osmanlı türkçesi sözlüğü
Transkript
osmanlı türkçesi sözlüğü
m b.c o ott o OSMANLI TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ ww w. alk Prof. Dr. Mehmet KANAR 1 www.alkottob.com m â (F.) []ﺁ b.c o A 1.ünlem edatı ey, hey. 2.iki kelimenin arasına girerek, anlamı pekiştiren yeni kelimeler türetmeye yarayan orta ek. a’dâ (A.) [ ]اﻋﺪاdüşmanlar. â’ik (A.) [ ]ﻋﺎﺋﻖengel. a’lâ (A.) [ ]اﻋﻠﯽen yüksek, en yüce. a’lâf (A.) [ ]ﺁﻻفotlar. ott o a’dâd (A.) [ ]اﻋﺪادsayılar. a’lâl (A.) [ ]اﻋﻼل1.hastalıklar. 2.sebepler. w. alk a’lâm (A.) [ ]اﻋﻼم1.bayraklar. 2.özel isimler. a’lem (A.) [ ]اﻋﻠﻢen iyi bilen. a’mâ (A.) [ ]اﻋﻤﯽkör. a’mâk (A.) [ ]اﻋﻤﺎقderinlikler. a’mâl (A.) [ ]اﻋﻤﺎلişler, ameller, davranışlar. a’mâr (A.) [ ]اﻋﻤﺎر1.ömürler. 2.yaşlar. ww a’nî (A.) [ ]اﻋﻨﯽyani. a’râb (A.) [ ]اﻋﺮابAraplar, çöl arapları. a’râbî (A.) [ ]اﻋﺮاﺑﯽçöl arabı. a’râz (A.) [ ]اﻋﺮاضbelirtiler. 2 www.alkottob.com a’sâb (A.) [ ]اﻋﺼﺎبsinirler. m a’sâr (A.) [ ]اﻋﺼﺎرyüz yıllar. a’şâr (A.) [ ]اﻋﺸﺎرöşür vergileri, onda birler. b.c o a’şârî (A.) [ ]اﻋﺸﺎریondalık. a’vec (A.) [ ]اﻋﻮجyamuk, eğri büğrü. a’ver (A.) [ ]اﻋﻮرtek gözlü. a’yâd (A.) [ ]اﻋﻴﺎدbayramlar. a’yân (A.) [ ]اﻋﻴﺎن1.ileri gelenler, eşraf, sosyete. 2.gözler. ott o a’yün (A.) [ ]اﻋﻴﻦ1.gözler. 2.pınarlar. a’zâ (A.) [ ]اﻋﻀﺎ1.üyeler. 2.organlar. a’zam (A.) [ ]اﻋﻈﻢen büyük. âb (F.) []ﺁب 1.su. 2.deniz. 3.ırmak. 4.tükürük. 5.özsuyu. 6.ter. 7.döl suyu. 8.sidik. 9.parlaklık. 10.yüzsuyu. 11.letafet, hava. w. alk âb (F.) [ ]ﺁبAğustos. âb -ı âbistenî [ ]ﺁب ﺁﺑﺴﺘﻨﯽ1.meni; 2.bitkilerin yetişmesine neden olan su. âb -ı adâlet [ ]ﺁب ﻋﺪاﻝﺖ1.adalet suyu; 2.doğruluğun bereketi. âb -ı ahmer [ ]ﺁب اﺣﻤﺮ1.kızıl su. 2.kırmızı şarap. 3.gözyaşı. âb -ı âteşîn [ ]ﺁب ﺁﺕﺸﻴﻦ1.ateşli su; 2.kırmızı şarap; 3.gözyaşı. âb -ı bâdereng [ ]ﺁب ﺑﺎدﻩ رﻥﮓ1.kızıl su. 2.gözyaşı, kanlı gözyaşı. ww âb -ı engûr [ ]ﺁب اﻥﮕﻮر1.üzüm suyu. 2.şarap. âb -ı harâbât [( ]ﺁب ﺧﺮاﺑﺎتmeyhane suyu) şarap. âb -ı kevser [ ]ﺁب ﮐﻮﺛﺮ1.cennet suyu, 2.şarap. ab’âb (A.) [ ]ﻋﺒﻌﺎبvantrolog. 3 www.alkottob.com abâ (A.) [ ]ﻋﺒﺎ1.kaba yün kumaş. 2.aba. m âbâ’ (A.) [ ]ﺁﺑﺎء1.babalar. 2.gezegenler. âbâd (A.) [ ]ﺁﺑﺎدebedler. b.c o âbâd (F.) [ ]ﺁﺑﺎدbayındır, mamûr. âbâd etmek/eylemek 1.mamûr etmek. 2.zenginleştirmek. 3.huzur vermek. âbâd olmak 1.mamûrlaşmak. 2.zenginleşmek. 3.huzura kavuşmak. âbâdân (F.) [ ]ﺁﺑﺎدانbayındır. âbâdânî (F.) [ ]ﺁﺑﺎداﻥﯽbayındırlık. âbâl (A.) [ ]ﺁﺑﺎلdeveler. âbân (F.) [ ]ﺁﺑﺎنÂbân ayı. ott o âbâdî (F.) [ ]ﺁﺑﺎدی1.bayındırlık. 2.ince Hint kağıdı. abâpûş (A.-F.) [ ]ﻋﺒﺎﭘﻮش1.abalı. 2.derviş. 3.yoksul. âbâr (A.) [ ]ﺁﺑﺎرkuyular. w. alk âbcâme (F.) [ ]ﺁﺑﺠﺎﻡﻪsu kabı. âbçîn (F.) [ ]ﺁﺑﭽﻴﻦpeştemal. abd (A.) [ ]ﻋﺒﺪ1.kul. 2.köle. âbdân (F.) [ ]ﺁﺑﺪان1.su kabı. 2.mesane. âbdâr (F.) [ ]ﺁﺑﺪار1.sulu. 2.parlak. 3.hoş âbdendân (F.) [ ]ﺁﺑﺪﻥﺪان1.bön. 2.âciz. ww abdest (F.) [ ]ﺁﺑﺪﺱﺖ1.abdest. 2.paylama. abdesthâne (F.) [ ]ﺁﺑﺪﺱﺘﺨﺎﻥﻪ1.tuvalet. 2.abdest alınan yer. abdestlik (F.-T.) kısa cübbe. âbek (F.) [ ]ﺁﺑﮏ1.sulu. 2.cıva. 4 www.alkottob.com abes (A.) [ ]ﻋﺒﺚsaçma, abes. m âbgîne (F.) [ ]ﺁﺑﮕﻴﻨﻪ1.kristal. 2.kadeh. 3.sürahi. 4.ayna. 5.gözyaşı. âbgîr (F.) [ ]ﺁﺑﮕﻴﺮ1.havuz. 2.su birikintisi. b.c o âbgûn (F.) [ ]ﺁﺑﮕﻮن1.su rengi. 2.mavi. abher (A.) [ ]ﻋﺒﻬﺮ1.nergis. 2.zerrinkadeh çiçeği. 3.yasemin. âbhîz (F.) [ ]ﺁﺑﺨﻴﺰbüyük dalga. âbhord (F.) [ ]ﺁﺑﺨﻮردnasip. âbırû (F.) [ ]ﺁﺑﺮوyüzsuyu. ott o âbî (F.) [ ]ﺁﺑﯽmavi. âbid (A.) [ ]ﻋﺎﺑﺪ1.ibadet eden. 2.erkek adı. abîd (A.) [ ]ﻋﺒﻴﺪ1.kullar. 2.köleler. âbidât [ ]ﺁﺑﺪاتanıtlar. âbide (A.) [ ]ﺁﺑﺪﻩanıt. w. alk âbidevî (A.) [ ]ﺁﺑﺪویanıtsal. âbile (F.) [ ]ﺁﺑﻠﻪ1.su çiçeği. 2.sivilce. 3.su kabarcığı. âbir (A.) [ ]ﻋﺎﺑﺮyaya. âbisten (F.) [ ]ﺁﺑﺴﺘﻦgebe. âbistengâh (F.) [ ]ﺁﺑﺴﺘﻨﮕﺎﻩdöl yatağı. âbişhor (F.) [ ]ﺁﺑﺸﺨﻮر1.sulama yeri. 2.nasip. ww âbkâr (F.) [ ]ﺁﺑﮑﺎر1.saka. 2.ayyaş. âbkeş (F.) [ ]ﺁﺑﮑﺶ1.saka, su çeken. 2.kevgir. âbnûs (F.) [ ]ﺁﺑﻨﻮسabanoz. âbrâh (F.) [ ]ﺁﺑﺮاﻩsu yolu, kanal. 5 www.alkottob.com abraş (A.) [ ]اﺑﺮشalacalı. m âbrîz (F.) [ ]ﺁﺑﺮیﺰ1.tuvalet. 2.ıbrık. âbşâr (F.) [ ]ﺁﺑﺸﺎرçağlayan. âbühava (F.-A.) [ ]ﺁب و هﻮاiklim. âbzih (F.) [ ]ﺁﺑﺰﻩ1.su kaynağı. 2.gözyaşı. âc (A.) [ ]ﻋﺎجfildişi. âc (F.) [ ]ﺁجılgın ağacı. acâleten (A.) [ ]ﻋﺠﺎﻝﺔalelacele. ott o acâib (A.) [ ]ﻋﺠﺎﺋﺐtuhaf, ilginç, acaip. b.c o abûs (A.) [ ]ﻋﺒﻮسsomurtkan. aceb (A.) [ ]ﻋﺠﺐ1.tuhaflık. 2.acaba. acebâ (A.) [ ]ﻋﺠﺒﺎacaba. acele (A.) [ ]ﻋﺠﻠﻪacele. w. alk aceleten (A.) [ ]ﻋﺠﻠﺔçarçabuk, alelacele. acem (A.) [ ]ﻋﺠﻢ1.arap olmayan. 2.İranlı, acem. acemaşîran (A.) [ ]ﻋﺠﻢ ﻋﺸﻴﺮانTürk mûsikisinde bir makam. acemce (A.-T.) Farsça. acemî (A.) [ ]ﻋﺠﻤﯽ1.deneyimsiz, acemi. 2.İranlı. acemistan (A.-F.) [ ]ﻋﺠﻤﺴﺘﺎنİran. ww acemiyân (A.-F.) [ ]ﻋﺠﻤﻴﺎن1.deneyimsizler. 2.İranlılar. aceze (A.) [ ]ﻋﺠﺰﻩdüşkünler, âcizler. acîb (A.) [ ]ﻋﺠﻴﺐtuhaf, acayip, ilginç. acîbe (A.) [ ]ﻋﺠﻴﺒﻪşaşılacak şey. 6 www.alkottob.com âcil (A.) [ ]ﻋﺎﺝﻞacil. m âcilen (A.) [ ]ﻋﺎﺝﻼderhal, acil olarak. acîn (A.) [ ]ﻋﺠﻴﻦmacun, yoğurulmuş. b.c o âciz (A.) [ ]ﻋﺎﺝﺰ1.aciz. 2.ben. âcizâne (A.-F.) [ ]ﻋﺎﺝﺰاﻥﻪ1.acizce. 2.alçakgönüllüce. âcizî (A.-F.) [ ]ﻋﺎﺝﺰیacizlik. âciziyyet (A.) [ ]ﻋﺎﺝﺰیﺖacizlik. âcizleri (A.-T.) bendeniz, ben. ott o acûl (A.) [ ]ﻋﺠﻮلaceleci. acûlâne (A.-F.) [ ]ﻋﺠﻮﻻﻥﻪacele acele. acûz (A.) [ ]ﻋﺠﻮز1.kocakarı. 2.cadı. acûze (A.) [ ]ﻋﺠﻮزﻩ1.kocakarı. 2.cadı. âcür (F.) [ ]ﺁﺝﺮ1.tuğla. 2.kiremit. w. alk acz (A.) [ ]ﻋﺠﺰacizlik, çaresizlik, bir şey yapamama. âdâb (A.) [ ]ﺁداب1.edepler, terbiyeler. 2.yol yordam. adalât (A.) [ ]ﻋﻀﻼتkaslar. adale (A.) []ﻋﻀﻠﻪ1.kas. 2.kaslar. adâlet (A.) [ ]ﻋﺪاﻝﺖadalet. adaletkâr (A.-F.) [ ]ﻋﺪاﻝﺘﮑﺎرadil, adaletli. ww âdât (A.) [ ]ﻋﺎداتâdetler, alışkanlıklar. adâvet (A.) [ ]ﻋﺪاوتdüşmanlık. adâvet etmek/eylemek düşmanlık gütmek. add (A.) [ ]ﻋﺪsayma, görme, değerlendirme, kabul etme. 7 www.alkottob.com addedilmek sayılmak, görülmek, değerlendirilmek. m addetmek/eylemek saymak, görmek, değerlendirmek. addolunmak sayılmak, kabul edilmek. adeden (A.) [ ]ﻋﺪداsayıca. adedî (A.) [ ]ﻋﺪدیsayısal. b.c o aded (A.) [ ]ﻋﺪدsayı. âdem (A.) [ ]ﺁدم1.ilk insan, Adem Peygamber. 2.insan, adam. adem (A.) [ ]ﻋﺪمyokluk, bulunmama, adem. ott o adem -i muvaffakiyet [ ]ﻋﺪم ﻡﻮﻓﻘﻴﺖbaşarısızlık. adem -i muvazenet [ ]ﻋﺪم ﻡﻮازﻥﺖdengesizlik. adem -i riâyet [ ]ﻋﺪم رﻋﺎیﺖuymama.. adem -i te’lîfiyet [ ]ﻋﺪم ﺕﺄﻝﻴﻔﻴﺖuzlaşamama, bir araya gelememe. adem -i teveccüh [ ] ﻋﺪم ﺕﻮﺝﻪilgisizlik. w. alk ademâbâd (A.-F.) [ ]ﻋﺪم ﺁﺑﺎدyokluk ülkesi. âdemhâr (A.-F.) [ ]ﺁدم ﺧﻮارyamyam, insan yiyen. âdemî (A.-F.) []ﺁدﻡﯽ1.insanoğlu. 2.insanlık. âdemiyân (A.-F.) [ ]ﺁدﻡﻴﺎنinsanlar. âdemiyyet (A.) [ ]ﺁدﻡﻴﺖ1.insanlık. 2.adamlık. ades (A.) [ ]ﻋﺪسmercimek. ww adese (A.) [ ]ﻋﺪﺱﻪmercek. âdet (A.) [ ]ﻋﺎدتalışkanlık, âdet. âdeta (A.) [ ]ﻋﺎدﺕﺎbasbayağı. âdeten (A.) [ ]ﻋﺪﺕﺎâdet olarak, geleneklere göre. 8 www.alkottob.com adhâ (A.) [ ]اﺽﺤﯽkurbanlar. m âdi (A.) [ ]ﻋﺎدیsıradan, âdi, değersiz. adîd (A.) [ ]ﻋﺪیﺪbirçok. âdil (A.) [ ]ﻋﺎدلadaletli. adîl (A.) [ ]ﻋﺪیﻞeşit, denk. âdilâne (A.-F.) [ ]ﻋﺪﻻﻥﻪadilce. adîm (A.) [ ]ﻋﺪیﻢyok olan. âdiye (A.) [ ]ﻋﺎدیﻪalışılmış, sıradan. adl (A.) [ ]ﻋﺪلadalet. adlâ’ (A.) ]اﺽﻼعkenarlar. adlî (A.) [ ]ﻋﺪﻝﯽadalet ile ilgili. ott o adîmülimkân (A.) [ ]ﻋﺪیﻢ اﻻﻡﮑﺎنimkânsız. b.c o adîde (A.) [ ]ﻋﺪیﺪﻩbirçok. w. alk adliyye (A.) [ ]ﻋﺪﻝﻴﻪmahkeme, adliye. adn (A.) [ ]ﻋﺪنcennet. adû (A.) [ ]ﻋﺪوdüşman. âfâk (A.) [ ]ﺁﻓﺎقufuklar. âfâkî (A.) [ ]ﺁﻓﺎﻗﯽ1.nesnel. 2.şuradan buradan konuşma. âfât (A.) [ ]ﺁﻓﺎتafetler, belalar. ww âferîde (F.) [ ]ﺁﻓﺮیﺪﻩyaratık, yaratılmış, mahluk. âferîdgâr (F.) [ ]ﺁﻓﺮیﺪﮔﺎرyaratan, Tanrı. âferîn (F.) [ ]ﺁﻓﺮیﻦbravo, çok yaşa, aferin. âferîn (F.) [ ]ﺁﻓﺮیﻦyaratan. 9 www.alkottob.com âferînende (F.) [ ]ﺁﻓﺮیﻨﻨﺪﻩyaratıcı. m âferîniş (F.) [ ]ﺁﻓﺮیﻨﺶyaratılış. âfet (A.) [ ]ﺁﻓﺖ1.afet, bela, felaket. 2.güzel sevgili. âfet -i devrân [ ]ﺁﻓﺖ دوران1.güzel, dilber. âfetengîz (A.-F.) [ ]ﺁﻓﺖ اﻥﮕﻴﺰafet getiren. âfetresân (A.-F.) [ ]ﺁﻓﺖ رﺱﺎنbela getiren. b.c o âfet -i cân [ ]ﺁﻓﺖ ﺝﺎن1.can belası. 2.güzel. âfetzede (A.-F.) [ ]ﺁﻓﺖ زدﻩbelaya uğramış, afet görmüş. ott o afîf (A.) [ ]ﻋﻔﻴﻒiffetli. âfil (A.) [ ]ﺁﻓﻞ1.batan. 2.görünmez olan. âfitâb (F.) [ ]ﺁﻓﺘﺎبgüneş. âfitâbcemâl (F.-A.) [ ]ﺁﻓﺘﺎب ﺝﻤﺎلgüzel yüzlü, parlak yüzlü, yüzü güneş gibi parlayan, sevgili, maşuk. w. alk âfiyet (A.) [ ]ﻋﺎﻓﻴﺖesenlik. âfiyet bulmak sağlığına kavuşmak. afiyetbahş [ ]ﺁﻓﻴﺖ ﺑﺨﺶafiyet verici. afrika (A.) [ ]اﻓﺮیﻘﺎAfrika kıtası. afsun (F.) [ ]اﻓﺴﻮنbüyü, efsun. âftâb (F.) [ ]ﺁﻓﺘﺎبgüneş. ww âftâbe (F.) [ ]ﺁﻓﺘﺎﺑﻪıbrık, su kabı. âftâbgîr (F.) [ ]ﺁﻓﺘﺎﺑﮕﻴﺮgüneş alan, güneş gören. âftâbî (F.) [ ]ﺁﻓﺘﺎﺑﯽgüneşlik. âftâbrû (F.) [ ]ﺁﻓﺘﺎب روparlak yüzlü. 10 www.alkottob.com afv (A.) [ ]ﻋﻔﻮbağışlama, af. m âgâh (F.) [ ]ﺁﮔﺎﻩhaberdar. âgâh etmek haberdar etmek. b.c o âgâh olmak haberdar olmak. âgâhî (F.) [ ]ﺁﮔﺎهﯽhaberdarlık. âgeh (F.) [ ]ﺁﮔﻪhaberdar. âgehî (F.) [ ]ﺁﮔﻬﯽhaberdarlık. âgîn (F.) [ ]ﺁﮔﻴﻦdolu. âğâliş (F.) [ ]ﺁﻏﺎﻝﺶkışkırtma. ağayân (T.-F.) [ ]ﺁﻏﺎیﺎنağalar. ott o âgûş (A.) [ ]ﺁﻏﻮشkucak. âğâz (F.) [ ]ﺁﻏﺎز1.başlama. 2.başlangıç. ağbiyâ (A.) [ ]اﻏﺒﻴﺎkalın kafalılar. w. alk âğişte (F.) [ ]ﺁﻏﺸﺘﻪbulaşmış, bulanık. ağlâl (A.) [ ]اﻏﻼل1.boyunduruklar. 2.zincirler. ağlât (A.) [ ]اﻏﻼطhatalar. ağleb [(A.) [ ]اﻏﻠﺐ اﺣﺘﻤﺎلçoğunlukla, genellikle, sık sık. ağleb -i ihtimâl [ ]اﻏﻠﺐ اﺣﺘﻤﺎلbüyük bir ihtimalle, büyük bir olasılıkla. ağnâ (A.) [ ]اﻏﻨﯽen zengin. ww ağnâm (A.) [ ]اﻏﻨﺎمkoyunlar. ağniyâ (A.) [ ]اﻏﻨﻴﺎzenginler. ağniye (A.) [ ]اﻏﻨﻴﻪşarkılar. ağrâs (A.) [ ]اﻏﺮاسfidanlar. 11 www.alkottob.com ağrâz (A.) [ ]اﻏﺮاضmaksatlar. m ağsân (A.) [ ]اﻏﺼﺎنdallar. ağşiye (A.) [ ]اﻏﺸﻴﻪ1.perdeler. 2.zarlar. ah (A.) [ ]اخ1.kardeş. 2.dost. âh (F.) [ ]ﺁﻩ1.feryat etme, feryat. 2.ilenme. âh almak biri tarafından kendisine ilenilmek. âh ü zâr [ ]ﺁﻩ و زارâh edip inleme. ahad (A.) [ ]اﺣﺪbir. ott o âhâd (A.) [ ]ﺁﺣﺎدbirler. b.c o ağyâr (A.) [ ]اﻏﻴﺎرyabancılar. ahali (A.) [ ]اهﺎﻝﯽhalk, ahali, insan topluluğu. ahavât (A.) [ ]اﺧﻮاتkızkardeşler. ahbâb (A.) [ ]اﺣﺒﺎب1.dostlar. 2.dost. w. alk ahbap (A.) [ ]اﺣﺒﺎبdostlar, sevdikler. ahbâr (A.) [ ]اﺧﺒﺎرhaberler. ahcâr (A.) [ ]اﺣﺠﺎرtaşlar. ahd (A.) [ ]ﻋﻬﺪ1.yemin, and. 2.çağ, devir. 3.söz verme. ahd -i atîk [ ]ﻋﻬﺪ ﻋﺘﻴﻖTevrat, Zebur ve Mezâmir. ahd -i cedîd [ ]ﻋﻬﺪ ﺝﺪیﺪİncil ve ekleri. ww ahdar (A.) [ ]اﺣﻀﺮyemyeşil. ahdâs (A.) [ ]اﺣﺪاث1.yeni olaylar. 2.dertler. 3.gençler. ahdeb (A.) [ ]اﺣﺪبkambur. ahdnâme (A.-F.) [ ]ﻋﻬﺪﻥﺎﻡﻪahitname, antlaşma metni. 12 www.alkottob.com ahdüpeymân (A.-F.) [ ]ﻋﻬﺪ و ﭘﻴﻤﺎنand. m âhek (F.) [ ]ﺁهﮏkireç. âhen (F.) [ ]ﺁهﻦdemir. âheng (F.) [ ]ﺁهﻨﮓ1.uyum, ahenk. 2.eğlence. âheng -i esvât [ ]ﺁهﻨﮓ اﺹﻮاتses uyumu. âhengdâr (F.) [ ]ﺁهﻨﮕﺪارuyumlu. âhenger (F.) [ ]ﺁهﻨﮕﺮdemirci. ott o âhenggüzâr (F.) [ ]ﺁهﻨﮓ ﮔﺬارuyumlu, ahenkli. b.c o âhendil (F.) [ ]ﺁهﻦ دلacımasız. âhenîn (F.) [ ]ﺁهﻨﻴﻦ1.demirden. 2.demir gibi. âhenîndil (F.) [ ]ﺁهﻨﻴﻦ دل1.katı yürekli. 2.yiğit. âhenk (F.) [ ]ﺁهﻨﮓahenk, uyum. âhenkdâr (F.) [ ]ﺁهﻨﮓ دارuyumlu, ahenkli. w. alk âhenkeş (F.) [ ]ﺁهﻨﮑﺶmiknatıs. âhenrüba (F.) [ ]ﺁهﻦ رﺑﺎmiknatıs. âhensâ(y) (F.) [ ]ﺁهﻦ ﺱﺎیtörpü. âher (A.) [ ]ﺁﺧﺮbaşka, diğer. âheste (F.) [ ]ﺁهﺴﺘﻪyavaş, usul, ağır. âhestegî (F.) [ ]ﺁهﺴﺘﮕﯽyavaşlık. ww ahfâ (A.) [ ]اﺧﻔﺎen gizli. ahfâd (A.) [ ]اﺣﻔﺎدtorunlar. ahger (F.) [ ]اﺧﮕﺮkor ateş. ahibbâ (A.) [ ]اﺣﺒﺎdostlar, sevilenler; sevgililer. 13 www.alkottob.com ahid (A.) [ ]ﻋﻬﺪsöz, yemin. m ahidşiken (A.-F.) [ ]ﻋﻬﺪﺵﮑﻦsözünden dönen, antlaşmayı bozan. âhîhte (F.) [ ]ﺁهﻴﺨﺘﻪkınından çıkmış, sıyrılmış. âhir -i kâr [ ]ﺁﺧﺮ ﮐﺎر1.sonunda. 2.sonuç. âhirbîn (A.-F.) [ ]ﺁﺧﺮﺑﻴﻦileri görüşlü. âhire (A.) [ ]ﺁﺧﺮﻩson. b.c o ahîr (A.) [ ]ﺁﺧﺮson, en son. ahîren (A.) [ ]اﺧﻴﺮاgeçenlerde, son zamanlarda, son olarak. ott o âhiret (A.) [ ]ﺁﺧﺮتöbür dünya. âhiretlik (A.-T.) 1.ahiret kardeşi. 2.evlat edinilen öksüz. âhirin (A.-F.) [ ]ﺁﺧﺮیﻦ1.sonuncu. 2.sonrakiler. âhirkâr (A.-F.) [ ]ﺁﺧﺮﮐﺎرsonunda, nihayet. âhirülemr (A.) [ ]ﺁﺧﺮاﻻﻡﺮsonunda, işin sonunda. w. alk âhiz (A.) [ ]ﺁﺧﺬalan. ahize (A.) [ ]ﺁﺧﺬﻩalıcı gereç. ahkâm (A.) [ ]اﺣﮑﺎمhükümler. ahlâf (A.) [ ]اﺧﻼفhalefler. ahlâk (A.) [ ]اﺧﻼقhuy, ahlak. ahlâk -ı amelî [ ]اﺧﻼق ﻋﻤﻠﯽuygulamadaki ahlak anlayışı. ww ahlâk -ı hasene [ ]اﺧﻼق ﺣﺴﻨﻪiyi huy. ahlâk -ı nazarî [ ]اﺧﻼق ﻥﻈﺮیteorideki ahlak anlayışı. ahlâk -ı zemîme [ ]اﺧﻼق ذﻡﻴﻤﻪkötü huy. ahlâken (A.) [ ]اﺧﻼﻗﺎahlakça. 14 www.alkottob.com ahlâkiyat (A.) [ ]اﺧﻼﻗﻴﺎتahlak bilgisi. ahlâm (A.) [ ]اﺣﻼم1.karmakarışık rüyalar. 2.düşazmalar. b.c o ahlât (A.) [ ]اﺧﻼطsalgılar. m ahlâkiyûn (A.) [ ]اﺧﻼﻗﻴﻮنahlakçılar. ahlât -ı erba’a [ ]اﺧﻼط ارﺑﻌﻪdört özsuyu kan, salya, safra, dalak. ahmak (A.) [ ]اﺣﻤﻖbudala, aptal, ahmak. ahmakâne (A.-F.) [ ]اﺣﻤﻘﺎﻥﻪahmakça. ahmakî (A.-F.) [ ]اﺣﻤﻘﯽahmaklık. ott o ahmer (A.) [ ]اﺣﻤﺮkırmızı, kızıl. ahrâm (A.) [ ]اﺣﺮام1.kutsal yerler. 2.haremler. 3.hanımlar, eşler. ahrâr (A.) [ ]اﺣﺮارözgürler. ahrârâne (A.-F.) [ ]اﺣﺮاراﻥﻪözgürce. ahrâs (A.) [ ]اﺣﺮاسkoruyucular, muhafızlar. w. alk ahret (A.) [ ]ﺁﺧﺮتöbür dünya, ahiret. ahretlik (A.-T.) 1.ahiret kardeşi. 2.evlat edinilen öksüz. ahsâs (A.) [ ]اﺣﺴﺎسduygular. ahsen (A.) [ ]اﺣﺴﻦen güzel. ahşâ’ (A.) [ ]اﺣﺸﺎء1.iç organlar, 2.bölgeler, yöreler. ahşâb (A.>T.) [ ]اﺧﺸﺎب1.ahşap. 2.keresteler. ww ahşâm (A.) [ ]اﺣﺸﺎمmaiyet. ahtâb (A.) [ ]اﺣﻄﺎبodunlar. ahtâr (A.) [ ]اﺧﻄﺎرtehlikeler. âhte (F.) [ ]ﺁﺧﺘﻪ1.iğdiş edilmiş. 2.kınından çıkarılmış. 15 www.alkottob.com ahter (F.) [ ]اﺧﺘﺮyıldız. m ahter -i dünbâledâr [ ]اﺧﺘﺮ دﻥﺒﺎﻝﻪ دارkuyruklu yıldız. ahterbîn (F.) [ ]اﺧﺘﺮﺑﻴﻦastrolog, yıldızbilimci. b.c o ahterşinâs (F.) [ ]اﺧﺘﺮﺵﻨﺎسyıldızbilimci. ahterşümâr (F.) [ ]اﺧﺘﺮﺵﻤﺎر1.yıldızbilimci. 2.geceleri uyuyamayan. ahu (A.) [ ]اﺧﻮkardeş. âhû (F.) [ ]ﺁهﻮceylan, karaca. âhûbere (F.) [ ]ﺁهﻮﺑﺮﻩceylan yavrusu. âhund (F.) [ ]ﺁﺧﻮﻥﺪmolla, hoca. ott o âhûdil (F.) [ ]ﺁهﻮدلödlek, korkak. âhûnigah (F.) [ ]ﺁهﻮﻥﮕﺎﻩceylan bakışlı. âhur (F.) [ ]ﺁﺧﺮahır. âhuvân (F.) [ ]ﺁهﻮانceylanlar. w. alk âhûvâne (F.) [ ]ﺁهﻮاﻥﻪceylan gibi. âhüvâh(F.) [ ]ﺁﻩ و واﻩferyat, sızlanma, hayıflanma. âhüvâveylâ (F.-A.) [ ]ﺁﻩ و واویﻼferyat, âh çekme, figan etme. âhüzâr (F.) [ ]ﺁﻩ و زارâh çekip inleme. ahvâl (A.) [ ]اﺣﻮالhaller, durumlar. ahvâl -i âdiye [ ]اﺣﻮال ﻋﺎدیﻪolağan haller. ww ahvâl -i sıhhiye [ ]اﺣﻮال ﺹﺤﻴﻪsağlık durumu ahvef (A.) [ ]اﺧﻮفen korkunç. ahvel (A.) [ ]اﺣﻮلşaşı. ahyâ (A.) [ ]اﺣﻴﺎdiriler. 16 www.alkottob.com ahyâl (A.) [ ]اﺧﻴﺎلyılkılar. m ahyânen (A.) [ ]اﺣﻴﺎﻥﺎarasıra, kimi zaman. ahyâr (A.) [ ]اﺧﻴﺎرiyiler. b.c o ahyât (A.) [ ]اﺧﻴﺎطiplikler. ahz (A.) [ ]اﺧﺬalma. ahz ü kabul etmek alıp kabul etmek. ahzâb (A.) [ ]اﺣﺰاب1.kütleler. 2.partiler. 3.Ahzâb sûresi. ahzân (A.) [ ]اﺣﺰانhüzünler. ahzen (A.) [ ]اﺣﺰنçok hüzünlü. ahzetmek almak. ahzüi’tâ (A.) [ ]اﺧﺬ و ﻋﻄﺎalış veriş. ott o ahzar (A.) [ ]اﺧﻀﺮyeşil. ahzükabz (A.) [ ]اﺧﺬ و ﻗﺒﺾalıp sahip çıkma. w. alk âid (A.) [ ]ﻋﺎﺋﺪ1.ait, ilişkin. 2.geri dönen. âidât (A.) [ ]ﻋﺎﺋﺪاتgelirler, aidat. âide (A.) [ ]ﻋﺎﺋﺪﻩkâr, kazanç, gelir. âika (A.) [ ]ﻋﺎﺋﻘﻪengel. âile (A.) [ ]ﻋﺎﺋﻠﻪ1.aile. 2.eş, karı. ailevî (A.) [ ]ﻋﺎﺋﻠﻮیaile ile ilgili. ww âjeng (F.) [ ]ﺁژﻥﮓburuşuk, cilt kırışığı. âk (A.) [ ]ﻋﺎقserkeş. akab (A.) [ ]ﻋﻘﺐ1.arka, art. 2.topuk, ökçe. akabât (A.) [ ]ﻋﻘﺒﺎت1.yokuşlar. 2.tehlikeli anlar. 17 www.alkottob.com akabe (A.) [ ]ﻋﻘﺒﻪ1.geçilmesi güç geçit. 2.yokuş. m akabinde (A.-T.) ardından. akâid (A.) [ ]ﻋﻘﺎﺋﺪinançlar, akideler. b.c o akâmet (A.) [ ]ﻋﻘﺎﻡﺖ1.verimsizlik, durgunlaştırma, aksatma. 2.kısırlık. akar (A.) [ ]ﻋﻘﺎرkazanç sağlayan mülk. akarât (A.) [ ]ﻋﻘﺮاتkazanç sağlayan mülkler, akarlar. akbeh (A.) [ ]اﻗﺒﺢçok çirkin. akd (A.) [ ]ﻋﻘﺪ1.düğümleme, bağlama. 2.nikah. 3.kararlaştırma. 4.kurma. akdâm (A.) [ ]اﻗﺪامayaklar. ott o akdâh (A.) [ ]اﻗﺪاحkadehler. akdedilmek yapılmak, uygulanmak, icra edilmek. akdem (A.) [ ]اﻗﺪمönce, önceki. akdes (A.) [ ]اﻗﺪسen kutsal. w. alk akdetmek/ eylemek yapmak, uygulamak, icra etmek, imzalamak, antlaşma yapmak, sözleşme yapmak. akıbet (A.) [ ]ﻋﺎﻗﺒﺖson. âkıbetbîn (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻗﺒﺖ ﺑﻴﻦsonu gören, ileri görüşlü. âkıbetendîş (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻗﺒﺖ اﻥﺪیﺶsonunu düşünen. âkıbetülemr (A.) [ ]ﻋﺎﻗﺒﺖ اﻻﻡﺮsonunda. ww âkıl (A.) [ ]ﻋﺎﻗﻞakıllı, akıl sahibi. akıl (A.) [ ]ﻋﻘﻞakıl. âkılâne (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻗﻞakıllıca. âkıle (A.) [ ]ﻋﺎﻗﻠﻪakıllı kadın. 18 www.alkottob.com âkır (A.) [ ]ﻋﺎﻗﺮ1.kısır. 2.verimsiz. m âkid (A.) [ ]ﻋﺎﻗﺪakit yapan. akîde (A.) [ ]ﻋﻘﻴﺪﻩinanç, akide. akîk (A.) [ ]ﻋﻘﻴﻖakik taşı. âkil (A.) [ ]ﺁﮐﻞyiyen. akîm (A.) [ ]ﻋﻘﻴﻢ1.kısır. 2.sonuçsuz. akim kalmak gerçekleşememek, sonuçsuz kalmak. akl (A.) [ ]ﻋﻘﻞakıl. akl -ı bâliğ [ ]ﻋﻘﻞ ﺑﺎﻝﻎergin. akl -ı evvel [ ]ﻋﻘﻞ اولTanrı. ott o akis (A.) [ ]ﻋﮑﺲyansıma, aksetme, akis. b.c o akîdefurûş (A.-F.) [ ]ﻋﻘﻴﺪﻩ ﻓﺮوشinanç tüccarı. akl -ı küll [ ]ﻋﻘﻞ ﮐﻞ1.doğadaki genel uyum. 2.Cebrail. w. alk akl -ı mücerred [ ]ﻋﻘﻞ ﻡﺠﺮدsoyut akıl. akl -ı selim [ ]ﻋﻘﻞ ﺱﻠﻴﻢsağduyu. aklâm (A.) [ ]اﻗﻼم1.kalemler. 2.yazı gereçleri. 3.devlet daireleri. aklen (A.) [ ]اﻗﻼakılca. aklıselim (A.-F.) [ ]ﻋﻘﻞ ﺱﻠﻴﻢsağduyu. aklî (A.) [ ]ﻋﻘﻠﯽakılca, akıl bakımından, rasyonel. ww akliyye (A.) [ ]ﻋﻘﻠﻴﻪakılcılık, rasyonalizm. akliyyûn (A.) [ ]ﻋﻘﻠﻴﻮنakılcılar, rasyonalistler. akm (A.) [ ]ﻋﻘﻢkısırlık. akmâr (A.) [ ]اﻗﻤﺎرaylar. 19 www.alkottob.com akmişe (A.) [ ]اﻗﻤﺸﻪkumaşlar. m akrabâ (A.) [ ]اﻗﺮﺑﺎءakraba, yakınlar. akran (A.) [ ]اﻗﺮانyaşıtlar. akreb (A.) [ ]ﻋﻘﺮب1.akrep. 2.saat ibresi. akrebek (A.-F.) [ ]ﻋﻘﺮﺑﮏsaati gösteren ibre. aks (A.) [ ]ﻋﮑﺲyansıma, akis. aks -i müddeâ [ ]ﻋﮑﺲ ﻡﺪﻋﺎçatışkı. aksâ (A.) [ ]اﻗﺼﯽuzak, en son. ott o aks -i sedâ [ ]ﻋﮑﺲ ﺹﺪاyankı. b.c o akreb (A.) [ ]اﻗﺮبen yakın. aksâ -yı emel [ ]اﻗﺼﺎی اﻡﻞülkü, ideal. aksâ -yı şark [ ]اﻗﺼﺎی ﺵﺮقUzakdoğu. aksâm (A.) [ ]اﻗﺴﺎمkısımlar, bölümler. w. alk aksâm -ı sâire [ ]اﻗﺴﺎم ﺱﺎﺋﺮﻩdiğer kısımlar, öbür bölümler. akser (A.) [ ]اﻗﺼﺮen kısa. aksetmek yansımak, vurmak. aksî (A.) [ ]ﻋﮑﺴﯽ1.inatçı. 2.ters, zıt. 3.huysuz. aksülamel (A.) [ ]ﻋﮑﺲ اﻝﻌﻤﻞtepki, reaksiyon. aktâ’ (A. [ ]اﻗﻄﺎع1.kesmeler. 2.beylik araziler. ww aktâb (A.) [ ]اﻗﻄﺎب1.kutuplar. 2.azizler. 3.efendiler. aktâr (A.) [ ]اﻗﻄﺎرtaraflar, yöreler. aktâr-ı cihân [ ]اﻗﻄﺎر ﺝﻬﺎنdünyanın her tarafı. akûr (A.) [ ]ﻋﻘﻮرazgın, kudurmuş, saldırgan. 20 www.alkottob.com akûrâne (A.-F.) [ ]ﻋﻘﻮراﻥﻪkudurmuşçasına. m akvâl (A.) [ ]اﻗﻮالsözler. akvâm (A.) [ ]اﻗﻮامkavimler. âl (A.) [ ]ﺁل1.aile. 2.sülale. 3.evlat. âl (A.) [ ]ﻋﺎلyüce, yüksek. alâ (A.) [ ]ﻋﻼءyücelik, şeref. alâ (A.) [ ]ﻋﻠﯽüst, üstü, üzeri. âlâf (A.) [ ]ﺁﻻفbinler. ott o alâeyyihâl (A.) [ ]ﻋﻠﯽ ای ﺣﺎلher nasıl olsa. b.c o akviyâ (A.) [ ]اﻗﻮیﺎkuvvetliler. alâhide (A.) [ ]ﻋﻠﻴﺤﺪﻩtek başına, başlı başına. alâik (A.) [ ]ﻋﻼﺋﻖalakalar, ilgiler. alâim (A.) [ ] işaretler, alametler. w. alk alâim-i semâ [ ]ﻋﻼﺋﻢ ﺱﻤﺎgökkuşağı. alak (A.) [ ]ﻋﻠﻖ1.kan pıhtısı. 2.sülük. alâka (A.) [ ]ﻋﻼﻗﻪilgi, alaka. alâkabahş (A.-F.) [ ]ﻋﻼﻗﻪ ﺑﺨﺶilgilendiren, ilgili. alâkadar (A.-F.) [ ]ﻋﻼﻗﻪ دارilgili, alakalı. alâkadar etmek ilgilendirmek. ww alâkadar olmak ilgilenmek. alakadârân (A.-F.) [ ]ﻋﻼﻗﻪ دارانilgililer. alâkadrilimkân (A.) [ ]ﻋﻼﻗﺪراﻻﻡﮑﺎنolabildiğince. âlâm (A.) [ ]ﺁﻻمelemler, acılar. 21 www.alkottob.com alâmât (A.) [ ]ﻋﻼﻡﺎتişaretler, alametler. m alâmet (A.) [ ]ﻋﻼﻡﺖişaret, iz, alamet, belirti. 2.çok iri. âlât (A.) [ ]ﺁﻻتaletler. alâvefk (A.) [ ]ﻋﻠﯽ وﻓﻖuygun olarak. âlâyiş (F.) [ ]ﺁﻻیﺶ1.bulaşma. 2.gösteriş. aleddevam (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻝﺪوامsürekli. alef (A.) [ ]ﻋﻠﻒ1.ot. 2.hayvan yemi. alelacele (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻝﻌﺠﻠﻪçarçabuk. ott o aleka (A.) [ ]ﻋﻠﻘﻪ1.kan pıhtısı. 2.balçık. b.c o alâvechi (A.) [ ]ﻋﻠِﯽ وﺝﻪüzere. alelâde (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻝﻌﺎدﻩsıradan, bayağı. alelamyâ (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻝﻌﻤﻴﺎkörükörüne. alelekser (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻻﮐﺜﺮçok defa. w. alk alelhusûs (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻝﺨﺼﻮصözellikle. alelıtlâk (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻻﻃﻼق1.genellikle. 2.rastgele. alelicmâl (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻻﺝﻤﺎلtopluca. alelinfirâd (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻻﻥﻔﺮادbirer birer. alelistimrâr (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻻﺱﺘﻤﺮارsürekli, aralıksız. aleliştirâk (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻻﺵﺘﺮاکortaklaşa. ww alelkifâye (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻝﮑﻔﺎیﻪyeterince. alelumûm (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻝﻌﻤﻮمgenellikle, genelde, genel olarak. âlem (A.) [ ]ﻋﺎﻝﻢdünya; evren. alem (A.) [ ]ﻋﻠﻢ1.sancak. 2.alem. 3.nişan, alamet. 22 www.alkottob.com âlemârâ (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻝﻢ ﺁراdünyayı süsleyen. âlemefrûz (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻝﻢ اﻓﺮوزdünyayı parlatan. âlemiyân (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻝﻤﻴﺎنinsanlar. âlemşümûl (A.) [ ]ﻋﻠﻢ ﺵﻤﻮلdünyayı kaplayan. âlemtâb (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻝﻤﺘﺎبdünyayı aydınlatan. alenen (A.) [ ]ﻋﻠﻨﺎaçıkça. âlet (A.) [ ]ﺁﻝﺖ1.araç, alet. 2.aygıt. ott o alenî (A.) [ ]ﻋﻠﻨﯽaçık, aşikâr. b.c o âlemgîr (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻝﻤﮕﻴﺮ1.dünyayı fetheden. 2.dünyaya yayılan. m alemdâr (A.-F.) [ ]ﻋﻠﻤﺪارsancaktar. alettafsîl (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻝﺘﻔﺼﻴﻞayrıntılı olarak. alettevâlî (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻝﺘﻮاﻝﯽpeşpeşe. aleyh (A.) [ ]ﻋﻠﻴﻪkarşı, karşıt; üzerine. w. alk aleyhdar (A.-F.) [ ]ﻋﻠﻴﻪ دارkarşıt, zıt. aleyhisselâm (A.) [ ]ﻋﻠﻴﻪ اﻝﺴﻼمselam onun üzerine olsun. âlî (A.) [ ]ﻋﺎﻝﯽyüce; yüksek. âlîcâh (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻝﯽ ﺝﺎﻩyüksek dereceli. âlîcenâb (A.) [ ]ﻋﺎﻝﯽ ﺝﻨﺎب1.cömert. 2.haysiyetli. âlihe (A.) [ ]ﺁﻝﻬﻪilahlar. ww âlîhimmet (A.) [ ]ﻋﺎﻝﯽ هﻤﺖyüce himmetli. âlîkadr (A.) [ ]ﻋﺎﻝﯽ ﻗﺪرsaygıdeğer. alîl (A.) [ ]ﻋﻠﻴﻞ1.hasta, hastalıklı, illetli. 2.sakat. âlim (A.) [ ]ﻋﺎﻝﻢbilgin. 23 www.alkottob.com alîm (A.) [ ]ﻋﻠﻴﻢçok bilen. m âlîmakâm (A.) [ ]ﻋﺎﻝﯽ ﻡﻘﺎمyüksek makamlı. âlînazar (A.) [ ]ﻋﺎﻝﯽ ﻥﻈﺮyüksek görüşlü. b.c o âlîşan (A.) [ ]ﻋﺎﻝﯽ ﺵﺎنşanı yüce. âliye (A.) [ ]ﻋﺎﻝﻴﻪyüce, yüksek. aliyyülâlâ (A.) [ ]ﻋﻠﯽ اﻻﻋﻼen iyisi. Allâh (A.) [ ]اﷲTanrı, Allah. allâme (A.) [ ]ﻋﻼﻡﻪbüyük bilgin. âlûbâlu (F.) [ ]ﺁﻝﻮﺑﺎﻝﻮvişne. âlûd (F.) [ ]ﺁﻝﻮدbulanmış, bulaşmış. ott o âlû (F.) [ ]ﺁﻝﻮerik. âlûde (F.) [ ]ﺁﻝﻮدﻩbulanmış, bulaşmış. âlûdedâmen (F.) [ ]ﺁﻝﻮدﻩ داﻡﻦiffetsiz. w. alk âlûdegî (F.) [ ]ﺁﻝﻮدﮔﯽbulaşma, bulaşıklık. âlüfte (F.) [ ]ﺁﻝﻔﺘﻪ1.iffetsiz, fahişe. 2.alışık. âmâc (F.) [ ]ﺁﻡﺎج1.hedef. 2.nişan tahtası. âmâcgâh (F.) [ ]ﺁﻡﺎﺝﮕﺎﻩnişan alınan yer. âmâde (F.) [ ]ﺁﻡﺎدﻩhazır. âmâdegî (F.) [ ]ﺁﻡﺎدﮔﯽhazırlık. ww a'mâl (A.) [ ]اﻋﻤﺎلdavranışlar, ameller. âmâl (A.) [ ]ﺁﻡﺎلemeller. âmâl (A.) [ ]ﺁﻡﺎلemeller. âmâr (F.) [ ]ﺁﻡﺎر1.sayım. 2.hesap. 24 www.alkottob.com amd (A.) [ ]ﻋﻤﺪkasıt. m amden (A.) [ ]ﻋﻤﺪاkasıtlı olarak. âmed (F.) [ ]ﺁﻡﺪgelme, geliş. b.c o âmedşüd (F.) [ ]ﺁﻡﺪﺵﺪgeliş gidiş. âmedüreft (F.) [ ]ﺁﻡﺪورﻓﺖgeliş gidiş. âmedüşüd (F.) [ ]ﺁﻡﺪوﺵﺪgeliş gidiş. amel (A.) [ ]ﻋﻤﻞ1.iş. 2.ishal. amele (A.) [ ]ﻋﻤﻠﻪişçi. ott o amelen (A.) [ ]ﻋﻤﻼbilfiil, işleyerek. amelî (A.) [ ]ﻋﻤﻠﯽpratik, uygulamalı. ameliyât (A.) [ ]ﻋﻤﻠﻴﺎت1.işlemler, uygulamalar. 2.ameliyat. ameliye(A.) [ ]ﻋﻤﻠﻴﻪişlem, uygulama. âmennâ (A.) [ ]ﺁﻡﻨﺎdiyecek bir şey yok, inandık. w. alk âmîhte (A.) [ ]ﺁﻡﻴﺨﺘﻪkarışık, karışmış. amîk (A.) [ ]ﻋﻤﻴﻖderin. âmil (A.) [ ]ﻋﺎﻡﻞ1.yapan, işleyen. 2.faktör, etken. 3.vergi memuru. 4.vali. amîm (A.) [ ]ﻋﻤﻴﻢyaygın. âmîn (A.) [ ]ﺁﻡﻦamin. âminen (A.) [ ]ﺁﻡﻨﺎemin olarak. ww âmir (A.) [ ]ﺁﻡﺮemreden. âmirâne (A.-F.) [ ]ﺁﻡﺮاﻥﻪemredercesine. âmiyâne (A.-F.) [ ]ﻋﺎﻡﻴﺎﻥﻪbayağı, avamca. âmm (A.) [ ]ﻋﺎمgenel, yaygın. 25 www.alkottob.com âmm (A.) [ ]ﻋﺎمyıl. m amm (A.) [ ]ﻋﻢamca. ammâ (A.) [ ]اﻡﺎama. amme (A.) [ ]ﻋﻤﻪhala. amûd (A.) [ ]ﻋﻤﻮدdirek. amûden (A.) [ ]ﻋﻤﻮداdikine. amûdî (A.) [ ]ﻋﻤﻮدیdikey. ott o âmurziş (F.) [ ]ﺁﻡﺮزش1.bağışlama, affetme. b.c o ammâba’d (A.) [( ]اﻡﺎﺑﻌﺪmaksada gelince. âmûz (F.) [ ]ﺁﻡﻮز1.öğrenen. 2.öğreten. âmûzgâr (F.) [ ]ﺁﻡﻮزﮔﺎرöğretmen. âmürzgâr (F.) [ ]ﺁﻡﺮزﮔﺎرbağışlayıcı, Tanrı. ân (A.) [ ]ﺁنan. w. alk âmürziş (F.) [ ]ﺁﻡﺮزشbağışlama. an (A.) [– ]ﻋﻦden, -dan. ân (F.) [ ]ان1.çoğul eki -ler, -lar. 2.zarf yapan ek -erek, -arak. ân (F.) [ ]ﺁنalım, cazibe, hava. an’anât (A.) [ ]ﻋﻨﻌﻨﺎتgelenekler. an’ane (A.) [ ]ﻋﻨﻌﻨﻪgelenek. ww an’anevî (A.) [ ]ﻋﻨﻌﻨﻮیgeleneksel. ânân (F.) [ ]ﺁﻥﺎنonlar. anâsır (A.) [ ]ﻋﻨﺎﺹﺮunsurlar, elemanlar. anâsır-ı erba’a [ ]ﻋﻨﺎﺹﺮ ارﺑﻌﻪdört unsur ateş, hava, su, toprak. 26 www.alkottob.com ânât (A.) [ ]ﺁﻥﺎتanlar. m anbean (A.-F.) [ ]ﺁن ﺑﻪ ﺁنher an, gittikçe. anber (A.) [ ]ﻋﻨﺒﺮamber. b.c o anberbû (A.-F.) [ ]ﻋﻨﺒﺮﺑﻮamber kokulu. andelîb (A.) [ ]ﻋﻨﺪﻝﻴﺐbülbül. âne (F.) [ ]اﻥﻪgibi anlamını verecek şekilde sıfat ve zarf yapan son ek. anh (A.) [ ]ﻋﻨﻪondan. anhâ (A.) [ ]ﻋﻨﻬﺎondan. ânî (A.-F.) [ ]ﺁﻥﯽ1.bir an. 2.derhal. ott o anhâ (F.) [ ]ﺁﻥﻬﺎonlar. ânifen (A.) [ ]ﺁﻥﻔﺎ1.az önce, demin. 2.yukarıda. âniyen (A.) [ ]ﺁﻥﻴﺎbir anda, der hal, o anda. ankâ (A.) [ ]ﻋﻨﻘﺎzümrütüanka, w. alk ankarîb (A.) [ ]ﻋﻦ ﻗﺮیﺐyakında, yakından, çok geçmeden. ankasdin (A.) [ ]ﻋﻦ ﻗﺼﺪkasıtlı olarak, bile bile. ankebût (A.) [ ]ﻋﻨﮑﺒﻮتörümcek. ansamîmilkalb (A.) [ ]ﻋﻦ ﺹﻤﻴﻢ اﻝﻘﻠﺐiçtenlikle, canügönülden. anûd (A.) [ ]ﻋﻨﻮدinatçı. âr (A.) [ ]ﻋﺎرutanma, ar. ww ar’ar (A.) [ ]ﻋﺮﻋﺮ1.anırma. 2.dikenli ardıç. ârâ (F.) [ ]ﺁراsüsleyen. ârâ’ (A.) [ ]ﺁراءoylar. arâ’is (A.) [ ]ﻋﺮاﺋﺲgelinler. 27 www.alkottob.com arab (A.) [ ]ﻋﺮبarap m arabî (A.) [ ]ﻋﺮﺑﯽarapça. arak (A.) [ ]ﻋﺮق1.ter. 2.rakı. arakdâr (A.-F.) [ ]ﻋﺮﻗﺪارterli. arakıyye (A.) [ ]ﻋﺮﻗﻴﻪderviş külahı. ârâm (F.) [ ]ﺁرام1.dinlenme. 2.yerleşme. ârâm etmek yerleşmek ott o ârâmbahş (F.) [ ]ﺁرام ﺑﺨﺶdinlendiren, huzur veren. b.c o arakçîn (A.-F.) [ ]ﻋﺮﻗﭽﻴﻦtakke kavuk altı takkesi. ârâmgâh (F.) [ ]ﺁراﻡﮕﺎﻩ1.dinlenme yeri. 2.mezar. ârâmiş (F.) [ ]ﺁراﻡﺶ1.dinlenme. 2.huzur. ârâste (F.) [ ]ﺁراﺱﺘﻪsüslenmiş, süslü. ârâyiş (F.) [ ]ﺁرایﺶ1.süs. 2.süslenme. w. alk araz (A.) [ ]ﻋﺮض1.işaret, belirti. 2.tesadüf. arâzî (A.) [ ]اراﺽﯽyerler, arazi. arbede (A.) [ ]ﻋﺮﺑﺪﻩkavga. arbedecû (A.-F.) [ ]ﻋﺮﺑﺪﻩ ﺝﻮkavgacı. ard (F.) [ ]ﺁردun. ardbîz (F.) [ ]ﺁردﺑﻴﺰelek. ww arefe (A.) [ ]ﻋﺮﻓﻪarife, bayramdan önceki gün. ârız (A.) [ ]ﻋﺎرض1.yanak. 2.gelen. 3.engel. ârızî (A.) [ ]ﻋﺎرﺽﯽgeçici. ârî (A.) [ ]ﻋﺎری1.çıplak. 2.uzak, uzakta, soyutlanmış. 28 www.alkottob.com ârî (F.) [ ]ﺁریevet. m ârif (A.) [ ]ﻋﺎرفbilen, arif, irfan sahibi. âriyyet (A.) [ ]ﻋﺎریﺖödünç. b.c o arîz (A.) [ ]ﻋﺮیﺾgeniş, genişlemesine. arman (F.) [ ]ﺁرﻡﺎن1.özlem. sıkıntı. arsa (A.) [ ]ﻋﺮﺹﻪyer, meydan. arş (A.) [ ]ﻋﺮش1.gök. 2.taht. 3.çardak. arşa (A.) [ ]ﻋﺮﺵﻪgüverte. ott o arûs (A.) [ ] gelin. arz (A.) [ ]ارض1.yer. 2.dünya, yeryüzü. arz (A.) [ ]ﻋﺮض1.genişlik, en. 2.enlem. arz (A.) [ ]ﻋﺮضsunma, arzetme. arzan (A.) [ ]ارﺽﺎenine, genişliğine. w. alk arzıhâl (A.) [ ]ارض ﺣﺎلdilekçe. ârzû (F.) [ ]ﺁرزوistek, heves. asâ (A.) [ ]ﻋﺼﺎ1.değnek, sopa. 2.derviş değneği. âsâ (F.) [ ]ﺁﺱﺎgibi. asab (A.) [ ]ﻋﺼﺐsinir. asabî (A.) [ ]ﻋﺼﺒﯽsinirli. ww asabiyülmizac (A.) [ ]ﻋﺼﺒﯽ اﻝﻤﺰاجasabî mizaçlı. asabiyyet (A.) [ ]ﻋﺼﺒﻴﺖsinirlilik. âsaf (A.) [ ]ﺁﺹﻒ1.vezir. Hz. Süleyman’ın veziri. asâkir (A.) [ ]ﻋﺴﺎﮐﺮaskerler. 29 www.alkottob.com asalet (A.) [ ]اﺹﺎﻝﺖasillik. m asamm (A.) [ ]اﺹﻢsağır. âsân (F.) [ ]ﺁﺱﺎنkolay. b.c o âsâr (A.) [ ]ﺁﺛﺎر1.izler. 2.eserler. âsâyiş (F.) [ ]ﺁﺱﺎیﺶ1.huzur. 2.güvenlik. âsâyiş berkemâl [ ] ﺁﺱﺎیﺶ ﺑﺮﮐﻤﺎلher yerde huzur hakim. asdika (A.) [ ]اﺹﺪﻗﺎgerçek dostlar. asel (A.) [ ]ﻋﺴﻞbal. ott o ases (A.) [ ]ﻋﺴﺲgece bekçisi. asfer (A.) [ ]اﺹﻔﺮ1.sarı. 2.soluk benizli. asgar (A.) [ ]اﺹﻐﺮen küçük. asgarî (A.) [ ]اﺹﻐﺮیen az. ashâb (A.) [ ]اﺹﺤﺎب1.dostlar, arkadaşlar. 2.sahipler. w. alk âsım (A.) [ ]ﻋﺎﺹﻢ1.günahtan sakınan. 2.iffetli. asır ba’de asır (A.) [ ]ﻋﺼﺮ ﺑﻌﺪ ﻋﺼﺮasırlarca, yüzyıllarca. âsî (A.) [ ]ﻋﺎﺹﯽ1.isyancı. 2.günahkâr. âsîb (F.) [ ]ﺁﺱﻴﺐfelaket, bela, zarar. asîl (A.) [ ]اﺹﻴﻞ1.sağlam. 2.soylu. asîlzâde (A.-F.) [ ]اﺹﻴﻞ زادﻩsoylu çocuğu, asilzade. ww asîr (A.) [ ]ﻋﺼﻴﺮözsuyu, usare. âsitan (F.) [ ]ﺁﺱﺘﺎنeşik. âsiyâ (F.) [ ]ﺁﺱﻴﺎdeğirmen. âsiyâb (F.) [ ]ﺁﺱﻴﺎبdeğirmen. 30 www.alkottob.com asker (A.) [ ]ﻋﺴﮑﺮasker, er. m asl (A.) [ ]اﺹﻞ1.asıl. 2.kök. 3.gerçek. asla (A.) [ ]اﺹﻼhiçbir zaman. b.c o aslî (A.) [ ]اﺹﻠﯽasıl. aslünesl (A.-F.) [ ]اﺹﻞ و ﻥﺴﻞsoy sop. âsmân (F.) [ ]ﺁﺱﻤﺎنgök, gökyüzü. âsmânî (F.) [ ]ﺁﺱﻤﺎﻥﯽ1.gökyüzüne ait. 2.melek. 3.açık mavi. asnâm (A.) [ ]اﺹﻨﺎم1.putlar. 2.dilberler. asrî (A.) [ ]ﻋﺼﺮیmodern. âstân (F.) [ ]ﺁﺱﺘﺎن1.eşik. 2.tekke. ott o asr (A.) [ ]ﻋﺼﺮ1.yüzyıl. 2.ikindi vakti. âstâne (F.) [ ]ﺁﺱﺘﺎﻥﻪ1.eşik. 2.başkent. 3.tekke. 4.İstanbul. âster (F.) [ ]ﺁﺱﺘﺮastar. w. alk âstîn (F.) [ ]ﺁﺱﺘﻴﻦyen. âsûde (F.) [ ]ﺁﺱﻮدﻩrahat, huzurlu. âsûdegî (F.) [ ]ﺁﺱﻮدﮔﯽhuzur. âsûdehâtır (F.-A.) [ ]ﺁﺱﻮدﻩ ﺧﺎﻃﺮgönlü rahat, huzurlu. âsüman (F.) [ ]ﺁﺱﻤﺎنgökyüzü. âş (F.) [ ]ﺁش1.yemek. 2.aşûre. ww âşâm (F.) [ ]ﺁﺵﺎمiçen. aşer (A.) [ ]ﻋﺸﺮon. aşere (A.) [ ]ﻋﺸﺮﻩonlar. aşhâne (F.) [ ]ﺁﺵﺨﺎﻥﻪmutfak. 31 www.alkottob.com âşık (A.) [ ]ﻋﺎﺵﻖaşık. m âşıkân (A.-F.) [ ]ﻋﺎﺵﻘﺎنaşıklar. âşifte (F.) [ ]ﺁﺵﻔﺘﻪ1.perişan. 2.iffetsiz kadın. âşikâr etmek ortaya çıkarmak, belli etmek. âşikâr olmak ortaya çıkmak, belli olmak. âşikâre (F.) [ ]ﺁﺵﮑﺎرﻩaçık, belli. âşina (F.) [ ]ﺁﺵﻨﺎ1.tanıdık, bildik. 2.bilen. aşîr (A.) [ ]ﻋﺸﻴﺮonda bir. âşiren (A.) [ ]ﻋﺎﺵﺮاonuncusu. âşiyân (F.) [ ]ﺁﺵﻴﺎن1.yuva. 2.ev. aşk (A.) [ ]ﻋﺸﻖ[ ]ﻋﺸﻖaşk. ott o âşir (A.) [ ]ﻋﺎﺵﺮonuncu. b.c o âşikâr (F.) [ ]ﺁﺵﮑﺎرaçık, belli, aşikâr. w. alk âşkâr (F.) [ ]ﺁﺵﮑﺎر1.açık, belli, aşikâr. âşkârâ (F.) [ ]ﺁﺵﮑﺎراaçık, belli, aşikâr. âşnâ (F.) [ ]ﺁﺵﻨﺎtanıdık, dost, aşina. âşnâyân (F.) [ ]ﺁﺵﻨﺎیﺎنtanıdıklar, dostlar. âşnâyî (F.) [ ]ﺁﺵﻨﺎیﯽ1.dostluk. 2.bilme, haberdarlık. âşpez (F.) [ ]ﺁﺵﭙﺰaşçı. ww aşre (A.) [ ]ﻋﺸﺮﻩon. âşûb (F.) [ ]ﺁﺵﻮب1.kargaşa. 2.karıştırıcı. âşûbengîz (F.) [ ]ﺁﺵﻮب اﻥﮕﻴﺰkargaşa çıkaran. âşûrâ (A.) [ ]ﻋﺎﺵﻮراaşûre. 32 www.alkottob.com âşüfte (F.) [ ]ﺁﺵﻔﺘﻪ1.iffetsiz kadın. 2.perişan. m âşüftedil (F.) [ ]ﺁﺵﻔﺘﻪ دلgönlü perişan. ât (A.) [ ]اتçoğul eki -ler, -lar. atâ (A.) [ ]ﻋﻄﺎءbağış, ihsan, bahşiş. b.c o at’ime (A.) [ ]اﻃﻌﻤﻪtaamlar, yiyecekler. atâbahş (A.-F.) [ ]ﻋﻄﺎ ﺑﺨﺶbahşiş veren, ihsanda bulunan. atâlet (A.) [ ]ﻋﻄﺎﻝﺖ1.durgunluk. 2.tembellik. ataş (A.) [ ]ﻋﻄﺶsusuzluk. ott o atâyâ (A.) [ ]ﻋﻄﺎیﺎbağışlar, ihsanlar, bahşişler. atebât (A.) [ ]ﻋﺘﺒﺎت1.eşikler. 2.şiîlerin ziyaret yerleri Necef, Kerbela, Kâzımiye. atebe (A.) [ ]ﻋﺘﺒﻪeşik. ateh (A.) [ ]ﻋﺘﻪbunama. ateh getirmek bunamak. w. alk âteş (F.) [ ]ﺁﺕﺶateş. âteşbâr (F.) [ ]ﺁﺕﺶ ﺑﺎرateş yağdıran. âteşbâz (F.) [ ]ﺁﺕﺸﺒﺎزfişekçi. âteşdân (F.) [ ]ﺁﺕﺸﺪان1.mangal. 2.ocak. âteşdem (F.) [ ]ﺁﺕﺶ دمacı sözlü. âteşefrûz (F.) [ ]ﺁﺕﺶ اﻓﺮوزateş yakan. ww âteşfâm (F.) [ ]ﺁﺕﺶ ﻓﺎم1.ateş rengi. 2.kırmızı. âteşfeşân (F.) [ ]ﺁﺕﺶ ﻓﺸﺎنateş saçan. âteşgâh (F.) [ ]ﺁﺕﺸﮕﺎﻩateşkede, ateşperest tapınağı. âteşgede (F.) [ ]ﺁﺕﺸﮕﺪﻩateşkede, ateşperest tapınağı. 33 www.alkottob.com âteşgîre (F.) [ ]ﺁﺕﺶ ﮔﻴﺮﻩ1.maşa. 2.çıra. m âteşgûn (F.) [ ]ﺁﺕﺶ ﮔﻮنateş rengi, kırmızı. âteşî (F.) [ ]ﺁﺕﺸﯽ1.ateşli. 2.öfkeli, kızgın. 3.acı, dokunaklı. 4.cehennemlik. âteşkâr (F.) [ ]ﺁﺕﺶ ﮐﺎرkülhancı, ateşçi. âteşmizâc (F.-A.) [ ]ﺁﺕﺶ ﻡﺰاجsert mizaçlı. âteşpâre (F.) [ ]ﺁﺕﺶ ﭘﺎرﻩkıvılcım. âteşperest (F.) [ ]ﺁﺕﺶ ﭘﺮﺱﺖateşe tapan, ateşperest. b.c o âteşîn (F.) [ ]ﺁﺕﺸﻴﻦ1.ateşli. 2.hararetli. atfen (A.) [ ]ﻋﻄﻔﺎatıfta bulunarak, atfetmek yöneltmek, vermek. ott o atf (A.) [ ]ﻋﻄﻒ1.eğme. 2.bağlaç. 3.çevirme,yöneltme. âtıf (A.) [ ]ﻋﺎﻃﻒ1.şefkatli. 2.meyleden. 3.bağlayan. âtıfet (A.) [ ]ﻋﺎﻃﻔﺖşefkat gösterme. w. alk âtıfetkâr (A.-F) [ ]ﻋﺎﻃﻔﺘﮑﺎرşefkat gösteren, gözeten. âtıl (A.) [ ]ﻋﺎﻃﻞ1.yararsız. 2.tembel. âtî (A.) [ ]ﺁﺕﯽ1.gelecek. âtîdeki (A.-T.) [ ] ilerideki, aşağıdaki, gelecek olan. atîk (A.) [ ]ﻋﺘﻴﻖ1.eski, antik. 2.asil. 3.özgür. atîka (A.) [ ]ﻋﺘﻴﻘﻪ1.eski, antik. 2.asil. 3.özgür. ww atîkiyyât (A.) [ ]ﻋﺘﻴﻘﻴﺎتarkeoloji. âtiye (A.) [ ]ﺁﺕﻴﻪgelecek. âtiyen (A.) [ ]ﺁﺕﻴﺎ1.gelecekte. 2.aşağıda görüleceği gibi. âtiyülbeyân (A.) [ ]ﺁﺕﯽ اﻝﺒﻴﺎنaşağıda açıklanacak olan. 34 www.alkottob.com âtiyüzzikr (A.) [ ]ﺁﺕﯽ اﻝﺬﮐﺮaşağıda zikredilecek olan. atiyye-i seniyye [ ]ﻋﻄﻴﻪء ﺱﻨﻴﻪpadişah tarafından verilen hediye. b.c o atlas (A.) [ ]اﻃﻠﺲ1.atlas kumaş. 2.büyük harita, dünya haritası. m atiyyât (A.) [ ]ﻋﻄﻴﺎتbağışlar, ihsanlar. atnâb (A.) [ ]اﻃﻨﺎب1.ipler. 2.çadır ipleri. 3.ağaç kökleri. ats (A.) [ ]ﻋﻄﺲhapşırma, aksırma. atse (A.) [ ]ﻋﻄﺴﻪhapşırık, aksırık. atş (A.) [ ]ﻋﻄﺶsusuzluk. attar (A.) [ ]ﻋﻄﺎرattar, baharatçı. ott o atşân (A.) [ ]ﻋﻄﺸﺎنsusuz, susamış. attârî (A.-F.) [ ]ﻋﻄﺎری1.attarlık. 2.attar dükkanı. atûfet (A.) [ ]ﻋﻄﻮﻓﺖşefkat. avâid (A.) [ ]ﻋﻮاﺋﺪgelirler. w. alk avâkıb (A.) [ ]ﻋﻮاﻗﺐ1.sonuçlar. 2.sonlar. avâlim (A.) [ ]ﻋﻮاﻝﻢâlemler, dünyalar. avâm (A.) [ ]ﻋﻮامhalk tabakası. avâmil (A.) [ ]ﻋﻮاﻡﻞ1.etkenler, faktörler. avâmpesend (A.-F.) [ ]ﻋﻮام ﭘﺴﻨﺪhalkın beğendiği. avân (A.) [ ]اوانzaman. ww âvâre (F.) [ ]ﺁوارﻩaylak. âvâreser (F.) [ ]ﺁوارﻩ ﺱﺮaylak. avârız (A.) [ ]ﻋﻮارض1.belalar. 2.engeller. 3.geçici vergi. avârif (A.) [ ]ﻋﻮارفbilginler, arifler. 35 www.alkottob.com âvâz (F.) [ ]ﺁوازses. m âvâze (F.) [ ]ﺁوازﻩ1.bağırma. 2.ün. avdet (A.) [ ]ﻋﻮدتgeri dönüş. b.c o avdet etmek dönmek. avene (A.) [ ]ﻋﻮﻥﻪyardakçılar, avene. âvîze (F.) [ ]ﺁویﺰﻩasılı. avn (A.) [ ]ﻋﻮنyardım. avrât (A.) [ ]ﻋﻮراتkadınlar. âyâ (F.) [ ]ﺁیﺎacaba. ayân (A.) [ ]ﻋﻴﺎنaçık, belli, aşikâr. ayâr (A.) [ ]ﻋﻴﺎرayar. âyât (A.) [ ]ﺁیﺎتayetler. w. alk ayb (A.) [ ]ﻋﻴﺐayıp. ott o avret (A.) [ ]ﻋﻮرتkadın. âyet (A.) [ ]ﺁیﺖ1.ayet. 2.işaret. âyîn (F.) [ ]ﺁیﻴﻦ1.tören. 2.ayin. 3.din. âyine (F.) [ ]ﺁیﻨﻪayna. âyînhân (F.) [ ]ﺁیﻴﻦ ﺧﻮانayin okuyan. ayn (A.) [ ]ﻋﻴﻦ1.göz. 2.tıpkı. 3.ayın harfi. ww aynen (A.) [ ]ﻋﻴﻨﺎtıpkı, aynen, olduğu gibi. ayniyye (A.) [ ]ﻋﻴﻨﻴﻪ1.taşınabilir değerli eşya. 2.göz hastalıkları bölümü. ayniyyet (A.) [ ]ﻋﻴﻨﻴﺖaynılık. aynülyakîn (A.) [ ]ﻋﻴﻦ اﻝﻴﻘﻴﻦkesin, kesin bilgi. 36 www.alkottob.com ayş (A.) [ ]ﻋﻴﺶyaşama, keyif alma, gününü gün etme. m ayyâr (A.) [ ]ﻋﻴﺎر1.kurnaz. 2.düzenbaz. ayyârî (A.-F.) [ ]ﻋﻴﺎری1.kurnazlık. 2.düzenbazlık. azab (A.) [ ]ﻋﺰبbekar. azâbengiz (A.-F.) [ ]ﻋﺬاب اﻥﮕﻴﺰazap veren. âzâd (F.) [ ]ﺁزادözgür. âzâde (F.) [ ]ﺁزادﻩözgür. ott o âzâdî (F.) [ ]ﺁزادیözgürlük. b.c o azâb (A.) [ ]ﻋﺬابazap. azamet (A.) [ ]ﻋﻈﻤﺖ1.büyüklük, ululuk. 2.çalım. âzâr (F.) [ ]ﺁزار1.incitme. 2.inciten. azdâd (A.) [ ]اﺽﺪادzıtlar, karşıtlar. âzer (F.) [ ]ﺁذر1.ateş. 2.Âzer ayı. w. alk âzerâsâ (F.) [ ]ﺁذرﺁﺱﺎ1.ateş gibi. 2.ateş rengi. azil (A.) [ ]ﻋﺰلgörevden alma. âzim (A.) [ ]ﻋﺎزمkararlı. azîm (A.) [ ]ﻋﻈﻴﻢbüyük. azîmet (A.) [ ]ﻋﺰیﻤﺖgitme, yola çıkma. azimet etmek gitmek. ww aziz (A.) [ ]ﻋﺰیﺰdeğerli, saygın. azîzan (A.-F.) [ ]ﻋﺰیﺰانdeğerliler. azîze (A.) [ ]ﻋﺰیﺰﻩ1.sevgili. 2.saygın. azl (A.) [ ]ﻋﺰلgörevden alma. 37 www.alkottob.com azm (A.) [ ]ﻋﺰم1.azim. 2.niyet. m azm (A.) [ ]ﻋﻈﻢkemik. âzmâyiş (F.) [ ]ﺁزﻡﺎیﺶdeneme, sınama. b.c o âzmend (F.) [ ]ﺁزﻡﻨﺪhırslı. azrâ (A.) [ ]ﻋﺬراbâkire. azrâil (A.) [ ]ﻋﺰداﺋﻴﻞAzrail. azrar (A.) [ ]اﺽﺮارzararlar. azulât (A.) [ ]ﻋﻀﻼتadaleler. ww w. alk ott o âzürde (F.) [ ]ﺁزردﻩincinmiş, gücenmiş. 38 www.alkottob.com m bâ (F.) [ ]ﺑﺎ1.ile. 2.sahip. ba’de (A.) [ ]ﺑﻌﺪsonra. ba’dehu (A.) [ ]ﺑﻌﺪﻩdaha sonra, ondan sonra. b.c o B ba’demâ (A.) [ ]ﺑﻌﺪﻡﺎbundan böyle. ott o ba’delmîlâd (A.) [ ]ﺑﻌﺪاﻝﻤﻴﻼدmilattan sonra, İsa’dan sonra. ba’dezin (A.-F.) [ ]ﺑﻌﺪازایﻦbundan sonra, bundan böyle. ba’s (A.) [ ]ﺑﻌﺚdiriliş. ba’süba’delmevt (A.) [ ]ﺑﻌﺚ ﺑﻌﺪ اﻝﻤﻮتölümden sonra diriliş. w. alk ba’zan (A.) [ ]ﺑﻌﻀﺎbazen, kimi zaman. bâb (A.) [ ]ﺑﺎب1.kapı. 2.konu. 3.bölüm. bâbâ (F.) [ ]ﺑﺎﺑﺎ1.baba. 2.ata. bâbâyâne (F.) [ ]ﺑﺎﺑﺎیﺎﻥﻪbabaca, babacan. bâbûne (F.) [ ]ﺑﺎﺑﻮﻥﻪbabuna, papatya. bâc (F.) [ ]ﺑﺎج1.haraç. 2.vergi. 3.gümrük vergisi. ww bâcgîr (F.) [ ]ﺑﺎﺝﮕﻴﺮvergi memuru. bâd (F.) [ ]ﺑﺎد1.rüzgar, yel. 2.defa, kez. 3.yük. 4.olsun. bâdâm (F.) [ ]ﺑﺎدامbadem. bâdbân (F.) [ ]ﺑﺎدﺑﺎنyelken. 39 www.alkottob.com bâdbedest (F.) [ ]ﺑﺎدﺑﺪﺱﺖeli boş, züğürt. m bâdbîz (F.) [ ]ﺑﺎدﺑﻴﺰyelpaze. bâde (F.) [ ]ﺑﺎدﻩ1.içki. 2.şarap. b.c o bâdefürûş (F.) [ ]ﺑﺎدﻩ ﻓﺮوشmeyhaneci. bâdehâr (F.) [ ]ﺑﺎدﻩ ﺧﻮارiçki içen. bâdekeş (F.) [ ]ﺑﺎدﻩ ﮐﺶşarap içen. bâdenûş (F.) [ ]ﺑﺎدﻩ ﻥﻮشiçki içen. bâdî (A.) [ ]ﺑﺎدیsebep olan, yol açan. ott o bâdî olmak sebep olmak, yol açmak. bâdire (A.) [ ]ﺑﺎدرﻩtehlikeli olay, felaket. bâdiye (A.) [ ]ﺑﺎدیﻪçöl. bâğ (F.) [ ]ﺑﺎغbahçe, bağ. bağal (F.) [ ]ﺑﻐﻞkoltuk. w. alk bâğbân (F.) [ ]ﺑﺎﻏﺒﺎنbahçıvan. bâğçe (F.) [ ]ﺑﺎﻏﭽﻪbahçe. bağçevan (F.) [ ]ﺑﺎﻏﭽﻮانbahçıvan. bağteten (A.) [ ]ﺑﻐﺘﺔansızın, birdenbire. bâh (A.) [ ]ﺑﺎﻩcinsel güç. bahâ (F.) [ ]ﺑﻬﺎdeğer, kıymet. ww bâhaber (F.-A.) [ ]ﺑﺎﺧﺒﺮhaberli, haberdar. bahâdar (F.) [ ]ﺑﻬﺎدارkıymetli. bahâdır (F.) [ ]ﺑﻬﺎدرyiğit. bahâne (F.) [ ]ﺑﻬﺎﻥﻪ1.bahane. 2.sebep. 40 www.alkottob.com bahânecû (F.) [ ]ﺑﻬﺎﻥﻪ ﺝﻮbahaneci. m bahâr (F.) [ ]ﺑﻬﺎر1.ilkbahar. 2.bahar. 3.baharat. bahârî (F.) [ ]ﺑﻬﺎریilkbahar ile ilgili. b.c o bahâyim (A.) [ ]ﺑﻬﺎیﻢdört ayaklı hayvanlar. bahîl (A.) [ ]ﺑﺨﻴﻞcimri. bâhired (F.) [ ]ﺑﺎﺧﺮدakıllı. bâhis (A.) [ ]ﺑﺎﺣﺚbahseden, söz eden. bahis (A.) [ ]ﺑﺤﺚ1.konu. 2.tartışma. bahr (A.) [ ]ﺑﺤﺮdeniz. ott o bahr -i siyâh [ ]ﺑﺤﺮ ﺱﻴﺎﻩKaradeniz. bahr -i ahdar [ ]ﺑﺤﺮ اﺣﻀﺮHint Okyanusu. bahr -i ahmer [ ]ﺑﺤﺮ اﺣﻤﺮKızıldeniz. bahr -i hazer [ ]ﺑﺤﺮ ﺧﺰرHazar Denizi. w. alk bahr -i kulzum [ ]ﺑﺤﺮ ﻗﻠﺰمKızıldeniz. bahr -i muhît-i atlasî [ ]ﺑﺤﺮ ﻡﺤﻴﻂ اﻃﻠﺴﯽAtlas Okyanusu. bahr -i muhît-i kebîr [ ]ﺑﺤﺮ ﻡﺤﻴﻂ ﮐﺒﻴﺮBüyük Okyanus. bahr -i mutavassıt [ ]ﺑﺤﺮ ﻡﺘﻮﺱﻂAkdeniz. bahs (A.) [ ]ﺑﺤﺚ1.konu. 2.tartışma. bahs edilmek ele alınmak, söz edilmek. ww bahs etmek ele almak, söz etmek. bahş (F.) [ ]ﺑﺨﺶbağışlayan. bahş edilmek 1.bağışlanmak. 2.verilmek. bahş etmek 1.bağışlamak. 2.vermek. 41 www.alkottob.com bahşâyiş (F.) [ ]ﺑﺨﺸﺎیﺶ1.bağışlama. 2.bağış, ihsan. m bahşiş (F.) [ ]ﺑﺨﺸﺶ1.bağış. 2.bahşiş. baht (F.) [ ]ﺑﺨﺖtalih. bâhûr (A.) [ ]ﺑﺎﺧﻮرaşırı sıcak. bâhusus (F.-A.) [ ]ﺑﺎﺧﺼﻮصhele hele, özellikle. baîd (A.) [ ]ﺑﻌﻴﺪuzak. bâis (A.) [ ]ﺑﺎﻋﺚyol açan, sebep olan. ott o bâis olmak yol açmak, sebep olmak. b.c o bahtiyârî (F.) [ ]ﺑﺨﺘﻴﺎریbahtiyarlık. bâjurnal (F.-Fr.) [ ]ﺑﺎژورﻥﺎلtutanak ile. bâk (F.) [ ]ﺑﺎکkorku. bakâyâ (A.) [ ]ﺑﻘﺎیﺎgeriye kalanlar. bakıyye (A.) [ ]ﺑﻘﻴﻪgeriye kalan, bakiye. w. alk bâkî (A.) [ ]ﺑﺎﻗﯽ1.kalıcı, ölümsüz. 2.artan, geri kalan. bâkir (A.) [ ]ﺑﺎﮐﺮel sürülmemiş. bâkire (A.) [ ]ﺑﺎﮐﺮﻩkızoğlan kız. bâl (F.) [ ]ﺑﺎلkanat. bâlâ (F.) [ ]ﺑﺎﻻ1.yukarı, üst. 2.boy. bâlâbülend (F.) [ ]ﺑﺎﻻﺑﻠﻨﺪuzun boylu. ww bâlâhâne (F.) [ ]ﺑﺎﻻﺧﺎﻥﻪtavan arası, çatı. bâlâpervaz (F.) [ ]ﺑﺎﻻﭘﺮوازyükseklerden uçan. bâliğ (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻎ1.erişkin. 2.tutan, varan. bâliğ olmak 1.erişkin olmak. 2.tutmak, ulaşmak, varmak 42 www.alkottob.com bâlîn (F.) [ ]ﺑﺎﻝﻴﻦ1.başucu. 2.yastık. m bâliş (F.) [ ]ﺑﺎﻝﺶyastık. bâm (F.) [ ]ﺑﺎمdam, çatı. bâmdâd (F.) [ ]ﺑﺎﻡﺪادsabah, sabahleyin. b.c o bâmazbata (F.-A.) [ ]ﺑﺎﻡﻀﺒﻄﻪtutanak ile. bâmukâvele (F.-A.) [ ]ﺑﺎﻡﻘﺎوﻝﻪsözleşme ile, sözleşmeli. bâng (F.) [ ]ﺑﺎﻥﮓ1.ses. 2.haykırış. bânû (F.) [ ]ﺑﺎﻥﻮ1.bayan. 2.büyük hanım. bâr vermek meyva vermek. bârân (F.) [ ]ﺑﺎرانyağmur. ott o bâr (F.) [ ]ﺑﺎر1.yük. 2.defa, kez. 3.Tanrı. 4.meyva. 5.yağdıran. bârapor (F.-Fr.) [ ]ﺑﺎراﭘﻮرrapor ile birlikte, raporlu. bârber (F.) [ ]ﺑﺎرﺑﺮhamal. w. alk bâre (F.) [ ]ﺑﺎرﻩ1.defa. 2.sur. bârgâh (F.) [ ]ﺑﺎرﮔﺎﻩ1.yüksek huzur, padişah huzuru. 2.otağ. bârgîr (F.) [ ]ﺑﺎرﮔﻴﺮbeygir. bârî (F.) [ ]ﺑﺎریhiç olmazsa, en azından. bârid (A.) [ ]ﺑﺎردsoğuk. bârîk (F.) [ ]ﺑﺎریﮏince. ww bârika (A.) [ ]ﺑﺎرﻗﻪşimşek. bâriz (A.) [ ]ﺑﺎرزbelirgin. bârû (F.) [ ]ﺑﺎروburç, hisar burcu. bârver (F.) [ ]ﺑﺎرور1.verimli. 2.meyvalı. 43 www.alkottob.com basar (A.) [ ]ﺑﺼﺮ1.görme. 2.görme yetisi. m basîret (A.) [ ]ﺑﺼﻴﺮتgörüş, ileriyi görme gücü. basît (A.) [ ]ﺑﺴﻴﻂ1.sade. 2.kolay. b.c o bast (A.) [ ]ﺑﺴﻂyayma. batâet (A.) [ ]ﺑﻄﺎﺋﺖağırlık, yavaşlık. bâtakrîr (F.-A.) [ ]ﺑﺎﺕﻘﺮیﺮrapor halinde. bâtıl (A.) [ ]ﺑﺎﻃﻞ1.hükümsüz. 2.boş. batın (A.) [ ]ﺑﻄﻦ1.karın. 2.kuşak, nesil. batî (A.) [ ]ﺑﻄﯽağır, yavaş. ott o bâtınen (A.) [ ]ﺑﺎﻃﻨﺎişin iç yüzünde. batn (A.) [ ]ﺑﻄﻦ1.karın. 2.kuşak, nesil. batt (A.) [ ]ﺑﻂkaz. battal (A.) [ ]ﺑﻄﺎل1.yiğit. 2.köhnemiş. 3.hantal. w. alk bâvekar (F.-A.) [ ]ﺑﺎوﻗﺎرağırbaşlı. bâyi (A.) [ ]ﺑﺎیﻊsatıcı. bayrakdâr (A.-F.) [ ]ﺑﻴﺪﻗﺪارbayraktar, sancaktar. baytâr (A.) [ ]ﺑﻴﻄﺎرveteriner. bâz (F.) [ ]ﺑﺎز1.tekrar. 2.açık. 3.doğan. bazargâh (F.) [ ]ﺑﺎزارﮔﺎﻩpazar yeri. ww bazen (A.) [ ]ﺑﻌﻀﺎkimi zaman bazı (A.) [ ]ﺑﻌﺾkimi. bâzî (F.) [ ]ﺑﺎزیoyun. bâzîçe (F.) [ ]ﺑﺎزیﭽﻪoyuncak. 44 www.alkottob.com bâzû (F.) [ ]ﺑﺎزو1.kol. 2.güç. m be’s (A.) [ ]ﺑﺄسzarar, kötü yan. bebr (F.) [ ]ﺑﺒﺮkaplan. becâyiş (F.) [ ]ﺑﺠﺎیﺶyer değişimi. beççe (F.) [ ]ﺑﭽﻪ1.çocuk. 2.yavru. bed (F.) [ ]ﺑﺪkötü. bed’ etmek başlamak. bedâheten (A.) [ ]ﺑﺪاهﺔdüşünmeden. bedahlâk (F.-A.) [ ]ﺑﺪاﺧﻼقahlaksız. bedâvâz (F.) [ ]ﺑﺪﺁوازkötü sesli. ott o bedahd (F.-A.) [ ]ﺑﺪﻋﻬﺪsözünde durmayan. b.c o becâ (F.) [ ]ﺑﺠﺎyerinde. bedâvet (A.) [ ]ﺑﺪاوت1.göçebelik. 2.bedevîlik. w. alk bedâyi’ (A.) [ ]ﺑﺪایﻊyeni ve güzel şeyler. bedbaht (F.) [ ]ﺑﺪﺑﺨﺖtahilsiz. bedbaht etmek mutsuz etmek. bedbîn (F.) [ ]ﺑﺪﺑﻴﻦkötümser, karamsar. bedbû (F.) [ ]ﺑﺪﺑﻮkötü kokulu. bedcins (F.-A.) [ ]ﺑﺪﺝﻨﺲkötü cinsli, cinsi bozuk. ww bedçeşm (F.) [ ]ﺑﺪچﺸﻢkötü gözlü. beddil (F.) [ ]ﺑﺪدلödlek. bedduâ (F.-A.) [ ]ﺑﺪدﻋﺎilenç. bedelât (A.) [ ]ﺑﺪﻻتbedeller. 45 www.alkottob.com bedendîş (F.) [ ]ﺑﺪاﻥﺪیﺶkötü düşünceli. m bedenen (A.) [ ]ﺑﺪﻥﺎvücutça. bedestân (F.) [ ]ﺑﺰﺱﺘﺎنbedesten. bedeviyyet (A.) [ ]ﺑﺪویﺖ1.göçebelik. 2.bedevîlik. bedfercâm (F.) [ ]ﺑﺪﻓﺮﺝﺎمkötü sonlu. bedgû (F.) [ ]ﺑﺪﮔﻮdedikoducu. bedgüher (F.) [ ]ﺑﺪﮔﻬﺮkalbi bozuk, mayası bozuk. b.c o bedevî (A.) [ ]ﺑﺪویçöl arabı. ott o bedhâh (F.) [ ]ﺑﺪﺧﻮاﻩbirinin kötülüğünü isteyen, kötü niyetli. bedhû (F.) [ ]ﺑﺪﺧﻮhuysuz, kötü huylu. bedî’ (A.) [ ]ﺑﺪیﻊgüzel, yepyeni. bedîa (A.) [ ]ﺑﺪیﻌﻪyepyeni şey. bedîhe (A.) [ ]ﺑﺪیﻬﻪdüşünmeden. w. alk bedîhî (A.) [ ]ﺑﺪیﻬﯽkuşkusuz. bedkâr (F.) [ ]ﺑﺪﮐﺎرkötü hareketli. bedlikâ (F.-A.) [ ]ﺑﺪﻝﻘﺎçirkin. bedmâye (F.) [ ]ﺑﺪﻡﺎیﻪmayası bozuk. bedmest (F.) [ ]ﺑﺪﻡﺴﺖiçip içip dağıtan. bedmestî (F.) [ ]ﺑﺪﻡﺴﺘﯽiçip içip dağıtma. ww bedmestlik (F.-T.) [ed+mes] içip içip dağıtma. bedmestlik etmek içip için dağıtmak. bedmihr (F.) [ ]ﺑﺪﻡﻬﺮsevgisiz. bednâm (F.) [ ]ﺑﺪﻥﺎمadı kötüye çıkmış. 46 www.alkottob.com bednigâh (F.) [ ]ﺑﺪﻥﮕﺎﻩkötü gözlü, kötü bakışlı. m bednihâd (F.) [ ]ﺑﺪﻥﻬﺎدkötü yaratılışlı, soysuz. bedr (A.) [ ]ﺑﺪرdolunay. b.c o bedre (A.) [ ]ﺑﺪرﻩpara kesesi. bedreftâr (F.) [ ]ﺑﺪرﻓﺘﺎرkötü davranışlı. bedreka (F.) [ ]ﺑﺪرﻗﻪ1.uğurlama, yolcu etme. 2.kılavuz. bedrûd (F.) [ ]ﺑﺪرودveda. bedsigâl (F.) [ ]ﺑﺪﺱﮕﺎلkötü düşünceli. ott o bedsîret (F.-A.) [ ]ﺑﺪﺱﻴﺮتahlaksız. bedsirişt (F.) [ ]ﺑﺪﺱﺮﺵﺖkötü yaratılışlı, mayası bozuk. bedter (F.) [ ]ﺑﺪﺕﺮdaha kötü, beter. bedtıynet (F.-A.) [ ]ﺑﺪﻃﻴﻨﺖtıynetsiz, karaktersiz. bedzebân (F.) [ ]ﺑﺪزﺑﺎنağzı bozuk. w. alk bedzehre (F.) [ ]ﺑﺪزهﺮﻩödlek. begâyet (F.-A.) [ ]ﺑﻐﺎیﺖçok, son derece. behâ (F.) [ ]ﺑﻬﺎdeğer, kıymet. behbûd (F.) [ ]ﺑﻬﺒﻮدsağlık. behcet (A.) [ ]ﺑﻬﺠﺖ1.sevinç. 2.güzellik. behem (F.) [ ]ﺑﻬﻢbirlikte, beraber. ww behemehâl (F.-A.) [ ]ﺑﻬﻪ ﺣﺎلher halükârda, mutlaka, ne olursa olsun. beher (F.) [ ]ﺑﻬﺮher, her biri. behic (A.) [ ]ﺑﻬﻴﺞgüleryüzlü. behîmî (A.) [ ]ﺑﻬﻴﻤﯽhayvanî. 47 www.alkottob.com behîmiyyet (A.) [ ]ﺑﻬﻴﻤﻴﺖhayvanlık. m behişt (F.) [ ]ﺑﻬﺸﺖcennet. behiştî (F.) [ ]ﺑﻬﺸﺘﯽcennetlik. b.c o behiyye (A.) [ ]ﺑﻬﻴﻪgüzel. behmân (F.) [ ]ﺑﻬﻤﺎنfalan, filan. behre (F.) [ ]ﺑﻬﺮﻩnasip. behremend (F.) [ ]ﺑﻬﺮﻡﻨﺪ1.hisse sahibi. 2.yararlanan. beht (A.) [ ]ﺑﻬﺖşaşkınlık. bekâ (A.) [ ]ﺑﻘﺎkalıcılık. bekâm (F.) [ ]ﺑﮑﺎمmuradına ermiş. bekâm olmak muradına ermek. ott o behte uğramak şaşakalmak, şaşkınlığından donakalmak. bekâya (A.) [ ]ﺑﻘﺎیﺎgeriye kalanlar; kalıntılar. w. alk bekrî (A.) [ ]ﺑﮑﺮیiçki düşkünü. beksimat (F.) [ ]ﺑﮑﺴﻤﺎتpeksimet. bel (A.) [ ]ﺑﻞbelki. bel’ (A.) [ ]ﺑﻠﻊ1.yutma. 2.yutulma. bel’ edilmek yutulmak. bel’ etmek yutmak. ww belâ (A.) [ ]ﺑﻼfelaket, musibet. belâ (A.) [ ]ﺑﻠﯽevet. belâdet (A.) [ ]ﺑﻼدتdangalaklık. belâdîde (A.-F.) [ ]ﺑﻼدیﺪﻩbelaya uğramış. 48 www.alkottob.com belâgat (A.) [ ]ﺑﻼﻏﺖkusursuz söz söyleme m belâhet (A.) [ ]ﺑﻼهﺖeblehlik. belâyâ (A.) [ ]ﺑﻼیﺎbelalar. beled (A.) [ ]ﺑﻠﺪ1.kent. 2.memleket. beledî (A.) [ ]ﺑﻠﺪیkentli. belediyye (A.) [ ]ﺑﻠﺪیﻪbelediye. belî (A.) [ ]ﺑﻠﯽevet. beliyyât (A.) [ ]ﺑﻠﻴﺎتbelalar. belki (F.-A.) [ ]ﺑﻠﮑﻪolabilir, belki. ott o belîğ (A.) [ ]ﺑﻠﻴﻎ1.fasih konuşan. 2.fasih, düzgün. b.c o belde (A.) [ ]ﺑﻠﺪﻩ1.kent. 2.diyar, memleket. belût (A.) [ ]ﺑﻠﻮط1.pelit, palamut. 2.meşe. benâdir (A.<F.) [ ]ﺑﻨﺎدرlimanlar. w. alk benâm (F.) [ ]ﺑﻨﺎم1.ünlü. 2.adında. benân (A.) [ ]ﺑﻨﺎن1.parmaklar. 2.parmak uçları. benât (A.) [ ]ﺑﻨﺎتkızlar. bend (F.) [ ]ﺑﻨﺪ1.bağ. 2.zincir. 3.boğum. 4.bend, fıkra. 4.baraj, su bendi. bend olmak bağlanmak. bende (F.) [ ]ﺑﻨﺪﻩ1.kul. 2.köle. ww bendegân (F.) [ ]ﺑﻨﺪﮔﺎن1.kullar. 2.köleler. bendegî (F.) [ ]ﺑﻨﺪﮔﯽ1.kulluk. 2.kölelik. bendehâne (F.) [ ]ﺑﻨﺪﻩ ﺧﺎﻥﻪbenim evim. bender (F.) [ ]ﺑﻨﺪرliman. 49 www.alkottob.com bendergâh (F.) [ ]ﺑﻨﺪرﮔﺎﻩrıhtım. m bendezâde (F.) [ ]ﺑﻨﺪﻩ زادﻩ1.köle çocuğu. 2.benim çocuğum. benefşe (F.) [ ]ﺑﻨﻔﺸﻪmenekşe. beng (F.) [ ]ﺑﻨﮓesrar. bengî (F.) [ ]ﺑﻨﮕﯽesrarkeş. benî (A.) [ ]ﺑﻨﯽoğullar. benîâdem [ ] ﺑﻨﯽ ﺁدمinsanlar, Adem oğulları. bennâ (A.) [ ]ﺑﻨﺎءyapı ustası. benû (A.) [ ]ﺑﻨﻮoğullar. ott o benîisrâîl ı [ ] ﺑﻨﯽ اﺱﺮاﺋﻴﻞİsrailoğulları. b.c o benefşî (F.) [ ]ﺑﻨﻔﺸﯽmor. ber (F.) [ ]ﺑﺮ1.üzeri. 2.üzere. 3.göğüs. 4.meyva. berâ’et (A.) [ ]ﺑﺮاﺋﺖaklanma. w. alk berâ’et etmek aklanmak. berâber (F.) [ ]ﺑﺮاﺑﺮ1.birlikte. 2.eşit. berâberî (F.) [ ]ﺑﺮاﺑﺮی1.birliktelik. 2.eşitlik. berâhîn (A.) [ ]ﺑﺮاهﻴﻦdeliller, kanıtlar. berâyı (F.) [ ]ﺑﺮایiçin. berâyı malûmât [ ] ﺑﺮای ﻡﻌﻠﻮﻡﺎتbilgi edinmek için, bilgi vermek için, bilgi sahibi ww olmak için. berbâd (F.) [ ]ﺑﺮﺑﺎد1.mahvolmuş. 2.kötü, pis, berbat. bercâ (F.) [ ]ﺑﺮﺝﺎyerinde, uygun. berceste (F.) [ ]ﺑﺮﺝﺴﺘﻪseçkin, seçme. 50 www.alkottob.com berd (A.) [ ]ﺑﺮدsoğuk. m berde (F.) [ ]ﺑﺮدﻩköle. berdevâm (F.-A.) [ ]ﺑﺮدوامsürekli, devam eden. b.c o berdülacuz (A.) [ ]ﺑﺮداﻝﻌﺠﻮزkocakarı soğuğu. bere (F.) [ ]ﺑﺮﻩkuzu. berehne (F.) [ ]ﺑﺮهﻨﻪçıplak. berekât (A.) [ ]ﺑﺮﮐﺎتbereketler. bereket (A.) [ ]ﺑﺮﮐﺖ1.bolluk. 2.uğur. berf (F.) [ ]ﺑﺮفkar. berfîn (F.) [ ]ﺑﺮﻓﻴﻦkarlı. berg (F.) [ ]ﺑﺮگyaprak. ott o berevât (A.) [ ]ﺑﺮواتberatlar. bergüzâr (F.) [ ]ﺑﺮﮔﺬارhatıra, hediye, yadigâr. w. alk berhâne (F.) [ ]ﺑﺮﺧﺎﻥﻪharap vaziyetteki ev. berhayât (F.-A.) [ ]ﺑﺮﺣﻴﺎتhayatta olan, sağ. berhayât bulunmak yaşamak, hayatta olmak. berhürdâr (F.) [ ]ﺑﺮﺧﻮردارmutlu, muradına ermiş. berî (A.) [ ]ﺑﺮیarınmış, temiz, uzak. berîd (A.) [ ]ﺑﺮیﺪ1.ulak. 2.postacı. ww berîn (F.) [ ]ﺑﺮیﻦyüksek, yüce. berk (A.) [ ]ﺑﺮقşimşek. berkarâr (F.-A.) [ ]ﺑﺮﻗﺮارyerinde duran, karar eden. berkarâr olmak devam etmek, kalmak. 51 www.alkottob.com berkemâl (F.-A.) [ ]ﺑﺰﮐﻤﺎلen iyi şekilde, mükemmel. bermu’tâd (F.-A.) [ ]ﺑﺮﻡﻌﺘﺎدalışıldığı gibi, mutâd olduğu üzere. b.c o bermûcib-i (F.-A.) [ ]ﺑﺮﻡﻮﺝﺐuyarınca, gereğince. bernâ (F.) [ ]ﺑﺮﻥﺎgenç. berpâ (F.) [ ]ﺑﺮﭘﺎayakta. berr (A.) [ ]ﺑﺮ1.toprak. 2.kara. 3.kıta. berrak (A.) [ ]ﺑﺮاقduru. ott o berren (A.) [ ]ﺑﺮاkara yolu ile. berrî (A.) [ ]ﺑﺮیkara ile ilgili. m bermâh (F.) [ ]ﺑﺮﻡﺎﻩmatkap, burgu. bersâbık (F.-A.) [ ]ﺑﺮﺱﺎﺑﻖeskiden olduğu gibi. bertaraf (F.-A.) [ ]ﺑﺮﻃﺮف1.bir yana. 2.giderilmiş. bertaraf etmek gidermek. w. alk bertaraf olmak giderilmek. berter (F.) [ ]ﺑﺮﺕﺮdaha üstün. berterîn (F.) [ ]ﺑﺮﺕﺮیﻦen üstün. bervech-i (F.-A.) [ ]ﺑﺮوﺝﻪgibi. berzah (A.) [ ]ﺑﺮزخ1.cehennem. 2.dil, kara uzantısı. 3.sorun, dert. berzger (F.) [ ]ﺑﺮزﮔﺮçiftçi. ww bes (F.) [ ]ﺑﺲ1.yeterli. 2.çok. besâ (F.) [ ]ﺑﺴﺎnice. besâtîn (A.) [ ]ﺑﺴﺎﺕﻴﻦbahçeler. besend (F.) [ ]ﺑﺴﻨﺪyeterli. 52 www.alkottob.com besende (F.) [ ]ﺑﺴﻨﺪﻩyeterli. m beserüçeşm (F.) [ ]ﺑﺴﺮ و چﺸﻢbaşüstüne, başım gözüm üstüne. besî (F.) [ ]ﺑﺴﯽbirçok. b.c o besîm (A.) [ ]ﺑﺴﻴﻢgüleç. beste (F.) [ ]ﺑﺴﺘﻪ1.kapalı. 2.beste. bestekâr (F.) [ ]ﺑﺴﺘﻪ ﮐﺎرbesteci. bestenigâr (F.) [ ]ﺑﺴﺘﻪ ﻥﮕﺎرTürk mûsikîsinde bir makam adı. beşâret (A.) [ ]ﺑﺸﺎرتmüjde. beşere (A.) [ ]ﺑﺸﺮﻩderi, dış deri. ott o beşer (A.) [ ]ﺑﺸﺮ1.insan. 2.insanlık. beşerî (A.) [ ]ﺑﺸﺮیinsanlıkla ilgili, insanî. beşeriyyât (A.) [ ]ﺑﺸﺮیﺎتantropoloji. beşeriyyet (A.) [ ]ﺑﺸﺮیﺖinsanlık. w. alk beşîr (A.) [ ]ﺑﺸﻴﺮmüjdeci. beşûş (A.) [ ]ﺑﺸﻮشgüleç. beşûşâne (A.-F.) [ ]ﺑﺸﻮﺵﺎﻥﻪgüleryüzle. betâet (A.) [ ]ﺑﻄﺎﺋﺖağırlık, yavaşlık. beter (F.) [ ]ﺑﺪﺕﺮdaha kötü, beter, şiddetli. bevl (A.) [ ]ﺑﻮل1.idrar. 2.işeme. ww bevlî (A.) [ ]ﺑﻮﻝﯽidrar ile ilgili. bevliyye (A.) [ ]ﺑﻮﻝﻴﻪüroloji. bevvâb (A.) [ ]ﺑﻮابkapıcı. bevvâbîn (A.) [ ]ﺑﻮاﺑﻴﻦkapıcılar. 53 www.alkottob.com bey’ (A.) [ ]ﺑﻴﻊsatış. beyân (A.) [ ]ﺑﻴﺎنaçıklama, ifade etme, dile getirme. beyân etmek açıklamak, dile getirmek. beyânât (A.) [ ]ﺑﻴﺎﻥﺎتaçıklamalar, demeç. beyânnâme (A.-F.) [ ]ﺑﻴﺎن ﻥﺎﻡﻪbildirge. beyâz (A.) [ ]ﺑﻴﺎضak, beyaz. beyn (A.) [ ]ﺑﻴﻦara, orta. ott o beyhûde (F.) [ ]ﺑﻴﻬﻮدﻩboş, boşuna. b.c o beyân edilmek açıklanmak, dile getirilmek. m beyâbân (F.) [ ]ﺑﻴﺎﺑﺎنçöl. beynelmilel (A.) [ ]ﺑﻴﻦ اﻝﻤﻠﻞuluslararası. beyn-i (A.-F.) [ِ ]ﺑﻴﻦarasında, ortasında. beynülmilel (A.) [ ]ﺑﻴﻦ اﻝﻤﻠﻞuluslararası. w. alk beyt (A.) [ ]ﺑﻴﺖ1.ev. 2.konut. 3.beyit. beytâr (A.) [ ]ﺑﻴﻄﺎرveteriner. beytullah (A.) [ ]ﺑﻴﺖ اﷲKâbe. beytûtet (A.) [ ]ﺑﻴﺘﻮﺕﺖgeceleme. beytülmal (A.) [ ]ﺑﻴﺖ اﻝﻤﺎلhazine, maliye hazinesi. beyzâ (A.) [ ]ﺑﻴﻀﺎbembeyaz, çok beyaz. ww beyze (A.) [ ]ﺑﻴﻀﻪ1.yumurta. 2.husye. beyzî (A.) [ ]ﺑﻴﻀﯽoval. beze (F.) [ ]ﺑﺰﻩ1.günah. 2.suç. bezekâr (F.) [ ]ﺑﺰﻩ ﮐﺎر1.günahkar. 2.suçlu. 54 www.alkottob.com bezir (A.) [ ]ﺑﺬرtohum. m bezirgân (F.) [ ]ﺑﺎزرﮔﺎنtüccar. bezistân (A.-F.) [ ]ﺑﺰﺱﺘﺎنbedesten. bezlegû (A.-F.) [ ]ﺑﺬﻝﻪ ﮔﻮşakacı. bezm (F.) [ ]ﺑﺰم1.eğlence meclisi. 2.içki meclisi. b.c o bezle (A.) [ ]ﺑﺬﻝﻪşaka, latife. bezmgâh (F.) [ ]ﺑﺰﻡﮕﺎﻩeğlence yeri, eğlence meclisi. bezzaz (A.) [ ]ﺑﺰﺑﺰmanifaturacı, kumaşçı. ott o bi’r (A.) [ ]ﺑﺌﺮkuyu. bi’set (A.) [ ]ﺑﺌﺜﺖgönderiliş, Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderilişi. bîaman (F.) [ ]ﺑﯽ اﻡﺎنamansız. bîâr (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻋﺎرarsız. bîbahâ (F.) [ ]ﺑﯽ ﺑﻬﺎçok değerli, paha biçilmez. w. alk bîbedel (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺑﺪلeşsiz, benzersiz. bîbehre (F.) [ ]ﺑﯽ ﺑﻬﺮﻩnasipsiz. bîcâ (F.) [ ]ﺑﻴﺠﺎyersiz. bîcan (F.) [ ]ﺑﯽ ﺝﺎنcansız. bîçâre (F.) [ ]ﺑﻴﭽﺎرﻩ1.çaresiz. 2.zavallı. bîçâregân (F.) [ ]ﺑﻴﭽﺎرﮔﺎن1.çaresizler. 2.zavallılar. ww bîçunuçirâ (F.) [ ]ﺑﯽ چﻮن و چﺮا1.sorgusuz sualsiz. 2.Tanrı. bîd (F.) [ ]ﺑﻴﺪsöğüt. bid’at (A.) [ ]ﺑﺪﻋﺖ1.sonradan ortaya çıkma. 2.dinde yeni getirilmiş şey. bîdâd (F.) [ ]ﺑﻴﺪادzulüm. 55 www.alkottob.com bîdâdger (F.) [ ]ﺑﻴﺪادﮔﺮzalim. m bîdâr (F.) [ ]ﺑﻴﺪارuyanık. bîdârbaht (F.) [ ]ﺑﻴﺪارﺑﺨﺖtalihli. bidâyette (A.-T.) [d] başlangıçta. bîd-i mecnûn [ ] ﺑﻴﺪ ﻡﺠﻨﻮنsalkımsöğüt. bîdil (F.) [ ]ﺑﻴﺪلaşık. bîdin (F.-A.) [ ]ﺑﯽ دیﻦdinsiz. bîeman (F.) [ ]ﺑﯽ اﻡﺎنamansız. ott o bîedeb (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ادبterbiyesiz, edepsiz. b.c o bidâyet (A.) [ ]ﺑﺪایﺖbaşlangıç. bîendişe (F.) [ ]ﺑﯽ اﻥﺪیﺸﻪdüşünmeyen, umursamayan. bîgâne (F.) [ ]ﺑﻴﮕﺎﻥﻪyabancı. bîgüman (F.) [ ]ﺑﯽ ﮔﻤﺎنkuşkusuz. w. alk bîgünah (F.) [ ]ﺑﯽ ﮔﻨﺎﻩ1.günahsız. 2.suçsuz. bîh (F.) [ ]ﺑﻴﺦkök. bîhaber (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺧﺒﺮhabersiz. bîhadd (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺣﺪsınırsız. bihakkın (A.) [ ]ﺑﺤﻖhakkıyla, hak ederek. bihamdillah (A.) [ ]ﺑﺤﻤﺪاﷲAllah’a şükürler olsun. ww bihâr (A.) [ ]ﺑﺤﺎرdenizler. bîhareket (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺣﺮﮐﺖhareketsiz. bîhâsıl (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺣﺎﺹﻞsonuçsuz. bîhayâ (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺣﻴﺎutanmaz, hayasız. 56 www.alkottob.com bîhayat (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺣﻴﺎتcansız, yaşamayan. m bihâzelemr (A.) [ ]ﺑﻬﺬا اﻻﻡﺮbuna göre, bu durumda, böylelikle. bihbûd (F.) [ ]ﺑﻬﺒﻮدsağlık. bîhesâb (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺣﺴﺎبhesapsız, sonsuz. bîhiss (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺣﺲhissiz, duygusuz. bihişt (F.) [ ]ﺑﻬﺸﺖcennet. b.c o bîhemtâ (F.) [ ]ﺑﯽ هﻤﺘﺎbenzersiz. bîhod (F.) [ ]ﺑﻴﺨﻮد1.baygın. 2.kendine olmama, kendinden geçme. bîhude (F.) [ ]ﺑﻴﻬﺪﻩboşuna, beyhude. bîinsâf (F.-A.) [ ]ﺑﯽ اﻥﺼﺎفinsafsız. bîkâr (F.) [ ]ﺑﻴﮑﺎر1.işsiz. 2.bekar. bîkarâr (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻗﺮارkararsız. ott o bihter (F.) [ ]ﺑﻬﺘﺮdaha iyi. w. alk bikr (A.) [ ]ﺑﮑﺮ1.el sürülmemiş. 2.yepyeni, orijinal. bîl (F.) [ ]ﺑﻴﻞbel. bilâd (A.) [ ]ﺑﻼد1.beldeler. 2.memleketler. bilâfâsıla (A.) [ ]ﺑﻼﻓﺎﺹﻠﻪaralıksız, kesintisiz. bilâhareket (A.) [ ]ﺑﻼﺣﺮﮐﺖhareketsiz, hareket etmeden. bilâhere (A.) [ ]ﺑﺎﻵﺧﺮﻩ1.sonradan. 2.sonunda, nihayet. ww bilâinkıtâ (A.) [ ]ﺑﻼاﻥﻘﻄﺎعkesintisiz, aralıksız. bilâkayt (A.) [ ]ﺑﻼﻗﻴﺪkayıtsız şartsız, kesin. bilakis (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻌﮑﺲaksine, tersine. bilâmâni’a (A.) [ ]ﺑﻼﻡﺎﻥﻌﻪengelsiz 57 www.alkottob.com bilâmazeret (A.) [ ]ﺑﻼﻡﻌﺬرتmazeretsiz, özür bildirmeksizin. bilâmühlet (A.) [ ]ﺑﻼﻡﻬﻠﺖzaman tanımadan, süre vermeden. bilâşikâyet (A.) [ ]ﺑﻼﺵﮑﺎیﺖşikayet etmeden. bilâte’ehhür (A.) [ ]ﺑﻼﺕﺄﺧﺮgecikmeden. b.c o bilâpervâ (A.-F.) [ ]ﺑﻼﭘﺮواkorkusuzca. m bilâmerhamet (A.) [ ]ﺑﻼﻡﺮﺣﻤﺖacımasızca. bilâtefrik (A.) [ ]ﺑﻼﺕﻔﺮیﻖhiçbir ayırım gözetmeksizin. bilâtehlike (A.) [ ]ﺑﻼﺕﻬﻠﮑﻪtehlikesizce. ott o bilâteminat (A.) [ ]ﺑﻼﺕﺄﻡﻴﻨﺎتgüvencesiz, teminatsız. bilâücret (A.) [ ]ﺑﻼأﺝﺮتparasız, ücretsiz. bilcümle (A.) [ ]ﺑﺎﻝﺠﻤﻠﻪtümüyle. bilfarz (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻔﺮضdiyelim ki. bilfiil (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻔﻌﻞgerçekten, yaparak, katılarak, bizzat. w. alk bilhassa (A.) [ ]ﺑﺎﻝﺨﺎﺹﻪözellikle, hele hele. biliktizâ (A.) [ ]ﺑﺎﻻﻗﺘﻀﺎgerektiğinden. bililtizâm (A.) [ ]ﺑﺎﻻﻝﺘﺰامbilerek, bile bile. bilistifade (A.) [ ]ﺑﺎﻻﺱﺘﻔﺎدﻩyararlanarak, istifade ederek. bilistihsâl (A.) [ ]ﺑﺎﻻﺱﺘﺤﺼﺎلalarak, elde ederek. biliştirâk (A.) [ ]ﺑﺎﻻﺵﺘﺮاکkatılarak. ww billûr (A.) [ ]ﺑﻠﻮرkristal. bilmecbûriye (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻤﺠﺒﺌﺮیﻪzorunlu olarak, mecburen. bilmukabele (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻤﻘﺎﺑﻠﻪkarşılığında, aynen, mukabele ederek, mukâbil olarak. bilmünâsebe (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻤﻨﺎﺱﺒﻪbir münasebetle, sırası geldiğinde. 58 www.alkottob.com bilmünâvebe (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻤﻨﺎوﺑﻪdönüşümlü. m bilmüzakere (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻤﺬاﮐﺮﻩgörüşülerek. bilumum (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻌﻤﻮمtüm, bütün. bîm (F.) [ ]ﺑﻴﻢkorku. bîma’nâ (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻡﻌﻨﯽanlamsız. bîmâr (F.) [ ]ﺑﻴﻤﺎرhasta. bîmârân (F.) [ ]ﺑﻴﻤﺎرانhastalar. ott o bîmecâl (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻡﺠﺎلtakatsiz, dermansız. b.c o bilvâsıta (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻮاﺱﻄﻪdolaylı olarak. bîmekân (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻡﮑﺎن1.yersiz. 2.aylak. bîmerhamet (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻡﺮﺣﻤﺖacımasız. bîmeze (F.) [ ]ﺑﯽ ﻡﺰﻩlezzetsiz, tatsız. bîmihr (F.) [ ]ﺑﯽ ﻡﻬﺮsevgisiz, şefkatsiz. w. alk bîmisâl (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻡﺜﺎلbenzersiz. bîmuhâbâ (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻡﺤﺎﺑﺎçekinmeden. bîmübâlât (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻡﺒﺎﻻتkayıtsız, umursamaz. bîmürüvvet (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻡﺮوتmürüvvetsiz. bin (A.) [ ]ﺑﻦoğul. binâ (A.) [ ]ﺑﻨﺎءyapı. ww bînâ (F.) [ ]ﺑﻴﻨﺎgören, iyi gören. binâberin (A.-F.) [ ]ﺑﻨﺎﺑﺮیﻦbundan dolayı, buna dayanarak. binâen (A.) [ ]ﺑﻨﺎءdayanarak, göre. binâenaleyh (A.) [ ]ﺑﻨﺎء ﻋﻠﻴﻪbu yüzden, bundan dolayı. 59 www.alkottob.com bînâm (F.) [ ]ﺑﻴﻨﺎمadsız, tanınmamış. m bînamaz (F.) [ ]ﺑﯽ ﻥﻤﺎزbeynamaz. bînasîb (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻥﺼﻴﺐnasipsiz, kısmetsiz. bînemek (F.) [ ]ﺑﯽ ﻥﻤﮏtuzsuz. bînevâ (F.) [ ]ﺑﻴﻨﻮا1.zavallı. 2.yoksul. bînî (F.) [ ]ﺑﻴﻨﯽburun. b.c o bînazîr (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻥﻈﻴﺮbenzersiz. bînihaye (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻥﻬﺎیﻪsonsuz, bitmez tükenmez. ott o binnetice (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻨﺘﻴﺠﻪsonuçta, sonuç olarak. binnisbe (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻨﺴﺒﻪbir dereceye kadar, nispeten. bint (A.) [ ]ﺑﻨﺖkız. bîpâyân (F.) [ ]ﺑﯽ ﭘﺎیﺎنsonsuz. bîpervâ (F.) [ ]ﺑﯽ ﭘﺮوا1.korkusuz. 2.çekinmeden. w. alk bir gûna (T.-F.) [ ] hiçbir, herhangi bir. bir nevi (T.-A.) [ ] adeta, bir bakıma. birâder (F.) [ ]ﺑﺮادرerkek kardeş. bîrahm (F.-A.) [ ]ﺑﯽ رﺣﻢmerhametsiz, acımasız. bîrayb (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ریﺐkuşkusuz. birinc (F.) [ ]ﺑﺮﻥﺞpirinç. ww birişte (F.) [ ]ﺑﺮﺵﺘﻪkavrulmuş. bîrûn (F.) [ ]ﺑﻴﺮون1.dış. 2.dışarı. biryân (F.) [ ]ﺑﺮیﺎنkebap. bisât (A.) [ ]ﺑﺴﺎطyaygı. 60 www.alkottob.com bîsebat (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺛﺒﺎتdayanıksız. m bîsebeb (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺱﺒﺐdayanıksız. bîser (F.) [ ]ﺑﯽ ﺱﺮbaşsız. b.c o bîst (F.) [ ]ﺑﻴﺴﺖyirmi. bister (F.) [ ]ﺑﺴﺘﺮyatak. bîsûd (F.) [ ]ﺑﯽ ﺱﻮدyararsız. bisyâr (F.) [ ]ﺑﺴﻴﺎرçok. bîşe (F.) [ ]ﺑﻴﺸﻪorman. bîşuur (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺵﻌﻮرbilinçsiz. ott o bîşerm (F.) [ ]ﺑﯽ ﺵﺮمorman. bîşübhe (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﺵﺒﻬﻪkuşkusuz, şüphesiz. bîşümâr (F.) [ ]ﺑﯽ ﺵﻤﺎرsayısız. bîtâb (F.-A.) [ ]ﺑﻴﺘﺎبyorgun, takatsiz. w. alk bîtâb kalmak bitkin düşmek. bîtâbane (F.) [ ]ﺑﻴﺘﺎﺑﺎﻥﻪbitkince. bitamâmihâ (A.) [ ]ﺑﺘﻤﺎﻡﻬﺎtümüyle, tamamen. bîtaraf (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻃﺮفtarafsız. bîtarafâne (F.-A.) [ ]ﺑﯽ ﻃﺮﻓﺎﻥﻪtarafsızca, yan tutmadan. bittab’ (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻄﺒﻊdoğal olarak. ww bittafsîl (A.) [ ]ﺑﺎﻝﺘﻔﺼﻴﻞayrıntılı olarak, uzun uzadıya. bittamâm (A.) [ ]ﺑﺎﻝﺘﻤﺎمtümüyle. bîve (F.) [ ]ﺑﻴﻮﻩdul. bîvefâ (F.-A.) [ ]ﺑﯽ وﻓﺎvefasız. 61 www.alkottob.com bîvezen (F.) [ ]ﺑﻴﻮﻩ زنdul kadın. m bîzâr (F.) [ ]ﺑﻴﺰارbıkmış, usanmış. bîzâr olmak bıkmak, usanmak. bizzarûre (A.) [ ]ﺑﺎﻝﻀﺮورﻩzorunlu olarak. bostân (F.) [ ]ﺑﻮﺱﺘﺎنbahçe. bû (F.) [ ]ﺑﻮkoku. bu’d (A.) [ ]ﺑﻌﺪ1.uzaklık. 2.boyut. bûd (F.) [ ]ﺑﻮدvarlık. buğrâ (F.) [ ]ﺑﻐﺮاturna. buhalâ (A.) [ ]ﺑﺨﻼcimriler. buhâr (A.) [ ]ﺑﺨﺎرbuğu, buhar. w. alk buhl (A.) [ ]ﺑﺨﻞcimrilik. ott o bu’diyet (A.) [ ]ﺑﻌﺪیﺖuzaklık, mesafe. b.c o bizâtihi (A.) [ ]ﺑﺬاﺕﻪkendiliğinden. buhrân (A.) [ ]ﺑﺤﺮانbunalım, kriz. buht (A.) [ ]ﺑﻬﺖşaşkınlık. buhûr (F.) [ ]ﺑﺨﻮرtütsü. buhurdan (F.) [ ]ﺑﺨﻮردانtütsülük, tütsü kabı. buk’a (A.) []ﺑﻘﻌﻪ1.yer, diyar. 2.ülke. ww buk’avî (A.) [ ]ﺑﻘﻌﻮیyerel. bûm (F.) [ ]ﺑﻮم1.yer. 2.ülke. bûm (F.) [ ]ﺑﻮمbaykuş. bûmehen (F.) [ ]ﺑﻮﻡﻬﻦdeprem. 62 www.alkottob.com bundan mâada (T.-A.) [dan+m] bundan başka, bunun yanısıra. m bûr (F.) [ ]ﺑﻮرkumral. burc (A.) [ ]ﺑﺮج1.burç. 2.yıldız kümesi. b.c o burhan (A.) [ ]ﺑﺮهﺎنkanıt, delil. bûriya (F.) [ ]ﺑﻮریﺎhasır. burûc (A.) [ ]ﺑﺮوجburçlar. burûdet (A.) [ ]ﺑﺮودتsoğukluk. bûs etmek öpmek. bûstân (F.) [ ]ﺑﻮﺱﺘﺎنbahçe. bûte (F.) [ ]ﺑﻮﺕﻪ1.çalı çırpı. 2.pota. ott o bûse (F.) [ ]ﺑﻮﺱﻪöpücük. bûtimar (F.) [ ]ﺑﻮﺕﻴﻤﺎرbalıkçıl, botimar. butlân (A.) [ ]ﺑﻄﻼن1.boşluk, anlamsızlık. 2.yalan. w. alk butûn (A.) [ ]ﺑﻄﻮن1.karınlar. 2.kuşaklar, nesiller. bûy (F.) [ ]ﺑﻮیkoku. bûydâr (F.) [ ]ﺑﻮیﺪارkokulu. bûzîne (F.) [ ]ﺑﻮزیﻨﻪmaymun. bühtân (A.) [ ]ﺑﻬﺘﺎنiftira. bühtân etmek iftira etmek. ww bükâ (A.) [ ]ﺑﮑﺎءağlama. bülaceb (A.) [ ]ﺑﻮاﻝﻌﺠﺐşaşılacak şey. büldân (A.) [ ]ﺑﻠﺪانbeldeler, diyarlar, ülkeler. büleğâ (A.) [ ]ﺑﻠﻐﺎءbelagat sahipleri. 63 www.alkottob.com bülend (F.) [ ]ﺑﻠﻨﺪ1.yüksek. 2.yüce. bülendpervâz (F.) [ ]ﺑﻠﻨﺪﭘﺮواز1.yükseklerden uçan. 2.şerefli. bülûğ (A.) [ ]ﺑﻠﻮغerginlik. bün (F.) [ ]ﺑﻦ1.kök. 2.dip. 3.temel. bünyâd (F.) [ ]ﺑﻨﻴﺎد1.temel, kök. 2.yapı, bina. bünye (A.) [ ]ﺑﻨﻴﻪyapı. b.c o bülheves (A.) [ ]ﺑﻮاﻝﻬﻮسmaymun iştahlı. m bülendbâlâ (F.) [ ]ﺑﻠﻨﺪﺑﺎﻻuzun boylu. bürdbâr (F.) [ ]ﺑﺮدﺑﺎرsabırlı. bürde (A.) [ ]ﺑﺮدﻩhırka. bürhân (A.) [ ]ﺑﺮهﺎنkanıt. bürîde (F.) [ ]ﺑﺮیﺪﻩkesik. w. alk bürka (A.) [ ]ﺑﺮﻗﻊpeçe. ott o bünyeviyat (A.) [ ]ﺑﻨﻴﻮیﺎتbünye ile ilgili bilim dalı, morfoloji. bürnâ (F.) [ ]ﺑﺮﻥﺎgenç. bürrân (F.) [ ]ﺑﺮانkeskin. bürûdet (A.) [ ]ﺑﺮودتsoğukluk. bürûz (A.) [ ]ﺑﺮوزortaya çıkma. büstân (F.) [ ]ﺑﺴﺘﺎنbahçe. ww büşrâ (A.) [ ]ﺑﺸﺮاmüjde. büt (F.) [ ]ﺑﺖput. büthâne (F.) [ ]ﺑﺖ ﺧﺎﻥﻪputhane. bütperest (F.) [ ]ﺑﺖ ﭘﺮﺱﺖputperest, puta tapan. 64 www.alkottob.com bütûn (A.) [ ]ﺑﻄﻮن1.karınlar. 2.kuşaklar, nesiller. m büyût (A.) [ ]ﺑﻴﻮت1.evler. 2.beyitler. büz (F.) [ ]ﺑﺰkeçi. büzûr (A.) [ ]ﺑﺬورtohumlar. büzürg (F.) [ ]ﺑﺰرگ1.büyük. 2.ulu. büzürgân (F.) [ ]ﺑﺰرﮔﺎن1.büyükler. 2.ulular. b.c o büzdil (F.) [ ]ﺑﺰدلödlek. ww w. alk ott o büzürgzâde (F.) [ ]ﺑﺰرگ زادﻩseçkin kişinin çocuğu, asilzade, kişizade. 65 www.alkottob.com m câ (F.) [ ]ﺝﺎ1.yer. 2.mevki. 3.makam. ca’l (A.) [ ]ﺝﻌﻞyapma. ca’lî (A.) [ ]ﺝﻌﻠﯽ1.yapma, uydurma. 2.sahte. câbir (A.) [ ]ﺝﺎﺑﺮzorlayıcı. câdde (A.) [ ]ﺝﺎدﻩana yol, cadde. câdû (F.) [ ]ﺝﺎدو1.büyücü. 2.cadı. câdûger (F.) [ ]ﺝﺎدوﮔﺮbüyücü. w. alk câh (F.) [ ]ﺝﺎﻩmakam, mevki. ott o câbecâ (F.) [ ]ﺝﺎﺑﺠﺎyer yer. b.c o C câhid (A.) [ ]ﺝﺎهﺪçalışıp çabalayan. câhil (A.) [ ]ﺝﺎهﻞbilgisiz. câhilâne (A.-F.) [ ]ﺝﺎهﻼﻥﻪcahilce. câiz (A.) [ ]ﺝﺎﺋﺰuygun. câize (A.) [ ]ﺝﺎﺋﺰﻩödül. ww câlib (A.) [ ]ﺝﺎﻝﺐilginç, çekici. câlib -i dikkat [ ] ﺝﺎﻝﺐ دﻗﺖdikkat çekici. câm (F.) [ ]ﺝﺎم1.kadeh. 2.şişe. 3.cam. câme (F.) [ ]ﺝﺎﻡﻪgiysi. 66 www.alkottob.com câmedân (F.) [ ]ﺝﺎﻡﻪ دانgardrop. m câmegî (F.) [ ]ﺝﺎﻡﮕﯽ1.giysi parası. 2.hizmetçi. câmekan (F.) [ ]ﺝﺎﻡﮑﺎنhamamda soyunma odası. b.c o câmekan (F.-A.) [ ]ﺝﺎﻡﮑﺎن1.camlı bölme. 2.vitrin. câmeşûy (F.) [ ]ﺝﺎﻡﻪ ﺵﻮیçamaşırcı. câmi’ (A.) [ ]ﺝﺎﻡﻊ1.toplayan. 2.cami. câmia (A.) [ ]ﺝﺎﻡﻌﻪtopluluk. câmid (A.) [ ]ﺝﺎﻡﺪ1.cansız. 2.donuk. ott o câmûs (A.) [ ]ﺝﺎﻡﻮسmanda, camız. cân (F.) [ ]ﺝﺎن1.ruh. 2.can. 3.sevgili. cânâ (F.) [ ]ﺝﺎﻥﺎsevgilim, ey sevgili. cânân (F.) [ ]ﺝﺎﻥﺎنsevgili. cânâne (F.) [ ]ﺝﺎﻥﺎﻥﻪsevgili. w. alk cânbâz (F.) [ ]ﺝﺎﻥﺒﺎز1.canını hiçe sayan. 