Gamze Aşnük - MB Holding
Transkript
Gamze Aşnük - MB Holding
İmtiyaz Sahibi MB Holding adına Muharrem Balat Genel Yayın Yönetmeni Gamze Aşnük Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editör Şeyda Helvacı Kerse Yayın Kurulu Şeyda Helvacı Kerse Burcu Bilgi Lale Aras Ömer Okuyucu Grafik/Tasarım Mark&Mark İletişim Danışmanlığı Tel: 0342 232 8081 Faks:0342 232 80 82 Basım Yeri Gap Olay Medya Grubu A.Ş. Mücahitler Mah. 6 Nolu Cadde 35 Nolu Sk. No:1 Olay Medya Plaza Şehitkamil/Gaziantep Tel: 0342 322 86 86 (Pbx) Faks: 0342 322 86 87 Basım Tarihi Mayıs 2015 İletişim MB Holding İnönü Cad. No:22 Şahinbey \ Gaziantep Tel: 0 342 220 78 60 Faks: 0 342 220 78 64 Katkı ve önerileriniz için, [email protected] adresinden MB Holding Basın ve Halkla İlişkiler ile iletişime geçebilirsiniz. Gamze Aşnük Kurumsal Koordinatör Merhaba Sevgili Dostlar, 17.Sayımıza geldik. Yine eşsiz konuklar ve dolu dolu bir içerikle karşınızdayız. Ben genelde önsözümü dergi taslağı tamamlandığında yazarım. İlk defa bu kadar duygulu bir şekilde bu satırları yazıyorum. Sayın Hocam Yrd. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü ile bu sene 100. yılını kutladığımız Çanakkale zaferi söyleşimizi okurken Atatürk’ün eşsiz liderlik özelliklerini iliklerime kadar hissettim. Vatan uğruna, millet uğruna gencecik canlarını toprağa teslim eden bütün askerlerimizi rahmetle anıyorum. Onların kanıyla sulanan bu toprakları, hakkıyla korumamız gerektiğini ve onca yokluk, kıtlık ve imkânsızlıklar içinde neler başarılabilindiğini, laptop ’um yoksa ben yokum zihniyetiyle yetişen yeni nesle iyice anlatmak gerektiğini düşünüyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Muhtaç Olduğumuz Kudret Damarlarımızdaki Asil Kanda Mevcuttur” bilge sözü hatırlayarak her adımımızı güvenle atmalıyız. Bu vesileyle de Çanakkale’yi bizlere anlatan Yunus Hocam’a çok teşekkürler. Bu sayının kısmeti çokmuş diyorum ya; Gazi Üniversitesi Eczacı- lık Fakültesi Farmasötik Kimya Anabilim dalı Prof . Dr. Mehtap Uysal Hocam bir konferans sebebiyle Gaziantep’ e gelmişti. Bizde kendisiyle özellikle gençlere geri dönüşü olmayan zararlar veren uyuşturucularla ilgili bir röportaj yaptık. Kendisini tanımaktan ve paylaştığı değerli bilgileri dinlemekten büyük mutluluk duydum. Değerli paylaşımları için çok teşekkürler. Birde bu sayıda hepimizi çok yakından ilgilendiren çalışan ebeveynlerin çocuklara yaklaşımını inceledik. Değişim Çocuk Evi Kurucusu Psikolog Ebru Oktay Ayhan bu konuda bize çok değerli bilgiler verdi. Bilgisi kadar kişiliğini de çok takdir ettiğim Ebru Hanım’a çok teşekkürler. Hukuki konularda vermiş olduğu pratik bilgilerle dergimizin aranan ismi olan Avukat Mustafa Uyar ‘a, Gaziantep Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü aynı zamanda Etik Eğiticisi Muammer Karadeniz’e, eşsiz yemek tariflerini bizimle paylaşan Ülger Özhelvacı’ya ve emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkürler. Heyecanla beklediğinizi görüyorum. Hadi buyurun keyifli okumalar… İçindekiler Gaziantep Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü Bir destandır Çanakkale Zaferi… RÖPORTAJ 14 HABERLER MB Holding Avrupa’yı fethetti Sf.04 Yılın en sıcakkanlı şirketi; MB Holding oldu Sf.06 MB Holding’i Hırvatistan’da Keskinsoy temsil edecek Sf.07 Eğitime MB Holding imzası Sf.08 Ketenyeri İlkokulu Öğrencileri MEGE’de yenilenebilir enerjiyi öğrendi Sf.09 Ege Üniversitesi’ne 3teks Medikal damgasını vurdu Sf.10 Sultan Sera çalışanları kahvaltıda buluştu Sf.12 MAKALE Avukat Mustafa Uyar; Büyük kabus: Resmi kimliğin çalınması ya da kaybolbası Sf.28 MAKALE Hüseyin Turhan; İş yerlerinde iş ekipmanlarının periyodik kontrollerinin önemi ve periyodik kontrol süreleri Sf.30 KİŞİSEL GELİŞİM İmzadan karakter tahlili Sf.34 Problem misiniz? Çözüm mü? Sf.36 02 İçindekiler Prof. Dr. Mehtap Uysal “Çocukların uyuşturucudan korunması diğer hakları gibi temel bir haktır” RÖPORTAJ 20 Ebru Oktay Ayhan “Önemli olan annenin çocuğu ile geçirdiği zamanın niteliği ve onunla kurduğu iletişimin türüdür” RÖPORTAJ 24 GEZİ & SEYAHAT Avrupa’nın en yeşil başkenti; ZAGREB Sf.50 MAKALE Şeyda Helvacı Kerse: Viral reklamın gücü Sf.38 GAZİANTEP KÜLTÜR Gaziantep’in gözbebeği; ZEUGMA MOZAİK MÜZESİ Sf.54 MAKALE Muammer Karadeniz: Etik prensipler-1 Görevin yerine getirilmesinde kamu hizmeti bilinci Sf.42 Ülger Özhelvacı; Sofralarda yaz mevsimi bereketidir; Yaz Dolması Sf.58 TEKNOLOJİ KİTAP Sf.60 Ömer Okuyucu: E-mail güvenliğimizi nasıl sağlarız? Sf.46 SİNEMA Sf.61 GAZİANTEP KÜLTÜR FIKRA Sf.62 HAYATA DAİR Sf.63 03 Haberler MB Holding Avrupa’yı fethetti Türkiye’nin ilk özel jeotermal santralinin kurucusu MB Holding, yurtdışına açılarak, Hırvatistan’ın da ilk jeotermal santralini kuracak. Yaklaşık 50 yıldır İnşaat, Enerji, Medikal Tekstil, Perlit, Seracılık ve Turizm konularında ülkemizde birçok ilklere imza atan MB Holding, artık ülke sınırları dışında da faaliyet gösterecek. Türkiye’nin ilk özel jeotermal enerji santralini kurmuş olan MB Holding, Avrupa Birliği’nin en yeni üyesi olan Hırvatistan’ın ilk jeotermal santralini kuracak. 04 Haberler ğız. Jeotermal enerji yatırımına başlarken bu kaynağın torundan toruna kalacağını yani gelecek nesillere temiz bir enerji kaynağıyla birlikte temiz bir doğa bırakacağımızı söylemiştik. Şimdi yurtdışına açılarak diyorum ki tüm dünyaya doğa dostu bir iz bırakmak derdindeyiz. Jeotermal enerjiyi çıkarmakla kalmıyor bu pırlanta kaynağı korumak içinde elimizden geleni yapıyoruz” dedi. Balat; “ Başarı bizim için sadece işi kapsamıyor. Doğayı, kaynaklarımızı koruyabiliyor muyuz, işçilerimizin güvenliğini sağlayabiliyor muyuz, ülkemize ne kadar faydamız oluyor, yatırım yapılan bölgenin halkına katkılarımız oluyor mu bunları göz önünde bulundurarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hırvatistan’ın ilk jeotermal santralini kurmak için Ocak ayında yapılan ihaleyi alan ve Hırvatistan’ın tamamında jeotermal kaynak arama ve ardından da elektrik üretim santrali kurma hakkını elde eden MB Holding, 2020 yılı itibariyle elektrik enerjisinin %35’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı hedefleyen Hırvatistan’da ülkemizi temsil edecek. Jeotermal enerji konusunda birçok ilke imza atarak, teknoloji ve yeniliklere önderlik ettiklerini ve jeotermal enerji kaynaklarının gelişimi için öncü rol oynadıklarını belirten MB Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Balat; “ Ekonomik gelişmelere bağlı olarak, orantılı bir şekilde artmakta olan elektrik enerjisi talebini; alternatif, çevre dostu, yenilenebilir ve sürdürülebilir bir kaynakla karşılamaktayız. Jeotermal enerji baz enerji olduğundan oldukça kıymetli bir enerji kaynağıdır. Mesela bir kuyudan petrol çekersiniz bir müddet sonra o kuyudaki potansiyeli biterse kuyu kapanır. Ya da kömür enerjisinde kömür havzası bitebilir. Ama jeotermal enerji dikkatli bir şekilde re-enjekte edilirse yenilenebilirlik vasfını asla kaybetmez. Bizler MB Holding olarak Türkiye’yi jeotermal enerji ile tanıştırmıştık, şimdi de Hırvatistan’ı bu önemli enerji kaynağı ile tanıştıraca- Aynı zamanda Uluslararası Jeotermal Birliği Başkanı olan Muharrem Balat; “Orta Avrupa, Balkanlar ve Akdeniz’in kesişme noktasında bulunan Hırvatistan, yenilenebilir kaynakları genişletme açısından geniş bir potansiyele sahip bir ülke. Çevreyi ve insan sağlığını korumak, bireylerde çevre bilincini oluşturmak ve geliştirmek bizim için oldukça önemli bir konu. Ve şuan uluslararası arenada bunu gerçekleştirmek mutluluk verici. Kurulacak olan santrallerimizde en yüksek teknoloji donanımı seçilerek, Hırvatistan’a hizmet verecektir” diye konuştu. Balat; “Jeotermal İnsanlığa Fayda Sağlıyor” Türkiye’de gösterdikleri başarıların yurtdışında katlanacağını ifade eden Balat; “ Başarı bizim için sadece işi kapsamıyor. Doğayı, kaynaklarımızı koruyabiliyor muyuz, işçilerimizin güvenliğini sağlayabiliyor muyuz, ülkemize ne kadar faydamız oluyor, yatırım yapılan bölgenin halkına katkılarımız oluyor mu bunları göz önünde bulundurarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu anlamda jeotermal yatırımlarımızda sadece elektrik üretmeyip, toplumsal anlamda da katkılar sunuyoruz. Karbondioksit emisyonunu azalttığımız gibi döviz giderlerini de azaltıyoruz ve şuan en önemli kaynak olan insan kaynağına yatırım yapıyoruz. Hem santrallerde hem de entegre sahalarda bir çok kişiye istihdam sağlıyoruz. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun jeotermal insanlığa fayda sağlıyor ”diyerek sözlerini noktaladı. 05 Haberler Yılın en sıcakkanlı şirketi; MB Holding oldu Alternatifenerji.com Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek enerji basını ve enerji sektörü profesyonelleriyle birlikte Enerjide Medya’nın Yeri etkinliğini gerçekleştirdi. Etkinlikte MB Holding “Yılın En Sıcakkanlı Şirketi” seçildi. Alternatifenerji.com tarafından ilki gerçekleştirilen enerji basını ile enerji sektörü profesyonelleri bir araya getirilerek düzenlenen “Enerjide Medya’nıın Yeri” etkinliği büyük ilgi gördü. Geçtiğimiz aylarda Bursa’da düzenlenen Alternatif Enerji etkinliğine katılan Uluslararası Jeotermal Birliği Başkanı ve MB Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Balat, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiği, jeotermal enerji yatırımlarıyla ilgili öğrencilere bilgi verdi. Üniversite öğrencileri tarafından yoğun ilgiyle karşılaşan, yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemiz için paha biçilemez kaynaklar olduğunun altını çizen Balat’a, Bursa’daki bu etkinliğe bizzat ve sadece bu etkinlik nedeniyle katılması, gençlerle son derece samimi ve yakın ilişkiler kurması, magmaya en yakın enerji türü olan jeotermal enerjide Türkiye’nin ilk ve büyük yatırımcılarından olması ve Dora-3 Ünite-1 ve Dora-3 Ünite-2 santralini devreye alıp Dora-4 santralinin temelini atması, her demecinde temiz enerjiye olan inancını yenilemesi ve sıcakkanlı olması nedeniyle Yılın En Sıcakkanlı şirketi olarak MB Holding belirlendi. Ödülü MB Holding adına Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Aşnük aldı. Aşnük; “ Biz Türkiye’nin ilk özel jeotermal santralini kurduk ve bu ülke için güzel bir başlangıca imza 06 attık. Ekonomik ve çevresel anlamda enerji verimliliğini arttıran ileri teknolojileri santrallerimizde kullanmakta olup, ülkemizin baz enerji arz güvenliğini sağlamak üzere yatırımlarımızla büyümeye devam etmekteyiz. Unutmamak lazım ki jeotermal kaynaklar doğa dostu, yerli ve yenilenebilir kaynaklardır. Biz bu kaynakları koruyabilmek ve gelecek nesile böyle bir miras bırakabilmek için çok çalışıyoruz. Bu yüzden de Türkiye’nin her bölgesine ulaşmaya çalışarak ekonomik ve toplumsal gelişimin yanı sıra çevre bilincinin arttırılması konusunda ve jeotermal enerji hakkında yoğun bir bilgi akışı sağlıyoruz. Başkanımız Muharrem Bey’in her zaman dediği gibi başarmak bizim için en büyük mutluluk. Ve biz holding olarak bulunduğumuz her sektörde başarıya giderken çevreye dost bir yaklaşım sunuyoruz. İşte bu yüzden böyle değerli bir ödülü layık görülmek bizleri onurlandırmıştır. Teşekkür ederiz ”dedi. Haberler MB Holding’i Hırvatistan’da Keskinsoy temsil edecek MB Holding’in Hırvatistan’da kuracağı santralin başına uzun yıllar MB Holding’te yöneticilik yapmış olan Osman Keskinsoy getirildi. Türkiye’nin ilk özel jeotermal santralini kuran ve Ocak ayında yurtdışına açılarak, Hırvatistan’ın ilk jeotermal santralini kurmak için ihaleyi alan MB Holding, çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Hırvatistan’ın tamamında jeotermal kaynak arama ve ardından da elektrik üretim santrali kurma hakkını elde eden MB Holding, 2020 yılı itibariyle elektrik enerjisinin %35’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı hedefleyen Hırvatistan’da ülkemizi temsil edecek. Hırvatistan’da ki santralin başına MB Holding’de başarılı işlere imza atmış olan Osman Keskinsoy görevlendirilecek. Konu ile ilgili konuşan MB Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Balat; “ Ülkemizin ilk özel jeotermal enerji tesislerini kurarken kaynaklarımızın gelişimi için öncü bir rol oynadık. Şimdi Hırvatistan’da kuracağımız tesisler, hem ülkemiz açısından hem de dünyaya güzel bir miras bırakmamız açısından bizi oldukça gururlandırıyor. Ayrıca Hırvatistan halkının yoğun ilgisi ve takdiri bizlere ne kadar doğru bir karar verdiğimizi gösteriyor. Holding olarak her yaptığımız işte çevreyi ve insan sağlığını korumak, bireylerde çevre bilincini oluşturmak ve geliştirmek bizim için her zaman öncelik oldu. Hırvatistan’da da jeotermal tesislerimizi bu şartları gözeterek yapacağız. O yüzden santralin başına çok güvendiğim ve şirketimizde uzun yıllar yöneticilik yapan Osman Keskinsoy’u görevlendirdim. 15 yıldır şirketimiz adına çalışan Keskinsoy ile birlikte bölgede ses getirecek projelere imza atma hedefinde olacağız. Kendisine, üstleneceği yeni görevinde başarılar diliyorum” dedi. Hırvatistan’ın yenilenebilir kaynakları genişletme açısından geniş bir potansiyele sahip olduğunu dile getiren Osman Keskinsoy ise ; “MB Holding çatısı altında üstlendiğim yeni sorumluluk, beni son derece heyecanlandırıyor. Güçlü ekibimizle birlikte, kurum içinde yarattığımız sinerjiyi, yeni projemize de başarıyla yansıtacağımıza inanıyorum. Kurulacak olan santrallerimizin Hırvatistan’a en iyi şekilde hizmet etmesini sağlayacağız. Bu önemli görev için Başkanımız Muharrem Balat’a teşekkür ediyorum. Bana vermiş olduğu değerli görevi şirketimize yakışır bir şekilde yürüteceğim” diye konuştu. 07 Haberler EĞİTİME MB HOLDİNG İMZASI Eğitime verdiği önemle bilinen MB Holding, Mehmet Ünsal İlkokuluna, Mehmetçik Ortaokuluna ve Namık Kemal Ortaokuluna destek oldu. Mehmetçik Ortaokulu Eğitilmiş bir neslin daha aydınlık bir gelecek sağlayacağına inanan MB Holding, eğitime verdiği desteği sürdürüyor. Bu alanda birçok projeye imza atmış olan ve bu kapsamda Gaziantep Kavaklık bölgesinde ki Mehmetçik Ortaokuluna, öğrencilerin daha iyi bir ortamda ders işlemeleri için derslik yaptıran holding, Gaziantep Yeşilkent Bölgesinde ise Mehmet Ünsal İlkokuluna çocukların sosyal aktiviteleri için Çok Amaçlı Salon yaptırdı. Eğitimde ki desteğini sadece Gaziantep’te ki okullarda sınırlı bırakmayan MB Holding Kitap isteğinde bulunan Eskişehir’de ki Namık Kemal Ortaokulunun boş kütüphanesini de kitapla doldurdu. “Başarı En Büyük Mutluluktur” misyonuyla yola çıkan MB Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Balat; “Eğitim, bu ülkenin geleceğini düşünen herkesin vazgeçilmez önceliği olmalıdır. Sağlam bir gelecek yetiştirmek için çocuklarımı- 08 zın eğitimine önem vermeliyiz. Unutmayalım ki ağaç yaşken eğilir. Ülkemizin daha iyi eğitim şartlarına kavuşması ve geleceğe daha iyi hazırlanması sadece devletimizin değil hepimizin sorumluluğudur. Bizde MB Holding olarak elimizden geldiğince eğitime destek olarak çocuklarımızın yanında yer alıyoruz. Yeni nesile verdiğimiz bu katkıların karşılığında gözlerinde ki o tertemiz ışığı görmek bize ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor” dedi. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği mezunu olan Balat; “Hem çocuklarıma hem de çalışanlarıma aşıladığım en önemli ilke; eğitimdir. Eğitimi bir zincir olarak görebiliriz. Tek bir halkanın zarar görmesi diğer halkalarında etkilenmesine zemin hazırlayabilir. Bu yüzden özelikle eğitmenlere büyük görevler düşüyor. Çocuklarımıza sıkı bir eğitim vererek farkındalık yaratırsak, gelecekte başarılı olmak kaçınılmazdır” diyerek sözlerini noktaladı. Mehmet Ünsal İlkokulu Namık Kemal Ortaokulu Eğitimde ki desteğini sadece Gaziantep’te ki okullarda sınırlı bırakmayan MB Holding Kitap isteğinde bulunan Eskişehir’de ki Namık Kemal Ortaokulunun boş kütüphanesini de kitapla doldurdu. Haberler Ketenyeri İlkokulu Öğrencileri MEGE’de yenilenebilir enerjiyi öğrendi MB Holding bünyesinde faaliyette olan ve Menderes Geothermal Elektrik Üretim A.Ş tarafından işletilen Dora-2 jeotermal sahaları ve Türkiye’nin en modern cam seralarından olan Sultan Sera Ketenyeri İlkokulu öğrencilerini ağırladı. Öğretmenleri Didem Yılmaz’la geziye katılan öğrencilere jeotermal enerji ve faydaları anlatıldı. Ketenyeri İlkokulu 1. , 2. ,3. ,4. Sınıf öğrencileri MB Holding’e bağlı ve Menderes Geothermal Elektrik Üretim bünyesinde bulunan Dora – 2 Jeotermal Enerji Santrali’ni ziyaret ettiler. Hayatlarında ilk defa jeotermal enerji santrali gören çocuklar, MB Holding tesislerinde heyecanlı ve keyifli bir teknik gezi yaptılar. Çevre dostu, yerli, yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynağı olan jeotermalden enerji üretilmesi işlemini ilgi ile dinleyen öğrenciler, öğretmenleri Didem Yılmaz eşliğinde merak ettikleri soruları MEGE A.Ş İşletme Müdürü Herkan Uçak’a sordular. Jeotermal enerjinin nasıl çıktığını, ülkemiz için faydalarını, sera da nasıl domates yetiştiğini ilkokul öğrencilerine aktaran Uçak, misafirlerden oldukça mutlu olduklarını, çocukların santralleri ve serayı görünce hem şaşırdıklarını hem de merak ettiklerini dile getirdi. Ziyaret sırasında ilkokul eğitiminin önemine değinen MB Holding Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Balat, çocukların şimdiden belirli bir çevre bilinci ile yetişmesinin büyük önem taşıdığını ve çocukla- ra bu bilincin aşılanmasının holding için bir misyon olduğunu belirtti. Balat, “ Ketenyeri İlkokulu çok değerli bir okuldur. Öğretmen Didem Hanım’ın bu okulda ki çocukların eğitimi için ne kadar savaş verdiğine defalarca şahit olduk. Kendisi öğrencileriyle çok ilgilenen, çok fedakâr, örnek bir öğretmendir. Kendisine yeni nesilin yetişmesinde ki katkılarından dolayı teşekkür ederiz. İlkokul eğitimi temel eğitimdir. Bir çocuğa temel bilgiler ne kadar sağlam yerleştirilirse, ülkemiz o derecede kalkınacaktır. Eğitimle geleceğimizi aydınlatabiliriz o yüzden bugün burada çocuklarımıza bir bilgi verebildiysek bu anlamda bir faydamız olduysa ne mutlu bizlere” dedi. Gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmak için elinden geleni yaptığını anlatan Balat, jeotermal tesislerin kapılarının tüm eğitim kurumlarına her zaman açık olduğunu ifade etti. Çocukları tekrar ziyarete beklediklerini belirterek bu geziye vesile olan öğretmenlerini de tebrik etti ve öğrenci kafilesini okullarına uğurladı. 09 Haberler Ege Üniversitesi’ne 3teks Medikal damgasını vurdu Endoskopik Cerrahi ve Laparoskopi Hemşireleri Derneği’nin Jinekolojik Endoskopi Derneği ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’nın katkılarıyla bu yıl ikincisi düzenlenen Laparoskopi Hemşireliği kursunun ana sponsoru 3teks Medikal Tekstil standı 180 ameliyathane ve laparoskopi hemşirelerinden oluşan katılımcılardan yoğun ilgi gördü. 10 sene de renkli görüntülere imza attı. Ameliyathane hemşirelerine temel laparoskopi ve ileri laparoskopi ameliyatlarında kullanılan tüm alet ve cihazların tanınması, kullanımı, düzeni, hazırlanması, sterilizasyonu gibi konularda eğitim verilen seminere 3teks Medikal Tekstil’de ana sponsor olarak destek verdi. İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Muhittin Erel amfisinde düzenlenen Laparoskopi Hemşireliği Kursu bu Programda katılımcılara konu ile ilgili bilgi veren 3teks Medikal Tekstil Genel Müdürü Ünzile Kalenderoğlu; “MB Holding bünyesinde olan 3teks Medikal Tekstil, 2004 yılında Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinde 25.000 m2 alan içerisinde Haberler bulunan, 14000 m2 kapalı alanda üretim yapmaktadır. 