hn 60 e6.indd - Halkın Nabzı
Transkript
YA DEMOKRASİ YA DEVRİM ÊZİDİLER: 74. FERMAN (1) NURCAN BAYSAL S.2’de DR SAMET MENGÜÇ CİP 3. KATTAN DÜŞTÜ Yıl 2 Sayı 60 G eçen pazar akşamı Türkiye Barış Meclisi'nin Orhan Doğan Barış Ödülü'nün ikincisinin töreni yapıldı ve ben de törende hazır bulundum. Ödülü bu sene tanınmış insan hakları savunucusu ve avukat Eren Keskin aldı. Eren Keskin, Kürt meselesinin en fazla el yaktığı, barış taleplerinin vatan hainliği olarak yaftalanıp yargılandığı yıllarda da hep mücadelenin içindeydi. Sadece savaş mağduru Kürtler'in değil bütün ezilen kesimlerin yanında oldu. Defalarca göz altına alındı, hapis yattı, silahlı saldırıya uğradı ama geri adım atmadı. Orhan Doğan ve Eren Keskin isimleri birbirine yakıştı. Ben de buradan bir kez daha Eren Keskin'i kutluyorum. Törenden sonra Türkiye Barış Meclisi dönem sözcüsü Hakan Tahmaz ile yaptığım söyleşi bu hafta gazetemizin manşetinde yer alıyor. Çözüm sürecinin bıçak sırtında olduğu, devletin süreci sabote edecek hiçbir girişimden kaçınmadığı bir dönemde barışı konuşmanın anlamlı olduğu kanaatindeyim. Tahmaz'ın anlattıkları çok kıymetlidir. Barış yolunda atılan adımlar heba edilmemeli. Ancak devlet bir kez daha Kürdü'yle barışma niyeti olmadığını ortaya koyan eylemler içinde. Kobanê'de IŞİD'e karşı direnen kardeşlerine destek vermek için Suruç'ta, sınırda toplanan halka devlet güçleri günlerdir saldırıyor. Oysa o insanlar orada Ortadoğu'nun kurtuluşu olabilecek bir kardeşlik yapılanmasını, Rojava'yı korumak ve sınırı geçen Rojava Kürtleri'ne yardım etmek için bulunuyor. Tahmaz'ın dediği gibi eğer hükümet, Kürt yurttaşları ile barışmak istiyorsa öncelikle dış politikasını revize etmeli. Halkın Nabzı, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi ülkesel ile yerel gazeteciliğin buluştuğu yerden sürdürüyor yayınını. Bir sorumluluğumuz da yayın yaptığımız ilçelerden, yani İstanbul, Anadolu Yakası'ndan haberleri sizlere ulaştırmak. Geçen pazartesi Maltepe halkı, Bağlarbaşı mahallesi ile Yalı Mahallesi arasında tren yolu inşaatı nedeniyle iptal edilen altgeçidin yenisinin yapılması için bir yürüyüş düzenledi. Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç'ın da halkla beraber yürümüş olması önemlidir. Umarım Maltepeliler altgeçidine yakında kavuşur ve öncelikle yaşlılar ve çocuklar mağduriyetten ve kaza riskinden kurtulur. Haftaya görüşmek üzere S.19’da ATAŞEHİR’DEN ŞENGAL’E S.18’de 24 Eylül 2014 BARBARLIK KAZANAMAZ S.16’da Çarşamba “Batı’dakiler barışın kıymetini bilmeli” Hakan Tahmaz, Türkiye barış mücadelesinin önde gelen isimlerinden. Kürt meselesinin demokratik çözümü için kendi deyimiyle çalmadık kapı bırakmayan Tahmaz, çatışmalı ve gergin dönemlerde de barış adına söz almıştır. Tahmaz, 2000’lerin ikinci yarısından beri her siyasal kesimden barış yanlıların yer aldığı ve önemli kavşaklarda inisiyatifini koyan Türkiye Barış Meclisi’nin (TBM) sözcülerinden biri. İki senedir TBM Orhan Doğan adına Barış Ödülü veriyor. Tahmaz ile ödül töreninin ardından buluşup kendisine Orhan Doğan’ı ve barışı sordum ALT GEÇİT EYLEMİNE BAŞKAN DESTEĞİ İETT OTOBÜSLERİYLE ‘TAŞIMALI’ EĞİTİM Maltepeliler, Marmaray çalışmaları kapsamında alt geçitlerinin kapatılmasını protesto etti. Eyleme Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç ve CHP Milletvekili Öğüt de destek verdi. İmam hatip okuluna dönüştürülen Kadıköy Kaptan Hasanpaşa Ortaokulu’nun öğrencileri, nakil edildikleri okula İETT otobüsleri ile gidiyor. Velilere ise “tüm sorumluluk bana aittir” kağıtları imzalatılıyor. S.7’de S.7’de 2 YORUM 2014 24 Eylül Çarşamba Ezidiler: 74. Ferman; Bizi sadece IŞİD değil, komşularımız katletti I rak Kürdistan’ına ilk kez araçla geçeceğim. Sınıra çok rahat ulaşıyoruz, hiç trafik yok. Yanımdaki arkadaşım İŞİD saldırılarından önce burada uzun tır ve kamyon kuyrukları olduğunu ve kapıda en az 4-5 saat bekletildiklerini söylüyor. Sınırdaki tek kadınım. Burada olmamı garipseyen bakışları üzerimde hissediyorum. İşlemlerimizi hızla yaparak, arabamla sınırın Türkiye tarafına geçiyorum. Irak Kürdistan’ına geçtiğim anda sınırda ve güvenlikte çalışan birçok kadını görmek beni rahatlatıyor. Kadın güvenlik görevlileri de benim gibi Amed’den kendi arabasıyla gelmiş bir Kürt kadını görmekten memnun olarak işlemlerimi hızlandırıyorlar. Beni bekleyen Asayiş Müdürünün yanına geçiyorum. Müdür İŞİD ile savaştan dolayı sınırda işlerin çok azaldığını, yoğunluk kalmadığını söylüyor. “Peki ya İŞİD ile savaşmak için Türkiye’den geri dönen Êzidîler” diye soruyorum. “Haftada 7-8 kişi ya geri dönüyor ya da dönmüyor” diye cevaplıyor. Irak Kürdistan’ına yapacağım seyahat boyunca bana eşlik etmesi için yanıma mihmandar olarak Camîr’i veriyor. Camîr 30’lu yaşlarda. Türkçe biliyor. Halepçe katliamı sırasında, 1988’de, 9 yaşındayken geldiği Diyarbakır’da 4 yıl kalmış. 1 yıl da okula gitmiş. O yıllar aklıma gelince utanç içerisinde kalıyorum. Diyarbakır sokaklarında, Halepçe’den kaçarak yığınla gelmiş, yerde bir şeyler satarak geçinmeye çalışan Kürtlerin görüntüsü aklıma düşüveriyor. Sonra “Onlar Kürt değil Peşmerge. Peşmergece konuşuyorlar, onlara yaklaşmayın, dikkatli olun” diye bizi uyaranlar ve çocuk aklıyla buna inanmamız. O dönem Türkiye’deki Kürtler Halepçe’den gelenlerin Kürt olduğunu anlamasın diye her şey yapılıyordu, “Peşmergece” diye bir dil bile uydurulmuştu. Uzaktan gelen bu “Peşmergeler” soğuk su içebilsinler diye Diyarbakır’ın çocukları kapı kapı dolaşarak buz topluyorlardı. Kendi coğrafyamızdaki bu mülteci tarihi aklıma geldikçe içim burkuluyor. Camîr anlıyor. “Üzülme” diyor. “Ne koşullarda, ne baskılarda yaşadığınızı biliyoruz. Bugün hala Kürt olarak kalabilmeniz bile büyük başarı”. Yine de sızım dinmiyor. Zaxo’ya girer girmez yol kenarında, çadırlarda, inşaatların içlerinde Êzidîleri görüyorum. Zaxo’da her boş inşaata Êzidîler sığınmışlar. Bir inşaatta duruyorum. Bu inşaatta 30 Êzidî aile kalıyormuş, inşaat kalıntısının içinde en az 200-250 kişi var. İçlerinden bir adam konuşmaya başlıyor. İlk etapta uluslararası bir yardım kuruluşundan geldiğimi düşünerek, İngilizce konuşmaya başlıyor. Musul Kolejinde okumuş. “Her şeyimizi kaybettik, çocuklarımızı, kadınlarımızı. Dönmek istiyorum ama bizi koruyacak birine ihtiyacımız var” diyor. Başka biri “Artık umudumuzu yitirdik. Yıllardır savaşların içinde yaşıyoruz. İran-Irak savaşı, Saddam ve şimdi de İŞİD. Umutsuzuz” diye ekliyor. 2 katlı devasa bir inşaat. Her yer çocuk. Çocuklar yalınayak. Taşlar ve kalaslarla uyku için bölümler yapılmaya çalışılmış. Yerde kalasların üzerine konulan minderlerde bebekler yatıyor. İnşaatın bir bölümünde boş paslı büyük tenekelerde yemek pişiyor. İnşaatın arka tarafı tuvalet olarak kullanılıyor. İpler gerilmiş. İplerin üzerinde battaniye ve çamaşırlar var. Herkes toz içinde, her yer moloz. Birkaç kadın leğende çamaşır yıkıyor. Molozların içerisindeki yataklarda yaşlı, hasta, sakat birkaç kişi yatıyor. Ayaklar ya çıplak ya da terlik var. Kadınların yanına geçiyorum. Hasta bir bebeğin yanına sıkışıyorum. Bebeğin ateşi var. Sağlık hizmetlerini soruyorum. Bölgesel Kürt Hükümeti gıda ve sağlık hizmetlerini Êzidîlere ücretsiz veriyormuş. Bu koşullarda hiçbir zaman sağlıklı olmaları mümkün değil. Kadın: “Êzidîlerin çoğu dönmek istiyoruz ama orada bizi koruyacak bir hükümet, otorite lazım. Dağda halen kalanlar var. Amca çocuklarımızı öldürdüler”. Bu inşaatta kalanlar Şengal’in Hanasol köyünden gelmişler. Hanasol Köyündeki Êzidîler Duhok, Süleymaniye, Erbil gibi tüm bölgeye yayılmışlar. 18 gün yolda kalmışlar sonra YPG’nin açtığı koridordan Zaxo’ya ulaşmışlar. “İŞİD ovada her yerde” diyor başka bir kadın. “Bir sürü kadın İŞİD’in eline geçmemek için intihar etti” diye ekliyor bir genç kız. Korkuları yüzlerinden anlaşılıyor. İnşaatlarda durum içler acısı… Taleplerini sorduğumda herkes “kışı geçirecek bir yere ihtiyacımız var” diyor. Herkese tek tek gelecek planlarını, dönmeyi düşünüp düşünmediklerini soruyorum. Kimse dönmeyi düşünmüyor. Çoğunluğu Avrupa’ya göç etmek istiyor. Arapların içinde yaşayamayacaklarını belirtiyorlar. Arap komşularının İŞİD ile işbirliği yaptıklarını dile getiriyorlar. Yaşlıca bir adam son sözü alıyor: “Artık dönemeyiz kızım, bizi sadece İŞİD değil, komşularımız katletti”. Zaxo’da sıcak bir gün. İnşaatların içinde Ezidiler yaşam mücadelesi verirken Zaxo suyunda çocuklar serinlemeye çalışıyor. Lüks arabalar yanımızdan geçiyor. Önümüzdeki arabanın arkasında “Allahım Sen Peşmergeyi Koru” yazıyor. Mihmandarım Camîr’e “Peşmerge neden savaşmadı?” diye soruyorum. “İlk günler Peşmergenin geri çekildiği doğrudur. İŞİD gelince, Peşmergeler İŞİD’’in elindeki zırhlı tanklara silah sıkıyorlar, bakıyorlar ki silah işlemiyor tanklara, savaş olmuyor diyerek geri çekiliyorlar” diye anlatıyor Camîr. İŞİD’in ilk günler 5-6 Peşmerge mevzisine intihar saldırısı yaptığı ve bir Bölgeye kesilmiş Peşmerge başları koyarak korku saldıkları da duyduklarım arasında. Camîr: “Ama şimdi Peşmerge gerillalarla beraber savaşıyor İŞİD’e karşı. Hatta açıktan olmasa da gerillayla fişeğini de paylaşıyor” diye ekliyor. -Devam edecek- YORUM 3 2014 24 Eylül Çarşamba Rojava gelecek AHMET TULGAR Ş engal kuşatmasının ve hemen ardından gelen Kobanê Direnişi’nin ekranlara ve sayfalara düşen heroyik ve trajik imgelerinin yığını ve oluşturduğu heyecan, ürettiği öfkenin arasından Rojava Devrimi’ne ve onun günümüzdeki yalnızlığına baktığımızda gördüğümüz odur ki, bu devrim bir eşik oluşturdu. Rojava ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki sınır çizgisi; sadece Kürt halkının bağrında açılmış ve onun ülkesini bölen bir yarık, hatta düpedüz bir yara olduğu için değil, aynı zamanda iki tarihsel dönemi, kavramları, metodları, söylemleri ve kurumları ile iki episteme’yi birbirinden ayırdığı için de bir eşiktir. 21’inci yüzyılda nasıl bir toplumsal yaşam tarzı, nasıl bir yönetim biçimi, nasıl üretim ilişkileri olacağının, nelerin geçmişte kalıp belki de bir süre sonra anlaşılmazlık sisiyle örtüleceğinin,nelerin geleceği kuracağının vizyonları şimdilik direnişin destansı anlatısının ardında kalmış olabilir. Ama yine de orada oluyor ne oluyorsa ve olanı çekinmeden bu yüzyılın ilk büyük toplumsal devrimi olarak adlandırabiliriz. Sosyalizmin, 20’nci yüzyılın epis- teme’si içinde varolabilen halini terkedip, 21’inci yüzyılın episteme’sine uyan, yerleşen yeni bir sosyalizm anlayışının savunusu Kürtler’e nasip oldu. ‘Nasip olma’ kavramı, evet, bir kendiliğindenlik çağrıştırıyor. Öyle değil elbette. Tam da Kürtler bu yeni episteme’yi, yeni bilişsel, bilimsel, düşünsel bütünselliği, hacmi kavramalı ve buna denk düşen bir toplumsal devrimi, bir sosyalizmi inşa etmeliydi. Daha işin başında görünebilirler ama devamı gelecek ve toplumsal düzlemde açtıkları derin izleri takip eden- ler çoğalacak. Kürtler, böylesi bir devrim ve sosyalizm için bütün donanıma sahiptiler. Donanımları donanımsızlıkları ve geçkalmışlıklarıydı. Devletsiz olmanın yol açtığı bütün donanım eksiklikleri ve Türkler’in ve bu coğrafyadaki birçok halkın geçmilliyetçiliğinden de fazla geç kalmış bir ulus bilincinin, egemen devletlerin planlı yoksullaştırma ve yoksun bırakma stratejilerinin sonucunda gelişmemiş bir iktisadın açtığı alanda, kemikleşmiş ve nasırlaşmış ideoloji ve kurumlarda vakit kaybetmeden, 21’inci yüzyılın eşiğinden sos- ABONELİK KARTI 1 Yıl Yurtiçi 60 Adı Soyadı : ANADOLU YAKASINDA GÖRÜNÜR OLMAK iÇiN ilan Reklam ve Rezervasyon hattı için bizi arayınız T: 0216 457 46 46 F: 0216 457 13 12 e-mail: [email protected] Adresi : e-mail : Tel-GSM : Abonelik bedelini banka hesabına yatırdıktan sonra bilgileri lütfen aşağıda belirtilen posta adresine veya e-mail e gönderiniz. HALKIN NABZI Bağlarbaşı Mahallesi 2. İlkokul Cad. No:39 Cihangir İş Mrk. Kat:2 D:7 Maltepe/İstanbul/Türkiye T:+90 216 457 46 46 F:+90 216 457 13 12 [email protected] www.maltepeninnabzi.com AKBANK Maltepe Şubesi TL HESABI: Şube Kodu: 00 29 Hesap No:0189926 IBAN:TR35000460002 9888000189926 yalizm bayrağı ile geçiyorlar. Ulus devleti aşmış bir özerklik ve özgürlük anlayışı, federatif bir kardeşilik hukuku, devlet kapitalizmi ve bürokratik sosyalizme saplanmayacak bir komünal iktisadi üretim tarzı, sürdürülebilir ekolojist bir endüstriyel ve tarımsal üretim biçimi, toplumsal cinsiyetçiliğe paye vermeyen bir verimlilik metodu, Kürt Devrimi’ne mührünü vuran kavramsal pratikler oluyor. Kürtler, Rojava sınır boylarındaki bu eşikte şimdilik yalnız duruyorlar ve direniyorlar. Yalnızlıkları biraz da, belki de çoğunca bundan. Toplumsal devrimlerin, halk hareketlerinin ve sosyalizmin kanlısı, candüşmanı egemen sınıflar ve onların kurumları ve savaş makineleri de, 20’nci yüzyılın sosyalizminin biçimini ve şemasını her toplumsal gelişmeye uygulamayı ezber etmiş muhalefet güçleri de, şimdilik Kürt Devrimi’nin söylemlerini bir sayıklama olarak algıyabilir. Uzaktan bir fısıltı gibi gelen bu haykırış ve sloganlar, 21’inci yüzyılın toplumsal devrimlerinin manifestosu olamaz mı? Biraz yakına gelseniz. Onlar her halükarda gelecek. Halkın Nabzı Gazetesi Süreli Yayın AHİS Reklam Organizasyon Prodüksiyon San. Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni (sorumlu) İSHAK KARAKAŞ Editör: Ahmet TULGAR Grafik Mizanpaj Erdal BEKTAŞ Grafiker Hakan YILDIRIM Spor Koordinatörü Vahit KARAKAYA Spor Servisi Fırat COŞKUN Kültür Sanat Bedros DAĞLIYAN Avusturya Temsilcisi Erdal BOYOĞLU Hukuk Danışmanı Av. Uğur KARAKAŞ Viyana Temsilcisi Emine BAŞKÖY Danışma Kurulu Fehim IŞIK Samet MENGÜÇ Fuat TOKAT Yer: Bağlarbaşı Mh. 2. İlkokul Cd. No: 39 Cihangir İş Merk. Kat 2 D:7 Maltepe - İstanbul Tel: 0216 457 46 46 Fax: 0216 457 13 12 [email protected] Baskı: GÜN MATBAA Beşyol Mah. Akasya Sk No 23/A Sefaköy-Küçükçekmece - İST. Tel: +90 212 426 63 00 4 HABER 2014 24 Eylül Çarşamba Maltepe’de söz mahallelerde M altepe Belediyesi, “Ali Başkan Maltepelileri dinliyor...Söz yetki karar senin” sloganıyla başlattığı mahalle buluşmalarına Altayçeşme Mahallesi ile start verdi. Sabah namazından çıkanlara çorba ikram eden Kılıç, daha sonra Maltepe Belediyesi Merkez binasında Altayçeşme Mahallesi sakinleriyle bir araya geldi. Düzenlenen buluşmaya, otopark işsizlik sorunu başta olmak üzere, imar, sağlık ve çevre sorunları damga vurdu. “Arkadaşlarımız Maltepe’nin çehresini değiştirmek için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor» diyen Kılıç, «Göreve başladığımız günden bugüne kadar, 18 mahallemizin toplamında 30 milyon 220 bin kilogram asfalt kaplama, 9 bin 900 metrekarelik alanda tretuvar yol, 5 bin metrekarelik alanda taş kaplama ve yol yapıldı. 600 bölgede ızgara, baca yapım, bakım ve onarımı gerçekleştirildi. 10 bin metrekare boya yapıldı, 900 metrekare yağmur suyu kanalı ve bin 900 metrekare duvar yapımı gerçekleştirildi. 7 bin 500 metrekare bordür döşeme, 500 metrekare yağmur suyu oluğu, bin metre merdiven yapımı ve onarımı ile 200 metre drenaj boru döşeme, yaklaşık bin 400 metrekarede tel örgü ve korkuluk yapımı, 700 adet kompozit sınır elemanı montajı ve 800 metre hız kesici montajı da gerçekleştirildi. 20 bin ton moloz topladık” dedi. fuar merkezimizde Maltepe’deki gençlerimizi yetiştirip, çalışmalarına fırsat tanıyacağız. Buradan bir müjdeyi de sizlere vermek istiyorum. Avrupa’nın en başarılı ve en büyük fuar merkezlerinden biri olan Münih fuarı yöneticileriyle işletme, turizm ve planlama konularında ortak işbirliği kararı aldık, bugün belgesi elimize ulaştı” şeklinde konuştu. “Kreşler geceleri de açık olacak” Ruhsata yağmur suyu kriteri Maltepe’nin en önemli sorunlarının kentsel dönüşüm ve işsizlik olduğu belirten Kılıç, “Ada bazında kentsel dönüşüme açık çek veriyoruz ve kentsel dönüşümde 4 temel kriteri gözeteceğiz. Birincisi, yağmur suyu toplamayan binaya bundan sonra ruhsat verilmeyecek. İkincisi, her binanın çatısına güneş enerjisi panelleri yerleştirmeyi düşünüyoruz. Özellikle parklarımızda bu panellerden faydalanacağız. Olası bir deprem anında enerji gitse bile parklarımızdaki bu aydınlatma kesilmeyecek. Üçüncüsü çöp konteynırları artık yer altına inecek. Bunu yavaş yavaş gerçekleştirmeye başladık. Dör- düncüsü ve en önemlisiyse artık binalara otopark zorunluluğu getiriyoruz” diye konuştu. “İşsizliği fuar projesiyle çözeriz” Belediye meclis üyeleri ve halkın katılımıyla, Maltepe’nin geleceğine yönelik bir stratejik planlama belgesi oluşturduklarını kaydeden Kılıç, “Bu planlamalarda iş dönüp dolaşıp işsizliğe geliyor. İşsizlik sorununu uzun vadede nasıl çözeceğiz? Açık, net söylüyorum ve iddia ediyorum ki biz bu sorunu; Maltepe Uluslararası Kongre ve Fuar Merkezi’yle çözebiliriz. Çünkü fuarlara gelecek insanlar şirket, holding yöneticileri ve patronlar…Bu Dernekler için özel bir bina hazırlandığını da sözlerine ekleyen Kılıç, sözlerine şöyle devam etti: “Her mahalleye iki kreş sözümüz vardı. Bu kreşlerimizden ilkini açtık. Yine mahalle konakları projemiz var. En az 2 dönüm, en çok 4 dönüm arazi üzerinde yapacağımız bu semt konaklarımızda, çocuklarımız spor yapacak, oyun oynayacak. Yine STK’lar, düğün-nişan-kına vb. organizasyonlarınız için 150-200 kişilik çok amaçlı bir salonumuz olacak. Üst katta ev hanımlarının eğitim alabileceği odalar, mekanlar bulunacak. Yine yönetim odaları, bir belediye birimi, muhtarlarımız burada olacak. Ayrıca çalışan anneleri ve olası bir davete çocuğunu götüremeyecek durumda olan anneleri de düşünerek, kreşlerimizi gece de açık tutacağız. Çocuklarımız burada olacak, dilerse aileler işleri bittiğinde gelip çocuklarını alacak, dilerlerse sabah alabilecekler.” Obeziteye karşı “Aburcuburistan” Maltepe Belediyesi, İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğü ve Milli Eğitim Bakanlığı Maltepe İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Süreyya Paşa Vakfı işbirliğiyle, obeziteye karşı insanları bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak amacıyla tiyatro etkinliği düzenlendi. Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi (TSKM) “Kardelen 2” salonunda sergilenen Gülensu ve İsmet İnönü İlköğretim Okulu öğrencilerinin de rol aldıkları «Aburcuburistan” adlı tiyatro oyunu, büyük bir ilgiyle izlendi. Sabah ve öğlen olmak üzere iki seans halinde oynanan tiyatro oyununda, obezitenin zararları üzerinde duruldu. Tiyatro etkinliğini izleyen öğrencilere, Maltepe Belediyesi katkılarıyla, İstanbul Halk Sağlığı Müdürlüğü Obezite, Diyabet ve Metabolik Hastalıklar Şubesi’nce hazırlanan “Sağlıklı Beslenmenin Sırları” adlı broşür dağıtıldı. YORUM 5 2014 24 Eylül Çarşamba Yahudilik Siyonizm mi? Antisemitizm nereye kadar? (3) FEHİM IŞIK İ srail devleti ile ağırlıkla Hamas Alevileri, Kürtleri insandan saymadıarasında gelişen bu durum elbet lar. Diğer Müslüman halklara, Êzidilesadece savaş karşıtlarının tepkile- re, Süryanilere, Ermenilere dönük katrine neden olmadı. Beraberinde liamlara karşı çıkmayı bırakın, Siyonizmin savunucuları ile çoğu kez desteklediler. İsrail antisemitik kesimleri de Bu nasıl barbar karşıtharekete geçirdi. lığıdır ki bir barbarlığı devletine Öyle ki bu karşıtdurdurmak için her düşmanlığı Mario lık Türkiye’de MaYahudi’yi düşman Levi’yi boykot etmeye rio Levi gibi usta görecek kadar alçakadar götürenler, bir kalemin bile lırken, yanı başınher nedense IŞİD romanı okunmayadaki halkların katcaklar, bir nesneymiş liamına sessiz kalır, barbarlığını hiçbir gibi boykot edilecekhatta bazen destekler. zaman görmediler ler arasına alınmasını İşte bu nedenledir beraberinde getirdi. Caki birbirini besleyen bu hilce geliştirilen bu yaklaşım, iki yaklaşımın ve siyasal dayaözelikle sosyal medyada “her Yahudi naklarının halkları düşman etmekten, öldürülmeyi hak etmiştir” noktasına inançları karşı karşıya getirmekten kadar gitti. başka bir işlevi olmadı, diyebiliyoruz. Kendine Müslüman’ım diyenlerin geliştirdiği bu tutumun antisemitik da- Türk Antisemitizmi yanaklarını yanı başlarındaki halklara Türkiye’de ek olarak Türk ırkçılığı karşı tutumlarında açıkça görebiliriz. sosu ile harmanlanmış Antisemitizm, İsrail devletine düşmanlığı Mario Le- iş Kürtlere, Alevilere gelince İsrail barvi’yi boykot etmeye kadar götürenler, barlığından aşağı kalmıyor. Rojava’da her nedense IŞİD barbarlığını hiçbir Kürtlere, Suriye’de Alevilere saldıran zaman görmediler. IŞİD’in katlettiği IŞİD ve diğer radikal Selefi / Vahabi örgütlere kamyonlarla yardım taşıyan, bunu besleyen de ırkçı kafadır. onları besleyen, silah ve para destekBu ırkça kafa Türkiye’de kendini lerini aktaran, militan taşıyan kuru- “Türk-İslam” olarak ifade ederken, luşlardan birinin aynı zamanda Mavi Almanya’da “Alman”, diğer ülkelerde Marmara gemisi ile Gazze ambargo- de farklı egemen bakış açıları üzerinsunu delmeye çalışan kuruluş olduğu- den kendini ifade edebiliyor. nu unutmayalım. Bu tabloyu gören birinin İsrail karşıtlığını Yahudi düş- Karşı mücadele kazandırır manlığına taşıyan bu örgütlerin insani Elbet kimse bir diğerinin yağı ile kavyardım kuruluşu olduğuna inanmasını rulmaz. Siyonistler ne kadar haksız ise antisemitikler de o kadar haksız ve ikinasıl bekleriz? Çok açıktır ki baştan beri sözünü yüzlüdür. Bunlara karşı geliştirilecek mücadele de yalnızca Filistin ettiğimiz Siyonizmin besledihalkının sorunu değil, olaği Antisemitizm, radikal maz. İslamcı Türk bakış açıElbet kimse bir Nasıl ki halklar, sının da temel argüdiğerinin yağı ile farklı inançlar Gazmanıdır. kavrulmaz. Siyonistler ze’ye sahip çıktı ise Düşmanlığı köSiyonizme de, Anrükleyen, Yahudi ne kadar haksız ise tisemitizme de öyle düşmanlığını esas antisemitikler de o karşı çıkmak ve etkialan bu bakış, Sünni kadar haksız ve sizleştirmek için müve Êzidi’si ile Kürikiyüzlüdür cadele etmekten başka de, Asurî’ye, Alevi’ye, çare yoktur. Süryani’ye Ermeni’ye, Filistin’e verilen hiçbir Rum’a; açıkçası her halka destek; sadece İsrail devletinin düşmandır. Yalnız Yahudiler değil, her halktan insan bu ceberut bakış acımasızlığına karşı çıkmaya verilen açısının hedefindedir. Hiç kuşku yok destek olarak algılanmamalı. 6 YORUM 2014 24 Eylül Çarşamba Ortadoğu’nun nabzı Kobanè’de atıyor! ÖNDER BİROL BIYIK G ünlerdir IŞİD, Rojava’nın Kobanè kantonuna ağır silahlarla saldırıyor. Varsa insanlığın vicdanı diye bir şey, işte tam da onun tarih önünde sınava çekildiği günlerdeyiz. IŞİD, kimseye zararı olmayan mazlum Kobanè Kürtlerine Türkiye’den, Irak ordusundan, şuradan buradan aldıkları ağır silahlarla saldırıp çoluk çocuk katlederken, Kürt kadınlarına tecavüz edip körpe kızları köle pazarlarında satarken başta ABD olmak üzere insan hakları ve demokraside çok menzil almış(!) ileri batı ülkelerinden tıs yok. Aynı şeyi Şengal’de de yapmışlardı onlar. Ne zamanki IŞİD Erbil’in 40 km yaklaşmış, petrol kuyularını tehdit eder hale gelmişti, o zaman hava saldırılarına başlamıştı ABD. ABD ve batının Kobanè’deki dram karşısındaki bu sessizliği, kuşkusuz IŞİD karşısında büyük başarılar kazanan, bölgede prestiji bir hayli artan PKK ve PYD’yi hırpalama ve güçten düşürme politikasının bir tezahürü… Batı dünyasının IŞİD zulmüyle bir hesabı yok aslında. Bugüne kadar sessizlikleriyle yeterince büyümesine de onlar göz yumdu. Ne zamanki, IŞİD limitleri zorlayıp bölgede önemli bir güç haline geldi, o zaman ABD, IŞİD gibi sağlam gerekçeye yaslanarak bölgeye geri döndü. Onların IŞİD düşmanlığı, petrol kuyularının güvenliğiyle başlıyor, siyasi güç dengeleri hesaplarıyla bitiyor. O kadar! Türkiye açısından ise durum daha vahim… Türkiye, Davutoğlu patentli ‘Yeni Osmanlıcılık’ saçmalıklarıyla bir bataklığa sürüklendi gün be gün… Demokrasi iddiasını büsbütün kaybetmiş, bütün parçalarda Kürtlerin gazabını üstüne çeken, NATO bloğunun dışına düşmüş, IŞİD gibi zalim bir örgütün katliamlarına çanak tutan, Sünni ittifakı üzerinden bölgede nüfuz sahibi olmaya çalışan ve bu uğurda kendi ‘iç barış’ını tehlikeye atan bir ülke pozisyonunda Türkiye... Elbette sürdürülebilir bir pozisyon değil bu. Dahası bu bataklıktan çıkıp kıyıya ulaşmak da kolay değil. geçiyoruz. ) Türkiye’ye iadesinden Batı düşmanlığı nedeniyle IŞİD’i sonra böyle bir bahanesi de kalma‘İslamın yeni kurtarıcısı’ olarak gören dı. Bundan sonra batının Türkiye selefi çizgiyle barışık azımsanmayacak üzerindeki baskısı artacak, Türkiye bir Sünni nüfus var Türkiye’de. Ve bu bu kez ‘tampon bölge’ gerekçesi ile kitle bugün için AKP tabanında yer direnemeye çalışacaktır. alıyor. Ancak yarın Türkiye Cidde bloHer iki tarafı da daha ne kadar idağuna girip IŞİD’le yollar ayrılırsa ve re edebilecek, göreceğiz. Hakikaten IŞİD Türkiye’ye eylem sahasına çevi- başı belada Türkiye’nin… rirse bu kitlenin nerede patlayacağını Bölge dengeleri içinde