2.fedai. 3.cambaz. cândâr (F.) [ ]ﺝﺎﻥﺪار1.canlı. 2.koruyucu. canefşân (F.) [ ]ﺝﺎن اﻓﺸﺎنcanını hiçe sayan, fedai. cânefzâ (F.) [ ]ﺝﺎن اﻓﺰاcana can katan. cânfersâ (F.) [ ]ﺝﺎن ﻓﺮﺱﺎömür törpüsü, yürek tüketen. cânfeşân (F.) [ ]ﺝﺎن ﻓﺸﺎنcanını hiçe sayan, fedai. ww cânfezâ (F.) [ ]ﺝﺎن ﻓﺰاcana can katan. cângüdâz (F.) [ ]ﺝﺎن ﮔﺪازyürek yakan. canhıraş (F.) [ ]ﺝﺎن ﺧﺮاشyürek paralayan. cânib (A.) [ ]ﺝﺎﻥﺐtaraf. 67 www.alkottob.com cânişin (F.) [ ]ﺝﺎﻥﺸﻴﻦhalef, birinin yerine oturan. cânsipâr (F.) [ ]ﺝﺎن ﺱﭙﺎرcanını feda eden. cânsitân (F.) [ ]ﺝﺎن ﺱﺘﺎنcan alan. cânver (F.) [ ]ﺝﺎن ور1.canlı. 2.canavar. câr (A.) [ ]ﺝﺎرkomşu. cârî (A.) [ِ ]ﺝﺎرgeçerli, yürürlükte. câriye (A.) [ ]ﺝﺎریﻪhalayık. cârû (F.) [ ]ﺝﺎروsüpürge. cârûb (F.) [ ]ﺝﺎروبsüpürge. ott o câriha (A.) [ ]ﺝﺎرﺣﻪ1.yırtıcı kuş. 2.yırtıcı hayvan. b.c o cânsiperâne (F.) [ ]ﺝﺎن ﺱﭙﺮاﻥﻪcanını feda edercesine. m cânnisâr (F.-A.) [ ]ﺝﺎن ﻥﺜﺎرcanını feda eden. câsûsî (A.-F.) [ ]ﺝﺎﺱﻮﺱﯽcasusluk, ajanlık. w. alk câvid (F.) [ ]ﺝﺎودkalıcı, sonsuz, ebedi. câvidân (F.) [ ]ﺝﺎودانkalıcı, sonsuz, ebedi. cây (F.) [ ]ﺝﺎیyer. câygâh (F.) [ ]ﺝﺎیﮕﺎﻩ1.yer. 2.makam. câyi’ (A.) [ ]ﺝﺎیﻊaç. câynişîn (F.) [ ]ﺝﺎیﻨﺸﻴﻦbirinin yerine geçen, halef. ww câzib (A.) [ ]ﺝﺎذب1.ilginç. 2.çekici. câzibe (A.) [ ]ﺝﺎذﺑﻪçekicilik. cazibedar (A.-F.) [ ]ﺝﺎذﺑﻪ دارçekici, cazibeli. câzibiyyet (A.) [ ]ﺝﺎذﺑﻴﺖçekicilik. 68 www.alkottob.com cebâbire (A.) [ ]ﺝﺒﺎﺑﺮﻩzorbalar. m cebânet (A.) [ ]ﺝﺒﺎﻥﺖkorkaklık. cebbâr (A.) [ ]ﺝﺒﺎر1.zorba. 2.güçlü. 3.Tanrı. 4.tuttuğunu koparan, becerikli. cebel (A.) [ ]ﺝﺒﻞdağ. cebhe (A.) [ ]ﺝﺒﻬﻪ1.cephe. 2.alın. 3.yüz. cebîn (A.) [ ]ﺝﺒﻴﻦkorkak. cebr (A.) [ ]ﺝﺒﺮ1.zorlama. 2.cebir. cebren (A.) [ ]ﺝﺒﺮاzorla. cebrî (A.) [ ]ﺝﺒﺮیzoraki, zorla. ott o cebr etmek zorlamak. b.c o cebbârî (A.-F.) [ ]ﺝﺒﺎری1.zorbalık. 2.beceriklilik, tuttuğunu koparma. cedâvil (A.) [ ]ﺝﺪاولcetveller, çizelgeler. cedd (A.) [ ]ﺝﺪata. w. alk cedel (A.) [ ]ﺝﺪل1.tartışma. 2.mücadele. cedelî (A.) [ ]ﺝﺪﻝﯽtartışmaya dayalı, münakaşa üstüne oturmuş. cedî (A.) [ ]ﺝﺪی1.oğlak. 2.oğlak burcu. cedîd (A.) [ ]ﺝﺪیﺪyeni. cedîde (A.) [ ]ﺝﺪیﺪﻩyeni. cedvel (A.) [ ]ﺝﺪول1.cetvel. 2.çizelge. ww cefâ (A.) [ ]ﺝﻔﺎüzme, eziyet etme. cefâ çekmek cefaya katlanan, üzülen. cefâcû (A.-F.) [ ]ﺝﻔﺎﺝﻮüzen, cefa eden. cefâdîde (A.-F.) [ ]ﺝﻔﺎدیﺪﻩüzülmüş, cefa çekmiş. 69 www.alkottob.com cefâkâr (A.-F.) [ ]ﺝﻔﺎﮐﺎر1.cefa eden, üzen. 2.cefa çeken, üzülen. cefâkeş (A.-F.) [ ]ﺝﻔﺎﮐﺶüzülen, cefa çeken, eziyete katlanan. m cefâkârî (A.-F.) [ ]ﺝﻔﺎﮐﺎری1.cefa etme, üzme. 2.cefa çekme. sevgili. cefcâf (F.) [ ]ﺝﻔﺠﺎف1.hoppa kadın. 2.orospu. ceffelkalem (A.) [ ]ﺝﻒ اﻝﻘﻠﻢçalakalem. cefr (A.) [ ]ﺝﻔﺮgaipten haber veren bilim. cehd (A.) [ ]ﺝﻬﺪçalışma, çabalama. cehd etmek çalışıp çabalamak. cehele (A.) [ ]ﺝﻬﻠﻪcahiller. ott o cehâlet (A.) [ ]ﺝﻬﺎﻝﺖcahillik, bilgisizlik. b.c o cefâpîşe (A.-F.) [ ]ﺝﻔﺎﭘﻴﺸﻪ1.üzmeyi huy edinmiş, cefa eden. 2.aşığını üzen cehennemî (A.-F.) [ ]ﺝﻬﻨﻤﯽ1.cehennemlik. 2.cehennem gibi sıcak. w. alk cehl (A.) [ ]ﺝﻬﻞcahillik, bilgisizlik. cehren (A.) [ ]ﺝﻬﺮاaçıkça. celâdet (A.) [ ]ﺝﻼدتyiğitlik. celâl (A.) [ ]ﺝﻼلululuk. celb (A.) [ ]ﺝﻠﺐkendine çekme. celb edilmek 1.kendine çekilmek. 2.yazı ile çağırılmak. ww celb etmek 1.kendine çekmek. 2.yazı ile çağırmak. celbnâme (A.-F.) [ ]ﺝﻠﺐ ﻥﺎﻡﻪçağırı mektubu. celeb (A.) [ ]ﺝﻠﺐsığır tüccarı. celesât (A.) [ ]ﺝﻠﺴﺎتoturumlar. 70 www.alkottob.com celîl (A.) [ ]ﺝﻠﻴﻞulu. m celîs (A.) [ ]ﺝﻠﻴﺲarkadaş. cellâd (A.) [ ]ﺝﻼدcellat. b.c o cellâdî (A.-F.) [ ]ﺝﻼدیcellatlık. celse (A.) [ ]ﺝﻠﺴﻪoturum. cem’ (A.) [ ]ﺝﻤﻊ1.toplama. 2.çoğul. cem’ edilmek toplanılmak. cem’ etmek toplamak, derlemek, bir araya getirmek. ott o cem’an (A.) [ ]ﺝﻤﻌﺎtoplam. cem’iyyât (A.) [ ]ﺝﻤﻌﻴﺎتcemiyetler, dernekler. cem’iyyet (A.) [ ]ﺝﻤﻌﻴﺖ1.cemiyet, dernek. 2.topluluk. cem’iyyet -i akvâm [ ] ﺝﻤﻌﻴﺖ اﻗﻮامBirleşmiş Milletler. cemâat (A.) [ ]ﺝﻤﺎﻋﺖ1.topluluk. 2.camide ibadet edenler. w. alk cemâd (A.) [ ]ﺝﻤﺎدcansız varlık. cemâdât (A.) [ ]ﺝﻤﺎداتcansız varlıklar. cemâhîr (A.) [ ]ﺝﻤﺎهﻴﺮcumhuriyetler. cemâl (A.) [ ]ﺝﻤﺎلyüz güzelliği. cemel (A.) [ ]ﺝﻤﻞdeve. cemî’ (A.) [ ]ﺝﻤﻴﻊtümü. ww cemî’an (A.) [ ]ﺝﻤﻴﻌﺎtümüyle. cemil (A.) [ ]ﺝﻤﻴﻞ1.güzel. 2.yüzü güzel. cemîle (A.) [ ]ﺝﻤﻴﻠﻪiyilik. cemiyet (A.) [ ]ﺝﻤﻌﻴﺖtopluluk, toplum. 71 www.alkottob.com cemm (A.) [ ]ﺝﻢkalabalık. cenâbet (A.) [ ]ﺝﻨﺎﺑﺖ1.pis, murdar. 2.cünüplük hali. b.c o cenâh (A.) [ ]ﺝﻨﺎحkanat. m cenâb (A.) [ ]ﺝﻨﺎبhazret. cenb (A.) [ ]ﺝﻨﺐtaraf. cendere (A.) [ ]ﺝﻨﺪرﻩ1.pres. 2.basınç, baskı. 3.oklava. ceng (F.) [ ]ﺝﻨﮓsavaş. ceng etmek 1.savaşmak. 2.dövüşmek. cengâverî (F.) [ ]ﺝﻨﮕﺎوریsavaşçılık. ott o cengâver (F.) [ ]ﺝﻨﮕﺎورsavaşçı. cengcû (F.) [ ]ﺝﻨﮕﺠﻮ1.savaşçı. 2.kavgacı. cengel (F.) [ ]ﺝﻨﮕﻞorman. cennât (A.) [ ]ﺝﻨﺎت1.cennetler. 2.bahçeler. w. alk cennet (A.) [ ]ﺝﻨﺖ1.cennet. 2.bahçe. cennet -i a’lâ [ ] ﺝﻨﺖ اﻋﻠﯽcennet. cennetmekân (A.) [ ] ﺝﻨﺖ ﻡﮑﺎنmekanı cennet olan. cenûb (A.) [ ]ﺝﻨﻮبgüney. cenûb -i garb [ ] ﺝﻨﻮب ﻏﺮبgüneybatı. cenûb -i garbî [ ] ﺝﻨﻮب ﻏﺮﺑﯽgüneybatı. ww cenûb -i şark [ ] ﺝﻨﻮب ﺵﺮقgüneydoğu. cenûb -i şarkî [ ] ﺝﻨﻮب ﺵﺮﻗﯽgüneydoğu. cenûbî (A.) [ ]ﺝﻨﻮﺑﯽgüneye ait. cerâd (A.) [ ]ﺝﺮادçekirge. 72 www.alkottob.com cerâhat (A.) [ ]ﺝﺮاﺣﺖyara. m cerâid (A.) [ ]ﺝﺮاﺋﺪgazeteler. cerâim (A.) [ ]ﺝﺮاﺋﻢsuçlar. ceres (A.) [ ]ﺝﺮس1.çan. 2.çıngırak. cereyân (A.) [ ]ﺝﺮیﺎن1.akış. 2.oluş. 3.akım. cereyân etmek olmak, gerçekleşmek. cerge (F.) [ ]ﺝﺮﮔﻪküme. ott o cerh (A.) [ ]ﺝﺮح1.yaralama. 2.çürütme. b.c o cerbeze (A.) [ ]ﺝﺮﺑﺰﻩbeceriklilik. cerh edilmek 1.yaralanmak. 2.çürütülmek. cerh etmek 1.yaralamak. 2.çürütmek. cerîde (A.) [ ]ﺝﺮیﺪﻩ1.gazete. 2.tutanak. cerîha (A.) [ ]ﺝﺮیﺤﻪyara. w. alk cerîme (A.) [ ]ﺝﺮیﻤﻪ1.suç. 2.para cezası, cereme. 3.ceza ödeme. cerrâh (A.) [ ]ﺝﺮاحoperatör. cerrâhî (A.) [ ]ﺝﺮاﺣﯽoperatörlük. cesâmet (A.) [ ]ﺝﺴﺎﻡﺖirilik. cesâret (A.) [ ]ﺝﺴﺎرتcesurluk. cesîm (A.) [ ]ﺝﺴﻴﻢiri, büyük. ww cesîmülcüsse (A.) [ ]ﺝﺴﻴﻢ اﻝﺠﺜﻪiri yapılı, iriyarı. cesûr (A.) [ ]ﺝﺴﻮرcesaret sahibi. cev (F.) [ ]ﺝﻮarpa. cevâb (A.) [ ]ﺝﻮاب1.yanıt. 2.karşılık. 73 www.alkottob.com cevâben (A.) [ ]ﺝﻮاﺑﺎyanıt olarak. m cevâd (A.) [ ]ﺝﻮادcömert. cevâhir (A.) [ ]ﺝﻮاهﺮ1.mücevherler. 2.mücevher. b.c o cevâmi’ (A.) [ ]ﺝﻮاﻡﻊcamiler. cevâmid (A.) [ ]ﺝﻮاﻡﺪcansız varlıklar. cevâmîs (A.) [ ]ﺝﻮاﻡﻴﺲmandalar. cevân (F.) [ ]ﺝﻮانgenç. cevânib (A.) [ ]ﺝﻮاﻥﺐyanlar, yönler. ott o cevârî (A.) [ ]ﺝﻮاریhalayıklar. cevâz (A.) [ ]ﺝﻮازizin, uygun verme. cevâz vermek uygun vermek, olur vermek, müsaade etmek. cevdet (A.) [ ]ﺝﻮدت1iyilik. 2.olgunluk. 3.tazelik. cevelân (A.) [ ]ﺝﻮﻻنdolaşma, gezinti. w. alk cevelân etmek 1.dolaşmak, akmak. 2.gezinmek. cevelângâh (A.-F.) [ ]ﺝﻮﻻﻥﮕﺎﻩ1.gezinti yeri, mesire yeri. 2.dolaşım yeri. cevf (A.) [ ]ﺝﻮفboşluk. cevher (A.) [ ]ﺝﻮهﺮ1.mücevher. 2.öz. 3.elmas. cevherfürûş (A.-F.) [ ]ﺝﻮهﺮﻓﺮوشmücevherci. cevherî (A.) [ ]ﺝﻮهﺮی1.mücevherle ilgili. 2.mücevherli. 3.öz ile ilgili. ww cevîn (F.) [ ]ﺝﻮیﻦarpadan yapılmış. cevir (A.) [ ]ﺝﻮرhaksızlık, üzülme, üzme, zulüm. cevir çekmek acı çekmek, zulüm görmek. cevr (A.) [ ]ﺝﻮرhaksızlık, üzme, üzülme, zulüm. 74 www.alkottob.com cevr etmek haksızlık etmek, üzmek, acı çektirmek. m cevşen (F.) [ ]ﺝﻮﺵﻦzırhlı giysi. cevv (A.) [ ]ﺝﻮ1.hava. 2.boşluk. b.c o cevvâl (A.) [ ]ﺝﻮالçok hareketli, koşan. cevvî (A.) [ ]ﺝﻮیhava ile ilgili. cevzâ (A.) [ ]ﺝﻮزاءikizler burcu. ceyb (A.) [ ]ﺝﻴﺐcep. ceyş (A.) [ ]ﺝﻴﺲasker. cezâ (A.) [ ]ﺝﺰاء1.karşılık. 2.ceza. cezâir (A.) [ ]ﺝﺰاﺋﺮadalar. ott o ceyyid (A.) [ ]ﺝﻴﺪiyi, güzel. cezâlet (A.) [ ]ﺝﺰاﻝﺖakıcılık, düzgünlük. cezb (A.) [ ]ﺝﺬبkendine çekme. w. alk cezb edilmek kendine çekilmek. cezb etmek kendine çekmek. cezbe (A.) [ ]ﺝﺬﺑﻪ1.coşku. 2.kendinden geçiş. cezer (A.) [ ]ﺝﺰرhavuç. cezîre (A.) [ ]ﺝﺰیﺮﻩada. cezm (A.) [ ]ﺝﺰمkesin karar. ww cezm etmek kesin karar vermek, kesin olarak niyetlenmek. cezzâb (A.) [ ]ﺝﺬابçekici, cazibeli. cibâl (A.) [ ]ﺝﺒﺎلdağlar. cibillet (A.) [ ]ﺝﺒﻠﺖkarakter, yaratılış. 75 www.alkottob.com cibilliyet (A.) [ ]ﺝﺒﻠﻴﺖkarakter, yaratılış. m cibilliyetsiz (A.-T.) [ ]ﺝﺒﻠﺘﺴﺰkaraktersiz, kötü yaratılışlı. cidâl (A.) [ ]ﺝﺪالmücadele. cidâr (A.) [ ]ﺝﺪار1.duvar. 2.zar. cidden (A.) [ ]ﺝﺪاciddi olarak. ciddî (A.) [ ]ﺝﺪی1.ağırbaşlı. 2.önemli. ciddiyyet (A.) [ ]ﺝﺪیﺖ1.ciddilik. 2.ağırbaşlılık. ciger (F.) [ ]ﺝﮕﺮciğer. ott o cîfe (A.) [ ]ﺝﻴﻔﻪleş. b.c o cidâlcû (A.-F.) [ ]ﺝﺪال ﺝﻮmücadeleci. cigergûşe (F.) [ ]ﺝﮕﺮﮔﻮﺵﻪ1.ciğerköşe, evlat. 2.sevgili. cigerpâre (F.) [ ]ﺝﮕﺮﭘﺎرﻩ1.ciğer parçası. 2.evlat. cigersûz (F.) [ ]ﺝﮕﺮﺱﻮزyürek yakan. w. alk cihâd (A.) [ ]ﺝﻬﺎدdin uğrunda savaş. cihâd etmek din uğrunda savaşmak. cihân (F.) [ ]ﺝﻬﺎن1.dünya. 2.âlem. cihânâferîn (F.) [ ]ﺝﻬﺎن ﺁﻓﺮیﻦdünyayı yaratan, Tanrı. cihandar (F.) [ ]ﺝﻬﺎﻥﺪارbüyük hükümdar, imparator. cihandîde (F.) [ ]ﺝﺨﺎن دیﺪﻩgörmüş geçirmiş. ww cihangîr (F.) [ ]ﺝﻬﺎﻥﮕﻴﺮbüyük hükümdar, imparator. cihangîrî (F.) [ ]ﺝﻬﺎﻥﮕﻴﺮیbüyük hükümdarlık, imparatorluk. cihângüşâ (F.) [ ]ﺝﻬﺎﻥﮕﺸﺎdünyayı feth eden, fatih hükümdar. cihânî (F.) [ ]ﺝﻬﺎﻥﯽ1.dünya ile ilgili. 2.insan. 76 www.alkottob.com cihannüma (F.) [ ]ﺝﻬﺎن ﻥﻤﺎ1.dünya atlası. 2.taraça. m cihâr (F.) [ ]چﻬﺎرdört. cihâren (A.) [ ]ﺝﻬﺎراaçıkça. cihâz (A.) [ ]ﺝﻬﺎز1.çeyiz. 2.aygıt. 3.sistem. b.c o cihât (A.) [ ]ﺝﻬﺎت1.yönler. 2.sebepler. 3.yerler. cihet (A.) [ ]ﺝﻬﺖ1.yön, taraf. 2.bakım, nokta. 3.sebep. cilâ (A.) [ ]ﺝﻼء1.parlaklık. 2.cila. cilâdar (A.-F.) [ ]ﺝﻼدارcilalı. ott o cild (A.) [ ]ﺝﻠﺪ1.deri, cilt. 2.kitap. cilve (A.) [ ]ﺝﻠﻮﻩ1.görünme. 2.kırıtma. cilvegâh (A.-F.) [ ]ﺝﻠﻮﻩ ﮔﺎﻩgörünme yeri. cilvegâh olmak yatak teşkil etmek, yurt olmak. cilveger (A.-F.) [ ]ﺝﻠﻮﻩ ﮔﺮ1.görünen. 2.kırıtan. w. alk cilvesâz (A.-F.) [ ]ﺝﻠﻮﻩ ﺱﺎزkırıtan, cilve yapan. cimâ’ (A.) [ ]ﺝﻤﺎعcinsel ilişki. cimâ’ etmek cinsel ilişkide bulunmak. cinâ’î (A.) [ ]ﺝﻨﺎﺋﯽcinayetle ilgili. cinân (A.) [ ]ﺝﻨﺎن1.cennetler. 2.bahçeler. cinayetkâr (A.-F.) [ ]ﺝﻨﺎیﺘﮑﺎرcâni, cinayet işleyen. ww cinâze (A.) [ ]ﺝﻨﺎزﻩtabut. cindar (A.-F.) [ ]ﺝﻨﺪارcinci, afsuncu. cindarlık (A.-F.-T.) cincilik, afsunculuk, muskacılık. cinnet (A.) [ ]ﺝﻨﺖçıldırma. 77 www.alkottob.com cins (A.) [ ]ﺝﻨﺲ1.tür. 2.soy. m cinsî (A.) [ ]ﺝﻨﺴﯽcinsel. cirm (A.) [ ]ﺝﺮمcismin kapladığı yer, hacim. cismânî (A.) [ ]ﺝﺴﻤﺎﻥﯽ1.cisim ile ilgili. 2.bedensel. cismen (A.) [ ]ﺝﺴﻤﺎbedenen. cisr (A.) [ ]ﺝﺴﺮköprü. civan (F.) [ ]ﺝﻮانgenç. civanbaht (F.) [ ]ﺝﻮان ﺑﺨﺖtalihli. civânî (F.) [ ]ﺝﻮاﻥﯽgençlik. ott o civânân (F.) [ ]ﺝﻮاﻥﺎنgençler. b.c o cism (A.) [ ]ﺝﺴﻢ1.cisim, madde. 2.vücut, beden. civânmerd (F.) [ ]ﺝﻮاﻥﻤﺮد1.cömert. 2.soylu. civâr (A.) [ ]ﺝﻮارyakın çevre. w. alk cîve (F.) [ ]ﺝﻴﻮﻩcıva. cizye (A.) [ ]ﺝﺰیﻪgayrimüslim vergisi. cû (F.) [ ]ﺝﻮ1.arayan. 2.arama. cû (F.) [ ]ﺝﻮçay, ırmak. cû’ (A.) [ ]ﺝﻮشaçlık. cûce (F.) [ ]ﺝﻮﺝﻪcivciv. ww cûd (A.) [ ]ﺝﻮدcömertlik. cuğd (A.) [ ]ﺝﻐﺪbaykuş. cûlâh (F.) [ ]ﺝﻮﻻﻩ1.dokumacı. 2.çulha. cum’a (A.) [ ]ﺝﻤﻌﻪcuma. 78 www.alkottob.com cumhûr (A.) [ ]ﺝﻤﻬﻮر1.halk. 2.kalabalık. m cumhûrî (A.) [ ]ﺝﻤﻬﻮریcumhuriyetle ilgili. cumhûriyyet (A.) [ ]ﺝﻤﻬﻮریﺖcumhuriyet. cûş eylemek coşmak, coşup taşmak. cûşâcûş (F.) [ ]ﺝﻮﺵﺎﺝﻮشcoşkun, coşkulu. cûşân (F.) [ ]ﺝﻮﺵﺎن1.coşan. 2.kaynayan. cûşiş (F.) [ ]ﺝﻮﺵﺶcoşku. cûy (F.) [ ]ﺝﻮیçay, ırmak. cûybâr (F.) [ ]ﺝﻮیﺒﺎرırmak. cûyende (F.) [ ]ﺝﻮیﻨﺪﻩarayan. cübn (A.) [ ]ﺝﺒﻦkorkaklık. w. alk cüdâ (F.) [ ]ﺝﺪاayrı. ott o cûy (F.) [ ]ﺝﻮی1.arayan. 2.arama. b.c o cûş (F.) [ ]ﺝﻮش1.coşku. 2.kaynama. cüda kalmak ayrı düşmek, uzak kalmak. cüdâyî (F.) [ ]ﺝﺪایﯽayrılık. cüdrân (A.) [ ]ﺝﺪرانduvarlar. cüft (F.) [ ]ﺝﻔﺖçift. cüfte (F.) [ ]ﺝﻔﺘﻪçifte. ww cühelâ (A.) [ ]ﺝﻬﻼءcahiller. cühhâl (A.) [ ]ﺝﻬﺎلcahiller. cüllâh (A.) [ ]ﺝﻼﻩdokumacı, çulhacı. cülûs (A.) [ ]ﺝﻠﻮس1.oturma. 2.tahta geçme. 79 www.alkottob.com cülûs etmek tahta geçmek. m cülûsiyye (A.) [ ]ﺝﻠﻮﺱﻴﻪ1.tahta çıkan hükümdarın dağıttığı bahşiş. 2.tahta çıkan hükümdar için yazılan şiir. cümel (A.) [ ]ﺝﻤﻞcümleler. cümle (A.) [ ]ﺝﻤﻠﻪ1.bütün, tüm. 2.tümce. cümleten (A.) [ ]ﺝﻤﻠﺔtümüyle cümûd (A.) [ ]ﺝﻤﻮدdonukluk. cümûdiyye (A.) [ ]ﺝﻤﻮدیﻪbuzul. ott o cünbân (F.) [ ]ﺝﻨﺒﺎن1.sallayan. 2.sallanan. b.c o cümcüme (A.) [ ]ﺝﻤﺠﻤﻪkafatası. cünbiş (F.) [ ]ﺝﻨﺒﺶkıpırtı, hareket, sallanma. cünd (A.) [ ]ﺝﻨﺪ1.asker. 2.ordu. cündî (A.) [ ]ﺝﻨﺪیusta binici. w. alk cündîlik (A.-T.) [ ] binicilik, at binme. cünha (A.) [ ]ﺝﻨﺤﻪküçük suç. cünûd (A.) [ ]ﺝﻨﻮد1.askerler. 2.ordular. cürm (A.) [ ]ﺝﺮمsuç. cürûf (A.) [ ]ﺝﺮوفmaden atığı, maden posası. cüsse (A.) [ ]ﺝﺜﻪgövde, yapı. ww cüstücû (F.) [ ]ﺝﺴﺖ و ﺝﻮarayış, arama. cüvâl (F.) [ ]ﺝﻮالçuval. cüvân bk. civan. cüz’ (A.) [ ]ﺝﺰء1.parça. 2.medrese alfabe kitabı. 80 www.alkottob.com cüz’î (A.) [ ]ﺝﺰﺋﯽçok az. cüzâm (A.) [ ]ﺝﺬامcüzzam. ww w. alk ott o b.c o cüzdan (A.-F.) [ ]ﺝﺰﺋﺪان1.para çantası. 2.evrak çantası. m cüz’iyyât (A.) [ ]ﺝﺰﺋﻴﺎتküçük şeyler, önemsiz şeyler. 81 www.alkottob.com m Ç çâbükî (F.) [ ]چﺎﺑﮑﯽkıvraklık, çeviklik, çabukluk. çâbükpâ (F.) [ ]چﺎﺑﮏ ﭘﺎayağına çabuk. çâbükrev (F.) [ ]چﺎﺑﮏ روhızlı giden. çâbüksüvar (F.) [ ]چﺎﺑﮏ ﺱﻮارusta binici. b.c o çâbük (F.) [ ]چﺎﺑﮏkıvrak, çevik, çabuk. ott o çâder (F.) [ ]چﺎدر1.çadır. 2.örtü, kadınların giydiği örtü. çâdernişin (F.) [ ]چﺎدرﻥﺸﻴﻦgöçebe, çadırda yaşayan. çadır (F.) [ ]چﺎدر1.çadır. 2.örtü, kadınların giydiği örtü. çağz (F.) [ ]چﻐﺰkurbağa. çâh (F.) [ ]چﺎﻩ1.kuyu. 2.çukur. w. alk çâk (F.) [ ]چﺎک1.yırtık. 2.yırtmaç. çâk etmek yırtmak. çâk olmak yırtılmak. çâkâçâk (F.) [ ]چﺎﮐﺎچﺎکkılıç şakırtısı. çâker (F.) [ ]چﺎﮐﺮ1.kul. 2.hizmetkâr. çâkerî (F.) [ ]چﺎﮐﺮی1.kulluk. 2.hizmetkârlık. ww çâkûç (F.) [ ]چﺎﮐﻮچçekiç. çâlâk (F.) [ ]چﺎﻻکçevik, kıvrak. çâlâkî (F.) [ ]چﺎﻻﮐﯽçeviklik, kıvraklık. çâlik (F.) [ ]چﺎﻝﻴﮏçelik çomak. 82 www.alkottob.com çâlpâre (F.) [ ]چﺎرﭘﺎرﻩçalpara. m çâme (F.) [ ]چﺎﻡﻪşiir. çâne (F.) [ ]چﺎﻥﻪçene. b.c o çâpâr (F.) [ ]چﺎﭘﺎر1.ulak. 2.postacı. çâplûs (F.) [ ]چﺎﭘﻠﻮسdalkavuk. çâr (F.) [ ]چﺎرçare. çâr (F.) [ ]چﺎرdört. çârçûbe (F.) [ ]چﺎرچﻮﺑﻪçerçeve. çârdeh (F.) [ ]چﺎردﻩondört. ott o çardak (F.) [ ]چﺎرﻃﺎقçardak. çâre (F.) [ ]چﺎرﻩ1.tedbir. 2.çare. 3.ilaç, derman. çârecû (F.) [ ]چﺎرﻩ ﺝﻮçare arayan. çâresâz (F.) [ ]چﺎرﻩ ﺱﺎزçare bulan. w. alk çâresâz olmak çare bulmak. çâresâzî (F.) [ ]چﺎرﻩ ﺱﺎزیçare bulma. çârgâh (F.) [ ]چﺎرﮔﺎﻩTürk musikîsinde bir makam. çârgûşe (F.) [ ]چﺎرﮔﻮﺵﻪdört köşe. çarh (F.) [ ]چﺮخ1.tekerlek. 2.çarkıfelek. 3.felek. 4.tef. 5.çıkrık. çarmıh (F.) [ ]چﺎرﻡﻴﺦçarmıh. ww çârnâçâr (F.) [ ]چﺎرﻥﺎچﺎرister istemez, çaresiz, mecburen. çârpâ (F.) [ ]چﺎرﭘﺎdört ayaklı. çârsû (F.) [ ]چﺎرﺱﻮdört yön. çârsû (F.-A.) [ ]چﺎرﺱﻮçarşı. 83 www.alkottob.com çârşeb (F.) [ ]چﺎرﺵﺐçarşaf. çârtâk (F.) [ ]چﺎرﻃﺎق1.çardak. 2.kare şeklinde çadır. b.c o çârüm (F.) [ ]چﺎرمdördüncü. m çârşenbe (F.) [ ]چﺎرﺵﻨﺒﻪçarşamba. çâryâr (F.) [ ]چﺎریﺎرdört halife, Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali. çâşni (F.) [ ]چﺎﺵﻨﯽçeşni. çâşnigîr (F.) [ ]چﺎﺵﻨﯽ ﮔﻴﺮçeşnici. çâşt (F.) [ ]چﺎﺵﺖkuşluk vakti. çeh (F.) [ ]چﻪ1.kuyu. 2.çukur. çehâr (F.) [ ]چﻬﺎرdört. çehre (F.) [ ]چﻬﺮﻩyüz. ott o çeğâle (F.) [ ]چﻐﺎﻝﻪçağla. çehreperdâz (F.) [ ]چﻬﺮﻩ ﭘﺮدازressam. w. alk çekâçâk (F.) [ ]چﮑﺎچﺎکkılıç şakırtısı. çekîde (F.) [ ]چﮑﻴﺪﻩdamlamış. çekûç (F.) [ ]چﮑﻮچçekiç. çelîpâ (F.) [ ]چﻠﻴﭙﺎhaç. çem (F.) [ ]چﻢ1.salınma. 2.süslü. çemen (F.) [ ]چﻤﻦ1.çimenlik, çayırlık. 2.yeşillik. ww çemenzâr (F.) [ ]چﻤﻨﺰارçimenlik. çenâr (F.) [ ]چﻨﺎرçınar. çenber (F.) [ ]چﻨﺒﺮ1.çember. 2.kasnak. çend (F.) [ ]چﻨﺪ1.kaç. 2.birkaç. 3.ne zamana kadar. 84 www.alkottob.com çendan (F.) [ ]چﻨﺪانo kadar, onca. m çendin (F.) [ ]چﻨﺪیﻦbu kadar, bunca. çeng (F.) [ ]چﻨﮓ1.pençe. 2.el. 3.harp, çeng. çengî (F.) [ ]چﻨﮕﯽ1.çeng çalan. 2.dansöz, çengi. çep (F.) [ ]چﭗsol. çerâ (F.) [ ]چﺮاotlama. çerâgâh (F.) [ ]چﺮاﮔﺎﻩotlak. ott o çerâğ (F.) [ ]چﺮاغ1.mum. 2.kandil. b.c o çengâl (F.) [ ]چﻨﮕﺎل1.pençe. 2.çengel. çerâğân (F.) [ ]چﺮاﻏﺎنaydınlatma, donatma. çerâkese (A.) [ ]چﺮاﮐﺴﻪçerkesler. çerb (F.) [ ]چﺮبsemiz. çerbzebân (F.) [ ]چﺮب زﺑﺎن1.yaltakçı. 2.ağzı laf yapan. w. alk çerh (F.) [ ]چﺮخ1.çark. 2.felek. 3.tekerlek. 4.çıkrık. 5.çarkıfelek. 6.tef. çerm (F.) [ ]چﺮمderi. çeşm (F.) [ ]چﺸﻢgöz. çeşmân (F.) [ ]چﺸﻤﺎنgözler. çeşmderîde (F.) [ ]چﺸﻢ دریﺪﻩarsız. çeşme (F.) [ ]چﺸﻤﻪ1.pınar. 2.çeşme. ww çetr (F.) [ ]چﺘﺮ1.gölgelik. 2.şemsiye. çevgân (F.) [ ]چﻮﮔﺎنçevgen. çeyrek (F.) [ ]چﻬﺎریﮏdörtte bir, çeyrek. çîgûne (F.) [ ]چﮕﻮﻥﻪnasıl. 85 www.alkottob.com çigûnegî (F.) [ ]چﮕﻮﻥﮕﯽnitelik. çihar yâr (F.) [ ]چﻬﺎریﺎرdört halife. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali. b.c o çihârüdü (F.) [ ]چﻬﺎر و دوdört ve iki. çihârüse (F.) [ ]چﻬﺎر و ﺱﻪdört ve üç. çihârüyek (F.) [ ]چﻬﺎر و یﮏdört ve bir. çihil (F.) [ ]چﻬﻞkırk. çihilpâ (F.) [ ]چﻬﻞ ﭘﺎkırkayak. ott o çihre (F.) [ ]چﻬﺮﻩyüz. çil (F.) [ ]چﻞkırk. m çihâr (F.) [ ]چﻬﺎرdört. çile (F.) [ ]چﻠﻪ1.kırk günlük ibadet. 2.sıkıntı, azap. 3.iplik demeti. çilekeş (F.) [ ]چﻠﻪ ﮐﺶçile çeken, acı çeken. çimen (F.) [ ]چﻤﻦçimenlik. w. alk çîn (F.) [ ]چﻴﻦkırışık. çirâğ (F.) [ ]چﺮاغ1.mum. 2.kandil. 2.çırak. çîredest (F.) [ ]چﻴﺮﻩ دﺱﺖyetenekli, becerikli. çirk (F.) [ ]چﺮک1.kir. 2.irin. çirkâb (F.) [ ]چﺮک ﺁبpis su. çirkîn (F.) [ ]چﺮﮐﻴﻦ1.kirlenmiş. 2.çirkin. ww çîz (F.) [ ]چﻴﺰşey. çûb (F.) [ ]چﻮب1.sopa. 2.odun. 3.tahta. çûbân (F.) [ ]چﻮﺑﺎنçoban. çûbek (F.) [ ]چﻮﺑﮏ1.tokmak, tokaç. 2.çomak. 86 www.alkottob.com çun (F.) [ ]چﻮن1.gibi. 2.mademki. 3.nasıl. 4.için. 5.çünkü. m çün (F.) [ ]چﻦ1.gibi. 2.mademki. 3.nasıl. 4.için. 5.çünkü. çünki (F.) [ ]چﻮﻥﮑﻪçünkü. b.c o çüst (F.) [ ]چﺴﺖçevik, kıvrak. çüstî (F.) [ ]چﺴﺘﯽçeviklik, kıvraklık. çüvâl (F.) [ ]چﻮالçuval. ww w. alk ott o çüvaldûz (F.) [ ]چﻮاﻝﺪوزçuvaldız. 87 www.alkottob.com m D b.c o dâ’î (A.) [ ]داﻋﯽ1.dua eden, duacı. 2.davet eden. dâ’ussıla (A.) [ ]داء اﻝﺼﻠﻪyurdunu özleme, köyünü özleme. dâd (F.) [ ]داد1.adalet. 2.iyilik, ihsan. dâd (F.) [ ]داد1.verme. 2.verdi. 3.vergi. dâdgâh (F.) [ ]دادﮔﺎﻩmahkeme. dâdres (F.) [ ]دادرسimdada koşan. dâdû (F.) [ ]دادوdadı. ott o dâdhâh (F.) [ ]دادﺧﻮاﻩdavacı. dâdüferyâd (F.) [ ]دادوﻓﺮیﺎدferyat figan. dâdüsited (F.) [ ]داد و ﺱﺘﺪalışveriş. w. alk dâfi’ (A.) [ ]داﻓﻊuzaklaştıran, defeden. dâğ (F.) [ ]داغ1.yara. 2.kızgın demirle vurulmuş işaret. dağal (F.) [ ]دﻏﻞhile, hilehurda, alavere dalavere. dağalbâz (F.) [ ]دﻏﻞ ﺑﺎزhileci. dağdağa (A.) [ ]دﻏﺪﻏﻪtelaş, gürültü patırtı. dâhî (A.) [ ]داهﯽdeha sahibi. ww dâhil (A.) [ ]داﺧﻞiç, içeri. dâhil olmak içeri girmek. dâhile (A.) [ ]داﺧﻠﻪiç, iç yüz. dâhilen (A.) [ ]داﺧﻼiçten. 88 www.alkottob.com dâhilî (A.) [ ]داﺧﻠﯽiç ile ilgili, iç yüze ait. m dâhiliye (A.) [ ]داﺧﻠﻴﻪiç ile ilgili, iç yüze ait. dahl (A.) [ ]دﺧﻞmüdahale etme, karışma. dâim (A.) [ ]داﺋﻢsürekli, devamlı. dâimî (A.) [ ]داﺋﻤﯽsürekli, devamlı. dâir (A.) [ ]داﺋﺮ1.ilişkin, hakkında. 3.dönen. b.c o dahme (F.) [ ]ﺽﺨﻤﻪ1.mezar. 2.mezarlık. 3.lahit. dâire (A.) [ ]داﺋﺮﻩ1.daire. 2.büro, ofis. 3.devlet dairesi. 4.tef, zilli tef. dâirevî (A.) [ ]داﺋﺮویdairemsi. ott o dâirenmâdâr (A.) [ ]داﺋﺮا ﻡﺎدارçepeçevre. dâirezen (A.-F.) [ ]داﺋﺮﻩ زنdaire çalan. dâiye (A.) [ ]داﻋﻴﻪ1.arzu, istek. 2.iddia. dakâyık (A.) [ ]دﻗﺎیﻖ1.incelikler. 2.dakikalar. w. alk dakîk (A.) [ ]دﻗﻴﻖ1.ince, hassas. 2.dakika şaşmayan. dakîka (A.) [ ]دﻗﻴﻘﻪ1.incelik. 2.dakika. dalâlet (A.) [ ]ﺽﻼﻝﺖsapkınlık. dâll (A.) [ ]دالdelalet eden. dâlle (A.) [ ]ﺽﺎﻝﻪsapık, yoldan çıkmış. dâm (F.) [ ]دام1.tuzak, kapan. 2.besi hayvanı. ww dâmâd (F.) [ ]داﻡﺎدdamat, güveyi. dâmân (F.) [ ]داﻡﺎنetek. dâmen (F.) [ ]داﻡﻦetek. dâmenâlûde (F.) [ ]داﻡﻦ ﺁﻝﻮدﻩiffetsiz. 89 www.alkottob.com dâmenbûs (F.) [ ]داﻡﻦ ﺑﻮسetek öpen. dâmengîr (F.) [ ]داﻡﻦ ﮔﻴﺮ1.davacı, şikayetçi. 2.eteğe sarılan. b.c o dâmgâh (F.) [ ]داﻡﮕﺎﻩtuzak kurulmuş yer. m dâmene (F.) [ ]داﻡﻨﻪyamaç, dağ eteği. dân (F.) [ ]دانbilen. dân (F.) [ ]دانkap. dânâ (F.) [ ]داﻥﺎbilgili, iyi bilen. dâne (F.) [ ]داﻥﻪ1.tohum. 2.yem. 3.tane. ott o dânende (F.) [ ]داﻥﻨﺪﻩbilen. dâng (F.) [ ]داﻥﮓaltıdabirlik dirhem. dâniş (F.) [ ]داﻥﺶ1.bilgi. 2.bilim. dânişâmûz (F.) [ ]داﻥﺶ ﺁﻡﻮزöğrenci. dânişgâh (F.) [ ]داﻥﺸﮕﺎﻩüniversite. w. alk dânişmend (F.) [ ]داﻥﺸﻤﻨﺪ1.bilgin, alim. 2.stajiyer kadı. dânişver (A.) [ ]داﻥﺸﻮرbilgin. dâr (A.) [ ]دار1.yurt. 2.ev. dâr (F.) [ ]دارdar ağacı. dâr (F.) [ ]دارsahip olan, bulunduran, tutan. dâr -ı bekâ [ ] دار ﺑﻘﺎahiret. ww dâr -ı fenâ [ ] دار ﻓﻨﺎdünya. dârâ (F.) [ ]دارا1.sahip. 2.büyük hükümdar. darabân (A.) [ ]ﺽﺮﺑﺎن1.çarpıntı. 2.vuruş. darabât (A.) [ ]ﺽﺮﺑﺎت1.darbeler, vuruşlar. 90 www.alkottob.com darb (A.) [ ]ﺽﺮب1.vuruş. 2.para basımı. 3.dövme. darbhâne (A.) [ ]ﺽﺮب ﺧﺎﻥﻪdarphane, para basımevi. b.c o darbımesel (A.-F.) [ ]ﺽﺮب ﻡﺜﻞatasözü. m darbe (A.) [ ]ﺽﺮﺑﻪ1.vuruş, darbe. 2.bela. dârçîn (F.) [ ]دارچﻴﻦtarçın. dârende (F.) [ ]دارﻥﺪﻩsahip. darîr (A.) [ ]ﺽﺮیﺮdoğuştan kör. dârû (F.) [ ]داروilaç. ott o dârûhâne (F.) [ ]داروﺧﺎﻥﻪeczane. dârülaceze (A.) [ ]داراﻝﻌﺠﺰﻩdüşkünler evi. dârülbedâyi (A.) [ ]داراﻝﺒﺪایﻊkonservatuvar. dârülelhân (A.) [ ]داراﻻﻝﺤﺎنkonservatuvar. dârüleytâm (A.) [ ]داراﻻیﺘﺎمyetimhane. w. alk dârülfünun (A.) [ ]داراﻝﻔﻨﻮنüniversite. dârülhilâfe (A.) [ ]داراﻝﺨﻼﻓﻪ1.İstanbul. 2.halifelik merkezi. dârülkütüb (A.) [ ]داراﻝﮑﺘﺐkütüphane. dârülmuallimât (A.) [ ]داراﻝﻤﻌﻠﻤﺎتkız öğretmen okulu. dârülmuallimîn (A.) [ ]داراﻝﻤﻌﻠﻤﻴﻦerkek öğretmen okulu. dârülmülk (A.) [ ]داراﻝﻤﻠﮏbaşkent. ww dârülvilâde (A.) [ ]داراﻝﻮﻻدﻩdoğumevi. dârüssaltana (A.) [ ]داراﻝﺴﻠﻄﻨﻪİstanbul. dârüsselam (A.) [ ]داراﻝﺴﻼم1.Bağdat. 2.cennet. dâs (F.) [ ]داسorak. 91 www.alkottob.com dâstân (F.) [ ]داﺱﺘﺎن1.destan. 2.hikaye. 3.masal. m dâstânî (F.) [ ]داﺱﺘﺎﻥﯽdestânî, kahramanlıkla ilgili, epik. davâ (A.) [ ]دﻋﻮی1.dava. 2.teorem. 3.mesele. b.c o dâver (F.) [ ]داور1.yargıç. 2.hükümdar. 3.Tanrı. davet (A.) [ ]دﻋﻮتçağrı. dâye (F.) [ ]دایﻪdadı. dâyin (A.) [ ]دایﻦalacaklı. deâvî (A.) [ ]دﻋﺎویdavalar. debdebe (A.) [ ]دﺑﺪﺑﻪgösteriş. debir (F.) [ ]دﺑﻴﺮkatip. ded (F.) [ ]ددyırtıcı hayvan. def (F.) [ ]دفtef. w. alk def’ (A.) [ ]دﻓﻊuzaklaştırma. ott o debbağ (A.) [ ]دﺑﺎغsepici. def’ edilmek 1.uzaklaştırılmak. 2.giderilmek. def’ etmek 1.uzaklaştırmak. 2.gidermek. def’a (A.) [ ]دﻓﻌﻪkez, kere, defa. def’aten (A.) [ ]دﻓﻌﺔbir defada. defaât (A.) [ ]دﻓﻌﺎتkereler, defalar. ww defâin (A.) [ ]دﻓﺎﺋﻦgömüler, defineler. defâtir (A.) [ ]دﻓﺎﺕﻴﺮdefterler. define (A.) [ ]دﻓﻴﻨﻪgömü. defn (A.) [ ]دﻓﻦgömme, defin. 92 www.alkottob.com defter (A.) [ ]دﻓﺘﺮdefter. m defterdâr (A.-F.) [ ]دﻓﺘﺮدار1.ildeki en üst düzey maliye yetkilisi. 2.maliye bakanı. defzen (A.-F.) [ ]دﻓﺰنtef çalan. dehâ (A.) [ ]دهﺎdahilik. dehâlet (A.) [ ]دﺧﺎﻝﺖ1.karışma. 2.sığınma. dehâlîz (A.) [ ]دهﺎﻝﻴﺰdehlizler. dehân (F.) [ ]دهﺎنağız. dehen (F.) [ ]دهﻦağız. dehliz (A.) [ ]دهﻠﻴﺰkoridor. ott o dehânbeste (F.) [ ]دهﺎن ﺑﺴﺘﻪsuskun. b.c o deh (F.) [ ]دﻩon. dehr (A.) [ ]دهﺮ1.dünya. 2.devir, zamane. dehrî (A.) [ ]دهﺮیmateryalist. w. alk dehriyye (A.) [ ]دهﺮیﻪmateryalistlik. dehşetâver (A.-F.) [ ]دهﺸﺖ ﺁورdehşet verici. dehşetengîz (A.-F.) [ ]دهﺸﺖ اﻥﮕﻴﺰürkünç, dehşet verici. dekâkîn (A.) [ ]دﮐﺎﮐﻴﻦdükkanlar. delâil (A.) [ ]دﻻﺋﻞkanıtlar, deliller. delâlet (A.) [ ]دﻻﻝﺖdelillik, yol gösterme. ww delâlet etmek 1.yol göstermek. 2.anlamına gelmek. delîl (A.) [ ]دﻝﻴﻞ1.kanıt. 2.rehber. 3.şahit. delk (F.) [ ]دﻝﻖderviş hırkası. dellâk (A.) [ ]دﻻکtellak. 93 www.alkottob.com dellâl (A.) [ ]دﻻلkomisyoncu, tellal. m delv (A.) [ ]دﻝﻮ1.kova. 2.kova burcu. dem (A.) [ ]دمkan. demâdem (F.) [ ]دﻡﺎدمher an. dembedem (F.) [ ]دﻡﺒﺪمher an. demsâz (F.) [ ]دﻡﺴﺎز1.yakın arkadaş.2.sırdaş. denâet (A.) [ ]دﻥﺎﺋﺖalçaklık. ott o dendân (F.) [ ]دﻥﺪانdiş. b.c o dem (F.) [ ]دم1.zaman. 2.nefes. 3.içki. dendanmüzd (F.) [ ]دﻥﺪان ﻡﺰدdiş kirası. denî (A.) [ ]دﻥﯽalçak. der (F.) [ ]درkapı. derâhim (A.) [ ]دراهﻢdirhemler. w. alk derakab (F.-A.) [ ]درﻋﻘﺐardından, hemen, derhal, hemen ardından. derâmed (F.) [ ]در ﺁﻡﺪkazanç, gelir. derâz (F.) [ ]درازuzun. derbân (F.) [ ]درﺑﺎنkapıcı. derbâr (F.) [ ]درﺑﺎرsaray. derbeder (F.) [ ]درﺑﺪرaylak, avare. ww derbend (F.) [ ]درﺑﻨﺪ1.dar geçit. 2.sınır kalesi. 3.hudut. derc (A.) [ ]درجiçine alma, biriktirme. derc edilmek içine alınmak. derc etmek içine almak. 94 www.alkottob.com derd (F.) [ ]درد1.dert. acı. 3.ağrı. m derdâ (F.) [ ]درداne yazık ki, eyvahlar olsun. derdest (F.) [ ]دردﺱﺖ1.yakalama. 2.el altında olma. b.c o derdest edilmek yakalanmak. derdest etmek yakalamak. derdiser (F.) [ ]درد ﺱﺮbaş belası, baş ağrısı, sorun, problem. derdmend (F.) [ ]دردﻡﻨﺪdertli. derecât (A.) [ ]درﺝﺎتdereceler. ott o derece (A.) [ ]درﺝﻪ1.derece. 2.aşama. 3.kat. 3.miktar. derekât (A.) [ ]درﮐﺎت1.katlar. 2.basamaklar. dereke (A.) [ ]درﮐﻪ1.kat. 2.basamak. derende (F.) [ ]درﻥﺪﻩyırtıcı. dergâh (F.) [ ]درﮔﺎﻩ1.dergah. 2.saray. 3.tekke. 4.tapı, huzur. w. alk derhâl (F.-A.) [ ]درﺣﺎلhemen. derhâst (F.) [ ]درﺧﻮاﺱﺖ1.istek, talep, rica. 2.dilekçe. derhâtır (F.-A.) [ ]در ﺧﺎﻃﺮ1.hatırlama. 2.hatırda tutma. derhâtır ettirmek hatırlatmak, akla getirmek. derhâtır eylemek hatırlamak. derhor (F.) [ ]درﺧﻮرlayık. ww derîçe (F.) [ ]دریﭽﻪ1.pencere. 2.küçük kapı. derk (A.) [ ]درک1.anlama, idrak etme. 2.alma. derk etmek anlamak, idrak etmek. derkenâr (F.-A.) [ ]درﮐﻨﺎرkenar yazısı. 95 www.alkottob.com dermân (F.) [ ]درﻡﺎن1.ilaç. 2.çare. 3.güç. m dermânde (F.) [ ]درﻡﺎﻥﺪﻩ1.aciz. 2.zavallı. dermeyân (F.) [ ]درﻡﻴﺎنortada. dermeyân etmek ortaya koymak, ele almak. derpîş (F.) [ ]درﭘﻴﺶgöz önünde. derpîş edilmek göz önünde bulundurulmak. derpîş etmek göz önünde bulundurmak. derre (F.) [ ]درﻩdere. ott o derrâk (A.) [ ]دراکanlayışlı. b.c o dermeyân edilmek ortaya konulmak, ele alınmak. dersaadet (F.-A.) [ ]در ﺱﻌﺎدتİstanbul. dershân (A.-F.) [ ]درﺱﺨﻮانöğrenci. deruhde edilmek üste alınmak, görev bilinmek. w. alk deruhde etmek üstüne almak. derûn (F.) [ ]درون1.iç, içerisi. 2.gönül. derûnî (F.) [ ]دروﻥﯽiçten gelen, içe ait. dervâze (F.) [ ]دروازﻩ1.ana kapı. 2.kale kapısı. 3.şehir kapısı. dervîş (F.) [ ]درویﺶ1.yoksul. 2.tarikat şeyhine bağlı mürit. dervîşân (F.) [ ]درویﺸﺎنdervişler. ww deryâ (F.) [ ]دریﺎdeniz. deryâdil (F.) [ ]دریﺎدل1.gönlü zengin. 2.büyük himmetli. deryâneverd (F.) [ ]دریﺎﻥﻮردdenizci. derzî (F.) [ ]درزیterzi. 96 www.alkottob.com desâis (A.) [ ]دﺱﺎﺋﺲhileler, oyunlar. m desîse (A.) [ ]دﺱﻴﺴﻪhile, oyun. desîsekâr (A.-F.) [ ]دﺱﻴﺴﻪ ﮐﺎرhileci, düzenbaz. dest (F.) [ ]دﺱﺖel. destân (F.) [ ]دﺱﺘﺎن1.hikaye. 2.destan. 3.masal. destâr (F.) [ ]دﺱﺘﺎرsarık. destâvîz (F.) [ ]دﺱﺘﺎویﺰküçük hediye. destbûs (F.) [ ]دﺱﺖ ﺑﻮسel öpen. destbûsî (F.) [ ]دﺱﺖ ﺑﻮﺱﯽel öpme. ott o destbedest (F.) [ ]دﺱﺖ ﺑﺪﺱﺖelden ele. b.c o dessâs (A.) [ ]دﺱﺎسhileci, düzenbaz. deste (F.) [ ]دﺱﺘﻪ1.grup. 2.demet. 3.kulp. destere (F.) [ ]دﺱﺘﺮﻩtestere, bıçkı. w. alk destgâh (F.) [ ]دﺱﺘﮕﺎﻩ1.tezgah. 2.atölye. 3.halı dokuma tezgahı. destgîr (F.) [ ]دﺱﺘﮕﻴﺮelden tutan, yardım eden. destî (F.) [ ]دﺱﺘﯽtesti. destkâr (F.) [ ]دﺱﺘﮑﺎرil işi. destmâl (F.) [ ]دﺱﺘﻤﺎل1.mendil. 2.el bezi. destmüzd (F.) [ ]دﺱﺖ ﻡﺰد1.ücret, el emeği. 2.bahşiş. ww destres (F.) [ ]دﺱﺘﺮسulaşma, elde etmek. destres olmak ulaşmak, elde etmek. destres olunmak ulaşılmak. destûr (F.) [ ]دﺱﺘﻮر1.izin. 2.zerdüşt rahibi. 3.uzak dur. 4.izin ver. 97 www.alkottob.com deşne (F.) [ ]دﺵﻨﻪhançer. devâ (A.) [ ]دواء1.ilaç. 2.çare. devâir (A.) [ ]دواﺋﺮdaireler. devâm (A.) [ ]دوام1.süreklilik. 2.kalıcılık. 3.devam. b.c o devâbb (A.) [ ]دواب1.yük hayvanları. 2.binek hayvanları. m deşt (F.) [ ]دﺵﺖ1.kır. 2.ova. 3.çöl. devâsâz (A.-F.) [ ]دواﺱﺎز1.çare olan. 2.tedavi eden, şifa veren. devât (A.) [ ]دواتdivit. ott o devâvîn (A.) [ ]دواویﻦdivanlar. deverân (A.) [ ]دورانdönme, dolaşma, dolaşım. deverân etmek dönmek, dolanmak. devlet (A.) [ ]دوﻝﺖ1.devlet. 2.talih. 3.mevki. devr (A.) [ ]دور1.devir. 2.dönme. w. alk devrân (A.) [ ]دورانfelek, zamane. devre (A.) [ ]دورﻩdönem. dey (F.) [ ]دیkış. deyn (A.) [ ]دیﻦborç. deyr (A.) [ ]دیﺮmanastır. dıl’ (A.) [ ]ﺽﻠﻊkenar. ww dırâz (F.) [ ]درازuzun. dî (F.) [ ]دیdün. dîbâ (F.) [ ]دیﺒﺎipekli kumaş. dîbâce (F.) [ ]دیﺒﺎﺝﻪgiriş, önsöz. 98 www.alkottob.com dicâce (A.) [ ]دﺝﺎﺝﻪtavuk. m dîdâr (F.) [ ]دیﺪار1.görüşme, buluşma. 2.yüz. dîde (F.) [ ]دیﺪﻩgörmüş. dîdegân (F.) [ ]دیﺪﮔﺎنgözler. dîg (F.) [ ]دیﮓtencere. diger (F.) [ ]دﮔﺮdiğer, başka. dîgergûn (F.) [ ]دﮔﺮﮔﻮنbaşka. dih (F.) [ ]دﻩköy. dihât (F.) [ ]دهﺎتköyler. ott o dîgerkâm (F.) [ ]دیﮕﺮﮐﺎمbaşkalarını düşünen. b.c o dîde (F.) [ ]دیﺪﻩgöz. dihhodâ (F.) [ ]دهﺨﺪا1.köy ağası. 2.köy kahyası. dihkân (F.) [ ]دهﻘﺎن1.çiftçi. 2.köy ağası. w. alk dikkat (A.) [ ]دﻗﺖ1.dakiklik. 2.incelik. 3.dikkat. dil (F.) [ ]دلgönül. dilârâ (F.) [ ]دل ﺁراgönül süsleyen. dilâşûb (F.) [ ]دل ﺁﺵﻮبgönül karıştıran, sevgili. dilâver (F.) [ ]دﻻورyürekli, yiğit. dilâvîz (F.) [ ]دﻻویﺰgüzel, gönül çekici. ww dilâzâr (F.) [ ]دل ﺁزارgönül kıran, inciten. dilâzürde (F.) [ ]دل ﺁزردﻩkalbi kırık. dilbâz (F.) [ ]دﻝﺒﺎزgönül şenlendiren. dilbend (F.) [ ]دﻝﺒﻨﺪgönül bağlanan, sevgili. 99 www.alkottob.com dilber (F.) [ ]دﻝﺒﺮgönül alan, güzel, sevgili. m dilbeste (F.) [ ]دﻝﺒﺴﺘﻪgönlü bağlanmış, aşık. dilcû (F.) [ ]دﻝﺠﻮgönlün aradığı, güzel, sevgili. dildâr (F.) [ ]دﻝﺪارgönül tutan, sevgili. dildüzd (F.) [ ]دل دزدgönül hırsızı. dilefgâr (F.) [ ]دل اﻓﮕﺎرgönlü yaralı, aşık. dilefrûz (F.) [ ]دل اﻓﺮوزgönül aydınlatan, sevgili. ott o dilfigâr (F.) [ ]دل ﻓﮕﺎرgönlü yaralı, aşık. b.c o dildâde (F.) [ ]دل دادﻩgönlünü vermiş, aşık. dilfirîb (F.) [ ]دل ﻓﺮیﺐgönül aldatan, sevgili. dilgîr (F.) [ ]دﻝﮕﻴﺮkırgın, alınmış. dilgüdâz (F.) [ ]دل ﮔﺪازgönül eriten, yürek törpüsü. dilgüşâ (F.) [ ]دﻝﮕﺸﺎiç açıcı, ferahlık verici. w. alk dilhâh (F.) [ ]دﻝﺨﻮاﻩgönlün istediği. dilhaste (F.) [ ]دﻝﺨﻮاﺱﺘﻪgönlü yaralı. dilhırâş (F.) [ ]دل ﺧﺮاشyürek parçalayan. dilhûn (F.) [ ]دﻝﺨﻮنyüreği kanlı, içi kan ağlayan. dilîr (F.) [ ]دﻝﻴﺮyürekli, yiğit. dilkeş (F.) [ ]دﻝﮑﺶcazibeli, gönül çekici. ww dilnişîn (F.) [ ]دﻝﻨﺸﻴﻦmakbul, hoş. dilnüvaz (F.) [ ]دل ﻥﻮازgönül okşayan. dilpesend (F.) [ ]دل ﭘﺴﻨﺪgönlün beğendiği. dilrübâ (F.) [ ]دﻝﺮﺑﺎgönül hırsızı, gönül çalan. 100 www.alkottob.com dilsûhte (F.) [ ]دل ﺱﻮﺧﺘﻪbağrı yanık, gönlü yaralı. m dilsûz (F.) [ ]دﻝﺴﻮزyürek yakan. dilşâd (F.) [ ]دﻝﺸﺎدgönlü şen. dilşâd olmak gönlü şenlenmek, mutlu olmak. dilşikâr (F.) [ ]دل ﺵﮑﺎرgönül avcısı. dilşiken (F.) [ ]دل ﺵﮑﻦkalp kıran. dilşikeste (F.) [ ]دل ﺵﮑﺴﺘﻪkalbi kırık. dilteşne (F.) [ ]دل ﺕﺸﻨﻪcan atan. ott o dilteng (F.) [ ]دل ﺕﻨﮓyüreği daralmış, sıkıntılı. b.c o dilşâd etmek gönlünü şenlendirmek, mutlu etmek. dimâğ (A.) [ ] دﻡﺎغ1.beyin. 2.bilinç, şuur. dindârî (A.-F.) [ ] دیﻨﺪاریdindarlık. dînen (A.) [ ] دیﻨﺎdince, din bakımından. w. alk dînî (A.) [ ] دیﻨﯽdinsel. dîr (F.) [ ] دیﺮgeç. dirahşân (F.) [ ] درﺧﺸﺎنparlak, parlayan. diraht (F.) [ ] درﺧﺖağaç. dirâyetli (A.-T.) bilgili ve kavrama yeteneği olan. direfş (F.) [ ] درﻓﺶ1.sancak. 2.bayrak. ww direm (F.) [ ] درمdirhem, akçe, gümüş para. dirîğ (F.) [ ] دریﻎesirgeme. dirîğ etmek esirgemek. dirîğâ (F.) [ ] دریﻐﺎne yazık ki, vah vah, eyvahlar olsun. 101 www.alkottob.com dîrîn (F.) [ ] دیﺮیﻦeski. m dîrîne (F.) [ ] دیﺮیﻨﻪeski. dîşeb (F.) [ ] دیﺸﺐdün gece. getirildiği eser. dîvâne (F.) [ ] دیﻮاﻥﻪdeli, çılgın. dîvânegî (F.) [ ] دیﻮاﻥﮕﯽdelilik, çılgınlık. dîvâr (F.) [ ] دیﻮارduvar. dizdâr (F.) [ ] دزدارkale muhafızı. ott o diyâr (A.) [ ] دیﺎرülke, topraklar, memleket. b.c o dîvân (A.) [ ] دیﻮان1.meclis. 2.padişah meclisi. 3.şairin şiirlerinin bir araya dost (F.) [ ] دوﺱﺖ1.sevgili. 2.yakın arkadaş. 3.Tanrı. dostâne (F.) [ ] دوﺱﺘﺎﻥﻪdostça. dostî (F.) [ ] دوﺱﺘﯽdostluk. w. alk dostkâm (F.) [ ] دوﺱﺘﮑﺎمdost canlısı. duâgû (A.-F.) [ ] دﻋﺎﮔﻮduacı, dua eden. dûçâr (F.) [ ] دچﺎرuğramış, yakalanmış, maruz kalmış. dûçâr etmek uğratmak, müptela etmek. dûçâr olmak uğramak, müptela olmak. dûd (A.) [ ] دودböcek, kurtçuk, kurt. ww dûd (F.) [ ] دودduman. dûde (F.) [ ] دودﻩis. dûdmân (F.) [ ] دودﻡﺎنsoy sop. dûğ (F.) [ ] دوغayran. 102 www.alkottob.com duhân (A.) [ ] دﺧﺎن1.tütün. 2.duman. m duht (F.) [ ] دﺧﺖkız. duhter (F.) [ ] دﺧﺘﺮkız. duhûl etmek girmek, içeri girmek. duhûliye (A.) [ ] دﺧﻮﻝﻴﻪgiriş ücreti. dumûr (A.) [ ] دﻡﻮرkörelme. dûn (A.) [ ] دون1.aşağı, alt. 2.aşağılık, adi. b.c o duhûl (A.) [ ] دﺧﻮلgiriş, içeri girme. dûr (F.) [ ] دورuzak. dûrbîn (F.) [ ] دورﺑﻴﻦdürbün. ott o dûnperver (A.-F.) [ ] دون ﭘﺮورaşağılık kimseleri koruyan. dûrdest (F.) [ ] دوردﺱﺖırak, çok uzak. dûrendîş (F.) [ ] دوراﻥﺪیﺶileri görüşlü, ileriyi düşünen. w. alk dûrî (F.) [ ] دوریuzaklık. durûb-i emsâl (A.-F.) [ ] ﺽﺮوب اﻡﺜﺎلatasözleri. durûd (F.) [ ] درود1.övgü. 2.selam. dûst (F.) [ ] دوﺱﺖ1.dost. 2.sevgili. 3.Tanrı. dûş (F.) [ ] دوشdün gece. dûş (F.) [ ] دوشomuz. ww dûşîze (F.) [ ] دوﺵﻴﺰﻩkız, matmazel. dûzah (F.) [ ] دوزخcehennem. dü (F.) [ ] دوiki. dübâre (F.) [ ] دوﺑﺎرﻩtekrar, yeniden. 103 www.alkottob.com dübb (A.) [ ] دبayı. m dübür (A.) [ ] دﺑﺮ1.makat. 2.arka. dücâce (A.) [ ] دﺝﺎﺝﻪtavuk. düdil (F.) [ ] دودلikircikli, tereddütlü. dühûr (A.) [ ] دهﻮر1.devirler. 2.dünyalar. dühül (F.) [ ] دهﻞdavul. düm (F.) [ ] دمkuyruk. dümel (A.) [ ] دﻡﻞkan çıbanı. dümûy (F.) [ ] دوﻡﻮیkırçıl. ott o dümbâl (F.) [ ] دﻥﺒﺎل1.kuyruk. 2.peş, art. b.c o düçar-ı inkıtâ olmak kesintiye uğramak. dünbâl (F.) [ ] دﻥﺒﺎل1.kuyruk. 2.peş, art. dünbek (F.) [ ] دﻥﺒﮏdümbelek. w. alk dünîm (F.) [ ] دوﻥﻴﻢikiye bölünmüş. dünyâperest (A.-F.) [ ] دﻥﻴﺎﭘﺮﺱﺖdünya düşkünü. dünyevî (A.) [ ] دﻥﻴﻮیdünya ile ilgili. dürc (A.) [ ] درج1.kutu. 2.mücevher kutusu. 3.sevgilinin küçük ağzı. dürd (F.) [ ] دردtortu. dürdâne (A.-F.) [ ] درداﻥﻪ1.inci tanesi. 2.sevgili. ww dürdkeş (F.) [ ] دردﮐﺶtortulu şarap içen. dürer (A.) [ ] دررinciler. dürr (A.) [ ] درinci. dürrâ’a (A.) [ ] دراﻋﻪferace. 104 www.alkottob.com dürre (A.) [ ] درﻩiri inci. m dürû (F.) [ ] دوروikiyüzlü. dürûğ (F.) [ ] دروغyalan. dürûs (A.) [ ] دروسdersler. dürüst (F.) [ ] درﺱﺖ1.sağlıklı. 2.tam. 3.doğru. dürüşt (F.) [ ] درﺵﺖ1.kaba. 2.iri. 3.kalın. b.c o dürûğzen (F.) [ ] دروغ زنyalancı. düstûr (A.) [ ] دﺱﺘﻮر1.kural, prensip. 2.kanun kitabı. düşine (F.) [ ] دوﺵﻴﻨﻪdün geceki. düşmen (F.) [ ] دﺵﻤﻦdüşman. düşnâm (F.) [ ] دﺵﻨﺎمküfür, sövgü. düşvâr (F.) [ ] دﺵﻮارgüç. w. alk düvâzdeh (F.) [ ] دوازدﻩoniki. ott o düşenbe (F.) [ ] دوﺵﻨﺒﻪpazartesi. düvel (A.) [ ] دولdevletler. düvist (F.) [ ] دویﺴﺖikiyüz. düvüm (F.) [ ] دومikinci. düyûn (A.) [ ] دیﻮنborçlar. düzd (F.) [ ] دزدhırsız. ww düzdî (F.) [ ] دزدیhırsızlık. düzdîde (F.) [ ] دزدیﺪﻩçalıntı, çalınmış. 105 www.alkottob.com m E eamm (A.) [ ] اﻋﻢgenelde, yaygın haliyle. eâzım (A.) [ ] اﻋﺎﻇﻢbüyükler, ileri gelenler. eazz (A.) [ ] اﻋﺰçok değerli. eb (A.) [ ] اب1.baba. 2.ata, ced. eb’ad (A.) [ ] اﺑﻌﺪçok uzak. ebâbil (A.) [ ] اﺑﺎﺑﻴﻞkırlangıç. ott o eb’âd (A.) [ ] اﺑﻌﺎد1.boyutlar. 2.uzunluklar. b.c o eâcîb (A.) [ ] اﻋﺎﺝﺐşaşılası şeyler. ebâtil (A.) [ ] اﺑﺎﻃﻞsaçma sapan sözler, ipe sapa gelmez şeyler. ebced (A.) [ ] اﺑﺠﺪsayısal değer verilmiş arap alfabesi. deneyimsiz. w. alk ebcedhân (A.-F.) [ ] اﺑﺠﺪﺧﻮان1.okula yeni başlamış öğrenci. 2.acemi, ebdâl (A.) [ ] اﺑﺪالderviş, abdal. ebdân (A.) [ ] اﺑﺪانbedenler. ebed (A.) [ ] اﺑﺪsonsuz gelecek zaman. ebeden (A.) [ ] اﺑﺪاasla, hiçbir zaman. ww ebedî (A.) [ ] اﺑﺪیsonsuz. ebediyyen (A.) [ ] اﺑﺪیﺎsonsuza kadar, asla, hiçbir zaman ebediyyet (A.) [ ] اﺑﺪیﺖsonsuzluk. ebeveyn (A.) [ ] اﺑﻮیﻦanababa. 106 www.alkottob.com ebhâr (A.) [ ] اﺑﺤﺎرdenizler. m ebhâs (A.) [ ] اﺑﺤﺎثbahisler, tartışmalar. ebî (A.) [ ] اﺑﯽbaba. b.c o ebkem (A.) [ ] اﺑﮑﻢdilsiz. eblak (A.) [ ] اﺑﻠﻖalacalı. ebleh (A.) [ ] اﺑﻠﻪbön. eblehâne (A.-F.) [ ] اﺑﻠﻬﺎﻥﻪbön bön. eblehî (A.-F.) [ ] اﺑﻠﻬﯽbönlük. ebniye (A.) [ ] اﺑﻨﻴﻪbinalar. ebr (F.) [ ] اﺑﺮbulut. ebrâlûd (F.) [ ] اﺑﺮﺁﻝﻮدbulutlu. ott o ebnâ (A.) [ ] اﺑﻨﺎoğullar. ebrâr (A.) [ ] اﺑﺮارiyi insanlar, dürüst insanlar. w. alk ebred (A.) [ ] اﺑﺮدdondurucu soğuk, çok soğuk. ebreş (A.) [ ] اﺑﺮش1.alacalı at. 2.alaca. ebrişüm (F.) [ ] اﺑﺮیﺸﻢipek, bükülü ipek. ebrû (F.) [ ] اﺑﺮوkaş. ebsâr (A.) [ ] اﺑﺼﺎرgözler. ebülbeşer (A.) [ ] اﺑﻮاﻝﺒﺸﺮÂdem. ww ebvâb (A.) [ ] اﺑﻮاب1.kapılar. 2.bölümler, bâblar. ebyât (A.) [ ] اﺑﻴﺎتbeyitler. ebyaz (A.) [ ] اﺑﻴﺾbembeyaz. ecânib (A.) [ ] اﺝﺎﻥﺐyabancılar. 107 www.alkottob.com ecdâd (A.) [ ] اﺝﺪادatalar, cedler. m ecel (A.) [ ] اﺝﻞhayatın sonu. ecell (A.) [ ] اﺝﻞçok büyük, ulular ulusu. b.c o echel (A.) [ ] اﺝﻬﻞzırcahil. echelüminkaragöz (A.-T.) [ ]اﺝﻬﻞ ﻡﻦ ﻗﺮﻩ ﮔﻮزzırcahil. ecir (A.) [ ] اﺝﺮ1.ödül. 2.ücret. ecnâs (A.) [ ] اﺝﻨﺎسtürler, cinsler. ecnebî (A.) [ ] اﺝﻨﺒﯽyabancı. ecrâm (A.) [ ] اﺝﺮامcansız varlıklar. ott o ecr (A.) [ ] اﺝﺮ1.ödül. 2.ücret. ecrâm -ı semâviyye [ ] اﺝﺮام ﺱﻤﺎویﻪgök cisimleri. ecsâd (A.) [ ] اﺝﺴﺎد1.cesetler. 2.bedenler. ecsâm (A.) [ ] اﺝﺴﺎم1.cisimler. 2.vücutlar. w. alk ecvef (A.) [ ] اﺝﻮف1.kof. 2.dangalak. ecvibe (A.) [ ] اﺝﻮﺑﻪcevaplar. eczâ (A.) [ ] اﺝﺰا1.parçalar. 2.ilaç hammaddeleri. eczâhâne (A.-F.) [ ] اﺝﺰاﺧﺎﻥﻪeczane. ed’iye (A.) [ ] ادﻋﻴﻪdualar. edâ (A.) [ ] ادا1.ödeme. 2.yapma, yerine getirme. 3.tarz, tavır. 4.çalım. ww edeb (A.) [ ] ادب1.terbiye. 2.utanma duygusu. 3.edebiyat. edepli (A.-T.) terbiyeli, edep sahibi. edevât (A.) [ ] ادواتavadanlık, araçlar, aletler. edîb (A.) [ ] ادیﺐ1.edebiyatçı. 2.edepli. 108 www.alkottob.com edîbe (A.) [ ] ادیﺒﻪ1.bayan edebiyatçı. 2.edepli bayan. m edille (A.) [ ] ادﻝﻪ1.deliller. 2.rehberler. edîm (A.) [ ] ادیﻢtabaklanmış deri. 2.yüzey, yüz. edvâr (A.) [ ] ادوارdevirler, çağlar. edviye (A.) [ ] ادویﻪilaçlar, devalar. edyân (A.) [ ] ادیﺎنdinler. edyâr (A.) [ ] ادیﺎرmanastırlar. ef’î (A.) [ ] اﻓﻌﯽengerek yılanı. ott o ef’âl (A.) [ ] اﻓﻌﺎل1.fiiller. 2.hareketler, eylemler. b.c o ednâ (A.) [ ] ادﻥﯽ1.en aşağı. 2.alçak mı alçak. efâzıl (A.) [ ] اﻓﺎﺽﻞ1.seçkin insanlar. 2.bilginler. efdal (A.) [ ] اﻓﻀﻞen üstün, en iyi. efgân (F.) [ ] اﻓﻐﺎنferyat etme, figan etme. w. alk efkâr (A.) [ ] اﻓﮑﺎرfikirler, düşünceler. efkâr -ı âmme [ ] اﻓﮑﺎر ﻋﺎﻡﻪkamuoyu. eflâk (A.) [ ] اﻓﻼکgökler, felekler. efrâd (A.) [ ] اﻓﺮادfertler, bireyler. efrenc (A.) [ ] اﻓﺮﻥﺞBatılı, Avrupalı. efsâne (F.) [ ] اﻓﺴﺎﻥﻪ1.masal. 2.efsane. ww efsâr (F.) [ ] اﻓﺴﺎرyular. efser (F.) [ ] اﻓﺴﺮsubay. efser (F.) [ ] اﻓﺴﺮtaç. efsun (F.) [ ] اﻓﺴﻮنafsun, büyü. 109 www.alkottob.com efsunger (F.) [ ] اﻓﺴﻮﻥﮕﺮ1.afsuncu. 2.büyüleyici. m efsûs (F.) [ ] اﻓﺴﻮسyazık, çok yazık, eyvahlar olsun. efsürde (F.) [ ] اﻓﺴﺮدﻩ1.donuk. 2.üzgün, moral çöküntüsü içinde. 3.duygusuz. b.c o efşüre (F.) [ ] اﻓﺸﺮﻩsıkılmış meyva suyu. efvâc (A.) [ ] اﻓﻮاجbölükler. efvâh (A.) [ ] اﻓﻮاﻩağızlar. efyûn (F.) [ ] اﻓﻴﻮنafyon. efzâr (F.) [ ] اﻓﺰارalet, araç gereç. efzûn (F.) [ ] اﻓﺰونfazla. eger (F.) [ ] اﮔﺮeğer. ehad (A.) [ ] اﺣﺪ1.bir, tek. 2.Tanrı. ehâdîs (A.) [ ] اﺣﺎدیﺚhadisler. ott o efzâyiş (F.) [ ] اﻓﺰایﺶartış. w. alk ehadiyyet (A.) [ ] اﺣﺪیﺖ1.birlik. 2.Tanrı’nın birliği. ehâlî (A.) [ ] اهﺎﻝﯽahali, halk. ehass (A.) [ ] اﺧﺺbaşlıca. ehdâf (A.) [ ] اهﺪافhedefler. ehemm (A.) [ ] اهﻢen önemlisi. ehemmiyet atfetmek önem vermek, önemsemek ww ehemmiyet kesb eylemek önem kazanmak. ehemmiyyet (A.) [ ] اهﻤﻴﺖönem. ehibbâ (A.) [ ] اﺣﺒﺎdostlar. 110 www.alkottob.com ehil (A.) [ ] اهﻞ1.maharet sahibi. 2.evcil. 3.bir yerde ikamet eden. 4.bir yere m mensup. ehl (A.) [ ] اهﻞ1.maharet sahibi. 2.evcil. 3.bir yerde ikamet eden. 4.bir yere ehl -i din [ ] اهﻞ دیﻦbir dine inananlar. ehl -i hâl [ ] اهﻞ ﺣﺎلhalden anlayan ehl -i hubre [ ] اهﻞ ﺧﺒﺮﻩbilirkişi. ehl -i îman [ ] اهﻞ ایﻤﺎنiman edenler, inananlar. ehl -i vukûf [ ] اهﻞ وﻗﻮفbilirkişi. ott o ehl -i salib [ ] اهﻞ ﺹﻠﻴﺐhaçlılar. b.c o veya görüşe mensup. ehliyyet (A.) [ ] اهﻠﻴﺖ1.beceri sahipliği, yeterlilik, yetki. 3.yeterlilik belgesi. ehrâm (A.) [ ] اهﺮامpiramit. ehrimen (F.) [ ] اهﺮﻡﻦkötülük tanrısı, şeytan. w. alk ehsâs (A.) [ ] اﺣﺴﺎسduygular, hisler. ehven (A.) [ ] اهﻮن1.çok ucuz. 2.çok kolay. ehzâb (A.) [ ] اﺣﺰاب1.hizipler. 2.partiler. 3.gruplar. eimme (A.) [ ] اﺋﻤﻪimamlar, önderler. eizze (A.) [ ] اﻋﺰﻩ1.azizler, ermişler. 2.saygın kişiler. ejder (F.) [ ] اژدر1.büyük yılan. 2.ejderha. ww ejderhâ (F.) [ ] اژدرهﺎ1.büyük yılan. 2.ejderha. ekâbir (A.) [ ] اﮐﺎﺑﺮbüyükler, ileri gelenler. ekâlîm (A.) [ ] اﻗﺎﻝﻴﻢ1.ülkeler. 2.büyük toprak parçaları. ekall (A.) [ ] اﻗﻞen az. ekalliyet (A.) [ ] اﻗﻠﻴﺖazınlık. 111 www.alkottob.com ekârib (A.) [ ] اﻗﺎربyakınlar, akrabalar. m ekâvîl (A.) [ ] اﻗﺎویﻞsözler. ekber (A.) [ ] اﮐﺒﺮen büyük. b.c o ekdâr (A.) [ ] اﮐﺪارkederler, üzüntüler. ekfân (A.) [ ] اﮐﻔﺎنkefenler. ekhâl (A.) [ ] اﮐﺤﺎلsürmeler. ekîd (A.) [ ] اﮐﻴﺪkesin. ekîden (A.) [ ] اﮐﻴﺪاkesinlikle. ekl edilmek yenilmek. ekmel (A.) [ ] اﮐﻤﻞmükemmel, tam. ott o ekl (A.) [ ] اﮐﻞyeme. eknâf (A.) [ ] اﮐﻨﺎفyerler, yöreler, taraflar. eknûn (F.) [ ] اﮐﻨﻮنşimdi. w. alk ekrem (A.) [ ] اﮐﺮمçok cömert. ekser (A.) [ ] اﮐﺜﺮen çok. ekserî (A.) [ ] اﮐﺜﺮی1.çoğu. 2.çoğu kez. ekseriyyâ (A.) [ ] اﮐﺜﺮیﺎçoğu zaman, sık sık. ekseriyyet (A.) [ ] اﮐﺜﺮیﺖçoğunluk. ekseriyyet -i ârâ [ ] اﮐﺜﺮیﺖ ﺁراءoy çokluğu. ww ekseriyyet -i mutlaka [ ] اﮐﺜﺮیﺖ ﻡﻄﻠﻘﻪçoğunluk. ektâf (A.) [ ] اﮐﺘﺎف1.omuzlar. 2.kürek kemikleri. ekûl (A.) [ ] اﮐﻮلpisboğaz. ekvân (A.) [ ] اﮐﻮان1.dünyalar. 2.varlıklar. 112 www.alkottob.com ekyâl (A.) [ ] اﮐﻴﺎل1.kileler. 2.ölçekler. m ekzeb (A.) [ ] اﮐﺬبkuyruklu yalan. el’an (A.) [ ] اﻵنşimdi. b.c o elaman (A.) [ ] اﻻﻡﺎنaman dileme, imdat, yardım elbise (A.) [ ] اﻝﺒﺴﻪgiysiler. elem (A.) [ ] اﻝﻢacı, üzüntü. elemzede (A.-F.) [ ] اﻝﻢ زدﻩelemli. elf (A.) [ ] اﻝﻒbin. elhâc (A.) [ ] اﻝﺤﺎجhacı. ott o elfâz (A.) [ ] اﻝﻔﺎظsözler, lafızlar. elhâlet hâzihi (A.) [ ] اﻝﺤﺎﻝﺔ هﺬﻩşimdiki, günümüzdeki elhân (A.) [ ] اﻝﺤﺎنşarkılar, melodiler. elhâsıl (A.) [ ] اﻝﺤﺎﺹﻞsonuçta. w. alk elifba (A.) [ ] اﻝﻔﺒﺎalfabe. elîm (A.) [ ] اﻝﻴﻢacı, acıklı. elîme (A.) [ ] اﻝﻴﻤﻪacı, acıklı. elkıssa (A.) [ ] اﻝﻘﺼﻪkısacası, sonuç olarak. elsine (A.) [ ] اﻝﺴﻨﻪdiller, lisanlar. eltâf (A.) [ ] اﻝﻄﺎفiyilikler, lütuflar. ww elvâh (A.) [ ] اﻝﻮاحlevhalar, tablolar. elvân (A.) [ ] اﻝﻮانrenkler. elvedâ (A.) [ ] اﻝﻮداعelveda. elviye (A.) [ ] اﻝﻮیﻪsancaklar. 113 www.alkottob.com elyâf (A.) [ ] اﻝﻴﺎفlifler. m elyevm (A.) [ ] اﻝﻴﻮمbugün. elzem (A.) [ ] اﻝﺰمçok gerekli. emâkin (A.) [ ] اﻡﺎﮐﻦmekanlar. emân (A.) [ ] اﻡﺎنaman dileme. b.c o em’â (A.) [ ] اﻡﻌﺎbağırsaklar. emânât-ı mübâreke (A.-F.) [ ] اﻡﺎﻥﺎت ﻡﺒﺎرﮐﻪkutsal emanetler. emânet (A.) [ ] اﻡﺎﻥﺖ1.eminlik. 2.emanet. ott o emânetdâr (A.-F.) [ ] اﻡﺎﻥﺖ دارemanetçi. emâneten (A.) [ ] اﻡﺎﻥﺔemanet olarak. emârât (A.) [ ] اﻡﺎراتişaretler, belirtiler. emâre (A.) [ ] اﻡﺎرﻩişaret, belirti. emaret (A.) [ ] اﻡﺎرتbeylik, emirlik. w. alk emced (A.) [ ] اﻡﺠﺪçok onurlu, çok şerefli. emel (A.) [ ] اﻡﻞarzu. emhâl (A.) [ ] اﻡﻬﺎلmühletler. emhâr (A.) [ ] اﻡﻬﺎرmehirler. emîn (A.) [ ] اﻡﻴﻦ1.güvenilir. 2.emniyetli. emir (A.) [ ] اﻡﺮbuyruk, emir. ww emîr (A.) [ ] اﻡﻴﺮbey, emirlik başkanı, emir. emir ısdâr edilmek (A.-T.) emir çıkartılmak. emirnâme (A.-F.) [ ] اﻡﺮﻥﺎﻡﻪferman, emir belgesi. emkine (A.) [ ] اﻡﮑﻨﻪmekanlar, yerler. 114 www.alkottob.com emlâk (A.) [ ] اﻡﻼکmülkler. emn (A.) [ ] اﻡﻦgüvenlik, emniyet. emr (A.) [ ] اﻡﺮ1.emir, buyruk. 2.iş. emrâz (A.) [ ] اﻡﺮاضhastalıklar. emred (A.) [ ] اﻡﺮدbıyıkları yeni terlemiş genç. emsâl (A.) [ ] اﻡﺜﺎل1.hikayeler. 2.masallar. emsile (A.) [ ] اﻡﺜﻠﻪörnekler. emtia (A.) [ ] اﻡﺘﻌﻪmallar. emvâc (A.) [ ] اﻡﻮاجdalgalar. emvâl (A.) [ ] اﻡﻮالmallar. ott o emsâl (A.) [ ] اﻡﺜﺎل1.örnekler. 2.benzerler. b.c o emniyyet (A.) [ ] اﻡﻨﻴﺖ1.güvenlik. 2.emniyet teşkilatı. m emmâre (A.) [ ] اﻡﺎرﻩemredici. w. alk emvâl -ı gayr-i menkûle [ ] اﻡﻮال ﻏﻴﺮ ﻡﻨﻘﻮﻝﻪtaşınmaz mallar. emvât (A.) [ ] اﻡﻮاتölüler. emzice (A.) [ ] اﻡﺰﺝﻪmizaçlar, karakterler. enâm (A.) [ ] اﻥﺎم1.canlılar. 2.insanlar. enbân (F.) [ ] اﻥﺒﺎنheybe. enbâr (F.) [ ] اﻥﺒﺎرambar. ww enbîk (A.) [ ] اﻥﺒﻴﻖimbik. enbiyâ (A.) [ ] اﻥﺒﻴﺎpeygamberler. enbûh (F.) [ ] اﻥﺒﻮﻩ1.kalabalık. 2.gür. 3.yoğun. encâm (F.) [ ] اﻥﺠﺎمson. 115 www.alkottob.com encîr (F.) [ ] اﻥﺠﻴﺮincir. encümen (F.) [ ] اﻥﺠﻤﻦ1.topluluk. 2.dernek. 3.heyet. 4.komisyon. endâze (F.) [ ] اﻥﺪازﻩ60 cm.lik uzunluk ölçüsü. endek (F.) [ ] اﻥﺪکaz. ender (A.) [ ] اﻥﺪرçok az bulunan. b.c o endâm (F.) [ ] اﻥﺪامboy bos. m encüm (A.) [ ] اﻥﺠﻢyıldızlar. enderûn (F.) [ ] اﻥﺪرون1.iç, içerisi. 2.harem dairesi. 3.gönül, kalp. ott o enderü’l-vukû (A.) [ ] اﻥﺪراﻝﻮﻗﻮعaz rastlanır. endîşe (F.) [ ] اﻥﺪیﺸﻪ1.düşünce. 2.kaygı. endişeli (F.-T.) kaygılı. endîşenâk olmak kaygılanmak. endîşnâk (F.) [ ] اﻥﺪیﺸﻨﺎک1.düşünceli. 2.kaygılı. w. alk endûh (F.) [ ] اﻥﺪوﻩkeder. ene (A.) [ ] اﻥﺎben. enf (A.) [ ] اﻥﻒburun. enfâs (A.) [ ] اﻥﻔﺎسnefesler, soluklar. enfes (A.) [ ] اﻥﻔﺲçok nefis. enfüs (A.) [ ] اﻥﻔﺲ1.nefisler. 2.ruhlar. ww engâr (F.) [ ] اﻥﮕﺎرsan. engûr (F.) [ ] اﻥﮕﻮرüzüm. engübin (F.) [ ] اﻥﮕﺒﻦbal. engüşt (F.) [ ] اﻥﮕﺸﺖparmak. 116 www.alkottob.com engüşter (F.) [ ] اﻥﮕﺸﺘﺮyüzük. m engüştnümâ (F.) [ ] اﻥﮕﺸﺖ ﻥﻤﺎparmakla gösterilen. enhâr (A.) [ ] اﻥﻬﺎرnehirler, ırmaklar. enîs (A.) [ ] اﻥﻴﺲ1.dost. 2.sevgili. enkâz (A.) [ ] اﻥﻘﺎضyıkıntı. enmûzec (A.) [ ] اﻥﻤﻮزجörnek, numûne. ensâb (A.) [ ] اﻥﺴﺎبnesepler, soylar. ott o ensâc (A.) [ ] اﻥﺴﺎجdokular. b.c o enîn (A.) [ ] اﻥﻴﻦinleme, inilti. ensâl (A.) [ ] اﻥﺴﺎلnesiller, kuşaklar. ensâr (A.) [ ] اﻥﺼﺎرyardımcılar. ensice (A.) [ ] اﻥﺴﺠﻪ1.dokular. 2.kumaşlar. envâ’ (A.) [ ] اﻥﻮاعçeşitler, neviler. w. alk envâr (A.) [ ] اﻥﻮارışıklar. enver (A.) [ ] اﻥﻮرçok parlak. enzâr (A.) [ ] اﻥﻈﺎرbakışlar, gözler. erâcîf (A.) [ ] اراﺝﻴﻒsaçmalıklar, uydurmalar. erâmil (A.) [ ] اراﻡﻞdullar. erâzî (A.) [ ] اراﺽﯽarazi. ww erâzil (A.) [ ] اراذلreziller, aşağılıklar. erba’ (A.) [ ] ارﺑﻊdört. erba’a (A.) [ ] ارﺑﻌﻪdört. erbâb (A.) [ ] ارﺑﺎب1.sahip. 2.başkan. 3.usta. 117 www.alkottob.com erbain (A.) [ ] ارﺑﻌﻴﻦkırk. hadîs-i ~ kırk hadis. m erc (F.) [ ] ارجdeğer. ercmend (F.) [ ] ارﺝﻤﻨﺪdeğerli, saygın. erfa’ (A.) [ ] ارﻓﻊçok yüce, çok yüksek. erganun (F.) [ ] ارﻏﻨﻮنorg. ergevân (F.) [ ] ارﻏﻮانerguvan. erguvân (F.) [ ] ارﻏﻮانerguvan. erîke (A.) [ ] اریﮑﻪtaht. eriş (F.) [ ] ارشarşın. ott o erguvânî (F.) [ ] ارﻏﻮاﻥﯽerguvan rengi. b.c o ercümend (F.) [ ] ارﺝﻤﻨﺪdeğerli, saygın. erkâm (A.) [ ] ارﻗﺎم1.rakamlar. 2.yazılar. erkân (A.) [ ] ارﮐﺎن1.direkler. 2.temeller, esaslar. 3.ileri gelenler, üst düzeyde w. alk bulunanlar. 4.önderler. erkân-ı harbiyye-i umûmiyye [ ] ارﮐﺎن ﺣﺮﺑﻴﻪء ﻋﻤﻮﻡﻴﻪgenel kurmay başkanlığı. ermeğân (F.) [ ] ارﻡﻐﺎنarmağan. erneb (A.) [ ] ارﻥﺐtavşan. erre (F.) [ ] ارﻩtestere. ervâh (A.) [ ] ارواحruhlar. ww erz (F.) [ ] ارزdeğer, kıymet. erzâk (A.) [ ] ارزاقyiyecek, erzak. erzân (F.) [ ] ارزان1.ucuz. 2.yaraşır, layık. erzânî (F.) [ ] ارزاﻥﯽ1.ucuzluk. 2.liyakat, yeterlilik. 118 www.alkottob.com erzel (A.) [ ] ارذلen rezil, en aşağılık. m erzen (F.) [ ] ارزنdarı. erziş (F.) [ ] ارزشdeğer, kıymet, itibar. b.c o erzîz (F.) [ ] ارزیﺰkalay. es’ad (A.) [ ] اﺱﻌﺪçok mutlu. es’âr (A.) [ ] اﺱﻌﺎرfiyatlar. es’ile (A.) [ ] اﺱﺌﻠﻪsorular. esâmî (A.) [ ] اﺱﺎﻡﯽisimler. esâs (A.) [ ] اﺱﺎسasıl, kök, temel. ott o esâret (A.) [ ] اﺱﺎرتtutsaklık. esâsât (A.) [ ] اﺱﺎﺱﺎتasıllar, esaslar. esâsen (A.) [ ] اﺱﺎﺱﺎaslında. esâtîr (A.) [ ] اﺱﺎﻃﻴﺮ1.mitoloji. 2.uydurma sözler. w. alk esâtîz (A.) [ ] اﺱﺎﺕﻴﺬ1.ustalar. 2.üstadlar. esb (F.) [ ] اﺱﺐat. esbâb (A.) [ ] اﺱﺒﺎبsebepler. esbâb -ı mûcibe [ ] اﺱﺒﺎب ﻡﻮﺝﺒﻪgerekçe, gerekçeler. esbâb -ı mücbire [ ] اﺱﺒﺎب ﻡﺠﺒﺮﻩzorlayıcı sebepler. esbâb -ı zarûriyye [ ] اﺱﺒﺎب ﺽﺮوریﻪzorunlu sebepler. ww esbak (A.) [ ] اﺱﺒﻖönceki, daha önceki, eski. esed (A.) [ ] اﺱﺪarslan. esef (A.) [ ] اﺱﻒüzülme, hayıflanma. esefâ (A.) [ ] اﺱﻔﺎvah vah, eyvahlar olsun, yazık! 119 www.alkottob.com esefnâk (A.-F.) [ ] اﺱﻔﻨﺎکüzücü. esfâr (A.) [ ] اﺱﻔﺎرseferler, yolculuklar. eshâb (A.) [ ] اﺹﺤﺎب1.sahipler. 2.ashab. eshâm (A.) [ ] اﺱﻬﺎم1.hisseler. 2.senetler. eshâr (A.) [ ] اﺱﺤﺎرseherler. eshel (A.) [ ] اﺱﻬﻞen kolay. esîr (A.) [ ] اﺱﻴﺮtutsak. esîrân (A.-F.) [ ] اﺱﻴﺮانtutsaklar. ott o eshiyâ (A.) [ ] اﺱﺨﻴﺎcömertler. b.c o esfel (A.) [ ] اﺱﻔﻞ1.en aşağı. 2.aşağılıkların en aşalığı. m eser (A.) [ ] اﺛﺮ1.iz. 2.eser, yapıt. 3.kitap. eslâf (A.) [ ] اﺱﻼفselefler, geçmişler. esliha (A.) [ ] اﺱﻠﺤﻪsilahlar. w. alk esmâ (A.) [ ] اﺱﻤﺎisimler. esmân (A.) [ ] اﺛﻤﺎنdeğerler, kıymetler, bedeller. esmâr (A.) [ ] اﺛﻤﺎرmeyvalar. esmer (A.) [ ] اﺱﻤﺮkarayağız, esmer, koyu tenli. esnâ (A.) [ ] اﺛﻨﺎsıra, an. esnâf (A.) [ ] اﺹﻨﺎف1.sınıflar. 2.esnaf. ww esnâm (A.) [ ] اﺹﻨﺎمputlar. esnân (A.) [ ] اﺱﻨﺎنdişler. esra’ (A.) [ ] اﺱﺮعen çabuk, en hızlı. esrâr (A.) [ ] اﺱﺮارsırlar, gizler. 120 www.alkottob.com esrârengîz (A.-F.) [ ] اﺱﺮاراﻥﮕﻴﺰgizemli. m esrarkeş (A.-F.) [ ] اﺱﺮارﮐﺶesrar içen, esrarcı. ester (F.) [ ] اﺱﺘﺮkatır. b.c o esvâb (A.) [ ] اﺛﻮابgiysiler. esvât (A.) [ ] اﺹﻮاتsesler. esved (A.) [ ] اﺱﻮدsiyah. esyâf (A.) [ ] اﺱﻴﺎفkılıçlar. eş’âr (A.) [ ] اﺵﻌﺎرşiirler. eşhâs (A.) [ ] اﺵﺨﺎصkişiler. eşhür (A.) [ ] اﺱﻬﺮaylar. eşi’a (A.) [ ] اﺵﻌﻪışıklar, ışınlar. eşk (F.) [ ] اﺵﮏgözyaşı. w. alk eşkâl (A.) [ ] اﺵﮑﺎلşekiller ott o eşcâr (A.) [ ] اﺵﺠﺎرağaçlar. eşkâlûd (F.) [ ] اﺵﮏ ﺁﻝﻮدgözyaşlı. eşkiyâ (A.) [ ] اﺵﻘﻴﺎhaydutlar, yol kesenler. eşna’ (A.) [ ] اﺵﻨﻊen kötü, en çirkin. eşrâf (A.) [ ] اﺵﺮافseçkinler, ileri gelenler, sosyete. eşref (A.) [ ] اﺵﺮفen şerefli. ww eşref -i mahlûkât [ ] اﺵﺮف ﻡﺨﻠﻮﻗﺎتvarlıkların en şereflisi, insan. et’ime (A.) [ ] اﻃﻌﻤﻪyiyecekler. etemm (A.) [ ] اﺕﻢtam, mükemmel, eksiksiz. etfâl (A.) [ ] اﻃﻔﺎلçocuklar. 121 www.alkottob.com etıbbâ (A.) [ ] اﻃﺒﺎdoktorlar, tabipler. m etrâf (A.) [ ] اﻃﺮافyöre, çevre. etrâk (A.) [ ] اﺕﺮاکTürkler. evâhir (A.) [ ] اواﺧﺮsonlar, son günler. evâil (A.) [ ] اواﺋﻞbaşlar, ilk günler. evâmir (A.) [ ] اواﻡﺮemirler, buyruklar. evân (A.) [ ] اوانçağ. b.c o etvâr (A.) [ ] اﻃﻮارtavırlar. ott o evânî-i turâbe (A.-F.) [ ] اواﻥﯽ ﺕﺮاﺑﻪtoprak çanak çömlek. evâsıt (A.) [ ] اواﺱﻂortalar, ortadakiler. evbâş (A.) [ ] اوﺑﺎشayak takımı, külhanbeyler. evc (A.) [ ] اوجdoruk, zirve. evdiye (A.) [ ] اودیﻪvadiler, dereler. w. alk evhad (A.) [ ] اوﺣﺪbir tane, biricik. evhâm (A.) [ ] اوهﺎمvehimler, kuruntular. evkâf (A.) [ ] اوﻗﺎفvakıflar. evkât (A.) [ ] اوﻗﺎتvakitler. evlâ (A.) [ ] اوﻝﯽen iyi, en uygun. evlâd (A.) [ ] اوﻻد1.çocuklar. 2.soy. ww evleviyyet (A.) [ ] اوﻝﻮیﺖöncelik. evliyâ (A.) [ ] اوﻝﻴﺎ1.velîler. 2.önderler. 3.yetkililer. evrâd (A.) [ ] اورادdualar. evrâk (A.) [ ] اوراق1.kağıtlar. 2.belgeler. 3.arşiv. 122 www.alkottob.com evreng (F.) [ ] اورﻥﮓtaht. m evsâf (A.) [ ] اوﺹﺎفvasıflar, özellikler. evsat (A.) [ ] اوﺱﻂorta, ortadaki. evvel (A.) [ ] اول1.ilk. 2.başlangıç. 3.önce. evvelâ (A.) [ ] اوﻻilkin, ilk önce. evvelâhır (A.) [ ] اول ﺁﺧﺮalt tarafı, önü sonu. evvelbahar (A.-F.) [ ] اول ﺑﻬﺎرilkbahar. ott o evvelemirde (A.-T.) işin başında, her şeyden önce. b.c o evtâd (A.) [ ] اوﺕﺎدkazıklar. evveliyyât (A.) [ ] اوﻝﻴﺎتdaha öncesi, eski durumu. evzân (A.) [ ] اوزان1.ölçüler. 2.vezinler. 3.ağırlıklar. eyâlât (A.) [ ] ایﺎﻻت1.eyaletler. 2.memleketler, topraklar. eytâm (A.) [ ] ایﺘﺎمyetimler, öksüzler. w. alk eyvân (F.) [ ] ایﻮان1.ayvan. 2.sundurma. 3.çardak. eyyâm (A.) [ ] ایﺎمgünler. eyzan (A.) [ ] ایﻀﺎve yine, aynı şekilde. ezânî (A.) [ ] اذاﻥﯽezan ile ilgili. ezdâd (A.) [ ] اﺽﺪادkarşıtlar, zıtlar. ezel (A.) [ ] ازلöncesizlik, geçmişe doğru sonsuzluk. ww ezelbeezel (A.-F.) [ ] ازل ﺑﻪ ازلezelden beri. ezelî (A.) [ ] ازﻝﯽezele ilişkin. ezeliyyet (A.) [ ] ازﻝﻴﺖezellik durumu. ezhân (A.) [ ] اذهﺎنzihinler. 123 www.alkottob.com ezhâr (A.) [ ] ازهﺎرçiçekler. m eziyyet (A.) [ ] اذیﺖüzme. ezkâr (A.) [ ] اذﮐﺎر1.zikirler. 2.anmalar. ezkiyâ (A.) [ ] اذﮐﻴﺎzekiler. ezmân (A.) [ ] ازﻡﺎنzamanlar. ezmine (A.) [ ] ازﻡﻨﻪzamanlar, çağlar. ezmine -i cedîde [ ] ازﻡﻨﻪء ﺝﺪیﺪﻩyeni çağ. b.c o ezkazâ (F.-A.) [ ] ازﻗﻀﺎtesadüfen. ott o ezmine -i kadîme [ ] ازﻡﻨﻪء ﻗﺪیﻤﻪeski zamanlar, eski çağlar. ezmine -i mütekaddime [ ] ازﻡﻨﻪء ﻡﺘﻘﺪﻡﻪeski çağlar. ezrak (A.) [ ] ازرقmavi. ezvâc (A.) [ ] ازواجçiftler. ezvâk (A.) [ ] اذواقzevkler. ww w. alk ezyâl (A.) [ ] اذیﺎل1.ekler, zeyiller. 2.kuyruklar. 124 www.alkottob.com m F fa’âliyyet (A.) [ ] ﻓﻌﺎﻝﻴﺖhareketlilik, çalışma. fâcia (A.) [ ] ﻓﺎﺝﻌﻪ1.acıklı olay. 2.felaket. 3.dram. b.c o fa’âl (A.) [ ] ﻓﻌﺎلhareketli, çalışkan. fâciât (A.) [ ] ﻓﺎﺝﻌﺎت1.acıklı olaylar, facialar. 2.felaketler. fâcir (A.) [ ] ﻓﺎﺝﺮ1.günah işleyen. 2.karşı cinse düşkün olan. fağfûrî (F.) [ ] ﻓﻐﻔﻮریçini. ott o fağfur (F.) [ ] ﻓﻐﻔﻮرÇin imparatoru. fahâmet (A.) [ ] ﻓﺨﺎﻡﺖ1.yücelik, ululuk. 2.kıymet. fahhâr (A.) [ ] ﻓﺨﺎرövüngen. fâhir (A.) [ ] ﻓﺎﺧﺮ1.değerli. 2.şerefli, onurlu. w. alk fâhiş (A.) [ ] ﻓﺎﺣﺶ1.aşırı. 2.büyük. çirkin, kötü. fâhişe (A.) [ ] ﻓﺎﺣﺸﻪfuhuş yapan kadın. fâhişehane (A.-F.) [ ] ﻓﺎﺣﺸﻪ ﺧﺎﻥﻪgenelev. fahr (A.) [ ] ﻓﺨﺮövünç, kıvanç. fahrî (A.) [ ] ﻓﺨﺮی1.onursal. 2.ücret almadan, kendi isteğiyle fahşâ (A.) [ ] ﻓﺤﺸﺎfuhuş. ww fâhte (A.) [ ] ﻓﺎﺧﺘﻪgüvercin, yaban güvercini. fahûr (A.) [ ] ﻓﺨﻮرövüngen. fâide (A.) [ ] ﻓﺎﺋﺪﻩyarar, kazanç, fayda. fâidebahş (A.-F.) [ ] ﻓﺎﺋﺪﻩ ﺑﺨﺶyararlı, faydalı. 125 www.alkottob.com fâik (A.) [ ] ﻓﺎﺋﻖüstün. m fâikiyyet (A.) [ ] ﻓﺎﺋﻘﻴﺖüstünlük. fâil (A.) [ ] ﻓﺎﻋﻞ1.yapan. 2.özne. 3.etkili. b.c o fâiliyyet (A.) [ ] ﻓﺎﻋﻠﻴﺖetkenlik, aktivite. fâiz (A.) [ ] ﻓﺎﺋﺾ1.taşan. 2.faiz, paradan elde edilen kazanç. fâka (A.) [ ] ﻓﺎﻗﻪyoksulluk. fakâhet (A.) [ ] ﻓﻘﺎهﺖfıkıhçılık. fakat (A.) [ ] ﻓﻘﻂancak, yalnız. fakîd (A.) [ ] ﻓﻘﻴﺪeşi az bulunur. ott o fakd (A.) [ ] ﻓﻘﺪyokluk, yoksunluk. fakîh (A.) [ ] ﻓﻘﻴﻪislam hukukçusu, fakih. fâkiha (A.) [ ] ﻓﺎﮐﻬﻪmeyva. fakîr (A.) [ ] ﻓﻘﻴﺮ1.yoksul. 2.bendeniz. 3.dilenci. 4.derviş. w. alk fakirhâne (A.-F.) [ ] ﻓﻘﻴﺮﺧﺎﻥﻪbendenizin evi. fakr (A.) [ ] ﻓﻘﺮyoksulluk. fâl (F.) [ ] ﻓﺎلfal. falaka (A.) [ ] ﻓﻠﻘﻪfalaka, ayağa sopa atarak acı çektirmek için hazırlanan düzenek. fâlic (A.) [ ] ﻓﻠﺞfelç. ww fâlnâme (F.) [ ] ﻓﺎﻝﻨﺎﻡﻪfal kitabı. fâm (F.) [ ] ﻓﺎمrenk. fânî (A.) [ ] ﻓﺎﻥﯽ1.ölümlü. 2.yok olucu. 3.geçici. fânûs (A.) [ ] ﻓﺎﻥﺌﺲfener. 126 www.alkottob.com fâr (A.) [ ] ﻓﺎرfare. m farazâ (A.) [ ] ﻓﺮﺽﺎdiyelim ki. faraziyye (A.) [ ] ﻓﺮﺽﻴﻪvarsayım. b.c o fârıka (A.) [ ] ﻓﺎرﻗﻪayırıcı. fâriğ (A.) [ ] ﻓﺎرغ1.boş. 2.rahat, huzurlu. 3.vazgeçen. fâris (A.) [ ] ﻓﺎرسatlı. fârisî (F.) [ ] ﻓﺎرﺱﯽ1.Farsça. 2.Fars, İranlı. farîza (A.) [ ] ﻓﺮیﻀﻪ1.farz. 2.borç. fart (A.) [ ] ﻓﺮطaşırı, aşırılık. ott o fark (A.) [ ] ﻓﺮقayrıcalık, ayrılık. farz (A.) [ ] ﻓﺮض1.Tanrı emri. 2.borç, ödev. 3.zorunlu. farz edilmek sayılmak, tutulmak, tasavvur edilmek. farz etmek saymak, tutmak, tasavvur etmek. w. alk farz olunmak 1.tasavvur edilmek. 2.Tanrı tarafından yapılması zorunlu kılınmak. farzâ (A.) [ ] ﻓﺮﺽﺎtut ki, diyelim ki. farziyye (A.) [ ] ﻓﺮﺽﻴﻪvarsayım. fâsık (A.) [ ] ﻓﺎﺱﻖkötülük düşünen. fâsıla (A.) [ ] ﻓﺎﺹﻠﻪ1.ara. 2.aralayıcı. 3.uzaklık. fâsid (A.) [ ] ﻓﺎﺱﺪbozulmuş, bozuk. ww fasîh (A.) [ ] ﻓﺼﻴﺢgüzel konuşan. fasîle (A.) [ ] ﻓﺼﻴﻠﻪaile. fasl (A.) [ ] ﻓﺼﻞ1.mevsim. 2.bölüm. 3.çözümleme. fassâd (A.) [ ] ﻓﺼﺎدhacamat yapan. 127 www.alkottob.com fâş (F.) [ ] ﻓﺎشifşa olmuş, aşikar olmuş. m fâtih (A.) [ ] ﻓﺎﺕﺢfetheden fatin (A.) [ ] ﻓﻄﻴﻦzeki, kavrayışlı. fâzıl (A.) [ ] ﻓﺎﺽﻞerdemli. fazîha (A.) [ ] ﻓﻀﻴﺤﻪrezillik, skandal. fazîlet (A.) [ ] ﻓﻀﻴﻠﺖerdem. faziletkâr (A.-F.) [ ] ﻓﻀﻴﻠﺘﮑﺎرerdemli. ott o faziletperest (A.-F.) [ ] ﻓﻀﻴﻠﺖ ﭘﺮﺱﺖerdem yanlısı. b.c o fayda (A.) [ ] ﻓﺎیﺪﻩyarar, fayda, kazanç. fazl (A.) [ ] ﻓﻀﻞ1.erdem. 2.üstünlük. fazla (A.) [ ] ﻓﻀﻠﻪ1.çok. 2.artık. fecâ’at (A.) [ ] ﻓﺠﺎﻋﺖfeci durum. fecere (A.) [ ] ﻓﺠﺮﻩ1.günahkarlar. 2.kötü insanlar. w. alk fecî’ (A.) [ ] ﻓﺠﻴﻊçok kötü, korkunç. fecî’a (A.) [ ] ﻓﺠﻴﻌﻪfacia, felaket. fecir (A.) [ ] ﻓﺠﺮtan ağartısı. fecr (A.) [ ] ﻓﺠﺮtan ağartısı. fecr -i kâzib [ ] ﻓﺠﺮﮐﺎذبgerçek tan ağartısından önceki geçici aydınlık fecr -i sâdık [ ] ﻓﺠﺮ ﺹﺎدقtan ağartısı, şafak sökmesi. ww fedâ (A.) [ ] ﻓﺪا1.yoluna can koyma. 2.kurban. 3.uğruna verme. fedâ edilmek 1.uğruna harcanmak. 2.kurban edilmek. fedâ etmek 1.uğruna harcamak. 2.kurban etmek. fedâ’î (A.) [ ] ﻓﺪاﺋﯽyoluna canını hiçe sayan. 128 www.alkottob.com fedâkâr (A.-F.) [ ] ﻓﺪاﮐﺎرözverili. m fedâkârâne (A.-F.) [ ] ﻓﺪاﮐﺎراﻥﻪözveri ile, özverili. fedâkârî (A.-F.) [ ] ﻓﺪاﮐﺎریözveri. fehîm (A.) [ ] ﻓﻬﻴﻢanlayışlı. fehm (A.) [ ] ﻓﻬﻢanlama. fehm eylemek anlamak. fehvâ (A.) [ ] ﻓﺤﻮاiçerik. fekk (A.) [ ] ﻓﮏ1.çene. 2.ayırma. ott o fekâhet (A.) [ ] ﻓﮑﺎﺣﺖşakacılık, muziplik. b.c o fehâris (A.) [ ] ﻓﻬﺎرسfihristler. felâh (A.) [ ] ﻓﻼحkurtulma, rahata erme. felâket (A.) [ ] ﻓﻼﮐﺖbüyük bela, musibet. felâketzede (A.-F.) [ ] ﻓﻼﮐﺖ زدﻩfelakete uğrayan. w. alk felâsife (A.) [ ] ﻓﻼﺱﻔﻪfilozoflar, felsefeciler. felc (A.) [ ] ﻓﻠﺞinme, felç. felek (A.) [ ] ﻓﻠﮏ1.gökyüzü. 2.talih. 3.kader. felekiyyât (A.) [ ] ﻓﻠﮑﻴﺎتastronomi. felekzede (A.-F.) [ ] ﻓﻠﮏ زدﻩkader kurbanı, felek vurgunu. fellâh (A.) [ ] ﻓﻼحçiftçi. ww felsefî (A.) [ ] ﻓﻠﺴﻔﯽfelsefe ile ilgili. fem (A.) [ ] ﻓﻢağız. fenâ (A.) [ ] ﻓﻨﺎ1.yokluk. 2.kötü. fenâpezîr (A.-F.) [ ]ﻓﻨﺎﭘﺬیﺮyok olucu, fani. 129 www.alkottob.com fend (F.) [ ] ﻓﻨﺪhile. m fenn (A.) [ ] ﻓﻦ1.bilim. 2..tür. 3.teknik. fennen (A.) [ ] ﻓﻨﺎteknik açıdan. b.c o fennî (A.) [ ] ﻓﻨﯽteknik. fenniyyât (A.) [ ] ﻓﻨﻴﺎتteknoloji. fer (F.) [ ] ﻓﺮparlaklık. fer’ (A.) [ ] ﻓﺮع1.yan. 2.dal. fer’î (A.) [ ] ﻓﺮﻋﯽyan dal, tâli, ikincil. ott o ferâgat (A.) [ ] ﻓﺮاﻏﺖ1.bırakma, terketme. 2.rahatlık. 3.zenginlik. ferâğ (A.) [ ] ﻓﺮاغ1.bırakma, terk etme, vazgeçme. 2.boş durma. ferâğ etmek bırakmak ferah (A.) [ ] ﻓﺮحsevinç. ferâh (F.) [ ] ﻓﺮاخgeniş. w. alk ferahbahş (A.-F.) [ ] ﻓﺮح ﺑﺨﺶferahlık veren, iç açıcı. ferâine (A.) [ ] ﻓﺮاﻋﻨﻪfiravunlar. ferâiz (A.) [ ] ﻓﺮاﺋﺾ1.farzlar. 2.ödevler. ferâmîn (A.<F.) [ ] ﻓﺮاﻡﻴﻦfermanlar. ferâmûş (F.) [ ] ﻓﺮاﻡﻮشunutma. ferâmuş etmek unutmak. ww ferâset (A.) [ ] ﻓﺮاﺱﺖsezgi. ferbih (F.) [ ] ﻓﺮﺑﻪsemiz. ferc (A.) [ ] ﻓﺮج1.yarık. 2.vajina. fercâm (F.) [ ] ﻓﺮﺝﺎمson, akıbet. 130 www.alkottob.com ferd (A.) [ ] ﻓﺮد1.tek. 2.birey. m ferdâ (F.) [ ] ﻓﺮداyarın. ferdî (A.) [ ] ﻓﺮدیkişisel. ferec (A.) [ ] ﻓﺮجrahatlama. feres (A.) [ ] ﻓﺮسat. ferhân (A.) [ ] ﻓﺮﺣﺎنsevinçli, neşeli. ferheng (F.) [ ] ﻓﺮهﻨﮓ1.kültür. 2.sözlük. ferîd (A.) [ ] ﻓﺮیﺪbiricik, tek. ott o ferhunde (F.) [ ] ﻓﺮﺧﻨﺪﻩkutlu. b.c o ferdiyyet (A.) [ ] ﻓﺮدیﺖbireylik. ferikân (A.-F.) [ ] ﻓﺮیﻘﺎنtüm veya korgeneraller. ferîk-i evvel (A.-F.) [ ] ﻓﺮیﻖ اولkorgeneral. ferîk-i sânî (A.-F.) [ ] ﻓﺮیﻖ ﺛﺎﻥﯽtümgeneral. w. alk ferişte (F.) [ ] ﻓﺮﺵﺘﻪmelek. fermân (F.) [ ] ﻓﺮﻡﺎنbuyruk. fermandih (F.) [ ] ﻓﺮﻡﺎن دﻩkomutan. fermânfermâ (F.) [ ] ﻓﺮﻡﺎن ﻓﺮﻡﺎ1.padişah. 2.komutan. 3.buyrukçu, buyruk veren. fermâyiş (F.) [ ] ﻓﺮﻡﺎیﺶbuyruk. ferrâş (A.) [ ] ﻓﺮاش1.döşemeci. 2.hizmetkâr. ww ferruh (F.) [ ] ﻓﺮخkutlu. fersûde (F.) [ ] ﻓﺮﺱﻮدﻩ1.solgun. 2.yıpranmış. 3.eprimiş. ferş (A.) [ ] ﻓﺮش1.döşeme. 2.yaygı. fertût (F.) [ ] ﻓﺮﺕﻮتbunamış ihtiyar. 131 www.alkottob.com ferverdîn (F.) [ ] ﻓﺮوردیﻦİran takvimine göre baharın ilk ayı. m feryâd (F.) [ ] ﻓﺮیﺎد1.bağırma, çığlık. 2.imdat isteme. feryâd etmek bağırmak, çığlık atmak ferzâne (F.) [ ] ﻓﺮزاﻥﻪbilge. ferzend (F.) [ ] ﻓﺮزﻥﺪevlat. fesâd (A.) [ ] ﻓﺴﺎد1.fesat, bozukluk. 2.kötülük. fesahat (A.) [ ] ﻓﺼﺎﺣﺖfasihlik, dilde düzgünlük. ott o fesâne (F.) [ ] ﻓﺴﺎﻥﻪefsane, masal. b.c o feryâdres (F.) [ ] ﻓﺮیﺎدرسimdada koşan. fesat (A.) [ ] ﻓﺴﺎدbozukluk, kötülük. fesh (A.) [ ] ﻓﺴﺦiptal etme, kaldırma, bozma. fetâ (A.) [ ] ﻓﺘﯽ1.genç. 2.cömert. fetâvâ (A.) [ ] ﻓﺘﺎویfetvalar. w. alk feth (A.) [ ] ﻓﺘﺢ1.fetih, tamamen ele geçirme. 2.açma. 3.açılma. fetîle (A.) [ ] ﻓﺘﻴﻠﻪfitil. fetret (A.) [ ] ﻓﺘﺮت1.duraklama. 2.iki olay arasındaki zaman. fettâh (A.) [ ] ﻓﺘﺎح1.fetheden. 2.açan. 3.Tanrı. fettan (A.) [ ] ﻓﺘﺎن1.işveli, oynak, cilveli. 2.fitne koparan. fetvâ (A.) [ ] ﻓﺘﻮیkadının verdiği şer’î karar. ww fevâhiş (A.) [ ] ﻓﻮاﺣﺶfahişeler. fevâid (A.) [ ] ﻓﻮاﺋﺪyararlar, faydalar, kazançlar. fevâkih (A.) [ ] ﻓﻮاﮐﻪ1.meyvalar. 2.yemişler. fevâris (A.) [ ] ﻓﻮارسatlılar. 132 www.alkottob.com fevc (A.) [ ] ﻓﻮج1.grup, cemaat, zümre. 2.bölük, takım. m feverân (A.) [ ] ﻓﻮران1.fışkırma. 2.kaynama. feverân etmek fışkırmak. b.c o fevk (A.) [ ] ﻓﻮقüst, üstü. fevkalâde (A.) [ ]ﻓﻮق اﻝﻌﺎدﻩolağanüstü, olağan dışı, alışılmışın ötesinde. fevkalbeşer (A.) [ ] ﻓﻮق اﻝﺒﺸﺮinsan üstü. fevkalferd (A.) [ ] ﻓﻮق اﻝﻔﺮدbirey üstü. fevkalhad (A.) [ ] ﻓﻮق اﻝﺤﺪhaddinden fazla. ott o fevkânî (A.) [ ] ﻓﻮﻗﺎﻥﯽüstteki, yukarıdaki. fevkattabîa (A.) [ ] ﻓﻮق اﻝﻄﺒﻴﻌﻪdoğa üstü. fevren (A.) [ ] ﻓﻮراhemen, derhal, çarçabuk. fevrî (A.) [ ] ﻓﻮریâni. fevt (A.) [ ] ﻓﻮت1.geçip gitme. 2.ölüm. w. alk fevvâre (A.) [ ] ﻓﻮارﻩfıskiye. feyezân (A.) [ ] ﻓﻴﻀﺎنtaşkın. feyiz (A.) [ ] ﻓﻴﺾ1.bereket, bolluk. 2.ilim. feylesof (A.) [ ] ﻓﻴﻠﺴﻮفfilozof, felsefeci. feyyâz (A.) [ ] ﻓﻴﺎض1.verimli, bereketli. 2.Tanrı. feyz (A.) [ ] ﻓﻴﺾ1.bereket, bolluk. 2.ilim. ww feyzbahş (A.-F.) [ ] ﻓﻴﺾ ﺑﺨﺶ1.verimli, bereketli. 2.feyiz veren. fezâ (A.) [ ] ﻓﻀﺎ1.uzay. 2.geniş düzlük. fezâil (A.) [ ] ﻓﻀﺎﺋﻞerdemler. fezleke (A.) [ ] ﻓﺬﻝﮑﻪ1.soruşturma özeti. 2.özet. 133 www.alkottob.com fıdda (A.) [ ] ﻓﻀﻪgümüş. fıkdân (A.) [ ] ﻓﻘﺪانyoksunluk, bulunmama, yokluk. fıkra (A.) [ ] ﻓﻘﺮﻩ1.fıkra. 2.bölüm. 3.omur. b.c o fıkh (A.) [ ] ﻓﻘﻪislam hukuku, fıkıh. m fıkarât (A.) [ ] ﻓﻘﺮات1.fıkralar. 2.bölümler. 3.omurlar. fırak (A.) [ ] ﻓﺮق1.fırkalar, partiler. 2.bölükler. 3.zümreler. fırka (A.) [ ] ﻓﺮﻗﻪ1.parti. 2.bölük. 3.zümre. fırsat (A.) [ ] ﻓﺮﺹﺖuygun an, fırsat. fıskiyye (A.) [ ] ﻓﺴﻘﻴﻪfıskiye. ott o fısk (A.) [ ] ﻓﺴﻖ1.kötülük, sefihlik. 2.dinsizlik. 3.Tanrı’ya karşı isyan. fıtnat (A.) [ ] ﻓﻄﻨﺖkavrayış, zekîlik. fıtra (A.) [ ] ﻓﻄﺮﻩ1.fitre. 2.kuru üzüm. fıtrat (A.) [ ] ﻓﻄﺮتyaratılış. w. alk fıtraten (A.) [ ] ﻓﻄﺮﺕﺎyaratılıştan. fıtrî (A.) [ ] ﻓﻄﺮیyaratılıştan gelen. fî (A.) [ ] ﻓﯽfiyat, değer, kıymet, eder. fi’l (A.) [ ] ﻓﻌﻞ1.hareket, davranış, eylem. 2.fiil. fi’len (A.) [ ] ﻓﻌﻼyaparak, işleyerek, bilfiil. fi’liyyât (A.) [ ] ﻓﻌﻠﻴﺎتeyleme dökülen işler. ww fîât (A.) [ ] ﻓﻴﺌﺎت1.fiyat. 2.fiyatlar. figân (F.) [ ] ﻓﻐﺎنferyat etme, ah çekme. figân eylemek bağırmak, feryat etmek, inlemek. fihris (A.) [ ] ﻓﻬﺮس1.içindekiler. 2.indeks, dizin. 134 www.alkottob.com fikir (A.) [ ] ﻓﮑﺮfikir, düşünce. m fikr (A.) [ ] ﻓﮑﺮdüşünce, fikir. fikren (A.) [ ] ﻓﮑﺮاdüşünce bakımından. b.c o fikrî (A.) [ ] ﻓﮑﺮیdüşünce ile ilgili. fikriyyât (A.) [ ] ﻓﮑﺮیﺎتdüşünce ile ilgili çalışmalar. fil (A.) [ ] ﻓﻴﻞfil. filâhat (A.) [ ] ﻓﻼﺣﺖçiftçilik. filasl (A.) [ ] ﻓﯽ اﻻﺹﻞaslında. filhâl (A.) [ ] ﻓﯽ اﻝﺤﺎلşimdi, derhal. filiz (A.) [ ] ﻓﻠﺰmaden külçesi. ott o filhakîka (A.) [ ] ﻓﯽ اﻝﺤﻘﻴﻘﻪgerçekte, aslında, doğrusu. filmesel (A.) [ ] ﻓﯽ اﻝﻤﺜﻞörneğin, örnekte olduğu gibi. filvâki (A.) [ ] ﻓﯽ اﻝﻮاﻗﻊaslında, gerçekte. w. alk fîmâba’d (A.) [ ] ﻓﯽ ﻡﺎ ﺑﻌﺪbundan böyle. fînefsilemr (A.) [ ] ﻓﯽ ﻥﻔﺲ اﻻﻡﺮişin aslında, gerçekte. fir’avn (A.) [ ] ﻓﺮﻋﻮنfiravun. firâk (A.) [ ] ﻓﺮاق1.ayrılık. 2.ayrılık acısı. firâr (A.) [ ] ﻓﺮارkaçış, kaçma. firâr etmek kaçmak. ww firârî (A.) [ ] ﻓﺮاریkaçak. firâvân (F.) [ ] ﻓﺮاوانbol, çok. firâz (F.) [ ] ﻓﺮاز1.