jeolojik oluşumların kültür varlıkları açısından değerlendirilmesi ve
Transkript
jeolojik oluşumların kültür varlıkları açısından değerlendirilmesi ve
T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ JEOLOJİK OLUŞUMLARIN KÜLTÜR VARLIKLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TURİZME KAZANDIRILMASI: PAMUKKALE ÖRNEĞİ UZMANLIK TEZİ Engin YILMAZ EKİM - 2013 ANKARA T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ JEOLOJİK OLUŞUMLARIN KÜLTÜR VARLIKLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TURİZME KAZANDIRILMASI: PAMUKKALE ÖRNEĞİ UZMANLIK TEZİ Engin YILMAZ Tez Danışmanı Prof. Dr. Erhan ALTUNEL EKİM - 2013 ANKARA KÜLTÜR VE TURĠZM UZMANLIK TEZĠNĠN ÇOĞALTILMASI VE YAYIMI ĠÇĠN ĠZĠN BELGESĠ Tezi Hazırlayanın Adı Soyadı : Engin YILMAZ Tez Konusu : Jeolojik OluĢumların Kültür Varlıkları Açısından Değerlendirilmesi ve Turizme Kazandırılması: Pamukkale Örneği Tez DanıĢmanı : Prof. Dr. Erhan ALTUNEL Kültür ve Turizm Uzmanlık Tez çalıĢmamın, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayımlanarak Milli Kütüphane ve Ġhtisas Kütüphanesinde her türlü elektronik formatta arĢivlenmesini ve kullanıma sunulmasını kabul ediyorum. …/…/2013 SINAV YETERLİK KOMİSYONUNA BEYAN Bu belge ile bu uzmanlık tezindeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranıĢ ilkelerine uygun olarak toplayıp sunduğumu; ayrıca, bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalıĢmada bana ait olmayan tüm veri, düĢünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi beyan ederim. …./..../2013 Engin YILMAZ Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı ÖNSÖZ Yerküre'nin jeolojik süreçler ile meydana getirdiği oluĢumlarının en değerlilerini içerisinde barındıran jeolojik miras alanları, güzellikleriyle ve yaĢanabilir, cazip yerler olmaları nedeniyle tarihte de insanların dikkatini çekmiĢ ve bu alanların yakınlarında kültürel geliĢim sağlanmıĢtır. Bu uzmanlık tezi çalıĢması kapsamında, Bakanlığımız sorumluluğunda bulunan kültür konusunda, jeolojik oluĢumların kültürel geliĢime nasıl bir katkı sağladığı üzerinde durularak genel değerlendirmeler yapılmıĢ, turizm konusunda ise alternatif turizm türlerinin ortaya çıkarılarak turizmin çeĢitlendirilmesi misyonuna uygun olarak jeolojik miras alanlarının bu doğrultuda nasıl değerlendirilebileceği anlatılmıĢtır. Bu nedenle, Bakanlığımızın misyonu içerisinde yer alan "Ülkemizin doğal, kültürel ve tarihi değerlerini ortaya çıkarmak, korumak, geliştirmek, gelecek nesillere aktarmak..." ve "...turizmi çeşitlendirmek..." (kultur.gov.tr, 14.08.2013) eylemlerinden yola çıkılarak hazırlanan bu tez çalıĢması, genellikle kültürel geliĢimin de yaĢandığı jeolojik miras alanlarının turizmin çeĢitlendirilmesi kapsamında değerlendirilebilecek ve korunması gereken en önemli alanlardan olduğunu anlatması nedeniyle önem arz etmektedir. Bununla birlikte, bu uzmanlık tezi çalıĢması, yukarıda bahsi geçen ve genel anlamda jeolojik miras alanlarının korunarak gelecek kuĢaklara aktarılması ve ülkemiz turizminin çeĢitlendirilmesi konusunda önemli olması yanında, özel anlamda Dünya Miras Listesinde yer alan Pamukkale'deki traverten çeĢitlerinin jeolojik açıdan anlatılması, travertenlerin kültürel geliĢime olan katkısını ele alması, yok olma tehdidi altında bulunan bazı traverten oluĢumlarının tespit edilmesi ve esasında kırık, fay ve çatlak sistemlerine bağlı olarak geliĢen travertenlerin oluĢumunda etkin olan ve Hierapolis antik kentini bir çok kez tahrip eden tarihsel depremler hakkında bilgi vermesi açısından da önem arz etmektedir. i Sonuç olarak, Bakanlığımızın misyonu çerçevesinde hazırlanan bu tez çalıĢmasının, jeoloji bilimi ile kültür varlıkları ve turizm arasındaki iliĢkiyi yansıtması açısından yararlı bir kaynak olarak değerlendirilebileceğini sayın okuyuculara arz ederim. Bununla birlikte, tez çalıĢmam sürecinde maddi ve manevi olarak her zaman yanımda olan sevgili aileme, bilgi ve birikimi ile beni yönlendiren sayın danıĢmanım Prof. Dr. Erhan ALTUNEL'e ve tezin geliĢimine doğrudan katkı sağlayan çok değerli arkadaĢlarım Fatih Murat SAĞLAM, Murat ZORLU, Nihat Can DEMĠR, Onur YILDIRIM ve Orçun GÜLER ile kuzenim Evrim TURAL'a teĢekkürü bir borç bilirim. ii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ……………………………………………............................…………...… i İÇİNDEKİLER ……………………..…………………............................……….. iii SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ………….............................……… vii TABLOLAR, RESİMLER, ŞEKİLLER VE HARİTALAR …......…............... viii GİRİŞ ………………………………………………...........................……….…… 1 BİRİNCİ BÖLÜM JEOLOJİK OLUŞUMLARIN KÜLTÜR VE TURİZM DEĞERİ 1. JEOLOJİK OLUŞUMLARIN KÜLTÜR VE TURİZM DEĞERİ………..... 5 1.1. Jeolojik OluĢumların Kültür Varlıkları Açısından Değerlendirilmesi............ 5 1.1.1 Kültürel GeliĢim Bağlamında Tarihte Yaygın Olarak Kullanılan Kayaçlar................................................................................. 8 1.1.1.1. ÇakmaktaĢı-Obsidiyen................................................................10 1.1.1.2. KireçtaĢı..................................................................................... 12 1.1.1.3. Andezit-Bazalt........................................................................... 13 1.1.1.4. KumtaĢı...................................................................................... 14 1.1.1.5. Traverten.................................................................................... 14 1.1.2. Anadolu Coğrafyasında Tarihte Yaygın Olarak Kullanılan Kayaçlar................................................................................................. 15 1.1.3. Fay Zonlarının Ġnsanoğlunun YaĢamıyla ĠliĢkisi................................... 17 1.1.4. Süs TaĢları.............................................................................................. 