θ - Soma Meslek Yüksekokulu
Transkript
θ - Soma Meslek Yüksekokulu
C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 ORTA NOKTASINDAN TEKİL YÜKE MARUZ KOMPOZİT BASİT KİRİŞ İÇİN MAKSİMUM SEHİM DEĞERLERİNİN DENEYSEL, NÜMERİK VE ANALİTİK OLARAK BULUNARAK İRDELENMESİ Ümran ESENDEMİR1, Mustafa Reşit USAL2, Ayşe ÖNDÜRÜCÜ1, Melek USAL2 ÖZET Bu çalışmada her iki tarafında mesnetlenmiş orta noktasından tekil yüke maruz kompozit kirişteki maksimum sehimler analitik, nümerik ve deneysel olarak bulunmuştur. Örnek malzeme olarak örgü cam-epoksi prepreg kompozit kullanılmıştır. Nümerik çözüm için ANSYS kullanılmıştır. Farklı kiriş boyları, genişlikleri ve yükleri için maksimum sehim değerleri bulunmuştur. Sonuç olarak; deneysel, analitik ve nümerik sonuçların birbirleriyle uyum içinde olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: sehim, kompozit malzeme, basit desteklenmiş kiriş, tekil yük. ABSTRACT In this study, maximum deflections of simply supported beams subjected to single force at the mid point are presented analytically, numerically and experimentally. As a sample material, woven glass epoxy prepreg composite is used. The numerical study is performed by using ANSYS software. Maximum deflections are obtained for various beam lenghts, widths and loads. As a result, the experimental, analytical and numerical data are in good agreement. Key Words: deflection, composite material, simply supported beam, single force. 1. GİRİŞ İki ya da daha fazla sayıdaki aynı veya farklı gruptaki malzemelerin en iyi özelliklerini, yeni ve tek bir malzemede toplamak amacıyla, makro düzeyde birleştirilmesiyle oluşturulan malzemeler kompozit malzeme olarak adlandırılır. Çok sayıda kompozit malzeme matris malzeme ve tek veya daha çok fiber ailelerinden oluşmaktadır. Fiber takviyeli kompozitlerin dizaynındaki en önemli problem, elde edilen malzemenin istenilen uygulama için en etkili şekilde olması açısından matris malzeme ile fiberlerin birleştirilmesidir. Mühendislik uygulamaları açısından kompozit malzemeler yüksek dayanım, düşük ağırlık ve ısıl yayınım ve korozyona direnç gibi avantajları sağlamalıdır. Bununla birlikte kompozit malzemelerin kullanımdaki dezavantajı ise yüksek maliyetli olması ve uygulama açısından bakıldığında bu tip malzemelerin nasıl birleştirilecekleri konusundaki bilginin sınırlı olmasıdır [1]. Thomas [2] sonlu elemanlar metodunu kullanarak eğilme ve kaymadan dolayı oluşan sehim değerlerini bulmuştur. Lee ve Wang [3] çelik-beton kompozit kirişleri için maksimum sehim değerlerini elde etmişlerdir. Jasim[4] basit desteklenmiş yayılı yüke maruz kompozit 1 2 Süleyman Demirel Üniversitesi, Müh.-Mim. Fak., Makina Müh. Böl., Isparta. Süleyman Demirel Üniversitesi, Teknik Eğitim Fak. Makine Eğitimi Böl., Isparta. e-mail: [email protected] 1 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 kirişlerdeki çökmeleri tahmini olarak bulmak için bir metot geliştirmiştir. Yin ve Wang [5] giderek artan sıcaklıklardaki çelik kirişlerin sehim davranışlarını nümerik olarak incelemişlerdir. Tagarielli ve arkadaşları [6] üç nokta eğilme deneyi ile her iki tarafından tutturulmuş ve basit mesnetli sandviç kirişlerin çökmesini bulmuşlardır. Kılıç ve arkadaşları [7] anizotropik elastisite teorisini kullanarak ortotropik ankastre kirişlerdeki eğilme ve kaymadan dolayı oluşan sehim denklemlerini analitik olarak bulmuşlardır. Esendemir [8] üçgen yayılı yüke maruz ankastre kirişlerdeki eğilme ve kaymadan dolayı oluşan sehim denklemlerini analitik olarak bulmuştur. Esendemir ve arkadaşları [9] üçgen yayılı yüke maruz basit kirişlerdeki toplam sehim denklemlerini bulmuşlardır. Usal ve arkadaşları [10] her iki tarafından mesnetlenmiş uniform yayılı yüke maruz kompozit kirişin statik ve dinamik analizini yapmışlardır. Problem çözümünde polimer matriks ve termoplastik kompozit malzeme kullanılmıştır. 2. GENEL FORMÜLASYONLAR Anizotropik elastisite teorisinde düzlem gerilme durumunda gerilme –şekil değiştirme ifadesi [11], x a 11 x a 12 y a 16 xy (1) y a 12 x a 22 y a 26 xy (2) xy a 16 x a 26 y a 66 xy (3) Burada a ij uygunluk matrisinin bileşenidir. Bu matrisin elemanları aşağıda verilmiştir: a11 S11 cos 4 2S12 S 66 sin 2 cos 2 S 22 sin 4 a12 S12 sin 4 cos 4 S11 S 22 S 66 sin 2 cos 2 4 a 22 S11 sin 2S12 S 66 sin 2 cos 2 S 22 cos 4 a16 2S11 2S12 S 66 sin cos 3 2S 22 2S12 S 66 sin 3 cos a 26 2S11 2S12 S 66 sin 3 cos 2S 22 2S12 S 66 sin cos 3 a66 22S11 2S 22 4S12 S 66 sin 2 cos 2 S 66 sin 4 cos 4 S11 (4) 1 1 1 , S12 12 , S 22 , S 66 E1 E1 E2 G12 Gerinme bileşenleri aşağıdaki şekildedir [12]; u x v y y x (5) (6) 2 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 u v y x xy (7) 3. ORTASINDAN P YÜKÜNE MARUZ BASİT KİRİŞ İÇİN SEHİM DENKLEMİ Şekil 1’de ortasından tekil yüke maruz basit kiriş gösterilmektedir. P c x c L y L t Şekil 1. Ortasından tekil yüke maruz basit kiriş Bu kiriş için gerilme bileşenleri, 3P rc2 2 x xy ry 4tc3 3 (8) y 0 (9) xy 3P 8tc 3 c 2 y2 şeklindedir [13]. Burada; r (10) a16 a11 Bu kiriş için genel sehim denklemi ve maksimum sehim denklemi aşağıdaki gibidir [14]: v egilme xy 2 ry 3 rc 2 y a 12 3 3 4tc 3 2 3P 3 2 c y y 3P a11 x 3 a 26 3 24tc 3 8tc 3 3P a L2 x 3 11 8tc 3P vmax egilme (11) P a L3 3 11 4tc (12) 3 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 4. ÖRNEK PROBLEM Bu çalışmada, orta noktasından P yüküne maruz basit kiriş için deneysel, analitik ve nümerik olarak maksimum çökme değerleri elde edilmiştir. Malzeme olarak örgü cam-epoksi prepreg kompozit kullanılmıştır. Bu malzemenin mekanik özellikleri Tablo 1’de verilmektedir. Tablo 1. Kompozit kirişin mekanik özellikleri [15] E1 (MPa) 27800 E2 (MPa) 27800 G12 (MPa) 4660 12 0.16 İlk olarak c değeri sabit tutularak (c= 0.72 mm), P=5 N için L değerleri 75,100,125,150 mm ve t değerleri 20, 30 ve 40 mm alınarak maksimum çökme miktarları deneysel olarak elde edilmiştir. Deney düzeneği Şekil 2 de gösterilmektedir. Daha sonra yine c değeri sabit tutularak (c=0.72 mm) P=10 N için aynı işlemler tekrar edilerek maksimum çökme miktarları bulunmuştur. Şekil 2. Deney Düzeneği Denklem (11) kullanılarak maksimum sehim miktarı analitik olarak hesaplanmıştır. Ayrıca nümerik çözüm için ANSYS kullanılmıştır. Nümerik çözümde eleman tipi için Solid 186 seçildi. 400 eleman oluşturularak 2445 düğüm noktası alınmıştır. ANSYS çözümü basit mesnetli kiriş için Şekil 3’de verilmiştir. 4 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Ayrıca (11) denklemi kullanılarak maksimum sehim miktarı analitik olarak hesaplanmıştır. Analitik, nümerik ve deneysel olarak elde edilen değerler Tablo 2 de verilmiştir. Şekil 3. Kompozit kiriş için örnek bir ANSYS çözümü Analitik, deneysel ve nümerik olarak elde edilen sehim değerleri Tablo 2 de verilmiştir. 5 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Tablo 2. Analitik, Deneysel ve Nümerik Olarak Maksimum Sehim Değerleri L t (mm) (mm) 150 125 100 75 P=5N P=10N Deneys el 9.50 Nümeri k 10.17 Analiti k 20.32 Deneysel Nümerik 40 Analiti k 10.16 19.50 20.34 30 13.55 13.5 13.56 27.10 27.80 27.11 20 20.32 20.1 20.33 40.65 40.00 40.66 40 5.88 5.00 5.89 11.76 11.00 11.77 30 7.85 7.00 7.86 15.68 16.00 15.72 20 11.76 11.0 11.76 23.52 24.00 23.53 40 3.01 3.00 3.02 6.023 5.80 6.03 30 4.01 4.00 4.01 8.03 8.00 8.04 20 6.023 6.00 6.02 12.04 12.00 12.05 40 1.27 1.30 1.28 2.54 3.10 2.55 30 1.69 1.65 1.69 3.38 3.80 3.38 20 2.54 2.60 2.54 5.08 5.20 5.08 Tablo 2’den görüleceği üzere, deneysel, analitik ve nümerik çözümlerden elde edilen değerler birbirlerine çok yakın çıkmıştır. Denklem (7) kullanılarak; t =20mm, L=75 mm ve P=10 N için gerilme değeri x 0.544 10 8 MPa olarak bulunmuştur. Bu değerin nümerik çözümündeki değeri x 0.547 108 ’dir ve Şekil 4’de görülmektedir. 6 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 4. Basit mesnetli kompozit kiriş için gerilme dağılımı (t =20mm, L=75 mm ve P=10 N) 5. SONUÇLAR Bu çalışmada basit mesnetli örgü cam-epoksi prepreg kompozit kirişin maksimum sehim değerleri analitik, deneysel ve nümerik olarak elde edilmiştir. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar aşağıda özetlenmiştir: -Kirişin uzunluğu arttıkça sehim değerleri artmaktadır. -Kirişin kalınlığı arttıkça sehim değerleri azalmaktadır. -Kirişe uygulanan yük arttıkça sehim değerleri artmaktadır. -Deneysel, analitik ve nümerik çözümler birbirleriyle uyum içerisindedirler. 7 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 6. KAYNAKLAR [1] Holzapfel, A.G., 2000. Nonlinear Solid Mechanics. John Wiley and Sons Ltd, Chichester. [2] Thomas, W.H., 2002. “Shear and Flexural Deflection Equations for OSB floor decking with point load”, Holz als Roh-Und Werstoff, 60(3),175-180. [3] Wang, Y.C., 1998. “Deflection of Steel-Concrete Composite Beams with Partial Shear Interaction”, Journal of Structural Engineering, 124(10), 1159-1165. [4] Jasim, N.A.,1999. “Deflections of partially composite beams with linear connector density”, Journal of Constructional Steel Research 49, 241–254. [5] Yin, Y.Z. and Wang, Y.C., 2004. “A numerical study of large deflection behaviour of restrained steel beams at elevated temperatures”, Journal of Constructional Steel Research, 60, 1029–1047. [6] Tagarielli, V.L., Fleck, N.A, Deshpande, V.S., 2004. “Collapse of clamped and simply supported composite sandwich beams in three-point bending”, Composites: Part B 35, 523– 534. [7] Kılıç, O., Aktaş, A. and Dirikolu, M.H., 2001. “An investigating of the effects of shear on the deflection of an orthotropic cantilever beam by use of anisotropic elasticity theory”. Composites Science and Technology, 61, 2055-2061. [8] Esendemir, Ü., 2005. “The Effects of Shear on the Deflection of Linearly Loaded Composite Cantilever Beam”, Journal of Reinforced Plastics and Composites, 24(11), 11591168. [9] Esendemir, Ü., Usal, M.R., Usal, M., 2006. “The Effects of Shear on the Deflection of Simply Supported Composite Beam Loaded Linearly”, Journal of Reinforced Plastics and Composites, 25(8): 835-846 [10] Usal, M.R., Esendemir, Ü., Usal, M., 2008. “Static and Dynamic Analysis of Simply Supported Beams”, Journal of Reinforced Plastics and Composites, 27(3), 263-276. [11] Lekhnitskii, S.G., 1981. Theory of Elasticity of an Anisotropic Body. Mir Publishers, Moscow [12] Jones, R.M., 1975. Mechanics of Composite Materials, Mcgraw-Hill, Kogakusha, Tokyo. [13] Esendemir, Ü., 2004. “An Elastic-Plastic Stress Analysis in a Polymer-Matrix Composite Beam of Arbitrary Orientation Supported from two Ends Acted Upon with A Force at the Mid Point”, Journal of Reinforced Plastics and Composites, 23(6), 613-623. [14] Esendemir, Ü., 2009. “Derivation of Equations for Flexure and Shear Deflections of Simply Supported Beams”, Pamukklale University Journal of Engineering Sciences, 15(2), 187-193. 8 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 [15] Esendemir, Ü., 2008. “Failure Analysis of Woven Glass-Epoxy Prepreg Bolted Joints Under Different Clamping Moments”, Advanced Composite Letters, 17, 165-175. 9 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 SÜRTÜNME KARIŞTIRMA KAYNAĞI İLE BİRLEŞTİRİLEN AA 1050 ve AA 5754-H111 ALÜMİNYUM LEVHALARIN MEKANİK ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Tamer CEBECİ1, Salim ŞAHİN2 ÖZET Bu çalışmada AA1050 ve AA5754 alüminyum alaşımı levhalar kullanılmış, bağlantıların mekanik ve mikro yapısal özelliklerini incelemek amacıyla alüminyum alaşımı levhalar, birbirlerine aynı ve farklı alaşım çifti olarak sürtünme karıştırma kaynak (SKK) yöntemiyle, uygun parametreler kullanılarak kaynak edilmişlerdir. Kaynak hızı, karıştırıcı ucun dönme hız ve karıştırıcı uç açısı sabit tutulmuştur. Sürtünme karıştırma kaynak işlemlerinde takım çeliğinden imal edilmiş batıcı uç kullanılmıştır. Çalışmada dikey freze tezgahı kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: sürtünme karıştırma kaynağı, 1050 ve 5754 alüminyum alaşımları, mekanik özellikler. ABSTRACT In this study, AA1050 and AA5754 aluminum alloy plates were welded as similar and dissimilar alloy joints using Friction Stir Welding (FSW) process in order to investigate mechanical and microstructural properties. Welding proceeding speed, rotational speed of the mixer tip and angle of the mixer tip are chosen as the (sabit) parameters. A welding tool made of tool steel was employed in the welding of Al-alloy plates. A vertical-spindle type milling machine is use for this work. Keywords: friction stir welding, 1050 and 5754 Al alloys, mechanical properties. 1. GİRİŞ Yeni geliştirilmiş malzemeler genellikle modern birleştirme tekniklerine ihtiyaç duyarlar. Son yirmi yılda alaşımların geliştirilmesinde bu malzemelerin kaynağı ile ilgili büyük ilerlemeler olmuştur[1]. 1991'de Cambridge (İngiltere)'deki The Welding Institute (TWI) tarafından sürtünme karıştırma kaynağı (SKK) bulunmuş ve üretimde kullanıldığı şekline geliştirilmiştir[2]. Bir katı hal kaynak yöntemi olan sürtünme karıştırma kaynağı, düz ve bindirmeli alüminyum alaşım kaynakları için yeni bir kaynak tekniğidir[3]. Bu çalışmada AA1050 ve AA5754-H111 alüminyum malzemelerin kendi aralarında kaynak edilebilirliği incelenmeye çalışılmış ve bileşik yönünden zengin olan AA5754 malzemesinin, saf olarak kabul edilen ve çok daha yumuşak olan AA1050 ile birleştirilmesi neticesinde elde edilen kaynak numunelerinin mekanik ve yapısal değişimleri araştırılmıştır. Sürtünme karıştırma kaynağının temel uygulanışı oldukça basittir. SKK işlemi şematik olarak verilmiştir (Şekil 1.1). Tükenmeyen tipte, dönen bir takıma bağlı, özel üretilmiş bir 1 2 Öğr. Grv., Celal Bayar Üniversitesi, Soma Meslek Yüksekokulu, Soma-Manisa, [email protected] Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü, Muradiye-Manisa, [email protected] 10 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 sürtünme aparatı (takım omuzu) ve karıştırıcı uç, birleştirilecek sac veya levhaların birleşme köşesine daldırılır ve birleşme çizgisi boyunca, mil etrafında döndürülerek ilerletilir. Takım iki ana amaca hizmet eder: iş parçasının ısıtılması ve bağlantının oluşması için malzemenin akışı [4]. Omzun malzemeye teması kaynak bölgesine ilave bir ısı sağlar. Karıştırıcı uçtan omuza kadar olan bölgedeki kombine sürtünme ısısı, gömülmüş olan karıştırıcının çevresi ile malzeme üst yüzeyi ve omzun temas ettiği temas yüzeyinde yumuşamış bir metal oluşturur [5]. Isıl olarak yumuşayan metal karıştırıcı uca doğru giderek daralan ancak üst yüzeyde omuz ile temas eden daha geniş bir görünüm arz eder. Karıştırıcı uç çevresinde malzeme akışı, karıştırıcı uç arkasında ise malzeme ile dönen uç arasında izafi bir dönüş meydana gelmektedir. Birleştirilecek parçalar, arkalarına bir plaka konularak, alın alına aralarında boşluk olmayacak şekilde sabitlenir[6]. Geniş silindirik omuzlu, delme yapabilecek tipte bir takım (batıcı uç), freze tezgahı ekipmanları ve arka tutucular kullanılarak yüksek devirde döndürülür, kaynak yapılacak levhalara daldırılır ve kaynak yapılacak uzunluk boyunca ilerletilir. Takım etrafındaki malzeme sürtünmeyle ısınıp yumuşayarak takım ucundan arka yüzeye doğru karıştırılır ve karıştırılan malzeme katılaşır ve hidrostatik basınç koşullarında soğur [7,8]. Şekil 1.1. Sürtünme karıştırma kaynağı (SKK)[1] 2. DENEYSEL ÇALIŞMA 2.1. Malzeme ve Metot 11 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 2.1.1. Malzeme Bu çalışmada kullanılan malzemeler, 5 mm kalınlığındaki AA1050 ve AA5754 H -111 olarak adlandırılan ve hazır olarak piyasada ticari olarak satılan düz alüminyum levhalardır. Alüminyum levhalara ait kimyasal bileşimler Tablo 2.1 ve Tablo 2.2’ de verilmiştir. Tablo 2.1: AA1050’ nin Kimyasal Bileşimi Element Si Mg Fe Cu Mn Zn Ti Al % 0.089 0.004 0.278 0.002 0.001 0.008 0.0163 99.601 Tablo 2.2: AA5754 H-111’ in Kimyasal Bileşimi Element Si Mg Fe Cu Mn Zn Ti Cr Al % 0.22 3.2 0.311 0.025 0.35 0.164 0.098 0.25 95.382 2.1.2. Kaynak Uçları Bu çalışmada, sürtünme karıştırma kaynak uçlarını imal etmek için, 2367 numaralı X38CrMoV5-3 sıcak iş takım çeliği kullanılmıştır. Bileşimi % olarak; 0.40 C, 0.5 Si, 0.50 Mn, 0.025 P, 0.005 S, 5.2 Cr, 3.2 Mo, 0.6 V’ dan oluşmaktadır. Bu çelik yüksek sıcaklıkta çalışan sıcak iş kalıpları, hafif alaşımlı metallerin basınçlı döküm kalıpları, sıcak dövme, şekil verme ve ekstrüzyon kalıplarında kullanılmaktadır. Batıcı uçlar, 20 mm. lik hazır dairesel kesitli profilden 75 mm. lik boylarda kesilmiştir. Kalemlerin uç kısımlarına, C eksenli CNC freze tezgahında konik şekil verilmiş ve 3 adet yarım daire kanal açılmıştır. Konik uç üzerindeki standart dışı helisel vidalar ise torna tezgahında açılmıştır. Batıcı uçlar konik olup, tabandaki çapı 4 mm iken uç yüksekliği yaklaşık 4.5 mm' dir. İmalatı tamamlanan kesici uçlar ısıl işleme gönderilmiş ve sertlik değerlerinin 45-48 HRC ‘ ye çıkarılması talep edilmiştir. Isıl işlem firması tarafından, kesici uçlar ilk önce 600 ºC sıcaklıkta 30 dakika sonra 800 ºC sıcaklıkta 30 dakika bekletilmiştir. Daha sonra 1050 ºC sıcaklıkta 30 dakika boyunca ostenitleme işlemi yapılmıştır. Vakum fırınında basınçlı azot gazı ile soğutulan uçlar son işlem olarak 550 ºC, 600 ºC ve 610 ºC sıcaklıkta belli sürelerde bekletilerek menevişleme işlemine tabi tutulmuştur. Isıl işlem sonrası sertlik değerleri, firmadan talep edilen değere yani 46-47 HRC ‘ye çıkmıştır (Şekil 2.1) Şekil 2.1. Sürtünme karıştırma kaynak ucu 12 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 2.1.3. Kaynağın Uygulanması Takıma verilen 2.5 derecelik açı sayesinde ilerleme anında takımın arka alın yüzeyi ile ısı oluşturulmuş, ilerleme yönündeki alın yüzeyi ile de kaynak yüzeyinin düzgün bir formda olması sağlanmıştır. Yeterli ısıyı üretebilmek için takım levhaya batırıldıktan sonra 1 dakika boyunca ilerletilmeden döndürülerek ısı oluşumu sağlanmıştır. Kaynak işlemi 1250 dev/dak dönme hızında, 160 mm/dak ilerleme hızında yapılmıştır. 2.1.4. Mikro Yapı SKK işleminden sonra 6 adet değişik kaynak numunesi ve 2 adet baz malzeme numunesi kaynak bölgesinde oluşan içyapıyı incelemek amacıyla kaynaklı levhalardan metalografi numuneleri kesilmiştir. Daha sonra kesilen bu parçalar kaynak kesiti yüzeyde olacak şekilde oda sıcaklığında katılaşan polimer (polyester) esaslı kalıp malzemesi kullanılarak kalıplanmıştır. Bu kalıplar tabanlarının düzgün olması için parmak frezede düzeltilmiştir. Daha sonra sırasıyla 240, 400, 800, 1000 ve 1200 grid zımpara kâğıtlarında zımparalanmış, 1 µm ve 0.3 µm tane boyutunda Al2O3 (Alümina) solüsyonu kullanılarak parlatma disklerinde parlatılmıştır. Parlatma işleminden sonra hazırlanan bu numuneler 50 ml HNO3 (%65'lik) ve 50 ml saf sudan oluşan solüsyon kullanılarak dağlama işlemi gerçekleştirilmiş, hazırlanan bu numuneler üzerinde son olarak kaynak bölgesinde oluşan mikro yapı ve herhangi bir kaynak hatasının olup olmadığının belirlenmesi için optik mikroskop incelemeleri yapılmıştır. 2.1.5. Çekme Testi Çekme deneyi, bir malzemenin yük taşıma yeteneği ile yükleme sırasındaki şekil değiştirme (uzama) davranışlarının belirlendiği bir ölçme yöntemidir[9]. Bu çalışmada kaynak numuneler ile ana malzemenin mekanik özelliklerini belirlemek amacıyla yapılan çekme testleri, çekme kapasitesi 100kN olan SHIMADZU AUTOGRAPH çekme cihazında 1 mm/dak hız ile gerçekleştirilmiştir. Çekme ve eğme deneyleri için kaynaklı levhalardan DIN 50109 standardına uygun olarak kesilen 3 er adet numune kullanılmıştır (Şekil 2.2). Şekil 2.2. DIN 50109 normlarına göre hazırlanmış çekme deneyi numunesi geometrisi. 2.1.6. Eğme Testi Kaynaklı birleştirmelerde, kaynak mukavemeti ve kalitesi yönünde hızlı ve pratik yorum yapabilmek için eğme testi yapılmaktadır[10]. Konvansiyonel ergitme kaynağında kaynak kökü kaynak yüzeyine göre daha zayıftır. Sürtünme karıştırma kaynağı ile birleştirilen numunelerin kaynak kesitindeki sıcaklık artışı incelendiğinde, kaynak yüzeyinin kaynak 13 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 köküne göre daha fazla ısındığı görülmüştür. Kaynak kesitinde oluşan bu sıcaklık artışı yüzeydeki malzemenin daha iyi birleşmesini sağlamaktadır. Şekil 2.3’ de eğme testi numune teknik resmi verilmiştir. Şekil 2.3. Eğme testi numune teknik resmi Üç nokta eğme deneyi SHIMADZU AUTOGRAPH eğme cihazında 3 mm/dak hız ile gerçekleştirilmiştir. Numune parçalar 150 derece eğilerek, eğme kuvveti – eğilme miktarı grafikleri elde edilmiştir. 