IŞİD’in kestirmek o kadar kolay değil. çaptan düşmesi demek, büBu ciddi bir tehlike… tün parçalarıyla (içinde IŞİD’le ilişkilerini PKK’nin de etkin bir Yarın Türkiye sürdürmesi halinde güç olduğu) KürtleIŞİD’le yollar ayrılırsa ise Batı ile köprürin bölgede etkin bir ve IŞİD Türkiye’ye leri atmış, her an güç haline gelmesi istikrarsız ve her demek… Ortadoeylem sahasına çevirirse an iç savaşa hazır ğu politikalarına bu kitlenin nerede bir Ortadoğu ülSünni referansla patlayacağını kestirmek kesi haline gelecek yaklaşan AKP, bunu o kadar kolay değil Türkiye. Ekonomik hiç ama hiç istemiyor. olarak batıya bu kaBu yüzden Kürtlere kardar bağımlı ve parayı seşı IŞİD kozunu masaya süven bir iktidarın harcı değil bu. rüyor. Oysa demokratikleşme ve Türkiye, düne kadar IŞİD’in elinde barış sürecini geliştirip kalıcı bir Türkrehine olan 49 diplomatın can gü- Kürt ittifakı kurulabilseydi, Türkiye venliklerini öne sürerek kendini sa- hem Ortadoğu hem de Kafkasya’da vunabiliyordu. Rehinelerin bilmem güçlü ve demokratik bir ‘model ülke’ ne takaslarıyla (49 insana karşı tank haline gelebilirdi. ve silah verildiği, bazı önemli şahsiBugünkü iktidar kadrolarının böyyetlerin IŞİD’e teslim edildiği iddia le bir çapı ve vizyonu yok maalesef. ediliyor. Aslı nasıl olsa açığa çıkar, Ancak bu haliyle de yol alması zor gö- züküyor. Sınırın öte yakasında IŞİD’i desteklerken bu yakasında bir hayalet uçak efsanesine dönüşen barış terennümleriyle Kürtleri oyalamak artık imkânsız çünkü. Nitekim Kandil, Kobanè’nin düşmesi halinde barış sürecinin biteceğini, Türkiye’nin IŞİD’e desteğini kesmesi gerektiğini gayet net ifade etti. Ne var ki, AKP iktidarı desteği kesmek bir yana sınıra biriken savaş mağdurlarına ve onlara yardım için sınırda toplananlara biber gazı ve coplarla müdahale ederek Kürtlerin öfkesini iyice üstüne çekiyor. Kadınları ve çocukları sınırdan geçirdikten sonra evini ocağını savunmak için geri dönmek isteyen Kobanèlilere sınırı kapatarak Kobanè’yi insansızlaştırmaya çalışıyor. Yeniden başa dönersek, Kobanè’debunca acı, bunca trajedi yaşanırken “özgürlük şampiyonu” ABD ve Avrupa devletlerinin insanları değil, petrol kuyularını korumak mıdır öncelikli görevi? Bilmez gibi yazıyorum ben de. Öyledir tabi. Ne beklenir ki, küresel barbarlığın demokrasi eldiveniyle kamufle edildiği bugünün neo-liberal dünyasından! Onların dolarları, silahları değil mi zaten tüm bu boğazlaşmaların sebebi!!! HABER 7 2014 24 Eylül Çarşamba Alt geçit eylemine Başkan desteği M altepeliler, Marmaray çalışmaları kapsamında alt geçitlerinin kapatılmasını protesto etti. Eyleme Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç ve CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt de destek verdi. Maltepe Drama Köprüsü’nün önünde bir araya gelen mahalle sakin- leri ve esnaf, kapatılan alt geçitlerinin yeniden açılması için eylem yaptı. “Alt geçidimizi geri istiyoruz” pankartını açan grup, sloganlar atarak köprü girişini kapattılar. Eylem alanına gelen Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç da, mahalle sakinlerinin yürüyüşüne katılıp destek verdi. Yürüyüşün bitiminde açıklama yapan Başkan Kılıç, göreve Kadıköy’de İETT otobüsleriyle ‘taşımalı’ eğitim geldikten kısa bir süre sonra bölgedeki esnaftan oluşan heyetin makamına ziyarete geldiğini kaydederek, şunları söyledi: “Burada çocuklarımız okula gidip geliyor. Çevre esnafı, vatandaş rahatsız diye ilgili birimlere 3 kere yazı yazdık. Okullar olduğu için gereken önlemlerin alınmasını istedik. Geçen hafta İ Ulaştırma Bakanlığı’nda görevli Genel Müdür geldi. 15 gün içinde ilgili yazı tarafımıza ulaşacak. Yazılı cevabı size bildireceğim. Yazılı cevabımıza yanıt ya da çözüm önerisi gelmezse, sizlerle beraber yürümeye hazırım. O zaman kadar bekleyelim.” Kılıç’ın konuşmasının ardından, eylem yapan grup dağıldı. mam hatip okuluna dönüştürülen kalabalık bir şekilde taşındığını gösteKadıköy Kaptan Hasanpaşa Orta- riyor. okulu’nun öğrencileri, nakil edildikleİstanbul Kadıköy’de bulunan ri okula İETT otobüsleri ile gidiyor. Kaptan Hasanpaşa Ortaokulu’nda Velilere ise “öğrencinin taşınması sı- bir imam hatip ortaokulu ve bir kız rasında tüm sorumluluk bana imam hatip lisesi açıldı. Okulaittir” yazılı kağıtlar imzaların açıldığı 15 Eylül tariKadıköy latıldığı öne sürülüyor. hinden itibaren ise ‘eski Kaptan Eğitim ve okul sisteöğrenciler’ İETT otoHasanpaşa minde yapılan değişikbüsleriyle İnönü OrOrtaokulu’nun liklerin ardından, yeni taokulu isimli başka öğrencileri, nakil öğrenim yılının başbir okula taşınmaya edildikleri okula lamasıyla birçok okulbaşlandı. Öğrencilerin İETT otobüsleri da irili ufaklı sorunlar tıka basa otobüslerde ile gidiyor yaşanırken, Kadıköy’den ve ayakta yolculuk ederek ilginç bir haber geldi. İmam öğrenim görecekleri okula hatip okuluna dönüştürülen Kaptan gitmesine veliler tepki gösterirken, Hasanpaşa Ortaokulu’nun öğren- kendilerine de “öğrencinin taşınması cileri, İETT otobüsleriyle başka bir sırasında tüm sorumluluk bana aitokula gönderiliyor. Bu otobüslerde tir” şeklinde kağıtlar imzalatıldığını çekilen bir video ise, öğrencilerin çok belirtiyorlar. 8 HABER 2014 24 Eylül Çarşamba Stratejik plan toplantısı sona erdi M Maltepe 'konaklarla' donatılacak M altepe Belediyesi, konak kültürünü canlandırmak için “mahalle konakları” projesini hayata geçiriyor. Konak projesini ilk kez muhtarlarla paylaşan ve projeyi tek tek krokiler üzerinden anlatan Başkan Kılıç, “İki katlı olacak konağın alt katında, 180 kişilik konferans salonu olacak. Burada düğün, nişan ve diğer organizasyonlarınızı yapabileceksiniz” müjdesini verdi. Siyasi partilerin ilçe başkanları ve yerel seçimlerde belediye başkanlığına aday olan diğer siyasi partilerin adaylarıyla bir araya gelen Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, mahalle muhtarlarıyla da kahvaltıda buluştu. Muhtarlar özellikle kentsel dönüşüm, yurt, barınma, uyuşturucu sorunları, spor alanlarıyla sağlık ocaklarının yetersizliği, sokak hayvanlarıyla ilgili problemler ve muhtarlıkların fiziksel koşullarının yetersizliği üzerinde durdu. Beşiktaş Maltepe’ye geliyor Muhtarların sorunlarını tek tek dinleyip not aldıktan sonra, pazar ve yurt sorunları konusunda da atılım yapacaklarını kaydeden Kılıç, “Gençlerin sporla içli dışlı olması çok önemli. Bu kapsamda Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı Sayın Fikret Orman’la bir görüşme gerçekleştirdim. Beşiktaş, Zümrütevler’de bir arazi üzerinde sporcu yetiştirmek üzere bir okul kuracak. Bu konuda anlaşmaya vardık. Çünkü altyapı gerçekten çok önemli. Hem böylece gençlerimiz spora yönlendirilecek, hem de uyuşturucuyla mücadele konusunda bu merkezlerimiz önemli görevler görecek” diye konuştu. Konak kültürü yaşatılacak Konuşmasında esnafın sorunları ve okulların çevre düzenlemeleriyle fiziksel koşullarının düzeltilmesi noktasında belediyenin çalışmalarını da aktaran Kılıç, mahalle konakları projesini ve bunlara ait krokileri ilk kez muhtarlara sunarak, şu bilgileri verdi: “4 dönüm arazi üzerine, 2 katlı, konak kültürünü de yaşatacak mahalle konakları adını verdiğimiz bir bina yapacağız. İki katlı olacak konağın alt katında, 180 kişilik konferans salonu olacak. Burada düğün, nişan ve diğer organizasyonlarınızı yapabileceksiniz. Yine burada çocuklar için oyun odaları bulunacak ve bu odaların hepsinde ayrı tuvaletler olacak. Yemekhane ve kreşimiz de bu alt katımızda yer alacak. İkinci katta da sivil toplum kuruluşları için odalar olacak. Burada 6 sınıfımız ve 5 odamız olacak. Bu odalardan birini muhtarlara tahsis edeceğiz. Birinde de, güvenliği sağlamak adına da belediye çalışanları olacak. Böylece halkımızla, muhtarlar ve beledi- yeyi bir araya getireceğiz. Ayrıca burada kadınlar için de çeşitli kurslar düzenleyeceğiz. Otopark da yer alacak. 4 dönüm en ideal olanı ama 2 dönüm arazi üzerine de, bu proje gerçekleştirilebilir. Burada da otopark alanından kısarak aynı genişlikte konaklarımızı inşa edeceğiz.” “Parklara güneş panelleri” Konuşmasına kentsel dönüşüm hakkındaki soruları cevaplayarak devam eden Kılıç, “Buradan üç ana noktayı belirtmek istiyorum. Ben önümüzdeki 100 yılı planlamak istiyorum. Kentsel dönüşüm noktasında mutlaka otopark zorunlu hale getirilecek. Ada bazında kentsel dönüşümle hem yeşil alanlar, hem de otopark konusunda sıkıntılar aşılacak. İkincisi, yağmur suyundan mutlaka faydalanmak istiyoruz. Maltepe’de 1 metrekareye 450 litre yağmur suyu düşüyor. Bu ne demek 100 metrekare çatıda bu sistemi kurarsak 45 ton su demek. Düşünün, bir kişi bir sifon suyunda 10 litre su harcıyor. Beş kişilik bir ailede beş kere lavaboya gidilse, bu kişi başına 50 litre su demek, aile bazında da 250 litre su demek. Bu projemizle israfı da önleyeceğiz. Üçüncüsü de güneş panelleri kuracağız. Özellikle parklarımızda bu sistemi hayata geçireceğiz. Deprem olsa, elektrikler gitse bile parklarımız aydınlık olarak kalacak ve oradan faydalanacağız” dedi. altepe Belediyesi’nin gelecek beş yılına dair sorunlarının, çözüm önerilerinin, beklentilerinin, projelerinin, Maltepeli’nin ihtiyaçları ve beklentileri göz önünde bulundurularak ele alındığı ve yol haritasının çıkarıldığı stratejik plan toplantısı Sapanca’da sona erdi. Toplantının kapanış konuşmasını yapan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, toplantıya katılan herkesin üzerinde anlaştığı konulardan birinin işsizlik sorunu olduğuna dikkat çekerek, “Belediye tek başına 20-30 kişi istihdam ederek işsizliği bitiremez. Bu nedenle bizim için anahtar fuar projesidir. Fuar projemiz çok iyi gidiyor. Bu proje ile Maltepe’deki işsizlik sorunu temelde çözülecek ve Maltepe’nin çehresi değişecektir” dedi. Önümüzdeki haftadan itibaren fuarla ilgili olarak danışma kurulu oluşturmayı planladıklarını ifade eden Başkan Kılıç, ülkenin önde gelen sanayicilerini, iş adamlarını, meslek odalarını, Maltepe’nin esnaf ve üreten kesimlerini bu danışma kuruluna dahil ederek, yollarına devam edeceklerini kaydetti. Kılıç, kasım ayında Almanya’nın Münih kentinden fuar yöneticilerinin Maltepe’ye geleceğini söyledi. Toplantıda uyuşturucu, kadın, işsizlik başta olmak üzere Maltepe’nin sorunlarının ortaya konduğunu ve çok önemli bir yol katedildiğini ifade eden Kılıç, uyuşturucuyla mücadele merkezi ve semt konakları projelerinin başarılı biçimde ilerlediğini aktardı. Başkan Kılıç, farklı konularla ilgili olarak bu toplantıları tekrarlamak istediklerini belirterek, toplantıya katılan öğretim üyelerine ve katılımcılara bu çalışmaya vakit ayırdıkları için teşekkür etti. Toplantının son gününde çalışma grupları, stratejik planla ilgili çözüm önerilerini açıkladılar. YORUM 9 2014 24 Eylül Çarşamba Babaanne (2) - Oğlum ben gelmeyeyim, size ayak bağı olurum demedim mi? Siz gençsiniz gezmek, eğlenmek istersiniz oysa… Bu sözleri duyan kadın kocasına daha bir yüklendi, - Bak annene nasıl anlıyor, âmâ sen bir türlü bunu kafana sokamadın. Ertesi sabah yine erkenden uyanıp sahilde yürürken yaşlı kadın sahilde tek başına oturuyordu. Dalgın ve huzursuz gözüküyordu. Yanına gittim. - Nasılsınız teyzeciğim. Umarım bu gün daha iyisinizdir. Dün bir hayli yorgun gözüküyordunuz… Kadın beyaz saçlarla dolu mahzun yüzünü kaldırdı, gülümsedi. - Günaydın evladım, teşekkür ederim. Uzun zamandır tatile çıkmamıştım. Torunum çok isteyince onu kırmamak için… Yoksa… Oysa buraları çok severim. Daha böyle kocamamışken, rahmetli eşimle gelmiş ve güzel zaman geçirmiştik. O da çok severdi burasını. Beraberce motelden köye yürür, alışveriş yapar sonra da denize girerdik. İkimiz de öğretmendik. Bütün bir yılın yorgunluğunu burada atar, sevdamızı tazelerdik. Şimdi öyle mi ya, ayol yardımsız kıpırdayamıyorum bile… Çocuklarda haklı beni n’apsınlar ki… Torunum Saba çok ısrar etti. Yoksa ben de gitmem deyince, mecburen takıldım peşlerine… Ama hastayım işte. Koahım var, nefes almakta zorlanıyorum. E kolay değil aksıran tıksıran biriyle uğraşmak. Gelinini, uzaktan başıyla göstererek, - O da haklı, bütün kış benimle uğraştı, dinlenmek onun da hakkı… İyi günler teyzeciğim diyerek yanından ayrıldım. Torunu Saba, neşeli bir şekilde elinde birkaç kitap babaannesinin yanına doğru sekerek geliyordu. Ben uzaklaşırken uzaktan gevrek gür sesi çınlıyordu… - Babaanne bak birkaç kitap getirdim. Senin gözlerin az seçiyor