18 1.1.5. Jeotermal Kaynaklar.............................................................................. 19 1.1.6. Kültür Tarihi AraĢtırmalarında Yerbilimsel Metotlar............................ 20 1.1.6.1. Jeoarkeoloji................................................................................. 20 1.1.6.2. Kültürel Jeoloji............................................................................ 21 1.1.6.2.1. Türkiye'de Örnek Bir Kültürel Jeoloji ÇalıĢması.......... 22 1.2. Jeolojik OluĢumların Korunması ve Turizm Kapsamında Değerlendirilmesi.......................................................................................... 24 iii 1.2.1. Jeolojik Miras..........................................................................….......... 25 1.2.1.1. Jeolojik Mirasın Korunmasında Ulusal ve Uluslararası ÇalıĢmalar....................................................................…......... 26 1.2.1.2. Jeolojik Miras Ulusal Envanteri............................................... 27 1.2.2. Jeosit..................................................................................................... 28 1.2.3. Jeodeğer................................................................................................ 28 1.2.4. Jeoyol.................................................................................................... 28 1.2.5. Jeotur..................................................................................................... 29 1.2.6. Jeotop.................................................................................................... 29 1.2.7. Jeoturizm............................................................................................... 30 1.2.8. Jeoparklar……………………………………..……............................ 31 İKİNCİ BÖLÜM PAMUKKALE'NİN TARİHSEL MİRASLARI VE KORUNMASI 2. PAMUKKALE'NİN TARİHSEL MİRASLARI VE KORUNMASI.......….. 42 2.1. Pamukkale'nin Kültürel Mirası: Hierapolis Antik Kenti.............……........... 46 2.1.1. Hierapolis Antik Kentinin Kısa Tarihçesi ve KuruluĢu............…........ 46 2.2. Pamukkale'nin Jeolojik Mirası: Travertenler....………………….................. 50 2.2.1. Travertenler..........................................................................…............. 51 2.2.1.1. Travertenlerin OluĢumu ve Sınıflandırılması............…........... 51 2.2.1.2. Türkiye'de Traverten OluĢumu................................................. 53 2.2.1.3. Pamukkale'deki Traverten ÇeĢitleri.......................................... 54 2.2.1.3.1. Kendiliğinden OluĢan Kanal Tipi Travertenler......... 56 2.2.1.3.2. Teras Tipi Travertenler.............................................. 57 2.2.1.3.3. Sırt Tipi Travertenler................................................. 59 2.2.1.3.4. Fay Önü Travertenleri............................................... 61 2.2.1.3.5. AĢınmıĢ Örtü Travertenler........................................ 62 2.3. Pamukkale'nin Mevcut Koruma Statüsü....................................................... 62 iv ÜÇÜNCÜ BÖLÜM PAMUKKALE'NİN JEOLOJİSİ 3. PAMUKKALE'NİN JEOLOJİSİ.........................................………………..... 64 3.1. Stratigrafi..........................................………………….............................…. 65 3.2. Yapısal Jeoloji................................................................................................. 66 3.3. Hidrojeoloji..................................................................................................... 69 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM PAMUKKALE'NİN BİLİNMEYEN JEOLOJİK MİRASLARI 4. PAMUKKALE'NİN BİLİNMEYEN JEOLOJİK MİRASLARI................... 71 4.1. Fay Aynası……………………………….................................................… 73 4.2. Sırt Tipi Travertenler...................……………………….............................. 83 4.2.1. Tabiat Varlığı Niteliğindeki Sırt Tipi Traverten................................... 84 4.2.2. Kültür Varlığı Niteliğindeki Sırt Tipi Travertenler.............................. 86 4.3. Pamukkale'de Ġnsan Yardımıyla OluĢan Doğal Yapılar (Kanal Tipi Travertenler)........................................................................................... 97 4.4. Kanal Tipi Traverten Köprüleri................................................................... 100 4.5. Yelderesi Vadisi........................................................................................... 108 4.6. Pamukkale Traverten Jeoparkı Önerisinin Değerlendirilmesine Esas GZFT (SWOT) Analizi................................................................................ 113 4.6.1. Güçlü Yönler (Strengths).................................................................... 114 4.6.2. Zayıf Yönler (Weakness).................................................................... 115 4.6.3. Fırsatlar (Opportunities)...................................................................... 116 4.6.4.Tehditler (Threats)............................................................................... 117 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ………….………………........................… 118 KAYNAKÇA ………………………………............................………….………127 EKLER ……………………………………………................................……… 136 v ÖZET ………………………..............................……………………………… 139 ABSTRACT …………………………………………….........................…….. 140 ÖZGEÇMİŞ ……………………………………...........…................………… 141 vi SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ AKVKBKMA Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü ArĢivi bkz. Bakınız BM BirleĢmiĢ Milletler Çev. Çeviren GZFT (SWOT) Güçlü ve Zayıf Yönler, Fırsat ve Tehditler (Strengths and Weakness, Opportunities and Threats) JEMİRKO Jeolojik Mirası Koruma Derneği KÇJJP Kızılcahamam-Çamlıdere Jeopark ve Jeoturizm Projesi M.