3. DENEY SONUÇLARI Optik mikroskop ile çekilen fotoğraflarda AA1050 ile AA5754- H111 malzemelerinin birleşme bölgelerinde iki malzemenin birleşme bölgesinde sınırlar oluşturduğu görülmüştür (Şekil 3.1). Şekil 3.1. AA1050 ve AA5754-H111 çift taraflı kaynak bölgesi fotoğrafı Çekme deneyi 3 er adet numune için tekrarlanarak sonuçların ortalaması alınmış ve grafik olarak çekme dayanımı miktarları karşılaştırılmıştır (Şekil 3.2). Çekme deneyi sonunda elde edilen veriler kullanılarak numunelerin çekme dayanımı grafiği çizildi (Şekil 3.3). Alınan sonuçlara göre çok daha yumuşak olan 1050 malzemesi için tek taraflı kaynak sonrasında çekme dayanımı kaynaksız haline göre % 18 düşme göstermiştir. Çift taraflı kaynak durumunda da aynı sonuç elde edilmiştir. 5754 malzemesinin çekme dayanımı ise tek taraflı kaynak sonrasında kaynaksız haline göre yarı yarıya düşmüştür. Çift taraflı kaynak durumunda ise bu düşme sadece % 15 ile sınırlı kalmıştır. 1050 ve 5754 malzemelerinin tek taraflı ve çift taraflı kaynakları neticesinde elde edilen değerler sırasıyla 84 ve 87 N/mm² elde edilmiştir. 14 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Çekme Dayanımı[N/mm²] Şekil 3.2. Çekme deneyi numune parçaları 300 250 251 200 211 150 100 50 124 93 76 75 1050-1050 KAYNAKLI TEK 1050-1050 KAYNAKLI ÇİFT 84 87 1050-5754 KAYNAKLI TEK 1050-5754 KAYNAKLI ÇİFT 0 1050 KAYNAKSIZ 5754 KAYNAKSIZ 5754-5754 KAYNAKLI TEK 5754-5754 KAYNAKLI ÇİFT Şekil 3.3. Çekme dayanımı karşılaştırması Üç nokta eğme deneyi 3 ’er adet numune için tekrarlanarak sonuçların ortalaması alınmış ve grafik olarak çekme dayanımı miktarları karşılaştırılmıştır (Şekil 3.4). Numunelerin eğilme dayanımları değerleri kullanılarak, eğilme dayanımları karşılaştırması yapıldı (Şekil 3.5). 1050 malzemesi için kaynaksız, tek taraflı kaynaklı ve çift taraflı kaynaklı numuneler için elde edilen eğme kuvveti değerleri birbirine çok yakın çıkmıştır. 5754 malzemesi için tek taraflı kaynak sonrası eğme kuvveti miktarında çok ciddi düşüşler yaşanmıştır. 5754 ün çift taraflı kaynağında ise bu değer çok az miktarda da olsa artmıştır. 1050-5754 malzeme çiftinin tek taraflı kaynağında 158 Newton ile en düşük eğme kuvveti elde edilmiştir. 1050-5754 malzemeleri çift taraflı kaynağında çok azda olsa eğme kuvvetinde artış gerçekleşmiştir. 15 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Maksimum Eğme Kuvveti (Pmax) [N] Şekil 3.4. Eğme deneyi numune parçaları 1000 800 807 600 400 355 200 359 365 244 300 158 186 1050-5754 KAYNAKLI TEK 1050-5754 KAYNAKLI ÇİFT 0 1050 KAYNAKSIZ 1050-1050 KAYNAKLI TEK 1050-1050 KAYNAKLI ÇİFT 5754 KAYNAKSIZ 5754-5754 KAYNAKLI TEK 5754-5754 KAYNAKLI ÇİFT Şekil 3.5. Üç nokta eğme deneyi numune için eğme kuvveti – eğilme miktarı grafiği 4. SONUÇLAR 5 mm. kalınlığındaki AA1050 ile AA1050 levhalar tek ve çift taraflı, AA5754 H -111 ile AA5754 H - 111 levhalar tek ve çift taraflı ve de AA 1050 ile AA 5754 H -111 levhalar tek ve çift taraflı olmak üzere 6 farklı şekilde sürtünme karıştırma kaynak işlemi ile birleştirilmiştir. Birleştirme işleminden sonra yapılan çekme ve eğme deneyleri sonuçları şu şekildedir; * AA1050 malzemesinin tek ve çift taraflı kaynağı sonrası elde edilen çekme mukavemeti değerleri aynıdır ve baz malzemeninkine göre bir miktar düşüş gözlenmiştir. * AA58754 malzemesinin tek taraflı kaynağı sonrası çekme dayanımı yarı yarıya düşerken çift taraflı kaynaktan sonra baz malzeme çekme dayanımına yaklaşılmıştır. * AA1050 ve AA5754 malzemelerin tek taraflı ve çift taraflı çekme dayanımları birbirine yakın çıkmakla beraber, asıl dayanımı AA1050 malzemesinin dayanımı ağırlıklı olarak etkilemektedir. AA5754 ün etkisi çok az olmuştur. * AA1050 malzemesinin çift ve tek taraflı kaynağı sonrası elde edilen eğilme mukavemeti değerleri baz malzemenin mukavemetine yakın değerlerde elde edilmiştir. * AA5754 ün tek taraflı kaynağı sonrası eğilme dayanımı, kaynaksız malzemeye göre çok ciddi şekilde düşüş göstermiştir, çift taraflı kaynakta bir miktar artış göstermiştir. * AA1050 ve AA5754 ün çift taraflı kaynağında elde edilen değerler, tek taraflı kaynak değerlerine göre bir miktar artış görülmüştür. 16 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 5 . KAYNAKLAR [1] CARY H.B., 1979, ‘Modern Welding Technology’, Prentice-Hall, Inc., Englewood Cliffs, New Jersey, pp. 223. [2] Mishra, R. S. and Ma, Z. Y., 2005, Friction stir welding and processing, Materials Science and Engineering R 50, 1-78. [3] Mathers, G., 2002, The welding of aluminium and its alloys, TWI Ltd., UK, 248 p. [4] Smith, W. F., 2001, Malzeme Bilimi ve Mühendisliği, (Çev. N. G. Kınıkoğlu), Literatür Yayıncılık, 855 s. [5] ASM International, 1992, Properties and Selection: Nonferrous Alloys and SpecialPurpose Materials, Handbook Committee, ASM Handbook, 2, 17-483. [6] ÇAM G., 2005, ‘Sürtünme Karıştırma Kaynağı (SKK) : Al Alaşımları İçin Geliştirilmiş Yeni Bir Kaynak Teknolojisi’, Makina Mühendisleri Odası Teknoloji Dünyası Dergisi, Şubat, 2005, Turkey. [7] EKŞİ A. and BİRCAN D.A., 2006, ‘Mechanical Properties of Cold and Warm Compacted Aluminum Alloys (Al7XXX)’, Proceedings of 11th International Materials Symposium, 19-21 April 2006, Denizli, Turkey. [8] ÇAM, H.G., 24-25 Ekim 2003, TMMOB Kaynak Teknolojisi IV. Ulusal KongresiKOCAELİ, Yayın No: E/2003/339, (http://arsiv.mmo.org.tr/pdf/000007BA.pdf). [9] SATO Y.S., KURIHARA Y., PARK S.H.C., KOKAWA H. and TSUJI N., 2004, ‘Friction Stir Welding of Ultrafine Grained Al Alloy 1100 Produced by Accumulative RollBonding’, Scripta Materialia, 50, pp. 57-60. [10] BOZ M., KURT A., 2004, ‘The Influence of Stirrer Geometry on Bonding and Mechanical Properties in Friction Stir Welding Process’, Materials and Design, 25, pp. 343347. 17 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 KLİMA SANTRALİNİN BİLGİSAYARLA OTOMATİK KONTROLÜ COMPUTERIZED AUTOMATIC CONTROL OF AN AIR CONDITIONING PLANT Ferdi AVCI1 , Kemal ATİK2 ÖZET Bu çalışmada, imal edilen bir klima sisteminin bilgisayarla kontrolünün yapılması ve bunun sağlayacağı enerji tasarrufunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Kontrol sisteminde giriş olarak sıcaklık duyargaları ve damper konumu okuyan düzenek, çıkış olarak ise kademeli ısıtma sistemi ve damper hareket mekanizması bulunmaktadır. Öncelikle bir dizi deneyler yapılarak sistemin karakteristiği elde edilmiştir. Elde edilen sistem karakteristik değerleri kullanılarak ısıtıcıların ve damperin kontrolünü sağlayan bilgisayar programı yazılmıştır. Karşılaştırma yapmak amacı ile hem damperler tam açık olarak hem de sıcaklığa bağlı olarak damperlerin kontrolünün sağlandığı deneyler yapılmıştır. Ölçülen ve kaydedilen değerler yardımıyla harcanan enerji değerleri hesaplanarak karşılaştırılmıştır. Anahtar Sözcükler: iklimlendirme, otomatik kontrol, enerji tasarrufu. ABSTRACT In this study, it is aimed to perform computerized control of an air conditioner made and to determine if any energy can be saved by this method. Some temperature sensors and a device to read the damper position were the input of the control system, and graded heating system and damper motion mechanism are the output of the system. First some tests were conducted to obtain the characteristics of the system. Computer program controlling the heaters and damper was written using the system characteristics obtained. Comparison tests were conducted both as the dampers are fully open and as they are controlled according to the temperature. Energy consumption was calculated using the measured and recorded data to make the comparison. Key Words: air conditioning, automatic control, energy saving. 1. GİRİŞ İlerleyen teknoloji ile birlikte enerji tüketimi de hızla artmaktadır. Yakın bir gelecekte kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlı enerji kaynaklarının ihtiyaç karşılamakta yetersiz kalacağı düşünülürse, enerjinin verimli kullanılması gerektiği açıkça görülmektedir. 1 2 Muş Alparslan üniversitesi, MYO, [email protected] Erciyes Üniversitesi Mustafa Çıkrıkçıoğlu MYO, [email protected] 18 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Akaryıldız ve Engin tarafından yapılan çalışmada [1], otomatik kontrol sistemlerinin enerjiyi verimli kullanarak enerji kazancı sağlandığı belirtilmiştir. Böylece harcanan yakıt miktarı azalacağından fosil yakıtların daha uzun süre kullanılması sağlanmış olacaktır. Otomatik kontrolün, sistemin hassasiyetini arttırması, insan kaynaklı hataları azaltması gibi başka faydaları da bulunmaktadır. Bu sebeplerden otomasyon uygulamaları bütün sistemlerde olduğu gibi, klima sistemlerinde de daha fazla önem kazanmakta, otomasyonla kullanılan enerji azaltılıp verimin artması hedeflenmektedir. Otomasyon sistemlerinin bir ilk kurulum maliyeti olmasına rağmen, sağladığı tasarruf ile zaman içinde bu maliyeti karşılamaktadır. İklimlendirme sistemlerinde otomasyon ile ilgili yapılan çalışmalarda bazıları şu şekildedir. Sefa ve Kahraman yaptıkları çalışmada [2], iklimlendirmede ortam sıcaklık konforunu artırmaya yönelik “Çok Noktadan Sıcaklık Ölçümü” olarak adlandırılan bir yaklaşım sunmuşlardır. Klimada denetleyici olarak PIC18F452 işlemcisi kullanılmış olup, uzak noktalardan sıcaklık ölçümü yapan modüllerle radyo frekansı (RF) ile haberleşmektedir. Programlanabilme, uyku, otomatik çalışma, fan hızı ve üfleme açısı kontrolü gibi fonksiyonlar kızılötesi (IR) haberleşen bir uzaktan kumanda üzerinden yapılabilmekte, ayrıca durum bilgileri klima üzerindeki likit kristal göstergeden (LCD) izlenebilmektedir. Nassif ve Moujaes yaptıkları çalışmada [3], DHD (Değişken Hava Debili) sistemlerin damper kontrol stratejisini belirlemişlerdir. Yaptıkları simülasyonda % 12 ’ye varan tasarrufu sağladıklarını tespit etmişlerdir. Wang ve Jin yaptıkları çalışmada [4], DHD iklimlendirme sistemlerinin ayarlarını ve kontrolünü sağlayan kapsamlı bir sistem geliştirmiştir. Genetik algoritmanın kullanıldığı çalışmada bir çok parametreyi çizgi optimizasyon problemi ile test etmiş ve değerlendirmişlerdir. Ke ve Mumma yaptıkları çalışmada [5], DHD sistemleri için optimizasyon yapmışlardır. Bu optimizasyon ile enerji tüketimini azaltıp havalandırma ihtiyaçlarla karşılamışlardır. Bu çalışmada bilgisayar kontrollü prototip bir klima sistemi üretilmiştir. Bu sistemde damper açıklıkları ve ısıtıcı güçleri oransal olarak kontrol edilmiştir. 2. MATERYAL VE METOD Bu çalışmada, Şekil 1. de görülen mahalin iklimlendirilmesinde, ısıtma gücü ve dış hava debisini kontrol eden bir otomasyon sistemi gerçekleştirilmiştir. Bu mahal kenarları 600 mm olan bir küptür. Dış havayı mahale almak ve mahalden dış ortama vermek için 100 mm x 100 mm x 900 mm boyutlarında kanallar mahale montaj edilmiştir. By-pass kanalı olarak; 100 mm x 100 mm x 100 mm boyutlarında, üfleme ve toplama kanalı arasına montaj edilecek şekilde kanal imal edilmiştir. Aynı zamanda mahal iç kısımdan 50 mm kalınlıkta strafor ile yalıtılmıştır. 19 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 1. Sistemin genel görünümü Dışarıdan alınacak hava miktarını kontrol etmek amacı ile 85 mm x 95 mm boyutlarında 0.5 mm kalınlığında galvaniz kaplamalı sac kullanılarak çok hassas ayarlanabilen damper sistemi yapılmıştır. Şekil 2.’ de sistemin şematik gösterimi verilmiştir. Taze Hava İklimlendirilen Mahal Egzost Havası Bilgisayar Veri Giriş-Çıkış Sıcaklık ve konum bilgileri Şekil 2. Kanal ve damper sistemi Visual Basic 6.0 programlama dili kullanılarak hazırlanmış bir program aracılığıyla sistemin kontrolü sağlanmıştır. Bilgisayara bağlı kontrol devresine sıcaklık ve damper konumu bilgileri girmekte; ısıtma gücü ve damper motoru hareketi bilgisi çıkmaktadır. Kontrol işlemlerini sağlayan kumanda devresi, optokuplör aracılığı ile bilgisayarın paralel portundan aldığı sinyallerle 5 adet sürücü devresini çalıştırmaktadır. 2.1. Isıtıcı Kontrolü Sistemdeki ısıtma gücü, iç ve dış sıcaklıklara göre, oransal olarak ayarlanmaktadır. Kullanılan 4 adet ısıtıcıya farklı voltajlar verilip bunların çalışma kombinasyonu ile 16 kademeli ısıtma gücü oluşturulmuştur. 20 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil. 3. Kontrol sisteminin blok diyagramı. 2.2. Damper Kontrolü İç ve dış sıcaklıkları ölçmede K tipi ısıl çiftler sensör olarak kullanılmıştır. Bu sıcaklık bilgileri ve damper konum bilgisi Adam 4019+ cihazı ile seri porttan okunmaktadır. Dışarıdan alınan hava miktarı dış hava sıcaklığı ve ayar sıcaklığına bağlı olarak belirlenmektedir. Damper konumunu belirlemek için damperin miline bağlanan potansiyometredeki gerilim değeri ölçülmüştür. Deneye başlamadan önce belirlenen hızlardaki damper açılarına göre potansiyometrenin üzerinde ölçülen gerilimler tespit edilmiştir. Bu değerler Tablo 1. de verilmiştir. Tablo 1. Hava hızı ve Gerilim Tablosu U HIZ (m/s) GERİLİM (V) 3,6 0,801 3 1,0661 2,5 1,2696 2 1,2918 1,5 1,3777 1 1,4891 0,8 1,5398 0,75 1,5808 0,5 1,6709 Ölçülen değerlerle hıza bağlı olarak üretilen gerilimin grafiği oluşturulmuştur. Grafikte eğri uydurma yöntemi ile elde edilen 3.dereceden denklem program kodunda kullanılmıştır. Denklem sonucunda elde edilen değer ise potansiyometrenin üzerindeki değer olup bu gerilime ulaşması için potansiyometrenin ayar kısmı dolayısı ile bağlı olduğu damper 21 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 mekanizması ile damper açısı ayarlanmıştır. Tablo1 de elde edilen eşitlik aşağıda verilmektedir. U = -0,0604 3 + 0,3426 2 - 0,7819 + 1,9866 (1) Sıcaklıklara bağlı olarak dışarıdan alınan hava miktarı değiştirilmiştir. Eğer dış hava sıcaklığı ayar sıcaklığına eşit ise damperler % 100 dış hava alacak şekilde, dış hava sıcaklığı ile ayar sıcaklığı arasındaki fark 20 derece ve üzeri ise en az dış hava alacak şekilde ayarlanmıştır. Bu iki durum arasında damper konumu sıcaklık farkına bağlı olarak oransal değişimi sağlanmıştır. 3. DENEY SONUÇLARI Deneyler 25 ºC, 30 ºC ve 35 ºC olmak üzere 3 ayrı ayar sıcaklığı için damper kontrollü ve damper kontrolsüz olarak 30 dakika süreli deneyler yapılmıştır. Hazırlanan program deney esnasında belli zaman aralıklarla ve her deney için eşit sürede sürekli olarak saat, iç sıcaklık, dış sıcaklık, potansiyometre voltajı, hesaplanan potansiyometre voltajı ve çalışan port değeri verilerini bir dosyaya kaydetmektedir. Bilgisayarın kaydettiği verilerle grafikler çıkarılmıştır. Aynı zamanda güç ve ortalama enerji hesapları yapılarak karşılaştırılmıştır. Şekil 4. ve Şekil 5. de 25 °C ayar sıcaklığı için yapılan deneylerin sonuçları görülmektedir. 25 °C ayar sıcaklığı için damperler tam açıkken 73614 J enerji harcanmışken damper kontrollü sistemde 39685 J harcanmıştır. Damper kontrolü ile % 46 enerji kazancı sağlanmıştır. Şekil 4. 25 °C Damper Kontrolsüz Deney. 22 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 5. 25 °C Damper Kontrollü Deney. Şekil 6. ve Şekil 7. de 30 °C ayar sıcaklığı için yapılan deneylerin sonuçları görülmektedir. 30 °C ayar sıcaklığı için damperler tam açıkken 172070 J enerji harcanmışken damper kontrollü sistemde 105423 J harcanmıştır. Damper kontrolü ile % 39 enerji kazancı sağlanmıştır. Şekil 6. 30 °C Damper Kontrolsüz Deney. 23 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 7. 30 °C Damper Kontrollü Deney. Şekil 8. ve Şekil 9. de 35 °C ayar sıcaklığı için yapılan deneylerin sonuçları görülmektedir. 35 °C ayar sıcaklığı için damperler tam açıkken 267042 J enerji harcanmışken damper kontrollü sistemde 175251 J harcanmıştır. Damper kontrolü ile % 34 enerji kazancı sağlanmıştır. Şekil 8. 35 °C Damper Kontrolsüz Deney. 24 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 9. 35 °C Damper Kontrollü Deney. Harcanan Enerji Miktarları ve yapılan enerji tasarrufları Tablo 2. de gösterilmiştir. Ayar Sıcaklığı °C 25 30 35 4. Tablo 2. Harcanan Enerji Miktarları. Harcanan Enerji (J) Kontrolsüz Kontrollü 73614 39685 172070 105423 267042 175251 Tasarruf (%) 46 39 34 SONUÇLAR VE DEĞERLENDİRME BU ÇALIŞMADA KLİMA SİSTEMLERİNDEKİ OTOMASYON UYGULAMALARI İLE ELDE EDİLEN KAZANÇLAR İNCELENMİŞTİR. DENEYLERDEN ELDE EDİLEN GENEL SONUÇLAR AŞAĞIDA ÖZETLENMİŞTİR. YAPILAN OTOMASYON SİSTEMİ İLE YÜKSEK ORANDA ENERJİ TASARRUFU SAĞLANMIŞTIR. SİSTEMİN HASSASİYETİ ARTMIŞTIR. İNSAN GÜCÜNDEN TASARRUF EDİLMİŞTİR. SİSTEM ÜZERİNDE ZAMAN İÇİNDE ARIZALARIN TESPİT EDİLEBİLECEĞİ GÖRÜLMÜŞTÜR. ±0.5 DERECE ARALIĞINDA SET SICAKLIKLARI ELDE EDİLMİŞTİR. Yapılan otomasyon sistemi ile elde edilen kazançların yüzde oranlarına bakıldığında; ayar sıcaklığı ile dış ortam sıcaklığı arasında fark arttıkça elde edilen kazanç düşmekte, sıcaklık farkı azaldıkça elde edilen kazanç artmaktadır. Bütün durumlar için elde edilen enerji tasarrufu %30 un üzerinde olmaktadır. 25 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 5. KAYNAKLAR [1] Akaryıldız E. ve Engin A.G., 2005, “Hastanelerde İklimlendirme Sistemleri”, Tesisat Mühendisliği, Dergisi, (58): 65. [2] Sefa İ. ve Kahraman H.T., 2007, “Klimalar İçin Yeni Bir Kontrol Sistemi”, GÜMMF Dergisi, 22: 3, 339-347. [3] Nassif N. and Moujaes S., 2008, “A new operating strategy for economizer dampers of VAV system”, Energy and Buildings , 40: 3, 279-299. [4] Shengwei, W., Jin, X., 2000. “Model-based optimal control of VAV air-conditioning system sing genetic algorithm”, Building and Environment, 35: 471-487. [5] Ke Y.P. and Mumma S.A., 1997, “Optimized Supply Air Temperature (SAT) Reset in Variable Air Volume (VAV) Systems”, Energy, 22: 6, 601 – 614. 26 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 BENZİN MOTORLARINDA VURUNTU OLAYININ İNCELENMESİ A RESEARCH ON KNOCK PHENOMENA IN GASOLINE ENGINE Tuncer KORUVATAN1, İsmet SEZER2, Emrah KOÇ3 ÖZET Günümüzde içten yanmalı motorlar en yaygın kullanılan güç kaynaklarıdır. İçten yanmalı motorlar arasında benzin motorları ise özellikle hafif araçlarda kullanım için daha avantajlıdır. Otomotiv firmaları ve bu alandaki bilim adamları motorların performansını artırmak ve yakıt tüketimini azaltmak için çalışmalarını yoğun biçimde sürdürmektedir. Benzin motorlarının performansı sıkıştırma oranı, ateşleme avansı, devir sayısı, hava fazlalık katsayısı ve motor yükü gibi birçok parametreye bağlı olarak değişim gösterir. Diğer taraftan bu parametreler motorda vuruntu olayının meydana gelmesinde de etkili olmaktadır. Motorun vuruntulu çalışması durumunda yanma işlemi kötüleşmekte, motorun performansı düşmekte ve yakıt tüketimi artmaktadır. Ayrıca vuruntu motor elemanlarının termik ve mekanik açıdan aşırı yüklenerek zarar görmelerine neden olmaktadır. Sunulan çalışmada, benzin motorlarında vuruntu oluşumu, vuruntu olayının motor performansı ve motor elemanları üzerindeki etkileri ve vuruntuya etki eden faktörler literatüre dayalı olarak incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: yanma, vuruntu, kendi kendine tutuşma, motor performansı, yakıt tüketimi ABSTRACT Today, the internal combustion engines commonly use power sources. The gasoline engines among the internal combustion engines are especially favored for light duty vehicles. Automotive firms and scientists in the area have intensively continued their studies to increase the engine performance and to decrease the fuel consumption. The performance of engine for spark ignition (SI) engines varies depending on many parameters such as compression ratio, spark advance, engine speed, fuel-air equivalence ratio and engine load. On the other hand, these parameters have also an effect on the occurring of knock. In the case of knocking operation, combustion process is getting worse, the performance of the engine decreases and fuel consumption increases. Additionally, knock results in damages on the engine components by causing the extreme heat and mechanical loads. In the present study, occurrence of knock in SI engines, the effects of knock on engine performance and engine components and the parameters causing the knock are investigated based on the literature. Keywords: combustion, knock, auto-ignition, engine performance, fuel consumption 1 Dr.