1964 - Mülkiyeliler Birliği

Transkript

1964 - Mülkiyeliler Birliği
dAVA-ó
IlilSS
I
■
■■ -
9h
.
!
■
.'- 'I;
55S"*
-‘‘
■
V
V
:I
■ J
I
ó i y h ó
En Kral Arkadaşım Şaban,
Ah sorma Şabancığım... Şu bizim Şahane’nin nc tadı kaldı, ne tuzu... Anlatayım, sen­
de dinle. Seni dert babası yaptıksa, kabahat
bizim değil...
Şahane delik deşik, köstebek yuvası gibi.
Önce utanç duvarından söz edeceğim. Şimdi de
Milkiye’de... Artık Sütunlu Salon diye birşey
kalmadı. Salonu ikiye bölen Utanç Duvarının
gerisinde, gecekondu benzeri bir büro yer al­
dı. Birde köşede Kanlıca Vapur İskelesi var
ki, ne oturulur ne ayakta durulur. Geçmiş yıl­
lardaki bol frikiklerden nasibini alamayan bir
kısım tüllab hiç yoktan buna da şükrediyor.
Hiç şaşmaz ve Ferman diiopolü hiç şaşn. v
dan tüllabın canına ferman okuyorlar. Ma?,
har Bey hocamızın III. Malî şubede ki Mart
imtahını ortalaması sadece 1/2 Şabancığım.
Allah acısın, ne diyeyim.
Bu düopole bir de Aydın Yaiçın’ı katar­
sak Tüllab bir triopol tarafından katledile­
cek. Yeni bir şey Şabancığım. Şaşıracaksın
ama Aydın Yalçın hocamıza göre-Az gelişmiş
ve gelişmiş -ülkeler arasında hiçbir fark yok­
muş- Tüllab, Para -Banka derslerinde not tu­
tabilmek için büyük bir azimle mücadele edi­
yor. Forum ve Yarın’daki makaleler imtahan
larda soru olarak geliyor.
Alı, Şaban, ahhh... Bu Şahane sensiz ol­
muyor. Her yerde, her şeyde sen varsın. Sen­
den bir şeyler var. Sen bizdesin, içimizdesin
Tüllâb, Reşat Aktan’ın derslerine girerken
«Uyku uyumaya da geldim Reşat dersine» diye
bir türkü mırıldanıyor. Dersde uyunur mu?
Git yurda yat diyeceksin ama inan ki mümkün
değil. Reşat Aktan her ders çok sıkı bir yok­
lama (-) yapıyor. Girmeğe mecburuz.
Ya kantin pis mi pis, izbe mi izbe... Kar­
bonatlı çayları içmeğe devam ediyoruz. Hilton
dediğimiz yurt binası tamamlandı sayılır. Am­
ma lâkin soğuktan da tüllab illallah dedi. Tit­
remeler o kadar had safhaya vardı ki «Köpek
Köy» de amelelerin yaktığı ateşle ısınmak için
balkondan kol ve bacaklar uzanıyordu.
Susuz duşlar da ayrı bir mesele. Biliyor­
sun, yurtta cinsi lâtiflerimizde kalıyor. Öyk
ya, Arapkirliyiz- Ayrı gayrımız var mı?
Diktatör Hüseyin Efendi ve avenesi yeni
kütüphaneye taşındılar.
'Gelelim Prof.’ lara Şabancığım. Biliyorum
meraktan ölüyorsun. Sabret anlatacağm teker
teker...
Dekan Suat Bilge Türk delegesi olarak
Londra Konferansına katıldı ve Sekreter UThant Zekai ile sütunlu salonu katletti. Mülkiye’yi delik deşik, kepaze etmek için ne müm­
künse yaptılar.
Tüllabm sevgilisi eski dekan Poz Bedros
teftiş ve tedhiş hastalığından bir türlü kurtulamıyir. Yurda ve kantine baskınlar yapıyor.
Geçenlerde kızlar yurdunu da bastı.
Sadun Arcn yine tüllabın sevgilisi. Bir
ders anlatışı var sorma. Şeker gibi... Açık
oturumlarda alkış tufanına tutuluycr.
Kapitalist Üstünel hocamız, Amorti Tur­
gut ve Fatura’ya iktisat hocalığı yanınca esp­
ri üstadlığı yapıyor. Esprilerine diyecek yok
doğrusu, gülüyor, güldürüyor (!)
2
)$ujtn$uku'
Cahit Talaş derslerde diktatör. Tüllâb ba­
şını sağa, sola çeviremiyor.
İsmail Türk’ü sorma. Şiir, ata sözü, siya­
sî tarih ve maliye politikasından mürekkep bir
bileşim sunuyor. Kadro açılırsa Rrof. olacak.
Doç. Dr. Bülent Dever iç gezide bir hayli
sempati toplandı. Neme lâzım Şabancığım. Du­
rum vaziyetini çok iyi idare etti. Geçenlerde
Adana’da yapılan «Atatürk devrimleri» konu­
lu bir açık oturuma davet olundu- (NOT : Bu
konuda eseri vardır.)
Ah Şabancığım • şu bizim küçük asistan­
lar hızlı kalkınıyorlar. Fakültemize daha dün
gelen Bilsay doktora imtahanlarının sözlüsü­
nü vermiş. Latif de İşletme Enstitüsü asistan­
larını batırdı. Vahdet, Güney dururken III. sı­
nıfın muhasebe kurlarına girmeğe başlamışdı
ama doktora çalışmalarna engel oluyor gerek­
çesi ile; bundan vezgeçmiş. Mezun olması, asistan olması, evlenmesi o kadar birbirine ya­
kın ki bu hızla giderse Dr. olması da bunlara
çok yalcın olacağı bonzer.
Unutmadan Özhan’ın nişanlandığını da ya­
zayım.
Bilmiyorsun Şaban!
Dışarıdaki Vah­
det, Yılmaz, Mete gibi asistanlarımız geri dön­
düler. Mete gelirken kırmızıya çalar bir araba
ile gelmiş ama arabanın cesametine bakılırsa
kendinin olmadığı anlaşılıyor.
Sevgili Şabancığım... Korkarım sana bir
daha mektup yazmağa vakit bulamadan tüllâb
Tuncer’i kaybedecek. Baran geçenlerde Hin­
distan’a kadar uzandı. Plânlamada, patronu
Üstünel’in izinde yürüyor.
Şabancığım şu bizim Bulutay var ya, bir
değişti ki sorma... Yer yüzünde iktisatla ilgili
ne kadar eser varsa okumuş. Okuyacak başka
bir eser kalmadığı ve iktisat ilminde de yeni
teorilerin ortaya çıkma olasılığı şimdilik çok
küçük oldiığu için doçeçntlik tezini verince
fakülteden ayrılacakmış. Prof.luk İdarî bir sıfatmış( ilmî bir sıfat olan doçentlik sıfatını
alınca, daha faal çalışmak istiyormuş. Fakül­
tede geçen boş senelerine açıyormuş. Hele ders­
lere girmek büyük ölçüde kıymetli dakikaları­
nın israfı imiş...
Yakışıklı Marlıyn doktora için hazırlanı­
yor sesiz, sessiz III. Malî’de Sadun Aren’in menejerliğini yapıyorTüllâbı merak ediyorsun, değil mi Şaban?
Ne de olsa iyi dostsundur. Düşünürsün bizleri.
Bilmem ki nereden başlasam...
Cemiyet Başkanlığına Hasbi Cemgiz’den
sonra şimdi de Sadi seçildi. Yakışıklı delikanlı
ama Şabançığım, lâf aramızda istikbalini pek
parlak görmüyorum. Mart 1/2. Başkanlık
yükü altında belge alırsa yazık olur. Daha ön­
ce Mülkiye’nin faal kızı Parisianne Ayhan bi­
linmeyen bir sebeple istifayı basmıştı. Zorla
Festival Komitesine sokulan Kel Barlas son
günlerde epeyce uykusuz kaldı, yoruldu. Başka
kimleri tanımak istersin? Siyasîden Kıbrıslı tül­
lâb vatanî vazifeleri için mücahit olarak Kıb­
rıs’a yollandılar.
Kazgan başkanı Mareşal Enos Hüsamettin
matrak açık oturumda kızların büyük sempati­
sini kazandı. Taş Kafa Sevinç apandisitten
ameliyat oldu.
Her seneki gibi halkalıları takacak olur­
san sayayım. Malî şube yine rekortmen Şabançığım. Yalcınlardan küçük asker Hüseyin güzel
bir sarışın araklamış. «Bekârlık sultanlıktır»
demiyor artık. Ker Yaman’ın eli kulağında. Erlcmen’in nişanlı olduğu söyleniyor. (Doğruluk de­
recesi belli değil.) Gülây sözlü biliyorsun. Ni­
şanlanan hatunlardan Tülay, Ülkü, Şenel, varYzb. Cemal Talum’un son zamanlarda yüzüğü
yok parmağında. Sebebi bilinemiyor. Aman
Şabancığım kulağına söylİ3'eyim, kimse duy­
masın. îris’in de nişanlanacağı söyleniyor. Gö­
rüyorsun Şahane’de tüllâb çok hızlı. Şimdi­
den hayata hazırlık var.
Siyasili Tevfik Bey'in bir aşkı meydana
çıkarıldı. İsmail Hülya’lara dalmış, Kör Ayı
Ersen geçenlerde kolunu kırmış, bu sebeple
baloya da gidemedi.
Mimoza Güler’in okul içinde öyle şeylet
istemediğini daha önce yazmışdım, Îdarîli Seniye Kazgan adını duydukça ağlamağa başlıyor.
Sana yazacak daha çolc şey var ama, ne
yapalım vaktimiz yok. Elveda Şaban’cığım.
Mantar-ül- Mülkiye
3
T * * s
,t
,
r
eigRe
‘s!»Noe4y4
Ld'
Ñor ^ i í « ;
iÇEK \M
•
""I'-/
Ki<?ts. ViiOft slí»M
, «5?/sw^i*k*8İ
I
İherne imtihanın durmasını, toplumda hakim
bir grubun isteklerine uygun olarak tesbit eder.
Kant, ise geniş anlamda mutlaka imtihanın, ahlâ­
kı yokedeceğini söyler.
imtihan ahlâkı kovuyor. Herde bir imtihan
ortaya çıkmışsa, orada imtihan ahlâkla çatışma
halindedir, imtihanı doğuran mutlaka bu çatış­
madır demiyoruz. Ama imtihanı olgunlaştıran hep
bu çatışmadır diyoruz. Tabiat imtihanla kurulu
düzene baş kaldırıyor. İtiyor onu. Hafife alıyor.
Bozuyor. Ağlıyor.
İmtihanların değişmesi plânında Kari Marx.’ı
hayatın değiştirilmesi pianında Aydın Yalçını dik­
kate alıyoruz.
Bugün imtihan çağdaş hocalara (imtihan eden öğreticiler) yeni alanlar (yeni yeni okulları,
sınıflar, sıralar, öğrenciler) yeni açılar (dikaçı)
yaratırken belli bir yönde gelişiyor. Baş kaldırma
yönünde... Günümüzdeki imtihanların sıkışık bi­
çimlerinde, (Mıhçıoğlunun testlerine rağmen-Nermin kulakların çınlasın) çıkmaz şekillerde (üssümizan) olmasına da uygun düşüyor bu. Bu biçim­
ler, v.s uj’garlığın kendisiyse, imtihan barbarlı­
ğın ta kendisi oluyor. Onun için ahlâkı kovuyor.
İmtihan bütün çağlarda onun için vardı.
—1(0»—
imtihanlar içinde bu özelliği en çok taşıyan
sözlü olanıdır. O kadar ki bu konuda bir çok im­
tihanların genel meselelerini «sözlü» üstünde tar­
tışmak yersiz olmaz. Çünkü, hepimizin bu sözü­
nü uygulayarak diyelim; her imtihan sözlüye da­
yanır, hatta sözlü bile.
İmtihan alışkanlıklara karşı bir yaylım ateş­
tir. Bu yaylım ateş, imtihanın konusunda olduğu
kadar dtyalektiğindedir. Hatta daha çok diyalektiğindedir. Ama imtihana karşı koyuş, tlillabm
amacı değil belki fonksiyonu, bu iki kavramı bir­
birine karıştırmamak gerek, İmtihanın çıkış
noktasında yapıcılık da yıkıcılık da yoktur. Eu
noktadan sonra ise sadece yıkıcılık niteliği ken­
dini gösterir.
Napoleon'u düşünelim. Napoleon öldüğü za­
man imtihanda yepyeni bir çağ başlamıştı. Eski
kapanmış, yeni açılmıştır. Daha doğrusu imtihan
kendi serüveninde kendi ip uçlarını bulmuştur,
bazı ipuçları onun ölümünden çok sonraları Ay­
dın Yalçın, Hiç şaşmaz Mazhar, Ferman Cumhur
tarafından yayınlandı. Tanrının taşı-toprağı topla­
yıp göklere çekilmesi, insandaki şeytanın zaterden zafere koşması bu tarihten sonra ortaya çı­
kan bir gerçektir, insandaki öz, imtihanla, evren
içinde kendini deniyor. Çünkü kendi kurduğu
imtihanın kendine aykırı sonuçlarını yeriyor.
Çünkü imtihan bir biçimdir. Öğrenciden bir öz...
Bugün imtihanın bir ucu toplumsal plânda
insan haklarını kolluyor. Bu imtihanın çekirde­
ğinde ahlâki bir kaygı bulunduğundan değil; bel­
ki kurulu düzene aykırılık nisbeti ağır bastığın­
dan oluyor, çünkü insan haklarıyla ilgili ilkeler
yürürlükte değil, (Anayasayla ilgili hükümler hiç
değil) . .
Vardım sınavlarda hoca önüne,
Dedim bir yedi ver, dedi veremem.
Dedim bu kadar mı darıldın bana
Dedi darılmadım ama veremem...
Dedim yedi için ümit besledim,
Dedi sene boyu çalışman istedim.
Dedim yedi için Sakal -bıyık kestirdim,
Dedi dazlak olmamışsın veremem...
Dedim sene içinde çok kız tavladım,
Dedi işte ben de seni avladım ...
Dedim inek bayramında seni yağladım,
Dedi biliyorum ama veremem...
Dedim etme hoca çalışamadım,
Kütüphaneye — înekhaneye alışamadım.
Dedi eylülde çalış gel, alış gel şimdi veremem.
Dedim revâ mıdır senin yaptığın,
Vaktim yoktu, vâki değil yattiğım,
Dedi ya Kızılay’da tur attığın...?
Eylülde çalış ta gel, şimdi veremem...
5
Şişeler, lingo lingo şişeler
Minyon Alev
Bir esmere kul oldum
Yana yana kül oldum
Keçi Ünal
Gemilerde tâlim var.
Bahriyeli yarim var.
Nilüfer
Berber dükkânına gittim.
Berberi gördüm bayıldım kaldım.
Sarı Güler
Bir MELTEM dir gelir geçer sanmıştım
Meğer başımda esen bir rüzgârmış sevgilim
Moruk Tahsin ve Akbaba Çetin
Sümbül der ki ben âlâyım
Benden âlâ çiçek var mı
Kuğu Giiner
Ayaklarım boşa gitti hep ağlarım
Bu sefer ki de tutmazsa ben süpürge bağlarım
Yüzbaşı Haşmet
Bu akşam sen de ben gibi mahmursun
tmtihan vakti geldi söyle zamana dursun
Baf Mehmet
Şimdi uzaklardasın gönlü hicranla doldu
Şengiil Sualp
Samsunun kavakları, dökülen yaprakları
Zaman geldi geçiyor harcadın esaslı ayaklan
Zürafa Nedret
Son hatıra kalbimde kalan bir sarı saçtı
Bu arada Cihangirde sekiz katlı bir apartman
kaçtı
Balina Cengiz
Bir yaz yağmuru gibi geçiverdi aşkımız
Dingil Uğur
Gül sen gülün olayım
Çiğne yolun olayım
Tevflk Akyüz
Şarap mahzende yıllanır
ömrüm hocalara kıl çekmekle aşınır.
Mohini Coşkun
Zulmetle ayrılık bestesi yapan
Beni düşünceye salan geceler
Füsun Çetinlaş
Not çek, teksir oku varsa akl-ı şuurun
Elâlem kızlarla gezer, eğlenirmiş, senin ne umrun
Gof-Gof Nuri
Zeyncbim, Zeynebim, allı Zeynebim
Dört sınıf içinde şanlı Zeynebim
Ekşi Surat Barla»
Gözlerin, gözlerin siyah gözlerin
Bir dişçiyi arakladı salçalı sözlerin
Ayrıldı gönül, şimdi yine bir tek eşinden
Ccnıal Talum
Yalancıdır hep aynalar
Gir kalbime gör kendini
Tapi İlker
Yüzbaşı Tevfik
Sırma saçlı yarimin can bahşederken işvesi
Esmer sevgilimin uzaktan gelir sesi
Hacı Eyüp
Gene hazan mevsimi geçti
içki içmekle bir ömür geçti
Mest oldu gönül, gözlerini gördüğüm akşam
Kuyu Biilenl
Vay vay vay tosino
Aykut
Hoca Asım
Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın
Söyle cadı anana kırkından sonra boyanmasın
Ahmet Tank Olcay
Beni de alın ne olur
Koynunuza hatıralar...
Aynur Özgen
Yıldızlı SEMA laıda ki haşmet ne güzel şey
Dil Tarihe gidip yâr ile sohbet ne güzel şey
Bibap Murat
Çıtıpıtı Esin
Güvercin uçuverdi, kanadım açıverdi
El kızı değil mi bırakıp kaçıverdi.
Deve Yalçın
Artık gelecek sanma sakın
Geçti o günler
Şiir gibi masal gibi birşeydi o
Beni bir oyuncu kıza kaptırıverdi o
Sanatkâr Volkan
Unutulmaz âdınla uzakta kal sevgilim
Hatıran yeter bana uzakta kal sevgilim
Şems Güneş
Yaprak dökümü mevsimi geldim
Sophia seni sevdim, sana yandım.
Refakat Muhribi Ertan
Tin Tin Tinimini hanım
Sana asılan çok mu canım
Saçım uzun tararım
Ben dengimi ararım
Amorti Turgut
Opel arabam tekliyor.
Kendim gittim. Sevgilim bekliyor.
Tommy •
Taşçı Zeynep
incidir dişin senin
Yok mu hiç işin senin
Şamatacı İhsan
Mersin’in yollan taştan
Zeynep sen beni çıkardın baştan
Ker Yaman
Gönül oyunudur bunun
izi kalmaz demiştin
Bambi İbrahim
Ufacık yârimi asker ettiler
Okanc'ğımın bayrağını burca diktiler
Firik Tülay
Çile bülbülüm çile
Sen de varken bu çene
İçince şarabı ezelde gönül
Takıldı kaldı bir güzelde gönül.
Oktay Ergin
Bir kış akşamı rastladım size
Kalbimi bağladım tatlı şiirlerinize
İris Çağan
Pınarın başında su içtim geldim
Kaynana Oya
Lokanta
KLÜP TOMMY’DE HAYAT
Oral Sander
PROGRAM (II)
Solcu Arkadaşlarıma
1) Hepimizin kantini Kooperatif haline
getirilecek ve içtiğiniz her çaya 20 kuruş öde­
yip, sonradan bunun 5 kuruşunu kâr olarak
geri alacaksınız.
2) Kantinimizde radyonun en ücra köşe­
lerde bile eşit tonda duyulabilmesi için bir
Komite teşkilecektir.
Mülkye’de şubeler arası bir iç savaşın hü
küm sürdüğü bu sırada seçim dolayısıyla orta­
ya çıkar post kavgası hayli hararetlenmiştir.
Şahanenin duvarları «Allahını seven beni seç­
sin» ve «Evvel allah sonra ben» gibi afişler­
le non-figüratif bir tarzda süslenmiştir. Bu du­
rumun ise hademeler tarafından büyük bir
korku halecan içinde izlenmekte olduğu, göz­
lemcilerimiz tarafından tesbit edilen ayrı bir
husustur.
işte durum böyle iken, büyük bir lider
ortaya çıkıyor. Sağ ve sol cenahlara hitap ede­
rek seçim dışı iştirak ettiği seçimlerde kahir
bir ekseriyetle başkan seçiliyor. Bu başkan
Chester Bachelor’dır.
Chester Bachlor’m programlarının
hatları şunlardan ibarettir:
ana
PROGRAM (I)
Sağcı Arkadaşlarıma
1 — Günah yuvası haline gelen
kapatılıp, mescit haline getirilecek.
kantin
2 — Okula bir imam tayin olunacak.
3 — Mübarek Ramazan ayında, iftar ve
sahurda yemek dağıtılacak.
4 — Kandillerden evvel hamam yaktırı­
lacak.
5 — Din kardeşlerimize bilcümle kandil­
lerde, kandil simidi ikram olunacak6 — Bayramlarda kurban derileri toplatı­
lıp, Şahane’de post kavgası yapanlara taksim
edilecek.
7*— Her cuma memleketimizin tanınmış
mevlidhanlan ve“hafızlarının iştirakıyla Mevi
lid-i Şerif okutulacak.
8 — Haziran imtihanlarından evvel Hacı
Bayram Veli Hazretlerine kurbanlar kesilip, adaklar adanacak.
Programımın anahatlan bundan ibarettir.
Hepinize muvafakıyetler diler, teşekkür ede­
rim.
8
3) Ayın 15 inden sonra herkes cebinde­
ki parayı çıkartacak ve bu para arkadaşların
eşit şekilde gıdalandırılmalan için komite em­
rine tahsis edilecektir.
4) Giyim eşyaları dolapdaki kilitler kal­
dırılarak bir dolapta toplanacak ve bir komi­
te kontrolünde arkadaşların serbestçe istifadisine sunulacaktır. îç çamaşırları ve ayakabılar bunun dışında bırakılmıştır.
5) Bütün arkadaşların hamamımızda
eşit bir süre içinde aynı marka sabun ve aynı
miktar su kullanarak yıkanması ve eşit mik­
tarda temizlenmesi temin edilecektir.
6) Bütün arkadaşların güzellik durumu
gözden geçirilerek eşitlik sağlanacaktır.
7) Kurulan komiteler tarafından bütün
Arkadaşlarımız eşit bilgi seviyesine getirilecek
ve kimse diğerinden daha fazla birşey bilmeye­
cektir.
8) Yukarıdaki madde gereğince inekler
ve gayrı inekler arasında fazla not seyyaliyeti
prensibi gerçekleştirilerek bütün notlar baraj
hattına indirilecektir.
Programının ana hatları bundan iba­
rettir. Hepinize eşit selamlar ve eşit başarı­
lar dilerim.
Bedri Gürsoy, sınıfta bazan, arabasından «0zel Götürge» olarak bahsederdi.
Birgün, Mustafa Taş ve Erdi Batur, fakülte­
nin ön tarafındaki kapının önüne inerler ve ora­
da adı geçen arabayı görürler. O zaman Erdi Muş­
tafaya :
— Hani lan özel götürge neresinde yazıyor,
diye Erdi’ye sorar. O sırada arabasının bagajını
yerleştirmekte olan Bedri Bey, bu konuşmaları
duyar ve başını kaldırıp o, meşhur pozlarından
birini daha attırarak:
— Biz, daha özel uçarga da alacağız, der.
KERLERE
GÖRE
AŞK...
aline
ödearak
cöşebir
indeIarın
em-
Aşk bir sağnaktır. Tutulanı ıslatır.
Esin Çıtıptıtoğlu
kalomiîtifajaka-
Aşk bir lahanaya benzer. Yaprakları soyuldukça
özüne yaklaşılır.
' Yıldız
Çıtıpıtı Esin’in inandığı palavradır.
uzda
aynı
mik-
,Baf Mehmet
Aşk, bir bataklıktır.
Bambi İbrahim
umıı
ütün
ecek
neye;kler
iyeti
>araj
Hocalardan
Seçmeler (I)
Aşk, kısa dalgalı b iristasyona benzer.
Daha iyi bir istasyon bulmak istediğin zaman
eskisini kaybedersin.
Taşkaf Sevinç
Aşk, elma şekerine benzer. Yalayınca kazığı elin­
de kalır.
Alpay Kelebicloğlu
Bana aşk ne' diye sormayınız.
Kel Müfit
Wilson marka bir basketbol topudur.
ibatşarı-
Uğur Erel
Devlet dişimizin çürüğüne girmiştir.
İsmail Türk
Maclıiavelli, benim babamın oğlu değil.
Yavuz Abadan
Kleopatra zamanında, Tarsus deniz kenarın
daymış. Antonyos mu nedir? Hani gemilerle gel­
miş.
Reşat Aktan
Aşk yeşile karşı duyulan arzudur.
Gerici Esat
Aşk, sür - kontrlu şilem çekmektir.
Chester Taranto
Aşk, tanelerini tavuk yemiş bir mısır koçanıdır.
Mahmun'Ertunç
Kızların bana, benim de Zeyneb’e karşı duydu­
ğum hisse aşk derler.
■. .. .
'
Ker Yaman
Aşk iyidir be...
Sinyor Kalculya
İhtiyaçlar icatların anasıdır.
:ülteoraMusıyor,
ajını
aları
ndan
İsmail Türk
Ben anayasanın ne babası, ne de kocasıyım.
Muammer Aksoy
Din ile don arasında bir ilgi yoktur.
Turan Güneş
Her yoğurdun, bir yiğit yiyişi varaıı... Şey
yani demek istemiştim ki...
Nermln Abadan
Aşk kuru fasulyeye benzer.
kalır.
Olmazsa millet aç
Koçero'Deniz
Aşk içi boş bir kezzap şişesidir.
Hamza Bülent
Partilerde yapılan bir şeydir.