Ö. Milattan Önce M.S. Milattan Sonra MTA Maden Tetkik Arama ProGeo The European Association for the Conservation of the Geological Heritage (Avrupa Jeolojik Mirası Koruma Derneği) TÜBİTAK Türkiye Bilimsel ve Teknolojik AraĢtırma Kurumu UNESCO United Nations Educational, Scientific and Cultural Organisation (BirleĢmiĢ Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) 3S Sea, Sand, Sun (Deniz, Kum, GüneĢ) vii TABLOLAR, RESİMLER ŞEKİLLER ve HARİTALAR Birinci bölümün tablo ve şekilleri Tablo 1.1. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndeki buluntulardan hazırlanan zaman tablosu.................................................... 9 ġekil 1.1. Farklı renklerdeki çakmaktaĢları............................................................... 10 ġekil 1.2. Obsidiyenden yapılmıĢ ok uçları............................................................... 11 ġekil 1.3. ġanlıurfa Göbeklitepe'deki kireçtaĢı sütunlarından bir örnek.................... 12 Tablo 1.2. UNESCO Küresel Jeopark Ağına üye olan jeoparklar……..................... 33 ġekil 1.4. KÇJJP broĢür kapağı ve kapak üzerinde Güvem sütun bazaltlarının bir görünümü........................................................................ 38 ġekil 1.5. Jeopark konseptine uygun olarak tanzim edilmiĢ ve ziyarete hazır hale getirilmiĢ Soğuksu Milli Parkı Kuzcapınar Fosil Ağaç Jeositi.......... 40 ġekil 1.6. Kızılcahamam – Çamlıdere Jeoparkı içinde yer alan duraklara ulaĢım için yerleĢtirilen mesafe ve yön levhaları....................................... 41 İkinci bölümün resim, şekil ve haritaları ġekil 2.1. Pamukkale'de bulunan Homo erectus fosili............................................... 43 Harita 2.1. Pamukkale ve çevresinin jeolojik formasyonları, tektonik unsurları ve bölgedeki diğer antik kentler.............................................................. 44 ġekil 2.2. YapıtaĢı olarak travertenin kullanıldığı Akhan Kervansarayı................... 45 ġekil 2.3. Laodikeia Antik Kenti içinde traverten kullanılarak yapılmıĢ bir köprü... 45 Resim 2.1. Hierapolis Antik Kentinde bulunan kuzey nekropolünden bir görünüm............................................................................................. 49 Resim 2.2. Hierapolis Antik Kentinde bulunan Frontinus Caddesi üzerindeki yıkılmıĢ yapılar...................................................................... 49 Resim 2.3. Hierapolis Antik Kentinde bulunan tiyatro yapısı................................... 50 Harita 2.2. Türkiye'de travertenlerin bulunduğu alanlar............................................ 53 Harita 2.3. Traverten çeĢitlerinin Pamukkale bölgesindeki dağılımı......................... 55 viii ġekil 2.4. Kanal tipi travertenlerin oluĢumunu gösteren Ģematik kesit...................... 56 Resim 2.4. Hierapolis'in merkezinde yer alan kanal tipi traverten oluĢumu............. 57 ġekil 2.5. Teras tipi traverten morfolojisinin blok diyagramdaki görünümü............ 58 Resim 2.5. Pamukkale'ye ismini veren beyaz renkli teras tipi travertenler............... 59 ġekil 2.6. Sırt tipi travertenlerin oluĢumunu gösteren Ģematik kesit......................... 60 Resim 2.6. Pamukkale’de bulunan bir sırt tipi traverten oluĢumu............................. 61 Üçüncü bölümün tablo, resim, şekil ve haritaları Harita 3.1. Pamukkale bölgesinin jeolojik haritası.................................................... 64 Harita 3.2. Pamukkale ve çevresinde yer alan formasyonların konumlarını ve yapısal özelliklerini gösteren hidrojeoloji haritası.............................. 65 Resim 3.1. Tarihi depremler sonucu kanal tipi travertende oluĢan çatlak................. 66 Resim 3.2. Deprem sonucu Hamam-Bazilika yapısında meydana gelen yıkılma..... 67 Resim 3.3. Depremler sonucu devrilmiĢ olan kaya mezarları................................... 67 Tablo 3.1. M.Ö. 65 ve M.S. 1990 yılları arasında Pamukkale ve çevresinde kaydedilmiĢ depremlerin listesi......................................... 68 ġekil 3.1. Ġnceleme alanının Ģematik hidrojeoloji kesiti............................................ 70 Dördüncü bölümün resim, şekil ve haritaları Harita 4.1. Pamukkale bölgesinin basitleĢtirilmiĢ haritası......................................... 72 Harita 4.2. Pamukkale ve çevresinde jeosit olarak önerilen oluĢumlar..................... 73 Resim 4.1. YokuĢyol Mevkii'ndeki fay aynası.......................................................... 74 Resim 4.2. YokuĢyol Mevkii'ndeki fay aynası ve bloklarda oluĢan kopma.............. 75 Resim 4.3. YokuĢyol Mevkii'ndeki fay aynasında kayma yönünü gösteren fay çentikleri................................................................. 76 Resim 4.4. YokuĢyol Mevkii'ndeki fay aynası üzerinde in-situ durumundaki kabartma................................................................. 77 ġekil 4.1. Karahayıt kabartması................................................................................. 78 ix Resim 4.5. Karahayıt Kabartmasının çalınmasından sonra fay aynasının mevcut durumu........................................................................ 79 Resim 4.6. Fay ile kesilerek 1.5 m yükseklikte asılı kalan su kanalı ve fay aynası............................................................................................ 80 Resim 4.7. Hierapolis'e içme suyu sağlayan su kanalının devamı............................. 81 Resim 4.8. Su kanalı istikametinde suyun dereden karĢıya geçmesini sağlayan kemer......................................................................................... 82 Harita 4.3. Fay aynası ve iliĢkili olduğu kültür varlıklarının bulunduğu yerleri gösteren uydu haritası................................................. 83 Resim 4.9. Yarıkkaya doğal sırt tipi traverten oluĢumu............................................ 