KAZDAĞLARI KUZEY DOĞUSUNDA BULUNAN SOĞUK SU
Transkript
KAZDAĞLARI KUZEY DOĞUSUNDA BULUNAN SOĞUK SU
T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığı III. HİDROLOJİDE İZOTOP TEKNİKLERİ SEMPOZYUMU 13-17 EKİM 2008 İSTANBUL III. HİDROLOJİDE İZOTOP TEKNİKLERİ SEMPOZYUMU 13-17 EKİM 2008/İSTANBUL DSİ Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığı 06100 Yücetepe/ANKARA Tel: 0 312 399 27 96 Fax: 0 312 399 27 95 e-posta: [email protected] [email protected] Copyright © Bu kitabın Türkiye’deki yayın hakları DSİ’ye aittir. Her hakkı saklıdır. Hiçbir bölümü ve paragrafı kısmen veya tamamen özet halinde, fotokopi, fax veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz, dağıtılamaz. Normal ölçüyü aşan iktibaslar yapılamaz. Normal veya kanuni iktibaslara kaynak gösterilmesi zorunludur. Bu kitapta yayınlanan bildiriler bir kurum veya kuruluşun resmi görüşü olmayıp tamamıyla yazarların kendi görüşleridir. Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir. 1924 HAKEMLER Doç.Dr.Alper BABA Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Prof.Dr.Serdar BAYARI Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr.Zeki ÇAMUR Orta Doğu Teknik Üniversitesi Prof.Dr.Mehmet ÇELİK Ankara Üniversitesi Prof.Dr.Mehmet EKMEKÇİ Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr.Nilgün GÜLEÇ Orta Doğu Teknik Üniversitesi Prof.Dr.İbrahim GÜRER Gazi Üniversitesi Prof.Dr.Ünsal GEMİCİ Dokuz Eylül Üniversitesi Doç.Dr.Türker KURTTAŞ IAEA Prof.Dr.Halim MUTLU Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Doç.Dr.Suzan PASVANOĞLU Kocaeli Üniversitesi Uğur SÜRAL Devlet Su İşleri Prof.Dr.Şakir ŞİMŞEK Hacettepe Üniversitesi Prof.Dr.Gültekin TARCAN Dokuz Eylül Üniversitesi Doç.Dr.Levent TEZCAN Hacettepe Üniversitesi DÜZENLEME KURULU: Haydar KOÇAKER DSİ Genel Müdür Yusuf BALCI DSİ Genel Md. Yrd. Rahmi Sencer ÇELİK DSİ TAKK Daire Bşk. Vehbi ÖZAYDIN DSİ TAKK Daire Bşk. Yrd. Alime TEMEL DİLAVER İzotop Lab.Şb.Md. Sabahat ÖZCAN EYÜPOĞLU İzotop Lab. İclal KALEYCİ İzotop Lab. Nermin DOĞAN İzotop Lab. Hasan DENİZ İzotop Lab. Murat KASAP İzotop Lab. ÖNSÖZ İzotop tekniklerinin hidrolojik ve hidrojeolojik amaçlı çalışmalarda kullanımı büyük önem kazanmıştır. Ülkemizde gerek üniversiteler gerekse kamu kurum ve kuruluşları, araştırma ve proje çalışmalarında izotop tekniklerini uygulamaya yönelmişlerdir. DSİ Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi (TAKK) İzotop Laboratuvarı Şube Müdürlüğü 1960’lı yılların başında faaliyete geçmiş ve UNESCO tarafından desteklenmiştir. 2002 yılında IHP (UNESCO, Uluslararası Hidroloji Programı) organizasyonu içerisinde İzotop Hidrolojisi birimi (JIIHP) kurulmuş ve DSİ TAKK Dairesi İzotop Laboratuvarı Şube Müdürlüğü Türkiye odak noktası kabul edilmiştir İzotop Laboratuvarı Şube Müdürlüğü DSİ’ nin dışında Kamu Kurum ve Kuruluşlarına, Üniversitelere ve özel sektöre gerek eğitici anlamda gerek analiz bazında destek vererek ve uygulamalı çalışmalara katkıda bulunmaktadır. Ülkemizde İzotop Hidrolojisi konusunda ilk seminer Kasım 1987 yılında “Hidrolojide İzotoplar ve Nükleer Teknikler” adı altında Adana’da yapılmıştır. Yine 2002 yılı 21-25 Ekim tarihleri arasında Adana’da “Hidrolojide İzotop Tekniklerinin Kullanılması” Sempozyumu düzenlenmiştir. Sempozyumda konunun önemi vurgulanmış ve uygulama alanlarına yönelik teorik ve uygulamalı çalışmalar ile yeni gelişmeleri de kapsayacak şekilde sürekli olarak düzenlenmesi gerekliliği ortaya konmuştur. Bu doğrultuda, uygulamaya yönelik teorik ve uygulamalı çalışmalarla hidroloji ve hidrojeoloji alanında izotop tekniklerini kullanacak olan araştırmacıların bilgi düzeylerini arttırmak amacı ile 20-24 Ekim 2003 tarihleri arasında “Hidrolojide İzotop Tekniklerinin Kullanılması Semineri-I ve Çevresel İzotop Uygulamaları” konulu bir seminer düzenlenmiştir. 2003 yılında kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin de davet edildiği İzotop Hidrolojisi tematik grubu toplantısı yapılmıştır. Bu toplantıda kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin bir araya gelerek yapılacak bilgi alışverişlerinde bulunabilmeleri amacıyla Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu’nun üç yılda bir yapılması kararı alınmıştır. Bu doğrultuda 26–30 Eylül 2005 tarihinde ‘’II. Ulusal Hidrolojide İzotop Teknikleri ’’Sempozyumu düzenlenmiştir. Çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin bir araya gelerek bilgi alışverişlerini amaçlayan sempozyuma bildirileri ile katkıda bulunan katılımcılara, sempozyumun düzenlenmesindeki katkılarından dolayı UNESCO‘nun IHP (Uluslararası Hidroloji Programı)/Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) uluslararası organizasyonlarına, imkanlarını sunan İstanbul XIV. Bölge Müdürlüğü’ne teşekkür ederim. Sempozyum esnasında sunulan bildirileri içeren bu kitabın, izotop tekniklerinin hidroloji ve hidrojeoloji alanındaki uygulamaları esnasında bir kaynak kitap olacağını umarım. Rahmi Sencer ÇELİK DSİ Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanı i İÇİNDEKİLER KAZDAĞLARI KUZEY DOĞUSUNDA BULUNAN SOĞUK SU KAYNAKLARININ İZOTOPİK ÖZELLİKLERİ Alper BABA, Ozan DENİZ , Deniz ŞANLIYÜKSEL 1 TARIMSAL HİDROLOJİ UYGULAMALARINDA NÜKLEER TEKNİKLERİN KULLANIMI Süer ANAÇ, Emrah ÖZÇAKAL, Yasemin S. KUKUL 13 DEVELİ KAPALI HAVZASI’NDA YERALTI SUYU VE YÜZEY SUYU İLİŞKİSİNİN DOĞAL İZOTOPLARLA BELİRLENMESİ1 F.Ebru YILDIZ, Alime Temel DİLAVER, İbrahim GÜRER, Nail ÜNSAL, Serdar BAYARI, Selami TÜRKİLERİ, Sedat ÇELENK 25 KÜTAHYA-TAVŞANLI-TUNÇBİLEK KÖMÜR SAHASININ ÇEVRESEL İZOTOP ÖZELLİKLERİ İ. Noyan GÜNER, Cahit ÖZGÜR, Barbaros ERDURAN, Dr. Nilgün DOĞDU, Levent İLDEŞ, Tolga ÖZBİLGE, Osman GÖKMENOĞLU, H. İbrahim ERDOĞAN 37 BİRİM HİDROGRAF ÇIKARILMASINDA KARARLI İZOTOPLARIN KULLANILMASI Y.İnci TEKELİ 55 ULUDAĞ GÜNEYİNDEKİ YERALTISULARININ HİDROJEOKİMYASAL DEĞİŞİMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Füsun S. TUT HAKLIDIR 67 KONYA-CİHANBEYLİ SICAK VE MİNERALLİ SULARININ HİDROJEOKİMYASAL VE İZOTOPİK ÖZELLİKLERİ İsmail KARA, Mustafa DURDU, M. Fatih ÖZİÇLİ 77 ANKARA, KAZAN DOĞAL SODA (TRONA) SAHASI DERİN AKİFER SİSTEMİNDEKİ PALEO SULAR VE PALEO İKLİM Şebnem ARSLAN, Hasan YAZICIGİL, Martin STUTE, Peter SCHLOSSER, 95 BEYPAZARI GRANİTOYİDİ DOLAYINDAKİ (AYAŞ-BEYPAZARI) JEOTERMAL KAYNAKLARIN OLUŞUMUNUN ÇEVRESEL İZOTOP VE HİDROKİMYASAL YÖNTEMLERLE İNCELENMESİ Oktay ÇELMEN, Mehmet ÇELİK 108 KONYA İLİ TATLI SU KAYNAKLARININ HİDROJEOKİMYASAL İNCELEMESİ Güler GÖÇMEZ , Bayram Kahveci , Nuri Güven 121 NEVŞEHİR (KOZAKLI) SICAK VE MİNERALLİ SULARININ KÖKENİNİN İZOTOPLARLA İNCELENMESİ Suzan PASVANOĞLU, Fatma GÜLTEKİN 133 HİDROLOJİDE İZOTOP TEKNİKLERİ UYGULAMALARINDA RADYASYON GÜVENLİĞİ Berna ATAKSOR, Cevdet ÖZÜAĞ, Eylem İ. KEKEÇ 151 ii ZAMANTI REGÜLATÖRÜ VE DERİVASYON (GICIK) TÜNELİ YERALTISUYU DURUMU VE İZOTOP HİDROLOJİSİ Nurettin Pelen , Uğur Akdeniz, A. Uğur Süral, Nihal Başaran, Selami Türkileri 155 YERALTISUYU YAŞI NEDİR NASIL BELİRLENİR? N. Nur ÖZYURT, C. Serdar BAYARI 165 YERALTISUYUNDA RADYOKARBON YAŞ TAYİNİ C. Serdar BAYARI, N. Nur ÖZYURT 177 EDREMİT HAVZASI YERALTISULARININ İNCELENMESİ VE YÖNETİMİ PROJE ÇALIŞMALARI Zeynep AKTUNA, Tolga YALÇIN, Alime T. DİLAVER ,M. T. SAFA4, Cengiz SAĞNAK5 191 KIRKGÖZE HAVZASI (YUKARI FIRAT, ERZURUM) YAĞIŞ - AKIŞ DİNAMİĞİNİN KARARLI İZOTOPLAR KULLANILARAK İNCELENMESİ Emrah PEKKAN, Serdar BAYARI, Aynur ŞENSOY, Arda ŞORMAN, Alparslan ARIKAN 205 SALİHLİ (MANİSA) JEOTERMAL ALANLARININ HİDROJEOKİMYASAL ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Tuğbanur ÖZEN, Gültekin TARCAN 215 BALIKESİR ILICABOĞAZI (KEPEKLER) KAPLICA SULARININ İZOTOPLARLA (O-18,H2, ve H3 ) İNCELENMESI Suzan PASVANOĞLU, İsmail ÖNEN, Serkan VURAL 229 İZOTOP ORANLAYICI KÜTLE SPEKTROMETRESİ (IRMS DUAL INLET) KULLANILARAK SULARDA OKSİJEN-18 VE DÖTERYUM İZOTOPLARININ BELİRLENMESİ Hasan DENİZ, Nermin DOĞAN, Alime TEMEL DİLAVER 241 URGANLI (TURGUTLU) SICAK VE MİNERALLİ SULARININ İZOTOPLARLA İNCELENMESİ Serkan VURAL, Suzan PASVANOĞLU, Servet YILMAZER, Ali YAKABAĞ 255 KAYSERİ KENTİ İÇME SUYU HAVZASINDAKİ AKİFERLERİN ÖZELLİKLERİNİN İZOTOP TEKNİKLERİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ Mustafa DEĞİRMENCİ, Mehmet EKMEKÇİ, Eyüp ATMACA, Ahmet ALTIN 271 TUZLUSU GİRİŞİMİ PROBLEMLERİNDE İZOTOP TEKNİKLERİNİN KULLANILMASI Mehmet Ekmekçi 285 BEŞİNCİ DÜNYA SU FORUMU“FARKLILIKLARIN SUDA YAKINLAŞMASI” Hamza ÖZGÜLER 291 GÖKOVA (MUĞLA) KIYI KARST KAYNAKLARINDA DENİZ SUYU KARIŞIMININ HİDROKİMYASAL VE DURAYLI ÇEVRESEL İZOTOP YÖNTEMLERİYLE İNCELENMESİ Mehmet EKMEKÇİ, Levent TEZCAN, Türker KURTTAŞ, Salim YÜZEREROĞLU, Şükran AÇIKEL 295 iii CONTENTS ISOTOPIC PROPERTIES OF COLD WATER SOURCE IN SOUTH EAST OF KAZDAĞLARI Alper BABA, Ozan DENİZ , Deniz ŞANLIYÜKSEL 1 APPLICATION OF NUCLEAR TECHNIQUES IN HYDROLOGIC STUDIES Süer ANAÇ, Emrah ÖZÇAKAL, Yasemin S. KUKUL 13 DETERMINATION OF GROUNWATER-SURFACE WATER RELATION IN DEVELİ CLOSED BASIN BY USING ENVIRONMENTAL ISOTOPES F.Ebru YILDIZ, Alime Temel DİLAVER, İbrahim GÜRER, Nail ÜNSAL, Serdar BAYARI, Selami TÜRKİLERİ, Sedat ÇELENK 25 ENVIRONMENTAL ISOTOPIC INVESTIGATION OF TUNÇBILEK COAL MINE AREA (TAVŞANLI-KÜTAHYA) İ. Noyan GÜNER, Cahit ÖZGÜR, Barbaros ERDURAN, Dr. Nilgün DOĞDU, Levent İLDEŞ, Tolga ÖZBİLGE, Osman GÖKMENOĞLU, H. İbrahim ERDOĞAN 37 THE USE OF STABLE ISOTOPE TO DERIVE UNIT HYDROGRAPH Y.İnci TEKELİ 55 EVALUATION OF HYDROGEOCHEMICAL CHANGES OF GROUNWATERS IN SOUTH ULUDAĞ Füsun S. TUT HAKLIDIR 67 HYDROGEOCHEMICAL AND ISOTOPIC PROPERTIES OF HOT AND MINERAL WATERS IN KONYA-CİHANBEYLİ İsmail KARA, Mustafa DURDU, M. Fatih ÖZİÇLİ 77 PALEOWATERS IN THE DEEP AQUIFER SYSTEM OF KAZAN SODA-ASH (TRONA) ORE FIELD AND LINKS TO PALEOCLIMATE Şebnem ARSLAN, Hasan YAZICIGİL, Martin STUTE, Peter SCHLOSSER, 95 108 EVALUATION OF THE ORIGIN OF THE GEOTHERMAL WATERS AROUND BEYPAZARI GRANITOIDS (AYAŞ-BEYPAZARI) BY HYDROCHEMISTRY AND ENVIRONMENTAL ISOTOPES Oktay ÇELMEN, Mehmet ÇELİK HYDROGEOCHEMICAL INVESTIGATION OF FRESH WATERS IN KONYA Güler GÖÇMEZ , Bayram Kahveci , Nuri Güven 121 EVALUATION OF ORIGIN OF THE NEVŞEHİR (KOZAKLI) THERMAL AND MINERALIZED WATERS WITH ISOTOPES Suzan PASVANOĞLU, Fatma GÜLTEKİN 133 RADIATION PROTECTION FOR ISOTOPE TECHNIQUE APPLICATIONS IN HYDROLOGY Berna ATAKSOR, Cevdet ÖZÜAĞ, Eylem İ. KEKEÇ 151 iv GROUNDWATER DISCHARGE AND ISOTOPE HYDROLOGY OF ZAMANTI DERIVATION TUNNEL Nurettin Pelen , Uğur Akdeniz, A. Uğur Süral, Nihal Başaran, Selami Türkileri 155 WHAT IS THE GROUNDWATER AGE AND HOW IS IT DETERMINED? N. Nur ÖZYURT, C. Serdar BAYARI 165 RADIOCARBON AGE-DATING OF GROUNDWATER C. Serdar BAYARI, N. Nur ÖZYURT 177 GROUNDWATER INVESTIGATION AND MANAGEMENT PROJECT STUDIES IN EDREMİT BASIN 191 Zeynep AKTUNA, Tolga YALÇIN, Alime T. DİLAVER ,M. T. SAFA4, Cengiz SAĞNAK5 INVESTIGATION OF THE PRECIPITATION-DISCHARGE DYNAMICS OF KIRKGOZE BASIN (UPPER EUPRATES, ERZURUM-TURKEY) BY USING STABLE ISOTOPES Emrah PEKKAN, Serdar BAYARI, Aynur ŞENSOY, Arda ŞORMAN, Alparslan ARIKAN 205 HYDROGEOCHEMISTRY STUDIES OF THE SALİHLİ (MANİSA) GEOTHERMAL FIELDS Tuğbanur ÖZEN, Gültekin TARCAN 215 EVALUATION OF THE BALIKESİR ILICABOĞAZI (KEPEKLER) SPA WATERS WITH (O-18, H2 and H3 ) ISOTOPES Suzan PASVANOĞLU, İsmail ÖNEN, Serkan VURAL 229 MEASURING OXYGEN-18 AND DEUTERIUM ISOTOPES IN WATERS BY USING ISOTOPE RATIO MASS SPEKTROMETER DUAL INLET SYSTEM Hasan DENİZ, Nermin DOĞAN, Alime TEMEL DİLAVER 241 ISOTOPIC EVALUATION OF THERMAL AND MINERALIZED WATERS OF URGANLI(TURGUTLU) WITH ISOTOPS Serkan VURAL, Suzan PASVANOĞLU, Servet YILMAZER, Ali YAKABAĞ 255 CHARACTERIZATION OF AQUIFERS OF KAYSERİ BASIN BY MEANS OF ISOTOPE TECHNIQUES Mustafa DEĞİRMENCİ, Mehmet EKMEKÇİ, Eyüp ATMACA, Ahmet ALTIN 271 USE OF ISOTOPE TECHNIQUES IN SEA WATER INTRUSION PROBLEMS Mehmet EKMEKÇİ 285 5.th WORLD WATER FORUM Hamza ÖZGÜLER 291 HYDROCHEMICAL AND ISOTOPIC ASSESMENT OF SEA WATER MIXING IN GOKOVA (MUGLA) COASTAL KARSTIC SPRINGS Mehmet EKMEKÇİ, Levent TEZCAN, Türker KURTTAŞ, Salim YÜZEREROĞLU, Şükran AÇIKEL 295 v KAZDAĞLARI KUZEY DOĞUSUNDA BULUNAN SOĞUK SU KAYNAKLARININ İZOTOPİK ÖZELLİKLERİ Doç.Dr.Alper BABA, Araş.Gör.Ozan DENİZ ve Araş.Gör.Deniz ŞANLIYÜKSEL Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü 17020-ÇANAKKALE e-mail: [email protected] Özet Çevresel izotoplardan sudaki hidrojen ve oksijen izotopları, hidrolojik döngüde su ile birlikte hareket ettiklerinden ve kimyasal süreçlerden çoğunlukla etkilenmediklerinden, ideal birer izleyicidirler. Yeraltısuyunun kökeni, yaşı ve beslenme alanının belirlenmesi ile yüzey-yeraltısuyu arasındaki ilişkiler gibi birçok hidrojeolojik problemin çözümünde izotoplardan yararlanılmaktadır. Bu çalışma kapsamında yeraltısularının çevresel izotop içerikleri ve fiziksel özellikleri birlikte değerlendirilerek Kazdağları kuzey doğusunda bulunan soğuk su kaynaklarının birbirleri ile ilişkileri araştırılmıştır. Çevresel izotoplarla [trityum (T), oksijen–18 (18O), döteryum (D)] yapılan analizler sonucu soğuk su kaynaklarının beslenme kotlarının ve yeraltında kalış sürelerinin farklı olduğu ortaya konulmuştur. Anahtar sözcükler: Çevresel izotoplar, Kazdağları, su kaynakları, yeraltısuyu ISOTOPIC PROPERTIES OF COLD WATER SOURCE IN SOUTH EAST OF KAZDAĞLARI Abstract Environmental isotopes such as hydrogen and oxygen in water is an ideal tracer because its move in hydrological circle with water and generally not effected by chemical process. Isotopes uses for determination of groundwater source age and recharge area. Also it can be used for determination of many hydrogeological problems such as relation between surface and groundwater. In this study, it was investigated the relationship among cold water resources in northeast of Kazdaglari using the contents of environmental isotopes and physical properties of groundwater resources. Environmental isotopes [Tritium (T), Oxygen 18 (18O), and Deuterium (D)] analysis results showed that recharge codes of cold water resource and period of staying in underground were different. . Keywords: Environmental isotopes, Kazdağları, water resource, groundwater 1. Giriş İnceleme alanı Kuzeybatı Anadolu’da yer alan Biga Yarımadası ve Edremit Körfezi ve ovası arasında doğal bir sınır konumundaki Kazdağları’nı ve kuzeydoğusundaki alanı kapsar. Bu bölge konumu, jeolojisi, morfolojik özellikleri, iklimi, bitki örtüsü ve biyolojik çeşitliliği ile tarih boyunca ilgi odağı olmuştur. Tarih öncesi dönemlerden beri yerleşim yeri olarak kullanılması ve dünyaca bilinen doğal güzelliğinin yanı sıra yeraltı ve yüzey su kaynaklarının zenginliği ile de ayrı bir öneme sahiptir. En güzel tanımını Homeros’un İlyada’sında “Kaynağı bol İDA” olarak bulan Kazdağları ülkemizin su zengini olan bir yöresidir (Yüzer, 2001; Baba, 2006), (Şekil 1). 1 2. Jeoloji Kazdağları’nın çekirdeğinde ileri derecede metamorfik şist, gnays ve amfibolit türü kayaçlar ile ofiyolit topluluğu kayaçları gözlenir. Metamorfik topluluğu kesen granitik plütonlar kontak metamorfizma oluşturmuştur. Düşük dereceli metamorfizmaya uğramış Triyas yaşlı fillat-sleyt türü iyi yapraklanmalı, ince taneli kayaçlar ofiyolit topluluğunu bir zarf halinde sararlar (Okay ve diğ., 1990). İnceleme alanı çevresinde Kazdağı grubunun en üst birimini kumlu mermer, çört yumrulu mermer ve dolomitik mermerlerden oluşur. Kazdağı grubu üzerine tektonik bir dokanakla Triyas yaşlı metabazit, metatüf, rekristalize kireçtaşlarından oluşan Karakaya formasyonu (Bingöl ve diğ.,1973) gelir. Volkanik kayaçlar, Karakaya formasyonu birimlerini bazen keserek, bazen de örterek oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Volkanizmanın dayk ürünleri çoğunlukla andezit, seyrek olarak dasit, yüzey ürünleri ise andezitik tüf, aglomera ve daha bazik lav akıntılarından meydana gelmiştir. Volkanitlerin üst kesimlerinde ve yamaçlarda gri, kahverengi silisleşmiş volkanik seviyeler gözlenmektedir. Silisleşmiş volkanitler genellikle bir şapka gibi volkanik kayaçların üzerinde yer almaktadır. Tüf ve aglomeraların kısmen ya da tamamen silişleşmesi ile oluşmuşlardır. Yer yer altere olmuş Çan volkanitleri ile iç içe olarak gözlenirler (Ercan ve diğ., 1995). Bölgede nispeten dar bir alanda gözlenen Neojen yaşlı Çanakkale formasyonuna ait birimler inceleme sahasının kuzeydoğusunda, Çan İlçesi ve çevresinde görülmektedir. Linyitli seviye içeren bu formasyonda linyitli seviyenin alt kısmındaki taban konglomerasından itibaren üst aglomeralara kadar genellikle ince kum, silt ve killi bir litoloji görülmektedir. Dere yataklarında gözlenen ve tüm birimleri uyumsuzlukla örten Kuvaterner yaşlı alüvyon tüm zemin türlerinin gözlendiği kötü boylanmış bileşenlerden oluşmuştur. Şekil 1. İnceleme alanının konumu 2 3. Hidrojeoloji Yılda ortalama 800–1000 mm yağış düşen, jeolojik birimler açısından çeşitlilik sergileyen ve tektonizma etkisi ile kırıklı ve çatlaklı bir yapı kazanmış olan bölge yüzey suları bakımından zengin olduğundan, birçok kesiminde yeraltısularının depolanması için uygun akiferler barındırmaktadır. Bu alanda gözlenen Kazdağı grubuna ait metamorfik kayaçlar, Karakaya formasyonuna ait birimler, volkanik kayaçlar, tortul kayaçlar ve alüvyonun hidrojeolojik özellikleri genel olarak aşağıda verilmiştir. Kazdağları’nda gözlenen etkili tektonizma sonucunda kıvrımlı ve kırıklı bir yapı kazanmış karstik mermerlerde çok sayıda kaynak bulunmaktadır. Bu kaynakların debileri 1 l/sn ile 100 l/sn arasında değişir. Erimeli-çatlaklı kayaç kaynakları olarak nitelendirilen bu kaynaklar özellikle inceleme alanının güney ve güney doğu kesimlerinde topoğrafyanın yüksek olduğu Kazdağı (1774 m) ve çevresinde görülmektedir. Karakaya formasyonu kireçtaşları karstik boşluklu olup, düşük debili sular alınabilmektedir. Formasyonun diğer birimlerinde ise kaynaklar sızıntılar şeklinde çok küçük debilidir (Q < 0.1 l/sn). Genel olarak bloklu karstik kireçtaşları hariç diğer birimler akifer özelliği taşımamaktadır. Silisleşmiş volkanitler çatlaklı akifer özelliği taşımaktadır. Bu birimdeki çatlakların eğimleri 70– 90 arasında değişmektedir. Çatlaklı akifer konumundaki bu birimlerin altında altere olmuş ve geçirimsiz olan killer gözlenir. Bu birimler çatlaklı akiferlerin altında geçirimsiz bir bariyer görevi yaparlar. Bölgedeki kaynakların çoğu çatlaklı akifer ile kil dokanağının bulunduğu alanda yüzeye çıkar. Bu alandaki kaynakların debileri 0.01 ile 10 lt/sn arasında değişmektedir. Ancak Çan volkanitleri içerisinde yer alan tüfler ve aglomeralarda fazla su alınamamaktadır. Çan Termik Santrali’ne ait Çan volkanitlerinde açılmış 144 m derinliğindeki bir sondajdan 1 l/sn debide su alınabilmiştir. Yine bu birim üzerinde Çan–Biga yolu üzerindeki bir mandıranın 104 metrelik sondajından 1 lt/sn debide su alınmıştır. DSİ Genel Müdürlüğü tarafından Mallıköy Köyü’nün su ihtiyacını karşılamak için açılan 120 metrelik kuyudan 7.75 l/sn’lik su alınabilmiştir. Çanakkale formasyonuna ait tortullarda iletkenlik nispeten azdır. İnce taneli tortullardan oluşan kesimlerinde bu formasyon akifer özelliği taşımamaktadır. Ancak daha gözenekli olan kumtaşı düzeylerinde yer yer düşük debili sular alınabilir. Ancak bu formasyondaki kömür seviyesi geçirgen özellikte değildir. Linyitli seviyenin üstündeki üst aglomera seviyesi gevşek bir çimento ile bağlandığından dolayı bir miktar yeraltısuyu içermektedir. Kömürün faylı ve çatlaklı seviyeleri de yer yer yeraltısuyu içermektedir. Alüvyon verimli akifer özelliğini taşımaktadır. Çan Belediyesi’nin ve Çanakkale Seramik fabrikalarının da şu anda kullandığı su alüvyon içerisinde açılmış bulunan sondajlardan karşılanmaktadır. Bu sondajların derinliği 32–40 metre arasında olup debileri ise 8–40 lt/sn arasında değişmektedir. Çan Ovası’nda tarla ve bahçe sulamak amacı ile açılan keson kuyuların derinliği 3– 12 metre arasında değişmekte olup bu kuyulardan farklı debilerde su alınabilmektedir. Alüvyon akifer Kocaçay ve bağlantılı olan dereler tarafından beslenmektedir 4. İzotop Verilerinin Değerlendirilmesi Kazdağları kuzey doğusunda bulunan soğuk su kaynaklarının hidrojeokimyasal özelliklerini belirlemek amacıyla arazide fiziksel parametre ölçümleri yapılmış ve inceleme alanındaki su kaynaklarının özelliklerini temsil edecek toplam 32 adet numune alınmıştır (Şekil 2). Su örneklemesi Nisan ve Temmuz 2007 dönemlerinde yapılmıştır (Tablo 1 ve Tablo 2). Oksijen–18 3 (18O), Döteryum (2H) ve Trityum (3H) izotopları Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi İzotop Laboratuarları’nda yaptırılmıştır. Suların yüzey sıcaklığı değerleri Nisan döneminde 9.6 ile 18.9 oC arasında, Temmuz döneminde 12.6 oC ile 28.5 oC arasında değişim göstermiştir. Sıcaklık değerlerindeki bu farklılık mevsimsel değişimden kaynaklanmaktadır (Şekil 3). Suların pH değerleri genellikle asidik ve nötr karakter sergilemekte ve mevsimsel olarak büyük farklılıklar gözlenmemektedir (Şekil 4). Keçiağılı Köyü’ndeki 13 no’lu kaynak ve Söğütalan yolu üzerindeki 53 no’lu kaynağın elektriksel iletkenlik (EC) değerleri diğer soğuk su kaynaklarının oldukça üzerindedir (Şekil 5). Beslenme alanları aynı olan ya da aynı tür yağışlardan beslenen akifere ait örnekler oksijen-18döteryum grafiği üzerinde birbirine yakın konumda bulunurlar (Ünsal ve diğ., 1996). Nisan–2007 tarihli su örneklemesinde 13, 43, 50, 53, 55, 59, 69 no’lu örneklerin Dünya Meteorik Su Doğrusu ile Eisenlohr (1997)’nin Armutlu Yarımadası civarında yaptığı çalışmada Marmara Bölgesi için belirlediği meteorik su doğrusu olan Marmara Meteorik Su Doğrusu arasında yer aldıkları gözlenmektedir (Şekil 6). Diğer su örnekleri Dünya Meteorik Su Doğrusu’nun sağ kısmında yer almaktadır. Bu durum suların diğer örneklere göre daha çok yöredeki kayaçlar ile temas halinde kaldıkları şeklinde açıklanabilir. Şekil 2. Su örnekleme lokasyonları 4 30 25 Sıcaklık (oC) 20 15 10 Nis.07 5 Tem.07 0 8 13 18 19 23 28 34 43 50 53 55 56 57 59 61 66 67 68 69 70 84 Numune Adı Şekil 3. Örnekleme dönemlerindeki sıcaklık değişimleri Tablo 1. Su örneklerinin fiziksel parametre [T (oC), pH, EC (S/cm)] değerleri Numunenin Adı 8 13 18 19 23 28 34 43 50 53 55 56 57 59 61 66 67 68 69 70 84 T (oC) Nis.07 Tem.07 28.5 14.9 23.4 14.1 24.8 14 19.7 17.4 18.9 25.1 16.2 17 14.5 15.2 19.9 14.8 19 12.7 17 18.5 21.6 12.7 23 14.1 26.6 14.8 23.5 12.3 18.9 24.2 9.6 12.6 pH Nis.07 Tem.07 7.12 4.43 3.97 7.79 8.09 7.09 7.72 7.21 7.26 5.7 8.05 7.21 7.09 3.32 3.31 7.13 7.2 5.77 4.29 6.07 3.91 6.96 7.47 7.81 7.95 6.18 6.84 6.69 7.72 7.78 8.7 4.1 5 EC (S/cm) Nis.07 Tem.07 1065 2300 2780 649 628 876 709 767 655 602 690 688 870 834 813 1878 1820 154.6 116 197 315 614 683 483 499 560 520 682 286 296 215.5 105 10 9 8 pH 7 6 5 4 Nis.07 3 Tem.07 2 8 13 18 19 23 28 34 43 50 53 55 56 57 59 61 66 67 68 69 70 84 70 84 Num une Adı Şekil 4. Örnekleme dönemlerindeki pH değişimleri 3000 2500 EC ( S/cm) 2000 1500 1000 500 Nis.07 Tem.07 0 8 13 18 19 23 28 34 43 50 53 55 56 57 59 61 66 67 68 69 Numune Adı Şekil 5. Örnekleme dönemlerindeki elektriksel iletkenlik değişimleri 6 Tablo 2. Su örneklerinin izotop (18O, D, T) analiz sonuçları Numunenin Adı 8 13 18 19 23 28 34 43 50 53 55 56 57 59 61 66 67 68 69 70 84 18 O Nis.07 -7.29 -7.29 -7.84 -7.24 -7.16 -8.69 -7.36 -8.54 -9.03 -8.26 -7.63 -6.9 -6.1 -7.34 -7.57 - Tem.07 -7.78 -7.43 -7.45 -7.91 -7.83 -8.31 -7.3 -7.46 -8.71 -9.27 -9.16 -8.67 -8.47 -7.69 -6.43 -7.63 -9.05 D Nis.07 -49.1 -51.67 -55.37 -52.44 -51.75 -54.46 -49.34 -56.67 -58.88 -54.04 -54.63 -48.04 -42 -45.63 -55.52 - T (TU) Tem.07 -49.66 -47.05 -47.66 -49.07 -49.5 -50.88 -46.08 -47.3 -54.81 -59.77 -56 -53.13 -53.25 -51.21 -43.88 -47.04 -58.34 Nis.07 5.05 6.1 5.65 5.4 5.65 5.85 3 0.45 3.3 5.85 5.8 4.65 4.6 2.3 6.3 - Tem.07 2.95 4.8 6.1 5.2 5.75 2.9 6.65 3.05 0.5 4.75 4 6.7 4.1 5.2 3.35 1.55 2.5 Şekil 6. Nisan–2007 dönemi örnekleme sonuçlarınca oluşturulan 18O-2H grafiği 7 Trityum (3H) hidrojen elementinin kısa-ömürlü radyoaktif izotopudur. Yarı ömrü 12,32 yıl olan ve beta bozunması veren trityum, atmosferin üst tabakalarındaki azot atomlarıyla kozmik nötronların etkileşmesinden doğal olarak oluştuğu gibi, termonükleer denemeler sonucunda da oluşmaktadır. Radyoaktif olan trityum sürekli bozunmaya uğraması nedeniyle belirli bir bölgede yeraltısuyunu besleyen yağışın trityum içeriğinin bilinmesi durumunda, yeraltısuyunun ağırlıklı ortalama yaşının belirlenmesi ve/veya farklı yeraltısularının karışımına ilişkin öngörülerde bulunulması mümkün olmaktadır (Tezcan, 1992). Nisan 2007 trityum izotopu analiz sonuçlarına göre 50, 53, 55 ve 69 no’lu örnekler diğer sulara oranla daha yaşlı ve daha derin dolaşımlıdır (Şekil 7). Oksijen–18 (18O)-trityum ilişkisi, suların beslenme kotları ile akifer içersindeki kalış süreleri arasındaki ilişkiyi yansıtmaktadır. 50, 53, 55 ve 69 no’lu örnekler diğer su örneklerine göre akifer ile daha uzun süre temas eden, yaşlı sulardır (Şekil 8). Yaşlı sular beslenmenin zayıf, genç sular ise güçlü olduğunun göstergesidir (Aksoy ve Filiz, 2001). Hidrolojik şartlara bağlı olarak meteorik kökenli yeraltısuyu girdisi buharlaşmadan daha baskın olduğundan Temmuz 2007 döneminde sular (61 ve 67 no’lu örnekler hariç) Dünya Meteorik Su Doğrusu ile Marmara Meteorik Su Doğrusu arasında yer almaktadırlar (Şekil 9). Şekil 10 ve Şekil 11’e göre 8, 28, 50, 53, 69, 84 no’lu örnekler diğer su örneklerine göre daha yaşlı ve daha derin dolaşıma sahiptir. 55 no’lu örneğin dönemsel olarak trityum değerlerinde artış gözlenmiştir. İzotop hidrolojisi konusunda geçmişte yürütülen çalışmalar sonucunda oksijen–18 içeriğinin, coğrafi konum, enlem vb. parametrelerin yanı sıra, esas olarak yükselti ile ters orantılı biçimde azaldığı gösterilmiştir (Payne ve Dinçer, 1965). Her 100 m kot artışına karşılık 18O içeriğindeki azalma ‰ 0.15 ile ‰ 0.50 arasındadır (Yurtsever ve Gat, 1981; Clark ve Fritz, 1997). Kot yükseldikçe sıcaklığın ve buna bağlı olarak buharlaşmanın azalması, bu negatifleşme oranını arttırmaktadır. Şekil 12’de yükseklik ile 18O değerleri arasında ters orantı gözlenmektedir. Azalan δ18O’nin değerleri, yüksek kotlardan beslenmeyi ifade etmektedir. 13 18 7 19 6 23 34 T (TU) 5 43 4 50 53 3 55 2 59 61 1 66 0 68 -70 -60 -50 -40 -30 -20 -10 D 0 69 70 Şekil 7. Nisan 2007 dönemine ait D-T (TU) grafiği 8 13 7 18 19 6 23 T (TU) 5 34 43 4 50 53 3 55 2 59 61 1 66 0 68 -10 -8 -6 -4 -2 0 18 O Şekil 8. Nisan 2007 dönemine ait 18O-T (TU) grafiği Şekil 9. Temmuz 2007 dönemi örneklerine ait 18O-2H grafiği 9 69 70 8 8 13 7 18 19 23 6 28 T (TU) 5 34 50 4 53 55 3 56 2 57 59 1 61 0 -70 -60 -50 -40 -30 -20 -10 67 69 0 D 84 Şekil 10. Temmuz 2007 dönemi örneklerine ait D-T (TU) grafiği 8 13 8 18 19 7 23 6 28 34 T (TU) 5 50 4 53 55 3 56 2 57 59 1 61 0 -10 -8 -6 -4 -2 0 18 O Şekil 11. Temmuz 2007 dönemi örneklerine ait 18O-T (TU) grafiği 10 67 69 84 0 -1 -2 -3 18 O -4 -5 -6 -7 y = -0.0025x - 7.0995 -8 -9 -10 0 100 200 300 400 500 600 700 Yükseklik (m) Şekil 12. Ortalama 18O ile yükseklik (m) arasındaki ilişki 5- Sonuçlar Suların sıcaklık değerleri mevsimsel olarak farklılık gösterirken, pH ve elektriksel iletkenlik değerlerinde büyük farklılık gözlenmemiştir. İnceleme alanındaki tüm soğuk su kaynakları meteorik kökenli yağışlarla beslenir. δ18O değerinde gözlenen sapmanın nedeni ise su kayaç etkileşimidir. İzotop analizleri ile bölgede bulunan sular bölgesel yeraltısuyu sistemi de göz önüne alınarak sığ ve derin dolaşım olarak ayırtlanmıştır. Sığ dolaşıma giren sular güncel sulardır. Buna göre 8, 28, 50, 53, 55, 69, 84 no’lu lokasyonlardaki sular derin dolaşıma giren sularıdır. Söğütalan yolu üzerindeki 53 no’lu kaynağı yüksek elektriksel iletkenlik (1820–1878 S/cm) değerleri ve düşük trityum (0.45–0.5 TU) değerleri ile diğer soğuk su kaynaklarına göre daha yaşlı ve daha derin dolaşımlıdır. Yükseklik arttıkça sıcaklığın ve buna bağlı olarak buharlaşmanın azalması nedeniyle sularda genellikle yükseklik ile 18O değerleri arasında ters orantı gözlenmektedir. Teşekkür Bu calışma TÜBİTAK 106Y041 nolu proje kapsamında gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, katkılarından dolayı TÜBA `ya da tessekkür ederiz. Kaynaklar Aksoy, N. ve Filiz, Ş., 2001. Balçova-Narlıdere Jeotermal Sahasının Çevresel İzotoplarla İncelenmesi. 1. Çevre ve Jeoloji Sempozyumu. Yeraltısuları ve Çevre Sempozyumu, Bildiriler, say. 289–295, İzmir. Baba, A., 2006. Kazdağları Soğuk ve Sıcak Su Kaynaklarının Hidrojeokimyasal Özellikleri. Kazdağları 2. Ulusal Sempozyumu, say.48-50. Çanakkale. Bingöl, E., Akyürek, B. ve Korkmazer, B., 1973. Biga Yarımadası’nın Jeolojisi ve Karakaya Formasyonunun Bazı Özellikleri. Cumhuriyetin 50. Yılı Yerbilimleri Kongresi, Tebliğler, MTA, say. 70–76, Ankara. 11 Clark, I.D. and Fritz, P., 1997. Environmental Isotopes in Hydrogeology. Lewis Publishers, New York, 328p. Eisenlohr, T., 1997. The Thermal Springs of The Armutlu Peninsula (NW Turkey) and Their Relationship to Geology and Tectonics in Active tectonics of Northwestern Anatolia. The Marmara Poly Project. Schindler C. and Pfister, M (eds.), vdf Hochschulverlag-AG an der ETH Zürich. p. 197–228. Ercan, T., Satır, M., Steinitz, G., Dora, A., Sarıfakioğlu, E., Adis, C., Valter, H.J. ve Yıldırım, T., 1995. Biga Yarımadası ile Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adalarındaki (KB Anadolu) Tersiyer volkanizmasının özellikleri, MTA Dergisi, 117, 55-86. Okay, A.İ., Siyako, M. ve Bürkan, K.A., 1990. Biga Yarımadası’nın Jeolojisi ve Tektonik Evrimi. TPJD bülteni. Cilt:2/1, 83–121. Payne, B. and Dinçer, T., 1965. Isotope Survey of Karst Region of Southern Turkey, Proc. of Sixth Int. Conference of Radiocarbon and Tritium Dating, IAEA, Publ. Tezcan, L., 1992, Karst Akifer Sistemlerinin Trityum İzotopu Yardımıyla Matematiksel Modellemesi, Doktora tezi, H.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Beytepe, Ankara, 121 s. Ünsal, N., Çelik, M. ve Afşin, M., 1996. Seyfe Kaynağı (Kırşehir) Dolayındaki Yeraltısularının Kimyasal ve İzotopik Özellikleriyle Kökeninin Araştırılması. 30. Yıl Sempozyumu Bildirileri, say. 491–503, KTÜ-Trabzon. Yurtsever, Y. and Gat, J.R., 1981. Stable Isotope Hydrology. Technical Report Series No:210, IAEA, Vienna. Yüzer, E., 2001. Kazdağları ve Su Kaynakları, Kazdağları 1.Ulusal Sempozyumu, say. 69-83., Edremit. 12 TARIMSAL HİDROLOJİ UYGULAMALARINDA NÜKLEER TEKNİKLERİN KULLANIMI Süer ANAÇ, Emrah ÖZÇAKAL, Yasemin S. KUKUL E.Ü. Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 35100 Bornova, İzmir [email protected]; [email protected]; [email protected] ÖZET Artan nüfus ve sanayi karşısında giderek kısıtlı hale gelen su kaynaklarının tarımda akılcı biçimde kullanılması ve üretimde artış sağlanması amacıyla, uygulanan su miktarına karşılık alınan verimi (su kullanım randımanını) artırmaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Kısıtlı su kaynakları ile gerçekleştirilen sulama uygulamalarından yüksek sulama randımanlarının sağlanması, toprak nem değişimi-su kullanım ölçümlerinin sağlam temellere dayalı bir yöntemle yapılmasına bağlıdır. Tarımsal hidroloji çalışmalarında en çok kullanılan tekniklerden biri olan nötronmetre ile toprak nemi çok duyarlı ve istenen sıklıkta ölçülebilmektedir. Nötronmetre ile belirli bir toprak derinliği içinde tutulan su miktarı ölçülebilir; farklı zamanlarda nem ölçümleri yapılarak toprak nem değişimi izlenebilir. Böylece zamana bağlı olarak toprakta tutulan su miktarında yağış veya sulama nedeniyle meydana gelen artış, bitki su tüketimi (evapotranspirasyon) veya drenaj nedeniyle azalma miktarları saptanabilir. Nükleer teknikler hidroloji çalışmalarında sürdürülebilir bir çevre ve gıda güvenliği sağlamak amacıyla toprak-su-bitki besin maddeleri yönetimi için uygun çözümler yaratmakta önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada, toprak-su-bitki ilişkilerinin belirlenmesinde kullanılan nükleer tekniklerden nötron ve nötron/gama metrelerin kullanım ilkeleri ve bazı uygulama örnekleri sunulmuştur. APPLICATION OF NUCLEAR TECHNIQUES IN HYDROLOGIC STUDIES ABSTRACT The increasing global demand for limited water resources calls for urgent measures to increase water use efficiency in agriculture. In the application of irrigation water to agricultural crops, determination of soil water content and movement by reliable and proper techniques is a prerequisite for high water use efficiencies. The determination of soil hydrodynamic characteristics, i.e. infiltration, drainage, hydraulic conductivity in saturated and unsaturated soils, is one of the prime objectives of the studies in agricultural hydrology. Nuclear techniques are also very important in water management for sustainable environment and food security in the world. Neutron gauges are particularly suitable for measurement of soil water under different conditions since they can measure moisture changes repeatedly and precisely. In this paper, the basic principles of neutron gauges and some examples of application on soilwater-crop management studies are presented. 13 1. GİRİŞ Tarımsal hidroloji, bitkisel üretim yapılan alanlarda su kaynaklarının etkin yönetimini, ve çevre ve gıda güvenliğini sağlamak amacıyla hidrolojik süreçleri inceleyen bir bilim dalıdır. Radyoaktif ve kararlı izotopların kullanıldığı nükleer teknikler tarımsal hidroloji uygulamalarında verimliliğin arttırılması, çevresel kirleticilerin tanınması, izlenmesi ve zararlarından korunma, ve kaynak geliştirme çalışmalarında kullanılmaktadır. Tarımsal verimlilik için uygun bitki besin maddelerinin ve bitki koruma önlemlerinin uygulanması yanında toprakta optimum düzeyde bir su dengesinin sağlanması gerekir. Yeterli miktarlarda bitki besin maddesi bulunduran topraklarda bitkilerin gelişmesi ve verim artışında en önemli etmen sudur. Toprakta suyun fazlalığı bitki gelişimi için zararlı olmakta, yetersizliği ise verimde önemli azalmalara neden olmaktadır. Bu nedenle topraktaki su miktarı ölçülerek izlenmelidir. Sulu tarımda toprağa verilecek su miktarı ile sulama zamanının belirlenmesine dayanan uygun sulama programlarının uygulanması ve kuru tarımda ise toprakta bulunan sudan en iyi şekilde yararlanılabilmesi, toprak suyunun sürekli olarak kontrol edilmesi ve su miktarının doğru olarak belirlenmesi ile mümkündür. Nükleer teknikler toprak nemi (18O, 2H, nötronmetre ile) ölçümü yanında tarımsal hidroloji ile ilişkili diğer birçok alanda da kullanılmaktadır. Bu çalışmalar; gübre kullanım etkinliğinin belirlenmesi (15N, 32P izotopları ile), biyolojik nitrojen fiksasyonu, bitki kalıntıları, fosfat kayaçları gibi farklı kaynaklardan besin sağlanması, tarımsal kirleticilerin su kaynaklarına karışma yolları, süreçlerinin belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması (18O, 2H, 15N izotopları ile), pestisit kalıntılarının analizi (14C izotopu ile), toprak erozyonunun belirlenmesi (137Cs, 210Pb, 7Be izotopları ile), tuz ve kuraklığa dayanıklı bitkilerin seçilmesi (13C izotopu ile), bitki kalıntılarının toprak stabilizasyonuna katılım etkisi ve verimliliğin arttırılması (13C ve 15N izotopları ile), iklim ve yağış farklılık ve değişimlerinin belirlenmesi (18O ve 36Cl) ile ilgili çalışmalar olarak sıralanabilir (IAEA, 1976; Nguyen, 2006). Tarımsal hidroloji çalışmaları kapsamında toprak-su-bitki ilişkilerinin belirlenmesinde yaygın olarak kullanılan nükleer teknikler, nötron ve nötron/gama metrelerdir. Başlıca kullanım alanları toprak su içeriğinin ölçülmesi, toprak-su karakteristik eğrilerinin çıkarılması, toprak hidrolik iletkenliğin belirlenmesi, toprak su bütçesinin belirlenmesi, toprak su içeriğindeki mekansal değişimlerin izlenmesi, toprak derinliği boyunca bitki köklerinin su alma durumunun incelenmesi, sulama programlarının uygulanması ve kontrol edilmesi olarak sıralanabilir. 2. NÖTRON VE NÖTRON/GAMA METRENİN GENEL ÖZELLİKLERİ Nötronmetre genel olarak hızlı nötron yayan radyoaktif kaynak, yavaş nötron detektörü ve yavaşlamış nötronları sayan elektronik bir sayaçtan oluşmaktadır. Nötron kaynağı ve detektör tek parça halindeki sonda içinde yeralmakta; toprak içerisinde ölçüm yapılacak derinliklere bir giriş tüpü aracılığıyla iletilmektedir (Şekil 1). Nötron kaynağı olarak, alfa partikülleri yayıcı (örneğin amerisyum ve radyum) ve ince berilyum tozları karışımı kullanılmaktadır. Alfa partikülleri berilyumun atom çekirdekleri ile çarpıştığında yüksek enerjili hızlı nötronlar meydana gelir. Ölçümler sırasında sonda, giriş tüpünde belirlenen derinliğe indirilir ve hızlı nötronlar toprak içinde nötron kaynağı tarafından saçılırlar. Nötronlar, toprak suyundaki hidrojen atomları ile etkileşime girer ve enerjilerini kaybederek yavaşlarlar. Yavaş nötron detektörü aracılığıyla belirlenen yavaş nötron çarpmaları önce sonda içinde yükseltilir. Yükseltilmiş çarpmalar, elektronik sayıcı sisteme gönderilir. Bir yavaş nötronun detektöre ulaşmasından gelen çarpma ile her bir sayım birbirine eşittir ve mikro işlemciler ham sayım verilerini bir dakikadaki sayıma (cpm) veya bir saniyedeki sayıma (cps) çevirirler. Sonda, giriş tüpü içerisine indirildiğinde, yavaş nötronların yaklaşık 30 cm çaplı sabit küresel bir “bulutu” kaynak etrafında hızlıca gelişir. Bu yavaş nötron bulutu, “etki küresi” olarak adlandırılır. Teorik çalışmalar, etki küresi çapının toprak su içeriğinin bir fonksiyonu olduğunu göstermektedir. Saf su içerisinde etki küresinin çapı yaklaşık olarak 5-8 cm’dir. Çok kuru topraklarda, bu değer 20 cm veya daha fazla olabilir. Bu nedenle, toprak nemi ölçümlerinde 14 sondanın yüzeyden itibaren yerleştirileceği ilk toprak derinliği, nötronların atmosfere kaçmalarını önleyecek derinlikte olmalıdır. Şekil 1. Çalışma durumunda nötronmetrenin görünüşü Giriş tüpü materyali olarak alüminyum, nötronlar için geçirgen ve aşınmaya karşı dirençli olduğundan çoğunlukla tercih edilmektedir. Çelik, demir, prinç, polietilen ve diğer plastikler gibi materyallerin nötron etkileşimleri farklıdır. Çelik ve pirinç, demir ve bakır nötronların absorbsiyonuna neden olduklarından, sonda hassasiyetini etkilemektedir. Polietilen ve diğer plastik materyalden üretilen giriş tüpleri kullanıldığında, plastikteki hidrojen yüzünden sayım oranı artış gösterir. Toprak profili içinde istenilen derinlikte nem ölçümü için kullanılan nötronmetreden başka, nötron/gama metreler toprak hacim ağırlığı ve su içeriğinin eş zamanlı ölçümüne olanak sağlarlar. Nöron/gama metreler, yavaş nötron detektörlü (3He odası) hızlı bir nötron kaynağına (genellikle 241 Am + 9Be) ve Geiger-Mueller tipi detektörlü bir gama ışın kaynağına (genellikle 137Cs) sahiptir. Derin ve yüzey sondaları bulunmaktadır. Yüzey sondada, nötron ve gama ışını kaynağı ile detektör nötron/gama metre koruma kalkanı içinde sabittir. Derin sondalar, giriş tüpleri aracılığıyla toprak alt katmanlarında ölçüm sağlarken, yüzey sondalar yüzey katmanının (0-15 cm) ortalama su içeriğini ve sonda modeline bağlı olarak 2,5-30 cm kalınlıktaki değişik katmanların hacim ağırlığını ölçmek için kullanılmaktadır. Hacim ağırlığı ölçümleri ile ilgili olarak, yüzey sondaları gama ışınlarının geri saçılması ve zayıflaması ilkesine dayanırken, derin sondalar sadece gama ışınımının geri saçılmasına dayanırlar (IAEA, 1983; IAEA, 2002). Nötron/gama metre yüzey sondalarında gama ışını kaynağı Şekil 2a ve 2b’deki gibi iki çalışma pozisyonunda kullanılmaktadır. Şekil 2a’da toprak yüzey katmanında sadece nötron ve gama ışını geri saçılması ile nem ve hacim ağırlık ölçümü; Şekil 2b’de toprak yüzey katmanı için (0-15 cm) nem ölçümü ve 0-30 cm toprak katmanında belirli bir derinlikte gama ışını geri saçılma ve zayıflama ile hacim ağırlık ölçümü görülmektedir. 15 2a 2b Şekil 2a. Toprak yüzey katmanında nem ve hacim ağırlık ölçümü Şekil 2b. Toprak yüzey katmanı için nem ve belirli bir derinlik için hacim ağırlık ölçümü. 3. NÖTRON VE NÖTRON/GAMA METRELERİN KULLANIM ALANLARI 3.1. Toprak Su İçeriğinin ve Hacim Ağırlığının Ölçülmesi Nötronmetreler ile topraktaki su miktarının güvenilir bir şekilde belirlenmesi, her şeyden önce, söz konusu toprak için nötronmetrenin kalibre edilmesine bağlıdır. Kalibrasyon yöntemlerinden özellikle tarla kalibrasyon yöntemi (yerinde kalibrasyon) kullanılmaktadır. Yerinde kalibrasyonda, tarlada seçilen bir noktaya giriş tüpü çakılarak belirlenen derinliklerden hem nötronmetre sayım değeri okunur hem de nötronmetrenin etki küresi içinden toprak örnekleri alınarak gravimetrik yöntemle nem içeriği belirlenir (Ul, 1994). Nötronmetre kalibrasyonu, nötronmetre sayımı (cpm) ile toprak su içeriği (θ) arasındaki ilişkinin belirlenmesidir (Şekil 3). Ölçüm noktalarında mümkün olan en iyi veri seti elde edilerek (cpm, θ), kalibrasyon eğrileri oluşturulur. Sondayı etkileyen sıcaklık ve diğer faktörlerden meydana gelen elektronik sürüklenme etkisinden kaçınmak için, doğrudan toprakta ölçülen sayım değeri (cpm) yerine sayım oranı (CR) kullanılır; CR topraktaki sayım değeri standart sayım değeri (1) Standart sayım değeri, hava-nötronmetre koruma kalkanı- içinde ya da su gibi standart materyalde ölçülen sayım değeridir, (cpm). Toprak nemi ile sayım oranı (CR) genellikle doğrusal ilişkilidir; θ = a+b(CR) (2) θ, toprak nem içeriği (cm3.cm-3); a, CR sıfıra eşit iken θ değeri; b, kalibrasyon doğrusunun eğimidir. Eşitlikte a ve b sabiteleri doğrusal regresyon analizi ile saptanmaktadır (IAEA, 1976; IAEA, 2002). Nötron/gama metreler ile toprak su içeriği ölçümü ve kalibrasyonu nötronmetre ile aynıdır. Ancak, yüzey sonda ile nötron kaynağı ve detektör cihaz üzerinde sabit olduğundan alt toprak katmanlarında ölçüm yapılamaz. Hacim ağırlık ölçümü için kalibrasyonun karmaşıklığı nedeniyle, çoğu nötron/gama metreler, işlemcilerinde depolanmış fabrika ayarlarına sahiptir. Kalibrasyon farklı yoğunluklardaki özel materyallerin standartlaştırılmış bloklarının kullanımını gerektirir ve matematiksel model parametrelerinin elde edilmesi zordur. Fabrika kalibrasyonları uzman kişiler tarafından değiştirilebilir veya kullanıcı tarafından tekrar hesaplanabilir. Böyle bir kalibrasyon için, 16 en az üç farklı (düşük, orta, yüksek) yoğunluktaki ve iki farklı (düşük ve yüksek) eşdeğer su içeriğine sahip bloklara gereksinim duyulmaktadır. CR 1,51 1,51 1,47 1,37 1,29 1,26 1,22 1,19 1,11 1,08 0,95 (Hacim %) 30,73 32,87 28,49 28,03 24,84 23,63 23,01 21,22 17,78 17,57 17,38 Şekil 3. 30-60 cm toprak derinliği için nötronmetre kalibrasyon eğrisi (Can, 2007). Şekil 4. Hacim ağırlığı ölçümlerinden elde edilen kalibrasyon eğrileri (IAEA, 2002). Şekil 2a’daki gibi gama kaynağının yüzeyde olduğu durumda, ortamın hacim ağırlığı (d’b) ve geri saçılan ışınların sayım oranı (CR) arasındaki ilişki aşağıdaki modele göre oluşur. A d b B ln CR C (3) A, B ve C, yoğunluğu bilinen materyaller kullanılarak deneysel olarak belirlenen parametrelerdir. Sayım oranı toprakta geri dönen ışınların sayım değerinin, standart yoğunluk sayım değerine oranıdır. Toprak ortamı nemli ise geri saçılan gama ışınlarının bir kısmı sudan kaynaklanmaktadır. Kuru toprak hacim ağırlığı db (g.cm-3), nemli toprak hacim ağırlığı ve toprak nem içeriğinden saptanır; db = db - w. Burada, suyun özgül ağırlığı w = 1 g.cm-3 alınarak kuru toprak için hacim ağırlık db = db - olarak belirlenir. Hacim ağırlık Şekil 2b’deki gibi ölçüldüğünde ise detektör hem belli bir toprak kalınlığını geçerek zayıflayan hem de geri saçılan gama ışınları saymaktadır. Bu nedenle, toprak hacim ağırlığı BeerLambert zayıflama yasasına göre saptanmaktadır. I I 0 exp[ ( w s d b )X] (4) 17 I, X kalınlığındaki toprak örneğinden geçerek birim zamanda detektöre ulaşan ışınların sayısı; I0, kaynak ve detektör arasındaki aynı X mesafesi için toprağın bulunmadığı koşulda birim zamanda detektöre ulaşan ışınların sayısı; w ve s, sırasıyla su ve toprak ortamında gama ışınları zayıflama katsayısı; db, toprak hacim ağırlığı; , toprak nem içeriğidir (cm3.cm-3) (Şekil 4). 3.2. Toprak-Su Karakteristik Eğrilerinin Çıkarılması Toprak-su karakteristik eğrileri, aynı zaman ve derinlikte nötronmetre ile belirlenen toprak su içeriği ve tansiyometre ile okunan matrik potansiyel (toprak su potansiyeli) değerlerinin kombinasyonu ile oluşturulurlar (Şekil 5). Tansiyometreler, giriş tüplerine yakın ancak sondanın etki küresinin biraz dışarısında kurulmalıdır. Eğer giriş tüpüne çok yakın kurulursa, tansiyometre kabı içerisindeki su, sondanın işlevini önemli oranda engeller. Bunun için 20-30 cm’lik bir mesafe yeterlidir (IAEA, 2002). Şekil 5. Nötronmetreler ve tansiyometreler ile elde edilen ortalama bir toprak-su karakteristik eğrisi (IAEA, 2002). 3.3. Toprak Hidrolik İletkenliğinin Belirlenmesi Toprak hidrolik iletkenliği (K), toprağın suyu iletme yeteneğini gösteren bir parametredir. K, toprağın su içeriğine (θ) bağlı olduğundan, her toprak için ayrı K(θ) fonksiyonu tanımlanır. K(θ) fonksiyonunu deneysel olarak belirlemek için, nötronmetre giriş tüpleri ve tansiyometreler, tarla deneme parselinde (9m2 - 100m2<) istenen derinliklere yerleştirilirler. İnfiltrasyon değeri yaklaşık olarak kararlı bir değere ulaşıncaya kadar deneme parselinde su, toprak yüzeyinde sürekli olarak göllendirilir. Bu durum, profil içinde her bir derinlik için zamana göre sabit olan ve maksimum toprak nem içeriğine karşılık gelen nötronmetre okumaları ile tespit edilir. Saptanan infiltrasyon kararlı değeri, infiltrasyon süresince üst toprak katmanının nem içeriğine (θ0) karşılık gelen, yani doygun durumdaki toprakta hidrolik iletkenlik (K0) olarak kabul edilir. K(θ)’nın en yaygın kullanılan fonksiyonu; K() K 0 exp[ ( 0 )] (5) Burada; γ, toprakta bitki kökleri ve buharlaşmanın olmadığı koşulda infiltrasyondan sonra, suyun yeni bir dağılım göstermesi ve drenaj sırasında alınan ölçümlerden belirlenir (cm.cm-3). İnfiltrasyondan sonra, su uygulaması kesilerek buharlaşmayı önlemek için toprak yüzeyi plastik örtüyle kaplanır. Toprak profilinde, belirlenen derinliklerde (z= 15, 45, 75, 105 cm), belli zaman aralıklarıyla (t= 0 parselde suyun infiltre olduğu-göllenmediği zaman, 1gün, 3gün, 7 gün, 15gün gibi) nötronmetre ve tansiyometreler ile sırasıyla toprak su içeriği (z, t) ve matrik potansiyeli (z, t) ölçülür. İnfiltrasyonun sabit seviyede olduğu anda mm.gün-1 olarak belirlenen doygun hidrolik iletkenlik (K0) değeri ve z,t ile z,t ölçümlerinden K(θ)’nın hesaplanmasında yaralanılmaktadır. 18 IAEA (2002)’ye göre, K(θ)’nın hesaplanması için, Richards ve ark. (1956), Libardi ve ark. (1980) ve Sisson ve ark. (1980) tarafından belirtilen yöntemler yaygın olarak kullanılmaktadır. Richards ve ark. (1956) tarafından ileri sürülen drenaj-akış yöntemi daha da geliştirilmiştir ve günümüzde anlık-profil yöntemi olarak tanınmaktadır. Yöntem, drenajı iyi topraklarda hidrolik iletkenliğin belirlenmesi için kullanılmaktadır. Bu yöntem, Darcy yasasına göre evapotranspirasyonun olmadığı koşullarda 0 = z = L için bir toprak profilinde depolanan sudaki azalma oranı, L (0-30, 0-60, 0-90, 0-120 cm) toprak derinliğindeki toprak suyunun akışına (qL) eşittir varsayımına dayanmaktadır. q L K(L) T z L (6) Toprakta depolanan su içeriğindeki değişim; L (z, t ) S(L, t ) L (z, t ) dz dz 0 t t 0 t (7) Eşitlik (6) ve (7)’dan yararlanarak Richards yöntemi varsayımına göre hidrolik iletkenlik eşitliği; K(L) L 0 (z, t ) S(L, t ) dz t t T T z z (8) Eşitlikte, Kθ(L), hidrolik iletkenlik (mm.gün-1); S(L,t)/t, toprakta depolanan su miktarındaki değişim (mm.gün-1); T/z, hidrolik eğim (cm.cm-1)’dir. Libardi ve ark. (1980) yöntemi, ek olarak toplam su potansiyeli eğiminin, ‘bir’ değerinden farklı olmayacağı hipotezine dayanır: ψ T /z 1 . Bu nedenle, tansiyometre verilerine gereksinim olmayacağından eşitlik (8) ile verilen hidrolik iletkenlik eşitliği basit hale gelir. Basitleştirilmiş eşitlik (8) ve eşitlik (5) birleştirildiğinde; 1 1 γK θ θ 0 lnt 0 γ γ L (9) Eşitlik (5)’deki K0 ve γ parametreleri, L toprak derinliği için oluşturulan lnt’ye karşılık (θ-θ0) değerleri grafiklerinden hesaplanan doğrusal regresyon eşitliklerinden belirlenir. Regresyon eşitliği parametrelerinin eşitlik (9)’da karşılıkları, b= γ-1 ve a= γ-1.ln(γ K0L-1)’ dir. Sisson ve ark. (1980) yönteminde de, toplam toprak su potansiyeli eğiminin 1’den farklı olmayacağı varsayımı nedeniyle, tansiyometre verileri gereksizdir. Eşitlik (5)’deki K0 ve γ değerleri, herhangi bir L toprak derinliği için (θ-θ0)’a karşı ln(zt-1) grafiğinden elde edilir. Buna göre, ln(zt 1 ) ln(γn 0 ) γ(θ θ 0 ) (10) Yapılan çalışmalarda, hidrolik eğim değeri için benzer hipotezi kullanan Libardi ve ark. (1980) ve Sisson ve ark. (1980) yöntemleri ile benzer K0 ve γ tahminleri yapılırken, hidrolik eğimi toprak su potansiyeli ölçümlerinden hesaplayan Richards yöntemiyle farklı tahminler elde edildiği belirtilmektedir (IAEA, 1983; IAEA, 2002). 19 3.4. Su Bütçesi Çalışmaları Su bütçesi, belirli bir toprak katmanı için ∆t zaman aralığı boyunca bir agro-ekosistemde kazanılan veya kaybedilen suyun hesaplanmasıdır. Zaman aralığı [∆t: (tson-tilk)] ve toprak katmanının kalınlığı-derinliği, L, (z toprak derinliğinde ölçüm yapılır) araştırmanın hedeflerine bağlıdır. ∆t için günlük, haftalık, aylık, yıllık v.b. değerler kullanılmaktadır. L’nin değeri, bitki köklerinin bulunduğu, genellikle kök sisteminin % 95-100’ünü içeren derinlik ile sınırlıdır. Belirlenen bir bölge için, su bütçesi aşağıdaki eşitlikle verilmekte ve Şekil 6’da olduğu gibi gösterilmektedir. P + I – ET – RO – QL = ∆SL (11) P, ∆t zamanı boyunca düşen yağış; I, ∆t zamanı boyunca yapılan sulama; ET, ∆t zamanı boyunca gerçekleşen evapotranspirasyon; RO, ∆t zamanı boyunca akışa geçen su; Q L, ∆t zamanı boyunca L derinliğindeki topraktan drene olan su; ∆SL, ∆t zamanı boyunca (0, L) toprak katmanında depolanan su miktarında meydana gelen değişimdir. Değerlerin tümünde su miktarı derinlik (mm) cinsinden tanımlanmaktadır. ∆SL>0, dengenin pozitif olduğunu ve toprak profilinde (0, L) depolanan suyun arttığını; ∆SL<0 ise, negatif dengeyi ve buna bağlı olarak suyun azaldığını göstermektedir. Normalde eşitliğin bileşenleri pozitif veya 0 değerini alırlar. Eğer su toprak yüzeyinden yüzey akış nedeniyle uzaklaşıyorsa RO değeri negatiftir; QL değeri taban suyundan yukarı doğru su hareketi varsa negatif, toprak profilinden drenaj söz konusu ise pozitiftir. Şekil 6. Su bütçesi bileşenleri. Su bütçesi bileşenlerinin ölçümü oldukça güçtür. Yağış (P, mm.gün-1), çeşitli ölçme aletleri aracılığıyla ölçülerek ∆t zaman aralığı içinde düşen toplam yağış (mm) saptanır. Sulama ile uygulanan su miktarının ölçülmesi (I) başlı başına güç bir konudur. I’nın belirlenmesi için yağmurlama sulama yönteminde yağmurlama başlıklarından kaynaklanan su dağılımındaki farklılıkların belirlenmesi gerekir; karık ve diğer yüzey sulama yöntemlerinde uygulanan toplam su hacminin sulanan alana bölünerek basit olarak tahmin yoluna gidilirse, suyun mekansal dağılım farklılığı dikkate alınmamış olur. Evapotranspirasyon (ET), su bütçesi eşitliğinde bir bilinmeyen olarak ele alınır ve diğer bileşenlerden yararlanılarak hesaplanabilir. Ya da ET, Thornwaite, BlaneyCriddle ve Penman yöntemleri kullanılarak, atmosferik verilere dayanan teorik ve/veya deneysel eşitliklerden tahmin edilebilir. ET, lizimetreler ile de tahmin edilebilir (FAO, 1992). Akışa geçen suyun (RO) ölçülmesi zordur. Yaygın olarak, çeşitli toprak tipleri ve eğimlerinin standartlaştırılmış parsellerinden alınan ölçümlerden tahmin edilir. Standartlaştırılmış parsellerden sağlanan bilgilerden su bütçesi çalışmalarının yürütüldüğü diğer noktalar için tahminleme yapılır. Tarla veya havzada belirli bir noktada, L derinliğindeki toprak profili altına drene olan su miktarı (QL), genellikle (ti+1 – ti) zaman aralığı için aşağıdaki eşitlik yardımıyla belirlenmektedir. i 1 Q L q L.dt (12) i 20 qL; Darcy eşitliği [eşitlik (6)] ile verilen L derinliğinde drene olan sudur. Toprakta depolanan su miktarındaki (∆SL) değişimin belirlenebilmesi için, öncelikle t zamanında ve z1 ve z2 toprak derinlikleri arasında depolanan su miktarı (S) hesaplanır; Z2 S Z2 Z1 ( t ) (z, t )dz (13) Z1 θ; eşitlik (2) ile belirlenen toprak su içeriğidir (cm3.cm-3) ve z; yüzeyden olan düşey konum koordinatıdır (cm) (IAEA,2002). Nötronmetre, su bütçesi çalışmaları için oldukça uygundur. Toprak profili içinde çeşitli derinliklerde depolanan su miktarının (SL) ve değişiminin (∆SL) hesaplanmasını kolaylaştırırlar. Toprağa zarar vermeden, belirlenen ölçüm noktasında çok sayıda ölçüm yapılabilir (IAEA, 1973; IAEA, 1976; IAEA, 1983; Anaç ve ark., 1999). Can (2007) tarafından yapılan bir çalışma sonuçlarından yararlanılarak bitki su tüketimi ve toprak nem değişimine ilişin bir örnek Tablo 1’de sunulmuştur. Tablo 1. Nötronmetre ile bitki su tüketimi ve toprak nem değişiminin belirlenmesi. Derinlikler ve Kalibrasyon Eğrileri (0-30 cm) y = 24,272x -11,782 R2** = 0,9655 (30-60 cm) y = 28,565x -12,111 R2** = 0,9413 (60-90 cm) y = 15,784x -1,8292 R2** = 0,8942 (90-120 cm) y = 20,929x -5,8308 R2** = 0,9484 0-120 cm için toplam 05.07.2005 Sulama Sonrası CR = 1,49 θ (%) = 24,44 73,3 mm CR = 1,48 θ (%) = 30,17 90,5 mm CR = 1,05 θ (%) = 18,52 55,5 mm CR = 1,16 θ (%) = 18,52 55,5 mm 274,8 mm 07.07.2005 Sulama Öncesi CR = 1,42 θ (%) = 22,73 68,1 mm CR = 1,41 θ (%) = 28,17 84,5 mm CR = 1,00 θ (%) = 17,67 53,0 mm CR = 1,12 θ (%) = 17,78 53,3 mm 258,9 mm ET (mm/3 gün) 5,2 6,0 2,5 2,2 15,9 mm/3 gün Çalışmada, 4.7.2005 tarihinde damla sulama sistemiyle 15,96 mm sulama suyu uygulanmıştır. Toprak nemi sulama sonrasında ve bir sonraki sulamadan hemen önce belirlenmiştir. Bu iki okuma arasında 0,3 mm yağış düştüğü, yüzey akış ve derine sızım yoluyla kayıpların meydana gelmediği bilinmektedir. Bitki su tüketimi (Eşitlik 13) ve toprak nem içeriğindeki değişimi (Eşitlik 11), 0-120 cm toprak derinliği için hesapladığımızda; ET = 274,8 - 258,9 = 15,9 mm/3 gün ∆SL = 0,3 + 15,96 – 15,9 – 0 ∆SL = 0,36 mm olarak bulunur. 3.5. Toprak Su İçeriğinin Mekansal Değişkenliğinin Belirlenmesi Tarla veya havza bazında su içeriğinin dağılımı ve mekansal değişkenliğinin analizinde nötronmetreler oldukça uygundur. Yüksek sayıda örnekleme noktası kullanarak ve bölgesel değişkenler teorisi ile mekansal ve zamansal varyans analizleri yaparak, toprak suyunun hareketiyle ilgili süreçlerin daha iyi anlaşılması sağlanabilir. Nötronmetre ölçümleri, belirli büyüklükte arazi 21 parçaları (grid) içinde eşit veya tesadüfi olarak belirlenen aralıklardaki örnekleme noktalarında yapılabilir (Şekil 7) (IAEA, 2002). Şekil 7. Üç farklı tarihte 125 m mesafede 5’er m arayla ölçülen toprak su içeriği. 3.6. Bitki Köklerince Su Alımının Belirlenmesi Nötronmetreler ile bitki köklerinin topraktan su alma deseni duyarlı olarak belirlenebilmektedir. Şekil 8 ve 9’da, bir kauçuk ağacı kök sistemi tarafından alınan suyun saptanması için Mendes ve ark. (1992) tarafından yapılan çalışmadan elde edilen sonuçlar görülmektedir (IAEA, 2002). Farklı noktalardaki nötronmetre ve tansiyometre ölçümleriyle sırasıyla, toprak su içeriği (θ) ve toplam su potansiyeli (ψT) belirlenmiştir. θ ve ψT eşdeğer eğrileri oluşturularak toprak su durumu haritalanmıştır. Toplam su potansiyeline dik olan su akım çizgilerinden, su akışının toplam su potansiyelinin azalan değerlerine doğru olduğu gözlenmektedir. Bu tür akışların ölçümü güç olmakla birlikte, ağaç kökleri ile su alımının karakteristiği ve sezonluk değişiminin izlenmesi bu tip haritalama yöntemleri ile sağlanmaktadır (IAEA, 2002). Şekil 8. Kauçuk ağacı kök bölgesi toprak su içeriği eşdeğer eğrileri. Şekil 9. Kauçuk ağacı kök bölgesi toplam toprak su potansiyeli eşdeğer eğrileri ve akım yönü çizgileri. 22 4. SONUÇ Tarımsal hidroloji çalışmalarında toprak-su-bitki ilişkilerinin belirlenmesine yönelik olarak en çok kullanılan nükleer teknik nötronmetredir. Diğer toprak nemi ölçüm tekniklerine kıyasla nötronmetre ile toprak nemi belirlemenin sağladığı temel avantaj, daha geniş bir toprak hacmi içindeki nemin belirli ve sabit bir ölçüm noktasında toprak yapısı bozulmadan istenen sıklıkta ve hızlı olarak ölçülebilmesidir. Toprak örnekleri alınarak nem belirlemesi yapıldığında toprak örneklerinin nem içeriğinde mekansal farklılıklardan kaynaklanan ölçüm hataları, nötronmetre ile büyük oranda azaltılmaktadır. Ayrıca, yöntem tuzluluğa duyarlı olmadığı için gübre uygulamaları ve tuzluluk farklılıklarından kaynaklanan ölçüm hatası söz konusu olmamaktadır (IAEA, 1975). Nötronmetre ile toprak su içeriği ölçülerek; belirli bir toprak derinliğinde depolanan su miktarı tahmin edilmekte ve derine sızım miktarına ilişkin çıkarımlarda bulunulabilmektedir. Periyodik toprak nem ölçümlerinden yaralanarak toprak-su karakteristik eğrileri, toprak hidrolik iletkenliği, toprak su bütçesi belirlenmektedir. Bunlara ek olarak, nötronmetre toprak su içeriğindeki mekansal değişimlerin, toprak derinliği boyunca bitki köklerinin su alma durumunun izlenmesi, sulama programlarının uygulanması ve kontrol edilmesi, sulama yöntemiyle elde edilen sulama randımanın ve su dağıtım yeknesaklığının saptanması çalışmalarında da kullanılmaktadır. Su kaynaklarının kısıtlılığı, tarımsal sulama uygulamalarında sudan en etkin biçimde yararlanmayı ve kullanılan birim su miktarına karşılık elde edilen verimde artış sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu amaçla yürütülen tarımsal sulama çalışmalarında kullanılan nükleer teknikler, su tüketimi, su kullanım randımanı, verim tepki faktörü, gübre kullanım etkinliği gibi parametrelerin ve su bütçesi hesaplamalarının daha kısa süre ve az işgücü ile duyarlı olarak belirlenmesine olanak sağlamaktadır (Anaç ve ark., 1999; Anaç ve Kukul, 2005). 5. KAYNAKLAR Anaç, S., M.A. Ul, İ.H. Tüzel, D. Anaç, B. Okur, H. Hakerlerler, 1999. Optimum Irrigation Schedules for Cotton under Deficit Irrigation Conditions. In: Crop Yield Response to Deficit Irrigation. Kluwer Academic Publ., Developments in Plant and Soil Sciences, V. 84. Anaç, S., Kukul, Y.S., 2005. Su ve Gübre Kullanım Etkinliği Çalışmalarında Nükleer Tekniklerin Uygulanması. II. Ulusal Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu Bildiriler Kitabı. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara, s 25-30. Can, O., 2007. Tuzlu Koşullarda Satsuma Mandarini Bitki Su Tüketiminin Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma. Yüksek Lisans Tezi, E.Ü. Fen Bilimleri Enst., Bornova-İzmir. 80 s. IAEA, 1973. Soil-Moisture and Irrigaiton Studies II. Proc. of a Panel on the Use of Nuclear Techniques in the Soil Physics and Irrigation Studies International Atomic Energy Agency, Vienna. 189 p. IAEA, 1975. Radiation Techniques for Water-Use Efficiency Studies. Technical Report Series No. 168, International Atomic Energy Agency, Vienna. 127 p. IAEA, 1976. Tracer Manual on Crops and Soils. Technical Report Series No. 171, International Atomic Energy Agency, Vienna. 277 p. IAEA, 1983. Isotope and Radiation Techniques in Soil Physics and Irrigaiton Studies. Proc. of Int. Sym. on Isotope and Radiation Techniques in Soil Physics and Irrigation Studies. International Atomic Energy Agency, Vienna. 597 p. IAEA, 2002. Neutron and Gamma Probes: Their Use in Agronomy. Training Course Series No. 16, International Atomic Energy Agency, Vienna. 73 p. Nguyen, L., 2006. Integrated Soil-Water-Plant-Nutrient Management. Presentation Notes, Workshop on The Use of Nuclear and Related Techniques in Soil-Plant-Water Relations, 27-30 November, 2006, Ankara-Turkey. Ul, M.A., 1994. Nötronmetreler ve Sulama Uygulamalarında Kullanım Olanakları. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, Cilt 31, No: 1, s. 143-150. 23 DEVELİ KAPALI HAVZASI’NDA YERALTI SUYU VE YÜZEY SUYU İLİŞKİSİNİN DOĞAL İZOTOPLARLA BELİRLENMESİ(*)2 F.Ebru YILDIZ1, Alime Temel DİLAVER2, İbrahim GÜRER3, Nail ÜNSAL4, Serdar BAYARI5, Selami TÜRKİLERİ6, Sedat ÇELENK7 1 Dr.İnş.Y.Müh. İller Bankası Gn.Md.Etüd Plan ve Yol Dai.Bşk., [email protected] 2 Fiz.Y.Müh.,Şube Müd. DSİ TAKK Dairesi, [email protected] 3 Prof.Dr.Gazi Üniversitesi Müh.Mim.Fak.İnş.Müh.Böl., [email protected] 4 Prof.Dr.Gazi Üniversitesi Müh.Mim.Fak.İnş.Müh.Böl., nü[email protected] 5 Prof.Dr. Hacettepe Ün.Hidrojeoloji Müh. Bölümü, [email protected] 6 Jeo.Müh.DSI XII.Bölge Müd.Kayseri, [email protected] 7 Jeo.Y.Müh.,Şube Müd. DSI XII.Bölge Müd.Kayseri, [email protected] ÖZET Sultansazlığı Sulak Alanı Kayseri ili sınırları içerisinde olup Türkiye’nin en önemli kuş cennetlerinden birisidir ve 1994 yılından beri uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına alınmıştır. Develi Kapalı Havzası’nda bulunan Sultansazlığı Sulak Alanı’da su sıkıntısı ve su kirliliği sorunları mevcuttur. Bu çalışma kapsamında Sultansazlığı’ndaki su sıkıntısının sebepleri araştırılmış ve doğal izotoplar (Oksijen 18, Döteryum ve trityum) kullanılarak Sultansazlığı’ndaki yüzey suyunun Develi Kapalı Havzası’nda mevcut olan akifer ile bir ilişkisinin olup olmadığı araştırılmıştır. İzotop analiz sonuçlarına göre yeraltı suyu ile Sultansazlığı’nın yüzey suyu arasında direkt bir ilişki olmadığı ancak çok uzun zaman içinde yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın yüzey suyunu besleyebileceği belirlenmiştir. Buna göre Develi Kapalı Havzası’nda kuyulardan çekilen yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın su sıkıntısı üzerinde bir etkisi yoktur. Anahtar Kelimeler: Çevresel izotop, Sultansazlığı, yeraltı – yüzey suyu ilişkisi DETERMINATION OF GROUNWATER-SURFACE WATER RELATION IN DEVELİ CLOSED BASIN BY USING ENVIRONMENTAL ISOTOPES ABSTRACT Sultansazlığı Wetland which is one of the most important bird paradises of Turkey is located at Kayseri City and it is being protected by International Ramsar Agreement. There are water scarcity and water pollution problems Sultansazlığı Wetland which is placed at Develi Closed Basin. Water scarcity reasons are investigated at Sultansazlığı and environmental isotopes (Oxygen 18, deuterium and tritium) are used in order to determine the relationship between the surface water of Sultansazlığı and groundwater. According to the isotope analysis; it is determined that there is no direct relationship between the groundwater and surface water of Sultansazlığı according to the isotope analysis but groundwater can feed Sultansazlığı in the very long time. So groundwater abstraction from the wells at Develi Closed Basin doesn’t affect the water scarcity of Sultansazlığı. Keywords: Environmental isotopes, Sultansazlığı, groundwater-surface water relationship (*) Bu çalışma Dr.F.Ebru YILDIZ’ın doktora tezinin bir bölümünü kapsamaktadır. 25 GİRİŞ Sultansazlığı Sulak Alanı, 15 no’lu Kızılırmak Havzası’nın alt havzası olan ve Kayseri ili sınırları içinde bulunan Develi Kapalı Havzası’nda, Yahyalı, Yeşilhisar ve Develi ilçelerinin oluşturduğu üçgenin içerisinde yer almaktadır. Sultansazlığı Türkiye’nin önemli kuş cennetlerinden birisi olması sebebiyle 1994 tarihinde Uluslararası RAMSAR Sözleşmesi’nin “A Sınıfı Sulak Alanlar” listesine alınarak koruma altına alınmıştır. Sultansazlığı Sulak Alanı çok tuzlu sığ bir göl olan Çöl Gölü’nden, yarı tuzlu sığ bir göl olan Yay Gölü’nden ve tatlı su içeren Kuzey ve Güney Sazlıkları’ndan oluşmaktadır. Develi Kapalı Havzası’nda 400*106 sulama suyuna ihtiyaç vardır (Gürer ve ark., 2005; Yıldız, 2007), yüzey suyu kaynaklarının yeterli olmamasından dolayı Develi Kapalı Havzası’nda aşırı yeraltı suyu çekimi yapılmaktadır. Develi Kapalı Havzası’nda DSI tarafından açılmış olan derin sondaj kuyularının yeraltı suyu seviyeleri incelendiğinde Yeşilhisar tarafında yeraltı suyunun her sene 55-60 cm düştüğü belirlenmiştir (Yıldız, 2007). Sultansazlığı Sulak Alanı’nda özellikle son yıllarda su sıkıntısı mevcuttur. Bu çalışma kapsamında; Develi Kapalı Havzası’nda mevcut olan çok sayıdaki derin kuyudan çekilen yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın kurumasına bir etkisinin olup olmadığının belirlenmesine çalışılmıştır. Bu amaçla doğal izotoplar kullanılarak Sultansazlığı’nın yüzey suyunun yeraltı suyu ile bir ilişkisinin olup olmadığı araştırılmıştır. Bu araştırma kapsamında Oksijen 18, Döteryum ve Trityum izotop analizleri yapılmıştır. Sultansazlığı Sulak Alanı Şekil 1’de gösterilmiştir. Şekil 1. Sultansazlığı Sulak Alanı (Milli Parklar, 2002’den uyarlanmıştır). DEVELİ KAPALI HAVZASI’NIN JEOLOJİSİ ve HİDROJEOLOJİSİ Develi Kapalı Havzası’nın kuzeyinde ve kuzey batısında, Erciyes Dağı’nın volkanik faaliyetlerinden kaynaklanan bazalt, andezit ve tüf, havzanın orta kesiminde, sulak alana doğru 26 yaklaştıkça dane çapı incelen alüvyon, güneyde ise gri, masif, kalın tabakalı kireçtaşları mevcuttur. Tortul kayaçlardan oluşan formasyonlar Develi Kapalı Havzasında doğu-batı yönünde uzanmakta olup, mağmatik kayaçlar ise kuzey- güney doğrultusunda dar bir şerit şeklinde uzanmaktadır (DSİ, 1995). Develi Kapalı Havzası’nda Paleozoyik’den başlamak üzere Kuvaterner’e kadar değişik jeolojik zamanlara ait formasyonlar bulunmaktadır. Develi Tüfü, Tahar İgnimbrit Üyesi, Susuzdağ Volkaniti, Salur Kireçtaşı, Dündarlı Formasyonu, Sarıca Formasyonu ve Yeşilhisar Formasyonu Develi Kapalı Havzası’nda görülen başlıca formasyonlardır (Yıldız, 2007). Develi Kapalı Havzası’nın güneyinde Aladağ kireçtaşları ile bunlar arasında yer alan ofiyolitik melanj içeren bir jeolojik yapı görülmektedir. Batıda, kuzey ve doğuda ise Kapadokya volkanik bölgesine ait volkanik ve volkano-tortul birimler yaygındır. Develi Kapalı Havzası’nın batı ve doğu kesimlerinde ignimbiritler daha yaygındırlar. Kuzeyde Erciyes ve batıda Deveci Dağı’nda volkanik kayaçlar yaygın olarak gözlenmektedir. Sultansazlığı Sulak Alanı’nın da bulunduğu Develi Ovası, çek-ayır tipi tektonik çöküntü havzasıdır. Develi Ovası bu yapıya bağlı olarak Pliyo-kuvaterner boyunca civar yükseltilerden türeyen kırıntılı malzeme ile dolmuştur. Develi Kapalı Havzası’na ait genel jeoloji haritası Şekil 2’de görülmektedir. N Volkanik Kayaçlar Çöl Gölü Volkanik Kayaçlar Çakıl, kum, kil Volkanik Kayaçlar DEVELİ YEŞİLHİSAR Kumtaşı, çakıltaşı Yay KuvaternerGölü yaşlı çökeller Çakıl, kum, kil 0 4 8 Kireçtaşı Kuvars, şist YAHYALI 12 km Şekil 2. Develi Kapalı Havzası’nın jeoloji haritası (MTA, 2005’den alınarak değiştirilmiştir). Develi Kapalı Havzası’nın güneybatısında 100 -150 m kalınlığında olan tek bir akifer mevcuttur. Kuyu logları incelendiğinde Kovalı Köyü vadisinde 20-25 m kalınlığında siltli, kumlu çakıllı, killi bir birimin mevcut olduğu görülmektedir. Bu birimin altında fliş bulunmaktadır, Güney Sazlığı kenarında bulunan Ovaçiftlik Köyü’ne yaklaşıldıkça bu akiferin malzemesinin dane çapı incelerek kile dönüşmektedir. Kuzeyde bulunan mağmatik kayaçlar kireçtaşlarına oranla daha az su 27 taşımaktadırlar. Develi Kapalı Havzası’nın batısında ise Yeşilhisar çevresinde bulunan flişler, su taşıyan birimlerdir (ENCON, 1999). DEVELİ KAPALI HAVZASI’NDA YAPILAN DOĞAL İZOTOP ÇALIŞMALARI Gazi Üniversitesi, DSI TAKK Dairesi, DSİ 12.Bölge Müdürlüğü ve Hacettepe Üniversitesi tarafından 2004-2007 yılları arasında yürütülen ortak araştırma projesi kapsamında; Develi Kapalı Havzası’nda yeraltı suları ile Sultansazlığı Sulak Alanı’nın yüzey suyu arasında bir ilişkinin olup olmadığının belirlenmesi amacıyla Oksijen 18, Döteryum ve Trityum izotopları izleyici olarak kullanılmıştır. Bu amaçla 4-5 Kasım 2004, 19-20-21 Nisan 2005, 9-10 Haziran 2005 ve 14 Kasım 2005 tarihlerinde Develi Kapalı Havzası’nda 21 adet derin sondaj kuyusundan ve 15 adet kaynaktan su örnekleri toplanmış ve bu su örneklerinin izotop analizleri DSI TAKK Dairesi İzotop Şubesi’nde yapılmıştır. Bu su örneklerinin izotop analiz sonuçları Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Gazi Üniversitesi tarafından imzalanan protokolle ortak olarak yürütülmüş olan GEF II Projesi kapsamında 2003 yılında Sultansazlığı’nın yüzey suyunu temsilen Güney Sazlığı’nda bulunan Eğri Göl ve Sap Göl’den alınmış olan yüzeysel sazlık suyu örneklerinin izotop analiz sonuçları ile karşılaştırılmıştır. (4-5 Kasım 2004, 19-20-21 Nisan 2005, 9-10 Haziran 2005 ve 14 Kasım 2005 tarihlerinde ulaşımda yaşanan sıkıntılar nedeniyle Sultansazlığı’nın yüzey suyundan su örnekleri alınamadığı için 2003 yılına ait yüzeysel sazlık suyu örneklerinin izotop analizlerinden yararlanılmıştır). Şekil 3’de Develi Kapalı Havzası’nda yüzey suyu, kuyu suyu ve kaynak suyu örneklerinin alındığı bazı yerler görülmektedir. Develi Kapalı Havzası’ndan 2004 ve 2005 yılları arasında toplanan su örneklerinin yerleri ise Şekil 4’de verilmiştir. a) b) c) d) Şekil 3. Develi Kapalı Havzası’nda su örneklerinin alındığı yerler: a)Zamantı Kaynağı, b) Soysallı Kaynağı, c) Başköy Kaynağı, d) DSI tarafından açılmış derin sondaj kuyusu 28 KAYSERİ Çalbalma Pompa istasyonu K-13 SK-23 Başköy Ka. K4 K2 K-14 Ilıpınar SK-4 K15 K-17 Çayırözü Kaynağı Kurpak Kaynağı DEVELİ YEŞİLHİSAR SK-24 Camız Pompa İstasyonu SK-8 Y3 Sap Göl Y4 Eğri Göl SK-22 SK-25 Dündalı Ka. Karaboğa Ka. K-18 Yüzey suyu YAHYALI Karayolu Gözbaşı pınarı Yerleşim yeri Derebağ Şelalesi 0 Pompa istasyonu 3 6 9 km Şekil 4. Develi Kapalı Havzası’ndan 2004 ve 2005 yılları arasında toplanan su örneklerinin yerleri (Yıldız ve ark., 2005 ; Çelenk ve ark., 2005) Develi Kapalı Havzası’ndan toplanmış olan su örneklerinin döteryum ve oksijen 18 izotop içerikleri Global Meteorik Su Doğrusu üzerinde Şekil 5’de gösterilmiştir. 29 SK 6 SK 2 SK 25 Şekil 5. Su örneklerinin Döteryum ve Oksijen 18 izotop içeriklerinin küresel meteorik su doğrusu üzerinde gösterimi (Yıldız, 2007). 30 Şekil 5 incelendiğinde derin sondaj kuyusundan ve kaynak sularından alınan su örneklerinin döteryum ve oksijen 18 izotop içeriklerinin Sultansazlığı’nın yüzey suyunu temsil eden Eğri ve Sap Göllere ait yüzey suyu örneklerinin döteryum ve oksijen 18 izotop içeriklerinden farklı oldukları görülmektedir. Küresel meteorik su doğrusuna ait olan denklem ile Sap Göl ve Eğri Göl’den alınan su örneklerinin izotop içeriklerinin üzerinde bulunduğu buharlaşma doğrusunun denklemi birbirine eşitlenerek bu iki doğrunun çakışma noktasında bulunan “İlksel Su Noktası”nın koordinatları: D =‰ -71,82 ve O18 = ‰ -10,23 olarak tespit edilmiştir. Şekil 5 incelendiğinde SK 2, SK 6 ve SK 7, SK 8, SK23 ve SK25 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriklerinin Küresel Meteorik Su Doğrusu üzerinde ve “İlksel Su Noktası” çevresinde bulunduğu görülmektedir. Buna göre bu kuyulardan alınmış olan su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri Eğri Göl ve Sap Göl’ün buharlaşmaya uğramadan önceki Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriğine yakındır. 2004-2005 yılları arasında Develi Kapalı Havzası’na yapılmış olan arazi etüdlerine göre SK 2 ve SK 23 no’lu su örneklerinin alındığı şahıs kuyuları Çalbalma Pompa İstasyonu’na yakındır (bkz. Şekil 4). Çalbalma Pompa İstasyonu’nun bulunduğu zeminin geçirimli yapısından dolayı bu pompa istasyonu önünde biriken drenaj suyu düden oluşturarak zeminde kaybolmaktadır [DSİ, 1995]. Çalbalma Pompa İstasyonu’nda bulunan birikinti su aşırı buharlaşmış drenaj suyudur, bu suyun yeraltına sızarak SK 2 ve SK 23 no’lu su örneklerinin alındığı şahıs kuyularını kirlettiği, bu yüzden her iki su örneğinin Eğri Göl ve Sap Göl’e ait İlksel Su Noktası’na yakın izotopik içeriğe sahip oldukları düşünülmektedir. Buna göre SK 2 ve SK 23 no’lu su örneklerinin alınmış olduğu şahıs kuyularının Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile bir ilişkisinin olmadığı düşünülmektedir(Yıldız, 2007). Arazi etütlerine göre Yenihayat Köyü’nde açılmış olan şahsa ait sığ kuyu Güney Sazlığı’na yakındır (bkz. Şekil 4). SK 25 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri Şekil 5’de görüldüğü gibi İlksel Su Noktasına yakın değerler almıştır. Diğer taraftan bu su örneklerinin trityum izotopu içerikleri 2,30±1,90 TU, 1,60±2,05 TU ve 1,1±1,85 TU olup bu değerlere göre bu su örnekleri yaşlı ile modern suyun karışımından oluşmaktadır. (Genel olarak trityum içeriği 6 TU veya 6 TU’dan büyük olan sular “Güncel Yağış suyu”, 1,5-2 ile 6 TU arasında olan sular güncel yağış suyu ve yaşlı su karışımı, 0,5 ile 1,5-2 TU arasında olan sular orta yaşlı sular, 0,5-0 TU arası sular çok yaşlı sular olarak sınıflandırılabilir). Ek olarak bu sığ kuyudan alınmış olan su örneğine yapılan su kimyası analizinde su örneğinin EC değeri 8240 microohms/cm, klorür değeri ise 54,3 meq/lt bulunmuştur. SK 25 no’lu su örneğinin klorür ve EC değerlerinin yüksek olması bu sığ kuyunun Güney Sazlığının suyu ile beslenebileceğini düşündürmektedir (Yıldız, 2007). SK6, SK 7 ve SK 8 no’lu örneklerin alındığı kuyuların Sultansazlığı’nın yüzey suyunu temsil eden Eğri Göl ve Sap Göl ile ilişkilerinin olup olmadığının belirlenmesi için bu kuyulardan alınmış olan su örneklerinin izotop ve su kimyası içerikleri Eğri Göl ve Sap Göl’den alınmış olan su örneklerinin izotop ve su kimyası içerikleri ile karşılaştırılmıştır. 2003 yılında Develi Kapalı Havzasında Eğri Göl ve Sap Göl’den izotop analizi için su örnekleri toplanmış ancak bu sulara su kimyası analizi yaptırılamamıştır. Ancak DSI ‘nin geçmiş yıllarda Eğri Göl ve Sap Göl’den almış olduğu su örneklerine yapmış olduğu su kimyası analizleri mevcuttur. Haziran 2000’de Sap Göl’den DSI tarafından alınmış olan su örneğinde EC değeri 1752 microohms/cm, klorür değeri ise 6,99 meq/lt olarak ölçülmüştür. Haziran 2003’de Eğri Göl’den DSI tarafından alınmış olan su örneğinde EC değeri 2898 microohms/cm, klorür değeri ise 10,28 meq/lt olarak ölçülmüştür. Eğri Göl ve Sap Göl’ün, Camız Pompa İstasyonu’ndan (bkz. Şekil 4) Camız Gölü’ne boşaltılan tuzlu drenaj sularıyla kirletildikleri düşünülürse 2004 ve 2005 yıllarında Eğri Göl ve Sap Göl sularının 2000 ve 2003 yılı ölçümlerinden daha büyük değerde EC ve klorür değerlerine sahip olacakları düşünülebilir. SK 6 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri Şekil 5’de görüldüğü gibi İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriklerine yakın değerler almıştır. Ayrıca bu su örneklerinin trityum içeriklerine (13,50±2,35 TU ve 7,85±1,90 TU) göre bu kuyunun suyunun 6 31 TU ‘dan yüksek trityum içeriğine sahip modern su olduğu görülmektedir. Diğer taraftan SK 6 no’lu su örneklerinin klorür ve EC değerlerinin Eğri Göl ve Sap Göl’ün sularının klorür değerlerinden düşük olması bu kuyunun sürekli olarak yağış sularıyla beslendiğini düşündürmektedir. SK 6 su örnekleri yağış suyu ile beslendiği için Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerinin İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriklerine yakın değerler aldığı tahmin edilmektedir (Yıldız, 2007). SK7 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri Şekil 3.14’de görüldüğü gibi İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriklerine yakın değerler almıştır ayrıca bu su örneklerinin trityum içerikleri incelendiğinde (1,4±2,05 TU, 0,25±1,50 TU, 0±1,05 TU, 2,45±2,00 TU ve 2,70±1,80 TU) bu su örneklerinin 6 TU ‘dan daha düşük trityum içeriğine sahip yaşlı ve modern su karışımı olduğu görülmektedir. SK 7 no’lu su örnekleriin klorür ve EC değerleri Eğri Göl ile Sap Göl’ün sularının klorür ve EC değerlerinden düşük değerlerdedir. Sonuç olarak SK 7 su örneklerinin izotop içeriklerine göre bu su örneklerinin alındığı kuyunun sularının alçak kotlardan beslenen modern ve yaşlı su karışımı olduğu tahmin edilmektedir (Yıldız, 2007). SK 8 no’lu su örneklerinin trityum içerikleri incelendiğinde (0±1,80 TU ve 1±2,0 TU) bu örneklerin 6 TU ‘dan çok daha düşük trityum içeriğine sahip yaşlı su olduğu belirlenmiştir. Ancak SK 8 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum izotop içerikleri İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum izotop içeriklerine yakın olduğu için SK 8 no’lu su örneklerinin düşük kotlara yağan yağış suyu ile beslenmiş yaşlı su olduğu söylenebilir. SK 8 ve SK 7 no’lu su örneklerinin Oksijen 18 ve Döteryum değerleri birbirine yakın değerler almıştır, buna göre bu iki kuyunun suyunun beslenim kotlarının birbirlerine yakın olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca SK 8 no’lu su örneklerinin klorür ve EC değerleri Eğri Göl ve Sap Göl’ün sularının klorür ve EC değerlerinden düşük değerlerdedir. 19 Nisan 2004’de alınan SK 8 no’lu su örneklerinde klorür değerinin SK 6 ve SK 7 no’lu su örneklerinin klorür değerlerinden daha yüksek değerde olması su örneklerinin derin dolaşım suyu olduğunu düşündürmektedir. SK 8 no’lu su örneklerinin Trityum, klorür ve EC analizlerine göre bu su örneklerinin alındığı derin kuyunun, Yay Gölü’nün tuzlu suyu ile beslenme ihtimalinin oldukça zayıf olduğu tahmin edilmektedir. SK 6, SK7 ve SK 8 no’lu su örneklerinin alındığı derin sondaj kuyularının beslenimi ile ilgili kavramsal model Şekil 6’da verilmiştir. Beslenim kotu Yağış 13,50±2,35 TU 7,85±1,90 TU SK6 (Modern Su) 1112 m Yüzeysel akış 1,40±2,05 TU 0,25±1,50 TU 0,00±1,05 TU 2,45±2,00 TU 2,70±1,80 TU 0,00±1,80 TU (Modern + yaşlı su)1,00±2,00 TU SK7 (Yaşlı su) SK 8 1090 m 1085 m kil kil 1070 m -- Kil Uzun (Ölçeksizdir ) zaman içinde Kum Çakıl Yay Gölü 7 km 3,1 km oluşan dolaşım 8 km derin Şekil 6. SK 6, SK 7 ve SK 8 no’lu su örneklerinin alındığı kuyuların beslenimi ile ilgili kavramsal model (Yıldız, 2007). 32 kil Sultansazlığı Sulak Alanı’na en yakın noktalarda bulunan kuyu ve kaynak sularından su örnekleri: Güneybatı yönünde Ovaçitlik’te bulunan şahıs kuyusundan alınmış olan su örnekleri (SK21), Doğuda yönünde Develi Sindelhöyük’te bulunan 46538 no’lu kuyudan alınmış olan su örnekleri (SK15), Güneydoğu yönünde Kopçu Köyü’nde bulunan 58253 no’lu kuyudan alınmış olan su örneği (SK 22), batı yönünde Halil Çinitaş Obası’nda açılmış olan şahıs kuyusundan alınmış su örnekleri (SK8) ve Kuzey yönünde ise Çayırözü Kaynağı’ndan alınmış olan su örnekleridir (K17) (bkz. Şekil 4). SK 8, SK 15, SK 21, SK 22 ve K 17 no’lu su örneklerinin trityum sonuçları Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1 incelendiğinde bu su örneklerinin yaşlı derin dolaşım suları olduğu belirlenmiştir. Buna göre bu su örneklerinin Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile direkt bir ilişkilerinin olmadığı düşünülmektedir. Tablo 1. SK 8, SK 15, SK 21, SK 22 ve K 17 no’lu su örneklerinin trityum içerikleri Numune Kodu, Suyun Alındığı Yer T (TU) T (TU) T (TU) SK22 Kopçu Köyü, Kuyu no:58253 0,65 ±1,0 - - SK21 Ovaçiftlik’de şahıs kuyusu 0,90±2,05 0±2,00 0,25±0,20 SK-15 Sindelhöyük Kuyu no=46538 0,00±2,00 0,12±0,24 0,00±2,00 SK-8 Yeşilhisar Halil ÇinitaşObası’nda kuyu 0,00±1,80 1,00±2,00 - K17 Çayırözü Kaynağı 0,00±1,70 0,00±2,00 - SONUÇLAR Develi Kapalı Havzası’ndan toplanmış olan kuyu ve kaynak suyu örneklerinin büyük bir kısmının Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerinin Sultansazlığı’nın yüzey suyunu temsil eden Sap Göl ve Eğri Göl’ün buharlaşmadan önceki Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerini gösteren İlksel Su Noktasından farklı olduğu görülmektedir. İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerine yakın izotop içeriğine sahip su örneklerinin (SK2, SK6, SK7, SK8 ve SK23) alındığı kuyuların logları ve konumları incelendiğinde bu kuyuların aşırı buharlaşmış drenaj sularıyla kirlendiği ve/veya modern yağış sularıyla beslendikleri için İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerine yakın izotop içeriklerine sahip oldukları belirlenmiştir. Buna göre bu su örneklerinin Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile direkt bir ilişkilerinin olmadığı söylenebilir. Ayrıca İlksel Su Noktasının Oksijen 18 ve Döteryum içeriklerine yakın izotop içerikleine sahip SK 25 no’lu su örneği Yenihayat’ta açılmış olan sığ kuyudan alınmıştır ve bu sığ kuyunun Güney Sazlığı’nın suyu ile beslendiği tahmin edilmektedir Trityum analizleri sonucunda, Sultansazlığı’na en yakın noktalardan alınmış olan kuyu ve kaynak suyu örneklerinin yaşlı derin dolaşım suyu olduğu ve bu suların Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile beslenmediği belirlenmiştir. Genel olarak Develi Kapalı Havzası’ndan toplanmış olan su örneklerinin trityum içeriklerine göre genellikle kaynak sularının güncel yağışlarla beslenmiş modern sular olduğu ve bazı kuyu ile kaynak sularının ise güncel yağışlarla beslenmiş derin dolaşım suları oldukları (modern ve yaşlı su karışımı) belirlenmiştir. Su kimyası analizleri kapsamında Sultansazlığı’na yakın konumda açılmış olan derin kuyuların kimyasal özelliklerinin Sultansazlığı’nın yüzey suyunun kimyasal özelliklerinden farklı olduğu 33 belirlenmiştir. Buna göre bu kuyuların Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile beslenmediği düşünülmektedir. Sonuç olarak kısa vadede Sultansazlığı’nın yüzey suyu ile yeraltı suyu arasında doğrudan bir ilişki olmadığı belirlenmiştir. Ancak yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın tabanında bulunan kil tabakasına sızarak uzun dönem içinde dolaylı olarak Sultansazlığı’nı besleyebileceği düşünülmektedir. Sultansazlığı yüzeysel su kaynakları ile yeteri kadar beslenemediği için kurumaktadır ve derin kuyulardan çekilen yeraltı suyunun Sultansazlığı’nın kurumasında direkt olarak bir etkisinin olmadığı düşünülmektedir. Develi Kapalı Havzasındaki su akışını modelleyen kavramsal model Şekil 7’de verilmiştir. Bulut P P Yeşilhisar Kuyu ET E P kaynak Sulak alan Çakıl Develi ET Kuyu Tüf R Çakıl YAS Kum Killi kum Yüzey suyu akışı Yeraltı suyu Kaynak suyu Yan havzadan akım YAS:Yeraltı suyu P: Yağış terleme Kum Kil , R: Akış, gelen E:Buharlaşma Ana kaya Buharlaşan yüzey Çok suyu uzun zaman içinde sulak alanı besleyen sızıntı yeraltı suyu Kil içine sızan sazlık suyu Rüzgar Yönü Buharlaşma-terleme ET:Buharlaşma- (Ölçeksizdir ) Şekil 7. Develi Kapalı Havzasındaki su akışını modelleyen kavramsal model (Yıldız, 2007). KAYNAKLAR Çelenk, S., Darama, Y., Dilaver, A.T., Gürer, İ., Kırmızıtaş, H., Sayın, M., Türkileri, S., Ünsal, N., Yıldız, F.E., (Soyadı sırasına göre), “Kayseri İli Develi-Yeşilhisar-Yahyalı Kapalı Havzasında Çevresel İzotoplar İle Yeraltı Suyu – Yüzey Suyu İlişkisinin Belirlenmesi”DSI-Gazi Üniversitesi Ortak Araştırma Projesi 1.Ara Rapor, s:22 (2005). DSİ, “Kayseri Develi-Yeşilhisar Ovası Revize Hidrojeolojik Etüd Raporu”, DSİ XII.Bölge Müdürlüğü, Kayseri, s: 1-19 (1995). ENCON, “Uluslararası Önemi Olan Sulak Alanların Biyolojik ve Ekolojik Yönden Araştırılması Projesi, Alt Proje II.Nihai Rapor”, Ankara, Çevre Bakanlığı, s: 7-23 (1999). Gürer, İ., Yıldız, F.E., Ünsal, N., “Kayseri – Develi Ovasının Klasik Su Bütçesi Hesabı”, II.Ulusal Su Mühendisliği Sempozyumu, İzmir- Gümüldür, s: 95-105 (2005). Milli Parklar, “Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi Projesi (GEF II) Broşürü”, Milli Parklar Kayseri GEF II Proje Koordinatörlüğü, Kayseri, s: 1-5 (2002). MTA, “Kayseri L-34 Paftası genel jeoloji haritası”, MTA Yayınları, Ankara (2005). 