BEDAŞ “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”
Transkript
BEDAŞ “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”
GENEL MÜDÜR’DEN 2 GENEL MÜDÜR’DEN Yılların Deneyimini Geleceğin Teknolojisiyle Buluşturuyoruz! Elektrik dağıtımı hizmeti verdiğimiz İstanbul’un Avrupa Yakası, Türkiye’nin en büyük elektrik tüketimini gerçekleştiriyor. Pek çok Avrupa ülkesi nüfusundan fazla olan yaklaşık 4 milyon 300 bin abonemize, 22 milyar 300 milyon KWh elektriği düzenli olarak dağıtıyoruz. Bu özelliğimizle elektrik dağıtım sektöründe Türkiye’nin amiral gemisiyiz. 1914 yılında elektrikle tanışan İstanbul’a, 1970 yılında Türkiye Elektrik Kurumu’nun kuruluşundan beri gelen deneyimle elektrik enerjisi sağlıyoruz. 28 Mayıs 2013’te tamamlanan özelleştirmenin ardından Cengiz Holding, Limak Holding ve Kolin İnşaat ortaklığı bünyesinde hizmetlerimize devam ediyoruz. 2015 yılı rakamlarına göre hizmet alanımızdaki havai hat uzunluğu 6991 km, yer altı hat uzunluğu ise 24.127km olmak üzere toplam 31.119 km. İstanbul’da orta gerilim ve alçak gerilim kurulu gücümüz 14228 MVA. Puant gücümüz ise 5481 MW. Tüketilen enerjinin yüzde 40’ı ticari, yüzde 30’u mesken ve yüzde 25’i sanayi olmak üzere İstanbul’un Avrupa Yakası’nda toplam 22 milyar 911 milyon KWh elektrik tüketimini karşılıyoruz. 2800’ü teknik personel olmak üzere 3700 kişilik hizmet ordumuzla İstanbul’un Avrupa Yakası’nda hayatın devamlılığını sağlıyoruz. Her gün 3517 km² alana sürekli elektrik dağıtım hizmeti veriyor, sahada görev yapacak personelimizi de iş sağlığı ve güvenliği ile verimlilik alanlarında düzenli olarak eğitiyoruz. 1000 m2 alana kurulu “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”muz, elektrik dağıtım hizmetinin hızlı, verimli ve güvenilir olmasını sağlamak amacıyla her yıl yaklaşık 1400 personele uygulamalı eğitim veriyor. Toplam kalite yönetimi çalışmalarımız 2009 yılında başladı. “ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi” yaklaşımıyla tüm iş süreçlerinde sürekli iyileştirme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi ve müşteri memnuniyetinin artırılmasını amaçlıyoruz. 2014 yılında “OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği” ve “ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi” standartları kapsamında çevre ve iş sağlığı güvenliği çalışmalarını başlattık. 2016 yılında ise bilgi güvenliği yönetim sistemini kurduk ve ISO/IEC 27001 belgesini almaya hak kazandık. 1970 yılından günümüze kadar gelen elektrik dağıtım deneyimini, geleceğin teknolojisiyle buluşturuyoruz. Sektörde ihtiyaç duyulan dinamik yapı, entegre bilişim sistemleri, SCADA ve Arıza Yönetim Sistemi ile hayat buluyor. Abonelerimizin hayatına dokunacak teknolojik dönüşümle sürekli, güvenilir ve kaliteli elektrik dağıtım hizmeti sağlıyoruz. Ekiplerimizin sahada yürüttüğü pek çok işlemin uzaktan yapılmasını sağlayan yatırımlar, kesintiye neden olabilecek hareketlerin anlık takibini sağlıyor. Arızalar gelişmeden ön müdahale yapılmasını sağlayan yatırımlar, kesinti sürelerinin kısalmasına imkan veriyor. Hayatın Her Alanında Enerjimizle Yanınızdayız! ALO 186 Çağrı Merkezi’miz, İstanbul’un Avrupa Yakası’nda bulunan abonelere kesintisiz 7 gün 24 saat hizmet veriyor. Müşteri memnuniyetinin odak haline gelmesi, kaliteli hizmet sağlamayı ve bu hizmeti en hızlı şekilde yerine getirme anlayışının oluşmasını sağladı. Bu noktada 7/24 iletişim sağlanabilecek enstrümanlar ile tüketici ve sahanın entegre edilmesi sağlandı. Sosyal medyada öncü bir girişimle Twitter’da BEDAŞ Destek hesabı açıldı. Internet, websitesi ve çağrı merkezleri üzerinden müşteriye anında dönüş yapılabilen hizmet noktaları arttı. Tüketiciler; her türlü talep, şikayet ve hizmet alımına evlerinden, en kolay şekilde ulaşabilir duruma geldi. Bunun son halkası olarak da BEDAŞ 186 mobil uygulaması tüketicilerin özellikle planlı ve anlık kesintiler hakkında hızlı bilgi almasını sağlamak adına Android ve iOS tabanlı olarak hazırlandı. Verimliliğin ve hizmet kalitesinin artırılması süreçleriyle her geçen gün müşteri memnuniyetinin artırılmasını hedefliyoruz. Selam ve Saygılarımla, MEHMET İSLAMOĞLU Genel Müdür 3 İÇİNDEKİLER YÖNETİM BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş. BEDAŞ “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”nda Dört Ayda Bin Kişiye Eğitim YAYIN ADI: ENERJİ BOĞAZİÇİ DERGİSİ İMTİYAZ SAHİBİ: BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş. GENEL YAYIN YÖNETMENİ: BURCU ATASOY YAYINLAR DİREKTÖRÜ (SORUMLU): ALİ YENİLMEZ YAYIN KURULU: ALİ YENİLMEZ MEHMET İSLAMOĞLU MELİS KOBAL YAKUP ŞİMŞEK ÜNSAL EREKE Şebekede Çalışana Sağlık ve Kilo Kriteri Geliyor FOTOĞRAF VE ARŞİV SORUMLUSU: ASKER GÖÇMENOĞLU İLETİŞİM: Abdülhakhamit Cd. No:21 34437 Taksim/İstanbul Tel: (0212) 311 8093 Faks: (0212) 311 8092 www.bedas.com.tr www.facebook.com/bedaskurumsal https://twitter.com/bedaskurumsal www.linkedin.com/company/bedas https://twitter.com/bedasdestek YAYIN YÖNETİM BEDAŞ, Personel ve Operasyon Verimliliği için Mobil Dönüşüm Politikası’nı Devreye Aldı “Meslek Liselerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Dersi Verilmeli” MEDYA MÜHENDİSİ REKLAM VE SİNEMA YAPIM SAN. TİC. LTD. ŞTİ. Barbaros mah. Çiğdem Sok. No:1 Ağaoğlu My Ofis K:4/18 Ataşehir/İst. DİREKTÖR: KAYAHAN NACAR YAYIN VE GÖRSEL YÖNETMENİ: BEGÜM SEMERCİ YÖNETİCİ EDİTÖR: TAYİBE ÖNEL EDİTÖR: PINAR AKSEL BASKI: ELMA BASIM Tevfik Bey Mah. Halkalı Cad. No: 162/7 Sefaköy – Küçükçekmece / İst. Tel: (0212) 697 30 30 Fax: (0212) 697 70 70 Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı DAĞTIM: Detay Dağıtım Sıfır Beklenti, Sonsuz Mutluluk YAYIN TÜRÜ: Kurumsal İletişim Dergisi Yerel Süreli, 3 Aylık İLETİŞİM: [email protected] www.medyamuhendisi.com 5 BEDAŞ’TAN HABERLER BEDAŞ, Özel Öğrencilere Sınıflar Yaparak Hayatı Aydınlatıyor BEDAŞ, “Hayatı Aydınlat” adı altında bir dizi kurumsal sosyal sorumluluk projesini hayata geçirecek. Projenin ilk aşamasında Türk Kızılayı, “Association for Coaching Türkiye” Koçluk Derneği ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle İstanbul’un Avrupa Yakası’nda başlangıçta beş okula ilk öğretim çağındaki özel öğrencilere yönelik özel sınıf kuruyor. Projenin devamındaysa sınıf sayısının artırılması hedefleniyor. Özel Sınıfların Öğretmenlerine ve Velilerine Koçluk Hizmeti Verilecek Özel sınıf sayısının artırılmasına ihtiyaç duyulmasından hareketle bir araya gelen proje ortağı kurumlar, sınıflar için gereken şartları belirledi. Öğretmen atamalarının tamamlanmasının ardından sınıflar da teslim edilecek. Projenin önemli bir aşaması da “Association for Coaching Türkiye” koçları tarafından sağlanacak. Atanan öğretmenlere ve velilere gönüllülük esasına dayalı olarak koçluk hizmeti verilecek. Projenin devamında İstanbul’un Avrupa Yakası’nda özel sınıf sayısının artırılması hedefleniyor. İTÜ Mühendislik Öğrencileri BEDAŞ’ı Ağırladı İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) EESTEC Öğrenci Kulübü, 1 Aralık 2015’te Avrupa’nın 28 ülkesinden gelen mühendislik öğrencilerini ağırladı. Etkinliğe katılan CLK Yatırım Enerji A.Ş. Entegre Bilişim Sistemleri Direktörü Serhan Özhan, mühendislik öğrencilerine elektrik üretimi ve dağıtımı hakkında eğitim verdi. 6 Hayatı Aydınlat Konserleriyle Projeye Kaynak Sağlanacak Hayatı Aydınlat Projesi’ne kaynak sağlamak amacıyla BEDAŞ çalışanları Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği eğitimleri alarak sahne alacak ve projeye kaynak sağlamak için iki konser düzenleyecek. Müşerref Akay ve Songül Karlı da sahne alarak Hayatı Aydınlat Projesi’ne destek verecek. Katılımcıların ve sponsorların bağışlarıyla Hayatı Aydınlat Projesi’ne kaynak sağlanması amaçlanıyor. BEDAŞ Çalışanları Hayatı Aydınlat Konserleri için Cemal Reşit Rey’de sahneye çıkacak. Konserler, 1 Haziran Çarşamba ve 2 Haziran Perşembe günlerinde gerçekleştirilecek. BEDAŞ’TAN HABERLER Eranet Smart Grid Plus Projesi“Callia”, AB Tarafından Onaylandı BEDAŞ, Avrupa Birliği ile ortak yürütülen AR-GE projeleri kapsamında TÜBİTAK üzerinden başvurusu yapılan Callia Projesi’ni, dokuz Avrupa ülkesinden 11 farklı firma ile üç yıl birlikte yürütecek. Akıllı Şebekeler konusunda önemli bir pilot çalışma olan Callia; BEDAŞ ile Avrupalı dağıtım şirketleri, araştırma kuruluşları ve üniversiteler arasında bilgi paylaşımı konusunda önemli bir köprü vazifesi görecek. AR-GE Ziyaretleri AR-GE Direktörü İlker Dursun, AR-GE Mühendisi İbrahim Can Taştan, Müşteri Hizmetleri Direktörü Ahmet Nadir Kara ve Ölçü Sistemleri Yöneticisi Ömür Yalçın ile CLK Elektrik Dağıtım şirketlerinden UEDAŞ, ÇEDAŞ ve AKDENİZ EDAŞ’ın ilgili yöneticilerinin bulunduğu heyet, 2015’in Ekim ve Kasım aylarında akıllı şebeke ve akıllı sayaç konuları üzerine en iyi uygulamaları yerinde incelemek üzere çeşitli ülkelere ziyaretler gerçekleştirdi. ASELSAN’la da ortak projeler üzerine görüşen AR-GE Direktörlüğü, 15-16 Aralık 2015 tarihlerinde de, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın düzenlediği, elektrik sektörü özelinde AB Mevzuatı Uyumlaştırma ve İzleme Raporu’nun sonuçlarının ele alınacağı ve uyum seçeneklerinin masaya yatırılacağı çalıştayda da görüşmeler gerçekleştirdi. BEDAŞ AR-GE, “Akıllı Sayaç Çözümleri Çalıştayı”nda Sunum Yaptı Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) ile akıllı sayaçlarda dünya çapında 10 milyonun üzerinde kullanım sayısına sahip Prime Alliance tarafından “Akıllı Sayaç Çözümleri Çalıştayı” Ankara’da,11 Aralık 2015 Cuma günü gerçekleşti. Çalıştayda, CLK Enerji ve BEDAŞ adına Akıllı Sayaçlar konusundaki pilot proje, çalışmalar ve yaklaşımın anlatıldığı bir sunum gerçekleştirildi. İsveç Heyeti BEDAŞ’ta İsveç Başkonsolosu Jens Odlander ve İsveç enerji sektöründeki on firmadan toplam 20 delege, BEDAŞ’ı ziyaret etti. BEDAŞ’ı tanıtan sunum ve toplantının ardından SCADA odası ziyaret edildi. 7 BEDAŞ’TAN HABERLER SEDAŞ Yöneticilerinden BEDAŞ Genel Müdürü Mehmet İslamoğlu’na Ziyaret SEDAŞ İşletme Bakım Grup Müdürü Burhan Ak, Lojistik&Planlama ve Satın Alma Grup Müdürü Baran Ertuğrul, Kurumsal İletişim Müdürü Ayhan Erkovan ile Bakım Yönetimi Müdürü Mehmet Reşat Karaman, BEDAŞ Genel Müdürü Mehmet İslamoğlu’na makamında nezaket ziyaretinde bulundu. BEDAŞ Genel Müdürü İslamoğlu ile dağıtım faaliyetlerine ilişkin görüş ve bilgi alışverişinde bulunan SEDAŞ yöneticileri, daha sonra CLK Enerji Kurumsal İletişim Direktörü Melis Kobal ve Kurumsal İletişim Müdürü Burcu Atasoy’la görüşmeler gerçekleştirdi. 1242 Personel Sadece Şebeke Hizmetleri İçin 7/24 Sahada BEDAŞ, kış ayında 1242 saha personeliyle İstanbul Avrupa Yakası’nın 22 ayrı bölgesinde şebeke hizmetlerini 7/24 çalışma prensibine göre sürdürdü. Sektörde bir ilk olan BEDAŞ Destek Twitter hesabıyla da taleplere 7 gün 24 saat dönüş yapıldı. Olumsuz hava koşullarının devam ettiği süre boyunca bölgeyi etkileyen arıza sayısını ve kesinti sürelerini azaltmak için rutin uygulamaların dışında tedbirler alındı. ELDER İletişim Toplantısı BEDAŞ’ta Yapıldı ELDER mart ayı iletişim toplantısı, BEDAŞ ev sahipliğinde 25 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirildi. Toplantıya elektrik dağıtım şirketlerinin kurumsal iletişim yöneticileri katıldı. Toplantıda elektrik dağıtım sektörüne dair çözümler, yatırım ve bakım onarım haberlerinin paylaşılması, sosyal sorumluluk projeleri, iletişim kanallarının etkin kullanımı konusunda görüş ve öneriler dile getirildi. 8 BEDAŞ’TAN HABERLER BEDAŞ, Esenyurt’a 9,5 Milyon TL’lik Yatırım Planlıyor Esenyurt ilçesindeki sorunları masaya yatırmak için çeşitli heyetlerle görüşen BEDAŞ, 10 Şubat Çarşamba günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Halkla İlişkiler Müdürlüğü Muhtarlar Şefliği’nin ev sahipliğinde Esenyurt Muhtarlarıyla bir araya gelerek bölgeye ilişkin çözümleri konuştu. BEDAŞ, ilçedeki elektrik dağıtım hizmetlerini iyileştirmek için 2016 yılı içerisinde 9,5 milyon lira tutarında 31 adet elektrik tesis projesi yürütmeyi planlıyor. BEDAŞ, Avcılar’a 10,4 Milyon TL’lik Yatırım Planlıyor BEDAŞ, 17 Şubat Çarşamba günü Avcılar Belediyesi Muhtarlar Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde Avcılar muhtarlarıyla bir araya geldi. BEDAŞ, ilçede 10,4 milyon lira tutarında 14 adet elektrik tesis projesi yürütmeyi planlıyor. Şişli İlçesi Muhtarlarıyla İstişare Toplantısı Yapıldı BEDAŞ, Şişli ilçesi muhtarlarıyla 18 Şubat ve 4 Mart tarihlerinde iki kez bir araya geldi. Toplantılarda muhtarlarımıza sunulacak olan yeni hizmetler ve çözüm çalışmaları anlatıldı. Mahalle muhtarları, sıkıntılarını dile getirirlerken BEDAŞ’la ilgili sorunlarından da bahsederek, çözüm için destek beklediklerini ifade etti. BEDAŞ Arıköy Sitesi’ni Ziyaret Etti BEDAŞ, 29 Şubat Pazartesi günü Uskumruköy’de bulunan Arıköy Sitesi yönetimiyle toplantı gerçekleştirdi. Sitede toplantı ardından saha incelemesi de yapılarak çözüm üretilmesi sağlandı. 9 BEDAŞ’TAN HABERLER BEDAŞ’ta Üsküdar Üniversitesi Öğrencilerine İSG Eğitimi BEDAŞ, teknik ve meslek liseleri ile üniversitelerin ilgili bölümleri için yerinde eğitimi destekleyen sosyal sorumluluk yaklaşımıyla çalışmalarına devam ediyor. 1 Mart 2016 tarihinde BEDAŞ Eğitim Merkezi’nde Üsküdar Üniversitesi öğrencilerine İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimi verildi. Eğitime Yrd. Doç. Dr. Esin Tümer eşliğinde Üsküdar Üniversitesi İSG Bölümü üçüncü sınıf öğrencileri katıldı. Gün boyu süren eğitimde İş Güvenliği Uzmanı ve Eğitmen Ozan Bozlak, öğrencilere BEDAŞ’ta İSG yapılanmasını, Oryantasyon Eğitimini, Teknik Eğitim ile BEDAŞ’ta uygulanan İSG sistemini anlattı. Üsküdar Üniversitesi öğrencileri, “Yüksek Gerilim” dersindeki bilgilerini uygulamalı olarak pekiştirme fırsatı buldu. BEDAŞ, Destek Hesabıyla 7/24 Twitter’da Elektrik dağıtımı sektöründe, tüketici deneyimini sosyal medyada yeniden şekillendirmeyi hedefleyen BEDAŞ, sektörde bir ilke imza atarak Kasım ayında Twitter Destek hesabı açtı. BEDAŞ Twitter Destek hesabı, İstanbul’un Avrupa Yakası’ndaki elektrik abonelerinin taleplerini ve sorularını 7/24 anlık olarak yanıtlıyor. Tüketiciler elektrik dağıtım hizmetlerine yönelik soru ve görüşlerini Twitter’daki @BEDASDestek hesabına da iletebilecekler. Facebook, Twitter ve LinkedIn’deki kurumsal hesapların linkleri: www.facebook.com/bedaskurumsal www.twitter.com/bedaskurumsal www.linkedin.com/company/bedas bedas.com.tr’de Tek Tıkla Bilgiye Ulaşım Hedeflendi Kurumsal internet sitesini hem tasarım hem de içerik anlamında yenileyen BEDAŞ, anlık bilgi ve hızlı erişim deneyimini hedefliyor. Başvuru süreçlerini de kolay anlaşılabilir infografiklerle sunan bedas. com.tr, görme engellilere özel olarak tasarlanmış bir ara yüze de sahip. Görme engelli ziyaretçilerin de rahat kullanımını sağlamak amacıyla metinleri sesli okuyan yazılımlarla da uyumlu çalışıyor. 10 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ BEDAŞ “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”nda Dört Ayda Bin Kişiye Eğitim BEDAŞ, Bakırköy’de bin metrekarelik “Sahadan Önce Eğitim Parkuru” kurdu. Dört ayda bin kişi uygulamalı eğitim aldı. Çalışanlar sahada yapacakları tüm işlemleri önce burada gerçekleştiriyor. Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ) İstanbul Avrupa Yakası’na verdiği hizmette kaliteyi yeni eğitim parkuruyla artırıyor. Bakırköy’de oluşturulan “Sahadan Önce Eğitim Parkuru” ile karşılaşılabilecek sorunlar önce burada çözüm buluyor. BEDAŞ ekipleri Bakırköy İşletme Müdürlüğü’nde bin metrekarelik alanda üç gün boyunca uygulamalı teknik eğitim alıyor. BEDAŞ Genel Müdürü Mehmet İslamoğlu’na göre eğitimlerin uygulamalı olması sayesinde çalışanlar soruyor, araştırıyor, aktarıyor ve yeni fikirlerle sisteme katkıda bulunuyor. 12 İslamoğlu: Parkurumuz Teoriği Pratiğe Döküyor BEDAŞ Genel Müdürü Mehmet İslamoğlu, parkurun teknolojik yenilikler takip edilerek oluşturulduğunu vurgularken, teknisyenlerin burada teoriyi pratiğe dönüştürdüğünü söylüyor. İslamoğlu, eğitim parkurunun özelliklerini şöyle sıralıyor: “Parkur içerisinde, dağıtım şebekesinde yer alan tüm ekipmanlar var. Bunlar arasında kesiciler, ayırıcılar, modüler hücreler, alçak gerilim panoları, yüksek gerilim trafoları, havai hat direkleri İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ gibi birçok teçhizat yer alıyor. Dört sayaç laboratuvarı ve teorik eğitim amacıyla kullanılmak üzere iki adet 40 kişilik dersliklerimiz mevcut.” Hedef: Kaliteli İş Gücü, Maksimum Güvenlik Çalışanlarına öncelikle iş güvenliği konusunda önemli kazanımlar sağlamayı hedefleyen BEDAŞ, profesyonelleşen kadrosu sayesinde kaliteli ve yüksek verimli iş gücüne kavuştu. Düzenlenen eğitimlerin sonuçları incelendiğinde iş kazalarında ciddi oranda düşüş ve saha sorunları çözümlerinde hız gözleniyor. Eğitimler aracılığıyla çalışanlarında farkındalık yaratmayı ve deneyimlerini geleceğe aktarmayı planlayan BEDAŞ, “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”yla yeni fikirlerle sisteme katkıda bulunan tam donanımlı ekip oluşturmayı amaçlıyor. Dört Ayda Bin Çalışana Eğitim Verildi BEDAŞ Teknik Eğitmeni Ozan Bozlak, eğitim parkurunda şu ana kadar bin kişiye eğitim verdiklerini anlatıyor: “Kurulan eğitim parkuruyla kısa zamanda büyük başarı sağladık. Şu ana kadar manevra, havai hat, açma kesme eğitimleri verildi. Hedefimiz tüm teknisyen ve teknikerlerin eğitim alması. Çalışanlarımızın sahada karşılaşacakları olası arızalarda deneyim kazanmaları için oluşturulan eğitim merkeziyle iş güvenliğinde artış sağlanmış olup yapılan işin kalitesi artmıştır.” Eğitim parkurlarının örneklerine göre çok daha gelişmiş olduğunu kaydeden Bozlak, “Eğitim parkurumuz BEDAŞ vizyonuyla oluşturuldu. Alanın genişliği, malzeme çeşitliliği ve gerçeğe yakınlığıyla uygulanabilirliği açısından diğer örneklerden çok daha önde bir parkura sahibiz. Amacımız çalışanlarımızın her gün defalarca uygulayacakları işlemleri eğitim parkurumuzda yakından öğrenmelerini sağlayarak olası iş kazalarını sıfıra indirmektir.” dedi. Kemerburgaz AOB Teknisyeni Mehmet Tayfur Sevindik: Şirketimizde daha önce eğitim salonlarında teorik olarak aldığımız eğitimleri burada pekiştirme fırsatı bulduk. Hemen hemen sahada karşılaştığımız tüm ekipmanlar eğitim parkurunda yer alıyor. Uygun zamanlarımızda eğitmenler gözetiminde ekipmanları test etme fırsatı buluyoruz. Bu da bizim el becelerimizi artırmamızı sağlıyor. Ufak ayrıntıların arızaların nasıl önüne geçebileceğini anlattılar. Teknik aletlerin en verimli şekilde nasıl kullanıldığını, orta gerilimde sıkı bağ tekniklerini ve nasıl yapılacağı öğrendik. Büyükçekmece AOB Teknisyeni Serkan Yıldırım: Burada eğitim parkurunun olması çok iyi oldu. Tecrübelerimizi yeni başlayan arkadaşlara aktarma fırsatı buluyoruz. Aynı zamanda kendimizi geliştiriyoruz. Alınan eğitimlerle İstanbul Avrupa Yakası’nda yaşayan insanlara daha kaliteli ve güvenli elektrik dağıtım hizmeti sağladığımıza inanıyorum. Hadımköy AOB Teknisyeni Ömer Başkal: “Sahadan Önce Eğitim Parkuru”nda Teknik Eğitmen Çağlar Bağ’ın gözetiminde bilgilerimi tazeledim. Yeni tip klemens olsun, iş güvenliği olsun birçok konuda uygulamalı olarak eğitim alma fırsatı buluyoruz. Eğitim parkurunda görerek ve uygulayarak aldığımız eğitimlerle eksiklerimizin farkına varıyoruz. Alınan eğitimler sonrası olası arızalarda daha hızlı ve kaliteli iş ortaya çıkacağına inanıyorum. 