Morso Bülent
Aşk hayatımın ekseni, ömür
santralidir.
fabrikamın kuvvet
Aydın Onbuluk
YUMURTLIYANLARIN
YUMURTALARI
Nuri Ummam — Yav aşk,
çok güzelmiş.
ineklemekten
Gülseven — Bu yıl dış geziye gelmiyor
musun ayol, geçen yılkinin tadı damağımda
kaldı.
Tuncer Uçarol — Yahu bir şair kız bul­
sam. Bittim şu manzaraya. Beraberce seyreder
dik.
Oğuz Aydemir — Şu icracılardan bir kurtulsam...
Y. Kemal Kaya — Yav ben ne yapacam,
hiç gelemiyorum derslereGiilşen — Aşkının ilkbaharı, en ineğim be­
nim...
Güneş — Vallah ben erkek gibi kızım, sa­
mimi konuşurum.
Sülıan — Gel kahveden sonra sinamaya
gidelim.
İnce Tunay — Bana beş lira verir misin?
Tibili — Ben adama tarla yedirmem...
Ramazan — Dağa gidip çalışalım.
Erdal Nal — Ben de Venedik'i bir gör­
sem...
Zülâl — Bana notlarını
verirsen, seni
çok severim...
Memet Bulut — He...lan efendi,
bunu
yeni anlamaya başladım.
Ahmet Çelebi — Be herif, din ile ilim
mutabıktır.
Napolyon — Dün lazüdük, bugün kürdüz.
Çikolata Ayşe — Beni bir gözleri ahuya
zebun etti felek.
Tevfilc Yüzbaşı — Kardeşim tücrübe var.
Haşmet Bey — Bu kızlar çok soğuk.
Alpaslan Yüzbaşı — İhtiyarladık, kafam
durdu artık.
Asker Hüseyin — Be...ben Karadenizli de­
ğilim.
Ülkü Şişik — Gül senin resmini yapayım.
Yıldız Duru — Aman abim duymasın.
iris — Ben bir romantik şiir biliyorum.
Güler Dikkaya — Özür dilerim, ben okul­
da böyle şeyler istemem.
Seniye Gül Görün — Benim arkadaşım var,
teşekkür ederim.
Esma — Neye bennen gonuşmuyon? Gönlüba beni sınıfta bıraktı deye mi?
Şüheda — Sizin bir kızkardeşiniz olsa,
bir erkekle sinemaya gitmesine göz yumar mı­
sınız?
Horoz Memet — Kiralık ev görürsen ha­
ber ver.
Nurettin Turhan — Boyuma göre bir kız
gören varsa haber versin.
Can — Ben ilhan Beye benzemiyorum.
Metin Avcıoğlu — İyi armudu ağzıma
burnuma bulaştırdımCengiz Tuncer — Bize bir zengin kız gös­
terin de asılalım.
10
ı
:N
Mütit — Başkan koltuğuna oturmak
güzel şey.
Ayhan Akkoyunlu —
liram var.
Bankada
20
ne
Güner Batur — Ben istediğim kıza ayak
atabilirim.
Hatice Balaban — Çerezlerini al, çok şiş­
manladım.
bin
Şengül — Sorar mısınız, aşık olmuş mu
Kapitalist Hakkı — Rica ederim, espri
yapıyorum.
Mustafa — Ulan geyik ben öyle demedim.
İsmail — Ben siyasi şubedenim.
hiç?
Tıraje — Bu yıl hep hastanede inekledim.
Asım — Onu boşadım artık.
-«Ou—
n?'
;m...
gor
ilim
Bülent D a v e r ' e G ö r e
Kazgan muhabirleri, hocamızı kitapları ara­
sında buldu. «Aşk nedir?» sorusu üzerine, ilk ola­
rak eski bir şarkının şu beytini okudu :
— «Söyle ey mutrlb-i nazentle edâ
Ne Imîş aşk-u muhabbeti sevda»
ve sonra «esasa» geçti.
A şk
Aşk bazılarına göre «Kanun tanımıyan bir çin­
gene çocuğudur.» Diğer bazılarına göre ise «Aşk
çözümü, gebelik olan bir problemdir.» Bana göre
aşk : Size Fuzulî'nin şu mısraları ile cevap vere­
yim.
«Aşk imiş gerçek her ne var filemde
ilim bir kil-ü kaal imis ancak.»
düz.
ıuva
var.
ifam
i de­
yim.
■um.
ıkul-
jonDİsa,
mi­
li akız
ı.
:ıma
gös-
ÜLKE
Saat Mülkiye'yi vurdu birden : Üssümizan
Ben gittim benbeyaz uykusuzluklardan
Kasketimi eğip üstüne notlarımın
Sen yüzüne sürgün olduğum teksirler
Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin
Bir talebe boyuna birşeyler söylerdi: Yedi
Bir takım flrikikleri uzatırdı banklar
Ve sen tutar kendini sevdirirdin
Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
Geceyse ay hemen tazeler şişeleri
Yanık şarkılar söylenen odalardan
İmtihan bir çeşit korkuyla uçar
Uçar kavun mevsimlerine
Ben o odalardan ne kadar geçtim
Damağımda teksirlerin yosunlu tadı
Önce buğlu sonra cam gibi parlak sonra buğlu yine
Bir takım inekleri andıran bir takım kümes hayvanlarını
Pazar Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini
Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
Bilinir ne usta olduğum tatava sanatında
Palavrayla besliyorum imtihan kâğıtlarını
Sen hocalarda bulup bulup kaybettiğim akıl
Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi
Bir günler gırgırlarla egemen ülkende
Şimdi iri boynuzlu yalnızlıklar dönüyor.
Not :
Cemal Süreya’dan araklanmıştır.l
11
CÎNE
ACADEMİQUE CLUB
Uzun Hikâye
KAMP 17 SİNEMASINDA HURİ YEM BENİM
Nuri — Huri çiftinin oynadığı bu son korde*
Ia gerçekten seyredilemeğe değer. Notlu, Teksirli, Scminerli, İnekli - Binekli, ve Gerçekli bir
sevda öyküsü üzerine kurulmuş, asistanlık ayak­
larına yatan bir tüllabın acıklı hikayesidir. Bil­
hassa ineklemenin yetmediğini göstermesi bakı­
mından bütün inekhâna önemle tavsiye olunur.
TAHSİLDÂRAN AÇIKHAVA SİNEMASI
BİZDE VARIZ...
36 Kısım tekmili birden. Oynayanlar Gönül Sevinç çifti.
Varolduğunu hissetmek ve hissettirebilmok.
için fonksiyon peşinde koşan iki gencin acıklı
macerası. En yeniden daha yeni akımın güzel bir
örneği. Tüllaptan böyle davrananların ders ve ib­
ret alması için görmeleri gerekir. Büyük rejisör
Tapi: llkcy’in çok faydalanacağı bir dram. Bun­
lara ilâveten Fare Okanın resimlediği Miki-Fare,
Tom and Jerry cartoon’u.
YENİ HAMAM SİNEMASINDA...
ARKADAŞIMA KIYMA... (Baııa Pirzola)
Gül — Esin çiftinin rol aldığı bu kordela iki
genç kızın Çukurova da yaptığı neşeli bir gezinin
öyküsüdür. Yemekli, Paytonlu, Partili, Doçentli
.Coşkunlu daha doğrusu Uğurlu bir filim. Eğer
hiç geziye gitmediyseniz bu filimle gezilerin iç
yüzünü öğrenebilirsiniz. Filmin aniden kopması
büyük bir teknik hatta salonda ışıkların aniden
yanması ise rezalettir.
ZÜPPYUN SİNEK CLUP BİTMEYEN AŞK:
Diğer bir adı da 3. ADAM olan bu filimde bi­
zim devrenin 3 büyük yıldızı rol almakta. Damat
bey ile gelin hanımın etrafında dolaşan 3. Ada­
mın fonksiyonu 4. Yıl sonunda bile belli olmadan
filmin bitmesi büyük bir hata isede bazı eleştir­
meciler senaryonun işlenmesinden bu kadaşltğm
«Not değiş - tokuşuııa» dayandığını söylemekte­
dirler. Biz bu fikirde değiliz. Eğer merakınız kalk­
tı ise gelip görün. Bu yıl çifte filim gösteren Züppeyun «sessiz ve yalnız git» adlı kordela ile daha
fazla ilgi çekti. Süzülmenin, sarkmanın, açık oturumları seyretmenin, kuruntu ve kasıntının
pek güzel bir şekilde belirtildiği jönü bol. Yönü
tek bir öykünün filme aktarılması ilginç değilse
de tek Aktris KİLLER GtlNER, bütün bu açıkla­
rı kapayıp sonunda oda da kilitli kalıyor. Görül­
meğe değer.
12
Orta katın dekorları arasında çevrilen bu
fiîm, İnsan zaafları ve erdemleri arasındaki çeliş­
meyi gösteddiğinden, görünmeye değer... (Zaten
lıergün 4 saat görüyorsunuz, yetmez mi?)
Çatışmalar yanında, dinlenebilir dersCer vc
başarılı tezlerin bulunması, bu kordelayı dranı
olmaktan kurtarmaktadır. Önümüzdeki bir kaç
;)y içersinde seyredeceğimiz ikinci kısımda, Türkkaya doçent olabilir, ve biz figüranlar kavuncu
olmadan mezun olabilirsek bu film dörtbaşı ma­
mur bir kordela olacaktır.
NOT:
Bu sezon seyrettiğimiz filmlerden «Teneke
inek» mükafatı kazanan -Kınlan ayaklar- filiminin artistleri Gülden - Nedret çiftine başarSlar diler La Notte’de Amorti mükâfatı (1) kazanan İn­
ce Füsün'un yeııi çevirdiği kitaplı teksirli, semiııerli, Cem’li filim için tebrik ederiz.
(1) Buradaki amortinin, Amorti Turgutla il­
gisi yoktur. Turgut «Kırılan Ayaklar filiminin unutulmaz yıldızîarındandır.
s-®9*sıe>©î’<s
■
«>
I
„
Mülkiye’de bir kar yağar,
Tozar yedi yedi diye...
Öğrenciler inek olmuş,
Gezer yedi yedi diye...
Yedi ne güzel nakışlı,
Hoca balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuştu
Kokar yedi yedi diye...
Hoca kaşların çatar
Altı sineye batar
Ak elleri kalem tutar
Kantinin önü çardak
Kızların elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer yedi yedi diye...
¡n bu
i çeîiş(Zaten
îr vi
dram
ir kaç;
Türkavuncıj
şt ma-
K î 2 .1 M iz. LA
sHOİVORUM;
Teneke
filiınilar di­
an İli­
semi-
V fiK T İN O E
Cı )DE < ■ ? . __
atla il­
inin u-
ç fiY iN i
KAN T İ N P 'c İÇİP, 6133 2.
S O tiB E T
ET T İK T EN
ÇöN R ft
j
t?'2U G.TTİĞ1IÎİZ
D r- fi SE GİRM EK, f; M Ri\j
r « v : ñ o f if i
(b Ü Z E L t
rSSOfSilAA ||lJW « ICr
r
lFT»HfH>
OKULUNA
LODAN
İLÂ
nişanlısı, Avcıoğlu ve Misafiri, Keçi Ünal ve bir
hanım, Erkrnen ve Ayşegül, Ali Mete ve Ayşe Yalkım, Barlas ve Zeynep, Deve Yalçın’ın tatlı sesini
dinleyerek zevkle dans etliler.
Hocalarımızın genel olarak rağbet etmedikle­
ri bu baloda onlardan pistte olanlar da çok az­
dı, bir ara Neımirı hanımı Tahsin'le dans eder­
ken gördük.
Yavuz Abadan ve yeğeni Zülâl pistte gö­
rüldü. Oysa ki orkestra en hareketli ça ça lan
çalarken gözler İsmail Türkü anyordu.
Gözlemcilerimizin belirttiklerine göre pavyon,
salondan daha da neşeliydi. Pavyonun pistini dol­
duranlar arasında İsmail ve Hülya, Hıncal Uluç
ve kardeşi, Eray ve Ayten, bazı mezun ağabey ve
ablalarımız, Zehra ve Karga Hazer basketbol takı­
mının kaptanı Asfori Uğur ve nihayet gecenin en
neşeli gurubu olan TOSİNOLAR göze çarpıyor­
du. Çıt Çıt ve Koçero da bazen salondan pavyona
iniyorlardı.
3 Nisan da Grand Hotel Balin salonlarında
geleneksel Veda Balomuz verildi. Baloyu çeşitli
yönleri ile Kazgan okuyucularına duyurmak iste­
yen bizler, çok zor şartlar altında bile olsa, eli­
mizden geleni arkamıza koymıyarak, sabahlara
kadar çalıştık. Bizlcre ne kadar teşekkür etseniz
azdır...
ı
1
Baloya hava kararmadan geldiğimiz halde
salonun yarıdan fazlası dolmuştu. Bu erkencile­
rin arasında... Burhan özfatura, Bebe Nur, Al­
pay, Aynur, Baf garsonlara son hazırlıkların ta­
mamlanmasına yardım et tikten sonra en iyi
yerlere kuruldular.
Balonun neşesi dâvetiylerde ilân edilmiş olan
saat, 22 den önce çoktan gelmişti bile. Ama daha
siyasiyCından Tevfik, Gülden ve Nedret gelmemiş­
lerdi. Saat 2230 olmuştu ki siyasiyunların masası
aniden kalabalıklaştı. Masada görebildiğimiz ka­
darı ile hayli neşeli bir guı^ıp teşekkül etmişti.
Bibab, Murat ve Sema, Irak B. Elçisi Mikrop Ce­
mal, Festival Komitesi Başkanı Baf Mehmet ve
Oyo Çilesiz, Moruk Tahsin ve çok cici yeğeni,
aralarında çok sevdikleri Hocalarından Bülent
Daver ile neşeli bir şekilde sohbet ederken gördük.
Bu guruba sonradan iltihak eden MUZU ve Deve
Yalçın’da gelince Siyasiyun Balonun en neşeli gu­
rubu Unvanını almağa hak kazandı.
Balonun erkenci gurubundan oıan Fatura
Burhan ve Nur (bebe/ biraz sonra yerlerini İris,
Güler ve Seniyeye terk ederek oradan uzaklaşın­
ca, kavalyesiz kalan bu masanın eylendiğinden
bahsetmek biraz zordur.
Salonun pistinde yaptığımız araştırmada tesbit edebildiğimiz çiftler Maşaallah Coşkun (MOHINI) ve Tiraje, Erhan ve, Ayşe, Erdinç ve Cici
Alt ve üst salonda twist ve bossa novalar en
hızlı ritmleri ile çalııtıp oynanırken pavyonda kay
da değer bir olay oluverdi. Sonradan basından
öğrendiğimize göre, Balin Roof da çalışan bir ar­
tist hanım, aniden piste fırladı ve etrafın hayret
dolu nazarları ve İsmail’in masasından gelen tak­
dir sesleri arasında soyunmağa başladı.
İmdada yetişen pavyon elektrikçisi, «tabiat
haline» dönmeğe kararlı olan hanımın daha faz­
la görünmesine mani oldu. Balonun havasını so­
ğutmağa yetecek olan bu olay neyse ki kolayca
unutuldu, zira Mülkiye camiası ile ilgili olmayan
bu hanımın işine otel idaresi herkesin gözü önün­
de son veriverdi. Ve olaydan duyduğu üzüntüyü
Mülkiye camiasına duyurmamız için bizleri görev­
lendirmesi ile son buldu.
j
Pavyonda gecenin sürpriz orkestrası Murat
ve Nejat eşliğinde solist Yalçın Oral gecenin en
güzel Show’un showunu yaparken bizlerde sizlere
baskıya verilen Kazganımızı yetiştirebilmek için
mektebe dönüyorduk...
NOT : Balonun saplar gurubunu ise kaydet­
meden geçemeyeceğiz. Abo Mahmut, gececi Selami ve sallana sallana heryerde hazır ve nazır olan
gazetemiz sahip ve mesul müdürü Enos hayatla­
rının biricik kızını aramakla baloda bir ömür ge­
çirdiler.
Kel Müfit balonun genel durumunu beğen­
mediğini söyliyerek uzaklaştı. Gözlemcilerimiz onu bütün gece bir barda konsomatrislere iktisadi
sislemiler konusunda açık oturum yaparken gör­
düler.
Mızmız Esat ise bütün aylığını o gece bar­
mene ayyaşlık vergisi olarak ödeyip yurda yayan
dönmüş ve tanımadığı bir oda da uyuya kalmış­
tır.
14
ı
e bir
: Yalsesini
diklek azedere goı
lan
vyon,
. dolUiuç
;y ve
takl­
in en
ıiyoryona
Sizlere baloda olup bitenleri hayli teferruatı
ile anlattığımız bu sütunda, birazda baloya gelemiyenlerden bahsetmeyi faydalı bulduk.
gün elbiselerini çalması üzerine hırsızı takip için
baloya bir «DÖPİYES» le gelmiş ve bütün gece
hırsız aradığından eğlenmeğe fırsat bulamamıştı.
Volkan Vural ise söz verip son gün vazgeçen bir
oyuncunun kurbanı olmuştur.
Siyasiyunun balo ve partliere çok düşkün olan Pınar Öngör, Acar Tüzün ve Oral Sander üç
lüsü giyinip kuşandıkları ve üstelik 1,5 kişilik
bilet aldıkları halde bir dost evinde yedikleri
yemekler ve bilhassa fazla kaçırdıklan içkiler
yüzünden baloya uğramadan sıcak yataklarına
dönmeyi tercih ettiler.
Başkan Cengiz saltanatının sona ermesinden
duyduğu keder yüzünden eğlenmeğe hali kalma­
mış ve yasa girmiştir.
Gof-Gof Nuri — Gülsen çifti ise ertesi gün­
kü derslerde ukalâlık yapabilmek için geniş tek­
sir meralarında otladıklarından baloya gelmeyi
lüzumsuz bulmuşlardır.
Sinekli Ersen 2 gün önce voleybol maçından
gazi olarak ayrıldığı için tek kollu bir kavalyeyi
hiç bir kız kabul etmemiş ve damsız kalan Ersen,
Amorti Turgutun da baloda olacağım bildiğin­
den baloya gelmeğe cesaret edememiştir.
Bu eşhas dışında baloya kimlerin gelmediği,
muhabirlerimizin balo esnasında alçaktan uçuş
yapmaları sebebi ile tesbit edilememiştir. Kendi­
lerinden özür dileriz.
■ Siyasî şubenin bir başka talihsizi hiç şüphe
siz Muzu Muzafferdir. Vicdansız bir hırsızın son
—«0»—
. kay
ndan
r arayret
takabiat
fazı soayca
ayan
•nüntüyü
3rev1
iurat
n en
zlere
için
j'detSelaolan
atla-
■geniz osadi
gör#
barıvan
mış-
0
faktrm v-a!"\a4 tnı!'
İS
urası Balin.' Bu gece SBF. nin son sınıfı
vedalaşmak için toplanmış eğlenmeğe ça­
lışıyor. Saat sabahın erkeni... Pist hayli
kalabalık uzun boylu bir genç Histoire d’un amour diyor ve pistte çiftler briaz daha yaklaşıyorlar
dans ederken. Biz vazife aşkımızdan mı yoksa hi­
kaye edecek aşkımız olmadığından mı bilmem
elimizde bir tutam kâğıt etrafı kısaca gözden ge­
çirdikten sonra neşe ile ben ABD e iken çocuk­
lar diye hayatını anlatan Sayın Daverin yanma
yaklaşıyor ve soruyoruz.
B
A
L
O
R
Nasıl hocam eğlenebiliyormusunuz?
— Ben diyor Saym Bülent Daver «mülkiyeliler­
le olduğum her zaman eğlenirim. Elimdeki kâ­
ğıtları görünce «Eğer Kazgan için röportaj yapı­
yorsan senden bir ricam var. Söylediklerimi ay­
nen yazmazsan sakın gözüme gözükme.»
Mesleki n:\musum ve haberleşme hürriyeti
gibi bazı parlak lâfları, tıpkı derslerde olduğu gi­
bi bol tatava ile en ikna edici pozlarda ifade et­
meğe çalışırken, Bülent Daver «sor bakalım di­
yor.» ve soruyorum.
«Balonun organizasyonunu nasıl buluyorsu­
nuz efendim.?»
Hiç düşünmeden cevap veriyor. «Berbatla
mükemmel arasında bir rakkas gibi sallanıyor.»
O
«Balodaki cinsi latifler hakkında ne düşünü
yorsunuz.?»
R
O
sırada Tevfik atılıp soruyor. «Balonun et­
nik bünyedeki yeri.»
T
A
J
L
A
I
16
«Bütün kadınlar güzeldir.»
Hoca gülerek cevap veriyor. «İyi sonuçlar do­
ğurabilir.»
Fazla rahatsız etmemek için müsade isteyip
ayrılırken, Hoca ilâve ediyor «Kazgan okuyucu­
larına Balodan Sevgilerle.» Biz ayrılırken masada
Rusya’dan Sevgilerle konulu filmin tartışması
başlıoyr...
Yandaki masada Fidan Ayşeye «Balo nasıl?»
diye soruyorum. «Mükemmel!» diyor. Bunu du­
yan organizatör Ayşe’ye bir viski ikram etmek
istiyor ve ben devam ediyorum «Sence balonun
en yakışıklı kavalyesi kim.? «Hepsi yakışıklı» di­
yor. «Kazgan okuyucularına... Merhaba... «Er­
han» diyorum ve not alıyorum. «Organizasyon
mükemmel» (fikir birliği derhal dikkatimi seçi­
yor ve kendi kendime soruyorum bir de aynı
renkleri seviyorlarsa... Allah mesut etsin... «Kaz­
gan okuyucularına başarılar dilerim. Zira ancak
Kazgan’ın Haziran imtihanlarının yorgunluğunda,
dinlenirken okuyacaklar galiba» en kısa zamanda
elinizde olacak diye söz verip ayrılırken:, Cemal
50İ1 sınıfı
ımeğe çaİst hayli
l’un amolaşıyorlar
yoksa hiı bilmem
azden ge■n çocukn yanına
İkiyelilerıdeki kâ:taj yapıerimi ay»
hürriyeti
•Iduğu giifade etkalım diuluyorsu;Berbatla
lanı yor.»
düşünü
lonun etuçlar doe isteyip
okuyucuı masada
ırtışması
3 nasıl?»
:ınu duetmek
balonun
şıklı» di... «Ernizasyon
imi seçi3e aynı
... «Kaz*a ancak
luğunda,
samanda
i, Cemal
lâfa karışıyor, «Hiç merak etme dostu azizim bu
balo,yu veda ki, bütün ahuyu mülkiyeliler fev­
kalâde zarif ve lâtif, velâkim avrat cinsi latifi zu­
hurdan sengi mezara kadar latif ola...» Bir tercü­
man aradım bulamadım anlayan bana da anlat­
sın... 7
Coşkun Arda'da, bana balonun en yakışıklı
Genci olarak Bafolu’yu söyleyince oradan uzak­
laştım...
Pist boşalmak üzere zira orkestra dinlenmek
ihtiyacında. Murat ve Sema yerlerine dönüyor­
lar. Hemen önlerini kesiyor ve soruyorum. Mu­
rat diyor ki... «Organizasyon orta. En güzel kız
hanımefendi. En yakışıklı kavalye sen.» «Kazgan okuyucuları ne diyorsun». Büyüklerin elle­
rinden. Sema atılıyor... «Organizasyon fena değil,
ân cici kız ben. En yakışıklı kavalye Beyefendi.
Kazgana, kardeş fakültede selamlar» Karga Hazer
ve Zqhra sorularıma birlikte cevap veriyorlar.
«Fena organizasyon dersek fena olmaz. En yakışıklık erkek. Kel Emre... (hakikaten evlilik yara­
mış...) Kazgan yazarlarına söyleyin terbiyeli ol­
sunlar.» Hatırımı sormak için beni masalarına ça­
ğıran bir gurupta meslek aşkım galayana geliyor
ve sorularımı soruyorum. Ayşe Yalkım ilk olarak
cevap veriyor. «Organizasyon güzel. En cici kız.
Ayşe» O sırada başımı kaldırıp bakıyorum ma­
sada tam 4 tane adaş var. Birtürlü hangisi kas­
tedildiğini kestiremiyorum. «En yakışıklı sensin» diyor ve ilâve ediyor «Söyle o Kazgan oku­
yucularına insaflı olarak okunsunlar...» Orta Doğu­
nun Balodaki temsilcisi Ayşe ise en güzel kız olarak AYŞE yi seçip, Ayşe’nin kavalyesini en yakı­
şıklı ilân ediyor ve ben işin içinden çıkamıyorum
tabii.
İsmail Türk hocamız da büyük bir nezaketle
sorularımı şöyle cevaplandırıyor...
«Organizasyon hakikaten çok iyi çocuklar.
Hanımların hepsi çok cici. En yakışıklı kavalye...
organizatör... (Herhalde beni kastediyor.) Kaz
gan okuyucuları da bizim eğlendiğimiz kadar
eğlensinler. Inşaallah beddua değildir» diyor ve
teşekkür ederek uzaklaşıyorum...
Hocalara ayrılmış olan yerde bir tur atıyor
ve Yavuz beyin ,bir eski talebesi ile sohbet et­
mesinden bilistifade Nermin hanıma soruyorum...
işte cevaplan...
«Vallahi kardeşim Ambiyans iyi... en güzel
kız... benim bir yeğenim var burda ki, odur... en
yakışıklı kavalye... tabii ki Coşkun.» «Kazganı okuyanlara ne diyeceksiniz hocam».» «Gelecek yıl
daha esaslı partiler yapsınlar... Gençlik bu gibi
vesileleı. ile komplekslerinden kurtuluyor... Kaz
ganda cinaslı lâflar yerine zekice espriler arasın
lar.» ve bana hitaben üzerine basarak «ama bul­
sunlar diyor.» Son olarak şunu da ilâve ediyor.
gençliklerinin kadrini bilsinler ve tabii olsunlar.