34 Yıldız, F.E., “Kayseri- Sultansazlığı Sulak Alanı’nda Yeraltı Ve Yerüstü Suları İlişkisinin Belirlenmesi”, Doktora tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, s: 121-159 (2007). Yıldız, F.E., Dilaver , A.T., Sayın, M., Bayarı, S., Gürer, İ., Kırmızıtaş, H., Türkileri, S., Ünsal, N., Çelenk, S., Darama,Y., “Kayseri İli Develi-Yeşilhisar-Yahyalı Kapalı Havzasında Çevresel İzotoplar İle Yeraltı Suyu – Yüzey Suyu İlişkisinin Belirlenmesi”, II Ulusal Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu, İzmir-Gümüldür, s: 257-268 (2005). 35 KÜTAHYA-TAVŞANLI-TUNÇBİLEK KÖMÜR SAHASININ ÇEVRESEL İZOTOP ÖZELLİKLERİ İ. Noyan GÜNER, Cahit ÖZGÜR, Barbaros ERDURAN, Dr. Nilgün DOĞDU, Levent İLDEŞ, Tolga ÖZBİLGE, Osman GÖKMENOĞLU, H. İbrahim ERDOĞAN Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü e-mail: [email protected] [email protected] ÖZET Bu çalışma, Garp Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü (GLİ) tarafından işletilen Tunçbilek Kömür Sahası’nın, Ömerler kapalı işletmesindeki yeraltısuyu sorununun çözümüne yönelik olarak yapılan hidrojeolojik etüt çalışmasının bir bölümünü kapsamaktadır. Söz konusu çalışma Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) adına yapılmıştır. İnceleme alanında Paleozoyik’ten Kuvaterner’e kadar farklı litolojik birimler yüzeylenmektedir. Paleozoyik yaşlı kayaçlar metamorfik, Üst Kretase yaşlı kayaçlar ise ultramafik kayaçlar ve melanjdan oluşmuştur. Tersiyer yaşlı birimler ise granit, bazalt, kireçtaşı, kil, marn, silt, kumtaşı, konglomera ve kömür ile temsil edilmektedir. Paleozoyik yaşlı mermerler ile Paleosen yaşlı granitler geçirimli özelliktedir. Tersiyer yaşlı çökeller içindeki kumtaşı, konglomera ve kireçtaşı seviyeleri ile alüvyon geçirimlidir. Kömürlü Miyosen yaşlı çökeller içindeki marnlar yarı geçirimlidir. Çalışma sahasındaki kömür galerisi, kaynak, göl ve yağış sularından δ2H, δ18O, 3H, kömür galerisi ve göl sularından δ34S-SO4 ve δ18O-SO4 izotop analizleri yaptırılmıştır. Analiz sonuçlarına göre bölgesel meteorik doğru denklemi δ2H=8*δ18O+15.8 olarak hesaplanmıştır. Drenaj alanında bulunan sularda, büyük oranda buharlaşma etkisi görülmektedir. Kömür galerilerindeki sular, günümüzden daha soğuk iklim koşullarının hüküm sürdüğü yağışlar sonucunda oluşan jeotermal sular ile eski dekapaj göletlerinden yeraltına sızan suların karışması sonucu oluşmuştur. Anahtar Kelimeler: Tunçbilek kömürleri, çevresel izotop, paleosu 37 ENVIRONMENTAL ISOTOPIC INVESTIGATION OF TUNÇBILEK COAL MINE AREA (TAVŞANLI-KÜTAHYA) ABSTRACT This study is as a part of hydrogeological investigation to drain groundwater into the Ömerler underground coal mine which is operated by Western Lignite Corp. (GLİ). The hydrogeological investigation was performed for General Directorate of Mineral Research and Exploration in the name of Turkish Coal Corp. between 2004 to 2006. Different lithologic units from Paleozoic to Quaternary age are cropped out in the study area. The Paleozoic is represented by metamorphic rocks and Upper Cretaceous units are characterized by ultramafic rocks and mélange. Tertiary units are granite, basalt, limestone, marl, silt, sandstone, conglomerate and coal. Sandstone, conglomerate and limestone layers in Tertiary rocks are permeable, marls between coal layers are semi-permeable. δ2H, δ18O and 3H isotope analyses were performed on samples collected from springs, monthly basis precipitation, stripped lakes and underground coal mine and only δ34S-SO4 and δ18O-SO4 samples were collected high sulfate content underground coal mine, springs and stripped lakes. Local meteoric line was determined to have an equation of δ2H=8*δ18O+15.8. Most of the groundwater samples indicate that evaporation process has a dominant effect on the fresh groundwater in the basin. The groundwater emerging during the excavation in the underground coal mine was formed with mixture between the recent precipitation and thermal waters which were infiltrated under climate conditions colder than today. Key Words: Tunçbilek coals, environmental isotope, paleowater. 1. GİRİŞ İnceleme alanı, kuzeyde Gürgenyayla tepe ve Eğridere tepe, batıda Sarıot ve Bozbelen, güneyde Hamitabat köyü, doğuda ise Domaniçkozluca ve Domaniçkaraköy köyleri ile sınırlanmaktadır. Çalışma alanı yaklaşık 280 km2‘dir. Tunçbilek, Kütahya’ya 60 km, Tavşanlı’ya ise 10 km uzaklıktadır (Şekil 1). Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Garp Linyitleri İşletme Müdürlüğü Tunçbilek kömür sahasında yeraltı işletmeciliği yapılmaktadır. İşletme bölgesi içinde, Ömerler A 38 sahasında 30.361.000 ton, derin sahalarda 90.978.000 ton, Ömerler B sahasında 37.167.000 ton, İğdekuzu sahasında ise 84.45.000 ton işletilebilir kömür rezervi bulunmaktadır. Şekil 1. Çalışma alanına ait yer bulduru haritası. Bu çalışma, TKİ Genel Müdürlüğü’nün MTA Genel Müdürlüğü’ne başvurusu üzerine, Tunçbilek Kömür Sahası’nın yeraltı işletmesi yapılan Ömerler bölümündeki yeraltısuyu sorununun çözümüne yönelik olarak yapılmıştır. 2. JEOLOJİ İnceleme alanında farklı kişi ve kurumlar tarafından jeolojik çalışmalar yapılmıştır. Stratigrafik isimlendirmede Baş, (1983) ile Çetin vd., (1985) çalışmaları esas alınmış ve çalışma alanına ait hidrojeoloji haritası oluşturulmuştur (Şekil 2). İnceleme alanında en yaşlı birim Paleozoyik yaşlı şist ve kristalize kireçtaşlarıdır. Şistler kuzeyde Gürgenyayla tepe dolayında görülmektedirler. Genellikle kuvars-albit-muskovit-serizit şist ve kalkşist karakterindedirler. Yeşilimsi gri, kahverengimsi gri renktedirler (Çetin vd., 1985). Kristalize kireçtaşları ve mermerler sahanın kuzeyinde, Firanlar-Sarıot arasında ve Ortaca köyü kuzeyinde vadi boyunca yüzeylemektedirler. 39 Çalışma sahasının GD, KB ve B bölümlerinde yüzeylenen Üst Kretase yaşlı ultrabazik kayaçlar harzburjit ve dünitlerden meydana gelmişlerdir. Serpantinleşme oldukça yaygındır. Kırık ve çatlak zonları manyezit damarlarlıdır. Grimsi, yeşilimsi ve siyah renktedirler. Senozoyik, Paleosen yaşlı granit sokulumu ile başlamaktadır. Miyosen yaşlı (Beke ve Tunçbilek Formasyonları) ve Pliyosen yaşlı (Saruhanlar, Karaköy, Çokköy ve Emet Formasyonları) gölsel çökeller ve Kuvaterner yaşlı alüvyon ile temsil edilmiştir. Magmatik kayaçlar inceleme alanının kuzeyinde Gürgenyayla tepe dolayında görülmektedir. Bunlar granodiyorit karakterli olup Uludağ granitleri ile ilişkilidirler. Beke Formasyonu (Tb) kumtaşı ve konglomeralardan oluşmuştur. Orta derecede boylanmış olup çakılları yuvarlak, yarı yuvarlak ve köşelidir. Tunçbilek formasyonu üç değişik seviyeden oluşmuştur. Alt seviyeler (Ttd) marn, killi marn, siltli marn, silttaşı ve kiltaşı ardalanmalıdır. Kahvemsi-grimsi krem renkli ince-orta tabakalanmalıdır. Bu birimin alt seviyelerine yakın bölümünde toplam kalınlığı 3-10 metre arasında değişen kömür damarları tespit edilmiştir. Orta seviyeler (Ttg) kireçtaşı ve silisifiye kireçtaşından oluşmuştur. Genellikle beyazımsı-sarımsı krem, silisifiye kısımları pembemsi krem renklidir. Tabakalanmalı ve bol kırıklı olup kırıklarda ikincil silika dolgu görülmektedir. Üst seviyeler (Tty) gevşek, yer yer sıkı tutturulmuş kumtaşıkonglomera ve kil ara katkılarından oluşmuştur. Yer yer 3-5 metre kalınlığında marn-kireçtaşı ile birkaç santimetre kalınlığında linyit ara katkıları gözlenmektedir. Saruhanlar Formasyonu (Ts) tüflerden oluşmaktadır. Genellikle açık beyazımsı gri renkli olup bol biyotitlidir. Yer yer çakıllı tüfit ve aglomera karakterindedir. İçinde ara katkılı olarak, kireçtaşı seviyeleri mevcuttur. Saruhanlar Formasyonu üzerindeki Karaköy Formasyonu (Tkv) bazaltik özellikteki volkaniklerden oluşmuştur. Çokköy Formasyonu (Tç), marn, kil, kumtaşı, konglomera ve tüflü seviyelerden meydana gelmiştir. Kireçtaşı ve çört arabantları seviyelerine de rastlanmaktadır. Emet Formasyonu (Te) genellikle beyazımsı-krem, silikalı olan kısımlarda ise açık kahve-krem renkli kireçtaşından, temele yakın kesimlerde ise kumlu ve çakıllıdır. 40 Şekil 2. Çalışma alanının hidrojeoloji haritası (Özgür vd., 2006). 41 3. HİDROJEOLOJİ İnceleme alanında bulunan litolojik birimler, arazide yapılan gözlemler ve su boşalımları dikkate alınarak geçirimli, yarı geçirimli ve geçirimsiz birimler olarak üç ana grup altında sınıflandırılmıştır. Paleozoyik yaşlı metamorfitler, Kretase yaşlı serpantinler, dunit ve harzburjitler ile Tersiyer yaşlı çökeller içerisindeki killi ve siltli seviyeler geçirimsiz özelliktedir. Kretase yaşlı melanj içindeki kireçtaşları alttan ve üstten geçirimsiz birimlerle sınırlı olmaları nedeniyle, pratik açıdan geçirimli sayılamazlar. Paleozoyik yaşlı kireçtaşları ile Paleosen yaşlı granitler geçirimli özelliktedir. Tersiyer yaşlı çökeller içindeki kumtaşı, konglomera ve kireçtaşı seviyeleri ile Kuvaterner yaşlı alüvyon geçirimlidir. Hidrolojik havza sınırının güneyinden kuzeydeki Kocasu çayına kadar olan alan (doğuda Domaniçkaraköy batıda Saruhanlar eşelleri arasında kalan alan) genelde açık ve kapalı işletme sahasında yapılan patlatmalardan dolayı oluşan deformasyon nedeniyle, Miyosen yaşlı çökeller içinde yaklaşık 200 metre kalınlık gösteren orta sert-sert özellik gösteren marnlar yarı geçirimli özelliktedir. Hidrojeolojik etüt kapsamında havzaya giren ve havzadan çıkan dereler üzerine Hamitabat (Qort=3.48 m3/s), Kırık (Qort=0.83 m3/s), Domaniçkaraköy (Qort=2.91 m3/s), Böçen (Qort=8.42 m3/s) ve Saruhanlar (Qort=0.04 m3/s) eşelleri kurulmuştur (Özgür vd., 2006). Somaklı Tepe’ye kurulan ve proje süresince ölçüm yapan meteoroloji istasyonuna ait yağış değeri yıllık toplam 504.4 mm, sıcaklık değeri ise 11.6°C’dir. Çalışma sahasındaki akiferlerin hidrolik özelliklerinin belirlenmesi için kömür seviyesinin üzerine 1 adet (KÜP), altında ise 3 adet (KAP1, KAP2 ve KAP3) pompaj kuyu grubu açılmıştır. Yeraltısuyunun akım hızını ve yönünü belirlemek için ayrıca boya deneyleri yapılmıştır. İki farklı noktadan eosin ve rodamin-B verilmiştir. Galeri ve kuyulardan alınan örneklerde boyaya rastlanmıştır (Özgür vd., 2006). 42 4. HİDROJEOKİMYA Hidrojeokimyasal çalışmalar kapsamında, inceleme alanında bulunan su noktalarından, beş dönem örnekleme yapılmıştır. Hidrojeokimya çalışmaları sırasında yüzeyden ve yeraltından 71 noktadan toplam 163 adet su örneklenmiş ve bunların kimyasal analizi yapılmış ve yerinde ölçümler gerçekleştirilmiştir. İki dönem analiz MTA Genel Müdürlüğü laboratuarlarında, diğer dönemlerde alınan örnekler ise H.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü Su kimyası Laboratuarındaki İyon Analizörü (ORION Model 407A) kullanılarak yapılmıştır. 4.1. Piper Grafiği Değerlendirmesi Çalışma alanı ve çevresinden alınan su örneklerine ait Piper diyagramı Şekil 3’de verilmiştir. Çalışma alanında 9 farklı hidrokimyasal tipte yeraltısuyu yer almaktadır. Şekil 3. Çalışma alanı ve çevresinde yer alan sulara ait Piper diyagramı. Havzadaki karakteristik su tipleri, akifer matriksi ile kimyasal olarak etkileşime girerek iyon değişimi sonucu oluşmuş Mg-SO4’lı kömür galerisi ve dekapaj gölet suları, Ca-HCO3’lı kireçtaşı suları ve Na-HCO3 tipinde, granitlerden sondaj yolu ile elde edilen termal akışkandır. Diğer sular ise bu 3 değişik tipte suyun karışımından meydana gelmişlerdir. Şekil 3’deki grafikte kömür galeri 43 suları ile dekapaj göl suları birlikte yer almıştır. Bu durum dekapaj göletlerinden galerilere doğru bir yeraltısuyu akımının olduğunu işaret etmektedir (Özgür vd., 2006). 5. ÇEVRESEL İZOTOPLAR 5.1. δ18O-δ2H İnceleme alanındaki su noktalarından ve proje kapsamında açık işletme sahasındaki Somaklı Tepe’de kurulan meteoroloji istasyonundan toplanan yağış örneklerine ait δ18O-δ2H grafiği Şekil 4’de izotop analiz sonuçları ise Tablo 2’de verilmiştir. Yüksek kot kaynakları ve yağış örnekleri kullanılarak bulunan yerel meteorik su doğrusunun denklemi δ2H=8*δ18O+15.8 olarak hesaplanmıştır. Bu hesaplamada buharlaşma etkisi altında kalan örnekler göz önüne alınmamıştır (Özgür vd., 2006). Oylat kaynağına ait δ18O ve δ2H değerleri bu kaynakların yerel güncel yağışlardan beslendiğine işaret etmektedir. Bu durum 3H değerleri ile de desteklenmektedir. Diğer termal sulardan Yoncalı, Göbel ve KAP1 suları ise δ2H fazlası +11.5 ‰, Hamitabat termal suları ise δ2H fazlası +8.5 ‰ olan bir meteorik doğru üzerinde bulunmaktadırlar. Bu durum yüksek sıcaklık koşullarında meydana gelen “izotopik değişim”i işaret etmektedir. Ancak bu sürecin gerçekleşme olasılığı, su kimyası değerleride dikkate alındığında, oldukça düşüktür. Ancak; bölgede Yoncalı, Göbel ve KAP1 termal suları için ısıtıcı kayaç olabilecek formasyon aktivitesini kaybeden ve soğuyan Paleosen granitleri, Üst Kretase yaşlı ofiyolitik seriden boşalan düşük mineral içerikli Hamitabat termal kaynakları için ise ısıtıcı olabilecek kayaç Pliyosen bazaltlardır. Trityum içerikleri göz önüne alındığında, bu suların özellikle de Hamitabat kaynağının, günümüzdeki ılıman iklim koşullarının oluşturduğu güncel yağışlardan değil, yakın jeolojik geçmişteki soğuk iklim koşullarının hüküm sürdüğü yağışlardan beslendiği söylenebilir (örneğin, Pliyo-Kuvaterner dönemindeki soğuk iklim rejimi). Düşük 3H içeriğine sahip klasik panolardan toplanan suların grafik üzerinde bu kaynaklarla birlikte bulunması, bu suların termal kaynaklarla aynı dönemde rezervuara girdiğini, yüksek sıcaklık koşullarında meydana gelen izotopik değişimin olmadığı sonucunu vermektedir. Klasik panolarda su probleminin çok az olması da bunu destekler niteliktedir. KAP 2 suları ise, KAP 1 ve mekanize kömür galerisi sularının karışımından meydana gelmiştir. Ancak bu karışımda soğuk suların etkisi mekanize galeri sularına göre daha fazladır. 44 -12 -11 -10 -9 -8 -7 -6 -5 -4 -3 -2 -1 0 1 Yağışlar 18O (‰ VSMOW) 20 Doğu Akdeniz Meteorik Doğrusu (Gat ve Carmi, 1970) D = 8 * O + 22 18 Yerel Meteorik Doğru Yüksek kot Karışım Suları 2H = 8 * 18O + 15.8 Klasik Pano 0 Mekanize Dünya Meteorik Doğrusu (Craig, 1961) D = 8 * 18O + 10 Gölet 2H (‰ VSMOW) Mesozoyik (K) -20 Mesozoyik (Y) Böcen-B.belen -40 Ply kçt (K) Ply kçt (Y) Yerel Buharlaşma Doğrusu (YBD) Tülce T D = 18O * 4.57 - 22.4 -60 Ebeana Sıcaksu Termal Sular -80 -12 -11 -10 -9 18O (‰ VSMOW) -8 -7 -50 DAMD YMD 5K 5K DMD 35Y 2K 3K -60 13Y 2H (‰ VSMOW) 6K 6Y 2Y KAP2 Y KAP2 K Göbel Yoncalı K Yoncalı Y Oylat Y 12Y YBD 5Y H.abat Y 12K Oylat K -70 H.abat K KAP1 K 14K -80 Yağışlar Yüksek kot Karışım Suları Klasik Pano Mekanize Gölet Mesozoyik (K) Mesozoyik (Y) Böcen-B.belen Ply kçt Tülce T Ebeana Sıcaksu Termal Sular Şekil 4. Çalışma alanı ve çevresinde yer alan sulara ait δ18O-δ2H diyagramı (Özgür vd., 2006). Mesozoyik kireçtaşlarından boşalan yüksek kot kaynaklarının buharlaşma etkisinde olduğu görülmektedir. Ayrıca eski açık işletme sahalarındaki dekapaj alanlarında oluşan göllerden alınan örneklerin de aynı etki altında kaldıkları belirlenmiştir. Bu örneklerin oksijen-hidrojen izotop 45 bileşimleri kullanılarak yerel buharlaşma doğrusu oluşturulmuştur (Şekil 4). Mekanize kömür panolarından alınan örneklerin söz konusu buharlaşma doğrusu etrafında yada biraz üzerinde yer aldıkları görülmektedir. Bu da mekanize kömür panolarından gelen suların buharlaşmaya uğradığını göstermektedir. Sonuç olarak, mekanize kömür galerilerindeki sular, eski dekapaj sahalarından yeraltına süzülen sular ile yakından ilişkilidir (Özgür vd., 2006). Yüzeye fay hattı boyunca yükselen sıcak suyun izotop bileşimi ise; KAP1 suları, soğuk sular ve gölet sularının karışımını yansıtmaktadır. Şekillerde “karışım suları” olarak adlandırılan 2, 3, 5, 6 ve 35 no’lu örneklerde de maden sularının etkisi görülmektedir. Kocaçay deresinin kuzeyinde bulunan Pliyosen kireçtaşlarından boşalan 9, 10, 11 ve 28 no’lu örnekler Küresel Meteorik Doğrusu üzerinde yer almıştır. Ancak drenaj alanının orta kesimlerindeki bu kaynaklar, gerek yağış örneklerinin izotop içerikleri, gerekse yerel buharlaşma doğrusu göz önüne alındığında, buharlaşma etkisinde kaldığı ortaya çıkmaktadır. Genel olarak, 1300 m kotunun altındaki bütün kaynak sularının hem kurak hem de yağışlı dönem örnekleri yüksek derecede buharlaşma etkisi göstermektedirler (Özgür vd., 2006). 5.2. 3H-SO4 İlişkisi Somaklı tepede kurulan meteoroloji istasyonunda aylık olarak toplanan yağış örneklerinden trityum analizleri yaptırılmıştır. Yağışlardaki 3H değerleri 3-10 TU, dekapaj gölet sularının içeriği 3.5-8 TU, yüksek kot kaynaklarının trityum içeriği ise 6.5-8 TU arasında değişmektedir. Trityum aralıklarının birbirine yakın olması, çalışma alanındaki akifer suyunun atmosferden beslendiğine işaret etmektedir (Özgür vd., 2006). Mekanize panolardaki sular ile klasik panolardan tulumba örneğine ait suların trityum içerikleri 4-5 TU arasındadır. Mekanize panolardaki sular ile gölet suları arasında bir etkileşim olduğu görülmektedir. Klasik pano sularından 13 numaralı olan tulumba örneği hariç diğerlerinin trityum içeriği 1 TU’nun altındadır. Bu panolardaki sular 1952 yılı öncesi beslenimi göstermektedir (Şekil 5). 46 140 120 Sıcaksu SO4 (mek/l) 100 Sıcaksu 80 B pano tulumba MTA Kuyusu 60 MTA Kuyusu 40 KAP2 20 KAP2 0 0 2 Mekanize Panolar Sıcaksu 4 Klasik Panolar Böcen-Bozbelen 6 8 Trityum (TU) Karışım Suları Göletler Termal sular Yağış 10 12 14 Mesozoyik Kçt. Şekil 5. Çalışma alanı içinde kömür madeni, termal, dekapaj göleti ve karışım suları ile yağışlara ait 3 H-SO4 grafiği (Özgür vd., 2006). 5.2. Çözünmüş SO4 İçindeki δ34S ve δ18O İzotopları Çalışma alanında göl ve galeri sularındaki yüksek SO4 iyonunun kökenini tespit etmek için çözünmüş SO4 iyonuna yönelik kükürt ve oksijen izotop analizleri yapılmıştır. Şekil 6’da, çözünmüş SO4-δ34S grafiği verilmiştir. Örneklerin çoğunun δ34S değerleri dar bir aralık içinde yer alırken SO4 değerleri geniş bir aralıkta değişmektedir (Şekil 6). Bu durum, farklı seviyelerdeki yeraltısuyunun farklı miktarlarda SO4 iyonunu bünyesine almasından kaynaklanmış olmalıdır. Çalışma alanındaki çoğu kömür galerisi, karışım suları ve gölet sularının bünyesindeki kükürdün benzer kökene sahiptir (Şekil 6). Ancak klasik panolardan alınan 1B pano giriş örneklerine ait δ34S değerleri, diğer örneklere göre daha yüksektir (Özgür vd., 2006). 47 140 120 Sıcaksu SO4 (mek/l) 100 Sıcaksu 80 MTA Kuyusu 60 MTA Kuyusu 40 20 1B pano girişi 0 0 2 Karışım Suları 4 6 Mekanize Panolar 8 δ34S (‰ VCDT) 10 Klasik Panolar 12 Göletler 14 16 Sıcaksu Şekil 6. Çalışma alanı içinde kömür madeni, dekapaj göleti ve karışım sularına ait δ34S-SO4 grafiği (Özgür vd., 2006). Şekil 7. Çalışma alanı içinde kömür madeni, dekapaj göleti ve karışım sularına ait çözünmüş SO4 içindeki δ34S-δ18O grafiği (Özgür vd., 2006). 48 Şekil 7’de değişik zamanlarda çökelmiş evaporitlere ait δ34S ve δ18O değerleri gösterilmektedir (Clark ve Fritz, 1997). Bu grafikte karasal evaporitler, atmosferik SO4 ve Devoniyen-Alt Triyas evaporitlerinin geniş bir değer aralığına sahip olduğu görülmektedir. Grafikte, birbirleri ile etkileşimde bulunan galeri ve göl sularındaki SO4 iyonunun kaynağı karasal evaporitler olarak görülmektedir. Kömürün oluştuğu göl ortamındaki evaporitlerin ince tabakalı olması nedeni ile aşınması veya eski açık işletme sahasının hemen hemen her yerinin harman döküm sahası olarak kullanılmasından dolayı mostraların örtülmüş olması nedeniyle önceki çalışmalarda evaporitler ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. İstifteki kumtaşı, kiltaşı veya marnların bünyesindeki SO4 içeren minerallerin katkısı da muhtemeldir. Fakat kömürdeki toplam S oranının %1.5-2 arasında değişmektedir (Destanoğlu vd., 2000). Buna göre SO4 iyonu kömür içindeki S’ün oksidayonu sonucu ortaya çıkmaktadır. Klasik panolardan alınan 13 numaralı 1-B pano girişi örnekleri diğer örneklere oranla daha yüksek δ34S ve δ18O değerine sahiptir. Bu noktalar grafik üzerinde, Devoniyen-Alt Triyas grubu ile Alt Paleozoyik grubuna doğru bir uzanım göstermektedir. Bozbelen ve Eski Beke arasında Paleozoyik yaşlı mermerler yüzeylenmiştir. 13 numaralı 1 B pano girişi örneklerinin bu formasyon içindeki sülfatlı mineraller nedeni ile diğer örneklerden ayrıldığı ve Devoniyen-Alt Triyas ile Alt Paleozoyik gruplarına doğru uzanım gösterdiği düşünülmektedir (Özgür vd., 2006). Hem atmosferik hem de sudaki oksitlenme süreci içinde yer aldığından. SO4 içindeki δ18O izotopunun oluşumu oldukça karmaşıktır. SO4 içindeki δ18O içeriği bu iki farklı kaynağın karışımına bağlı olduğu gibi, herhangi bir izotopik farklılaşmanın etkisi ile de oluşabilir. Şekil 8’de kömür madeni, dekapaj göleti ve karışım sularına ait δ18O-H2O/δ34S-SO4 grafiği verilmiştir. (Van Everdingen ve Krouse, 1985) tarafından ortaya konulan matematiksel yaklaşım kullanılarak suyun içinde yeni oluşan SO4 iyonundaki δ18O izotop içeriğini etkileyen O2 ve H2O katılım oranları hesaplanmış ve bu oranlar Tablo 1’de sunulmuştur. Şekil 8’deki diyagramda gölet örnekleri ile sıcak su kaynağı karışım doğrularının dışında kalmaktadır. Bu da muhtemelen gölet örnekleri ile bunlarla ilişkide olan sıcak su kaynağının aşırı buharlaşma etkisinde kalmış olmasından kaynaklanmaktadır. 49 18OSO4 (‰ VSMOW) 20 10 H2O = % 0 % 25 0 % 50 -10 % 75 -20 % 100 -30 -30 Karışım Suları -2018 -10 OH2O (‰ VSMOW) Mekanize Panolar Klasik Panolar 0 Göletler Sıcaksu Şekil 8. Çalışma alanı içinde kömür madeni, dekapaj göleti ve karışım sularına ait δ18OH2O/δ34SSO4 grafiği. Tablo 1. Galeri suları ile karışım sularının oksidasyon yüzdeleri. No Adı % No Adı Oksidasyon % Oksidasyon 1 Tahta köprü çeşmesi 93.0 8 M5 ayak girişi 90.4 2 Çamaşırlık 91.3 12 1B pano girişi 53.0 2 Çamaşırlık 97.7 12 1B pano girişi 49.4 3 İnkaya artezyeni 83.0 13 1B tulumba 74.9 3 İnkaya artezyeni 87.8 14 1B pano taban 73.2 5 MTA kuyusu 98.9 16 Girişten 80. m 74.6 6 GLİ kuyusu 85.0 16 Girişten 80. m 79.0 7 Mekanize 3. bant 89.8 35 KAG 7 84.7 96.6 43 M4 kuyruk yolu 99.5 550 m 7 Mekanize 3. bant girişi 550 m 50 6. SONUÇLAR Hidrokimyasal çalışmalar sonucunda toplam 9 değişik su tipi belirlenmiştir. Havzadaki başlıca su tipleri, Mg-SO4’lı kömür galerisi ve dekapaj gölet suları, Ca-HCO3’lı kireçtaşı suları ve Na-HCO3 tipinde, granitlerden sondaj yolu ile elde edilen termal akışkandır. Yerel meteorik doğru denklemi δ2H=8*δ18O+15.8 olarak hesaplanmıştır. Mekanize kömür galerilerindeki sular, günümüzden daha soğuk iklim koşullarının hüküm sürdüğü yağışlarla oluşan jeotermal sular ile eski dekapaj göletlerinden yeraltına sızan suların karışması sonucu oluşmuştur. Drenaj alanında içinde bulunan yeraltısularında büyük oranda buharlaşma etkisi görülmektedir. Yağışların ve yüksek kot kaynaklarının 3H içerikleri, dekapaj göllerinin ve mekanize kömür galerilerindeki yeraltısularının 3H içeriği ile aynıdır. Dolayısı ile karışım sürecine giren güncel sular, ağırlıklı olarak dekapaj gölet sularıdır. Kömür galerilerindeki yeraltısularının içinde çözünmüş olarak bulunan SO4 iyonunun kökeni, kömür içinde bulunan kükürdün oksidasyonu ile kömür damarlarının çevre kayaçları içinde SO4 içeren minerallerdir. 8. KAYNAKÇA Baş, H., 1983, Domaniç-Tavşanlı-Gediz-Kütahya Tersiyer Jeolojisi ve Volkaniklerinin Petrolojisi, Derleme No: 7293, MTA, Ankara Clark, I.D. And Fritz, P., (1999), Environmental isotopes in hydrogeology, 2nd Edition, 328 pp, Lewis Publishers. Çetin, A., Bayraktar, C., Altınay, A., 1985, Karamanlar-Ömerler-Çamlıca (Kütahya, Domaniç) Kömür yatağı Jeoloji Raporu, Derleme No: 7872, MTA, Ankara Destanoğlu, N., Taşkın, F.B., Taştepe, M., Öğretmen, S., 2000, GLİ Tunçbilek-Ömerler Yeraltı Mekanizasyon Uygulaması, 211 s., TKİ, Ankara Özgür, C., Erduran B., Doğdu N., Güner İ.N., İldeş L., Özbilge T., 2006, Kütahya-TavşanlıTunçbilek Kömür Sahası Hidrojeoloji Etüdü Raporu, MTA, Ankara Van Everdingen, R.O and Krouse, H.R., 1985, “Isotope composition of sulphates generated by bacterial and abiological oxidation”, Nature, 315, 395-396. 51 Tablo 2. Çalışma alanı ve çevresinden alınan su örneklerine ait izotop analiz sonuçları. δ 18O, δ2H, δ34S-SO4 ve δ18OSO4 analizleri Reno Üni. İzotop Lab. (Nevada-ABD), 3H analizleri ise Hacettepe Üni. Jeoloji Müh. Böl. Trityum Lab.’nda yaptırılmıştır. No 1 2 2 3 3 4 4 5 5 5 6 6 7 7 7 8 9 9 10 10 11 11 12 12 13 14 16 16 16 17 18 18 19 19 20 20 21 21 22 22 23 23 24 24 25 25 26 26 27 27 28 28 29 30 30 31 31 32 32 33 33 Adı Tarih δ18O(H2O) δ2H(H2O) δ34S δ18O(SO4) 3 (± 1σ) Kot (m) Ömerler tahta köprü Çamaşırlık Çamaşırlık İnkaya artezyeni İnkaya artezyeni Gölet (2. grup sondaj) Gölet (2. grup sondaj) MTA kuyusu MTA kuyusu MTA kuyusu GLİ kuyusu GLİ kuyusu Mekanize 3. bant 550 m levhası Mekanize 3. bant 550 m levhası Mekanize 3. bant 550 m levhası M5 ayak girişi Ada tepe Ada tepe Işıkoğlu Işıkoğlu İncez İncez 1B pano girişi 1B pano girişi 1B tulumba 403 ayak kuyruk Girişten 80. m Girişten 80. m Girişten 80. m Ebeana Gölet (açık işletme) Gölet (açık işletme) Sıcaksu Sıcaksu Bozbelen yolu Bozbelen yolu Böcen Böcen Kanolduk Kanolduk A.g.yayla A.g.yayla Tayyelesi Tayyelesi Ahlatlıgedik 1 Ahlatlıgedik 1 Asarloru Asarloru Ahlatlıgedik 2 Ahlatlıgedik 2 Çinili çeşme Çinili çeşme Sıcaksu göleti Marion gölet Marion gölet Çarşamba d. kyn Çarşamba d. kyn Dikencik tepe Dikencik tepe Kütüklükuyu Kütüklükuyu Eylül-2004 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Ekim-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Ekim-2005 Eylül-2004 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Eylül-2004 Ekim-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 Eylül-2004 Nisan-2005 -7.89 -8.76 -8.76 -8.46 -8.49 -7.37 -7.52 -7.63 -8.04 -7.63 -9 -9.14 -8.32 -8.22 -8.34 -8.8 -8.73 -8.84 -8.44 -8.48 -8.44 -8.64 -9.61 -9.68 -8.5 -10.31 -8.46 -8.39 -8.64 -8.57 -4.77 -5.78 -8.29 -8.54 -8.63 -8.9 -7.6 -7.82 -8.26 -8.44 -10.92 -11.38 -10.55 -11.22 -10.67 -10.8 -10.6 -11.05 -10.46 -10.62 -7.78 -7.88 -6.67 -2.76 -5.88 -10.74 -10.92 -10.88 -11.2 -11.29 -11.63 -57.2 -61.2 -62.7 -60.4 -59.8 -56 -56.9 -58 -59.1 -56.8 -62.5 -62.3 -59.7 -61.1 -59.9 -63.7 -60.8 -61.2 -60.4 -61.2 -61.8 -60.1 -68.4 -68.2 -60.8 -76 -60 -59.7 -60.5 -59.7 -44.3 -48.6 -62.3 -63.6 -60.1 -60.7 -56 -56.4 -58.5 -60.3 -70.7 -74.3 -70.2 -73.1 -71.2 -71.2 -71.2 -73 -70.3 -70.7 -56.4 -57.5 -55 -35.2 -51.4 -69.6 -70.9 -70.3 -71.6 -72.9 -76.9 8.39 11.68 11.57 10.15 9.98 8.6 9 8.97 8.66 8.34 6.95 7.1 8.43 15.1 14.72 5.89 6.58 5.95 6.27 7.21 7.14 6.4 6.49 6.86 7.07 7.19 - -2.78 -3.35 -4.32 -1.83 -2.58 -3.76 -4.9 -3.38 -4.74 -2.73 -2.72 -3.62 -3.24 4.9 5.04 5.53 6 6.97 3.81 5.58 4.92 4.78 4.8 4.99 4.69 4.87 2.42 6.6 5.79 7.18 7.91 7.41 7.39 0.19 0.96 4.87 0.25 5 4.27 8.39 5.35 5 3.35 2.47 5.31 4.45 11.26 11.84 7.27 7.25 6.97 6.57 6.25 7.17 6.09 6.56 7.28 6.46 6.25 6.35 5.59 4.76 3.78 4.73 3.77 8.05 7.12 6.6 6.74 6.18 6.9 0.21 0.23 0.31 0.22 0.34 0.26 0.3 0.28 0.3 0.22 0.3 0.26 0.32 0.24 0.23 0.34 0.24 0.36 0.24 0.36 0.21 0.26 0.27 0.21 0.27 0.31 0.38 0.28 0.33 0.28 0.28 0.3 0.32 0.29 0.4 0.25 0.33 0.32 0.31 0.32 0.34 0.31 0.32 0.33 0.32 0.31 0.32 0.31 0.29 0.28 0.29 0.28 0.37 0.33 0.35 0.33 0.35 0.33 52 2.51 1.9 -0.67 -1.8 -0.53 -1.39 -2.42 -3.88 -4.89 -5.24 -4.54 -4.57 -5.61 - H 750 720 710 650 650 655 980 920 805 755 835 970 915 915 655 880 1635 1050 975 940 950 850 970 810 1270 1625 1480 Tablo 2. Devam ediyor No 34 35 36 38 40 41 42 43 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 60 61 62 62 63 63 64 64 65 66 66 67 67 Yağış Yağış Yağış Yağış Yağış Yağış Yağış Yağış Yağış Yağış Yağış Adı Tülce tepe çeşme KAG 7 Bozbelen Gölet (18 no. doğusu) Gölet (Kışlatepe) Gölet (ağaçlandırma) M5 kuyruk 1. sondaj M4 kuyruk yolu girişi M4 kuyruk yolu girişi Terzitarla tepe kuzeyi Karanlıkdere Arapdede Arapdede KB'sı Kumluk T. Omcalık T. Kuzeyi1 Omcalık T. Kuzeyi2 Asar sırtı Çardakyayla Yirce d. Ekilce T. Koyunpınarı Bozkulakyayla Sarıpınar sırıtı M5 ayak içi (santrifüj) Girişten 230. Metre Oylat kaplıcası Oylat kaplıcası Hamitabat Hamitabat Göbel Göbel KAP-1 KAP-2 KAP-2 Yoncalı Yoncalı Kasım-2004 Aralık-2004 Ocak-2005 Şubat-2005 Nisan-2005 Mart-2005 Temmuz-2005 Ekim-2005 Aralık-2005 Mart-2006 Eylül-2005 Tarih Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Ekim-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Ekim-2005 Ekim-2005 Ekim-2005 Nisan-2006 Ekim-2005 Nisan-2006 Ekim-2005 Nisan-2006 Ekim-2005 Ekim-2005 Nisan-2006 Ekim-2005 Nisan-2006 Eylül-2004 Eylül-2004 Eylül-2004 Eylül-2004 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 Nisan-2005 δ18O(H2O) -8.54 -8.7 -8.51 -6.4 -5.08 -3.4 -8.29 -8.16 -8.33 -11.24 -11.11 -10.69 -10.87 -11.66 -11.1 -11 -9.94 -11.23 -10.17 -10.22 -11.55 -12.17 -11.79 -8.43 -8.52 -10.85 -10.85 -9.87 -9.54 -9.88 -9.86 -10.82 -9.38 -9.02 -10.02 -10.03 -10.06 -10.73 -10.34 -12.18 -10.55 -9.4 -5.55 -10.2 -9.31 -9.79 -6.67 δ2H(H2O) -58.5 -59.4 -59.4 -55.5 -44.8 -34.4 -60.3 -59.5 -59.8 -73.1 -73 -71.1 -70.7 -77.3 -72.8 -73.1 -66.8 -68.7 -69.2 -67.5 -74.7 -79.3 -76.2 -60.8 -59.8 -69.4 -68.2 -70.4 -68 -66.4 -66.4 -74.3 -65.8 -62.7 -67.9 -68.5 -64.9 -70.3 -70.5 -80.9 -74.7 -61.8 -37.5 -66 -59.6 -64.6 -43.4 53 δ34S 9.28 8.23 5.69 6.19 8.93 7.33 - δ18O(SO4) -2.3 -3.38 -0.48 3.11 -4.52 -3.99 - 3 H 4.3 4.85 8.8 4.3 7.82 7.96 4.24 4.67 6.86 6.98 6 6.52 6.83 7.01 6.79 6.47 8.11 5.4 6.09 8.06 7.17 4.64 4.41 5.1 0.13 1.86 1.28 2.27 0 2.85 4.18 0.43 0.67 4.82 3.2 3.11 4.59 10.8 - (± 1σ) 0.28 0.3 0.36 0.29 0.35 0.36 0.3 0.29 0.33 0.32 0.32 0.32 0.32 0.33 0.32 0.32 0.34 0.31 0.32 0.34 0.34 0.29 0.31 0.31 0.22 0.26 0.25 0.26 0.22 0.28 0.27 0.23 0.2 0.21 0.18 0.18 0.31 0.38 - Kot (m) 680 725 1020 840 1025 910 1140 1410 1355 1405 1430 1205 1165 1025 1070 1030 1170 1880 1790 1780 710 720 939.42 724.91 BİRİM HİDROGRAF ÇIKARILMASINDA KARARLI İZOTOPLARIN KULLANILMASI Y.İnci TEKELİ Toprak Gübre ve Su Kaynakları Merkez Araştırma Enstitüsü [email protected] ÖZET Bu çalışmada; alanı 16.125 km2 olan Ankara-Güvenç Havzasında yağış, akım, kaynak (yüzeyaltı suları) ve kuyu (yeraltı suları) dan alınan su örnekleri ile kararlı izotop çalışması yapılmış ve havza için yağış-akış ilişkisi araştırılmıştır. Bireysel olaylardan iki adet tek pikli akım hidrografları hem izotop hem de grafik (klasik) yöntemle bileşenlerine ayrılmış ve birim hidrografları çıkartılarak hidrograf pik değerleri karşılaştırılmıştır. Havzanın izotop yöntemi ile bulunan 10 dakika ve 20 dakikalık birim hidrograf pik değerleri Qp= 1322 1/s ve Qp= 1327 1/s, grafik yöntem ile bulunan değerleri ise sırası ile Qp= 1656 1/s ve Qp= 1250 1/s olmuştur. Anahtar Kelimeler: Hidrograf ayrımı, kararlı izotoplar, grafik metot, birim hidrograf THE USE OF STABLE ISOTOPE TO DERIVE UNIT HYDROGRAPH ABSTRACT In this research, a stable environmental isotope study was carried out from analysis of water samples collected from rainfall, runoff (total discharge), springs (subsurface flows), and wells (ground waters) in Ankara-Güvenç basin having a drainage area of about 16.125 km2. From individual samples, unit hydrographs from two one-peak storm hydrographs were derived using both isotope and graphical methods, and the derived unit hydrographs values including peaks were compared. Peak values of 10 and 20 minutes unit hydrographs of the basin derived by using isotope method (Qp= 1322 1/s and Qp= 1327 l/s) are compared with those of graphical method (Qp= 1656 1/s, and Qp= 1250 1/s) using Barnes semi-log approach. Keywords: Hydrograph separation, stable isotopes, graphical method, unit hydrograph. GİRİŞ Bir havzadan gelebilecek akım miktarlarının tahmin edilmesinde değişik yöntemler kullanılmaktadır. Bunlardan en yaygın olanı amprik modellerdir. Ancak bu modeller havzaların üniform (homojen) olmaması durumunda büyük yanılgılara yol açabilmektedir. Bu nedenle akım karakteristiklerinin belirlenmesinde klasik metotlara alternatif olarak özel tekniklerin uygulanmaya başlanılmıştır. Bunlardan birisi de kararlı izotop analiz teknikleridir. Bir havzada akarsuyun kararlı izotop değerleri havzaya düşen yağışların izotop değerleri ile yakından ilişkilidir. Küçük havzalarda yüzey akımın δ 18O değeri bölgesel yağışın δ 18O değeri ile aynıdır. Büyük ölçekli havzalarda ise su çok uzun yol kat ettiği için ortalama yağış ile akarsuyun izotop değeri arasında önemli farklılıklar olabilmektedir ( IHP, 2001). Bu çalışmada Güvenç havzasında yağış- akım ilişkileri ve birim hidrograflar kararlı izotop yöntemleri ile çalışılmış ve sonuçlar klasik hidrograf bileşenlerine ayırma yöntemi (Barnes - Yarı Logaritmik Grafik Yöntem) ile karşılaştırılmıştır. 55 MATERYAL Araştırma Alanı Güvenç Havzası Ankara-Yenimahalle-Güvenç Köyünde Kayaönü Deresi üzerinde yapılan Güvenç Göleti su toplama havzasıdır. Havza Ankara-İstanbul karayolunun 35. Km’sinden 6.5 km. doğuda, gölet de köyün 2.5 km. kuzeydoğusunda yer almaktadır. Kuzeybatıda Dedeçam Tepesi (1198 m), kuzeyde Sarıkaya Tepesi, doğuda Çayırınkafa Tepesi ve Karatepe, güneyde Tabyabayır ve Akpınar Tepeleri, güneybatıda Karyağdı Tepesi (1459 m), batıda Dikbayır sırtları ve Kartalkaya Tepesiyle çevrilmiş olan Güvenç Havzası içerisinde Sarıbeyler (Lezgi) köyü yer almaktadır. Araştırma Havzası içerisinde doğan sular, Kayaönü deresinde toplanarak Ova Çayına dökülür. Ova Çayı da Sakarya Nehrinin bir kolu olan Ankara Çayına kavuşmaktadır. Havza yağış alanı 16.125 km2’dir. Havza çıkış yerinin deniz seviyesine göre yükseltisi 1053 metre, enlemi 400 08’ 00’’ N, boylamı 320 45’ 15’’ E’dur. Ölçüm Ağı ve Yağış-Akım İlişkileri Havzada yağış ve akım ölçümleri için beş adet yağış istasyonu ve üçgen akım savağı yer almaktadır. Akım ve yağış ölçümleri 1984 yılından günümüze kadar sürekli olarak ölçülerek kaydedilmektedir (Şekil 1). Araştırma havzası yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı olan İç Anadolu iklim özelliği göstermektedir. Yağış ve akım ölçümlerine 1987 yılında başlanılmış ve 1987-2001 döneminde ortalama 496.4 mm lik yağışa karşılık 119.32 mm değerleri gözlenmiştir. Yağışların mevsimlere göre dağılımında en yüksek % 33.3 ile ilkbahar mevsimi olmuş ve ikinci sırada , % 28.5 kış, % 23.4 ile sonbahar ve % 14.8 ile yaz izlemiştir. Ortalama olarak en çok yağış 62.2 mm ile Nisan ayında görülmüştür. Ölçüm süresince en yağışlı yıllar 474.3 mm ile 1984 ve 1998 yılları, en az ise 289.5 mm ile 2001 yılı olmuştur ( Tekeli ve Babayiğit, 2001). Toprak ve Jeolojik Özellikleri Araştırma alanında yer alan toprakların rutubet rejimleri Xeric ve sıcaklık rejimleri ise Mesictir. Toprakların oluşum süreci sonrası oluşan bazı yüzey üstü ve yüzey altı tanı horizonları saptanmış ve bunlar Entisol, Inceptisol, ve Vertisol ordolarına yerleştirilmiştir. Bu ordolar içerisinde % 59,9 ile Entisoller en fazla alan kaplarken bunu sırasıyla % 34,2 ile Inceptisol ve % 1,7 ile Vertisol izlemiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi havzanın % 12.6'sı (2.031 km2) orta meyilde, orta erozyonlu; % 36.2'si (5.837 km2) dik meyilde, şiddetli erozyonlu; % 4.5'i (0.731 km2) çok dik meyilde, şiddetli erozyonlu; % 46.7'si’de (7.526 km2) sarp meyilde, çok şiddetli erozyonludur. Havza topraklarının % 8.9'u orta derin, % 44.4'ü sığ ve % 46.7'si de çok sığdır. Havza alanının büyük bir kısmını (Batı ve Orta kesimde) Paleosen yaşlı kil ve kireçtaşı ara katmanları ile az geçirimli olarak Sarıbeyler formasyonu kaplamaktadır (9.01 km2). Bu birimlerin yeraltısuyu verimlilik dereceleri zayıftır. Havzanın memba (yukarı su toplama alanları) kısımlarında ise kireçtaşları ile ortalanmış, yeraltısuyu verimliliği bakımından oldukça zayıf marn tabakaları bulunmaktadır . Havzanın güney batısı ile kuzey doğusunda bulunan Orhaniye formasyonu orta derecede yeraltısuyu verimliliğine sahip olup Sarıbeyler formasyonu üzerinde yer almaktadır. Her iki formasyonun dokanak halinde bulunduğu bölgelerde kaynaklar bulunmaktadır. Güney doğuda bulunan ve siltli kumtaşı ile zayıf akifer olma özelliği gösteren Dikmendere formasyonu da yer yer yüzeylenmektedir. Dikmendere formasyonunun Sarıbeyler formasyonu ile dokanak halinde bulunduğu bölgelerde de yer yer kaynaklar bulunmaktadır. Havzada yüzeyaltı suyunun, toplam akımlarda etkili olduğu, kuyu verdileri ile de belirlenmiştir (DSİ, 1968). 56 Arazi Kullanma ve Bitki Örtüsü Araştırma havzasında Landsat uydu görüntüsü ile detaylı bitki örtüsü ve arazi kullanım analizi yapılmıştır. Çalışma alanının % 43,42 ünde kuru tarım yapıldığı, % 2,8 bağ-bahçe, % 47,3 mera alanı, % 4.1 orman - fundalık ve % 2,4 terkedilmiş alan ile kaplı olduğu belirlenmiştir (Tekeli ve ark, 2007). Şekil 1. Güvenç Havzası Ölçüm Ağı Haritası METOT Su Örneklerinin Toplanması Kararlı izotopların (Oksijen-18, Döteryum) analizleri için su örnekleri yağmur, çeşme, kuyu suyu ve dereden toplanmıştır. Akımları oluşturan yağışların kararlı izotop konsantrasyonlarının belirlenmesi amacı ile akım savağı yakınında bulunan R-24 yağış istasyonundan yağmur örnekleri toplanmıştır (Şekil 1). Çeşme ve kuyu suyundan (Şekil 2) ayda bir defa, yağmur suyundan anlık bireysel olaylarda yağışı temsil etmek üzere bir defa, dereden ise olaylar sırasında hidrografın yükselmesi ve çekilmesine rastlaması sağlanmaya çalışılarak (30 ar dakika aralıkla) su örnekleri alınmıştır. Polietilen şişelere alınan ve hava almayacak şekilde sıkıca 57 tıpalanıp etiketlenen örneklerin analizleri D.S.İ. Ankara Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığı (TAKK) İzotop Analiz Laboratuvarında yapılmıştır. Şekil 2. Kuyudan Su Örneklemesi İzotop Yöntemi Amaca uygun olarak alınan su örneklerinin kararlı izotop Oksijen-18 ve Döteryum miktarları D.S.İ. İzotop Laboratuvarlarında Kütle Spektrometre cihazı kullanılarak ölçülmüştür. Cihaz gaz haline dönüştürülmüş su numunelerinin bir referansa (SMOW) göre izotopik oranlarını (D/H), O18/O10 gibi) ölçecek şekilde tasarlanmıştır (DSİ, 1987). Elde edilen sonuçlar izotopların gerçek değerini değil fakat bir referansa göre olan oranlarını belirlemektedir. Sonuçlar notasyonu kullanılarak gösterilmekte ve Rörnek Rreferans Rreferans x1000 (1) eşitliği ile ifade edilmektedir. Yöntemde kullanılan referans okyanus suyunun ortalama izotopik kompozisyonu temsil eden standard ortalama okyanus suyu (SMOW) dur. Ölçümlerde hassasiyet Oksijen 18 (18O) için % 0.1 ve Döteryum (D) için % 1’dir (DSİ, 1987). Yüzeye ulaşan yağmur havzanın özelliklerine bağlı olarak yüzey ve yüzeyaltı akışlarını oluşturmaktadır. Bu iki bileşen ve havzanın yeraltı suyu katkısı ile havza çıkışında akımlar toplam debi olarak ölçülmektedir. Toplam debinin zamana bağlı olarak değişimini veren akım hidrografını yüzey akış (Qy), yüzeyaltı (Qya) ve yeraltı akışı (Qye) oluşturmaktadır. Bu durumda toplam akım; Qt= Qy + Qya + Qye (2) bağıntısı ile gösterilebilir. Bu eşitlikte Qy, Qya ve Qye bilinmeyen değerlerdir. İzotopların sakınımı prensibinden Qt.Ct = Qy . Cy +QyaCya + Qye.Cye (3) şeklinde formüle edilirler. Burada C su kütlelerinin izotop konsantrasyonları olup, Oksijen-18 ve Döteryum için yukarıda 1 nolu eşitlikte C (R) verilmektedir. Döteryum ve Oksijen-18 konsantrasyonları sırası ile D ve O ile gösterilerek 3 nolu denklem yerine Qt. Dt = Qy. Dy + Qya.Dya + Qye. Dye 58 (4) Qt.Ot = Qy.Oy + Qya .Oya + Qye . Oye (5) Denklemlerden görüldüğü gibi 3 bilinmeyenli 2 denklem ile çözüm arandığı için yüzeyaltı ve yeraltı suyu birlikte taban suyu olarak ele alınmış ve denklem 2 bilinmeyenli iki denkleme indirgenmiştir. Qt = Qy + Qta (6) Kararlı izotoplardan Döteryum kullanılarak bağıntı 6’ya ek olarak aşağıdaki denklemler yazılarak taban akım (yüzeyalt+yeraltı) ve (Qta) yüzey akım (Qy) hesaplamaları yapılmış ve sonuçlar Oksijen-18 ile tekrarlanarak doğrulanmıştır. Qt.Dt = Qy.Dy + QtaDta (7) Qta = Qt (Dt – Dy) : (Dta – Dy) (8) Qy = Qt (1 – (Dt – Dy) : (Dta – Dy) (9) veya Toplam hidrografın üç ayrı bileşenci olarak ayrıldığı bireysel olaylarda ise çözüm için denemeyanılma metodu uygulanmıştır. Oksijen 18 değerleri uygulanıp deneme yanılma ile bulunan akım bileşeni miktarlarının Döteryum ile sağlaması yapılmıştır. Barnes Yöntemi (Y.Logaritmik grafik yöntem) Akım hidrografının bileşenlerine ayrılmasında kullanılan yöntemlerden bir diğeri grafik ayırım yöntemidir. Bu yöntem bir takım kabullere dayanmaktadır. Grafik yönteminde her bileşen akım için; Qi = Qo . Kt (10) bağıntı verilmektedir. Burada Qo debinin görüldüğü an, Qi ise t zaman kadar sonra görülen debiyi göstermektedir. K çekilme katsayısıdır ve 1 den küçük olmak üzere her bileşen için farklı değerler almaktadır (Usul, 2001). Birim Hidrograf Yöntemi Havzada ölçülen yağış ve akım değerleri ile hem izotop hem de grafik yöntem ile belirlenen hidrograf bileşenleri (yüzey akım ve ana akım) kullanılarak iki bireysel olayın birim hidrograf değerleri hesaplanmıştır ( Özer, 1991). Elde edilen sonuçlar havzanın uzun yıllık verilerden çıkarılan ortalama birim hidrograf değerleri ile de karşılaştırılmıştır. BULGULAR ve TARTIŞMA Çalışma havzasından toplam 159 adet su örneği toplanılmış ve analizler yapılmıştır. İzotop Laboratuvarından alınan örneklerin Oksijen-18 (18O) ve Döteryum (D) analiz sonuçları Ankara-Güvenç Havzasında Akım Hidrograflarının Bileşenlere Ayırımında İzotop Tekniklerinin Kullanımı isimli araştırma raporunda verilmiştir (Tekeli ve Şorman, 2001). Toplanan yağış, toplam akım, yüzeyaltı ve yeraltı sularının Oksijen-18 ve Döteryum sonuçları kuzey yarım küresi yağış ortalamasını veren doğruya göre konumlandırılmış ve grafiksel olarak incelenmiştir. R24 istasyonundan toplanılan yağış örneklerinin tarih, miktar, şiddet, süre değerleri Çizelge 1’ de verilmiştir. Seçilen beş adet tek pikli bireysel olayın iki adetinde birim hidrograf çalışması yapılmıştır. Bireysel olaylardan üç adedinde hidrograf bileşenlerinin analizi yapılmış ve Şekil 3’ de verilmiştir. Beş adet bireysel olayın grafik ve izotop yöntemi ile belirlenmiş akım bileşenlerinin yüzde miktarları ve dereden alınan su örneklerinin grafik yöntemi ile karşılaştırılmış izotop yöntemi akım bileşenleri sonuçları ise Çizelge 2’ de verilmiştir. 59 İzotop yöntemi ve akım bileşenlerinin hesaplanmasında yüzeyaltı akımın özellikle (fast subsurface flow) hızlı yüzey altı akım olarak adlandırılan önemli bir miktarının o günkü yağıştan geldiği gerçeğinden hareketle direkt yüzey akışla birlikte toplam akışa katkısı olduğu düşünülmüştür. Yeraltısuyu (Qye) ile önceki bireysel olaylardan gelen gecikmeli yüzeyaltı akış (slow subsurface flow Oya) ise toplam akıma etki eden ikinci kısım akım olarak hesaplanmıştır. Araştırma havzasında yüzeyaltı sularının bireysel olaylara olan katkılarını daha ayrıntılı belirlemek amacı ile tek pikli olayların çekilme eğrileri ayrı ayrı analize tabi tutulmuşlardır. Belirlenen çekilme eğrilerinden eğim (m) ve debi (q) değerleri hesaplanmış bulunan q değerlerinden havzaya ait depolama miktarları Çizelge 3.’de verilmiştir. İzotop yöntemi ile hesaplanan akım bileşenlerinden birim hidrografları çıkarılmış ve bu hidrograflar grafik yöntem ile karşılaştırılmıştır (Çizelge 4 ve 5). İzotop analizi yapılan yağmur örneğinin yağış miktarları 9.5 mm ile 22.3 mm arasında değişmektedir (Çizelge 1). Havzada uzun süreli ölçümler sonucu yağış-akım verilerinden çıkarılan havza yüzey akış sınır eğrisine göre araştırma alanında; iki yağış arasındaki süre ve şiddetleri ne olursa olsun 19 mm’nin üzerindeki tüm yağışlar yüzey akış oluşturmakta, 2.4 10.0 mm arasındaki yağışların yüzey akışı verebilmeleri ise şiddetlerine ve önceki yağışla arasındaki zamana bağlı olmaktadır. 19.5.1998 tarihli olay 9.5 mm değer ile yağış en düşük görülmüştür. Ancak bu tarihte düşen toplam yağış incelendiğinde örnek toplama anında toprağın nem bakımından doygun durumda olduğu belirlenmiştir. Dolayısı ile 9.5 mm’lik bir yağış havzada yüzey akımına neden olmuştur. Çizelge 1. Bireysel olayların yağış, şiddet ve süre değerleri Toplam Yağış Miktarı (mm) Tarih Şiddet Süre Toplam süre (mm/h) (dak) (dak) 19.05.1998 9.5 7.1 20 420 27.05.1998 21.0 64.8 10 50 13.04.2000 11.7 6.6 10 240 24.05.2000 22.3 53.9 10 235 02.06.2000 10.1 27.4 10 200 Çizelge 2.Bireysel olaylarda akım bileşenlerinin grafik ve izotop yöntemi ile karşılaştırılması Tarih Akım 19.5.1998 27.5.1998 13.4.2000 24.5.2000 2.6.2000 Grafik İzotop Grafik İzotop Grafik İzotop Grafik İzotop Grafik İzotop 0.112 0.098 0.654 1.055 0.122 0.096 0.238 0.547 0.066 0.184 1.076 1.09 1.338 0.918 1.577 1.603 0.599 0.290 0.510 0.392 1.188 1.188 1.992 1.992 1.699 1.699 0.837 0.837 0.576 0.576 9.4 8.2 32 53 7.2 5.7 28 65 11 32 Bileşenleri Qy (mm) Qya+Qye (mm) Qtop (mm) Qy/Top. (%) 60 61 Çizelge 3. Bireysel akımların çekilme eğrisi analizleri Tarih qp mc q1 m1 q2 m2 q3 m3 q4 m4 q5 (l/s) (sa) (l/s) (sa) (l/s) (sa) (l/s) (sa) (l/s) (sa) (l/s) 19.5.1998 580 111 353 30.5* 320 - - - - - - 27.5.1998 6337 0.6 1320 1.5 952 3.6 620 8.6 520 41.5 459 334 - - - - 13.4.2000 707 7.2 436 32.1 24.5.2000 2170 1.0 530 2.6.2000 1241 0.8 678 * * 373 53.4 1.9 316 3.4 204 8.0 141 - - 1.3 316 2.7 184 10.6 115 - - Çizelge 4. 19.05.1998 tarihli bireysel olayın grafik ve izotop yöntemleri ile hesaplanmış birim hidrograf değerleri Zaman Toplam Akım (1/s) Yeraltı Akım Yüzeyaltı Yüzey Akım BH20 (l/s) (l/s) (l/s) (l/s) Grafik İzotop Grafik İzotop Grafik İzotop Grafik İzotop 14 50 320 320 0 0 0 0 0 0 0 15 10 338 320 330 2 1.5 13 3.5 116 36 1530 365 320 340 4 4 41 21 366 214 50 410 320 345 8 4.5 82 60.5 732 617 1610 445 320 350 15 9 110 86 982 878 30 480 320 360 40 16 120 104 1071 1061 1650 500 320 370 55 22 125 108 1116 1102 10 550 320 375 95 55 135 120 1205 1224 1730 580 320 380 120 70 140 130 1250 1327 17 50 570 320 375 115 75 135 120 1205 1224 18 10 540 320 370 110 70 120 100 1071 1020 1830 520 320 365 100 65 100 90 893 918 50 500 320 360 98 62 82 78 732 796 1910 480 320 355 90 58 70 67 643 637 30 460 320 350 85 55 55 55 491 561 1950 450 320 345 80 52 50 53 446 541 20 10 430 320 342 72 47 38 41 339 418 20 30 415 320 340 65 45 30 30 268 306 2050 400 320 338 58 42 22 20 196 204 10 390 320 336 52 39 18 15 161 153 2130 380 320 332 48 37 12 11 107 112 50 375 320 330 42 35 8 10 71 102 2210 360 320 328 40 32 0 0 0 0 15 16 17 18 19 21 21 62 Çizelge 5. 13.04.2000 tarihli bireysel olayın grafik ve izotop yöntemleri ile hesaplanmış birim hidrograf değerleri Zaman Toplam Akım (lt/sn) Yeraltı Akım Yüzeyaltı + Yüzey Akım Grafik Grafik Yüzeyaltı + Yeraltı Akım Yüzey Akım (l/s) BH10 (l/s) İzotop Grafik İzotop Grafik İzotop 16oo 233 233 0 233 0 0 0 0 16 30 260 240 20 240 5 20 41 208 17 00 298 252 46 270 24 28 197 292 1730 330 270 60 300 27 30 221 313 oo 374 280 94 330 47 44 385 458 1830 460 300 160 350 90 40 738 1146 oo 881 320 261 450 151 121 1238 1260 1930 707 345 362 580 202 127 1656 1322 oo 680 345 335 560 185 120 1516 1250 2030 620 345 280 520 140 100 1148 1042 21 oo 581 345 241 500 111 81 910 844 21 30 520 345 180 480 60 40 496 416 22oo 490 345 150 460 35 30 286 313 30 460 345 120 450 15 10 123 104 23oo 437 345 97 437 0 0 0 0 18 19 20 22 Akım bileşenlerinin hesaplanmasında toplam hidrograf yüzey akım ve taban akım olmak üzere iki bileşenli olarak ele alınabilir. Toplam hidrografın üç ayrı bileşenli olarak ayrıldığı bireysel olaylarda ise çözüm için deneme yanılma metodu uygulanmıştır. Deneme-yanılma ile bulunan bileşenlerin miktarlarına Döteryum denklemleri ile sağlaması yapılmıştır. 19.5.98 tarihli akımda toplam akımın tüm bileşenleri ayrı ayrı diğer dört adedinde (27.5.98, 13.4.00, 24.5.00, 2.6.00) ise yüzey ve yüzeyaltı-yeraltısuyu birleştirilerek iki bileşenli olarak hesaplanmıştır. Bu olaylardan sadece ikisinde (19.5.98, 13.4.00) izotop yöntemi ile grafik yönteminde yüzeyaltı katmanlarından gelen su ayrımı çakışmış diğer üçünde (27.5.98, 24.5.00, 2.6.00) ise çakışmadığı gözlenmiştir. Bu üç olayda kaynaktan (çeşmeden) alınan su örnekleri araştırma havzasında sadece en alt jeolojik katmandan gelen ve toplam akıma katkısı olan yüzeyaltı suyu hakkında bilgi vermiştir. Beş adet bireysel olayın çekilme eğrileri çizilmiş ve yüzeyaltı katmanlarına ait m ve q değerleri hesaplanmıştır (Çizelge .3). Buna göre yukarıda bahsedilen üç olayda izotop analizleri ile bulunan yüzeyaltı su miktarı sadece q3 veya q4 katmanlarından gelen su miktarını gösterdiği belirlenmiştir. Dolayısı ile diğer (q1, q2) katmanlarından gelen yüzeyaltı su miktarları izotop yöntemi ile belirlenememiştir. Sonuçta izotop yöntemi ile bulunan yüzey akım miktarı grafik yöntemi ile bulunan yüzey akım miktarından fazla olmuştur. Bunun nedeni de izotop yönteminde ki yüzey akım yüzde değerleri içersinde yöntem sırasında ayrılamayan ve q1, q2 katmanlarından gelen yüzeyaltı akımın da bulunmasıdır. Bu sonuçlar Güvenç havzasında akım hidrograflarının çekilme eğrisi analizinde hidrograf pikinden sonra bir ve ikinci kırılma noktalarındaki hızlı yüzeyaltı akım olarak adlandırılan (rapid subsurface flow) suyun bitki kök bölgesi derinliğinde hareket edip daha sonra yine yüzeye çıkan akım olarak düşünülebileceğini de ortaya koymaktadır. Yeraltı suyu üzerinde sadece tek bir katmanın olduğu ve böylece her iki yöntemde de yüzeyaltı ayrımlarının birbiri ile uygunluk gösterdiği iki adet bireysel olayda (19.5.98, 13.4.00) grafik ve izotop yöntemlerindeki yüzey akım miktarlarının (yüzde olarak) az bir farkla birbirine yakın olduğu 63 belirlenmiştir. Dolayısı ile izotop yöntemi, grafik yöntemi ile yapılan hidrograf akım bileşenlerine ayırım olayını çok yakın değerler ile doğrulamıştır. Her iki yöntemde (Grafik ve İzotop yöntemi) de yüzeyaltı katmanları aynı olduğu belirlenen iki olayın BH10 ve BH20 hidrografları hem Barnes Grafik Yöntemi hem de İzotop Yöntemi sonuçları ile ayrı ayrı çıkarılmıştır. 1998 tarihli olayın 20 dakikalık birim hidrograf piki (BH 20) grafik yöntemde 1250 l/s, izotop yönteminde ise 1327 l/s bulunmuştur (Çizelge 4). İkinci olaydaki birim hidrograf (BH10) piki grafik yöntemde 1656 l/s, izotop yönteminde ise 1322 1/s olmuştur (Çizelge 5). Görüldüğü gibi her iki yöntemde de ulaşılan pik değerlerde çok önemli bir farklılık olmadığı, buna karşılık havzada uzun yıllık araştırma sonuçlarından (1987-2001) çıkarılan ortalama birim hidrograf değeri (BH10, Qp= 7121.3 1/s) ile karşılaştırıldığında ise önemli farklılıklar olduğu gözlenmiştir. Grafik yöntemi ile yapılan hidrograf ayrımlarında genelde toplam akımdan taban akım çıkarılmış ve taban akımda çoğu zaman yüzey altı akımı dikkate alınmadan sadece yeraltı suyu olarak ele alınmıştır. Halbuki özellikle araştırmanın yapıldığı Güvenç havzası örneğinde olduğu gibi bir kaç tane katmanlı jeolojik formasyon gösteren havzalarda yeraltı suyunun üzerindeki katmanlar gecikmeli yüzeyaltı suyu denilen (slow subsurface flow) ve taban yeraltı su akımına ilave edilmesi gereken depolama alanları olarak düşünülmesi gerekir. Hidrografın en üst noktasındaki ilk kırık ise hızlı yüzeyaltı akım olarak kabul edilip (rapid subsurface flow) yüzey akıma ilave edilebilir. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Güvenç araştırma havzasında akım hidrograflarının bileşenleri grafik metot ve izotop metodu ile detaylı olarak olay bazında incelenmiştir. Beş adet bireysel olayın hidrograf ayırımları izotop yöntemi ile yapılmış ve grafik yöntemi ile karşılaştırılmıştır. Bireysel hidrograflardan ikisi akım bileşenlerine ayrım bakımından grafik yöntemi ile yakın sonuçlar vermiştir. Diğer üç adet olayda ise yüzeyaltı akım bileşenlerine ayırımı bakımından izotop yöntemi ile grafik yöntemi arasında farklılıklar gözlenmiştir. Bunun yanında izotop yöntemi ile elde edilen birim hidrograflar, havzada uzun yıllar grafik yöntemle bulunan birim hidrograflar ile karşılaştırıldığında toplam akımın bileşenlerine ayırımında özellikle yüzeyaltı akımlar için değişik jeolojik katmanların önemli olduğunu göstermiştir. Toplam akıma yüzey akım katkısı daha çok ilkbahar dönemlerinde sağnak yağışlar ile olmuştur. Diğer dönemlerde yeraltı suyu ve özellikle yüzeyaltı suyu katkısı önemli bulunmuştur. Yağış izotop değerleri anlık olaylarda alınan tek bir yağış örneği ile temsil edilmiştir. Toplam akımda yağışın katkısının daha sağlıklı hesaplanması için yağıştan olay sırasında birden fazla örnek alınması gerektiği bu çalışma ile ortaya çıkmıştır. Araştırma alanında daha detaylı bir yüzeyaltı ve yeraltı akımının toplam alandan ayrılmasına yönelik çalışmaları için gelecekte bu alanda belirlenecek noktalarda açılacak logları ile hidrograflardaki hangi katmanlardan ne miktar suyun geldiği ile ilgili detaylı bir çalışma kuvvetle önerilmektedir. KAYNAKLAR Devlet Su İşleri (DSİ), 1987. Hidrolojide izotoplar ve nükleer teknikler. D.S.İ. Genel Müdürlüğü Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığı, Adana. Devlet Su İşleri, 1968. Türkiye Hidroloji Haritası. DSİ Yeraltısuları Daire Başkanlığı Yayınları. Ankara IHP. (2001). Environmental isotopes in the hydrological cycle. Vol.III. Surface Water. Technical Documants in Hydrology .No:39. Vienna. 64 Tekeli, İ., ve Şorman, Ü., Gürleşen, N. 2001. Ankara-Güvenç havzasında akım hidrografının bileşenlerine ayırımında izotop tekniklerinin kullanımı. Toplu Sonuç Raporu. 2000-Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü, Ankara. Tekeli, İ., Babayiğit, G. , 2001. Güvenç Havzası Yağış ve Akım Karakteristikleri (Ara Rapor- 19842007). Topraksu Araştırma Yıllığı. Ankara Tekeli, İ., Akgül, S., Dengiz, O. Başkan, O. 2007. Taşkın Debilerinin Hesaplanmasında Kullanılan Yüzey Akış eğri Numarası Parametrelerinin Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemi ile Belirlenmesi. Genel Yayın No: 240, Rapor Seri No: R-152. Ankara Usul, N. 2001. Engineering Hydrology. METU Pres. Ankara Özer. Z. 1991. Su Yapıları Projelendirilmesinde Hidrolojik ve Hidrolik Esaslar.(Teknik Rehber). Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yayınları. 65 ULUDAĞ GÜNEYİNDEKİ YERALTISULARININ HİDROJEOKİMYASAL DEĞİŞİMLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Füsun S. TUT HAKLIDIR Dokuz Eylül Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Buca -İzmir e-posta:[email protected] Özet Uludağ Batı Anadolu’daki en önemli yükselti olup, Kuzey Anadolu Fayı ve Ege Açılma Sisteminin sınırı olarak ta değerlendirilebilen, tektonik açıdan hareketli bir alanda yer almaktadır. Bulunduğu tektonik aktivitenin de etkisiyle Uludağ’ın kuzey eteklerinde çok sayıda sıcak su çıkışı bulunmaktadır. Bölgedeki sıcak su çıkışlarının yanı sıra Bursa Ovasından Uludağ zirvesine dek farklı yüksekliklerde soğuk su kaynakları bulunmaktadır. Uludağ’ın güneyinde ise soğuk su çıkışları ve Nilüfer çayına paralel bir vadi boyunca ise yaklaşık 3.5 km boyunca maden suyu çıkışları gözlenmektedir. Maden suyu çıkışları oldukça lokal bir bölgede yüzeye ulaşmakta olup, farklı maden suyu firmalarınca değerlendirilmektedir. Doğal maden suyu çıkışları açılan sondajlarla beslenerek, maden suyu firmalarının kapasiteleri arttırılmaktadır. Ancak yapılan ölçüm, analizler sonucunda bu sondajların birbirlerini etkilediği ve farklı derinliklerden gelen suların fiziksel/kimyasal ve izotopik karakterlerinin de birbirlerinden farklı olabildiği, bölgenin oldukça hassas bir dengeye sahip olduğu gözlenmiştir. Farklı yüksekliklerden alınan su örneklerinin δ 18O - δ D izotop değerleri incelenmiş olup, Uludağ bölgesinin güneyindeki soğuk su, maden sularına ait izotop değerlerinin birbirlerinden oldukça farklı değerler verdiği ortaya konulmuştur. Maden suyu ile sıcak su çıkışları arasındaki ilişki irdelenmiştir. Buna göre Uludağ’ın kuzeyinde gözlenen sıcak su çıkışlarının güneyde de sığ sondajlarla elde edilebileceği gözlenmiştir. EVALUATION OF HYDROGEOCHEMICAL CHANGES OF GROUNWATERS IN SOUTH ULUDAĞ Abstract Uludağ, the highest mountain of Western Anatolia which can be evaluated as the border between the North Anatolian Fault Zone and the Aegean Extension System and has developed by tectonic uplift. Cold waters are generally located in the higher land from plain to Mount Uludağ, whereas thermal water discharges are observed in low lands , especially near the city center. Mineral waters are located along a 3.5 km long valley near the Nilufer river in south of Uludağ. Mineral water companies have been drilling new wells to increase their capacities in the region. However results of water analyses, revealed that the wells influence each other and there is a sensitive balance between mineral water springs and drillings. Isotopic compositions of water samples, which are taken from different altitudes in the region, also have been evaluated and the result has shown that thermal, mineral and cold water isotopic compositions are very different from each other. Mineral and thermal water has a relationship in this region which may suggest thermal water can be abstracted by drilling shallow boreholes at the southern area such as the north part of Bursa city. 67 1. Giriş Bursa ili jeotermal potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik TÜBİTAK-JULICH tarafından desteklenen 102Y156 nolu proje kapsamında, bölgenin merkezinde yüzeye çıkan jeotermal kaynakların yanı sıra yüzey suları, yeraltı suları ve kar örnekleri ile birlikte Uludağ çevresindeki farklı karakterli sular ve Uludağ güneyindeki bazı maden suları incelenmiştir. Bu çalışmada ise çalışma alanının güney kısmında Uludağ’ın güneyinde gözlenen maden suları ve yeraltısuları hidrojeokimyasal olarak değerlendirilmiş ve bölgedeki su-su ve su-kaya etkileşimi ortaya konulmaya çalışılmıştır. 2. Çalışma Yöntemleri Çalışma alanında bulunan soğuk su ve maden suyu kaynaklarından kış ve yaz dönemleri örnekleme yapılmıştır.. Proje kapsamında Bursa bölgesinin jeotermal kapasitesinin değerlendirilmesi amacıyla belirlenen ve uzun süreli gözlem yapılan su lokasyonlarından maden suyu kaynaklarından günlük (Cl-, SO4-2), / haftalık ( δ18O, δD izotopları) /aylık anyon/katyon (Ca+2, Mg+2, Na+, K+, Cl-, SO4-2), izotop örnekleri alınmış olup, Uludağ çevresindeki soğuk su kaynaklarından ise farklı periyotlarda izotop örneklemeleri yapılmıştır. Anyon/katyon analizlerinde DX 100 İyon Kromotografi, izotop analizlerinde Finnigan IRMS yöntem ve cihazları kullanılmıştır. Analizler Berlin Freie Üniversitesi Hidrojeoloji Laboratuvarı, Potsdam Alfred Wegener Enstitüsü Okyanus ve Kutup Araştırmaları Merkezi İzotop Laboratuvarı ile TÜBİTAK Bursa Test Teknik - Çevre ile Laboratuvarlarında gerçekleştirilmiştir. Bu kimyasal ve izotop analizleri yanı sıra arazide lokasyonlarda pH, sıcaklık (T), elektriksel iletkenlik (EC), suda çözünmüş madde (TDS), suda çözünmüş oksijen, bikarbonat (HCO3) analizleri yapılarak bölge için kapsamlı bir veri bankası oluşturulmuştur. 3. Uludağ ve Çevresinin Jeolojisi Marmara Bölgesinin en yüksek dağı olan Uludağ (2543 m), Bursa Ovasının güneyinde yer alan asidik bir plütonun yerleşimidir ve tektonik yükselme ile gelişmiştir. Zirvenin kuzeye bakan yamacında skarn tabakaları (Van der Kaaden 1958) içinde volfram içeren damarlar bulunmakta ve volfram madeni çıkarılmaktadır (İnan,1980). Uludağ temelde Paleozoyik yaşlı metamorfik kayalardan oluşmaktadır (Şekil 1) (Ketin, 1947). Dağın merkezinde yer alan yüksek dereceli bölgesel metamorfizma kayaları, tektonik sınırlarla düşük dereceli metamorfik kayalardan ayrılır. Oligosen yaşlı, açık renkli granitik ürünler, yüksek dereceli metamorfizma birimiyle Uludağ platosu içinde yer almaktadır (Bingöl ve diğ. 1982). Bursa Ovasının doğusunda kristalin temel üzerinde Paleozoyik yaşlı sedimanter örtü gözlenmektedir. Burada kırılgan, deforme olmuş bazaltlar, kumtaşları, marn ve Erken Permiyen yaşlı, fusilina içeren kireçtaşları yer almaktadır. Uludağ batısında, sıcak su kaynaklarına yakın bölgede Orta ve Geç Miyosen yaşlı volkanik kayalar ve Neojen sedimantler, düşük dereceli metamorfik kayalar üzerinde yer alırlar (Imbach, 1997). Büyük bir tektonik yükselme zonu olan Uludağ’da fay düzlükleri boyunca yapraklanmalı Neojen sedimentlerin varlığı, Miyosen sonrası süreçte de tektonik yükselmenin devam etmiş olabileceğini düşündürmektedir. Uludağ üzerindeki ana fayların yönelimleri KD-GB açılma ve KB-GD sıkışma olarak değerlendirilmektedir (Imbach, 1992). Eskişehir Fayı’nın uzantısı görünümündeki KB yönlü faya paralel derin vadiler açılmış olup, Nilüfer Çayı da böyle bir doğrultuda yerini almıştır. Bu durumda KB yönlü uzanımlar Batı Anadolu’daki esas genleşmenin uzantısı olarak da düşünülebilir (Doglioni ve diğ. 2002). Nitekim maden suları da, Nilüfer Çayı kenarında ve KB yönlü bir dizilim gösterirler (Şekil 2) (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007). 68 Şekil 1. Uludağ-Bursa bölgesinin jeolojisi ve örnekleme yapılan farklı su kaynaklarının lokasyon haritası (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007) K Şekil 2.Uludağ’ın güneybatısında bir vadi boyunca çıkışları gözlenen maden sularının dizilimleri (Şekilde Uludağ Maden Suları kaynakları, incelemesi yapılan TR317 nolu kaynak ve TR319 nolu sondaj ile temsil edilmektedir) 4. Hidrojeokimyasal Değerlendirmeler Bursa ili yeraltısuyu yanı sıra sıcak ve mineralli su bakımından da oldukça zengin bir bölgede bulunmaktadır. Bölgede soğuk sular yüksek kotlarda (420-1800 m) yoğun olarak bulunurken, sıcak ve mineralli kaynaklar şehir merkezinde, düşük kotlarda (115-120m), maden suları olarak değerlendirilen kaynaklar Şekil 2’de görüldüğü gibi (TR317, TR318, TR319) güney batı uzanımlı derin bir tektonik vadi içinde yer almaktadırlar. Ancak bu coğrafi kopukluk termal sular ile maden sularının farklı sistemleri yansıttıkları anlamında değerlendirilemez. Bu çalışmanın kapsamında Uludağ’ın güneyindeki su kaynakları incelenmekte olduğundan (Şekil 1), şehir merkezindeki ve Uludağ’ın kuzeyindeki sıcak ve soğuk sular sadece su kaynaklarının ilişkilendirilmesinde kullanılacaktır. 69 Çizelge 1. Uludağ Güneybatısındaki Maden Sularının Analizleri Maden Suyu/ (mg/l) TR317a (Eski kaynak) TR318c (Yeni kaynak) TR319a Sondaj Sırmab Özkaynakb Çınar c Maden Suyu/ (meq/l) TR317a (Eski kaynak) TR318c (Yeni kaynak) TR319a Sondaj Sırmab Özkaynakb Çınar c Ca+2 Mg+2 K+ Na+ SiO2 Fe+2 NH4+ Cl- HCO3- NO3 NO2- SO4-2 pH EC (µS/cm) 168 74 21 178 29,9 0,085 0.2 79 1154 0,0025 B 7,9 6,26 1479 150 98 22 152 38,7 2 B 83 1204 B B 22 5,9 1916 420 304 96 204 95 106 87 106 75 40 8,21 41 557 407 51 302 32,1 36 35 24 0,2 0,02 0,10 0,03 B B 0,12 B 300 202 21 67 2964 2196 834 1879 B 1,947 B 2 0,005 B B B 4 16 9,25 14,7 6,4 4460 6,5 6 2580 Ca+2 Mg+2 K+ Na+ Cl- HCO3- SO4-2 6,12 5,18 0,42 4,04 1,03 14,16 0,64 7,47 22,52 15,16 4,78 10,17 8,06 8,96 8,72 8,72 7,15 0,56 2,1 1,07 0,21 1,04 6,61 28,97 17,7 2,21 13,14 2,34 7,75 5,69 0,59 1,89 19,73 48,58 35,99 13,67 30,79 0,45 0,09 0,33 0,19 0,30 (Kimyasal analizler aTut Haklıdır, 2007, bİzmir Hıfzısıhha 2006, B:belirlenmedi) 70 c δ18O δD -8,38 -66,7 -8,33 -63.1 -6,82 -66,7 -7,83 - -64,8 - Özgül, 2005, izotop analizleri Tut Haklıdır, 2007 Şekil 1’de çalışma alanında maden suları ve soğuk sular göze çarpmaktadır. Bu alanda maden suyu fabrikaları bulunmakta ve vadi boyunca çıkan maden suları şişelenerek piyasaya sürülmektedir. Çalışma kapsamında Uludağ Maden Suyu bölgesi ön plana çıkarılmıştır. Sürekli izleme yapılan eski kaynak olarak bilinen maden suyu kaynağı (TR317), acı su olarak tanımlanan sondajdan gelen su (TR319) ve sürekli izlenmemesine karşın dönemsel olarak incelenen yeni kaynak olarak adlandırılan (TR318) maden suyu çıkışı bu çalışma konusu içinde yer almaktadır. Bölgede Uludağ maden suları dışında yer alan Çınar ve Sırma maden sularından da farklı dönemlerde örnekleme ve analizler yapılmış olup, bu maden suları dışında bölgede Özkaynak ile yeni kurulan Sodaş maden suları da bulunmaktadır (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007). Maden suyu çıkışları bölgede KB-GD doğrultuda yaklaşık 3.5 km boyunca gözlenmektedir. Bu su kaynaklarından alınan örneklerin analizleri Çizelge 2’de verilmiştir. Şekil 3a ve Şekil 3b’den görüldüğü gibi, bu sular aynı akiferden beslenen benzer tipte sulardır.. Şekil 4’te bölgedeki suların ham yani su-kaya etkileşiminde dengeye ulaşmamış sular oldukları anlaşılmaktadır (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007). Şekil 3a İnceleme alanı ve yakın çevresindeki diğer maden sularının Schoeller diyagramıyla değerlendirilmesi (Tut Haklıdır, 2007) Şekil 3b. İnceleme alanı ve yakın çevresindeki diğer maden sularının Piper diyagramıyla değerlendirilmesi (Tut Haklıdır, 2007) 71 Şekil 4. İnceleme alanındaki maden sularının Gigenbach diyagramıyla bölgedeki diğer karakterdeki sularla karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmesi (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007) Uludağ Maden Suyunun çıktığı bölgedeki değişik kaynak ve sondajlar bulunmaktadır. Bu dar alandaki sondaj ve kaynaklar birbirleriyle etkileşim halindedirler. Bu etkileşimi 8 numaralı kuyunun açılmasının ardından TR 318 kaynaktaki debinin azalması ile arazide gözlenmiştir. Çizelge 2’de sayısal olarak konumları verilen bu kaynak ve sondajların sıcaklık değerleri ile sondaj derinlikleri belirtilmektedir. Çizelge 2. Uludağ Maden Suları Bölgesindeki Su Çıkışları ve Sıcaklıkları Sondaj/ Doğu Kuzey Yükseklik Sıcaklık Elektriksel Kaynak (WGS (WGS (m) (ºC)* İletkenlik ID 84) 84) (μS/cm) TR317 564 17.7 1479 29.07858 40.03988 TR318 556 20 2100 29.07930 40.03976 TR319 29.08083 40.03983 565 34.7 4460 TR3 29.07830 40.03983 543 22.7 TR4 29.07818 40.04008 543 17 TR5 29.07793 40.04018 560 18 TR7 29.07922 40.04030 580 19 TR8 29.08080 40.04002 582 18 2260 Derinlik (m) Doğal çıkış Doğal çıkış 64 48 34 32 28 28 *Sıcaklık değerleri Mart 2006 tarihine aittir. TR317 ve TR318 numaralı örnekler eski ve yeni kaynak olarak tanımlanan doğal çıkışlardır. Maden suları değişik boyutlardaki konglomeratik bir dizi çakıllı ve bloklardan oluşan bir katmandan süzülmekte ve yüzeye tümü ile ulaşamadıklarından zemine inşa edilmiş hijyenik depolarda toplanmaktadır. Bu birim Bursa-Keles yolu üzerinde yer yer yüzlenmekte olup, eski bir nehir yatağını yansıtmaktadır. Nilüfer Çayı’nın, tektonik yükselmeler ve bugünkü vadinin derinleşmesi ile daha alt kotlardan aktığı günümüzde, söz konusu birim paleo-nehir yatağının kalıntılarına işaret etmektedir (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007). Bu kaynaklardan eski kaynak (TR317); işletmenin devreye girmesinden önceki mevcut maden suyu olup, paleo-nehir yatağı konglomeralarından süzülerek boşalmaktadır. Yeni kaynak (TR318); İşletmenin uzun süre kullandığı ve TR317 ile aynı konumdaki kaynaktır. 72 Acı Su (TR319); İşletme tarafından yapılmış olan bir sondajdan artezyen yükselme ile yüzeye çıkan ve daha sonra kapatılan 64 m derinliğindeki bu sondaj, derinlerdeki hidrojeolojik-dinamik yapıyı yansıtması açısından ilginç bir örnektir. Zira bu koyunun yakınındaki diğer sondajlardan farklı olarak sıcak su alınması ve kimyasal bileşiminin bölgede kimyasal analizleri yapılan sulardan farklılık göstermesi (yüksek klorür ve bikarbonat içeriği ve sodyum içeriği gibi) dikkat çekicidir. Kimyasal analizleri yapılan TR317 nolu kaynak ve TR319 nolu sondaj kuyusu suyu, birbirlerine çok yakın yerde bulunmalarına karşın oldukça farklı iyon değişimleri gözlenmektedir. Özellikle Clve HCO3- ‘da gözlenen farklılıkların (TR 319 nolu sondajda gözlenen Cl- ve HCO3- değerlerinin, yakın mesafedeki TR317 nolu kaynağa oranla oldukça yüksek olması sondaj derinliğine bağlı olarak geliştiğini düşündürtmektedir. TR319 numaralı sondaj suyunun kimyasına ilişkin gözlenen yüksek Na+ ve HCO3- değerleri, granitik-metamorfik akiferlerde gerçekleşen sodik plajiyoklas çözünmesi reaksiyonuna bağlanarak (Albu ve diğ. 1997), bölgedeki Uludağ batoliti ile açıklanmaktadır. Şekil 5 Uludağ maden suyu bölgesindeki sondajların ve mineralli suların konumu (Tut Haklıdır 2007) Şekil 5’de gözlenen Uludağ Maden Suları bölgesindeki kaynak ve sondajlar, bölgede birbirlerine çok yakın derinliklerde fiziksel parametreleri birbirinden farklı suları göstermektedir (Çizelge 2).Bu suların birbirleriyle etkileşimleri ile su-gaz etkileşimi maden sularının oluşumunda belirli ölçüde rol oynamaktadır. Kimyasal analizlerden TR317, TR318 nolu maden suyunun Ca-Mg-Na-HCO3 su tipinde, TR 319 sondaj suyunun ise Na-Ca-HCO3 tipinde olduğu belirlenmiştir. Bu sular karşılaştırıldığında TR319 sondajındaki Na+ ve HCO3- iyonlarının baskınlığı göze çarpmaktadır. Bölgede yer alan Çınar, Sırma ve Özkaynak firmalarına ait maden sularının da aynı akiferden geldiği gözlenmektedir. Bölgedeki suların izotop analiz sonuçları değerlendirildiğinde; bu çalışmayı da kapsayan söz konusu uluslararası proje çerçevesinde; termal suların 1000–2000 m yüksekliklerdeki faylardan yeraltına girerek, fazla δ18O değişimine uğramadığını ve çok derin dolaşımlı bir ısınma yaşadıklarını göstermektedir (Tut Haklıdır 2007). Maden sularının ise belirgin bir su-kaya etkileşimini yansıttığı Şekil 6’ta da göze çarpmaktadır. 73 d18O -13 -11 -9 -7 -50 AMSD (δ D=8δ18 O+ 22) -55 TR318 TR319 -65 Sırma dD -60 TR317 KMSD: Küresel Meteorik Su Doğrusu AMSD: Akdeniz Meteorik Su Doğrusu Sıcak su Soğuk su Maden suyu ++ Acı su -70 -75 KMSD (δ D=8δ18 O+ 10) -80 Şekil 6 Geniş bir bölgede incelenmiş olan değişik karakterde suların δ18O – δ D ilişkisi (Tut Haklıdır ve Savaşçın 2007) Sonuçlar Uludağ Maden Suyu ve çevresinde farklı kaynak ve sondajlardan elde edilen değişik özelliklerdeki suların birbirlerine çok yakın kotlarda, neredeyse bir arada varlıklarını sürdürdüklerini ve bu değişik suların bir oluşum ilişkisi içinde bulunmaktadırlar. Bu çok dar ve sığ alanda, birbirlerine çok yakın kotlarda, üç ayrı tür su söz konusudur. Bunlar; Acı Su : Su-kaya etkileşimi ile (büyük olasılıkla sülfatlı cevherleşmeler veya skarn) derinlerde gelişmiş ve daha sonraki buharlaşmalarla yoğunlaşmış olup sürekli gaz çıkışını sağlayan en derindeki sudur. KB ‘daki jeotermal sulardan farklı izotopik ve jeokimyasal değerler vermesi daha etkin bir tektonik bölgede yer almasının ve farklı su kaya etkileşiminin sonucu olmalıdır (Tut Haklıdır ve Savaşçın, 2007). Maden Suları: Uludağ Maden Suyu kaynaklarının jeokimyasal verileri çevredeki diğer maden suları ile yakın benzerlik göstermesi (Çizelge 1) beklenen bir olgudur. Bu kaynaklar birbirlerine oldukça yakın mesafelerde yeryüzüne çıkmakta ve akışkan aynı kayalarla etkileşimde bulunmaktadır. Diğerlerinden farklı olarak Uludağ maden suları bölgesinde yer alan TR 319 numaralı sondaj ile daha derinden gelen acı suyun da incelenebilmesi gerçekleşebilmiştir. Normal Yeraltı Suları: Doğal olarak bölgede en üst kotlarda yer almaktadırlar ve su kaya etkileşimi ve diğer kimyasal işlevler neticesinde acı suyu oluşturdukları düşünülmektedir. Bölgede maden suları ve sıcak suların etkileşimi ve sondaj verileri dikkate alınarak (Çizelge 2’de gözlenen TR319 nolu sondaj verileri) Uludağ’ın güneyinde de kuzeyinde olduğu gibi jeotermal bir potansiyel bulunabileceğine işaret edilmek istenmektedir. Özellikle Uludağ Maden Suları bölgesinde yoğunlaşılan çalışmada gözlenildiği üzere yeni sondajların açılmasıyla değişen kaynak debileri, birbirlerine yakın mesafede dar alanda açılan kaynaklar 74 Kaynakça ALBU, M., Banks, D., Nash, H., 1997. Mineral and Thermal Groundwater Resources. Chapman & Hall Press. London, 447. BİNGÖL E., Delaloye, M., Ataman, G., 1982. Granitic intrusions in Western Anatolia:A contribution of the geodynamic study of this area, Eclogae Geol. Helv., 75, 437-446. DOGLIONI, C., Agostini, S., Crespi, M., Innocenti, F., Manetti, P., Riguzzi, F., Savaşçın, M.Y., 2002. On the Extension in Western Anatolia and the Aegean Sea. Journal Virtual Explorer,117131. IMBACH, T., 1992. Thermalwasser von Bursa. Geologische und Untersuchungen am Berg Uludağ (NW-Türkei). Ph.D. thesis, ETC Zurich, 178. hydrogeologische IMBACH, T., 1997. Deep Groundwater Circulation in the Tectonically Active Area of Bursa, Northwest Anatolia, Turkey. Geothermics, 26, 251-278. İNAN, K.,1980. Uludağ Skarn Kuşağının Petrojenez ve Jeokimyası. Teknik Rapor. İTÜ Maden Fakültesi. 131. KETİN, İ., 1947. Uludağ Masifinin Tektoniği Hakkında (Über die Tektonik des Uludag-Massivs). Bull. Geol. Soc. Turk, 1, 61-88. TUT HAKLIDIR F.S., 2007. Bursa ve Çevresi Termal, Maden ve Yeraltısularının Jeokimyasal İncelenmesi. Doktora Tezi, DEÜ, İzmir, 320 S. TUT HAKLIDIR F.S., Savaşçın, M.Y., 2007. Uludağ (Bursa) Güneyindeki Maden Sularının Oluşumuna İlişkin Bir Yaklaşım. Geosound, 50-51; 27-45. VAN DER KAADEN, G. 1958. Bursa Uludağ Volfram Madeninin Jönez ve Mineralizasyonu Hakkında, MTA Dergisi, 50, 36-47. 75 KONYA-CİHANBEYLİ SICAK VE MİNERALLİ SULARININ HİDROJEOKİMYASAL VE İZOTOPİK ÖZELLİKLERİ İsmail KARA*, Mustafa DURDU**, M. Fatih ÖZİÇLİ* * MTA Genel Müdürlüğü, Enerji Hammadde Etüt ve Arama Dairesi, Ankara, e-mail:[email protected] ** MTA Genel Müdürlüğü, Orta Anadolu II. Bölge Müdürlüğü, Konya, ÖZ İç Anadolu Bölgesi sıcak ve mineralli su kaynakları açısından önemli bölgelerimizdendir. Konya ve çevresinde de önemli jeotermal sahalar vardır. Konya’nın kuzeyinde Cihanbeyli (49 0C), doğusunda İsmil-Karapınar-Ereğli (25-43 0C), batısında ise Beyşehir-Seydişehir (35-43 0C) ile Ilgın (41.6 0C) ve Tuzlukçu (46.5 0C), sahaları Konya’yı kuşatır şekildedir. İnceleme alanında temelde, değişik boyutlarda bloklar içeren Üst Kretase yaşlı Koçyaka Formasyonu yer almaktadır. Temel birimin üzerine ise uyumsuz olarak Orta-Üst Eosen yaşlı Çayraz Formasyonu gelmektedir. Bu Formasyonun üzerinde ise yine uyumsuz olarak Üst MiyosenPliyosen yaşlı İnsuyu Formasyonu ile Çataltepe Andezitleri bulunmaktadır. Tüm birimleri PliyoKuvaterner yaşlı Cihanbeyli ve Tuz gölü Formasyonları ile Travertenler uyumsuz olarak örtmektedir. Cihanbeyli Jeotermal sahasında, Bolluk Gölü, Bozdağ ve çevresindeki toplam 105 adet kuyu ile 3 adet kaynaktan ölçümler yapılmıştır. Kuyuların derinlikleri 30-220 m arasında olup sıcaklıkları 13.7-47.7 °C dir. Sahada birbirinden farklı kimyasal özellikler gösteren soğuk, sıcak ve mineralli suların toplam mineralizasyonları 901.5 mg/l ile 4788.1 mg/l arasında değişmektedir. Cihanbeyli sahasındaki sıcak sular, Ca-Mg-Na, SO4-HCO3-Cl lu sular sınıfındadır. Cihanbeyli jeotermal sahasında yapılan etüt çalışmaları ile sahanın tektonik yapısı aydınlatılmış, jeotermal akışkan içerebilecek Formasyonların derinlikleri ve jeotermal anomali sınırları belirlenmiştir. Konya-Cihanbeyli sahasındaki sıcak ve mineralli sular, δ18O, δ2H, δ3H izotop verilerine göre genel olarak meteorik kökenli olup, derin dolaşımlı ve yeraltında uzun kalış süresine sahiptirler. Anahtar Kelimeler: Cihanbeyli, izotop, sıcak su, mineralli su, hidrojeokimya. HYDROGEOCHEMICAL AND ISOTOPIC PROPERTIES OF HOT AND MINERAL WATERS IN KONYA-CİHANBEYLİ ABSTRACT Central Anatolia is one of the important hot and mineral water region in Turkey. There are important geothermal fields in Konya and surroundings. Cihanbeyli (49 oC) at the north, İsmilKarapınar-Ereğli at the south (25-43 oC), Beyşehir-Seydişehir (35-43 oC), Ilgın (41.6 oC) and Tuzlukçu (46.5 oC) fields enclose Konya. In the study area, Upper Cretaceous ophiolitic melange, Koçyaka Formation, containing blocks of different size, forms the basement. Middle-Upper Eocene Çayraz Formation unconformably overlies the basement. İnsuyu Formation and Çataltepe Andesites of Upper Miocene-Pliocene, unconformably overlies the Çayraz Formation. Plio-Quaternary Cihanbeyli and Tuzgölü formations and travertines cover all of these units. 77 In Bolluk Lake, Bozdağ and its surroundings, measurements have been taken from 105 wells and 3 springs. Depths of the wells varies in between 30-220 m and temperatures 13.7-47.7 oC. Hot and mineral waters showing different chemical charecters have TDS of 901.5-4788.1 mg/l. Character of hot waters in Cihanbeyli field is Ca-Mg-Na, SO4-HCO3-Cl . With the studies that have been performed in Cihanbeyli field, tectonic structures, the depths of formations possibly containing geothermal fluids and boundaries of anomalies have been determined. According to the δ18O, δ2H and δ3H isotope data, the hot and mineral waters in Cihanbeyli are meteoric origin. These are deep circulating waters and have long circulation time in underground. Key Words: Cihanbeyli, isotope, hot water, mineral water, hydrochemistry. 1. GİRİŞ İnceleme alanı olan Konya-Cihanbeyli jeotermal sahası Konya ilinin 90 km kuzeyinde yer almaktadır (Şekil 1). Sahanın uydu görünümü ise Şekil 2 dedir. Bölge ile ilgili yapılan çalışmalar; Çemen ve diğ., (1999), Tuzgölü'nün batı kenarının Yeniceoba ve Cihanbeyli fay zonları ile sınırlandığını, Yeniceoba fay zonunun muhtemelen Sultanhanı fay zonu ile birleştiğini ileri sürmüşlerdir. Canik (1987), Yapalı çevresindeki sıcak ve mineralli sular ile Bolluk Gölü çevresindeki traverten konilerini incelemiştir. Dirik ve Erol (2000), Cihanbeyli'den geçen fayı Eskişehir-Sultanhanı fay sistemi içinde değerlendirmişler ve KB-GD doğrultulu bu fayın yüksek açılı normal fay bileşenli sağ-yanal doğrultu atımlı faylardan oluştuğunu ileri sürmüşlerdir. Koçyiğit (2000), Orta Anadolu'nun genel neotektonik özelliklerini ve depremselliğini inceleyerek Orta Anadolu'yu iki alt neotektonik bölgeye ayırmıştır. İnönü-Eskişehir Fay Zonu'nun doğu kesimini oluşturan, Cihanbeyli'den geçen KB gidişli fayı, önemli sağ yanal doğrultu atım bileşeni olan verev atımlı normal bir fay zonu olarak değerlendirmiştir. Aydemir ve Ateş (2005), Bölgedeki manyetik anomaliyi inceleyerek, KB-GD doğrultulu anomaliyi Sülüklü-Cihanbeyli-Gölören anomalisi olarak isimlendirmişlerdir. Gündoğan (1994), Bolluk Gölü ve çevresini jeolojik, mineralojik ve jeokimyasal açıdan incelemiştir. Yazar, Bolluk Gölü suyunun SO4 açısından zengin olduğunu, Bolluk Gölü'nden Tersakan ve Tuz Gölü'ne doğru gidildikçe göl suları ve diğer sülfatlı kaynakların SO4 değerinde belirgin bir azalma olduğunu, buna karşılık her üç göldeki ve kaynak sularındaki Na+/Cl- değerinin yaklaşık 0.60 gibi bir değerde sabitleştiğini, Bolluk Gölü çevresindeki volkanizmanın halen aktif olduğunu ve yeraltısuyuna SO4 iyonları verdiğini belirtmiştir. Ulu ve diğ. (1994), Cihanbeyli çevresinde yüzeyleyen temel kayalarını 'Bolkardağ Birliği' içerisine alarak değerlendirmişlerdir. Righi ve Cortesini (1959), Tuz Gölü havzasının stratigrafisi ve yapısal konumunu ayrıntılı olarak değerlendirmişlerdir. Erol (1969), Tuz Gölü havzasının 1/100.000 ölçekte jeomorfoloji haritasını hazırlamıştır. Bu çalışma da, Cihanbeyli jeotermal sahasının geliştirilmesi ve potansiyelinin belirlenmesine yönelik çalışmalar yapılması amaçlanmıştır. Bu nedenle sahada 2006 ve 2007 yılları içersinde, detay jeotermal jeoloji etüt, hidrojeokimyasal incelemeler ve izotop çalışmaları yapılmıştır. Tüm çalışmaların sonucunda da sahada bir adet jeotermal araştırma sondajı yapılmıştır. 2. YÖNTEM İnceleme alanının ayrıntılı jeolojik haritası yapılmış, sıcak ve soğuk su kaynak ve kuyularından izotop ve su kimyası numuneleri alınmıştır. Sıcaklık ve EC değerleri çıkış yerlerinde ölçülmüştür. Kimyasal analizler, MTA genel Müdürlüğü laboratuarlarında, izotop analizleri ise DSİ Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol dairesi İzotop laboratuarlarında yapılmıştır. 78 Hidrokimyasal analiz sonuçları çeşitli diyagramlar ile değerlendirilmiş olup sular köken ve rezervuar sıcaklıkları açısından yorumlanmıştır. Doğal (çevresel) izotoplardan trityum (δ3H) ile yeraltısuyunun akiferde dolaşım süreleri, oksijen-18 (δ18O) ve döteryum (δ2H) arasındaki ilişki ile kaynak sularının meteorik su çizgisine uyumlulukları, yüzey ve yeraltındaki buharlaşma durumları araştırılmıştır. 3. İNCELEME ALANININ JEOLOJİSİ VE HİDROJEOLOJİSİ İnceleme alanında jeolojik olarak Mesozoyik ve Senozoyik yaşlı birimler bulunmaktadır. Temelde değişik boyutlarda bloklar içeren Üst Kretase yaşlı Koçyaka Formasyonu yer almaktadır. Temel birimin üzerine uyumsuz olarak Üst Miyosen-Pliyosen yaşlı İnsuyu Formasyonu ile Çataltepe Andezitleri bulunmaktadır. Tüm birimleri Pliyo-Kuvaterner yaşlı Cihanbeyli ve Tuz gölü Formasyonları ile Travertenler uyumsuz olarak örterler (Şekil 3, 4). Sahada jeolojik olarak 600 km2 detay jeotermal etüt çalışması yapılmıştır. Şekil 1. İnceleme alanının yer bulduru haritaları. 79 Şekil 2. İnceleme alanının uydu görünümü 3.1. MESOZOYİK 3.1.1. Koçyaka Formasyonu (Krük) Çeşitli tür ve boyutta bloklar içeren ofiyolitik birime Ulu ve diğ. (1994), Koçyaka Formasyonu ismi vermişlerdir. Birim, Kızılağıl Tepe (K29-c3) çevresinde yüzeyler. Çeşitli tür ve büyüklükte kuvarsit, serpantinit, çört, dunit, diyabaz, ince taneli gabro ve kireçtaşı blokları içerir. Blokların boyutu birkaç metreden birkaç kilometreye kadar değişir. Bloklar arasında matriks olabilecek bir seviye gözlenememektedir. Kızılağıl Tepe'nin yaklaşık 1 km KD'sundaki 1058 rakımlı tepede, kahverengi, kırmızımsı renklerdeki kuvarsit blokları, sert dişler oluşturacak şekilde oldukça belirgindir. Bu tepenin hemen güney yamacındaki serpantinit, diyabaz-gabro, radyolarit ve kireçtaşı bloklarının boyutları fazla değildir. Diyabaz-gabrolar, yeşil, yeşilimsi siyah, siyah; radyolaritler kırmızı; kireçtaşları ise beyaz, bej ve açık gri renklidir. Yer yer çok küçük alanlarda opalleşmeler gözlenir. Buradaki bir kireçtaşı bloğu içinde beyaz renkli kuvars çatlak dolgusu vardır. Bu dolgu yaklaşık olarak K60B doğrultuludur. Birim içerisindeki ayırtlanabilen bloklar, haritada gösterilmiştir ve Formasyon isimleri daha önceki isimler korunarak alınmıştır. Ulu ve diğ. (1994) görünür kalınlığını 500-1000 m olarak verdikleri birimin yaşını, önceki çalışmaları da değerlendirerek, Maestrihtiyen olarak belirtmişlerdir. Koçyaka Formasyonu, Özcan ve diğ.(1990)'nin Hatip Formasyonu ve Koçyaka Metamorfik ofiyolitli Karmaşığı, Droop ve diğ. (2005)'nin Altınekin Metamorfik Kompleksi ile deneştirilebilir. 