ya. Hangisini istersen onu sana okuyacağım tamam mı? Gözleri dolan kadın bir kez daha sevgiyle torununa sarıldı, gözyaşlarına hâkim olamadı. Güneş batarken oturduğum kameriyeden Saba’nın hıçkırarak ve dövünerek ağlayan sesiyle yerimden fırladım. Hayat pınarı Birkaç kişinin kümelendiği sahilde bir karmaşa vardı. Sahilde boylu boyunca uzanan yaşlı kadına suni teneffüs yapıyorlardı. Doktor olduğunu tahmin ettiğim genç bir adam eğilmiş bir taraftan sayarak göğsüne bastırıyor, bir taraftan da ağzıyla suni teneffüs yapıyordu. Saba, - Babaanneciğim beni neden beklemedin. Senin kollarına girer beraberce suya girerdik. Ya şimdi ölürsen n’aparım ben? Lütfen beni bir başıma bırakma… Kadın hayli su yutmuş ki devamlı öğürüyordu. Sonunda onca mücadelenin ardından kendine geldi. Gölge bir yere yatırılan kadının başını dizlerinin üzerine yaslayan kızcağız telaşlı bir sevecenlikle yüzünü öpüyor, saçlarını elleriyle tarıyordu. Kadının beti benzi atmış yüzü, bembeyazdı… Yine de, - Korkma yavrum, ben iyiyim… Sen üzülme… Bir taraftan hızlı hızlı nefes almaya çalışırken bir tarafta da tıkanan göğsü körük gibi inip kalkıyordu… Sonra oğlu ve gelini gelip birkaç kişinin yardımıyla onu odasına götürdüler. Ertesi sabah merakla babaanne ve torunun yolunu gözledim. Göreme- yince kumsala indim. Torun, tek başına sahilde oturuyordu. Yanına gidince yüzüme baktı, - Babaannemi kaybettim. O benim her şeyim, biriciğimdi. Şimdiyse yok, beni bir başıma bırakıp gitti. Beni o büyütmüştü. Şimdi nasıl büyüyeceğim. Doğum günlerimde yanımda olacaktı, söz vermişti. Sonra hıçkırarak ağlamaya başladı. Elimi babaannesinin yaptığı gibi başına koyarak kuzguni saçlarını okşadım. - Biliyor musun, ben de kısa bir süre önce annemi kaybettim. Daha önce de dedemi, anneannemi, babaannemi ve dayımı… Hayatımı dolduran, dünyamı anlamlandıran birçok insanı yitirdim. Ancak sadece fiziki olarak yoklar. Anılarımda yaşıyorlar. Ne zaman onlara ihtiyacım olsa gözlerimi kapayıp onları düşünüyorum. Herhangi bir anıda gülen gözleriyle onları yanı başımda hissediyorum. Sen de öyle yapmalı, onları en güzel mutlu halleriyle yanı başında hissetmelisin. Yüzüme baktı, başını salladı. Sonra da gözlerini kapayıp, sevgiyle gülümsedi. Uzakta balıkçı motorları seferden dönüyorlardı… Serçeler ve martılar günlük telaşlarına başlamışlardı bile… Çocuklar düşer, "Acıya kiracı" gözlerimden Bin yıllık kardeşlik düşer sancılı düşlerimden Zılgıtlarlaarşa yükselir acıyla yanan analar Sessizce elleri göğe açılır çaresizdir, gözü yaşlı babalar Düşer, her yürekten acının coğrafyası Düşer bunca yıllık “Mevaraünnehir” kavuşmadan Mezopotamya’ya Diz üstü çöktüğünde büyük insanlık Ve bir ben mi utanırım ardan, hayâdan, yalandan... Acı nehirlerin sularından bir kez içmeye gör Kahırlı bir öyküyü hatırlatır zor zaman kardeşliği O vakit gözyaşından göl olur Kobani... Sel olur Rojawa’dan akan hayat pınarı sınırlarda Küskünüm! Soğan ekmek doğradığım bu sefil hayata ben Küskünüm! “Kayayı delen incir ”in yaşama arzusuna Küskünüm! Bizi bizden nefretle koparanlara Şimdi bize düşen vakurla ölenlere sadece selam durmak mı? Ahir zaman kardeşliğini hiçe saymak mı? Biz, aynı tencereye kaşık salladığımız zamanları da biliriz Yalanı, talanı, ihaneti de biliriz Vaktimiz yok! Zaman: can pazarını hüzzamla gösteriyor Kardeşlik pınarı Mezopotamya’da hicrana, zamansız akıyor Bedros Dağlıyan 10 YORUM N e içinde ne dışında değil, şairin dedigi gibi, hem içinde hem dışında olmak gibi bir şey. Sürgünler; Avrupa kentlerinde çalışıp yaşamlarını sürdürmeye gayret ederken hemde politik çalışmalar yürütüyordu. Ayrıca içinde geçici yaşanılan toplumun insanlarıyla kalıcı olabilecek dostluklar, yakınlıklar, ilişkiler kuruluyor. Biliyor musunuz! En çok neyi özlüyorsunuz? İnsanların sabah kalkıp koştura koştura işe gidişlerini görmeyi… Öğrencilerin sabah okula gidişlerini… Sürgünde yaşamak, Anadolu'dan kopmak, giderek oraya yabancılaşmak anlamına gelmiyor. Düşler Anadolu'daki siyasi gelişmelerde. Düşünceler, ilgiler ve günlük yaşamın sıradan davranışları dışında ki davranışlar yoğun olarak Anadolu'da ve Anadolu için yaşanıyor. sürgün konumumda olan insanların da er geç sürgüne son vereceğini ve döneceğinin hesapları yapılmaktadır hep. Kültür farklılığı, din, dil, gelenek, görenek ancak sürekli yaşanınca yakıcı bir sorun olduğunu meydana koyuyor. Hele değişen ekonomik şartlar da dayatınca, adına yabancı düşmanlığı denen problem çıkıyor ortaya. Bu ülkede yabancı işçilere 'Gastarbeiter' deniyor halk arasında. Yani misafir işçi, misafir çalışan. Bu sözcügü üretebilen halkın mantığı bile bize aykırı değil mi? Çalışan bir misafir! Siyasal yaklaşımını paylaşsak da paylaşmasak da yurt dışında sürgünde yaşayan bir dolu yazan, çizen, sanatçı, aydın, siyasetçi, sendikacı var memleketimizin. Bunları da kucaklayacak yaklaşımları beklemek sanırım daha sağlıklı olur.. Benim için Tozkoparan ve Çiftehavuzlar'ın sokaklarında yürümenin hasretiyle, hatırlanan her söz sürgüne çığlık katardı, düşlerime güzellik katardı, duygular özlem ve sevgi çoğaltırdı, hele ki ilk kırmızı da ilki düşündükce. İstanbul'da boğazı uzaktan ve şöyle bir köşesinden gören bir yerde, Sirkeci'de balık ekmek, çemeni bol birkac dilim pastırma, baget arası dil ve kaşar 2014 24 Eylül Çarşamba Sürgünde yaşamak! (2) peyniri, Vefa'da Boza içmeyi, Sirkeci Gar girişinde yaşlı amcanın salebini içmeyi, minibüste yolculuk yapmayı düşleyerek yaşamak ah ki ne ah. Bir ah çeksem karşı ki düşler yıkılır. Siyasi sürgünlük zoraki ve katlanması zor bir yaşamdır. Sürgünle gelen "bol zamanlar"ın olumlu yanı ise, okumak için eskiden bulunamayan Bu sözler yalnızca bir özlemin değil, bu özlemin belki de tek ilacı "dönüş" için kararlılığın ifadeleridir. Dernekler, sürgünler için Anadolu'ya uzanan bir köprü gibiydi. Bir anlamda da 'dönüş günü' için alıştırmalardı yaşananlar. Derneklerde; siyasetten, iş- ev bulmaya kadar, işteki tartışmadan, dil zamanı bahane edememek, sürgünde zaman bulabilmektir. Dostluk derneğinde Anadolu'da çıkan gazete ve yayınların bir kısmını düzenli olarak izlemektir. Almanca öğrenmektir. Sanat ve kültür etkinliklerini izlemektir. Bütün bunlar bir zamanlar farkına bile varılmayan küçük ayrıntılardı. Ama yaşamlarının bir 'parçası' olduğunu, mültecilik günlerinde öğrenmektir. Özlemlerini duymayı da… Bir şey daha öğrenmişlerdi; yeni ayrıntılara alışmanın güçlüğünü… Sürgünlük, tümüne alıştıklarından farklı birer yaşam biçimleri getirmişti. "Anlamak, alışmak…" Alışılanlar yalnızca gündelik kayıplar değildi kuşkusuz. sorununa değin her şey derneklerde konuşuluyordu. Anadolu‘daki gelişmeler, Avrupa'nın herhangi bir yerindeki gelişmeler sürgünler arasında duyuluyordu. Gazete ve dergiler burada okunuyor, çeviriler burada yapılıyor, iltica işlemleri burada yürütülüyor, futbol takımı dernekte kurulurdu. Santranç-tavla oynayanlar, halkoyunları oynayanlar, saçlarını kestirenler, yemek ihtiyacını giderenler, düğünler, sünnetler burada yapılıyordu. Videodan VHS, filmler dernekte izleniyordu. Dernekte seminerler yapılıyordu. Dernekte tanışmalar sonucu evlilikler oluyordu. Sürgün yaşamının özünü şu cümle özetliyordu: Bütün farklılıklarımızla karşılıklı etkilenerek, birlikte olduğumuz toplumla uyum içinde yaşayarak geleceğe hazırlanmak...'' Zamanı adımlayarak; ne içinde ne de dışında değil, ayrıca içinde geçici olarak yasadığımız toplumun insanlarıyla kalıcı olabilecek dostluklar, yakınlıklar, ilişkiler kurduk. Vatandaşı olanlarımız oldu. Çeşitli devlet kademelerinde akademisyenlerimiz oldu, geri dönenlerimiz oldu. İşyeri sahibi olanlarımız oldu. Evlenip çoluk çocuk sahibi, derken torun sahibi olanlarımız oldu. Sürgün, tümüne de alıştıklarından farklı yaşam biçimleri getirmişti, bir anlamda. İşte yıllar sonra farklılıklarımızla geldiğimiz sürecin bir kesiti… Muhalifin somutu, sınıfın kesiti işte böyle bir şey oldu. Evet, neydi sürgün? Bazı sıkıntılardan kopup "refah"ın sıcak kollarına koşmak mı? Yoksa, zoraki ve katlanması zor, ucu ucuna bir yaşam mı? Özlem mi, mutsuzluk ve yalnızlık mı? Sürgün yeri mi mültecilik, geçici bir kimlik mi? İşte tüm bu aranılanlara yanıt ise; farklı toplumlarda ve farklı ortamda yaşamanın bir bedeli oldu, bu farklı yaşam. Getirdiği alışkanlıkları beraberinde getirdi. Siyasal kırılmalar, Alman usulü hesap ödemeler ve farklı kültürel eğilimler, siyasiler arasında da başladı. İntiharlar, boşanmalar, psikolojik sorunlar, ayrılıklar, sol içi şiddet ve çatışmalar da yaşandı. Kısacası sürgün yaşam; kültürel farklılığı, mutsuzluğu ve yalnızlığı da yaşatır. Aklında, duygularında, ruhunda yaşadığını sokağa çıkınca yaşayamamak… Senden uzak olanı, dokunamadığını, ama seni sen yapan şeyi dışarıdan yaşamaktır… İşte sürgün yaşam......zaman kum saati gibi akıyor...ve hala hasret acısı... Çakır keyif ışıklar yanardı Uzakları merak ederek Çakır keyif satırlar gelirdi biriken düşlere Sürgünde yaşamak ve görmek olacaksa Acı vermeye devam ediyor. YORUM 11 2014 24 Eylül Çarşamba Barbarlık kazanamaz İSHAK KARAKAŞ H ükümetler, devletler - tabii TC devletini bunun dışında tutuyorum- IŞİD denilen çete sürüsünü artık, belki de kullanım süresi dolduğu için kınayabilir, prestijlerini ya da kendi paçalarını kurtarmak için ona savaş da açabilir. Hatta Kürt Özgürlük Hareketi'ni ve diğer Kürt güçlerini bu savaşta destekleyebilirler de. Şimdi işlerine geliyordur çünkü. Ama göremedikleri bir şey var. Bugün Kürt Özgürlük Hareketi son derece sıradan gibi görülen ama dünya üzerindeki en kıymetli amaç uğruna savaşıyor. İnsanlık adına ve uğruna. Bu gerçeği görenler için artık ne politik çıkar kalır gündemde ne de stratejik hesap. Kendileri için, gezegenin geleceği için bugün Kürtler'in yanında olmalıdırlar. Bütün bunları söylüyorum ama bu insanlık savaşının yanı başındaki toplumun, Türkiye toplumunun geniş bir kesimine, ne demek gerekir, bilemiyorum. Kendilerine empoze edilmiş ırkçı ve ulusalcı safsatalar nedeniyle idrakını kaybetmiş, kendilerini Türk milliyetçisi ya da ulusalcısı olarak tanımlayan bu insanlar, ajanslara her gün düşen onca yürek yakıcı göç ve zulüm fotoğraflarına dikkat kesilmek yerine Aysel Tuğluk'un pazartesi günü Suruç'ta, Kobanê'ye destek için toplanmış halka saldıran devlet güçlerine taş atarken çekilen fotoğrafına takılır kalır, oradan devletçi ve ırkçı söylemler üretirler. Oysa bunların biraz okumuşları dünyaca ünlü Filistinli entelektüel Edward Said'in 2000 yılında Lübnan'da İsrail askerlerine attığı taşı koyu sohbetlerine malzeme yapmaktan da geri durmaz, Said'in taş atarken çekilmiş fotoğrafını ise duvarlarına asarlar. Bakıyorum da düne kadar AKP'yi yerden yere vuran kimi siyasetler de bugün neredeyse utana sıkıla da olsa IŞİD'i desteklemeye başlayacak. Sırf Kürt anasını görmesin de. Ama ne Kürtler'i açıkça, maddi ve manevi olarak desteklemekten hâlâ imtina eden uluslararası topluluk ne de Türkiye'de hâlâ ırkçılığın bataklığında debelenen ulusalcılar, bu mücadelede tayin edici konumdadır. Dediğim gibi bu, insanlık için mücadeledir ve Kürt Özgürlük Hareketi öncülüğündeki Kürtler bu ahlaki üstünlükle bu savaştan zaferle çıkacaktır. Çünkü ahlaki üstünlük evrenseldir, inatçıdır ve kalıcıdır. Bugün Kobanê cephesinde süren bu savaşta Kürt güçlerinin bir avantajı sahip oldukları ahlaki üstünlükse, bir diğer avantajı da gerçek bir halk hareketi olmasıdır. Bugün Kürtler dünyanın en örgütlü halklarından biri, belki de biriciğidir. Örgütlü halk, IŞİD gibi otorite boşluğundan ve halk düşmanı devletlerin kirli desteğinden yararlanıp geçici bir güç elde etmiş çetelerin korkutarak yanlarına çektiği kalabalıklara benzemez. Dünya devrim tarihinin gösterdiği bir şey var: Örgütlü ve birleşmiş halk yenilmez. Bu savaşın önümüze koyduğu ikilem 'Ya barbarlık ya devrim'dir. Devrim oldu bir kere Rojava'da ve yenilmeyecek. Barbarlık kazanamayacak. SOYLESI 12 SÖYLEŞİ 2014 24 Eylül Çarşamba Hakan Tahmaz İshak Karakaş Türkiye Barış Meclisi’nin Orhan Doğan Barış Ödülü töreninin hemen akabinde bize söyleşi verdiğiniz için teşekkür ederiz. Ödülü Eren Keskin aldı ve bence çok doğru bir seçimdi. Bize Barış Meclisi’nin kuruluş öyküsünü ve Orhan Doğan’ın burdaki etkisini kısaca anlatır mısınız? Aslında Barış Meclisi’nin kuruluş çalışmaları 2006 yılında başladı. 