Benim zamanımda herkes bugünkü gibi eğleniyor­
du...»
Asfori Uğur'a «Maç nasıl» diyorum, «organizas­
yon iyi diyor en cici hanım... Asuman soruyu ce­
vaplandırıyor. «En yakışıklık kavalyede Uğur
birlikte sizlere imtihanlarda başarılar diliyoruz.»
Bu sırada piyanodan Shopenin ölüm marşı gelme­
ğe başlıyor... yaklaşıyorum Amorti Turgut. Hepi­
miz öleceğiz» diyor... Sonra ilâve ediyor, «Ama
biz daha ölmedik.» Birinci sınıftan iki genç MülKiyeli Ayşe ve Refia büyüklerin akıl etmedikleri
bir teklifle eski mülkiyelilerin sempatisini kaza­
nıyorlar. Orkestradan MÜLKİYE marşını istiyor­
lar. Bu arada marşı hatırlıyamıyanlara da kısaca
beste ve güftesini hatırlatıyorlar.
Aydın Yalçın gitmek için hazırlanırken yanı­
na sokulup soruyorum. «Sizlerle iftihar ediyorum
çocuklar» diyor. Bizim zamanımızda balolar zor
la kıyafet balosuna dönerdi, özel .. teşebbüsün
tekstil dalı ucuz ve kaliteli kumaş yapmağa başlayalıdan beri öğrenciler bile baloya kırallar gibi
geliyorlar.» Kelle Tuncer Hocaya ve bana AmcriKan sigarası ikram edince Sayın Yalçın.» Biz sizin
yaşınızda iken köylü içerdik.» diye şaka yapıyor
ve... Faturanın esprili cevabi ile karşılaşıyor.
«Hocam biz bir gecelik vezirliği 29 günlük rezilli­
ğe tercih eden cinsteniz.» Müsade isteyip ayrılıyo­
rum.
Birden gözüme silâhlı kuvvetlerin Mülkiyedeki en yakışıklı ve bekar temsilcisi Cemal ağa­
bey çarpıyor ve hemen yanma süzülüyomm. «A
ğabey balonun organizasyonu nasıl...» En büyük
eksiklik sihirli kemanların burada olmayışı... Ba­
lo demek sadece dans etmek değildir.» «En zarit
Iıamm kim.?» «Kalbime taht kurmuş olan kız.»
Peki burada mı.? Evet... En yakışıklı kavalye...
Yalçın.» Kazgan okuyucularına bir diyeceğiniz
var mı.?» «Aralarında 4 tatlı yıl geçirdiğim kar­
deşlerimin gözlerinden öperim.»
Baloda bir de geyşa vardı. Zarif hareketleri
ve kimono tipi gece elbisesi ile adeta bir man­
kendi. Tam konuşmak için yanına yaklaştığım sı­
rada baloda da görevi olduğunu zanneden sabık
savcı Hoca Asım her türlü dinin vaazleri bir ke­
nara bırakarak damladığı baloda, teftiş hareket­
lerine başlayınca bu şartlar altında çalışılmaz di­
yerek vazifeme son verdim...
ŞÜBELERE GÖRE EVLİLİK
Mali Şubeliye göre evlilik :
Kız için : Spekülasyon Erkek için : deprasyondur.
İdari Şubeliye göre evlilik :
Kız için : Terfî, Erkek için : Vekâlet emrine
alınma.
Siyasi Şubeliye göre evlilik :
K ız için
=
M odüs vivendi. Erkek için
=
zor
şey.
17
[ I F iİ t lC llİ L ^ I L ^ r ^ J İ ^ .
B irş e y A n layam adım .
Sınıfı iptidaiden Mikrop Savaş, Şubat ayı
içinde, bir gün ders. çalışmaya karar verir; Arka­
daşı Şişman Zafer ve Attila ile kütüphaneye gider.
Anayasa teksirini önüne alır ve çalışmaya başlar.
Aradan bir saat geçtikten sonra, yanındaki AttiIa’yı dürterek «Yahı^ bir saattir birinci sayfada^
yun hiçbir şey anlamadım. Bir de sen baksana»
deyince Attila bakar ve gülerek şu cevabı verir :
«Ulan senin okuıluğun yer, teksirin fihristi»
Helâl Olsun Bizim Tommy’a
Kıbrıs mscelesinin en alevli olduğu günler­
de, Klüp Tommy’de toplanan klüp üyeleri bu me­
sele üzerinde hararetle münakaşaya dalmışlardı.
Gıcık Tolgay, Prof. Toynbee’ııin fikrilerini, sanki
anlarmış gibi izalı etmeye çalışıyordu. Münaka­
şayı başından sonuna kadar dikkatle izleyen, Ada­
nalı Ker İsmail kendi kendine «Helâl olsun bizim
Tonımy (Teoman Senayi) e, ııe esaslı fikirleri
armış da, haberimiz yokmuş.» dedi.
Gerici ve Periei
Mülkiye’de savcı, sağcı ve müthiş yağcı olan
hoca Asım’ı geçen sene mescitte Peri ve Karnaval
mecmualarını okurken yakalanmıştır. Bunu du­
yan Çelebi (Hoca Asım’dan daha gerici/ «Ulan Asmı şimdiye kadar gerici olduğunu bilirdim ama
Periei olduğunu bilmezdim», dedi.
Atıma Raptiye Koydular
Tapi İlker sessizce kütüphaneye girdi. Bu es­
nada Tomson Tevfik, Tapi İlker'in sandalyesine
bir raptiyeyi ustalıkla yerleştirmişti. Tapi kendisi­
ne hazırlanan suikastten bi -haber yerine oturdu.
Oturmasıyla beraber bir füze gibi yerinden tava­
na doğru havalandı. Yere indiğinde, bir yerinden
çıkardığı raptiyeyi, kütüphane diktatörü Kel Hü­
seyin Efendiye göstererek, «Altıma RAP’tiye koy­
dular Hüseyin Efendi» dedi.
AT jü.®
Senide kaybettik
Bu sene yapılan IV Siyasi şube II Siyasi
şube tanışma çayında. Bavul Metin bir hatunla
dans eden Muzu’yu danstan sonra yanına çağıra­
rak «Bu sınıfta dejenere olmıyan ikimiz vardık.
Şimdi senide kaybettik» dedi.
Not : Üç Nisan Son sınıf veda balosunda
vul Mstin’de dans etmiştir.
Ba­
J .I9
TURİZM ve TİCARET Ltd. Şii.
İSTANBUL
SELANİK
İZMİR
ADANA
NİŞ
BURSA
MERSİN
BELGRAT
BALIKESİR
İSKENDERUN
ZAGREP
MANİSA
G. ANTEP
VİYANA
ERDEK
MUNİCH
BEYRUT
MERKEZ :
ANKARA, GAZİ MUSTAFA KEMAL BULVARI, AVRUPA HAN, No. 3-4-5.
TELEFON: 175 416 - 126 000 - 127 777
İS
ı
at ayı
; Arkaî gider,
başlar,
ki Atti:ayfadaı
:ksana»
Mülkiye'y®
Girmeselerdi
Ne Olurlard
AYLAN
cı oIa;ı
ı maval
nu duülan A-
Siyasi
hatunla
çağıravardık.
la
Bu-
Walt Disney’e ilham kayMUSTAFA : nağı olurdu. Ana kraliçe
oldu.
EKŞİSURAT
Zampara olurdu. 3- Mali
BARLAS : Şubeye kapıcı oldu.
MORUK TAHSİN : Üç kağıtçı olurdu. Bir kız
yüzünden Akbaba Çetinin
can düşmanı oldu.
TAPİ İLKER
: Karpuzcu olurdu. Mülkiye’de kavuncu oldu.
BALİNA CENGİZ : Odacı olurdu. Başkan ol­
du.
SİNEKLİ ERSEN : Jokey olurdu. Palavracı ol­
du.
BİBAP MURAT
: Virtiöz olurdu. Meyhane
çalgıcısı oldu.
KAVUN UMUR
: Zaten ne olduysa Asforiye uyduğundan oldu.
DİNGİL UĞUR
: Ahçı olurdu. Ağaç oldu.
KEÇİ ÜNAL
: Sürü sebet kızı olurdu.
Kolacı oldu.
SİNYOR
Çımacı olurdu. Kasıla kaKAKULYA : sıla bir hal oldu.
MİŞON GÜNTAÇ : Şamar oğlanı
olurdu.
Basketbol
maçlarında
body -guard oldu.
TAŞKAFA
Kolej takımında 12. aSEVİNÇ : dam olurdu. Aile babası
oldu.
KARGA HAZAR
: Radyocu olurdu. Kılıbık
oldu.
TOOMAN SENAİ : Enayi olurdu. Mücahit ol­
du.
: Tülûatçı olurdu. Korkunç
İLTER ERKAN
yengenin kurbanı oldu.
Tiyatro kulübünde diktaTAHSİLDAR
TURGUT : tör olurdu. Tahsildar ol­
du.
BİRSEN ÖNGEL : Belki iyi bir kız olurdu.
kaynana zırıltısı oldu.
: Dahi olurdu Deli oldu.
YAHYA TEZEL
FİRİKİK TÜLAY : Açık oturumcu olurdu. Anlara Petek oldu.
Çocuklara dadı olurdu.
GÜLŞEN
OVALIĞLU : Gof gof Nurinin gözdesi
oldu.
GICIK ERICMEN : iyi bir arkadaş olurdu.
Sahtekâr oldu.
MORSO BÜLENT
Şarkıcı olurdu. Gıcık Ede­
menin mütemmim 1 cüzü
olduHAMZA BÜLENT Dans lıocası olurdu. Şak­
laban oldu.
ADNAN AREN
Kapitalist olurdu. Sosya­
list oldu.
HAKKI ÖZEL
Aptal olurdu. Ta2e cevi2
oldu.
HOCA ASIM
Hafız olurdu.-Savcı oldu.
Arzuhalci olurdu. Dene­
TOTO GÜREL
timci oldu.. ■
Muz bayii olu fil > ■
SÜEDA ÖZDEN
lı oldu.
REFAKAT
Belki iş sahibi
olurdu.
MUHRİBİ ERTAN Mülkiye Dil Tarih arasın­
da hamal oldu.
KER YAMAN
Adam olmazdı zengin bir
Mersinliye damat oldu.
AMORTİ TURGUT Konser salonuna müstah­
dem olurdu. Ayaklı tele­
fon rehberi ve ayrıca gı­
cık oldu.
Şamatacı olurdu. Sessiz
SARI NUYAN
bir herif oldu.
Baytar olurdu, inek olduGOF GOF NURİ
DEV ADAM NURİ Anasının kuzusu olurdu.
T.N.S. vadisinde belalı ol­
du.
Süt müstehliki olurdu.
MİLK BOY
Aklı
sıra zampara oldu.
TUNCER :
Kendi halinde bir adam
DE GAULLE
ENGİN olurdu. Teksir yiyici ol­
du.
Linguist olurdu. Lisan ho­
ŞAMATA İHSAN
calarının yalağı oldu.
Umumî olurdu. Ukala ol­
FATURA
BURHAN du.
Belki adam olurdu.
17.
OTOBOSCU
hat otobüslerine meccani
YENER
biletçi oldu.
HELVA METİN : Damat olurdu. Bavul ol­
du.
Belki evli barklı
adam
3. ADAM ACAR
olurdu. 3. adam oldu.
Projektörlere hedef olur­
KUĞU GÜNER
du. Kuğu gölü balesinde
IŞ IK çı oldu-
19
: İyi bir sap olurdu. Nişan­
lısı dolayısıyla P.T.T. nin
ağacı oldu.
AYSEL İDİL
: Fonksiyondu. jDaha beter
oldu.
o
S N ili livifr iîs
..
■
v-;. üN":.
ZÜRAFA
Sırıtkan olurdu. Bir bokNEDRET : söre bela oldu.
ADANALI kE İt;;“:v. ^A^ık:., olurdu,^ Herkesten’!;
İSMAİL : şüphelenir oldu.
TOMPSON
izci olurdu. Kamplarda
TEVFİK : çadır kurar, oldu.
YETKİN . ; . ,
ADAYILMAZ : Etti. Sucuk oldu.
CEMAL
•’ Adam olurdu; Mikrop-olPAMUKÇU : du. ,
GÜLER •
Pandominci-olurdu. AllaDİKKAYAi^ihn: belası oldu.
GÜLDEN ARMAN : Dior’a manken "olürdu: t
nek'Oİdu.
ÇELEBİ RÜŞTÜ
Dedektif olurdu Gerici' ol1 l,-,du‘ıA
GÜLAY GÜRÜN
Şemsiye tamircisi olurdu:
Tîıran’a tatlı belâ pldu..
.¡.¡Ciû j :
FINDIK KURDU
Şarkıcıların menaceri p-i
İRİS- :;lurduj:Körlere ilham kaynağı oldu-
ATİLLA SUNAY
'•tj.s ıiu
•
i
J
. •, ı ! > î
.:
:ü
M iv i
h î. J j
V'/aM.7.".'.îs:
A
lU .‘ -
I.'İ ıl.-l ( '
1
n. I
iJjf*'*
M i . ! -
’-
-:-l
f!<\< : -ı Jı.fji
>
il v
A
Başkan hanımı olurdu. I•AYHAN..
.v--2» «s?v'-rç*^-iSî»...
>•.*? l
'V’V"“
'AKKOYUNLU!-:.-kinci başkanlıktan oldu.
irÎu
FİLİZ GÜRER
: Dans kraliçesi olurdu Cha
Cha ların katili oldu.
YILDIZ DURU
: Doktor olurdu.
oldu.
TUNAY.İNCE
DEVE* YALÇIN
: Basketbolcıi olürdu.: Mül■'1' 1’ J
'H/. > : kiye' takımında 12. adam
.ı.-ı.ii» ır,:..- ‘¡vuruldu.
SANATKÂRiL’ ■
■ oldu: :
>'■
1 VOLKAN Şair olurdu. Bir oyuncuya
-Jı... n i i i ş a t i i *il. ;--î.. ‘vuraidu,’’ 2'^^
CAN BORAYİ
: Artist olurdu. İlhan Öztlw j-j.-ivjiii.-'-i .¡.î’vı, ,iı> rak’a dublör..oldu.:.;;..
j.-'i
uL>uli.‘
:
VÎ-.'A'JSf
: <i i f ■A
—«0ı>-
I . r , •; !
j.;Mo
• i <*
J\
!
j
‘îfl
k.;
}i\
» ! ' i .'.A
s i • r:•!t.
jIt'ıi1ÎK • İM-*.' ,-.:0
[ \
y
s
u x
»;'î>«r:.
K
t ■,• .v»i
.. :i !.{»••*,.(
fi»: < t . i f f i *
r.«bi<ı İ;;4 *• i
Yti \'l:* \y
#V
.-i
J .*■
'.i Lf«’i
.‘;i »r '.-ti-.' itV** 5
î»K>*
/I :»'»
■Güler Dlkkaya
*LÎ-.<îf H
(•I.İ-. I.'lifijii.ji
!. İ
20
Sinemada figüran olurdu.
. m.-i. i. En-bıdık boksör .oldu.
(».'
i l i . ] . 1 .!.
Anarşist
SEVİL ÇİMEN
: Kutuplarda buz olurdu.
■'ı-fA •'
• ’'-' Erkekleri
kafa 1kafaya
k
J VurdÜ.’ *«••<>»<•*•»
’tulA
i;%*
: HAV-ÎUÎ İîitiÎHl/ld
!• »ÎJUiJ ;,L
¡ lıM ü f J İ o
.ublo
'■! -.t ll
.¡.L
Mir^-
î
:/' İ ) r 1
i .İi.
î!
«.î:^ü)ı •;! ı, * »'.»in./İ
ı.b>Vîii3. ii-J !.-(
(j!ıi Şcngül Sualp
i
\S
>-r.i
;it.>fil
:eri om kayırdu. İoldu.
D! | 1
du Cha
îu.
& •
narşist
olurdu.
ldu.
alurdu.
kafaya
1} Müladam
.ıncuya
i• '
Yİ N
f V-;
•. ■
; ' :■
■
■
■
■
.;-■ .'
V:
:
•”
•.
•
I. GIRİS
■M? ■
.
■
Mülkiyede en fazla sevilen faaliyetlerin
başında muhakkak ki spor gelin Her mülkiye-'
li kendi fiziki özelliklerine ye kaabiliyetine
göre sporun çeşitli dallarında gerçek birer
şöhrettir. İlmi bir açıdan Mülkiyede sporu-in­
celersek şöyle bir tasnif yapmak kaçınılmaz,
bir zaruret olarak karşımıza çıkar. Genel ola
rak spor Mülkiyede iki ana bölüme ayrılmak
tadır:
; :
? :m;'.v i-.v■
■
' : :
-v: ;;. -. V
.: •
i
Bazı
müelliflere
göre
ise
sadece bir veya
î :'
- • birkaç parmağı geliştiren sporlarda bu baş­
lık altında İncelenmekte ve mütalaa edilmek
tedir.
p
Ş 0 Ş
■;
a) Vücudun üst kısmını geliştiren sporlar.
b). Sadece alt kısmı geliştiren sporlar ise
pabuç iç astarından kemerin üst halkasına ka1dar olan bölgenin her türlü faaliyetidir. Ayak
atma fikrikik verme, tepişme, yürüme ve sark­
ma. kapkaç, otobasçuluk, bu arda zikredile­
bilir.
b) Sadece alt kısmı geliştiren sporlar.
a)
Vücudun üst tarafını geliştiren sporlar
el ve kol ile yapılan her türlü faaliyeti kap­
sar. Not çekme kürek çekme, yağ. çekme, zarflık, dızdızcılık, üçkağıtçılık, mumculuk spor­
larını bu arada sayabiliriz.
II. Tanışmış Mülkiyeli Sporcular.
Bu başlık altında, yukarıda zikrettiğimiz
spor dallarında en fazla başarı gösteren ar­
kadaşları tespit eden Memorandumumuzdan
bazı pasajları sunmadan geçemiyeceğiz.
n öztÜ i i* \r
Alt kısmını geliştiren Sporlar...
Sporun cinsi...
Şampiyon sporcular.
Ayakta atma
Firikik verme
Tepişme.
Yürüme ve: :sakma
Kapkaç; . .... ,
Otobüsçülük
ğe‘
’ )(-- î)û
Kuyıı Bülent
Tülay
Şamata İhsan
Gıcık Erkmen
Tompson Tevfik
Otobüsçü Yener
û—â , - î ”’e
?
Vücüdün üst kısmını geliştiren sporlar...
Sporun cinsi...
Not çekmeKürek çekme
Yağ çekme
Zarfçılık
Dızdızcılık
Üç kağıtçılık
Mumculuk
Şampiyon sporcular
De Gaulle Engin
Tapi İlker
Mohini Coşkun ,
P: :Ç Gürhan
! Tilki Esat
Chester Baclıelor
Amorti Turgut
■
''İr . ' • t
:u
, . Not .:. Memorandum... No. 100. S. 31 Cilt (ciltsiz) Gençlik basımevi.
:
n
- i
!î •-1 ;; i -:•: !i:! î ! •.
i i >(
;•?
-
•;
>• •
:1
:•
. .
• • ,• •,
, I ifî . •• • ■
Memorandum da görülen şampiyon spor­
cularla sadece Mülkiye camiası övünmemek­
tedir. Bazıları bütün dünyaya mal olmuşlardır
bilhassa Tapi İlkeriıı Kürek mukavemette kır- '
diği rekor’, aradan 5 yıl geçtiği halde elan egalt
edilmemiştir. Yalnız Keçi Ünalın 3 ay evvel
«kürek mukavemette» kırdığı dünya rekoru
ise, Beynelmilel Kürekçiler Fedarasyonu tarafından^ kürek mukavemette yasak olan «I—
3— I Tergal»metodunu kullandığından mute­
ber sayılmamıştır. Bu olay sübyan kızlar ta­
rafından büyük bir üzüntü ile karşılanmış,
dört tanesi üzüntüsünden kantinden «Köpek
Köye» atlıyarak intihar etmişlerdir, intihar
olaylarının daha da artacağı tahmin edilmek­
tedir. ! •'
: ■
i
.. . .» i.;!,. . r.ı
III. D'ğer spor çeşitleri.
A)
Atçılık.
Ker Yaman ve Sinekli Ersen bu sahada
yegane otorite olarak kendilerini kabul eder­
ler. Bu yüzden aralarında büyük bir rekabet
21
DEVE YALÇIN ANTREMAN ALIYOR
ve hırlaşmayı her an müşahede etmek müm­
kündür. Bizce bu iki kıymetin atçılık sahasın
daki yerleri ayrıdır. Ker Yaman hipodrom da,
Sinekli Ersen ise «salonda at yarışlarında»
ihtisas sahibi otoritelerdir.
B)
Eşekçilik.
Bilhassa memleketimizin Güney tarafla­
rında hayli rağbette olan bu milli spor Mülkiyeye Abo Mahmut ve Tibili Mehmet tarafın­
dan lanse edilmişse de fazla bir rağbet görme­
miş ve ithal edilen eşekler «ellerinde kalmış­
tır».
C)
Tavukçuluk-
Köpek Köyün etkisi altında Fakültemiz de
de gelişen bu spor dalı yeni yurdun yarattığı
imkânlar neticesinde hayli rağbet bulmuştur.
Ayın son haftasında antremana çıkan tavuk
çularımız, Maymun Ertunç ve Okan le Fare,
1964 Kalküta tavukçuluk olimpiyatlarında
mülkiye formasını şerefle taşıyacaklardır.
D)
b;
vt
DeVe Güreşi.
Özel fizik kondisyon isteyen bu branşta
rakipsiz şampiyon Deve Yalçın, son günler de
Tunay İnce, Esat le Napolyon ve Sinyor Kakulyanın birbirlerine binerek yaratıkları suni deve ile antraman imkanı bulmuştur.
E)
cj
n:
b.
Kedlcilik.
ır
s:
Yurd idaresinin, Farelerin istilasına karşı
bir tedbir olarak geliştirmiş olduğu bu en­
düstri dalı, bazı arkadaşlarımız tarafından bir
spor konusu haline getirilmiş, ve yurd odalalarında yer yer kedi sesleri duyulmağa baş­
lamıştır. Bunun üzerine yurd idaresinin tayin
ettiği baytarın verdiği rapordan tek sağ kalan
Kezbanm, bütün yurttaki farelerle tek başına
mücadele edebilecek kapasitede bir Erkek ke­
^
i*
di olduğu» öğrenilmiştir.
22
ı
— Alpaslan Bey'in Prof Calıid Talas’a «Muh­
terem Hocam» diye hitabederek yağ çektiğini,
— İris’in, cümle son sınıf tüllâbının
tevzi büroluğunu yaptığını,
defter
— Hüseyin’in nişanlandığından beri ağzının ku­
laklarına vardığını,
— Baş inek Nuri'lerin ineklerinin bir yarış­
mada birinci geldiğini ve bu ineğin resminin çe­
kilerek babası tarafından Miilkiye'nin baş ineği
Nuri’ye gönderildiğini,
— Kuyu Bülent’le siyasili Esin’in bugünlerde
hiç kantinden çıkmadıklarını
— Şener’in o kan kırmızısı rujunu,
sabah bir horoz keserek temin ettiğini,
her
— Amorti Turgut’un Samsun gesizi dönü­
şü, otobüste boş yer olduğu halde, büyük aşkı
uğruna Ankara’ya kadar ayaka geldiğini,
— Çıt Çıt Yıldız’ın «Kazgan’da benden de
bahsedin,» dediğini,
— Hayat Mecmuasının, ilk okul mezunu
muhabirlerinden tekinin, Türkkaya Ataöv’e
Resimli Çoçıık Bilgisi okunmasını tavsiye edi­
ğini,
Biliyor muydunuz
rında
anşta
er de
lakulıi de-
karşı
en­
in bir
adalabaştaj'in
kalan
iaşına
:1c ke-
— Prof. Dr. Aziz Köklünün, bir emniyet ted­
biri olarak daima Yavuz Abadan'ın indiği merdi­
venden indiğini,
— Doç. Dr. Bülent Dâver’in, içgezi boyunca
cümlc lıâtun kişilerin el ve kahve falına baktığı­
nı,
— İç gezide pabuçları çamur olan tüllâbın,
bu çamurlar Sen Pier kilisesinin «Mukaddes Su»
yunda temizlediklerini;
— Fatura'nın, iç gezinin üçüncü günü bağır­
maktan sesinin kısıldığını ve Kilis’ten 27 metre
saten, 4 tergal etek, 10 pudra, 9... v.s. aldığını,
— Alev’in gazdan zehirlenerek ölmeyi,. zatüıeden ölmeye tercih ettiğini;
— Alpay’ın, Fatura’nın ve Filiz'in tüm Kilis'i
Ankaraya taşıdıklarını;
— Hatice’den bütün seminer arkadaşlarının
illallah dediğini,
— Neşe'nin mühim kararlar arifesinde oldu­
ğunu,
— Veda balosunda yakışıklı yüzbaşımız Ce­
mal Talum’un ilk dansı kiminle yaptığını,
— Frikik Tülây’ın baloda dansederken kendi­
ni ıssız bir adada zannettiğini,
— Fatura’nın ilk SBF. konserinde vibrafonu
dikiş makinesi sandığını,
— Tapi İlker’in dünyanın en mantar fikir­
lerine sahip olduğunu,
— Tompson Tevfik’in üç kızın tapu sene­
dini çıkararak,bunu poker masalarnda fiş ola­
rak sürdüğünü,
— Deli Dinç’in damlarda dolaşırken, so­
kaktan geçen Mehmet Gönlübol’Ja selâmlaş­
tığını,
— Balina Cengiz'in pavyon basıp dayak
yediğini,
— Morso Bülent’in kızım dediği Kolej’li
sübyanı, R.M. Ertan’ın Ankara’da dillere des
tan olan Çatı’daki partiye götürdüğünü,
— Keçi Ünal’ın bu sene sınıfı iptidaiden
en az üç kıza aşık olduğunu,
— Korsika’lı Kardeşlerden Aydm’ın (Kar­
deşi Ertan’d.ı.r.) güzel olduğunu iddia ettiği
bir kızla evlenmek üzere olduğunu,
— Sınıfı iptidai kızlarından tekinin Sa
ııatkar Volkan,ı çinakop balığına benzettiğini,
— Gavat lâkabının Mülkiye'deki en eski
sahibi olan San Hasan’ın Kız Teknik kanti­
ninde garsonluk yaptığını
— Asfori Uğurun yoğurtlu kabap ve rakı
ile saçlarını ağarttığım,
— Yüzbaşı Haşmet’in Mülkiye'deki bütün
kızlara teker teker yürüyerek, evlenme teklif
ettiğini,
— Ayrıca benim (Enos Hüsamettin) çok
zampara olduğumu, biliyormuydunuz?