85 Resim 4.10. Yarıkkaya doğal sırt tipi traverten oluĢumunun hemen karĢısında devam eden madencilik faaliyetleri...................................... 85 Harita 4.4. Yarıkkaya Mevkii'nde bulunan sırt tipi travertenlerin yerlerini ve günümüz traverten ocakları ile iliĢkisini gösteren uydu haritası............. 86 Resim 4.11. Antik dönemde taĢ ocağı olarak iĢletilen "Çukurbağ Sırt Tipi Traverteni" yanında bulunan sütun parçası............................. 88 Resim 4.12. Bantlı traverten örneği.......................................................................... 88 Resim 4.13. Antik dönemde taĢ ocağı olarak kullanılmıĢ olan "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni".............................................. 90 Resim 4.14. "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" içinde antik dönem alet izleri.................................................................................... 90 Resim 4.15. "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" içinde yapıtaĢı olarak kullanılmak üzere traverten bloğunun çıkarıldığını gösteren izler......................................................................................... 91 Resim 4.16. "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" içinde güncel madencilik faaliyetleri ve oluĢan büyük tahribat.................................. 92 Resim 4.17. Madencilik faaliyetleri sonucunda antik taĢ ocağına giriĢ kısmında meydana gelen tahribat.................................................. 93 Resim 4.18. "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" yanında madencilik faaliyetleri........................................................................... 93 x Resim 4.19. Antik dönemde taĢ ocağı olarak kullanılmıĢ olan "Çukurbağ Sırt Tipi Traverteni"............................................................ 94 Resim 4.20. "Çukurbağ Sırt Tipi Traverteni" içindeki niĢler.................................... 95 Resim 4.21. Antik dönemde taĢ ocağı olarak kullanılmıĢ olan "Çukurbağ Sırt Tipi Traverteni" içine giriĢ kısmı.................................. 96 Harita 4.5. Çukurbağ sırt tipi traverteninin sınırlarını ve bulunduğu konumu gösteren uydu haritası............................................................... 96 ġekil 4.2. Hierapolis Antik Kentinde kültürel jeosit özelliğindeki kanal tipi traverten ağı ve kanalları kesen kırıklar.................................... 98 Resim 4.22. Aktif beyaz travertenlerinin yanında oluĢmuĢ duvar Ģeklindeki kanal tipi traverten................................................................ 99 Resim 4.23. Çaltılı Dereyi karĢıdan karĢıya geçen ve güncel olarak oluĢumu devam eden beyaz renkli kanal tipi traverten köprüsü......................... 101 Resim 4.24. Beyaz renkli kanal tipi traverten köprüsünün üst kısmı...................... 102 Resim 4.25. Hierapolis Ģehir merkezinden kanallar ile getirilen suyun oluĢturduğu kanal tipi traverten ve devamındaki traverten köprüsü................................................................................................. 102 Harita 4.6. Beyaz renkli kanal tipi traverten köprüsünün konumunu gösteren uydu haritası............................................................................ 103 Resim 4.26. Hierapolis Ģehir merkezinden kanallar ile getirilen suyun oluĢturduğu kanal tipi traverten oluĢumu ve devamındaki yıkılmıĢ traverten köprüsü.............................................. 104 Resim 4.27. Hierapolis Ģehir merkezinden kanallar ile getirilen suyun Kadı Deresini geçmesi amacıyla inĢa edilmiĢ antik su kemerinin ayağı.................................................................................... 105 Resim 4.28. Su kemeri aracılığıyla Kadı Deresini karĢıdan karĢıya geçen kanal tipi traverten oluĢumu...................................................... 106 Resim 4.29. Kanal tipi traverten üstünden ve devamındaki yıkılmıĢ kemerden bir görünüm........................................................... 107 Harita 4.7. YıkılmıĢ kanal tipi traverten köprüsünün konumunu gösteren uydu haritası............................................................................ 108 xi Resim 4.30. Yelderesi Vadisi içinden bir görünüm................................................. 109 Resim 4.31. Yelderesi Vadisi................................................................................... 110 Resim 4.32. Yelderesi Vadisi içerisinde kireçtaĢı formasyonu............................... 111 Resim 4.33. Yelderesi Vadisinin giriĢ kısmında bulunan su kanalı........................ 112 Harita 4.8. Yelderesi Vadisi ile kültür varlığı olarak tescilsiz olan su kanalının konumu gösteren uydu haritası.................................. 113 xii GĠRĠġ Türkiye, tarihi boyunca toprakları üzerinde barındırmıĢ olduğu çeĢitli uygarlıklardan kalma kültür hazineleri, dünyada nadir olarak bulunan doğa güzellikleri ve her mevsimde yapılabilecek farklı etkinlikleri ile büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. Türkiye, dağları, yaylaları, mağaraları, akarsuları, gölleri, termal kaynakları ve jeolojik miras alanları ile bir çok alternatif sunabilecek geniĢ bir turizm yelpazesini oluĢturmaktadır (Akpınar ve Bulut, 2010: 1577). Dünyada turizmin çeĢitlendirilmesi ve pazarlanması çerçevesinde yoğun çalıĢmalar yapılmakta ve sürdürülebilir nitelikte yeni turizm alanları ortaya çıkmaktadır. Son dönemlerde ortaya çıkan ve turizme kazandırılmaya çalıĢılan jeolojik miras alanları özellikle yurtdıĢındaki çalıĢmalarda yoğun olarak ele alınmaktadır. Ülkemizde de bu çalıĢmalar baĢlatılmıĢ olup jeolojik miras alanlarının korunması ve gelecek kuĢaklara en iyi Ģekilde aktarılmasını amaçlayan jeopark olgusunun yasal zemine oturtulması için uğraĢ verilmektedir. Jeoparklar, Bakanlığımızın misyonu