3.1.1.1. Ballıktepe Bloğu (TRJb) İlk kez Ulu ve diğ., (1994), Mesozoyik yaşlı kireçtaşı, mermer, dolomitik kireçtaşından oluşan bu birime Ballıktepe Formasyonu ismini vermişlerdir. Cihanbeyli'nin güneyindeki Bozdağ (K29-c3) ile Boluk Gölü'nün doğu kenarındaki Tütün ve Küçüktütün Tepelerde (K29-c3) yüzeylemektedir. Birim genel olarak beyaz, bej, açık gri renkli kireçtaşı, mermer ve koyu gri renkli dolomitik kireçtaşlarından oluşmaktadır. Bozdağ'ın kuzey eteklerinde pembe renkli kireçtaşlarında güzel klivajlar oluşturur. Bu tepe, ofiyolit içerisindeki büyük bir karbonat bloğu olarak değerlendirilmektedir. Birim Neojen yaşlı çökel kayalarla örtülür. Ulu ve diğ., (1994) Formasyonun kalınlığını 800 m olarak vermiştir. Özcan ve diğ. (1990), Ballıktepe Bloğu'nun metamorfik olmayan eşdeğeri Loras Formasyonu içinden derledikleri örneklerde Alt Anisiyen-Üst Jura (Malm) yaş 80 aralığını veren fosiller bulmuşlardır. Ulu ve diğ. (1994)'de birimin yaşını Orta Triyas-Üst Jura olarak kabul etmişlerdir. Ballıktepe Formasyonu Özcan ve diğ. (1990)'nin 'Loras Kireçtaşı' ile, Eren (2000)'nin Nuras fomasyonu ile deneştirilebilir. 3.1.1.2. Andıklıktepe Kireçtaşı Bloğu (Ka) İlk olarak Ulu ve diğ., (1994) bu ismi kullanmışlardır. Cihanbeyli ilçesinin güneyindeki Bozdağ'ın (K29-c3) eteklerinde, Bozdağ'ın batısındaki Kızılağıl Tepe'den başlayarak batıya doğru devam eden tepelerde yüzeylemektedir. Birim, kırmızı-pembe renkli pelajik rekristalize kireçtaşı, yeşilimsi renkli şeyl, meta silttaşı, çört yumrulu ve arabantlı kireçtaşları ile sarı-şarabi renkli pelajik kristalize kireçtaşlarından meydana gelmektedir. Bozdağ'ın kuzey yamaçlarında, en altta gri renkli kireçtaşı, dolomitik kireçtaşı, onun üzerinde çört yumruları içeren, pembe-kırmızı renkli mikritik kireçtaşı ve en üstte de sarı, kırmızı renkli kalkşistlerden oluşmuştur. Alttaki çörtler beyaz renklidir. Kırmızı renkli kireçtaşları içerisinde, çok sınırlı bir alanda, Ballıktepe Bloğu’na ait, beyaz, bej renkli çakıllar gözlenmektedir. Bu seviyeler pembe renkli çört yumruları da içerir. Kalkşistlerin ise yanal olarak devamlılığı yoktur. Batıya doğru incelerek kaybolur. Kalkşistlerin olmadığı yerlerde kırmızı renkli kireçtaşının üzerine Ballıktepe Bloğu'na ait birimler gelir. Tabaka eğimleri güneye doğru olduğundan, Ballıktepe Bloğu’nun altındaymış gibi görünür. Birim orta-kalın-çok kalın tabakalı olup görünür kalınlığı 3040 m civarlarındadır. Ulu ve diğ.,(1994)'nin 200 metre kalınlıkta olduğunu belirttiği birimin, altındaki Ballıktepe ve üstündeki Koçyaka Formasyonu ile geçişli olduğunu belirtir. Ancak bu çalışmada, Formasyonun ofiyolit içerisindeki büyük bloklar olduğu gösterilmiştir.Üzeri Neojen yaşlı çökel kayalarla örtülür. Özcan ve diğ., (1990), bu Formasyonun metamorfik olmayan eşdeğeri olan Midostepe Formasyonu' içinde buldukları fosillere göre birimin yaşı Berriasiyen'den Üst Kampaniyen-Alt Meastrihtiyen'e kadar devam etmektedir. Ulu ve diğ., (1994) de birimin yaşını Berriasiyen-Alt Maestrihtiyen olarak vermişlerdir. Andıklıktepe Formasyonu, Özcan ve diğ., (1990)'nin Midostepe Formasyonu ve Eren (2000)'nin Karasivri Formasyonu ile deneştirilebilir. 81 Şekil 3. İnceleme alanının jeoloji haritası 82 Şekil 4. İnceleme alanının stratigrafik dikme kesiti 3.2. Senozoyik 3.2.1. Çayraz Formasyonu (Teç) Birim, inceleme alanı dışında Kırkışla köyünün yaklaşık 7 km GB'sında (L29-b1), 3 km2 lik bir alanda yüzeylemektedir. Formasyon, genel olarak kireçtaşı, kil ve karbonatlı killerden oluşur. Kireçtaşı sarımsı, pembemsi, beyaz, açık gri renkli, yer yer çörtlü, bolca nummulit fosillidir. Büyük lamelli parçaları da vardır. Bazen orta-kalın tabakalı, bazen de masif görünümlüdür. Karbonatlı killer ise, yeşilimsi renkli olup, kolayca dağılır. Elle kolaylıkla ufalanabilir. Bu kesimlerde yüzeyde bol miktarda nummulit dağılmış halde görülür. Çalışma alanı içerisinde tabanı görülmeyan birim, temel kayalar üzerine uyumsuzlukla oturur (Ulu ve diğ., 1994). Formasyon, İnsuyu Formasyonu tarafından uyumsuzlukla örtülür. Birimin yaşı Ulu ve diğ. (1994) tarafından Orta-Üst Lütesiyen (Eosen) olarak verilmiştir. 3.2.2. İnsuyu Formasyonu (Tmi) İlk olarak Ulu ve diğ.(1994), İnsuyu Deresi'ne atfen bu ismi kullanmışlardır. İnsuyu deresi çevresinde, Boluk Gölü'nün etrafında ve Karadağ'ın güney kesimlerinde, yaklaşık olarak 60 km2 lik bir alanda yüzeyler. Birim, taban kesimlerinde, kahverengi, kırmızı renkli alüvyal çökellerle başlar, üste doğru gölsel kırıntılı çökeller ve kireçtaşları ile devam eder. Bu birimler yanal ve düşey yönde 83 geçişlidir. Kireçtaşları, beyaz, bej, krem renkli, orta kalın tabakalı, erime boşluklu ve mikritik olup erime boşlukları yer yer kalsit dolguludur. Zaman zaman da gastropod fosillerine rastlanır. Tabakalar, yatay veya yataya yakındır. İnsuyu Dere'si çevresinde kırmızı renkli kırıntılılar hakimdir. Bunların üzerine ise karbonatlar gelir. Daha güneyde Boluk Gölü'nün doğu ve batı kenarında ise yeşilimsi beyaz renkli jipsli killer yer alır. Bunlar oldukça yumuşak olup bazen el ile dağılabilir. Bu seviyenin üzerinde ise kireçtaşı, kumlu kireçtaşı seviyeleri bulunur. İnsuyu Formasyonu, altındaki Çayraz Formasyonu ve daha yaşlı birimler üzerine uyumsuzlukla gelmekte olup Cihanbeyli Formasyonu tarafından uyumsuzlukla örtülür. Ulu ve diğ. (1994), birimin yaşını Orta Miyosen sonu-Alt Pliyosen olarak kabul etmiştir. Formasyon, değişik araştırmacılar tarafından farklı isimler altında incelenmiştir. İnsuyu Formasyonu, Özcan ve diğ. (1990)'nin Dilekçi Formasyonu ile deneştirilebilir. 3.2.3. Çataltepe Andeziti (Tplç) Çalışma alanı içerisinde Karadağ (K29-c3), Çatal Tepe (L30-a1) ve Sivri Tepe'de (L30-a1), yaklaşık 1 km2 lik bir alanda yüzeyleyen birim, Ulu ve diğ. (1994) tarafından bu isimle adlandırılmıştır. Andezitler, kahverengi, kırmızımsı kahverengi olup, porfirik doku özelliği gösterir. Hamur içerisinde plajiyoklas kristalleri fenokristaller olarak bulunur. Çalışma alanı içerisinde volkanik dom şeklinde görülürler. İnsuyu Formasyonu'nu kesen bu volkanitler, Tuz Gölü Formasyonu tarafından uyumsuzlukla örtülmüşlerdir. Ulu ve diğ. (1994) birime, Üst Miyosen-Pliyosen yaşını vermiştir. 3.3. Pliyo-Kuvaterner 3.3.1. Cihanbeyli Formasyonu (Pl-Qc) Kahverengi kırıntılılar ile çakıltaşı ve çakıllı kireçtaşından oluşan birim Ulu ve diğ. (1994) tarafından Cihanbeyli Formasyonu adı altında incelenmiştir. Genelde çalışma alanının batı kesimlerinde olmak üzere, yaklaşık olarak 100 km2 lik bir alanda yüzeyler. Çakıllar polijenetik kökenli olup matriks kumtaşı ve karbonatdan oluşur. Yer yer tane destekli görünüm sunar. Taneler iyi yuvarlaklaşmış olup mermer, kireçtaşı, ofiyolit ve İnsuyu Formasyonu’na aittir. Çakıl boyutu nadiren 10 cm’yi aşar. Birim, yatay veya yataya yakın, ortakalın tabakalıdır. Çapraz tabakalanmalar da gözlenir. Çakıltaşları, yanal ve dikey olarak kumtaşına geçer. Kumtaşları içeririnde de çakıl boyutlu malzemeler yer alabilir. Genelde boz renkli olan kumtaşları, İnsuyu Deresi çevresinde kahverenklidir. İnsuyu Deresi ve Cihanbeyli ilçesinin hemen batısındaki alanda çok gevşek tutturulmuş olup elle dağılabilir. Birimin üst seviyelerini, çakıllı kireçtaşı oluşturur. İçerisindeki çakıllar polijenetik kökenli olup, ofiyolitik çakıllar, matrikse göre daha dayanıklı olduğundan, küçük çıkıntılar yaparlar. Cihanbeyli Formasyonu, altındaki İnsuyu Formasyonu üzerine uyumsuzlukla gelir. Birim yanal ve düşey olarak Kuvaterner yaşlı Tuzgölü Formasyonuna geçer. Birim, çalışma alanının güney kesimlerinde ince iken, kuzey kesimlerinde ise daha kalındır.Ulu ve diğ. (1994), birimin yaşını Pliyo-Kuvaterner olarak vermişlerdir. 3.3.2. Tuzgölü Formasyonu (Qtu) Ulu ve diğ. (1994), İnceleme sahası içindeki Kuvaterner birimlerini Tuzgölü Formasyonu adı altında incelemişlerdir. Birim, çalışma alanının genellikle doğu kesimlerinde, geniş bir alanda yüzeyler. Birim,çakıl, kum, silt, CO3'lı kum ve siltler, CO3 seviyeleri ile jipsli killerden oluşur. Jipsler beyaz ve sarı renklerde merceksi yaygılar olarak görülür. Birim, İnsuyu Formasyonu ve diğer yaşlı birimler üzerinde uyumsuz olarak yer alır. Tuzgölü Formasyonu, Cihanbeyli Formasyonu ile yanal 84 ve düşey yönde geçişlidir. Birim içinden yaş verecek herhangi bir fosil bulunamamış olup, yaşı Pliyo-Kuvaterner olarak kabul edilebilir (Ulu ve diğ., 1994). 3.3.3. Travertenler (Qtr) Çalışma alanında, Bolluk Gölü'nün doğu ve kuzey kesimlerinde koni şeklinde gözlenir. Traverten konilerinin doğu kenarındakilerin doğrultusu göle paralel olup birkaç tanesi de göl içerisinde bulunmaktadır. Üst tarafları dairesel veya elipsoidal kesik koni şeklindedir. Bu traverten konilerinin içi çoğunlukla toprakla, çok az bir kısmı ise suyla doludur. Boyutları birkaç metreden, birkaç yüz metreye kadar değişir. Daha önceki araştırmacılar tarafından sayılarının 60 kadar olduğu belirtilen (Gündoğan, 1994) konilerden yaklaşık olarak kırk kadarının yeri (Şekil 5) tarafımızdan belirlenip haritalanmıştır. Traverten konileri Kuvaterner-Güncel yaşlıdır. 3.2. Tektonik Neotektonik dönemde bölgede değişik karakterlerde tektonik yapılar gelişmiştir. Bunlar, normal ve doğrultu atımlı faylar şeklindedir. Çalışma alanı ve çevresinde jeotermal açıdan en önemli fay kabaca KB-GD doğrultulu Bollukgölü fayıdır. Bu fay Bozdağ’ın kuzey etekleri, Bolluk Gölü, Küçüktütün Tepe ve Karadağ’ın kuzey kenarı boyunca uzanmakta olup eğim atımlı normal fay karakterindedir. Bollukgölü fayının KD bloğu, diğer bloğa göre düşmüştür. Bölgedeki sıcak suların çoğunluğu ile Bolluk Gölü kuzey kenarında gözlenen traverten konilerinin oluşumunun bu fayla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Sahada ayrıca Bolluk Gölü’nün doğu ve batı kenarında da yaklaşık KKD-GGB doğrultulu eğim atımlı normal faylar bulunmaktadır. Bolluk Gölü, bu fayların oluşturduğu graben içerisinde gelişmiştir. Özellikle doğu kenarındaki sıcak sular ve traverten konilerinin oluşumu, Gölün doğusunu sınırlayan fayla ilişkilidir. Yine Karadağ çevresinde K-G ve KD-GB doğrultulu muhtemel faylar bulunmaktadır. Bunlar da eğim atımlı normal fay karakterinde olup, doğudaki bloklar düşmüştür. Karadağ güneyi ve batısındaki sondajlardan çıkan sıcak suların da bu faylarla ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Bunların dışında sıcak suların gelişiminde fazla etkisi olmayan ancak bölgenin önemli yapısal unsurları olduğu için, jeolojik gelişimini etkileyen üç önemli fay daha vardır. Bunlar, İnsuyu fayı, Karatepeyayla fayı ve Tersakangölü fayıdır. Adını, çalışma alanı dışındaki İnsuyu Köyü’nden alan İnsuyu fayı KBB-GDD doğrultulu olup, güney bloğu düşen, eğim atımlı normal fay karakterindedir. İnsuyu deresi boyunca Cihanbeyli ilçesinin içine kadar uzanan ve burada Karatepeyayla fayı ile kuzeye doğru atılan fayın Tersakangölü fayı olarak devam ettiği düşünülmektedir. Karatepeyayla fayı Cihanbeyli ilçesinden başlayarak KD yönünde devam eder ve sol yönlü doğrultu atımlı fay özelliğindedir. Tersakangölü fayı, Tersakangölü’nün D-KD kenarını sınırlayan ve KB-GD doğrultusu boyunca uzanan bir faydır. Eğim atımlı normal fay özelliğinde olup, batı bloğu düşmüştür. 4. KAYAÇLARIN HİDROJEOLOJİK ÖZELLİKLERİ Çalışma sahası ve çevresinde yer alan birimlerden Koçyaka Formasyonuna ait serpantinitler geçirimsiz, Ballıktepe ve Andıklıtepe Bloğu’na ait kireçtaşı seviyeleri ile kuvarsitler çatlaklı ve kırıklı yapılarından dolayı geçirimlidirler. Temel birimlerin üzerine uyumsuzlukla gelen Eosen yaşlı Çayraz Formasyonu, Miyosen-Pliyosen yaşlı İnsuyu Formasyonu’na ait birimlerden gevşek tutturulmuş çakıltaşı, kumtaşı ve killi kireçtaşı seviyeleri geçirimli, siltli seviyeler yarı geçirimli, killi seviyeleri ise geçirimsizdir. Çataltepe Andezitleri de kırıklı yapılarından dolayı geçirimlidirler. Pliyo-Kuvaterner yaşlı Cihanbeyli Formasyonunu ile Tuzgölü Formasyonunun kireçtaşı ve çakıllıkumlu seviyeleri geçirimli, siltli ve killi seviyeleri ise geçirimsizdir. Kuvaterner yaşlı yamaç 85 molozu, alüvyonlar ve travertenler de geçirimli olup alüvyonlar, soğuk sular için akifer özelliğindedir. 5. HİDROJEOKİMYASAL DEĞERLENDİRME Cihanbeyli Jeotermal sahasında, Bolluk Gölü, Bozdağ ve çevresinde tespit edilebilen sıcaklıkları 13.7-47.7 °C arasında değişen toplam 105 adet kuyu, sıcaklıkları 21-47.7 °C arasında değişen toplam 55 adet kuyu (Şekil 6) ile 3 adet kaynak vardır. Kuyuların derinlikleri 30-220 m arasındadır. Kuyuların çoğunluğu yöre halkı tarafından pancar sulama amaçlı açılmıştır. Alkim A.Ş. ye ait 8 adet kuyu artezyen olup diğer kuyuların tümü pompayla üretim yapmaktadır. İnceleme alanındaki sıcak su, kaynak ve kuyuların yerleri ve fiziksel parametreleri (Sıcaklık, EC, debi) kuyu ve kaynak başında tespit edilmiş olup analizler için gerekli numuneler (su kimyası, izotop, petrografik) alınmıştır. Kimyasal analiz sonuçları Tablo 1’ de verilmiştir. Cihanbeyli jeotermal alanında bulunan sulardan; sığ derinlikli(30m) soğuk su kuyusunun (G-1K) toplam mineralizasyon değeri 1117.9 mg/l olup, Ca-Mg, HCO3-SO4 lı sular sınıfındadır. Derin olan (170m) soğuk su kuyusunun (CB-7K) toplam mineralizasyon değeri ise 901.5 mg/l olup, Ca-Mg, Cl-HCO3-SO4 lı sular sınıfındadır. Sıcak su kuyularının toplam mineralizasyon değerleri 31364496.4 mg/l arasında olup, Ca-Mg-Na, SO4-HCO3-Cl lu sular sınıfındadırlar. Mineralli su kaynaklarının ise toplam mineralizasyon değerleri 4550.1-4788.1 mg/l arasında olup, Ca-Mg-Na, SO4-Cl-HCO3 lı sular sınıfındadırlar. Tablo 1. Cihanbeyli sahasından alınan numunelerin kimyasal analiz sonuçları. RUMUZ AD CK-1K S.Sarı CY-1K K+ Na+ NH4+ Ca2+ Mg2+ B Li+ SiO2 HCO3- CO32- SO42- Cl- F- Br- pH EC (µS/cm) T.Sertlik (oA) 20.7 201 >0.1 433 217 1.0 0.3 22 692 <10 1267 279 2.5 0.5 6.8 4010 109.5 H.Bayhan 28.7 310 0.2 656 213 1.9 0.4 27 804 <10 1816 438 2.7 0.7 6.0 5440 140.7 CB-1K M.Karaca 24.4 255 0.3 490 228 1.6 0.3 25 677 <10 1631 371 2.5 0.9 6.3 4680 121.1 G-1K A.Kaya 6.43 42.2 <0.1 141 70.0 0.5 0.1 20 613 <10 163 60.9 0.7 0.1 6.7 1404 36.0 K.Temizkan 28.0 290 <0.1 483 223 1.4 0.32 24 730 <10 1551 388 3.3 0.6 6.5 4210 119 32.0 346 <0.1 578 229 1.5 0.37 26 677 <10 1812 503 4.0 0.8 6.7 4770 134 CY-2K H.M.Bozdağ 30.0 129 <0.1 660 222 1.7 0.38 26 802 <10 1794 468 2.4 0.6 6.4 4750 143 32.0 346 <0.1 656 227 1.7 0.39 24 807 <10 1848 496 2.3 0.7 6.5 4900 144 R.Korkusuz 30.0 322 <0.1 606 216 1.8 0.39 26 813 <10 1812 470 2.5 0.7 6.8 4760 134 B-2K CB-3K CY-3K CY-4K N.Kılıç H.Yıldırım CY-5K S.Koçyiğit 40.0 203 0.33 619 231 1.5 0.72 53 576 <10 2038 278 1.5 0.5 6.6 4190 140 CY-6K M.Abay 31.5 324 <0.1 672 222 2.0 0.4 27.7 813 <10 1889 482 2.3 0.6 6.7 4430 145 CY-7K İ.Altuntaş 36.6 210 <0.1 634 231 1.7 0.6 58.9 641 <10 2010 287 1.6 0.5 6.7 3790 142 CY-8K H.Yapalı 33.2 327 <0.1 664 228 1.8 0.4 28.0 813 <10 1924 474 2.3 0.7 6.6 4420 145 CY-9K K.Eraslan 71.6 185 0.3 407 234 2.0 0.7 78.5 564 <10 1666 164 0.7 0.3 7.2 3240 111 CB-4K Alkim 30.4 303 <0.1 647 228 1.6 0.4 31.0 784 <10 1775 424 2.6 0.6 6.7 4180 143 CB-5K Kaynak 35.3 378 <0.1 712 254 2.0 0.5 50.8 902 <10 1884 567 2.0 0.5 6.6 4780 158 CB-6K Traverten konisi 34.8 350 0.48 693 243 1.9 0.4 47.7 754 <10 1880 542 2.2 0.6 7.4 4560 153 CB-7K M.Güzel 8.35 169 0.12 59.2 45.0 0.7 <0.1 22.9 178 <10 162 1340 18.6 86 255 0.6 0.6 8.0 Karatas T. 4280000 Karatas T. 4280000 CIHANBEYLI CIHANBEYLI Sigircik Sigircik 4275000 4275000 106 90 81 103 60 Ziyaret T. Kizilagil T. Ziyaret T. Kizilagil T. 83 82 91 17 29 48 1 59 56 92 57 86 108 62 89 49 5 30 Bozdag 4270000 93 84 44 45 Bozdag 4270000 41 80 78 79 70 47 107 Yapali 75 4265000 Yapali 4265000 Karadag Kirkisla 12 6 105 11 13 10 9 7 8 Kirkisla Günyuzu 19 21 2518 85 43 4260000 Günyuzu 32 Karadag 9552 68 27 28 35 69 4 46 24 39 64 20 36 54 676534 96 42 97 23 51 37 101 53 15 14 58 4260000 16 31 94 3 2 66 102 98 55 99 104 38 22 63 61 71 50 Topkale T. Hüyükkuyu 4255000 Topkale T. Hüyükkuyu 4255000 36485000 72 87 73 88 100 77 40 76 33 26 36490000 36495000 36500000 36485000 Şekil 5. İnceleme alanındaki traverten koni yerleri 36490000 36495000 36500000 Şekil 6. İnceleme alanındaki kuyu yerleri Cihanbeyli jeotermal alanında bulunan suların kalsiyum denge diyagramı değerlendirmesine göre, sığ soğuk su kuyusu hariç hemen hemen tüm sular kabuklaştırıcı özelliğindedir. Cihanbeyli jeotermal sahasındaki sıcak ve soğuk suların kimyasal özelliklerinin belirlenmesi amacıyla Schoeller diyagramıyla değerlendirmeler yapılmıştır. Yarı logaritmik Schoeller diyagramına göre (Şekil 7), Cihanbeyli sahasındaki sıcak suların iyon dizilimi katyonlarda rCa > rMg >r(Na + K)> ; anyonlarda rSO4>r(HCO3+CO3)>rCl dur. Soğuk su kuyularının iyon dizilimi ise, sığ kuyuda katyonlarda rCa > rMg >r(Na + K); anyonlarda r(HCO3+CO3)> rSO4>rCl dur. Derin kuyuda ise r(Na + K)> rMg> rCa ; anyonlarda rCl> rSO4>r(HCO3+CO3) dır. Derin soğuk su kuyusunda bulunan yüksek değerdeki Cl iyonu muhtemel sahadaki evaporitik ortamla ilişkilidir. Mineralli su kaynaklarının iyon dizilimi katyonlarda rCa > rMg >r(Na + K)> ; anyonlarda rSO4> rCl >r(HCO3+CO3) dır. Yine yarı logaritmik Schoeller diyagramına göre, Cihanbeyli sahasında bulunan sulardan soğuk su kuyuları dışındaki sular aynı kimyasal karekterleri göstermekte olup ayni kökenlidir. Soğuk sular ise derinliklerine bağlı olarak farklı kimyasal özellik göstermektedir. Klorür izokontur haritasına göre (Şekil 8), alanda bulunan yeraltı sularının akış yönü kuzey ve güney-batıdan doğuya doğru olmakta, klorür ve toplam mineralizasyonca büyük ölçüde zenginleşmektedir. Bu saptama sahanın besleme bölgesinin kuzey ve güney batı olduğunu ortaya koymaktadır. Yine sahadaki suların sıcaklık değerlerindeki artışına bağlı olarak EC ve SiO2 değerlerinde de artış olduğu EC ve SiO2 dağılım haritalarından (Şekil 9) görülmektedir. Şekiller incelendiğinde sahada sıcaklık değerlerinin yüksek olduğu yerlerde, Cl, EC ve SiO2 değerlerinin de yüksek olduğu görülmektedir. Cihanbeyli sahasındaki suların jeotermometre kullanımına uygunlukları Na-K-Mg üçgen diyagramında incelenmiş (Giggenbach, 1991) ve olgun olmayan sular grubunda yer aldıkları belirlenmiştir. Jeotermometrelerden kuvars jeotermometreleri uygun rezervuar sıcaklıkları vermiştir. Buna göre yapılan hesaplamalarda rezervuar sıcaklığı 60-70 oC arasında bulunmuştur (Şekil 10). 87 100 meq/l H.BAYHAN M.KARACA A.KAYA S.SARI K.TEMİZKAN N.KILIÇ H.M.BOZDAĞ H.YILDIRIM R.KORKUSUZ S.KOÇYİĞİT M.ABAY İ.ALTUNTAŞ H.YAPALI K.ERASLAN Alkim Kaynak Traverten konisi M.GÜZEL KC-1 10 HCO3+CO3 Cl SO4 Na+K Ca Mg 1 Şekil 7. Sahadaki suların Yarı-Logaritmik Schoeller Diyagramı. 4274000 4272000 Kizilagil T. 4270000 Bozdag 4268000 4266000 4264000 Karadag 4262000 580 560 540 520 500 480 460 440 420 400 380 360 340 320 300 280 260 240 220 200 180 160 140 120 100 80 60 4260000 36492000 36494000 36496000 36498000 Şekil 8. Sahadaki suların Klorür(Cl) dağılım haritası(Değerler mg/l cinsindendir). 88 4274000 4274000 4274000 4272000 4272000 4272000 2400 Ziyaret T. 2300 4270000 2200 2100 20004268000 1900 1800 17004266000 1600 1500 14004264000 Kirkisla 1300 Kizilagil T. Ziyaret T. 4270000 Bozdag 4268000 4266000 Yapali Bozdag Yapali Karadag 1200 11004262000 1000 900 4260000 800 700 600 4258000 500 400 4256000 4264000 Karadag Kirkisla Kizilagil T. 4262000 4260000 Topkale T. 48 Kizilagil T. 46 44 424270000 40 38 36 344268000 32 30 28 264266000 24 22 20 184264000 16 14 12 104262000 8 6 80 76 72 Bozdag 68 64 60 56 52 48 44 40 Karadag 36 32 28 24 20 4260000 4254000 4258000 36486000 36486000 36488000 36490000 36492000 36494000 36496000 36498000 36500000 36490000 (a) 36494000 36498000 36502000 36492000 36494000 36496000 36498000 (b) (c) Şekil 9. Sahadaki suların EC (a), Sıcaklık (b) ve SiO2 (c) dağılım haritalarının karşılaştırılması 140 120 100 80 60 40 20 0 -20 -40 -60 1 2 3 4 5 1- Amorf silika, Fournier, 1977 2- Alfa Kristobalit, Fournier, 1977. 3- Beta Kristobalit, Fournier, 1977. 4- Kalsedon, Fournier, 1977. 5- Kuvars, Fournier, 1977. 6- Kuvars buhar kaybı, Fournier, 1977. Şekil 10. Sahadaki suların jeotermometre grafiği 89 6 ALKİM H.BAYHAN H.M.BOZDAĞ H.YAPALI H.YILDIRIM İ.ALTUNTAŞ K.ERASLAN K.TEMİZKAN KAYNAK SUYU M.ABAY M.KARACA N.KILIÇ R.KORKUSUZ S.KOÇYİĞİT S.SARI 5.1. İzotop Verilerinin Değerlendirilmesi Cihanbeyli sahasında bulunan sıcak suların kökeninin lokal meteorik çizgiye olan konumlarının ortaya konulması ve geçirdiği proseslerin saptanması amacıyla alanda izotop örneklemeleri yapılmıştır. İzotop analizi yaptırılan kaynaklar koordinatları ile birlikte Tablo 2’de görülmektedir. Tablo 2. Seçilen su noktalarına ait izotop değerleri. Yukarı (X) Kot (Z) K29-c3 EC δ 18O Döteryum Trityum (µS/ (‰,SMOW) (‰,SMOW) (T.U.) cm) 3691524 4272026 1000 1573 -10.45 -75.39 1.1±0.7 K29-c3 3696200 4268065 945 933 -9.42 -68.45 0.6 ±0.75 3690081 4233221 1129 623 -11.4 -84.50 8.1 ±1 K29-c3 3693234 4270424 980 1079 -10.35 -74.25 0 ±0.7 CKT-1 K29-c3 3693624 4268295 958 1165 -10.22 -73.74 1.55 ±0.8 15.09.2006 CA-1 K29-c3 3694511 4264339 943 1311 -10.26 -72.54 0 ±0.7 15.09.2006 CMA-1 K29-c3 3695946 4261438 973 1353 -10.18 -75.73 2.2 ±0.8 15.09.2006 CHB-1 K29-c3 3697641 4260729 981 1484 -10.23 -76.80 0 ±0.85 16.09.2006 CHY-1 K29-c3 3697811 4264967 965 1436 -10.18 -77.83 1.85 ±0.8 19.09.2006 CMG-1 K29-c3 3690659 4274501 1010 680 -11.63 -89.84 0 ±0.7 Örnekleme Tarihi Örnek Adı Pafta 07.09.2006 CNK-1 13.09.2006 CT-1 14.09.2006 AKÇ-1 15.09.2006 CMK-1 15.09.2006 Sağa (Y) Cihanbeyli sahasındaki suların δ18O-δD diyagramı üzerindeki dünya meteorik su doğrusu ile Doğu Akdeniz meteorik su doğrusuna göre konumları, meteorik kökenli olduklarını göstermektedir (Şekil 11). Ayrıca suların duraylı izotoplarından Oksijen-18 bakımından zenginleşme görülmemektedir. 40 C NK -1 20 2 δ D (% o S MOW) C T-1 0 A K Ç -1 C MA -1 -20 C HB -1 C K T-1 -40 C MK -1 -60 C A -1 C HY -1 -80 C MG -1 -100 G MW L DA MW L -120 -16 -14 -12 -10 -8 -6 18 δ O (% o S MOW) Şekil 11. Sahadaki suların δ18O-δD diyagramı 90 -4 -2 0 Cihanbeyli sahasındaki suların beslenme yükseltileri ve akifer içinde kalış süreleri arasındaki ilişkiyi yansıtan δ18O-3H diyagramına göre (Şekil 12) ise, sahadaki soğuksu ve sıcaksu kuyuları ile mineralli kaynakların Trityum değerleri aralıklarının 0-2.2 TU arasında olması bu suların genel olarak derin dolaşımlı ve yeraltında uzun kalış süresine sahip olduklarını gösterir. Bu da bize sıcak ve soğuk mineralli suların nükleer denemeler öncesi (1952 öncesi) yağışlardan beslenen sular ve 50 yıldan daha yaşlı olduğunu göstermektedir. AKÇ-1 nolu çeşme kaynağı ise, trityum değerinin 8.1 TU. olması nedeniyle diğer sulara göre sığ dolaşımlı ve yeraltında kalış süreleri kısa olan sular olup genç yağış sularından oluşan 5-10 yıllık güncel sulardır. Yeraltısuyu dolaşım derinliği Kalış süresi Beslenme alanı yükseltisi δ18O (%o SMOW) Şekil 12. Sahadaki suların δ18O-δ3H diyagramı 6. JEOTERMAL KAYNAKLARIN OLUŞUM MODELİ Cihanbeyli Jeotermal sahasında, Bolluk Gölü, Bozdağ ve çevrelerinde tespit edilebilen toplam 105 adet kuyu ile 3 adet kaynak vardır. Kuyuların derinlikleri 30-220 m arasında olup sıcaklıkları 13.747.7 oC dir. Kuyuların çoğunluğu yöre halkı tarafından sulama amaçlı açılmıştır. Alkim A.Ş. ye ait 8 adet kuyu artezyen olup diğer kuyuların tümü pompayla üretim yapmaktadır. Sahada yapılan jeoloji, hidrojeokimya ve jeofizik çalışmaların sonucunda olumlu jeotermal veriler elde edilmiştir. Cihanbeyli jeotermal sahasında 2007 yılı içersinde de potansiyeli belirlemeye yönelik bir adet araştırma sondajı yapılmıştır. Cihanbeyli jeotermal sahasında ortaya çıkarılan jeotermal bulgular, sahada jeotermal sistemin ısı kaynağı olduğu düşünülen Üst Miyosen-Pliyosen yaşlı volkanizmanın (Karadağ andezit volkanizması) (ana baca ve tali bacaları olan, yayılım alanı yaklaşık 12 km çapında olan küçük ölçekli polijenetik bir asidik volkanizma) magma köklerinin veya magma odalarının sıcaklığını koruduğunu göstermektedir. Sistemin ana rezervuarını Koçyaka Formasyonu içersindeki fay zonu oluşturmaktadır. Ayrıca Koçyaka Formasyonu’na ait erime boşluklu kireçtaşı blokları, kuvarsitlerin çatlaklı seviyeleri, İnsuyu Formasyonuna ait kireçtaşları ile volkanitler de rezervuar kaya özelliğindedir. Jeotermal 91 sistemin örtü kayasını ise İnsuyu, Cihanbeyli ve Tuzgölü Formasyonunun killi seviyeleri oluşturmaktadır (Şekil 13). Sahanın beslenme yönü ise bölgenin G ve KB kesimlerinden olduğu düşünülmektedir. Şekil 13. Cihanbeyli jeotermal sahası şematik jeotermal modeli. 7. SONUÇLAR Cihanbeyli jeotermal sahasında, jeolojik çalışma olarak 600 km2 detay jeotermal etüt çalışması yapılmıştır. Cihanbeyli jeotermal sahasında yapılan etütlerin yanı sıra hidrojeokimyasal numuneler alınarak jeokimyasal değerlendirmeler yapılmıştır. Jeoloji çalışmalarında, sahanın genel litostratigrafik istifi çıkarılmış, tektonik özellikleri belirlenmiş ve jeotermal oluşum modeli ortaya konmuştur. Cihanbeyli Jeotermal sahasında birbirinden farklı kimyasal özellikler gösteren soğuk, sıcak ve mineralli suların toplam mineralizasyonları 901.5 mg/l ile 4788.1 mg/l arasında değişmektedir. Sahadaki sıcak sular, Ca-Mg-Na, SO4-HCO3-Cl lu sular sınıfındadır. 92 Alınan numunelerin analiz sonuçlarına göre yapılan jeotermometre hesapları, rezervuar sıcaklığının 60-70 °C arasında olabileceğini göstermektedir. Sahada yapılan sondajda da bu sıcaklık değerlerine yakın sıcaklık elde edilmiştir. Cihanbeyli jeotermal sahasındaki sular izotop sonuçlarına göre meteorik kökenli olup sıcak ve mineralli sular genel olarak derin dolaşımlı ve yeraltında uzun kalış süresine sahiptirler. Soğuk çeşme kaynağı ise diğer sulara göre sığ dolaşımlı ve yeraltında kalış süreleri kısa olan güncel sulardır. Sahada yapılan çalışmalar sonucunda belirlenen noktada 2007 yılında Cihanbeyli KC-1 jeotermal araştırma sondajı yapılmıştır. KC-1 kuyusunun derinliği 425 m dir. Kuyuda kompresörle 12 saat süreyle yapılan üretim testi sonucunda 49°C sıcaklığında ve 38 l/s debide sıcak akışkan elde edilmiştir. Pompa testi yapılması durumunda kuyuda sıcaklık ve debinin artması mümkündür. Cihanbeyli KC-1 kuyusundan 2.23 MWt enerji elde edilmiştir. Konya-Cihanbeyli jeotermal sahasında, yapılacak yatırımlara bağlı olarak sahanın geliştirilmesi ve potansiyelin belirlenmesine yönelik yeni sondaj lokasyon noktaları da belirlenmiştir. KATKI BELİRTME Bu çalışma, MTA Genel Müdürlüğü-Enerji Hammadde Etüt ve Arama Dairesinin 2006-2007 yılı iş programında yer alan jeotermal enerji aramaları projeleri kapsamında yapılmıştır. Yazarlar, arazi ve laboratuvar çalışmaları ile projenin yürütülmesinde emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ederler. 93 8. DEĞİNİLEN BELGELER Aydemir, A. ve Ateş, A., 2005. Preliminary evolution of Central Anatolian basins in Turkey by using gravity and magnetic data. Journal of Balkan geophysical society vol. 8, no.1, 719. Canik, B., 1987. Bozdağ-Yapalı Toprakkale dolayındaki (Cihanbeyli) sıcak ve mineralli sular ve oluşumları. 111-123. Çemen, İ., Göncüoğlu, M. C., ve Dirik, K., 1999, Structural evolution of the Tuzgölü Basin in Central Anatolia, Turkey. The Journal of Geology, 107, 693-706. Dirik, K. ve Erol, O., 2000, Tuzgölü ve civarının tektonomorfolojik evrimi Orta Anadolu-Türkiye. Haymana-Tuzgölü-Ulukışla Basenleri Uygulamalı Çalışma (Workshop). Editörler: Derman, S. ve Tekin, T. Türkiye Petrol Jeologları Derneği Özel Sayı 5, 27-45. Droop, G. T.R., Karakaya M. Ç., Eren, Y. ve Karakaya, N., 2005, Metamorphic evolution of blueschists of the Altınekin Complex Konya area, south central Turkey. Geological Journal, 40, 127-153. Eren, Y., 2000. Tuzgölü Havzası Güneybatısındaki (Altınekin-Konya) temel kayaçlarının jeolojisi. Haymana-Tuzgölü-Ulukışla Basenleri Uygulamalı Çalışma (Workshop). Editörler: Derman, S. ve Tekin, T. Türkiye Petrol Jeologları Derneği Özel Sayı 5, 113-126. Erol, O., 1969. Tuzgölü Havzasının Jeolojisi ve Jeomorfolojisi. MTA Rap. No:4220 (yayınlanmamış). Fournier, R. O., 1977. Chemical geothermometers and mixing models for geothermal systems. Geothermics, 5, 41-50. Gündoğan, İ., 1994. Geology, mineralogy, geochemistry and economic potential of the Bolluk Lake and the adjacent area, Cihanbeyli-Konya. Master tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Koçyiğit, A., 2000. Orta Anadolu'nun Genel Neotektonik Özellikleri ve Depremselliği. HaymanaTuzgölü-Ulukışla Basenleri Uygulamalı Çalışma (Workshop). Editörler: Derman, S. ve Tekin, T. Türkiye Petrol Jeologları Derneği Özel Sayı 5, 1-26. Özcan, A., Göncüoğlu, M.C., Turhan, N., Şentürk, K., Uysal, Ş. ve Işık, A., 1990. KonyaKadınhanı-Ilgın Dolayının Temel Jeolojisi. MTA Der. Rap. No:9535. Rigo De Righi, M. ve Cortesini, A., 1959. Regional studies of the Central Anatolian basin. Progress report 1, Pet. İşl. Gn. Md. arşivi (yayınlanmamış). Ulu, Ü., Bulduk, A., Saçlı, L., Ekmekçi, E., Taşkıran, M. A., Karakaş, M., Adır, M., Öcal, H., Sözeri, Ş., Arbas, A.ve Karabıyıkoğlu, M., 1994. İnlice-Akkise ve Cihanbeyli-Karapınar Alanının Jeolojisi. MTA Der. Rap. No:9720 (yayınlanmamış). 94 ANKARA, KAZAN DOĞAL SODA (TRONA) SAHASI DERİN AKİFER SİSTEMİNDEKİ PALEO SULAR VE PALEO İKLİM Dr. Şebnem ARSLAN, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 06531 Ankara, Türkiye. e-mail: [email protected] Prof. Dr. Hasan YAZICIGİL, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 06531 Ankara, Türkiye. e-mail: [email protected] Prof. Dr. Martin STUTE, Barnard College, Environmental Science Department, 3009 Broadway, New York, NY 10027, USA, e-mail: [email protected] Prof. Dr. Peter SCHLOSSER, Columbia University, Department of Earth and Environmental Science, Lamont-Doherty Earth Observatory, 61 Route 9W Palisades, NY 10964, USA. e-mail: [email protected] ÖZET Bu çalışmanın amacı Kazan Havzasında bulunan doğal soda (trona) rezervi üzerinde oluşmuş derin ve çatlaklı bir akifer sistemindeki paleo suların oksijen, hidrojen ve karbon elementlerinin çevresel izotopları ve asal gazlar (Neon, Ksenon) kullanılarak belirlenmesidir. Derin akifer sistemindeki yeraltısuyu kalış süresini belirlemek amacıyla farklı derinliklerden toplanmış örnekler birçok parametre için analiz edilmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde ortaya çıkan sonuçlar, akifer sistemi içinde paleo suların varlığına işaret etmektedir. Oksijen-18 ve döteryum sonuçları sistemde serbest ve basınçlı bölgeler arasında bir izotopik zıtlık olduğunu ortaya koymuştur. Ortalama izotopik fakirleşme oksijen-18 için -2.5 ‰, döteryum için -20 ‰ civarındadır. Çalışma alanı için oksijen-18 ve yükseklik ilişkisi göz önüne alındığında, sistemde oksijen-18 açısından oldukça fakir olan bazı bölgelerde, bu fakirleşmenin alandaki mevcut yükseklik hesaba katıldığında, yükseklik etkisi ile açıklanamayacağı görülmüştür. Suda ölçülmüş Ksenon ve Neon konsantrasyonlarıyla oluşturulan asal gaz termometresinden iki farklı örnek için hesaplanan beslenim sıcaklıkları günümüz ortalama yıllık hava sıcaklıklarından 4 °C daha düşüktür. Bu durum sisteme günümüz koşullarından daha düşük sıcaklıklarda beslenim olma olasılığına işaret etmektedir. Bu sonuç, çok düşük olan radyokarbon aktiviteleriyle de desteklenmektedir. Suda çözünmüş inorganik karbon içindeki karbon-13 sonuçları ortamda su-kayaç etkileşimi olduğunu ve radyokarbon aktivitelerinin bu etkileşimden fazlasıyla etkilendiğini göstermektedir. Dolayısıyla, ölçülmüş radyokarbon aktiviteleri karbon-13 ile düzeltilmiş ve suların radyokarbon yaşı belirlenmeye çalışılmıştır. Bu sonuçlara göre alandaki suların akifere girmelerinin günümüzden 10000 yıl ile 35000 yıl önce gerçekleştiği görülmektedir. Derin akifer sisteminden alınmış örneklerde yürütülmüş analizler sistemde günümüz koşullarından farklı iklim koşullarında, hava sıcaklığının daha düşük olduğu bir ortamda, muhtemelen geç Pleistosen’de beslenim olduğunu göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Kazan Havzası, kompleks akifer sistemi, paleo su, çevresel izotoplar, asal gazlar. 95 PALEOWATERS IN THE DEEP AQUIFER SYSTEM OF KAZAN SODA-ASH (TRONA) ORE FIELD AND LINKS TO PALEOCLIMATE ABSTRACT The aim of this study is to identify the paleowaters in an intensely fractured deep aquifer system located above the trona deposit in the Kazan trona ore field using the environmental isotopes of oxygen, hydrogen and carbon and the noble gas (Xe and Ne) concentrations dissolved in groundwater. In order to determine the groundwater residence times in this deep aquifer system, the samples collected from different depths were analyzed for a wide set of parameters. Oxygen-18 and deuterium results showed that there is a strong isotopic contrast between the confined and unconfined parts of the deep aquifer. The average isotopic depletion is about -2.5 ‰ in oxygen-18 values and – 20 ‰ in deuterium values. When the relationship between oxygen-18 and elevation is considered for the study area, it is impossible to explain this depletion with the elevation effect. The noble gas temperatures calculated for two different samples from the system were about 4 °C lower than today’s mean annual air temperatures indicating recharge during colder climate conditions. This finding is also supported by the radiocarbon activities being close to the detection limits in these two samples. Carbon-13 and extremely high dissolved inorganic carbon content data showed that there is extensive water-rock interaction in the deep aquifer. Carbon-13 data were utilized to correct the radiocarbon ages affected by this interaction. The adjusted ages were calculated to be between 10000 - 35000 years BP in this system. The results of various analyses carried out in the samples from the deep aquifer system point out the existence of paleowaters in this system. Recharge to the deep aquifer system likely occurred under colder climate conditions during the late Pleistocene. Keywords: Kazan Basin, complex aquifer system, paleowater, environmental isotopes, noble gases. 1. GİRİŞ Çevresel izotop teknikleri geleneksel metodlar kullanılarak çözülemeyen hidrojeolojik problemleri çözmek amacıyla özellikle son 30 yıldır dünyada ve Türkiye’de oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır (Özyurt ve Bayarı (1998), Plummer ve diğ. (2001), Özyurt (2005)). Clark ve Fritz (1997) tarafından belirtildiği ve yapılan bir çok uygulama ile kanıtlandığı üzere çevresel izotoplar yeraltısuyunun kökeni, yenilenebilirliği ve yeraltısuyunun kalitesini etkileyen süreçler hakkında yapılan araştırmalara katkı sağlamaktadırlar. Çevresel izotoplara ek olarak, yeraltısuyu içerisindeki asal gaz konsantrasyonları yeraltısuyu geçiş zamanı ile ilgili bilgi verdiği gibi, geçmiş hava sıcaklıklarının belirlenmesi için de kullanılmaktadırlar (Stute ve Schlosser (1993)). Bu çalışmada Kazan Havzasında bulunan trona rezervi üzerinde oluşmuş Eosen yaşlı, derin ve çatlaklı bir akifer sistemindeki paleo suların oksijen, hidrojen ve karbon elementlerinin çevresel izotopları ve asal gazlar (Neon, Ksenon) kullanılarak belirlenmesi amaçlanmıştır. Trona doğada az rastlanan bir mineral olduğu halde Türkiye’de keşfedilmiş iki farklı cevher alanı bulunmaktadır. Bunlar Beypazarı ve Kazan’dadır. Maden sahasında yeraltı suları ile ilgili, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) çalışmaları kapsamında, 2000 yılından bu yana hidrojeolojik karakterizasyon çalışmaları yapılmıştır. Bu bağlamda madencilik faaliyetlerinin su kaynakları üzerinde olabilecek etkileri de detaylı bir şekilde araştırılmıştır (Yazıcıgil ve diğ. (2001), SRK (2001, 2004). Bu detaylı çalışmalara ek olarak alanda izotop tekniklerinin uygulanmasıyla sistemdeki suların yeraltısuyu kalış sürelerinin belirlenmesi mümkün olmuştur. 96 2. İNCELEME ALANI İnceleme alanı Ankara’nın 35 km kuzeybatısında yer almaktadır (Şekil 1). Alanın içinde bulunduğu İç Anadolu Bölgesinde yarı-kurak karasal iklim hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışlar yağışlı ve soğuktur. Ankara Meteoroloji İstasyonunda Devlet Meteoroloji İşleri tarafından 1930 yılından bu yana günümüze kadar ölçülmüş sıcaklıklara göre aylık ortalama sıcaklık 11.8 °C olmakla beraber Ocak ayında 0.1 °C Temmuz ayında 23.3 °C arasında değişir. İnceleme alanında dağlık ve ovalık iki morfolojik birim bulunmaktadır. Ovanın kotu 950 metre ile 800 metre arasında değişirken dağlık kesimlerde artmakta ve 1408 metreye ulaşmaktadır. Ova çayı bu havzada sürekli akan en önemli yüzey sularından biri olup, kuzeydoğu-güneybatı yönünde akmaktadır. Şekil 1. Çalışma alanına ait yer bulduru haritası 3. JEOLOJİ VE HİDROJEOLOJİ Kazan Havzasının batı kısmında yer alan çalışma alanının detaylı jeolojik araştırması Toprak ve Rojay tarafından 2000 ve 2001 yıllarında ve Rojay tarafından 2002 yılında gerçekleştirilmiştir. Çalışma alanında başlıca dört kayaç serisi bulunmaktadır. Bunlar, aşağıdan yukarıya doğru Paleozoik yaşlı metamorfikler, Eosen yaşlı dizilim (Mülk formasyonu ve Akpınar kireçtaşı), Neojen birimleri ve Plio-Kuvaterner çökellerdir. Alandaki stratigrafik dizilim Şekil 2’de verilen genelleştirilmiş dikme kesitde gösterilmiştir. Bunun yanı sıra, Şekil 3’te alandaki birimlerin yüzeysel dağılımını gösteren jeolojik harita verilmiştir. Şekil 2’de görülebileceği üzere alanda mevcut su içeren birimler sığ (alüvyon), orta (Neojen) ve derin (Eosen) yeraltısuyu sistemleri olarak gruplanmıştır. Orta ve derin sistemler arasında bulunan Akpınar formasyonu akitard özelliği taşımaktadır (SRK, 2004). Derin yeraltısuyu sistemi Fethiye, 97 Asmalıdere ve İncirlik üyelerinin çatlaklı kısımlarında bulunmaktadır. Bu sistemin kalınlığı depozit alanının batısında 400 metreye ulaşmakta ve doğuya doğru azalarak 100- 150 metreye inmektedir (SRK, 2004). Sistemin içinde bulunduğu İncirlik üyesi koyu kahverengi, ince katmanlı marnlardan, sarımsı kahverengi, ince katmanlı killi kireçtaşları ve marnlardan ve siyah, karbonatlı, organik açıdan zengin dolomitli kil taşı yataklarından oluşmaktadır (Toprak ve Rojay, 2000). Asmalıdere üyesi altta sarı, sarımsı kahverengi, gri, ortayla kalın arası katmanlı, oldukça geçirgen kumtaşıkonglomera- kil taşı ardalanması ve ince katmanlı marnlardan oluşur. Bu üye, üstte açık kahverengi, ince katmanlı marnlardan ve kil taşlarından oluşmuştur. Fethiye üyesi yeşil marnlardan ve az miktarda pembemsi killi kireçtaşı yataklarından meydana gelmiştir (Toprak ve Rojay, 2000). Alandaki hidrojeolojik ortamın karakterizasyonu amacıyla derinlikleri 7 ile 850 metre arasında değişen 58 adet gözlem kuyusu açılmış ve su içeren birimlerin hidrolik iletkenliği ve depolama özelliklerini belirleyebilmek için akifer testleri yapılmıştır (Yazıcıgil ve diğ., 2001, SRK, 2004). Derin yeraltısuyu sisteminde açılan 22 adet gözlem kuyusu mostra alanındaki bazı kuyular dışında Şekil 2. Alandaki stratigrafik dizilimi gösteren genelleştirilmiş dikme kesiti. 98 99 Şekil 3. Alandaki birimlerin yüzeysel dağılımını gösteren jeolojik harita. sistemin basınçlı olduğunu göstermiştir. Akiferin yüzeylendiği bölgede yer alan kuyuların su seviyeleri, yağışlara tepki göstermiş ve bu durum SRK (2004) tarafından belirtildiği üzere bu bölgelerde yağışlardan beslenime işaret etmiştir. SRK (2004) tarafından hazırlanmış eş su seviye haritası Şekil 4’te verilmiştir. Bu haritada görülen trona depozit alanının kuzey tarafında yeraltısuyu seviyelerinde tümsek şeklinde uzanan bir yükselti bulunur. Yeraltısuyu akım yönü bu yükseltiden kuzeydoğu ve güneydoğu yönündedir. Aynı lokasyonda farklı akifer birimlerinde filtrelenmiş kuyuların su seviye hidrografları derin sistem ile onu örten birimler arasında yukarı doğru, dikey yönde bir hidrolik gradyan olduğunu göstermektedir (SRK, 2004). Bu sistemdeki kuyuların çoğu farklı debilerde serbest akış sergilerler. Şekil 4. Derin akifer sistemi yeraltısuyu seviye haritası (SRK, 2004) Yazıcıgil ve diğ. (2001) tarafından yapılan paker, sabit düşüm-değişken debi ve yükselim testi sonuçlarına göre hidrolik iletkenlik katsayısının matriks kayada 2x10-10 m/s ile çok kırıklı zonlarda 3x10-4 m/s arasında değiştiğini göstermektedir. Yine Yazıcıgil ve diğ. (2001) tarafından hesaplanan depolama katsayılarının çok düşük olması (10-6 ile 10-9 arasında) derin sistemin çok basınçlı bir yapıya sahip olduğuna işaret eder. Bu sistemde yeraltısuyu kalitesinin belirlenmesi için alınan örneklerin analiz sonuçları konsantrasyonlarda önemli mevsimsel değişimlerin olmadığını göstermiştir (SRK, 2004). SRK (2004) bu sistemde yeraltısuyu kalitesinin jeolojik yapılar, beslenim alanlarına uzaklık ve soda mineralleri tarafından doldurulan damarların (tuzlu zon) varlığına göre değişmekte olduğunu belirtmiştir. Derin akifer sistemi yeraltısuyunda belirlenen Toplam Çözünmüş Katı Miktarı (TÇKM) dağılımı su seviyelerinde yükseltinin bulunduğu bölgede düşük olduğu halde (500-800 mg/l) yükselti dışında kalan bölgelerde TÇKM miktarının akış yönünde arttığı ve 15000 mg/l’ye kadar çıktığı gözlenmiştir (SRK, 2004). Trona sahasında mevcut olan tuzlu zonun tavanının trona sahası güneyinde derin akifer sistemi içine uzanarak yeraltısuyu kalitesini etkilediği ve serlisit, northupit ve şortit gibi minerallerin çözünmesinin yeraltısuyundaki bor, sodyum, klorür ve bikarbonat iyonlarının konsantrasyonlarını arttırdığı belirlenmiştir (SRK, 2004). Buna göre derin sistem için SRK (2004) tarafından hazırlanan üçgen diyagramında 3 farklı tip su ortaya çıkmıştır. 100 Akiferin yüzeylendiği bölgede sular karışık-bikarbonat tipindedir. Doğuya doğru sodyumbikarbonat tipi, mansapta yer alan kuyularda ise sodyum klorür tipine dönüşmektedir. SRK (2004) tarafından sahadaki akiferlerin beslenim ve boşalım miktarlarıyla yeraltısuyu bütçesini belirlemek üzere 3 boyutlu sayısal bir yeraltısuyu akım modeli kurulmuştur. Bu modelden elde edilen sonuçlara göre derin akifer sistemi yağıştan ve içe akışla beslenir. Boşalımın %80’i üst ve orta akifer sistemlerine, kalanı kuyularla, yüzeysel akış olarak mostra alanındaki dere yataklarına, ayrıca alt ve üst akitard birimlerine olmaktadır (Yazıcıgil ve diğ., 2008). İnceleme alanının SRK (2004) tarafından oluşturulmuş kavramsal modeli Şekil 5’te görülmektedir. Şekil 5. İnceleme alanının kavramsal akım modeli (SRK, 2004). 4. BULGULAR 4.1. Oksijen-18 ve Döteryum Derin akifer sistemindeki paleo suların belirlenebilmesi için gerekli oksijen-18, döteryum, karbon13 ve karbon-14 ölçümleri TÜBİTAK desteğiyle ÇAYDAĞ 106Y310 No.lu proje kapsamında yaptırılmıştır. Asal gaz ölçümleri Columbia Üniversitesi Lamont-Doherty Earth Observatory Laboratuarlarında gerçekleştirilmiştir. Çalışma alanındaki farklı akiferler ve kaynaklar için toplanmış örneklerde oksijen-18 ve döteryum arasındaki ilişkiyi anlamak için tüm sonuçlar Global Meteorik Su Doğrusu ve Ankara Lokal Meteorik Su Doğrusu ile birlikte Şekil 6’da sunulmuştur. Bu şekile göre δ2H ve δ18O sonuçları bütün sistem için geniş bir aralığa yayılmıştır. Ayrıca sığ ve derin akifer sistemleri için bir izotopik zıtlık olduğu görülmektedir. Bu tezat aynı akifer içerisinde serbest ve basınçlı kısımlarda da görülmektedir. Orta ve derin akifer sisteminden alınan örneklerde δ18O değerleri -9 ile -13 per mil arasındaki bölgede, δ2H değerleri -65 ile -95 per mil arasında, hafif izotoplarca zengin değerlere doğru olan bölgede bulunurlar (Arslan, 2008). Clark ve Fritz (1997) tarafından belirtildiği üzere bölgesel yağışlarla beslenen yeraltısuları modern beslenimin izotopik imzasını taşırlar. Çalışma alanı için derin yeraltısuları, sığ yeraltısuları ile karşılaştırıldığında δ18O değerleri açısından 3 per mil, δ2H değerleri açısından 25 per mil daha fakirdir (Arslan, 2008). Bu fakirleşme derin akifer sisteminin beslenim yüksekliğinin sığ akifer sisteme oranla daha yüksek 101 olmasından kaynaklanmış olabilirler. Bu konuyu aydınlatmak için bölgedeki yağışlarda oksijen-18 ve yükseklik ilişkisinin çıkartılması gerekmektedir. -13.5 -12.5 -11.5 -10.5 -9.5 -8.5 -7.5 -55 -60 Döteryum (‰, VSMOW) -65 -70 -75 Akpınar Akitard Derin Akifer Sistemi Orta Akifer Sistemi Sığ Akifer Sistemi Kaynak İncirlik Akitard Global Meteorik Su Doğrusu Ankara Meteorik Su Doğrusu -80 -85 -90 -95 -100 -105 Oksijen-18 (‰, VSMOW) Şekil 6. Çalışma alanında kaynaklar ve gözlem kuyuları için Döteryum ve Oksijen-18 ilişkisini gösteren grafik (Global Meteorik Su Doğrusu denklemi 2H=8*18O+10 (Craig, 1961b), Ankara Lokal Meteorik Su Doğrusu denklemi (2H=8*18O+11.42) IAEA/ WMO (2004) verileriyle oluşturulmuştur) (Arslan, 2008). Çalışma alanı göz önüne alındığında yağışı temsil eden ve değişik yüksekliklerden alınmış herhangi bir veri bulunmamaktadır. Normalde farklı yüksekliklerden çıkan ve debilerinde mevsimsel değişiklikler (yazın kuru, kışın debi artışı) gösteren kaynaklar da oksijen-18 ve yükseklik ilişkisini belirlemede kullanılabilirler. Fakat çalışma alanı için Şekil 6’da görüldüğü üzere kaynaklardan alınmış örnekler global meteorik su doğrusundan sapma göstermektedir. Bu sapma buharlaşma etkisine işaret ettiğinden dolayı oksijen-18 ve yükseklik ilişkisini ortaya çıkarmak için kullanmak doğru olmayacaktır. Bu nedenle sözü geçen ilişkinin belirlenmesi için başka bir çalışmadan yararlanılmıştır. Çalışma alanının 50 km batısında bulunan Beypazarı trona sahasında Apaydın (2004) tarafından yapılan çalışmaya göre δ18O’de azalma 100 metrede -0.44 per mildir ve 2000 yılının Mayıs ayı için oksijen-18 ile yükseklik ilişkisi Denklem 1’te verildiği gibidir. δ18O = -0.0044* (Yükseklik) – 4.811 (1) Denklem 1 kullanılarak orta ve derin akifer sistemlerinden alınan örneklerin beslenim yükseklikleri hesaplanmıştır (Şekil 7). Çalışma alanında günümüz topografyasına göre maksimum topografik yükseklik 1408 metredir. Buna göre beslenim yüksekliği en fazla 1400 m olabilir. Fakat beslenim yükseklikleri orta ve derin sistemler için 800 m ile 1842 m arasında hesaplanmıştır (Arslan, 2008). Bu hesaba göre hafif izotoplarca zengin değerlerin yükseklik etkisiyle hesaplanmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Derin akifer sistemindeki çoğu örnek için bu durum günümüz koşullarından çok daha farklı koşullarda beslenime işaret edebilir. Fakat bir sonuca varmadan önce diğer veriler de değerlendirilmelidir. 4.2. Asal Gaz Verisiyle Beslenim Sıcaklıklarının Belirlenmesi Asal gazların suda çözünmeleri sıcaklık ve tuzluluk oranının bir fonksiyonudur ve asal gaz çözünürlüğü atom ağırlığı arttıkça artar ve sıcaklıkla azalır (Stute ve Schlosser, 2000). Ağırlıkla beraber sıcaklığa olan duyarlılık da artmaktadır (Benson ve Krause, 1976). 102 2000 Beslenim Yüksekliği (m) . 1800 Akpınar Akitard Derin Akifer Sistemi Orta Akifer Sistemi İncirlik Akitard 1600 1400 1200 1000 800 -14 -13 -12 -11 -10 -9 -8 Oksijen-18 (‰ ,V-SMOW) Şekil 7. Orta ve derin akifer sistemleri için beslenim yüksekliği (m) ile oksijen-18 (‰, V-SMOW) grafiği (Beslenim yükseklikleri δ18O = -0.0044* (Yükseklik) – 4.811 (Apaydın, 2004). denklemi kullanılarak hesaplanmıştır) (Arslan, 2008). Birçok beslenim alanı için, yeraltısuyunda çözünen asal gazların beslenim anında yüzey sıcaklığını yansıttığı kabul edilebilir (Herzberg ve Mazor, 1979; Phillips, 1981; Stute ve Schlosser, 1993). Asal gas termometresi basit bir fiziksel prensibe dayanmaktadır: asal gazların suda çözünmelerindeki sıcaklık ilişkileri. Beslenim sıcaklıklarını asal gazlardan temin etmek için değişik yöntemler kullanılabilir (Stute ve Schlosser, 2000). Bu teknikler, grafik metodu, tekrarlamalı metod (iterative schemes) ve ters modelleme (inverse modeling) metodlarıdır. Bu çalışmada, Heaton ve Vogel (1981) tarafından önerilen grafik metodu kullanılmıştır. Bu teknikte, fazla havanın bölünmediği ve sıcaklığın belirlenebildiği farz edilerek veri noktaları denge çizgisine göre hesaplanmaktadır. Tablo 1’de grafik metoduyla hesaplanmış beslenim yükseklikleri ölçülmüş neon ve ksenon konsantrasyonları ile birlikte verilmiştir (Arslan, 2008). Gerçekte, derin akifer sistemindeki bazı kuyular için doğru beslenim yüksekliği hesaplanması mümkün değildir. Bu nedenle Tablo 1’de görülebileceği üzere farklı beslenim yükseklikleri için farklı sıcaklıklar hesaplanmıştır. Tablo 1’de belirtilen asal gaz sıcaklıkları incelendiğinde sığ su kuyusu S-16 için asal gaz sıcaklıklığının Ankara’nın ortalama yıllık hava sıcaklığı olan 11.8 ºC olduğu görülür. Derin akifer sisteminden alınmış örnekler (D-8 ve D-47) için hesaplanan düşük sıcaklıklar bu örnekleri besleyen yeraltısuyunun akifer sistemine daha soğuk bir ortamda girdiğinin göstergesi olabilir. 4.3. Radyokarbon Metoduyla Yeraltı Sularının Yaşlarının Belirlenmesi Derin yeraltısuyu sistemindeki suların yeraltında kalış süreleri hakkında bilgi sahibi olabilmek için günümüzden 40000 yıl öncesine kadar yaşlandırma yapmayı mümkün kılan standart bir metod kullanılmıştır. Bu metod yeraltısuyunda çözünmüş inorganik karbonda (ÇİK) (ÇİK =CO2(aq)+HCO3+ CO3-2) karbonun radyoaktif izotopu olan karbon-14’ün azalma miktarının ölçümü esasına dayanır. Atmosferde bulunan 14C yeraltısu seviyesine ulaşana kadar çözülür ve yeraltısuyu sisteminde nitrojene dönüşür. Bu metodun uygulanabilmesi ilk aktivitenin, A0, bilinmesine bağlıdır. A A0 e t denkleminde A örneğin ölçülen aktivitesini, λ bozulma katsayısını ve t beslenimden sonra geçen zamanı ifade etmektedir. Bununla birlikte ÇİK havuzuna karbon ekleyen, havuzdan karbon çıkmasına neden olan her işlem karbon-13 konsantrasyonlarını etkiler ve bir alanda yeraltısularında ÇİK’un değişimi karbon-14 konsantrasyonlarını ölü karbon katkısıyla ne derece etkilediğini gösterebilir (Clark ve Fritz, 1997). Karbon-14 konsantrasyonlarını etkileyen faktörlerin 103 Tablo 1. Ölçülmüş Ksenon ve Neon konsantrasyonları, beslenim yükseklikleri (m), ve grafik metoduyla hesaplanmış beslenim sıcaklıkları (°C) (Arslan, 2008). Örnek adı Neon [ccSTP/g] Ksenon [ccSTP/g] D-8 3.06E-07 1.41E-08 D-47 2.84E-07 1.80E-08 S-16 2.08E-07 1.12E-08 Beslenim Yüksekliği (m) Grafik Metoduyla Beslenim Sıcaklığı (°C) 1800 1600 1400 1300 1800 1600 1400 1300 1152 5 5.3 5.5 5.8 8 8.2 8.4 8.5 12 yaş hesaplamalarında yanlış sonuçlara yol açmaması için Denklem 2’de verilen seyrelme faktörü (q) olarak hesaplanabilecek bir sayı kullanılır (Pearson ve Hanshaw, 1970). 13CÇİİ 13Ckarb q 13 C toprak 13Ccarb (2) Bu çalışmada derin yealtısuyu sisteminde farklı derinliklerdeki üç örnekten alınmış karbon-13 örneklerinin ölçüm sonuçlarına göre ÇİK miktarının artmasıyla çok büyük boyutta δ13CÇİK değişimi olmaktadır. Şekil 8’de bu değişim açık olarak görülmekte ve alanda ölçülmüş radyokarbon konsantrasyonlarıyla hesaplanacak yeraltısuyu yaşlarında çok büyük düzeltmelere ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymaktadır. Bu düzeltmeler için kullanılabilecek denklem 2’de verilmiştir. Bu denklemde δ13CÇİK suda çözünmüş inorganik karbondan ölçülmüş 13C; δ13Ctoprak topraktaki CO2’in δ13C’i (bitki örtüsüne bağlıdır, C3 bitkileri -27‰, C4 bitkileri yaklaşık -12.5‰); ve δ13Ckarb çözünmüş kalsitin δ13C’dür (genellikle 0 ‰’e çok yakın, denizel karbonatlar için 2 ‰). Yukarıda verilmiş q değerini hesaplayabilmek için gerekli olan δ13Ckarb değerleriyle ilgili alanda hiç bir bilgi yoktur. Bu nedenle Konya Kapalı Havzasında Bayarı ve diğ. (2005) tarafından yapılmış çalışmada Mezozoik yaşta denizel dolomitik kireçtaşı için +4.21 ‰ olarak ölçülen δ13Ckarb değeri göz önüne alınarak alandaki karbonatlar için bu değerin +4 ‰ olarak varsayılması bu değerde belirsizlik olduğu ihtimali göz önüne alınmak suretiyle mümkündür. Böylelikle, Şekil 8’de görülebileceği gibi bir örnekte ölçülmüş pozitif δ13Ckarb değeri (+3.5 ‰) açıklanabilir. Denklem 2’de kullanılacak olan δ13Ctoprak değerinin belirlenebilmesi için alandaki bitki örtüsü hakkında geniş bilgi sahibi olunması gereklidir. Gerek çalışma alanı çevresinde arazi çalışmaları sırasında, gerekse Ankara çevresinde yapılmış çalışmalara göre (Çetin ve diğ., 2002, Elçi ve diğ., 2005) günümüz bitki türleri fotosentez yaparken baskın olarak C3 döngüsünü izlemektedirler. Bu nedenle günümüz için δ13Ctoprak değeri -27‰ civarında olmalıdır. Bu değer geçmişten günümüze kadar sabit kalmamıştır ve 50,000 yıl öncesinden günümüze kadar alandaki bitki örtüsünün ne olduğunu tahmin etmek oldukça güçtür. Radyokarbon aktivitelerinin düşük olması nedeniyle beslenim alanında bitki örtüsü sadece bugün için değil geçmiş için de düşünülmelidir. Bu durum birden fazla δ13Ctoprak değeri kullanılarak farklı yaşlar hesaplanmasının gerekliliğini göstermektedir. Tahmini karbon-14 yaşları hesabı için a014C değeriyle ilgili de bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Bu değerin belirlenebilmesi için modern olduğu ispatlanmış bir örnekten ölçülmüş radyokarbon verisine ihtiyaç vardır. Alanda modern suyu temsil edilen bir kaynakta Yazıcıgil ve diğ. (2001) tarafından ölçülmüş karbon-14 aktivitesi 68 pmc olarak bulunmuş ve bu değer mevcut çalışmada a014C değeri olarak kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan değerlerle hesaplanmış karbon-14 yaşlarının oksijen-18 ile ilişkisi Şekil 9’da verilmiştir. Bu şekilde verilmiş değerler (15000 ile 35000 yıl arası) azımsanmayacak miktarda belirsizlik içermektedir ve bu nedenle bu yaşlar mutlak yaş olarak algılanmamalıdır. Mevcut belirsizlikler de göz önüne alınarak elde edilen tüm sonuçlar 104 bir bütün olarak değerlendirildiğinde derin akifer sisteminde paleo suların olabileceğine işaret ederler. 5 Karbon-13 (‰, VPDB) 3 1 -1 -3 ÇİK DEĞİŞİMİ -5 -7 -9 0 0.02 0.04 0.06 0.08 0.1 0.12 0.14 1/ÇİK (1/mmol/l) Şekil 8. Karbon-13 ile Çözünmüş İnorganik Karbon (ÇİK) ilişkisini ve alandaki yeraltısularında ÇİK değişimini gösteren grafik (Arslan, 2008). -9 Modern Yağış Oksijen-18 (‰, VSMOW) -9.5 Düzeltilmemiş Yaş -10 Düzeltilmiş Yaş (δ13Ctoprak=-27‰) Düzeltilmiş Yaş (δ13Ctoprak=-20‰) -10.5 -11 -11.5 -12 -12.5 0 10000 20000 30000 40000 50000 60000 Radyokarbon yaşı (yıl) Şekil 9. İnceleme alanındaki derin akifer sisteminde oksijen-18 ile radyokarbon yaşları ilişkisi ve modern yağışın oksijen-18 içeriği (δ18O=-9.65 ‰) (Arslan, 2008). Katkı Belirtme Bu çalışma ‘Çoklu Akifer Sistemlerinde Beslenim ve Boşalım Mekanizmalarının Çevresel İzotoplar ve Asal Gazlar Kullanılarak Araştırılması’ adlı TÜBİTAK ÇAYDAĞ 106Y310 kod nolu Hızlı Destek Projesi tarafından desteklenmiştir. Arazi çalışmalarındaki yardımlarından dolayı Faruk Suluki, Ömer Kahraman, Uğur Öztürk ve Lütfü Şimşek’e teşekkür ederiz. Saha ile ilgili hidrojeolojik ve hidrokimyasal verilerin projede kullanılmasına olanak sağladıkları için Riotur Madencilik A.Ş.’ne teşekkürü bir borç biliriz. Değinilen Belgeler Apaydın, A., Çakıloba- Karadoruk Akifer Sisteminin (Beypazarı Batısı- Ankara) Beslenme Koşullarının Araştırılması, (Doktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü (2004). Arslan, Ş., Investigation of the Recharge and Discharge Mechanisms of a Complex Aquifer System by Using Environmental Isotopes and Noble Gases, (Doktora Tezi), Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, (2008). 105 Bayarı, C.S., Özyurt, N.N., Kilani, S., Konya Kapalı Havzası Yeraltısularında Karbon-14 Yaş Dağılımı, II. Ulusal Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu Bildiri Kitabı, İzmir, .147-164 (2005). Benson B.B., ve Krause D., Jr., Empirical Laws for Dilute Aqueous Solutions of Nonpolar Gases, Journal of Chemical Physics, 64, 689- 709, (1976). Clark, I., and Fritz, P., Environmental Isotopes in Hydrogeology, Lewis Publishers, CRC Press, Florida, p 328, (1997). Çetin B., Unç, E., Uyar, G., The Moss Flora of Ankara- Kızılcahamam- Çamkoru and Çamlıdere Districts, Turkish Journal of Botany, 26, 91- 101, (2002). Elçi B, Erik, S: Flora of Kirmir Valley (Güdül, Ankara), Turkish Journal of Botany, 29, 435- 461, (2005). Heaton T.H.E., ve Vogel, J.C., Excess Air’ in Groundwater, Journal of Hydrology, 50, 201- 216, (1981). Herzberg, O. ve Mazor, E., Hydrological Applications of Noble Gases and Temperatures Measurements in Underground Water Systems: Examples from Israel, Journal of Hydrology, 41, 217- 231, (1979). IAEA/WMO, Global Network of Isotopes in Precipitation, The GNIP Database (Online), http://isohis.iaea.org (2004). Özyurt, N.N., Aladağ (Kayseri- Adana) Karstik Akiferinde Yeraltısuyu Geçiş Zamanı Dağılımının İncelenmesi, (Doktora Tezi) Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, (2005). Özyurt, N.N., ve Bayarı, C.S., Kloroflorokarbonlar ile Yeraltısuyu Yaşının Belirlenmesi: 2Aladağlar Karstik Akiferi Kaynakları, Yerbilimleri, Hacettepe Üniversitesi, Yerbilimleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayını, 20, 139-154, (1998). Pearson , F.J., and Hanshaw, B.B., Sources of Dissolved Carbonate Species in Groundwater and Their Effects on Carbon-14 Dating, Isotope Hydrology 1970, IAEA Symposium 129, Vienna, 271286, (1970). Phillips, F.M., Noble Gases in Ground Water as Palaeoclimatic Indicators, (Doktora Tezi) University of Arizona, (1981). Plummer, L.N., Busenberg, E., Bohlke, J.K., Nelms, D.L., Michel, R.L., ve Schlosser, P., Groundwater Residence Times in Shenandoah National Park, Blue Ridge Mountains, Virginia, USA: A Multi-Tracer Approach. Chemical Geology, 179, 93-111, (2001). Rojay, B., Toprak, V., ve Bozkurt, E., Core Sample Analysis in Kazan soda project area, Ankara, Turkey, Middle East Technical University (2002). SRK, Hydrogeology, Conceptual Understanding, Kazan Trona Project Ankara, Turkey, (2001). SRK, Hydrogeological Modeling Kazan Trona Project, Ankara, Turkey, (2004). Stute, M., ve Schlosser, P., Principles and Applications of the Noble Gas Paleothermometer, AGU Monograph on Climate Change in Continental Isotopic Records, Geophysical Monograph, 78, 89100, (1993). Stute, M and Schlosser, P., Atmospheric Noble Gases, In Environmental Tracers in Subsurface Hydrology, Ed: Cook, P.G., and Herczeg A., Kluwer Academic Publishers, Boston, 349-377, (2000). Toprak, V., ve Rojay, B., Geology Baseline Study for the Kazan Soda Project Area, Ankara, Turkey, Middle East Technical University (2000). Toprak, V., ve Rojay, B., Geological Investigation in Kazan Soda Project Area, Ankara, Turkey, Middle East Technical University (2001). Yazıcıgil, H., Doyuran, V., Çamur, M.Z., Duru, U., Şakıyan, J., Yılmaz, K.K., Toprak, F.Ö., Pusatlı, T., Hydrogeology-Hydrogeochemistry Baseline Study of the Kazan Trona Project Area, Ankara, Turkey, Middle East Technical University, Project No: 00-0309-02-00-08, (2001), p 355. Yazıcıgil, H., Er, C., Sakiyan Ates, J., Camur, M.Z., Effects of Solution Mining on Groundwater Quality in the Kazan Trona Field, Ankara-Turkey: Model Predictions, Environmental Geology, In Press, 2008. 106 BEYPAZARI GRANİTOYİDİ DOLAYINDAKİ (AYAŞ-BEYPAZARI) JEOTERMAL KAYNAKLARIN OLUŞUMUNUN ÇEVRESEL İZOTOP VE HİDROKİMYASAL YÖNTEMLERLE İNCELENMESİ Oktay ÇELMEN*, Mehmet ÇELİK** * Dr.; MTA Genel Müdürlüğü, Enerji Hammaddeleri Etüd ve Arama Dairesi Başkanlığı, 06520 Ankara, [email protected] ** Prof. Dr.; Ankara Üniversitesi, Müh. Fak. Jeoloji Müh. Bölümü, 06100 Tandoğan, Ankara, [email protected] ÖZET İnceleme alanı Ankara’nın yaklaşık 90 km batısında yer alan Ayaş ve Beypazarı yerleşim merkezleri dolayı ve özellikle de güneyini kapsamaktadır. Bu alan içinde Kirmir ve Sakarya nehirleri Beypazarı granitoyidlerini çevreleyerek batıda Sarıyar Baraj Gölü’ne ulaşmaktadırlar. Alanda 8 adet sıcak su kaynağı, 12 adet de soğuk su kaynağı belirlenmiştir. Temelde Permiyen-Triyas yaşlı Gökçekaya metamorfikleri, üzerinde Bilecik kireçtaşları yer almaktadır. Bilecik kireçtaşları alanın sadece doğusunda yüzeylenirken, temeldeki şistler doğuda, batıda ve kısmen kuzeyde yüzeylenmiştir. Beypazarı granitoyidleri Kirmir çayının güneyinde ve Sakarya nehrinin daha çok kuzeyinde yüzeylemekte olup Üst Kretase’de temel birimleri kesmiştir. Granitoyidlerin üzerinde Alt Eosen-Üst Miyosen sedimanter birimleri yer almaktadır. MiyosenPliyosen aralığında Tekke volkanikleri, İncedoruk ve Kirmir Formasyonları yer almaktadır. Kuvaterner’de ise traverten ve alüvyon gözlenmiştir. Dutlu kaplıcası (BT-1), Ayaş İçmeceleri (BT-2), Çobanhamamı kuyusu (BT-3) , Kapullu kaplıcası (BT-5) ve Çağlayık hamamı (BT-7) sularının Na+-SO42--Cl-, Ilıcakoy sıcak su kaynağının Mg-CaHCO3 (BT-4) , Ayaş-Karakaya kaplıcası sularının (AK-1) ve Beypazarı Karakoca Maden suyunun (BT-6) Na-HCO3- fasiyesinde, soğuk su kaynaklarının ise genellikle Ca2+-SO42-; Ca2+-HCO3- ve Mg2+-HCO3- fasiyesinde oldukları belirlenmiştir. Suların oksijen-18, döteryum ve trityum içeriklerinden; sıcak ve/veya mineralli suların derin dolaşımlı olduğu belirlenmiş, BT-1, BT-2, BT3 ve BT-5 nolu sıcak ve mineralli su kaynaklarının beslenme yüksekliklerinin 950-1150 metre dolayında olduğu hesaplanmıştır. Kükürt izotopu verilerine göre, BT-1, BT-2; BT-3 ile BS-5 kaynaklarındaki sülfatın birincil kökeninin Kirmir Formasyonu jipsleri olduğu belirlenmiştir. Sıcak ve mineralli sulara uygulanan silis jeotermometresine gore rezervuar sıcaklıkları en fazla 114oC, SO4-H2O jeotermometresine göre ise en fazla 73oC bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Sıcak ve mineralli su kaynağı, Beypazarı granitoyidi, hidrokimya, çevresel izotop, jeotermometre, Ayaş-Beypazarı, Ankara 107 EVALUATION OF THE ORIGIN OF THE GEOTHERMAL WATERS AROUND BEYPAZARI GRANITOIDS (AYAŞ-BEYPAZARI) BY HYDROCHEMISTRY AND ENVIRONMENTAL ISOTOPES ABSTRACT Study area is located in the vicinity (particularly at the south) of Beypazarı and Ayaş residential areas, at a distance of about 90 km to the west of Ankara. Kirmir River and Sakarya River surround Beypazarı granitoids and reach Sarıyar Dam Lake at the west of the study area. 8 hot springs and 12 cold water springs are detected in the study area. The basement in the study area is comprised by Permian-Triassic aged Gokcekaya metamorphics which are overlain by Bilecik limestone. The outcrops of the Bilecik limestone are confined to the east, while those of metamorphic rocks are seen in the west, east and north of the study area. Beypazarı granitoids are exposed in the south of the Kirmir and north of the Sakarya rivers and intrude the basement rocks. Lower Eocene-Upper Miocene sedimentary rocks overlie the Beypazarı granitoids and are overlain by Tekke volcanics, İncedoruk and Kirmir formations of Miocene-Pliocene age. Quaternary travertine and alluvium are the youngest units in the study area. Dutlu bath (BT-1), Ayaş bath (BT-2), Çobanhamamı well (BT-3), Kapullu bath (BT-5) and Çağlayık hamamı waters are of Na+-SO42--Cl- type, Ilıcakoy hot springs (BT-4) have Mg-Ca-HCO3 character, Ayaş-Karakaya hot spring waters (AK-1) and Beypazarı Karakoca mineral waters (BT-6) are Na-HCO3- type in nature. Cold waters are Ca2+-SO42-; Ca2+-HCO3- and Mg2+-HCO3- type. According to the oxygen-18, deuterium and tritium isotopic determinations, hot and/or mineralized springs are found to be deeply circulating waters and the recharge area of BT-1, BT-2, BT-3 and BT-5 springs have 950-1150 meter elevation. Sulphur isotope analyses reveal that the SO-24 at BT1, BT-2, BT-3 and BT-5 springs are originated from the gypsum layers of the Kirmir formation. According to silica geothermometer 114oC temperature and to SO4-H2O geothermometer, 73oC maximum reservoir temperatures have been calculated. Key words: Hot and mineralized springs, Beypazarı granitoids, hydrochemistry, environmental isotopes, geothermometer, Ayaş-Beypazarı, Ankara GİRİŞ Bilindiği üzere jeotermal enerji, fosil yakıtların göreceli bir dönemde tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olduğundan yenilenebilir ulusal enerji kaynaklarından biri olarak gittikçe önem taşımaya başlamıştır. Bu nedenle jeotermal kaynakların oluşumlarının, korunmasının ve geliştirilmesinin bilimsel yöntemlerle ortaya konmasının önemi gittikçe artmaktadır. Bu kapsamda Ankara’nın yaklaşık 90 km batısında yer alan Ayaş-Beypazarı ve civarında yer alan 8 adet sıcak su kaynağı ve 12 adet soğuk su kaynağının hidrokimyasal ve izotopik özellikleri ve oluşumları, çevresel izotop ve hidrokimyasal yöntemlerle ortaya konmuş ve çeşitli jeotermometrelerle rezervuar sıcaklıkları hesaplanmıştır. Bu sıcak su kaynakları, BT-1 (Dutlu kaplıcası), BT-2 (Ayaş İçmeceleri), BT-3 (Çobanhamamı kaynağı), BT-4 (Ilıcaköy sıcak su kaynağı), BT-5 (Kapullu hamamı), BT-6 (Beypazarı Karakoca Maden suyu) ve BT-7 (Çağlayık hamamı) ve AK-1 (Ayaş Karakaya Kaplıcası) dir. Kuzeyde İlhan, Kirmir, Sızma ve Uğur çayları önemli akarsuları oluşturmakla birlikte, güneyinde, Ovaçay, Ankara Çayı ve Sakarya Nehri bulumaktadır (Şekil 1). 108 Şekil 1. İnceleme alanı yer bulduru haritaları Bu çalışmadan once, bölgede yer alan Kapullu hamamı (Diker vd. 2006), Dutlu kaplıcası (Özbek, 1984), Çoban hamamı (Canik, 1970), Ilıcaköy sıcak su kaynağı (Şahinci, 1970) ve Ayaş İçmecelerinde (Canik, 1970) münferit çalışmalar yer almıştır. Bu çalışmalarda suların hidrokimyasal özellikleri ile kısmen izotopik özellikleri çalışılmıştır. Bu çalışmada ise bölge bir bütün olarak ele alınmış, daha once belirlenmemiş olan beslenme yükseklikleri gibi parametreler belirlenmiştir. Bu çalışma ile kaynakların birbiriyle kıyaslanması da yapılmıştır. JEOLOJİ VE HİDROJEOLOJİ İnceleme alanında, Permiyen-Triyas metamorfik temel, Üst Kretase granitik kayaçlar, Jura kireçtaşları, Miyosen ve Neojen volkanik fasiyes ile Miyosen-Pliyosen evaporitik örtü birimleri yer almaktadır (Şekil 2). Bu bölgede Paleozoyik yaşlı metamorfik temel (PTRg) üzerine bindirme ile gelen Jura yaşlı kireçtaşları Ayaş ve güneyinde görülür. Daha batıya gidildikçe Beypazarı Granitoyidi (KBg) olarak isimlendirilmiş olan intrüzif kayaçlar, Miyosen-Pliyosen yaşlı volkanik fasiyes (Tt) ve İncedoruk (TPi) ile Kirmir Formasyon’larından (TKi) oluşan evaporitik örtü birimleri gözlenir. Metamorfik şistler (PTRg): Temelde görülen ve önceki çalışmalarda Gökçekaya metamorfitleri olarak isimlendirilmiş olan bu kayaçlar genellikle killeşmiş olduklarından geçirimsizdirler. Killi şistlerin içlerinde mercek halinde gözlenen kireçtaşı bloklarının formasyona yerel olarak kısmen geçirimlilik sağladığı, ancak bu merceksi yerleşimlerin yeraltındaki suların iletilmesinde etkili olmayacağı ve bir kaynak ya da kuyuyu besleyemeyeceği düşünülmektedir. Ancak metamorfik temel birimlerin faylarla kesilmesi özellikle jeotermal kaynakların oluşumu üzerinde etkili olabilecektir. Dutlu kaplıcası kaynağının, granitoyid-metamorfik temel arasındaki Dutlu fayından çıkması, temeli kesen fayların da derin suların sirkülasyonunda etkili olabileceğini göstermektedir. 109 Şekil 2. İnceleme alanının yer bulduru ve jeoloji haritaları Bilecik kireçtaşları (JKb): Ayaş mevkiinde mostra veren Bilecik kireçtaşları, Ayaş Karakaya kaplıcasının akifer kayacı durumundadır (Çetin, 2006). Birimin arazi çalışmaları sırasında, Çaltepe ve Kuşkonmaz tepe mevkiinde gözlenen karstik yapılar nedeniyle karstlaşmaya uğradığı görülmektedir. Bu özelliklerinden dolayı Bilecik kireçtaşının geçirimli olduğu söylenebilir. Beypazarı Granitoyidi (KBg): Beypazarı granitoyidi Beypazarı-Ayaş bölgesinde yer alan Dutlu kaplıcası, Ayaş İçmeceleri, Çobanhamamı, Kapullu hamamı ve Çağlayık hamamının oluşumunda birincil etkili olduğu düşünülen kayaçlardır. Granitoyidlerde yapılan süreksizlik ölçümlerinde 5 farklı çatlak sistemi tesbit edilmiştir (Diker, 2005). Ayrıca Kapullu hamamından geçen K55o-72oD doğrultusunda ve ortalama 78oC eğiminde Kapullu Fayı belirlenmiştir (Diker vd. 2006). Ayaş İçmecelerinin KD-GB doğrultusundaki süreksizlik düzleminden çıktığı ifade edilmiştir (Canik, 1970). Dutlu kaplıcası ise Dutlu fayından boşalmaktadır (Özbek, 1984). İnceleme alanının Beypazarı-Ayaş bölgesinde açılan sondaj kuyularında, Çobanhamamı mevkii ve Çağlayık Hamamı mevkiinde örtü birimlerden sonra granitik kayaçlara girilmiş olup Çağlayık’da 15 l/s debide sıcak yeraltı suyu alınmıştır. Sakarya Nehri dolayında, özellikle Kapullu köyü dolayında granitik kayaçların granit kumu ve çuval yapıları oluşturacak şekilde bozuşmaya uğradığı görülmüştür. Bu alanlarda düşük debili bir çok soğuk su kaynağı (BS-7, BS-8, BS-11, BS-12) oluşmuştur. Granitik kayaçlar üst zonlarda, bozuşmuş kuşakta geçirimlilik kazanarak soğuk su kaynaklarını beslemektedir. Soğuk su kaynaklarının hidrokimyasal özellikleri derin dolaşımlı sıcak su kaynaklarının su tipinin oluşumunda etkin olmuşlardır. Granitik kayaçlar, birincil dokuları gözönüne alındığında geçirimsizdirler. Ancak alandaki granitik kayaçların çok çatlaklı ve yer yer de faylı olması nedeniyle süzülen sular bu süreksizlik düzlemleri 110 boyunca kendilerine hareket yolu bulmuş ve fay kuşakları boyunca jeotermal kaynakları beslemişlerdir. Formasyon genel olarak geçirimli olmamasına rağmen, ikincil geçirimlilikle fay kuşaklarında rezervuar (akifer) oluşturdukları düşünülmektedir. İncedoruk ve Kirmir Formasyonları (TPi, TKi) : İncedoruk Formasyonu inceleme alanının önemli bir kısmında örtü kayacı olarak yer almaktadır. Birim konglomera, marn, tüf, kireçtaşı, kiltaşı, jips ve kumtaşlarından oluşmaktadır ve birbirleriyle yanal geçişlidir. Marn ve kiltaşı seviyeleri ise geçirimsizdir. Kuru ve çatlaklı olan kalın marn tabakalarının çatlakları jips çökelleriyle ikincil olarak doldurulmuştur. Bu durum, marnlar içerisine üstteki örtü birimlerinden süzülme sonucunda geçirimsizliklerin giderek bir kat daha arttığını göstermektedir. Formasyonun taban seviyelere yakın olarak görülen konglomera seviyelerindeki jips dolguları da, üst seviyelerdeki marn tabakalarındaki rekristalize olarak oluşmuş jipsler nedeniyledir. Çakıltaşları ise geçirimlidir. Çobanhamamı mevkiindeki BS-2 kaynağı da bu formasyonun çakıltaşlarından boşalmaktadır. Genel olarak formasyon az geçirimli olarak tanımlanabilir. Kirmir Formasyonu, örtü birimlerin en üst seviyesinde görülmekte olup Canik (1970) tarafından Üst Pliyosen yaşı verilmiştir. Formasyon en üst seviyelerde jips kornişleri ile başlar ve çamurtaşı ara bantları ile kiltaşı ve marnlı seviyeye geçiş yapar. Bu formasyon bölgedeki sıcak su kaynakları ile bazı acı su kaynaklarının beslenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bölgede BS-5, BS-9 ve BS-10 no’lu soğuk su kaynakları bulunmaktadır Bu su kaynaklarındaki yüksek sülfat içeriği de birimin geçirimliliği konusundaki görüşü doğrulamaktadır. Marn ve kiltaşı geçirimsiz, jips kornişleri ve çamurtaşları ise az geçirimli olarak kaynakları beslemektedirler. Formasyon bu genel özellikleriyle az geçirimli olarak tanımlanmıştır. Kuvaterner yaşlı traverten, alüvyon ve taraçalar genel özellikleri itibariyle geçirimli olup, yeraltı suyu için önemli bir potansiyele sahip olmadıkları düşünülmektedir. HİDROKİMYA ÇALIŞMALARI İnceleme alanında belirlenen sıcak ve soğuk su kaynaklarında ana anyon ve katyon analizleri yapılmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarına göre inceleme alanındaki su kaynakları için toplam 4 su tipi gruplandırılmıştır (Tablo 1). Burada sıcak ve mineralli su kaynaklarından BT-1, BT-2, BT-3, BT-5 ve BT-7, Na-SO4-Cl su tipinde, BT-4 sıcak su kaynağı Mg-Ca-HCO3, BT-6 sıcak su kaynağı Na-HCO3 su tipindedir. Sıcak su kaynağı olan AK-1 ise Na-HCO3 su tipindedir. İnceleme alanındaki soğuk sulardan acı suları oluşturan BS-2, BS-5, BS-6, BS-9 ve BS-10 soğuk su kaynaklarından, BS-2, BS-5 ve BS-6 CaSO4 su tipinde olup, BS-9 ve BS-10 sırasıyla Mg-Ca-SO4 ve Mg-Na-SO4 su tipindedir. İnceleme alanındaki tatlı soğuk su kaynaklarından BS-1 soğuk su kaynağının Ca-Mg-HCO3, BS-3 soğuk su kaynağının Na-HCO3, BS-4, BS-7 ve BS-8 soğuk su kaynaklarının ise Ca-HCO3 su tipinde olduğu belirlenmiştir. İnceleme alanındaki suların Piper (1944) diyagramı ise Şekil 3’de görülmektedir. 111 Tablo 1. İnceleme alanındaki kaynakların su tipleri Su kaynakları Sıcak ve mineralli sular BT-1, BT-2, BT-3, BT-5, BT-7 BT-6 Sıcak sular AK-1 BT-4 Soğuk acı sular BS-2, BS-5, BS-6 BS-9 BS-10 Soğuk tatlı sular BS-1 BS-3 BS-4, BS-7, BS-8, BS-11 Katyonlar Anyonlar Formasyon Su tipi Fasiyes numarası (Na++K+)>Ca+2>Mg+2 SO4-2 > Cl-> HCO3- Na-SO4-Cl IV (Na++K+)> Mg+2> Ca+2 HCO3-> SO4-2>Cl- KBg, TKi, TPi TPi Na-HCO3 III (Na++K+)>Ca+2>Mg+2> Mg+2> Ca+2>(Na++K+) HCO3->SO4-2> ClHCO3-> SO4-2> Cl- JKb, TPi JKb(?), Tt, TPi Na-HCO3 Mg-CaHCO3 III I Ca+2>Mg+2>(Na++K+) Mg+2> Ca+2>(Na++K+) Mg+2>(Na++K+) >Ca SO4-2 > HCO3- >ClSO4-2 > HCO3- >ClSO4-2 > Cl-> HCO3- TKi TKi TKi Ca-SO4 Mg-Ca-SO4 Mg-Na-SO4 II II II Ca+2>Mg>(Na+K) (Na++K+)>Mg+2> Ca+2 Ca+2>Mg+2>(Na++K+) HCO3-> SO4-2> ClHCO3-> SO4-2>ClHCO3-> SO4-2>Cl- TPi Tt, TPi KBg Ca-Mg-HCO3 Na-HCO3 Ca-HCO3 I III I Şekil 3. İnceleme alanındaki suların Piper (1944) diyagramı Sıcak su kaynaklarından Na-SO4-Cl su tipinde (IV) olan BT-1, BT-2, BT-3, BT-5 ve BT-7 sıcak ve mineralli su kaynakları Beypazarı granitoyidi (KBg) ve İncedoruk ile Kirmir formasyonlarından beslenmektedir (TPi, TKi). Na-HCO3 su tipinde (III) olan BT-6 sıcak ve mineralli su kaynağının beslenme alanı inceleme alanı dışında bulunmakta olup Mg-Ca-HCO3 su tipinde (I) olan BT-4 sıcak su kaynağı Tekke volkanitlerinden (Tt), İncedoruk Formasyonu’ndan (TPi) ve muhtemelen Bilecik kireçtaşlarından (JKb) beslenmektedir. İnceleme alanındaki bir diğer sıcak su kaynağı olan, NaHCO3 su tipindeki (III) AK-1 kaynağı ise İncedoruk formasyonu (TPi) ve Bilecik kireçtaşlarından (JKb) beslenmektedir. İnceleme alanındaki acı soğuk su kaynaklarından Ca-SO4 su tipinde (II) olan BS-2, BS-5 ve BS-6 su kaynakları ile Mg-Ca-SO4, Mg-Na-SO4 su tipinde olan (II) BS-9 ve BS-10 112 soğuk su kaynakları Kirmir formasyonunun (TKi) evaporitik seviyelerinden beslenmektedir. Tatlı soğuk su kaynaklarından Ca-Mg-HCO3 su tipinde (I) olan BS-1 soğuk su kaynağı İncedoruk formasyonundan (TPi), Ca-HCO3 su tipinde (I) olan BS-4, BS-7, BS-8 ve BS-11 su kaynakları Beypazarı granitoyidinin (KBg) kırıklı çatlaklı ve bozuşmuş üst kuşaklarından beslenmektedir. NaHCO3 su tipindeki (III) BS-3 soğuk su kaynağı ise İncedoruk formasyonundan (TPi) ve Tekke volkanitlerinden (Tt) beslenmektedir. İZOTOP ÇALIŞMALARI İnceleme alanındaki tüm su noktalarından seçilen örneklerin izotopik özelliklerini saptamak amacıyla, yağışlı (Haziran-2006) ve kurak dönemlerde (Aralık-2006) alınan numunelerin analizleri yaptırılmıştır. İzotop analizleri D.S.İ. Teknik Araştırma Kalite Kontrol (T.A.K.K) dairesinde yapılmış olup, analiz sonuçları çeşitli diyagramlarla değerlendirilmiştir. Oksijen-18-Döteryum İlişkisi Suların kurak ve yağışlı dönem olmak üzere oksijen-18-döteryum ilişkisi Şekil 4’de görülmektedir. Şekil 4. İnceleme alanındaki su kaynaklarının Oksijen-18-Döteryum grafiği Beypazarı bölgesi sıcak ve mineralli suları (BT-1, 2, 3 ve 5) meteorik su doğrusunun en altında çıkmaktadır. Bu noktaların, meteorik su doğrusunun altında ve üzerinde dağılım göstermesi örnekleme şartlarıyla ilişkilendirilebilir. Beypazarı bölgesi sularından BT-4 numaralı örnek, buharlaşma doğrusu üzerinde, en fazla buharlaşmaya maruz kalan sıcak su olarak görülmektedir. Bu kaynağın örnekleme döneminde, kaynak doğrudan havuza boşalmaktaydı. Bu kaynakta PO4 değeri yapılan kirlilik analizi araştırmasında ortaya konduğundan hem buharlaşma hem de yüzey sularından kirlenmeye maruz kaldığı tesbit edilmiştir. BT-6 kaynağı da az miktarda buharlaşmaya maruz kalmış olup, BT-1, 2, 3 ve 5’e göre daha sığ dolaşımlıdır. AK-1 kuyu suları da BT-6 gibi sıcak sular içinde daha sığ dolaşımlıdır. İzotop çalışmalarından elde edilen buharlaşma doğrusu incelendiğinde, özellikle vadoz kuşaktan beslenen ve buharlaşmaya maruz kalmış sığ soğuk su kaynakları görülmektedir. 113 Beypazarı bölgesindeki granitik kayaçların bozuşmuş üst kuşaklarından beslenen soğuk su kaynakları (BS-8, BS-11 ve BS-12) buharlaşma doğrusunun en üst seviyesinde görülmektedir. BS-2 acı su kaynağı ise İncedoruk Formasyonu’nun jipsli birimlerinden etkilenmekte ve buharlaşma etkisi ile tuzluluğu artmıştır. Oksijen-18 / Sıcaklık İlişkisi İnceleme alanındaki sıcak ve soğuk su noktalarından Oksijen-18-sıcaklık ilişkisi Şekil 3’de görülmektedir. Şekilde, suların oksijen-18 izotop içeriği ile sıcaklık ilişkisinin kıyaslanması ile sığ ve derin dolaşımlı iki grup ayırt edilebilmektedir. Şekil 3. Oksijen-18/sıcaklık ilişkisi Trityum – Klorür İlişkisi Suların derin-sığ dolaşım ilişkisini gösteren diyagramlardan biri olan trityum – klorür ilişkisini araştırmak için, suların mg/l cinsinden klorür değerleri ve trityum içerikleri baz alınmış ve grafiğe aktarılmıştır (Şekil 5). Şekil 5. Trityum-Cl ilişkisi 114 Topoğrafik Kot-Oksijen-18 İlişkisi Kaynakların beslenme alanlarının kotlarının ortaya konması, kaynakların korunma alanlarının belirlenmesinde son derece önemlidir. Ayrıca, kaynakların oluşum mekanizması ve hidrolojik sistemin aydınlatılması bakımından da önemlidir. Sıcak su kaynaklarının yağışlardan beslenme alanlarının belirlenmesinde yağışların oksijen-18 izotopları kullanılmaktadır (Mazor, 1991). İnceleme alanında, yağışın oksijen-18 içeriği bilinmediğinden, yağışların kısa süreli süzülmesi sonucu oluşan soğuk su kaynaklarının, oksijen-18 verileri de kullanılabilmektedir. Bu çalışmada inceleme alanındaki soğuk su kaynaklarının oksijen-18 verileri bu bölgenin sıcak su kaynaklarının beslenme alanı yükseltilerinin hesaplanmasında kullanılmıştır. İnceleme alanı için üç adet soğuk su kaynağı kullanılmıştır. Bu su noktaları BS-3 (Ilıcakpınar kaynağı), BS-4 (Dikmen kaynağı) ve BS-5 (Tahirler acı su) kaynağıdır. Buna göre, BT-1, 2, 3 ve 5 nolu sıcak su kaynaklarının 950-1150 m arasında bir beslenim alanı yüksekliğine sahip olduğu belirlenmiştir (Şekil 6). Bu yükseklikler bölgede Kirmir Formasyonu ile Beypazarı granitoidlerinin yüzeylendiği alanlara karşılık gelmektedir. Şekil 6 İnceleme alanı sıcak su kaynakları için Oksijen18-kot grafiği Kükürt izotopu Şekil 7. Oksijen-18 (SO4) - Kükürt-34 (SO4) diagramı (Clark and Fritz, 1997) 115 Bölgedeki su kaynakları ile jips mineralleri ve Sakarya Nehri (SR) numunelerinde yapılan izotop analiz sonuçlarına göre oksijen-18 (SO4) ve kükürt-34 (SO4) içeriği esas alınarak kaynaklardaki sülfatın kökeni de araştırılmıştır (Şekil 7 ve 8) Şekil 8 Kükürt-34 (SO4) - Oksijen-18 (SO4) diyagramı Şekillerden görüleceği gibi, Beypazarı bölgesinde BS-3 ve BS-5 soğuk su kaynaklarının δ34S (SO4) izotop içerikleri jips mineralleri ile aynı aralıkta olup, bu soğuk suların SO4’ının aynı bölgedeki BT1, BT-2 ve BT-3 kaynaklarının sülfatının kökenini oluşturduğu görülmektedir. Bununla birlikte, izotopik özelliklerden yola çıkarak, inceleme alanında Kirmir Formasyonundan alınan jipsler ile, öceki çalışmalarda alınan jips numunelerinin izotopik özellikleri aynı bölgeye düşmüştür. BS-5 suları jips mineraline doygun acı sulardır. Şekil 7’de bu acı su kaynakları ile sıcak su kaynaklarının SO4 izotopu verileri, SO4’ın kökeni olarak Tersiyer bölgesini vermektedir. Bu bölge yukarıda değinildiği üzere bölgedeki Kirmir ve İncedoruk Formasyonu jipslerine karşılık gelmektedir. Bunun yanında, Kapullu kaynağı (BT-5) sülfat içeriğinin ise bir karışım sunduğu görülmektedir. JEOTERMOMETRE UYGULAMALARI Bilindiği üzere jeotermometreler, akifer içerisindeki akışkan sıcaklığının tahmin edilmesi amacıyla kaynak veya kuyu başından alınan numunelerde yapılan kimyasal veya izotopik verilerle hesaplanan denklemlere verilen isimdir. İnceleme alanındaki sıcak su kaynakları Giggenbach (1988) diyagramına göre, kısmen olgun ve olgun olmayan sular bölgesinde yer almaktadır (Şekil 9). Bu nedenle sıcak su kaynaklarına silis jeotermometreleri ve kükürt jeotermometreleri uygulanmış olup elde edilen sonuçlar Tablo 2’de verilmiştir. 116 Şekil 9. İnceleme alanındaki sıcak su kaynaklarının Giggenbach (1988) diyagramı Tablo 2. İnceleme alanındaki sıcak su kaynaklarında silis ve kükürt jeotermometre uygulamaları Num. No Kaynak Sıc. (oC) I Kuvars II Kuvars (buhar kaybı yok) III IV Kuvars Kalsedon (100oC de (buhar mak. kaybı yok) buhar kaybı) 98 66 V Kalsedon (buhar kaybı yok) VI kalsedon (100oC de mak. buhar kaybı) VII VIII SO4-H2O SO4H2 O 47 93 96 91 72 54 42 BT-2 52 102 105 105 75 96 80 58 47 BT-3 53 105 111 111 82 100 86 63 52 BT-4 20 73 75 79 43 52 51 - - BT-5 41 110 114 113 85 102 88 73 62 BT-7 38 110 114 113 85 102 88 - - AK-1 30 54 54 61 - - 33.6 - - BT-1 I. Fournier and Potter (1982), II., III. ve IV. Fournier (1977), V. ve VI. Arnorsson et al. (1983), VII. Lloyd (1968), VIII. Mizutani and Rafter (1969). Tablo 2’den görüleceği üzere, silis jeotermometreleri bölgedeki sıcak su kaynakları için 43o-114oC arasında rezervuar sıcaklıkları vermektedir. δ18O (SO4-H2O) jeotermometresi ise oksijen izotop değişimi reaksiyonuna göre sonuç vermektedir. Buradaki eşitliklerden inceleme alanındaki sıcak suların 42oC-73oC aralığında sıcaklık verdikleri görülmektedir. Mizutani ve Rafter (1969) eşitliğinden elde edilen üç sonuç kuyu veya kaynak sıcaklığından düşük olduğundan uygun değildir. Ancak, Lloyd (1968) eşitlikleri bölgedeki sıcak suların rezervuar sıcaklığının 54oC-73oC arasında olduğunu göstermektedir. Kapullu kaplıcası kaynağı (BT-5), diğer sıcak su kaynaklarına (BT-1,2,3) göre düşük kaynak sıcaklığına sahip olmasına rağmen daha yüksek jeotermometre sonucu vermektedir. Kapullu kaplıcasının Sakarya Nehri’ne olan yakınlığı nedeniyle nehrin soğutucu etki yapabileceği ve bu nedenle rezervuar sıcaklığının daha yüksek olabileceği düşünülebilir. İnceleme alanındaki sıcak su kaynaklarının SO4 içeriği Kirmir formasyonu ve İncedoruk formasyonundaki jipslerden gelmektedir. SO4’ın kaynağının birincil derecede jipsler olduğu sıcak su kaynaklarında 117 kükürt jeotermometresinin bölgede açılmış olan kuyulardan elde edilen sıcaklık verileri baz alındığında daha iyi sonuç verdiği gözlenmiştir. . SONUÇLAR Yapılan bu çalışmadan elde edilen sonuçlar aşağıda verilmiştir: İnceleme alanının temelini oluşturan metamorfik şistlerin Beypazarı granitoyidleri ile kesilmiş olması bir çok fayın oluşmasına ve özellikle sıcak ve mineralli suların dolaşımına uygun ortamların, akiferin oluşmasına neden olmuştur. Soğuk su kaynakları düşük debili ve sığ dolaşımlıdır. Dutlu kaplıcası (BT-1), Ayaş İçmeceleri (BT-2), Çobanhamamı kuyusu (BT-3) ve Kapullu kaplıcası (BT-5) sularının Na+-SO42--Cl-, Ilıcakoy sıcak su kaynağının (BT-4) Mg-Ca-HCO3, Ayaş-Karakaya kaplıcası sularının (AK-1) ve Beypazarı Karakoca Maden suyunun (BT-6) Na-HCO3-, soğuk su kaynaklarının ise genellikle Ca2+-SO42-; Ca2+-HCO3- ve Mg2+-HCO3- tipinde oldukları belirlenmiştir. Suların oksijen-18, döteryum ve trityum içeriklerinden; sıcak ve/veya mineralli suların derin dolaşımlı oldukları belirlenmiştir. BT-4 ve BT-6 kaynaklarında buharlaşma etkisi gözlenmiş, BT4’de aynı zamanda yüzey sularından kirlenme de tespit edilmiştir. BT-1, BT-2, BT-3 ve BT-5 nolu sıcak ve mineralli su kaynaklarının beslenme yüksekliklerinin 9501150 metre dolayında olduğu, bu yüksekliklerin Kirmir Formasyonu ve granitik kayaçların yüzeylendiği alanlara karşılık geldiği belirlenmiştir. Kükürt izotopu verilerine göre, BT-1, BT-2; BT-3 ile BS-5 kaynaklarındaki sülfatın birincil kökeninin Kirmir Formasyonu jipsleri olduğu ortaya konulmuştur. Sıcak ve mineralli sulara uygulanan silis jeotermometresine gore rezervuar sıcaklıkları en fazla 114oC, SO4-H2O jeotermometresine göre ise en fazla 73oC bulunmuştur. SO4-H2O jeotermometresinin ise bölgede rezervuara inerek açılmış olan kuyulardan elde edilen sıcaklık rakamları gözönüne alındığında gerçeğe daha yakın değerler verdiği sonucuna varılmıştır. KAYNAKLAR Arnorsson S, Gunnlaugsson E and Svavarsson H (1983) The chemistry of geothermal waters in Iceland III, Chemical Geothermometry in geothermal investigations, Geochim. Cosmochim. Acta, 47: 567-577. Canik B (1970) Ayaş İçmeceleri ve Kaplıcası Hidrojeoloji Etrüdü..MTA Dergisi No:.80, Ankara Clark I and Fritz P (1997) Environmental isotopes in hydrogeology. Lewis Publishers, 328pp. Çetin A (2006) Ayaş karakaya ve Ilıcaköy sıcak sularının hidrojeolojisi Fen Bilimleri Enst., Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Diker S (2005) Kapullu hamamı ve dolayının hidrojeolojisi, Fen Bilimleri Enst. Yüksek Lisans tezi. Ankara Üniversitesi, , 147s, Ankara Diker S, Çelik M, Kadıoğlu Y K (2006) Fingerprints of the formation of geothermal springs on the granitoids: Beypazarı-Ankara, Turkey. Environmental Geology, 51(3): 365-376. Fournier R O and Potter R W (1982) A revised and expanded silica (quartz) geothermometer. Geoth. Res. Council Bull., 11-10, 3-12. Giggenbach W F (1988) Geothermal solute equilibria, derivation of Na-K-Mg-Ca geoindicators. Geochim.. Cosmochim. Acta, 52: 2749-2765. Lloyd, R.M. (1968). Oxygen isotope behavior in the sulfate-water system. Journal of Geohhysical Research, 73 (18), 6099-6110. 