23
TURGUT UÇUK
K azgan
METİN
Izdırap Yılları
AVCIOĞLU :
Tüllaba
YAMAN ATALAY : Yayla Aşkı
Kitap
BÜLENT SARAY : Lafonteun
GÜLDEN ARMAN : Lady Chatterley
H e d iy e
E d iy o rBARLAS ARAT
: Derste Müzik
EREN ARSEVEN : Yavru Goril 6 Yaşında
TEOMAN SEVAİ : Araba Sevdası
SEVİL ÇİMEN
: Vadideki Zambak
: Romeo -Jülyet
GÜNER
BAŞARAN : Üzüntüyü bırak. Yaşama­
ğa Bak
SON DAKİKA
YILDIZ DURU
: Suç ve Ceza
GELEN ÇAMURLAR
İRİS ÇAĞAN
: Çalıkuşu
Alâkasız bir Padişahın üç kızından biri
olan Şule’nin, baloda kavelyesi ile dans eder­
ken boynunun tutulduğu öğrenilmiştir.
ŞENGÜL SÜALP : Diplomatlar Nasıl Avlan­
dı?
GÖNÜL TENGİZ
: Taş Parçası
UĞUR ERCAN
: Yemek Kitabı
ALEV K ILIÇ
SEVİNÇ
: Yüksek Ökçeler
«Ben nişanlı sayılırım ağabey...» maskesi
takan Ker Yaman’fcı, «Başkasını seviyorum.
Onun için zamparalık yapmıyacağım.» ayak­
ları atan R.M. Ertan’ın’ beraberce, Çatı ve Ga­
raj adı verdikleri, polis baskınına maruz ka­
lan garsoniyerlerde, gizli kapaklı işler çevir­
diğini, ihbar eden gazetemizin muhabiri X-31
hayatının korunmasını talep etmiştir-
DALYANOĞLU : Gönül Hırsızı
ÜLKÜ ŞİŞİK
NEJAT
: Büyük Ressamlar
Enos Hüsamettin'in bu yakınlarda çılgın­
ca bir aşk yaşadığını öğrendik. Bunu Kazgan’a
yazmaması halinde «İstanbul’da aşk başkadır.»
Filiminde ki rolünü açıklayacağımız tehdidi
ile, ancak sizlere duyurabiliyoruz.
ODABAŞIOĞLU : İki Çalgıcının Seyhatı
HÜSAMETTİN
ULKUTUĞ : Feza Seyahatlari
TEVFİK UFUK
OKYAYUZ : Karmen’in Aşkları
GÜLER DİKKAYA : Ve Allah Sarışınlan
rattı.
Ya­
FİLİZ GÜER
: Panıuk Prenses ve 7 Cüce­
ler
OYA ÇİLESİZ
: Kaynanam Nasıl
du?
COŞKUN ARDA
: Ansiclopedia Britanica
ERTAN CİRELİ
. Bugün Yarın
AYHAN
AKKOYUNLU : Babam Anlatıyor
GÜNEŞ
CARAMAN : Yaban
TÜLÂY BÜKE
: Dudaktan Kalbe
HAŞMET
YURTAL : Şıpsevdi
Kudur­
Mesut çiftin bu sene «Derste Aşk Başka­
dır.» nakaratını, ancak müşterek derslerde
tekrarlıyabildikleri, gözümüzden
kaçmamış­
tır.
Sene başında, son sınıf kederinin önlerin­
de kuyruk yaptıkları, şimdi kantinde tek
lek oturmaktan korkarak. Fahri Dekan
Hüseyin Efendinin kütüphanesine sığındıkları
görülmüştür.
Bir iptidai hatununun, daha okula kayıt sı­
rasında, Hariciye Vekâleti bursu talep ettiğini,
o sırada oralarda dolaşan Mişon Güntayın
«Hariciye Vekaleti kontenjanı doldu. Fakat
Cumhurbaşkanlığı için bir bursumuz kal­
dı.» diyerek, o hatuna iş verdiğini geçte olsa
sotalayan muhabirimiz, her hangi bir çatışma­
yı önlemek üzere. Sekreter U-Thunt Zekai’yc
müracatla, bir «Barış Gücü» birliğini iptidai
ile III. Mali Şube arasına yığmayı teklif et­
miştir.
i
şında
n biri
ıs ederr.
ııaskesi
¡yorum.
ayakve Ga­
raz ka■ çevir•i X -31
çJY \
i£££Mâ
• Çilgırı-
azgan’a
ik ad ır.»
tehd id i
Başka¡rslerde
mamış-
%,
inlerinle tek
Dekan
ıdıkları
ayıt si­
ktiğini,
intayın
Fakat
z
kalte olsa
atışmaekai’ye
iptidai
lif et-
/A
i £ j .
- YA2 1 sız
—
/
İDARÎ ŞUBE
Yalıya Kemal Kaya
işanlı olduğu günlerde, nişanlısına im­
tihanların zorluğuna ve kolaylığına
göre az veya çok dua etmesini tenbilı
eden, dolabına kilit asma huyu olmadığı için
yeni kostümünü çaldıran dokuz gün ağzına bir
lokma ekmek koymayan, hamsiyi totem yapıp
ona tapan, ayrıca «hamsinin tatlısı bile olur» di­
ye iddia eden, sonra da Karadenizli olmadığını
söyleyip, soyunun doğuda ki yüksek dağlardan
indiğini iliraf eden garip bir yaratıktır. Karısı­
nın hazırladığı ve kaynanasının onayladığı 15
yıllık bir plana göre bir kız çocuğuna sahip
olmuştur. Gene aynı plana göre günün birazı­
nı dairede, birazım okulda, karısından korka­
rak çok az bir kısmını da sağa sola sarkmadan
yolda geçirir. Amerika’ya gitmek gibi olmaya­
cak hayaller peşindedir.
N
ESİN CITIPITIOĞJLU :
Saçlarına ve giyimine ihtimam eden bu
arkadaşımız, kendisini taş bebeğe benzetir. Şa­
ka dahi olsa iltifat edildiğinde şahaneyim de­
meğe bayılmaktadır. Söylediğine göre ablası­
nın Amerika ve Avrupa’dan getirdiği çeşitli gi­
yimi eşyaları ile gardrobıınu süslemiştir. Fa­
kat gözlemcilerimizin tesbit ettiğine göre bu
giyim eşyalaramn tamamı Mahmut Paşa’dan
temin edilmiştir.
En tatlı günlerini Mülkiyedeki ilk senele­
rinde geçiren Esin, Histor de l’Amour çalar­
ken hala gözleri yaşarır. Fakat canlı ve heyacanlı mizacı onun fazla romantizme kapılma­
sına engel olur. Başta Gül olmak üzere arka­
daşlarının sırdaşı ise de kendisinin dahi tat­
bik edemediği tavsiyeleri ile onların işleri­
ni büsbütün karıştırmaktadır.
Danslardan slo'^'u, spordan basketbolü,
renklerden maviyi, yeşil gözleri, kırmızı spor
arabaları, değişik yüzükleri ve kendi tabiri ile
güzel olan herşeyi sever.
ZÜLÂL AYTÜRE :
Aile kurulunun uzun tartışmalarından son­
ra idari şubeye devamına karar verilen Zülâl,
26
yaşından ve görünüşünden çok daha olgun fi­
kirlere sahip olup kendisi ile konuşanları şaş­
kınlığa uğratmaktadır. Son zamanlarda üzerin­
de en büyük tesir yaratan hadise geçen mart,
ayında, her zaman olduğu gibi babasının refakelinde, yaptığı Avrupa seyahati olmuştur. Par­
tilerde kavalyelerini yıldıracak kadar güzel
dans ettiğini zanneder ve hakikaten kavalye­
lerini yıldırır. Zerafetini mankenli yapmak
da isbat etmiştir. En büyük zevkleri Tom Miks
ve Mayk Iiammer gibi romanlar okumak ve
yanık türküler dinlemektir.
OYA GÜVEN :
Devremizin ilk ve cici gelini Oya, sakin,
sessiz ve candan bir arkadaştır. Ev hayatının
yanı sıra okulu ve dersleri de yürütmeğe mu­
vaffak olarak her sene haziranda sınıfını geç­
miştir. Küçük yuvasında saadet ve huzuru bu­
lan arkadaşımızın yegane şikayeti SANTRAL
çorbalarım pişirme zahmetidir- Nuray’la olan
ayrılmazlığı şimdi eşlerinin de arkadaş olma­
sı sebebi ile yakın aile dostluğu olarak devam
etmektedir.
NURAY GÜR :
1. sınıfında disiplinli ayakları kırıp sürat­
le dünya evine koşan arkadaşımız, hamarat,
cici ve mesut bir ev kadım olmuştur. Böylece
mütemmimi olan Oya’dan hiçbir husuta ge­
ri kalmadığını ispat etmiştir. Şık ve temiz giyi­
nişi, hafif peltek konuşması, kocası ve evine
olan bağlılığı onun belirgin nitelikleridir.
GÜLSEVEN GÜVEN :
Ufak tefek, minyon, biraz dağınıkça kızıl
saçlı, şen kahkahaları çın çın öten, çabuk ça­
buk konuşan, fonksiyon meraklısı bir arkadışımızdır. II sınıfta cemiyete adaylığını koya­
rak cesareti medeniye gösterisinde bulunmuş­
tu. Sık sık teşebbüs ettiği gezi tertipleri de­
vamlı hava muhalefeti ile suya düşmüştür.
Kendisi gezilerin devamlı müdavimidir. Şu-
battaki 25 günlük İsrail gezisini göze alan tek
Mülkiyelidir. Fakat bu gezi gerçekleşmemiş­
tir. Alev’in sevgili arkadaşı, Aysel'in sırdaşıdır.
gun fi­
rn şaşüzerinn mart,
n refa­
ir. Pargüzel
avalyeapmak
n Miks
nak vc
sakin,
yatının
ğe mu­
in geçıru bu'ITRAL
a olaıı
olmadevam
a kızıl
>uk ça• arknı koya.ınmuşeri delüştür.
r. Şu-
Zekîceve nükteli sözler arkasında sen kah­
kahalar ve daîmi hareket halinle şamatacı bir
varlık olarak karşımıza çıkar. Türkçe’nin elas­
tikiyetinden faydalanarak manalar çıkaran
ciddi konularda ve münakaşalarda son derecc
ukalâ olan bir insandır. Son derece iyi kalpli,
iyi dert babalığı yapan, ağlayan arkadaşları ile
dayanamayıp beraber ağlayan Gül, Esine
akıl hocalığım kendine en büyük vazife sayar.
Lise konserlerinde solistlik yapmasına rağ­
men Mülkiye’de Allah’a şükür sesini duyan ol­
mamıştır. Son senelerde kendisine çok yakı­
şan kızıl saçları ile haklı olarak Carmen adını
iktisap etmiştir. Prety Blue Eyes şarkısının
hayranıdır. Yaz tatillerini Emirgan’da geçiren
arkadaşımızın en büyük zevki yüzmek, kürek
çekmek, hafif müzik dinlemektir.
NURETTİN TURAN
SENİYE GÜL GÖRÜN :
aliyundaki kadim dostlarının bütün
israrlarna rağmen idariyûnu tercih
etmiştir. Derslerde ciddi görünüp baş­
kalarını güldürür. Fakülte faaliyetlerinden uzak ve çekingen bir talebedir. Grubunun pren­
sibine uyarak tek bir ayağa takılmış malesef
bu konuda da İris’le kader birliği yapmıştır.
İş kadım olmak istememektedir. Dikiş dikmek
ve örgü onu daha çok çekmektedir-
M
NEŞE ERİM :
sürat.marat,
Söylece
Jta ge­
iz giyievine
r.
GÜL ATAMAN :
Yozgat’ın gül bahçelerinde bir gecekondu­
da dünyaya gelen, Mülkiye’ye yapraklar arasın­
da farkedilmiyen bir tomurcuk olarak girmiş,
bugün akimca sarı parlak bir gün olmuştur.
San gülüm kokmaz mı?
Aşkı beni yakmaz mı?
Şarkısını ona çok uj'gun görmekteyiz-.. Ma­
sum, tatlı-sert, kızınca avazı çıktığı kadar ba­
ğıran arkadaş
canlısı. Mevzun
vücudu­
na rağmen, her zaman şişmanlıktan şikayet eder. Bursunu son derece iyi idare ederek ber­
ber, sinema, tiyatro, pastahane, lokal ve bilu­
mum gezilerin masraflarını finanse eder. Bu
bakımdan neden mali şubeye gitmediği arka­
daşları arasında doktrin münakaşalarına se­
bep olmaktadır.
Bekleye beldeye pestili çıkmıştı ebelerin.
Nihayet 1 ay sonra 75 Cm boyunda garip bir
yaratıkla karşılaştılar. Dünyanın dört buca­
ğından Yozgat’a akın eden göbekli ve göbek­
siz bilcümle ulema ve ukalâ böyle bir ya­
ratığın ancak çamgiller familyasından gelece­
ği hususunda ittifak ettiler. Böylece Yozgat’ta
çam yetişeceği anlaşıldı ve bir çamlık meyda­
na getirildiGel zaman git zaman küçük çam dallan­
dı budaklandı hattâ askere de gitti. Fakat bir
menavra esnasında başını kuma soktuyasa da
kaidesi açıkta
kaldığından askerden ko­
vuldu. Bunun üzerine Mülkiyete kapağı attı.
Yıl 1960... İşte bu tarihle birlikte Mülkiy2
Basketbol Takımının yıkılma devri başlar. Bu
sebepledir ki, spor salonu sınıf haline getiril­
miş, kafası ile bütün kapı ve çerçeveleri yerle
bir ettiğinden Fakülte bu günkü perişan duru­
muna düşmüştür.
Bajoı uzun olduğu gibi aklı da uzundur
Çam’ın. Üstelik bütün bozguncu hareketlerde
de parmağı vardır. Geçen Ramazan evlerinde­
ki bütün tavuklara oruç tuturmaya kalkışa­
rak zavallıların dünya değiştirmelerine sebep
olmuştur. Fakat onların cennete gittiklerini
söyliyerek övünür.
Otobüslerde ve T.N.S. de tasarruf bonusu
satmakla tanınmıştır. Dünyada en çok bal­
talardan korkar bizim çam. Ancak bir bal­
taya sap olmayı henüz düşünmemekle bera­
ber yakaladığı fırsatları çok iyi değerlendire­
rek izlenimlerini toysal Kavanoz ve Bonzo'ya
günlük olarak anlatmaktadır.'
27
METE İNANÇ.
Afyonda doğduğundan en büyük merakı
arkadaşlarını afyon yutturmuş gibi uyutmaktır.
Hatta, ikinci sınıfta Besim Mütebessime bile
afyon yutturmaya kalkışmışsa da Besim afyonu
kendisine yutturmuştur. Şerif Mardine çok
benzediğinden yazılıya girmeyen talebelerin
kendisine yanlışlıkla suikast yapmalarından
çok korkmaktadır. Hayatının yarısını Çam Nu­
ri ile siyasî münakaşa yaparak geçirdiğinden
en nihayet Nuri’ye illallah dedirtmiştir. Bilhas­
sa san bıyıkları ile ün salmıştır. Her sabah saç­
ları ve bıyıkları için enaz yarım kilo yağ sür­
düğü tesbit edilmiştir.
M. İHSAN YALÇIN
Küçük yaştan beri kaymakam olmak iste­
diği için lise son sınıfta uğraştığı bütün spor­
ları bırakarak ders çalıştı ve Mülkiye’nin gi­
riş imtihanını kazandı.
CAN BORAY
Daha 6 aylıkken Adalar’dan dalıp kurbağlı
dereden çıkan, bir yaşında votkadan bıkan,
baklavaya limon sıkan, Karacaahmette selvi
yıkan, bu vatandaşı ailesi başından savmak için Ankaraya gönderince, denize olan hasre­
tini 2 günde bir Kurtuluş hamamına giderek,
gidermeye kalktı. Tosino İhsan ile Muğladaki
rezaletleri dolayısıyla, vilayetten sınır dışına
;ıkarılmış ve persono non grata ilân edilmiş­
tir. Kadim dostlan Dalton biraderler ile in­
hisar idaresi mallarına hususi meraklan ol­
duğundan, bakanlıkça kendilerine tenzilatlı
tarife uygulanmaktadır.
Saçlannın sanlığı «Kederden mi neden bil­
mem sarardı, şu reng-i saçların» mısraları ile
izah etmektedir. Beyoğlu ahlak zabıtası şefi ol­
mayı, valiliğe tercih etmektedir.
28
Mülkiyede siyaset hastası oldu. Bu parti­
nin gençlik yollarında çalıştı «27 Mayıs» en çok
hoşlandığı kelime oldu. Bu yüzden birçok kim­
seleri yumrukladı.
Nümayişlerin baş tertipçisi ve tahripçisi
oldu. «29 Nisan olaylarında» atların önüne
yattı, İtfaiye arabasının hortumlarını kesti.
Bu sebeplerden ona, arkadaşları «Gizli dev­
rim ordusunun Kurmay Albayı» derlerMinder kavgalarında idari şubenin as­
lanı kesilmiş olup, iki yıldır bu çephede çar­
pışmıştır. <rBu senede idari şubenin en ön saf­
ların da çarpışarak, dört - beş Mâli şubeliyi
hastahanelik edceğim!» demektedir.
Harika Resam Bedri Baykam’ın davası
olan İhsan «Oğlan dayıya çeker...» tekerleme­
sini iflâs ettirmiştir!
CENGİZ ÖZCAN,
1939 yılında, Bozkurt turfanda domates
mevsiminde, güneşin tutulduğu bir anda, elin­
de rakı şişesiyle, gözleri kapalı olarak dünya­
ya gelmiştir. Doğar doğmaz ebesinden kadeh
isteyen bu Kıvırcık yaratığın kundak hayatı
oldukça sakin geçmiştir.
İlkokulu müteakip dört sene içinde, do­
ğuştan özlediği yabancılığın tadını çıkarmak
istediyse de zaptiye müdahelesiyle Rüştiye islahanesine kapatılmıştır. Islahhanede idareci­
lerinin «Ehlileşmiştir» raporuna rağmen, ka­
mu güvenliği miilahazasiyle merkezi hüküme­
tin asri bir İdadisinde, ikinci bir üç yıllık İs­
laha tabi tutulmasına ve modernleşmek üzere
Mülkiye’ye iltihak ettirilmesi karar altına alın­
mıştır.
Ne yazık ki, ses duvarını aşmasına rağ­
men, utanç duvarını bir türlü aşamayan Kı­
vırcık, kendisine yapılan cazip teklifleri na­
zarı itibara almıyarak Mülkiye’nin Sap Kuv­
vetler Karargahında vazife almaya hak kazan­
mıştır. Bu arada, aşka inanmadığını ve ken­
disini aşıklar safına atabilecek bir cinsi lati­
fin bulunamıyacağmı iddia etmektedir.
ERDAL NAL.
!
nak iste­
tin spore’nin gi5u parti» en çok
;ok kimahripcisi
ı önüne
ıı kesti,
izli dev­
e­
nin asede çarı ön safşubeliyi
davası
kerleme-
domates
da, elin: dünyarı kadeh
: hayatı
ide, dokarmak
Mülkiyede sesiz sedasız oturan bir gurup
birden parlar münakaşaya başlarsa, muhak­
kak Erdal ordadır ve birinin bam teline bas­
mıştır. Gravatsız gezdiği hiç görülmemiştir.
Hatta yatarken bile gravaUm çıkarmadığı ri­
vayet olunur. Uzun Mehmed’in kadim dostu­
dur. Günde 2 kere ütülettiği elbiseleri ile okul
dışında saman altından su yürütüğü tahmin
ediliyordu. Staj sırasında günde beş vakit
mektup yazdığı kimse tarafından bir türlü an­
laşılamamıştır. En nihayet parmağına takdığı
bir halka durum vaziyetini ortaya koydu. Ha­
len bekârlar kulübünden istifa etmiş ilk üyedir.
Amerikalı Profösör, Mete Tuncay refaka­
tinde sınıf-ı iptidaîde ninni söylüyor.
ERTUNÇ KERMAN
Esas adı Maymun’dur Kimsenin sahip olmak
istemediği, en mantar şeylere sahip olmaya ba­
yılır. Eıı büyük ideali bir motora sahip olmak­
tır. Bunun için çalışır, didinir ve hatta milleti
dolandırmaya bile kalkar. Ama netice sıfırdır.
Siyasî Şube
TEOMAN SENAİ
Kıbrıs'ın
Mülkiye'deki
temsiİdlerinden
biridir. Matrak ve neşe kaynağı olan Teoman,
1962 ilk baharından 'beri gözlüklü, otombilli
bir hatunla diplomatik münasebetterde bu­
lunmaktadır. Derslerde hoş konuşmaları ile
Ahmet şükrü Esmer'i bile güldürür
Kıbnslıların yapt:ğı mitingde bağırıp ça­
ğırdığı için sıkı vğnetim tarafından İzmir’e
sürgün edilmiştir.
AYLAN MUSTAFA
Ufacık, tefecik. Deve Yalçm’m yanında
beş yaşında bir çocuk gibi kalan sempatik bir
kızdır. Aylan Mustafa’nın ara sıra Deve Yalçın’ın cebinde yurda kadar seyvahat ettiği
sövletileri dolaşmaktadır. Gardropbında kielbise ve çantaların sayısının kimse tarafından
bilinmesine imkan yoktur. Çünkü kendisi bile
bilmez. Siyasiyûn’a geçen sene kraliçelik yap­
tığı için, bu sene ona kraliçe olmuştur.
29
OYA ÇİLESİZ.
oğum tarihi anneciği tarafından mah­
fuz tutulan bu arkadaşımızı ilk önce
baleye merak sarmış fakat daha küçük
yaşlarda iken bile hayli ağır .çektiğinden Ma­
dam Margot tarafından parkeleri aşındırdığı
gerekçesi ile Bale hayatına son verilmiştir.
güzellerden birinde bulmuş, fakat daha yaz
gelmeden, istikbalin Paris Sefirinin, büyük aş­
kı sona ermiştir. Buna harcadığı vakti Bavul
Metin «israf ve çocukluk» olarak sonradan manalandırrmştır 30-40 yıl sonra başbakan ol­
mak en büyük idealidir.
tan
Bu hüzünlü olay arkadaşımızın sanat ale­
minden ilim hayatına kaymasına sebep olmuş­
tur. Kendisini teselli etmek isteyen annesinin
aldığı bir sandık defter ve kalemler bugünler­
de tükenmek üzeredir.
Sanat hayatının aksine ilim hayatındaki
başarıları ile haklı bir şöhrete ulaşmıştır. Bu­
nu «her derse girip not tutmama borçluyum»
diyen Oya Amerikalının seminerlerinde bile
not tutmaktadır. Bu notlarını büyük bir kıs­
kançlıkla herkesten saklar. Bununla berabeı
bazı istisnalar mahfuzdur.
Türkiye’deki bilûmum gazetelere rakabet ya
parçasına «Çeşitli haberleri» yakın arkadaşla­
rına, en seri ve doğru olarak intikal ettirmesi,
kayda değer bir özelliğidir. Elsa Maxvvel’in
«Bu genç kız benim yerimi almaya namzettir..'.»
dediği rivayet edilir.
Iim
Z ij
ma
zor
siz
ir fa
ses
im;
da
ile
tur
baj
Ha-
Yaptığımız antropolojik tetkiklerde elde
ettiğimiz sonluca göre, başta Moruk Tahsin
olmak üzere geniş bir akraba şebekesine sa­
hip olduğu tesbit edilmiştir. Bu geniş şebeke
sayesinde Hariciye Vekaleti imtahanını kazana­
cak yegane Hanım kızımız olacağı tahmin edil­
mektedir.
ERGUN AZİZ
Siyasiyûn’daki son Kıbrıs’lıdır. Mahçup fa­
kat saman altından su götüren bir tiptir. Gayet
kafalı olmasına rağmen ancak sorulduğu zaman
cevap verir fakat kızarıp bozararak.
MUZAFFER ÖKTEM
İzmit’in yakışıklı jönü, kova kaleci Muzu,
kızlarla konuşurken kızarır, buna rağmen zam­
paralığa devam eder- Has ineklerdendir. Bukadar çok ineklemesine rağmen imtihanlarda
dili dolaşır.
Bir bardak şarapla körkütük sarhoş olur.
Fazlasıyla Amerika’lı arkadaşı vardır ve bun­
ları Devrim Tarihi derslerine getirmekten bü­
yük bir zevk duyar.