1999 yılında Öcalan’ın çağrısı ile Türkiye’ye gelen barış grubu yani Kandil ve Avrupa’dan gelen barış grubunun girişimleriyle başladı. Ama iki yıl kadar sürdü çalışmalar. Bu çalışmanın içerisinde en önemli isimlerden birisi Orhan Doğan’dı, barış grubuyla birlikte. Demokratik Toplum Partisi’nin kuruluşu sonrasında parti yönetiminde yer almadı ve Barış Meclisi’nin çalışmasında yer aldı. Ben de Orhan Doğan ile 2004 yılında cezaevinden çıktıktan sonra tanıştım. O süreçten sonra barış çalışmalarının içerisinde, çeşitli girişimlerin içerisinde Orhan Doğan’la beraber olduk. Beni Barış Meclisi çalışmasına davet eden, katılmamda ısrar eden, o zaman parti yöneticisiydim, biraz uzak bakıyordum, farklı siyasi görüşlerde insanların birlikte bir şeyler yapabileceğine dahi farklı bakıyordum, Orhan Doğan’ın ısrarı ile oldu. Zaten bu nedenle Barış Meclisi’nin kuruluşunda olan bu emeği nedeniyle Orhan Doğan Barış Ödülü’nü vermeye başladık. Yani simgesel bir şey olmasının yanında bir de Orhan Doğan’ın barış mücadelesindeki yeri, katkısı, bu konudaki ısrarlı tutumu Orhan Doğan’ın isminde karar kılmamızda etken oldu. Avrupa ve Kandil’den gelen barış kafilelerinden söz ettiniz. Şimdi onlarla Barış Meclisi’nde çalışıyor musunuz? Evet. Şimdi onların bir kısmı... olan, ÖDP’li olan, liberal olan, farklı farklı kesimlerle birlikte çalışıyoruz. Cezaevindeler mi? Hayır, 1999 yılında gelenlerin hiçbiri artık cezaevinde değil. Bir tanesi öldü ama diğer arkadaşlarımız ile önce Barış Meclisi’nde topyekün birlikte çalıştık, sonra süreç içerisinde mesela Yüksel (Genç) arkadaş gazetede ve DTK’de yer aldı. Seydi Fırat arkadaş başka bir yerde görevli. Aygül arkadaşımız Van’da İpekyolu’nda belediye başkanı oldu. Diğer dört arkadaşla ise şu an birlikte çalışıyoruz. Orhan Doğan’ın kişiliğini bir de sizden dinleyelim. Ben Orhan Doğan ile dört-beş yıl birlikte yakın çalıştım. Bunun altını çizmeliyim. Hep temas içerisinde olduk. Özellikle 2004 yılında, ateşkesin bozulması sürecinde. Biz 2005 yılında başbakan ile görüşme yapan bir heyet oluşturmuştuk. Gencay Gürsoy’un başkanlığında o heyetin oluşumunda ben etkin çaba sarfettim. Bu çabaların her aşamasında Orhan Doğan’la temas içerisindeydim. O zaman Leyla Zana da vardı. Benim gördüğüm şöyle bir şeydi; barış konusunda karamsar olmayan, hiçbir konuda yılgınlık, isteksizlik göstermeyen bir tutumda ısrarlıydı ve barış konusunda içten bir biçimde çaba sarfeden bir kişiydi. Türkiye’nin bu sorununun, Kürt sorunu- Kimler bunlar? İmam Canpolat, Gülten Uçar, Mehmet Şirin, Ali Şükran isimli dört arkadaşımız şu anda Barış Meclisi’nin yönetiminde. Barış Meclisi’nin yönetiminde CHP’ye oy vermiş, AKP’ye oy vermiş, HDP’ye oy vermiş, EMEP’li SOYLESİ 13 SÖYLEŞİ 2014 24 Eylül Çarşamba “Batı’dakiler barışın kıymetini bilmeli” Hakan Tahmaz, Türkiye barış mücadelesinin önde gelen isimlerinden. Kürt meselesinin demokratik çözümü için kendi deyimiyle çalmadık kapı bırakmayan Tahmaz, çatışmalı ve gergin dönemlerde de itidalini korumuş ve barış adına söz almıştır. Hakan Tahmaz, 2000’lerin ikinci yarısından nun çözümsüzlüğünün prangasından kurtulması konusunda herkesle, her çevreyle, her kesimle temas kurmaya çalışıyordu. Birçok kesimle temas kurmasına ben de katkı sundum, birlikte oldum. Özellikle 2005 yılının 10 Ağustos’unda, 12 Ağustos’taki başbakanın Diyarbakır’daki konuşmasından iki gün önce bir görüşme yapmıştık. Ben o görüşmede ve görüşme sonrası çalışmalarda neredeyse -ki doğru bir şey, bugün daha iyi anlıyoruz, görüyoruz ki doğru bir tutum, barış konusunda en küçük katkı sunabilecek herkesle el sıkışmak, tokalaşmak, her kapıyı çalmak konusunda ısrarlı bir tutum içerisindeydi. Nitekim ‘’Türkiye Barışını Arıyor’’ konferansının gerçekleşmesinde etkin rol alması ve o konferansın hemen hemen çözümden yana, milliyetçi olmayan, ırkçı olmayan, her kesimi içeren bir insan topluluğunun katılımının sağlanması da Orhan Do- ğan’ın kişiliğinin, ısrarcı tutumunun, yılmayan tutumunun etkili olduğu kanaatindeyim. Ben bir anekdot anlatmak istiyorum. beri her siyasal kesimden barış yanlıların yer aldığı ve önemli kavşaklarda inisiyatifini koyan Türkiye Barış Meclisi’nin (TBM) sözcülerinden biri. İki senedir TBM Orhan Doğan adına Barış Ödülü veriyor. Tahmaz ile ödül töreninin ardından buluşup kendisine Orhan Doğan’ı ve barışı sordum: Kalktım gittim ve ertesi gün görüşmeye katıldık. Tabii bu ısrarın ne anlama geldiğini bugün daha iyi anlıyorum. Bir barış annesine Diyarbakır’da ‘’çözümden ne bekliyorsun’’ diye sordum Buyrun. ben 2013 Newroz’undan hemen sonBir görüşmeye benim kara, Öcalan’ın mektubundan tılmamı istemişti, hüküsonra. "Siz zor anlarsınız Orhan metten biriyle. Ben bizi, siz çok yakınsınız İstanbul’da yaşıyorama’’ siz diye kasDoğan ile 2004 dum, bir günde beni tettiği Batı’da yaşayılında tanıştım. O tam 30 defa aradı. yanlar. "Ben namasüreçten sonra barış İkna edemedi. Akzında niyazında bir çalışmalarının içerisinde, şam üzeri bir bakanneyim, ben eskitım gelmiş mesaj den sabahleyin ceçeşitli girişimlerin atmış bana, ‘’Hill nazeleri duymayaiçerisinde beraber Otel’de bekliyorum’’ yım diye yatsıda dua olduk diye, akşam 9.30-10 ciederek yatardım, yatavarı. Ertesi gün görüşme ğa başımı öyle koyardım’’ var, mutlaka benim katılmamı dedi. ‘’Şimdi çözüm süresi deistiyor. Utandım, hiç istemeye isteme- vam etsin, inşallah başarılı olur Öcaye gittim. Ben böyle bir görüşmenin lan diye dua ediyorum, çünkü iki tane doğru olmadığını düşünüyordum. seçenek var çocuklarımızın üzerinde. Biz Türkleri öldürerek tüketemeyiz, Türklerde bizi öldürerek tüketemez. O zaman bu çocuklarımızın önünde duran ölme ve öldürme ikileminden, tercihinden birini yapmaktan kurtarmalıyız, hallolmalı. Bizim için en kıymetli olan budur’’ dedi. Tabii Orhan Doğan bunları çok yakinen yaşamış, özellikle o 1990’lı yıllardaki İHD yöneticiliğinden, milletvekilliği döneminden tanık olmuştu. Bu mücadelenin, sadece Kürt mücadelesinin mağduru değil aynı zamanda tanığı. Avukatlık yapmış, İnsan Hakları Derneği yöneticiliği yapmış, parlamento’da bunlara tanık olmuş bir isim. Ateşin düştüğü yeri yakarmış, yani o yangının yerini anlayabilmek, kavrayabilmek zor tabii. Biz ne kadar duyarlı olursak olalım o binde bir olan bir kapıyı çalmakta tereddüt etmiyor, bu şansı tüketmiyordu. Ben de bunu diyecektim. SOYLESI 14 SÖYLEŞİ Mesela milletvekillği dönemin- sı gerektiğini görmüştü. Bizler, Batı’da de dokunulmazlığı kaldırılır- yaşayanlar, savaşın içinde yaşamamış ken, yaka paça götürülürken olanlar, ben kendi adıma söylüyorum, ve yıllarca cezaevinde yatarken ben Kürtlerle çok yakın temasta olan yani çok zor koşullar altınday- bir insanım ama ben yine hâlâ evlaken bile bütün bunlara rağmen dını yitirmiş, cenazesinin geleceğinin hep barış sevdalısı oldu. Niye? korkusuyla yaşayan bir insanla benim Bugüne çok benzeyen bir durum. yaşadığım hayatın arasında çok büyük Öcalan’ın yürüttüğü müzakere yani bir fark olduğunu biliyorum. Baba Öcalan’ın çözüm sürecinde almış ol- acısını, evlat acısını, kardeş acısını duğu büyük riski, göstermiş olduğu yaşamış olmak başka bir şey. Bu acıyı büyük cesareti kavramamızla aynı şey başkalarının yaşamaması için tabii kin diye düşünüyorum. Öcalan büyük bir duygularından, nefret duygularından risk aldı, cesaretli bir adım attı, bunu uzaklaşmış olmak gerekir. Kürt halkıkavrayamadığımız için biz ama diye nın önemli bir kısmı, Kürt siyasetçilebaşlıyoruz konuşmaya. Barış sürin önemli bir kısmı, bunu açıkça reci ama, barış süreci fakat söyleyebilirim bu duygularÖcalan diye başlıyoruz. Bizim dan arınmış vaziyette. büyük bir bu amalar, fakatlar Bu hareketin sağladıüzerine kurduğuğı bir sonuçtur diye risk aldı, cesaretli muz, takındığımız düşünüyorum ben. bir adım attı, bunu siyasal tutumun Bugün eğer sürekli kavrayamadığımız için nelere yol açtığını Batı tahrik oluyorbiz ama diye başlıyoruz sa, savaşı yaşamış görüyoruz ama ateş bize dokunmadığı insanlar, savaşın konuşmaya. 'Barış için aynı oranda hisiçinde büyümüş insüreci ama' diye sedemiyoruz. Orhan sanlar, Karadenizliler başlıyoruz Doğan’da savaşın bizzat gibi, Trakyalılar, Egeliler sonuçlarını yaşamış, mağdugibi kin ve nefretle soruna ru olmuş, tanığı olmuş bir isim olması yaklaşmıyorsa bunda bu mücadele nedeniyle Türkiye’nin barış yolunun sürecinin önemli bir payı var diye düşiddet dışı yöntemlerle, savaş-silah dışı şünüyorum. Bunun kıymetini bilirsek yöntemlerle, siyasal yöntemlerle olma- çözüme ve barışa daha fazla yaklaşa- 2014 24 Eylül Çarşamba biliriz. Bunu bize söylüyorum, yani Kürt olmayanlara, Fırat’ın Batısı’na söylüyorum. katkı sunmayı amaçlıyoruz ve bu açıdanda temel ilkemiz sivil alanda barış mücadelesi vermiş veya veren biraz tutarlılık sahibi olan, burada tutarlılıkPeki ödül kriterleriniz tan kastettiğimiz nefret söylemi, nelerdir? ırkçı-milliyetçi söylemlere, PKK Esas olarak barış amalara-fakatlara tesdediğinde dendiğinde Kürt mülim olamadan barış insanların gözünü cadelesinde barış mücadelesi yürütenadına mücadele leri cesaretlendiroyuyorlardı. "Lanet eden Kürtler, Kürtmek. Kriterimiz bu. olası PKK’’ demeden lerin yakın dostları, konuşamıyorduk siyasal dostları akla Bunu Türkigeliyor. Kürt soru- televizyonlarda. Bugün ye’de yapıyorsukonuşuyoruz nu Türkiye’nin bütünuz. Bu çalışmanünün sorunu. Hangi larınızın Rojava’da görüşten olursa olsunlar da, Ortadoğu’da da barış 72 milletin temel sorunu bir etkisi olur mu? Oralarolmak zorundadır. Bu nedenle daha da da bir çalışma yapacak mısıçok barış mücadelesi vermiş olanlar nız? esas olarak bir bedel ödemeyle algılaBizim hedef alanımız işin doğrunıyor hale gelmiştir. Türkiye’de barış su Kürt sorunu. Yani biz Türkiye’nin mücadelesi vermek, savaş bitsin de- bütün ayrımcılıktan kaynaklanan, ötemek, yani bugün rahatız ama 20 yıl kileştirmekten kaynaklanan sorunlarıönce bu laf kolay kolay söylenemi- nı çalışma olarak belirlemiyoruz ama yordu. Yani PKK dediğinde insanla- tabii ki bütün bu sorunlara, mesela biz rın gözünü oyuyorlardı. "Lanet olası Kürt sorununun çözümünde, Alevi PKK’’ demeden konuşamıyorduk tele- sorununun çözümünden, azınlık soruvizyonlarda. Bugün konuşuyoruz. Ba- nunun çözümünden uzak olmak gererış da öyleydi, barış demek bölücülük kir, programatik olarak düşünüyoruz. demekti ve bedel ödettiriliyordu. Biz Bu açıdan Ortadoğu’nun sorunlarının barış mücadelesi verenlerin cesaretlen- çözümü de Kürt sorunu bağlamında dirilmesini amaçlıyoruz. Esas çözüme bizim gündemimizde olur. Kürt sorununun, Türkiye’nin bu iç sorununun çözümüne endeksli olarak bakıyoruz. Özel olarakta bu konuda son dönemde bölgede yaşananlar, gerek IŞİD’in Êzidilere yönelik ulusal soykırım hareketi, gerekse Rojava’da olup bitenler bizim ilgi alanımızda. Tabii bu günlerde Kobane meselesi. Çünkü bu sadece Suriye’nin, Kobane’nin meselesi olarak görülemez. Görüldü ki IŞİD aynı zamanda Ortadoğu’nun değişim ve dönüşümünün temel sorunlarından biri olan Kürt meselesinin çözümünde büyük bir sorun teşkil ediyor. Kürtleri katlederek hegemonya kurmaya çalışıyor. IŞİD Türkiye barışını da büyük oranda tehdit eden bir unsurdur. Bu nedenle biz Êzidilere yönelik soykırıma sessiz kalınarak, Kobane’de yaşananları görmemezlikten, duymamazlıktan gelinerek Türkiye’nin barışını sağlamanın imkansız ya da çok çok zor olacağı kanaatindeyim. Yani Kürtlerin bir kısmı imha edilirken Türkiye’nin Kürt sorununu çözme konusunda sancılar yaşanır. Daha insani bir şey söyleyeceksek, komşu ülkelerde yaşanan bu vahşete karşı sessiz kalmak, duymamazlıktan, görmemezlikten gelmek tek bir şeyle izah edilebilir; vicdansızlıkla, yüreklerimizin kurumasıyla. SOYLESI 15 SÖYLEŞİ 2014 24 Eylül Çarşamba Barış Meclisi olarak Türkiye’de müzakereler sürerken hükümetin Rojava’da El-Nusra, IŞİD ve benzeri çetelere destek vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Az önce söylemeye çalıştığımda buydu. İşin doğrusu Türkiye çözüm sürecinde bir noktaya gelmiştir. Karınca misali bugüne kadar yürüdük geldik ama şimdi bunun ileriye sıçraması için iki şey gereklidir. Bir, nitelikli demokratik bir müzakere süreci, iki, Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü, bölgedeki yaşananlara ilişkin siyasetin yeniden revize edilmesi. Yani az önce sizin söylediğiniz gibi ne Êzidilerin katliamına herhangi bir nedenle duymamazlıktan gelen dış siyaseti, ne Kürtlerin açtığı okulların kapatılması, ne de