3teks, modern tıbbın gereksinim duyduğu koşullarda ve hastanelerin ihtiyaçlarını karşılayacak ürün çeşitleriyle perioperatif tek kullanımlık, dokumasız materyalden, cerrahi örtüler, önlükler, setler ve tek kullanımlık non-steril tekstil ürünleri, sterilizasyon paketleri, flaster ve yardımcı sarf malzemeleri üretmektedir. Yurt içinde 81 ilde, kamu ve özel hastanelere, yurt dışında, Güney Amerika, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere 62 ülkeye ihracatımız artarak devam etmektedir” diye konuştu. Misyonlarının Türkiye’de ve Dünyada, tek kullanımlık ürünleriyle sağlık sektörünün ihtiyacını karşılamak ve operasyonlar da enfeksiyon riskini minimize etmek olduğunu dile getiren Kalenderoğlu; “3teks Medikal Tekstil’de önceliğimiz, geleceğe yönelik öngörüler ile yenilikleri takip etmektir. Geliştirdiğimiz ürünlerimiz, güvenlik, ekonomik ve ekolojik özellikleri ile incelendiğinde; tek kullanımlık ürünlerin tüm hastanelerde ve sağlık birimlerinde yaygın olarak kullanılması halinde, hastane enfeksiyonlarının önlenmesinde, sağlık çalışanlarına, hastalara, doğaya, kişisel veya kamu sağlık harcama bütçelerine önemli yararlar sağlayacaktır. Bu ürünler tüm dünyada ve Avrupa’ da olduğu gibi bizim ülkemizde de yakın gelecekte vazgeçilmez olacaktır. Çünkü doğru ürün, doğru kullanma şekliyle, kontrol siz sağlık ekibinde olacaktır ”dedi. Satın alınacak ürünlerin sterilasyonuna ve üretim yerine mutlaka bakılması gerektiğini söyleyen Ünzile Kalenderoğlu; “Bir steril ürünün, steril ortam oluşturma özelliğini yani kalitesini düşürmeden, fiyatını düşüremezsiniz. Maalesef en büyük sıkıntımız ülkemizde kullanımı çok yeni olan bu ürünlerin şartnamelerinin doğru hazırlanmaması sonucunda düşük fiyat politikası izlenerek ameliyat salonlarımıza kadar yanlış ürünlerin girmiş olmasıdır. Tek kullanımlık ürünlerden fayda sağlanabilmesi için 4 doğru bulunmalıdır. Bunlar; doğru materyal, doğru üretim, doğru ürün ve doğru kullanımdır. Her ne kadar bu doğruları bir araya getirmek üretici firmanın görev ve sorumluluğu olsa da denetleyenleri siz ameliyathane ekiplerisiniz. Şartnameler ürün özellikleri dikkate alınarak hazırlanmalı, firmalar, kullanıcılar tarafından, üretim yerleri ve koşulları bakımından denetlenmelidir.4734 sayılı kamu ihale kanunu mal alımları denetim muayene ve kabul işlemlerine dair yönetmelik madde 8 bu yetkiyi sizlere veriyor. Steril olduğuna inandığınız ürünü alıyor, güvenle operasyonlarda kullanıyorsunuz. Üretim yerlerini görün, tüm belgelerini inceleyin. Sterilizasyon validasyon raporlarını isteyin. Maliyeti ve fiyat aralığını ondan sonra değerlendirin” diyerek sözlerini noktaladı. Sempozyum açılan stantların gezilmesi ile sona erdi. Ünzile Kalenderoğlu; “Bir steril ürünün, steril ortam oluşturma özelliğini yani kalitesini düşürmeden, fiyatını düşüremezsiniz. Maalesef en büyük sıkıntımız ülkemizde kullanımı çok yeni olan bu ürünlerin şartnamelerinin doğru hazırlanmaması sonucunda düşük fiyat politikası izlenerek ameliyat salonlarımıza kadar yanlış ürünlerin girmiş olmasıdır. Tek kullanımlık ürünlerden fayda sağlanabilmesi için 4 doğru bulunmalıdır. Bunlar; doğru materyal, doğru üretim, doğru ürün ve doğru kullanımdır. 11 Haberler SULTAN SERA ÇALIŞANLARI KAHVALTIDA BULUŞTU Sultan Sera Tarım ve Gıda A.Ş, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla çalışan kadın personellerine kahvaltı organizasyonu düzenledi. Tarıma elverişsiz, bataklık toprakları ekonomiye kazandırarak Türkiye’nin en modern cam seralarından birini ülkeye kazandıran Sultan Sera Tesisleri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla personeline kahvaltı düzenledi. Tesislerinde özellikle kadın istihdamı üzerinde duran Sultan Sera tesisleri, “Kadın Hayattır” sloganıyla çıktığı yolda Atça Gönül Han Restaurant’ ta kadın çalışanlarıyla bir araya gelerek neşeli bir gün geçirdiler. Menderes Geothermal Elektrik Üretim A.Ş ’nin entegre yatırımı olan Sultan Sera’nın Genel Müdürü Arif Sait Birincioğlu; “Topraksız tarım metoduyla üretimde dördüncü sezonumuzu geçirdiğimiz tesislerimizde özellikle civar 12 köylerden istihdam imkânı sağlamaktayız. Başkanımız Sayın Muharrem Balat özellikle kadın istihdamı konusuna çok titizlikle yaklaşıyor. Daha önce mevsimlik işçi olarak ve sigortasız çalışan kadınlarımıza destek sağlayarak ekonomiye kadın gücü katmaya çalışıyoruz. Bugün, burada toplanarak hem kadınlarımızla bir aktivite yapmış olduk hem de onların sorunlarını dinlemiş olduk. Tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlarım” dedi. Seradaki kadınlara düzenli olarak çeşitli konularda eğitim verdiklerini dile getiren İşletme Müdürü Neslihan Budaklı ise; “ Toplumun gelişmesi kadınlarımızın eğitimi ve gelişimi ile mümkündür. Kadın hayattır çünkü yaptığı işi düz yapmaz, şekillendirir hayat verir, canlılık verir. İşte bu yüzden ekonomiye ne kadar çok kadın eli değerse, ekonomi o derecede canlanacaktır. Bu sene kadın cinayetlerinin artmasından dolayı buruk bir kadınlar günü geçiriyoruz. Unutmayalım ki çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmak istiyorsak, şiddete dur diyebilmeliyiz. Umarım 2015 yılı, kadının gücünün farkına varıldığı bir yıl olur. Bugün burada olmamızı sağlayan MB Holding Yönetim Kurulu Başkanımız Muharrem Balat’a kadın çalışanları olarak teşekkür ediyor, tüm kadınlarımızın bu anlamlı gününü kutluyorum ”diye konuştu. Düzenlenen kahvaltı fotoğraf çekimleriyle sona erdi. Haberler 13 Röportaj Gaziantep Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü; Bir destandır Çanakkale Zaferi… Üzerinden bir asrın geçtiği, büyük kahramanlıkların yaşandığı, açlık ve sefaletin milleti yıldıramadığı, savaş alanında yaşın hesaplanamadığı… Hem savaş olarak, hem zafer olarak tarihte eşine rastlanmayan Çanakkale, hem coşku verir insana hem de hüzün… Büyük Komutan Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleriyle birlikte şanlı bir zafere imzasını attığı Çanakkale Zaferi, Necmettin Halil Onan’ın şiirinde dediği gibidir aslında; “Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın bir vatan kalbinin attığı yerdir” Çanakkale’yi bilmek yetmez, Çanakkale’yi yeni nesile öğretmek gerekir. Çanakkale’yi sizler için Gaziantep Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü’ye sorduk. Ülkemiz geçmişini doğru bilgiler ışığında yansıtmayı kendisine ilke edinmiş olan Tansü, derin bilgi birikimini bizlerle paylaşarak Çanakkale hakkında önemli bilgiler verdi. Merhaba Yunus Emre Bey, Vizyon Okurları için kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1969 yılında İstanbul, Üsküdar’da doğdum. İlk ve ortaöğretimimi babamın asker olması nedeniyle Gölcük’te tamamladım. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih bölümünü kazandım. Burada Türkiye’nin en başarılı sosyal bilimler öğrencilerinden biri olduğum için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan karşılıksız burs alarak okudum. Tarih bölümünü birincilikle bitirdiğim için İhsan Doğramacı Vakfının özel ödülünü aldım. Hacettepe Üniversitesinde 14 yüksek lisans ve doktorama devam ettim. Meslek hayatıma Keçiören Kamil Ocak Ortaokulu’nda Tarih Öğretmeni olarak başladım ve Ankara’da birçok okulda görev yaptım. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunda Kurum Uzmanlığı yaptıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığının Merkez Teşkilatında Şube Müdürlüğü yaptım. 1996 yılında öğretim görevlisi olarak Ege Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi bölümüne geçtim.2004 yılında ise Yardımcı Doçent olarak Gaziantep Üniversitesi Tarih bölümüne geldim. Burada Tarih Bölümü Başkan Yardımcılığı, Atatürk İlkeleri Ve İnkılap- Röportaj ları Bölüm Başkanlığı ile Atatürk İlke ve İnkılapları tarihi araştırma ve uygulama merkezi müdürlüğünü yürütüyorum. Üzerinden 100 yıl geçmesine karşın bugün bile insanları derinden etkileyen, tüyleri diken diken eden şanlı Çanakkale Zaferi’miz var. İsterseniz söze önce Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girişinden, Çanakkale cephesinin açılışından ve cephede yaşananlardan bahsederek başlayalım. Osmanlı Devleti 1.Dünya Savaşından önce epey zamandır savaştaydı. Trablusgarp Savaşı, 1.Balkan Savaşı, 2.Balkan Savaşı, 2.Meşrutiyetin ilanı ve Sultan 2.Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ve İttihat ve Terakki Partisinin iktidar olmasıyla beraber Osmanlı Devleti bir yenilenme sürecine girmiş, askeri alanda birçok yenilik yapılmıştır. 2.Abdülhamit döneminde Almanya’yla yakınlaşma politikası sonucu olarak Almanya’yla işbirliği yapılmış, Almanya’dan çok sayıda askeri uzman ve teknik malzeme getirilmişti. Aynı zamanda Enver Paşa bir Alman hayranıydı ve Türkçü Turancı duygulara da sahipti. Orta Asya’daki Türklerle birlik kurmayı, Turan imparatorluğu kurmayı düşünüyordu. Bu düşüncenin fikir babası da Türkçülüğün esaslarının yazarı olan Ziya Gökalp’ti. Enver Paşa’nın 1.Dünya Savaşında Rusya imparatorluğunun yıkılması sonucunda Rusya esaretinde yaşayanlarla birleşme düşüncesi vardı. Bu da Almanya’yla onu yaklaştırıyordu. İttihat ve Terakki yönetimi zeki bir yönetimdi. 1.Dünya Savaşında ilk olarak İngiltere’ye başvuruldu ancak İngiltere bu ittifaka sıcak bakmadı. En son Fransa’yla bir ittifak kurulmaya çalışıldı ama bu da sonuçlandırılamadı. Aslında Almanya’ya mecbur kaldık. İngiltere, Fransa ve Rusya savaşın 1 yıl gibi sürede bitmesini planlamıştı. Ancak umdukları gibi olmadı. Osmanlı Devletinin savaşa girmesiyle boğazlar giriş çıkışlara kapandı, boğazlar kapanınca da Rusya’ya malzeme geçişi durdu. Rusya’da açlık tehlikesi meydana geldi. İngiltere Krallığı ile Rus çarı akrabaydı ve bu gidişe bir çözüm bulmak amacıyla savaşı kısaltacak bir hamle planlandılar. Winston Churchill ve Lord Kitchener bu hamleyle, boğazlar üstüne madalyayla geçecek, İstanbul devleti saf dışı bırakılacak, Rus çadırına yardım götürülecek, Rusya’da rejim çökmekten kur- Mustafa Kemal Paşayı, Mustafa Kemal Paşa yapan iki büyük başarısı vardır. Bunun ilki, Çanakkale zaferinin kazanılmasında ki büyük rolü ikincisi de Muş ve Bitlis’i Rus işgalinden kurtulmasıdır. Bu başarı doğu cephemizdeki tek başarımızdır. Bunu yapan Mustafa Kemal Paşa’dır. Doğu vilayetlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın etkin olmasının sebebi de budur. 15 Röportaj İngiltere, Anzak askerlerini getirdiği bu savaşa, İngiliz evlatlarını getirmedi. Dolayısıyla büyük tepkiler aldılar ve 2 tümeni sevk etmek zorunda kaldılar. İngilizler Anzaklara göre daha kültürlü, daha okumuşlardı ama anayurt sevdaları yoktu. Anzakların önceden vatanları Avustralya değil İngiltere’ydi. Fakat daha sonra İngilizlerden, İngiliz olmadıklarını öğrendiler. İngiltere’ye duydukları sadakati, İngilizler onlara duymuyordu. 16 tarılacaktı. Bunun için İngiliz ve Fransız armadası donanması hazırlandı. Böyle bir savaş için extra insan gücü gerekiyordu. Bu insan gücünü temin etmek için İngiltere, kanun kaçaklarını gönderdiği Yeni Zelanda ve Avustralya’dan ilk defa ülkeleri için savaşmalarını istedi. Böylece genç Avustralya ve Yeni Zelandalılar Avustralya’da toplandılar ve buradan Mısıra getirildiler. Bu askerlere Anzak adı veriliyordu. Aynı zamanda Avustralya’nın ve Yeni Zelanda’nın bir amaç uğruna ilk defa savaşmasıydı. Böylece Avusturalya birliği ve Zelanda milletleri oluşturacaktı. İki devlette ana millet olmalarını da Çanakkale’ye borçlular. Anzak askerleri Mısır’a oradan da Midilli’ye getirildiler. Başkumandan olan Padişah bütün yetkisini Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya devretmişti. Mustafa Kemal Paşa’nın ise Enver Paşa ile arası pek iyi değildi. Enver Paşa Mustafa Kemal Paşa’yı 19.vedük tümenine atamıştı. Vedük yedek demek. Bu tümen Gelibolu’nun Arı Burnu, Conkbayırı savunma bölümündeydiler. Bunlar yedek tümenler oldukları için çok güçlü tümenler değildi. Mustafa Kemal’in orda olması savaşın kazanılmasına en büyük etkendir. Mustafa Kemal çıkartma haberini duyar duymaz, bölgeye hareket ediyor, bakıyor ki askerler kaçıyor. “Niye koşuyorsunuz ki” diye soruyor. “Süngünüz yok mu süngü takın” diyor. Askerler süngü takıp, yere yatıyorlar. Mustafa Kemal daha sonra o andan “Kazandığımız an o an’dı” diye bahsetmektedir. Aynı zamanda orada tarihi bir emirde veriyor askerlerine; “Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” diyor. Ve devam ediyor “Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir, bende sizinle beraber burada öleceğim ama düşmanı geciktireceğiz” diyor. Çanakkale zaferinden sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün başarısı ve adı Anadolu’da duyulmaya başlandı. Atatürk ‘ün lider olarak kabul edilmesinde Çanakkale’nin payı nedir? Dönemin Savaş Bakanı Enver Röportaj Rusya’nın çökmesinin sebebi 1.Dünya Savaşında Çanakkale Zaferidir. Hatta savaşın dört yıl uzamasının sebebi de Çanakkale Zaferidir. Rusya bütün cephelerde Osmanlı’ya ve Almanya’ya yüklenseydi çoktan çökertirdi ama açlık, kıtlık bir de savaş malzemesi yetersizliği Rusya’yı bitirdi. Rejim tehlikeye girdi. Önce 1917’de Menşevik devrimi oldu. Menşeviklerden iktidara geldi. Ancak Menşevikler Rusya’yı, söz verdikleri gibi 1.Dünya Savaşı’ndan çekemedi. Üstüne üstlük Almanya ve İngiltere ile müttefik oldular. Paşa, dergi ve gazetelerde Mustafa Kemal’le ilgili haber yapılmasını yasakladı. Ancak buna rağmen Halk Mecmuası Dergisi Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri diye bir fotoğraf yayımladı. Derginin 218.sayısında çıkan bu fotoğraf en ücra köy kahvelerine bile asıldı. Çünkü her evden, her beldeden bir Çanakkale şehidi vardı. Dolayısıyla insanlar Çanakkale’de Anafartaları alıp Conk Bayırını kazanan Mustafa Kemal Paşa’ya karşı büyük bir sempati duyuyorlardı. Bu arada Kazım Karabekir ve Arkadaşları milli mücadelenin başına geçecek bir kadro arayışındaydı. Mustafa Kemal Paşa’yı tercih etmelerinin sebebi de adının herkesin duymasıydı. Mustafa Kemal’i herkes tanıyordu. Çanakkale Savaşının daha sonra başlayacak olan Milli mücadeledeki yeri ve önemi nedir? Mustafa Kemal Paşayı, Mustafa Kemal Paşa yapan iki büyük başarısı vardır. Bunun ilki, Çanakkale zaferinin kazanılmasında ki büyük rolü ikincisi de Muş ve Bitlis’i Rus işgalinden kurtulmasıdır. Bu başarı doğu cephemizdeki tek başarımızdır. Bunu yapan Mustafa Kemal Paşa’dır. Doğu vilayetlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın etkin olmasının sebebi de budur. Aynı zamanda Çanakkale olmasaydı Mustafa Kemal Paşa’da savaşa çıkamazdı. Samsun’a çıksa bile diğer paşalardan bir farkı olmazdı çünkü halk daha önce adını duymadığından ona zafer konusunda güvenemezdi. Çanakkale Mustafa Kemal Paşa’nın yapacaklarına referanstı. İnsanlar Çanakkale’de büyük devletlere karşı direnen Mustafa Kemal’in, Anadolu’yu da kurtaracağına yürekten inanmışlardı. Türk askerleri kendi vatanlarını korumak pahasına savaşırken yaklaşık 250.000 bin Anzak askeri bu savaşta ne uğruna savaştılar? İngiltere, Anzak askerlerini getirdiği bu savaşa, İngiliz evlatlarını getirmedi. Dolayısıyla büyük tepkiler aldılar ve 2 tümeni sevk etmek zorunda kaldılar. İngilizler Anzaklara göre daha kültürlü, daha okumuşlardı ama anayurt sevdaları yoktu. Anzakların önceden vatanları Avustralya değil İngiltere’ydi. Fakat daha sonra İngilizlerden, İngiliz olmadıklarını öğrendiler. İngiltere’ye duydukları sadakati, İngilizler onlara duymuyordu. Bunu acı ve sıkıntılı bir şekilde öğrendiler. Bir araya gelmeleri Avusturyalılara ve Yeni Zelandalılara daha sonraki dönemlerde milliyetçilik ve millet olma şuurunu verdi. Aslında bir nevi Anzaklarda bu savaştan karlı döndüler. Çünkü savaşa giderken bir İngiliz kolonisi olan Anzakların döndüklerinde artık ana vatanları Avustralya ve Yeni Zelanda’ydı. Cephelerin birbirlerine çok yaklaştığını hatta bazen Türk ve Anzak askerlerinin birbirlerine sigara attıklarını okumuştum. Bize Çanakkale Savaşı ile ilgili anlatacağınız böyle ilginç anılar var mı? Hem deniz savaşlarıyla ilgili hem de kara savaşlarıyla ilgili çok anı var. Mesela Şemsi Hatun’a kocası savaşa giderken, sen güzelsin ben gelene kadar dışarıya çıkma diyor ve Şemsi Hatun bir ömür boyu dışarı çıkmıyor evinden. Her yıl evlendiği gün gelinliğini giyip süsleniyor kocasının gelmesini bekliyor. Ama kocası gelemiyor çünkü şehit düşüyor. Yine Çanakkale zaferlerinden sonra bir Amerikalı gazeteci; “Osmanlı’da her şey bitmiştir” diyor. Çanakkale’de yıkıntıya bakıyor, yıkıntının önünde yaşlı bir kadın ateşte çorba kaynatıyor. 3 tane yetim erkek çocuk hepsinin üzerinde çuval var. Sonra büyükanneleri çocuklara sesleniyor. “Cahit, Gazanfer, Muzaffer çorba pişti gelin” diyor. Zor zamanlardan geçen ülkenin evlatlarına Cahit “savaşan” , Gazanfer “gazayı kazanan “, Muzaffer “zafer kazanan” isimlerin konmasına şaşıran Gazeteci bu insanlar bu açlıkta, bu sefalette çocuklarına böyle isimler koyuyorlarsa, ben bu ülkenin bittiğine inanmıyorum, hayal güçleri gerçeğin ötesinde” demiştir. Birde hepimizin bildiği Seyit Onbaşı olayı var. Seyit Onbaşı, 215 kilo mermiyi tek başına kaldırıyor, taşıyor, topun namlusuna sürerek ateşliyor ve gemiyi vuruyor. Savaş sonrası Seyit Onbaşı’dan mermiyi tekrar kaldırması isteniyor fakat bir daha kaldıramıyor. Ve meşhur fotoğrafını tahta bir mermiyle çektiriyor. Çanakkale’nin İngilizler için stratejik önemi İstanbul’du. Çanakkale’yi geçip İstanbul’a gelebilselerdi ne olurdu? Osmanlı Devleti yıkılırdı. Osmanlı Devleti 1.Dünya Savaşından saf dışı olurdu böylece İngilizlerin Mısır ve Hindistan tehdidi kalkardı. Osmanlı Devletinin savaşa girmesiyle Almanya Hindistan ve Mısır’a müdahale eder duruma gelmişti. Güneş batmayan İngiliz imparatorluğunun 17 Röportaj iki zayıf karnı Mısır ve Hindistan’dı. Süveyş Kanalından dolayı bütün Akdeniz ticareti İngiliz denetiminde gerçekleşirdi. Kızıl Denizi ticareti İngiliz denetiminde gerçekleşirdi. Hint Okyanusu ticareti İngiliz denetiminde gerçekleşirdi. Rusya’nın 1.Dünya Savaşından çekilmesinin ve Bolşevik İhtilalin çıkmasında Çanakkale’de alınan başarının bir rolü var mıdır? Rusya’nın çökmesinin sebebi 1.Dünya Savaşında Çanakkale Zaferidir. Hatta savaşın dört yıl uzamasının sebebi de Çanakkale Zaferidir. Rusya bütün cephelerde Osmanlı’ya ve Almanya’ya yüklenseydi çoktan çökertirdi ama açlık, kıtlık bir de savaş malzemesi yetersizliği Rusya’yı bitirdi. Rejim tehlikeye girdi. Önce 1917’de Menşevik devrimi oldu. Menşeviklerden iktidara geldi. Ancak Menşevikler Rusya’yı, söz verdikleri gibi 1.Dünya Savaşı’ndan çekemedi. Üstüne üstlük Almanya ve İngiltere ile müttefik oldular. Bunun üzerine Bolşevik Meşhur Kremlin Baskını meydana geldi ve iktidar Bolşeviklerin eline geçti. Kremlin’de Prens ve iki bin yönetici kafalarına kurşun sıkılarak öldürüldüler ve Rusya’yı savaştan çektiler. Birde Brest Litovsk anlaşmasını imzaladılar. Daha önce aldıkları toprakları iade ettiler ve 3.sü savaş sırasında yapılmış olan bütün gizli antlaşmaları deşifre ettiler. Böylece savaştan önce, savaş esnasında yapılmış olan bütün gizli antlaşmaları ortaya çıkardılar. Orada ki anlaşmalarda anlıyoruz ki, Osmanlı Devleti savaşa girmeseydi de paylaşılacaktı. Çanakkale Savaşı nasıl sona erdi? Osmanlı Devleti için sonuçları nelerdi? Anzaklar ikinci kara savaşlarında sahipli birkaç kilometrelik kısma hapsedildi. Yani adanın dağlık kesimlerinin aşıp ta boğazın iç kesimlerine geçemediler. Dışında sahipli üç kilometrelik şeridine hapsedildiler. Bir yıldan fazla orda mahkûm kaldılar. Tepeleri ele geçirmek için yaptıkları mücadeleler başarısız oldu. Neticede İngilizler buradaki askerleri çekip başka cephelere gönderdiler. Çanakkale zaferi neden destanlaşmıştır? Daha önce hiçbir savaş bizi bu kadar derinden etkilemedi. 