üst, yukarı. 2.yokuş. firdevs (A.) [ ] ﻓﺮدوس1.cennet. 2.bahçe. 135 www.alkottob.com fireng (F.) [ ] ﻓﺮﻥﮓBatı, Avrupa. m firîfte (F.) [ ] ﻓﺮیﻔﺘﻪaldanmış, aldatılmış. firîfte olmak aldanmak. firişte (F.) [ ] ﻓﺮﺵﺘﻪmelek. b.c o firistâde (F.) [ ] ﻓﺮﺱﺘﺎدﻩelçi. firiştehû (F.) [ ] ﻓﺮﺵﺘﻪ ﺧﻮmelek gibi, melek huylu, güzel huylu. firkat (A.) [ ] ﻓﺮﻗﺖayrılık. fîrûz (F.) [ ] ﻓﻴﺮوز1.talihli, kutlu. 2.muzaffer. ott o fîrûze (F.) [ ] ﻓﻴﺮوزﻩturkuaz, firuze taşı. fîrûzefâm (F.) [ ] ﻓﻴﺮوزﻩ ﻓﺎمturkuaz, açık mavi. fîsebîlillah (A.) [ ] ﻓﯽ ﺱﺒﻴﻞ اﷲTanrı rızası için, Tanrı yolunda. fiten (A.) [ ] ﻓﺘﻦfitneler. fitne (A.) [ ] ﻓﺘﻨﻪ1.bölücülük, kargaşa çıkartma. 2.sıkıntı. w. alk fityân (A.) [ ] ﻓﺘﻴﺎنgençler. fuâd (A.) [ ] ﻓﺆادyürek. fuhş (A.) [ ] ﻓﺤﺶfuhuş. fuhuş (A.) [ ] ﻓﺤﺶfuhuş. fukahâ (A.) [ ] ﻓﻘﻬﺎfıkıhçılar, islam hukukçuları. fukarâ (A.) [ ] ﻓﻘﺮاyoksullar. ww fûlâd (F.) [ ] ﻓﻮﻻدçelik. furkân (A.) [ ] ﻓﺮﻗﺎن1.Kur’ân. 2.iyi ile kötünün ayrıldığı yerleri gösteren. fursat (A.) [ ] ﻓﺮﺹﺖfırsat, uygun an. fursatcû (A.-F.) [ ] ﻓﺮﺹﺖ ﺝﻮfırsatçı. 136 www.alkottob.com fusahâ (A.) [ ] ﻓﺼﺤﺎfasih konuşanlar. m fusûl (A.) [ ] ﻓﺼﻮل1.fasıllar, bölümler. 2.mevsimler. fuzalâ (A.) [ ] ﻓﻀﻼ1.erdemliler. 2.bilginler. b.c o fuzûl (A.) [ ] ﻓﻀﻮل1.fazla, çok. 2.gereksiz, fuzuli. fuzûlî (A.) [ ] ﻓﻀﻮﻝﯽ1.zevzek, boşboğaz. 2.gereksiz, boşuna, fazladan. füceten (A.) [ ] ﻓﺠﺌﺔapansız, ansızın. fücûr (A.) [ ] ﻓﺠﻮر1.yakın akraba evliliği. 2.günahkarlık, sefihlik. fülân (A.) [ ] ﻓﻼنfalan, filan, falanca. füls (A.) [ ] ﻓﻠﺲmangır. fülûs (A.) [ ] ﻓﻠﻮسmangırlar. ott o fülfül (A.) [ ] ﻓﻠﻔﻞbiber, karabiber. fünûn (A.) [ ] ﻓﻨﻮن1.teknikler. 2.bilimler. fürs (F.) [ ] ﻓﺮس1.Farsça. 2.Fars ülkesi, İran. 3.Fars, İranlı. w. alk fürû’ (A.) [ ] ﻓﺮوعyan dallar, şubeler. fürûğ (A.) [ ] ﻓﺮوغ1.ışık. 2.parıltı. fürûht (F.) [ ] ﻓﺮوﺧﺖsatış. fürûmâye (F.) [ ] ﻓﺮوﻡﺎیﻪaşağılık, alçak. fürûzân (F.) [ ] ﻓﺮوزانparlak. füshat (A.) [ ] ﻓﺴﺤﺖgenişlik. ww füsûn (F.) [ ] ﻓﺴﻮنafsun, büyü. füsûnger (F.) [ ] ﻓﺴﻮﻥﮕﺮ1.afsuncu, büyücü. 2.büyüleyici. füsürde (F.) [ ] ﻓﺴﺮدﻩdonuk, solgun. fütâde (F.) [ ] ﻓﺘﺎدﻩ1.düşkün. 2.düşmüş. 3.aşık. 4.tutkun. 137 www.alkottob.com fütûhât (A.) [ ] ﻓﺘﻮﺣﺎتfetihler. m fütûr (A.) [ ] ﻓﺘﻮر1.gevşeklik. 2.bıkkınlık. fütüvvet (A.) [ ] ﻓﺘﻮت1.gençlik. 2.yiğitlik. 3.eskiden Anadolu’da kurulup gelişen füyûz (A.) [ ] ﻓﻴﻮضfeyizler, bolluklar, bereketler. ww w. alk ott o füzûn (F.) [ ] ﻓﺰونfazla. b.c o esnaf teşkilatı. 138 www.alkottob.com gabî (A.) [ ] ﻏﺒﯽbön, dangalak, kalınkafalı. gabn (A.) [ ] ﻏﺒﻦkazıklama, alışverişte aldatma. gaddâr (A.) [ ] ﻏﺪارzalim, acımasız. gadr (A.) [ ] ﻏﺪرhaksızlık, zulüm. gâfil (A.) [ ] ﻏﺎﻓﻞhabersiz. ott o gaffâr (A.) [ ] ﻏﻔﺎرbağışlayıcı Tanrı. b.c o gabâvet (A.) [ ] ﻏﺒﺎوتbönlük, dangalaklık, kalınkafalılık. m G gaflet (A.) [ ] ﻏﻔﻠﺖhabersizlik, dikkatsizlik, dalgınlık. gafleten (A.) [ ] ﻏﻔﻠﺔdalgınlıkla. gafûr (A.) [ ] ﻏﻔﻮرbağışlayıcı. w. alk gâh (F.) [ ] ﮔﺎﻩ1.kâh. 2.yer ve zaman bildiren kelimeler türetir. gâhî (F.) [ ] ﮔﺎهﯽkimi zaman, bazen, arasıra. gâhvâre (F.) [ ] ﮔﺎهﻮارﻩbeşik. gâib (A.) [ ] ﻏﺎﺋﺐbulunmayan, ortada görünmeyen, kayıp. gâile (A.) [ ] ﻏﺎﺋﻠﻪ1.uğraşı, telaş, meşakkat. 2.savaş. gâita (A.) [ ] ﻏﺎﺋﻄﻪdışkı. ww galat (A.) [ ] ﻏﻠﻂyanlış. galebe (A.) [ ] ﻏﻠﺒﻪ1.baskın çıkma, ağır basma. 2.kalabalık. galeyân (A.) [ ] ﻏﻠﻴﺎنkaynama. gâlib (A.) [ ] ﻏﺎﻝﺐ1.ağır basan. 2.galip. 139 www.alkottob.com gâliba (A.) [ ] ﻏﺎﻝﺒﺎsanırım, belki. m gâlibiyyet (A.) [ ] ﻏﺎﻝﺒﻴﺖzafer, ağır basma, yenme. galîz (A.) [ ] ﻏﻠﻴﻆkoyu, yoğun, kaba. gam (A.) [ ] ﻏﻢkeder, üzüntü. gâm (F.) [ ] ﮔﺎم1.adım. 2.ayak. gâmız (A.) [ ] ﻏﺎﻡﺾçapraşık, güç anlaşılır. gammâz (A.) [ ] ﻏﻤﺎزispiyoncu. ott o gamnâk (A.-F.) [ ] ﻏﻤﻨﺎکkederli, üzgün. b.c o galle (A.) [ ] ﻏﻠﻪtahıl. gamze (A.) [ ﻏﻤﺰﻩ1.yanak çukuru. 2.çene çukuru. 3.süzgün bakış. ganâim (A.) [ ] ﻏﻨﺎﺋﻢganimetler. ganem (A.) [ ] ﻏﻨﻢkoyun. ganî (A.) [ ] ﻏﻨﯽzengin. kazanç. w. alk ganîmet (A.) [ ] ﻏﻨﻴﻤﺖ1.savaşta düşmandan alınan her türlü eşya. 2.bedelsiz gâr (A.) [ ] ﻏﺎرmağara. garâbet (A.) [ ] ﻏﺮاﺑﺖgariplik. garâib (A.) [ ] ﻏﺮاﺋﺐgariplikler. garâm (A.) [ ] ﻏﺮامtutku, aşk. ww garaz (A.) [ ] ﻏﺮضmaksat. garazâlûd (A.-F.) [ ] ﻏﺮض ﺁﻝﻮدmaksatlı. garazkâr (A.-F.) [ ] ﻏﺮﺽﮑﺎرgarazlı, maksatlı. garb (A.) [ ] ﻏﺮب1.batı. 2.Batı dünyası. 140 www.alkottob.com garben (A.) [ ] ﻏﺮﺑﺎbatıdan. m garbî (A.) [ ] ﻏﺮﺑﯽgarbî batı, batı ile ilgili. garbiyyûn (A.) [ ] ﻏﺮﺑﻴﻮنbatılılar, Avrupalılar. gâretger (A.-F.) [ ] ﻏﺎرﺕﮕﺮyağmacı. b.c o gâret (A.) [ ] ﻏﺎرتyağma. garîb (A.) [ ] ﻏﺮیﺐ1.gurbette yaşayan. 2.yabancı. 3.kimsesiz. 4.tuhaf. garibü’d-diyâr (A.) [ ] ﻏﺮیﺐ اﻝﺪیﺎرgurbette. garîk (A.) [ ] ﻏﺮیﻖboğulmuş. garizî (A.) [ ] ﻏﺮیﺰیiçgüdüsel. ott o garîze (A.) [ ] ﻏﺮیﺰﻩiçgüdü. gark (A.) [ ] ﻏﺮق1.boğulma, suda boğulma. 2.batırma. garrâ (A.) [ ] ﻏﺮاparlak. gars (A.) [ ] ﻏﺮسağaç dikme. w. alk gasb (A.) [ ] ﻏﺼﺐel koyma, zorla elinden alma. gaseyan (A.) [ ] ﻏﺼﻴﺎن1.kusma. 2.kusmuk. gâsıb (A.) [ ] ﻏﺼﻴﺐgasp edici. gasl (A.) [ ] ﻏﺴﻞölü yıkama. gassâl (A.) [ ] ﻏﺴﺎلölü yıkayıcı. gâşiye (A.) [ ] ﻏﺎﺵﻴﻪ1.perde, örtü. 2.zar. ww gaşy (A.) [ ] ﻏﺸﯽbayılma, kendinden geçme. gâv (F.) [ ] ﮔﺎو1.inek. 2.öküz. gavgâ (F.) [ ] ﻏﻮﻏﺎ1.kavga. 2.savaş. gavvâs (A.) [ ] ﻏﻮاصdalgıç. 141 www.alkottob.com gâyât (A.) [ ] ﻏﺎیﺎتgayeler. m gayb (A.) [ ] ﻏﺎیﺐ1.gözle görülmeyen, gizli. 2.kayıp. gaybûbet (A.) [ ] ﻏﻴﺒﻮﺑﺖbulunmama, yokluk. gâyet (A.) [ ] ﻏﺎیﺖ1.son. 2.çok. 3.son derece. b.c o gâye (A.) [ ] ﻏﺎیﻪamaç. gayr -i mahsûs [ ] ﻏﻴﺮ ﻡﺤﺴﻮسhissedilmeyecek şekilde. gayr (A.) [ ] ﻏﻴﺮ1.başka. 2.yabancı. 2.olmayan, değil. gayr -i idrakî [ ] ﻏﻴﺮ ادراﮐﯽidrak dışı. ott o gayr -i ihtiyarî [ ] ﻏﻴﺮ اﺧﺘﻴﺎریelinde olmadan. gayr -i kâbil [ ]ﻏﻴﺮ ﻗﺎﺑﻞmümkün olmayan, imkansız. gayr -i kâbil-i fehm [ ] ﻏﻴﺮ ﻗﺎﺑﻞ ﻓﻬﻢanlaşılmaz. gayr -i kâbil-i izâle [ ] ﻏﻴﺮ ﻗﺎﺑﻞ ازاﻝﻪyok edilemez, giderilemez. gayr -i kâbil-i mukavemet [ ] ﻏﻴﺮ ﻗﺎﺑﻞ ﻡﻘﺎوﻡﺖkarşı konulmaz. w. alk gayr -i kâbil-i tebdil [ ] ﻏﻴﺮ ﻗﺎﺑﻞ ﺕﺒﺪیﻞdeğiştirilmez. gayr -i kâbil-i tefrik [ ] ﻏﻴﺮ ﻗﺎﺑﻞ ﺕﻔﺮیﻖayırdedilmez. gayr -i kâbil-i telif [ ] ﻏﻴﺮ ﻗﺎﺑﻞ ﺕﺄﻝﻴﻒbirleştirilemez, uzlaştırılamaz. gayr -i mahdûd [ ] ﻏﻴﺮ ﻡﺤﺪودsınırsız. gayr -i mer’î [ ] ﻏﻴﺮ ﻡﺮﺋﯽgörülmez. gayr -i meşrû [ ] ﻏﻴﺮ ﻡﺸﺮوعyasal olmayan. ww gayr -i muayyen [ ] ﻏﻴﺮ ﻡﻌﻴﻦbelirsiz. gayr -i muhtemel [ ] ﻏﻴﺮ ﻡﺤﺘﻤﻞihtimal verilmeyen. gayr -i muntazam [ ] ﻏﻴﺮ ﻡﻨﺘﻈﻢdüzgün olmayan, düzenli olmayan, düzensiz. gayr -i müslim [ ] ﻏﻴﺮ ﻡﺴﻠﻢmüslüman olmayan. 142 www.alkottob.com gayrendîş (A.-F.) [ ] ﻏﻴﺮ اﻥﺪیﺶbaşkalarını düşünen. m gayret (A.) [ ] ﻏﻴﺮت1.çaba. 2.kıskançlık. gayretkeş (A.-F.) [ ] ﻏﻴﺮﺕﮑﺶ1.gayretli. 2.kıskanç. b.c o gayretmend (A.-F.) [ ] ﻏﻴﺮﺕﻤﻨﺪgayretli. gayriyyet (A.) [ ] ﻏﻴﺮیﺖgayrılık. gayyâ (A.) [ ] ﻏﻴﺎcehennemdeki kuyulardan birinin adı. gayz (A.) [ ] ﻏﻴﻆöfke. gazâ (A.) [ ] ﻏﺰاsavaş. gazâl (A.) [ ] ﻏﺰالceylan. gazanfer (A.) [ ] ﻏﻀﻨﻔﺮarslan. ott o gazab (A.) [ ] ﻏﻀﺐhiddet, kızgınlık. gazavât (A.) [ ] ﻏﺰواتsavaşlar, harpler. gazel (A.) [ ] ﻏﺰلlirik şiir. w. alk gazelhân (A.-F.) [ ] ﻏﺰل ﺧﻮانgazel okuyan. gazeliyyât (A.) [ ] ﻏﺰﻝﻴﺎتgazeller. gazelserâ (A.-F.) [ ] ﻏﺰل ﺱﺮاgazel şairi. gazî (A.) [ ] ﻏﺎزیsavaşmış, gaza yapmış. gazve (A.) [ ] ﻏﺰوﻩsavaş, din savaşı. gebr (F.) [ ] ﮔﺒﺮateşperest, ateşe tapan. ww gedâ (F.) [ ] ﮔﺪا1.dilenci. 2.yoksul. geh (F.) [ ] ﮔﻪkimi zaman, bazı. gehvâre (F.) [ ] ﮔﻬﻮارﻩbeşik. gele (F.) [ ] ﮔﻠﻪsürü. 143 www.alkottob.com gelû (F.) [ ] ﮔﻠﻮboğaz. m genc (F.) [ ] ﮔﻨﺞhazine. gencîne (F.) [ ] ﮔﻨﺠﻴﻨﻪhazine. gendûmgûn (F.) [ ] ﮔﻨﺪﻡﮕﻮنbuğday rengi. gendüm (F.) [ ] ﮔﻨﺪمbuğday. ger (F.) [ ] ﮔﺮeğer. gerçi (F.) [ ] ﮔﺮچﻪher ne kadar, ise de, gerçi. gerdâlûd (F.) [ ] ﮔﺮد ﺁﻝﻮدtozlu. gerdân (F.) [ ] ﮔﺮدانdönen. gerden (F.) [ ] ﮔﺮدنboyun. ott o gerd (F.) [ ] ﮔﺮدtoz. b.c o gendîde (F.) [ ] ﮔﻨﺪیﺪﻩkokuşmuş, kötü kokmuş. gerdenbend (F.) [ ] ﮔﺮدن ﺑﻨﺪkolye, gerdanlık. w. alk gerdenferâz (F.) [ ] ﮔﺮدن ﻓﺮازmağrur. gerdenkeş (F.) [ ] ﮔﺮدن ﮐﺶbaşkaldıran, asi, dikbaşlı. gerdiş (F.) [ ] ﮔﺮدشdönüş. gerdûn (F.) [ ] ﮔﺮدون1.felek. 2.dünya. gerdûne (F.) [ ] ﮔﺮدوﻥﻪat arabası. germ (F.) [ ] ﮔﺮمsıcak. ww germâ (F.) [ ] ﮔﺮﻡﺎ1.sıcak. 2.sıcaklık. germâbe (F.) [ ] ﮔﺮﻡﺎﺑﻪ1.hamam. 2.kaplıca. germî (F.) [ ] ﮔﺮﻡﯽsıcaklık. geşt (F.) [ ] ﮔﺸﺖdolaşma, gezinti. 144 www.alkottob.com geştügüzâr (F.) [ ] ﮔﺸﺖ و ﮔﺰارdolaşma, gezinti, gezip tozma. m gevher (F.) [ ] ﮔﻮهﺮ1.elmas. 2.mücevher. 3.öz. gevherî (F.) [ ] ﮔﻮهﺮیmücevherci. b.c o gevz (F.) [ ] ﮔﻮزceviz. gezend (F.) [ ] ﮔﺰﻥﺪ1.zarar. 2.bela. gıbta (A.) [ ] ﻏﺒﻄﻪimrenme. gıdâ (A.) [ ] ﻏﺪاbesin, gıda. gılâf (A.) [ ] ﻏﻼفkın, kılıf. ott o gıllügış (A.) [ ] ﻏﻞ و ﻏﺶkin. gılmân (A.) [ ] ﻏﻠﻤﺎن1.köle. 2.genç, yeni yetme. gılzet (A.) [ ] ﻏﻠﻈﺖ1.yoğunluk. 2.kabalık. 3.kalınlık. gınâ (A.) [ ] ﻏﻨﺎ1.zenginlik. 2.bıkkınlık. gırbâl (A.) [ ] ﻏﺮﺑﺎلelek, kalbur. w. alk gırîv (F.) [ ] ﮔﺮیﻮhaykırış, çığlık. gışâ (A.) [ ] ﻏﺸﺎ1.örtü. 2.perde. 3.zar. gışş (A.) [ ] ﻏﺶhile, kötülük. gıyâb (A.) [ ] ﻏﻴﺎبbulunmama, yokluk. gıyâben (A.) [ ] ﻏﻴﺎﺑﺎyokluğunda, yokken, ardından. gıyâs (A.) [ ] ﻏﻴﺎثyardım. ww gıybet (A.) [ ] ﻏﻴﺒﺖ1.çekiştirme. 2.bulunmama, yokluk. gil (F.) [ ] ﮔﻞ1.çamur, balçık. 2.kil. gile (F.) [ ] ﮔﻠﻪsızlanma, yanıp yakılma. gilemend (F.) [ ] ﮔﻠﻪ ﻡﻨﺪşikayetçi, sızlanan. 145 www.alkottob.com girâmî (F.) [ ] ﮔﺮاﻡﯽdeğerli, kıymetli, saygın, sayın. m girân (F.) [ ] ﮔﺮان1.ağır. 2.pahalı. 3.kokuşmuş. 4.katı. giranbehâ (F.) [ ] ﮔﺮان ﺑﻬﺎdeğerli, kıymetli. b.c o girankadr (F.-A.) [ ] ﮔﺮان ﻗﺪرkıymetli. girankıymet (F.-A.) [ ] ﮔﺮان ﻗﻴﻤﺖkıymetli, değerli, pahalı. girânmâye (F.) [ ] ﮔﺮان ﻡﺎیﻪdeğerli. girânser (F.) [ ] ﮔﺮان ﺱﺮmağrur, kendini beğenmiş, kasıntı. gird (F.) [ ] ﮔﺮدyuvarlak. ott o girdâb (F.) [ ] ﮔﺮدابanafor, girdap. girdâgird (F.) [ ] ﮔﺮداﮔﺮدçepeçevre, fırdolayı. girdbâd (F.) [ ] ﮔﺮدﺑﺎدkasırga. girdû (F.) [ ] ﮔﺮدوceviz. girîbân (F.) [ ] ﮔﺮیﺒﺎنyaka. w. alk girift (F.) [ ] ﮔﺮﻓﺖkarmaşık, çapraşık. giriftâr (F.) [ ] ﮔﺮﻓﺘﺎرyakalanmış, tutulmuş, müptela. girih (F.) [ ] ﮔﺮﻩdüğüm. girihgîr (F.) [ ] ﮔﺮﻩ ﮔﻴﺮdolaşık. girihgüşâ (F.) [ ] ﮔﺮﻩ ﮔﺸﺎ1.düğüm çözen. 2.sorunları halleden. girîve (F.) [ ] ﮔﺮیﻮﻩ1.çıkmaz, sorun. 2.geçit. ww gîrûdâr (F.) [ ] ﮔﻴﺮودارkargaşa, kavga. giryân (F.) [ ] ﮔﺮیﺎنağlayan. giryân etmek ağlatmak. giryân olmak ağlamak. 146 www.alkottob.com girye (F.) [ ] ﮔﺮیﻪağlama, ağlayış. m giryeengîz (F.) [ ] ﮔﺮیﻪ اﻥﮕﻴﺰağlatıcı. giryenâk (F.) [ ] ﮔﺮیﻪ ﻥﺎکağlamaklı, ağlayan. gîsûbend (F.) [ ] ﮔﻴﺴﻮﺑﻨﺪsaç bağı. gîtî (F.) [ ] ﮔﻴﺘﯽdünya. giyâh (F.) [ ] ﮔﻴﺎﻩbitki. gonca (F.) [ ] ﻏﻨﺠﻪaçmamış tomurcuk, gonca. b.c o gîsû (F.) [ ] ﮔﻴﺴﻮsaç. gonce (F.) [ ] ﻏﻨﺠﻪgonca. ott o goncaruhsâr (F.) [ ] ﻏﻨﺠﻪ رﺧﺴﺎرyanağı goncaya benzeyen. goncedehân (F.) [ ] ﻏﻨﺠﻪ دهﺎنküçük ağızlı, gonca ağızlı. gubâr (A.) [ ] ﻏﺒﺎرtoz. gubârâlûd (A.-F.) [ ] ﻏﺒﺎر ﺁﻝﻮدtozlu. w. alk gudde (A.) [ ] ﻏﺪﻩbez, salgı bezi. guded (A.) [ ] ﻏﺪدsalgı bezleri. gufrân (A.) [ ] ﻏﻔﺮانbağışlama. gûgerd (F.) [ ] ﮔﻮﮔﺮدkükürt. gûk (F.) [ ] ﻏﻮکkurbağa. gûl (A.) [ ] ﮔﻮلgulyabani. ww gulâm (A.) [ ] ﻏﻼم1.köle. 2.genç. gulât (A.) [ ] ﻏﻼتdinde aşırıya kaçanlar. gulgule (F.) [ ]ﻏﻠﻐﻠﻪkaynaşma. gumûm (A.) [ ] ﻏﻤﻮمgamlar, kederler. 147 www.alkottob.com gûnâgûn (F.) [ ] ﮔﻮﻥﺎﮔﻮنrengarenk. m gûne (F.) [ ] ﮔﻮﻥﻪbiçim, tarz. gunûde (F.) [ ]ﻏﻨﻮدﻩ1.uyumuş. 2.ölü. gurâb (A.) [ ] ﻏﺮابkarga. gurbet (A.) [ ] ﻏﺮﺑﺖ1.gariplik. 2.yabancı diyar. b.c o gûr (F.) [ ] ﮔﻮر1.mezar. 2.yaban eşeği. gurbetzede (A.-F.) [ ] ﻏﺮﺑﺖ زدﻩgurbet elde yaşayan. gurebâ (A.) [ ] ﻏﺮﺑﺎgaripler. gûrken (F.) [ ] ﮔﻮرﮐﻦmezarcı. ott o gûristân (F.) [ ] ﮔﻮرﺱﺘﺎنmezarlık. gurrân (F.) [ ] ﻏﺮان1.kükreyen. 2.gürleyen. gurre (A.) [ ] ﻏﺮﻩ1.arap aylarının ilk günü. 2.akıtma. gurûb (A.) [ ] ﻏﺮوبbatış. w. alk gurûr (A.) [ ] ﻏﺮور1.mağrurluk. 2.aldanış. gûsâle (F.) [ ] ﮔﻮﺱﺎﻝﻪbuzağı. gûsâle (F.) [ ] ﮔﻮﺱﺎﻝﻪdana. gûsfend (F.) [ ] ﮔﻮﺱﻔﻨﺪkoyun. gusl (A.) [ ] ﻏﺴﻞyıkanma. gusn (A.) [ ] ﻏﺼﻦdal. ww gussa (A.) [ ] ﻏﺼﻪüzüntü, keder. gûş (F.) [ ] ﮔﻮشkulak. gûşe (F.) [ ] ﮔﻮﺵﻪköşe. gûşenişîn (F.) [ ] ﮔﻮﺵﻪ ﻥﺸﻴﻦköşesine çekilen, inziva hayatı süren. 148 www.alkottob.com gûşt (F.) [ ] ﮔﻮﺵﺖet. m gûşvâre (F.) [ ] ﮔﻮﺵﻮارﻩküpe. gûy (F.) [ ] ﮔﻮیçevgen topu, polo topu. güdâhte (F.) [ ] ﮔﺪاﺧﺘﻪerimiş. güftâr (F.) [ ] ﮔﻔﺘﺎرsöz. güfte (F.) [ ] ﮔﻔﺘﻪ1.söz. 2.şarkı sözü. güftügû (F.) [ ] ﮔﻔﺖ و ﮔﻮdedikodu. ott o güher (F.) [ ] ﮔﻬﺮ1.elmas. 2.mücevher. b.c o gûyâ (F.) [ ] ﮔﻮیﺎsözümona. güherfurûş (F.) [ ]ﮔﻬﺮﻓﺮوشmücevheratçı. gül (F.) [ ] ﮔﻞ1.çiçek. 2.gül. gülâb (F.) [ ] ﮔﻼبgül suyu. gülabdan (F.) [ ] ﮔﻼﺑﺪانgülüptan. w. alk gülbang (F.) [ ] ﮔﻠﺒﺎﻥﮓilahi. gülbang -ı muhammedî [ ] ﮔﻠﺒﺎﻥﮓ ﻡﺤﻤﺪیezan. gülberg (F.) [ ] ﮔﻠﺒﺮگgül yaprağı. gülbün (F.) [ ] ﮔﻠﺒﻦ1.gül ağacı. 2.güllük. gülçehre (F.) [ ] ﮔﻞ چﻬﺮﻩgül yüzlü. gülçin (F.) [ ] ﮔﻠﭽﻴﻦgül deren. ww güldan (F.) [ ] ﮔﻠﺪانvazo. güldeste (F.) [ ] ﮔﻠﺪﺱﺘﻪçiçek demeti. gülendâm (F.) [ ] ﮔﻞ اﻥﺪامgül boylu. gülfâm (F.) [ ] ﮔﻠﻔﺎمgül renkli. 149 www.alkottob.com gülgonce (F.) [ ] ﮔﻞ ﻏﻨﺠﻪgül goncası. gülistân (F.) [ ] ﮔﻠﺴﺘﺎنgül bahçesi, güllük. güllaç (F.) [ ] ﮔﻼجgüllaç. gülmih (F.) [ ] ﮔﻞ ﻡﻴﺦkabara. gülnâr (F.) [ ] ﮔﻠﻨﺎرnar çiçeği. gülnihal (F.) [ ] ﮔﻞ ﻥﻬﺎلgül fidanı. gülriz (F.) [ ] ﮔﻠﺮیﺰgül saçan. gülrû (F.) [ ] ﮔﻞ روgül yüzlü. gülruh (F.) [ ]ﮔﻞ رخgül yüzlü. gülşen (F.) [ ] ﮔﻠﺸﻦgül bahçesi. w. alk gülten (F.) [ ] ﮔﻞ ﺕﻦgül vücutlu. ott o gülreng (F.) [ ] ﮔﻞ رﻥﮓgül rengi, pembe. b.c o gülizar (F.-A.) [ ] ﮔﻠﻌﺬارgül yanaklı, pembe yanaklı. m gülgûn (F.) [ ] ﮔﻠﮕﻮن1.gül renkli. 2.pembe. gülüptan (F.) [ ] ﮔﻼﺑﺪانgülsuyu kabı. gülzâr (F.) [ ] ﮔﻠﺰارgüllük, gül bahçesi. gümân (F.) [ ] ﮔﻤﺎنzan, sanı. gümnâm (F.) [ ] ﮔﻤﻨﺎمadı unutulmuş. gümrâh (F.) [ ] ﮔﻤﺮاﻩyoldan çıkmış. ww günah (F.) [ ] ﮔﻨﺎﻩ1.suç, kabahat. 2.dinî suç. günahkâr (F.) [ ] ﮔﻨﺎهﮑﺎرgünah sahibi, suçlu. günbed (F.) [ ] ﮔﻨﺒﺪkümbet. güncişk (F.) [ ] ﮔﻨﺠﺸﮏserçe. 150 www.alkottob.com güneh (F.) [ ] ﮔﻨﻪgünah. m gürbe (F.) [ ] ﮔﺮﺑﻪkedi. gürbüz (F.) [ ] ﮔﺮﺑﺰ1.yiğit. 2.kahraman. güriz (F.) [ ] ﮔﺮیﺰkaçış. gürîzân (F.) [ ] ﮔﺮیﺰانkaçan. gürûh (F.) [ ] ﮔﺮوﻩtopluluk, zümre, bölük. güstâh (F.) [ ] ﮔﺴﺘﺎخ1.küstah. 2.cesur. güşâyiş (F.) [ ] ﮔﺸﺎیﺶaçılış. güvâh (F.) [ ] ﮔﻮاﻩtanık, şahıt. ott o güşâderû (F.) [ ] ﮔﺸﺎدﻩ روgüleç, güleryüzlü. b.c o gürg (F.) [ ] ﮔﺮگkurt. güzâf (F.) [ ] ﮔﺰافsaçma sapan, ipe sapa gelmez, boş, beyhude. güzergâh (F.) [ ] ﮔﺬرﮔﺎﻩgeçit. w. alk güzeşt (F.) [ ] ﮔﺬﺵﺖ1.geçiş. 2.hoşgörü. güzîde (F.) [ ] ﮔﺰیﺪﻩseçkin. güzin (F.) [ ] ﮔﺰیﻦ1.seçen. 2.seçilmiş. ww güzîr (F.) [ ] ﮔﺰیﺮ1.çare. 2.derman. 151 www.alkottob.com m H h [ ] ﻩ ح خ1. Osmanlı alfabesinin sekizinci harfi. 2.Ebced alfabesine göre sayısal b.c o değeri: 8. hâ (F.) [ ] ﺧﺎçiğneyen. hâ (F.) [ ] هﺎçoğul eki: -ler, -lar. hâb (F.) [ ] ﺧﻮاب1.uyku. 2.rüya. habâbe (A.) [ ] ﺣﺒﺎﺑﻪhava kabarcığı. habâis (A.) [ ] ﺧﺒﺎﺋﺚkötülükler. hâbâlûd (F.) [ ] ﺧﻮاب ﺁﻝﻮدuykulu. hâbâlûde (F.) [ ] ﺧﻮاب ﺁﻝﻮدﻩuykulu. ott o habâb (A.) [ ] ﺣﺒﺎبhava kabarcığı. w. alk habâset (A.) [ ] ﺧﺒﺎﺛﺖkötülük, alçaklık. habb (A.) [ ] ﺣﺐ1.çekirdek, tohum. 2.hap. habbât (A.) [ ] ﺣﺒﺎت1.hava kabarcıkları. 2.haplar. habbâz (A.) [ ] ﺧﺒﺎزekmekçi. habbe (A.) [ ] ﺣﺒﻪtaneler. habbe-i hadrâ [ ] ﺣﺒﻪء ﺣﻀﺮاçitlembik. ww habbe-i sevdâ [ ] ﺣﺒﻪء ﺱﻮداçörekotu. habbezâ (A.) [ ] ﺣﺒﺬاne güzel. habbülbülûğ (A.) [ ] ﺣﺐ اﻝﺒﻠﻮغergenlik sivilcesi. hâbcâme (F.) [ ] ﺧﻮاب ﺝﺎﻡﻪ1.gecelik. 2.pijama. 152 www.alkottob.com haber (A.) [ ] ﺧﺒﺮhaber. m haberdar (A.-F.) [ ] ﺧﺒﺮدارhaberli. habeşe (A.) [ ] ﺣﺒﺸﻪ1.Habeşistan. 2.Habeş. b.c o hâbgâh (F.) [ ] ﺧﻮاﺑﮕﺎﻩyatak odası. habîb (A.) [ ] ﺣﺒﻴﺐ1.sevgili. 2.dost. 3.Hz. Muhammed habîr (A.) [ ] ﺧﺒﻴﺮhaberli. habis (A.) [ ] ﺧﺒﻴﺚkötü, pis. habl (A.) [ ] ﺣﺒﻞip. hâbnâk (F.) [ ] ﺧﻮاﺑﻨﺎکuykulu. ott o hablülmesâkin (A.) [ ] ﺣﺒﻞ اﻝﻤﺴﺎﮐﻦsarmaşık. hâbnâme (F.) [ ] ﺧﻮاب ﻥﺎﻡﻪrüya tabiri kitabı. habr (A.) [ ] ﺣﺒﺮbilgin. habs (A.) [ ] ﺣﺒﺲ1.hapis. 2.tutma. w. alk habshâne (A.-F.) [ ] ﺣﺒﺲ ﺧﺎﻥﻪhapishane, tutukevi. habt (A.) [ ] ﺧﺒﻂyanlış hareket. habtühata (A.) [ ] ﺧﺒﻂ و ﺧﻄﺎyanlış yapma. hac (A.) [ ] ﺣﺎجhacı. hacâlet (A.) [ ] ﺧﺠﺎﻝﺖutanma. hacâletâver (A.) [ ] ﺧﺠﺎﻝﺖ ﺁورutanç verici. ww hacamat (A.) [ ] ﺣﺠﺎﻡﺖkan alma. hacamat yapmak kan almak. hacâmet (A.) [ ] ﺣﺠﺎﻡﺖkan alma, hacamat. hâcât (A.) [ ] ﺣﺎﺝﺎت1.ihtiyaçlar. 2.istekler. 153 www.alkottob.com haccâm (A.) [ ] ﺣﺠﺎمhacamatçı. hâcce (A.) [ ] ﺣﺎﺝﻪbayan hacı. hâcegân (F.) [ ] ﺧﻮاﺝﮕﺎن1.hocalar. 2.efendiler. b.c o hâce (F.) [ ] ﺧﻮاﺝﻪ1.hoca. 2.efendi. 3.ağa. 4.sahip. 5.vezir. m haccar (A.) [ ] ﺣﺠﺎرtaş işçisi, taşçı. hâcegî (F.) [ ] ﺧﻮاﺝﮕﯽ1.hocalık. 2.efendilik. 3.ağalık. 4.sahiplik. 5.tüccar. hacel (A.) [ ] ﺧﺠﻞutanma. hacer (A.) [ ] ﺣﺠﺮtaş. hacer-i semâî [ ] ﺣﺠﺮ ﺱﻤﺎﺋﯽgöktaşı. ott o hacer-i esved [ ]ﺣﺠﺮ اﺱﻮدkarataş. hâceserâ (F.) [ ] ﺧﻮاﺝﻪ ﺱﺮاharem ağası. hâcet (A.) [ ] ﺣﺎﺝﺖihtiyaç. hâcetmend (A.-F.) [ ] ﺣﺎﺝﺘﻤﻨﺪmuhtaç. w. alk hacı (A.) [ ] ﺣﺎﺝﯽhacı. hacıyân (A.-F.) [ ] ﺣﺎﺝﻴﺎنhacılar. hâcî (A.) [ ] هﺎﺝﯽhicveden, yeren. hâcib (A.) [ ] ﺣﺎﺝﺐ1.kapıcı. 2.perdedar. 3.engel. 4.kaş. hacîl (A.) [ ] ﺧﺠﻴﻞutangaç. hâcir (A.) [ ] هﺎﺝﺮgöçmen. ww hâciz (A.) [ ] ﺣﺎﺝﺰ1.ayıran. 2.haczeden. hacle (A.) [ ] ﺣﺠﻠﻪgerdek odası. haclegâh (A.-F.) [ ] ﺣﺠﻠﻪ ﮔﺎﻩgerdek odası. haclet (A.) [ ] ﺧﺠﻠﺖutanma. 154 www.alkottob.com hacletâver (A.-F.) [ ] ﺧﺠﻠﺖ ﺁورutanç verici. m hacm (A.) [ ] ﺣﺠﻢhacim. hacmen (A.) [ ] ﺣﺠﻤﺎhacimce. hadâik (A.) [ ] ﺣﺪاﺋﻖbahçeler. hâdd (A.) [ ] ﺣﺎد1.keskin. 2.sivri. 3.dar. hadd (A.) [ ] ﺣﺪ1.sınır. 2.şer’î ceza. hadd (A.) [ ] ﺧﺪyanak. haddâd (A.) [ ] ﺣﺪادdemirci. ott o haddâ’ (A.) [ ] ﺧﺪاعdüzenbaz. b.c o hacz (A.) [ ] ﺣﺠﺰhaciz. haddâdî (A.-F.) [ ] ﺣﺪادیdemircilik. hadd-i asgarî [ ] ﺣﺪ اﺹﻐﺮیen az. hadd-i azamî [ ] ﺣﺪ اﻋﻈﻤﯽen çok. w. alk hadd-i tabiî [ ]ﺣﺪ ﻃﺒﻴﻌﯽnormal hal. hadd-i zâtında aslında. hadeb (A.) [ ] ﺣﺪبkamburluk. hadem (A.) [ ] ﺧﺪمhizmetçiler. hademe (A.) [ ] ﺧﺪﻡﻪhizmetçiler. hadeng (F.) [ ] ﺧﺪﻥﮓok. ww hader (A.) [ ] ﺧﺪرuyuşma. hades (A.) [ ] ﺣﺪسsezi, tahmin. hâdî (A.) [ ] هﺎدیdoğru yolu gösteren. hâdi’ (A.) [ ] ﺧﺎدعdüzenbaz. 155 www.alkottob.com hadîka (A.) [ ] ﺣﺪیﻘﻪbahçe. m hâdim (A.) [ ] ﺧﺎدمhizmetçi. hâdim olmak hizmet etmek. hâdis (A.) [ ] ﺣﺎدث1.meydana gelen. 2.yeni. hadîs (A.) [ ] ﺣﺪیﺚhadis, Peygamber sözü. hâdisat (A.) [ ] ﺣﺎدﺛﺎتolaylar. hâdise (A.) [ ] ﺣﺎدﺛﻪolay. hadrâ (A.) [ ] ﺣﻀﺮاyeşil. hads (A.) [ ] ﺣﺪس1.tahmin. 2.seziş. hadşe (A.) [ ] ﺧﺪﺵﻪürküntü. ott o hadnâşinas (A.-F.) [ ] ﺣﺪﻥﺎﺵﻨﺎسhaddini bilmez. b.c o hâdime (A.) [ ] ﺧﺎدﻡﻪbayan hizmetçi. hadşeâver (A.-F.) [ ] ﺧﺪﺵﻪ ﺁورürküntü verici. w. alk hafâ (A.) [ ] ﺧﻔﺎgizlilik. hafâfîş (A.) [ ] ﺧﻔﺎﻓﻴﺶyarasalar. hafâgâh (A.-F.) [ ] ﺧﻔﺎﮔﺎﻩgizlenilecek yer. hafâir (A.) [ ] ﺣﻔﺎﺋﺮ1.çukurlar. 2.oyuklar. hafakan (A.) [ ] ﺧﻔﻘﺎنyürek çarpıntısı. hafâyâ (A.) [ ] ﺧﻔﺎیﺎgizli şeyler. ww hafız (A.) [ ] ﺣﺎﻓﻆ1.koruyan. 2.ezberleyen. 3.Kur’ân hafızı. hafıza (A.) [ ] ﺣﺎﻓﻈﻪbellek. hâfız-ı kütüb [ ] ﺣﺎﻓﻆ ﮐﺘﺐkütüphaneci. hâfî (A.) [ ] ﺣﺎﻓﯽyalınayak koşan. 156 www.alkottob.com hafî (A.) [ ] ﺧﻔﯽgizli m hafîd (A.) [ ] ﺣﻔﻴﺪtorun. hafîde (A.) [ ] ﺣﻔﻴﺪﻩkız torun. b.c o hafif (A.) [ ] ﺧﻔﻴﻒhafif. hâfir (A.) [ ] ﺣﺎﻓﺮkazan, kazıcı. hafîr (A.) [ ] ﺣﻔﻴﺮ1.çukur. 2.mezar. hafiyyât (A.) [ ] ﺧﻔﻴﺎتgizli şeyler. hafiyye (A.) [ ] ﺧﻔﻴﻪgizli polis. hafr (A.) [ ] ﺣﻔﺮkazma. hafriyyât (A.) [ ] ﺣﻔﺮیﺎتkazı. haftân (A.) [ ] ﺧﻔﺘﺎنkaftan. hâh (F.) [ ] ﺧﻮاﻩisteyen. w. alk hâhân (F.) [ ] ﺧﻮاهﺎنisteyen, istekli. ott o hafiyyen (A.) [ ] ﺧﻔﻴﺎgizlice. hâher (F.) [ ] ﺧﻮاهﺮkızkardeş. hâherzâde (F.) [ ] ﺧﻮاهﺮزادﻩyeğen, kızkardeşin çocuğu. hâhiş (F.) [ ] ﺧﻮاهﺶrica, istek. hâhişger (F.) [ ] ﺧﻮاهﺸﮕﺮistekli. hâhişkâr (F.) [ ] ﺧﻮاهﺸﮑﺎرistekli. ww hâhişkerde (F.) [ ] ﺧﻮاهﺶ ﮐﺮدﻩistekli. hâhnâhâh (F.) [ ] ﺧﻮاﻩ ﻥﺎﺧﻮاﻩister istemez. hâif (A.) [ ] ﺧﺎﺋﻒkorkak. hâifen (A.) [ ] ﺧﺎﺋﻔﺎkorkarak. 157 www.alkottob.com hâil (A.) [ ] هﺎﺋﻞkorkunç. m hâin (A.) [ ] ﺧﺎﺋﻦ1.hain. 2.acımasız. hâinâne (A.-F.) [ ] ﺧﺎﺋﻨﺎﻥﻪhaince. hâiz olmak bulundurmak, sahip olmak. hâiz-i ehemmiyet [ ] ﺣﺎﺋﺰ اهﻤﻴﺖönemli. hak (A.) [ ] ﺣﻖ1.Tanrı. 2.doğru. 3.pay. hâk (F.) [ ] ﺧﺎکtoprak. ott o hak etmek kazanmak. b.c o hâiz (A.) [ ] ﺣﺎﺋﺰsahip, bulunduran. hâk ile yeksân edilmek yerle bir edilmek. hâk ile yeksân etmek yerle bir etmek. hâk ile yeksân olmak yerle bir olmak. Hak Teâlâ (A.) [ ] ﺣﻖ ﺕﻌﺎﻝﯽYüce Tanrı. w. alk hakâik (A.) [ ] ﺣﻘﺎﺋﻖgerçekler. hakâret (A.) [ ] ﺣﻘﺎرتaşağılama, hakaret. hakaretâmiz (A.-F.) [ ] ﺣﻘﺎرت ﺁﻡﻴﺰaşağılayıcı. hakâyık (A.) [ ] ﺣﻘﺎیﻖgerçekler. hâkbîz (F.) [ ] ﺧﺎک ﺑﻴﺰkalbur. hakem (A.) [ ] ﺣﮑﻢhakem. ww hâkezâ (A.) [ ] هﮑﺬاaynı şekilde. hakgû (A.-F.) [ ] ﺣﻖ ﮔﻮdoğru sözlü. hâkî (A.) [ ] ﺣﺎﮐﯽhikaye eden. hâkî (F.) [ ] ﺧﺎﮐﯽ1.hâki, toprak rengi. 2.toprak ile ilgili. 158 www.alkottob.com hakîkat (A.) [ ] ﺣﻘﻴﻘﺖgerçek. m hakîkaten (A.) [ ] ﺣﻘﻴﻘﺔgerçekten. hakikat-ı halde aslında, gerçekte, işin aslında. hakikî (A.) [ ] ﺣﻘﻴﻘﯽgerçek. hakikiye (A.) [ ] ﺣﻘﻴﻘﻴﻪgerçek. hakîm (A.) [ ] ﺣﮑﻴﻢ1.Tanrı. 2.hakim, yargıç. hâkimiyet (A.) [ ] ﺣﺎﮐﻤﻴﺖegemenlik. b.c o hakikatperver (A.-F.) gerçekçi. hâkister (F.) [ ] ﺧﺎﮐﺴﺘﺮkül. hâkisterî (F.) [ ] ﺧﺎﮐﺴﺘﺮیkül rengi. ott o hakîr (A.) [ ] ﺣﻘﻴﺮ1.değersiz. 2.küçük. 3.bendeniz, ben. hakk (A.) [ ] ﺣﻖ1.Tanrı. 2.doğru. 3.hak. hakk (A.) [ ] ﺣﮏkazıma. w. alk hakkâ [ ] ﺣﻘﺎgerçekten. hakkâk (A.) [ ] ﺣﮑﺎک1.mühürcü. 2.kazıyıcı. hakkaniyet (A.) [ ] ﺣﻘﺎﻥﻴﺖdoğruluk. hâkkedilmek kazılmak. hâkketmek kazımak. hâkrûb (F.) [ ] ﺧﺎﮐﺮوبsüpürge. ww hakşinas (A.-F.) [ ] ﺣﻖ ﺵﻨﺎسhaktanır. hakşinâsî (A.-F.) [ ] ﺣﻖ ﺵﻨﺎﺱﯽhaktanırlık. hâl (A.) [ ] ﺣﺎل1.hal, durum. 2.şimdiki durum, şimdiki zaman. hâl (A.) [ ] ﺧﺎلdayı. 159 www.alkottob.com hâl (F.) [ ] ﺧﺎل1.ben. 2.benek. m hal’ (A.) [ ] ﺧﻠﻊtahttan indirme. hal’edilmek tahttan indirilmek. hâlâ (A.) [ ] ﺣﺎﻻşimdi, hâlâ. halâ (A.) [ ] ﺧﻼ1.tuvalet. 2.boş. halâik (A.) [ ] ﺧﻼﺋﻖ1.yaratıklar. 2.halayık. halâl (A.) [ ] ﺧﻼلmesafe, aralık, açıklık. halâs bulmak kurtulmak. halâs olmak kurtulmak. ott o halâs (A.) [ ] ﺧﻼصkurtuluş, kurtulma. b.c o hal’etmek tahttan indirmek. halaskâr (A.-F.) [ ] ﺧﻼﺹﮑﺎرkurtarıcı. hâlâşina (A.-F.) [ ] ﺣﺎل ﺁﺵﻨﺎhalden anlayan. w. alk hâlât (A.) [ ] ﺣﺎﻻتhaller. halâvet (A.) [ ] ﺣﻼوتtatlılık. haldâr (F.) [ ] ﺧﺎﻝﺪارbenli. hâle (A.) [ ] ﺧﺎﻝﻪ1.hala. 2.teyze. hâle (A.) [ ] هﺎﻝﻪayça, hâle. halecan (A.) [ ] ﺧﻠﺠﺎنçarpıntı. ww halef (A.) [ ] ﺧﻠﻒ1.evlat, oğul. 2.halef, yerine geçen, arkadan gelen halel (A.) [ ] ﺧﻠﻞbozukluk. halel gelmek bozulmak, lekelenmek, gölge düşmek. haleldâr (A.-F.) [ ] ﺧﻠﻠﺪارbozulmuş, bozuk. 160 www.alkottob.com haleldâr etmek bozmak, halel getirmek. m haleldâr olmak bozulmak, halel gelmek. halen (A.) [ ] ﺣﺎﻻşimdilik, henüz. hâlet-i ruhiye [ ] ﺣﺎﻝﺖ روﺣﻴﻪruhsal durum. halhal (A.) [ ] ﺧﻠﺨﺎلayak bileziği, halhal. hâlık (A.) [ ] ﺧﺎﻝﻖYaratan, Tanrı. hâlî (A.) [ ] ﺧﺎﻝﯽboş. halîb (A.) [ ] ﺣﻠﻴﺐsüt. halîc (A.) [ ] ﺧﻠﻴﺞkörfez. hâlid (A.) [ ] ﺧﺎﻝﺪsonsuz, ebedî. halîfe (A.) [ ] ﺧﻠﻴﻔﻪ1.halife. 2.kalfa. ott o hâlî kalmak geri durmak. b.c o hâlet (A.) [ ] ﺣﺎﻝﺖ1.hal. 2.nitelik. w. alk halihazır (A.-F.) [ ] ﺣﺎل ﺣﺎﺽﺮşimdiki durum. hâlik (A.) [ ] ﺧﺎﻝﻖ1.Tanrı. 2.yaratan. hâlikiyet (A.) [ ] ﺧﺎﻝﻘﻴﺖyaratıcılık. halîm (A.) [ ] ﺣﻠﻴﻢyumuşak huylu. hâlis (A.) [ ] ﺧﺎﻝﺺ1.katışıksız, saf, som. hâlisâne (A.-F.) [ ] ﺧﺎﻝﺼﺎﻥﻪiçtenlikle. ww halîta (A.) [ ] ﺧﻠﻴﻄﻪ1.karışım. 2.alaşım. hâliyâ (A.) [ ] ﺣﺎﻝﻴﺎşimdi, şu anda. halk (A.) [ ] ﺣﻠﻖboğaz. halk (A.) [ ] ﺧﻠﻖ1.yaratma. 2.yaratılma. 3.halk. 161 www.alkottob.com halk etmek yaratmak. m halka (A.) [ ] ﺣﻠﻘﻪhalka. halkabegûş (A.-F.) [ ] ﺣﻠﻘﻪ ﺑﮕﻮشköle. hall (A.) [ ] ﺣﻞ1.çözülme, erime. 2.çözme. hallâc (A.) [ ] ﺣﻼجhalaç. hallâk (A.) [ ] ﺧﻼقyaratıcı. hallâl (A.) [ ] ﺣﻼلçözen. b.c o halkiyat (A.) [ ] ﺧﻠﻘﻴﺎتfolklor, halk bilimi. halt (A.) [ ] ﺧﻠﻂkarıştırma. halûk (A.) [ ] ﺧﻠﻮقiyi huylu. ott o hallüfasl (A.) [ ] ﺣﻞ و ﻓﺼﻞhalletme, yoluna koyma. halvet (A.) [ ] ﺧﻠﻮت1.tenha. 2.başbaşa kalma. halvetgâh (A.-F.) [ ] ﺧﻠﻮﺕﮕﺎﻩbaşbaşa kalınacak yer. w. alk ham (F.) [ ] ﺧﺎمçiğ, ham. ham (F.) [ ] ﺧﻢ1.eğik eğri, bükük. hamâil (A.) [ ] ﺣﻤﺎﺋﻞkılıç kayışı. hamâkat (A.) [ ] ﺣﻤﺎﻗﺖahmaklık. hamâme (A.) [ ] ﺣﻤﺎﻡﻪgüvercin. hamâse (A.) [ ] ﺣﻤﺎﺱﻪkahramanlık şiiri. ww hamâset (A.) [ ] ﺣﻤﺎﺱﺖkahramanlık şiiri, hamase. hamd (A.) [ ] ﺣﻤﺪşükür. hâme (F.) [ ] ﺧﺎﻡﻪkalem. hamel (A.) [ ] ﺣﻤﻞkuzu. 162 www.alkottob.com hamelât (A.) [ ] ﺣﻤﻼتsaldırılar, hamleler. m hâmî (A.) [ ] ﺣﺎﻡﯽgözeten, himaye eden. hâmid (A.) [ ] ﺣﺎﻡﺪhamd eden, şükreden. hâmil (A.) [ ] ﺣﺎﻡﻞ1.taşıyan. 2.hamile. 3.sahip. hâmil olmak taşımak. hâmile (A.) [ ] ﺣﺎﻡﻠﻪgebe, hamile. hamîr (A.) [ ] ﺣﻤﻴﺮhamur. hâmisen (A.) [ ] ﺧﺎﻡﺴﺎbeşincisi. hâmiş (A.) [ ] هﺎﻡﺶmektup ilavesi. ott o hâmis (A.) [ ] ﺧﺎﻡﺲbeşinci. b.c o hamîde (F.) [ ] ﺧﻤﻴﺪﻩeğik, eğri. hâmiz (A.) [ ] ﺣﺎﻡﺾ1.ekşi. 2.kekre. haml (A.) [ ] ﺣﻤﻞ1.taşıma. 2.gebelik. 3.yükleme. w. alk hamle (A.) [ ] ﺣﻤﻠﻪ1.saldırı. 2.atak. hamletmek yüklemek. hammâl (A.) [ ] ﺣﻤﺎلhamal. hammâm (A.) [ ] ﺣﻤﺎم1.banyo. 2.hamam. hammâr (A.) [ ] ﺧﻤﺎرmeyhaneci. hamr (A.) [ ] ﺧﻤﺮşarap. ww hamrâ (A.) [ ] ﺧﻤﺮاkırmızı, kızıl. hamrâlanmak kızarmak, kırmızılaşmak, al al olmak. hams (A.) [ ] ﺧﻤﺲbeş. hamse (A.) [ ] ﺧﻤﺴﻪbeş mesnevîlik eser. 163 www.alkottob.com hamsin (A.) [ ] ﺧﻤﺴﻴﻦelli. m hamûl (A.) [ ] ﺣﻤﻮلdayanıklı. hamûle (A.) [ ] ﺣﻤﻮﻝﻪyük. b.c o hâmûn (F.) [ ] هﺎﻡﻮنçöl. hâmûş (F.) [ ] ﺧﺎﻡﻮشsuskun, sessiz. hamyâze (F.) [ ] ﺧﻤﻴﺎزﻩesneme. hamz (A.) [ ] ﺣﻤﺾekşilik. hân (F.) [ ] ﺧﻮانokuyan. hanâzir (A.) [ ] ﺧﻨﺎزیﺮdomuzlar. hancer (A.) [ ] ﺧﻨﺠﺮhançer. ott o hân (F.) [ ] ﺧﻮانsofra. hancere (A.) [ ] ﺣﻨﺠﺮﻩgırtlak, hançere. handan (F.) [ ] ﺧﻨﺪانgüleç, gülen. w. alk handan etmek güldürmek. hande (F.) [ ] ﺧﻨﺪﻩgülüş. handek (A.) [ ] ﺧﻨﺪقhendek. handerûy (F.) [ ] ﺧﻨﺪﻩ رویgüleryüzlü. hâne (F.) [ ] ﺧﺎﻥﻪev. hanedan (F.) [ ] ﺧﺎﻥﺪانsülale, hanedan. ww hâneharâb (F.) [ ] ﺧﺎﻥﻪ ﺧﺮاب1.perişan. 2.evsiz yurtsuz. 3.cahil. hânende (F.) [ ] ﺧﻮاﻥﻨﺪﻩ1.şarkıcı. 2.okuyucu. hanif [ ] ﺣﻨﻴﻒİslâmiyetten önce Tanrı’ya inanan. hânkah (A.) [ ] ﺧﺎﻥﻘﺎﻩtekke. 164 www.alkottob.com hânman (F.) [ ] ﺧﺎﻥﻤﺎنev bark, yurt. m hannas (A.) [ ] ﺧﻨﺎسşeytan. hânsâlar (F.) [ ] ﺧﻮان ﺱﺎﻻرkilerci. hapis (A.) [ ] ﺣﺒﺲbir yere kapatma veya kapanma. b.c o hânüman (F.) [ ] ﺧﺎﻥﻤﺎنev bark, yurt. hapishane (A.-F.) [ ] ﺣﺒﺲ ﺧﺎﻥﻪtutukevi, mahpushane. hâr (F.) [ ] ﺧﺎرdiken. har (F.) [ ] ﺧﺮeşek. hâr (F.) [ ] ﺧﻮارyiyen. ott o hâr (F.) [ ] ﺧﻮارaşağılık, adi. harâb (A.) [ ] ﺧﺮاب1.yıkık, harap. 2.fitil gibi sarhoş. harâb etmek yıkmak, bozmak, tahrip etmek. harâb olmak yıkılmak, bozulmak, kırılmak. w. alk harâbat (A.) [ ] ﺧﺮاﺑﺎتmeyhane. harâbe (A.) [ ] ﺧﺮاﺑﻪyıkıntı, harabe. harâc (A.) [ ] ﺧﺮاجharaç. haram (A.) [ ] ﺣﺮامharam. harâmi (A.) [ ] ﺣﺮاﻡﯽeşkıya. haramzâde (A.-F.) [ ] ﺣﺮام زادﻩpiç. ww harâret (A.) [ ] ﺣﺮارت1.sıcaklık. harâtin (A.) [ ] ﺧﺮاﻃﻴﻦsolucan. harb (A.) [ ] ﺣﺮبharp, savaş. harbe (A.) [ ] ﺣﺮﺑﻪsüngü. 165 www.alkottob.com harb-i umûmî [ ] ﺣﺮب ﻋﻤﻮﻡﯽBirinci Dünya Savaşı. m harbiye (A.) [ ] ﺣﺮﺑﻴﻪharp okulu. harbiye nezareti savunma bakanlığı. harbüze (F.) [ ] ﺧﺮﺑﺰﻩkavun. harc (A.) [ ] ﺧﺮج1.vergi. 2.masraf. harcıâlem [ ] ﺧﺮج ﻋﺎﻝﻢherkese açık, herkese uygun. harcırah [ ]ﺧﺮج راﻩyol parası. hardal (A.) [ ] ﺧﺮدلhardal. hâre (F.) [ ] ﺧﺎرﻩgranit, sert taş. harekât (A.) [ ] ﺣﺮﮐﺎتhareketler. ott o harçeng (F.) [ ] ﺧﺮچﻨﮓyengeç. b.c o harbiyeli Harp Okulu öğrencisi. hareket (A.) [ ] ﺣﺮﮐﺖ1.hareket. 2.davranış. w. alk hareketsizlik hareket etmeme. harem (A.) [ ] ﺣﺮمharem, herkesin giremeyeceği yer. haremlik (A.-T.) harem dairesi, evde harem kısmy, herkesin uluorta giremeyeceği yer. haremserây (A.-F.) [ ] ﺣﺮم ﺱﺮایharem dairesi. harf (A.) [ ] ﺣﺮف1.harf. 2.söz. ww hargâh (F.) [ ] ﺧﺮﮔﺎﻩotağ. hargûş (F.) [ ] ﺧﺮﮔﻮشtavşan. hârî (F.) [ ] ﺧﻮاریdüşkünlük. hârib (A.) [ ] هﺎربkaçan. 166 www.alkottob.com hâric (A.) [ ] ﺧﺎرجdış, dışarı. m hâricen (A.) [ ] ﺧﺎرﺝﺎdıştan, dışarıdan. hâricî (A.) [ ] ﺧﺎرﺝﯽdış ile ilgili. harîd (F.) [ ] ﺧﺮیﺪsatın alma. harîdâr (F.) [ ] ﺧﺮیﺪارmüşteri, alıcı. harîf (A.) [ ] ﺣﺮیﻒ1.rakip. 2.meslektaş. harîk (A.) [ ] ﺣﺮیﻖyangın. ott o hârika (A.) [ ] ﺧﺎرﻗﻪharika. b.c o hariciye (A.) [ ] ﺧﺎرﺝﻴﻪ1.dışa bağlı, dışarıya ilişkin. 2.dışişleri bakanlığı. hârikulâde (A.) [ ] ﺧﺎرق اﻝﻌﺎدﻩolağanüstü. harîm (A.) [ ] ﺣﺮیﻢ1.kutsal. 2.harem. 3.avlu. harîm-i ismet (F.) [ ] ﺣﺮیﻢ ﻋﺼﻤﺖkutsal saha. harîr (A.) [ ] ﺣﺮیﺮipek. w. alk harîrî (A.) [ ] ﺣﺮیﺮیipekli. hâris (A.) [ ] ﺣﺎرثçiftçi. hâris (A.) [ ] ﺣﺎرسbekçi. harîs (A.) [ ] ﺣﺮیﺺhırslı. hâristan (F.) [ ] ﺧﺎرﺱﺘﺎنdikenlik. harita (A.) [ ] ﺧﺮیﻄﻪharita. ww harmen (F.) [ ] ﺧﺮﻡﻦharman. harmengâh (F.) [ ] ﺧﺮﻡﻨﮕﺎﻩharman yeri. harmühre (F.) [ ] ﺧﺮﻡﻬﺮﻩkatır boncuğu. harnub (A.) [ ] ﺧﺮﻥﻮبkeçi boynuzu. 167 www.alkottob.com hârpuşt (F.) [ ] ﺧﺎرﭘﺸﺖkirpi. m hârr (A.) [ ] ﺣﺎرkızgın, yakıcı. harrât (A.) [ ] ﺧﺮاطdoğramacı. harsî (A.) [ ] ﺣﺮﺛﯽkültürel. harvâr (F.) [ ] ﺧﺮوارeşek yükü. hârzâr (F.) [ ] ﺧﺎرزارdikenlik. hâs (A.) [ ] ﺧﺎص1.özgü, has. 2.saf. 3.özel. hasâdet (A.) [ ] ﺣﺴﺎدتkıskançlık. ott o has (F.) [ ] ﺧﺲçöp. b.c o hars (A.) [ ] ﺣﺮثkültür. hasâil (A.) [ ] ﺧﺼﺎﺋﻞhasletler, tabiatlar. hasâis (A.) [ ] ﺧﺼﺎﺋﺺnitelikler, özellikler. hasâr (A.) [ ] ﺧﺴﺎرzarar, hasar. w. alk hasarât (A.) [ ] ﺧﺴﺮاتzararlar. hasardîde (A.-F.) [ ] ﺧﺴﺎردیﺪﻩhasarlı. hasâret (A.) [ ] ﺧﺴﺎرتzarar, hasar. hasâset (A.) [ ] ﺧﺴﺎﺱﺖpintilik. hasb (A.) [ ] ﺣﺴﺐgöre. hasbe (A.) [ ] ﺣﺼﺒﻪkızamık. ww hasbelkader (A.) [ ] ﺣﺴﺐ اﻝﻘﺪرkaderden ileri gelen, kadere bak. hasbetenlillah (A.) [ ] ﺣﺴﺒﺔ ﷲAllah rızası için. hasbihal (A.-F.) [ ]ﺣﺴﺐ ﺣﺎلhalleşme, dertleşme. hasbihal etmek halleşmek, dertleşmek. 168 www.alkottob.com hasbü’l-mâhiye (A.) [ ] ﺣﺴﺐ اﻝﻤﺎهﻴﻪyapı bakımından. m hasebe (A.) [ ] ﺣﺼﺒﻪkızamık. hased (A.) [ ] ﺣﺴﺪkıskançlık. hasen (A.) [ ] ﺣﺴﻦgüzel. hasenât (A.) [ ] ﺣﺴﻨﺎتiyilikler. hasene (A.) [ ] ﺣﺴﻨﻪgüzel, iyi. hasenülhulk (A.) [ ] ﺣﺴﻦ اﻝﺨﻠﻖhuyu güzel. ott o hasf (A.) [ ] ﺧﺴﻒay tutulması. b.c o hased etmek kıskanmak. hâsıd (A.) [ ] ﺣﺎﺹﺪekin biçen, hasatçı. hâsıl (A.) [ ] ﺣﺎﺹﻞortaya çıkan, var olan. hasıl etmek meydana getirmek, ortaya çıkarmak. hâsıl olmak ortaya çıkmak, var olmak. w. alk hâsılat (A.) [ ] ﺣﺎﺹﻼتkazanç, gelir. hâsılât-ı gayr-i sâfiye [ ] ﺣﺎﺹﻼت ﻏﻴﺮ ﺹﺎﻓﻴﻪbrüt gelir. hâsılât-ı sâfiye [ ] ﺣﺎﺹﻼت ﺹﺎﻓﻴﻪnet gelir. hasıl-ı kelâm [ ] ﺣﺎﺹﻞ ﮐﻼمsözün kısası. hâsılı kısacası, sonuç olarak. hasım (A.) [ ] ﺧﺼﻢdüşman. ww hasîb (A.) [ ] ﺣﺴﻴﺐ1.değerli. 2.muhasebeci. hâsid (A.) [ ] ﺣﺎﺱﺪkıskanç. hasîn (A.) [ ] ﺣﺼﻴﻦsağlam, müstahkem. hasîr (A.) [ ] ﺣﺼﻴﺮhasır. 169 www.alkottob.com hâsir (A.) [ ] ﺧﺎﺱﺮzarar eden, hüsrana uğrayan. m hasis (A.) [ ] ﺧﺴﻴﺲpinti. hasîsa (A.) [ ] ﺧﺼﻴﺼﻪkarakter. haslet (A.) [ ] ﺧﺼﻠﺖtabiat, yaratılıştan gelen huy. hasm (A.) [ ] ﺧﺼﻢdüşman, hasım. hasmâne (A.-F.) [ ] ﺧﺼﻤﺎﻥﻪdüşmanca. hasmî (A.-F.) [ ] ﺧﺼﻤﯽdüşmanlık. ott o hasnâ (A.) [ ] ﺣﺴﻨﺎgüzel kız, güzel kadın. b.c o hasiy (A.) [ ] ﺧﺼﯽiğdiş, hadım edilmiş. hasr (A.) [ ] ﺣﺼﺮtahsis etme, ayırma, vakfetme, adama. hasret (A.) [ ] ﺣﺴﺮتözlem. hasret çekmek özlem duymak. hasretkeş (A.-F.) [ ] ﺣﺴﺮت ﮐﺶhasret çeken. w. alk hasretmek adamak, ayırmak, tahsis etmek. hassa (A.) [ ] ﺧﺎﺹﻪözellik. hassâd (A.) [ ] ﺣﺼﺎدorakçı. hassas (A.) [ ] ﺣﺴﺎسduygulu, hassas. hassâsiyyet (A.) [ ] ﺣﺴﺎﺱﻴﺖhassaslık. hâsse (A.) [ ] ﺧﺎﺹﻪduyu. ww hâsseten (A.) [ ] ﺧﺎﺹﺔözellikle, hele hele. hâssuâmm [ ] ﺧﺎص و ﻋﺎمherkes. hâste (F.) [ ] ﺧﺎﺱﺘﻪkalkmış, ayağa kalkmış. haste (F.) [ ] ﺧﺴﺘﻪhasta. 170 www.alkottob.com hâste (F.) [ ] ﺧﻮاﺱﺘﻪ1.istemiş. 2.istek. m hastegî (F.) [ ] ﺧﺴﺘﮕﯽhastalık. hâstgâr (F.) [ ] ﺧﻮاﺱﺘﮕﺎرgörücü. b.c o hâstgârî (F.) [ ] ﺧﻮاﺱﺘﮕﺎریgörücülük. hasûd (A.) [ ] ﺣﺴﻮدkıskanç. hasûdâne (A.-F.) [ ] ﺣﺴﻮداﻥﻪkıskanarak, kıskançlıkla. hasûdî (A.-F.) [ ] ﺣﺴﻮدیkıskançlık. hâşâ (A.) [ ] ﺣﺎﺵﺎuzak dursun, hâşa. haşeb (A.) [ ] ﺧﺸﺐodun. haşem (A.) [ ] ﺣﺸﻢmaiyet. ott o hâşâk (F.) [ ] ﺧﺎﺵﺎکçerçöp. haşerat (A.) [ ] ﺣﺸﺮاتhaşereler, börtü böcek. haşere (A.) [ ] ﺣﺸﺮﻩböcek, haşere. w. alk haşhaş (A.) [ ] ﺧﺸﺨﺎشhaşhaş. haşîn (A.) [ ] ﺧﺸﻴﻦkaba, sert. hâşiye (A.) [ ] ﺣﺎﺵﻴﻪ1.kenar. 2.şerh kitabı. haşmet (A.) [ ] ﺣﺸﻤﺖ1.görkem. 2.hiddet. haşmetmeab (A.) [ ] ﺣﺸﻤﺖ ﻡﺂبgörkemli, haşmetli. haşmgîn (F.) [ ] ﺧﺸﻤﮕﻴﻦöfkeli, hışımlı. ww haşr (A.) [ ] ﺣﺸﺮkıyamet, haşır. haşv (A.) [ ] ﺣﺸﻮ1.doldurulmuş, yararsız söz. 2.kuru ot. haşyet (A.) [ ] ﺧﺸﻴﺖkorkma. haşyetengiz (A.-F.) [ ] ﺧﺸﻴﺖ اﻥﮕﻴﺰkorku salan, korkunç. 171 www.alkottob.com hatâ (A.) [ ] ﺧﻄﺎ1.yanlış, hata. 2.kusur. m hataâlûd (A.-F.) [ ] ﺧﻄﺎ ﺁﻝﻮدhatalı, yanlış dolu. hatab (A.) [ ] ﺣﻄﺐodun. hatâen (A.) [ ] ﺧﻄﺎءyanlışlıkla. hatâiyyât (A.) [ ] ﺧﻄﺎﺋﻴﺎتhatalar, yanlışlıklar. hatakâr (A.-F.) [ ] ﺧﻄﺎﮐﺎرhatalı, hata yapan. hatâpûş (A.-F.) [ ] ﺧﻄﺎﭘﻮشhataları örten. hatarât (A.) [ ] ﺧﻄﺮاتtehlikeler. ott o hatar (A.) [ ] ﺧﻄﺮtehlike. b.c o hatâbahş (A.-F.) [ ] ﺧﻄﺎ ﺑﺨﺶhataları affeden. hatarnâk (A.-F.) [ ] ﺧﻄﺮﻥﺎکtehlikeli. hatâyâ (A.) [ ] ﺧﻄﺎیﺎyanlışlar, hatalar. hâtem (A.) [ ] ﺧﺎﺕﻢ1.mühür. 2.yüzük. w. alk hâtıf (A.) [ ] هﺎﺕﻒgaipten gelen ses. hâtır (A.) [ ] ﺧﺎﻃﺮhatır, gönül. hâtıra (A.) [ ] ﺧﺎﻃﺮﻩhatıra, hatıra gelen. hatıra getirmek aklına getirmek, düşünmek. hâtıra hutûr etmek hatırlamak, anımsamak. hâtırat (A.) [ ] ﺧﺎﻃﺮات1.hatıralar. 2.anı kitabı. ww hâtırâzâr (A.-F.) [ ] ﺧﺎﻃﺮ ﺁزارgönül inciten, hatır kıran. hâtırâzürde (A.-F.) [ ] ﺧﺎﻃﺮ ﺁزردﻩkalbi kırık. hâtırşinâs (A.-F.) [ ] ﺧﺎﻃﺮﺵﻨﺎسhatırbilir. hatîa (A.) [ ] ﺧﻄﻴﺌﻪkabahat. 172 www.alkottob.com hatîb (A.) [ ] ﺧﻄﻴﺐhatip. m hâtime (A.) [ ] ﺧﺎﺕﻤﻪson. hâtime vermek son vermek. b.c o hatîr (A.) [ ] ﺧﻄﻴﺮ1.tehlikeli. 2.yüce. hatm (A.) [ ] ﺧﺘﻢ1.hatim, hatim indirme. 2.mühürleme. hatn (A.) [ ] ﺧﺘﻦsünnet. hatt (A.) [ ] ﺧﻂ1.çizgi. 2.yol. 3.yeni terlemiş bıyık. hattâ (A.) [ ] ﺣﺘﯽüstelik, hatta. ott o hattâb (A.) [ ] ﺣﻄﺎبoduncu. hattat (A.) [ ] ﺧﻄﺎطhattat, güzel yazı yazan. hatve (A.) [ ] ﺧﻄﻮﻩadım. havâ (A.) [ ] هﻮاhava. havadar (F.) [ ] هﻮادارaçık mekanlı w. alk havâdis (A.) [ ] ﺣﻮادث1.yeni haberler. 2.olaylar. havaî (A.) [ ] هﻮاﺋﯽhavaya ait. havâkin (T.>A.) [ ] ﺧﻮاﻗﻴﻦhakanlar. havale (A.) [ ] ﺣﻮاﻝﻪısmarlama, havale. havali (A.) [ ] ﺣﻮاﻝﯽyöre. havârik (A.) [ ] ﺧﻮارقharikalar. ww havâss (A.) [ ] ﺧﻮاص1.seçkin kişiler. 2.nitelikler. havâtîn (T.>A.) [ ] ﺧﻮاﺕﻴﻦhatunlar, saygın hanımlar. havâyic (A.) [ ] ﺣﻮایﺞihtiyaçlar, gereksinimler. hâven (A.) [ ] هﺎونhavan. 173 www.alkottob.com hâver (F.) [ ] ﺧﺎورdoğu. hâverşinas (F.) [ ] ﺧﺎورﺵﻨﺎسdoğubilimci, oryantalist, müsteşrik. havf eylemek korkmak. havfnâk (A.-F.) [ ] ﺧﻮﻓﻨﺎکkorkulu. hâvî (A.) [ ] ﺣﺎویiçeren, ihtiva eden. havl (A.) [ ] ﺣﻮل1.güç. 2.çevre. havz (A.) [ ] ﺣﻮضhavuz. hayâ (A.) [ ] ﺣﻴﺎutanma, haya, ar. hayâl (A.) [ ] ﺧﻴﺎلhayal, düş. ott o havsala (A.) [ ] ﺣﻮﺹﻠﻪkavrama gücü, havsala. b.c o havf (A.) [ ] ﺧﻮفkorku. m hâveran (F.) [ ] ﺧﺎورانdoğu ve batı. hayâlât (A.) [ ] ﺧﻴﺎﻻتhayaller, düşler. w. alk hayâlen (A.) [ ] ﺧﻴﺎﻻhayali olarak. hayâlet (A.) [ ] ﺧﻴﺎﻝﺖhayalet. hayalî (A.) [ ] ﺧﻴﺎﻝﯽ1.hayalî, hayal ürünü. 2.Karagöz oynatan. hayalperest (A.-F.) [ ] ﺧﻴﺎل ﭘﺮﺱﺖhayalci. hayat (A.) [ ] ﺣﻴﺎتyaşam. hayatbahş (A.-F.) [ ] ﺣﻴﺎت ﺑﺨﺶhayat veren. ww hayât-ı cinsiye [ ] ﺣﻴﺎت ﺝﻨﺴﻴﻪcinsel yaşam. hayât-ı diniye [ ] ﺣﻴﺎت دیﻨﻴﻪdinsel yaşam. hayât-ı rûz-i merre [ ] ﺣﻴﺎت روز ﻡﺮﻩgündelik yaşam. hayatî (A.) [ ] ﺣﻴﺎﺕﯽhayatla ilgili, yaşamsal. 174 www.alkottob.com hayâtiyyât (A.) [ ] ﺣﻴﺎﺕﻴﺎتbiyoloji, yaşambilim. m haydud (Macarca>A.) [ ] ﺣﻴﺪودeşkiya, haydut, yolkesen. hâye (F.) [ ] ﺧﺎیﻪyumurta, haya. hayır (A.) [ ] ﺧﻴﺮiyilik, hayır. hayırhah (A.-F.) [ ] ﺧﻴﺮﺧﻮاﻩiyiliksever. hayız bk. hayz. hayl (A.) [ ] ﺧﻴﻞ1.yılkı, at sürüsü. 2.zümre. hayme (A.) [ ] ﺧﻴﻤﻪçadır. ott o hayli (F.) [ ] ﺧﻴﻠﯽçok, fazla. b.c o hayf (A.) [ ] ﺣﻴﻒyazık, vah vah. haymegâh (A.-F.) [ ] ﺧﻴﻤﻪ ﮔﺎﻩçadır kurulan yer. haymenişin (A.-F.) [ ] ﺧﻴﻤﻪ ﻥﺸﻴﻦgöçebe, çadırda yaşayan. hayr (A.) [ ] ﺧﻴﺮiyilik, hayır. w. alk hayran (A.) [ ] ﺣﻴﺮان1.şaşkın. 2.hayran, tutkun. hayrendiş (A.-F.) [ ] ﺧﻴﺮاﻥﺪیﺶiyi düşünceli. hayret (A.) [ ] ﺣﻴﺮتşaşkınlık. hayretbahş (A.-F.) [ ] ﺣﻴﺮت ﺑﺨﺶhayret verici. hayretkâr (A.-F.) [ ] ﺣﻴﺮت ﮐﺎرhayret eden. hayretzede (A.-F.) [ ] ﺣﻴﺮت زدﻩşaşkın. ww haysiyyet (A.) [ ] ﺣﻴﺜﻴﺖşeref, onur. hayvan (A.) [ ] ﺣﻴﻮان1.canlı. 2.hayvan. hayvanî (A.) [ ] ﺣﻴﻮاﻥﯽhayvansal. hayvaniye (A.) [ ] ﺣﻴﻮاﻥﻴﻪhayvana özgü, hayvansal. 175 www.alkottob.com hayy (A.) [ ] ﺣﯽdiri. m hayyât (A.) [ ] ﺧﻴﺎطterzi. hayye (A.) [ ] ﺣﻴﻪyılan. b.c o hayyir (A.) [ ] ﺧﻴﺮçok iyilik eden. hayz (A.) [ ] ﺧﻴﺾregl, aybaşı. hazâin (A.) [ ] ﺧﺰاﺋﻦhazineler. hazân (F.) [ ] ﺧﺰانgüz, sonbahar. hazar (A.) [ ] ﺣﻀﺮgüvenlik. hazerat (A.) [ ] ﺣﻀﺮاتhazretler. ott o hazer (A.) [ ] ﺣﺬزsakınma. hazf (A.) [ ] ﺣﺬفsilme, kaldırıp atma. hâzık (A.) [ ] ﺣﺎذقusta, yetenekli, ehil. hazır (A.) [ ] ﺣﺎﺽﺮ1.huzurda. 2.hazır, mevcut. w. alk hâzırûn (A.) [ ] ﺣﺎﺽﺮونbulunanlar, hazır olanlar. hâzi (A.) [ ] ﺧﺎﺽﻊalçakgönüllü. hazîn (A.) [ ] ﺣﺰیﻦhüzün dolu. hâzin (A.) [ ] ﺧﺎزنhaznedar. hazine (A.) [ ] ﺧﺰیﻨﻪhazine. hazinedar (A.-F.) [ ] ﺧﺰیﻨﻪ دارhaznedar, hazinenin birinci derecede sorumlusu. ww hazîre (A.) [ ] ﺣﻈﻴﺮﻩetrafı çevrili yer (mezarlık vs.) hazm (A.) [ ] ﺣﻀﻢsindirim. hazret (A.) [ ] ﺣﻀﺮتsayın, hazret. hazz (A.) [ ] ﺣﻆsevinç, haz. 176 www.alkottob.com hebâ (A.) [ ] هﺒﺎboş. m hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak. hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak. hecâ (A.) [ ] هﺠﺎ1.hece. 2.yerme, hiciv. hecâgû (A.-F.) [ ] هﺠﺎﮔﻮhicveden, yeren. hecîn (A.) [ ] هﺠﻴﻦiki hörgüçlü deve. hecr (A.) [ ] هﺠﺮayrılık. hedef (A.) [ ] هﺪفamaç, hedef. ott o hedâyâ (A.) [ ] هﺪایﺎarmağanlar, hediyeler. b.c o hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak. heder (A.) [ ] هﺪرyazık olma, boşa gitme. heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak. heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak. w. alk hediyye (A.) [ ] هﺪیﻪarmağan, hediye. heft (F.) [ ] هﻔﺖyedi. heftâd (F.) [ ] هﻔﺘﺎدyetmiş. hefte (F.) [ ] هﻔﺘﻪhafta. heftevreng (F.) [ ] هﻔﺖ اورﻥﮓyedi yıldız. helâhil (A.) [ ] هﻼهﻞzehir, ağı, boğanotu. ww helâk (A.) [ ] هﻼک1.yok olma. 2.ölme. helâk etmek 1.yok etmek, ortadan kaldırmak. 2.öldürmek. helâk olmak 1.yok olmak, ortadan kalkmak. 2.ölmek. 3.çırpınmak. helal (A.) [ ] ﺣﻼل1.helal. 2.eş, hanım. 177 www.alkottob.com helalzâde (A.-F.) [ ] ﺣﻼل زادﻩ1.helal süt emmiş. 2.evli anne babanın çocuğu. m helezon (A.) [ ] ﺣﻠﺰون1.sümüklüböcek. 2.yılankavî. helva (A.) [ ] ﺣﻠﻮاhelva. helvâyî (A.) [ ] ﺣﻠﻮایﯽhelvacı. b.c o helvafurûş (A.-F.) [ ] ﺣﻠﻮا ﻓﺮوشhelvacı. hem (F.) [ ] هﻢ1. -deş, -daş anlamını verecek şekilde kelimeye türetmeye yarayan ön ek. 2.hem, üstelik. hemâgûş (F.) [ ] هﻢ ﺁﮔﻮشsarmaş dolaş, kucak kucağa. hemâheng (F.) [ ] هﻢ ﺁهﻨﮓuyumlu. hemâhenk bk. hemâheng. heman (F.) [ ] هﻤﺎنderhal, hemen. hemânâ (F.) [ ] هﻤﺎﻥﺎadeta, tıpkı. w. alk hemandem (F.) [ ] هﻤﺎﻥﺪمo anda. ott o hemâgûş olmak sarmaş dolaş olmak, kucaklaşmak. hemânend (F.) [ ] هﻤﺎﻥﻨﺪgibi. hemasr (F.-A.) [ ] هﻢ ﻋﺼﺮçağdaş. hemâvâz (F.) [ ] هﻢ ﺁوازbir ağız. hembâz (F.) [ ] هﻤﺒﺎزortak. hemcevherlik (F.-T.) aynı cevherden olma, aynı asıldan gelme. ww hemcins (F.-A.) [ ] هﻢ ﺝﻨﺲaynı cinsten. hemcivâr (F.-A.) [ ] هﻢ ﺝﻮارkomşu. hemçü (F.) [ ] هﻤﭽﻮgibi. hemdem (F.) [ ] هﻤﺪمarkadaş, yakın dost, sohbet arkadaşı. 178 www.alkottob.com hemderd (F.) [ ] هﻢ دردdert ortağı. m hemdîger (F.) [ ] هﻤﺪیﮕﺮbirbiri. heme (F.) [ ] هﻤﻪtümü, hepsi. b.c o hemegân (F.) [ ] هﻤﮕﺎنtümü, hepsi, herkes. hemfikir bk. hemfikr. hemfikr (F.-A.) [ ] هﻤﻔﮑﺮaynı düşüncede, hemfikir. hemfikr olmak aynı fikri paylaşmak. hemginân (F.) [ ] هﻤﮕﻨﺎنherkes. hemhudut bk. hemhudûd. hemin (F.) [ ] هﻤﻴﻦbu, işte bu. ott o hemhudûd (F.-A.) [ ] هﻢ ﺣﺪودsınırdaş. hemîşe (F.) [ ] هﻤﻴﺸﻪdaima, her zaman. hemkadd (F.-A.) [ ] هﻢ ﻗﺪboydaş, aynı boyda. w. alk hemkâr (F.) [ ] هﻤﮑﺎرmeslektaş. hemkîş (F.) [ ] هﻤﮑﻴﺶdindaş. hemm (A.) [ ] هﻢkaygı. hemnâm (F.) [ ] هﻤﻨﺎمadaş. hempâ (F.) [ ] هﻤﭙﺎarkadaş, kafadar. hemrâh (F.) [ ] هﻤﺮاﻩyoldaş, yol arkadaşı. ww hemrâz (F.) [ ] هﻤﺮازsırdaş. hemrîş (F.) [ ] هﻤﺮیﺶbacanak. hemsâl (F.) [ ] هﻤﺴﺎلyaşıt. hemsâye (F.) [ ] هﻤﺴﺎیﻪkomşu. 179 www.alkottob.com hemsefer (F.-A.) [ ] هﻤﺴﻔﺮyoldaş. m hemser (F.) [ ] هﻤﺴﺮeş, karı kocadan her biri. hemsinn (F.-A.) [ ] هﻢ ﺱﻦyaşıt. hemşehrî (F.-A.) [ ] هﻢ ﺵﻬﺮی1.hemşeri. 2.yurttaş. hemşeri bk. hemşehrî. hemşîre (F.) [ ] هﻤﺸﻴﺮﻩkızkardeş. hemtâ (F.) [ ] هﻤﺘﺎeş, benzer, denk. hemvâre (F.) [ ] هﻤﻮارﻩdaima. hemyân (F.) [ ] هﻤﻴﺎنheybe. ott o hemvâr (F.) [ ] هﻤﻮارdüz. b.c o hemsohbet (F.-A.) [ ] هﻢ ﺹﺤﺒﺖsohbet arkadaşı. hemzâd (F.) [ ] هﻤﺰاد1.doğuşla birlikte gelen. 2.birlikte doğan. hemzebân (F.) [ ] هﻤﺰﺑﺎنaynı dili konuşan. w. alk henâzir (A.) [ ] ﺧﻨﺎزیﺮdomuzlar. hendese (Peh.>A.) [ ] هﻨﺪﺱﻪgeometri. hendesî (A.) [ ] هﻨﺪﺱﯽgeometrik. hengâm (F.) [ ] هﻨﮕﺎمvakit, zaman. hengâme (F.) [ ] هﻨﮕﺎﻡﻪkargaşa. henüz (F.) [ ] هﻨﻮزancak, daha. ww her (F.) [ ] هﺮher. her halde 1.mutlaka, her durumda. her vakit her zaman, daima. herâyîne (F.) [ ] هﺮ ﺁیﻴﻨﻪmutlaka. 180 www.alkottob.com herbâr (F.) [ ] هﺮﺑﺎرher defasında. hercâyî bk. hercâî. herçend (F.) [ ] هﺮچﻨﺪise de, her ne kadar. herçibâdâbâd (F.) [ ] هﺮچﻪ ﺑﺎدا ﺑﺎدne olursa olsun. herdem (F.) [ ] هﺮدمher an, daima. herem (A.) [ ] هﺮمehram. b.c o hercümerc (F.) [ ] هﺮج و ﻡﺮجkargaşa, dağınıklık, düzensizlik. m hercâî (F.) [ ] هﺮﺝﺎﺋﯽ1.şıpsevdi. 2.kararsız. 3.haylaz, yaramaz adam. hergiz (F.) [ ] هﺮﮔﺰasla. herze (F.) [ ] هﺮزﻩsaçma. ott o hergele (F.) [ ] ﺧﺮﮔﻠﻪ1.sürünün başında giden kılavuz eşek. 2.eşek sürüsü. herzegû (F.) [ ] هﺮزﻩ ﮔﻮsaçmalayan. w. alk herzegûyî (F.) [ ] هﺮزﻩ ﮔﻮیﯽsaçmalama. hesâb (A.) [ ] ﺣﺴﺎبhesap. hestî (F.) [ ] هﺴﺘﯽvarlık. heşt (F.) [ ] هﺸﺖsekiz. heştâd (F.) [ ] هﺸﺘﺎدseksen. hetk (A.) [ ] هﺘﮏyırtma. ww hettâk (A.) [ ] هﺘﺎکyırtan. hevâ (A.) [ ] هﻮاistek, nefis isteği. hevâdâr (A.-F.) [ ] هﻮادارistekli, taraftar. hevâdâr (F.) [ ] هﻮادارhavalı, havadar. 181 www.alkottob.com hevâperest (A.-F.) [ ] هﻮاﭘﺮﺱﺖnefsinin istekleri peşinde koşan. m heves (A.) [ ] هﻮسistek, heves. hevesât (A.) [ ] هﻮﺱﺎتistekler, hevesler. heveskâr (A.-F.) [ ] هﻮﺱﮑﺎرhevesli, istekli. hevl (A.) [ ] هﻮلkorku. hevlnâk (A.-F.) [ ] هﻮﻝﻨﺎکkorkunç. b.c o hevesdâr (A.-F.) [ ] هﻮﺱﺪارhevesli. hey’et (A.) [ ] هﻴﺌﺖ1.ekip. 2.dış görünüş. 3.kurul. 4.topluluk. 5.astronomi. heyâkil (A.) [ ] هﻴﺎﮐﻞheykeller. ott o hey’etşinâs (A.-F.) [ ] هﻴﺌﺖ ﺵﻨﺎسastronom. heyecân (A.) [ ] هﻴﺠﺎن1.coşku. 2.heyecan. heyelân (A.) [ ] هﻴﻼنtoprak kayması, heyelan. heyet bk. hey’et w. alk heyet-i ictimâiye [ ] هﻴﺌﺖ اﺝﺘﻤﺎﻋﻴﻪtoplum. heyet-i mecmua [ ] هﻴﺌﺖ ﻡﺠﻤﻮﻋﻪgenel, tüm. heyet-i muallimîn [ ] هﻴﺌﺖ ﻡﻌﻠﻤﻴﻦöğretmenler kurulu heyhât (A.) [ ] هﻴﻬﺎتyazık. heykel (A.) [ ] هﻴﮑﻞ1.heykel. 2.gövde. heykeltıraş (A.-F.) [ ] هﻴﮑﻞ ﺕﺮاشheykelci, heykeltıraş. ww heyûlâ (A.) [ ] هﻴﻮﻻ1.ana madde. 2.zihinde tasarlanmış varlık. heyzüm (F.) [ ] هﻴﺰمodun. hezâr (F.) [ ] هﺰار1.bin. 2.bülbül. hezârân (F.) [ ] هﺰارانbinlerce. 182 www.alkottob.com hezârân (F.) [ ] هﺰارانbülbül. m hezârdestân (F.) [ ] هﺰاردﺱﺘﺎنbülbül. hezârpâ (F.) [ ] هﺰارﭘﺎkırkayak. b.c o hezeyân (A.) [ ] هﺰیﺎن1.sayıklama. 2.saçmalama. hezîmet (A.) [ ] هﺰیﻤﺖbozgun. hezîmete uğramak bozguna uğramak. hezl (A.) [ ] هﺰلşaka, şakalaşma. hezlgû (A.-F.) [ ] هﺰل ﮔﻮşakacı. ott o hıdiv (F.) [ ] ﺧﺪیﻮMısır valisi. hıfz (A.) [ ] ﺣﻔﻆ1.koruma. 2.ezberleme. hıfzetmek 1.ezberlemek. 2.korumak. hıfzıssıhha (A.) [ ] ﺣﻔﻆ اﻝﺼﺤﻪsağlık koruma. hılt (A.) [ ] ﺧﻠﻂsafra, sevda, dem (kan) ve balgam olmak üzere insan w. alk vücudundaki dört ana maddenin herbiri. hınâ (A.) [ ] ﺣﻨﺎkına. hınzîr (A.) [ ] ﺧﻨﺰیﺮdomuz. hırâmân (F.) [ ] ﺧﺮاﻡﺎن1.salınan. 2.salınarak. hıred (F.) [ ] ﺧﺮدakıl. hıredmend (F.) [ ] ﺧﺮدﻡﻨﺪakıllı. ww hırka (A.) [ ] ﺧﺮﻗﻪhırka. hırkapûş (A.-F.) [ ] ﺧﺮﻗﻪ ﭘﻮش1.hırka giyen. 2.derviş. hırkapûş olmak 1.hırka giymek. 2.derviş olmak. hırmân (A.) [ ] ﺣﺮﻡﺎنmahrumluk. 183 www.alkottob.com hırs (A.) [ ] ﺣﺮصhırs. m hırs (F.) [ ] ﺧﺮسayı. hırz (A.) [ ] ﺣﺮز1.sığınak. 2.nazar boncuğu. b.c o hısâl (A.) [ ] ﺧﺼﺎلhuy, haslet. hısn (A.) [ ] ﺣﺼﻦkale. hışım (F.) [ ] ﺧﺸﻢöfke. hışımlanmak öfkelenmek. hışm (F.) [ ] ﺧﺸﻢöfke, hışım. hışt (F.) [ ] ﺧﺸﺖ1.kerpiç. 2.tuğla. hıtat (A.) [ ] ﺧﻄﻂülkeler, diyarlar. hıtta (A.) [ ] ﺧﻄﻪülke, diyar. hıyâbân (F.) [ ] ﺧﻴﺎﺑﺎنcadde. w. alk hıyânet (A.) [ ] ﺧﻴﺎﻥﺖhainlik. ott o hışmgîn (F.) [ ] ﺧﺸﻤﮕﻴﻦöfkeli, hışımlı. hıyânetkâr (A.-F.) [ ] ﺧﻴﺎﻥﺘﮑﺎرhain. hıyâr (A.) [ ] ﺧﻴﺎرseçme hakkı. hıyre (F.) [ ] ﺧﻴﺮﻩ1.kamaşmış. 2.fersiz. hıyreçeşm (F.) [ ] ﺧﻴﺮﻩ چﺸﻢ1.arsız, hayasız. 2.cesur, gözüpek. hıyreser (F.) [ ] ﺧﻴﺮﻩ ﺱﺮsersem. ww hibâb (A.) [ ] ﺣﺒﺎب1.haplar. 2.tohumlar. hibâle (A.) [ ] ﺣﺒﺎﻝﻪ1.bağ. 2.tuzak. hibe (A.) [ ] هﺒﻪbağışlama, hibe. hibr (A.) [ ] ﺣﺒﺮ1.Yahudi bilgini. 2.mürekkep. 184 www.alkottob.com hibre (A.) [ ] ﺧﺒﺮﻩdeneyim. hicâb (A.) [ ] ﺣﺠﺎب1.perde. 2.utanma. hiciv (A.) [ ] هﺠﻮyergi, taşlama. hicr (A.) [ ] هﺠﺮayrılık. hicrân (A.) [ ] هﺠﺮان1.ayrılık. 2.ayrılık acısı. hicret (A.) [ ] هﺠﺮتgöç. hicviye bk. hicviyye. ott o hicv (A.) [ ] هﺠﻮyergi, taşlama. b.c o hicaz (A.) [ ] ﺣﺠﺎز1.Arabistan’da Hicaz bölgesi. 2.hicaz makamı. m hicâ (A.) [ ] هﺠﺎyerme. hicviyye (A.) [ ] هﺠﻮیﻪtaşlama, hicivle ilgili şiir veya düzyazı. hîç (F.) [ ] هﻴﭻhiç. hîçkes (F.) [ ] هﻴﭽﮑﺲhiç kimse. w. alk hidâ’ (A.) [ ] ﺧﺪاعdüzen, komplo. hidayet (A.) [ ] هﺪایﺖdoğru yolu gösterme. hidâyet etmek doğru yolu göstermek. hiddet (A.) [ ] ﺣﺪت1.öfke. 2.keskinlik. hiddetlenmek öfkelenmek. hidemat (A.) [ ] ﺧﺪﻡﺎتhizmetler. ww hidiv (F.) [ ] ﺧﺪیﻮMısır valisi. hidmet (A.) [ ] ﺧﺪﻡﺖhizmet. hidmetkâr (A.-F.) [ ] ﺧﺪﻡﺘﮑﺎرhizmetçi. hiffet (A.) [ ] ﺧﻔﺖ1.hafiflik. 2.hoppalık. 185 www.alkottob.com hijdeh (F.) [ ] هﮋدﻩonsekiz. m hîk (F.) [ ] ﺧﻴﮏtulum. hikâyât (A.) [ ] ﺣﮑﺎیﺎتhikayeler, öyküler. hikem (A.) [ ] ﺣﮑﻢhikmetler. hikmet (A.) [ ] ﺣﮑﻤﺖ1.bilgelik. 2.sebep. b.c o hikâyet (A.) [ ] ﺣﮑﺎیﺖöykü, hikaye. hikmetşinâs (A.-F.) [ ] ﺣﮑﻤﺖ ﺵﻨﺎسhakîm, felsefeci. hil’at (A.) [ ] ﺧﻠﻌﺖkaftan. hilâfına aykırı olarak. hilafında aykırı olarak. ott o hilâf (A.) [ ] ﺧﻼفaykırı, zıt. hilâl (A.) [ ] ﺧﻼل1.aralık. 2.kürdan. hilâl (A.) [ ] هﻼلyeni ay, ilkay. w. alk hîle (A.) [ ] ﺣﻴﻠﻪdüzen, oyun, hile. hîlebaz (A.-F.) [ ] ﺣﻴﻠﻪ ﺑﺎزhilekâr, düzenbaz. hîlekâr (A.-F.) [ ] ﺣﻴﻠﻪ ﮐﺎرdüzenbaz, hileci. hilkat (A.) [ ] ﺧﻠﻘﺖ1.yaratılış. 2.Tanrı. hilm (A.) [ ] ﺣﻠﻢyumuşaklık. hilye (A.) [ ] ﺣﻠﻴﻪ1.süs. 2.güzel yüz. 3.güzel özellikler. ww himâr (A.) [ ] ﺣﻤﺎرeşek. himaye (A.) [ ] ﺣﻤﺎیﻪkoruma, esirgeme. himayekârlık (A.-F.-T.) himaye etme. hîme (F.) [ ] هﻴﻤﻪodun. 186 www.alkottob.com himem (A.) [ ] هﻤﻢhimmetler, çabalar. m himmet (A.) [ ] هﻤﺖçaba. himmet etmek çaba göstermek. hinduvâne (F.) [ ] هﻨﺪواﻥﻪkarpuz. hîn-i hâcette ihtiyaç duyulduğu zaman. hirâs (F.) [ ] هﺮاسkorku. hired (F.) [ ] ﺧﺮدakıl. hirem (A.) [ ] هﺮمpiramit. hirfet (A.) [ ] ﺣﺮﻓﺖmeslek. hirmân (A.) [ ] ﺣﺮﻡﺎنmahrumluk. his bk. hiss. w. alk hisâb (A.) [ ] ﺣﺴﺎبhesap. ott o hiref (A.) [ ] ﺣﺮفmeslekler. b.c o hîn (A.) [ ] ﺣﻴﻦzaman, vakit, esna. hisân (A.) [ ] ﺣﺼﺎنat, aygır. hisar (A.) [ ] ﺣﺼﺎرkale, hisar. hiss (A.) [ ] ﺣﺲduygu. hisse (A.) [ ] ﺣﺼﻪpay. hissedar (A.-F.) [ ] ﺣﺼﻪ دارpay sahibi. ww hissedar olmak payını almak. hisset (A.) [ ] ﺧﺴﺖpintilik. hissetmek duymak, algılamak. hisseyâb (A.-F.) [ ]ﺣﺼﻪ یﺎبpay alan. 187 www.alkottob.com hisseyâb olmak payını almak. m hissî (A.) [ ] ﺣﺴﯽduygulu. hiss-i kablelvukû (F.-A.) [ ]ﺣﺲ ﻗﺒﻞ اﻝﻮﻗﻮعönsezi. hissiye (A.) [ ] ﺣﺴﻴﻪduygu. hissolunmak duyulmak, hissedilmek. hîş (F.) [ ] ﺧﻮیﺶ1.kendi. 2.akraba. hitâb (A.) [ ] ﺧﻄﺎبkonuşma, hitap etme. hitâbe (A.) [ ] ﺧﻄﺎﺑﻪkonuşma. hitabet (A.) [ ] ﺧﻄﺎﺑﺖhatiplik. hitâm (A.) [ ] ﺧﺘﺎمson. 2.son bulma. hitam bulmak son bulmak, bitmek. ott o hitâb etmek muhatap alıp konuşmak. b.c o hissiyât (A.) [ ] ﺣﺴﻴﺎتduygular. w. alk hitâma erdirmek bitirmek, sona erdirmek. hitâma ermek sona ermek. hitan (A.) [ ] ﺧﺘﺎنsünnet, sünnet etme. hiyel (A.) [ ] ﺣﻴﻞhileler. hizâ (A.) [ ] ﺣﺬاsıra. hizâb (F.) [ ] ﺧﻴﺰابdalga. ww hizâne (A.) [ ] ﺧﺰاﻥﻪhazine. hizâya gelmek 1.boyun eğmek, itaat etmek, kabullenmek. 2.sırayı bozmadan durmak. hizâya girmek sıra olmak. 188 www.alkottob.com hizb (A.) [ ] ﺣﺰب1.parti. 2.grup. m hizmet (A.) [ ] ﺧﺪﻡﺖhizmet, görev yapma. hizmet etmek görev yapmak. b.c o hizmet-i vataniye [ ] ﺧﺪﻡﺖ وﻃﻨﻴﻪ1.askerlik. 2.vatan hizmeti, vatan borcu. hoca (F.) [ ] ﺧﻮاﺝﻪ1.hoca. 2.sahip. 3.efendi. 4.üstad. hod (F.) [ ] ﺧﻮدkendi. hodbehod (F.) [ ] ﺧﻮدﺑﺨﻮدkendi kendine. hodbin (F.) [ ] ﺧﻮدﺑﻴﻦbencil. ott o hodkâm (F.) [ ] ﺧﻮدﮐﺎمkendini beğenmiş, kendini düşünen. hodkâmlık (F.-T.) kendini düşünme. hodrey (F.-A.) [ ] ﺧﻮدرایbaşınabuyruk. hodsitâ (F.) [ ] ﺧﻮدﺱﺘﺎövüngen. hokka (A.) [ ] ﺣﻘﻪ1.mürekkep kabı. 2.tükürük kabı. w. alk hokkabaz (A.-F.) [ ] ﺣﻘﻪ ﺑﺎزdüzenbaz. hoşab (F.) [ ] ﺧﻮﺵﺎبhoşaf, komposto. hoşaf (F.) [ ] ﺧﻮﺵﺎبhoşaf, komposto. hoşâmedgû (F.) [ ] ﺧﻮش ﺁﻡﺪ ﮔﻮhoşgeldiniz diyen. hoşâvâz (F.) [ ] ﺧﻮش ﺁوازtatlıses, güzelses. hoşbû (F.) [ ] ﺧﻮﺵﺒﻮhoş kokulu. ww hoşgüvâr (F.) [ ] ﺧﻮش ﮔﻮار1.leziz. 2.hazmy kolay. hoşlanmak hoşuna gitmek, sevmek. hoşnûd (F.) [ ] ﺧﺸﻨﻮدmemnun, razı. hoşnut bk. hoşnûd. 189 www.alkottob.com hoşrû (F.) [ ] ﺧﻮش روsevimli. m hoşsohbet (F.-A.) [ ] ﺧﻮش ﺹﺤﺒﺖtatlı sözü, sohbeti tatlı. hû (A.) [ ] هﻮTanrı. b.c o hûb (F.) [ ] ﺧﻮب1.güzel. 2.iyi. hubb (A.) [ ] ﺣﺐsevgi. hubbü’l-vatan mine’l-îmân (A.) [ ] ﺣﺐ اﻝﻮﻃﻦ ﻡﻦ اﻻیﻤﺎنvatan sevgisi imandan gelir. hubeb (A.) [ ] ﺣﺒﺐtaneler. hûbrûy (F.) [ ] ﺧﻮﺑﺮویgüzel yüzlü. hûbter (F.) [ ] ﺧﻮﺑﺘﺮdaha güzel. ott o hûbî (F.) [ ] ﺧﻮﺑﯽgüzellik. hubûb (A.) [ ] ﺣﺒﻮب1.taneler. 2.haplar. hububat (A.) [ ] ﺣﺒﻮﺑﺎتtahıl. w. alk hubz (A.) [ ] ﺧﺒﺰekmek. huccâc (A.) [ ] ﺣﺠﺎجhacılar. huccet (A.) [ ] ﺣﺠﺖdelil, kanıt. huceste (F.) [ ] ﺧﺠﺴﺘﻪkutlu, uğurlu. hûd (F.) [ ] ﺧﻮدmiğfer. hud’a (A.) [ ] ﺧﺪﻋﻪdüzen, dalavere. ww hudâ (F.) [ ] ﺧﺪاTanrı. hudâdâd (F.) [ ] ﺧﺪاداد1.Allah verdi. 2.Allah vergisi. hudânekerde (F.) [ ] ﺧﺪاﻥﮑﺮدﻩAllah göstermesin, Allah etmesin. hudârâ (F.) [ ] ﺧﻮدﺁراAllah aşkına. 190 www.alkottob.com hudâşinas (F.) [ ] ﺧﺪاﺵﻨﺎسtanrıtanır. m hudâvend (F.) [ ] ﺧﺪاوﻥﺪ1.Tanrı. 2.padişah. 3.efendi. hudâvendigâr (F.) [ ] ﺧﺪاوﻥﺪﮔﺎرpadişah. huddâm (A.) [ ] ﺧﺪامhizmetçiler. hudperest (F.) [ ] ﺧﻮدﭘﺮﺱﺖbencil. hudperestlik (F.-T.) bencillik, kendini düşünme. hudûd (A.) [ ] ﺣﺪودsınırlar. huffâş (A.) [ ] ﺧﻔﺎشyarasa. huffâz (A.) [ ] ﺣﻔﺎظhafızlar. ott o hudûs (A.) [ ] ﺣﺪوسmeydana gelme, vukubulma. b.c o hudâyâ (F.) [ ] ﺧﺪایﺎTanrım. hufre (A.) [ ] ﺣﻔﺮﻩ1.çukur. 2.oyuk, delik. hufte (F.) [ ] ﺧﻔﺘﻪuyuyan, uyumuş. w. alk hûk (F.) [ ] ﺧﻮکdomuz. hukne (A.) [ ] ﺣﻘﻨﻪşırınga. hukuk (A.) [ ] ﺣﻘﻮق1.hukuk. 2.haklar. hukuk-i siyasiye [ ] ﺣﻘﻮق ﺱﻴﺎﺱﻴﻪsiyasal hukuk. hukukşinas (A.-F.) [ ] ﺣﻘﻮق ﺵﻨﺎسhukukçu. hulâsa (A.) [ ] ﺧﻼﺹﻪözet. ww hulâsa-i kelâm [ ] ﺧﻼﺹﻪء ﮐﻼمkısacası, sözün kısası. hulâsaten (A.) [ ] ﺧﻼﺹﺔözetle, kısaca. huld (A.) [ ] ﺧﻠﺪcennet. hulefa (A.) [ ] ﺧﻠﻔﺎhalifeler. 191 www.alkottob.com hulk (A.) [ ] ﺧﻠﻖhuy. m hulkum (A.) [ ] ﺣﻠﻘﻮمboğaz. hulûl (A.) [ ] ﺣﻠﻮلgelme, gelip çatma. hulûs (A.) [ ] ﺧﻠﻮصiçtenlik. hulûskâr (A.-F.) [ ] ﺧﻠﻮﺹﮑﺎرyağcı, dalkavuk. hulyâ (Yun.>A.) [ ] ﺧﻮﻝﻴﺎhülya, hayal. hum (F.) [ ] ﺧﻢküp. humekâ (A.) [ ] ﺣﻤﻘﺎahmaklar. ott o humâr (A.) [ ] ﺧﻤﺎرmahmurluk. b.c o hulûl etmek gelmek, gelip çatmak. humhâne (F.) [ ] ﺧﻢ ﺧﺎﻥﻪ1.şarap mahzeni. 2.meyhane. humk (A.) [ ] ﺣﻤﻖahmaklık. hummâ (A.) [ ] ﺣﻤﺎ1.nöbet, ateş nöbeti. 2.sıtma. w. alk humret (A.) [ ] ﺣﻤﺮتkırmızılık, kızıllık. hums (A.) [ ] ﺧﻤﺲbeşte biri. humûzet (A.) [ ] ﺣﻤﻮﺽﺖekşilik. hûn (F.) [ ] ﺧﻮنkan. hûnâlûd (F.) [ ] ﺧﻮن ﺁﻝﻮدkanlı, kana bulanmış. hunbehâ (F.) [ ] ﺧﻮن ﺑﻬﺎdiyet. ww hunhâr (F.) [ ] ﺧﻮﻥﺨﻮارkan içen. hunnâk (A.) [ ] ﺧﻨﺎقboğmaca. hunrîz (F.) [ ] ﺧﻮﻥﺮیﺰkan dökücü. hunyâger (F.) [ ] ﺧﻨﻴﺎﮔﺮşarkıcı. 192 www.alkottob.com hûr (A.) [ ] ﺣﻮرhuri. hurafe (A.) [ ] ﺧﺮاﻓﻪbatıl inanç. hurafeperverlik (A.-F.-T.) hurafelere inanış. hurd (F.) [ ] ﺧﺮدküçük, ufak. hurdebin (F.) [ ] ﺧﺮدﻩ ﺑﻴﻦ1.büyüteç. 2.mikroskop. hurdegîr (F.) [ ] ﺧﺮدﻩ ﮔﻴﺮkusur bulan. ott o hûri (A.) [ ] ﺣﻮریhuri, cennet kızı. b.c o hurafeperver (A.-F.) [ ] ﺧﺮاﻓﻪ ﭘﺮورhurafelere inanan. m hurâfât (A.) [ ] ﺧﺮاﻓﺎتhurafeler, batıl inançlar. hurûc (A.) [ ] ﺧﺮوج1.çıkış. 2.ayaklanma. hurûş (F.) [ ] ﺧﺮوشcoşku, coşma. husemâ (A.) [ ] ﺧﺼﻤﺎdüşmanlar, hasımlar. husûf (A.) [ ] ﺧﺴﻮفay tutulması. w. alk husûl (A.) [ ] ﺧﺼﻮلortaya çıkma, gerçekleşme, var olma. husûle getirmek meydana getirmek, gerçekleştirmek. husûmet (A.) [ ] ﺧﺼﻮﻡﺖdüşmanlık. husûs (A.) [ ] ﺧﺼﻮصkonu. husûsat (A.) [ ] ﺧﺼﻮﺹﺎتhususlar, konular. hususî (A.) [ ] ﺧﺼﻮﺹﯽözel. ww husûsiyet (A.) [ ] ﺧﺼﻮﺹﻴﺖözellik. husûsiyetle (A.-T.) özellikle, hele hele. husûsiyle (A.-T.) özellikle, hele hele. hûş (F.) [ ] هﻮشakıl. 193 www.alkottob.com hûşe (F.) [ ] ﺧﻮﺵﻪ1.salkım. 2.başak. m huşk (F.) [ ] ﺧﺸﮏkuru. huşksâlî (F.) [ ] ﺧﺸﮏ ﺱﺎﻝﯽkuraklık. huşûnet (A.) [ ] ﺧﺸﻮﻥﺖhaşinlik, sertlik. huşyâr (F.) [ ] هﺸﻴﺎرakıllı. hutût (A.) [ ] ﺧﻄﻮط1.hatlar, yollar. 2.çizgiler. hûy (F.) [ ] ﺧﻮیhuy. ott o huzme (A.) [ ] ﺣﺰﻡﻪdemet. b.c o huşû (A.) [ ] ﺧﺸﻮع1.alçakgönüllülük. 2.Tanrı’ya karşı korku ve saygı duyma. huzûr(A.) [ ] ﺣﻀﻮر1.hazır olma, bulunma. 2.rahatlık. huzzâr (A.) [ ] ﺣﻀﺎرhazır olanlar, bulunanlar. hüccet (A.) [ ] ﺣﺠﺖdelil, belge. hücec (A.) [ ] ﺣﺠﺞdeliller, belgeler. w. alk hüceyrat (A.) [ ] ﺣﺠﻴﺮاتhücrecikler. hüceyre (A.) [ ] ﺣﺠﻴﺮﻩhücrecik. hücre (A.) [ ] ﺣﺠﺮﻩ1.odacık. 2.hücre, canlı organizmaların en küçük yapıtaşı. hücum (A.) [ ] هﺠﻮمsaldırı, akın. hücürât (A.) [ ] ﺣﺠﺮاتhücreler. hüdhüd (A.) [ ] هﺪهﺪçavuşkuşu, ibibik. ww hükemâ (A.) [ ] ﺣﮑﻤﺎbilgeler, hakîmler. hükkâm (A.) [ ] ﺣﮑﺎمhakimler. hükm (A.) [ ] ﺣﮑﻢhüküm, emir, kesin karar. hükmünde yerinde, gibi. 194 www.alkottob.com hükmünü almak yerine geçmek, gibi olmak. hükümat (A.) [ ]ﺣﮑﻮﻡﺎتhükümetler. b.c o hükümdar (A.-F.) [ ] ﺣﮑﻤﺪارpadişah, sultan, hüküm sahibi. m hüküm vermek kesin karar vermek. hükümdârî (A.-F.) hükümdarlık. hükümet (A.) [ ] ﺣﮑﻮﻡﺖ1.hükümet. 2.hakimiyet. 3.devlet. hükümet sürmek hakim olmak, hükmetmek, hüküm sürmek. hükümet-i müstebide [ ] ﺣﮑﻮﻡﺖ ﻡﺴﺘﺒﺪﻩistibdat hükümeti. hükümran olmak hakim olmak. ott o hükümran (A.-F.) [ ] ﺣﮑﻤﺮانhüküm süren, hakim olan. hükümrânî (A.-F.) [ ] ﺣﮑﻤﺮاﻥﯽhüküm sürme, padişahlık. hülâsa (A.) [ ] ﺧﻼﺹﻪözet. hülâsa etmek özetlemek. w. alk hülâsatan (A.) [ ] ﺧﻼﺹﺔözetle, kısaca. hümâ (F.) [ ] هﻤﺎ1.zümrütüanka. 2.devletkuşu. hümâyûn (F.) [ ] هﻤﺎیﻮن1.kutlu. 2.padişah ile ile ilgili. hüner (F.) [ ] هﻨﺮsanat, ustalık, beceri. hünermend (F.) [ ] هﻨﺮﻡﻨﺪmarifetli, becerili, hüner sahibi. hünkâr (F.) [ ] ﺧﻨﮑﺎرpadişah. ww hünsâ (A.) [ ] ﺧﻨﺜﯽ1.erkek ve dişi organları üstünde bulunduran. 2.nötr. hür (A.) [ ] ﺣﺮözgür. hürmet (A.) [ ] ﺣﺮﻡﺖsaygı. hürmetkâr (A.-F.) [ ] ﺣﺮﻡﺘﮑﺎرsaygı duyan. 195 www.alkottob.com hürr (A.) [ ] ﺣﺮözgür. m hürriyet (A.) [ ] ﺣﺮیﺖözgürlük. hüsam (A.) [ ] ﺣﺴﺎمkılıç. hüsn-i ahlak (A.-F.) [ ] ﺣﺴﻦ اﺧﻼقgüzel ahlak. b.c o hüsn (A.) [ ] ﺣﺴﻦgüzellik. hüsn-i idare (A.-F.) [ ] ﺣﺴﻦ ادارﻩiyi yönetim, iyi idare. hüsn-i kabul görmek iyi karşılanmak. hüsn-i kabul göstermek ilgi göstermek, iyi karşılamak. ott o hüsn-i sûret (A.-F.) [ ] ﺣﺴﻦ ﺹﻮرت1. yüz güzelliği. 2.en iyi biçim. hüsnü kabul göstermek bk. hüsn-i kabul göstermek. hüsr (A.) [ ] ﺧﺴﺮzarar. hüsran (A.) [ ] ﺧﺴﺮان1.zarar. 2.hayal kırıklığı. hüsranhîz (A.-F.) [ ] ﺧﺴﺮان ﺧﻴﺰzarar dolu, hüsran dolu. w. alk hüsrev (F.) [ ] ﺧﺴﺮوhükümdar, padişah. hüveydâ (F.) [ ] هﻮیﺪاaçık, aşikâr, besbelli. hüviyyet (A.) [ ] هﻮیﺖasıl, kimlik. hüzn (A.) [ ] ﺣﺰنhüzün, üzüntü. hüznengîz (A.-F.) [ ] ﺣﺰن اﻥﮕﻴﺰhüzün veren. ww hüzzam (A.) [ ] ﺣﺰامTürk musikîsinde bir makam. 196 www.alkottob.com m I ık’âd (A.) [ ] اﻗﻌﺎدoturtma. ıkd (A.) [ ] ﻋﻘﺪ1.dizi. 2.kolye, gerdanlık. ıklîm (A.) [ ] اﻗﻠﻴﻢiklim. ıktıdâ (A.) [ ] اﻗﺘﺪاuyma. ott o ırdâ (A.) [ ] ارﺽﺎعemzirme, süt verme. b.c o ıhlamur (Yun.>A.) [ ] اﺧﻼﻡﻮرıhlamur. ırk (A.) [ ] ﻋﺮق1.soy, ırk. 2.damar. 3.kök. ırk -ı ahmer [ ] ﻋﺮق اﺣﻤﺮkızılderili ırkı. ırk -ı ebyaz [ ]ﻋﺮق اﺑﻴﺾbeyaz ırk. ırken (A.) [ ] ﻋﺮﻗﺎırk bakımından. w. alk ırkî (A.) [ ] ﻋﺮﻗﯽırk ile ilgili. ırz (A.) [ ] ﻋﺮضnamus, iffet. ırzâ (A.) [ ] ارﺽﺎعemzirme, süt verme. ısdâr (A.) [ ] اﺹﺪارçıkartma. ısfırâr (A.) [ ] اﺹﻔﺮارsararma. ıskât (A.) [ ] اﺱﻘﺎطdüşürme. ww ıslâh (A.) [ ] اﺹﻼحdüzeltme, iyileştirme, reform. ıslâh etmek düzeltmek, iyileştirmek. ıslâhât (A.) [ ] اﺹﻼﺣﺎتdüzeltmeler, iyileştirmeler, reformlar. ıslâhpezîr (A.-F.) [ ] اﺹﻼح ﭘﺬیﺮıslah edilebilir, iyileştirilebilir. 197 www.alkottob.com ısrar (A.) [ ] اﺹﺮارdiretme, üsteleme. m ıstıbâr (A.) [ ] اﺹﻄﺒﺎرsabretme. ıstıfâ (A.) [ ] اﺹﻄﻔﺎseçme, ayıklama. ıstılâh (A.) [ ] اﺹﻄﻼحterim, tabir. ıstılâhât (A.) [ ] ﺹﻄﻼﺣﺎتterimler, tabirler. ıstınâ’ (A.) [ ] اﺹﻄﻨﺎعseçme. ıstırab (A.) [ ] اﺽﻄﺮابacı, ızdırap. ışka (A.) [ ] ﻋﺸﻘﻪsarmaşık. ott o ışk (A.) [ ] ﻋﺸﻖaşk. b.c o ıstıfâî (A.) [ ] اﺹﻄﻔﺎﺋﯽseçimle ilgili. ıtk (A.) [ ] ﻋﺘﻖâzâd etme, köle âzâd etme. ıtknâme (A.-F.) [ ] ﻋﺘﻖ ﻥﺎﻡﻪâzâdlık belgesi. ıtlak (A.) [ ] اﻃﻼقbırakma, salma. w. alk ıtnâb (A.) [ ] اﻃﻨﺎبsözü uzatma. ıtr (A.) [ ] ﻋﻄﺮkoku, ıtır. ıtrî (A.) [ ] ﻋﻄﺮیıtırlı, kokulu. ıtriyyât (A.) [ ] ﻋﻄﺮیﺎتkokular, ıtırlar, parfümler. ıttılâ’ (A.) [ ] اﻃﻼعbilgi sahibi olma. ıttılâât (A.) [ ] اﻃﻼﻋﺎتbilgiler. ww ıttırad (A.) [ ] اﻃﺮادritm. ıyâdet (A.) [ ] ﻋﻴﺎدتhasta ziyareti. ıyâl (A.) [ ] ﻋﻴﺎلeş, hanım. ız’âf (A.) [ ] اﺽﻌﺎفzayıf düşürme, zayıflatma. 198 www.alkottob.com ızdırap (A.) [ ] اﺽﻄﺮابacı. m ızlâl (A.) [ ] اﺽﻼلyoldan çıkarma. ızlâl (A.) [ ] اﻇﻼلgölgede bırakma. ızrâr etmek zarar vermek, zarara sokmak. ıztırâb (A.) [ ] اﺽﻄﺮابızdırap, acı. ıztırâbâver (A.) [ ]اﺽﻄﺮاب ﺁورacı verici. ıztırâr (A.) [ ] اﺽﻄﺮارzorunluluk. ww w. alk ott o ıztırârî (A.) [ ] اﺽﻄﺮاریzorunlu. b.c o ızrâr (A.) [ ] اﺽﺮارzarar verme, zarara sokma. 199 www.alkottob.com m İ i’câz (A.) [ ] اﻋﺠﺎز1.aciz bırakma. 2.şaşırtma. i’dâm (A.) [ ] اﻋﺪامyok etme, öldürme. i’lâ (A.) [ ] اﻋﻼyükseltme, yüceltme. i’lâ edilmek yükseltilmek, yüceltilmek. i’lâm (A.) [ ] اﻋﻼمbildirme. i’lân (A.) [ ] اﻋﻼنilan. i’mâl (A.) [ ] اﻋﻤﺎلyapma, işleme. ott o i’lâm edilmek bildirilmek. b.c o i’dâdî (A.) [ ] اﻋﺪادیlise. i’mâr (A.) [ ] اﻋﻤﺎرbayındırlaştırma, mamûr etme. i’râz (A.) [ ] اﻋﺮاض1.yüz çevirme. 2.uzak durma. w. alk i’tâ (A.) [ ] اﻋﻄﺎ1.verme. 2.verilme. 3.ödeme. 4.ödenme. i’tâ edilmek 1.verilmek. 2.ödenmek. i’tâ etmek 1.vermek. 2.ödemek. i’tâ olunmak verilmek. i’tâk (A.) [ ] اﻋﺘﺎقâzâd etme, özgür bırakma. i’tikâf (A.) [ ] اﻋﺘﮑﺎفbir yere kapanma, köşesine çekilerek yaşama. ww i’tilâ (A.) [ ] اﻋﺘﻼ1.yükselme. 2.yüksek rütbeye ulaşma. i’tizâl (A.) [ ] اﻋﺘﺰالköşesine çekilme. i’tizâr (A.) [ ] اﻋﺘﺬارözür dileme. i’vicâc (A.) [ ] اﻋﻮﺝﺎجeğrilme, burkulma. 200 www.alkottob.com i’zâm (A.) [ ] اﻋﺰام1.gönderme. 2.gönderilme. m i’zâm edilmek gönderilmek, yollanmak. i’zâm etmek göndermek, yollamak. iâde (A.) [ ] اﻋﺎدﻩgeri verme, geri gönderme. iâde edilmek geri verilmek, geri gönderilmek, iâde etmek geri vermek, geri göndermek. iâde eylemek geri vermek. ott o iâde -i âfiyet etmek sağlığına kavuşmak. b.c o i’zâz (A.) [ ] اﻋﺰاز1.değer verme. 2.ağırlama. iâde -i itibâr edilmek itibarı geri verilmek. iâde -i ziyâret etmek ziyarete karşılık vermek. iâdeten (A.) [ ] اﻋﺎدةgeri verilmek üzere. iânât (A.) [ ] اﻋﺎﻥﺎتyardımlar, bağışlar. w. alk iâne (A.) [ ] اﻋﺎﻥﻪyardım, bağış. iâşe (A.) [ ] اﻋﺎﺵﻪgeçindirme. ib’âd (A.) [ ] اﺑﻌﺎدuzaklaştırma. ibâ’ (A.) [ ] اﺑﺎءçekinme, uzak durma, kaçınma. ibâ’ etmek çekinmek, uzak durmak, kaçınmak. ibâd (A.) [ ] ﻋﺒﺎدkullar. ww ibâdât (A.) [ ] ﻋﺒﺎداتibadetler. ibâdet (A.) [ ] ﻋﺒﺎدتklluk, tapınma. ibâdet etmek kulluk etmek, tapınmak. ibadetgâh (A.-F.) [ ] ﻋﺒﺎدﺕﮕﺎﻩibadet yeri, mabet. 201 www.alkottob.com ibâdethâne (A.-F.) [ ] ﻋﺒﺎدت ﺧﺎﻥﻪibadet edilecek yer. m ibâdullah (A.) [ ] ﻋﺒﺎداﷲ1.Tanrı’nın kulları. 2.çok, bol. ibâhat (A.) [ ] اﺑﺎﺣﺖhelal sayma, mübah görme. ibârât (A.) [ ] ﻋﺒﺎرات1.cümleler. 2.paragraflar. ibâre (A.) [ ] ﻋﺒﺎرﻩ1.cümle. 2.paragraf. ibâret (A.) [ ] ﻋﺒﺎرتmeydana gelen, oluşan. b.c o ibâhî (A.) [ ] اﺑﺎﺣﯽhelal sayan, mübah gören. ibâte (A.) [ ] اﺑﺎﺕﻪgece yatırma, geceyi geçirtme, barındırma. ott o ibdâ’ (A.) [ ] اﺑﺪاعyeni bir şey getirme, yaratma, geliştirme. ibdâ’ etmek yeni bir şey getirmek, yaratmak, geliştirmek. ibdâ’kâr (A.-F.) [ ] اﺑﺪاﻋﮑﺎرyaratıcı, yenilik getiren. ibhâm (A.) [ ] اﺑﻬﺎمbelirsizlik. ibhâmât (A.) [ ] اﺑﻬﺎﻡﺎتbelirsizlikler. w. alk ibkâ (A.) [ ] اﺑﻘﺎ1.devamlılık kazandırma. 2.sınıfta bırakma. ibkâ etmek devamlılık kazandırmak, yaşatmak. ibkâen (A.) [ ] اﺑﻘﺎءeski yerinde bırakarak. ibl (A.) [ ] اﺑﻞdeve. iblâğ (A.) [ ]اﺑﻼغ1.bildirme. 2.ulaştırma. iblîs (A.) [ ] اﺑﻠﻴﺲ1.şeytan. 2.hileci. ww iblîsâne (A.-F.) [ ] اﺑﻠﻴﺴﺎﻥﻪşeytanca. ibn (A.) [ ] اﺑﻦoğul. ibrâ’ (A.) [ ] اﺑﺮاءaklanma. ibrâ’ etmek aklanmak. 202 www.alkottob.com ibrâm (A.) [ ] اﺑﺮامzorlama. m ibrânâme (A.-F.) [ ] اﺑﺮاﻥﺎﻡﻪaklanma belgesi. ibrâz (A.) [ ] اﺑﺮازgösterme. ibrâz etmek göstermek. ibre (A.) [ ] اﺑﺮﻩ1.iğne. 2.gösterge. ibret (A.) [ ] ﻋﺒﺮتhayat dersi. b.c o ibrâz edilmek gösterilmek. ibretâmîz (A.-F.) [ ] ﻋﺒﺮت ﺁﻡﻴﺰibret verici, ders verici. ott o ibretbahş (A.-F.) [ ] ﻋﺒﺮت ﺑﺨﺶibret verici. ibreten (A.) [ ] ﻋﺒﺮةibret olsun diye, ibret olarak. ibrîk (A.) [ ] اﺑﺮیﻖibrik, ıbrık, su, şarap gibi sıvı konulan kap. ibrişim (F.) [ ]اﺑﺮیﺸﻢipek, ibrişim. ibtâl (A.) [ ] اﺑﻄﺎلgeçersiz kılma, kaldırma, bozma. w. alk ibtâl edilmek geçersiz kılınmak, kaldırılmak, bozulmak. ibtâl etmek geçersiz kılmak, kaldırmak, bozmak. ibtidâ (A.) [ ] اﺑﺘﺪا1.ilkin, önce. 2.başlangıç. 3.başlama. ibtidâ’ etmek başlamak. ibtidâ’î (A.) [ ] اﺑﺘﺪاﺋﯽ1.ilkel. 2.ilkokul. ibtidâr (A.) [ ] اﺑﺘﺪارbaşlama, girişme. ww ibtidâr edilmek başlanmak, girişilmek. ibtidâr etmek başlamak, girişmek. ibtihâc (A.) [ ] اﺑﺘﻬﺎجsevinme. ibtilâ (A.) [ ] اﺑﺘﻼtutkunluk, müptelalık, düşkünlük. 203 www.alkottob.com ibtinâ (A.) [ ] اﺑﺘﻨﺎ1.bina etme. 2.dayanma. 3.bina edilme. m ibtinâ etmek 1.kurmak. 2.dayanmak. ibtinâ’en (A.) [ ] اﺑﺘﻨﺎءdayanarak. îcâb (A.) [ ] ایﺠﺎبgerekme, gerek. îcâbât (A.) [ ] ایﺠﺎﺑﺎتgereklilikler, gerekler. icâbet (A.) [ ] اﺝﺎﺑﺖ1.kabul edilme. 2.uyma. icâbet etmek uymak, muvafakat etmek. ott o îcâd (A.) [ ] ایﺠﺎد1.var etme, yaratma. 2.icat. b.c o ibzâr (A.) [ ] اﺑﺰارgösterme. îcâd edilmek 1.var edilmek, yaratılmak. 2.icat edilmek, buluş yapılmak. îcâd etmek 1.var etmek, yaratmak. 2.icat etmek, buluş yapmak. icâleten (A.) [ ] ﻋﺠﺎﻝﺔaceleyle, acele olarak. îcâr (A.) [ ] ایﺠﺎر1.kiralama. 2.kiraya verme. 3.kira. w. alk îcâr edilmek kiraya verilmek. îcâr etmek kiraya vermek. icâre (A.) [ ] اﺝﺎرﻩkira geliri. îcâz (A.) [ ] ایﺠﺎزveciz anlatma, özlü söyleme. icâzet (A.) [ ] اﺝﺎزت1.izin. 2.mezuniyet belgesi, diploma. icâzetnâme (A.-F.) [ ] اﺝﺎزت ﻥﺎﻡﻪdiploma. ww icbâr (A.) [ ] اﺝﺒﺎرzorlama. icbâr edilmek zorlanmak. icbâr etmek zorlamak. iclâl (A.) [ ] اﺝﻼلululama. 