okulların yakılması çözüm sürecine yarar sağlamaz. Bunların tümü mücadeleyi zorlaştıran şeylerdir. Türkiye dış politikasını revize etmeden, Ortadoğu politikasını revize etmeden iç siyasette daha sağlıklı daha radikal ilerleyebilmek mümkün değildir. Çünkü herkes biliyor ki Suriye’de süren savaş aslında bugün vekaleten sürdürülen bir savaştır. Türkiye’deki savaş oraya sıçramıştır. Kürtler için de bu böyledir Türkiye için de. O nedenle Türkiye’nin şuna karar vermesi gerekir, IŞİD gibi canavar bir örgüt mü Türkiye için tehdittir yoksa Suriye’de Kobane’de yerel yönetimleri özerkleşmiş Kürtlerin kendi geleceklerini başka kesimlerle, başka çevrelerle birlikte belirlediği bir Kürt yönetimi mi daha tehdit ediyor? Türk kamuoyu, Dünya kamuoyu, uluslararası kamuoyu IŞİD’i tehdit olarak görüyor. Türkiye hükümeti ise hâlâ bunu tehdit olarak görmüyor. Türkiye hükümeti orada özerklik inşa edildiği için mi bunu bir tehdit olarak görüyor? İşte bunun için bu yanlış bir politikadır, yanlış bir uygulamadır. Türkiye’nin Kürt sorununun çözümüne daha fazla katkı sunacak bir şeydir oradaki yapılanma. Erbil hükümetinin oluşması nasıl Türkiye’yi rahatlattıysa Batı Kürdistan için de aynısı geçerlidir diye düşünüyorum. Yani Kobane Özerk Yönetimi’nin olması Türkiye için bir tehdit değil bir fırsattır. Bir de şunu sorayım; siz hükümete karşı, hükümetin bu tavrına karşı herhangi bir eyleme geçecek misiniz? Biz Kürt sorununda politik merkez dirmek istedik. İnsan hakları konusunda uzman bir konuk. Erbil hükümetinin gibi davranmamagünlerde onun sooluşması nasıl ya çalışıyoruz. Esas nuçlarını yayınladık. Türkiye’yi rahatlattıysa Bütün hükümet yetolarak şöyle bir rota izliyoruz; çözüm kililerine, AKP’ye, Batı Kürdistan için de sürecine barışı ge- aynı. Yani Kobane Özerk HDP’ye, CHP’ye liştirmek için çeşitli bunları rapor olaYönetimi Türkiye için rak sunacağız. Biz aktörleri uyaran eleşbir tehdit değil bir tirilerimizi ifade eden, kendi görevimizi böyle bunun yazılı basınla, patanımlıyoruz. Eleştirilefırsattır nelle, bizzat diyalog yoluyla çeşitli toplum kesimlerini etkileyerek ortak bir biçimde ama esas olarak politik eylem zemini dışında daha çok sosyal, ekonomik, kültürel politikalar geliştirerek, siyasal politikalar geliştirerek özellikle çözüm sürecinden bu yana hükümet yetkililerine Ortadoğu’daki politikalarına ilişkin hem eleştirilerimizi yöneltiyoruz, hem de önerilerimizi sunuyoruz. Nitekim 10 Eylül’de İstanbul’da bir çalıştay yaptık akil insanların katılımıyla. Sonraki rimizi bazen basın toplantısıyla aleni olarak kamuoyuyla paylaşıyoruz, bazen diyalog yoluyla çözmeye çalışıyoruz. Tören gecesini konuşalım biraz. Güzel bir gece düzenlediniz, yoğun bir katılım vardı. Ödülü Eren Keskin’e verirken neyi düşündünüz? Bir konuğumuz var yurtdışından gelen onu tercih ederkende esas olarak onun tecrübesini Türkiye ile ilişkilen- Hırvatistan’da, Bosna’da barış mücadelesi veren bir insan değil mi? Evet. Ödülü verirkende bugün Türkiye’de şöyle bir şeyin ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz; özellikle son iki senede çözüm süreci ve silahların patlamaması nedeniyle toplumun bir kesiminde sizin de gözünüzden kaçmamıştır geçen hafta TESEV ve Boğaziçi Üniversitesi bir rapor yayınladı, onu incelediğimizde görüyorsunuz ki Türkiye toplumunun çözüme destek verdiği anlaşılıyor. Yüzde 80’lik bir tablo var. Ezici çoğunluğun algıladığı şu, silahların susması, geçmişin unutulması. Biz bu sene ödülü verirken esas olarak geçmişi unutmak, üstünü kapatmanın sıkıntılı bir yön olduğuna işaret etmek istedik. Yani geçmişle yüzleşmek ve Kürt sorununun çözümünün bir insan hakları sorunu olduğunu ifade etmek istedik ve ödülü Eren Keskin’e bu kriteri göz önüne alarak verdik. Eren Keskin bu mücadelede çok önemli bir isimdir, eğer çözüm istiyorsak bazı kritik anları, kritik dönemleri unutmamak lazım. Ben jüri üyesiydim aynı zamanda ve tercihimi ona göre yaptım. Ben İstanbul’da Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği sırada nasıl linç kampanyaları düzenlendiğini, Eren’in bu kampanyalar sürerken nasıl bir insan hakları savunucusu olduğuna şahit oldum. Yine hâlâ bugün savaş döneminin mağdurları, özellikle kadınlara yönelik çalışmalar yürütüyor arkadaşımız. Tecavüze uğrayan, tacize uğrayan kadınlara yönelik. Bu geçmişle yüzleşme bağlantısı içerisinde önemli. Unutuldu bütün bu yaşadıklarımız, bunları unutturmamak adına da kişisel tercihimi bu doğrultuda kullandım. Çokta iyi yapmışsınız. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? Biz bu mücadeleyi 7 yıl yürüttük, şimdi sizin aracılığınızla şunu açıklayayım, biz bu geldiğimiz noktada çok önemli deneyimlere sahip olduk. Bunu kurumsallaştırmak istiyoruz. Hem geliştirmek hem kurumsallaştırmak istiyoruz. Bunun için Barış Meclisi’nin deneyimlerini de içeren bir vakıflaşma çalışması başlattık. Sanırım ödül töreninden sonra daha da hızlanacak bu konu. Biz isteriz ki önümüzdeki yıl 3. Orhan Doğan Ödülü’nü vakıf olarak verelim. Çok teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. 16 HABER 2014 24 Eylül Çarşamba Ataşehir’den Şengal’e dayanışma İ stanbul’da faaliyet gösteren 35 dernek ve kurum Ataşehir Kent Konseyi işbirliği ile “Ataşehir’den Şengal’e Dayanışma” adıyla yardım kampanyası başlattı. Kampanya kapsamında toplanması planlanan çocuk bezi, çocuk maması, kadın pedi, battaniye, çadır ve kuru gıda malzemeleri IŞID teröründen kaçıp Türkiye’ye gelen sığınmacılara ulaştırılacak... Ataşehir Kent Konseyi, “Ataşehir’den Şengal’e Dayanışma” adıyla düzenlediği ve “IŞİD Terör Örgütünden Kaçan Halklara Yardım Ediyoruz” sloganıyla somutladığı kambanyanın başlangıcını bir basın açıklamasıyla duyurdu. Kampanyayı destekleyen 35 kurumun temsilcileri, kent konseyi yöneticileri ve Ataşehir Belediyesi Meclis üyelerinin katıldığı toplantıda basın bildirisini Ataşehir Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Eser Özdemir okudu. Basın bildirisinde şu ifadelere yer verildi: Işid terör örgütünden kaçan halklara yardım edityoruz Son yıllarda Ortadoğu’da emperyalist güçlerin tezgâhıyla insanlar öldürülüyor, yerlerinden ediliyor, göçe zorlanıyor, eziyet görüyor. Filistin, Suriye, Irak vediğer Ortadoğu ülkeleri kan gölü olmaya devam ediyor. Bir de IŞİD belası örüldü başımıza. Ortalığı kan ve vahşetle kasıp kavuruyor.Kapı komşularımızda insanlık dışı bir katliam yaşanıyor. Ezidiler, Türkmenler, Hıristiyanlar, Aleviler, Kürtler ve diğer halklar ya zulüm görüyor, öldürülüyor ya da dağlarda kurtarılmayı bekliyor. Bizler yanı başımızda yaşanan bu insanlık dışı drama sessiz kalamayız. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kardeşçe yaşayacağımız bir dünya kurmak hepimizin görevi. bugün katliamlardan kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli, Şengalli kardeşlerimize yardım etmeyi, her türlü ırkçı, mezhepçi kışkırtmaya karşı durarak onlara el uzatmayı bir insanlık görevi biliyoruz. Ataşehir Kent konseyi ve Ataşehir’de duyarlı birçok dernek, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü olarak Irak’ın Şengal bölgesinde Işid terör örgütünden kaçarak dağlara sığınan, Suriye’nin Rojova bölgesinde yeni bir yaşam kurmaya çalışan halklara yardım kampanyası başlatıyoruz. “Bütün kurumlardan katılım bekliyoruz” Basın bildirisinin okunmasından sonra söz alan imzacı kurumların temsilcileri kampanyaya olan desteklerini dile getirdiler. Kent konseyi genel sekreteri Turan Dolu ise başlangıç olarak bu kampanyaya 35 kurumla başladıklarını, ancak başka kurumların da katılımını beklediklerini, her kurumun ve her bireyin katılımının, her türlü desteğin önemli olduğunu belirtti. Toplanan yardımları Diyarbakır Kent Konseyi ve Mardin Kızıltepe Kent Konseyi üzerinden bölgeye göndereceklerini ifade eden Dolu, Yardımlarla beraber bir heyetin de bölgeye giderek hem yardımları akıbetini takip edeceğini, hem de gözlemlerini Ataşehirlilere aktaracağını söyledi. Çocuk bezi, çocuk maması, kadın pedi, battaniye, çadır, kuru gıda ile sınırlandırılan yardım kampanyasına imza veren ve yardımların toplanmasında görev üstlenen kuruluşlar şu şekilde sıralandı: 1 KÜRECİKLİLER DAYANIŞMA VE KÜLTÜR DERNEĞİ İBRAHİM Duman:05322763791 2 TUNCELİ BÜYÜKYURT KÖYÜ YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ ALİ EKBER KUŞÇU: 05322968736 3 HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ MEHMET DEMİR:05354573670 4 CUMHURİYET HALK PARTİSİ HAKKI ALTUNKAYNAK:02165770303 5 TÜM Sinop DERNEKLER FEDERASYONU NİHAT ALTAŞ: 05323564401 6 SİNOP BOYABAT UZUNÇAY VE ÇEVRE KÖYLERİ DERNEĞİ MEHMET KILIÇALP: 05422721599 7 SİNOP İLİ VE İLÇELERİ KÜLTÜR YARDIMLAŞMA DERNEĞİ İstanbul ŞUBESİ RECEP YILMAZ:05462705757 8 SİNOP İLİ VE İLÇELERİ KÜLTÜR YARDIMLAŞMA DERNEĞİ Anadolu ŞUBESİ ARİF YILDIRIM:05358720274 9 SİNOP İLİ VE İLÇELERİ YARDIMLAŞMA DERNEĞİ BATI ATAŞEHİR ŞUBESİ RACİ BAL: 05325042587 10 KASTAMONU İLİ ARAÇ İLÇESİ KEMERLER KÖYÜ DERNEĞİ HÜSNÜ KEMERCİ:05353845775 11 MALATYA ARGUVAN DOYDUM KÖYÜ DERNEĞİ MUAMMER YILMAZ:05323768880 12 DERSİM NAZIMİYE İLÇE VE CİVAR KÖY DERNEKLERİ ZÜLFÜ BAŞBOĞA:05365793277 13 ARDAHAN İLİ GÖLE İLÇESİ KÖPRÜLÜ BELDESİ DERNEĞİ HAYRETTİN GÖKBULUT:05379305330 14 BEŞİK FOLKLÖR KÜLTÜR DERNEĞİ ŞEVKET YAKUPOĞLU:2165734393 15 EMEKLİ ÖĞRETMENLER DERNEĞİ ŞÜKRÜ YAL- YORUM 17 2014 24 Eylül Çarşamba ÇIN:05335195568 16 ATAŞEHİR MalatyaLILAR DERNEĞİ HİMMET KAYA:05322210019 17 ATAŞEHİR GİRESUNLULAR DERNEĞİ AHMET KEÇECİ:05326820073 18 ATAŞEHİR GÜVERCİN SEVENLER DERNEĞİ NİYAZİ YAMAN:05073415764 19 KASTAMONU İHSANGAZİ İLÇESİ DERNEĞİ(İHDER) FAZLI ŞEKEROĞLU:05326564957 20 TOKAT AYDOĞDU KÖYÜ DERNEĞİ AŞUR DEĞERLİ:05382959505 21 ANADOLU YAKASIDERSİMLİLER DERNEĞİ HÜSEYİN ALİ KARAAĞAÇ:05333029971 22 SİVAS DOĞANLI KÖYÜ DERNEĞİ AYTEKİN ŞAHİN:05326007754 23 PİRSULTAN ABDAL Kadıköy ŞUBESİ FETİ BÖRÜKGİRAY:02165732093 24 PİR SULTAN ABDAL DERNEĞİ ATAŞEHİR ŞUBESİ METİN ARSLAN:055382156202 25 KÖŞK KÖYÜ SOSYAL YARDIMLAŞMA VE KÜLTÜR DERNEĞİ İBRAHİM SAFFET YILAN:05369331521 26 KARDER Kars Ardahan IGDIR SOSYAL YARDIMLAŞMA DERNEĞİ ORHAN ÇERKEZ:05305608204 27 ATAŞEHİR ÇANKIRILILAR DERNEĞİ ERTUĞRUL BAYSAL:05335163328 28 ÇORUM İLİ KARGI İLÇESİ YAĞCILAR KÖYÜ DERNEĞİ TARKAN BUZTAŞ:05323603534 29 ARTVİN İLİ VE İLÇELERİ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ MANSUR YAVAŞ:05322214643 30 TOKAT İLİ DERNEKLER FEDERASYONU MURAT İLTER:05324651428 31 TOKAT İLİ DERNEKLER FEDERASYONU ATAŞEHİR ŞUBESİ bşk SALİH DURAK:05322564181yrd ALİ ASLAN:05367021335 32 BİYAD Bartın VE İLÇELERİ YARDIMLAŞMA DERNEĞİ NEVZAT BALTA:05322357250 33 ATAŞEHİR AMATÖR spor KLÜPLERİ BİRLİĞİ EKREM KÖSE:05326483436 34 ATAŞEHİR ÇAMOLUK SPOR KLÜBÜ DERNEĞİ EKREM KÖSE:05326483436 35 ATAŞEHİR KENT KONSEYİ TURAN DOLU 05333736893” Ağıt LEYLA SOYER MENGÜÇ ...be oğul, benim güzel oğlum şivan (ateş) düşürme ocağıma be kızım, benim güzel kızım kor düşürme yüreğime... T arih boyunca katliam ve sürgünlere maruz kalan, komşularımız, akrabalarımız, kardeşlerimiz Kürtler bugün yine yurtlarından, topraklarından koparıldı. Bilmedikleri diyarlara göçe zorlandılar. Kan ve gözyaşı ile acı içinde; geride evlerini, sevdiklerini, ölülerini bırakarak... Onların haykırışlarına, feryatlarına kulaklarımızı tıkayabilir miyiz? Yok sayabilir miyiz? Görmemiş-bilmemiş gibi davranabilir miyiz? Peki vicdanımız? Bu vahşete kayıtsız kalabilir miyiz? Üzgünüz, kederliyiz.. Bu karanlık bizi boğmadan yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Dışarıda, çok yakınımız- da bir yangın olanca harareti ile yaİçimizden bazılarının da bulaşnıyor ama görmüyoruz görmek iste- tığı bu pislikten, üzerimize çalınan miyoruz. Sıcaklık yüzümüze vuruyor, karadan nasıl temizleneceğimizi ve terliyoruz, bunalıyoruz ama kabul günahsız bebelerin vebalini nasıl ödeetmek istemiyoruz. Gözlerimiz yaşa- yeceğimizi bilmiyoruz; çamur derrıyor yine de biz; "Hayır, bu yası içinde debeleniyoruz. Bu bizim yangınımız değil" karanlık dönemden, bu Hemen diyoruz. Korkumuz vahşet çağından kuryanıbaşımızda bizi harekete geçtulmayı umut ederek, yaşanıyor vahşet; mekten alıkoyuyor, "insan" kalabilmiş bu ateşin bizi de kesilen kafalar, diri diri olanlara, vicdan sarmasından çok gömmeler, ateşlere atılan sahiplerine seslekorkuyoruz. niyoruz. insanlar, göç yolunda Hemen yanıbaAynı kürtçe ağıtsusuzluktan ölen şımızda yaşanıyor lardaki gibi .. vahşet; kesilen kafa....Ey ! kutsal Ağçocukların çalınan lar, diri diri gömmeler, rı’nın sevgili Denbêjî hayatları ateşlere atılan insanlar, (ozanı), bak evrendeki göç yolunda susuzluktan ölen tüm varlıklar sustu, seni dinliçocukların yok edilen, çalınan hayat- yorlar. ları. Dünyanın gözü önünde yaşanan Al eline kavalını, çal ve şarkını söyçok büyük bir insanlık dramı... Ve ses- le. Söyleki, herkes çektiğimiz acıları sizlik! Bu sessizlik bizi sağır ediyor... yüreğinde ve beyninde hissetsin.. 