Öğ.Bnb., Kara Harp Okulu Dekanlığı, 06654 Bakanlıklar, ÇANKAYA / ANKARA, [email protected] Tel: 0 312 417 51 90 / 4302-4324 2 Öğr.Gör.Dr., Beşikdüzü Meslek Yüksekokulu, 61800 Beşikdüzü / TRABZON, [email protected] 3 Öğ. Yzb., Kara Harp Okulu Dekanlığı, 06654 Bakanlıklar, ÇANKAYA / ANKARA, [email protected] 27 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 1. GİRİŞ Yaşadığımız modern çağda yoğun bir şekilde kendini hissettiren çevre kirliliği sorunları ve enerji kaynaklarının sınırlı oluşu kirletici, zararlı emisyonların azaltılması ve mevcut enerji kaynaklarının daha verimli kullanımı için yeni teknolojilerin geliştirilmesini zorunlu hale getirmiştir. Motorlu taşıtlar mevcut enerji tüketimi içinde yaklaşık üçte birlik bir paya sahiptir ve trafiğe çıkan taşıt sayısı her geçen gün artmaktadır. Motorlu taşıt sayısındaki bu artış özellikle trafiğin yoğun olduğu büyük şehirlerde taşıtlardan kaynaklanan kirliliği önemli boyutlara ulaştırmıştır. Bu nedenle otomotiv firmaları özelikle son zamanlarda daha az yakıt tüketimi ile daha yüksek motor performansı sağlayacak ve en alt düzeyde çevre kirliliği doğuracak çevre dostu teknolojiler kullanmaya yönelmişlerdir. Vuruntu olayı motor performansının iyileştirilmesinde araştırmacıların karşılaştırdığı sorunlardan birisi olarak ortaya çıkmaktadır (Bood ve diğerleri, 1997; Topinka, 2003; Kleemann ve diğerleri, 2003; Sinnerstad, 2003; Gerty, 2001; Briget, 2006; Liberman, 2005). Motorun performansı üzerinde doğrudan etkili olan sıkıştırma oranı, yanma odasının tasarımı, ateşleme avansı, yakıthava oranı, devir sayısı, motor yükü gibi birçok özelliğin belirlenmesinde vuruntu belirleyici bir rol oynamaktadır (Vinokurov ve diğerleri, 2000; Badr ve diğerleri, 1998; Thomas ve diğerleri, 1997; Cowart ve diğerleri, 1992; Oppenheim, 1984; Hudson ve diğerleri, 2001). Sunulan çalışmada karbüratörlü tip benzin motorlarında vuruntu olayı üzerine literatüre dayalı bir araştırma gerçekleştirilmiştir. 2. BENZİN MOTORLARINDA VURUNTU OLUŞUMU İçten yanmalı motorlarda, çevrimin en önemli aşaması yanmadır. Yanma işlemi yakıtın kimyasal enerjisinin ısı enerjisine dönüştürülmesini sağlar. Bu dönüşüm işleminin verimli bir şekilde gerçekleşmesi normal bir yanma işlemi ile mümkün olmaktadır. Normal yanma durumunda Şekil 1’de görüldüğü gibi alev cephesi belirli bir hızda ilerler ve silindir içerisindeki yakıt-hava karışımı tamamen yandığında yanma işlemi sona erer. Anormal yanma ise olumsuz çalışma koşulları sebebiyle oluşmakta ve vuruntu denilen olayın oluşmasına neden olmaktadır. Buji ateşlemeli (benzinli) motorlarda vuruntu yanma odası içerisinde yakıthava karışımının kontrolsüz bir şekilde yanması sonucunda ortaya çıkan ve genellikle metalik bir çınlama sesi şeklinde kendini hissettiren bir olay olarak tanımlanmaktadır (Topinka, 2003; Thomas ve diğerleri, 1997; Oppenheim, 1984; Hudson ve diğerleri, 2001; Heywood, 1989; Mogi ve diğerleri, 1998). 28 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 1. Buji ateşlemeli motorda yanma olayının şematik gösterimi (Heywood 1989) Konuyla ilgili çalışmaların başladığı tarihten itibaren vuruntunun oluşumuyla ilgili farklı teoriler ileriye sürülmüştür (Schapertöns ve Lee, 1985; Soylu, 2001; Maly ve diğerleri, 1990). Bu teoriler aşağıda verilmiştir. Patlama (detonation) teorisi: Bu teoriye göre yanma sırasında alev cephesi yanmamış (art) karışım bölgesinde ilerlerken ses hızından daha yüksek hızlara ulaşarak şok dalgaları üretmekte ve bunun sonucunda vuruntu meydana gelmektedir. Hızlı yanma (flame acceleration) teorisi: Bu teoriye göre yanma odası içindeki yakıthava karışımının ani olarak çok hızlı bir biçimde yanmasıyla vuruntu meydana gelmektedir. Kendiliğinden tutuşma (auto-ignition) teorisi: Bu teoriye göre alev cephesi yanma odası içerisinde ilerlerken art karışım bölgesinde basınç ve sıcaklık kritik bir seviyeye ulaştığında bir veya daha fazla noktada kendiliğinden tutuşma olmakta ve bunun sonucunda vuruntu meydana gelmektedir. Vuruntunun oluşumu ile ilgili olarak günümüzde en çok kabul gören kendiliğinden tutuşma teorisi olup doğruluğu deneysel çalışmalarla da kanıtlanmıştır (Vinokurov ve diğerleri, 2000; Cowart ve diğerleri, 1992; Hudson ve diğerleri, 2001; Heywood, 1989; Mogi ve diğerleri, 1998; Schapertöns ve Lee, 1985; Soylu, 2001; Maly ve diğerleri, 1990; Lee ve diğerleri, 2000; Brussovansky ve diğerleri, 1992; Willand ve diğerleri, 1998; Stiebls ve diğerleri, 1996). Şekil 2’de benzin motorlarında kendiliğinden tutuşma sonucunda vuruntu oluşumu şematik olarak gösterilmektedir. 29 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 2. Benzin motorlarında vuruntu olayının şematik gösterimi (Podvoiski 2000) Yanma devam ederken, art karışım bölgesinde basınç ve sıcaklık kritik bir değere ulaştığında yakıt-hava karışımı kendiliğinden tutuşmakta ve art karışımının çok kısa sürede yanmasıyla aşırı miktarda enerji açığa çıkarmaktadır. Yüksek miktarda enerjinin açığa çıkması basıncın ve sıcaklığın ani olarak aşırı şekilde yükselmesine neden olmaktadır (Maly ve diğerleri, 1990; Samimy ve Rizzoni, 1996; Syrimis ve diğerleri, 1996; Sun ve diğerleri,1996). Yanma odası içerisinde yerel olarak basıncın yaklaşık 180 bara kadar ani olarak yükselmesi basınç dalgalanmalarını oluşturmaktadır. Basınçtaki ani yükselme ve dalgalanmalar motorun hareketli elemanlarının mekanik açıdan aşırı yüklenmesine ve fiziksel hasar görmesine neden olabilmektedir (Kleemann ve diğerleri, 2003; Soylu, 2001; Maly ve diğerleri, 1990; Fitton ve Nates, 1996). Şekil 3’te normal ve vuruntulu çalışma durumunda silindir içerisindeki basınç değişimini gösteren grafikler verilmiştir. 30 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 (a) (b) Şekil 3. (a) Normal çalışma ve (b) vuruntulu çalışma durumunda basınç değişimi (Foin ve diğerleri 1999) Şekilden görüldüğü gibi normal çalışma durumunda düzgün bir basınç değişimi olmasına rağmen vuruntulu çalışma durumunda ani basınç yükselmeleri ve basınçta dalgalanmalar meydana gelmektedir. Basınçtaki bu değişim motorun silindiri içerisinde şok şeklinde basınç dalgaları meydana getirerek özellikle piston, biyel ve yatakların mekanik olarak aşırı zorlanmasına ve hasar görmesine neden olur. Yanma odası içerisinde sıcaklığın normal şartlara göre 2-3 kat ani artışı ise motor elemanlarının termik açıdan aşırı yüklenmelerine, aşırı ısınmalarına ve ergimelerine neden olmaktadır (Kleemann ve diğerleri, 2003; Soylu, 2001; Maly ve diğerleri, 1990; Fitton ve Nates, 1996). Şekil 4 ve 5’te vuruntu nedeniyle hasar görmüş supaplar ve pistonlar görülmektedir. Şekillerden görüldüğü gibi pistonların ve supapların yüksek sıcaklıkla temas eden yüzeyleri ergimiştir. Bu durum vuruntu olayının motor elemanları üzerinde çok ciddi etkilere sahip olduğunu açıkça göstermektedir. 31 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 4. Vuruntu nedeniyle yüksek sıcaktan hasar görmüş supaplar (Podvoiski 2000) Şekil 5. Vuruntu nedeniyle yüksek sıcaktan hasar görmüş pistonlar (Podvoiski 2000) Ayrıca orta ve yüksek şiddetli vuruntu verim ve güçte önemli düşüşlere neden olmaktadır. Vuruntunun şiddeti ise kendi kendine tutuşma olayının gerçekleşme zamanına ve art karışımın miktarına bağlıdır. Diğer taraftan yanma işleminin sonlarına doğru meydana gelen hafif derecede vuruntu veya motorun vuruntu sınırına yakın çalışması yanmayı hızlandırarak motorun performansını bir miktar arttırmaktadır (Topinka 2003). 3. BENZİN MOTORLARINDA VURUNTUNUN NEDENLERİ Yukarıda belirtildiği gibi benzin motorlarında vuruntu oluşumu art karışım bölgesinin basınç ve sıcaklığına bağlıdır. Benzin motorlarında vuruntu olayını etkileyen faktörler, tasarıma dayalı (yapısal) faktörler, işletme koşullarına dayalı faktörler ve yakıt özelliklerine bağlı faktörler şeklinde sıralanabilir. 32 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 3.1.Tasarıma Dayalı Faktörler 3.1.1.Sıkıştırma Oranı Sıkıştırma oranı vuruntu oluşumunu doğrudan etkileyen bir yapısal özelliktir. Şekil 6’da görüldüğü gibi sıkıştırma oranının artırılması termik verimi dolayısıyla motor verimini artırmaktadır. Diğer taraftan sıkıştırma oranının artırılması yanmanın daha küçük bir hacimde gerçekleşmesine neden olmaktadır. Bu durumda yanmamış karışım bölgesinde basınç ve sıcaklık daha yüksek değerlere ulaşır ve vuruntu olasılığı artar. Bu nedenle benzinli motorlarda seçilecek sıkıştırma oranı değeri vuruntu oluşumu ile sınırlıdır. Sıkıştırma oranı artırıldığında vuruntuyu önlemek için yüksek oktanlı yakıt kullanılmalıdır (Gerty, 2001; Schapertöns ve Lee, 1985; Kaneyasu ve diğerleri, 1992; Safgönül ve diğerleri, 2008; Kalghatgi, 1996). Şekil 6. Motor veriminin sıkıştırma oranıyla değişimi (Sinnerstad 2003) 3.1.2.Yanma Odasının Tasarımı ve Bujinin Yanma Odasındaki Yeri Şekil 7’de görüldüğü gibi alev yolunu uzatan yanma odası tasarımı ve silindirin uzak noktasına yerleştirilmiş buji yanma süresinin uzamasına ve yanmamış karışımın kendi kendine tutuşması için daha uzun süre kalmasına neden olduğu için vuruntu olasılığını artırmaktadır. Bu nedenle mümkün olduğu kadar buji yanma odasının merkezine yerleştirilir. Böylece alev cephesinin kat edeceği yol kısaltılmış olur ve vuruntu ihtimali azaltılır (Gerty, 2001; Schapertöns ve Lee, 1985; Kaneyasu ve diğerleri, 1992; Safgönül ve diğerleri, 2008; Kalghatgi, 1996). Ayrıca son zamanlarda alev yolunu kısaltarak yanma süresini azaltmak için çift buji uygulaması yapılmaktadır. 33 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 7. Bujinin silindirin uzak noktasında olması durumunda vuruntu oluşumu 3.1.3.Yanma Odası İçerisindeki Sıcak Noktalar Yanma odasında bulunan karbon birikintileri, buji ve supapların keskin köşeleri aşırı ısınarak kor haline gelmekte ve erken ateşlemeye neden olmaktadır. Erken ateşleme ise bujide kıvılcım oluşmadan yanma odasında kor halindeki bir veya daha çok noktadan yakıt hava karışımının ateşlenmesidir. Erken ateşleme de anormal bir yanmaya ve vuruntu oluşmasına neden olmakta ve motor performansını düşürmektedir. Ayrıca erken ateşleme olmasa bile egzoz supabına yakın bölgelerde sıcaklık daha yüksek olduğundan bu bölgedeki karışımın yanmada sona bırakılması vuruntu olasılığını artırır. Bu nedenle egzoz supapına yakın bölgedeki karışımın alev cephesi tarafından daha önce taranması ve egzoz supapının iyi soğutulması vuruntu ihtimalini azaltır (Gerty, 2001; Schapertöns ve Lee, 1985; Kaneyasu ve diğerleri, 1992; Safgönül ve diğerleri, 2008; Kalghatgi, 1996). 3.2. İşletme Koşullarına Dayalı Faktörler 3.2.1.Emme Basınç ve Sıcaklığı Emme basıncının artması silindir içerisine daha fazla miktarda yakıthava karışımı alınmasını sağlar. Böylece yanma sırasında daha yüksek basınç ve motor performansı elde edilmesini sağlar. Ancak silindir içerisinde sıcaklığın yükselmesi diğer çalışma koşullarına da bağlı olarak vuruntu eğilimini artırmaktadır. Benzer şekilde emme sıcaklığının artması sıkıştırma sonu sıcaklığını artırarak yanma sırasında daha yüksek sıcaklıklar ortaya çıkmasına neden olur ve vuruntu riskini artırır. Bu nedenle motorlarda yüksek emme basıncı sağlayan aşırı sistemleri kullanıldığında yakıt-hava karışımı silindire gönderilmeden bir ara soğutucuda soğutulur. Böylece hem motorun hacimsel verimi artırılmış olur hem de vuruntu olasılığı azaltılır (Gerty, 2001; Schapertöns ve Lee, 1985; Kaneyasu ve diğerleri, 1992; Safgönül ve diğerleri, 2008; Kalghatgi, 1996). 34 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 3.2.2.Ateşleme Avansı Ateşleme avansının gerekenden yüksek seçilmesi durumunda avans vuruntusu meydana gelmektedir. Ateşleme avansının artırılması vuruntu oluşumunu tetiklemektedir. Ateşlemenin erken yapılması hem yanmanın erken başlaması hem de pistonun sıkıştırma etkisi sonucunda yanmamış karışım bölgesinde basınç ve sıcaklığın yükselmesine ve vuruntu oluşumuna neden olmaktadır. Diğer taraftan ateşlemenin geciktirilmesi motor gücünün düşmesine neden olur (Gerty, 2001; Schapertöns ve Lee, 1985; Kaneyasu ve diğerleri, 1992; Safgönül ve diğerleri, 2008; Kalghatgi, 1996). 3.2.3.Hava–Yakıt Oranı Yakıt–hava karışımının özellikleri yanma sırasında açığa çıkan enerjiyi dolayısıyla silindir içerisindeki basınç ve sıcaklığı önemli ölçüde etkiler. Karışım içerisinde yakıt miktarı arttıkça (karışım zenginleştikçe) yanma sırasında daha yüksek basınç ve sıcaklık elde edilir. Yapılan deneysel çalışmalar göre motorda maksimum gücü veren stokiometrik karışımdan biraz zengin karışımlar (1.05) vuruntu açısından daha risklidir (Schapertöns ve Lee, 1985; Kaneyasu ve diğerleri, 1992; Safgönül ve diğerleri, 2008; Kalghatgi, 1996). 3.2.4.Devir Sayısı Devir sayısının vuruntu oluşumu üzerindeki etkileri karmaşıktır ve diğer çalışma koşullarına bağlı olarak değişmektedir. Düşük devir sayıları, özellikle yüksek motor yükü altında çalışma durumlarında, vuruntu açısından risklidir. Düşük devir sayılarında art karışım bölgesinde kendi kendine tutuşma için daha uzun süre olduğundan vuruntu eğilimi artar. Devir sayısının artması yanmamış karışımın alev cephesi tarafından sıkıştırılma etkisini ve buna bağlı olarak vuruntu eğilimini azaltır. Ancak yüksek devirlerde motor hızlı çalıştığından ısı transferi süresi kısaldığı için yeterli soğutma yapılamamakta ve motorun çalışma sıcaklığı yükselmektedir. Bu ise vuruntu oluşumunu artırıcı bir etki oluşturur (Briget, 2006; Liberman ve diğerleri, 2005; Safgönül ve diğerleri, 2008; Kalghatgi, 1996). 3.2.5.Motor Yükü Motorlarda yük ortalama efektif basınç ile ifade edilir ve yük arttıkça silindir içerisinde basınç ve sıcaklık artar. Bu nedenle motorda yükün artması vuruntu ihtimalini artırır (Kaneyasu ve diğerleri, 1992; Safgönül ve diğerleri, 2008; Kalghatgi, 1996). Bu durumda vuruntuyu önlemek, yeterli soğutma ve diğer parametrelerin uygun şekilde ayarlanması ile mümkündür. 3.3.Yakıt Özelliklerine Bağlı Faktörler Tablo 1’de çeşitli buji ateşlemeli motorda kullanılmaya uygun yakıtların özellikleri verilmiştir. Yakıtlar genel olarak çeşitli hidrokarbonların karışımından oluşurlar ve basitçe CmHn şeklindeki kapalı formüllerle gösterilirler. Ayrıca yakıtların bileşiminde az miktarda oksijen, sülfür vb. maddeler bulunabilir. Yakıtların içerisindeki hidrojen oranı arttıkça yakıtın ısıl değeri ve alev hızı artmaktadır. Yakıtların vuruntuya dayanımı ise oktan sayısına bağlıdır ve oktan sayısı yükseldikçe yakıtın vuruntu dayanımı artmaktadır (Maly ve diğerleri, 1990; Kalghatgi, 1996; Karim ve Liu, 1992; Menrad ve diğerleri, 1982; Towers ve Hoextra, 1998). Yakıtların oktan sayısının yanı sıra kimyasal yapısı da vuruntu dayanımında etkili olmaktadır. Kimyasal yapısı düz zincir şeklinde olan yakıtların vuruntu dayanımı, halka 35 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 şeklinde olan yakıtlara göre daha düşüktür. Bu nedenle Şekil 8’de kimyasal yapıları gösterilen ve benzinin büyük bir kısmını oluşturan yakıtlardan izooktan halkalı bağ yapısına sahip olduğu için düz zincirli yapıya sahip normal heptana göre daha yüksek vuruntu dayanımına sahiptir. (b) Şekil 8. a) Normal heptanın ve b) İzooktanın kimyasal yapıları Diğer taraftan yakıtın alev hızının artması yanma süresini kısalttığından art karışımın tutuşması için yeterli süre kalmaz ve vuruntu olasılığı azalır. Benzinin vuruntu dayanımını artırmak için içerisine çeşitli katkı maddeleri katılır. Bu katkı maddelerinin başında kurşuntetra-etil gelir. Ancak kurşunun çevreye ve insan sağlığına zararlı olması sebebiyle günümüzde yüksek oktanlı kurşunsuz benzin kullanılmaktadır (Sezer, 2002). Ayrıca Tablo1’de verilmiş olan metanol, etanol, LPG, doğalgaz ve hidrojen gibi yakıtlar yüksek oktan sayısına sahiptir ve benzinli motorlarda alternatif yakıt olarak kullanılırlar. Tablo. 1 Buji ateşlemeli motor yakıtlarının özellikleri (Sezer, 2002; Bayraktar ve Durgun, 2004; Al-Baghdadi, 2003; Huang ve diğerleri, 2003). Doğal Özellikler Benzin Metanol Etanol LPG Hidrojen gaz Kimyasal formül C6,9H14,6 CH3OH C2H5OH C3H8 CH4 H2 Mol ağırlığı (kg/kmol) 86-115 32,04 46,07 44,1 16 2,016 Yoğunluk (kg/m3 ) 710-780 793 785 507 750 89,8 Buharlaşma ısısı (kJ/kg) 300-350 500-116 840 426 Alt ısıl değeri (kJ/kg) 44000 20000 26900 46400 55500 120000 Stokiometrik hava-yakıt 14,7 6,47 9 15,6 17,2 34,3 oranı Oktan sayısı 91-95 106 105 112 120 LPG (Sıvılaştırılmış petrol gazı): Propan, Doğal gaz: Metan olarak kabul edilmiştir. 4. SONUÇ ve ÖNERİLER Sunulan çalışmada verilen bilgilerin ışığında aşağıdaki sonuçlar özetlenebilir. Vuruntu, yanma odası içerisinde art karışım bölgesinde basınç ve sıcaklığın kritik bir değere ulaşması sonucunda meydana gelmektedir. Vuruntu, silindir içerisinde basınç ve sıcaklığın ani olarak yükselmesi sonucu motor elemanlarının termik veya mekanik olarak zarar görmesine neden olmaktadır. 36 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Vuruntu olayı yanmanın bozulması sonucunda motor performansının ve veriminin önemli ölçüde düşmesine neden olmaktadır. Vuruntu oluşumunda motorun tasarım ve işletme özellikleri önemli rol oynamaktadır. Özellikle motor gücü ve veriminde belirleyici rol oynayan sıkıştırma oranı vuruntu oluşumu ile sınırlıdır. Vuruntu oluşumunu önlemek önemli ölçüde kullanılan yakıt özelliklerine bağlıdır. Yakıtın vuruntu dayanımını belirleyen en önemli parametre ise oktan sayısıdır. Oktan sayısı yükseldikçe yakıtın vuruntu dayanımı artar. Ateşleme avansının biraz düşürülmesi vuruntuyu önleyebilir. Böylece sıkıştırma sonu basıncı azalacağından dolgunun kendi kendine tutuşma olasılığı azalacaktır. Bu uygulamanın; motor gücünün kısmen azalmasına ve yakıt sarfiyatının bir miktar artmasına sebep olacağı unutulmamalıdır. Motorun iyi soğutulması da vuruntuyu önleyebilmektedir. Vuruntu meydana gelen motorlarda soğutma sistemini harekete geçiren termostat ya da sensorun normalden birkaç derece önce devreye girmesi vuruntu azaltabilmektedir. Sadece benzinli araçları için değil, tüm araçlar için temiz yakıtın kullanılması silindirler içersinde kurum bırakmayacaktır. Böylece benzinli motorlar için erken ateşlemeye sebep olan kurum meydana gelmeyecek ve vuruntuya fırsat tanımayacaktır. Ancak normal yaşam koşulları içersinde yakıtın ne kadar temiz olduğunun kontrolü mümkün olamamaktadır. Ancak motorda kullanılan benzinin yüksek oktanlı olması, vuruntuya karşı dayanımı arttıracaktır. Vuruntunun, motorun düşük devirlerinde veya tam yükte oluştuğu durumlarda; vitesi bulunduğu konumdan bir kademe aşağı çekmek faydalı olacaktır. Böylece motor devrinde bir miktar yükselme olurken güç sabit kalacaktır. Hız ile moment ters orantılı olduğundan, motorun döndürebilme yeteneği bu sayede biraz daha artacak ve fazla zorlanmamış olacaktır. Ayrıca düşük viteste gaz kelebeğinde bir miktar daha kapanma meydana geleceğinden silindire alınan yakıt–hava karışımı da azalmış olacak, sıkıştırma sonu basıncı buna bağlı olarak düşecek ve vuruntunun kesilmesine neden olacaktır. 37 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 5. KAYNAKLAR [1] Al-Baghdadi, M.A.S., 2003. Hydrogen ethanol blending as an alternative fuel of spark ignition engines. Renewable Energy, Vol.28: 1471-1478. [2] Badr, O., Alsayed, N., and Manaf, M., 1998. A parametric study on the lean misfiring and knocking limits of gas-fueled of spark ignition engine. Applied Thermal Engineering, Vol.18 (7): 579-594. [3] Bayraktar, H. and Durgun, O., 2004. Investigating the effects of LPG on spark ignition engine combustion and performance. Energy Conversion and Management, Vol.43 (13-14): 2317-2333. [4] Bood, J., Bengtsson, P.-E., Mauss, F., Burgdorf, K. and Denbratt, I., 1997. Knock in spark-ignition engines: end-gas temperature measurements using rotational CARS and detailed kinetic calculations of the autoignition process. SAE, Paper no: 971669. [5] Briget, M.R., 2006. Phemona that determine knock onset in spark-ignited engines. MS Thesis, Massachusetts Institute of Technology. [6] Cowart, J.S., Haghgooie, M., Newman, C.E., Davis, G.C., Pitz, W.J., and Westbrook, C.K., 1992. The intensity of knock in an internal combustion engine: experimental and modeling study. SAE, Paper no: 922327. [7] Brussovansky, S., Heywood, J.B., and Keck, J.C., 1992. Predicting the effects of air and coolant temperature, deposits, spark timing and speed on knock in spark ignition engines. SAE, Paper no: 922324. [8] Fitton, J., and Nates, R., 1996. Knock erosion in spark-ignition engines. SAE, Paper no: 962102. [9] Foin, C., Nishiwaki, K., and Yoshihara, Y., 1999. A diagnostic bi-zonal combustion model for the study of knock in spark-ignition engines. JSAE Review, Vol.20: 401-406. [10] Gerty, M.D., 2001. Effects of operating conditions, compression ratio, and gasoline reformate on SI engine knock limits. MS Thesis, Massachusetts Institute of Technology. [11] Heywood, J.B., 1989. Internal Combustion Engine Fundamentals. McGraw-Hill. [12] Huang, Z., Shiga, S., Ueda, T., Nakamura, H., Ishima, T., Obokata, T., Tsue, M., and Kono, M., 2003. Correlation of ignitability DI combustion fueled CNG and gasoline. Journal of Automobile Engineering, Vol.217 (6): 499-506. [13] Hudson, C., Gao, X., and Stone, R., 2001. Knock measurement for fuel evaluation in spark ignition engines. Fuel, Vol.80: 395-407. [14] Kalghatgi, G.T., 1996. Combustion chamber deposits and knock in spark engines-some additive and fuel effects. SAE, Paper no: 962009. [15] Kaneyasu, M., Kurihara, N., Katogi, K., and Tokuda, H., 1992. Engine knock detection using multi-spectrum method. SAE, Paper no: 920702. 