METİN AVCIOĞLU
Kırmızı bir yüz, alakasız bir cif mavi göz,
sarı saçlar, tombul bir vücut, bir elinde semsi­
ye bir elinde bavul işte Metin. Trabzon Lise­
sinden mezun olmuştur. Baba tarafından Lâzdır. Kendisi Amerika Şivesi ile İngilizce
konuşması ve kocaman kocaman lâflar etme­
si ile tanınır. Hayatının ilk aşkını Mali şubeli
30
lüb
çol
ali
ca£
VOLKAN VURAL
Mü
dar
üçg
üçü
kat
kor
ma;
olal
ıcn
Son derece zampara olduğunu söyler her­
kese, oysa ki palavradır bunlar. Konuştum dedediği kızlarla münasebeti, kızlarının evleri­
nin ve kaldıkları elellerinin önlerinde, gece sa­
bolı
baha kadar nöbet tutmaktan ileriye gideme­
ki 1
miştir. Bu sıralarda kendisini devamlı alarak
laşı
Büyük Tiyatro önünde tur atarken görenlere • yu,-’
İlk
«Artık artist olacağım. Ama korkuyorum içe­
zün
ri girmeğe. Sanat zor şey...» gibi bir takım ala­
GÜ’
kasız sözler söylemiştir. Açmışlar çocuğa, de­
j'..tine
lirdi diye. Bizce ise, bir aşk başlangıcıdır bu.
için
Diplomatlığı bir meslek olarak kabul et­
n;n
mez. «Bir hayat tarzıdır. Onun için muhakkak
diplomat olmalıyım» der.
FÜSUN ÇETİNTAŞ
Ser
Ankara Koleji’ııin has ineklerinden olan Fü­
sun, Mülkiye’de hep hazirancı olmuştur. Esmer
lüle
zayıf bir hatun olan Füsun'un kimi sevip sevme­
losı
diği belli olmaz. Kadîm dostu Oya San’dır. Feci
telaşlıdır ve çabuk endişeye düşer. Mehmet Gön- ■yap
;
aha yaz
myiik aşti Bavul
adan ma•akan ol-
liib o l'u n m a rt im tih a n ın d a n
« K ır ık a ld ım . A d a m
çok titiz .» diye h e rk e s in m o r a lin i b o ş m u ş tu r. İd e ­
ali H a ric iy e V e k âle tin e
g irm e k tir. B u n u b a şa ra ­
c a ğ ınd a n k im s e n in şü ph esi y o k tu r.
CEM EROĞLU
GÜNER BAŞARAN
Hayranları çok olan bu hanım kız Ankara
Kolejinden mezundur. Bazen karanlık gözlük­
ler takar ve kimseye yüz vermez. Halbuki
çok sıcak kanlı bir insandır. Galiba doktora
yapıp üniversitetede bir kürsüye girecektir.
S t. J o s e p h ’in m a h s u lü o lan Cem , ik in c i s ın ıf­
tan b eri H aşet k ita p e v in in a y rılm a z b ir c ü z ü h a ­
AYŞE AKSOY
line g e lm iş tir. B ir in c i s ın ıfta F ransızc a hocası
Ziya B eyden, o n u m u a fiy e t im tih a n la r ın a s o k m a ­
Çamlıca Lisesinden mezundur. SBF yi ter
cihinin sebeb haciriyeci olmak
istemesidir.
Tiyatro Kuliimünde çalışmaktadır. Etek bluz
ve kocaman bilekziklere çok merakı vardır.
En sevdiği dersler Şehircilik ve Beşeri Müna­
sebetlerdir. Hariciyeci veya hariciyeci karısı
olacaktır.
m ası y ü z ü n d e n çok çe k m iş ve h e r öğleden sonra
zorla derslere g irm e ğ e m e c b u r tu tu lm u ş tu r . Ses­
siz k e n d i h a lin d e b ir ç o c u k tu r.
FİKRET ÖÇCAN
Lise ik in c i s ın ıfa k a d a r St. J o s e p h ’den ilim ve
irfa n a ld ık ta n son ra, a n c a k A n k a ra K u r t u lu ş L i­
sesinden d ip lo m a a lm a ğ a m u v a ffa k o lm u ş tu r. D a ­
im a ya şın ın k ü ç ü k o ld u ğ u n u id d ia eder ve ü ç ay­
da b ir d o ğ u m ta r ih in i d e ğ iştirir. O to b o s c u Yener
ile iç tiğ i su ayrı gitm ez. G ir ip ç ık m a d ığ ı ev y o k­
tur. H a ric iy ec i
a y a k la rın d a
a k lın c a kız kesm eğe
b a y ılır. F a k a t a ğ z ın ın p a y ın ı ç a b u k alır.
L âk a b ı
H a v u ç ’tu r.
ACAR TÜZÜN
A n k a ra K o le ji’n d e n
b ir in c ilik le m e zu n olan,
M ü lk iy e ’ye ilk g ir d iğ i z a m a n
k a v u n u n ta d ın ı ta­
dan Acar, O ra l S an d e r, P ın a r Ö n g ö r, A car T ü zü n
üçg e n in in b ir k e n a rın ı te şk il eder. B u n d a n dolayı
ü ç ü n c ü a d a m o la ra k ta n ın m a k ta d ır . K o le j'd e k i lâ ­
kabı ise saksağan id i. In g iliz
aksa m ile İn g ilizc e
ko n uşm aya, u k a lâ lık etm eye ve h o c a la ra yağ y a p ­
maya bayılır. B un lar onun hobileridir.
Hariciyeci
o la b ilm e k iç in 1960 y ılın ın k a s ım a y ın d an itib a ­
ren ç a lış m a y a b a ş la m ış tır.
lyler herştum den evleri, gece sagidemelı alarak
îörenlere
rum içeıkım ala:ıığa, de­
cidir bu.
cabul etuhakkak
o lan Für. E sm er
ip sevme­
dir.
Feci
met Gön-
YALÇIN ORAL
. M ü lk iy e b a sk e tb o l ta k ım ın ın e m e kli
basket-
bolcusu iken, tekrar basketbola başlayıp, A nkara’da
ki b ü tü n b a s k e tb o lc u la rın b u spo r d a lın d a n u z a k ­
laşm asını sağlıy an, k a m b u r d u rm a d ığ ı z a m a n b o ­
yu 2,5 m etreye y a k ın o la n b ir in s a n d ır Deve Y a lç ın .
İlk defa üçüncü sınıfta, m ü zm in b ir rom antizm yü­
zünden k a v u n c u o lm u ş tu r. K u ş la rd a n en
fazla
G Ü V E R C İN ’i sever. Geçen sene, A v rup a seyyahatine sırf güvercinlere
m ektup
ve kart
yollam ak
için g ittiğ i b ile s ö y len e b ilir.
ATİLA SUNAY
Birinci sınıfdan beri nişanlı ve PTT nin ağacı­
dır. Nişanlısına mektup atarken kravat takar.
Gizli kellerdendir. Keman çalar. İdeali dokto­
ra yapıp hâriciyeye girmektir.
MURAT SUNGAR
Küçükten beri, sanata meraklı olan Murat
bir ara Oya ile bale derslerine devam etmiş
fakat 7 yaşında iken hoca tarafından sınıfdan
atılmıştır. Bir çok caz orkestralarında piyano
çalmıştır. En büyük özelliği motorsikletidiı
bu sebeden ismi PAT PAT tır. Yakında oto­
mobil alacağı söylenmektedir,
GÖNÜL TENGİZ
İzmir kolejinden mezundur. Topluluk­
larda çok faal olduğu halde, soğuk bir kimse
olarak tanınır. Uzun zamandır Taş Kafa Se­
vinç ile nişanlıdır. Derslerde hem ken, hemde
nişanlısı için not tutar. Son olarak Sevinç’in
İsrarı ile Show da rejisörlük vazifesini kabul
etmiştirREYYAN TEZGÖREN
Gözlüklü ve mavi gözlü olan Reyyan Anka­
ra Kolejinden mezundur. Nişanlısı Yalım ile
tanışmaları birinci sınıfta olmuştur. Yalım ile
ikinci sınıf derslerini beraberce çalışmışlar ve
hayret verici bir şekilde Yalım o sene çakmamıştır. Reyyan ise devamlı kavuncudur. Ha­
riciyeci olmayacaktır. Bunun sebebi, herhalde
Yalım olsa gerek.
ERDİNÇ ULUMLU
CEMAL PAMUKÇU
Sınıfın babalarındandır. Çok zamparadır.
Seminerlerde masa altlarına yatarak frikik alır, geçen gün enselenerek şişmiştir. Kerkük­
lülerin sözcüsüdür. Çok sempatiktir. Veda ba­
losunda şahane dansları ile ilgi toplamıştır. Ne
yapacağı hakkında kayıtlarda bir iz yoktur.
Galatasaray’ın yetişdirdiklerindendir. Sarı­
şın mavi gözlü olup çok sıkı inektir. Buna rağ
men Ankarada gezmediği sinema ve tiyatro yok­
tur. Hem de yanındaki hanım arkadaşı ile. Su­
larını saman altından yürütmesine rağmen gö­
nül meseleleri kısa zamanda istihbaratın gözün­
den kaçmadan yakalanmış ve umuma açıklan­
mıştır.
31
PINAR TALİMCİOĞLU
Pınar ilk olarak METU ya sonrada, SBF
ye girdi. Daha ilk sene Kazgana geçerek meş­
hur oldu. Pek çok taliplerinden hiç birine yüz
vermemesinin sebebi, eski SBF lilerden bir
hariciyeci ağabeyimiz ile nişanlanmasından
sonra'anlaşıldı. Çok hoş twist yaparak herkes­
le dost geçinir. Çok taraflı bir sosyal hayatı var­
dır. Hâriciyeye girmeyecektir. Şu anda parlak
bir işde çalışmaktadır.
la rd a n
h o ş la n m a s ın a
kendisine, içinde
ra ğ m e n sık sık
müstehcen resim ler ve
P aris ’ten
kitaplar­
la d o lu p a k e tle r gelir. Z a m p a r a lığ ın ı ila n etm işse
de h a le n s a p tır. S iyasî o lm a s ın a ra ğ m e n ha ric iy e ­
c ilik le a lâ k a s ı o lm a d ığ ın ı söyler. F a k ü lte d e beyaz
k ita p la r ı ile ç o k ü n k a z a n m ış tır .
NEDRET GÜRSEL
Hayatta sırtmadığı için Sırıtkan lâkabını al­
mıştır. Arnavutköy kolejinden mezundur. Adı­
nı iktisadi Nedret kanunundan almıştır. Suat
Bilge kendisine bir gün siz hiç gülmez misiniz
diye sormuştur. Hiç kavuncu olmamıştır. Gülden’in kadim dostudur.
İSMAİL YEDİDAJL
Adanalıdır. Saçları Tarsus kolejinden mezun
olunca dökülmeye başlamıştır. Hâriciyeye gir­
meden iyice kel olacaktır- Güzel dans ederim
der ama balolarda kaşık havası oynar, twist
yerime. Sarhoş olunca kazık kesilir ve yeşillim
türküsünü söyler. Futbol oynadığını zanneder
ama onu da, ancak mahalle takımlarından son
adam olacak kadar bilir.
PINAR ÖNGÖR.
1941
yılında Ankarada doğup Koleji bi­
tirdi. Evde anasınca Ayşe diye babasınca Pam­
pa diye anılır.
Acar Oral üçlüsünün bir kenarıdır. Has
ineklerdendir lâkin inkar eder. Ne olacağı bi­
linmemektedir.
COŞKUN ARDA
S t. B e n o it L isesin d e n m e z u n o la n b u ir i kı
yım insan azm anı m ahluğa, St. Benoit’da ki
Moh in i a d ın a ilâve te n, M ü lk iy e ’de M a ş a a lla h a d ı ta
„kılm ıştır.
H o c a la ra yağ y a k m a k iç in ç eşitli u s u lle r icat
eder. F ra n s ızc a ’yı ç o k iy i b ild iğ in i zan n e d e r. M o ­
ru k T a h s in ’le, Deve Y a lç ın M a ş a a lla h ’ta n d a h a iyi
Fransızca b ildikleri, m uhabirlerim izce tespit
edil­
m iş tir. K e n d is in e s o r u la n «e tiq u e te » in m a n a s ın ı
Deve’ye izah e d e m e m iştir. B ilm iy o r u z ; b u lisa n la
H ariciy e V e k âle ti im t ih a n ın ı n a sıl k a z a n a c a k tır?
Bu şartlar a ltın da Siyasi F ikirler Tarihi
dersine
asistan k a lm a s ı da z o rd u r . K e n d is in e tavsiyem iz
D.T.C.F. F ra n s ız F ilo lo jis in e g iderek F ra n s ızc a ’yı
ö ğ re n m e s id ir.
TEVFİK UFUK OKYAYÜZ
D o ğ u n u n b ü t ü n ö ze llik le rin e , b ir a z P aris'i, b i­
raz M ü n ih 'i ve b ir a z d a R o m a 'y ı k a ta rs a n ız , Tevf ik ’in d a v ra n ış a ç ıs ın d a n p r o filin i b u lu r s u n u z . 0layları kendine has uslubuyla değerlendir ve
ha­
yali kahram anlar
bularak*
b un ları
başkalarına
n a k le tm e k te n b ü y ü k b ir zevk d u y a r. Y a ş a m a s ın ın
ü ç b u u t lu b ir y ö n ü v a rd ır. A s lın d a b ilim s e l k ita p ­
32
TAHSİN TARLAN
Uzun bir tahsil devresinden sonra St.
Joseph’t bitirip Mülyiye'ye girmiştir. Küçük
yaşlardan beri basket oynarsada hala emekli
olamamıştır. Sarışın, gözlüklü sempatik bir
heriftir. İstikbalde hariciyeci olaraktır.
ÜNAL MARAŞLI
St Joseph’in keçisi Ünal siyasi şubeye gir­
dikten sonra Siyasi Keçimof oldu. Gayet te­
laşlı ve komik bir çocuktur. Süveterle gezer.
Kravat takmaya ifrit olur. Suat Bilge’den bu
sebebden çok korkar.
Esmer hatunlara karşı derin bir ilgi du­
yar. Geçen seneki aşkını yitirmiştir. Kakulyamın
emer olsunda çamurdan olsun lafının dikkat­
li tatbikcisidir.
GÜLDEN ÖYMEN
Kocaman siyah gözlüklü kabarık saçlı
Gülden, Ankara Koleji mezunudur- Ailece
SBF lidirler. Son zamanlarda fakülteye kravat
modası lanse etmiş ve erkek arkadaşlarını^-
Paris’ten
e kitaplaran etmişse
n hariciyetcde beyaz
h i k ıs k a n d ır a c a k ş ık k r a v a t la r t a k m ış t ır . D a n ­
sı g ayet iy i e ttiğ in d e n b a lo la r d a p e k o t u r m a z
B i r d ü ğ ü n d e N u r i S e s ig ü z e l’in g e n iş a la k a s ın ı
ç e k m iş
ve
Y e ş illim
ş a r k ıs ı
s a n a tk â r
ta r a fın ­
d a n k e n d is in e it h a f e d ilm iş t ir . Y e ş il l im
a d ın ı
dır. Maşaallah Coşkun (Mohini/, 1962 den bu ya­
na bu üçgene iltihak etmiş, fakat üçgen bir türlü
dörtgen olamamıştır. Oral Saııder (Damat Bey)
asistan'' olma ayaklarındadır. Bu müstakbel Mül­
kiye tüllâbı için son derece acı bir gerçektir.
b u vesile ile a la n G ü ld e n d a im a N e d r e tle b e ­
!
!
r a b e r dolaşır-
MEHMET FIRAT
AYSEL İDİL
;o n ra
:r.
S t.
!
K üçük
A n k a r a K ız lis e s in d e n m e z u n o la r a k S B F
.la e m e k li
ye g ir m iş t ir . İ k in c i s ın ıf t a k a d im d o s t u Gülse-
p a t ik
b ir
j
tır.
ven ile c e m iy e te s e ç ile n y e g a n e k ız o lm u ş la r ­
d ır. F o n k s iy o n d a n ve p a la v r a d a n ç o k h o ş la n ır .
ESİN ÖZHAN
u b e y e gir3ayet
Sessiz, sakin, suya sabuna dokunmayan bir
hatundur. Opel Sülen’in bir zamanlar kadim dos­
tu idi. Ama sonraları aralarına karakedi girdi. Bu
yıla kadar hariciyeci olmak isterken fikrini değiş­
tirip, doktora yapmak için dış memleketlere git­
mek istemektedir. Doktorasının konusu her hal­
de KUYU 1ar olacaktır. Bu konu, bilhassa iç gezi­
den sonra Esini enterese etmeğe maşlamıştır. Mııvafakiyetler dileriz.
te-
:rle gezer,
ge’d e n b u
r ilg i dua k u ly a ın ın
ın d ikk a t-
ORAL SANDER
■ılc
s a ç lı
A ile ce
:ye k r a v a t
»la rın ı d a ­
!
Derslerde ukalâlık edebilmek için, dersleri
gayet canla başla dinler. Sınıfı iptidaîden beri ge­
lin hanımla diplomatik münasebetlerini idame
ettirmektedir. Kadim dostu Üçüncü Adam Acar­
Malatya’lı bir kapitalist, bir ağa bozuntusudur.
Mülkiye’de şahsiyet kazanabilmek için esas nite­
liklerini bırakır gibi gözükerek, sosyalist olma yo­
lunda bir takım çabalar göstermiye başlamıştır.
Çiftlikleri, fabrikaları olduğu halde, para kazan­
mak için didinip durduğunu söyleyerek, milletten
not dilenir. Bu sayede asistanı olacağına .kendisi
canı gönülden inanmıştır. Hatta babasını bile,
«İngiltere'ye kurslara devam etmeye gidip, bilgi­
mi arttırarak, mektepde asistant kalacağım.» di­
ye kandırıp, bütün vaktini Soho'da geçirmiştin.
Bibap Murad’m kadim dostu olup, ona sık sık ber­
bat durumlara düşürmüştür. Şimdi Festival Ko­
mitesine, başkan kıtlığında başkan olmuştur. Bu
başkanlığı Taş Kafa Sevinç’ce. tanınmamış ve ken­
disine posta konulmuştur. Herhalde aralarında
yakında büyük bir hır çıkacaktır.
ERHAN ÖĞÜT
Robert College mezunudur. Manastır hayatı
yaşamakla meşhurdur. Yılbaşı geceleri bile inek­
ler. Buna rağmen Fidan Ayşe ile baloda görül­
müştür. Bu olay arkadaşları arasında bir bomba
tesiri yaratmış ve Kazgan muhabirlerinin kendisi
ve damı île röportaj yapmaların sebep olmuştur.
R leri iyi telâfuz edemediğinden küçük- bir çocuk
gibi konuşur. Çöpçüye benzeyen bıyıkları ile etra
fa poz atmaya bayılır.
33
YETKİN ADARILMAZ
Niğde’lidir. Bütün akrabaları Ticarette okurken hariciyeci olacağım zannı ile CSBF ye
gelmiştir. Bazı kelimeleri, İngilizce oldukları
halde Türkçe okur. Gazeteleri heceler, yine
heceleye heceleye not tutar. Hocalara aklı sı­
ra yağ çeker. Devrim Tarihinde bile not tutar
Bütün notlarını ezberler Toroman, yusyuvarlacık bir çocuktur. Şimdiye kadar hariciyeci
olacağım derken şimdi doktora yapaçağını id­
dia etmektedir.
TOLGAY ALİ ESAT
Lefkoşe lisesinden mezundur. Müzmim ni­
şanlılardandır. Espirilere, «Ben evli barklı ada­
mım» iddiası ile gülmez. Aslında anlamaz. Ya­
kında Türk tabiyetine gireceğinden asker ka­
çağı olarak enselenmesi muhtemeldir. Halbuki
ABD de doktor yapmak istemektedir.
ERDİL NAMİ
Tolgay’n kadim dostudur. Kend'iside müznin nişanlıdır ama kızın daha resmini gören
yoktur. Son defa kızına yazdığı mektubun dört
sayfasının ayrı renkli kağıtlarla olması ona
ün kazanmıştkr. İçki içtiğini zannederse de
bir kadehdc sapıtır ve etrafa saldırır. Bir kaç
günde kendine gelemez. Artık Kıbrıs hariciyeciliğide yattığımdan ABD den burs aramak­
tadır.
ZE
da.
di|
deı
olc
•ip
tat
İBRAHİM BAYRAKTAR
Kerküklüdür- Sempatik bir çocuktur da­
ima güler. Kerkiikde Türkçe hocalığı yapmış­
tır. Mektebe ancak ders olmadığı zamanlarda
TÜ
ter
old
ipt
şın
leş
So:
sın
gelir. Mezun olunca avukatlığa hazırlanacak­
tır.
FİKRET ICOÇAR
Keküklüdür. Tiirkçe’yide öyle konuşur. Çok
görülmez ortalarda. Dayının en kadim dostu­
dur. Sıkı zampara olduğu hakkımda rivayet­
ler varsa doğruluğu meçhuldur. Irak hâriciye­
sine girmeyi düşünmektedir.
ih y
ine
zor
der
ran
mc
RÜ
HÜSAMETTİN UTKUTUĞ
UMUR ÇALGÜNER
Mülkiye’ye, basketbol oynarım diye etra­
fa kazık atıp, kopya alarak girdiği rivayet olunur. Bu rivayetin ne derece doğru olduğu
elân tespit edilememiştir. Çünkü giriş tarihi
meçhuldür. Onikinci adam olduğu Mülkiye
Basketbol takımından Yenişehir’e transfer ol­
duktan sonradır ki başketbol oymadığını gös­
termiştir. Şahane’nin millî sporlarından olan
ayak atma meselelerinde bugüne kadar başarı­
lı olamaması en büyük üzüntüsüdür.
Mülkiye’nin en kral gencidir. Bilumum’
sporları muvaffakiyetle icra eden bu canavar
genç, genç kızların rüyalarını renklendiren bir
ateş parçasıdır. Onun için kızlar şiirler yazar­
lar, şarkılar söylerler ve hatta imtihan bile gö­
ze alırlar. Bütün bunlara rağmen son dere mütavazidir. «Acaba bu kız beni seviyor mu?»
gibi lâflar ederek, herkesi illet eder. Şu anda
«Milyoner bir aileye, nasıl damat olunur?» ad­
lı bir tez hazırlamaktadır.
TURGUT ERDEMLİ
BİRSEN ÖNGEL
Oya Çilesiz’iıı Maliyûndaki temsilcisidir.
Onbeş dakika konuştuğu insanı intihara sü
rükleyecek güçtedir. Ankara Kolej’inden me­
zun olmasına rağmen yes ve no dan başka
İngilizce kelime bilmez.
NUYAN TANİN
Birinci sınıfta muhasebe derslerinde ami­
ral battı oynayacak kadar şematacı olduğu
halde, son senelere doğru sesi duyulmaz ol­
muştur. Halterci olduğunu iddia etmesine rağ­
men, masadan sürahiyi büyük bir kuvvet sarfederek kaldırır. Müzmin bir bekârdır
İstanbul Lisesinden mezun olmuş, bir ka­
za, neticesinde Mülkiye’ye girmiştir. Tiyatro
Kulübünde dikkatörlüğünü ilan etmişsede, köiü bir tülüatçı olduğundan, kulübün diğer menruplarınca işten el çektirilmiştir.
ABDULLAH BULUM
Mülkiye’nin cins ineklerindendir Son derece iyi giyindiğini zanneder. Bundan dolayı
kravatla uyuduğu söylenir. Sessiz ve iyi bir
çocuktur.
İLTER ERKAN
Üçüncü sınıfa kadar şair ayaklarıyla kız­
lara yanaşırdı. Üçüncü sınıfta şubatta Avrupa
gezisinde aynı numara ayaklarının kırılması­
na sebep oldu- Şimdi Korkunç Yenge’nin hi­
mayesinde mesut bir aile babasıdır. Derslere
devamlı girerek hayatının en büyük ıstırabını
duymaktadır. İnşallah hazirandan sonra bu
ıstırabı duymaz.
nu
üzc
tir.
ima
Dai
bile
NE
şub
se
rağ
bay
tar
ine;
ları
re <
ME
tek
Sin
ma!
kiyı
;
i
ÇE'
rctı
fcılr
34
1
ZEHRA ERGENER :
3un dört
tası ona
lerse de
Bir kaç
5 lıariciaramak-
Aşırı bir tabiat sevgisine sahip olan arka­
daşımızın kuşlardan en çok Karga’lan sev­
diği söylenir. Yeryüzünde 4599 karga cinsin­
den en iyisinin Hazer kıyılarında yaşayanlar
olduğuna da gene kendisi ifşa etmiştir. Soğuk
tipli birisi olarak tanınmasına rağmen çok
tatlı, olgun bir kızdır.
ktur dayapmışlanlarda
lanacak-
vesinde bu özelliğini devam ettirmektedir. İz­
mir Masa Olimpiyatlarında tavla şampiyonu
olduğunu iddia etmektedir.
TÜLAY BÜKE :
Erkekler sarışınları beğenir, esmerleri
tercih eder derler. Ortada bir tercih meselesi
olduğu gerçek. Hem öyle bir tercih ki sınıf-ı
iptidaide birbirlerinden ayrılmayan bu sarı­
şın ve esmer arkadaş araşma aysbergleri yerleştiriverdi. Nerd'e o eski kornerler, firikiler,
Son günlerde Tülay’ı Orduevi müdavimleri ara­
sına girdiğini görenler .orduya yazılacağını sa­
nıyorlarsa da aslında orduyu istiia eden arıları
incelediği öğrenilmiştir.