118 Mazor E (1991) Applied chemical and isotopic groundwater hydrology, First Published, Edmundsbury Press, 264pp, Buckingham. Mizutani, Y. and Rafter, T A, (1969). Oxygen isotopic composition of sulfates-3. oxygen isotopic fractionation in the bisulfate ion-water system. New Zeeland Journal of Science, 12 54-59. Orti F, Gündoğan İ, Helvacı C (2002) Sodium sulphate deposits of Neogene age: the Kirmir Formation, Beypazarı Basin, Turkey. Sedimentary Geology, Elsevier, 146, 305-333. Özbek, T. (1984) Dutlu-Tahtalı kaplıcası ve dolayının hidrojeoloji etüdü. A.Ü. Fen Bilimleri Enst. Doktora Tezi. 150 s.Ankara. Palmer M R, Helvacı C, Fallick A E (2004) Sulphur, sulphate oxygen and strontium isotope composition of Cenozoic Turkish evaporites. Chemical Geology, Elsevier, 209, 341-356. Piper, A.M (1944) A graphic procedure in geochemical interpretation of water analyses. Trans. Am.Gephys. Union 25:914-923 Şahinci, A. (1970). Karakaya (Ayaş) Kaplıcası ve Ilıcaköy sıcak sularının Hidrojeoloji Etüdü. MTA Derleme Rapor No : 4369, 60s. 119 KONYA İLİ TATLI SU KAYNAKLARININ HİDROJEOKİMYASAL İNCELEMESİ Güler GÖÇMEZ * Bayram Kahveci ** Nuri Güven** * S.Ü.Müh–Mim. Fak. Jeoloji Müh. Böl.42090 Selçuklu/KONYA [email protected] **KOSKİ Genel Müd. Su Tesisleri Daire Başkanlığı 42100 Selçuklu/KONYA [email protected] ÖZET Tatlı su kaynakları Konya şehir merkezinin batı-güneybatısında olup önemli bir su potansiyeline sahiptir. Kaynaklar dolayında yaşlıdan gence doğru Üst Permiyen - Üst Triyas yaşlı Kızılören formasyonu, Üst Triyas - Üst Kretase yaşlı Lorasdağı formasyonu, Üst Kretase yaşlı Midostepe formasyonu gelmektedir. Kretase yaşlı Hatip Ofiyolitli Karışığı ve içerisindeki İkisivritepe olistolitleri tektonik dokanakla bu birimleri üzerlemiştir. Bu birimlerin üzerine açılı diskordansla Üst Miyosen Pliyosen yaşlı Sille, Ulumuhsine, Küçükmuhsine formasyonu gelmektedir. En üstte ise Üst Pliyosen – Kuvaterner yaşlı Topraklı formasyonu ve güncel alüvyonlar yer alır. Beypınarı kaynağı, Mukbil kaynağı ve Çayırbağı kaynakları Çayırbağı ofiyolitleri içinden Dutlukırı kaynağı ise Hatip ofiyolit karışığı içindeki kireçtaşlarından boşalmaktadır. Kaynak sıcaklıkları 1516 oC, debileri 1,5 - 45 l/s arasındadır. Sular AIH’ a HCO3’lı, Ca’lu, Mg’lu sular sınıfındadır. Kaynakların akiferlerini oluşturan kireçtaşlarında karstlaşma oldukça gelişmiştir. Kaynaklar çevresi olumsuz özellikte sahalar grubuna girmektedir. Sularının kökenini araştırmada izotop analizlerinden yararlanılmıştır. Oksijen-18 ve döteryum analiz sonuçlarına göre kaynakların oluştuğu akiferlerin alçak kotlu alanlardan beslendiği ve kaynak sularının meteorik kökenli sular olduğu belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Hidrojeokimya, Trityum, Tatlı su kaynağı HYDROGEOCHEMICAL INVESTIGATION OF FRESH WATERS IN KONYA SUMMARY Fresh waters are in the west-southwest of Konya town center and have considerable water potential. Older to younger Upper Permian – Upper Trias aged Kızılören formation, Upper Trias – Upper Cretase aged Lorasdağı formation, Upper Cretase aged Midostepe formation are present around of the sources. Cretase aged Hatip Ofiolitic Complex and İkisivritepe Olistolits in it unconformably overlie these formations . Upper Miocene – Pliocene aged Sille, Ulumuhsine and Küçükmuhsine formations overlie the previous formations with angular unconformity . Upper Pliocene – Quaternary aged Topraklı formation and alluviums are the youngest units in the area. Beypınarı spring, Mukbil spring and Çayırbağı spring are discharged from Çayırbağı ofiolits, Dutlukırı spring is discharged from limestones in Hatip ofiolitic complex. These spring temperatures are 15-16 oC, discharges are 1,5 - 45 l/s. According to the AIH, waters are HCO3, Ca and Mg types. Limestones which are aquifers of the springs exhibit well developed karstic futures . Vicinity of the springs is open to adverse external effects. 121 In the investigation of the origin of waters isotope analyses were evaluated. According to Oxygen – 18 and tritium analyses results, aquifers are fed from lower altitude areas and spring waters are in meteoric origin. Keywords: Hydrogeochemistry, Tritium, Fresh spring 1.GİRİŞ Tatlı su kaynakları Konya ilinin 7 km batısında olup yaklaşık 50 km 2 lik bir alanda 5 ayrı noktadan boşalmaktadır. Alandaki yükseltiler doğu- batı yönünde uzanmakta ve batı- kuzeybatı yönünde yoğunluk göstermektedir. Konya meteoroloji İstasyonu 2007 yılı verilerine göre ortalama sıcaklık 12,6 o C, yıllık toplam yağış ise 261,7 mm dir. 2007 yılına ait deneştirmeli nem bilançosunda yağış 169,9 mm, gerçek buharlaşma-terleme 214 mm dir. Buharlaşma-terleme yağışın % 125’ine karşılık gelmektedir (P=125 mm Etpc). Alanın iklim formülü Thorthwaite (1948)’e göre D B2 d a’ dır. Harflerin belirlediği iklim tipi yarı kurak (D), mezotermal (B2), su fazlası olmayan veya çok az olan (d) ve oseanik (a’) iklim tipini göstermektedir. Konya Meteoroloji İstasyonu'nun 20 yıllık ortalama sıcaklık ve yağış değerlerine göre hazırlanan klimogramda Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ayları kurak ayları diğer ayların ise yağışlı geçiş ayları olarak belirlenmiştir. Bölgede Üst PermiyenKuaterner yaş aralığın da kayaçlar yüzeylemektedir. Tatlı su kaynakları Çayırbağı ofiyolitleri ve Hatip ofiyolitli karışığı içinden boşalmaktadır. Kaynakların sıcaklıkları 14-16 oC, debileri 0,75-49 l/s arasında değişmektedir. 2. JEOLOJİ İnceleme alanında yaşlıdan gence doğru, Üst Permiyen-Üst Triyas yaşlı karbonat kayaçlardan yapılı Kızılören formasyonu, Üst Triyas-Üst Kretase yaşlı, sığ ve duraylı bir karbonat platformunda çökelmiş olan Lorasdağı formasyonu ve Üst Kretase yaşlı radyolarit ve çört aratabakalı kireçtaşlarından oluşan Midostepe formasyonu ile başlamaktadır. Tüm bu birimler Üst Kretase yaşlı Hatip ofıyolitli karışığı ve içerisinde haritalanabilir İkisivritepe olistolitleri tarafından tektonik olarak üzerlenmiştir. Bunun üzerinde üst manto ürünü Çayırbağı ofiyolit karmaşığı tektonik bir dokanakla yer almaktadır (Aydın 2002). Bu birimleri açılı bir diskordans ile örten Geç MiyosenPliyosen zaman aralığında birbirleriyle yanal ve düşey geçişli olarak gelişmiş karasal kırıntılılar şeklindeki Sille formasyonu, gölsel kireçtaşı ve kırıntılılardan yapılı Ulumuhsine formasyonu ve Konya Neojen volkanizmasının ürünü volkano-klastiklerden oluşmuş Küçükmuhsine formasyonu ile devam eder. Alttaki tüm birimlerden malzeme almış ve dolayısıyla hepsini açılı uyumsuz olarak örten alüvyal yelpaze ve karasal karbonat yığışımları şeklindeki Üst Pliyosen-Kuvaterner yaşlı Topraklı formasyonu ve Güncel alüvyonlar en üstte bulunmaktadır (Şekil 1). 122 Şekil 1. İnceleme alanının jeoloji - hidrojeoloji haritası (Göçmez,2008). 3. HİDROJEOLOJİ İnceleme alanında Kızılören formasyonunu oluşturan dolomitik kireçtaşlarının karstik, çatlaklı ve kırıklı kesimleri ile Lorasdağı formasyonunun bol kırıklı çatlaklı ve karstik kireçtaşları akifer kaya özelliğindedir. Bununla birlikte Midostepe formasyonunun çakıltaşı, kumtaşı seviyeleri ve Hatip ofiyolit karışığı'nın kireçtaşı olistolitleri su bulunduran ve geçirimliliği yüksek birimler arasındadır. Çayırbağı ofîyolitlerinde çatlaklı seviyeler ve ağsal manyezit damarları su taşımaktadır. Beypınarı ve Mukbil kaynak çıkışları da bunun kanıtıdır. Bu tür su çıkışlarına fayların da hidrolik oluk oluşturarak yardımcı olmasının yanı sıra masif ve geçirimsiz kayaçlardaki ikincil tektonik oluşumlar kaynak sularını beslemektedir. Sille formasyonunun çamurtaşı seviyeleri ile Ulumuhsine formasyonu'nun marn ve çamurtaşı sevileri ve bu formasyonlarla yanal/düşey geçişlilik arz eden Küçükmuhsine formasyonunun tüf ve tüfitten oluşan birimleri bu formasyonlara geçirimsiz özellik kazandırırken çakıltaşı ve kumtaşı seviyeleri geçirimlilik ve su bulundurma özellikleri bakımından oldukça iyidir. Yakın dolaşımlı süzülme sularına yataklık eden güncel oluşuklardan Topraklı formasyonu ve alüvyon su bulundurma ve geçirimlilik açısından oldukça iyi özelliğe sahiptir. İnceleme alanında gözlenen ofiyolitler ve ince kırıntılı sedimanter kayaçlar geçirimsiz özelliktedir. Buna karşılık; çalışma sahasındaki kireçtaşlarının, ikincil gözeneklilik ile birlikte geçirimlilik özelliği artmaktadır. Ayrıca Çayırbağı ofiyolit karmaşığının manyezit damarlı düzeyleri su bulundurma ve iletme özelliği açısından olumlu özellik taşımaktadır İnceleme alanında bulunan sondaj kuyularında elektrikli seviye ölçü aleti ile su seviyesi ölçümleri yapılmış ve eş derinlik haritası işlenmiştir. Buna göre ölçüm yapılan kuyularda yeraltısu seviyesi 123 yüzeyden itibaren 14–25 m arasında değişmektedir. Surfer bilgisayar programı yardımıyla ve kriking yöntemi kullanılarak yeraltısuyu eş derinlik eğrileri çizilmiştir (Şekil 1). Bu eğrilerden de anlaşılacağı gibi yeraltısuyu akım yönü inceleme alanının kuzeyinde kuzeybatıdan güneydoğuya doğru, batısında batıdan doğuya doğru, güneyinde ise güneyden kuzeye doğrudur. Tüm alan değerlendirildiğinde yeraltısuyu akım yönleri Krom Magnezit, Dutlukırı mevkiine doğru odaklanmaktadır. 4. TATLI SU KAYNAKLARI Beypınarı Kaynağı Beypınar deresinin batı yamacında, Mesozoyik yaşlı Çayırbağı ofiyolitleri içinden boşalmaktadır. Birim bol kırıklı çatlaklıdır. Çatlaklar yer yer manyezit damarlı olup lisfenitleşmiştir. Çayırbağı ofiyolitleri içine açılan galeriler ile kaynak suyunun debisi artırılmıştır. Kaynak suyunun sıcaklığı 14 oC, ortalama debisi 0,75 l/s dir. 2002–2008 yılları arasındaki kaynağın debisi periyodik olarak ölçülmüştür. Bu dönmede kaynağın minimum debisi 0,65 l/s maksimum debisi 17,68 l/s’dir. Kaynağın debisi mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir. Mukbil Kaynağı Mukbil kaynağı Beypınarı deresinin batısında Meram çayı güneyinde Çayırbağı ofiyolitleri içinden boşalmaktadır. Kaynak çevresinde alttan üste doğru Mesozoyik yaşlı Çayırbağı ofiyoliti ve Kuvaterner yaşlı alüvyonlar yüzeylemektedir. Çayırbağı ofiyolitleri çok az manyezit damarları içermektedir. Birim tektonik hareketler nedeniyle kırıklı, çatlaklı bir yapı kazanmıştır. Kırık ve çatlaklar yer yer lifsi serpantinle doldurulmuştur. Kaynak suyu Çayırbağı ofiyolitleri içerisine açılan galeri ile alınmaktadır Mukbil kaynak suyunun sıcaklığı 14 °C, ortalama debisi 6 l/s’dir. . 2001-2008 yılları arasındaki kaynağın debisi periyodik olarak ölçülmüştür. Bu dönmede kaynağın minimum debisi 5 l/s maksimum debisi 10,66 l/s dir. Kaynağın debisi mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir. Çayırbağı Kaynağı Çayırbağı kaynağı, incelenen alanın güneybatısında, Çayırbağı yerleşim merkezinin batısındaki dere yatağı içinde, serpantinlerden boşalmaktadır Kaynak sıcaklığı 15o C, kaynağın ortalama debisi ise 12 l/s dir. 2001-2008 yılları arasındaki kaynağın debisi peryodik olarak ölçülmüştür. Bu dönmede kaynağın minimum debisi 11,70 l/s maksimum debisi 35,50 l/s dir. Kaynağın debisi mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir. Dutlukırı Kaynağı Dutlu kaynağı Hatip ofiyolitli karışığı içindeki karstik kireçtaşlarından boşalmaktadır. Kaynağın suyu kireç ocağı doğusundaki dere yatağı içinde yapılan kaptajla alınmaktadır Kaynağın sıcaklığı 15 C, ortalama debisi 49 l/s dir. 2001-2008 yılları arasındaki kaynağın debisi peryodik olarak ölçülmüştür. Bu dönmede kaynağın minimum debisi 36,0 l/s maksimum debisi 69,30 l/s dir. Kaynağın debisi mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir. Hatip Kaynağı Hatip kaynağı, Hatip ofiyolitli karışığına ait iki sivri tepe olistolitlerinden boşalmaktadır Kaynak sıcaklığı 16 C, ortalama debisi 20 l/s dir. 2001-2008 yılları arasındaki kaynağın debisi periyodik olarak ölçülmüştür. Bu dönmede kaynağın minimum debisi 10 l/s maksimum debisi 28 l/s dir. Kaynağın debisi mevsimlik yağışlara bağlı olarak değişmektedir. 124 6. HİDROJEOKİMYA İnceleme alanındaki tatlı su kaynaklarının sıcaklıkları 14 – 160C, ortalama debileri 0,75 - 49 l/s, pH’ları 7,8 – 8,1, Fransız sertlikleri 18 – 30 Fs arasındadır. Tatlı su kaynaklarının elektriksel iletkenlik değerleri oldukça düşük olup 281 – 511 µS/cm’dir. Sularda Ca, Mg ve HCO3 iyonları hakimdir. Hatip kaynağının suyunun sertliği 23–32 arasında olduğundan “Sert su” sınıfındadır. Diğer kaynakların suları ise11–22 arasında olduğundan “Tatlı su” sınıfında yer almaktadır. Sular IAH’a göre sınıflandırıldığında; Beypınarı kaynağı, HCO3’lı, Mg'lu, Ca'lu soğuk su, Mukbil kaynağı, HCO3’lı, Ca'lu soğuk su Dutlu kaynağı, HCO3’lı, Mg'lu, Ca'lu soğuk su, Hatip kaynağı, HCO3’lı, Mg'lu soğuk su, Çayırbağı kaynağı, HCO3’lı, Mg'lu soğuk su olarak belirlenmiştir. Kaynakların birbirleri arasındaki kökensel ilişkileri Schoeller diyagramı (Şekil 2a) ile incelendiğinde iyonları birleştiren doğrular birbirine yaklaşık paralel geçmekte olup, aynı kökenlidir. Kaynakların kimyasal bileşimindeki benzerlik, benzer akifer litolojilerine sahip olduklarını göstermektedir (Tablo 1). Piper diyagramına göre sular 5. bölgede gruplanmakta olup CaCO3 ve MgCO3’lı sular grubuna girmektedir. Wilcox diyagramına göre çok iyi – iyi, ABD Tuzluluk Laboratuarı diyagramına göre ise C2 - S1 sular sınıfındadırlar (Şekil 2a, 2b, 2c, 2d). Kaynak sularından bakteriyolojik analizler için özel örnekler alınarak İl Sağlık Müdürlüğü laboratuarlarında analizleri yaptırılmıştır. Buna göre sadece Haziran–2001 döneminde Beypınarı. Dutlu ve Çayırbağı kaynaklarında. Temmuz–2001 döneminde ise Beypınarı kaynağında bakteriye rastlanmıştır. Bu kaynaklarda bakterilerin ortaya çıkması kaynak çevrelerinde gerçekleştirilen besicilik faaliyetleri ve ağılların aktif olmasına bağlanabilir. 2002 – 2008 yılları arasında yapılan analizlerde herhangi bir bakteri görülmemiştir. 125 126 Tablo 1. İnceleme alanındaki suların fiziko-kimyasal analiz sonuçları 2007 Ekim Parametreler Beypınarı Mukbil Dutlukırı Ca mg/l 19 15 37 Mg mg/l 36 47 25 Na mg/l 3,9 2,9 6,1 K mg/l 2,4 2,9 3,9 Cl mg/l 8,5 11 15 SO4 mg/l 5,2 6,1 4,9 HCO3 mg/l 196 171 206 NO2 mg/l 0 0 0 NO3 mg/l 4,3 4,1 5,1 NH3 mg/l 0 0 0 Zn mg/l Fe mg/l 0 0 0 EC μmho/cm 281 290 355 pH 8,1 7,9 7,9 Bulanıklılık NTU 0,7 0,67 0,79 Bakteri 100 ml’de Yok Yok Yok koloni Sertlik Fr 18 18 20 Debi(ort) l/s 0,75 6 49 0 Sıcaklık C 14 14 15 Hatip 51 41 12,2 7,9 15,6 5,5 299 0 3,7 0 0 511 7,8 0,56 Yok Çayırbağı 19 41 4,2 3,4 9 7,7 191 0 3,9 0 0 303 8,1 0,7 Yok 30 20 16 21 12 15 7. İZOTOP HİDROLOJİSİ İnceleme alanında yer alan tatlı su kaynaklarının çevresel izotop içerikleri incelenerek akiferlerin kökenleri, beslenme alanları, su – kayaç etkileşim süreleri aydınlatılmaya çalışılmıştır. İzotop analizleri DSİ TAK dairesinde yaptırılmıştır (Tablo 2). Tablo 2. Kaynaklara ait izotop analiz sonuçları Sıra Numune Adı Alınma Tarihi 1 Dutlu 2 18 03.09.2002 2 0 H -10.32 -73,62 H 7.70 ±2.20 Mukbil 03.09.2002 -10.33 -73,96 11.10 ±2.40 Çayırbağı 03.09.2002 -9.99 5,20 ±2.20 4 Çayırbağı 03.09.2002 -10.06 -72,97 5,90 ±2.20 5 Beypınarı 03.09.2002 -10,82 -76,75 2.30+2.10 6 Hatip 03.09.2002 -9.59 3.35±2.10 -76.7 -73.44 18 3 O – Döteryum ilişkisi İnceleme alanı için yerel meteorik su doğrusu (YMSD +16) baz alınmıştır. Şekil 3’te verilen 18O – Döteryum grafiğinde tatlı su kaynaklarına ait noktaların yerel meteorik su doğrusunun yakınında yer almaları bölgedeki tatlı su kaynaklarının akiferlerinin meteorik kökenli yağışlardan beslendiğini ve yağışların buharlaşma etkisine girmeden akiferi beslediğini göstermektedir (Şekil 3). 127 Cl – Trityum ilişkisi Cl – Trityum grafiğine göre (Şekil 4) bölgede üç ayrı dolaşım sistemi bulunmaktadır. Tatlı su kaynakları yüksek trityum ve düşük Cl içerikleri bakımından bölgedeki ara yeraltısuyu sistemini yansıtmaktadırlar. Düşük trityum içeriği kaynağın temsil ettiği akiferin göreceli olarak uzun süreli geçiş zamanına sahip yeraltı suları ile beslendiğini göstermektedir. Mukbil kaynak suyu düşük Cl, yüksek trityum içeriği bakımından diyagramda genç sular grubuna düşmektedir. Dutlukırı kaynağı doğrusal karışım çizgisi üzerinde yer almaktadır. Diğer sular düşük Cl, yüksek trityum içerikleri bakımından bölgedeki ara yerltısu sistemini yansıtmaktadırlar. 18 O – Trityum ilişkisi Trityum hidrojeninin yarılanma ömrü kısa ve 12,43 yıl olan radyoaktif bir izotoptur (Clark and Fritz, 1997). Kozmik radyasyonla hem doğal hem de yapay olarak üretilen trityum hidrolik sisteme yağış ile girer. Suyun molekül yapısında yer alan hidrojenin radyoaktif bir izotopu olduğu için yeraltısuyu geçiş süresinin belirlenmesinde doğrudan kullanılmaktadır (Şimşek, 2005). 18O – Trityum grafiğinde görüleceği gibi Mukbil kaynak suyu alçak kotlardan güncel yağış sularıyla beslenmiştir. Diğer kaynak suları ise alçak kotlardan beslenmiş derin dolaşımlı sulardır (Şekil 5). Dutlukırı, Çayırbağı, Beypınarı ve Hatip kaynaklarının Trityum içerikleri yaklaşık 5 TU civarında değişmektedir. Bu değerler kaynakların, yeni yağışlar ile nükleer denemeler öncesi (1952 yılı öncesi) yağışların belirli oranlarda ki karışımı ile beslendiğini göstermektedir. Döteryum – Trityum ilişkisi Trityum izotopu radyoaktif olduğu için yer altı suyunun akiferde kalış süresine bağlı olarak radyoaktif bozunmaya uğramaktadır. Yeraltısularının bağıl yaşının belirlenmesinde önemli bir parametredir. Kökeni meteorik olan suların yeraltında dolaşım yolu uzadıkça trityum izotopunun radyoaktif bozunmaya uğraması nedeniyle trityum değeri düşmektedir. Dolaşım süresi az olan sudan çok olan suya doğru kaynakları sıralarsak; Mukbil, Dutlukırı, Çayırbağı, Beypınarı, Hatip kaynağı şeklindedir. Mukbil ve Dutlukırı kaynağının dışındakilerin dolaşım süresi daha uzundur (Şekil 6). Eİ – Trityum ilişkisi Yüksek trityum düşük Eİ geçiş süresinin kısa, düşük trityum yüksek Eİ geçiş süresinin uzun olmasına işaret eder. Akiferle temas süresi arttıkça kayaç-su arasındaki etkileşimle iyon açığa çıkar. Ttiryum verilerine göre Mukbil ve Dutlukırı kaynağının suları akifer ile daha kısa süre temas etmiş, diğer kaynak sularının akiferle temas süreleri daha uzundur (Şekil 7). 128 Şekil 3. 18 O - Döteryum grafiği Şekil 4. Klor -Trityum grafiği Dola m Süresi Beslenme alan yüksekli i Şekil 5. 18 O -Trityum grafiği Şekil 6. Döteryum -Trityum grafiği Şekil 7. Eİ- Trityum grafiği 129 8. SONUÇLAR VE ÖNERİLER -20 yıllık ortalama sıcaklık ve yağış değerlerine göre hazırlanan klimogramda Haziran, Temmuz, Ağustos. Eylül, Ekim ayları kurak ayları diğer ayların ise yağışlı geçiş ayları olarak belirlenmiştir. -Beypınarı kaynağının sıcaklığı 14 °C, debisi 0.75 l/s, mukbil kaynağının sıcaklığı 14°C, debisi 7,06 l/s, Çayırbağı kaynağının sıcaklığı , 15°C, debisi 15.50 l/s ,dutlu kırı kaynağının sıcaklığı 15 °C debisi 49 I/s ,hatip kaynağının sıcaklığı 16 °C, debisi 20 l/s. dir. Tatlı su kaynaklarında yapılan periyodik debi ölçümlerinde kaynak debilerinin mevsimlik yağışlara bağlı olarak arttığı tespit edilmiştir -İnceleme alanında gözlenen ofiyolitler (Çayırbağı Ofiyoliti. Hatip Ofiyolit Karışığı) ve ince kırıntılı sedimanter kayaçlar (Midostepe ve Ulumuhsine formasyonu) geçirimsiz nitelikli, buna karşılık; çalışma sahasındaki kireçtaşlarının (Kızılören ve Lorasdağı formasyonu), ikincil gözeneklilik ile birlikte geçirimlilik özelliği artmaktadır. Ayrıca Çayırbağı ofiyolit karmaşığının manyezit damarlı düzeyleri su bulundurma ve iletme özelliği açısından olumlu özellik taşımaktadır. Ayrıca Topraklı formasyonu ve alüvyonlarında iyi derecede su bulundurma ve iletme özelliğine sahip oldukları söylenebilir. Lorasdağı kireçtaşları Hatip ofiyolitli karışığına ait kireçtaşlarında su taşımakta olup bu birimler içine açılacak sondajlardan su temin etmek mümkündür. -Birimlerin hidrojeolojik özelliklerinin ve mostra alanlarının değerlendirilmesi ile yüzeyleyen formasyon alanlarının % 34' ünün geçirimli özellikte, % 66’ sının ise geçirimsiz nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. -Tatlı su kaynaklarının akiferlerini oluşturan kireçtaşlarındaki kırık , çatlak ve karstik boşluklardan kolayca süzülen yağmur suları , boşluklarda depolanarak kaynakların akiferlerini oluşturmaktadırlar. Bu nedenle, kireçtaşlarının işletilmemesi, koruma altına alınması gereklidir. -Beypınarı ve Mukbil tatlı su kaynaklarının akiferlerini Çayırbağı ofiyolitleri , Hatip, ve Dutlukırı kaynaklarının akiferlerini ise hatip ofiyolitli karışığı içindeki kireçtaşları oluşturmaktadır. - Schoeller diyagramına göre suların aynı kökenli olduğu ve benzer akifer litolojilerine sahip oldukları belirlenmiştir. Piper diyagramına göre sular 5. bölgede gruplanmakta olup CaCO 3 ve MgCO3’lı sular grubuna girmektedir. Wilcox diyagramına göre çok iyi – iyi, ABD Tuzluluk Laboratuarı diyagramına göre ise C2 - S1 sular sınıfındadırlar -18 O – Döteryum grafiğine göre tatlı su kaynaklarının akiferlerinin meteorik kökenli yağışlardan beslendiğini ve yağışların buharlaşma etkisine girmeden akiferi beslediği belirlenmiştir. -18 O – Trityum grafiğine göre Mukbil kaynak suyu alçak kotlardan güncel yağış sularıyla beslenmiştir. Diğer kaynak suları ise alçak kotlardan beslenmiş derin dolaşımlı sulardır . Dutlukırı, Çayırbağı, Beypınarı ve Hatip kaynaklarının Trityum içerikleri yaklaşık 5 TU civarında değişmektedir. Bu değerler kaynakların, yeni yağışlar ile nükleer denemeler öncesi (1952 yılı öncesi) yağışların belirli oranlarda ki karışımı ile beslendiği söylenebilir. -Cl – Trityum grafiğine göre Mukbil kaynak suyu düşük Cl, yüksek trityum içeriği bakımından diyagramda genç sular grubuna düşmektedir. Dutlukırı kaynağı doğrusal karışım çizgisi üzerinde yer almaktadır. Diğer sular düşük Cl, yüksek trityum içerikleri bakımından bölgedeki ara yeraltısuyu sistemini yansıtmaktadır. - pH – EC değerlerine göre kaynak suları derin dolaşımlı eski sulardır 130 -Döteryum-Trityum grafiğine göre dolaşım süresi az olan sudan çok olan suya doğru kaynakları sıralarsak; Mukbil, Dutlukırı, Çayırbağı, Beypınarı, Hatip kaynağı şeklindedir. Mukbil ve Dutlukırı kaynağının dışındakilerin dolaşım süresi daha uzundur. - EC – Trityum grafiğine göre Mukbil ve Dutlukırı kaynağının suları akifer ile daha kısa süre temas etmiş, diğer kaynak sularının akiferle temas süreleri daha uzundur. -Tatlı su kaynaklarının çevresindeki birimlerin geçirimliliklerinin yüksek olması akifer tabakanın üzerinde örtü tabakasının bulunmaması nedeniyle kaynaklar çevresinde oluşacak her türlü kirletici unsur kaynak sularını doğrudan etkileyecek ve kirlenmesine neden olacaktır. -İnceleme alanındaki tüm su çıkışlarının kaptajı çok iyi yapılarak, suların boşa akması önlenmelidir. -Lorasdağı eteklerinde bulunan debileri 0.5 - 2 l/s arasında olan ve şu anda boşa akan kaynak suları kapte edilerek kullanılabilir. 9. KAYNAKLAR Ardel, A., Kurter, A., Dönmez, Y.,1969, Klimatoloji tatbikatı. İ.Ü.Edebiyat Fak. Coğrafya Ens. Yayın. No:40.İstanbul Aydın, Y., 2002, Çayırbağı – Dutlukırı – Mukbil – Beypınarı ve Hatip Tatlı Su Kaynakları Çevresinin Jeoloji İncelemesi Raporu, Müh. Mim. Fak. Döner Sermaye İşl. 2002. Konya Bögli, A., 1980, Karst Hydrology and physical speleology springer, verlag.New York. Clark, I.D and Fritz, p. 1997, Environmental Isotopes in Hydrogeology, Lewis Public. 328 p., New York DemireI, Z., 1988, Koruma alanlarının belirlenmesinde hidrojeoloji kriterleri. Ulusal I. Hidrojeoloji Sempozyumu, 257,267. Ankara. Faure, G., 1986, Principles of isotope geoiogy; John Wiley &Sons. Second Edition, NewYork, 589 pp. Folk, R.L., 1980, Petrology of Sedimentary Rocks, Hemphil! Publishing Company, Austin. 184 p. Ford,D.C., Williams P,W.,1989, Karst Geomophology and Hydrology.Unvvın Hyman,London. Freeze,R,A., and Cheerry, J. A., 1979, Groundwater, s.553, Prentice Hail. Englevvood Cliff, .Ne\v Jersey. Göçmez, G., 2008, Tatlı Su Kaynakları Ve Çevresinin Jeoloji –Hidrojeoloji-Koruma Alanları Raporu. s: 102, Konya. Göğer, E. Ve Kıral, K., 1969, Kızılören Dolayının Jeolojisi; MTA Derleme Rap. No: 5204, Ankara. Göğer, E- Ve Kıral, K., 1973, Kızılören Dolayının Genel Stratigrafisi; MTA Derleme Rap. No: 27818, Ankara. Görmüş, M., 1984, Kızılören Çevresi Jeolojisi İncelemesi; S.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tesi, 67 s., Konya. Güzel, A., Göçmez G., 1989, Çayırbağı, Hatip, Beybes, Kozağaç (Konya) Yöresinin Hidrojeoloji İncelemesi.Ahmet Acar Jeoloji Sempozyumu, s. 125-134. Adana. Herak, M., Strıngfield, V.T., 1976, Karst, ımportant Karst Regions of the Northern Hemishere. Elsevier. IAH (International Association of Hydrogeologists) 1979., Map of Mineral and Thermal Water of Europe. Scale 1:500000. International Association of Hydrogeologists, United Kingdom Karakuş, H., Şimşek, Ş., İnan, S., Efteni (Düzce) Sıcak ve Mineralli Su Kaynaklarının Hidrojeokimyasal ve İzotopik İncelemesi, II. Ulusal Hidrojeolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu, s. 45-58 Mazor, E., 1991, Applied chemical and isotopic groundwater hydrology; Burns& Smith Ltd., Buckingham, 274 pp. Okay A., II, 1986, High - Pressure Low Temparature Metamorfic Rocks Of Turkey, İnbiesuschists And Eclogites, The Geal Sos. Men, 164, 338-348. 131 Özcan, A., Göncüoğlu, M.C., Turhan, N., Uysal, Ş., Şentürk, K. Ve Işık, A., 1988, Late Paleozoic Evoluation of The Hütahya Bolkardağı Belt, METU Journal of Püre and Appl, Sci., 21 1/3, 211220. Özgül, N., 1976, Torosların Bazı Temel Jeolojik Özellikleri, TJK Bült., 19, 65-78 s. Roberts, N., 1982, Age Paleoenvironments And Climatic Sigrificance Of Late Pleistocene Konya Lake, Turkey, Quaternary Research. 19. p. 154-171. Schoeller, H., 1962, Les eaux souterraines masson et cie Paris (Çeviren,Karadağ, K.,1973) Yeraltısulan matbaası) istanbul. Sılar, J., 1972, General Protection of mineral waters. (AIH) International Svmposium of propertion of mineral water Karlow Vary (Carlsbad), 13-21. Şahinci, A. 1991, Karst. Reform matbaası, İzmir. Thorntwaite , C.W. 1944., Report Of The Committee On Transpiration And Evaporation. 1943-44. Transactions, American Geophysical Union 25: 687 132 NEVŞEHİR (KOZAKLI) SICAK VE MİNERALLİ SULARININ KÖKENİNİN İZOTOPLARLA İNCELENMESİ Suzan PASVANOĞLU1 ve Fatma GÜLTEKİN2 1 2 Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü,Kocaeli Karadeniz Teknik Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Trabzon [email protected] ÖZET Kırşehir doğusunda ve 75 km uzaklıkta yer alan, Kozaklı-Nevşehir jeotermal alanı, Kozaklı ilçe merkezinin güney doğusunda KB-GD uzanımlı bir hat boyunca uzanmaktadır. Alan fazla engebeli olmayıp ortalama yükseklik 1000 m dolayındadır. Yaklaşık 1.5 km uzunlukta ve 200 m genişliğindeki Nevşehir Kozaklı kaplıca alanında bir vadi boyunca sıcak su kaynakları yüzeye çıkmaktadır. Suların bir kısmı açıktan boşa akmakta, MTA tarafından açılmış sondaj kuyularından sıcak su sağlanmakta, ayrıca Özel idare, Belediye ve şahıslara ait çok sayıda hamam, otel ve moteller de sıcak suyu kullanmaktadır. Kozaklı sularının sıcaklıkları; kaynaklarda 43–50C, sondajlarda ise 80-98C arasında değişmektedir. Sıcak sular bataklık ve sazlık görünümü sunan oldukça geniş bir kaynak alanında, muhtemelen gömülü faylar boyunca yükselen küçük kaynaklar şeklinde çıkmaktadır. Kozaklı dolayında Kırşehir masifini daha kalın olarak Oligosen yaşlı tuzlu ve jipsli evaporitik kayaçlar örtmektedir. Bu nedenle sular daha çok Na, Ca, Cl, SO4, SiO2 li veya Na, Cl, SO4, SiO2 lidir. Çevresel izotop (18O, 2H, 3H) sonuçlarına göre sıcak sular meteorik veya magmatik sokulum olan bir kupolden yayılan sıcaklık ile ısınan meteorik kökenlidir. Meteorik sular, yerin altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülmekte ve bu süreçte jeotermal gradyanla da ısınarak kendisine hidrotermal kanal ödevi gören fay veya etkili çatlaklar boyunca yükselerek yeryüzüne döndüğü anlaşılmıştır. İnceleme alanında ölçülen sulardaki 13CDIC değerleri incelendiğinde, Kozaklı soğuk sularında 13CDIC değerleri topraktaki veya yeraltındaki gözeneklerde birikmiş olan CO2 tarafından kontrol edilmektedir. Sıcaklıkları yüksek olan sulardaki karbonun denizel karbonatların çözünmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Buna karşın, düşük sıcaklıktaki sulardaki karbon ise organik bir köken sunmaktadır. Kozaklı jeotermal sahasında bulunan sıcak suların 34S izotop içeriği 23,9 ile 12 arasında değişmektedir Soğuk sularda ise 34S hiç bulunmamıştır. Burada termal suların kükürt izotop kompoziyonları karasal evaporitlerle kireçtaşlarına karşılık gelmektedir. Ancak 2 nolu Kozaklı sazlık çamurundan alınan sıcak su kaynağının 34S izotop içeriği alanda bulunan diğer sıcak sulara nazaran azalmış olarak görülmektedir. Çalışma sahası Neojen’de faaliyete başlayan Erciyes volkanizmasının etkisi altında kalmıştır. Bu araştırma Tübitak tarafından 104Y167 nolu proje kapsamında desteklenmiştir. Anahtar kelimeler: Kozaklı, sıcak ve mineralli su, izotop EVALUATION OF ORIGIN OF THE NEVŞEHİR (KOZAKLI) THERMAL AND MINERALIZED WATERS WITH ISOTOPES ABSTRACT The Kozaklı-Nevşehir geothermal area 75 km east of Kırşehir city extends along NW-SE structural line at the east of Kozaklı center. The area is not rugged and average elevation is 1000 m. In the Kozaklı thermal resort area with a length of 1.5 km and 200 m width, thermal waters are manifested along a valley. Some hot waters are discharged with no use and thermal waters used in 133 the resort are from wells drilled by MTA. In addition, these waters are also utilized by hotels, baths and motels belonging to City Private Management, Municipality and private sector. Temperature of Kozaklı waters is measured as 43–50C in springs and 80-98C in wells. Waters are issued in a wide swampy area as a small group of springs through buried faults. Around Kozaklı, the Kırşehir massive is overlain by thick salty and gypsiferous evaporitic rocks of Oligocene age. In this respect, waters are mostly of Na-Ca-Cl-SO4- SiO2 or Na-Cl-SO4-SiO2 type waters. The study area is affected from the Erciyes volcanism which was started in the Miocene and ceased in Pliocene. According to results of environmental isotopes (18O, 2H, 3H), thermal waters are of meteoric origin and heated by an intrusive-cupola or some of rainwater is infiltrated downward through fractures and fault systems and heated with the geothermic gradient and rise to the surface along fault and effective fractures that act as hydrothermal conduits. 13CDIC values indicate that carbon in the Kozaklı cold waters are controlled by CO2 accumulated in soil or pores in the underground. Carbon in thermal waters is believed to originate from dissolution of marine carbonate rocks. However, carbon in low-temperature waters is derived from an organic source. 34S ratios in thermal waters range from 12 to 23.9‰. 34S ratio of cold waters could not be determined. Sulfur isotope contents of thermal waters correspond to those of terrestrial evaporates and limestones. 34S ratio of sample 2 that is collected from swampy mud is depleted in comparison to other thermal waters. . The Erciyes volcanism which was started in the Neogene time was very effective in formation thermal and mineral waters in the study area. This study comprises a part of project founded by the Turkish National Scientific Council (TUBITAK) under grant no 104Y167. Key words: Kozaklı, thermal and mineralized water, isotope. 1. GİRİŞ Kozaklı-Nevşehir jeotermal alanı, Kozaklı ilçe merkezinin güney doğusunda KB-GD uzanımlı bir hat boyunca uzanmaktadır (Şekil 1). Alan fazla engebeli olmayıp ortalama yükseklik 1000 m dolayındadır. Alanın kuzey doğusundan Kozanözü Çayı geçmektedir. Yaklaşık 1.5 km uzunlukta ve 200 m genişliğindeki Nevşehir Kozaklı kaplıca alanında bir vadi boyunca sıcak su kaynakları yüzeye çıkmaktadır. Suların bir kısmı açıktan boşa akmakta, MTA tarafından açılmış sondaj kuyularından sıcak su sağlanmakta, ayrıca Özel idare, Belediye ve şahıslara ait çok sayıda hamam, otel ve moteller de sıcak suyu kullanmaktadır. Kozaklı sularının sıcaklıkları; kaynaklarda 43–50C, sondajlarda ise 80-98C arasında değişmektedir. Sıcak sular bataklık ve sazlık görünümü sunan oldukça geniş bir kaynak alanında, küçük kaynaklar şeklinde çıkmaktadır. Şekil 1. İnceleme alanının yer belirleme haritası 134 2. ÖRNEKLEME VE ANALİZ YÖNTEMLERİ Kozaklı alanında üretim yapan kuyular genellikle Kozaklı ve kuzeyinde yer alır. Bu alanda kaplıca ve ısıtma amaçlı olarak MTA ve özel şahıslara ait 20 den fazla sıcak su sondajı bulunmaktadır. Örnekleme bu kuyuların halen ısıtmada ve kaplıca amaçlı olarak kullanılanlarında yapılmıştır. Bu yöreden 2 sıcak su kaynağından, bölgedeki yeraltı suyunu karakterize edeceği düşünülen 1 soğuk su kaynağından ve 7 adet sıcak su sondajından olmak üzere toplam 10 adet örnek alınmıştır. Kimyasal ve ağır metal analizleri Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası Laboratuarında yaptırılmıştır. İzotop analizleri için Kozaklı yöresinde kimyasal analizler için örnekleme yapılan noktalardan aynı tarihte Oksijen–18 (18O), Döteryum (2H), Trityum (3H), Karbon- 13 (13C) ve Kükürt–34 (34S) analizleri için de örnekleme yapılmıştır. Trityum izotop analizleri Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası Laboratuarında, Oksijen–18 (18O), Döteryum (2H), Karbon- 13 (13C) ve Kükürt–34 (34S) analizleri ise Canada Ottawa Üniversitesi G.G. Hatch Stable ISOTOPE laboratuarında yaptırılmıştır. Analiz hassasiyetleri oksijen-18 (18O) için 0,15 permil, Döteryum(2H)için 2 permil, karbon–13 (13C) için 0,2 ve Kükürt–34 (34S) için de 0,2 permil dir. 3. JEOLOJİ Kozaklı jeotermal sahası birçok araştırmacıya konu olmuştur (Serruya, 1963; Tezcan, 1963; Niehof, 1965; Şamilgil, 1965; Erişen, 1967; Domingo, 1967; Hamut ve diğ., 1992; Erişen ve diğ. ,1993; Göçtü ve diğ, 1995; Koçak, 1997; Kara 1997; Özgür ve diğ., 1997; Erişen ve diğ., 1999). İnceleme alanın jeolojisi daha önce yapılan çalışmaların arazide revize edilmesi sonucu hazırlanmıştır (Şekil 2). Bölgede temeli oluşturan metamorfik şistler Kozaklı kaplıca alanı ve çevresinde yüzeylenmemekle birlikte, topografik olarak bölgenin en yüksek kotlarında yüzeylenme vermektedir. Çalışma sahasında yüzeylenen en eski birimler Oligosen-Miyosen yaşlıdır. Komşu bölgelerde görülen Lütesiyen ve daha yaşlı formasyonların üzerine oturmuş olan ve Neojen kireçtaşı örtüsünün tamamıyla aşınıp taşındığı yerlerde yüzeylenen Oligosen-Miyosen yaşlı birim, sahanın K-KB bölümünü kapsamaktadır. Ayrıca Bağlıca Deresinde, Bozoğlan Sırtı batısında da yüzeylenme vermektedir. Oligosen- Miyosen yaşlı formasyonlarının kalınlığı 500–600 m olup (Şamilgil, 1965) alt seviyelerinde kırmızı renkli kiltaşı, çakıltaşı ve kumtaşları, üst seviyelerinde türlü renkli killer ve marnlarla jips ve tuzlu oluşuklar yer almaktadır. Bu birimin üzerine uyumsuz olarak Miyosen yaşlı tüfit, mikro konglomera, kumlu marn, üstte stratigrafik dizilime göre yaşı Pliyosen olarak kabul edilen kireçtaşı ve gölsel kireçtaşı marn, tüfit ve killi kireçtaşından oluşan birim gelmektedir. Tabakalar değişik yönlere 10- 30° eğimlidirler. Kalınlığı 80 ile 115 m olan bu göl formasyonu içinde bol miktarda Gastropoda fosilleri bulunur (Şamilgil,1965). En üstte Kuvaterner yaşlı alüvyon ve travertenler yer almaktadır. Kaplıcanın güneyinden başlayan alüvyonların kalınlığı 18 m olup Bağlıca ve Eşe dereleri vadilerini takiben kuzeye doğru uzanmaktadır. Kaplıca dolayında, Taşlıbayır sırtını tamamiyle örten sıcak ve mineralli kaynakların oluşturduğu travertenler, oldukça sert olup bölgede yapı taşı olarak kullanılmaktadır. Oluşumları halen devam eden travertenler bej, kırmızı ve açık kahve renkli olup kalınlıkları 50 – 60 m dolayındadır. Kaplıca yakın çevresinde Pliyosen yaşlı birimleri de etkileyen KB-GD, KD-GB uzanımlı çekim fayları ve bu faylara bağlı olarak tali fay sistemleri gelişmiştir. Çalışma sahasında Neojen’de faaliyete başlayan Erciyes volkanizması etkili olmuştur. Volkanizma muhtemelen Miyosen sonlarında başlayıp Pliyosen’de de devam etmiştir (Şengör ve Yılmaz, 1983). 4. HİDROJEOLOJİ Kozaklı kaplıca çevresinde yüzeylenen Paleozoik yaşlı metamorfitler içindeki mermerler ve üzerlerindeki Eosen yaşlı kireçtaşları kırık ve çatlakların sağladığı ikincil gözeneklilik nedeniyle akifer özelliğindedir (Canik ve Pasvanoğlu,1993). Kireçtaşları aynı zamanda Kozaklı sıcak su kaynaklarının rezervuarını oluşturmaktadır. Oligosen yaşlı killi marnlı seviyelerin permeabilite değerleri düşüktür. Bu seviyeler serbest akım yeteneğine sahip olmadıklarından iyi bir akifer 135 özelliğinde olmayıp örtü kaya niteliğindedir. Pliyosen yaşlı çakıltaşı ve kireçtaşı seviyeleri ikincil gözenekliliğe bağlı olarak akifer özelliğindedir. Taşlıbayır sırtı ile Bozoğlan sırtı arasındaki bir vadi boyunca yüzeye çıkan Kozaklı sıcak su kaynakları bir kaynak grubu şeklindedir. Sıcak suların yüzeye çıkışını Eşe Deresi ile Bağlıca Dere vadilerinden geçen Pliyosen yaşlı birimleri de etkileyen KB-GD, KD-GB uzanımlı çekim fayları ve bu faylara bağlı olarak gelişen tali fay sistemleri sağlamaktadır (Şekil 2). Kozaklı kaplıca alanında bugüne kadar MTA, kamu ve özel kuruluşlarca 20 den fazla sondaj yapılmış olup, bunların derinlikleri 50- 205 m arasında değişmektedir(Özkan ve Koçak, 2006). Bu kuyulardan çoğu fışkıran artezyen suyu özelliğindedir. İşletmenin yoğun olduğu yaz döneminde kuyulardan pompa ile su çekilmektedir. Kuyuların debisi 2-40 l/s arasında değişirken, suların sıcaklıkları ise 80–98C arasında değişmektedir. 136 137 5. SU KİMYASI Kozaklı jeotermal alanındaki suların kimyasal özelliklerini belirlemek amacıyla, rezervuarı temsilen sondaj kuyularından (1,3,5,6,7,8 ve 10), sıcak kaynaklardan (9), sazlık çamurundan (2) ve Kozaklı altın su içme suyundan (4) olmak üzere üç ayrı su grubundan örnekleme yapılmıştır. Haziran 2006 tarihinde yapılan örneklemelere ait kimyasal analiz sonuçları tablo 1’de verilmiştir. Sıcak kaynak ve sondaj sularının elektriksel iletkenlik değerleri 3197- 3595 S/cm, pH değerleri ise 6.72- 7.36 arasında değişmektedir. Kozaklı soğuk suyunun elektriksel iletkenlik değeri 450 S/cm, pH değeri ise 7.56 dır. Sıcak sularının hepsinde katyon olarak Na+, anyon olarak Cl- ve SO4 iyonları en yüksek değere sahiptir. Kozaklı soğuk suyunda katyon olarak Ca+2, anyon olarak HCO3- iyonları en yüksek değerlerdedir. Kimyasal analiz sonuçlarından inceleme alanındaki suların hidrokimyasal fasiyesleri belirlenmiştir. Hidrokimyasal fasiyes kavramı ilk olarak suların üçgen diyagramlardaki izdüşüm yerine göre Back (1966) tarafından geliştirilmiştir. Suda çözünen başlıca iyonlardan anyonlar ve katyonlar ayrı ayrı olmak üzere litrede eşdeğer gram cinsinden toplam çözünmüşlerin %50’sinden fazla olan iyonlar hidrokimyasal fasiyes tipini belirtmektedir. İyonların hiçbirisi miktar olarak % 50’yi geçmiyorsa karışık su tipini belirtmektedir. Uluslararası Hidrojeologlar Birliği (IAH) Sıcak ve Mineralli Sular Komisyonu Çalışma Raporu’nda belirtilen sınıflamada ise; suda çözünmüş başlıca iyonlar, anyon ve katyonlar ayrı ayrı olmak üzere yine litrede eşdeğer gram olarak %20’sinden fazla çözünmüş bulunan iyonlara göre (önce katyonlar sonra anyonlar sırasıyla yazılarak) su tipi belirlenmektedir (Başkan ve Canik, 1983). Bu çalışmada, yüzey ve sıcak yeraltı sularını sınıflamak ve hidrojeokimyasal işlevlerini tanımlamak için Chadha Diyagramı (1999) kullanılmıştır (Şekil 3). Bu diyagram, Piper Diyagramının (1944) değiştirilmiş ve Durov Diyagramının (1948) ise genişletilmiş halidir. Farkı ise, iki eşkenar üçgenin çıkarılmış olmasıdır. Chadha Diyagramına göre Kozaklı yöresi sıcak suları genellikle Na-Cl/Na-SO4 su tipindedir.10 nolu Şehir hamamı dağ kaynağı Na-HCO3, soğuk kaynak suyu ise (4 nolu) Ca-Mg-HCO3 tipinde özellik sunmaktadır. Bu su sedimenter kayaçlar içinde dolaşan yer altı suyunu karakterize etmektedir. (Şekil 3).Bu nedenle diyagramda yer alan Kozaklı su örneklerinin Alkalı CL-SO4 türü suların Ca-HCO3 türü yeraltı suları ile karışım yönünü göstermektedir. Kozaklı suların oldukça Yüksek SO4 içeriklerine rağmen pH değerleri asit karakterli suları temsil etmemektedir. Jeotermal akışkan içersindeki yüksek HCO3, derinlerdeki rezervuardan gelen uçucu buharların oluşturduğu H2S gazının ya yeraltı suyunda ya da derinlerden yükselmekte olan sıcak ve mineralli sular içerisinde oksitlenmesiyle oluşan veya yeraltına süzülen ve ısınan yer altı suyunun, sülfid içeren sıcak kayalarla teması sonucu oluşan SO4’ karşı tampon rolu oynamaktadır ( Koçak, 1997). Buna ilave olarak Kozaklı sıcak ve mineralli suları besleyen meteorik kökenli yağış suları, sığ derinlikte toprak alkalı karakterinde olup, derinlere süzüldükçe sıcaklık artışına bağlı olarak Ca ve Mg ‘un Na ve K’ la, HCO3’ ise Cl ve SO4 ile baz değişimine uğradığını göstermektedir. Kozaklı suların mineral doygunluk indekslerine bağlı olarak 6 nolu Hastane sondaj suyu dışındaki tüm sıcak ve mineralli sular kalsit, Flourit, kuvars, kısmende dolomit, anhidrit ve Microklin minerali ile dengede veya denge durumuna oldukça yakın olarak bulunmuştur. Ancak jips, silis, ve dolomite doygun durumda değildir. Anlaşıldığı gibi Ca iyonu taşıyan minerallerin ağırlıkta oluşu bu suların veya akışkanın derine inmemiş, ya da sıcaklığa bağımlı minerallerle dengeye ulaşacak yeterli süreyi bulamamış olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Bu durum, akışkanın rezervuarda çatlaklar arasından hızlı bir akımla dolaştığını da gösterebilmektedir. Kozaklı jeotermal sahasındaki bu sular kabuklaşma sorunu yaratabileceği dikkatte alınmalıdır(Şimşek ve Demir; 1991). Kozaklı da yer alan 14 nolu soğuk su kaynağı ise kalsite Flourit, ve kuvars doygun olup, ancak Dolomit ve Jipse doygun durumda değildir. 138 (CO3+HCO3)-(Cl+SO4) mek/l 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ca-Mg-HCO3 Na-HCO3 10 Na-Cl Na-SO4 Na-Cl Na-SO4 (Ca+Mg)-(Na+K) mek/l Şekil 3. İnceleme alanındaki sulara ait Chadha Diyagramı Su yapısının bileşimini tanımlayan işlevler ve mekanizmalar; Gibbs Diyagramı gibi iyonik oranların kullanıldığı diyagramlar ile bulunabilinir. Gibbs Diyagramında, Kozaklı sıcak sularının tamamı “Evaporasyon-Kristalizasyon Baskın” bölgesine düşmektedir (Şekil 4). Bu sular, genellikle jeotermal kökenli sulardır ve çözünmüş toplam iyon miktarları da yüksek değerlere ulaşmaktadır. Soğuk su ise “Kayaç Baskın” bölgesine düşmektedir. Bu da, su kimyasını kontrol eden ana mekanizmanın, kayaç yapıcı minerallerin kimyasal ayrışması olduğunu göstermektedir. 100000 Evaporasyon-Kristalizasyon Baskýn Toplam Ýyon (mg/l) 10000 1000 Kayaç Baskýn 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 100 10 Yaðýþ Baskýn 1 0 0.2 0.4 0.6 0.8 1 Na/(Na+Ca) Şekil 4. İnceleme alanındaki sulara ait Gibbs Diyagramı Ayrıca gerek sıcak sularda gerekse soğuk su kaynağında F değeri normal sulara oranla biraz yüksektir. Doğal sularda florun kaynağı; florit, apatit, mika ve amfibol gibi minerallerdir. Genellikle anyon değişimi sonucunda kaolinitlerin adsorbsiyonu ile oluşur. Alkalin sular genel olarak yüksek F içerir. Deniz sularının F içeriği <1 mg/l’dir (Hem, 1992). Hounslow ve Back, (1985)’e göre 139 kaolinitten adsorbsiyon sonucunda bazı alkali suların F içeriği >1 mg/l’dir. Jeotermal akışkanlardaki F içeriği, genellikle 10 mg/l’den düşüktür. F- kayaç-su etkileşimi sonucu farklı mineral fazlarında (iz olarak mikaların yapısında) bulunabilir. CO2 basıncı yüksek ise kalsiyum, ortamda bulunan F ile bileşik oluşturur (Nicholson, 1993). Ender olarak yüksek F değerleri meteorik sular içinde volkanik gazların (HF-) yoğunlaşması ile üretilebilir. Bu durumda F çok yüksek Cl ve SO4 değerleri ile birlikte oluşur (Nicholson, 1993). Yüksek F konsantrasyonları, sedimanter kayaçlara göre, riyolit, pomza, ve obsidiyen gibi volkanik kayaçların su-kayaç etkileşimindeki önemini gösterir (Mahon,1964). As, B, Ba, Cs, Cu, Fe, Li, Mn, Pb, Rb, Sb, Sr, Zn, gibi normal sularda az bulunan elementler sıcak - mineralli ve mineralli sularda daha fazla miktarlarda bulunabilirler. İncelenen sulardaki ağır metal ve iz elementler tablo 1’de verilmiştir. Sularda nadir alkaliler olarak adlandırılan Li, Rb, Cs elementleri sıcak sularda soğuk su kaynağına göre daha yüksek değerdedir. Li, Rb, Cs elementleri yüzeyde artan hareket (migration) ve yanal akış ile azalır. Tipik konsantrasyon seviyeleri Li<20 mg/l, Rb<2 mg/l Cs<2 mg/l’ dir. (Nicholson, 1993). Bazı piroksen ve mika gibi Li içeren minerallerde lityum, magnezyumun yerine geçebilir. Li bazı tuzlu sularda ve evaporitlerde oluşabilir (Hounslow, 1995). Jeotermal sularda sıcaklık artışı ile Li oranıda artar. Benzer koşullar altında Li varlığında Mg azalır. Bu nedenle Li/Mg kimyasal jeotermometre olarak kullanılır (Kharaka ve Mariner, 1987). Jeotermal sularda önemli olan B, incelenen sıcak su kaynaklarında yüksek değerlere ulaşmamaktadır. Sıcak sulardaki B, 178.6- 240.1 ppb gibi düşük değerlerdedir. Jeotermal sistemlerde B ve Cl genellikle suların kökenini ve sistemler içinde farklı rezervuarlar arasındaki karışımı belirlemek amacıyla kullanılır (Truesdell, 1975; 1991; Arnorssón, 1985; Arnorssón ve Andrésdóttir, 1995). Her iki elementinde mutlak ve göreli oranları çok değişkenlik sunar. Bu nedenle farklı rezervuarlar, karakteristik Cl/B oranlarına sahiptir. Deniz suları, yüksek Cl/B; magmatik uçucular, düşük Cl/B; bazaltların yıkanması (leaching) ile oluşan sular ortaç Cl/B ve yüzey suları değişken ancak genellikle yüksek Cl/B olarak tanımlanır (Aggarwal vd., 2000). Sıcak sulardaki Fe konsantrasyonu 7.45- 64.13 ppb arasında değişir. En yüksek Fe değeri (8) nolu sondaj suyunda gözlenir. Kalkofil elementlerden As konsantrasyonu 93.98 ppb değeri ile kozaklı sazlık çamurunda en yüksek değerdedir. Cu konsantrasyonu sıcak sularda 6.51-8.2 ppb arasında değişirken soğuk su kaynağında 21.54 ppb dir. Sb değeri 10.14 ppb ile en yüksek değerini sazlık çamurunda alırken sıcak sularda 1.384- 4.28 ppb arasında değişim gösterir. Düşük pH değerine sahip 6 nolu hastane sondaj suyunda Zn 21.52 ppb ile en yüksek değerdedir. Sıcak sulardaki Sr konsantrasyonu 743.5-868.1 ppb arasında değişirken, soğuk suda 2845 ppb gibi daha yüksek bir değerdedir. Pb konsantrasyonu tüm sularda 0.1 ppb den daha küçük değerdedir NO3 ve PO4 gibi kirlilik belirten parametreler açısından incelendiğinde sıcak sularda herhangi bir kirlenme gözlenmezken soğuk su kaynağı NO3 açısından kirlenmiştir. 140 Tablo 1. Kozaklı Jeotermal alanındaki suların kimyasal analiz sonuçları (07 Haziran 2006) Örnek No EC (S/cm) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 MTA sondajı Sazlık çamuru kaynağı Yapısel sondajı Soğuk Su GüneçTermal sondajı Hastane sondajı H-Açık sondaj Nevşehirliler Sondajı Şehir Hamamı Dağ Kay Şehir Hamamı Sondaj 3276 3594 3197 450 3438 3211 3595 3145 3200 pH Ca (mg/l) Mg Na K Cl SO4 HCO3 SiO2 F NO3 PO4 6.89 237,43 26,76 436,79 22,90 696,18 538,66 327,80 17.05 4,27 11,05 7.36 236,64 30,67 443,81 21,14 699,58 652,14 222,33 16.97 3,62 0,92 7.11 221,58 25,52 383,73 16,85 609,10 512,35 324,95 16.96 2,86 0,34 7.56 57,87 12,30 16,97 2,01 8,62 12,39 176,72 167.35 4,64 69,06 7.27 241,51 27,60 447,10 22,82 740,54 547,0 313,55 16.97 3,01 4,63 6.78 218,54 25,36 408,29 21,82 635,60 499,76 353,45 7.09 2,89 0,78 7.12 230,75 28,10 466,41 19,97 731,18 512,05 370,56 15.73 3,15 3,77 7.23 219,93 25,40 380,38 17,76 586,64 499,64 324,95 16.64 2,89 0,87 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015 0,015 As (ppb) B 45.23 226.8 93.98 240.1 48.52 211.9 36.78 739.5 40.24 206.6 40.73 207.9 37.31 198.1 42.55 193.8 29.29 178.6 Ba 16.55 20.12 17.34 725.7 16.8 17.98 16.36 18.13 10.06 Cs Cu Fe Li Mn Pb Rb Sb Sr Zn 3.768 7.95 56.4 0,1408 4.095 <0. 1 16.92 2.663 777 <0. 1 4.89 8.06 23.02 0,0664 40.53 <0. 1 19.03 10.14 868.1 <0. 1 3.98 6.51 18.16 0,1415 2.585 <0. 1 16.52 1.384 749.2 <0. 1 2.95 21.54 52.16 4.01 7.08 48.17 0,0944 4.482 <0. 1 16.96 4.287 798.7 0.39 3.81 7.97 54.61 0,0684 4.054 <0. 1 17.02 1.514 769.9 21.52 3.87 7.07 53.22 0,1605 4.93 <0. 1 16.78 1.907 758 <0. 1 3.74 8.20 64.13 0,1321 2.757 <0. 1 15.73 2.179 743.5 <0. 1 2.68 6.95 7.45 0.1355 14.19 <0. 1 13.93 1.989 782.1 <0. 1 0,001 0.209 <0. 1 10.17 0.001 2845 <0. 1 141 251,78 27,55 390,39 18,76 624,75 512,14 384,81 6.72 247,769 25,658 463,55 20,574 494,4 411,20 775,60 14.75 2,51 1,09 0,015 0,015 6. ÇEVRESEL İZOTOP HİDROLOJİSİ Son yıllarda hidrolojik ve hidrojeolojik araştırmalarda sudaki doğal izotoplar kullanılmaktadır. Bu çalışmalarda genellikle radyoizotop olarak trityum (3H) ve karbon–14 (14C), kararlı (duraylı) izotop olarak da oksijen–18 (18O) ve döteryum (2H) izotoplarından yararlanılmaktadır. Trityum ve karbon– 14 yeraltı suyunun yaşının belirlenmesinde kullanılırken, oksijen–18 ve döteryum ise yeraltı suyunun beslenme alanını belirlemede ve yüzey su kütlelerinde buharlaşma göstergesi olarak kullanılmaktadır. Oksijen ve hidrojen su molekülünü oluşturan iki element olduklarından dolayı oksijen–18, döteryum ve trityum izotopları hidrolojik çevrimin çeşitli kesimlerindeki su hareketlerinin incelenmesi için izleyici olarak kullanılırlar. Bu doğal izotoplar, hidrolojik sistemlerle ilgili statik ve dinamik parametrelerin belirlenmesini sağlar. Duraylı izotoplardan oksijen–18 ve döteryumdan suların olası beslenme yükseltilerinin hesaplanmasında, trityumdan ise bağıl yaş ve geçiş sürelerinin belirlenmesi amacıyla yararlanılmıştır. Karbon–13 ve kükürt–34 izotopları ise su kalitesini ve kirleticilerin kaynağını belirlemek, sulardaki karbonun ve kükürtün orijinini araştırmak için kullanılmıştır. Tablo 2. İnceleme alanındaki su örneklerine ait izotop değerleri (Haziran 2006) N 34S Scdt o Örnek Adı TU - Hata 2H 18O 13Cvpdb 17.3 1 MTA Sondajı Kozaklı -65.3 -10.12 2.29 0.240.2 12 2 Kozaklı Sazlık Çamuru -59.2 -9.97 -2.27 0.140.22 18.6 3 Kozaklı Yap-Sel 0.40.21 -70.1 -10.26 1.83 0 4 Kozaklı Soğuk Su -68.9 -8.91 -10.43 8.870.37 17.5 5 Güneç Termal -69.7 -10.16 2.05 0.490.23 23.9 6 Hastane Sondajı 0.560.23 -69.1 -10.34 2.62 -10.37 19.6 7 Kozaklı H-Açık Sondaj -74 2.26 0.30.23 21.1 8 Nevşehirliler Sondaj -62.5 -10.21 1.75 0.350.22 20.2 9 Şehir Hamamı Dağ Kay 0.620.2 -61.6 -10.13 10 Şehir Hamamı Sondaj 2.75 19.3 İnceleme alanındaki δ18O değerleri sıcak sularda -10.37 ile -9.97 arasında değişmekte, soğuk suda ise -8.91’dir. δ2H değerleri sıcak sularda -74 ile -59.2 arasında, soğuk suda ise - 68.9’dur. Sulara ait δ18O – δ2H grafiği incelendiğinde sıcak sular, dünya meteorik yağış doğrusu olarak bilinen δ2H=8xδ18O+ 10 (Craig,1961) doğru üzerinde yer almaktadır (Şekil 5). Bu sonuca göre sıcak sular meteorik kökenli olup, yağış sularının yerin altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülerek ve bu süreçte ısınarak kendisine hidrotermal kanal ödevi gören fay veya etkili çatlaklar boyunca yükselerek yeryüzüne ulaşmışlardır( Pasvanoğlu ve Gültekin, 2007). 142 10 40 Trityum (TU) 0 GM W L 2H (‰SMOW) 8 -40 1 2 3 4 5 6 7 8 9 -80 6 4 1 2 3 4 5 6 7 8 9 2 0 -15 -10 -5 0 5 10 -12 18O (‰SMOW) -10 -9 -8 18O (‰SMOW) 10 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 6 1 2 3 4 5 6 7 8 9 8 Trityum (TU) 8 Trityum (TU) -11 4 2 6 4 2 0 0 0 1000 2000 3000 4000 0 EC (S/cm) 200 400 600 800 Cl (mg/l) Şekil 5. Kozaklı jeotermal alanındaki sularda δ18O – δ2H; δ18O-TU; EC-TU ve Cl-TU ilişkileri Kozaklı jeotermal sahasındaki suların trityum konsantrasyonları çok düşüktür. Bu durumda sıcak su kaynaklarını besleyen suların 1950 li yıllardan daha önce yer yüzüne düşmüş olduğunu söylemek mümkündür (Şekil 5). Ayrıca bu sular yüksek EC ve CL değerleri ile derin dolaşımlı ve yer altında uzun süre kalan sıcak ve mineralli sular olarak nitelendirilebilir. 143 İnceleme alanındaki sularda ölçülen δ13CVPDB değerleri sıcak sularda 1,75 ile 2,75 arasında değişmekte, soğuk suda -10,43, sazlık çamurunda ise -2,27’dir. Yeraltına süzülen su topraktaki CO2 yi çözerken HCO3 ve CO3 türlerine ayrışır Çözünmüş İnorganik Karbon Türleri (DIC)’nin dağılımı pH’a bağlı olarak değişir. pH değerine bağlı olarak DIC ve 13CVPDB’ nin değişimi de farklıdır (Clark and Fritz, 1997). Yeraltı suyundaki DIC ve 13CVPDB akiferlerde ayrışma reaksiyonları sırasında yüksek değerlere ulaşır. Kapalı ya da açık sistem şartlarına ve akifer malzemesinin silikat veya karbonat oluşuna bağlı olarak reaksiyonlar gelişir. Tamamen silikatlı akiferlerde DIC gelişmez, ancak karbonatlı akiferlerde kalsit veya dolomit çözünerek DIC gelişir. Bu tür karbonatlar genellikle 13C bakımından zengindir ve 13CVPDB ın gelişiminde etkilidir (Clark and Fritz, 1997). Yeraltı sularında çözünmüş inorganik karbon CDIC ve 13CVPDB akiferdeki veya topraktaki ayrışma reaksiyonları sonucu gelişir. Farklı ortamlardaki 13CVPDB değerinin değişimi şekil 6’da verilmiştir. Atmosferik CO2 CAM Bitkiler C3 Soðuk su Sazlýk çamuru Sýcak sular C4 Zemin CO2 Yeraltýsuyu çöz. Ýnorganik karbon Tatlýsu Karbonatlarý Okyanusal DIC Denizel Kireçtaþlarý Manto CO2 Metamorfik CO2 Kömür Petrol Atmosferik CH4 -80‰ Biyojenik CH4 Termojenik CH4 -50 -40 -30 -10 -20 13C‰ VPDB 0 10 20 Şekil 6. Farklı ortamlardaki 13CVPDB değerinin değişimi ve Kozaklı yöresi sularının konumları Kozaklı jeotermal alanında sıcak sulardaki 13C nin kökeni soğuk sulardan farklıdır (Şekil6). Sıcak sularda denizel karbonatlar ve bir miktar metamorfik köken gözlenirken, soğuk suda tatlı su karbonatları ve yer altı suyunda çözünen inorganik karbon etkilidir (Pasvanoğlu ve Gültekin, 2007). İnceleme alanındaki sularda HCO3 -13Cvpdb ilişkisi incelenmiştir (Şekil 7). Şekil 7’den de görüldüğü gibi soğuk su düşük HCO3 konsantrasyonuna karşılık düşük 13Cvpdb değeri sergiler. Sıcak sulardaki HCO3 konsantrasyonu arttıkça 13Cvpdb değeri de artmaktadır. 144 800 800 1 2 3 4 5 6 7 8 10 600 SO4 (mg/l) HCO3 (mg/l) 600 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 400 400 200 200 0 0 -12 -8 -4 0 13CVPDB 0 4 5 10 15 34SCDT 20 25 Şekil 7. İnceleme alandaki sularda 13Cvpdb-HCO3 ve 34SCDT-SO4 ilişkileri -40 -20 0 20 40 S o ðu k su S a z l ýk ç a m u r u S ýc a k s u l a r M e te o r it ( D e m ir ) M a g m a tik K a y a ç la r SO2 S O 4-2 V o lk a n ik s ü lf ü r P e tr o l v e k ö m ü r D e n iz s u y u (S O 4 2 -) T e rsiy e r C a S O 4 S e n e z o y i k C a S O 4S O 4 E rk e n P a le o z o y ik C a S O 4 D e v o n iy e n -P e rm iy e n C a B i y o je n i k p i r i t Þ ey l K i r e ç t a þý -50 -40 C aSO 4 S ü lf i t -30 -20 -10 0 10 20 30 40 S‰ C D T Şekil 8. Farklı ortamlardaki 34SCDT değerleri (Krouse, 1980) ve Kozaklı yöresi sularının konumları İnceleme alanında δ34SCDT değerleri sıcak sularda 17.3 ile 23.9 arasında değişmekte, soğuk suda 0, sazlık çamurunda ise 12’dir (Şekil 8). Burada termal suların kükürt izotop kompoziyonları karasal evaporitler ve kireçtaşlarına karşılık gelirken, soğuk sudaki karbon farklı kökenlerden gelmektedir (Şekil 8). İncelenen sulara ait SO4 -34SCDT grafiği incelendiğinde bütün sıcak sularda bulunan çözünmüş sülfat (SO4) iyonunun kökenlerinin aynı olduğu görülmektedir (Şekil 7). Ancak 2 nolu 145 Kozaklı sazlık çamurundan (bataklık ortamından) alınan sıcak su kaynağının 34S değeri alanda bulunan diğer sıcak sulara nazaran azalmış olarak görülmektedir (Şekil 7). Bu ortamlarda çürüyen bitkilerin oluşturduğu organik karbon türü maddeler bulunmaktadır (Yıldırım vd, 2002). Bu maddeler ile birlikte “Desulfovibribrio desulfuricans” türü gibi çeşitli bakteriler ortamdaki SO4 iyonunu kullanarak HCO3 iyonunu ve çözünmüş H2S gazını oluşturur (Clark and Fritz, 1997). 2CH2O + SO4-2 2 HCO3 - + H2S (Karbonun oksidasyonu) veya, CH4 + SO4-2 HCO3 - + HS- + H2O (Azalmış Karbonun oksidasyonu) Yukardaki reaksiyonlar sırasında 32S izotopunun tepkimeye girmesi 34S izotopundan daha hızlı ve daha kolay olacaktır. Nedeni 34S –O arasındaki bağın kırılması 32S –O bağından daha kolaydır. Reaksiyonun ilerlemesi devam ettikçe SO4 iyonun bünyesinde 34S birikecektir. Bu arada çözünmüş H2S gazında bulunan döteryum izotopu nedeniyle su molekülünde bulunan döteryum izotopunda bir zenginleşme meydana gelmiştir (Clark and Fritz, 1997) 7. SONUÇLAR Kozaklı jeotermal alanı, çalışmaların 1963 yılından beri devam ettiği ülkemizdeki önemli alanlardan biridir. Düşük sıcaklıklı olduğu tespit edilen alanda, jeotermal akışkan konut ısıtmacılığı, sera ısıtmacılığı ve termal turizm amaçlı kullanılmaktadır. Kozaklı kaplıca çevresinde yüzeylenen Paleozoik yaşlı metamorfitler içindeki mermerler ve üzerlerindeki Eosen yaşlı kireçtaşları Kozaklı sıcak su kaynaklarının rezervuarını oluşturmaktadır. Pliyosen yaşlı birimleri de etkileyen KB-GD, KD-GB uzanımlı çekim fayları ve bu faylara bağlı olarak gelişen tali fay sistemleri sıcak su kaynaklarının oluşumunu sağlamıştır. Kozaklı jeotermal alanındaki sıcak kaynak ve sondaj sularının elektriksel iletkenlik değerleri 31973595 S/cm, pH değerleri ise 6.72- 7.36 arasında değişmektedir. Kozaklı soğuk suyunun elektriksel iletkenlik değeri 450 S/cm, pH değeri ise 7.56’dır. Kozaklı yöresi sıcak suları genellikle NaCl/Na-SO4, Şehir hamamı dağ kaynağı (9) Na-HCO3, soğuk kaynak suyu ise (4) Ca-Mg-HCO3 tipinde özellik sunmaktadır. Sıcak sular çözünmüş toplam iyon miktarları da yüksek olan meteorik kökenli sulardır. Soğuk suyun kimyasını kontrol eden ana mekanizma kayaç yapıcı minerallerin kimyasal ayrışmasıdır. Gerek sıcak sularda gerekse soğuk su kaynağında F değeri normal sulara oranla biraz yüksektir. Jeotermal sularda önemli olan B, incelenen sıcak su kaynaklarında 178.6240.1 ppb gibi düşük değerlerdedir. Sıcak sulardaki Fe konsantrasyonu 7.45- 64.13 ppb arasında değişir. As konsantrasyonu 93.98 ppb, Sb değeri 10.14 ppb değeri ile Kozaklı Sazlık çamurunda en yüksek değerdedir. Cu konsantrasyonu sıcak sularda 6.51-8.2 ppb arasında değişirken soğuk su kaynağında 21.54 ppb dir. Düşük pH değerine sahip 6 nolu hastane sondaj suyunda Zn 21.52 ppb ile en yüksek değerdedir. Sıcak sulardaki Sr konsantrasyonu 743.5-868.1 ppb arasında değişirken, soğuk suda 2845 ppb gibi daha yüksek bir değerdedir. Pb konsantrasyonu tüm sularda 0.1 ppb den daha küçük değerdedir. Sıcak kaynaklar yağış sularının yeraltında ısınarak tekrar fay veya etkili çatlaklar boyunca yükselerek yeryüzüne ulaşmasıyla oluşmuştur. Kozaklı jeotermal sahasındaki sıcak suların çok düşük trityum değerleri ve yüksek EC ve CL değerleri derin dolaşımlı sıcak ve mineralli sular olduğunu göstermektedir. Sularda ölçülen δ13CVPDB değerleri sıcak sularda 1,75 ile 2,75 arasında değişmekte, soğuk suda -10,43, sazlık çamurunda ise -2,27’dir. Bu değerlere göre Kozaklı jeotermal alanında sıcak sulardaki 13C nin kökeni soğuk sulardan farklıdır. Sıcak sularda denizel karbonatlar ve bir miktar metamorfik köken gözlenirken, soğuk suda tatlı su karbonatları ve yer altı suyunda çözünen inorganik karbon etkilidir. Kozaklı jeotermal alanında δ34SCDT değerleri sıcak sularda 17.3 ile 23.9 arasında değişmekte, soğuk suda 0, sazlık çamurunda ise 12’dir. Burada sıcak suların kükürt izotop kompoziyonları karasal evaporitler ve kireçtaşlarına karşılık gelirken, soğuk sudaki 146 karbon farklı kökenlerden gelmektedir. SO4 -34SCDT ilişkisine göre bütün sıcak sularda bulunan çözünmüş sülfat iyonunun kökenlerinin aynı olduğu ancak 2 nolu Kozaklı sazlık çamurundan (bataklık ortamından) alınan sıcak su kaynağının 34S değerinin alanda bulunan diğer sıcak sulara nazaran azalmış olarak görülmektedir. Bu durum çürüyen bitkilerin oluşturduğu organik karbon türü maddelerin bulunmasından kaynaklanmaktadır. KATKI BELİRTME Bu çalışma, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TUBİTAK) tarafından desteklenen 104Y167 nolu proje bulguları çerçevesinde hazırlanmıştır. Yazarlar Hacettepe Üniversitesinde görevli olan Sayın Profesör Dr. Serdar Bayarı’ya ve Sayın Dr. Nur Özyurt’a kimyasal analizlerin yapılmasında katkılarından dolayı çok teşekkür eder. KAYNAKLAR Aggarwal, J,K., Palmer, M,R., Bullen, T.D., Arnorssón, S., Ragnarsdóttir, K,V.,2000. The boron isotope systematics of Icelandic geothermal waters: 1. Meteoric water charged systems, Geochim. Cosmochim. Acta, 64 (4), 579- 585. Arnorssón, S., 1985. The use of mixing models and chemical geothermometers for estimating underground temperatures in geothermal systems. J. Volcanol. Geotherm. Res., 23, 299-335. Arnorssón, S., Andrésdóttir, A., 1995. Processes controlling the distribution of boron and chlorine in natural waters in Iceland, Geochim. Cosmochim. Acta, 20(59), 4125-4146. Back, W. (1966). Hydrochemical facies and groundwater flow patterns in northern part of atlantic coastal plain. U.S. Geol.Survey Proffessional paper, 498-A, 42p. Başkan, M. E. & Canik, B. (1983). IAH map of mineral and thermal waters of Turkey Aegean Region: MTA No. 189, Ankara, 80 p. Clark, I.D.and Fritz, 1997, P.,Environmental isotopes in hydrogeology.Lewis Publ.,Boca Raton, 328pp. Chadha, D.K., 1999, A Proposed New Diagram For Geochemical Classification of Natural Waters and Interpretation of Chemical Data, Hydrogeology Journal 7, 431–439. Craig, H., 1961, Isotopic variations in meteoric waters. Science 133, 1702-1703 Canik, B., Pasvanoğlu, S., 1993, Hydrogeological Investigation of the mineralized and thermal water of the karstic aquifers arround and the possibility of utilization in thermal spas, International symposium on water resources in karst with special emphasis on arid and semiarid zones. ShirazIran. Dominco, 1967, Kozaklı prospeksiyonu jeokimyasal arazi incelemesi, MTA Rap., Durov, S.A., 1948, Natural Waters and Graphic Representation of Their Compositions, Akademiya Nauk SSSR Doklady 59, 87–90. Erişen,B., Akkuş, İ., Uygur, N., Koçak, A., 1996, Türkiye Jeotermal Envanteri. MTA, Ankara Hamut, N. Ve diğ., 1992, Nevşehir-Kozaklı ssk-1 sondajı kuyu bitirme rap. Ankara. Hem, J.D., 1992. Study and interpretation of the chemical characteristics of natural water. U. S. Geol Surv. Water-Supply, 2254. 147 Hounslow, A.W., Back, D.B., 1985. Evaluation of Chemical Data from Water Supplies in Southwestern Oklahoma. Final report to the Oklahoma Water Resources Board, 125-130. IAH (International Association of Hydrogeologists) 1979, Map of Mineral and Thermal Water of Europe Scale: 1:500,000, IAH, United Kingdom. Kharaka, Y.K., Mariner, R.H., 1987. Chemical geothermometers and their application to formation waters from sedimentary basins. In: Thermal History of Sedimentary Basins (Naeser, D., McCulloh, T.H., -eds), 75-102, New York. Koçak, A., 2002,. Kozaklı jeotermal alanı su kimyası ve rezervuar sıcaklığının incelenmesi. Orta Anadoluda jeotermal enerji ve çevre semposyumu, Niğde Üniversitesi, Aksaray Mühendislik fakültesi jeoloji ve çevre Mühendisliği bölümleri , 8-11 Ekim 2002 Aksaray, s.79-86. Koçak, A. 1997. Kozaklı( Nevşehir) Jeotermal alanının su Kimyası ve Reervuar sıcaklığının İncelenmesi Doktora Tezi, Hacettepe Universitesi , Fen Bilimleri Enstitüsü(Yayınlanmamış) Mahon, W.J.A., 1964. Flourine in the natural thermal waters of New Zeland, N.Z.J. Sci., 7, 3-28. Nicholson, K., 1993. Geothermal Fluids, Chemistry and Exploration Techniques. Springer-Verlag, Berlin, 263p. Niehoff.W., 1965, Kozaklı-Nevşehir ılıcaları bölgesinde yapılan jeolojik etüdler, MTA R.No. 3608, Mutlu, H., Constraints on the origin of the Balıkesir Thermal Waters (Turkey) from Stable Isotope (18O, D, 13C, 34S) and Major-Trace Element Compositions,Turkish Journal of Earth Sciences, V.16, pp.13-32., (2007 Özbek.T., 1975, Nevşehir-Kozaklı kaplıcası hidrojeoloji etüt raporu. MTA rap. No. 5451, Ankara, Özkan, H., Koçak, A., (2006) “Nevşehir ili jeotermal kaynakların değerlendirme raporu”, MTA, Ankara. Pasvanoğlu, S., Gültekin, F., (2007), Hydrogeochemical and Isotopic Evaluation of Thermal and Mineralized waters of Terme-(Kırşehir) and Kozaklı (Nevşehir), Areas, Turkey. International Symposium on Advances in Isotope Hydrology and its role in Sutainable Water Resources management (HIS-2007), Vienna, Austria, 21-25 may 2007 IAEA-CN-151/120 Vienna. Piper, A.M., 1944, A Graphic Procedure in Geochemical Interpretation of Water Analyses, American Geophysical Union Transactions 25,914–923. Serruya.S.,1963, Kozaklı ılıcaları MTA Rap. No. 3207 Ankara. Şamilgil, E., (1965) “Kozaklı civarının hidrojeoloji jeotermik imkanları”. Şengör ve Yılmaz, (1983) “Türkiye’de Tetis’in Evrimi: Levha tektoniği açısından bir yaklaşım”, Türkiye jeoloji kurumu, No:1. Şimşek, Ş., Demir, A., 1991. Rezervoir and cap rocks characteristics of some geothermal fields in Turkey and encountered proplems based on litology. Journal of geothermal reserch sociaty of Japan vol. 13 No.3(1991), P.191-204. Tezcan. K., 1963, Nevşehir-Kozaklı jeotermik enerji araştırmaları gravite, rezistivite ve jeotermal gradyent etüdleri MTA Rap. No. 3841 Ankara 148 Truesdell A.H., 1975. Summary of Section III Geochemical Tech-niques in Exploration. In: Proceedings of the Second United Nations Symposium on the Development and Use of Geothermal Resources, 25-50, San Francisco. Yıldırım, N., ve Güner, I.N, 2002, Büyük menderes grabeninin doğusunda yeralan jeotermal sahalarda bulunan suların izotopik ve hidrojeokimyasal özellikleri. Hidrojeolojide izotop tekniklerinin kullanılması sempozyumu, 21-25 Ekim, s.79-95, Adana. 149 HİDROLOJİDE İZOTOP TEKNİKLERİ UYGULAMALARINDA RADYASYON GÜVENLİĞİ Berna ATAKSOR, Cevdet ÖZÜAĞ, Eylem İ. KEKEÇ Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi İstanbul-TURKİYE [email protected] ÖZET Türkiye’de nükleer uygulamalarda tıpta teşhis ve tedavi, endüstride tahribatsız muayene, seviye ve kalınlık ölçme, kalibrasyon, radyoizotop izleme teknikleri, sterilizasyon amacıyla radyoaktif maddelerden oldukça yaygın olarak yararlanılmaktadır. Ülkemizde hidroloji çalışmalarında çevresel izotop yöntemleri, su kaynaklarının değerlendirilmesi, geliştirilmesi ve yönetiminde karşılaşılan geniş spektrumlu hidrolojik problemlerin rutin uygulamalarında kullanılmaktadır. Bu tip çalışmalarda radyoizotopların kullanılması söz konusu olduğundan insan ve çevre sağlığı açısından radyasyon güvenliği sistemine uyulması gerekmektedir. Bu bildiri ile çalışanların radyasyon güvenliği konusunda bilgilendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu bağlamda hidrolojide izotop uygulamaları sırasında alınması gerekli radyasyon güvenliği önlemleri ve radyasyon korunması anlatılması hedeflenmektedir. Anahtar Sözcük: İzotop teknikleri, hidroloji, radyasyondan korunma, radyasyon güvenliği RADIATION PROTECTION FOR ISOTOPE TECHNIQUE APPLICATIONS IN HYDROLOGY ABSTRACT Radioactive materials are used in many fields including medical diagnosis and treatment, industrial nondestructive T, calibration, sterilization, thickness and intensity measurements. Another usage of radiology is radioisotope tracking in hydrology. This technique is widely used for assessment of water resources, their management and development. While its value is undeniable, protection has to be prioritized like other applications that include radio nuclides. The research staff and workers must be well-informed about its risks. This article aims to give basic instructions for radiation protection and safety precautions in Isotope technique applications in Hydrology. Keywords: Isotope techniques, hydrology, radiation protection, radiation safety 1. GİRİŞ Son yıllarda giderek artan sulama suyu, içme suyu ve enerji gereksinimi, su kaynaklarının geliştirilmesi ve en verimli şekilde kullanılması ile ilgili çalışmaların önemini arttırmaktadır. Su kaynaklarının geliştirilmesi ve planlanması konusundaki çalışmalarda pek çok teknik kullanılmakla birlikte izotop teknikleri de büyük önem kazanmıştır. Hidrolojide izotop teknikleri, genellikle suyun yapısında bulunan izotoplardan yararlanmak, su veya izlenecek malzemeyi bir radyoizotop ile etiketlemek esasına dayanmaktadır. İzotop hidrolojisi teknikleri yardımıyla yapılan uygulamalarda, klasik yöntemlerle sonuç alınması zor hatta olası olmayan durumlarda oldukça iyi çözümler alınabilmektedir. 151 Hidroloji çalışmalarında izleyici olarak, doğal radyoizotoplar kadar yapay izotoplar da kullanılabilmektedir. Yapay izotoplar, hidrojen, brom, iyot, krom, kobalt, altın gibi bazı kimyasal elementlerin izotoplarıdır. Hidroloji alanındaki uygulamalarda radyoaktif izleyicilerin hazırlanmasında kullanılan bazı radyoizotopların özellikleri Tablo 1. ‘de verilmektedir (1). İzotop Yarı-ömrü Bozunum Sabiti (yıl-1) (gün-1) (yıl) (gün) Rubidyum (87Rb) 1.46 x 10-11 4.00 x 10-14 4.75 x 1010 1.73 x 1013 Uranyum (238U) 1.55 x 10-10 4.24 x 10-13 4.468 x 109 1.63 x 1012 Iyot (129I) 4.41 x 10-8 1.21 x 10-10 1.57 x 107 5.73 x 109 Klor (36Cl) 2.3 x 10-6 6.30 x 10-9 3.01 x 105 1.10 x 108 Kripton (81Kr) 3.03 x 10-6 9.03 x 10-9 2.29 x 105 8.36 x 107 Karbon (14C) 1.21 x 10-4 3.31 x 10-7 5730 2.09 x 106 Radyum (226Ra) 4.33 x 10-4 1.19 x 10-6 1600 5.84 x 105 Argon (39Ar) 2.58 x 10-3 7.06 x 10-6 269 9.83 x 104 Silikon (32Si) 4.95 x 10-3 1.36 x 10-5 140 5.11 x 104 Stronsiyum (90Sr) 0.0241 6.65 x 10-5 28.78 1.05 x 104 Hidrojen (3H) 0.0558 1.53 x 10-4 12.43 4540 Kripton (83Kr) 0.0644 1.77 x 10-4 10.756 3929 Radyum (228Ra) 0.121 3.31 x 10-4 5.75 2100 Sülfür (35S) 2.89 7.92 x 10-3 0.240 87.51 Argon (37Ar) 7.23 1.98 x 10-2 0.0959 35.04 Radon (222Rn) 66.0 0.181 0.0105 3.8235 Tablo 1. Hidroloji alanındaki uygulamalarda kullanılan bazı radyoizotoplar ve özellikleri Hidroloji uygulamalarında çalışmanın amacına göre radyoizotopun; - yarı ömrü, - yayımlanan radyasyonun tür ve enerjisi, - su ortamındaki kararlılık durumu, - absorplanma durumu, - spesifik aktivitesi, - radyasyondan korunma gibi özellikleri dikkate alınır. Radyoaktif izleyicinin miktar ve aktivitesinin, çevre sağlığı ve radyasyondan korunma açısından en az seviyede, uygulama açısından da uygulama süresince izlenebilecek, ölçümlenebilecek seviyede tutulması gerekmektedir. Bu amaçla, araştırmalar yapılarak çalışmalarda en az aktivite ve izleyici miktarı belirlemek için formüller geliştirilmektedir. 152 2. TÜRKİYE'DE YASAL DÜZENLEMELER İyonlayıcı radyasyonlarla ve radyoaktif maddelerle çalışmalarda uyulması gereken kurallar, alınması gereken önlemler uluslar arası kuruluşlar tarafından belirlenmekte ve ülkelere uygulanması yönünde öneriler yapılmaktadır. Ülkeler bu öneriler kapsamında oluşturdukları ulusal kanun, tüzük ve yönetmeliklerini hazırlayarak çalışmalarını düzenlemektedir. Ülkemizde, iyonlaştırıcı radyasyon ışınlamalarına karşı kişilerin ve çevrenin radyasyon güvenliğini sağlamaya yönelik mevzuat düzenlemeleri, 2690 sayılı TAEK Kanunu (RG: 13/07/1982), Radyasyon Güvenliği Tüzüğü (RG: 07/09/1985) ve Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği (RG. 24/03/2000) ile belirlenmiştir. Bu konudaki en detaylı hükümleri içeren Yönetmelik, radyasyon güvenliğinin sağlanmasını gerektiren her türlü tesis ve radyasyon kaynağının zararlı etkilerinden kişileri ve çevreyi korumak için alınması gereken her türlü tedbiri ve yapılması gereken faaliyetlerle ilgili hususları kapsar (3). Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği Ek- I ’de belirtilen Radyoaktivite ve Radyoaktivite Konsantrasyonuna göre “Radyoizotoplar İçin Muafiyet Sınırları” ‘nda verilen miktarları aşan radyoaktif maddelerle çalışılabilmesi ve her türlü amaçla bulundurulması ve kullanılması için Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan (TAEK) lisans alınması gerekmektedir (3). 3. HİDROLOJİDE İZOTOP TEKNİKLERİ UYGULAMALARINDA RADYASYON KORUNMASI Radyoaktif maddelerin ve radyasyonun tehlikeli olma olasılığı vardır. İnsanlar iyonlaştırıcı radyasyonlar ve/veya radyoaktif maddelere, dış veya iç ışınlamalar sonucu maruz kalabilirler. Dış ışınlamalar, radyasyon alanı içinde bulunulan sürece bütün vücudun veya bazı bölgelerin dıştan ışınlanması, iç ışınlanmalar ise radyoaktif maddelerin solunum, sindirim ve deri yolu ile vücut içine alınması ile gerçekleşir. Radyasyon tehlikesini önlemek veya kontrol altına almak için uyulması gerekli prensipler, kurallar ve standartlar bulunmaktadır. Bunlar; - Radyasyondan korunma prensipleri - Uluslararası ve ulusal radyasyon korunması standartları - Düzenleyici ve denetleyici kontroller Radyasyonun etkilerinin eşik doz seviyesine bağlı olmadığı, genel olarak iyonize edici radyasyonun çok küçük doz seviyelerinde bile zararlı olabileceğini kabul eden “NLD” hipotezi göz önüne alınarak radyasyon korunma tedbir ve kuralları belirlenir. Bu nedenle tüm radyasyon doz seviyelerine karşı çalışanları ve halkı radyasyondan korumak gerekmektedir (5). Hidrolojide radyoizotop uygulamalarında, her radyoizotop için çevre ve insan sağlığını korumak amacıyla müsaade edilen radyoaktivite seviyeleri belirlenmiş olup bu seviyelerin aşılmaması gerekmektedir (1) (5). Radyasyon güvenlik kültürünün oluşturulmasında önemli bir aşama, radyasyon kaynaklarıyla yapılan çalışmaların sağlık yönünden neden olacağı tehlikenin türü ve büyüklüğünü belirlemektir. Radyasyon uygulamalarında böyle bir değerlendirme dikkate alınarak uygun planlama yapmak ve yapılan çalışmaların radyasyon doz seviyeleri ile radyoizotopların hava ve su ortamlarındaki konsantrasyonlarının mümkün olduğunca düşük olması ve hiçbir durumda maksimum müsaade edilebilir değerleri aşmayacak şekilde ayarlanması gerekmektedir. 153 KAYNAKLAR 1. Guidebook on Nuclear Techniques in Hydrology, IAEA, Vienna, 1983. 2. G.V. Evans, Geophysical Tracers Group, Nuclear Physics Division, Atomic Energy Research Establishment, Harwell, Didcot, Oxon, OX11 0RA, U.K. 3. Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 24.03.2000 / 23999 4. Radyasyonların Biyolojik Etkileri ve Radyasyon Korunması, Dr. Selahattin A. Göksel, İstanbul, 1973. 5. International Basic Safety Standarts for Protection against Ionizing Radiation and for the Safety of Radiation Sources, IAEA, Vienna, 1996. 154 ZAMANTI REGÜLATÖRÜ VE DERİVASYON (GICIK) TÜNELİ YERALTISUYU DURUMU VE İZOTOP HİDROLOJİSİ Dr. Nurettin Pelen1 , Uğur Akdeniz2, A. Uğur Süral3, Nihal Başaran4, Selami Türkileri5 1 DSİ Jeoteknik Hizmetler ve YAS Dairesi Başkan Yardımcısı, 2,3,4, DSİ Jeoteknik Hizmetler ve YAS Dairesi Karst Araştırma Şube Müdürlüğü, 5 DSİ 12. Bölge Müdürlüğü Kayseri, ÖZ Kayseri Develi II. Merhale Sulama Projesi kapsamında açılan Zamantı (Gıcık) Tünelinin uzunluğu 10700 m olup, bu tünel ile yılda 130 hm3 su Zamantı Çayından Develi -Yeşilhisar Ovasına derive edilecektir. Zamantı Tüneli jeolojik birim olarak aglomera-bazalt birimi içerinde açılmış ve tünel açımı esnasında geçilen tektonik hatlar boyunca tünele yeraltısuyu boşalımları olmuştur. İlk yeraltı suyu boşalımları tünel giriş ağzında 35 l/s debi ile başlamış ve tünel açımının tamamlandığı 2007 yılı sonuna kadar tünel giriş ve çıkış ağızlarından tünele gelen yer altı suyunun miktarı artarak toplam 700 l/s debiye erişmiştir. Zamantı tünelinde 540 l/s debi ile yeraltı suyu gelişi halen devam etmektedir. Tünele boşalan yeraltı suyunun beslenme sahasının ve kökeninin belirlenmesi amacıyla, tünelin farklı noktalarından 9 adet su noktasından su örnekleri alınarak, oksijen-18 döteryum ve trityum analizleri yaptırılmıştır. İzotop verileri, hidrojeolojik etüt çalışmaları kapsamında değerlendirildiğinde, Zamantı Tüneline boşalan yeraltısularının, tünel güzergâhı drenaj alanına göre daha farklı bir yağış sistemi ve beslenim alanı ile ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Zamantı Tüneli, izotop GROUNDWATER DISCHARGE AND ISOTOPE HYDROLOGY OF ZAMANTI DERIVATION TUNNEL ABSTRACT Zamantı Tunnel, which has a length of 10700 meters, is still under construction. It derives 130 hm3 water from Zamantı River to the Develi-Yeşilhisar Plain. Geologically, tunnel bored aglomerata and basalts units and during the construction of tunnel boring excessive amount of groundwater came out of the tunnel along the techtonic lines. At the beginning, the discharge of groundwater to the tunnel was 35 l/sec, however it reached up to 700 l/sec. To determine the recharge area and the origin of groundwater discharging at the tunnel, water samples collected from 9 different points of the tunnel and those had been analysed for oxygen-18 deuterium and tritium contents. Interpretation of isotope data together with the hydrogeolgical studies showed that groundwater discharging to Zamantı Tunnel has a different recharge area and precipitation regime regarding to its own drainage area. Key Words: Zamantı Tunnel, Isotope 1. GİRİŞ DSİ XII. Bölge Müdürlüğü tarafından Kayseri-Develi Kapalı havzasında Develi ovasının yüzey suyundan sulanmasına yönelik iki aşamalı proje gerçekleştirilmektedir. Develi ovası I.Merhale kapsamında 18 416 ha alan sulamaya açılmıştır. II.Merhalede ise 34 305 ha alanın sulanması amaçlanmaktadır. Bu alanın sulanması için Develi kapalı havzasına ovanın kendi su kaynaklarından karşılanamayan ortalama 113,96 milyon m3 su Zamantı Irmağından bir regülatör, bir tünel ve iletim kanalları ile derive edilecektir. Projenin üniteleri ihalesi yapılmış ve inşaatı devam eden “Zamantı 155 Regülatörü ve Derivasyon Tüneli” ile henüz yatırım programında yer almayan ve başlanmamış olan Develi II.Merhale sulamalarıdır. Zamantı ırmağının suyunu Develi Kapalı havzasına aktaracak derivasyon tünelinin karakteristikleri aşağıda verilmiştir Su alma yapısı Tünel uzunluğu Tünel iç çapı Tünel giriş taban kotu Tünel çıkış taban kotu Tünel eğimi Tünel proje debisi : Zamantı regülatörü : 10700 metre : 3,5 m (betonarme at nalı kesit) :1264,00 m :1252,60 m :0,001 :12,5 m3/s Zamantı tüneli inşaatına başlanılmasını takiben, belli bir ilerleme süresinden sonra tünele yeraltısuyu boşalımları olmuştur. Tünel açımı süresince de yeraltısuyu boşalımları devam etmiştir. 2. JEOLOJİ Develi Kapalı Havzasının jeolojisinde genel olarak, kristalize kireçtaşları (mermer, kalkşist), şist ve gnays gibi metamorfik kayaçlar yaygındır. Kuzeyinde; volkanik bir dağ olan Erciyes dağı ve çevresinde ise, andezit, bazalt litolojisinde volkanik kayaçlar yer almaktadır. Doğu ve Batıda ise; sedimanter formasyonlar vardır. Mağmatik kayaçlar da; havzanın Kuzey-Güney doğrultusunda dar bir şerit olarak uzanmaktadır. Pliyosen yaşlı kaya birimleri ise, Alt Pliyosen yaşlı tüf-tüfit, bazalt+ aglomera, aglomera ve bazalt ile Üst Pliyosen yaşlı kiltaşı-kumtaşı-çakıltaşı-kireçtaşı birimlerinden oluşmuştur. Tüf-tüfitler; ayrışmalı, yumuşak, yer yer serttirler. Bazalt + aglomeralar; genel olarak birbirleriyle ardalanmalı olup, çatlaklı, parçalı, gözenekli ve orta-kalın tabakalıdır. Aglomeralar; eklemli, boşluklu, ayrışmalı, sert, kara-kahve renkli, orta-kalın tabakalıdır. Bazaltlar ise; çatlaklı, eklemli, ayrışmalı, sert, kara-mor renklidir. Kiltaşı-kumtaşı-çakıltaşı-kireçtaşı birimlerinden oluşan göl ortamı çökelleri ise; ince-orta tabakalı, yumuşak ve ayrışmalıdır. Pliyosen yaşlı birimlerin üzerine uyumsuz olarak gelen Kuvaterner yaşlı birimler ise; kil, silt, kum, çakıl içeren ve yer yer kireçli olan yüzlek birikintileri ile volkanik elemanlı (bazalt-aglomera) kum, çakıl, blokları içeren birikinti konisi ve kil, silt, kum, çakıldan ibaret alüvyondan oluşmuştur. 3. TÜNELDEKİ YERALTISUYU DURUMU Mart 1991 yılında hazırlanan “ Kayseri-Develi Projesi Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi Proje Raporu “ nda adı geçen Zamantı (Gıcık) tüneli güzergahı boyunca açılmış temel sondaj kuyularındaki yeraltısuyu seviye ölçümlerine bağlı olarak, tünele gelebilecek yeraltısuyu ile ilgili tahmini hesaplamalar yapılmıştır. Bahsi geçen rapora göre, tünelin giriş ağzından itibaren 0+000-0+450 km arasında tünel taban kotunun, yeraltısuyu seviyesi altında olduğu ve yaklaşık 1-2 l/s debili yeraltısuyu ile karşılaşılabilineceği ve 0+450-4+150 km arasında yeraltısuyunun tünel taban kotunun altında olduğu, km 4+150- km 11+400 (Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi Raporundaki güzergah uzunluğu ) arasında ise, yeraltısuyu boşalımı ile karşılaşılacağı belirtilmekte olup, yeraltısuyu napının yüksekliğinin, tünel tabanından yaklaşık 100 m, genişliğinin 1000 m olduğu kabul edilerek, 120 × 106 m3 bir kütle hacmi hesaplanmış ve bu hacmin de % 10 unda su depolanabileceği 156 varsayılarak, bu bölgedeki akiferde 12 × 106 m3 yeraltısuyunun bulunabileceği ifade edilmiştir (Göğer, E.). Buna göre, tünele intikal edebilecek suyun 380 l/s kadar olabileceği belirtilerek, yıllık yağıştan beslenim miktarı olan 20-40 l/s su da dahil edildiğinde toplam olarak tünele gelebilecek suyun 400420 l/s arasında olabileceği tahmin edilmiştir. Tünel açıldığında hesaplanan bu yeraltısuyu geldiği takdirde, yukarıda ifade edilen toplam yeraltısuyu rezerv miktarı 12 × 106 m3 olarak bulunduğundan, bu miktardaki yeraltısuyunun yaklaşık 1 yıllık zaman sürecinde tünele boşalım yapabileceği yapılan hesaplamalardan anlaşılabilmektedir Zamantı derivasyon tüneli inşaatına 1997 yılında çıkış ağzından başlanmıştır. İlk kez yeraltısuyu ile, tünel çıkış ağzından itibaren 370 metresinde karşılaşılmıştır. Tünel çıkış ağzında yeraltısuyu gelişi olan 1998 yılından 2003 yılı sonuna kadar 5 yıl boyunca yani, 24.12.2003 yılına kadar geçen sürede tünel çıkış ağzından gelen yeraltısuyu miktarı, ortalama 35 l/s debi ile devam etmiş ve bu yıllar boyunca tünel çıkış ağzından toplam yeraltısuyu boşalımı, 5.5 × 106 m3 olmuştur. 