38 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 [16] Karim, G.A., and Liu, Z., 1992. A Predictive Model for Knock in Dual Fuel Engines. SAE, Paper no: 921550. [17] Kleemann, A.P., Menegazzi, P., Henriot, S. and Marchal, A., 2003. Numerical study on knock for an SI engine by thermally coupling combustion chamber and cooling circuit simulations. SAE, Paper no: 2003-01-0563. [18] Lee, Y., Pae, S., Min K., and Kim, E.S., 2000. Prediction of knock onset and the autoignition site in spark-ignition engine. Journal of Automobile Engineering, Vol.214 (7): 751-763. [19] Liberman, M.A., Ivanov, M.F., Peil, O.E., Valiev, D.M. and Eriksson, L.-E., 2005. Numerical modeling of the propagating flame and knock occurrence in spark-ignition engines. Combust. Sci. and Tech., Vol.177: 151182. [20] Maly, R.R., Klein, R., Peters, N., and König, G., 1990. Theoretical and experimental investigation of knock induced surface destruction. SAE Paper no: 900025. [21] Menrad, H., Haselhorst M., and Erwig W., 1982. Pre-ignition and knock behavior of alcohol fuels. SAE, Paper no: 821210. [22] Mogi, K., Hashizume, K., Arisawa, K., and Kobayasi, H., 1998. Analysis and avoidance of pre-ignition in SI gasoline engine. JSAE Review, Vol.19: 9-14. [23] Oppenheim, A.K., 1984. The knock syndrome-its cures and victims. SAE, Paper no: 841339. [24] Podvoiski, A., 2000. Estimation of combustion chamber resonances for improved knock detection in spark ignition engines. Proc. 18. CAD-FEM Users’ Meeting, Graf-ZeppelinHaus, Friedrichshafen, Germany, 20.-22. September. [25] Safgönül, B., Ergeneman, M., Arslan E. ve Soruşbay C., 2008. İçten Yanmalı Motorlar. Birsen Yayınevi. [26] Samimy, B. and Rizzoni, G., 1996. Engine knock analysis and detection using timefrequency analysis. SAE, Paper no: 960618. [27] Schapertöns, H. and Lee, W., 1985. Multidimensional modeling of knocking combustion in SI engines. SAE, Paper no: 850502. [28] Sezer, İ., 2002. Normal benzine metanol ve MTBE katılmasının buji ateşlemeli motorun performansına ve eksoz emisyonlarına etkisinin deneysel incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi. [29] Sinnerstad, K., 2003. Knock Intensity and torque control on an SVC engine. MS Thesis, Linköpings Universitet. [30] Soylu, Ş., 2001. Autoignition modeling of natural gas for engine modeling program: an experimental and modeling study. PhD Thesis, Iowa State University. 39 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 [31] Stiebls, B., Schreiber, M. and Sakak, A.S., 1996. Development of a new measurement technique for the investigation of end-gas autoignition and engine knock. SAE, Paper no: 960827. [32] Sun, Z., Blackshear, P.L. and Kittelson, D.B., 1996. Spark ignition engine knock detection using in-cylinder optical probes. SAE, Paper no: 962103. [32] Syrimis, M., Shigara K., and Assanis, D.N., 1996. Correlation between knock intensity and heat transfer under light and heavy knocking conditions in a spark ignition engine. SAE, Paper no: 960495. [33] Thomas, J-G., Dubuisson, B., and Dillies-Peltier, M-A., 1997. Engine knock detection from vibration signals using pattern recognition. Meccanica, Vol. 32: 431-439. [34] Topinka, J.A., 2003. Knock behavior of a lean-burn, hydrogen-enhanced engine concept. MS Thesis, Massachusetts Institute of Technology. [35] Towers, J.M. and Hoextra, R.L., 1998. Engine Knock, A renewed concern in motorsports-a literature review. SAE, Paper no: 983026. [36] Vinokurov, V.A., Kaminskii, V.A., Frost, V.A., and Kolesnikov, I.M., 2000. Modeling of combustion process in internal combustion engine. Chemistry and Technology of Fuels and Oils, Vol.36 (6): 408-415. [37] Willand, J., Nieberding R-G., Vent, G., and Enderle, C., 1998. The knocking syndromeits cure and its potential. SAE, Paper no: 982483. 40 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 ALÜMİNYUM FAN KANATLARININ YORULMA MUKAVEMETİ TAYİNİ İÇİN ÇOK NUMUNELİ EĞMELİ ÇEKİ-BASIYA ÇALIŞAN YENİ BİR YORULMA MAKİNASI TASARIMI Nurcan KUMRU1, İrfan AY2 ÖZET Özellikle hafifliğin önemli olduğu otomotiv ve uçak sanayilerinde alüminyum ve alaşımlarından yapılan parçalar ile alüminyum’dan yapılan rüzgar türbin ve fan kanatları, çalışma esnasında çoğunlukla tekrarlı yüklemelere maruz kalmaktadır. Tekrarlı yüklemeler ise yorulma kırılmasına neden olmakta ve yorulma kırılması da gevrek türde olduğundan nerede ve ne zaman olacağı önceden bilinememektedir. Bundan dolayı alüminyumun yorulma dayanımının bilinme ihtiyacı doğmuştur. Bu çalışmada soğuk hava depolarında kullanılan alüminyumdan üretilmiş fanların eğilmeli çeki – bası gerilmesine maruz kalması halinde yorulma dayanımını ölçecek, yüksek frekansta çalışacak, çok numuneli, R<0, R=0, R>0 gerilme oranlarında çalışabilen bir test makinesi tasarlanmış ve imal edilmiştir. Bunun için plaka alüminyumdan yapılan numuneler, hadde yönü ve ona dik yönlerde yeni yorulma test cihazında yorulma testine tabi tutulmuştur. Elde edilen verilerle S-N eğrileri çizilmiştir. Kullanılan alüminyum plakalarda, yöne bağlı olmanın (anisotropi) yorulma dayanımını fazla etkilemediği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: alüminyum, yorulma mukavemeti, yorulma test makinesi, anisotropi ABSTRACT Especially in automotive and plane industries in which lightness is of great importance, structural materials made of aluminium and its alloys and wind turbine and fan blades made of aluminium are greatly subjected to cycling loadings during the service conditions. Cycling loadings cause fatigue breaking and because fatigue breaking occurs in brittle type, it is difficult to know beforehand where and when it will happen. Therefore, it is necessary to know the fatigue endurance of aluminium. In this study, a test machine measuring fatigue endurance, working under high frequency, with multi-specimens; fan blades made of aluminium which are used in cold-storage depots when exposed to bending stress; which is able to work in different stress ratios like R<0, R= 0 and R>0 has been designed and constructed. For this, the samples made of aluminium plates, have been examined through fatigue test on test apparatus in rolling and vertical ways. S – N curves have been drawn by the experimental data gotten from fatigue test results. It has been seen that anisotropy in aluminium plates did not have much affect on fatigue endurance. Key Words: aluminium, fatigue strength, fatigue test machine, anisotropy 1. GİRİŞ Günümüzde Alüminyum, dayanım/ağırlık oranının yüksek olması, ısı ve elektrik iletkenliğinin iyi olması, korozyona dayanıklı, işlenebilme ve dökülebilme kolaylığı ve 1 2 Yrd. Doç.Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Soma Meslek Yüksekokulu, 45500 Soma, Manisa. Prof. Dr., Balıkesir Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Balıkesir. 41 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 yaşlanma ile dayanımının artırılabilmesi gibi pek çok özelliği dolayısıyla tercih edilmektedir[1, 2]. Meşrubat kutuları olarak paketleme sektöründe; otomobil, uçak, tekne, demiryolu vagonlarında çeşitli parçalar olarak taşıma sektöründe; pencere çerçeveleri, çatı kaplaması olarak yapı ve konstrüksiyon sektöründe; mutfak kapları, mobilya, buzdolabı olarak dayanıklı tüketim malları sektöründe; daha pek çok endüstrilerde hem döküm olarak hem de hadde mamulü plakadan son ürün şeklinde kullanılmaktadır[2]. Alüminyum ve alaşımları kullanıldığı bu yerlerde çoğunlukla tekrarlı yüklemelere maruz kaldıkları bilinmektedir. Bu esnada doğan gerilmeler parçanın statik dayanımından küçük olmalarına rağmen, belirli bir tekrar sayısından sonra, önce parça yüzeyinde bir çatlama ve bunu takip eden kopma meydana gelir[3]. Yorulma kopmaları, hesaplanan gerilmeler elastik bölge sınırları içersinde bulunmasına rağmen meydana gelir. Ancak bu olay düzensiz bir gerilme dağılımı olan parçalarda daha sık ortaya çıkar[4]. Örnek olarak miller, bağlantı çubukları, dişliler, fan kanatları gibi hareketli parçaları sayabiliriz. Makine parçalarındaki hasarların % 80’nin yorulma kopmalarından kaynaklandığı düşünülmektedir[3]. Çalışan makine parçalarının yorulma performansını pek çok parametre etkiler. Bunlar; Gerilme (gerilme genliği, gerilme oranı, sabit veya değişken olması), Parça geometrisi ve parçanın fiziksel özellikleri (parça boyutu, gerilim arttırıcılar, esas metal ve kaynak bölgesinin metalürjik yapısı) Dış çevre (sıcaklık ve korozif ortam)[5]. Döküm alüminyum alaşımları, ikinci faz partikülleri, çökeltiler veya katkı partiküller içerirler[6]. Bu yüzden çökelme yoluyla sertleştirilmiş alüminyum alaşımlarının yorulma özelliklerinin kötü tarafı, tekrarlı yükleme durumunda metalürjik yapılarının metastabl (yarı kararlı) olmasıdır. Çünkü, özellikle lokal gerilmeler, çatlama işlemini hızlandıran, “artık gerilim” birikimine yol açan ve kayma bantlarını bertaraf etmesi sebebiyle zararlıdır[2]. Hadde mamulü alüminyumlarda ise anisotropi, mekanik özellikleri etkileyebilir. Çalışmaya konu olan soğuk hava depolarındaki “fan kanatları” hem döküm hem de hadde mamulü plakalardan üretilmektedirler. Bu çalışma, soğuk hava depolarında ve rüzgar türbinlerinde kullanılan ve alüminyumdan yapılan “fan kanatları” nın yorulma özelliklerini incelemeyi amaçlamıştır. Tüm malzemelerin yorulma testlerinde en önemli zorluklardan birisi, bu testin uzun zaman almasıdır. Pek çok yorulma testi makinesi tek numune ile çalışır. Bu zorluğun üstesinden gelmek için numuneyi eğilmeye zorlayan, çok numuneli yüksek frekanslı bir yorulma makinesi tasarlanıp imal edilmiştir. Ayrıca bu yeni imal edilen test cihazında, alüminyum levhaların hadde yönü ve ona dik yönlerindeki numuneleri için yorulma testi yapılmış, elde edilen verilerden S – N eğrileri çizilmiş ve yorumlar yapılmıştır. 2. MATERYAL VE METOD 2.1. Yorulma Test Ekipmanı Yeni tasarlanan yüksek devirli ve çok numuneli eğilme yorulması test cihazı Şekil 1 ve 2’de görülmektedir. Bu makine esas olarak 3 bölümden meydana gelmiştir. a) Motor-şasi ve ekipmanları b) Numune tutucular c) Yardımcı ekipmanlar 1. Kontrol panosu 2. Devir sayıcı sensörler 42 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 1. Yorulma test makinesinin ön görünüşü ( şematik ). Şekil 2. Yorulma test makinesinin sol yan ve üst görünüşü ( şematik ). Burada; 1. Şasi 2. Elektrik motoru 3. V kayışı 4. Kasnak ve kavrama sistemi 5. Ana miller 6. Rulmanlı yataklar 7. Kızaklı numune bağlama aparatları 8. Test numuneleri 9. Vidalı yükseklik ayarlama ayağı 10. Titreşim söndürücü tamponlar 11. Manyetik bobinler 12. Ayırıcı kapı otomatikleri 2.1.1.Motor-Şasi ve Ekipmanları Test makinesi, U demirinden (100 x 50 x 6 mm = UPN100) yapılmış şasi üzerine oturtulmuş bir “elektrik motoru” içermektedir. Motorun gücü 2,2 KW, devri ise 2880 d/dak.’dır. Bir V kayışı ile 1/1 oranındaki kasnakla motor devri, şasi üzerine yataklanmış ana millere aktarılmaktadır. “Kasnak” hem ana millere yataklık etmekte, hem de millere hareket vermektedir. Kasnağın iki yanındaki kavrama ile iki yöne hareket dağılmaktadır. İsteğe bağlı olarak bir “ayırıcı kol” vasıtasıyla bir tarafın hareketi kesilip, diğer taraf çalışmaya devam edebilir. Ana millerin uç kısımlarında 7,5 mm’lik sabit eksen kaçıklığı vardır. Buna karşılık numunelerin bağlandığı kısım, kızaklı yapılarak, mesnet noktalarının uzaklığına göre zorlanma miktarı değiştirilebilmektedir. Numuneler, “kızaklı sistem”lere (Şekil 3) bağlanmıştır. Hareketini mafsallı kollar yardımıyla ana millerin ucundaki sabit 7,5 mm’lik eksantrik çıkıştan almaktadır. Eksantrik mil ve mafsal noktalarında rulmanlı yatak kullanılmıştır. Böylece yüksek devir dolayısıyla 43 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 sürtünme sonucu oluşacak ısı problemi giderilmiştir. Kızaklı sistem, orta kısımdan ana şaseye yine rulmanlı yatak vasıtasıyla ön yüzeyi düz olacak şekilde yataklanmış, numune bağlama aparatının o noktadan serbestçe geçmesi sağlanmıştır. Kızaklı sistemin bir ucu, eksantrik çıkış ucuna bağlı kolla mafsallı, diğer ucu da serbest salınım hareketi yapmaktadır. Numune serbest salınım yapan uca, salınım yayının iç kısmında kalacak şekilde bağlanmaktadır. Bunda amaç, salınım esnasında ortaya çıkan daire dilimleri dolayısıyla numuneyi ayrıca ek bir çekme gerilmesine maruz bırakmadan, sadece eğmeye çalışmasını sağlamaktır. Şekil 3. Numunelerin bağlandığı kızaklı sistemlerin ön ve sol yan görünüşleri. 2.1.2.Numune Tutucular Numune bağlama sisteminin üst kısmı (Şekil 4-a), vidalı yükseklik ayar ayağına bağlanmıştır. Böylece hem sağa/sola kaydırılabilinir, hem de elektriksel açıdan yalıtılmış vaziyete gelir. Numune bu şekilde istenildiğinde sadece basıya, sadece çekiye veya tam değişken zorlamaya maruz kalabilecektir. Numune bağlama sisteminin alt kısmı (Şekil 4-b) ise poliamid malzemesinden yapılmıştır. Bu malzemeden yapılmasının iki amacı vardır. Birincisi salınım esnasında ağır kütle etkisi yapıp, titreşimi arttırmaması, ikincisi de numuneyi elektriksel bakımdan makinenin diğer kısımlarından yalıtmaktır. Böylece numune koptuğu anda optik sensörlerin görmesini engellemekte ve kopan uç kısımları “ayırıcı” olarak görev yapan “kapı otomatik”lerini devreye sokmaktadır. Başka bir deyişle “deney numuneleri” aynı zamanda elektrik düğmesi görevini yapmaktadır. Numunenin salınım yapan ucu, kızaklı sisteme mafsallı olacak şekilde bağlanmıştır. Aksi takdirde numunenin alt kısmını eğmeye çalışan kuvvetin dikliği kaybolduğu anda kırılma, numunenin üst kısmında “yorulma kopması” şeklinde olmayıp, alt kısımdan zorlamayla birlikte “darbe” sonucu olacaktır. (a) (b) Şekil 4. Numunelerin üst ve alt bağlama sistemleri. 44 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 5. Yorulma test makinesinin sol yan görünüşü. Şekil 6. Yorulma test makinesinin üst görünüşü. 45 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 2.1.3.Yardımcı Ekipmanlar 2.1.3.1.Kontrol panosu Kontrol panosunda, motoru 0 Hz’den 50 Hz’e çıkartan bir “frekans ayarlayıcısı” vardır. Ayrıca acil durumlar için “Acil durum butonu”, elektriği açma/kapama düğmesi ve numunelerin kopma durumunu gösteren “LCD ekran”ı mevcuttur. 2.1.3.2.Devir sayıcı sensörler Genel amaçlı devir sayıcı devresi tasarlanmıştır. Bu sayıcı ile 3000 d/dak.’ya kadar devirler hatasız olarak ölçülebilmektedir. Sayıcı devre girişleri, direkt olarak numune üzerinden gelen 12 Volt’luk bir kare dalga ile çalışır. Mekanik düzenekte bulunan “proximity sensörler”, kapasitif olarak önündeki metal parçayı gördüklerinde “sinyal” verecek şekilde yerleştirilmişlerdir. 2.1.3.3.Yazılım Sayıcı ve ana kontrol ünitesinin yazılımları “PIC BASIC PROTHON PLUS” adlı “BASIC” dili derleyicisi ile yazılmıştır. Daha sonra yazılan program MICROCHIP firmasının “assembler” derleyicisi ile “hexdecimal” kodlara çevrilip mikroişlemcilere programlanmıştır. Prototip devre öncelikle “PROTEUS” adlı elektronik devre “simülatör” programı ile oluşturulmuştur. Böylelikle yazılımda oluşabilecek hatalar önceden belirlenip gerekli müdahaleler yapılmıştır. Gerçek devrenin yapımı aşamasında prototip devrenin çizilmesi ve devredeki detayların ana board üzerinde yer alması için “EAGLE” adlı elektronik çizim ve “PCB” tasarım programından faydalanılmıştır. 3. TEST NUMUNELERİNİN HAZIRLANMASI 3 mm kalınlığında hadde ürünü “plaka alüminyum” piyasadan temin edilmiştir. Kimyasal kompozisyonu Tablo 1’deki gibidir. Tablo 1. Plaka Alüminyumun kimyasal içeriği (% Ağırlıkça). ISO STANDARDI Si Fe Cu Mn Mg Zn Ti Al SERTLİK Al 99.5 0,065 0,196 0,006 0,117 0,002 0,004 0,0157 99,595 41,2 HV Her malzemenin işletme şartlarındaki yorulması farklılık gösterdiğinden, özel durum ve malzemeler için standartlar olmasına rağmen, genel bir yorulma standardı henüz oluşmamıştır[7]. Yorulma numuneleri çalışma şartlarına uygun veya yakın şekilde yorulmaya tabi tutulurlar. Bu nedenle bu çalışmada fan kanatlarının çalışmasına en uygun pozisyon, onları levha gibi kabul edip “rüzgar kuvveti” nin onları eğilmeye çeki-bası şeklinde zorlayıp yorulduğunu düşünmektir[8]. Bu nedenle, hadde ürünü alüminyum plaka önce haddeleme yönünde, sonra da ona dik olan doğrultuda giyotin makasla kesildi. Son ölçüye getirmek için frezede işlendi ve ucuna 10,5 mm çapında delik açılarak Şekil 7’deki yorulma test numunesi boyutlarına getirildi. 46 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 7. Yorulma test numunesi boyutları (ölçüler mm’dir). 4. YORULMA TESTLERİ Yorulma testi esnasında numunenin yorulduğu bölgedeki “ısınma problemi”, kompozit ve metallerde farklı farklıdır. Kompozitlerde ısınma sorunu yaşanmakta ve test frekansı 10 Hz’den aşağı değerlerde tutulmak zorundadır. Araştırma grubumuzun kompozitler üzerinde yaptığı çalışmalarda, test frekansı 2 Hz olarak alındığı literatür araştırmasında görülebilir[8, 9]. Oysa metallerde ısınma 2000 C’a kadar olsa dahi, yorulma mukavemetine etkisi olmaz [5]. Zaten yaptığımız bu çalışmada cihazın çalıştığı 50 Hz’de, yorulma esnasında numunenin bağlantı noktasında yüksek sıcaklık gözlenmemiştir. Literatürde metaller için 100 Hz’e kadar sıcaklık problemi olmaksızın yorulma testleri yapılabileceği belirtilmektedir [3]. Yorulma deneyi sırasındaki “test parametreleri” aşağıdaki şekilde alınmıştır. Test frekansı: 50 Hz Test ortam sıcaklığı: Oda sıcaklığı ( 200 C) Numune boyutları : Plaka numuneler 25 x 200 x 3 mm Isıl işlem durumu : Numunelere herhangi bir ısıl işlem uygulanmamıştır Malzeme : 3mm kalınlığında alüminyum plaka (Al 99.5)(-hadde yönünde ve ona dik yönde) Gerilme: Zıt yönlü, tam değişken düzlemsel eğme gerilmesi Yorulma deneylerine başlamak için “başlangıç yükü” nün belirlenmesi gerekir. Bunun için numunelere “üç noktadan eğme” testi uygulanmıştır. Bu test için ISO 7438 : 2005(E) (Metallic Materials – Bend Test) Standardına [10] uygun hadde yönünde ve ona dik yönde olmak üzere yedişer adet test numunesi hazırlanmıştır (Şekil 7). Sonra üç noktadan eğme testi yapılmıştır (Şekil 8). Gerilme - % ε eğrileri çizdirildi. Çizdirilen eğrilerdeki plaka alüminyumların hadde yönü ve ona dik şekilde olanları için max. eğme yükleri esas alınarak, max. gerilme değerleri; Eğ .Max . 3FL 2BH 2 (Denklem 1) denkleminden hesapla bulunmuştur. Bu değerler Tablo 3.2’de gösterilmiştir. Burada; σeğ.max F L B H = Max.eğme gerilmesi(MPa) = Max. Kopma yükü(N) = Destek mesafesi(mm) = Numune genişliği(mm) = Numune kalınlığı (mm) ifade etmektedir [7]. 47 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 8.Üç noktadan eğme test numunesi boyutları (ölçüler mm’dir). Şekil 9. Plaka numunenin üç noktadan eğme testi. Tablo 2. Üç noktadan eğme deneyi sonuçları. Numune Genişlik (B) (mm) Yükseklik (H) (mm) Maksimu m Yük (F) (N) Max.Gerilme (σf) (MPa) Plaka En1 Plaka En2 Plaka En3 Plaka En4 Plaka En5 Plaka En6 Plaka En7 Plaka Boy1 Plaka Boy2 Plaka Boy3 Plaka Boy4 Plaka Boy5 Plaka Boy6 Plaka Boy7 20 20,03 20,04 19,98 19,98 20,01 19,95 19,96 20,04 19,94 19,87 19,98 20,04 19,93 3 3,02 3,01 3,02 3 3,01 3,01 3,02 3,01 3,03 3,01 3,03 3,03 3,03 896,25 907,5 917,5 1016,25 948,75 978,75 961,25 973,75 1070 1070 1006,25 1041,25 1037,5 1010 365,968 365,123 371,417 409,9 387,794 396,806 390,883 393,152 433,152 429,596 410,83 417,216 414,469 405,71 Ort. Gerilme (σf) (MPa) 383,9844 414,875 Yorulma genlik değerlerine, max. eğme gerilmesinin karşılığı 1(bir) çevrim esas alınarak başlanmıştır (Tablo 2). 