şur. Çok
dosturivayetnariciye-
îmtahanlardan evvel «Allah’ım hayat ne
zor... Vallahi çakacağım» deyip; her sene iyi
derece tutturarak sınıfı geçer. Bu sene Hazi­
randa mezun olup; bu dertlerden kurtularak
mesut bir hayata kavuşmasını dileriz-
|VWI
RÜŞTÜ ÇELEBİ
iilûmum
canavar
liren bir
:r yazaıbile göiere mü• mu?»
Şu anda
ur?» ad-
İlcisidir,
ara sü
don men başka
Maraş’lı okluğu tahmin edilmektedir. Bu­
nu duyan bazı Maraşlı gençler intihar etmek
üzere teşebbüse geçmişlerse de bu önlenmiş­
tir. Gericiliğini örtmek ve bunu Hoca Asıma
maletmek için teşebbüslerde bulunmaktadır.
Daima şapka ile dolaşır. Son sınıf albümü için
bile şapkalı bir resim vermiştir.
NEJAT ODABAŞIOĞLU
ı
I
Son derece alakasız bir adamdır. Siyasi
şube imtihanlarına hazırlanmak için Redhause Lügatinin tamamını ezberlemiştir. Buna
rağmen imtihanın birinci dakikasında beyaz
bayrağı çekmek zorunluğunda kalmıştır. Gi­
tar çalar. Ama nasıl çalığını kendisi de bil­
mez. Domates müstahsillerinin devamlı İsrar­
larıyla, başarılı konserler verdiği ayrıca zik­
re değer.
ide amiolduğu
maz ol¡ine rağ'vet sar-
METİN TÜRKO
Son deı dolayı
iyi bir
ÇETİN ÇİMEN
Mazhar Hiçşasmaz’ın gözde talebelerinden
tekidir. Neşe’nin çeşitli ayak işlerini görür.
Sinekli Ersen ve Ayı Nur’la aynı odada kal­
mak gibi büyük bir sabır isteyen işi muvaffa
kiyetle başarmıştır.
Eski yurdun kapısında oturup kızları sey­
retmek en büyük özelliği idi. Eski yurdun yı­
kılması üzerine, şimdi Küçük Yusuf’un kah­
BARLAS ARAT
Zeki anne ve babasının hiçbir özelliğini
taşımayan bir insandır, kendisi- Masum görü­
nüşünün altında birşeyler bulmaya çalışanla­
rın, aradıklarımı bulamadıkları gerçeği serilir
gözümüzün önüne. Evlerinin karşısındaki bir
kızın, pencereden kendisine devamlı bakması
gibi bir takım olayların tesiri ile çeşitli plato­
nik aşklardan kurtulmuştur şimdi. Yeni bir
hayatı vardır. Üç senedir Kavaklıdere’de, ar­
kadaşı Enosla birlikte yokuşlar çıkarak, arkadışının 20 kilo zayıflamasına sebep olan mace­
ra neticesinde arzusuna nail ilmuştur. Şim­
di artık Kızılay’a çıkmamakta, her gün derse
girmekte ve ancak belli birkaç kızla selamlnşa bilmektedir. Her hareketi haftalık karar­
namelerle tespit edilir ve bunlara uymak zo
runluluğundadır.
TURGU1 UÇUK
Bütün davranışları cinsel bir simetriyi ko­
rur, şekildedir. Rümuzlandırır, adlandırır ve
benzetir. Uzun boylu kızları beğinir gibiyse de,
asıl canının çektiği tombul kızlardır. Uzun
boylu kızlara olan merakının en büyük örnek­
lerinden biri, Siyasiyündan bir hatun için bir
askerle giriştiği amansız mücadeledir. Netice­
35
de Amorti Turgut bir nakliyat aracı olmaktan
ileri gidememiştir.
Esas canın çektiği, tombul kızlardan bi­
rini bu sene sınıf iptidaîde bulmuşsada klasik
müzikten fazla bahsetmesi yüzünden Bambi
İbrahim’in akrabası olma şansını kaybetmiş
tir .
,
Her mesele hakkında fikir yürükmekten
hoşlanır. Oysa ki belli bir kaç konu dışında,
fikirsizdir. Her fırsatta zeki olduğunu .belirt­
mek için kimsenin tanımadığı veya herkesin
tanıdığı bir takım kızların nüfus kütüklerine
varıncaya kadar, herşeylerinden bahseder.
SÜIIAN OLGAÇ :
Hangi şehirde doğduğu bazı korkunç se­
beplerle saklayan, şişkin göz kapaklarından
dolayı kendisini Rommy Schneider’in soyun­
dan sayan bu sessiz, teorik donjuán kahvede üç
kâğıtçılık yapıp sonradan hayatın sıkıcı oldu­
ğunu sayıklamakta, müzmin nezle olduğu için
daima burnunu çekmektedir. Hocalar bu ro­
mantik nezleli sesinden rahatsız olmasın diye
derse hiç girmemekte, sinemalara gidip bu
nezle meselesini orada herkesten gizlemeğe ça­
lışmaktadır. Anlayışı basit olduğu için aşkı da
basit bulmuş, aşk yoktur diye bir martaval
yumurtlamıştır.
Bülent Sayar
Mektebe ismiyle birlikte gelen (morceau)
ve ilk geldiği sene «Kayıkçı Kul Morso» ismi­
ne lâyık görülen bu adam, geldiği sene Ker
Yaman’la kadim dost olup onunla birlikte
şarkı söylemeye merak salmış, bu merakı halâ
zail olmamıştır. Hatta en büyük sınıfta aldığı
loafer’ları naylon torba içinde çiviye asması,
amerikan cilâsı bulmak için Ker Yaman için
Ker Yaman tarafından tar kale diplerine mi­
ras bırakacağnı söylemektedir.
Son senelerde zamparalık hastalığını tu­
tulmuş, bu arada Sekreterlik, Kolej, Kız Lise­
si, Kız Teknik Öğretmen, Anafartalar Kız Or­
ta ve Ayşe Abla gibi bilumum mekteplerin de­
vamlı müdavimi olmuştur. Ayrıca lisede ka­
zandığı lakabının tam tersini de, seminer ça­
lışmaları sırasında iktisap etmiştirErkmen Özkan
«Nerde beleş, orda yerleş» lâfını kendisine
şiar edinen Erkmen Özkan, Mülkiye’de bir
evolüsyon geçirerek, ilk sınıfta entellektüel
pozlarda geçinirken, en sonunda «Ölücü» sı­
fatına hak kazanacak bir seviyeye gelmiştir .
Karşı cins üzerimdeki tesiri hayli yüksek­
tir. Bunu bir kaç sefer incelediğimizde, bir ke­
resinde elinde tavşanla, diğer bir seferinde
ise yere bozuk para (!) düşürürken tespit et­
tik. Kendisine sap denilmesine çok kızmakta­
dır.
Derslere karşı pek ilgisi olmamakla bera­
ber, son zamanlarda Egesoy Muzaffer’in ders­
lerine uykusunu bile feda ederek girmeye baş­
lamıştır. Bir avantası olmadan bunu yapmaya­
cağı gözden uzak tutulmamalıdır.
Okuma sürati bakımından sonuncu olmak­
tan (saatte 6 sayfa) Hamza Gaddar sayesinde
(saat 3,4 sayfa) kurtulmuştur. Bütün vasıflarnın başına ağır (!) sıfatını eklersek yanlış
olmaz.
TÜMCER UÇAROL :
Andana’da romantik bir gecede mehtabı
kaçırmamak için acele dünyaya gelen bu ge­
cenin izlenimlerini yazmak için kalem, kağıda
el atan ve yazıyı acele öğrendiğinden arap saçı­
na döndüren bu şair taslağı, karı Ankarada gör­
düğü zaman çok şaşırmıştır. Her gece sokakta
yay burcunu araması; çok yavaş yemek yemesi,
arkadaşı Tumay'ı küplere bindirir. Yatmadan
önce dolap önünde kitap okumak ve günlük
hayatının istatistiklerini çıkarmak gibi aptalca
işlerle uğraşan, yatıp kalkıp Freud’dan söz eden bu şapşal ruhlu talebe, aç bir edebiyatçı
olacağı halde tahsildar olduğuna çok yakın­
maktadır.
TUNAY İNCE :
Ereğli’de doğduğu günde ebenin anasın­
dan fazla para koparmak için söylediği «Ya­
kışıklı bir oğlun oldu.» Sözlerine gerçekten iııanıp o vahşi çevrenin kızlarının kanına gir-
kunç se­
lam dan
ı soyunhvede üç
ıcı olduluğu için
r bu roısm diye
idip bu
meğe çat aşkı da
martaval
|
:
j
j
;
meğe uğraşan, kazara bir ikisini tongaya dü­
şüren, kendisine bakmadan bunları İslah etmeğe kalkışan bu daimî kavuncu talebe zamparalık konusunda onun bunun kafasını şişirmektedir- S o y adının aksine çok kalın olan
Tunay, günlük uzun uykularından dördüncü
ders başlarken uyanıp «Yemek vakti gelmiş»
diye, ayın altısından ve yedisinden sonra
kendisine kredi açan Kazıkçı Kemal’e koş­
maktadır. Her gece en uzun ve dokunaklı olan
şu duayı yapmaktadır. «Allahhım ya ayları 6-7
güne indir, veya bursları on katına çıkar.»
O ĞU Z A Y D E M İR
I
olmasın.» diye notuna tekrar tekrar bakmak­
tan listeyi eskitmiş, «İllahlah» diyen Büro me­
murları tarafından zor kullanılarak dışarı çı­
karılmıştır.
:
Köy Öğretmem Okulu fideliklerinde bes­
lenerek buğün Mülkiye’de acele süt vermeğe
çalışan, bir ara Öğretmen Okulunun kendisi­
ne verdiği otları inkâr ettiği için dört yıldır
devlet babayı peşinden koşturan bu adam, kah­
velerden gizlice üç kağıtçılık yapmakta, icra
memurlarından korktuğu kadar İngilizce ho­
calarının adım uyuz ya da öküz diye telâfuz et­
melerinden çekinmektedir. İmtihanlarda, ger­
çekten gündüzleri çalışan, Yahya Kemal Kaya’ya özenerek, «Efendim, vallahi billahi çalışı­
yorum.» diye yalanlar kıvırıp fazla not almak
için elan inkar ettiği öğretmenlikten medet
ummaktadır. Konya’lıdır ve biraz palavradır.
ADNAN AREN
A S IM Ö Z G Ö Z Ü K A R A :
mehtabı
ı bu geı, kağıda
.rap saçırada gör: sokakta
k yemesi,
atmadan
günlük
i aptalca
ın söz edebiyatçı
ık yakın-
ı anasınliği «Yaçekten inına gir-
IV Mâliyenin baş mevlithânı Asımın so­
yadı gözlerinin kapkara oluşumdan mülhem­
dir. Radyo ve gazinolardan aldığı teklifleri se­
si ile mütenasip görmediği için henüz hiçbi­
rini kabul etmemiştir. Yeşilaycıyım demesine
rağmen geceleri Asmaaltında çaktırmadan ka­
fa çektiği tesbit olunmuştur. Şimdilik sınıfta
«İsteyin Gazel Attırayım» programlan tertip­
lemekle yetiniyorsa da rağbet görmediğinden
buna son vermek zorunda kalmıştır.
Ş E N E R B Ü Y Ü K T A Ş K IN
X-
«Kimse benden not istemesin» diye çivi
yazısını kullanan, somra, yazdığını kendisi de
okuyamayan, bu arkadaşımız, bir otomobil
gezisine çağırılacağını umacak kadar da iyi
kalbüdir.
Biigüne dek «Edebiyat»m E sinden bile
teğet geçtiği görülmemişken, Mekteb-i Mülkiyeye gelmeden önce bir yarışmayı kazandığını
iddia etmesi bir bomba tepkisi yaratmıştır.
Güneş Hocamızın davudi sesini bi!e bas­
tırmıştır. Yapılan sıkı bir araştırma, yarışma­
yı kazanan yazının Şener’in öğretmen olan ba­
bası tarafından yazıldığını ortaya koymuştur.
Kendisinin de şaştığı bir kaza sonunda,
Haziranda İngilizceden 6 almış, «Bir yanlışlık
Derslere olan müzmin alerjisi ile Totoyu
bilen geride bırakan Adnan aybaşlarında bi!imum para harcanan yerlerde kadim dostları
Arnavut Can ve Kürdan Co ile arzı endam edip,
ayın sonlarına doğru orucun faydaları üzerine
bir seri konferanslar tertipler. Bu arada esp­
rileri ile iklimleri değiştirmek kudretine sahip
olduğunu da göstermek lütfunu hiç esirgemez.
Pastoral özentisi sebebiyle Marmara’da Ça ­
n’ın taka yelkenlisiyle yaptığı gezide Ergin’in yegâne hayat sigortası ve onu oksaliptüslerden koruma görevini yüklenen Adnan
bu görevini hakkıyla yerine getirme mutlulu­
ğuna erişmiştir. İşletme imtihanında Cumhur
Bey’in evlenme üzerine verdiği nasihatlara sa­
dık kalmanın doğru olup olmayacağını düşü­
nüp sonumda en doğru hareketin müfettiş ol­
mamak olduğunu bulmuştur. Balıkçılığa bilârdo masasında başlayıp bundan balıkçılığın
Türkiye ekonomisindeki yerini fanatik bir şe­
kilde savunan Adnan'a hayatta nice nice büyüle
balıklar yakalamasını öğütleriz.
TUNCER ŞENKAL
1944 de Konya Ereğlisinde doğdu. 1960
yılında Bahçelievler Deneme Lisesini bitirdik­
ten sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesini
kazandığı halde Mülkiyeye ayak attı.
37
dost geçinip, saman altından işleme etüd
Ieıi yapan, bütün yıl sabahlayıp yine kavunu
seçen arkadaşımızı, üssüsümizan kazazedesi
olmaktan« Hayyatta en hakiki mürşit ilimdir»
vecizesi bile kurtaramamaktadır.
ALEV KILIÇ
D oğar doğm az
etrafına b ir göz
gezdiren, bu
y a rım d ü n y a y ı b e ğ e n m iş
fa k a t a y n ı a n d a göz­
le rine b ir endişe b u lu tu d ü ş m ü ş tü r . M in i m in i el­
le rin i a ç a ra k « A lla h ım sen b e n i ç a m u r la r d a n kok o ru » diye y a lv a rm a s ın a ra ğ m e n d u a s ın ın
kabul
o lu n u p .o lu n m a d ığ ı d o k trin d e m ü n a k a ş a lıd ır . Mülkiy e ’de yediği ç a m u r la r ın h a d d i he sabı y o k tu r. Fa
k a t c ü m le tü llâ p ta r a fın d a n ç o k sevilir. N e sağa­
d ır. N e solcu. D a im a m u te d il b ir p o litik a ta k ip eder. H a y a tta en s in irle n d iğ i
şey k e n d is n e
«Alev
Y a k a r» diye h ita p edilerek m a z is in in ha tırla tılm a sıdır. B u yüzden hatunlard an b irin i (sırrını b ilin )
Kantinde dövmekle tehdit etm iştir. Seyahati
çok
sever. Avrupaya kadar uzanm asına rağm en,
Anad o lu n u n i ta b ii g ü z e llik le r in i te rcih eder. E n çok
Güney’den hoşlanm ıştır. Bunda, havasının
tin e u y m a s ı y a n ın d a b a ş k a s e b e ple r de
sıhha­
v a rd ır.
A d a n a 'd a h a c ıa ğ a la rd a n te k lif a la n yegâne h a tu n ­
d u r.
M ü lk iy e y i b itir d iğ i z a m a n d iğ e r
h a tu n la r ın
ak sin e u z m a n lık ta g ö zü y o k tu r. T a n rın ın boş b ir
z a m a n ın d a ih s a n
eyle diği re s im
k a b iliy e tin d e n
faydalanarak Venedik, Paris, Madrit...» gibi
sanat
m e rk e zle rin d e re sim serg ileri a ç m a k k a r a r ın d a d ır.
TİRAJE AKOL
Cümle cinsi lâtifler istikballerini garanti­
lemek amacı ile «enayi» ayaklarına yatarken,
o bütün hızı ile asistanlık ayaklarında dolaşı­
yordu. Bn nihayet mektep-ül çiftçilikte gübroloji enstitüsü proflarından bir yamaklık
koparabildi.
Kızılay menfaatine imtihan geceleri def­
ter dağıtan, hersene 500 TL. verip öğrendiği
muhasebe derslerini cümle arkadaşlarna öğ­
retip yine en düşük notu alan, arkadaşları
38
NURİ UMMAN
Prof. Ferman’dan sonra Şahane tarihinde
tescilli olan bu arkadaşımız bütün profları;
bütün tüllap ve proflarda onu tanırlar. Meş­
hurdur. Yani- Çorum Lisesinin kıymetlerin­
den olan Nuri doktor olmak myatinde iken
iken Şahanede gelmiş geçmiş ineklerin pabucu­
nu dama attıran has ve damızlık inek oldu- Faz­
la bilgi ile kafa doldurmanın yani istifçiliğin
ananelerle yasaklandığını bilmediği için genç
yaşma kıymakta ve tüllâba kötü (!) örnek o-l
maktadır. Aşk ile yüzüğü bir arada yaşıyacağına kani olduğundan bekârlık sultanlıktır «pren­
sibini hukuken ihlâl etmektedir. Dürüst arka­
daşımıza, gül bahşecinde güller arasında üssümizaıı kazazedesi tüllabın hayır dualarını ala­
rak yaşamak isterse; ileride şahane de ilim ir­
fan erbabı olarak aman diyen tüllaba kılıç
kaldırmamasını c.iimle lüllâb adına hatırlatırız.
TUNCER ŞENKAL
1944 de Konya Ereğlisinde doğdu. 1960
yılında Bahçelievler Deneme Lisesini bitirdik­
te nsonra Orta Doğu Teknik Üniversitesini
kazandığı halde Mülkiyeye ayak attı.
;
etiid
kavunu
zazedesi
ilimdir»
Her imtihandan sonra muhakkak çaktım
diye ağlaşan ve yine de yediden aşağı not al­
mayan bu saf çocuk II. sınıfta gayet parlak
bir hatunla en büyük aşkını yaşayıp, üç defa
aşkyla beraber sinemadan kovulunca Çankaya
sırtlarını aşındırdı-
İyi iktisat ve maliye bildiğini iddia etmesi­
ne rağmen 4 yıldan beri kronik tediye açığı
vermekte ve bursları 1 ay evvelden yemekte­
dir. Allah encamını hayreylesin.
Kendisi şimdi münhaldir. Yemeklerden
etli pideyi, bestekârlardan Zühtü Dedeyi, çi­
çeklerden Laleyi, eğlencelerden dans etmeyi
sever. Talip bayanların en kısa zamanda
sağdıçları olan Fatura Burhan ile Taşoroıı
Nur’a muracatları.
GÜNEŞ CARAMAN
nrihind_‘
jrofları;
ır. Meşnetlerinde iken
pabucudu- Fazifçiliğin
in genç
rnek o-l
şıvacağır «prenst arka­
da üssürım alailim ira kılıç
ırlatırız.
ı. 1960
bitirdikrsitesini
|
|
BURHAN ÖZFATURA
1960 yılı kasımında Mülkiye semalarında
birdenbire yakıcı bir «Güneş» parlamağa
başladı. İşte Güneş bu suretle bütün hemcinsi
kız arkadaşlarını geride bırakarak, cümle tüllâbı cayır cayır yakmaya başladı. Kurbanlar
arasında • «süt çocukları» bile bulunmaktadır
Bilhassa baygın bakışları ve yürüyüşünün zara­
fetiyle can yakmaktadır. Erkek arkadaşlar Gü­
neş’e Kazgan vasıtasıyla yalvarıyorlar :
1943 de Mustafa Kemal Paşa da babası­
nın tekkisinde mübarek cuma günü, namazı
müteakiben şu fani dünyaya duhûl eyledi.
Şimdiye kadar bizi mahvettiğin yeter, bun­
dan sonrası için biraz merhamet!...
1960 da Balıkesir lisesinin bitirdikten sonra
sabî sübyan olarak Mülkiye ye girdi. Yaptığı
suluca esprilerle kısa zamanda temayüz etti.
YILDIZ DURU
— Fena da espri yapmaz hani —
İlk zamanlarda ahenkli bir adım atamaz­
ken, Kelle Tunçer ve Taşoron Nur’un dans
dergâhında aldığı feyzle kısa zamanda dans
virtiözü olarak, iç gezide Maaşallah Çoşkun’b.
yaptığı iç gıcıklayıcı tu/isti sansasyon yarat­
tı.
Bir gece uykudan uyanıp, domuz eti yiyen
erkeklerin karılarını kıskanmadığı nazariyesini ve cinler teorisini ortaya atarak tip ilmi­
ni kökünden sarstı.
Derslerde Alev’le birlikte hocaları haya­
tım bezdirici bir politika takip etmekten hu­
susî bir zevk duymaktadır. Ayrıca kız yurdun­
da da düzen ve sükûnu bozup arkadaşlarını
isj'ana teşvik etmekle itham edilmektedir.
Bütün bunlara rağmen arkadaşlığına d3yıım olmayan bu zarif kızımız, mezuniyetten
sonra Hindistan’a gidip ilmini ilerletmeyi dü­
şünmektedir. Kendisine orada bir «raca» bul­
masını tavsiye ederiz.
Aşırı bir anarşisttir. Kazgan yüzünden Hü­
samettin’i dövmeye bile teşebbüs ettiği riva­
yet olunmaktadır.
39
N U R ÖZSOM ER
1943 de İstanbul da Çarliston yapa yapa
dünya sahnesine arz-ı ondam eyledi.
1960 da Haydarpaşa lisesini bitirip, Mül
kiyeye sakalsız, gür saç ve 1.5 miyopla girdi.
Saçları azaldı.
İlk senelerde Fatura Burhan ve Kelle Tuncer le beraber Mülkiye — Kolej; — Kız Tek­
nik — Dil Tarih ring seferleri yapmıştır.
Basketbol Maçına giren bütün mülkiye­
lilerin «Mülkiye Hey» narasından tanıdıkları
bariton sesli çiçeği burnunda bu genç, Gar
Gazinosunda Los Trios Carinoslarla yaptığı
Bossa - nova larla sosyetede sansasyon yarat­
mış ve aynı geçe 3 Milyoner kendisine kızlarım
vermeği teklif etmiş, fakat «beni annem evlendirecektir» diye reddetmiştir. Şimdi yap­
tığı bu enayilikton dolayı saçını başını yolup
zâri — zâri ağlamaktadır.
M usatfa Bayraktar
ALPAY ÇELEBİÇİOĞLU
İlkbaharda kırlarda dalgalanan güzelim
papatyalar arasında bir tenesi vardı ki, pek iri
ve zarafetsiz teşekkül etmişti. İşte bu Alpay’dır.
Buna rağmen Alpay kızlar arasında —her ne­
dense— «elma şekeri» diye anılmakta, fakat
kendisi «horoz şekeri» denilmeyi tercih et­
mektedir. Dış geziye Sırf bedava gidebilmek
için kendisini gezi başkam seçmiştir.
M u s ta fa B a y r a k ta r to s u n g ib i b ir
d e lik a n lı­
d ır. D erslerde n o t t u tm a k âd e tin d e d e ğ ild ir. S a ­
dece dinler. B ü tü n araştırm a ve geliştirme faaliyet­
lerini köy çevrelerine hasretm iştir. A yaklarının b u
çevrelerde, çok derin izleri g örülm üştür.
^i-Sarı gülüm açmaz mı?
Aşkı beni yakmaz mı?
- Şarkısının kendisi için yazıldığını
cak kadar hüsnü bir şahsiyettir.
sana­
Ahm et Barındır
H a s b ir in e k tir. İn e k le r, yinede k a n u n a d aya­
n a m a z, e k im d e geçer. İs ta tis tik G enel
M ü d ü r lü ­
ğünde çalışarak, istikbalini garanti ettiğini sanacak
kadar saftır. Türk m em u rların ın içine göm üldükle­
ri bürokrasi, fena halde canını sıkm akta, bakan veya
o n a m u a d il b irşe y le r o lu n c a, y a p acağı r e fo r m la r
ş im d id e n u y k u s u n u k a ç ırm a k ta d ır . B ilu m u m
n u n la rı ta rih ve n u m a ra s iy le
■a yapa
ka­
b ilir . 16. y ü zy ıld a n
kalan Y a h u d i sitili p a lto s u çok m e ş h u rd u r . S B F .
de en ha y ra n o ld u ğ u şa h ıs la r, a s is ta n t V ahd e t ve
L a lif'd ir.
p, Mül.
ı girdi,
MEHMET ALİ TÜRKER
Çok zeki o ld u ğ u n u za n n e d e n , d a im a en a rk '
ile Tunız Tek-
sırada o tu r a n b u v a ta n d a ş L o c o m o tio n C o şk u ıı'u
kadim dostu, Taşkafa Sevinç’in baş belâsıdır. An a sın m sözün d e n ç ık m a y a n h a y ır lı b ir
e v lâ tir
liilkiyeıdıkları
Gar
yaptığı
ı yaratızlarını
em evi yapı yolup
Nişanlısını anası beğenmiş, o da
(Eh...)
diyerek
m a gösterm iş, k ız a n a la r ın ın g ö n lü n ü k a z a n m ış
tır.
AYHAN AKICOYUNLU
mecmuanın artık çıkmaması üzerine, her me­
selede ukalalık edip madara olmaktadır.
İSMAİL EMEN
Büyük bir akşamcı olduğunu iddia eder.
Buna rağmen bir bardak birayı içince yurda
küfeyle getirilen bir kişidir. Istanbııla M.T.T.B.
kongresine gittiğinde, Eskişehir’de kalan aş­
kını unutup, utanmadan zamparalık yapmağa
kalkışmıştır.