13 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Elektrik Dağıtım Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi Düzenlendi Elektrik Dağıtım Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi “Dağıtımda Yeni Yaklaşımlar” başlığı temasıyla 24-25 Şubat 2016 tarihlerinde Rixos Sungate Hotel’de Antalya’da gerçekleştirildi. Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) alt kuruluşu olan Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği’nin (ISSA) işbirliğiyle düzenlenen kongreye, TEDAŞ yetkilileri, elektrik dağıtım sektörünün yöneticileri, iş sağlığı ve güvenliği uzmanları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri katıldı. 287 kişinin katıldığı İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin açılış konuşmalarında elektrik dağıtım sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin önemine, ark risklerine karşı korunma önlemleriyle enerji altında çalışma konusunun Türkiye’de yeni ve gelişmekte olduğuna, bu kongre vesilesiyle bu konuların çoğu yabancı uzmanın katkısıyla ele alınacağına vurgu yapıldı. Kongrede birinci gün, “Yüklenici İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Yönetimi” ile ilgili uluslararası iyi uygulamalar, elektrik ark riski, etkileri, ark hesabı, kaynağında önlemler ve arkla ilgili kişisel koruyucu donanımlar; ikinci gün ise dünyada enerji altında çalışma, Avrupa’da ilgili mevzuat ve standartlar, mesleki eğitim, Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD’de dağıtım 14 sektöründe enerji altında yapılan çalışmalar ve bu çalışmalarda kullanılan güvenlik ekipmanları ve kişisel koruyucu donanımlar (KKD) konuları ele alındı. Ayrıca ikinci günün sonunda düzenlenen interaktif oturumda enerji altında çalışmanın Türkiye’de uygulanabilirliği değerlendirildi. “İnsanlar Liderleri Takip Eder” Yabancı katılımcılar arasında yer alan Uniper Technologies şirketinin Güvenlik, Sağlık ve Çevre Bölümü’nün Direktörü Dr. Harald Wachsmuth “Yüklenici firmalarda İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetimi” ile ilgili bir sunum yaptı. Wachsmuth yaptığı sunumda şunları söyledi: “Kendi çalışanımız ya da alt yüklenici olsun, bizimle çalışan herkese aynı şekilde yaklaşıyoruz. İş sağlığı ve güvenliğini genel bir politika olarak uyguluyoruz. Bir projeyi alırken bütçe, zaman, sağlık ve güvenlik hepimizin göz önünde bulundurması gereken konular. Bir alt yükleniciyle anlaşmadan önce riski değerlendiriyoruz. Ardından alt yüklenicinin kapasitesinin değerlendirilmesi süreci geliyor. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Kontrat sürecinde de iş sağlığı ve güvenliği konusunda önce biz liderlik gösteriyoruz. Etkili roller ve sorumlulukların belirlenmesi ardından güvenlik risklerinin yönetilmesini sağlıyoruz. Alt yüklenicilerle çalışırken kategorizasyon yapıyoruz. Bunu satın alma departmanı yürütüyor. Risk değerlendirme sürecinde bu belirleniyor. Örneğin istatistikî olarak 50 MW için bir ölümlü kaza oranı göz önünde bulundurursak 11 bin MW’lik santral inşaatında 20 ölümlü kaza oranı bizim için kabul edilemez. Bu nedenle de çalışanlarımızın direktiflerini uyguladığı süreç yöneticisinin iş sağlığı ve güvenliği politikamızı özümsemiş olmasını önemsiyoruz. İnsanlar liderleri takip eder, liderin nasıl davrandığı önemli. İş sağlığı ve güvenliğini sekteye uğratan önemli bir konu da çalışanların kendi ellerine uygun alet üretmeleri. Solakların kendi ellerine uygun ürettiği aletler örnek olarak gösterilebilir. Çalışanların kendi ürettiği aletlere de asla izin vermiyoruz ve toplatıyoruz.” “Planlı İş Sağlığı ve Güvenliği Teftişleri Yapılacak” İş Teftiş Ankara Grup Başkan Yardımcısı İş Başmüfettişi Ergün Göktaş “2016 Yılı Programlı İSG Teftişleri” başlıklı sunumunda şunları söyledi: İş Teftiş Kurulu 2012 yılından itibaren proaktif önleyici tedbir yöntemine geçti. Geçmiş yıllara ait istatistikler, mevzuatlar masaya yatırılıyor. İhtiyaç duyulursa sektörel bazda pilot denetimler yapılıyor. Bu sene elektrik dağıtım sektöründe de planlı iş sağlığı ve güvenliği teftişleri yapılacak. Denetim sırasında İSG organizasyonundan başlamak üzere, risk bazlı programlı teftişler yapacağız. Örneğin yapı sektöründe yüksekten düşme, istatistiklerde ön sırada geliyor. Elektrik dağıtımında da bu şekilde risk odaklı denetim yapılacak. Sadece problemli noktayı bulup cezayı verip gitmek hedefimiz değil. Sürdürülebilir iyileşmeyi hedefliyoruz. İlk olarak sahada iş sağlığı ve güvenliği yönünden eksik tespit edersek tutanak tutup düzelmesi için süre tanıyacağız. Hayati tehlike durumunda ise durdurma işlemi yapılacak. Mart ayının başında 5-6 dağıtım şirketine denetim sürecine başlayacağız. İlk ele alacağımız konu aşağıdaki beş madde içinde İSG organizasyonu olacak. Belirlenen öncelikli iş kazası riskleri: 1. Elektrik akımına maruz kalma 2. Yangın ve patlama 3. Yüksekten düşme 4. Yeraltı kablo çalışmalarında göçük 5. İSG Organizasyonu Almanya 2017 Yılında “Önleme Kültürü” Kampanyası Başlatıyor Kongrede konuşma yapan BG ETEM İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürü Jens Jühling, Almanya’da iş sağlığı ve güvenliği konusunda farkındalığı artırmaya yönelik önemli bir kampanyanın 2017 yılında başlatılacağını duyurdu. “Önleme Kültürü” adlı kampanya, değerlerde ve kültürde değişikliğin uzun yıllar sonunda kalıcı hale gelmesinden hareketle 2027 yılına kadar sürecek. Alman Sosyal Kaza Sigortası (DGUV) ve üye kuruluşlarının işbirliğiyle hem kamu kurumlarına hem de özel sektöre yönelik olarak başlatılacak kampanya; güvenlik ve sağlığı, kurumların ve bireylerin tüm aksiyonlarında ilk düşünülmesi gereken kriter olarak oturtmayı hedefliyor. Bu nedenle kampanya; değerler, değer sistemleri ve kültürde kalıcı değişikliği yaratmak için 10 yıl boyunca yürürlükte kalacak. Kongrede aynı zamanda panelist olarak da yer alan Jühling, elektrik çarpmaları ve ark kazalarından korunmak için önemli birkaç prensibin akıldan çıkarılmaması gerektiğini vurguladı. Jühling, “Günümüzde güvenlik konusunda yaşanan olaylar hakkında bilgi veriyoruz ancak davranış tedbirleri hakkında hiç konuşmuyoruz. Sadece Almanya’da değil, bu konu dünyanın her yerinde önemli bir husus” dedi. Jühling, sözlerine şöyle devam etti: “G7 ülkeleri, büyük sanayi ülkeleri bir araya geldi ve iş kazalarına savaş açtı çünkü ölümle sonuçlanan iş kazaları kabul edilemez. Hiçbir yerde ölümle sonuçlanan kaza olmasın. Hedefimiz bu olmalı. Vizyonumuz bu olmalı” şeklinde konuştu. “Yasada Eksik Yok, Sorun Uygulamada” ELDER Genel Sekreteri Uğur Yüksel yaptığı konuşmada, iş sağlığı ve güvenliğiyle insan kaynakları ve eğitim konularına öncelik verdiklerini belirtti. Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda iş kazalarıyla ilgili çok kötü tecrübeler yaşadığına işaret eden Yüksel, “Bu konuda istatistiklerimizin iyi olmadığı da bir gerçek. İncelediğimizde yasal düzenlemeler Avrupa Birliği ve gelişmiş ülkelerden farkımız yok. Sorun uygulamada. Sorun insan faktöründe” dedi. 15 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ Şebekede Çalışana Sağlık ve Kilo Kriteri Geliyor Elektrik dağıtım sektöründe çalışanlar için mesleki kriterler getirilecek. İşe uygun personel seçimi bilimsel, tıbbi ve psikolojik yöntemlerle belirlenecek. Yeni çalışmayla elektrik dağıtım sektöründe çalışan personele, boy, kilo, refleks, işitme, yaş gibi sınırlar getirilecek. Elektrik dağıtım sektöründe elektrik direklerine tırmanacak, hat arızalarını giderecek, bakım onarım yapacak elemanların belirli fiziki ve psikolojik standartları taşıması gerekecek. Duyma kaybı ve görme kusuru bulunan, boy kitle endeksi belirli bir seviyenin üzerinde olan, psiko-motor özellikleri yetersiz kişiler bu işlerde çalıştırılamayacak. Düzenlemeye dair ilk bilgiler Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği (ISSA) işbirliğiyle Antalya’da düzenlenen Elektrik Dağıtım Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin açılışında Türkiye Elektrik Dağıtım A. Ş. (TEDAŞ) tarafından dile getirildi. “En Önemli Değer İnsan Canı” TEDAŞ’ın, elektrik dağıtımının özelleştirilmesinden sonra misyon ve kabuk değiştirdiğinin de vurgulandığı kongrede, yeni misyonun en önemli ayaklarından birini eğitimin oluşturduğu ifade edildi. Kongrede, son yıllarda hem sahadaki hem de diğer personele yönelik eğitimlerde iş güvenliğine ciddi önem verildiğinin ve en önemli değerin insan canı olduğunun sürekli olarak altı çizildi. İşe Uygun Eleman Çalıştırılacak TEDAŞ, insan ve iş güvenliği malzemesi konularında ELDER işbirliğiyle özel bir çalışma başlattı. Başarı için işe uygun kişinin seçilmesinin gerekliliğinden hareketle beş büyük eğitim merkezinin üçünde işgücü ölçme ve değerlendirme merkezi kuruluyor. Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) ve ELDER’le elektrik dağıtımındaki iş süreçlerini belirleyen TEDAŞ, her işe uygun insan portföyünü de oluşturacak. İşe uygun insanın seçimi bilimsel, tıbbi ve psikolojik yöntemlerle 16 belirlenecek. Eğitime katılan kişi eğer psikolojik ve fiziki özellikleri uygunsa o işte çalışmaya devam edecek. Uygun değilse başka bir alanda değerlendirilecek. Kilo Vermeyen Başka Birime Özellikle elektrik dağıtım şebekelerinin bakım onarımı için sahada çalışan personelin belirli fiziki özellikleri taşıması gerekecek. Örneğin belirli bir kilonun üzerindeki çalışan veya görme ve duyma konusunda eksiklikleri bulunan işçi belirli noktalarda çalıştırılamayacak. Bu kritere uymayan mevcut çalışanlar ise başka birime kaydırılabilecek. Uygulama takvimi EDAŞ’larla yapılacak ortak çalışmalarla daha sonra belirlenecek. Belli bir geçiş sürecine ihtiyaç duyulabileceği de öngörülüyor. 48 Bin Çalışandan 30 Bini Etkilenecek Futbol kulüplerinin transfer edeceği oyuncuyu check-up’tan geçirmesi örneğinden hareketle, riski en yüksek sektörlerden biri olan elektrik dağıtımında da belli kriterlerle çalışılması gerekecek. Elektrik şebekesinin hava şartlarına açık, karda, fırtınada çalışmayı gerektiren yapısı nedeniyle tedbir alınması zaruri oldu. İş Güvenliği Malzemesine Standart TEDAŞ, elektrik dağıtım sektöründe kullanılan iş güvenliği malzemelerinin kalite ve standartlarıyla ilgili bir projeyi de hayata geçirecek. Şirketlerin iş güvenliği malzemeleri alırken kaliteye gösterdikleri özenin yanı sıra bir standardı da olacak. Bu standardın belirli periyotlarla takibi yapılacak. Standardı belli bir iş eldiveni, belli bir süre kullanıldıktan sonra aynı standardı koruyup korumadığı kurulan test laboratuvarında denetlenecek. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İSG Kongresi Sonuç Bildirgesi 24-25 Şubat 2016 tarihlerinde gerçekleştirilen İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin sonunda aşağıda sunulan “Kongre Sonuç Bildirgesi” katılımcılarla paylaşıldı. 1. Elektrik dağıtım sektöründe uluslararası standartlar baz alınarak ark hesapları yapılmalı, ark hesapları yapılırken alçak gerilim (AG) yüksek gerilim (YG) ayrımı yapılmamalıdır, özellikle AG’de ark riskinin daha yüksek olduğu unutulmamalıdır. 2. Arkla ilgili risk kontrol önlemleri belirlenirken kişisel koruyucu donanımlar (ark elbisesi, ark başlığı, ark eldiveni vb.) en son önlem olarak düşünülmeli, öncesinde kaynağında arka karşı önlemler dizayn aşamasında düşünülmelidir. 3. Arkla ilgili kişisel koruyucu donanımlar (ark elbisesi, ark başlığı, ark eldiveni vb.) temin edilirken uluslararası IEC ve EN normları dikkate alınmalı, bu standartlara uygun bitmiş ürün sertifikası alınmalı ve ilgili standartlarda belirtilen akredite test kuruluşlarında test edilmiş KKD’ler alınmalıdır. 4. Dağıtım sektöründe enerji altında çalışma konusunda bu kongre çok önemli bir adım olup bundan sonraki süreçte konuyla ilgili daha detaylı ve kapsamlı teknik çalıştaylar ve saha çalışmaları gerçekleştirilmeli, çalışma grupları oluşturulmalıdır. İyi planlanmamış bir geçiş sürecinin ölümlü kazalara sebebiyet verebileceği unutulmamalıdır. 5. Enerji altında çalışma konusunda acele edilmemeli, bir master plan dâhilinde süreç yürütülmeli, kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenerek ilerlenmelidir. 6. Master plan hazırlanırken tüm paydaşların (TEDAŞ, ELDER, EPDK) katılımı sağlanmalı. 7. Enerji altında çalışma ile ilgili teknik fizibilite çalışmalarına öncelik verilmeli, YG/AG havai hat, YG/ AG yeraltı, kabin içi-trafo merkezinde, SDK’da, kofre ve sayaçta çalışmalarla ilgili ayrı ayrı teknik fizibilite çalışmaları yapılmalı, her bir çalışma için gerekli güvenlik ekipmanları ve KKD’ler belirlenmelidir. 8. Teknik fizibilite çalışmaları yapılırken Türkiye dağıtım sektörünün gerçekleri, şebekenin fiili durumu ve şebeke ile ilgili sorunlar dikkate alınmalıdır. 9. Enerji altında çalışma konusunda insan faktörü ihmal edilmemeli, Türkiye’deki mevcut çalışan profili, güvenlik donanımı ve KKD kullanmama alışkanlığı ve risk algısının düşük olması gibi konular ayrıntılı bir şekilde irdelenmeli ve bu hususların nasıl düzeltileceğine dönük somut programlar oluşturulmalıdır. İnsan faktörü ile ilgili çalışmalara endüstriyel psikologların da katılımı sağlanmalı. 10. Fizibilite çalışmalarının olumlu sonuçlanması halinde enerji altında çalışmaya geçmeden önce kapsamlı bir risk değerlendirmesi yapılmalı ve gerekli aksiyonlar alınarak pilot uygulamalar gerçekleştirilmeli. Pilot uygulamaların başarılı olması halinde uygulamaya geçilmeli. 11. Enerji altında çalışma ile ilgili detaylı mevzuat oluşturulmalı ve uluslararası standartlar harmonize standart haline getirilmeli. 12. Dağıtım şebekesi ile ilgili tip proje hazırlayan teknik ekip enerji altında çalışma konusunda kapsamlı eğitim almalı ve şebekenin enerji altında çalışmaya uygun bir şekilde tesis edilmesi sağlanmalı. 13. Enerji altında çalışmada kullanılacak güvenlik ekipmanları ve KKD’lerin periyodik test ve kontrollerini yapacak bağımsız kuruluşlarla ilgili gerekli düzenlemeler yapılmalı. 14. Yüklenici/taşeron faaliyetlerinin İş sağlığı ve güvenliği (İSG) açısından etkin bir şekilde yönetilmesi için; • Yüklenici firma çalışanları ile kendi çalışanlarımız arasında herhangi bir ayırım yapılmamalı, kendi çalışanlarımız gibi görülmeli, • Şirket üst yönetimi yüklenici İSG yönetimi konusunda adanmışlık derecesinde kararlılığını göstermeli, • İhale aşamasından önce yükleniciye verilecek iş veya proje ile ilgili risk değerlendirme yapılmalı, • Yüklenici firmadan istenecek İSG yükümlülükleri spesifik olarak belirlenmeli ve yüklenici firmalara anlaşılır bir şekilde anlatılmalı, • İSG şartnamesi iş sözleşmesinin bir parçası olmalı, • Teklif değerlendirme aşamasında firmaların hazırlamış oldukları İSG planları değerlendirilmeli, • Yüklenici firmalardaki İSG farkındalığını artırmak için iş sahibi firmalar yoğun çaba ve gayret göstermeli, yüklenici firmalara sahada istenen İSG önlemleri ve iyi uygulamalar sahada gösterilmeli, İSG anlayışının oturması zaman alacağından iş sahibi firma sabır ve kararlılıkla yüklenici firmaya İSG yükümlülüklerini uygulatmalı, • Yüklenici firmaların sahası sistematik olarak denetlenmeli, görülen uygunsuzluklar için yaptırım uygulanmalı, iyi uygulamalar için de ödül mekanizması oluşturulmalı, • Yüklenici firmaları sadece iş güvenliği uzmanları değil operasyon veya iş birimleri de sistematik olarak denetlemeli, operasyon/iş birimi yöneticisi, mühendisi veya teknikeri sahaya çıktığında İSG açısından rol model olmalı ve İSG’yi işlerinin bir parçası olarak görmeliler. • Daha sonra kullanılmak üzere iş tamamlandıktan sonra firmaların İSG performansları değerlendirilmeli ve kayıt altına alınmalı. 17 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ “Meslek Liselerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Dersi Verilmeli” “İş sağlığı ve güvenliği kültürü, yarının çalışanları olacak öğrencilere benimsetilirse özellikle sanayi alanındaki iş kazaları ve meslek hastalıkları şüphesiz azalacak.” İş Teftiş Ankara Grup Başkan Yardımcısı İş Başmüfettişi Ergün Göktaş’la iş teftişini, iş sağlığı ve güvenliğinin önemini ve Elektrik Dağıtım Projesi’ni konuştuk. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı hakkında kısaca bize bilgi verebilir misiniz? İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, 13.12.1950 tarihli ve 5690 sayılı Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki 81 numaralı Milletlerarası Çalışma Sözleşmesinin Onanmasına Dair Kanun’a dayandırılarak kurulmuştur. Kısaca iş yerlerinde, çalışma şartları, çalışma ortamı, çalışma ilişkileri, iş kazaları, meslek hastalıkları, kayıt dışılık, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik ihlaller ve benzeri risk kriterlerine dayanarak iş yerlerinde mevzuatın uygulanıp uygulanmadığını denetleyen, çalışma koşullarını iyileştirmeyi amaçlayan bir kurum. İş teftişi ne demektir? İş teftişi, genel olarak çalışma hayatıyla ilgili mevzuatın uygulanmasının devlet tarafından izlenmesi, denetlenmesi ve teftişini ifade eder. Özel olarak ise İş teftişi; çalışma süreleri, ücretler, iş sağlığı ve güvenliği, işçilerin refahı, kayıt dışılık, işsizlik, istihdam ve işgücü piyasası uygulamaları gibi çalışma şartlarına ilişkin tüm mevzuat hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili olarak araştırma, inceleme ve denetlemeyi de kapsayan ve devlet adına gerçekleştirilen teftiş faaliyetlerini ifade eder. İş müfettişlerinin görevleri nelerdir? İş Müfettişliği en dar tanımıyla, iş hayatının izlenmesi, denetlenmesi ve teftişiyle ödevli meslek grubudur. İş denetimi yetkisini, devletin tüzel kişiliğinden alır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Devletin Yetkisi” başlıklı 91/1. maddesinde “Devlet çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını izler, denetler ve teftiş eder” hükmü yer alıyor. Dolayısıyla iş hayatının denetim ve teftişi, devlete ait bir ödev ve yetkidir. Toplumu yakından ilgilendiren iş mevzuatının noksansız uygulanıp uygulanmadığının denetimi kamu düzeniyle ilgili olduğundan, bu görev bütün ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de devlete ait bulunuyor. Devlet tüzel kişiliğinin uhdesinde bulunan iş hayatının denetim ve teftişi yine İş Kanunu’nun 91/1. maddesinde yer alan “Bu ödev Çalışma ve 18 Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı ihtiyaca yetecek sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişlerince yapılır” hükmüyle iş müfettişlerine devredilmiştir. İş denetiminin bir diğer özelliğiyse dayanağını Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından onaylanan uluslararası bir sözleşmeden alan tek teftiş örgütlenmesi olması. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 11.07.1947 tarihli ve 81 numaralı Sanayi ve Ticarette İş Denetimi Sözleşmesi, iş denetiminin uluslararası dayanağını oluşturuyor. Türkiye, 13.12.1950 tarih ve 5690 sayılı yasayla bu sözleşmeyi onaylayarak yükümlülük altına girdi. 81 sayılı ILO Sözleşmesi’nin 4. maddesinde “İş teftişinin merkezi bir makamın denetimi altında yapılacağı” belirtilmiş olup, söz konusu hükme uygun olarak İş Teftiş Kurulu merkezde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde ve doğrudan Bakana bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Bu anlamda İş Teftiş Kurulu uluslararası bir sözleşmeden kaynağını alan ilk ve tek teftiş kurulu olup, iş müfettişliği de uluslararası bir meslek statüsünde. İş müfettişliği iş yerlerini, daha sağlıklı ve güvenlikli hale getirebilmek; çalışma sürelerini yasal sınırlara çekebilmek; işçilerin ücret, izin, sosyal güvence gibi haklardan mevzuatın öngördüğü şekilde İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ yararlanmasını sağlamak; kayıt dışılıkla mücadele etmek; iş yerlerinde çalışma barışının kurulmasına katkı sağlamak gibi hedeflere yönelik çalışır. İş müfettişleri, mesleklerini icra ederken iş yeri ve işletmelerin tüm üretim süreçlerine, işin yapılış şekline, kullanılan madde, makina ve cihazlara, çalışma koşullarına ve çalışma ilişkilerine tam olarak hâkim olurlar. İş yerlerinde karşılaştıkları risklerin çeşitliliği ve aralarındaki sebep-sonuç ilişkisi, iş müfettişine olaylara çok yönlü bir bakış açısıyla bakma alışkanlığı kazandırırken, diğer taraftan bu kadar geniş bir yelpazenin belirli alanlarında uzmanlaşma imkânını da sunar. İş müfettişleri, müfettişlik mesleğinin kazandırdığı, yönetim, denetim, iletişim ve koordinasyon becerileriyle kamu sektörü için de iyi birer yönetici adaylarıdır. İşletmelerde yapılan denetimler, teftiş programları neye göre hazırlanır? İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın teftiş politikası nedir? İş Teftiş Kurulu Başkanlığı teftiş programlarını program dışı ve programlı teftişler olarak hazırlar. Program dışı teftişler ALO 170, BİMER vb. iletişim kanalları vasıtasıyla Bakanlığımıza iletilen şikayet, ihbarlardan İş teftişi ile bağdaşanları kapsamakta, programlı teftişler alan veya sektör bazlı olup söz konusu alan veya sektördeki temel sorunlar tespit edilip o sorunların çözümüne ilişkin teftiş planlamaları yapılmaktadır. Özellikle de iş sağlığı ve güvenliği alanında Maden, Yapı İşleri, Kimya ve Metal sektörlerinde programlı teftişlerimiz sürekli olarak devam etmekte olup diğer sektörlerde güncel sorunlar değerlendirilerek programlı teftişler hazırlanmaktadır. İş teftişinde, “Önlemek insani ve ekonomiktir” anlayışıyla “önleyici teftiş” olarak adlandırılan yeni yöntemde, işverenlere mevzuatın uygulanması konusunda rehberlik yapılarak, işçi ve işverenleri bilgilendirici toplantılar düzenleniyor ve iş mevzuatının uygulanmasına yönelik dokümanlar dağıtılıyor. İş sağlığı ve güvenliği nedir? Amacı nedir? Kısaca, iş yerlerinde çeşitli nedenlerden kaynaklanan sağlığa zarar verebilecek koşullardan korunmak amacıyla yapılan sistemli ve bilimsel çalışmalardır. İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının amacı çalışanları korumak, üretim güvenliğini ve işletme güvenliğini sağlamaktır. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün önemini anlatabilir misiniz? İş sağlığı ve güvenliği kültürü sanayileşmiş tüm ülkelerde iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesinde en önemli unsurdur. Çalışanlar iş yerlerindeki olası tehlikeleri, iş yeri yetkililerine, iş güvenliği uzmanına, iş yeri hekimine ya da yaptırım gücü olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na 19 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ bildirmesi durumunda, sorunların giderilmesi için gerekli önlemlerin alınmasını, kazaların ve meslek hastalıklarının önlenmesini sağlayacaktır. Bunu yapacak olan kişi de iş sağlığı ve güvenliği kültürü almış olan çalışandır. Şayet çalışan bu tehlikelerden haberdar değilse burada bir sorun gizli kalmış demektir. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği kültürünü tüm çalışanlar ilkokul veya meslek eğitimi aşamalarında edinmiş olmalı. Bu nedenle eğitim içeriklerinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili ayrı bir ders verilmesi gerekiyor. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasında iş teftişinin yeri nedir? İş teftişi kapsamında, iş yerlerinde çalışanlar, işverenler ve ilgili taraflarla bir araya geliniyor. Teftiş sürecinde çalışan ve işverenler bilgilendiriliyor; “önleyici teftiş” anlayışı kapsamında rehberlik, danışmanlık ve bilgi aktarımı faaliyetleri yapılıyor. Ayrıca yıl içerisinde uygulanacak programlı teftişler öncesinde sektör temsilcileriyle bir araya gelinerek teftiş modelleri üzerinde bilgiler veriliyor, sektörün sorunları dinlenip tarafların önerileri dikkate alınarak teftiş programları hazırlanıyor. Bunun yanı sıra İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yerleşmesi için ulusal politikalar belirleyerek bu politikalar çerçevesinde programlar hazırlayıp yürütüyor. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşması için Milli Eğitim Bakanlığı’yla ortak bir projeniz var mı? MEB az önce belirttiğimiz gerekçelerle eğitim müfredatlarında iş sağlığı ve güvenliği kültürüne içerik ve zaman olarak yer vermeli. Örneğin meslek eğitimi veren endüstri meslek liselerinde hala ayrı bir ders olarak iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmiyor. Meslek dersleri içerisine gerekli görülen yerlere sıkıştırılmış ancak öğrencilerde farkındalık yaratmayacak nitelikte bir eğitim veriliyor. İş sağlığı ve güvenliği kültürü öğrenciye verilemezse, yarının çalışanı olacak öğrenci çalışma hayatında farklı bir alanda çalıştığında iş güvenliği önlemlerini alacak bilgi ve beceriye sahip olmayabilir. İş sağlığı ve güvenliği kültürü, yarının çalışanları olacak öğrencilere benimsetilirse özellikle sanayi alanındaki iş kazaları ve meslek hastalıkları azalacaktır. Elektrik dağıtım şirketlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Programlı Teftişi hakkında bilgi verebilir misiniz? 2016 yılı boyunca, Bursa’dan Hatay’a, Tekirdağ’dan Artvin’e, İstanbul’dan Antalya’ya kadar yani tüm Türkiye genelinde uygulanacak bir teftiş programı. Elektrik dağıtım şirketlerinde iş sağlığı ve 20 güvenliği yönünden elektrik çarpması sonucu iş kazaları, iş yerinde sektöre bağlı oluşabilecek meslek hastalıklarına karşı yapılması gerekli sağlık gözetimleri, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin organizasyon çalışmaları, çalışanları yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirme, çalışanlara gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini verme yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin denetlenmesi, yangın, acil durum planları, tahliye planları, trafo merkezlerinde meydana gelen arıza bakımı esnasında meydana çıkacak riskler, trafo merkezlerinin periyodik kontrolleri, yanlış manevra sonucu oluşan elektrik çarpması sonucu oluşan riskler, yeterli eğitim alınmadan meydana gelen elektrik çarpması, yüksekten düşme, elektrik arıza bakım onarım işlerinde meydana gelen riskler, hat bakım onarım esnasında ortaya çıkan riskler gibi hususlara bakılacak. Elektrik Dağıtım Projesi’nden bahsedebilir misiniz? Çok tehlikeli sınıfta yer alan elektrik dağıtım sektöründe uzun zamandır bu projenin gerçekleşmesi öneriliyordu. Ancak bu sektördeki çalışma biçiminin ve bu sektördeki yapılanmanın (özeleştirmelerin) devam etmesi nedeniyle proje gecikmeli olarak uygulamaya konuldu. Dağıtım şirketlerinde “elektrik akımına maruz kalma, yangın, patlama, yüksekten düşme veya yeraltı kablo çalışmalarında göçük şeklinde, iş kazalarına sebep olacak iş sağlığı ve güvenliği risklerine karşı yaptıkları; iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu, çalışmaları, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri ve kayıtlarının, teftişi ve incelenmesi,” şeklinde özetlenebilecek bir çalışma sürdürülüyor. Böylece iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği organizasyonunun eksiksiz ve kalıcı hale gelmesi amaçlanıyor. Hala sürdürülmekte olan projeden iyi sonuçlar alınacağını umuyoruz. Bu projenin enerji dağıtımda çalışanlara genel faydaları nelerdir? Elektrik enerjisi dağıtım sektöründe gerçekleştirilen ve iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin iyileştirilmesini sağlayacak bu projede asıl amaç, şüphesiz ki çalışanların daha güvenli şartlarda çalışması ve bu sayede kazaların önüne geçilmesi. Bu projeyle bu sektörde çalışan kişilerin elektrik akımına maruz kalması, yüksekten düşme gibi riskli durumların azaltılması, arıza bakım onarımda meydana gelen arklardan ellerinin yüzlerinin yanmaları şeklindeki kazaların azalması amaçlandı. Bu proje öncelikle çalışanlar için faydalı. Ayrıca bu projenin başarılı olması durumunda diğer enerji dağıtım sektörlerinde de, örneğin doğalgaz, uygulanması düşünülebilir. TEKNOLOJİ Röportaj: Burcu Atasoy BEDAŞ Kurumsal İletişim Müdürü BEDAŞ, Personel ve Operasyon Verimliliği için Mobil Dönüşüm Politikası’nı Devreye Aldı Saha Operasyon Yönetim Sistemi için geliştirilen yazılımla daha önce farklı kişilerin farklı cihazlar kullanarak yaptığı işlemler tek çatı altında toplandı. Böylece bir personel yetkinliklerinin izin verdiği her işi yapabilmeye başladı. Mobil dönüşüm politikasını BEDAŞ Bilgi Teknolojileri Direktörü Emel Tural ile konuştuk. BEDAŞ’ta Mobil Dönüşüm Politikası ile ne amaçlanıyor? Mobil Dönüşüm Politikası yüksek müşteri memnuniyeti ve yüksek verimlilik odaklı üç stratejik hedeften oluşuyor: 1- Öncelikle tüm hizmetlerin mobil cihazlarla güvenli bir ortamda, zaman, mekan ve platform bağımsız bir şekilde tüketicilere ulaştırılması, 2- Sunulan hizmetlerin talebin oluşmasından tüketiciye teslimine kadar her aşamasında görev alan personelin iş süreçlerine katılımının en yüksek verimlilik düzeyiyle sağlanması, 3- İş ortaklarına zaman ve mekan bağımlılığını ortadan kaldıracak araçlar sunulması. İlk aşamada bu hedefleri yakalayabilmek amacıyla sektördeki hızlı değişim gerçeği de gözönünde bulundurularak, değişen koşullara uyum sağlayabilecek, esnek bir alt yapı oluşturuldu. Elektrik dağıtım alanında personel ve operasyon verimliliğine yönelik çalışmalarınız var mı? Saha Operasyon Yönetim Sistemi, bu anlamda önemli çalışmalarımızdan biri. Geliştirilen yazılımla daha önce farklı kişilerin farklı cihazlar kullanarak yaptığı 22 işlemler tek çatı altında toplandı. Böylece bir personel yetkinliklerinin izin verdiği her işi yapabilmeye başladı. (Kesme, Açma, Okuma, İhbar, Satış, Kaçak) Tüm personel anlık olarak GPS koordinatları üzerinden izleniyor. Trafik verilerine göre rota optimizasyonu yapılabiliyor. Çağrı Merkezi’nden gelen bir işlemin bölgedeki yakın ekibe atanması da mümkün hale geldi. Bu sayede örneğin sayacı arızalanan tüketicinin sayacının değiştirilmesi mümkün olan kısa sürede gerçekleştiriliyor ve en kısa sürede enerji verilmesi sağlanabiliyor. EDRIMS Sistemi’nin Zimmet ve Stok modülleri entegrasyonuyla her bir dağıtım elemanının depodan aboneye kadar her adımı tek veri girişiyle izlenebilir duruma geldi. Durum kodu entegrasyonu olarak adlandırılan yapıyla okuma yapan personel okuduğu sayaçta bir uygunsuzluk görürse sisteme girdiği durum kodu neticesinde otomatik olarak Kaçak Ekibi’ne iş emri verebiliyor. Yönetim konsoluyla tüm operasyon, coğrafi verilerle görsel olarak izlenebiliyor. Kaçak Saha Takip Sistemi ise kaçak ekiplerinin sahada çeşitli analizler yapabilmesini sağlayan bir uygulama. Tabletler ve el terminalleri üzerinde çalışıyor. Personel bir abonenin tarife grubuna göre tüketiminin diğer TEKNOLOJİ aboneler ile kıyaslanması, kaçak geçmişi, önceki tüketim verilerinin incelenmesi, herhangi bir uygunsuzluk görülürse ilgili tutanağın tutulması gibi işlemleri sahada online olarak yapabiliyor. EDRIMS Zimmet ve Stok Sistemi entegrasyonuyla kullanılan şirket sayaç ve mühürlerinin gerçekliği sorgulanabilir hale geldi. Saha uygulamalarında IP65 standartlarını sağlayan Panasonic Toughpad FZ-G1 tabletler ve Windows 8 Pro 64 Bit tercih edildi.Tabletlerin online bağlantısı içinse kullanılan APN bağlantısı için 3G altyapısı kullanılıyor. CRM Sistemi gerek mobil uygulamalardan gerekse çağrı merkezi veya işletmelerden gelen taleplerle başlayan iş süreçlerinin diğer sistemler, birimler ve uzmanlar arasındaki koordinasyonunu sağlayarak, sürecin baştan sona yönetmeliklerle belirlenmiş süreler içerisinde sonlandırılabilmesini sağlıyor. Her aşamasında talep ilgilisinin SMS ve e-posta üzerinden bilgilendirilebildiği bir sistem. BEDAŞ’ın iş ortaklarına sunduğu hizmetler neler? Yasal Takip Sistemi ve Dijital Arşiv entegrasyonuyla hukuk büroları mobil cihazlar üzerinden işletmeye gitmeden işlemlerini yapabilir. Abonelik evraklarının dijital kopyalarına ulaşabilir. Online Tedarikçi Portalı’yla BEDAŞ’tan hizmet alan özel tedarikçiler daha önce yazışmalarla yürütülen süreçleri, online işlem merkezinden başlatabilir duruma geldi. Saha Yönetim Sistemi entegrasyonu sayesinde tedarikçinin, örneğin endeks okuma veya açma - kesme gibi tüm talepleri, başka işlemler için lokasyon olarak yakında bulunan personele otomatik olarak atanabiliyor. Böylece ek bir kaynak kullanmadan, işlem hızlı şekilde tamamlanabiliyor. 23 TEKNOLOJİ BEDAŞ “Entegre Bilişim Sistemleri”yle Hızlı ve Güvenli BEDAŞ, Entegre Bilişim Sistemi’yle (EBS) elektrik dağıtım sektöründe hizmet kalitesini artırmayı hedefliyor. BEDAŞ, merkezi Levent’te bulunan EBS Program Ofisi’yle sistemde oluşabilecek sorunlara yenilikçi çözümlerle müdahale etmeyi, proaktif bir şekilde sisteme hâkim olmayı ve iş akışlarını yönetmeyi planlıyor. BEDAŞ, 2013’ün Mayıs ayında yapılan özelleştirme sonrası EBS çalışmalarına hız vermiş, yerli ve yabancı birçok firma katılımıyla yapılan görüşmeler sonrasında EBS Programı’na Hintli WIPRO şirketiyle yola devam etme kararı almıştı. CLK Enerji’de Tek Noktadan Çoklu Yönetim Entegre Bilişim Sistemi; farklı operasyonların tek bir noktadan düzenlenmesini ve kontrol edilmesini esas alıyor. Program kapsamında bütün şebekelerin teknolojik altyapısının yenilenmesi ve ERP, CC&B, MDM, SCADA, Dağıtım Yönetim Sistemi (DMS) gibi uygulamaların kurulması planlanıyor. Türkiye’deki orta ölçekli bir bankanın veri merkezinden daha büyük kapasiteye sahip olan EBS veri merkezi kapsamında altı ay gibi kısa bir sürede gerekli tüm cihazların alımı, veri merkezinin oluşturulması gerçekleştirildi. 2014’ün Eylül ayında çalışmalarına başlanan EBS projesiyle İstanbul Avrupa Yakası’nda dört bölge müdürlüğünde; insan kaynakları süreçleri, coğrafi bilgi sistemleri ve SCADA uygulamalarının web ve mobil uygulamaları pilot olarak hayata geçmişti. 2 Kasım 2015’te ise kurumsal yönetim süreçleri altında finans, muhasebe, yatırım yönetimi, satın alma ve ambar yönetimi modülleri faaliyete geçti. Hedef: EPDK Mevzuatlarına Uygun Şekilde Yüksek Kalitede Hizmet EBS Projesi’yle, CLK Enerji bünyesindeki dört dağıtım, dört perakende şirketinin etkili, verimli dağıtım ve satış operasyonlarına sahip olması; yüksek kalitede elektrik tedariki ve operasyonlarda minimum kayıp kaçak oranının 24 sağlanması; EPDK’nın getirdiği zorunluluklara tam uyumlu şekilde faaliyet göstermesi hedefleniyor. EBS Programı’yla; Müşteri hizmet kalitesi artışı sağlanacak ve enerji kesintilerine hızlı müdahaleyle daha az kesinti süresi sağlanacak. • Daha az kaynakla enerji şebekesini daha etkin yönetme imkânı elde edilecek. • Kurumsal süreçlerin takibi ve güvenliği kayıt altına alınıyor. • Dağıtım ve şebeke yatırımlarının çok daha planlı ve etkin şekilde yapılamasına yönelik altyapı oluşturuluyor. • Finans ve insan kaynakları süreçlerinde iyileştirme kaydediliyor. • Mevcut şebekelerin planlı takibiyle bakım maliyetlerinin düşmesi sağlanıyor. • Yapılan Ar-Ge çalışmalarıyla kesinti sürelerinin ve abone başına birim kesinti sürelerinin azalması için gerekli altyapı kuruluyor. Değer Yaratmak İçin En Büyük Yatırım İnsana ve Teknolojiye... CLK Enerji EBS Program Direktörü Serhan Özhan, “Dağıtım ve perakende şirketleriyle var olduğumuz enerji sektöründe önceliğimiz hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyetine yatırım yaparak grubumuza değer katmak. EBS programını, bu hedeflerimizi gerçekleştirecek en büyük yatırımımız olarak görüyoruz. EBS programıyla; dağıtım ve perakende şirketlerimizin yatırım programlarını, iş verimliliğini artıracak, tüm faaliyet bileşenlerinin izlenebilirliğini sağlayacak, karar alma süreçlerimizi etkinleştirecek ve kesintisiz müşteri memnuniyeti sağlayabileceğiz” şeklinde konuştu. TEKNOLOJİ Emel Tural BEDAŞ Bilgi Teknolojileri Direktörü Buluta Yolculukta 7 Püf Nokta “Buluta Yolculuk” bir değişim yönetimi sürecidir. Şirketinizin teknolojisine, yönetim şekline, iş fonksiyonlarına, organizasyon şemasına ve birçok başka noktasına dokunur. İşte bu yolculukta başarıyı getiren ve işletmelere önerilen yedi yöntem: Şirket Yönetiminin Desteğini Sağlayın Üst düzey yönetimin desteği, ister teknik olsun isterse kültürel, anlamlı değişim yaratılmasında temel öneme sahip. CIO/CTO rolü sürekli olarak evrim geçirirken bugünün teknoloji yöneticileri, hiç olmadığı kadar şirketin değişim yönetimini üstlenmeli. Bu, şirket yönetiminden destek almayı ve kendi ekibinize destek ve yukarıdan koruma sağlamayı da içeriyor. Hedefe açıklık getirmek, belirlenen hedef doğrultusunda iş ve teknik amaçların uyumunu sağlamak, yeni kurallar yapmak ve gerektiğinde eskilerini yıkmak anlamına geliyor. Personelinizi Eğitin İnsanlar genellikle bilmedikleri şeylerden korkarlar. Korktuklarında ise kendilerini rahat hissettikleri şeylere tutunmaya daha meyillidirler. Kimi durumlarda, bu buluta yolculuğunuzda önünüze engeller çıkartabilir. Personelinizi yeni beceriler ile donatmak, korkularını azaltmanın harika bir yoludur. Şirket çalışanlarınıza öğrenme ve değişimde yer alma fırsatını vermeniz “yolculuğunuzu” hızlandıran bir etken olacaktır. 