204 www.alkottob.com icmâ’ (A.) [ ] اﺝﻤﺎعbir araya getirme. m icmâl (A.) [ ] اﺝﻤﺎل1.özetleme. 2.özet. 3.toplam. icmâl edilmek öçetlenmek. icmâlen (A.) [ ] اﺝﻤﺎﻻözetle, özetleyerek. icmâlî (A.) [ ] اﺝﻤﺎﻝﯽderli toplu, özet halinde. b.c o icmâl etmek özetlemek. icrâ (A.) [ ] اﺝﺮا1.yürütme, yapma, yerine getirme. 2.yapılma, yerine getirilme, yürütülme. icrâ edilmek yürütülmek, yapılmak, yerine getirilmek. icrâât (A.) [ ] اﺝﺮاﺁتyapılanlar. ott o icrâ etmek yürütmek, yapmak, yerine getirmek. ictihâd (A.) [ ] اﺝﺘﻬﺎد1.çalışma, çabalama. 2.görüş. 3.dinî kaynaklar ışığında görüş bildirme. w. alk ictimâ’ (A.) [ ] اﺝﺘﻤﺎع1.toplanma, bir araya gelme, toplantı. 2.toplum. ictimâ’ etmek toplanmak, bir araya gelmek. ictimâât (A.) [ ] اﺝﺘﻤﺎﻋﺎتtoplantılar, bir araya gelişler. ictimâî (A.) [ ] اﺝﺘﻤﺎﻋﯽtoplumsal, sosyal, toplumbilimsel. ictimâileşme (A.-T.) sosyalleşme, sosyalizasyon. ictimâîleşmek sosyalleşmek. ww ictimâiyyât (A.) [ ] اﺝﺘﻤﺎﻋﻴﺎتsosyoloji, toplumbilim. ictimâiyyâtçı (A.-T.) sosyolog, toplumbilimci. ictimâiyyûn (A.) [ ] اﺝﺘﻤﺎﻋﻴﻮنsosyologlar, toplumbilimciler. ictinâb (A.) [ ] اﺝﺘﻨﺎبkaçınma, uzak durma, çekinme. ictinâb etmek kaçınmak, uzak durmak, çekinmek. 205 www.alkottob.com ictisâr (A.) [ ] اﺝﺘﺴﺎرyüreklenme, cesaret bulma. m ictisâr etmek cesaretlenmek, cesaret bulmak. îd (A.) [ ] ﻋﻴﺪbayram. b.c o îd -i adhâ [ ] ﻋﻴﺪ اﺽﺤﯽkurban bayramı. îd -i fıtr [ ] ﻋﻴﺪ ﻓﻄﺮramazan bayramı, şeker bayramı. idâme (A.) [ ] اداﻡﻪdevam ettirme, sürdürme. idâme edilmek sürdürülmek, devam edilmek. idâre (A.) [ ] ادارﻩ1.döndürme. 2.çekip çevirme, yönetme. 3.devlet dairesi. 4.yönetim. ott o idâre -i maslahat etmek işleri öyle veya böyle idare etmek. idâre -i örfiyye [ ] ادارﻩ ﻋﺮﻓﻴﻪsıkıyönetim. idârehâne (A.-F.) [ ] ادارﻩ ﺧﺎﻥﻪyönetim bürosu. idârî (A.) [ ] اداریyönetimsel. w. alk idbâr (A.) [ ] ادﺑﺎرtalihsizlik. iddiâ (A.) [ ] ادﻋﺎ1.düşüncesinde ısrar etme. 2.dava etme. 3.inat. idhâl (A.) [ ] ادﺧﺎل1.içeri alma, sokma. 2.yurt dışından getirme, dışalım, ithal. idhâl edilmek 1.içeri alınmak, sokulmak. 2.dışalım yapılmak. idhâl etmek 1.içeri almak, sokmak. 2.yurt dışından getirmek, dışalım yapmak, ithal etmek. ww idhâlât (A.) [ ] ادﺧﺎﻻتithalat, dışalım malları. îdiyye (A.) [ ] ﻋﻴﺪیﻪbayramlık, bayram bahşişi. idmân (A.) [ ] ادﻡﺎن1.alıştırma. 2.spor, egzersiz. idrâk (A.) [ ] ادراک1.kavrama, anlama. 2.erişme. idrâk edilmek 1.kavranmak, anlaşılmak. 2.yaşanmak. 206 www.alkottob.com idrak etmek1.kavramak, anlamak. 2.yaşamak, görmek. îfâ (A.) [ ] ایﻔﺎ1.yapma, yerine getirme. 2.ödeme. îfâ etmek 1.yapmak, yerine getirmek. 2.ödemek. îfâ -yı vazife [ ] ایﻔﺎی وﻇﻴﻔﻪgörev yapma. b.c o îfâ edilmek 1.yapılmak, yerine getirilmek. 2.ödenmek. m idrâr (A.) [ ] ادرارsidik. îfâ -yı vazife etmek görev yapmak, görevini yerine getirmek. ifâdât (A.) [ ] اﻓﺎداتifadeler. ott o ifâde (A.) [ ] اﻓﺎدﻩsöylem, anlatım, dile getirme. ifâde edilmek anlatılmak, belirtilmek, dile getirilmek. ifâde etmek anlatmak, belirtmek, dile getirmek. ifâkat (A.) [ ] اﻓﺎﻗﺖiyileşme. ifâkat bulmak iyileşmek. w. alk ifâze (A.) [ ] اﻓﺎﺽﻪ1.taşma. 2.bereketlendirme. iffet (A.) [ ] ﻋﻔﺖnamusluluk, namus düşkünlüğü. ifhâm (A.) [ ] اﻓﻬﺎمanlatma. ifhâm etmek anlatmak. iflâh (A.) [ ] اﻓﻼحrahata erme, kurtulma. iflâh etmek ondurmak, dertten kurtarmak. ww iflâh olmak iyileşmek, kurtulmak. iflâs (A.) [ ] اﻓﻼسher şeyini yitirme, bitip tükenme. ifnâ (A.) [ ] اﻓﻨﺎyok etme. ifrâğ (A.) [ ] اﻓﺮاغdökme, boşaltma. 207 www.alkottob.com ifrât (A.) [ ] اﻓﺮاطaşırıya kaçma. ifratperestî (A.) [ ] اﻓﺮاط ﭘﺮﺱﺘﯽaşırıcılık. ifraz edilmek salgılanmak, çıkarılmak. ifrâzât (A.) [ ] اﻓﺮاﺽﺎت1.salgılar. 2.parsellemeler. ifrît (A.) [ ] ﻋﻔﺮیﺖmitolojik canavar. ifsâd (A.) [ ] اﻓﺴﺎد1.bozma. 2.bozgunculuk yapma. ifşâ (A.) [ ] اﻓﺸﺎaçığa vurma. ifşâ edilmek açığa vurulmak. ifşâ etmek açığa vurmak. ifşâât (A.) [ ] اﻓﺸﺎﺁتaçığa vurmalar. ott o ifsâd etmek bozmak, fesada sürüklemek. b.c o ifrâz (A.) [ ] اﻓﺮاز1.parçalara bölme. 2.parselleme. 3.salgı. m ifrâtkâr (A.-F.) [ ] اﻓﺮاﻃﮑﺎرaşırıya kaçan. w. alk iftâr (A.) [ ] اﻓﻄﺎر1.oruç açma. 2.Ramazan ayında verilen akşam yemeği. iftâr etmek oruç açmak. iftâriyye (A.) [ ] اﻓﻄﺎریﻪiftarlık, iftar için hazırlanan yiyecek. iftihâr (A.) [ ] اﻓﺘﺨﺎرövünme, kıvanma, kıvanç. iftihar etmek övünmek, gurur duymak. iftihâr etmek övünmek, kıvanç duymak. ww iftikâr (A.) [ ] اﻓﺘﻘﺎرyoksulluk çekme. iftirâ (A.) [ ] اﻓﺘﺮاbirine işlemediği suçu yıkma. iftirâk (A.) [ ] اﻓﺘﺮاقayrılık. iftirâs (A.) [ ] اﻓﺘﺮاسparçalama. 208 www.alkottob.com iftitâh (A.) [ ] اﻓﺘﺘﺎح1.açılış. 2.başlama. iğbirâr (A.) [ ] اﻏﺒﺮارkırılma, alınma, gücenme. b.c o iğfâl (A.) [ ] اﻏﻔﺎل1.aldatma, kandırma. 2.ırza geçme. m iftizâh (A.) [ ] اﻓﺘﻀﺎحrezillik, skandal. iğfâl edilmek 1.aldatılmak, kandırılmak. 2.ırzına geçilmek. iğfâl etmek 1.aldatmak, kandırmak. 2.ırzına geçmek. iğlâk (A.) [ ] اﻏﻼقüstü kapalı konuşma. iğlât (A.) [ ] اﻏﻼطyanıltma. ott o iğmâz (A.) [ ] اﻏﻤﺎضgörmezden gelme, göz yumma. iğnâ (A.) [ ] اﻏﻨﺎzengin etme, kimseye muhtaç olmayacak hale getirme. iğrâk (A.) [ ] اﻏﺮاق1.boğma. 2.abartma. iğtinâm (A.) [ ] اﻏﺘﻨﺎم1.ganimet bilme. 2.ganimet alma. iğtişâş (A.) [ ] اﻏﺘﺸﺎشkarışıklık, kargaşa, anarşi. w. alk iğtişâşât (A.) [ ] اﻏﺘﺸﺎﺵﺎتkarışıklıklar, anarşiler. iğvâ (A.) [ ] اﻏﻮاazdırma, ayartma. iğvâ etmek azdırmak, ayartmak. ihâle (A.) [ ] اﺣﺎﻝﻪhavale etme, bırakma. îhâm (A.) [ ] ایﻬﺎمiki anlama gelen kelimenin uzak anlamını kasdetme. ihânet (A.) [ ] اهﺎﻥﺖhainlik. ww ihâta (A.) [ ] اﺣﺎﻃﻪ1.kavrama. 2.kuşatma, sarma. ihâta edilmek çevrelenmek, sarılmak, kuşatılmak. ihâta etmek 1.kavramak. 2.kuşatmak, sarmak. ihbâr (A.) [ ] اﺧﺒﺎرbildirme, haber verme. 209 www.alkottob.com ihbar etmek bildirmek, haber vermek. m ihbârnâme (A.-F.) [ ] اﺧﺒﺎرﻥﺎﻡﻪbildiri kağıdı. ihdâ (A.) [ ] اهﺪاhediye etme. ihdâ etmek hediye etmek. b.c o ihdâ edilmek hediye edilmek. ihdâs (A.) [ ] اﺣﺪاثkurma, oluşturma, meydana getirme. ihdâs edilmek kurulmak, oluşturulmak, meydana getirilmek. ihdâs etmek kurmak, oluşturmak, meydana getirmek. ihfâ (A.) [ ] اﺧﻔﺎgizleme, saklama. ihfâf (A.) [ ] اﺧﻔﺎفhafife alma. ihkâk (A.) [ ] اﺣﻘﺎقhakkını verme. ott o ihdas olunmak kurulmak, oluşturulmak, konulmak. ihkâk -ı hak [ ] اﺣﻘﺎق ﺣﻖhakkını verme. w. alk ihlâ (A.) [ ] اﺧﻼboşaltma. ihlâk (A.) [ ] اهﻼکhelak etme, yok etme, öldürme. ihlâl (A.) [ ] اﺧﻼلbozma, lekeleme, halel getirme. ihlâl edilmek bozulmak, halel getirilmek. ihlâl etmek bozmak, halel getirmek. ihlâs (A.) [ ] اﺧﻼصiçtenlik, dürüstlük. ww ihmâl (A.) [ ] اهﻤﺎلönemsememe, savsaklatma. ihmâlkâr (A.-F.) [ ] اهﻤﺎﻝﮑﺎرihmalci. ihrâc (A.) [ ] اﺧﺮاج1.çıkartma. 2.dışsatım, yurt dışına gönderme. ihrâc edilmek 1.çıkarılmak. 2.dışsatım yapılmak, ihraç edilmek. 210 www.alkottob.com ihrâc etmek 1.çıkarmak. 2.dışsatım yapmak, ihraç etmek. m ihrac olunmak çıkarılmak. ihrâcât (A.) [ ] اﺧﺮاﺝﺎت1.çıkarmalar. 2.dışsatımlar. ihrak edilmek yakılmak. ihrak olunmak yakılmak. ihrâm (A.) [ ] اﺣﺮامhac zamanı giyilen beyaz giysi. ihrâz (A.) [ ] اﺣﺮازkazanma, elde etme. ihsâ (A.) [ ] اﺣﺼﺎsayma. ott o ihraz etmek kazanmak, elde etmek. b.c o ihrâk (A.) [ ] اﺣﺮاقyakma. ihsâî (A.) [ ] اﺣﺼﺎﺋﯽsayım ile ilgili, istatistik. ihsâiyyât (A.) [ ] اﺣﺼﺎﺋﻴﺎتistatistik. ihsâiyye (A.) [ ] اﺣﺼﺎﺋﻴﻪistatistik. w. alk ihsân (A.) [ ] اﺣﺴﺎن1.bağış. 2.iyilik. ihsâs (A.) [ ] اﺣﺴﺎسhissettirme. ihtâr (A.) [ ] اﺧﻄﺎرuyarı, hatırlatma. ihtâr edilmek uyarılmak, hatırlatılmak. ihtâr etmek uyarmak, hatırlatmak. ihticâc (A.) [ ] اﺣﺘﺠﺎجkanıt gösterme. ww ihtidâ (A.) [ ] اهﺘﺪاhidayete erme, müslüman olma. ihtidâ etmek hidayete ermek, müslüman olmak. ihtifâ (A.) [ ] اﺧﺘﻔﺎgizlenme. ihtifâl (A.) [ ] اﺣﺘﻔﺎلanma töreni. 211 www.alkottob.com ihtikâr (A.) [ ] اﺣﺘﮑﺎرvurgun. m ihtilâc (A.) [ ] اﺧﺘﻼج1.çırpınma. 2.seğirme. ihtilâf (A.) [ ] اﺧﺘﻼفuyuşmazlık. ihtilâl (A.) [ ] اﺧﺘﻼل1.bozukluk, arıza. 2.ihtilal. ihtilâlat (A.) [ ] اﺧﺘﻼﻻت1.bozukluklar. 2.ihtilaller. ihtilâm (A.) [ ] اﺣﺘﻼمdüşazma, şeytan aldatması. b.c o ihtilâfat (A.) [ ] اﺧﺘﻼﻓﺎتuyuşmazlıklar. ihtilâs (A.) [ ] اﺧﺘﻼسzimmetine para geçirme, para çalma. ihtilât etmek karışmak. ott o ihtilât (A.) [ ] اﺧﺘﻼط1.karışma. 2.görüşme, kaynaşma. ihtimâl (A.) [ ] اﺣﺘﻤﺎل1.olasılık. 2.yüklenme. 3.belki. ihtimal ki (A.-F.) [ ] اﺣﺘﻤﺎل ﮐﻪbelki de, muhtemelen. ihtimal vermek sanmak, tahmin etmek. w. alk ihtimâlât (A.) [ ] اﺣﺘﻤﺎﻻتolasılıklar. ihtimâm (A.) [ ] اهﺘﻤﺎمözen. ihtinâk (A.) [ ] اﺧﺘﻨﺎقboğulma. ihtirâ (A.) [ ] اﺧﺘﺮاعicat, buluş. ihtirâat (A.) [ ] اﺧﺘﺮاﻋﺎتbuluşlar. ihtirak (A.) [ ] اﺣﺘﺮاقyanma. ww ihtirâm (A.) [ ] اﺣﺘﺮامsaygı duyma, hürmet etme. ihtirâmen (A.) [ ] اﺣﺘﺮاﻡﺎsaygıyla, saygı duyarak. ihtirâs (A.) [ ] اﺣﺘﺮاصaşırı hırs. ihtirâz (A.) [ ] اﺣﺘﺮازkaçınma, çekinme, uzak durma, geri durma. 212 www.alkottob.com ihtirâz etmek kaçınmak, çekinmek, uzak durmak, geri durmak. m ihtisâr (A.) [ ] اﺧﺘﺼﺎرkısaltma, özetleme. ihtisâr edilmek kısaltılmak, özetlenmek. ihtisâren (A.) [ ] اﺧﺘﺼﺎراözetle, kısaltarak, kısaca. ihtisâs (A.) [ ] اﺧﺘﺼﺎصuzmanlık. ihtişâm (A.) [ ] اﺣﺘﺸﺎمgörkem. ihtitâm (A.) [ ] اﺧﺘﺘﺎمsona erme. ihtivâ etmek içermek. ott o ihtivâ (A.) [ ] اﺣﺘﻮاiçerme. b.c o ihtisâr etmek kısaltmak, özetlemek. ihtiyâc (A.) [ ] اﺣﺘﻴﺎج1.gereksinim2.yoksulluk. ihtiyâcât (A.) [ ] اﺣﺘﻴﺎﺝﺎتgereksinimler. ihtiyâl (A.) [ ] اﺣﺘﻴﺎلhile yapma. w. alk ihtiyâr (A.) [ ] اﺧﺘﻴﺎر1.seçme. 2.seçilme. 3.seçme hakky. 4.yaşlı. ihtiyârî (A.) [ ] اﺧﺘﻴﺎریkişisel seçime bağlı, isteğe bağlı. ihtiyât (A.) [ ] اﺣﺘﻴﺎط1.tedbirli davranış. 2.yedek. ihtiyâten (A.) [ ] اﺣﺘﻴﺎﻃﺎtedbirli davranarak, ihtiyatlı olarak. ihtiyatkâr (A.-F.) [ ] اﺣﺘﻴﺎط ﮐﺎرtedbirli, ihtiyatlı. ihtizâr (A.) [ ] اﺣﺘﻀﺎرcan çekişme. ww ihtizâz (A.) [ ] اهﺘﺰازtitreme, titreyiş. ihvân (A.) [ ] اﺧﻮانdostlar. ihyâ (A.) [ ] اﺣﻴﺎ1.diriltme, yaşatma. 2.canlılık kazandırma. 3.geceyi ibadet ederek geçirme. 213 www.alkottob.com ihyâ olunmak yaşatılmak, canlandırılmak. m ihzâr (A.) [ ] اﺣﻀﺎر1.çağırma, huzura getirme. 2.hazırlama. 3.hazırlanma. ihzar etmek 1.hazırlamak. 2.getirmek. ik’âd (A.) [ ] اﻗﻌﺎدoturtma. îkâ (A.) [ ] ایﻘﺎyapma. îka etmek vermek, bırakmak. ikâb (A.) [ ] ﻋﻘﺎبceza. ott o ikâl (A.) [ ] ﻋﻘﺎل1.bağ. 2.köstek, pranga. b.c o ihzârî (A.) [ ] اﺣﻀﺎریhazırlayıcı. ikâme (A.) [ ] اﻗﺎﻡﻪ1.kaldırma. 2.oturma. 3.yerine koyma. ikâme etmek yerine koymak. ikâmet (A.) [ ] اﻗﺎﻡﺖ1.oturma. 2.namaza durma. ikâmetgah (A.-F.) [ ] اﻗﺎﻡﺘﮕﺎﻩoturma yeri. w. alk îkâz (A.) [ ] ایﻘﺎظ1.uyandırma. 2.uyarma. îkâz edilmek uyarılmak. îkâz etmek uyarmak. ikbâl (A.) [ ] اﻗﺒﺎل1.talih. 2.mutluluk. ikdâm (A.) [ ] اﻗﺪامgirişim. iklîm (A.) [ ] اﻗﻠﻴﻢ1.ülke, yer, diyar. 2.coğrâfî yaşam koşulları. ww ikmâl (A.) [ ] اﮐﻤﺎل1.tamamlama, bitirme. 2.bütünleme. ikmâl edilmek tamamlanmak, bitirilmek. ikmâl etmek tamamlamak, bitirmek. iknâ (A.) [ ] اﻗﻨﺎعrazı etme. 214 www.alkottob.com iknâ etmek razı etmek. m ikrâh (A.) [ ] اﮐﺮاﻩtiksinme, iğrenme. ikrâh etmek tiksinmek, iğrenmek. b.c o ikrâhen (A.) [ ] اﮐﺮاهﺎtiksinerek, iğrenerek. ikrâm (A.) [ ] اﮐﺮام1.cömertlik. 2.sunma, armağan etme. ikrâmiyye (A.) [ ] اﮐﺮاﻡﻴﻪ1.bahşiş. 2.ikrâm olarak verilen para veya eşya. ikrâr (A.) [ ] اﻗﺮار1.itiraf. 2.dile getirme. 3.kabullenme. ikrâr etmek 1.itiraf etmek. 2.dile getirmek. 3.kabullenmek. ott o ikrâz (A.) [ ] اﻗﺮاضborçlandırma, borç verme. iksîr (A.) [ ] اﮐﺜﻴﺮolağanüstü etkileri olan şurup. iktibâs (A.) [ ] اﻗﺘﺒﺎسalıntı. iktibâs edilmek alınmak. iktibâs etmek alıntı yapmak, ödünç almak. w. alk iktibâsât (A.) [ ] اﻗﺘﺒﺎﺱﺎتalıntılar. iktidâ (A.) [ ] اﻗﺘﺪاuyma. iktidâ etmek uymak. iktidâr (A.) [ ] اﻗﺘﺪار1.güçlülük, kudret. 2.görev başındaki yönetim. iktifâ (A.) [ ] اﮐﺘﻔﺎyetinme. iktifâ edilmek yetinilmek. ww iktifâ etmek yetinmek. iktihâl (A.) [ ] اﮐﺘﺤﺎلsürme çekme. iktirâh (A.) [ ] اﻗﺘﺮاﻩiçinden gelerek konuşma. iktirân (A.) [ ] اﻗﺘﺮانyakınlaşma, yaklaşma. 215 www.alkottob.com iktisâ (A.) [ ] اﮐﺘﺴﺎgiyinme, bürünme. m iktisâ etmek giymek iktisâb (A.) [ ] اﮐﺘﺴﺎبkazanma, çalışarak kazanma. iktisâb eylemek kazanmak. iktisâd (A.) [ ] اﻗﺘﺼﺎد1.tutum. 2.ekonomi. iktisâdî (A.) [ ] اﻗﺘﺼﺎدیekonomik. iktisâdiyyât (A.) [ ] اﻗﺘﺼﺎدیﺎتekonomi. b.c o iktisâb etmek kazanmak. iktisâr (A.) [ ] اﻗﺘﺼﺎرkısaltma. ott o iktisâdiyyûn (A.) [ ] اﻗﺘﺼﺎدیﻮنiktisatçılar, ekonomistler. iktitâf (A.) [ ] اﻗﺘﻄﺎفderme, devşirme, seçme. iktizâ (A.) [ ] اﻗﺘﻀﺎ1.gerekme. 2.ihtiyaç. iktizâ etmek gerekmek. w. alk ilâ (A.) [ – ] اﻝﯽe kadar. ilâc (A.) [ ] ﻋﻼج1.ilaç. 2.tedavi. 3.çare. ilâcnâpezîr (A.-F.) [ ] ﻋﻼج ﻥﺎﭘﺬیﺮtedavi edilmez. ilâh (A.) [ ] اﻝﺦve benzerleri, ve diğerleri. ilâh (A.) [ ] اﻝﻪtanrı, ilah. ilâhe (A.) [ ] اﻝﻬﻪtanrıça. ww ilâhî (A.) [ ] اﻝﻬﯽ1.tanrısal. 2.ilahî, dinî şarkı. ilâhî (A.) [ ] اﻝﻬﯽTanrım. ilâhiyyât (A.) [ ] اﻝﻬﻴﺎتtanrıbilim, teoloji. ilânihâye (A.) [ ] اﻝﯽ ﻥﻬﺎیﻪsonuna kadar. 216 www.alkottob.com ilâvât (A.) [ ] ﻋﻼواتilaveler, ekler. m ilâve (A.) [ ] ﻋﻼوﻩek. ilave etmek eklemek. ilel (A.) [ ] ﻋﻠﻞ1.hastalıklar. 2.sebepler. ilelebed (A.) [ ] اﻝﯽ اﻻﺑﺪsonsuza dek. ilgâ (A.) [ ] اﻝﻐﺎlağvetme, kaldırma. ilgâ eylemek lağvetmek, kaldırmak. ott o ilhâd (A.) [ ] اﻝﺤﺎدdinden çıkma, dinsizlik. b.c o ilâveten (A.) [ ] ﻋﻼوةek olarak, yanı sıra. ilhâk (A.) [ ] اﻝﺤﺎق1.katma, karıştırma. 2.katılma. ilhak olunmak katılmak. ilhâm (A.) [ ] اﻝﻬﺎمesin. ilhâmât (A.) [ ] اﻝﻬﺎﻡﺎتilhamlar, esinler. w. alk ilim (A.) [ ] ﻋﻠﻢilim. ilkâ (A.) [ ] اﻝﻘﺎatma, bırakma. ilkâ etmek atmak. ilkâh (A.) [ ] اﻝﻘﺎحaşılama, dölleme. illâ (A.) [ ] اﻻ1. -den başka. 2.ille de, mutlaka. 3.yoksa, aksi takdirde. illet (A.) [ ] ﻋﻠﺖ1.hastalık. 2.sebep. ww illî (A.) [ ] ﻋﻠﯽnedensel. illiyyet (A.) [ ] ﻋﻠﻴﺖnedensellik. ilm (A.) [ ] ﻋﻠﻢbilim. ilmî (A.) [ ] ﻋﻠﻤﯽbilimsel. 217 www.alkottob.com ilmiyye (A.) [ ] ﻋﻠﻤﻴﻪdin bilginleri. m ilsâk (A.) [ ] اﻝﺼﺎقbitiştirme, yapıştırma, kavuşturma. iltibâs (A.) [ ] اﻝﺘﺒﺎسbenzerlik. ilticâgâh (A.-F.) [ ] اﻝﺘﺠﺎﮔﺎﻩsığınak, sığınma yeri. b.c o ilticâ (A.) [ ] اﻝﺘﺠﺎsığınma. iltifat (A.) [ ] اﻝﺘﻔﺎت1.dönme. 2.ilgi gösterme. 2.gönül alma. iltihâb (A.) [ ] اﻝﺘﻬﺎب1.alevlenme. 2.yangı. iltihak (A.) [ ] اﻝﺘﺤﺎقkatılma. ott o iltihak etmek katılmak. iltihâm (A.) [ ] اﻝﺘﻬﺎمyara kapanması. iltimâs (A.) [ ] اﻝﺘﻤﺎسkayırma. iltisâk (A.) [ ] اﻝﺘﺼﺎقkavuşma, yapışma. iltisak etmek kavuşmak. w. alk iltiyâm (A.) [ ] اﻝﺘﻴﺎمyara iyileşmesi. iltizâm (A.) [ ] اﻝﺘﺰام1.gerekli görme. 2.taraf tutma. iltizâz (A.) [ ] اﻝﺘﺬاذlezzet alma. ilzâm (A.) [ ] اﻝﺰامsusturma. îmâ (A.) [ ] ایﻤﺎdolaylı anlatım, işaret. îmâ etmek işaret etmek, göstermek. ww imâd (A.) [ ] ﻋﻤﺎدdirek. imâl etmek yapmak. imâle (A.) [ ] اﻡﺎﻝﻪkısa heceyi uzun okuma. imâm (A.) [ ] اﻡﺎم1.namaz kıldıran. 2.önder, lider. 3.Hz. Ali’nin soyundan gelen. 218 www.alkottob.com îmân (A.) [ ] ایﻤﺎنinanma. m iman etmek inanmak. imâret (A.) [ ] ﻋﻤﺎرت1.aşevi. 2.bayındırlık. imhâ (A.) [ ] اﻡﺤﺎ1.yok etme. 2.yok edilme. imhâ edilmek yok edilmek. imhâ etmek yok etmek. imkân (A.) [ ] اﻡﮑﺎنolanak. imrâr (A.) [ ] اﻡﺮارgeçirme. ott o imlâ (A.) [ ] اﻡﻼ1.doldurma. 2.yazı bilgisi. 3.yazı b.c o imdâd (A.) [ ] اﻡﺪادyardım isteme, imdat. imsâk (A.) [ ] اﻡﺴﺎکorucun başlangıç saati. imsâkiyye (A.) [ ] اﻡﺴﺎﮐﻴﻪoruca başlama ve oruç açma saatlerini gösteren çizelge. w. alk imtidad etmek uzanmak. imtihân (A.) [ ] اﻡﺘﺤﺎن1.sınav. 2.deneme. imtinâ (A.) [ ] اﻡﺘﻨﺎعkaçınma. imtinâ etmek kaçınmak, geri durmak. imtisâl (A.) [ ] اﻡﺘﺜﺎل1.boyun eğme. 2.verilen işi yapma. imtiyâz (A.) [ ] اﻡﺘﻴﺎز1.ayrıcalık. 2.kapitülasyon. ww imtizâc (A.) [ ] اﻡﺘﺰاجuyuşma, uzlaşma. imtizâc etmek uyuşmak, uzlaşmak. în (F.) [ ] ایﻦbu. in’âm (A.) [ ] اﻥﻌﺎم1.bağış, ihsan. 2.bahşiş. 219 www.alkottob.com in’ikâd (A.) [ ] اﻥﻌﻘﺎد1.bağlanma. 2.toplanma. m in’ikâs (A.) [ ] اهﻌﮑﺎسyanıyma. in’itâf (A.) [ ] اﻥﻌﻄﺎف1.bükülme. 2.dönme. b.c o in’itâf etmek çevrilmek, dönmek. inâd (A.) [ ] ﻋﻨﺎدinat. inân (A.) [ ] ﻋﻨﺎنdizgin. inâre (A.) [ ] اﻥﺎرﻩaydınlatma. inâyât (A.) [ ] ﻋﻨﺎیﺎتiyilikler. ott o inâyet (A.) [ ] ﻋﻨﺎیﺖiyilik. incizâb (A.) [ ] اﻥﺠﺬابcazibeye kapılma. ind (A.) [ ] ﻋﻨﺪ1.kat. 2.görüş. 3.yan. indî (A.) [ ] ﻋﻨﺪیkişisel, kişinin kendi kanısına dayanan. indifâ (A.) [ ] اﻥﺪﻓﺎعpüskürme. w. alk indifâ etmek püskürmek. ineb (A.) [ ] ﻋﻨﺐüzüm. infâk (A.) [ ] اﻥﻔﺎقgeçindirme, nafakalandırma. infâz (A.) [ ] اﻥﻔﺎذuygulama, yerine getirme, yapma. infiâl (A.) [ ] اﻥﻔﻌﺎلkırılma, gücenme. infikâk (A.) [ ] اﻥﻔﮑﺎکayrılış. ww infilâk (A.) [ ] اﻥﻔﻼقpatlama. infirâd (A.) [ ] اﻥﻔﺮادbir başına kalma. infirâd ettirilmek bir başına bırakılmak. infisâl (A.) [ ] اﻥﻔﺼﺎلayrılma. 220 www.alkottob.com inhibât (A.) [ ] اﻥﻬﺒﺎطdüşüş. inhilâl (A.) [ ] اﻥﺤﻼل1.çözülme, ayrışma. 2.dağılma. b.c o inhimâk (A.) [ ] اﻥﻬﻤﺎکaşırı düşkünlük. m inhidâm (A.) [ ] اﻥﻬﺪامyıkılma. inhinâ (A.) [ ] اﻥﺤﻨﺎ1.eğri, yay. 2.kıvrılma, bükülme, yay şeklini alma. inhirâf (A.) [ ] اﻥﺤﺮافsapma. inhiraf olunmak dönülmek. inhisâf (A.) [ ] اﻥﺨﺴﺎف1.ay tutulması. 2.gelişimini yitirmek, parlaklığını inhisâr (A.) [ ] اﻥﺤﺼﺎرtekel. inhitat (A.) [ ] اﻥﺤﻄﺎطçöküş, düşüş. ott o kaybetmek. inhizâm (A.) [ ] اﻥﻬﺰامbozguna uğrama. inkâr (A.) [ ] اﻥﮑﺎرyadsıma, reddetme. w. alk inkâr edilmek yadsınmak. inkâr etmek yadsımak. inkılâb (A.) [ ] اﻥﻘﻼب1.devrim. 2.değişim, dönüşüm. inkılâb etmek dönüşmek. inkırâz bulmak tükenmek, çökmek. inkıtâ (A.) [ ] اﻥﻘﻄﺎعkesilme, kesintiye uğrama. ww inkıyâd (A.) [ ] اﻥﻘﻴﺎدbağlanma, boyun eğme. inkızâ (A.) [ ] اﻥﻘﻀﺎgeçip gitme. inkibâz (A.) [ ] اﻥﻘﺒﺎضkabızlık. inkirâz (A.) [ ] اﻥﻘﺮاضçökme, tükeniş. 221 www.alkottob.com inkisâm (A.) [ ] اﻥﻘﺴﺎمbölünme. inkisâr (A.) [ ] اﻥﮑﺴﺎر1.ilenme, beddua etme. 2.kırılma. inkişaf bulmak gelişmek. inkişaf etmek gelişmek. insâf (A.) [ ] اﻥﺼﺎفacıma. insânî (A.) [ ] اﻥﺴﺎﻥﯽ1.insanlık. 2.insan ile ilgili. b.c o inkişâf (A.) [ ] اﻥﮑﺸﺎف1.ortaya çıkma. 2.gelişim, gelişme. m inkisâm etmek bölünmek. insâniyyet (A.) [ ]اﻥﺴﺎﻥﻴﺖinsanlık. insibab etmek dökülmek. insicâm (A.) [ ] اﻥﺴﺠﺎمdüzen, sıra. insiyâk (A.) [ ] اﻥﺴﻴﺎقiçgüdü. w. alk insiyâkî (A.) [ ] اﻥﺴﻴﺎﻗﯽiçgüdüsel. ott o insaniyu’l-merkez (A.) [ ] اﻥﺴﺎﻥﯽ اﻝﻤﺮﮐﺰinsan merkezli. insücin (A.) [ ] اﻥﺲ و ﺝﻦinsanlar ve cinler. inşâ (A.) [ ] اﻥﺸﺎ1.yapma. 2.güzel yazı yazma. 3.kompozisyon. inşiâb (A.) [ ] اﻥﺸﻌﺎب1.bölünme. 2.dallanma. inşikâk (A.) [ ] اﻥﺸﻘﺎقyarılma, bölünme. inşikâk etmek yarılmak, bölünmek. ww inşirâh (A.) [ ] اﻥﺸﺮاحaçılma, ferahlama. intâc (A.) [ ] اﻥﺘﺎج1.sonuçlandırma. 2.doğurma. intâc etmek 1.sonuçlandırmak. 2.doğurmak. intâk (A.) [ ] اﻥﻄﺎقkonuşturma. 222 www.alkottob.com intânî (A.) [ ] اﻥﺘﺎﻥﯽmikroplu. m intibâ (A.) [ ] اﻥﻄﺒﺎع1.izlenim. 2.basılma. intibâh (A.) [ ] اﻥﺘﺒﺎﻩuyanış. intifâ (A.) [ ] اﻥﻄﻔﺎateşin sönmesi. intifâ’ (A.) [ ] اﻥﺘﻔﺎعyararlanma. intihâ (A.) [ ] اﻥﺘﻬﺎ1.son. 2.sona erme. intihâb (A.) [ ] اﻥﺘﺨﺎب1.seçme. 2.seçilme. 3.seçim. intihab eylemek seçmek. intihâbât (A.) [ ] اﻥﺘﺨﺎﺑﺎتseçimler. ott o intihâb edilmek seçilmek. b.c o intibâk (A.) [ ] اﻥﻄﺒﺎقuyum. intihâl (A.) [ ] اﻥﺘﺤﺎلbir başkasının eserini sahiplenme. intihâr (A.) [ ] اﻥﺘﺤﺎرkendini öldürme, canına kıyma. w. alk intihâr etmek kendini öldürmek, canına kıymak. intikâd (A.) [ ] اﻥﺘﻘﺎدeleştiri, tenkit. intikâl (A.) [ ] اﻥﺘﻘﺎل1.göçme, taşınma. 2.kavrama. 3.miras geçmesi. intikal etmek geçmek intikâm (A.) [ ] اﻥﺘﻘﺎمöc. intikam almak öc almak. ww intikâmcû (A.-F.) [ ] اﻥﺘﻘﺎم ﺝﻮintikamcı. intisâb (A.) [ ] اﻥﺘﺴﺎب1.bir yere mensup olma. 2.bir yere bağlanma, bir yerde çalışmaya başlama. intişâr (A.) [ ] اﻥﺘﺸﺎر1.yayılma. 2.yayınlanma. 3.üreme. 223 www.alkottob.com intişâr etmek 1.yayılmak. 2.yayınlanmak. intizâm (A.) [ ] اﻥﺘﻈﺎمdüzen. intizâr (A.) [ ] اﻥﺘﻈﺎرbekleme, bekleyiş. intizâr etmek beklemek. inzâl (A.) [ ] اﻥﺰالindirme. b.c o intizamperver (A.-F.) [ ] اﻥﺘﻈﺎم ﭘﺮورdüzeni seven, düzenli, tertipli. m intizâ’ (A.) [ ] اﻥﺘﺰاعsöküp alma. inzibât (A.) [ ] اﻥﻀﺒﺎطzapturapt altında bulunma, düzen. ott o inzimâm (A.) [ ] اﻥﻀﻤﺎمeklenme. inzivâ (A.) [ ] اﻥﺰواköşesine çekilme, tek başına yaşama. inzivagâh (A.-F.) [ ] اﻥﺰواﮔﺎﻩköşeye çekilme yeri, inziva yeri. irâ’e (A.) [ ] اراﺋﻪgösterme. irâ’e etmek göstermek. w. alk îrâd (A.) [ ] ایﺮاد1.getirme, söyleme. 2.gelir, kazanç. irâde (A.) [ ] ارادﻩ1.istek. 2.buyruk. irâdet (A.) [ ] ارادتisteme, istek. îrânî (F.) [ ] ایﺮاﻥﯽİranlı. ircâ’ (A.) [ ] ارﺝﺎعeski haline döndürme, çevirme. ircâ’ etmek döndürmek, çevirmek. ww irfân (A.) [ ] ﻋﺮﻓﺎن1.bilme. 2.kültür. irfanperver (A.-F.) [ ] ﻋﺮﻓﺎن ﭘﺮورkültürlü. irs (A.) [ ] ارث1.miras. 2.soyaçekim, kalıtım. irsâl (A.) [ ] ارﺱﺎلgönderme. 224 www.alkottob.com irsen (A.) [ ] ارﺛﺎkalıtımsal, miras yoluyla. irsiyyet (A.) [ ] ارﺛﻴﺖkalıtımsallık, irsîlik. b.c o irşâd (A.) [ ] ارﺵﺎدhidayete erdirme, doğru yolu gösterme. m irsî (A.) [ ] ارﺛﯽkalıtımsal. irşâd etmek hidayete erdirmek, doğru yolu göstermek. irtiâş (A.) [ ] ارﺕﻌﺎشtitreme. irtibât (A.) [ ] ارﺕﺒﺎطbağlantı, ilişki, ilgi. irticâ (A.) [ ] ارﺕﺠﺎع1.geriye dönüş. 2.gericilik. ott o irticakâr (A.-F.) [ ] ارﺕﺠﺎﻋﮑﺎرgerici. irticâlen (A.) [ ] ارﺕﺠﺎﻻdüşünmeden söyleyerek. irtidâd (A.) [ ] ارﺕﺪادdinden çıkma. irtifâ (A.) [ ] ارﺕﻔﺎعyükseklik. irtihâl (A.) [ ] ارﺕﺤﺎل1.göçme. 2.ölüm. w. alk irtihâl etmek ölmek. irtikâ (A.) [ ] ارﺕﻘﺎ1.yükselme. 2.yüksek mevkiye gelme. irtikâb (A.) [ ] ارﺕﮑﺎبsuç işleme. irtisam etmek resmedilmek, izi düşmek. irtişâ (A.) [ ] ارﺕﺸﺎrüşvet yeme. irtizâk (A.) [ ] ارﺕﺰاقrızıklanma. ww irzâ (A.) [ ] ارﺽﺎikna etme, razı etme. irzâ’ (A.) [ ] ارﺽﺎعemzirme, süt verme. is’âd (A.) [ ] اﺹﻌﺎدyükseltme. is’âd etmek yükseltmek, çıkartmak. 225 www.alkottob.com is’âd olunmak yükseltilmek. m is’af olunmak yerine getirilmek. is’âr (A.) [ ] اﺱﻌﺎرfiyat belirleme. isâet (A.) [ ] اﺱﺎﺋﺖkötülük etme. îsâl (A.) [ ] ایﺼﺎلkavuşturma, ulaştırma. isâl etmek ulaştırmak. isâle (A.) [ ] اﺱﺎﻝﻪakıtma. ott o isbât (A.) [ ] اﺛﺒﺎتkanıtlama. b.c o isâbet (A.) [ ] اﺹﺎﺑﺖrastgelme. 2.tutarlılık. isbât -ı vücûd etmek bir yerde bulunmak, varlığını göstermek. îsevî (A.) [ ] ﻋﻴﺴﻮیHıristiyan. îseviyyet (A.) [ ] ﻋﻴﺴﻮیﺖHıristiyanlık. isfenc (F.) [ ] اﺱﻔﻨﺞsünger. w. alk ishâl (A.) [ ] اﺱﻬﺎلsürgün, cırcır olma. iskân (A.) [ ] اﺱﮑﺎن1.yerleştirme. 2.yerleştirilme. iskân edilmek yerleştirilmek. iskân etmek yerleştirmek. iskat (A.) [ ] اﺱﻘﺎطdüşürme. iskât (A.) [ ] اﺱﮑﺎتsusturma. ww iskât etmek susturmak. islâm (A.) [ ] اﺱﻼم1.müslümanlık. 2.müslüman. islâmiyyet (A.) [ ] اﺱﻼﻡﻴﺖmüslümanlık. ism (A.) [ ] اﺱﻢad. 226 www.alkottob.com ismet (A.) [ ] ﻋﺼﻤﺖ1.masumluk. 2.haramdan kaçınma. m isnâ’aşer (A.) [ ] اﺛﻨﯽ ﻋﺸﺮoniki. isnâd (A.) [ ] اﺱﻨﺎد1.dayama, yükleme. 2.iftira. isrâf (A.) [ ] اﺱﺮافsavurganlık. b.c o isneyn (A.) [ ] اﺛﻨﻴﻦpazartesi. istî’âb (A.) [ ] اﺱﺘﻴﻌﺎبkapasite, alım gücü, sığıdırma. isti’câl (A.) [ ] اﺱﺘﻌﺠﺎلaceleci davranış. isti’fâ (A.) [ ] اﺱﺘﻌﻔﺎ1.affını isteme. 2.görevinden ayrılma. isti’lâm (A.) [ ] اﺱﺘﻌﻼمbilgi isteme. ott o isti’kâf (A.) [ ] اﺱﻌﮑﺎفbir yere kapanma. isti’mâl (A.) [ ] اﺱﺘﻌﻤﺎل1.kullanma. 2.kullanılma. 3.yapılma. isti’mâl edilmek kullanılmak. isti’mâl etmek kullanmak. w. alk istiâne (a.) [ ] اﺱﺘﻌﺎﻥﻪyardım isteme. istiâne olunmak yardım istenmek. istib’âd (A.) [ ] اﺱﺘﺒﻌﺎدuzak görme. istibdâd (A.) [ ] اﺱﺘﺒﺪادbaskı rejimi. istibdâdkâr (A.-F.) [ ] اﺱﺘﺒﺪادﮐﺎرbaskıcı. isticâbet (A.) [ ] اﺱﺘﺠﺎﺑﺖkabul edilme. ww isticvâb etmek sorgulamak. istid’â (A.) [ ] اﺱﺘﺪﻋﺎ1.dilekçe. 2.yalvararak isteme. istid’ânâme (A.-F.) [ ] اﺱﺘﺪﻋﺎﻥﺎﻡﻪdilekçe. istîdâd (A.) [ ] اﺱﺘﻌﺪادyetenek. 227 www.alkottob.com istidlâl (A.) [ ] اﺱﺘﺪﻻلdelil ile hüküm çıkarma, akıl yürütme, delillerin ışığında m yargıda bulunma. istifâdebahş (A.-F.) [ ] اﺱﺘﻔﺎدﻩ ﺑﺨﺶyararlı. istifhâm (A.) [ ] اﺱﺘﻔﻬﺎم1.sorma. 2.soru işareti. b.c o istifrâğ (A.) [ ]اﺱﺘﻔﺮاغkusma. istifrâğ etmek kusmak. istifsâr etmek açıklama istemek. istigâse (A.) [ ] اﺱﺘﻐﺎﺛﻪyardım isteme. 3.tokgözlülük. ott o istiğnâ (A.) [ ] اﺱﺘﻐﻨﺎ1.kimseye muhtaç olmama. 2.eyvallah etmeme. istiğrâk (A.) [ ] اﺱﺘﻐﺮاق1.dalma, gömülme. 2.boğulma. 3.kendinden geçme. istihâle (A.) [ ] اﺱﺘﺤﺎﻝﻪ1.başkalaşım, değişim. 2.imkansızlık. istihâre (A.) [ ] اﺱﺘﺨﺎرﻩbir işin nasıl sonuçlanacağını anlamak için ibadetten sonra uykuya yatma. w. alk istihâse (A.) [ ] اﺱﺘﺤﺎﺛﻪfosilleşme. istihbâr (A.) [ ] اﺱﺘﺨﺒﺎرduyum, haber alma. istihbârât (A.) [ ] اﺱﺘﺨﺒﺎراتduyumlar, haber almalar. istihdâf (A.) [ ] اﺱﺘﻬﺪافhedef edinme. istihdaf eylemek hedef edinmek. istihdâm (A.) [ ] اﺱﺘﺨﺪامhizmete alma. ww istihfâf (A.) [ ] اﺱﺘﺨﻔﺎفhafife alma, küçümseme. istihfâfkâr (A.-F.) [ ] اﺱﺘﺨﻔﺎﻓﮑﺎرhafife alan, küçümseyen. istihfafkârlık (A.-F.-T.) küçümseme, hafife alma. istihkak (A.) [ ] اﺱﺘﺤﻘﺎق1.hak etme. 2.hak edilmiş şey. 228 www.alkottob.com istihkâm (A.) [ ] اﺱﺘﺤﮑﺎم1.sağlamlık. 2.siper. m istihkâr (A.) [ ] اﺱﺘﺤﻘﺎرaşağılama. istihlâk (A.) [ ] اﺱﺘﻬﻼکtüketim. istihmâm (A.) [ ] اﺱﺘﺤﻤﺎمbanyo yapma, yıkanma. b.c o istihlâk etmek tüketmek, harcamak. istihrâc (A.) [ ] اﺱﺘﺨﺮاج1.çıkarma. 2.hüküm çıkarma. 3.anket. istihrâc etmek çıkarmak. istihsâl (A.) [ ] اﺱﺘﺤﺼﺎل1.elde etme. 2.elde edilme. 3.üretim. istihyâ (A.) [ ] اﺱﺘﺤﻴﺎutanma. istihzâ (A.) [ ] اﺱﺘﻬﺰاalay. istihzâ etmek alay etmek. ott o istihsân (A.) [ ] اﺱﺘﺤﺴﺎنgüzel bulma, beğenme. istihzâr (A.) [ ] اﺱﺘﺤﻀﺎر1.hazırlama. 2.hazırlanma. 2.huzura çağırma. w. alk istikâmet (A.) [ ] اﺱﺘﻘﺎﻡﺖ1.doğruluk. 2.dürüstlük. 3.yön. istikamet vermek yön vermek. istikbâh (A.) [ ] اﺱﺘﻘﺒﺎحayıplama. istikbâl (A.) [ ] اﺱﺘﻘﺒﺎل1.karşılama. 2.gelecek. 3.kıbleye dönme. istikbal etmek karşılamak. istikbâr (A.) [ ] اﺱﺘﮑﺒﺎرbüyüklenme. ww istikfâf (A.) [ ] اﺱﺘﮑﻔﺎفyetinme. istiklâl (A.) [ ] اﺱﺘﻘﻼلbağımsızlık. istikmâl (A.) [ ] اﺱﺘﮑﻤﺎلtamamlama. istikrâh (A.) [ ] اﺱﺘﮑﺮاﻩiğrenme, tiksinme. 229 www.alkottob.com istikrâh etmek iğrenmek, tiksinmek. m istikrâr (A.) [ ] اﺱﺘﻘﺮارkararlılık. istikrâz (A.) [ ] اﺱﺘﻘﺮاضborçlanma. istîlâ (A.) [ ] اﺱﺘﻴﻼyayılma, ele geçirme. istîlâ etmek yayılmak, ele geçirmek. istilzâm (A.) [ ] اﺱﺘﻠﺰامgerekme, gerektirme. istilzâm etmek gerekmek, gerektirmek. ott o istilzâm eylemek gerektirmek. b.c o istikşâf (A.) [ ] اﺱﺘﮑﺸﺎفkeşif çalışması yapma. istimâ’ (A.) [ ] اﺱﺘﻤﺎعdinleme, kulak verme. istimâ’ etmek kulak vermek, dinlemek. istimdâd (A.) [ ] اﺱﺘﻤﺪادyardım isteme. istimhâl (A.) [ ] اﺱﺘﻤﻬﺎلek süre isteme. w. alk istimlâk (A.) [ ] اﺱﺘﻤﻼکkamulaştırma. istimlâk edilmek kamulaştırılmak. istimlâk etmek kamulaştırmak. istimnâ’ (A.) [ ] اﺱﺘﻤﻨﺎءmastürbasyon. istimrâr (A.) [ ] اﺱﺘﻤﺮارsüreklilik. istinâd (A.) [ ] اﺱﺘﻨﺎد1.dayanma. 2.güvenme. ww istinâd etmek dayanmak. istinâden (A.) [ ] اﺱﺘﻨﺎدا1.dayanarak. 2.güvenerek. istinadgâh (A.-F.) [ ] اﺱﺘﻨﺎدﮔﺎﻩdayanak. 230 www.alkottob.com istînâf (A.) [ ] اﺱﺘﻴﻨﺎفüst mahkemeye başvurarak alt mahkemenin kararının istinbât (A.) [ ] اﺱﺘﻨﺒﺎطanlam çıkarma, hüküm çıkarma. istinkâf etmek çekimser kalmak. istinşâk (A.) [ ] اﺱﺘﻨﺸﺎقburuna su çekme. istintâk (A.) [ ] اﺱﺘﻨﻄﺎقsorgulama. istintâk etmek sorgulamak, sorguya çekmek. istirâhat etmek dinlenmek. ott o istirâhat (A.) [ ] اﺱﺘﺮاﺣﺖdinlenme. b.c o istinkâf (A.) [ ] اﺱﺘﻨﮑﺎفçekimserlik. m feshini isteme. istirâk-ı sem’ etmek kulak misafiri olmak. istirdâd (A.) [ ] اﺱﺘﺮدادgeri isteme, geri alma. istirdâd edilmek geri alınmak. w. alk istirdâd etmek geri almak. istirhâm (A.) [ ] اﺱﺘﺮﺣﺎمrica etme, yalvararak isteme. istirhâm etmek rica etmek, yalvararak istemek. istirhamkâr (A.-F.) [ ] اﺱﺘﺮﺣﺎﻡﮑﺎرyalvarırcasına. istirkab etmek çekememek. istiskâ (A.) [ ] اﺱﺘﺴﻘﺎ1.yağmur duasına çıkma. 2.vücutta su toplanması. ww istiskâl (A.) [ ] اﺱﺘﺜﻘﺎلhoş karşılamama, yüz vermeme. istisnâ (A.) [ ] اﺱﺘﺜﻨﺎkural dışı. istisnâ’î (A.) [ ] اﺱﺘﺜﻨﺎﺋﯽkural dışı. istişâre (A.) [ ] اﺱﺘﺸﺎرﻩdanışma. 231 www.alkottob.com istişâre etmek danışmak. m istişhâd (A.) [ ] اﺱﺘﺸﻬﺎد1.kanıt gösterme. 2.örnek verme. istişhâd yapmak örnek vermek. istitâr (A.) [ ] اﺱﺘﺘﺎرörtünme. istitrâden (A.) [ ] اﺱﺘﻄﺮاداsırası gelmişken. istivâ (A.) [ ] اﺱﺘﻮا1.eşitlik. 2.düzlük. b.c o istitâat (A.) [ ] اﺱﺘﻄﺎﻋﺖgüç. istiz’âf (A.) [ ] اﺱﺘﻀﻌﺎفzayıf düşürme, zayıf görme. istîzân (A.) [ ] اﺱﺘﻴﺬانizin isteme. isyân (A.) [ ] ﻋﺼﻴﺎنbaşkaldırı. ott o istîzâh (A.) [ ] اﺱﺘﻴﻀﺎحgensoru. îş (A.) [ ] ﻋﻴﺶ1.yaşama. 2.eğlenme, gününü gün etme. iş’âr (A.) [ ] اﺵﻌﺎرbildirme, gösterme. w. alk işâa (A.) [ ] اﺵﺎﻋﻪduyurma, yayma. işârât (A.) [ ] اﺵﺎراتişaretler. işâret (A.) [ ] اﺵﺎرت1.gösterme. 2.alamet. 3.iz. işâreten (A.) [ ] اﺵﺎرةişaret ederek. işbâ’ (A.) [ ] اﺵﺒﺎع1.doyurma. .doldurma. işgâl (A.) [ ] اﺵﻐﺎل1.meşgul etme. 2.ele geçirme. ww işgal etmek 1.meşgul etmek. 2.ele geçirmek. işhâd (A.) [ ] اﺵﻬﺎدtanık getirme. işkence (F.) [ ] اﺵﮑﻨﺠﻪacı verme, eziyet etme. işmi’zâz (A.) [ ] اﺵﻤﺌﺰاز1.surat ekşitme. 2.ürperme. 232 www.alkottob.com işrâk (A.) [ ] اﺵﺮاق1.doğma. 2.aydınlatma. m işrâkî (A.) [ ] اﺵﺮاﻗﯽPisagorcu. işret (A.) [ ] ﻋﺸﺮت1.içki. 2.içki alemi. b.c o işrîn (A.) [ ] ﻋﺸﺮیﻦyirmi. iştiâl (A.) [ ] اﺵﺘﻌﺎلalevlenme, yalazlanma, parlama, tutuşma. iştibâh (A.) [ ] اﺵﺘﺒﺎﻩkuşkuya düşme. iştigâl (A.) [ ] اﺵﺘﻐﺎلuğraşı. iştigâl etmek uğraşmak, meşgul olmak. ott o iştihâ (A.) [ ] اﺵﺘﻬﺎiştah. iştihâengîz (A.) [ ] اﺵﺘﻬﺎ اﻥﮕﻴﺰiştah açıcı, iştah verici. iştihâr (A.) [ ] اﺵﺘﻬﺎرmeşhur olma. iştihâr etmek meşhur olmak. iştikâk (A.) [ ] اﺵﺘﻘﺎقtüreme. w. alk iştimâl (A.) [ ] اﺵﺘﻤﺎلkapsama. iştirâ (A.) [ ] اﺵﺘﺮاsatın alma. iştirâ etmek satın almak. iştirâk (A.) [ ] اﺵﺘﺮاک1.katılım. 2.ortaklık. iştirâkiyye (A.) [ ] اﺵﺘﺮاﮐﻴﻪkomünizm. iştiyâk (A.) [ ] اﺵﺘﻴﺎقşevklenme, şevk duyma. ww îşü nûş etmek yiyip içmek, gününü gün etmek. işve (A.) [ ] ﻋﺸﻮﻩcilve, naz, eda. işvebâz (A.-F.) [ ] ﻋﺸﻮﻩ ﺑﺎزişveli. işveger (A.-F.) [ ] ﻋﺸﻮﻩ ﮔﺮişveli. 233 www.alkottob.com işvekâr (A.-F.) [ ] ﻋﺸﻮﻩ ﮐﺎرişveli, şivekâr. m it’âm (A.) [ ] اﻃﻌﺎمdoyurma, yemek verme. itâat (A.) [ ] اﻃﺎﻋﺖuyma, boyun eğme. itâb (A.) [ ] ﻋﺘﺎبazarlama, paylama, çıkışma. itâle (A.) [ ] اﻃﺎﻝﻪuzatma. itbâ (A.) [ ] اﺕﺒﺎعtabi kılma. itfâ (A.) [ ] اﻃﻔﺎsöndürme. ott o itfâ etmek söndürmek. b.c o itâat etmek uymak, boyun eğmek. itfâiyye (A.) [ ] اﻃﻔﺎﺋﻴﻪyangın söndürme teşkilatı. ithâf (A.) [ ] اﺕﺤﺎف1.hediye etme. 2.eser sahibinin eserini birine veya bir kuruluşa manen hediye etmesi. ithâm (A.) [ ] اﺕﻬﺎمsuçlama, töhmet altında bırakma. w. alk itham etmek suçlamak. itibâr (A.) [ ] اﻋﺘﺒﺎرsaygınlık. itibar etmek 1.değerlendirmek, dikkate almak. itibâren (A.) [ – ] اﻋﺘﺒﺎراden beri. itibârî (A.) [ ] اﻋﺘﺒﺎری1.göz kararı. 2.var sayılan. itibariyle (A.-T.) bakımından. ww itidâl (A.) [ ] اﻋﺘﺪالdenge, ölçülü olma. itikâd (A.) [ ] اﻋﺘﻘﺎدinanç. itikâd etmek inanmak. itikâdât (A.) [ ] اﻋﺘﻘﺎداتinançlar. 234 www.alkottob.com itikadiyât (A.) [ ] اﻋﺘﻘﺎدیﺎتinançla ilgili şeyler. itilâf (A.) [ ] اﺋﺘﻼف1.uzlaşma, görüş birliğine varma. 2.alışma. itimâd (A.) [ ] اﻋﺘﻤﺎدgüven. itimâd edilmek güvenilmek. itimâd etmek güvenmek. itimâden (A.) [ ] اﻋﺘﻤﺎداgüvenerek. itinâ (A.) [ ] اﻋﺘﻨﺎözen. itinâ edilmek özen gösterilmek. itinâ etmek özen göstermek. ott o itimâdnâme (A.-F.) [ ] اﻋﺘﻤﺎدﻥﺎﻡﻪgüven mektubu. b.c o itilafkâr (A.-F.) [ ] اﺋﺘﻼﻓﮑﺎرuzlaştırıcı, birleştirici. m itikadperverlik (A.-F.-T.) inanç besleme. itinakâr (A.-F.) [ ] اﻋﺘﻨﺎﮐﺎرözen gösteren, itinalı. w. alk itirâf (A.) [ ] اﻋﺘﺮاف1.sakladığı şeyi söyleme. 2.hakkın verme. itisâf (A.) [ ] اﻋﺘﺴﺎفyolsuzluk. itiyâd (A.) [ ] اﻋﺘﻴﺎدalışkanlık. itiyâd kesb etmek alışkanlık kazanmak. itizâm -ı mâ lâ yelzem [ ] اﻝﺘﺰام ﻡﺎ ﻻ یﻠﺰمabesle iştigal etmek. itkân (A.) [ ] اﺕﻘﺎن1.emin olma. 2.sağlamlaştırma. ww itlâf (A.) [ ] اﺕﻼفöldürme, telef etme, ortadan kaldırma. itmâm (A.) [ ] اﺕﻤﺎمtamamlama, bitirme. itmâm edilmek tamamlanmak, bitirilmek. itmâm etmek tamamlamak, bitirmek. 235 www.alkottob.com itmînân (A.) [ ] اﻃﻤﻴﻨﺎنemin olma, kendine güvenme. ittibâ etmek uymak, izlemek. ittifâk (A.) [ ] اﺕﻔﺎقbirleşme. ittifâken (A.) [ ] اﺕﻔﺎﻗﺎtesadüfen, rastgele. ittifâkî (A.) [ ] اﺕﻔﺎﻗﯽtesadüfî. ittihâd (A.) [ ] اﺕﺤﺎدbirlik. ott o ittihâd -ı islâm [ ] اﺕﺤﺎد اﺱﻼمpanislamizm. b.c o ittibâen (A.) [ ] اﺕﺒﺎﻋﺎuyarak, izleyerek, ardından giderek. m ittibâ (A.) [ ] اﺕﺒﺎعuyma, izleme. ittihâm (A.) [ ] اﺕﻬﺎمtöhmet altında kalma. ittihâz (A.) [ ] اﺕﺨﺎذ1.alma. 2.kabul etme. 3.kullanma. 4.değerlendirme. ittihâz edilmek 1.alınmak. 2.kabul edilmek. 3.kullanılmak. 4.değerlendirilmek. ittihâz etmek 1.almak. 2.kabul etmek. 3.kullanmak. 4.değerlendirmek. w. alk ittikâ (A.) [ ] اﺕﮑﺎdayanma, yaslanma. ittikâ etmek dayanmak, yaslanmak. ittisâ (A.) [ ] اﺕﺴﺎع1.genişlik. 2.genişleme. ittisâl (A.) [ ] اﺕﺼﺎل1.birleşme, kavuşma. 2.bitişik. ityân (A.) [ ] اﺕﻴﺎنgetirme. ivaz (A.) [ ] ﻋﻮضkarşılık, bedel. ww ivazan (A.) [ ] ﻋﻮﺽﺎkarşılığında, karşılık olarak. iyâbüzihâb (A.) [ ] ﻋﻴﺎب و ذهﺎبgidiş geliş. iyâl (A.) [ ] ﻋﻴﺎلhanım, eş. iyân (A.) [ ] ﻋﻴﺎنaçık, ayan beyan. 236 www.alkottob.com iz’âc etmek rahatsız etmek. m iz’âf (A.) [ ] اﺽﻌﺎفzayıflatma. iz’ân (A.) [ ] اذﻋﺎن1.kavrayış. 2.terbiye. izâbe (A.) [ ] اذاﺑﻪeritme. izâe (A.) [ ] اﺽﺎﺋﻪaydınlatma. izâfe (A.) [ ] اﺽﺎﻓﻪekleme. izâfet (A.) [ ] اﺽﺎﻓﺖ1.ilgi, bağ. 2.tamlama. izâfî (A.) [ ] اﺽﺎﻓﯽgöreceli. izâfiyyet (A.) [ ] اﺽﺎﻓﻴﺖgörecelilik. îzâh (A.) [ ] ایﻀﺎحaçıklama. îzâh edilmek açıklanmak. w. alk îzâh etmek açıklamak. ott o izâfeten (A.) [ ] اﺽﺎﻓﺔek olarak, yanı sıra. b.c o iz’ân etmek akıl etmek. îzâhât (A.) [ ] ایﻀﺎﺣﺎتaçıklamalar. îzâhât vermek açıklamada bulunmak, açıklama yapmak. îzâhen (A.) [ ] ایﻀﺎﺣﺎaçıklayarak. izâle (A.) [ ] ازاﻝﻪ1.yok etme. 2.giderme. izâle edilmek 1.yok edilmek. 2.giderilmek. ww izâle etmek 1.yok etmek. 2.gidermek. izâm (A.) [ ] ﻋﻈﺎمbüyükler, ulular. izâr (A.) [ ] ازارpeştemal. izâr (A.) [ ] ﻋﺬارyanak. 237 www.alkottob.com izdihâm (A.) [ ] ازدﺣﺎمaşırı kalabalık, aşırı yığılma. m izdivâc (A.) [ ] ازدواجevlilik. izdiyâd (A.) [ ] ازدیﺎدartış, çoğalma. izhâr (A.) [ ] اﻇﻬﺎرgösterme. izhâr etmek göstermek, belli etmek, açığa vurmak. izin (A.) [ ] اذنizin. b.c o îzed (F.) [ ] ایﺰدTanrı. izkâr (A.) [ ] اذﮐﺎرzikretme, dile getirme, hatırlatma. izmihlâl (A.) [ ] اﺽﻤﺤﻼلyok olma. izn (A.) [ ] اذنizin. izz (A.) [ ] ﻋﺰ1.değer. 2.yücelik. ott o izlâl (A.) [ ] اذﻻلalçaltma. ww w. alk izzet (A.) [ ] ﻋﺰت1.değer. 2.yücelik. 3.saygı. 238 www.alkottob.com m J jâjhây (F.) [ ] ژاژﺧﺎیboşboğaz, zevzek. jâle (F.) [ ] ژاﻝﻪçiy, şebnem. jeng (F.) [ ] ژﻥﮓpas. jengâr (F.) [ ] ژﻥﮕﺎرpas. jerfâ (F.) [ ] ژرﻓﺎderinlik. ott o jerf (F.) [ ] ژرفderin. b.c o jâj (F.) [ ] ژاژanlamsız söz, zırva. jerfbîn (F.) [ ] ژرف ﺑﻴﻦayrıntılı düşünen, dikkatli. jinde (F.) [ ] ژﻥﺪﻩ1.yırtık, eski. 2.yamalı hırka. jindepûş (F.) [ ] ژﻥﺪﻩ ﭘﻮش1.yamalı hırka giyen. 2.derviş. w. alk jiyân (F.) [ ] ژیﺎن1.kükremiş. 2.kızgın. ww jülîde (F.) [ ] ژوﻝﻴﺪﻩdağınık, karışık. 239 www.alkottob.com m K ka’r (A.) [ ] ﻗﻌﺮ1.derinlik. 2.çukur. 3.dip. kabâ (A.) [ ] ﻗﺒﺎcübbe. kabahat (A.) [ ] ﻗﺒﺎﺣﺖsuç, kusur. kabâih (A.) [ ] ﻗﺒﺎﺋﺢsuçlular, kabahatliler. ott o kabâil (A.) [ ] ﻗﺒﺎﺋﻞkâbileler. b.c o ka’b (A.) [ ] ﮐﻌﺐ1.aşık kemiği. 2.tavla zarı. 3.küp. kabîh (A.) [ ] ﻗﺒﻴﺢçirkin, hoş olmayan. kâbil (A.) [ ] ﻗﺎﺑﻞ1.mümkün. 2.yetenekli. kabîl (A.) [ ] ﻗﺒﻴﻞgibi, benzeri. kâbil olmak mümkün olmak, elvermek. w. alk kâbile (A.) [ ] ﻗﺎﺑﻠﻪebe. kabîle (A.) [ ] ﻗﺒﻴﻠﻪboy, kâbile. kâbil-i kıyas [ ] ﻗﺎﺑﻞ ﻗﻴﺎسkıyaslanabilir, karşılaştırılabilir. kâbiliyet (A.) [ ] ﻗﺎﺑﻠﻴﺖyetenek. kâbiliyyât (A.) [ ] ﻗﺎﺑﻠﻴﺎتyetenekler. kâbin (F.) [ ] ﮐﺎﺑﻴﻦmehir. ww kabir (A.) [ ] ﻗﺒﺮmezar. kabl (A.) [ ] ﻗﺒﻞönce. kablelmîlad (A.) [ ] ﻗﺒﻞ اﻝﻤﻴﻼدmilattan önce. kablettârih (A.) [ ] ﻗﺒﻞ اﻝﺘﺎریﺦtarih öncesi. 240 www.alkottob.com kablettarihî (A.) [ ] ﺹﺒﻞ اﻝﺘﺎریﺨﯽtarih öncesi. m kabr (A.) [ ] ﻗﺒﺮmezar kabir. kabristan (A.-F.) [ ] ﻗﺒﺮﺱﺘﺎنmezarlık. b.c o kabul (A.) [ ] ﻗﺒﻮل1.kabul etme. 2.alma. kâbûs (A.) [ ] ﮐﺎﺑﻮسkarabasan. kabz (A.) [ ] ﻗﺒﺾtutma, kavrama. kabza (A.) [ ] ﻗﺒﻀﻪsap. kâc (F.) [ ] ﮐﺎجçam. kadd (A.) [ ] ﻗﺪboy. ott o kad (A.) [ ] ﻗﺪboy. kadeh (A.) [ ] ﻗﺪح1.bardak. 2.içki kadehi. kadem (A.) [ ] ﻗﺪم1.adım. 2.ayak. kademe (A.) [ ] ﻗﺪﻡﻪ1.basamak. 2.derece. w. alk kader (A.) [ ] ﻗﺪرilahî takdir. kadh (A.) [ ] ﻗﺪحkötüleme, kınama. kadı (A.) [ ] ﻗﺎﺽﯽdinî yargıç. kadid (A.) [ ] ﻗﺪیﺪ1.kurutulmuş et, kadit. 2.canlı cenaze. kâdilkudât (A.) [ ] ﻗﺎﺽﯽ اﻝﻘﻀﺎتbaşkadı. kadim (A.) [ ] ﻗﺪیﻢeski. ww kadîmen (A.) [ ] ﻗﺪیﻤﺎeskiden. kâdir (A.) [ ] ﻗﺎدرgüçlü. kadîr (A.) [ ] ﻗﺪیﺮçok güçlü. kadirdân (A.-F.) [ ] ﻗﺪردانdeğerbilir. 241 www.alkottob.com kadirşinâs (A.-F.) [ ] ﻗﺪرﺵﻨﺎسdeğerbilir. m kadirşinaslık (A.-F.-T.) değerbilirlik. kadr (A.) [ ] ﻗﺪر1.değer. 2.şeref. 3.derece. kadrşinâs (A.-F.) [ ] ﻗﺪرﺵﻨﺎسdeğerbilir. kafâ (A.) [ ] ﻗﻔﺎbaş. kafes (F.) [ ] ﻗﻔﺲ1.kafes. 2.pencere kafesi. kâffe (A.) [ ] ﮐﺎﻓﻪtümü, hepsi. ott o kâfi (A.) [ ] ﮐﺎﻓﯽyeterli. b.c o kadrdân (A.-F.) [ ] ﻗﺪردانdeğerbilir. kâfile (A.) [ ] ﻗﺎﻓﻠﻪ1.kervan. 2.topluluk, kafile. kafiyeperdâz (A.-F.) [ ] ﻗﺎﻓﻴﻪ ﭘﺮدازşair. kâğıd (F.) [ ] ﮐﺎﻏﺪkağıt. kâh (F.) [ ] ﮐﺎخköşk, kasır. w. alk kâh (F.) [ ] ﮐﺎﻩsaman. kahbe (A.) [ ] ﻗﺤﺒﻪ1.fahişe, 2.alçak, namussuz. kâhgil (F.) [ ] ﮐﺎهﮕﻞsıva. kahhar (A.) [ ] ﻗﻬﺎرkahredici. kahır (A.) [ ] ﻗﻬﺮ1.yok etme. 2.çok üzülme. kâhil (A.) [ ] ﮐﺎهﻞtembel. ww kâhin (A.) [ ] ﮐﺎهﻦgaipten haber veren, kehanette bulunan. kâhir (A.) [ ] ﻗﺎهﺮkahreden, yok eden. kahpe (A.) [ ] ﻗﺤﺒﻪ1.fahişe. 2.alçak, namussuz. kahr (A.) [ ] ﻗﻬﺮ1.yok etme. 2.çok üzülme. 242 www.alkottob.com kahraman (F.) [ ] ﻗﻬﺮﻡﺎنyiğit m kahrübâ (A.) [ ] ﮐﺎهﺮﺑﺎkehribar. kaht (A.) [ ] ﻗﺤﻂkıtlık. kâid (A.) [ ] ﻗﺎﺋﺪkomutan. kâide (A.) [ ] ﻗﺎﻋﺪﻩ1.kural. 2.temel, esas. kâideten (A.) [ ] ﻗﺎﻋﺪةkural olarak, esas itibarıyla. kâil (A.) [ ] ﻗﺎﺋﻞ1.söyleyen. 2.razı olan. ott o kâil olmak razı olmak. b.c o kahve (A.) [ ] ﻗﻬﻮﻩkahve. kâim (A.) [ ] ﻗﺎﺋﻢ1.ayakta. 2.yerine geçen. 3.dik. kâim olmak (A.-T.) yerine geçmek. kâime (A.) [ ] ﻗﺎﺋﻤﻪ1.kağıt para. 2.ferman. kâimmakam (A.) [ ] ﻗﺎﺋﻢ ﻡﻘﺎم1.kaymakam. 2.yerine geçen. w. alk kâin (A.) [ ] ﮐﺎﺋﻦbulunan, yer alan. kâinât (A.) [ ] ﮐﺎﺋﻨﺎت1.evren. 2.dünya. kâkül (F.) [ ] ﮐﺎﮐﻞperçem. kâl (A.) [ ] ﻗﺎلsöz, laf. kal’ (A.) [ ] ﻗﻠﻊkoparma, sökme. kal’a (A.) [ ] ﻗﻠﻌﻪkale ww kâlâ (F.) [ ] ﮐﺎﻻ1.mal. 2.kumaş. kalb (A.) [ ] ﻗﻠﺐ1.yürek. 2.gönül. kalb (A.) [ ] ﻗﻠﺐdeğiştirme. kalb etmek dönüştürmek, değiştirmek. 243 www.alkottob.com kalbî (A.) [ ] ﻗﻠﺒﯽ1.yürekten. 2.kalp ile ilgili. m kalbüd (F.) [ ] ﮐﺎﻝﺒﺪ1.beden. 2.kalıp. 3.kireç kalıpı. kalbzen (A.-F.) [ ] ﻗﻠﺐ زنkalpazan. b.c o kalem (A.) [ ] ﻗﻠﻢ1.kalem. 2.keski. 3.büro. kalemkârî (A.-F.) [ ] ﻗﻠﻤﮑﺎری1.nakkaşlık. 2.kalem işi. kalemrev (A.-F.) [ ] ﻗﻠﻤﺮوülke, diyar, topraklar. kâlıb (A.) [ ] ﻗﺎﻝﺐ1.kalıp. 2.beden. kalil (A.) [ ] ﻗﻠﻴﻞaz. kalyân (F.) [ ] ﻗﻠﻴﺎنnargile. kâm (F.) [ ] ﮐﺎم1.damak. 2.arzu. kamer (A.) [ ] ﻗﻤﺮay. kameriyye (A.) [ ] ﻗﻤﺮیﻪçardak. w. alk kâmet (A.) [ ] ﻗﺎﻡﺖboy. ott o kallâş (A.) [ ] ﻗﻼشkalleş. kâmil (A.) [ ] ﮐﺎﻡﻞ1.tam. 2.olgun. 3.bilgili. kâmilen (A.) [ ] ﮐﺎﻡﻼtamamen, büsbütün, tümüyle. kamîs (A.) [ ] ﻗﻤﻴﺺgömlek. kâmkâr (F.) [ ] ﮐﺎﻡﮑﺎرmutlu. kamus (A.) [ ] ﻗﺎﻡﻮسsözlük. ww kâmyâb (F.) [ ] ﮐﺎﻡﻴﺎبmutlu. kân (F.) [ ] ﮐﺎن1.maden ocağı. 2.yurt, ocak. kanâat (A.) [ ] ﻗﻨﺎﻋﺖyetinme. kanaat etmek yetinmek. 244 www.alkottob.com kanât (A.) [ ] ﻗﻨﺎتyeraltı su kanalı. m kand (A.) [ ] ﻗﻨﺪşeker. kâni (A.) [ ] ﻗﺎﻥﻊyetinen, kanaat eden. kâni olmak ikna olmak. kannâd (A.) [ ] ﻗﻨﺎدşekerci. kantar (A.) [ ] ﻗﻨﻄﺎرbaskül. kanun (A.) [ ] ﻗﺎﻥﻮن1.yasa. 2.yol yordam. b.c o kâni etmek ikna etmek. ott o kânûn (A.) [ ] ﮐﺎﻥﻮن1.ocak. 2.mangal. 3.Aralık ve Ocak ayları. kanunî (A.) [ ] ﻗﺎﻥﻮﻥﯽ1.yasal. 2.kanun çalan. 3.yasa koyucu. kâr (F.) [ ] ﮐﺎرiş. kâr etmek işlemek, tesir etmek. karâbet (A.) [ ] ﻗﺮاﺑﺖyakınlık, akrabalık. w. alk karâin (A.) [ ] ﻗﺮاﺋﻦipuçları, karineler. karar (A.) [ ] ﻗﺮار1.durma. 2.devamlılık. 3.yeterli ölçü. karargîr (A.-F.) [ ] ﻗﺮارﮔﻴﺮkarar verilmiş. karargîr olmak karara bağlanmak. kârbân (F.) [ ] ﮐﺎرﺑﺎنkervan. kârd (F.) [ ] ﮐﺎردbıçak. ww kârdân (F.) [ ] ﮐﺎردانişbilir. kârgâh (F.) [ ] ﮐﺎرﮔﺎﻩişlik, iş yeri. kârger (F.) [ ] ﮐﺎرﮔﺮişçi. karha (A.) [ ] ﻗﺮﺣﻪyara. 245 www.alkottob.com kârhane (F.) [ ] ﮐﺎرﺧﺎﻥﻪ1.fabrika. 2.işlik. m kâr-ı kadim [ ] ﮐﺎر ﻗﺪیﻢeski el işi. kâri’ (A.) [ ] ﻗﺎرءokuyucu. b.c o kâri’în (A.) [ ] ﻗﺎرﺋﻴﻦokuyucular. kâria (A.) [ ] ﻗﺎرﺋﻪbayan okuyucu. karîb (A.) [ ] ﻗﺮیﺐyakın. karîben (A.) [ ] ﻗﺮیﺒﺎyakında. karîha (A.) [ ] ﻗﺮیﺤﻪdüşünme gücü. karîne (A.) [ ] ﻗﺮیﻨﻪipucu. kâriz (F.) [ ] ﮐﺎریﺰyeraltı su kanalı. ott o karin (A.) [ ] ﻗﺮیﻦ1.yakın. 2.eş dost. karn (A.) [ ] ﻗﺮن1.boynuz. 2.yüzyıl. kârşinâs (F.) [ ] ﮐﺎرﺵﻨﺎسuzman, işten anlayan. w. alk karûre (A.) [ ] ﻗﺎرورﻩidrar şişesi, ördek. kârvan (F.) [ ] ﮐﺎروانkervan. karvanserây (A.) [ ] ﮐﺎروان ﺱﺮایkervansaray. karye (A.) [ ] ﻗﺮیﻪköy. karz (A.) [ ] ﻗﺮضborç. kârzâr (F.) [ ] ﮐﺎرزارsavaş. ww kasab (A.) [ ] ﻗﺼﺐ1.şeker kamışı. 2.nefes borusu. 3.ince keten. kasaba (A.) [ ] ﻗﺼﺒﻪkasaba. kasâid (A.) [ ] ﻗﺼﺎﺋﺪkasideler. kasâvet (A.) [ ] ﻗﺴﺎوت1.katılık, sertlik. 2.keder. 246 www.alkottob.com kasd (A.) [ ] ﻗﺼﺪ1.kasıt. 2.dövme. m kasden (A.) [ ] ﻗﺼﺪاkasıtlı olarak. kâse (F.) [ ] ﮐﺎﺱﻪ1.çanak, kâse. b.c o kâse-i ser [ ] ﮐﺎﺱﻪء ﺱﺮkafatası. kâselîs (F.) [ ] ﮐﺎﺱﻪ ﻝﻴﺲçanak yalayıcı. kasem (A.) [ ] ﻗﺴﻢyemin. kasır (A.) [ ] ﻗﺼﺮköşk. kâsib (A.) [ ] ﮐﺎﺱﺐkazanan. kaside (A.) [ ] ﻗﺼﻴﺪﻩkaside. ott o kâsid (A.) [ ] ﻗﺎﺹﺪ1.ulak. 2.kasteden. kasîdeserâ (A.-F.) [ ] ﻗﺼﻴﺪﻩ ﺱﺮاkaside şairi. kasîr (A.) [ ] ﻗﺼﻴﺮkısa. kasr (A.) [ ] ﻗﺼﺮkasır, köşk. w. alk kassab (A.) [ ] ﻗﺼﺎبkasap. kassar (A.) [ ] ﻗﺼﺎرçamaşırcı, çırpıcı. kasvet (A.) [ ] ﻗﺴﻮت1.katılık. 2.gönül darlığı. kasvet basmak gönlü daralmak. kâş (F.) [ ] ﮐﺎشkeşke. kâşâne (F.) [ ] ﮐﺎﺵﺎﻥﻪ1.yuva. 2.mâlikâne. ww kâşî (F.) [ ] ﮐﺎﺵﯽçini, fayans. kâşif (A.) [ ] ﮐﺎﺵﻒkeşfeden. kâşki (F.) [ ] ﮐﺎﺵﮑﯽkeşke. kat’ (A.) [ ] ﻗﻄﻊ1.kesme. 2.kesilme. 247 www.alkottob.com kat’an (A.) [ ] ﻗﻄﻌﺎkesinlikle. m kat’en (A.) [ ] ﻗﻄﻌﺎkesinlikle. kat’î (A.) [ ] ﻗﻄﻌﯽkesin. kat’iyet (A.) [ ] ﻗﻄﻌﻴﺖkesinlik. kat’iyyen (A.) [ ] ﻗﻄﻌﻴﺎ1.kesinlikle. 2.asla. katarât (A.) [ ] ﻗﻄﺮاتdamlalar. katf (A.) [ ] ﻗﻄﻒdevşirme. kâti’ (A.) [ ] ﻗﺎﻃﻊkesen, kesici. kâtib (A.) [ ] ﮐﺎﺕﺐyazıcı. kâtil (A.) [ ] ﻗﺎﺕﻞöldüren. katil (A.) [ ] ﻗﺘﻞöldürme. w. alk kâtip (A.) [ ] ﮐﺎﺕﺐyazıcı. ott o kâtıbeten (A.) [ ] ﻗﺎﻃﺒﺔasla, kesinlikle. b.c o kat’î sûrette kesin olarak, kesinlikle. katl (A.) [ ] ﻗﺘﻞöldürme, katil. katre (A.) [ ] ﻗﻄﺮﻩdamla. kavâfil (A.) [ ] ﻗﻮاﻓﻞkafileler. kavâid (A.) [ ] ﻗﻮاﻋﺪkurallar, kâideler. kavânîn (A.) [ ] ﻗﻮاﻥﻴﻦkanunlar. ww kavî (A.) [ ] ﻗﻮیgüçlü. kavim (A.) [ ] ﻗﻮمtopluluk, ulus. kavis (A.) [ ] ﻗﻮسyay. kaviyü’l-bünye (A.) [ ] ﻗﻮی اﻝﺒﻨﻴﻪsağlam yapılı. 248 www.alkottob.com kavl (A.) [ ] ﻗﻮلsöz. m kavm (A.) [ ] ﻗﻮمkavim, topluluk. kavmî (A.) [ ] ﻗﻮﻡﯽkavme dayalı. kavs (A.) [ ] ﻗﻮسyay. kay’ (A.) [ ] ﻗﯽ ءkusma. kayd (A.) [ ] ﻗﻴﺪ1.bağ. 2.zincir. 3.kayıt. b.c o kavmiyet (A.) [ ] ﻗﻮﻡﻴﺖkavimlik. kazâ (A.) [ ] ﻗﻀﺎ1.ilahî takdir. 2.kadılık. 3.kaza. 4.ilçe. kazârâ (A.-F.) [ ] ﻗﻀﺎراtesadüfen. ott o kazâî (A.) [ ] ﻗﻀﺎﺋﯽyargı ile ilgili. kazâyâ (A.) [ ] ﻗﻀﺎیﺎmeseleler, problemler. kâzî (A.) [ ] ﻗﺎﺽﯽkadı. kâzib (A.) [ ] ﮐﺎذبyalancı. w. alk kaziyye (A.) [ ] ﻗﻀﻴﻪ1.mesele. 2.önerme. ke’enlemyekün (A.) [ ] ﮐﺄن ﻝﻢ یﮑﻦolmamışçasına, yok sayarak. ke’s (A.) [ ] ﮐﺄس1.çanak. 2.kadeh. kebed (A.) [ ] ﮐﺒﺪkaraciğer. kebîr (A.) [ ] ﮐﺒﻴﺮbüyük. kebş (A.) [ ] ﮐﺒﺶkoç. ww kebûd (F.) [ ] ﮐﺒﻮدmavi. kebûter (F.) [ ] ﮐﺒﻮدgüvercin. kec (F.) [ ] ﮐﺞeğri. kecbîn (F.) [ ] ﮐﺠﺒﻴﻦşaşı. 249 www.alkottob.com keçel (F.) [ ] ﮐﭽﻞkel. m kedd (A.) [ ] ﮐﺪemek. keder (A.) [ ] ﮐﺪر1.üzüntü. 2.bulanıklık. b.c o kedernâk (A.-F.) [ ] ﮐﺪرﻥﺎکüzüntülü, kederli. kedhüda (F.) [ ] ﮐﺪﺧﺪاkâhya. kedû (F.) [ ] ﮐﺪوkabak. kef (F.) [ ] ﮐﻒköpük. kefâlet (A.) [ ] ﮐﻔﺎﻝﺖkefillik. kefel (A.) [ ] ﮐﻔﻞkalça. kefere (A.) [ ] ﮐﻔﺮﻩkafirler. keff (A.) [ ] ﮐﻒ1.aya. 2.avuç. keffe (A.) [ ] ﮐﻔﻪkefe. w. alk kefgîr (F.) [ ] ﮐﻔﮕﻴﺮkevgir. ott o kefçe (F.) [ ] ﮐﻔﭽﻪkepçe. kefil (A.) [ ] ﮐﻔﻴﻞkefil, kefalet eden. kefş (F.) [ ] ﮐﻔﺶayakkabı. keftâr (F.) [ ] ﮐﻔﺘﺎرsırtlan. kefter (F.) [ ] ﮐﻔﺘﺮgüvercin. kehânet (A.) [ ] ﮐﻬﺎﻥﺖfalcılık, kahinlik. ww kehene (A.) [ ] ﮐﻬﻨﻪkahinler. kehf (A.) [ ] ﮐﻬﻒmağara. kehhâl (A.) [ ] ﮐﺤﺎل1.göze sürme çeken. 2.göz hekimi. kehkeşan (F.) [ ] ﮐﻬﮑﺸﺎنsamanyolu. 250 www.alkottob.com kej (F.) [ ] ﮐﮋeğik, eğri. m kejdüm (F.) [ ] ﮐﮋدمakrep. kelâğ (F.) [ ] ﮐﻼغkarakarga, kuzgun. kelâm-ı kadim [ ] ﮐﻼم ﻗﺪیﻢKur’ân. b.c o kelâm (A.) [ ] ﮐﻼمsöz. kelâm-ı kibâr [ ] ﮐﻼم ﮐﺒﺎرbüyük insanların özlü sözleri. kelb (A.) [ ] ﮐﻠﺐköpek. kelimât (A.) [ ] ﮐﻠﻤﺎتkelimeler, sözcükler. kelle (F.) [ ] ﮐﻠﻪbaş. kem (F.) [ ] ﮐﻢaz, eksik. ott o kelime (A.) [ ] ﮐﻠﻤﻪsözcük. kemâbîş (F.) [ ] ﮐﻤﺎﺑﻴﺶaz çok, aşağı yukarı. kemâfissâbık (A.) [ ] ﮐﻤﺎ ﻓﯽ اﻝﺴﺎﺑﻖeskiden olduğu gibi. w. alk kemâkân (A.) [ ] ﮐﻤﺎﮐﺎنeskiden olduğu gibi. kemâl (A.) [ ] ﮐﻤﺎلolgunluk, mükemmellik. kemal-i dikkatle (A.-F.-T.) büyük bir dikkatle. kemâl-i ihtimâm ile büyük bir özenle. kemân (F.) [ ] ﮐﻤﺎن1.yay. 2.keman. kemânebrû (F.) [ ] ﮐﻤﺎن اﺑﺮوkaşı yay gibi olan sevgili. ww kemankeş (F.) [ ] ﮐﻤﺎﻥﮑﺶokçu, yay çeken. kemâyenbağî (A.) [ ] ﮐﻤﺎ یﻨﺒﻐﯽgerektiği gibi. kemend (F.) [ ] ﮐﻤﻨﺪkement. kemend-i zülf (F.) [ ] ﮐﻤﻨﺪ زﻝﻒsaçlarının kemendi. 251 www.alkottob.com kemer (F.) [ ] ﮐﻤﺮbel. m kemerbend (F.) [ ]] ﮐﻤﺮﺑﻨﺪbel kayışı. kemîn (F.) [ ] ﮐﻤﻴﻦpusu, tuzak. kemmiyet (A.) [ ] ﮐﻤﻴﺖnicelik. kemter (F.) [ ] ﮐﻤﺘﺮ1.daha az. 2.değersiz. kemyâb (F.) [ ] ﮐﻤﻴﺎبaz bulunur. kenâr (F.) [ ] ﮐﻨﺎر1.kıyı. 2.kenar, yan. kenîse (A.) [ ] ﮐﻨﻴﺴﻪkilise. kenîz (F.) [ ] ﮐﻨﻴﺰcariye. kenz (A.) [ ] ﮐﻨﺰhazine. ker (F.) [ ] ﮐﺮsağır. ott o kenef (A.) [ ] ﮐﻨﻒ1.çevre. 2.sığınacak yer. b.c o kemmiyet (A.) [ ] ﮐﻤﻴﺖnicelik. w. alk kerâhet (A.) [ ] ﮐﺮاهﺖiğrenme tiksinme. kerâmet (A.) [ ] ﮐﺮاﻡﺖ1.cömertlik, kerem. 2.velîlerin gösterdikleri olağandışı hal. kerân (F.) [ ] ﮐﺮانuç, kıyı. kere (A.) [ ] ﮐﺮﻩkez. kerefs (F.) [ ] ﮐﺮﻓﺲkereviz. ww kerem (A.) [ ] ﮐﺮمcömertlik. kerem kılmak kerem etmek, iyilik etmek. keremkâr (A.-F.) [ ] ﮐﺮﻡﮑﺎرcömert. kerhen (A.) [ ] ﮐﺮهﺎistemeyerek, iğrenerek. 252 www.alkottob.com kerîh (A.) [ ] ﮐﺮیﻪiğrenç. m kerîm (A.) [ ] ﮐﺮیﻢ1.cömert. 2.yüce. kerîme (A.) [ ] ﮐﺮیﻤﻪkız çocuk. b.c o kerkes (A.) [ ] ﮐﺮﮐﺲakbaba. kerrât (A.) [ ] ﮐﺮاتdefalar. kerre (A.) [ ] ﮐﺮﻩdefa. kerûbî (A.) [ ] ﮐﺮوﺑﯽbüyük melek. kervan (F.) [ ] ﮐﺮوانkafile, kervan. kes (F.) [ ] ﮐﺲkişi, kimse. kesâd (A.) [ ] ﮐﺴﺎدsürümsüz, kesat. ott o kervansaray bk. karvanserây. kesâfet (A.) [ ] ﮐﺜﺎﻓﺖ1.yoğunluk. 2.çokluk. kesâlet (A.) [ ] ﮐﺴﺎﻝﺖtembellik, gevşeklik. w. alk kesb (A.) [ ] ﮐﺴﺐçalışarak kazanma. kesbî (A.) [ ] ﮐﺴﺒﯽçalışarak elde edilen. kese (F.) [ ] ﮐﻴﺴﻪtorba, küçük torba. kesîf (A.) [ ] ﮐﺜﻴﻒ1.yoğun. 2.kalın. 3.koyu. kesîr (A.) [ ] ﮐﺜﻴﺮçok, bol. kesîrü’l-istimâl (A.) [ ] ﮐﺜﻴﺮاﻻﺱﺘﻌﻤﺎلçok kullanılan. ww kesret (A.) [ ] ﮐﺜﺮتçokluk, bolluk. kesretle :(A.-T.) çokça, bolca. kesretli (A.-T.) çok, fazla. keşf (A.) [ ] ﮐﺸﻒkeşif, bulma, ortaya çıkarma. 253 www.alkottob.com keşif (A.) [ ] ﮐﺸﻒkeşfetme, bulma. m keşkûl (F.) [ ] ﮐﺸﮑﻮل1.dilenci çanağı. 2.keşkül, bir tür tatlı. keşmekeş (F.) [ ] ﮐﺸﻤﮑﺶkargaşa, çekişme. keştîbân (F.) [ ] ﮐﺸﺘﻴﺒﺎنkaptan. ketif (A.) [ ] ﮐﺘﻒ1.omuz. 2.kürek kemiği. ketm (A.) [ ] ﮐﺘﻢgizleme, saklama. kettân (A.) [ ] ﮐﺘﺎنketen. kevâkib (A.) [ ] ﮐﻮاﮐﺐyıldızlar. kevkeb (A.) [ ] ﮐﻮﮐﺐyıldız. kevkebe (A.) [ ] ﮐﻮﮐﺒﻪgösteriş. kevn (A.) [ ] ﮐﻮنvarlık. ott o ketûm (A.) [ ] ﮐﺘﻮمsır saklayan, ağzı sıkı. b.c o keştî (F.) [ ] ﮐﺸﺘﯽgemi. w. alk kevser (A.) [ ] ﮐﻮﺛﺮ1.cennet. 2.cennetteki bir havuz. keyd (A.) [ ] ﮐﻴﺪhile, düzen. keyf (A.) [ ] ﮐﻴﻒkeyif, afiyet. keyfe mâ ittafak (A.) [ ] ﮐﻴﻒ ﻡﺎ اﺕﻔﻖrastgele. keyfiyet (A.) [ ] ﮐﻴﻔﻴﺖnitelik keyfiyyet (A.) [ ] ﮐﻴﻔﻴﺖnitelik. ww keyhân (F.) [ ] ﮐﻴﻬﺎنdünya. keyvan (F.) [ ] ﮐﻴﻮانSatürn, Zuhal. kezâ (A.) [ ] ﮐﺬاaynı şekilde, böylece. kezâlik (A.) [ ] ﮐﺬاﻝﮏaynı şekilde. 254 www.alkottob.com kezzâb (A.) [ ] ﮐﺬابçok yalancı. kıbel (A.) [ ] ﻗﺒﻞtaraf, yön. b.c o kıble (A.) [ ] ﻗﺒﻠﻪ1.Kâbe tarafı. 2.güney. 3.güney rüzgarı. kıbtî (A.) [ ] ﻗﺒﻄﯽçingene. kıdem (A.) [ ] ﻗﺪمeskilik. kıdve (A.) [ ] ﻗﺪوﻩönder. kılâ’ (A.) [ ] ﻗﻼعkaleler. kırâat etmek okumak. ott o kıllet (A.) [ ] ﻗﻠﺖazlık. kırâat (A.) [ ] ﻗﺮاﺋﺖokuma. m kıbâb (A.) [ ] ﻗﺒﺎبkubbeler. kırâathâne (A.-F.) [ ] ﻗﺮاﺋﺖ ﺧﺎﻥﻪ1. kahvehane. 2.okuma salonu. kıran (A.) [ ] ﻗﺮان1.yakınlaşma. 2.iki gezegenin aynı burçta birbirine w. alk yaklaşması. kırba (A.) [ ] ﻗﺮﺑﻪderiden yapılmış su kabı. kırtâsiye (A.) [ ] ﻗﺮﻃﺎﺱﻴﻪkağıt işleri. kısas (A.) [ ] ﻗﺼﻪkıssalar, hikayeler. kısm (A.) [ ] ﻗﺴﻢkısım, bölüm. kısmen (A.) [ ] ﻗﺴﻤﺎbir kısmı. ww kısmet (A.) [ ] ﻗﺴﻤﺖ1.nasip, pay. 2.bölme. kıssa (A.) [ ] ﻗﺼﻪ1.öykü, fıkra. 2.olay. kıst (A.) [ ] ﻗﺴﻂ1.taksit. 2.parça. kıstas (A.) [ ] ﻗﺴﻄﺎس1.ölçü. 2.terazi. 255 www.alkottob.com kışr (A.) [ ] ﻗﺸﺮkabuk. m kıt’a (A.) [ ] ﻗﻄﻌﻪparça. kıtal (A.) [ ] ﻗﺘﺎل1.savaş. 2.birbirini öldürme. kıyâm (A.) [ ] ﻗﻴﺎم1.kalkma. 2.ayaklanma. b.c o kıyafet (A.) [ ] ﻗﻴﺎﻓﺖkılık, görünüm. kıyam etmek başkaldırmak, isyan etmek, ayaklanmak. kıyamet (A.) [ ] ﻗﻴﺎﻡﺖ1.mahşer günü. 2.gürültü patırtı. kıyas (A.) [ ] ﻗﻴﺎسkarşılaştırma, mukayese. kıymet vermek değer vermek. ott o kıymet (A.) [ ] ﻗﻴﻤﺖdeğer. kıymetbilmez (A.-T.) değer bilmeyen. kıymetdar (A.-F.) [ ] ﻗﻴﻤﺘﺪارdeğerli. kıyr (A.) [ ] ﻗﻴﺮkatran, zift. w. alk kıyye (A.) [ ] ﻗﻴﻪokka. kibar (A.) [ ] ﮐﺒﺎرbüyükler. kibr (A.) [ ] ﮐﺒﺮbüyüklük taslama, şişinme. kifayet (A.) [ ] ﮐﻔﺎیﺖ1.yeterli olma. 2.yararlılık. kifâyetsizlik (A.-T.) yetersizlik. kihâlet (A.) [ ] ﮐﺤﺎﻝﺖ1.göz hekimliği. 2.sürmecilik. ww kîl (A.) [ ] ﻗﻴﻞsöz. kilâb (A.) [ ] ﮐﻼبköpekler. kîle (A.) [ ] ﮐﻴﻠﻪkile. kilîsa (F.) [ ] ﮐﻠﻴﺴﺎkilise. 256 www.alkottob.com kilk (F.) [ ] ﮐﻠﮏkamış kalem. m kîlükâl (A.) [ ] ﻗﻴﻞ و ﻗﺎلdedikodu. kilye (A.) [ ] ﮐﻠﻴﻪböbrek. kimyevî (A.) [ ] ﮐﻴﻤﻴﻮیkimyasal. kinâyeâmîz (A.-F.) [ ] ﮐﻨﺎیﻪ ﺁﻡﻴﺰkinayeli. kindar (F.) [ ] ﮐﻴﻨﺪارkinci. kînecû (F.) [ ] ﮐﻴﻨﻪ ﺝﻮkinci. kirâren (A.) [ ] ﮐﺮاراdefalarca. kirbâs (A.) [ ] ﮐﺮﺑﺎسbez. kirm (F.) [ ] ﮐﺮمkurt, kurtçuk. ott o kirâm (A.) [ ] ﮐﺮام1.yüce kişiler. 2.cömertler. b.c o kimyâger (A.-F.) [ ] ﮐﻴﻤﻴﺎﮔﺮkimyacı. kirm-i ebrîşem [ ] ﮐﺮم اﺑﺮیﺸﻢipek böceği. w. alk kirm-i şebefruz [ ] ﮐﺮم ﺵﺐ اﻓﺮوزateş böceği. kîse (F.) [ ] ﮐﻴﺴﻪ1.torba, kese. 2.para kesesi. kisve (A.) [ ] ﮐﺴﻮﻩgiysi. kisvet (A.) [ ] ﮐﺴﻮت1.giysi. 2.güreşçi kisbeti. kîş (F.) [ ] ﮐﻴﺶdin. kişt (F.) [ ] ﮐﺸﺖekin. ww kiştzar (F.) [ ] ﮐﺸﺘﺰارtarla. kişver (F.) [ ] ﮐﺸﻮرülke. kişverküşâ (F.) [ ] ﮐﺸﻮرﮐﺸﺎfatih, ülkeler alan. kitâb (A.) [ ] ﮐﺘﺎبkitap. 257 www.alkottob.com kitâbe (A.) [ ] ﮐﺘﺎﺑﻪ1.mezar taşı yazısı. 2.yazıt. m kitabhâne (A.-F.) [ ] ﮐﺘﺎﺑﺨﺎﻥﻪkütüphane. kitmân (A.) [ ] ﮐﺘﻤﺎنsır saklama, ketumluk. kiyâset (A.) [ ] ﮐﻴﺎﺱﺖzekilik, uyanıklık. kizb (A.) [ ] ﮐﺬبyalan. köhne (F.) [ ] ﮐﻬﻨﻪeski. kubh (A.) [ ] ﻗﺒﺢçirkinlik. kûçe (F.) [ ] ﮐﻮچﻪsokak. kudât (A.) [ ] ﻗﻀﺎتkadılar. kûdek (F.) [ ] ﮐﻮدکçocuk. kudemâ (A.) [ ] ﻗﺪﻡﺎeskiler. w. alk kudret (A.) [ ] ﻗﺪرتgüç. ott o kubûr (A.) [ ] ﻗﺒﻮرmezarlar. b.c o kitmân etmek saklamak. kudsî (A.) [ ] ﻗﺪﺱﯽkutsal. kudsiyân (A.-F.) [ ] ﻗﺪﺱﻴﺎنmelekler. kudsiyet (A.) [ ] ﻗﺪﺱﻴﺖkutsallık. kudsiyetşiken (A.-F.) [ ] ﻗﺪﺱﻴﺖ ﺵﮑﻦkutsallığı bozan; kutsal olan şeylere karşı saygısız. ww kudûm (A.) [ ] ﻗﺪوم1.gelme. 2.kudüm. kudûmzen (A.-F.) [ ] ﻗﺪوم زنkudüm çalan. kûfe (F.) [ ] ﮐﻮﻓﻪküfe. kufl (A.) [ ] ﻗﻔﻞkilit. 258 www.alkottob.com kûfte (F.) [ ] ﮐﻮﻓﺘﻪ1.ezik. 2.köfte. m kûh (F.) [ ] ﮐﻮﻩdağ. kûhân (F.) [ ] ﮐﻮهﺎنhörgüç. b.c o kûhistan (F.) [ ] ﮐﻮهﺴﺘﺎنdağlık. kuhl (A.) [ ] ﮐﺤﻞgöz sürmesi. kulel (A.) [ ] ﻗﻠﻞ1.kuleler. 2.doruklar. kullâb (A.) [ ] ﻗﻼبkanca, çengel. kulle (A.) [ ] ﻗﻠﻪ1.kule. 2.doruk. kumâr (A.) [ ] ﻗﻤﺎرkumar. kumâş (A.) [ ] ﻗﻤﺎشkumaş. kumrî (A.) [ ] ﻗﻤﺮیkumru. kûr (F.) [ ] ﮐﻮرkör. w. alk kur’a (A.) [ ] ﻗﺮﻋﻪkur’a, ad çekme. ott o kulûb (A.) [ ] ﻗﻠﻮبkalpler. kurâ (A.) [ ] ﻗﺮاءköyler. kurâze (A.) [ ] ﻗﺮاﺽﻪkırıntı, döküntü. kurb (A.) [ ] ﻗﺮب1.yakınlık. 2.yakın. kûre (F.) [ ] ﮐﻮرﻩkuyumcu ocağı. kûrî (F.) [ ] ﮐﻮریkörlük. ww kurrâ (A.) [ ] ﻗﺮاءKur’ân okuyucular. kurs (A.) [ ] ﻗﺮصyuvarlak. kurûn (A.) [ ] ﻗﺮون1.yüzyıllar. 2.çağlar. kurûn-i kadîme (F.) [ ] ﻗﺮون ﻗﺪیﻤﻪeski çağlar. 259 www.alkottob.com kurûn-i ûlâ [ ] ﻗﺮون اوﻝﯽilkçağ. m kurûn-i vüstâ [ ] ﻗﺮون وﺱﻄﯽortaçağ. kûs (F.) [ ] ﮐﻮسkös, büyük davul. b.c o kûse (F.) [ ] ﮐﻮﺱﻪköse. kusûr (A.) [ ] ﻗﺼﻮر1.kasırlar. 2.eksiklik, hata, ihmal. kusur eylemek ihmalde bulunmak, hata yapmak. kûşe (F.) [ ] ﮐﻮﺵﻪköşe. kûşiş (F.) [ ] ﮐﻮﺵﺶçaba. kût (A.) [ ] ﻗﻮتazık, yiyecek. kûtah (F.) [ ] ﮐﻮﺕﺎﻩkısa. ott o kûşk (F.) [ ] ﮐﻮﺵﮏköşk. kûtahnazar (F.-A.) [ ] ﮐﻮﺕﺎﻩ ﻥﻈﺮkıt görüşlü, basiretsiz. kutb (A.) [ ] ﻗﻄﺐkutup. w. alk kutn (A.) [ ] ﻗﻄﻦpamuk. kutr (A.) [ ] ﻗﻄﺮçap. kuûd (A.) [ ] ﻗﻌﻮدoturma. kuvâ (A.) [ ] ﻗﻮاgüçler, kuvvetler. kuvve (A.) [ ] ﻗﻮﻩgüç, kuvvet. kuvve-i muhayyile [ ] ﻗﻮﻩء ﻡﺨﻴﻠﻪhayal gücü. ww kuvve-i müeyyide [ ] ﻗﻮﻩء ﻡﺆیﺪﻩyaptırım gücü. kuvvet (A.) [ ] ﻗﻮت1.güç. 2.askerî güç. kûy (F.) [ ] ﮐﻮی1.köy. 2.sokak. 3.sevgilinin evinin bulunduğu yer. kuyûd (A.) [ ] ﻗﻴﻮد1.bağlar. 2.kayıtlar. 260 www.alkottob.com kuyûdat (A.) [ ] ﻗﻴﻮداتkayıtlar. m kuzât (A.) [ ] ﻗﻀﺎتkadılar. kûze (F.) [ ]] ﮐﻮزﻩtesti. küdûr (A.) [ ] ﮐﺪورkederler. küdûret (A.) [ ] ﮐﺪورت1.bulanıklık. 2.tasa. küffar (A.) [ ] ﮐﻔﺎرkafirler. küfr (A.) [ ] ﮐﻔﺮ1.kafirlik. 2.küfür. kühen (F.) [ ] ﮐﻬﻦeski. külah (F.) [ ] ﮐﻼﻩşapka. külbe (F.) [ ] ﮐﻠﺒﻪkulübe. küleh (F.) [ ] ﮐﻠﻪkülah, şapka. ott o küfrbâz (A.-F.) [ ] ﮐﻔﺮﺑﺎزküfürbaz. b.c o kübrâ (A.) [ ] ﮐﺒﺮاen büyük. w. alk külfet (A.) [ ] ﮐﻠﻔﺖ1.zahmet. 2.merasim. küll (A.) [ ] ﮐﻞtüm, bütün. küllî (A.) [ ] ﮐﻠﯽ1.genel. 2.çok. külliyyen (A.) [ ] ﮐﻠﻴﺎtamamen, tümü. künc (F.) [ ] ﮐﻨﺞköşe. küngüre (F.) [ ] ﮐﻨﮕﺮﻩşerefe. ww künh (A.) [ ] ﮐﻨﻪasıl, öz. künûn (F.) [ ] ﮐﻨﻮنşimdi. künûz (A.) [ ] ﮐﻨﻮزhazineler. küre (A.) [ ] ﮐﺮﻩküre. 261 www.alkottob.com küre-i arz [ ] ﮐﺮﻩء ارضyerküre, dünya. m kürevî (A.) [ ] ﮐﺮویküresel. kürre (F.) [ ] ﮐﺮﻩ1.sıpa. 2.tay. küsûf (A.) [ ] ﮐﺜﻮف1.güneş tutulması. 2.tutulma. küsûr (A.) [ ] ﮐﺴﻮر1.kesirler. 2.parçalar. küşad (F.) [ ] ﮐﺸﺎد1.açma. 2.açılma, açılış. küşâd etmek açılış yapmak, açmak. ott o küştî (F.) [ ] ﮐﺸﺘﯽgüreş. b.c o kürsî (A.) [ ] ﮐﺮﺱﯽ1.kürsü, taht. 2.başkent. küttâb (A.) [ ] ﮐﺘﺎبkâtipler, yazıcılar. kütüb (A.) [ ] ﮐﺘﺐkitaplar. ww w. alk kütübhâne (A.-F.) [ ] ﮐﺘﺒﺨﺎﻥﻪkütüphane. 262 www.alkottob.com m L la’l (A.) [ ] ﻝﻌﻞ1.al. 2.lal taşı. 3.kırmızı dudak. lâakal (A.) [ ] ﻻاﻗﻞen azından, hiç olmazsa. lâbe (F.) [ ] ﻻﺑﻪyalvarma. lâbis (A.) [ ] ﻻﺑﺲgiyen. lâbüd (A.) [ ] ﻻﺑﺪgerekli, lazım. lâcerem (A.) [ ] ﻻﺝﺮمkuşkusuz. lâcverd (F.) [ ] ﻻﺝﻮردlacivert. lâdînî (A.) [ ] ﻻدیﻨﯽlaik, din dışı. w. alk lâf (F.) [ ] ﻻفsöz. ott o lâbis olmak giymek. b.c o lâ (A.) [ ] ﻻ1.hayır. 2.yoktur. lafazan (F.) [ ] ﻻﻓﺰنgeveze. lafız (A.) [ ] ﻝﻔﻆsöz. lâfügüzâf (F.) [ ] ﻻف و ﮔﺰافboş söz, zırva. lafz (A.) [ ] ﻝﻔﻆsöz, lafız. lafzî (A.) [ ] ﻝﻔﻈﯽlafız ile ilgili, söz ile ilgili. ww lâgar (F.) [ ] ﻻﻏﺮzayıf, cılız. lağv (A.) [ ] ﻝﻐﻮ1.kaldırma. 2.boşuna. lağvedilmek (A.-T.) 1.kaldırılmak. 2.hükümsüz kılınmak. lağvetmek (A.-T.) 1.kaldırmak. 2.hükümsüz kılmak. 263 www.alkottob.com lağvolmak (A.-T.) 1.kaldırılmak. 2.hükümsüz kalmak. m lağvolunmak (A.-T.) 1.kaldırılmak. 2.hükümsüz kılınmak. lağz (A.) [ ] ﻝﻐﺰsürçme. b.c o lağziş (F.) [ ] ﻝﻐﺰشsürçme, kayma. lahd (A.) [ ] ﻝﺤﺪmezar, lahit. lahika (A.) [ ] ﻻﺣﻘﻪek. lahm (A.) [ ] ﻝﺤﻢet. lahn (A.) [ ] ﻝﺤﻦ1.uyum. 2.tavır. 3.dil. lâhûtî (A.) [ ] ﻻهﻮﺕﯽilahî. lahza (A.) [ ] ﻝﺤﻈﻪan, lahza. laîn (A.) [ ] ﻝﻌﻴﻦlanetlenmiş. lakab (A.) [ ] ﻝﻘﺐlakap. w. alk lâkayd (A.) [ ] ﻻﻗﻴﺪkayıtsız. ott o laht (F.) [ ] ﻝﺨﺖparça. lâkaydî (A.) [ ] ﻻﻗﻴﺪیkayıtsızlık. lâkin (A.) [ ] ﻝﮑﻦancak, ne var ki. laklâk (A.) [ ] ﻝﻘﻼقleylek. laklaka (A.) [ ] ﻝﻘﻠﻘﻪboş laf. lâl (F.) [ ] ﻻلdilsiz. ww lâle (F.) [ ] ﻻﻝﻪlale çiçeği. lâlekâ (F.) [ ] ﻻﻝﮑﺎ1.pabuç. 2.taç, ibik. lâlettayin (A.) [ ] ﻻ ﻋﻠﯽ اﻝﺘﻌﻴﻴﻦgelişigüzel. lâlezar (F.) [ ] ﻻﻝﻪ زارlale bahçesi. 264 www.alkottob.com lâmehâle (A.) [ ] ﻻﻡﺤﺎﻝﻪister istemez, çaresiz. m lâmekan (A.) [ ] ﻻﻡﮑﺎنmekansızlık. lâmi’ (A.) [ ] ﻻﻡﻊparlayan. b.c o lâmia (A.) [ ] ﻻﻡﻌﻪparlayan. lâmise (A.) [ ] ﻻﻡﺴﻪdokunma duyusu. lâne (F.) [ ] ﻻﻥﻪyuva. lanet (A.) [ ] ﻝﻌﻨﺖlanet, beddua. lâsiyyema (A.) [ ] ﻻﺱﻴﻤﺎözellikle. lâşehâr (F.) [ ] ﻻﺵﻪ ﺧﻮارleş yiyen. latif (A.) [ ] ﻝﻄﻴﻒhoş, yumuşak. latife (A.) [ ] ﻝﻄﻴﻔﻪşaka. latife etmek (A.-T.) şaka yapmak. w. alk latifegû (A.-F.) [ ] ﻝﻄﻴﻔﻪ ﮔﻮşakacı. ott o lâşe (F.) [ ] ﻻﺵﻪleş. latme (A.) [ ] ﻝﻄﻤﻪtokat. lâubali (A.) [ ] ﻻاﺑﺎﻝﯽkayıtsız, gamsız. lâubalîlik (A.-T.) kayıtsızlık, gamsızlık. lây (F.) [ ] ﻻی1.çamur. 2.tortu. lâya’kil (A.) [ ] ﻻیﻌﻘﻞkendinde olmayan. ww lâyemut (A.) [ ] ﻻیﻤﻮتölümsüz. lâyenkatı (A.) [ ] ﻻیﻨﻘﻄﻊkesintisiz, sürekli. lâyetecezza (A.) [ ] ﻻیﺘﺠﺰاparçalanmaz, ayrılmaz. lâyetegayyer (A.) [ ] ﻻیﺘﻐﻴﺮdeğişmez. 265 www.alkottob.com lâyetenâhi (A.) [ ] ﻻ یﺘﻨﺎهﯽsonsuz. m lâyetezelzül (A.) [ ] ﻻ یﺘﺰﻝﺰلsarsılmaz. lâyiha (A.) [ ] ﻻیﺤﻪtasarı. lâzevâl (A.) [ ] ﻻزوالyok olmaz, ölümsüz. lâzım (A.) [ ] ﻻزم1.gerekli. 2.geçişsiz. lâzıme (A.) [ ] ﻻزﻡﻪgerekli. leâli (A.) [ ] ﻝﺌﺎﻝﯽinciler. ott o leb (F.) [ ] ﻝﺐdudak. b.c o lâyuad (A.) [ ] ﻻیﻌﺪsayısız. lebâleb (F.) [ ] ﻝﺒﺎﻝﺐağzına kadar dolu. leben (A.) [ ] ﻝﺒﻦsüt. leb-i derya (F.) [ ] ﻝﺐ دریﺎsahil, deniz kenarı. lecâcet (A.) [ ] ﻝﺠﺎﺝﺖinat. w. alk lecûc (A.) [ ] ﻝﺠﻮجinatçı. ledünnî (A.) [ ] ﻝﺪﻥﯽTanrı sırlarıyla ilgili. leffen (A.) [ ] ﻝﻔﺎilişikte. leh (A.) [ ] ﻝﻪyan, yana, yararına. lehv (A.) [ ] ﻝﻬﻮ1.oyun. 2.yararı olmayan işler. leîm (A.) [ ] ﻝﺌﻴﻢalçak. ww leîmâne (A.-F.) [ ] ﻝﺌﻴﻤﺎﻥﻪalçakça. leked (F.) [ ] ﻝﮑﺪ1.tekme. 2.çifte. lekedâr (F.) [ ] ﻝﮑﻪ دارlekeli. lem’a (A.) [ ] ﻝﻤﻌﻪparıltı. 266 www.alkottob.com lemeân (A.) [ ] ﻝﻤﻌﺎنparıldama. lems (A.) [ ] ﻝﻤﺲdokunma. b.c o lemyezel (A.) [ ] ﻝﻢ یﺰل1.yok olmayan, kalıcı. 2.Tanrı. m lemeât (A.) [ ] ﻝﻤﻌﺎتparıltılar. leng (F.) [ ] ﻝﻨﮓaksak, topal. lerzân (F.) [ ] ﻝﺮزانtitrek. lerziş (F.) [ ] ﻝﺮزشtitreme. leşker (F.) [ ] ﻝﺸﮑﺮ1.asker. 2.ordu. ott o letâfet (A.) [ ] ﻝﻄﺎﻓﺖ1.hoşluk. 2.yumuşaklık. 3.güzellik. letâif (A.) [ ] ﻝﻄﺎﺋﻒşakalar, fıkralar, latifeler. levâhık (A.) [ ] ﻝﻮاﺣﻖekler. levâyih (A.) [ ] ﻝﻮایﺢtasarılar. levâzım (A.) [ ] ﻝﻮازمgereçler, gerekli şeyler. w. alk levend (F.) [ ] ﻝﻮﻥﺪ1.Osmanlı deniz eri. 2.ayyaş. 3.zampara. 4.kabadayı. levh (A.) [ ] ﻝﻮحlevha. levha (A.) [ ] ﻝﻮﺣﻪplaka, tabela. levn (A.) [ ] ﻝﻮن1.renk. 2.tür. levs (A.) [ ] ﻝﻮثpislik. levze (A.) [ ] ﻝﻮزﻩ1.badem. 2.bademcik. ww leyâlî (A.) [ ] ﻝﻴﺎﻝﯽgeceler. leyl (A.) [ ] ﻝﻴﻞgece. leyle (A.) [ ] ﻝﻴﻠﻪgece. leylî (A.) [ ] ﻝﻴﻠﯽyatılı. 267 www.alkottob.com leylünehâr (A.) [ ] ﻝﻴﻞ و ﻥﻬﺎرgece gündüz. m leyyin (A.) [ ] ﻝﻴﻦyumuşak. lezâiz (A.) [ ] ﻝﺬاتlezzetler. lezzât (A.) [ ] ﻝﺬات1.lezzetler. 2.zevkler. lezzet (A.) [ ] ﻝﺬت1.lezzet, tad. 2.zevk. libas (A.) [ ] ﻝﺒﺎسgiysi. licâm (F.) [ ] ﻝﺠﺎمgem. ligâm (F.) [ ] ﻝﮕﺎم1.gem. 2.dizgin. lihâf (A.) [ ] ﻝﺤﺎفyorgan. lihye (A.) [ ] ﻝﺤﻴﻪsakal. lîk (F.) [ ] ﻝﻴﮏama ancak. w. alk likâ (A.) [ ] ﻝﻘﺎ1.buluşma. 2.yüz. ott o lifâfe (A.) [ ] ﻝﻔﺎﻓﻪsargı. b.c o lezîz (A.) [ ] ﻝﺬیﺬlezzetli. lîme (F.) [ ] ﻝﻴﻤﻪparça. lîmû (F.) [ ] ﻝﻴﻤﻮlimon. lisân (A.) [ ] ﻝﺴﺎنdil. lisanî (A.) [ ] ﻝﺴﺎﻥﯽdil ile ilgili. lisâniyyat (A.) [ ] ﻝﺴﺎﻥﻴﺎتdilbilim. ww lise (A.) [ ] ﻝﺜﻪdiş eti. livâ (A.) [ ] ﻝﻮاsancak, bayrak. livata (A.) [ ] ﻝﻮاﻃﻪkulamparalık, oğlancılık. liyakat (A.) [ ] ﻝﻴﺎﻗﺖyaraşma. 268 www.alkottob.com lu’bet (A.) [ ] ﻝﻌﺒﺖoyuncak. m lu’betbaz (A.-F.) [ ] ﻝﻌﺒﺖ ﺑﺎزkuklacı. luâb (A.) [ ] ﻝﻌﺎبsalya. lugat (A.) [ ] ﻝﻐﺖ1.söz. 2.sözlük. 3.kelime. lugaz (A.) [ ] ﻝﻐﺰbilmece. lukme (A.) [ ] ﻝﻘﻤﻪlokma. lûle (F.) [ ] ﻝﻮﻝﻪ1.boru. 2.lüle, kağıt külah. ott o lutf (A.) [ ] ﻝﻄﻒ1.iyilik, lütuf. 2.güzellik. b.c o lugât (A.) [ ] ﻝﻐﺎت1.sözlük. 2.kelimeler. lutfeylemek ilgi göstermek, iyilik etmek. lutfkâr (A.-F.) [ ] ﻝﻄﻔﮑﺎرlütuf sahibi. lutufdîde (A.-F.) [ ] ﻝﻄﻒ دیﺪﻩiyilik görmüş, lütuf görmüş. lutufkâr (A.-F.) [ ] ﻝﻄﻔﮑﺎرlütuf sahibi. w. alk lü’lü (A.) [ ] ﻝﺆﻝﺆinci. lübb (A.) [ ] ﻝﺐöz. lücce (A.) [ ] ﻝﺠﻪ1.kalabalık. 2.gümüş. 3.deniz, engin su. lüknet (A.) [ ] ﻝﮑﻨﺖdil tutukluğu. lüle (F.) [ ] ﻝﻮﻝﻪ1.boru. 2.lüle, kağıt külah. lüzum (A.) [ ] ﻝﺰومgereklilik, lazım olma. ww lüzum görmek gerekli bulmak. 269 www.alkottob.com mâ (A.) [ ] ﻡﺎsu. mâ (F.) [ ] ﻡﺎbiz. ma’âyib (A.) [ ] ﻡﻌﺎیﺐkusurlar, ayıplar. ma’ber (A.) [ ] ﻡﻌﺒﺮgeçit. ma’raz (A.) [ ] ﻡﻌﺮضsergi. ma’reke (A.) [ ] ﻡﻌﺮﮐﻪsavaş alanı. ma’şerî (A.) [ ] ﻡﻌﺸﺮیkollektif. m ott o ma’ni (A.) [ ] ﻡﻌﻨﯽanlam. b.c o M maâbid (A.) [ ] ﻡﻌﺎﺑﺪmabetler, ibadet yerleri. w. alk maâbir (A.) [ ] ﻡﻌﺎﺑﺮgeçitler. maâd (A.) [ ] ﻡﻌﺎد1.dönüş yeri. 2.ahiret. mâadâ (A.) [ ] ﻡﺎﻋﺪاdışında, -den başka, başka, öte, yanı sıra. maâdin (A.) [ ] ﻡﻌﺎدنmadenler. maalesef (A.) [ ] ﻡﻊ اﻷﺱﻒne yazık ki. maalmemnûniye (A.) [ ] ﻡﻊ اﻝﻤﻤﻨﻮﻥﻴﻪseve seve. ww maânî (A.) [ ] ﻡﻌﺎﻥﯽanlamlar. maârif (A.) [ ] ﻡﻌﺎرف1.bilimler. 2.kültür. 3.Millî Eğitim Bakanlığı. maarif nezareti millî eğitim bakanlığı. maâş (A.) [ ] ﻡﻌﺎش1.geçim. 2.aylık. 270 www.alkottob.com maatteessüf (A.) [ ] ﻡﻊ اﻝﺘﺄﺱﻒne yazık ki, üzülerek, maalesef. maâzallah (A.) [ ] ﻡﻌﺎذ اﷲAllah esirgesin. b.c o mâba’dut-tabîa (A.) [ ] ﻡﺎﺑﻌﺪاﻝﻄﺒﻴﻌﻪfizik ötesi, doğa ötesi. m maazâlik (A.) [ ] ﻡﻊ ذﻝﮏbununla birlikte. mâba’duttabîiyye (A.) [ ] ﻡﺎﺑﻌﺪاﻝﻄﺒﻴﻌﻴﻪmetafizik, doğa ötesi. mâbad (A.) [ ] ﻡﺎﺑﻌﺪsonraki. mâbadı var (A.-T.) devam edecek, sürecek, arkası var. mabed (A.) [ ] ﻡﻌﺒﺪ1.tapınak. 2.ibadethane. mabud (A.) [ ] ﻡﻌﺒﻮدibadet edilen, ott o mâbeyn (A.) [ ] ﻡﺎﺑﻴﻦ1.arası. 2.padişah sarayı. mâcera (A.) [ ] ﻡﺎﺝﺮا1.cereyan eden. 2.serüven. mâceraperest (A.-F.) [ ] ﻡﺎﺝﺮاﭘﺮﺱﺖmaceracı. maceraperestî (A.-F.) [ ] ﻡﺎﺝﺮاﭘﺮﺱﺘﯽmaceracılık, maceraperestlik. w. alk mâdâmülhayat (A.) [ ] ﻡﺎداﻡﺎﻝﺤﻴﺎتömür boyu. madde be madde (A.-F.) [ ] ﻡﺎدﻩ ﺑﻤﺎدﻩmadde madde. maddî (A.) [ ] ﻡﺎدی1.madde ile ilgili. 2.materyalist. maddiyet (A.) [ ] ﻡﺎدیﺖmaddîlik. maddiyye (A.) [ ] ﻡﺎدیﻪ1.madde ile ilgili. 2.matetaryalist. mâde (F.) [ ] ﻡﺎدﻩdişi. ww mâdelet (A.) [ ] ﻡﻌﺪﻝﺖadalet. madeniyyât (A.) [ ] ﻡﻌﺪﻥﻴﺎتmadencilik bilimi, mineraloji. mâder (F.) [ ] ﻡﺎدرanne. maderî (F.) [ ] ﻡﺎدریanne ile ilgili, ana tarafı. 271 www.alkottob.com mâderzâd (F.) [ ] ﻡﺎدرزادanadan doğma. m mâdiyân (F.) [ ] ﻡﺎدیﺎنkısrak. madûd (A.) [ ] ﻡﻌﺪودsayılı. mâdum (A.) [ ] ﻡﻌﺪومyok olmuş. mâdumiyet (A.) [ ] ﻡﻌﺪوﻡﻴﺖyokluk. mâdun (A.) [ ] ﻡﺎدونast, aşağıda, alt. mâfevk (A.) [ ] ﻡﺎﻓﻮقüst, üstü, yukarısı. magâre (A.) [ ] ﻡﻐﺎرﻩmağara. ott o mafsal (A.) [ ] ﻡﻔﺼﻞeklem. b.c o madûd olmak sayılmak. mağâk (F.) [ ] ﻡﻐﺎک1.çukur. 2.mezar. mağâzî (A.) [ ] ﻡﻐﺎزی1.savaşlar, gazalar. 