250 bin kaybımız oldu. O zamanki Osmanlı Devletinin nüfusunun 10 milyon olduğunu düşürsek, on evin bir tanesinden Çanakkale’ye bir şehit çıkmış demektir. Yani daha önce bizim milli şuurumuza, dini duygumuza hitap eden bir savaş olmamıştır. Yokluk içinde geçen savaşlar 1911’ de başlıyor, 1922’ de bitiyor. Dile kolay tam on bir sene sürüyor. Çanakkale milli birliğimizin temel taşıdır. Çanakkale’ye giderseniz Edirneliyle Hakkârilinin, Halepliyle Samsunlunun, İstanbulluyla Bağdatlının, Muşluyla İzmirlinin koyun koyuna yattığını görürsünüz. Bu topraklar bu vatan için, dinimiz için, devletimiz için, milletimiz için, refahımız için savaştığımız yerdir. Bu yüzden Çanakkale bizim milli birliğimizin temelindeki yapı taşlarından bir tanesidir. Bu yüzden Çanakkale Zafer’ini yüz yıl geçmesine rağmen tüm Türkiye’de kutluyoruz. Hozatlı bir gence sorun, bir de Bergamalıya sorun, bide Eşmeli’ ye sorun, bir de Liceli ‘ye sorun. Çanakkale deyince hep aynı duygu hissedilir. 18 Röportaj Mahatma Gandhi’nin bu konuyla ilgili çok güzel bir sözü var. “Türkler, İngilizleri yenene kadar, Tanrıyı da İngiliz sanırdım.” diyor. Yani Çanakkale Savaşıyla beyaz ırkın üstünlüğü bitiyor, İngilizlerin yenilmez armadası yeniliyor. Çanakkale geçilemiyor. Bu Hindistan’ı, Endonezya’yı, Kuzey Afrika’yı ve tüm Fransız sömürgelerini derinden etkiliyor. Çanakkale Zaferi Denince Aklınıza Ne Geliyor? Çanakkale milli birliğimizin temel taşıdır. Çanakkale’ye giderseniz Edirneliyle Hakkârilinin, Halepliyle Samsunlunun, İstanbulluyla Bağdatlının, Muşluyla İzmirlinin koyun koyuna yattığını görürsünüz. Bu topraklar bu vatan için, dinimiz için, devletimiz için, milletimiz için, refahımız için savaştığımız yerdir. Bu yüzden Çanakkale bizim milli birliğimizin temelindeki yapı taşlarından bir tanesidir. Bu yüzden Çanakkale Zafer’ini yüz yıl geçmesine rağmen tüm Türkiye’de kutluyoruz. Hozatlı bir gence sorun, bir de Bergamalıya sorun, bide Eşmeli’ ye sorun, bir de Liceli ‘ye sorun. Çanakkale deyince hep aynı duygu hissedilir. Çanakkale’yi burada anlattığımız gibi ilk ve ortaöğretim çağındaki çocuklarımıza, Üniversite’deki çocuklarımıza detaylı bir şekilde anlatmalıyız. Onları Çanakkale’ye götürmeli ve orada göstermeliyiz. Ayrıca Anzakları ayakta tutan milli birliklerinin temeli de Çanakkale’dir. Atatürk bununla ilgili “Sizin evlatlarınız bundan sonra bizimde evlatlarımız oldu, rahat olun şehit anaları, bugüne kadar bunlar sizin evlatlarınızdı, buraya geldiler bizim memleketimizde öldüler. Bundan sonra bizimde evlatlarımız oldular” demiştir. Burada verdiği mesaj çok önemlidir. Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı? Son söz olarak şunu söyleyebilirim ki, Çanakkale şehitlerine ve onların çocuklarına çok sahip çıkamadığımızı düşünüyorum. Aynı Gaziantep savunmasında şehit düşenlerin yakınlarına sahip çıkmadığımız gibi. Bu tür kahramanların yakınlarına onlar istemeden yardım teklifinde bulunmak lazım. Gerek Gaziantep’te, gerek başka yerlerde gazilere biraz özel ilgi göstermemiz gerekiyor. Mesela Gaziantep’te Karayılan müzesi yok, yeni yeni bazı çalışmalar yapılmaya başlandı. Şehitkâmil müzesi yok. Onların doğdukları evler, yaşadıkları yerler müze haline getirilmiyor. Tarihimizi korumamız için biraz dikkat edilmesi lazım. Gaziantep’te Çanakkale Savaşında şehit olanlarla ilgili henüz bir çalışma yapılmadı. Bunlarla ilgili hassasiyet gösterilmesi lazım. Gaziantep’te bütün çalışmalar Gaziantep savunması endeksli yapılıyor ama bunun yanında da Çanakkale’ye gidenler, Yemen’e gidenler ile ilgili bir şeyler yapılması lazım. Mustafa Kemal’in orda olması savaşın kazanılmasına en büyük etkendir. Mustafa Kemal çıkartma haberini duyar duymaz, bölgeye hareket ediyor, bakıyor ki askerler kaçıyor. “Niye koşuyorsunuz ki” diye soruyor. “Süngünüz yok mu süngü takın” diyor. Askerler süngü takıp, yere yatıyorlar. Mustafa Kemal daha sonra o andan “Kazandığımız an o an’dı” diye bahsetmektedir. 19 Röportaj Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Kimya Anabilim Dalı Prof. Dr. Mehtap Uysal: Çocukların uyuşturucudan korunması diğer hakları gibi temel bir haktır” Dünyada hızla yayılmaya başlayan, özellikle günümüzde gençler içinde çok yaygın olan ve önlenmediği sürece ölüme kadar götüren uyuşturucu maddeler hakkında, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Kimya Anabilim Dalından Prof. Dr. Mehtap Uysal ile konuştuk. Konuya olan duyarlılığıyla şehir şehir gezip seminerler veren ve alanının en iyilerinden olan Uysal, uyuşturucuların zincirleme olarak bağımlıya, aile hayatına, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine telafi edilemez zararları olduğunu dile getirdi. Yeni nesili ve ebeveylerini oldukça ilgilendiren bu röportajı merakla okuyacaksınız. Merhaba Mehtap Hanım. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Isparta, Eğirdir’de doğdum. Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden birincilik ile mezun oldum. Aynı Fakültenin Farmasötik Kimya Ana Bilim Dalında 1991 yılında Yüksek Lisans eğitimimi tamamladım. 1991 Yılında master çalışmalarım sırasında İskoçya’da bulundum. 1996 yılında Gazi üniversitesi doktora eğitimini tamamladım. 1998 yılında Yardımcı Doçent, 2005 yılında Doçent unvanını aldım. 2010 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Kimya Anabilim Dalında Profesör Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktayım. Yurt dışı ve yurt içi dergilerde yayınlanmış 52 özgün araştırma makalesi 60 Uluslararası bildirimim vardır. 1999 doğumlu “Kağan Gökçe” adında bir erkek çocuk annesiyim. 20 Röportaj Aslında Bonzai ya da doğru yazılışı ile “Bonsai” ne demektir? Bonzai ve aslında doğru yazılışı ile BONSAİ Japonca bir sözcüktür ve tepsi (tabak) anlamına gelen “bon” ve bitki anlamına gelen “sai” sözcüklerinden türetilmiştir. Saksıdaki ağaç veya bitki anlamına gelir. “Bonsailer” şehirlerde insanların doğaya olan özlemlerini minyatür olarak karşılamaktadırlar (1). Özgün özelliklere sahip bonsailer çok yüksek fiyatlara alıcı bulabilmektedir. yanlış ise, bonzai isimli bu uyuşturucunun sentetik cannabinoid olduğudur. Fakat 25 Ocak 2014 tarihli 28893 sayılı Resmî Gazete’de de yayınlandığı üzere uyuşturucunun asıl adı Phenazepam’dır ve Türkiye’ye sokulması ve satışı bu tarihte resmen yasaklanmıştır. Fakat tüm dünyada bilinenin aksine ne yazık ki ülkemizde Bonsai adı altında satılan uyuşturucu sadece fenazepam değildir ve karışımlar halindedir. Bonzai sokak isimli ürün etkisini artırmak ya da fiyatını azaltmak amacıyla fenazepam yanında sentetik kannabioidlerin ve çok zehirli sentetik bileşiklerin (insektisit, pestisit, vs) bazı otlara emdirilmesi suretiyle ülkemizde satışa sunulmaktadır. ölümcül etkiler yaratabildiği için çağımızın bu yeni uyuşturucusuna bonzai ismi verilmiştir. Bu görüntülerin ve bilgilerin tam aksine BONZAİ isimli uyuşturucu; kullanan kişilerin hayatına kast eden ve en önemlisi çok ucuz olarak bulunabilen bir bileşiktir. Muhtemelen bir bitki ya da ot çağrışımı yapmak için belki de çok düşük dozlarda bile inanılmaz tehlikeli ve Bonzai’nin içeriğindeki sentetik uyuşturucu ya da uyuşturucular nelerdir? Yasa dışı satışını artırmak için kullanılan söylemlerin aksine ve etkileri esrarın etkileri ile özdeşleştirilse de bonzai, kesinlikle esrar türevi değildir! Esrar davetleri, “sigara gibi bir şey” denilerek yapılır. Şu anda da bonzai davetleri “esrar gibi bir şey” denilerek ve esrardan beklenen etkiler vaat edilerek yapılmaktadır. Bonzai doğal bir ot ya da bitki değildir. Türkiye’de son zamanlara kadar yaygın olarak bilinen diğer bir Uyuşturucu Madde kavramını açıklayabilir misiniz? Uyuşturucu kavramı; sadece uyuşturma özelliğine sahip maddeler gibi düşünülse de esasen keyif veren, uyuşturan, kışkırtan, hayal gördüren, yatıştıran ve uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılan ve anlamı toplumumuzun büyük bir bölümünün de anladığı şekilde geniş kapsamlı düşünülmesi gereken bir kavramdır. Uyuşturucu kelimesi ile anlatılmak istenen, maddenin merkezi sinir sistemi üzerindeki etkisi değil bu etkilerinden bağımsız olarak belirli birtakım özellikleri taşıyan madde türlerinin tamamıdır . Dünya Sağlık Örgütü [World Health Organization (WHO)], uyuşturucu bağımlılığı yerine madde bağımlılığı terimini kullanmaktadır Madde bağımlılığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen biyolojik, Yasa dışı satışını artırmak için kullanılan söylemlerin aksine ve etkileri esrarın etkileri ile özdeşleştirilse de bonzai, kesinlikle esrar türevi değildir! Esrar davetleri, “sigara gibi bir şey” denilerek yapılır. Şu anda da bonzai davetleri “esrar gibi bir şey” denilerek ve esrardan beklenen etkiler vaat edilerek yapılmaktadır. Bonzai doğal bir ot ya da bitki değildir.Türkiye’de son zamanlara kadar yaygın olarak bilinen diğer bir yanlış ise, bonzai isimli bu uyuşturucunun sentetik cannabinoid olduğudur. Fakat 25 Ocak 2014 tarihli 28893 sayılı Resmî Gazete’de de yayınlandığı üzere uyuşturucunun asıl adı Phenazepam’dır ve Türkiye’ye sokulması ve satışı bu tarihte resmen yasaklanmıştır. 21 Röportaj Yüz yılı aşan uğraşlara rağmen, uyuşturucu maddelerin yasadışı imali, kaçakçılığı ve kullanımı dünya toplumlarının sağlığını tehdit etmeye devam etmektedir. Bu başarısızlığın nedeni, her ne kadar uluslararası sözleşmeler uyuşturucu arz ve talebiyle mücadeleye eşit önem verilmesi gerektiğini belirtse de, uyuşturucu arzı ile mücadeleye daha fazla kaynak ayrılması ve bağımlılar cezalandırıldığı takdirde kullanımın caydırılabileceğinin sanılmasıdır. ruhsal ve sosyal boyutları olan bir toplum sorunudur. Uyuşturucunun toplumlar üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir? Her ülkede değişen oranlarda olmakla beraber, hemen hemen bütün ülkeler uyuşturucudan olumsuz yönde etkilenmektedir. İlk akla gelen sorunlar Şiddet ve suç, AIDS (Acquired Immuno Deficiency Syndrome) başta olmak üzere bulaşıcı hastalıklar ve sosyal yapıda meydana gelen çökmedir. Madde kullanımı bireyin özgürlüğünü kısıtlayan ve bireyi köleleştiren bir durum olarak görülmektedir. Uyuşturucuların zincirleme olarak bağımlıya, aile hayatına, iş hayatına, aile ve ülke ekonomisine telafi edilemez zararları bulunmaktadır. Genç kuşağı madde kullanmaya yönlendiren ve özendiren faktörler nelerdir? Meclis Araştırma Kurumu Raporu uyuşturucu kullanımının sorunun özellikle kentsel nüfusun artışı ve kente gelen gençlere madde kullanımına hayır diyebilecekleri ve onları spor ve kültürel etkinliklere yönlendirecek uygun imkanların sağlanamaması nedeniyle son yıl- 22 larda arttığını görmekteyiz. İşsiz ve eğitimsiz ebeveynler ve ekonomik sorunların ağır olarak yaşandığı elverişli yaşam ve ders çalışma ortamları sunulamayan çok çocuklu ailelerin artması 1 liraya bile satılabilen ve maalesef kolay ulaşılabilen sentetik uyuşturucuların kullanımı yaygınlaştırmaktadır. Son yıllarda uyuşturucu kullanma yaşının ilkokul seviyesine ve çocukluk yaşlarına kadar indiği ne yazık ki çok acı bir gerçektir. Bunlardan başka toplumda hemen hergün medyada görünen bir tanınmış bir oyuncu ya da şarkıcının uyuşturucu operasyonlarında yakalandığında ben sadece kullanıcıyım diyerek normal hayatına dönmesi, reklamlarda oynaması, dizi çekimlerine devam etmesi, daha zengin ve daha ünlü olması ve en önemlisi hiçbir ceza ya da tıbbi yardım almaması uyuşturucu kullanımını özendiren önemli faktörlerden biridir. Aslında çocukların uyuşturucudan korunması da diğer hakları gibi temel bir hakdır. Çocuk haklarının etkin bir şekilde korunması ve koordinasyonunu sağlanması için “Türkiye Çocuk Hakları Strajesi Belgesi hazırlanmış ve 14.12.2013 tarih ve 2013/33 sayılı karar no ile Resmi Gazete’de yayınlanmıştır Bu belgede tüm çocukların bağımlılık türlerinden korunması için gereken önlemlerin alınması konusunda hükümler ortaya konulmuştur. Uyuşturucu Mücadelesi kavramını açıklarmısınız? Bu konudaki başarısızlıkların sebebi nedir? Yüz yılı aşan uğraşlara rağmen, uyuşturucu maddelerin yasadışı imali, kaçakçılığı ve kullanımı dünya toplumlarının sağlığını tehdit etmeye devam etmektedir. Bu başarısızlığın nedeni, her ne kadar uluslararası sözleşmeler uyuşturucu arz ve talebiyle mücadeleye eşit önem verilmesi gerektiğini belirtse de, uyuşturucu arzı ile mücadeleye daha fazla kaynak ayrılması ve bağımlılar cezalandırıldığı takdirde kullanımın caydırılabileceğinin sanılmasıdır. Talebin olmadığı yerde, gelir elde edilemeyeceği için arzın da anlamsızlaşacağı açıktır. Bu yüzden taleple mücadele büyük önem taşımaktadır. Uyuşturucu madde kullanımı ve bağımlılığı yasal ya da ahlaki çerçeveden çıkartıp, ait olduğu bilim ve tıbbın alanına yerleştirdiğinde, bilimsel kanıtlara dayalı önleme, erken araya girme, tedavi, bakım, iyileştirme Röportaj ması ve bıraktıktan sonra tekrar bu maddeleri kullanmaya başlanmasının önlenmesidir. Bunun bir diğer parçası ise, madde kullanımı ile ortaya çıkan zararların önlenmesidir. Burada amaç, bulaşıcı enfeksiyonlardan korunmak, suça iten nedenleri azaltmak ve diğer fiziksel zararlardan korunmak, en azından bu zararları düşük düzeye indirmektir. ve sosyal reentegrasyon yöntemlerini desteklediklerinde, uyuşturucuyla mücadelede başarılı olunabilineceği unutulmamalıdır. Bağımlılık nasıl tanımlanır? Bağımlılar hasta mı yoksa suçlumudur? Kalp hastalığı ve kanser, yaşamı boyunca hiç sigara içmemiş ya da her zaman sağlıklı beslenen kişilerde de görülebilir. Hiç kimse, kalp hastası ya da kanser olan bir kişinin tedavisi, bu hastalıklara yol açan ve kontrolü elinde olmayan nedenlerin ortadan kaldırılması ya da başkalarına kalp hastalığı ve kanser bulaştırmaması için başvurulacak yöntemler arasında hastaya ceza vermeyi, onu hapsetmeyi hayal bile edemez. Benzer şekilde madde bağımlılığı ve bunun yol açtığı sağlık sorunlarının tedavisinde ceza adalet sisteminin devreye sokulamayacağı açıktır. Bağımlıları hapsetmek, bağımlılık tedavisi talep edenlerin ya da tedavi hizmeti verenlerin önüne yasal engeller koymak, uyuşturucu madde bağlantılı olsun ya da olmasın bağımlı mahkumları tedavi etmemek, in- san ve hasta haklarına karşı olan uygulamalardır. Uyuşturucu madde bağımlılığının önlenmesi için yapılması gereken çalışmalar nelerdir? Uyuşturucu kullanımının engellenmesi 2 şekilde yapılır. İlki arzın engellenmesidir yani uyuşturucu maddenin satışının engellenmesidir ve bu emniyet güçlerinin işidir. Ben burada arzın engellenmesinden daha çok önem taşıyan bir konudan yani talep’in azaltılması yani uyuşturucuya duyulan ihtiyacın engellenmesi, önlenmesi ve bilinçlendirme hususlarından bahsedeceğim. İlk hedef henüz hiç kullanmamış ama risk taşıyan gruplardır (Ergenler, işyerleri vb). Eğitim yolu ile madde kullanımının engellenmesine çalışılmaktadır. Kitle iletişim araçlarının bu amaçla kullanımı önem taşımaktadır. Ergenlere yönelik eğitim ise çeşitli basamakları içerir. İkinci aşama erken tanı koymayı, bağımlılık gelişmeden önlemlerin alınmasını içerir. Son aşamada amaç madde kullanan kişilerin madde kullanmayı bırak- Son olarak yine Bonzai kavramına dönmek istiyorum. Bonzai yani sentetik uyuşturucuların bırakılması mümkün müdür? Kesinlikle evet fakat zor ve uzun zaman alan bir süreçtir.İlk önce kişinin bağımlılıkla ilgilenen bir psikiyatra gitmesi, gerekirse hastanede yatması, bu tür ortamlardan uzaklaşması ve kullanan arkadaşlarını uyarıp maddeyi bıraktığını söylemesi, telefon kartını değiştirmesi, ortam değişikliği yapması, kendini kandırmadan zararlarını iyi analiz edip her aklına geldiğinde kötü sonuçlarını ve ailesini düşünerek bir adım geri atması gerekir ama yetmez. Tedavinin ikinci aşaması, vücudun maddeden temizlendiği detoksifikasyon dönemidir. Vücuttan arındırma evresinde maddenin birden bırakma zamanında meydana gelen yoksunluk belirtilerine göre psikiyatr kontrolü ve tedavi ile bu belirtileri ortadan kaldırmak esastır. Son aşama ise kişinin terapi ile maddeyi neden kullandığını, maddeye nasıl bir ihtiyacının olduğunu, neden diğer insanlar gibi madde almadan yaşayamadığını kişinin anlamasıdır. Bu da psikoterapi ile olmaktadır. Sonuç olarak en iyisi hiç başlamamaktır . Bunun için toplumsal bilinç oluşturmak ve gençlerimizi uyuşturucuya iten sebepleri tamamen ortadan kaldırmak için her türlü çalışmayı yapmalı ve toplumsal desteği sağlamalıyız. Sevgi ve saygılarımla.. Uyuşturucu kavramı; sadece uyuşturma özelliğine sahip maddeler gibi düşünülse de esasen keyif veren, uyuşturan, kışkırtan, hayal gördüren, yatıştıran ve uyanıklık sağlayan maddeler içinde kullanılan ve anlamı toplumumuzun büyük bir bölümünün de anladığı şekilde geniş kapsamlı düşünülmesi gereken bir kavramdır. 