18 HABER 2014 24 Eylül Çarşamba Üsküdar’da cip 3. kattan düştü G eçen cumartesi günü Üsküdar’da katlı bir otoparktan aşağı inmeye çalışan 62 yaşındaki Mehmet Emin Çelik’in kullandığı cip, demir korkulukları devirip 10 metre yükseklikteki 3’üncü kattan aşağı uçtu. Bir minibüsün üzerine düşen cipin sürücüsü hafif şekilde yaralandı. Kazanın Çelik’in ayağının gaza takılması sonucu gerçekleştiği belirtildi. Üsküdar Mimar Sinan Mahallesi İsmail Dümbüllü Sokak’taki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait Katibim Otoparkı’nda meydana gelen kaza iddiaya göre şu şekilde gerçekleşti. Otoparkın abonmanlarından olduğu öğrenilen Mehmet Emin Çelik (62) saat 09.30 sıralarında dört katlı otoparkın en üst katından aşağıya iniyor- du. 3’üncü kata indiğinde Çelik’in kullandığı 03 AT 162 plakalı cip, birden hızlandı. Demir korkulukları deviren cip, 10 metre yükseklikteki 3’üncü kattan aşağıya uçtu. Cip, otoparkın bahçesinde bulunan 34 TM 7837 plakalı minibüsün üzerine düştü. Hava yastıkları açılan cipin sürücüsü Çelik araç içinde sıkıştı. Ses üzerine bahçeye koşan otopark görevlileri Çelik’i arabadan çıkardı. İhbar üzerine olay yerine giden polis, inceleme yaptı. Kazanın Çelik’in ayağının gaza takılması sonucu cipin aniden hızlanması sonucu gerçekleştiği belirtildi. Çelik, sağlık ekipleri tarafından ambulansla Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Beykoz'da yolcu dolu halk otobüsü yandı G İstanbul Kartal’da üst geçit faciası K artal’da meydana gelen kazada kamyon sürücüsü damperi açık unutarak üst geçide çarptı. Avcılar’da yaşanan olayı hatırlatan kazada ölen ya da yaralanan olmaması sevindirdi. Geçen pazartesi günü, Kartal Soğanlık Yeni Gümüşpınar kavşağında bir damper kazası meydana geldi. Kartal istikametine seyreden 34 FL 9317 plakalı kamyon sürücüsü Sezgin Serter, damperinin açıldığını fark etmedi. Bir süre damperi açık giden kamyon, yaya üst geçidine büyük bir gürültü ile çarptı. Çarpmanın etkisi ile damper koparak yola düşerken, kamyon ise bir evin bahçesine girerek durabildi. Kazanın ardından olay yerine itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerinden çalışma yapan ekipler, şoför Sezgin Serter’in ifadesini aldı. Kaza nedeniyle trafikte de uzun kuyruklar oluştu. Kamyonun çarptığı köprüde ise maddi hasar oluştu. Sezgin Serter, gazetecilerin soruları üzerine, “Damper kalkmış, farkında olmadan. Şase oldu herhalde. Herhangi bir yaralı yok Allah’a şükür” dedi. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. eçen çarşamba günü Beykoz'da meydana gelen olayda içi yolcu dolu halk otobüsü alev alıp yandı. Beykoz'da olan olayda içi seyahat dolu halk otobüsü alev alıp yandı. Beykoz'da seyahat eden yolcularla dolu halk otobüsü, geçen çarşamba günü sabah saatlerinde birdenbire alev aldı. Korku dolu anlar yaşanmasına neden olan vaka, akıllara 4 kişinin yaşamını yitirdiği halk otobüsü yangınını getirdi. Olay, sabah erken saatlerde Kavacık'ta meydana geldi. Tokatköy-Beykoz seferini yapan 15 TY sefer sayılı halk otobüsünün motor kısmından dumanlar çıkmaya başladı. Araçtan çıkan dumanları gören sürücü, kapıları açarak yolcuları aşağı indirdi. Sürücü ve etraftaki yurttaşlar, aracın motor bölümündeki alevlere yangın tüpü ile müdahale etmeye çalıştı. Yangın kısa sürede söndürülürken, yaşananlar amatör bir kamera tarafından görüntülendi. Korku dolu anların yaşanmasına neden olan vaka, akıllara 27 Temmuz'da 4 kişinin yanarak yaşamını yitirdiği halk otobüsü faciasını getirdi. YORUM 19 2014 24 Eylül Çarşamba Genel Cerrahi Uzmanı İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri DR. SAMET MENGÜÇ B Ya demokrasi ya devrim ir ülke düşünün bin yıllardır ötekileştirmiştir yani faşizan olmuştur. farklı ırk, farklı millet, farklı dil- Farklılıkların yok sayıldığı hiçbir anlaler, farklı dinler, farklı inançlar, yış kabul edilemezdir ve faşizandır… farklı kültürler, farklı cinsler barındırBir ülke düşünün birileri yönetmek mış ve iç içe yaşatmıştır. Tarihin için iktidara geliyor ve bin yılçeşitli dönemeçlerinde bu lardır farklılıklarıyla iç içe Bizdensen farklılıklardan doğan yaşamış halkların yarıçelişkiler doğası geresından fazlasını ötekiekonomik, sosyal, ği tarihsel yaşamın leştirerek işe başlıyor, siyasal ve kültürel içinde hep var olhem de tek kalemolarak her serbestiye muştur. Bu cümleye de… ''ya bizdensin sahipsin… Değilsen; itirazı olan bir tek ya değilsin''… kişi düşünemiyoEğer bizdensen ekonomik, siyasal, rum. ekonomik, sosyal, kültürel olarak yaşama Arkasından tek siyasal, ve kültürel şansın yok millet, tek dil, tek din, olarak her serbestiye tek vatan diyen bir ansahipsin… Bilim, hukuk, layışın egemen ve dayatmakültür, sanat, edebiyat gibi sıyla yönetilen yakın tarihli bir ülke konularda yetkin olup olmamanın bir dediğimde milyonların, ''ama, ancak, ehemmiyeti yoktur, bizden isen bütün fakat, lakin'' ile başlayan cümlelerini bu özellikleri hak etmiş oluyorsun zaduyar gibi oluyorum ve insan kimdir ten… diye yeniden bir sorgulamaya başlıyoEğer değilsen; ekonomik, siyasal, rum… kültürel olarak kendin olarak yaşama Bu anlayış daha başından farklılık- şansın yoktur... ları, yok saymıştır, eziyet etmeye başBu anlayışın egemen olduğu dalamıştır, acı çektirmeye başlamıştır, yatmacı ve ötekileştirici anlayış gayri ahlakidir. Gayri ahlaki davranışın ege- zım geliyor artık. men olduğu bir toplumda değer yarPeki ya sonrası ? gılarında,insani davranışlarda erozİşte burada da, tüm insanlığı etkileyon, kirlilik ve çürüme baş gösterir… yen dayanılmaz pis kokular yayan inHiçbir gayri ahlaki egemenlik ilelebet sani çürümeler katliamlar, soykırımlar olmamıştır, olamaz. başlar ya da bu egemenler yok olurlar. Peki ne zaman yok olur? Hala hukukun işlediği ve demokrasi Allah bilir demeyeceğim, çünkü bir kırıntılarının olduğu yerlerde bu egeçok insan gibi ben de biliyorum bu za- menler hak ettikleri tarihin çöplüğüne manı… atılırlar ve toplumlar yeniden kalıntılaBu gibi faşizan uygulamaların ege- rı üzerinden inşaalarına koyulurlar… menliği ekonominin majör belirleyici Ya da bu katliamlar ve soykırımlarına olduğu toplumlarda var olur. Bu devam eden egemenler halkların nedenle ekonomideki adadirenişi ile yok olurlar ki letsizlikler, ya da ekonobuna da Devrim diyeHukukun mik çıkarlar nedeniyle lim… işlediği tüm bu gayri ahlaki İşte böyle bir orve demokrasi yaklaşımlara sessiz tam… İşte böyle bir kırıntılarının olduğu kalan yığınlar artık süreç… yerlerde egemenler hak sistemden besleneYa demokrasi ya mez hale geldiğin- ettikleri tarihin çöplüğüne devrim, ya da postal atılırlar ve toplumlar de yol kavşaklarına sesleri duyulan insavarılır. ni çürümenin dorukyeniden inşaalarına Bu kavşaklarda egeları faşizm… koyulurlar menler iktidarlarının deHer insan olanın gönvamı için daha da hırçınlaşır, lünden geçen ya demokrasi ya azgınlaşır ki buna faşizm dememiz la- devrim… 20 SPOR TOPRAK SAHA Fırat Coşkun M erhaba futbolseverler, bu hafta Pendikspor’la başlamak istiyorum. Çünkü Pendikspor inanılmaz bir futbol sergiliyor. Kırmızı-Beyazlı ekip aldı başını gidiyor, lig’de hiç bir takıma geçit vermeyerek 3'te 3 yaptı. Öte yandan Yaser'i unutmamak gerek, takımına en büyük gücü veren Yaser golleriyle takımına inanılmaz şekilde katkı sağlıyor. Böyle devam ederlerse Pendikspor'u şampiyon göreceğiz gibime geliyor. Gelelim Kartalspor'a, lige kötü bir şekilde başlayan Bordo-Beyazlı ekip 6 puanı silinince ligde 19. sırada yerini aldı. Kulüp binasının önünde toplanan yüzlerce taraftar yönetimi istifaya çağırdı. Lig de dört maç oynayan Kartalspor sadece bir maç kazanabildi şimdiye dek. Kartalspor’un işi bu sene çok zor olacak gibi gözüküyor. Maltepespor ise yoluna devam ediyor. Bu hafta kendi sahasında Erzincan Refahiyespor’u konuk eden Maltepespor evinde galip geldi. Bu hafta güzel futbol sergileyen Yeşil-Kırmızılı ekip gelecek hafta Çankırı deplasmanına gidiyor. Hatırlarsanız, geçen hafta Derincespor ile karşılaşan Maltepespor kötü bir performans sergileyerek, beraberlikle evine dönmüştü. Umarım bu zorlu deplasmandan güzel bir skorla evine mutlu döner. Ümraniyespor bu hafta deplasmanda Turgutluspor karşısında vasat bir oyun sergileyerek golsüz berabere kaldı. Geçen hafta Kartalspor’la karşılaşan ekip galip gelmişti ve geleceğe dair umut aşılamıştı. Kısacası kırmızı-beyazlı ekibin ne zaman galip geleceği belli olmuyor vesselam. Ve bir müjde; Anadolu Üsküdar 1908 büyük bir proje gerçekleştiriyor. Eskiden çiftlik olarak kullanılan Haydarpaşa Stadı tekrardan Anadolu Üsküdar 1908'in stadı oluyor. Takip edenler bilir, Anadolu Üsküdar maçlarını Beylerbeyi Stadı'nda oynuyor. Yakın bir zamanda stadın tadila- tına başlanıp takımımıza hayırlı olmasını diliyorum. Her gününüz kazanmakla geçsin, hoşçakalın. 2014 24 Eylül Çarşamba Maltepespor'dan tek kurşun 1-0 M altepespor ligin 3.haftasında Erzincan Refahiyespor'u 1-0 yendi. İlk yarısı hızlı bir tempoda oynanan karşılaşmanın 9. dakikasında Maltepespor’un ceza alanı köşesinden kullandığı frikik sonuç vermedi. 10. dakikada Murat Akçay, 31. dakikada Ahmet Teker sarı kart gördü. Maçın 43. dakikasında, Refahiyesporlu Tahir Türker’in Mustafa Demir’e yaptığı hareket sonrası Mustafa’nın sert tepki göstermesi üzerine saha bir anda karıştı. Hakem Tahir ve Mustafa’yı kırmızı kartla oyun dışı bıraktı. Takımlar 10 kişi kaldı. 45. dakikada Refahiyespor'un Hüseyin Akbaş ile bulduğu gol pozisyonunu kaleci Volkan dışarı çeldi. Hemen arkasından kornerden gelen topla buluşan Okan Akdeniz’in şutuna da izin vermeyen Volkan kalesinde devleşti. İlk yarı 0-0 golsüz sonuçlandı. İkinci yarıda ise 48. dakikada Çağlar'ın kullandığı şut kalenin üstünden dışarı çıktı. 50. dakikada benzer pozisyondan Refahiyespor da faydalanamadı. Maltepespor’da orta sahada iyi oyunu ile dikkat çeken Caner Karuk’un yaptığı orta ile buluşan Abuzer maçın 71. dakikasında golü bularak takımını 1-0 öne geçirdi. Yine Abuzer’le gole yaklaşan Maltepespor 84. dakikada bulduğu boş pozisyondan yararlanamadı. Karşılaşmadan başka gol sesi çıkmayınca Maltepespor kendi sahasında Erzincan Refahiyespor'u 1-0 yenerek sahadan üç puanla ayrıldı. Maltepe ekibi gelecek hafta deplasmanda Çankırıspor ile karşı karşıya gelecek. Maltepespor: 1 - Erzincan Refahiyespor: 0 Stat: Hasan Polat Hakemler: Ulaş Ayduran, Kürşathan Akın, Hasan Okan Baylan Maltepespor: Volkan, Hakan (Dk.46 Savaş), Egemen, Serhat, Murat, Mustafa, Emrah, Caner, Ahmet (Dk.70 Gani), Çağlar, Abuzer Gaffar Erzincan Refahiyespor: Memet, Yener, Muhammet, Hüseyin Böyük, Okan (Dk.69 Batuhan), Hüseyin Akbaş, Doğancan, Uğur (Dk.87 Barış), Tahir, Birkan (Dk.69 Bilal), Hakan Gol: Dk.70 Abuzer (Maltepespor) Kırmızı Kart: Dk.45 Mustafa Demir (Maltepespor) - Dk.45 Tahir Türker (Erzincan Refahiyespor) Sarı Kartlar: Dk.11 Murat, Dk.33 Ahmet, Dk.61 Serhat (Maltepespor)Dk.53 Hüseyin, Dk.80 Hüseyin Anadolu Üsküdar deplasmanda kayıp S üper Toto 3. Lig 3. Grup'da yer alan Anadolu Üsküdar 1908 kendi sahasında Ayvalıkgücü Belediyespor'u konuk etti. Karşılaşmadan Anadolu Üsküdar 1-0 galip ayrıldı. İlk yarıda güzel bir futbol sergileyen Anadolu Üsküdar bulduğu pozisyonlar değerlendiremeyince ilk devre golsüz bitti. İkinci yarıda ise Anadolu Üsküdar hep hücum yaparak Ayvalıkgücü'ne pozisyon vermedi. Maçın 90. dakikasında herkes hakemin maçı bitirmesini beklerken Cenk sahne aldı ve attığı golle takımı Anadolu Üsküdar'ın karşılaşmadan üç puanla ayrılması sağladı. Oynan üç maçta bir galibiyet, bir beraberlik ve bir mağlubiyetle lide 13. sırada yer alan Anadolu Üsküdar 1908 gelecek hafta deplasmanda Kayseri Şekerspor’a konuk olacak. 