2.savaş öyküleri. mağbûn (A.) [ ] ﻡﻐﺒﻮنaldatılmış. w. alk mağdûr (A.) [ ] ﻡﻐﺪورhaksızlığa uğramış. mağdur etmek haksızlığa uğratarak zor durumda bırakmak. mağdur olmak haksızlığa uğramayarak zor durumda kalmak. mağduriyet (A.) [ ] ﻡﻐﺪوریﺖhaksızlığa uğrama, mağdur olma. mağfiret (A.) [ ] ﻡﻐﻔﺮتyarlıgama. mağfiret etmek yarlıgamak. ww mağfur (A.) [ ] ﻡﻐﻔﻮرyarlıganmış. mağlata (A.) [ ] ﻡﻐﻠﻄﻪlaf salatası, yanıltmaca. mağlub (A.) [ ] ﻡﻐﻠﻮبyenik. mağmûm (A.) [ ] ﻡﻐﻤﻮمgamlı, kederli. 272 www.alkottob.com mağrib (A.) [ ] ﻡﻐﺮب1.batı. 2.akşam namazı. 3.Kuzeybatı Afrika. 4.Fas. mağrûr olmak gururlanmak. mağsub (A.) [ ] ﻡﻐﺼﻮبgaspedilmiş. mağşuş (A.) [ ] ﻡﻐﺸﻮشkarışmış. mağz (F.) [ ] ﻡﻐﺰ1.beyin. 2.iç, öz. 3.ilik. mağzûb (A.) [ ] ﻡﻐﻀﻮبgazaba uğratılmış. mahabbet (A.) [ ] ﻡﺤﺒﺖsevgi. mahabbet eylemek sevmek. ott o mâh (F.) [ ] ﻡﺎﻩay. b.c o mağrûrane (A.-F.) [ ] ﻡﻐﺮوراﻥﻪgururlanarak, kendini beğenerek. m mağrur (A.) [ ] ﻡﻐﺮورgururlu, kendini beğenmiş. mahâfil (A.) [ ] ﻡﺤﺎﻓﻞ1.mahfiller. 2.toplantı yerleri. mahâkim (A.) [ ] ﻡﺤﺎﮐﻢmahkemeler. w. alk mahal (A.) [ ] ﻡﺤﻞyer. mahall (A.) [ ] ﻡﺤﻞyer. mahallî (A.) [ ] ﻡﺤﻠﯽ1.yerel. 2.yerli. mahalliye (A.) [ ] ﻡﺤﻠﻴﻪyerel. mâhâne (F.) [ ] ﻡﺎهﺎﻥﻪaylık. mahâret (A.) [ ] ﻡﻬﺎرتbeceri. ww mâhasal (A.) [ ] ﻡﺎﺣﺼﻞsonuç. mahâsin (A.) [ ] ﻡﺤﺎﺱﻦiyilikler, güzellikler. mâhazar (A.) [ ] ﻡﺎﺣﻀﺮhazırda olan. mahâzin (A.) [ ] ﻡﺨﺎزنmahzenler. 273 www.alkottob.com mahâzîr (A.) [ ] ﻡﺤﺎذیﺮsakıncalar. m mahbes (A.) [ ] ﻡﺤﺒﺲhapishane. mahbûb (A.) [ ] ﻡﺤﺒﻮب1.sevilen. 2.sevgili. mahcûb (A.) [ ] ﻡﺤﺠﻮب1.örtülmüş. 2.utangaç. mahcûb etmek utandırmak. mahcûb olmak utanmak. mahcûbiyet (A.) [ ] ﻡﺤﺠﻮﺑﻴﺖutangaçlık. mahcûz olmak haczedilmek. ott o mahcûz (A.) [ ] ﻡﺤﺠﻮظhacizli. b.c o mahbus (A.) [ ] ﻡﺤﺒﻮس1.hapsedilmiş. 2.hapishane. mahdud (A.) [ ] ﻡﺤﺪودsınırlı, kasıtlı. mahdum (A.) [ ] ﻡﺨﺪومoğul. mâhe (F.) [ ] ﻡﺎهﻪmatkap. w. alk mahfaza (A.) [ ] ﻡﺤﻔﻈﻪkutu, kap. mahfî (A.) [ ] ﻡﺨﻔﯽgizli. mahfil (A.) [ ] ﻡﺤﻔﻞ1.toplantı yeri. 2.cami mahfili. mahfiyyen (A.) [ ] ﻡﺨﻔﻴﺎgizlice. mahfuz (A.) [ ] ﻡﺤﻔﻮظkorunmuş, saklanmış. mâh-ı nev (F.) [ ] ﻡﺎﻩ ﻥﻮhilal, ay. ww mâh-ı sipihr [ ] ﻡﺎﻩ ﺱﭙﻬﺮay, gökyüzündeki ay. mâhî (F.) [ ] ﻡﺎهﯽbalık. mahir (A.) [ ] ﻡﺎهﺮbecerili, maharetli. mahiyet (A.) [ ] ﻡﺎهﻴﺖasıl, esas, içyüzü. 274 www.alkottob.com mahkûk (A.) [ ] ﻡﺤﮑﻮکkazılmış, kazılarak yazılmış, yontulmuş. m mahkum (A.) [ ] ﻡﺤﮑﻮمhüküm giymiş. mahkûm etmek hüküm giydirmek. mahlas (A.) [ ] ﻡﺨﻠﺺtakma ad. mahlû (A.) [ ] ﻡﺨﻠﻮعtahttan indirilmiş. mahluk (A.) [ ] ﻡﺨﻠﻮقyaratık. mahlul (A.) [ ] ﻡﺤﻠﻮلerimiş, çözülmüş, hallolmuş. ott o mahlut (A.) [ ] ﻡﺨﻠﻮطkarışık. b.c o mahkum olmak hüküm giymek. mahmûd (A.) [ ] ﻡﺤﻤﻮد1.övülmüş. 2.hamd edilmiş. mahmul (A.) [ ] ﻡﺤﻤﻮلyüklü. mahmur (A.) [ ] ﻡﺨﻤﻮرuykulu, baygın. mâhpâre (F.) [ ] ﻡﺎﻩ ﭘﺎرﻩ1.ay parçası. 2.çok güzel. w. alk mahrec (A.) [ ] ﻡﺨﺮجçıkış yeri. mahrem (A.) [ ] ﻡﺤﺮم1.nikah düşmeyen. 2.gizli. mâhru (F.) [ ] ﻡﺎهﺮوay yüzlü, güzel yüzlü. mahruk (A.) [ ] ﻡﺤﺮوقyanık, yanmış. mahrûkat (A.) [ ] ﻡﺤﺮوﻗﺎتyakacak. mahrum (A.) [ ] ﻡﺤﺮومyoksun. ww mahrum etmek yoksun bırakmak. mahrum olmak yoksun kalmak. mahrumiyet (A.) [ ] ﻡﺤﺮوﻡﻴﺖyoksunluk, mahrumluk. mahrut (A.) [ ] ﻡﺨﺮوطkoni. 275 www.alkottob.com mahsûb (A.) [ ] ﻡﺤﺴﻮبhesap edilen. mahsur (A.) [ ] ﻡﺤﺼﻮرkuşatılmış. mahsûs (A.) [ ] ﻡﺨﺼﻮصhissedilen, hissedilir. b.c o mahsus (A.) [ ] ﻡﺨﺼﻮص1.özgü, ayrılmış. 2.bilerek. m mahsûl (A.) [ ] ﻡﺤﺼﻮلürün, sonuç. mahşer (A.) [ ] ﻡﺤﺸﺮ1.kıyamet yeri. 2.aşırı kalabalık. mâhtâb (F.) [ ] ﻡﺎهﺘﺎبmehtap. mahtûm (A.) [ ] ﻡﺨﺘﻮمmühürlü. ott o mahtût (A.) [ ] ﻡﺨﻄﻮط1.yazılı. 2.çizili. mahv (A.) [ ] ﻡﺤﻮ1.yok etme. 2.yok olma. mahvetmek (A.-T.) yok etmek. mahz (A.) [ ] ﻡﺤﺾsırf, sade, tam. mahzar (A.) [ ] ﻡﺤﻀﺮ1.huzur, kat. 2.görünüş. w. alk mahzun (A.) [ ] ﻡﺤﺰونhüzünlü. mahzun etmek hüzünlendirmek. mahzun olmak hüzünlenmek. mahzûnane (A.-F.) [ ] ﻡﺤﺰوﻥﺎﻥﻪhüzünlü bir halde. mahzur (A.) [ ] ﻡﺤﺬورsakınca. mahzur görmek sakıncalı bulmak. ww mahzûzat (A.) [ ] ﻡﺤﻈﻮﻇﺎتhoşa gidecek şeyler. mâî (A.) [ ] ﻡﺎﺋﯽ1.su ile ilgili. 2.mavi. mâ-i mukattar [ ] ﻡﺎء ﻡﻘﻄﺮdamıtık su. mâide (A.) [ ] ﻡﺎﺋﺪﻩsofra. 276 www.alkottob.com mâil (A.) [ ] ﻡﺎﺋﻞ1.eğilimli, istekli. 2.eğimli, meyilli. 3.çalan. maîşet (A.) [ ] ﻡﻌﻴﺸﺖgeçim, dirlik. mak’ad (A.) [ ] ﻡﻘﻌﺪ1.makat, kıç. 2.minder. makâbir (A.) [ ] ﻡﻘﺎﺑﺮmezarlar, kabirler. mâkabl (A.) [ ] ﻡﺎﻗﺒﻞönceki, önü. mâkablettârih (A.) [ ] ﻡﺎﻗﺒﻞ اﻝﺘﺎریﺦtarih öncesi. ott o makâl (A.) [ ] ﻡﻘﺎلsöz. b.c o maiyyet (A.) [ ] ﻡﻌﻴﺖbirlik, beraberlik, yanında bulunma. m mâil olmak eğilim göstermek. makam (A.) [ ] ﻡﻘﺎم1.yer. 2.kat, huzur. 3.musikî makamı makâmat (A.) [ ] ﻡﻘﺎﻡﺎتmakamlar. makarr (A.) [ ] ﻡﻘﺮ1.başkent. 2.merkez. makâsıd (A.) [ ] ﻡﻘﺎﺹﺪmaksatlar. w. alk makber (A.) [ ] ﻡﻘﺒﺮmezar. makbere (A.) [ ] ﻡﻘﺒﺮﻩmezar. makbul (A.) [ ] ﻡﻘﺒﻮلkabul edilen, beğenilen. makbuz (A.) [ ] ﻡﻘﺒﻮض1.alınmış. 2.alındı belgesi. makdem (A.) [ ] ﻡﻘﺪمgelme, geliş. makdur (A.) [ ] ﻡﻘﺪور1.güç. 2.elden gelen. ww makes (A.) [ ] ﻡﻌﮑﺲyansıma yeri. makes bulmak (A.-T.) yansımak, yansıyacak yer bulmak. makes olmak (A.-T.) yansıtmak, yansıma yeri olmak. makhûr (A.) [ ] ﻡﻘﻬﻮر1.kahrolmuş, yenilmiş. 2.gazaba uğramış. 277 www.alkottob.com mâkiyan (F.) [ ] ﻡﺎﮐﻴﺎنtavuk. m makrun (A.) [ ] ﻡﻘﺮونyakın. maksad (A.) [ ] ﻡﻘﺼﺪamaç.) makta (A.) [ ] ﻡﻘﻄﻊ1.kesim yeri. 2.kesit.) b.c o maksûd (A.) [ ] ﻡﻘﺼﻮدistenilen, maksat. maktel (A.) [ ] ﻡﻘﺘﻞ1.öldürme yeri. 2.ünlü birinin ölümü üzerine yazılan şiir. maktû (A.) [ ] ﻡﻘﻄﻮع1.kesilmiş, kesik. 2.pazarlık yapılmaz. maktül (A.) [ ] ﻡﻘﺘﻮلöldürülen. mâkul (A.) [ ] ﻡﻌﻘﻮلakla uygun. ott o maktül olmak öldürülmek. makûlat (A.) [ ] ﻡﻌﻘﻮﻻتaklî bilgiler. makûle (A.) [ ] ﻡﻘﻮﻝﻪkategori. makûs (A.) [ ] ﻡﻌﮑﻮس1.ters. 2.uğursuz. w. alk mal (A.) [ ] ﻡﺎل1.mal. 2.servet. mâlâmâl (F.) [ ] ﻡﺎﻻﻡﺎلdopdolu. mâlî (A.) [ ] ﻡﺎﻝﯽ1.mal ile ilgili. 2.maliye ile ilgili. mâlihulya (Yun.-A.) [ ] ﻡﺎﻝﯽ ﺧﻮﻝﻴﺎmelankoli. mâlik (A.) [ ] ﻡﺎﻝﮏsahip. mâlikiyet (A.) [ ] ﻡﺎﻝﮑﻴﺖsahip olma. ww maliye (A.) [ ] ﻡﺎﻝﻴﻪdevletin gelir ve gider işlerini takip eden bakanlık ve ona bağlı daireler. malûl (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻮلözürlü, hastalıklı. malûlen (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻮﻻsakatlanmış olarak, özürlü olarak. 278 www.alkottob.com malûlîn (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻮﻝﻴﻦhastalar, sakatlar. m malûm (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻮمbilinen. malûm olmak anlaşılmak, bilinmek. b.c o malûmat (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻮﻡﺎتbilgi. malûmatfurûş (A.-F.) [ ] ﻡﻌﻠﻮﻡﺎت ﻓﺮوشbilgiçlik taslayan. malûmatfurûşluk (A.-F.-T.) bilgiçlik taslama. malûmatfurûşluk etmek bilgiçlik taslamak. mâmafih (A.) [ ] ﻡﻊ ﻡﺎﻓﻴﻪbununla birlikte. ott o mâmelek (A.) [ ] ﻡﺎﻡﻠﮏsahip olunan. mamûl (A.) [ ] ﻡﻌﻤﻮل1.yapılmış, imal edilmiş. 2.alışılmış. mamûlat (A.) [ ] ﻡﻌﻤﻮﻻتimal edilenler. mamûlün fevkinde alışılmışın ötesinde. mamûr (A.) [ ] ﻡﻌﻤﻮرbayındır, imar edilmiş. w. alk mamûr edilmek bayındırlaştırılmak, imar edilmek. mamûr etmek bayındırlaştırmak. mamûr olmak bayındır olmak. mamûre (A.) [ ] ﻡﻌﻤﻮرﻩbayındır yer. mamûriyet (A.) [ ] ﻡﻌﻤﻮریﺖbayındırlık. mana (A.) [ ] ﻡﻌﻨﯽanlam. ww manalandırmak anlam kazandırmak. manen (A.) [ ] ﻡﻌﻨﺎ1.mana yolu ile. 2.gönülden. mânend (F.) [ ] ﻡﺎﻥﻨﺪgibi. manevî (A.) [ ] ﻡﻌﻨﻮی1.anlam ile ilgili. 2.ruh ile ilgili. 279 www.alkottob.com maneviyat (A.) [ ] ﻡﻌﻨﻮیﺎت1.manaya dayalı şeyler. 2.moral değerler. m mani (A.) [ ] ﻡﻌﻨﯽengel. mani olmak engel olmak. manidar (A.-F.) [ ] ﻡﻌﻨﯽ دارanlamlı. b.c o mânia (A.) [ ] ﻡﺎﻥﻌﻪengel. mansıb (A.) [ ] ﻡﻨﺼﺐdevlet memuriyetindeki makam. mansıbdar (A.-F.) [ ] ﻡﻨﺼﺒﺪارmakam sahibi devlet memuru. mansur (A.) [ ] ﻡﻨﺼﻮرTanrı’nın yardımıyla zafer kazanan. mantıkî (A.) [ ] ﻡﻨﻄﻘﯽmantıklı. ott o mantıkan (A.) [ ] ﻡﻨﻄﻘﺎmantık bakımından. mantıkiyyûn (A.) [ ] ﻡﻨﻄﻘﻴﻮنmantıkçılar, mantık bilginleri. manzar (A.) [ ] ﻡﻨﻈﺮ1.seyir yeri. 2.görünüş. 3.yüz. manzara (A.) [ ] ﻡﻨﻈﺮﻩgörünüm. w. alk manzum (A.) [ ] ﻡﻨﻈﻮمnazmedilmiş. manzûmât (A.) [ ] ﻡﻨﻈﻮﻡﺎتmanzumeler. manzûme (A.) [ ] ﻡﻨﻈﻮﻡﻪ1.dizilmiş. 2.vezinli söz, şiir. 3.sistem. manzur (A.) [ ] ﻡﻨﻈﻮر1.bakılan. 2.dikkat çeken. manzur olmak görülmek, göze çarpmak. mâr (F.) [ ] ﻡﺎرyılan. ww maraz (A.) [ ] ﻡﺮضhastalık. marazî (A.) [ ] ﻡﺮﺽﯽhastalıklı, hastalkla ilgili. mârgîr (F.) [ ] ﻡﺎرﮔﻴﺮyılancı, yılan tutan. marifet (A.) [ ] ﻡﻌﺮﻓﺖ1.bilme. 2.ustalık, beceri. 3.aracı. 280 www.alkottob.com mariz (A.) [ ] ﻡﺮیﺾhasta. m mârpîç (F.) [ ] ﻡﺎرﭘﻴﭻmarpuç, nargile marpucu. maruf (A.) [ ] ﻡﻌﺮوف1.bilinen. 2.ünlü, tanınmış. b.c o marûf olmak tanınmak, bilinmek. maruz (A.) [ ] ﻡﻌﺮوض1.arzedilen, sunulan. 2.karşı karşıya kalma, tutulma. maruz olmak karşı karşıya kalmak. maruzat (A.) [ ] ﻡﻌﺮوﺽﺎتsunulanlar, arzedilecek şeyler. mâsabak (A.) [ ] ﻡﺎﺱﺒﻖgeçen, geçmiş. masârif (A.) [ ] ﻡﺼﺎرفharcamalar. ott o masâri (A.) [ ] ﻡﺼﺎرعdizeler, mısralar. masdar (A.) [ ] ﻡﺼﺪر1.çıkış yeri, kaynak. 2.masdar. mâsebak (A.) [ ] ﻡﺎﺱﺒﻖgeçen, geçmiş. mashara (A.) [ ] ﻡﺴﺨﺮﻩsoytarı. w. alk mâsiva (A.) [ ] ﻡﺎﺱﻮی1.Tanrı’nın dışındaki varlıklar. 2.dünyaya özgü her şey. masiyet (A.) [ ] ﻡﻌﺼﻴﺖ1.günah. 2.isyan. maskat (A.) [ ] ﻡﺴﻘﻂ1.düşüş yeri. maskat-ı re’s [ ] ﻡﺴﻘﻂ رأسdoğum yeri. maslahat (A.) [ ] ﻡﺼﻠﺤﺖ1.iş. 2.dirlik düzenlik. maslahatgüzar (A.-F.) [ ] ﻡﺼﻠﺤﺖ ﮔﺰارelçi adına devlet işlerini yürüten. ww masnû (A.) [ ] ﻡﺼﻨﻮع1.yapma, yapay. 2.sanatlı. masraf (A.) [ ] ﻡﺼﺮفharcama, gider. masrû (A.) [ ] ﻡﺼﺮوعsaralı. masrûf (A.) [ ] ﻡﺼﺮوفharcanmış. 281 www.alkottob.com masruf olmak harcanmak. m mass (A.) [ ] ﻡﺺemme. massetmek emmek, çekmek. mastaba (A.) [ ] ﻡﺼﻄﺒﻪ1.meyhane. 2.sedir. b.c o mâst (F.) [ ] ﻡﺎﺱﺖyoğurt. masum (A.) [ ] ﻡﻌﺼﻮم1.suçsuz, günahsız. 2.küçük çocuk. masumane (A.-F.) [ ] ﻡﻌﺼﻮﻡﺎﻥﻪmasumca. masume (A.) [ ] ﻡﻌﺼﻮﻡﻪ1.suçsuz, günahsız. 2.küçük kız çocuğu. ott o masumiyet (A.) [ ] ﻡﻌﺼﻮﻡﻴﺖmasumluk, suçsuzluk. masûn (A.) [ ] ﻡﺼﻮنkorunmuş, saklanmış. masûn kalmak korunmak, zarar gelmemek. mâşe (F.) [ ] ﻡﺎﺵﻪmaşa. maşer (A.) [ ] ﻡﻌﺸﺮtoplum. w. alk maşerî (A.) [ ] ﻡﻌﺸﺮیkollektif, ortaklaşa. mâşıta (A.) [ ] ﻡﺎﺵﻄﻪkadın makyajcısı, kadın kuaförü. mâşî (A.) [ ] ﻡﺎﺵﯽyürüyen. mâşiyen (A.) [ ] ﻡﺎﺵﻴﺎyürüyerek. maşrık (A.) [ ] ﻡﺸﺮقdoğu. maşûk (A.) [ ( ] ﻡﻌﺸﻮقerkek) sevgili. ww maşuka (A.) [ ( ] ﻡﻌﺸﻮﻗﻪbayan) sevgili. matbaa (A.) [ ] ﻡﻄﺒﻌﻪbasımevi. matbah (A.) [ ] ﻡﻄﺒﺦmutfak. matbû (A.) [ ] ﻡﻄﺒﻮع1.basılı. 2.hoşa giden, hoş. 282 www.alkottob.com matbûat (A.) [ ] ﻡﻄﺒﻮﻋﺎت1.basın. 2.basılı şeyler. m mâtem (A.) [ ] ﻡﺎﺕﻢyas. mâtem tutmak yas tutmak. mâtemî (A.-F.) [ ] ﻡﺎﺕﻤﯽyaslı. mâtemli (A.-T.) yaslı. mâtemserâ (A.-F.) [ ] ﻡﺎﺕﻤﺴﺮاyas tutulan ev. mâtemzede (A.-F.) [ ] ﻡﺎﺕﻢ زدﻩyaslı. b.c o mâtemdar (A.-F.) [ ] ﻡﺎﺕﻤﺪارyaslı. ott o matla (A.) [ ] ﻡﻄﻠﻊ1.doğuş yeri. 2.kaside ve gazelin ilk beyti. matlab (A.) [ ] ﻡﻄﻠﺐ1.konu. 2.istek. matlub (A.) [ ] ﻡﻄﻠﻮب1.istenilen, aranan. 2.alacak. matlûb etmek istemek. matrûd (A.) [ ] ﻡﻄﺮودkovulmuş. w. alk matrûş (A.) [ ] ﻡﻄﺮوش1.sakalsız. 2.tıraşlanmış. matuf (A.) [ ] ﻡﻌﻄﻮفyönelik, çevrili. matûh (A.) [ ] ﻡﻌﺘﻮﻩbunak, bunamış. matûhe (A.) [ ] ﻡﻌﺘﻮهﻪbunak, bunamış (bayan). mâvaka (A.) [ ] ﻡﺎوﻗﻊolup biten. mâverâ (A.) [ ] ﻡﺎورا1.öte, ötesinde. 2.ahiret, öbür dünya. ww mavtın (A.) [ ] ﻡﻮﻃﻦyurt tutulan yer. mâye (F.) [ ] ﻡﺎیﻪ1.maya. 2.para. 3.mal. 4.güç. mâyedar (F.) [ ] ﻡﺎیﻪ دار1.mayalı. 2.paralı. 3.mal sahibi. 4.güçlü. mâyi (A.) [ ] ﻡﺎیﻊsıvı. 283 www.alkottob.com mayûb (A.) [ ] ﻡﻌﻴﻮب1.kusurlu. 2.ayıplanmış. m mazanna (A.) [ ] ﻡﻈﻨﻪ1.ermiş sanılan.2.zan altındaki. mazarrat (A.) [ ] ﻡﻀﺮت1.zarar verme. 2.zarar. mazbata (A.) [ ] ﻡﻀﺒﻄﻪtutanak. mazbata tanzim etmek tutanak düzenlemek. b.c o mazarrât (A.) [ ] ﻡﻀﺮاتzararlar. mazbut (A.) [ ] ﻡﻀﺒﻮط1.zaptedilmiş. 2.kayda geçirilmiş. 3.derli toplu. 4.sağlam. mazbutat (A.) [ ] ﻡﻀﺒﻮﻃﺎتkayda geçirilenler. ott o mazeret (A.) [ ] ﻡﻌﺬرتözür. mazerethâh (A.-F.) [ ] ﻡﻌﺬرت ﺧﻮاﻩözür dileyen. mazhar (A.) [ ] ﻡﻈﻬﺮ1.ortaya çıkış yeri. 2.şereflenme, nail olma. mazhar olmak karşılaşmak, nail olmak. mâzi (A.) [ ] ﻡﺎﺽﯽgeçmiş, geçmiş zaman. w. alk mazlum (A.) [ ] ﻡﻈﻠﻮم1.zulme uğramış. 2.sesiz sedasız. mazlumâne (A.-F.) [ ] ﻡﻈﻠﻮﻡﺎﻥﻪmazlumca. mazlûmiyet (A.) [ ] ﻡﻈﻠﻮﻡﻴﺖ1.mazlumluk, zulme uğramışlık. 2.sesiz sedasız olma. mazmaza (A.) [ ] ﻡﻀﻤﻀﻪgargara. mazmaza yapmak gargara yapmak, ağızda su çalkalamak. ww mazmun (A.) [ ] ﻡﻀﻤﻮن1.kavram. 2.ince söz. maznun (A.) [ ] ﻡﻈﻨﻮنzanlı. maznun olmak zan altında kalmak. mazrub (A.) [ ] ﻡﻀﺮوب1.dövülen. 2.çarpılan. 284 www.alkottob.com mazruf (A.) [ ] ﻡﻈﺮوف1.kaba konulan. 2.zarflı. m mâzu (F.) [ ] ﻡﺎزوmazı. mazûl (A.) [ ] ﻡﻌﺰولgörevden alınmış, azledilmiş. b.c o mazul olmak görevden alınmak, azledilmek. mazur (A.) [ ] ﻡﻌﺬورözürlü. me’vâ (A.) [ ] ﻡﺄواsığınma yeri. me’yûs (A.) [ ] ﻡﺄیﻮسumutsuz. me’yûs etmek umutsuz bırakmak. meâb (A.) [ ] ﻡﺂبsığınma yeri. ott o me’yûs olmak umudunu yitirmek. meâd (A.) [ ] ﻡﻌﺎد1.dönüş yeri. 2.ahiret. meâhiz (A.) [ ] ﻡﺂﺧﺬkaynaklar. meâl (A.) [ ] ﻡﺂلanlam. w. alk meâric (A.) [ ] ﻡﻌﺎرجmerdivenler. meâsî (A.) [ ] ﻡﻌﺎﺹﯽ1.isyanlar. 2.günahlar. meâyib (A.) [ ] ﻡﻌﺎیﺐkusurlar, ayıplar. mebâd (F.) [ ] ﻡﺒﺎدsakın, aman sakın, olmaya. mebâdâ (F.) [ ] ﻡﺒﺎداsakın, aman sakın, olmaya. mebâdî (A.) [ ] ﻡﺒﺎدیilkeler, prensipler. ww mebâhis (A.) [ ] ﻡﺒﺎﺣﺚkonular, bahisler. mebânî (A.) [ ] ﻡﺒﺎﻥﯽ1.temeller. 2.yapılar, binalar. mebde’ (A.) [ ] ﻡﺒﺪأ1.başlangıç noktası. mebde-i tarih [ ] ﻡﺒﺪأ ﺕﺎریﺦtarih başlangıcı. 285 www.alkottob.com mebhas (A.) [ ] ﻡﺒﺤﺚ1.bölüm, fasıl. 2.bilim. m mebhûs (A.) [ ] ﻡﺒﺤﻮثbahsedilen. mebhût (A.) [ ] ﻡﺒﻬﻮتşaşkın. mebnâ (A.) [ ] ﻡﺒﻨﯽbina. mebnî (A.) [ ] ﻡﺒﻨﯽ1.dayanan. 2.bina edilmiş. mebsût (A.) [ ] ﻡﺒﺴﻮطyaygın, açık. mebsûten (A.) [ ] ﻡﺒﺴﻮﻃﺎyaygın olarak. b.c o meblağ (A.) [ ] ﻡﺒﻠﻎ1.tutar. 2.para. mebzûl (A.) [ ] ﻡﺒﺬولbol. mebzûlen (A.) [ ] ﻡﺒﺬوﻻbolca. mebzûliyet (A.) [ ] ﻡﺒﺬوﻝﻴﺖbolluk. mec’ûl (A.) [ ] ﻡﺠﻌﻮلyapay. ott o mebus (A.) [ ] ﻡﺒﻌﻮث1.gönderilmiş. 2.milletvekili. 3.ölümden sonra dirilen. w. alk mecâl (A.) [ ] ﻡﺠﺎل1.güç, kuvvet. 2.fırsat. mecâlis (A.) [ ] ﻡﺠﺎﻝﺲmeclisler. mecâmi (A.) [ ] ﻡﺠﺎﻡﻊtoplantı yerleri. mecânîn (A.) [ ] ﻡﺠﺎﻥﻴﻦmecnunlar, çılgınlar. mecbûr (A.) [ ] ﻡﺠﺒﻮر1.zorunlu. 2.zora koşulmuş. mecbûrî (A.) [ ] ﻡﺠﺒﻮریzorunlu. ww mecbûriyet (A.) [ ] ﻡﺠﺒﻮریﺖzorunluluk. meccânen (A.) [ ] ﻡﺠﺎﻥﺎparasız olarak. meccânî (A.) [ ] ﻡﺠﺎﻥﯽparasız. mecd (A.) [ ] ﻡﺠﺪululuk. 286 www.alkottob.com mecelle (A.) [ ] ﻡﺠﻠﻪdergi. m mechûl (A.) [ ] ﻡﺠﻬﻮلbilinmeyen. mechûlât (A.) [ ] ﻡﺠﻬﻮﻻتbilinmeyenler. b.c o mechûliyet (A.) [ ] ﻡﺠﻬﻮﻝﻴﺖbilinmezlik. mechûlünneseb (A.) [ ] ﻡﺠﻬﻮل اﻝﻨﺴﺐonun bunun çocuğu. mecîd (A.) [ ] ﻡﺠﻴﺪulu. meclis (A.) [ ] ﻡﺠﻠﺲtoplantı yeri. meclisefrûz (A.-F.) [ ] ﻡﺠﻠﺲ اﻓﺮوزmeclisi aydınlatan, meclisi şenlendiren. mecma’ (A.) [ ] ﻡﺠﻤﻊtoplantı yeri. ott o meclûb (A.) [ ] ﻡﺠﻠﻮب1.celbedilmiş. 2.aşık, tutkun. mecmû’ (A.) [ ] ﻡﺠﻤﻮعtoplam, tümü. mecmûa (A.) [ ] ﻡﺠﻤﻮﻋﻪ1.dergi. 2.küçük risale veya farklı kitapların bir araya getirildiği eser. w. alk mecmûan (A.) [ ] ﻡﺠﻤﻮﻋﺎtoplam olarak. mecnûn (A.) [ ] ﻡﺠﻨﻮن1.delice seven. 2.cinli. 3.Leyla’nın aşığı. mecnûnâne (A.-F.) [ ] ﻡﺠﻨﻮﻥﺎﻥﻪçılğınca, delicesine. mecrâ (A.) [ ] ﻡﺠﺮا1.su yatağı. 2.yol, güzergah. mecrûh (A.) [ ] ﻡﺠﺮوحyaralı. mecrûhîn (A.) [ ] ﻡﺠﺮوﺣﻴﻦyaralılar. ww mecûsî (A.) [ ] ﻡﺠﻮﺱﯽateşperest, ateşe tapan. meczûb (A.) [ ] ﻡﺠﺬوب1.cezbedilmiş. 2.Tanrı sevgisiyle cezbeye kapılan. 2.deli. med’uv (A.) [ ] ﻡﺪﻋﻮdavetli. med’uvvîn (A.) [ ] ﻡﺪﻋﻮیﻦdavetliler. 287 www.alkottob.com medâfin (A.) [ ] ﻡﺪاﻓﻦmezarlar. m medâr (A.) [ ] ﻡﺪار1.yörünge 2.dönence. 3.vesile, vasıta. 4.yardımcı. medâric (A.) [ ] ﻡﺪارجmerdivenler. medd (A.) [ ] ﻡﺪ1.uzatma. 2.çekme. meddâh (A.) [ ] ﻡﺪاح1.çok öven. 2.meddah. meded (A.) [ ] ﻡﺪدyardım, medet. mededhâh (A.-F.) [ ] ﻡﺪدﺧﻮاﻩyardım isteyen. ott o mededkâr (A.-F.) [ ] ﻡﺪدﮐﺎرyardım eden, yardımcı. b.c o medâris (A.) [ ] ﻡﺪارسmedreseler. mededres (A.-F.) [ ] ﻡﺪدرسyardıma koşan, imdada koşan. medenî (A.) [ ] ﻡﺪﻥﯽ1.şehirli. 2.uygar. 3.görgülü. 4.Medineli. medenîleşmek uygarlaşmak. medeniyyet (A.) [ ] ﻡﺪﻥﻴﺖuygarlık. w. alk medfa (A.) [ ] ﻡﺪﻓﻊtop. medfen (A.) [ ] ﻡﺪﻓﻦmezar, defin yeri. medfû (A.) [ ] ﻡﺪﻓﻮع1.çıkarılmış. 2.dışkı. 3.para kasasından çıkmış. medfûn (A.) [ ] ﻡﺪﻓﻮنgömülü, defnedilmiş. medfûn edilmek gömülmek. medh (A.) [ ] ﻡﺪحövgü. ww medhal (A.) [ ] ﻡﺪﺧﻞ1.giriş. 2.giriş yeri. 3.başlangıç. 4.dehalet. medhaldâr (A.-F.) [ ] ﻡﺪﺧﻠﺪارparmağı olan, müdahale etmiş olan. medhaldar bulunmak (A.-F.-T.) parmağı olmak; müdahalesi bulunmak. medhedilmek övülmek. 288 www.alkottob.com medhetmek övmek. m medhiye (A.) [ ] ﻡﺪﺣﻴﻪövgü. medhiyyât (A.) [ ] ﻡﺪﺣﻴﺎتövgüler. medîd (A.) [ ] ﻡﺪیﺪ1.uzun. 2.çekilmiş. medîde (A.) [ ] ﻡﺪیﺪﻩ1.uzun. 2.çekilmiş. medîha (A.) [ ] ﻡﺪیﺤﻪövgü şiiri, kaside. b.c o medhûş (A.) [ ] ﻡﺪهﻮشdehşete kapılmış. medîhagû (A.-F.) [ ] ﻡﺪیﺤﻪ ﮔﻮövgü şairi, kaside şairi. ott o medîne (A.) [ ] ﻡﺪیﻨﻪ1.şehir. 2.Medine. medînetünnebî (A.) [ ] ﻡﺪیﻨﺔ اﻝﻨﺒﯽMedine. medînetüsselam (A.) [ ] ﻡﺪیﻨﺔ اﻝﺴﻼمBağdat. medlûl (A.) [ ] ﻡﺪﻝﻮلkanıt olarak gösterilen. medresevî (A.) [ ] ﻡﺪرﺱﻮیmedrese ile ilgili. w. alk medrûs (A.) [ ] ﻡﺪروس1.eski, yırtık pırtık. 2.ders olarak verilen. medyûn (A.) [ ] ﻡﺪیﻮنborçlu. mefâhîm (A.) [ ] ﻡﻔﺎهﻴﻢmefhumlar. mefâhir (A.) [ ] ﻡﻔﺎﺧﺮövünülecek şeyler. mefâsıl (A.) [ ] ﻡﻔﺎﺹﻞeklemler. mefâtih (A.) [ ] ﻡﻔﺎﺕﻴﺢanahtarlar. ww mefhar (A.) [ ] ﻡﻔﺨﺮövünç kaynağı. mefhum (A.) [ ] ﻡﻔﻬﻮمkavram. mefhûm olmak anlaşılmak. mefkûd (A.) [ ] ﻡﻔﻘﻮد1.kayıp. 2.yok olmuş. 289 www.alkottob.com mefkûd olmak 1.kaybolmak. 2.yok olmak. m mefkûre (A.) [ ] ﻡﻔﮑﻮرﻩülkü, ideal. mefkûrevî (A.) [ ] ﻡﻔﮑﻮرویülkü ile ilgili. b.c o meflûc (A.) [ ] ﻡﻔﻠﻮجfelçli. meflûc olmak felç olmak, kımıldayamaz hale gelmek. meflûciyet (A.) [ ] ﻡﻔﻠﻮﺝﻴﺖ1.felçlilik. 2.kıpırdayamama. mefrûş (A.) [ ] ﻡﻔﺮوشdöşenmiş. mefrûşat (A.) [ ] ﻡﻔﺮوﺵﺎتdöşeme. mefrûz (A.) [ ] ﻡﻔﺮوضfarzedilmiş. ott o mefrûz (A.) [ ] ﻡﻔﺮوزayırılmış. meftûh (A.) [ ] ﻡﻔﺘﻮح1.açık. 2.fethedilmiş. 3.fethalı. meftûn (A.) [ ] ﻡﻔﺘﻮنtutkun, aşık. meftûn etmek aşık etmek. w. alk meftûn olmak aşık olmak, tutulmak. meftûniyet (A.) [ ] ﻡﻔﺘﻮﻥﻴﺖtutkunluk. meger (F.) [ ] ﻡﮕﺮ1.meğer. 2.oysa. meges (F.) [ ] ﻡﮕﺲsinek. meğâk (F.) [ ] ﻡﻐﺎک1.çukur. 2.mezar. meh (F.) [ ] ﻡﻪay. ww mehâbet (A.) [ ] ﻡﻬﺎﺑﺖheybetlilik. mehâlik (A.) [ ] ﻡﻬﺎﻝﮏtehlikeli yerler. mehâr (F.) [ ] ﻡﻬﺎرyular, dizgin. mehaz (A.) [ ]] ﻡﺄﺧﺬkaynak. 290 www.alkottob.com mehbil (A.) [ ] ﻡﻬﺒﻞrahim yolu. m mehd (A.) [ ] ﻡﻬﺪbeşik. mehekk (A.) [ ] ﻡﺤﮏmihenk taşı. mehl (A.) [ ] ﻡﻬﻞsüre tanıma. mehleke (A.) [ ] ﻡﻬﻠﮑﻪtehlikeli yer. mehlikâ (F.-A.) [ ] ﻡﻪ ﻝﻘﺎay yüzlü, güzel yüzlü. mehpare (F.) [ ] ﻡﻪ ﭘﺎرﻩ1.ay parçası. 2.güzel yüzlü. b.c o mehîb (A.) [ ] ﻡﻬﻴﺐheybetli. mehr (A.) [ ] ﻡﻬﺮmehir. ott o mehpeyker (F.) [ ] ﻡﻪ ﭘﻴﮑﺮgüzel yüzlü, parlak yüzlü. mehrû (F.) [ ] ﻡﻬﺮوay yüzlü, güzel yüzlü. mehtâb (F.) [ ] ﻡﻬﺘﺎبmehtap, ay ışığı. mehûz (A.) [ ] ﻡﺄﺧﻮذalınmış. w. alk mehveş (F.) [ ] ﻡﻬﻮش1.ay gibi, ay kadar güzel. 2.güzel yüzlü. mekân (A.) [ ] ﻡﮑﺎن1.yer. 2.ev. mekâre (A.) [ ] ﻡﮑﺎرﻩkiralık binek veya yük hayvanı. mekâreci (A.-T.) binek veya yük hayvanı kiralayan. mekârim (A.) [ ] ﻡﮑﺎرمcömertlikler. mekâtîb (A.) [ ] ﻡﮑﺎﺕﻴﺐmektuplar. ww mekâtib (A.) [ ] ﻡﮑﺎﺕﺐokullar. mekâtib-i âliye [ ] ﻡﮑﺎﺕﺐ ﻋﺎﻝﻴﻪyüksekokullar. mekâtib-i askeriye [ ] ﻡﮑﺎﺕﺐ ﻋﺴﮑﺮیﻪaskerî okullar. mekhûl (A.) [ ] ﻡﮑﺤﻮلsürmeli. 291 www.alkottob.com meknûn (A.) [ ] ﻡﮑﻨﻮن1.dizili. 2.gizli. m mekr (A.) [ ] ﻡﮑﺮhile. mekrûh (A.) [ ] ﻡﮑﺮوﻩiğrenç. meksur (A.) [ ] ﻡﮑﺴﻮرkırık. mekşûf (A.) [ ] ﻡﮑﺸﻮفkeşfedilmiş. mekteb (A.) [ ] ﻡﮑﺘﺐ1.okul. 2.ekol. mekteb-i âlî [ ] ﻡﮑﺘﺐ ﻋﺎﻝﯽyüksekokul. mekteb-i i’dâdî [ ] ﻡﮑﺘﺐ اﻋﺪادیlise. ott o mekteb-i harbiye [ ] ﻡﮑﺘﺐ ﺣﺮﺑﻴﻪharp okulu. b.c o meks (A.) [ ] ﻡﮑﺚduralama, duraklama. mekteb-i ibtidâî [ ] ﻡﮑﺘﺐ اﺑﺘﺪاﺋﯽilkokul. mekteb-i rüşdî [ ] ﻡﮑﺘﺐ رﺵﺪیortaokul. mekteb-i sultânî [ ] ﻡﮑﺘﺐ ﺱﻠﻄﺎﻥﯽGalatasaray Lisesi. w. alk mektep (A.) [ ] ﻡﮑﺘﺐokul. mektub (A.) [ ] ﻡﮑﺘﻮب1.yazılı. 2.mektup. mektûbat (A.) [ ] ﻡﮑﺘﻮﺑﺎتmektuplar. mektûbî (A.) [ ] ﻡﮑﺘﻮﺑﯽvalilik özel kalem müdürü. mektûm (A.) [ ] ﻡﮑﺘﻮمgizli. melabe (A.) [ ] ﻡﻠﻌﺒﻪoyuncak. ww melâbis (A.) [ ] ﻡﻼﺑﺲgiysiler. melah (F.) [ ] ﻡﻠﺦçekirge. melahat (A.) [ ] ﻡﻼﺣﺖyüz güzelliği. melâhide (A.) [ ] ﻡﻼﺣﺪﻩdinsizler, tanrıtanımazlar. 292 www.alkottob.com melâik (A.) [ ] ﻡﻼﺋﮏmelekler. m melâike (A.) [ ] ﻡﻼﺋﮑﻪmelekler.) melâl (A.) [ ] ﻡﻼلsıkıntı, usanma. melanet (A.) [ ] ﻡﻠﻌﻨﺖmelunluk. melce (A.) [ ] ﻡﻠﺠﺄsığınak, sığınacak yer. melekât (A.) [ ] ﻡﻠﮑﺎتyetiler. meleke (A.) [ ] ﻡﻠﮑﻪyeti. melekût (A.) [ ] ﻡﻠﮑﻮتruhlar alemi. melfûfen (A.) [ ] ﻡﻠﻔﻮﻓﺎilişikte. ott o meleksîmâ (A.) [ ] ﻡﻠﮏ ﺱﻴﻤﺎmelek yüzlü güzel. b.c o melalli (A.-T.) sıkıntılı. melhûz (A.) [ ] ﻡﻠﺤﻮظdüşünülen, öngörülen. melik (A.) [ ] ﻡﻠﮏpadişah. w. alk mellah (A.) [ ] ﻡﻼحgemici. melsûk (A.) [ ] ﻡﻠﺼﻮقyapışık. melûf (A.) [ ] ﻡﺄﻝﻮفalışık. melun (A.) [ ] ﻡﻠﻌﻮنlanet olası. memâlik (A.) [ ] ﻡﻤﺎﻝﮏ1.ülkeler. 2.topraklar, diyarlar. memât (A.) [ ] ﻡﻤﺎتölüm. ww memduh (A.) [ ] ﻡﻤﺪوحövülmüş. memer (A.) [ ] ﻡﻤﺮgeçit. memhûr (A.) [ ] ﻡﻤﻬﻮرmühürlü. memleket (A.) [ ] ﻡﻤﻠﮑﺖ1.ülke. 2.şehir. 293 www.alkottob.com memlûk (A.) [ ] ﻡﻤﻠﻮکköle. m memnû (A.) [ ] ﻡﻤﻨﻮعyasak. memnûa (A.) [ ] ﻡﻤﻨﻮﻋﻪyasak. memnûn (A.) [ ] ﻡﻤﻨﻮن1.mutlu, razı. 2.sevinçli. b.c o memnûiyet (A.) [ ] ﻡﻨﻮﻋﻴﺖyasak olma hali. memnun etmek 1.mutlu edilmek, razı edilmek. 2.sevindirilmek. memnuniyet (A.) [ ] ﻡﻤﻨﻮﻥﻴﺖmemnunluk. memûl (A.) [ ] ﻡﺄﻡﻮلumulan, beklenilen. ott o memur (A.) [ ] ﻡﺄﻡﻮر1.görevli. 2.devlet memuru. memurîn (A.) [ ] ﻡﺄﻡﻮریﻦmemurlar, görevliler. memûriyet (A.) [ ] ﻡﺄﻡﻮریﺖmemurluk. memzuc (A.) [ ] ﻡﻤﺰوجkarışık. men (F.) [ ] ﻡﻦben. 1.engel olma, alıkoyma. 2.engel olunma, alıkonulma. w. alk men’ (A.) [ ] ﻡﻨﻊ 3.yasaklama. 4.yasaklanma. men’ edilmek yasaklanmak. men’ etmek 1.engel olmak, alıkoymak. 2.yasaklamak. men’ olunmak yasaklanmak. menâbi’ (A.) [ ] ﻡﻨﺎﺑﻊkaynaklar. ww menâfi’ (A.) [ ] ﻡﻨﺎﻓﻊmenfaatler, çıkarlar, yararlar. menâkıb (A.) [ ] ﻡﻨﺎﻗﺐmenkıbeler, övgüye değer özellikler. menâm (A.) [ ] ﻡﻨﺎم1.uyku. 2.rüya. menâre (A.) [ ] ﻡﻨﺎرﻩminare. 294 www.alkottob.com menâsıb (A.) [ ] ﻡﻨﺎﺹﺐmakamlar. m menâtık (A.) [ ] ﻡﻨﺎﻃﻖbölgeler. menâzır (A.) [ ] ﻡﻨﺎﻇﺮmanzaralar. menba (A.) [ ] ﻡﻨﺒﻊ1.kaynak. 2.pınar. menfâ (A.) [ ] ﻡﻨﻔﯽsürgün. menfaat (A.) [ ] ﻡﻨﻔﻌﺖçıkar, yarar. menfaatperest (A.-F.) [ ] ﻡﻨﻔﻌﺖ ﭘﺮﺱﺖçıkarcı. ott o menfâlık (A.-T.) sürgün hayatı. b.c o menâzil (A.) [ ] ﻡﻨﺎزل1.konaklar. 2.aşamalar. menfez (A.) [ ] ﻡﻨﻔﺬnüfuz etme yeri, delik, yarık, giriş veya çıkış yolu. menfî (A.) [ ] ﻡﻨﻔﯽ 1.olumsuz. 2.hep olumsuz düşünen, her şeye olumsuz yaklaşan. 3.sürgüne gönderilmiş. menfur (A.) [ ] ﻡﻨﻔﻮرnefret edilen. w. alk menhî (A.) [ ] ﻡﻨﻬﯽyasaklanmış. menhiyat (A.) [ ] ﻡﻨﻬﻴﺎتyasaklar. menhus (A.) [ ] ﻡﻨﺤﻮسuğursuz. meni (A.) [ ] ﻡﻨﯽsperma. menî (F.) [ ] ﻡﻨﯽbenlik. menî’ (A.) [ ] ﻡﻨﻴﻊaşılmaz, sarp, geçit vermez. ww menkabe (A.) [ ] ﻡﻨﻘﺒﻪünlü kişilerin yaşamlarına ilişkin ve çoğu gerçekle bağdaşmaz öyküler. menkûha (A.) [ ] ﻡﻨﮑﻮﺣﻪnikahlı hanım, eş. menkul (A.) [ ] ﻡﻨﻘﻮل1.nakledilen. 2.anlatılan, rivayet edilen. menkûş (A.) [ ] ﻡﻨﻘﻮشnakışlı, işlemeli, desenli. 295 www.alkottob.com mensûb (A.) [ ] ﻡﻨﺼﻮبnispet edilen, ait, bağlı. mensubiyet (A.) [ ] ﻡﻨﺼﻮﺑﻴﺖmensup olma, bağlı olma. b.c o mensûc (A.) [ ] ﻡﻨﺴﻮجdokunmuş. m mensûbîn (A.) [ ] ﻡﻨﺼﻮﺑﻴﻦmensuplar. mensûcât (A.) [ ] ﻡﻨﺴﻮﺝﺎت1.dokumalar. 2.dokuma sektörü. mensûh (A.) [ ] ﻡﻨﺴﻮخhükümsüz. mensûr (A.) [ ] ﻡﻨﺜﻮرdüzyazı. menşe (A.) [ ] ﻡﻨﺸﺎköken.. ott o menşur (A.) [ ] ﻡﻨﺸﻮر1.ferman. 2.prizma. menus (A.) [ ] ﻡﺄﻥﻮس1.alışılmış. 2.alışkın. menût (A.) [ ] ﻡﻨﻮطbağlı. menzil (A.) [ ] ﻡﻨﺰل1.konak. 2.ev. 3.bir günde gidilebilen yol. menzil alınmak yol alınmak. w. alk menzil almak yol almak. menzilgâh (A.-F.) [ ] ﻡﻨﺰﻝﮕﺎﻩkonak yeri. mer’î (A.) [ ] ﻡﺮﺋﯽyürürlükte, geçerli. mera (A.) [ ] ﻡﺮﻋﯽotlak. merâkiz (A.) [ ] ﻡﺮاﮐﺰmerkezler. merâm (A.) [ ] ﻡﺮامamaç, anlatılmak istenen şey. ww merâret (A.) [ ] ﻡﺮارتacılık. merâsî (A.) [ ] ﻡﺮاﺛﯽağıtlar, mersiyeler. merâsim (A.) [ ] ﻡﺮاﺱﻢ1.törenler. 2.tören. merâtib (A.) [ ] ﻡﺮاﺕﺐrütbeler, mertebeler. 296 www.alkottob.com merbut (A.) [ ] ﻡﺮﺑﻮطbağlı. m merbûtiyet (A.) [ ] ﻡﺮﺑﻮﻃﻴﺖ1.bağlılık. 2.düşkünlük, aşırı ilgi. mercân (A.) [ ] ﻡﺮﺝﺎنmercan. merd (F.) [ ] ﻡﺮد1.adam. 2.yiğit. merdâne (F.) [ ] ﻡﺮداﻥﻪyiğitçe. merdiven (F.) [ ] ﻥﺮدﺑﺎنmerdiven. b.c o merci (A.) [ ] ﻡﺮﺝﻊbaşvuru yeri. merdûd (A.) [ ] ﻡﺮدودreddedilmiş, kabul edilmemiş. ott o merdum (F.) [ ] ﻡﺮدم1.insan. 2.halk. 3.gözbebeği. merdumharlık (F.-T.) insan eti yeme, yamyamlık.. merdüm (F.) [ ] ﻡﺮدم1.insan. 2.halk. 3.gözbebeği. merdümek (F.) [ ] ﻡﺮدﻡﮏgözbebeği. merdümgiriz (F.) [ ] ﻡﺮﻡﮕﺮیﺰinsanlardan kaçan. w. alk merdümhar (F.) [ ] ﻡﺮدم ﺧﻮارinsan yiyen, yamyam. merdümî (F.) [ ] ﻡﺮدﻡﯽ1.insanlık. 2.yiğitlik. meremmet (A.) [ ] ﻡﺮﻡﺖonarım. meremmet etmek onarmak. merg (F.) [ ] ﻡﺮگölüm. mergub (A.) [ ] ﻡﺮﻏﻮبrağbet edilen, aranılan, istenilen. ww merhale (A.) [ ] ﻡﺮﺣﻠﻪ1.aşama. 2.konak, menzil. merhamet (A.) [ ] ﻡﺮﺣﻤﺖacıma. merhamet etmek acımak. merhametli (A.-T.) acıyan. 297 www.alkottob.com merhametsiz (A.-T.) acımasız. m merhem (A.) [ ] ﻡﺮهﻢpomad, yara kremi. merhemsâz olmak çare bulmak. b.c o merhûm (A.) [ ( ] ﻡﺮﺣﻮمerkek) ölü. merhûme (A.) [ ( ] ﻡﺮﺣﻮﻡﻪbayan) ölü. merhun (A.) [ ] ﻡﺮهﻮن1.rehinli, ipotekli. 2.zamana bağlı, bir şeye bağlı. merih (A.) [ ] ﻡﺮیﺦMars. merkad (A.) [ ] ﻡﺮﻗﺪmezar. ott o merkeb (A.) [ ] ﻡﺮﮐﺐ1.binit. 2.eşek. merkum (A.) [ ] ﻡﺮﻗﻮمadı geçen, anılan; yazılmış. merkûz (A.) [ ] ﻡﺮﮐﻮزdikili, dikilmiş. mermi (A.) [ ] ﻡﺮﻡﯽkurşun. mermûz (A.) [ ] ﻡﺮﻡﻮز1.gizemli. 2.rumuzlu. w. alk merrât (A.) [ ] ﻡﺮاتdefalar. merre (A.) [ ] ﻡﺮﻩdefa. mersiye (A.) [ ] ﻡﺮﺛﻴﻪağıt, mersiye. mertebe (A.) [ ] ﻡﺮﺕﺒﻪ1.derece. 2.miktar. merzagî (A.) [ ] ﻡﺮزﻏﯽbataklık. merzüban (F.) [ ] ﻡﺮزﺑﺎن1.sınır muhafızı. 2.sınır beyi. ww mesâ (A.) [ ] ﻡﺴﺎakşam. mesâcid (A.) [ ] ﻡﺴﺎﺝﺪmesçitler. mesafe (A.) [ ] ﻡﺴﺎﻓﻪuzaklık. mesâha (A.) [ ] ﻡﺴﺎﺣﻪölçüm. 298 www.alkottob.com mesai (A.) [ ] ﻡﺴﺎﻋﯽçalışma, çalışmalar. m mesâib (A.) [ ] ﻡﺼﺎﺋﺐmusibetler. mesâil (A.) [ ] ﻡﺴﺎﺋﻞmeseleler. mesâkin (A.) [ ] ﻡﺴﺎﮐﻦkonutlar. mesâme (A.) [ ] ﻡﺴﺎﻡﻪderideki küçük delikler. mesârif (A.) [ ]ﻡﺼﺎرفharcamalar. mesâvî (A.) [ ] ﻡﺴﺎویkötülükler. ott o mescid (A.) [ ] ﻡﺴﺠﺪmesçit. b.c o mesâkîn (A.) [ ] ﻡﺴﺎﮐﻦ1.yoksullar. 2.miskinler. mesdûd (A.) [ ] ﻡﺴﺪودkapalı, set çekili, tıkalı. mesel (A.) [ ] ﻡﺜﻞ1.örnek. 2.özlü söz. 3.öğretici hikaye. meselâ (A.) [ ] ﻡﺜﻼörneğin. mesele (A.) [ ] ﻡﺴﺌﻠﻪ1.mesele, konu. 2.sorun. 3.problem. w. alk meserrât (A.) [ ] ﻡﺴﺮاتsevinçler. meserret (A.) [ ] ﻡﺴﺮتsevinç. mesh (A.) [ ] ﻡﺴﺦsilme, sıvama. meshetmek silmek, sıvamak. meshûr (A.) [ ] ﻡﺴﺤﻮرbüyülenmiş. meshûr etmek büyülemek. ww meshûr olmak büyülenmek. mesîh (A.) [ ] ﻡﺴﻴﺢİsa. mesîhî (A.) [ ] ﻡﺴﻴﺤﯽHıristiyan. mesîhiyyet (A.) [ ] ﻡﺴﻴﺤﻴﺖHıristiyanlık. 299 www.alkottob.com mesîr (A.) [ ] ﻡﺴﻴﺮ1.seyir yeri. 2.güzergah. m mesîre (A.) [ ] ﻡﺴﻴﺮﻩgezinti yeri. mesken (A.) [ ] ﻡﺴﮑﻦkonut. b.c o mesken etmek yurt tutmak. mesken ittihaz etmek (A.-T.) yurt tutmak, mesken edinmek. meskenet (A.) [ ] ﻡﺴﮑﻨﺖmiskinlik. meskûkât (A.) [ ] ﻡﺴﮑﻮﮐﺎتmadenî paralar, sikkeler. meskûn (A.) [ ] ﻡﺴﮑﻮنyerleşilmiş, iskan edilmiş. ott o meslah (A.) [ ] ﻡﺴﻠﺦmezbaha. meslek (A.) [ ] ﻡﺴﻠﮏ1.yol, tarz. 2.sistem. 3.uğraşı, meslek. meslûl (A.) [ ] ﻡﺴﻠﻮلveremli. mesmû (A.) [ ] ﻡﺴﻤﻮعduyulan, işitilen. mesmûat (A.) [ ] ﻡﺴﻤﻮﻋﺎتduyulanlar, işitilenler. w. alk mesmûm (A.) [ ] ﻡﺴﻤﻮمzehirli. mesned (A.) [ ] ﻡﺴﻨﺪ1.dayanak. 2.makam. mesnevîhan (A.-F.) [ ] ﻡﺜﻨﻮی ﺧﻮانmesnevi okuyan. mesruk (A.) [ ] ﻡﺴﺮوقçalınmış. mesrûr (A.) [ ] ﻡﺴﺮورsevinçli. mesrûrane (A.-F.) [ ] ﻡﺴﺮوراﻥﻪsevinçle. ww messah (A.) [ ] ﻡﺴﺎحölçümcü. mest (F.) [ ] ﻡﺴﺖsarhoş, mest. mestâne (F.) [ ] ﻡﺴﺘﺎﻥﻪsarhoşça. mestî (F.) [ ] ﻡﺴﺘﯽsarhoşluk. 300 www.alkottob.com mest-i harâb (F.-A.) [ ] ﻡﺴﺖ ﺧﺮابkörkütük sarhoş. m mest-i harâb olmak körkütük sarhoş olmak. mestûr (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻮرörtülü, gizli, kapalı. mesud (A.) [ ] ﻡﺴﻌﻮد1.mutlu, saadetli. 2.kutlu. b.c o mestûr (A.) [ ] ﻡﺴﻄﻮرyazılı. mesûdâne (A.-F.) [ ] ﻡﺴﻌﻮداﻥﻪmesutça, bahtiyarlıkla. mesuliyet (A.) [ ] ﻡﺴﺌﻮﻝﻴﺖsorumluluk. meş’al (A.) [ ] ﻡﺸﻌﻞmeşale. ott o meş’um (A.) [ ] ﻡﺸﺌﻮمuğursuz, şom. meş’ûr (A.) [ ] ﻡﺸﻌﻮرbilinçli, şuurlu. meşâgil (A.) [ ] ﻡﺸﺎﻏﻞuğraşlar. meşâhîr (A.) [ ] ﻡﺸﺎهﻴﺮünlüler. meşâil (A.) [ ] ﻡﺸﺎﻋﻞmeşaleler. w. alk meşakkat (A.) [ ] ﻡﺸﻘﺖsıkıntı, güçlük. meşakkat çekmek sıkıntı çekmek, güçlüğe katlanmak. meşâmm (A.) [ ] ﻡﺸﺎمburun. meşârık (A.) [ ] ﻡﺸﺎرقdoğular. meşâyih (A.) [ ] ﻡﺸﺎیﺦşeyhler. meşbû (A.) [ ] ﻡﺸﺒﻮع1.dolu. 2.tok, doygun. ww meşcer (A.) [ ] ﻡﺸﺠﺮağaçlık. meşcere (A.) [ ] ﻡﺸﺠﺮﻩağaçlık. meşgale (A.) [ ] ﻡﺸﻐﻠﻪuğraşı. meşgûliyet (A.) [ ] ﻡﺸﻐﻮﻝﻴﺖiş güç. 301 www.alkottob.com meşhed (A.) [ ] ﻡﺸﻬﺪşehit düşülen yer. m meşher (A.) [ ] ﻡﺸﻬﺮsergi, sergilenen yer. meşhûd (A.) [ ] ﻡﺸﻬﻮدgörülmüş, gözlenmiş. meşhûn (A.) [ ] ﻡﺸﺤﻮنdolu. meşhûr (A.) [ ] ﻡﺸﻬﻮرünlü, tanınmış, bilinen. b.c o meşhûd olmak görülmek, gözlenmek. meşîhat (A.) [ ] ﻡﺸﻴﺨﺖ1.şeyhlik. 2.şeyhlik makamı. meşk (A.) [ ] ﻡﺸﻖ1.yazı örneği. 2.temrin. ott o meşk (F.) [ ] ﻡﺸﮏkırba. meşkûk (A.) [ ] ﻡﺸﮑﻮکşüphe götürür. meşkûkiyyet (A.) [ ] ﻡﺸﮑﻮﮐﻴﺖşüphe götürme. meşkûr (A.) [ ] ﻡﺸﮑﻮرövülen, beğenilen. meşreb (A.) [ ] ﻡﺸﺮب1.yaratılış, tabiat. 2.içme yeri. w. alk meşrebe (A.) [ ] ﻡﺸﺮﺑﻪmaşrapa. meşrû (A.) [ ] ﻡﺸﺮوعyasal. meşrûbât (A.) [ ] ﻡﺸﺮوﺑﺎتiçilecek şeyler. meşrûh (A.) [ ] ﻡﺸﺮوحaçıklanmış, şerhedilmiş. meşrûhât (A.) [ ] ﻡﺸﺮوﺣﺎتaçıklamalar. meşrûiyyet (A.) [ ] ﻡﺸﺮوﻋﻴﺖyasallık. ww meşrût (A.) [ ] ﻡﺸﺮوطkoşullu. meşrut olunmak şart koşulmak. meşşâte (A.) [ ] ﻡﺸﺎﻃﻪgelin süsleyen. meşveret (A.) [ ] ﻡﺸﻮرتdanışma. 302 www.alkottob.com meşveret etmek danışmak. m metâ (A.) [ ] ﻡﺘﺎعmal, eşya. metâli (A.) [ ] ﻡﻄﺎﻝﻊdoğuş yerleri. b.c o metânet (A.) [ ] ﻡﺘﺎﻥﺖdayanıklılık. metbû (A.) [ ] ﻡﺘﺒﻮعuyulan, izinden gidilen, tâbi olunan. metin (A.) [ ] ﻡﺘﻴﻦsağlam, dayanıklı. metn (A.) [ ] ﻡﺘﻦyazıya dökülmüş bilgi. metremik’ab (A.) [ ] ﻡﺘﺮو ﻡﮑﻌﺐmetreküp. ott o metrûk (A.) [ ] ﻡﺘﺮوکterkedilmiş. metrûkat (A.) [ ] ﻡﺘﺮوﮐﺎتmiras olarak bırakılanlar, geride bırakılanlar. metrûkiyete uğramak (A.-T.) terkedilmek, metruk bırakılmak. mev’ize (A.) [ ] ﻡﻮﻋﻈﻪöğüt. mev’ûd (A.) [ ] ﻡﻮﻋﻮد1.vaat edilmiş. 2.vadeli. w. alk mevâd (A.) [ ] ﻡﻮادmaddeler. mevârid (A.) [ ] ﻡﻮاردkonular, hususlar, yerler. mevc (A.) [ ] ﻡﻮجdalga. mevce (A.) [ ] ﻡﻮﺝﻪdalga. mevcûd (A.) [ ] ﻡﻮﺝﻮد1.var. 2.hazır. 3.varlık. mevcûdât (A.) [ ] ﻡﻮﺝﻮداتvarlıklar. ww mevcûdiyet göstermek varlık göstermek. mevcûdiyyet (A.) [ ] ﻡﻮﺝﻮدیﺖvar olma, varlık. meveddet (A.) [ ] ﻡﻮدتsevgi. mevhibe (A.) [ ] ﻡﻮهﺒﻪbağış. 303 www.alkottob.com mevhûm (A.) [ ] ﻡﻮهﻮمvehmedilmiş, asılsız, kuruntuya dayalı. m mevki (A.) [ ] ﻡﻮﻗﻊ1.durum, konum. 2.yer. mevkib (A.) [ ] ﻡﻮﮐﺐalay, kafile. b.c o mevkif (A.) [ ] ﻡﻮﻗﻒ1.durak. 2.istasyon. mevki-i rüchan (A.-F.) [ ] ﻡﻮﻗﻊ رﺝﺤﺎنtercih mevkii. mevkûf (A.) [ ] ﻡﻮﻗﻮفvakfedilmiş. mevkufleh (A.) [ ] ﻡﻮﻗﻮف ﻝﻪvakfeden. mevlâ (A.) [ ] ﻡﻮﻝﯽ1.Tanrı. 2.efendi. 3.velî. 4.köle azat eden. ott o mevlid (A.) [ ] ﻡﻮﻝﺪ1.doğum yeri, doğuş yeri. 2.mevlüt. mevsuk (A.) [ ] ﻡﻮﺛﻮقgüvenilir, belgeye dayanan. mevsûkiyet (A.) [ ] ﻡﻮﺛﻮﻗﻴﺖgüvenilirlik, belgeye dayanma. mevsûm (A.) [ ] ﻡﻮﺱﻮمadlandırılmış. mevt (A.) [ ] ﻡﻮتölüm. w. alk mevtâ (A.) [ ] ﻡﻮﺕﺎölüler. mevtâî (A.) [ ] ﻡﻮﺕﺎﺋﯽölümcül. mevtın (A.) [ ] ﻡﻮﻃﻦyurt. mevzi (A.) [ ] ﻡﻮﺽﻊyer. mevzi’î (A.) [ ] ﻡﻮﺽﻌﯽyerel. mevzû (A.) [ ] ﻡﻮﺽﻮعkonu. ww mevzu-i bahis (A.-F.) [ ] ﻡﻮﺽﻮع ﺑﺤﺚsözkonusu. mevzun (A.) [ ] ﻡﻮزون1.biçimli, düzgün. 2.vezinli. mey (F.) [ ] ﻡﯽ1.şarap. 2.içki. meyânında (F.-T.) arasında. 304 www.alkottob.com meydân (A.) [ ] ﻡﻴﺪانalan. m meygûn (F.) [ ] ﻡﻴﮕﻮنşarap rengi. meyhâne (F.) [ ] ﻡﻴﺨﺎﻥﻪşarap içilen yer, içkievi. b.c o meyhâr (F.) [ ] ﻡﻴﺨﻮارiçkici. meyil (A.) [ ] ﻡﻴﻞistek, eğilim. meyil vermek eğilim göstermek. meykede (F.) [ ] ﻡﻴﮑﺪﻩmeyhane. meyl (A.) [ ] ﻡﻴﻞ1.eğim. 2.eğilim, istek. 3.yatkınlık. meymene (A.) [ ] ﻡﻴﻤﻨﻪsağ kanat. meymûn (A.) [ ] ﻡﻴﻤﻮنuğurlu. meysere (A.) [ ] ﻡﻴﺴﺮﻩsol kanat. meyt (A.) [ ] ﻡﻴﺖölü. ott o meyl etmek (A.-T.) eğilmek. w. alk meyus (A.) [ ] ﻡﺄیﻮسumutsuz, üzgün. meyvedâr (F.) [ ] ﻡﻴﻮﻩ دارmeşveli. meyyâl (A.) [ ] ﻡﻴﺎل1.eğimli. 2.eğilimli. meyyit (A.) [ ] ﻡﻴﺖölü. mezâhib (A.) [ ] ﻡﺬاهﺐmezhepler. mezâlim (A.) [ ] ﻡﻈﺎﻝﻢzulümlerr. ww mezâmin (A.) [ ] ﻡﻀﺎﻡﻦ1.kavramlar. 2.incelikler. 3.semboller. mezargâh (A.-F.) [ ] ﻡﺰارﮔﺎﻩmezar yeri. mezâri (A.) [ ] ﻡﺰارعtarlalar. mezâyâ (A.) [ ] ﻡﺰایﺎmeziyetler, üstünlükler. 305 www.alkottob.com mezbele (A.) [ ] ﻡﺰﺑﻠﻪçöplük, döküntü alanı. m mezbuh (A.) [ ] ﻡﺬﺑﻮحboğazlanmış. mezbûr (A.) [ ] ﻡﺰﺑﻮرanılan, belirtilen. mezcetmek (A.-T.) karıştırmak. mezellet (A.) [ ] ﻡﺬﻝﺖdüşkünlük. mezheb (A.) [ ] ﻡﺬهﺐ1.yol. 2.mezhep. 3.ekol. mezîd etmek (A.-T.) arttırmak, çoğaltmak. meziyyet (A.) [ ] ﻡﺰیﺖüstünlük. ott o meziyyât (A.) [ ] ﻡﺰیﺎتmeziyetler, üstünlükler. b.c o mezc (A.) [ ] ﻡﺰجkarıştırma. mezkûr (A.) [ ] ﻡﺬﮐﻮرzikredilen, belirtilen, adı geçen. mezmûm (A.) [ ] ﻡﺬﻡﻮمkötülenmiş, ayıplanmış. mezra (A.) [ ] ﻡﺰرعtarla. w. alk mezra’a (A.) [ ] ﻡﺰرﻋﻪtarla. mezrû (A.) [ ] ﻡﺰروعekili. mezun (A.) [ ] ﻡﺄذون1.izinli. 2.diplomalı. mezunen (A.) [ ] ﻡﺄذوﻥﺎizin alarak, izinli olarak. mıkraz (A.) [ ] ﻡﻘﺮاضmakas. mıntaka (A.) [ ] ﻡﻨﻄﻘﻪ1.bölge, mıntıka. 2.iklim kuşağı. ww mısbah (A.) [ ] ﻡﺼﺒﺎحkandil. mısdak (A.) [ ] ﻡﺼﺪاقölçüt, kriter. mısra (A.) [ ] ﻡﺼﺮاعdize. mıtrak (A.) [ ] ﻡﻄﺮق1.değnek. 2.tokmak. 3.çekiç. 306 www.alkottob.com mızrab (A.) [ ] ﻡﻀﺮبmızrap. m mızrak (A.) [ ] ﻡﺰراقkargı. miâd (A.) [ ] ﻡﻴﻌﺎدbuluşma yeri. midevî (A.) [ ] ﻡﻌﺪویmideyi yormayan. midhat (A.) [ ] ﻡﺪﺣﺖövgü. mie (A.) [ ] ﻡﺎﺋﻪyüz. miftah (A.) [ ] ﻡﻔﺘﺎحanahtar. mîh (F.) [ ] ﻡﻴﺦçivi. mihekk (A.) [ ] ﻡﺤﮏmihenk taşı. mihen (A.) [ ] ﻡﺤﻦsıkıntılar. mihmân (F.) [ ] ﻡﻬﻤﺎنkonuk. ott o miğfer (A.) [ ] ﻡﻐﻔﺮtulga. b.c o micmer (A.) [ ] ﻡﺠﻤﺮbuhurdan. w. alk mihmannevaz (F.) [ ] ﻡﻬﻤﺎن ﻥﻮازmisafirsever. mihmannevazlık (F.-T.) misavirseverlik. mihmannüvaz (F.) [ ] ﻡﻬﻤﺎن ﻥﻮازmisafirsever. mihmânserâ (F.) [ ] ﻡﻬﻤﺎن ﺱﺮاmisafirhane. mihnet (A.) [ ] ﻡﺤﻨﺖsıkıntı, acı, dert. mihr (F.) [ ] ﻡﻬﺮ1.sevgi. 2.güneş. ww mihrak (A.) [ ] ﻡﺤﺮاقodak. mihrbân (F.) [ ] ﻡﻬﺮﺑﺎنsevgi dolu, şefkatli. mihter (F.) [ ] ﻡﻬﺘﺮ1.daha büyük. 2.büyük insan. mihver (A.) [ ] ﻡﺤﻮرeksen. 307 www.alkottob.com mik’ab (A.) [ ] ﻡﮑﻌﺐküp. m mîkat (A.) [ ] ﻡﻴﻘﺎت1.buluşma yeri. 2.buluşma zamanı. mikdar (A.) [ ] ﻡﻘﺪار1.miktar. 2.değer. 3.derece. b.c o mikraz (A.) [ ] ﻡﻘﺮاضmakas. mikyas (A.) [ ] ﻡﻘﻴﺎسölçek, ölçü. mil (A.) [ ] ﻡﻴﻞ1.şiş. 2.yol işareti. mîlâd (A.) [ ] ﻡﻴﻼدdoğum günü. milel (A.) [ ] ﻡﻠﻞ1.milletler. 2.dinler. milk (A.) [ ] ﻡﻠﮏmülk. millet (A.) [ ] ﻡﻠﺖ1.din. 2.ulus. millî (A.) [ ] ﻡﻠﯽulusal. ott o milhafe (A.) [ ] ﻡﻠﺤﻔﻪyorgan. milliyetperver (A.-F.) [ ] ﻡﺎیﺖ ﭘﺮورmilliyetçi, nasyonalist. w. alk milliyetperverlik (A.-F.-T.) milliyetçilik, nasyonalizm. milliyye (A.) [ ] ﻡﻠﻴﻪulusal. mîna (F.) [ ] ﻡﻴﻨﺎmine. minba’d (A.) [ ] ﻡﻦ ﺑﻌﺪbundan sonra. minelkadim (A.) [ ] ﻡﻦ اﻝﻘﺪیﻢeskiden beri. minen (A.) [ ] ﻡﻨﻦminnetler. ww minkale (A.) [ ] ﻡﻨﻘﻠﻪiletki. minkar (A.) [ ] ﻡﻨﻘﺎرgaga. minkaş (A.) [ ] ﻡﻨﻘﺎشcımbız. minnetdâr (A.-F.) [ ] ﻡﻨﺘﺪارminnet altında kalan. 308 www.alkottob.com minşâr (A.) [ ] ﻡﻨﺸﺎرbıçkı. m minvâl (A.) [ ] ﻡﻨﻮالtarz, yol. mir’ât (A.) [ ] ﻡﺮﺁتayna. mîrahur (A.-F.) [ ] ﻡﻴﺮﺁﺧﻮرimrahor. miralay (F.-T.) [ ] ﻡﻴﺮﺁﻻیalbay. mirâren (A.) [ ] ﻡﺮاراdefalarca, birçok kez. mirashâr (A.-F.) [ ] ﻡﻴﺮاث ﺧﻮارmirasyedi. ott o mirliva (F.-A.) [ ] ﻡﻴﺮﻝﻮاtuğgeneral. b.c o mirâc (A.) [ ] ﻡﻌﺮاجmiraç, göğe ağma. mirsâd (A.) [ ] ﻡﺮﺹﺎدgözlemevi, gözlem yeri. mirvaha (A.) [ ] ﻡﺮوﺣﻪyelpaze. mirza (F.) [ ] ﻡﻴﺮزاbeyzade. mîsak (A.) [ ] ﻡﻴﺜﺎقsözleşme. w. alk misal (A.) [ ] örnek. misal almak örnek almak. misâli (A.-T.) gibi. misillü (A.-T.) gibi. miskin (A.) [ ] ﻡﺴﮑﻴﻦ1.zavallı, uyuşuk. 2.cüzzamlı. miskîn (F.) [ ] ﻡﺴﮑﻴﻦmisk sürülmüş, miskli. ww misl (A.) [ ] ﻡﺜﻞ1.gibi. 2.kat. mîşîn (F.) [ ] ﻡﻴﺸﻴﻦmeşin. mithara (A.) [ ] ﻡﻄﻬﺮﻩmatara. mîvedar (F.) [ ] ﻡﻴﻮﻩ دارmeyvalı. 309 www.alkottob.com miyâh (A.) [ ] ﻡﻴﺎﻩsular. m miyân (F.) [ ] ﻡﻴﺎن1.orta. 2.bel. 3.ara. miyâr (A.) [ ] ﻡﻌﻴﺎرölçü. b.c o mizâc (A.) [ ] ﻡﺰاجhuy, tabiat, mizaç. mîzan (A.) [ ] ﻡﻴﺰان1.terazi. 2.ölçü. 3.terazi burcu. 4.mahşer günü, kıyamet günü. mû (F.) [ ] ﻡﻮkıl. muhafazakâr (A.-F.) [ ] ﻡﺤﺎﻓﻈﻪ ﮐﺎرtutucu. okuyan müezzin. mu’cizât (A.) [ ] ﻡﻌﺠﺰاتmucizeler. ott o mu‘arrif (A.) [ ] ﻡﻌﺮف1.tanıtan, sunan, bildiren. 2.hayır sahiplerinin adlarını mu’cizegû (A.-F.) [ ] ﻡﻌﺠﺰﻩ ﮔﻮ1.mucizeler anlatan. 2.mucize gibi söyleyen. mu’tâ (A.) [ ] ﻡﻌﻄﯽ1.veri. 2.verilen, verilmiş. w. alk mu’tâd (A.) [ ] ﻡﻌﺘﺎدalışılmış. mu’tâde (A.) [ ] ﻡﻌﺘﺎدﻩalışılmış. mu’tiyat (A.) [ ] ﻡﻌﻄﻴﺎتveri. muabbir (A.) [ ] ﻡﻌﺒﺮrüya yorumcusu. muaccel (A.) [ ] ﻡﻌﺠﻞ1.peşin. 2.acele edilmiş. muaddil (A.) [ ] ﻡﻌﺪلdenk. ww muâdele (A.) [ ] ﻡﻌﺎدﻝﻪdenklem. muâdelet (A.) [ ] ﻡﻌﺎدﻝﺖdenklik. muâdil (A.) [ ] ﻡﻌﺎدلdenk, eşdeğer. muâfiyet (A.) [ ] ﻡﻌﺎﻓﻴﺖ1.muaf tutulma. 2.bağışıklık. muâhede (A.) [ ] ﻡﻌﺎهﺪﻩahitleşme, antlaşma. 310 www.alkottob.com muâhede yapmak antlaşma yapmak. muâheze (A.) [ ] ﻡﺆاﺧﺬﻩçıkışma, azarlama, paylama. muakkib (A.) [ ] ﻡﻌﻘﺐtakip eden, izleyen. mualla (A.) [ ] ﻡﻌﻠﯽyüce, yüksek. muallak (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻖasılı, havada. b.c o muahhar (A.) [ ] ﻡﺆﺧﺮsonraki, daha sonraki, geç. m muâhedenâme (A.-F.) [ ] ﻡﻌﺎهﺪﻩ ﻥﺎﻡﻪantlaşma metni. muallakiyet (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻘﻴﺖhavada kalma, asılı kalma, hükümsüz olma. ott o muallim (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻢöğretmen. muallimât (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻤﺎتbayan öğretmenler. muallime (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻤﻪbayan öğretmen. muallimîn (A.) [ ] ﻡﻌﻠﻤﻴﻦöğretmenler. muamelat (A.) [ ] ﻡﻌﺎﻡﻼتişlemler. w. alk muamele (A.) [ ] ﻡﻌﺎﻡﻠﻪ1.işlem. 2.davranış. muamma (A.) [ ] ﻡﻌﻤﺎbilmece. muanber (A.) [ ] ﻡﻌﻨﺒﺮhoş kokulu, amberli. muânid (A.) [ ] ﻡﻌﺎﻥﺪinatçı. muannid (A.) [ ] ﻡﻌﻨﺪinatçı. muâraza (A.) [ ] ﻡﻌﺎرﺽﻪçatışkı. ww muârız (A.) [ ] ﻡﻌﺎرضkarşıt, itirazcı. muarrâ (A.) [ ] ﻡﻌﺮیarınmış. muâsır (A.) [ ] ﻡﻌﺎﺹﺮçağdaş. muasırlaşmak çağdaşlaşmak. 311 www.alkottob.com muâşaka (A.) [ ] ﻡﻌﺎﺵﻘﻪsevişme. m muâvaza (A.) [ ] ﻡﻌﺎوﺽﻪdeğiştokuş. muavenet (A.) [ ] ﻡﻌﺎوﻥﺖyardım. muavin (A.) [ ] ﻡﻌﺎونyardımcı. muayede (A.) [ ] ﻡﻌﺎیﺪﻩbayramlaşma. muayyen (A.) [ ] ﻡﻌﻴﻦbelirli. muazzam (A.) [ ] ﻡﻌﻈﻢazametli, ulu. muazzez (A.) [ ] ﻡﻌﺰزdeğerli, aziz. ott o muazzeb (A.) [ ] ﻡﻌﺬبacı çeken, azap çeken. b.c o muavenet etmek yardım etmek. mubassır (A.) [ ] ﻡﺒﺼﺮokul düzenini sağlayan görevli. mûcez (A.) [ ] ﻡﻮﺝﺰderli toplu, özlü. mûcib (A.) [ ] ﻡﻮﺝﺐ1.gereken. 2.sebep. w. alk mûcib olmak sebep olmak. mûcid (A.) [ ] ﻡﻮﺝﺪicat eden, mucit. mudhike (A.) [ ] ﻡﻀﺤﮑﻪgülünç. mufassalan (A.) [ ] ﻡﻔﺼﻼayrıntılı olarak. mugâlata (A.) [ ] ﻡﻐﺎﻝﻄﻪyanıltmaca. mugannî (A.) [ ] ﻡﻐﻨﯽşarkıcı. ww muganniye (A.) [ ] ﻡﻐﻨﻴﻪbayan şarkıcı. mugâyeret (A.) [ ] ﻡﻐﺎیﺮتzıtlık, aykırılık. mugayir (A.) [ ] ﻡﻐﺎیﺮaykırı, zıt. mugîlân (A.>F.) [ ] ﻡﻐﻴﻼنdeve dikeni. 312 www.alkottob.com muğber (A.) [ ] ﻡﻐﺒﺮkırgın, gücenik. m muğber olmak kırılmak, gücenmek. muğfil (A.) [ ] ﻡﻐﻔﻞaldatan, aldatıcı. muğlakiyet (A.) [ ] ﻡﻐﻠﻘﻴﺖkarmaşıklık, çapraşıklık. muhabbet (A.) [ ] ﻡﺤﺒﺖsevgi. muhabere (A.) [ ] ﻡﺨﺎﺑﺮﻩhaberleşme. muhabir (A.) [ ] ﻡﺨﺎﺑﺮhaberci. ott o muhâceret (A.) [ ] ﻡﻬﺎﺝﺮتgöç. b.c o muğlak (A.) [ ] ﻡﻐﻠﻖkarmaşık, çapraşık. muhacim (A.) [ ] ﻡﻬﺎﺝﻢ1.saldıran. 2.saldırgan. muhacir (A.) [ ] ﻡﻬﺎﺝﺮgöçmen. muhaddir (A.) [ ] ﻡﺨﺪرuyuşturucu. muhaddis (A.) [ ] ﻡﺤﺪثhadis bilgini. w. alk muhafaza (A.) [ ] ﻡﺤﺎﻓﻈﻪkoruma. muhafaza etmek korumak, saklamak. muhafaza olunmak korunmak, saklanmak. muhafazakâr (A.-F.) [ ] ﻡﺤﺎﻓﻈﻪ ﮐﺎرtutucu. muhafazakârlık (A.-F.-T.) tutuculuk. muhaffef (A.) [ ] ﻡﺨﻔﻒhafifletilmiş. ww muhaffif (A.) [ ] ﻡﺨﻔﻒhafifletici. muhâfız (A.) [ ] ﻡﺤﺎﻓﻆkoruyucu. muhâkemat (A.) [ ] ﻡﺤﺎﮐﻤﺎت1.hüküm yürütmeler. 2.yargılamalar. muhakeme (A.) [ ] ﻡﺤﺎﮐﻤﻪ1.hüküm yürütme. 2.yargılama. 313 www.alkottob.com muhakkak (A.) [ ] ﻡﺤﻘﻖ1.doğru. 2.kesin. 3.mutlaka. m muhakkık (A.) [ ] ﻡﺤﻘﻖaraştırmacı, tahkik edici. muhâl (A.) [ ] ﻡﺤﺎلimkansız. muhallil (A.) [ ] ﻡﺤﻠﻞhülleci. muhammen (A.) [ ] ﻡﺨﻤﻦtahmin edilen. muhammer (A.) [ ] ﻡﺨﻤﺮmayalı. b.c o muhalefet (A.) [ ] ﻡﺨﺎﻝﻔﺖkarşı düşüncede olma. muhammes (A.) [ ] ﻡﺨﻤﺲ1.beşli. 2.beşgen. 3.beş dizeli şiir. muhannet (A.) [ ] ﻡﺤﻨﻂkalleş. ott o muhannens (A.) [ ] ﻡﺨﻨﺚkalleş. muhannetlik etmek kalleşlik etmek, edilik etmek. muharebat (A.) [ ] ﻡﺤﺎرﺑﺎتharpler, muharebeler. muharebe (A.) [ ] ﻡﺤﺎرﺑﻪharbetme, savaş. w. alk muharib (A.) [ ] ﻡﺤﺎربsavaşçı. muharremât (A.) [ ] ﻡﺤﺮﻡﺎتdinî yasaklar. muharrer (A.) [ ] ﻡﺤﺮرyazılı. muharrib (A.) [ ] ﻡﺨﺮبtahrip edici, yıkıcı. muharrik (A.) [ ] ﻡﺤﺮقyakıcı. muharrir (A.) [ ] ﻡﺤﺮرyazar. ww muhasara (A.) [ ] ﻡﺤﺎﺹﺮﻩsarma, kuşatma. muhasara etmek sarmak, kuşatmak. muhasib (A.) [ ] ﻡﺤﺎﺱﺐmuhasebeci. muhassala (A.) [ ] ﻡﺤﺼﻠﻪsonuç. 314 www.alkottob.com muhassas (A.) [ ] ﻡﺨﺼﺺtahsis edilmiş, özgü. m muhât (A.) [ ] ﻡﺤﺎطçevrili, kuşatılmış. muhatara (A.) [ ] ﻡﺨﺎﻃﺮﻩ1.tehlike. 2.zarar, ziyan. muhayyel (A.) [ ] ﻡﺨﻴﻞhayal edilen. muhayyile (A.) [ ] ﻡﺨﻴﻠﻪhayal gücü. b.c o muhavere (A.) [ ] ﻡﺤﺎورﻩkonuşma. muhayyirülukûl (A.) [ ] ﻡﺤﻴﺮاﻝﻌﻘﻮلakıllara durgunluk veren. muhbir (A.) [ ] ﻡﺨﺒﺮhaber veren, haberci. muhib (A.) [ ] ﻡﺤﺐseven. ott o muhık (A.) [ ] ﻡﺤﻖhaklı. mûhiş (A.) [ ] ﻡﻮﺣﺶkorkunç, korkutucu. muhit (A.) [ ] ﻡﺤﻴﻂ1.çevre. 2.saran, kuşatan. muhtâc (A.) [ ] ﻡﺤﺘﺎج1.ihtiyaç sahibi. 2.yoksul. w. alk muhtariyet (A.) [ ] ﻡﺨﺘﺎریﺖözerklik. muhtasar (A.) [ ] ﻡﺨﺘﺼﺮkısa, özlü. muhtasaran (A.) [ ] ﻡﺨﺘﺼﺮاkısaca. muhtekir (A.) [ ] ﻡﺤﺘﮑﺮvurguncu. muhtelefünfîh (A.) [ ] ﻡﺨﺘﻠﻒ ﻓﻴﻪihtilaflı. muhtelif (A.) [ ] ﻡﺨﺘﻠﻒtürlü. ww muhtelit (A.) [ ] ﻡﺨﺘﻠﻂkarışık. muhterem (A.) [ ] ﻡﺤﺘﺮمsaygın, saygıdeğer. muhterik olmak yanmak. muhteriz (A.) [ ] ﻡﺤﺘﺮزkaçınan, uzak duran. 315 www.alkottob.com muhteşem (A.) [ ] ﻡﺤﺘﺸﻢgörkemli, ihtişamlı. m muhteva (A.) [ ] ﻡﺤﺘﻮاiçerik. muhtevî (A.) [ ] ﻡﺤﺘﻮیiçeren, içine alan. muhteviyat (A.) [ ] ﻡﺤﺘﻮیﺎتiçindekiler. muhyî (A.) [ ] ﻡﺤﻴﯽhayat veren. mukâbil (A.) [ ] ﻡﻘﺎﺑﻞ1.karşılığında. 2.karşılık. mukaddem (A.) [ ] ﻡﻘﺪم1.önde. 2.önce, önceki. mukadderat (A.) [ ] ﻡﻘﺪراتyazgı. mukaddes (A.) [ ] ﻡﻘﺪسkutsal. ott o mukaddemâ (A.) [ ] ﻡﻘﺪﻡﺎönceden. b.c o muhtevî olmak içermek, içine almak. mukaddesat (A.) [ ] ﻡﻘﺪﺱﺎتkutsal değerler. mukaddime (A.) [ ] ﻡﻘﺪﻡﻪ1.giriş. 2.önsöz. w. alk mukallid (A.) [ ] ﻡﻘﻠﺪtaklitçi. mukanna (A.) [ ] ﻡﻘﻨﻊpeçeli. mukannin (A.) [ ] ﻡﻘﻨﻦyasa koyucu. mukarreb (A.) [ ] ﻡﻘﺮبyakın. mukarrer (A.) [ ] ﻡﻘﺮر1.kararlaştırılmış. 2.kesin. mukarrerat (A.) [ ] ﻡﻘﺮراتkararlar. ww mukassır (A.) [ ] ﻡﻘﺼﺮkusurlu. mukattar (A.) [ ] ﻡﻘﻄﺮdamıtılmış. mukavelat (A.) [ ] ﻡﻘﺎوﻻتsözleşmeler. mukavele (A.) [ ] ﻡﻘﺎوﻝﻪsözleşme. 316 www.alkottob.com mukavelename (A.-F.) [ ] ﻡﻘﺎوﻝﻪ ﻥﺎﻡﻪsözleşme metni.) mukavemet etmek karşı koymak, direnmek. mukavvî (A.) [ ] ﻡﻘﻮیgüç veren. mukâyese (A.) [ ] ﻡﻘﺎیﺴﻪkıyaslama, karşılaştırma. b.c o mukavim (A.) [ ] ﻡﻘﺎومkarşı koyan, direnen, dirençli. m mukavemet (A.) [ ] ﻡﻘﺎوﻡﺖkarşı koyma, direnme. mukayyed (A.) [ ] ﻡﻘﻴﺪ1.bağlı, zincire vurulmuş. 2.kayıtlı. mukayyi (A.) [ ] ﻡﻘﻴﯽءkusturucu. mukîm (A.) [ ] ﻡﻘﻴﻢoturan, yerleşik. mukni (A.) [ ] ﻡﻘﻨﻊikna edici. ott o mukırr (A.) [ ]ﻡﻘﺮitirafçı. muktebes (A.) [ ] ﻡﻘﺘﺒﺲalıntı yapılmış. muktedâ (A.) [ ] ﻡﻘﺘﺪاuyulan. w. alk muktedî (A.) [ ] ﻡﻘﺘﺪیuyan. muktedî olmak uymak. muktedir (A.) [ ] ﻡﻘﺘﺪرgüçlü, iktidarlı. muktesid (A.) [ ] ﻡﻘﺘﺼﺪtutumlu, iktisatlı.) muktezî (A.) [ ] ﻡﻘﺘﻀﯽgereken. mûmâileyh (A.) [ ] ﻡﻮﻡﯽ اﻝﻴﻪanılan, adı geçen. ww mûmâileyhim (A.) [ ] ﻡﻮﻡﯽ اﻝﻴﻬﻢadı geçenler. mumza (A.) [ ] ﻡﻤﻀﯽimzalı, imzalanmış. munfasıl (A.) [ ] ﻡﻨﻔﺼﻞayrı. munis (A.) [ ] ﻡﻮﻥﺲcana yakın, alışılmış. 317 www.alkottob.com munkalib (A.) [ ] ﻡﻨﻘﻠﺐdeğişen, dönüşen. m munkalib olmak değişmek, dönüşmek. munkarız (A.) [ ] ﻡﻨﻘﺮضyıkılan, çöken, sönen. munsarif (A.) [ ] ﻡﻨﺼﺮفvazgeçen. munsarif olmak vazgeçmek. munsif (A.) [ ] ﻡﻨﺼﻒinsaflı. muntabık (A.) [ ] ﻡﻨﻄﺒﻖuygun, uyumlu. ott o muntazam (A.) [ ] ﻡﻨﺘﻈﻢdüzenli, düzgün, intizamlı. b.c o munkarız olmak yıkılmak, çökmek, sönmek. muntazaman (A.) [ ] ﻡﻨﺘﻈﻤﺎdüzenli olarak. muntazır (A.) [ ] ﻡﻨﺘﻈﺮbekleyen. munzam (A.) [ ] ﻡﻨﻀﻢek. mûr (F.) [ ] ﻡﻮرkarınca. w. alk murabba (A.) [ ] ﻡﺮﺑﻊ1.dörtgen. 2.kare. murabbauşşekl (A.) [ ] ﻡﺮﺑﻊ اﻝﺸﮑﻞdörtgen şeklinde, kare şeklinde. murâd (A) [ ] ﻡﺮادistek, arzu. murâfaa (A.) [ ] ﻡﺮاﻓﻌﻪduruşma. murahhas (A.) [ ] ﻡﺮﺧﺺdelege. murakabe (A.) [ ] ﻡﺮاﻗﺒﻪ1.denetim. 2.kendi iç dünyasına dalma. ww murakıb (A.) [ ] ﻡﺮاﻗﺐdenetçi. murakka (A.) [ ] ﻡﺮﻗﻊyamalı. murassa (A.) [ ] ﻡﺮﺹﻊdeğerli taşlarla süslenmiş. murg (F.) [ ] ﻡﺮغkuş. 318 www.alkottob.com murûr etmek geçmek. musâb (A.) [ ] ﻡﺼﺎبyakalanmış, tutulmuş, uğramış. musadif (A.) [ ] ﻡﺼﺎدفrastlayan. musâfaha (A.) [ ] ﻡﺼﺎﻓﺤﻪtokalaşma. musâfaha etmek tokalaşmak, el sıkışmak. musahabe (A.) [ ] ﻡﺼﺎﺣﺒﻪkonuşma, sohbet etme. ott o musahhah (A.) [ ] ﻡﺼﺤﺢdüzeltilmiş. b.c o musâb olmak yakalanmak, tutulmak. m murzia (A.) [ ] ﻡﺮﺽﻌﻪsütanne. musahib (A.) [ ] ﻡﺼﺎﺣﺐ1.arkadaş, sohbet arkadaşı. 2.padişahın özel işlerine bakan. musalaha (A.) [ ] ﻡﺼﺎﻝﺤﻪbarış. musanna 1.gösterişli. 2.usta elinden çıkmış. w. alk musannif (A.) [ ] ﻡﺼﻨﻒyazar, kitap yazarı. musarra (A.) [ ] ﻡﺼﺮعiki mısraı birbiriyle kafiyelendirilmiş beyit. musattah (A.) [ ] ﻡﺴﻄﺢdüz. musavver (A.) [ ] ﻡﺼﻮر1.resimli. 2.tasvir edilmiş. musavvir (A.) [ ] ﻡﺼﻮرressam. mushaf (A.) [ ] ﻡﺼﺤﻒKur’ân. ww musîbet (A.) [ ] ﻡﺼﻴﺒﺖ1.bela. 2.şirret, uğursuz. mûsikîşinas (A.-F.) [ ] ﻡﻮﺱﻴﻘﯽ ﺵﻨﺎسmüzisyen. musir (A.) [ ] ﻡﺼﺮısrarcı, ısrar eden. musirrane (A.-F.) [ ] ﻡﺼﺮاﻥﻪısrarla, ısrar ederek. 319 www.alkottob.com mustakim (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻘﻴﻢdoğru, düz, dosdoğru. m mûş (F.) [ ] ﻡﻮشfare. muşamma (A.) [ ] ﻡﺸﻤﻊmuşamba. muşt (F.) [ ] ﻡﺸﺖ1.yumruk. 2.avuç. b.c o mûşikâfâne (F.) [ ] ﻡﻮﺵﮑﺎﻓﺎﻥﻪkılı kırk yararak. muta’assıb (A.) [ ] ﻡﺘﻌﺼﺐtaassup gösteren, aşırı tutucu, yobaz. mutabık (A.) [ ] ﻡﻄﺎﺑﻖuyan, uyumlu. mutâlebât (A.) [ ] ﻡﻄﺎﻝﺒﺎتistekler. ott o mutâlebe (A.) [ ] ﻡﻄﺎﻝﺒﻪ1.istek. 2.isteme, talep. mutâlebe etmek istemek, talep etmek. mutantan (A.) [ ] ﻡﻄﻨﻄﻦ1.tantanalı. 2.gösterişli. mutarriden (A.) [ ] ﻡﻄﺮداbiteviye. mutasarrıf (A.) [ ] ﻡﺘﺼﺮفsancak beyi. w. alk mutasavvıfâne (A.-F.) [ ] ﻡﺘﺼﻮﻓﺎﻥﻪsûfice. mutâva’at (A.) [ ] ﻡﻄﺎوﻋﺖbaş eğme, boyun eğme, itaat. mutavattın (A.) [ ] ﻡﺘﻮﻃﻦyurt tutmuş. mutayebe (A.) [ ] ﻡﻄﺎیﺒﻪşakalaşma, birbirine fıkra anlatma. mutazammin (A.) [ ] ﻡﺘﻀﻤﻦiçeren. mutazarrır (A.) [ ] ﻡﺘﻀﺮرzarar gören. ww mutazarrır olmak zarar görmek. muteber (A.) [ ] ﻡﻌﺘﺒﺮ1.itibarlı. 2.geçerli. mutedil (A.) [ ] ﻡﻌﺘﺪل1.ylıman. 2.mülayim, hoşgörülü. mutekid (A.) [ ] ﻡﻌﺘﻘﺪinanan, inancında olan. 320 www.alkottob.com mutemed (A.) [ ] ﻡﻌﺘﻤﺪgüvenilir. m mutî (A.) [ ] ﻡﻄﻴﻊitaat eden, boyun eğen. mutî olmak itaat etmek, boyun eğmek. b.c o mutlak (A.) [ ] ﻡﻄﻠﻖkesin. mutlaka (A.) [ ] ﻡﻄﻠﻘﺎkesinlikle, zorunlu olarak, kayıtsız şartsız. mutrib (A.) [ ] ﻡﻄﺮب1.çalgıcı. 2.şarkıcı. muttasıl (A.) [ ] ﻡﺘﺼﻞsürekli, durmadan. muvacehe (A.) [ ] ﻡﻮاﺝﻬﻪkarşı, yüzyüze. ott o muvaffak (A.) [ ] ﻡﻮﻓﻖbaşarılı. muvaffak olmak başarmak, başarılı olmak. muvaffakiyet (A.) [ ] ﻡﻮﻓﻘﻴﺖbaşarı. muvaffakiyet ihraz etmek başarı göstermek. muvafık gelmek uygun olmak. w. alk muvahhiş (A.) [ ] ﻡﻮﺣﺶkorkutucu. muvakkar (A.) [ ] ﻡﻮﻗﺮağırbaşlı. muvakkat (A.) [ ] ﻡﻮﻗﺖgeçici. muvakkaten (A.) [ ] ﻡﻮﻗﺘﺎgeçici olarak. muvâsalat (A.) [ ] ﻡﻮاﺹﻼتvarma, ulaşma. muvâsalat etmek ulaşmak, varmak. ww muvâzaten (A.) [ ] ﻡﻮازاﺕﺎparalel olarak. muvazene (A.) [ ] ﻡﻮازﻥﻪdenge. muvazene-i umûmiye kanunu bütçe kanunu. muvazenesiz (A.-T.) dengesiz. 321 www.alkottob.com muvazi (A.) [ ] ﻡﻮازیparalel. m muvazzaf (A.) [ ] ﻡﻮﻇﻒgörevli. muzaffer olmak zafer kazanmak. muzdarip (A.) [ ] ﻡﻀﻄﺮبızdıraplı, acı çeken. muzdarip etmek ızdırap vermek, üzmek. muzır (A.) [ ] ﻡﻀﺮzararlı, muzur. muzlim (A.) [ ] ﻡﻈﻠﻢkaranlık. ott o muztarib (A.) [ ] ﻡﻀﻄﺮبacı çeken, ızdıraplı. b.c o muzafferiyet (A.) [ ] ﻡﻈﻔﺮیﺖzafer kazanma. mübadele (A.) [ ] ﻡﺒﺎدﻝﻪdeğiştokuş, alışveriş. mübahesat (A.) [ ] ﻡﺒﺎﺣﺜﺎتtartışmalar. mübahese (A.) [ ] ﻡﺒﺎﺣﺜﻪtartışma. mübahese olunmak tartışılmak. w. alk mübalağa (A.) [ ] ﻡﺒﺎﻝﻐﻪ1.abartma. 2.abartı. mübalağa edilmek abartılmak. mübalağa etmek abartmak. mübarek (A.) [ ] ﻡﺒﺎرکkutlu, bereketli. mübareze (A.) [ ] ﻡﺒﺎرزﻩ1.uğraşı, mücadele. 2.savaş. mübareze etmek mücadele etmek. ww mübaşeret olunmak girişilmek, işe başlanmak. mübâyaa (A.) [ ] ﻡﺒﺎیﻌﻪsatın alma. mübâyaa edilmek alınmak, satın alınmak. mübâyaa etmek almak, satın almak. 322 www.alkottob.com mübdi (A.) [ ] ﻡﺒﺪعyenilik getiren, yeni bir şey bulan. m mübeşşir (A.) [ ] ﻡﺒﺸﺮmüjdeci, müjdeleyen. mübhem (A.) [ ] ﻡﺒﻬﻢbelirsiz. mübrem (A.) [ ] ﻡﺒﺮمkaçınılmaz, zorunlu. mübremleşmek kaçınılmaz bir hal almak. b.c o mübin (A.) [ ] ﻡﺒﻴﻦaçıklayan, açıklayıcı. mübtedi (A.) [ ] ﻡﺒﺘﺪی1.başlayan. 2.ilkokula başlayan öğrenci. mübtela (A.) [ ] ﻡﺒﺘﻼuğramış, tutulmuş, yakalanmış. mübtenî (A.) [ ] ﻡﺒﺘﻨﯽdayanan. ott o mübtela olmak uğramak, tutulmak, yakalanmak. mübtezel (A.) [ ] ﻡﺒﺘﺬل1.ele ayağa düşmüş. 2.orta malı. 3.çok bulunan. mücadele (A.) [ ] ﻡﺠﺎدﻝﻪsavaşım. mücavir (A.) [ ] ﻡﺠﺎورkomşu. w. alk mücazat (A.) [ ] ﻡﺠﺎزات1.cezalandırma. 2.karşılık verme. mücbir (A.) [ ] ﻡﺠﺒﺮzorlayıcı. müceddid (A.) [ ] ﻡﺠﺪدyenilikçi. mücehhez (A.) [ ] ﻡﺠﻬﺰdonanmış. mücellâ (A.) [ ] ﻡﺠﻼcilalı. mücellid (A.) [ ] ﻡﺠﻠﺪciltçi. ww mücerreb (A.) [ ] ﻡﺠﺮبdeneyimli. mücerred (A.) [ ] ﻡﺠﺮد1.bekar. 2.soyut. mücmelen (A.) [ ] ﻡﺠﻤﻼözetle. mücrim (A.) [ ] ﻡﺠﺮمsuçlu. 323 www.alkottob.com müctemi’ (A.) [ ] ﻡﺠﺘﻤﻊderli toplu. m müdafaa (A.) [ ] ﻡﺪاﻓﻌﻪsavunma. müdahale (A.) [ ] ﻡﺪاﺧﻠﻪkarışma. müdavim (A.) [ ] ﻡﺪاومdevam eden. müddeî (A.) [ ] ﻡﺪﻋﯽ1.davacı. 2.inatçı. müddet (A.) [ ] ﻡﺪتsüre. müddet-i muvakkata [ ] ﻡﺪت ﻡﻮﻗﺘﻪgeçici süre. müdevver (A.) [ ] ﻡﺪورyuvarlak. müdhiş (A.) [ ] ﻡﺪهﺶdehşet verici. ott o müddet-i tahsiliye [ ] ﻡﺪت ﺕﺤﺼﻴﻠﻴﻪöğrenim süresi. b.c o müdahene (A.) [ ] ﻡﺪاهﻨﻪyağcılık, yardakçılık. müdhişe (A.) [ ] ﻡﺪهﺸﻪdehşet verici. müdrik (A.) [ ] ﻡﺪرکidrak eden. w. alk müdrik olmak idrak etmek. müebbeden (A.) [ ] ﻡﺆﺑﺪاömür boyu. müellefat (A.) [ ] ﻡﺆﻝﻔﺎتtelif edilmiş yapıtlar. müellif (A.) [ ] ﻡﺆﻝﻒyazar. müesses (A.) [ ] ﻡﺆﺱﺲkurulu, kurulmuş. müessesat (A.) [ ] ﻡﺆﺱﺴﺎتkurumlar, kuruluşlar, müesseseler. ww müessese (A.) [ ] ﻡﺆﺱﺴﻪkurum, kuruluş. müessif (A.) [ ] ﻡﺆﺱﻒüzücü. müessir (A.) [ ] ﻡﺆﺛﺮ1.etkileyici, etkili. müessiriyet (A.) [ ] ﻡﺆﺛﺮیﺖetkileme gücü. 324 www.alkottob.com müessis (A.) [ ] ﻡﺆﺱﺲkurucu. m müeyyide (A.) [ ] ﻡﺆیﺪﻩyaptırım. müfekkire (A.) [ ] ﻡﻔﮑﺮﻩdüşünme gücü. müflis (A.) [ ] ﻡﻔﻠﺲ1.iflas etmiş. 2.sefil. müfreze (A.) [ ] ﻡﻔﺮزﻩaskerî birlik. müfrit (A.) [ ] ﻡﻔﺮطaşırı. müfsid (A.) [ ] ﻡﻔﺴﺪbozucu. ott o müftehir (A.) [ ] ﻡﻔﺘﺨﺮiftihar eden. b.c o müfid (A.) [ ] ﻡﻔﻴﺪyararlı. müftekir (A.) [ ] ﻡﻔﺘﻘﺮ1.yoksul. 2.bağlı, muhtaç. müfteri (A.) [ ] ﻡﻔﺘﺮیiftiracı. müheyya (A.) [ ] ﻡﻬﻴﺎhazır. müheyyic (A.) [ ] ﻡﻬﻴﺞheyecan verici. w. alk mühim (A.) [ ] ﻡﻬﻢönemli. mühimmat (A.) [ ] ﻡﻬﻤﺎتsavaş malzemesi. mühimme (A.) [ ] ﻡﻬﻤﻪönemli. mühlet (A.) [ ] ﻡﻬﻠﺖtanınmış süre. mühlet vermek süre tanımak. mühlik (A.) [ ] ﻡﻬﻠﮏöldürücü. ww mühr (F.) [ ] ﻡﻬﺮmühür. mühtedî (A.) [ ] ﻡﻬﺘﺪیislam dinini kabul etmiş. mühtez (A.) [ ] ﻡﻬﺘﺰtitrek. mühürdar (F.) [ ] ﻡﻬﺮدارözel kalem müdürü. 325 www.alkottob.com müje (F.) [ ] ﻡﮋﻩkirpik. m müjgan (F.) [ ] ﻡﮋﮔﺎن1. kirpik. 2.kirpikler. mükâfat (A.) [ ] ﻡﮑﺎﻓﺎتödül. mükâtebe (A.) [ ] ﻡﮑﺎﺕﺒﻪyazışma. mükedder (A.) [ ] ﻡﮑﺪرkederli. b.c o mükâleme (A.) [ ] ﻡﮑﺎﻝﻤﻪkonuşma. mükemmelen (A.) [ ] ﻡﮑﻤﻼtam olarak, mükemmel olarak. mükemmeliyet (A.) [ ] ﻡﮑﻤﻠﻴﺖmükemmellik. ott o mükerrer (A.) [ ] ﻡﮑﺮرtekrarlanmış, yinelenmiş. mükerreren (A.) [ ] ﻡﮑﺮراtekrar tekrar. mükeyyif (A.) [ ] ﻡﮑﻴﻒkeyif verici. mükteseb (A.) [ ] ﻡﮑﺘﺴﺐkazanılmış. müktesebat (A.) [ ] ﻡﮑﺘﺴﺒﺎتbilgi birikimi. w. alk müktesebe (A.) [ ] ﻡﮑﺘﺴﺒﻪkazanılmış. mülakat (A.) [ ] ﻡﻼﻗﺎت1.buluşma. 2.görüşme. mülâki olmak 1.karşılaşmak. 2.görüşmek. mülayim (A.) [ ] ﻡﻼیﻢyumuşak. mülazemet etmek 1.devam etmek. 2.staj yapmak. 3.bir işle ilgilenmek. mülazım (A.) [ ] ﻡﻼزمteğmen. ww mülazım-ı evvel [ ] ﻡﻼزم اولüsteğmen. mülazım-ı sâni [ ] ﻡﻼزم ﺛﺎﻥﯽteğmen. mülevven (A.) [ ] ﻡﻠﻮنrengarenk. mülevves (A.) [ ] ﻡﻠﻮثkirli. 326 www.alkottob.com mülga (A.) [ ] ﻡﻠﻐﺎkaldırılmış. mülk (A.) [ ] ﻡﻠﮏ1.yurt. 2.kazanç getiren taşınmaz. mültefit (A.) [ ] ﻡﻠﺘﻔﺖiltifat eden, güleryüzlü. mülûk (A.) [ ] ﻡﻠﻮکmelikler. mümane’et (A.) [ ] ﻡﻤﺎﻥﻌﺖengelleme. mümaselet (A.) [ ] ﻡﻤﺎﺛﻠﺖbenzerlik. ott o mümasil (A.) [ ] ﻡﻤﺎﺛﻞbenzer, andıran. b.c o mülteci (A.) [ ] ﻡﻠﺘﺠﯽsığınmacı. m mülhakat (A.) [ ] ﻡﻠﺤﻘﺎت1.ekler. 2.bir yere bağlı olan başka yerler. mümasil olmak berbirine benzemek. mümâşat (A.) [ ] ﻡﻤﺎﺵﺎتuysallık, suyuna gitme, alttan alma. mümessil (A.) [ ] ﻡﻤﺜﻞ1.temsilci. 2.sınıf temsilcisi. mümeyyiz (A.) [ ] ﻡﻤﻴﺰ1.katip. 2.sınava giren öğretmen. w. alk mümeyyize (A.) [ ] ﻡﻤﻴﺰﻩtırnak işareti. mümin (A.) [ ] ﻡﺆﻡﻦinanan, iman eden. müminîn (A.) [ ] ﻡﺆﻡﻨﻴﻦinananlar, iman edenler. mümkin (A.) [ ] ﻡﻤﮑﻦmümkün. mümsik (A.) [ ] ﻡﻤﺴﮏelisıkı. mümtaz (A.) [ ] ﻡﻤﺘﺎزseçkin. ww mümtehin (A.) [ ] ﻡﻤﺘﺤﻦsınav yapan, sınayan. mümteni (A.) [ ] ﻡﻤﺘﻨﻊimkansız. mümzâ (A.) [ ] ﻡﻤﻀﯽimzalı, imzalanmış. mün’adim olmak yok olmak. 327 www.alkottob.com mün’akid (A.) [ ] ﻡﻨﻌﻘﺪyapılmış, imzalanmış, kabul edilmiş. m mün’akis (A.) [ ] ﻡﻨﻌﮑﺲyansıtan. mün’im (A.) [ ] ﻡﻨﻌﻢ1.Tanrı. 2.velînimet. münâdi (A.) [ ] ﻡﻨﺎدی1.müezzin. 2.tellal, çığırtkan. münafık (A.) [ ] ﻡﻨﺎﻓﻖikiyüzlü, nifak sokucu. münâkalat (A.) [ ] ﻡﻨﺎﻗﻼتtaşımacılık. münâkasa (A.) [ ] ﻡﻨﺎﻗﺼﻪaçık eksiltme. münâkız olmak (A.-T.) çelişmek. ott o münâkaşa [ ] ﻡﻨﺎﻗﺸﻪ1.tartışma. 2.irdeleme. b.c o münâcat (A.) [ ] ﻡﻨﺎﺝﺎتTanrı’ya yakarma. münakkaş (A.) [ ] ﻡﻨﻘﺶnakışlı, işlemeli, desenli. münasebat (A.) [ ] ﻡﻨﺎﺱﺒﺎتmünasebetler. münatif (A.) [ ] ﻡﻨﻌﻄﻒçevrilmiş,yönelik. w. alk münatif olmak çevrilmek. münâvebeten (A.) [ ] ﻡﻨﺎوﺑﺔdönüşümlü olaram. münaza’ât (A.) [ ] ﻡﻨﺎزﻋﺎتçatışmalar, çekişmeler. münbais (A.) [ ] ﻡﻨﺒﻌﺚileri gelen, kaynaklanan. münbit (A.) [ ] ﻡﻨﺒﺖverimli. müncemid (A.) [ ] ﻡﻨﺠﻤﺪdonuk. ww müncer olmak sonuçlanmak. mündemic (A.) [ ] ﻡﻨﺪﻡﺞiçinde yer alan, içinde bulunan. mündericât (A.) [ ] ﻡﻨﺪرﺝﺎتiçindekiler. münderis olmak izi kalmamak. 328 www.alkottob.com münebbih (A.) [ ] ﻡﻨﺒﻪuyarıcı, uyandırıcı. münevver (A.) [ ] ﻡﻨﻮر1.aydınlanmış, parlak. 2.aydın fikirli. münfail olmak gücenmek, alınmak. münferid (A.) [ ] ﻡﻨﻔﺮد1.ayrı, tek başına. 2.tektük. münhal (A.) [ ] ﻡﻨﺤﻞ1.boş, açık. 2.çölülmüş. münhasır (A.) [ ] ﻡﻨﺤﺼﺮdönük, ait, yönelik. ott o münhasıran (A.) [ ] ﻡﻨﺤﺼﺮاsırf, sadece. b.c o münevver eylemek aydınlatmak. m münekkid (A.) [ ] ﻡﻨﻘﺪeleştirmen. münhedim olmak yıkılmak, yok olmak. münhezim (A.) [ ] ﻡﻨﻬﺰمbozguna uğramış. münhezim olmak bozguna uğramak. müneccim (A.) [ ] ﻡﻨﺠﻢyıldızbilimci, astrolog. w. alk münkasım (A.) [ ] ﻡﻨﻘﺴﻢbölünmüş. münkasım olmak bölünmek, bölünmüş olmak. münker (A.) [ ] ﻡﻨﮑﺮinkâr edilen. münkesir (A.) [ ] ﻡﻨﮑﺴﺮkırık. münkesir olmak kırılmak. münkir (A.) [ ] ﻡﻨﮑﺮinkâr eden. ww münselib olmak kalmamak. müntahab (A.) [ ] ﻡﻨﺘﺨﺐseçilmiş, seçkin. müntahabat (A.) [ ] ﻡﻨﺘﺨﺒﺎتseçki, antoloji. müntakim (A.) [ ] ﻡﻨﺘﻘﻢintikam alan. 329 www.alkottob.com münteha (A.) [ ] ﻡﻨﺘﻬﺎson. m müntehi olmak sona ermek, son bulmak. müntesib (A.) [ ] ﻡﻨﺘﺴﺐmensup, intisab etmiş. münteşir (A.) [ ] ﻡﻨﺘﺸﺮyaygın. müphem (A.) [ ] ﻡﺒﻬﻢbelirsiz, belli belirsiz. b.c o müntesip bk. müntesib. müptelâ (A.) [ ] ﻡﺒﺘﻼuğramış, tutulmuş, yakalanmış. müptelâ olmak tutulmak, yakalanmak, uğramak. ott o mürâat (A.) [ ] ﻡﺮاﻋﺎتgözetme. müracaat (A.) [ ] ﻡﺮاﺝﻌﺖbaşvuru. 2.geri dönüş. müracaat etmek 1.başvurmak. 2.geri dönmek. müradif (A.) [ ] ﻡﺮادفeşanlamlı. mürai (A.) [ ] ﻡﺮاﺋﯽikiyüzlü. w. alk müraselât (A.) [ ] ﻡﺮاﺱﻼتmektuplaşmalar. mürasele (A.) [ ] ﻡﺮاﺱﻠﻪmektuplaşma. mürde (F.) [ ] ﻡﺮدﻩölü. mürebbî (A.) [ ] ﻡﺮﺑﯽeğitmen, eğitici. müreccah (A.) [ ] ﻡﺮﺝﺢtercih sebebi, tercih edilir. müreffeh (A.) [ ] ﻡﺮﻓﻪrefah içinde, bolluk içinde. ww mürekkeb (A.) [ ] ﻡﺮﮐﺐ1.oluşan, bileşen. 2.mürekkep. müretteb (A.) [ ] ﻡﺮﺕﺐ1.düzenlenmiş, tertip edilmiş. 2.dizilmiş. mürettib (A.) [ ] ﻡﺮﺕﺐdizgici. mürevvic (A.) [ ] ﻡﺮوجrevaç veren, propagandasını yapan. 330 www.alkottob.com mürg (F.) [ ] ﻡﺮغkuş. mürid (A.) [ ] ﻡﺮیﺪ1.buyuran. 2.şeyhe bağlı kişi, mürit. b.c o mürit bk. murid. m mürgâb (F.) [ ] ﻡﺮﻏﺎب1.ördek. 2.kurbağa. mürşid (A.) [ ] ﻡﺮﺵﺪ1.şeyh. 2.doğru yolu gösteren, irşad eden. mürteci (A.) [ ] ﻡﺮﺕﺠﻊgerici. mürted (A.) [ ] ﻡﺮﺕﺪislam dininden çıkan. mürtefi (A.) [ ] ﻡﺮﺕﻔﻊyüksek. mürteiş (A.) [ ] ﻡﺮﺕﻌﺶtitrek. ott o mürtehen (A.) [ ] ﻡﺮﺕﻬﻦrehinli, ipotekli. mürtekib (A.) [ ] ﻡﺮﺕﮑﺐkötü bir iş yapan, işleyen. mürteşî (A.) [ ] ﻡﺮﺕﺸﯽrüşvetçi, rüşvet yiyen. mürûr (A.) [ ] ﻡﺮورgeçme, geçip gitme, geçiş. w. alk mürûr -i zaman [ ] ﻡﺮور زﻡﺎنzamanın akışı. mürûr etmek geçmek. mürûr eylemek 1.geçmek. 2.uğramak. mürüvvet (A.) [ ] ﻡﺮوت1.insanlık. 2.iyilik. müsaade (A.) [ ] ﻡﺴﺎﻋﺪﻩ1.izin. 2.yardım. müsaade edilmek izin verilmek. ww müsaade etmek izin vermek. müsaadekâr (A.-F.) [ ] ﻡﺴﺎﻋﺪﻩ ﮐﺎرyardımcı, izin verici. müsaadekârlık (A.-F.-T.) yardımcı olma, izin verme. müsabaka (A.) [ ] ﻡﺴﺎﺑﻘﻪyarışma. 331 www.alkottob.com müsabık (A.) [ ] ﻡﺴﺎﺑﻖyarışmacı. m müsademe (A.) [ ] ﻡﺼﺎدﻡﻪ1.çarpışma. 2.çatışma. müsadere (A.) [ ] ﻡﺼﺎدرﻩmal varlığına el koyma. müsadere etmek mal varlığına el koymak. müsâdif (A.) [ ] ﻡﺼﺎدفrastlar, rastlayan. müsafir (A.) [ ] ﻡﺴﺎﻓﺮ1.yolcu. 2.konuk. müsâhelekârlık (A.-F.-T.) kolaylık gösterme. ott o müsaid (A.) [ ] ﻡﺴﺎﻋﺪuygun. b.c o müsadere edilmek mal varlığına el konulmak. müsalaha (A.) [ ] ﻡﺼﺎﻝﺤﻪbarış yapma. müsalemetkâr (A.-F.) [ ] ﻡﺴﺎﻝﻤﺖ ﮐﺎرbarışçıl. müsâmaha (A.) [ ] ﻡﺴﺎﻡﺤﻪhoşgörü. müsâmahakâr (A.-F.) [ ] ﻡﺴﺎﻡﺤﻪ ﮐﺎرhoşgörülü. w. alk müsamere (A.) [ ] ﻡﺴﺎﻡﺮﻩ1.gece eğlencesi. 2.okul piyesi. müsâvat (A.) [ ] ﻡﺴﺎواتeşitlik. müsâvatsızlık (A.-T.) eşitsizlik. müsbet (A.) [ ] ﻡﺜﺒﺖolumlu, pozitif. müsebbib (A.) [ ] ﻡﺴﺒﺐyol açan, sebep olan. müseccel (A.) [ ] ﻡﺴﺠﻞtescilli. ww müsekkin (A.) [ ] ﻡﺴﮑﻦsakinleştirici, yatıştırıcı. müsekkit (A.) [ ] ﻡﺴﮑﺖsusturucu. müsellah (A.) [ ] ﻡﺴﻠﺢsilahlı. müselleme (A.) [ ] ﻡﺴﻠﻤﻪherkes tarafından kabul edilmiş. 332 www.alkottob.com müselles (A.) [ ] ﻡﺜﻠﺚüçgen. m müsellesat (A.) [ ] ﻡﺜﻠﺜﺎتtrigonometri. müsellesüşşekl (A.) [ ] ﻡﺜﻠﺚ اﻝﺸﮑﻞüçgen şeklinde. müselsel (A.) [ ] ﻡﺴﻠﺴﻞzincirleme. müsemma (A.) [ ] ﻡﺴﻤﯽadlandırılmış. müshil (A.) [ ] ﻡﺴﻬﻞ1.kolaylaştıran. 2.ishal edici. müsin (A.) [ ] ﻡﺴﻦyaşlı. müslim (A.) [ ] ﻡﺴﻠﻢmüslüman. ott o müskirat (A.) [ ] ﻡﺴﮑﺮاتsarhoş edici şeyler. b.c o müselmân (A.) [ ] ﻡﺴﻠﻤﺎنmüslüman. müsmir (A.) [ ] ﻡﺜﻤﺮ1.verimli. 2.iyi sonuç veren. müsmiriyet (A.) [ ] ﻡﺜﻤﺮیﺖverimlilik. müsrif (A.) [ ] ﻡﺴﺮفsavurgan. w. alk müsta’mere (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻌﻤﺮﻩsömürge. müstab'ed (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺒﻌﺪuzak. müsta'fî (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻌﻔﯽistifa etmiş, istifa eden. müstağnî (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻐﻨﯽdoygun, eyvallah etmeyen. müstahak (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺤﻖhak kazanmış. müstahdem (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺨﺪمçalışan, hizmet eden. ww müstahdemîn (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺨﺪﻡﻴﻦçalışanlar, hizmet edenler. müstaid (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻌﺪyetenekli. müstakil (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻘﻞbağımsız. müstakillen (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻘﻼbağımsız olarak, ayrıca. 333 www.alkottob.com müstakraza (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻘﺮﺽﻪborç alınan. m müstamel (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻌﻤﻞ1.kullanılmış. 2.kullanılan. müstantık (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻨﻄﻖsorgu yargıcı. b.c o müste’cir (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺄﺝﺮkiracı. müstebân olmak anlaşılmak. müstebid (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺒﺪdespot. müstefid olmak yararlanmak. müstehlik (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻬﻠﮏtüketici. ott o müstehzi (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻬﺰیalaycı. müstemleke (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻤﻠﮑﻪsömürge, koloni. müstenid (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻨﺪdayanan. müsteniden (A.) [ ] ﻡﺴﺘﻨﺪاdayanarak. müsterih (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺮیﺢgönlü rahat. w. alk müstesnâ (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺜﻨﯽ1.apayrı. 2.dışında haricinde. müsteşar (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺸﺎرdanışman. müsteşrik (A.) [ ] ﻡﺴﺘﺸﺮقdoğubilimci, oryantalist. müsvedde (A.) [ ] ﻡﺴﻮدﻩtaslak. müşa’şa (A.) [ ] ﻡﺸﻌﺸﻊgösterişli, şaşaalı. müşabehet (A.) [ ] ﻡﺸﺎﺑﻬﺖbenzerlik. ww müşabih (A.) [ ] ﻡﺸﺎﺑﻪbenzer. müşahedât (A.) [ ] ﻡﺸﺎهﺪاتgözlemler. müşâhede (A.) [ ] ﻡﺸﺎهﺪﻩgözlem. müşâhede edilmek gözlemlenmek. 334 www.alkottob.com müşâhede olunmak gözlemlenmek. m müşahhas (A.) [ ] ﻡﺸﺨﺺsomut. müşarik (A.) [ ] ﻡﺸﺎرکortak. müşavere (A.) [ ] ﻡﺸﺎورﻩdanışma. müşavere etmek danışmak. müşekkel (A.) [ ] ﻡﺸﮑﻞbiçimli, kalıplı. müşerref olmak şeref kazanmak. müşfik (A.) [ ] ﻡﺸﻔﻖşefkatli. müşir (A.) [ ] ﻡﺸﻴﺮmareşal. müşkil (A.) [ ] ﻡﺸﮑﻞgüç, zor. ott o müşevveş (A.) [ ] ﻡﺸﻮشkarışık. b.c o müşarünileyh (A.) [ ] ﻡﺸﺎر اﻝﻴﻪanılan, adı geçen. müşkilât (A.) [ ] ﻡﺸﮑﻼتgüçlükler, zorluklar. w. alk müşkilat çekmek zorluk çekmek, sıkıntı çekmek. müşkilpesend (A.-F.) [ ] ﻡﺸﮑﻞ ﭘﺴﻨﺪgüç beğenen. müşt (F.) [ ] ﻡﺸﺖ1.yumruk. 2.avuç. müştail (A.) [ ] ﻡﺸﺘﻌﻞalevli. müştak (A.) [ ] ﻡﺸﺘﺎقçok isteyen, can atan. müştehir (A.) [ ] ﻡﺸﺘﻬﺮünlü. ww müşteki (A.) [ ] ﻡﺸﺘﮑﯽşikayetçi. müştemilat (A.) [ ] ﻡﺸﺘﻤﻼتeklentiler, ek yapılar. müştereken (A.) [ ] ﻡﺸﺘﺮﮐﺎortaklaşa. mütalaa (A.) [ ] ﻡﻄﺎﻝﻌﻪ1.okuma. 2.görüş. 3.inceleme. 