çerçevesinde ele alınarak değerlendirilmesi gereken doğal, kültürel, tarihi ve bilimsel değerlerin iç içe olduğu turizm alanlarıdır. Ülkemizde en yaygın olarak deniz, kum, güneĢ (3S) turizmi rağbet görmekte olup, turizmin çeĢitlendirilmesi adına alternatif turizm olgusunun daha fazla yaygınlaĢtırılması açısından milli parklar, özel çevre koruma bölgeleri, antik yerleĢimler, tarihi sit alanları, doğal sit alanları, jeolojik miras alanları ve benzeri diğer alanlar farklı yönleriyle ele alınmalıdır. Alternatif yeni bir turizm türü olan ve insanların doğayı eğitsel açıdan tanıyarak hem eğlenmelerini hem de kültür birikimlerini arttırmayı amaçlayan jeoturizm kapsamında, ülkemizdeki doğal ve görsel güzelliği ile bilimsel değeri olan ve bazıları kültürel geliĢmelere de katkı sağlayan (örneğin Kapadokya, Pamukkale) veya hepsinin bir arada bulunduğu jeolojik miras alanlarının ziyaret edilir hale gelmesi veya var olan cazibesinin arttırılarak turizm değerinin yükseltilmesi doğa, tarih ve kültür için eğitim alanlarının oluĢmasına, yoğun turizm faaliyetleri ile de yöresel ekonominin ve bu doğrultuda ülke ekonomisinin geliĢmesine katkı sağlayacaktır. Ülkemizde en yüksek turizm potansiyeline sahip yerlerden biri Pamukkale bölgesidir. 1972 Dünya Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması SözleĢmesi’ne göre oluĢturulan ve Dünya Miras Komitesi tarafından yönetilen Dünya Miras Listesi'nde Dünya Miras Alanı olarak ilan edilen 981 doğal ve kültürel mekân yer almaktadır. Bunlardan 759’u kültürel, 193’ü doğal ve 29’i karma (doğal ve kültürel) miraslardır. Türkiye’nin bu listede 9’u kültürel, 2’si karma olmak üzere 11 mirası bulunmaktadır. Pamukkale bölgesi de doğal ve kültürel özellikleri göz önünde bulundurularak yapılan değerlendirmeler sonucunda 1988 yılında karma (doğal ve kültürel) miras olarak bu listede yerini almıĢtır (unesco.org.tr, 14.08.2013). Bu doğrultuda; ülkemizdeki jeolojik miras alanlarının korunarak gelecek kuĢaklara aktarılması, koruma kullanma dengesi içinde turizme kazandırılarak turizmin çeĢitlendirilmesinde ve kültür tarihi araĢtırmalarında Bakanlığımız adına yapılan çalıĢmalara örnek teĢkil etmesi amacıyla Pamukkale bölgesinde göz ardı edilmiĢ bulunan bazı jeolojik oluĢumlar (Pamukkale bölgesinde kültür ve tabiat varlığı özelliği gösteren ve dünyada eĢine zor rastlanan traverten çeĢitleri, Hierapolis Antik Kentinde izleri görülen depremlerin tetikleyicisi konumundaki tektonik unsurlar ve doğal güzellikleriyle ön plana çıkan bazı jeomorfolojik alanlar) ele alınmıĢtır. 2 Bu tez çalıĢması kapsamında genel ve özel ölçekte yapılan araĢtırma ve değerlendirmeler sonucunda; Bakanlığımızın son dönemlerde ortaya çıkan ve birçok Ülke tarafından desteklenen jeopark kavramı ile mevsimsel 3S turizmi ve ilgi çeken diğer turizm dalları yanında alternatif turizm dallarından biri olan jeoturizmin desteklemesinin gerekliliği, Pamukkale'deki kültür veya tabiat varlığı niteliğindeki jeolojik miras öğelerinden örnekler verilerek ortaya konulmaya çalıĢılmıĢtır. Jeolojik oluĢumların kültür varlıkları açısından değerlendirilmesi ve turizme kazandırılmasını konu edinen ve Pamukkale'nin örneklem alanı olarak seçildiği bu tez çalıĢması dört ana bölümden oluĢmaktadır. Her bölüm kendi içinde alt bölümlere ayrılmıĢ ve bu alt bölümlerde tez çalıĢmasına iliĢkin bütün veriler detaylı olarak ele alınmıĢtır. ÇalıĢmanın bu kısmında tezin kapsamı, amacı ve öneminden kısaca bahsedilmekte olup; birinci bölümde, jeolojik oluĢumların kültür ve turizm değeri ana baĢlığı altında jeoloji ve kültür - turizm iliĢkisi genel hatlarıyla ele alınarak jeolojik oluĢumların kültürel geliĢmelerdeki yeri ve bu oluĢumların jeopark ve jeoturizm kapsamında nasıl değerlendirilebileceğine dair bilgilere yer verilmiĢtir. Ancak, jeoloji ve kültür iliĢkisinin geniĢ kapsamlı bir konu olması nedeniyle, bu tez çalıĢması kapsamında yalnızca örneklem alanı olarak belirlenen Pamukkale'deki kültürel geliĢmeleri etkileyen jeolojik unsurlar ele alınmıĢ ve tez çalıĢması bu kapsamda sınırlandırılmıĢtır. Ġkinci bölümde; tez çalıĢmasında örneklem alanı olarak seçilen Pamukkale'ye iliĢkin konulara geçilmiĢ olup, Pamukkale'nin tarihsel mirasları ve korunması ana baĢlığı altında, Türkiye'deki en önemli kültürel miraslardan olan, antik çağda kutsal kent olarak bilinen, Ģifalı suları ile de çok önemli bir sağlık merkezi haline dönüĢen Hierapolis Antik Kentinin kısa tarihçesi ve antik çağda Hierapolis gibi bir kentin kurulmasındaki en büyük etken olan jeolojik mirasımız travertenler detaylı bir Ģekilde anlatılmıĢtır. Ġkinci bölümün son kısmında ise bu tarihsel mirasların nasıl ve ne Ģekilde korunduğuna iliĢkin bilgilere yer verilmiĢtir. 3 Üçüncü bölümde; örneklem alanı olarak seçilmiĢ Pamukkale'deki tarihi depremlerin ve traverten oluĢumlarının nasıl meydana geldiğini açıklamaya yardımcı olmak amacıyla bölgenin jeolojisi kısaca anlatılmıĢ olup, stratigrafik, yapısal ve hidrojeolojik verilere yer verilmiĢtir. Dördüncü bölümde ise; Pamukkale'nin bilinmeyen jeolojik mirasları ana baĢlığı altında, bölgenin ana çekim merkezi olan Hierapolis Antik Kenti ile beyaz renkli teras tipi travertenlerin gölgesinde kalan ve jeopark kavramı içerisinde değerlendirilebilecek doğal, kültürel, görsel ve bilimsel anlamda son derece ilgi çekici, ancak oldukça korumasız durumda kalmıĢ olan değerli jeolojik oluĢumlara yer verilmiĢtir. Tez çalıĢmasının son kısmında ise; tez çalıĢmasına iliĢkin değerlendirme ve sonuçlara yer verilerek kültür ve turizm çalıĢmaları kapsamında Bakanlığımızca Pamukkale özelinde ve ülke genelinde değerlendirilebilecek yeni öneriler sunulmuĢtur. 