23 Röportaj Değişim Çocuk Evi Kurucu ve Eğitim Koordinatörü Ebru Oktay Ayhan: “Önemli olan annenin çocuğu ile geçirdiği zamanın niteliği ve onunla kurduğu iletişimin türüdür” Çalışan anneleri en çok zorlayan meselelerden biri iş ve ev hayatı arasında denge kurmaya çalışırken çocuklarına arzu ettiklerinden çok daha az vakit ayırabilmeleri ve beraberinde gelen suçluluk hisleri ile vicdan azabıdır. Çalışan anneler ve çocukları hakkında bu sayımızda Değişim Çocuk Evi Kurucu Müdürü Ebru Oktay Ayhan ile bir röportaj gerçekleştirdik. Ebru Hanım’ın bu röportajı siz ebeveynlerin fikir edinmelerinde destek sağlayacağını düşünüyor, lafı uzatmadan Ebru Hanım’ın pırlanta değerinde ki sözlerine yer veriyoruz. Merhaba Ebru Hanım, öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Eğitimini bitirdikten sonra, Gaziantep Üniversitesi Eğitim Bilimlerinde Yüksek Lisansımı tamamladım. Bir süre Gaziantep Çocuk Yuvası, İstanbul Çocuk ve Gençlik Merkezinde çalıştıktan sonra, 2003’ten bu yana Değişim Çocuk Evi’nde Eğitim Koordinatörü ve Yönetici olarak mesleğimi sürdürmekteyim. Evli ve üç çocuk annesiyim. Günümüzde çalışan kadın sayısı oranı günden güne artıyor. Bu durum ülkemiz ekonomisi için avantajken çocuklar için evde annenin yokluğu dezavantaj olabilir mi? İdeal olan özellikle 0-2 yaş döneminde be- 24 beğe annenin bakmasıdır. Tabi, bu ideal olan. Bu ne kadar hayata geçirilebilir, hayat koşulları buna ne kadar izin verebilir orası tartışılır. Çalışan anneler ve çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar sonucu annenin çalışmasının çocuğu olumsuz yönde etkilemediğine varılmıştır. Yine bu konuda yapılan çalışmalar çalışan annelerin çocuklarının okul başarılarının ve sosyal gelişimlerinin, çalışmayan annelerin çocuklarına göre daha üstün olduğu yönündedir. İyi anne olmayı, ev işleriyle uğraşıp çocuğu ile evde ilgilenmek olarak gören anneler yanlış bir algıya düşmektedir. Çalışan anne, çocuğuna dengeli ve yeterli bir şekilde ilgi, sevgi ve bakımı gösteriyor ise çocuk sağlıklı bir sosyal gelişim göstermektedir. Yapılan Röportaj pek çok çalışma göstermiştir ki, bu annelerin çocukları bağımsız, sorumluluk sahibi, başarılı ve güvenli bireyler olarak yetişmektedir. Çalışan bir annenin çocuğu ile iletişimi nasıl olmalıdır? İşten eve dönen anne öncelikle çocuğu ile günü konuşmalı, onu dinlemelidir. Onun yapmayı istediği şeyleri yapmalı ve daha sonra günlük işlerini yapmalıdır. Anne günlük işlerini yaparken çocuğun yaşına göre küçük sorumluluklar vererek birlikte geçirdikleri zamanı daha fazla arttırarak anne-çocuk arasındaki bağıda güçlendirmiş olur. Anne bu şekilde hem çocuğunu hem de kendini mutlu etmiş olacaktır. Anne olmak, 24 saati çocuğuyla geçirmiş olmak değil, çocuğa ihtiyaç duyduğunda yanında olabileceğini, her zaman onu dinleyip anlayabileceğini en önemlisi güven duygusunu vermektir. Çalışan anneler bazen yetersizlik ve boşluk hissine kapılabiliyor, anneler böylesine bir hissiyata neden kapılıyorlar iyi anne tüm zamanını çocuğuna harcayan anne midir? Çalışan anne çocuklarına minimum ne kadar zaman ayırmalıdır? Çalışan annelerin çocuklarını evde bırakmak konusunda suçluluk duyarlar ve bunun kısa ve uzun vadeli etkileri konusunda endişe duyarlar, çünkü bu durumun gelecekte çocuklarının gelişimini etkileyebileceği kaygısı taşırlar. Anneler yaşadıkları yoğun suçluluk duygusu nedeniyle işten eve döndüklerinde çocuklarının her istediğini yapma ve onları şımartma eğilimindedirler. Oysaki anneden bir ebeveyn olarak beklenilen en önemli şey çocuğuna ilgi, şefkat vermesi, kurduğu iletişim ile çocuğunun “ben değerliyim” , “güvendeyim”, “mutluyum” duy- gusunu yaşamasını sağlamalıdır. Ayrıca çocuk güvende olduğunu hissetmeye, annesine karşı yakınlık hissetmeye ihtiyacı vardır. Bütün bunların sağlanabilmesi için de 24 saate ihtiyaç yoktur. Önemli olan annenin çocuğu ile geçirdiği zamanın niteliği, onunla kurduğu iletişimin türüdür. Anne çocuğu ile geçirdiği vakitte konuşup, oyunlar oynayıp, onu çok sevdiğini söyleyip bunu hal ve tavırları ile belli edebilir. Çocuğa bir annenin verebileceği en büyük armağan her gün kısa da olsa bir zaman dilimini nitelikli ve sürekli olarak geçirmemesidir. Bu tavır çocuğun zamanla annesinin çalışmasına alışmasına yardımcı olacaktır. Çocuklar anneleri işe giderken ge- nelde çok ağlarlar. Çocuğa annenin neden her gün işe gittiğini nasıl açıklamak gerekir? Çocuk bu durumu ne kadar süre de algılayabilir? Öncelikle bir çocuk annesi onu bırakıp giderken neden ağlar bunu açıklamak istiyorum. Duygu motor yeteneği geliştikçe, giderek çevrenin farkına varmaya başlayan çocuk, uzun süreli annesini çevredeki objelerden farklı değerlendirir. Anne, çevreye ait değil onunla özdeştir. Çocuk annesi ile kendini özdeşleştirdiği anneyi kendinden ayrı düşünemediği ya da algılayamadığı için onun yokluğuna tahammül edemez. Annenin çocuğu evde bırakıp bir yere gitmesi, adeta olay olur. Çocuk etinden et koparmışçasına ağlar. İdeal olan özellikle 0-2 yaş döneminde bebeğe annenin bakmasıdır. Tabi, bu ideal. Bu ne kadar hayata geçirilebilir, hayat koşulları buna ne kadar izin verebilir orası tartışılır. Çalışan anneler ve çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar sonucu annenin çalışmasının çocuğu olumsuz yönde etkilemediğine varılmıştır 25 Röportaj Çalışan anneye en iyi destek, iyi bir babadır. Çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılarken anneye destek olmalı, sevgi, şefkat ve ilgi göstermeli, duygularında ölçülü, dengeli ve kararlı olmalıdır. dışı zamanlarında çocuğu ile oyun oynamalı, kitap okumalı, dertleşmeli, belli konuları tartışıp, gezi programları yaparak, evde belirli sorumlulukları hem kendisi üstlenerek, eşini de eşinin çalışmasını her zaman onaylamalıdır. Bir buçuk yaşına doğru annenin kendinden ayrı bir canlı olduğunu kavramaya başlar. Artık ufak ufak annenin onu bırakıp bir yere gitmesi eskisi kadar şiddetli olmaz. “Anne gidebilir, gitse de döner” düşüncesini taşır. O halde, bir çocuğun annesi onu evde bırakıp giderken ağlaması bir buçuk en çok iki yaşına kadar doğaldır. Bu ağlamanın önlenmesi, daha doğrusu en aza indirilmesi ya da iki yaşına kadar uzamayıp bir an önce ortadan kalkması, o güne kadar çocuğa olan yaklaşımla mümkün olabilir. Çocuk dil bilişsel gelişiminde belli bir aşamaya ulaştıktan sonra soru sormaya başlar. Sorular ve cevaplar da yaşla orantılı olarak değişir. 3 yaşındaki bir çocuğun sorduğu sorular ile 5 yaşındaki çocuğun soruları farklı olacağı gibi verilecek yanıtlarda farklı olmalıdır. Yaş küçüldükçe daha somut çocuğun anlayabileceği kelimeler ve kısa cümlelerden oluşan cevaplar verilmelidir. Anne işe gitmeye başladığında, ilk zamanlar, gitmesi gerektiğini akşam ( akşamı bilmiyorsa güneş gidince kullanılabilir) tekrar geleceği, birlikte olacakları, oyun oynayacaklarını söylemesine rağmen çocuk bir süre annenin peşinden ağlayacaktır. Annenin sözünde durduğunu, gidince geri döndüğünü gören çocuk zamanla bu duruma uyum sağlayacaktır. Bu neden- 26 le çocuğa doğruyu söylemek ve söylenen söze uymak, sözü yerine getirmek çocukta hem anneye, hem de ileride diğer insanlara güvenin gelişimi açısından önemlidir. Çocuk bakımında babalara ne gibi görevler düşüyor? Çalışan annelere babaların nasıl katkıları olabilir? Baba, çocuğu doğmadan anne karnında iken ona ilgi duymalı, sevgi ve şefkat beslemelidir. Babalar çocuğunu dokuz ay taşımadığı ve emzirmediği için, çocuğun ilk yıllarında, kendini anneden daha az gerekli zanneder. Oysaki çocuk dünyaya geldiği andan itibaren baba sevgisi ve ilgisine ihtiyaç duyar. Çocuk, babasının kucağında kendisini güven içinde hisseder. Çoğu zaman babasını akşamdan akşama gören çocuk, onun eve dönmesini heyecanla bekler, onunla oynamak, konuşmak ister. Çocuğun bu isteğine cevap veren, yorgunluğuna rağmen ona zaman ayıran babalar azınlıktadır. Babaların büyük bir kısmı, iş dönüşü evde gürültü istemez, çocuğu ile ilgilenmek, eşine destek olmak yerine, dinlenmeyi ve TV izlemeyi tercih eder. Çalışan anneye en iyi destek, iyi bir babadır. Çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılarken anneye destek olmalı, sevgi, şefkat ve ilgi göstermeli, duygularında ölçülü, dengeli ve kararlı olmalıdır. Baba çocuğuna zaman ayırmalı, çocuğu ile iyi iletişim kurmanın yollarını aramalıdır. İş Bazı anneler doğum nedeniyle çalışmaya, daha sonra dönmek üzere ara veriyorlar. Bu anneler için en uygunu çocuklar kaç yaşında iken işe dönmelidir? Annenin çalışmasının çocuk üzerinde yaratacağı etkiler bazı faktörlere bağlıdır. Bu faktörler annenin işi, çalışma nedenleri, çalışma koşulları, çalışma saatleri, annenin eğitim düzeyi, anne-çocuk iletişimi, aile içi ilişkiler, annenin yokluğunda çocuğa bakan kişinin özellikleri, sağladığı bakımın uygun ve devamlı oluşu gibi pek çok faktörleri göz önünde bulundurulmalıdır. Koşullar ne olursa olsun, annenin çalışması 0-3 yaş çocuğu ile 3-6 yaş çocuğunu farklı şekilde etkileyeceği gibi, okul çocuğu ile ergeni de farklı şekilde etkileyecektir. Yaşı kaç olursa olsun, her çocuğun anneye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın şiddetli olduğu dönem, yaşamın ilk yıllarıdır. İlk yıllarda çocuğun temel ihtiyaçları anne tarafından karşılanmalıdır. Doğumdan sonra annelere verilen 112 günlük izin için neler söylemek istersiniz? Yeterli buluyor musunuz? Bu tartışmasız bir konu. Bugün psikoloji bilimlerinde ki bütün gelişmeler gösteriyor ki bebek ne kadar uzun süre anneyle ya da temel bakım veren insanla kalırsa o kadar çok ruh sağlığı yerinde oluyor. Sonraki kişilik gelişimi daha sağ- Röportaj Çalışan annelere verebileceğiniz pratik öneriler nelerdir? • Güvendiğiniz ve sizin ebeveynlik şeklini destekleyen bir yetişkine çocuğunuzu bırakın. • Gün boyu beraber olamadığınızda, beraber olduğunuz zamanı en iyi şekilde değerlendirin. lıklı ilerliyor. Kesinlikle yeterli görmüyorum. Çocuğun ilk aylarda gerek biyolojik, gerek psikolojik açıdan annesine duyduğu gereksinim büyüktür. Çocuğun anne sütü ile beslenmesi, sağlığı açısından ne kadar önemliyse, duygusal gelişimi içinde o kadar önemlidir. Ünlü uzman Bowlby ‘nin dediği gibi “ Yaşamın ilk yıllarında çocuğun bedensel gelişimi için vitamin ve protein ne kadar önemli ise, zihinsel ve duygusal gelişimi için anne sevgisi o kadar önemlidir.” Bir bebeğin uzun süre annesinden ayrı kalması bazı psikolojik sorunlara neden olabiliyor, bunların başında anneyi kaybetme korkusu, bu durumu ağlama, bağırma, içe kapanma, endişe, anne-babaya karşı soğuk durma gibi davranışlar ortaya çıkabiliyor. Hiç olmazsa 24 ayını tamamlayıncaya kadar çocuğun annesi tarafından büyütülmesinde büyük yarar olduğu inancındayım. Ayrıca benim önemsediğim bir diğer konu ise annenin de çocuğu ile beraberliğe gereksinimi olduğudur. “ Her ne kadar annelik içgüdüsel bir davranış ise de, bu davranış, anne-çocuğu ile birlikte oldukça gelişir. Bu beraberliğe, çocuk kadar annenin de ihtiyacı vardır, bu beraberlikten, çocuğunda annenin de zevk alması, mutlu olması önemlidir. Kadına birçok sorumluluk yükleniyor anne olmak, eş olmak, çalışma hayatı gibi. Kadınlar hepsinde en iyi olmak için koştururken yıpranıyor, o böylesine dönemlerden geçen annelere tavsiyeleriniz var mı? Yaşamı bir sahne olarak algılarsak çalışan anne başrole talip olmaktadır. Toplum, başrol oyuncusundan oyunu neredeyse tek başına götürmesini bekliyor. Başrolü seçen kadın da ev kadını, iş kadını, anne ve eş olarak tüm rolleri başarıyla oynayacağını göstermek için canını dişine takmak zorunda hissediyor. Önceliklerinizi belirleyin ve kendinizi buna göre planlayın. Başkalarının sorumluluklarını üstlenmeyin. İzin verin, onlar kendi sorumluluklarını yerine getirsin. Başkalarının gözüne girmek ve aferin almak için kendinizi sıkıntıya sokmayın. Gerektiğinde kendinize, eşinize, anne ve babanıza “hayır” deyin. En yakınlarınızda olsa başkalarının sizin yaşamınıza evinize ve yaptıklarınıza müdahale etmesine izin vermeyin. Yanlışlarınızı, hatalarınızı ve başarısızlıklarınızı kabul edin ve bunlardan ders çıkarın. Olumsuz giden durumlarda olumlu yönleri sıralayın. Ve en önemlisi süper kadın olmaya çalışmayın. • Annenin belli bir çalışma programı olmalıdır. Bu program sık sık değişmemelidir, çünkü çocuk çok sık değişen programa uyum sağlamakta güçlük çeker. • Annenin çalışması aile bireyleri tarafından, özellikle baba tarafından onaylanmalıdır. Annenin çalışması aile içi ilişkileri zedelememeli, evde tartışma konusu edilmemelidir. • 24-36 ayını tamamladıktan sonra güvenilir bir okul öncesi eğitim kurumu tercih edilmelidir. • Önemli olan öpmek, kucaklamak, sarılmak, çocukla duygularınızı paylaşmak, onunda duygularını ifade etmesine fırsat vermek, yardımcı olmaktır. • Onları hediyelere boğmak yerine, sevgiye dayalı ve hoşgörülü bir ilişki kurulduğunda sorunlar çözülür. 27 Makale BÜYÜK KÂBUS: Mustafa UYAR Avukat RESMİ KİMLİĞİN ÇALINMASI YA DA KAYBOLMASI Hemen hepimizin en az birkaç kez yaşadığı bir durumdur, elinizi cebinize attığınızda cüzdanınızın olmadığını fark etmek. Paniklersiniz, soğuk terler dökersiniz, nerde unuttuğunuzu ya da kaybettiğinizi hatırlamaya çalışırsınız evde ya da arabanızda unutmuş olmayı umarak. Bu durumu kâbusa dönüştüren oldukça geçerli nedenler var. Aslında cüzdanınızdaki paralar bu nedenlerin en sonunda yer alır. Asıl kâbus kredi kartları, banka kartları, ehliyet ve en önemlisi Nüfus Cüzdanımızdır. Bankanızın müşteri temsilcisi arayarak, kredi ve banka kartlarınızı birkaç dakika içinde iptal ettirebilir, en fazla bir hafta içinde yenilerini alabilirsiniz. Biraz zaman alsa da ve zahmetli olsa da nüfus cüzdanı ve ehliyetinizin yenilerini de kısa sürede çıkartmak mümkündür. Bu olayı kâbusa döndüren asıl neden, resmi kimlik belgelerinin kötü niyetli kişilerin eline geçmiş olma ihtimalidir. Bu arada belirtmekte yarar ki yasa gereği, resmi iş ve işlemlerde kabul edilen kimlikler yalnızca, nüfus cüzdanı, ehliyet ve pasaporttur. Bağlı bulunduğunuz meslek teşekkülünden alınan kimlik, emekli kartı, işyerinizden alınan personel tanıtım kartları ve benzeri belgeler, resmi işlerde ve bankalarda geçerli kimlik olarak kabul edilmez. Kaybolan ya da çalınan nüfus cüzdanınızı bulan kötü niyetli kişiler neler yapabilir bir bunlara göz atalım, 28 1. Bu kimlikle, şirket ya da şirketler kurabilir, 2. Vergi dairesinde mükellefiyet kaydı yaptırabilir, 3. Sahte fatura düzenlemek suretiyle, yasa dışı gelir elde edebilir, 4. Adınıza hesap açtırıp, çek karneleri alabilir, 5. Akla gelmeyecek daha birçok olumsuz işte ya da faaliyette kullanabilir. 6. Daha önemlisi, nüfus cüzdanı kaybolan ya da çalınan kişi, aleyhine açılan davalardan (örneğin naylon fatura düzenleme ile ilgili davalardan, karşılıksız çek düzenlemekten) haberdar olmadan hüküm giyebilir, İtiraz etmediği, daha doğrusu edemediği kararlardan dolayı, hakkında çıkan arama kararı üzerine yakalanıp hapse atılabilir. MERKEZİ SİCİL KAYIT SİSTEMİ (MERSİS) Bu olumsuzluklar, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, Merkezi Sicil Kayıt Sistemi’ni (MERSİS) tamamlayarak ülke genelindeki ticaret sicili müdürlüklerinin tamamının birbirine bağlanması ile büyük ölçüde önlenebilir hale gelmiştir. Bunun için, nüfus cüzdanı, ehliyet ya da pasaportun kaybolduğunu ya da çalındığını fark eder etmez, herhangi bir Ticaret Sicili Müdürlüğüne bir dilekçe ve kimlik bilgileri ile müracaat etmek, sizi büyük ölçüde bu belalardan kurtaracaktır. Müracaatla birlikte, anında T.C. Kimlik numarası ve Adı-Soyadı bilgileri MERSİS’ teki ‘KISITLILAR’ listesine dâhil edilecek, bu listede kısıtlılık kaydı olduğu sürece, adınıza yeni bir şirket ya da ticari işletme kurulamayacaktır. Yeni kimlik çıkardıktan sonra yeni bir dilekçe ile talep etmeniz halinde bu listedeki kayıt silinecektir. Bu sistem sayesinde şirketlere ait güncel bilgiler internet üzerinden her yerden herkes tarafından görülebildiğinden, güncel olmayan sicil tasdiknameleri ile bankalardan çek karnesi çıkarılması da imkânsız hale gelmiştir. VERGİ DAİRESİNE BİLDİRİM KALKTI Bu konuda, Maliye Bakanlığı’nın da bir düzenlemesi vardı. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın “Vergi Kimlik Numarası” 2007/1 No.lu İç Genelgesi ile nüfus cüzdanları kaybolan ya da çalınanların, durumu bir dilekçe Makale ile Vergi Dairesine bildirmeleri isteniyordu. Başvuruda bulunmayanlar, yukarıda belirtilen olumsuzlukları yaşayabiliyor, “Acaba nüfus cüzdanımı ne gibi kanunsuz bir işte kullandılar?” diye korkulu rüya görüyorlardı. Vatandaşların çoğu, vergi dairesine başvurmaları gerektiğini bilmedikleri için, yukarıda örnek gösterilen bazı sorunları yaşıyorlardı. Hatta içlerinde hapse girenler bile vardı. Ortada garip bir durum vardı. Maliye bir genelge yayınlamış ve bütün vatandaşların bu genelgeyi bileceğini varsayıyordu. Vatandaşların ise yüzde 99’unun böyle bir genelgeden haberi yoktu. 2010/1 NO.LU VERGİ KİMLİK NUMARASI İÇ GENELGESİ ile nüfus cüzdanı çalınan ya da kaybolanların, Vergi Dairesine bildirme mecburiyetine son verildi. Nüfuz cüzdanının çalındığı ya da kaybolduğunun, Nüfus Müdürlüğüne bildirilmesinin yeterli olacağı belirtildi. Yeni uygulamaya göre, Vergi Dairesi; MERNİS/Kimlik Paylaşım Sistemi’nden, nüfuz cüzdanının kayıp veya çalıntı olup olmadığını sorgulayacak. Bu sorgulama sonucuna göre de “mükellefiyet kaydı” yapacak ya da yapmayıp durumu bir yazı ile emniyet müdürlüklerine bildirecek. Bu yeni düzenleme, vatandaşları kaybolan veya çalınan nüfus cüzdanları nedeniyle vergiler, naylon fatura ve hapis cezaları yönüyle “korkulu rüya” görmekten kurtardı. VERGİ KİMLİK NUMARASI İÇ GENELGESİ SERİ NO:2010/1 Bilindiği üzere,06.07.2007 tarih ve 2007/1 Seri No.lu Vergi Kimlik Numarası İç Genelgesinde gerçek kişilerin, nüfus cüzdanlarının kaybolduğunu veya çalındığını belirterek kaybolan veya çalınan nüfus cüzdanları ile mükellefiyet tesis edilmesinin engellemesi yönünde müracaatları üzerine vergi dairelerince yapılacak işlemler açıklanmıştır. MERNİS Kimlik Paylaşım Sisteminden kayıp ve çalıntı sorgulaması imkânı getirildiği için 2007/1 Seri Bu arada belirtmekte yarar ki yasa gereği, resmi iş ve işlemlerde kabul edilen kimlikler yalnızca, nüfus cüzdanı, ehliyet ve pasaporttur. Bağlı bulunduğunuz meslek teşekkülünden alınan kimlik, emekli kartı, işyerinizden alınan personel tanıtım kartları ve benzeri belgeler, resmi işlerde ve bankalarda geçerli kimlik olarak kabul edilmez. No.lu Vergi Kimlik Numarası İç Genelgesi uygulamadan kaldırılmıştır. Bu nedenle kaybolan ve çalınan nüfus cüzdanları ile mükellefiyet tesis edilmesinin engellenmesi için aşağıda açıklandığı şekilde işlem yapılması uygun görülmüştür. Vergi Dairesinde müracaat ederek; - Mükellefiyet tesisi yaptırmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetindeki gerçek kişilerin, - Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralarını vergi kimlik numarası olarak bildiren, mevcut ve yeni kurulacak sermaye şirketi ortakları, yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile genel müdürlerinin İbraz ettikleri nüfus cüzdanlarının, mükellefiyet tesisi yapılmadan ve/ veya dosya numarası verilmeden önce, MERNİS/Kimlik Paylaşım Sisteminden kayıp veya çalıntı olup olmadığı sorgulanacaktır. Yapılan sorgulama sonucunda; - İbraz edilen nüfus cüzdanın kayıp/çalıntı olmadığının tespit edilmesi halinde mükellefiyet tesisi yapılması ve/veya dosya numarası verilmesi için gerekli işlemler yapılacaktır. - İbraz edilen nüfus cüzdanın kayıp/çalıntı olduğunun tespit edilmesi halinde nüfus cüzdanındaki kişi adına mükellefiyet tesisi yapılmayacak ve/veya dosya numarası verilmeyecektir. İbraz edilen nüfus cüzdanı iade edilmeyip durumu anlatan bir yazı ekinde ilgili nüfus müdürlüğüne gönderilecektir. Ayrıca ibraz edilen belgelerin ve nüfus cüzdanının fotokopisi durumu anlatan bir yazı ile emniyet müdürlüklerine de bildirilecektir. KİMLİK FOTOKOPİNİZ MUTLAKA PARAFLAYIN Bilindiği gibi, her kurumda işlem yaparken, telefon hattı alırken, bir yerlere abone olurken, kargo alıpverirken, havale işlemlerinde kim- lik fotokopisi istenmektedir. Aslında bu yasal değildir. Sadece koca formu doldurmak yerine kimliğinizin fotokopisini istiyorlar. Bu kimlik fotokopiniz ile: -Adınıza bir yerlere üye olunabilir. -Adınıza abonelik açılabilir. -Sizi bir şey için kefil edebilirler. En çok görülen vakalardan biri de şu: ADINIZA BIR SÜRÜ TELEFON HATTI AÇTIRIP, AÇIK HAT OLARAK SATABILIRLER ve bu hatları alanlar herhangi bir suç işlediklerinde, hat sahibi yani kimlik fotokopisi kullanılarak adına hat açılan kişi suçlanacaktır. Kimlik bilgilerimizle isteğiniz dışında işlem yapılmasını önlemek için yapabileceğiniz en etkili önlem; form doldururken ve kimlik fotokopisini verirken, “SADECE 0 5XX 123 45 67 HATTIN ABONELIK ISLEMLERI / AKTIVASYONU IÇINDIR yazıp paraf atmanız olacaktır. CEZA YÖNÜ Nüfus Cüzdanı, ehliyet ve pasaport resmi belgedir. Çalıntı ya da buluntu nüfus cüzdanı, ehliyet ya da pasaportun kullanılması, kullanılış yerine ve şekline göre Resmî belgede sahtecilik, ya da dolandırıcılık suçlarını oluşturur, Türk Ceza Kanunun, “Resmî belgede sahtecilik” başlıklı 204. Maddesine göre; (1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 29 Makale İŞYERLERİNDE İŞ EKİPMANLARININ Hüseyin TURHAN A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı (MB Holding İSG Müdürü) Çalışma hayatının en önemli öğesi olan çalışanların; eğitimi, mesleki yeterliliği, yıllık periyodik sağlık kontrolleri, uygun işe yerleştirilmeleri, kişisel koruyucu kullanımları, yaptıkları işlerin tanımı, yaptıkları işlerle ilgili olarak iş güvenliği açısından dikkat edilmesi gereken kurallar içeren talimatlar… gibi konularda yapılması gereken yasal gereklerin olduğu bilinmektedir. Fakat iş yaşamının iş güvenliği ile ilgili diğer aktörü olan iş ekipmanlarının iş sağlığı açısından bakımları ve kontrolleri de çok önem arz etmektedir. 