26 Deneysel Bir Kültürü Yaratın Bulut üzerinde yeni şeyler denemenin maliyeti kullanılagelmiş yöntemlere göre çok daha düşüktür. Bulutta, ön maliyetler yok denecek kadar az olurken, herhangi bir şeyin işe yaramaması halinde, ayağınıza pranga olacak taahhütler de yoktur. Her projeyi bir şeyler öğrenebileceğiniz bir deney gibi gördüğünüzde, kuruluşun zaman içinde hızlanarak gelişim kaydetmesine yardımcı olacak bir eğitim çarkı yaratmış olursunuz. İster BT oluşumunuzun sadece bir bölümüne dokunan tek proje ister paralel koşan birçok proje olsun, kuruluşunuza hangi strateji uyarsa uysun, başarılarınızı kutladığınızdan ve başarısızlıklardan çıkarttığınız dersleri kurum geneline yaydığınızdan emin olun. Destek Verebilecek Ortaklarla İşbirliği Yapın Birçok işletme, BT tedariki için çok sayıda ortakla çalışır. Bu iş ortakları, personel takviyesi, yönetilen hizmetler, lisanslı yazılımlar, SaaS çözümleri vs. gibi çok farklı biçimde ve alanda hizmet verir. Önde gelen BT hizmeti sağlayıcıların her birinin, bir noktada bulutu kendi işinde nasıl kullanacağını belirlemesi gerekmiştir. Örneğin; bunların birçoğu hizmetlerine AWS Ortak Ağı (AWS Partner Network-APN) üzerinden erişim sağlıyor. Yolculuğunuzda mevcut TEKNOLOJİ yatırımların ve yenileme döngülerinin yönetilme şekli farklılık göstermekle birlikte şirketler için birdenbire tamamen buluta geçmek mümkün olmayacaktır. Hibrit bir mimari kurmak, mevcut yatırımlarınızdan halen yararlanabilirken buluttan en yüksek verimi alabilmenize de imkan verir. Hibrit, ana işlem ünitelerinin (Mainframe) yönetiminde yaygın bir model olan yekpare uygulamaların küçük parçalara ayrılarak ayrışmış hizmetler (micro services) mimarisine geçiş için harika bir fırsat da yaratıyor. “Önce Bulut” Politikasını Oturtun Şirketler bulut konusunda tecrübelendikçe buluttaki BT ortamlarını yönetmek eski BT ortamlarını yönetmekten daha verimli bir hal alıyor. Bu noktada kuruluşların “Önce Bulut” politikası benimsediklerini görüyoruz. Böyle şirketler, BT projelerinde artık “Neden bulut?” sorusunu sormak yerine “Neden bulut değil?” sorusuna odaklanıyor. Bu, kuruluşa önemli bir mesaj verirken buluttan aldığınız faydaları en üst düzeye çıkartmanızı sağlıyor. Şirketler için giderek daha büyük önem kazanan, teknolojiden anlayan kaynaklarınızın, önemli bir kısmını altyapı yönetmeye değil asıl işinize değer katmaya ayırmanız için gerekli ortamı da yaratıyor. Bulut Üzerinde Çalışan Başarılı İşletmelerin Yaptığı 8 Şey • Yönetici desteği sağlıyorlar. • Çalışanlarıyla bir mükemmeliyet merkezi yaratıyorlar. • Ulaşmak istedikleri noktaya ne kadar hızlı gittiklerine bakmıyorlar. iş ortaklarınızdan yardım alabileceğiniz gibi, bulutta doğduktan sonra birkaç yıl içinde saygın şirketler haline gelen çok sayıda kuruluşla da çalışabilirsiniz. • Neleri buluta taşıyacakları Bir Bulut Mükemmellik Merkezi Yaratın Eskiden uzun zaman alan altyapı yönetim işlerinin, yazılım ve otomasyonla buluta devredilmesi sayesinde, geleneksel altyapı işleten kuruluşların organizasyonlarında sıkça görülen uygulama geliştirme takımlarıyla altyapı yönetim takımları arasındaki çizgi de gitgide bulanıklaşıyor. Buluta Yolculuk, kuruluşların bu sınırları ve takımların aralarındaki protokolleri yeniden değerlendirmesi için bir fırsat yaratıyor. dikkatle yaklaşıyorlar. konusunda açık fikirliler. • Maliyet kıyaslamalarına • Hata yapmaya hazırlar. • Otomasyonu bir gereksinim haline getiriyorlar. • Endişe veren alanları proaktif biçimde izliyor ve alarmlar yaratıyorlar. Hibrit Bir Mimari Oluşturun Hemen hemen her işletmenin var olan ve şirkete halen fayda sağlayan BT yatırımları var. Var olan 27 TASARRUF Evlerde Enerj Genel Ku Beyaz eşyalarda ürün cinsine bağlı olarak A/A+/ A++/A++/A+++ gösterimleri en düşük enerji tüketimini işaret eder. Beyaz eşya satın alırken en az enerji tüketenleri tercih etmek enerji tasarrufu sağlar. Beyaz eşyaları yerleştirirken arkada ve yanda en az beşer santimetre boşluk bırakılması gerekir. Fırın Televizyon Ütü Bina yalıtımının yapılması enerji tasarrufuna katkıda bulunur. Saç Kurutma Makinası 28 Aydınlatma TASARRUF ji Verimliliği urallar Çift cam kullanımı veya cam pencere bandı kullanılması ısı kaybını engeller. Buzdolabı Buzdolabı Klima Radyatör önünün boş bırakılması ve radyatörlere termostatik vana takılması sayesinde oda sıcaklıklarının ayarlanabilmesi mümkün olur. Kettle (Elektrikli Su Isıtıcısı) Elektrik Süpürges i 29 AR-GE Dünyada ve Türkiye’de Akıllı Şebeke Uygulama Çalışmaları Smart Grid - Akıllı Şebeke çalışmaları dünyada giderek yaygınlaşıyor. Çevresel kaygıları azaltmak, eskiyen altyapıyı yenilemek, enerji darboğazlarını gidermek gibi mevcut ihtiyaçları karşılamak için ABD ve Avrupa’daki büyük enerji şirketleri, “Smart Grid” kavramını öne çıkardılar ve 2003’ten bu yana konuyla ilgili birtakım çalışmalar yürütüyorlar. “Smart Grid” kavramı, her geçen gün daha popüler hale geliyor. Bu şebeke modeliyle daha verimli ve etkin bir enerji yönetim sistemi hedefleniyor.Smart Grid gelişiminin öncüleri olan ABD ve Avrupa’da bu gelişim birbirinden farklı ilerliyor. ABD, eskiyen elektrik şebeke altyapısının yenilenmesine ve modernize edilmesine odaklanırken, Avrupa, yenilenebilir enerji kaynaklarına, enerji verimliliğine ve dağıtık enerji kaynaklarının geliştirilmesi, şebekeye entegrasyonu konularına yoğunlaşıyor. 30 İlker Dursun BEDAŞ Ar-Ge ve İnovasyon Direktörü Akıllı şebeke her şirkete, bölgeye veya ülkeye göre değişik şekillerde yorumlanarak hayata geçiriliyor. Burada belirleyici olan; ülkelerin ve şirketlerin öncelikler, ihtiyaçlar, gereksinimler, bütçe, insan kaynakları ve buna benzer parametreleri. için, yenilenmiş ve dönüştürülmüş bir ulusal elektrik şebekesi önerisini kapsayan bir çalışma düzenledi. Bu “2030 Şebekesi Vizyonu” özetine göre; “2030 elektrik şebekesi, enerji piyasası için rekabetçi bir Kuzey Amerika Pazarını harekete geçiren,herkese, her zaman ve her yerde, bol, uygun fiyata, temiz, verimli ve güvenilir elektrik enerjisini sağlayan, ayrıca dünyadaki en iyi ve en güvenli elektrik hizmetlerine olanak sağlayan bir yapıya” sahip olmalıdır. Temmuz 2003’te, 2030 vizyonunun uygulanması için bir faaliyet gündemi geliştirmek adına, “Ulusal Elektrik Dağıtım Teknolojileri Yol Haritası Çalıştayı” yapıldı. Bu çalıştay elektrik şebekesinin dönüşümünü destekleyen araştırmalara ve uygulama projelerine önderlik etmeyi amaçlıyor. “ABD 2030 Akıllı Şebeke Vizyonu”na göre akıllı şebekenin; “Şebekedeki her düğümün görüntülenip kontrol edilebildiği, güç santrallerinde, teçhizatta ve her bir düğümde bilgi ve enerjinin çift yönlü olarak taşınabildiği, tamamen otomatik bir elektrik şebekesi” olarak tanımlandığına dikkat çeken Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. Ar-Ge ve İnovasyon Direktörü İlker Dursun ABD’deki uygulamalarla ilgili olarak, 2002’de Amerikan Enerji Departmanı’nın (DOE) bir çalışmasında, ABD güç sisteminde, iletim sistemi darboğazları ve ilgili iletim sistemi uygulamaları nedeniyle, yüz milyonlarca dolarlık bir ekonomik maliyeti gereksinimi vurgulandığını belirtti. DOE Eylül 2003’te, 2030 yılına kadar inşa edilmesi ABD’de 165 milyon elektrik dağıtım sistemi müşterisi mevcut. Yatırımlar gerçekleştiğinde, 2030 yılında tahminen 56-203 milyar kWh arasında bir enerji tasarrufu ve yıllık 60-211 milyon ton CO2 salınımı azaltılacaktır. Bu da, ABD’de her yıl 14-50 milyon aracın sıfır karbon emisyonu salınımına karşılık geliyor. “Ulusal Elektrik Dağıtım Teknolojileri Yol Haritası Çalıştayı” konuları: • Haberleşme mimarileri ve standartları; • Simülasyon ve analiz araçları; • Akıllı teknolojiler; • Test katmanları ve uygulama projeleri; • Yeni düzenleyici ve pazar çalışma çerçeveleri. AR-GE Avrupa’da ise akıllı şebeke araştırma ve kurma çalışmaları 2004 yılında başladı. Araştırma alanları ve görevler 5 ana başlık altında toplandı: • Akıllı dağıtım altyapısı, • Akıllı işletme, çift yönlü enerji akışı ve müşteri uyumu, • Smart Grid varlıkları ve varlık yönetimi, • Avrupa elektrik şebekesinin Smart Grid birlikte çalışabilirliği, • Smart Grid ile kesişen konular ve katalizörler. Brezilya, Hindistan, Çin, Japonya, Güney Kore, Rusya, Avustralya’da da akıllı şebeke yatırımları bulunuyor. Ülkemizde ise bu konuyla ilgili olarak, kamu kurumları ve özel sektör tarafından çeşitli çalışmalar yürütülüyor. Türkiye’deki çalışmalarla ilgili olarak da İlker Dursun şu görüşlerini ifade ediyor, “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi”nde (2012-2023), akıllı şebeke uygulamaları, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı koordinatörlüğünde kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının katılımları ile hazırlanan eylemlerden biri olarak gösteriliyor. Ayrıca Elektrik Piyasası Mevzuatı’nda yer alan “Elektrik Dağıtımı ve Perakende Satışına İlişkin Hizmet Kalitesi Yönetmeliği” uyarınca, tedarik sürekliliği kalitesi ile ticari ve teknik kalitenin denetlenmesi için otomatik izleme sistemlerinin gerekliliği açıkça ortaya konuluyor. Bunun yanı sıra Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Otomatik Sayaç Okuma Sistemleri, Enerji Kalitesi İzleme Sistemleri gibi yatırımlara ilişkin çalışmaların başlatılmasına yönelik mevzuat düzenlemeleri bulunuyor. Birçok dağıtım şirketi bu yatırımlara başlamış veya tamamlamış durumdadır. Diğer bir yandan; EPDK’nın başkanlığında, TEİAŞ, TEDAŞ ve özel dağıtım şirketleri, Enerji veTabii Kaynaklar Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, ELDER, danışman firmalar ve çeşitli özel sektör temsilcilerin katıldığı bir “Akıllı Şebeke Çalıştayı” oluşturuldu. Yaklaşık 1.5 yıldır faaliyetlerine devam eden bu çalıştaya paralel olarak “Türkiye Akıllı Şebekeler 2020 Strateji ve Yol Haritası – TAŞ 2020” isimli bir Ar-Ge projesi başlatıldı. Bu proje akıllı şebekeler konusunda ülke çapında yapılacak en kapsamlı ve detaylı proje olma özelliği taşıyor. Ortaya çıkacak olan bu yol haritası, strateji belgesi ve fayda/maliyet analizleri sonrasında, önümüzdeki dönemlerde akıllı şebeke yatırımlarının ülkemizde de kısa ve orta vadeli bir plan çerçevesinde yaygınlaşması ve buna göre ilgili mevzuat ve regülasyon değişikliklerinin yapılacağı öngörülüyor. 31 AR-GE Akıllı Şebekelerle Elektrik Faturaları Düşecek Boğaziçi Üniversitesi Elektrik–Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Deliç, enerji tüketimini düzenleyerek çevreye ve tüketicilere fayda sağlayacak akıllı çözümler üzerine çalışmalar yürütüyor. Prof. Dr. Deliç, bu kapsamda yenilenebilir kaynakların entegrasyonu ve enerji talebinin yönetimi konularında proje geliştirdi. Prof. Dr. Hakan Deliç Boğaziçi Üniversitesi Elektrik–Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Haberleşmenin değişik alanlarında çalıştıktan sonra akıllı şebekeler üzerine projeler üreten Boğaziçi Üniversitesi Elektrik–Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Hakan Deliç, çevreye ve özellikle de tüketicilere fayda sağlayacak akıllı elektrik şebekeleri konusunda araştırmalar yürütüyor. Akıllı şebekelere geçişin gelişmiş ülkeler için teknolojide öncelikli konulardan biri olduğunu vurgulayan Deliç, elektrik tüketimini kontrol edebilen ve üreticiyle haberleşebilen akıllı saatler vasıtasıyla tüketicilere ve çevreye büyük fayda sağlanacağını sözlerine ekledi. Akıllı şebekelerin hayata geçmesinde 2020’nin önemli bir yıl olduğuna dikkat çeken Deliç, Avrupa Birliği’nin, DIRECTIVE 200972EC uyarınca 2020 yılına kadar %80 oranında akıllı sayaca geçmeyi amaçladığını hatırlattı. Türkiye’de de haberleşme yeteneğine sahip akıllı sayaçlar geliştirilmesi için firmaların çalıştığını belirten Prof. Dr. Deliç, Türkiye Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından da onaylanan “Türkiye Akıllı Şebekeler 2020 Yol Haritası Projesi” kapsamında akıllı şebekeye geçiş sürecinin takviminin belirleneceğine işaret etti. Akıllı Haberleşme Ağıyla Enerji Tüketiminde Denge Sağlanacak Üzerinde çalıştığı akıllı şebekeler sisteminin uygulanabilmesi durumunda verimsiz enerji üretim tesislerinin devreye sokulmayarak maliyetlerin ve karbon salınımının düşürüleceğinin altını çizen Hakan Deliç, “Mevcut sistemlerde enerji talebi 32 arttığında yedek santraller de faaliyete geçiyor. Termik santrallerin devreye girmesi ve sonrasında kapatılması saatler alabiliyor. Benim araştırma alanlarımdan biri talepte böyle büyük oynamaların olmamasını sağlamak. Öngörülen arz ve talebe göre saat başı değişen fiyatlarla gün boyunca oluşan enerji talebinin hemen hemen aynı kalmasını amaçlıyoruz.” dedi. Bu dengeyi sağlamak için üretici ve tüketici arasında iki yönlü iletişimin gerekliliğine işaret eden Deliç, “Tüketiciden önümüzdeki saat için tahmini tüketim miktarını öğrenip oluşacak toplam talebi buluyoruz ve buna göre hesaplanan saatlik fiyat bilgisini geri bildiriyoruz. Kabaca söylemek gerekirse tüketimin aşırı yükseleceği öngörülen saat diliminde fiyat da yüksek oluyor. Bu şekil de arzulanan günlük tüketim düzeni sağlanıyor.” dedi. Deliç, sistemin ilk uygulamalarının fabrikalarda ve işyerlerinde görüleceğini belirtti. Çevreye de Cebe de Fayda Sağlayacak Yenilenebilir kaynakların daha fazla entegrasyonu ve gerek üretim gerek tüketimde kaynakların daha verimli kullanımı sayesinde akıllı şebeke sisteminin önemli fayda sağlayacağını belirten Deliç,“Bu sistemle enerji tüketimindeki tepe noktaları aşağı çekildiği gibi, maliyetler azalacak ve elektrik faturaları düşecek. En verimsiz ve en eski oldukları için en çok kirleten santraller kapalı kalacağı için atmosfere salınan gazlarda bir azalma olacak.” dedi. KALİTE Nafide Karakuş Akay Hizmet Koordinasyon ve Kalite Direktörlüğü Yönetim Sistemleri ve Kalite Yönetmeni Küresel Isınmaya Karşı Neler Yapmalıyız? İklim değişikliği hayatımızı her geçen gün daha çok etkiliyor. Aşırı sıcaklar, mevsimsiz soğuklar, tüm şehri esir alan sağanak yağışlar... Peki, küresel ısınma nasıl oluştu ve küresel ısınmaya karşı kuruluşlara düşen görevler neler? Yaklaşık 60 yıl önce Dünya’nın yalnızca belli bölgelerinde görülen ve o dönemde sadece bu belli bölgelerde hissedilen küresel ısınma günümüzde ne yazık ki küresel bir sorun haline geldi. 1970’li yıllardan bu yana Kuzey Buz Denizi’nin buzlarla kaplı büyük bölümü artık sular altında kaldı. 1912’den günümüze Kilimanjaro’nun ünlü karları yüzde 80’in üzerinde eridi. Hızla eriyen buzulları nedeniyle 2035’e kadar Himalayaların orta ve batı kesimlerindeki buzulların tamamen yok olacağı bilim insanları tarafından öngörülüyor. Sanayi Devrimi’nin başladığı 18. yüzyıla göre günümüzde atmosferdeki karbondioksit oranının yüzde 40, metan gazı oranının da yüzde 150 arttığını görüyoruz. Peki, küresel ısınma nasıl oluştu? Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 2001’de yayımladığı bir dönüm noktası oluşturan raporda, geçtiğimiz yüzyıldaki ısınmanın çok büyük ölçüde insan 34 etkinliğinden kaynaklandığını açıkladı. Küresel sıcaklıklar, binlerce yıl öncesindeki dönemlerde olduğundan çok daha hızlı bir şekilde artıyor. Ve iklim modellemeleri, yanardağ ve güneş patlamaları gibi doğal iklim güçlerinin, tüm bu ısınmayı açıklayamadığını gösteriyor. İnsan faaliyetleri nedeniyle normal koşullar altında jeolojik zaman ölçeğinde meydana gelen olaylar, artık insan ömrü kadar kısa bir dönemde gerçekleşiyor. Küresel ısınmaya karşı alınan önlemler neler? 1987 yılında 196 ülkenin taraf olduğu “Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü” kabul edildi. Türkiye’nin 1991’de taraf olduğu protokol, sera etkisi yaratan bazı gazların kullanımını yasakladı. 1997 yılında “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” içinde imzalanan “Kyoto Protokolü” ise küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası en önemli çerçeve sayılıyor. Kyoto Protokolü’nde sera gazı salınımlarının yüzde 55’inden fazlasını üreten 160 ülke, karbondioksit ve sera etkisine neden olan beş gazın salınımını azaltmayı veya salınım ticareti yoluyla haklarını artırmayı taahhüt etti. Kuruluşlar olarak üzerimize düşen görevler olduğunun farkına varmalıyız... Dünyada küresel ısınma hızını yavaşlatmak için ülkeler arasında imzalanan sözleşmelerle çeşitli önlemler alındığını biliyoruz. Bu sözleşmeleri imzalayan ülkelerde faaliyet gösteren kuruluşlar, çeşitli yasal çevresel düzenlemeler, yasa ve yönetmelikler çerçevesinde faaliyetlerinden doğan çevresel etkileri KALİTE azaltmaya yönelik çalışmalar gerçekleştiriyor. Çevresel etkileri azaltmak üzerine… İster ağır sanayi sektöründe faaliyet gösteren bir kuruluş, isterse sadece ofis faaliyetleri yürüten bir kuruluş olsun, tüm işletmelerin boyutları farklılık gösteren çevresel etkileri olacaktır. Örneğin; sadece ofiste faaliyetlerini sürdüren bir kuruluşta başta kâğıt atıklar olmak üzere, elektronik atıklar, yazıcılardan çıkan tonerler ya da karbon kâğıdı gibi aslında tehlikeli olan atıkların doğru biçimde imha edilmesi konuları, geri dönüşümün sağlanması ve bu faaliyetlerin sistematik biçimde yönetilmeye başlanması bile çevresel etkilerin azaltılması için bir adım olacaktır. BEDAŞ’ta ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Çalışmaları BEDAŞ olarak bizler de yarattığımız çevresel etkileri azaltmak ve kontrol altına almak üzere çalışmalarımıza başlamış bulunuyoruz. Hedefimiz; Uluslararası Standartlar Organizasyonu (ISO) tarafından yayımlanan ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Standartı çerçevesinde bir Çevre Yönetim Sistemi kurmak. Büyük organizasyonlarda herhangi bir yönetim sistemini kurmak ve başarılı olmak için dikkat edilmesi gereken en önemli adım, çalışmaları bir takvim çerçevesinde yürütmek. ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi (ÇYS) çalışmalarını etkin olarak yürütmek için aşağıdaki adımları atmak başarılı olmayı sağlayacak: • Yönetimin desteğini alın; kurulması planlanan her bir sistem için yönetim desteği şart. Böylelikle yayılımı ve sürdürülebilmesinin etkin olması sağlanabilir. • Mevcut durum analizi yapın; kurulacak sistem konusunda yeterli bilgiye sahip ana ekibinizle tüm faaliyet alanlarınızı ziyaret ederek standart, yasa ve yönetmeliklere aykırı durumları tespit edin. • Proje ekibinizi kurun; ekibiniz tüm yönetsel birimlerinizi ve tüm faaliyet alanlarınızı kapsayacak şekilde düşünülmeli. Ekibinize bu noktaların her birinden bir çalışan almalısınız. • Eğitim verin; proje ekibiniz ve ana ekibinizin gerekli tüm bilgilerle kuşandığından emin olmalısınız. • Çevresel etkileri belirleyin; gerekli eğitimleri alan ekibinizle mevcut durum analizi çıktılarınızı kullanarak kuruluşunuzun çevreye verdiği etkileri belirleyin. • Çevresel etkileri azaltıcı faaliyetleri belirleyin; çevresel etkilerinizi belirli bir sistematikle puanlayın ve yüksek etkileri azaltmaya yönelik aksiyonlar alın, bu aksiyonları hayata geçirin. • Standart şartlarına uygun dokümantasyonu hayata geçirin; standardın zorunlu kıldığı dokümanları oluşturmalı ve uygulamaya almalısınız. • Acil durumları belirleyin; çevresel acil durum hazırlığı ve bu durumlarda yapılacakları belirlemeli ve örnek senaryoları gerçekleştirmelisiniz. • Farkındalık sağlayın; tüm BEDAŞ çalışanlarına Bilgilendirme ve Farkındalık eğitimleri veriliyor. • Denetim yapın; standart konusunda yeterli bilgiye sahip ve iç denetçi eğitimi almış kişiler sistemi, uygulamaları denetlemelidir. • Yönetimin desteğini sürdürün; ÇYS ile ilgili çalışmaları yönetimle yapacağınız toplantılarda sunmalı ve yönetimin desteğini sürdürmelisiniz. 35 İNSAN KAYNAKLARI 21. İnsan Kaynakları Zirvesi Dünyaca Ünlü İsimleri Ağırladı MCT Danışmanlık tarafından 1995’ten bu yana her yıl geleneksel olarak düzenlenen İnsan Kaynakları Zirvesi, 17- 18 Şubat 2016 tarihlerinde “Smart Simplicity / Akılcı Sadelik” teması ile İstanbul Lütfi Kırdar’da gerçekleştirildi. Dünyaca ünlü isimlerin sunumlarıyla sektörde yaşanılan gelişme ve yeniliklerin anlatıldığı 21. İnsan Kaynakları Zirvesi bu yıl da binlerce kişiyi ağırladı. MCT Danışmanlık tarafından 17-18 Şubat 2016 tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar’da gerçekleştirilen 21. İnsan Kaynakları Zirvesi dünyaca ünlü isimleri aynı sahnede buluşturdu. Sektör profesyonelleri ve üniversite öğrencilerinin geniş katılım gösterdiği zirvede 2015 yılında liderlerle yapılan araştırma sonucuna göre belirlenen “Akılcı Sadelik / Smart Simplicity” teması işlendi. Konferans Eş-Başkanlığını MCT Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Alper Utku ve MCT Danışmanlık Genel Müdürü Didem Gürcüoğlu’nun üstlendiği zirvede, profesyonellere yeni bir bakış açısı getirecek konuşmacı sunumlarının yanı sıra özel oturumlar, çalışma grupları, fuar gibi birçok farklı etkinlik de yer aldı. Global markaların üst düzey yöneticilerinin de katıldığı zirvede liderler iş dünyasındaki tecrübelerini anlattı. çalışmalarla tanınan Dr. Tara Swart, zirvenin bu seneki önemli konuşmacıları arasında yer aldı. İş hayatında tembel ruh halinden kurtulmak için kurum kültürünün içine mutlaka güven ve sorumluluk duygularının inşa edilmesi gerektiğinin altını çizen Dr. Swart, “İyi bir lider olarak iş yerinizde başarılı sonuçlara ulaşmak ve iyi ilişkiler kurmak istiyorsanız, insanlara bağımsız çalışma imkânı vermeli ve onları sorumlu tutmalısınız” uyarısında bulundu. Sezgi ve farkındalıkları artırmanın daha iyi karar verme ve riskleri değerlendirme sürecinde büyük önem taşıdığını vurgulayan Dr. Swart, “Başarısızlıklardan olduğu kadar başarılardan da ders çıkarmak kesinlikle yeni başarıları tetikleyen bir süreç. Tabii bu süreçte liderliğin her şeyi tek başına yapmak değil, başkaları yoluyla başarmak olduğunun farkına varılması gerekiyor” dedi. “Kendi S-Eğrinizi Yaratarak Kariyerinizde Tepe Noktaya Ulaşın” İK ve yönetim konularında en güncel bilgilerin ve trendlerin dünyaca ünlü uzmanlar tarafından aktarıldığı zirvede 40 Yaşın Üzerinde Takip Edilmesi Gereken 40 Kadın’ın kurucularından Whitney Johnson, katılımcılara S-Eğrisi olarak adlandırdığı Yaşam Eğrisi’ni anlattı. Kendi hayatımızda S-Eğrisi yaratarak sürekli yenilenmenin, gelişmenin zenginleşmenin ve kariyerinde tepe noktaya çıkabilmenin mümkün olduğunu söyleyen Johnson, zaman içinde başarı için kendi S-Eğrilerimizi nasıl yaratacağımızın ipuçlarını verdi. . “Daha Dinç Bir Zihin İçin Yabancı Dil Öğrenin” Belirli bir yaştan sonra zihin kıvraklığı ve hızlı öğrenme becerilerindeki gerilemenin doğal yaşlanma sürecinin bir parçası olduğunu belirten Dr. Swart, bu durumdan 65 yaşına kadar uzak kalmanın mümkün olduğuna dikkat çekiyor. Kişinin kendine kazandıracağı gündelik yaşam pratikleriyle zihin kıvraklığını ve esnekliğinin çok rahatlıkla koruyabileceğini söyleyen Dr. Swart, “İnsanlar sürekli öğrenmeye devam ederek ve bedenlerini zinde tutarak zihin kıvraklığını muhafaza edebilir. Özellikle bir enstrüman çalma ya da yeni bir yabancı dil öğrenme süreci beyni sürekli dinç tutan bir süreçtir” dedi. “Başarılı Bir Liderlik İçin İnsanlara Sorumluluk Verin” Nörobilim ve liderlik alanında gerçekleştirdiği 36 “Güven İçin İnsanları Anlamayı Öğrenin” Dr. Swart, nörobilimin bazı kilit kavram ve bilgileriyle İNSAN KAYNAKLARI kişinin kendi performansının yanı sıra başkalarını da motive etme ve onlara ilham verme yeteneğini geliştirebileceğini belirtti. Özellikle uyku, egzersiz, beslenme ve yeterli sıvı alımının beyinde başarı için uygun koşullar oluşturduğunu söyleyen Dr. Swart, lider adaylarına başarılı takımların olmazsa olmazı güven duygusunu sağlamak için duygusal düzenlerini geliştirmelerini ve insanları anlama yollarını öğrenmelerini tavsiye ediyor. “Odaklanmış Dikkatle Beyninizi Daha Hızlı Çalıştırın” Odaklanmış dikkatin, konsantrasyonu bozacak şeylere izin vermeden tek bir şeye yoğunlaşmak olduğunu söyleyen Dr. Swart, beynin daha hızlı çalışmasını sağlayan odaklanmış dikkat için ipuçlarını şöyle sıralıyor: • Mantığınız yerine sezgilerinizle verdiğiniz kararları yazın ve bu kararların nasıl işe yaradığını anlatan bir günlük tutun. • Yaratıcı düşünmek için kendinize zaman ayırın. • Liste yapmak yerine zihin haritası kullanmayı, yazmak yerine çizmeyi, siyah renk kalemler yerine de renkli kalemler kullanmayı deneyin. • İnsanların sözünü kesmeden daha fazla dinlemeye çalışın; bu uygulamaya evde veya arkadaşlarınız arasında başlayıp daha sonra takımınızda deneyin. • İnsanların beden dilini ve mimiklerini daha çok takip edin. • Bir uygulama veya sesli kitap dinleyerek günde 12 dakika dikkat egzersizi yapın. İK ve Pazarlamada Oyunlaştırma Devri Dünya genelinde oyunlaştırma gurusu olarak kabul gören, öğrenme ve gelişim uzmanı ve aynı zamanda “Leading the Boss in the Mirror” kitabının yazarı An Coppens, zirve öncesinde oyunlaştırma konusunda görüşlerini paylaştı. Son yıllarda şirketler tarafından İK ve pazarlama alanlarında hızla kullanılmaya başlanan oyunlaştırma, iş dünyasının yükselen yeni trendleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Oyunlaştırma ilk duyulduğunda sadece motivasyon çağrışımı yapsa da Ann Coppens oyunlaştırmanın doğru kullanıldığında iş dünyasına uzunca bir işlevler silsilesi sunduğuna dikkat çekti. Coppens, “Oyunlaştırma çalışanın şirkette geçirdiği tüm süre boyunca, işveren markalaştırmasından istihdama; işe alım, öğrenme, iletişim, çalışan sağlığı ve mutluluğuna kadar uygulanabilen ve bilgi sağlayan harika bir yöntem” dedi. Oyun Oynayarak Büyüyen Nesil Artık İş Dünyasında! Oyunlaştırmanın iş dünyasında kabul edilmesinin ve hızla yükselmesinin tesadüf olmadığını belirten Coppens “Oyunlaştırma önem kazanıyor, çünkü çalışan yaş grubu gittikçe gençleşiyor. İş gücüne yeni katılan çalışanlar muhtemelen mezun olmak için çalıştıklarından çok daha fazla süre bilgisayarda, tablette ve telefonda oyun oynamış bir nesilden geliyor. Oyun oynayarak büyümüş ve düzenli geri bildirim almaya alışmış bir nesil olan bu çalışan grubu, iş hayatına entegre edilmiş oyunlaştırma ile iş dünyasına yeni bir dünyanın kapılarını aralıyor” dedi. Ann Coppens’ten Türkiye’deki Markalara 10 adımda İK’da Oyun 1. İlk önce hedeflerinizi belirleyin; iş hedefleri ne kadar net olursa iyileşmeyi izlemek ve ölçmek o kadar kolay olur. 2. İyileştirmeye çalıştığınız süreç açısından çalışan davranışlarınızı anlayın. Bunu nasıl ve niçin kullandıklarını sorun, kullanmıyorlarsa neden kullanmadıklarını sorun. Size oyun açısından ilham vermesi için hangi oyunları oynadıklarını öğrenmelisiniz. 3. İlk iyileştirme tasarlamanıza yardımcı olmak için farklı departmanlardan ve yaşlardan ve tabii ki farklı cinsiyetteki kişilerden oluşan bir ekip yaratın. 4. İlgi çekici bir oyun yaratmak için şirket kahramanlarını, öykülerini, adetlerini ve değerlerini kullanın. 5. İlk versiyonu daha küçük bir grupta test edin, geri bildirimlerini dinleyip tasarımı iyileştirin. 6. Oyunu açık mı, gizli mi başlatacağınıza karar verin, her ikisi de işe yarayabilir. Gösterişli şekilde başlatırsanız büyük beklentilere yol açarsınız. Bu nedenle başlangıçtan sonra ufak oynamalar ve iyileştirmeler yapmaya hazır olun. 7. Tasarım ve süreci sürekli olarak iyileştirin; oyununuz birkaç ay sonra çalışanlarınızın ilgisini çekmeyebilir. 8. Çalışanlara seçenek veya geri bildirim verdiğinizde bilin ki en iyi yaklaşımı seçeceklerdir. 9. Oyunlaştırmanın bir alanda veya bir projede işe yaradığında, İK sürecinin daha fazla alanına bunu yaymayı araştırın. 10. Yaratırken ve iyileştirirken eğlenin ve ekibinizi sonuna kadar oynamaya teşvik edin! 37 İNSAN KAYNAKLARI Etkili İnsanların Yedi Alışkanlığı Sanayi Çağı’nın yerini “Bilgi Çalışanı Çağı” alırken bireylere, beden, akıl ve ruhla bir bütün olarak liderlik etmek önem kazanıyor. ‘‘Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitimi, BEDAŞ yöneticilerine öncülük etmeleri için yeni bir zihniyet, yeni beceriler ve yeni araçlar sağlamayı hedefliyor. Eğitim Bölümü olarak çalışanlarımızın ihtiyaçları ve beklentilerini de göz önüne alarak, bireysel ya da kurumsal anlamda gelişimlerine katkıda bulunmak adına en iyi eğitimleri sunmayı amaçlıyoruz. Bu bilinçle üst düzey yöneticilerimize, dünyanın en iyi kişisel liderlik geliştirme çözümlerinden biri olarak bilinen “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” Eğitim Programı’nı sunduk. Bir kişi her ne kadar işinin ehli olsa da sürekli kendini geliştirip becerilerini zenginleştirmediği, kendi kendini etkin bir şekilde yönetemediği, etkili olamadığı, etkileşim kuramadığı ve işbirliği yapamadığı sürece sürdürülebilir bir başarı yakalayamaz. Bu unsurlar birey, ekip ve şirket düzeyindeki üretkenliğin kalbinde yer alırlar. Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı Programı üç farklı seviyede liderliği geliştirmeyi hedefliyor: 1. BİREY • Gelişmiş olgunluk ve verimlilik özelliklerini güçlendirme ve kendi kendini yönetebilme • Keskin bir odaklanma ve özenli planlamayla kritik öncelikleri yerine getirme 2. TAKIM • Ekip yönetimi, iş tatmin düzeyi ve işbirliğini artırma • İletişim becerilerini geliştirme ve ilişkileri güçlendirme 3. ŞİRKET • Temel değerleri belirlemek ve etkili bir şirket kültürü oluşturmak için bir çerçeve belirleme • Karakter ve yeterlilik yönünden örnek oluşturabilecek mevcut liderleri ve geleceğin liderlerini yetiştirme ‘‘7 Alışkanlık’’ hedeflerini ise şu şekilde açıklayabiliriz: 1. ALIŞKANLIK: PROAKTİF OL • Kontrol edilemeyecek olan yerine, idare edilebilecek ve etkilenebilecek olana odaklanmak, sorumluluk almak ve buna göre harekete geçmek. 2. ALIŞKANLIK: SONUNU DÜŞÜNEREK İŞE BAŞLA • Başarı ölçütlerini net bir şekilde ortaya koymak ve hem özel hem de iş yaşamında bu başarıyı elde edebilmek için plan hazırlamak. 3. ALIŞKANLIK: ÖNEMLİ İŞLERE ÖNCELİK VER • Sürekli olarak acil durumlara tepki vermek yerine, en önemli hedeflerinize öncelik vermek ve onları başarmak için çalışmak. 4. ALIŞKANLIK: KAZAN-KAZAN DİYE DÜŞÜN • Karşılıklı fayda sağlayacak şekilde çevrenizdekilerle güvene dayalı ilişkiler kurarak daha etkili işbirliklerine imza atmak. 5.ALIŞKANLIK: ÖNCE ANLAMAYA ÇALIŞ, SONRA ANLAŞILMAYA • Başkalarının ihtiyaçlarını ve bakış açılarını derin bir anlayışla kavrayarak insanları etkilemek. 6. ALIŞKANLIK: SİNERJİ YARAT • Çeşitliliği artıran ve en önemli paydaşları tatmin eden yenilikçi çözümler geliştirmek. 7. ALIŞKANLIK: BALTAYI BİLE • Yenileme faaliyetlerine zaman ayırarak motivasyonu ve enerjiyi artırmak, iş ve özel hayat arasındaki dengeyi kurmak. “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitiminin kişiye ve kuruma katkısını BEDAŞ İnsan Kaynakları Direktörü Ali Yenilmez şöyle anlatıyor: Kurumumuzun rekabet gücünü oluşturan en önemli faktör yöneticilerimizin etkililiği ve verimliliği. Yönetim kadromuzun yönetim ve liderlik becerilerinin gelişimine katkı sağlayabilmek ve insana yatırım en büyük hedeflerimizden biri. Bu amaçla yöneticilerimizle “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” Eğitim Programı’nda buluştuk. Genel Müdürümüz Mehmet İslamoğlu öncülüğünde, tüm üst düzey yöneticilerimizin katılımıyla daha üretken olmayı öğretmenin yanı sıra, “7 Alışkanlığı” gündelik yaşamda uygulayabilmek için süreçleri ve araçları nasıl kullanmak gerektiğini de gösteren gelişim programını tamamladık. Bu program ile yöneticilerimizin, 7 ilkenin önemini daha iyi kavrayarak içselleştirmesini ve kendi hayatlarıyla ekiplerine de yansıtmalarını hedefledik. Bu eğitim bizler için davranış değişikliğiyle fark yaratan önemli bir proje. Eğitimlerimiz de sadece bireye değil, kuruma ve topluma da yararlar sağlayan sihirli bir değnek. F. W. Robertson’ın dediği gibi “Öğretim sınıfta biter; fakat eğitim ancak hayatla beraber sona erer.” 39 İNSAN KAYNAKLARI Röportaj: Fulya Aldemir İnsan Kaynakları Eğitim Uzmanı ‘‘Hepimiz Hayatta İz Bırakmak İsteriz’’ ‘‘Bazılarımız şiir yazar, bazılarımız şirket yönetir, bazılarımız çocukları üzerinde etkili olmak ister. Siz de hayatınızda bir alanda etkili olmak istiyorsanız, bu program sizin için de…’’ FranklinCovey Türkiye Fasilitatör’ü Ersin Gürsel ile Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı Eğitimi’ni konuştuk. FranklinCovey hakkında bilgi verir misiniz? Şirket hangi faaliyetlerde bulunuyor ve kuruluş amacı nedir? 30 yıl önce Stephen R. Covey ve Hyrum Smith, insanların ve kuruluşların üretkenliğini artırmak için ayrı ayrı çalışırlarken her ikisi de ortak bir sorunun varlığını tespit etti: İnsan! Liderlik geliştirme programlarına odaklanan Stephen R. Covey, insanların tutkuları doğrultusunda ilerlerken, elde etmek istedikleri başarının gerçekleşmesini sağlayacak temel prensipleri çoğu zaman çiğnediklerini gözlemledi. Kişilerin, kendilerini değiştirmek yerine; şartlarını, sonuçları ve iş arkadaşlarını değiştirmeye çalıştıklarını ve bu beklentide olduklarını anladı. Üretkenlik alanında çalışmalarını sürdüren Hyrum Smith ise insanların kendileri için önemli hedefler 40 belirlediğini, fakat bu hedeflere ulaşmak için gerekli ilkeleri, teknik bilgileri, süreçleri ve araçları kavrama konusunda yetersizlikleri olduğunu gördü. Bu süreçte dünya çapında daha fazla kişiye ulaşmak için her ikisi de farklı şirketler kurdular: Covey Leadership Center ve FranklinQuest. 