24.12.2003 tarihine kadar tünel çıkış ağzından gelen yeraltısuyu miktarı, ortalama 35 l/s civarında iken, bu tarihten sonra çıkış ağzındaki tünel aynası, 4127,60 m ye eriştiğinde, tünele boşalan yeraltısuyu miktarı, aniden 214 l/s ye ulaşmıştır. Bundan sonra, tünel çıkış ağzındaki kazı çalışması geçici olarak durdurulmuş olup, yeraltısuyu boşalımıyla ilgili debi ölçümü rasatına başlanmıştır. Tünel giriş ağzında ise, 06.10.2004 tarihinde, 7 l/s ile başlayan boşalımlar olmuş ve ilerleme devam ettiği süreçte su gelişlerinde artışlar olmaya başlamıştır. Tünel güzergahının giriş ve çıkış ağızlarında ilk su gelişlerinin görüldüğü tarihten itibaren, 30.09.2007 tarihine kadar olan periyotta, tünele gelen toplam su miktarları aşağıda tablo halinde verilmiştir: 45 hm3 25 hm3 70 hm3 Tünel çıkış ağzı Tünel giriş ağzı Toplam boşalım miktarı Bu durumda, 30.04.2008 tarihine kadar boşalan 70 hm3 lük toplam yeraltısuyu miktarı, KayseriDeveli Projesi Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi Proje Raporu (Mart 1991)’nda yeraltısuyu rezerv olarak öngörülen 12 hm3 suyun yaklaşık 5,8 katı civarındadır. Tünelin açıldığı jeolojik birim olan bazalt + aglomera akiferindeki yeraltısuyu dolaşımı; eklem, çatlak, kırık ve fay hatları boyunca yoğunlaşan yersel akım tipine yaklaşan türde olmaktadır. Tünel güzergahında yeraltısuyu seviyesi ölçen rasat kuyuları bulunmadığından, doğal şartlardaki yeraltısuyu seviyesi bilinmemektedir. Ayrıca, tünel açımı esnasında, rasat kuyuları da devrede olmadığından, tüneldeki su gelişine bağlı olarak oluşan yeraltısuyu seviye değişimleri ölçülememiştir. 4. İZOTOP HİDROLOJİSİ 25.07.2007-27.07.2007 tarihleri arasında Zamantı tüneli güzergahının (topoğrafik kotu 1264,00 m122,60 m) içindeki değişik yeraltısuyu boşalım noktalarından ve tünel güzergahı üzerinde bulunan Kozluca köyündeki yaklaşık 1600 m kotunda yeralan Kozluca kaynağından olmak üzere 9 adet su noktasından su örneği alınarak, izotop analizleri yaptırılmış ve sonuçları aşağıdaki tabloda verilmiştir. 157 Su Noktaları Alınma Tarihi O-18 %o D %o Trityum ± Hata (TU) 1- Km 4+951 tünel girişi 26.07.2007 -12,17 -72,71 0,45 ± 0,65 2- Km 4+430 tünel girişi 26.07.2007 -12,25 -80,47 0,20 ± 0,60 3- Km 4+325 tünel girişi 26.07.2007 -11,81 -75,34 0,40 ± 0,65 4- Km 4+113 tünel girişi 26.07.2007 -11,71 -78,00 0,35 ± 0,65 5- Km 3+472 (Büyük fay zonu) tünel girişi 26.07.2007 -11,86 -78,48 0,45 ± 0,65 6-Aynadan itibaren 3+600 (Bulanık boru suyu) tünel girişi 26.07.2007 -11,71 -80,20 0,30 ± 0,70 7- Kozluca kaynağı 26.07.2007 -10,29 -71,96 6,75 ± 0,85 8- 4+260 tünel çıkışı 26.07.2007 -11,76 -77,40 0,10 ± 0,70 9- 1+850 tünel çıkışı 26.07.2007 -10,99 -77,28 1,45 ± 0,75 Oksijen-18 , Döteryum Analiz sonuçlarına göre su noktalarının, oksijen-18 değerleri -10.29 ile -12.25 %o, döteryum değerleri ise -71.96 ile -80.49 %o arasında değişmekte ve Kozluca kaynağı dışında tünelden alınan bütün sular izotopik açıdan benzer özellik göstermektedir. Oksijen-18 ve döteryum değerlerinin Global Meteorik Su doğrusu ile olan ilişkisi Grafik-1’de verilmiş olup, sular genel olarak Akdeniz Su Doğrusu ile Global Meteorik Su doğrusu arasında yer almaktadır. Grafik 1 incelendiğinde, tünel güzergahı üzerinde yaklaşık 1600 m kotunda bulunan Kozluca kaynağı ile tünel çıkışı km 1+850 ‘den alınan su örneği (tünel tavanından sızıntı şeklinde ) Global Meteorik Su Doğrusu üzerine düşerken, tünel içerisinden alınan diğer sular izotopik açıdan Akdeniz Su Doğrusuna doğru kaymakta ve tünel girişi km 4+951 ‘ den alınan su örneği ise Akdeniz tipi yağışı karakterize etmektedir. Kozluca kaynağı, tünel giriş ve çıkış ağzından toplanan diğer sulardan oksijen-18 ve döteryum içeriği bakımından da farklılık göstermektedir. Bu kaynak küçük debili ve mevsimsel akış gösteren bir kaynak olduğundan, izotop değerleri (O-18: -10.29%o, D: -71.16 %o) çıkış kotu civarındaki yağış izotop içeriğini de yansıtmaktadır. Tünelden alınan diğer suların oksijen -18 ve döteryum değerlerinin Kozluca kaynağına göre daha negatif olması nedeniyle, tünele boşalan suların 1600 m’ ye göre daha üst kotlardan beslendiği tahmin edilmektedir. 158 Zamantı Tüneli Oksijen-18 Döteryum Grafiği -14 -13 -12 -11 -10 -9 -8 -7 -6 -5 -4 -3 -2 -1 0 20 0 Akdeniz Su Doğrusu Döteryum (%o) -20 Meteorik Su Doğrusu -40 -60 -80 -100 Oksijen-18 (%o) Grafik-1 : Zamantı Tüneli Su Noktaları Oksijen-18 Döteryum Grafiği Trityum Tünel içerisinden alınan su örneklerinin trityum değerleri 0 TU (Trityum Unit) civarında olup Kozluca kaynağının trityum değeri ise 6.75 TU ‘dur. Bu trityum değerlerine göre Kozluca kaynağı güncel yağışları, 0 ile 0.5 TU arasında değer veren tünelden boşalan sular ise yaşlı suları (50 yıl ve daha üzeri ) göstermektedir. DSİ, Gazi Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi ortak projesi olan “ Kayseri İli Develi-YeşilhisarYahyalı Kapalı Havzasında Çevresel İzotoplar ile Yerlatısuyu-Yüzey Suyu İlişkisinin Belirlenmesi” çalışması kapsamında 2004-2005 yıllarında tünel çıkış ağzından alınan su örneklerinin trityum analizlerinde de trityum içerikleri 0-1.5 TU ölçülmüştür. Yine aynı çalışma kapsamında tünel yakın civarında ve kuzeyinde yer alan Tombak ve Sindelhöyük köylerindeki yeraltısuyu işletme kuyularından alınan su örneklerinde de 0 TU civarında değerler ölçülmüştür. Bu durum, tünel civarında yaşlı sular içeren bir yeraltısuyu (50 yıl ve daha üzeri) sisteminin bulunduğunu ve tünele gelen yeraltısuyunun bu sistem ile ilişkili olduğunu göstermektedir. 5.SU KİMYASI Zamantı tüneline ait 1) Km 4 + 951 (tünel girişi), 2) Km 4 + 430 (tünel girişi), 3) Km 4 + 325 (tünel girişi), 4) Km 4 + 113 (tünel girişi), 5) Km 3 + 472 (tünel girişi), 6) Km 3 + 600 (tünel girişi), 7) Kozluca kaynağı, 8) Km 4 + 260 (tünel çıkışı), 9) Km 1+ 850 (tünel çıkışı) su noktalarından, 26.07.2007 tarihinde alınmış su numunelerinin kimyasal analizlerine göre; 9 adet su noktasının da, bazalt akiferinden beslendiği görülmektedir. Kimyasal analiz sonuçları (Tablo-2 ) ve bu sonuçlara göre çizilen schoeller diyagramı (Grafik-2) incelendiğinde; 1-8 numara aralığındaki su noktalarının aynı kökenli sular olmasına karşın, 9 numaralı Km 1 + 850 (tünel çıkışı) su noktası farklılık göstermektedir. Bu durum 9 numaralı noktadaki suyun temas ettiği bazaltların, 1-8 numara aralığındaki numunelerin temsil ettiği bazaltlardan farklı olarak, asit kayaçlara doğru (Dasit ile Andezit arası) geçiş gösteren ve alkalilerce 159 zengin (Na, K) volkanik kayaçlar olduğunu işaret etmektedir. Andezit kökenli sular nötr bileşimli (PH =7) olup, asit kayaçlarla bazikler arasındaki geçişi simgelemektedir. 9 numaralı su noktasında; Ca ve Mg değerlerinin düşük, Na değerinin yüksek olması bu suyu RSC (Artıksal sodyum karbonat), EC (Elektriki kondüktivite), % Na (Sodyum yüzdesi) ve SAR (Sodyum absorpsiyon oranı) parametreleri bakımından da diğer su noktalarından ayırmaktadır. ZAMANTI TÜNELİ SU NOKTALARI SCHOELLER DİYAGRAMI 10 Sim ge Su Noktası Ec Km 4+951 124 Km 4+430 152 Km 4+325 207 Km 4+113 163 Km 3+472 171 Km 3+600 202 Değerler (Meq/l) 1 0.1 0.01 Kozluca kay . 0.001 Ca++ Mg++ Na + K Cl- SO=4 130 Km 4+260 136 Km 1+850 250 CO=3 + HCO-3 Anyon ve Katyonlar Grafik-2 : Zamantı Tüneli Su Noktaları Schoeller Diyagramı 6. SONUÇLAR 1- Zamantı tünelinde, tünel açımındaki ilerlemeye bağlı gelen yeraltısuyu miktarını belirlemek için yapılan debi ölçümlerinden 30.04.2008 tarihine kadar tünele yaklaşık 70 hm3 yeraltısuyunun boşaldığı hesaplanmıştır. Bu miktar “Kayseri - Develi, Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi Projesi Raporu (Mart-1991 ) “ nda tünele gelmesi ön görülen 12 hm3 yeraltısuyu miktarının yaklaşık 5,8 katı civarındadır. 2- Tünel giriş ve çıkış ağzında yapılan debi ölçümlerinde tünel çıkışında 2006 yılı, tünel girişinde 2007 yılı itibari ile debi değerlerinin zamana bağlı olarak önemli bir değişim göstermediği ve girişçıkış ağızlarında tünele gelen yeraltısuyunun yaklaşık 350 şer l/s den toplam 700 l/s civarında olduğu görülmektedir. Tünel açımı tamamlandıktan sonra toplam boşalan yeraltısuyu miktarı 500 l/s civarında gerçekleşmektedir. 3- Alınan su numunelerinin izotop analiz sonuçlarına göre tünel içerisine gelen yeraltısuları Karasal tip ile Akdeniz tipi yağışlardan etkilenen bir akifer sistemini temsil etmektedir. Tünel içerisinden alınan yeraltısuyu numuneleri ile tünel güzergahı üzerinde 1600 m kotunda bulunan 160 Kozluca köyündeki kaynak suyundan alınan su numunesinin oksijen-18 ve döteryum değerleri farklılık göstermektedir. Tünel içerisinden alınan suların oksijen-18 değerleri -11.71 ile -12.25 %o arasında iken, Kozluca kaynağının oksijen -18 değeri -10.29 %o dir. Tünelden alınan su numunelerinin oksijen -18 değeri Kozluca kaynağına göre daha negatifdir. Bu durum, Kozluca kaynağının 1600 m kotuna düşen yağışı temsil etmesi nedeniyle tünele gelen suların 1600 m ‘ye göre daha üst topoğrafik kotlara düşen yağışlardan beslendiğini göstermektedir. Tünel güzergahı boyunca topoğrafik drenaj alanında, 1600 m kotu üzerinde tünele gelen yeraltısuyu miktarını karşılayacak bir beslenim sahası bulunmamaktadır. 4- Trityum analiz sonuçlarına göre tünel içerisinden alınan sular 0 TU civarında olduğundan 50 yıl ve daha üzeri yaşlı suları temsil ederken, Kozluca kaynağı 6.75 TU ile güncel yağışları temsil etmektedir. DSİ, Hacettepe ve Gazi Üniversitelerinin ortaklaşa yürüttüğü izotop çalışmasında da 2004-2005 yıllarında tünel çıkış ağzından alınan su örneklerinin trityum değerleri 0 TU civarındadır. 2004 yılından bu yana tünelden yaklaşık 70 hm3 lük bir yeraltısuyu boşalımı olmasına rağmen, tünele gelen yeraltısularında trityum içerikleri bakımından güncel yağışların etkisi görülmemiştir. 5- Zamantı tüneli Kozluca kaynağında izotop su numunesi örnekleri ile birlikte alınan su kimyası analiz sonuçlarına göre, sular benzer özellikte olup, volkanik kayaç kökenli (bazalt, andezitaglomera ) kırıklı-çatlaklı sistemde dolaşım gösteren yeraltısuyu akiferini temsil etmektedir. 6- Tünelin açıldığı jeolojik birim olan bazalt, aglomera akiferindeki yeraltısuyu dolaşımı eklem, çatlak, kırık ve büyük fay hatları boyunca yoğunlaşan yersel akım tipinde ve türbülanslı rejimde olmaktadır. Tünele gelen yeraltısuyunun boşalımını sağlayan ve yeraltısuyunun dolaşımını kontrol eden fay hatlarının uzanımları tünel güzergahının topoğrafik drenaj alanını aşmaktadır. Bu nedenle tünel güzargahı drenaj alanına düşen yağışın tamamı yeraltına süzülse bile tünele boşalan yeraltısuyu miktarını karşılamamaktadır. 7-Zamantı tünelinde, hidrojeoloji ve izotop çalışmaları değerlendirildiğinde, tünele boşalan yeraltısularının, tünel güzergâhı drenaj alanına göre daha farklı bir yağış sistemi, beslenim alanı ve akifer sistemi ile ilişkili olduğunu göstermiştir. 161 % Sodyum SAR Suyun Sınıfı Sertlik FS0 Nitrit (mg/l) Amonyak (mg/l) Nitrat (mg/l) Bor (mg/l) Org. Mad. O2 mg/l 1 Km 4+951 tünel girişi 26/07/2007 0.14 7.53 124 0.32 0.043 0.68 0.48 0.00 1.30 0.04 0.19 1.531 21.16 0.42 C1S1 5.8 - - - 0.0082 - 2 Km 4+430 tünel girişi 26/07/2007 0.07 7.40 152 0.38 0.082 0.75 0.60 0.00 1.42 0.04 0.60 1.815 20.87 0.46 C1S1 6.8 - - - 0.0032 - 3 Km 4+325 tünel girişi 26/07/2007 -0.02 7.25 207 0.46 0.094 1.08 0.93 0.00 1.99 0.07 0.50 2.567 18.05 0.46 C1S1 10.1 - - - 0.0075 - 4 Km 4+113 tünel girişi 26/07/2007 0.27 7.51 163 0.41 0.063 0.86 0.66 0.00 1.79 0.05 0.16 2.001 20.73 0.48 C1S1 7.6 - - - 0.0086 - 5 Km 3+472 tünel girişi 26/07/2007 0.33 7.63 171 0.44 0.065 0.92 0.69 0.00 1.94 0.06 0.12 2.120 20.98 0.50 C1S1 8.0 - - - 0.0114 - 6 Km 3+600 tünel girişi 26/07/2007 0.05 7.59 202 0.47 0.084 1.19 0.74 0.00 1.99 0.08 0.42 2.493 18.99 0.48 C1S1 9.7 - - - 0.0083 - 7 Kozluca kaynağı 26/07/2007 0.07 6.51 130 0.27 0.066 0.85 0.41 0.00 1.34 0.08 0.18 1.598 16.66 0.33 C1S1 6.3 - - - 0.0192 - 8 Km 4+260 tünel çıkışı 26/07/2007 0.23 7.46 136 0.31 0.074 0.74 0.58 0.00 1.54 0.06 0.10 1.698 18.26 0.38 C1S1 6.6 - - - 0.0096 - 9 Km 1+850 tünel çıkışı 26/07/2007 2.53 6.31 250 2.59 0.097 0.05 0.01 0.00 2.59 0.06 0.08 2.744 94.45 15.61 C1S1 0.3 - - - 0.0219 - No Su Noktası Alındığı Tarih RSC PH EC*106 (250 C) micromho/cm Toplam Tablo-2 : Zamantı Tüneline Ait Su Noktalarının Kimyasal Analiz Sonuçları KATYONLAR ( Mek/l ) ANYONLAR ( Mek/l ) Na+ K+ Ca++ Mg++ CO=3 HCO-3 162 Cl- SO=4 KAYNAKLAR: Akdeniz,U.,Süral, A.U., Başaran, N., Zamantı Regülatörü ve Derivasyon Tüneli Yeraltısuyu Durumu Raporu, DSİ Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi Başkanlığı Karst Araştırma Şube Müdürlüğü, 23.10.2007 Ankara Göger, E. 1991 Kayseri-Develi Projesi Zamantı Tüneli Mühendislik Jeolojisi Proje Raporu, DSİ Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi Başkanlığı Arşivi, Ankara Bayarı, S.,Çelenk, S. , Dilaver, A. ,Gürer, İ., Sayın, M. , Türkileri, S. , Ünsal, N. , Yıldız, E. , Kayseri İli DevelYeşilhisar-Yahyalı Kapalı Havzasında Çevresel İzotoplar ile YeraltısuyuYüzeysuyu İlişkisinin Belirlenmesi, DSİ TAKK Dairesi Başkanlığı-Gazi Üniversitesi- Hacettepe Üniversitesi Ortak Projesi 2. Ara Rapor Hidrolojide İzotoplar Ve Nükleer Teknikler, DSİ, 1987 163 YERALTISUYU YAŞI NEDİR, NASIL BELİRLENİR? 1 N. Nur ÖZYURT1, C. Serdar BAYARI1 Hacettepe Üniversitesi, Jeoloji Müh. Böl., Hidrojeoloji Müh. ABD Beytepe 06800 Ankara ([email protected], [email protected]) ÖZ: Yeraltısuyu yaşı pek çok hidrojeolojik problemin çözümünde etkin olarak kullanılan kritik bir parametredir. Bu çalışmada yeraltısuyu yaşı kavramı yeraltısuyunu oluşturan su molekülleri topluluğu ile insanlardan oluşan bir topluluk arasında eşlenik unsurlar temel alınarak açıklanmıştır. Çalışmada ayrıca yeraltısuyu yaş belirleme çalışmalarında kullanılan yaklaşımlar, teknikler ve izleyiciler özetlenmektedir. Çalışmanın son bölümünde ülkemizde yürütülen yeraltısuyu yaş tayin çalışmalarından örnekler verilmektedir. Anahtar Kelimeler: Yeraltısuyu, yaş, çevresel izleyici WHAT IS THE GROUNDWATER AGE AND HOW IS IT DETERMINED? ABSTRACT Groundwater age is a critical parameter that can be used in various hydrogeological problems. In this study, the groundwater age concept is explained on the basis of anology between populations of water molucules and human beings. Approaches, techniques and tracers used in groundwater age-dating stuides are also presented. Examples from groundwater age-dating studies carried out in Turkey are presented at the end. Keywords: Groundwater, age, environmental tracer 1. Giriş: İklimin zaman içindeki değişimi ile birlikte yağış rejiminde oluşan olumsuz değişimler yüzeysuyu kaynaklarının güvenilirliğini sınırlamaktadır. Yüzeysuyu sistemlerinin depolama kapasitelerinin sınırlı oluşu yağışlı yıllardaki fazla suyun depolanmasını engellemekte sonuçta, ardışık kurak yıllarda yüzeysuyu kaynaklarının kullanılabilir su rezervi hızla tükenmektedir. Öte yandan, yüzeysularının kirlenmeye daha açık olması da bu su kaynaklarının kullanımını önemli düzeyde sınırlandırmaktadır. Bu durum, diğer su kaynaklarının yanı sıra yeraltısuyunun önemini stratejik düzeye ykseltmektedir. Yeraltısuyu rezervlerinin oluşumu ve dinamik yapısı konusundaki bilgi birikimi ve toplumsal bilinç eksikliği bu kaynağın ve sürdürülebilir kullanımı üzerinde büyük baskı oluşturmaktadır. Yeraltısuyu kaynaklarının bilinçli kullanımına yönelik planlamalar için en önemli parameterelerden birisisi de yeraltısuyu yaşıdır. Geçtiğimiz birkaç on yıl içinde dünya genelinde yeraltısuyu yaşının belirlenmesine ve yeraltısuyu yaşı kullanılarak hidrojeolojik problemlere çözüm üretilmesine yönelik çok sayıda araştırma yapılmuştıra (örğ. Cook et al., 2003; Katz, 2004, Manning et al., 2005; Plummer and Sprinkle, 2001). Yeraltısuyu yaşının yaygın kullanımı ve önemi 2006 yılında sadece bu konuya ayrılmış bir kitabın basılması ile açıkça ortaya konulmuştur (Kazemi et al, 2006). Yeraltısuyu yaşı kavramı kişiye ilk bakışta çok kolay anlaşılır bir özellikten bahsedildiği izlenimini vermektedir. Oysa yeraltısuyu yaşı hakkında ileri düzeyde değerlendirmelerde bulunabilmek için “yaş kavramının” doğru tanımlanması ve anlaşılması gerekmektedir. Yeraltısuyu yaş kavramını anlaşılmasını ve bu konuda konuşan iki kişinin yeraltısuyunun aynı özelliğinden bahsettiklerini bilebilmelerinin tek yolu yaş kavramı ve bu kavram ile eş ve/veya yakın anlamlı olarak kullanılan çok sayıdaki terimin anlamlarınının bilinmesi ile mümkündür. Terimler konusunda sağlıklı bilgiye sahip olmayan kişiler üzerinde çalıştıkları yeraltısuyu akım sistemi hakkında hazırladıkları yayınlar ile okuyucuyu istemeden de olsa yanlış yönlendirebilmektedirler. 165 Yeraltısuyu yaş kavramı konusunda terim ve temel kavramların doğru anlaşılmasının önemi nedeni ile ilerleyen bölümlerde önce bu konu irdelenmektedir. Bu irdeleme sırasında yeraltısuyu yaş kavramı kişilerin yaşları ve toplumun yaş dağılımı gibi algılanması kolay benzetmeler ile açıklanmaktadır. Temel kavramların ardından yeraltısuyu yaş belirleme yöntemleri ve yeraltısuyu yaş belirteci olarak kullanılan izleyicilerden bahsedilmektedir. Daha sonra, yeraltısuyu yaş bilgisi ile çözüm üretilecek yeraltısuyu problemlerine değinilmektedir. En son bölümde ise yurdumuz da yapılmış yeraltısuyu çalışmalarında kullanılan yöntemler ve elde edilen sonuçlarından oluşan örnekler sunulmaktadır. 2. Temel Kavramlar Yeraltısuyu yaşı ve ilgili kavramların tanımlanmasında canlı toplulukları ile yeraltısuyu sistemleri arasındaki benzerlikten yararlanılabilir. Bu yaklaşım ile yeraltısuyu yaşı kavramının açıklanmasına ilişkin güzel bir örnek Nir (1986)’da sunulmaktadır. Bu benzeşimde, bir canlı topluluğu olarak herhangi bir toplum ile akiferdeki yeraltısuyu, bir birey ile bir yeraltısuyu molekülü benzer unsurlardır. Tıpkı canlı toplumlarında olduğu gibi yeraltısuyu da farklı yaştaki bireylerden (su moleküllerinden) oluşan bir topluluktur. Bu açıdan bir yeraltısuyu toplumu olarak akiferlerde tek bir yaş değerinden çok, ortalama yaştan ve diğer yaşların bu ortalama çevresindeki dağılımından bahsetmek daha uygun bir yaklaşımdır. Yaş, ömür ve zaman kavramları: Bir canlının yaşı, canlının ortaya çıkışı (doğum) ile daha sonra seçilen bir zaman (gözlem anı) arasında geçen süredir. Yeraltısuyu için yaş ise, su molekülünün hidrojeolojik sisteme girmesi ile seçilen zaman arasında geçen süredir. Bir canlının ömrü, doğumu ile ölümü arasında geçen süre olup, yeraltısuyunun ömrü ise molekülün hidrojeolojik sisteme girişi ve çıkışı arasında geçen süredir. Tıpkı canlılarda olduğu gibi bireyin ölümü doğal ya da doğal-olmayan nedenlere bağlı olabilir. Günlük deyişle, eceliyle ölüm ya da öldürülme doğal ve doğal olmayan ölümlere örnektir. Benzer şekilde, yeraltısuyu molekülü de akiferi bir kaynak aracılığıyla doğal olarak ya da pompaj sonucu doğal-olmayan nedenlerle terk edebilir. Bir toplum, farklı zamanlarda doğan ve farklı ömüre sahip bireylerin karışımından oluşur. Benzer şekilde yeraltısuyu da geçmişte farklı zamanlarda akifere giren moleküllerin bir karışımıdır. Çizelge 1’de yeraltısuyu çalışmalarında yaygın olarak kullanılan ortalama yaş, ortalama geçiş süresi (OGS) ve yenilenme süresi kavramlarının tanımları ve canlı toplulukları için eşlenikleri (analogları) verilmiştir. Çizelge 1. Ortalama yaş, ortalama geçiş süresi ve yenilenme süresi kavramları. Ortalama Yaş (Mean age) Ortalama Geçiş Süresi (Mean transit time) Yenilenme Süresi (Turn over time) Hidrojeolojik Sistem Toplumsal Eşlenik Yeraltısuyu moleküllerinin akiferde geçirdikleri ortalama süredir. Yeraltısuyu moleküllerinin beslenimden sonra akiferi terk etmek için harcadıkları ortalama süredir. Akifede bulunan izleyicinin akiferden ayrılan izlyici miktarına oranıdır. Toplumun herhangi bir zamanda ki ortalama yaşıdır. 166 Toplumu oluşturan bireylerin ortalama ömür uzunluğudur. Toplumdaki toplam birey sayısının yıllık doğum ya da ölüm hızına oranıdır. Dengeli ve dengesiz nüfus ve akifer sistemleri: Bir canlı toplumunda nüfusun sabit ya da değişken olması durumları için dengeli ya da dengesiz nüfus sistemi kavramları kullanılabilir. Benzer şekilde, toplam hacmin sabit ya da değişken olduğu akiferlerde dengeli ve dengesiz akım sistemi kavramlarına karşılık gelirler. Burada “sistem” ilgilenilen olaya etkiyen tüm süreçler ve etkenleri kapsayan bir bütünü tanımlamaktadır. Dengeli sistemlerde belirli bir zaman aralığında giren ve çıkan birey sayısı aynı, dengesiz sistemlerde ise farklıdır. Burada söz konusu değerlendirmenin yapıldığı seçilen zaman aralığı önemlidir. Örneğin, seçilen 10 yıllık bir dönem içinde dengeli olan bir nüfus sistemi, zaman aralığının 20 yıla arttırılması durumunda dengesiz bir sisteme dönüşebilir. Sistemin dengeli konumdan dengesiz konuma geçişi doğal ya da doğal-olmayan nedenlere bağlı olabilir. İkinci 10 yıllık dönemde doğum oranının değişmemesi buna karşın, salgın hastalık ya da savaş sonucu ölümlerin artması halinde sistem dengeli konumdan dengesiz konuma geçecektir. Bu durum, ilk 10 yıllık dönemde doğal koşullarda beslenim-boşalım denegesine sahip bir akiferden ikinci 10 yıllık dönemde pompajla aşırı su çekimine benzetilebilir. Söz konusu değişimler zamana bağlı olduğundan sistemlerin de zamanda-sabit (değişmeyen, time-invariant) ve zamanda-değişken (time-variant) davranış gösterebileceği dikkate alınmalıdır. Diğer bir deyişle, bir sistem belirli bir süre zamanda-sabit, daha sonra zamanda-değişken davranış gösterebilir. Diğer yandan, bir canlı topluluğunda nüfusun sabit olması yaş dağılımının değişmediği anlamına gelmez! Örneğin, gelişmiş ülkelerde nüfusun kabaca sabit olmasına karşın, doğum oranının azalmasından dolayı nüfus dağılımı içinde yaşlı bireylerin genç bireylere oranının arttığı bilinmektedir. Bu tür, “yaşlanmakta olan” nüfus sistemleri beslenim miktarının azaldığı, bunun yanısıra boşalım miktarında daha büyük azalmanın oluştuğu akifer sistemlerine benzetilebilirler. Yukarıdaki değerlendirmelerden bir sistemdeki “kütle dengesi” ile “yaş dağılım dengesi” kavramlarının farklı olguları tanımladıkları anlaşılmaktadır. Kütle dengesinin korunması her zaman yaş dağılım dengesinin de korunduğu anlamına gelmemektedir. Doğum-ölüm ya da beslenimboşalım miktarlarının aynı (zamanda-sabit) olması durumunda kütle dengesi ile birlikte yaş dağılım dengesi de korunacaktır. Diğer yandan, doğum-ölüm ya da beslenim-boşalım miktarlarının aynı oranda azaltılması durumunda ise sistemde yeni bir kütle dengesi oluşacak buna karşın yaş dağılım dengesi daha büyük yaş değerlerine doğru değişecektir. Konuyla ilgili bir diğer durum ise akiferlerde yapay beslenime karşılık gelen nüfus sistemlerindeki göçmen alımıdır. Alınan göçmenlerin (ya da yapay beslemede kullanılan suyun) yaş dağılımı sistemin yaş dağılımını etkileyecektir. Canlı topluluklarında ve akiferlerde yaş tayini: Canlı topluluklarında ortalama yaş ve bireysel yaşların ortalama etrafındaki dağılımının belirlenmesi için ya tam sayımdan ya da istatistiksel tahmin tekniklerinden yararlanılır. Tam sayım her bir bireyin yaşının tek tek belirlenmesidir. Bilindiği üzere bu oldukça güç ve masraflı bir iştir. Bu nedenle, bazı durumlarda toplumun genelini temsil eden belirli bir kesiminde tam sayım yapılmakta ve bulgular belirli istatistiksel teknikler ile toplum geneline yansıtılmaktadır. Örneğin, seçim sonuçlarını belirlemeye dönük kamuoyu araştırmaları bu türden çalışmalardır. Diğer yandan, yeraltısuyu sistemlerinde tam sayım yoluyla yaş dağılımının belirlenmesi teknik ve pratik nedenlerle mümkün değildir. Bu yüzden yeraltısuyu yaşının nitel (yaşlı, genç gibi sözel) ya da nicel (10, 20 yıl gibi sayısal) tanımlanmasına yönelik teknikler kullanılır. 2.4 Yaş belirteçleri ile nitel ve bağıl yaş tayini: Yaş belirteçleri yeraltısuyu yaşının nitel veya bağıl olarak belirlenmesinde kullanılan hızlı, pratik ve düşük maliyetli araçlardır. Buna karşın, bu yolla sayısal yaş değerlerinin elde edilmesi mümkün olmaz. Tüm fiziksel ve kimyasal reaksiyonlar belirli bir hıza sahiptirler. Dolayısıyla reaksiyonun gerçekleşme miktarı reaksiyonun başlangıcından itibaren geçen sürenin bir göstergesidir. Ocak üstünde ısıtılan suyun sıcaklığı diğer etkenlerin yanısıra uygulanan ısının büyüklüğüne ve ısıtılma 167 süresine bağlıdır. Benzer şekilde, yeraltısuyunun sıcaklığı ve içerdiği çözünmüş madde miktarı suyun yeraltında kalış süresi ile orantılı olarak artmaktadır. Pratik olarak yeraltısuyunun beslenim ve boşalım alanları arasındaki uzaklık arttıkca, dolaşım derinliği de artmakta ve su daha yüksek jeotermal ısı akısı etkisi altında daha çok ısınmaktadır. Uzun süre akiferle temas eden (yeraltında kalan) su daha çok mineral çözme fırsatını bulmakta, buna bağlı olarak çözünmüş madde içeriğide zamanla artmakta ve iyon bolluk oranları ise bu süre ile bağlantılı olarak değişmektedir. Örneğin sığ (kısa süreli) dolaşım sistemlerinde Ca>Na, HCO3>Cl şeklindeki iyon bolluk dağılımının derin (uzun süreli) dolaşım sistemlerinde Na>Ca, Cl>HCO3 şeklini aldığı bilinmektedir. Özetle, bir akifer sisteminde yüksek sıcaklık ve iyon içeriğine sahip suların, düşük sıcaklık ve iyon içeriğine sahip sulardan daha uzun süre yeraltında kaldıkları söylenebilir. Bununla birlikte, bu değerlendirme aynı ya da benzer koşullardaki akifer sistemleri için geçerlidir. Örneğin, 20 oC güney sahillerimizdeki sığ ve genç yeraltısuyunun göstergesi iken bu değer Orta Anadolu’da bağıl olarak daha derin dolaşıma sahip derin ve yaşlı yeraltısuyunun göstergesi olabilir. Yeraltısuyunda nitel ve bağıl yaşın göstergesi olarak çevresel (environmental) ya da yerel (local) izleyici derişimleri de kullanılabilir. Örneğin yeraltısuyunun trityum izotopu içermesi bu izotopun çevreye salındığı 1950’li yıllar ve sonrasına ait beslenim içerdiğini gösterir. Benzer şekilde, suda saptanan DDT bu kimyasalın kullanıldığı 1950’li yıllardan sonraki beslenim bileşeninin varlığının göstergesidir. 2.5 Yeraltısuyu yaşının nicel tayini Nicel yeraltısuyu yaşının nicel olarak belirlenmesi için genellikle ve ilgilenilen yaş aralığına bağlı olarak trityum (3H), radyokarbon (14C) ve 3H/3He* (trityum ve tritiyojenik helyum-3) gibi izotopik ya da CFC ve SF6 gazları gibi kimyasal kökenli çevresel izleyicilerden yararlanılmaktadır. Söz konusu izleyici verilerinden itibaren nicel yaş değerlerinin üretilebilmesi için sayısal yeraltısuyu akım-taşınım modellerinden ya da sistemi tek bir bütün olarak ele alan tümsel modellerden yararlanılmaktadır. Diğer yandan, bir yeraltısuyu sisteminde örneklenen su moleküllerine ait akım hızının ve bu moleküllerin izlediği yol uzunluğunun bilenmesi durumunda, çevresel izleyici kullanımına gerek kalmaksızın yeraltısuyu yaşının belirlenmesi de mümkündür. Konuyla ilgili ayrıntılar aşağıda sunulmultur. 2.6. Sayısal akım modelleri ve kinematik yaş: Sayısal yeraltısuyu akım modeli yaklaşımı ile yeraltısuyu yaşının belirlenmesinde hız = yol / zaman eşitliğinden yararlanılır. Burada zaman su molekülünün beslenim anından itibaren akifer içinde geçirdiği süre olup, molekülün örneklendiği andaki yeraltısuyu akım hızının ve beslenim anından itibaren izlediği akım çizgisi uzunluğunun bilinmesi durumunda zaman (yaş) da kolaylıkla hesaplanabilmektedir. Bu yolla belirlenen yeraltısuyu yaşı kinematik yaş (kinematic age) olarak adlandırılır (Goode, 1998). Sayısal akım modellerinde yeraltısuyu akım hızı basit doğrusal bir fonksiyon olan Darcy eşitliği kullanılarak belirlenir. Hidrolik iletkenlik katsayısı K (L/T) ve hidrolik gradyan i (L/L) ile gösterilmek üzere Darcy akım hızı q (L/T) aşağıdaki eşitlikle belirlenir. Gerçek yeraltısuyu akım hızının belirlenmesi için sistemin etkin gözenekliliğinin de dikkate alınması gerekecektir. q K *i (1) Sayısal modeller ile akifer içinde hız dağılımının yüksek hassasiyet ile belirlenebilmesi ilgili eşitlik parametrelerinin akifer içindeki dağılımı ve büyüklüklerinin gerçekci biçimde belirlenmesi ile mümkündür. Bu değerler genellikle az sayıdaki gözlemden itibaren, çoğunlukla istatistik modellere dayalı çeşitli teknikler ile akiferin diğer bölümleri için tahmin edilmektedirler. Sayısal modeller ile kinematik yaşın belirlenmesinde gereksinilen diğer parametre olan akım çizgisi uzunluğu ise tanecik izleme (Stamos et.al. 2001) tekniği ile belirlenir. Hidrojeoloji camiasında genel kabul gören sayısal modellerden MODFLOW (McDonald and Harbaugh, 1996) ile hız dağılımı, MODPATH (Pollock, 1989) ile de akım çizgisi uzunluğu belirlenerek bir akiferin her noktası için yeraltısuyu yaşını hesaplamak mümkündür. 168 Herhangi bir sayısal yeraltısuyu akım modelinin başarısı öncelikle akiferin Darcy hızına etkiyen parametrelerinin güvenilir biçimde tahmin edilmesine bağlıdır ki bu güç ve her zaman ulaşılması mümkün olmayan bir hedeftir. Diğer yandan, karstik akiferler gibi yeraltısuyu akımının her zaman ve her yerde laminer olmadığı (ya da aynı noktada bazen laminar bazen türbülanslı olduğu) durumlarda Darcy eşitliğine dayalı sayısal modellerin kontrollü biçimde kullanılması pratik olarak mümkün değildir. Dolayısıyla karmaşık yapılı akifer sistemlerinde, sistem yaklaşımına dayanan modeller akiferdeki ortalama yeraltısuyu yaşının ya da geçiş süresi dağılımının belirlenmesi sayısal modeller karşısında uygulanabilir ve hızlı alternatif oluşturmaktadır. Aynı akifer sistemlerinde her iki modelleme yaklaşımının benzer sonuçlar ürettiği gösterilmiştir (Maloszewski and Seiler,1999; Scanlon,et.al, 2003). 2.7 Sistem Yaklaşımı, Tümsel Modeller ve İzleyici Yaşı: Doğrusal Sistem Teorisi (Lineer System Theory) kimyasal/nükleer reaktör mühendisliği, tıp, biyoloji, elektronik gibi çeşitli bilim alanlarında yaygın olarak 1960’lı yıllardan bu yana kullanılmaktadır. Bu yaklaşımda sistemin tepki fonksiyonu (STF), girdiyi çıkış tepkisine dönüştüren bir dönüştürücü (transformer) olarak davranmaktadır (Şekil 1). STF genellikle sisteme su ve izleyici girdisinin zamansal değişiminin temsil eden iki ayrı fonksiyonun birbiri ile örüldüğü bir integral (convolution integral) formuna sahiptir. İntegrasyon işlemine ayrıca bir ağırlık fonksiyonu (AF) da eklenmekte, bu yolla farklı yıllardaki izleyici ve su kütlesinin belirli bir yıldaki su boşalımı üzerindeki ağırlığı (katkısı) kontrol edilebilmektedir. Akifer sistemine özgü AF bilinmediğinden tümsel modellemede genellikle yaygın olarak kullanılan istatistiksel dağılım fonksiyonlarından (örğ. Normal dağılım, Gumbel dağılımı) yararlanılmaktadır. Söz konusu AF’larının zamansal izleyici girdi serisine uygulanması ve AF parametre değerlerinin belirli aralıkta değiştirilmesi ile istenilen sayıda kuramsal izleyici çıktı serisi oluşturulmaktadır. Kuramsal çıktı serileri ile akifere ait gözlenen izleyici içeriklerinin karşılaştırılması sonucunda en uygun çakışmayı sağlayan tümsel modelin örnekleme noktasına ait yeraltısuyu geçiş süresini ürettiği düşünülmektedir. Şekil 1. Tümsel model yaklaşımı bileşenleri. Bu yaklaşım ile yeraltısuyu yaşının belirlenmesi için farklı sistem tepki fonksiyonları için çözüm üreten çeşitli modeller bulunmaktadır. En yaygın olarak kullanılan model FlowPc (Maloszewski, 1996) olarak adlandırılan modeldir. Dengeli akım koşullarında çalışan bu modellin farklı şekillerde geliştirilmesi ile Tracer (Bayari, 2002), BoxModel ve LUMPED (Ozyurt and Bayari, 2003) hazırlanmış ve kullanıcılara sunulmuştur. Bu modellerin dışında dengesiz akım koşullarında çözüm üretebilen LUMPEDUS (Ozyurt and Bayari, 2005) halen bu konuda geliştirilmiş en son yazılımdır. 3. Çevresel İzleyiciler ve Yeraltısuyu Yaşlandırmasında Kullanımı Yeraltısuyu yaşının belirlenmesinde kullanılan çevresel izleyiciler atmosferde doğal olarak bulunan ya da antropojenik olarak salınmış izotopik ya da kimyasal bileşiklerdir. İzleyiciler; radyoaktif, duraylı, gaz, sıvı, katı formda olabilirler. Herhangi bir bileşiğin izleyici olarak kullanılabilmesi için atmosferik bolluğunun bilinmesi gerekir ve yeraltısuyu ile taşınması sırasında reaksiyona (çözünme, çökelme, bozunma, tutulma vb) girmemesi istenir, yada girdiği reaksiyonların öngörülebilir olması beklenir. Hidrojen ve oksijen izotopları suyun yapısında bulundukları için doğrudan su ile birlikte 169 hareket eden en ideal izleyicilerdir. Yeraltısuyunun yaşının, izleyicinin (özellikle antropojenik kökenli izleyiciler) atmosferde ve dolayısıyla beslenim suyunda gözlenmeye başladığı tarihden daha yaşlı olması durumunda çevresel izleyiciler kullanılarak yeraltısuyu yaşının belirlenmesi mümkün değildir. Bu neden ile yeraltısuları uygulanabilir çevresel izleyicerin sıralanması için genç (50-60), yaşlı (60-50,000) ve çok yaşlı (50,000-100,000) sular olarak gruplandırılmaktadır. Genç, yaşlı ve çok yaşlı yeraltısuları için kullanılabilecek izleyiciler Kazemi (2006)’dan alınarak Çizelge 1’de sunulmuştur. Çevresel izleyicilerinin tümünün genel özelliklerinin ve yeraltısuyu yaşının belirlenmesi için kullanımınlarının anlatıması mümkün olmadığında sadece izleyicilerin üstün (avantajlı) ve zayıf (dezantajlı) yönleri sıralanmıştır. Çizelge incelendiğinde yeraltısuyu yaşının belirlenmesi açısından farklı izleyicilerinin farklı üstünlük ve zayıflıklara sahip oldukları. Bu neden ile araştırılan yeraltısuyu sistemlerinde birden fazla izleyicinin birlikte kullanılması önerilmektedir. Çok sayıda izleyicinin birlikte kullanılması ile akifer sistemi hakkında üretilen bilgi kontrollü olarak artmaktadır. Kullanılacak izleyicinin seçiminde dikkat edilemesi geren bir diğer önemli nokta ise yeraltısuyunu barındıran akiferin hidrojeolojik özellikleri dikkate alınarak olası yaş aralığı için uygun yöntemin belirlenmesidir. İzleyiciler kullanılarak hesaplanan yeraltısuyu yaşları, izotopik yaş, radyometrik yaş, yarılanma yaşı olarak adlandırılmaktadır. Bunların yanısıra çeşitli nedenler ile belirli büyüklükte bir hata içerdiği düşünülen yaşlar “görünür yaş” olarak adlandırılmaktadır. Belirli izleyicilere dayalı gerçek ya da görünür yaşlar aynı zamanda izleyicinin adıyla da (örğ. CFC model yaşı) anılmaktadır. Çevresel izleyiciler ile yürütülen yeraltısuyu çalışmalarında çoğu zaman tek zaman adımında yapılan gözlem sonuca ulaşmak için yetersiz kalmaktadır. Bu neden ile çevresel izleyici gözlemlerinin akiferin hidrodinamik yapısına bağlı olarak farklı zaman adımlarında tekrarlanması gerekmektedir. Beslenimin ve boşalımın hızlı olduğu, akifer içindeki depolamanın göreceli olarak daha sınırlı olduğu akiferlerde yıl içindeki değişimin izlenebilmesi için aylık sıklıkta gözlem yapılması gerekebilir. Depolama kabiliyeti yüksek ve/veya hidrolik iletkenliği düşük yeraltısuyu sistemlerinde ise yıllık sıklıktaki gözlemeler yeterli olabilir. Aynı akiferin seçilen boşalımlarının çevresel izleyiciler açısında uzun yıllara boyunca izlenmesi hem akiferdeki doğal yeraltısuyu akım mekanizmasının açıklanması hemde zaman içinde yeraltısuyu üretiminden kaynaklanan değişimlerin takip edilmesi açısında oldukça önemlidir. Yurdumuzda çevresel izleyicilerinin kullanımı mevcut analitik kabiliyetler ile sınırlıdır. 170 Çizelge 1. Yeraltısuyu yaş tayininde kullanılan çevresel izleyicilerin güçlü ve zayıf yanları. Avantajları 3H - 3H/3He - 4He - 85Kr - CFC - SF6 - 36Cl/Cl - 18O—2H - Silikon-32 - Dezavantajları Genç yeraltusularında yaş tayini Yaygın olarak oturmuş bir yöntemdir - Yöntem kullanım süresinin Diğer izleyiciler ile birlikle kontrol sınırındadır (atmosferik bolluk limit amacıyla kullanılabilir. değere ulaştığından) - Beslenim suyu trityum içeriğininin belirlenmesi güçtür Başlangış (beslenim) derişiminin - Örnekleme ve analiz pahalıdır. belirlenmesi gerekli değildir. - Analiz yapan laboratuvar sayısı Yüksek hassasiyetli yeraltısuyu yaşları azdır. hesaplanabilir. - Helyum-3’ün kökenlere göre Yöntemin kullanım süresi sınırsızdır. ayrılması güçtür. Derlenen veriler başka yaş belirleme - Doygun olmayan zondaki akış elde yaklaşımları içinde kullanılabilir (3H, edilen yaşa dahil değildir. 4He) Diğer yönetemler için destekleyici bir Uygulanabilirliği konusunda yaş belirtecidir. tartışmalar devem etmektedir. Analiz sırasında atmosferik olarak - Örnekleme ve analizi pahalıdır. kirlenmez - Teknik alt yapıya sahip laboratuvar yeraltında kirlenmesi olasılığı zayıftır. sayısı sınırlıdır. Yöntemin uzun yıllara boyunca daha - Uranyumca zengin kayaçlardan kullanılabilir. itibaren yeraltında oluşmaktadır. Analizi basit ve ucuzdur. - Yöntemin kullanılabilirliği Tutulma ve bozunmanın omadığı azalmaktadır (atmosferik bolluğunun koşullarda sağlıklı sonuçlara üretir. azalması nedeni ile) 1945 sonrası sulara için iyi bir - CFCler oksijensiz ortamda göstergedir. bozunmaktadır. - Çok sayıda CFC kirlilik kaynağı vardır. - Örnekleme ve analiz süreci atmosferik kirliliğe açıktır. Gelecekte kullanımı devam edecektir. - Kullanımı yaygın değildir Atmosferik bolluğu iyi bilinmektedir. - Yerel olarak SF6 üretilen bölgelerde Dar bir aralık için ancak yüksek kullanılamaz. hassasiyetli yaş verisi üretmektedir. - Yaş aralığı dardır. - Şehir merkezi ve yakın çevresinde kullanımı güçtür. bomba sonrası sular için iyi bir - yeteri sayıda uygulama literetürde belirteçtir. bulunmaktadır. Yakın gelecekte kullanımının sonlanması - Doğal olarak nitel bir yaklaşımdır beklenmemektedir. örnekleme analizi kolaydır, rutin olarak - kalibrasyonu için diğer yöntem ile uygulanabilir. belirlenmiş yaş değeri gereklidir. Diğer yöntemler ile birlikte kullanılabilir. - Çok sayıda veri ve yoğun hesaplama gerektirir. Yaşlı yeraltısularının yaşlandırılması yaş boşluğu (age gap) olarak adlandırılan - karmaşık bir jeokimyası vardır 60-200 yıl aralığını kapsamaktadır. - Dünya genelinde analiz kabiliyetine Diğer izleyiciler için kontrol aracı olarak sahip laboratuvar sayısı sınırlıdır. kullanılabilir. - Doygun olmayan bölgedeki akış Atmosferik bolluğu oldukça iyi sırasında kayıp büyüktür bilinmektedir. - Yöntem artık pek kullanılmamaktadır. 171 Argon-39 - Carbon-14 - 18O- 2H Asal ve aktif elementler - Kripton-81 - Klorür-36 - Helyum-4 - Argon-40 - 129I Uranyum serisi - yaş boşluğu olarak adlandırılan 60-200 yıl aralığını kapsamaktadır. Başlangıç derğeri oldukça iyi bilinmektedir. Magmatik kayaçlar dışında yeraltındaki üretimi sınırlıdır. 85Kr ve 222Rn’un yeraltındaki üretimleri hakkında bilgi verir yöntem iyi bilinmektedir ve kanıtlanmıştır analiz kabiliyetine sahip çok sayıda laboratuvar vardır. Yaş aralığı oldukça geniştir. Yaşlı yeraltısularının yaşlandırılması için en iyi bilinen yöntemdir. - örnekleme ve analizi güçtür. Büyük hacimde örnek gerektirir. Analiz yapılabilen laboratuvar sayısı sınırlıdır. Yeraltında magmatik kayaçlarda üretilmesi Başlangıç değerinin belirlenmesi güçtür - Jeokimyasal değerlendirme oldukça karmaşıktır - Yöntem doğal olarak yarıkantıtatiftir - Farklı hesaplama modelleri ile hesaplanan yaşlar arasında büyük farklılıklara gözlenebilmektedir. Analizler yaygın olarak yapılmaktadır - az bilinmektedir. Geniş yaş aralığını kapsamaktadır. - Kaba ve yarı kantitatif yaş verileri Diğer yaşlandırma yöntemlerinin üretmektedir kontrolü için kullanılabilmektedir - Özel koşularada kullanılabilmektedir Veriler başka amaçlara içinde - Çok sayıda veriye ihtiyaç kullanılabilir. duyulmaktadır Çok yaşlı yeraltısularının yaşlandırılması Yeraltında doğal ve antropojenik kaynağı - analiz yapabilen laboratuvar sayısı yoktur azdır Yeraldığı jeokimyasla reaksiyonlar - yöntemin ayrıntıları henüz ayrıntılı sınırlıdır. olarak sunulmamıştır. Çok yaşlı yeraltısularının kantitatif olarak yaşlandırılabildiği tek yöntemdir. Göreceli olarak analiz yapan çok sayıda - yeraltında 36Cl kaynakları vardır. laboratuvar bulunmaktadır. - Giriş/beslenim değeri problemi İyi bilinen uygulamaları vardır. vardır. Veriler başka bilimsel çalışmalarda da - Yöntem tuzlu su sistemlerinde kullanılabilir. kullanılamaz. yöntem çok sayıda akiferde ve petrol - 4He birikiminin hesaplanması kuyu bölgelerinde uygulanmıştır. oldukça güçtür. Bin-milyon yıl aralığında geniş yaş - 4H’ün çok sayıda kaynağı vardır. aralığında uygulanabilir. - Uzun ve özen gerektiren örnek Yaş bilgisi dışında farklı bilimsel hazırlama prosedürü vardır. problemler içinde kullnılabilir. 4He yöntemi için tamamlayıcıdır. - yaygın olarak kullanılmakatdır ve 40Ar verileri 4He yönteminde henüz güvenilirliği onaylanmamıştır. kullanılabilir. - yeraltındaki kaynaklarının büyüklüklerinin belirlenmesi oldukça güçtür. Tamamlayıcı bir yöntemdir. - eski bir yöntem olarak Üretilen veriler yaşandırma dışında da düşünülmekle birlikte analitik kullanılabilir kabilyetlerin artması ile tekrar canlanmaktadır. 172 - 4. Yeraltısuyu Yaş Bilgisi ile Çözüm Üretilen Hidrojeolojik Problemler: Yeraltısuyu yaş bilgisi ile çözüm üretilen hidrojeolojik problemlerin genel bir listesi Kazemi (2006) tarafından uluslararası hidrojeoloji literatürü taranarak derlenmiş ve uygulama konularına göre listelenmiştir (Çizelge 2). Çizelge 2. Yeraltısuyu yaş bilgisi kullanılarak çözüm üretilen problemler (Kazemi et al., 2006) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 Yeraltısuyu kaynaklarının yenilenebilirliği Bilim adamları ile yöneticiler arasında etkili bir iletişim aracıdır Aşırı çekim ve kirliliği önlemek için sürekli yeraltısuyu yaş gözlemi yapılması Beslenim hızı tahmini Yeraltısuyu akım hızı hesaplaması Yeraltısuyu akım yollarının belirlenmesi Akitardlarda yeraltısuyu ve kirletici taşınım hızının belirlenmesi Yeraltısuyu akım ve taşınım model parametrelerinin hesaplanması Farklı uç bileşenlerden karışımın belirlenmesi Holosen iklimi çalışmaları Yeraltısuyu kirliliğinin değerlendirilmesi/evrimi Yeraltısuyu cephesinin ilgilenilen noktaya olan varış süresinin hesaplanması Sığ akiferlerde kirlenebilirlik haritalarının oluşturulması Radyoaktif atık depolamasına uygun sahaları seçimi Deniz suyu seviye değişimlerinin belirlenmesi Deniz suyu girişimi için süre öngörüsünde bulunmak Derin-tuzlu yeraltısuyu sistemlerinin atık imha deposu olarak kullanımı Kurak alanların tuzlanma açısından yönetimi Hidrograf ayrımı 5. Türkiye’de Yeraltısuyu Yaş Belirleme Çalışmaları: Uygulamadan örnekler 5.1 Karstik Akiferlerde Gerçekleştirilen Uygulamalar Yurdumuzda önemli yeraltısuyu rezervuarları oluşturan karstik akiferler uzun yıllardır araştırmacılar tarafından yoğun olarak incelenmektedir. Bu çalışmalardan bir tanesinde AntalyaKırkgöz kaynağında ortalama yeraltısuyu geçiş süresinin belirlenmesi amaçlanmıştır (Özyurt, 2008). Akifere ait uzun yıllar boyunca gözlenen 3H izotop verilerinin tümsel modelleme yaklaşımı ile değerlendirilmesi sonucunda kaynaktan boşalan yeraltısuyunun kabaca 100 yıl dolayında geçiş süresine sahip olduğu belirlenmiştir (Şekli 2). Söz konusu çalışmada 3H modellemesi ile hesaplanan ortalama geçiş süresi değeri bağımsız bir diğer teknik olan 3H/3He* yaklaşımı ile de doğrulanmıştır. Karstik bir akiferde belirlenen bu tür büyük bir yeraltısuyu yaşı akiferin güncel kirletici girişinden hemen etkilenmeyeceğini göstermektedir. Buna karşın, olası bir kirlenmenin tehdit edici sınırlara ulaşması durumunda, akifere olan kirletici girişi kesilse bile akiferdeki mevcut kirliliğin doğal beslenim süreçleri ile giderilmesi uzun yıllar alacaktır. Şekil 2 Antalya Kırkgöz kaynağı 3H model sonuç grafiği. 173 Aladağ karstik akifer sistemi de (Kayseri-Adana) uzun yıllaradır çeşitli çevresel izleyiciler kullanılarak araştırılan bölgelerden birisi olup, sistemin boşalımlarında 1980’li yıllardan başlayarak 3H, 18O, 2H gözlemleri yapılmaktadır (Özyurt, 2005). Bölgedeki kaynaklarda 1990’lı yılların sonlarında CFC gazları, 3H/3He* ve 4He gözlemleri de yapılmıştır. Ayrıca, karstik akiferin doğasından kaynaklanan hızlı akım bileşenlerinin varlığı nedeni ile kaynaklar bir yıl süresince aylık sıklıkta çevresel izleyiciler açısından gözlenmiştir. Elde edilen sonuçlar akiferin farklı boşalım noktalarının yılın dönemlerine bağlı olarak değişen beslenim-boşalım mekanizmalarına sahip olduğunu göstermiştir. Aladağ karstik akiferinden boşalan kaynaklar için 3H, 3He* ve CFC gibi farklı izleyiciler kullanılarak hesaplanan ortalama yeraltısuyu yaşı 20 yıl dolayındadır. Şekil 3’te 2000 yılına ait söz konusu ortalama yaş değeri üzerinde geçmiş yıllara ait beslenimlerin ağırlığı bağıl olarak gösterilmektedir. Grafikten, gözlenen boşalımın % 80’ine yakın bölümünün son 5-6 yıllık döneme ait beslenimden oluştuğu anlaşılmaktadır. Şekil 3 Aladağ karstik akifer sistemi boşalımında farklı yıllardaki beslenimlerin ağırlıkları. 5.2 Yaşlı yeraltısuyu akım sistemlerinin araştırılması Orta Anadolu’da yeralan Konya Kapalı Havzası’nda mevcut tatlısu akiferi ağırlıklı olarak Neojen yaşlı karstik karbonatlı kayalardan oluşmaktadır. Akifer sisteminde yaş dağılımı Toros Dağlarından Tuz Gölü’ne doğru olan bölgesel yeraltısuyu akım yolu boyunca farklı konumlardaki kuyulardan elde edilen 14C, 3H, 18O/2H gözlemleri ile incelenmiştir (Bayari et al., 2005). Çalışma sonuçlarına göre yeraltısuyunun yaşı, ana beslenme alanı olan Torosların eteğinde güncel değerlerden ana boşalım alanı olan Tuz Gölü dolayında 40,000 yıl dolayına değin artmaktadır. Ayrıca, akım yolu boyunca yaş artışının beslenme alanından uzaklıkla doğrusal bir değişim gösterdiği belirlenmiştir. Günümüzde kontrolsüz biçimde tüketilmekte olan yeraltısuyunun güncel beslenimle ilgisi olmayan bir “paleowater” olduğu anlaşılmaktadır. 5.3 Yeraltısuyu tüketiminin akifer üzerindeki etkisi Konya Havzası gibi yoğun tarımsal faaliyete bağlı olarak yeraltısuyu tüketiminin yoğun olduğu Niğde Misli Ovası’nda yeraltısuyunun trityum içeriği geçmişte farklı dönemlerde incelenmiştir. Uzun süreli 3H gözlemlerinin değerlendirilmesi sonucunda yoğun yeraltısuyu çekiminin akiferdeki trityum dağılımını belirgin biçimde değiştirdiği anlaşılmıştır (Özbilge, 2008). Misli Ovasında 1971 yılında gözlenen en yüksek 3H içeriği 250TU iken 2007 yılında bu değer yaklaşık 10TU’ya kadar düşmüştür. Ölçülen maksimum 3H içeriğinin zaman içindeki azalışı atmosferik 3H bolluğundaki azalışı izlemektedir. Şekil 4’de 3H içeriğinin özellikle düşük 3H değerlerinin dağılımının yer değiştirmesi havza içindeki yoğun sulama için aşırı çekimden kaynaklanmaktadır. 174 Şekil 4 Misli Ovası yeraltısuyu 3H içeriğinin değişimi (1971-2007). 6. Sonuçlar ve Öneriler Yeraltısuyu yaşı, akifere ait bir çok bilgiyi içinde barındıran önemli bir özelliktir. Bir akifer sitemine ait ortalama yeraltısuyu yaş değerinin ve bu değer üzerinde geçmişteki farklı yılların hangi ağırlığa sahip olduğunun bilinmesi pek çok hidrojeolojik problemin aydınlatılmasını kolaylaştırmaktadır. Örneğin, yaşlı su içeren bir akiferin yoğun tüketimi, tüketilen suyun kolaylıkla doğal yollardan yerine konamayacağını gösterir. Benzer biçimde, genç su içeren bir akifer ise yüzeysel kökenli kirlenmeden daha hızlı ve daha büyük oranda etkilenecektir. Yeraltısuyu yaş parametresinin hidrojeolojide geniş bir kullanım alanı bulunmakla birlikte, ülkemizde yeraltısuyu yaşının belirlenmesine dönük çalışmaların sayısı olması gerekenden azdır. Bu durum olasılıkla yeraltısuyu yaşı kavramının tam olarak anlaşılmamasından ve bu parametre ile hidrojeolojik sorunların nasıl aydınlatılacağının tam olarak bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, konuyla ilgili bilgi birikiminin eğitim programlarımız içinde hızla toplumumuza aktarılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir. Referanslar Bayarı, C.S., 2002, TRACER: An EXCEL workbook to calculate mean residence time in groundwater by use of tracers CFC-11, CFC-12 and tritium. Computer & Geosciences 28 (5), 621630. Bayari, S., Ozyurt, N.N., Hatipoglu, Z. and Kilani, S., “Groundwater age: a vital information in protecting the groundwater dependent ecosystem”, Groundwater And Ecosystems, NATOAdvanced Research Workshop, Çanakkale Onsekiz Mart University, 5-7 September 2005, NATO Science Series, Earth and Environmental Sciences vol. 70, 33-46, 2005. Cook, P.G., Favreau, G., Dighton, J.C., anad Tickell, S., 2003, Determining natural groundwater influx to a tropical river using radon, chlorofluorocarbons and ionic environmental tracers, Jornal of hydrology, 277:74-88. Goode, D.J., 1998, Ground-Water Age And Atmospheric Tracers: Simulation Studies and Analysis Of Field Data From The Mirror Lake Site, New Hampshire, Princeton University, Department Of Civil Engineering And Operations Research Program In Environmental Engineering And Water Resources, PhD. Thesis, 193 p. Katz, B.G., 2004, Sources of nitrate contamination and age of water in large karstic springs of Florida, Environmental Geology, 46:689-706. Kazemi, G.A., Jay, H.L, and Perrochet, P., 2006, Groundwater Age, Wiley, USA, 325p. Maloszewski, P., 1996. LP models for the interpretation of environmental tracer data. In: Manual On Mathematical Models In Isotope Hydrology, IAEA-TECDOC-910. Vienna, Austria, pp.9-58. 175 Maloszewski, P. and Seiler, K.P., 1999, Modelling of flow dynamics in layered groundwater systems-Comparative evaluation of black box and numerical approaches, Isotope Techniques in Water Resources Development and Management, IAEA, Vienna, 10-14 May 1999. Manning A.H., Solomon, d.K., Thirosl, S.A., 2005, 3h/3He age data in assesing the susceptibility of wells to contamination, Ground Water, 43: 353-367. McDonald, M.G., Harbaugh, A.W., 1996. A modular three-dimensional finite-difference groundwater flow model. U.S. Geological Survey Open-File Report, Washington. Nir, A., 1986. Role of tracer methods in hydrology as a source of physical information. Basic concepts and definitions. Time relationship in dynamic systems. International Atomic Energy Agency (IAEA)-TECDOC-381. Vienna, Austria, pp.7-44. Plummer, L.N., and Sprinkle, C.L., 2001, Radiocarbon dating of dissolved inorganic carbon in groundwater from confned parts of the Upper Floridan aquifer, Florida, USA, Hydrogeology Journal, 9: 127-150. Pollock, D.W., 1989, Documentation of computer programs to compute and display pathlines using results from the US Geological Survey modular three-dimensional finite-difference ground-water flow model, US Geological Survey Open-File Report 89-381. Scanlon, B.R., Mace, R.E., Barrett, M.E., Smith, B., 2003, Can we simulate regional groundwater flow in a karst system using equivalent porous media models? Case study, Barton Springs Edwards aquifer, USA, Journal of Hydrology, 276, 137-158. Stamos, C.L., Martin, P., Nishikawa, T. and Cox, B.F., 2001, Simulation of ground-water flow in the Mojave River basin, CaliforniaUSGS Wat.-Resour. Invest. Rep. 01-4002 129 p Özbilge T., 2008, Misli Ovası (Niğde) Yeraltısuyunun Hidrojeokimyasal Ve Çevresel İzotopik Bileşiminin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Ankara, 92 s. Özyurt N.N., 2008, Residence time distribution in the Kirkgoz karst springs (Antalya- Turkey) as a tool for contamination vulnerability assessment” Environmental Geology, 53 (7), 1571-1583 Özyurt N.N., 2005, Aladağ (Kayseri-adana) Karstik Akiferinde Yeraltısuyu Geçiş Zamanı Dağılımının İncelenmesi, Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Ankara, 274 s. Özyurt, N.N. and Bayarı, C.S., 2005. LUMPED UNSTEADY: a Visual Basic® code of unsteadystate lumped-parameter models for mean residence time analyses of groundwater systems, Computers & Geosciences, 31(3), 329-341. Özyurt, N.N. and Bayarı, C.S., 2003. LUMPED: A Visual Basic code of LP models for mean residence time analysis in groundwater systems, Computers & Geosciences 29(1), 79-90. 176 YERALTISUYUNDA RADYOKARBON YAŞ TAYİNİ 1 C. Serdar BAYARI1, N. Nur ÖZYURT1 Hacettepe Üniversitesi, Jeoloji Müh. Böl., Hidrojeoloji Müh. ABD Beytepe 06532 Ankara ([email protected], [email protected]) ÖZ Günümüzden pratik olarak 50.000 bin yıl öncesine değin beslenmiş yeraltısularında yaş tayini amacıyla kullanılabilecek başlıca araç radyokarbon tekniğidir. Bununla birlikte, ölçülen radyokarbon aktivite değerinin mutlak yaş değerlerine dönüştürülmesi, çok sayıda fiziksel, kimyasal ve izotopik parametrenin yerinde ve/veya laboratuvarda ölçülmesini ve uygun jeokimyasal modeller aracılığı ile değerlendirilmesini gerektirmektedir. Bu çalışmada, örnekleme aşamasından “radyokarbon model yaşlarının” hesaplanmasına kadar uzanan bu karmaşık sürecin ayrıntıları uygulama açısından kritik parametre ve değişkenler dikkate alınarak açıklanmıştır. Çalışmada Konya Kapalı Havzasında gerçekleştirilen bir uygulamaya ilişkin bir örnek de verilmektedir. Anahtar sözcükler: yeraltısuyu, yaş, radyokarbon, jeokimyasal model RADIOCARBON AGE-DATING OF GROUNDWATER ABSTRACT Radiocarbon technique is the most common tool for age-dating groundwaters that have been fed during the last 50,000 years. However, conversion of measured radiocarbon activities to groundwater ages requires in-situ and laboratory measurement of numerous physical, chemical and isotopic data and their evaluation by means of complicated geochemical models. Based on critical parameters and variables, details of this complicated process, starting from sampling and terminating with the calculation of “radiocarbon model ages” is presented in this study. A radiocarbon age-dating application carried out in the Konya Closed Basin is also presented briefly. Keywords: groundwater, age, radiocarbon, geochemical model 1. GİRİŞ Yeraltısuyu yaşı pek çok hidrojeolojik araştırmada, akım sisteminin tanınması açısından önemli ipuçları sunan kritik bir parametredir. Yeraltısuyunun yaşı doğrudan ve dolaylı teknikler ile belirlenebilmektedir. Doğrudan yaş belirleme tekniği örneklenen yeraltısuyunun akım hızının (V) ve -beslenim alanı ile örnekleme noktası arasında- takip ettiği yolun (akım çizgisi) uzunluğunun (L) belirlenmesine dayanır. Katedilen yol uzunluğunun belirlenen hıza olan oranı (L/V = T) suyun beslenim ve örnekleme anları arasında geçen süreyi, yani yeraltısuyunun yaşını verir. Darcy yasasına dayalı bu yaklaşım sonucu belirlenen yaş Darcy ya da kinematik yeraltısuyu yaşı olarak adlandırılır. Basit bir kuramsal temele dayanmakla birlikte bu yaklaşımın başarılı biçimde uygulanması yeraltısuyu hızının akım yolu boyunca aldığı ortalama değer ile yeraltısuyunun izlediği ortalama yol uzunluğunun kesin bir biçimde bilinmesine bağlıdır. Bu amaçla kullanılabilecek en uygun araç sayısal yeraltısuyu akım modeli olmakla birlikte, bir akifer sisteminde yeraltısuyu hız ve yön dağılımının yer ve zaman içindeki değişiminin kesin bir biçimde belirlenmesi doğru girdi değerlerine gereksinim duyar. Bu kapsamda, akifer sisteminin güvenilir bir kavramsal modeli temelinde sınır koşullarının, hidrolik yük dağılımının, hidrolik iletkenlik katsayısının ve etkin gözenekliliğin -yeraltısuyu yaşına bağlı zaman ölçeğinde- yer ve/veya zaman içindeki değişiminin bilinmesi gereklidir. Söz konusu parametre ve değişkenlerin akım sistemi içindeki dağılımının hassas biçimde belirlenmesi –bağıl olarak basit yapılı akiferler dışındagenellikle mümkün olmadığından, kinematik yaş belirleme tekniğinin -özellikle yeraltısuyu yaşının büyük olduğu ve zamanla farklı beslenme/boşalım rejimleri etkisi altında kalmış- akifer sistemlerinde uygulanabilirliği oldukça sınırlıdır. 177 Yeraltısuyu yaşının dolaylı olarak belirlenmesi yaklaşımı su ile birlikte hareket ettiği varsayılan izleyicilerin kullanımına dayanmaktadır. Akiferdeki suyun beklenen yaş aralığına bağlı olarak izleyiciler tek başlarına ya da birlikte kullanılabilmektedir. Çevresel ya da yerel izleyicilerin güvenilir bir akım modeline dayanan taşınım modeller içinde kullanılması yoluyla da yeraltısuyu yaşının belirlenmesi mümkündür. Buna karşın, akım ve taşınım modellerinin oluşturulmasındaki güçlükler nedeniyle çevresel ya da yerel izleyicilere dayalı yaş belirleme çalışmalarında –akım ve taşınım süreçlerinin tek bir eşitlik ile ifade edildiği- tümsel modellerden de daha geniş biçimde yararlanılmaktadır. Uygulanan teknik ne olursa olsun, izleyicilere dayalı dolaylı yaş belirleme çalışmalarındaki önemli güçlüklerden birisi de izleyici derişiminin akifer içindeki taşınımı sırasında değişimine neden olan tutulma ve bozunma gibi süreçlerin güvenilir olarak tanımlanamayışıdır. Diğer yandan, kullanılan izleyicinin yeraltısuyunun beklenen yaş büyüklüğünce belirlenen zaman ölçeğinde kullanılabilirliği de önemli bir kısıtlayıcı etkendir. Trityum, oksijen-18/döteryum gibi izotopik ya da atmosferik CFC, SF6 gazları gibi kimyasal izleyiciler ancak ortalama yeraltısuyu yaş değerinin 50-100 yıl arasında değiştiği akım sistemlerinde kullanılabilmektedir. Ortalama yaşın, binlerce yıl dolayınca olduğu büyük ve/veya düşük akım hızlı sistemlerde kullanılan başlıca çevresel izleyici ise radyokarbondur. Bu izotop ile arkeolojik örneklerde 70,000 yıla, hidrojeolojik uygulamalarda ise –ilgili parmetrelerdeki belirsizliklerden dolayı- 50,000 yıla ulaşan yaş değerlerinin belirlenmesi mümkündür. Yeraltısuyunun radyokarbon yaş tayini radyokarbon akitivitesine etkiyen tüm faktörlerin doğru bir biçimde belirlenmesini ve tanımlanmasını gerektiren oldukça karmaşık bir süreçtir. Bu çalışmada, söz konusu sürecin örneklemeden başlayıp, hidrojeokimyasal modellemeye uzanan tüm aşamalarına ilişkin uygulamalar sunulmaktadir. 2. RADYOKARBON YAŞ TAYİNİ, İLKE VE VARSAYIMLAR Radyokarbon (14C, 6p, 8n; p: proton, n: nötron) karbon elementinin 14 kütle numaralı izotopudur. Zayıf enerjili beta (negatron) ışıması ile azot-14 (14N, 7p+7n) izotopuna bozunan bu izotopun günümüzde kabul gören yarılanma ömrü (Cambridge half-life, T1/2) 5730 (+/- 40) yıldır. Radyokarbon yaş tayin uygulamasının başladığı 1950’li yıllarda saptanan yarılanma ömrü ise (Libby half-life) 5568 (+/-30) yıl) olup, günümüzde kullanılmamaktadır. Radyokarbon izotopunun başlıca kaynağı 14N’ün stratosferde kozmik nötronlarca bombardımanı sonucu oluşan 14C’ü içeren atmosferik CO2 (karbon dioksit) gazıdır. Atmosferik CO2, C elementinin tüm izotoplarını (başlıca 12 C, 13C ve 14C) içerir ve fotosentez süreci ile (kabaca: CO2_atmosferik + ışık enerjisi > karbonhidrat) bitkilerin yapısına taşınır. Yaşam süresince karbon izotoplarının bitki bünyesindeki bolluk dağılımı ile atmosferik CO2 içindeki bolluk dağılımı arasında sabit bir denge durumu (secular equilibrium) söz konusudur. Radyokarbonun atmosferik CO2 içindeki bolluğu 1950 yılı itibariyle %100 (100 pmc, percent modern carbon) olarak tanımlanmış olup, bu değer jeolojik geçmişte dikkate değer salınımlar (örğ. 130 pmc dolayına artış) göstermiştir. Bitki bünyesinde içerilen 14CO2’in bir bölümü kök terlemesi (respiration) yoluyla toprak zonu atmosferine geçmekte buradan da hidroliz yoluyla karbonik aside dönüşerek yeraltısuyu beslenim sürecinde akifere taşınmaktadır. Bitki örtüsü içermeyen ortamlarda da beslenim zonundaki atmosferik kökenli 14CO2 yeraltısuyu beslenimi ile akifere taşınmaktadır. 14 CO2 + H2O <-> H214CO3 (1) Gerek bitki kök terlemesi ve gerekse atmosferik gazların toprak zonuna difüzyonu (ya da bunların karışımı) ile oluşan beslenim zonu atmosferindeki CO2 gazının hidrolizi ile oluşan karbonik asidin 14 C aktivitesi (A0) 100 pmc’dir. Beslenim suyunun toprak zonu atmsoferinden uzaklaşması ile birlikte 14CO2 kaynağı kesildiğinden, su tarafından içerilen 14CO2 radyoaktif bozunma ile azalmaya başlar. Bu azalma, birinci dereceden reaksiyon kinetiği ile ifade edilen radyoaktif bozunma yasasına uyar ve başlangıçtan (t = 0) belirli bir süre sonra (t = T) suda bulunan 14C içeriği (AT), 178 At A0 exp ( LT ) L Ln (2) / T1 / 2 eşitlikleri ile belirlenir. (2) (3) Beslenim zonundaki 14C (A0) ve sudaki 14C (AT) değerlerinin bilinmesi durumunda yukarıdaki eşitliğin aşağıdaki biçimi kullanılarak aktivitenin A0’dan AT değerine azalması için geçmesi gereken zaman (T, yaş) belirlenir. AT Ln A0 (4) T L Genellikle arkeolojik örneklere uygulanan Eşitlik 4 ile belirlenen yaş atmosferik 14CO2 içeriğinde geçmişte oluşan salınımların etkisini içermez. Belirlenen yaş değerinin bu etkiyi dikkate alan biçimde düzeltilmesi durumunda elde edilen yaşa “kalibre edilmiş radyokarbon yaşı, calibrated 14C age” denilmektedir. Hidrojeolojik uygulamalarda genellikle söz konusu değerin 100 pmc dolayında sabit kaldığı varsayılır ve akım sistemine ait diğer fiziksel ve kimyasal süreçlerdeki belirsizliklerin etkisi dikkate alındığında, anılan değerdeki salınımların yeraltısuyu radyokarbon yaşları üzerindeki etkisi önemsizdir. Eşitlik 4’te kullanılan AT değeri üzerinde akifer içindeki diğer fiziksel ve kimyasal süreçlerin etkiinden dolayı yeraltısuyu radyokarbon yaş tayini uygulamaları yukarıda belirtilenden çok daha karmaşıktır. Yeraltısuyu radyokarbon yaşının gerçekci bir biçimde belirlenebilmesi için AT değerinin, değere etkiyen tüm süreçler açısından düzeltilmesi gerekir. Söz konusu düzeltmeye ilişkin ayrıntılar aşağıda sunulmuştur. 3. RADYOKARBONUN YERALTISUYUNDAKİ EVRİMİ Yeraltısuyunun radyokarbon yaşının belirlenmesi konusunda başarılı bir uygulama yapabilmek için öncelikle suyun bünyesinde değişik türler halinde taşınan karbon elementinin beslenme anından itibaren akifer içinde geçirdiği evrimin iyi bilinmesi gerekmektedir. Bu çalışmada ele alınan şekli ile yeraltısuyu radyokarbon yaş tayini karbon elementini içeren inorganik türlerin akım yolu boyunca evrimini dikkate almaktadır. Bu kapsamda yeraltısuyuna inorganik karbon sağlayan başlıca süreçler doymamış zon atmosferindeki CO2 ve kayaçlardan türeyen C elementidir. Yukarıda da belirtildiği gibi doymamış zon atmosferindeki CO2 bitki kök terlemesi ve/veya atmosferden beslenme zonuna difüze olan CO2’i içermektedir. Kayaçlardan türeyen C elementinin başlıca kaynağını ise kayaç oluşturan birincil karbonat mineralleri, kayaçların kırık ve çatlaklarında kayaç oluşumunu takip eden süreçler sonrasında çökelen ikincil karbonat mineralleri (örğ. kalsit, CaCO3) ve magmatik/metamorfik kökenli (yani, jeojenik) CO2 gazı ile biyojenik ve termojenik kökenli metan (CH4) gazı oluşturmaktadır. Birincil karbonat mineralleri karbonatlı kayaç (örğ. kireçtaşı, dolomit) akiferlerinde yaygın olarak gözlenmekte, buna karşın ikincil karbonat mineralleri (örğ. kalsit) akla gelen her tür kayaç tipini içeren akiferlerde kırık ve çatlaklar boyunca bulunabilmektedir. Jeojenik CO2 volkanik ve tektonik aktif bölgelerde, biyojenik CH4 gömülü organik maddenin çürüdüğü eski ve sığ bataklık ortamı kayaçlarında, termojenik CH4 ise genellikle hidrokarbon içeren derine gömülü ve jeotermal gradyanın geçmişte ya da günümüzde yüksek olduğu kayaç ortamlarında bulunmaktadırlar. Son birkaç yüzbin yıl içinde oluşan ikincil karbonat mineralleri dışında kayaç oluşturan karbonat mineralleri –kayaç oluşumundan sonra geçen uzun zaman içinde- içerdikleri ilksel 14C izotopunun tamamını radyoaktif bozunma sonucu kaybetmiş durumdadırlar. Dolayısıyla beslenim suyunun içerdiği karbonik asit tarafından karbonatlı mineralin çözünmesi sonucu kayaçtan yeraltısuyuna geçen C elementi 14C izotopu içermez. Bu yolla yeraltısuyuna geçen C elementi 14C içermeyen 179 anlamında “ölü karbon” olarak adlandırılır. Benzer biçimde, jeojenik CO2 ve termojenik CH4’dan yeraltısuyuna geçen C elementi de “ölü karbon” niteliğindedir. Yakın jeolojik geçmişte akifer ortamına gömülen organik maddenin indirgenmesi ile oluşan biyojenik CH4 ise gömülme zamanından itibaren geçen sürenin uzunluğuna bağlı olarak yeraltısuyuna 14C sağlar ya da sağlamaz. Tüm bu kaynaklardan sağlanan C elementi yeraltısuyunda ortamın kimyasal denge koşullarına bağlı olarak çözünmüş karbon dioksit (CO2), karbonik asit (H2CO3), bikarbonat (HCO3-) ya da karbonat (CO3=) türlerine dağılmış olarak bulunur. Bu kimyasal türlerce içerilen C elementinin toplamı Toplam Çözünmüş İnorganik Karbon (TÇİK) olarak adlandırılır. Basit bir yaklaşımla, doygun zonun üst bölümlerindeki “güncel” yeraltısuyunun radyokarbon aktivitesi 50 pmc dolayına iner. Bu durumun nedeni, beslenim suyunun içerdiği 100 pmc dolayındaki 14C içerikli CO2 gazınca oluşturulan karbonik asitin “ölü karbon” içeren mineralleri çözmesidir. Sonuçta yeraltısuyunca içerilen C elementinin kabaca yarısı yüzeysel (atmosfer ve kök zonu) diğer yarısı ise “ölü karbon” içeren mineral kökenli olmaktadır. Bu durum ilksel olarak 100 pmc dolayındaki ilksel radyokarbon aktivitesinin 50 pmc düzeyine inmesine neden olur. Söz konusu jeokimyasal sürecin dikkate alınmaması durumunda, bir kaç yıl/on yıl içinde akifere katılan suyun radyokarbon yaşı Eşitlik 4’ün kullanımı ile 5730 yıl olarak belirlenecektir. Diğer yandan, akım yolu boyunca yeraltısuyuna beslenme zonu dışındaki kaynaklardan katılan (örğ. jeojenik, biyojenik ya da termojenik) CO2 ve CH4 girdisi de 14C içermediğinden bu gibi katkılar TÇİK’in 14C içeriğinde ayrıca seyrelmeye neden olurlar. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bu gibi “seyreltici” kaynak ve batak (source and sink) süreçlerinin dikkate alınmaması, hesaplanan radyokarbon yaşlarının gerçektekinden daha büyük olmasına neden olurlar. Seyrelme yoluyla yeraltısuyu radyokarbon aktivitesinin azalmasına neden olan bir diğer süreç de yeraltısuyu ile karbonatlı akifer mineralleri arasındaki izotopik değişimdir (isotopic exchange). Radyokarbon yaşları üzerinde bu etkinin düzeltilmesi oldukça güçtür. Termodinamiğin ikinci yasası uyarınca tüm sistemler kendi içlerindeki enerji düzeyi farklılıklarını ortadan kaldıracak biçimde davranırlar. Örneğin, yeraltısuyu yüksek potansiyel enerji düzeyinden alçak potansiyel enerji düzeyine doğru hareket eder; amaç enerji düzeyi farklılığının ortadan kaldırılmasıdır. Benzer biçimde, farklı C izotop içeriklerine sahip TÇİK ile C içeren akifer mineralleri de bu farklılığı ortadan kaldırmak üzere aralarında C izotoplarını değiştirme (takas etme) eğilimindedirler (isotope exchange). İzotopik takas işlemi oldukça yavaş bir süreç olmakla birlikte radyokarbon yaş tayinine konu olan uzun zaman ölçeğinde dikkate değer boyutlara ulaşabilir. TÇİK ve karbonatlı mineral arasındaki izotopik takas, TÇİK 14C içeriğinde seyrelmeye neden olacağından yeraltısuyu radyokarbon yaşı gerçektekinden daha büyük olacaktır. Günümüzdeki bilimsel bilgi birikimi izotopik takas etkisinin güvenilir biçimde dikkate alınmasını sağlayacak düzeyde değildir. Yukarıda belirtilen süreçlerin hemen tamamı radyokarbon yaş tayinine konu akifer sistemlerinde az ya da çok etkilidir. Tüm bu etkilerin dikkate alınması ve radyokarbon içeriğinde bu süreçlere bağlı düzeltmelerin yapılması oldukça karmaşık ve yoğun hesaplamalar gerektirir. Bu hesaplamaların elle gerçekleştirilmesindeki zorluktan dolayı genellikle NETPATH (Plummer et al., 1991) ve PHREEQC (Parkhurst and Appelo, 1999) gibi jeokimyasal modelleme araçlarından yararlanılır. Bu yazılımlardan NETPATH “geriye doğru”, PHREEQC ise “ileriye doğru” modelleme tekniklerini kullanmaktadır. Bu kapsamda, NETPATH akım yolu üzerindeki akışyukarı ve akışaşağı konumlu iki ayrı su noktasına ait fiziksel, kimyasal ve izotopik verileri kullanarak, bu noktalar arasında kimyasal ve izotopik evrime ait olası reaksiyon senaryolarını oluşturur. Uygulayıcı, bu senaryolar arasından “en uygun” olanını akifer mineralojisi ve kavramsal hidrojeolojik model yapısını da dikkate alarak, kuramsal bilgi birikimi temelinde seçer. Seçilen senaryo tarafından üretilmiş olan yeraltısuyu radyokarbon yaşı, yaş değerine etkiyen tüm süreçlerin etkilerinin dikkate alındığı bilimsel olarak savunulabilir bir değer oluşturur. Bu aşamada seçilen model senaryosu girdilerindeki belirsizlikler dikkate alınmalı; girdi değerlerindeki olası değişimlerin hesaplanan yaş 180 değeri üzerindeki etkisi değerledirilmelidir. Bilimsel olarak kabul edilebilir bir radyokabon yaş değerinin girdi belirsizliklerinden önemli düzeyde etkilenmemesi gerekmektedir. Yeraltısuyu radyokarbon yaş değerinin belirlenmesinde kullanılan bir diğer jeokimyasal model aracı olan PHREEQC ise akışyukarı suya ait fiziksel, kimyasal ve izotopik verileri kullanmakta, akım yolu boyunca gerçekleşmesi beklenen kimyasal ve izotopik süreçler (reaksiyonlar) kullanıcı tarafından modele uygulatılmaktadır. Bu uygulamada hedef, model tarafından üretilen teorik sonuçların akışaşağı örnekleme noktasına ait gözlenen veriler ile uyumlu olmasını sağlamaktır. Bu modelin kullanımı kimyasal ve izotopik süreçler hakkında derin bir kuramsal bilgi birikimi gerektirmektedir. Bu nedenle, bu modelleme aracı genellikle kullanıcının her iki su noktası arasında gerçekleşen kimyasal ve izotopik süreçler hakkında kesin bilgilere sahip olması durumunda kullanılmaktadır. Her iki modelleme aracı da su noktaları arasındaki etkili kimyasal süreçlerin belirlenmesi amacıyla 13 C izotopundan yararlanmaktadır. Bu kapsamda, karbon izotopunun akım sistemindeki evrimi üzerinde etkili olduğu düşünülen tüm bileşenlerinin (örğ. beslenim suyu, akışyukarı su, jeojenik akışkan (sıvı ve gaz) getirimi gibi akım sistemine katılan diğer su ve gazlar, akım yolu boyunca karbonat minerali çözünmesi ve çökelmesi, su ve mineraller arasındaki izotopik değişim vb) 13C içerikleri girdi olarak kullanılmaktadır. Kabul edilebilir bir modelin ürettiği akışaşağı suya ait 13C değerinin bu örnekleme noktasında gözlenen 13C değeri ile uyumlu olması gerekir. Öte yandan, tüm bu hesaplamalarda temel varsayım akış sistemindeki izotopik dengenin oluştuğu şeklindedir ki büyük ve/veya yavaş akım hızına sahip yeraltısuyu sistemlerinde bu şart çoğunlukla sağlanmaktadır. Öte yandan, hangi modelleme aracı kullanılırsa kullanılsın, hesaplanan radyokarbon yaşlarının güvenilirliği bağımsız başka yaklaşımlar ile kontrol edilmelidir. Örneğin, radyokarbon yaşlarından elde edilen akım hızlarının olası kinematik akım hızı ile ne denli örtüştüğünün incelenmesi faydalı bir yaklaşımdır. 4. RADYOKARBON AKTİVİTE ÖLÇÜMÜ Günümüzde yeraltısuyu TÇİK içeriğinde radyokarbon aktivitesinin belirlenmesi amacıyla yaygın olarak iki farklı ölçüm tekniği kullanılmaktadır. Radyokarbon uygulamalarının başlangıcından beri uygulanan Sıvı Parıldama Sayım (SPS, Liquid Scintillation Counting) tekniği (conventional 14C counting), örnekteki 14C izotopundan salınan beta (negatron ya da elektron) partiküllerinin organik nitelikli bir molekül ile çarpıştırılması ve bu çarpışma sonucu oluşan ışık parıldamalarının sayısının belirlenmesine dayanmaktadır. Bu amaçla örnek ve -kokteyl olarak adlandırılan- organik madde genellikle 20 mL hacimli bir kap içinde karıştırılmakta ve oluşan parıldamalar genellikle ölçüm standart sapmasının minimum düzeye ulaştığı en az 400 dakikalık bir süre boyunca sayılmaktadır. Bu ölçümlerde 14C aktivitesi sıfır olan ölü karbonlu kör örnek (blank) ve 14C aktivitesi bilinen ve uluslararası kabul gören bir standard (örğ. NIST-SRM 4990B) örnek aktivitesinin belirlenmesi amacıyla kullanılmaktadır. SPS tekniğine dayalı ölçümlerde genellikle 10 mL civarında örnek kullanılabilmekte olup, bu hacimdeki yeraltısuyunun içerdiği TÇİK 14C aktivitesi SPS cihazlarının ölçüm hassaslığı açısından gerekli parıldamayı üretememektedir. Bu nedenle, örneklenen yeraltısuyuna ait TÇİK (CO3) önce karbon dioksite (CO2), daha sonra asetilene (C2H2), daha sonra da benzene (C6H6) dönüştürülmektedir. Bu yolla, başlangıçta oldukça büyük hacme sahip olan TÇİK daha küçük hacme dönüştürülmektedir. Söz konusu dönüştürme işlemi “benzen sentezi” olarak adlandırılmaktadır. Bu yolla, kabaca 1 pmc dolayındaki 14C aktivitesi ölçülebilmekte olup; 50,000 yıla ulaşan yaş tayinlerinin yapılması mümkündür. SPS tekniği ile güvenilir radyokarbon aktivite ölçümlerinin yapılabilmesi için en az 3 gram dolayında C elementine gereksinim duyulmaktadır. Bu amaçla, örneklenecek suyun C içeriğine bağlı olarak- 100 L ile 300 L arası hacimli yeraltısuyu örneğinin yerinde örnekleme işleminden geçirilmesi gerekmektedir. SPS tekniği için gerekli örnekleme yaklaşımının ayrıntıları ileriki bölümde sunulmuştur. 181 Radyokarbon aktivitesinin ölçümünde kullanılan diğer teknik ise Hızlandırıcılı Kütle Spektrometresi (HKS, Accelerator Mass Spectrometer, AMS) tekniğidir. Son yirmi yıldır uygulanmakta olan bu teknik yakın zamanda ilgili teknik altyapı unsurlarının fiyatlarındaki azalmaya bağlı olarak dünya genelinde yaygınlaşmıştır. HKS tekniği ile güvenilir radyokarbon aktivite ölçümü için bir kaç mili gram C elementi yeterli olup, bu miktar kabaca 1 L’lik su örneğine karşılık gelmektedir. HKS tekniğinin sınırlı hacimli örneğe gereksinim duyması sahadaki örnekleme işlemini kolaylaştırmakla birlikte, bu tekniğe dayalı analiz ücreti daha pahalıdır (örğ. 600 USD). Diğer yandan, sahada daha uzun örnekleme zamanı gerektiren SPS tekniğinin ise analiz maliyeti daha düşüktür (örğ. 300 USD). Gerek SPS ve gerekse HKS tekniğine dayalı radyokarbon aktivite ölçümleri –bir kısmı ticari- pek çok yurtdışı laboratuvar tarafından gerçekleştirilmekte olup, ilgili web sayfalarına internet üzerinden (örg. www.geochronlabs.com) ulaşmak mümkündür. 5. YERALTISUYUNDA RADYOKARBON ÖRNEKLEMESİ Yeraltısuyunda TÇİK radyokarbon aktivitesinin belirlenmesine yönelik olarak uygulanacak örnekleme yöntemi tercih edilen analiz tekniğine bağlıdır. HKS analiz tekniği için genellikle 1 L’lik su örneği yeterlidir. Bu amaçla –tercihen tıpalı ve- vidalı kapaklı plastik bir şişe kullanılmalıdır. Saha çalışması öncesinde şişeler % 10’luk HCl ya da HNO3 ve saf su karışımında oluşan çözelti ile doldurularak bir gün bekletilmeli, bu yolla olası karbonat çökellerinden arındırılmalıdır. Daha sonra saf su ile bir kaç kez durulanan şişe ve tıpalar kurutularak örnekleme işlemine hazırlanmalıdır. Örnekleme noktasında şişenin örneklenecek su ile birkaç kez çalkalanarak iç yüzeyinin tamamen ıslanması sağlanır. Şişe örneklenecek su içine –gerekirse bir kova kullanılarak- daldırılarak doldurulmalıdır. Bu işlem şişe içinde atmosferik hava kabarcığı kalmasını engelleyecektir. Benzer biçimde tıpanın ve vidalı kapağın da su altında takılması gereklidir. Daha sonra vidalı kapak elektrik izolasyon bandı ile sarılarak şişeye sabitlenmelidir. Örnekleme noktasına ait kod etiket kullanılmaksızın doğrudan şişenin boynuna ve kapak üstüne asetat kalemi ile yazılmalıdır. Birden fazla noktaya kod yazılması nakil sırasında sürtünmeye bağlı silinmeye karşı faydalı bir önlem olacaktır. Kod yazma işlemi şişe ıslatılmadan önce yapılmalıdır. Yukarıda belirtilen yolla alınan su örneği içinde zamanla hava kabarcıkları oluşabilir. Bu durum, genellikle örnek sıcaklığının artması ve/veya ortam basıncının azalması nedeniyle suda çözünen gazların serbest kalmasından kaynaklanan doğal bir süreçtir. HKS tekniği için alınan su örneğinin mikrobiyolojik unsurlar (örğ. bakteri) içermesi TÇİK radyokarbon içeriğinin değişmesine neden olabilir. Bu olasılığı engellemek için örnekleme öncesinde suya HgCl gibi bir bakteri öldürücünün (bakterisid) eklenmesi gerekecektir. Uygun bakterisid türü için analiz yapılacak laboratuvara danışılması uygun olacaktır. SPS ölçüm tekniğine dayalı örnekleme 3 gram kadar C elementinin genellikle BaCO3 formunda çöktürme yoluyla elde edilmesini gerektirir. Öncelikle örneklenecek suyun TÇİK içeriğinin bilinmesi gerekmektedir. Bu amaçla sahada alkalinite ölçümü yapılabileceği gibi –mevcut iseörneklenecek suyun kimyasal bileşiminden de yararlanılabilir. Örneğin, 1 mek/L düzeyinde HCO3 (61 miligram/L) ve/veya CO3 (60 miligram/L) içeren yeraltısuyunun 1 L’sinde 12 miligram C bulunmaktadır. Bu durumda, söz konusu yeraltısuyunun (3 gram / 0.012 gram/L = 250 L) 250 L’lik bölümünden 3 gram C elementi çöktürülebileceği anlaşılmaktadır. Analiz hatası ve örnekleme performansındaki olası düşüklük dikkate alınarak, belirlenen su hacminin 1.5 katı kadar örnekte çöktürme yapılması akılcı bir yaklaşımdır. Çöktürme işlemi için genellikle konik tabanlı, dar ağızlı, yaklaşık 100 L hacimli metal ya da plastik kaplar kullanılır (Şekil 1). 182 Şekil 1: Plastik çöktürme tankı ile radyokarbon analizi amaçlı TÇİK örneklemesi. Yeraltısuyunun kuyudan örneklenmesi durumunda kuyuda beklemiş statik suyun öncelikle atılması, akifer koşullarını temsil eden yeraltısuyunun kuyudan boşalması beklenir. Bu amaçla genel olarak kuyu hacminin 3 katı kadar suyun boşaltılması gerekecektir. Pompajın başlamasıyla birlikte sıcaklık ve özgül elektriksel iletkenliğin sürekli olarak ölçülmesi temsil edici su gelişinin belirlenmesi açısından faydalı bir yaklaşımdır. Sıcaklık ve özgül elektriksel iletkenliğin sabit değerlere ulaşması akiferi temsil eden yeraltısuyunun boşalmakta olduğunun göstergesidir. Çöktürme öncesinde, çöktürme kabı örneklenecek su ile bir kaç kez çalkalanmalıdır. Daha önce çöktürme işleminde kullanılan kabın duvarlarındaki karbonat çökellerinin mevcut olması durumunda çalkalama işleminde kullanılan suyun içine % 10’luk derişim sağlanacak biçimde asit eklenmesi yerinde olacaktır. Kap içine önce su daha sonra asit eklenmelidir. Asit üzerine su eklenmesi şiddetli tepkimelere neden olur. Çalkalama işlemi sonrasında çöktürme kabı tabanına çökel+su karışımının toplanacağı –tercihen plastik- bir şişe bağlanır ve çöktürme kabı örneklenecek su ile tamamen doldurulur. Kabın tamamen doldurulması, üst kesiminde hava içermemesi önemlidir. Daha sonra kap içine derişik (doygunluğa ulaşmış) NaOH çözeltisi dökülür. Aşırı bazik olan NaOH çözeltisinin atmosferik CO2’i bünyesinde çökelterek hatalı radyokarbon aktivite değerlerine neden olmaması için, laboratuvarda yeni üretilmiş sıcak damıtık sudan itibaren hazırlanması ve 100 mL’lik, hava içermeyen, tıpalı ve vidalı kapaklı plastik şişeler içinde araziye nakledilmesi uygun olacaktır. Çöktürme kabına derişik NaOH eklenmesinden sonra kap içindeki sıvı metal bir çubuk ile birkaç dakika karıştırılarak homojenizasyon sağlanır. NaOH yoğun bir çözelti olduğundan, dökme işlemi ile birlikte hızla dibe çökerek çöktürme kabını terk edip, örnekleme şişesine ulaşabilir. Bu istenmeyen bir durum olduğundan, karıştırma işlemine NaOH çözeltisi eklenirken başlanmalıdır. Bu aşamada, pH test kağıdı ya da pH ölçer ile çözeltinin pH değeri ölçülmelidir. Etkili bir çöktürme için pH yaklaşık 10-12 aralığında olmalıdır. Gerekirse örneğe yeniden NaOH çözeltisi eklenmeli ve yukarıdaki işlemler yinelenmelidir. Bu aşamada C elementi CO3 formunda çökme eğiliminde olup, bu sürecin gerçekleşmesi için çözeltideki her bir mol CO3 için bir mol uygun bir katyonun (Ba ya da Sr) bulunması gereklidir. Bu amaca ulaşmak için çözeltiye bazik ortamda çözünürlüğü yüksek ve C elementi içermeyen bir kimyasalın eklenmesi gerekir. Söz konusu amaçla genellikle BaCl 2 kullanılmaktadır. Çözeltiye eklenecek BaCl2 miktarının belirlenmesi için suyun tahmini HCO3 ve/veya CO3 içeriğinden yararlanılır. Örneğin, 1 mek/L HCO3 (60 miligram/L derişimli 100 L’lik çöktürme tankında 100 mek (=100 milimol) HCO3 bulunmaktadır. Bu miktardaki HCO3’ün BaCO3 183 şeklinde çökelmesi için çözeltiye en az 100 milimol BaCl2 eklenmesi gerekir. Uygulamada güvenli tarafta kalmak açısından eklenen BaCl2 miktarının hesaplanan değerin % 50 üzerinde tutulması faydalı olacaktır. Çözeltiye BaCl2 eklenmesi ile birlikte metal çubukla çözelti karıştırılmalı ve etkin çözünme sağlanmalıdır. BaCl2 çözünürlüğü yüksek bir bileşik olup, toz formdaki BaCl2’ün eklenmesi ile birlikte 10 dakikalık bir karıştırma işlemi tam çözünme için yeterlidir. BaCl 2’ün çözünmesi ile birlikte BaCO3 çökelme işlemi başlar. Bu aşamada başlangıçta berrak olan örnek, oluşan BaCO3 kristallerinden dolayı bulanık bir görünüm alır. BaCO3 kritstallerinin mikroskopik kütlesine uygulanan yerçekim kuvvetinin suyun sürtünme direncini yenememesi nedeniyle çökelim yavaş bir süreçtir. Bu süreci hızlandırmak için çözeltiye mikrokristallerin birleşerek iri kütleli topaklar oluşturmalarını sağlayacak bir topaklaştırıcı (flocculant) kimyasal eklenir. Bu amaçla genellikle derişik Praestol çözeltisi kullanılmaktadır. Kabaca 100 L’lik bir kaptaki topaklaştırma işlemi için 100 mL kadar derişik Praestol çözeltisi yeterlidir. Oldukça viskoz olan bu çözelti kaba yavaşça, örnek sürekli biçimde karıştırılırken eklenir. Praestol çözeltisinin eklenmesinden sonra örnek bir kaç dakikalık aralıklar ile sürekli olarak karıştırılır. Bu aşamada, oldukça hızlı gerçekleşir ve çöktürme kabı tabanındaki toplama şişesi içinde BaCO3 topakları birikmeye başlar. Çözeltideki tüm TÇİK’un BaCO3 formunda çökelmesi için genellikle 30 dakikalık bir karıştırma işlemi yeterlidir. Örnek çözeltisindeki berraklaşma mevcut BaCO3’ın tamamına yakın bölümünün çökeldiğinin göstergesidir. Bu aşamada, toplama kabı dolarsa, çöktürme kabı ile bağlantı bölümü metal çubuk ucundaki bir plastik tıpanın bu bölüme sabitlenmesinden sonra düzenekten ayrılır ve yeni toplama kabı takılarak yukarıdaki işleme devam edilir. Daha fazla çökelimin olmaması durumunda toplama kabı benzer biçimde düzenekten ayrılır. Yukarıdaki işlem yeterli miktarda BaCO3 çökeltisi elde edilene değin tekrarlanır. Toplama şişeleri vidalı kapakla kapatılır; kapak izolasyon bantı ile şişeye sabitlenir; şişe üzerine örnek kodu yazılır. Saha çalışması dönüşünde toplama şişeleri birkaç gün hareketsiz konumda bekletilir. Bu süre içinde katı faz şişe tabanında sıvı faz ise şişenin üst bölümünde yoğunlaşır. Bu aşamada, şişe sıvı-katı faz sınırından bıçakla kesilerek, “çamur” formundaki katı faz bölümü +50 °C’deki etüve aktarılır. Bu işlemin amacı, BaCO3 çökeli içindeki suyun ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Tam kuruma sağlanınca plastik bir spatül kullanılarak çökel naylon torba ya da başka bir plastik şişeye alınır. Kurutma ve yeniden paketleme işlemleri sırasında deri-saç-kağıt vb organik maddelerin örneğe karışmasından kaçınılmalı, örnek aktarımı ile ilgili tüm aşamalarda steril eldiven kullanılmalıdır. Elde edilen örneğin analiz için gereksinilen miktardan fazlasının ayrı bir kapta yedeklenmesi olası analiz sorunlarına karşı faydalı bir önlemdir. 