1000 tekrar sayısının altındaki değerlerde meydana gelen 48 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 yorulma kopmaları, statik kopma sayılmış, değerler hesaba katılmamıştır. İlk basamakta 10mm lik bir sehimle başlanmış, buna karşılık gelen yük ve gerilmeler Şekil 10’da görüldüğü gibi bir düzenekle ölçülmüştür. Okunan yük ve gerilme değerleri Tablo 4’te gösterilmiştir. Sonraki basamaklarda genlikler %20 azaltılarak devam edilmiştir(Tablo 3). Bu şekilde 10 basamak olarak belirlenen genliklerin her birinde ortalama (5) beşer adet numune, yorularak kırılmıştır. Tablo 3. Plaka alüminyum numuneleri için yorulma genlik değerleri. MALZEME (Al 99.5) Basamak Plaka enine-boyuna (mm) 1 10 2 8 3 6,4 GENLİKLER (mm) 4 5 6 7 5,2 4 3,2 2,5 8 2 9 1,6 10 1,3 Şekil 10. Sehim ölçme test düzeneğinin şematik resmi. Tablo 4. Sehim ölçme test düzeneğinden elde edilen sonuçlar. BOYUNA PLAKA Sehim Yük Yük Gerilme mm Kg N N/mm2 10,00 2,65 25,997 102,646 8,00 2,15 21,092 83,279 6,40 1,55 15,206 60,038 5,20 1,25 12,263 48,418 4,00 1,00 9,810 38,734 3,20 0,75 7,358 29,051 2,50 0,60 5,886 23,241 2,00 0,45 4,415 17,430 1,60 0,40 3,924 15,494 1,30 0,30 2,943 11,620 Sehim mm 10,00 8,00 6,40 5,20 4,00 3,20 2,50 2,00 1,60 1,30 ENİNE PLAKA Yük Yük Kg N 2,55 25,016 2,05 20,111 1,50 14,715 1,20 11,772 0,95 9,320 0,70 6,867 0,60 5,886 0,45 4,415 0,40 3,924 0,30 2,943 Gerilme N/mm2 98,773 79,405 58,102 46,481 36,798 27,114 23,241 17,430 15,494 11,620 Eğilme yorulması testleri Bölüm 2.1’de detayları anlatılan ve tarafımızdan imalatı yapılan yorulma test makinesinde gerçekleştirilmiştir. Deneyler süresince yaklaşık 50’den fazla numune sadece hadde yönündeki alüminyum plaka için yorulmaya tabi tutulmuş, numunelere şekilden de görüldüğü gibi tam değişken eğmeli çeki-bası yükleri uygulanmıştır. Yorulma testlerine numuneler kırılıncaya kadar veya 106’yı geçinceye kadar devam edilmiş 49 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 ve sonuçta plaka alüminyum’un her iki yönü için Wöhler (S – N) eğrileri çizdirilmiştir. Her bir S – N eğrisi eldesi için 10 farklı nokta, her bir nokta için ise yaklaşık 4 - 6 parça kırılmıştır. Alüminyum malzemelerde literatürde de bahsedildiği gibi yorulma sınırı gözlenemediğinden her bir numune için ortalama 107 çevrime kadar da gelinmiştir. Yorulma testleri sonucu kırılan parçalardan elde edilen veriler Tablo 5’te görülmektedir. Elde edilen S – N eğrileri ise Şekil 11 – 13’te çizdirilmiştir. Tablo 5. ENİNE ve BOYUNA numuneler için S – N verileri. S-N VERİLERİ ENİNE NUMUNELER ORTALAMA ÇEVRİM GERİLME ÇEVRİM (N/mm2) SAYISI 1 383,984 1 çevrim 1108 1652 98,773 1854 1963 2274 2274 3070 4045 79,405 5261 6057 6082 7052 9563 11213 58,102 11930 12589 13120 13165 14111 14765 46,481 16312 15677 18244 18765 23278 24180 36,798 27465 27151 31322 31395 32174 32205 27,114 35287 34668 36344 41044 51280 62896 23,241 68705 73159 76977 79211 254786 304423 17,43 368915 314134 455301 515933 BOYUNA NUMUNELER ORTALAMA ÇEVRİM GERİLME ÇEVRİM (N/mm2) SAYISI 1 414,875 1 çevrim 1645 1998 102,646 2066 2077 2222 2390 3466 4620 83,279 5518 5528 6491 7486 8039 8811 60,038 9556 9853 10427 10649 12497 12619 48,418 13807 13489 14040 16390 27171 29164 38,734 29939 30476 30833 32049 42723 44257 29,051 45020 44647 44880 48593 94350 99368 23,241 101247 102337 104114 106068 465478 498861 17,43 520457 500487 545784 591676 50 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 1186864 1304576 1589473 1667932 1836201 3328553 6968361 9382195 10489276 10624187 15,49 1517009 11,62 8158514 1280176 1403949 1968412 2005168 2125308 7261948 9845908 10360059 10662578 10873874 15,494 1756603 11,62 9800873 ENİNE NUMUNELER 100 90 80 G ERİL M E (M Pa) 70 60 50 40 30 20 10 0 1.000 10.000 100.000 1.000.000 10.000.000 ÇEVRİM SAYISI Şekil 11. ENİNE numuneler için ortalama çevrim sayıları ile elde edilen S – N eğrisi. BOYUNA NUM UNELER 100 90 80 GERİLME (MPa) 70 60 50 40 30 20 10 0 1.000 10.000 100.000 1.000.000 10.000.000 ÇEVRİM SAYISI Şekil 12. BOYUNA numuneler için ortalama çevrim sayıları ile elde edilen S – N eğrisi. 51 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 BOYUNA ENİNE Üs (BOYUNA) Üs (ENİNE) 110 100 90 GERİLME (MPa) 80 70 60 50 40 30 20 10 0 1.000 10.000 100.000 1.000.000 10.000.000 ÇEVRİM SAYISI Şekil 13. Plaka numuneden enine ve boyuna doğrultularda kesilen numunelerin S – N eğrilerinin karşılaştırılması. 5. SONUÇLAR VE TARTIŞMA Yorulma testlerinin en büyük zorluğu, özellikle küçük genliklerde kırılma süresinin oldukça büyük olmasıdır. Bunu telafi edebilmek için genellikle ya çalışma frekansının büyük olmasına ya da aynı anda birden fazla numune test edilmeye çalışılır. Çalışma frekansının belirlenmesinde, genellikle gerçekte yorulmaya maruz kalan parçanın gerçek koşullarına uyulmaya çalışıldığından geliştirilen yorulma test makinesinde, maksimum 50 Hz’e kadar istenilen çalışma frekansında, aynı anda 4 numune test edilerek büyük oranda bu zorluğun üstesinden gelinmiştir. Tek bir numunenin 50 Hz çalışma frekansında 107 çevrim sayısına ulaşması için yaklaşık 2,5 gün gerekmektedir. On noktalı ( her bir nokta için 5 adet numune) bir S – N eğrisinin elde edilebilmesi için 10. noktada 107 çevrim sayısına ulaşıldığı düşünülürse sadece 5 numune için 12.5 gün gerekir. Numune değiştirme zamanlarıyla birlikte 15 gün kabul edilirse ve diğer daha küçük genliklerdeki numuneler için de yaklaşık 15 gün düşünülürse 1 aylık bir sürede 50 adet numune test edilebilir. Oysa bu yeni test makinesi ile aynı miktar numunenin test süresi ¼ azalarak yaklaşık 7 güne iner. S-N eğrilerinin çizimi için başlangıçta kullanacağımız gerilme için alüminyum plakanın hem boyuna hem de ona dik yöndeki numuneleri için ISO 7438:2005(E) (Metallic Materials – Bend Test) standardına uygun olarak 3 noktadan eğme testleri yapılmıştır. Böylece max. eğme mukavemet değerleri elde edilmiştir. Max. eğme mukavemet değerleri hadde yönü numuneler için 414,875 MPa, hadde yönüne dik numuneler için 383,9844 MPa bulunmuştur (Tablo 2). Bu değerler S-N eğrisinde 1 çevrime karşılık gelen yorulma mukavemet değeri olarak kabul edilmiştir. 1000 tekrar sayısının altındaki değerlerde meydana gelen yorulma kopmaları, statik kopma sayıldığından 10 mm sehime karşılık gelen gerilme değerinden başlayarak, 10 noktanın her biri için %20 azaltılarak genlik değerleri karşılığı bulunmuştur. Sonunda S-N eğrileri tamamlanmıştır. Alüminyum metalinde yorulma sınırı 1000 000 çevrimde hala aşağıya doğru meylettiğinden, sadece 1000 000 çevrime karşılık gelen yorulma mukavemet değerleri enine numuneler için 17,092 MPa, boyuna numuneler için 17,811 MPa bulunmuştur (Tablo 6). Bu iki değer arasındaki fark 0,719 MPa, % 4,2’ye karşılık gelir ki, bu alüminyum plakaların yorulma mukavemet değerlerinden, yöne bağımlılığının etkisinin çok fazla olmadığını gösterir. 52 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Deneysel yorulma eğrileri (Şekil 11-12-13) Denklem 2’deki formül ile açıklanmaya çalışılır[11, 12]. Sa A(Nf )B Burada (Denklem 2) Nf : Çevrim sayısı Sa : Gerilme genliği (MPa) A, B : Malzeme katsayıları Tablo 6’da 1000 000 çevrime karşılık gelen yorulma mukavemet değerleri görülmektedir. Regrasyon katsayısı (R2) uygun kabul edilmektedir. Enine ve boyuna numuneler için S-N eğrileri çizilmiş ve birbirleriyle kıyaslanmıştır (Şekil 11-12-13). Tablo 6. Nf = 106 çevrimine karşılık maksimum gerilme değerleri. Grup ENİNE BOYUNA R2 0,9491 0,9609 Sa=A(Nf)-B Sa = 442,4(Nf)-0,2355 Sa = 479,17(Nf)-0,2383 A 442,4 479,17 B -0,2355 -0,2383 Nf 1.000.000 1.000.000 Sa 17,092 17,811 Son yıllarda çok önemli parçaların yorulma özellikleri, standart numune kullanma yerine, parçaların şekli, boyutları, malzemesi ve çalışma şartları göz önüne alınarak yapılmaktadır. Gerçek işletme şartlarında çalışan fan kanatlarının yorulma davranışları, esas itibariyle rüzgar kuvvetlerinin itme etkisi sonucu oluşmaktadır. Bu gerçek işletme şartları, yeni yapılan çok numuneli yorulma test cihazımızda test yaparken numuneye uygulanan kuvvetler ile tam uyum sağlamaktadır. Bu yüzden bu yeni test cihazından elde edilen sonuçlar, alüminyum fan kanatlarının gerçek şartlarındaki yorulma davranışına çok yakın, doğru ve güvenilir değerler olarak kabul edilebilir[11,12]. 6. SONUÇLAR Tarafımızdan dizayn ve imal edilmiş olan yeni, çok numuneli, tam değişken yüklemeli, eğmeli çeki-bası şeklinde çalışan yorulma test cihazı ile aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir. 1. Makine bir defada 4 numuneyi aynı anda test edilebildiğinden, toplam test zamanı önemli ölçüde azalmıştır. Metallerin yorulmasında bu durum çok önemli bir kazançtır. Yorulma makinesi ayakları ve motor bağlantı pabuçları altına sönümleyici parça koymakla, titreşim minimuma indirilmiştir. Yüksek devirlerde çalışan makinelerde bu durum çok önemlidir. Test esnasında, deneysel veri ve parametreler PIC BASIC PROTHON PLUS adlı BASIC dili yazılımı sayesinde monitörden izlenebilmektedir. Bu yorulma makinesinde tek bir gerilme oranından ziyade, farklı gerilme( R= - 1, R=0 ve R= 1) oranları elde edilebilmektedir. Bir frekans ayarlayıcısı yardımı ile devir 0 Hz ile 50 Hz arasında ayarlanabilmektedir. 53 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 2. Özellikle yüksek devirlerde çalışan yeni test makinesinin, eğmeli çeki-basıya çalışan işletme şartlarındaki metal parçalarının yorulma dayanımlarının tespitinde kullanılabileceği kanıtlanmıştır. 3. Plaka alüminyumdan yapılan fan kanatlarının hadde yönünde ve bu yöne dik yöndeki numunelerinde yorulma mukavemet değerleri arasındaki fark % 4,2 kadar bulunmuştur. Buradan da açıkça görülmektedir ki bu plakalarda, yöne bağlı olmanın (anisotropi) yorulma mukavemeti üzerinde önemli ölçüde etkili olduğu söylenemez. Acknowledgements : Bu çalışma Celal Bayar Üniversitesi tarafından desteklenmiştir. Ayrıca malzeme ve işçilik desteklerinden dolayı Dinçer ÖZER ve ÖZER TORNA (SomaTürkiye) teşekkür ederiz. 54 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 7. KAYNAKLAR [1] WANG, Q. G.; APELİAN, D.; LADOS, D. A. “Fatigue behavior of A356-T6 aluminum cast alloys. Part I. Eff.ect of casting defects” Journal of Light Metals 1 (2001) 73±84. [2] POLMEAR, I. J. “ Light Alloys Metallurgy of The Light Metals” Arnold, a division of Hodder Headline PLC, 338 Euston Road, London NW1 3BH 1995. [3] KAYALI, E. SABRİ; ENSARİ, CAHİT; DİKEÇ, FERİDUN “Metalik Malzemelerin Mekanik Deneyleri” İ.T.Ü. Metalürji ve Malzeme Bölümü 1978. [4] WEISSBACH, WOLFGANG (ANIK, SELAHADDİN; ANIK, E. SABRİ; VURAL, MURAT)“Malzeme Bilgisi ve Muayenesi” Birsen Yayınevi 1998. [5] KUMRU, NURCAN “Metalik Malzemelerde Yorulma Dayanımını İncelemek İçin Kullanılan Yorulma Makineleri” SOMA Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi 4.Sayı 2005/2. [6] TENG-SHIH SHIH, QUIN-YANG CHUNG “Fatigue of as-extruded 7005 aluminum alloy” Materials Science and Engineering A348 (2003) 333–344. [7] KUMRU, N. “ETİAL-141,145 ve 160 Tipi Döküm Alüminyum İle Plaka Tipi Alüminyum Malzemeler İçin Yorulma Makinası Tasarımı Ve Eğilmeli Yorulma Davranışlarının İncelenmesi.” T.C. Celal Bayar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Makine Mühendisliği Anabilim Dalı Doktora Tezi, 2007. [8] SAKİN, R. “Bilgisayar Destekli, Çok Numuneli Eğilme Yorulması Test Cihazı Tasarımı Ve Cam-Fiber Takviyeli Polyester Kompozitlerde Eğilme Yorulması Davranışının İncelenmesi”,Balıkesir Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Makine Mühendisliği Anabilim Dalı Doktora Tezi, 2004. [9] AY, İ.; SAKİN, R.; OKOLDAN G. “An improved design of apparatus for multispecimen bending fatigue and fatigue behaviour for laminated composites” Materials & Design 2008:(29):397-402. [10] ISO 7438 “Metallic Materials – Bend Test”. [11] SAKİN, R.; AY, İ.; YAMAN, R. “An investigation of bending fatigue behavior for glass-fiber reinforced polyester composite materials” Materials & Design 2008 :(29):212217. [12] SAKİN, R.; AY, İ. “Statistical analysis of bending fatigue life data using Weibull distribution in glass-fiber reinforced polyester composites” Materials & Design 2008. 55 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 ACIGÖL(DENİZLİ) PLAYA GÖL HAVZASINDAKİ GÜNCEL GÖL TORTULLARININ SEDİMANTOLOJİSİ VE MİNERALOJİSİ SEDIMENTOLOGY AND MINERALOGY OF RECENT LAKE SEDIMENTS IN ACIGÖL (DENİZLİ) PLAYA LAKE BASIN Ümran PEKUZ1 ÖZET Çalışma alanı, Denizli iline bağlı Çardak-Dazkırı ilçeleri arasında yeralan playa tipi bir göl olan Acıgöl’dür. Acıgöl kuzey ve güney kenarından normal faylarla sınırlanmış bir graben havzasıdır. Acıgöl playa tipi göl havzasındaki temel kayaçlar allokton ve otokton konumludurlar. Havzanın güney kenarında Triyas-Jura yaşlı dolomitik kireçtaşları ve Jura-Kretase yaşlı kireçtaşları otokton kaya birimleridir. Allokton kaya birimleri Likya naplarına ait ofiyolitik kaya bileşenlerinden oluşmaktadır. Acıgöl havzasının kuzey kenarı boyuncada EosenOligosen yaşlı Çardak formasyonu temel kayaçları oluşturmaktadır. Temel kayaçların üzerinde uyumsuz dokanakla eski gölsel tortullardan oluşan Geç Miyosen-Pliyosen yaşlı Çameli formasyonu gelmektedir. Çameli formasyonu manyezit içerikli dolomitik kiltaşlarından oluşmaktadır. Bu birimlerinde üzerinde ekonomik yönden önemli evaporitik mineraller (Tenardit,Mirabilit) içeren güncel göl tortulları yeralmaktadır. Bu çalışmada Playa göl havzasının çamur düzlüğünde 5 ayrı yerden açılan yarmalarla ölçülü kesitler yapılmıştır. Bu kesit güzergahlarına Çardak kesiti (K1), Gemiş kesiti (K2), Gemiş kesiti (K3), Kaynaklar kesiti (K4) ve Dazkırı kesiti (K5) adları verilmiştir. K1 kesiti 4m yüksekliğindedir. İstifin alt seviyeleri kumlu çakıldan oluşmaktadır. Daha üst seviyelerde organik maddece zengin oksitlenmiş dolomitik çamur seviyesi yer almaktadır. Kesitin daha üst bölümünde ince jips kristalli çamurlar bulunmaktadır. İstifin en üst seviyelerinde ise çamur arakatkılı evaporitik bileşenler (mirabilit,tenardit) yeralmaktadır. K2 kesitinin yüksekliği 3.5m’dir. Kesitte alttan üste doğru organik maddece zengin kumlu çamur, dolomitik çamur, merceksi jips kristalli çamur, çamurlu mirabilit kristalli ve toz halinde tenardit seviyeleri bulunmaktadır. K3 ölçülü kesiti 4m yüksekliğindedir. Bu kesitte alttan üste doğru dolomitik çamur, kumlu çamur, merceksel jips-anhidrit kristalli çamur, çamurlutuzlu (Halit), mirabilit-kayatuzu(Halit)-kalsit kristalli, toz halde tenardit seviyelerinden oluşmaktadır. K4 kesitide 3m yüksekliğinde olup alttan üste doğru kumlu çakıl, çakıllı kum, kalsit-aragonit içerikli çamur, kalsit kristalli çamur, çamurlu tenardit seviyelerinden oluşmaktadır. K5 kesitinde de alttan üste doğru kumlu çakıl, organik maddece zengin dolomitik çamur, jips-anhidrit kristalli çamur, organik maddece zengin kuruma çatlak yapılı çamur seviyeleri bulunmaktadır. Acıgöl playa gölü havzasındaki güncel tortullar içerisinde evaporitik minerallerin (Tenardit,Mirabilit,Bloedit,Jips,Anhidrit,Halit,) yanı sıra kuvars,feldispat ve simektit grubu kil mineralleri tesbit edilmiştir. Anahtar kelimeler: Playa gölü, güncel göl tortulları, evaporit mineralleri 1 Öğr. Grv. Süleyman Demirel Üniversitesi, Müh-Mim Fak., Jeoloji Müh. Böl., ISPARTA. 56 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 ABSTRACT Study area was Acıgöl which is a playa lake located between Çardak-Dazkırı districts of Denizli province. Acıgöl is a graben basin surrounded by normal faults from northern and southern edges. Basement rocks in Acıgöl playa lake basin are allochthonous or autochthonous. In southern edge of the basin, Trias-Jura dolomitic limestones and Jurassic-Cretaceous limestones are autochthonous rock units. Allochthonous rock units are composed of ophiolitic rock components of Lycian nappes. Eocene- Oligocene Çardak formation basement rocks are the basement rocks along the northern edge of Acıgöl basin. Upper Miocene-Pliocene Çameli formation composed of old lake sediments uncomfortably overlain the basement rock. Çameli formation is composed of dolomitic clay Stones with magnesite content. These units are overlain by recent lake sediments containing evaporitic minerals ( thenardite, mirabillite) which are of economic importance. In this study, measured sections were conducted on mud surface of playa lake basin at splits opened at 5 different locations. The section routes were called as Çardak section (K1), Gemiş section (K2), Gemiş section (K3), Kaynaklar section (K4) and Dazkırı section (K5). K1 cross section was 4m high. Lower levels of the sequence were composed of sandy pebble. Higher levels contained oksidized dolomitic mud level rich in organic substances. Upper levels of the section contained fine gypsum crystallized mud. The uppermost levels of the sequence contained evaporitic components (mirabillite-thenardite) with intercalated mud. K2 cross section had a height of 3.5m. The section contained sandy mud rich in organic substances; dolomitic mud; lenticular gypsum crystallized mud; mudy mirabillite, crystallized and powder thenardite levels from the lowest to the uppermost level. K3 crosssection was 4m high. This cross-section was composed of dolomitic mud; sandy mud; lenticular gypsum-anhydrite crystallized mud; muddy-salty (Halite); mirabillite-rock salt (Halite)-calcite crystallized, powder thenardite levels from the lowest to the uppermost level. K4 section was 3m high and was composed of sandy pebble, pebble sand, calcite-aragonite mud, calcite crystallized mud, muddy thenardite levels from the lowest to the uppermost levels. K5 section was composed of sandy pebble; dolomitic mud rich in organic substances; gypsum-anhydrite crystallized mud and mud levels rich in organic matter with desiccation crack structure levels. In addition to evaporitic minerals (thenardite, mirabillite,bloedite, gypsum, anhydrite, halite) in recent lake sediments in Acıgöl playa lake basin, quartz, feldspar and smectite group clay minerals were also detected. Key words: Playa lake, recent lake sediments, evaporite minerals 1. GİRİŞ Çalışma alanı Çardak-Dazkırı (Denizli) arasında yeralan Acıgöl playa göl havzasıdır (Şekil 1). Acıgöl havzası kuzey ve güneyden her iki tarafı normal faylarla sınırlanmış bir graben havzasıdır. Bu çalışmada Acıgöl göl alanı çevresindeki çamur düzlüğünde 5 ayrı yerden yarmalar açarak güncel göl tortullarının sedimantolojik özelliklerini belirten ölçülü kesitler hazırlanmış ve derlenen örneklerden yapılan X-Ray difraktometre ölçümleri ve arazi gözlemleriyle havzanın mineralojik bileşimi ortaya konulmuştur. Acıgöl havzasındaki gerek temel kayaçlarda, gerekse eski göl tortullarında değişik amaçlı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar aşağıda belirtilmiştir. 57 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 1. Çalışma alanının(Acıgöl) basitleştirilmiş jeoloji haritası (Konak ve Şenel, 2002;Konak,2002;Şenel,2002;Turan,2002’den değiştirilerek alınmıştır). Figure 1: Simplified Geology map of study area(Acıgöl). 58 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Bilgin ve diğ.(1990), Acıgöl playa göl havzasındaki kuzey ve güney bölümde yeralan kaya birimlerinin stratigrafik ilişkilerini kurarak 1/25.000 ölçekli jeolojik haritasını çıkarmışlardır. İçözü(1991), Acıgöl havzasında yaptığı bakteriyolojik araştırmalar sonucu ortamda sodyum sülfat oluşumunu etkileyen oksitleyici ve indirgeyici sülfat bakterilerinin varlığını saptamıştır. Şenel (1997), Acıgöl havzasının kuzey ve güney bölümündeki temel kaya birimleri ve bunların üzerine uyumsuz olarak gelen eski göl çökellerinin stratigrafisini belirlemiş, eski göl tortullarını Çameli formasyonu olarak adlandırmıştır. Erten ve diğ.(2003), eski gölsel tortulları içeren Çameli havzasındaki paleontolojik amaçlı çalışmalarında mikro-memeli tür tayinlerine dayanarak Çameli formasyonunun yaşını ErkenOrta Pliyosen olarak belirtmişlerdir. Helvacı ve diğ.(2003), İç Anadolu’da yeralan Acıgöl’de dahil olmak üzere güncel göllerin jeokimyasal özelliklerini belirleyerek Li+ içeriğini’de tespit etmişlerdir. Bu göllerde Li2O%0.17-%0.58 arasında olduğunu, Li+ (mg/l) 0.30 ve 325 arasında olduğunu belirtmişlerdir. Şentürk ve Yağmurlu(2003),Acıgöl ve Burdur Gölleri arasındaki bölgenin sismotektonik özelliklerini belirlemiş olup, Burdur fayının Fethiye körfezi ile Burdur gölü arasında uzanım gösteren sol oblik atım bileşeni olan ve aynı zamanda Burdur grabenini güneyden sınırlayan normal bir fay olduğunu, Acıgöl fayının da gerçekte Burdur fayı ile benzer uzanıma ve karaktere sahip sol oblik bileşenli normal bir fay özelliği taşıdığını saptamışlardır.Alçiçek (2009), Acıgöl havzasındaki eski göl tortullarından oluşan Çameli formasyonunun yaşını Üst Miyosen olarak belirlemiş ve manyezit içerikli bu formasyonun fasiyes özelliklerini belirlemiştir. Bu çalışmada ile Acıgöl havzasının etrafındaki çamur düzlüğünden 5 ayrı yerden ekskavatör kazıcıyla yarmalar açarak stratigrafik kesitleri ölçülmüş ve belirlenen farklı seviyelerden örnek alımları yapılmıştır. Kesit hattı boyunca güncel göl tortullarının sedimantolojik özellikleri ve derlenen örneklerde yapılan X-Ray difraktometre ölçümleriyle havzanın mineralojik bileşimi belirlenmiştir. 1. STRATİGRAFİ Çalışma alanını oluşturan Acıgöl havzasının kuzey ve güney bölümünde otokton ve allokton konumlu kaya birimleri temel birimleri oluşturmaktadır (Şekil2). Havzanın güney bölümündeki temel kayaçları oluşturan Triyas-Jura yaşlı dolomitik kireçtaşları ve JuraKretase yaşlı kireçtaşları otokton konumludur (Şekil 3 ). Allokton olarak Likya naplarına ait ofiyolit bileşenli kayaçlar (serpantinit,dunit,kuvarsit,serpantinleşmiş harzburjit) yeralmaktadır (Şekil 4). Havzanın kuzey bölümündeki temel kayaçlar ise yaşlı alt bölümleri türbiditik fasiyeste kumtaşı-şeyl ardalanmasından oluşan ve üste doğru kalın tabakalı çakıltaşlarına doğru geçiş gösteren Eosen-Oligosen yaşlı Çardak formasyonu oluşturur (Şekil 5). Bu temel birimlerin üzerine ise Geç Miyosen-Pliyosen yaşlı manyezit içerikli eski gölsel tortullardan oluşan Çameli formasyonu uyumsuz olarak gelmektedir (Alçiçek,2009). Çameli formasyonunun yaşı Erten ve diğ.