1997 yılında bu iki şirketin birleşmesiyle FranklinCovey Eğitim’in temelleri atıldı. Bugün FranklinCovey Eğitim, “İnsan davranışlarında kalıcı etki bırakacak değişimler yaratma” konusunda bireylere ve şirketlere yardım eden bir dünya devi. Hedefi, yalnızca insanların ve şirketlerin kademeli olarak artan sonuçlar elde etmelerine yardımcı olmak değil, aynı zamanda dönüşümsel sonuçlara imza atmalarını sağlamak. FranklinCovey Eğitim’in güçlü uzmanlığı, günümüzde yedi kritik alanda şirketlerin ve bireylerin davranışlarını süreklilik arz edecek şekilde değiştirme konusunda yol gösteriyor: Liderlik, Uygulama, Verimlilik, Güven, İNSAN KAYNAKLARI Satış performansı, Fasilitasyon ve Eğitim. Müşterileri arasında Fortune 100’ün %90’ı, Fortune 500’ün %75’inden daha fazlası, binlerce küçük ve orta ölçekli firmaların yanı sıra çok sayıda devlet birimi ve eğitim kurumu yer alıyor. FranklinCovey Eğitim, dünya çapında 3 binden fazla iş ortağı ve çalışanıyla 32 dilde, 46 büroda ve 160’tan fazla ülkede profesyonel hizmetler, ürünler ve kaynaklar sağlıyor. “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitimi hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Bu 7 Alışkanlığın çıkış noktası ve felsefesi nedir? Stephen R. Covey, bireylerin, üretkenlikleriyle ilgili sorunlarının çözümünün, kendi davranışlarını değiştirmelerine yardım etmekten geçtiğini fark etti. Bununla birlikte, yıllar süren deneme, araştırma ve deneyimler sonucunda; uzun soluklu davranış değişimini sağlamak için yalnızca eğitimin yeterli olmadığını, bireylerin ve şirketlerin yeni düşünce biçimlerini benimseyerek, öğrendikleri yeni ve daha iyi olan davranışları alışkanlık haline gelene kadar uygulamaları gerektiğini anladı. Stephen R. Covey, tüm bulgularını dünyanın en ilham verici kitaplarından biri haline gelen “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” adlı kitapta topladı. “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitimi, aynı adı taşıyan kitaptaki düşünce biçimlerini ve davranışları kullanarak insanların, ekiplerin ve hatta kurumların nasıl etkili olabileceklerini ve etkili sonuçlar elde edebileceklerini; pratik ve görsel bir yolculuk haline getirerek uzun soluklu bir yaşam biçimi mantığıyla bizlere sunuyor. FranklinCovey eğitmenlerinin diğer kişisel gelişim eğitmenlerinden farkı nedir? Türkiye’de pek çok eğitmen ve eğitim firması var. Uluslararası çapta ve standartta birkaç iyi eğitim firması da var. Uluslararası çapta olmak birçok üstünlüğü yanında barındırıyor. FranklinCovey Eğitim’in farklarından birisi 50 kişilik Ar-Ge ekibinin, yıllık içerik geliştirme çalışmalarına milyonlarca Amerikan Doları (USD) bütçe ayırması ve bunun etkisinin, içeriklerin ve malzeme kalitesine çok yansıyor olması. Bir diğer farkı, iş dünyasıyla ilgili yüksek deneyimlerin, FranklinCovey Eğitim’in faaliyette olduğu 160 ülkede paylaşılması ve merkeze tekrar geribildirim olarak akması. Buna “Global Deneyim Aktarımı” diyebiliriz. Diğeri, Harvard Üniversitesi vb. saygın enstitüler ve kuruluşlarla yaptığımız işbirliklerinin içeriğe olan katkısı. Ayrıca bünyemizde bu know-how’a katkıda bulunan, deneyimli ve FranklinCovey Eğitim Global Sertifikası’na sahip fasilitatörlerimiz bulunuyor. Biz diğer eğitim kurumlarından farklı olarak eğitmen yerine “fasilitatör” terimini özellikle kullanıyoruz. Çünkü, yetişkin eğitimlerinde, yetişkinler öğretilmekten hoşlanmazlar, katılım göstererek tecrübelerini paylaşmaktan ve iş ve özel hayatlarına daha kalıcı faydalar katabilmekten hoşlanırlar. Bir fasilitatör kullandığı özel yöntemlerle, katılımcılarını daha kalıcı davranış değişikliğine götürebiliyor. Alışkanlıkların bireylerin ve kurumların yaşam döngüsünde rolleri nedir? Alışkanlıklar hayatımızı nasıl etkiler? Değiştirilemez mi? Bu soruya “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitiminin içinden iki özlü sözüyle cevap verelim. “Bir düşünce ek, bir eylem biç; Bir eylem ek, bir alışkanlık biç; Bir alışkanlık ek, bir karakter biç; Bir karakter ek, bir gelecek biç.” - Samuel Smiles İnsanın bir düşünceden başlayarak geleceğine - yani kaderine - giden tüm yolda ne kadar başarılı olacağı, aslında kendisi tarafından belirleniyor. Birey 41 İNSAN KAYNAKLARI yaşam döngüsünde neyi değiştirmek isterse istesin; ister geleceğini, ister alışkanlığını, musluğun en başına, yani düşünceyi değiştirmeye geri dönmesi gerekiyor. Bunu her istediğinde yapabilecek beceriye kavuşan kişi, hayatının kontrolünü de ele geçirebilir. Yani her alışkanlık yeterince istenirse ve doğru yerden başlanırsa, değiştirilebilir! İngiliz şairin deyimiyle: “Önce biz alışkanlıklarımızı yaratırız, sonra alışkanlıklarımız bizi” Acaba sizi etkili olmaya götüren alışkanlıklara mı sahipsiniz, yoksa tam tersi mi? İşte her alışkanlık bizi “etkililik” seviyesine ulaştırmaz. Eğitim programında tek tek ele alınan yedi alışkanlık ise evrensel, ebedi, kalıcı “Etkililik İlkelerine” dayalı alışkanlıklar olduğundan, bizi her daim etkililiğe ulaştırır. Etkili bireyler birleşerek - Etkili takımları, Etkili takımlar birleşerek - Etkili departmanları, Etkili departmanlar birleşerek - Etkili kurumları oluşturur. İşte etkili kurumların etkililiğinin ve verimliliğinin en temelinde yatan unsur, etkili bireylerden oluşması, onların etkililiğini koruyacak ortamı yaratması ve yeni etkili bireyleri yaratabilmesi. Genel olarak bu tür bir eğitimden geçmemiş yöneticilerin beceri ve donanımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yedi alışkanlığın ilk üç alışkanlığı “Özel Zafer” dediğimiz kişisel liderlikle ilgili. Bu eğitimi almamış ve doğru uygulamaları benimsememiş kişi bir yönetici değil, bir çalışan bile olsa, kendi kendinin liderliğini, yönetimini layıkıyla yapamaz. Dolayısıyla, şartlar zorlaştığında doğru liderlik anlayışını korumak yerine, 42 lidere olan güveni yok edecek aksiyonları almaya başlayabilir. Suçu sorunlara, koşullara ve kaynaklara atabilir. Sonunu tam düşünemeden bazı kararlar alır ki, bu kararlar şirketleri iflasa bile sürükleyebilir. Hatta zamanını doğru yönetmeyi beceremeyerek önceliklerini yanlış seçerek, çok değerli aksiyonların zamanında alınmasını geciktirebilir, tüm şirketi atalete sürükleyebilir. Yedi alışkanlığın ilk üç alışkanlığı “Genel Zafer” dediğimiz, çevremize yaptığımız liderlikle ilgili. Bu kısımda başarılı olamayan hiçbir lider, ekibiyle “biz” olmayı beceremez çünkü kendi kararlarını uygulamak adına geribildirim kanallarını kapatabilir. Böylece karşı tarafı en iyi anlayan ve aldığı fikirler sonrasında kendi fikrini de söylemek değil, kendi fikrinde çevresini ikna etmeye ve onu dikte ettirmeye çabalar. Farklılıkları değer olarak değil, tehdit olarak görüp, o farklılıkları törpülemeye çalışır. Böylece ekipteki yaratıcılığı ve içsel motivasyonu öldürmüş olur. “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı” eğitiminden beklenen çıktılar neler? Bu eğitim sonrasında nasıl bir davranış değişimi gözlemliyorsunuz? Bu eğitime daha önce katılan kişilerin hem eğitim süresince hem de eğitimden sonra hayatlarında radikal değişikliklere tanık olduk ve birlikte büyüdük. Ekibindeki kişilerle artık hedeflerini sürekli tutturabilen yöneticilerden, küs olup barışan ekip arkadaşlarına, iş-özel hayat dengesini artık yönetmeye başlayan uzmanlardan, eşiyle ilişkisi düzelen aile bireylerine, çocuğunu nasıl yetiştireceğinin farkına varanlardan, hayatındaki misyonu keşfedenlere... Bu bir eğitim değil, hayatı etkili yaşama yolculuğu… İNSAN KAYNAKLARI Siz hayatınızın hangi alanında etkili olmak isterseniz. “7 Alışkanlık’’ eğitiminin tek seferlik bir eğitim programı değil, bir süreç olduğunu belirtiyorsunuz. Bu süreç neleri içeriyor? Nasıl bir yol haritası mevcut? Bu eğitim üç günlük bir eğitim değil, üç aylık bir “Gelişim Projesi”. Aslında kendi gelişim projeniz. Bu projede süreç eğitim öncesinde yapılan yedi alışkanlık ön-testiyle başlıyor. Bu testle her alışkanlıktaki başarı seviyenizi ve geliştirmeniz gereken yanları görüyorsunuz. Eğitim boyunca bunlar üzerine düşünme fırsatınız oluyor. Eğitim sırasında öğrenilen onlarca değerli kavram ve yapılan uygulama var. Eğitim sonrasında ise yedi hafta boyunca katılımcılarla birlikte onlara destek olacak şekilde bir arada yürüyoruz. Hatırlatmalarla onların bu kavramları hayata geçirmesine yardımcı oluyoruz. Sizce bu eğitime kimler katılmalı? Herkes, hayatında etkili olmak isteyen 7’den 70’e herkes. Çünkü hepimiz hayatta iz bırakmak isteriz. Hepimiz bir alanda etkili olmak isteriz. Bazılarımız şiir yazar, bazılarımız şirket yönetir, bazılarımız çocukları üzerinde etkili olmak ister. Siz de hayatınızda bir alanda etkili olmak istiyorsanız, bu program sizin için de... BEDAŞ’ta verdiğiniz eğitimde nelere yer verdiniz? Özel olarak nelere dikkat ettiniz? BEDAŞ, 4.5 milyon aboneye, 25 Milyar kWh elektrik dağıtımı yapan ve % 13’lük paya sahip bir kalite ve sürekli hizmet anlayışıyla çalışan dev bir kuruluş. Bu kitleye hitap eden bir kurumun sorumlulukları da yüklü oluyor haliyle. Etkililiği her çalışanın, karakterinde bir yaşam biçimi olarak benimsemesinin, sorumluluk almasının ve etki alanını büyütmesinin öneminden bahsettik. Her türlü projede, planlamadan bile öte bir planlama anlayışı olan, sonunu düşünerek işe başlamanın, kişileri nasıl mükemmel hale getirebileceğinden bahsettik. Bunları yaparken katılımcılar da bol bol kendi örneklerini paylaştılar, birlikte yorumladık, flipchart uygulamaları yaptık, videolar izledik, bireysel ve grup çalışmaları ile en doğru olanı ortaya çıkartmaya çalıştık. Tabii ki iş-özel hayat dengesinden de bahsettik, nedenlerinden de. ‘Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı’ programı çok çalışmayı değil, akıllı çalışarak daha az enerji ile bile daha etkili sonuçlar almayı mümkün kılan bir metodolojiye sahip. Bu eğitimin BEDAŞ çalışanlarına ve kuruma katkılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu projenin başarısı, en tepe yöneticisi olan BEDAŞ Genel Müdürü’nden başlayarak, tüm üst düzey yönetimin “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı’’ ilkelerini benimsediğini hissettirmesi ile mümkün olabildi. Onlar ekipleri ile bu prensipleri dikkate alarak çalışmaya başladılar ve ortak bir kurum kültürü oluşturdular. Çalışanların etkili olmak adına tüm prensipleri kendilerinin katıldığı seminerlerde de duymasıyla, yöneticinin beklentilerini daha iyi anlayabildiler ve ekiplerde etkili bir işbirliği kültürü yaratılabildiler. Çağımız artık “Bilgi Çalışanı Çağı”. Bu çağda başarı için, rekabette her zaman bir adım ileride olmak gerekli. Teknolojiniz, ürettiğiniz makinelerin kapasitesi çok üstün olsa bile, çalışanların etkililiği, şirketlerin gelecek yüzyıla ulaşmasındaki en önemli kaynak olacak. 43 İNSAN KAYNAKLARI Enerji Sektörünün Geleceği CLK Akademi’yle Şekilleniyor CLK Enerji, enerji sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünü yetiştirmek için sektöründe bir ilke imza attı, İŞKUR desteğiyle CLK Akademi’yi kurdu. Sektörde bir ilk olan, İŞKUR’un desteğiyle başlatılan program çerçevesinde, yeni mezun veya mezuniyete hazırlanan üniversite öğrencilerini profesyonel hayata hazırlamak ve şirket bünyesindeki uygun pozisyonlarda işe almak üzere gelişim programları düzenleniyor. CLK Enerji, ilk CLK Akademi programını Ağustos 2015’ te başlattı. CLK Akademi için 4. sınıf öğrencileri, yeni mezun ve yüksek lisans öğrencilerinden oluşan yaklaşık 150 adayla görüşmeler yapıldı. Görüşmeye katılan adaylar; yazılı sınav, İngilizce yeterlilik testi ve yetkinlik değerlendirilmelerine tabi tutuldu. BEDAŞ, CLK Boğaziçi ve EBS Program yöneticileri tarafından da değerlendirmeleri yapıldıktan sonra adayların seçim süreci tamamlandı. 44 CLK Akademi, 30 Öğrenciyle Eğitime Başladı CLK Akademi Programı, 3 Ağustos 2015’te seçilen 30 aday ve 32 mentörlerle eğitimlere başladı. Programın ilk iki haftalık bölümünde tüm katılımcılara enerji sektörü değişimi, BEDAŞ, CLK Boğaziçi şirketlerinin işleyişi, çalışma yapıları, EBS Programı kapsamında yürütülen tüm sistem uygulamaları hakkında eğitim verildi. Bunların yanı sıra; öğrencilerin staj süresi başlamadan önce ve staj süresince aralıklarla iş güvenliği, bilgi güvenliği, kişisel gelişim, teknik seminerler, kendini yönetmek vb. gibi iş hayatında gerek sosyal, gerek teknik açıdan ihtiyaç duyulan tüm eğitimler veriliyor. CLK Enerji Bilişim Sistemleri Direktörü Serhan Özhan süreçten kısaca şöyle bahsetti: “İki haftalık ortak eğitim sonrası program katılımcıları iş birimlerine atandı ve mentörleriyle eşleştirildi. İş başı süreçlerinde entegrasyon aşamasında İNSAN KAYNAKLARI rol oynayabilmeleri için haftanın yarısını Entegre Bilişim Sistemleri’de (EBS) görev aldığı departmanda geçirirken, diğer yarısında da BEDAŞ/BEPSAŞ’da karşılığı olan departmanda mentörüyle birlikte geçiriyorlar. CLK Akademi üyeleri, EBS Programı kapsamında yoğun olarak eğitim, veri hazırlığı, kullanıcı ve sistem dokümanları hazırlama, test ve uygulama desteği çalışmalarını yürütüyorlar.” CLK Akademi Sektörde Bir İlk Özhan, CLK Akademi’nin sektörde bir ilk olduğunu vurguluyor: CLK Akademi’yle Entegre Bilişim Sistemi (EBS), Otomatik Sayaç Okuma Sistemi (OSOS), Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) ve SCADA sistemlerinde işin uzmanları yetiştiriliyor. Yeni mezun veya birkaç yıllık çalışanlar, program kapsamında çok hızlı yetiştiriliyor. Bu sadece teorik bilgiyle değil, saha ve sistem üzerinde de yapılıyor. Öncelikle CLK bünyesindeki şirketler de ve dolayısıyla sektör de bilgi birikimi, yetişmiş insan sayısı artmaktadır. Bunun yanında program kapsamında ki testler, dokümanlar, eğitimler ve destek, çok daha verimli, hızlı ve güvenilir şekilde yürütülüyor. CLK Enerji’ye ve sektöre yetişmiş nitelikli personel kazandırması, geleceğin yöneticilerini oluşturması, orta ve uzun vadeli hedefleri. Yakın vadede ise programın başarısı için gerekli desteği sağlaması ve ilgili departmanlarda, sistem desteği verebilecek, bütünü gören profillerin oluşturulmasının beklenen en önemli faydalarıdır. CLK Enerji Projeyi Diğer Bölgelere Yaymayı Hedefliyor Staj süresi 5 ay olan bu proje yıl sonunda sona erecek. Proje tamamlandıktan sonra birlikte devam etmeye karar verilen adaylar kadrolu olarak CLK Enerji bünyesindeki şirketlerde çalışmaya devam edecek. CLK Enerji bünyesinde bulunan diğer bölgelerde 2016 yılında projenin yaygınlaştırılmasını hedefliyor. 45 İNSAN KAYNAKLARI Enerjimiz Sürekli Gelişim İçin Eğitim ve gelişim çalışmalarına ayrı bir önem veren BEDAŞ, eğitim faaliyetlerinin örgütsel ve fonksiyonel bir çatı altında toplanması amacıyla Bahçeşehir Üniversitesi ile işbirliği protokolü imzaladı. Teknik eğitimlerin yanı sıra yönetici geliştirme eğitimleri ve kişisel gelişime yönelik faaliyetleri de düzenli olarak yapan BEDAŞ, tüm bölgelere ve sektöre değer katacak kurumsal bir yapı oluşturmayı amaçlıyor. BEDAŞ Akademi çatısı altında kurgulanan eğitim ve gelişim çalışmaları, temel insan kaynakları süreçleri ile de eşgüdümlü çalışacak. Bahçeşehir Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi, BEDAŞ’ın misyon ve vizyonu doğrultusunda kurulacak eğitim akademisinin örgütsel ve fonksiyonel tasarımını, BEDAŞ’ın İnsan Kaynakları Temel İlkeleri ışığında kurumsal eğitim süreci modelinin tasarımını ve eğitim uygulama standartlarını belirleyecek. Projenin sonunda BEDAŞ Eğitim Akademisi El Kitabı oluşturulacak. BEDAŞ EĞİTİM AKADEMİSİ TASARIM PROJESİ 47 OTOMOTİV Intercity’de Hedef: 50 Bin Araçlık Park “Intercity’nin 2016 yılındaki öncelikli hedefi, firmanın filo büyüklüğünü 50 bin araç seviyelerine getirmek, yatırım toplamını 3 milyar TL’ye, ciro büyüklüğünü ise 1.5 milyar TL’ye çıkararak piyasadaki liderliğini daha da güçlendirmek” diyen Türkiye’nin en büyük operasyonel filo kiralama şirketi Intercity CFO’su Mete Önol, 2016’da yapacakları yatırımları Enerji Boğaziçi’ne anlattı... Mevcut kiralık araç parkınızın büyüklüğü, çeşitliliği hakkında bilgi verir misiniz? Operasyonel kiralama pazarı içinde ne kadar bir paya sahipsiniz? Intercity 2015 yılı sona ererken 40 bin araçlık filosu, yüzde 16’lık pazar payı, 1 milyar TL’yi aşan cirosu, 2.5 milyar TL’ye yaklaşan aktif büyüklüğü ve 430 çalışanıyla Türkiye’nin en büyük operasyonel filo kiralama şirketidir. Filosunda, ufak bir kısmı hafif ticari araçlarda olmak üzere, pazardaki mevcut her marka binek otomobil bulunuyor. Doğal olarak çoğunluğu oluşturan araçlar pazarda genel anlamda daha çok tercih edilen ve kabul görmüş olan standart, ekonomi sınıfı araçlardan oluşuyor. Bunlar arasında da aslan payını Renault, Fiat, Mercedes, Ford, Volkswagen gibi markalar oluşturuyor. Türkiye’de operasyonel filo kiralama pazarının boyutu hakkında hiçbir zaman kesin bir fikre sahip olamıyoruz, maalesef kimse bu konuda yüzde 100 doğru verilere hakim değil. Ancak sektörün büyük oyuncularından toplanan rakamlar doğrultusunda 2015 yıl sonu itibarıyla yaklaşık 250 bin araçtan oluşan bir pazar büyüklüğünden bahsedebiliriz. Türkiye’de tüm araç parkı, yaklaşık 19 - 20 milyon civarında kalıyor. Şirket 48 araçlarıysa yaklaşık 4.5 - 5 milyon araç civarında. Bu rakamlar, gelişmekte olan ülkeler arasında mukayese ettiğinizde hem mutlak değer olarak hem de kiralamanın toplam araç parkındaki penetrasyon oranı açısından halen oldukça düşük. Bu nedenle benim görüşüm önümüzdeki dönemde pazarın kademeli olarak büyümeye devam edeceği yönünde, ekonominin gidişatına göre bazen dalgalanmalar gösterse bile genel trend olarak bu, değişmeyecek. Şirketiniz açısından 2015 yılını değerlendirir misiniz? Hedefleriniz ne ölçüde gerçekleşti? 2015 yılında yaptığınız yatırımlar var mı? Yatırımın bütçesini öğrenebilir miyiz? Intercity için 2015 yılı çok başarılı geçti. 2014 yılına benzer bir şekilde özellikle kurlardaki volatilitenin çok olduğu, üç ay arayla iki tane genel seçimin yaşandığı, bir anlamda jeopolitik gelişme ve risklerin ekonomik hayatın önüne geçtiği 2015’te şirketimiz yönetimi öngörülü davranarak aldığı erken önlemlerle risk yönetiminde ciddi bir başarı sağladı. Sektördeki rekabet ortamının her geçen yıl iyice arttığı bir ortamda Intercity bir yandan karlılığını nerdeyse 2014 yılının iki katına çıkarttı. Bir yandan da yukarıda belirttiğimiz finansal büyüklüklere ulaşarak 2015 yılını geçen sene koyduğu hedeflerin tamamını aşarak kapattı. 2015 yılında bu başarıyı yakalamak için yapılan OTOMOTİV yeni yatırım tutarı 1 milyar TL’nin üzerinde gerçekleşti. 2016 yılı için de aynı büyüklükte bir bütçeyi ayıracağız. 2016’da hangi alana odaklanacaksınız, planladığınız yatırımlar neler? 2016 yılına ilişkin filo kiralama, büyüme ve ciro hedefiniz nedir? Intercity’nin 2016 yılındaki öncelikli hedefi, firmanın filo büyüklüğünü 50 bin araç seviyelerine getirmek, yatırım toplamını 3 milyar TL’ye, ciro büyüklüğünü ise 1.5 milyar TL’ye çıkararak piyasadaki liderliğini daha da güçlendirmek. Bunun için bu sene aynen geçen sene olduğu gibi takriben 1 milyar TL bir bütçe ayıracağız. Bu hedefe ulaştığı taktirde Intercity tek ülkede sahip olunan filo büyüklüğü açısından Avrupa’nın ilk 10 büyük kiralama şirketi arasında yer alacak. 