335 www.alkottob.com mütareke (A.) [ ] ﻡﺘﺎرﮐﻪbırakışma, karşılıklı silah bırakma. m müteaddid (A.) [ ] ﻡﺘﻌﺪدbirçok. müteaffin (A.) [ ] ﻡﺘﻌﻔﻦkokuşmuş. b.c o müteahhid (A.) [ ] ﻡﺘﻌﻬﺪtaahhüt eden, üstlenen. müteakib (A.) [ ] ﻡﺘﻌﺎﻗﺐardından. müteallik (A.) [ ] ﻡﺘﻌﻠﻖilgili, ilişkin. müteallim (A.) [ ] ﻡﺘﻌﻠﻢöğrenci. müteammim (A.) [ ] ﻡﺘﻌﻤﻢyaygın. ott o müteannid (A.) [ ] ﻡﺘﻌﻨﺪinatçı. müteârife (A.) [ ] ﻡﺘﻌﺎرﻓﻪkanıtlanmak gerektirmeyecek kadar açık. müteassıb (A.) [ ] ﻡﺘﻌﺼﺐtaassup gösteren. mütebahhir (A.) [ ] ﻡﺘﺒﺤﺮderin bilgi sahibi. mütebahhirane (A.-F.) [ ] ﻡﺘﺒﺤﺮاﻥﻪderinlemesine. w. alk mütebaki (A.) [ ] ﻡﺘﺒﺎﻗﯽkalan, geriye kalan. mütebariz (A.) [ ] ﻡﺘﺒﺎرزaçık seçik, belirgin. mütebasbıs (A.) [ ] ﻡﺘﺒﺼﺒﺺyaltakçı, yardakçı. mütebessim (A.) [ ] ﻡﺘﺒﺴﻢgülümseyen, tebessüm eden. mütecânis (A.) [ ] ﻡﺘﺠﺎﻥﺲaynı cinsten, homojen. mütecâviz (A.) [ ] ﻡﺘﺠﺎوز1.aşkın. 2.saldırgan, tecavüzkâr. 3.sarkıntılık eden, ww tecavüzcü. müteceddid (A.) [ ] ﻡﺘﺠﺪد1.yenilikçi. 2.yenileşen. mütecellî (A.) [ ] ﻡﺘﺠﻠﯽgörünen, tecelli eden. mütecessis (A.) [ ] ﻡﺘﺠﺴﺲmeraklı, merak eden. 336 www.alkottob.com mütecessisâne (A.-F.) [ ] ﻡﺘﺠﺴﺴﺎﻥﻪmerak ederek, meraklı. m mütedair (A.) [ ] ﻡﺘﺪاﺋﺮilişkin. mütedeyyin (A.) [ ] ﻡﺘﺪیﻦdindar, dinine düşkün. müteellim (A.) [ ] ﻡﺘﺄﻝﻢelemli. müteessif (A.) [ ] ﻡﺘﺄﺱﻒüzgün. müteessif olmak üzülmek. müteessifâne (A.-F.) [ ] ﻡﺘﺄﺱﻔﺎﻥﻪüzgün, esefli. ott o müteessir (A.) [ ] ﻡﺘﺄﺛﺮ1.üzgün. 2.etkilenen. b.c o müteehhil (A.) [ ] ﻡﺘﺄهﻞevli. müteessir olmak 1.üzülmek. 2.etkilenmek. müteezzî (A.) [ ] ﻡﺘﺄذیeziyet çekmiş, eza görmüş. müteezzi etmek acı çektirmek. mütefekkir (A.) [ ] ﻡﺘﻔﮑﺮ1.düşünür. 2.düşünceli. w. alk mütefekkirane (A.-F.) [ ] ﻡﺘﻔﮑﺮاﻥﻪdüşünceli düşünceli. mütefelsifâne (A.-F.) [ ] ﻡﺘﻔﻠﺴﻔﺎﻥﻪbir filozof gibi. mütefennin (A.) [ ] ﻡﺘﻔﻨﻦfen bilimleri ile uğraşan, teknik ile uğraşan. müteferrik (A.) [ ] ﻡﺘﻔﺮقdağınık. mütefessih (A.) [ ] ﻡﺘﻔﺴﺦbozulmuş, kokuşmuş, çürümüş. mütegallib (A.) [ ] ﻡﺘﻐﻠﺐzorba. ww mütegâyir (A.) [ ] ﻡﺘﻐﺎیﺮbirbirine zıt. mütehaccir (A.) [ ] ﻡﺘﺤﺠﺮtaşlaşmış, fosilleşmiş. mütehalif (A.) [ ] ﻡﺘﺨﺎﻝﻒbirbirine uymayan. mütehammil (A.) [ ] ﻡﺘﺤﻤﻞdayanan. 337 www.alkottob.com müteharrî (A.) [ ] ﻡﺘﺤﺮیaraştırıcı, araştıran. m müteharrik (A.) [ ] ﻡﺘﺤﺮکhareket eden, kıpırdayan. mütehassıs (A.) [ ] ﻡﺘﺨﺼﺺuzman. mütehassis (A.) [ ] ﻡﺘﺤﺴﺲduygulu. mütehâşi (A.) [ ] ﻡﺘﺤﺎﺵﯽçekingen. mütehavvil (A.) [ ] ﻡﺘﺤﻮلdeğişken. mütehayyir (A.) [ ] ﻡﺘﺤﻴﺮşaşkın, şaşırmış. mütekâbile (A.) [ ] ﻡﺘﻘﺎﺑﻠﻪkarşılıklı. ott o mütekâbil (A.) [ ] ﻡﺘﻘﺎﺑﻞkarşılıklı. b.c o mütehassir (A.) [ ] ﻡﺘﺤﺴﺮözlem duyan. mütekâbilen (A.) [ ] ﻡﺘﻘﺎﺑﻼkarşılıklı olarak. mütekaddim (A.) [ ] ﻡﺘﻘﺪمgeçmiş, eski. mütekaid (A.) [ ] ﻡﺘﻘﺎﻋﺪemekli. w. alk mütekamil (A.) [ ] ﻡﺘﮑﺎﻡﻞolgun, tam, gelişmiş. mütekebbir (A.) [ ] ﻡﺘﮑﺒﺮkendini beğenmiş, şişinen, büyüklenen. mütekeddir (A.) [ ] ﻡﺘﮑﺪرkederli. mütekellim (A.) [ ] ﻡﺘﮑﻠﻢ1.konuşan. 2.birinci tekil şahıs. mütelebbis (A.) [ ] ﻡﺘﻠﺒﺲgiyinmiş, kuşanmış. mütelevvin (A.) [ ] ﻡﺘﻠﻮنrenkten renge giren, yanar döner. ww mütemadi (A.) [ ] ﻡﺘﻤﺎدیsürekli. mütemadiyen (A.) [ ] ﻡﺘﻤﺎدیﺎsürekli olarak. mütemayil (A.) [ ] ﻡﺘﻤﺎیﻞ1.eğimli. 2.eğilimli, yönelik. mütemeddin (A.) [ ] ﻡﺘﻤﺪنuygar. 338 www.alkottob.com mütemellik (A.) [ ] ﻡﺘﻤﻠﮏdalkavuk, yardakçı. m mütemerkiz (A.) [ ] ﻡﺘﻤﺮﮐﺰbir merkezde toplanma. mütemevvic (A.) [ ] ﻡﺘﻤﻮجdalgalı. mütemmim (A.) [ ] ﻡﺘﻤﻢ1.tamamlayıcı. 2.tümleç. mütenâhi (A.) [ ] ﻡﺘﻨﺎهﯽsona eren. mütenasib (A.) [ ] ﻡﺘﻨﺎﺱﺐuygun, uyumlu. mütenavib (A.) [ ] ﻡﺘﻨﺎوبdönüşümlü. b.c o mütemevvil (A.) [ ] ﻡﺘﻤﻮلvarlıklı, zengin. ott o mütenâzır (A.) [ ] ﻡﺘﻨﺎﻇﺮ1.birbirine bakan. 2.simetrik. müteneffizân (A.-F.) [ ] ﻡﺘﻨﻔﺬانetkili kişiler, nüfuz sahipleri, sözü geçenler. mütenevvi (A.) [ ] ﻡﺘﻨﻮعçeşitli, türlü türlü. müteradif (A.) [ ] ﻡﺘﺮادفeşanlamlı. müterafik (A.) [ ] ﻡﺘﺮاﻓﻖ1.refakat eden. 2.karışık, bir arada. w. alk mütercem (A.) [ ] ﻡﺘﺮﺝﻢçevrilmiş, tercüme edilmiş. mütercim (A.) [ ] ﻡﺘﺮﺝﻢçevirmen. mütesadif (A.) [ ] ﻡﺘﺼﺎدفrastlayan, tesadüf eden. mütesâvi (A.) [ ] ﻡﺘﺴﺎویeşit. mütesâviyen (A.) [ ] ﻡﺘﺴﺎویﺎeşit olarak. müteselli (A.) [ ] ﻡﺘﺴﻠﯽteselli bulan, avunan. ww müteselli olmak teselli bulmak, avunmak. müteselsil (A.) [ ] ﻡﺘﺴﻠﺴﻞzincirleme. müteselsilen (A.) [ ] ﻡﺘﺴﻠﺴﻼzincirleme olarak, birbirinin ardı sıra. müteşâir (A.) [ ] ﻡﺘﺸﺎﻋﺮşair geçinen, şair müsveddesi. 339 www.alkottob.com müteşebbis (A.) [ ] ﻡﺘﺸﺒﺚ1.girişen, teşebbüs eden. 2.girişimci. m müteşekkî (A.) [ ] ﻡﺘﺸﮑﯽşikayetçi. müteşekkil (A.) [ ] ﻡﺘﺸﮑﻞoluşmuş, teşekkül etmiş. müteşettit (A.) [ ] ﻡﺘﺸﺘﺖkarışık, dağınık. mütetebbi (A.) [ ] ﻡﺘﺘﺒﻊaraştırmacı. mütevakkıf (A.) [ ] ﻡﺘﻮﻗﻒbağlı. mütevaliyen (A.) [ ] ﻡﺘﻮاﻝﻴﺎsürekli olarak. ott o mütevattın (A.) [ ] ﻡﺘﻮﻃﻦyerleşik, yurt tutmuş. b.c o müteşekkir (A.) [ ] ﻡﺘﺸﮑﺮşükran borçlu. mütevâzı (A.) [ ] ﻡﺘﻮاﺽﻊalçakgönüllü. mütevâzıyâne (A.-F.) [ ] ﻡﺘﻮاﺽﻴﺎﻥﻪalçakgönüllülükle. mütevazin (A.) [ ] ﻡﺘﻮازنoranlı, uyumlu, dengeli. müteveccih (A.) [ ] ﻡﺘﻮﺝﻪdönük, yönelik. w. alk müteveccihen (A.) [ ] ﻡﺘﻮﺝﻬﺎ1.dönük olarak. 2.bir yere gitmek üzere. müteveffâ (A.) [ ] ﻡﺘﻮﻓﺎölmüş, ölü. mütevekkil (A.) [ ] ﻡﺘﻮﮐﻞtevekkül eden her işini Tanrı’nın iradesine bırakan. mütevellî (A.) [ ] ﻡﺘﻮﻝﯽbir vakfın üst yöneticisi. mütevellid (A.) [ ] ﻡﺘﻮﻝﺪ1.doğan. 2.ileri gelen, kaynaklanan. müteverrim (A.) [ ] ﻡﺘﻮرمveremli, verem hastası. ww müteyakkız (A.) [ ] ﻡﺘﻴﻘﻆuyanık, teyakkuz durumunda olan. mütezâyid (A.) [ ] ﻡﺘﺰایﺪartan, çoğalan. mütezelzil (A.) [ ] ﻡﺘﺰﻝﺰلsarsılan. mütezelzil olmak 1.sarsılmak. 2.bozulmak. 340 www.alkottob.com müttefik (A.) [ ] ﻡﺘﻔﻖbirlik olmuş, ittifak yapmış. m müttehid (A.) [ ] ﻡﺘﺤﺪbirleşik. müvekkil (A.) [ ] ﻡﻮﮐﻞvekalet veren. müverrih (A.) [ ] ﻡﻮرخtarihçi, tarih yazarı. müverrihin (A.) [ ] ﻡﻮرﺧﻴﻦtarihçiler. müyesser olmak gerçekleşmek. b.c o müverrah (A.) [ ] ﻡﻮرخtarihli. müzaheret (A.) [ ] ﻡﻈﺎهﺮتdestek, yardım, arka çıkma. müzakere (A.) [ ] ﻡﺬاﮐﺮﻩgörüşme. ott o müzahrefat (A.) [ ] ﻡﺰﺧﺮﻓﺎت1.pislikler, süprüntüler, döküntüler. müzayede (A.) [ ] ﻡﺰایﺪﻩaçık arttırma. müzehheb (A.) [ ] ﻡﺬهﺐaltın yaldızlı. müzekker (A.) [ ] ﻡﺬﮐﺮeril. w. alk müzevvir (A.) [ ] ﻡﺰورarabozucu. müzeyyen (A.) [ ] ﻡﺰیﻦsüslü, ziynetli. ww müzmin (A.) [ ] ﻡﺰﻡﻦkronik, süreğen. 341 www.alkottob.com m b.c o N nâ (F.) [ ] ﻥﺎolumsuzluk eki. na’l (A.) [ ] ﻥﻌﻞnal. na’lbend (A.-F.) [ ] ﻥﻌﻠﺒﻨﺪnalbant. na’lbur (A.-F.) [ ] ﻥﻌﻠﺒﺮnalbur. na’nâ’ (A.) [ ] ﻥﻌﻨﺎعnane. na’re (A.) [ ] ﻥﻌﺮﻩnara, haykırma. na’ş (A.) [ ] ﻥﻌﺶnaaş, cenaze. ott o na’lçe (A.-F.) [ ] ﻥﻌﻠﭽﻪnalça. na’t (A.) [ ] ﻥﻌﺖ1.övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir. w. alk nââşnâ (F.) [ ] ﻥﺎ ﺁﺵﻨﺎyabancı. naat (A.) [ ] ﻥﻌﺖ1.övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir. nâb (F.) [ ] ﻥﺎبsaf, halis, katışıksız. nâbecâ (F.) [ ] ﻥﺎﺑﺠﺎyersiz. nâbehre (F.) [ ] ﻥﺎﺑﻬﺮﻩ1.nasipsiz. 2.soysuz. nâbekâr (F.) [ ] ﻥﺎﺑﮑﺎر1.hayırsız. 2.işe yaramaz. ww nâbîna (F.) [ ] ﻥﺎﺑﻴﻨﺎkör. nâbûd (F.) [ ] ﻥﺎﺑﻮد1.yok. 2.yokluk. 3.perişan. nabz (A.) [ ] ﻥﺒﺾnabız. nabzgîr (A.-F.) [ ] ﻥﺒﺾ ﮔﻴﺮnabza göre şerbet veren. 342 www.alkottob.com nâcî (A.) [ ] ﻥﺎﺝﯽkurtulan. nâçâr (F.) [ ] ﻥﺎچﺎر1.çaresiz, sorunda. 2.ister istemez. nâdân (F.) [ ] ﻥﺎدان1.cahil. 2.hödük. nâdânlık (F.-T.) 1.cahillik. 2.hödüklük. nâdî (A.) [ ] ﻥﺎدیseslenen, çağıran. nâdim (A.) [ ] ﻥﺎدمpişman. nâdim olmak pişman olmak. nâdir (A.) [ ] ﻥﺎدرaz bulunur. ott o nâdim etmek pişman etmek. b.c o nâçîz (F.) [ ] ﻥﺎچﻴﺰdeğersiz, önemsiz. m nâcins (F.-A.) [ ] ﻥﺎﺝﻨﺲsoysuz, cinsi bozuk. nâdirât (A.) [ ] ﻥﺎدراتaz bulunur şeyler. nâdire (A.) [ ] ﻥﺎدرﻩaz bulunur. w. alk nâdiren (A.) [ ] ﻥﺎدراnadir olarak. nâehl (F.-A.) [ ] ﻥﺎأهﻞehil olmayan, ehliyetli olmayan. nâf (F.) [ ] ﻥﺎفgöbek. nafaka (A.) [ ] ﻥﻔﻘﻪgeçim parası. nâfe (F.) [ ] ﻥﺎﻓﻪ1.ceylanın göbeğinden çıkan misk. 2.sevgilinin saçı. nâfercâm (F.) [ ] ﻥﺎﻓﺮﺝﺎمsonu iyi olmayan, yararsız. ww nâfıa (A.) [ ] ﻥﺎﻓﻌﻪbayındırlık işleri. nâfıa müdüriyeti bayındırlık müdürlüğü. nâfıa nâzırı bayındırlık bakanı. nâfıa nezareti bayındırlık bakanlığı. 343 www.alkottob.com nâfıa vekâleti bayındırlık bakanlığı. m nâfile (A.) [ ] ﻥﺎﻓﻠﻪ1.boşuna. 2.nafile namazı, farz dışında kılınan namaz. nâfiz (A.) [ ] ﻥﺎﻓﺬetkileyici, nüfuz edici, işleyici. b.c o nâgâh (F.) [ ] ﻥﺎﮔﺎﻩansızın. nâgehan (F.) [ ] ﻥﺎﮔﻬﺎنansızın. nağamât (A.) [ ] ﻥﻐﻤﺎتnağmeler. nağme (A.) [ ] ﻥﻐﻤﻪezgi, melodi. nağz (F.) [ ] ﻥﻐﺰgüzel, hoş. ott o nâhak (F.-A.) [ ] ﻥﺎﺣﻖhaksız. nâhalef (F.-A.) [ ] ﻥﺎﺧﻠﻒhayırsız evlat. nahçîr (F.) [ ] ﻥﺨﭽﻴﺮav hayvanı. nâhencâr (F.) [ ] ﻥﺎهﻨﺠﺎرdoğru olmayan, uygun olmayan. nâhid (F.) [ ] ﻥﺎهﻴﺪVenüs, Çulpan, Zühre. w. alk nahif (A.) [ ] ﻥﺤﻴﻒcılız. nâhiye (A.) [ ] ﻥﺎﺣﻴﻪ1.yöre, bölge. 2.bucak. 3.taraf. nahl (A.) [ ] ﻥﺨﻞhurma ağacı. nahl (A.) [ ] ﻥﺤﻞbal arısı. nahlistan (A.-F.) [ ] ﻥﺨﻠﺴﺘﺎنhurmalık. nâhoş (F.) [ ] ﻥﺎﺧﻮشhoş olmayan. ww nahs (A.) [ ] ﻥﺤﺲuğursuzluk. nâhudâ (F.) [ ] ﻥﺎﺧﺪاkaptan. nâhudâ (F.) [ ] ﻥﺎﺧﺪاAllahsız. nâhun (F.) [ ] ﻥﺎﺧﻦtırnak. 344 www.alkottob.com nahv (A.) [ ] ﻥﺤﻮ1.sözdizimi. 2.taraf. 3.gibi. m nahvet (A.) [ ] ﻥﺨﻮتböbürlenme. nahvî (A.) [ ] ﻥﺤﻮیgramerci, nahiv uzmanı. nâil (A.) [ ] ﻥﺎﺋﻞerişen, kavuşan, murada eren. nail olmak muradına ermek, kavuşmak, erişmek. nâim (A.) [ ] ﻥﺎﺋﻢuyuyan. nâka (A.) [ ] ﻥﺎﻗﻪdişi deve. nakden (A.) [ ] ﻥﻘﺪاpeşin olarak. ott o nakd (A.) [ ] ﻥﻘﺪ1.nakit. 2.madeni para. b.c o nâib (A.) [ ] ﻥﺎﺋﺐ1.vekil. 2.kadı, yargıç. nâkes (F.) [ ] ﻥﺎﮐﺲ1.soysuz, işe yaramaz. 2.pinti, nekes. nâkıs (A.) [ ] ﻥﺎﻗﺺ1.eksik. 2.eksi. nakış (A.) [ ] ﻥﻘﺶdesen. w. alk nakib (A.) [ ] ﻥﻘﻴﺐ1.şeyh yardımcısı. 2.reis vekili. nâkil (A.) [ ] ﻥﺎﻗﻞ1.taşıma, nakil. 2.anlatan, nakleden. nakîsa (A.) [ ] ﻥﻘﻴﺼﻪkusur. nakîse (A.) [ ] ﻥﻘﻴﺼﻪkusur. nakkad (A.) [ ] ﻥﻘﺎدeleştirmen. nakkal (A.) [ ] ﻥﻘﺎلnakleden, öykü veya masal anlatan. ww nakkare (A.) [ ] ﻥﻘﺎرﻩ1.davul. 2.dümbelek. nakl (A.) [ ] ﻥﻘﻞ1.nakil, anlatma. 2.taşıma. nakledilmek 1.anlatılmak. 2.taşınmak. naklen (A.) [ ] ﻥﻘﻼnaklederek, nakil yolu ile. 345 www.alkottob.com nakletmek 1.anlatmak. 2.taşımak. nakliye (A.) [ ] ﻥﻘﻠﻴﻪtaşıma. nakşedilmek işlenmek. nakş etmek işlemek. nâkus (A.) [ ] ﻥﺎﻗﻮسçan. nakz (A.) [ ] ﻥﻘﺾ1.yok sayma. 2.bozma, çözme. ott o nâlân (F.) [ ] ﻥﺎﻻنinleyen. b.c o nakş (A.) [ ] ﻥﻘﺶ1.nakış, desen. 2.resim. 3.duvar resmi. m nakliyat (A.) [ ] ﻥﻘﻠﻴﺎتtaşımacılık. nâlân etmek inletmek. nâlân olmak inlemek. nâle (F.) [ ] ﻥﺎﻝﻪinilti. nâlende (F.) [ ] ﻥﺎﻝﻨﺪﻩinleyen. w. alk nâm (F.) [ ] ﻥﺎم1.ad. 2.adında, adlı. 3.ün, şöhret. nam vermek ad vermek, adlandırmak. nâmahdud (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﺤﺪودsınırsız. nâmahrem (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﺤﺮم 3.yabancı. 1.mahrem olmayan. 2.nikah düşmeyen kişi. nâmahsus (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﺤﺴﻮسhissedilmeyen. ww nâmakbul (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﻘﺒﻮلmakbul olmayan. nâmakul (F.-A.)) [ ] ﻥﺎﻡﻌﻘﻮلmakul olmayan. nâmalûm (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﻌﻠﻮمbilinmeyen. nâmâver (F.) [ ] ﻥﺎم ﺁورünlü, sanlı. 346 www.alkottob.com namaz (F.) [ ] ﻥﻤﺎزnamaz. m namazgâh (F.) [ ] ﻥﻤﺎزﮔﺎﻩnamazlık, üstü açık mesçit. nâmberdar (F.) [ ] ﻥﺎﻡﺒﺮدارünlü, sanlı. nâmdar (F.) [ ] ﻥﺎﻡﺪارünlü, namlı. nâme (F.) [ ] ﻥﺎﻡﻪ1.mektup. 2.kitap. b.c o nâmcû (F.) [ ] ﻥﺎﻡﺠﻮyiğit. nâme’mûl (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﺄﻡﻮلumulmayan, beklenmedik. nâmefhûm (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﻔﻬﻮمanlaşılmaz. ott o nâmer’î (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﺮﺋﯽgörülmeyen, görülmez. nâmerd (F.) [ ] ﻥﺎﻡﺮدalçak, aşağılık, namert. nâmesbûk (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﺴﺒﻮقolmamış, geçmemiş, cereyan etmemiş. nâmına (F.-T.) adına. nâmî (F.) [ ] ﻥﺎﻡﯽünlü, namlı. w. alk nâmurad (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﺮادmuradına ermemiş. nâmus (A.<Yun.) [ ] ﻥﺎﻡﻮس1.ırz. 2.dürüstlük. 3.yasa. nâmuskâr (A.-F.) [ ] ﻥﺎﻡﻮﺱﮑﺎرnamuslu. namuskârane (A.-F.) [ ] ﻥﺎﻡﻮﺱﮑﺎراﻥﻪnamusluca, namuslulara yakışır. nâmüsaid (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﺴﺎﻋﺪuygun olmayan. nâmütenahi (F.-A.) [ ] ﻥﺎﻡﺘﻨﺎهﯽsonsuz, engin. ww nâmver (F.) [ ] ﻥﺎﻡﻮرünlü. namzed (F.) [ ] ﻥﺎﻡﺰد1.aday. 2.nişanlı. nân (F.) [ ] ﻥﺎنekmek. nâpâyidar (F.) [ ] ﻥﺎﭘﺎیﺪارkalıcı olmayan. 347 www.alkottob.com nâpervâ (F.) [ ] ﻥﺎﭘﺮواkorkusuz, pervasız. m nâr (A.) [ ] ﻥﺎرateş. nâr (F.) [ ] ﻥﺎرnar. nâres (F.) [ ] ﻥﺎرسham, olgunlaşmamış. nâresâ (F.) [ ] ﻥﺎرﺱﺎ1.ham. 2.uygun olmayan. nârevâ (F.) [ ] ﻥﺎرواyakışık almaz. narh (F.) [ ] ﻥﺮخnark. nasâra (A.) [ ] ﻥﺼﺎراHıristiyanlar. nasâyih (A.) [ ] ﻥﺼﺎیﺢöğütler. ott o nâs (A.) [ ] ﻥﺎسinsanlar. b.c o nârencî (F.) [ ] ﻥﺎرﻥﺠﯽturuncu. nasib (A.) [ ] ﻥﺼﻴﺐ1.pay. 2.Tanrı’nın kula verdiği. nasihat (A.) [ ] ﻥﺼﻴﺤﺖöğüt. w. alk nâsipas (F.) [ ] ﻥﺎﺱﭙﺎسnankör. nâsiye (A.) [ ] ﻥﺎﺹﻴﻪalın. nasrâni (A.) [ ] ﻥﺼﺮاﻥﯽHıristiyan. nass (A.) [ ] ﻥﺺkesinlik. nâsûtî (A.) [ ] ﻥﺎﺱﻮﺕﯽinsanlık ile ilgili. nâşî (A.) [ ] ﻥﺎﺵﯽileri gelen, kaynaklanan, dolayı. ww nâşinas (F.) [ ] ﻥﺎﺵﻨﺎسyabancı. nâşir (A.) [ ] ﻥﺎﺵﺮyayıncı. nâtamam (F.-A.) [ ] ﻥﺎﺕﻤﺎمtamamlanmamış, yarım kalmış. nâtık (A.) [ ] ﻥﺎﻃﻖkonuşan. 348 www.alkottob.com nâtıka (A.) [ ] ﻥﺎﻃﻘﻪkonuşma gücü. m nâtıkaperdâz (A.-F.) [ ] ﻥﺎﻃﻘﻪ ﭘﺮدازdüzgün ve etkili konuşan. nats (A.) [ ] ﻥﻄﺲnadas. b.c o natûk (A.) [ ] ﻥﻄﻮقdüzgün konuşan. nâtüvân (F.) [ ] ﻥﺎﺕﻮانgüçsüz, zayıf. nâv (F.) [ ] ﻥﺎو1.gemi. 2.kayık. nâvdan (F.) [ ] ﻥﺎودانoluk. nâvek (F.) [ ] ﻥﺎوکok. nâyçe (F.) [ ] ﻥﺎیﭽﻪküçük ney. nâyî (F.) [ ] ﻥﺎیﯽneyzen. nâyzen (F.) [ ] ﻥﺎیﺰنneyzen. ott o nây (F.) [ ] ﻥﺎی1.ney. 2.kamış. naz (F.) [ ] ﻥﺎز1.işve, cilve. 2.kapris. 3.naz. w. alk naza çekmek nazlanmak. nâzan (F.) [ ] ﻥﺎزانnazlı. nazar (A.) [ ] ﻥﻈﺮ1.bakış. 2.ilgi gösterme, iltifat etme. 3. bakış açısı. nazaran (A.) [ ] ﻥﻈﺮاgöre, nispetle, bakılırsa. nazargâh (A.-F.) [ ] ﻥﻈﺮﮔﺎﻩ1.bakış yeri. 2.bakılan yer. nazar-ı şübhe [ ] ﻥﻈﺮ ﺵﺒﻬﻪşüpheli göz, şüpheli bakış. ww nazarında (A.-T.) göre, fikrince, gözünde. nazarî (A.) [ ] ﻥﻈﺮیteorik. nazariyat (A.) [ ] ﻥﻈﺮیﺎتteoriler, nazariyeler. nazariye (A.) [ ] ﻥﻈﺮیﻪteori. 349 www.alkottob.com nazariyyat (A.) [ ] ﻥﻈﺮیﺎتteoriler, nazariyeler. m nâzende (F.) [ ] ﻥﺎزﻥﺪﻩnazlı. nâzenin (F.) [ ] ﻥﺎزﻥﻴﻦ1.nazlı. 2.narin. nâzır (A.) [ ] ﻥﺎﻇﺮ1.bakan. 2.nezaret eden. nâzırlık (A.-T.) bakanlık. nazif (A.) [ ] ﻥﻈﻴﻒtemiz. nâzik (F.) [ ] ﻥﺎزک1.ince. 2.kibar. nâzil (A.) [ ] ﻥﺎزلinen. nâzil olmak inmek. ott o nâzikâne (F.) [ ] ﻥﺎزﮐﺎﻥﻪkibarca, nazikçe. b.c o nâzım (A.) [ ] ﻥﺎﻇﻢ1.düzenleyen. 2.nazmeden. nazile (A.) [ ] ﻥﺎزﻝﻪ1.nezle. 2.inmiş. 3.sıkıntı. nazîr (A.) [ ] ﻥﻈﻴﺮbenzer. söyleme. w. alk nazm (A.) [ ] ﻥﻈﻢ1.dizme. 2.düzenleme, tertip etme. 3.vezinli ve kafiyeli söz nazmen (A.) [ ] ﻥﻈﻤﺎmanzum olarak. nâzperver (F.) [ ] ﻥﺎزﭘﺮورnazlı, naz eden. nâzperverde (F.) [ ] ﻥﺎزﭘﺮوردﻩnazlı, naz içinde büyümüş. nebât (A.) [ ] ﻥﺒﺎتbitki. ww nebat (F.) [ ] ﻥﺒﺎتnöbet şekeri. nebâtât (A.) [ ] ﻥﺒﺎﺕﺎت1.bitkiler. 2.botanik. nebatî (A.) [ ] ﻥﺒﺎﺕﯽbitkisel. neberd (F.) [ ] ﻥﺒﺮدsavaş. 350 www.alkottob.com nebî (A.) [ ] ﻥﺒﯽpeygamber. m nebîre (A.) [ ] ﻥﺒﻴﺮﻩtorun. necabet (A.) [ ] ﻥﺠﺎﺑﺖsoyluluk. necîb (A.) [ ] ﻥﺠﻴﺐsoylu, asil, kişizade. necîs (A.) [ ] ﻥﺠﻴﺲpis. necm (A.) [ ] ﻥﺠﻢyıldız. nedâmet (A.) [ ] ﻥﺪاﻡﺖpişmanlık. ott o nedâmet getirmek pişman olmak. b.c o necâset (A.) [ ] ﻥﺠﺎﺱﺖpislik. nedim (A.) [ ] ﻥﺪیﻢ1.padişahların ve yüksek rütbeli devlet ricalinin sohbet arkadaşı. 2.güzel hikaye anlatan. nedret (A.) [ ] ﻥﺪرتazlık. nef’ (A.) [ ] ﻥﻔﻊçıkar, yarar. w. alk nefâis (A.) [ ] ﻥﻔﺎﺋﺲdeğerli ve nefis eserler. nefâset (A.) [ ] ﻥﻔﺎﺱﺖnefislik. nefer (A.) [ ] ﻥﻔﺮ1.kişi. 2.asker. nefh etmek nefes vermek, kazandırmak. nefha (A.) [ ] ﻥﻔﺤﻪüfürme. nefîr (A.) [ ] ﻥﻔﻴﺮboynuzdan yapılmış boru. ww nefrin (F.) [ ] ﻥﻔﺮیﻦlanet, ilenç. nefs (A.) [ ] ﻥﻔﺲ1.nefis, can. 2.kendi. 3.iç. nefs- i emmâre [ ] ﻥﻔﺲ اﻡﺎرﻩkötülükleri emreden nefis. nefs-i (A.-F.) [ ِ ] ﻥﻔﺲiçinde. 351 www.alkottob.com nefsî (A.) [ ] ﻥﻔﺴﯽ1.nefis ile ilgili. 2.subjektif. m neftî (F.) [ ] ﻥﻔﺘﯽpetrol yeşili. nefy (A.) [ ] sürgün. nehârî (A.) [ ] ﻥﻬﺎریyatılı olmayan okul. nehc (A.) [ ] ﻥﻬﺞ1.yol. 2.kast teşkilatı. neheng (F.) [ ] ﻥﻬﻨﮓtimsah. nehiy (A.) [ ] ﻥﻬﯽ1.olumsuzluk. 2.yasaklama. ott o nehr (A.) [ ] ﻥﻬﺮırmak, nehir. b.c o nehâr (A.) [ ] ﻥﻬﺎرgündüz. nehy (A.) [ ] ﻥﻬﯽ1.olumsuzluk. 2.yasaklama. nehy etmek yasaklamak. nejad (F.) [ ] ﻥﮋادsoy, ırk. nekahet (A.) [ ] ﻥﻘﺎهﺖhastalıktan sonraki tehlikeli geçiş dönemi. w. alk nekbet (A.) [ ] ﻥﮑﺒﺖ1.talihsizlik. 2.felaket. nekes (F.) [ ] ﻥﮑﺲ1.hayırsız. 2.elisıkı. nem (F.) [ ] ﻥﻢrutubet. nemâ (A.) [ ] ﻥﻤﺎ1.gelişme, büyüme, serpilme. 2.faiz. nemed (F.) [ ] ﻥﻤﺪkeçe. nemedpûş (F.) [ ] ﻥﻤﺪﭘﻮشderviş. ww nemek (F.) [ ] ﻥﻤﮏtuz. neml (A.) [ ] ﻥﻤﻞkarınca. nemnâk (F.) [ ] ﻥﻤﻨﺎکnemli. neng (F.) [ ] ﻥﻨﮓar, utanma. 352 www.alkottob.com nerd (F.) [ ] ﻥﺮدtavla. m nerm (F.) [ ] ﻥﺮمyumuşak. nermin (F.) [ ] ﻥﺮﻡﻴﻦyumuşak. neseb (A.) [ ] ﻥﺴﺐsoy. nesh (A.) [ ] ﻥﺴﺦ1.hükümsüz kılma. 2.nesih yazı. nesîm (F.) [ ] ﻥﺴﻴﻢmeltem, esinti. nesl (A.) [ ] ﻥﺴﻞkuşak, nesil. nesren (A.) [ ] ﻥﺜﺮاdüzyazı ile. nesrin (F.) [ ] ﻥﺴﺮیﻦyaban gülü. nessac (A.) [ ] ﻥﺴﺎجdokumacı. nesteren (F.) [ ] ﻥﺴﺘﺮنyaban gülü. ott o nesr (A.) [ ] ﻥﺜﺮdüzyazı. b.c o nesc (A.) [ ] ﻥﺴﺞdoku. w. alk neş’et (A.) [ ] ﻥﺸﺌﺖkaynaklanma, ileri gelme, doğma, doğuş. neş’et etmek kaynaklanmak, ileri gelmek. neşat (A.) [ ] ﻥﺸﺎطsevinç. neşîde (A.) [ ] ﻥﺸﻴﺪﻩ1.şiir. 2.besteli ve güfteli eser. neşr (A.) [ ] ﻥﺸﺮ1.yayma. 2.yayınlama. 3.yayınlanma. neşr etmek 1.yaymak. 2.yayınlamak. ww neşr olunmak yayınlanmak. neşriyat (A.) [ ] ﻥﺸﺮیﺎتyayın. neşv ü nemâ (A.) [ ] ﻥﺸﻮ و ﻥﻤﺎserpilme, gelişme, büyüme. neşv ü nemâ bulmak gelişmek, yayılmak. 353 www.alkottob.com neşve (A.) [ ] ﻥﺸﻮﻩsevinç. m neşvedâr (A.-F.) [ ] ﻥﺸﻮﻩ دارneşeli. neşveyâb olmak neşelenmek. netîce (A.) [ ] ﻥﺘﻴﺠﻪsonuç. netice çıkarmak sonuç çıkarmak, sonuca varmak. netîcepezîr olmak sonuçlanmak. nev (F.) [ ] ﻥﻮ1.yeni. 2.taze, körpe. ott o nev’ (A.) [ ] ﻥﻮعtür, nevi, çeşit. b.c o netâic (A.) [ ] ﻥﺘﺎﺋﺞsonuçlar. nev’an mâ (A.) [ ] ﻥﻮﻋﺎ ﻡﺎbir bakıma. nevâ (F.) [ ] ﻥﻮاses. nevâde (F.) [ ] ﻥﻮادﻩtorun. nevâdir (A.) [ ] ﻥﻮادرnadir olan değerli eşyalar. w. alk nevâle (A.) [ ] ﻥﻮاﻝﻪ1.kısmet. 2.azık. nevâz (F.) [ ] ﻥﻮازokşayan. nevâziş (F.) [ ] ﻥﻮازشokşama. nevâziş eylemek okşamak. nevbahar (F.) [ ] ﻥﻮﺑﻬﺎرilkbahar. nevbet (A.) [ ] ﻥﻮﺑﺖsıra, nöbet. ww nevcivan (F.) [ ] ﻥﻮﺝﻮانdelikanlı, genç. nevdevlet (F.-A.) [ ] ﻥﻮدوﻝﺖsonradan görme. neve (F.) [ ] ﻥﻮﻩtorun. nevha (A.) [ ] ﻥﻮﺣﻪağıt. 354 www.alkottob.com nevi (A.) [ ] ﻥﻮعtür, çeşit. m nevid (F.) [ ] ﻥﻮیﺪmüjde. nevin (F.) [ ] ﻥﻮیﻦyeni. b.c o nevm (A.) [ ] ﻥﻮمuyku. nevmîd (F.) [ ] ﻥﻮﻡﻴﺪumutsuz. nevmîd etmek umutsuzluğa düşürmek. nevmîd olmak umutsuzluğa kapılmak. nevnihal (F.) [ ] ﻥﻮﻥﻬﺎلgenç fidan. ott o nevres (F.) [ ] ﻥﻮرسyeti yetişmiş. nevruz (F.) [ ] ﻥﻮروز1.yeni gün. 2.nevruz. nevruziye (F.-A.) [ ] ﻥﻮروزیﻪnevruz için yazılan kaside. nevzad (F.) [ ] ﻥﻮزاد1.yeni doğmuş. 2.bebek. neyistan (F.) [ ] ﻥﻴﺴﺘﺎنsazlık, kamışlık. w. alk neyzâr (F.) [ ] ﻥﻴﺰارsazlık, kamışlık. neyzen (F.) [ ] ﻥﻴﺰنney üfleyen. nez’ edilmek (A.-T.) ayırılmak, çekip atılmak, sökülmek. nez’ (A.) [ ] ﻥﺰع1.can çekişme. 2.sökme, koparma, zorla alma. nez’ eylemek ayırmak, çekip atmak, sökmek, koparmak. nezâfet (A.) [ ] ﻥﻈﺎﻓﺖtemizlik. ww nezâket (Osmanlıca>A.) [ ] ﻥﺰاﮐﺖ1.incelik. 2.hassaslık. nezâret (A.) [ ] ﻥﻈﺎرت1.nazırlık. 2.gözetme. nezd (F.) [ ] ﻥﺰد1.yan, yanı. 2.kat. nezih (A.) [ ] ﻥﺰیﻪtemiz. 355 www.alkottob.com nezr (A.) [ ] ﻥﺬرadak. m nezr etmek adamak. nısf (A.) [ ] ﻥﺼﻒyarı, yarım. nısfunnehâr (A.) [ ] ﻥﺼﻒ اﻝﻨﻬﺎرmeridyen. niam (A.) [ ] ﻥﻌﻢnimetler. nida etmek seslenmek. nidâ eylemek seslenmek, duyurmak. nifâk (A.) [ ] ﻥﻔﺎقikiyüzlülük. nigâh (F.) [ ] ﻥﮕﺎﻩbakış. nigâh eylemek bakmak. nigâr (F.) [ ] ﻥﮕﺎر1.sevgili. 2.resim. w. alk nigeh (F.) [ ] ﻥﮕﻪbakış. ott o nidâ’ (A.) [ ] ﻥﺪاءses. b.c o nısf -ı ahîr [ ] ﻥﺼﻒ اﺧﻴﺮson yarısı. nigîn (F.) [ ] ﻥﮕﻴﻦ1.yüzük. 2.yüzük kaşı. 3.mühür. nihâd (F.) [ ] ﻥﻬﺎدyaratılış, tabiat. nihâl (F.) [ ] ﻥﻬﺎلfidan. nihân (F.) [ ] ﻥﻬﺎن1.gizli. 2.gizlice. nihan olmak gizlenmek, saklanmak, kaybolmak. ww nihayet (A.) [ ] ﻥﻬﺎیﺖson. nihayet bulmak sona ermek. nijâd (F.) [ ] ﻥﮋادsoy. nîk (F.) [ ] ﻥﻴﮏiyi, güzel. 356 www.alkottob.com nikab (A.) [ ] ﻥﻘﺎبpeçe. m nikbin (F.) [ ] ﻥﻴﮑﺒﻴﻦiyimser. nilgun (F.) [ ] ﻥﻴﻠﮕﻮنlacivert. nîm muzlim (F.-A.) [ ] ﻥﻴﻢ ﻡﻈﻠﻢloş. nîm cahilî (F.-A.) [ ] ﻥﻴﻢ ﺝﺎهﻠﯽyarıcahil, yarı cahilî. nimet (A.) [ ] ﻥﻌﻤﺖ1.iyilik. 2.yiyecek. nîm resmî (F.-A.) [ ] ﻥﻴﻢ رﺱﻤﯽyarı resmî. nisâ (A.) [ ] ﻥﺴﺎkadınlar. ott o nîreng (F.) [ ] ﻥﻴﺮﻥﮓ1.afsun. 2.hile, düzen. b.c o nîm (F.) [ ] ﻥﻴﻢ1.yarı. 2.yarım. 3.buçuk. nisâb (A.) [ ] ﻥﺼﺎب1.aranan sınır. 2.sermaye. nisâr (A.) [ ] ﻥﺜﺎرsaçma. nisâr etmek saçmak. w. alk nisbet (A.) [ ] ﻥﺴﺒﺖ1.oran. 2.oranla. nisbî (A.) [ ] ﻥﺴﺒﯽgöreceli. nisvân (A.) [ ] ﻥﺴﻮانkadınlar. nisyân (A.) [ ] ﻥﺴﻴﺎن1.unutma. 2.unutulma. nişan (F.) [ ] ﻥﺸﺎن1.iz. 2.belirti. 3.nişan yeri. 4.devlet madalyası. nişâne (F.) [ ] ﻥﺸﺎﻥﻪbelirti, işaret. ww nişangâh (F.) [ ] ﻥﺸﺎﻥﮕﺎﻩnişan tahtası. nişîn (F.) [ ] ﻥﺸﻴﻦoturan. niyâbet (A.) [ ] ﻥﻴﺎﺑﺖnaiplik, vekillik. niyâm (F.) [ ] ﻥﻴﺎمkın. 357 www.alkottob.com niyâz (F.) [ ] ﻥﻴﺎز1.yalvarma. 2.dua. m niyâz etmek 1.yalvarmak. 2.rica etmek. niyâzmend (F.) [ ] ﻥﻴﺎزﻡﻨﺪmuhtaç. b.c o niyyet (A.) [ ] ﻥﻴﺖniyet. nizâ (A.) [ ] ﻥﺰاعkavga, çekişme. nizâm (A.) [ ] ﻥﻈﺎمdüzen. nizâm bulmak düzene girmek. nizâmname (A.-F.) [ ] ﻥﻈﺎم ﻥﺎﻡﻪtüzük. nohudî (F.) [ ] ﻥﺨﻮدیnohut rengi. ott o nîze (F.) [ ] ﻥﻴﺰﻩ1.mızrak. 2.süngü. noksân (A.) [ ] ﻥﻘﺼﺎن1.eksiklik. 2.kusur. 3.eksik. nokta-i nazar [ ] ﻥﻘﻄﻪء ﻥﻈﺮgörüş açısı, bakım. nuhbe (A.) [ ] ﻥﺨﺒﻪseçkin. w. alk nukât (A.) [ ] ﻥﻘﺎطnoktalar, hususlar. nukud (A.) [ ] ﻥﻘﻮدnakitler. nukûş (A.) [ ] ﻥﻘﻮشnakışlar, işlemeler. nur (A.) [ ] ﻥﻮرışık. nuranî (A.) [ ] ﻥﻮراﻥﯽnurlu, ışıklı. nush (A.) [ ] ﻥﺼﺢöğüt, nasihat. ww nusrat vermek üstünlük vermek. nusret (A.) [ ] ﻥﺼﺮت1.Tanrı’nın yardımı. 2.üstünlük. nûş etmek içmek. nûşin (F.) [ ] ﻥﻮﺵﻴﻦtatlı. 358 www.alkottob.com nutfe (A.) [ ] ﻥﻄﻔﻪsperma. m nutk (A.) [ ] ﻥﻄﻖ1.nutuk, söylev. 2.konuşma. nuzzâr (A.) [ ] ﻥﻈﺎرnazırlar. nücum (A.) [ ] ﻥﺠﻮم1.yıldızlar. 2.astoroloji. nüfus (A.) [ ] ﻥﻔﻮس1.nefisler. 2.insanlar. nüfuz (A.) [ ] ﻥﻔﻮذ1.etki etme, işleme. 2.etki gücü. nüfuz etmek işlemek, etki etmek. nükte (A.) [ ] ﻥﮑﺘﻪince anlam. ott o nükhet (A.) [ ] ﻥﮑﻬﺖkoku. b.c o nübüvvet (A.) [ ] ﻥﺒﻮتpeygamberlik. nüktedan (A.-F.) [ ] ﻥﮑﺘﻪ دانzarif insan, nükteli sözler bilen. nümayan (F.) [ ] ﻥﻤﺎیﺎنgörünen. nümayan olmak görünmek. w. alk nümayiş (F.) [ ] ﻥﻤﺎیﺶgösteri. nümune (F.) [ ] ﻥﻤﻮﻥﻪörnek. nüsah (A.) [ ] ﻥﺴﺦnüshalar. nüsha (A.) [ ] ﻥﺴﺨﻪ1.yazılı belge. 2.muska. 3.süreli yayın sayısı. nüve (A.) [ ] ﻥﻮﻩçekirdek. nüvid (F.) [ ] ﻥﻮیﺪmüjde. ww nüzhet (A.) [ ] ﻥﺰهﺖgezinti, gezip dolaşma. nüzul (A.) [ ] ﻥﺰول1.inme. 2.felç. 3.konaklama. 359 www.alkottob.com m b.c o Ö ömr (A.) [ ] ﻋﻤﺮömür. örf (A.) [ ] ﻋﺮفgelenek, âdet. örfen (A.) [ ] ﻋﺮﻓﺎgeleneğe göre. örfî (A.) [ ] ﻋﺮﻓﯽgeleneksel. ott o örfî idare [ ] ﻋﺮﻓﯽ ادارﻩsıkıyönetim. örfiyyât (A.) [ ] ﻋﺮﻓﻴﺎتgelenekle ilgili şeyler. öşr (A.) [ ] ﻋﺸﺮ1.onda bir. 2.öşür vergisi. özr (A.) [ ] ﻋﺬر1.özür. 2.bahane. 3.engel. ww w. alk özrhâh (A.-F.) [ ] ﻋﺬرﺧﻮاﻩözür dileyen. 360 www.alkottob.com pâ (F.) [ ] ﭘﺎayak. pâbend (F.) [ ] ﭘﺎﺑﻨﺪayak bağı. pâbercâ (F.) [ ] ﭘﺎﺑﺮﺝﺎyerinde, duran, ayakta duran. m b.c o P pâberikâb (F.-A.) [ ] ﭘﺎﺑﺮﮐﺎبgitmek üzere, hareket etmek üzere. pâbirehne (F.) [ ] ﭘﺎﺑﺮهﻨﻪyalınayak. pâbûsî (F.) [ ] ﭘﺎﺑﻮﺱﯽayak öpme. pâcâme (F.) [ ] ﭘﺎﺝﺎﻡﻪpijama. pâçe (F.) [ ] ﭘﺎچﻪpaça. w. alk pâdşâh (F.) [ ] ﭘﺎدﺵﺎﻩpadişah. ott o pâbeste (F.) [ ] ﭘﺎﺑﺴﺘﻪayağı bağlı. pâdşâhî (F.) [ ] ﭘﺎدﺵﺎهﯽpadişahlık. pâdzehr (F.) [ ] ﭘﺎدزهﺮpanzehir. paha (F.) [ ] ﺑﻬﺎdeğer, kıymet. pâk (F.) [ ] ﭘﺎکtemiz. pâkbâz (F.) [ ] ﭘﺎﮐﺒﺎز1.fedai. 2.canını hiçe sayan aşık. ww pâkdâmen (F.) [ ] ﭘﺎک داﻡﻦiffetli. pâkîze (F.) [ ] ﭘﺎﮐﻴﺰﻩtemiz. paklanmak temizlenmek. pâlân (F.) [ ] ﭘﺎﻻنsemer, palan. 361 www.alkottob.com pâlânduz (F.) [ ] ﭘﺎﻻن دوزsemerci. pâmâl olmak ezilmek, çiğnenmek, ayaklar altında kalmak. paralamak parçalamak, parça parça etmek. paralanmak parça parça olmak. pârçe (F.) [ ] ﭘﺎرچﻪparça. pâre (F.) [ ] ﭘﺎرﻩparça. pârelenmek parça parça olmak. pars (F.) [ ] ﭘﺎرسİran, Pers ülkesi. pars (F.) [ ] ﭘﺎرسpanter. pârsâ (F.) [ ] ﭘﺎرﺱﺎsofu. w. alk pârsî (F.) [ ] ﭘﺎرﺱﯽfarsça. ott o pâre pâre (F.) 1.parça parça. 2.paramparça. b.c o pâpûş (F.) [ ] ﭘﺎﭘﻮشpabuç. m pâmâl (F.) [ ] ﭘﺎﻡﺎلezilmek, çiğnenmek. pâsban (F.) [ ] ﭘﺎﺱﺒﺎنbekçi, gece bekçisi. pâş (F.) [ ] ﭘﺎشsaçan, serpen. pây (F.) [ ] ﭘﺎی1.ayak. 2.dip. pâyân (F.) [ ] ﭘﺎیﺎنson. pâyânsız (F.-T.) sonsuz, bitmez tükenmez, engin. ww pâybend (F.) [ ] ﭘﺎیﺒﻨﺪ1.ayak bağı. 2.engel. pâybûsî (F.) [ ] ﭘﺎیﺒﻮﺱﯽayak öpme. pâydâr (F.) [ ] ﭘﺎیﺪارkalıcı, sağlam, sürekli, devamlı. pâye (F.) [ ] ﭘﺎیﻪ1.rütbe, derece. 2.basamak. 362 www.alkottob.com pâyende (F.) [ ] ﭘﺎیﻨﺪﻩ1.kalıcı, sürekli. 2.payanda, destek. m pâyidar (F.) [ ] ﭘﺎیﺪارkalıcı, sağlam, sürekli, devamlı. pâyin (F.) [ ] ﭘﺎیﻴﻦaşağı. pâyîz (F.) [ ] ﭘﺎیﻴﺰgüz. pâykûb (F.) [ ] ﭘﺎیﮑﻮبdans eden. pâzâr (F.) [ ] ﺑﺎزار1.çarşı, pazar. 2.alışveriş. pazar eylemek alışveriş yapmak. pederâne (F.) [ ] ﭘﺪراﻥﻪbabaca. ott o peder (F.) [ ] ﭘﺪرbaba. b.c o pâyitaht (F.) [ ] ﭘﺎیﺘﺨﺖbaşkent. pederî (F.) [ ] ﭘﺪری1.babalık. 2.babaya ait, baba tarafı. pederşâhî (F.) [ ] ﭘﺪرﺵﺎهﯽataerkil. pehlevân (F.) [ ] ﭘﻬﻠﻮان1.yiğit. 2.pehlivan. w. alk pehlivan bk. pehlevân. pehlû (F.) [ ] ﭘﻬﻠﻮböğür, yan. pehn (F.) [ ] ﭘﻬﻦgeniş. pehnâver (F.) [ ] ﭘﻬﻨﺎور1.engin. 2.geniş. pejmürde (F.) [ ] ﭘﮋﻡﺮدﻩ1.solgun. 2.dağınık. 3.yırtık. pelas (F.) [ ] ﭘﻼس1.kilim. 2.çul. ww peleng (F.) [ ] ﭘﻠﻨﮓ1.leopar. 2.kaplan. pelîd (F.) [ ] ﭘﻠﻴﺪkirli. penah (F.) [ ] ﭘﻨﺎﻩsığınma. penahgâh (F.) [ ] ﭘﻨﺎهﮕﺎﻩsığınacak yer, sığınak. 363 www.alkottob.com penâhî (F.) [ ] ﭘﻨﺎهﯽsığınma. m penbe (F.) [ ] ﭘﻨﺎهﯽ1.pamuk. 2.pembe. penc (F.) [ ] ﭘﻨﺞbeş. b.c o pence (F.) [ ] ﭘﻨﺠﻪpençe. pencidü bk. pencüdü. pencise bk. pencüse. penciyek bk. pencüyek. pencüdü (F.) [ ] ﭘﻨﺞ و دوbeş ve iki. ott o pencüse (F.) [ ] ﭘﻨﺞ و ﺱﻪbeş ve üç. pencüyek (F.) [ ] ﭘﻨﺞ و یﮏbeş ve bir. pençe (F.) [ ] ﭘﻨﺠﻪpençe. pend (F.) [ ] ﭘﻨﺪöğüt. pendname (F.) [ ] ﭘﻨﺪﻥﺎﻡﻪöğüt kitabı. w. alk penîr (F.) [ ] ﭘﻨﻴﺮpeynir. per (F.) [ ] ﭘﺮ1.kanat. 2.kuşların iri tüyü, yelek. perakende (F.) [ ] ﭘﺮاﮐﻨﺪﻩ1.dağınık. 2.toptan olmayan. perçem (F.) [ ] ﭘﺮچﻢ1.kakül. 2.yele. 3.bayrak. 4.bayrak püskülü. perdedar (F.) [ ] ﭘﺮدﻩ دارkapı görevlisi. perend (F.) [ ] ﭘﺮﻥﺪatlas. ww perende (F.) [ ] ﭘﺮﻥﺪﻩ1.kuş. 2.takla. perest (F.) [ ] ﭘﺮﺱﺖtapan. perestâr (F.) [ ] ﭘﺮﺱﺘﺎر1.tapan. 2.besleme. 3.dalkavuk. perestîde (F.) [ ] ﭘﺮﺱﺘﻴﺪﻩ1.tapınılan. 2.taparcasına sevilen, sevgili. 364 www.alkottob.com perestiş (F.) [ ] ﭘﺮﺱﺘﺶ1.tapınma. 2.taparcasına sevme. perestişkâr (F.) [ ] ﭘﺮﺱﺘﺸﮑﺎر1.tapan. 2.taparcasına seven. perestû (F.) [ ] ﭘﺮﺱﺘﻮkırlangıç. pergâl (F.) [ ] ﭘﺮﮔﺎلpergel. pergâr (F.) [ ] ﭘﺮﮔﺎرpergel. perhizkâr (F.) [ ] ﭘﺮهﻴﺰﮐﺎرsakınan. ott o perîçihre (F.) [ ] ﭘﺮی چﻬﺮﻩ1.peri kadar güzel yüzlü. b.c o perestişkârâne (F.) [ ] ﭘﺮﺱﺘﺸﮑﺎراﻥﻪtaparcasına. m perestişgâh (F.) [ ] ﭘﺮﺱﺘﺶmabet, tapınak. perihan (F.) [ ]ﭘﺮی ﺧﺎنperi padişahı. perîpeyker (F.) [ ] ﭘﺮی ﭘﻴﮑﺮperi kadar güzel yüzlü. perîşan (F.) [ ] ﭘﺮیﺸﺎن1.dağınık. 2.kötü durumda, perişan. perişan olmak darmadağın olmak. w. alk perîşanhal (F.-A.) [ ] ﭘﺮیﺸﺎن ﺣﺎلhali perişan olan. perîveş (F.) [ ] ﭘﺮی وشperi gibi güzel. perniyân (F.) [ ] ﭘﺮﻥﻴﺎنişlemeli atlas. pertavsız (F.) büyüteç. pertev (F.) [ ] ﭘﺮﺕﻮışık. pertevsuz (F.) [ ] ﭘﺮﺕﻮﺱﻮزbüyüteç. ww pervâ (F.) [ ] ﭘﺮوا1.çekinme. 2.korku. pervâne (F.) [ ] ﭘﺮواﻥﻪ1.pervane böceği. 2.fırıldak, pervane. 3.ulak. pervâneveş (F.) [ ] ﭘﺮواﻥﻪ وشpervane gibi. pervâsız (F.-T.) [ ] ﭘﺮواﺱﺰ1.çekinmeyen. 2.korkmayan. 365 www.alkottob.com pervaz (F.) [ ] ﭘﺮواز1.uçma. 2.saçak. m perver (F.) [ ] ﭘﺮورyetiştiren, eğiten, büyüten, besleyen. perverde etmek beslemek, gütmek. pervin (F.) [ ] ﭘﺮویﻦÜlker, Süreyya. pes (F.) [ ] ﭘﺲarka. pesend (F.) [ ] ﭘﺴﻨﺪbeğenen. pesendîde (F.) [ ] ﭘﺴﻨﺪیﺪﻩbeğenilmiş, makbul. ott o pesmânde (F.) [ ] ﭘﺲ ﻡﺎﻥﺪﻩarta kalan. b.c o perverdigâr (F.) [ ] ﭘﺮوردﮔﺎرTanrı. peszinde (F.) [ ] ﭘﺲ زﻥﺪﻩgeriye kalan, yaşayan son örnekler. peşîman (F.) [ ] ﭘﺸﻴﻤﺎنpişman. peşin (F.) [ ] ﭘﻴﺸﻴﻦönceden. peşm (F.) [ ] ﭘﺸﻢyün. w. alk peşşe (F.) [ ] ﭘﺸﻪsivrisinek. peşşebend (F.) [ ] ﭘﺸﻪ ﺑﻨﺪcibinlik. peştemal (F.) [ ] ﭘﺸﺘﻤﺎلpeştemal, hamam havlusu. peyâm (F.) [ ] ﭘﻴﺎمhaber. peyamber (F.) [ ] ﭘﻴﺎﻡﺒﺮpeygamber. peydâ (F.) [ ] ﭘﻴﺪاortada, açıkta. ww peyderpey (F.) [ ] ﭘﯽ در ﭘﯽpeşpeşe, ardy sıra. peygam (F.) [ ] ﭘﻴﻐﺎمhaber. peygamber (F.) [ ] ﭘﻴﻐﻤﺒﺮ1.peygamber. 2.haberci. peyk (F.) [ ] ﭘﻴﮏulak. 366 www.alkottob.com peykân (F.) [ ] ﭘﻴﮑﺎنtemren. m peyke (F.) [ ] ﭘﻴﮑﻪsedir, kanepe. peyker (F.) [ ] ﭘﻴﮑﺮyüz. peymâne (F.) [ ] ﭘﻴﻤﺎﻥﻪkadeh. pîl (F.) [ ] ﭘﻴﻞfil. pinhan (F.) [ ] ﭘﻨﻬﺎنgizli, saklı. pîr (F.) [ ] ﭘﻴﺮ1.yaşlı. 2.tarikat kurucusu. pîrâye (F.) [ ] ﭘﻴﺮایﻪsüs. pîrezen (F.) [ ] ﭘﻴﺮﻩ زنyaşlı kadın. pistan (F.) [ ] ﭘﺴﺘﺎنmeme. piste (F.) [ ] ﭘﺴﺘﻪfıstık. ott o pîrahen (F.) [ ] ﭘﻴﺮاهﻦgömlek, mintan. b.c o peymâ (F.) [ ] ﭘﻴﻤﺎyol alan, kateden, ölçen. w. alk pîş (F.) [ ] ﭘﻴﺶ1.ön. 2.yan. 3.huzur. 4.önce. pîşânî (F.) [ ] ﭘﻴﺸﺎﻥﯽalın. pîşdar (F.) [ ] ﭘﻴﺸﺪارöncü. pîşe (F.) [ ] ﭘﻴﺸﻪ1.meslek. 2.sanat. 3.huy. pîşekâr (F.) [ ] ﭘﻴﺸﻪ ﮐﺎر1.sanatçı. 2.meslek sahibi. 3.ortaoyununda oyunu başlatan sanatçı. ww pîşgâh (F.) [ ] ﭘﻴﺸﮕﺎﻩ1.ön. 2.huzur. pîşgîr (F.) [ ] ﭘﻴﺸﮕﻴﺮpeşkir. pîşîn (F.) [ ] ﭘﻴﺸﻴﻦpeşin. pîşva (F.) [ ] ﭘﻴﺸﻮاönder, lider. 367 www.alkottob.com piyâde (F.) [ ] ﭘﻴﺎدﻩ 1.yaya, yürüyen. 2.askerlikte piyade sınıfy. 3.satranç m taşlarından paytak. piyâle (F.) [ ] ﭘﻴﺎﻝﻪ1.kadeh. 2.şarap kadehi. postîn (F.) [ ] ﭘﺴﺘﻴﻦkürk. b.c o post (F.) [ ] ﭘﺴﺖ1.hayvan derisi. 2.post. 3.makam. postnişin (F.) [ ] ﭘﺴﺖ ﻥﺸﻴﻦ1.postta oturan. 2.pîre vekaletle postta oturan, tekke şeyhi. pûd (F.) [ ] ﭘﻮدargaç, dokumada enine dokunulan ip. pul (F.) [ ] ﭘﻮلpara. pûlâd (F.) [ ] ﭘﻮﻻدçelik, polat. pulat (F.) [ ] ﭘﻮﻻدçelik, polat. pur (F.) [ ] ﭘﺮdolu. w. alk pûr (F.) [ ] ﭘﻮرoğul. ott o puhte (F.) [ ] ﭘﺨﺘﻪpişmiş, pişkin, olgun. pûş (F.) [ ] ﭘﻮشgiyen, örten. pûşîde (F.) [ ] ﭘﻮﺵﻴﺪﻩ1.örtülü. 2.gizli. 3.kapalı. 4.örtü. pûte (F.) [ ] ﭘﻮﺕﻪpota. pûyân (F.) [ ] ﭘﻮیﺎن1.koşan, hızla giden. 2.geçip giden. pûyân olmak geçip gitmek. ww pûziş (F.) [ ] ﭘﻮزشözür. pür (F.) [ ] ﭘﺮdolu. pürhûn (F.) [ ] ﭘﺮﺧﻮنkan dolu, kanlı. pürsükût (F.-A.) [ ] ﭘﺮﺱﮑﻮتderin sessizlik içinde. pürz (F.) [ ] ﭘﺮزhav, kumaş havı. 368 www.alkottob.com püser (F.) [ ] ﭘﺴﺮoğul. m püşt (F.) [ ] ﭘﺸﺖ1.arka. 2.sırt. 3.homoseksüel erkek. ww w. alk ott o b.c o püştîban (F.) [ ] ﭘﺸﺘﻴﺒﺎن1.destek. 2.destek veren. 369 www.alkottob.com ra’d (A.) [ ] رﻋﺪgökgürültüsü. ra’nâ (A.) [ ] رﻋﻨﺎgüzel, hoş. ra’şe (A.) [ ] رﻋﺸﻪtitreme. ra’şe vermek titretmek. m ott o ra’şedâr (A.-F.) [ ] رﻋﺸﻪ دارtitrek, titreyen. b.c o R rabb (A.) [ ] رب1.Tanrı, Allah. 2.efendi. rabbânî (A.) [ ] رﺑﺎﻥﯽ1.tanrısal, ilahî. 2.Tanrı’dan başka bir şey düşünmeyen. rabbî (A.) [ ] رﺑﯽTanrım. râbıta (A.) [ ] راﺑﻈﻪ1.bağ, ilişki, temas. 2.sıra, düzen. w. alk râbıtadar (A.-F.) [ ] راﺑﻄﻪ دارbağlantılı, ilintili. râbi (A.) [ ] راﺑﻊdördüncü. râbian (A.) [ ] راﺑﻌﺎdördüncüsü. rabt (A.) [ ] رﺑﻂbağlama. rabt edilmek bağlanmak, tutturulmak. rabt etmek bağlamak, tutturmak. ww rabt olunmak bağlanmak, tutturulmak, ilişkilendirilmek. râci (A.) [ ] راﺝﯽ1.rica eden. 2.ümitli. raci olmak (A.-T.) ait olmak, dönük olmak, yönelik olmak. râci’ (A.) [ ] راﺝﻊ1.hakkında. 2.dönen. 370 www.alkottob.com racîm (A.) [ ] رﺝﻴﻢtaşlanmış, recmedilmiş. m radde (A.) [ ] رادﻩ1.derece. 2.civar. rağbet (A.) [ ] رﻏﺒﺖ1.istek. 2.ilgi duyma. b.c o rağbet etmek ilgi duymak. râh (F.) [ ] راﻩyol. râhib (A.) [ ] راهﺐrahip. rahîm (A.) [ ] رﺣﻴﻢ1.merhametli. 2.merhamet eden Tanrı. rahl (A.) [ ] رﺣﻞsemer. ott o rahm (A.) [ ] رﺣﻢacıma, merhamet. rahm etmek acımak, merhamet etmek. rahm (A.) [ ] رﺣﻢrahim, döl yatağı. rahman (A.) [ ] رﺣﻤﺎنmerhametli Tanrı. rahmet (A.) [ ] رﺣﻤﺖ1.acıma, merhamet. 2.yağmur. w. alk râhname (F.) [ ] راهﻨﺎﻡﻪyol haritası. rahne (F.) [ ] رﺧﻨﻪ1.yarık, gedik. 2.bozukluk. rahnedar etmek 1.gedik açmak. 2.zarar vermek. rahnedar olmak 1.yarılmak, gedik açılmak. 2.bozulmak, zarar görmek. rahnüma (F.) [ ] راهﻨﻤﺎyol gösteren, kılavuz. rahşan (F.) [ ] رﺧﺸﺎنparlak. ww rahşende (F.) [ ] رﺧﺸﻨﺪﻩparlayan. raht (F.) [ ] رﺧﺖ1.ev eşyası. 2.koşum takımı. rahvar (F.) [ ] راهﻮارatın eşkin yürümesi. râhzen (F.) [ ] راهﺰنyol kesen, haydut. 371 www.alkottob.com raiyyet (A.) [ ] رﻋﻴﺖhalk, hükümdar tebası. m râkım (A.) [ ] راﻗﻢ1.yazan. 2.deniz seviyesinden yükseklik. rakîb (A.) [ ] رﻗﻴﺐrakip. râkib olmak binmek. râkiben (A.) [ ] راﮐﺒﺎbinerek. râkid (A.) [ ] راﮐﺪdurgun. rakik (A.) [ ] رﻗﻴﻖ1.ince. 2.hassas. 3.köle. ott o rakkas (A.) [ ] رﻗﺎص1.dansçı. 2.sarkaç. b.c o râkib (A.) [ ] راﮐﺐ1.binen. 2.binici. rakkase (A.) [ ] رﻗﺎﺹﻪdansöz, çengi. raks (A.) [ ] رﻗﺺdans. raks etmek dans etmek. râm (F.) [ ] رامitaat eden, boyun eğen. w. alk râm etmek boyun eğdirmek, itaat ettirmek. râm olmak boyun eğmek, itaat etmek. ramak (A.) [ ] رﻡﻖ1.çok az. 2.son nefeslik hayat. ramak kalmak çok az bir şey kalmak. ramazaniye (A.) [ ] رﻡﻀﺎﻥﻴﻪramazan kasidesi. raptetmek (A.-T.) bağlamak, tutturmak, ilişkilendirmek. ww rasad (A.) [ ] رﺹﺪ1.gözlem. 2.gözetleme. rasad edilmek gözlemlenmek. rasad etmek 1.gözlem yapmak. 2.gözetlemek. rasadhane (A.-F.) [ ] رﺹﺪﺧﺎﻥﻪgözlemevi. 372 www.alkottob.com rasadî (A.) [ ] رﺹﺪیgözlemle ilgili. m râsih (A.) [ ] راﺱﺦ1.derin din bilgisi olan. 2.temeli sağlam olan. rassad (A.) [ ] رﺹﺎدgözlemci, gözlem yapan. râstbin (F.) [ ] راﺱﺖ ﺑﻴﻦgerçekçi, doğruları gören. râstgû (F.) [ ] راﺱﺖ ﮔﻮdoğru sözlü. b.c o râst (F.) [ ] راﺱﺖ1.doğru. 2.düz. 3.sağ. râstperverâne (F.) [ ] راﺱﺖ ﭘﺮوراﻥﻪdoğruluktan yana. ratbüyâbis (A.) [ ] رﻃﺐ و یﺎﺑﺲ1.yaş ve kuru. 2.düşünmeden konuşan, boşboğaz. râtibe (A.) [ ] راﺕﺒﻪaylık, maaş. ott o râtib (A.) [ ] راﻃﺐnemli, rutubetli. ratl (A.) [ ] رﻃﻞ1.hemen hemen bir litrelik sıvı ölçeği. 2.kadeh. rauf (A.) [ ] رؤفesirgeyici. râvi (A.) [ ] راوی1.rivayet eden. 2.anlatan, hikaye eden. w. alk ravza (A.) [ ] روﺽﻪbahçe. ravza-i mutahhara [ ] روﺽﻪء ﻡﻄﻬﺮﻩHz. Muhammedin mezarının bulunduğu yer. rây (A.) [ ] رای1.fikir. 2.oy. râyât (A.) [ ] رایﺎتsancaklar. rayb (A.) [ ] ریﺐkuşku, şüphe. râyet (A.) [ ] رایﺖsancak. ww râygân (F.) [ ] رایﮕﺎنparasız, bedava. râyic (A.) [ ] رایﺞyaygın, revaçta. râyiha (A.) [ ] رایﺤﻪkoku. râyihadar (A.-F.) [ ] رایﺤﻪ دارkokulu. 373 www.alkottob.com râz (F.) [ ] رازsır. m râzık (A.) [ ] رازقrızık veren Tanrı. râzi (A.) [ ] راﺽﯽrıza gösteren. b.c o re’fet (A.) [ ] رأﻓﺖesirgeme. re’s (A.) [ ] رأس1.baş. 2.başkan. re’sen (A.) [ ] رأﺱﺎdoğrudan doğruya, danışmaksızın. re’sülmal (A.) [ ] رأس اﻝﻤﺎلsermaye, anapara, kapital. re’y (A.) [ ] رأیgörüş. rebî’ (A.) [ ] رﺑﻴﻊbahar. recâ (A.) [ ] رﺝﺎ1.ümit. 2.rica. ott o reâya (A.) [ ] رﻋﺎیﺎhalk. recm (A.) [ ] رﺝﻢtaşlama, taşa tutma. recm edilmek taşlanarak öldürülmek. w. alk recül (A.) [ ] رﺝﻞerkek. recül-i siyasî [ ] رﺝﻞ ﺱﻴﺎﺱﯽpolitikacı. recüliyyet (A.) [ ] رﺝﻠﻴﺖerkeklik. redd (A.) [ ] رد1.geri çevirme. 2.inkar etme. redd ü cerh etmek reddedip çürütmek. ref’ (A.) [ ] رﻓﻊ1.kaldırma. 2.giderme. 3.yüceltme. ww refâh (A.) [ ] رﻓﺎﻩbolluk. refâkat (A.) [ ] رﻓﺎﻗﺖeşlik. refâkat etmek eşlik etmek. refakatinde eşliğinde, beraberinde. 374 www.alkottob.com reff (A.) [ ] رفraf. m refî’ (A.) [ ] رﻓﻴﻊyüksek, yüce. refik (A.) [ ] رﻓﻴﻖarkadaş, yoldaş. b.c o refîka (A.) [ ] رﻓﻴﻘﻪeş, zevce, hayat arkadaşı. reft (F.) [ ] رﻓﺖgidiş. reftâr (F.) [ ] رﻓﺘﺎر1.gidiş. 2.davranış. reg (F.) [ ] رگdamar. regzen (F.) [ ] رگ زنhacamatçı. rehâ (F.) [ ] رهﺎkurtuluş. rehâkâr (F.) [ ] رهﺎﮐﺎرkurtarıcı. ott o reh (F.) [ ] رﻩyol. rehavet (A.) [ ] رﺧﺎوت1.gevşeklik. 2.tembellik. rehavetkâr (A.-F.) [ ] رﺧﺎوﺕﮑﺎرrehavet verici. w. alk rehber (F.) [ ] رهﺒﺮkılavuz. rehgüzâr (F.) [ ] رهﮕﺬارgeçit. rehîn (A.) [ ] رهﻴﻦrehinli, ipotekli. rehn (A.) [ ] رهﻦrehin. rehnüma (F.) [ ] رهﻨﻤﺎyol gösterici. reis (A.) [ ] رﺋﻴﺲbaşkan. ww rekâket (A.) [ ] رﮐﺎﮐﺖ1.kekemelik. 2.söz kusuru. rekz (A.) [ ] رﮐﺰdikme. rekz edilmek dikilmek. rekz etmek dikmek. 375 www.alkottob.com remîde (F.) [ ] رﻡﻴﺪﻩürkmüş. m remiz (A.) [ ] رﻡﺰ1.sembol, işaret, rumuz. reml (A.) [ ] رﻡﻞ1.kum. 2.remil, falcılık. b.c o remmal (A.) [ ] رﻡﺎلfalcı. remz (A.) [ ] رﻡﺰ1.sembol, işaret. 2.imalı konuşma. renc (F.) [ ] رﻥﺞsıkıntı, zahmet, meşakkat. rencber (F.) [ ] رﻥﺠﺒﺮ1.sıkıntı çeken. 2.amele, yrgat. rencîde (F.) [ ] رﻥﺞ دیﺪﻩincinmiş. rencîde olmak incinmek. rencûr (F.) [ ] رﻥﺠﻮرhasta. reng (F.) [ ] رﻥﮓrenk. ott o rencîde etmek incitmek. rengâreng (F.) [ ] رﻥﮕﺎرﻥﮓrenkli, renk renk. w. alk rengin (F.) [ ] رﻥﮕﻴﻦ1.renkli. 2.hoş, havalı. resâ (F.) [ ] رﺱﺎolgun. resâil (A.) [ ] رﺱﺎﺋﻞ1.risaleler. 2.dergiler. resm (A.) [ ] رﺱﻢ1.resim. 2.çizme. 3.fotoğraf. 4.tören. 5.usül. 6.vergi. resm -i geçit geçit töreni. resm-i küşâd [ ] رﺱﻢ ﮐﺸﺎدaçılış töreni. ww resmen (A.) [ ] رﺱﻤﺎ1.resmî olarak.. 2.kesinlikle. resmiyet bk. resmiyyet. resmiyete dökmek resmîleştirmek, resmîlik kazandırmak. resmiyyet (A.) [ ] رﺱﻤﻴﺖresmîlik. 376 www.alkottob.com resul (A.) [ ] رﺱﻮل1.elçi. 2.peygamber. reşid (A.) [ ] رﺵﻴﺪ1.ergin, büluğa ermiş. 2.doğru yolda giden. reşkâver (F.) [ ] رﺵﮏ ﺁورkıskandırıcı. retküfetk (A.) [ ] رﺕﻖ و ﻓﺘﻖbir işi iyi idare etme. revâ (F.) [ ] رواuygun, layık. revâbıt (A.) [ ] رواﺑﻂbağlar, ilgiler, ilişkiler. revaç bk. revac. ott o revac (A.) [ ] رواجyaygınlık, revaç, sürüm. b.c o reşk (F.) [ ] رﺵﮏkıskançlık. m reşehat (A.) [ ] رﺵﺤﺎتsızıntılar. revak (A.) [ ] رواق1.sundurma. 2.çardak. revân (F.) [ ] روان1.giden. 2.akan. 3.ruh. revan olmak gitmek, yola koyulmak. w. alk revgan bk. rugan reviş (F.) [ ] روش1.gidiş. 2.tarz, yöntem. revnak (A.) [ ] روﻥﻖparlaklık. revnak vermek canlılık kazandırmak. revnakbahş (A.-F.) [ ] روﻥﻖ ﺑﺨﺶparlaklık veren, canlılık kazandıran. revnakdar (A.-F.) [ ] روﻥﻘﺪارrevnaklı. ww revzen (F.) [ ] روزنpencere. re'y (A.) [ ] رأی1.görüş. 2.oy. reyhan (A.) [ ] ریﺤﺎنfesleğen. rez (F.) [ ] رزasma. 377 www.alkottob.com rezâil (A.) [ ] رذاﺋﻞrezaletler. m rezâlet (A.) [ ] رذاﻝﺖrezillik. rezzak (A.) [ ] رزاقrızıklandıran. rıhlet (A.) [ ] رﺣﻠﺖ1.göçüş. 2.ölme. rızâ (A.) [ ] رﺽﺎ1.razılık, memnunluk. 2.istek. rızk (A.) [ ] رزقrızık. riâyet (A.) [ ] رﻋﺎیﺖ1.uyma. 2.sayma. riâyetkâr (A.-F.) [ ] رﻋﺎیﺘﮑﺎرsaygılı. ott o riâyet etmek 1.uymak. 2.saymak. b.c o rıdvan (A.) [ ] رﺽﻮان1.cennet. 2.cennetin kapıcısı. ribâ (A.) [ ] رﺑﺎtefecinin aldığı aşırı faiz. ribâhar (F.-A.) [ ] رﺑﺎﺧﻮارtefeci. ribat (A.) [ ] رﺑﺎط1.konak. 2.han, kervansaray. 3.tekke. w. alk ric’at (A.) [ ] رﺝﻌﺖ1.geri dönüş. 2.geri çekilme. ricakâr (A.-F.) [ ] رﺝﺎﮐﺎرricası, yalvarırcasına. ricâl (A.) [ ] رﺝﺎل1.erkekler. 2.üst düzeyde bulunanlar. ridâ (A.) [ ] ردا1.örtü. 2.hırka. 3.derviş postu. rie (A.) [ ] رﺋﻪakciğer. rihlet (A.) [ ] رﺣﻠﺖ1.göç. 2.ölme. ww rihlet etmek 1.göçmek. 2.ölmek. rikâb (A.) [ ] رﮐﺎب1.üzengi. 2.huzur, kat. rikkat (A.) [ ] رﻗﺖ1.incelik, hassaslık. 2.acıma. rind (F.) [ ] رﻥﺪdünyayı umursamayan. 378 www.alkottob.com rîş (F.) [ ] ریﺶ1.yara. 2.sakal. 3.kök. m rîşe (F.) [ ] ریﺸﻪkök, saçaklı kök. rîşhand (F.) [ ] ریﺸﺨﻨﺪbıyık altından gülüş. rivâyât (A.) [ ] روایﺎتrivayetler, söylentiler. b.c o rişvet (A.) [ ] رﺵﻮتrüşvet. rivâyet (A.) [ ] روایﺖ1.nakletme, hikaye etme. 2.söylenti. riyâ (A.) [ ] ریﺎikiyüzlü. riyâkâr (A.-F.) [ ] ریﺎﮐﺎرikiyüzlü. riyakarlık (A.-F.-T.) ikiyüzlülük. riyâset (A.) [ ] ریﺎﺱﺖbaşkanlık. riyâset etmek başkanlık yapmak. riyâz (A.) [ ] ریﺎضbahçeler. ott o riyâkârâne (A.-F.) [ ] ریﺎﮐﺎراﻥﻪikiyüzlüce. w. alk riyâzet (A.) [ ] ریﺎﺽﺖnefsinin isteklerine boyun eğmeden yaşama. riyâzî (A.) [ ] ریﺎﺽﯽ1.matematikçi. 2.matematiksel. riyâziyat (A.) [ ] ریﺎﺽﻴﺎتmatematik. riyâziyatçı (A.-T.) matematikçi. riyâziyyûn (A.) [ ] ریﺎﺽﻴﻮنmatematikçiler. rû (F.) [ ] روyüz. ww rub’ (A.) [ ] رﺑﻊçeyrek, dörtte bir. rûbah (F.) [ ] روﺑﺎﻩtilki. rubaiyat (A.) [ ] رﺑﺎﻋﻴﺎتrubailer. rûbeh (F.) [ ] روﺑﻪtilki. 379 www.alkottob.com rûberû (F.) [ ] روﺑﺮوyüzyüze. m rugan (F.) [ ] روﻏﻦyağ. rûh (A.) [ ] روحcan, ruh. ruham (A.) [ ] رﺧﺎمmermer. ruhbân (A.) [ ] رهﺒﺎنpapazlar. ruhbâniyyet (A.) [ ] رهﺒﺎﻥﻴﺖruhbanlık. rûhefza (A.-F.) [ ] روح اﻓﺰاcana can katan. rûhiyyat (A.) [ ] روﺣﻴﺎتpsikoloji. ruhsâr (F.) [ ] رﺧﺴﺎرyüz. ruhsat (A.) [ ] رﺧﺼﺖizin. ott o rûhî (A.) [ ] روﺣﯽ1.ruh ile ilgili. 2.ruhsal. b.c o ruh (F.) [ ] رخyanak, yüz. ruk’a (A.) [ ] رﻗﻌﻪ1.pusula. 2.dilekçe. 3.yama. w. alk rumûz (A.) [ ] رﻡﻮزişaretler, semboller. rûşen (F.) [ ] روﺵﻦ1.aydınlık. 2.açık, aşikar. rûşen kılmak açıklamak, söylemek. rutûbet (A.) [ ] رﻃﻮﺑﺖnem. rûy (F.) [ ] رویyüz. rûy-i zemin (F.) [ ] روی زﻡﻴﻦ1.yeryüzü. 2.yer. ww rûz (F.) [ ] روز1.gün. 2.gündüz. rûz -i cezâ [ ] روز ﺝﺰاkıyamet günü. rûze (F.) [ ] روزﻩoruç. rûzgâr (F.) [ ] روزﮔﺎرzaman. 380 www.alkottob.com rûznâmçe (F.) [ ] روزﻥﺎﻡﭽﻪyevmiye defteri. m rûzüşeb (F.) [ ] روز و ﺵﺐgündüz gece. rü’yet (A.) [ ] رؤیﺖgörme. b.c o rübab (A.) [ ] رﺑﺎبrebap. rübai (A.) [ ] رﺑﺎﻋﯽdörtlük, rubai. rüchan (A.) [ ] رﺝﺤﺎنüstünlük. rücû (A.) [ ] رﺝﻮعgeri dönme. rüesâ (A.) [ ] رؤﺱﺎbaşkanlar, reisler. ott o rüfekâ (A.) [ ] رﻓﻘﺎarkadaşlar. rükn (A.) [ ] رﮐﻦ1.direk, sütun. 2.esas. rüsum (A.) [ ] رﺱﻮم1.vergi. 2.tören. rüsûmat (A.) [ ] رﺱﻮﻡﺎتgümrük idaresi. rüsvâ /y (F.) [ ] رﺱﻮایrezil. w. alk rüşd (A.) [ ] رﺵﺪ1.gelişme. 2.erginlik. 3.doğru yolda gidiş. rüşvet (A.) [ ] رﺵﻮتrüşvet. rüya (A.) [ ] رویﺎdüş. ww rüzgâr (F.) [ ] روزﮔﺎر1.zaman. 2.devir. 381 www.alkottob.com m S sâ’î olmak çalışmak, gayret etmek. sa’leb (A.) [ ] ﺛﻌﻠﺐtilki. sa’y (A.) [ ] ﺱﻌﯽçalışma, çaba gösterme. saâdet (A.) [ ] ﺱﻌﺎدتmutluluk. ott o saâdetbahş (A.-F.) [ ] ﺱﻌﺎدت ﺑﺨﺶmutluluk veren. b.c o sâ’î (A.) [ ] ﺱﺎﻋﯽçalışan, gayret eden. saâdetmend (A.-F.) [ ] ﺱﻌﺎدﺕﻤﻨﺪmutlu, bahtiyar. sabâ (A.) [ ] ﺹﺒﺎ1.meltem, gündoğusunden esen yel. 2.sabâ makamı. sabâvet (A.) [ ] ﺹﺒﺎوتçocukluk. sâbık (A.) [ ] ﺱﺎﺑﻖ1.eski. 2.bir önceki. w. alk sâbıka (A.) [ ] ﺱﺎﺑﻘﻪ1.geçmişte kalan suç. 2.bir insanın geçmişteki hali. sâbıküzzikr (A.) [ ] ﺱﺎﺑﻖ اﻝﺬﮐﺮanılan, zikredilen. sabır (A.) [ ] ﺹﺒﺮdayanma, kendini tutma. sabî (A.) [ ] ﺹﺒﯽ1.bebek. 2.küçük çocuk. sâbi’ (A.) [ ] ﺱﺎﺑﻊyedinci. sâbi’an (A.) [ ] ﺱﺎﺑﻌﺎyedincisi, yedinci olarak. ww sâbi’î (A.) [ ] ﺹﺎﺑﺌﯽyıldıza tapan. sâbir (A.) [ ] ﺹﺎﺑﺮsabırlı. sâbit (A.) [ ] ﺛﺎﺑﺖ1.kanıtlanmış. 2.yerinde duran. sabr (A.) [ ] ﺹﺒﺮsabır. 382 www.alkottob.com sabûh (A.) [ ] ﺹﺒﻮحsabah içilen şarap. m sabun (A.) [ ] ﺹﺎﺑﻮنsabun. sabûr (A.) [ ] ﺹﺒﻮرçok sabırlı. sad (F.) [ ] ﺹﺪyüz. sadâ (A.) [ ] ﺹﺪاses. sadâkat (A.) [ ] ﺹﺪاﻗﺖbağlılık. sadâret (A.) [ ] ﺹﺪارتsadrazamlık. sâdât (A.) [ ] ﺱﺎداتseyyitler. ott o sadâretpenah (A.-F.) [ ] ﺹﺪارت ﭘﻨﺎﻩsadrazam. b.c o sâcid (A.) [ ] ﺱﺎﺝﺪsecde eden. sâde (F.) [ ] ﺱﺎدﻩ1.basit. 2.yalın. 3.süssüz. 4.sadece. saded (A.) [ ] ﺹﺪدkonu, asıl mesele. sâdedil (F.) [ ] ﺱﺎدﻩ دل1.saf, temiz yürekli. 2.ebleh, bön. w. alk sâdedilâne (F.) [ ] ﺱﺎدﻩ دﻻﻥﻪsafça. sadef (A.) [ ] ﺹﺪفsedef. sâdelevh (F.-A.) [ ] ﺱﺎدﻩ ﻝﻮحsaf, temiz yürekli. sademat (A.) [ ] ﺹﺪﻡﺎت1.sadmeler, çarpmalar, darbeler. 2.musibetler. sâdık (A.) [ ] ﺹﺎدق1.yürekten bağlı olan. 2.doğru. sâdıkülkavl (A.) [ ] ﺹﺎدق اﻝﻘﻮلdoğru sözlü. ww sâdır (A.) [ ] ﺹﺎدرçıkan. sâdır olmak 1.çıkmak, meydana gelmek. 2.imzadan çıkmak. sâdire (A.) [ ] ﺹﺎدرﻩçıkan. sâdis (A.) [ ] ﺱﺎدسaltıncı. 383 www.alkottob.com sâdisen (A.) [ ] ﺱﺎدﺱﺎaltıncısı, altıncı olarak. sadpâre (F.) [ ] ﺹﺪﭘﺎرﻩyüz parça. sadra şifa vermek işe yaramak, rahatlatmak. sadr-ı a’zam [ ] ﺹﺪر اﻋﻈﻢsadrazam. sadr-ı esbak [ ] ﺹﺪر اﺱﺒﻖeski sadrazam. sadsâl (F.) [ ] ﺹﺪﺱﺎلyüzyıl. saf (A.) [ ] ﺹﻒsıra. ott o sâf (A.) [ ] ﺹﺎف1.temiz, arı, halis. 2.açık. b.c o sadr (A.) [ ] ﺹﺪر1.göğüs. 2.baş. 3.başköşe. 4.sadrazam. m sadme (A.) [ ] ﺹﺪﻡﻪ1.çarpma, vurma, tokuşma. 2.musibet. safâ (A.) [ ] ﺹﻔﺎ1.saflık. 2.gönül rahatlığı, gönlün şen olması. safâ eylemek şenlenmek. safâbahş (A.-F.) [ ] ﺹﻔﺎﺑﺨﺶgönüle rahatlık veren. w. alk safahât (A.) [ ] ﺹﻔﺤﺎتaşamalar. safbeste (A.-F.) [ ] ﺹﻒ ﺑﺴﺘﻪsıralanmış, sıra olmuş. safder (A.-F.) [ ] ﺹﻔﺪرdüşman saflarını yaran, savaşçı. safderûn (A.-F.) [ ] ﺹﺎف درون1.saf, yüreği temiz. 2.ebleh, bön. safderûnâne (A.-F.) [ ] ﺹﺎف دروﻥﺎﻥﻪsafça. safdil (A.-F.) [ ] ﺹﺎف دل1.yüreği temiz. 2.saf. ww safdilâne (A.-F.) [ ] ﺹﺎف دﻻﻥﻪ1.yürek temizliği ile. 2.safça. safdillik (A.-F.-T.) 1.yürek temizliği. 2.saflık. saff (A.) [ ] ﺹﻒsıra, dizi, saf. safha (A.) [ ] ﺹﻔﺤﻪ1.aşama. 2.düz olan yüz. 3.sayfa. 384 www.alkottob.com sâfî (A.) [ ] ﺹﺎﻓﯽtemiz, arı, halis. m sâfil (A.) [ ] ﺱﺎﻓﻞaşağı, aşağıda. safîr (A.) [ ] ﺹﻔﻴﺮıslık. safsâf (A.) [ ] ﺹﻔﺼﺎفsöğüt. b.c o safra (A.) [ ] ﺹﻔﺮﻩ1.öd. 2.sarı. safsata (A.) [ ] ﺱﻔﺴﻄﻪdoğru olmadığı halde doğru gibi gösterilen düşünce veya söz. safşikâf (A.-F.) [ ] ﺹﻒ ﺵﮑﺎفdüşman saflarını yaran savaşçı. safşiken (A.-F.) [ ] ﺹﺎف ﺵﮑﻦdüşman saflarını yaran savaşçı. ott o safvet (A.) [ ] ﺹﻔﻮتsaflık, temizlik, arılık. sâgar (A.) [ ] ﺱﺎﻏﺮkadeh, içki kadehi. sagîr (A.) [ ] ﺹﻐﻴﺮ1.küçük. 2.küçük çocuk. sağr (A.) [ ] ﺛﻐﺮsınır, hudut. w. alk sahâ (A.) [ ] ﺱﺎﺧﻪcömertlik, eliaçıklık. sâha (A.) [ ] ﺱﺎﺣﻪalan. sahâbe (A.) [ ] ﺹﺤﺎﺑﻪHz. Muhammed’in sohbetlerine katılan müslüman. sahâbî (A.) [ ] ﺹﺤﺎﺑﯽHz. Muhammed’in sohbetlerini katılan müslüman. sahâif (A.) [ ] ﺹﺤﺎﺋﻒsayfalar. sahâkâr bk. sehâkâr. ww sahâra (A.) [ ] ﺹﺤﺎری1.çöller. 2.kırlar. sahâvet bk. sehâvet. sahbâ (A.) [ ] ﺹﻬﺒﺎşarap. sahhaf (A.) [ ] ﺹﺤﺎفkitapçı. 385 www.alkottob.com sahî (A.) [ ] ﺱﺨﯽcömert, eliaçık. sâhibcemâl (A.-F.) [ ] ﺹﺎﺣﺐ ﺝﻤﺎلgüzel yüzlü, güzel. sâhibkemal (A.-F.) [ ] ﺹﺎﺣﺐ ﮐﻤﺎلolgun insan. b.c o sâhibe (A.) [ ] ﺹﺎﺣﺒﻪbayan sahip. m sâhib (A.) [ ] ﺹﺎﺣﺐsahip. sâhibkerâmet (A.-F.) [ ] ﺹﺎﺣﺐ ﮐﺮاﻡﺖkeramet sahibi. sâhibkıran (A.-F.) [ ] ﺹﺎﺣﺐ ﻗﺮانmuzaffer hükümdar. sâhibnazar (A.-F.) [ ] ﺹﺎﺣﺐ ﻥﻈﺮgörüş sahibi, deneyimli. ott o sahife (A.) [ ] ﺹﺤﻴﻔﻪsayfa. sahih (A.) [ ] ﺹﺤﻴﺢ1.doğru. 2.gerçek. sâhil (A.) [ ] ﺱﺎﺣﻞkıyı. sâhilhane (A.-F.) [ ] ﺱﺎﺣﻞ ﺧﺎﻥﻪyalı. sâhir (A.) [ ] ﺱﺎﺣﺮ1.büyücü. 2.büyüleyici. w. alk sahleb (A.) [ ] ﺛﻌﻠﺐsâlep. sahn (A.) [ ] ﺹﺤﻦ1.avlu. 2.boşluk. 3.sahne. 4.üstü kubbeli alan. sahr (A.) [ ] ﺹﺨﺮkaya. sahra (A.) [ ] ﺹﺤﺮا1.çöl. 2.kır. sahre (A.) [ ] ﺹﺨﺮﻩkaya. saht (F.) [ ] ﺱﺨﺖ1.çok. 2.katı. 3.şiddetli. 4.güç. ww sahte (F.) [ ] ﺱﺎﺧﺘﻪ1.yapay, yapma. 2.düzmece. 3.kalp, sahte. sahtekâr (F.) [ ] ﺱﺎﺧﺘﻪ ﮐﺎر1.sahteci. 2.kalpazan. sahtiyan (F.) [ ] ﺱﺨﺘﻴﺎنişlenmiş cilalı deri. sahûr (A.) [ ] ﺱﺎﺣﻮرsahur. 386 www.alkottob.com sâib (A.) [ ] ﺹﺎﺋﺐisabetli. m sâibî (A.) [ ] ﺹﺎﺋﺒﯽyıldıza tapan. sâid (A.) [ ] ﺱﺎﻋﺪkol, bilek ile dirsek arası. sâika (A.) [ ] ﺱﺎﺋﻘﻪyıldırım. sâil (A.) [ ] ﺱﺎﺋﻞ1.dilenci. 2.soran. 3.akan. sâim (A.) [ ] ﺹﺎﺋﻢoruçlu. sâir (A.) [ ] ﺱﺎﺋﺮ1.diğer. 2.gezen. saiy (A.) [ ] ﺱﻌﯽçalışma, çaba. sâk (A.) [ ] ﺱﺎق1.baldır. 2.sap. ott o sâirfilmenâm (A.) [ ] ﺱﺎﺋﺮ ﻓﯽ اﻝﻤﻨﺎمuyurgezer. b.c o sâik (A.) [ ] ﺱﺎﺋﻖsevk eden. sakâmet (A.) [ ] ﺱﻘﺎﻡﺖ1.sakatlık. 2.yanlışlık. sâkeyn (A.) [ ] ﺱﺎﻗﻴﻦikizkenar. w. alk sâkeyn-i şibh-i münharif [ ] ﺱﺎﻗﻴﻦ ﺵﺒﻪ ﻡﻨﺤﺮفyamuk. sakf (A.) [ ] ﺱﻘﻒ1.tavan. 2.çatı. sâkıb (A.) [ ] ﺛﺎﻗﺐ1.delici. 2.parlak yıldız. sâkıt (A.) [ ] ﺱﺎﻗﻂ1.düşük, düşük cenin. 2.düşen. sâkıt olmak düşmek. sâkî (A.) [ ] ﺱﺎﻗﯽ1.içki sunan. 2.saka. ww sakil (A.) [ ] ﺛﻘﻴﻞ1.ağır. 2.hoş olmayan, yakışmayan. sakim (A.) [ ] ﺱﻘﻴﻢhastalıklı, sakat. sâkin (A.) [ ] ﺱﺎﮐﻦ1.yerleşik. 2.kendi halinde. sâkit (A.) [ ] ﺱﺎﮐﺖsuskun. 387 www.alkottob.com sakka (A.) [ ] ﺱﻘﺎsaka. m sâl (F.) [ ] ﺱﺎلyıl. salâbet (A.) [ ] ﺹﻼﺑﺖsağlamlık. salâhiyet (A.) [ ] ﺹﻼﺣﻴﺖyetki.. salâhiyetdâr (A.-F.) [ ] ﺹﻼﺣﻴﺖ دارyetkili. salât (A.) [ ] ﺹﻼتnamaz. sâldîde (F.) [ ] ﺱﺎل دیﺪﻩ1.yaşlı. 2.deneyimli. salîbî (A.) [ ] ﺹﻠﻴﺒﯽhaçlı. ott o salib (A.) [ ] ﺹﻠﻴﺐhaç. b.c o salâh (A.) [ ] ﺹﻼح1.düzgünlük, yolunda gitme. 2.barış. 3.dine bağlılık. sâlifüzzikr (A.) [ ] ﺱﺎﻝﻒ اﻝﺬﮐﺮzikredilen, anılan. sâlih (A.) [ ] ﺹﺎﻝﺢdinin kurallarına uyan. sâlik (A.) [ ] ﺱﺎﻝﮏtarikat mensubu. w. alk sâlim (A.) [ ] ﺱﺎﻝﻢ1.sağ, esenlik içinde. 2.sağlam. sâlimen (A.) [ ] ﺱﺎﻝﻤﺎsağ salim. sâlis (A.) [ ] ﺛﺎﻝﺚüçüncü. sâlisen (A.) [ ] ﺛﺎﻝﺜﺎüçüncüsü, üçüncü olarak. sâlnâme (F.) [ ] ﺱﺎﻝﻨﺎﻡﻪyıllık. sâlûs (F.) [ ] ﺱﺎﻝﻮسiki yüzlü. ww sâmân (F.) [ ] ﺱﺎﻡﺎن1.zenginlik. 2.huzur. 3.düzen. sâmî (A.) [ ] ﺱﺎﻡﯽyüce. sâmi’ (A.) [ ] ﺱﺎﻡﻊdinleyen. sâmia (A.) [ ] ﺱﺎﻡﻌﻪişitme duyusu. 388 www.alkottob.com samîmâne (A.-F.) [ ] ﺹﻤﻴﻤﺎﻥﻪiçtenlikle. m samîmî (A.) [ ] ﺹﻤﻴﻤﯽiçten. samimiyet (A.) [ ] ﺹﻤﻴﻤﻴﺖiçtenlik. sâminen (A.) [ ] ﺛﺎﻡﻨﺎsekizincisi, sekizinci olarak. sanâyi (A.) [ ] ﺹﻨﺎیﻊsanatlar. sanâyi -i nefîse [ ] ﺹﻨﺎیﻊ ﻥﻔﻴﺴﻪgüzel sanatlar. sandûk (A.) [ ] ﺹﻨﺪوقsandık. ott o sandukdar (A.-F.) [ ] ﺹﻨﺪوﻗﺪارveznedar. b.c o sâmin (A.) [ ] ﺛﺎﻡﻦsekezinci. sanem (A.) [ ] ﺹﻨﻢ1.put. 2.put kadar güzel. sânevî (A.) [ ] ﺛﺎﻥﻮیikinci. sânî (A.) [ ] ﺛﺎﻥﯽikinci. sâni’ (A.) [ ] ﺹﺎﻥﻊ1.yaratıcı, Tanrı. 2.yapan. w. alk saniye (A.) [ ] ﺛﺎﻥﻴﻪikinci. sâniyen (A.) [ ] ﺛﺎﻥﻴﺎikincisi, ikinci olarak. sâr (A.) [ ] ﺛﺎرöc. sarâhat (A.) [ ] ﺹﺮاﺣﺖaçıklık. sarâhaten (A.) [ ] ﺹﺮاﺣﺔaçıkça. sârban (F.) [ ] ﺱﺎرﺑﺎنkervancı. ww sarf (A.) [ ] ﺹﺮف1.harcama. 2.gramer. sarf olunmak harcanmak. sarfiyat (A.) [ ] ﺹﺮﻓﻴﺎت1.harcamalar. 2.salgılar. sârî (A.) [ ] ﺱﺎریbulaşıcı. 389 www.alkottob.com sarîh (A.) [ ] ﺹﺮیﺢaçık, kuşku götürmeyen. m sarîhan (A.) [ ] ﺹﺮیﺤﺎaçıkça. sârik (A.) [ ] ﺱﺎرقhırsız. sarsar (A.) [ ] ﺹﺮﺹﺮfırtına. sath (A.) [ ] ﺱﻄﺢyüzey, satıh. sathî (A.) [ ] ﺱﻄﺤﯽyüzeysel, üstünkörü. satl (A.) [ ] ﺱﻄﻞkova. ott o satvet (A.) [ ] ﺱﻄﻮتgüçlülük. b.c o sârim (A.) [ ] ﺹﺎرمkeskin. savâb (A.) [ ] ﺛﻮاب1.doğru. 2.dürüstlük. savb (A.) [ ] ﺹﻮبyön. savlet (A.) [ ] ﺹﻮﻝﺖakın, saldırı. savm (A.) [ ] ﺹﻮمoruç. w. alk savmaa (A.) [ ] ﺹﻮﻡﻌﻪ1.manastır. 2.mabet. savt (A.) [ ] ﺹﻮتses. sayd (A.) [ ] ﺹﻴﺪav. saydgâh (A.-F.) [ ] ﺹﻴﺪﮔﺎﻩavlak. sâye (F.) [ ] ﺱﺎیﻪgölge. sâyeban (F.) [ ] ﺱﺎیﺒﺎن1.gölgelik. 2.çadır. ww sâyedar (F.) [ ] ﺱﺎیﻪ دارgölgeli. sayf (A.) [ ] ﺹﻴﻒyaz. sayfiye (A.) [ ] ﺹﻴﻔﻴﻪyazlık. sayha (A.) [ ] ﺹﻴﺤﻪhaykırış. 390 www.alkottob.com sâyis (A.) [ ] ﺱﺎیﺲseyis. m saykal (A.) [ ] ﺹﻴﻘﻞcila. saykalkâr (A.-F.) [ ] ﺹﻴﻘﻠﺪارyaldızcı. b.c o sayyad (A.) [ ] ﺹﻴﺎدavcı. saz (F.) [ ] ﺱﺎزenstrüman, saz. se (F.) [ ] ﺱﻪüç. seb’ (A.) [ ] ﺱﺒﻊyedi. seb’in (A.) [ ] ﺱﺒﻌﻴﻦyetmiş. sebak (A.) [ ] ﺱﺒﻖders. ott o seb’ûn (A.) [ ] ﺱﺒﻌﻮنyetmiş. sebât (A.) [ ] ﺛﺒﺎتyerinden kımıldamama, kararından vazgeçmeme. sebâtkâr (A.-F.) [ ] ﺛﺒﺎﺕﮑﺎرsebat eden. sebâyidü (F.) [ ] ﺱﻪ ﺑﺎ دوüç ve iki. w. alk sebbâbe (A.) [ ] ﺱﺒﺎﺑﻪişaret parmağı, şehadet parmağı. sebeb (A.) [ ] ﺱﺒﺐsebep, neden. sebebiyet (A.) [ ] ﺱﺒﺒﻴﺖsebep olma. sebebiyet vermek sebep olmak. sebed (A.) [ ] ﺱﺒﺪsepet. sebîke (A.) [ ] ﺱﺒﻴﮑﻪkülçe. ww sebil (A.) [ ] ﺱﺒﻴﻞ1.yol. 2.su dağıtım yeri, sebil. sebk (A.) [ ] ﺱﺒﮏüslup. sebkat (A.) [ ] ﺱﺒﻘﺖgeçme. seblâ (A.) [ ] ﺱﺒﻼuzun kirpikli göz. 391 www.alkottob.com sebt (A.) [ ] ﺛﺒﺖkayda geçirme. m sebt edilmek kayda geçirilmek. sebt etmek kayda geçirmek. b.c o sebû (F.) [ ] ﺱﺒﻮtesti. sebük (F.) [ ] ﺱﺒﮏ1.hafif. 2.kıvrak, çevik. 3.çabuk. sebükmağz (F.) [ ] ﺱﺒﮏ ﻡﺰdangalak. sebükmizac (F.-A.) [ ] ﺱﺒﮏ ﻡﺰاجhoppa. sebükpây (F.) [ ] ﺱﺒﮏ ﭘﺎیayağına çabuk. sebz (F.) [ ] ﺱﺒﺰyeşil. ott o sebükser (F.) [ ] ﺱﺒﮏ ﺱﺮ1.dangalak. 2.aşağılık. sebze (F.) [ ] ﺱﺒﺰﻩ1.çimenlik. 2.sebze. sec’ (A.) [ ] ﺱﺠﻊseci sanatı. Düzyazıda kafiyelendirme sanatı. secâyâ (A.) [ ] ﺱﺠﺎیﺎkarakterler. w. alk secdegâh (A.-F.) [ ] ﺱﺠﺪﻩ ﮔﺎﻩsecde edilen yer. seciyevî (A.) [ ] ﺱﺠﻴﻮیkarakter ile ilgili. seciyye (A.) [ ] ﺱﺠﻴﻪkarakter. seciyyesiz (A.-T.) karaktersiz. sedâ (A.) [ ] ﺹﺪاses. sedânüvis (A.-F.) [ ] ﺹﺪا ﻥﻮیﺲ1.teyp. 2.gramofon. ww sedâyâ (A.) [ ] ﺛﺪایﺎmemeler. sedd (A.) [ ] ﺱﺪ1.set. 2.baraj. 3.engel. 3.kapama, tıkama. 4.kapatılma. sedd edilmek örtülmek, örülmek, kapatılmak. seddâd (A.) [ ] ﺱﺪاد1.tıkaç. 2.tampon. 392 www.alkottob.com sedefî (A.) [ ] ﺹﺪﻓﯽ1.sedefli. 2.sedef ile ilgili. 3.sedef rengi. sefâhat (A.) [ ] ﺱﻔﺎﺣﺖsefihlik, zevk ve eğlence düşkünlüğü. sefâlet (A.) [ ] ﺱﻔﺎﻝﺖsefillik. sefâret (A.) [ ] ﺱﻔﺎرتelçilik, büyükelçilik. b.c o sefâin (A.) [ ] ﺱﻔﺎﺋﻦgemiler. m sedy (A.) [ ] ﺛﺪیmeme. sefârethâne (A.-F.) [ ] ﺱﻔﺎرت ﺧﺎﻥﻪelçilik binası, elçilik. sefer (A.) [ ] ﺱﻔﺮ1.yolculuk. 2.savaş. 3.kez. ott o seferber (A.-F.) [ ] ﺱﻔﺮﺑﺮ1.savaşa gönderilmiş. 2.savaşa hazırlanmış. seferberlik (A.-F.-T.) savaşa hazırlanma hali, savaş hali. seferî (A.) [ ] ﺱﻔﺮی1.yolcu. 2.savaş ile ilgili. seffâh (A.) [ ] ﺱﻔﺎح1.kandökücü. 2.cömert. seffâk (A.) [ ] ﺱﻔﺎکkandökücü. w. alk sefîd (F.) [ ] ﺱﻔﻴﺪbeyaz, ak. sefih (A.) [ ] ﺱﻔﻴﻪzevk ve eğlence düşkünü. sefil (A.) [ ] ﺱﻔﻴﻞ1.aşağılık. 2.yoksul. sefile (A.) [ ] ﺱﻔﻴﻠﻪ1.aşağılık kadın. 2.yoksul kadın. 3.orospu. sefîne (A.) [ ] ﺱﻔﻴﻨﻪ1.gemi. 2.şiir mecmuası. sefir (A.) [ ] ﺱﻔﻴﺮelçi. ww sefirikebir (A.-F.) [ ] ﺱﻔﻴﺮﮐﺒﻴﺮbüyükelçi. seg (F.) [ ] ﺱﮓköpek. segâbi (F.) [ ] ﺱﮓ ﺁﺑﯽkunduz. sehâ (A.) [ ] ﺱﺨﺎcömertlik, eliaçıklık. 393 www.alkottob.com sehâb (A.) [ ] ﺱﺤﺎبbulut. m sehâbâlûd (A.-F.) [ ] ﺱﺤﺎب ﺁﻝﻮدbulutlu. sehâkâr (A.-F.) [ ] ﺱﺨﺎﮐﺎرcömert, eliaçık. sehâvet (A.) [ ] ﺱﺨﺎوتcömertlik, eliaçıklık. sehergâh (A.-F.) [ ] ﺱﺤﺮﮔﺎﻩseher vakti. seherhîz (A.-F.) [ ] ﺱﺤﺮﺧﻴﺰseher vakti kalkan. sehhâr (A.) [ ] ﺱﺤﺎرbüyüleyici. ott o sehî (F.) [ ] ﺱﻬﯽ1.fidan gibi. 3.düz, doğru. b.c o sehâkârlık (A.-F.-T.) cömertlik, eliaçıklık. sehîkad (F.-A.) [ ] ﺱﻬﯽ ﻗﺪservi boylu, düzgün boylu. sehîkâmet (F.-A.) [ ] ﺱﻬﯽ ﻗﺎﻡﺖservi boylu, düzgün boylu. sehîm (A.) [ ] ﺱﻬﻴﻢpay sahibi. sehl (A.) [ ] ﺱﻬﻞkolay. w. alk sehm (A.) [ ] ﺱﻬﻢ1.pay. 2.ok. sehm (F.) [ ] ﺱﻬﻢkorkunç. sehmgîn (F.) [ ] ﺱﻬﻤﮕﻴﻦkorkunç. sehmnâk (F.) [ ] ﺱﻬﻤﻨﺎکkorkunç. sehv (A.) [ ] ﺱﻬﻮyanılgı. sehven (A.) [ ] ﺱﻬﻮاyanlışlıkla. ww sehviyyât (A.) [ ] ﺱﻬﻮیﺎت1.yanlışlıklar. 2.yanılgılar. sekene (A.) [ ] ﺱﮑﻨﻪoturanlar, sâkinler. sekiz zılı'lı (T.-A.) sekizgen, sekiz kenarlı. sekr (A.) [ ] ﺱﮑﺮsarhoşluk. 394 www.alkottob.com sekrâver (A.-F.) [ ] ﺱﮑﺮ ﺁورsarhoşluk veren. sekte vermek durgunluk vermek, sekteye uğratmak. b.c o sektedâr etmek durdurmak, sekteye uğratmak. selâmet (A.) [ ] ﺱﻼﻡﺖesenlik. selâs (A.) [ ] ﺛﻼثüç. selâse (A.) [ ] ﺛﻼﺛﻪüç. selâset (A.) [ ] ﺱﻼﺱﺖakıcılık. selâsûn (A.) [ ] ﺛﻠﺜﻮنotuz. selâtîn (A.) [ ] ﺱﻼﻃﻴﻦsultanlar. ott o selâsil (A.) [ ] ﺱﻼﺱﻞzincirler. selâsîn (A.) [ ] ﺛﻠﺜﻴﻦotuz. m sekte (A.) [ ] ﺱﮑﺘﻪ1.durma. 2.kesilme. selb (A.) [ ] ﺱﻠﺐ1.kapma, kendine çekme. 2.inkâr etme. w. alk selb etmek 1.kapmak, çekmek, almak. 2.inkâr etmek. 3.yok etmek. selcûkî (A.) [ ] ﺱﻠﺠﻮﻗﯽSelçuklu. selef (A.) [ ] ﺱﻠﻒöncekiler, önceki görevliler. selh (A.) [ ] ﺱﻠﺦderi yüzme. selhhâne (A.-F.) [ ] ﺱﻠﺦ ﺧﺎﻥﻪkesim yeri, mezbaha, salhane. selîka (A.) [ ] ﺱﻠﻴﻘﻪgüzel konuşma ve yazma yeteneği. ww selim (A.) [ ] ﺱﻠﻴﻢsağlam. selîmülkalb (A.) [ ] ﺱﻠﻴﻢ اﻝﻘﻠﺐtemiz yürekli. selîs (A.) [ ] ﺱﻠﻴﺲakıcı. selle (A.) [ ] ﺱﻠﻪsele. 395 www.alkottob.com sellebâf (A.-F.) [ ] ﺱﻠﻪ ﺑﺎفsepetçi. m sem (A.) [ ] ﺱﻢzehir. sem’ (A.) [ ] ﺱﻤﻊ1.işitme. 2.kulak. b.c o semâ (A.) [ ] ﺱﻤﺎgökyüzü. semâcet (A.) [ ] ﺱﻤﺎﺝﺖçirkinlik. semâhâne (A.-F.) [ ] ﺱﻤﺎع ﺧﺎﻥﻪmevlevî dervişlerinin semâ ettikleri özel mekan. semahat (A.) [ ] ﺱﻤﺎﺣﺖiyilikseverlik. semân (A.) [ ] ﺛﻤﺎنsekiz. semâvât (A.) [ ] ﺱﻤﻮاتgökler. ott o semânun (A.) [ ] ﺛﻤﺎﻥﻮنseksen. semâvî (A.) [ ] ﺱﻤﺎوی1.gök ile ilgili. 2.tanrısal. semdâr (A.-F.) [ ] ﺱﻤﺪارzehirli. semek (A.) [ ] ﺱﻤﮏbalık. w. alk semen (A.) [ ] ﺛﻤﻦdeğer, kıymet. semen (A.) [ ] ﺱﻤﻦsemizlik. semen (F.) [ ] ﺱﻤﻦyasemin. semenber (F.) [ ] ﺱﻤﻨﺒﺮyasemin göğüslü. semend (F.) [ ] ﺱﻤﻨﺪgüzel ve çevik at. semer (A.) [ ] ﺛﻤﺮ1.meyva. 2.ürün. 3.sonuç. ww semerât (A.) [ ] ﺛﻤﺮات1.meyvalar. 2.ürünler. 3.sonuçlar. semere (A.) [ ] ﺛﻤﺮﻩ1.meyva. 2.ürün. 3.sonuç. semere vermek 1.meyva vermek. 2.sonuç vermek. semeredâr (A.-F.) [ ] ﺛﻤﺮﻩ دار1.meyvalı. 2.ürün veren. 3.sonuç veren. 396 www.alkottob.com semî (A.) [ ] ﺱﻤﻴﻊçok iyi işiten. m semîn (A.) [ ] ﺛﻤﻴﻦdeğerli. semin (A.) [ ] ﺱﻤﻴﻦsemirmiş, semiz. semra (A.) [ ] ﺱﻤﺮاesmer. semt (A.) [ ] ﺱﻤﺖ1.taraf. 2.yöre. 3.mahalle. senâ (A.) [ ] ﺛﻨﺎövgü. senâ etmek övmek. senâhân (A.-F.) [ ] ﺛﻨﺎﺧﻮانöven. senâkâr (A.-F.) [ ] ﺛﻨﺎﮐﺎرöven. senâya (A.) [ ] ﺛﻨﺎیﺎön dişler. sencîde (F.) [ ] ﺱﻨﺠﻴﺪﻩtartılı. w. alk sene (A.) [ ] ﺱﻨﻪyıl. ott o senâgû (A.-F.) [ ] ﺛﻨﺎﮔﻮöven. b.c o semmûr (A.) [ ] ﺱﻤﻮرsamur. sene -i hicriyye [ ] ﺱﻨﻪء هﺠﺮیﻪhicrî yıl. sene -i kameriyye [ ] ﺱﻨﻪء ﻗﻤﺮیﻪkamerî yıl. sene -i mîlâdiyye [ ] ﺱﻨﻪ> ﻡﻴﻼدیﻪmiladî yıl. sene -i şemsiyye [ ] ﺱﻨﻪء ﺵﻤﺴﻴﻪşemsî yıl. senebesene (A.-F.) [ ] ﺱﻨﻪ ﺑﺴﻨﻪyıldan yıla. ww sened (A.) [ ] ﺱﻨﺪ1.belge. 2.tapu. senedât (A.) [ ] ﺱﻨﺪاتbelgeler. senevât (A.) [ ] ﺱﻨﻮاتyıllar. senevî (A.) [ ] ﺱﻨﻮیyıllık. 397 www.alkottob.com seng (F.) [ ] ﺱﻨﮓtaş. m sengdil (F.) [ ] ﺱﻨﮓ دلtaş yürekli, acımasız. sengdilâne (F.) [ ] ﺱﻨﮓ دﻻﻥﻪacımasızca. b.c o sengîn (F.) [ ] ﺱﻨﮕﻴﻦ1.ağır. 2.taştan. senglâh (F.) [ ] ﺱﻨﮕﻼخtaşlık arazi. sengtıraş (F.) [ ] ﺱﻨﮓ ﺕﺮاشtaş ustası. seniyye (A.) [ ] ﺱﻨﻴﻪulu, yüce. sepîd (F.) [ ] ﺱﭙﻴﺪbeyaz, ak. ser (F.) [ ] ﺱﺮ1.baş. 2.başkan. 3.uç. serâ (A.) [ ] ﺛﺮاtoprak. serâ (F.) [ ] ﺱﺮاsaray. serâb (A.) [ ] ﺱﺮابserap. w. alk serâğâz (F.) [ ] ﺱﺮﺁﻏﺎزbaşlangıç. ott o sepîdedem (F.) [ ] ﺱﭙﻴﺪﻩ دمtan ağartısı. serâir (A.) [ ] ﺱﺮاﺋﺮsırlar. serâmed (F.) [ ] ﺱﺮﺁﻡﺪileri gelen, önde gelen. serâmedân (F.) [ ] ﺱﺮ ﺁﻡﺪانileri gelenler, önde gelenler. serâpâ (F.) [ ] ﺱﺮاﭘﺎbaştan ayağa, bir baştan bir başa, tüm. serâperde (F.) [ ] ﺱﺎراﭘﺮدﻩ1.saray perdesi. 2.otağ. ww serâser (F.) [ ] ﺱﺮاﺱﺮbir baştan bir başa. serâsîme (F.) [ ] ﺱﺮاﺱﻴﻤﻪafallamış, sersemleşmiş. serasker (F.-A.) [ ] ﺱﺮﻋﺴﮑﺮ1.başkomutan. 2.savunma bakanı, harbiye nazırı. 398 www.alkottob.com seraskerî (F.-A.) [ ] ﺱﺮﻋﺴﮑﺮی1.başkomutanlık. 2.savunma bakanlığı, harbiye m nazırlığı. serây (F.) [ ] ﺱﺮایsaray. serbest (F.) [ ] ﺱﺮﺑﺴﺖ1.özgür. 2.kayıtsız. serbestî (F.) [ ] ﺱﺮﺑﺴﺘﯽserbestlik. serbesücûd (F.-A.) [ ] ﺱﺮ ﺑﺴﺠﻮدalnı secdede. serbülend (F.) [ ] ﺱﺮﺑﻠﻨﺪbaşı yüce, yücebaşlı.. b.c o serbeser (F.) [ ] ﺱﺮﺑﺴﺮbir baştan bir başa. serçeşme (F.) [ ] ﺱﺮچﺸﻤﻪ1.kaynak. 2.pınarbaşı. 3.önder. ott o serd (A.) [ ] ﺱﺮدdüzgün dile getirme. serd (F.) [ ] ﺱﺮد1.soğuk. 2.sert, haşin. serd etmek dile getirmek. serdâr (F.) [ ] ﺱﺮدار1.önder. 2.komutan, başkomutan. w. alk serden geçmek başından vazgeçmek, ölümü göze almak. serefrâz (F.) [ ] ﺱﺮاﻓﺮاز1.başı yüce. 2.başta gelen. serencâm (F.) [ ] ﺱﺮاﻥﺠﺎم1.son. 2.başa gelen olay. seretân (A.) [ ] ﺱﺮﻃﺎنyengeç. serfirâz (F.) [ ] ﺱﺮﻓﺮازbaşı yüce. serfürû (F.) [ ] ﺱﺮﻓﺮوbaşı önde, başı eğik, itaat eden. ww serfürû etmek 1.itaat etmek. 2.başını eğmek. 3.düşünceye dalmak. sergerdân (F.) [ ] ﺱﺮﮔﺮدان1.avare, aylak. 2.şaşkın. sergüzeşt (F.) [ ] ﺱﺮﮔﺬﺵﺖmacera, serüven. serhad (F.-A.) [ ] ﺱﺮﺣﺪsınır. 399 www.alkottob.com serheng (F.) [ ] ﺱﺮهﻨﮓçavuş. m serî (A.) [ ] ﺱﺮیﻊhızlı. serîr (A.) [ ] ﺱﺮیﺮtaht. seriyye (A.) [ ] ﺱﺮیﻪmüfreze. serkâtib (F.-A.) [ ] ﺱﺮﮐﺎﺕﺐbaşkâtip. serkerde (F.) [ ] ﺱﺮﮐﺮدﻩ1.lider, baş. 2.elebaşı. serkeş (F.) [ ] ﺱﺮﮐﺶdikkafalı, inatçı. ott o serkeşî (F.) [ ] ﺱﺮﮐﺸﯽdikkafalılık, inatçılık. b.c o serîülintikal (A.) [ ] ﺱﺮیﻊ اﻻﻥﺘﻘﺎلkıvrak zekalı. serkûy (F.) [ ] ﺱﺮﮐﻮیsokak başı, mahalle başı. serlevha (F.-A.) [ ] ﺱﺮﻝﻮﺣﻪbaşlık. sermâ (F.) [ ] ﺱﺮﻡﺎ1.soğuk. 2.kış. sermâye (F.) [ ] ﺱﺮﻡﺎیﻪ1.anapara. 2.genelev kadını. w. alk sermâyedâr (F.) [ ] ﺱﺮﻡﺎیﻪ دارsermaye sahibi, kapitalist. sermed (F.) [ ] ﺱﺮﻡﺪebedî, sürekli. sermest (F.) [ ] ﺱﺮﻡﺴﺖsarhoş. sermestî (F.) [ ] ﺱﺮﻡﺴﺘﯽsarhoşluk. sermuharrir (F.-A.) [ ] ﺱﺮﻡﺤﺮرbaşyazar. sermüneccim (F.-A.) [ ] ﺱﺮﻡﻨﺠﻢmüneccimbaşı. ww sernâme (F.) [ ] ﺱﺮﻥﺎﻡﻪmektup başlığı. sernigun (F.) [ ] ﺱﺮﻥﮕﻮنbaşaşağı, tepetakla. sernigûn olmak tepetakla olmak, başaşağı gelmek, yenilmek. sernüvişt (F.) [ ] ﺱﺮﻥﻮﺵﺖyazgı, alın yazısı. 400 www.alkottob.com serpuş (F.) [ ] ﺱﺮﭘﻮشbaşlık. m serrâc (A.) [ ] ﺱﺮاجsaraç. serrâchâne (A.-F.) [ ] ﺱﺮاج ﺧﺎﻥﻪsaraçhane. serşâr (F.) [ ] ﺱﺮﺵﺎرdolu, ağzına kadar dolu. sertâpâ (F.) [ ] ﺱﺮﺕﺎﭘﺎbaştan ayağa, baştanbaşa. sertâser (A.) [ ] ﺱﺮﺕﺎﺱﺮbaştanbaşa. serv (F.) [ ] ﺱﺮوservi, selvi. b.c o serserî (F.) [ ] ﺱﺮﺱﺮی1.aylak. 2.anlamsız. ott o serv -i bülend [ ] ﺱﺮو ﺑﻠﻨﺪboyu servi gibi düzgün ve uzun olan sevgili. serv -i hırâmân [ ] ﺱﺮو ﺧﺮاﻡﺎنsalınarak yürüyen sevgili. serv -i nihâl [ ] ﺱﺮو ﻥﻬﺎل1.fidan gibi düz servi. 2.servi boylu güzel. serv -i revân [ ] ﺱﺮو روان1.yürüyen servi. 2.yürüyen servi boylu güzel. servendâm (F.) [ ] ﺱﺮواﻥﺪامservi boylu. w. alk server (F.) [ ] ﺱﺮورönder, lider, baş. serverân (F.) [ ] ﺱﺮورانönderler, liderler, başlar. servet (A.) [ ] ﺛﺮوت1.zenginlik, varlık. 2.ekonomi. servistân (F.) [ ] ﺱﺮوﺱﺘﺎنservilik. servkadd (F.-A.) [ ] ﺱﺮوﻗﺪservi boylu. serzeniş (F.) [ ] ﺱﺮزﻥﺶsitem, başa kakma. ww serzenişkâr (F.) [ ] ﺱﺮزﻥﺸﮑﺎرsitem edici. setr (A.) [ ] ﺱﺘﺮörtme, gizleme. setr etmek örtmek, gizlemek, kamufle etmek. settâr (A.) [ ] ﺱﺘﺎر1.örten. 2.günahları örten Tanrı. 401 www.alkottob.com sevâb (A.) [ ] ﺛﻮاب1.sevap. 2.hayır, iyilik. m sevâbit (A.) [ ] ﺛﻮاﺑﺖyıldızlar. sevâd (A.) [ ] ﺱﻮاد1.karalık. 2.karalama, yazma. b.c o sevâhil (A.) [ ] ﺱﻮاﺣﻞkıyılar. sevb (A.) [ ] ﺛﻮبgiysi. sevdâ (A.) [ ] ﺱﻮدا1.kara, siyah. 2.insan yapısında bulunan dört maddeden biri. sevdâzede (F.) [ ] ﺱﻮدازدﻩsevdalı. seviyye (A.) [ ] ﺱﻮیﻪdüzey. sevk -i tabi’î [ ] ﺱﻮق ﻃﺒﻴﻌﯽiçgüdü. ott o sevk (A.) [ ] ﺱﻮقgönderme. sevk etmek göndermek, yönlendirmek, götürmek. sevkülceyş (A.) [ ] ﺱﻮق اﻝﺠﻴﺶstrateji. sevkülceyşî (A.) [ ] ﺱﻮق اﻝﺠﻴﺸﯽstratejik. w. alk sevr (A.) [ ] ﺛﻮر1.boğa. 2.öküz. 3.boğa burcu. seyâhat (A.) [ ] ﺱﻴﺎﺣﺖgezi. seyelân (A.) [ ] ﺱﻴﻼنakış, akma. seyf (A.) [ ] ﺱﻴﻒkılıç. seyfiyye (A.) [ ] ﺱﻴﻔﻴﻪasker kesimi. seyl (A.) [ ] ﺱﻴﻞsel. ww seylâb (A.-F.) [ ] ﺱﻴﻼبsel suyu. seylâbe (A.-F.) [ ] ﺱﻴﻼﺑﻪsel suyu. seylhîz (A.-F.) [ ] ﺱﻴﻠﺨﻴﺰsu taşkını, taşkın. seyr (A.) [ ] ﺱﻴﺮ1.seyir. 2.yürüme. 3.gezi. 4.izleme. 402 www.alkottob.com seyr etmek izlemek. m seyrân (A.) [ ] ﺱﻴﺮانgezinme. seyrangâh (A.-F.) [ ] ﺱﻴﺮاﻥﮕﺎﻩgezinti yeri. seyrüsefer (A.) [ ] ﺱﻴﺮ و ﺱﻔﺮtrafik, gidişgeliş. seyyâh (A.) [ ] ﺱﻴﺎح1.gezgin. 2.turist. seyyâhin (A.) [ ] ﺱﻴﺎﺣﻴﻦ1.gezginler. 2.turistler. seyyâl (A.) [ ] ﺱﻴﺎلakışkan. ott o seyyâle (A.) [ ] ﺱﻴﺎﻝﻪ1.akıntı. 2.sıvı. b.c o seyrfilmenâm (A.) [ ] ﺱﻴﺮ ﻓﯽ اﻝﻤﻨﺎمuyurgezer. seyyar (A.) [ ] ﺱﻴﺎر1.taşınabilir. 2.gezen. seyyârât (A.) [ ] ﺱﻴﺎراتgezegenler. seyyâre (A.) [ ] ﺱﻴﺎرﻩgezegen. seyyiât (A.) [ ] ﺱﻴﺌﺎت1.günahlar. 2.kötülükler. 