6. GEREKSİNİLEN DİĞER VERİLER Yeraltısuyunda radyokarbon yaş tayini amaçlı çalışmalarda uygulanan örnekleme ve analiz tekniği ne olursa olsun radyokarbon aktivitesi dışında başka verilere de gereksinim duyulmaktadır. Bu verilerin bir kısmı sahada gerçekleştirilen yerinde ölçümler ile diğer bir kısmı ise kimyasal ve izotopik laboratuvar analizleri sonucunda üretilirler. Öncelikle üretilmesi gereken veriler arasında, sahada örnekleme noktası başında yapılacak, sıcaklık, özgül elektriksel iletkenlik, pH, çözünmüş oksijen, redoks potansiyeli ölçümleri gelmektedir. Ayrıca, majör iyon bileşiminin (yani, Ca, Mg, Na, K, CO3, HCO3, SO4, Cl, NO2, NO3) belirlenmesi amacıyla örnekleme yapılmalıdır. Diğer yandan yeraltısuyuna volkanojenik sıvı/gaz girişinin göstergesi olan Li, Br, Si ve B gibi elementlerin derişimi de ölçülmelidir. Bu gibi örnekler, önceden temizlenmiş plastik şişelere alınabilirler. Şişelerin su içinde doldurulması atmosferik hava kabarcığı içermelerini engelleyecektir. Bunların yanısıra, yeraltısuyunun çözünmüş gaz içeriğinin (özellikle, CO 2, CH4 ve H2S) belirlenmesi için cam şişelere su ve/veya gaz örneklemesi yapılması da uygun olacaktır. Tüm bu veriler yeraltısuyu sisteminde etkili olan karışım (örğ. volkanojenik sıvı/gaz katkısı) ve redoks düzeyi (örğ. oksik, post-oksik, sülfidik, metanojenik) hakkında güvenilir kararların verilmesine yardımcı olmaktadır. Diğer yandan, radyokarbon amaçlı örnekleme sırasında suyun trityum ve duraylı izotop içeriğinin belirlenmesine yönelik örnekleme de yapılmalıdır. Duraylı izotop verileri farklı su noktalarının 184 beslenim alanı yükseltisi ve/veya sıcaklığındaki değişimin saptanması açısından vazgeçilmez niteliktedir. Diğer yandan, trityum içeriği de örneğin radyokarbon aktivitesi ile birlikte kullanıldığında, yeraltısuyu sistemindeki genç ve yaşlı su katkı oranları hakkında değerli bilgiler sunmaktadır. Radyokarbon yaş tayininde gereksinilen diğer izotopik veriler arasında örneklenen suyun TÇİK içeriğine ait 13C değeri önemli bir yere sahiptir. Ayrıca –varsa- akiferi oluşturan ve/veya akiferin çatlak dolgularında mevcut karbonat minerallerinin de 13C içeriği belirlenmelidir. Bu veriler, akım sistemi içinde C elementinin geçirdiği evrimin jeokimyasal modeller aracılığı ile belirlenmesinde büyük önem taşımaktadırlar. Yeraltısuyuna ait çözünmüş gaz örneğinde mevcut CO 2 ve CH4 gibi gazların 13C içeriklerinin saptanması da faydalı bir yaklaşımdır. Benzer biçimde, -varsa- akiferdeki jips ve pirit mineralleri ile H2S gazının sülfür izotop bileşiminin belirlenmesi de hassas bir jeokimyasal modelleme için gereklidir. Son olarak, beklenen radyokarbon yaş değerine karşılık gelen geçmiş zaman süreci boyunca akiferin beslenme alanındaki ortam koşulları hakkında toplanan bilgiler de değerlendirme sürecinde oldukça yardımcıdır. Bu kapsamda, geçmiş bitki örtüsünün niteliği de belirlenmelidir. Bitki örtüsü içinde C3, C4 ve CAM tipi fotosentez yapan bitkilerin yoğunluğunun bilinmesi beslenme zonu CO2 gazına atfedilecek 13C değerinin seçiminde yol gösterici olacaktır. Ayrıca, akiferi oluşturan kaya tipleri ve bunların mineral bileşimine ilişkin bilgilerin de üretilmesi/derlenmesi nitelikli bir jeokimyasal modelleme için gereklidir. Önemli bir mineral türünün modele eklenmemesi ya da akiferde mevcut olmayan bir mineralin modele dahil edilmesi hatalı model sonuçlarının üretilmesine neden olacaktır. 7. ÖRNEKLEME NOKTALARININ SEÇİMİ Yeraltısuyu radyokarbon yaş tayini amaçlı örneklerin bölgesel akım yolunun beslenim alanı ile boşalım alanı/noktası arasında uzanan farklı bölümlerinden toplanması uygun olacaktır. Bu amaçla, akiferin doğal koşullardaki eş-hidrolik yük eğrileri oluşturulmalı, bunlara dik uzanacak biçimde olası akım çizgileri oluşturulmalıdır. Örnekleme noktalarının olabildiğince aynı akım çizgisi üzerinde olacak biçimde seçilmesi jeokimyasal modelin bu varsayıma dayanması nedeniyle önem taşımaktadır. Ayrıca, örnekleme noktalarının seçiminde akiferin jeolojik yapısının ve kavramsal hidrojeolojik modelin de dikkate alınması gerekmektedir. Örneğin, akım yolu boyunca akifere derin kökenli termal çözelti getiriminin olması akım yolu boyunca C elementinin yeraltısuyundaki evrimini önemli düzeyde etkileyecektir. Sisteme jeojenik CO2 girişinin gerçekleşmesi radyokarbon içeriğinde seyrelmeye neden olacağından, bu durumun dikkate alınmaması, hesaplanan radyokarbon yaşlarının gerçektekinden daha büyük olmasına neden olacaktır. 8. KONYA KAPALI HAVZASI ÖRNEK UYGULAMASI Yukarıda değinilen tüm süreç ve değişkenlerin radyokarbon yaşı üzerindeki etkisinin dikkate alındığı bir çalışma Konya Kapalı Havzası’nda (KKH) gerçekleştirilmiştir. Söz konusu çalışmaya ilişkin ayrıntılar çeşitli yayınlarda verilmiş olup (Bayarı vd., 2004, 2005, 2008), aşağıda kısa bir özet sunulmuştur. KKH güneyde Toros Dağları ile kuzeyde Tuz Gölü kuzeyine değin uzanan, yaklaşık 55,000 km 2 büyüklüğünde, Türkiye’nin önemli yeraltısuyu havzalarından birisidir. Ana beslenim alanını Toros Dağlarının oluşturduğu bu sistemde yeraltısuyu akımı kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 150 km’lik bir hat boyunca uzanan Neojen akiferi içinde gerçekleşir. Akım yolu boyunca bu tatlısu akiferine derinden yükselen termal-tuzlu yeraltısuyu Paleojen yaşlı akitard boyunca kütlece sınırlı, kimyasal ve izotopik açıdan kısmen etkili bir katkı sağlamaktadır. Akım sisteminin nihai boşalım noktası Tuz Gölü’dür. Yıllık 2.6 milyar m3 düzeyinde yeraltısuyu çekimi yapıldığı tahmin edilen bu sistemin büyük oranda günümüzdekinden farklı paleoiklim koşullarında beslendiği düşünülmektedir. Bu varsayımın kontrol edilmesi amacıyla Toros Dağlarından Tuz Gölü’ne uzanan ve sistemin bakir koşullardaki yük dağılımına dik doğrultuda uzanan bölgesel akım yolu üzerinde bulunan 8 kuyuda yeraltısuyunun radyokarbon yaş dağılımı belirlenmiştir. Çalışma ile ilgili 185 ayrıntılar Bayarı vd’nde (2008, 2005 ve 2004) sunulmuştur. KKH radyokarbon yaş tayini çalışması kapsamında yukarıdaki bölümlerde değinilen verilerin önemli bir bölümü saha ve laboratuvar çalışmaları ile üretilmiştir. Çalışmada TÇİK çöktürme yöntemi ile örneklenmiş, radyokarbon akitivitesi SPS tekniği ile belirlenmiştir. 20 1600 19 1400 18 1200 17 1000 16 800 15 600 14 400 0 20 40 60 80 100 ÖEİ (microS/cm) Sıcaklık (oC) Bölgesel akım yolu boyunca özgül elektriksel iletkenlik (ÖEİ) ve sıcaklık değişimi beslenim alanından uzaklaşıldıkça sıcaklıkta ve ÖEİ’te havza ortasına değin bir artış olduğunu göstermektedir (Şekil 2). Bu durum, akım sisteminin Toros Dağlarının etekleri ile havza ortasındaki Bozdağ yükselimi dolayında serbest, diğer yerlerde basınçlı akifer niteliğinde olmasından kaynaklanmaktadır. Bozdağ dolayındaki ara beslenim nedeniyle akım sisteminin akışaşağı bölümünde yeraltısuyu sıcaklığı ve çözünmüş madde içeriğinde (ÖEİ) bir azalma gözlenmektedir. Diğer yandan akım yolu boyunca pH ve logPCO2 değişimi basınçlı akifer koşullarının egemen olduğu, ana beslenim alanının hemen ötesinden itibaren sisteme sürekli derin kökenli jeojenik CO2 girişinden kaynaklanmaktadır. 7.6 7.5 7.4 7.3 7.2 pH 7.1 7.0 6.9 6.8 6.7 6.6 6.5 0.0 Log -0.5 PC O2 -1.0 (at m) -1.5 -2.0 -2.5 0 120 20 40 80 100 120 Toroslardan Uzaklık (km) Toroslardan Uzaklık (km) Sıcaklık 60 ÖEİ pH logPCO2 Şekil 2: Bölgesel akım yolu boyunca, sıcaklık, ÖEİ, pH ve Log_PCO2 değişimi (Bayarı vd, 2005’ten) Akım yolu boyunca majör iyon derişimindeki değişim, yeraltısuyunun ana beslenme alanının hemen akışaşağısında karbonat minerallerince (özellikle kalsit, yer yer dolomit) doygunluğa ulaştığını göstermektedir (Şekil 3). Bu durum, sisteme sürekli jeojenik CO 2 girişinin bir sonucudur. Gerek iyon derişimleri ve gerekse doygunluk indisleri hakim akifer kayacının Neojen yaşlı karbonatlı birimler olduğunu göstermektedir. Toroslardan Uzaklık (km) 0 10 20 40 60 80 100 120 0.5 8 0.0 6 4 2 0 0 20 40 60 80 100 120 Doygunluk İndisi (Dİ) Derişim (meq/l) 12 -0.5 -1.0 -1.5 -2.0 -2.5 Toroslardan Uzaklık (km) -3.0 Na K Ca Cl SO4 Alkalinite Mg L_PCO2 Kalsit Dolomit Jips Anhidrit Florit Şekil 3: Bölgesel akım yolu boyunca majör iyon ve mineral doygunluk indislerinin değişimi (Bayarı vd, 2005’ten) Bölgesel akım yolu boyunca TÇİK’un 13C, 18O ve 14C izotopik bileşimindeki değişim kısmen beslenim suyu izotopik bileşiminden, kısmen su-mineral reaksiyonlarından ve kısmen de jeojenik CO2 girişinden kaynaklanmaktadır (Şekil 4). Beslenim suyu ve akifer kayaçlarının olası tüm 13C izotopik bileşimlerinin dikkate alındığı jeokimyasal model hesaplamaları TÇİK’un yeraltısuyunda 186 gözlenen değerlerinin elde edilebilmesi için akım sistemine derin kökenli jeojenik CO2 girdisinin olması gerektiğini göstermektedir. Akım yolu boyunca örneklerin trityum ve radyokarbon içerikleri yeraltısuyu besleniminin esas olarak Toros Dağları eteklerinde ve kısmen de Bozdağ yükseltisi dolayında gerçekleştiğine işaret etmektedir. Bu durum hidrojeolojik kavramsal model ile uyumludur. Neojen akifer içinde ölçülebilir trityum içeriği ile karşılaşılmaması geçtiğimiz 50-100 yıl içindeki beslenimin bu kesimlere ulaşmadığını göstermektedir. 60 60 6 -2 50 50 5 -4 40 40 40 60 80 100 120 -6 30 -8 14C (pmc) 20 14C (pmc) 13C ve 18O (%o V-PDB) 0 4 3 30 2 20 1 20 10 -10 10 -12 0 0 0 13C_TÇİK 18O_TÇİK -1 0 Toroslardan Uzaklık (km) 3H (TU) 0 20 40 60 80 100 120 Toroslardan Uzaklık (km) 14C_TÇİK 14C 3H Şekil 4: Bölgesel akım yolu boyunca TÇİK’un 13C, 18O ve 14C içeriği ile 3H_yas içeriğinin değişimi (Bayarı vd, 2005’ten) Üretilen verilerden itibaren NETPATH jeokimyasal modeli ile radyokarbon yaşlarının belirlenmesinde Çizelge 1’de gösterilen uç bileşenler ile jeojenik CO2 girdisi kullanılmıştır. Jeokimyasal modeller dedolomitizasyonun (dolomit çözünmesi - kalsit çökelimi) akım sistemi boyunca hakim jeokimyasal reaksiyon olduğunu göstermektedir (Şekil 5). Hesaplamalar gözlenen ve hesaplanan 13C_TÇİK yakınsaması sağlanacak biçimde gerçekleştirilmiştir. Girdi değerlerindeki olası salınımların sonuçlar üzerindeki etkisinin kontrol edildiği jeokimyasal model hesaplamaları KKH’nda yeraltısuyu radyokarbon yaşlarının ana beslenim alanını oluşturan Toros Dağları eteklerinden ana boşalım alanını oluşturan Tuz Gölü’ne doğru, güncelden 40,000 yıl dolayına kadar arttığını göstermektedir (Şekil 6). Radyokarbon yaşlarının beslenim alanından uzaklıkla değişimi bakir koşullardaki yük dağılımı ile uyumlu görünmektedir. Radyokarbon yaşlarının beslenim alanından uzakla değişimi dikkate alındığında ortalama bölgesel yeraltısuyu akım hızının 3 m/yıl dolayında olması gerektiği anlaşılmaktadır. Kinematik yaş hesaplamaları karstik Neojen akiferi içindeki akım hızının olasılıkla Tuz Gölü dip tortullarının hidrolik iletkinliğince kontrol edildiğine işaret etmektedir. Çizelge 1: NETPATH modellerinde kullanılan başlangıç ve sonuç sular (Bayarı vd, 2005’ten) Model Yağış-Ambar Yağış Yenisu Yağış-Karapınar Yağış-İslik Yağış-Acısu Çıralı Eskil Taşpınar Başlangıç Suyu-1 Yağış Yağış Yağış Yağış Yağış Acıkuyu Çıralı Çıralı Başlangıç Suyu-2 Yok Yok Yok Yok Yok Bozdağ Ara Beslenim Bozdağ Ara Beslenim Bozdağ Ara Beslenim 187 Sonuç Suyu Ambar Yenisu Karapınar İslik Acısu Çıralı Eskil Taşpınar 0 -1 13C (%o V-PDB) CO2_gaz (mmol/kgH2O) Taşpınar Eskil Çıralı Kuyu Acıkuyu Karapınar İslik Yenisu Ambar Diğerleri (mmol/kgH2O) Taşpınar -2 Eskil 0 Çıralı Kuyu 2 Acıkuyu 4 İslik 6 Karapınar 8 Yenisu 10 Ambar 3.0 2.5 2.0 1.5 1.0 0.5 0.0 -0.5 -2 -3 -4 -5 -6 Kalsit Dolomit Jips -7 Halit Silvit Katyon Takas -8 Org. Madde CO2_gaz 13C_Hesaplanan 13C_gözlenen Şekil 5: Bölgesel akım yolu boyunca yeraltısuyu mineral kütle transferi ve ve 13C_TÇİK_gözlenen değişimi (Bayarı vd, 2005’ten). 13 C_TÇİK_hesaplanan 45000 Radyokarbon Yaşı (yıl) 40000 35000 30000 25000 20000 15000 10000 5000 0 1 2 3 4 5 6 7 8 Örnekleme Noktası Şekil 6: Bölgesel akım yolu boyunca yeraltısuyu radyokarbon yaşının değişimi (Bayarı vd, 2005’ten). 9. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Yeraltısuyu radyokarbon yaş tayini yaşlı suların akifer sistemlerindeki yayılımının belirlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Buna karşın, ölçülen aktivite değerlerinin güvenilir radyokarbon yaş değerlerine dönüştürülmesi işlemi yeraltısuyu sistemi hakkında kapsamlı fiziksel, kimyasal ve izotopik verilere gereksinim duyan oldukça yoğun bir hesaplama ve değerlendirme sürecini gerekli kılmaktadır. Yaş değerlerinin üretilmesinde gereksinilecek tüm veriler akiferin kavramsal hidrojeolojik modeli temelinde, önceden dikkatle belirlenmelidir. Değerlendirme sürecinde kritik öneme sahip olan bir verinin üretilmemiş olması, eldeki diğer verilerin kullanılabilirliğini önemli düzeyde engelleyebilir. Bu nedenle, yeraltısuyunda radyokarbon yaş tayini öncelikle ayrıntıları iyi düşünülmüş bir planlama ile mümkündür. Uygulayıcı ayrıca değerlendirme sürecinin önemli bir bölümünü oluşturan hidrojeokimyasal modelleme konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olmalıdır. 188 KAYNAKLAR Bayari, CS, Ozyurt, NN, Kilani, S, 2008, Radiocarbon ages of groundwater in the Konya Closed Basin, central Anatolia, Turkey. Hydrogeology Journal (in print). Bayarı, CS, Özyurt NN, Kilani S, 2005, Konya kapalı havzası yeraltısuyunda karbon-14 yaş dağılımı, Bildiriler Kitabı, 2’nci Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu, 26-30 Eylül 2005, Gümüldür-İzmir, DSİ TAKK Dairesi Yayını, s.147-168. Bayarı, CS, Özyurt NN ve Kilani S, 2004, Konya Gölü’nden Konya Çölü’ne: Karbon-14 yaşları ışığında Konya Kapalı Havzası yeraltısuyu rezervinin geleceği, 1nci Yeraltı Suları Ulusal Sempozyumu, 23-24 Aralık 2004 Selçuk Üniversitesi Konya, Bildiriler Kitabı KHZ Genel Müdürlüğü Ankara, s. 19-28. Parkhurst, D.L., and Appelo, C.A.J., 1999, User's guide to PHREEQC (Version 2)--a computer program for speciation, batch-reaction, one-dimensional transport, and inverse geochemical calculations: U.S. Geological Survey Water-Resources Investigations Report 99-4259, 312 p. Plummer, N.L., Prestemon, E.C., and Parkhurst, D.L., 1991, An Interactive Code (Netpath) For Modeling Net Geochemical Reactions Along A Flow Path, USGS WRI Report 91-4078, USGS, Virginia, 227p. 189 EDREMİT HAVZASI YERALTISULARININ İNCELENMESİ VE YÖNETİMİ PROJE ÇALIŞMALARI Zeynep AKTUNA1, Tolga YALÇIN2, Alime TEMEL DİLAVER3 ,M. Turgut SAFA4, Cengiz SAĞNAK5 1 Ar. Gör Jeo. Yük. Müh..,İstanbul Teknik Üniversitesi, Maden Fakültesi,Uygulamalı Jeoloji ABD, 34469, İstanbul, e-mail: [email protected] 2 Yrd. Doç.Dr.İstanbul Teknik Üniversitesi, Maden Fakültesi,Uygulamalı Jeoloji ABD, 34469, İstanbul,e-mail: [email protected] 3 DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Teknik Araştırma ve Kalite Kontrol Dairesi Başkanlığı, e-mail: [email protected] 4 DSİ XXV. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi, e-mail: [email protected] 5 DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi Başkanlığı, e-mail: [email protected] ÖZET Edremit Havzası, Balıkesir il sınırları içerisinde, Edremit-Havran-Burhaniye İlçeleri içerisinde kalan bir yeraltısuyu havzasıdır. Havza içerisinde üç kooperatife bağlı toplam 131 derin su kuyusundan, 80 milyon m3/yıl civarında su çekilmektedir. Ayrıca kooperatiflere bağlı olmayan birçok kuyudan soğuk ve sıcak su çekilmektedir. Havzada özellikle yaz aylarında aşırı çekime bağlı olarak su seviyelerinin aşırı düşümü ve kıyılarda tuzlu su kamasının ilerlemesi tehlikesi ortaya çıkmaktadır. 200 km2 alan kapsayan Edremit Havzası (Ovası) içerisinde nüfusu 50000 olan üç ilçede ağırlıklı geçim kaynağı tarıma dayanmaktadır. Bu yüzden, bu ovada yeraltı suyu işletme modeli, sıcak sularla soğuk suların karışım modeli ve tatlı su-tuzlu su girişiminin ayrıntılı bir şekilde oluşturulması, optimum çekilecek su miktarının belirlenmesi gerekmektedir. Edremit Ovası’nda, yeraltı suyu taşıyan en önemli litoloji alüvyondur. Alüvyonlar özellikle çevredeki formasyonlardan gelen irili ufaklı değişik malzemelerden meydana gelmektedir. Özellikle Kızılkeçili, Zeytinli, Edremit ve Havran Çayları’nın ovaya girişlerinde geniş birikinti konileri oluşmaktadır. Genellikle iri moloz ve çakıl içerirler. Edremit Havzası içerisinde yer alan en önemli sıcak su kaynakları ise Güre ve Derman’dır. Bölgede yağışlı ve kurak dönemlerde yer altı su seviyesi, su kimyası, izotop çalışmaları, amaca yönelik jeolojik ve hidrojeolojik haritalama ile toplanacak veriler Coğrafi Bilgi Sistemine aktarılacak, yer altı suyu modellemesi GMS 6.0 programı ile yapılacaktır. GROUNDWATER INVESTIGATION AND MANAGEMENT PROJECT STUDIES IN EDREMİT BASIN ABSTRACT Groundwater basin of Edremit is situated in Balıkesir City within the Edremit-Burhaniye-Havran towns. 80 million m3/year of water were extracted from 131 deep wells which belong to 3 cooperatives in the basin. Moreover, hot and cold water were extracted from other wells which are not affiliated with these cooperaitves. During the summer, due to the over pumping, there is a problem of drawdown and fresh-sea water intrusion risk. The population of three villages situated in Edremit Plain (200 km2) is 50000. Their commom livelihood method is agriculture. As a result, investigation of a groundwater model, thermal-cold water and fresh-sea water relationship have to be observed in detail. The most important lithology of Edremit Plain which transmits the groundwater is alluvium. Alluvium consists of different type of materils with various dimension. 191 Especially Kızılkeçili, Zeytinli, Edremit and Havran Rivers construct alluvial cones when they meet the plain. Alluvial cones generally comprise debris and pebbles. The most important thermal water springs are Güre and Derman. The data of groundwater level, water chemistry for wet and dry seasons, geologic and hydrogeologic mapping will be transferred to Geographical Information System; furthermore, groundwater modelling of the plain will be brought out by the program of GMS 6.0 (Groundwater Modelling System 6.0). 1. GİRİŞ 200 km2’lik alanı kapsayan Edremit Havzası’nın en önemli geçim kaynağı tarımdır. Bu sebeple, ovada sürdürülebilir bir yeraltısuyu işletme modeli, sıcak sularla soğuk suların karışım durumu ve tatlı su-tuzlu su girişiminin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gereği ortaya çıkmıştır. Revize hidrojeolojik etüdler kapsamında, Mayıs 2007 yılında başlayan, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi tarafından yürütülen “Edremit Havzası Yeraltısularının İncelenmesi ve Yönetimi Projesi” kapsamında, Edremit Havza alanı ve civarında jeolojik ve hidrojeolojik haritalama, su noktaları envanter çalışması, yeraltı suyu seviye ölçümleri, suların kimyasal ve izotopik özelliklerinin saptanması, veri tabanı oluşturulması ve verilerin bilgisayar ortamında modellenmesi ve işletim modelinin ortaya konması hedeflenmiştir. 2007 yılı yaz döneminde başlayan saha çalışmalarında, sırasıyla; Edremit ovası yeraltısuyu akiferinin beslenme sahaları, oranları ve beslenme olanaklarını belirlemeye yönelik, su seviyesi tespiti diğer bir yandan da ovanın drenaj sınırları içerisinde kalan bölgeden de beslenim yeri ve yüksekliğinin saptanabilmesi amacıyla izotop analizleri için 12 farklı lokasyondan, soğuk ve sıcak kaynağı olmak üzere örnekler toplanmıştır. Çalışma sahasının yer bulduru haritası şekil 1’de ve ovada tespit edilen su noktaları lokasyon haritası şekil 2’de verilmiştir. Şekil 1. Yer bulduru haritası 192 K 2_1 K 1 _ 1 0K 1 _ 9 Edremit K 1_3 K 1_12 25151 K 2_2 K 1_4 K 1_2 K 2_4 K 3 _ 4K 3 _ 1 K 1 _ 1 1 K 1_1 K 3_8 K 1 _8 K 1_7 K 1_15 K 2_6 K 1_5 KD 37 _0 2 K 1_14 K 3_7 K 1_13 K 3_10 K 3_9 6 9 8 9EA H_ 5B K 3_6 K 1_6 HH 10 6 K 3_5 HH 87 K 3_12 K 3_13 H 42 A H 13 6 8 0 8D A8_ K1B 3_3 K 3_14 H9 H 12 H 15 K 3_19 K 3_16 59002 4380000 25155 K 3_11 K 3_15 4378000 H 3598 9 9 6 H 36 H 31 H 37 K 3_18 K 3_17 H 32 H 38 H 35 K 4_8 K 4_4 K 4_10 59001 4376000 K 4_7 D 117 K 4_5 B 23 B 16 58997 B 21 K 4_2 K 4_9 Havran H4 H3334 H 6990 H 40 H 18 H 2 0 H 2 1H 1 6 H 28 H 2H52 2 H 29 H 26 H 24 H 27 B _K 1 B _K 2 H 23 B _K 3 B _K 4 BB _K _ K8 5 B _K 7 B _K 6 B 17 B 18 B 20 B 19 16763 H1 H 1 9H 1 7 H3 Küçükdere Mevkii B 22 K 4_3 K 4_6 D 129 H 14 H 30 K 4_1 B4 58999 B 1B 0 24 4374000 B7 B6 B 12 Burhaniy e B5 B8 59000 4372000 B2 B8181A -B 70 B1 B 13 B 14 B9 B3 D 46 B15 58998 496000 498000 500000 502000 504000 506000 Şekil 2. Su noktaları lokasyon haritası 2. GENEL JEOLOJİ 2.1. Karakaya Karmaşığı (K-TrK) Metamorfik, mermer, metagrovak, feldspatik kumtaşı ve iri Permiyen kireçtaşı blokları içeren, tektonik açıdan birbirleriyle olan ilişkileri büyük oranda bozulmuş olan birimler, Karakaya tepesi ve civarında ilk defa çalışılmış olup, Karakaya formasyonu olarak adlandırılmıştır (Bingöl vd., 1973). Okay vd (1990; 1991; 1996) Karakaya Formasyonu adı altında anılan bu birimleri, Biga yarımadasında tektonik üyeler bazında inceleyerek Karakaya Kompleksi adı altında değerlendirmişlerdir. Karakaya Kompleksini oluşturan birimlerden, stratigrafik olarak en altta bulunanlar, Çamlık metagranodiyoriti üzerinde uyumsuz olarak bulunan Fazlıca, metagrovak ve kumtaşından oluşan Kınar birimleridir (Yaltırak, 2003). Bu birimleri uyumlu olarak, siyah mermer mercekleri ve fillatlarla başlayan, siyah renkli fillat ve kahverengi şistlerden oluşan metabazalt mercekli Kalabak Birimi izler (Yaltırak, 2003). Doğuda Kalabak Birimi dike yakın bir bindirmeyle Nilüfer Birimi üzerine itilmiştir (Yaltırak, 2003). Nilüfer Birimi spilit ağırlıklı mermer blokları içermektedir. Nilüfer Birimi üzerinde, Zeytinli deresi batı yamaçlarında dereceli geçişle Hodul Birimi bulunmaktadır. Bu birim arkozik kumtaşı, çört arakatkılı kumtaşından meydana gelmektedir (Yaltırak, 2003). Havran’ın kuzeyinde Hodul Birimi’ne benzeyen hakim olarak feslik fillatlardan oluşan Tepeoba Birimi bulunur (Yaltırak, 2003). Hodul ve Nilüfer Birimleri üzerinde Çal Birimi bulunur (Yaltırak, 2003). 2.2. Çamlık Formasyonu (Trç) Çamlık Formasyonu, Havran’ın kuzeybatısında Çamlık- İnönü Köyü arasında yer almaktadır. Tabanda kalın tabakalı, kirli sarı, iyi yuvarlanmış 5-20 cm arası kuvars, metagranodiyorit, beyaz mermer; kötü yuvarlanmış 1-10 cm arası fillat, şist ve siyah mermemr çakılları içeren, konglomeratik, köşeli taneli, silisifiye feldspatik kumtaşları ile başlar (Yaltırak, 2003). Üst kesimlere doğru seyrek koyu gri-yeşil renkli seyrek şeyl arakatkıları bulunan orta tabakalı 193 kumtaşları hakimdir (Yaltırak, 2003). Gümüş (1964), Aslaner (1965) ve Krushensky vd. (1980) göre, Çamlık Formasyonu’nun yaşı Üst Triyas’tır. 2.3. Çakaltepe Formasyonu (Trça) Çakaltepe formasyonu, İnönü batısında, Sarnıçköy ve Hallılar Köyü boyunca, Çakal Tepe üzerinde ve doğusunda yer alan Çamlık ve Hallılar köyü arasındaki vadide gözlenmektedir (Yaltırak, 2003). Çalışma alanında litoloji açısından tavan ve taban birimlerinden kolayca ayırt edilmektedir. Birim siyah şeylerin egemenliğindedir (Yaltırak, 2003). İstifin geneli şeyl hakimiyetindedir. Zaman zaman görülen kumtaşlarında üste doğru karbonat çimento oranında artış izlenmektedir (Yaltırak, 2003). Bu seviyelerde şeylerin rengi grimsidir ve kumtaşları ince tanelidir (Yaltırak, 2003). 2.4. Sakarkaya Formasyonu (Tr-Js) Sakarya Formasyonu, Sarnıçköy ve İnönü Köyü arasında mostra vermektedir. Orta tabakalı, ince taneli, gri renkli karbonatlı kumtaşlarıyla ardışımlı gri renkli karbonatlı şeylerle başlar. Karbonatlı şeylerin arasında 10-40cm arasında kumlu kireçtaşı seviyeleri gözlenmektedir (Yaltırak, 2003). 2.5. Bayırköy Formasyonu (Jb) Edremit’in batısında, genellikle kırmızı renkli çamurtaşı, konglomeratik kumtaşı ve konglomera seviyeleri şeklinde gözlenmektedir. Edremit’in kuzeyinde ise seviye çakıllı konglomera ile başlayıp üste kesimlere doğru yeşil renkli çamurtaşı ara seviyeli, tabakalanmalı kumtaşları ile son bulmaktadır. Edremit ovası güneydoğusu, Büyükdere Köyü civarında istif kalın tabakalı kumtaşı ve şeyl ardalanmasından oluşmakta olup tabaka kalınlıkları yer yer 15m.ye ulaşmaktadır. 2.6. Bilecik Formasyonu (JKb) Edremit’in kuzeyi ve kuzeybatısında Durdağı, Kuzgun Tepe civarında, İnönü Köyü doğusunda Koca Çal Tepesi civarında, Büyükdere Köyü’nün güneyinde mostra verir (Yaltırak, 2003). Birim Krushensky vd. (1980) tarafından Kocaçal Kireçtaşı, Okay vd. (1991) tarafından Bilecik Kireçtaşı olarak adlandırılmıştır. Birim tabanda kalınlığı 7,5m.yi bulan kireçtaşı seviyesi ile başlamaktadır (Yaltırak, 2003). Bu seviye tabandaki marn seviyesi ile geçişlidir. Üste doğru benzer bir seviye de 2,5m. kalınlığında olup çört yumruları içermektedir (Yaltırak, 2003). 2.7. Eybek Granodiyoriti (Ole): Eybek Dağı ve güneyinde geniş yayılım gösteren birim, Yaşyer Köyü, Hacıhasanlar Köyü ve Yayla Tepe kuzeyinde gözlenmiştir (Yaltırak, 2003). Ayrıca Edremit kuzeyi ve kuzeydoğusunda, Eybek Çayı civarında yüzlekler de vermektedir. Bu yüzleklerin üzerinde riyolit ve riyodasitlerden oluşan volkanik bir istif yer almaktadır (Yaltırak, 2003). Eybek Granadiyoriti’nin ayrıntılı yaş tayini Krushensky vd. (1980) tarafından yapılmıştır. Oligo-Miyosen olarak belirlenmiştir. 2.8. Kızılkıran Formasyonu (Mk): Kızılkıran Mevkii’nde farklı fasiyeslerden oluşan asidik volkanik birimler, Kızılkıran Formasyonu olarak adlandırılmıştır (Yaltırak, 2003). Andezit, riyolikt, riyodasit, feslik tüfler, kül akmasından oluşan Kızılkıran Formasyonu; çalışma sahasında Kızılcabük Deresi, Kasdağ güney cephesi, Çatak Deresi boyunca mostralar vermektedir. Kızılkıran Formasyonu, Kızılkıran Mevkii’nde ayrışma rengi, kırmızı, oksit kırmızı, kirli sarı; taze yüzeylerde beyaz riyodasit ve tüflerden oluşmuştur. Kızılcabük Deresi, Küçükdere Köyünde traki-andezitik lavlar ve tüflerin arasında silisifiye zonlarda kalkopirit, magnetit ve hematit zonları bulunur (Yaltırak, 2003). Edremit Körfezi’nin güneyinde de mostra veren Kızılkıran Formasyonu içinde gözlenen riyodasitlerde; plajioklas, ojit, biotit mineralleri ince taneli hamuru oluşturur (Yaltırak, 2003). Kızılkıran Formasyonu’nun yaşı konusunda iki veri bulunmaktadır. Krushensky vd. (1980) Kızıkıran Formasyonu’nun taban 194 kesimlerinde K/Ar yöntemiyle 23.6 0.6, çalışma sahası güneyinde kalan tüflerin hakim olduğu üst kesimler için 20.30.6, 20.8 0.7 my yaşlarını vermiştir. 2.9. İnönü Formasyonu (Mi): İnönü Köyü’nün güneyinde, Havran Çayı’nın kolları boyunca gözlenmektedir. Karakaya Karmaşığı, Çamlık, Çakaltepe, Sakarkaya, Bilecik ve Kızılkıran Formasyonları üzerine uyumsuz olarak gelir. Güncel alüvyonlar uyumsuz olarak İnönü Formasyonu’nu örtmektedir. Tabanda açık renkli kum ve çakıllarla başlayan bu birim yer yer konglomeratik karbonatlı kumtaşı özelliğindedir (Yaltırak, 2003). İstifin üst kesimlerinde karbonatlı kumtaşları, beyaz marnlara geçiş gösterir (Yaltırak, 2003). 2.10. Alüvyon (Qa): Çalışma sahasında geniş yayılım gösterirler. Akçay ve Burhaniye yerleşim birimleri arasında, Eybek ve Havran Çayları doğrultusunda uzanırlar. Edremit Ovası alüvyon kalınlığı 150m.ye kadar ulaşmaktadır. DSİ sondaj verirline göre tabanda çakıl ve bloklu akarsu çökelleri ile başlar (Özhan vd., 1977), üst kesimlere doğru kil ve silt hakimiyeti artar. En kalın olduğu kesim ovanın orta kesimidir. 3. EDREMİT OVASINDA YERALAN SU NOKTALARI Proje kapsamında saptaması yapılan ve Şekil 2’de gösterilen su noktaları DSİ kuyuları; Muhtarlık, termal su ve içme suyu kuyuları; Burhaniye kooperatif kuyuları; Edremit kooperatif kuyuları; Havran kooperatif kuyuları olmak üzere gruplandırılabilir. Edremit Ova alanı içerisinde yer alan DSİ gözlem kuyuları 14 adettir. Muhtarlık ve belediye içme suyu kuyuları 5 adettir. Bölgede tespit edilen özel işletmelere ait termal su kuyuları 2 adettir. Burhaniye kooperatif sahası dahilinde 24 adet kuyu bulunmaktadır. Bu kuyuların derinlikleri 100 m ile 152 m. arasında değişmektedir. Edremit Kooperatifi kendi içerisinde 4 kısımdan oluşmaktadır. Toplamda kooperatife ait 48 adet kuyu bulunmaktadır. Bu kuyuların derinlikleri 80 m’den 121 m’ye değişmektedir. Havran Kooperatifi’ne ait kuyu sayısı 47’dir. Kuyu derinlikleri 58-132 m. aralığındadır. 4. EDREMİT OVASINDA YERALTISUYU SEVİYESİNİN MEVSİMSEL DEĞİŞİMİ Edremit ovasında 2006 ve 2007 yıllarında Ekim ve Nisan aylarında yeraltısuyu seviyesi ölçümleri yapılmıştır. Ölçülmüş seviye değerleri kullanılarak çizilen eş yeraltısuyu seviye haritaları Şekil 36’da verilmiştir. Şekil 3 ve Şekil 4’deki Eş Yeraltı Su Seviyesi verileri kullanılarak EKİM 2006’dan NİSAN 2006’ya kadar olan rezerv değişimi 400 milyon m3 x depolama katsayısı (Depolama katsayısı %15 olduğu kabul edilirse) kabaca 60 milyon m3 olarak hesaplanmıştır. Buradan yine kabaca Edremit Ovası’nın yıllık beslenmesinin 120 milyon m3 civarında olabileceği kestirilebilir. 195 K1_9 K1_12 K1_11 4381000 K3_8 K1_2 K2_4 K1_7 K1_8 K1_15 K2_2 K1_3 K1_4 K2_6 K1_5 K3_2 K1_14 K3_7 H14 H7 H30 H5 4380000 K1_6 H6H8 K3_5 H4 K3_12 K3_13 K3_3 4379000 H34 H33 H42 K3_14 H15 K3_19 K3_11 H20 H28 H21 H22 H25 H39 H36 K3_10 4378000 H40 H9 H12 K3_18 H29 H31 H37 K3_17 4377000 H23 H26 H24 H27 H35 K4_4 B17 B18 B20 B19 K4_7 4376000 K4_2 B22 K4_3 K4_6 4375000 B4 B7 B5 4373000 B9 B8 B12 499000 B2 B10 4374000 500000 501000 502000 503000 504000 505000 506000 507000 Şekil 3. Ekim 2006 eş yeraltı su seviyesi haritası ve yeraltısuyu akım yönlerini K1_9 K1_12 K1_11 4381000 K1_8 K1_15 K2_2 K1_3 K1_4 K1_2 K2_4 K1_1 K1_7 K2_6 K1_5 K3_2 K1_14 H14 H7 H30 H5 4380000 K1_6 H6H8 K3_5 H4 K3_12 K3_13 K3_3 4379000 H15 K3_19 K3_11 H9 H12 K3_18 H37 H26 H24 H35 B17 B18 B20 B19 B23 K4_2 B21 B22 K4_3 K4_6 4375000 H40 H27 K4_4 4376000 H16 H29 H31 K3_17 4377000 H34 H33 H20 H28 H21 H22 H25 H39 H36 K3_10 4378000 H1 H42 K4_1 B4 B10 4374000 B7 B5 4373000 B12 499000 B2 500000 B9 B8 501000 502000 503000 504000 505000 506000 507000 Şekil 4. Nisan 2006 eş yeraltı su seviyesi haritası ve yeraltısuyu akım yönleri (Kırmızı oklar Şekil 3’deki Ekim 2006 yeraltısuyu akım yönlerini, siyah oklar Nisan 2006 yeraltısuyu akım yönlerini göstermektedir.) 196 1 /9 2 /2 1/ 2 1 /1 1 3/ 4 4381000 2 /4 1 /8 1 /1 5 2 /6 3/ 7 H7 H 30 6989A 4380000 1 /6 3 /5 16763 H8 3 /1 3 25155 6990 H 42 B 6808A 4379000 3 /1 4 H 40 H 15 3 /1 9 3 /1 1 58996 H 36 3 /1 0 4378000 3 /1 8 H 23 H 26 H 37 3 /1 7 H 35 4377000 4376000 58997 4/ 2 4/ 6 4375000 4374000 7088A 4373000 B9 B8 498000 499000 500000 501000 502000 503000 504000 505000 506000 507000 Şekil 5. Ekim 2007 eş yeraltı su seviyesi haritası ve yeraltısuyu akım yönleri K1_9 K1_12 K1_3 K1_2 K1_4 K1_11 4381000 K1_7 K2_4 K1_1 K1_15 K2_6 K1_5 K1_14 H 14 H7 H 30 H5 4380000 K1_6 H 6H 8 K3_5 H4 K3_12 H3334 H K3_13 K3_3 4379000 H 42 H 13 H9 H 12 H 15 K3_19 K3_11 H 20 H 22 H 16 H 40 H 21 H 39 K3_10 4378000 H 28 H 29 K3_18 H 31 H 37 K3_17 H 23 H 26 H 24 H 27 H 32 4377000 H 35 K4_4 K4_7 4376000 B23 K4_2 B17 B18 B20 B19 B21 B22 K4_3 K4_6 B16 4375000 B4 B10 4374000 B7 B5 B3 4373000 B8 B9 B12 498000 499000 500000 501000 502000 503000 504000 505000 506000 507000 Şekil 6. Nisan 2007 eş yeraltı su seviyesi haritası ve yeraltısuyu akım yönleri (Kırmızı oklar Şekil 5’deki Ekim 2007 yeraltısuyu akım yönlerini, siyah oklar Nisan 2007 yeraltısuyu akım yönlerini göstermektedir.) 197 5. ÇALIŞMA ALANI ÖRNEKLEME VE ÖLÇÜM SONUÇLARI Edremit Havzası’ndaki yeraltısuları, kullanıma yönelik “Ulusal ve Uluslararası” kalite standartlarına göre değerlendirilecektir. Su kalitesi, bunu etkileyen doğal ve yapay oluşumların ve ilgili proseslerin belirlenebilmesi mevcut su noktalarından bazıları proje kapsamında kurak ve yağışlı dönemde numuneler alınmak üzere belirlenmiştir. Kimyasal parametreleri belirlemek için numune alınan kuyular şekil 7’de gösterilmiştir. Ayrıca izotop analizleri içinde kooperatifler dahilinde belli hatlar boyunca belirlenen su noktalarından izotop çalışmaları için numuneler alınmıştır. Bu su noktaları Şekil 8’de sunulmuştur. Ayrıca bu kimyasal ve izotopik ölçümlere ek olarak arazide de belirlenen kuyularda ölçümler (sıcaklık, EC, pH, alkalinite, asidite) yapılmıştır. Bu veriler Şekil 9’da belirtilmiştir. 25151 59002 4380000 4378000 4376000 K 2_1 K 1_10 K 1_9K 1_3 K 2_2 K 1_12 K 1_4K 1_2 K 3_1 K 1_11 K 3_4 K 1_7K 1_1 K 2_4 K 3_8 K 1_15 K 1_8 C am d ib i K Icm e su yu K 2_6 K 1_5 H 14 E d r.BKld3_2 . K u yuKsu 1_14 K 3_7 H 30 K 1_13 K 3_10 K 3_9 6989A E n tu H _B 5r K 3_6 K 1_6 HH 10H 6H87 16763 K 3_5 H4 H1 K 3_12 H3 H 34 H 19H 17 6990 H 33 K 3_13 H 42 A d ram H 13is H 9 6808A 3_3e S u yu C ikrikciko yK_B Icm K 3_14 H 18 H 16H 40 H 12 H 28H 22H 20H 21 H 15 K 3_19 H 25 K 3_16 25155 K 3_11 H 39 58996 B _K 1 H 29 H 23 H 36 K 3_15 K 3_18 B _K 2 H 31 H 26 H 37 H 24 K 3_17 B _K 3 H 27 H 32 H 38 B _K 4 H 35 BB_K K 4_8 K 4_4 _K8 5 K 4_10 B _K 7 B _K 6 B 17 B 18 59001 K 4_7 C o ru k K ..u Icm eK su B 23 B 16 B 20 B 19 4_5yu 58997 K 4_2 B 21 K 4_9 B 22 K 4_6 K 4_3 H avran B araj M . K 4_1 B 24B 2 B 10 B 11 -B B7088A 1 B4 58999 4374000 B7 B6 59000 B 12 B5 B8 B 13 B 14 B3 K izikliko y M uh k B9 B 15 4372000 58998 496000 498000 500000 502000 504000 506000 508000 510000 512000 514000 Şekil 7. Kimyasal analiz için örnek alınan noktalar K 2_1 K 1_10 K 1_9 K 1_12 K 1_2 K 1_4 K 3_4 K 3_1 K 3_8 59002 K 1_11 K 1_8 K 1_15 K 2_4 K 1_1 K 1_7 C a m d ib i K Ic m e s u y u H 14 H30 K 2_6 K 1_5 K 3_2 E d r.B ld . K u y u s u K 1_14 K 3_7 K 3_10 K 3_9 4380000 K 2_2 K 1_3 25151 K 1_13 6 9E8n9tu AH_ r5B K 3_6 K 1_6 H1 H06 H 7 H8 K 3_5 H3 H 42 A d ra m is H 13 K 3_14 K 3_19 25155 H 15 K 3_16 K 3_11 H9 K 3_15 H 12 H 29 H 36 K 3_18 H 31 H37 K 3_17 B _K 8 B _K 5 K 4_10 B18 B 20 B 19 B 16 B _K 4 B _K 7 B _K 6 B17 B 23 58997 B21 K 4_2 K 4_9 B22 K 4_3 K 4_6 B _K 3 H 27 H 35 K 4_4 K 4_7 C o ru k K ..u Ic m e s uK y4 u_ 5 H 23 H 26 H 24 H32 H 38 K 4_8 4376000 K 4_1 4374000 B4 58999 B 1 0B 2 4 B1 B7 B2 B 11 7 0 8 8 A -B B5 B6 B3 K iz ik lik o y M u h k B9 B8 B 12 59000 B 13 B 15 B 14 4372000 58998 496000 498000 H3334 H 6990 H 18 H 16 H20 H 28 H 21 H 2H 5 22 H 39 58996 4378000 59001 16763 H1 H 19 H 17 H4 K 3_12 K 3_13 6 8c0ik 8o Ay_ B K3 C ik rik Ic m_e3 S u y u 500000 502000 504000 Şekil 8. İzotop analizleri için örnek alınan noktalar 198 506000 H 40 B _K 1 B _K 2 K 2_1 K 1_10 K 1_9 K 1_12 25151 K 1_2 K 1_4 K 3_4 K 3_1 K 3_8 59002 K 1_11 K 1_8 K 1_15 K 2_4 K 1_1 K 1_7 C a m d ib i K Ic m e s u y u H 14 H30 K 2_6 K 1_5 K 3_2 E d r.B ld . K u y u s u K 1_14 K 3_7 K 3_10 K 3_9 4380000 K 2_2 K 1_3 K 1_13 6 9E8n9tu AH_r5B K 3_6 K 1_6 H 1H06 H 7 H8 K 3_5 H3 K 3_13 6 8c0ik8o Ay_ B K 3m_e3 S u y u C ik rik Ic H 42 A d ra m is H 13 K 3_14 K 3_19 25155 H 15 K 3_16 K 3_11 H9 K 3_15 H 18 H 16 H20 H 28 H 21 H 2H 5 22 H 12 H 29 H 36 K 3_18 H 31 H37 K 3_17 B _K 8 B _K 5 K 4_10 B18 B 20 B 19 B 16 58997 B21 K 4_2 K 4_9 B 22 K 4_3 K 4_6 B _K 3 B _K 4 B _K 7 B _K 6 B17 B 23 B _K 1 B _K 2 H 26 H 24 H 27 H 35 K 4_4 K 4_7 C o ru k K ..u Ic m e s uK y4 u_ 5 H 23 H 40 H32 H 38 K 4_8 4376000 HH3334 6990 H 3 95 8 9 9 6 4378000 59001 16763 H1 H 19 H 17 H4 K 3_12 K 4_1 4374000 B4 58999 B 1 0B 2 4 B1 B7 B2 B 11 7 0 8 8 A -B B5 B6 B3 K izik lik o y M u h k B9 B8 B 12 59000 B 13 B 15 B 14 4372000 58998 496000 498000 500000 502000 504000 506000 Şekil 9. Arazide Yerinde Ölçüm Yapılan Su Noktaları Havza genelinde tespit edilen belirli kooperatif kuyularından toplanan numunelerin arazide yerinde ölçümleri yapılmıştır. Numunelerin pH, EC, sıcaklık ölçümleri yapılıp, alkalinite ve asidite testlerine tabii tutulmuştur. Bu ölçümler sonucunda muhtarlık içme suyu kuyularının sıcaklıkları 16,1- 20,8 C, EC değerleri 607- 1360 µS/cm, pH değerleri 6,6 ile 7,9 arasındadır. Alkalinite değerleri 3,8- 5,5 mmol/l, asidite değerleri ise 1,0-2,2 mmol/l arasında değişmektedir. Termal su kuyularının sıcaklıkları 38,1 ve 55 C, EC değerleri 1300 ve 1650 µS/cm, pH değerleri 7,9 ve 8,3’tür. Alkalinite değerleri 2,1 ve 2,5 mmol/l, asidite değerleri ise 0,3- 0,6 mmol/l arasında değişmektedir. Havran kooperatif kuyularının sıcaklık değerleri 14,5- 39,6 C, EC değerleri 480- 1540 µS/cm, pH değerleri 6,9 ile 7,5 arasındadır. Alkalinite değerleri 3,2- 5,7 mmol/l, asidite değerleri ise 0,7- 1,7 mmol/l arasında değişmektedir. Edremit kooperatifine ait kuyularda yapılan yerinde ölçümlerde elde edilen sonuçlar sıcaklık için 14,7- 38,5 C, EC değerleri 330- 1210 µS/cm, pH değerleri 7,0 ve 8,2 arasında değişmektedir. Alkalinite değerleri 0,4- 5,9 mmol/l, asidite değerleri ise 0,4- 1,6 mmol/l arasındadır. Burhaniye kooperatif kuyularında sıcaklık değerleri 16,3- 20,6 C, EC değerleri 610- 1260 µS/cm, pH değerleri 6,9- 8,1 arasında değişmektedir. Alkalinite değerleri 4,5- 8,8 mmol/l, asidite değerleri ise 1,0- 2,1 mmol/l arasındadır. 199 6. DSİ TAKK TARAFINDAN YAPILAN İZOTOPİK VE KİMYASAL ANALİZ SONUÇLARI Çizelge 1. İzotop analiz verileri KUYU ADI X Koordinatı 504988 503718 505832 502479 501177 500582 500485 502379 503394 501681 503694 502827 H4 H6 B_K 3 K 1_3 K 1_15 K 4_4 B8 B1 B 19 B 21 Entur Tesisleri Adramis Otel Y Koordinatı 4379435 4379532 4377268 4381574 4380703 4376785 4372706 4373455 4375942 4375539 4379925 4378970 δ18O(‰) δD(‰) -7,06 -7,71 -7,34 -6,85 -7,06 -6,99 -5,82 -6,13 -7,08 -6,99 -8,09 -7,79 -49,05 -52,99 -51,67 -36,14 -43,94 -47,68 -43,92 -43,96 -48,91 -49,02 -48,18 -51,66 Trityum(TU ) 2,95 0,35 4,00 4,35 5,80 3,00 3,65 0,75 4,05 2,65 1,00 1,00 K 2_1 Edremit K 1_10 K 1_9 K 1_12 25151 K 1_2 K 1_4 K 3_4 K 3_1 K 3_8 59002 K 1_11 K 1_8 K 1_15 K 2_4 K 1_1 K 1_7 Havran C a m d ib i K Ic m e s u y u H 14 H30 K 2_6 K 1_5 K 3_2 E d r.B ld . K u y u s u K 1_14 K 3_7 K 3_10 K 3_9 4380000 K 2_2 K 1_3 K 1_13 6 9E8n9tu AH_ r5B K 3_6 K 1_6 H1 H06 H 7 H8 K 3_5 H3 H 42 A d ra m is H 13 K 3_14 K 3_19 25155 H 15 K 3_16 K 3_11 H9 H20 H 28 H 2H 5 22 H 12 K 3_15 H 29 H 36 K 3_18 H 31 H37 K 3_17 H 18 H 16 H 21 B _K 8 B _K 5 K 4_10 B 23 Küçükdere Mevkii 58997 B21 K 4_2 K 4_9 B22 K 4_3 K 4_6 B18 B 20 B 19 B 16 B _K 4 B _K 7 B _K 6 B17 K 4_1 4374000 B4 58999 B 1 0B 2 4 B1 B7 B2 B 11 7 0 8 8 A -B B5 B6 Burhaniye B3 K iz ik lik o y M u h k B9 B8 B 12 59000 B 13 İzotop analizleri için örnek alınan noktalar B 15 B 14 4372000 58998 496000 498000 500000 502000 504000 Şekil 10. Su noktaları lokasyon haritası 200 506000 H 40 B _K 1 B _K 2 B _K 3 H 27 H 35 K 4_7 C o ru k K ..u Ic m e s uK y4 u_ 5 H 23 H 26 H 24 H32 H 38 K 4_4 K 4_8 4376000 H3334 H 6990 H 39 58996 4378000 59001 16763 H1 H 19 H 17 H4 K 3_12 K 3_13 6 8c0ik 8o Ay_ B K3 C ik rik Ic m_e3 S u y u -8 -9 -10 18 O (% o ) -7 -5 -6 -4 -30 ri S ıc ak S u lar S o ğ u k S u larr M ar ma o e te M K1 -1 5 a r rL a te W c K 1 -3 lo G K 4 -4 M l ba e te ic or W r ate ne Li -40 B -8 2 H(%o) Sim geler in e B-1 B-19 T-1 (En tu r) B-21 H BD-KD-3 T-2 (Ad ra m is) -50 H-4 H-6 -60 Şekil 11. Örneklerin δ180 - δ2H grafiği Arazideki içme suyu kuyularının ve de sıcak su kuyularının ana anyon-katyon ilişkileri şekil 12’de verilmiştir. 100,00 10,00 1,00 ------ Sıcak sular -----Edremit Bölgesi içme suyu kuyuları -----Havran Bölgesi içme suyu kuyusu 0,10 0,01 + Na HCO3 + K +2 +2 Ca Mg - Cl -2 SO4 Şekil 12. İçme suyu kuyuları ve sıcak su kuyuları ana anyon-katyon ilişkisi Arazide seçilmiş kooperatif kuyularından alınan numunelerin kimyasal analiz sonuçları kooperatif bazında gruplandırılmış olup ana anyon ve katyon ilişkileri şekil 13’te sunulmuştur. 201 10 1 0,1 ------Burhaniye Koop. Kuyuları ------- Edremit Koop. Kuyuları ------- Havran Koop. Kuyuları 0,01 + Na HCO3 + K +2 Ca Mg +2 - Cl -2 B12 B8 B1 B11 B10 B24 B19 B21 K1_3 K1_4 K1_15 K3_2 K3_6 K3_5 K2_2 K3_16 K3_17 K3_18 K4_4 K4_7 K4_1 K4_9 H16 H40 H34 H4 H30 H9 H42 H12 H6 B_K 3 B_K 4 B_K 7 H36 H38 SO4 Şekil 13. Kooperatif kuyuları ana anyon-katyon ilişkisi 7. EDREMİT HAVZASI MODELLEME ÇALIŞMALARI. Edremit Havzası’nda yeraltısuyu işletim sistemini oluşturmak ve geleceğe yönelik olarak optimum verimin hesaplanabilmesi için bir modelleme çalışması yapılmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda, bölgedeki evsel veya sanayi atıkları ile jeotermal kaynaklardan dolayı oluşabilecek muhtemel kirliliğinin varlığı araştırılacak, riskli bölgeler haritalanacaktır. Haritalama aşamalarında ise çeşitli bilgisayar programlarından (ArcGIS, GMS 6.0, Surfer vb.) yararlanılacaktır. Yeraltısuyunun kullanımı açısından emniyetli verimi hesaplamaya yönelik bir modelleme yapılması planlanmıştır. 8. SONUÇLAR 1. Edremit Ovası’nda analizi yapılan sularda, pH değerleri 6,6 ile 8,3 aralığında, EC ise 330- 1650 µS/cm aralığındadır. Kimyasal açıdan, soğuk sular Ca - HCO3, sıcak sular ise Na - SO4 tipindedir. 2. Sular sertlik açısından genellikle Edremit ve Havran bölgesinde sert-çok sert iken Burhaniye bölgesinde çok sert-çok fazla sert karakter sergilemektedirler. 3. İzotop analizi sonuçlarına göre Burhaniye, Havran kuyuları küresel meteorik su hattının altında yer almaktadır. Edremit kuyuları ve termal sular ise Marmara meteorik su hattı ile küresel meteorik su hattı arasında yer almaktadır. 4. Küresel meteorik su hattının altında kalan sular, sertlik sınıflaması yapıldığında çok yüksek sertliğe sahip sular kategorisinde yer almaktadır. 202 5. Ovada yer alan suların kimyasal ve izotopik açıdan mevsimsel değişiklikleri devam eden analizlerin değerlendirilmesi ile incelenecektir. KAYNAKLAR Aslaner, M., 1965. Etude Géologique et Petrographique de le Région d’Edremit-Havran (Turquie). MTA Yayını, Ankara. Bingöl, E., Akyürek, B. ve Korkmazer, B., 1973. Biga Yarımadası’nın Jeolojisi ve Karakaya Formasyonu’nun Bazı Özellikleri. Cumhuriyetin 50. Yılı Yerbilimleri Kongresi, Tebliğler Kitabı, MTA, Ankara, 70-75. Gümüş, A., 1964. Contribution a L’étude Géologique du Sectur Septentrional de Kalabak KöyEymir Köy (région d’Edremit) Turquie. MTA Yayını, 117, Ankara. Krushensky, R.D., Akçay, Y. And Karaeğe, E., 1980. Geology of the Karalar-Yeşiller Area, Northwest Anatolia,Turkey.Geological Survey Bull., California. Okay,A.I., Siyako,M. ve Bürkan, K.A., 1990. Biga Yarımadası’nın jeolojisi ve tektonik evrimi.TPJD Bült., 2, 1, 83-121. Okay,A.I., Siyako,M. ve Bürkan, K.A., 1991. Geology and Tectonic Evolution of the Biga Peninsula, Northwestern Turkey. İTÜ Bült., 44, 191-256. Okay, A.I., Satır, M., Maluski, H., Siyako, M., Metzger, R. and Akyüz, S., 1996. Paleo and NeoTethyan events in Northwest Turkey: Geological and Geochronological constrains. The tectonic evolution of Asia, p. 420-441. Eds. Yin, A., Harisson, T.M., Cambridge Univ. Pres, Cambridge. Özhan, N., Keleş, N., Atalay, E., Atuk, N., Kuran, H.,Dumlu, O., Tuzcu, G., Günay, G., Korkmaz, N., Bilginer, Ö., ve Çuhadar, G., 1977. Edremit ve Armutova (Gömeç) Ovaları, DSİ Hidrojeolojik Etüt Raporu, Ankara. Yaltırak,C., 2003. Edremit Körfezi ve Güneyinin Jeodinamik Evrimi, Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü,İstanbul. 203 KIRKGÖZE HAVZASI (YUKARI FIRAT, ERZURUM) YAĞIŞ - AKIŞ DİNAMİĞİNİN KARARLI İZOTOPLAR KULLANILARAK İNCELENMESİ Araş.Gör. Emrah PEKKAN1, Prof. Dr. Serdar BAYARI2, Yard. Doç. Dr. Aynur ŞENSOY1, Yard. Doç. Dr. Arda ŞORMAN1, Prof. Dr. Alparslan ARIKAN2 1 Anadolu Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Müh. Böl. İki Eylül Kampüsü, 26470 Eskişehir ([email protected], [email protected], [email protected] ) 2 Hacettepe Üniversitesi, Jeoloji Müh. Böl. Hidrojeoloji Mühendisliği ABD, Beytepe 06532 Ankara ([email protected], [email protected]) Özet Doğu Anadolu’nun yüksek kesimlerine uzanan Yukarı Fırat Havzası akış aşağısındaki barajların beslenimi açısından büyük öneme sahiptir. Yılın yaklaşık beş ayı boyunca karla kaplı olan bu bölgeden akış aşağıya sağlanan yüzeysuyu akışı büyük oranda kar erimesine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Bu nedenle Yukarı Fırat Havzası’nda kar erime dinamiğinin anlaşılmasına yönelik araştırmalara son yıllarda büyük ağırlık verilmiştir. Alansal ve zamansal kar örtüsü yayılımı ile erime dinamiğinin birlikte değerlendirildiği hidrolojik modelleme çalışmalarında, kar erimesinin akarsu akımına yüzeysel akış, yüzeyaltı akış ve yeraltıakışı olarak katılan bileşenlerinin ayırtlanması büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, kar erimesi yoluyla akarsuyu besleyen farklı akım bileşenlerinin beslenime katkı oranlarındaki zamansal değişimin kararlı izotop ve su kimyası verileri aracılığı ile belirlenmesi amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında ana akarsu ve kolları üzerinde seçilen kesitler ile farklı yükseltilerdeki yağmur ve kar şeklindeki yağıştan alınan periyodik örnekler üzerinde kimyasal ve izotopik analizler gerçekleştirilmiştir. Elde edilen ön kimyasal veriler akarsuya yeraltısuyu katkısının belirlenmesinde önemli ipuçları sunmaktadır. Ayrıca, gözlenen kararlı izotop verilerinin kütle dengesi eşitliğine uygulanması ile havzanın beslenme, depolama ve boşalım karakteristikleri hakkında dikkate değer bilgiler edinileceği anlaşılmaktadır. Farklı su örneklerine ait kararlı izotop içerikleri D 8 *18 O 15 eşitliği ile temsil edilen yerel meteorik su doğrusuna uyum göstermekte olup, buharlaşmanın izotopik bileşim üzerinde bir etkisi olmadığı saptanmıştır. Anahtar kelimeler: Kar erimesi, Kararlı İzotoplar, Yukarı Fırat Havzası. INVESTIGATION OF THE PRECIPITATION-DISCHARGE DYNAMICS OF KIRKGOZE BASIN (UPPER EUPRATES, ERZURUM-TURKEY) BY USING STABLE ISOTOPES Abstract Upper Euphrates Basin (EUB), located on the high elevation zone of Eastern Anatolia, possesses a remarkable contribution on the recharge of large dams located to the downstream. Surface runoff generated in the EUB occurs mostly due to snowmelt, as it is covered by snow for about five months in a year. Recently, considerable efforts are spent to better understand the spatio-temporal dynamics of snowmelt in the EUD by means of hydrologic models that account for the volumetric separation of the surface water, subsurface water and groundwater components in river flow. The aim of this study which is carried out in the Kirkgöze sub-basin of the EUB is to find out the volumetric spatio-temporal contribution rates of different components of the river flow, on the basis of chemical and stable isotopic data. For this purpose, temporal isotopic and chemical data representing precipitation at different altitudes and streamflow at various river sections have been used. Chemical data were found to be helpful in delineating the groundwater contribution rate in the stream flow. Application of mass balance equation on stable isotope composition of stream water 205 provides valuable information on the recharge, storage and discharge characteristics of the basin. Stable isotopic content of different stream water samples are consistent with the local meteoric water line which is represented by the equation D 8 *18 O 15 . None of the components forming the streamflow was found to have affected by evaporation. Keywords: Snowmelt, Stable Isotopes, Upper Euprates Basin. Giriş Yukarı Fırat Havzası’nda kar erime dinamiğinin anlaşılmasına yönelik araştırmalara son yıllarda büyük ağırlık verilmiştir. Alansal ve zamansal kar örtüsü yayılımı ile erime dinamiğinin birlikte değerlendirildiği hidrolojik modellerde kar erimesinin akarsu akımına yüzeysel akış, yüzeyaltı akış ve yeraltı akışı olarak katılan bileşenlerinin ayırtlanması büyük önem taşımaktadır. Yukarı Fırat Havzası’nın Kırkgöze alt havzasında gerçekleştirilmekte olan bu çalışmada, kar erimesi yoluyla akarsuyu besleyen farklı akım bileşenlerinin beslenime katkı ağırlıklarındaki zamansal değişimin kararlı izotop ve su kimyası verileri aracılığı ile belirlenmesi amaçlanmaktadır. Suyun kararlı izotopları akım hidrografının farklı bileşenlerinin ayırtlanmasında genellikle oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Konuyla ilgili öncül çalışmalarda Fritz ve diğ. (1976) kararlı izotopların bir havzadaki hidrograf bileşenlerinin ayırtlanmasında etkili bir yöntem olduğunu göstermiştir. Bu yöntem Kanada’nın birçok coğrafi bölgesinde başarılı biçimde uygulanmıştır. (Wels ve diğ., 1991a,b; Waddington ve diğ., 1993; Allan ve Roulet, 1994; Hinton ve diğ., 1994; Buttle ve diğ., 1995; Maclean ve diğ., 1995; Peters ve diğ., 1995). Son araştırmalar kar erimesinin izotopik ayrışma üzerindeki etkisine yoğunlaşmıştır (Feng ve diğ., 2002; Taylor ve diğ., 2002). Unnikrisha ve diğ, (2002) kar erimesine bağlı izotopik oran değişimi süreçlerini tanımlamıştır. Laudon ve diğ. (2002) hidrograf ayrımı için basit bir yöntem geliştirerek, erime döneminde meydana gelen hidrograf bileşenlerinin havza içerisindeki karın alansal ve zamansal olarak değişimiyle ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Konuyla ilgili olarak Türkiye’de yürütülen ilksel çalışmalardan birisi ise çalışma alanında DSİ (1996) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma kapsamında Kırkgöze havzasında akarsu akımına katılan bileşenlerin ayırtlanması amacıyla yürütülen hidrokimyasal ve izotopik gözlem faaliyetlerine ilişkin ön bulgular sunulmaktadır. Çalışma Alanının Tanıtımı Yukarı Karasu Havzasının kuzeydoğusunda bulunan, yaklaşık 250 km2 lik drenaj alanına sahip Kırkgöze Havzası, bu tebliğe konu araştırma için pilot havza olarak secilmiştir (Şekil 1). Bölge yılda yaklaşık 150 gün karla kaplı olup, yağışların önemli kısmı kar şeklinde düşmektedir. Araştırmanın yürütüldüğü alanda Güvercin ve Kandilli Dağlarından gelen Köşk, Büyükçay ve Yeşildere dereleri birleşerek Karasu adını almakta ve Yukarı Karasu Havzasının drenajını gerçekleştirmektedir. Çalışma alanında, Çıpak DSİ-21.01, Büyükçay DSİ-21.161, Köşk DSİ-21.152 ve Yeşildere EİE-2168 olmak üzere dört adet akım gözlem istasyonu bulunmakta ve bu istasyonlarda düzenli olarak hidrometrik ölçümler yapılmaktadır (Şekil 1). 206 Şekil 1. Kırkgöze havzasının yayılımı ve mevcut akım gözlem istasyonları Çıpak ve kolları Köşk, Büyükçay, Yeşildere’nin 1977’den 1993 yılına kadar akım değişimi ve pikleri yıllar bazında incelenmiştir. Yıllık akım hidrograflarından hiçbiri 16 yıllık ortalama akım hidrografından önemli miktarda bir değişim göstermemektedir. Ortalama yıllık akım hidrograflarından da görüldüğü gibi, akımın önemli bir kısmı kar erimesine bağlı olarak Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında gerçekleşmektedir (Şekil 2). Ortalama Akımlar (1977-1992) 10 9 8 Çıpak Köşk Büyükçay Yeşildere Q (m^3/s) 7 6 5 4 3 2 1 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Aylar Şekil 2. Ortalama yıllık akım hidrografları Bölgesel Jeoloji ve Hidrojeoloji Çalışma alanının üst kotları birkaç farklı volkanizmanın ürünü olan bazaltlar ile kaplı olup, karmaşık bir yapı göstermektedir. Bu birimler yeraltısuyunu zayıf mevsimsel kaynaklar halinde boşaltmakta yada tüf ve aglomeradan oluşan komşu birimlere aktarmaktadırlar (Şekil 3). Bölgede bazaltların altında yaygın halde tüf ve aglomeralar görülmektedir. Aglomeralar, bazalt, andezit ve tüf türü, köşeli ve çeşitli boydaki çakıl ve blokların ince taneli volkaniklerle çimentolanması sonucu oluşmuşlardır. Çeşitli yönde faylı ve çatlaklı olan aglomeralar, çatlak zonlarında az miktarda yeraltısuyu taşımaktadır. Bölgede aglomeraların altında uyumsuzlukla gelen tüf ve aglomera katkılı 207 kiltaşı ve marn tabakası yer almaktadır. Üstündeki formasyonlara göre daha geçirimsiz bir yapı sunan kil ve marn tabakası sınırında küçük mevsimsel kaynaklar gözlenmektedir. Havzada Geç Miyosen boyunca gerçekleşen volkanizma, tektonik hareketlenmeler ve sedimantasyon olayları Kuvaterner döneminde de devam etmiştir. Bölgede Pliyosen yaşlı birimler gözlenmemektedir (Şekil 3). Şekil 3. Bölgenin jeoloji haritası, A-A’ jeolojik kesiti ve öngörülen kavramsal yüzey-yeraltısuyu akım modeli Ölçüm Noktaları Karasu Nehri üzerinde DSİ-21.10 Çıpak, DSİ-21.161 Karagöbek, DSİ-Köşk 21.152 ve EİEYeşildere 2168 akım gözlem istasyonlarında düzenli olarak hidrometrik ölçümler yapılmaktadır. İzotopik kütle dengesi açısından δ2O ve 2H değerlerinin akım miktarıyla birlikte değerlendirilmesi 208 gerektiğinden, nehir boyunca örnekleme yapılacak noktalar akım gözlem istasyonları temel alınarak seçilmiştir. Akım gözlem istasyonları Karasu Nehrine karışan herbir nehir kolunun üzerinde bulunmakta olup, alınan her bir örnek Karasu Nehrine karışan her bir kolun izotopik içeriğini temsil etmektedir. Bu araştırma kapsamında özellikle akım gözlem istasyonlarının bulunduğu 7 noktada kararlı izotop ve kimyasal örnekleme yapılmasına ve bu örneklemenin 15 günlük periyotlarda tekrarlanmasına özen gösterilmiştir. Ayrıca DSİ-21.01 istasyonunda akarsuyun özgül elektriksel iletkenliğini (Eİ) ve sıcaklığını sürekli izleyecek sonda sistemi kurulmuştur. Periyodik örnekleme yapılan noktalar Şekil 4’de gösterilmiş olup, bunların dışında nehir kollarının çeşitli noktaları ile bölgede bulunan sığ kaynaklardan da saha çalışmaları sırasında örnekler alınmıştır. Araştırmanın mevcut aşamasına değin çeşitli örnekleme noktalarına ait 70 adet örneğin kimyasal ve izotopik bileşimleri belirlenmiştir. Şekil 4. Periyodik örnekleme noktaları ve ilgili akım gözlem istasyonları Alansal ve zamansal ölçümler Akarsu akımında kar, yağmur ve yeraltısuyu katkılarının belirlenebilmesi için söz konusu bileşenlere ait temsil edici izotop içeriklerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, havzanın farklı bölümlerindeki yeraltısuyunun kararlı izotop değerlerinin belirlenmesi amacıyla bölgedeki sığ kaynaklardan örnekler alınmaktadır. Diğer yandan, yöresel yağışın kararlı izotop içeriğinin belirlenmesi için DMİ Erzurum ve Tortum meteoroloji istasyonlarında toplanan günlük yağışlar her ay biriktirilmektedir. Kar şeklindeki yağışın izotopik içeriğinin belirlenmesi amacıyla çeşitli bölgelerden saha çalışmaları kapsamında kompozit kar örnekleri toplanmaktadır. Toplanan örneklerin kimyasal analizleri, Hacettepe Üniversitesi Su kimyası Laboratuvarında, kararlı izotop analizleri ise Utah Üniversitesi, kararlı izotop analiz laboratuvarında yapılmaktadır. Bugüne kadar 70 adet örnekte söz konusu analizler tamalanmış olup, örnek toplama va analiz işlemerine halen de devam edilmektedir. Kimyasal Verilerin Ön Değerlendirmesi Akarsu kesitlerinde kimyasal bileşimin zamanla değimine tipik bir örnek Şekil 5’de gösterilmiştir. Grafikte sunulan değerler akarsu örneklerinin Ca-HCO3 karakterinde olduğunu göstermektedir. Yaz aylarına doğru söz konusu kimyasal karakter korunmakla birlikte, iyonik kompozisyonda, artan yeraltısuyu katkısına bağlı bir zenginleşme görülmektedir. 209 Şekil 5. Kimyasal örneklerinin Schoeller diagramında gösterimi Benzer bir durum akarsu klorür derişimlerinde de izlenmekte olup, havzanın akış yukarısından (1 nolu istasyon) akış aşağısına doğru (havza çıkışı 7 nolu istasyon) artan yeraltısuyu katkısına bağlı olarak klorür derişimlerinde sistemli bir artış izlenmektedir (Şekil 6). Genel olarak klorür derişimi kar erimesi döneminde, düşük klorür içerikli yüzeysel akış katkısının yeraltısuyu katkısına göre daha baskın olması nedeniyle en düşük düzeydedir. Kar erime dönemi sonrasında –Haziran ayından itibaren- artan yeraltısuyu katkısına bağlı olarak klorür derişimi yer ve zaman içinde düzenli bir artış göstermektedir. Havza çıkış istasyonunda gözlenen debinin zamansal değişimi ile farklı istasyonlarda gözlenen klorür derişiminin zamansal değişimi arasında belirgin bir parallellik izlenmektedir. Yağışlı dönem sonrasında akarsu debizindeki azalmaya paralel olarak gözlenen klorür derişimlerindeki artış akarsuya klorürce zengin yeraltısuyu katkısından kaynaklanmaktadır. Yaz aylarında (örğ. Ağustos) akaru debisinde artışa neden olan yağışlar klorürce fakir yüzeysel akışın akarsu akımı içindeki ağırlığını arttırmakta, buna bağlı olarak da akarsu klorür derişimlerinde bir azalma gözlenmektedir. Tüm bu gözlemler klorürün akarsu akımına katkıda bulunan bileşenlerin ayırtlanmasında etkin biçimde kullanılabileceğine işaret etmektedir. Şekil 6. Periyodik örnekleme noktalarında Cl’ün zamansal değişimi 210 Kararlı İzotop Verilerinin Ön Değerlendirmesi: İnceleme alanından bu araştırma kapsamında günümüze değin toplanan örneklerin duraylı izotop (δ18O ve /δ2H) içerikleri Erzurum-Şenyurt meteorloji istasyonu için daha önce belirlenen (Sayın ve Eyüpoğlu,2005) yerel meteorik su doğrusu (YMSD) ile uyumlu bir dağılım sergilemektedir (Şekil 7). İncelenen örneklerin YMSD’ndan önemli bir sapma göstermemesi buharlaşma sürecinin izotopik bileşim üzerinde belirgin biretkisi olmadığına işaret etmektedir. Örneklerin δ18 δ2H doğrusu üzerindeki dağılımından, kar tipindeki yağışların oldukça negatif izotop içeriğine sahip olduğu, akarsu ve yeraltısuyu tipi örneklerin δ18O ve /δ2H değerlerinin -12 (‰, V-SMOW) ile -80 (‰, V-SMOW) dolayında olduğu izlenmektedir. Genellikle ılık aylarda gerçekleşen yağmur tipi yağışlar ise daha pozitif duraylı izotop içeriğine sahiptir (Şekil 8). Günümüze değin elde edilen duraylı izotop verileri akarsu ve yeratısuyu örneklerinin kar ve yağmur tipi yağışlar arasında bir duraylı izotop bileşimine sahip olduğunu göstermektedir. Bu durum, kaba bir yaklaşım ile akarsu ve yeraltısuyu üzerinde kar erimesine bağlı katkının yağmur şeklindeki beslenim katkısından daha etkili olduğunu göstermektedir. Kar erimesine bağlı beslenim katkısı yeraltısuyu örneklerinde akarsu örneklerine göre daha baskındır. Bu durumun, kar erimesi kaynaklı beslenimin yeraltısuyu üzerinde daha etkili olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Benzer biçimde, kar erimesine göre daha hızlı akışa geçen yağmur şeklindeki yağış, akarsuyun duraylı izotop derişimi üzerinde daha belirleyici olmaktadır. Şekil 7. Tüm örneklerin duraylı izotop içeriğinin YMSD ve GMSD üzerindeki dağılımı 211 Şekil 8. Suların kökenlerine göre dağılımı Günümüze değin toplanan farklı tipteki (örğ. kar, yeraltısuyu, yağmur, akarsu) örneklerin ortalama duraylı izotop içeriklerinin gösterildiği Şekil 9’dan gerek yeraltısuyu ve gerekse akarsu izotopik bileşimi üzerinde kar tipindeki yağışın, yağmur tipindeki yağışa göre daha belirgin bir etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu yıllık yağışın önemli bir bölümünün kar tipindeki yağışca oluşturulduğu inceleme alanı için beklenen bir durumdur. Şekil 9. Farklı uç bileşenlerin karakteristik duraylı izotop içerikleri 212 Sonuçlar Bu araştırma kapsamında içinde bulunulan aşamaya değin elde edilen veriler, gerek kimyasal ve gerekse izotopik verilerin akarsu akımına katkıda bulunan kar, yeraltısuyu ve yağmur şeklindeki bileşenlerin ayırt edilmesi amacıyla kullanılabileceğini göstermektedir. Halen toplanmakta olan örneklerden elde edilecek veriler ile genişletilecek olan çalışma ileride kimyasal ve izotopik kütle dengesini içerecek değerlendirme yaklaşımlarını kapsayacaktır. Teşekkür Yazarlar bu araştırma kapsamındaki özverili katkılarından dolayı DMİ Erzurum Bölge Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü ve DSİ Erzurum VIII. Bölge Müdürlüğü personeline içtenlikle teşekkür ederler. Kaynaklar Allan C, Roulet NT. 1994. Runoff generation in zero order Precambrian Shield catchments: the storm flow response of a heterogeneous landscape. Hydrological Processes 8: 369–388. Buttle JM, Vonk AM, Taylor CH. 1995. Applicability of isotopic hydrograph separation in a suburban basin during snowmelt. Hydrological Processes 9: 197–211. DSİ, 1996, İstatistik Metodlarla Kar Su Eşdeğerinin Belirlenmesinde ve İzotoplar Kullanılarak Mevsimsel Akım Tahmininde Yeni Yöntemler, İZ-892 Feng Z, Taylor S, Renshaw CE. 2002. Isotopic evolution of snowmelt 1. A physically based onedimensional model. Water Resources Research DOI: 10.1029/2001WR000814. Fritz P, Cherry JA, Weyer KU, Sklash MG. 1976. Storm runoff analyses using environmental isotopes and major ions. In Interpretation of Environmental Isotope and Hydrochemical Data in Groundwater Hydrology. International Atomic Energy Agency: Vienna; 111–130. Hinton MJ, Schiff SL, English MC. 1994. Examining the contributions of glacial till water to storm runoff using two- and three-component hydrograph separations. Water Resources Research 30: 983–993. Laudon H, Hemon HF, Krouse HR, Bishop KH. 2002. Oxygen 18 fractionation during snowmelt: implications for spring flood hydrograph separation. Water Resources Research 38: 1258. DOI: 10Ğ1029/2002WR001510. Maclean RA, English MC, Schiff SL. 1995. Hydrological and hydrochemical response of a small Canadian Shield catchment to late winter rain-on-snow events. Hydrological Processes 9: 845–863 Peters DL, Buttle JM, Taylor CH, LaZerte BD. 1995. Runoff production in a forested, shallow soil, Canadian Shield basin. Water Resources Research 31: 1291–1304. Sayın, M., Eyüpoğlu, S.,Ö., Türkiyedeki yağışların kararlı izotop içeriklerini kullanarak yerel meteorik doğruların belirlenmesi, 2. Ulusal Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu, Eylül 2005. Taylor S, Feng Z, Renshaw CE. 2002. Isotopic evolution of snowmelt 2. Verification and parameterization of a one-dimensional model using laboratory experiments. Water Resources Research DOI 10.1029/2001WR000815. Unnikrisha PV, McDonnell JJ, Kendall C. 2002. Isotopic variations in a Sierra Nevada snowpack and their relation to melt-water. Journal of Hydrology 260: 38–57. Waddington JM, Roulet NT, Hill AR. 1993. Runoff mechanisms in a forested groundwater discharge wetland. Journal of Hydrology 147: 37–60. Wels C, Cornett RJ, LaZerte BD. 1991a. Hydrograph separation: a comparison of geochemical and isotopic tracers. Journal of Hydrology 122: 253–274. Wels C, Cornett RJ, LaZerte BD. 1991b. Streamflow generation in a headwater basin on the Precambrian Shield. Hydrological Processes 5: 185–199. 213 SALİHLİ (MANİSA) JEOTERMAL ALANLARININ HİDROJEOKİMYASAL ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Tuğbanur ÖZEN, Gültekin TARCAN Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği, Tınaztepe Yerleşkesi Buca-İzmir [email protected] [email protected] Özet Salihli jeotermal alanları Manisa İl merkezine yaklaşık 72 km uzaklıkta, Gediz Grabeni’nin güneyinde yer almaktadır. Çalışma alanı, Kurşunlu Kaplıcası, Sart Çamur, Üfürük ve Caferbey jeotermal alanları olmak üzere dört grupta incelenebilir. Bu çalışmada söz konusu sahalardaki termal kaynaklara ait kimyasal ve izotopik veriler karşılaştırılarak, sıcak suların hidrojeokimyasal özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma alanının temelini Prekambriyen yaşlı Menderes Masifi metamorfikleri oluşturur. Menderes Masifi metamorfiklerine ait karbonatlı kayaçlar karstik ve çok çatlaklı olmalarından dolayı geçirimliliği yüksek olup, sıcak ve soğuk su kaynakları için akifer oluştururlar. Bunları örten Neojen tortul birimler bölgede farklı fasiyeslerden oluşmakta ve Acıdere, Göbekli ve Asartepe formasyonları olarak adlandırılmaktadır. Geçirimsiz veya az geçirimli olmaları nedeniyle jeotermal sistemlerin örtü kayacını oluşturmaktadırlar. Bölgede geniş bir yayılım sunan Kuvaterner alüvyon soğuk sular için akifer özelliğinde olması açısından önemlidir. Sıcak akışkanın taşınımı yeraltındaki fay ve kırık hatları ile sağlanmaktadır. İnceleme alanındaki sıcak suların kaynak çıkış sıcaklıkları 30–55°C arasındadır. Bununla birlikte kuyulardan elde edilen akifer sıcaklıkları 51°C ile 155°C arasında, debileri ise 2 ile 80 L/s arasında değişmektedir. Salihli jeotermal alanındaki sıcak sular δ18O ve döteryum(δ2H) içeriklerine göre meteorik kökenli sulardır. Genel olarak yağış sularının kırık ve çatlaklardan yeraltına süzülerek derinlerde ısınması ve tektonik hatları izleyerek sıcak su olarak yüzeye çıkması şeklinde açıklanabilen devirli sistem özelliğindedirler. Kurşunlu Kaplıcası sıcak suları genel olarak düşük trityum (H3) yüksek Cl ve EC değerlerine sahiptir. Bundan dolayı sıcak sular derin dolaşımlı ve yeraltında kalış sürelerinin uzun olabileceğini göstermektedir. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suları ise yüksek trityum ve düşük Cl içeriğine sahip olup karışık su tipini yansıtmaktadır. Elde edilen yeni izotopik veriler, alanda var olan önceki verilerle uyuşmaktadır. İnceleme alanı içerisindeki suların Uluslararası Hidrojeologlar Birliği’ne (AIH) göre sınıflanmasında; Kurşunlu, Caferbey, Sart Çamur ve Üfürük sıcak suları sırasıyla Na-HCO3, CaMg-HCO3, Ca-Na-HCO3 ve Ca-Mg-SO4 su tipini göstermektedirler. Bölgedeki soğuk sular ise sıcak sulardan farklı fasiyes özelliklerine sahip olup, Na+2, Ca+2, HCO3ˉ ve SO4–2 iyonlarının egemen olduğu sulardır. Sıcak suların çeşitli kimyasal jeotermometrelere göre hesaplanan akifer sıcaklıkları 50°C ile 270ºC arasında değişmektedir. Anahtar Kelimeler: Salihli, hidrojeokimya, hidrojeoloji, izotop jeokimyası. 215 HYDROGEOCHEMISTRY STUDIES OF THE SALİHLİ (MANİSA) GEOTHERMAL FIELDS Abstract The study area is approximately 72 km far from the Manisa City center and is located in southern rim of the Gediz Graben. Salihli geothermal fields can be geographically divided into four groups; (1) Kursunlu spa, (2) Caferbey, (3) Ufuruk and (4) Sart Camur spa geothermal fields. The aim of this study is examined hydrochemical properties of aforementioned geothermal fields by using old and new chemical and isotopic data. The basement in the geothermal fields consists of Precambrian to Paleocene Menderes Massif rocks are highly fractured and karstified and act as an aquifer for both cold ground waters and thermal waters. These units are overlain by Neogene terrestrial sediments which called as Acidere, Gobekli and Asartepe formations have very low permeability as a whole and may locally act as cap rocks for the geothermal systems. Quaternary alluvium that extends wide in the region is the most important unit for cold ground water aquifer. Circulation of thermal fluid in subsurface is along fault and fracture zones. In the study area, the thermal waters have outlet temperatures between 30-55°C in springs and from 51oC to 155°C in wells. However, their discharges are between 2-80 L/s from springs or wells. Results of environmental isotope and chemical analysis show that thermal waters are of meteoric origin. Thermal waters are qualified as cyclic system can be explained that the meteoric waters penetrate through the faults and fractures, are heated in reservoir rocks, and move up to the surface along the tectonic lines. Kurşunlu Spa thermal waters have high Cl and EC values and have hardly any tritium. So, they have long circulation velocity in depth and their minimum ages of penetration to the ground are at least 50 years. However, Sart Camur show mixed water type because of having high tritium and low Cl contents. According to International Association of Hydrogeologists (AIH), chemical classifications, waters in the study area reflect the water types of Na-HCO3, Ca-Mg-HCO3, Ca-Na-HCO3 and Ca-Mg-SO4 in Kurşunlu, Caferbey, Sart Camur and Üfürük, respectively. Cold waters are mainly dominated by the HCO3ˉ and SO4–2 ions, with Na+2, Ca+2and cations. According to several geothermometers calculated reservoir temperatures are changed between 50oC to 270ºC. New isotopic results agree with previous isotopic data. Key words: Salihli, hydrogeochemistry, hydrogeology, isotope geochemistry. 1. Giriş Çalışma alanı Gediz grabeni güneyinde Manisa İli Salihli İlçesi sınırları içerisinde İzmir L20-a1 ve a2 paftaları içinde 8900-9400 boylamları ile 54000-61000 enlemleri arasında yer almaktadır. Çalışma alanının kuzeyini Salihli ovası oluşturmaktadır. Ovadan güneye doğru gidildikçe topografya birden yükselmekte, derin vadiler ve sırtlar görülmektedir. Güneydeki dik topografyanın düzlüğe açıldığı alanlarda yaygın alüvyon yelpazeleri ve taşkın alanları gelişmiştir. Çalışma alanının iklimi, yaz mevsimi sıcak ve kurak kış mevsimi ılık ve yağışlı Akdeniz iklim özelliğinde olup yıllık ortalama yağış 500mm ve ortalama sıcaklık 17°C’dir. İnceleme alanındaki sıcak suların kaynak çıkış sıcaklıkları 30–55°C arasındadır. Bununla birlikte kuyulardan elde edilen akifer sıcaklıkları 51°C ile 155°C arasında, debileri ise 2 ile 80 L/s arasında değişmektedir. Sıcak sular konut ve sera ısıtmacılığı başta olmak üzere balneolojik amaçlar için kullanılmaktadır. Bölgedeki çalışmalar jeolojik, hidrojeolojik, hidrojeokimyasal, jeofizik ve sondaj çalışmaları olarak uzun yıllardan beri devam etmektedir. Jeotermal amaçlı jeolojik, hidrojeolojik, hidrojeokimyasal ve sondaj çalışmaları ise Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) tarafından 1965 yılında başlamıştır (Ürgün, 1966; Özçiçek 1969; Gülay 1970; Karamanderesi 1972; Yılmazer 1988). Bu çalışmalar 216 günümüze kadar MTA ve diğer araştırıcılar tarafından sürdürülmüştür (Filiz ve diğ., 1993; Yılmazer ve Karamanderesi 1994; Tarcan 1995; Tarcan ve diğ., 2000). Bu çalışmada önceki çalışmalar dikkate alınarak elde edilen yeni veriler ışığında bölgedeki sıcak ve soğuk suların hidrojeolojik ve hidrojeokimyasal açıdan özellikleri yeni jeokimyasal ve izotopik verilerle değerlendirilmiş ve önceki çalışmalar ile karşılaştırılmıştır. 2. Materyal ve Metod Çalışma alanı içerisindeki yüzey suları, yeraltı suları ve sıcak sular, kurak ve yağışlı mevsimde örneklenmiştir. Suların pH, iletkenlik (EC) ve sıcaklık ölçümleri arazide yapılmıştır. Ayrıca sıcak suların toplam alkalinite değerleri konsantrasyon değişimi olacağı için arazide yerinde titrasyon metodu kullanılarak ölçülmüştür. Kimyasal analiz ve izotop analizi (O18, H2 ve H3) için sular 50ml’lik polietilen şişelere 0.2µ geçirgenlikteki filitre kağıdından süzülerek örneklenmiştir. Örnek şişelerine (50 ml), suların pH’ını 2’ye indirgemek için 0.2ml derişik HNO3 asit ilave edilmiştir. Toplanan su örneklerinin ACME Analitik Laboratuarında (Kanada) ayrıntılı kimyasal analizleri yaptırılmıştır. Suların O18 ve H2 analizleri TÜBİTAK-MAM, Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsünde, H3 analizleri ise Hacettepe Üniversitesi Hidrojeloji Mühendisliği Bölümü, Kütle Analiz Laboratuarında yapılmıştır. Kimyasal analiz sonuçları Watch 2.1 (Arnorsson vd., 1982 ve Bjarnason, 1994) ve AquaChem 5.1 (Calmbach, 1997) kimyasal türleştirme programlarında değerlendirilmiştir. 3. Jeoloji ve Hidrojeoloji Çalışma alanı Gediz grabeni’nin güney kısmında yer almaktadır. İnceleme alanında yüzeyleyen kayalar temel ve örtü kayalar olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Temeli gnays, mikaşist, fillit, kuvars şist, mermerlerden yapılı Menderes metamorfikleri oluşturur. Menderes metamorfiklerinin yaşı Pre-Kambriyen olarak belirlenmiştir (Dora ve diğ., 1995). Örtü kayalar ise kalınlığı 2000m’yi bulan Neojen kırıntılı tortullardır. Neojen sedimanter birimler bölgede farklı fasiyeslerden oluşmakta ve Acıdere, Göbekli ve Asartepe formasyonları olarak adlandırılmaktadır. Acıdere formasyonu genellikle örtülü akarsu ortamında oluşmuş kırıntılı tortullar (çakıltaşı, çakıllı kum ve kiltaşı-çamurtaşı) şeklindedir. Göbekli formasyonu çakıltaşı, kumtaşı ve kireçtaşından oluşur. Asartepe formasyonu kumtaşı ardalanmalı çakıltaşlarından oluşmaktadır. Bu birimler Menderes metamorfiklerini düşük açılı bir normal fay ile örter. Bu normal fay “ayrılma fayı” olarak tanımlanmıştır. Pekleşmemiş kırıntılı tortullardan oluşmuş Kuvaterner alüvyon bölgedeki en geç birimdir (Şekil 1). İnceleme alanın içerisindeki Menderes Masifi’ne ait karbonatlı kayaçlar (mermer ve dolomitik mermer) karstik ve çok çatlaklı olmalarından dolayı geçirimliliği yüksek olup, sıcak ve soğuk su kaynakları için akifer oluştururlar. Bazı yerlerde Menderes metamorfiklerinin gnays ve kuvarsmikaşistleri de ayrışmış özelliklerinden dolayı yer yer jeotermal sistemlerin akiferidir. Örtülü akarsu ortamında oluşmuş kötü çimentolanmış kil düzeyleri içeren Neojen tortul kayaçlar ise hidrojeolojik açıdan geçirimsiz veya az geçirimli olmaları nedeniyle jeotermal sistemlerin örtü kayacını oluşturmaktadırlar. Bölgede geniş bir yayılım sunan alüvyon soğuk sular için akifer özelliğinde olması açısından önemlidir. Sıcak akışkanın taşınımı yeraltındaki fay ve kırık hatları ile sağlanmaktadır (Tarcan ve diğ., 2000). 217 Şekil 1. İnceleme alanının jeoloji haritası ( Emre 1996’dan değiştirilerek). Salihli jeotermal alanları Kurşunlu Kaplıcası, Sart Çamur, Üfürük ve Caferbey jeotermal alanları olmak üzere dört grupta incelenebilir. İnceleme alanındaki sıcak suların kaynak çıkış sıcaklıkları 30–55°C arasındadır. Bununla birlikte kuyulardan elde edilen akifer sıcaklıkları 51°C ile 155°C arasında, debileri ise 2 ile 80 L/s arasında değişmektedir. Kurşunlu Jeotermal Alanı’ndaki sıcak suların kaynak çıkış sıcaklıkları 42°C ile 55°C arasında olup mevcut kuyularda 51°C ile 114°C arasında değişen akifer sıcaklıkları ve 40 ile 80 L/s arasında değişen debide akışkanlar bulunmaktadır. Termal kaynaklar geçmişten günümüze yöre halkı tarafından kaplıca amaçlı kullanılmaktadır. Kurşunlu sahası jeotermal sistemler açısından grabenin en önemli bölgesidir. 1967 yılından beri Salihli Belediyesi’nce kaplıca amaçlı işletilmeye devam edilmektedir. Ayrıca Aralık 2001 yılından bu yana Salihli İlçesi’nde konut ısıtılmaya yönelik uygulamalar gelişmeye devam etmektedir. Bölgede kuyu ve kaynaklardan elde edilen termal sular konut ısıtmacılığı başta olmak üzere sera ısıtmacılığı, banyo ve tedavi amaçlı kullanılmaktadır. 4. Duraylı İzotop Jeokimyası İnceleme alanı içerisindeki suların O18, H2 ve H3 izotop analiz sonuçları Çizelge 1’de görülmektedir. Suların δ18O-δD diyagramı üzerindeki dünya meteorik su doğrusu ile Akdeniz meteorik su doğrusuna göre konumları, meteorik kökenli olduklarını göstermektedir (Şekil 2). 218 Şekil 2. İnceleme alanındaki termal suların δ18O – δD diyagramındaki görünümü. MMWL (δD=8 δ18O + 15) Akdeniz meteorik su doğrusu (Gatt ve Carmi, 1970), GMWL (δD=8 δ18O + 10) ise Dünya meteorik su doğrusu (Craig, 1961). Kurşunlu Kaplıcası sıcak suları genel olarak düşük T ve yüksek Cl içeriği ile derin dolaşımlı sulardır. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suları ise yüksek T ve düşük Cl içeriğine sahip olup karışık su tipini yansıtmaktadır (Şekil. 3a) Suların EC-Trityum grafiğinde görüldüğü gibi Kurşunlu Kaplıcası sıcak sularının yüksek EC değerine karşılık düşük trityum içerikleri, bunların yeraltında kalış sürelerinin uzun olabileceğini göstermektedir. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suyunun ise karışık su tipini yansıttığı düşünülmektedir (Şekil. 3b). 100 Cl 75 50 Kurşunlu Sart-Çamur Bahçecik 25 Allahdiyen Üfürük 0 -1 0 1 2 219 T (TU) 3 4 5 (a) 4000 3500 EC(µS/cm) 3000 Kurşunlu Sart-Çamur 2500 Bahçecik 2000 Allahdiyen Üfürük 1500 1000 500 0 0 1 2 3 T(TU) 4 5 6 (b) Şekil 3. a) Sıcak suların T-Cl grafiği. b) Sıcak suların T-EC grafiği. 5. Hidrojeokimya Bu çalışmada inceleme alanındaki sulardan alınan 18 adet su örneğinin kimyasal analiz sonuçları Watch 2.1 (Arnorsson vd., 1982 ve Bjarnason, 1994) ve AquaChem 5.1 (Calmbach, 1997) türleştirme programlarında değerlendirilerek her bir su noktasının akifer kimyası, mineral doygunlukları, hazne kaya sıcaklıkları ayrı ayı değerlendirilmiştir. Bu çalışmada suları adlandırmak, birbiri ile karşılaştırmak, etkileşimlerini araştırmak ve kökeni ile ilgili yorum yapabilmek amacıyla suların tipinin belirlenmesine yönelik yöntemlerden biri olan Uluslararası Hidrojeologlar Birliği (IAH) sınıflaması kullanılmıştır. Buna göre suda çözünmüş başlıca anyon ve katyonlardan ayrı ayrı olmak üzere mek/l olarak % 20’ den fazla çözünmüş bulunan iyonlar su tipini belirlemektedir (IAH, 1979; Başkan ve Canik, 1984). Bu sınıflandırmaya göre inceleme alanındaki sıcak sular genel olarak Na-Ca-HCO3 tipindedir. Soğuk sular ise genel olarak Na, Ca, Mg ve HCO3 iyonlarının egemen olduğu suları yansıtmaktadırlar (Çizelge 1). Kurşunlu Kaplıcası, Caferbey ve MTA kuyusu sıcak suları Piper Üçgen Diyagramı’nda 8 No’lu (karbonat alkalileri %50’den fazla olan suların bulunduğu) alana düşmektedirler. Sart Çamur Kaplıcası sıcak suyu ise 5 No’lu (karbonat sertliği %50’den fazla olan sular) alanına düşmektedir. Üfürük mineral kaynağı Ca ve SO4’ce zengin olup Piper üçgen Diyagramı’nda 6 No’lu alana (Karbonat olmayan sertliği %50’den fazla olan sular) düştüğü görülmektedir. Seçilen soğuk su örnekleri ise pek fazla baskın iyon içermeyen karışık su tipindedirler. 220 Şekil 4. İnceleme alanındaki suların Piper üçgen diyagramındaki dağılımı (Örnek numaraları Çizelge 1 ile aynıdır). 5.1. Jeotermometre Uygulamaları Jeotermal sistemlerde akifer sıcaklığının tahmin edilmesi sıcak suların uygun şekilde kullanılabilirliği açısından önemlidir. Jeotermal sistemlerde akifer sıcaklıklarının doğrudan ölçülmesi masraf ve zaman gerektirdiğinden her zaman mümkün olmamaktadır. Buna bağlı olarak gerek ekonomikliği, gerekse de kullanımdaki kolaylığı nedeniyle akifer sıcaklığının saptanması için geliştirilmiş birçok yöntem bulunmaktadır. Jeotermal kaynakların araştırılmasında jeokimyanın en önemli uygulamalarından birisi kimyasal jeotermometreler ile akışkanın yeraltındaki sıcaklığının tahmin edilmesidir. Kimyasal jeotermometreler sıcaklığa bağlı su-kayaç dengesine dayalıdır ve su kayaç ilişkisindeki son denge sıcaklığını verir. Her bir jeotermometre için denge sıcaklığı farklıdır. Bu jeotermometreler çözünürlüğe ve iyon değişimine dayalı olarak geliştirilmişlerdir (Şahinci, 1991). 221 222 Örnekleme Yeri Bahcecik Bahcecik Bahcecik Kirkoluk Allahdiyen Ufuruk Kursunlu Caferbey Caferbey Caferbey Kursunlu Kursunlu Kursunlu Kursunlu Kursunlu Kursunlu Sart-camur *Caferbey, MTA kuyu pH Li mg/l 8.0 2.2 8.0 0.0 6.4 0.0 6.7 0.0 7.1 0.0 5.7 0.0 7.9 5.1 7.0 0.0 6.7 0.1 6.4 0.1 6.9 2.7 7.3 2.4 6.5 1.9 6.4 0.9 6.5 4.5 7.7 4.5 6.6 1.0 7.8 - K mg/l 1.7 1.7 3.8 0.7 1.6 22.2 84.4 4.6 5.4 6.8 51.1 49.7 38.6 18.7 82.1 91.5 21.1 70.0 Na mg/l 5.5 5.1 10.2 3.6 8.4 57.9 660.2 36.0 53.0 41.5 408.9 407.3 306.5 167.1 639.9 658.6 164.0 680.0 Ca Mg mg/l mg/l 32.6 4.9 32.5 4.3 63.4 14.1 31.5 4.9 64.3 6.1 808.5 251.1 46.8 13.9 119.2 45.0 132.5 62.5 98.8 41.0 82.8 18.6 83.2 16.5 84.3 17.2 182.2 35.1 31.3 7.9 62.4 10.6 183.8 24.6 42.0 0.1 B mg/l 0.1 0.1 0.1 0.1 0.1 0.5 60.4 0.5 0.5 1.3 41.3 43.8 29.9 15.7 61.4 62.3 14.0 67.0 Cl SO4 mg/l mg/l 4.0 38.9 5.0 27.0 11.0 92.9 5.0 24.0 7.0 50.9 62.0 2387.8 125.0 68.9 30.0 164.8 0.1 86.9 20.0 92.9 77.0 77.9 77.0 80.9 64.0 68.9 38.0 182.8 130.0 27.0 129.0 68.9 32.0 65.9 115.0 34.0 HCO3 mg/l 112.3 97.6 85.4 101.3 108.6 219.7 1339.9 411.9 602.8 533.9 1305.7 1403.4 1451.0 1310.6 1684.0 1706.0 793.2 1983.0 SiO2 mg/l 17.5 15.2 21.3 11.3 17.3 33.3 322.1 28.4 32.1 34.5 217.4 231.1 205.8 99.7 396.1 381.5 108.0 213.9 SiO2 SiO2 (Q.) (chal.) a2 b 196 216 86 83 212 237 212 237 170 183 133 137 210 234 207 231 136 142 136 142 SiO2 SiO2 SiO2 SiO2 (Q.) (Q.) (chal.) (chal.) b c d1 d2 164 193 190 178 62 70 54 59 179 211 211 195 179 211 211 195 139 163 155 149 106 122 109 109 177 209 208 193 174 206 204 190 109 126 113 113 109 126 113 113 SiO2 (chal.) d3 195 48 218 218 156 106 215 211 111 111 SiO2 (Q.) d4 213 70 236 236 177 128 232 229 133 133 SiO2 Na/K (Q.) d5 e 196 216 84 190 212 529 212 210 169 214 132 200 210 461 207 226 135 217 135 191 f 249 228 465 244 247 236 424 257 249 229 Na/K g 225 197 569 219 223 208 492 236 225 198 d 221 197 503 216 220 207 444 231 222 198 h 225 205 428 221 224 213 389 233 226 206 i 253 234 436 249 251 241 402 260 253 235 g 728 181 244 494 431 279 410 673 276 762 g 424 188 347 345 323 246 443 417 253 409 d 227 201 530 222 225 212 465 237 228 203 j 215 186 581 208 213 197 497 226 215 187 Na/K Na/K Na/K Na/K Na-Ca K-Ca Na/K* Na/K k 262 239 503 258 261 249 456 271 263 240 Na/K i 119 36 100 101 94 67 127 126 74 203 K-Mg a1) SiO2 kuvars buhar kaybı yok ve a2) SiO2 kuvars maksimum buhar kaybı, Fournier 1977; b) Fournier ve Potter, 1982; c) Arnorsson ve diğ., 1989; d) Arnorsson ve diğ., 1983, d1) SiO2 (amorf silis), d2) SiO2 (kalsedon, 100oC adiyabatik buhar kaybı), d3) SiO2 (kalsedon, buhar kaybı), d4) SiO2 (kalsedon, buhar kaybı) ve d5) SiO2 (kuvars, 100oC adiyabatik buhar kaybı), e) Truesdell, 1976; f) Fournier 1979; g) Tonani, 1980; h) Nieva ve Nieva, 1987; i) Giggenbach ve diğ..,1988; j) Fournier & Truesdell, 1973; k) Fournier & Potter 79; l) Giggenbach ve diğ., 1983. Örnek Ölçülmüş Akifer SiO2 No sıcaklık sýcaklýðý (Q.) °C °C a1 7 44.5 94 215 9 27.4 82 11 46 98 235 12 39 90 235 13 27.9 83 182 14 34 137 15 38.6 114 232 16 43.6 112 229 17 40.7 52 142 18 90 155 142 Çizelge 2. Inceleme alanındaki sıcak suların çeşitli jeotermometrelerle hesaplanan akifer sıcaklıkları (Örnek numaraları Çizelge 1 ile aynıdır). Su Tipi T EC °C uS/cm 15.03.2007 Ca-HCO3-SO4 13.1 235 16.03.2007 Ca-HCO3-SO4 13.2 198 17.03.2007 Ca-Mg-SO4-HCO3 14 422 16.11.2006 Ca-HCO3-SO4 10.9 190 16.11.2006 Ca-HCO3-SO4 13.2 406 16.11.2006 Ca-Mg-SO4 8.2 3650 16.11.2006 Na-HCO3 44.5 2630 15.03.2007 Ca-Mg-HCO3-SO4 19.7 928 15.03.2007 Ca-Mg-HCO3 27.4 1220 15.03.2007 Ca-Mg-HCO3 22.4 835 16.11.2006 Na-HCO3 46 2220 16.11.2006 Na-HCO3 39 2230 16.11.2006 Na-HCO3 27.9 1909 16.11.2006 Ca-Na-HCO3 34 1705 16.11.2006 Na-HCO3 38.6 2610 16.11.2006 Na-HCO3 43.6 2730 16.11.2006 Ca-Na-HCO3 40.7 1575 20.09.1990 Na-HCO3 90 2700 Tarih * Tarcan, 2005'den alınmıştır. Örnek No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 Çizelge 1. İnceleme alanındaki suların kimyasal analiz sonuçları (Örnek numaraları Şekil 1 ile aynıdır. İnceleme alanındaki jeotermal alanlardaki sıcak ve mineralli suların jeotermometre uygulama sonuçları Çizelge 2’de belirtilmiştir. Sıcak suların çeşitli kimyasal jeotermometrelere göre hesaplanan akifer sıcaklıkları 50°C ile 400ºC arasında değişmektedir. Sıcak suların akifer (hazne kaya) sıcaklıklarının saptanması ve suların ilişkide olduğu kayaçlarla olan denge durumlarının belirlenmesi için kullanılan bir diğer yöntem ise Giggenbach (1988), tarafından geliştirilmiş olan Na-K-Mg birleştirilmiş jeotermometresidir. Bu üçgen diyagram ile hem sıcak suların hazne sıcaklığı hızlı olarak yorumlanabilmekte, hem de daha önce belirtilen katyon jeotermometre uygulamalarının geçerliliği sınanmaktadır. Fournier (1990,) bu diyagram üzerinde bazı yenilemeler yaparak, en güvenilir sonuçların bu üçgen diyagramdan oluşan jeotermometre uygulaması ile alınabileceğini öne sürmektedir. Diyagram kısaca, su kayaç ilişkisinin dengede olduğu, su kayaç ilişkisinin dengede olmadığı (ham sular), su kayaç ilişkisinin kısmen dengede olduğu sular olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Diyagramda kısmen olgunlaşmış sularla, olgunlaşmamış suları birbirinden ayıran eğri olgunlaşma indeksinin (MI=maturity index), MI=2,0 olduğu eş kimyasal özellikteki noktaların bileşimiyle oluşmuştur. İnceleme alanındaki sıcak suların Na-K-Mg üçgen diyagramındaki konumları bu jeotermal alanlar içerisindeki sıcak suların çoğunlukla ham sular sınıfında yer aldığını göstermektedir (Şekil 5). Sıcak sular genel olarak 260 ºC sıcaklık eğrisi üzerinde sıralanmıştır. Giggenbach (1988), ham sular bölümüne düşen suların katyon jeotermometre sonuçlarına şüpheyle bakılması gerektiğini belirtmektedir. Şekil 5. İnceleme alanındaki sıcak suların Na-K-Mg üçgen diyagramındaki yeri . Tüm jeotermometre sonuçları alanda açılan kuyulardan elde edilen akifer sıcaklıkları (Kurşunlu Kaplıcası 50-114°C; Caferbey 155 °C ) ile karşılaştırıldığında, bazı silis jeotermometrelerinin daha güvenilir sonuçlar verdiğini göstermektedir. 