2016 yılında yerli yabancı sermaye piyasalarına ve sermaye piyasası işlemlerine odaklanmayı ve uluslararası piyasalardaki, özellikle Uzak Doğu ve Japonya başta olmak üzere, banka ve yatırımcı ilişkilerimizi daha da üst seviyeye getirmeyi hedefliyoruz. Bu sayede işimizin temel unsurlarından biri olan kaynak yaratımı konusunda Intercity için çeşitlilik ve rekabet avantajı yaratacağımıza inanıyoruz. Sonuçların 2015 yılında olduğu gibi devam etmesi ve piyasaların da elverişli bir ortam sunması durumunda özellikle senenin ikinci yarısından başlayarak belli bir oranda halka arz yapılması da bu doğrultuda değerlendireceğimiz seçenekler arasında olacak. Ayrıca Intercity 2016’da, 2015’te bıraktığı yerden devam ederek içerisinde İstanbul Park pistinin, Türkiye’nin en büyük ikinci el araç satış merkezinin (İPOP), off-road parkurunun ve Intercity Sürüş Akademisi’nin bir arada olduğu Intercity Istanbul Park’ı 365 gün “işleyen” bir otomotiv, ticaret, eğitim ve eğlence merkezi olarak geliştirmeye devam edecek. Bu saydığımız faaliyetlerin hacmini artırmak adına tesislerin içinde ziyaretçilerin memnuniyetini sağlamak için birçok eğlenceli aktivite, yemek, dinlenme ve alışveriş için tasarlanmış mekânlar bulunacak. Intercity Sürüş Akademisi’nde hem otomobil hem de lastik üreticisi markalarıyla da ortaklıklar yaparak yukarıda bahsettiğimiz söz konusu eğitimleri senede 50 bin kişiye ulaşacak şekilde geliştirmeyi planlıyoruz. Akademi’de ayrıca ileri sürüş teknikleri ve performans sürüşüyle ilgili var olan eğitimler için Alman Porsche markasıyla olan ortaklığımız da Porsche Driving Center’da faaliyetlerine devam edecek. Tabii ki 2015’te olduğu gibi ulusal ve uluslararası yarış organizasyonlarını da birer birer Türkiye’ye getirmeye devam edeceğiz. Bu yarışların takvimleri belli oldukça motorspor severlerini bilgilendireceğiz. Türkiye’de kiralanan her dört araçtan biri Intercity’den, 2015 yılında Türkiye’nin en büyük operasyonel filo kiralama şirketi oldunuz. Peki, sektördeki rekabette firmanızın öne çıkmasını sağlayan farklılıkları ve sunduğunuz hizmetleri anlatabilir misiniz? Sürdürülebilir ve kaliteli hizmet anlayışı, inovasyon, müşterilerimize sözleşmelerde sözünü verdiğimiz 49 OTOMOTİV hizmetleri 7x24 ve ülke çapında yani Türkiye’nin her yerinde aynı hız ve aynı standartta verebiliyor olmamız. Bu bağlamda bugün piyasada operasyonel kiralama sözleşmeleri kapsamında sunulan hizmetlerin tamamı Intercity tarafından sunulmakta ve hatta diyebilirim ki bu hizmetleri sektöre tanıtan ilk firma Intercity olmuştur. Güncel olarak hizmet tarafında odaklandığımız en son konu; sürüş güvenliği ve eğitim. Türkiye’nin kanayan bir eğitim sorunu olan trafik terörü ve trafik kazaları maalesef bizim işimizin de ayrılmaz bir parçası. Bu konuda kalıcı bir çözüm sunabilmek adına kurumsal ve bireysel müşterilerimizin tamamına Intercity Sürüş Akademisi’nde güvenli ve verimli sürüş teknikleri konularında kapsamlı eğitimler sunuyoruz. Sektörde karşılaştığınız sorunlar ve çözüm önerileriniz neler? Genel olarak sektöre yeni giren ve pazar payını artırmak isteyen firmaların uyguladıkları zararına satış (proje fiyatlama) politikaları, sektördeki rekabet ortamının bozulmasına, müşteri memnuniyetinin ve sektöre duyulan güvenin azalmasına neden oluyor. Sürdürülemeyecek fiyat politikalarıyla sadece günü kurtarmaya ve kısa vadede pazar payı kapmaya çalışan bu şirketler aslında sektörümüze ciddi anlamda zarar veriyorlar. Tabii bir de işimizin doğası gereği “banka dışı finansal kurum” olarak faaliyet gösteriyor olmamıza rağmen bu sektöre girişin serbest olması ve sektörde BDDK gibi bir düzenleyici, lisans verici, kural koyucu bir üst kurumun olmaması da uzun vadede işimizin standartlarını ve dinamiğini oldukça olumsuz yönde etkileyen bir durum. Böyle “düzenleyici” bir kurumun tespit edeceği kuralların ve sektöre giriş şartlarının, standartlarının getirilmesi, orta ve uzun vadede sektörün faydasına olacaktır diye düşünüyorum. 50 2015 yılında sektör nasıl bir performans sergiledi? 2016 yılının nasıl geçmesini bekliyorsunuz? Yukarıda değindiğim gibi makro göstergeler açısından ciddi büyüme potansiyeli olan ve bu anlamda ekonomik konjonktürden de bir bakıma bağımsız olan “şanslı” bir sektör operasyonel kiralama. Özellikle piyasaların volatil olduğu dönemlerde talep de çoğalıyor ve daha önce kiralama yapmamış olan şirketler de böyle dönemlerde kiralamaya talep göstermeye başlayabiliyorlar. Bu anlamda 2015 sektör için bence güzel bir yıl oldu. Ancak tabii ki kur hareketlerinin çok vahşi yaşandığı bir yıl olması bu riski yönetemeyen şirketler açısından son derece olumsuz mali sonuçlar doğurdu, doğurmaya da devam edecektir. Kur hareketlerinin bu şekilde hızlı olduğu dönemlerde hem birinci el hem de ikinci el araba fiyatları da dönemsel dengesizlikler yaşayabiliyor. Her sektörde olduğu gibi bu dönemleri kendisine fırsat olarak kullanabilen şirketler rekabette daha avantajlı konuma geliyorlar. Bizim sektörümüz açısından da böyle bir yıl oldu 2015. 2016’da ise Türkiye için yine hem bölgesel hem de yerel belirsizliklerin bazıları ciddi birer endişe unsuru olarak içeride ve dışarıda devam ediyor. FED’in faiz artırım adımı sonrasında gelişmekte olan ülkelerle ilgili algı da çok olumlu değilken, Türkiye’nin makro anlamda avantajlarını (büyüme var, bütçe disiplini göreceli olarak sürüyor, cari işlemler açığı azalıyor) kullanabilmesi için politika uygulaması kapsamında hata yapmıyor olması ve ülke olarak yapısal reformlara yoğunlaşması lazım. Bu manada her şeyin yolunda gitmesi ve doğru politikaların uygulanması halinde 2016 yılının olumlu bir şekilde geçmesini bekliyorum. Her işte olduğu gibi ülke açısından da fark yaratacak unsur “yönetim, yönetim, yönetim...” olacaktır. OTOMOTİV Intercity İstanbul Park’ta Tek Marka Kupaları Intercity İstanbul Park motor sporları dünyasında bir ilke daha imza atarak 2016’da dört dev organizasyonu aynı anda hayata geçiriyor. Motor sporlarında hiç deneyimi olmayanından profesyonel yarışçısına kadar herkesin yarış tutkusunu tatmin edecek dört yeni yarış serisini Intercity İstanbul Park Satış ve Pazarlama Direktörü Sadi Hezber anlattı... Intercity İstanbul Park’ın kurulduğu günden bu güne gerçekleştirdiği projelerinden bahsedebilir misiniz? Sunduğunuz hizmetler neler? Temeli 2003 yılında atılan ve 2005 yılının Temmuz ayında tamamlanan Türkiye’nin tek Formula 1 pisti Intercity İstanbul Park, aynı yıl Ağustos ayında Formula 1 Dünya Şampiyonası’na ev sahipliği yaparak kapılarını uluslararası ve ulusal misafirlerine açtı. 7 yıl boyunca Formula 1 Dünya Şampiyonası’na ev sahipliği yapan tesis, ayrıca Dünya Motosiklet Şampiyonası (MotoGP), Dünya Binek Otomobil Şampiyonası (WTCC), Alman Binek Otomobil Şampiyonası (DTM), Dayanıklılık Yarışları Serisi (LMES), FIA GT Şampiyonası gibi motor sporlarının farklı serilerini de ağırladı. 2011 yılına kadar Formula 1 Dünya Şampiyonası yarışları için kullanılan tesis, Formula 1 Dünya Şampiyonası’nın Türkiye anlaşması sona erdiğinde atıl bir duruma geldi ve tesis yeni işletmecisini bulmak için ihaleye çıkarıldı. 2012 yılı sonunda tamamlanan ihale sonucunda Intercity firması 10 yıl boyunca İstanbul Park Pisti’ni işletme hakkını kazandı ve ülkemizde otomotiv sektörünün kalbi olacak bu tesis için ilk adım atıldı. Intercity İstanbul Park olarak yeni ismiyle işletmeye açılan tesis, otomotiv sektörünün en önemli oyuncularından biri olan Intercity’nin vizyonu, yönetim anlayışı, bilgi birikimi ve yeni yatırımlarıyla hem ulusal hem de uluslararası arenada otomotiv markalarının ve motor sporlarının aranılan merkezi haline geldi. Yeni yönetim anlayışımızla her türlü ihtiyaca uygun oluşturulan F1 pistinden, off-road parkuruna farklı sürüş alanları, garaj alanları, toplantı ve konferans salonları, VIP loca ve protokol alanları ile kurumsal firmaların ihtiyaçlarına çözüm olacak birçok farklı bileşeni bir arada sunuyoruz. Üç yıldır her ay düzenlenen Intercity İstanbul Park Pist Günleri otomobillerini veya motosikletlerini dünyanın en iyi pistlerinden birinde denemek isteyen sürücülere kapılarını açıyor. Sürücüler, hız tutkularını güvenli ve keyifli bir ortamda tatmin etme fırsatı buluyor. Böylece Intercity İstanbul Park’ın trafik terörünü engellemeye bir nebze de olsa katkısı oluyor. Intercity İstanbul Park sporun diğer dallarına da hizmet verme anlayışıyla düzenli olarak koşu ve bisiklet şampiyonalarına ve organizasyonlarına ev sahipliği yapıyor. 2013 yılında Avrupa’nın en büyük üç eğitim merkezi arasında bulunan Intercity Sürüş Akademisi kuruldu. Yaklaşık 100 dönüm sürüş parkurlarıyla 5.000 m²’ye yayılmış sınıf, derslik ve toplantı odalarından oluşan, Türkiye’nin en büyük ve en kapsamlı güvenli sürüş akademisi yıllık 40 bin kişiye eğitim verebilecek 51 OTOMOTİV kapasitede. Alman Trafik ve Yol Güvenliği Konseyi müfredatını uygulayan ve Milli Eğitimi Bakanlığı onaylı otomobil, ağır vasıta, ticari araç ve off road eğitimleri verilen akademimiz, ülkemizde yaşanan trafik terörüne karşı sürücüleri bilinçlendirecek çok kapsamlı bir sosyal sorumluluk projesi. Akademide sürücüler, birçok farklı yol durumunun ve araç tepkilerinin canlandırıldığı eğitimlerle kendi kullandıkları araçlarla trafikte başlarına gelebilecek tehlikeli durumlara karşı almaları gereken tedbirleri öğreniyorlar. Formula 1 Türkiye’ye yeniden gelecek mi? Motor sporlarının birçok farklı kategorisinde rekabet eden üst düzey sporcuların, yarış takımlarının yönetici ve çalışanlarının, FIA (Dünya Otomobil Sporları Federasyonu) yetkililerinin ve motor sporlarına tutkuyla bağlı birçok seyircinin, favori pistlerinden biri olan Intercity İstanbul Park; şimdiden efsane olmuş 8’inci virajı, saat yönünün tersine dönen yapısı, 40 metreyi bulan yükseklik farkı ve seyir keyfi yüksek mücadelelerin yaşanmasına imkân veren teknik yapısıyla motor sporları literatürüne dünyanın en iyi Formula 1 pistlerinden biri olarak geçti. Intercity yönetimi altında Türkiye’nin uluslararası arenada tanıtımına destek olmak için Dünya Superbike Şampiyonası (SBK), FIA Dünya Rallycross RX Şampiyonası ve Ferrari Racing Days yarış serileri 52 düzenlendi ve hali hazırda ülkemizi en iyi şekilde tanıtacak ve temsil edecek uluslararası yarış serilerinin Intercity Istanbul Park’ta organize edilmesi için çalışılıyor. Motor sporlarının en üst seviyesi olan Formula 1 Dünya Şampiyonası’nı tekrar ülkemize getirmek için de çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Tam dört dev organizasyonu aynı anda hayata geçiriyorsunuz; üç tek marka kupası ve bir de üniversite kupası... Bize bu projeleri anlatabilir misiniz? Intercity İstanbul Park olarak motor sporları dünyasında bir ilke daha imza atarak 2016’da dört dev organizasyonu aynı anda hayata geçiriyoruz. Yeni başlayacak; Porsche Gt3 Trophy Turkey, Caterham Cup, Intercity Cup ve Intercity Üniversiteli Kupası yarış serileriyle hem motor sporları severlere birçok farklı seri ile yarışma imkânı, hem de trafik terörüne karşı amatör sürücüleri ve üniversite öğrencilerini bilinçlendirecek bir program sunulmuş olacak. Bu proje kapsamında; Intercity Üniversiteli Kupası: Üniversite öğrencilerine özel olarak kurgulanmış bu programın amacı; güvenli otomobil kullanmayı öğrenecekleri kapsamlı bir eğitim programından geçirip, bunu spor disipliniyle birleştirerek trafikte OTOMOTİV tehlikeli ve bilinçsiz otomobil kullanmalarının önüne geçmek ve arkadaş çevrelerine, ileride aile kurduklarında çocuklarına daha bilinçli ve doğru otomobil kullanmanın önemini aktarabilecekleri altyapıyı oluşturmak. Yarışma kültürünü de kazanacakları bu kolay ulaşılabilir program sayesinde hem profesyonel ve centilmence rekabet etmeyi öğrenecekler hem de hız tutkularını trafik yerine, güvenlik öncelikli tasarlanmış otomobillerle her ayrıntısı düşünülmüş bu organizasyonun çatısı altında gidereceklerdir. Intercity Cup: Hız meraklılarının trafikte yaptıkları yüzünden, kazalarda canı yananların sayısı her yıl binlerle ifade edilmektedir. Buna karşılık otomobil sporlarında yetişen sporcu sayısı ise yok denecek kadar azdır. Intercity Cup insanların güvenli bir alanda profesyonelce eğitim alıp birbirleriyle tamamen eşit şartlarda sportmence rekabet edebilecekleri, trafik teröründen uzak, bir yandan isteklerini hayata geçirebildikleri, diğer yandan kendilerine yatırım yapıp geliştirdikleri bir yarış konsepti. Üniversite öğrencilerine göre kurgulanmış programın her yaştan kadın/erkek amatör katılımcıya açık olan şeklidir. İçeriğinde bulunan eğitim bölümü ile sürücüleri bilinçlendirmeyi, motor sporlarına yeni yüzlerin katılımını ve motor sporlarına olan ilginin artırılmasını hedeflemektedir. Caterham Cup: Eşsiz mekaniği, rakipsiz ağırlık/güç dengesiyle tamamen mekanik safkan bir yarış otomobili olan Caterham R300, Lotus efsanesinin yaratıcısı Colin Chapman tarafından 1957 yılında tasarlanmış ve bu kusursuz tasarımın temeli bugüne kadar değişmeden korunmuştur. Bu efsanevi otomobillerle gerçekleştirilecek olan Caterham Cup, otomobil meraklısı ve hız tutkunu herkesin bu merakını birebir damarlarında hissederek yaşayabileceği bir fırsat sunmaktadır. Motor sporlarında kendine özel bir yer edinmek isteyenler için yepyeni bir seçenek olacak 13 yarışlık bu şampiyonada katılımcılar profesyonel bir ortamda yarışma fırsatı elde edeceklerdir. Porsche GT3 Trophy Turkey: Porsche GT3 Trophy Turkey, ülkemizdeki en rekabetçi, en profesyonel yarış serisi olacaktır. Motor sporlarında efsane markalardan biri olan Porsche’nin yarış pistleri için tasarlanmış 911 GT3 modeli ile bu heyecanı yaşamak, bu adrenalini tatmak ve iz bırakmak isteyenler için Porsche GT3 Trophy Turkey, yeni ve farklı bir seçenektir. 13 yarıştan oluşacak seri Türkiye haricinde uluslararası katılımcılara da açıktır. Porsche Orta ve Doğu Avrupa’nın da destek verdiği proje, motor sporlarına getireceği yeni solukla, Intercity İstanbul Park’ın en hızlı ve özel yarış serilerinden biridir. 53 OTOMOTİV Moto Bike Expo’ya Rekor Ziyaretçi 8. Eurasia Moto Bike Expo Motosiklet, Bisiklet ve Aksesuarları Fuarı beklenenin de üzerinde bir ilgiyle sona erdi. Kendi rekorunu yenileyerek 116 bin ziyaretçiyi ağırlayan fuar motosiklet ve bisiklet severlerden büyük ilgi gördü. İstanbul Fuar Merkezi’nde 25-28 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen “Eurasia Moto Bike 2016 - Uluslararası Motosiklet, Bisiklet ve Aksesuarları Fuarı” motosiklet tutkunlarını bir araya getirdi. Efsane Motosiklet Indian İlk Kez Moto Bike Expo’daydı Indiana Jones filmindeki unutulmaz kaçış sahnesinin gizli kahramanı Indian, Türkiye’de ilk kez Moto Bike Expo’da motor tutkunlarıyla buluştu. İlk üretiminin üzerinden 114 yıl geçen, satıldığı ülke sayısı 36’ya ulaşan Indian; Moto Bike Expo’da dört farklı kategoride yedi model sergiledi. Indian; Midsize, Cruiser, Bagger ve 54 Touring kategorilerinde 2016 model Scout Sixty ve Chief Dark Horse’un yanı sıra Scout, Chief Classic, Chief Vintage, Chieftain ve Roadmaster modellerini ilk kez görücüye çıkardı. Uniteks Motor tarafından Türkiye’ye getirilen bir diğer Amerikalı motosiklet markası da Victory. 90’lı yılların sonunda üretimine başlanan Victory de fuarda Electric, Cruiser, Bagger ve Touring kategorilerindeki modellerini sergiledi. Uniteks Motor’un standında Türkiye’de satışa sunduğu Motoran, SYM ve Hyosung markalarının motosikletleri de yer aldı. OTOMOTİV Ferco Motor Eurasia Moto Bike Fuarı’nda 2016 Modellerini tanıttı Fuarda Avrupa’nın bir numaralı motosiklet üreticisi Piaggio Group’un Türkiye distribütörü Ferco Motor yeni modellerini motosiklet tutkunlarının beğenisine sundu. Fuarın açılış günü sektörü değerlendiren ve markanın geleceğe dair hedeflerini aktaran Ferco Motor Genel Müdürü Sahir İkbal “Ferco Motor olarak 2016 senesine motosiklet tutkunlarının farklı ihtiyaçlarına uygun modeller sunarak başlamanın heyecanı ve mutluluğu içerisindeyiz. Her sene lansmanını yaptığımız farklı modellerle ürün gamımızı genişletiyoruz. Bünyemizde bulunan tüm markalarımızın en güncel modellerini Türkiye çapındaki bütün satış noktalarımızda sunuyoruz. Bu seneki büyüme planlarımızı Cafe Racer akımının en çarpıcı temsilcisi ve yeni lanse edilen V9 modeliyle dikkatleri üzerine çeken Moto Guzzi’yle hem yarış hem seyahat tarafında farklı modeller sunan Aprilia markaları üzerine kurguluyoruz. Aynı zamanda Vespa ve Piaggio ile scooter piyasasında artan ivmeyle büyümeye devam edeceğiz. Vespa’nın 70. senesine özel olarak tanıttığı rengin bu sene büyük ilgi görmesini, ayrıca Piaggio’nun ürün gamına yeni katılan Medley’in yüksek tekerli scooter segmentinde ciddi oranda ses getirmesini bekliyoruz. Bu seneki diğer yeniliğimiz; tasarım ve teknolojiyi mükemmel bir şekilde bir araya getiren Wi-Bike’ı bisiklet kullanıcılarıyla tanıştırmanın sevincini yaşıyoruz.” dedi. 55 KİŞİSEL GELİŞİM Röportaj: Nil Koloğlu Kurumsal İletişim Uzmanı Sıfır Beklenti, Sonsuz Mutluluk Mutluluğa olan ihtiyacımız günden güne artıyor... Yaşadığımız kötü olaylar, stres ve yaşam şartlarımız bizi bazen mutsuzluğa itiyor. Birey olarak kendimizi mutsuz hissediyoruz... Peki, mutluluk nedir, mutlu olmak için neler yapmalıyız? Yaşam Koçu Ercan Balkan’la beklentisizliğin verdiği sonsuz mutluluğu konuştuk. Balkan, “Ne kadar mutlu olmaya karar vermişseniz, o kadar mutlu olursunuz” diyor. Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? 1964 İstanbul doğumluyum. Selanik göçmeniyiz. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra Amerika’da UC Berkeley’de Küresel Pazarlama ve Satış Promosyon Teknikleri üzerine eğitim aldım. Kişisel Gelişim ve Farkındalıklı Yaşam konularına 2000 yılında ilgi duymaya başladım. 2003-2004 yılları arasında Hint asıllı Yogesh Sharda’dan Kişisel Gelişim ve Farkındalıklı Yaşam dersleri aldım. Daha sonra 2005 yılında İngiltere’de Kişisel Gelişim üzerine 3 haftalık “Refreshment” eğitimlerine katıldım. Son olarak da, Yeni Yaşam Okulu’ndan “Farkındalık ve Yaşam Koçluk” sertifikası aldım. Yaklaşık iki senedir çevremde benden yardım isteyen danışanlarıma yaşam koçluğu yapıyorum, ayrıca Bahçeşehir Üniversitesi’nde MBA öğrencilerine “Küresel Pazarlama” dersi veriyorum. Beklentiden uzak bir hayat sürmeye çalışıyorum... “Sıfır beklenti, sonsuz mutluluk” diyorsunuz. Peki, bu bakış açısını günlük hayatımıza yansıtmak için neler yapmalıyız? Bir Alman atasözü der ki; Herkes kendi mutluluğunun demircisidir. Çok doğru. Ne kadar mutlu olmaya karar vermişseniz, o kadar mutlu olursunuz. Mutluluk kendiliğinden olan bir şey değildir, bilinçli bir seçimdir. Hayatta hiçbir şey çaba harcamadan gerçekleşmez. Mutluluk da öyle. Mutluluğun tanımı herkese göre farklı olabilir. Fakat bazı ritüelleri yaptığımız zaman mutluluğa yelken açmaya başlarız. Mesela yalnızlık ritüeli... Her gün aynı saatlerde 10 dakika yalnız kalarak ruhu dinlendirmek insana iç huzur, iç sessizlik, derin iyilik hali ve sınırsız enerji gibi faydalar sağlar, günün gerginliğinin atılmasına yardımcı olur. Bunu her gün hiç aksatmadan yapmanızı tavsiye ederim. Diyelim ki biz beklenti içerisinde değiliz ama bizden beklentisi olanlar var. Bu durumda neler yapmalıyız? Konuya şöyle açıklık getirmekte fayda var. Neden hayatlarımızdaki her şey bizlere hizmet etmek ve bizleri tatmin etmek zorunda. Dikkat edersek eğer, neredeyse her anlamda sonsuz bir tatmin arayışımız var. “Şu vitrindekini alırsam ne güzel olur”, “Şu kadın ya da adamla evlenirsem çok mutlu olurum” vs. sürekli şartlar, sürekli hesaplar. Zaten bu hesap-kitapla iletişim kuruyoruz. Karşımızdakine ne kadar istediğini verirsek, istediğimizi o kadar alabileceğimizi varsayıyoruz. Aslında tüm açmazımız da bu. Sadece bu. O nedenle bizden beklenti içinde olanlara bunu uygun bir dille anlatmamız lazım. Beklentinin olduğu her ilişki bozulmaya mahkumdur. Bunu anlatın. Sizce mutluluğun tanımı nedir? Mutluluğun tanımı herkese göre değişir. Ama mutluluğa giden yollar vardır, bunlar: Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin, kendinizi ilk sıraya koyun, kendinizi ifade etmekten çekinmeyin, karşınızdakine söylenmeyin, yapabileceğiniz bir şey varsa yapın yoksa kabul edin, kendinizi asla biriyle kıyaslamayın, geçmişi sükunetle kabul edin, duygularınızın sorumluluğunu alın, gülümsemenin gücünü kullanın, zihninize ve bedeninize özen gösterin, bütünün hayrı için çaba harcayın... Evet, bunları deneyimlerseniz mutlu olma yolunda büyük bir yol almış olursunuz. Unutmayın ki; Herkes kendi mutluluğunun demircisidir. 