30 PERİYODİK KONTROLLERİNİN ÖNEMİ VE PERİYODİK KONTROL SÜRELERİ; İş ekipmanı: İşin yapılmasında kullanılan herhangi bir makina, alet, tesise ve tesisata denir. İş ekipmanının çalıştırılması, durdurulması, kullanılması, taşınması, tamiri, tadili, bakımı, hizmete sunulması ve temizlenmesi gibi iş ekipmanı ile ilgili her türlü faaliyetin iş güvenliği açısından yasaya ve yönetmeliklere uygun yapılması; iş veriminin artırılması ve güvenli çalışma ortamının oluşturularak iş kazalarının önlenmesi açısından önemlidir. İş ekipmanlarına bakım ve iş ekipmanları ile ilgili diğer hizmetlerin dışında, en önemlisi periyodik kontrollerinin yapılmasıdır. Periyodik kontrollerinin sonunda eksiklik yoksa o periyod için iş ekipmanınızı güvenli kullanabiliriz demektir. Eksikler tespit edilmişse, o tespit edilen eksikler yerine getirildikten sonra o periyod için o iş ekipmanın güvenli kullanılabilir, eğer eksikler göz ardı edilirse; güvenli kullanımdan söz edilemez. Periyodik kontrollerin yasal dayanağı: Çalışma Bakanlığı tarafından yayınlanmış (İŞ EKİPMANLARININ KULLANIMINDA SAĞLIK VE GÜVENLİK ŞARTLARI YÖNETMELİĞİ Resmi Gazete Tarihi: 25.04.2013 Resmi Gazete Sayısı: 28628)’nin 7nci maddesidir. Periyodik kontrol: İş ekipmanlarının, Yönetmelikte öngörülen aralıklarda ve belirtilen yöntemlere uygun ola- Makale rak, yetkili kişilerce yapılan muayene, deney ve test faaliyetlerini, ifade eder. Periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişi: Bu Yönetmelikte belirtilen iş ekipmanlarının teknik özelliklerinin gerektirdiği ve EK-III’te yer alan istisnalar saklı kalmak kaydıyla ilgili branşlardan mühendis, tekniker ve yüksek teknikerleridir. PERİYODİK KONTROLLERİN AMACI 1-İşyerinde bulunan her türlü makine ve tesisin fiziki özelliklerini önceden belirlemek, 2-İşletme şartlarından dolayı oluşan aşınma, yıpranma gibi durumların varlığını araştırmak, 3-Gerekli hallerde tamir, bakım, onarım ya da işletme şartlarında yapılması gerekli değişiklikleri ve alınacak tedbirleri belirlemek, 4-Bir sonraki periyoda kadar güvenli bir şekilde çalışıp/çalışmayacağı konusunda fikir ve kanaat oluşturmaktır. Bilindiği gibi İş Sağlığı, yapılmakta olan işin çalışanların sağlığına ve hastalık halinin işin verimine olan etkilerini inceleyen; hem çalışanla- rın sağlığını optimum düzeyde tutmaya çalışan, hem de işin verimini arttırmaya çalışan bilim dalıdır. İşletmelerde aşağıda listede verilen iş ekipmanlarından mutlaka birileri ile çok yakından çalıştığımızı görebiliriz. İşletmelerimizde bize çok yakın olup, verdikleri hizmetlerle işimizin oluşunu sağlayan, iş verimimizi artırıp azaltabilen, farkında olduğumuz ya da olmadığımız bu işyeri aktörlerinden hangileri ile ilgilenebiliyoruz inceleyelim; Periyodik kontrolleri yapmaya yetkili kişiler in, Periyodik Kontrol Mühendis Yetki Belgesi olması şarttır. İş ekipmanlarının bakımları da (günlük, haftalık, aylık, üç aylık, altı aylık ve benzeri), ilgili standartlarda belirlenen veya imalatçının belirlediği şekilde, imalatçı tarafından yetkilendirilmiş servislerce veya işyeri tarafından görevlendirilmiş kişilerce yapılır. İş ekipmanlarının, her çalışmaya başlamadan önce, operatörleri tarafından kontrollere tabi tutulmaları sağlanmalıdır. PERİYODİK KONTROL SÜRELERİ: BASINÇLI KAP VE TESİSATLAR Makine mühendisleri ve makine tekniker veya yüksek teknikerleri tarafından yapılır. Söz konusu periyodik kontrollerin tahribatsız muayene yöntemleri ile yapılması durumunda, bu kontroller sadece TS EN 473 standardına göre eğitim almış mühendisler ve aynı eğitimi almış tekniker veya yüksek teknikerler tarafından yapılabilir. EKİPMAN ADI KONTROL PERİYODU (azami süre) (ilgili standardın ön gördüğü süreler saklı kalmak koşuluyla) PERİYODİK KONTROL KRİTERLERİ Buhar kazanları Standartlarda süre belirtilmemişse 1 Yıl TS 2025 ve TS EN 13445-5 standartlarında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. 31 Makale Kalorifer kazanları Standartlarda süre belirtilmemişse 1 Yıl Taşınabilir asetilen tüpleri TS EN 12863 standardında belirtilen sürelerde TS EN 12863 standardında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. Manifoldlu asetilen tüp demetleri Standartlarda süre belirtilmemişse 1 Yıl TS EN 12755 ve TS EN 13720 standartlarında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. Manifoldlu tüp demetleri Standartlarda süre belirtilmemişse 1 Yıl TS EN13385 ve TS EN 13769 standartlarında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. Sıvılaştırılmış gaz tankları (LPG, ve benzeri) (yerüstü) (1) 10 Yıl TS 55, TS 1445, TS 1446, TS EN 12817 ve TS EN 12819 standartlarında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. Sıvılaştırılmış gaz tankları (LPG, ve benzeri) (yer altı) (1) 10 Yıl TS EN12817, TS EN12819 standartlarında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. Kullanımdaki LPG tüpleri Standartlarda süre belirtilmemişse 1 Yıl TS EN 1440:2008+A1:2012,TS EN14767,TS EN14795,TS EN14914standartlarında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. Basınçlı hava tankları(2), (3) Standartlarda süre belirtilmemişse 1 Yıl TS 1203 EN 286-1, TS EN 1012-1:2010, TS EN 134455 standartlarında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. Kriyojenik tanklar TS EN:13458 - 3 standardında Belirtilen sürelerde. TS EN 1251-3, TS EN:13458 - 3, TS EN 13530-3 ve TS EN 14197-3,standartlarında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. Tehlikeli sıvıların(4) bulunduğu tank ve depolar 10 Yıl(5) API 620, API 650, API 653, API 2610 standartlarda belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. 32 TS EN 12952-6 standardında belirtilen kriterlere uygun olarak yapılır. Makale LPG tanklarında bulunan emniyet valfleri ise 5 yılda bir kontrol ve teste tabi tutulur. (1) Tehlikeli sıvılar: aşındırıcı veya sağlığa zararlı sıvılardır. Seyyar veya sabit kompresör hava tankları ile basınçlı hava ihtiva eden her türlü kap ve bunların sabit donanımı. (2) (4) Kademeli sıkıştırma yapan kompresörlerin her kademesinde hidrostatik basınç deneyi, basınçlı hava tankları ile bunların sabit donanımlarının, o kademede müsaade edilen en yüksek basıncının 1,5 katı ile yapılır. (3) Tahribatsız muayene yöntemleri kullanılır. (5) Tezgâhlar Makine ve tezgâhların periyodik kontrolleri EK-III, madde 1.4.’te yer alan hususlara uygun olarak yapılır. Makine ve tezgâhların periyodik kontrolleri, makine mühendisleri, makine tekniker veya yüksek teknikerleri tarafından yapılır. Elektronik kumanda sistemi ile donatılmış makine ve tezgâhların periyodik kontrolü; makine veya mekatronik mühendisi ile elektrik mühendisleri ve/veya bunların teknikerleri tarafından birlikte yapılır. SONUÇ; Periyodik kontrolü yapılan iş ekipmanları, kontrol raporunun kanaat bölümünde eksik tespiti yapılmamışsa raporda geçen sürede güvenle kullanılabilir demektir. Eğer eksikler tespit edilmişse, bu eksikler giderildikten sonra güvenli kullanılabilir hale gelecektir demektir. Eksikler giderilmezse; o ekipman iş güvenliği açısından uygun değildir. İşletmeler, iş ekipmanlarının periyodik kontrollerini yaptırarak, iş verimi ve iş güvenliğine büyük katkılar sağlayacaklardır. Unutulmuş, bakılmamış, ilgilenilmemiş, her iş ekipman birer tehlike kaynağı olarak işletmemize büyük zararlar verebilir. 33 Kişisel Gelişim İMZADAN KARAKTER TAHLİLİ Attığınız imzalarla karakterinizi, ruh ve beden yapınızı anlamak mümkün. Bir bilim dalı olan Grafoloji, kişinin imzasından onu tahlil edebilecek verilere ulaşıyor. Grafoloji, Avrupa ve Amerika’da sıklıkla başvurulan bir ilim dalı. İstihbarat teşkilatları olayları çözümlemek, büyük şirketler eleman alımında isabetli karar vermek, eğitimciler öğrencilerini daha iyi tanıyabilmek için imza ve yazıdan karakter tahlili yapmaya sıkça başvuruyor. Türkiye’de çok fazla uygulama alanı bulunmayan bu dal, Adli Tıp Kurumu’nda genellikle sahtecilik olaylarını çözümlemede kullanılıyor. 34 İmzadan karakter okuma ilminin temel taşları • İmza uzun olursa kişi sabırlıdır. • İmza kısa ise insan mantığını iyi kullanır. • İmza keskin çizgiler içeriyorsa kişi keskin fikirli, esprili, keskin mantıklı ve dilini kılıç gibi kullanan ve dilinden çok çekecek bir insandır. • İmza düzgünse insan düzgün karakterli, güvenilir, iyi ahlaklı, uyumludur. • İmzada yuvarlaklık varsa kişide lider özellikleri vardır. • İmzada 3 nokta varsa kişi keskin nişancı, avcılığa yatkın ve nüktecidir. • İmzada geri dönüşler varsa kişinin hafızası kuvvetlidir. • İmza sanatsal çizgiler içeriyorsa kişi güzel sanatlara yatkındır. • İmza kısa ve üstünkörü ise kişi boş vermiştir. • İmzanın başı büyük harf ve gösterişle başlıyorsa kişi özgüvenli, başlangıçta kendini iyi, karizmatik tanıtandır. • İmzanın başı, ortası ve sonu büyükse başta, ortada ve sonda kendini iyi takdim eden ve iyi iş takibi olan birisidir. • İmzanın sonu büyük harfle bitiyorsa başladığı işleri iyi bitiriyor demektir. • İmzanın baş harfinden sonra gelen kısım ince ise kişi ince karakterli ve duygusal, kalınsa kişi kabadır ve duygusal değildir. • İmzanın sonunda ileri veya yukarı doğru giden bir çizgi varsa kişinin hedefi büyüktür. Aşağı doğru çizgi varsa kişi içine kapalıdır. Karamsardır. • İmza sağa yatıksa kişi sosyal, diplomat; geriye yatıksa anti sosyaldir. • İmza uçuk kaçıksa insan uçuktur. • İmzada 3–4 farklı karakter varsa kişi tiyatroya yatkındır. ABD Demokrat Parti Başkan Adayı Hillary Rodham Clinton Çok sabırlı biri. Ağlayan bir bebeğe Pratik çözüm üretmeden uzun sure sabırla bakar. Barack Obama’ya gore daha az duygusal ve erkek gibi bir kadın. Lider özellikleri var. En büyük eksiği pratik çözüm üretmemesi ve kıvrak zekaya az başvurması. Kıvrak kararlar almaması aslında sağlıklı ve ABD’nin uzun vadeli geleceği için faydalı kararlar almasına sebep olabilir. Zadık bir dost. Bush’ta olan hayalperestlik, fantezi ve maceraperestlik Bayan Clinton’da yok. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin V.Putin diye Rusça yazarak imza atıyor. Ancak V ve P harfinin etrafına birkaç tane daire çizerek tüm bilgilerini gizleyip koruma altına alıyor. Hatta o iki harfi kimse okuyamasın ve keşfedemesin diye üst üste yazıyor. Putin’in imzasında büyük bir lider olma öne çıkan özellik. Liderin özellikleri diye kitaplarda yazan özelliklerin yüzde 95’ini taşıyor. Kendi adamlarını koruyor, himaye ediyor. O bir bilgi gizleme ve kendine yakın sadık insanları koruma uzmanı. Bazen içine kapanmayı seviyor. Hedefi büyük. Çünkü imza soldan sağa yükseliyor. Kişisel Gelişim Bill Gates Dürüst biri. Az kırılan, sosyal biri. Adaletli, mantıklı ve güzel sanatlara eğilimli. Beethoven Güzel sanatlara çok başarılı olduğu zaten açık bir şekilde imzada görülüyor. Müziklerinin başında ortasında başarılı ama sonuna doğru başarısı azalıyor. Hitler Tam bir dictator imzası. Diktatörlük ağır basmadan önce adaletli biri olarak görünüyor. 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal Çok adaletli biri. T harfinin tepesiyle z harfinin sonu simetrik. İsimle imza atanların temel özellikleri dürüst ve açık insan olmalarıdır. Çok hazır cevap ve nükteci. Dilini kılıç gibi kullanabilir. İyi bir şovmen ve tiyatrocu olabilir. Duygusal ama çok ince ruhlu değil. Oscar Wilde Hedefi büyük. Büyük düşünen. Çok sade biri. Nükteci. Adaletli. Düzensiz, sıra dışı. Doğal olarak hayatında da kopukluk ve yarım bırakılmış işler var. İmzası gibi o da farklı düşünen, farklı yaşayan biri. Stalin İmza ve uygulamalar olarak Hitler’e benzeyen biri. Diktatörlük ağır basmadan once fazla adaletli biri olarak görünmüyor. Mantığını Hitler’den biraz daha hızlı kullanıyor. Sistemsiz biri. Albert Einstein Çok sabırlı ve hedefi çok büyük olan biri. İmzanın soldan sağa doğru yükselmesi ve t harfinin kuşağının ileri abartılı uzaması bu insanın çok sabırlı olmasını gösterir. Nükteci biri. Duygusal, ince ruhlu ve çok iyi özgüveni olan biri. Picasso Picasso’nun imzasında p harfinde ve ss harfinde iyi bir sanatçı olduğu ortaya çıkıyor.İsmiyle yazdığı için açık, dürüst insan. Morali iyi iken aşağıdan yukarı doğru imza atıyor. Morali bozukken yatay imza atıyor. Özgüveni olduğu ve kendine değer verdiği için imzasının altını çiziyor . ABD Başkanı George Bush Bush’un imzasında sanata yatkın olduğu görülüyor. Ayrıca o bir hayalperest. Çünkü imza saga sola uçuyor, taşıyor. Hayal kurma ve fantezide başarılı. Maceracı. Ayrıca imza arasındaki kopukluk olması unutkanlığa işarettir. Sistemsiz ve kopuk çalışan, bir işten diğerine hoplayan bir şahsiyet. Hedefi büyük. Çünkü son harfi ileri doğru uzuyor. Sosyal ama çok hata yapan biri. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy İmzası gibi birisi. Daldan Dala konar. Çok unutkandır. Bir iş bitmeden diğer işe başlar. Duygusal ve hayalcidir. Duygusal kararlar alır. Sağlıklı ve objektif kararlar almak için aklıselim danışmanlara ihtiyacı var. Hayalleri ile yaptıklarını ve yapacaklarını karıştırabilir. Prensipli değil. Uçak yolculuğunu sever. 35 Kişisel Gelişim/Test PROBLEM MİSİNİZ? ÇÖZÜM MÜ? Kimileri için bazı insanlar sürekli sorun yaratır, kimileri ise sorun çözmede ustadır. Bu açıdan problemle veya çözümle özdeşleşiriz. Peki ya siz, problem misiniz, yoksa çözüm mü; işte test edin ve görün! 1. Arkadaşlarınızın sizin için sürpriz bir doğum günü partisi hazırladıklarını öğrendiniz. Nasıl davranırsınız? a) Fena halde sinirlenirsiniz, ani bir yolculuğa çıkarsınız. b) Hoşunuza gider, haberiniz yokmuş gibi davranırsınız. c) Haberiniz yokmuş gibi davranırsınız, siz de onlar için özel hazırlık yaparsınız. d) Çok sevinirsiniz, o gün her zamankinden daha şık olursunuz, habersizmiş gibi davranırsınız. 2. Diyelim ki dövme yaptırıyorsunuz. Desenini seçin. a) Yılan. b) Gül. c) Kelebek. d) Kertenkele. 3. Sloganınızı seçin. a) Hızlı yaşa genç öl. b) İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır. c) Her gecenin bir sabahı vardır. d) Savaşma seviş. 4. A rkadaşınızın bir yalanını yakaladınız. Aklınızdan geçenler? a) Hemen yalanını yüzüne vurursunuz. b) Yalan söylemesine ne gerek vardı? c) Belki yalan değildir, belki zor durumdaydı. d) Bu ilk mi, yoksa hep mi yapıyordu? 5. Güç nedir? a) İktidar. b) Çok kolay kötüye kullanılan bir şeydir. c) Şansın kardeşidir. d) Bazılarının elinden alınması gereken bir şeydir. 36 6. İnanılmaz marifetleri olan yeni bir robot geliştirildi. Ama bir özelliği sizi rahatsız ediyor. Ne olabilir? a) Çalışırken vınlıyor. b) Size yapılacak iş bırakmıyor. c) Size hep ‘sahip’ diye hitap ediyor. d) Sizin adınızı koymuşlar. 7. Size bir ödül verilseydi ne olurdu (Bu sorunun yanıtını bir arkadaşınız onaylamalı?) a) Huysuzluk ödülü. b) Marko Paşa ödülü. c) Vericilik ödülü. d) Kanber ödülü. 8. Aynalarla aranız nasıl? a) Nefret edersiniz. b) Olması gerektiği gibi. c) Aynaya bakmak sizi eğlendirir. d) Aynasız bir mekân düşünemiyorsunuz. 9. Kendi kendinize sıkça tekrarladığınız yakınma cümlesi hangisi? a) Eminim yine aksilik beni bulur. b) İnsanlar neden küçük şeyleri büyütürler ki? c) Zaman geçiyor, yaşlanıyoruz. d) Hayat ne kadar adaletsiz! 10. Toplu halde çekilen fotoğraflarda nasıl çıkarsınız? a) Yüzünüzde hep alaycı bir ifade olur. b) Hep gülümsersiniz. c) Hep gülersiniz, çok neşeli çıkarsınız. d) Bazen gülümser gibi olursunuz. Kişisel Gelişim/Test DEĞERLENDİRME (a)’lar çoğunluktaysa PROBLEMSİNİZ Zor bir insansınız. Hep kötü bir şeyin beklentisi içinde tetiktesiniz. Ama sessiz bir beklenti hali değil bu. Her şeyden şikâyet ediyor, durmadan kusur buluyor ve rahatsızlığınız her fırsatta dile getiriyorsunuz. Dünyanın sorumluluğu sizin üstünüzde. İyi de, kimse bunu sizden istemedi ki! Lider bir kişiliğiniz var ama kök söktürücü bir liderlik bu! (b)’ler çoğunluktaysa ÇÖZÜMSÜNÜZ Çözümden başka ne olabilirsiniz. Bir mantık ustası olduğunuz söylenebilir. Hem başkaları, hem kendiniz için mükemmel bir dostsunuz. Bütün problemleri gerçek boyutlarıyla görüp, onların sizi şaşırtmasına ya da bocalatmasına izin vermeden orada ve anında çözüyorsunuz. Ama bu özelliğiniz sayesinde bütün problemlileri çekiyorsunuz. Neyse ki bu sizin için problem değil! (c)’ler çoğunluktaysa KENDİNİZ İÇİN PROBLEM, BAŞKALARI İÇİN ÇÖZÜMSÜNÜZ Adeta başkaları için yaşıyorsunuz. Başkaları için dünyayı cennete çevirmeyi görev edinmişsiniz ama, kendinize gelince yeteneklerinizi, gücünüzü küçümsüyor; sorunlar karşısında dünyayı kendinize cehennem kılıyorsunuz. Her şeye o kadar başkaları için bakmaya alışmışsınız ki, kendinize dair görüşlerinizde yanılıyorsunuz. Başkalarına yardım da bu kadar usta birine yakışmıyor bu! (d)’ler çoğunluktaysa KENDİNİZ İÇİN ÇÖZÜM, BAŞKALARI İÇİN PROBLEMSİNİZ Biraz abartılı bir ifade olsa da, kendiniz için çözüm, başkaları için problemsiniz. Biraz ben merkezcisiniz. Her durumda önce kendiniz ve çıkarlarınız geliyor. Bu, kimi zaman birilerini kızdırdığınız, hatta kırdığınız anlamına da geliyor. Ama siz keyifliyken sizden iyisi de yok! Bir sorunla karşılaştığınızda ise mutlaka çözüyorsunuz, çünkü kendinizi düze çıkarmada kural tanımıyorsunuz! 37 Halkla İlişkiler Şeyda HELVACI KERSE Basın ve Halkla İlişkiler Yönetmeni Her gün gelişen yaşantımızda, reklamlar da durduğu yerde durmuyor, sürekli bizi daha çok şaşırtacak teknikler ortaya çıkıyor. Bu noktada sizlere merak, heyecan ve ilginç olma üçlemesinin aynı mevkide buluştuğu Viral Reklamlardan söz edeceğim. Viral reklamların püf noktası ‘gizli reklam’ içermesi. Böylece üretici, tüketiciye reklam olduğunu hissettirmeden reklam yapıyor ve bu tür reklamlar tüketiciye çok daha sıcak geliyor. 38 VİRAL REKLAMIN GÜCÜ Viral reklamı anlatmak için anlamından yola çıkmak lazım diye düşünüyorum. Viral reklam, internet üzerinde büyük çoğunlukla video yapımı olarak, e-posta yolu veya video paylaşım sitelerinde kullanıcıların kulaktan kulağa ya da ağızdan ağıza yöntemi ile yaydıkları, bu yüzden de viral denilen yani virüse benzetilen, kendi kendine yayılan yeni nesil bir reklam metodudur. Viral reklamda ki amaç, diğer reklam türlerinde de olduğu gibi marka bilinirliğini ve ürün satışlarını arttırmaktır. Eğer doğru bir mesajla, doğru bir zamanlama yapılırsa viral reklam satış rakamlarınızı ciddi bir şekilde arttırabilir. En önemlisi markaya ciddi bir sempati toplayabilir, takipçi sayınızı arttırabilir ve müşteri sadakatinizi üst seviyelere taşıyabilir. Bu saydığım özellikler şirketler için hiç te yabana atılacak gibi değil. Viral reklamların isminden de anlaşılabileceği üzere birkaç günde milyonlara ulaşması hedeflenmektedir. Peki, milyonlara günümüzde nasıl ulaşabiliriz? Tabi ki internet ve sosyal medya araçlarıyla. 