223 5.2. Suların Mineral Doygunluk Özellikleri Sıcak suların analiz sonuçları Watch 2.1 (Arnorsson vd., 1982 ve Bjarnason, 1994) programına aktarılmış ve sıcak suların sekiz farklı sıcaklıkta mineral doygunlukları hesaplanmıştır. Bu verilerden mineral doygunluk–sıcaklık grafikleri elde edilmiştir. Kurşunlu sıcak sularında genel olarak anhidrit ve vollastonit minerallerini çözündürücü özelliktedir. Kalsit mineralince ise aşırı doygundur. Diğer mineraller düşük sıcaklıklarda su ile doygun özellik göstermektedir. Sart-Çamur sıcak suları genel olarak vollastonit ve silis amorf minerallerini çözündürücü, kalsit mineralini çökeltici özelliktedir (Şekil 6). Caferbey sıcak suları da genellikle kalsit mineralince aşırı doygun, anhidrit, amorf silis, vollastonit ve götit minerallerini çözündürücü özelliktedirler (Şekil 11). SI=0 denge doğrusunda birden fazla mineralin kesişme noktaları dikkate alındığında Kurşunlu ve Sart-Çamur sıcak sularının 110°C ve Caferbey sıcak sularının 150°C hazne kaya sıcaklığına sahip olabilecekleri gözlenmiştir. 6. Sonuçlar Kurşunlu, Caferbey, Sart Çamur ve Üfürük sıcak suları sırasıyla Na-HCO3, Ca-Mg-SO4, Ca-NaHCO3 ve Ca-Mg-SO4 su tipini göstermektedirler. Bölgedeki soğuk sular ise sıcak sulardan farklı fasiyes özelliklerine sahip olup, Na+2, Ca+2, HCO3ˉ ve SO4–2 iyonlarının egemen olduğu sulardır. Kurşunlu Kaplıcası sıcak suları genel olarak düşük T ve yüksek Cl içeriği ile derin dolaşımlı sulardır. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suları ise yüksek T ve düşük Cl içeriğine sahip olup karışık su tipini yansıtmaktadır. Suların EC-trityum grafiğine bakıldığında, Kurşunlu Kaplıcası sıcak sularının yüksek EC değerine karşılık düşük trityum içerikleri, bunların yeraltında kalış sürelerinin uzun olabileceğini göstermektedir. Sart-Çamur Kaplıcası sıcak suyu ise karışık su tipini yansıtmaktadır. Kurşunlu Kaplıcası, Caferbey ve MTA kuyusu sıcak suları Piper Üçgen Diyagramı’nda 8 No’lu (karbonat alkalileri %50’den fazla olan suların bulunduğu) alana düşmektedirler. Sart Çamur Kaplıcası sıcak suyu ise 5 No’lu (karbonat sertliği %50’den fazla olan sular) alanına düşmektedir. Üfürük mineral kaynağı Ca ve SO4’ce zengin olup Piper üçgen Diyagramı’nda 6 No’lu alana (Karbonat olmayan sertliği %50’den fazla olan sular) düştüğü görülmektedir. Seçilen soğuk su örnekleri ise pek fazla baskın iyon içermeyen karışık su tipindedirler. İnceleme alanındaki sıcak suların Na-K-Mg üçgen diyagramındaki konumları bu jeotermal alanlar içerisindeki sıcak suların çoğunlukla ham sular sınıfında yer aldığını göstermektedir. Sıcak sular genel olarak 260 ºC sıcaklık eğrisi üzerinde yer almaktadırlar. Giggenbach (1988), ham sular bölümüne düşen suların katyon jeotermometre sonuçlarına şüpheyle bakılması gerektiğini belirtmektedir. İnceleme alanındaki sıcak sular genel olarak kalsit mineralince doygun olup anhidrit ve vollastonit minerallerini çözündürücü özelliktedir. SI=0 denge doğrusunda birden fazla mineralin kesişme noktaları dikkate alındığında Kurşunlu ve Sart-Çamur sıcak sularının 110 °C ve Caferbey sıcak sularının 150 °C hazne kaya sıcaklığına sahip olabilecekleri gözlenmiştir. 224 5.000 Adularia Anhydrite Wairakite Albite, low Calcite Wollastonite Sil. amorph. Analcime Chalcedo Goethite Prehnite Quartz Zoisite SI(logQ/logK) Kurşunlu 0 -5.000 25 50 75 100 o 125 T( C) 150 175 200 2.500 SI (logQ/logK) Caferbey derin kuyu 0 -2.500 Anhidrit Vollastonit Kalsedon Kalsit Sil. Amorf Kuvars -5.000 25 50 75 100 o 125 T( C) 150 175 5.000 200 Adularia Sart-Çamur Kaplıcası Anhydrite S I(logQ/logK) Wairakite Albite, low Calcite 0 Microcline Wollastonite Sil. amorph. Analcime Chalcedo -5.000 Quartz 25 50 75 100 o 125 T( C) 150 175 200 Şekil 6. İnceleme alanındaki sıcak suların SI-Sıcaklık grafikleri. Katkı Belirtme Bu çalışma, Dokuz Eylül Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projelerinden KB.FEN.016 No’lu “Salihli Jeotermal Alanları’nın Hidrojeolojik İncelenmesi” konulu proje kapsamında hazırlanmıştır. 225 Kaynaklar Arnórsson S., Gunnlaugsson E., and Svavarsson H., 1983. The chemistry of geothermal waters in Iceland. III. Chemical geothermometry in geothermal investigations. Geochimica et Cosmoschimica Acta, 47, 567-577. Arnorsson, S., Arnorsson, E., 1989. Deposition of calcium carbonate minerals from geothermal waters. Theoretical considerations, Geothermics 18, pp. 33–39 Başkan, M.E., Canik, B., 1983. IAH Map of mineral and thermal waters of Turkey Aegean Region. MTA No. 189, Ankara, Pp:80. Bjarnason, J.O., 1994. The Speciation Program WATCH, version 2.1. Orkustofnun, Reykjavik, Iceland (7 pp.). Craig, H., 1961. Isotopic variations in meteoric waters. Science 133, 1702-B. Calmbach, L., 1997. AquaChem Computer Code-Version 3.7.42, waterloo hydrogeologic. Waterloo, Ontario, Canada, N2L 3L3. Dora, O.O., Candan, O., Durr, S., Oberhanslı, R., 1997. New evidence on the geotectonic evolution of the Menderes Massif. In: Piskin O, Ergiin M, Savaccm MY, Tarcan G (eds) Proc International Earth Sciences Colloquium on the Aegean Region, izmir-Gulluk, Turkey, pp 5372 Filiz, Ş., 1995. Ege Bölgesindeki önemli jeotermal alanların O-18, H-2, H-3, C-13 izotoplarıyla incelenmesi. Doçentlik Tezi, E.Ü.Y.B.F., İzmir, Pp: 95. Filiz S, Gokgoz A, Tarcan G (1993) Hy-drogeologic comparisons of geothermal fields in the Gediz and Buytik Menderes Grabens. Congress of the World Hydro thermal Organisation, 13-18 May 1992, Istanbul-Pamukkale, Turkey, pp 129-153 Irmak, U.,1994. High boron contents in aquifer systems of Salihli: Alasehir plains. MSc Thesis, DEU, Izmir. 129-153, Karamanderesi I.H., 1972. Detail geology and geothermal energy feasibility of the Urganlı Kaplıcaları (Manisa-Turgutlu) and surrounding area (In Turkish). MTA report, MTA, Ankara Fourneir, R.O., (1990)., The interpretation of Na-K-Mg relation in geothermal waters. Geoth. Res. Counc. Trans., 14, 1421-1425. Fournier, R.O., 1977. A Review of chemical and isotopic geothermometers for geothermal systems. In : Proceedings of the Symp. on Geoth. Energy, Cento Scientific Programme, Ankara, pp: 133-143. Fournier, R.O., Potter, R.W., 1979. Magnesium Correction to the Na-K-Ca Chemical Geothermometer. Geochimica et Cosmochimica Acta, 43, 1543-1550 . Fournier, R.O., Truesdell, A.H., 1973. An Empirical Na-K-Ca Geothermometer for Natural Waters. Geochimica et Cosmochimica Acta 37, 1255-1275. Fourneir, R. O. and Potter R.W. (1982). A Revised and Expandad Silica (Quartz) Geothermometer. Geothermal Research Council Bull. V.11. pp. 9. Gatt, J.R., Carmi, I., 1970. Evolution of the isotopic composition of atmospheric waters in the Mediterranean Sea. J. Geophys. Res. 75, 3032-3048. Giggenbach WF (1988) Geothermal solute equilibria: derivation of Na-K-Mg-Ca geoindicators. Geochim Cosmochim Acta 52:2749-2765 Gıggenbach, W.F., Gonfiantini, R., Jangi, B.L., Truesdell, A.H.,1983. Isotopic and Chemical Composition of Parbati Valley Geothermal Discharges, NW Himalaya, Indiana. Geothermics, 5, 51-62. Gülay, A., 1970, Manisa-Salihli - Caferbey-Köseali-Trablı-Kurşunlu-Allahdiyen Gökköy-Çamur banyoları-Üçtepeler rezistivite raporu: MTA Rap., 4853 (yayımlanmamış), Ankara. IAH, Map of mineral and thermal water of Europe. Scale 1:500.000. International Association of Hydrogeologists, (1979) United Kingdom. Karamanderesi, I .H., (1972). Urganlı Kaplıcaları (Manisa-Turgutlu) civarının detay jeolojisi ve jeotermal alan olanakları hakkında rapor. MTA Raporu:5462, Ankara. 226 Nieva,D. & Nieva, R.,(1987),Development in Geothermal Energy in Mexico, par 12-A Cationic Composition Geothermometer for Prospection of Geothermal Resaurces.Heat Recovery Systems and CHP, 7, 243-258. Parkhurst, D.L., Appelo, C.A.J., 1999. User's guide to PHREEQC (version 2) A computer program for speciation, batch-reaction, one-dimensional transport, and inverse geochemical calculations: U.S. Geological Survey Water-Resources Investigations Report. 99-4259, pp:312. Özçiçek, B., 1969. Manisa-Turgutlu-Salihli jeotermik enerji araştırmaları. Kendirlik ve Allahdiyen yöreleri rezistivite etüdleri. MTA Raporu: 4029, Ankara. Şahinci, A.,1991. Doğal Suların Jeokimyası. D.E.Ü. Müh. Mim. Fak. Yayınları, İzmir, 175-244. Tarcan, G., 2005. Mineral saturation and scaling tendencies of waters discharged from wells (>150oC) in geothermal areas of Turkey. Journal of Volcanology and Geothermal Research, 142/3-4, 263-283. Tarcan, G., 1995. Hydrogeological study of the Turgutlu Hot Springs. PhD Thesis, Dokuz Eyliil University Graduate School of Natural and Applied Sciences, Izmir, 214 pp Tarcan, G., Filiz Ş., Gemici, Ü., (2000). Geology and Geochemistry of the Salihli Geothermal Fields, Turkey. WGC-2000 World Geothermal Congress 28 May-10 June, 2000 Congress Kyushu-Tohoku, Japan, Books of Proceedings, R-922, 6: 1829-1834. Tonanni, F.,1980. Some remarks of the application of geochemical techniques in geothermal exploratin. Proceedings, Adv. Eur. Geoth. Res. Second Symp., Strasbourg, 428-443. Truesdell, A.H., 1976. Summary of section III geochemical techniques in exploration. Proceedings, Second United Nations Symposium on the Development and Use of Geothermal Resources. San Francisco, 1975, Vol.1, Washington D.C., U. S. Government Printing Office, pp: ıiii-ıxxxix. Ürgün, S., 1966. Manisa-Turgutlu-Urganlı kaplıcası jeotermik enerji aramaları jeoloji, hidrojeoloji raporu: MTA Rap., 4679 (yayımlanmamış), Ankara. Yılmazer, S., 1984. İzmir-Balçova jeotermal sahasında ısı üretimine yönelik değerlendirme raporu: MTA Rap., 7504 (yayımlanmamış), Ankara. Yılmazer S (1988) Kursunlu-Sart sıcak su kaynaklarının (Salihli) hidrojeoloji ve jeokimyasal ozellikleri. Isparta Miihendislik Fakiiltesi Dergisi 5:242-266 Yılmazer S, Karamanderesi IH (1994) Kursunlu jeotermal alanının (Salihli-Manisa) jeolojisi ve jeotermal potansiteli. In: Diinya Enerji Konseyi Tiirkiye 6. Enerji Kongresi Turk Milli Komitesi, 17-22 Ekim 1994, Izmir, Teknik Oturum Tebligleri I, pp 68-181 227 BALIKESİR ILICABOĞAZI (KEPEKLER) KAPLICA SULARININ İZOTOPLARLA (O-18, H2, ve H3 ) İNCELENMESI Suzan PASVANOĞLU, İsmail ÖNEN, Serkan VURAL Kocaeli Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi Jeoloji Müh. Bölümü, IZMIT [email protected]; [email protected]; [email protected] Özet KAF zonunun batı uzanımında yer alan inceleme alanı, Susurluk ilçesinin 20 km kuzeyinde ve Yeni Ilıcaboğazı Köyünde yer almaktadır. Bölgede temeli oluşturan Fazlıkonağı Formasyonu Ilıcaboğazı kaplıca dolayında yüzeylenmemekle birlikte, alanda yapılan sondajda kesilen ve yaşının Paleozoik olduğu tahmin edilen bu birim kuvars-serisit-kalkşistlerle temsil edilir. Bu birimin üzerine açısal uyumsuzlukla ve kalınlığı 250 m olan Tersiyer yaşlı çakıltaşı, kumtaşı, marn killi kireçtaşı, tüf, aglomera ve andezitik lavlardan oluşan volkanosedimenter seri gelmektedir. En üstte ise Kuvaterner yaşlı alüvyon yer alır. Yöredeki sıcak ve mineralli sular Kepekler Ilıca vadisi boyunca yer almakta, bu suların yüzeye çıkışını KD-GB uzanımlı fay sistemleri ve bu faylara bağlı ikincil fay ve çatlaklar sağlamaktadır. Sıcak su taşıyan faylar alüvyon altında gömülüdür. Bu faylar, halen sıcaksu çıkışlarında aktif rol oynamaktadır. Kaplıcadan su ve çamur banyosu olarak yararlanılmaktadır. Suların sıcaklıkları kaynaklarda, 30-56°C arasında olup, toplam debileri 6 lt/s dır. Ayrıca sıcak sular, bataklık ve sazlık görünümü sunan oldukça geniş bir alanda, küçük kaynaklar şeklinde de çıkmaktadır. Yine Sıcak su kaynaklarının bulunduğu vadiden alüvyon içersinde akan Mürüvetler deresinin içinde, çeşitli yerlerde ve yakın mesafelerde sıcaklıkları 30- 50°C arasında değişen kaynaklar da tespit edilmiştir. Bölgede 1985’yılında MTA ya ait derinliği 390 m, sıcaklığı 64°C, ve debisi 15 l/s olan bir sıcak su sondajı bulunmaktadır. Bu sular AIH sınıflamasına göre”“ Na, Ca , Cl, HCO3, B, SiO2 li, ve CO2 li sicak ve mineralli Sulardir. Bu çalışmada Kepekler Ilıcaboğazı sıcak ve mineralli su kaynaklarının oluşumu, beslenme ve fiziko – kimyasal nitelikleri aydınlatılmaya çalışılmıştır. Suların kökenini araştırmada izotop analizlerinden yararlanılmıştır. Sıcak ve mineralli sulardaki iyonların kökenleri araştırılmıştır. Katyonların iyonik formülü rNa+rKrCarMg iken, anyonların iyonik formülü rClHCO3rSO4 tarzında dizilim sunar. Bunların yapılan izotop analizinde değerler birbirine yakındır. Yalnız 7 nolu sondaj kuyusunun oksejen-18 ve doteryum değerleri, belki de örnekleme hatasından sıcak sulardan farklı bir değer almaktadır. 18O- 3H ilişkisine göre Kepekler sıcak ve mineralli suları yüksek iletkenliğe sahip, 18O bakımından negatif değerler alan, yüksek kotlardan beslenen derin dolaşımlı sulardır. Anahtar kelime: Kepeklerı, Oksijen-18, Döteryum, Trityum izotopları. EVALUATION OF THE BALIKESIR ILICABOĞAZI (KEPEKLER) SPA WATERS WITH (O-18, H2 and H3 ) ISOTOPES Abstract The studied area, where is in the west elongation of the NAF (North Anatolian Fault) zone, takes place in 20 km north of Susurluk county and in Yeni Ilıcaboğazı village. Paleozoic aged Fazlıkonağı Formation, the basement of the region, which is composed of quartz-sericite-calc schist does not crap out around Ilıcaboğazı thermal water. Tertiary aged and 250m in thickness volcanosedimenter unit which is composed of argillaceous limestone, tuffs, agglomerate and andesitic lavas settle down as angular unconformity over Fazlıkonağı Formation. The youngest formation of the 229 region is Quaternary aged alluvion. The hot and mineral bearing waters of the area take place along Kepekler Ilıca Valley. These waters are controlled to surface by NE-SW direction fault systems and related secondary fault and fissures. The faults which transport hot water are burried under the alluvion. These faults still have an active role to surface hot waters. The temperatures of the waters are among 30 and 56 °C and total flow is about 6 lt/s. Besides, the thermal waters are also observed in a large source area which is bog and rush bed. Again, Some hot water sources whose temperature is among 30- 50°C are observed in stream Mürüvvetler in the valley which thermal waters are present and near distance. In the studied area, A well which is 390 m. in depth and 64°C in temperature and 15 lt/s in flow was observed by MTA in 1985. In These waters are Na, Ca , Cl, HCO3, B, SiO2, CO2 bearing according to AIH classification. The aim of this study is to examine the origin, recharge and physico-chemical characteristics of the Kepekler Ilıcaboğazı. Isotopes techniques were used for determination origin of thermal and mineral waters. Origin of the ions in the thermal and mineral waters were investigated. According to chemical analyses of thermal and mineral water, cations were lined in the way rNa+rK > rCa > rMg and anions rCl > rHCO3 > rSO4 . In these waters isotopic datas are closed to each other. 18O and D are different in drilling well 7. This difference may be water sampling method. According to the relation of 18O- 3H Kepekler thermal and mineral waters are high conductive. In addition these waters have nagative values for 18O. Thermal and mineral waters have deeper circulation based on deuterium and tritium values. Key words: Kepekler, Oxygen-18, Deuterium, Tritium isotopes Giriş İnceleme alanı Balıkesir ili, Susurluk ilçesi Kepekler-Ilıcaboğazı köyüdür. Çalışma alanı 1/25000 ölçekli Bandırma- H20-d3,d4 paftalarında yer almaktadır (Şekil 1). Tepelerin yüksekliği 15 m ile 100 m arasında değişmektedir. Bölgede tipik Akdeniz iklimi hakim olup, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Çalışma alanında bulan önemli akarsular Mürvetler ve kara dereleridir. GB’dan KD akış yönü ile gelen ve uzunluğu 12 km olan Mürvetler deresi Ilıcaboğazı köyünün batı sınırını oluşturmaktadır. Manyas Gölün’den kaynağını alan Kara dere ise 17 km uzunluğunda olup, debisi 120 l/s dır. Alandaki yerleşim alanları Kepekler, Ilıcaboğazı, Okçugöl, ve Beylik köyleridir (Şekil 2). Balıkesir bölgesi Ege açılma tektoniği içinde yer alan orta-yüksek sıcaklık potansiyeline sahip jeotermal bölgelerden biridir. Bölgedeki kabuk açılma tektoniği nedeniyle incelmiş ve buna bağlı olarak jeotermal gradyan oldukça yüksektir (Fytikas, 1976). Batı Anadolu’daki jeotermal sistemler, esas olarak Neotektonik dönem boyunca şekillenmiştir (Ercan vd, 1990). Önceki çalışmaların ışığında Kepekler kaplıca sahasındaki kaynak ve sondaj suların hidrojeokimyasal ve izotopik tekniklerle kökenleri, beslenmeleri ve yer altı suları ile olan ilişkileri incelenmiştir. . 230 Şekil 1: Yer belirleme Materyal ve Yöntem Çalışma, arazi, örnekleme ve analiz olmak üzere üç aşamada gerçekleştirilmiştir. Arazi çalışmalarında sıcak su çevrelerinin jeoloji haritaları hazırlanmış ve önceki çalışmalar dikkate alınarak isim ve yaş verilmiştir. Çalışma alanındaki sıcak su kaynaklarının hidrokimyasal ve izotop özelliklerini belirlemek amacıyla Temmuz 2007 tarihinde örnekleme yapılmıştır. Kimyasal ve izotop analizleri için Kepekler yöresinden 6 adet sıcak su kaynağından ve 1 adet yeraltı suyunu temsil edeceği düşünülerek soğuk su kaynağından olmak üzere toplam 7 adet örnek alınmıştır. Kimyasal analizler Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası Laboratuarında, Canada Acme Analiz laboratuarında, İzotop analizlerinden Trityum analizleri Hacettepe Üniversitesi su Kimyası Laboratuarında, Oksijen-18 (18O), Döteryum (2H) analizleri ise Amerika Utah Üniversitesi laboratuarında yaptırılmıştır (Tablo 1 ve 2). Sıcaklık, arazide kaynak başında ve pH, EC ölçümleri örnek alım noktalarında ve doğal koşullar altında ölçülmüştür. Kaynak başlarında yapılan ölçümlerde YSI marka 63 model portatif pH/iletkenlik/ sıcaklık metre aleti kullanılmıştır. Elde edilen bu veriler çeşitli hesaplamalar ve diyagramların kullanımıyla değerlendirilmiştir. Jeoloji Bölgede temeli oluşturan Fazlıkonağı Formasyonu Ilıcaboğazı kaplıca dolayında yüzeylenmemekle birlikte, alanda MTA tarafından yapılan (BK–1) sondajda kesilen ve yaşının Paleozoik olduğu tahmin edilen bu birim kuvars-serisit-kalk şistlerle temsil edilir (Özçelik ve Özbayrak, 1985). Bu birimin üzerine açısal uyumsuzlukla ve kalınlığı 250 m olan Tersiyer yaşlı çakıltaşı, kumtaşı, marn, siltaşı, killi kireçtaşı, tüf, aglomera ve andezitik lavlardan oluşan volkanosedimenter seri gelmektedir (Ergül vd.,1986). En üstte ise Kuvaterner yaşlı çakıl, kum,ve kilden oluşan alüvyon ve yamaç molozu yer alı r(Şekil 2). Kepekler kaplıca sahasında bir horst graben yapısı vardır. Bu yapıyı oluşturan ana faylara bağlı olarak örtülü ikincil faylar ve çatlaklar da gelişmiş olabilir (Öktü, 1985) 231 Hidrojeoloji Kepekler kaplıca sularının akifer kayacı, kaplıca dolayında görülmemekle beraber, yakın çevrede mostra veren metamorfik kayaçlar kırıklı, çatlaklı ve yer yer boşluklı oluşları nedeniyle akifer özelliğindedir. Bunun yanında çatlak sistemi gelişmiş olan ve geçirimli oldukları düşünülen andezitlerdir. Silttaşı ve killi kireçtaşı tabakaları ise geçirimsiz olup örtü kaya niteliğindedir. Yöredeki sıcak ve mineralli sular Kepekler Ilıca vadisi boyunca yer almakta, bu suların yüzeye çıkışını KD-GB uzanımlı fay sistemleri ve bu faylara bağlı ikincil fay ve çatlaklar sağlamaktadır (Şekil 2). Sıcak su taşıyan faylar alüvyon altında gömülüdür. Bu faylar, halen sıcak su çıkışlarında aktif rol oynamaktadır. Akifer kayaçlara süzülen atmosferik sular burada andezitleri oluşturan mağma cebi tarafından ısınarak horst graben yapısını oluşturan ana fay ve ikincil fay ve çatlaklar yardımıyla yeryüzüne çıkarlar. Neojen yaşlı çökellerdeki geçirimsiz birimler sisteme basınçlı akifer özelliği kazandırmaktadır. Suların sıcaklıkları kaynaklarda, 30-56°C arasında olup, toplam debileri 6 lt/s’dir. Ayrıca sıcak sular, bataklık ve sazlık görünümü sunan geniş bir alanda, küçük kaynaklar şeklinde de çıkmaktadır. Yine Sıcak su kaynaklarının bulunduğu vadiden alüvyon içersinde akan Mürüvetler deresi içinde, çeşitli yerlerde ve yakın mesafelerde sıcaklıkları 30- 50°C arasında ve debileri sıfıra yaklaşan ve değişen kaynaklar da tespit edilmiştir (Şekil 2). Ayrıca Taşagil mevkisinde sıcak sular, bataklık ve sazlık görünümü sunan geniş bir alanda, düşük debili (0,2 l/s) küçük kaynaklar şeklinde de çıkmaktadır. Ancak bu alandaki kaynakların bazen kurudukları da bilinmektedir. Bölgede 1985’yılında MTA‚ ya ait derinliği 390 m, sıcaklığı 64°C, ve debisi 15 l/s olan bir sıcak su sondajı bulunmaktadır (Özçelik ve Özbayarak, 1985). Ancak sondajın kapalı olması nedeniyle ölçümler yapılarak doğrulanmamıştır. Çalışma konusunu oluşturan Kepekler Kaplıcası sıcak ve mineralli su kaynaklarından dolayı turistik öneme sahiptir. Kaplıcadan su ve çamur banyosu şeklinde istifade edilmektedir. Bölgede Selçuklulardan kalma tarihi bir hamam da bulunmaktadır 232 Hidrojeokimyasal Değerlendirme Kepekler sıcak ve mineralli sularında toplam çözünmüş madde miktarı 2727 ile 3628 mg/l arasında değişmektedir. Sıcak sular kokusuz olup CO2 gazı içermektedir. Bu suların Sıcaklık, pH ve EC değerleri sırasıyla 30,03–55,8°C, 6,35–7,90 ve 4262–5670 µS/cm arasında değişmektedir. Soğuk suyun toplam çözünmüş madde miktarı 327 mg/l olup, pH ve EC değeri sırasıyla 6,88, 507 µS dır. Analiz sonuçlarına göre Kepekler sıcak ve mineralli su kaynakları ve sondaj suyu benzer kökenli olup, bu sular yerel yağışlardan beslenip aynı kimyasal bileşime sahip akiferden veya kayaçlardan geldiği anlaşılmaktadır. Sıcak ve mineralli suların mineralizasyonu soğuk sulara göre oldukça fazladır (Tablo 1). Sıcak su derinlerde dolaşarak mineral yönünden zengin duruma geçer ve ısınarak yükselir. Soğuk su ise çok derine inmeden çatlaklar boyunca hareket ederek ve içinde dolaştığı kayaçlarla kimyasal tepkimeye girecek zamanı bulamadan kısa sürede yeryüzüne dönmektedir. 233 Sıcak ve mineralli sularda en cok bulunan iyonlar Sodyum ve bikarbonattir. Sodyum, iyonlarin toplam milliekvalenlarin %10,58– 85,46 sini, klorür %27,55 – 76,15 unu olusturmaktadir. Sodyum inceleme alanindaki sodyumlu plajioklazlarin bozusmasi ile yeralti suyuna gecmis olabilir. Ayrica kil mineralleri Ca ile Na un yer degistirmesini saglarlar. Bikarbonat, kirectaşi ve mermerlerin CO2 li sularla etkilesimi sonucu yeralti suyuna gecmektedir. Klorurun kokeni yagmur sulari ve alınan su örneklerine rezervuar kaya birimlerinin çözünmesi ya da uzun süren sirkülasyon neticesinde katılması ile açıklanabilir. Suların tahlil sonuclari diyagramlarla işlenerek bunlarin birbiyle karsilastirilimasi ve kimi kimyasal özelliklerinin belirlenmesi saglanmistir. Bu amacla çizilen yarilogaritmik schoeller diagramiında tüm sıcak kaynak ve sondaj suları ayni olup iyonlari birlestirilen dogrular birbirne paralel yaklaşık paraleldir (Sekil 3). Kimyasal tahlillere göre sıcak ve mineralli sularda katyonlar rNa+rK > rCa > rMg ve anyonlar r Cl > rHCO3 > rSO4 tarzında sıralanmıştır. Kepekler sicak ve mineralli kaynak ve sondaj sularinin kimyasal tahlillerindeki iyonlarin birbirine yakin degerleri, bu sularin esit kokenli oldugunu belirtmektedir. Sıcak ve mineralli sulari Uluslararasi Hidrojeologlar Birligine ( AIH) gore “ Na, Ca , Cl, HCO3, B, SiO2 li, ve CO2 li sicak ve mineralli Sulardir. İnceleme alanındaki sular Piper diyagramına göre Na+ +K+ >Ca+2 + Mg+2,ve Cl- + SO4-2 > HCO3- +CO3-2 iyon dizilimli tuzlu ve sodalı sulardır. Karbonat olmayan alkalinite değerleri%50’den fazla olan bu sular NaCl, Na2SO4 ve KCl’ lüdür. Ilıcaboğazı soğuk su kaynağı ise Ca+2 + Mg+2> Na+ +K+, ve HCO3- +CO3-2 > Cl- + SO4-2 iyon dizilimli karbonat sertliği%50’ den fazla CaCO3 ve MgCO3 lü sulardır (Şekil 4). İnceleme alanındaki sıcak ve mineralli sularla soğuk suların olası karışımları Cl’ a karşı çizilen iyon değişim diyagramları ile incelenmiştir (Şekil 5, 6). Grafikler değerlendirildiğinde Kepekler de sıcak ve mineralli sular ile soğuk sular arasında bir karışım olduğu söylenebilir. Ancak doğrusallıktan doğan bazı sapmalar genellikle çökme süreciyle ilgilidir. Cl ile diğer major iyonlar arasındaki ilişki çoğu pozitiftir (Tablo 1). Ancak Ca-Cl bileşimleri arasında negatif bir korelasyon söz konusudur (Tablo 1). Bu süreksizlik yada sapma kalsit ve dolomit minerallerinin çökelmesi veya çözünmesi ile açıklanabilir ( Mutlu, 2007). 234 Tablo 1 : Ilıcaboğazı – Kepekler kaplıca sahasında bulun suların Kimyasal analiz sonuçları(mg/l) Örnek No T (°C) pH EC µS/cm Ca Mg Na K Cl SO4 HCO3 SiO2 1 55,8 6,47 5670 83,49 25,89 500,83 17,22 890 92,21 553,4 2 48,8 6,81 4710 100,16 24,85 558,88 15,08 764 81,08 3 4 5 6 7 32,5 7,3 30,03 15 50 6,4 6,88 6,35 36,3 7,9 4262 4800 507 5220 4576 78,67 85 27,06 26,65 106,92 83,4 38,42 Örnek Adı No Kubbeli hamam 17,63 26,85 27,82 620,95 616,3 18,65 562,15 639,94 21,16 19,47 1,81 16,92 19,59 EC (μS/cm) 1040 986 108,97 84,82 72 8,06 907 80,67 1083 18 O (‰) 100,2 8,91 556,54 59,994 63,934 565,98 47,918 10 606,85 48,85 10,17 314,43 37,132 0,08 600,56 77,057 8,66 455,92 57,697 10,58 D ( ‰) 3 T (°C) 1 25.07.2007 55.88 5670 -9.7 -62 0.24 ±0.24 Ö.A.Kaya Sondajı 2 25.07.2007 48.8 4710 -9.6 -60 1.15 ±0.23 Erkekler Havuzu 3 25.07.2007 32.5 4362 -7.3 -52 0.35 ±0.21 Kadınlar havuzu 4 25.07.2007 30.0 4800 -7.9 -55 0.39 ±0.21 Ilıcaboğazı Soğuk su kaynağı 5 25.07.2007 15 507 -7.1 -49 2 ±0.22 Mürvetler dere içi sıcak su kaynağı 6 25.07.2007 50 5220 -8.1 -53 1 ±0.21 Münip Çöker çiftliği kaynağı 7 25.07.2007 36.3 4576 -3.4 -34 0.62 ±0.22 Tablo 2. Ilıcaboğazı-Kepekler kaplıca sularının izotop analiz sonuçları H (T.U) ±Hata Tarih 235 B 8,06 Şekil 3 : Schoeller diagramı Şekil 4: Piper diyagramı Şekil 4: Piper diyagramı 236 12.00 800 600 B(mg/l) Na (mg/l) 8.00 400 4.00 200 0.00 0 0 400 800 1200 0 Cl(mg/l) Şekil 5: Cl- B diyagramı 400 800 1200 Cl (mg/l) Şekil 6: Cl- Na diyagramı İzotop Verilerinin Değerlendirmesi İnceleme alanında hidrodinamik yapının aydınlatılması amacıyla alanda bulunan soğuk su kaynağı ile sıcak ve mineralli su kaynak ve sondajlardan alınan su örneklerinde, Trityum (T), Oksijen-18 (O18) ve Döteryum (D) analizleri yapılmıştır (Tablo 2). Şekil 7 de görüldüğü gibi tüm sular doğu Akdeniz yağışlarına ait doğru ; δD=8δ18O +22 (Dansgaard, 1964) ile Dünya meteorik doğrusu; δD=8δ18O +10(Craig, 961) arasında yer almaktadır. Bu sular meteorik kökenlidir. Bunlar, derinlere fay, çatlak vb boyunca süzülüp ısınarak; uygun geçirimli kuşaklar boyunca tekrar yeryüzüne dönen sulardır. Sıcak suların izotop değerleri soğuk sulardan daha negatiftir. Bu da sıcak suların yüksek kotlara düşen kıtasal yağışlarla Beslendiğini gösterir. Kepekler soğuk suyun metorik doğrunun altında bulunmaları, bu suların buharlaşmaya uğrayan sular olduğunu gösterir. Alanda geçirimsiz Kayalar düşük kotlarda geniş alanlar kaplarlar. Ayrıca bölge daha sıcak olup, süzülmeden önce buharlaşmanın olması doğaldır. Sıcak suların O–18 değerleri birbirine çok yakındır. Bunlar aynı beslenme alanına sahip yüksek kotlardan beslenen sulardır. Erkekler havuzu ve kadınlar havuzu kaynağı ile Mürvetler dere içi sıcak su kaynakları daha negetif O–18 değeri aldığı ve meteorik doğrunun altında yer aldıkları görülmektedir. Bu, soğuk sularla karışımı, akiferin farklı kaya tipinden oluşması ve sıcak suların yüksekte farklı beslenme kotuna sahip olmalarından kaynaklanabilir (Clark and Fritz (1997). 7 nolu Münip Çöker sondajında belki örnekleme hatasından, belkide analiz hatasından O-18(-3.4‰) ve döteryum (-34‰) gibi bir değer almaktadır. Ancak trityum içeriği bakımından sıcak sulardaki trityum değerleri ile uyumludur. Öte yandan Trityum içeriği yağışın katıldığı dolaşımı ifade edecektir. Şekil 8’de görüldüğü gibi Kepekler soğuk su kaynağı Trityum içeriği yönünden sıcak ve mineralli sulardan farklıdır. Bunlar üst akifer sisteminin ve dolayısıyla yeni yağışların etkisinde oluşan kaynaklardır. Diğer sıcak su kaynak ve sondajların ise Trityum yönünden farklı olması, eski yağışların etkisinde olan yeraltı suyu boşalımından dolayı olmalıdır. Kaynak sularının oksijen–18 / EC ve Trityum/ Ec ilişkisi Şekil 9’da verilmiştir. Tüm sıcak su kaynak ve sondaj suları (7 nolu Münip Çöker sondajı hariç) yüksek elektriksel iletkenliğe sahip olması, Oksijen -18 bakımından zengin olan yüksek kotlardan beslenen 237 akiferle uzun süre temas eden derin dolaşımlı sular olmasındandır. Kepekler soğuk su kaynağı ise oksijen–18 ve EC bakımından fakir sıcak sulara nazaran daha düşük kotlardan beslenen, yüksek Trityumlu, geçiş sürelerinin kısa, ve akiferle kısa süre temas eden daha sığ dolaşımlı sulardır. O-18 – Cl grafiğinde yüksek kotlardan beslenen O-18 değerleri düşük suların klorür değerleri, boşalıma kadar çok daha uzun yol kat etmelerinden dolayı yüksektir(Şekil 10). 2.00 0.00 No 1 No 2 Dogu Akdeniz meteorik dogrusu No 3 1.60 -20.00 No 4 Dünya meteorik dogrusu No 6 -40.00 Kubbeli hamam -60.00 1.20 Trityum(TU) Döteryum(o% SMOW) No 5 No 7 0.80 Ö.A. Kaya Sondaji Erkekler havuzu Kadinlar havuzu -80.00 0.40 Ilicabogazi soguk su kay. Mürvetler dere ici kay. Münip çöker çiftligi -100.00 -12.00 -8.00 -4.00 Oksijen-18 (o%SMOW) 0.00 -10 0.00 -8 -6 -4 -2 Oksijen-18(%o SMOW) Şekil 7: O-18 – Döteryum ilişkisi Şekil 8: O-18- Trityum ilişkisi 2.00 -2 No 1 No 2 No 3 1.60 No 4 Oksijen-18(o%SMOW) Trityum(TU) -4 1.20 0.80 No 5 No 6 No 7 -6 -8 0.40 -10 0.00 0 2000 4000 6000 EC(mg/l) Şekil 9: Trityum-EC diagramı 0 400 800 1200 Cl (mg/l) Şekil 10: O-18-Cl diyagramı Bu çalışmada suların izotop içerikleri sınırlı olmasından dolayı, yer altı sularının doğal dolaşım sistemlerini tam olarak söylemek zordur.Buna göre alanda bulunan tüm suların geçiş süreleri,örnekler arasındaki dolaşım sistemleri ve beslenme alanı yükseltisine bağlı olarak üç farklı dolaşım sistemi ayırt edildi. Kepekler soğuk suyu Sığ dolaşımlı, düşük kotlardan Güncel yağışla beslenen, geçiş süreleri kısa sulardır. Biraz daha yüksek kotlardan kıtasal Yağışlarla beslenen, yer altı geçiş süreleri Kubbeli hamam sıcak su kaynağı, Erkekler havuzu ve Kadınlar havuzu sıcak ve mineralli sulara göre kısa olan suları A. Öner sondajı ile Mürvetler dere içi sıcak kaynak suları temsil etmektedir.. Kubbeli hamam sıcak su kaynağı, Erkekler havuzu ve Kadınlar havuzu sıcak ve 238 mineralli kaynakları Trityum değerleri düşük, O–18 değerleri bakımından yüksek, yüksek kotlardan beslenen geçiş süreleri uzun, derin dolaşımlı ve daha yaşlı suları temsil ederler. Sonuç Ilıcaboğazı-Kepekler sıcak ve mineralli sular Kepekler Ilıca vadisi boyunca yer almakta, bu suların yüzeye çıkışını KD-GB uzanımlı fay sistemleri ve bu faylara bağlı ikincil fay ve çatlaklar sağlamaktadır. Kepekler kaplıca sularının akifer kayacı, metamorfik kayaçlar ve çatlak sistemi gelişmiş olduğu için geçirimlilik kazanan andezitlerdir. Silttaşı ve killi kireçtaşı tabakaları ise geçirimsiz olup örtü kaya niteliğindedir. Sıcak ve mineralli sular Uluslararasi Hidrojeologlar Birligine gore “ Na, Ca , Cl, HCO3, B, SiO2 li, ve CO2 li sıcak ve mineralli Sulardır. Sıcak ve mineralli suların izotop içeriklerine göre meteorik kökenli olup, yağışın bir kısmı, yerin altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülmekte ve bu süreçte ısıtıcı kayaç olduğu düşünülen andezitler tarafından ısınırlar ve horst-graben yapısını oluşturan fay veya etkili çatlaklar yardımıyla yükselerek yeryüzüne çıkarlar. Bu sular yüksek kotlara düşen yağışla beslenen, geçiş süreleri uzun, derin dolaşımlı sulardır. Ayrıca Kepekler yöresinde sıcak su ile ilgili tesislerin geliştirilip yaygınlaştırılması, şüphesiz kaplıcalar dolayında daha pek çok ve daha derin sondajların yapılarak sıcak su miktarının birkaç misli daha artırılmasına bağlıdır. İnceleme alanında böyle bir potansiyel mevcut olup, önerilen yatırımlara plan- proje dahilinde bir an önce başlanması gerekmektedir Kaynaklar [1].Arnorsson, S., Sıgurdsson, S. and Svarsson, H., (1982). The chemistry of geothermal waters in Iceland Calculation of aqueous speciation from 0C to 370C. Geochim. Cosmochim. Acta, [2]Arnorsson, S., (1985). The use of mixing models and chemical geothermometers for estimating underground temperature in geothermal systems. J.Volc. Geotherm. Res., 23,299-335. [3] Clark I. D. and Fritz, P. (1997). Environmental isotopes in hydrogeology.Lewis Publ., Boca Raton, 328 [4] Dansgaard, W., (1964). Stable isotopes in precipitation, Tellus, 16,436-468. [5] Ergül, E., Öztürk, Z., Akçagören , F. , Gözler, M.Z. (1980); Balikesir ili , Marmara Denizli arasının jeolojisi , MTA Rapor No:6760 Ankara [6] Ercan,T., Ergül,E., Akçören, F., Çetin, A., Granit, S. ve Asutay, J., (1990). Balıkesir-Bandırma arasının jeolojisi, Tersiyer volkanizmasının petrolojisi ve bölgesel yayılımı, MTA dergisi 110, 113130, Ankara. [7] Fytikas, M., Giuliani,O, Innocenti, F.,Marinelli,G. Ve Mazzuoli,R.,(1976). Geochronological data on recent magmatismof the Aegean sea: tectonophysics,31, T29-T34. [8] IAH.(1979). Map of mineral and thermal water of Europe. Scale 1: 500,000, International Association of Hydrogeologists, United Kingdom. [9] Öktü, G., (1985). Balıkesir – Susurluk- Kepekler korunma alanları incelemesi, bölge arşiv. No:526 [10] Ölmez , E. (1978) ; Balıkesir-Susurluk –Kepekler (Çamur ılıcası) prospeksiyonu. [11] Ölmez , E., Erzenoğlu , Z. (1994) ; Balıkesir-Susurluk –Kepekler (Çamur ılıcası) Kaplıcası Jeolojik – Hidrojeolojik etüdü. MTA Rapor No:126 (Özel) 239 [12] Özçelik, Ş. ,Özbayrak , İ.H. (1985) ; Balıkesir Ilıcaboğazı (Kepekler) Sıcaksu kuyusu (BK-1) Bitirme Raporu . MTA Raporu Der. No: 8352 Ankara [14] Craig, H., 1961: Isotopic variations in meteoric waters. Science 133, 1702- 1703. [15] Mutlu, H., (2007). Constraints on the origin of the Balıkesir Thermal Waters (Turkey) from Stable Isotope (18O, D, 13C, 34S) and Major-Trace Element Compositions ,Turkish Journal of Earth Sciences ,V.16, pp.13-32., Teşekkür Yazarlar Trityum izotopu ve kimyasal analizlerin yapılmasında, Hacettepe Üniversitesinde görevli olan Sayın Prof. Dr. Serdar Bayarı ve Dr. Nur Özyurt ‘a destek ve yardımlarından dolayı çok teşekkür eder. 240 İZOTOP ORANLAYICI KÜTLE SPEKTROMETRESİ (IRMS DUAL INLET) KULLANILARAK SULARDA OKSİJEN-18 VE DÖTERYUM İZOTOPLARININ BELİRLENMESİ Hasan DENİZ1, Nermin DOĞAN1, Alime TEMEL DİLAVER1 1 DSİ Genel Müd. TAKK Dai. Bşk İzotop Lab.. [email protected] [email protected]. [email protected] ÖZET Sularda bulunan çevresel izotoplar hidrolojik ve hidrojeolojik çalışmalarda 60’lı yıllardan başlayarak günümüze kadar etkin olarak kullanılmaktadır. Bu alanlarda faaliyet gösteren DSİ, yaptığı çalışmaları deneysel olarak destekleyebilmek amacıyla 1979’ da hidrolojik ve hidrolojeolojik alanda uluslar arası çalışmalar da yapan IAEA (Uluslararası atom Enerji Ajansı ) ile işbirliğine giderek İzotop Laboratuarı Şube Müdürlüğü bünyesinde Kararlı İzotop Laboratuarını kurmuştur. Bu işbirliği kapsamında alınan İzotop Oranlayıcı Kütle Spektrometresi kullanılarak gerek DSİ bünyesinde yürütülen projeler; gerekse kamu kurumları, üniversiteler ve şahısların yürüttüğü projeler kapsamında pek çok çalışma yapılmıştır. 2005 yılında DSİ, bu alandaki çalışmalarını çağın gereklerine uygun seviyeye getirmek amacıyla modern bir kütle spektrometresini İzotop Laboratuarına dahil etmiştir. Sularda yapılan kararlı izotop analizinde DUAL INLET tipindeki IRMS (Isotope Ratio Mass Spectrometer/İzotop Oranlayıcı Kütle Spektrometresi) kullanılarak, IAEA’nın belirlediği ve dağıtımını yaptığı standart’a (VSMOW) göre yapılan δ2H ve δ18O ölçüm tekniği bu yazının konusudur. Anahtar Kelimeler: İzotop analizi, çevresel izotoplar, izotop metodolojisi, IRMS MEASURING OXYGEN-18 AND DEUTERIUM ISOTOPES IN WATERS BY USING ISOTOPE RATIO MASS SPEKTROMETER DUAL INLET SYSTEM ABSTRACT Environmental isotopes in waters have contributed to studies in hydrology and hydrogeology. DSİ has established Stable Isotope Laboratory cooperating with IAEA to get experimental support for own studies in 1979. Through this cooperation, an IRMS (Isotope Ratio Mass Spectrometer) has been added to Stable Isotope Laboratory. Many hydrological hydrogeological studies belonging to DSİ, universities and individuals has been performed. In 2005 DSİ bought a modern IRMS to improve Stable Isotope Laboratory. δ2H and δ18O measurement techniques versus VSMOW is the topic of this paper as using DUAL INLET IRMS. Key Words: Isotope analysis, environmental isotopes, isotope methodology, IRMS 1.GİRİŞ Sularda doğal olarak bulunan hidrojen ve oksijen izotopları suyun bünyesini oluşturduğundan hidrolojik çalışmalarda ideal izleyicilerdir. Bu izotopların hidrolojik çevrim içerisindeki değişimleri bu alanda karşılaşılan bir çok problemin çözümünde büyük yarar sağlamaktadır. Hidrolojik çevrim sürecinde, suyu oluşturan hidrojen ve oksijenin kararlı izotoplarının izotopik içeriklerinde başta sıcaklık olmak üzere yersel ve zamansal faktörlere bağlı olarak birtakım değişiklikler oluşur. Hidrolojik çevrim sürecinde, suyun içeriğindeki kararlı izotopların konsantrasyonlarında meydana gelen değişimler su kütlelerinin hareketlerinin izlenmesini ve değerlendirilmesini mümkün kılar. 241 İzotop, proton sayısı aynı nötron sayısı farklı olan elementlerdir. Bir elementin izotopları periyodik tabloda aynı yerdedirler ancak çekirdek özellikleri farklı olup kararlı ve kararsız olmak üzere ikiye ayrılırlar. Kararsız izotoplar radyoaktif özelliklere sahip olup zamanla parçalanarak başka elementlere dönüşürler. Kararlı izotoplar güneş sisteminin varoluşundan beri mevcut olup, geçtikleri fiziksel ve kimyasal süreçlerde yalnızca konsantrasyonları değişir. Çizelge 1: İzotop hidrolojisinde çoğunlukla kullanılan hidrojen ve oksijen elementlerinin kararlı izotopları Hidrojen Oksijen Proton Nötron Atom Ağırlığı Doğada Bulunma Oranı (%) Sembol 1 0 1 99,985 1 1 1 2 0,015 2 H H 8 8 16 99,759 16 8 9 17 0,037 17 8 10 18 0,204 18 O O O Çizelge 1’de görüldüğü gibi hidrojen elementinin kütle numarası 1 olan 1H-hidrojen izotopu %99,985 ile doğada en fazla bulunma oranına sahiptir. Hidrojen elementinin kütle numarası 2 olan ağır izotopu 2H-döteryum ise daha az bulunmaktadır. Hidrojenin üç izotopundan ikisi kararlı (1H ,2H ) biri radyoaktiftir (3H). Oksijenin üç adet kararlı izotopunun (16O, 17O, 18O) yanısıra saniyelerle ölçülebilen yarı ömürlere sahip 4 adet radyoaktif izotopu vardır (14O, 15O, 19O, 20O). 2.İZOTOP METODOLOJİSİ Sularda bulunan kararlı izotopların ölçümleri birimsiz değerlerdir. Ölçüm sonucu delta değeri olarak ifade edilirse, az bulunan bir izotopun (2H, 18O) bol bulunan bir izotopa oranının (1H, 16O) bir standarda göre binde olarak sapmasıdır. R RS tan dart Örnek x1000 ‰ RS tan dart R (A) İZOTOP ( H ) İZOTOP R 2 H 1 H R 18 O O 16 (A): Ağır (H): Hafif Sulardaki izotop oranları yaygın olarak IAEA’nın belirlediği bir standarttan (VSMOW) sapma olarak hesaplanır. VSMOW (Vienna Standard Mean Ocean Water) farklı okyanuslardan su örnekleri alınarak hazırlanmış, sularda hidrojen ve oksijen izotopları ölçümünde kullanılan referans kaynaktır. Okyanusların hidrolojik çevrimin başlangıç ve sonu olmaları, su kaynaklarının % 97’sini oluşturmaları, izotopik açıdan düzgün bir dağılım göstermeleri nedenleriyle sulardaki izotop değerlerinin okyanuslardan elde edilen bir standarda göre belirlenmesi ideal bir tercihtir. IAEA’ nın belirlediği VSMOW’un 2H ve 18O için izotop oranları aşağıdaki gibidir (W. G. Mook, 2000). 2 RSmow 2H/1H = 155.75 10-6 ±0.05 18 RSmow 18 O/ 16 O= 2005.20 10-6 ±0.45 İzotopik içerikleri analiz sonucu olarak verilirken 2H/1H ve 18O/16O değerleri için ²δ , 18δ veya δ2H , δ18O şeklinde gösterilebilir. Bu değerler hidrolojik çevrimde -450‰< δ2H <+100‰ ve -50‰< 242 δ18O<+50‰ arasında değişir. Ölçüm sonuçları döteryum analizi için ( 2 ) 1 ‰ (0.3 en iyi) ve oksijen-18 analizi için ise (18 ) 0.1 ‰ (0.03 en iyi) aralıklarında değerlendirilmelidir. Sembolik bir ölçümü matematiksel olarak gösterecek olursak; 18 18 O O RÖRNEK 16 0.0019811 RSMOW 16 0.0020052 O O 0 . 0019811 0 . 0020052 18 SMOW x1000 12 ‰ 0.0020052 Ölçüm sonucunun negatif olması örnek suyun VSMOW’dan izotopik açıdan daha küçük olduğunu gösterir. İzotopların bir standarttan binde olarak sapma şeklinde rapor edilmesinin nedenleri olarak; Elde edilen izotop oranlarının çok küçük sayılar olmaları (10-6 mertebesinde sayılar), Uluslar arası bir karşılaştırma yapabilmek için bir standarda ihtiyaç duyulması, Fazlar ve moleküller arasındaki geçişler sırasında oranların değişiminin, mutlak oranlardan daha faydalı olması, Yüksek hassasiyette ölçüm yapabilen kütle spektrometrelerinin mutlak oranların ölçümünden çok, oranlardaki değişimler konusunda daha uygun olmaları sayılabilir (Mook, W.G., 2000). 2.1. İzotop Ayrışması (Isotope Fractionation) İzotop ayrışması, belirli bir bileşikteki bir elementin fiziksel bir durumdan bir diğerine geçişi ya da bir bileşikten diğerine kimyasal olarak geçişi sırasında izotopik kompozisyonunun değişmesi olarak adlandırılabilir. Bir elementin tüm izotoplarının aynı kimyasal özelliklere sahip olduğu kabul edilse de, modern kütle spektrometrelerinde yapılan ölçümler izotopların kimyasal ve fiziksel davranışlarında çok küçük de olsa farklar olduğunu ortaya koymuştur. İzotopik bileşiklerin fiziksel ve kimyasal özelliklerindeki farklılıklara kütle farkları neden olmaktadır. mv 2 burada; k Boltzman sabiti, T sıcaklık, m moleküler 2 kütle, v ortalama moleküler hız) sıcaklığa bağlı olup, daha ağır izotopik bileşikler daha az hareketlidirler. Aynı sıcaklık ortamında bulunan moleküller izotopik içeriklerinden bağımsız olarak aynı enerjiye sahiptirler. Bunun anlamı daha ağır olan moleküller daha küçük hızlara sahiptirler. Bir molekülün kinetik enerjisi ( kT 1 vA m 45 2 ( B ) 2 1.011 vB mA 44 1 1 1 m A v A2 mB v B2 2 2 Bunun sonuçları olarak; Ağır moleküller düşük difuzyon hızlarına sahiptir. Ağır moleküllerin çarpışma frekansları düşük olup daha yavaş reaksiyona girerler. Ağır moleküller daha yüksek bağlanma enerjisine sahiptirler. İki molekül ya da iki atom arasındaki kimyasal bağ itme ve çekme kuvvetlerinin dengesi ile oluşması nedeniyle itme kuvveti iki parçacık arasındaki mesafe azaldıkça hızla artar. Çekme kuvveti mesafe azaldıkça itme kuvvetine göre daha az artar. Sonuçta iki parçacık belirli bir mesafede yerleşirler. Parçacığın bir tanesinin ayrılabilmesi çekme kuvvetini yenebilecek kinetik enerjiye sahip olması ile mümkündür. Bu enerji parçacığın bağlanma enerjisi olarak adlandırılır ve kütlesiyle ilişkili olup, ağır parçacığın bağlanma enerjisi 243 hafif parçacığın bağlanma enerjisinden büyüktür. Dolayısıyla hafif parçacık daha kolay bağını koparabilir. Bunun sonuçları olarak; 1 18 1 2 16 1 16 H2 O ve H H O molekülleri H2 O molekülünden daha düşük buhar basıncına sahip olması nedeniyle 1H216O molekülü daha kolay buharlaşır. Pek çok kimyasal reaksiyonda hafif olan izotoplar ağır olanlara göre daha hızlı reaksiyona girerler. Hidrolojik çevrimde izotop kompozisyonunda meydana gelen değişiklikler kütle bağımlı olarak başlıca üç süreçle açıklanabilir. Denge izotop ayrışması, biraradaki moleküllerde ya da denge halinde olan fazlarda gerçekleşen izotop değiş-tokuşu olarak tanımlanabilir. Bu olay tersinir bir reaksiyondur. Bu durumda fazlardan ya da bileşiklerden bir tanesinin ağır izotop içeriğinin net olarak zenginleştiği ya da fakirleştiği söylenemez. Ancak genellikle yoğun olan faz (sıvı, buhardan yoğundur) ya da ağır olan molekül (CaCO3 ,CO2‘den ağırdır) daha fazla ağır izotop içerir. Denge izotop ayrışması sıcaklıkla ilişkilidir ve sıcaklık arttıkça izotopik farklılıklar azalır. H 2 16O C 18O16O H 2 C 18O16O H 2 18O C 16O H 2 16O( BUHAR) H 2 18O(SIVI ) H 2 18O( BUHAR) H 2 16O(SIVI ) Kinetik izotop ayrışması, tek yönlü kimyasal ve biyokimyasal reaksiyonlardır. Kinetik ayrışmada orijinal fazın ya da bileşiğin ağır izotopik içeriği fakirleşir. Transport izotop ayrışmasında, kinetik ve denge ayrışmalarından farklı olarak moleküllerin oynadığı rol sözkonusudur. Suyun izotopik türleri ( 1H216O, 1H2H16O, 1H218O) farklı hareket kabiliyetlerine sahiptir. Ağır izotopların davranışları ağır moleküllerde daha da belirgin hale gelir. 3.KARARLI İZOTOP ÖLÇÜMÜ Su, hidrolojik çevrimde farklı bileşikler ya da süreçler (process) içinde hareket ederken izotop oranlarının değişmesine bağlı olarak çeşitli bileşikler ve süreçlerdeki farklı izotopik işaretler/ parmak izleri suyun hidrolojik çevrimdeki hareketinde ve orjininin izlenmesinde bilgi sağlar. Farklı bileşikler ya da süreçler birbirlerine çok yakın hatta aynı izotopik kompozisyonlara sahip olabilirler ve ayrıca izotopik oranların son derece küçük değerler olmaları, Kütle spektrometrelerinin kompleks yapıları bu bilginin sağlanmasında örnek toplanmasından sonuçların hesaplanmasına kadar geçen süreçte özen gösterilmesini gerekli kılmaktadır. Su örneği içerisindeki izotopik oranlardaki (2H/1H veya 18O/16O) değişimler ancak kütle spektrometreleriyle saptanabilir. Kütle Spektrometresi, basit olarak iyonları kütlelerine göre ayırarak bolluklarıyla ilişkili ölçer. Kaynak (source), uçuş tüpü (flight tube) ve kolektörden (collector) oluşur. Gaz molekülleri kaynakta iyonize edilip, elektrik alanda bir demet halinde hızlandırılarak, uçuş tüpüne ulaşıp buradaki manyetik alan etkisiyle dairesel bir yol izleyerek kütleleriyle ilişkili yarıçaplarla saparlar. Böylece farklı kütleli iyonlar farklı kolektörlere ulaşırlar. Kolektörlere ulaşan iyonlar elektrik yüklerini kaybederler ve küçük bir akıma neden olup bu akımın şiddeti kolektöre çarpan iyon sayısı ile orantılıdır. 244 Şekil 1. Kütle Spektrumu Şekil 2. Kütle Spektrometresi DSİ İzotop Laboratuarı Şube Müdürlüğünde gerçekleştirilen δ2H ve δ18O deneyleri 2005 yılından itibaren DUAL INLET IsoPrime Kütle Spektrometresi kullanılarak (Şekil 2) IAEA’nın belirlediği dengeleme yöntemiyle yapılmaktadır. Bu deneyler, TS EN ISO/IEC 17025 standardı kapsamında Türk Akreditasyon (TÜRKAK) Kurumu tarafından akredite edilmiştir. 3.1.Araziden Örnek Alınması Örneğin araziden uygun bir şekilde alınması ölçüm sonucunun sağlıklı olması açısından çok önemlidir. Alınan örneğin kaynağı temsil ettiği varsayılır. 245 1 litrelik çift kapaklı bir plastik şişe uygundur. Şişe, örnek su ile çalkalandıktan sonra üzerinde hava boşluğu kalmayacak şekilde tam olarak doldurulmalıdır. Kapaklar sıkı bir şekilde kapanmalıdır. Örnekler laboratuara ulaştırılana kadar serin bir yerde korunmalı, buharlaşma olmaması için özen gösterilmelidir. Şişenin üzerine Örneğin alınma tarihi Proje adı ve örnek adı Örnek alınan yerin adı Lokasyonun koordinatları yazılmalıdır. Yerüstü Sularından Örnek Alınması: Akarsudan alınacak örnek için akışın olduğu ve buharlaşmanın olmadığı bir yer seçilmelidir. Akarsuyun kıyısından ve göllenme olan bir yerden alınmamalıdır. Gölden örnek almak için örnek alma aleti ile derinden alınmalıdır. Derinlik ve alınan yer kayıt edilmelidir. Yeraltı Sularından Örnek Alınması: Pompalı kuyularda pompa bir müddet çalıştırılıp borudaki suyun akması sağlandıktan sonra örnek alınmalıdır. Pompasız araştırma ve sondaj kuyularından derinden örnek alma aleti kullanılarak örnek alınmalıdır. Yüzeyden hava ile temas etmiş örnek alınmamalıdır. Kaynaktan alınacak suyun gözeden çıkıyor olması gerekir. Göllenmiş, buharlaşmaya maruz kalmış sudan örnek alınmamalıdır. Yağış Örneğinin Alınması: Yağış örneği toplamak için pluviyometre kullanılır. Pluviyometre yağış dışında farklı bir su ile temas etmemelidir. Ayın ilk gününden itibaren her gün pluviyometre gözlenmeli ve toplanan yağış ağzı sıkıca kapanabilen bir damacanada biriktirilmelidir. Ayın son günü damacana iyice çalkalanarak homojen bir karışım olması sağlanmalıdır. 1 litrelik plastik şişe mümkünse tam olarak doldurulmalı. Şişenin üzerine yağış istasyonunun adı, yağışın ait olduğu ay yazılmalıdır. 3.2.Su Örneklerinin Analiz İçin Hazırlanması ve Ölçülmesi Gelen su örneklerinin δ2H ve δ18O değerlerini belirlemek için, örnekler ve standartlardan oluşan bir set oluşturulur. Standartlar, örneklerin gerçek değerlerinin hesaplanması ve sistemin kararlılığının izlenmesi için sete konur. Kullanılan standartlar IAEA’nın dağıtımını yaptığı sertifikalı uluslar arası SLAP, GISP, VSMOW(Standart Light Antarctic Precipitation, Greenland Icesheet Precipitation, Vienna Standart Mean Ocean Water) ve bu standartların dışında laboratuar tarafından belirlenen lokal standartlar ATW, HLW dir (Ankara Tap Water, Hard Lake Water) (Çizelge 2). Kullanılan standartlar ölçülen numunelerin ölçüm aralığını kapsamalıdır. Örneğin Türkiye’deki suların 18O değerleri yaklaşık olarak +3 ile -20 arasında olduğu yaklaşımıyla değerlendirirsek, en az bir standart -20 yada daha düşük, bir standart +3 yada daha yüksek , bir standardın da bunların ortalaması olması idealdir. Çizelge 2: Kararlı İzotop Laboratuarında kullanılan standartlar Standart VSMOW SLAP GISP ATW HLW δ2H 0,00 -428,00 -189,50 -67,02 -32,65 246 δ18O 0,00 -55,50 -24,80 -10,02 -2,73 DSİ Kararlı İzotop Laboratuarında örnekleri ölçüme hazırlarken, aynı set içerisinde, lokal standartlardan ATW ve HLW, uluslararası standartlardan GISP, SLAP, SMOW’dan herhangi ikisi olmak üzere en az 4 standart kullanılır. Laboratuara gelen örnekler ve kullanılan standartlardan, 200 µl alınarak maksimum 60 numunelik ölçüm seti aşağıdaki adımlara göre hazırlanır (Şekil 3). Tekrarlanabilirliği görmek çok önemli olduğundan her bir örnek en az üç kez aynı sete konur .Cihazdan kaynaklanabilecek hatalar, örnek hazırlamadan gelebilecek hatalar nedeniyle aynı örneğin ölçüm sonuçları arasında farklar olabilir. Tekrarlanabilirlik aralığı δ2H için , δ18O için olarak kabul edilir ( Mook, W.G., 2000). Aynı örnek başa, ortaya, sona olacak şekilde üç kez ölçülecek şekilde sete yerleştirilir. Böylece zamanla (bir setin ölçüm süresi: yaklaşık 30 saat) ortaya çıkabilecek hatalar maskelenmemiş olur (M. Gröning, 2008). 60 örnek kapasiteli bir sette mesela 2 GISP, 2 SLAP, 3 ATW, 3 HLW gibi en az 10 tane standart kullanılır. Setin içindeki standartlar başa ya da sona toplu halde konmaz, setin içine dağıtılarak örnekler gibi ölçülmesi sağlanır. δ2H ölçümü için örnekler hazırlanırken katalizör kullanılır. Her vialin içine su örneği ile birlikte bir katalizör konur. Viallerin kapakları su örnekleri konduktan sonra sızdırmazlık sağlayacak biçimde sıkıca kapatılır. Bu şekilde hazırlanan set analiz için sistemdeki örnek hücresi birimi olan MULTIPREP’e yerleştirilir (Şekil 3). Şekil 3. Kararlı İzotop Laboratuarında Örnek Hazırlama 247 Örnekler hücrelere konduktan hemen sonra viallerin içindeki hava vakumlanır ve viallere δ2H için hidrojen gazı, δ18O için CO2 gazı doldurulur. Gaz ve su arasındaki dengelenme reaksiyonu için, örnek hücre tablası 40 °C sabit sıcaklıkta olup aşağıdaki dengeleme reaksiyonları gerçekleşir (Şekil 4). Bu sıcaklıkta δ2H analizi için 4 saat, δ18O analizi için 8 saat beklenir. Böylece örnek hazırlama süreci tamamlanmıştır. H218O(sıvı) + C16O2 (gaz) H216O(sıvı) + C18O16O (gaz) 2 1 H HO(sıvı) + 1H2(gaz) 1H2O(sıvı) + 2H1H(sıvı) Şekil 4. Viallerde gerçekleşen gaz –su dengelenme reaksiyonu Su ile gaz arasında dengelenme gerçekleştiğinde her ikisinin de izotop oranları aynı olmaktadır. Ancak gaz ve suyun denk olan bu değeri suyun izotopik değeri değildir. Bu dengelenme sırasında su bir miktar buharlaşmıştır çünkü dengeleme sıcaklığı 40 °C’dir ve suda olan izotoplar gazda da vardır. Aslında ayrışma (fractination ) gerçekleştiğinden, bu durumu düzeltmek için gaz ve buhar karışımı vialden alınıp -90 °C’lik bir tuzakta bekletilerek gaz buhardan ayrıştırılır. Bu gaz DUAL INLET’deki örnek körüğüne, dengelemede kullanılan referans gaz da DUAL INLET’teki referans körüğüne alınır. Körüklerde tutulan gaz sıkıştırılarak yada genleştirilerek ölçüm için uygun sinyal elde edilir. Kütle Spektrometrelerinde suyun doğrudan ölçümü çeşitli problemlere yol açmaktadır. Bu problemlerden en başta geleni suyun metale yapışması (adhesion) nedeniyle hafıza etkisi (memory effect) oluşmasıdır. Yani su örneğinin sistemden temizlenememesi nedeniyle bir sonraki su örneğinin sonucuna katkı yapmaktadır . Bu nedenle DUAL INLET’te olduğu gibi su ile izotopik olarak dengelenmiş gaz kullanmak daha uygundur. Örnek ve referans gazları sırasıyla Dual İnlet sisteminin temel birimi olan, taşınan gazın iyonize edildiği ve kolektörlerde ölçüldüğü çok düşük basınçlı (10 -8 mbar ) bir ortam olan ISOPRIME a gönderilir. Gazlar, basınç etkisiyle Dual İnlet ten ISOPRIME’daki iyon kaynağına ulaşırlar. Bu gaz molekülleri bir filamentten yayılan elektronlarla iyonize edilirler (e- + M M+ + 2e-). İyonlar 1 kaynaktan elektrik alanların etkisiyle ayrılarak ( qV mv 2 ) manyetik alana girerler ve kütleleri 2 ile ilişkili olarak saparlar. Farklı kütleli iyonlar farklı kolektörlerde toplanırlar (Şekil 5). Kolektöre ulaşan iyonların miktarı ile ilişkili olarak meydana gelen akım izotopik oranların elde edilmesini sağlar. 248 Şekil 5. Gaz moleküllerinin kolektörlere dağılımı 3.3 Deney Sonuçlarının Hesaplanmasına Örnek: Sistemin verdiği sonuçlar ham veri (raw data) olarak değerlendirilir. Sette ölçülen standartlar kullanılarak bir regresyon denklemi elde edilir. Bu regresyon denklemi ham verilere uygulanır (Çizelge 3). Böylece örneklerin δ2H veya δ18O sonuçlarına ulaşılmış olur 249 Çizelge 3: Ham Veri Dosyası Stable Isotope Analysis Batch results sheet Current Batch start Batch end Date 27.7.08 21:56 14.2.08 18:08 15.2.08 11:59 Sheet: #NAME? Filename: #NAME? Path: #NAME? Analysis results Index 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 Acquisition date 15.2.08 2:08 15.2.08 2:31 15.2.08 2:44 15.2.08 2:57 15.2.08 3:11 15.2.08 3:24 15.2.08 3:40 15.2.08 3:54 15.2.08 4:07 15.2.08 4:20 15.2.08 4:37 15.2.08 4:50 15.2.08 5:04 15.2.08 5:18 15.2.08 5:31 15.2.08 5:44 15.2.08 5:58 15.2.08 6:12 15.2.08 6:25 15.2.08 6:40 15.2.08 6:53 15.2.08 7:06 15.2.08 7:20 15.2.08 7:34 15.2.08 7:49 15.2.08 8:03 15.2.08 8:16 15.2.08 8:29 15.2.08 8:43 15.2.08 8:59 15.2.08 9:13 15.2.08 9:27 15.2.08 9:40 15.2.08 9:54 15.2.08 10:07 15.2.08 10:21 15.2.08 10:36 15.2.08 10:49 15.2.08 11:03 15.2.08 11:17 15.2.08 11:32 15.2.08 11:46 delta 45 0,725 1,088 0,763 1,070 0,748 1,150 0,703 0,740 0,806 0,700 1,188 0,794 0,885 0,741 0,715 0,731 0,710 0,771 0,803 0,706 0,278 0,269 -0,778 -0,786 1,224 0,780 0,919 0,749 0,714 0,743 0,719 0,785 0,801 0,717 1,241 0,807 0,874 0,751 0,716 0,737 0,781 1,160 std error 0,003 0,003 0,004 0,004 0,003 0,002 0,003 0,003 0,001 0,003 0,004 0,005 0,005 0,005 0,004 0,005 0,004 0,004 0,003 0,005 0,002 0,004 0,005 0,003 0,003 0,003 0,002 0,004 0,003 0,003 0,003 0,003 0,003 0,005 0,004 0,002 0,003 0,003 0,005 0,004 0,002 0,004 delta 45 0,732 0,396 std error 0,003 n= 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 delta 46 21,716 28,648 21,834 28,561 21,819 28,708 20,654 21,079 23,135 20,241 23,654 21,681 21,637 21,659 20,726 20,546 20,422 21,315 22,928 19,929 7,704 7,777 -21,904 -21,970 23,552 21,502 21,735 21,559 20,451 20,594 20,511 21,273 22,717 20,308 23,632 21,503 21,615 21,704 20,527 20,729 22,032 28,831 std error 0,006 0,005 0,006 0,006 0,005 0,007 0,012 0,006 0,012 0,005 0,005 0,008 0,008 0,006 0,004 0,007 0,007 0,006 0,011 0,012 0,005 0,006 0,009 0,006 0,005 0,009 0,007 0,007 0,005 0,006 0,008 0,006 0,009 0,009 0,003 0,010 0,009 0,009 0,006 0,007 0,009 0,010 delta 46 19,459 10,143 std error 0,007 n= 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 9 10 10 10 10 10 10 10 10 10 9 10 10 10 10 10 10 10 13C 0,034 0,185 0,071 0,169 0,056 0,250 0,047 0,072 0,072 0,057 0,462 0,108 0,208 0,053 0,057 0,080 0,062 0,097 0,076 0,075 0,035 0,022 -0,084 -0,091 0,504 0,100 0,240 0,065 0,065 0,091 0,069 0,113 0,081 0,073 0,520 0,129 0,196 0,062 0,065 0,080 0,083 0,256 18O -8,833 -2,120 -8,719 -2,204 -8,734 -2,062 -9,862 -9,451 -7,459 -10,262 -6,957 -8,867 -8,910 -8,889 -9,792 -9,967 -10,086 -9,222 -7,659 -10,564 -22,404 -22,334 -51,081 -51,145 -7,056 -9,041 -8,815 -8,985 -10,058 -9,920 -10,000 -9,263 -7,864 -10,197 -6,979 -9,040 -8,931 -8,845 -9,985 -9,789 -8,527 -1,943 13C 0,118 0,128 18O -11,019 9,823 Yield 169,6 127,0 108,4 148,0 128,3 98,4 140,6 116,0 105,8 138,0 116,6 109,2 111,4 113,9 110,9 106,9 106,6 106,3 118,7 112,1 114,8 122,7 110,5 103,1 103,7 111,0 104,5 102,7 96,2 109,5 108,4 100,9 111,5 101,6 104,0 89,8 109,2 106,2 109,0 101,3 102,9 106,4 Type Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Bellows open Name atw 80043 hlw 80044 atw 80045 hlw 80046 atw 80047 hlw 80048 e75 80049 e76 80050 e77 80051 e78 80052 e79 80053 e80 80054 skk 80055 ys 80056 gs 80057 tmb 80058 e75 80059 e76 80060 e77 80061 e78 80062 gisp 80063 gisp 80064 slap 80065 slap 80066 e79 80067 e80 80068 skk 80069 ys 80070 gs 80071 tmb 80072 e75 80073 e76 80074 e77 80075 e78 80076 e79 80077 e80 80078 skk 80079 ys 80080 gs 80081 tmb 80082 atw 80083 hlw 80084 Batch totals Average sd Regresyon Analizi ve Korelasyon Katsayısı İki değişken arasındaki korelasyonun matematiksel ifadesini tespit etmek için yapılan analizdir. Bu matematiksel ifadeye regresyon denklemi denir. Regresyon denklemi genel ifadesi: Y = a + Bx X : seçilen bağımsız değişkenin değeri Y : seçilmiş X değeri için tahmin edilen değer a : doğrunun Y eksenini kestiği noktanın değeri b : doğrunun eğimi a ve b: regresyon katsayıları Deney sonuçlarının kalibrasyonunda: X: kullanılan standardın ölçülen değeri Y: kullanılan standardın gerçek değeri 250 Çizelge 4. Deney sonucu elde edilen standartların ham verileri ATW -8,988 -8,961 -8,928 -8,858 GISP -22,596 -22,499 SLAP HLW -48,615 -2,658 -48,550 -2,619 -2,566 -2,279 AVERAGE -8,934 STD DEV 0,030 -22,547 0,069 -48,583 -2,530 0,047 0,046 1 2 3 4 5 6 7 8 Çizelge 5. Deney sonucu elde edilen standartların ölçülen ve gerçek değerleri ATW HLW GISP SLAP ÖLÇÜLEN -8,93 -2,53 -22,55 -48,58 GERÇEK -9,59 -2,15 -24,80 -55,50 Çizelge 6. Regresyon katsayıları ölçülen gerçek (X) (Y) ATW -8,93 -9,59 HLW -2,53 -2,15 GISP -22,55 -24,80 SLAP -48,58 -55,50 TOPLAM -82,59 -92,04 X² 79,7449 6,4009 508,5025 2360,0164 2954,6647 XY 85,6387 5,4395 559,24 2696,19 3346,508 251 Y² 91,9681 4,6225 615,04 3080,25 3791,881 Şekil 6. Regresyon doğrusu ve denklemi Çizelge 7. Denklemin setteki standartlara uygulanması atw 70083 atw 70084 hlw 70085 hlw 70086 gisp 70101 gisp 70102 slap 70103 slap 70104 atw 70119 atw 70120 hlw 70121 ham data -8,988 -8,961 -2,658 -2,619 -22,596 -22,499 -48,615 -48,550 -8,928 -8,858 -2,566 doğ. data -9,51 -9,48 -2,19 -2,14 -25,26 -25,15 -55,38 -55,30 -9,44 -9,36 -2,08 5.SONUÇ Deneysel sonuçlar bir teorinin ya da bir modelin doğrulanmasında ve desteklenmesinde ikna edici bir rol oynarlar. Ülkemizde hidrolojik ve hidrojeolojik çalışmalarda izotop analizlerinin kullanılmasının sürekli arttığı günümüzde, izotop hidrolojisindeki gelişmelerin takip edilmesi gerekliliği, buna bağlı olarak, laboratuvar çalışmalarının geliştirilmesi önem kazanmıştır. Dünyadaki örneklerinde olduğu gibi deneysel sonuçların bu çalışmalarda yer alması DSİ’nin arzuladığı bir sonuç olup bu kapsamda DSİ İzotop laboratuarı kendi çalışmalarının yanı sıra kamu kurumların, üniversitelerin ve şahısların çalışmalarına da laboratuar imkanları çerçevesinde destek vermektedir. Bu yazıda, İzotop metodolojisi ile çevresel izotopların hidrolojide nasıl değerlendirildiği ve su örneklerinin IAEA’nın belirlediği ve dağıtımını yaptığı bir standarda göre ölçümü, Hidrolojik çevrimde suyun izlenmesini olanaklı kılan izotop ayrışmasının kütle bağımlı nedenleri, 252 Sonuçlardaki belirsizliğin IAEA’nın belirlediği aralıklarda olması için laboratuar çalışmalarında gösterilmesi gereken hassasiyet, Su örneğinin araziden alınmasından sonuçların hesaplanmasına kadar geçen sürecin anlatılmasıyla, bu analizler için yapılan laboratuar çalışması da genel hatlarıyla açıklandı. 6.KAYNAKLAR 1. Mook, W.G., 2000, Environmental isotopes in the hydrological cycle, v.I, 31-45, 167-177. 2. Mook, W. G., Gat, J. R., Meijer, A. J., 2001, Environmental isotopes in the hydrological cycle, v.II, 7-40. 3. Tanweer, A., Gröning, M. ,Van Duren, M., Jaklitsch, M., Pöltenstein, L.,2008. Stable Isotope Internal Laboratory Water Standarts: Preparation, Calibration and Storage, IAEA. 4. Guillermo, Q.,2007 Applications of Isotope Techniques in Modelling Hydrologic Processes, Department of Civil Engineering and National Hydraulic Research Center University of the Philippines, Diliman, Quezon City. 253 URGANLI (TURGUTLU) SICAK VE MİNERALLİ SULARININ İZOTOPLARLA İNCELENMESİ Serkan VURAL1, Suzan PASVANOĞLU2, Servet YILMAZER3, Ali YAKABAĞ4 1,2 Kocaeli Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Böl. İzmit/Kocaeli 3,4 Gayzer Yer Bilimleri Ltd. Şti., İzmir/Bornova [email protected], [email protected], [email protected] Özet Urganlı jeotermal alanı Manisa ili Turgutlu ilçesine bağlı Urganlı beldesinin yaklaşık 5 km. kuzeyinde yer alır. Alanın yakın çevresinde temeli Paleozoyik yaşlı metamorfik kayaçlar oluşturur. Menderes masifi örtü şistleri olarak ta adlandırılan bu temel kayalar üzerine yine Paleozoyik yaşlı mermerler gelmektedir. Urganlı Jeotermal alanı kuzeybatısında Mesozoyik yaşlı kireçtaşları, dolomitik kireçtaşları ve ofiyolitik kayaçlar mostra vermektedir. Paleozoyik ve Mesozoyik yaşlı birimler üzerinde açısal uyumsuzlukla Pliyosen yaşlı çökeller yer alır. Urganlı jeotermal alanında Kuvaterner yaşlı travertenler dikkat çekicidir. Sıcak suların bıraktığı çökeltilerin oluşturduğu bu travertenler, daha ziyade yatay olarak yayılım gösteren eski travertenler ile bu travertenleri dikine kesen çatlaklardan suların oluşturduğu yeni travertenler olarak göze çarpmakladır. Yine Kuvaterner yaşlı oluşuklardan alüvyonlar Gediz ovasında geniş yayılım gösterirler. Kaplıca çevresinde yüzeylenen Paleozoik yaşlı metamorfikler içindeki mermerlerin olduğu belirlenmiştir. Mermerlerin çatlaklı, karstik olması ve de kuvarsitlerdeki tektonizmanın etkisi ile kazanmış olduğu ikincil porozite ve permeabilite özelliklerinden dolayı bölgedeki en önemli akifer kayacını oluşturmaktadır. Kireçtaşları aynı zamanda Urganlı sıcak su kaynaklarının rezervuarını oluşturmaktadır. Neojen yaşlı killi marnlı seviyelerin Permeabilite değerleri düşük olduğundan bu kayalar örtü kaya niteliğindedir. İnceleme alanında tektonik etkinlikler oldukça fazladır. Gediz grabenini kuzeyden sınırlayan ve Kargın köyünden Akköy’e doğru uzanan yaklaşık D-B uzanımlı Cambazlı fayı bölgenin en önemli fayı olup, sıcak ve mineralli su kaynakları bu fay boyunca çıkmaktadır. Urganlı sıcak ve mineralli sularının sıcaklıkları; kaynaklarda 50-75°C olup, sondajlarda ise 62-83 oC arasındadır. Açılan kuyuların derinlikleri 280-605 metre arasında, debileri ise 15-40 lt/s olarak ölçülmüştür. Turgutlu sıcak ve mineralli suların 18O, 2H, 3H ve 13C izotopik içeriklerinden, suların meteorik kökenli olduğu anlaşılmıştır. Yağış sularından bir kısmı hazne özelliği taşıyan kayaçların çatlak, kırık ve fayları boyunca süzülerek yerin derinliklerinde bulunan hazne kaya içerisinde yataklanmaktadır. Bu dolaşım sürecinde yeraltına süzülen sular kondüksiyon veya konveksiyon akımlarla ısınarak sıcaksu rezervuarlarını oluşturmaktadır. δ13C DIC izotop değerleri sera soğuk su kaynağında -6.4 iken sıcak su kaynak ve sondajlarda -2 ile -2,9 arasında değişmektedir. Buradan da sıcak sulardaki CO2’in kökeni daha çok denizel kökenli karbonatlardan ya da metamorfik CO2’den kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Anahtar kelime: Urganlı, Oksijen-18, Döteryum, Trityum ve Karbon-13 izotopları. ISOTOPIC EVALUATION OF THERMAL AND MINERALIZED WATERS OF URGANLI(TURGUTLU) WITH ISOTOPS Abstract Urganli geothermal field is located approximately 5 km North of Urganli Town in the district of Turgutlu, province of Manisa. Paleozoic aged metamorphic rocks forms the basement of the nearby area. Paleozaoic aged marbles comes on the top of the base rocks that are also called as Menderes massive covering schists Mesozoic aged limestones, dolomitic limestones and ophiolitic rocks shows exposure in the north west of Urganli geothermal field. Pliocene aged deposits with angular 255 unconformity takes place on the top of Paleozoic and Mesozoic aged units. Quaterner aged Travertines are noticeable in Urganli geotehrmal area. These travertines that are formed from the precipitation of thermal waters, are noticeable as new travertines that are cutting vertically the old travertines which shows a horizontal distribution in the area. These new travertine formation still continue to form around some of thermal waters exits. Again Alluviums that are Quaterner aged formations shows a wide distribution in Gediz plane. It is observed that, there exist marbles inside the Paleozoic aged metamorphics that are seen at the surface. Marbles, which have cracked and carstic structures, also together with quarsites, that have porosity and permeability features gained by the effect of tectonism; make up the most important aquifers in that region. Limestones also form the reservoir of Urganli thermal spring . Neogen aged surfaces with marn, have the properties of cap rock, since they have low permeability. At the research area, there is a great tectonic movement. Cambazlı fault, bordering Gediz Graben from North and having the East-West elongation from Kargın Village to Akköy, is the most important fault in the zone. Thermal and mineral water springs are located along this fault. The temperatures of Urganlı thermal and mineral waters are in the range of 50-75°C in natural resources and 62-83°C in drilling wells. Depths of the drilling wells are in the range of 280-605 metres and flow rates are measured as around 15-40 lt/s. It is concluded that, Turgutlu thermal and mineral waters have a meteoric orign, since they have the 18 O, 2H, 3H ve 13C isotopic content. Some amount of rain water flows through the faults and cracks of the rocks and then deposited in the reservoir rocks. During this cycle, water which is deposited underground and heated by means of conduction and convection, forms the thermal reservoirs. δ13C DIC isotope has the value of -6.4 in the cold water resource, but it ranges between the values of -2 to -2.9 in the thermal spings and wells. Thus it is concluded that, the origin of the CO 2 is more likely to come from marine carbonate or metamorphic rocks. Key words: Urganlı, Oxygen-18, Doteryum, Trityum, Carbon-13. 1. GİRİŞ Manisa İl’i Turgutlu ilçesi sınırlarında kalan Urganlı jeotermal alanında M.T.A. tarafından yapılan ilk etüt ve araştırma sondaj çalışmalarından sonra uzun süre kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır (Ürgün, 1966, Karamanderesi, 1972). Dünyada ve ülkemizde enerji fiyatlarının artması üzerine yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına bir yöneliş olmuştur. Urganlı bölgesinde jeotermal enerji araştırmalarına yönelik ilk çalışmalar, derinliği 440 m. olan U-1 nolu sondaj kuyusu ile 2001 yılında M.T.A. tarafından gerçekleştirilmiştir Artezyenik üretimi ortalama 35 lt/s., sıcaklığı 62 oC olan U-1 kuyusu yine bu bölgede ilk kez kurulan Göncüoğlu seralarının ısıtılmasında kullanılmaktadır. Urganlı jeotermal alanında geniş kapsamlı etüt ve sondaj çalışmalarına 2005 yılında başlanılmıştır (Gayzer Yer Bilimleri, 2005). Bu alanda 2005-2008 döneminde 9 adet kuyu açılmıştır. 2. JEOLOJİ Urganlı Jeotermal alanı ve yakın çevresinde Paleozoyik, Mesozoyik ve Senozoyik yaşlı birimler bulunmaktadır. Burada temeli Paleozoyik yaşlı metamorfik kayalar oluşturur (Şekil-1). Menderes masifi örtü şistleri olarak nitelendirilen bu kayalar; kalk şist, kuvars-muskovitşist, kuvars-muskovitbiyotit şist, muskovit-biyotit-albit şist ve granatlı biyotit şist gibi değişik şistlerden meydana gelmiştir (Karamanderesi, 1972). Jeotermal alanın hemen kuzeyinde yüzlek verip doğuya, haritalama alanının dışında kalan Kargın köyüne doğru yayılım gösteren bu metamorfitlerin üzerine Paleozoyik yaşlı mermerler gelmektedir (Şekil-1). Alt seviyeleri koyu gri, üste doğru daha açık gri renklenme sunan bu mermerler yer yer dolomitik olup, orta-iri kristallidir. Ayrıca Jeotermal alanın kuzeyinde Sarnıç tepe ile Kule tepe arasında ve Sarnıç tepe'nin doğu kesiminde, yukarıda sözü edilen muhtelif şistler arasında bej, kahverengimsi renkte mermer düzeylerine de rastlanmaktadır. Paleozoyik yaşlı temel kayalar üzerinde allokton olarak yer alan Mesozoyik yaşlı kireçtaşları, dolomitik kireçtaşları ve ofiyolitik kayaçlar Urganlı Jeotermal alanın (haritalama alanı dışında) kuzey batısında yüzlek verirler. Kireçtaşlarının alt seviyeleri genellikle dolomitiktir. İkincil kalsit 256 dolgular içeren ve tabakalanması pek belirgin olmayan dolomitler üste doğru kireçtaşlarına geçiş gösterirler. Çeşitli volkanik ve sedimanter kayalardan oluşan ofiyolitik karmaşa veya ofiyolitik melanj adı verilen birim Çaldağ ve yakın çevresinde yaygındır. Serpantinit ve peridotitler ofiyolitik melanj bünyesindeki sedimanter kayalar üzerinde veya içinde bloklar halinde bulunurlar (Akdeniz, 1986, Karamanderesi, 1972). Senozoyik yaşlı kayaçlar Paleozoyik ve Mesozoyik yaşlı birimler üzerinde açısal uyumsuzlukla yer alan Pliyosen yaşlı çökeller ile Kuvaterner yaşlı traverten, yamaç molozu ve alüvyonlardan oluşmaktadır (Şekil-1). Pliyosen’i; tabanda çakıltaşı, kumtaşı, silttaşı ve kiltaşları (Pl1) ile bunların üzerine uyumlu olarak gelen killi kireçtaşları ve kiltaşları (Pl2) oluşturmaktadır(Yanık). Çakıltaşı, kumtaşı, silttaşı ve kiltaşı gibi detritik çökeller jeotermal alan çevresinde oldukça yaygındır. Çakıllar genellikle orta-iyi derecede yuvarlaklaşmış, karbonat veya kil çimentoyla gevşek tutturulmuştur. Kumtaşlarında genel olarak gri, yeşilimsi gri renklenmeler hakimdir. Bunlar yer yer ince tabakalanmalı kiltaşı ve silttaşlarıyla ardalanmalıdır. Yine Pliyosen'in üst düzeylerine ait killi kireçtaşları ve kireçtaşları jeotermal alanın kuzeydoğusundaki Aktepe ile batıdaki Abdal tepe ve güneyinde yayılım gösterir (Şekil-1). Bu birim kirli beyaz, sarımsı beyaz, grimsi beyaz ve krem renklerde olup, yatay ve yataya yakın eğimlidir. Urganlı Jeotermal alanındaki en genç oluşuklar Kuvaterner yaşlı traverten ve alüvyonlardır. Sıcaksuların bıraktığı çökeltilerin oluşturduğu travertenler konumları ve yayılımları yönünden oldukça dikkat çekicidir. Travertenlerin büyük bölümü yatay konumludur. Kirli beyaz, sarımsı kirli beyaz veya gri renkli ve düşük sertlikteki bu oluşumlar eski travertenlerdir. Daha sonraki aşamada oluşan genç travertenler daha rijit bir morfoloji oluşturmuşlardır. Bu genç travertenler jeotermal alanda duvarsı görünümlerdedir. Bazı sıcaksu çıkışları çevresinde yeni traverten oluşumları halen devam etmektedir. Kuvaterner yaşlı genç oluşuklardan yamaç molozları etüt alanının kuzey batısında mostra vermektedir. Kendisinden daha yaşlı birimlere ait elemanlardan oluşan alüvyon örtü inceleme alanının güneyinde Gediz ovasında geniş yayılım gösterir. Urganlı Jeotermal alanındaki en önemli süreksizlik Cambazlı fayıdır. Eğim atımlı normal bir fay olan Cambazlı fayı inceleme alanını yaklaşık D-B yönde kat eder (Şekil-1). Batı yönünde, inceleme alanı dışında Akköy’e doğru uzanır. Doğu yönündeki uzanımı da yine araştırma alanı dışında Bintepeler bölgesinin güneyine doğru devam eder. Yukarıda belirtildiği gibi yaklaşık D-B uzanımlı olan bu tektonik hat, Urganlı jeotermal alanına batıdan girer ve yeni Cambazlı köyünün hemen kuzeyinden geçerek doğuya Kargın köyüne doğru mikaşisttraverten dokanağını oluşturur. Cambazlı fayının yükselen kuzey bloğu Paleozoyik yaşlı muhtelif şist ve mermerlerin yüzeylenmesini sağlamıştır. Burada, D-B uzanımlı bir horst oluşturan bu temel kayaçların yükselimine Cambazlı fayı etken olmuştur. Aynı yükselimi kuzeyden yine yaklaşık D-B veya B-KB/D-GD uzanımlı bir tektonik hat sınırlamaktadır. Bu kuzey fayı da eğim atımlı normal bir fay olup “Çamlı fayı” olarak adlandırılmıştır (Yılmazer vd., 2008). İnceleme alanına doğu yönünden Aktepe güneyinden girer, Sarnıç Tepe, Kule Tepe ve Çamlı Tepe’nin hemen kuzeyinden batıya doğru devam eder. Cambazlı fayı ile kuzeyindeki Çamlı fayının oluşturduğu; genişliği 7501000 m. arasında değişen ve D-B uzanımı yaklaşık 5 km. olan bu yükselim “Sarnıç horstu” olarak isimlendirilmiştir (Yılmazer vd., 2008, Şekil-1). İnceleme alanındaki diğer bir tektonik hat ise daha güneyden geçen yaklaşık D-B uzanımlı, eğim atımlı normal bir fay olan Urganlı fayıdır. Burada güney blok düşmüş kuzey blok yükselmiştir. Diğer faylara göre daha gençtir. Cambazlı fayından itibaren güneye doğru bir basamaklanma söz konusudur. İnceleme alanının kuzeybatısındaki Akköy fayı da çevredeki önemli tektonik hatlardan biridir. Akköy kuzeyinden başlayan bu fay, KD istikametine doğru yaklaşık 3-3,5 km. uzanımlıdır. İnceleme alanındaki Paleozoyik yaşlı kayaçlarda eklem ve çatlak sistemleri iyi gelişmiş olup, tektonik etkilerle değişik yönlerde kıvrımlanmalar oluşmuştur. Pliyosen yaşlı tortullar yatay ve yataya yakın konumludur. Aynı şekilde eski travertenler de yataya yakın tabakalanmalıdır. Daha sonra oluşan genç travertenler ise eski travertenler üzerinde adeta duvar gibi dikey konumludurlar. 257 Şekil 1. Çalışma alanının jeoloji haritası ve jeolojik kesiti ( Yılmazer vd., 2008). 258 3. HİDROJEOKİMYASAL ÇALIŞMALAR Urganlı jeotermal alanında biri M.T.A. diğer sekizi özel sektör tarafından yapılmış toplam 10 adet sıcaksu kuyusu bulunmaktadır (Tablo-1). Kuyuların derinlikleri 280-605 m. arasında değişmektedir. Burada en yüksek debi EU-7 kuyusunda 40 lt/s. olarak ölçülmüştür. Kuyular artezyenik olup, kuyu başı üretim sıcaklıkları 62-83 oC arasındadır. Sondajlar jeotermal üretime uygun olacak şekilde dizayn edilmiştir. Neojen tortullar EU-8 nolu kuyunun bulunduğu kuzey noktasından güneye doğru giderek kalınlaşmaktadır. Burada işaret edilen EU seri numaralı kuyular Eskihisar Tarım A.Ş. adına yapılmış olup, bu kuyulardan EU-4,5,6,7,8 nolu kuyular Eskihisar seralarının ısıtılmasında kullanılmaktadır. Geri kalan kuyulardan EU-3 nolu kuyu kaplıcalarda kullanılmakta, EU-1,2 nolu kuyularda su çok az olduğu için şimdilik kullanım dışıdır. EU-4,5,6, nolu kuyuların toplam debisi 50 lt/s., toplam ortalama sıcaklık değeri 80 oC’dir. EU-7,8 nolu kuyuların toplam debisi ve sıcaklığı sırasıyla 77 lt/s. ve 86 oC olup, kuyu sıcaklık değerleri güneyden kuzeye sıcaksu getirimini sağlayan Cambazlı fayına doğru artış göstermektedir (Şekil-2). Tablo 1. İnceleme alanında yapılan sıcaksu sondaj kuyularına ait bilgiler. Kuyu No U-1 EU-1 EU-2 EU-3 EU-4 EU-5 EU-6 EU-7 EU-8 Derinlik (m) 440 450 605 280 500 540 586 388 600 Debi (lt/sn) 35 10 1.5-2 15 35 15 23 40 25 Sıcaklık (oC) 62 64 65 77 75 65 77 82 83 Üretim Şekli Artezyen Kuyu içi Pompası Artezyen Artezyen Artezyen Artezyen Artezyen Artezyen Artezyen 259 Açılış Yılı 2001 2005 2005 2006 2006 2006 2006 2007 2007 Kullanım Yerleri Göncüoğlu serası Kullanılmıyor Kullanılmıyor Kaplıca Eskihisar Tarım Eskihisar Tarım Eskihisar Tarım Eskihisar Tarım Eskihisar Tarım Şekil 2. Urganlı bölgesindeki sıcaksu kuyuları taşıma hatları şematik görünümü. 3.1. Yöntem İnceleme alanında yer alan birimlerin dokanakları ve bölgenin genel tektonik özellikleri 1/25000 ölçekli topografik harita üzerine aktarılmış ve önceki çalışmalar dikkate alınarak isim ve yaş verilmiştir. Bu çalışmada bölgede yüzeylenen kayaçlar daha çok hidrojeoloji özellikleri açısından incelenmiştir. Çalışma alanındaki kaynak ve kuyu sularından toplam 6 adet örnek alınmıştır. Kimyasal analizler, Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası Laboratuarında ve Canada Acme laboratuarında, Trityum (δ3H) analizleri, Hacettepe Üniversitesi Su Kimyası Laboratuarında, Oksijen-18 (δ18O), Döteryum (δ2H) ve Karbon-13 (δ13C) analizleri ise Utah Üniversitesi Stable Isotop laboratuarında yaptırılmıştır. Sıcaklık, arazide kaynak başında, pH, EC ölçümleri ise hem kaynak başında hem laboratuarda ölçülmüştür. Kaynak başlarında yapılan ölçümlerde sıcaklık için termometre, EC ve pH için metre kullanılmıştır. Yine inceleme alanından toplanan su örneklerinin IAEA tarafından belirlenen örnekleme kuralları dikkate alınmıştır. Oksijen-18 ve Döteryum analizi için 100 ml’lik polietilen şişelerle örneklemeler yapılmıştır. Polietilen şişeler ve kapakları her örnekleme sırasında örneğin alındığı su ile en az üç kez çalkalanmış ve üzerinde hava kalmayacak şekilde tamamen doldurulmuştur. Şişelerin tıpası ve kapağı sıkıca kapatılarak, güneş görmeyen serin bir yerde analize gidene kadar saklanmıştır. Analiz hassasiyetleri δ18O izotopu için ±0,2 permil, δ2H için ±2 permil, δ13C izotopu için ±0,2 permil’dir. Elde edilen bu veriler çeşitli hesaplamalar ve diyagramların kullanımıyla değerlendirilmiştir. 260 3.2. Analiz Sonuçlarının Değerlendirilmesi İnceleme alanında bulunan suların örneklemesi, doğal sıcak su kaynaklarından, sondajlardan ve soğuk su kaynaklarından yapılmıştır. Alınan örneklerin kimyasal analiz sonuçları Tablo-2’de, İzotop analiz sonuçları ise Tablo-3’te verilmiştir. Bu analizlerle ilgili değerlendirmeler ve grafik yorumları aşağıda verilmiştir. 3.2.1. Su Kimyası Verilerinin Değerlendirilmesi Kaynak ve kuyulardan alınan su örneklerinin kimyasal analiz sonuçları (Tablo-2) Schoeller ve Piper’e göre yorumlanmıştır. Schoeller’e göre; Turgutlu sıcak ve mineralli su kaynakları ile tüm sondaj suları benzer kökenli olup, bu sular yerel yağışlardan beslenip aynı kimyasal bileşime sahip akiferden veya kayaçlardan geldiği anlaşılmaktadır (Şekil-3). Bunlar, Uluslararası Hidrojeologlar Birliğinin sınıflamasına göre: “Na, HCO3, B ve CO2 gazı içeren sıcak ve mineralli sulardır” (AIH,1979). Piper diyagramı anyon ve katyonların % milliekivalen cinsinden ayrı ayrı gösterildiği iki ayrı üçgenden ve tüm iyonların ortaklaşa gösterildiği bir eşkenar dörtgenden oluşmaktadır. Üçgen diyagramlar, suların hidrojeokimyasal fasiyes tiplerinin görülmesinde, dörtgen ise suların sınıflamasında ve karşılaştırılmasında kolaylık sağlamaktadır (Back,1961). Piper üçgen diyagramına göre inceleme alanındaki sıcak suların Na-HCO3 su tipini yansıtmaktadır (Şekil-4). Piper sınıflamasında NaHCO3’lı sular, karbonat alkalinitesi %50’den fazla olan suları oluşturmaktadır. Sıcak suların HCO3 içeriği 1563 ile 1499 mg/l arasında olup, Na içeriği 406-455 mg/l arasındadır. Na-HCO3 tipli su, yüksek hidrolik iletkenliğe sahip akiferlerdeki yavaş dolaşımdan dolayı kayaçlarla temas süresinin uzaması sonucu iyon miktarında artmış yer altı sularının göstergesidir. Soğuk sular ise, Ca ve Na-HCO3’lı sular tipinde olup, sığ kuşaklarda hızlı dolaşan, düşük iyon konsantrasyonlu yer altı sularına işaret edebilir. Baskın iyon sıralanmasında meydana gelen değişikliğin nedeni, öncelikle analiz yöntemi ve sürelerindeki farklılığa ve deneysel hata oranına bağlanabilir. Sıcak sulardaki Na iyonunun artışı tersine Ca iyonun azalışı çok hızlı CaCO3 çökelişi ve iyon değişimi ile açıklanabilir. Şistlerdeki ya da Neojen yaşlı tortulların killerindeki Na iyonunun, sudaki CaCO3 çözünürlüğü nedeniyle artan Ca iyonu ile yer değiştirmesi sonucu oluşan doğal yumuşatma reaksiyonu oldukça olasılı görünmektedir (Tarcan, 1998). Bikarbonat, kireçtaşı ve mermerlerin CO2’li sularla etkileşimi sonucu yeraltı suyuna geçmektedir. Sıcak ve mineralli sular renksiz olup hafif kokulu ve CO2 gazı çıkışlıdır. Yüksek HCO3 ve çözünmüş CO2 kapsayan jeotermal akışkanlar, yüksek sıcaklıklı jeotermal alanların kenarlarında veya bu sistemlerin yükselmeleri sırasında yüksek kotlarda soğuk su ile karıştıkları yerler olan sistemin üst, yani yeryüzüne yakın kısımlarında, kaynama sıcaklıklarının çok altındaki sıcaklıklarda bulunurlar. Kalsit, çökelttikleri ana materyaldir (Browne, 1991). Kabuklaşma özelliği gösteren bu sular üretilirken mutlaka inhibitörler kullanılmalıdır. Mevcut kuyularda inhibitörler kullanılmadığından kuyulara nasıl zarar verdiği bilinmediği gibi kuyu başlarında (Foto-1) ve eşanjörlerde kabuklaşmaya neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak eşanjörlerden gerektiği gibi ısı transferi sağlanamamakta ve üretilen termal sudan yeterli ısı enerjisi alınamadığından büyük maddi kayıplar olmaktadır. 