(2003)’nin Çameli havzasında yaptıkları çalışmalarında mikro-memelilerden Pseudomeriones tcholtaensis, Mimomys occitanus, Apodemus dominans veOrientaloms similis türlerinin bulunmasına dayanarak Erken-Orta Pliyosen yaşı verilmiştir. Alçiçek (2009) Çameli formasyonunun yaşını Üst Miyosen olarak belirtmiştir. Bu çalışmada da bu formasyonun yaşı Geç Miyosen-Pliyosen olarak alınmıştır. 59 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 2. Çalışma alanının genelleştirilmiş sütun kesiti Figure 2. The generalized columnar section of study area 60 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 3. Acıgöl havzasının güney bölümünde yeralan temel kayaçlar.( Jkç: Kireçtaşları, Ofik: Ofiyolitik kayaç bileşenleri ) Figure 3. The basement rocks on the South part of Acıgöl basin. Şekil 4. Acıgöl havzasının güneyinde yeralan Serpantinitler ve çörtler. Figure 4. The serpantinites and cherts on the South of Acıgöl basin. 61 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 5. Acıgöl havzasının kuzeyinde yeralan Çardak formasyonundaki tabakalı çakıltaşları. Eçf: Çardak formasyonu Figure 5. The layered gravelstones in the Çardak formation on the north of Acıgöl basin. Eçf: Çardak formation. Tipik bir graben havzası olan Acıgöl havzasında eski göl tortullarından oluşan Çameli formasyonunun üzerinde uyumsuz olarak güncel göl tortulları yeralmaktadır. Bu çalışmada ekonomik yönden önemli evaporitik mineraller içeren güncel göl tortullarının sedimantolojik ve mineralojik özellikleri ayrıntılı bir şekilde çalışılmış olup bu tortullara ait çökelme modeli bir blok diyagram üzerinde gösterilmiştir(Şekil 6). 2. GÜNCEL PLAYA GÖL TORTULLARININ SEDİMANTOLOJİSİ Bu çalışmada Acıgöl playa göl havzasını oluşturan güncel göl tortullarının sedimantolojik özelliklerini belirlemek amacıyla göl kenarındaki çamur düzlüklerinde 5 ayrı yerden yarmalar açarak bu yarmalarda çökelen tortul seviyeler belirlenmiş ve ölçülü stratigrafik kesitler hazırlanmıştır (Şekil 7,8). 62 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 2.1.Çardak Kesiti (K1): Bu ölçülü kesitin yüksekliği 4 metredir. İstifin alt düzeyleri kumlu çakıldan oluşmaktadır. Tane boyutu 250 mikronm’den 4mm arasındadır. Kum boyutundaki tanelerle çakıl boyutundaki tanelerin tane boyutları elek analizi sonucu tespit edilmiştir. Çakıl boyutundaki taneler kumtaşı, çört, serpantin ve kireçtaşı bileşenleri içerir. Taneler iyi yuvarlaklaşmış ve kötü boylanmalıdır. Bu seviyenin üstünde oksitlenmiş dolomitik çamurlu seviye bulunmaktadır. Bu seviye koyu grimsi-siyahımsı renkte olup organik maddece zengindir. Oksitli seviye çamurların içerisinde damarlar halinde gözlenmektedir. Kesitin daha üst bölümünde jips kristalli çamurlar yeralmaktadır. Jips kristalleri çamurların içerisinde dağınık konumda ve özbiçimli kristaller halinde gözlenmektedir. Bu kesitin üst bölümünde de çamurlu evaporitik tortullar bulunmaktadır (Şekil 9). Çamur düzlüğünün üst bölümündeki tortullarda yaz aylarında kuruma çatlak yapıları gözlenmektedir (Şekil 10). Bu üst bölümdeki tortullarda toz halinde tenardit minerali gözlenmektedir. Şekil 6. Çalışma alanının çökelme modeli. Figure 6. Sedimentation Model of study area. 63 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 7. Acıgöl playa göl havzasındaki ölçülmüş kesit güzergahları. Figure 7. The measured section routes in the Acıgöl playa lake basin. Şekil 8. Acıgöl playa göl havzasındaki ölçülmüş kesitler. Figure 8. The measured sections in the Acıgöl playa lake basin. 64 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 9. Çardak kesitinde (K1) yeralan güncel tortul seviyeler. Kdç: Oksitlenmiş dolomitik çamur, Jkç: Jips kristalli çamur, Evç: Evaporitik tortul bileşenli çamur. Figure 9. The recent sediment levels in Çardak section (K1). Kdç: Oksidized dolomitic mud,Jkç:Mud with gypsum crystal,Evç: Mud with evaporitic sediment component. Şekil 10. Acıgöl playa göl havzasındaki çamur düzlüğünde gözlenen kuruma çatlak yapıları. Figure 10. Desiccation crack structure in mudflat in the Acıgöl playa lake basin. 65 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 2.2.Gemiş Kesiti (K2) Gemiş kesitinin kalınlığı 3.5 metredir ve istifin alt bölümünde grimsi-siyahımsı renkli organik maddece zengin kumlu çamurlar yeralmaktadır. İstifin daha üstünde dolomitik çamurlu seviye yeralmaktadır. Dolomitik çamurların üst bölümünde merceksel jips kristalli çamurlu seviye yeralmaktadır. Jips kristalleri sarımsı, kirli beyazımsı renkte olup birbirine girik küçük çubuklar şeklinde gözlenmektedir. Jipsli seviyenin üst bölümünde çamurların içerisinde kristal halde mirabilit minerali gözlenmektedir. Bu istifin en üst bölümünde de mirabilit kristalleri ve toz halinde tenardit minerali birlikte gözlenmektedir. 2.3.Gemiş Kesiti (K3) Bu kesit Sodaş’ın üretim havuzlarına yakın bir bölümden ölçülmüş olup evaporitik tortulların yaygın olarak bulunduğu bir kesittir.Açılan yarmanın derinliği 4 metredir. Bu yarma boyunca ölçülen kesit hattında altta dolomitik çamurlu seviye yeralmaktadır. Bu çamurların rengi diğer kesitlerdeki çamurlara oranla daha açık renkli olup organik madde oranı daha azdır. Tüm kesitlerdeki çamurların dolomitik olduğu bu çamurlardan yapılan XRay difraktometre ölçümleri sonucunda tesbit edilmiştir. Bu istifin daha üst bölümünde kumlu çamur seviyesi yeralmaktadır (Şekil 11). Kum boyutundaki taneler oldukça ince tane boyutunda olup çamurlarla birlikte bulunmaktadır. Kum boyutundaki taneler mikroskop altında incelendiğinde kuvars,kalsit,aragonit,serpantin ve çört bileşenleri tespit edilmiştir (Şekil 12,13). Bu seviyenin üstünde merceksel jips kristalli çamurlu seviye yeralmaktadır. Bu seviyenin üstünde çamurlu-tuzlu (Halit) seviye bulunmaktadır. Halit(NaCl) seviyesi kristal halde olmayıp çamurlar içerisinde amorf şekilde gözlenmektedir. Halit’li çamurlu seviyenin üstünde mirabilit-kayatuzu-kalsit mineralleri kristal halde gözlenmektedir. Bu kesitin en üst bölümünde ise toz halinde tenardit,bloedit ve halit minerali gözlenmektedir. Şekil 11. Gemiş kesitinde (K3) yeralan güncel tortul seviyeleri. 1: Dolomitik çamur, 2: Kumlu çamur,3: Jips kristalli çamur, 4: Evaporitik bileşenli çamur. Figure 11. Recent sediment levels in Gemiş section (K3). 1: Dolomitic mud, 2: Sandy mud, 3: Mud with gypsum crystal, 4: Mud with evaporitic mineral component. 66 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 12. Gemiş kesitindeki (K3) kumlu çamur seviyelerindeki güncel tortulların mikroskobik görünümü. Ç:Çört, Sp: Serpantinit, K:kalsit. Figure 12. Microscopic image of the recent sediments in sandy mud levels in Gemiş section (K3).Ç: Chert,Sp:Serpantinite,K:Calcite. Şekil 13. Gemiş kesitindeki (K3) kumlu çamur seviyelerindeki güncel tortulların mikroskobik görünümü. AR:Aragonit, Q: Kuvars, K: Kalsit. Figure 13. Microscopic image of the recent sediments in sandy mud levels in the Gemiş section (K3). AR: Aragonite,Q: Quartz, K: Calcite. 67 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 2.4.Kaynaklar Kesiti (K4) Bu ölçülü kesit Acıgöl havzasının güney bölümünde yeralan fay zonu boyunca çıkan kaynaklara yakın çamur düzlüğünde ölçülmüştür (Şekil 14). Bu kesitin alt seviyelerinde kumlu çakıl yeralmaktadır. Çakılı oluşturan bileşenler kireçtaşı yönünden zengindir. Kireçtaşı yanı sıra serpantin, çört bileşenleri de az oranda bulunmaktadır.Çakıllar kötü yuvarlaklaşmış ve kötü boylanmalıdır. Bu seviyenin üstünde çakıllı kum seviyesi yeralmaktadır. Yine bu seviyeyi oluşturan çakıl bileşenleri kireçtaşlarından oluşmaktadır. Çakıllı kum seviyesinin üstünde grimsi renkli çamurtaşları yeralmaktadır. Bu çamurtaşlarından derlenen örneklerde yapılan X-Ray difraktometre ölçümlerinde çamurlarda kalsit ve aragonit mineralleri gözlenmiştir. Bu seviyenin üstünde kalsit kristalli çamur bulunmaktadır (Şekil 19). En üst bölümde ise çamur düzlüğünde yeralan çamurlar kuruma çatlakları içermekte olup çatlakların içerisine suyun etkileşimde olduğu bölümlerde tenardit minerali bulunmaktadır. 2.5.Dazkırı Kesiti (K5) Bu kesit Acıgöl playa göl havzasının Dazkırı’ya (Denizli) yakın bölümünden ölçülmüştür. Dazkırı yakınında açılan bu yarmanın yüksekliği 3 metredir. İstifin alt bölümünde kumlu çakıl seviyesi yeralmaktadır. Çakıltaşlarını oluşturan bileşenler kumtaşı, çamurtaşı, kireçtaşı, çört ve serpantin bileşenlidir. Taneler iyi yuvarlaklaşmış ve kötü boylanmalıdır. Kesitin daha üstünde dolomitik çamurlu seviye yeralmaktadır. Çamurlar organik maddece zengin olup koyu gri-siyahımsı renklidir. Çamurların dolomit içeriği yine X-Ray difraktometre ölçümleri sonucunda belirlenmiştir. Dolomitik çamurlu seviyenin üzerine jips kristalli çamurtaşı seviyesi gelmektedir. Jips kristalleri çamurun içerisinde ince kristaller halinde gözlenmektedir. En üst seviyede ise yine organik maddece zengin ve üst yüzeyinde kuruma çatlak yapıları gözlenen çamurlar yeralmaktadır (Şekil 15). Şekil 14. Acıgöl playa göl havzasının güneyinde yeralan ikizpınar kaynağı. Figure 14. The İkizpınar spring on the south of Acıgöl playa lake basin. 68 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 15. Dazkırı kesitinin üst bölümünde yeralan Dolomitik çamur ve jips kristalli çamurlar. Dç: Dolomitik çamur, Jpç: Jips kristalli çamur. Figure 15. Dolomitic mud and gypsum crystallized on the upper part of Dazkırı section. Dç:Dolomitic mud, Jpç: Gypsum crystallized mud 3. GÜNCEL GÖL TORTULLARININ MİNERALOJİSİ Acıgöl playa tipi göl havzasındaki güncel tortullarda tablo1’de belirtilen mineraller gözlenmiştir. Tablo 1. Acıgöl playa göl havzasında gözlenen Mineraller. Mineraller Karbonatlar Kalsit Dolomit Aragonit Sülfatlar ve Kloritler Tenardit Mirabilit Bloedit Jips Anhidrit Halit Simektit grubu kil mineralleri Formül Örnek No CaCO3 CaMg(CO3)2 CaCO3 Na2SO4 Na2SO4.10H2O Na2SO4.MgSO4.5H2O CaSO4.2H2O CaSO4 NaCl 2Al2O3.8SiO2.2H2O.nH2O 69 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 3.1.Karbonatlar 3.1.1.Kalsit (CaCO3) Kalsit, playa göl suyunun buharlaşmasıyla (evaporasyonla) ilk oluşan minerallerdendir. Genellikle aragonitle birlikte bulunurlar. Kalsit havzanın güney bölümünden ölçülen kesitlerden derlenen numuneler içerisinde yaygın olarak bulunmaktadır. Kaynaklar ölçülü kesitinden alınan çamurlardaki X-Ray difraktometre sonuçlarına göre bu minerale simektit grubu kil mineralleriyle birlikte rastlanmıştır (Şekil16,19). 3.1.2. Dolomit (CaMg(CO3)2) Acıgöl havzasındaki güncel tortullarda ölçülen kesitlerden hemen hepsinde çamurların dolomitik olduğu belirlenmiştir. Havzada bulunan dolomitik çamurlar kalsit ve/veya aragonitin dolomitleşmesiyle oluşmuşlardır. Mg++/Ca++ oranı yüksek sular ilksel çökelmiş olan kalsit ve/veya aragonitin dolomitleşmesine neden olur. İkincil dolomitleşmeyle birlikte jips çökelimleri de gelişmektedir. 2CaCO3+Mg+++SO4= +2H2O____ CaMg(CO3)2 + CaSO4.2H2O ___________ ___________ ___________ ___________ Karbonat Mevcut Dolomit Jips Mineralleri serbest İyonlar Acıgöl playa göl havzasından açılan yarmalar boyunca ince kristaller halinde jipslerinde bulunması bunu doğrulamaktadır. Dolomitik çamurlar ve jips kristallerinin bulunduğu çamurlardan yapılan X-Ray difraktometre çalışmalarında ise evaporitik kökenli olmayan kuvars ve simektit grubu kil minerallerine de rastlanmıştır (Şekil 16). Şekil16. K3-2 örneğinin X-Ray difraktometre ölçümü. Do:Dolomit,Jp:Jips,Sm:Simektit,Kl:Kalsit,Q:Kuvars Figure 16. X-Ray diffractometer measurement of K3-2 sample. Do: Dolomite,Jp:Gypsum,Sm: Simectite, Kl: Calcite,Q:Quartz. 70 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 3.2.Sülfatlar ve Kloritler 3.2.1.Tenardit (Na2SO4) Tenardit, evaporit mineralleri arasında yüksek iklimsel sıcaklıklarda (300C’nın üstünde) oluşan yaygın minerallerden birisidir. Genellikle oluşum ortamları karasal (playa gölü) ve karasal denizel geçiş ortamlarıdır. Özellikle playa gölleri tenarditin en çok oluştuğu ortamlardır. Acıgöl playa göl havzasında da tenardit minerali toz halinde bütün kesitlerin üst seviyelerinde gözlenmekte olup bu havzanın ana mineral bileşenidir. Bazı örneklerde yapılan X-Ray difraktometre ölçümlerinde de tenarditle birlikte bloedit ve Halit minerallerine de rastlanmıştır(Şekil17). Tenardit,250C’ın altında çok seyrek rastlanılan bir mineraldir. Acıgöl havzasında yaz aylarında tenardit oluşumu daha fazlayken, kış aylarında ve geceleri de mirabilit minerali kristal halde oluşmaktadır. Halit (NaCl), Silvin (KCl), karnalit, bişofit gibi denizel evaporit mineralleriyle de bir arada bulunabilir. Sıcaklığın 320C’ın üstünde olduğu koşullarda (playa göllerinde) tenarditin çözünürlülüğü azalmaktadır. Acıgöl havzasında tenardit minerali Sodaş, Alkim, Otuzbirkimya gibi işletmelerin üretim havuzlarında buharlaşmayla (evaporasyonla) yaz aylarında (Temmuz, Ağustos) toz halinde bulunmaktadır. Mirabilit minerali ise kristal halde bulunmaktadır. Sodyum sülfatça zengin Tenardit ve mirabilit mineralleride ekonomik yönden önemli olan mineraller olup temizlik malzemelerinin hammaddesi olarak kullanılmaktadırlar. Şekil 17. K3-7 örneğinin X-Ray difraktometre ölçümü. T:Tenardit,B:Bloedit,H:Halit Figure 17. X-Ray diffractometer measurement of K3-7 sample. T: Tenardite, B: Bloedite,H: Halite. 3.2.2. Mirabilit (Na2SO4.10H2O) Acıgöl havzasında Na+ ve SO4= ‘ca zengin olan göl suyu üretim havuzlarında ve suyla etkileşimi olan çamur düzlüğünde kristal halde bulunmaktadır. Üretim havuzlarındaki mirabilit, mirabilit-tenardit mineralleri 20-30 cm kalınlığında tabakalar halinde 71 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 bulunmaktadır. Mirabilit, kış aylarında ve gece kristalleşirken, tenardit mineralide yaz aylarında ve 250C üzerindeki sıcaklıklarda oluşmaktadır. Mirabilit ve Jips’in dehidratasyonuyla tenardit ve anhidrit mineralleri playa göl havzasında bulunmaktadır. Mirabilit, tenarditle birlikte Acıgöl havzasının dışında Bolluk ve Tersakan göllerinde de üretimi yapılan ekonomik yönden önemli evaporit minerallerindendir. 3.2.3.Jips (CaSO4.2H2O) Playa göl havzasındaki jipsler dolomitik çamurlar içerisinde saçınmış ince kristaller halinde gözlenmektedir. Bazı ölçülü kesitlerde jipsler dehidratasyonla anhidrite dönüşmüşlerdir. X-Ray difraktometre ölçümleriyle dolomit,kalsit ve simektit grubu kil mineralleriyle bir arada bulunmaktadır (Şekil 16). Şekil 18. Sodaş’ın üretim havuzlarındaki Sodyum sülfatca zengin tenardit- mirabilit mineralleri. M: Mirabilit,T:Tenardit. Figure 18. Tenardite- mirabilite minerals rich in sodium sulfate in the production pools of Sodaş. M: Mirabilite, T: Tenardite. 72 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 3.2.4.Anhidrit (CaSO4) Anhidrit-jips dönüşümleri Acıgöl playa göl havzasının tipik özelliklerindendir. Anhidrit ölçülen kesitlerle derlenen örneklerde sertliğinden dolayı jipsten çok kolay ayrılmaktadır. İnceleme alanında kristaller halinde anhidriti gözlemek pek mümkün olmamaktadır. Anhidritler playa göl havzasından ölçülen bazı ölçülü kesitlerde jipslerle birlikte bulunmaktadır. Playa göl ortamları ve kıyısal sabkha ortamlarında anhidrit___ Jips dönüşümleri mümkün olabildiği gibi jibsin dehidratasyonu sonucu anhidrite dönüşümü de mümkün olmaktadır. Anhidritler dolomitik çamurlar içerisinde yumrular halinde gözlenmektedir. 3.2.5.Halit (Kayatuzu-NaCl) Çalışma alanındaki çamur düzlüğündeki evaporitik tortullar içerisinde Halit kristallerinede rastlanmaktadır. Organik maddece zengin çamurlar içerisinde de çok küçük kristaller halinde bulunmaktadır. Halit kristallerine K3 ölçülü kesitinde mirabilit ve kalsit kristalleriyle birlikte rastlanmaktadır. Bazı örneklerden yapılan X-Ray difraktometre ölçümlerinde de tenardit ve bloedit gibi evaporitik minerallerle birlikte bulunmaktadır (Şekil 17). 3.2.6.Simektit grubu kil mineralleri (2Al2O3.8SiO2.2H2O.nH2O) Jips kristalli dolomitik çamurlardan derlenen örneklerin X-Ray difraktometre sonuçlarıyla simektit grubu killerin Acıgöl playa göl havzasında bulunduğu gözlenmiştir (Şekil16,19). Simektit grubu killer, üç tabakalı bir yapıya sahiptir. Bir alüminyum oktahedrali ile buna eşlik eden iki silikat tetrahedralinden oluşan tabakalar arasında su molekülleri yeralabilir. Tabakalar arası mesafe, içerdiği su miktarına bağlı olarak 9.6-21.4 A0 arasında değişebilir. Bu nedenle simektit grubu killere şişebilen killerde denir. Montmorillonit, bu gruba ait en önemli kil mineralini oluşturur. Şekil 19. K4-5 ve K4-6 örneğinin X-Ray difraktometre ölçümü.Sm:Simektit,Kl:Kalsit,Kf:KFeldispat. Figure 19. X-Ray diffractometer measurement of K4-5 and K4-6 samples. Sm: Simectite, Kl:Calcite, Kf: K-Feldspar. 73 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 4. SONUÇLAR Bu çalışmada Acıgöl playa göl havzasından 5 ayrı bölgede açılan yarmalarla güncel göl tortullarının sedimantolojik özellikleri ve mineralojik bileşimi belirlenmiştir. Önceki çalışmalarda göz önünde bulundurularak temel birimler, eski göl tortulları (Çameli formasyonu) ve güncel göl tortullarının stratigrafik ilişkileri kurularak güncel göl tortullarının çökelme modeli oluşturulmuştur. Güncel göl tortullarından alınan sistematik örneklerde X-Ray difraktometre ölçümleri ve mikroskop çalışmaları sonucunda havzanın mineralojik bileşimi tespit edilmiştir. Bu havzada mirabilit, tenardit, bloedit, dolomit, kalsit, aragonit, jibs, anhidrit, halit, kuvars, K-Feldispat ve simektit grubu kil mineralleri gibi mineraller bulunmuştur. 74 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 6. KAYNAKLAR [1] Alçiçek, H., 2009, Late Miocene nonmarine sedimentation and formation of magnesites in the Acıgöl Basin, Southwestern Anatolia, Turkey., Sedimentary Geology 219 (2009), 115135. [2]Bilgin, Z.R., Karaman, T., Öztürk, Z., Şen, M.A., Demirci, A.R., 1990, Yeşilova-Acıgöl civarının Jeolojisi, MTA Raporu, No:9071, 92 sayfa. [3] Çelik, Ö.F., Chiaradia, M., 2008, Geochemical and Petrological aspects of dike intrusions in the Lycian ophiolites (SW Turkey): a case study fort he dike emplacement along the Tauride Belt ophiolites, Int.J.Earth sci, 97, 1151-1164. [4] Erten, H., Şen, Ş., Özkul, M., Alçiçek, M.C., 2003, Çameli Havza’sında bulunan yeni mikro-memeli türleri (Denizli, GB Anadolu), SDÜ Müh-Mim Fak. 20.yıl Jeoloji sempozyumu bildiri kitabı, 14-16 Mayıs,2003, S:62-63. [5] Helvacı, C., Mordoğan, H., Çolak, M., Gündoğan, İ., 2003, Presence and Distribution of Lithium in Borate Deposits and some Recent Lake waters of West central Turkey, İnternational Geology Review, v:45. [6] İçözü, T., 1991, The Geochemical study of Acıgöl (Denizli) and the Future of Sodium Sulfate Production, Dokuz Eylül Univercity, Master thesis,p:37. [7] Konak, N., 2002, Türkiye’nin 1/500.000 ölçekli jeoloji haritası, İzmir bölgesi, MTA, Ankara. [8] Konak, N., Şenel, M., 2002, Türkiye’nin 1/500.000 ölçekli jeoloji haritası, Denizli bölgesi, MTA, Ankara. [9] Şenel, M., 1997, Denizli J9 paftasının Jeoloji Haritası (1/100.000), MTA, Ankara. [10] Şentürk, M., Yağmurlu, F., 2003, Acıgöl ve Burdur Gölleri arasındaki bölgenin sismotektonik özellikleri, SDÜ Müh-Mim.Fak.20.yıl jeoloji sempozyumu, 14-16 Mayıs bildiri özleri kitabı, Isparta, S:42. [11] Turan, N., 2002, Türkiye’nin 1/500.000 ölçekli jeoloji haritası, Ankara bölgesi, MTA, Ankara. 