP Her çeşit uyuşturucu günahtır. İslam Ahlakı kitabında, büyük günahlar arasında bildirilmektedir. İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki: Afyon ve diğer zehirli otlar haramdır, fakat ilaçların içine konan az miktarı haram değildir. (Zevacir) Esrar ve afyon gibi katı cisimlerin akla zarar veren miktarları haramdır. İlaçların içine konan az miktarı haram değildir. Fazla alındığı zaman, aklı ve sinirleri bozan böyle otlardaki zararlı maddeleri ayırıp, bunları ve benzerlerini hap ve iğne halinde keyf ve zevk ilacı ismiyle talebelere, işcilere ve futbolculara satıyorlar. Ahlak, namus, din, iman ve vatan sevgisi gibi mukaddes bağlarımızı koparan bu uyuşturucu maddeleri satın almak ve kullanmak haramdır. Büyük günahtır. (S. Ebediyye) İmanlı gençler, anarşiye yanaşmadığı gibi, uyuşturucuya da yanaşmaz, çünkü Allah korkusu, her türlü kötülüğü işlemeye engeldir. Dinimiz, vücuda ve insanlığa zararlı olan şeyi yasaklamıştır. Müslüman genç, üstüne para verilse de uyuşturucuya elini sürmez. İmansız kimse, huzursuz kimse demektir. Böyle bir kimse de, huzura kavuşabilmek ümidiyle, gücünün yettiği her şeyi yapmaya çalışır. Her bataklığa ayak basar, her basışta biraz daha batar. Amerikalı bir kriminoloji uzmanı diyor ki: (Gençler, hazır paraya sahip olunca, her tadı tatmaya çalışır. Tadacak başka şey bulamayınca, hayat onu sıkmaya başlar. Uyuşturucu kaçakçısı, böyle zengin çocuklarını bulur. Gençler, bunu da tatmak ister. Tadınca mutlu olduğunu zanneder. Daha fazla mutlu olmak için, daha kuvvetli zehir almaya çalışır. Bunlar da, daha fazla parayı gerektirdiği 443 www.dinimizislam.com için, hırsızlıklar, soygunlar başlar. Eroine alışanda çılgınlıklar başlar. Artık arsenik içmiş gibi olur. Hayatta olmak onu rahatsız eder. Ölümü tercih eder.) Kriminoloji uzmanına göre, uyuşturucuya zengin çocukları müptela oluyor. Hâlbuki birçok Müslüman zengin çocuğu, uyuşturucuların isimlerini bile bilmez. Uyuşturucuyu önlemek de, diğer bütün kötülüklerde olduğu gibi, dinimizin emirlerine riayet etmekle mümkündür. Namazlarını doğru kılan bir Müslümanın uyuşturucuya alışması mümkün olmaz. Eğer daha önceden alışmışsa, namazı doğru kılarsa bundan ve diğer bütün kötülüklerden kurtulur. Bir âyet-i kerime meali şöyledir: (Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan uyuşturucu, içki, zina, livata gibi her türlü kötülükten her türlü günahtan] alıkoyar.) [Ankebut 45] Nakli esas alan kitap Bilgi için. (Merak edilen konular > Bazı kaynak kitaplar > Nakli esas alan kitap) Kıssadan hisse Kıssadan hisse bölümü için tıklayınız. (Şiir-Menkıbe-Güzel sözler Kıssadan hisse) 444 >
Benzer belgeler
DİNİMİZ İSLAM Alış Veriş Bilgileri
Evlilik ve Aile Bilgileri
İÇİNDEKİLER
Ana baba hakkı
Ana-babanın seksen hakkı
Kadın-erkek ve anne
Kayınpedere "baba" demek
Ana-babaya hizmet
Ana babayı dinlemeyip
evlenmek
Baba evladına iyilik iste...