4 BĠRĠNCĠ BÖLÜM 1. JEOLOJĠK OLUġUMLARIN KÜLTÜR VE TURĠZM DEĞERĠ Jeolojik oluĢumların kültür ve turizm değeri baĢlıklı bu bölümde, jeolojik miras niteliğindeki oluĢumlar kültür ve turizm konuları altında ayrı ayrı ele alınmıĢtır. Kültürel değer anlamında, jeolojik oluĢumların kültürel geliĢim ile olan bağlantısı ve bu oluĢumların insanoğluna yaptığı katkılardan genel olarak bahsedilmiĢtir. Turizm değeri kapsamında ise, dünyada nadir olarak bulunan, yerkabuğunun oluĢumuna ayna tutan ve bazı bölgelerde kültürel geliĢmeleri de doğrudan veya dolaylı yoldan etkileyen doğal, bilimsel veya kültürel miras özelliğindeki jeolojik oluĢumların korunması ve turizme kazandırılması kapsamında dünyada yapılan ve ülkemizde de yapılması gereken jeolojik koruma, jeopark ve jeoturizm uygulamalardan bahsedilmiĢtir. 1.1. Jeolojik OluĢumların Kültür Varlıkları Açısından Değerlendirilmesi Doğanın çekirdeği konumundaki jeoloji, içinde yaĢadığımız koĢulların ilkelerini belirleyen ve dünyanın farklı bölgelerinde yaĢayan insan topluluklarının yaĢam biçimini etkileyen dinamik yerkabuğu süreçlerini inceleyen bilim dalıdır. Jeolojik faaliyetler sonucu ortaya çıkan oluĢumlar ekosistemin bir parçası olmalarının yanında, aynı zamanda tabanını da oluĢturmaktadır (Yusufoğlu, 2009:15). Jeolojik olaylar ve farklı yeryüzü Ģekilleri gezegenimizin topluluklarını, uygarlıklarını ve kültürel çeĢitliliğini derinden etkilemiĢtir (Zouros, 2007:169). Ġnsanoğlu, varoluĢundan beri her zaman içinde yaĢadığı doğal çevreyi sorgulamıĢ ve algıladığı ilginç jeolojik oluĢumları, jeolojik faaliyetler sonucu meydana gelen doğal afetleri tarihsel dönemlerde mitolojik yönden açıklamaya çalıĢmıĢtır (Vitaliano, 2007; aktaran Yusufoğlu, 2009:15). Denilebilir ki; jeolojik oluĢumlar ve olaylar insan yaĢamında soyut veya somut olarak daima var olmuĢtur. Burada; kayaçlar, mineraller, süs taĢları, hidrotermal kaynaklar, yer Ģekilleri, madenler ve daha birçok jeolojik ürünün insanoğlunun tarihi boyunca yaĢamında sürekli ihtiyaç duyduğu varlıklar olduğu ve bunların kullanımlarına göre önemli birer kültürel değere dönüĢtüğü söylenebilir. Ġnsanların yaĢamlarını sürdürmeleri için gereken hammaddelerden en önemlilerini jeolojik oluĢumların sunduğu aĢikârdır. Jeoloji ve kültür varlıkları arasındaki iliĢkinin esasında temelini oluĢturan kayaçların burada vurgulanması önem arz etmektedir. Ġnsanlık tarihinin üç milyon yıl öncesine kadar uzandığı ve yaklaĢık iki buçuk milyon yıl önce de jeolojinin kökenini oluĢturan kayaçların, yani diğer bir deyiĢle taĢların alet yapımında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Günümüzden yaklaĢık 12.500 yıl önce, dünya iklimi ve coğrafyası bugünkü haline yaklaĢmaya baĢlamıĢ ve son buzul dönemi olan Pleistosen'in sona ermesiyle insanoğlunun yaĢaması için gerekli Ģartlar oluĢmuĢtur. Tarih öncesi dönemlerden olan ve yaklaĢık M.Ö. 10.000-5.000 yılları arasındaki bölümü kapsayan Neolitik dönemle birlikte insanlar yerleĢik hayata geçmeye baĢlamıĢlardır. Bu dönemle birlikte özellikle taĢ malzeme endüstrisi de büyük geliĢmelere sahne olmuĢ ve taĢ malzemelerin, özellikle de taĢ baltaların cilalanması gerçekleĢtirilmiĢtir (Erol ve Özbek, 2002: 72). Yerbilimcilerin, yerkürenin geçmiĢi hakkında bilgi edinme gereçleri olan taĢların toplumsal önemi kültürel değerlerinden çok, ekseriyetle "ekonomik değer" 6 Ģeklindedir. Bu ekonomik yaklaĢım nedeniyle özellikle ülkemiz delik deĢik edilmiĢ ve her yerde ocak açma yarıĢı baĢlamıĢtır. Ankara civarında andezit bulma-iĢletme çukurlarının açılması, Denizli'de antik traverten ocaklarının tahrip edilmesi (bkz. Resim 4.16) ve Muğla'daki kayrak taĢı avı bu duruma en iyi örneklerdir. Esasında, geçmiĢten günümüze doğru tüm uygarlıklarda taĢlar, özellikle de karbonatlı kayaçlar, var olmanın, kalıcı olmanın ve ihtiĢamın temel maddesi olmuĢtur. TaĢların yaygın kullanımı ve kalıcılığı sayesinde antik kentler günümüze kadar ayakta kalabilmiĢ ve bu jeolojik oluĢumların kültürel değeri sayesinde geçmiĢ dönemler hakkında bilgi edinilebilmiĢtir. Burada denilebilir ki, Arkeoloji bilimi varlığını kültürel jeolojik değeri olan taĢlara borçludur (Boyraz; Uysal ve Engin, 2005:17). Ġnsanlık tarihi, tarih öncesi dönemler ve taĢ malzemeler buraya kadar arkeoloji biliminin uğraĢı alanındadır. Ancak taĢ endüstrisinde, özellikle de cilalı taĢ baltalarının, bunların yapımında kullanılan malzemelerin türü, kökeni, yaĢı ve kaynağı gibi soruların yanıtını arkeoloji tek baĢına bulamamaktadır. Bu soruların çözümünde diğer bilim dalları devreye girmektedir. Bu bilim dallarından biri de jeolojidir. Maisels (1999), arkeoloji ile jeoloji arasındaki iliĢkiyi Ģöyle ifade etmiĢtir: "Arkeoloji ile jeoloji, ondokuzuncu yüzyıl aydınlanmasının ikiz kardeşleridir. Antika düşkünlüğünü arkeolojiye dönüştüren jeoloji olmuştur. Arkeoloji ise, jeoloji ile tarih arasındaki halkayı oluşturur." (Maisels, 1999; aktaran Erol ve Özbek, 2002: 72). Buradan anlaĢılacağı üzere, arkeolojik çalıĢmalarda jeoloji bilgisinin aranmayacağı bir alan hemen hemen yok gibidir. Arkeolojik örneklerde jeoloji bilimi yardımı ile, köken, yaĢ, kaynak bölge, yapım teknolojisi ve olası taĢınma yolları gibi konulara açıklama getirilebilir (Erol ve Özbek, 2002; 72). Cilalı taĢ baltalar sadece toplulukların geliĢmesinde bir etken olarak kalmayıp, aynı zamanda bu toplulukları birbirinden ayıran sosyal bir öğe de olmuĢtur. Öyle ki; taĢ baltaların imal edildiği malzemenin türünün bilinmesi ve bu 7 malzemenin orijinal kaynağının tespit edilmesi, dolayısıyla o dönemde yaĢamıĢ insanların ticaret yollarının belirlenmesi açısından da önemlidir. Bu bağlamda, Neolitik döneme ait cilalı taĢ baltaların jeolojik yöntemler ile incelenmesi, arkeolojik anlamda önemli sonuçlar vermekte olup, günümüzden binlerce yıl önce yaĢamıĢ insan toplulukların sosyal yaĢamlarına ait önemli ipuçları hakkında bilgi sahibi olunabilmektedir (Erol ve Özbek, 2002; 73-74). TaĢların insanlar ile olan iliĢkilerinin tarihi çok eskilere kadar uzanır ve geçmiĢ zaman hakkında çok fazla Ģey söyler. Tanrı krallar, kölelik, uygarlık, inançlar, estetik ve sanat; kısacası somut ve soyut kültürel miras olarak geçmiĢe ait ne varsa hepsi jeolojik bir ürün olan iĢlenmiĢ taĢlarda korunmaktadır (Boyraz; Uysal ve Engin, 2005:20). Jeolojik oluĢumların kültür varlıkları açısından değerlendirilmesini genel bir bakıĢ açısıyla yansıtmak üzere, ilerleyen baĢlıklarda hepsi birer jeoloji ürünü olan ve bu tez çalıĢmasında örneklem alanı olarak belirlenmiĢ Pamukkale'deki kültürel geliĢmeleri de doğrudan etkilemiĢ olan kayaçlar (örneğin Pamukkale travertenleri), süs taĢları, faylar ve jeotermal kaynaklar örnek olarak ele alınacak olup, sonraki baĢlıklarda ise jeoloji ve kültür iliĢkisi arasında bir köprü görevi gören ve kültür tarihi araĢtırmalarında kullanılan yerbilimsel metotların (Jeoarkeoloji, Kültürel Jeoloji) tanıtımına yer verilecektir. 