2014 yılı sonunda 288 milyon aylık aktif kullanıcısı bulunan Twitter, kullanıcı sayısı 1 milyar 250 milyona ulaşmış Facebook ve video cenneti Youtube gibi araçlar, viral reklamlar için biçilmiş kaftan. Özellikle Facebook’un paylaş butonunun olması, Twitter’ın ise retweet özelliği, viral reklamların yayılması için önemli mecralardır. Viral reklamın ilginç olması ve haber değeri taşıması bu işin en temel kısmıdır. İnsanlar gerçekten ilginç bulduğu şeyleri, diğer insanlarla paylaşırlar. Yani diğer bir deyişle tahrik Viral reklamda ki amaç, diğer reklam türlerinde de olduğu gibi marka bilinirliğini ve ürün satışlarını arttırmaktır. Eğer doğru bir mesajla, doğru bir zamanlama yapılırsa viral reklam satış rakamlarınızı ciddi bir şekilde arttırabilir. En önemlisi markaya ciddi bir sempati toplayabilir, takipçi sayınızı arttırabilir ve müşteri sadakatinizi üst seviyelere taşıyabilir. Halkla İlişkiler gücünün yüksek olması gerekir. Tahrik ne kadar çoksa, paylaşım o kadar çok olacaktır. Tahrikten anlatmak istediğim ise yapılacak işin büyük bir kesim tarafından merakla izlenmesi. Yani sadece belirli bir hedef kitlenin dikkatini çekerse reklam istenildiği gibi paylaşılmaz. İlgi görmeyen reklam ağızdan ağıza yayılamaz ve viral reklam olmaz. Viral reklamcılığın temelinde olan şey, yayılımı kolaylaştıracak ve insanların gördükleri şeyi başkalarıyla paylaşmalarını sağlaya- cak öğeler yerleştirmektir. Viral reklamlar ikiye ayrılmaktadır; Gerçek kullanıcı tarafından yapılan viral reklamlara genelde video paylaşım sitelerinde rastlanmaktadır. Tesadüfen bir kullanıcı, herhangi bir ürünü hedef alan veya onu savunan bir video çeker ve bu video çok başarılı ise yayılır. Genelde firmalar daha sonra bu reklamı satın alma yoluna giderler. Reklamı yapan firma tarafından yapılanlar ise firmanın profesyo- Viral reklamlar ikiye ayrılmaktadır; Gerçek kullanıcı tarafından yapılan viral reklamlara genelde video paylaşım sitelerinde rastlanmaktadır. Reklamı yapan firma tarafından yapılanlar ise firmanın profesyonel bir ekibe sipariş olarak bir viral reklam vermesiyle gerçekleşir. Gittigidiyor.com: “Aldatılan kız, Fulyanın İntikamı” 39 Halkla İlişkiler BAŞARILI BİR VİRAL VİDEO NASIL OLMALI? • Bir kere kesinlikle uzun olmamalı ve insanları sıkmamalıdır. Bunun için maksimum 2 dakika yeterli olacaktır. • Kesinlikle hile yapılmamalıdır. Unutmayın yıl 2015. Mutlaka farkına varan olacaktır, bu da rüzgârın ters dönmesine sebep olabilir. Ve markanız için kaş yaparken, göz çıkarabilirsiniz. • Yaratıcı ve akılda kalıcı olmalıdır. Korkutmak, çok güldürmek, şok etmek vb. • Reklamı gizlenmiş olmalıdır. Reklamı bariz belli olan bir videoyu kimse paylaşmaz. • Kolayca yayılabilecek bir veya bir kaç mecrada paylaşılmalıdır.(Twitter, Facebook, vb.) • Aile ve arkadaşlar ile paylaşmaya değer bir şey olması gerekir. 40 Türk Hava Yolları: “Üç aydır dünyanın 14 ülkesine gidip geldim…” nel bir ekibe sipariş olarak bir viral reklam vermesiyle gerçekleşir. Ama buradaki en önemli nokta bunun amatör bir çekim olarak gözükmesidir. Viral reklamlarda amatörce çekimler favori olsa da bunlara film, video klip gibi içeriklerde de rastlanabilir. NEREDEN BAŞLAMAK LAZIM? Viral Reklam tam benlikmiş diyenler için nereden başlamalı bir bakalım; *Viral reklamlarda ilk önce düşünülmesi gereken şey; videonun içine müşteriler nasıl dâhil edilebilir sorusudur. Daha sonra sırasıyla; zamanlama, hedef kitle gibi tanımlamalar için tarama yapmak, endüstri bazlı şirket ve kuruluşlardan destek almak, arama motorları ve bloglarda kendine yer edinmek, mobil telefon ve cihazları kampanyaya dâhil etmek, çeşitli yazılı reklamlar ve direkt reklamlar kullanmak, arama motoru optimizasyonu edinmek, sosyal medya yönetimini düzgün kullanabilmek, televizyon, radyo ve diğer geleneksel medya organlarını iyi tanımak gibi metotlar kullanılmalıdır. TÜRKİYE’DE VİRAL REKLAM YAPAN EN BAŞARILI ÖRNEKLER; Anadolu Efes Basketbol Kulübü: Türkiye’de viral reklam deyince ilk başta aklımıza Anadolu Efes Basketbol Kulübünün reklamı aklıma geliyor. Tüyleri diken diken eden, son derece etkileyici bir viral örneği. Çoğunuzun hatırladığı gibi önceki yıl taraftarları için “Senden Daha Güzel” şarkısını söyleyen oyunculara, bu kez taraftarlar, sürpriz bir şekilde ortaya çıkarak, aynı şarkıyı oyunculara söyledi. Klasik müzik dinletisi diye salona getirilen Efes oyuncuları salona yerleşti ve orkestra “Senden Daha Güzel” şarkısının müziğini çalmaya başladı. Ardından taraftarlar bir bir ayağa kalkarak şarkıyı söylemeye başladılar. “Senden Daha Güzel” sürprizi ilk 3 günde 80.000 kişi tarafından paylaşıldı ve bu süre zarfında video Youtube’ta 2 milyondan fazla izlenirken, diğer mecralarla beraber toplam izlenme oranı 4 milyonu aştı. Facebook üzerinden ise toplam erişim yaklaşık 4 milyon civarında oldu. Ayrıca 60 gazete ve 120 televizyon kanalı videoya yer verdi. Tüm bunlar toplandığında, karşımıza yaklaşık 30 milyonluk bir kitle çıkıyor. Bu Halkla İlişkiler Anadolu Efes Basketbol Kulübü da Anadolu Efes viralinin ne kadar üstün bir başarıyı yakaladığını çok net gösteriyor. Gittigidiyor.com: Youtube arama çubuğuna; “Aldatılan kız, Fulyanın İntikamı” yazdığınızda sevgilisinden intikam almak için eski eşyalarını Gittigidiyor’da satan tepkili bir bayan görürsünüz. İşin aslı intikam değil, Gittigidiyor.com’un reklamını yapmaktır. En başarılı viral reklam örneklerinden biridir. Gittigidiyor. com viral reklamı birçok ana haber bülteninde en az 10 dakika kendisinden bahsettirdi, bir gün sonra ulusal gazetelerin baş sayfasında yerini aldı, 1 ayda tam 4.750.000 kişiye ulaştı. Hakkında 47 cevap videosu çekildi. Yeni kayıtlı kullanıcı sayısı %97 arttı. Gittigidiyor kelimesinin arama hacmi Google’da %20 0’den fazla arttı. Türk Hava Yolları: THY’nin viral reklamı olan videoda söze “Üç aydır dünyanın 14 ülkesine gidip geldim…” diye başlayan genç, kız arkadaşına ufak bir video hazırladığını söylüyor. Uçak masrafının da bedavaya geldiğini belirterek kredi kartını gösteriyor, uçak biletinden de hangi havayolunu kullandığını görüyoruz. Genç videosunda gittiği ülkelerdeki yabancıları konuşturarak evlenme teklifi ediyor. Genç bir adamın sevgilisine yaptığı evlenme teklifi YouTube’da iki milyon kişi tarafından izlendi. Ve Türk Hava Yollarına birçok yeni müşteri kazandırdı. Burada sizler için birkaç örnek verebildim. Fakat internetten viral reklamlar diye aratırsanız daha fazlasını da bulabilirsiniz. Türkiye pazarı viral reklamda aslında daha çok yeni. Fakat ileriki tarihlerde çok iyi işlerin çıkacağı sinyalini de vermekten geri kalmıyor. E, bize de heyecanlı bir şekilde beklemek düşüyor. Sevgiyle Kalın. Viral reklamın ilginç olması ve haber değeri taşıması bu işin en temel kısmıdır. İnsanlar gerçekten ilginç bulduğu şeyleri, diğer insanlarla paylaşırlar. Yani diğer bir deyişle tahrik gücünün yüksek olması gerekir. 41 Makale ETİK PRENSİPLER -1 Muammer KARADENİZ Etik Eğiticisi Görevin yerine getirilmesinde kamu hizmeti bilinci Devlet, vatandaşının vergileriyle hizmet üretmektedir. Bu hizmetin yanında, vatandaşın insanca yaşama hak ve hürriyetini sağlamak, bireysel ve toplumsal ilişkileri adalet ilkesine göre düzenlemek, devletin temel görevidir. Devlet adına bu görevleri yapan kamu görevlilerinin, kanunlarla düzenlenmemiş ve sınırları net olmayan konularda, toplum yararına olması ve bu prensiple hareket etmesi gerekiyor. Kamu vicdanını ve sosyal adalet duygusunun korunması açısından bu husus çok önemlidir. Günden güne artan toplum bilinci ve çağın sağladığı iletişim imkânları, vatandaşın devletine olan güveninin korunması ve artması için kamuoyunun, yönetimde etik değerlere uyulduğuna, “ikna” edilmesini gerekmektedir. Bu nedenle kamu görevlilerinin, etik değerleri doğru yorumlayarak, öncelikle kendilerinin yasal düzenlemeler ve etik kurallara uygun davranması beklenilir. Etik kalitesi yüksek bir kamu yönetimi, hiyerarşik düzenlemeye göre, en alttan en üste kadar bizlerin gösterdiği duyarlılıkla 42 oluşacaktır. Bu noktada “Etik” kavramının yeterince bilinmesi, olgun bir “Etik Değerler” bilincin idare ve idare edilenlerden oluşması gerekiyor. Etik değerlerin bizzat yaşanarak ve yaşatılarak uygulanacağına ve gelecek kuşaklara “temiz toplum” bilincinin doğru bir şekilde aşılanması ve aktarılmasının zorunluluğuna inanıyoruz. Bu amaçla; Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu tarafından hazırlanan ve 13.04.2005 tarih ve 25785 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te kamu görevlilerinin uymaları gereken Etik Davranış İlkeleri Sayılmıştır. 18 Ana başlıkta toplanan bu ilkelerin birincisi; “Görevin Yerine Getirilmesinde Kamu Hizmeti Bilinci” olarak yer almaktadır. NEDEN KAMU HİZMETİ BİLİNCİ Bu ilke kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken uymaları gereken çağdaş yönetim anlayışını da tanım- Makale lamıştır. Buna göre; yönetmelikte; “kamu görevlileri, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde; sürekli gelişimi, katılımcılığı, saydamlığı, tarafsızlığı, dürüstlüğü, kamu yararını gözetmeyi, hesap verilebilirliği, öngörülebilirliği, hizmette yerindeliği ve beyana güveni esas alırlar” denilerek, ideal kamu idaresi de tanımlanmış bulunuyor. Kamu görevlisinin görevlerini yerine getirirken dikkate alacağı çağdaş yönetim ilkelerini daha yakından inceleyecek olursak; Sürekli Gelişim; Geleneksel yönetimde kamu görevlisi kurallara sıkı bir şekilde bağlı ve makine dişlisi gibi hareket eden, değişen şart ve ihtiyaçlara göre hareket gücü sınırlı, bürokrasinin işleyişine müdahalesi son derece az bir mahiyettedir. Bu da yetkilinin zamana karşı yenilik ve değişime kapalı olmasına neden olmaktadır. “Yönetimde tutuculuk” şeklinde tanımlanabilen bu hastalığa yakalanan kamu görevlisi, geçmişten beri yaptığı iş ve alışkanlıkları yeni şartlara göre değerlendirmekten kaçınır, eski yapı ve uygulamalara sadakatle bağlıdır. Oysa, zaman sürekli değişken ve şartlar da değişimi zorunlu kılar. Kamu görevlisinin yaptığı işlere farklı bir gözle bakması ve parçası oldukları süreçler “sürekli gelişim” açısından yeniden ele alınmalıdır. Japonların “Kaizen” felsefesine dayanan ve daha iyiye ulaşmagelişme olarak tarif edilen sürekli gelişme ilkesi, kuruluş ve örgütlerin, hizmet süreçleri ve personelinin niteliğini iyileştirmek suretiyle daha kaliteli ve verimli mal ve hizmet üretmelerini gerektiriyor. Dolayısıyla yönetimi yenilik ve gelişmelere açık, hizmet sunulanların beklentilerini zaman, fayda ve kalite yaklaşımıyla verimlilik ve maliyet esasıyla yeniden realize edilmelidir. Katılımcılık Yönetime katılım, kamu hizmetleriyle ilgili kararların alınması sürecine, çalışanların ve hizmetten yararlananların katkıda bulunabilmesidir. Geleneksel yönetim anlayışında tüm kararlar üst yönetim tarafından alınıp, çalışanlar ve hizmet bekleyenler bu sürece dahil edilmemektedir. Günümüzde yönetime katılma anlayışı önem kazanmış, üst yönetim ile çalışanlar ve vatandaşlar arasında çok yönlü etkileşim ve işbirliğine dayalı bir anlayış öne çıkmıştır. Yapılan memnuniyet araştırmaları, stratejik planlama çalışmaları, paydaş analizleri, kent konseyi uygulamaları gibi örnekler önemlidir. Saydamlık; Geleneksel idarenin içeriğinde “gizlilik” önemli bir yer sahibidir. Bunun önemli bir dayanağı, halkın eleştirilerine karşı idareyi bu etki- den korumak olarak ifade ediliyor. Yakın bir tarihe kadar ülkemizde de bilgi verme yükümlülüğü yoktu. İstenilen bilgi ve belgeler “gizlilik” gerekçesiyle talep sahiplerine verilmezdi. Saydamlık ve şeffaflık ilkesinin benimsenmesiyle, gizlilik yerini açıklığa terk etmiştir. Artık idare, kanunda belirlenen istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi talep sahiplerinin bilgilerine sunabiliyor. Hatta bununla ilgili düzenlemeler öyle önlemler getirmiştir ki “gizlilik ve resmi sır” kavramları arkasına saklanmanın dahi imkânı kalmamıştır. Tarafsızlık; Tarafsızlık kamu yönetiminde etik değerlerin en önemli ilkelerinden birisi olarak yer almaktadır. Tarafsızlık ilkesinin tam olarak uygulanamadığı durumlarda “kayırmacılık” gündeme gelir ki, etik kavramının sınırları bu duruma sıkı sıkıya kapatılmıştır. Kamu hizmetine giriş, terfi, ödüllendirme gibi personel işlerinde, hizmet sunumunda tanıdık, eş Etik değerlerin bizzat yaşanarak ve yaşatılarak uygulanacağına ve gelecek kuşaklara “temiz toplum” bilincinin doğru bir şekilde aşılanması ve aktarılmasının zorunluluğuna inanıyoruz. Bu amaçla; Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu tarafından hazırlanan ve 13.04.2005 tarih ve 25785 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te kamu görevlilerinin uymaları gereken Etik Davranış İlkeleri Sayılmıştır. 43 Makale dost, akraba, arkadaş, hemşeri ya da siyasi veya ideolojik yakınlık gibi faktörlerin hepsi “kayırmacılık” olarak tanımlanabilir. Kamu idaresinde hizmet sunumunda dil, din, felsefi inanç, siyasi düşünce, ırk, cinsiyet ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmemesi temel esastır. Aksine durum tarafsızlığı gölgeleyecektir. Dürüstlük; İnsani-vicdani değerlerin en önemli ögesidir. Kamu personelinin bu erdeme sahip olması, görevlerini yürütürken, yasaları ve alınan kamu politikası kararlarını doğru, dürüst, adil ve haktanır bir şekilde uygulaması beklenir. Kamu görevlileri, kamu kaynak ve imkânlarını kullanırken dürüst davranmalı, yolsuzluktan ve etik dışı davranışlardan uzak durmalı ve bu davranışların ortaya çıkmasına imkan ve fırsat vermemelidir. Kamu Yararını Gözetmek; Kamu görevlisi belli bir kişi veya grubun çıkarı için değil, kamunun menfaatleri doğrultusunda çalışır. Ancak zaman zaman kişisel çıkarlar ile kamu çıkarları arasında ikilemde kalabilmektedir. Böyle durumlarda kişisel çıkarlardan fedakârlıkta bulunmak ve kamu yararını gözetmek gerekir. Hesap Verebilirlik; Yönetimde alınan kararlar, yapılan işlem ve harcamalar ilgili otoriteler tarafından zaman zaman deneti- 44 me tabi tutulur. Dolayısı ile kamu görevlisi hizmetlerin yerine getirilmesinde kamusal değerlendirme ve denetime her zaman açık ve hazır olmalı, üst yönetici, seçilmiş siyasiler, mahkemeler, Sayıştay, müfettişler ve kamu denetçileri gibi makamlara hesap verebilmelidirler. Öngörülebilirlik; Devletin neyi ne zaman ve nasıl yapacağı önceden tahmin edilebilmelidir. Alınan karar ve işlemlerle ilgili süreçler birbiriyle uyumlu olmalı, vatandaşın güven duygusunu sarsacak tutum ve davranışlardan uzak durulmalıdır. Devletin tutarlılığı vatandaşın güven ve memnuniyet seviyesini artıracaktır. Hizmette Yerindelik; Yerellik ya da yerindelik tanımıyla hizmetin en yakın birim tarafından icrası, en uygun yerde ve en uygun yöntemlerle icrası, hizmetin vatan- daşın ayağına götürülmesidir. Kamu teşkilatının taşra veya mahalleye kadar şube, büro veya iletişim merkezi gibi birimler kurması, elektronik iletişimin kullanılması, evde bakım hizmeti gibi uygulamalar sayılabilir. Beyana Güven; Geleneksel kamu yönetiminde idare-vatandaş ilişkilerindeki güvensizlik, bürokratik tasdik zincirini de zorunlu hale getirmiştir. Bir makamdan tasdik edilmeyen bilgi yetersiz/geçersiz sayılmış, tasdikin tasdikine uzanan “bürokratik eziyet” komedi gösterilerine konu edilmiştir. “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” öyküleri dün gibi hafızalardadır. Günümüz yönetim anlayışı beyanı ve beyana güveni esas alıp, aksi iddia ve ispat edilinceye kadar beyanın doğruluğu kabul edilmiştir. Yukarıda bileşenleriyle birlikte ele aldığımız Etik Prensiplerinden “Görevin Yerine Getirilmesinde Kamu Hizmeti Bilinci” ilkesinin; insanımızın layık olduğu ideal kamu hizmetinin, bu bilince sahip kamu görevlileri tarafından yerine getirilmesi, vatandaşın vergileriyle finanse edilen kamu idaresinin, yine vatandaş lehine en iyi hizmeti, en hızlı ve verimli şekilde sunması dileğiyle, Vizyon Dergisi okuyucularını saygıyla selamlıyorum. Makale 45 Teknoloji Ömer OKUYUCU Bilgi İşlem Yönetmeni E-mail güvenliğimizi nasıl sağlarız? İnternetin getirdiği en önemli farklılıklardan biri elektronik mesaj sistemlerini herkesin kullanımına açmak olmuştur. Kurumların elektronik mesaj sistemlerini internete bağlaması ve internette dağıtılan ücretsiz posta kutuları e-mail kullanımını hızla yaygınlaştırmıştır. E-mail, yazılı iletişime düşük maliyet, yüksek hız ve esneklik kazandırırken diğer yandan elektronik ortamların zaafları, büyük kurumsal ağların ve internetin güvenlik sorunları e-mail güvenliğini doğrudan etkilemiştir. E-MAİL SİSTEMLERİ NASIL ÇALIŞIR? Geleneksel posta sistemini düşünelim. Mektubunuzu yazarsınız. Zarfın üzerine adres yazıp, mektubu zarfa koyarsınız. Postaneye veya mektup kutusuna gidip mektubu atarsınız. Posta işleme merkezinde mektubunuz gideceği adrese göre ayrılır. Önce ilgili posta dağıtım merkezine gönderilir. Sonra postacı mektubunuzu yazdığınız adrese teslim eder. Mektubunuz, postaneye teslim ettiğiniz andan, alıcıya ulaşana kadar yasaların güvencesi altındadır. Kimsenin zarfı açmaya, kaybetmeye, yanlış adrese teslim etmeye hakkı yoktur. Özellikle “taahhütlü” gönderiyi tercih etiyseniz mektubunuz bir kat daha güvencede demektir. Tabi “özel ulak” veya APS gibi gelişmiş başka seçenekler de vardır. Mektubunuz gideceği yola bağlı olarak en az bir kaç saat içinde alıcıya ulaşabilir. 46 Teknoloji Gelelim e-mail sistemine. Uygun bir e-mail kullanıcı programı ile mesajınızı yazarsınız. Adres satırına alıcının e-mail adresini yazarsınız ve mesajı gönderirsiniz. Bağlı bulunduğunuz e-mail sistemi mesajınızı alır ve alıcının bağlı bulunduğu e-mail sistemine gönderir. Mesajınız, alıcının e-mail kullanıcı programı hazır olduğunda alıcıya ulaşır. Bütün bu süreç birbirine bağlı elektronik sistemler üzerinde gerçekleşir. Mesajınızın güvenliği, mesajınızın şifrelenmesi ve kullandığınız e-mail sistemlerinin güvenli olmasına bağlıdır. Mesajınız en az bir kaç saniye içinde alıcıya ulaşır. Genel yapıları açısından geleneksel posta sistemi ile e-mail sistemleri arasında büyük benzerlik vardır. Temel fark ise, geleneksel sistemde mesajınız nesnel bir ortamdadır (kâğıt vb), e-mail mesajı ise elektriksel ve manyetik ortamdadır. Ortam farklılığı dolayısıyla mesajlarınızın güvenliği önemli ölçüde farklılıklar göstermektedir. E-MAİL GÜVENLİĞİNE DÖNÜK TEHDİTLER NELERDİR? Geleneksel postada mektup zarfınızı sıkıca yapıştırır, zarfın ek yerlerini damga, mum gibi nesnel olanaklarla işaretlerseniz zarfın alıcıya ulaşana kadar açılıp açılmadığından emin olabilirsiniz. Mektubu götüren sistemin güvenilir olması ise kaybolması veya saldırıya uğraması olasılığı- nı çok azaltır. Zarfa zarar vermeden, içindeki mesajın okunması, kopyalanması, değiştirilmesi ise -bildiğim kadarıyla- olanaksızdır. Oysa elektronik sistemlerde buna denk bir güvenlik sağlamanız bugünün olanaklarıyla mümkün değildir. Buna karşılık, elektronik ağların ve sistemlerin yapısı, mesajların kolayca izlenmesini, kopyalanmasını, silinmesini veya değiştirilmesini mümkün kılıyor. Özel koruma önlemleri alınmadığında mesajların güvenliğini sağlamak mümkün olmadığı gibi, gerçekleşen tehditleri tespit etmek de çoğu zaman mümkün olmuyor. İÇERİK SALDIRILARI VE VİRÜSLER Bulduğu bir telefon numarasını arayıp, karşılaştığı kişiyi rahatsız eden telefon sapıkları gibi e-mail sapıklarına da rastlanmaktadır. Başkalarına ait mail adreslerini kullanarak mesaj gönderilmesi de sıkça rastlanan saldırılardandır. Eğlenmek, bir tür başarı sergilemek veya amaçlı olarak zarar vermek için virüsler üretip yaymak ise neredeyse kurumlaşmış bir tehdit türüdür. Belirli adreslerden gelen, istenmeyen mesajlara karşı önlem alınması nedeniyle bu adresler yerine başkalarının e-mail adreslerinin kullanılması yoluyla istenmeyen mesajlar gönderilmesi giderek artan bir uygulamadır. Gönderdikleri istenmeyen içerikli mesajların durdurulduğunu gören saldırganlar, bulduk- Bir biçimde buldukları e-mail adreslerine rahatsız edici saldırgan mesajlar gönderen kişilere giderek daha çok rastlanmaktadır. Bunu yapanlar çoğunlukla kendi e-mail adresini gizlenmekte ya da gerçek kaynağı bilinmeyen e-mail adresleri kullanmaktadır. Mesaj içeriği alıcının hoşuna gitmeyen, kişisel ve ahlaki değerlere saldıran tehdit, küfür ve hakaretler içerebilir. Bu türden mesajlar gönderici adresleri belirlendikten sonra e-mail kullanıcı programları veya e-mail server sistemleri tarafından engellenebilirler. E-MAİL GÜVENLİĞİ NASIL SAĞLANABİLİR? Yukarıda değindiğimiz tehditlere karşı uygulanan önlemlerden bazılarını kısaca tartışacağız. Bozucu, aksatıcı ve içerik saldırısı biçimindeki tehditlerin büyük bölümünde anti virüs uygulamaları veya e-mail kullanıcı programlarında yapılacak ayarlamalar e-mail güvenliğimizi korumamızda büyük faydalar sağlayabilmektedir. Ancak kullanıcı seviyesinde yapılan bu uygulamalar kurumsal seviyede yetersiz kalmakta ve uygulanması zor yöntemlere dönüşmektedir. Buna karşılık e-mail server sistemleri ve kurumsal ağlar üzerinde daha etkin ve uygulanması kolay uygulamalar yapmak mümkündür. 