SEVİL ÇİMEN
Asilliği, kibarlığı ve güzelliği nefsinde topluyan inek kızlarımızdaııdır. Kendisine atılan
bütün ayakları kırmıştır.
Ş ah a n e n in en fa a l k ız ıd ır . E sk i c e m iy etin ikinci b a ş k a n lığ ın ı y a p m ış tır . ICazgan'da h e m c in s ­
lerine çam ur atılm asından çok korkar. «ICaynanacığım nasılsınız?» E n çok sorduğu sorulardan
olııp, ş im d id e n a n tr e m a n y a p m a k ta d ır. Y a r d ım is­
teye isteye tü lla b ın k a n ın ı k u r u tm u ş tu r . Başkanları bile, refüze edcek k a d a r k a s ın tıd ır .
îlikanlıd ir. Safaaliyetının bu
|
HAKKI ÖZEL
Adanalı bir hacıağadır. Her işe burnunu
sokar. Konuştuğu herkesi sıkar. Kar yağınca
kendi kendine kartopu oynadığı tesbit edil­
miştir.
f il iz
a dayaüdürlüsanacak
üldüklean veya
fo rm la r
YENER KALYONCU
Havuç Fikret’in en samimi arkadaşıdır.
Ancak üçüncü sene sonunda cemiyete girmeğe
muvaffak olmuştur. Kendisine eîitelleklüel ha­
va. vermek için, bir zamanlar devamlı surettealıp okumadığı Yönleri cebinde taşırdı. Bu
GURER
Derslere davamlı girmesine ve iyi bir şe­
kilde çalışmasına rağmen, asla haziran yüzü
görememiştir. Bir ara ordunun devamlı sark­
ma ve süzülme tehlikesi ile karşı karşıyaydıŞimdi ordunun daha önemli bir takım mese­
lelerle uğraşması yüzünden, biraz ferahlamıştır.
ERSEN ARSEVEN
Altı yaşımdaki goril yavrusunu andırır.
Gelmiş geçmiş en büyük palavracılardan biri­
dir kendisi. Konuştuğu ve üzerinde en çok ka­
fa yorduğu meseleler, kemerle ilgili meseleler­
dir. Çok iyi bir voleybolcu olduğunu iddia et­
mesine rağmen, adam olmadığından mecburen
Kolej Takımında oynatıldığı, takım arkadaş­
larınca itiraf edilmiş bir gerçektir. İyi voley­
bol oynamasını bilmediğinden, son maçta da
kolunu kırmıştır- Bir ara istikbalini, Nejat
Eczacıbaşı’nın yanında garanti altına almak
istemişse de, sonradan gözlerini İskenderun’a
çevirmiş ve neticede kör olmuştur.
41
CENGİZ TUNCER
Antalya’da doğan bir balinadır. Futbol
oynadığını sanar. Kasaplık yapar. Birinci sınıf­
ta cemiyete seçildi. Çok ulakâlık ettiği için
hemen istifaya zorlandı. II. Sınıfta geçirdiği
bir deprasyon yüzünden haziranda rapor ala­
rak Bedros’un kurbanı oldu. Gün geçtikçe şiş­
manlayan Cengiz, başkan olduktan sonra bir
ara 35 kilo vermiş; sonra aniden tekrar şiş­
manlamaya ve Birinci nevi sigarayı bırakıp,
Yeni Harman içmeğe başlamıştır. Bu arada ikinci başkanın istifa etmesinde önemli
bir
oynadığı söylenirsede siz bunlara inanmayınız.
İLKER TUNAİL
Bebekliğinde ana sütüne baklavayı, ter­
cih ederek bugünkü amorf vucuda sahip ol­
muştur. İdeali F 12 pilotu olmaktı. Fakat Mülkiye’ye girerek fonksiyon oldu. Spordan çok
hoşlanmasına rağmen, spor yapamaz. Yalnız
anlamadan seyreder. İki dakikada bir yemek
yer. Yanlız ¡Ramazanda günah olmasiin diye
bu fasılayı beş dakikaya çıkarmıştır. Son za­
manlarda kafayı üşütmüş olup kendisini Bizzet sanmaktadır.
Yaman Atalay
Daha doğar doğmaz ebesine evlenme tek­
lifinde bulunan, «bütün kızların kendisine âşık
olması», arkadaşlarının kızlarına ayak atması
ve her tanıştığı kıza evlenme teklif etmesiyle
meşhur olan bu arkadaşımızın, yakışıklı ol­
masına rağmen prodüktivitesi hayli düşüktür.
«Poker losyonu», «nazlı bebek», «parla­
mak» gibi lâfların yaratıcısı. Mülkiye tarihin­
de ilk defa kendi kendine isim takan bu «Ker»,
aynı zamanda «Yayla Aşkı» isimli bir eserin
de yazarıdır. Allahın izni, peygamberin kavliy­
le eserini bu sene bitirebilmeyi ümit etmekte­
dir.
Ayrıca şanssızlığı da çok meşhurdur. Bu
yüzden poker masalarında aranan bir tiptir.
İstikbal için lisan (!) üzerinde derinleşmeyi
düşünmektedir. Bu hususu pek anlıyamadıksa
da kendisine yine de başarılar dileriz.
42
ı
Bütün bunlara rağmen çok mütevazı olup,
«Abi hayatta kızdan başka şeyler de var, niye
onlardan bahsetemiyorsunuz» diyecek kadar
alçak gönüllülük göstermiştir. Artistlerden
Sophia Loren’i, şarkıcılardan işe Elvis Presley’i
çok beğenmekte olup, bütün düşüncesi bir an
evvel diplomasına kavuşmaktır.
Bülent Üstünel
Sayın hocamız Besim Üstünel’le soyadın­
dan ve biraz da gülmesinden başka hiç bir ben­
zerliği olmayan ve nüfus kâğıdına Bülent
yazılmasına rağmen, daha ziyade «Hamza» is­
miyle tanınan ve senelere göre bu ismi çeşitli
varyasyonlara uğrayıp, bu meyanda
«Lu.\
Hamza» şeklini de iktisap eden ve fakat en
sonunda «Hamza Gaddar» isminde karar kılı­
nan, sevişme stiliyle Mike Hammer’i bile ge­
ride bırakan, inandığını söyleyen, söylediğine
de inanan, bu sevimli arkadaşımız, aşk litera­
türüne «Geddarizm»in kurucusu olarak geç­
miştir.
Dansta hareketler üçe ayrılır» postülasım ortaya atan Hamza Gaddar, hayatta daima
üç rakamının uğruna inanmış fakat şimdiyekadar bunlardan yalnız birini iktisap edebil­
miştir. Bilhassa «bodrumda kese kâğıdı pat
latması», «kezzaptan çok korkması», ile çok
meşhurdur.
E r t a ı ı C ir e li
Erdek’Ii 35 kızın hâmisi, bilumum parti,
çay, balo, saz, caz organizasyonlarında ihtisas
sahibi, elinden çok kız geçmesine ve bu arada
yılan hikâyesinin de ortaya çıkmasına rağ­
men ilk aşkını halâ unutamıyan bu arkadaşı­
mız, her ne kadar bir çok isimlere muhatap ol­
masına rağmen Sicilli Kantinde «Gavat» adıyla
tescil edilmiştir.
Ciddi eserler okuyorum diye, bu kitapla­
rın arasına koyduğu ucuz aşk romanlarını
okur. Etrafına, kendisini bilgili adam diye yut urmuş ve cemiyeti devamlı bir üyesi olmuş­
tur. Her kızı sever ve her kızdan nefret eder.
UĞUR ERCAN
Bir Tatar aşiret reisinin oğludur. Eskişe­
hir’de uzun yıllar yaşadıktan sonra, kendisinin
de bilmediği bir sebeple Mülkiye’ye düştü. Ahçılık yapıp, en samimi arkadaşlarını zehirledi.
İç gezide ve Erdek’te bir takım zamparalık
ayaklarına yatmışsa'da bunu ağızına yüzüne
bıılaştırmıştır.
YAHYA TEZEL
Karadeniz’li bir lazdır. Ben tiyatro’dan
anlarım deyip, tiyatroyu sanat olmaktan çıka­
rıp tülûat haline sokmuştur. Asla okunma­
yan ve oynanmayan tiyatro eserleri yazmakla
haklı bir şöhrete erişmiştir. En iyi arkadaşları
Ankara Kolejinin ilk kısmında ki sübyanlar­
dır.
43
ZEYNEP TAŞCIOĞLU
ALPASLAN SEVİN
Son sınıfa kadar imtihanlar haricinde, na­
diren mektebe gelirken, bu sene derslere de­
vamlı olarak girmektedir- Sıralar arasında
kaybolduğundan hocalar yine derslere girme­
diğini iddia ediyorlar- Birsen Öngel’in ayrıl­
maz bir cüzü haline gelmiştir.
«Horoz ölür. Gözü çöplükte kalır.» vecizesine tek uyan tip kendisidir, Mülkiye’de- Evli
bir çocuk babasıdır. Harpokulunu bitrerek su­
bay olmuştur. Mülkiye’ye girmesi Mülkiyeli­
ler için bir talihsizliktir.
ten
ren
diğ:
işin
SEVİNÇ DALYONOĞLU
Kızları tavlamak için «bütün yürüme ve
sarkma yollarını» bildiğini, fakat «artık zam­
paralıktan bıktım» diyerek aile babası olmak
istediğini söyleyerek nişanlanmıştır. Her şeye
burnunu sokar. Fonksiyon meraklısıdır. Bü­
tün foyalarını Yalçın Yaycıoğlu’nun bize an­
latmıştır. Taşkafa’nın gazabından korktuğu­
muz için sizlere nakledemedik.
i
i
/
HÜSEYİN YILMAZ ÇAVUŞOĞLU
Amasya’lıdır. Konuştuğu zaman, ne söyleği anlaşılmaz. Her kıza, «sizde makas var mı?»
diye süzülür. Bir iki hafta öncesine, kadar ar­
kadaşları ile konuştuğu yegane mevzu, cumar­
tesi günleri yapılacak partilerdi. Şimdi ni­
şanlandığı için bu mevzulardan artık bahsetmi­
yor.
CEMAL AKÇAN
1928
yılında, Tarsus’ta doğmuş olup evli
iki çocuk babasıdır. Askerî bir disiplin al­
tında, dersleri hiç kaçırmadan takip eden gru­
bunun baskısı ile derslere girdiği rivayet edi­
lir.
OU
CEMAL TALUM
1929 yılında İstanbul’da doğmuştur. «Be­
karlık sultanlıktır.» demesine rağmen her gün
evleneceği kızı tahayyül eder. Etrafa «Klasik
müzikten çok hoşlanırım,» demesine rağmen,
piyanoyu görünce «işte çocuklar bu keman­
dır.» diyecek kadar müzik aletlerini iyi tanır.
KAZIM YÜKSEL
Karamürsel’in en kabadaysıdır Arap Kezo.
Kantinde Fısıldadığı zaman. Dekan odasından
«Bu ne gürültü» diye dışarı fırladığı rivayet
olunur. Babacan bir adamdır.
SELAIIATTİN ERGÜVEN
1930 da Bandırma’da doğmuştur. Mülkiye’
ye girdiği zamandan bu yana, yalnız asker olan
arkadaşlaryla münasebette bulunur. Sessiz ve
efendi bir insandır.
HAŞMET YURTAL
1931 yılda Sivas’ta doğmuştur. Halen be­
kârdır. Gizli sarkma ve süzülme numaraları
vardır. Aklınca zamparalık yapar Yanında do­
laştırdığı kızları herkese« Kardeşim, teyzemin
kızı» diye tanıştırır. Ama biz yutmayız bu nu­
maraları. İyi bir topçudan ziyade iyi bir ba­
lıkçıdır- İki defa Muhasebe’den sınıfta en yük­
sek notu alması, bunun en basit misalidir.
Avi­
lan
diDal
nin:
bas
Pollaşt
Şer;
mu:
Mül
sek:
jisi
yad
zün
disi
dığı
cen:
sok
nan
dolı
Bur
nüz
yatı
den
miz
«on
44
I
TEVFIK ALTINGAN
îcızeEvli
k suye’li-
Malatya’lıdır. Boksör olduğu için, herkes­
ten dayak yer. Hatta bir seferinde, boks antremanında Tunay İnce tarafından nakavt edil­
diği söylenir. Babaca tavsiyeleri ile herkesin
işini karıştırmakta ustadır.
M .TÜZEL GOKYAYLA
1940
Senesi Ocak aynıda İzmir’in bütün
ayyaşları istikbale endişe ile bakmaya başladı­
lar. Zira şarap, rakı ve konyaklardan mamul bir
velet dünyaya gelmişti. Ebesi bu bebeği dört
galon Dimnit şarabı ve bir yetmişlik rakıdan
ibaret banyoda yıkadı.
İzmir’in sayılı dayılarından birini olan
Pedro Tüzel büyük tatava ile Mülkiye'ye girdi.
Şahane’de ilk senesinde ideal bir talebe olan
bu mahçup delikanlı bilâhare bilumum Cebeci
meyhane ve kahvehanelerinin finansman kay­
nağı haline geldi.
El kalkmayacak kadar yakışıklı olduğu içkı son zamanlarda boks antremanlarına baş­
layan 90 kiloluk Tüzel’in üçüncü sınıf haziran­
da kabızlıktan rapor aldığı rivayet okunur.
ÜLKÜ ŞİŞÎK
Be;ün
sik
en.
an­
ın*.
7.0.
an
.’et
re
ın
ve
e-
n
o:n
j.a-
OLCAY ALTUĞ
1942
yılının bir gününde her fırsatta ben
Avrupacıyım demesine vesile teşkil eden İstanbulda îmam Niyazı sokağında dünyaya gel­
di- O sokakta doğması için bir sebeb vardı,
Daha anasının karnındayken o sokakta bir ce­
nini gözüne kestirdiği hakikattir.
Altuğ ailesinin bu ilk çocuğu, bilhassa ba­
basını sükûtu hayale uğratı, tam bir Marko
Polo gibi Türkiyenin bütün mekteplerini do­
laştı. Pek -iyi bir tahsil görmedi ise de, Hoca
Şerafettin Efendiden lâtince, Madam Röne eden
musikî, Eşref Şefik’ten balıkçılık dersleri aldı.
Mülkiye'ye Reissülküttab Hüseyin Efendiden
seksoloji, Bülent Daver’den Kadın Antropolo­
jisi dersleri almaya geldiysede, Mülkiyeden zi­
yade meclise devam etti. Paraya olan zaafı yü­
zünden Merkez Bankası burs yiyeri oldu. Ken­
disi halâ, mezun olunca içinde yüzeceğini san­
dığı Merkez Bankası kasalarını düşünür.
Yıllarca İmam Niyazi Sokağında gördüğü
cenini aradı, fakat karşı cinsten birini ayni
sokakta doğduğu yolundaki işletmesine dayanamıyarak aramalarını içleri adî cinsten sıvılar
dolu şişelerin dibine de teşmil ettiği söylenir.
Bunlara rağmen mantar Ahmedin ağma he­
nüz düşmemiş olması oldukça şaşırtıcıdır. Ha­
yatının bütün safhalarını şans üçgenleri üzerine
dengelemekte, arkadaşları tarafından Perde­
mizin pek sevilen kötü adamlarından birine
son derece benzetilmekte ve sevilmektedir.
Konya Ereğlisin’de dünyaya gelmiştir, Çitlenbik gibi ufacık tefecik tatlı bir kızdır. Mülkiye'ye girdiğinden beri haziran yüzü göreme­
miştir. Kendisini ressam diye herkese tanıt­
mıştır. Ama kendisini resim yaparken hiç kim
se görememiştir. Herhalde resamlık dediği,
photograf makinesi ile resim çekmektir. İkinnın biçimiyle Saduıı Beyin bile dikkatini ç. eda şimdi sıhattedir.
SÜEDA ÖZDEN
1943
senesinde doğduğu zaman cümle An­
talyalIlar bilmezlerdiler ki bu mini mini pembe
beyaz kekel bir gün Mektebi Mülkiye’de on­
ların temsilcisi olacak. Hanım hanımcık, ses­
siz sedasız atılan tüm ayaklan kıran, saçları­
nın biçimiyle Sadun Beyin bile dikkatim Çe­
ken, Süeda, Antalyanın gizli ineklerindendir.
<IS
ORHAM ŞENER
Çorum’un sayılı sahtekârlarından olup
Senfonik Sahtekar namıyla maruftur. înek
böğürmeleri ve Bethovenin melodileri arasın­
da doğmuştur. Piyanist olmak istiyordu fakat
Milkiyeli olmayı tercih etti. Şube arkadaşı İs­
mail'le içtikleri su ayrı gitmez. Ona Müzik ders­
leri vermekte olup, karşılığında Sinemaya
gitmektedir. Ceketini atıp Radyo alan Sah­
tekâr daha sonra radyoyu satıp ceket almış­
tır. Klasik Konserlerin müdavimi olup. Dev­
let Konser Salonunun finansman kaynağıdır.
Orhan Aksoy’dan burs almaktadır. En bü­
yük arzusu BETDOVEN II — olmaktır. Bunu
gerçekleştirmek için Burs bulup Arabistana gi­
decektir.
,
DOĞAN ERDOĞAN
1941 yılında Mart ayında dünyaya gözleri­
ni açan aşk çırağı Doğan, doğar doğmaz ebesi­
ne ayak attı. Fakat ayağı çok küçük olduğun­
dan tutturamadı.
Kısa zamanda Niğde havaisinin bir numa­
ralı sap don juanı olan Teyfür 1959 da Mülkiyeye girdi.
İlk aşkını Şahanede, ilk senelerinde Kolej
yollarında yaşadığım itiraf eden aşk çocuğu Te^
für’ün son aşkı Mülkiye’de son senesinde, son
sınıf gezisinde filizlendi. Ancak bahardan ev­
vel filizlenen bu aşk şiddetli soğukların tesi­
riyle zatüre oldu.
Son günlerde «Garp Cephesi»ndan esen
rüzgârların tesiriyle bu mahzun delikanlının
neşelendiği müşahede edilmektedir.
AYKUT POLAT
Yıl 1941, ay Ağustos Anasından bıyıklı ve
mavi kazaklı bir Kürt doğdu- Ebesi mavi ka­
zağı çıkarmak isteyince bu ufak veledin doğ­
rularak «kesin lan» diye bağırdığı duyuldu.
Balıkesir’e gittiği gün bütün şehre «kesin
lan» diye posta attığını yengemiz duydu ve bu
dayı ağlara hemen aracıkta çarpılıverdiŞaharıe’ye gelnice «amca»lığım ilân etti.
Pek ufak olduğu görüldüğünden bu isim «ta­
puya» tesil edilmedi.
İçkili geçinen Aykut’un bir galoncuk (!)
şarap içtikten sonra yurdun beşinçi kat balkanuna çıkarak kestirmeden bahçeye inmeye
kalktığı şahitlerle sabittir.
İmtihanlarda sorularla ilgisi olmayan ko­
nuları kopye ettiği hatıratından anlaşılmıştır.
URAY ERGUN
1941 yılında doğmamak için 1942 nin Oca­
ğında dünyaya duhul eyledi. Çin’de doğması­
na rağmen burayı beğenmeyip, babasını Söke­
de ikamete mecbur kıldı. Yaşı büyüdükçe, Söse'vi de küçük gördüğünden Lise tahsilini Burdur’da yapmayı tercih etti. Lise tahsilini ta­
mamladıktan sonra ablacığının tavsiyesi ile
ve onun forsunu takviye için Mekteb-i Şaha­
neye girdi. Şahâne’de Mülkiye’li ve Mülkiye
civarlısı kızların tehacümüne maruz kalması­
na rağmen inekliği elden bırakmadı. İlk yıllar­
da telâşe müdürünün kan kardeşi, son yılda
da Cemil Koç’un eniştesi oldu. Radyodan sık
sık «Ayşem» şarkısını istemeye, mavi ve sarı
ronkleri tercih etmiye başladı. Yengemiz hak­
kında «ölüm var, ayrılık yok» diyor. Ona dans
hocalığı yaptığı cümle meteliksiz tüllâp duacı.
Kayınbiraderi de ayakları için...
MEHMET TOPBAŞ
İneklerin başı «İmam» Safa’nın hemşeh­
risi, 1941 tevellüdü Mehmetoğlu Mehmet Topbaş Afyon’un Sandığında, tesadüfen dünyaya
geldi. Böylece 6 kardeş ve 16 yeğenli sülâle
yarını düzine Mehmet’e sahip oldu.
Mehmet VI. ağzının tadını bildiği için ha­
yata, helvacı çıraklığı ile başladı. Hevesini al­
dıktan sonra» Afyon külhanbeyleri arasında
cesaretle liseyi ikmal etti. Dünyaya gelişi gibi,
Mülkiye’yc dühûlü de bir tesadüf eseri oldu.
Mülkiye hayatı munis süper ineklik ve son za­
manlarda da dans öğrenmekle geçti Öğrendi­
ğini, rüyasında yastıkla, dünyasında «Burdur
Gecesi»nde Teke ile tatbik eylediğinden son
derece memnun, bizde...
Talebeliğinden bizler, evlâtlığından ailesi
babalığından yengemiz ve evlâtlarının mem­
nun kalacağından şüphemiz yoktur.
SADIK KUTLU
1941
senesi 21 Ağustosunda Maraş orman­
larındaki bütün ayılar şenre indiler. Zira «ayı­
ların ayısı» «Ayı Sadık» dünyaya gelmişti. Ayı­
lar Maraş’ta üç gün üç gece şenlikler tertip et­
tiler,armutlar yenildi, bol şurupları içildi, gü­
reşler yapıldı. Sadık armutların tesiriyle ikin­
ci gün yürümeye, üçüncü gün böğürmeye baş­
ladı.
1959 senesinde Kıpti Keramettin tarafın­
dan burnuna halka takılarak Şahaneye indiri­
lip, kalem aşısıyla ehlileştirilerek adama ben­
zetildi.
Cebeci Havalisinin bilûmum meyhane ve
kahvehanelerinin müdavimlerden olan Sadık’ın her ne hikmetse son zamanlarda narin
kızlara karşı aşırı bir sempatisi olduğu müşahade edilmektedir.
i
K^LKİNttAK SANAYiLESMEK LE
MÜMKÜNDÜR
KAZGANI ÇIKARANLAR
Sİ Başkan :
-, -Üyeler :
Hüsamettin UTKUTUG
Yıldız DURU
Alev KILIÇ
Şengül SÜALP
Can BORAY
Teoman AİLE BABASI
Volkan Vural
İris ÇAĞAN
Ö iE ilB A W İ
4
K'uÇ'JK. TA SA R R U FLAR IN IZI
BU UGUR.DA K U LLA N A C A K T E K
BANKADIR
48
Güler DİKKAYA
Oya Çilesiz
NE
HEYECANLANIYORSUNUZ? 7
MECBUREN
AYAGf t
SAYINCR
KALKACAK!
Faik Hızıroğlu ve O rt. Selnikel Koli Şti.
SELNİKEL
ISITMA
ve
KLİMA
CİHAZLARI
F A B R İ K A S I
Kalorifer kazanları. Buhar kazanları, Boyler, Hidrofor, Salon ve
Fabrika tipi sıcak hava cihazları, Vantilâtör ve Aspratör imalâtı.
F a b rik a : B üyük Sanayi 1. Caade 13
Telefon: 11 43 73 — 1177 25
M erkez: Ziya Gökalp Cad. Y ıldız han 19/2
Telefon: 12 83 74 — 12 9107
BİR ÇEKİLİŞTE TA M A H I PARA OLARAK
2 . 0 0 0 . OOİ
1 İ R A VERİLECEKTİR
29 Ağustosta yapılacak bu çekilişte
,0ad" 100.088 lira ;
10ac'e, 50JÛ0 lira |
ooi
10 a d e t
s |Q
kuruluş
20 a d e t
g
2 0
■■
ıra
İra
■D
yıl donumu
dolayısiyle
hazırlanan
fevkalâde
İkramiyeler
serisi
A y r ı c a 200 talihliye biner ve
500 talihliye iki yüzer ¡¡ra verilecektir
Birikmiş p a ra la rın ı
en g e ç
28 MAYIS
:
a k ş a m ın a k a d a r
b a n k a m ız a y a tıra n la r
bu çekilişe girerler
ve KREDİ BANKASI
i'.: j
^
B u y o ld a
Sizde vadeli lıer 50 ve vadesiz
her 100 liraya bir kur’a num a­
rası alarak açtıracağınız hesapla
Çiftehavuzlarda:
X
I Apartm an dairesi
1 Adel 50.000 lira
1 Adet 10.000 ¡İra
2 Adet
5.000 lira
Ayrıca 52.500 lira tutarımla
çeşitli [tara ikramiyeleri
cem’aıı 200.000 lira bulunuyor.
S iz d e
y o lu n u z u n
ü z e rin d e k i
şubelerinde bir
hesap a çtırara k
şansınızı
deneyiniz.
İLLER BANKASI
SERMAYESİ 6 0 0 - 0 0 0 - 0 0 0
İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Köylerin Harita,
İmar Plânlan Su, Elektrik, Yapı Tesisleri
Proje ve Yapımları ile
HER TÜRLÜ BANKACILIK HİZMETLERİ İÇİN
EMRİNİZDE VE HİZMETİNİZDEDİR
Mevduatmızı İller Bankasında Biriktirebilirsiniz.
Kamu yaran türlü tesisler için İLLER BANKASI’nm son yıllada
yaptığı fiili yatırımlann gidişi şöyledir :
1960 Yılı Fiilî Yatırımı
159 Milyon TL
1961 Yılı Fiilî Yatırımı
205
1962 Yılı Fiilî Yatırımı
171
»
»
1963 Yılı Fiilî Yatırımı
Finansmanı Bankaca sağlanarak Beledi-
190
»
lerce yapılan yatırımlar ........................