3.olumsuzluklar. w. alk seyyib (A.) [ ] ﺛﻴﺐdul kadın. seyyibât (A.) [ ] ﺛﻴﺒﺎتdul kadınlar. seyyibe (A.) [ ] ﺛﻴﺒﻪdul kadın. seyyid (A.) [ ] ﺱﻴﺪ1.Hz. Hasan’yn soyundan gelen. 2.efendi. 3.ağa. 4.başkan. seyyie (A.) [ ] ﺱﻴﺌﻪ1.günah. 2.kötülük. sezâ (F.) [ ] ﺱﺰاlayık, yaraşır. ww sezâvar (F.) [ ] ﺱﺰاوارlayık, yaraşır. sıbt (A.) [ ] ﺱﺒﻂtorun. sıbyân (A.) [ ] ﺹﺒﻴﺎنçocuklar. sıddık (A.) [ ] ﺹﺪیﻖsözünün eri. 403 www.alkottob.com sıdk (A.) [ ] ﺹﺪق1.doğruluk. 2.kalp temizliği. m sıfat (A.) [ ] ﺹﻔﺖözellik, vasıf. sıfât (A.) [ ] ﺹﻔﺎتözellikler, vasıflar. sığâr (A.) [ ] ﺹﻐﺎرküçükler. sığar (A.) [ ] ﺹﻐﺮküçüklük. sıhhat (A.) [ ] ﺹﺤﺖ1.doğruluk. 2.sağlık. sıhhî (A.) [ ] ﺹﺤﯽsağlıkla ilgili. ott o sıhhiye (A.) [ ] ﺹﺤﻴﻪsağlık işleri dairesi. b.c o sıfr (A.) [ ] ﺹﻔﺮsıfır. sıhr (A.) [ ] ﺹﻬﺮevlilikten doğan akrabalık. sıhriyet (A.) [ ] ﺹﻬﺮیﺖevlilikten doğan akrabalık, kan bağı. sıklet (A.) [ ] ﺛﻘﻠﺖ1.ağırlık. 2.sıkıntı. sıklet vermek ağırlık vermek, rahatsız etmek, sıkıntı vermek. w. alk sıla (A.) [ ] ﺹﻠﻪyakınlarını ziyarete gitme özlemi. sıla -i rahm [ ] ﺹﻠﻪء رﺣﻢyakınlarını ziyaret edip özlem gidermek. sıle (A.) [ ] ﺹﻠﻪşaire verilen para ödülü. sımt (A.) [ ] ﺱﻤﻂdizi. sınâ’î (A.) [ ] ﺹﻨﺎﻋﯽ1.sanatla ilgili. 2.sanayi ile ilgili. sınâat (A.) [ ] ﺹﻨﺎﻋﺖ1.sanat. 2.sanayi. ww sınâât (A.) [ ] ﺹﻨﺎﻋﺎتsanatlar. sınâât -ı edebî [ ] ﺹﻨﺎﻋﺎت ادﺑﯽedebî sanatlar. sınf (A.) [ ] ﺹﻨﻒsınıf. sırâc (A.) [ ] ﺱﺮاجkandil. 404 www.alkottob.com sırât (A.) [ ] ﺹﺮاطyol. m sırât -ı müstakîm [ ] ﺹﺮاط ﻡﺴﺘﻘﻴﻢ1.doğru yol. 2.sırat köprüsü. sırf (A.) [ ] ﺹﺮفsadece, yalnız. sıyâm (A.) [ ] ﺹﻴﺎمoruç. sıyânet (A.) [ ] ﺹﻴﺎﻥﺖkoruma. sî (F.) [ ] ﺱﯽotuz. siâyet (A.) [ ] ﺱﻌﺎیﺖçekiştirme, dedikodu. sicill (A.) [ ] ﺱﺠﻞkayıt kütüğü. ott o sîb (F.) [ ] ﺱﻴﺐelma. b.c o sırr (A.) [ ] ﺱﺮgiz, sır. sidrenişin (A.-F.) [ ] ﺱﺪرﻩ ﻥﺸﻴﻦsidretülmüntehâda oturan melek. sidretülmüntehâ (A.) [ ] ﺱﺪرة اﻝﻤﻨﺘﻬﺎuzayda bulunduğu varsanılan ve ötesine geçilemeyen bir ağaç. w. alk sifâl (F.) [ ] ﺱﻔﺎلçanak çömlek. sifâlîn (F.) [ ] ﺱﻔﺎﻝﻴﻦtopraktan yapılmış. sih (F.) [ ] ﺱﻴﺦşiş. sihâm (A.) [ ] ﺱﻬﺎم1.oklar. 2.paylar. sihir (A.) [ ] ﺱﺤﺮbüyü. sihr (A.) [ ] ﺱﺤﺮsihir, büyü. ww sihrâmîz (A.-F.) [ ] ﺱﺤﺮ ﺁﻡﻴﺰbüyüleyici. sihrbâz (A.-F.) [ ] ﺱﺤﺮﺑﺎز1.sihirbaz. 2.büyücü. sika (A.) [ ] ﺛﻘﻪgüvenilir kişi. sikke (A.) [ ] ﺱﮑﻪ1.madenî para. 2.mevlevî külahı. 405 www.alkottob.com sikkîn (A.) [ ] ﺱﮑﻴﻦbıçak. m silâhdâr (A.-F.) [ ] ﺱﻼﺣﺪارsilahtar. sîlî (F.) [ ] ﺱﻴﻠﯽtokat, sille. sill (A.) [ ] ﺱﻞverem. sillürrie (A.) [ ] ﺱﻞ اﻝﺮﺋﻪakciğer veremi. b.c o silk (A.) [ ] ﺱﻠﮏ1.dizi. 2.iplik. 3.meslek. silsile (A.) [ ] ﺱﻠﺴﻠﻪ1.zincir. 2.hanedan. 3.sıradağ. 4.dizi. silsile -i merâtib [ ] ﺱﻠﺴﻠﻪء ﻡﺮاﺕﺐhiyerarşi. sîmâ (F.) [ ] ﺱﻴﻤﺎ1.yüz. 2.kişi. sîmâb (F.) [ ] ﺱﻴﻤﺎبcıva. ott o sîm (F.) [ ] ﺱﻴﻢ1.gümüş. 2.gümüş tel. 3.gümüş para. simât (A.) [ ] ﺱﻤﺎط1.sofra. 2.ziyafet. sîmber (F.) [ ] ﺱﻴﻤﺒﺮgümüş gibi beyaz göğüslü. w. alk sîmîn (F.) [ ] ﺱﻴﻤﻴﻦ1.gümüşten. 2.gümüş gibi beyaz. simsâr (A.) [ ] ﺱﻤﺴﺎرkomisyoncu. simsâriyye (A.) [ ] ﺱﻤﺴﺎریﻪkomisyon ücreti. sîmten (F.) [ ] ﺱﻴﻢ ﺕﻦgümüş tenli. sîmurg (F.) [ ] ﺱﻴﻤﺮغzümrütüanka. sin (A.) [ ] ﺱﻦ1.yaş. 2.diş. ww sinan (A.) [ ] ﺱﻨﺎنmızrak. sindân (F.) [ ] ﺱﻨﺪانörs. sîne (A.) [ ] ﺱﻴﻨﻪ1.göğüs. 2.yürek. sine (A.) [ ] ﺱﻨﻪuyuklama. 406 www.alkottob.com sînebend (A.-F.) [ ] ﺱﻴﻨﻪ ﺑﻨﺪsütyen. m sîneçâk (A.-F.) [ ] ﺱﻴﻪ چﺎکgöğsü parçalanmış, göğsü yaralı. sînezen (A.-F.) [ ] ﺱﻴﻨﻪ زنgöğsünü döven. b.c o sînî (F.) [ ] ﺱﻴﻨﯽtepsi. sinîn (A.) [ ] ﺱﻨﻴﻦyıllar. sinn (A.) [ ] ﺱﻦ1.yaş. 2.diş. sinnen (A.) [ ] ﺱﻨﺎyaşça. sipâh (F.) [ ] ﺱﭙﺎﻩ1.ordu. 2.asker. sipâs (F.) [ ] ﺱﭙﺎسşükür. ott o sipâriş (F.) [ ] ﺱﭙﺎرشısmarlama. sipasgüzâr (F.) [ ] ﺱﭙﺎی ﮔﺰارşükreden. sipeh (F.) [ ] ﺱﭙﻪ1.ordu. 2.asker. sipehsâlâr (F.) [ ] ﺱﭙﻪ ﺱﺎﻻرbaşkomutan. w. alk sipihr (F.) [ ] ﺱﭙﻬﺮgökyüzü. sîr (F.) [ ] ﺱﻴﺮsarmısak. sîr (F.) [ ] ﺱﻴﺮtok. sirâyet (A.) [ ] ﺱﺮایﺖbulaşma, geçme. sirâyet etmek geçmek, bulaşmak. sîret (A.) [ ] ﺱﻴﺮت1.hal ve gidiş. 2.biyografi. ww sirişk (F.) [ ] ﺱﺮﺵﮏgözyaşı. sirişt (F.) [ ] ﺱﺮﺵﺖyaratılış. sirkat (A.) [ ] ﺱﺮﻗﺖhırsızlık. sirkat edilmek çalınmak. 407 www.alkottob.com sitâre (F.) [ ] ﺱﺘﺎرﻩyıldız. m sitâyiş (F.) [ ] ﺱﺘﺎیﺶövgü. sitâyişkâr (F.) [ ] ﺱﺘﺎیﺸﮑﺎر1.övücü. 2.öven. sitem (F.) [ ] ﺱﺘﻢ1.zulüm. 2.haksızlık. sitemdîde (F.) [ ] ﺱﺖ دیﺪﻩzulme uğramış. sitemger (F.) [ ] ﺱﺘﻤﮕﺮzalim. sitemkâr (F.) [ ] ﺱﺘﻤﮑﺎرzalim. ott o sitîz (F.) [ ] ﺱﺘﻴﺰ1.kavga. 2.çekişme. b.c o sitebr (F.) [ ] ﺱﺘﺒﺮ1.kalın. 2.yoğun. 3.kaba. sitîze (F.) [ ] ﺱﺘﻴﺮﻩ1.kavga. 2.çekişme. sitt (A.) [ ] ﺱﺖaltı. sitte (A.) [ ] ﺱﺘﻪaltı. sittîn (A.) [ ] ﺱﺘﻴﻦaltmış. w. alk sittin sene [ ] ﺱﺘﺘﻴﻦ ﺱﻨﻪ1.altmış sene. 2.belirlenemeyecek kadar uzun bir zaman. sivâ (A.) [ ] ﺱﻮاöte, başka, gayrı. siyâb (A.) [ ] ﺛﻴﺎبgiysiler. siyâdet (A.) [ ] ﺱﻴﺎدت1.seyyidlik. 2.efendilik. siyâh (F.) [ ] ﺱﻴﺎﻩkara. siyâhbaht (F.) [ ] ﺱﻴﺎﻩ ﺑﺨﺖkaratalihli. ww siyâhî (F.) [ ] ﺱﻴﺎهﯽ1.siyahlık. 2.zenci. siyâk u sibak (A.) [ ] ﺱﻴﺎق و ﺱﺒﺎقsözün gelişi. siyâset (A.) [ ] ﺱﻴﺎﺱﺖ1.politika. 2.idam cezası. siyasî (A.) [ ] ﺱﻴﺎﺱﯽ1.siyasal. 2.politikacı. 408 www.alkottob.com siyasiyat (A.) [ ] ﺱﻴﺎﺱﻴﺎتpolitika. m siyasiyûn (A.) [ ] ﺱﻴﺎﺱﻴﻮنsiyasetçiler, politikacılar. siyeh (F.) [ ] ﺱﻴﻪkara, siyah. sôfî (A.) [ ] ﺹﻮﻓﯽtasavvufla ilgilenen, mutasavvıf. sohbet (A.) [ ] ﺹﺤﺒﺖkonuşma. sû (F.) [ ] ﺱﻮyön, taraf. sû’ (A.) [ ] ﺱﻮءkötülük. su’âl eylemek soru sormak. su’âl olunmak soru sorulmak. su’âlât (A.) [ ] ﺱﺆاﻻتsorular. su’bân (A.) [ ] ﺛﻌﺒﺎنejderha. w. alk su’ûbet (A.) [ ] ﺹﻌﻮﺑﺖgüçlük. ott o su’âl (A.) [ ] ﺱﺆالsoru. b.c o siyyânen (A.) [ ] ﺱﻴﺎﻥﺎeşit olarak. suâl îrad edilmek soru yöneltmek. sûbesû (F.) [ ] ﺱﻮﺑﺴﻮher taraf, her tarafta. subh (A.) [ ] ﺹﺒﺢsabah. subh ü mesâ [ ] ﺹﺒﺢ و ﻡﺴﺎsabah akşam. subhdem (A.-F.) [ ] ﺹﺒﺢ دمsabah vakti, sabahleyin. ww subhgâh (A.-F.) [ ] ﺹﺒﺤﮕﺎﻩsabah vakti, sabahleyin. sûd (F.) [ ] ﺱﻮد1. kâr, kazanç. 2.yarar. sudâ’ (A.) [ ] ﺹﺪاعbaş ağrısı. sûdâger (F.) [ ] ﺱﻮداﮔﺮtüccar. 409 www.alkottob.com sûdmend (F.) [ ] ﺱﻮدﻡﻨﺪyararlı. m sudûr (A.) [ ] ﺹﺪور1.çıkış. 2.göğüsler. sûf (A.) [ ] ﺹﻮفyün. sûfî (A.) [ ] ﺹﻮﻓﯽ1.mutasavvıf. 2.sofu. b.c o suffe (A.) [ ] ﺹﻔﻪsofa. sûfiyye (A.) [ ] ﺹﻮﻓﻴﻪmutasavvıflar, tasavvufla uğraşanlar. sufûf (A.) [ ] ﺹﻔﻮفsıralar, saflar. sugrâ (A.) [ ] ﺹﻐﺮاküçük. sûhân (F.) [ ] ﺱﻮهﺎنtörpü. suhen (F.) [ ] ﺱﺨﻦsöz. sûhte (F.) [ ] ﺱﻮﺧﺘﻪyanık. suhuf (A.) [ ] ﺹﺤﻒsayfalar. ott o suhan (F.) [ ] ﺱﺨﻦsöz. w. alk sûikasd (A.-F.) [ ] ﺱﻮء ﻗﺼﺪsuikast, cana kıyma. sûinazar (A.-F.) [ ] ﺱﻮء ﻥﻈﺮkötü gözle bakış. sûiniyet (A.-F.) [ ] ﺱﻮء ﻥﻴﺖkötü niyet. sûizan (A.-F.) [ ] ﺱﻮء ﻇﻦkötü kanıya düşme. sûk (A.) [ ] ﺱﻮقçarşı. sukût (A.) [ ] ﺱﻘﻮطdüşüş. ww sulb (A.) [ ] ﺹﻠﺐ1.döl, soy. 2.katı. sulehâ (A.) [ ] ﺹﻠﺤﺎsalih kişiler, iyi amelli kullar. sulh (A.) [ ] ﺹﻠﺢbarış. sulhâmîz (A.-F.) [ ] ﺹﻠﺢ ﺁﻡﻴﺰbarışçıl. 410 www.alkottob.com sulhen (A.) [ ] ﺹﻠﺤﺎbarış yoluyla. m sulta (A.) [ ] ﺱﻠﻄﻪbaskı. sultân (A.) [ ] ﺱﻠﻄﺎن1.hükümdar. 2.hükümdar eşi ve kız çocuğu. 3.sevgili. b.c o sun’ (A.) [ ] ﺹﻨﻊ1.yapma. 2.yaratma. 3.güç. sun’î (A.) [ ] ﺹﻨﻌﯽyapay. sunûf (A.) [ ] ﺹﻨﻮفsınıflar. sûr (A.) [ ] ﺱﻮرhisar. sûr (A.) [ ] ﺹﻮر1.boru. 2.kıyamette üflenecek boru. sûrâh (F.) [ ] ﺱﻮراخdelik. surahî (A.) [ ] ﺹﺮاﺣﯽsürahi. ott o sûr (F.) [ ] ﺱﻮر1.düğün. 2.şenlik. sûret (A.) [ ] ﺹﻮرت1.yüz. 2.çare. 3.biçim. 4.tarz. sûretâ (A.) [ ] ﺹﻮرﺕﺎgörünüşte. w. alk sûretger (A.-F.) [ ] ﺹﻮرﺕﮕﺮressam. sûrnâ (F.) [ ] ﺱﻮرﻥﺎzurna. surre (A.) [ ] ﺹﺮﻩ1.para kesesi. 2.hükümdar tarafından Mekke’ye gönderilen paralar ve armağanlar. sûsen (F.) [ ] ﺱﻮﺱﻦsusam. sûsmâr (F.) [ ] ﺱﻮﺱﻤﺎرkertenkele. ww sutûh (A.) [ ] ﺱﻄﻮحyüzeyler, satıhlar. sutûr (A.) [ ] ﺱﻄﻮرsatırlar. suver (A.) [ ] ﺹﻮر1.yüzler. 2.çareler. 3.biçimler. 4.tarzlar. sûy (F.) [ ] ﺱﻮیyön, taraf. 411 www.alkottob.com sûz (F.) [ ] ﺱﻮز1.yanma. 2.yakma. 3.ateş. 4.yakan. m sûzân (F.) [ ] ﺱﻮزان1.yakıcı. 2.yanıcı. sûzen (F.) [ ] ﺱﻮزنiğne. b.c o sûzende (F.) [ ] ﺱﻮزﻥﺪﻩyakıcı. sûziş (F.) [ ] ﺱﻮزشyanma, yangı. sûznâk (F.) [ ] ﺱﻮزﻥﺎکyakıcı. sübhan (A.) [ ] ﺱﺒﺤﺎنTanrı. sübhânî (A.) [ ] ﺱﺒﺤﺎﻥﯽtanrısal. sübût bulmak gerçekleşmek, olmak. ott o sübût (A.) [ ] ﺛﺒﻮت1.sabitleşme. 2.gerçekleşme. 3.kanıtlanma. sücûd (A.) [ ] ﺱﺠﻮدsecde etme, yere kapanma. südde (A.) [ ] ﺱﺪﻩ1.kapı. 2.eşik. süedâ (A.) [ ] ﺱﺆداkutlu kişiler. w. alk süfehâ (A.) [ ] ﺱﻔﻬﺎalçaklar, sefihler. süferâ (A.) [ ] ﺱﻔﺮاelçiler, büyükelçiler. süflî (A.) [ ] ﺱﻔﻠﯽ1.aşağı, aşağıda. 2.adi, bayağı. süfte (F.) [ ] ﺱﻔﺘﻪdelinmiş. süfün (A.) [ ] ﺱﻔﻦgemiler. sügur (A.) [ ] ﺛﻐﻮرsınırlar. ww sühan (F.) [ ] ﺱﺨﻦsöz. sühandan (F.) [ ] ﺱﺨﻨﺪانsöz bilen, sözden anlayan. sühanperdaz (F.) [ ] ﺱﺨﻦ ﭘﺮدازağzı laf yapan. sühûlet (A.) [ ] ﺱﻬﻮﻝﺖkolaylık. 412 www.alkottob.com sühûnet (A.) [ ﺱﺨﻮﻥﺖsıcaklık. m sükkân (A.) [ ﺱﮑﺎنoturanlar, sakinler. sükker (A.) [ ﺱﮑﺮşeker. b.c o sükûn (A.) [ ﺱﮑﻮنsakinlik, hareketsizlik. sükûnet (A.) [ ﺱﮑﻮﻥﺖ.sakinlik, hareketsizlik. 2.rahatlık. sükûnet bulmak yatışmak, sakinleşmek. sükût (A.) [ ] ﺱﮑﻮتsessizlik. sülâle (A.) [ ] ﺱﻼﻝﻪsoy sop. süllem (A.) [ ] ﺱﻠﻢmerdiven. süls (A.) [ ] ﺛﻠﺚüçtebir. ott o sülâsâ (A.) [ ] ﺛﻠﺜﺎsalı. sülûk (A.) [ ] ﺱﻠﻮک1.yola girme. 2.tarikata girme. sülüsân (A.) [ ] ﺛﻠﺜﻼنüçte iki. w. alk süm (F.) [ ] ﺱﻢtoynak. sümpâre (F.) [ ] ﺱﻢ ﭘﺎرﻩzımpara. sümûm (A.) [ ] ﺱﻤﻮمzehirler. sünbâde (F.) [ ] ﺱﻨﺒﺎدﻩzımpara. sünbül (F.) [ ] ﺱﻨﺒﻞsümbül. sünbüle (A.) [ ] ﺱﻨﺒﻠﻪbaşak. ww sünen (A.) [ ] ﺱﻨﻦsünnetler. sünûhat (A.) [ ] ﺱﻨﻮﺣﺎتakla gelenler, içe doğanlar. sürâdık (A.) [ ] ﺱﺮادقsaray perdesi. sürb (F.) [ ] ﺱﺮب1.kurşun. 2.kalay. 413 www.alkottob.com süreyya (A.) [ ] ﺛﺮیﺎÜlker, Pervin. sürh (F.) [ ] ﺱﺮخ1.kırmızı, kızıl. 2.kırmızı mürekkep. sürûd (F.) [ ] ﺱﺮودşarkı, melodi. sürur (A.) [ ] ﺱﺮورsevinç. sürûrengîz (A.-F.) [ ] ﺱﺮور اﻥﮕﻴﺰsevinçli. sürûş (F.) [ ] ﺱﺮوشmelek. sütre (A.) [ ] ﺱﺘﺮﻩ1.örtü. 2.perde. sütûde (F.) [ ] ﺱﺘﻮدﻩövülmüş. sütûn (F.) [ ] ﺱﺘﻮنdirek. ott o süst (F.) [ ] ﺱﺴﺖ1.gevşek. 2.tembel, uyuşuk. b.c o sürmedan (T.-F.) [ ] ﺱﺮﻡﻪ دانsürmelik. m sürfe (F.) [ ] ﺱﺮﻓﻪöksürük. sütur (F.) [ ] ﺱﺘﻮر1.binek hayvanı. 2.yük hayvanı. w. alk süvar (F.) [ ] ﺱﻮار1.binmiş. 2.binen. süvârî (F.) [ ] ﺱﻮاری1.binici. 2.atlı asker. 3.gemi kaptanı. ww süyûf (A.) [ ] ﺱﻴﻮفkılıçlar. 414 www.alkottob.com şa’r (A.) [ ] ﺵﻌﺮkıl. şa’riyye (A.) [ ] ﺵﻌﺮیﻪşehriye. şa’şa’a (A.) [ ] ﺵﻌﺸﻌﻪ1.gösteriş. 2.parlaklık. m b.c o ş şa’şa’adâr (A.-F.) [ ] ﺵﻌﺸﻌﻪ دار1.gösterişli. 2.parlak. ott o şâd (F.) [ ] ﺵﺎدsevinçli. şâd etmek sevindirmek, mutlu etmek. şâd olmak sevinmek, mutlu olmak. şâdân (F.) [ ] ﺵﺎدانsevinçli. şâdî (F.) [ ] ﺵﺎدیsevinç. w. alk şâdmân (F.) [ ] ﺵﺎدﻡﺎنsevinçli. şâdmânî (F.) [ ] ﺵﺎدﻡﺎﻥﯽsevinç. şâdurvan (F.) [ ] ﺵﺎدروانşadırvan. şafak (A.) [ ] ﺵﻔﻖgüneşin doğacağı sıradaki aydınlık. şâfi’ (A.) [ ] ﺵﺎﻓﻊşefaatçi. şâgird (F.) [ ] ﺵﺎﮔﺮد1.öğrenci. 2.çırak. ww şâgirdân (F.) [ ] ﺵﺎﮔﺮدان1.öğrenciler. 2.çıraklar. şâh (F.) [ ] ﺵﺎخ1.dal. 2.boynuz. şâh (F.) [ ] ﺵﺎﻩ1.padişah. 2.ıran şahı. şahâdet (A.) [ ] ﺵﻬﺎدت1.tanıklık, şahitlik. 2.şehadet getirme. 3.şehitlik. 415 www.alkottob.com şahâdetname (A.-F.) [ ] ﺵﻬﺎدت ﻥﺎﻡﻪdiploma. şâhâne (F.) [ ] ﺵﺎهﺎﻥﻪ1.şahlara yakışır. 2.şahlarla ilgili. şâhenşâh (F.) [ ] ﺵﺎهﻨﺸﺎﻩşahlar şahı. şâheser (F.-A.) [ ] ﺵﺎﻩ اﺛﺮüstün nitelikli eser. şâhî (F.) [ ] ﺵﺎهﯽşahlık. şâhid (A.) [ ] ﺵﺎهﺪ1.tanık. 2.güzel. 3.sevgili. şahin (F.) [ ] ﺵﺎهﻴﻦşahin. ott o şâhika (A.) [ ] ﺵﺎهﻘﻪdoruk. b.c o şahbal (F.) [ ] ﺵﺎهﺒﺎلkanattaki en uzun tüy. m şâhân (F.) [ ] ﺵﺎهﺎنşahlar. şâhkâr (F.) [ ] ﺵﺎهﮑﺎرşaheser, başyapıt. şahne (A.) [ ] ﺵﺤﻨﻪgüvenlik görevlisi, polis. şâhnişin (F.) [ ] ﺵﺎهﻨﺸﻴﻦcumba. w. alk şâhrah (F.) [ ] ﺵﺎهﺮاﻩanayol. şâhreg (F.) [ ] ﺵﺎهﺮگatardamar. şahs (A.) [ ] ﺵﺨﺺkişi, şahıs. şâhsâr (F.) [ ] ﺵﺎﺧﺴﺎرçalılık. şahsen (A.) [ ] ﺵﺨﺼﺎbizzet, kendisi. şahsî (A.) [ ] ﺵﺨﺼﯽkişisel. ww şahsiyet (A.) [ ] ﺵﺨﺼﻴﺖkişilik. şahsüvar (F.) [ ] ﺵﺎﻩ ﺱﻮارusta binici. şahvar (F.) [ ] ﺵﺎهﻮار1.şah gibi. 2.büyük inci. şâhzade (F.) [ ] ﺵﺎهﺰادﻩşehzade. 416 www.alkottob.com şâibe (A.) [ ] ﺵﺎﺋﺒﻪleke, kötü iz. m şaîr (A.) [ ] ﺵﻌﻴﺮarpa. şâir (A.) [ ] ﺵﺎﻋﺮozan, şair. şâirâne (A.-F.) [ ] ﺵﺎﻋﺮاﻥﻪromantik, şairce. şâire (A.) [ ] ﺵﺎﻋﺮﻩbayan şair. şakâikünnumân A.) [ ] ﺵﻘﺎءق اﻝﻨﻌﻤﺎنgelincik. şakî (A.) [ ] ﺵﻘﯽhaydut. şâkir (A.) [ ] ﺵﺎﮐﺮşükr eden. ott o şâkî (A.) [ ] ﺵﺎﮐﯽşikayetçi. b.c o şâiran (A.-F.) [ ] ﺵﺎﻋﺮانşairler. şâkird (F.) [ ] ﺵﺎﮐﺮد1.öğrenci. 2.çırak. şakk (A.) [ ] ﺵﻖyarık, çatlak. şâkûl (A.) [ ] ﺵﺎﮐﻮلçekül. w. alk şâl (F.) [ ] ﺵﺎلşal. şâm (F.) [ ] ﺵﺎمakşam. şâme (F.) [ ] ﺵﺎﻡﻪbaşörtüsü. şâmgâh (F.) [ ] ﺵﺎﻡﮕﺎﻩakşam vakti, akşamüstü. şâmî (A.) [ ] ﺵﺎﻡﯽşamlı. şâmih (A.) [ ] ﺵﺎﻡﺦyüksek, yüce. ww şâmil (A.) [ ] ﺵﺎﻡﻞkapsayan. şâmil olmak kapsamak. şâmme (A.) [ ] ﺵﺎﻡﻪkoku alma duyusu. şân (A.) [ ] ﺵﺎن1.şöhret, şan. 2.durum. 3.gösteriş. 417 www.alkottob.com şâne (F.) [ ] ﺵﺎﻥﻪtarak. m şarâb (A.) [ ] ﺵﺮابşarap. şarâbî (A.) [ ] ﺵﺮاﺑﯽ1.şarapçı. 2.şarap rengi. b.c o şâri’ (A.) [ ] ﺵﺎرعyasa koyucu. şâribülleyli vennehâr (A.) [ ] ﺵﺎرب اﻝﻠﻴﻞ واﻝﻨﻬﺎرayyaş, gece demez gündüz demez içki içen. şârih (A.) [ ] ﺵﺎرحşerh eden. şark (A.) [ ] ﺵﺮق1.doğu. 2.Doğu, Doğu dünyası. şarkan (A.) [ ] ﺵﺮﻗﺎ1.doğudan. 2.doğusunda. şarkiyat (A.) [ ] ﺵﺮﻗﻴﺎتdoğubilim. ott o şarkî (A.) [ ] ﺵﺮﻗﯽdoğu, doğu ile ilgili. şarkiyatçı (A.-T.) doğubilimci, oryntalist, müsteşrik. şarkiyyûn (A.) [ ] ﺵﺮﻗﻴﻮنdoğulular. w. alk şart (A.) [ ] ﺵﺮط1.koşul. 2.yemin. 3.durum. şartiyyet (A.) [ ] ﺵﺮﻃﻴﺖkoşulluluk. şartnâme (A.-F.) [ ] ﺵﺮط ﻥﺎﻡﻪşart mektubu. şast (F.) [ ] ﺵﺴﺖaltmış. şathiyyat (A.) [ ] ﺵﻄﺤﻴﺎتince anlamlı ve eğlendirici manzume. şâtır (A.) [ ] ﺵﺎﻃﺮneşeli. ww şatranc (A.) [ ] ﺵﻄﺮﻥﺞsatranç. şatt (A.) [ ] ﺵﻂırmak, büyük nehir. şâyân (F.) [ ] ﺵﺎیﺎنlayık, yaraşır, yakışık alır. şâyed (F.) [ ] ﺵﺎیﺪbelki, şayet. 418 www.alkottob.com şâyeste (F.) [ ] ﺵﺎیﺴﺘﻪyaraşır, layık. m şâyestegî (F.) [ ] ﺵﺎیﺴﺘﮕﯽyaraşma. şâygân (F.) [ ] ﺵﺎیﮕﺎنyaraşır, yakışık alır. şâyia (A.) [ ] ﺵﺎیﻌﻪsöylenti. şâz (A.) [ ] ﺵﺎذkural dışı. şe’n (A.) [ ] ﺵﺄنiş. şe’niyet (A.) [ ] ﺵﺄﻥﻴﺖgerçeklik, realite. şeb (F.) [ ] ﺵﺐgece. ott o şeâmet (A.) [ ] ﺵﺂﻡﺖuğursuzluk. b.c o şâyi’ (A.) [ ] ﺵﺎیﻊyayılmış. şeb -i arûs [ ] ﺵﺐ ﻋﺮوس1.düğün gecesi. 2.Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin ölüm gecesi. şeb -i yeldâ [ ] ﺵﺐ یﻠﺪاyılın en uzun gecesi. w. alk şebâb (A.) [ ] ﺵﺒﺎبgençlik. şebâhet (A.) [ ] ﺵﺒﺎهﺖbenzerlik. şebân (F.) [ ] ﺵﺒﺎنgeceler. şebangâh (F.) [ ] ﺵﺒﺎﻥﮕﺎﻩgeceleyin, gece vakti. şebâviz (F.) [ ] ﺵﺒﺎویﺰishak kuşu. şebbûy (F.) [ ] ﺵﺐ ﺑﻮیşebboy. ww şebefrûz (F.) [ ] ﺵﺐ اﻓﺮوزgeceyi aydınlatan. şebeke (A.) [ ] ﺵﺒﮑﻪ1.ağ. 2.balık ağı. 3.dokular. şebgerd (F.) [ ] ﺵﺒﮕﺮدbekçi. şebgîr (F.) [ ] ﺵﺒﮕﻴﺮgeceleri uyuyamayan, uykusuzluk çeken. 2.sabah. 419 www.alkottob.com şebîh (A.) [ ] ﺵﺒﻴﻪbenzer, benzeyen. şebistan (F.) [ ] ﺵﺒﺴﺘﺎن1.yatak odası. 2.harem dairesi. şebpere (F.) [ ] ﺵﺐ ﭘﺮﻩyarasa. şebreng (F.) [ ] ﺵﺐ رﻥﮓ1.siyah. 2.gece rengi. şebtâb (F.) [ ] ﺵﺒﺘﺎبateş böceği. şeburûz (F.) [ ] ﺵﺐ و روزgece gündüz. b.c o şebnem (F.) [ ] ﺵﺒﻨﻢçiy. m şebîhûn (F.) [ ] ﺵﺒﻴﺨﻮنgece baskını. ott o şebzindedâr (F.) [ ] ﺵﺐ زﻥﺪﻩ دارgeceleri ibadet eden. şecâat (A.) [ ] ﺵﺠﺎﻋﺖcesaret, yiğitlik. şecer (A.) [ ] ﺵﺠﺮağaç. şecere (A.) [ ] ﺵﺠﺮﻩsoyağacı. şecî (A.) [ ] ﺵﺠﻴﻊcesur, yiğit. w. alk şedîd (A.) [ ] ﺵﺪیﺪşiddetli. şefâat (A.) [ ] ﺵﻔﺎﻋﺖaf için aracılık etme. şefafet (A.) [ ] ﺵﻔﺎﻓﺖsaydamlık. şefakat (A.) [ ] ﺵﻔﻘﺖşefkat. şeffaf (A.) [ ] ﺵﻔﺎفsaydam. şefî’ (A.) [ ] ﺵﻔﻴﻊşefaatçi, şefaat eden. ww şefik (A.) [ ] ﺵﻔﻴﻖmüşfik, şefkatli. şeftâlû (F.) [ ] ﺵﻔﺘﺎﻝﻮşeftali. şegal (F.) [ ] ﺵﻐﺎلçakal. şeh (F.) [ ] ﺵﻪşah, padişah. 420 www.alkottob.com şehâ (F.) [ ] ﺵﻬﺎey şah. şehâdetnâme (A.-F.) [ ] ﺵﻬﺎدت ﻥﺎﻡﻪdiploma, mezuniyet belgesi. şehbâl (F.) [ ] ﺵﻬﺒﺎلkanattaki en uzun tüy. şehbender (F.) [ ] ﺵﻬﺒﻨﺪرkonsolos. şehbenderhâne (F.) [ ] ﺵﻬﺒﻨﺪر ﺧﺎﻥﻪkonsolosluk. şehd (A.) [ ] ﺵﻬﺪbal. şehevât (A.) [ ] ﺵﻬﻮاتşehvetler. şehîd (A.) [ ] ﺵﻬﻴﺪşehit. şehîr (A.) [ ] ﺵﻬﻴﺮünlü, meşhur. ott o şehenşâh (F.) [ ] ﺵﻬﻨﺸﺎﻩbüyük şah, şahlar şahı. b.c o şehâmet (A.) [ ] ﺵﻬﺎﻡﺖyiğitlik. m şehâdet (A.) [ ] ﺵﻬﺎدت1.tanıklık. 2.şehitlik. şehlâ (A.) [ ] ﺵﻬﻼ1.hafif şaşı. 2.ela gözlü. w. alk şehnişin (F.) [ ] ﺵﻬﻨﺸﻴﻦcumba. şehper (F.) [ ] ﺵﻬﭙﺮkuş kanadındaki en uzun tüy. şehr (A.) [ ] ﺵﻬﺮay. şehr (Pehlevî>F.) [ ] ﺵﻬﺮkent, şehir. şehrâşûb (F.) [ ] ﺵﻬﺮ ﺁﺵﻮبşehir karıştıran. şehremâneti (F.-A.-T.) 1.belediye. 2.belediye başkanlığı. ww şehremini (F.-A.-T.) belediye başkanı. şehrî (F.) [ ] ﺵﻬﺮیşehirli, kentli. şehristan (F.) [ ] ﺵﻬﺮﺱﺘﺎنkent, büyük şehir. şehryâr (F.) [ ] ﺵﻬﺮیﺎرhükümdar, şah. 421 www.alkottob.com şehryârî (F.) [ ] ﺵﻬﺮیﺎریhükümdarlık, şahlık. şehvânî (A.) [ ] ﺵﻬﻮاﻥﯽ1.şehvetle ilgili. 2.şehvet düşkünü. b.c o şehvât (A.) [ ] ﺵﻬﻮاتşehvetler. m şehsüvar (F.) [ ] ﺵﻬﺴﻮارbinici, usta binici. şehvet (A.) [ ] ﺵﻬﻮت1.aşırı cinsel istek. 2.aşırı istek. şehvetengîz (A.-F.) [ ] ﺵﻬﻮت اﻥﮕﻴﺰşehvet verici. şehvetperest (A.-F.) [ ] ﺵﻬﻮت ﭘﺮﺱﺖşehvet düşkünü. şehzâde (F.) [ ] ﺵﻬﺰادﻩşah çocuğu, şehzade. şekâvet (A.) [ ] ﺵﻘﺎوتhaydutluk. şeker (F.) [ ] ﺵﮑﺮşeker. ott o şehzâdegân (F.) [ ] ﺵﻬﺰادﮔﺎنşehzadeler. şekerâb (F.) [ ] ﺵﮑﺮابtatsızlık, kırgınlık. şekerhand (F.) [ ] ﺵﮑﺮﺧﻨﺪtatlı gülüş, sevgilinin tatlı gülüşü. w. alk şekerleb (F.) [ ] ﺵﮑﺮﻝﺐ1.tatlı dudaklı. 2.şirin sözlü. şekîbâ (F.) [ ] ﺵﮑﻴﺒﺎsabırlı. şekk (A.) [ ] ﺵﮏkuşku, şüphe. şekl (A.) [ ] ﺵﮑﻞ1.şekil. 2.tür. 3.resim, çizim, kroki. şeklen (A.) [ ] ﺵﮑﻼşekilce. şeklî (A.) [ ] ﺵﮑﻠﯽşekle dayanan, biçimsel. ww şekvâ (A.) [ ] ﺵﮑﻮاşikayet, sızlanma. şekvâ etmek şikayet etmek. şekvâ eylemek şikayet etmek, sızlanmak. şekvâlanmak sızlanmak, şikayetçi olmak. 422 www.alkottob.com şelgam (F.) [ ] ﺵﻠﻐﻢşalgam. m şellâle (A.) [ ] ﺵﻼﻝﻪçağlayan, şelale. şelvâr (F.) [ ] ﺵﻠﻮار1.pantolon. 2.şalvar. şem’ (A.) [ ] ﺵﻤﻊ1.mum. 2.balmumu. şem’dan (A.-F.) [ ] ﺵﻤﻌﺪانmumluk, şamdan. şemâil (A.) [ ] ﺵﻤﺎﺋﻞhuylar, tavırlar. şemâte (A.) [ ] ﺵﻤﺎﻃﻪşamata. şemme (A.) [ ] ﺵﻤﻪçok az. şems (A.) [ ] ﺵﻤﺲgüneş. ott o şemîm (A.) [ ] ﺵﻤﻴﻢ1.güzel koku. 2.güzel kokulu. b.c o şelvârbend (F.) [ ] ﺵﻠﻮارﺑﻨﺪuçkur. şemsî (A.) [ ] ﺵﻤﺴﯽ1.güneşle ilgili. 2.güneş takvimi. şemsiye (A.) [ ] ﺵﻤﺴﻴﻪ1.güneşlik. 2.şemsiye. w. alk şemşîr (F.) [ ] ﺵﻤﺸﻴﺮkılıç. şenâat (A.) [ ] ﺵﻨﺎﻋﺖkötülük. şenbe (F.) [ ] ﺵﻨﺒﻪcumartesi. şenî’ (A.) [ ] ﺵﻨﻴﻊkötü, çirkin. şer (A.) [ ] ﺵﺮkötülük. şer’ (A.) [ ] ﺵﺮعdin kuralları. ww şer’an (A.) [ ] ﺵﺮﻋﺎşer’î olarak, şeriat hükümlerine göre. şer’î (A.) [ ] ﺵﺮﻋﯽşeriat ile ilgili, şeriata uyan. şer’iye (A.) [ ] ﺵﺮﻋﻴﻪşeriat ile ilgili, şeriata uyan. şerâbhâr (A.-F.) [ ] ﺵﺮاﺑﺨﻮارşarap içen. 423 www.alkottob.com şerâfet (A.) [ ] ﺵﺮاﻓﺖ1.şereflilik. 2.soyluluk. m şerâit (A.) [ ] ﺵﺮاﺋﻂkoşullar. şerâket (A.) [ ] ﺵﺮاﮐﺖortaklık. şerâret (A.) [ ] ﺵﺮارتkötülük, şerlilik. şerâyi’ (A.) [ ] ﺵﺮایﻊşeriat hükümleri. şerbet (A.) [ ] ﺵﺮﺑﺖşurup. şeref (A.) [ ] ﺵﺮف1.şeref. 2.üstünlük. 3.kıvanç. ott o şerefbahş (A.-F.) [ ] ﺵﺮﻓﺒﺨﺶşeref veren. b.c o şerâre (A.) [ ] ﺵﺮارﻩkıvılcım. şerefsâdır olmak padişahın emriyle çıkmak. şerefsudûr olmak padişahın emriyle çıkmak. şerefvârid olmak şerefle gelmek. şerefvusûl olmak şerefle gelmek. w. alk şerefzâhir olmak şerefle çıkmak. şerefzuhûr olmak şerefle çıkmak. şerer (A.) [ ] ﺵﺮرkıvılcımlar. şerh (A.) [ ] ﺵﺮح1.açma. 2.açılama. şerha (A.) [ ] ﺵﺮﺣﻪdilim dilim olmuş. şerha şerha dilim dilim, parçamparça. ww şeriat (A.) [ ] ﺵﺮیﻌﺖ1.din hükümleri. 2.doğru yol. şerif (A.) [ ] ﺵﺮیﻒ1.şerefli. 2.Hz. Hüseyin soyundan gelen. şerik (A.) [ ] ﺵﺮیﮏ1.ortak. 2.okul arkadaşı. şerîr (A.) [ ] ﺵﺮیﺮkötü, şirret. 424 www.alkottob.com şerîta (A.) [ ] ﺵﺮیﻄﻪkoşul. m şerm (F.) [ ] ﺵﺮمutanç, utanma. şermende (F.) [ ] ﺵﺮﻡﻨﺪﻩutangaç. şermgîn (F.) [ ] ﺵﺮﻡﮕﻴﻦutangaç. şermnâk (F.) [ ] ﺵﺮﻡﻨﺎکutangaç. şermsâr (F.) [ ] ﺵﺮﻡﺴﺎرutangaç. şerr (A.) [ ] ﺵﺮ1.kötülük. 2.kötü davranış. ott o şerîr (A.) [ ] ﺵﺮیﺮkötü insan, kötülük eden insan. b.c o şermendegî (F.) [ ] ﺵﺮﻡﻨﺪﮔﯽutangaçlık. şest (F.) [ ] ﺵﺴﺖ1.okçu yüksüğü. 2.olta. şeş (F.) [ ] ﺵﺶaltı. şeşbeş (F.-T.) [ ] ﺵﺶ ﺑﺶaltı ve beş. şeşcihar (F.) [ ] ﺵﺶ ﺝﻬﺎرaltı ve dört. w. alk şeşise (F.) [ ] ﺵﺶ و ﺱﻪaltı ve üç. şeşiyek (F.) [ ] ﺵﺶ و یﮏaltı ve bir. şeşper (F.) [ ] ﺵﺶ ﭘﺮtopuz. şeşüdü (F.) [ ] ﺵﺶ و دوaltı ve iki. şeşüm (F.) [ ] ﺵﺸﻢaltıncı. şeşüse (F.) [ ] ﺵﺶ و ﺱﻪaltı ve üç. ww şeşüyek (F.) [ ] ﺵﺶ و یﮏaltı ve bir. şetâret (A.) [ ] ﺵﻄﺎرتneşe. şetm (A.) [ ] ﺵﺘﻢküfür, sövgü. şetm etmek küfretmek, sövmek. 425 www.alkottob.com şevâgil (A.) [ ] ﺵﻮاﻏﻞuğraşılar. m şevher (F.) [ ] ﺵﻮهﺮkoca. şevk (A.) [ ] ﺵﻮق1.çok isteme. 2.sevinç. şevketmeâb (A.) [ ] ﺵﻮﮐﺖ ﻡﺂبyüce padişah. şevketpenâh (A.-F.) [ ] ﺵﻮﮐﺖ ﭘﻨﺎﻩyüce padişah. şey’ (A.) [ ] ﺵﯽءşey. şey’î (A.) [ ] ﺵﻴﺌﯽnesnel, objektif. şeyâtin (A.) [ ] ﺵﻴﺎﻃﻴﻦşeytanlar. ott o şey’iyet (A.) [ ] ﺵﻴﺌﻴﺖnesnellik, objektiflik. b.c o şevket (A.) [ ] ﺵﻮﮐﺖululuk. şeyb (A.) [ ] ﺵﻴﺐyaşlılık, ihtiyarlık. şeydâ (F.) [ ] ﺵﻴﺪاmecnun. şeyh (A.) [ ] ﺵﻴﺦ1.yaşlı, ihtiyar. 2.tarikat şeyhi. w. alk şeyhûhet (A.) [ ] ﺵﻴﺨﻮﺧﺖyaşlılık. şeytanet (A.) [ ] ﺵﻴﻄﻨﺖşeytanlık, hilekârlık. şeytânî (A.) [ ] ﺵﻴﻄﺎﻥﯽ1.şeytanlık. 2.şeytanca. şıhne (A.) [ ] ﺵﺤﻨﻪgüvenlik görevlisi, inzibat görevlisi. şık (A.) [ ] ﺵﻖikiye bölünmüş bir şeyin her parçası. şi’r (A.) [ ] ﺵﻌﺮşiir. ww şîa (A.) [ ] ﺵﻴﻌﻪşiî. şiâr (A.) [ ] ﺵﻌﺎر1.slogan. 2.işaret. şiâr edinmek slogan haline getirmek, meslek edinmek. şibh (A.) [ ] ﺵﺒﻪ1.benzeme. 2.benzer. 426 www.alkottob.com şibh-i cezîre (A.-F.) [ ] ﺵﺒﻪ ﺝﺰیﺮﻩyarımada. m şibh-i münharif (A.-F.) [ ] ﺵﺒﻪ ﻡﻨﺤﺮفyamuk. şicâ’ (A.) [ ] ﺵﺠﺎعcesurlar. şiddetle (A.-T.) kesin olarak. şifa bahşetmek şifa vermek, iyileştirmek. şifa bulmak iyileşmek. şifâ’ (A.) [ ] ﺵﻔﺎءşifa,iyileşme. ott o şifâbahş (A.-F.) [ ] ﺵﻔﺎﺑﺨﺶşifa verme, iyileştirme. b.c o şiddet (A.) [ ] ﺵﺪت1.sertlik. 2.aşırılık, fazlalık. şifâbahş olmak şifa vermek, iyileştirmek. şifâhane (A.-F.) [ ] ﺵﻔﺎﺧﺎﻥﻪhastane. şifâhen (A.) [ ] ﺵﻔﺎهﺎsözlü olarak. şifâhî (A.) [ ] ﺵﻔﺎهﯽsözlü olarak. w. alk şifakâr (A.-F.) [ ] ﺵﻔﺎﮐﺎرşifa veren, iyileştiren. şifânâpezîr (A.-F.) [ ] ﺵﻔﺎﻥﺎﭘﺬیﺮiyileşmez, onulmaz, şifa bulmaz. şifâresân (A.-F.) [ ] ﺵﻔﺎرﺱﺎنşifa veren, iyileştiren. şifâyâb (A.-F.) [ ] ﺵﻔﺎیﺎبşifa bulan. şifâyâb olmak şifa bulmak, iyileşmek. şîfte (F.) [ ] ﺵﻴﻔﺘﻪdelicesine aşık. ww şîftedil (F.) [ ] ﺵﻴﻔﺘﻪ دلgönlünü kaptırmış, delicesine aşık. şihâb (A.) [ ] ﺵﻬﺎب1.akan yıldız, kayan yıldız. 2.kıvılcım. şîhe (F.) [ ] ﺵﻴﻬﻪkişneme. şîî (A.) [ ] ﺵﻴﻌﯽşiî, şîa mezhebine mensup. 427 www.alkottob.com şiirâlud (A.-F.) [ ] ﺵﻌﺮ ﺁﻝﻮدşiirli. m şîiyyet (A.) [ ] ﺵﻴﻌﻴﺖşiîlik. şikâf (F.) [ ] ﺵﮑﺎف1.yarık. 2.yaran. şikâr etmek avlamak. şikâr olmak avlanmak, av olmak. şikârgah (F.) [ ] ﺵﮑﺎرﮔﺎﻩavlak. şikârî (F.) [ ] ﺵﮑﺎری1.avcı. 2.av ile ilgili. ott o şikâyât (A.) [ ] ﺵﮑﺎیﺎتşikayetler. b.c o şikâr (F.) [ ] ﺵﮑﺎر1.av. 2.av hayvanı. şikâyet (A.) [ ] ﺵﮑﺎیﺖsızlanma, şikayet. şikâyetnâme (A.-F.) [ ] ﺵﮑﺎیﺖ ﻥﺎﻡﻪ1.şikayet mektubu. 2.şikayeti konu alan yapıt. şikem (F.) [ ] ﺵﮑﻢ1.karın. 2.mide. w. alk şikembe (F.) [ ] ﺵﮑﻤﺒﻪişkembe. şikemderd (F.) [ ] ﺵﮑﻢ دردkarın ağrısı. şikemperest (F.) [ ] ﺵﮑﻢ ﭘﺮﺱﺖobur. şikemperver (F.) [ ] ﺵﮑﻢ ﭘﺮورobur. şiken (F.) [ ] ﺵﮑﻦ1.kıran. 2.kıvrım, büklüm. şikence (F.) [ ] ﺵﮑﻨﺠﻪişkence. ww şikest (F.) [ ] ﺵﮑﺴﺖ1.kırık. 2.yenilgi. 3.kırma. 4.kırılma. şikest bulmak kırılmak. şikest olmak kırılmak. şikeste (F.) [ ] ﺵﮑﺴﺘﻪ1.kırık. 2.yenik, mağlup. 428 www.alkottob.com şikestebâl (F.) [ ] ﺵﮑﺴﺘﻪ ﺑﺎل1.kanadı kırık. 2.çaresiz, üzgün. m şikestebeste (F.) [ ] ﺵﮑﺴﺘﻪ ﺑﺴﺘﻪkırık dökük. şikestedil (F.) [ ] ﺵﮑﺴﺘﻪ دلgönlü yaralı. şimâl (A.) [ ] ﺵﻤﺎل1.kuzey. 2.sol. şimâlen (A.) [ ] ﺵﻤﺎﻻ1.kuzeyden. 2.kuzeyde. b.c o şikestetâli’ (F.-A.) [ ] ﺵﮑﺴﺘﻪ ﻃﺎﻝﻊtalihsiz. şimâlî (A.) [ ] ﺵﻤﺎﻝﯽkuzeye ait. kutb-i ~ kuzey kutbu. şimşâd (F.) [ ] ﺵﻤﺸﺎدşimşir. ott o şimşir (F.) [ ] ﺵﻤﺸﻴﺮkılıç. şinâs (F.) [ ] ﺵﻨﺎس1.tanıyan. 2.bilen. 3.sayan. şîr (F.) [ ] ﺵﻴﺮarslan. şîr (F.) [ ] ﺵﻴﺮsüt. şîrâze (F.) [ ] ﺵﻴﺮازﻩ1.kitap sırtındaki kumaş şerit. 2.düzen. w. alk şîrdan (F.) [ ] ﺵﻴﺮدانşirden. şîrdil (F.) [ ] ﺵﻴﺮدلyiğit, arslan yürekli. şîre (F.) [ ] ﺵﻴﺮﻩ1.şıra. 2.özsuyu. 3.süt. şîrhar (F.) [ ] ﺵﻴﺮﺧﻮارsüt çocuğu. şîrin (F.) [ ] ﺵﻴﺮیﻦ1.tatlı. 2.şirin, sevimli. şîrinkâr (F.) [ ] ﺵﻴﺮیﻨﮑﺎرdavranışları güzel. ww şîrinzeban (F.) [ ] ﺵﻴﺮیﻦ زﺑﺎنtatlı dilli. şirk (A.) [ ] ﺵﺮکTanrı’ya ortak koşma. şirket (A.) [ ] ﺵﺮﮐﺖortaklık. şîrmerd (F.) [ ] ﺵﻴﺮﻡﺮدyürekli, yiğit. 429 www.alkottob.com şîrpençe (F.) [ ] ﺵﻴﺮﭘﻨﭽﻪ1.arslan pençesi. 2.sırtta ve boyunda çıkan bir tür kan m çıbanı. şirret (A.) [ ] ﺵﺮت1.kötülük. 2.kötü insan. şîşe (F.) [ ] ﺵﻴﺸﻪşişe. şitâ (A.) [ ] ﺵﺘﺎkış. şitâbân (F.) [ ] ﺵﺘﺎﺑﺎنkoşan, seğirten. şitâbân olmak koşmak, seğirtmek. b.c o şiryân (A.) [ ] ﺵﺮیﺎنatardamar. şitâiyye (A.) [ ] ﺵﺘﺎﺋﻴﻪ1.kışlık. 2.kış için yazılan şiir. şîvebaz (F.) [ ] ﺵﻴﻮﻩ ﺑﺎزişveli. ott o şîve (F.) [ ] ﺵﻴﻮﻩ1.tarz, usül. 2.naz, işve. 3.aksan. şîvekâr (F.) [ ] ﺵﻴﻮﻩ ﮐﺎرişveli, cilveli. şîven (F.) [ ] ﺵﻴﻮنağıt. w. alk şöhre (A.) [ ] ﺵﻬﺮﻩünlü. şöhret (A.) [ ] ﺵﻬﺮتün. şöhretşiâr (A.) [ ] ﺵﻬﺮت ﺵﻌﺎرünlü. şu’le (A.) [ ] ﺵﻌﻠﻪalev, şule. şu’ledar (A.-F.) [ ] ﺵﻌﻠﻪ دارalevli, şuleli. şu’lereng (A.-F.) [ ] ﺵﻌﻠﻪ رﻥﮓalev rengi. ww şu’lever (A.-F.) [ ] ﺵﻌﻠﻪ ور1.alevli. 2.parlak, aydınlık. şuâ (A.) [ ] ﺵﻌﺎعışın. şuâât (A.) [ ] ﺵﻌﺎﻋﺎتışınlar. şuabât (A.) [ ] ﺵﻌﺒﺎتşubeler. 430 www.alkottob.com şuarâ (A.) [ ] ﺵﻌﺮاşairler. m şube (A.) [ ] ﺵﻌﺒﻪkol, dal, şube. şubede (F.) [ ] ﺵﻌﺒﺪﻩhokkabazlık. şuebât (A.) [ ] ﺵﻌﺒﺎتşubeler. şugl (A.) [ ] ﺵﻐﻞiş, uğraşı. şugûl (A.) [ ] ﺵﻐﻮلuğraşılar. b.c o şubedebâz (F.) [ ] ﺵﻌﺒﺪﻩ ﺑﺎزhokkabaz. şûh (F.) [ ] ﺵﻮخ1.oynak ve neşeli. 2.hareketlerinde serbest olan. 3. neşeli güzel. şûm (F.) [ ] ﺵﻮمuğursuz, şom. ott o şûhmeşreb (F.-A.) [ ] ﺵﻮخ ﻡﺸﺮبşen şakrak. şûr (F.) [ ] ﺵﻮر1.heyecan, coşku. 2.tuzlu. 3.gürültü. şûrâ (A.) [ ] ﺵﻮراdanışma. şûrbaht (F.) [ ] ﺵﻮرﺑﺨﺖtalihsiz. w. alk şûre (F.) [ ] ﺵﻮرﻩçorak. şûrezâr (F.) [ ] ﺵﻮرﻩ زارçorak arazi. şûrîde (F.) [ ] ﺵﻮریﺪﻩ1.perişan. 2.karasevdalı. şûrîdebaht (F.) [ ] ﺵﻮریﺪﻩ ﺑﺨﺖtalihsiz. şûrîdehâtır (F.-A.) [ ] ﺵﻮریﺪﻩ ﺧﺎﻃﺮgönlü perişan, aklı karışık. şûristân (F.) [ ] ﺵﻮرﺱﺘﺎنçorak arazi. ww şûriş (F.) [ ] ﺵﻮرشkargaşa. şurta (A.) [ ] ﺵﺮﻃﻪöncü asker. şurûb (A.) [ ] ﺵﺮوبşurup. şurût (A.) [ ] ﺵﺮوطkoşullar. 431 www.alkottob.com şuûbiyye (A.) [ ] ﺵﻌﻮﺑﻴﻪşuûbîlik. m şuûn (A.) [ ] ﺵﺌﻮن1.işler. 2.olaylar. şuur (A.) [ ] ﺵﻌﻮرbilinç. şübhe (A.) [ ] ﺵﺒﻬﻪşüphe. şübhedar (A.-F.) [ ] ﺵﺒﻬﻪ دارşüpheli, kuşkulu. şücâ’ (A.) [ ] ﺵﺠﺎعcesur. şücâ’at (A.) [ ] ﺵﺠﺎﻋﺖcesurluk, yiğitlik. şühedâ (A.) [ ] ﺵﻬﺪاşehitler. ott o şüfeâ (A.) [ ] ﺵﻔﻌﺎşefaatçılar. b.c o şûy (F.) [ ] ﺵﻮیkoca. şühud (A.) [ ] ﺵﻬﻮد1.görme. 2.görünme. 3.tanıklar. şühûr (A.) [ ] ﺵﻬﻮرaylar. şükr (A.) [ ] ﺵﮑﺮşükür, teşekkür. w. alk şükrân (A.) [ ] ﺵﮑﺮانteşekkür borcu, iyiliğin bilinmesi. şükrâne (A.-F.) [ ] ﺵﮑﺮاﻥﻪteşekkür borcu olarak, teşekkür alameti. şükrgüzar (A.-F.) [ ] ﺵﮑﺮﮔﺰارteşekkür eden. şükûfe (F.) [ ] ﺵﮑﻮﻓﻪçiçek. şükûfezar (F.) [ ] ﺵﮑﻮﻓﻪ زارçiçeği çok olan yer, çiçek bahçesi. şükûh (F.) [ ] ﺵﮑﻮﻩgörkem, ululuk. ww şüküfte (F.) [ ] ﺵﮑﻔﺘﻪaçılmış, çiçek açmış. şükür (A.) [ ] ﺵﮑﺮteşekkür, iyilik bilme. şümâr (F.) [ ] ﺵﻤﺎر1.sayı. 2.sayan. şümûl (A.) [ ] ﺵﻤﻮل1.kapsam. 2.kapsama. 432 www.alkottob.com şümürde (F.) [ ] ﺵﻤﺮدﻩsayılı. şürb (A.) [ ] ﺵﺮبiçme. b.c o şürefâ (A.) [ ] ﺵﺮﻓﺎşerifler, Hz. Muhammed soyundan gelenler. şürekâ (A.) [ ] ﺵﺮﮐﺎortaklar. şürû (A.) [ ] ﺵﺮوعbaşlama. şürûh (A.) [ ] ﺵﺮوحşerhler, açılamalar. şürûr (A.) [ ] ﺵﺮورkötülükler. şüst (F.) [ ] ﺵﺴﺖyıkama. ott o şürut (A.) [ ] ﺵﺮوطkoşullar. şüs (F.) [ ] ﺵﺲakciğer. m şüpüş (F.) [ ] ﺵﭙﺶbit. şüstüşû (F.) [ ] ﺵﺴﺖ و ﺵﻮ1.yıkama. 2.yıkanma. şüş (F.) [ ] ﺵﺶkaraciğer. w. alk şütür (F.) [ ] ﺵﺘﺮdeve. şütürban (F.) [ ] ﺵﺘﺮﺑﺎنdeveci. şütürdil (F.) [ ] ﺵﺘﺮدلkinci. şütürhâr (F.) [ ] ﺵﺘﺮﺧﻮارdeve dikeni. şütürmürg (F.) [ ] ﺵﺘﺮﻡﺮغdevekuşu. şüûn (A.) [ ] ﺵﺌﻮن1.işler. 2.olaylar. ww şüûnât (A.) [ ] ﺵﺌﻮﻥﺎتolaylar. şüyû (A.) [ ] ﺵﻴﻮع1.yayılma. 2.dağılma. 3.duyulma. şüyûh (A.) [ ] ﺵﻴﻮخ1.şeyhler. 2.ihtiyarlar, yaşlılar. 433 www.alkottob.com tâ (F.) [ ] ﺕﺎ1.kat. 2.büklüm. 3.tane. tâ (F.) [ ] ﺕﺎkadar. m b.c o T ta’biye (A.) [ ] ﺕﻌﺒﻴﻪ1.yerine koyma. 2.kurulu düzen. ta’biyetülceyş (A.) [ ] ﺕﻌﺒﻴﺔ اﻝﺠﻴﺶstrateji. ott o ta’cîl (A.) [ ] ﺕﻌﺠﻴﻞacele ettirme. ta’dâd (A.) [ ] ﺕﻌﺪاد1.sayma. 2.sayım. 3.sayı. ta’dâd etmek 1.saymak. 2.değerlendirmek, kabul etmek. ta’dîl (A.) [ ] ﺕﻌﺪیﻞ1.değiştirme. 2.doğrulama. ta’dîlat (A.) [ ] ﺕﻌﺪیﻼتdeğiştirmeler, değişiklik. w. alk ta’dilât yapmak değişiklik yapmak. ta’dîlen (A.) [ ] ﺕﻌﺪیﻼdeğiştirilerek, değişiklik yapılarak. ta’kîb (A.) [ ] ﺕﻌﻘﻴﺐtakip, ardına düşme. ta’kîbât (A.) [ ] ﺕﻌﻘﻴﺒﺎتkovuşturma. ta’kîbat yapmak kovuşturmak. ta’kîben (A.) [ ] ﺕﻌﻘﻴﺒﺎtakip ederek, ardına düşerek. ww ta’lîk (A.) [ ] ﺕﻌﻠﻴﻖ1.askıya alma. erteleme. ta’lîk edilmek asılmak, iliştirilmek, tutturulmak. ta’lîl (A.) [ ] ﺕﻌﻠﻴﻞ1.sebep gösterme. 2.tümdengelim. ta’lîm (A.) [ ] ﺕﻌﻠﻴﻢ1.öğretme. 2.öğrenme. 3.meşk. 4.idman, egzersiz. 434 www.alkottob.com ta’lîmât (A.) [ ] ﺕﻌﻠﻴﻤﺎتdirektif. m ta’lîmât vermek direktif vermek. ta’lîmatname (A.-F.) [ ] ﺕﻌﻠﻴﻤﺎت ﻥﺎﻡﻪyönetmelik. ta’lîmî (A.) [ ] ﺕﻌﻠﻴﻤﯽöğretici, didaktik. b.c o ta’lîmhâne (A.-F.) [ ] ﺕﻌﻠﻴﻢ ﺧﺎﻥﻪeğitim alanı. ta’mîk (A.) [ ] ﺕﻌﻤﻴﻖ1.derinleştirme. 2.derinlemesine inceleme. ta’mîm (A.) [ ] ﺕﻌﻤﻴﻢ1.genelleştirme. 2.genelge. ta’mîmen (A.) [ ] ﺕﻌﻤﻴﻤﺎ1.genelleştirerek. 2.genelge ile. ta’mîr edilmek onarılmak. ta’mîr etmek onarmak. ott o ta’mîr (A.) [ ] ﺕﻌﻤﻴﺮonarım. ta’mîrât (A.) [ ] ﺕﻌﻤﻴﺮاتonarım, onarımlar. ta’mîren (A.) [ ] ﺕﻌﻤﻴﺮاtamir ederek, onararak. w. alk ta’n (A.) [ ] ﻃﻌﻦayıplama, kınama, kötüleme, suçlama. ta’n edilmek ayıplanmak, kınanmak, kötülenmek, suçlanmak. ta’n etmek ayıplamak, kınamak, kötülemek, suçlamak. ta’ne (A.) [ ] ﻃﻌﻨﻪayıplama, kınama, kötüleme, suçlama. ta’nezen (A.-F.) [ ] ﻃﻌﻨﻪayıplayan, kınayan, kötüleyen, suçlayan. ta’rîb (A.) [ ] ﺕﻌﺮیﺐarapçalaştırma. ww ta’rîb edilmek arapçalaştırılmak. ta’rîb etmek arapçalaştırmak. ta’rîf (A.) [ ] ﺕﻌﺮیﻒ1.anlatma. 2.tanımlama, tanım. ta’rîf edilmek 1.anlatılmak. 2.tanımlanmak. 435 www.alkottob.com ta’rîf etmek 1.anlatmak. 2.tanımlamak. ta’rîz (A.) [ ] ﺕﻌﺮیﺾlaf çarpma, dokundurma, taşlama. ta’tîlât (A.) [ ] ﺕﻌﻄﻴﻼتtatiller. b.c o ta’tîl (A.) [ ] ﺕﻌﻄﻴﻞ1.durdurma. 2.kapatma. 3.faaliyete son verme. m ta’rife (A.) [ ] ﺕﻌﺮﻓﻪçizelge. ta’vîk (A.) [ ] ﺕﻌﻮیﻖaskıya alma, geciktirme, erteleme, oyalama. ta’vîk edilmek geciktirilmek, ertelenmek, askıya alınmak. ta’vîk etmek geciktirmek, ertelemek, askıya almak. ott o ta’vîz (A.) [ ] ﺕﻌﻮیﺬmuska. ta’vîz (A.) [ ] ﺕﻌﻮیﺾ1.ödün. 2.değiştirme. ta’yîb (A.) [ ] ﺕﻌﻴﻴﺐayıplama. ta’yîn (A.) [ ] ﺕﻌﻴﻴﻦ1.belirleme. 2.belirlenme. 3.atama. 4.atanma. 5.tayın. ta’zîb (A.) [ ] ﺕﻌﺬیﺐazap verme. w. alk ta’zîm (A.) [ ] ﺕﻌﻈﻴﻢ1.saygı gösterme. 2.ululama, yüceltme. ta’zîm etmek 1.saygı göstermek. 2.ululamak. ta’zîmen (A.) [ ] ﺕﻌﻈﻴﻤﺎ1.saygı göstererek. 2.ululayarak, yücelterek. ta’zîr (A.) [ ] ﺕﻌﺬیﺮözrünü bildirme. ta’ziye (A.) [ ] ﺕﻌﺰیﻪ1.başsağlığı dileme. 2.şiîlikte yas töreni. ta’ziyet (A.) [ ] ﺕﻌﺰیﺖbaşsağlığı dileme. ww ta’ziyetnâme (A.-F.) [ ] ﺕﻌﺰیﺖ ﻥﺎﻡﻪbaşsağlığı mektubu. ta’zîz (A.) [ ] ﺕﻌﺰیﺰaziz tutma, değer verme. taab (A.) [ ] ﺕﻌﺐ1.sıkıntı, zahmet. 2.yorgunluk. taabbüd (A.) [ ] ﺕﻌﺒﺪkulluk, ibadet, tapınma. 436 www.alkottob.com taabbüd etmek kulluk etmek, tapınmak. m taaccüb (A.) [ ] ﺕﻌﺠﺐşaşırma. taaccüb etmek şaşırmak. taaddî etmek 1.zulmetmek. 2.haksızlık etmek. taaddüd (A.) [ ] ﺕﻌﺪد1.çokluk. 2.çoğalma. taadiyât (A.) [ ] ﺕﻌﺪیﺎت1.zulümler. 2.haksızlıklar. taaffün (A.) [ ] ﺕﻌﻔﻦkokuşma. taahhüd (A.) [ ] ﺕﻌﻬﺪüstlenme. taahhüd etmek üstlenmek. ott o taaffün etmek kokuşmak. b.c o taaddî (A.) [ ] ﺕﻌﺪی1.zulüm. 2.haksızlık. taahhüdname (A.-F.) [ ] ﺕﻌﻬﺪ ﻥﺎﻡﻪtaahhüt belgesi. taakkul (A.) [ ] ﺕﻌﻘﻞ1.akıl erdirme. 2.akıl etme. w. alk taakkul etmek 1.akıl erdirmek. 2.akıl etmek. taalluk (A.) [ ] ﺕﻌﻠﻖ1.ilgili olma. 2.ait olma. taallukât (A.) [ ] ﺕﻌﻠﻘﺎت1.ilgili olanlar. 2.akraba, yakınlar. taâm (A.) [ ] ﻃﻌﺎمyemek. taâm etmek yemek yemek. taâmhane (A.-F.) [ ] ﻃﻌﺎم ﺧﺎﻥﻪyemekhane. ww taammuk (A.) [ ] ﺕﻌﻤﻖderinleşme. taammuk etmek derinleşmek. taammüd (A.) [ ] ﺕﻌﻤﺪbilerek yapma. taammüden (A.) [ ] ﺕﻌﻤﺪاbilerek, kasıtlı olarak. 437 www.alkottob.com taammüm (A.) [ ] ﺕﻌﻤﻢgenelleşme, yayılma. m taammüm etmek genelleşmek, yayılmak. taannüd (A.) [ ] ﺕﻌﻨﺪinat etme. taarruz (A.) [ ] ﺕﻌﺮض1.saldırı. 2.sataşma. taarrüb (A.) [ ] ﺕﻌﺮبaraplaşma. b.c o taannüd etmek inat etmek. taassub (A.) [ ] ﺕﻌﺼﺐ1.fanatiklik, katı yandaşlık. 2.yobazlık. taassubkâr (A.-F.) [ ] ﺕﻌﺼﺒﮑﺎرfanatik, mutaassıp. taassür (A.) [ ] ﺕﻌﺴﺮgüçleşme. taaşşuk (A.) [ ] ﺕﻌﺸﻖaşık olma. tâat (A.) [ ] ﻃﺎﻋﺖ1.ibadet. 2.itaat. tâat kılmak ibadet etmek. ott o taassubkârî (A.-F.) [ ] ﺕﻌﺼﺒﮑﺎریfanatiklik, mutaassıplık, taassup. w. alk taavvuk (A.) [ ] ﺕﻌﻮقgecikme, oyalanma. taayYün (A.) [ ] ﺕﻌﻴﻦortaya çıkma, belirme. taayYüş (A.) [ ] ﺕﻌﻴﺶyaşama. taayYüş etmek yaşamak. taazzuv (A.) [ ] ﺕﻌﻀﻮşekillenme, biçim alma, organ oluşturma. tâb (F.) [ ] ﺕﺎب 1.güç. 2.sıcaklık. 3.parlaklık. 4.kıvrım. 5.eğen, büken. ww 6.aydınlatan. tab’ (A.) [ ] ﻃﺒﻊ1.huy. 2.basım, baskı. tab’ edilmek basılmak. tab’ etmek basmak. 438 www.alkottob.com tab’ olunmak basılmak. m tab’an (A.) [ ] ﻃﺒﻌﺎdoğal olarak, tabiatıyla. tab’âniyye (A.) [ ] ﻃﺒﻌﺎﻥﻴﻪnatüralizm. tabâhat (A.) [ ] ﻃﺒﺎﺧﺖaşçılık. tabak (A.) [ ] ﻃﺒﻖtabak. tabaka (A.) [ ] ﻃﺒﻘﻪ1.kat. 2.katman. 3.sınıf. b.c o tabâbet (A.) [ ] ﻃﺒﺎﺑﺖdoktorluk. tabakât (A.) [ ] ﻃﺒﻘﺎت1.katlar. 2.katmanlar. 3.sınıflar. ott o tabakâtülarz (A.) [ ] ﻃﺒﻘﺔ اﻻرضjeoloji. tabakhâne (A.-F.) [ ] ﻃﺒﻖ ﺧﺎﻥﻪderilerin sepilendiği yer, tabakhane. tâbân (F.) [ ] ﺕﺎﺑﺎنparlak, aydınlık. tabasbus (A.) [ ] ﺕﺒﺼﺒﺺyardakçılık, yaltaklanma. tabasbus etmek yaltaklanmak. w. alk tâbâver (F.) [ ] ﺕﺎب ﺁورdayanıklı. tabâyi’ (A.) [ ] ﻃﺒﺎیﻊtabiatler, huylar. tabbâh (A.) [ ] ﻃﺒﺎخaşçı. tabbâl (A.) [ ] ﻃﺒﺎلdavulcu. tâbdar (F.) [ ] ﺕﺎﺑﺪار1.kıvrım kıvrım, kıvrık. 2.parlak. tâbe (F.) [ ] ﺕﺎﺑﻪtava. ww tâbende (F.) [ ] ﺕﺎﺑﻨﺪﻩparlak, ışık veren. tabh (A.) [ ] ﻃﺒﺦpişirme. tabhâne (A.-F.) [ ] ﻃﺒﻊ ﺧﺎﻥﻪbasımevi. tâbi (A.) [ ] ﺕﺎﺑﻊ1.uyan, tabi olan. 2.boyun eğen. 439 www.alkottob.com tâbi’ (A.) [ ] ﻃﺎﺑﻊkitap basan. m tabiat (A.) [ ] ﻃﺒﻴﻌﺖ1.doğa. 2.huy, yaratılış. tabib (A.) [ ] ﻃﺒﻴﺐdoktor. tabîî (A.) [ ] ﻃﺒﻴﻌﯽ1.doğal. 2.doğal olarak. tabîiyyât (A.) [ ] ﻃﺒﻴﻌﻴﺎتdoğa bilimleri. tâbiiyyet (A.) [ ] ﺕﺎﺑﻌﻴﺖuyruk. tabîiyyûn (A.) [ ] ﻃﺒﻴﻌﻴﻮنnatüralistler. ott o tabir (A.) [ ] ﺕﻌﺒﻴﺮ1.yorumlama. 2.terim. b.c o tabîban (A.-F.) [ ] ﻃﺒﻴﺒﺎنdoktorlar. tâbirat (A.) [ ] ﺕﻌﺒﻴﺮات1.yorumlar. 2.terimler. 3.deyişler. tâbistan (F.) [ ] ﺕﺎﺑﺴﺘﺎنyaz. tâbistânî (F.) [ ] ﺕﺎﺑﺴﺘﺎﻥﯽyazlık. tâbiş (F.) [ ] ﺕﺎﺑﺶparlama. w. alk tabl (A.) [ ] ﻃﺒﻞdavul. tablzen (A.-F.) [ ] ﻃﺒﻞ زنdavulcu. tâbnâk (F.) [ ] ﺕﺎﺑﻨﺎکparlak. tâbut (A.) [ ] ﺕﺎﺑﻮتtabut. tâc (A.) [ ] ﺕﺎج1.taç. 2.sorguç. tâcdâr (A.-F.) [ ] ﺕﺎﺝﺪارtaç sahibi, padişah. ww tâcıser (A.-F.) [ ] ﺕﺎج ﺱﺮbaştacı. tacidar (A.-F.) [ ] ﺕﺎﺝﺪارtaç sahibi, padişah. tacir (A.) [ ] ﺕﺎﺝﺮtüccar, ticaret yapan. taciz (A.) [ ] ﺕﻌﺠﻴﺰrahatsız etme. 440 www.alkottob.com taciz etmek rahatsız etmek. m tâcser (A.-F.) [ ] ﺕﺎﺝﺴﺮbaştacı. tâcver (A.-F.) [ ] ﺕﺎﺝﻮرtaçlı, taç sahibi, padişah. tafazzul (A.) [ ] ﺕﻔﻀﻞbilgiçlik taslama. tafra (A.) [ ] ﻃﻔﺮﻩatıp tutma. tafrafurûş (A.-F.) [ ] ﻃﻔﺪﻩ ﻓﺮوشatıp tutan. tafrafurûşluk (A.-F.-T.) atıp tutma. ott o tafsil (A.) [ ] ﺕﻔﺼﻴﻞayrıntılı açıklama. b.c o tadâd (A.) [ ] ﺕﻌﺪاد1.sayı. 2.sayma. tafsilât (A.) [ ] ﺕﻔﺼﻴﻼت1.ayrıntılı açıklama. 2.ayrıntı. tafsilât vermek ayrıntılı açıklamada bulunmak. tafsilâtıyla (A.-T.) bütün ayrıntılarıyla. tafsilatlı (A.-T.) ayrıntılı. w. alk tafsîlen (A.) [ ] ﺕﻔﺼﻴﻼayrıntılı olarak. tagaddî (A.) [ ] ﺕﻐﺪیbeslenme. tagaddî etmek beslenmek. tagallüb (A.) [ ] ﺕﻐﻠﺐzorbalık. tagannî (A.) [ ] ﺕﻐﻨﯽ1.zenginlik. 2.makamına göre şarkı söyleme. tagannî etmek şarkı söylemek. ww tagayyür (A.) [ ] ﺕﻐﻴﺮdeğişme, başkalaşma. tagazzî (A.) [ ] ﺕﻐﺬیbeslenme. tagazzî etmek beslenmek. tağdiye (A.) [ ] ﺕﻐﺬیﻪbesleme. 441 www.alkottob.com tağdiye etmek beslemek. m tâğî (A.) [ ] ﻃﺎﻏﯽisyancı. tağlik (A.) [ ] ﺕﻐﻠﻴﻖ1.kilit vurma. 2.kapama. tağrîb etmek uzaklaştırmak. tâğun (A.) [ ] ﻃﺎﻏﻮنazılılar. tâğût (A.) [ ] ﻃﺎﻏﻮت1.büyücü. 2.şeytan. tağyîr (A.) [ ] ﺕﻐﻴﻴﺮdeğiştirme, başkalaştırma. tağyîr etmek değiştirmek. ott o tağyîr edilmek değiştirilmek. b.c o tağlît (A.) [ ] ﺕﻐﻠﻴﻂyanıltma. tağyîrât (A.) [ ] ﺕﻐﻴﻴﺮاتdeğişiklikler. tağziye (A.) [ ] ﺕﻐﺬیﻪ1.besleme. 2.beslenme. tahaccür (A.) [ ] ﺕﺤﺠﺮtaşlaşma. w. alk tahaccür etmek taşlaşmak. tahaddüb (A.) [ ] ﺕﺤﺪبtümsekleşme. tahaddüb etmek tümsekleşmek, kamburlaşmak. tahaddüs (A.) [ ] ﺕﺤﺪس1.sezgi. 2.meydana gelme. tahaddüs etmek meydana gelmek, ortaya çıkmak. tahaddüsiyye (A.) [ ] ﺕﺤﺪﺱﻴﻪsezgicilik. ww tahakkuk (A.) [ ] ﺕﺤﻘﻖgerçekleşme. tahakkuk etmek gerçekleşmek. tahakküm (A.) [ ] ﺕﺤﮑﻢhükmetme, hükmü altında tutma. tahakküm etmek hükmetmek, hükmü altında tutmak. 442 www.alkottob.com tahallüs (A.) [ ] ﺕﺨﻠﺺ1.kurtulma. 2.şiirde mahlas kullanma. m tahammur etmek mayalanmak. tahammül (A.) [ ] ﺕﺤﻤﻞdayanma, katlanma. b.c o tahammül etmek dayanmak, katlanmak. tahammülfersâ (A.-F.) [ ] ﺕﺤﻤﻞ ﻓﺮﺱﺎdayanılmaz, takat kesici. tahammür (A.) [ ] ﺕﺨﻤﺮmayalaşma. tahâret (A.) [ ] ﻃﻬﺎرت1.temizlik. 2.temizlenme. tahâret etmek temizlenmek. ott o taharrî (A.) [ ] ﺕﺤﺮی1.arama. 2.araştırma. taharrî edilmek 1.aranmak. 2.araştırılmak. taharrî etmek 1.aramak. 2.arştırmak. taharriyât (A.) [ ] ﺕﺤﺮیﺎتaraştırmalar. taharriyatçı (A.-T.) araştırmacı. w. alk tahassür (A.) [ ] ﺕﺤﺴﺮ1.özlem duyma. 2.üzülme. tahassüs (A.) [ ] ﺕﺤﺴﺲduygulanma, hislenme. tahaşşî (A.) [ ] ﺕﺨﺸﯽürperme. tahattî (A.) [ ] ﺕﺨﻄﯽhaddini bilmeme, sınırı geçme, çizgiyi geçme. tahattur (A.) [ ] ﺕﺨﻄﺮanımsama, hatırlama. tahattur etmek anımsamak, hatırlamak. ww tahavvül (A.) [ ] ﺕﺤﻮلdeğişim. tahavvül etmek değişmek. tahavvülât (A.) [ ] ﺕﺤﻮﻻتdeğişimler. tahayyül (A.) [ ] ﺕﺨﻴﻞhayal etme. 443 www.alkottob.com tahayyül etmek hayal etmek. m tahayyülât (A.) [ ] ﺕﺨﻴﻼتhayal etmeler, hayale dalışlar. tahayyülî (A.) [ ] ﺕﺨﻴﻠﯽhayalî. tahayyür etmek hayran kalmak, şaşakalmak. tahcîr (A.) [ ] ﺕﺤﺠﻴﺮçit çekme. tahdîd (A.) [ ] ﺕﺤﺪیﺪsınırlandırma. tahdîd edilmek sınırlandırılmak. ott o tahdîd etmek sınırlandırmak. b.c o tahayyür (A.) [ ] ﺕﺤﻴﺮhayranlık. tahdîdât (A.) [ ] ﺕﺤﺪیﺪاتsınırlandırmalar, kısıtlamalar. tahfîf (A.) [ ] ﺕﺨﻔﻴﻒhafifletme. tahfîf etmek hafifletmek. tâhir (A.) [ ] ﻃﺎهﺮtemiz. w. alk tahkik (A.) [ ] ﺕﺤﻘﻴﻖaraştırma, gerçeği arama. tahkik edilmek araştırılmak. tahkik etmek araştırmak. tahkîkat (A.) [ ] ﺕﺤﻘﻴﻘﺎتaraştırmalar. tahkim (A.) [ ] ﺕﺤﮑﻴﻢsağlamlaştırma. tahkim edilmek sağlamlaştırılmak. ww tahkim etmek sağlamlaştırmak. tahkîmât (A.) [ ] ﺕﺤﮑﻴﻤﺎت1.sağlamlaştırmalar. 2.sağlamlaştırılmış yer. tahkîr (A.) [ ] ﺕﺤﻘﻴﺮküçümseme, aşağılama. tahkîr edilmek aşağılanmak. 444 www.alkottob.com tahkîr etmek aşağılamak. m tahkîrâmiz (A.-F.) [ ] ﺕﺤﻘﻴﺮ ﺁﻡﻴﺰaşağılayıcı. tahkiye etmek anlatmak, hikaye etmek. tahlîf etmek halef bırakmak. tahlîl (A.) [ ] ﺕﺤﻠﻴﻞayrıştırma, çözümleme, analiz. b.c o tahlîf (A.) [ ] ﺕﺤﻠﻴﻒ1.and içirme. 2.and içme. tahlil etmek değerlendirme yapmak, analiz yapmak. tahlîlât (A.) [ ] ﺕﺤﻠﻴﻼتanalizler, tahliller. tahlit (A.) [ ] ﺕﺨﻠﻴﻂkarıştırma. ott o tahlîs (A.) [ ] ﺕﺨﻠﻴﺺkurtarma. tahliye (A.) [ ] ﺕﺨﻠﻴﻪ1.boşaltma. 2.salıverme. tahliye edilmek 1.boşaltılmak. 2.salıverilmek. tahliye etmek 1.boşaltmak. 2.salıvermek. w. alk tahmîl (A.) [ ] ﺕﺤﻤﻴﻞ1.yükleme. 2.sorumluluk verme. tahmînen (A.) [ ] ﺕﺨﻤﻴﻨﺎtahminle, aşağı yukarı. tahmînî (A.) [ ] ﺕﺨﻤﻴﻨﯽtahmin edilen. tahmîr (A.) [ ] ﺕﺨﻤﻴﺮ1.mayalandırma. 2.yoğurma. tahmis (A.) [ ] ﺕﺨﻤﻴﺲ1.beşleme. 2.beş dizeye çıkarma. tahnit (A.) [ ] ﺕﺤﻨﻴﻂilaçlama. ww tahrib (A.) [ ] ﺕﺨﺮیﺐyıkma, harap etme. tahrîb edilmek yıkılmak, bozulmak, harap edilmek. tahrîb etmek yıkmak, bozmak, harap etmek. tahrîbât (A.) [ ] ﺕﺨﺮیﺒﺎتyıkmalar, yıkımlar. 445 www.alkottob.com tahrîbkâr (A.-F.) [ ] ﺕﺨﺮیﺒﮑﺎرtahrip edici, yıkıcı, bozucu. tahrîfat (A.) [ ] ﺕﺤﺮیﻔﺎت m tahrîf (A.) [ ] ﺕﺤﺮیﻒüstünde kalem oynatarak bozma, asıl anlamını bozma. anlamından uzaklaştıracak şekilde üstünde kalem oynatmalar. b.c o tahrîk (A.) [ ] ﺕﺤﺮیﮏ1.hareket ettirme, oynatma. 2.kışkırtma. tahrîkâmiz (A.-F.) [ ] ﺕﺤﺮیﮏ ﺁﻡﻴﺰtahrik edici, kışkırtıcı. tahrim (A.) [ ] ﺕﺤﺮیﻢ1.yasaklama. 2.yasaklanma. tahrir (A.) [ ] ﺕﺤﺮیﺮ1.yazma. 2.yazılma. 3.kitap yazma. 4.serbest bırakma. tahrîr etmek yazmak. tahrîr ettirilmek yazdırılmak. tahrîrî (A.) [ ] ﺕﺤﺮیﺮیyazılı. tahris (A.) [ ] ﺕﺤﺮیﺺhırslandırma. w. alk tahrîs etmek hırslandırmak. ott o tahrîr edilmek yazılmak. tahriş (A.) [ ] ﺕﺨﺮیﺶtırmalama, kazıma. tahriş etmek tırmalamak. tahsil (A.) [ ] ﺕﺤﺼﻴﻞ1.elde etme. 2.öğrenim. tahsîlat (A.) [ ] ﺕﺤﺼﻴﻼتpara ve vergi toplama. tahsildar (A.-F.) [ ] ﺕﺤﺼﻴﻠﺪارvergi memuru. ww tahsin (A.) [ ] ﺕﺤﺴﻴﻦbeğenme, güzel bulma, takdir etme. tahsis (A.) [ ] ﺕﺨﺼﻴﺺözgü kılma, ayırma. tahsis edilmek ayırılmak. tahsis etmek ayırmak. 446 www.alkottob.com tahsisat (A.) [ ] ﺕﺨﺼﻴﺼﺎتödenek. m tahşiye (A.) [ ] ﺕﺤﺸﻴﻪhaşiye yazma. tahşiye edilmek haşiye yazılmak. b.c o tahşiye etmek haşiye yazmak. taht (A.) [ ] ﺕﺤﺖalt, aşağı. taht (F.) [ ] ﺕﺨﺖ1.saltanat koltuğu. 2.saltanat makamı. tahtânî (A.) [ ] ﺕﺤﺘﺎﻥﯽalttaki. tahte (F.) [ ] ﺕﺨﺘﻪtahta. ott o tahtelarz (A.) [ ] ﺕﺤﺖ اﻻرضyeraltı. tahtelbahir (A.) [ ] ﺕﺤﺖ اﻝﺒﺤﺮdenizaltı. tahteşşuur (A.) [ ] ﺕﺤﺖ اﻝﺸﻌﻮرbilinçaltı. tahtgâh (F.) [ ] ﺕﺨﺘﮕﺎﻩbaşkent. tahtıe (A.) [ ] ﺕﺨﻄﺌﻪhata bulma. w. alk tahtît-i arazi (A.-F.) [ ] ﺕﺨﻄﻴﻂ اراﺽﯽtopoğrafya. tahtnişin (F.) [ ] ﺕﺨﺖ ﻥﺸﻴﻦtahtta oturan, hükümdar. tahtüşşuûr (A.) [ ] ﺕﺤﺖ اﻝﺸﻌﻮرbilinçaltı. tahvil (A.) [ ] ﺕﺤﻮیﻞ1.değiştirme. 2.borç senedi. tahvil edilmek 1.değiştirilmek, dönüştürülmek.2.teslim edilmek. tahvil etmek 1.değiştirmek. 2.teslim etmek. ww tahvîlât (A.) [ ] ﺕﺤﻮیﻼتtahviller, borç senetleri. tahzîr (A.) [ ] ﺕﺤﺬیﺮsakındırma. tahzîr etmek sakındırmak. tâib (A.) [ ] ﺕﺎﺋﺐtövbekâr, tövbe eden. 447 www.alkottob.com tâife (A.) [ ] ﻃﺎﺋﻔﻪ1.zümre. 2.tayfa. 3.kavim. m tâir (A.) [ ] ﻃﺎﺋﺮkuş. tâk (A.) [ ] ﻃﺎقkemer. takabbül (A.) [ ] ﺕﻘﺒﻞ1.kabul etme. 2.benimseyiş. takaddüm (A.) [ ] ﺕﻘﺪم1.öncelik. 2.öne geçme. takaddüm etmek öne geçmek. takallüs (A.) [ ] ﺕﻘﻠﺺkasılma. ott o takallüs etmek kasılmak. b.c o tâk (F.) [ ] ﺕﺎکasma, asma kütüğü. takarrüb (A.) [ ] ﺕﻘﺮبyaklaşma, yakınlaşma. takarrüb etmek yaklaşmak, yakınlaşmak. takarrür (A.) [ ] ﺕﻘﺮر1.karar kılma. 2.yerleşme. takarrür etmek 1.karar kılmak. 2.kararlaştırılmak. 3.yerleşmek. w. alk tâkat (A.) [ ] ﻃﺎﻗﺖdayanma gücü. tâkatfersâ (A.-F.) [ ] ﻃﺎﻗﺖ ﻓﺮﺱﺎtakat tüketici, dayanılmaz. takattur (A.) [ ] ﺕﻘﻄﺮdamlama. takâvim (A.) [ ] ﺕﻘﺎویﻢtakvimler. takayyüd (A.) [ ] ﺕﻘﻴﺪ1.bağlanma. 2.özen gösterme. takbîh (A.) [ ] ﺕﻘﺒﻴﺢayıplama, çirkin görme. ww takbîh etmek ayıplamak, kınamak. tâkçe (A.-F.) [ ] ﻃﺎﻗﭽﻪ1.küçük kemer. 2.küçük pencere. takdim (A.) [ ] ﺕﻘﺪیﻢ1.sunma, sunuş. 2.öne alma. takdim edilmek sunulmak. 448 www.alkottob.com takdim etmek sunmak. takdir (A.) [ ] ﺕﻘﺪیﺮ1.değerlendirme. 2.beğenme. 3.Tanrı’nın isteği. b.c o takdîr edilmek 1.değerlendirilmek. 2.beğenilmek. 3.değer biçilmek. m takdime (A.) [ ] ﺕﻘﺪﻡﻪ1.sunuş. 2.armağan. takdîr etmek 1.değerlendirmek. 2.beğenmek. 3.değer biçmek. takdîren (A.) [ ] ﺕﻘﺪیﺮاtakdir ederek. takdîrname (A.-F.) [ ] ﺕﻘﺪیﺮﻥﺎﻡﻪbaşarı belgesi. takdîs (A.) [ ] ﺕﻘﺪیﺲkutsama, ululama. tâkıyye (A.) [ ] ﻃﺎﻗﻴﻪtakke. ott o takıyye (A.) [ ] ﺕﻘﻴﻪ1.gizleme. 2.sakınma. takıyye yapmak 1.mezhebini gizlemek. 2.amacını gizlemek. takîb etmek izlemek. takiben (A.) [ ] ﺕﻌﻘﻴﺒﺎtakip ederek, izleyerek. w. alk taklîd (A.) [ ] ﺕﻘﻠﻴﺪ1.taklit, öykünme. 2.sahte. taklîden (A.) [ ] ﺕﻘﻠﻴﺪاöykünerek, taklit ederek. taklîl (A.) [ ] ﺕﻘﻠﻴﻞ1.azaltma, kısma. 2.azaltılma, kısılma. takrîb (A.) [ ] ﺕﻘﺮیﺐyaklaştırma. takrîben (A.) [ ] ﺕﻘﺮیﺒﺎyaklaşık olarak. takrîbî (A.) [ ] ﺕﻘﺮیﺒﯽyaklaşık olarak. ww takrîr (A.) [ ] ﺕﻘﺮیﺮ1.yerleştirme. 2.anlatma. 3.önerge. 4.sağlama. takrîren (A.) [ ] ﺕﻘﺮیﺮاanlatarak. takrîz (A.) [ ] ﺕﻘﺮیﻆeleştiri. takrîz (A.) [ ] ﺕﻘﺮیﺾ1.borç verme. 2.kitaba beğeni yazısı yazma. 449 www.alkottob.com taksîm (A.) [ ] ﺕﻘﺴﻴﻢ1.bölme. 2.bölüm. 3.bölü. m taksîm edilmek bölünmek. taksîm etmek bölmek. taksîr (A.) [ ] ﺕﻘﺼﻴﺮ1.kısaltma. 2.kusur. taksîrât (A.) [ ] ﺕﻘﺼﻴﺮاتkusurlar. taksît (A.) [ ] ﺕﻘﺴﻴﻂborç parçası, taksit. b.c o taksimat (A.) [ ] ﺕﻘﺴﻴﻤﺎتbölümlendirme, bölme. taktî’ (A.) [ ] ﺕﻘﻄﻴﻊ1.kesme. 2.şiiri veznine göre parçalara ayırma. ott o taktîr (A.) [ ] ﺕﻘﻄﻴﺮdamıtma. takvâ (A.) [ ] ﺕﻘﻮاharamdan kaçınma. takviye (A.) [ ] ﺕﻘﻮیﻪkuvvetlendirme. takviye edilmek kuvvetlendirilmek, desteklenmek. takviye etmek kuvvetlendirmek, desteklemek. w. alk takviyet (A.) [ ] ﺕﻘﻮیﺖkuvvetlendirme. tal’at (A.) [ ] ﻃﻠﻌﺖ1.yüz. 2.güzellik. talâk (A.) [ ] ﻃﻼق1.boşama. 2.boşanma. talâknâme (A.-F.) [ ] ﻃﻼق ﻥﺎﻡﻪboşanma belgesi. tâlân (F.) [ ] ﺕﺎﻻنtalan, yağma. taleb (A.) [ ] ﻃﻠﺐ1.isteme. 2.istek. ww taleb edilmek istenmek. taleb etmek istemek. talebdar (A.-F.) [ ] ﻃﻠﺒﺪارalacaklı. talebe (A.) [ ] ﻃﻠﺒﻪ1.öğrenci. 2.istekliler. 450 www.alkottob.com talebkâr (A.-F.) [ ] ﻃﻠﺒﮑﺎر1.istekli. 2.alacaklı. m tâlî (A.) [ ] ﺕﺎﻝﯽikincil. tâli’ (A.) [ ] ﻃﺎﻝﻊ1.doğan. 2.talih. b.c o talîa (A.) [ ] ﻃﻠﻴﻌﻪöncü. tâlib (A.) [ ] ﻃﺎﻝﺐistekli. taltif (A.) [ ] ﺕﻠﻄﻴﻒ1.ödüllendirme. 2.gönlünü alma. tama’ (A.) [ ] ﻃﻤﻊtamah, açgözlülük. tama’kâr (A.-F.) [ ] ﻃﻤﻌﮑﺎرaçgözlü. tamâmen (A.) [ ] ﺕﻤﺎﻡﺎtümüyle. ott o tamâm (A.) [ ] ﺕﻤﺎم1.tam. 2.bitiş, sona erme. 3.bütün. tamâmıyla (A.-T.) tümüyle, tamamen. ta'mîm (A.) [ ] ﺕﻌﻤﻴﻢ1.genelleştirme, yayma. 2.genelleştirilme, yayılma. tâmm (A.) [ ] ﺕﺎمtam, eksiksiz. w. alk tâmme (A.) [ ] ﺕﺎﻡﻪtam, eksiksiz. tanbûr (A.) [ ] ﻃﻨﺒﻮرtambur. tanbûrî (A.) [ ] ﻃﻨﺒﻮریtanbur virtüözü. tanîn (A.) [ ] ﻃﻨﻴﻦtınlama, tını. tanînendâz (A.-F.) [ ] ﻃﻨﻴﻦ اﻥﺪازtınlayan, tını veren, çınlayan. tannâz (A.) [ ] ﻃﻨﺎزalaya alan, eğlenen. ww tantana (A.) [ ] ﻃﻨﻄﻨﻪgürültü patırtı ile gösteriş yapma. tanz (A.) [ ] ﻃﻨﺰalaya alma, eğlenme. tanzîf (A.) [ ] ﺕﻨﻈﻴﻒtemizleme. tanzîfât (A.) [ ] ﺕﻨﻈﻴﻔﺎتtemizlik işleri. 451 www.alkottob.com tanzîm (A.) [ ] ﺕﻨﻈﻴﻢdüzenleme, tertipleme. m tanzim edilmek düzenlenmek, tertip edilmek. tanzim etmek düzenlemek, tertip etmek. tanzîr edilmek 1.benzetilmek. 2.nazire yazılmak. tanzîr etmek 1.benzetmek. 2.nazire yazmak. b.c o tanzîr (A.) [ ] ﺕﻨﻈﻴﺮ1.benzetme. 2.nazire yazma. târ (F.) [ ] ﺕﺎر1.tel. 2.saç teli. 3.enstrüman teli. 3.karanlık. 4.tepe. 5.karanlık. târ olmak kararmak. ott o tarab (A.) [ ] ﻃﺮبşenlik, neşelenme. tarabengîz (A.-F.) [ ] ﻃﺮب اﻥﮕﻴﺰneşe veren. tarabgâh (A.-F.) [ ] ﻃﺮﺑﮕﺎﻩneşelenme yeri, eğlence yeri. târâc (F.) [ ] ﺕﺎراجyağma. taraf (A.) [ ] ﻃﺮف1.yön. 2.ülke. 3.muhatap iki kişiden her biri. 4.yer. w. alk tarafdâr (A.-F.) [ ] ﻃﺮﻓﺪارyandaş. tarafdârân (A.-F.) [ ] ﻃﺮﻓﺪارانyandaşlar, taraftarlar. tarafdârî (A.-F.) [ ] ﻃﺮﻓﺪاریyandaşlık. tarafeyn (A.) [ ] ﻃﺮﻓﻴﻦiki taraf. tarafgîr (A.) [ ] ﻃﺮﻓﮕﻴﺮyan tutan, yandaş. tarafgîrlik etmek yan tutmak, taraf tutmak. ww tarassud (A.) [ ] ﺕﺮﺹﺪgözleme. tarassud edilmek gözlenmek. tarassud etmek gözlemek. tarâvet (A.) [ ] ﻃﺮاوتtazelik. 452 www.alkottob.com tard (A.) [ ] ﻃﺮد1.kovma. 2.görevden uzaklaştırma. m tard etmek kovmak. târem (F.) [ ] ﺕﺎرمkubbe. tarfe (A.) [ ] ﻃﺮﻓﻪgöz açıp kapayış. b.c o tarf (A.) [ ] ﻃﺮفakış. tarfetülayn (A.) [ ] ﻃﺮﻓﺔ اﻝﻌﻴﻦgöz açıp kapayıncaya dek, bir anda. tarh (A.) [ ] ﻃﺮح1.atma. 2.düzenleme. 3.desen. 4.plan. târık (A.) [ ] ﻃﺎرقÇulpan, Zühre, Venüs. ott o târihnüvis (A.-F.) [ ] ﺕﺎریﺦ ﻥﻮیﺲtarihçi, tarih yazarı. târihşinâs (A.-F.) [ ] ﺕﺎریﺦ ﺵﻨﺎسtarihçi. tarîk (A.) [ ] ﻃﺮیﻖ1.yol. 2.yöntem. 3.meslek. 4.tarikat. târîk (F.) [ ] ﺕﺎریﮏkaranlık. tarrâr (A.) [ ] ﻃﺮارyankesici. w. alk târümâr (F.) [ ] ﺕﺎروﻡﺎر1.dağınık. 2.perişan. târümâr etmek 1.dağıtmak, karıştırmak. 2.perişan etmek. tarümâr olmak 1.dağılmak, karışmak. 2.perişan olmak. târüpûd (F.) [ ] ﺕﺎر و ﭘﻮد1.kumaşın çözgü ve atkısı. 2.doku. tarz (A.) [ ] ﻃﺮز1.şekil, biçim. 2.yöntem. tâs (F.) [ ] ﺕﺎسtas. ww tasaddî (A.) [ ] ﺕﺼﺪیgirişme, başlama, el atma. tasaddî etmek girişmek, başlamak, el atmak. tasallut (A.) [ ] ﺕﺴﻠﻂmusallat olma. tasannu (A.) [ ] ﺕﺼﻨﻊyapmacık. 453 www.alkottob.com tasarruf (A.) [ ] ﺕﺼﺮف1.tutum. 2.elinde bulundurma. 3.para arttırma. m tasâvîr (A.) [ ] ﺕﺼﺎویﺮresimler. tasavvufî (A.) [ ] ﺕﺼﻮﻓﯽtasavvuf ile ilgili. tasavvurât (A.) [ ] ﺕﺼﻮراتtasavvurlar. tasdî’ (A.) [ ] ﺕﺼﺪیﻊbaş ağrıtma, rahatsız etme. tasdî’ etmek baş ağrıtmak, rahatsız etmek. tasdîk (A.) [ ] ﺕﺼﺪیﻖonay, doğrulama. tâse (F.) [ ] ﺕﺎﺱﻪtasa. ott o tasdîk etmek onaylamak. b.c o tasavvur (A.) [ ] ﺕﺼﻮرzihinde kurma. tasfiye (A.) [ ] ﺕﺼﻔﻴﻪ1.arıtma. 2.temizleme. tasfiye edilmek 1.arıtılmak. 2.temizlenmek. tasfiye etmek 1.arıtmak. 2.temizlemek. w. alk tasfiyehane (A.-F.) [ ] ﺕﺼﻔﻴﻪ ﺧﺎﻥﻪrafineri. tasgîr (A.) [ ] ﺕﺼﻐﻴﺮküçültme. tashîf (A.) [ ] ﺕﺼﺤﻴﻒkelimeyi yanlış yazma. tashih (A.) [ ] ﺕﺼﺤﻴﺢdüzelti. tashih edilmek düzeltilmek. tashih etmek düzeltmek. ww tâsi’ (A.) [ ] ﺕﺎﺱﻊdokuzuncu. tâsi’an (A.) [ ] ﺕﺎﺱﻌﺎdokuzuncusu. tâsme (F.) [ ] ﺕﺎﺱﻤﻪtasma. tasmîm (A.) [ ] ﺕﺼﻤﻴﻢkesin karar. 454 www.alkottob.com tasmîm ittihaz etmek karar almak. m tasmîmât (A.) [ ] ﺕﺼﻤﻴﻤﺎتkesin kararlar. tasnî’ (A.) [ ] ﺕﺼﻨﻴﻊ1.yapma. 2.uydurma. b.c o tasnî’ olunmak yapılmak, oluşturulmak. tasnîf (A.) [ ] ﺕﺼﻨﻴﻒsınıflandırma. tasrîf (A.) [ ] ﺕﺼﺮیﻒfiil çekimi. tasrîf etmek fiil çekmek. tasrîh (A.) [ ] ﺕﺼﺮیﺢaçıkça belirtme. ott o tasrîh etmek açıkça belirtmek. tasrîhen (A.) [ ] ﺕﺼﺮیﺤﺎaçıkça bildirerek. tasvib (A.) [ ] ﺕﺼﻮیﺐuygun görme. tasvîb edilmek uygun görülmek. tasvîb etmek uygun görmek. w. alk tasvîb olunmak uygun görülmek. tasvîr (A.) [ ] ﺕﺼﻮیﺮ1.resmetme. 2.resim. 3.niteleme. tasvirkâr (A.-F.) [ ] ﺕﺼﻮیﺮﮐﺎرtasvir edici, tasvir eden. taşt (F.) [ ] ﻃﺸﺖleğen. tatbîk (A.) [ ] ﺕﻄﺒﻴﻖuygulama. tatbîkan (A.) [ ] ﺕﻄﺒﻴﻘﺎuygulayarak. ww tatbîkat (A.) [ ] ﺕﻄﺒﻴﻘﺎت1.uygulamalar. 2.tatbikat. tatbîkat yapmak uygulama yapmak. tatbîkî (A.) [ ] ﺕﻄﺒﻴﻘﯽuygulamalı. tathîr (A.) [ ] ﺕﻄﻬﻴﺮtemizleme. 455 www.alkottob.com tathîrat (A.) [ ] ﺕﻄﻬﻴﺮاتtemizlik. m tatlîk (A.) [ ] ﺕﻄﻠﻴﻖboşama. tatmin (A.) [ ] ﺕﻄﻤﻴﻦ1.doyurma. 2.doyma. b.c o tatvîl (A.) [ ] ﺕﻄﻮیﻞuzatma. tâûn (A.) [ ] ﻃﺎﻋﻮنveba. tav’ (A.) [ ] ﻃﻮعboyun eğme, itaat. tav’an (A.) [ ] ﻃﻮﻋﺎisteyerek. tav’î (A.) [ ] ﻃﻮﻋﯽkendiliğinden. tavâf etmek etrafında dönmek. ott o tavâf (A.) [ ] ﻃﻮافetrafında dönme. tavâif (A.) [ ] ﻃﻮاﺋﻒ1.zümreler. 2.tayfalar. 3.kavimler. tavassut (A.) [ ] ﺕﻮﺱﻂaracılık. tavassut etmek aracılık etmek, aracı olmak. w. alk tavattun (A.) [ ] ﺕﻮﻃﻦyerleşme, yurt tutma. tavattun etmek yerleşmek, yurt tutmak. tavîl (A.) [ ] ﻃﻮیﻞ1.uzun. 2.uzun süreli. tavk (A.) [ ] ﻃﻮق1.kolye, gerdanlık. 2.tasma. tavr (A.) [ ] ﻃﻮرtavır. tavsîf (A.) [ ] ﺕﻮﺹﻴﻒvasıflandırma, niteleme. ww tavsîf edilmek vasıflandırılmak, nitelenmek. tavsîf etmek vasıflandırmak, nitelemek. tavsiye (A.) [ ] ﺕﻮﺹﻴﻪ1.vasiyet etme. 2.ısmarlama. 3.öğüt verme. tâvus (A.) [ ] ﻃﺎوسtavus kuşu. 456 www.alkottob.com tavzîf (A.) [ ] ﺕﻮﻇﻴﻒgörevlendirme. m tavzîh (A.) [ ] ﺕﻮﺽﻴﺢaçıklama. tavzîh etmek açıklamak, açıklığa kavuşturmak. tây (F.) [ ] ﺕﺎیdenk, eşit. taylasan (A.) [ ] ﻃﻴﻠﺴﺎنsarığın sarkan ucu. tayr (A.) [ ] ﻃﻴﺮkuş. b.c o tavzîhat (A.) [ ] ﺕﻮﺽﻴﺤﺎتaçıklamalar. tayy (A.) [ ] ﻃﯽ1.geçip gitme. 2.katlama, dürme. 3.silme. 4.yok etme. tayyâre (A.) [ ] ﻃﻴﺎرﻩuçak. tayyib (A.) [ ] ﻃﻴﺐgüzel, hoş. tayyibe (A.) [ ] ﻃﻴﺒﻪiyi davranış. tâz (F.) [ ] ﺕﺎزkoşma, koşuşturma. ott o tayyâr (A.) [ ] ﻃﻴﺎرuçucu. w. alk taz’îf (A.) [ ] ﺕﻀﻌﻴﻒ1.zayıf düşürme. 2.iki kat yapma. tazallüm (A.) [ ] ﺕﻈﻠﻢsızlanma, yakınma. tazallüm etmek sızlanmak, yakınmak. tazammun (A.) [ ] ﺕﻀﻤﻦ1.içinde bulundurma. 2.kefil olma. tazammun etmek 1.içinde bulundurmak. 2.kefil olmak. tazarru’ (A.) [ ] ﺕﻀﺮعyalvarıp yakarma. ww tazarru’ât (A.) [ ] ﺕﻀﺮﻋﺎتyalvarıp yakarmalar. tazarrur (A.) [ ] ﺕﻀﺮرzarar görme, zarar etme. tâze (F.) [ ] ﺕﺎزﻩ1.körpe, taze. 2.genç. 3.yeni. tâzegî (F.) [ ] ﺕﺎزﮔﯽ1.körpelik, tazelik. 2.gençlik. 3.yenilik. 457 www.alkottob.com tâzî (F.) [ ] ﺕﺎزی1.Arapça. 2.tazı. m tâziyân (F.) [ ] ﺕﺎزیﺎنaraplar. tâziyâne (F.) [ ] ﺕﺎزیﺎﻥﻪ1.kırbaç. 2.tezene. tazmîn (A.) [ ] ﺕﻀﻤﻴﻦ1.zarar ödeme, tazminat verme, zarar karşılama. 2.bir b.c o başka şaire ait beyti sahibinin adını da bildirerek kendi şiirinde kullanma. tazmîn edilmek tazminat verilmek, zarar karşılanmak. tazmîn etmek 1.tazminat vermek, zararı karşılamak. 2.içinde bulundurmak, içermek. tazmînât (A.) [ ] ﺕﻀﻤﻴﻨﺎتzarar ödemeleri, tazminat. ott o tazmînat vermek zarar ödemesinde bulunmak. tazyîk (A.) [ ] ﺕﻀﻴﻴﻖ1.sıkıştırma, daraltma. 2.basınç yapma, bastırma. 3.basınç. tehâsum (A.) [ ] ﺕﺨﺎﺹﻢbirbirine düşmanlık gütme. te’hîrli (A.-T.) gecikmeli. w. alk te’cîl (A.) [ ] ﺕﺄﺝﻴﻞgeciktirme, erteleme. te’cîl edilmek geciktirilmek, ertelenmek. te’cîl etmek geciktirmek, ertelemek. te’dîb (A.) [ ] ﺕﺄدیﺐ1.eğitme, terbiye etme. 2.cezalandırma. te’dîb etmek 1.eğitmek, terbiye etmek. 2.cezalandırmak. te’dîb olunmak 1.eğitilmek, terbiye edilmek. 2.cezalandırılmak. ww te’diyât (A.) [ ] ﺕﺄدیﺎتödemeler. te’diye (A.) [ ] ﺕﺄدیﻪödeme. te’diye edilmek ödenmek. te’diye etmek ödemek. te’hîr (A.) [ ] ﺕﺄﺧﻴﺮ1.geciktirme. 2.gecikme. 458 www.alkottob.com te’hîr edilmek geciktirilmek. m te’hîr etmek geciktirmek. te’kîd (A.) [ ] ﺕﺄﮐﻴﺪpekiştirme, sağlamlaştırma. b.c o te’kîd etmek 1.pekiştirmek, sağlamlaştırmak. 2.önceki yazıyı tekrarlamak. te’lîf (A.) [ ] ﺕﺄﻝﻴﻒ1.yanyana getirme, alıştırma. 2.kaleme alma, yazma. te’lîf edilmek 1.bir araya getirilmek, birleştirilmek. 2.kaleme alınmak, yazılmak. te’lîf etmek 1.bir araya getirmek. 2.kaleme almak, yazmak. te’lîf olunmak 1.bir araya getirilmek, birleştirilmek. 2.kaleme alınmak. ott o te’lîfât (A.) [ ] ﺕﺄﻝﻴﻔﺎتkaleme alınmış eserler. te’lifbîn (A.-F.) [ ] ﺕﺄﻝﻴﻒ ﺑﻴﻦuzlaştırıcı, birleşirici. te’lîfkerde (F.) [ ] ﺕﺄﻝﻴﻒ ﮐﺮدﻩbiri tarafından kaleme alınmış. te’nîs (A.) [ ] ﺕﺄﻥﻴﺲalıştırma. te’sîr (A.) [ ] ﺕﺄﺛﻴﺮ1.iz bırakma. 2.etkileme. 3.etki. w. alk te’sîrât (A.) [ ] ﺕﺄﺛﻴﺮاتetkiler. te’sîs (A.) [ ] ﺕﺄﺱﻴﺲ1.kurma. 2.temel atma. 3.kuruluş. te’sîs edilmek kurulmak. te’sîs etmek kurmak. te’sîsât (A.) [ ] ﺕﺄﺱﻴﺴﺎت1.kuruluşlar. 2.düzenek. te’vîl (A.) [ ] ﺕﺄویﻞbaşka bir yorum getirme. ww te’vîl etmek başka bir yorum getirmek. te’yîd (A.) [ ] ﺕﺄیﻴﺪpekiştirme. te’yîd edilmek pekiştirilmek. te’yîd etmek pekiştirmek. 459 www.alkottob.com teâdül (A.) [ ] ﺕﻌﺎدلdenklik. m teâkub (A.) [ ] ﺕﻌﺎﻗﺐbirbirini izleme. teâkub etmek birbirini izlemek. teâlî (A.) [ ] ﺕﻌﺎﻝﯽyükselme. b.c o teâkud etmek karşılıklı akitleşmek. teâmül (A.) [ ] ﺕﻌﺎﻡﻞ1.alışılagelmiş uygulama. 2.iş. 3.tepkime. teâmülât (A.) [ ] ﺕﻌﺎﻡﻼتalışılagelmiş uygulamalar. tearrî (A.) [ ] ﺕﻌﺮی1.arınma. 2.çıplaklaşma. teâruz etmek çelişmek. ott o teâruz (A.) [ ] ﺕﻌﺎرضkarşılıklı zıtlık, çelişme. teârüf (A.) [ ] ﺕﻌﺎرف1.birbirini bilme. 2.herkesçe bilinme. teâtî (A.) [ ] ﺕﻌﺎﻃﯽbirbirine verme. teâtî edilmek birbirine verilmek. w. alk teâvün (A.) [ ] ﺕﻌﺎونyardımlaşma. teb (F.) [ ] ﺕﺐ1.ateş, hastalık harareti. 2.sıtma. teb’îd (A.) [ ] ﺕﺒﻌﻴﺪ1.uzaklaştırma. 2.sürgün etme. teb’îd edilmek 1.uzaklaştırılmak. 2.sürgün edilmek. teb’îd etmek 1.uzaklaştırmak. 2.sürgün etmek. tebaa (A.) [ ] ﺕﺒﻌﻪuyruk, teba. ww tebâh (F.) [ ] ﺕﺒﺎﻩ1.yok olmuş. 2.yıkılmış. 3.bozulmuş, çürümüş. tebâh etmek 1.yok etmek. 2.yıkmak. 3.bozmak, çürütmek. tebâh olmak 1.yok olmak. 2.yıkılmak. 3.bozulmak, çürümek. tebahhur (A.) [ ] ﺕﺒﺨﺮbuharlanma. 460 www.alkottob.com tebahhur (A.) [ ] ﺕﺒﺤﺮ1.göllenme. 2.derin bilgi sahibi olma, uzmanlaşma. tebâhkâr (F.) [ ] ﺕﺒﺎهﮑﺎرyok eden, mahveden, yıkan. b.c o tebahtur (A.) [ ] ﺕﺒﺨﺘﺮkibirlenerek yürüme. m tebahhur etmek buharlanmak. tebaiyyet (A.) [ ] ﺕﺒﻌﻴﺖuyrukluk. tebaiyyeten (A.) [ ] ﺕﺒﻌﻴﺔuyarak. tebâr (F.) [ ] ﺕﺒﺎرsoy. tebâşîr (F.) [ ] ﺕﺒﺎﺵﻴﺮtebeşir. ott o tebâüd (A.) [ ] ﺕﺒﺎﻋﺪuzaklaşma. tebâüd etmek uzaklaşmak. tebâyün (A.) [ ] ﺕﺒﺎیﻦzıtlık, aykırılık. tebcîl (A.) [ ] ﺕﺒﺠﻴﻞululama. tebcîl edilmek ululanmak. w. alk tebcîl etmek ululamak. tebcilkârlık (A.-F.-T.) yüceltme, ululama. tebdîl (A.) [ ] ﺕﺒﺪیﻞdeğiştirme, dönüştürme, değişiklik. tebdîl edilmek değiştirilmek, dönüştürülmek. tebdîl etmek değiştirmek, dönüştürmek. tebdîl olmak dönüşmek. 1.değiştirerek, dönüştürerek. 2.değiştirilerek, ww tebdîlen (A.) [ ] ﺕﺒﺪیﻼ dönüştürülerek. tebe’a (A.) [ ] ﺕﺒﻌﻪtebalar, uyruklar. tebe’an (A.) [ ] ﺕﺒﻌﺎuyarak. 461 www.alkottob.com tebeddül (A.) [ ] ﺕﺒﺪلdeğişim. m tebeddül etmek değişmek. tebeddülât (A.) [ ] ﺕﺒﺪﻻتdeğişimler, değişiklikler. b.c o tebellüğ (A.) [ ] ﺕﺒﻠﻎalma. tebellüğ etmek bizzat almak. teber (F.) [ ] ﺕﺒﺮbalta. teberdâr (F.) [ ] ﺕﺒﺮدارbaltacı. teberrâ (A.) [ ] ﺕﺒﺮاuzak durma. ott o teberru (A.) [ ] ﺕﺒﺮعbağış. teberruan (A.) [ ] ﺕﺒﺮﻋﺎbağışlayarak. teberruât (A.) [ ] ﺕﺒﺮﻋﺎتbağışlar. teberrüd (A.) [ ] ﺕﺒﺮدsoğuma. teberrüd etmek soğumak. w. alk teberrük (A.) [ ] ﺕﺒﺮکmübarek görme, kutlu sayma. teberrüken (A.) [ ] ﺕﺒﺮﮐﺎmübarek görerek,uğur sayarak. teberzin (F.) [ ] ﺕﺒﺮزیﻦsavaş baltası. tebessüm (A.) [ ] ﺕﺒﺴﻢgülümseme. tebessüm etmek gülümsemek. tebettül (A.) [ ] ﺕﺒﺘﻞköşesine çekilme. ww tebettül etmek köşesine çekilmek. tebevvül (A.) [ ] ﺕﺒﻮلidrar yapma, işeme. tebeyyün (A.) [ ] ﺕﺒﻴﻦortaya çıkma, anlaşılma. tebeyyün etmek ortaya çıkmak, anlaşılmak. 462 www.alkottob.com tebhâl (A.) [ ] ﺕﺒﺨﺎلuçuk. m tebhîr (A.) [ ] ﺕﺒﺨﻴﺮbuharlaştırma. teblerze (F.) [ ] ﺕﺐ ﻝﺮزﻩsıtma nöbeti. teblîğât (A.) [ ] ﺕﺒﻠﻴﻐﺎتbildiriler. tebrîd (A.) [ ] ﺕﺒﺮیﺪsoğutma. tebrie (A.) [ ] ﺕﺒﺮﺋﻪarındırma, temize çıkarma. tebrie etmek temize çıkarmak. tebrîk edilmek kutlanmak. tebrîk etmek kutlamak. tebrîkât (A.) [ ] ﺕﺒﺮیﮑﺎتkutlamalar. ott o tebrîk (A.) [ ] ﺕﺒﺮیﮏkutlama. b.c o teblîğ (A.) [ ] ﺕﺒﻠﻴﻎ1.bildiri. 2.yetiştirme. tebrîkname (A.-F.) [ ] ﺕﺒﺮیﮏ ﻥﺎﻡﻪkutlama yazısı. w. alk tebşîr (A.) [ ] ﺕﺒﺸﻴﺮmüjdeleme. tebşîr etmek müjdelemek. tebyîn etmek açıklığa kavuşturmak. tebyîz etmek temize çekmek. tebzîr etmek savurganlık etmek, israf etmek. tecâhül (A.) [ ] ﺕﺠﺎهﻞbilmezlikten gelme. ww tecârib (A.) [ ] ﺕﺠﺎربtecrübeler, denemeler. tecâsür (A.) [ ] ﺕﺠﺎﺱﺮyüreklenme. tecâvüz (A.) [ ] ﺕﺠﺎوز1.haddini aşma, sınırı geçme. 2.sarkıntılık etme. tecâvüz etmek 1.sınırı geçmek, başkasının haklarını hiçe saymak. 2.ırza geçmek. 463 www.alkottob.com tecavüzkâr (A.-F.) [ ] ﺕﺠﺎوزﮐﺎر1.sınırı geçen, saldırgan. 2.sarkıntılık eden. m tecdîd (A.) [ ] ﺕﺠﺪیﺪ1.yenileme. 2.yenilenme. tecdîd edilmek yenilenmek. tecdîd olunmak yinelenmek. teceddüd (A.) [ ] ﺕﺠﺪدyenilenme, yenilik. teceddüdât (A.) [ ] ﺕﺠﺪداتyenilenmeler, yenilikler. b.c o tecdîd etmek yenilemek. tecellî (A.) [ ] ﺕﺠﻠﯽ1.görünme, ortaya çıkma. 2.kader. ott o tecellî etmek görünmek. tecellîgâh (A.-F.) [ ] ﺕﺠﻠﻴﮕﺎﻩgörünme yeri, zuhur yeri, ortaya çıkış yeri. tecemmu (A.) [ ] ﺕﺠﻤﻊtoplanma, bir araya gelme. tecemmu etmek toplanmak, bir araya gelmek. tecemmül (A.) [ ] ﺕﺠﻤﻞsüslenme. w. alk tecennün (A.) [ ] ﺕﺠﻨﻦcinnet geçirme. tecerru’ (A.) [ ] ﺕﺠﺮعyudumlama. tecerru’ etmek yudumlamak. tecerrüd (A.) [ ] ﺕﺠﺮد1.bekarlık. 2.çıplaklık. 3.soyutlanma. tecerrüd etmek 1.çıplak kalmak. 2.soyutlanmak. tecessüm (A.) [ ] ﺕﺠﺴﻢcisimleşme, şekillenme. ww tecessüm etmek cisim halinde ortaya çıkmak. tecessüs (A.) [ ] ﺕﺠﺴﺲ1.araştırma. 2.merak. tecessüs etmek araştırmak. tecessüskâr (A.-F.) [ ] ﺕﺠﺴﺴﮑﺎرmeraklı, mütecessis. 464 www.alkottob.com tecevvüf (A.) [ ] ﺕﺠﻮفkofluk. m tecezzî (A.) [ ] ﺕﺠﺰیbölünme, parçalanma, ayrışma. techîl (A.) [ ] ﺕﺠﻬﻴﻞbilgisizliğini çıkarma. techîz edilmek donatılmak. techîz etmek donatmak. techîzât (A.) [ ] ﺕﺠﻬﻴﺰاتdonatım. b.c o techîz (A.) [ ] ﺕﺠﻬﻴﺰdonatım. tecnîs (A.) [ ] ﺕﺠﻨﻴﺲcinas yapma, iki anlamlı söz kullanma. ott o tecribe (A.) [ ] ﺕﺠﺮﺑﻪ1.deneme, sınama. 2.deneyim. tecribî (A.) [ ] ﺕﺠﺮﺑﯽdeneysel, tecrübî. tecrîd (A.) [ ] ﺕﺠﺮیﺪsoyutlama. tecrîd edilmek soyutlanmak. tecrîd etmek soyutlamak. w. alk tecrîden (A.) [ ] ﺕﺠﺮیﺪاsoyutlayarak. tecrübe (A.) [ ] ﺕﺠﺮﺑﻪ1.deneme, sınama. 2.deneyim. tecrübe edilmek denenmek, sınanmak. tecrübe etmek denemek, sınamak. tecvîd (A.) [ ] ﺕﺠﻮیﺪKur’ân’ı usûlüne göre okuma. tecvîz (A.) [ ] ﺕﺠﻮیﺰ1.uygun görme. 2.izin verme. ww teczie (A.) [ ] ﺕﺠﺰﺋﻪparçalara ayırma, bölme. teczîr (A.) [ ] ﺕﺠﺬیﺮkarekök alma. tecziye (A.) [ ] ﺕﺠﺰیﻪcezalandırma. tecziye edilmek cezalandırılmak. 465 www.alkottob.com tecziye etmek cezalandırmak. m tecziye olunmak cezalandırılmak. tedâbir (A.) [ ] ﺕﺪاﺑﻴﺮçareler, tedbirler. tedâfüî (A.) [ ] ﺕﺪاﻓﻌﯽsavunma ile ilgili. tedâhül (A.) [ ] ﺕﺪاﺧﻞ1.karışma. 2.yığılışma. tedâî (A.) [ ] ﺕﺪاﻋﯽçağrışım. tedarikât (A.) [ ] ﺕﺪارﮐﺎتhazırlıklar. ott o tedârukât (A.) [ ] ﺕﺪارﮐﺎتhazırlıklar. b.c o tedâfü (A.) [ ] ﺕﺪاﻓﻊsavunma. tedârük (A.) [ ] ﺕﺪارکhazırlama, temin etme. tedâvül (A.) [ ] ﺕﺪاولdolaşım. tedbîr (A.) [ ] ﺕﺪﺑﻴﺮçare, önlem. tedbîrülmenzil (A.) [ ] ﺕﺪﺑﻴﺮاﻝﻤﻨﺰلekonomi. w. alk tedennî (A.) [ ] ﺕﺪﻥﯽgerileme, alçalma, düşüş. tedennî etmek gerilemek, alçalmak. tederrüs (A.) [ ] ﺕﺪرسders alma. tedfîn (A.) [ ] ﺕﺪﻓﻴﻦgömme. tedfîn edilmek gömülmek. tedfîn etmek gömmek. ww tedhîn (A.) [ ] ﺕﺪﺧﻴﻦ1.dumanlama. 2.tütsüleme. tedhîn (A.) [ ] ﺕﺪهﻴﻦyağ sürme. tedhîş (A.) [ ] ﺕﺪهﻴﺶdehşet salma, dehşete düşürme. tedkîk (A.) [ ] ﺕﺪﻗﻴﻖinceleme, tetkik. 466 www.alkottob.com tedkîk edilmek incelenmek. m tedkîk etmek incelemek. tedkîk olunmak incelenmek. b.c o tedkîkât (A.) [ ] ﺕﺪﻗﻴﻘﺎتincelemeler, tetkikler. tedrîcen (A.) [ ] ﺕﺪریﺠﺎgitgide, adım adım, yavaş yavaş. tedrîcî (A.) [ ] ﺕﺪریﺠﯽyavaş yavaş, azar azar, gittikçe. tedrîs (A.) [ ] ﺕﺪریﺲders verme. tedrîs etmek ders vermek. ott o tedrîsât (A.) [ ] ﺕﺪریﺴﺎتöğretim. tedvîn edilmek kitap haline getirilmek. tedvîr (A.) [ ] ﺕﺪویﺮ1.döndürme. 2.idare etme. tedviye etmek ilaç vermek. teeddüb (A.) [ ] ﺕﺄدبutanma, terbiye ile çekinme. w. alk teeddüb etmek utanmak. teeddüben (A.) [ ] ﺕﺄدﺑﺎterbiye ile çekinerek, utanarak. teehhül (A.) [ ] ﺕﺄهﻞ1.evlenme. 2.evcilleşme. teehhül etmek evlenmek. teehhür (A.) [ ] ﺕﺄﺧﺮgecikme. teehhür etmek gecikmek. ww teekküd etmek (A.-T.) pekişmek, tekid edilmek. teemmül (A.) [ ] ﺕﺄﻡﻞenikonu düşünme. teemmül etmek enikonu düşünmek. teennî (A.) [ ] ﺕﺄﻥﯽ1.yavaşlama, duraksama. 2.dikkat gösterme. 467 www.alkottob.com teessüf (A.) [ ] ﺕﺄﺱﻒüzülme, hayıflanma. m teessüf etmek üzülmek, hayıflanmak. teessür (A.) [ ] ﺕﺄﺛﺮ1.üzülme, üzüntü. 