47 Teknoloji İnternet bağlantısı dışardan gelecek saldırılar için kanal oluşturmaktadır. Dolayısıyla iyi korunmalıdır. İnternet bağlantısında sadece istenen tipte veri trafiğine izin veren firewall sistemleri kullanılmalıdır. Firewall sistemlerinin bazıları sadece trafik tipini süzmekle kalmaz, içerik tarama araçları ve anti virüs programları ile entegre çalışarak trafiğin içeriğini de kontrol edebilirler. Gerekli durumlarda birden fazla firewall ağın değişik katmanlarını korumak üzere birlikte kullanılabilir. 48 ları başkalarına ait e-mail adreslerini kullanarak mesajlarını göndermeye devam etmektedir. Bu yolla gönderilen mesajlar zararsız reklamlar içerebildiği gibi genel ahlak kurallarına aykırı ve alıcıyı rahatsız edecek şeyler de içerebilmektedir. Bir biçimde buldukları e-mail adreslerine rahatsız edici saldırgan mesajlar gönderen kişilere giderek daha çok rastlanmaktadır. Bunu yapanlar çoğunlukla kendi e-mail adresini gizlemekte ya da gerçek kaynağı bilinmeyen e-mail adresleri kullanmaktadır. Mesaj içeriği alıcının hoşuna gitmeyen, kişisel ve ahlaki değerlere saldıran tehdit, küfür ve hakaretler içerebilir. Bu türden mesajlar gönderici adresleri belirlendikten sonra e-mail kullanıcı programları veya e-mail server sistemleri tarafından engellenebilirler. Başka bir içerik saldırısı biçimi gönderilen mesajların içine yerleştirilen zararlı program kodlarıdır. Program kodları içeren mesajlar, çoğunlukla ilgisi olmayan masum kişilerin posta kutusunu kullanarak gönderilmektedir. Bunun için, e-mail kullanıcı programlarının HTML, JavaScript gibi program kodlarını çalıştırma özelliğinden yararlanılmaktadır. Alıcı farkına varmadan, zararlı kod içeren mesaj kendini alıcının e-mail adres listesindeki herkese gönderebilmektedir. Böylece zincirleme bir reaksiyon oluşturmakta ve alıcılara olduğu kadar e-mail server sistemlerine de zarar vermektedir. Zararlı kod bazen sadece kendini yaymak üzere düzenlenmiş oluyor. Ancak kullanıcı bilgisayarları üzerindeki verileri bozmaya veya truva atı yerleştirmeye dönük kodlara da sıkça rastlanıyor. E-mail kullanıcı programlarının istenmeyen kodları otomatik olarak çalıştırmaması için programın ayarlanması mümkündür. Ayrıca bu kodların anti virüs programları ile bulunması ve silinmesi de mümkündür. Doğrudan çalıştırılabilir program dosyaları biçimindeki virüslerin e-mail yoluyla gönderilmesi de sıkça rastlanan bir başka yöntemdir. Küçük bir oyun programı, ekran koruyucu, elektronik kart gibi alıcının çalıştırması ile harekete geçen virüsler kullanıcı bilgisayarlarındaki veya server sistemlerindeki verilere büyük zararlar verebilmektedir. E-mail yoluyla gelen bu küçük programların güvenilir olduklarından emin olmadan çalıştırılmaması ve anti virüs programları ile kontrol edilmesi gerekir. Teknoloji KURUMSAL GÜVENLİK POLİTİKASI Kurumun sahip olduğu bütün elektronik sistemleri kapsayan bir güvenlik politikasına sahip olması büyük avantaj sağlayacaktır. Güvenlik politikası dokümanları, kuralların farklı ve yanlış anlaşılmasını önlemek, ilgilileri eğitmek, muhtemel sorunları önceden tespit edebilmek, kriz durumlarında hızlı hareket edebilmek gibi faydalar sağlar. Yasal boşlukların olduğu durumlarda, kuruluşun saldırganlardan korunabilmesi için, politika dokümanları, yasal destek oluşturur. Güvenliğin sağlanmasında insan hatalarının giderilmesi ve kullanıcıların sürekli eğitimi en etkin önlemlerden biridir. Sağlıklı ve yaşayan bir güvenlik politikası kullanıcıları ve sistem yöneticilerini eğitmek açısından sağlayacağı faydanın yanında önlemlerin sürekliliğini sağlama konusunda da yararlı olacaktır. Güvenlik politikası, muhtemel saldırıların önceden belirlenmesi ve gerçekleşen saldırılara karşı etkin önlem alınması konusunda yol gösterici bir hareket planı olarak kullanılabilir. Ayrıca saldırılara karşı alınmış olan önlemlerin bir bütünlük içinde düzenlenmesi konusunda da yardımcı olur. sajlar içindeki program kodlarının belirlenmesinde büyük etkinlik gösterirler. Bununla birlikte asıl faydaları mesajları belirlenen ölçütlere uygun olarak sınıflama ve kurum politikalarına uygun işlemlerden geçirmeye olanak vermeleridir. Kurumlarda çalışanları spam mesajlardan ve e-mail sistemini spoof ve relay gibi tehditlerden korumakta içerik tarama programlarından yararlanılabilir. Bu uygulamalar iş ortamının korunması ve çalışana zaman kazandırılabilmesi açısından yararlı olurlar. Gelişmiş e-mail içerik tarama araçları da mesajları şifreleme ve şifreli mesajları çözme işlemlerini gerçekleştirebilirler. E-MAİL İÇERİK TARAMA ARAÇLARI KURUMSAL AĞ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI Bu araçlar mesajları e-mail server sistemlerine ulaşmadan hemen önce taramak ve zararlı içerikleri tespit etmek için kullanılmaktadır. Anti virüs programları ile birlikte kullanıldıklarında virüsler ve me- Büyük kurumsal ağların tehditlere karşı korunması e-mail güvenliği açısından da önemlidir. Kullanıcı bilgisayarları, aktif ağ donanımı, kablolar ve server sistemlerinin fiziksel güvenliğinin sağlanması gerekir. İstenmeyen kişilerin bu unsurlara erişmesi önlenmeli; erişmesi halinde sistemlere verecekleri zararın azaltılması için önlem alınmalıdır. İnternet bağlantısı dışardan gelecek saldırılar için kanal oluşturmaktadır. Dolayısıyla iyi korunmalıdır. İnternet bağlantısında sadece istenen tipte veri trafiğine izin veren firewall sistemleri kullanılmalıdır. Firewall sistemlerinin bazıları sadece trafik tipini süzmekle kalmaz, içerik tarama araçları ve anti virüs programları ile entegre çalışarak trafiğin içeriğini de kontrol edebilirler. Gerekli durumlarda birden fazla firewall ağın değişik katmanlarını korumak üzere birlikte kullanılabilir. İnternet bağlantı noktalarından geçen trafiğin düzenli olarak izlenmesi saldırıların belirlenmesini ve önlem alınmasını kolaylaştırır. Özellikle saldırıların belirlenmesini ve engellenmesini sağlayan izleme programları geliştirilmiştir. Bu programlar trafiği izlemekte, tekrar eden kural ve güvenlik aşma girişimlerini belirleyebilmektedir. Girişim belirlendikten sonra, girişimi yapanın sisteme erişimi durdurulabilmektedir. Ağ yapısının segmentler halinde düzenlenmesi ve geçiş noktalarında güvenlik sağlayıcı önlemler alınması ağın korunmasında yararlı olacaktır. Geçiş noktalarında alınacak önlemlerle sniffer gibi uygulamaların diğer segmentleri izlemesi zorlaştırılabilir. Yedekleme, gerçek zamanlı sistem eşleme (mirroring, clustering vb) gibi yöntemler de temel güvenlik yöntemleri olarak değerlendirilebilir. Sonuç olarak güvenli e-mail haberleşmesi için tehditlerin farkında olunması ve etkin önlemler alınması gereklidir. Kullanımı yaygınlaştıkça e-mail mesajlarında gizli veya çok önemli bilgilerin dolaşması kaçınılmaz olmaktadır. Kurumların çalışmaları, finans bilgileri, personel bilgileri; kişilerin ise özel bilgileri e-mail yoluyla iletilebilmektedir. Diğer yandan, burada değindiğimiz tehditlere ve önlemlere sürekli olarak yenileri eklenmektedir. Özetle, e-mail güvenliği konusunun ciddiyetle ele alınması ve özellikle kurumlarda özenle uygulanan politikalara dönüştürülmesi gereklidir. 49 Gezi&Seyahat Avrupa’nın en yeşil başkenti; ZAGREB Orta Avrupa, Balkanlar ve Akdeniz’in kesişme noktasında bulunan Hırvatistan’ın başkenti ve aynı zamanda en kalabalık şehridir Zagreb… Yeşili bol, havası temiz bu şehirde dört mevsimi yaşayabilir, atmosferin etkisiyle melankoli bir havaya bürünüp şair bile olabilirsiniz. 50 Y Yeşilin tüm tonlarını görebileceğiniz Zagreb şehri özellikle Avusturya, Almanya ve İtalya’dan olmak üzere, yılda 1 milyon turist almaktadır. Yaz aylarında Dalmaçya kıyılarına Avrupa’dan akın eden çokça turist Zagreb’e uğrar. Aynı zamanda şehir, uluslararası bir ticaret ve iş merkezi olarak öne çıktığı için, ülke genelinden ayrı olarak, burada yaşayan insanların milli geliri, çok daha yüksektir. Ülke firmalarının üçte biri, bu şehirde faaliyetlerini sürdürmektedir. Şehrin iklimi nispeten ılımandır. Yani, kış aylarının en soğuk günlerinde bile, şehirdeki hava sıcaklığı 1 derecenin altına düşmez. Zagreb, Gornji Grad ve Donji Grad olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Zagreb yeşil olduğu kadar eğlenceli bir şehirdir de… Her an bir festivale, bir sokak gösterisine denk gelebilirsiniz. Kültür sanat aktiviteleri, konserleri ile de ünlü olan şehir, yıl içinde birçok müzik festivali ve ünlü şarkıcıların konserlerine de sahne olmaktadır. Şehrin en hareketli olduğu yer Ban Josip Jelacic Meydanıdır. Aslında tüm hayat burada geçiyor desek yanlış olmaz Gezi&Seyahat herhâlde. Tüm kafeler, ünlü markalar, müzeler ve daha niceleri bu meydanın çevresine toplanmış şekilde ve diğer Avrupa şehirlerine nazaran fiyatlarda oldukça uygundur. GEZİLECEK YERLER Ban Josip Jelacic Meydanı Bu meydanda “Ban Josip Jelacic” heykeli görülmektedir. Ban, vali demektir. Vali Ban Josip Jelacic heykelinde at üzerinde, kılıcı havada durur görülmektedir. Valinin Macarlarla yapılan savaşlarda şehri korumaya çalıştığını, ancak başarılı olamadığını söylüyorlar. Yine de, heykeli buraya dikilmiş. Noel kutlamaları burada düzenleniyor. İstanbul’da Taksim nasıl şehrin merkezi kabul ediliyorsa, Ban Josip Jelacic’da Zagreb’in merkezi olarak kabul ediliyor. St.Stephen – Zagreb Katedrali: Zagreb Katedrali, Hermann Bollé tarafından neo-gotik stilde restore edilmiş ve bugünkü hâlini almıştır. Ayrıca binaya 105 m uzunluğunda iki kule eklenmiş ki, bu kulelerden Zagreb şehrini kuşbakışı izlemek oldukça güzel bir manzara sunuyor. Katedralin hemen önünde ise altın renkli, dört sütun bulunuyor. Bunlar Melek ve Meryem Ana sütunlarıdır. Melek heykellerinin hemen altında ise şırıl şırıl suların aktığı bir çeşme bulunuyor. St. Mark Kilisesi Kilisenin tavanındaki freskleri görmenizi öneririz. Kilise 13’ncü yüzyılda inşa edilmiştir. Üç kubbelidir. Avrupa’nın bu bölgesindeki en özgün dini yapıların başında gelmektedir. Kilisenin çatısı Hırvat bayrağını andırır bir şekilde, seramiklerle kaplanmıştır. Bu özelliğiyle, başka bir benzeri yoktur. Kırmızı, beyaz 51 Gezi&Seyahat ve mavi damalı zemin üzerinde, iki tane hanedanlık arması görülüyor. Bunlardan; sağdaki arma, Zagreb şehrini, soldaki arma ise Hırvatistan, Slovenya ve Dalmaçya üçlü krallığını temsil ediyormuş. Lotrscak Kula – Hırsız Kulesi Buraya çıkış için isterseniz yaya yolunu, isterseniz finüküleri kullanabilirsiniz. Özellikle, yaklaşık 100 yıllık, finüküleri kullanmanızı öneririz. Bu kule, yapıldığı dönemde, şehirdeki hırsızların gözlenmesi için yapılmıştır. Günümüzde ise, buradan harika şehir manzarası izlenebiliyor. Özellikle çatıların fotoğraflarını çekmek mümkün. Lotrscak Kulesi’nin bir de ilginç özelliği bulunuyor. Halkın saatlerini doğru ayarlayabilmesi için kuleden yüz yıldan fazla süredir top atışı yapılıyor. NE SATIN ALINIR: Şehirde birçok butik, dükkân, alışveriş merkezi ve hediyelik eşya satılan mağazalar var. Buralarda kaliteli giysiler, kekler, hasır ya da hasır sepetler ve kristal objeler satın alabilirsiniz. Ayrıca şehirden, kravat veya boyunluk eşarp satın alabilirsiniz. Arkeoloji Müzesi (Arheoloski Muzej u Zahrebi) Zagreb, gezisini tarihle süsleyenler için görülmeye değer birçok müze ve sanat galerisine sahip. Bunlardan bir tanesi, 400 bin parçalık bir koleksiyona sahip olan Arkeoloji Müzesi. Müzede; tarih öncesi dönemler, Hırvatistan, Mısır, Yunanistan, Romalılar, Bizans İmparatorluğu ve daha birçok farklı kültüre ait eserler yer alıyor. Tarihi eserlerin en önemlilerinden biri Zagreb Mumyası olarak isimlendirilen Mısırlılardan kalma bir mum- ya. Ayrıca müzenin dışında yer alan “Lapidarium” bölümündeki Roma taş anıtları da görülmeye değer. Jarun Gölü: Şehrin, Jarun mahallesinin Güneybatısındadır. Sava Nehri girişi tarafından oluşturulmuştur. Gölde kürek, yelken, sörf, yüzme, koşu, paten ve kaykay gibi açık hava etkinlikleri düzenlenmektedir. Göl çevresindeki çakıllı plajlardan, göle girerek yüzmek ve güneşlenmek mümkündür. Mimara Müzesi Müzede 20’nci yüzyıla kadar, tarih öncesinden kalan eserler sergilenmektedir. En ünlü sergiler: Lorenzetti, Raffaell, Giorgione, Caravaggio, Canaletto ve Hollandalı Rembrant, Van Goyen gibi sanatçıların eserlerine aittir. Dolac Pazarı Şehrin en canlı bölgesidir. Hırvatistan’ın her yerinden gelen insanların ürünlerini sattıkları bir yer olarak biliniyor. Buradaki tezgâhlar arasında gezinebilirsiniz. 52 Gezi&Seyahat Şehrin en hareketli olduğu yer Ban Josip Jelacic Meydanıdır. Aslında tüm hayat burada geçiyor desek yanlış olmaz herhâlde. Tüm kafeler, ünlü markalar, müzeler ve daha niceleri bu meydanın çevresine toplanmış şekilde ve diğer Avrupa şehirlerine nazaran fiyatlarda oldukça uygundur. Burası her türlü sebze, et, meyve, peynir, hediyelik eşya vs. nin satıldığı dükkân ve tezgâhların bulunduğu bir yer olarak önem kazanıyor. Ulusal Park Burası, dünyaca ünlü bir park olarak öne çıkmaktadır. Tam bir cennet denilebilir. Birçok ziyaretçi, sırf bu park için, şehri ziyaret etmeyi tercih etmektedirler. Ahşap bilet gişelerinden bilet alarak girdikten sonra büyükçe bir göl karşımıza çıkıyor. Gölün öbür ucuna ulaşmak için tekneye binmek gerekiyor. Teknenin motoru yok, çelik bir halat üzerinde gidip geliyor. Karşı kıyıya çıktıktan sonra, parkı gezmeye devam edebilirsiniz. Parkın her noktası, ayrı bir güzelliktedir. Toplam 260 km. karelik alanda muhteşem güzellikler sizi bekliyor. Tek sahip olmanız gereken, kuvvetli bacaklar. Bu yürüyüş yolları, ziyaretçilerin tercihine göre değişiyor. Yani 1 saatlik bir yürü- yüş te yapabilirsiniz, 10 saatlik bir yürüyüşte mümkün. Hatta bu yürüyüş sırasında, çeşitli hayvanlarla, geyik ve tavşanlarla karşılaşma şansınız da var. Küçük yürüyüş parkurunun bitiminde ise bir kafeterya var, burada dinlenme molası vererek, kahvenizi içebilirsiniz. Ayrıca Ulusal Parkın içinde 15 tane göl olduğu söyleniyor. Göller şelaleler yardımıyla, birbirlerine bağlanmış durumdalar. Bitki derseniz, park tam bir bitki cenneti. Park içinde, broşürlerde yazdığına göre 75 çeşitten, 1400 civarında bitki çeşidi bulunuyor. Özellikle 50 çeşit civarında orkide bulunuyormuş. ULAŞIM İstanbul-Zagreb arasındaki havayolu uçuş süresi; 1 saat 45 dakikadır. Zagreb havaalanı, şehir merkezine 17 km. uzaklıktadır. Havaalanı ile şehir merkezindeki bu uzaklık 20-25 dakikada alınabilmektedir. Şehir merkezinden havaalanına gitmek isterseniz otobüs terminali Merkez Otogar Marin Drzic Caddesi üzerinden araç bulabilirsiniz. NE YENİR Şehir, pastaneleri ve kahve evleriyle ünlüdür. Burada özellikle kalp şeklindeki “Paprenjak” yani “Ba- haratlı Bisküvi” yemelisiniz. Yemek olarak ise, Zagreb Bifteği (peynir ve jambonlu dana eti ile hazırlanan) deneyebilirsiniz. Şehre özgü diğer lezzetlerin başında; krpice sazeljem (kavrulmuş lahana), kotlovina (komposto et), strukli (bir tatlı çeşidi), bureg (kıymalı böreği) önerebiliriz. Alkolsüz içecek olarak, yörede en çok kullanılan içki, kava. Bu bizim bildiğimiz Türk kahvesidir. Buna aynı zamanda espresso da deniliyor. ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI Sokaklarının birçoğu araç trafiğine kapalıdır. Zagreb şehir içi ulaşımında, tramvayın büyük önemi var. Tramvay şehrin birçok bölgesine ulaşımı sağlıyor. Şehirde düzenli şehir turları da bulunuyor. Zagreb temalı şehir turları, eğlenceli ve interaktif tur olarak düzenleniyor. 53 Gaziantep Kültür Gaziantep’in gözbebeği; ZEUGMA MOZAİK MÜZESİ Köklü bir tarihe tanıklık eden Gaziantep’te, tarihin her döneminden izler görebilir, bunun yanı sıra şehrin doğal güzelliklerine de sıkça şahit olabilirsiniz. Ama bir yer var ki mutlaka ziyaret etmelisiniz. İşte burası dünyanın en büyük mozaik müzesi olarak bilinen Zeugma Mozaik Müzesi… Müzenin büyülü atmosferinde bambaşka bir yolculuğa çıkacaksınız… Tarihte, Zeugma Roma’nın doğu sınırındaki en büyük kentidir. 20.000 dönümlük bir alana yayılan kentin her köşesinde ayrı bir ihtişam göze çarpar. Özellikle konut mimarisi çok görkemli detaylarla süslenmiştir. Zeugma, M.S. 256 yılına kadar bu ihtişamla hayatına devam eder. 54 Fakat sonunda Roma, bölgenin hâkimiyetini Sasani’lere kaptırır. Şehir yıkılır ve yağmalanır. Daha sonraki dönemlerde yerleşme devam etse de Fırat Nehri üzerindeki bağlantı noktasının Birecik’e kayması ile Zeugma önemini yitirir. Bu büyük ve ihtişamlı şehir, yüzyıllarca toprağın altında kalır. Gaziantep Kültür Gaziantep Büyükşehir Belediye arşivinden Mozaik Müzesinde, son teknolojiden epeyce faydalanılmıştır. Dionysos’un bir bölümü çalınan düğün sahnesinin lazer yöntemiyle yansıtılmasının yanı sıra, müzede pek çok üç boyutlu film gösterisi, tabanlara yerleştirilmiş ışık oyunları ve interaktif mozaik pano bulunmaktadır. Gezi güzergâhı üzerinde bulunan kiosklar, dokunmatik ekran aracılığı ile ziyaretçilerine mozaiklerin tarihçesi, kazı alanı ve müze içerisindeki konuma yönelik bilgiler sunmaktadır. Zeugma Antik Kenti’nde, 1987 yılından bu yana Gaziantep Müze Müdürlüğü ve çeşitli ekipler tarafından kazılar yapılmaktadır. Uzun yıllar Müze Müdürlüğü tarafından, Gaziantep Valiliği’nin desteği ile sürdürülen kazı çalışmaları, 2000 yılında ortaya çıkarılan eserlerden dolayı dünyanın ilgi odağı haline gelmiştir. Yapılan kazılar neticesinde ikiz villalar olarak adlandırılan Poseidon ve Euphrates Villaları ortaya çıkarılmış, bu villalarda yüzlerce metrekare taban mozaiği, duvar resmi, Mars heykeli ve pek çok küçük eser bulunmuştur. Günümüze baktığımızda ise gerek mimarisi, gerekse teknolojik açıdan dünyanın önde gelen bir müzelerinden biri olan Zeugma Mozaik Müzesi şehrin turistler tarafından en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. Koleksiyonunda bulunan 1450 metrekare mozaik, 140 metrekare duvar resmi, 4 Roma dönemi çeşmesi, 20 sütun, dört kireç taşı heykel, bronz Mars heykeli, mezar stelleri ve lahitlerle müze oldukça kapsamlı bir müzedir. Böylesine kapsamlı bir müze olan Zeugma Mozaik Müzesi’nin projelendirilmesi, bir senaryo üzerine kurgulanmıştır. Bu senaryonun temelini Zeugma’nın sanatsal ve kültürel yönü ile günlük yaşamın detayları oluşturmaktadır. Zeugma Mozaik Müzesi bu temel fikir etrafında şekillendirilmiştir. Bu nedenle Zeugma Mozaik Müzesi’nde yapılan sergilemede; o dönemde kentte yaşamış olan insanların inançları, kültürü ve günlük yaşantısını, geçirdiği ortam, birebir mimarisine uygun olarak, sokağı, çeşmesi, duvarı ve tüm yapı taşları ile gerçek ölçüsünde ziyaretçilere sunulmaya çalışılmıştır. HER ŞEY ORİJİNAL HALİNDE Müze gezisi, bulundukları şekliyle kurulmuş Poseidon ve Euphrates villalarıyla başlamaktadır. Mozaikler, duvar resimleri, çeşmeler, sütunlar ve duvarlar 2000 yılı kazılarında elde edilen veriler doğ- 55 Gaziantep Kültür Gaziantep Büyükşehir Belediye arşivinden Gaziantep Büyükşehir Belediye arşivinden MARS HEYKELİ Müzenin kıymetlilerinden biri, 2000 yılı kazılarında Poseidon villasında bulunan Mars heykeli. Mars Heykeli, 2000 yılı kazılarında Poseidon Villası içerisinde, kiler olarak adlandırılabilecek alanda yiyecek küplerinin altına gizlenmiş olarak bulunmuştur. Gerçekte bir meydan heykeli olduğu bilinen Mars heykeli, Zeugma’nın koruyucusu ve meydan heykeli olarak müzede sergileniyor. Mars heykelinin yüzünde öfke ve kızgınlık hakimdir. Göz bebeği gümüş üzerine altın kakma tekniğiyle yapılmıştır. Savaş Tanrısı Mars’ın (Ares) bronzdan yapılmış çıplak heykelinin gövdesi S hareketi yaparak ayakta durur. Dirseğinden bükerek yukarı kaldırdığı sağ elinde bir mızrak tutmaktadır. Sol elinde ise kıvrık dallı çiçek tutar. Hem savaşı hem bereketi simgelemektedir. 