1.1.1. Kültürel GeliĢim Bağlamında Tarihte Yaygın Olarak Kullanılan Kayaçlar TaĢlar, diğer bir deyiĢle kayaçlar, jeolojinin kökenini oluĢturmaktadır ve insanlık tarihi boyunca avcılıktan barınmaya ve estetiğe kadar kültürel birçok eylemde sürekli olarak var olmuĢ ve bir geliĢmiĢlik ürünü olarak da sürekli var olmaya devam edecektir. Jeolojik oluĢumların kültürel değerini açıklamaya yardımcı olması açısından, jeolojinin kökenini oluĢturan kayaçların genel olarak hangi türlerinin tarihte insanoğlu tarafından ne Ģekilde kullanıldığının anlatılması faydalı olacaktır. 8 Jeolojinin bu önemli malzemesinin insanlık tarihindeki yerini öğrenmek adına, ilk insan yerleĢimleri ve uygarlıklarının en göze çarpanlarının yaĢadığı Anadolu topraklarından çıkarılan buluntuların sergilendiği Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki sergi malzemesi ile envanter kayıtlarında yapılan incelemeler neticesinde genel olarak, geçmiĢten günümüze sırayla çakmaktaĢı, obsidiyen, kireçtaĢı, andezit, bazalt, kumtaĢı ve travertenin tarihte insanlar tarafından en yaygın olarak kullanılmıĢ kayaç türleri olduğu belirlenmiĢ ve bu doğrultuda Tablo1.1 hazırlanmıĢtır (Boyraz; Uysal ve Engin, 2005:18). Tablo 1.1. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndeki buluntulardan hazırlanan zaman tablosu. (Kaynak: Boyraz; Uysal ve Engin, 2005: 18) 9 1.1.1.1. ÇakmaktaĢı - Obsidiyen ÇakmaktaĢı, denizlerde eriyik halde bulunan silisyum dioksitin çökelmesi ile kahverengi, gri, beyaz ve siyah renklerde oluĢan çok sert bir kayaçtır. Çok sert bir kayaç olması ve düzgün yüzeyler halinde kırılması sayesinde ilkel insanlar tarafından alet yapımında kullanılan çakmaktaĢı demir veya çeliğe sürtüldüğünde kıvılcım çıkarabilmektedir. Bu özelliği ile 17. ve 18. yüzyıllarda ateĢli silahların horozunda, barutu ateĢleyici madde olarak kullanılmıĢtır (tr.wikipedia.org, 14.05.2013). ġekil 1.1. Farklı renklerdeki çakmaktaĢları (paleoberkay.blogspot.com, EriĢim Tarihi: 14.05.2013) Obsidiyen, magmadan çıkan lavın kristalleĢmeye yetecek zaman geçmeden hızlıca soğuyarak donmasıyla oluĢan volkanik kökenli bir cam türüdür. Kristal yapıda olmamalarından dolayı keskin kenarları moleküler inceliğe kadar ulaĢabilir. Bu özelliğinden dolayı eski çağlarda ok ucu olarak kullanılmıĢ olan obsidiyen, günümüzde ise neĢterlerin kesici kısımlarında kullanılmaktadır (tr.wikipedia.org, 10.04.2013). 10 ġekil 1.2. Obsidiyenden yapılmıĢ ok uçları (woodcocompany.com, EriĢim Tarihi: 15.05.2013) Buradan anlaĢılacağı üzere, insanların ilk kullandığı taĢlar çakmaktaĢı ve obsidiyendir. GeçmiĢte el baltaları Ģeklinde kullanılan bu taĢlar zaman içinde mızrak ucu, ok baĢı ve diğer keskin aletlere dönüĢmüĢtür. Ġlk zamanlarda kendilerini korumak ve yaĢamlarını sürdürmek amacıyla bu taĢları iĢleyen insanoğlu, zamanla bunların gizledikleri güzellikleri ortaya çıkararak mücevherat ya da sanatsal objelerin yapımında da kullanmıĢlardır. Günümüzde de yarı değerli süs taĢları olarak önemlerini sürdürmektedirler (Boyraz; Uysal ve Engin, 2005: 19). 11 1.1.1.2. KireçtaĢı KireçtaĢı, kalsiyum karbonat tuzundan (CaCO3) oluĢan tortul bir kayaçtır. (tr.wikipedia.org, 10.04.2013). KireçtaĢları, mineraller dıĢında, insanlar tarafından kullanılan en eski taĢlar olup ilk kullanımları 10.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Sert ve gösteriĢli olanları, yerleĢik medeniyetlerin ortaya çıkmasından itibaren çoğunlukla bina gövdeleri, sütun, sütun baĢları, heykel, kapı ve duvar süslemelerinde kullanılmıĢlardır. Bu özellikleri sayesinde kireçtaĢları, Helenistik ve Roma dönemlerindeki en gözde yapı malzemesi olmuĢtur. KireçtaĢları, bol olmaları ve yerleĢim yerlerine yakın yerlerde bulunmaları nedeniyle Anadolu uygarlıklarında da yaygın olarak kullanılmıĢ bir kayaç türü olarak karĢımıza çıkmaktadır. Çoğu zaman da yerleĢim yerleri bu hammaddenin sağlandığı alanlara kurulmuĢtur. Son yüzyılda kimya, endüstri, ziraat ve yine mimari alanlarda kullanımı daha da yaygınlaĢmıĢtır (Boyraz; Uysal ve Engin, 2005: 20). ġekil 1.3. ġanlıurfa Göbeklitepe'deki kireçtaĢı (gobeklitepe.info/tr/, EriĢim Tarihi: 18.07.2013) 12 sütunlarından bir örnek 1.1.1.3. Andezit - Bazalt Andezit, Tersiyer ve Kuvaterner dönemlerinde geliĢen volkanik hareketlere bağlı olarak oluĢmuĢ bir kayaç türü olup, Ankara'nın GölbaĢı bölgesinde bolca bulunması nedeniyle Türkiye'de Ankara taĢı olarak da bilinmektedir (tr.wikipedia.org, 10.04.2013). Bazalt, volkanik bir kayaç türü olup, siyah renkte ve kesif yığınlar halinde oluĢur. Doğada kütle, damar ve akıntı halinde bulunur ve baĢlıca özelliklerinden birisi, altıgen prizmalar biçiminde, büyük sütunlar meydana getirmesidir (bkz. ġekil 1.4). Sert ve dayanıklı bir taĢ olduğundan kaldırım, yapı taĢı, demiryolu, köprü malzemesi olarak kullanılır. Yeryüzünde çok bol olarak bulunan bazalt, bazı bölgelerde binlerce kilometrekarelik yerleri örter (tr.wikipedia.org, 10.04.2013). Andezit ve bazalt türünde olan kayaçlar insanlar tarafından çok sonra kullanılmaya baĢlayan kayaçlardır. Bu gecikmenin temel sebebi, andezit ve bazaltın iĢlenmesinin zor ve büyük bloklar elde etmenin güç olduğu kayaçlar olmalarıdır. Genellikle andezit ve bazalt kaya buluntuları heykel ve kabartma duvar süsleri Ģeklindedir ve bu kayaçlar ilk kullanılmaya baĢlandığı tarihlerden itibaren günümüze doğru kullanımı yaygınlaĢan volkanik kayaçlardır. AĢınma ve iklime bağlı bozunmalardan daha az etkilendikleri için özellikle mimari alanlarda yaygınca tercih edilen kayaçlar arasındadır (Boyraz; Uysal ve Engin, 2005: 20). 