56 KİŞİSEL GELİŞİM Sizce beklenti, insanların yaşanmışlıklarıyla doğru orantılı olarak sahip oldukları ön yargıları mıdır? Hayır. Sürekli bir “olması gereken” fikrimiz var. İster evlat olalım, ister çalışan, ister eş, ister sevgili, ister dost, ister öğrenci, ister ebeveyn... Elbette sorumluluklarımız var. Ancak olunması gerekenlerin listesi o kadar çok ve sürekli değişiyor ki hangi biri olmamız gerektiğini kavrayana kadar zaten her şey tepetaklak oluyor. Evrende sabit olan ya da değişmez olan bir insan var, zaten bu nedenle her birimizin ne olması gerektiğinin kırmızı çizgileri var. Asla değişemez. O görevler eksiksiz ve kusursuz yapılmalı. Olmamız gereken tek şeyi asla olamadan ömrümüzü tamamlıyoruz. Daha da acısı sadece kendimiz olmayı “öğrenme” adına eğitimlerden eğitimlere koşuyoruz. Ama eğitimden çıkınca, orada anlatılanlar kafamızdan uçup gidiyor, çünkü eğitimde öğrendiklerimizi uygulamıyoruz. Kendimiz olmayı bizden başka herkes biliyor, bir biz bilemiyoruz. Bir beklentiye girmemize neden olan şey “ego” mudur? Evet. Beklentisiz olmak istiyorsak önce insan olduğumuzu kabul etmeliyiz. Mükemmel olmadığımızı, her doğruyu kendimizin bilmediğini fark etmeliyiz. Öncelikle insanlığımızı sözde değil, gerçekten kabul ettiğimizde kendimizden çok fazla şey beklemeyi bırakacağız. Sonrasında kendimize benzeyen veya olmasını istediğimiz kişileri, zümreleri sevmeden kabul etmeye başlayacağız. Benzetmeye, düzeltmeye çalışmayacağız. Ve sonrasında büyük kabule geçeceğiz. Aslında o biz sandığımız “biz”in biz olmadığımızı, aslında onun bizim istek ve egolarımızın parçalarının birleşimi olan bizi bırakmaya başlayacağız. Zaten bu kendimizin aslında beklenti ve arzular birikintisiyle oluşmuş ve yanında da aynı beklenti istek ve arzular birikintisine sahip kişilerle iletişime geçen bir su damlası olduğumuzu anladığımızda; tüm bu beklentileri bırakıp okyanusla bir olmayı kabul edeceğiz. Şu an her bir birey, her bir insan bu beklentilerle kendini bir bardağa, bir vazoya, bir akvaryuma koymuş durumda. Tanımları bu. Ben bu akvaryumdaki suyum vs. diyerek kendini ayırmak ve beklentilerini oluşturmakla meşgul. Oysa ki sadece su olduğunu görse, kabul edebilse, tüm bu beklentiler bitecek. Peki, beklentiye girerek aslında gelecek olan sonuca o yönde etki sağlamış olmuyor muyuz? Hayır. Sadece mutsuzluğa davetiye çıkarmış oluyoruz. Eşinizi, arkadaşınızı, kardeşinizi, annenizi, patronunuzu değiştirmeye çalışmadan kabul edin. O da bu okyanusun bir parçası. Kendini bir gölet sanıyor olabilir, bir bardak su gibi görebilir, değiştirmeyin. Onu öyle olduğu gibi kabul edin. Kabul etmeyi dahi beklemeyin. Sadece kabul edin. Beklentisizlik kabul etmektir. Beklentiye girip, mutlu/mutsuz olduğunuz bir olayı bizimle paylaşır mısınız? İstek ve beklentilerimiz bize normal geliyor evet. Çünkü yaşıyoruz. Yaşamın içinde ihtiyaçlarımız var. Hayatımızı idame ettirebilmek için gerekenler var. İhtiyaçlarımızı karşılamadan yaşam devam etmiyor. Peki isteklerimizi tatmin etmeden yaşam devam etmez mi? Yemek yemezsek ölürüz –ihtiyaç-. Ancak pahalı bir restoranda adını söyleyemediğimiz bir yemek yemezsek ölmeyiz –arzu-. Giysilerimiz olmazsa soğuktan ya da sıcaktan bedenimiz zarar görür –ihtiyaç-. Ancak pahalı bir markanın giysilerini giymezsek vücudumuz zarar görmez –arzu-. Elimizdeki yegane elek, ihtiyaç ve arzu karşılaştırması. Gerçekten ihtiyacınız olmayana elinizi sürmeyin. İhtiyacınız olanı ihtiyacınız kadar kullanın, satın alın. İçimizde “kesinlikle yeterli bu bana” diyemeyen çocuk gibi bir parça var. Doymuyor, doyduğunun farkında değil. O zaman ona durması gerektiğini söyleyecek olan bizleriz. Farkındalıklı yaşamaya başlamadan önce benim de beklentilerim vardı, kimi gerçekleşti mutlu oldum, kimi gerçekleşmedi mutsuz oldum. Şu an beklentilerden uzak yaşamaya gayret ediyorum. Sizlere de beklentisiz bir hayat öneririm. Son olarak; günlük hayatta aslında başkalarından beklenti içerisinde olmazsak sinirlenmeyiz, öfkelenmeyiz, üzülmeyiz ve mutlu oluruz diyorsunuz. Ama tabii ki bu söylendiği kadar kolay olmuyor. Bu bakış açısını geliştirmek için önereceğiniz seminer, eğitim, kitap ve film gibi önerileriniz var mı? 2013 İsveç yapımı “Ego” isimli filmi seyretmelerini öneririm. Hayatı farklı açılardan gösteren bir film. Kitap olarak Mümin Sekman’ın “Her Şey Seninle Başlar”, Nüvide Gültunca Tulgar’ın “Kendi Kutup Yıldızını Bul” ve Richard Wiseman’ın “59 Saniye Azıcık Düşünün, Çok Şeyi Değiştirin” adlı kitapları okumalarını tavsiye ederim. Ayrıca herkese bütçeleri doğrultusunda bir yaşam koçuyla çalışmalarını tavsiye ediyorum. Faydasını göreceklerine yüzde 100 inanıyorum. Böbreğimiz ağrıdığında hemen doktora koşuyoruz, öyle değil mi? Neden mutlu olamadığımızda konunun uzmanı bir kişiye danışmıyoruz ki? Bu ayıp mı? Kesinlikle değil. Ayrıca herkesin kişisel gelişimle ilgili düzenlenen seminerlere vakit ayırmalarını rica ediyorum. Herkese farkındalıklı ve beklentisiz bir yaşam diliyorum. 57 KÜLTÜR - SANAT Sokağın Efsanesi Banksy’nin Eserleri İstanbul’da! Dünyanın en ünlü Kırmızı Balonu’ndan Banksy’nin Zihnine Yolculuk... “The Art of Banksy” dünya prömiyeri, 31 Mayıs’a kadar Global Karaköy’de... Gizemli sokak sanatçısı Banksy’nin dünyaca ünlü eserlerini bir araya getiren en büyük koleksiyon “The Art of Banksy”, dünya prömiyerini İstanbul’da yaptı. 14 Ocak’tan itibaren Global Karaköy’de sanatseverlerle buluşan “The Art of Banksy”, seyirciyi Londra sokaklarında büyüleyici ve unutulmaz bir yolculuğa çıkartıyor. Küratörlüğünü Steve Lazarides’in üstlendiği The Art of Banksy’de sanatçının farklı dönemlerine ait özel koleksiyonlar ve enstalasyonlar, modern teknoloji eşliğinde sergileniyor. Sergide, Lazarides’in özel koleksiyonunun yanı sıra dünyanın farklı noktalarındaki koleksiyonerlerden toplanan eserler de yer alıyor. Bugüne kadarki en büyük Banksy koleksiyonu olma özelliği taşıyan sergide, aralarında Banksy’nin 58 “Kırmızı Balonlu Kız”, “Gül Şimdi”, “Hizmetçi” gibi en bilindik eserlerinin de bulunduğu toplam 85 eser izleyiciyle buluşuyor. İzleyiciyi, alışılageldik formatların dışına çıkaracak olan sergi, bugüne kadar hiç deneyimlenmemiş bir serüvende yolculuk olanağı sunuyor. Her bir bölümde farklı bir mekânın canlandırıldığı sergide, ziyaretçiler bir İngiliz evinin oturma odasından İngiltere sokaklarına uzanan farklı bir atmosfer yaşıyor. “The Art of Banksy”, izleyiciyi bir serginin ötesinde aynı anda görme, duyma ve dokunma duygularını harekete geçirecek bambaşka bir deneyim vaat ediyor. Sergi 31 Mayıs’a kadar her gün 10.0020.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. KÜLTÜR - SANAT Sahadan Sergiye Goal! Dünyanın en kapsamlı futbol koleksiyonu World Football Collection, Zorlu PSM ve Sefada Entertainment iş birliğiyle 5 Haziran 2016 tarihine kadar futbolseverlerle buluşuyor. “Futbol, sadece futbol değildir” tanımı kadar gerçekçi ve başarılı bir tanım az bulunur. Bir spor dalı olmasının çok ötesinde, bir tutku, bir yaşam ve kendini ifade ediş biçimi halini alarak dünya üzerindeki milyarlarca insanın ortak noktası, birleştirici unsuru haline gelen futbol, günümüzde tam anlamıyla bacasız bir sektör. Saha içinde mücadele eden takımlar ve bu takımları takım yapan oyuncular, hikayelerini A’dan Z’ye bildiğimiz yıldız futbolcular ve dahası… Geçmişten günümüze dünyaca ünlü kulüp takımları, milli takımlar, oyuncular ve teknik direktörlere odaklanan, sadece odaklanmakla kalmayıp ziyaretçilerine baştan sona bir tarih sunan ‘‘Goal!’’ sergisi, interaktif yönüyle ise benzersiz bir deneyim yaşamanızı sağlayacak. Pele’den Romario’ya, Johan Cruyff’tan Arjen Robben’e, Maradonna’dan Messi’ye farklı jenerasyonlardan ikon futbolcular, Barcelona’dan Milan’a, Manchester United’dan Bayern Münih’e kulüp bazında dünya futboluna önderlik eden takımların dünü ve bugününe tanıklık edeceğiniz sergide sizleri çok özel anlar bekliyor. Dünyaca ünlü futbol yıldızlarının formasından kramponuna, kaleci eldiveninden kazandıkları ödül ve kupalara kadar uzanan geniş bir yelpazeye ulaşan kişisel eşyaları ‘‘Goal!’’ sergisinde inceleyebilirsiniz. Her mevkide yer alan birbirinden ünlü futbolcularla kendi takımınızı yaratarak, interaktif bir ortamda, isterseniz başka bir sergi ziyaretçisiyle, isterseniz bilgisayarla kozlarınızı da paylaşabilirsiniz. Teknik direktörlüğünü üstleneceğiniz takımınızla hayalinizdeki başarılara ulaşma şansı, ‘‘Goal!’’ sergisinde sizleri bekliyor. Bu eşsiz deneyimi kaçırmayın! Sergi 5 Haziran’a kadar her gün 11.00 - 21.30 saatleri arasında ziyaret edilebilir. 1-5 yaş arası çocuklar için giriş ücretsizdir. 59 SAĞLIK Diş Çürüklerini Önlemek Bu Kadar Basit! Her yemekten sonra yarım çay kaşığı ksilitol! Ksilitol, ağızda ferahlık hissinin oluşmasına neden olan ve tadı şekere çok benzeyen bir madde. Görüntüsü de şekere benzer ancak kan şekerini ani şekilde yükseltmediği gibi kalorili de değil. Diyetlerde de sıklıkla karşımıza çıkan bu madde, diş sağlığı açısından da son derece faydalı. Günümüzde sakız, pastil ve ksilitol tozlarından sağlanabilen ksilitolün dişler, diş eti ve çene kemikleri üzerindeki pozitif etkisini Diş Hekimi Pertev Kökdemir anlattı… “Ksilitolün düzenli bir şekilde şeker yerine kullanımının etkisi bazı yönlerden pozitif. Ağızda çözünürken tükürük salgılanmasını uyarır. Bu durum, tükürüğün mine oluşumu ve sertleşmesi için gerekli olan çok miktarda kalsiyum fosfat içermesi açısından avantaj sağlar. Ksilitol minenin içinde minerallerin depolanmasını destekler. Ayrıca ağız içindeki asit içeriklerinin etkisini azaltır. Diş çürüklerine neden olan bakterilerin, dişlerin üzerine yapışması ve orada kümelenmesi için düşük seviyede pH’a ihtiyacı var. Çürük oluşturan bu bakteriler (s. mutans) sadece asit ortamda (pH seviyesi 4-5) zarar verici plak oluşturabilir. Ksilitol ağız içindeki pH seviyesini artırarak dişlerin çürük oluşumuna karşı korunmasında önemli derecede katkı sağlar.” 60 Ksilitol Sayesinde Çürük Potansiyelinde Azalma Diş Hekimi Pertev Kökdemir, “Ağız ortamında ksilitolün bulunması, şeker ya da nişasta gibi karbonhidratları laktik aside dönüştürerek dişte hasara sebep olan bakterilerden etkili bir biçimde korunma sağlar. Günlük olarak düzenli kullanıldığında, ağız florasının olumlu yönde değişmesine yardım eder. Bu yönden ksilitol, streptococcus bakterisi popülasyonunu etkileyerek çarpıcı biçimde çürük oluşma potansiyelini azaltır. Ksilitol, bakterileri öldürmez ama zarar verici içeriklerinin üretimine engel olur. Finlilerin yaptığı çalışmalara göre ksilitolün gün boyunca katkı sağlaması için kullanılması gereken optimal günlük miktar 9-12 gram arasındadır. Günümüzde ksilitol; sakız, pastil ve ksilitol tozlarından sağlanabilir” diyor. SAĞLIK Kemik Kaybına Sebep Olabilir ‘‘Almanya’da tüm yetişkinlerin sadece yüzde 1’inin çürüğü yoktur’’ diyen Kökdemir sözlerine şöyle devam ediyor, “Çürük, bakteriler tarafından üretilen asitlerin dişleri etkilemesi sonucu oluşur. Bu durum şeker ya da nişastanın metabolize edilmesinden kaynaklanır. Bakterilerin dişlerin yüzeyine yapışması için asidik ortam (pH 4-5) gerekli. Eğer bakteriler dişlerin boyun kısımlarında birikir ve plak üretmeye başlarsa; periodontal hastalıklar görülebilir. Bu süreç boyunca yayılmış bakteri artıkları diş eti iltihabına (gingivitis) neden olur. Bu hastalığın ileri safhası periodontitis olarak adlandırılır ve sadece diş eti çekilmesi değil, dişler etrafında kemik kaybı da görülür.” Önleyici Tedavinin Önemi Büyük ‘‘Diş çürükleri ve diş eti hastalıklarının önlenmesindeki en etkili yöntem, diş fırçalama ve diş ipi kullanımından oluşan ağız bakımını kapsayan mükemmel bir önleyici tedavidir’’ diyen Kökdemir, “Aynı zamanda beslenme de önemli rol oynar. Sağlıklı ve mümkün olduğunca az şeker kullanımı olmalı. Özellikle bunlara ek olarak düzenli ksilitol kullanıldığında çürük oluşturan bakterilerin hiç şansı olmayacaktır” dedi. Bir Dakika Boyunca Ağzınızda Tutun Ama Yemeyin Kökdemir, “Ksilitol yenmemelidir” diyerek özellikle uyarıyor, “Çünkü bu madde en iyi ağız boşluğunda çözündüğünde yarar sağlar. Bu süreçte pH seviyesinin yükselmesinde istenilen etkinin sağlanması için tükürük üretimi hızlanır. Dişlere yararı için bir dakika boyunca ağızda kalmalı. Ksilitol antibiyotik gibi çürük yapan bakterileri direkt olarak öldürerek etkilemez. Ama şeker ve nişastanın laktik asite dönüşmesini önler. Bunun ötesinde pH seviyesini yükselterek bakterilerin diş yüzeyine yapışmak amacıyla bir araya toplanmasına engel olur.” Diş Yüzeyi Pürüzsüz Bir Hal Alır “Ağzın ksilitolle çalkalanması sonucu tükürük içeriğinde bulunan kalsiyum fosfat sayesinde meydana gelen remineralizasyonla (yeniden mine oluşumu) diş yüzeyinin daha pürüzsüz, kaygan bir hal alması dikkat çekici bir etki. Her gargaradan sonra diş yüzeyi daha da pürüzsüz bir hal alır ve bu da bakterilerin dişlere yapışmasını zorlaştırır. Birçok çalışma düzenli gargara yapma, sakız çiğneme ya da pastillerin kullanımının çürük oluşumunda bilinen en etkili önleyici tedavi yöntemleri olduğunu ifade eder.” 61 SEYAHAT Fotoğraf Meraklıları İçin İdeal Rotalar Avrupa’da gezerken en güzel fotoğrafları nerede çekebilirsiniz? Eğer fotoğraf çekmeye meraklıysanız, dünyanın her yerinde, birbirinden renkli kareler yakalamanız mümkün. Ancak Avrupa’nın bazı noktaları, fotoğraf sanatına en ufak bir ilgisi olmayanları dahi mükemmel bir fotoğrafçıya dönüştürecek güzelliklere sahip. Seyahat sitesi Momondo, anı yakalamak isteyenler için rehber hazırladı. Biz de o noktaları sizin için paylaşıyoruz... Yunanistan – Santorini – En etkileyici günbatımı Gün batımını Santorini’de seyretmek ve elbette görüntülemek her fotoğraf meraklısını cezbedecek bir seçenek. Ege Denizi’ndeki bu turistik adadaki Fira ve Oia köyleriyse, en güzel kareleri yakalamak isteyenlerin uğrak noktası. Tabii kamera veya telefonunuzu denizin kendisi kadar mavi süslemelerle bezenmiş beyaz köy evlerine çevirmenizi de tavsiye ederiz. Gün batımının ardındansa, adresiniz Akrotiri yakınlarındaki deniz feneri olmalı. Gece çökmeden önce, mor ışıklar altında gizemli bir görünüme kavuşan bu fenerin, gelmiş geçmiş en güzel karelerinizden birinin kahramanı olması mümkün. Türkiye’den Santorini’ye uçuşlar 110 eurodan başlıyor. Hallstatt - Avusturya – Peri masallarındaki kasaba Hallstatt, çocukken dinlediğiniz peri masallarındaki kasabalara benziyor ve bu yönüyle fotoğrafa ilgi duymayanlara dahi mükemmel kareler çekme fırsatı veriyor. Salzburg ve Graz kentleri arasındaki kasaba, berrak sularıyla göz alan Hallstaetter Gölü’nün kıyısında ve Dachstein Dağları’nın eteklerinde yer 62 SEYAHAT alıyor. Üstelik kasaba, doğal güzelliklerin yanı sıra barok esintili mimarisiyle de muazzam bir görünüme sahip. Tavsiyemiz, fotoğraf makinenizi kuşanıp önce meydanı ardındansa Echerntal yolunu turlamanız. Ya da makinenizi bırakıp romantik manzaraya karşı şiir yazmaya başlayabilirsiniz. Hallstatt yakınındaki havaalanlarına uçuşlar 65 eurodan başlıyor. Fransa – Colmar - Ortaçağ hazinesi Colmar’ın lakabı “Küçük Venedik” ve bu güzel kasaba lakabını sonuna kadar hak ediyor. Ortaçağ’dan bu yana neredeyse hiç değişmemiş gibi duran bu Alsas kasabası, hem tarihi binaları hem de birbirinden “fotojenik” kanallarıyla öne çıkıyor. En iyi kareleri yakalamak için, önce tarihi merkezi ziyaret etmenizi ardından da Lauch Nehri’nin üzerindeki köprüde poz vermenizi tavsiye ediyoruz. Yol kenarındaki yarı ahşap evler ise Instagram’daki tüm arkadaşlarınızı kıskandıracak güzellikte. Colmar’a ulaşmak için en yakın havaalanlarına biletler 65 eurodan başlıyor. İngiltere – Bibury - Ülkenin en güzel köyü “İngiltere’nin en güzel noktası” lakabını hakkıyla taşıyan bir yer var sırada: Tipik bir Cotswold köyü olan Bibury. Tarihi 16. yüzyıla dayanan köye güneşli bir günde giderseniz, öncelikle Coln Nehri etrafında dolanın ve taş köy evlerini fotoğraflayın. Ünlü Katedral Meydanı’na uğramayı da ihmal etmemelisiniz. Eğer vaktiniz kalırsa, Bibury’nin pastel renkli kafelerine uğrayıp, kahve eşliğinde lezzetli kruvasanları yemenizi ve elbette yemeden önce fotoğraflarını çekmenizi öneriyoruz. Türkiye’den Bibury yakınındaki havaalanlarına uçuşlar 100 eurodan başlıyor. Norveç – Reine – “Filtre” gerektirmeyen doğal kareler için Reine, “Buralardan kaçıp bir sahil kasaba sına yerleşmek istiyorum” diyenlerin hayalindeki köy olmalı. Zira fiyortlar ve karlı zirvelerle çevrili bu balıkçı köyü, doğal güzellikleri; huzur ve akıntılar sayesinde çevresine kıyasla ılıman bir iklimle birlikte sunuyor. Lofoten Adaları’nın bir parçası olan köyde, filtrelemeye ihtiyaç duymayacağınız, doğal kareler çekebilirsiniz. Tabii yer yer makinenizi ya da telefonunuzu yerli balıkçıların hayatına çevirmeyi de ihmal etmeyin. Son olarak, Reine bir önemli artıya daha sahip: Eğer bu köyü doğru bir zamanda ziyaret ederseniz, Kuzey Işıkları’nı mükemmel bir şekilde görüntüleyebilirsiniz. Türkiye’den Reine yakınındaki havaalanlarına uçuşlar 200 eurodan başlıyor. 63
Benzer belgeler
“Üçlü Enerji Açmazı”nın Çaresi: İnovasyon
www.facebook.com/bedaskurumsal
https://twitter.com/bedaskurumsal
www.linkedin.com/company/bedas
https://twitter.com/bedasdestek