56 rultusunda orijinal yerleşimleri ve boyutlarıyla sunulmaktadır. Villalar oluşturulurken odalara Zeugma’da bulunan heykeller ve bazı kullanım malzemeleri yerleştirilmiş ve böylece ortam hareketlendirilmiş. Müzenin girişine Kommagene Kralı Antiokhos’un hükümranlığını pekiştirmek ve yönetim planını oluşturmak amacıyla yaptırdığı, Herakles ve Helios betimli anlaşma stelleri konulmuştur. İki kabartmanın ortasında, Herakles ile Antiokhos’un tokalaşmasını gösteren stelin arkasında bulunan yazıt ise bir cam üzerinde, Türkçe ve İngilizce bir şekilde tanıtılmaktadır. Müzede tanıtılması gereken bir çok parça olmasına rağmen biz size en ünlü 3 parçadan bahsedeceğiz; Bunlar Çingene Kızı, Dionysos’un Düğü’nü ve Mars Heykeli... ÇİNGENE KIZI Çingene kızı, Zeugma Antik Kenti’nde bulunan bir villanın yemek odasının taban mozaiğidir. Bu mozaik büyük ölçüde tahribata uğramıştır. Resimli panoda yalnızca kadın başı figürü kalmıştır. Bu mozaikte kadın figürü sağına doğru bakmaktadır. kabarık saçları ortadan ikiye ayılmış ve ensesinden bir eşarpla bağlanmıştır. Dar alınlı, elmacık kemikleri çıkık ve dolgun yüzlüdür. Kulaklarında iç içe geçmiş iri halka küpe bulunmaktadır. Bu nedenle ilk bulunduğunda “Çingene Kızı” olarak adlandırılmıştır. Bir görüşe göre bu figür, saçlarının ortadan ayrılmış olması gözleri ve burun yapısıyla Büyük İskender olarak yorumlanmaktadır. Bir başka görüşe göre ise Toprak Ana Gaia olmalıdır. Ancak başının yanındaki asma filizlerinden dolayı Dianysos şenliklerinde yer alan Mainad olma olasılığı kuvvetlidir. Çingene Kızı mozaiği, Gaziantep Müzesi Müdürlüğü başkanlığında Zeugma Antik Kenti’nde 1998 yılı sonbaharında yapılan kurtarma kazılarında bulunmuştur. Şuanda müzenin ikinci katının özel bir odada sergilenmektedir. Labirent şeklinde tasarlanmış bu gizemli oda Çingene Kızı’nın buğulu bakışlarını ön plana çıkarmaktadır. Aynı odanın dış duvarında Çingene Kızı-Mainad Mozaiği’nin bulunduğu ve kaçakçılar tarafından büyük oranda tahrip edilen mozaik yer almaktadır. Mozaik içerisinde Mainad’ın yeri gösterilerek eski eser kaçakçılarının eserler üzerinde nasıl tahribatlar yaptıkları konusuna dikkat çekilmeye çalışılmıştır. DIONYSOS’UN DÜĞÜNÜ Müzenin bir diğer kıymetlisi Dionysos’un bir bölümü çalınan düğün sahnesi mozaiği- Gaziantep Kültür Gaziantep Büyükşehir Belediye arşivinden dir. Birinci katın son bölümündeki duvarda “Dionysos’un Düğünü” mozaiğinin çalınan bölümünün fotoğrafı, mozaiğin eksik olan kısma yansıtılmak sureti ile bu mozaiğin çalındığı ve parçalarının bugüne kadar bulunamadığı vurgulanmaya çalışılmıştır. Böylece belki biri tanır ve ihbar eder diye düşünülmektedir. TEKNOLOJİYLE TARİHİ BİRLEŞTİREN MÜZE Mozaik Müzesinde, son teknolojiden epeyce faydalanılmıştır. Dionysos’un bir bölümü çalınan düğün sahnesinin lazer yöntemiyle yansıtılması yanı sıra, müzede pek çok üç boyutlu film gösterisi, tabanlara yerleştirilmiş ışık oyunları ve interaktif mozaik pano bulunmaktadır. Gezi güzergâhı üzerinde bulunan kiosklar, dokunmatik ekran aracılığı ile ziyaretçilerine mozaiklerin tarihçesi, kazı alanı ve müze içerisindeki konuma yönelik bilgiler sunmaktadır. Ayrıca aileler, çocuklarını mozaik yapımı ile ilgili bilgi alabilecekleri Zeugma Çocuk Sanat Atölyesi’ne bırakabiliyor, kendileri daha deta- Çingene kızı, Zeugma Antik Kenti’nde bulunan bir villanın yemek odasının taban mozaiğidir. Bu mozaik büyük ölçüde tahribata uğramıştır. Resimli panoda yalnızca kadın başı figürü kalmıştır. Bu mozaikte kadın figürü sağına doğru bakmaktadır. kabarık saçları ortadan ikiye ayrılmış ve ensesinden bir eşarpla bağlanmıştır. Dar alınlı, elmacık kemikleri çıkık ve dolgun yüzlüdür. Kulaklarında iç içe geçmiş iri halka küpe bulunmaktadır. Bu nedenle ilk bulunduğunda “Çingene Kızı” olarak adlandırılmıştır. yı bir gezi yapma olasılığına sahip olabiliyorlar. Işıklandırma, sergileme ve bilgilendirme açısından özenle yapılmış Zeugma Müzesinde, müzeyi gezen herkes o dönemdeki in- sanların inançlarını, kültürünü ve günlük yaşantısını zihninde canlandırabiliyor… Son olarak şunu diyebiliriz ki, Mozaik Müzesi hem ülkemiz hem de şehrimiz kültürüne eşsiz bir değer katıyor. 57 Gaziantep Kültür Sofralarda yaz mevsimi bereketidir YAZ DOLMASI Kışın kuru dolmalıklarla yapılan, yazın ise bereketinden faydalanıp taze dolmalıklarla yapılan Yaz Dolması, Gaziantep’in tatmanız gereken lezzetlerindendir. Kırmızının, yeşilin, morun tabağınızda bir cümbüş oluşturduğu bu yemek, taze sebzelerin doğal rengi ve canlılığıyla hem gözünüzü hem karnınızı doyuracak. Yaz dolmanızın yanında ayran, turşu, turp, tere de sofranızı şenlendirip dolmanızın yanında olmazsa olmazlar arasında kendilerine yer bulacaktır. Yaz mevsimine girdiğimiz şu günlerde Yaz dolması her Gazianteplinin sofrasında yerini alırken biz bu tarifi, Siz Vizyon Okurları için ödüllü bir Usta’dan alalım istedik. Denediğinize pişman olmayacağınız bu lezzetin tarifi Ülger Özhelvacı’dan. Daha önce yaptığı yemeklerden ödülü olan, Gaziantep’in maharetli ellerinden Ülger Hanım özel tarifini bizlerle paylaşırken en önemlisinin yemeği yaparken içine sevgi katmak olduğunu dile getirdi. Sevgiyle yapılan ve yenen leziz Yaz Dolması tarifini merak ettiyseniz buyurun efendim. Merhaba Ülger Hanım sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Ben Gaziantepliyim, 1950 doğumluyum. 3 çocuğum var iki kız bir oğlan. Kızımın biri Kolej vakfında Matematik Öğretmeni, diğeri İstanbul’da Mimar, oğlum da babası ile çalışıyor. Ne zamandan beri bu yemeği yapıyorsunuz? Ben çocukluğumdan beri yapıyorum yaz dolmasını. 50 yıl diyelim daha fazla da olabilir. Yemek yapmayı kimden öğrendiniz? Ortaokul yıllarımdan beri mutfağa hevesim var. Annemde müsaade ederdi. Ben mutfağa girip yemek yapmayı ve mutfakla uğraşmayı çok severim. Çocuklarım bana; “Anne senin hayatın mutfak” derler. Devamlı mutfakla uğraşmayı seviyorum. 58 Ülger Özhelvacı Peki, yemekleriniz beğenilir mi? Yani en çok kim beğenir yemeklerinizi? Genellikle arkadaşlarım, dostlarım hep beğenirler. Torunum “Anneanne senin nanenin rengi bile çok güzel ” der. Hatta Gaziantep içerisinde istek olursa bazı yerlere yemek yapıp gönderiyorum ve çok olumlu geri dönüşler alıyorum. Ödülleriniz var mı, biraz bunlardan bahseder misiniz? Evet var. Gaziantep Belediyesinin bir yemek yarışması vardı, orda bir Kilis kebabından bir de Antep’in yaz dolmasından birincilik ödüllerim var. Peki, bize kısaca Antep mutfağını değerlendirir misiniz? Antep mutfağı çok zengin bir mutfaktır. Antep mutfağının her yemeğini biz çok beğenerek yapar ve yeriz. Gaziantep Kültür YAPILIŞI HAZIRLANIŞI MALZEMELER • 10 dolmalık biber • 10 dolmalık patlıcan • 10 orta boy domates • 500 gr. Yağlı kıyma • 500 gr. Pirinç • 3 orta boy kuru soğan • 1 baş sarımsak • 2 yemek kaşığı biber salçası • 2 yemek kaşığı domates salçası • 3 limonun suyu veya biraz limon tuzu • Nar ekşisi • Sumak ekşisi • Zeytinyağı • Karabiber, kırmızıbiber, tuz Yaz dolması isteğe göre taze dolmalık kabak, patlıcan, kırmızıbiber, yeşilbiber, domatesle yapılır. Bu sebzelerin içi güzelce oyulur. Soğan ve sarımsak doğranır. Doğradığımız sarımsak ve soğanı tencereye koyup, üzerine karabiber tuz atıp iyice kavrulur. Sonra iki yemek kaşığı biber salçası, iki yemek kaşığı domates salçası, bir yemek kaşığı pul biber ilave edilir. İyice kavurduktan sonra eti ilave edilir. Eti ilave ettikten sonra özleşinceye kadar karıştırılır. Diğer taraftan da pirinci yıkanır. Kavrulmuş malzeme pirincin üzerine alınır ve tuzu, ekşisi, limon tuzu, sumak ekşisi ve birazda zeytinyağı ilave edilir. Daha sonra içine bir bardak su koyup, tüm malzemeler iyice karıştırılır. Hazırlanan malzeme dolmalara doldurulur. Püf Noktaları; *Hazırlanan harç dolmalıklara doldurulurken, pirinç şişip dışına çıkmasın diye bir parmak kadar boşluk bırakıp, dolmalar öyle kapatılır *Daha leziz olması için kuyruk yağı ile ilave edilebilir. * Dolmayı pişirirken üzerine dolma taşı yerine tabak kullanırım. Çünkü o zaman bana göre dolma eziliyor. Tencerenin genişliği kadar bir tabak koymak, dolmaların ezilmesini önlemektedir. * Dolmalar kısık ateşte pişerse daha lezzetli olur. Tencerenin içinde ki su, kaynamaya başladıktan 1 saat sonra dolmalar pişer. Pişmiş olduğunu üzerindeki dolmaların tanelerinden kaşıkla birkaç tane alarak anlayabilirsiniz. Eğer tam olarak yumuşamışsa olmuş demektir. * Su koyacağımız zaman, suyu tam üstüne taşmayacak şekilde konulmalıdır. Suyun içine çok az da tuz eklenmelidir. Kaynadıktan sonra tadına bakmalı ve eksik kalan malzemeler (limon tuzu, nar ekşisi, sumak ekşisi vs. olabilir) ilave edilmelidir. *Ben dolmaya en çok sumak ekşisini yakıştırıyorum. Fakat fazla konulunca sumak ekşisi dolmanın rengini esmerleştirir. O yüzden biraz limon tuzu, biraz sumak ekşisi koymak daha iyi olur. Mesela 1 çay kaşığı sumak ekşisi koyuyorsanız yarım çay kaşığı limon tuzu koyabilirsiniz. Kişilerin damak tadına göre ekşi oranı ayarlanabilir. **** Bu güzel yemeklerden bizde yemek istiyoruz diyorsanız Ülger Hanım’a ulaşıp sipariş verebilir, hem ailenize hem de misafirlerinize doyumsuz lezzetler sunabilirsiniz. Ülgen Hanım İletişim;0 553 303 99 92 59 Kitap DİRİLİŞ ÇANAKKALE 1915 Turgut Özakman KURTULUŞ Savaşı’nın taç kapısı, girişi olan Çanakkale Savaşının destanı... Tarihin en eski milletlerinden birinin dirilişi… Ateşten geçerek, kan içinde, bir daha uyumamak, benliğini unutmamak, kandırılmamak, sömürülmemek, ezilmemek, ölmemek üzere çığlık çığlığa dirilişi... Çanakkale Savaşı hiç böyle yazılmadı. Turgut Özakman’ın, 353 baskı yaparak milyonlarca okura ulaşan Şu Çılgın Türkler kitabının da içinde bulunduğu üçlemenin ilk kitabı. Yazarın, Çanakkale ile ilgili dünyadaki bütün kitapları, internet sitelerini tarayarak yıllarca üzerinde çalıştıktan sonra, ucuz kahramanlık hikâyelerine, hamaset edebiyatına, şovence anlatıma yer vermeden kaleme aldığı, olağanüstü zaferin hikâyesi. KÜÇÜK PRENS Antoine De SaintExupéry AntoIne de Saint-Exupéry tarafından New York’ta bir otel odasında yazılan Küçük Prens yayımlandığı günden bu yana milyonlarca insanın kalbini fethetmeye devam etti. Gezegenindeki çiçeğiyle pek anlaşamadığı için biraz uzaklaşmaya karar veren, yolculuğu sırasında Dünya’ya da uğrayan Küçük Prens Sahra Çölü’nde bir pilotla karşılaşır. İşte olan biteni de bu pilot anlatır bize. Kimdir Küçük Prens, neden sürekli sorular sorar, çiçeğiyle neden anlaşamamıştır, gittiği diğer gezegenlerde kimlerle karşılaşmıştır ve neler öğrenmiştir? Bu öyküyü dinlerken Küçük Prens’in yaşadıkları ve öğrendikleri sayesinde hayatımıza tekrar bakıyoruz ve yaşamı anlamlandırmada “ne kadar da büyüdüğümüzü” görüyoruz. Küçük Prens’in de dediği gibi “Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir zaten.” TERAPİ ODASI KONULARI / Tülay Kök İnsanlar kendilerine acı veren ve bir türlü çözülemeyen sorunları olduğunda son çare olarak terapiste giderler. Terapi odası bir anlamda son duraktır. Terapist seanslarda akıl vermez, önerilerde bulunmaz, kişisel fikirlerini ortaya koymaz. Ancak fikirlerinden ve önerilerinden oluşan bir kitap yazabilir. Bakalım insanlar en çok nelerden şikâyetçi? Hangi sorunlarla başa çıkamadıkları için bir terapistin kapısını çalıyorlar? 60 ODAK, MÜKEMMELLİĞİN GİZLİ ANAHTARI Daniel Goleman DanIel Goleman, uluslararası çok satan kitabı Duygusal Zekâ’dan sonra belki de en önemli eseri olan ODAK: Mükemmeliğin Gizli Anahtarı’nda internet çağının enformasyon ve eğlence seli içinde kıt bir kaynak haline gelen DİKKAT ve ODAKLANMA yetilerini araştırıyor. Yeni araştırmalar ve bulgularının ışığında, Goleman, internet bağımlılığının gençlerin beyinlerinde alkol ve uyuşturucu bağımlılarında görülen türde değişimler doğurduğunu, karmaşık bir dünyada var olabilmek ve kaliteli bir yaşam sürebilmek için odaklanmayı öğrenmemizin bugün her zamankinden daha önemli olduğunu söylüyor. Sinema DANNY COLLINS Vizyon yılı: 2015 Yönetmen: Dan Fogelman Orta yaşlarını geçmiş olan dünyaca ünlü müzisyenin, gerçek hayat hikâyesinden yola çıkılarak oluşturulmuş öyküsünü perdeye aktaran film; Danny adındaki bir rock yıldızının geçmişi ile olan samimi yüzleşmesini konu alıyor. 70´li yıllarda epey popüler ve yetenekli bir rock yıldızı olarak nam salan Danny, oldukça çılgın bir hayat yaşamış, kendisine sunulan bu hayatın tüm olanaklarını sonuna kadar kullanmış ancak artık bütün o parıltılı ve albenili günleri geride bırakmıştır. Menajeri John Lennon tarafından kendisine tam 40 yıl önce yazılmış olan bir mektup eline ulaştığı gün, son kez beste yapmaya ve geçmişte hem yapmayı fırsat bulamadığı hem de yapmaktan pişmanlık duyduğu şeyleri telafi etmeye karar verir. Bir yandan ailesiyle arasında gevşeyen bağları güçlendirmeyi hedefleyen Danny, diğer yandan da kaldığı oteldeki görevliyle yakınlaşmaya başlar. KOCAN KADAR KONUŞ Vizyon yılı: 2015 Yönetmen: Kıvanç Baruönü Şebnem Burcuoğlu’nun çok satan Kocan Kadar Konuş romanından uyarlanan film bu toprağın kadınlarının daha çocukken nasıl koca bulmaya programlandıklarını anlatıyor. Bu kadınların arasında 30 yaşındaki Efsun gerçek aşkı, sevgiyi, dürüstlüğü arar ama diğer kızlar gibi numara yapmayı, trip atmayı, erkeği parmağının ucunda oynatmayı bilmez. Bu yüzden bu yaşına kadar düzgün bir ilişkisi olmamıştır. Efsun’un kadınlığın kitabını yazmış İzmirli ailesi ise ona kadınlığı öğretmeye kararlıdır. Efsun da nihayet kendini Türk kızlarına emanet eder. Ailesi tepeden tırnağa yeniledikleri Efsun’u takdim etmeye hazırlanırken Efsun’un karşısına hiç unutamadığı, üstüne yenisini koyamadığı lise aşkı Sinan çıkar. KURALSIZ Vizyon yılı: 2015 Yönetmen: Robert Schwentke Beş farklı fraksiyona bölünen bir toplumun tüm yaşantısının bu hiyerarşik yapı üzerine inşa edildiğini ve belli bir yaşa gelen gençlerin kendileri için biçilen sınıflardan birine dâhil edilerek eğitilmelerini izlemiştik. Bu hiyerarşik yapılanma içerisinde kendine has bir kategoriye sahip olan Tris ise, öykünün finalinde hem çevresindeki insanları hem de işleyen bu düzeni değiştirecek güce sahip olduğunu keşfetmişti. Veronica Roth’un öyküsünden beyazperdeye aktarılan serinin devam filminde ise; Tris’in kişisel tercihinin tercihinin sonucunda bir devrim hareketi başlatırken, yayılan bu isyanın hiyerarşik yapıyı yavaş yavaş çözdüğünü var olan düzenin değişmesine tanık olacaksınız. 61 Fıkra GAZOZ Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yatan bir hasta, hastanede çalışan görevliye yanıma gel diye çağırır. Hemen marketten bana 6 gazoz al gel der. Görevli hastaya kızarak 6 defa tokat atar al marketten gazozlarını aldım der. Bu olayın üzerinden biraz zaman geçer. Hasta yine hastane görevlisini yanına çağırır ve hastane görevlisine 6 tokat atar. Ne olduğunu anlamayan görevli sorar; – Ne Oldu? Hasta yanıtlar; -Boş şişeleri getirdim. ÇİMİYK TAMA Bizim Antepli Mısdava Ammiden, arvadı Firdöös Deze denize giderler. Firdöös Deze ne var ne yok çıkına doldurur. Tabi hamam tasını da unutmaz. Firdöös Deze: Herif, acı bi kirimi pislimi atıymda geliym aha der. Oradan denize doğru firdöös deze bakar ki çoluk çocuk, denize giriy. Hemen çıkını açar hamam tasından yeşil sabını çıkardır denize dalar. Bir sabın, bir tas su, bir sabın ,bir tas su derken bakar ki millet bağırıy - “ Kaçın, kaçın” diye Tabi bizim Firdöös dezening gözü sabınlı ya bakamıy etrafa. Anca gözünü bir açar ki bir tene köpek balığı. Tabi bizim Antepli köpek balığından korkar mı? Bizim Firdöös deze gayet sakin bir şekilde hamam tasıyla köpek balığının kafasına bir tane patlatır; “ Goda get nalet, çimiyk tama” FADİMENİN KEDİSİ Temel, Fadime’nin kedisinden nefret etmektedir. Bir gün kararını verir ve Fadime evde yokken kediyi yakalayıp, arabasına koyar. 1-2 kilometre kadar ileride, bir köprünün yanına bırakıp evine döner. Kapıyı açıp eve döndüğünde bir de bakar ki, kedi sepetinde oturuyor. Ertesi gün, Fadime’nin evden çıkmasını bekleyip, kediyi yine arabaya atar. Bu kez 5-6 kilometre ötedeki bir kasabada, bir çöp konteynerinin içine bırakır. Eve döner, kapıyı açar, kedi yine başköşeye kurulmuş, Temel’e kötü kötü bakıyor... HAYVANAT BAHÇESİ 62 Ertesi gün işi iyice inada bindirir, kediyi yakaladığı gibi 10-15 kilometre direksiyon sallar, bulduğu her tali yola girer, kedi yönünü kaybetsin diye çeşitli şaşırtmaca yollara girer, daireler çizer. Sonunda yaptığı işten iyice emin olunca, arabayı durdurur ve kediyi bırakır. Arabasına atlayıp, evinin yolunu tutar. Saatler sonra Temel, Fadime’ye telefon açar; - Uy Fadime, kedi yanında mı? - Evde, niye soriysun da? - Onu versene telefona, ben kayboldum… OTEL Hayvanat bahçesine bir Zürafa gelir. Hayatlarında ilk defa Zürafa gören insanlar toplaşırlar başına. Temel İngiltere’de lüks bir otele yerleşmiş… Oda servisini arayıp: - “Tu ti tu tu tu” demiş İstanbullu: Enteresan bir hayvan! Konyalı: Gurban olduğum Allah neler yaratıyor! Kayserili: Satsak ne kadar eder acaba? Gaziantepli: Eti yeniy mi ola bunun? Oteldekiler telaşa kapılmış. Bu mesajı çözmek için oraya buraya haber salmışlar. Sonunda konsolosluktan bir çevirmen bulmuşlar ve Temel’in ne dediği anlaşılmış; -”2 çay, 222’ye !” Hayata Dair Hayata Dair Zor olduğu için cesaret edemediğimiz şeyler, aslında biz cesaret edemediğimiz için zordur. Seneca İnsan kendi gölgesini ziyaret etmelidir, zira kendi gölgesiyle barışmayan, kötülüğü sadece başkalarında görür. Carl Gustav Jung Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne zaman, bilmem! Yeter ki o kapıda durmayı bil! Mevlana Zayıf insanlar affedemezler. Affetmek güçlülere has bir özelliktir. Gandhi 63 Fıkra 64 Hayata Dair 65
Benzer belgeler
Gamze Aşnük - MB Holding
İmtiyaz Sahibi
MB Holding adına
Muharrem Balat
Genel Yayın Yönetmeni
Gamze Aşnük
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Editör
Şeyda Helvacı Kerse
Yayın Kurulu
Şeyda Helvacı Kerse
Burcu Bilgi
Lale Aras
Ömer Ok...