261 Foto 1. U-1 (M.T.A.) kuyusundaki karbonat kabuklaşması Şekil 3. Schoeller diyagramı 262 Şekil 4. Piper Diyagramı 3.2.2. İzotop Verilerinin Değerlendirilmesi Çevresel izotopların hidrojeolojide kullanılmasına yönelik çalışmalar yaklaşık 25–30 yıl önce başlamıştır. Yeraltı sularının izotopik bileşimi, öncelikle bu suları besleyen yağışların izotopik, yerel iklim ve topografya şartlarına bağlıdır (Dinçer ve Payne, 1965). İnceleme alanında kaynaklardan boşalan sıcak ve soğuk suların yağıştan itibaren süzülme kotları ve koşulları ile yeraltında dolaşım süreci ve derinlerde sıcaklıktan etkileşimleri hakkında bilgi toplamak için çevresel izotop tekniklerinin kullanılması günümüzde daha da yaygınlaşmıştır. İnceleme alanındaki sıcak ve mineralli suların araştırılmasında en çok 18O, 2H ve 3H gibi izotoplardan yararlanılmıştır. Radyoaktif izotoplardan yarılanma ömrü 1232 yıl olan 3H, bu özelliğinden dolayı yeraltı suyunun bağıl yaşının, böylece de akiferde bekleme ve kaynaktan boşalma sürelerinin belirlenmesinde yararlı olmuştur. Suyun yeryüzündeki devimine bağlı olarak gelişen buharlaşma, yağış erime yüzey akış olayının her biri oksijen ve Hidrojen izotoplarının oranlarını etkiler. Hidrolojik deviminin karmaşıklığına karşın δ18O ve δ2H değerleri arasındaki ilişki: δ2H= 8xδ18O+10 bağıntısıyla gösterilmiştir (Craig; 1961). Craig’in çizgisi birçok bölgedeki bölgesel yağışların bir ortalamasıdır. Bu nedenle yöresel yağış çizgilerinden farklılık sunar. Yöresel yağış çizgileri gerek eğim gerekse de döteryum fazlası değeri yönünden farklılık sunabilir. Ancak (Craig 1963) incelediği jeotermal 263 suların 2H içeriklerinin yöresel meteorik sularla benzer olduklarını göstermiştir. İnceleme alanında yer alan sıcak ve mineralli sularla soğuk sulara ait Oksijen-18 (δ18O), döteryum (δ2H) ve trityum (δ3H) izotop değerleri Tablo-3’te verilmiştir. Su noktalarının Döteryum (‰ SMOW) değerleri -54 ile -45 ve δ18O (‰ SMOW) değerleri ise -7.7 ile -6.7 arasındadır. Şekil 5. Suların δ2H-δ18O grafiği. Sunulan δ18O-δ2H grafiği incelendiğinde (Şekil-5) sıcak sular, dünya yağış doğrusu altında ve sağında yer almaktadır. Bu sonuca göre, Turgutlu sıcak ve mineralli suları meteorik kökenli olup, yağıştan bir kısmı, yerin altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülmekte ve bu süreçte ısıtıcılarla ısınarak kendisine hidrotermal kanal görevi gören fay veya etkili çatlaklar boyunca yeryüzüne çıkmaktadır. Filiz 1982 yılında hazırlamış olduğu doçentlik tezinde, benzer şekilde Turgutlu– Alaşehir yöresindeki tüm suların meteorik kökenli olduğunu vurgulamıştır. Turgutlu sıcak ve mineralli suları diğer soğuk su kaynağına göre daha negatif değerler almaktadır. Bu da sıcak suların yüksek kotlara düşen kıtasal yağışlardan etkilendiğini göstermektedir. Ayrıca, karbonatlı kayaçlardaki CO2 içeriğinde bulunan oksijenin sıcak sulardaki oksijen molekülleri arasındaki iyon alış verişi sonucunda 18O izotop içeriğinin daha negatif değerler almasından dolayı da olabilmektedir (Clark, 1997). Ayrıca Soğuk sularla da karışım bu duruma sebep olabilir. Sıcak suların δ18O değerleri kendi aralarında birbirine yakın oluşu bunların ortak ve geniş bir beslenme bölgesinden yüksek kotlardan sürekli beslenmeye sahip olduklarını gösterir. Ayrıca soğuk su kaynağı 18O bakımından doğrudan genç yağışın etkisi altındaki genç sulardır. Soğuk kaynaktaki yüksek δ18O, sıcak sulara nazaran nispeten yüksek trityum ve düşük klorür ve düşük EC değerleri düşük kotlardaki yağıştan beslenmeyi ve kısa sürede kaynak olarak yeryüzüne döndüklerini belirlemektedir. Sıcak sular ise yüksek EC ve düşük trityum değerlerine sahiptir. Kökeni meteorik olan suların yeraltında dolaşım yolu uzadıkça trityum izotopunun radyoaktif bozunmaya uğraması nedeniyle Trityum değerleri düşmektedir. Bu nedenle, Turgutlu soğuk suları genç, sıcak ve mineralli sular ise derin dolaşımlı ve yaşlı yeraltı sularıdır (Şekil-6 ve Şekil-7). 264 Trityum değerlerindeki sıfıra doğru azalması da suyun akifer içinde kalış süresinin arttığını belirtmektedir. Şekil 6. Suların Cl-Oksijen 18 (δ18O) grafiği Karbon, iki duyarlı (13C ve 12C ) ve bir radyoaktif (14C) izotopa sahip olup, izotop ölçüm çalışmalarında 13C/12C oranı saptanmış ve δ13C(‰) şeklinde ifade edilmiştir. Karbon izotop ölçümleri sırasında standart olarak PDB (Amerika, Güney Karolina, Peedee Formasyonunun Belemniti) alınmıştır (Şekil-8). Karbonun izotopik oransallığı, gazların kökenini belirlemede yardımcı olmaktadır. Bu oransallık ilksel bileşimdeki meteorik karbonatlarda ‰10’dan fazladır (Gökçe, 1993). Sedimanter organik materyallerde bu oran, petrol ve kömürde ‰-40 ile -20 arasında organizmalarda ‰-30 ile -10 arasında; karbonatitler ve elmasta ‰-10 ile -5 arasındadır. Güncel denizel kireçtaşlarında ‰-1 ile +2 arasında, jeotermal alanlarda ‰-5 ile -3 arasında değişir (Hoefs, 1987). Şekil 7. Suların EC (µS/cm)-Trityum (δ3H) grafiği 265 Şekil 8. Farklı doğal ortamlardaki δ13C değerinin değişim aralığı (Clark and Fritz, 1997). Son yıllarda δ13C değerleri bölgesel sistemler, beslenme bölgesi-köken, jeokimyasal reaksiyon modelleri ve yeraltı suyunun yaşının belirlenmesi gibi problemlerin çözümünde kullanılmaktadır. Yeraltına süzülen su topraktaki CO2’yi çözerken HCO3 ve CO3 türlerine ayrışır. Çözünmüş İnorganik Karbon Türleri (DIC)’nin dağılımı pH’a bağlı olarak değişir. pH değerine bağlı olarak DIC ve δ13C PDB’nin değişimi de farklıdır (Clark and Fritz, 1997). Yeraltı suyundaki DIC ve δ13CDIC akiferlerde ayrışma reaksiyonları sırasında yüksek değerlere ulaşır. Kapalı ya da açık sistem şartlarına ve akifer malzemesinin silikat veya karbonat oluşuna bağlı olarak reaksiyonlar gelişir. Tamamen silikatlı akiferlerde DIC gelişmez, ancak karbonatlı akiferlerde kalsit veya dolomit çözünerek DIC gelişir. Bu tür karbonatlar genellikle 13C bakımından zengindir ve δ13CDIC’ın gelişiminde etkilidir (Clark and Fritz, 1997). Yer altı sularında çözünmüş inorganik karbon CDIC ve δ13CDIC akiferdeki veya topraktaki ayrışma reaksiyonları sonucu gelişir. Bu çalışma ile inceleme alanında ölçülen sulardaki δ13CDIC değerleri incelendiğinde (Tablo-3) Sera soğuk su kaynağı -6.4 değerine sahiptir. Sıcak su kaynak ve sondajlarında -2 ile -2,9 arasında değişmektedir. Sıcak sulardaki CO2’in kökeni daha çok denizel kökenli karbonatlardan ya da metamorfik CO2’den kaynaklanmaktadır. Fakat sıcak sulara manto kökenli CO2 gazı da etkili olmuştur. Soğuk sulardaki CO2’in kökeni ise gölsel karbonatlardan geldiği anlaşmıştır. Ancak sıcak su kaynağına soğuk su karışımı da olmuştur. 266 Şekil 9. Turgutlu yöresine ait sularda HCO3 - δ13CDIC ilişkisi Urganlı sularında HCO3- δ13CDIC ilişkisi incelenmiştir (Şekil-9). Şekilden de görüldüğü gibi soğuk suyun HCO3 konsantrasyonu azaldıkça δ13CDIC değerleri de azalmaktadır. Halbuki sıcak sularda bu durumun tam tersi görülmektedir. Yani sıcak sulardaki HCO3 konsantrasyonu artıkça δ13CDIC değeri de artmaktadır. Ayrıca İnceleme alanındaki tüm sıcak ve soğuk su noktaların δ13CDIC değerleri suların EC değerleri ile artmaktadır. 4. SONUÇ VE ÖNERİLER Manisa-Turgutlu, Urganlı jeotermal sahasında yapılan çalışmalardan elde edilen sonuç ve öneriler aşağıda özetlenmiştir: 1. Urganlı Kaplıcası dolayının 1/25000 ölçekli jeoloji ve hidrojeoloji haritası yapılmış, farklı oluşuklar ve istiflenmeleri aydınlatılmıştır. Ayrıca sıcak ve mineralli su kaynaklarının özellikleri hidrojeokimyasal yönden irdelenmiştir. 2. İnceleme alanında toplam 10 adet sondaj verisinden akışkanın Cambazlı fayından çıktığı, kuzeyden güneye doğru aktığı ve bu akışta bir miktar soğuduğu anlaşılmıştır. 3. Hazne kaya ikincil porozite ve permabilitesi iyi gelişmiş kalkşistler ve mermerlerdir. 4. Turgutlu sıcak suları AIH’ya göre: “Na, HCO3, B ve CO2’li sıcak ve mineralli su “ dur. 5. Turgutlu jeotermal sahasındaki sıcak ve mineralli sular, izotop içeriklerine göre, meteorik kökenli olup, yağıştan bir kısmı, yerin altına çatlak, kırık ve faylar boyunca süzülmekte ve bu süreçte ısıtıcılarla ısınarak kendisine hidrotermal kanal görevi gören fay veya etkili çatlaklar boyunca yeryüzüne yükselmesi ile oluşmuştur. 6. Sıcak sulardaki düşük trityum değerleri, yüksek EC ve Cl değerleri ile derin dolaşımlı yüksek kotlardan beslenen, sera soğuk su sondajı ise sığ dolaşımlı, düşük EC ve Cl değerine sahip, düşük kotlardan beslenen sulardır. 7. δ13CDIC izotop değerleri sera soğuk su sondajında -6.4 değerine sahiptir. Sıcak su, kaynak ve sondajlarda δ13CDIC izotop içeriği -2 ile -2,9 arasında değişmektedir. Sıcak sulardaki CO2’in kökeni daha çok denizel kökenli karbonatlardan ya da metamorfik CO2’den 267 kaynaklanmaktadır. Fakat sıcak sulara manto kökenli CO2 gazı da etkili olmuştur. Soğuk sulardaki CO2’in kökeni ise gölsel karbonatlardan geldiği anlaşmıştır. Ancak sıcak su kaynağına soğuk su karışımı da olmuştur. 5. KANAKLAR 1. Akdeniz, N., vd., Mayıs 1986. İzmir-Manisa Dolayının Jeolojisi, M.T.A. Jeoloji Dairesi, ANKARA. 2. Back, W., 1961. Technique for mapping of hydrochemical facies. US. Geol. Surv. Prof. Paper 424-D, pp. 380 – 382. 3. Browne, P.R. L. 1991. Minerological guides to iterpreting the shallow paleohydrlogy of epitermal mineral depositing environments. Proc 13 th NZ. Geothermal Workshop, Auckland pp 263-270 NZ. 4. Craig, H., 1961. Isotopic variations in meteoric waters. Science 133, 1702- 1703. 5. Clark, I.D.and Fritz,P. 1997. Environmental Isotopes in Hydrogeology,Lewis Publi.328 p.,New York. 6. Filiz, Ş., 1982. Ege Bölgesindeki Önemli Jeotermal Alanların 18O, 2H, 3H, 12C İzotoplarıyla İncelenmesi, Doçentlik Tezi, Ege Üniversitesi, Yerbilimleri Fakültesi, Bornova, İzmir. 7. Gayzer Yer Bilimleri Ltd. Şti., Nisan 2006. Urganlı-Turgutlu (Manisa) Sıcaksu Araştırma Raporu, Bornova, İzmir. 8. Gökçe, A., 1993. Hidrotermal maden yataklarının köken ve oluşum koşullarının araştırılmasında kararlı izotoplar jeokimyası incelemeleri ve Türkiyeden örnekler. Jeoloji mühendisliği Dergi., 42, 89-101. 9. Hoefs, J., 1987. Stable isotope geochemistry:(Third edition) springer Verlag, 241 p. 10. IAH (International Association of Hydrogeologists) 1979. Map of mineral and thermal water of Europe. Scale 1:500,000. International Association of Hydrogeologists, United Kingdom. 11. Karamanderesi, İ.H., 1972 Urganlı Kaplıcaları (Manisa-Turgutlu) Civarının Detay Jeolojisi ve Jeotermal Olanakları Hakkında Rapor, M.T.A. Derleme rapor no: 5462. 12. Payne, B., and Dinçer, T., 1965, Isotop survey of Karst region of southern Turkey, Proc. Of sixth ınt. Conference of radiocarbon and trityum dating IAEA, Publ. 13. Ürgün, S., 1966, Urganlı Kaplıcaları (Manisa-Turgutlu) Civarının Detay Jeolojisi ve Termal Suların Hidrojeolojik Etüdü, M.T.A. Derleme rapor no: 4679. 14. Schoeller, H., 1962. Les eaux souterraines Masson et Cie, Paris . 15. Tarcan, G., Filiz, Ş., Mayıs 1998, Turgutlu (Manisa) Kaplıcaları Sıcak ve Mineralli Sularındaki Sodyum Bikarbonat zenginleşmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, 3510e, Bornova, İzmir 16. Yılmazer, S., Pasvanoğlu, S., Yakabağ, A., Vural, S., 2008, Urganlı Jeotermal Alanının (Turgutlu-Manisa) Jeolojisi ve Sondaj Verileri Işığında Yeniden Değerlendirilmesi, Termal ve Maden Suları Konferansı, Afyon. Katkı Belirtme Bu çalışma, Kocaeli Üniversitesinde yapılan Yüksek Lisans tezinin bir bölümüdür. Hacettepe Üniversitesinde görevli olan Sayın Prof. Dr. Serdar Bayarı’ya ve Sayın Dr. Nur Özyurt’a kimyasal analizlerin yapılmasında katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz 268 Tablo 2. İnceleme alanına ait suların kimyasal analiz sonuçları (mg/l) Numune Adı EU–1 EU–8 Tarih pH 17.01.08 17.01.08 T( o C) 61.7 72.1 EU–7 EU–6 Kaynak Sera Sondaj Gediz nehri Ca Mg Na K Cl SO4 HCO3 B F 6.54 6.89 EC (µS) 4268 4981 102.69 83.21 24.17 21.40 406.32 438.04 41.18 41.45 52.69 56.50 3.45 2.85 1563.11 1550.41 9.96 10.67 3.682 3.858 Sertlik (Fr) 35.56 29.56 17.01.08 17.01.08 17.01.08 17.01.08 74.4 71.3 52.0 15.8 6.57 6.52 6.23 7.67 4901 4886 3876 828 64.90 57.12 76.26 84.79 22.90 22.47 22.32 36.68 439.70 442.68 455.23 76.65 39.72 43.42 42.71 4.319 56.24 54.20 55.87 20.59 2.19 1.30 15.86 40.71 1509.1 1499.57 1556.76 597.28 10.78 11.12 10.85 0.83 3.874 4.547 3.803 0.163 25.61 23.49 28.21 36.24 17.01.08 10.1 7.77 899 77.17 38.47 120.44 12.34 69.38 166.92 505.15 1.65 0.222 35.08 TDS (mg/lt) 2732 3188 3137 3127 2481 530 575 Tablo 3. İnceleme alanına ait suların izotop sonuçları NUMUNE ADI EU–1 EU–8 EU–7 EU–6 Kaynak Sera Soğuk Tarih 17.01.08 17.01.08 17.01.08 17.01.08 17.01.08 17.01.08 T ( oC) 61.7 72.1 74.4 71.3 52.0 15.8 δ 2H (SMOW-‰) -53 -51 -52 -51 -54 -45 δ 18O (SMOW-‰) -7.7 -6.7 -7.3 -7.3 -7.5 -7.2 269 Trityum (TU) 0.41±0.23 0.22±0.24 0.21±0.24 0.10±0.24 0.35±0.24 0.57±0.25 13 C (13C/12C per mil) -2.5 -2.9 -2.0 -2.6 -1.9 -6.4 KAYSERİ KENTİ İÇME SUYU HAVZASINDAKİ AKİFERLERİN ÖZELLİKLERİNİN İZOTOP TEKNİKLERİ KULLANILARAK BELİRLENMESİ Mustafa DEĞİRMENCİ, C.Ü. Müh.Fak.Çevre Müh. Böl. Sivas, [email protected] Mehmet EKMEKÇİ, H.Ü. Hidrojeoloji Müh. Programı. Ankara, [email protected] Eyüp ATMACA, C.Ü. Müh.Fak.Çevre Müh. Böl. Sivas, [email protected] Ahmet ALTIN, K.Ü.Müh.Fak.Çevre Müh. Böl. Zonguldak ,[email protected] ÖZET Kayseri kenti, içme-kullanma suyunu, önemli oranda Erciyes Dağından beslenen ve volkanik kayaçların oluşturduğu akifer sisteminden sağlamaktadır. Yüksek verimliliğe sahip olan akifer sisteminin gelecekte de, suyun iyi kalitesi korunarak kullanılabilmesi amacıyla, yeraltısuyu beslenim-boşalım ilişkilerinin aydınlatılmasına gerek duyulmaktadır. Bu amaçla gerçekleştirilen hidrojeoloji çalışmaları kapsamında, izotop hidrolojisi yöntemlerinden de yararlanılmıştır. Sunulan bildiri, kapsamlı hidrojeoloji çalışmaları sırasında gerçekleştirilen izotop hidrolojisi çalışmalarının sonuçlarının değerlendirilmesini içermektedir. Bu kapsamda, Kayseri kentine içme-kullanma suyu sağlayan kaynak ve kuyulardan alınan örnekler üzerinde çevresel izotop analizleri yapılmıştır. Okisjen-18 ve döteryum izotop içerikleri, akifer sisteminde depolanan suların gruplandırılarak beslenme alanlarının belirlenmesine olanak sağlamış, trityum analizleri ise suların geçiş sürelerine ilişkin önemli, bilgiler sağlamıştır. CHARACTERIZATION OF AQUIFERS OF KAYSERİ BASIN BY MEANS OF ISOTOPE TECHNIQUES ABSTRACT Water for the Kayseri city is supplied from a volcanic rock aquifer system whose major recharge area extends over the Erciyes mountain. Understanding the recharge-discharge mechanism is of great importance form the standpoint of sustainable use of the groundwater stored within this high yield aquifer system. Isotope hydrology has been also utilized as an effective tool within the framework of the hydrogeological studies performed to achive an effective management of the aquifer system. This paper presents the results obtained from the isotope hydrology studies giving emphasis on the recharge-discharge dynamics. Wells and springs supplying water to the Kayseri water supply network were sampled for environmental isotope analyses. Evaluation of the stable isotopes (oxygen-18 and deuterium) allowed to classify the waters atpping different aquifers of different layers of the same aquifer system. Information of the transit time was estimated using the tritium content of waters, which consequently interpreted in terms of the hydrodynamics of recharge-discharge relations. 271 GİRİŞ Kayseri, Türkiye'de içme sularının tamamının yeraltısuyundan (kaynak ve kuyu olarak) karşılandığı kentlerden birisidir. Kayseri kenti mevcut durumdaki 850.000’in üzerindeki nüfusu ile içmekullanma suyu şebekesinden ev ve işyerlerine sertlikleri 5-16 oFr arasında değişen, memba suyu kalitesinde su dağıtımı yapılmaktadır. Kentin yakın çevresinde çok geniş bir yayılıma sahip olan volkanik kökenli, zirve kotu 4000 metreye ulaşan Erciyes Dağı üzerindeki kar örtüsünün varlığı bölgedeki yeraltısuyu potansiyelini ve kalitesini belirleyen faktörlerin başında bulunmaktadır. Kentin içme ve kullanma suyu Erciyes dağının ovaya yakın eteğinden tek noktadan çıkan, 350 L/sn debili bir kaynak suyu ile yine Erciyes Dağından beslenen ve kentin üzerinde kurulmuş olduğu ova akiferinde açılmış yaklaşık 50 sondaj kuyusundan alınan sulardan sağlanmaktadır. Kayseri kentinin içme ve kullanma suları ile ilgili çalışmalara 2000 yılında DPT projesi olarak başlanmıştır. 2006 yılında tamamlanan bu projenin devamı niteliğindeki çalışmalara ise 2008 yılında başlanmış, elde edilen bulgular ışığında, yeraltısuyu sisteminin tanımlanarak koruma stratejilerinin geliştirilmesi amacıyla hazırlanan üç yıl süreli bir TÜBİTAK projesi şeklinde yürütülmektedir. Anılan bu çalışmaların ortak amacı; 850000’in üzerinde nüfusu ve aynı zamanda çok gelişmiş ve gelişmekte olan bir sanayisi bulunan Kayseri kentinin yegane içme ve kullanma suyu kaynağı olan bölgedeki akifer veya akiferlerin özelliklerini ve beslenim-boşalım mekanizmasını sağlıklı bir şekilde ortaya koymak, böylelikle artan nüfusa bağlı olarak oluşacak ek su taleplerinin en ekonomik bir şekilde sağlanabilme imkanını elde etmek ve daha da önemlisi, mevcut akifer veya akiferlerin kirlenmelere karşı korunması amacıyla yapılacak çalışmalarda gerekli olacak temel bilgi ve verileri toplamaktır. Zira akifer sistemlerinin kirlenmelere karşı etkin bir şekilde korunabilmesi için ilgili akiferlerin özellikleri (basınçlı veya serbest) ve beslenimboşalım mekanizmasının sağlıklı bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Söz konusu amaca yönelik olarak; bölgede içme ve kullanma suyu temini ve benzeri amaçlarla açılmış sondaj kuyularına ait kuyu logları ve pompaj deneyi sonuçları derlenip değerlendirilmiş; çalışma alanı içindeki su noktalarından yağışlı ve kurak dönemlerde ayrı ayrı olmak üzere su örnekleri alınıp farklı parametreler açısından analizler yapılmıştır. Bu kapsamda, arazide yerinde ölçümü yapılan sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen, EC, ve TDS parametreleri; majör dört anyon ve dört katyon analizleri, kirlilik unsuru parametreler (NO2, NO3, NH3, PO4, organik madde ve toplam koliform bakterisi) ile yine bu amaçla ağır metal (Sr, Ni, Fe, Cu, Pb, Cr, Co, Mn, Rb, Li, Zn) analizleri yapılmış ve değerlendirilmiştir. Ayrıca, havza genelindeki mevcut akiferlerin beslenimboşalım ilişkisi ve akiferlerin birbirleriyle olan hidrolik ilişkilerinin belirlenmesi ve “kaynak koruma alanlarının belirlenmesi”ne yönelik çalışmalarda kullanılmak amacıyla, bölgedeki mevcut içme suyu kuyuları ve olası beslenim alanlarındaki farklı kotlardan çıkan “kaynak suları”ndan olmak üzere toplam 22 adet su örneği üzerinde izotop analizleri (Oksijen – 18, Döteryum ve Trityum) yapılmış ve değerlendirilmiştir. Bunlara ek olarak, içme suyu amacıyla kullanılmakta olan bölgedeki 350 L/s kapasiteli Beştepeler Kaynağı’nın beslenim-boşalım mekanizmasının açıklanması ve mevcut debisinin arttırılması amaçlı “kaynak geliştirme” çalışmaları kapsamında jeofizik ölçümler yapılmış ve dört adet toplam 250 m derinliğinde araştırma sondaj kuyusu açılmış ve elde edilen veriler amaca yönelik olarak değerlendirilmiştir. 2008 yılında başlayan ve DPT projesinin devamı niteliğindeki TÜBİTAK projesi kapsamında ise bölgede “yeraltısuyu işletmeciliği ve kirlenmelere karşı korunması”na yönelik “Modelleme” çalışmaları planlanmıştır. Bu çalışmada, yukarıda sözü edilen çalışmalardan “izotop tekniklerinden yararlanmak üzere yapılan değerlendirmeler” ile ilgili olan çalışmalar özetlenmiştir. 272 ÇALIŞMA ALANI Çalışma alanı, İç Anadolu Bölgesinin en önemli kent merkezlerinden olan Kayseri ili ve yakın çevresini kapsamaktadır. Çalışma, Kayseri kent merkezinin içme ve kullanma sularının temin edilmekte olduğu kaynak ve kuyu suları ile ilişkili olduğu için, anılan su kaynaklarının içerisinde yeraldığı Kayseri kentinin bulunduğu bölge ile bu su kaynaklarının beslenim alanlarını kapsamaktadır (Şekil 1). Şekil 1. Kayseri kenti içme suyu havzası çalışma alanı Kayseri’de step iklimi görülür, yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Ancak il iklimi yükseltiye göre farklılıklar gösterir. Buna bağlı olarak ilde iklim, çukurda kalan bölgelerde daha yumuşakken, yaylarlardan dağlık kesimlere doğru gidildikçe sertleşir. En sıcak günler Temmuz ve Ağustos aylarında olup bazen 38 °C’a kadar yükselir. Bu ayların ortalama sıcaklığı ise yaklaşık, 23 °C’dir. En soğuk günler ise Aralık, Ocak ve Şubat aylarında olup, sıcaklığın bazen -36 °C’a kadar düştüğü görülmektedir. Kış ortalaması ise –2 °C ile –6 °C arasındadır. Son altmış yıllık gözlemlere göre merkezde ortalama sıcaklık 10.4 °C’dir. 2000 yılında ise bu değer 10.3 °C olarak gerçekleşmiştir. Kayseri kent merkezinde 24 yıllık rasat süresi içerisinde, yıllık ortalama buharlaşma miktarı 1013.9 mm olup, en fazla buharlaşmanın olduğu ay Temmuz ayı olup, 1994 yılı Temmuz ayında 294.7 mm olarak ölçülmüştür. Kayseri'nin merkez ilçede yıllık yağış ortalaması, 376.98 mm.'dir. Kayseri en çok Mart, Nisan ve Mayıs aylarında yağış almaktadır. Yağışın en az olduğu aylar ise Haziran, Temmuz ve Ağustos'tur. 273 Özellikle Nisan ayının ortalarında başlayıp Mayıs ortalarına kadar devam eden ''Kırk ikindi'' yağmurları, tarım için oldukça önemlidir. Kent merkezinde kar ile örtülü gün sayısı toplam 40 gündür. Kayserinin kar ile örtülü gün sayısı en fazla olan ilçesi 99 gün ile Sarız ilçesidir. GENEL JEOLOJİ Şekil 2’de çalışma alanı ve yakın çevresinin 1/500 000 ölçekli jeoloji haritası verilmiştir. Şekilden de görüleceği üzere çalışma alanı ve yakın çevresinde, Permo-Karbonifer (pk), Mesozoik (ofiyolitli seriler, Mof), Senozoyik (Oligo-Miyosen yaşlı jipsli birimler (olmj), Eosen filişi (ef), ve Neojende başlayarak Kuvaterner’de de devam eden Erciyes volkanizmasına ait bazalt, andezit ve bunların breş, tüf ve aglomeralarından oluşan birimler ile Kuvaterner yaşlı alüvyonlar (Q) gözlenmektedir. Çalışma alanında (içme suyu amaçlı kaynak ve kuyuların bulunduğu bölge ile bunların beslenim alanlarında) söz konusu bu birimlerden sadece alüvyonlar ile Erciyes dağının volkaniazma ürünü bazalt, andezit ve bunların tüf ve aglomeraları gözlenmektedir. Söz konusu bölgenin yeraltı jeolojisi ve dolayısıyla akifer özelliğindeki litolojik birimlerin yayılım, derilik ve kalınlıkları ise bölgede sayıları ellinin üzerindeki sondaj kuyularına ait “kuyu logları”ndan yaralanılarak belirlenmiştir. LİTOLOJİK BİRİMLERİN HİDROJEOLOJİK ÖZELLİKLERİ VE AKİFERLER Kayseri Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresine (KASKİ) ait ait içme suyu kuyularının bulunduğu bölgede yüzeyde ve özellikle yeraltında gözlenen bazalt, andezit ve bunların breş, tüf ve aglomeraları bölgedeki akifer sistemini oluşturan litolojik birimlerdir. Bölgede genel anlamda bir “basınçlı akifer sistemi” mevcuttur. Bu sistemdeki ana akiferi “volkanik curuf” olarak adlandırılan birim ve/veya benzer özellik taşıyan bazalt ve andezitlerin tüf ve aglomeraları oluştururken, kırık ve çatlaklı akifer olma özelliklerinin yanı sıra “masif” özellik de sunan bazalt veya andezitler ise anılan basınçlı akiferin üst geçirimsiz veya yarı geçirimli örtü tabakasını oluşturmaktadır. Anılan bu üst örtü tabakası işlevindeki masıf bazalt veya andezitlerin bölgesel ölçekteki devamlılıklarını her yerde görebilmek mümkün değildir. Bu örtü kaya birimlerinin mevcut olduğu bölgelerde anılan “Basınçlı Akifer Sistemi”nin örnekleri gözlenirken, bu birimin bulunmadığı bölgelerde bu önemli faktör ortadan kalkmaktadır. Söz konusu bu faktör özellikle, kirlenme riski yüksek olan üst akiferlerden ve/veya çeşitli nedenlerle (çöp sızıntı suları, fosseptikler ve benzeri her türlü kirlilik unsuru atıklardan olan sızmalar) oluşan kirli sızıntı sularının ana akifer sistemini kirlenmeden koruması açısından büyük önem taşımaktadır. Bölgede “kırık ve çatlaklı kaya akiferleri” olarak tanımlanabilecek özellikteki bazalt ve andezitler, bünyelerinde bol miktarda su taşıyor gibi görülseler de, asıl ana akifer sistemi söz konusu bazalt ve andezitlerin altında yeralan “volkanik curuf” ve benzer özellik sunan aglomeralardır. 274 Şekil 2. Kayseri kenti içme suyu havzası ve dolayının 1/500 000 ölçekli jeoloji haritası (MTA, 2002) İZOTOP HİDROLOJİSİ Kentin içme ve kullanma suyunun tamamı kent yerleşim birimi içerisinde yer alan 50 adet kuyudan ve bir kaynak suyundan karşılanmaktadır (Şekil 3). Mevcut kaynak ve kuyu sularının birbirleriyle olan kökensel ilişkilerini ve bölgedeki akiferlerin beslenim-boşalım mekanizmasının ortaya konulması/açıklanması amacıyla, mevcut kaynak ve kuyulardan (50 adet kuyunun tamamını temsil edecek şekilde yeterli örnekleme yapılmıştır..) ve akiferlerin beslenim alanını oluşturan bölgenin farklı yükseltilerinden su örnekleri alınarak Oksijen-18, Döteryum ve Trityum analizleri yapılmıştır. Şekil 4’te örnekleme noktaları, Çizelge 1’de ise analiz sonuçları verilmiştir. Bilindiği üzere, Trityum analiz sonuçları suların yeraltına intikalinden itibaren yeraltısuyu sisteminde kalış sürelerini (yeraltısuyunun yaşı), Oksijen-18 ve Döteryum analiz sonuçları ise suların kökensel ilişkileri ve beslenim bölgesi hakkında bilgiler vermektedir. Şekil 5’te inceleme alanındaki sulara ait Trityum ve Oksijen -18 değerleri arasındaki ilişki verilmiştir. Trityum değerinin daha küçük olduğu suların yeraltısuyu akım sistemindeki kalış süresinin (yeraltısuyu yaşının) daha uzun olduğu, Oksijen-18 değerinin negatif olarak daha yüksek 275 olan suların ise göreli olarak daha yüksek kotlardan beslenen sular olduğu dikkate alındığında, Şekil 5’ten, bölgedeki suların yeraltında kalış süreleri (sığ veya derin dolaşım) ve beslenim alanı yükseltileri açısından benzerlikleri ve/veya farklılıklarını ortaya koymak mümkündür. Şekil 5’ten sağ üst köşeden-sol alt köşeye doğru gidildikçe, göreli olarak daha yüksek kotlardan (Erciyes dağının yüksek bölgelerinden) beslenerek daha uzun yol kateden sulara rastlandığını söylemek mümkündür. Bölgede göreli olarak en yüksek kotlardan beslenip, derin dolaşımla en uzun süre yeraltısuyu akım sisteminde kalan suyun Dokuzpınarlar kaynak suyu olduğu görülmektedir (Şekil 5). Sudaki toplam çözünmüş iyon miktarının bir göstergesi olan EC değeri, ilgili suyun yeraltısuyu akım sisteminde kalış süresine ve akım yolu boyunca deyinim halinde bulunduğu litolojik birimlere bağlı olarak artmaktadır. Çalışma alanındaki söz konusu suların tümünün beslenim ve boşalım alanları ile yeraltında kat ettikleri yol boyunca deyinim halinde bulundukları litolojik birimler aynı özellikte olup, bölgenin tamamı Erciyes Dağı volkanizması ürünü andezit, bazalt ve bunların tüf ve aglomeralarından oluşmaktadır. Bu değerlendirme temel alınarak hazırlanmış olan bölgedeki sulara ait EC-Trityum grafiğinden de görüleceği üzere (Şekil 6), bölgedeki sular, yukarıda verilmiş olan bilgilerle uyumlu dört ayrı grup oluşturmaktadır. Örneğin 1 nolu gupta yeralan Kergahbağları Kuyu suyunun Trityum değeri 1.45 TU, EC’si 170 µS/cm, bu kuyu suyun 9 km kadar akış aşağısında (Şekil 4) yeralan Karpuzatan Kuyu suyunun Trityum değeri 0.80 TU, EC’si ise 358 µS/cm dir. Söz konusu yeraltısuyu Kergahbağları bölgesinden Karpuzatan bölgesine yeraltından gidişi sırasında Trityum değeri “radyoaktif bozunma sonucu” 1.45 den 0.80’ e kadar düşerken, EC değeri katedilen bu 10 kilometrelik yol boyunca, suyun temasta bulunduğu litolojik birimleri çözmesi nedeniyle 170 den 358’e kadar yükselmektedir. Benzer örnekleri Şekil 5’teki diğer gruplar içerisindeki sularda da görmek mümkündür. Şekil 3. Kayseri kenti içme suyu havzasında yeralan kuyu, kaynak, bulduru haritası. 276 Çizelge 1. Kayseri kent içme suyu havzasından alınan sulara ait izotop analiz sonuçları (Örnekleme Tarihi:10.02.2002) KOT (m) EC (µS/cm) δ 18 O (%o) δD (%o) T (TU) KERGAH BAĞLARI, Yeni Kuyu 1128 170 -12,19 -88,81 1,45 EĞRİBUCAK, 1 nolu Kuyu 1122 113 -12,79 -87,7 3,9 TAŞLIBURUN Kuyusu 1070 198 -12,01 -89,14 5,45 BEŞTEPELER KAYNAĞI 1044 213 -12,8 -81,25 4,85 MAHRUMLAR, 2 nolu Kuyu 1053 306 -11,91 -87,01 3,45 KEYKUBAT, 7 nolu Kuyu 1044 255 -13,8 -87,89 5,85 KARPUZATAN, 2 nolu Kuyu 1044 358 -12,51 -86,44 0,8 ARGINCIK, Kule altı kuyusu 1084 278 -11,75 -87,53 11,65 KUMARLI Kuyusu 1060 460 -12,18 -87,83 6,15 BEYAZŞEHİR Kuyusu 1100 728 -12,65 -85,7 5,25 GÜLTEPE, 2 nolu Kuyu 1063 525 -11,83 -85,58 11,55 GERMİRALTI, 3 nolu Kuyu 1093 205 -12,59 -85,19 3,6 BÜYÜKKENT Kuyusu 1100 467 -12,18 -82,25 2,35 KONAKLAR, 2 nolu Kuyu 1101 196 -11,42 -80,88 7,95 TEKİR YAYLASI (Kaynak) 2220 142 -10,43 -70,24 10,8 ŞELALE (Kaynak) 2350 66,6 -11 -69,88 12,35 LİFOS ALTI (Kaynak) 1740 128 -11,61 -86,99 10,75 ANNELER PARKI (Kuyu) 1066 260 -12,16 -86,89 2,85 MERKEZ ÇELİK SAN. (Kuyu) 1060 550 -12,24 -91,54 2,45 ORGANİZE SANAYİ CAMI (Musluk Suyu-Kuyudan) 1070 330 -11,35 -82,45 5,85 DOKUZ PINARLAR (Kaynak) 1075 302 -13,16 -84,88 0,65 ÖRNEK ADI 277 Şekil 4. Kayseri kenti içme suyu havzası izotop örnekleri bulduru haritası Şekil 5. Kayseri kenti içme suyu havzası kaynak ve kuyu sularına ait Oksijen-18 - Trityum ilişkisi 278 Bu gruplar, gruplar içerisinde yeralan suların söz konusu özellikleri, beslenim alanına (Erciyes dağının zirvlerine) olan uzaklıkları ve ayrıca beslenim alanı yükseltisi ile ilişkili olan suların Oksijen-18 değerleri dikkate alınarak Şekil 7’deki bölgenin şematik “beslenim-boşalım modeli” oluşturulmuştur. Çizelge 1. Kayseri kent içme suyu havzasından alınan sulara ait izotop analiz sonuçları (Örnekleme Tarihi:10.02.2002) ÖRNEK ADI KERGAH BAĞLARI, Yeni Kuyu EĞRİBUCAK, 1 nolu Kuyu TAŞLIBURUN Kuyusu BEŞTEPELER KAYNAĞI MAHRUMLAR, 2 nolu Kuyu KEYKUBAT, 7 nolu Kuyu KARPUZATAN, 2 nolu Kuyu ARGINCIK, Kule altı kuyusu KUMARLI Kuyusu BEYAZŞEHİR Kuyusu GÜLTEPE, 2 nolu Kuyu GERMİRALTI, 3 nolu Kuyu BÜYÜKKENT Kuyusu KONAKLAR, 2 nolu Kuyu TEKİR YAYLASI (Kaynak) ŞELALE (Kaynak) LİFOS ALTI (Kaynak) ANNELER PARKI (Kuyu) MERKEZ ÇELİK SAN. (Kuyu) ORGANİZE SANAYİ CAMI (Musluk Suyu-Kuyudan) DOKUZ PINARLAR (Kaynak) KOT (m) EC (µS/cm) δ 18 O (%o) δD (%o) T (TU) 1128 1122 1070 1044 1053 1044 1044 1084 1060 1100 1063 1093 1100 1101 2220 2350 1740 1066 1060 170 113 198 213 306 255 358 278 460 728 525 205 467 196 142 66,6 128 260 550 -12,19 -12,79 -12,01 -12,8 -11,91 -13,8 -12,51 -11,75 -12,18 -12,65 -11,83 -12,59 -12,18 -11,42 -10,43 -11 -11,61 -12,16 -12,24 -88,81 -87,7 -89,14 -81,25 -87,01 -87,89 -86,44 -87,53 -87,83 -85,7 -85,58 -85,19 -82,25 -80,88 -70,24 -69,88 -86,99 -86,89 -91,54 1,45 3,9 5,45 4,85 3,45 5,85 0,8 11,65 6,15 5,25 11,55 3,6 2,35 7,95 10,8 12,35 10,75 2,85 2,45 1070 1075 330 302 -11,35 -13,16 -82,45 -84,88 5,85 0,65 279 800 700 Beyazşehir (3) EC (µS/cm) 600 Merkez Çel. (4) Büyükkent 400 300 Gültepe Kumarlı 500 Karpuzatan Mahrumlar Dokuzpınar Aanneler parkı 200 Kergahbağl. Germiraltı Keykubat Argıncık BEŞTEPELER Taşlıburun Konaklar Tekir yaylası (1) 100 Lifos altı (2) Eğribucak Şelale 0 0 2 4 6 8 10 12 TRİTYUM (TU) Şekil 6. Kayseri Kenti içme suyu havzası kaynak ve kuyu sularına ait EC-Trityum ilişkisi. 280 14 Şekil 7. Kayseri kenti, içme suyu havzası kaynak ve kuyu sularına ait şematik “beslenim-boşalım modeli” 281 Şekil 7 ile ilgili açıklamalar: - Suların gruplandırılmasında Şekil 5’te verilmiş olduğu gibi Trityum değerleri baz alınmıştır. 1 nolu (kırmızı) grupta yeralan sular, göreli olarak en yaşlı, en yüksekten beslenip (oksijen 18 değerleri de genel olarak en düşük) en uzun yolu derin dolaşımla katederek kuyu bölgesine ulaşan sulardır. Bu grubu benzer özellikler itibariyle, göreli olarak 2. grup (yeşil) sular, 3. grup (mavi) ve 4. grup (siyah) sular izlemektedir. Grupların beslenim alanı yükseklikleri ile ilgili olarak; mevcut su noktalarından çıkış kotu en yüksek (2350 m) olan su noktası Şelale kaynağıdır. Bu kaynağın çıkış bölgesi itibariyle (topografik olarak) beslenim alanı yükseltisinin 2500 metrenin üzerinde olması mümkün değildir. Şelale Kaynağının Oksijen -18 değeri -11.00 dir. Tekir yaylası dışında bölgedeki diğer tüm suların Oksijen-18 değeri bu değerden daha düşüktür. Yani daha yüksek kotlardan beslenmektedirler. Bu durumda mevcut tüm suların (Trityum değerleri 7.90’un üzerinde, besleniminde güncel yağış sularının etkisi olan Gültepe, Argıncık ve Konaklar kuyuları dışında..) beslenim alanı yükseltileri 2400-2500 metrelerin üzerinde olmalıdır. Bu değerlendirme ve suların Oksijen-18 değerleri baz alınarak 1., 2. ve 3. grup sulara 2500, 3000 ve 3500 gibi göreceli olarak farklı beslenim alanı yükseltileri öngörülüp Şekil 6 oluşturulmuştur. - Kuyuların Şekil 6 deki dizilişi, arazideki gerçek konumlarına göre (beslenim alanına olan uzaklıklarına göre) yapılmıştır. Aynı grup içerisinde yer alan kuyulardan Kergahbağları beslanim alanına en yakın konumda, Karpuzatan ise en uzaktadır. - Kuyuları şematik olarak gösteren çubukların uzunlukları kuyu derinlikleri ile ilişkili değildir (kuyu derinlikleri ilgili kuyu çubuğunun alt ucuna ayrıca yazılmıştır). Aynı grup içerisinde Oksijen -18 değeri en düşük olan su, göreli olarak daha yüksek kottan beslenip daha derin bir dolaşım yolu izleyeceği düşünülerek, en uzun çubuk olarak çizilmiştir. 1. grupta (kırmızı) Oksijen -18 değeri en düşük (-13.16) olan su Dokuzpınarlar olduğu için ilgili grubun en alt kısmına kadar uzatılan (en uzun) çubuk bu suya ait olan çubuktur. - Şekil üzerinde ilgili sulara ait Trityum, Oksijen-18 ve EC değerleri de ayrıca verilmiştir. EC değerleri açısından, her grup ayrı olarak değerlendirildiğinde, beslenim bölgesinden uzaklaştıkça, bazı istisnalar hariç, EC değerlerindeki artışı görebilmek mümkündür. - Aynı grupta yeralan suların Trityum değerleri kullanılarak, bölgesel ölçekte yeraltısuyu hızı hakkında bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda, sulara ait Trityum değerleri arasındaki farktan yararlanılmıştır. Örneğin 1. grupta beslenim alanına en yakın olan Kergahbağları Kuyu suyunun Trityum değeri 1.45, bu kuyudan yeraltısuyu akış yolu doğrultusunda 9900 metre akış aşağısında yeralan Karpuzatan Kuyu suyunun Trityum değeri ise 0.80 dir. Trityum değerindeki bu azalmanın, söz konusu suyun anılan yolu katettiği zaman süresince oluşan radyoaktif bozunma (Nt=No*e-λt ) nedeniyle oluşacağı düşüncesiyle aşağıdaki hesaplamalar yapılmış ve sonuçları tablo halinde sunulmuştur (Çizelge 2). N = No x e -λ t Bu eşitlikte; N, akış aşağısında yeralan su örneğine ait Trityum konsantrasyonu, No, aynı grupta yeralan akış yukarısındaki suya ait Trityum konsantrasyonu, λ , radyoaktif bozunma sabiti, t ise suyun yaşı (anılan suyun, akış aşağısındaki sözkonusu noktaya ulaşıncaya kadar geçen zaman). Trityumun radyoaktif bozunma sabiti (λ) aşağıdaki eşitlik kullanılarak hesaplanmaktadır, 282 (t1/2 = 0.69 / λ) burada t1/2 yarılanma ömrü olup Trityum için bu değer 12.26 yıldır. Buradan (λ) değeri 0.05628 olarak hesaplanır. I.Grupta yeralan Kergahbağları ve Karpuzatan sularına ait hesaplama örneği aşağıda verilmişrtir 0.8 = 1.45 * e-0.05628*t Log 0.8 = Log 1.45 – 0.05628 * t * Loge t = 10.57 yıl, İki su noktası arasındaki uzaklık 9900 metredir (su noktaları arasındaki mesafe; beslenimin ve dolayısıyla yeraltısuyu akım yönünün, Erciyes dağının zirve bölgesinden itibaren yaklaşık güneykuzey yönünde olduğu gerçeğinden hareketle, iki nokta arasının söz konusu doğrultudaki mesafesi alınarak belirlenmiştir). Yukarıdaki hesaplamaların sonucunda iki su noktası arasındaki yeraltısuyu hızının 2.56 m/gün olduğu belirlenmiştir. Çizelge 2 Kayseri Kent içme Suyu Havzasındaki Kuyu Sularına Ait Trityum Değerleri Kullanılarak hesaplanan Yeraltısuyu Hızı Değerleri Su Noktaları Adı Grup No: 1. GRUP 2. GRUP 3. GRUP Kergahbağları Karpuzatan Eğribucak Mahrumlar Germiraltı Anneler Parkı Germiraltı Mahrumlar Mahrumlar Anneler Parkı Taşlıburun Beştepeler Trityum konsantrasyonları (TU) 1.45 0.80 3.90 3.45 3.60 2.85 3.60 3.45 3.45 2.85 5.45 4.85 Yeraltısuyu akımı doğrultusunda noktalar arası mesafe (m) İlgili mesafenin alınması için geçen süre (Yıl) Yeraltısuy u Hızı (m/gün) 9900 10.57 2.56 4600 2.18 5.79 1000 4.15 0.66 200 0.75 0.72 800 3.39 0.65 900 2.08 1.19 SONUÇLAR KASKİ’nin içme suyu amaçlı kullanmakta olduğu kuyu sularından Gültepe-2 ve Argıncık Kuyu suları dışındaki diğer tüm kuyu ve kaynak suları, Kayseri kentinin de üzerinde yer aldığı ovaya düşen yağışlarla değil, Erciyes dağının 2500 m kotunun üzerinden, özellikle kar erimeleri şeklinde oluşan sularla beslenen, derin hidrolojik dolaşımlı-uzun geçiş süreli sulardır (Şekil 6). Kayseri kenti Yeraltısuyu İşletme Kuyuları’na ait suların, Şekil 6’da açıklanan hidrojeolojik model şeklindeki bir beslenim-boşalım ilişkisinin varlığı, hem su miktarı (Erciyes’in 2500 metrenin üzerindeki bölgesinde yılın uzun bir döneminde (zirvedeki buz yalaklarında yaz dönemi boyunca sürekli) mevcut olan kar sularıyla beslenmesi) ve hem de kirlenme riski açısından (sular yüksek kotlardan beslenip, derin dolaşımla kuyu bölgelerine geldiği için, hem 283 basınçlı bir sistem kazanmasına vesile olmuştur ve hem de bu basınçlı sistemin doğal sonucu olarak da yüzeyden olabilecek sızıntı suları açısından kirlenme riski azalmıştır.) çok önemlidir. Söz konusu basınçlı sistemin en iyi örneği, Beştepeler kaynak bölgesinde, Beştepeler Kaynağının “Kaynak Geliştirme Çalışmaları” kapsamında, tarafımızca yapılan çalışmalarla saptanmıştır. Anılan çalışmalar sonucunda; Beştepeler Kaynağı bölgesinde, yüzeyden itibaren 50-55’ inci metrelerde başlayan ve kırıklı - çatlaklı andezitik cüruftan oluşan bir basınçlı akifer sisteminin mevcut olduğu, Beştepeler Kaynağının ise, kaynak çıkış noktasında düşey yönde gelişmiş bir kırık-çatlak sisteminin, yüzeyden itibaren 50–55 metre kadar derinde yeralan basınçlı akifer sistemini kesmesi sonucu yüzeye çıkan bir kaynak olduğu belirlenmiştir. Söz konusu basınçlı akifer sisteminin üst örtü tabakasını masif yapılı veya az kırık-çatlaklı bazalt ve/veya andezitlerin oluşturduğu belirlenmiştir. Jeofizik çalışmalar ve özellikle bölgede yapılmış olan dört adet araştırma sondaj kuyusu verileri kullanılarak kesinleşmiş olan basınçlı akifer sisteminin varlığı, izotop çalışmaları ile de desteklenmiştir (izotop verileri, kaynağın beslenim alanı yükseltisinin 2500 metrenin üzerinde olduğunu göstermiştir). KAYNAKLAR Değirmenci, M., Ekmekçi, M., Altın, A., Atmaca, A., 2006, Kayseri Kent İçme Suyu Havzasında Yeralan Eski Çöp Deponi Alanları Sızıntı Sularının Kent İçme Suyu Akiferlerine Olan Etkilerinin Ve Havza Koruma Alanlarının Belirlenmesi, 2001.K.120340 numaralı DPT Projesi, 245s, Sivas. 284 TUZLUSU GİRİŞİMİ PROBLEMLERİNDE İZOTOP TEKNİKLERİNİN KULLANILMASI Mehmet EKMEKÇİ Uluslararası Karst Su Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi (UKAM) Hacettepe Üniveristesi, Beytepe Ankara. [email protected] ÖZET Kıyı akiferlerinde tuzlusu girişimi nedeniyle, kullanılabilir nitelikte olan yeraltısuları günden güne tükenmektedir. Deniz suyu girişiminin en düşük düzeyde tutulabilmesi için en uygun yönetim programının gerçekleştirilebilmesi, kıyı akiferlerinin bağlı olduğu bölgesel hidrojeolojik sistemin bir bileşeni olarak denizin de dikkate alınması gerekmektedir. Akifer ile deniz arasındaki sınırlarda gelişen hidrodinamik yapı, tuzlusu/tatlısu arayüzetindeki fiziksel ve kimyasal süreçlerin yanı sıra akiferin hidrolik özellikleri ile de ilgilidir. Özellikle karstik kıyı akiferlerinde, beslenme rejiminin tarihçesi, tuzlusu girişimi mekanizmasının anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. Tuzlusu girişiminin mekanizmasının aydınlatılmasının yanı sıra tuzlanmanın kökeni ile ilgili sorunların çözülmesinde hidrokimyasal bileşenlerle birlikte izotopların kullanılması, kıyı akiferlerinde oluşan hidrodinamik yapıya ilişkin kavramsal modellerin geliştirilmesinde önemli araçlar haline gelmişlerdir. Sunulan bildiride, duraylı izotopların tuzlusu girişiminde kullanılabilirliği ile ilgili temel bilgiler verilmiştir. USE OF ISOTOPE TECHNIQUES IN SEA WATER INTRUSION PROBLEMS ABSTRACT Fresh groundwater has been depleted due to sea water intrusion into coastal aquifers. Effective management of coastal groundwater systems, keeping saline water intrusion at a minimum level, requires a thorough knowledge of the hydrodynamic behaviour of the regional hydrogeological system including the sea as a component. Hydrodynamics is controlled by several physical and chamical processes taking place at the salt water-fresh water interface as well as by the hydraulic properties of the aquifer. Moreover, the variation of the recharge regime in the geological time span is of great importance in understanding the present status of the salt water intrusion, particularly in coastal karstic aquifers. Use of isotope techniques, combined with hydrochemical constituents, provide a very useful tool to test the conceptual hydrogeological models and select the best one to enlighten the sea water intrusion mechanism. This paper, presents a summary of the isotope tehcniques used in salt water intruison studies. GİRİŞ Kıyı bölgelerinde bulunan akiferlerin büyük bir çoğunluğu denizsuyu girişimi nedeniyle tuzlanma tehlikesi altındadır. Kıyı bölgesindeki hidrojeolojik koşullara bağlı olarak tuzlusu kamasının kilometrelerce kara içine doğru ilerlediği görülmektedir. Özellikle turizm nedeniyle, iç bölgelere göre içme-kullanma suyu ihtiyacının yüksek olduğu bu kesimlerde tatlı su kaynaklarının doğru bir şekilde yönetilmesi, akiferlerin sürekli kullanılabilirliği 285 açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü, tuzlanan bir akiferin yeniden temizlenmesi, doğal hidrolojik çevrim koşullarında yüzyıllar sürebilirken, yıkama yöntemiyle temizlenme ise çok büyük maliyetler gerektirmektedir. Bu nedenle, tuzlusu girişimi tehlikesi altında olan akiferlerin hidrojeolojik çalışmalarda tuzluluğun kökeni ve tuzlusu girişimi dinamiğinin anlaşılması, yeraltısuyu kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Öte yandan, tuzlusu kamasının geometrisi ve zamana göre değişimi, akifer türüne, hidrolik ve hidrolojik özelliklerine ve akiferin yönetim şekline bağlı olup karmaşık bir hidrojeolojik problem olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle, Türkiye’nin güney kıyılarında yaygın olarak gözlenen karstik akiferlerde tuzlusu kamasının geometrisi paleoiklimsel koşullara bağlı olarak değişen deniz seviyesindeki oynamalara bağlı olarak düzensiz olup taneli akiferler için geliştirilen eşitliklerle kestirilmesi çoğu kez güçtür. Bu nedenle, bu tür ortamlarda, klasik hidrojeoloji yöntem ve tekniklerinin aynı sıra izotop hidrolojisi yöntemlerinden de yararlanılmaktadır. Genelde kullanılan hidrojeolojik yaklaşımlar, hidrojeolojik sistemin davranışını açıklayabilecek birden fazla kavramsal model oluşturacak veriler üretebilmektedirler. Hangi modelin sistemi temsil ettiği, izotop teknikleri ile belirlenebilir. İzotop yöntemleri, ayrıca, hidrokimyasal yöntemlerin yetersiz kaldığı, yeraltısuyunda karşılaşılan tuzluluğun kökeninin belirlenmesinde de önemli bilgiler sağlamaktadır. Bununla birlikte, izotop tekniklerinin, yeraltısuyu akım ve kütle taşınım modelleri ve hidrokimyasal yöntemlerle birlikte kullanılması büyük yararlar sağlamaktadır. KIYI AKİFERLERİNDE TUZLANMA İLE İLGİLİ HİDROJEOLOJİK SORUNLAR VE İZOTOPLARIN KULLANIMI Yeraltısularında tuzlanma genel olarak 1- Dolaşım sırasında litolojik birimlerde bulunan minerallerin çözünmesi, 2- Sulama sırasında buharlaşma sonucu mineral içeriği artan suların süzülmesi, 3- Gübrelerin yıkayarak mineral içeriği açısından zenginleşen suların süzülmesi 4- Sanayi veya evsel atıkların karışması 5- Göl, bataklık gibi buharlaşmaya açık yüzey sularından beslenme, 6- Jeotermal akışkan ve/veya atıklardan karışım gibi nedenlerden dolayı görülebilmektedir. Çevresel izleyiciler yardımıyla, deniz suyu girişiminin tuzlanmasının tek kaynağı olup olmadığı; kıyı akiferlerinde gözlenen tuzlu akışkanların kökeni ne yaşının ne olduğu; deniz suyu girişiminin yeraltısuyu kalitesine ve akiferin hidrolik özelliklerine etkileri; tuzlanmış yeraltısuyunun sistemden temizlenip temizlenemeyeceği, ve tuzlanmış suyun temizlenmesi için gereken sürenin ne olacağı gibi sorulara yanıt vermek amacıyla kullanılabilir. Kıyı akiferlerinde tuzlanma probleminin aydınlatılması amacıyla ilk olarak duraylı izotop analizleri için örnekleme yapılması çoğu durumda yeterli olmaktadır. Bununla birlikte, duraylı izotop içeriğinde, değerlendirme yapılabilecek derecede farklılık gözlenmezse, bu durumda radyoaktif izotoplardan da yararlanmak gerekmektedir. Çeşitli tuzlanma problemine ilişkin olarak çevresel izotopların kullanılabilirliğine birkaç örnek IAEA (1968) tarafından aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır: 1- Jeolojik dönemlerden kalma deniz suyunun, dolaşım sırasında litolojik tuzların çözünmesi sonucunda tuzlanan yağış kökenli sulardan ayırt edilmesi; Duraylı izotop analizi genellikle yeterli olmaktadır. Yağış kökenli sular izotop açısından daha fakir, deniz suyu, özellikle 2H açısından daha zengindir. 286 2- Deniz suyunun derin salamura çözeltisinden ayırt edilmesi; Salamura çözeltilerinde, genellikle 18O izotopu, su-kayaç etkileşimi nedeniyle, 2H izotopuna göre daha fazla zenginleşmiş durumda görülmektedir. 3- Buharlaşma sonucu tuzluluğu artan kıta içi suların, deniz suyu kökenli sulardan ayırt edilmesi; Buharlaşma etkisi altında kalan tatlı sular, genellikle 18O ve 2H izotopları açısından zenginleşirken, buharlaşma sırasında oluşan kinetik (dengede olmayan) ayrımlanma (fraksinasyon) olayı nedeniyle, deniz suyuna göre 18O açısından daha zengin bir duruma gelirler. 4- Güncel deniz suyunun, jeolojik dönemlerden kalma deniz suyundan ayırt edilmesi; Kolay çözümü olmayan bu sorunda, duraylı izotopların yanı sıra radyoaktif izotopların kullanımı büyük bir yarar sağlar. Bununla birlikte, güncel ve geçmiş iklim koşullarının farklı olması beklentisine bağlı olarak, güncel deniz suyu ile jeolojik dönemlerden kalma deniz suyunun duraylı izotop içerikleri arasında belirli bir farkın görülmesi beklenebilir. OKSİJEN-18 (18O), DÖTERYUM (2H) VE TRİTYUM (T) Yağıştan itibaren oluşan ve fiziksel, kimyasal ve biyolojik süreçlerden uzun süreli ve büyük oranda etkilenmemiş olan doğal sular “normal” sular olarak nitelendirilerek; derin dolaşım nedeniyle sıcaklık kazanmış, su-kayaç etkileşimi sonucunda fiziksel ve kimyasal özellikleri değişime uğramış jeotermal ve mineralli sular; jeolojik dönemler boyunca litolojik birimlerin boşluklarında hapsolmuş sular; denizlerde olduğu gibi buharlaşma etkisi altında kalan sulardan ayrılırlar. Fiziksel ve kimyasal özelliklerinin yanı sıra, tuzlu suların izotop içerikleri de normal sulardan farklı olup, farkın niteliği ve büyüklüğü tuzluluğun kökeni ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle, bu tür farkların “parmak izi” olarak kullanılması olanaklı olabilmektedir. Su molekülünü oluşturan izotopların, hidrolojik problemlerin çözümünde kullanılmasına yönelik çalışmaların başladığı yıllarda, çevresel izotopların, yeraltısuyunda tuzluluk problemelerinde önemli bir araç olarak kullanılabileceği anlaşılmıştır. Bu kapsamda, öncelikle duraylı izotoplardan Oksijen-18 (18O) ve döteryum (2H) kullanılmıştır. Tuzlanma sorunuyla ilgili hidrojeolojik problemlerin önemli bir bölümünde, tuzlu suların izotop içeriklerinin, çevredeki normal sulardan önemli oranda farklı olduğu görülmektedir. Deniz suyu karışımı nedeniyle tuzlanmış suların duraylı izotop içerikleri, meteorik kökenli normal suların izotop içeriklerinden kolaylıkla ayrılabilecek şekilde farklıdır. Buharlaşma sonucunda zenginleşen göl sularının da benzer şekilde, yağış kökenli sulardan ve deniz suyundan ayrılması olanaklı olabilmektedir. Jeolojik dönemlerden kalma, salamura gibi aşırı tuzlu sularda, 18O izotopu, su-kayaç etkileşiminden etkilenmekte, bu nedenle deniz suyundan daha farklı izotop özellikleri gösterebilmektedir. Trityum (3H) ve Karbon-14 (14C) gibi radyoaktif izotoplar ise suların güncelliğinin bir göstergesi olarak kullanılabildiğinden, tuzlu suların kökenleri yapılacak değerlendirmelerde önemli bilgiler sağlamaktadırlar. Jeolojik dönemlerden kalan tuzlu suların güncel deniz suları ile karışım sonucunda tuzlanmış sulardan ayırmanın ilk ve doğrudan yolu, radyoaktif izotopların analizidir. Jeolojik dönemlerden kalma sularda trityum içeriği bulunmazken, tarihleme 14C izotopu ile olanaklı olabilmektedir. STRONSİYUM-87 (87SR) İZOTOPU Stronsiyum aragonit, kalsit, florit, jips, anhidrit, barit gibi minerallerin kristal yapılarına girebilen bir elementtir. Stronsiyum elementinin dört duraylı izotopu bulunmaktadır. En yaygın olarak bulunan izotop 88Sr, toplam element bolluğunun % 82.74’ünü; 87Sr, % 6.96’sını; 86Sr, % 9.75’ini ve 84Sr, % 0.55’ini oluşturmaktadır. 87Sr/86Sr oranı deniz sularında jeolojik devirler boyunca değişiklikler göstermiştir. Günümüzde, 87Sr/86Sr oranının jeolojik 287 devirler boyunca olan değişimi konusunda önemli bilgiler elde edilmiştir. Güncel deniz suyunda bu oran 0.7091 olarak saptanmıştır (Banner, 1995; Emblanch et al., 2005). Stronsiyum izotoplarının ayrımlanma oranının saptanamayacak derecede düşüktür. Bu nedenle, doğal sularda ölçülen stronsiyum, suyun temasta olduğu litolojinin stronsiyum izotop oranını göstermektedir. Bu özelliği nedeniyle stronsiyum izotop oranları, suların temasta olduğu kayaçların tanımlanmasında önemli bir araç olarak kullanılabilmektedir. Yeraltısuyunun geçiş süresi uzadıkça, suyun temasta olduğu kayaçları oluşturan minerallerle dengeye gelme olasılığı artmaktadır. Geçiş süreleri eşit olan sularda farklı stronsiyum izotop oranları, suların farklı yaşlara sahip kayaçlarla temas halinde olduklarının bir göstergesi olarak değerlendirilir. Bununla birlikte, kil minerallerinin yüzeylerinde tutulan Ca ve dolayısıyla Sr’un baz değişimi tepkimeleri sonucunda deniz suyunun Sr izotop bileşiminde değişiklikler beklenebilir. Benzer şekilde, karbonatlı kayaçların oluşturduğu ortamlarda, dolomitleşme ve yeniden kristallenme süreçleri de, tuzlu suyun 87Sr/86Sr oranının düşmesine neden olabilmektedir. Dolayısıyla, Sr ve 87Sr/86Sr oranının değişimlerinin birlikte izlenmesi, tuzlanmayı denetleyen su-kayaç etkileşim süreçleriyle, yeraltısuyunun temasta olduğu karbonatlı kayacın yaşının belirlenmesine de olanak sağlamaktadır. Şekil 1’de, Sr elementi ve izotopları kullanılarak, tuzlanmanın kökeni ve karışıma ilişkin değerlendirme yapılabilecek diyagram gösterilmiştir. Şekil 1. Sr+2 ve 87Sr/86Sr kullanılarak hazırlanan diyagram (Barbieri vd., 1999). BOR-11 (11B) İZOTOPU Sulu çözeltilerde yüksek çözünürlüğe sahip olan Bor elementinin doğadaki bolluğu, buharlaşma süreçlerinden ve yükseltgenme-indirgenme tepkimelerinden etkilenmemesi 288 nedeniyle yeraltısuyu çalışmalarında izleyici olarak kullanılabilecek niteliklere sahiptir. Kirletilmemiş yeraltısularında Bor elementinin derişimi genellikle 0.05 mg/l’den daha düşüktür. Bor elementinin yeraltısularında artışıi kirlenme ve/veya karışımın göstergesi olarak değerlendirilir. Deniz suyunda bor 4.5 mg/l dolayında; evsel atık sularda 1 mg/l; uçucu kül suyunda 14 mg/l dolayında görülebilmektedir (Emblanch et al., 2005). İzotop ölçüm teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak son yıllarda, 11B izotopu, tuzlu suların kökenlerinin araştırılmasında yaygınlaşarak kullanılmaya başlamıştır. Özellikle kıyı bölgelerinde deniz suyu girişimi nedeniyle tuzlanmış sular, jeotermal alanlarda jeotermal akışkanlarla karışım sonucunda tuzlanan sular ile özellikle kalsiyum ve sodyum borat türü gübre kullanımı sonucunda kirlenen sular Bor elementi ve içeriği ve 11B izotopu içeriği analizleri yardımıyla ayrıt edilebilmektedir. Bor elementinin doğada iki duraylı izotopu, 11B ve 10B, sırasıyla % 81.02 ve % 18.98 oranında bulunur. Bu da, 11B/10B oranının doğada yaklaşık 4 dolayında olduğu anlamına gelmektedir. Bor izotopları arasındaki ayrımlanma, doğada bor kaynaklarının izotop bileşimlerinin çok geniş aralıkta olmasını sağlamaktadır. Bu özelliğinden dolayı bor elementinin izotopları, yeraltısularında tuzluluğun kökenine ilişkin önemli bilgiler elde etme olanağı vermektedir. 11 B izotopu, standart borik asite (SRM-NBS 951) göre δ notasyonu ile ifade edilmektedir. δ B, tuzlanma etkisine karşı yüksek duyarlılığa sahiptir. Bu nedenle, 11B izotopu kullanılarak, tuzlanmanın kökenine ilişkin değerlendirmeler yapılabilmektedir. 11 Deniz suyu ve deniz suyu kökenli salamura çözeltilerinde δ11B izotopu yaklaşık 39 ve B/Cl oranı denizel oranla aynı; deniz suyu dışında bir kökene sahip ve güncel su karışmamış sularda δ11B izotopu yaklaşık 0 ve B/Cl oranı deniz suyundaki B/Cl oranından büyük; tatlı su akiferleri ile hidrolojik ilişkide olan hidrotermal akışkanlarda 11B izotopu yaklaşık 0 ve B/Cl oranı denizel orandan çok daha yüksek; insan kaynaklı kirleticilerle (evsel atık, gübre, tarımsal ilaç, katı atık) kirletilmiş sularda δ 11B izotopu 0 ile 10 arasında değişirken B/Cl oranı denizel orandan daha büyük; Ca-borat kökenli kirleticilerle kirletilmiş sularda δ 11B çok düşük (-13 dolayında) ve B/Cl oranı denizel orandan yüksektir. KLOR-37 (37CL) İZOTOPU Hidrosferde oldukça hareketli olan klor elementinin iki duraylı izotopu (37Cl ve 37Cl), difüzyonla taşınımın baskın olduğu durumlarda ayrımlanmaktadır. δ 37Cl değerinin %0 0 değerinden daha küçük değerler alması, taşınım mekanizmasının difüzyon olduğunun göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Doğada klor izotopu içeriğinin geniş aralıkta bulunması, izotopların yanı sıra diğer jeokimyasal parametrelerin de kullanımını gerektirmektedir. Bu şekilde, güncel deniz suyundan farklı tuzluluğa sahip formasyon sıvılarının kökenine ilişkin bilgilerin elde edilmesi olanaklı olabilmektedir. δ 37Cl değerleri, karışım mekanizmasının aydınlatılmasında da yararlı bilgiler sunmaktadır. Bununla birlikte 37Cl izotopunun zenginleşmesine neden olan süreçler henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bu konuyla ilgili çalışmalar sürmektedir. KÜKÜRT-34 (34S) İZOTOPU Doğal sistemlerde, yükseltgen ortamlarda sülfat iyonu (SO4-2), indirgen ortamlarda ise sülfid (HS-) olarak bulunan kükürt elementinin en yaygın duraylı izotopu 32S (%95) ve 34S (%4.22) olup, bu izotoplar, bakteriler aracılığıyla sülfatın indirgenmesi veya sülfidin yükseltgenmesi sonucunda ileri derecede ayrımlanmaya uğrarlar. Bu iki izotopun birbirine oranı δ34S notasyonu ile ifade edilmektedir. Güncel deniz suyunda sülfat iyonundaki kükürt izotopu δ 289 34 S, %o 20 değerine sahiptir. Hidrojeoloji çalışmalarında değerlendirilerek, sülfatın kökeni ayırt edilebilmektedir. δ 34 S ile δ 18 O birlikte KAYNAKLAR Banner, J. L., 1995, Application of the trace element and isotope geochemistry of stronsium to studies of carbonate diagenesis. Sedimentology, 42. Barbieri, Mr., Barbieri, Mz., Fidelibus, MD., Morotti, M., Sappa, G., Tulipano., L., 1998, First results of isotopic ratio 87Sr/86Sr in characterization of sea water intrusion in coastal karstic aquifer of Murgia (Southern Italy), in Proc., 15th SWIM, Ghent, Natuurwet, 79. Emblanch, C., Fidelbus, MD., Futo, I., Hertelendi, E., Lambrakis, N., Vengosh, A., Zojer, H., Zuppi, G.M., 2005, Environmental tracing methods, in Groundwater management of coastal karstic aquifers (ed.L. Tulipano, MD Fidelibus and A. Panagopoulos). COST Action 621, EUR2136 290 BEŞİNCİ DÜNYA SU FORUMU “FARKLILIKLARIN SUDA YAKINLAŞMASI” Hamza ÖZGÜLER Forum Program Komitesi Özet Beşinci Dünya Su Forumu, herkese açık olan ve tüm paydaşları kapsayan şeffaf bir platformdur. Forum, birçok bileşeni olan bir topyekün vir süreçtir. Bu süreçler, Tematik Süreç, Bölgesel Süreç, Siyasi Süreç ve Bakanlar Konferansı, Yerel İdareler Sürecidir. 5. Forum programı için “FARKLILIKLARIN SUDA YAKINLAŞMASI” hedefine yönelik piramit şeklinde bir program yapısı belirlenmiştir. Tematik süreç, “piramit” yaklaşımı ile açıklanabilmektedir: bütün temalar, konu başlıkları ve oturumlar, bu alandaki aktörler, sektörler, bugünün ve geleceğin yeni tecrübelere, tavsiyelere ve taahhütlere neden olacak bir dizi oluşumun gerçekleşmesini sağlayacaktır. Su Forumunun tematik yapısında, tüm su konularını kapsayan 6 ana tema ve bunların altında 24 ana başlık vardır. Bu konular: Küresel Değişimler & Risk Yönetimi İnsani Kalkınma ve Binyıl Kalkınma Hedefleri İnsani ve Çevresel İhtiyaçlar Dikkate Alınarak Su Kaynaklarının Korunması ve Yönetimi İdare ve Yönetim Finans Eğitim, Bilgi ve Kapasite Geliştirme Dünyanın suyla ilgili en büyük etkinliği olan Dünya Su Forumu, Dünya Su Konseyi ve ev sahibi ülke hükümetinin ortak girişimi olarak üç yılda bir düzenlenir. Fas (1997), Hollanda (2000), Japonya (2003) ve Meksika’da (2006) düzenlenen önceki forumların ardından, 5. Dünya Su Forumu İstanbul’da, Mart 2009’da gerçekleştirilecektir. Forum, iki yılı aşkın bir süreye yayılmış hazırlık faaliyetlerinin ürünü olan, açık, herkesi kapsayan, çok paydaşlı bir sürecin sonucudur. Dünya Su Forumu yalnızca bir haftalık bir etkinlik değil, su sorunlarına verilen önemi, konuyla ilgili bilinçlenmeyi ve anlayışı artırma ve küresel sorunlara yönelik somut çözümler getirme amacı güden bir süreçtir. Ana Tema “Farklılıkların Suda Yakınlaşması” “Farklılıkların Suda Yakınlaşması”, 5. Dünya Su Forumu’nun ana temasıdır. İstanbul, sorunlarımıza ortak çözümler bulmak üzere bölgeleri ve insanları bir araya getiren bir köprü oluşturmayı arzulamaktadır. 5. Dünya Su Forumu, ülkeler arasında sürdürülebilir su kullanımıyla ilgili zorlukların üstesinden gelinmesini sağlayacak işbirliğini güçlendirmek için mükemmel bir fırsat sunmaktadır. “Farklılıkların Suda Yakınlaşması”, paydaşları, sektörleri ve bölgeleri birbirine yakınlaştırmak anlamına gelmektedir. Bu oluşumda suyu kullananlar, karar vericiler, kamu ve özel sektör temsilcileri, uzmanlar ve yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde su alanında görev yapan uygulayıcılar yer almaktadır. Su alanında faaliyet gösterenler sağlık, tarım veya enerji gibi diğer alanlardaki paydaşlarla daha çok işbirliği yapmalı ve böylece Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılması için suyun sahip olduğu önemin altı çizilmelidir. Bu oluşum farklı kültürleri, zengin ile 291 fakiri, dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelerini, özellikle de gelecek kuşaklarla şimdiki nesli bir araya getirmeyi hedeflemektedir. “Farklılıkların suda yakınlaşması” teması, Avrupa ile Asya, Ortadoğu ile Afrika, Güney ve Kuzey arasındaki coğrafi kavşak noktalarının altını çizmesinin yanında dünyanın zengin ve fakir, gelişmiş ve gelişmekte olan bölgeleri gibi çeşitli su kültürleri arasındaki kavramsal ayrılıklara da gönderme yapmaktadır. “Farklılıkların suda yakınlaşması” kavramı aynı zamanda yerel, ulusal, bölgesel ve küresel çapta su kullanıcıları, karar-alıcılar, su uzmanları ve çalışanları arasında ileri seviyede bir bilgi alışverişi ve gelişkin bir anlayış oluşturma hedefini de ifade etmektedir. Forum’un tematik Süreci 5. Dünya Su Forumu’nun tematik süreci bir “piramit” yaklaşımından oluşmaktadır: Bütün konular, temalar, başlıklar ve oturumlar, farklılıkların birleştirilmesi ana hedefine yönelik olacaktır. Program çerçevesi program komitesi tarafından geliştirilmektedir ve amacı, temaları ve konu başlıklarını belirlemektedir. 5. Forum için 6 tema belirlenmiştir: Amaçlar: Küresel Değişimler ve Risk Yönetimi İnsani Kalkınma ve Binyıl Kalkınma Hedeflerinin Geliştirilmesi İnsani ve çevresel ihtiyaçlar dikkate alınarak su kaynaklarının korunması ve yönetimi Araçlar: İdare ve Yönetim Finans Eğitim, Bilgi ve Kapasite Geliştirme Her tema için bir koordinatör görevlendirilmiştir. Görevleri; sektörler, bölgeler ve etmenler arasında bağlar kurarak çalışmaları ve deneyimleri paylaşabilmek ve tanımlayabilmek adına, ilgili oldukları konuları, başlıkları ve oturumları tematik konsorsiyumlar içerisinde geliştirmektir. 5. Dünya Su Forumu’nun tematik, bölgesel, politik ve temel grup süreçlerinin hazırlıkları ve Forum’la ilgili oturumlar ile daha birçok bileşenin oluşum sürecini kolaylaştıracak olan Sanal Buluşma Alanı (SBA), http://portal.worldwaterforum5.org/), geniş kitlelerden daha fazla katılım sağlanmasına ve diyaloğa yönelik bir yaklaşımla sizlerin de katkılarınızı sunmanıza imkân tanımaktadır. Böylece, Forum hazırlık sürecinde iletişim, bilgi alış verişi ve işbirliği imkanları geliştirilmektedir. Ayrıca, Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasına yönelik uygulanabilir çözümler ve anlamlı sonuçlar alınmasına katkıda bulunacaktır. Yaklaşık 20000 kişiye hizmet verecek SBA’ya üye olanların sasyısı hızla artmaktadır. SBA kullanım kılavuzuna: http://portal.worldwaterforum5.org adresinde ana sayfada bulunan “Document Library”den ulaşabilabilmektedir. Suyla ilgili konularda çalışan siz sayın ilgililer, SBA ile; İlgilendiğiniz konu ve Forumla ilgili son gelişmelere ulaşabilir, ilgilendiğiniz konulara ve başlıklara yönelik e-posta bilgi mesajları alabilirsiniz. Forum kapsamında verilecek ödüller hakkında bilgi alabilirsiniz. Su ile ilgili çeşitli ihtisas konularında mevcut bu ödüllere aday olabilirsiniz. Fikir alışverişinde bulunabilir ve işbirliğine girebilirsiniz. 292 Oturumlar, Bölgesel Süreçler ve Temel Gruplar da dâhil Forumun çeşitli bileşenlerine katkılar sunabilir, bir çalışma grubuna dahil olunabilir. Çerçeveleri Başlık Koordinatörleri tarafından belirlenmekte olan oturumlara katkı tekliflerinin Sanal Buluşma Alanı (SBA)’ndan gönderilmesi esastır. Oturum sorularının cevaplandırılmasında, ilgililerin uzmanlık bilgileri ve deneyimlerine ihtiyaç vardır. SBA ile ulaşabileceğiniz diğer özellikler: Kişisel bilgilerinizi etkinlikleriniz, programlarınız ve raporlarınız güncelleyebilirsiniz, “Kim Kimdir? kısmında diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz. “Uluslararası Su ve Film Etkinliği”ne bir film veya doküman teklifi sunabilirsiniz. “Gençler Su Forumu”na katılabilirsiniz. “Küresel Su Eğitim Köyü” etkinliklerine katkıda bulunabilirsiniz. Forum’un Siyasi bileşenleri hakkında görüşleri dile getirebilirsiniz. Forum haftası için kayıt olabilir, İstanbul için planınızı düzenleyebilirsiniz. Otel rezervasyonlarınızı, havaalanı ulaşımlarınızı planlayabilirsiniz. yoluyla Tematik ve bölgesel sürece olabilecek katılımlarla ilgili görüş, öneri ve sorular için, Forum Sekreteryası ([email protected]) veya Forum Program Komitesi Türk Tarafı adına tematik çalışmaların ve bölgesel toplantıların eşgüdümünü sağlayan, Uluslararası Hidrolojik Faaliyetler Şube Müdürlüğü ([email protected]) ile irtibata geçilmesi önem arz etmektedir. 293 GÖKOVA (MUĞLA) KIYI KARST KAYNAKLARINDA DENİZ SUYU KARIŞIMININ HİDROKİMYASAL VE DURAYLI ÇEVRESEL İZOTOP YÖNTEMLERİYLE İNCELENMESİ Mehmet Ekmekçi1, Levent Tezcan1, Türker Kurttaş2, Salim Yüzereroğlu3, Şükran Açıkel1 Hacettepe Üniversitesi, Uluslararası Karst Su Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi Beytepe/ Ankara 2 International Atomic Energu Agency (IAEA), Isotope Hydrology Section, Vienna Austria 3 Devlet Su İşleri, 21. Bölge Müdürlüğü, Jeoteknik Hiz. ve Yeraltısuları Şb. Md., Aydın 1 ÖZET Özellikle kıyı akiferlerinde, yeraltısuyu kaynaklarında tuzlanmanın kökeni ve tuzlanma mekanizaması, karmaşık hidrojeolojik sorunlar arasındadır. Hidrojeolojik sistemin kavramsal modelinin oluşturularak, tuzluluğun kökeni hakkında önemli bilgiler, hidrokimyasal yöntemler ve izotop hidrolojisi teknikleri yardımıyla elde edilebilmektedir. Sunulan çalışmada, Muğla’ya bağlı Gökova karst kaynaklarında görülen tuzluluğun kökeni, hidrokimyasal ve izotop teknikleri yardımıyla aydınlatılmaya çalışılmıştır. Özellikle oksijen 18 izotopu ile bor, sülfat ve klorür iyonlarının birlikte kullanımı, sistemin tanımlanması açısından önemli bilgiler sağlamıştır. Aynı bileşenlerin zamansal değişimlerinin göstergesi olarak değişim katsayılarının kullanımının da değerelndirmelerde önemli katkılar verdiği görülmüştür HYDROCHEMICAL AND ISOTOPIC ASSESMENT OF SEA WATER MIXING IN GOKOVA (MUGLA) COASTAL KARSTIC SPRINGS ABSTRACT In coastal aquifers, salinisation appears to be a complex hydrogeological problem, because the origin of salinisation might be other than sea water intrusion. The combined use of hydrochemical methods and isotope hydrology techniques provide a versatile tool in developing a conceptual model of the hydrological system which essential for further modeling studies. In this study, the authors, present a case study in the Gokova coastal karstic springs where they demonstrated the use of the hydrochemical and asotope techniques together. They emphasized the use, as a tool, of the oxygen-18, boron, chloride and sulfate in understanding the behaviour of the hydrogeological system in terms of the origin of the salt water and the mechanism of salinisation. They also demonstrated that the coefficient of variation of these components may contribute much to this efforts when systematic analyses are perfomed along at least one water year. GİRİŞ Son on yıl öncesine kadar nüfus artışı baskısı altında olan yeraltısuyu kaynaklarının, yakın gelecekte küresel ısınmaya bağlı olarak gelişen iklim değişimlerinden de etkileneceği anlaşılmaktadır. Yapılan değerlendirmelere göre, be nedenlerle, doğrudan kullanılabilir su kaynakları azalacak, ve bunun sonucunda da belirli bir işlemden geçirildikten sonra kullanılabilecek su kaynaklarına yönelme söz konusu olacaktır. Kıyı bölgelerinde, deniz suyu girişimi nedeniyle tuzlanmış yeraltısuyu kaynakları, yeniden değerlendirilebilecek kaynakların başında gelmektedir. Tuzlu su kaynaklarının en düşük maliyetle ve sürekli kullanımı sunulabilmesi, tuzlanma oranının kullanım süresinde olabildiğince denetim altına alınabilmesi ile olanaklıdır. Tuzlanmanın denetim altında tutulabilmesi, su kaynağındaki tuzlanmanın kökeni ve mekanizmasının gerektirmektedir. Yeraltısuyu kaynaklarında tuzluluğun kökenlerine ilişkin bilgi, bu bildiriler kitabında basılan Ekmekçi (2008)’de verilmiştir. 294 Sunulan bildiride, tuzluluğun kökeni ve tuzlanma mekanizması ile ilgili hidrojeolojik araştırmalarda önemli bilgiler sağlayan hidrokimyasal ve izotop yöntemleri, Gökova (Muğla) kıyı kaynaklarında bir örnekle irdelenmiştir. Çalışmada, hidrokimyasal bileşenlerin yanı sıra çevresel izotoplardan oksijen-18 izotopu üzerinde durulmuştur. ÇALIŞMA ALANI Azmak kaynakları veya Kadın Azmağı olarak da bilinen Gökova kıyı karst kaynakları, bir graben niteliğinde olan Gökova körfezinin kuzey kenarının en doğu ucunda, Akyaka Beldesinin sınırları içerisinde yer almaktadır (Şekil 1). Toplam olarak, ortalama debinin 10 m3 tedir. Kaynaklar bir akarsu yatağı (Azmak) oluşturarak denize doğru boşalmaktadır. Denize boşalmadan önce, kaynakların toplam akımlarının özelliği ile, Azmak kaynaklarının düşük maliyetlerle kullanıma sunulması olanaklı görülmektedir. AKYAK A Şekil 1. Çalışma alanının coğrafik konumu JEOLOJİ VE HİDROJEOLOJİ Genel olarak bölgenin kuzeyinde otokton birimler (Menderes metamorfitleri) bulunmaktadır. Bu otoktonların üzerine bindirmeyle alloktonlar (Elmalı napları) gelmiş, onların da üstüne melanj bindirmiştir. Menderes Metamorfitleri'ne ait birimlerden oluşan otokton birimler Kambriyen'den Alt Eosen sonuna kadar devam eden bir istif içerir. Bindirme zonu boyunca alttan üste doğru Bodrum Serisine ait Gökbel Formasyonu, Karaova Formasyonu, Gereme Formasyonu, Kışladağ Formasyonu ve Karabörtlen Formasyonu yeralır. Bodrum serisinin üstünde ise Kretase sonunda bölgeye yerleşen Sandras Tektonik dilimine ait Kertmeç Melanjı ve Fethiye Peridotitleri allokton istifi tamamlar. Drenaj alanı içinde Gökova Körfezi’nin kuzeyinde geniş bir alanda, Ören civarında ve drenaj alanı dışında geniş bir alanda yayılım gösteren Neootokton Birimler, allokton karbonatlı kayaçları uyumsuz olarak örtmektedirler 295 (Kurttaş, 1997). Çalışma alanının da içinde bulunduğu hidrojeolojik sistemde ileri derecede karstlaşmalı birimler geniş alanlar kaplamakta ve ana yeraltısuyu sistemini oluşturmaktadır. Yerel jeolojiye bakıldığında alüvyonun kuzeyinde karstik birimler, doğu ve güneydoğusunda geçirimsizler, güneyinde ise yine kireçtaşları bulunmaktadır (Şekil 2). Gökova grabeni Neotektonik dönemde K-G yönlü genişlemeli rejime bağlı olarak gelişen D-B uzanımlı bir çöküntü yapısıdır. Şekil 3’te bölgesel hidrojeolojik yapıya bağlı olarak Gökova körfezindeki olası hidrojeolojik siste gösterilmiştir. Şekilden de görüldüğü gibi, körfezin kuzey kenarını oluşturan ve doğu-batı doğrultusunda kara içine uzanan ana fay sistemi, hidrojeolojik yapıyı, dolayısıyla da kıyı karst kaynaklarının oluşumunu denetleyen ana yapılardandır. Şekil 2. Çalışma alanının yerel jeoloji haritası (Kurttaş, 1997 ve DSİ, 1992’den uyarlanmıştır) Körfezde, geniş bir alanda yayılan kıyı olüvyon ovası, hidrojeolojik sistemin önemli diğer bir bileşenini oluşturmaktadır. Alüvyon ovada açılan kuyuların deniz kıyısına doğru artezyen özellikte olması, bu kesimlere doğru alüvyon akiferin basınçlı olduğunu göstermektedir. İleriki bölümlerde de irdelendiği gibi, Bu kuyulardan alınan örnekler üzerinde gerçekleştirilen analizler, denize 10 m uzaklıkta dahi yeraltısuyunun deniz suyu girişiminden etkilenmediğini göstermiştir. Alüvyon akiferinin genel yapısı, Şekil 4’te kesit üzerinde gösterilmiştir. 296 Şekil 3. Gökova körfezinde genel hidrojeolojik yapı Çalışma alanında bulunan kuyularda yapılan yeraltısuyu seviyesi ölçümleri kullanılarak hazırlanan yeraltısuyu seviyesi haritası, alüvyon ovada akımın, denize doğru olmadığını, azmak kaynaklarına doğru olduğunu göstermektedir (Şekil 5). Şekil 4. Gökova kıyı alüvyon ovasında genel hidrojeolojik yapı HİDROKİMYASAL VE İZOTOP AMAÇLI ÖRNEKLEME Gökova karst kaynaklarının hidrojeolojisi ve tuzlu su karışımının incelenmesi amacıyla yürütülen çalışmalar kapsamında 2006 yılı Ekim ayından 2008 yılı Eylül ayına kadar aylık aralıkta ölçüm ve örneklemeler gerçekleştirilmiştir. Avrupa Birliği 6. Çerçeve Programı tarafından desteklenen MEDITATE projesi kapsamında gerçekleştirilen ölçüm ve örnekleme ağı, DSİ 21. Bölge Müdürlüğü, Yeraltısuları ve Jeoteknik Hizmetler Şube Müdürlüğü tarafından işletilmiştir. Bu kapsamda, Azmak kaynaklarının toplam akımlar; karst akiferinde açılmış iki ve alüvyon akiferde açılmış iki kuyuda sürekli seviye ölçümleri yapabilen otomatik limnigraflar yerleştirilmiştir. Aylık aralıklarla hidrokimyasal ve izotop amaçlı örneklemeler yapılmıştır. 297 Şekil 5. Gökova kıyı ovası akiferinde yeraltısuyu seviyesinin dağılımı Alınan örnekler üzerinde aylık aralıklarda majör iyon, eser element ve çevresel izotoplardan Oksijen-18, Döteryum, Trityum izotopları analizleri gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, sunulan bildiri kapsamında tutulan kükürt, sülfat oksijen-18’i, azot, nitrat oksijen-18’i, bor ve klor izotopları analizleri için örnekler alınmıştır. GENEL HİDROKİMYASAL ÖZELLİKLER Örneklenen su noktalarında gerçekleştirilen su kimyası analizleri sonucunda elde edilen veriler, dairesel diyagramlar, üçgen diyagramlar ve Schoeller diyagramları yardımıyla, suların genel hidrokimyasal nitelikleri açısından değerlendirilmiştir. Şekil 6’da, çalışmaya konu olan örnek noktalarının konumu ve dairesel diyagramlar yarıdımıyla genel hidrokimyasal özelliklerin alansal dağılımı gösterilmiştir. Toplam çözünmüş iyon miktarı ile orantılı olan daire çapları incelendiğinde, karstik yeraltısuyu, alüvyon akiferi ve tuzlanmış sular ilk anda ayrılabilmektedirler. Benzer ayrım, Şekil 7’de verilen ve suların hidrokimyasal fasiyeslerinin tanımlandığı Piper diyagramında da görülebilmektedir. 298 Şekil 6. Çalışma alanında örneklenen su noktaları ve analiz sonuçlarına göre genel hidrokimyasal özellikleri Şekil 7. Çalışma alanında örneklenen su noktalarının hidrokimyasal fasiyesleri GENEL İZOTOPİK ÖZELLİKLER Kurttaş (1997) tarafından bölgesel ölçekte gerçekleştirilen çalışma kapsamında, bölgesel hidrojeolojik sistemi temsil eden su noktalarının izotop içerikleri, hidrodinamik koşulları yansıtacak şekilde dizilim göstermektedirler. Şekil 8’de verilen O18-D grafiği üzerinde, su noktalarının meteorik doğrulara göre konumları, su noktalarının temsil ettikleri hidrojeolojik sistem açısından değerlendirilmiştir. Yüksek kotlarda boşalan plato kaynakları ve kış yağışlarından beslenen kaynaklar duraylı izotop içerikleri açısından fakir; daha düşük kotlardan beslenen sahil kaynakları duraylı izotop içeriği açısından daha zengin; ve deniz suyu karışımı etkisi altında olan kaynaklar ise buharlaşma doğrusu üzerinde konumlanmışlardır. 299 Şekil 8. Çalışma alanında örneklenen su noktaları için Oksijen-18-Döteryum grafiği (Kurrtaş, 1997). Söz konusu grafik, suların temsil ettikleri hidrojeolojik sisteme göre sınıflama olanağını vermekte ancak, tuzluluğun kökeni ve dolayısıyla tuzlanma mekanizmasına ilişkin bilgi vermemektedir. Tuzluluğun kökenine ilişkin değerlendirmeler, hidrokimyasal özellikler ve izotop içeriklerinin birlikte kullanımını gerektirmektedir. Sunulan bildiriye konu olan su noktalarından alınan örneklerde duraylı izotop içerikleri, alanda en genel anlamda iki farklı suyun bulunduğunu göstermektedir. Şekil 9 ve Şekil 10’da gösterilen ve sırasıyla oksijen 18 ve döteryumun frekansına ilişkin histogramlar, en az iki ortalamalı dağılım fonksiyonu göstermektedir. Bu histogramlar incelendiğinde, karst akiferini temsil eden kaynaklarının önemli bir bölümünün yüksek kotlardan beslendiğini, alüvyon akiferin ise serbest ve basınçlı kesimlerinin, sırasıyla yerel ve yüksek kot yağışlarının etkisi altında olduğu şeklinde değerlendirilebilir. 35.00 30.00 25.00 N 20.00 15.00 10.00 5.00 -7.96 -7.76 -7.56 -7.36 -7.16 -6.96 -6.76 -6.56 -6.36 -6.16 -5.96 -5.76 -5.56 -5.36 -5.16 -4.96 -4.76 -4.56 -4.36 -4.16 -3.96 -3.76 -3.56 -3.36 -3.16 -2.96 More 0.00 Sınıf aralığı Şekil 9. Çalışma alanından toplanan örneklerde O-18 izotopunun görülme sıklığı 300 Döteryum 12 10 N 8 6 4 2 0 D Aralığı Şekil 10. Çalışma alanından toplanan örneklerde D izotopunun görülme sıklığı DENİZ SUYU KARIŞIMI VE TUZLULUĞUN KÖKENİ Kıyı akiferlerinde tuzluluğun ana kaynağının deniz suyu girişimi olmasına karşın, tarım veya insan kaynaklı diğer faaliyetlerden kaynaklanan atıklar da tuzluluğun köekni olabilmektedirler. Çalışma alanı açısından değerlendirildiğinde, karstik çöküntülerden doğrudan beslenebilme potansiyelinin varlığı; deniz kıyısında boşalımları nedeniyle, günümüzdeki ve jeolojik geçmişte meydana gelen deniz seviyesi değişimlerine bağlı olarak; veya Gökova körfezinin oluşumuna ve kıyı kaynaklarının boşalımına neden olana ana fay hattının deniz ile bağlantılı olması; alüvyon akifer üzerinde yoğun tarımsal faaliyetlerin bulunması su kaynaklarındaki tuzlanmaya neden olabilecek kaynaklardır. Birden fazla kaynağın varlığı durumunda, köken araştırmalarında, her kaynağın göstergesi sayılabilecek bir izleyiciye gerek duyulmaktadır. Hidrokimyasal bileşen ve/veya izotopik bileşen olabilen bu izleyicilerin hidrojeolojik yapı da dikkate alınarak değerlendirildiğinde önemli sonuçlara varılabilmektedir. Çalışma alanında tuzluluğa neden olabilecek kaynaklardan deniz suyunun göstergesi olarak oksijen 18 izotopunun yanı sıra, bor (B), stronsiyum (Sr) elementleri ile klorür (Cl), sülfat (SO4), magnezyum (Mg), kalsiyum (Ca) ve bunların birbirlerine oranları değerlendirilmiştir. İlk aşamada yapılan değerlendirmede, okisjen-18 ile klorür arasındaki ilişki incelenmiştir. Şekil 12’da deniz suyuna doğru bir dizilimin yanı sıra, bazı su noktalarının deniz suyundan farklı bir yönde dizildikleri görülmüştür. Grafikte, deniz suyu karışımı olabilecek suların klorür zenginleşmesi ile birlikte O-18 zenginleşmesi gösterirken, deniz suyu karışımından etkilenmeyen örneklerde klorürün düşük düzeylerde kaldığı, ancak beslenme yükseltisine bağlı olarak O-18 değerlerinde değişiklikler oluştuğu görülmektedir. Bununla birlikte, Muğla polyesinde göllenen suların buharlaşma etkisi altında kalması; aynı anda tarımsal alan olarak kullanılan karstik çöküntü alanından kullanılan tarımsal ilaçlar ve gübrelerle kentsel atıklarından kaynaklanan kirlilik kökenli klorür zenginleşmesi de Şekil 11’deki grafikte deniz suyu girişimi şeklinde değerlendirilebilir. Bu nedenle, Cl-O18 grafiği bu açıdan yararlı olmakla birlikte yeterli olmamaktadır. Klorür iyonunda değişimin en düşük olduğu, buna karşın oksijen-18 izotopundaki zenginleşme, akifer sisteminin basınçlı veya serbest olması ile ilişkilendirilmiştir. Basınçlı akifer, daha yüksek kotlardan beslenirken, serbest akifer yerel yağışlardan da beslenebilmektedir. 301 80 70 50 40 Cl (meq/l) 60 30 20 Karışım Karst suyu Basınçlı -6.7 -6.6 10 Alüvyon akifer -6.5 Serbest -6.4 -6.3 -6.2 0 -6.1 -6 -5.9 -5.8 O-18 Şekil 11. Çalışma alanındaki sularda O-18 ile klorür iyonu ilişkisi Deniz suyunun göstergesi olarak kullanılabilecek diğer bir element olan bor içeriğinin O-18 ile olan ilişkisi, Şekil 12’degösterilmiştir. Su noktalarının dağılımlarının daha ayrıntılı bir görüntüsünü veren Şekil 12 incelendiğinde, deniz suyu karışımı etkisinde olan karst kaynakları ile kirilik etkisi altında kalan suların ayrıt edilmesi olanaklı olmaktadır. Kirli sularda B içeriğindeki değişim, deniz suyu girişimi nedniyle olan artıştan çok daha düşük düzeyde gerçekleşmektedir. Şekil 11’de verilen grafiğe benzer şekilde bu grafiklerde de serbest akifer niteliğindeki alüvyon ovasının bu kesimleri yerel yağıştan beslenmektedir. Tuzlanmanın kökenine ilişkin çalışmalarda yararlı bilgiler sağlayabilecek diğer bir değerlendirme, iyon oranlarının kullanılmasıdır. Özellikle, tuzlanmanın farklı kaynaklarının göstergesi olabilecek bileşenlerin oransal değişimleri, duraylı izotoplarla birlikte değerlendirildiğinde tuzlanmaya ilişkin yararlı bilgiler elde edilebilmektedir. Şekil 13’te stronsiyum/bor (Sr/B) oranı ile birlikte O-18 içeriği ilişkilendirilmiştir. Bor içeriğinin ana kaynağının deniz suyu, stronsiyumun ise karasal kökenli olduğu dikkate alınarak, oranın azalması deniz suyu karışımının bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Grafikte, tatlı sular ile tuzlanma etkisi altında kalan sular daha belirgin bir şekilde ayrılabilmiştir. Tatlı sular, Sr/B oranı açısından daha yüksek değerlere; O-18 açısından ise daha fakir bir içeriğe sahiptir. 302 700 600 500 B (ppb) 400 300 200 Alüvyon-Yerel Yağış 100 0 -7 -6.5 -6 -5.5 -5 O-18 Şekil 12. Çalışma alanındaki sular için O-18 ile B ilişkisi (deniz suyuna göre konumlanma) 60 Karst 50 30 Alüvyon Tatlı su Deniz suyu karışımlı karst Sr/B 40 20 10 Tuzlu su 0 -7 -6.5 -6 O-18 -5.5 -5 Şekil 13. Çalışma alanındaki sularda Sr/B ile O-18 ilişkisi Kirlilikten kaynaklanan sülfat iyonunun, deniz suyundan olduğu kadar kirlilikten de kaynaklanan klorür iyonuna oranı ile deniz suyunun göstergesi olan bor ilişkisi kirlilik kaynaklarının ortaya konmasında kullanılmıştır (Şekil 14). Dağılımın su noktalarına göre incelenmesi, karst akiferini temsil eden kuyulardan birinin (42346), Muğla polyesindeki düdenlerden beslendiğini ortaya koymaktadır. Özellikle yağışlı aylarda, düdene aktif su girişi olması sonucunda, /kuyu suyundaki yüksek kirlilik, tuzlanmaya neden olmaktadır. Sadece klorür iyonunun kullanılması durumunda kuyunun deniz suyu girişimi etkisi altında olduğu şeklinde değerlendirilebilmektedir. 303 14 12 SO4/Cl 10 8 6 4 Azmak karst kaynakları/Deniz suyu karışımı 2 0 0 100 200 300 400 500 600 700 B Şekil 14. Çalışma alanıdaki sular için SO4/Cl ile B ilişkisi Çalışma alanında ölçüm ve örneklemeler aylık aralıklarla düzenli olarak gerçekleştirilmiştir. Su kaynaklarında, gerek hidrokimyasal gerekse izotopik bileşimlerin zamana göre değişimi, deniz suyu girişimi etkisi açısından değerlendirilebilmektedir. Sürekli olarak deniz suyu veya kirlilik etkisi altında kalan sularda bileşenlerin zamansal değişimi minimum, etkilerin zaman zaman görüldüğü noktalarda ise değişim yüksek olacaktır. Değişimin ölçüsü, değişim katsayısı (Cv), farklı bileşenler için farklı olacağından, değişim katsayıları, tuzluluğun kökeni ve mekanizması açısından yorumlanabilmektedir. Şekil 16 ve Şekil 17’de, sırasıyla klorür ve O-18 izotopuna ait değişim katsayıları; ve bor ile O-18 izotopu değişim katsayıları ilişkilendirilmiştir. Dk-Cl 0 100 200 300 400 0 -1 Dk-O18 -2 Karst-kuyu 1 -3 -4 -5 -6 Azmak-kaynak Alüvyon kuyu Alüvyon-kuyu -7 -8 Karst-kuyu 2 Şekil 15. O18 ve klorür iyonuna ait değişim katsayıları arasındaki ilişki Şekil 15’te görüldüğü gibi, Karst kuyu-2 noktasında her iki bileşenin de değişim katsayıları yüksektir. Yüzeysuyu girdisinden hızlı bir şekilde etkilenen karstik sistemi temsil ettiği anlaşılan bu örnek noktasının deniz suyu ve/veya kirlilik etkisi altında olup olmadığı, Şekil 16’da verilen grafikten elde edilmeye çalışılmıştır. 304 Şekil 16’dan da görüldüğü gibi B değişkenliği, görece daha düşük olduğundan, bu kuyunun, polyedeki düdenden gelen kirli suların etkisi altında olabileceği, deniz suyu karışımının bu noktada, alüvyondaki kuyulardan birinden daha düşük olduğu ortaya konmuştur. Buna göre, deniz suyu karışımı etkisi altında kalan Azmak kaynakları ile karst kuyusunun hidrolojik açıdan farklı davranış gösterirken, alüvyon akiferde bulunan ve fay hattına yakın olan kuyunun Azmak kaynakları ile ilişkili olduğu görülmektedir. Bu değerlendirme, oksijen-18 izotopunun zamansal değişiminin verildiği Şekil 17’de belirgin bir şekilde görülmektedir. 0 Dk-B 100 50 150 200 250 0 -1 Karst-kuyu 1 -2 Dk-O18 -3 -4 Alüvyon kuyu Azmak-kaynak -5 Alüvyon-kuyu -6 -7 Karst-kuyu 2 -8 Şekil 16. Şekil 16. O18 ve bor iyonuna ait değişim katsayıları arasındaki ilişki Aylar (2006-2008) 10 11 12 1 2 3 4 6 7 9 10 11 12 1 3 4 -4 -4.5 O-18 -5 -5.5 -6 -6.5 Karst-Kuyu Azmak Kaynak Alüvyon Şekil 17. Çalışma alanındaki farklı sistemleri temsile eden su noktalarında O-18 izotopunun zamansal değişimi 305 SONUÇLAR Yeraltısuyu kaynaklarında tuzlanmanın kökeni ve mekanizması ile ilgili sorunlara çözüm olanakları arasında, hidrokimyasal özelliklerle izotop içeriklerinin birlikte kullanımı, hidrojeolojik sistem hakkında da önemli bilgiler sağlamaktadır. Gökova kıyı karst kaynaklarında görülen tuzluluğun kökeninin araştırlması kapsamında izelnen yöntem, karst akiferinin bir kısmının kirlilik kaynaklı tuzlanma gösterdiğinin, kıyı kaynaklarının karst akiferinin yanı sıra, ovayı oluşturan alüvyon akiferle de hidrolojik ilişki içinde olduğunu ortaya koymuştur. Yarı sayısal bir nitelikte olan bu tür değerlendirmelerin hidrojeolojik ve hidrojeokimyasal modeller yardımıyla sayısal bir niteliğe kavuşturulması gerekmektedir. Bu çalışma kapsamı dışında bırakılan model çalışmaları, kütle taşınımı, kimyasal tepkimeler ve yeraltısuyu akımının birlikte değerlendirildiği olanaklar sunmaktadır. Bununla birlikte, modellenecek sistemin kavramsal modelinin anlaşılması konusunda önemli bilgiler, bu çalışmada sunulan yarı-sayısal yöntemlerin kullanımını gerektirmektedir, Hidrojeolojik sistemin doğru bir şekilde kavramsallaştırılması aşamasında, hidrokimyasal bileşenlerle izotop içeriğinin birlikte değerlendirilmesi büyük yararlar sağlamaktadır. KAYNAKLAR DSİ, 1992, Muğla Gökova ve İskele Kaynakları Geliştirilmesi Karst Hidrojeolojik Etüt Raporu, DSİ, Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltısuları Dairesi, Ankara. Kurttaş, T., 1997, Gökova (Muğla) Karst Kaynaklarının Çevresel İzotop İncelemesi, Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara (Yayınlanmamış) 306
Benzer belgeler
(burdur) mağarası`nda güncel sualtı ve suüstü bulguları
Đnsuyu Mağarası’nın bu araştırma kapsamında incelenen bölümü Büyük Göl’ün 40 m kadar
doğusundan itibaren bir kuzeye, diğeri kuzeydoğuya ve doğuya uzanan üç ana kol
içermektedir (Şekil 2). Kuzey kol...