0-1 Anadolu Üsküdar 1908: 1 Ayvalıkgücü Belediyespor: 0 Stat: Beylerbeyi 75. yıl Hakemler: Ali, Osman ,Fatih Anadolu Üsküdar 1908: Süleyman, Çağatay (Dk.75 Arda), Ömer, Samet, Nurettin (Dk.60Resul), Bahardır, Seyit, Cenk, Fatih Özer, Yunus, Fatih Çolak Ayvalıkgücü Belediyespor: Emrullah, Turhan, Alihan, Vijdan, Enes, Kartal, Murat, Kerim, Emre, Fatih (Dk.31 Ahmet), Emirhan (Dk.30 İbrahim) Goller: Dk.90 Cenk (Anadolu Üsküdar 1908) Sarı Kartlar: Dk.46 Ömer, Dk.66 Bahadır, Dk.81 Resul (Anadolu Üsküdar 1908)Dk.44 Kartal, Dk.56 Emre, Dk.86 Kerim (Ayvalıkgücü Belediyespor) 2014 24 Eylül Çarşamba Kartal’ın işi zor 2-3 K artalspor, ligin 4. haftasında kendi sahasında ağırladığı Tarsus İdmanyurdu’na 3-2 mağlup oldu. Kartal Stadı’nda oynanan maçın ilk bölümünde her iki takımda kontrollü oyun tercih ederken, Tarsus İdmanyurdu ilerleyen dakikalarda biraz daha atak oynamaya başladı. Karşılaşmanın 27. dakikasında penaltı kazanan Tarsus, bu dakikada Mehmet Menderes’in penaltı golüyle deplasmanda 1-0 öne geçti. İlk yarı Tarsus’un 1-0’lık üstünlüğü ile kapandı. Zaman zaman sertliklerin yaşandığı oyunun 2. bölümünde de iyi futbolunu sürdüren Tarsus ekibi, 75. dakikada yine Mehmet Menderes’in golü ile farkı ikiye çıkardı. Tarsus, 76. dakikada Reha Kurt’la skoru 3-0’a taşıdı. Kartalspor, 79. dakikada Denizhan’ın attığı golle durumu 3-1 yaptı. Kartalspor’dan Zafer Aydoğdu, 85. dakikada gördüğü ikinci sarı kart ve kırmızı kartla takımını 10 kişi bıraktı. Ev sahibi ekip 90+2. dakikada Mehmet Albayrak’ın attığı golle durumu 3-2 yaptı. Maç Tarsus İdmanyurdu’nun 3-2’lik galibiyetiy- le sona erdi. Kartalspor Çarşamba günü üçüncü lig ekibi Tuzlaspor ile kupa maçı elemesi yaptıktan sonra Yeni Malatyaspor ile deplasmanda karşılaşacak. Kartalspor: 2 – Tarsus İdmanyurdu: 3 Stat: Kartal Hakemler: Serkan Önsal, Enes Vahit Çavuş, Erhan Yalta Kartalspor: Ozan, Anıl, Zafer, Onur, Mesut (Dk.46 Melih), Sinan (Dk.64 Dündar), Uğur, Fırat, Savaş (Dk.46 Mehmet), Azad, Oğuz Tarsus İdmanyurdu: Erşen, Hakan Olkan, Uğur, Gökhan Çalışır, Tayfun, Samet, Turan, Mehmet Menderes (Dk. 80 Oğuz), Gökhan Çırak (Dk. 64 Taner), Reha (Dk.75 Şenol), Hüseyin Goller: Dk.27 (penaltıdan) ve 49 Mehmet Menderes, Dk.65 Reha (Tarsus İdmanyurdu), Dk.74 Dündar, Dk. 90+3 Mehmet (Kartalspor) KırmızıKart: Dk.84Zafer(Kartalspor) Sarı Kartlar: Dk. 1 Uğur, Dk.15 Tayfun, Dk.53 Hüseyin, Dk.70 Taner, Dk.90+3 Erşen, Dk.90+4 Şenol (Tarsus İdmanyurdu), Dk.25 Ozan, Dk.45 Anıl, Dk.53 Onur (Kartalspor) Pendikspor Menemen Yedi 3-1 S por Toto 2. Lig Beyaz Grup ekiplerinden Pendikspor deplasmanda Menemen Belediyespor’u 3-1 skorla galip geldi. 5. dakikada Tayfur Emre rakiplerini çalımlayıp, ceza sahasına kadar girdi, 6 pas üzerinden kaleye yolladığı top az farkla auta çıktı. 23. dakikada Tevfik’in kullandığı serbest vuruşta ağlara buluşmak üzere olan topu Mazlum çizgi üzerinden güçlükle uzaklaştırdı. 46. dakikada Menemen defansına çarpan top İlhan’ın önünde kaldı. İlhan’ın yaklaşık 30 metreden sert şutunda top filelerle buluştu ve Pendikspor 1-0 öne geçti. 68. dakikada Menemen Belediyesporlu Yasin sert vurdu topu ağlara gönderdi: 1-1. 77. dakikada hızlı gelişen Pendikspor atağında Yaser’in pasında buluşan Tevfik Pendikspor’u yeniden öne geçirdi: 2-1. 80. dakikada Menemen savunmasının hatasını affetmeyen Yaser skoru belirleyen golü attı. Karşılaşma Pendikspor’un 3-1 galibiyeti ile sona erdi. Pendiks- por gelecek hafta kendi sahasında Keçiörengücü’nü konuk edecek. Menemen Belediyespor: 1Pendikspor: 3 Stat: Menemen Şehir Hakemler: Arda Kardeşler, Arda Özyıldırım, Ata Bayraktar Menemen Belediyespor: Onur, Mazlum, Efe, Veli, Yasin, Murat, Ercüment (Dk.55 Ömer Karancı), Mithat (Dk.55 İlhan Aslanoğlu), Ersin, Muhammed, Tayfur (Dk.88 Ömer Can Pendikspor: Yakup, Hakan, Hayrullah, Salih, Oğuz, Umut, Ali Kemal, Tevfik, İlhan (Dk. 82 Doğan), Arif (Dk.71 Uğur), Yaser Goller: Dk.68 Yasin (Menemen Belediyespor), Dk.46 İlhan, Dk.77 Tevfik, Dk.80 Yaser (Pendikspor) Sarı Kartlar: Dk.42 Mithat, Dk.65 Veli, Dk.69 Ersin (Menemen Belediyespor), Dk.24 Ali Kemal, Dk.30 İlhan, Dk.51 Hayrullah (Pendikspor) SPOR 21 Ümraniyespor tekledi 0 -0 S por Toto 2. Lig Beyaz Grup’ta Ümraniyespor deplasmanda Turgutluspor ile 0-0 berabere kaldı. 9. dakika’da Hüseyin Ali’nin pasıyla ceza sahasında topla buluşan Emre’nin sert şutunda top auta çıktı. 22. dakikada Sadullah topu sağ kanattaki Emre İşçiler’e verdi. Emrenin ceza alanına ortasına Ulaş kafayla vurdu, kaleci Burak gole izin vermedi. 35. dakikada Bahadır’ın uzun pasına hareketlenen Aytek, ceza sahasına girmeden sert vurdu, kaleci Oğuz topu yatarak kornere çeldi. 76. dakikada İbrahimin pasıyla Turgutluspor ceza sahasına giren Aytek yerden sert vurdu. Top direğin dibinden auta gitti. 81. dakikada gelişen Ümraniyespor atağında gole giden Bahadır’ı düşüren Turgutlusporlu Hüseyin Engin kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Bu pozisyonda kazanılan serbest vuruşta İbrahimin şutu üst direkten döndü. Karşılaşma 0-0 bitti. Turgutluspor:0 Ümraniyespor: 0 Stat: 7 Eylül Hakemler: Burak Şeker, Ömer Faruk Bakır, Hasan Hüseyin Tetik Turgutluspor: Oğuz, Hüseyin, Selçuk, Şevket, Hasan, Mustafa Cevahir, Sadullah, Emre, Ulaş (Dk. 57 İbrahim Hırçın), Mert (Dk. 84 Koray), Ali Pala (Dk. 76 Ferdi) Ümraniyespor: Burak, Mustafa, Ziya, Bulut (Dk. 53 Yasin), Aytek, Bahadır, İbrahim, Mehmet Sait, Ömer, Erol (Dk. 20 Tarık), Samet (Dk.79 Özer) KırmızıKart: Dk. 81 Hüseyin Engin (Turgutluspor) Sarı Kartlar: Dk. 50 Sadullah, Dk. 64 Mert, Dk. 83 Hasan, Dk. 90 Ferdi (Turgutluspor), Dk. 47 Bulut, Dk. 63 Yasin, Dk. 75 Mustafa (Ümraniyespor) 22 YORUM 2014 24 Eylül Çarşamba Hayal (2) MUSTAFA İŞİTMEZ N e kadar olduğunu kestiremediği bir süre sonra aniden uyandı. Kapının zili çalıyordu. Saatine baktı, yerinde bulamadı. Herhalde yüzümü yıkamadan önce çıkarmışımdır, diye düşündü. Kim acaba bu saatte? Kim olacak, tabii ki Hayal’dir. Bu gece geç bile kaldı. Aceleyle koşup kapıyı açtı. Hayal karşısındaydı. Siyah kahkülleri ıslanmış, alnına yapışmıştı. Dışarıda yağmur mu yağıyor, diye sordu. Ne saçma soru. Yok havuz kenarı partisi veriliyor. Hayal gülümsedi. Her zamanki Hayal. Dudağının kenarında küçük bir krater yaratan o bilindik gülümseyişiyle. Islak saçlarından süzülen sular şakaklarından çenesine toplanıyordu. Beni içeri davet etmeyecek misin, diye sordu. Ne daveti? Burası senin evin. Artık değil, biliyorsun. Olsun, fark etmez. Burası hep senin evindi ve hep öyle kalacak. Çünkü ben hep seni sevdim ve hep öyle olacak. Hayal, gülümsemeyi bırakıp içten bir kahkaha attı. Her seferinde söyleyecek afilli bir lafın vardır, dedi. Üşenmeyip bir kenara yazsan ortaya onlarca kitap çıkardı. Ben sadece büyük laflar edebilen küçük bir adamım Hayal. Kendini yine acımasızca eleştiriyorsun. Hak ediyorum Hayal, hak etmeseydim hâlâ yanımda olurdun. Yanındayım ya. Değilsin, yanımda olsan farklı olurdu. Nasıl olurdu? Bilmiyorum, farklı olurdu işte, tuhaf-soyut bir fark bu, sadece yanımda olursan hissedebileceğim bir fark. Saçmalıyorsun. Biliyorum, özlemişim, ondan oluyor. Salona geçtiler. Hiçbir şey konuşmadan oturdular. Hayal ile hiçbir şey konuşmadan oturmak nefis bir şey, diye düşündü. Yine de sessizliği ne içersin, diyerek bozdu. Teşekkürler, bir şey istemiyorum. Soruyu sorarken çoktan ayaklanmıştı, cevabı alınca kuyruğunu kıstırıp geri çöktü. “İçi boş vakit yavaş geçer” derler. Halbuki bu vakit hiç de öyle değildi. Sessizliğin içinde su gibi akıp gidiyordu, yakasından tutup durdurmaya çalışsan kapılıp gidebilirdin. Ne yapmalı da zamanı durdurmalı? Keşke öyle bir yeteneğim olsaydı. Tek bir şansım olsaydı. Tek bir saatliğine de olsa her şeyi durdurabilseydim. Bir şeyler yapmalı. Konuşmalı mı yoksa? Belki konuşursam daha yavaş ilerler. Anlat ne yapıyorsun? Ben mi, bıraktığın gibiyim, tam olarak bıraktığın gibiyim. Bıraktığım gibi kalma! Nasıl kalayım? Hatırladığım gibi kal. Peki öyleyse, hatırladığın gibiyim. Sen nasıl istersen öyle olsun. Yine sustular. Bu seferki suskunluk rahatsız ediciydi. Çünkü konuşmaları bir noktaya bağlanmadan bitmişti. İşte bu sebeple konuşmadan anlaşmak daha güzel oluyor, diye geçirdi içinden. O şekilde bir şeyler eksik kalmıyor. Sırtını doğrultup genzini temizledi. Konuşması gerekiyordu, başlamıştı bir kere. Yüzünü Hayal’e döndü, kömür gözlerini gördü. İçinden yüzünü okşamak geldi. Uzanamazdı. Uzansa da dokunamazdı. Daha önce bu konuda anlaşmışlardı. Hayal istediği saatte gelecekti, ama birbirlerine dokunmayacaklardı. Olası bir ihlâl girişimi halinde ziyaretlerini keseceğini kesin ve net bir şekilde belirtmişti. Kesin ve net kelimeleri aşağı yukarı aynı anlamlara geliyorlardı halbuki. İkisini de kullandığına göre durum çok kesin olmalıydı. Genzini tekrar temizledi. Bunları düşünürken boğazında yine balgam birikmişti. Hayal, dedi. Niye, niçin? Öyle olması gerekiyordu, seninle ben, yani biz, nasıl söylesem olacak şey değildi. Oluyordu ama Hayal, olmuyor muydu, sinemaya gittiğimiz günü hatırlıyorum, içeriye bira sokuşumuzu, çaktırmadan açıp içişimizi. İki serseri gibi. Kurallara kafa tutar gibi. İnsanla- ra nasıl baktığımızı hatırlıyorum ve onların bize nasıl baktıklarını. Onları nasıl da sevmezdik ve onlar da bizi. Sen artık seviyor musun yoksa? Ben hâlâ sevmiyorum. Konuşuyorlar Hayal, durmadan konuşuyorlar, saçma sapan şeylerden bahsediyorlar. Kalabalık bir caddeye dalıp hadise çıkarmak istiyorum. Küçük Alsancak olabilir, mesela. Masaları teker teker dağıtmak, ne konuşuyorsunuz lan bu kadar ne konuşuyorsunuz diye bağırmak istiyorum. Dünyaya koca koca meteorlar düşsün istiyorum. Ufak bir kısmı hariç, hepsi ölebilir, hiçbir rahatsızlık duymam. Hayal söz bitene kadar bekledikten sonra yerinden kayıp yanına kadar sokuldu. Yüzüne doğru eğildi. Dudaklarını dudaklarına değdirdi. Dudaklarının tadı tıpkı eskisi gibiydi. Karamelli kurabiye gibi. Biraz sonra kendini geri çekti. Uzan şuraya biraz, sen uyuyana kadar başında duracağım. Gitme. Gitmek zorundayım. Niye? Bunu daha önce konuşmuştuk. Niye, ama niye, gidemezsin izin vermeyeceğim! Ben gitmek zorundayım, sense artık yaşamaya devam etmelisin. Yarın akşam gelecek misin? Çağırırsan evet. Nasıl çağırabileceğimi bilmiyorum. Biliyorum, bilmeden yapıyorsun. Sustular. Uykuya dalmak üzereydi. Hayal üzerine eğilmiş, saçlarını okşuyordu. Gözleri kapanıyordu. Bir süre sonra içi geçti. Gevşemiş musluk vidasının damlattığı suyun şıpırtısına uyandı. Ses mutfaktan geliyordu. Yavaşça doğruldu. Yüzünü avuşturdu, başını sağa sola çevirip boynunu kıtlattı. Saatine baktı; 10:45. Sınava geç kalmıştı. Zaten girsem de kalırdım dedi. Yüzünü yıkamak için ayaklandı. Salondan çıkarken ayak serçe parmağını televizyonun önündeki sehpaya vurdu. Sinirle döndü, üzerindeki gazetelerin yere saçıldığını görünce aceleyle eğilip toparladı. 6 ay öncesinin Hürriyet gazetesini özenle en tepeye yerleştirdi. Sürmanşetinde, “Milli yüzücü Hayal Çağlar antreman yaptığı havuzda intihar ederek hayatına son verdi.” yazıyordu. Yazıyı okuyunca her zamanki gibi gözleri doldu. Halkın Nabzı ilan sorumlusu arıyor İyiyiz. What's up?'tayız Genç ve estetik ambiyansı, lezzetli ve şenlikli menüsüyle gün içinde ve akşamları hatırınızı soran bir mekân What's Up Cafe Restaurant Tel : 0 (216) 383 50 60 Fax : 0 (216) 383 50 61 Mail: [email protected] Kahvaltı - Dürüm - Burger - Krep - Salata - Makarna - Noodle - Et ve tavuk yemekleri - Meksika mutfağı - Tatlılar - Milkshake - Kahve ve çikolata Adres: Feyzullah Mahallesi Mimar Sinan Caddesi Havuzlar Sokak No:15, MALTEPE
Benzer belgeler
131. sayımızı okumak için tıklayın
Halkın Nabzı, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi ülkesel ile yerel gazeteciliğin buluştuğu yerden sürdürüyor yayınını.
Bir sorumluluğumuz da yayın yaptığımız ilçelerden, yani İstanbul, Anadolu...
103. sayımızı okumak için tıklayın
Halkın Nabzı, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi ülkesel ile yerel gazeteciliğin buluştuğu yerden sürdürüyor yayınını.
Bir sorumluluğumuz da yayın yaptığımız ilçelerden, yani İstanbul, Anadolu...
120. sayımızı okumak için tıklayın
Halkın Nabzı, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi ülkesel ile yerel gazeteciliğin buluştuğu yerden sürdürüyor yayınını.
Bir sorumluluğumuz da yayın yaptığımız ilçelerden, yani İstanbul, Anadolu...
53. sayımızı okumak için tıklayın
geçinmeye çalışan Kürtlerin görüntüsü aklıma düşüveriyor. Sonra “Onlar
Kürt değil Peşmerge. Peşmergece konuşuyorlar, onlara yaklaşmayın, dikkatli olun” diye bizi uyaranlar ve çocuk