75 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 SİMİTSONİT CEVHERİNDEN ÇİNKOBORAT ÜRETİMİ Yüksel ABALI1, Ramazan GÜMÜŞ ÖZET Bu çalışmada Hakkâri yöresinden elde edilen simitsonit cevherinden çinkoborat üretimi ele alınmıştır. Üretim; kesikli reaktörde, sıcaklık, asit konsantrasyonu, partikül boyutu ve karıştırma hızı gibi parametreler incelenerek yapılmıştır. Bu incelemede, simitsonit cevheri borik asit çözeltisi ile reaksiyona sokularak çinko borat üretimi sağlanmıştır. En etkili parametre sıcaklık parametresi olup, karıştırma hızının çinko borat üretiminde büyük bir değişim oluşturmadığı gözlenmiştir. Optimum çinko borat üretimi aşağıdaki reaksiyon parametrelerinde gerçekleşmiştir: Sıcaklık 60 °C, tanecik boyutu 200 µm, karıştırma hızı 700 devir/dk.reaksiyon süresi 45 dk. ve borik asit konsantrasyonu 0.9 M. Anahtar Sözcükler: çinko borat, simitsonit, borikasit, çözünme 1. GİRİŞ Teknoloji geliştikçe maden yataklarına duyulan gereksinimde her geçen gün artmaktadır. Maden yataklarının en önemli dezavantajı yenilenemez olmasıdır. Bu yüzden geleceği de dikkate alarak pasif durumda bulunan maden cevherlerinin bilim ve teknolojinin gereklerine göre ekonomiye kazandırılması kaçınılmaz olmaktadır. Hammadde tüketimi ile yaşam standardı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Kişi başına hammadde tüketimi arttıkça yaşam standardı da değişmektedir. Bu yüzden insanoğlunun faydalanabileceği her türlü hammadde kaynağı değerlendirilmelidir. Dünyada bu konuda ciddi çalışmalar yapılmaktadır (Anonim 1979). Çağımızda teknoloji ve bilim, üretici güç haline gelmiş olup, üretimin verimliliği bilim ve teknolojinin gelişmesi ile artmaktadır. Dolayısıyla bilim ve teknoloji; ekonomik büyüme ve toplumsal refah açısından stratejik öneme sahiptir. Teknoloji ve bilim üretimin, sanayileşmenin dolayısıyla da madencilik sektörünün gelişmesinde ön koşuldur. Madencilik ve sanayi, birbirlerini besleyen ve entegrasyonları sağlandığı ölçüde büyüyen sektörlerdir. Ülke sanayisinin gelişmemesi ona hammadde sağlayan madencilik sektörünü de etkilemekte ve ülke ekonomisine yaptığı katkı düşmektedir. Ülkemizde madenciliğin GSMH içindeki payı %1’ler düzeyinde iken, gelişmiş ülkelerde bu oran %4 ile % 8 arasında değişmektedir (Anonim 1982). Çinko, yerkabuğunda oldukça bol bulunan elementlerden biridir. Çinkonun bir kısmı da hemen hemen bütün volkanik kayalarda bulunur ve yerkabuğunun %0,13’ünü oluşturduğu tahmin edilmektedir. Genel olarak sülfürlü ender olarak da oksitli ve silikatlı olarak bulunur. Doğada çinko metalinin üretildiği en önemli mineral sfalerittir. Sülfürlü cevherler, çinko ve 1 Prof. Dr. Celal Bayar Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, MANİSA. 76 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 bileşiklerinin elde edildiği temel kaynaklardan olmasına rağmen, bu cevherlerin tükenmesinin yanısıra işlenmeleri esnasında kükürt emisyonları oluşturmaları nedeniyle diğer çinko içeren cevherlerde cazip hale gelmiştir. Smithsonite (ZnCO3), willemiyte (Zn2SiO4), hydrozincite (2ZnCO33Zn(OH)2), zincite (ZnO) ve hemimorphite (Zn2SiO3H2O) gibi oksitli cevherler sülfürlü cevherlere alternatif olan diğer önemli çinko içeren cevherlerdir. Türkiye’de Kayseri, Niğde, Adana, Konya ve Malatya yörelerinde önemli miktarlarda oksitli cevherlere rastlanmaktadır (Anonim 2000; Kirk ve Othmer 1952; Zhao ve Stanforth 2000). 1.1.Simitsonit (Galmay, Zinkspat) ZnCO3 kimyasal formülünde olup, hegzagonal hemiedri sistemde kristalleşmektedir. Genellikle yumrulu, böbreğimsi veya damlataşlarını andıran agregalar şeklinde bulunmaktadır. Önemli çinko minerali olan simitsonit, kalamin, hidrozinkit, kalsit, dolomit gibi minerallerle birlikte bulunmaktadır. Renksiz, beyaz sarımsı kahverengi, yeşilimsi, mavimsi renklerde bulunmakta olup, sertliği 5, özgül ağırlığı ise 4,3’tür. Dilinimli, gevrek cam cilalı ve yarı saydam görünüştedir. Bileşiminde %52 çinko ile önemli miktarda demir ve mangan bulunmaktadır. Üfleçle ergimez, sıcak asitte çözünür, kömür üzerinde ısıtıldığında beyaz bir iz bırakmaktadır. Simitsonit, sfaleritin bozuşmasından ileri gelen çinko sülfat eriyiğinin, kalker veya dolomiti ornatması yolu ile oluşmaktadır. Kuzey İspanya, İngiltere, ABD ve Türkiye’de önemli simitsonit yataklarına rastlanmaktadır. Kimyasal formülü ZnCO3 olup; dilinimi, HCl içerisindeki çözünürlüğü ve yüksek özgül ağırlığı ayırt edici özelliklerindendir. Çinko içeren maden yataklarının oksidasyon bölgelerinde oluşur. Genellikle sfalerit, hemimofrit, galenit ve kalsit minerali ile birlikte bulunmakta olup yarı şeffaf olanları süs taşı olarak kullanılır. Çoğunlukla kuru iklimli bölgelerde çinko içerikli yataklarda oluştuğu görülmüştür. Mücevher için çok yumuşak olup, karbonat türlerinin en sertidir. Kesilip cilalanabilme özelliğine sahiptir, fakat takı amaçlı kullanılamamaktadır (Scovil, jeffrey A 1996). Cevherin renkli türlerinin olması onun yapısındaki kirlilikten yani safsızlıktan kaynaklanmaktadır. Bu safsızlar, farklı bileşik türlerinden ileri gelmektedir. Örneğin; yapıda safsızlık olarak bakır bulunuyorsa cevherle birlikte, simitsonitin rengi yeşildir. Magnezyum simitsonite mavilik, kadminyum ise sarı rengi vermektedir. Minör ve eser mineraller de simitsonitin farklı renk almasına neden olmaktadırlar. En saf olan mineral beyaz renklidir. Sarı, yeşil, mavi, pembe, mor, kahverengi ve karışık renkteki türlerine rastlanmıştır. (Amethyst Galleries Inc 1998 ) 77 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Simitsonit; hegzagonal kristal sisteme sahip olup, kristal birim olarak; rombohedral, pürüzlü yüzeyi, wasif, kompakt, böbreğimsi ve sarkıt şekilleri vardır. 4–4,5 mohs sertliğine sahiptir ve özgül ağırlığı 4,30–4,44 g/cm3 aralığında değişmektedir. Fakat en çok rastlanan simitsonit türünün özgül ağırlığı hesaplanmış ve 4,43 g/cm3 değerine ulaşılmıştır (Boettcher. Michael. E.1995). M.Ö. 2000 yıllarında Romalılar simitsonitten çinkoyu ayrıştırarak, içerisine bakır katıp pirinç elde etmişlerdir. Günümüz endüstrisinde de ağırlıklı olarak metalik çinko üretiminde kullanılan bir cevherdir. Bu cevher asit ile kolaylıkla çözünmektedir. Özellikle HCl asidi ile çözünürlüğü çok yüksektir ki bu da cevherin ayırt edici özelliklerindendir. (Perkins,Dexter.2002) Cevher HCl içerisinde çözündüğünde, cevherin yapısında bulunan çinko asitte bulunan klor anyonu ile tepkime vererek ZnCl2 oluşturur. Daha sonra buradan çinko metlik olarak kazanılır. Simitsonit cevheri yapısal olarak hidrat içermez. Bu nedenle asit ile çözünürlüğü daha yüksek verimle gerçekleşerek, çinko kazanımı kolaylaşır. Bu reaksiyon hızı çok yüksektir. Bu çalışmamızda simitsonit cevheri borikasitle reaksiyona sokulacaktır. Reaksiyon sonucu çinko borat elde edilir. 1.2.Çinkoborat Plastik maddelerin günlük hayatta artan oranlarda kullanılması, bu malzemelerin alev almalarının geciktirilmesi işleminin önemini de arttırmıştır. Çinko borat, son yıllarda alev geciktirici olarak gittikçe artan oranlarda kullanılan ve bünyesinde bor ihtiva eden kimyasal bir maddedir. En yaygın olarak kullanılan çinko borat 2ZnO.3B2O3.3,5H2O’dır. Bununla birlikte bir çok farklı kimyasal formüle sahip çinko boratlar mevcuttur (örneğin;4ZnO.B2O3.H2O,2ZnO.3B2O3,ZnO.B2O3.2H2O,ZnO.3B2O3.7H2O,2ZnO.3B2O3.9H2O) ( Alan W. Weimer). Çinko borat dışında ticari olarak kullanılan önemli alev geciktiricilerden bazıları; alüminyum trihidrat (ATH), magnezyum hidroksit, antimon bileşikleri, bromin, klorür ve fosfat bileşikleridir. Alüminyum trihidrat, dünya toplam talebinin yarısını teşkil etmektedir. Magnezyum hidroksit ise giderek artan oranlarda kullanılmaktadır. Bunlardan antimon trioksit ve antimon trioksit-halojen karışımlarının, yanma esnasında zehirli duman açığa çıkarmaları sebebiyle kullanımları yasaklama yoluna gidilmiştir. Halojenli bileşiklerin kullanımının yasaklanması, alev geciktiricilerin kombine olarak kullanımını teşvik etmiştir. Çinko borat, ATH ile bağlantılı olarak artan şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Çünkü bu iki madde, halojen olmayan bir formasyonda olup yanma koşullarında daha az duman ve zehirli madde çıkmasını sağlar. Bunun yanında çinko borat, çinko borat-antimon oksit kombinasyonu ile veya yalnız başına da kullanılabilmektedir. 1.3.Çinko Borat Kullanım Alanları Çinko boratlar, alev geciktirici, duman bastırıcı, korozyon geciktirici olarak polimerlerde ve kaplamalarda, özellikle PVC, halojenli polyester ve naylonlarda kullanılır. Yüksek dehidrasyon sıcaklığına (290-300°C gibi) sahip olduğu için yüksek sıcaklıklara dayanıklı plastik malzemelerin imalatında yaygın olarak kullanılır. 78 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Çinko boratlar, kablolarda, yanmaya dayanıklı boyalarda, kumaşlarda, elektrik/elektronik parçalarda, yanmaya dayanıklı halı kaplamalarda, otomobil/uçak iç aksamlarında, tekstil ve kağıt endüstrisinde kullanım alanına sahiptir. Diğer alev geciktiricilerle karşılaştırıldığında çok daha etkili bir duman bastırıcı olması ve diğer alev geciktiricilere göre daha ucuz olması sebebiyle, bazı alev geciktiriciler yerine tamamen olmasa bile kısmen kullanılır (örneğin Sb2O3’in kullanıldığı alanlarda kullanılmaktadır). Son yıllarda çinko boratın, diğer alev geciktiricilerle farklı uygulamalarda kombine kullanımı gittikçe artmaktadır. Örneğin, çinko borat halojen içeren ve içermeyen sistemlerde Al(OH)3 ve Mg(OH)2 ile birlikte kullanılma özelliğine sahiptir. Çinko borat, alev geciktirici olarak kullanılmasının dışında, mantar ve böcek öldürücü olarak ahşap aksamların korunmasında, bor silikat cam hammaddesi ve seramik sanayiinde ergime noktasını düşürücü (flux) olarak da kullanılabilmektedir. Çinko boratın diğer alev geciktiricilere göre bazı avantajları: Duman emisyonunu azaltma yeteneğine sahiptir ve kömürleşmeyi çabuklaştırmaktadır. Çok çeşitli sayıda plastikte, etkili alev geciktirici olarak kullanılır. Borun varlığı çinko boratı etkin bir alev bastırıcı yapar. Antimon ile birlikte yüksek dereceli bir alev geciktirici özelliğe sahiptir. ATH ile birlikte kullanılarak duman bastırma özelliği kuvvetlendirilir. Boyama (renk verme) kuvveti zayıftır. Antimon ile karşılaştırıldığında daha ucuzdur. Elektriksel özellikleri iyileştirir (naylon ve polyesterlerde dikkate değer anti-ark özellikleri sağlar). Metallerle plastikler arasında yapışma özelliğini arttırır. Antimon oksidin aksine, reçine tabakalarında yarı şeffaflık özelliği gösterir. Zehirli özelliğe sahip olmadığından, reçinelere ilave edilmeleri esnasında özel aletlere ihtiyaç yoktur. Nem absorplamaz ve suda çözünmez 1.4.Çinko Boratın Ekolojik ve Çevresel Etkileri 1) Çinko boratın dolaylı ya da doğrudan fabrikalarda üretimi sırasında çevreye herhangi bir şekilde boşaltımı olmamaktadır. 79 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 2) Çinko boratın 23 oC suda çözünürlüğü çok düşüktür. Bu yüzden de sentetik matrisler içinde mikrobiyolojik bir ajan olarak görev yapabilir, matristeki iyon seviyelerine göre de toksik etkisi çok düşüktür. 3) Başka malzemelere alev geciktirici olarak katıldığında (PVC ürünleri, seramikler, başka kimyasallar, vb) çinko borat kimyasal bir değişim gösterir. 4) Kimyasal reaksiyonlarla çinko borat, çinko oksit ve bor bileşikleri oluşturabilir. Bunlar toprakta, bitkiler için besin olabilecek minerallerde bulunmaktadır. Ayrıca tarımda da bu iki madde kullanılmaktadır. Çevresel zararlılığının olmadığı görülmüştür. Örneğin bir tuzlu su balığı üzerinde yapılan bir deneyde; Değişik konsantrasyonlarda, sabit koşullarda balık, çinko boratlı ortamda bekletilmiş ve 96 saat sonra bulunduğu ortamın değişmediği ve aynı şekilde hayatına devam ettiği gözlenmiştir. Bu açıkça göstermektedir ki balıklara karsı dahi zehirli etkisi yoktur. Ekolojik olarak da zararlı olmadığı söylenebilir 1.5.Çinko Boratın Kimyasal ve Fiziksel Özellikleri: Molekül formülü 2ZnO.3B2O3.3,5H2O veya 4ZnO.6B2O3.7H2O olan çinko borat beyaz, nem çekmez, viskoz, toz bir mamuldür. Çinko borat, hidrasyon suyunu 290–300 C'ye kadar muhafaza ederek yüksek sıcaklıktaki polimer proseslerine olanak sağlar. Böylece sıcak bir polimer şarjına ilave edilebilme özelliği taşır. Çinko borat, birçok polimer sistemin kırılma indisine benzer bir indise sahiptir. Bu nedenle hem düşük pigment yüküne izin verir, hem de yarı şeffaflığı muhafaza eder. Diğer katı polimer katkı maddelerine benzer yöntemle, yani sıkma (extruders), veya püskürtmeli kalıplama yoluyla ilavesi yapılabilir (Anonim 2003). Kullanılan polimerlere ve arzu edilen standartlara uygun olarak çinko borat, kısmi olarak veya tamamen antimon oksit gibi bazı alev durdurucuların yerine kullanılabilir. Antimon oksit ile kullanıldığında daha kuvvetli bir etkiye sahiptir. Halojen içeren sistemlerde alev durdurucu 3,5 suya sahip çinko boratın kullanım seviyesi 100 birim reçine başına 3–25 birim arasında değişirken, halojen içermeyen sistemlerde bu miktar 10–250 birimdir (Anonim 2003). Çizelge 1. Çinko boratlar ve dehidratasyon sıcaklıkları Çinko Borat Yapısı Dehidratasyon Sıcaklığı oC 2ZnO.3B2O3.7H2O ZnO.B2O3.2H2O 2ZnO.2B2O3.3H2O 2ZnO.3B2O3.3,5H2O 4ZnO.B2O3.H2O 2ZnO.3B2O3 70 83 200 290 415 600 Teorik Bileşimi : Bor Oksit (B2O3) Çinko Oksit (ZnO) Kristal Su (H2O) % 48,05 % 37,45 % 14,50 Başlıca Fiziksel Özellikleri : Kırılma İndisi Ortalama Tane Boyutu 1,58 7–12 m 80 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Çözünürlüğü (oda sıcaklığında) Özgül Ağırlığı <%0,28 2,77 Ayrıca çinko borat, 290°C'a kadar stabil olup, kuvvetli asit ve bazlarla hidroliz edilebilmektedir (Anonim 2003). 1.6.Çinko Borat Üretimi Çinko borat (2ZnO.3B2O3.3,5H2O) genel olarak borik asit ve çinko oksit hammaddeleri kullanılarak üretilmektedir. Borik asit 95-98oC sıcaklıkta su içerisinde çözülmekte ve katı toz halindeki çinko oksit ile aşı kristali olarak kullanılan çinko borat (2ZnO.3B2O3.3,5H2O) belli bir oranda çözeltiye ilave edilmektedir. Oluşan karışım reaksiyon süresi boyunca bir reaktörde karıştırılmakta ve reaksiyon sonucunda oluşan katı çinko borat ve zayıf borik asit çözeltisi katı-sıvı ayırımına tabi tutulmaktadır. Katı çinko borat kekinin tuttuğu çözeltideki borik asit, kekin kademeli olarak sıcak ve soğuk yıkanması suretiyle kazanılmakta ve elde edilen zayıf borik asit çözeltisi yeniden sisteme geri çevrilmektedir. Yıkanmış nemli çinko borat keki ise bir kurutucuda kurutulduktan sonra paketleme ünitesine gönderilmektedir (Anonim 2003). 2. DENEYSEL Çalışmada, Hakkari yöresinden elde edilen simitsonit cevheri kullanılmıştır. Cevher, çeneli bir kırıcıda kırıldıktan sonra öğütücüde öğütülerek 200 µm, 355 µm, 500 µm, 1000 µm ve 1250 µm tane boyutlarında fraksiyonlara ayrılmıştır. Cevherden alınan numunenin bileşimi Manisa Tarım İl Müdürlüğünde kullanılan ICP cihazı ile tayin edilmiştir. Kullanılan simitsonit cevherinin kimyasal analiz sonuçları Çizelge 2’de verilmektedir. Cevhere ait kimyasal analiz çizelge 2. de verilmiş olup XRD grafiği de Şekil.1 de verilmiştir. Çizelge 2. Simitsonit cevherinin kimyasal bileşimi Bileşen Yüzde Bileşimi Na2O MgO 0,11% Al2O3 0,09% SiO2 0,70% P2O5 0,09% SO3 0,12% CaO 0,32% MnO 0,43% Fe2O3 2,05% ZnO 37,74% ZrO2 0,07% 0,20% 81 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Cd 0,03% Ba 0,05% Ta2O5 0,31% WO3 0,38% PbO 19,46% Bi 0,02% Diğer Kızdırma kaybı (850 ºC de) 2,37% 35,50% Çözündürme işlemleri, atmosfer basıncında SELECTA Digiterm 200 marka sabit sıcaklık sirkülatörü ve Heidolph RZR 2051 marka mekanik karıştırıcı ile donatılmış iki boyunlu 250 mL’lik bir cam reaktörde gerçekleştirilmiştir. Reaksiyon esnasında meydana gelebilecek buharlaşmaları önlemek için geri soğutucu kullanılmıştır. İçerisinde borik asit çözeltisi bulunan reaksiyon ortamının sıcaklığı termal dengeye geldikten sonra önceden belirlenmiş miktardaki simitsonit cevheri, reaktöre beslenerek reaksiyon başlatılmıştır. Çizelge 3’de belirtilen zamanlarda karışımdan numune hızlı bir şekilde süzülmüş ve süzüntüde Zn+2 tayini yapılmıştır. Çizelge 3. Çözme işlemlerinde seçilen parametre ve değerleri Tane boyutu(µm) Tane boyutu için reaksiyon süresi (dk) 200 ; seçilen Karıştırma hızı(Rpm) 10, 500; 20, 1000; 30, 45, 60 100, 300, 500, 700, 900 Karıştırma hızı için seçilen reaksiyon süresi(dk) Sıcaklık(oC) 10, 20, 30, 45, 60 26, 30, 35, 40, 60 Sıcaklık için seçilen reaksiyon 5, süresi(dk) 10, 20, Asit konsantrasyonu(M) 0,1, Katı-sıvı oranı(gmL-1) 0.25/50, 5.0/50 82 0,3, 45, 0,5, 90 0,7, 0,9 0.5/50, 1.0/50, C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Çizelge 4. Simitsonit cevherine ait chart list Pos. [°2Th.] 3. Height [cts] FWHM [°2Th.] d-spacing [Å] Rel. Int. [%] 13,2032 25,1697 29,5622 32,6791 38,7750 42,9297 46,7541 51,5266 53,8829 62,2392 66,2494 68,3166 69,2544 70,1055 76,0131 79,5882 81,2937 83,1036 17,79 295,63 22,22 1650,79 187,22 110,20 374,25 58,37 323,12 124,00 85,32 43,78 24,05 170,36 25,19 30,31 31,95 13,37 0,5760 0,1920 0,1920 0,1680 0,1920 0,2160 0,1680 0,1920 0,2640 0,1680 0,1920 0,1680 0,1920 0,1680 0,1920 0,1920 0,3840 0,2880 6,70028 3,53535 3,01928 2,73807 2,32049 2,10504 1,94137 1,77221 1,70014 1,49044 1,40961 1,37191 1,35560 1,34121 1,25099 1,20353 1,18254 1,16132 1,08 17,91 1,35 100,00 11,34 6,68 22,67 3,54 19,57 7,51 5,17 2,65 1,46 10,32 1,53 1,84 1,94 0,81 88,8120 10,91 0,3840 1,10084 0,66 SONUÇ VE ANALİZLER Ham simitsonitin sulu ortamda borik asit ile çözünmesi sonucu aşağıdaki genel reaksiyonun meydana geldiği tahmin edilmektedir. Ürün olarak elde edilen çinko borata ait yapı analizi şekil 2 de, kimyasal analizi çizelge 5 ‘te verilmiştir. 2ZnCO3 + 12H3B03 2ZnO3B2O3.9H2O + 2CO2 3.1.Tane Boyutunun Etkisi Simitsonit cevherinin çözünme hızı üzerine tane boyutunun etkisi, 200 µm, 500 µm ve 1000 µm’lik parçacık boyutlarında incelenmiştir. Çözünme hızı üzerine tane boyutunun etkisi Şekil 3’de verilmiştir. Bu verilere göre; tane boyutu küçüldükçe çözünme hızı artmaktadır. Tane boyutunun küçülmesi ile toplam yüzey alanı artmaktadır. Yüzey alanı arttıkça buna bağlı olarak birim çözücü başına düşen çözünme yüzeyi de artmaktadır. Dolayısıyla tane boyutunun küçülmesi ile dönüşüm yüzdesinin artması beklenen bir sonuçtur. Sabit parametreler: Karıştırma hızı: Katı-sıvı oranı: Asit Konsantrasyonu: Sıcaklık: 700 Rpm 1 /100 g.mL-1 0,9 M 40oC 83 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 C o u n ts R G - 4 S IM IT S O N IT - 4 8 4 5 1 50 0 1 00 0 50 0 0 20 30 4 0 5 0 60 P o s i ti o n [° 2 T h e ta ] Şekil 1. Simitsonit cevherinin XRD grafiği Şekil 2.Ürünün (çinko boratın) yapı analizi Şekil 3. Çözünme hızı üzerine tane boyutunun etkisi 84 70 8 0 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Çizelge 5.Ürünün (Çinkoboratın) kimyasal analizi Bileşen Yüzde Miktarı Na Mg Al Si S Ca Mn Fe Zn Pb O C B Diğer 0,08% 0,05% 0,01% 0,09% 0,04% 0,01% 0,03% 0,01% 11,95% 0,11% 53,03% 5,12% 28,32% 1,14% 3.2. Karıştırma Hızının Etkisi Simitsonit cevherinin çözünme hızı üzerine karıştırma hızının etkisi 100 rpm, 300 rpm, 500 rpm 700 rpm ve 900 rpm ’lik hızlarda incelenmiştir. Çözünme hızı üzerine karıştırma hızının etkisi ait sonuçlar Şekil 4 ’de verilmiştir. Karıştırma ile tanecik etrafında reaksiyon esnasında oluşabilecek film tabakası kırılabilir veya birim zamanda katının reaktif ile temasının artması sonucu çözünme hızında artış beklenebilir. Ancak, elde edilen sonuçlardan görüldüğü gibi, tam süspansiyonun sağlandığı karıştırma hızlarında karıştırma hızının artması çözünme hızı ihmal edilebilecek kadar az artırmıştır. Ayrıca, hiç karıştırmanın olmadığı durumda da belli bir düzeyde çözünme olduğu tespit edilmiştir. Şekil 4. Simitsonitin çözünme hızı üzerine karıştırma hızının etkisi 85 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Sabit parametreler: Tane boyutu: Katı-sıvı oranı: Asit Konsantrasyonu: Sıcaklık: 200 µm 1 /100 g.mL-1 0,9 M 40oC 3.3. Asit Konsantrasyonunun Etkisi Simitsonit cevherinin çözünme hızı üzerine asit konsantrasyonunun etkisi, 0,1 M, 0,3 M, 0,5 M, 0,7 M ve 0,9 M’lık borik asit konsantrasyonu, değerlerinde incelenmiştir. Çözünme hızı üzerine asit konsantrasyonunun etkisi ile elde edilen sonuçlar Şekil 5 ’de verilmiştir. Elde edilen sonuçlardan görüleceği gibi, 0,9 M değerine kadar asit konsantrasyonu arttıkça çözünme artmakta ancak bu değerden sonra borik asit reaksiyon şartlarında kristallenme meydana getirdiğinden daha derişik bir konsantrasyonda çalışılamamıştır. Fakat sıcaklığı arttırdığımızda çözünmede bir azalma görülmüştür. Bu azalma şuna bağlanabilir. Konsantrasyon arttıkça, çözmede etkin olan H+ iyonu konsantrasyonu artmakta ve dolayısıyla çözünmede artmaktadır. Belli bir konsantrasyon değerinden sonra çözeltideki H+ iyonlarının hareket kabiliyeti azalmakta ve tanecik çevresinde çok hızlı reaksiyon vererek doygunluk değerine ulaşılmaktadır. Bu durum katı çevresinde zor çözünen bir film tabakası meydana getirmekte ve dolayısıyla çözünme hızı azalmaktadır (Imamutdinova 1967; Demir 2003). Ayrıca, asit konsantrasyonunun artması, ortamda çözücü olarak bulunan su miktarının azalması anlamına gelmektedir ki, bu durumda çözünürlüğe olumsuz etki yapabilmektedir. Şekil 5.Simitsonitin çözünme hızı üzerine asit konsantrasyonunun etkisi (0,1 -1 M) Sabit parametreler: Karıştırma hızı: Katı-sıvı oranı: Tane boyutu: Sıcaklık: 700 rpm 1 /100 g.mL-1 200 µm 40oC 86 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 3.4.Katı – Sıvı Oranın Çözünürlük Üzerine Etkisi Simitsonit cevherinin çözünme hızı üzerine katı – sıvı oranın etkisi, 0,25/50, (g/mL) 0.5.50 (g/mL), 1,0/50 (g/mL) ve 5,0/50 (g/mL)’lik oranların katı- sıvı oranları incelenmiştir. Çözünme hızı üzerine katı- sıvı oranın etkisi ve elde edilen sonuçlar Şekil 6’de verilmiştir. Sonuçlarda az olan miktarın yani 0.25.50 g/mL.’nin çözünürlüğü daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu amaçla etkin parametreler seçilerek, çözünürlüğe, katı – sıvı oranın etkisi incelenmiştir. Şekil 6.Simitsonitin çözünme hızı üzerine katı- sıvı oranın etkisi Sabit parametreler: Karıştırma hızı: Tane boyutu: Sıcaklık: Asit Konsantrasyonu: 700 rpm 200 µm 40oC 0,9 M 3.5.Reaksiyon Sıcaklığının Etkisi Simitsonit cevherinin çözünme hızı üzerine sıcaklığın etkisi 26 oC, 30 oC, 35 oC, 40 oC, ve 60oC’lik sıcaklık değerlerinde incelenmiştir. Çözünme hızı üzerine sıcaklığın etkisi şekil 7. da verilmiştir. Reaksiyon ortamında sıcaklığın artması, taneciklerin kinetik enerjisini ve dolayısıyla çarpışma hızlarını ve böylece çözücü ile olan etkileşimini artıracağından çözünmede artacaktır. 