165
»
»
Toplam... 890 Milyon TL.
1964 Programında ele alınan işlerin toplam keşif bedeli
580.000.000,— lira olup, fiilen yatınlacak miktar
219.939.000,— liradır.
Çeşitli Zengin
İkram iyeler.'
İşlerinizde
"Em n iye t
TÜRKİYE’NİN AKARYAKIT İHTİYACININ EN ÇOĞUNU
...
TEMİN EDEN YEGANE
^
^ J v\ A I • '■İstanbul,
■
’ '•
/
VI
• MİLLİ MÜESSESEDİR."':
'Vv
'/
■ r - « Jt r
*
İskenderun, İzmit ve İzmir Bölge Müdürlükleri İle
Antalya, Afyon, Adana, Bandırma, Boğaz(köprü, Balıkesir, Ceyhan, Diyarbakır,
Etimesgut, Erzurum, Erzincan/Eskişehir,
E r e n g ü lü s ,'
Gazlemlr, Giresun, Güvercin,
Kuruçeşme, Konya, MerzIEon, Malatya, Mudanya, Rize, Samsun, Söke, Trabzon,
Yeşilköy Depoları ve 700 Acente Teşkllatlyle Yurdun Akaryakıt Tevziatını Mükem­
melen yerine Getirmektedir.
•V '
"(
•;
i '•
i.
i.
»
' .V
-f f
Petrol Ofisi Bumeyanda Turizm Mevzuuda da Yurdumuza Hizmet
Etmektedir.
• 1: i
{
Misal Olarak; Kapıkule Tesislerini Gösterebiliriz. İki Ayrı Blokta
Olmak Üzere 12 Müstakil Odadan Müteşekkil, Modern Bir Anlalayışla
Döşenmiş Olan Bu Odalarda Her an Sıcak Soğuk ve Duş Mevcuttur.
Motel’in Lokantası Günün Her Saatinde Hizmetinizdedir. Nakil
Vasıtalar İçin Servis İstasyonunda Kalifiye Personel Emre Amadedir,
f
Akaryakıt İhtiyacınızı Petrol Ofisi’nden Temin Etmek Menfaatiniz l
İcabıdır.vC::':;V:fv"'--:v^
\
II
^ J_t \ ^ \
J
o F \ b s S
İhtiyatlar:
19.910.000
Hernevi Banka Muameleleri
Elli Senelik Tecrübesi
93 Şube ve Dünyanın her tarafındaki
muhabirleri ile hizmetinizde
Tasarruf Mevduatına geniş şanslarla
ikramiyeler sağlar
I
Çektiğiniz. Siyah ■Beyaz Resimleri 10 SANİYEDE, Renkli Resimleri İSE 50 SANİYEDE
Emsalsiz ton ve renklerde size Tab ederek VEREN DÜNYANIN TEK MAKİNASI
Böyle bir makineye salıijv olmanın zevkini sizde tatmakta geçikmeyinlz!’
TÜRKİYE UMUMÎ M ÜM ESSİLİ:
Çetin Giökçeatam
‘
ZAFER:. MEYDANI 8/A ANKARA — Tel : 12 12 14
mm
,Zeytüıyağ, çay, su
ve civciv maldnaları - Çeşitli
komple maklnalar.
* 'V v:' “ y f a
Çeşitli tip treyler - Madencilik teçhizatı - Vagonetler. Çeşitli
J,:
barakalar - Krikolar.
Çeşitli tarım alet ve makinaları. Tarım savaş aletleri - Çeşitli
1 *‘
pülverlzatörler
Makina akşamı - Yedek parçalar - Dişiller - Takım ve mastarlar -İş
İ.J u.
ii-J. t-.-l'J . »V :
..
.
kalıpları.
MAKINA ve KİMYA ENDÜSTRİSİ KÜRÜMÜ
ı
1 9 6 4
Y IL IN D A
DAHA
ÇOK İ K R A M İ Y E
DAHA
H İS S E
KAZANM A
ŞANSI
Y U R D U N D İL E D İĞ İN İZ Y E R İN D E
FEVKALADE
APARTM AN
ÇOK
M ESKEN
D A İR E L E R İ
SEN EDİ
ve
DEVLET
T A H V İL İ
Ç E Ş İT L İ v e z e n g I n
p a r a
PARASI
İ k r a m iy e le r i
AKBANK
BİR KUTUDA
KİBRİT ÇÖPÜ
SERMAYESİ: 500.000.000 TL.
M A D E N . ENERJİ VE B A N K A C I L I K S A H A L A R I N D A
'29
Y IL D A N B E R İ
MEMLEKET
H İZ M ET İN D ED İR.
YALNIZ
TEKEL
KİBRİTLERİNDE
Şiddetli Baş Ağrılarına Karşı
Kinlııli GRİPİN
Başarı île Kullanılır
Gripin, baş, diş, adale, sinir
ve soğuk algınlığından mütevellit
bütün ağrıları sür’atle teskin eder
Gripin, grip ve nezle başlangıcında
bir çok fenalıkları önler
Benzerlerinden Sakınım?
Hakiki-Gripin aldığınızdan emin olmak için
GRİPtN Markasına Dikkat EHiniz.
4 saat ara ile günde 3 adet alınabilir.
1926 -1963
38 SENELİK GEÇMİŞE SAHİP OLAN
Türkiye Şeker Sanayiinin
ESKİŞEHİR TURHAL ERZİNCAN
Büyük Atelyeleri ile
Diğer 14 küçük Atelyesi
'M ÜKE M M E L
T E S İ S L E R İ
ELEMANLARI
İLE
ESKİŞEHİR Tel: 29 20.
DAİMA
VE
E M R İ N İ Z D E D İ R
TURHAL Tel: 17
İSTANBUL T el: 22 44 70
BEYAZ ÇİMENTO
Dergimizin meydana getiril­
me sinde yakın ilgi ve kıymet­
li yardımlarını gördüğümüz
Ş A R K Matbaasına ve müstah­
demlerine teşekkürü borç bi­
liriz.
,
1964 yılında ve Mütaakip yıllarda da
devamlı olarak istihsal edilecek ve her an
kıymetli müşterilerimizin emirlerine ama­
TÜRKİYE ÇİMENTO SANAYİİ T. A. Ş.
Erzincan Tel: 70
ANKARA Tel: 12 30 70
BALIKESİR ÇİMENTO FABRİKAMIZDA
de bulundurulacaktır.
T E C R Ü B E L İ
|
Kar.gan Komitesi
M ü d ü rlü ğü
32 ŞİLEP 4 TANKER
DİKKAT
SÜRAT
TECRÜBE
it in a
KONTİNANT AKDENİZ LİMANLARI ARASI
Adres :
Telefon
D. B. DENİZ NAKLİYATI T. A. Ş. FINDIKLI İSTANBUL
Telgraf :
D. B. CARGO — İstanbul — Türkiye
i s m i n H a r ik a s ı
T#prakta hnM
Ç iftç in in
öz
8asato Bereket
M ark ası
L AVERD A
Ziraat Makinaları
Bütün çeşitleri ve bol yedek parçaları ile
’• öı
''«S"” ^¡T
•
Ü
llfct
JL’-tVj •-%; *
Çiftçinin emrindedir.
■il
7
, . ;
T Ü R K İ Y E
Y E G Â N E
NİHAT
M Ü M E S S İ L İ
AYMAN
| ’
■ i5
«l
■Ci ¡1
*8
M
1
.
Telefon: 44 24 20-44 55 07
Galata Mertebani Sokak Hulusi Bey Han Kat : 3 No. 7 İstanbul
¡®r'
u m
■&
DENİZCİLİK BANKASI T . A .0.
1964 Y ı l ı n d a
4 Çekiliş
1 Kişiye 100.000 T.L.
Her Çekilişde bir GAYRİMENKUL
3 Gayrimenkul Müşterinin arzu ettiği Şehirde
( 50.000. T. L. değerinde)
1Gayrimenkul SUADİYE’DE
( 61.500. T. L. değerinde)
Ayrıca zengin ve çeşitli PARA İkramiyeleri
VADESİZ Her 200. - liraya - VADELİ Her 100. - liraya
BİR K U R ’A NUMARASI
¡¡i
İ.L-.i
DENİZCİLİK BANKASINA en az 200 Lira yatırarak
talihinizi deneyiniz
Y U R T TOPRAKLARINDA ARANILIP
OZKAYNAKLARIMIZ. QLAH
Raman
G arzan
Germi k
Magri p
Batı raman
Kurlalaıi-,
Çelikli
BÖLGELERİNDEN SAĞLANAN
EN YÜKSEK
STANDARTLARA GÖRE KURULAN
BATMAN RAFİNERİSİNDE İŞLENEN
EN ÜSTÜN NİTELİKTEKİ ÜRÜNLER5
MODERN SATIŞ İSTASYONLARIMIZDA
TU RKIYE PETROLLER! A.O.
YURT HİZMETİNE SUNMAKTADIR
O a k tt H a k İ ttir L
Y
:
*o»ü ouhk i»r<ı
IIP
” Ny’Vgjr?!
m
s
m
m
m
it!{»*«HAT» lOlilll
Evden - eve
S W IS 5 A I R
Bütün Dünyaya
TUZCU
0
6
UJ
Hava Nakliyatı Servisi
v& h *& £&
1A T A
filltûn
h u
şirketlerin
Se/afiıyetû
acentasıdır
Tel : 125863
MATBAACILIK- LEVAZI1ÂT - KÂĞITÇILIK
YENİ TESİSLERİYLE
HER ZAMAN HİZM ETİNİZDEDİR.
=
cK lla p ,
-
y/feoınua işlerince yenilikler
G aran tili iş-A zam i K olaylık
A
ŞARK
K
MATBAASI
ARZ REKLAM
Alm an R e s s a m :
Desinatör
W olfgang Cremers
Yönetiminde
FOTO • RESİM - KAPAK - AMBLEN - BROŞÜR - TABELÂ - MECMUA ■
-REKLÂM BROŞÜR
HİZMETİNİZDE
T e l : 11 0 2 31
n . n n ı ı u . 1 .- m ı m ı r .ii/ .lK .l.x lU A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z lR A A T B A N K A S lT U R K I Y E C U M H U
Y E T Z IR A A T B A X K A S lT C lt K l Y E C U M I I U I ! l Y C T 1 Z İR A A T B A
T C R K IY E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT C R K IY E C U M
E T Z IR A A T B A X K A S IT C R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR A A T B A
T C R K lY E C U M H U R t Y E T lZ iR A A T B A X K A S lT U R K lY E C U M H U R lY E T I Z tR A A T B A N K A S IT U K K IY E C U
J T Z lR A A T B A X K A S lT C R K lY E C U M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
T C R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR A A T B A X K A S IT U K K IY E C U M IIU R IY E T IZ IR A A T B A X K A S IT C R K IY
“Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U K I Y E T l Z l R A A T B A
T U R K lY E C U M H I . 'R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S IT U R K
I lt A A T I I A X K A S lT U H K l Y E C U M H U R I Y E T I/1 IE A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T 1 Z IR A A T R A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z IR A A T B A X K A S IT U R K I
¿ K A A T B A X K A S IT U K K IY E C C .M II U R I Y E T lZ lR A A T B A
T C K K IV E C U M H U R lY E T IZ IR A A T B A X K A S IT ü R K lY E C U M H U R lY E T lZ lR A A T B A X K A S IT U R K tY
V A T B A X K A S 1 T U K K 1 Y E C U M I IU U l Y E T 1 Z İ R A A T B A
T C R K I Y E C U M H U R lY E T lZ lR A A T B A X K A S I T C R K lY E C U M H U R IY E T I Z lK A A T B A N K A S I T U R K lY h ?
\ A T B A X K A S IT C R K I Y E C U M H U R I Y E T 1 Z İIÎ A A T B A
T C R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K IY E C ?
A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
T C R K lY E C U M IIC R IY E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K lY E C U M H U R t Y E T lZ lR A A T B A X k A S I T C R K t Y E C I ?
k\ T B A N K A S I T L ' R K l Y E C l M I I U R I Y E T I Z l R A A T B A
T U R K IY E C U M H U B IY E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K IY E C U ?
¿ T B A X K A S IT C R K 1 Y E C U M II U R I Y E T İ Z İR A A T B A
T ü R K lY E C U M H U R lY E T IZ lR A A T B A X K A S IT C R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M
B A X K A S I T C lt K I Y E C U M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
T C R K lY E C U M H U R lY E T IZ lR A A T B A X K A S IT U R K l Y E C U M IIU R IY E T IZ IK A A T IIA N K A S IT U R K IY E C U M I
T B A X K A S IT C ltK I Y E C U M H U R I Y E T IZ 1 K A A Y B V
T O R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR A A T B A X K A S IT C R K IY E C U M H U K IY E T IZ IR A A T B A X K A S IT C R K IY E C U M H
T B A X K A S IT U R K I Y E C U M II U R I Y E T IZ IR A A T B A
T U R K lY E C U M H U R lY E T lZ I R A A T B A X K A S I T U R K lY E C U M H U R I Y E T I Z lR A A T B A X K A S lT U R K lY E C U M H U
A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
T U R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U .M II U R I Y E T IZ I I t A A T B A X K A S IT U R K IY E C U M H U R A T B A X K A S IT U R K IV E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A
T C R K l Y E C U M l l U R l Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T C R K l Y E C U . M I I U R l V E T I Z I I t A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T Z I R.- ; V T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T l Z l R A A T B A
T Ü R K lY E C U M H U R t Y E T lZ IR A A T B A N K A S IT U ltK tY E C U M llU K IY E T IZ lR A A T B A X K A S IT U R K lY E C U M H U R tY E T Z m A \r B A X K A S IT C R K lY E C U M H U R lY E T lZ IR A A T B A
T C R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T C R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X 'K A S I T U R K I Y E C U M H U R l Y E T Z I R A . Í l R A X ' K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z İ K A A T B A
T C R K I Y E C U M I I U R lY E T I Z lR A A T B A X K A S I T C R K lY E C U M H U R IY E T lZ I R A A T B A X K A S I T C R K lY E C U M I lU R t Y E T Z lR A A X R V X K A S I T U K K I Y E C U M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
T U R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R IY E T Z IR A A '
X K A S I T U R K I Y E C U M I I U li IY K .T IZ 1 R A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M II U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T Z IR A A T İ
K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ 1 K A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T Z IR A A T I:
i A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ İR A A T B A
T C R K l Y E C U M H U R lY E T lZ I R A A T B A X K A S I T l'R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T Z IR A A T I!.'
^ S IT C R K I Y E C U M H U R I Y E T İZ IR A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T Z IR A A T B .■ il T t 'R H l Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A
T U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S lT C ltK l Y E C U M H U R I Y E T Z IR A A T B A
‘ T U R K İY E C U M IIU R IY E T IZ İR A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K /N E C U M H U R l Y E T lZ lit A A T B A X K A S IT U R K IY E C U M H U K l Y E T Z IR A A T I ! A ?
[U K K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K A S IT
n H U R I Y E T I Z IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U .M II U R IY E T Z IR A A T B A X "
* R K l Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A
T C R K l Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT
J U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T Z IR A A T B A X
¿ K 1 Y E C U M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
t C r k iy e c u m iiu r iy e t iz ir a a t b a x k a s ij
J U R lY E T IZ lR A A T B A X K A S I T U R K lY E C U M H U R lY E T Z lR A A T B A X i
I Y E C U M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K A S l
\ l ’ R IY E T IZ lR A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T Z IItA A T B A X ü
I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z IR A A T B A X K A S IT
i A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M II U R I Y E T Z IR A A T B A X K 1
Y E C U M I lU K l Y E T lZ lR A A T B A
T U R K I Y E C U M 11U R l Y E T I Z. I I t A A T B A X K
iA S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T Z I R A A T B A X K
¿ E C U M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K ^
ItS IT U K K l Y E C U M I I U R I Y E T Z IR A A T B A X K
C U M 11 U R I Y E T 1 Z I R A A T B A
T C R K IY E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K
\ IY E C U M H U R I Y E T Z IR A A T B A X K .V
C U M 11l K l Y E T l Z l R A A T B A
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K
11 Y E C U M H U R I Y E T Z I R A A T B A X K A
‘ U M IIU R IY E T lZ lR A A T B A
T Ü R K 1 Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K
v l Y E C U M H U R I Y E T Z IR A A T B A X K A
M i l U R I Y E T lZ lR A A T B A
T I 'R K lY E C U M I I U K lY C T I Z I K A A T B A X K
\ l Y E C U M H U R I Y E T Z IK A A T B A X K A
M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
T U R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR A A T B A X
i l Y E C U M H U R I Y E T Z IR A A T B A X K A
111 U R I Y E T l Z l R A A T B A
T C R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR A A T B A X
4 'E C U . M I I I R I Y E T Z I R A A T B A X K A
I I U R I Y E T lZ lR A A T B A
T U R K tY E C U M IIU R IY E T IZ IR A A T B A
II U R I Y E T Z IR A A T B A X K A
I U R I Y E T lZ lR A A T B A
T U R K İY E C U M IIU R IY E T IZ İR A A T B A
M H U I t l Y E T Z IR A A T B A X K A
|J U R I Y E T l Z l R A A T B A
T U R K İY E C U M IIU R IY E T IZ İR A A T B A
f U R I Y E T 7 . l!t A A T B A X K A
I I I Y E T lZ lR A A T B A
T C R K IY E C U M H U R I Y E T IZ 1 R A A T B A :
U R I Y E T Z I R A A T B A X K.-V
i'R l Y E T lZ lR A A T B A
T C R K İY E C
Y E T I Z I R,
I R I Y E T Z . I R A A T I I A X K.AJ
¡/E l Y E T l Z l R A A T B A
T Ü R K İY E C U
U R I Y E T Z I R A A T I ! A X K .»
ŞI Y E T I Z 1I t A A T B A
T C R K İY E C
I U R I Y E T Z I R A A T I! A X K >
¿ I Y E T lZ lR A A T B A
TCRK1YECJ
IU K I Y E T Z IK A A T B A X K J
j Y E T lZ lR A A T B A
T C R K İY E C U M 1 I
I Y E T Z IR A A T B A X K '
( ¿ . Y E T lZ lR A A T B A
T C R K IY E C U M H U R I
Z IR A A T B A X lfl
k 'E T I Z I X A A l B A
T C R K lY E C U M IIU :
V e t iz .i r a a t b a
T U R K IY E C U M H U R IY C T IZ 1
Xj
V ’. t i z i r a a t b a
T U R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR .'
V .T I Z I R A A T B A
T U R K I Y E C C M H t'lt l Y E T t Z lIt.
X T lZ lK A A T B A
Z IR A A T B A j
T Ü R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I HZ
J t iz .ir a a t b a
t ü r k iy e c c m h u r i y e t iz ir a !
T İZ IR A A T B A
I H U R I Y E T Z IR A A T B -V
M 111 ' R I Y E T Z I R A A T B ¿
t c r k iy e c u m h u r iy e t iz ir a )
r lZ IR A A T B A
U M II U R I Y E T Z I R A A T
T Ö R K 1 Y E C U M I1 U R İY E T İZ İR A
1 İ Z IR A A T B A
U M 11U 111Y E T Z I I t A A T 0
T U R K I Y E C U M IlU B lY E T I Z lR A /
J IZ IR A A T B A
T C R K IY E C U M H U R I Y E T İZ İR A A T I!
^ C I 'M I I U R M E T Z I R A A T
1 'Z IItA A T B A
Ï C U M 11U R 1Y E T Z I R A A ,
T C R K IY E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K .
[¡Z IR A A T B A
T U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K J
■:C U M 11 U R I Y E T Z i R A . y
İZ IR A A T B A
■ X U M 1 IIR 1 Y E T Z 1 K
fZ IR A A T B A
T C R K IY E C U M H U R I Y K T İZ IR A A T B A X K A S 1T Ü Y
T C R K IY E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I
E C U M 11U R I Y E T Z I R A
tflR A A T B A
T Ü R K IY E C C M H U R I Y E T IZ IR A A T B A N K A S IT Ü R K IY E '
_____ I Y E C I ' M 1 l l ÉR I Y E T Z I
T U R K lY E C U M H U R lY C T lZ I K A A T B A X K A S I T U K K lY E C U M M lT t f ; ^ ^ ^ ^ ^
T U R K I Y tX :U M IIU R lY E T lZ IR A A T B A X K A S IT U R K IV E C U M H l R I Y E T Π7 f l 5 ^ B 3 ie W f ^ T R K lY E C U M I I U R I Y E T
T C R K IY E C U M H U R I Y E T IZ 1 R A A T B A X K A S IT U R K M E C U M IIU R l Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K lY E C U M I IU R l Y E T
İZ IR A A T B A
T C R K lY E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K IY E C U M I I U R lY E T lZ I R A A T B A X K A S lT U K K lY E C U M H U R l Y
Z IR A A T B A
T U R K I Y E C U M I I ! ‘ R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C I M l I U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y,
Z IR A A T B A
T C R K l Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M II U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M II U
Z IR A A T B A
Z IR A A T B A
T U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T I! A X K A S IT U R K IY E C U M II
Z IR A A T B A
T C R K IY E C U M IU :R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I» ' E T I Z I lt A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M II
T C R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K V S IT U R K 1 Y E C U .M II U R I Y E T I Z I R A A T H A X K A S I T U R K I Y E C U .
Z IR A A T B A
T C R K IY E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K l Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I V E C U
IZ İK A A T B A
1 Z İR A A T B A
T C R K l Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT C R K l Y E C U M I I U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I YECJ
T C R K l Y E C U M H U R I Y E T lZ I R A A T B A X K A S I T U lt K I Y E C U .M II U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y
İZ IR A A T B A
T C R K IY E C O IH U R IY L T IZ IR A A T B A X K A S IT U K K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I
İZ IR A A T B A
İZ IR A A T B A
T U R K ! Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M II U R I Y E T 1 Z İK A A T 1 IA X K A S IT U li
T C R K l Y E C U .M II U R I Y E T I Z IR A A T B A X K A S l T t R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z IR A A T I ! A X K A S I T
r lZ IR A A T B A
İZ IR A A T B A
T U R K I Y E C U M I I U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S ']
¡ T İ Z İ IS A A T B A
T Ü R K İ Y E C Ü M H C R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T C R K t Y E C U M H U R I Y E T I Z I I! A A T B A X K V
-T İZ IR A A T B A
T U R K I Y E C U . M H U R lY E T I Z ll: A A T B A X K A S lT U R K lY E C I ’ M l l l l t l Y E T I Z IR A A T I ! A
T C R K l Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T I ! A X K A S I T U R K I Y E C U M I I U R I Y E T I Z I R A A / . ’»
J T IZ İR A A T B A
¿ T İZ IR A A T B A
E T IZ lR A .V f B A
E T IZ .IR A A T B A
lE T lZ lR A A T B A
Y E T lZ lR A A T B A
1Y E T l Z l R A A T B A
i’ E T I Z I R A A T B A
R l Y E T IZ IR A A T B A
! I Y E T lZ lR A A T B A
U R I Y E T I Z 1R A A T B A
T C R K IY E C U M H U R IY E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ .
U 'R l Y E T l Z l R A A T B A
T C R K I Y E C U M H U R I Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U M II U R I Y E T I/. l!.- .
T U R K I Y E C U M H U R I Y f r r l Z I R A A T B A X K A S I T U R K l Y E C U M I I I ' R ! Y E T 1 Z 1 R .V .
T C R K l Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y
T U R K lY E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E
T C R K IY E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y
T C R K l Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y
T C R K IY E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y
T U R K IY E C U M H U R IY C T IZ IR A A T B A X :« A S IT U R K I Y
T U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y
T U R K ! Y E C U M IH R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E
J
XI
'■
>*
Bankasındaki
tasarruflarınız
size huxur
T U R K I Y E C U M H U R I Y C T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K IY E C U M II U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C C M 1 I L * ■ . - S I T U R K I Y E I'U M l II R l Y E T IZ IR A A T B A
T U R K I Y E C U M H U R I Y C T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T I! A X K A S IT U R K IY E C U M H U I“.'.
■.••.‘.••A S IT U U K I Y E C U M H U R I Y C T IZ IR A A T B A
T U R K IY E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ.IR A A T B A X K .\ S1 T U R K I Y E C U M H U R lt •,*.’. •.’.••,'.'• *.*.’• •*.*K A SIT UKK I Y E C U M H U R I Y E T IZ .IR A A T B A
T C R K l Y E C U M II U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M II U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U .M II U R I Y E *.'.••.*.
K A S IT U R K I Y E C U .M il U R I Y E T lZ lR A A T B A
T U R K tY E C U M H U R lY E T IZ lR A v V T B A X K A S IT U R K lY E C U M H U R lY E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K IY E C U M H U R IY E T .-. •>* *.•**. " H X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A \TBA
T U R K ! Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S IT U R K I Y E C U M H U R I Y E T IZ IR A A T B A X K A S I r U R K I Y E C U M H U R I Y E T Z l.- V .- •.‘B A X K A S IT U 'R K l Y E C U M H U R I Y E T lZ lR A A T B A
T Ü R K t V ____
__
_
_
_
. ._
__ . . . . . - „ _ _ «% ---W.I
. . m .. . « . . . . .. . w áSn *a ta . • « X» « • » « ■ ■ ■ • ■ l l l aP T " ! I I I a • * PI* «VI.* I OtTI ' T» ■/ I
•%! I I*/• I » I « • l - p * ä I t»N « -T*.. a
T U R K I _____________ ______________________________
T U R K I Y E C U M H U R l Y E T I Z I R A A T B A X K A S I T U R K I Y E C U .M II U R
T U R K I Y E C r M I I I I R I Y r r t ^ l l l A A T I I • V I/ A « i T r i ) u l v r r r M . ı m » ı