2.etkilenme. teessüs etmek kurulmak. teeyyüd etmek pekişmek. tefahhur (A.) [ ] ﺕﻔﺨﺮşişinme, övünme. tefahhus (A.) [ ] ﺕﻔﺤﺺderinlemesine araştırma. ott o tefâhür (A.) [ ] ﺕﻔﺎﺧﺮövünme. b.c o teessüs (A.) [ ] ﺕﺄﺱﺲkurulma. tefakkud (A.) [ ] ﺕﻔﻘﺪarkasını arayıp sorma. tefâsîl (A.) [ ] ﺕﻔﺎﺹﻴﻞayrıntılar. tefâsîr (A.) [ ] ﺕﻔﺎﺱﻴﺮtefsirler, yorumlar. tefâvüt (A.) [ ] ﺕﻔﺎوتfarklılık. w. alk tefavvuk (A.) [ ] ﺕﻔﻮقüstünlük. tefazzul (A.) [ ] ﺕﻔﻀﻞüstünlük taslama. tefe’ül (A.) [ ] ﺕﻔﺄل1.fal açma. 2.hayra yorma, uğur sayma. tefe’ül etmek 1.fal açmak. 2.hayra yormak, uğur saymak. tefehhüm (A.) [ ] ﺕﻔﻬﻢanlama. tefehhüm etmek anlamak, farkına varmak. ww tefekkür (A.) [ ] ﺕﻔﮑﺮdüşünme, kafa yorma. tefekkür etmek düşünmek, kafa yormak. tefekkürât (A.) [ ] ﺕﻔﮑﺮاتdüşünmeler, düşünceler. tefelsüf (A.) [ ] ﺕﻔﻠﺴﻒfelsefe yapma. 468 www.alkottob.com teferru’ât (A.) [ ] ﺕﻔﺮﻋﺎتayrıntılar. m teferrüc (A.) [ ] ﺕﻔﺮجgezinti. teferrücgâh (A.-F.) [ ] ﺕﻔﺮﺝﮕﺎﻩgezinti yeri. tefessüh (A.) [ ] ﺕﻔﺴﺦçürüme, çürüyerek dağılma. tefessüh etmek çürümek, çürüyerek dağılmak. tefevvuh (A.) [ ] ﺕﻔﻮﻩdile getirme. tefevvuk (A.) [ ] ﺕﻔﻮقüstünlük. tefhîm (A.) [ ] ﺕﻔﻬﻴﻢanlatma. tefhîm etmek anlatmak. tefrîh (A.) [ ] ﺕﻔﺮیﺢferahlık verme. ott o tefhîm (A.) [ ] ﺕﻔﺨﻴﻢyüceltme, ululama. b.c o teferrüd (A.) [ ] ﺕﻔﺮد1.yalnızlık. 2.benzersizlik. tefrîk (A.) [ ] ﺕﻔﺮیﻖayırma, ayırdetme. w. alk tefrîk edilmek ayırılmak, ayırt edilmek. tefrîk etmek ayırmak, ayırt etmek. tefrîk olunmak ayrılmak. tefrika (A.) [ ] ﺕﻔﺮﻗﻪ1.bölücülük. 2.ayrılma. 3.bölüm bölüm yayınlama. tefriş (A.) [ ] ﺕﻔﺮیﺶdöşeme. tefriş edilmek döşenmek. ww tefriş etmek döşemek. tefrişat (A.) [ ] ﺕﻔﺮیﺸﺎتdöşemeler. tefrît (A.) [ ] ﺕﻔﺮیﻂaşırılık. tefsir (A.) [ ] ﺕﻔﺴﻴﺮyorum. 469 www.alkottob.com tefsir edilmek yorumlanmak. m tefsir etmek yorumlamak. tefsirât (A.) [ ] ﺕﻔﺴﻴﺮاتyorumlar. teftîn (A.) [ ] ﺕﻔﺘﻴﻦ1.fitne sokma. 2.meftun etme. teftiş (A.) [ ] ﺕﻔﺘﻴﺶdenetleme. teftiş edilmek denetlenmek. teftiş etmek denetlemek. b.c o tefte (F.) [ ] ﺕﻔﺘﻪkızgın. ott o tefviz (A.) [ ] ﺕﻔﻮیﺾ1.birine bırakma. 2.ihale etme. tefviz edilmek 1.birine bırakılmak. 2.ihale edilmek. tegaddî etmek beslenmek. tegafül (A.) [ ] ﺕﻐﺎﻓﻞbilmezlikten gelme, anlamazlıktan gelme. tegafül etmek anlamazlıktan gelmek. w. alk tegayür (A.) [ ] ﺕﻐﺎیﺮzıtlık. tegayyür (A.) [ ] ﺕﻐﻴﺮdeğişme, başkalaşma. tegayyür etmek değişmek, başkalaşmak. tegazzî etmek beslenmek. tegazzül (A.) [ ] ﺕﻐﺰلgazel söyleme. teh (F.) [ ] ﺕﻪdip. ww tehâcî (A.) [ ] ﺕﻬﺎﺝﯽhicivleşme. tehâcüm (A.) [ ] ﺕﻬﺎﺝﻢ1.saldırı. 2.üşüşme. tehâcüm etmek üşüşmek. tehallüf (A.) [ ] ﺕﺨﻠﻒuygunsuzluk, uymama. 470 www.alkottob.com tehallüs (A.) [ ] ﺕﺨﻠﺺmahlas kullanma. tehâlük (A.) [ ] ﺕﻬﺎﻝﮏcan atış, can atma, atılma, çok arzu etme. tehâşî (A.) [ ] ﺕﺤﺎﺵﯽçekinme. tehâvün (A.) [ ] ﺕﻬﺎونhafife alma. tehcîr (A.) [ ] ﺕﻬﺠﻴﺮgöçe zorlama, göç ettirme. tehcîr etmek göç ettirmek. tehdîd edilmek gözdağı verilmek. tehdîd etmek gözdağı vermek. ott o tehdîd (A.) [ ] ﺕﻬﺪیﺪgözdağı. b.c o tehâsum (A.) [ ] ﺕﺨﺎﺹﻢbirbirine düşmanlık gütme. m tehâlüf (A.) [ ] ﺕﺨﺎﻝﻒ1.uygunsuzluk, uymama. 2.farklılık. tehdîdâmîz (A.-F.) [ ] ﺕﻬﺪیﺪ ﺁﻡﻴﺰgözdağı vererek, tehdit edici. tehdîden (A.) [ ] ﺕﻬﺪیﺪاgözdağı vererek tehdit ederek. w. alk tehdîdkâr (A.-F.) [ ] ﺕﻬﺪیﺪﮐﺎرgözdağı verici, tehdit edici. tehdîdkârâne (A.-F.) [ ] ﺕﻬﺪیﺪﮐﺎراﻥﻪtehdit ederek. teheccî (A.) [ ] ﺕﻬﺠﯽheceleme. teheccî etmek hecelemek. tehevvu (A.) [ ] ﺕﻬﻮعkusma. tehevvu etmek kusmak. ww tehevvür (A.) [ ] ﺕﻬﻮرküplere binme, köpürme. tehevvür etmek küplere binmek, köpürmek. teheyyüc (A.) [ ] ﺕﻬﻴﺞheyecanlanma. tehî (F.) [ ] ﺕﻬﯽ1.boş. 2.anlamsız, yararsız. 471 www.alkottob.com tehîdest (F.) [ ] ﺕﻬﯽ دﺱﺖ1.yoksul. 2.eli boş. m tehîdestî (F.) [ ] ﺕﻬﻴﺪﺱﺘﯽ1.yoksulluk. 2.eli boşluk. tehîmağz (F.) [ ] ﺕﻬﯽ ﻡﻐﺰsamankafalı, boşkafalı. b.c o tehîmiyân (F.) [ ] ﺕﻬﯽ ﻡﻴﺎن1.içi boş. 2.kof. tehiyye (A.) [ ] ﺕﻬﻴﻪhazırlama. tehiyye edilmek hazırlanmak. tehiyye etmek hazırlamak. tehniyet (A.) [ ] ﺕﻬﻨﻴﺖkutlama. tehzîb (A.) [ ] ﺕﻬﺬیﺐsüsleme. tehzîl (A.) [ ] ﺕﻬﺰیﻞalaya alış. tehzîz (A.) [ ] ﺕﻬﺰیﺰtitretme. tekabül (A.) [ ] ﺕﻘﺎﺑﻞkarşılama. w. alk tekabül etmek karşılamak. ott o tehyie (A.) [ ] ﺕﻬﻴﺌﻪhazırlama. tekâlîf (A.) [ ] ﺕﮑﺎﻝﻴﻒ1.öneriler, teklifler. 2.vergiler. 3.ibadetler. tekâmül (A.) [ ] ﺕﮑﺎﻡﻞ1.olgunlaşma. 2.evrim. tekâmül etmek olgunlaşmak, gelişmek. tekâpu (F.) [ ] ﺕﮑﺎﭘﻮ1.telaş, koşuşturma. 2.dalkavukluk. tekârîr (A.) [ ] ﺕﻘﺎریﺮönergeler. ww tekârub (A.) [ ] ﺕﻘﺎربyakınlaşma. tekâsüf (A.) [ ] ﺕﮑﺎﺛﻒ1.yoğunlaşma. 2.koyulaşma. tekâsüf etmek yoğunlaşmak. tekâsül (A.) [ ] ﺕﮑﺎﺱﻞüşengeçlik, tembellik. 472 www.alkottob.com tekâsür (A.) [ ] ﺕﮑﺎﺛﺮçoğalma. m tekâtu’ (A.) [ ] ﺕﻘﺎﻃﻊkesişme. tekâüd (A.) [ ] ﺕﻘﺎﻋﺪemeklilik. b.c o tekâüd olmak emekliye ayrılmak, emekli olmak. tekâüdiye (A.) [ ] ﺕﻘﺎﻋﺪیﻪemekli aylığı. tekâvîm (A.) [ ] ﺕﻘﺎویﻢtakvimler. tekâyâ (A.) [ ] ﺕﮑﺎیﺎtekkeler. tekbîr (A.) [ ] ﺕﮑﺒﻴﺮAllahuekber deme. ott o tekbîr getirmek Allahuekber demek. tekdîr (A.) [ ] ﺕﮑﺪیﺮ1.azarlama. 2.bulandırma. tekebbür (A.) [ ] ﺕﮑﺒﺮbüyüklük taslama. tekeffül (A.) [ ] ﺕﮑﻔﻞkefil olma. tekeffül etmek kefil olmak. w. alk tekellüm (A.) [ ] ﺕﮑﻠﻢkonuşma. tekemmül (A.) [ ] ﺕﮑﻤﻞ1.tamamlanma. 2.olgunlaşma. tekemmül etmek 1.tamamlanmak. 2.olgunlaşmak. tekerrür (A.) [ ] ﺕﮑﺮرtekrarlanma. tekerrür etmek tekrarlanmak. tekessur (A.) [ ] ﺕﮑﺴﺮkırılma. ww tekessür (A.) [ ] ﺕﮑﺜﺮçoğalma. tekevvün (A.) [ ] ﺕﮑﻮنoluşum, oluşma. tekevvün etmek 1.oluşmak. 2.meydana gelmek, olmak. tekevvünât (A.) [ ] ﺕﮑﻮﻥﺎتoluşumlar, oluşmalar. 473 www.alkottob.com tekeyyüf (A.) [ ] ﺕﮑﻴﻒkeyiflenme. m tekfîl (A.) [ ] ﺕﮑﻔﻴﻞkefil etme, kefil gösterme. tekfîn (A.) [ ] ﺕﮑﻔﻴﻦkefenleme. teklîf (A.) [ ] ﺕﮑﻠﻴﻒ1.öneri. 2.vergi. teklîfât (A.) [ ] ﺕﮑﻠﻴﻔﺎتöneriler. tekmîl (A.) [ ] ﺕﮑﻤﻴﻞ1.tamamlama. 2.bütün, tüm. tekmile (A.) [ ] ﺕﮑﻤﻠﻪek. tekrâren (A.) [ ] ﺕﮑﺮاراtekrar tekrar. ott o tekrâr (A.) [ ] ﺕﮑﺮارyine. b.c o tekfîr (A.) [ ] ﺕﮑﻔﻴﺮkafirlikle suçlama. tekrîm (A.) [ ] ﺕﮑﺮیﻢsaygı gösterme. tekrîr (A.) [ ] ﺕﮑﺮیﺮtekrarlama. teksîf (A.) [ ] ﺕﮑﺜﻴﻒ1.yoğunlaştırma. 2.toplama. w. alk teksîf etmek yoğunlaştırmak. teksîr (A.) [ ] ﺕﮑﺜﻴﺮçoğaltma. teksîr edilmek çoğaltılmak. teksîr etmek çoğaltmak. tekvîn (A.) [ ] ﺕﮑﻮیﻦyaratma, var etme. tekye (A.) [ ] ﺕﮑﻴﻪtekke. ww tekzîb (A.) [ ] ﺕﮑﺬیﺐyalanlama. tekzîb edilmek yalanlanmak. tekzîb etmek yalanlamak. tel’în (A.) [ ] ﺕﻠﻌﻴﻦlanetleme. 474 www.alkottob.com tel’în edilmek lanetlenmek. m tel’în etmek lanetlemek. telâfî (A.) [ ] ﺕﻼﻓﯽzarar karşılama. telakkî (A.) [ ] ﺕﻠﻘﯽanlayış, görüş, değerlendirme. telakkî etmek anlamak, değerlendirmek. b.c o telâkî (A.) [ ] ﺕﻼﻗﯽbuluşma, görüşme. telakkiyât (A.) [ ] ﺕﻠﻘﻴﺎتgörüşler, anlayışlar, değerlendirmeler. telâmîz (A.) [ ] ﺕﻼﻡﻴﺬöğrenciler. telâşî (A.) [ ] ﺕﻼﺵﯽdağılma. ott o telâsuk (A.) [ ] ﺕﻼﺹﻖbitişme, yapışma. telattuf (A.) [ ] ﺕﻠﻄﻒyumuşak davranma. telâtum (A.) [ ] ﺕﻼﻃﻢçalkantı. telbîs (A.) [ ] ﺕﻠﺒﻴﺲhile yaparak aldatma. w. alk tele (A.) [ ] ﺕﻠﻪkapan, tuzak. tele’lu (A.) [ ] ﺕﻸﻝﺆışıldama. telebbüs (A.) [ ] ﺕﻠﺒﺲgiyinme. telef (A.) [ ] ﺕﻠﻒ1.ölme. 2.boşa gitme. telef etmek harcamak, tüketmek, yok etmek. telef olmak 1.ölmek. 2.boşa gitmek. ww telefât (A.) [ ] ﺕﻠﻔﺎتcan kaybı, ölümler. telehhüf (A.) [ ] ﺕﻠﻬﻒyanıp yakılma. telemmüz (A.) [ ]ﺕﻠﻤﺬöğrencilik. telemmüz etmek öğrenci olmak, öğrencilik etmek. 475 www.alkottob.com televvün (A.) [ ] ﺕﻠﻮنyanardönerlik. m telh (F.) [ ] ﺕﻠﺦacı. telhîs (A.) [ ] ﺕﻠﺨﻴﺺ1.kısaltma. 2.özetleme. telhîsen (A.) [ ] ﺕﻠﺨﻴﺼﺎözetle. telhkâm (F.) [ ] ﺕﻠﺨﮑﺎمüzgün, acılı. telkârî (T.-F.) [ ] ﺕﻞ ﮐﺎریgümüş işleme. telkîh (A.) [ ] ﺕﻠﻘﻴﺢaşılama. telkînî (A.) [ ] ﺕﻠﻘﻴﻨﯽtelkine dayalı. tell (A.) [ ] ﺕﻞtepe, sırt. ott o telkîn (A.) [ ] ﺕﻠﻘﻴﻦöğretme, kulağına anlatma. b.c o telhîs etmek özetlemek. telmîh (A.) [ ] ﺕﻠﻤﻴﺢgönderme, îmâlı anlatma. telmîhât (A.) [ ] ﺕﻠﻤﻴﺤﺎتgöndermeler, îmâlı anlatmalar.. w. alk telmîhen (A.) [ ] ﺕﻠﻤﻴﺤﺎgöndermede bulunarak. telvîn (A.) [ ] ﺕﻠﻮیﻦboyama. telvîs etmek kirletmek. Beni de telvis ettiniz. temâdî (A.) [ ] ﺕﻤﺎدیuzama, sürme. temâdî etmek uzamak, sürmek, devam etmek. temâs (A.) [ ] ﺕﻤﺎسdokunma. ww temâs etmek dokunmak. temâsîl (A.) [ ] ﺕﻤﺎﺛﻴﻞ1.resimler. 2.semboller. temâsül (A.) [ ] ﺕﻤﺎﺛﻞbenzeşme. temâşâ (F.) [ ] ﺕﻤﺎﺵﺎseyretme. 476 www.alkottob.com temâşâ etmek seyretmek. m temaşagâh (F.) [ ] ﺕﻤﺎﺵﺎﮔﺎﻩseyir yeri. temâyül (A.) [ ] ﺕﻤﺎیﻞeğilim. b.c o temâyülât (A.) [ ] ﺕﻤﺎیﻼتeğilimler. temâyüz (A.) [ ] ﺕﻤﺎیﺰseçkinlik, üstünlük, ayrıcalık. temayüz etmek seçkinlik kazanmak, ayrıcalık kazanmak, dikkat çekmek. temcîd (A.) [ ] ﺕﻤﺠﻴﺪululama. temdîd (A.) [ ] ﺕﻤﺪیﺪ1.uzatma. 2.süre uzatma. temdîd etmek uzatmak. temeddün (A.) [ ] ﺕﻤﺪنuygarlık. temeddün eylemek uygarlaşmak. temekkün (A.) [ ] ﺕﻤﮑﻦyerleşme. w. alk temelluk (A.) [ ] ﺕﻤﻠﻖyaltaklanma. ott o temdîd edilmek uzatılmak. temellük (A.) [ ] ﺕﻤﻠﮏmülk edinme. temellük etmek mülk edinmek. temennî (A.) [ ] ﺕﻤﻨﯽistek, arzu. temennî edilmek arzu edilmek. temennî etmek arzu etmek. ww temerküz (A.) [ ] ﺕﻤﺮﮐﺰtoplanma, yığılışma. temerküz etmek toplanmak, yığılışmak. temerrüd (A.) [ ] ﺕﻤﺮدdikbaşlılık, direniş. temerrüd etmek direnmek, dikbaşlılık etmek. 477 www.alkottob.com temeshur (A.) [ ] ﺕﻤﺴﺨﺮmaskaralık. m temeshur etmek maskaralık etmek. temessüh etmek şekil değiştirmek. b.c o temessük etmek sımsıkı tutunmak, sarılmak. temessül etmek 1.cisimlenmek. 2.benzeşmek. 3.özümlemek. temettü (A.) [ ] ﺕﻤﺘﻊkazanç, kâr. temevvüc (A.) [ ] ﺕﻤﻮجdalgalanma. temevvüc etmek dalgalanmak. ott o temevvül (A.) [ ] ﺕﻤﻮلzenginlik. temeyyüz (A.) [ ] ﺕﻤﻴﺰkendini gösterme, sivrilme, ayrıcalık kazanma. temeyyüz etmek kendini göstermek. temhîl etmek süre tanımak. temîn (A.) [ ] ﺕﺄﻡﻴﻦ1.gerçekleştirme, sağlama. 2.gerçekleştirilme, sağlanma. w. alk 3.emin kılma, güvence verme. temîn edilmek 1.sağlanmak, gerçekleştirilmek. 2.güvenci verilmek, emin kılınmak. temîn etmek güvence vermek, kesin konuşmak. temînât (A.) [ ] ﺕﺄﻡﻴﻨﺎتgüvence parası. temînen (A.) [ ] ﺕﺄﻡﻴﻨﺎsağlanarak, temin edilerek. ww temkîn (A.) [ ] ﺕﻤﮑﻴﻦ1.ihtiyatlı davranma. 2.sağlamlık. 3.ağırbaşlılık. temlîk (A.) [ ] ﺕﻤﻠﻴﮏmülk verme, mülk edindirme. temr (A.) [ ] ﺕﻤﺮhurma. temrîn (A.) [ ] ﺕﻤﺮیﻦalıştırma, egzersiz. temsîl (A.) [ ] ﺕﻤﺜﻴﻞ1.tiyatro oyunu. 2.sözgelişi. 3.özümseme. 478 www.alkottob.com temsîlât (A.) [ ] ﺕﻤﺜﻴﻼتtiyatro oyunları. m temyîz (A.) [ ] ﺕﻤﻴﻴﺰ1.ayırdetme. 2.seçme. ten (F.) [ ] ﺕﻦ1.vücut, beden. 2.dış yüz. b.c o tena’um (A.) [ ] ﺕﻨﻌﻢbolluk içinde yaşama. tenâfür (A.) [ ] ﺕﻨﺎﻓﺮ1.birbirinden nefret etme. 2.kulağa hoş gelmeyen sözcükleri sık sık kullanma. tenahnuh (A.) [ ] ﺕﻨﺤﻨﺢboğazını temizleme. tenâkus (A.) [ ] ﺕﻨﺎﻗﺺeksilme, azalma. tenâkuz (A.) [ ] ﺕﻨﺎﻗﺾçelişki. tenâkür (A.) [ ] ﺕﻨﺎﮐﺮantipati. ott o tenâkus etmek eksilmek, azalmak. tenâsân (F.) [ ] ﺕﻦ ﺁﺱﺎنcanının kıymetini bilen, rahatına düşkün. tenâsur (A.) [ ] ﺕﻨﺎﺹﺮyardımlaşma. w. alk tenâsüb (A.) [ ] ﺕﻨﺎﺱﺐ1.uygunluk. 2.orantı. tenâsüh (A.) [ ] ﺕﻨﺎﺱﺦruhun bedenler arası göçü. tenâsül (A.) [ ] ﺕﻨﺎﺱﻞüreme, üreyiş. tenâsülî (A.) [ ] ﺕﻨﺎﺱﻠﯽüreyiş ile ilgili. tenâvüb (A.) [ ] ﺕﻨﺎوبdönüşüm. tenâzur (A.) [ ] ﺕﻨﺎﻇﺮbakışma, bıkışım, simetri. ww tenâzurî (A.) [ ] ﺕﻨﺎﻇﺮیbakışık, simetrik. tenbân (F.) [ ] ﺕﻨﺒﺎنdon. tenbel (F.) [ ] ﺕﻨﺒﻞtembel. tenbîh (A.) [ ] ﺕﻨﺒﻴﻪ1.uyandırma. 2.uyarı, tembih. 479 www.alkottob.com tenbîh edilmek 1.uyandırılmak. 2.uyarılmak, tembihlenmek. m tenbîh etmek uyarmak, tembihlemek. tenbîhât (A.) [ ] ﺕﻨﺒﻴﻬﺎتuyarılar, tembihler. tene (F.) [ ] ﺕﻨﻪgövde. tenebbüh (A.) [ ] ﺕﻨﺒﻪ1.uyanma. 2.uyarım. tenebbüt (A.) [ ] ﺕﻨﺒﺖbitme, yeşerme. tenebbüt etmek bitmek, yeşermek. ott o teneffür (A.) [ ] ﺕﻨﻔﺮnefret etme, iğrenme. b.c o tendürüst (F.) [ ] ﺕﻦ درﺱﺖsağlıklı, sağlam yapılı. teneffür etmek nefret etmek, iğrenmek. teneffüs (A.) [ ] ﺕﻨﻔﺲ1.soluk alma. teneffüs edilmek soluk alınmak. teneffüs etmek soluk almak. w. alk tenemmüv etmek serpilmek, gelişip büyümek. tenevvü' (A.) [ ] ﺕﻨﻮعçeşitlilik. tenevvür (A.) [ ] ﺕﻨﻮرaydınlanma. tenevvür etmek aydınlanmak. tenezzüh (A.) [ ] ﺕﻨﺰﻩgezinti. tenezzüh etmek gezinti yapmak, gezinmek. ww tenezzül (A.) [ ] ﺕﻨﺰل1.alçalma. 2.alçakgönüllülük. tenezzülen (A.) [ ] ﺕﻨﺰﻻalçakgönüllülükle. teng (F.) [ ] ﺕﻨﮓdar. tengdest (F.) [ ] ﺕﻨﮓ دﺱﺖelidarda, yoksul. 480 www.alkottob.com tenhâ (F.) [ ] ﺕﻨﻬﺎ1.tek başına, yalnız. 2.boş yer, yssız yer. m tenkîd (A.) [ ] ﺕﻨﻘﻴﺪeleştiri. tenkîd edilmek eleştirilmek. tenkîdât (A.) [ ] ﺕﻨﻘﻴﺪاتeleştiriler. tenkîh (A.) [ ] ﺕﻨﻘﻴﺢnikahlama. b.c o tenkîd etmek eleştirmek. tenkîl (A.) [ ] ﺕﻨﮑﻴﻞ1.uzaklaştırma. 2.ortadan kaldırma. 3.cezalandırma. tenkîs (A.) [ ] ﺕﻨﻘﻴﺺazaltma, eksiltme. ott o tenkîsât (A.) [ ] ﺕﻨﻘﻴﺼﺎتazaltmalar, eksiltmeler. tenmiye (A.) [ ] ﺕﻨﻤﻴﻪgeliştirme, artırma, nemalandırma. tenmiye etmek geliştirmek, artırmak. tennûr (A.) [ ] ﺕﻨﻮر1.tandır. 2.fırın. tennûre (A.) [ ] ﺕﻨﻮرﻩmevlevî dervişlerinin sema giysisi. w. alk tenperver (F.) [ ] ﺕﻦ ﭘﺮورrahatına düşkün. tensîb (A.) [ ] ﺕﻨﺴﻴﺐuygun görme. tensîb edilmek uygun görülmek. tensîb etmek uygun görmek. tensîk (A.) [ ] ﺕﻨﺴﻴﻖdüzenleme, tertip etme. tenşît (A.) [ ] ﺕﻨﺸﻴﻂneşelendirme. ww tenûmend (F.) [ ] ﺕﻨﻮﻡﻨﺪiriyarı, çamyarması. tenvîm (A.) [ ] ﺕﻨﻮیﻢuyutma. tenvîr (A.) [ ] ﺕﻨﻮیﺮ1.aydınlatma, ışıklandırma. 2.düşünce yoluyla aydınlatma. tenvîr etmek aydınlatmak. 481 www.alkottob.com tenzîh (A.) [ ] ﺕﻨﺰیﻪarındırma, uzak tutma, kusur kondurmama. m tenzîh etmek uzak tutmak, kusur kondurmamak. tenzîl (A.) [ ] ﺕﻨﺰیﻞ1.indirme. 2.indirim. tenzîlât yapmak fiyat düşürmek, indirim yapmak. ter (F.) [ ] ﺕﺮ1.taze.. 2.ıslak. ter’îb (A.) [ ] ﺕﺮﻋﻴﺐkorkutma. terâfuk (A.) [ ] ﺕﺮاﻓﻖyardımlaşma. ott o terâfuk etmek birbirine yardım etmek. b.c o tenzîlât (A.) [ ] ﺕﻨﺰیﻼتindirim. terahhum (A.) [ ] ﺕﺮﺣﻢacıma, merhamet etme. terahhum etmek acımak, merhamet etmek. terahhum kılmak acımak, merhamet etmek. terakkî (A.) [ ] ﺕﺮﻗﯽilerleme, gelişme. w. alk terakkîperver (A.-F.) [ ] ﺕﺮﻗﯽ ﭘﺮورilerleme yanlısı. terakkiyât (A.) [ ] ﺕﺮﻗﻴﺎتilerlemeler. terâküm (A.) [ ] ﺕﺮاﮐﻢbirikim, birikme, yığılma. terâküm etmek birikmek, yığılmak. terâküm ettirmek biriktirmek. terâne (F.) [ ] ﺕﺮاﻥﻪ1.İran edebiyatına özgü rubai şekli. 2.makam, ahenk. 3.şarkı. ww terâzû (F.) [ ] ﺕﺮازوterazi. terbî’ (A.) [ ] ﺕﺮﺑﻴﻊ1.dörtleme. 2.dördün. terbiye (A.) [ ] ﺕﺮﺑﻴﻪ1.yetiştirme. 2.eğitim. 3.cezalandırma. terbiyevî (A.) [ ] ﺕﺮﺑﻴﻮیeğitimsel. 482 www.alkottob.com terceme (A.) [ ] ﺕﺮﺝﻤﻪçeviri. m tercî’ (A.) [ ] ﺕﺮﺝﻴﻊgeri çevirme. tercîh (A.) [ ] ﺕﺮﺝﻴﺢyeğleme. terdâmen (F.) [ ] ﺕﺮداﻡﻦiffetsiz. 2.namussuz. terdîd (A.) [ ] ﺕﺮدیﺪgeri çevirme. b.c o tercüman (A.) [ ] ﺕﺮﺝﻤﺎن1.çevirmen. 2.duyguları, görüşleri dile getiren. terdîf (A.) [ ] ﺕﺮدیﻒ1.ekleme, iliştirme. 2.terkiye alma. terdîf eylemek eklemek. ott o tereddî etmek soysuzlaşmak. tereddüd (A.) [ ] ﺕﺮدد1.gidip gelme.2.ikirciklenme. tereddüd etmek ikirciklenmek. tereke (A.) [ ] ﺕﺮﮐﻪölenin geride bıraktıkları. terekküb (A.) [ ] ﺕﺮﮐﺐ1.oluşum. 2.bileşim. w. alk terekküb etmek oluşmak. terekkübât (A.) [ ] ﺕﺮﮐﺒﺎتoluşumlar. terennüm (A.) [ ] ﺕﺮﻥﻢ1. şarkı söyleme, şakıma. 2.dile getirme. terennüm etmek 1.şarkı söylemek, şakımak. 2.dile getirmek. teressüb (A.) [ ] ﺕﺮﺱﺐtortulanma. teressüb etmek tortulanmak. ww tereşşüh (A.) [ ] ﺕﺮﺵﺢsızıntı. terettüb (A.) [ ] ﺕﺮﺕﺐ1.gerekme. 2.üzerine görev düşmek. terettüb etmek 1.gerekmek. 2.üzerine görev düşmek. terfî’ (A.) [ ] ﺕﺮﻓﻴﻊ1.yükseltme. 2.rütbesini yükseltme. 3.bir üst sınıfa geçme. 483 www.alkottob.com terfî’ etmek 1.yükselmek. 2.rütbesi yükselmek. 3.bir üst sınıfa geçme. terfîk etmek ayak uydurmak. tergîb etmek rağbet ettirmek, istek uyandırmak. terhîb etmek gözünü korkutmak. terhîn (A.) [ ] ﺕﺮهﻴﻦrehin bırakma. b.c o tergîb (A.) [ ] ﺕﺮﻏﻴﺐrağbet ettirme, istek uyandırma. m terfîk (A.) [ ] ﺕﺮﻓﻴﻖ1.ayak uydurma. 2.arkadaş etme. terhis (A.) [ ] ﺕﺮﺧﻴﺺ1.izin verme. 2.askerlik süresi dolanı serbest bırakma. ott o terk (A.) [ ] ﺕﺮک1.bırakma. 2.vazgeçme. 3.ayrılma. terk edilmek 1.bırakılmak. 2.vazgeçilmek. terk etmek 1.bırakmak. 2.vazgeçmek. 4.ayrılmak. terk olunmak 1.bırakılmak. 2.vazgeçilmek. terkeş (F.) [ ] ﺕﺮﮐﺶokluk, sadak. w. alk terkîb (A.) [ ] ﺕﺮﮐﻴﺐbirleştirme, terkip. terkuve (A.) [ ] ﺕﺮﻗﻮﻩköprücük kemiği. termîm (A.) [ ] ﺕﺮﻡﻴﻢonarma, onarım. termîm edilmek onarılmak. termîm etmek onarmak. termîmât (A.) [ ] ﺕﺮیﻤﺎتonarımlar. ww ters (F.) [ ] ﺕﺮسkorku. tersâ (F.) [ ] ﺕﺮﺱﺎHıristiyan. tersân (F.) [ ] ﺕﺮﺱﺎنkorku ile, korkarak. tersâyân (F.) [ ] ﺕﺮﺱﺎیﺎنHıristiyanlar. 484 www.alkottob.com tersengîz (F.) [ ] ﺕﺮس اﻥﮕﻴﺰkorkunç, korku salan. m tersî’ (A.) [ ] ﺕﺮﺹﻴﻊmücevher işleme, mücevher kakma. tersîb (A.) [ ] ﺕﺮﺱﻴﺐtortulandırma. tersîm edilmek resimlenmek, resmedilmek. tersîm etmek resimlemek, resmetmek. tersnâk (F.) [ ] ﺕﺮﺱﻨﺎکkorkunç. b.c o tersîm (A.) [ ] ﺕﺮﺱﻴﻢresmetme, resimleme. tertîb (A.) [ ] ﺕﺮﺕﻴﺐ1.dizme. 2.düzen. 3.hazırlama, düzenleme. ott o tertîb edilmek hazırlanmak, düzenlenmek. tertîb etmek hazırlamak, düzenlemek. tertîbât (A.) [ ] ﺕﺮﺕﻴﺒﺎتdüzenlemeler, düzenler. terütâze (F.) [ ] ﺕﺮوﺕﺎزﻩtaptaze, çok körpe. tervîc (A.) [ ] ﺕﺮویﺞ1.yaygınlaştırma, rayiç kılma. 2.değerini artırma. w. alk terzebân (F.) [ ] ﺕﺮزﺑﺎنhazırcevap. terzîk (A.) [ ] ﺕﺮزیﻖrızıklandırma. terzîl (A.) [ ] ﺕﺮذیﻞrezil etme. terzîl edilmek rezil edilmek. terzîl etmek rezil etmek. tes’îd (A.) [ ] ﺕﺴﻌﻴﺪkutlama. ww tes’îd edilmek kutlanmak. tes’îd etmek kutlamak. tesâdüf (A.) [ ] ﺕﺼﺎدف1.rastlama. 2.rastlantı. tesâdüf edilmek rastlanmak. 485 www.alkottob.com tesâdüf etmek rastlamak. m tesâdüfen (A.) [ ] ﺕﺼﺎدﻓﺎrastlantı eseri, rastgele. tesâdüfî (A.) [ ] ﺕﺼﺎدﻓﯽrastlantı eseri, rastgele. tesâdüm etmek çarpışmak, tokuşmak. b.c o tesâdüm (A.) [ ] ﺕﺼﺎدمçarpışma, tokuşma. tesâhub (A.) [ ] ﺕﺼﺎﺣﺐ1.sahip çıkma. 2.arkadaşlık etme. tesâmüh (A.) [ ] ﺕﺴﺎﻡﺢhoşgörü. tesâmühkâr (A.-F.) [ ] ﺕﺴﺎﻡﺤﮑﺎرhoşgörülü. ott o tesâmühkârlık (A.-F.-T.) hoşgörü. tesâmühperver (A.-F.) [ ] ﺕﺸﺎﻡﺢ ﭘﺮورhoşgörülü. tesânîf (A.) [ ] ﺕﺼﺎﻥﻴﻒkitaplar. tesânüd (A.) [ ] ﺕﺴﺎﻥﺪdayanışma. tesâud (A.) [ ] ﺕﺼﺎﻋﺪgöklere yükselme, ağma. w. alk tesâvî (A.) [ ] ﺕﺴﺎویeşitlik. tesâvîr (A.) [ ] ﺕﺼﺎویﺮresimler, tasvirler. tesbîh (A.) [ ] ﺕﺴﺒﻴﺢtespih. tesbît (A.) [ ] ﺕﺜﺒﻴﺖ1.sağlamlaştırma, tutturma. 2.kanıtlama. tesbît edilmek 1.tutturulmak. 2.kanıtlamak. 3.belirlenmek. tesbît etmek 1.tutturmak. 2.kanıtlamak. 3.belirlemek. ww tescîl (A.) [ ] ﺕﺴﺠﻴﻞkayıt defterine geçirme, sicile kaydetme. tescîl edilmek sicile kaydedilmek. tescîl etmek sicile kaydetmek. tesdîs (A.) [ ] ﺕﺴﺪیﺲaltılama. 486 www.alkottob.com tesellî (A.) [ ] ﺕﺴﻠﯽavutma. m tesellî vermek avutmak. tesellîkâr (A.-F.) [ ] ﺕﺴﻠﯽ ﮐﺎرavutan, teselli veren. b.c o tesellüm (A.) [ ] ﺕﺴﻠﻢteslim alma. tesellüm etmek teslim almak. teselsül (A.) [ ] ﺕﺴﻠﺴﻞzincirleme. tesettür (A.) [ ] ﺕﺴﺘﺮörtünme. teseyyüb (A.) [ ] ﺕﺜﻴﺐdul kalma. teshîl etmek kolaylaştırmak. teshîlât (A.) [ ] ﺕﺴﻬﻴﻼتkolaylıklar. teshîr (A.) [ ] ﺕﺴﺨﻴﺮele geçirme. teshîr (A.) [ ] ﺕﺴﺤﻴﺮbüyüleme. ott o teshîl (A.) [ ] ﺕﺴﻬﻴﻞkolaylaştırma. w. alk teskîn (A.) [ ] ﺕﺴﮑﻴﻦyatıştırma, sakinleştirme. teskîn etmek yatıştırmak, sakinleştirmek. teskîn olmak yatışmak, sakinleşmek. teslîh (A.) [ ] ﺕﺴﻠﻴﺢ1.silahlandırma. 2.silahlandırılma. teslîh edilmek silahlandırılmak. teslîh etmek silahlandırmak. ww teslîm (A.) [ ] ﺕﺴﻠﻴﻢ1.sahibine verme. 2.hakkını verme, doğrulama. teslîs (A.) [ ] ﺕﺜﻠﻴﺚüçleme. tesmîm (A.) [ ] ﺕﺴﻤﻴﻢ1.zehirleme. 2.zehirlenme. tesmîm edilmek zehirlenmek. 487 www.alkottob.com tesmîm etmek zehirlemek. m tesmiye (A.) [ ] ﺕﺴﻤﻴﻪadlandırma. tesmiye edilmek adlandırılmak, denilmek. tesmiye olunmak adlandırılmak, denilmek. tesrî’ (A.) [ ] ﺕﺴﺮیﻊhızlandırma. tesrî’ edilmek hızlandırılmak. tesrî’ etmek hızlandırmak. b.c o tesmiye etmek adlandırmak, demek. ott o tesvîd (A.) [ ] ﺕﺴﻮیﺪ1.karartma. 2.müsvedde yazma. tesviye (A.) [ ] ﺕﺴﻮیﻪ1.eşitleme. 2.düzleme. 3.sonuçlandırma. 4.hesap kapatma. tesviye edilmek 1.eşitlenmek. 2.düzlenmek. 3.sonuçlandırılmak. 4.hesap katılmak. tesviye etmek 1.eşitlemek. 2.düzlemek. 3.sonuçlandırmak. 4.hesap kapatmak. w. alk teşa’şu’ (A.) [ ] ﺕﺸﻌﺸﻊışıma. teşa’ub (A.) [ ] ﺕﺸﻌﺐşubelenme, dallanma. teşâbüh (A.) [ ] ﺕﺸﺎﺑﻪbenzeşme. teşbîh (A.) [ ] ﺕﺸﺒﻴﻪbenzetme. teşbîh edilmek benzetilmek. teşbîh etmek benzetmek. ww teşcî’ (A.) [ ] ﺕﺸﺠﻴﻊyüreklendirme. teşcî’ edilmek yüreklendirilmek. teşcî’ etmek yüreklendirmek. teşcîr etmek ağaçlandırmak. 488 www.alkottob.com teşdîd (A.) [ ] ﺕﺸﺪیﺪşiddetlendirme, arttırma, çoğaltma. m teşdîd etmek şiddetlendirmek. teşebbüs (A.) [ ] ﺕﺸﺒﺚgirişim. b.c o teşebbüs etmek girişmek, girişimde bulunmak. teşebbüsât (A.) [ ] ﺕﺸﺒﺜﺎتgirişimler. teşeccür etmek ağaçlaşmak. teşekkül (A.) [ ] ﺕﺸﮑﻞoluşma, oluşum. teşekkül etmek oluşmak. ott o teşekkürât (A.) [ ] ﺕﺸﮑﺮاتteşekkürler. teşennüc (A.) [ ] ﺕﺸﻨﺞkasılma, spazm. teşerrüf (A.) [ ] ﺕﺸﺮفşereflenme. teşerrüf etmek şereflenmek. teşevvüş (A.) [ ] ﺕﺸﻮشkarışıklık. w. alk teşeyyu’ (A.) [ ] ﺕﺸﻴﻊşiîlik. teşfiye (A.) [ ] ﺕﺸﻔﻴﻪşifa verme. teşhîr (A.) [ ] ﺕﺸﻬﻴﺮ1.meşhur etme. 2.sergileme. 3.sergilenme. teşhîr edilmek sergilenmek. teşhîr etmek sergilemek. teşhîs (A.) [ ] ﺕﺸﺨﻴﺺ1.ayırt etme. 2.kişilik kazandırma. 3.tanı. ww teşhîs edilmek 1.ayırt edilmek. 2.tanı konulmak. teşhîs etmek 1.ayırt etmek. 2.tanı koymak. teşhîs olunmak. ayırt edilmek. teşkîl (A.) [ ] ﺕﺸﮑﻴﻞ1.şekillendirme, oluşturma. 2.kurma. 489 www.alkottob.com teşkîl edilmek kurulmak. m teşkîl etmek oluşturmak. teşne (F.) [ ] ﺕﺸﻨﻪsusuz,susamış. teşrî’ (A.) [ ] ﺕﺸﺮیﻊyasa koyma. teşrîf (A.) [ ] ﺕﺸﺮیﻒ1.şereflendirme. 2.gelme. teşrîfât (A.) [ ] ﺕﺸﺮیﻔﺎتprotokol. teşrîfatçı (A.-T.) protokol görevlisi. b.c o teşnedil (F.) [ ] ﺕﺸﻨﻪ دلseven, arzulu, can atan. ott o teşrîh (A.) [ ] ﺕﺸﺮیﺢ1.açma. 2.açılama, şerh etme. 3.otopsi. 4.anatomi. teşrîh etmek açılamak, açıklamalı olarak söylemek veya yazmak. teşrîhhâne (A.-F.) [ ] ﺕﺸﺮیﺢ ﺧﺎﻥﻪotopsi odası. teşrîk (A.) [ ] ﺕﺸﺮیﮏortak etme. teşrîn-i evvel (A.-F.) [ ] ﺕﺸﺮیﻦ اولEkim. w. alk teşrîn-i sânî (A.-F.) [ ] ﺕﺸﺮیﻦ ﺛﺎﻥﯽKasım. teşvîk (A.) [ ] ﺕﺸﻮیﻖşevklendirme. teşvîk edilmek şevklendirilmek. teşvîk etmek şevklendirmek. teşvîkât (A.) [ ] ﺕﺸﻮیﻘﺎتteşvikler. teşyî’ (A.) [ ] ﺕﺸﻴﻴﻊuğurlama. ww teşyî’ edilmek uğurlanmak. teşyî’ etmek uğurlamak. tetâbuk (A.) [ ] ﺕﻄﺎﺑﻖuyma, uygun düşme. tetâbuk etmek uymak, uygun düşmek. 490 www.alkottob.com tetebbu’ (A.) [ ] ﺕﺘﺒﻊderinlemesine araştırma, inceleme. m tetebbu’ etmek incelemek. tetebu’ât (A.) [ ] ﺕﺘﺒﻌﺎتincelemeler. tevâfuk (A.) [ ] ﺕﻮاﻓﻖuygun gelme. tevaggul (A.) [ ] ﺕﻮﻏﻞsürekli uğraşı. tevahhuş (A.) [ ] ﺕﻮﺣﺶkorku, korkma. tevakki (A.) [ ] ﺕﻮﻗﯽsakınma, korunma, çekinme. tevakkuf (A.) [ ] ﺕﻮﻗﻒdurma. tevakkuf etmek durmak. ott o tevakku’ (A.) [ ] ﺕﻮﻗﻊbeklenti. b.c o tetimme (A.) [ ] ﺕﺘﻤﻪtamamlayıcı ek. tevâlî (A.) [ ] ﺕﻮاﻝﯽkesintisiz sürme, birbirini izleme. tevâlî etmek kesintisiz sürmek, birbirini izlemek. w. alk tevânâ (F.) [ ] ﺕﻮاﻥﺎgüçlü. tevârîh (A.) [ ] ﺕﻮاریﺦtarihler. tevârüs (A.) [ ] ﺕﻮارثmiras alma. tevârüs etmek miras almak. tevâtur (A.) [ ] ﺕﻮاﺕﺮyaygın söylenti. tevâzu (A.) [ ] ﺕﻮاﺽﻊalçakgönüllülük. ww tevâzün (A.) [ ] ﺕﻮازنdenklik. tevbe (A.) [ ] ﺕﻮﺑﻪtövbe. tevbîh (A.) [ ] ﺕﻮﺑﻴﺦazarlama, azar. tevbîh olunmak azarlanmak. 491 www.alkottob.com tevcîh (A.) [ ] ﺕﻮﺝﻴﻪ1.yöneltme, yönlendirme. 2.yorumlama. 3.rütbe verme. tevdî’ etmek bırakmak. b.c o teveccüh (A.) [ ] ﺕﻮﺝﻪ1.yönelme, dönme. 2.ilgi gösterme. m tevdî’ (A.) [ ] ﺕﻮدیﻊbırakma, görev verme. teveccüh etmek 1.yönelmek, dönmek. 2.ilgi göstermek. 3.düşmek. tevellüd (A.) [ ] ﺕﻮﻝﺪ1.doğma. 2.doğum. 3.doğum tarihi. tevellüd etmek doğmak. teverrüm (A.) [ ] ﺕﻮرم1.şişme. 2.verem olma. tevessü (A.) [ ] ﺕﻮﺱﻊgenişleme. tevessü etmek genişlemek. ott o teverrüm etmek şişmek. tevessül (A.) [ ] ﺕﻮﺱﻞ1.el atma, girişme. 3.inanma. 3.sarılma. tevessül etmek 1.el atmak. 2.sarılmak. w. alk tevezzü’ (A.) [ ] ﺕﻮزعdağılım. tevfîkan (A.) [ ] ﺕﻮﻓﻴﻘﺎ-e göre, uyarak, bakılarak. tevhîd (A.) [ ] ﺕﻮﺣﻴﺪbirleştirme. tevhîd edilmek birleştirilmek. tevhîd etmek birleştirmek. tevhit etmek bk. tevhîd etmek. ww tevkîf (A.) [ ] ﺕﻮﻗﻴﻒ1.durdurma. 2.kapatma. 3.tutuklama. tevkîf edilmek 1.durdurulmak. 2.kapatılmak. 3.tutuklanmak. tevkîf etmek 1.durdurmak. 2.kapatmak. 3.tutuklamak. tevkîl etmek vekil bırakmak. 492 www.alkottob.com tevlîd (A.) [ ] ﺕﻮﻝﻴﺪ1.doğurtma, üretme. 2.meydana getirme. m tevlîd etmek 1.üretmek. 2.meydana getirmek. tevsî etmek genişletmek. tevsî’ edilmek genişletilmek. tevsîk (A.) [ ] ﺕﻮﺛﻴﻖ1.belgeleme. 2sağlamlaştırma. tevsîk edilmek belgelendirilmek. tevsîk etmek belgelendirmek. b.c o tevsî’ (A.) [ ] ﺕﻮﺱﻴﻊ1.genişletme. 2.genişletilme. ott o tevşîh (A.) [ ] ﺕﻮﺵﻴﺢ1.süsleme. 2.çifte kafiye kullanma. tevvâb (A.) [ ] ﺕﻮاب1.çok tövbe eden. 2.tövbe kabul eden Tanrı. tevzî’ (A.) [ ] ﺕﻮزیﻊdağıtım, dağıtma. tevzî’ edilmek dağıtılmak. tevzî’ etmek dağıtmak. w. alk teyakkuz (A.) [ ] ﺕﻴﻘﻆuyanıklık. teyemmün (A.) [ ] ﺕﻴﻤﻢuğur sayma. tezâd (A.) [ ] ﺕﻀﺎدzıtlık, çelişki. tezâhür (A.) [ ] ﺕﻈﺎهﺮortaya çıkma, belirme. tezâhür etmek ortaya çıkmak, belirmek. tezâhürât (A.) [ ] ﺕﻈﺎهﺮات1.ortaya çıkışlar, oluşlar. 2.destekler. ww tezâyüd (A.) [ ] ﺕﺰایﺪartma, çoğalma. tezâyüd etmek artmak, çoğalmak. tezekkür (A.) [ ] ﺕﺬﮐﺮele alınma. tezelzül (A.) [ ] ﺕﺰﻝﺰلsarsılma, sarsıntı. 493 www.alkottob.com tezerv (F.) [ ] ﺕﺬروsülün. tezhîb (A.) [ ] ﺕﺬهﻴﺐ1.süsleme. 2.yaldızlama. 3.altın sürme. tezkâr eylemek hatırlatmak. tezkîr (A.) [ ] ﺕﺬﮐﻴﺮhatırlatma. tezkîr edilmek hatırlatılmak, dile getirilmek. tezkîr etmek hatırlatmak, dile getirmek. tezvîc (A.) [ ] ﺕﺰویﺞevlendirme. tezvîc etmek evlendirmek. tezvîr (A.) [ ] ﺕﺰویﺮarabozuculuk. tezyîd (A.) [ ] ﺕﺰیﻴﺪarttırma. w. alk tezyîd etmek arttırmak. ott o tezlîl (A.) [ ] ﺕﺬﻝﻴﻞaşağılama, zelil etme. b.c o tezkâr (A.) [ ] ﺕﺬﮐﺎرanma hatırlama. m tezevvüc (A.) [ ] ﺕﺰوجevllilik, evlenme. tezyîd olunmak arttırılmak. tezyîn (A.) [ ] ﺕﺰیﻴﻦ1.süsleme. 2.süslenme. tezyîn edilmek süslenmek, bezenmek. tezyînat (A.) [ ] ﺕﺰیﻴﻨﺎتsüslemeler, süsler. tıbb (A.) [ ] ﻃﺐtıp. ww tıbbî (A.) [ ] ﻃﺒﯽtıp ile ilgili. tıbbiye (A.) [ ] ﻃﺒﻴﻪtıp fakültesi, tıp okulu. tıfl (A.) [ ] ﻃﻔﻞküçük çocuk. tıflâne (A.-F.) [ ] ﻃﻔﻼﻥﻪçocukça, çocuksu. 494 www.alkottob.com tılâ (A.) [ ] ﻃﻼعyaldız. m tınab (A.) [ ] ﻃﻨﺎبsicim, çadır ipi. tıraş (F.) [ ] ﺕﺮاشtıraş. tıynetsiz (A.-T.) kötü mayalı, karaktersiz. tîb (A.) [ ] ﻃﻴﺐgüzel koku. b.c o tıynet (A.) [ ] ﻃﻴﻨﺖmizaç. ticârethâne (A.-F.) [ ] ﺕﺠﺎرت ﺧﺎﻥﻪticaret yapılan işyeri. tîğ (F.) [ ] ﺕﻴﻎkılıç. ott o tilâvet (A.) [ ] ﺕﻼوتgüzel Kur’ân okuma. tilâvet etmek usûlüne göre Kur’ân okumak. tilmîz (A.) [ ] ﺕﻠﻤﻴﺬöğrenci. tîmâr (F.) [ ] ﺕﻴﻤﺎر1.bakım. 2.tımar. tîmârhâne (F.) [ ] ﺕﻴﻤﺎرﺧﺎﻥﻪakıl hastanesi. w. alk timsâh (A.) [ ] ﺕﻤﺴﺎحtimsah. timsâl (A.) [ ] ﺕﻤﺜﺎل1.resim. 2.sembol. timsâlî (A.) [ ] ﺕﻤﺜﺎﻝﯽsembolik. tîr (F.) [ ] ﺕﻴﺮ1.ok. 2.sevgilinin kirpiği. tîrâje (F.) [ ] ﺕﻴﺮاژﻩgökkuşağı. tîrdân (F.) [ ] ﺕﻴﺮدانokluk, sadak. ww tîre (F.) [ ] ﺕﻴﺮﻩ1.karanlık. 2.bulanık. 3.koyu. tîrendâz (F.) [ ] ﺕﻴﺮاﻥﺪازokçu. tîrkeş (F.) [ ] ﺕﻴﺮﮐﺶokluk, sadak. tiryâk (A.) [ ] ﺕﺮیﺎک1.panzehir. 2.afyon. 495 www.alkottob.com tiryâkî (A.) [ ] ﺕﺮیﺎﮐﯽ1.esrarkeş. 2.sigara tutkunu. m tis’a (A.) [ ] ﺕﺴﻌﻪdokuz. tis’în (A.) [ ] ﺕﺴﻌﻴﻦdoksan. tîz (F.) [ ] ﺕﻴﺰ1.keskin. 2.sivri. 3.çabuk tez. tîzâb (F.) [ ] ﺕﻴﺰابkezzap. töhmet (A.) [ ] ﺕﻬﻤﺖsuç. tu’me (A.) [ ] ﻃﻌﻤﻪ1.yem. 2.yiyecek. 2.tat. tufeylât (A.) [ ] ﻃﻔﻴﻼتparazitler. tufeylî (A.) [ ] ﻃﻔﻴﻠﯽparazit. tufeyliyet (A.) [ ] ﻃﻔﻴﻠﻴﺖparazitlik. tuffah (A.) [ ] ﺕﻔﺎحelma. w. alk tufû (F.) [ ] ﺕﻔﻮ1.tükrük. 2.tüh! ott o tûde (F.) [ ] ﺕﻮدﻩyığın. b.c o tîşe (F.) [ ] ﺕﻴﺸﻪ1.keser. 2.balta. tufûliyyet (A.) [ ] ﻃﻔﻮﻝﻴﺖçocukluk. tuğrâkeş (T.-F.) [ ] ﻃﻐﺮاﮐﺶtuğracı. tuğyân (A.) [ ] ﻃﻐﻴﺎن1.taşkınlık, azgınlık. 2.taşkın. tuhaf (A.) [ ] ﺕﺤﻒ1.ilginç. 2.hediyeler. 3.gülünç. tuhfe (A.) [ ] ﺕﺤﻔﻪhediye. ww tuhm (F.) [ ] ﺕﺨﻢtohum. tûl (A.) [ ] ﻃﻮل1.uzunluk. 2.boylam. tûlânî (A.) [ ] ﻃﻮﻻﻥﯽuzunluğuna. tullâb (A.) [ ] ﻃﻼبöğrenciler. 496 www.alkottob.com tulû (A.) [ ] ﻃﻠﻮعdoğuş. m tulûât (A.) [ ] ﻃﻠﻮﻋﺎتdoğaçlamalar. tûranî (T.-F.) [ ] ﺕﻮراﻥﯽTuranlı. turfa (A.) [ ] ﻃﺮﻓﻪyepyeni, görülmemiş şey. turre (A.) [ ] ﻃﺮﻩsaç lülesi. turş (F.) [ ] ﺕﺮشekşi. turuk (A.) [ ] ﻃﺮقyollar. tûsen (F.) [ ] ﺕﻮﺱﻦserkeş at. tûşe (F.) [ ] ﺕﻮﺵﻪazık. tût (F.) [ ] ﺕﻮتdut. ott o turuncî (F.) [ ]ﺕﺮﻥﺠﯽturuncu. b.c o tûraniyülasl (T.-A.) [ ] ﺕﻮراﻥﯽ اﻻﺹﻞTûran asıllı. tûtî (F.) [ ] ﻃﻮﻃﯽpapağan, dudu kuşu. w. alk tuyûf (A.) [ ] ﻃﻴﻮفtayflar. tuyûr (A.) [ ] ﻃﻴﻮرkuşlar. tüccâr (A.) [ ] ﺕﺠﺎرtacirler. tükme (F.) [ ] ﺕﮑﻤﻪdüğme. tünbek (F.) [ ] ﺕﻨﺒﮏdümbelek. tünd (F.) [ ] ﺕﻨﺪ1.hızlı. 2.keskin. 3.acı. 3.şiddetli. ww tündbâd (F.) [ ] ﺕﻨﺪﺑﺎدkasırga. tündmizâc (F.-A.) [ ] ﺕﻨﺪﻡﺰاجasabî mizaçlı. türâb (A.) [ ] ﺕﺮابtoprak. türb (F.) [ ] ﺕﺮبturp. 497 www.alkottob.com türbet (F.) [ ] ﺕﺮﺑﺖtürbe. türkân (T.-F.) [ ] ﺕﺮﮐﺎن1.Türkler. 2.güzeller. b.c o türkiyât (T.-A.) [ ] ﺕﺮﮐﻴﺎتTürklük araştırmaları, türkoloji. m türk 1.Türk. 2.güzel. türktâz (T.-F.) [ ] ﺕﺮﮐﺘﺎز1.koşturma, koşma. 2.yağmalama. türrehe (A.) [ ] ﺕﺮهﻪzırva. türşî (F.) [ ] ﺕﺮﺵﯽ1.ekşilik. 2.turşu. türşrû (F.) [ ] ﺕﺮش روsuratı sirke satan, ekşi suratlı. tüvânâ (F.) [ ] ﺕﻮاﻥﺎgüçlü. ww w. alk tüvânger (F.) [ ] ﺕﻮاﻥﮕﺮzengin. ott o tüvân (F.) [ ] ﺕﻮانgüç. 498 www.alkottob.com u’cûbe (A.) [ ] اﻋﺠﻮﺑﻪacayip, şaşılacak şey. ubûdiyyet (A.) [ ] ﻋﺒﻮدیﺖkulluk. ubûr (A.) [ ] ﻋﺒﻮرgeçiş. ucb (A.) [ ] ﻋﺠﺐkendini beğenme. ûdî (A.) [ ] ﻋﻮدیud sanatçısı. udûl (A.) [ ] ﻋﺪولvazgeçme. udûl etmek vazgeçmek. ufuk (A.) [ ] اﻓﻖufuk. m ott o ûd (A.) [ ] ﻋﻮد1.öd ağacı. 2.ud. b.c o U w. alk ufûnet (A.) [ ] ﻋﻔﻮﻥﺖ1.yangı. 2.kötü koku. uhde (A.) [ ] ﻋﻬﺪﻩsorumluluk. uhrâ (A.) [ ] اﺧﺮیbaşka, diğer. uhrevî (A.) [ ] اﺧﺮویahiret ile ilgili. uht (A.) [ ] اﺧﺖkızkardeş. uhuvvet (A.) [ ] اﺧﻮتkardeşlik. ww ukâb (A.) [ ] ﻋﻘﺎبkartal. ukalâ (A.) [ ] ﻋﻘﻼakıl sahipleri. ukbâ (A.) [ ] ﻋﻘﺒﯽahiret. ukde (A.) [ ] ﻋﻘﺪﻩ1.düğüm. 2.gönül üzüntüsü. 3.sorun. 499 www.alkottob.com ukûbât (A.) [ ] ﻋﻘﻮﺑﺎتcezalar. m ukûbet (A.) [ ] ﻋﻘﻮﺑﺖceza. ukûbet bulmak cezalandırılmak. ukûl (A.) [ ] ﻋﻘﻮلakıllar. ûlâ (A.) [ ] اوﻝﯽilk, birinci. ulemâ (A.) [ ] ﻋﻠﻤﺎbilginler. ulûfe (A.) [ ] ﻋﻠﻮﻓﻪ1.yem. 2.yeniçeri maaşı. ulûm (A.) [ ] ﻋﻠﻮمilimler. ott o ulûhiyyet (A.) [ ] اﻝﻮهﻴﺖtanrılık. b.c o ukûd (A.) [ ] ﻋﻘﻮدakitler. ûlülazm (A.) [ ] اوﻝﻮ اﻝﻌﻈﻢbüyük peygamber. ûlülebsâr (A.) [ ] اوﻝﻮ اﻻﺑﺼﺎرgörüş sahipleri. ûlülemr (A.) [ ] اوﻝﻮ اﻻﻡﺮpadişah. w. alk ulüvv (A.) [ ] ﻋﻠﻮyücelik. ulvî (A.) [ ] ﻋﻠﻮیyüce. ulyâ (A.) [ ] ﻋﻠﻴﺎ1.çok yüce. 2.yukarı, üst. umde (A.) [ ] ﻋﻤﺪﻩ1.dayanak. 2.ilke, prensip. umk (A.) [ ] ﻋﻤﻖderinlik. ummâl (A.) [ ] ﻋﻤﺎل1.görevliler. 2.yöneticiler. ww ummân (A.) [ ] ﻋﻤﺎنokyanus. umran (A.) [ ] ﻋﻤﺮانbayındırlık. umûm (A.) [ ] ﻋﻤﻮم1.genel. 2.halk. 3.tüm. umûmen (A.) [ ] ﻋﻤﻮﻡﺎgenellikle. 500 www.alkottob.com umûmhâne (A.-F.) [ ] ﻋﻤﻮم ﺧﺎﻥﻪgenelev. m umûmî (A.) [ ] ﻋﻤﻮﻡﯽgenel. umûmîleşmek genelleşmek. umûmiyyetle (A.-T.) genellikle. umûr (A.) [ ] اﻡﻮرişler. unf (A.) [ ] ﻋﻨﻒsertlik, katılık, şiddet. b.c o umûmiyyet (A.) [ ] ﻋﻤﻮﻡﻴﺖgenellik. unfen (A.) [ ] ﻋﻨﻔﺎsertçe, şiddet kullanarak, kabalıkla. unmûzec (A.) [ ] اﻥﻤﻮذجörnek. unnâb (A.) [ ] ﻋﻨﺎبhünnap. ott o unfuvân (A.) [ ] ﻋﻨﻔﻮانgençlik ödnemi. unsur (A.) [ ] ﻋﻨﺼﺮ1.eleman.madde. 2.topluluk. urefâ (A.) [ ] ﻋﺮﻓﺎarifler. w. alk urûc (A.) [ ] ﻋﺮوجyükselme, göklere ağma. urûc etmek yükselmek, göklere ağmak. urûk (A.) [ ] ﻋﺮوق1.damarlar. 2.ırklar. urve (A.) [ ] ﻋﺮوﻩkulp. uryân (A.) [ ] ﻋﺮیﺎنçıplak, üryan. usâre (A.) [ ] ﻋﺼﺎرﻩözsuyu. ww usr (A.) [ ] ﻋﺴﺮgüçlük. usret (A.) [ ] ﻋﺴﺮتgüçlük, sıkıntı, zorluk. ustûre (A.) [ ] اﺱﻄﻮرﻩefsane, mitoloji. ustûrevî (A.) [ ] اﺱﻄﻮرویefsanevî, mitolojik. 501 www.alkottob.com usûl (A.) [ ] اﺹﻮل1.asıllar. 2.yöntem, yol yordam, metod. m usûlî (A.) [ ] اﺹﻮﻝﯽmetodik. uşşâk (A.) [ ] ﻋﺸﺎقaşıklar. b.c o utrûş (A.) [ ] اﻃﺮوشsağır. utûfet (A.) [ ] ﻋﻄﻮﻓﺖşefkat. uyûb (A.) [ ] ﻋﻴﻮبkusurlar. uyûn (A.) [ ] ﻋﻴﻮنgözler. uzlet (A.) [ ] ﻋﺰﻝﺖköşesine çekilme. ott o uzletgâh (A.-F.) [ ] ﻋﺰﻝﺘﮕﺎﻩinziva yeri. uzletgüzin (A.-F.) [ ] ﻋﺰﻝﺖ ﮔﺰیﻦköşesine çekilen, münzevi. uzletgüzin olmak köşesine çekilmek. uzmâ (A.) [ ] ﻋﻈﻤﯽbüyük, çok büyük. uzûbet (A.) [ ] ﻋﺬوﺑﺖ1.tatlılık. 2.şirinlik, alımlılık. w. alk uzûbet (A.) [ ] ﻋﺰوﺑﺖbekarlık. uzv (A.) [ ] ﻋﻀﻮ1.organ. 2.üye. uzvî (A.) [ ] ﻋﻀﻮیorganik. uzviyye (A.) [ ] ﻋﻀﻮیﻪcanlı, organik. ww uzviyyet (A.) [ ] ﻋﻀﻮیﺖcanlı. 502 www.alkottob.com m b.c o Ü übbehet (A.) [ ] اﺑﻬﺖululuk. übüvvet (A.) [ ] اﺑﻮتbabalık. ücret (A.) [ ] اﺝﺮتhizmet karşılığında verilen para. ücûr (A.) [ ] اﺝﻮرücretler. üdebâ (A.) [ ] ادﺑﺎedipler. ott o ücûrât (A.) [ ] اﺝﻮراتücretler. üf’ûle (A.) [ ] اﻓﻌﻮﻝﻪ.görev, fonksiyon. üf’ûlevî (A.) [ ] اﻓﻌﻮﻝﻮیgörevle ilgili, fonksiyonel. üftâde (F.) [ ] اﻓﺘﺎدﻩ1.düşmüş. 2.düşkün. 3.aşık. 4.zavallı. w. alk üftâdegân (F.) [ ] اﻓﺘﺎدﮔﺎن1.düşmüşler. 2.düşkünler. 3.aşıklar. 4.zavallılar. üftânühîzân (F.) [ ] اﻓﺘﺎن و ﺧﻴﺰانdüşe kalka. üfûl (A.) [ ] اﻓﻮل1.batış. 2.ölüm. ükül (A.) [ ] اﮐﻞ1.meyva. 2.azık. 3.zeka. ülfet (A.) [ ] اﻝﻔﺖ1.dostluk. 2.kaynaşma. 3.görüşme, konuşma. ülfet etmek 1.dostluk kurmak. 2.kaynaşmak, alışmak. 3.görüşmek, konuşmak. ww ümem (A.) [ ] اﻡﻢümmetler. ümenâ (A.) [ ] اﻡﻨﺎgüvenilir kişiler. ümerâ (A.) [ ] اﻡﺮاemirler. ümîd (F.) [ ] اﻡﻴﺪümit, umut. 503 www.alkottob.com ümîd etmek umutlanmak. m ümîdbahş (F.) [ ] اﻡﻴﺪﺑﺨﺶümit verici. ümîdbahşî (F.) [ ] اﻡﻴﺪﺑﺨﺸﯽümit verme. b.c o ümîdvâr (F.) [ ] اﻡﻴﺪوارümitli. ümîdvârî (F.) [ ] اﻡﻴﺪواریümitli olma. ümm (A.) [ ] امanne, ana. ümmehât (A.) [ ] اﻡﻬﺎت1.anneler. 2.temeller, esaslar. ümmet (A.) [ ] اﻡﺖümmet, bir peygambere bağlı olanlar. ott o ümmîd (F.) [ ] اﻡﻴﺪümit. ümmiyyet (A.) [ ] اﻡﻴﺖümmîlik, hiç okuma yazma bilmeyen. ümmülbilâd (A.) [ ] ام اﻝﺒﻼدMekke. ümmülkitâb (A.) [ ] ام اﻝﮑﺘﺎب1.Fâtiha sûresi. 2.levhimahfuz. ümmülkurâ (A.) [ ] ام اﻝﻘﺮاMekke. w. alk ümrân (A.) [ ] ﻋﻤﺮانbayındırlık, kalkınma. ünâs (A.) [ ] اﻥﺎسhalk. ünbûbe (A.) [ ] اﻥﺒﻮﺑﻪ1.boru. 2.kılcal damar. üns (A.) [ ] اﻥﺲalışma. ünsiyyet (A.) [ ] اﻥﺴﻴﺖalışma. ünsiyyet kesb etmek alışmak. ww ünûset (A.) [ ] اﻥﻮﺛﺖdişilik. ürcûfe (A.) [ ] ارﺝﻮﻓﻪyalan dolan, uydurma söz, martaval. üryân (A.) [ ] ﻋﺮیﺎنçıplak, anadan doğma. üsbû’ (A.) [ ] اﺱﺒﻮعhafta. 504 www.alkottob.com üsbû’î (A.) [ ] اﺱﺒﻮﻋﯽhaftalık. m üserâ (A.) [ ] اﺱﺮاtutsaklar, esirler. üskuf (A.) [ ] اﺱﻘﻒpapaz. üss (A.) [ ] اس1.üs. 2.esas. üssülesâs (A.) [ ] اس اﻻﺱﺎسasıl, temel. üstâd (F.) [ ] اﺱﺘﺎد1.üstat. 2.profesör. 3.usta. üstâdâne (F.) [ ] اﺱﺘﺎداﻥﻪustaca. ott o üstâdî (F.) [ ] اﺱﺘﺎدی1.ustalık. 2.üstatlık. b.c o üslûb (A.) [ ] اﺱﻠﻮبanlatım tarzı. üstûr (F.) [ ] اﺱﺘﻮرbinek ve yük hayvanı. üstûre (A.) [ ] اﺱﻄﻮرﻩ1.efsane. 2.uydurma söz. üstühan (F.) [ ] اﺱﺘﺨﻮانkemik. üstüre (F.) [ ] اﺱﺘﺮﻩustura. w. alk üstüvâne (A.) [ ] اﺱﺘﻮاﻥﻪsilindir. üstüvâr (F.) [ ] اﺱﺘﻮار1.sağlam. 2.güvenilir. üstüvârî (F.) [ ]اﺱﺘﻮاری1.sağlamlık. 2.güvenilirlik. üştür (F.) [ ] اﺵﺘﺮdeve. üştürban (F.) [ ] اﺵﺘﺮﺑﺎنdeveci. üştürdil (F.) [ ] اﺵﺘﺮدلkinci. ww üştürhâr (F.) [ ] اﺵﺘﺮﺧﺎرdeve dikeni. üzn (A.) [ ] اذنkulak. 505 www.alkottob.com m b.c o V va’d (A.) [ ] وﻋﺪvaat. va’d edilmek vaat edilmek. va’d etmek vaat etmek. va’z (A.) [ ] وﻋﻆvaaz, dinî öğüt. vâbestegân (F.) [ ] واﺑﺴﺘﮕﺎنbağlılar. vâcib (A.) [ ] واﺝﺐgerekli. vâcib olmak gerekmek. ott o vâbeste (F.) [ ] واﺑﺴﺘﻪbağlı. vâcibât (A.) [ ] واﺝﺒﺎتgerekenler, yapılması gerekli olanlar. w. alk vâcibe (A.) [ ] واﺝﺒﻪgereken, yapılması gerekli olan. vâcibülîfâ (A.) [ ] واﺝﺐ اﻻیﻔﺎyapılması gereken, yerine getirilmesi gereken. vâcibülvücûd (A.) [ ] واﺝﺐ اﻝﻮﺝﻮدTanrı. vâcid (A.) [ ] واﺝﺪ1.Tanrı. 2.meydana getiren. vâdî (A.) [ ] وادی1.vadi. 2.nehir yatağı. 2.saha, alan. vâfir (A.) [ ] واﻓﺮbol. ww vâh (A.) [ ] واﻩvah, yazık. vâha (A.) [ ] واﺣﻪvaha, çöl ortasındaki yeşil alan. vahâmet (A.) [ ] وﺧﺎﻡﺖkorkunçluk, vehamet, tehlikeli durum. vâhasretâ (A.) [ ] واﺣﺴﺮﺕﺎeyvahlar olsun. 506 www.alkottob.com vâhayfâ (A.) [ ] واﺣﻴﻔﺎyazıklar olsun, eyvahlar olsun, vah vah. m vahdânî (A.) [ ] وﺣﺪاﻥﯽTanrı’nın birliği ile ilgili. vahdâniyyet (A.) [ ] وﺣﺪاﻥﻴﺖTanrı’nın tekliği. b.c o vahdet (A.) [ ] وﺣﺪت1.teklik. 2.birlik, beraberlik. vâhî (A.) [ ] واهﯽyararsız. vâhid (A.) [ ] واﺣﺪtek, bir tane. vahîd (A.) [ ] وﺣﻴﺪtek, biricik. vahîm (A.) [ ] وﺧﻴﻢkorkunç. ott o vahş (A.) [ ] وﺣﺶyabanıl. vahşet (A.) [ ] وﺣﺸﺖ1.yabanîlik. 2.korku. vahşetengîz (A.-F.) [ ] وﺣﺸﺖ اﻥﮕﻴﺰkorkunç, korku salan. vahşetnâk (A.-F.) [ ] وﺣﺸﺘﻨﺎک1.korkunç. 2.ıssız. vahşî (A.) [ ] وﺣﺸﯽ1.yabanî. 2.acımasız. w. alk vahy (A.) [ ] وﺣﯽvahiy. vâiz (A.) [ ] واﻋﻆvaaz veren, dinî öğütler eden. vâjgûn (F.) [ ] واژﮔﻮنbaş aşağı, tepetakla, tersyüz olmuş. vak’a (A.) [ ] وﻗﻌﻪ1.olay. 2.savaş. vak’anüvis (A.-F.) [ ] وﻗﻌﻪ ﻥﻮیﺲtarih yazarı. vak’anüvîsân (A.-F.) [ ] وﻗﻌﻪ ﻥﻮیﺴﺎنtarih yazarları. ww vakar (A.) [ ] وﻗﺎرağırbaşlılık. vakâyi’ (A.) [ ] وﻗﺎیﻊolaylar. vakf (A.) [ ] وﻗﻒ1.durma, duruş. 2.durdurma. 3.vakıf. 4.adama. vakfe (A.) [ ] وﻗﻔﻪdurma, duraklama. 507 www.alkottob.com vakfegâh (A.-F.) [ ] وﻗﻔﻪ ﮔﺎﻩdurulacak yer, durak. m vakfiyye (A.) [ ] وﻗﻔﻴﻪvakıf belgesi. vâkıa (A.) [ ] واﻗﻌﻪ1.olay. 2.gerçek. vâkıf (A.) [ ] واﻗﻒ1.vakfeden. 2.anlamak, bilmek. b.c o vâkıât (A.) [ ] واﻗﻌﺎتolaylar. vâki (A.) [ ] واﻗﻊolan, meydana gelen, gerçekleşmiş olan. vâki’ olmak 1.olmak, meydana gelmek, gerçekleşmek. 2.bulunmak, yer almak. vakiyye (A.) [ ] وﻗﻴﻪokka. ott o vakt (A.) [ ] وﻗﺖvakit. vaktâki (A.-F.) [ – ] وﻗﺘﺎﮐﻪdiği zaman. vakûr (A.) [ ] وﻗﻮرağırbaşlı. vakûrâne (A.-F.) [ ] وﻗﻮراﻥﻪağırbaşlılıkla. vâlâ (F.) [ ] واﻻyüksek, yüce. w. alk vâlâcâh (F.) [ ] واﻻﺝﺎﻩyüksek mevki sahibi. vâlâkadr (F.-A.) [ ] واﻻﻗﺪرsaygıdeğer. vâlid (A.) [ ] واﻝﺪ1.baba. 2.yol açan, doğuran. vâlide (A.) [ ] واﻝﺪﻩanne, ana. vâlideyn (A.) [ ] واﻝﺪیﻦanababa. vâlih (A.) [ ] واﻝﻪşaşkın. ww vâliyân (A.-F.) [ ] واﻝﻴﺎنvaliler. vâm (F.) [ ] وامborç. vâmdâr (F.) [ ] واﻡﺪارborçlu. vâmhâh (F.) [ ] واﻡﺨﻮاﻩalacaklı. 508 www.alkottob.com vâpesin (F.) [ ] واﭘﺴﻴﻦsonuncu. m vâr (F.) [ ] وارgibi, benzer. varak (A.) [ ] ورق1.yaprak. 2.kağıt. 3.plaka. b.c o varaka (A.) [ ] ورﻗﻪ1.belge. 2.bir yaprak. varakpâre (A.-F.) [ ] ورق ﭘﺎرﻩ1.kağıt parçası. 2.pusula, not. vâreste (F.) [ ] وارﺱﺘﻪ1.kurtulmuş, rahat. 2.uzak. vârî (F.) [ ] واریgibi. vârid (A.) [ ] وارد1.gelen, ulaşan. 2.sözkonusu. ott o vâridât (A.) [ ] وارداتkazanç, gelir. vâride (A.) [ ] واردﻩ1.gelen, ulaşan. 2.akla gelen. vâris (A.) [ ] وارثmirasçı. varta (A.) [ ] ورﻃﻪ1.uçurum. 2.tehlike. vârûn (F.) [ ] وارونters, başaşağı. w. alk vârûne (F.) [ ] واروﻥﻪters, başaşağı. vasat (A.) [ ] وﺱﻂ1.orta. 2.ortalama. vasatî (A.) [ ] وﺱﻄﯽ1.ortalama. 2.orta. vasf (A.) [ ] وﺹﻒ1.nitelik, özellik. 2.övgü. vâsıl (A.) [ ] واﺹﻞulaşan, kavuşan, gelen. vâsıl olmak ulaşmak, kavuşmak. ww vâsıta (A.) [ ] واﺱﻄﻪ1.aracı. 2.araç, alet. vâsi’ (A.) [ ] واﺱﻊ1.geniş. 2.yaygın. 3.kapsamlı. 4.enli. 5.bol. vasiyyet (A.) [ ] وﺹﻴﺖvasiyet. vasiyyetnâme (A.-F.) [ ] وﺹﻴﺖ ﻥﺎﻡﻪvasiyet mektubu. 509 www.alkottob.com vasl (A.) [ ] وﺹﻞ1.ulaşma. 2.kavuşma, vuslat. 3.bağlama, ulama. m vassaf (A.) [ ] وﺹﺎفöven, anlatan, tavsif eden. vassal (A.) [ ] وﺹﺎلulaştıran. vatandaş (A.-T.) [ ] وﻃﻨﺪاشyurttaş. vatanî (A.) [ ] وﻃﻨﯽyurt ile ilgili. vatanperver (A.-F.) [ ] وﻃﻦ ﭘﺮورyurtsever. vatanperverâne (A.-F.) [ ] وﻃﻦ ﭘﺮوراﻥﻪyurtseverce. b.c o vatan (A.) [ ] وﻃﻦyurt. vâveylâ düşmek çığlıklar atılmak. vâye (F.) [ ] وایﻪkısmet. ott o vâveylâ (A.) [ ] واویﻼ1.yazık, eyvahlar olsun. 2.çığlık. vaz’ (A.) [ ] وﺽﻊ1.koyma, konulma. 2.bırakma. 3.atama. 4.durum, konum. vaz’ -ı haml [ ] وﺽﻊ ﺣﻤﻞdoğum. w. alk vaz’ -ı kadîm [ ] وﺽﻊ ﻗﺪیﻢeski konum, eski durum. vaz’ -ı yed [ ] وﺽﻊ یﺪel koyma. vaz’ -ı yed edilmek el konulmak. vaz’ -ı yed etmek el koymak. vaz’ etmek koymak. vaz’an (A.) [ ] وﺽﻌﺎkonumu bakımından. ww vazâif (A.) [ ] وﻇﺎﺋﻒgörevler, ödevler. vâzı’ (A.) [ ] واﺽﻊ1.koyan, koyucu. 2.hazırlayıcı. vâzıh (A.) [ ] واﺽﺢaçık, net. vâzıhan (A.) [ ] واﺽﺤﺎaçıkça, açık olarak. 510 www.alkottob.com vazî' (A.) [ ] وﺽﻴﻊ1.alçak, aşağı. 2.mütevazi. m vazîfe (A.) [ ] وﻇﻴﻔﻪ1.görev. 2.ödev. vazîfedâr (A.-F.) [ ] وﻇﻴﻔﻪ دارgörevli. b.c o vazîfeşinas (A.) [ ] وﻇﻴﻔﻪ ﺵﻨﺎسgörevine düşkün. vaziyet (A.) [ ] وﺽﻌﻴﺖdurum, konum. vebâl (A.) [ ] وﺑﺎلgünah. vecâhet (A.) [ ] وﺝﺎهﺖyüz güzelliği. vecd (A.) [ ] وﺝﺪcoşku. ott o vecdâver (A.-F.) [ ] وﺝﺪﺁورcoşkulu, heyecanlandıran. vech (A.) [ ] وﺝﻪ1.yüz. 2.sebep, ilgi, münasebet, vasıta. 3.yüzey. veche (A.) [ ] وﺝﻬﻪ1.yüz. 2.yön, taraf. vecîbe (A.) [ ] وﺝﻴﺒﻪyapılması gereken, görev. vecîz (A.) [ ] وﺝﻴﺰözlü. w. alk vecîze (A.) [ ] وﺝﻴﺰﻩözdeyiş. vedâ (A.) [ ] وداعayrılış, ayrılma. vedâyi’ (A.) [ ] ودایﻊemanetler. vedîa (A.) [ ] ودیﻌﻪemanet. vefâ (A.) [ ] وﻓﺎ1.sözünde durma. 2.dostluğu sürdürme. vefâ etmek sözünde durmak, vefa göstermek. ww vefâdâr (A.-F.) [ ] وﻓﺎدارvefalı. vefâkâr (A.-F.) [ ] وﻓﺎﮐﺎرvefalı. vefât (A.) [ ] وﻓﺎتölüm. vefât etmek ölmek. 511 www.alkottob.com vefeyât (A.) [ ] وﻓﻴﺎتölümler. m vefk (A.) [ ] وﻓﻖ1.uyum. 2.uygun. vegayrühü (A.) [ ] وﻏﻴﺮﻩondan başka. veh (F.-A.) [ ] وﻩvah. vehb (A.) [ ] وهﺐbağış, vergi. vehbî (A.) [ ] وهﺒﯽTanrı vergisi. b.c o vegayrühüm (A.) [ ] وﻏﻴﺮهﻢondan başkaları. vehelümmecerrâ (A.) [ ] و هﻠﻢ ﺝﺮیvar gerisini kıyas et. ott o vehhâb (A.) [ ] وهﺎبçok bağışlayıcı Tanrı. vehhâbiyyet (A.) [ ] وهﺎﺑﻴﺖvehhâbîlik. vehhâbiyyûn (A.) [ ] وهﺎﺑﻴﻮنvehhâbîler. vehim (A.) [ ] وهﻢkuruntu. vehleten (A.) [ ] وهﻠﺔansızın. w. alk vehm (A.) [ ] وهﻢkuruntu. vehmî (A.) [ ] وهﻤﯽkuruntuya dayalı, evham üstüne kurulmuş. vehmnâk (A.-F.) [ ] وهﻤﻨﺎکkuruntulu. veillâ (A.) [ ] واﻻyoksa, aksi takdirde. vekâhat (A.) [ ] وﻗﺎﺣﺖarsızlık, utanmazlık, hayasızlık. vekâlet (A.) [ ] وﮐﺎﻝﺖ1.vekillik. 2.bakanlık. 3.avukatlık. ww vekâleten (A.) [ ] وﮐﺎﻝﺔvekil olarak. vekâletnâme (A.-F.) [ ] وﮐﺎﻝﺖ ﻥﺎﻡﻪvekillik belgesi. vekâletpenâh (A.-F.) [ ] وﮐﺎﻝﺖ ﭘﻨﺎﻩsadrazam. vekâyi’ (A.) [ ] وﻗﺎیﻊ1.olaylar. 2.savaşlar. 512 www.alkottob.com vekıs’alâhâzâ (A.) [ ] وﻗﺲ ﻋﻠﯽ هﺬاbununla kıyasla. m vekil (A.) [ ] وﮐﻴﻞ1.avukat. 2.biri tarafından yetki verilmiş. 3.bakan. velâdet (A.) [ ] وﻻدت1.doğum. 2.doğum günü. velev (A.) [ ] وﻝﻮolsa da. velhâsıl (A.) [ ] واﻝﺤﺎﺹﻞkısaca, sözün kısası. b.c o velâyet (A.) [ ] وﻻیﺖ1.velîlik. 2.dostluk. 3.otorite. velî (A.) [ ] وﻝﯽ1.ermiş, velî. 2.çocuktan sorumlu olan. velî (F.) [ ] وﻝﯽama, fakat. velîk (F.) [ ] وﻝﻴﮏama, ancak. velîkin (F.) [ ] وﻝﻴﮑﻦama, ancak. ott o velîahd (A.) [ ] وﻝﻴﻌﻬﺪveliaht. velîme (A.) [ ] وﻝﻴﻤﻪ1.ziyafet. 2.düğün. velûd (A.) [ ] وﻝﻮد1.doğurgan. 2.üretken. w. alk velvele (A.) [ ] وﻝﻮﻝﻪgürültü patırtı. verâ (A.) [ ] وراöte. verâset (A.) [ ] وراﺛﺖvarislik. verd (A.) [ ] وردgül. verem (A.) [ ] ورم1.şişkinlik, şiş. 2.verem, tüberküloz. verese (A.) [ ] ورﺛﻪvarisler, mirasçılar. ww verîd (A.) [ ] وریﺪtoplardamar. vesâik (A.) [ ] وﺛﺎﺋﻖbelgeler. vesâil (A.) [ ] وﺱﺎﺋﻞsebepler. vesâit (A.) [ ] وﺱﺎﺋﻂ1.araçlar. 2.aracılar. 513 www.alkottob.com vesâtet (A.) [ ] وﺱﺎﻃﺖaracılık. m vesâyâ (A.) [ ] وﺹﺎیﺎvasiyetler. vesîka (A.) [ ] وﺛﻴﻘﻪbelge. b.c o vesîle (A.) [ ] وﺱﻴﻠﻪ1.sebep, bahane. 2.yol. vesme (A.) [ ] وﺱﻤﻪrastık. vesvese (A.) [ ] وﺱﻮﺱﻪkuruntu. veş (F.) [ ] وشgibi. veşak (A.) [ ] وﺵﻖvaşak. veter (A.) [ ] وﺕﺮ1.kiriş. 2.saz teli. ott o veted (A.) [ ] وﺕﺪkazık. vetîre (A.) [ ] وﺕﻴﺮﻩ1.üslup. 2.süreç. 3.dar yol. veyl (A.) [ ] ویﻞyazık, yazıklar olsun, eyvahlar olsun. vezâif (A.) [ ] وﻇﺎﺋﻒgörevler, ödevler. w. alk vezân (F.) [ ] وزانesen. vezâret (A.) [ ] وزارتvezirlik. vezîr (A.) [ ] وزیﺮeskiden bakanlık görevini üstlenen kişi. vezn (A.) [ ] وزنağırlık. vezne (A.) [ ] وزﻥﻪ1.ağırlık. 2.tartı. 3.para gişesi. veznedâr (A.-F.) [ ] وزﻥﻪ دارgişe görevlisi. ww vicâhen (A.) [ ] وﺝﺎهﺎyüzleşerek, yüzüne karşı. vicâhî (A.) [ ] وﺝﺎهﯽyüzyüze. vicdân (A.) [ ] وﺝﺪانiyi ile kötüyü ayırt edip değerlendirme duygusu. vicdânen (A.) [ ] وﺝﺪاﻥﺎvicdan bakımından. 514 www.alkottob.com vidâd (A.) [ ] وداد1.sevgi. 2.dostluk. m vikâye (A.) [ ] وﻗﺎیﻪkoruma. vikâye etmek korumak, esirgemek, kayırmak. vilâyât (A.) [ ] وﻻیﺎتvilayetler. vildân (A.) [ ] وﻝﺪان1.bebekler. 2.köleler. b.c o vilâdet (A.) [ ] وﻻدت1.doğum. 2.doğum günü. vîrân (F.) [ ] ویﺮان1.yıkık, harap olmuş. 2.yıkıntı, harabe. vîrân etmek yıkmak, harap etmek. ott o vîrân olmak 1.yıkılmak, harap olmak. 2.perişan olmak. vîrâne (F.) [ ] ویﺮاﻥﻪyıkıntı alan, harap yer, harap bina. vîrânî (F.) [ ] ویﺮاﻥﯽharaplık. vird (A.) [ ] وردdua. vird etmek dua etmek. w. alk visâk (A.) [ ] وﺛﺎقantlaşma. visâl (A.) [ ] وﺹﺎل1.ulaşma, varma. 2.kavuşma, vuslat. vufûr (A.) [ ] وﻓﻮرbolluk. vuhûş (A.) [ ] وﺣﻮش1.vahşiler. 2.yaban hayvanları. vukû bulmak meydana gelmek, cereyan etmek, gerçekleşmek. vukû’ (A.) [ ] وﻗﻮعmeydana gelme, cereyan etme. ww vukûât (A.) [ ] وﻗﻮﻋﺎت1.olaylar. 2.polisiye olaylar. vukûf (A.) [ ] وﻗﻮفbir konu hakkında geniş bilgi sahibi olma. vukufsuz (A.-T.) bilgisiz. vuskâ (A.) [ ] وﺛﻘﯽsağlam. 515 www.alkottob.com vusla (A.) [ ] وﺹﻠﻪ1.ek. 2.yama. m vuslat (A.) [ ] وﺹﻠﺖ1.ulaşma. 2.kavuşma. vustâ (A.) [ ] وﺱﻄﯽorta, iç. vusûl eylemek gelmek, ulaşmak. vuzû (A.) [ ] وﺽﻮءabdest. vuzûh (A.) [ ] وﺽﻮحaçıklık. vücûb (A.) [ ] وﺝﻮبgereklilik. ott o vücûd (A.) [ ] وﺝﻮد1.varlık. 2.beden. 3.var oluş. b.c o vusûl (A.) [ ] وﺹﻮلulaşma, gelme. vücûd bulmak meydana gelmek, oluşmak. vücûh (A.) [ ] وﺝﻮﻩ1.yüzler. 2.şekiller, tarzlar. 3.yüzeyler. 4.ileri gelenler. vüfûd (A.) [ ] وﻓﻮدelçiler. vüfûr (A.) [ ] وﻓﻮرbolluk. w. alk vükelâ (A.) [ ] وﮐﻼ1.vekiller. 2.bakanlar. vülât (A.) [ ] وﻻتvaliler. vürûd (A.) [ ] ورودgiriş, geliş. vürûd etmek girmek, gelmek. vüs’ (A.) [ ] وﺱﻊ1.genişlik. 2.kapasite. 3.takat. vüs’at (A.) [ ] وﺱﻌﺖ1.genişlik. 2.kapasite. 3.parasal yeterlik. 4.genlik. ww vüskâ (A.) [ ] وﺛﻘﯽsağlam. vüsûk (A.) [ ] وﺛﻮق1.sağlamlık. 2.güvenilirlik. vüzerâ (A.) [ ] وزراvezirler. 516 www.alkottob.com m b.c o Y yâ (A.) [ ] یﺎey. yâb (F.) [ ] یﺎبbulan. yâbis (A.) [ ] یﺎﺑﺲkuru. yâd (F.) [ ] یﺎد1.hatırlama. 2.gönül, hatır. 3.anı, hatıra. yâd etmek anmak, hatırlamak. yâdgâr (F.) [ ] یﺎدﮔﺎر1.anı. 2.hatıra. yadigâr bk. yâdgâr. yağmâ (F.) [ ] یﻐﻤﺎtalan, çapul. ott o yâd edilmek anılmak, hatırlanmak. w. alk yağma eylemek talan etmek, yağmalamak. yağmâger (F.) [ ] یﻐﻤﺎﮔﺮyağmacı. yah (F.) [ ] یﺦbuz. yahbeste (F.) [ ] یﺦ ﺑﺴﺘﻪbuzlanmış, donmuş. yâhud (F.) [ ] یﺎﺧﻮدyahut. yâis (A.) [ ] یﺎﺋﺲumutsuz. ww yakaza (A.) [ ] یﻘﻈﻪuyanıklık. yakîn (A.) [ ] یﻘﻴﻦkesin bilgi. yakînen (A.) [ ] یﻘﻴﻨﺎkesin olarak. yâkût (A.) [ ] یﺎﻗﻮت1.yakut. 2.dudak. 517 www.alkottob.com yakzân (A.) [ ] یﻘﻈﺎنuyanık. m yâl (F.) [ ] یﺎل1.yele. 2.boyun. yâleyte (A.) [ ] یﺎ ﻝﻴﺖkeşke. b.c o yâr (F.) [ ] یﺎر1.dost. 2.sevgili. 3.arkadaş. yârâ (F.) [ ] یﺎراgüç. yârân (F.) [ ] یﺎرانdostlar, arkadaşlar. yârî (F.) [ ] یﺎری1.dostluk. 2.yardım. yâsemen (F.) [ ] یﺎﺱﻤﻦyasemin. ott o yâve (F.) [ ] یﺎوﻩzırva, saçma. yâvegû (F.) [ ] یﺎوﻩ ﮔﻮzırvalayan, saçmalayan. yâver (F.) [ ] یﺎورyardımcı. yâzdeh (F.) [ ] یﺎزدﻩonbir. ye’s (A.) [ ] یﺄسumutsuzluk. w. alk ye’sefzâ (A.-F.) [ ] یﺄس اﻓﺰاüzücü. yebânî (F.) [ ] یﺒﺎﻥﯽ1.yabanıl. 2.ürkek. 3.kaba. yed (A.) [ ] یﺪ1.el. 2.güç. yegân (F.) [ ] یﮕﺎنbirler. yegân yegân (F.) [ ] یﮕﺎن یﮕﺎنbir bir, tek tek. yegâne (F.) [ ] یﮕﺎﻥﻪbiricik. ww yegânegî (F.) [ ] یﮕﺎﻥﮕﯽbirlik, teklik. yek (F.) [ ] یﮏbir. yekbeyek (F.) [ ] یﮏ ﺑﻴﮏbir bir, birer birer. yekcihet (F.-A.) [ ] یﮏ ﺝﻬﺖ1.tek yön. 2.aynı görüşlü. 518 www.alkottob.com yekcins (F.-A.) [ ] یﮏ ﺝﻨﺲaynı türden. m yekdîger (F.) [ ] یﮏ دیﮕﺮbirbiri. yekdil (F.) [ ] یﮏ دلbir gönül. yekpâre (F.) [ ] یﮏ ﭘﺎرﻩ1.tek parça. 2.bütün. yeksân (F.) [ ] یﮑﺴﺎن1.bir şekilde. 2.birlikte. b.c o yeknazarda (F.-A.-T.) ilk bakışta, bir bakışta. yekseviye (F.-A.) [ ] یﮏ ﺱﻮیﻪaynı düzeyde, eşit seviyeli. yekşenbe (F.) [ ] یﮏ ﺵﻨﺒﻪpazar. yekûn (A.) [ ] یﮑﻮنtoplam. yel (F.) [ ] یﻞyiğit. yeldâ (F.) [ ] یﻠﺪاuzun. ott o yektene (F.) [ ] یﮏ ﺕﻨﻪtek başına. yemîn (A.) [ ] یﻤﻴﻦ1.sağ, sağ yön. 2.ant, yemin. w. alk yesâr (A.) [ ] یﺴﺎرsol, sol taraf. yesîr (A.) [ ] یﺴﻴﺮkolay. yetîm (A.) [ ] یﺘﻴﻢbiricik, tek. 2.yetim. yetîme (A.) [ ] یﺘﻴﻤﻪyetim kız çocuğu. yetîmhâne (A.-F.) [ ] یﺘﻴﻢ ﺧﺎﻥﻪyetimler evi. yevâkît (A.) [ ] یﻮاﻗﻴﺖyakutlar. ww yevm (A.) [ ] یﻮمgün. yevmenfeyevmen (A.) [ ] یﻮﻡﺎ ﻓﻴﻮﻡﺎgünden güne. yevmî (A.) [ ] یﻮﻡﯽgünlük, gündelik. yevmiyye (A.) [ ] یﻮﻡﯽgündelik ücret. 519 www.alkottob.com yezdân (F.) [ ] یﺰدانTanrı. m yubûset (A.) [ ] یﺒﻮﺱﺖkuruluk. yûğ (F.) [ ] یﻮغboyunduruk. yübûset (A.) [ ] یﺒﻮﺱﺖkuruluk. yümkin (A.) [ ] یﻤﮑﻦmümkün, olabilir, olası. yümn (A.) [ ] یﻤﻦuğur. yümnâ (A.) [ ] یﻤﻨﯽsağ taraf. ott o yümnî (A.) [ ] یﻤﻨﯽuğurlu. b.c o yûz (F.) [ ] یﻮزpars. yüsr (A.) [ ] یﺴﺮ1.kolaylık. 2.zenginlik. ww w. alk yüsrâ (A.) [ ] یﺴﺮیsol taraf. 520 www.alkottob.com za’f (A.) [ ] ﺽﻌﻒzayıflık, zaaf. za’f gelmek zayıflamak. za’ferân (A.) [ ] زﻋﻔﺮانsafran. za’fî (A.) [ ] ﺽﻌﻔﯽzayıflıkla ilgili, zaaf ile ilgili. m ott o za’fiyyet (A.) [ ] ﺽﻌﻔﻴﺖzayıflık, zafiyet. b.c o Z zâbıta (A.) [ ] ﺽﺎﺑﻄﻪgüvenlik görevlisi. zâbih (A.) [ ] ذاﺑﺢboğazlayan. zâbit (A.) [ ] ﺽﺎﺑﻂsubay. zâbitân (A.-F.) [ ] ﺽﺎﺑﻄﺎنsubaylar. w. alk zabt (A.) [ ] ﺽﺒﻂ1.tutma. 2.ele geçirme. 3.kavrama. zabt edilmek ele geçirilmek. zabt etmek ele geçirmek. zabtiye nâzırı emniyet genel müdürü. zabtiye nezâreti emniyet genel müdürlüğü. zabtiyye (A.) [ ] ﺽﺒﻄﻴﻪgüvenlik güçleri, polis, jandarma. ww zabtnâme (A.-F.) [ ] ﺽﺒﻂ ﻥﺎﻡﻪtutanak, zabıt yazısı. zabtürabt (A.) [ ] ﺽﺒﻂ و رﺑﻂdisiplin. zâc (A.) [ ] زاجgöztaşı. zâd (A.) [ ] زادazık. 521 www.alkottob.com zâd (F.) [ ] زاد1.doğmuş. 2.doğum. m zâde (F.) [ ] زادﻩ1.doğmuş. 2.evlat. zâdegân (F.) [ ] زادﮔﺎنsoylular, aristokratlar. b.c o zâdgegânlık satmak soyluluk taslamak. zafer (A.) [ ] ﻇﻔﺮüstünlük kazanma. zaferyâb (A.-F.) [ ] ﻇﻔﺮیﺎبüstünlük kazanan, muzaffer olan. zaferyâb olmak üstünlük kazanmak, muzaffer olmak. zâğ (F.) [ ] زاغkarga. zahâir (A.) [ ] ذﺧﺎﺋﺮzahireler. ott o zağan (F.) [ ] زﻏﻦçaylak. zâhib (A.) [ ] ذاهﺐ1.giden. 2.sanıya kapılan. zâhib olmak 1.gitmek. 2.sanıya kapılmak. zâhid (A.) [ ] زاهﺪaşırı dindar, zühd ile uğraşan. w. alk zâhidâne (A.-F.) [ ] زاهﺪاﻥﻪzahitçe. zâhir (A.) [ ] ﻇﺎهﺮ1.ortaya çıkan, görünen, zuhur eden. 2.belli, açık, aşikâr. 3.sanırım. 4.görünüş, dış yüz. zâhir olmak ortaya çıkmak, görünmek, zuhur etmek. zâhirbîn (A.-F.) [ ] ﻇﺎهﺮﺑﻴﻦsadece görünüşe bakan. zahîre (A.) [ ] ذﺧﻴﺮﻩdepolanmış erzak. ww zâhiren (A.) [ ] ﻇﺎهﺮاgörünüşte, görünüşe göre. zâhirî (A.) [ ] ﻇﺎهﺮیdış görünüş ile ilgili, görünüşteki. zâhirperest (A.-F.) [ ] ﻇﺎهﺮﭘﺮﺱﺖsadece dış görünüşe bakan. zahm (F.) [ ] زﺧﻢyara. 522 www.alkottob.com zahmdâr (F.) [ ] زﺧﻤﺪارyaralı. m zahme (F.) [ ] زﺧﻤﻪ1.vuruş. 2.yara. 3.tezene, mızrap. zahmet (A.) [ ] زﺣﻤﺖ1.sıkıntı, meşakkat. 2.güç. zahr (A.) [ ] ﻇﻬﺮ1.sırt, arka. 2.arka yüz. zahriye (A.) [ ] ﻇﻬﺮیﻪkağıdın arka yüzündeki yazı. zâid (A.) [ ] زاﺋﺪ1.artık. 2.artan. 3.artı. 4.gereksiz. zaîf (A.) [ ] ﺽﻌﻴﻒzayıf, güçsüz. zâika (A.) [ ] ذاﺋﻘﻪtat alma duyusu. ott o zâik (A.) [ ] ذاﺋﻖtadan, tadına varan. b.c o zahmzede (F.) [ ] زﺧﻢ زدﻩyaralı. zâil (A.) [ ] زاﺋﻞyok olan, yok olucu. zâil olmak yok olmak, ortadan kalkmak. zâir (A.) [ ] زاﺋﺮziyaretçi. w. alk zâkir (A.) [ ] ذاﮐﺮzikreden. zakkûm (A.) [ ] زﻗﻮم1.zakkum ağacı. 2.zıkkım. zâl (F.) [ ] زالsaçları ağarmış, ihtiyar. zalâm (A.) [ ] ﻇﻼمkaranlık. zâlim (A.) [ ] ﻇﺎﻝﻢzulüm eden. zâlimâne (A.-F.) [ ] ﻇﺎﻝﻤﺎﻥﻪzalimce. ww zamâim (A.) [ ] ﺽﻤﺎﺋﻢekler. zamâne (A.) [ ] زﻡﺎﻥﻪ1.devir. 2.felek. zamîme (A.) [ ] ﺽﻤﻴﻤﻪek. zamimeten (A.) [ ] ﺽﻤﻴﻤﺔek olarak. 523 www.alkottob.com zâmin (A.) [ ] ﺽﺎﻡﻦtazmin eden. m zamîr (A.) [ ] ﺽﻤﻴﺮ1.gönül. 2.iç. 3.zamir, adıl. zamm (A.) [ ] ﺽﻢekleme, arttırma. zamm etmek eklemek, arttırmak. zamm olunmak eklenmek, ilave edilmek. zamme (A.) [ ] ﺽﻤﻪötre. zan (A.) [ ] ﻇﻦzan, sanı. ott o zanbak (A.) [ ] زﻥﺒﻖzambak. b.c o zamm edilmek eklenmek, arttırılmak. zanîn (A.) [ ] ﻇﻨﻴﻦzan altında bulunan. zann (A.) [ ] ﻇﻦzan, sanı. zannedilmek sanılmak. zannetmek sanmak. zapt bk. zabt. w. alk zânû (F.) [ ] زاﻥﻮdiz. zapt edilmek ele geçirmek. zapt etmek ele geçirmek. zaptiye bk. zabtiyye zâr (F.) [ ] زار1.perişan, ağlayan, inleyen. 2.inilti. ww zâr (F.) [ ] زارyer. zâr etmek ağlayıp inlemek. zâr olmak ağlayıp inlemek. zarâfet (A.) [ ] ﻇﺮاﻓﺖzariflik. 524 www.alkottob.com zarar (A.) [ ] ﺽﺮرziyan. m zarardîde (A.-F.) [ ] ﺽﺮردیﺪﻩzarar gören. zarb (A.) [ ] ﺽﺮبvuruş. zarf (A.) [ ] ﻇﺮف1.kap. 2.mektup zarfı. 3.zarf. zarfiyyet (A.) [ ] ﻇﺮﻓﻴﺖkapasite. zârî (F.) [ ] زاریinleme, zar zar ağlama. zâri’ (A.) [ ] زارعekici, çiftçi. zarîfâne (A.-F.) [ ] ﻇﺮیﻔﺎﻥﻪzarifçe. ott o zarîf (A.) [ ] ﻇﺮیﻒzarafet sahibi, nazik, nüktedan. b.c o zarbhâne (A.-F.) [ ] ﺽﺮب ﺧﺎﻥﻪdarphane. zarûrât (A.) [ ] ﺽﺮوراتsıkıntılar, mecburiyetler. zarûret (A.) [ ] ﺽﺮورت1.sıkıntı. 2.yoksulluk. 3.zorunluluk. zarûrî (A.) [ ] ﺽﺮوریzorunlu. w. alk zarûriyyât (A.) [ ] ﺽﺮوریﺎتzorunluluklar. zât (A.) [ ] ذات1.kişi. 2.kendi. zâten (A.) [ ] ذاﺕﺎaslında. zâtî (A.) [ ] ذاﺕﯽkişisel. zâtülcenb (A.) [ ] ذات اﻝﺠﻨﺐakciğer zarı iltihabı, zatülcenp. zâtürrie (A.) [ ] ذات اﻝﺮﺋﻪzatürriye, akciğer iltihabı. ww zav’ (A.) [ ] ﺽﻮءışık. zavâhir (A.) [ ] ﻇﻮاهﺮdış yüzler. zâviye (A.) [ ] زاویﻪ1.açı. 2.köşe. 3.küçük tekke. zâyi’ (A.) [ ] ﺽﺎیﻊkaybolan. 525 www.alkottob.com zâyi’ etmek kaybetmek, yitirmek. m zâyi’ olmak kaybolmak, yitmek. zâyi’ât (A.) [ ] ﺽﺎیﻌﺎتkayıplar. zebândıraz (F.) [ ] زﺑﺎن درازdili uzun. zebâne (F.) [ ] زﺑﺎﻥﻪ1.yalaz. 2.dilimsi. zebânzed (F.) [ ] زﺑﺎﻥﺰدünlü, dillerde dolaşan. zeber (F.) [ ] زﺑﺮüst. zebh (A.) [ ] ذﺑﺢboğazlama. ott o zebercedî (A.) [ ] زﺑﺮﺝﺪیfıstık yeşili. b.c o zebân (F.) [ ] زﺑﺎنdil. zebh edilmek boğazlanmak, kesilmek. zebh etmek boğazlamak, kesmek. zebîh (A.) [ ] ذﺑﻴﺢkesilmiş hayvan, boğazlanmış. w. alk zebîl (A.) [ ] زﺑﻴﻞ1.pislik. 2.gübre. zebûn (F.) [ ] زﺑﻮن1.alçak. 2.aciz, zavallı. 3.güçsüz. zebûn etmek 1.alçaltmak. 2.aciz bırakmak. 3.güçsüz bırakmak. zebûn olmak 1.alçalmak. 2.aciz kalmak. 3.güçsüz kalmak. zecr (A.) [ ] زﺝﺮ1.zorlama. 2.eziyet etme. zecrî (A.) [ ] زﺝﺮیzorlayarak, zorlayıcı. ww zede (F.) [ ] زدﻩ1.vurmuş, dövmüş. 2.vurulmuş, dövülmüş. 3.uğramış, müptela olmuş. zehâb (A.) [ ] ذهﺎب1.gidiş. 2.sanıya kapılma. zeheb (A.) [ ] ذهﺐaltın. 526 www.alkottob.com zehr (A.) [ ] زهﺮçiçek. m zehr (F.) [ ] زهﺮzehir, ağı. zehre (A.) [ ] زهﺮﻩçiçek. zehrnâk (F.) [ ] زهﺮﻥﺎکzehirli. zekâ (A.) [ ] ذﮐﺎzekilik. zekan (A.) [ ] زﻗﻦçene. zekâvet (A.) [ ] ذﮐﺎوتzekilik. zelâzil (A.) [ ] زﻻزلdepremler. zelîl (A.) [ ] ذﻝﻴﻞdüşkün, zavallı. zell (A.) [ ] زلsürçme, kayma. zelzele (A.) [ ] زﻝﺰﻝﻪdeprem. ott o zeker (A.) [ ] ذﮐﺮ1.erkek. 2.erkeklik üreme organı. b.c o zehrhand (F.) [ ] زهﺮﺧﻨﺪacı gülüş. w. alk zemân (A.) [ ] زﻡﺎن1.zaman. 2.çağ. 3.süre. zemâne (A.) [ ] زﻡﺎﻥﻪ1.devir. 2.felek. zemherîr (A.) [ ] زﻡﻬﺮیﺮkarakış. zemîm (A.) [ ] ذﻡﻴﻢkötü. zemîn (F.) [ ] زﻡﻴﻦ1.yer. 2.dünya. 3.fon. 4.konu, alan. zeminbûsî (F.) [ ] زﻡﻴﻦ ﺑﻮﺱﯽsaygı ile yer öpme. ww zemistan (F.) [ ] زﻡﺴﺘﺎنkış. zemistânî (F.) [ ] زﻡﺴﺘﺎﻥﯽkışlık. zemm (A.) [ ] ذمkötüleme, yerme. zemm edilmek kötülenmek, yerilmek. 527 www.alkottob.com zemm etmek kötülemek, yermek. m zemzeme (A.) [ ] زﻡﺰﻡﻪ1.melodi. 2.mırıltı. zen (F.) [ ] زنkadın. zenâne (F.) [ ] زﻥﺎﻥﻪ1.kadınca, kadınsı. 2.kadın işi. zenb (A.) [ ] ذﻥﺐsuç, günah. zenbîl (A.) [ ] زﻥﺒﻴﻞzembil. zenbûrek (F.) [ ] زﻥﺒﻮرکzemberek. zencî (A.) [ ] زﻥﺠﯽsiyahî, zenci. zencîr (F.) [ ] زﻥﺠﻴﺮzincir. ott o zencebîl (A.) [ ] زﻥﺠﺒﻴﻞzencefil. b.c o zenâdıka (A.) [ ] زﻥﺎدﻗﻪzındıklar. zencîrî (F.) [ ] زﻥﺠﻴﺮی1.zincirli. 2.zincirlik deli. zendeka (A.) [ ] زﻥﺪﻗﻪzındıklık. w. alk zendost (F.) [ ] زن دوﺱﺖzampara. zeneb (A.) [ ] ذﻥﺐkuyruk. zenehdân (F.) [ ] زﻥﺨﺪانçene. zeng (F.) [ ] زﻥﮓ1.zil. 2.pas. zengî (F.) [ ] زﻥﮕﯽzenci, siyahî. zengûle (F.) [ ] زﻥﮕﻮﻝﻪ1.çan. 2.çıngırak. ww zenne (F.) [ ] زﻥﻪkadın rolünü üstlenen erkek sanatçı. zenperest (F.) [ ] زن ﭘﺮﺱﺖkadın düşkünü. zer (F.) [ ] زر1.altın. 2.akçe. zer’ (A.) [ ] زرعekim. 528 www.alkottob.com zerâfe (A.) [ ] زراﻓﻪzürafa. m zerbâf (F.) [ ] زرﺑﺎفsırmacı. zerd (F.) [ ] زردsarı. zerde (F.) [ ] زردﻩ1.zerde. 2.sarılık. 3.safran. zerdûz (F.) [ ] زردوزsırmacı. b.c o zerdâlû (F.) [ ] زرداﻝﻮzerdali. zerefşân (F.) [ ] زراﻓﺸﺎنaltın saçılmış, altın yaldızlı. zerger (F.) [ ] زرﮔﺮkuyumcu. zerîn (F.) [ ] زریﻦaltından. ott o zerharîd (F.) [ ] زرﺧﺮیﺪköle. zerk (A.) [ ] زرقderi altına verme, şırınga etme. zerrâ’ (A.) [ ] زراعekici, çiftçi. zerrâk (A.) [ ] زراقikiyüzlü. w. alk zerrât (A.) [ ] ذراتzerreler. zerre (A.) [ ] ذرﻩ1.en küçük parça, molekül. 2.azıcık, birazcık. zerreşikâf (A.-F.) [ ] ذرﻩ ﺵﮑﺎفkılı kırk yaran. zerrin (F.) [ ] زریﻦaltından. zevâl (A.) [ ] زوال1.yok olma, yok oluş. 2.batma. 3.öğle. zevâlnâpezîr (A.-F.) [ ] زوال ﻥﺎﭘﺬیﺮyok olmayan, kalıcı. ww zevâlpezîr (A.-F.) [ ] زواﻝﭙﺬیﺮyok olucu, fani. zevât (A.) [ ] ذواتkişiler. zevâyâ (A.) [ ] زوایﺎ1.açılar. 2.köşeler. 3.küçük tekkeler, zaviyeler. zevc (A.) [ ] زوج1.koca. 2.çiftin teki. 529 www.alkottob.com zevcât (A.) [ ] زوﺝﺎتnikahlı kadınlar, karılar. m zevce (A.) [ ] زوﺝﻪnikahlı kadın, karı. zevceteyn (A.) [ ] زوﺝﺘﻴﻦkarıkoca. zevciyet (A.) [ ] زوﺝﻴﺖeşlik. zevebân (A.) [ ] ذوﺑﺎنerime. zevk (A.) [ ] ذوق1.beğeni, hoşlanma. 2.tat. zevkbahş (A.-F.) [ ] ذوق ﺑﺨﺶzevk veren. zeyl (A.) [ ] ذیﻞ1.ek, zeyil. 2.etek. zeylen (A.) [ ] ذیﻼek olarak. zeyn (A.) [ ] زیﻦsüs. zeyn olmak süslenmek. w. alk zeytûn (A.) [ ] زیﺘﻮنzeytin. ott o zevrak (A.) [ ] زورقkayık. b.c o zevceyn (A.) [ ] زوﺝﻴﻦkarıkoca. zıdd (A.) [ ] ﺽﺪzıt, karşıt. zıddiyyet (A.) [ ] ﺽﺪیﺖzıtlık, karşıtlık. zılâl (A.) [ ] ﻇﻼلgölgeler. zıll (A.) [ ] ﻇﻞgölge. zımnen (A.) [ ] ﺽﻤﻨﺎbu arada, dolayısıyla. ww zımnî (A.) [ ] ﺽﻤﻨﯽdolaylı, üstü kapalı. zırh (F.) [ ] زرﻩzırh. zırhpûş (F.) [ ] زرﻩ ﭘﻮشzırhlı. zıyâ’ (A.) [ ] ﺽﻴﺎعkaybolma. 530 www.alkottob.com zıyâ’ (A.) [ ] ﺽﻴﺎءçiftlikler. m zî (A.) [ ] ذیsahip. zi’b (A.) [ ] ذﺋﺐkurt. b.c o zîbâyî (F.) [ ] زیﺒﺎیﯽgüzellik. zîbâ (F.) [ ] زیﺒﺎgüzel. zîbak (A.) [ ] زیﺒﻖcıva. zîc (A.) [ ] زیﺞyıldız atlası. zifâf (A.) [ ] زﻓﺎفgerdek. zîhayât (A.) [ ] ذی ﺣﻴﺎتcanlı. zihgîr (F.) [ ] زهﮕﻴﺮokçu yüzüğü. zihî (F.) [ ] زهﯽne güzel, bravo. zihin (A.) [ ] ذهﻦzihin. w. alk zihn (A.) [ ] ذهﻦzihin. ott o zih (F.) [ ] زﻩkiriş. zihnen (A.) [ ] ذهﻨﺎzihin yoluyla. zihnî (A.) [ ] ذهﻨﯽsihinsel. zihniyyet (A.) [ ] ذهﻨﻴﺖdüşünce tarzı, anlayış. zîk (A.) [ ] ﺽﻴﻖdarlık. zîkıymet (A.) [ ] ذی ﻗﻴﻤﺖdeğerli. ww zikr (A.) [ ] ذﮐﺮzikir, anma. zikr etmek anmak. zikr olunmak anılmak, zikredilmek. zîkudret (A.) [ ] ذی ﻗﺪرتgüçlü, kudretli. 531 www.alkottob.com zillet (A.) [ ] ذﻝﺖdüşkünlük, aşağılık, alçaklık. zimâm (A.) [ ] زﻡﺎمyular. zîmedhal (A.) [ ] ذی ﻡﺪﺧﻞmüdahalesi olan. zimmet (A.) [ ] ذﻡﺖelde tutma zorunluluğu. zîn (F.) [ ] زیﻦeyer. zinâ’ (A.) [ ] زﻥﺎءzina, nikahsız cinsel ilişki. ott o zinâkâr (A.-F.) [ ] زﻥﺎﮐﺎرzina eden. b.c o zimâmdâr (A.-F.) [ ] زﻡﺎﻡﺪار1.yular tutan. 2.işleri yürüten, sorumlu. m zilzâl (A.) [ ] زﻝﺰالsarsıntı. zencîrbend (F.) [ ] زﻥﺠﻴﺮﺑﻨﺪzincire vurulmuş. zencîrbend edilmek zincire vurulmak. zindân (F.) [ ] زﻥﺪانhapishane. zindânî (F.) [ ] زﻥﺪاﻥﯽ1.zindancı. 2.mahpus. w. alk zinde (F.) [ ] زﻥﺪﻩ1.diri, canlı. 2.sağlığı yerinde. zindegânî (F.) [ ] زﻥﺪﮔﺎﻥﯽyaşam. zindîk (A.) [ ] زﻥﺪیﻖzındık. zînet (A.) [ ] زیﻨﺖziynet, süs. zinhâr (F.) [ ] زﻥﻬﺎرsakın. zîr (F.) [ ] زیﺮalt, aşağı. ww zîrâ (F.) [ ] زیﺮاçünkü. zirâ’ (A.) [ ] ذراع75-90 cm. lik bir uzunluk ölçüsü birimi, dirsek ile orta parmak ucu arasındaki uzaklık. zirâ’at (A.) [ ] زراﻋﺖtarım. 532 www.alkottob.com zirâ’î (A.) [ ] زراﻋﯽtarımsal. zîrdest (F.) [ ] زیﺮدﺱﺖel altındaki, emir altındaki, ast. zîrek (F.) [ ] زیﺮکuyanık, zeyrek. zîrîn (F.) [ ] زیﺮیﻦalttaki. zîrûh (A.) [ ] ذی روحcanlı. zîrüzeber (F.) [ ] زیﺮ و زﺑﺮaltüst. ott o zîrüzeber etmek altüst etmek, yerle bir etmek. b.c o zîre (F.) [ ] زیﺮﻩkimyon. m zirâ’at nezareti tarım bakanlığı. zîrüzeber olmak altüst olmak, yerle bir olmak. zirve (A.) [ ] زروﻩdoruk. zîşan (A.) [ ] ذی ﺵﺎنşerefli. zişt (F.) [ ] زﺵﺖçirkin. w. alk ziştî (F.) [ ] زﺵﺘﯽçirkinlik. zîvekâr (A.) [ ] ذی وﻗﺎرağırbaşlı. zîver (F.) [ ] زیﻮر1.süs. 2.ziynet, takı. ziyâ’ (A.) [ ] ﺽﻴﺎءışık. ziyâdâr (A.-F.) [ ] ﺽﻴﺎدارaşıklı. ziyâde (A.) [ ] زیﺎدﻩfazla, çok. ww ziyâfet (A.) [ ] ﺽﻴﺎﻓﺖşölen, ziyafet. ziyân (F.) [ ] زیﺎنzarar. ziyânkâr (F.) [ ] زیﺎﻥﮑﺎرzarar veren. ziyâretgâh (A.-F.) [ ] زیﺎرﺕﮕﺎﻩziyaret yeri. 533 www.alkottob.com zû’(A.) [ ] ﺽﻮءaydınlık, ışık. m zu’bân (A.) [ ] ذؤﺑﺎنkurtlar. zu’m (A.) [ ] زﻋﻢsanı. zucret (A.) [ ] ﺽﺠﺮتyürek daralması, iç sıkıntısı. zûd (F.) [ ] زود1.çabuk. 2.erken. zufr (A.) [ ] ﻇﻔﺮtırnak. zuhr (A.) [ ] ﻇﻬﺮöğle. ott o zuhûr (A.) [ ] ﻇﻬﻮرortaya çıkma, görünme. b.c o zuafâ’ (A.) [ ] ﺽﻌﻔﺎzayıflar. zuhur etmek ortaya çıkmak, çıkmak. zuhûrât (A.) [ ] ﻇﻬﻮراتbeklenmedik gelişmeler. zukâk (A.) [ ] زﻗﺎقsokak. zulm (A.) [ ] ﻇﻠﻢcefa, eziyet. w. alk zulm etmek zulüm yapmak. zulmânî (A.) [ ] ﻇﻠﻤﺎﻥﯽkaranlıkla ilgili. zulmet (A.) [ ] ﻇﻠﻤﺖkaranlık. zulmetefzâ (A.-F.) [ ] ﻇﻠﻤﺖ اﻓﺰاkaranlığı arttıran. zulümât (A.) [ ] ﻇﻠﻤﺎتkaranlıklar. zunûn (A.) [ ] ﻇﻨﻮنzanlar. ww zûr (F.) [ ] زورgüç. zurafâ (A.) [ ] ﻇﺮﻓﺎ1.zarifler. 2.seviciler, sevici kadınlar. zûrbâ (F.) [ ] زورﺑﺎ1.güçlü. 2.zorba. zûrmend (F.) [ ] زورﻡﻨﺪgüçlü. 534 www.alkottob.com zurûf (A.) [ ] ﻇﺮوف1.kaplar. 2.zarflar. m zübde (A.) [ ] زﺑﺪﻩöz. zücâc (A.) [ ] زﺝﺎجcam. zühd (A.) [ ] زهﺪzahitlik, aşırı sofuluk. zühhâd (A.) [ ] زهﺎدzahitler. zühre (A.) [ ] زهﺮﻩVenüs, Çoban Yıldızı. zührevî (A.) [ ] زهﺮویcinsel ilişkiyle bulaşan. zükâm (A.) [ ] زﮐﺎمnezle. zükûr (A.) [ ] ذﮐﻮرerkekler. zülâl (A.) [ ] زﻻلberrak, saf. zülf (F.) [ ] زﻝﻒzülüf. ott o zühûl (A.) [ ] ذهﻮلdalgınlıkla unutma. b.c o zücâciyye (A.) [ ] زﺝﺎﺝﻴﻪcam eşyalar. w. alk züll (A.) [ ] ذلalçalma, alçaklık, düşkünlük, zillet. zülüf (F.) [ ] زﻝﻒzülüf, iki yandaki lüleli saç. zümre (A.) [ ] زﻡﺮﻩgrup, topluluk. zümûm (A.) [ ] ذﻡﻮمyermeler, kötülemeler. zümürrüd (A.) [ ] زﻡﺮدzümrüt. zünbûr (A.) [ ] زﻥﺒﻮرeşek arısı. ww zünnâr (A.) [ ] زﻥﺎرpapaz kuşağı. zünûb (A.) [ ] ذﻥﻮب1.suçlar, günahlar. 2.kuyruklar. zürâfe (A.) [ ] زراﻓﻪzürafa. zürefâ (A.) [ ] ﻇﺮﻓﺎzarifler. 535 www.alkottob.com zürrâ’ (A.) [ ] زراعekiciler, çiftçiler. m zürriyyât (A.) [ ] ذریﺎتsoylar, zürriyetler. zürriyyet (A.) [ ] ذریﺖsoy, zürriyet. b.c o züvvâr (A.) [ ] زوارziyaretçiler. ww w. alk ott o züyûl (A.) [ ] ذیﻮلekler, zeyiller. 536 www.alkottob.com
Benzer belgeler
osmanlı türkçesi sözlüğü
ahzen (A.) [ ]اﺣﺰنçok hüzünlü.
ahzetmek almak.
ahzüi’tâ (A.) [ ]اﺧﺬ و ﻋﻄﺎalış veriş.
ahzükabz (A.) [ ]اﺧﺬ و ﻗﺒﺾalıp sahip çıkma.
âid (A.) [ ]ﻋﺎﺋﺪ1.ait, ilişkin. 2.geri dönen.
âidât (A.) [ ...