87 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 7. Simitsonitin çözünme hızı üzerine sıcaklığın etkisi Sabit parametreler: Karıştırma hızı: Katı-sıvı oranı: Tane boyutu: Asit Konsantrasyonu: 4. 700 rpm 1 /100 g.mL-1 200 µm 0,9 M SONUÇ Gelişmekte olan ülkelerde, yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesi ekonomik kalkınma açısından çok önemlidir. Özellikle Türkiye gibi zengin yeraltı kaynaklarına sahip ülkelerde bu daha da ön plana çıkmaktadır. Hammadde belli bir işleme prosesinden geçtikten sonra elde edilen ürün ve yan ürünlerin değeri hammaddeye göre çok daha yüksek olmaktadır. Dolayısıyla pasif durumda bulunan maden yataklarının değerlendirilmesi ile ülke ekonomisinin daha da güçleneceği düşünülmektedir. Aynı zamanda dünyadaki artan metal ve metalik bileşikler ihtiyacı, madenlerin değerlendirilmesi için yoğun çalışmaların yapılmasına neden olmaktadır. Yaygın bir şekilde çinko ve bileşiklerinin elde edilmesinde sülfürlü cevherler kullanılmaktadır. Ancak sülfürlü cevherlerin tükenmesinin yanı sıra işlenmeleri esnasında kükürt emisyonları oluşturmaları nedeniyle diğer çinko içeren cevherlerde cazip hale gelmiştir. Simitsonit de, sülfürlü cevherlere alternatif olan diğer önemli çinko içeren cevherlerdendir. Yapılan literatür araştırmalarına göre, ülkemizde önemli simitsonit (çinko karbonat) yataklarına rastlanmaktadır. Simitsonit, bileşiminde önemli miktarda çinko içermektedir. Bilindiği gibi çinko, en çok kullanılan ve her geçen gün kullanım oranı artan dayanıklı bir metaldir. İnşaat, altyapı, makine-ekipman, ulaşım, akümülatör, pil, ilaç, boya, kozmetik sanayinde kullanılan teknik ve ekonomik değere sahip olan çinko metali ve çinko bileşiklerinin yüksek oranda çinko içeriğine sahip simitsonit (çinko karbonat) cevherinden elde edilebilmesi, ayrıca son yıllarda gelişmekte olan alev geciktiriciler sektöründe başta olmak üzere tarım alanlarında gübre olarak da kullanılmakta olan çinko boratın alternatif bir yöntemle üretimine ışık tutması amacıyla, böyle bir çalışmaya ihtiyaç duyulmuştur. 88 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Çalışmada ülkemizde rezervi en fazla bulunan borun asidi yani borik asit kullanılmıştır. Çalışma sonunda ham (tüvenan) simitsonit kullanılarak çinko borat elde edilebileceği görüldü. Üretilen çinko boratın optimum şartları; 60 °C sıcaklıkta, 200 µm tanecik boyutunda simitsonit cevheri kullanılarak, 700 rpm karıştırma hızı, 45 dk. reaksiyon süresi ve 0.9 M’ lık Borik asit konsantrasyonu değerleri kullanılarak sağlanmıştır. TEŞEKKÜR Bu çalışma Celal Bayar Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Komisyonunca FEF 2008-099 nolu proje olarak desteklenmiştir. Katkılarından dolayı CBÜ BAP Komisyonuna teşekkür ederiz. 89 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 5. KAYNAKLAR [1] Anonim 1979. Türkiye Sektörü Araştırması, Magnezyum, Manyezit ve Magnezyum Bileşikleri, Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası, Kimya 2, Ankara. [2] Anonim 1982. Türkiye Manyezit Envanteri, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Yayınları, No:186,Ankara. [3] Anonim 2000.Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Demirdışı Metaller Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. [4] Alan W. Weimer Carbide, Nitride and BoridenMatrials Synthesis and Processing Anonim 2003 ETİ Maden işletmeleri A.Ş. Çinkoborat Üretim Ön Fiziilite Etüdü [5] Abdel-Aal, E.A., 2000. Kinetics of sulfuric acid leaching of low-grade zinc silicate ore. Hydrometallurgy, 55, 247-254. [6] Aydoğan, S., Aras, A., Canbazoğlu, M., 2005. Dissolution kinetics of sphalerite in acidic ferric chloride leaching. Chemical Engineering Journal, 114, 67-72. [7] Aydoğan, S., 2006. Dissolution kinetics of sphalerite with hydrogen peroxide in sulphuric acid medium. Chemical Engineering Journal, 123, 65-70. [8] Atabek, B., 2005. Ham ve kalsine manyezit cevherinin glukonik asit çözeltilerinde çözünme kinetiği ve optimizasyonu. Doktora Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Erzurum. [9] Demir, M., Demirci, Ş., Usanmaz, A., 2001. Analitik ve Sınai Kimya Laboratuvarı, M.E.B. Devlet Kitapları Ostim Mesleki Eğitim Merkezi,Ankara. [10] Demir, M., Demirci, Ş., Usanmaz, A., 2001. Analitik ve Sınai Kimya Laboratuvarı, M.E.B. Devlet Kitapları Ostim Mesleki Eğitim Merkezi,Ankara. [11] Dvorak, P., Jandova, J., 2005. Hydrometallurgical recovery of zinc from hot dip galvanizing ash. Hydrometallurgy, 77, 29-33. [12] Faid, F., Contamine, F., Wilhelm,A. M., Delmas, H., 1998. Comparasion of ultrasound effects in different reactors at 20 kHz. Ultrasonic Sonochemistry, 5 (3), 119- 124. [13] Faid, F., Romdhane, M., Gourdun, C., Wilhelm,A. M., Delmas, H., 1998. Acomparative study of local sensors of power ultrasound effects electrochemical, thermoelectrical and chemical probes. Ultrasonics Sonochemistry,5 (2), 63-68. [14] Ju, S., Motang, T., Shenghai, Y., Yingnian, L., 2005. Dissolution kinetics of smithsonite ore in ammonium chloride solution. Hydrometallurgy, 80, 67-74. [15] Kanari, N., Mishra, D., Gaballah, I., Dupre, B., 2004. Thermal decomposition of zinc carbonate hydroxide. Thermochimica Acta, 410, 93-100. [16] Kirk – Othmer, “Encyclopedia of Chemical Technology”, Wiley – Interscience Publication, John Wiley and Sons, Third Edition, volume 4, p.106, volume 10, 361 – 365 (1981). 90 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 [17] Kirk, E.R., and Othmer, D.F., 1952. Encylopedia of chemical technology, vol.15, Interscience, New York, p.229. [18] Lee, H.I., Wang, Yi-J., Chern, Jia-M., 2005. Extraction kinetics of heavy metalcontaining sludge. Journal of Hazardous Materials , B123,112-119. [19] Nobari, A.H and Halali, M.,2006. An investigation on the calcination kinetics of zinc carbonate hydroxide and Calsimin zinc carbonate concentrate. Chemical Engineering Journal, 121, 79-84. [20] Weisener, Christopher.G., Smart, Roger.St.C., Gerson, Andrea.R., 2004. A comparison of the kinetics and mechanism of acid leaching of sphalerite containing low and high concentrations of iron. Int.J.Miner.Process, 74, 239-249. 91 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 BORLANMIŞ VE SEMANTASYON YAPILMIŞ SAE 1020 YATAĞIN AŞINMA ÖZELLİKLERİ WEAR PROPERTIES OF BORONIZED AND CARBURED SAE 1020 BEARING Bekir Sadık ÜNLÜ1, Selim Sarper YILMAZ1 , Mehmet UZKUT2 ÖZET Kaymalı yatak malzemesi olarak endüstride döküm yöntemiyle üretilen bakır esaslı bronz malzemeler yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu malzemeler kaymalı yataklardan beklenen özellikleri sağlamaktadırlar. Fakat demir esaslı yataklar mil malzemesi ile aynı olduğundan ve adhesiv aşınmaya yol açtığından kaymalı yatak olarak kullanılmamaktadır. Isıl işlemlerle bu adhesiv aşınma azaltılabilir. Bu çalışmada, demir esaslı SAE 1020, borlanmış B-SAE 1020 ve semantasyon yapılmış S-SAE 1020 yatakların aşınma özellikleri incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: SAE 1020, borlama, semantasyon, aşınma. ABSTRACT Copper based bronze materials manufactured by cast method are widely used as journal bearings in industry. These materials ensure desired properties for journal bearings. But, ferrous based bearings are not used for adhesive wear and same with journal material as journal bearing. This adhesive wear can be decreased by heat treatment. In this study, wear properties of ferrous based SAE 1020, TS DDK 40, and SAE 304 bearings have been examined. Keywords: SAE 1020, boronizing, carburing, wear. 1. GİRİŞ Kaymalı yatak malzemesi olarak, endüstride ilk zamanlar tahta, demir, deri v.b. malzemeler kullanılmıştır. Zamanla bunların yerini pirinç, bronz, beyaz metal almıştır. Son zamanlarda alüminyum ve çinko esaslı malzemeler kullanılmaya başlanmıştır. İlerleyen teknoloji ile birlikte devamlı yağlama imkanı olmayan yerlerde kendinden yağlamalı sinter bronz-demir yataklar ve belirli kullanım alanları için polimer malzemeler kullanılmaya başlanmıştır. Kaymalı yatakların seçiminde ise kullanım yerlerine göre kendinden beklenen özellikleri sağlayan malzemeler seçilmelidir. Malzemelere aşınma dayanımlarını arttırmak için uygulanan yüzey sertleştirme işlemlerinden bazıları; semantasyon ve borlama işlemidir. Semantasyon, ostenit sıcaklığında malzeme yüzeyine karbon emdirilip, su verme işlemidir. Borlama ise bu sıcaklıklarda bor emdirme işlemidir. 1 2 Öğr. Gör. Dr. Celal Bayar Üniversitesi., Turgutlu MYO, Makina Böl. 45400 Turgutlu/MANİSA. Yrd. Doç. Dr. Celal Bayar Üniversitesi., Makina Böl. 45400 Turgutlu/MANİSA. 92 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Kaymalı yatak malzemesi olarak, bakır esaslı malzemelerden bronz iyi korozyon direnci, yüksek ısıl ve elektriksel iletkenlik, ve iyi aşınma direnci gibi özelliklerinden dolayı uzun zamandır yatak malzemesi olarak kullanılmaktadır [1-4]. Kaymalı yatak malzemelerinin düşük sürtünme katsayısı, yüksek aşınma direnci, yüksek yükleme kapasitesi, iyi korozyon dayanımı, iyi ısıl iletkenlik, düşük ısıl genleşme ve yabancı partikülleri gömme gibi özelliklere sahip olması gerekir [5]. Düşük ısıl iletkenlik, uygun olmayan yükleme yataklarda aşırı zorlanmalar doğurur. Bu durum yorulma ömrü açısından önem kazanır [6]. Adhezyon aşınması, yataklarda özgül yatak yükü (p) ve yatak çevresel hızı (v) büyüklüklerinden önemli şekilde etkilenir. Ancak yatakların uygun pv değerlerinde kullanılması durumunda aşınma miktarı azalmaktadır [7]. Pratikte demir esaslı malzemeler mil malzemesiyle aynı olduğundan fazla adhesiv aşınma gösterdiği için kaymalı yatak olarak kullanılmamaktadır. Bu adhesiv aşınma borlama ile azaltılır ve yatak olarak kullanılabilir [8]. Demir esaslı olarak kaymalı yatak malzemelerinden dökme demir ve T/M yöntemiyle üretilmiş sinter demir kullanılır [7, 9-13]. Malzeme yüzeyi iyileştirme işlemlerinden biri de borlamadır. Bor ile yüzey sertleştirme, termo-kimyasal bir işlem olup esas olarak borun yüksek sıcaklıkta çelik yüzeyine difüzyonudur. Borlanmış yüzeyler sürtünme katsayısı düşük, aşınma direnci yüksek hale gelir. Malzeme yüksek sıcaklıklarda sertlik ve tribolojik özelliklerini korur [14]. Borlama ile malzeme yüzeyinde sert bir seramik tabakası oluşur. Örneğin Fe yüzeyine uygulanırsa oluşan bu tabaka FeB tabakasıdır. Bor difüze edilmiş yüzeylerin aşınma direnci normal yüzeylere göre yaklaşık 100 kat fazladır [15]. Borlama ile yüzey sertleştirme işlemlerine göre çok sert, sürtünme katsayısı düşük, korozyon direnci yüksek yüzey tabakası elde edilebilmesinin yanında darbesiz yüklemelere ve aşınmaya maruz makina parçalarının borlanması ve matris malzemesine yapılacak uygun ısıl işlemlerle, bunların çalışma ömürlerini oldukça fazla artıracak ve ülkemiz ekonomisine büyük katkılar sağlar [16]. Bor tabakasına C elementinin de etkisi vardır. Az karbonlu çeliklerde daha kalın bor tabakası elde edilmektedir [17]. Borlamadaki en büyük kazanç sertliktir. Çeliklerde 2000 HV dolayındadır. Borlanmış yüzeylerde teflona yakın sürtünme katsayısı elde edilir. Bor tabakası alaşımsız çeliklerde alaşımlılara göre 1,5-2 kat fazladır [18, 19]. Bu çalışmada döküm yöntemiyle üretilmiş demir esaslı; işlemsiz SAE 1020, borlanmış SAE 1020 ve semantasyon yapılmış SAE 1020 yatak numuneleri yeni geliştirilen radyal kaymalı yatak aşınma test cihazında [20] aşındırılarak sürtünme katsayısı, yatak sıcaklığı, yatak ve mil aşınma kayıpları belirlenmiştir. 2. DENEYSEL ÇALIŞMALAR Deney malzemeleri olarak; mil numunesi için SAE 1050 çelik mil, yatak numunesi olarak demir esaslı işlem yapılmamış SAE 1020, borlanmış B-SAE 1020 ve semantasyon yapılmış S-SAE 1020 kullanılmıştır. Kaymalı yatak deney numuneleri, 20 N kuvvet, 1500 d/dak da toplam 150 dakika yağlı ortamda aşındırılmıştır. Yağlama ise SAE 90 dişli yağı ile yapılmıştır Deneylerde kullanılan yatağın iç çapı d=10+0.05 mm, genişliği B=10 mm, dış çapı D=15 mm, milin ise çapı d=10 mm dir. Bu yatak ve mil malzemelerinin kimyasal bileşenleri Tablo 1 de gösterilmiştir. Bu deney sonundaki süre; n=1500 devir sayısında v=0.785 m/s hıza ve 7065 m kayma mesafesine karşılık gelir. 93 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Tablo1. a) SAE 1050 çelik milin kimyasal bileşenleri (% Ağırlık). Malzeme C Si Mn P S Fe SAE 1050 0.51 0.25 0.75 0.040 0.050 Kalan b) Yatak malzemesinin kimyasal bileşenleri (% Ağırlık). Malzeme C Si Mn P S Fe SAE 1020 0.2 0.25 0.5 0.040 0.05 Kalan 3. DENEY SONUÇLARI ve TARTIŞMA Aşınmayı etkileyen parametrelerden olan aşınma öncesi ve sonrası yüzey pürüzlülük değerleri Mitutoyo-CE marka profilemetre cihazında hassas ölçümlerle yapılıp, Tablo 2’ de verilmiştir. Yatakların yüzey pürüzlülüğü aşınma sonrası daha da azalmıştır. Fakat milin ise yüzey pürüzlülüğü aşınma sonrası daha da artmıştır. Bu duruma adhesiv aşınma neden olmuştur. Tablo 2. Numunelerin yüzey pürüzlülüğü değerleri. Pürüzlülük SAE 1050 SAE 1020 B-SAE 1020 S-SAE 1020 4.22 2.51 4.55 Ra (m) (Aşınma Öncesi) 0.5 3.82 2.14 4.29 Ra (m) (Aşınma Sonrası) 0.9 Malzemeye göre sürtünme katsayısı değişimi Şekil 1 de, yatak sıcaklığı süre değişimi Şekil 2 de, yatak ağırlık kaybı değişimi Şekil 3 de ve mil ağırlık kaybı değişimi de Şekil 4 te verilmiştir. En düşük sürtünme katsayısı ve yatak sıcaklığı B-SAE 1020 yatakta meydana gelmiştir. En yüksek yatak ağırlık kaybı işlemsiz SAE 1020 ve S-SAE 1020 yatakta ve en yüksek mil ağırlık kaybı ise SAE 1020 yatakta olmuştur. Şekilden görüldüğü gibi deney sonunda aynı koşullarda işlemsiz SAE 1020 ve S-SAE 1020 yatak yaklaşık olarak 2 mg aşınırken borlanmış B-SAE 1020 yatak 0.2 mg aşınmıştır. Mili ise B-SAE yatak 0.2 mg ve S-SAE 1020 yatak 2 mg aşındırırken, SAE 1020 yatak ise 4.9 mg aşındırmıştır. Yani, işlemsiz SAE 1020 yatak, S-SAE yatağa göre ve S-SAE 1020 yatak B-SAE 1020 yatağa göre daha fazla aşınmıştır. SAE 1020 yatak ise mili en fazla aşındırmakla birlikte, kendisi ve SSAE 1020 yatak en çok aşınmıştır. En iyi yatak ve mil açısından aşınma özellikleri B-SAE 1020 yatakta elde edilmiştir. Buradaki yatak malzemeleri ayrı ayrı işlemsiz (SAE-1020), borlanmış (B-SAE 1020) ve semantasyon yapılmış (S-SAE 1020) olarak incelenip birbiriyle karşılaştırılmıştır. Yatak aşınma kaybı borlanmış yatakta işlemsiz ve semantasyon yapılmış yatağa göre yaklaşık 10 kat daha az gerçekleşmiştir. Borlanmış yatakta mil aşınma kaybı ise, semantasyonlu yatağa göre 10 kat, işlemsiz yatağa göre 25 kat daha az gerçekleşmiştir. Optik mikroyapı görüntüleri incelendiğinde; demir esaslı SAE 1020 yatakta, derin adhesiv aşınma izleri oluşmuştur. Borlanmış SAE 1020 yatakta homojen, düzgün bir aşınma oluşmuştur. Bor tabakasının katı yağlayıcı özellik göstermesi [8, 16] ve seramik yapı oluşturarak adhesiv aşınmanın önemli ölçüde azaldığı gözlenmiştir. Semantasyon yapılmış SAE 1020 yatakta belirgin bir aşınma izi ve yüzeyde yüksek sertlikten dolayı plastik şekil değiştiren bir bölge oluşmamıştır (Şekil 5-7). Bu görüntüler Hund Wetzlar CCD-290 ışık mikroskobunda 100 büyütmede çekilmiştir. 94 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Sürtünme Katsayısı ( m ) 0,07 0,06 0,05 SAE 1020 0,04 B-SAE 1020 0,03 S-SAE 1020 0,02 0,01 0 0 0,5 1 1,5 2 2,5 Süre (saat) Şekil 1. Sürtünme katsayısı-süre değişimi Yatak Sıcaklığı ( 0C) 50 45 SAE 1020 40 B-SAE 1020 S-SAE 1020 35 30 0 0,5 1 1,5 2 2,5 Süre (h) Şekil 2. Yatak sıcaklığı-süre değişimi 95 Aşınma Kaybı (mg) C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 2 1,8 1,6 1,4 1,2 1 0,8 0,6 0,4 0,2 0 SAE 1020 B-SAE 1020 S-SAE 1020 0 0,5 1 1,5 2 2,5 Süre (saat) Aşınma Kaybı (mg) Şekil 3. Yatak aşınma kaybı-süre değişimi 5 4,5 4 3,5 3 2,5 2 1,5 1 0,5 0 SAE 1020 B-SAE 1020 S-SAE 1020 0 0,5 1 1,5 2 2,5 Süre (saat) Şekil 4. Mil aşınma kaybı-süre değişimi 96 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 Şekil 5. SAE 1020 yatağın aşınma yüzeyi görüntüsü (x 100). Şekil 6. B-SAE 1020 yatağın aşınma yüzeyi görüntüsü (x 100). Şekil 7. S-SAE 1020 yatağın aşınma yüzeyi görüntüsü (x 100). 97 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 4. SONUÇLAR 1. En düşük sürtünme katsayısı ve yatak sıcaklığı B-SAE 1020 yatakta meydana gelmiştir. 2. Yatak aşınma kaybı borlanmış yatakta (B-SAE 1020) işlemsiz (SAE-1020) ve semantasyon yapılmış (S-SAE 1020) yatağa göre yaklaşık 10 kat daha az gerçekleşmiştir. 3. Borlanmış yatakta mil aşınma kaybı ise, semantasyonlu yatağa göre 10 kat, işlemsiz yatağa göre 25 kat daha az gerçekleşmiştir. 4. İşlemsiz SAE 1020 yatak, S-SAE yatağa göre ve S-SAE 1020 yatak B-SAE 1020 yatağa göre daha fazla aşınmıştır. SAE 1020 yatak ise mili en fazla aşındırmakla birlikte, kendisi ve S-SAE 1020 yatak en çok aşınmıştır. En iyi yatak ve mil açısından aşınma özellikleri B-SAE 1020 yatakta elde edilmiştir. 98 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 5. KAYNAKLAR [1] Schmidt, R. F., Schmidt, D. G., “Selection and Application of Copper Alloy Castings”, ASM Handbook (II), pp. 346-355, 1993. [2] Prasad, B. K., “Dry Sliding Wear Response of Some Bearing Alloys as Influenced by the Nature of Microconstituents and Sliding Conditions”, Metall Trans. (A-28), pp. 809-815, 1997. [3] Backensto, A.B., “Effects of Lubricants on the Properties of Copper-Tin Powders and Compacts”, N.Jersey, Advences in P/M, Proc. Of PM Conf., APMI, pp.303-314, 1990. [4] Simons, C., Buchkremer H.P., Stöver D., “Green and Sinter Compaction Studies of Cu and Fe Based Friction Materials”, Birmingham, EURO PM 95, Proceeding, pp. 93-99, 1995. [5] Schatt, W., Wieters, K. P., “Powder Metallurgy”, Processing and Materials, EPMA, Shrewsbury, U.K., pp. 492, 1997. [6] Kurban, A. O., “Metallerin Isıl Yorulma Ömrü ve Bunun Dizayn Açısından Etüdü”, Denizli Bilim Günleri, TMMOB, MMO, Yayın No 221, s. 483-493, 1999. [7] Varol, R., “Cu ve Fe Esaslı T/M Yatak Malzemelerinin Aşınma Özellikleri”, DEÜ Müh. Fak. Fen ve Müh. Dergisi Cilt 3, Sayı 1, s. 81-90, Ocak 2001. [8] Ünlü, B. S., “Kaymalı Yataklarda Tribolojik Özelliklerin ve Borlanmış Demir Esaslı Malzemelerin Yatak Olarak Kullanılabilirliğinin Belirlenmesi”, Doktora Tezi, C. B. Ü. Fen Bil. Enst., Manisa, 2004. [9] Bradury, S., “Powder Metallurgy Equipment Manual-3”, N. Jersey, Powder Metallurgy Assoc., pp. 191, 1996. [10] Sarıtaş, S., “ Toz Metallurjisi”, Ankara Makine Mühendisleri Odası, Makine Müh. El Kitabı s. 64-82, 1992. [11] Bradury, S., “Powder Metallurgy Equipment Manual-3”, N. Jersey, Powder Metallurgy Assoc., pp.191, 1996. [12] Justino, J. G., Bernardini, P. A. N., “Self-Lubricating Bearings: Microstructural and Dimensional Evolution Under Industrial Processing Conditions”, Materials Science Forum, 299-300, pp. 356-363, 1999. [13] Can, A. Ç., Özmen, Y., Topcu, M., “Formation of tangential pre-stress as a residual stress and its influence on the tribological performance of nodular cast irons”, Tribology International, 33, pp. 531-535, 2001. [14] Matuschka, A. G., “Boronizing”, Carl Hanser Verlag, München Wien, 1980. [15] Karamış, M. B., Nair, F., Selçuk, B., “Borlanmış Malzemelerin Tribolojik Özellikleri”, 6. Denizli Malzeme Sempozyumu, s. 446-454, 1995. 99 C B Ü Soma Meslek Yüksekokulu Teknik Bilimler Dergisi Yıl:2010 Cilt:2 Sayı:14 [16] Atik, E., “Çeliklerin Borlanarak Aşınma Dayanımlarının Artırılması”, Mühendis ve Makina, Sayı 445, s. 17-20, Şubat, 1997. [17] Göy, Z., “Borlama”, Yüksek Lisans Tezi, İTÜ, Fen Bil. Enst., İstanbul, 1984. [18] Bozkurt, N., “Bor Yayınımıyla Çeliklerde Yüzey Sertleştirme”, Doktora Tezi, İTÜ, Fen Bil. Enst., İstanbul, 1984. [19] Yılmaz, S. S., “Çeliklerde Bor İle Yüzey Sertleştirme”, Yüksek Lisans Tezi, C. B. Ü. Fen Bil. Enst., 1997. [20] Atik, E., Ünlü, B. S., Meriç, C., “Radyal Kaymalı Yatak Aşınması Deney Cihazı Tasarımı”, Makine Malzemeleri ve Teknolojisi (MAMTEK) Sempozyumu, s. 98-103, Manisa 2001. 100
Benzer belgeler
geleneksel ve hızlı sinterleme yöntemleri
Öğr. Grv., Celal Bayar Üniversitesi, Soma Meslek Yüksekokulu, Soma-Manisa, [email protected]
Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü, Muradiye-...