13 1.1.1.4. KumtaĢı KumtaĢı, kum tanelerinin doğal bir çimento maddesi yardımıyla yapıĢması sonucu oluĢan ve kuvars taneleri oranı yüksek olan fiziksel tortul bir kayaçtır. (tr.wikipedia.org, 10.04.2013). KumtaĢı, kullanım tarihçeleri volkanik kayaçlarla birlikte baĢlayan, ancak volkanik kayaçlara oranla geçmiĢ dönemlerde çok daha az tercih edilen bir kayaç türüdür. Örneklerinin çoğu kabartma Ģeklinde olduğu gibi, zaman zaman mimari alanlarda da kumtaĢından yararlanılmıĢtır (Boyraz; Uysal ve Engin, 2005: 20). 1.1.1.5. Traverten Travertenlerin kültürel tarihteki yeri bu baĢlık altında yüzeysel olarak ele alınacak olup, Pamukkale'nin örneklem alanı olarak belirlenmesi ve bu bölgenin varlığını travertenlere borçlu olması nedeniyle bu kayaçlar daha detaylı olarak tezin ikinci bölümünde anlatılacaktır. Traverten, basınç altında, bünyesinde erimiĢ karbondioksit bulunan yeraltı sularının, geçtikleri bölgelerdeki kalsiyum karbonatı (CaCO3) eriterek taĢıması ve bu suların aniden basınçsız ortama çıkarak karbondioksitin uçması ile, suda erimiĢ bulunan kalsiyum karbonatın çok ince katmanlar halinde birikmesi sonucunda oluĢan bir kayaç türüdür (tr.wikipedia.org, 10.04.2013). 14 Travertenler, bina ve sur gövdelerinde yakın dönemlerde kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Son dönemlerde ise bina kaplama malzemeleri arasında en ön sıralarda kullanılan kayaç türü olarak ön plana çıkmaktadır (Boyraz; Uysal; Engin, 2005: 20). Fay, kırık ve çatlaklara bağlı olarak yeryüzüne çıkan sıcak su kaynakları çevresinde oluĢan travertenlerin etrafında birçok medeniyet var olmuĢtur. Bunun temel nedeni olarak, traverten kayacının iĢlenmeye, yontulmaya uygun olması sayesinde yapı taĢı olarak çeĢitli birçok yapının inĢa edilmesinde kolaylıkla tercih edilebilen bir kayaç türü olması söylenebilir. Bu özelliklerinden dolayı travertenlerin çevresinde genellikle antik kentler görülmektedir. Bu travertenler tarih öncesinden günümüze kadar bilim, kültür, din ve güzel sanatlara tanıklık edip çeĢitli medeniyetlerin ürünü olarak yaĢadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve mimari özelliklerini yansıtmaktadırlar (Atabey, 2003:97). Ülkemizde, yüksek bir traverten rezervine sahip olan Denizli yöresindeki dünyaca ünlü Hierapolis, Laodikeia, Tripolis ve Colossae gibi antik kentlerde ve Selçuklu kervansaraylarında yapıtaĢı olarak traverten kullanılmıĢtır. Bununla birlikte, Anıtkabir'de de yapıtaĢlarından biri olarak Ankara ve çevre illerdeki ocaklardan çıkarılan traverten kayacı kullanılmıĢtır. Anıtkabir'in inĢaatı sırasında, Eskipazar'a (Karabük) yaklaĢık 5 km uzaklıktaki Budaklar köyü civarındaki taĢ ocaklarından getirilen sarı travertenler, tören alanındaki kolonlar ve mozole kolonları ile Aslanlı Yol çevre duvarlarında oldukça fazla miktarda kullanılmıĢtır (Akın, 2006:34). 1.1.2. Anadolu Coğrafyasında Tarihte Yaygın Olarak Kullanılan Kayaçlar Anadolu coğrafyası, iklimi, suyu, bereketli toprakları, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sayesinde tarihin her döneminde insanların ilgisini çekmiĢ ve yaĢam 15 için elveriĢli bir bölge olduğundan burada medeniyetler kurulmuĢtur. Günümüzde olduğu gibi antik dönemlerde de insanlar önce yakın çevrelerinde var olan doğal malzemelerden yararlanma yolunu seçmiĢlerdir. Bu malzemelerin yakın çevrede yeterli olmadığı veya bulunmadığı durumlarda ise daha uzaklardan karĢılamaya çalıĢmıĢlardır. Ülkemizin müzeleri gezildiği zaman hemen hepsinde o bölgeden çıkartılmıĢ, her antik döneme ait tarihi eserler görülebilir (Sevin vd., 2008:38). Karbonatlı kayaçlar Türkiye’deki tortul kayaçlar içinde en yaygın olarak bulunan litolojidir. Ancak, bu karbonatlı kayaçların bolluğu stratigrafik yaĢlara ve tektonik bölgelere göre değiĢiklik göstermektedir. Örneğin, denizel kireçtaĢları ve dolomitler Mezozoik ve Tersiyer yaĢlı Toros KuĢağının kuzeyinde ve güneyinde yer alırken, gölsel kireçtaĢları ve travertenler Kuvaterner ve Neojen yaĢlı Ġç Anadolu’da hâkimdir. Mermerler genellikle Paleozoik yaĢlı metamorfik kayaçlar ve Mezozoik yaĢlı ofiyolitlerle bir arada bulunmaktadır. Diğer yandan, Mezopotamya ile birlikte Anadolu, Erken ve Orta-Holosen (paleolitik ve neolitik zamanlar) dönemindeki ilk insan yerleĢimlerinin bulunduğu coğrafik bölge olmakla birlikte; Sümerler ve Romalılar'dan Osmanlı’ya kadar farklı birçok medeniyet tarafından iĢgal görmüĢtür. Bu zaman zarfında, karbonatlı kayaçlar antropojenik (insan kaynaklı) faaliyetlerin tümünde önemli bir rol oynamıĢtır. Anadolu’daki müzelerde yer alan buluntular ve arkeolojik sit alanlarındaki inĢaat malzemeleri (taĢlar) medeniyetin geliĢiminde karbonatlı kayaçların önemini göstermektedir. Bu yüzden, insan eliyle yapılmıĢ Ģeylerin üretimi ve yerleĢimler için kullanılan karbonatlı kayaçların çıkarıldığı yerler kültürel jeo-miraslardır (Kazancı; Boyraz ve Uysal, 2005:334). Bu kültürel jeo-miraslar yerbilimlerinin yeni bir dalı olan kültürel jeolojinin ilgi alanı içerisinde yer almakta olup, ilerleyen baĢlıklarda kültürel jeolojinin tanımı ve ilgi alanları detaylı olarak açıklanacaktır. Bu tez çalıĢmasının ana amaçlarından bir tanesi olan jeoloji ve kültür varlığı iliĢkisinin değerlendirilmesi açısından, yerbilimlerinin bu yeni dalının tez kapsamında tanıtılması faydalı olacaktır. 16 1.1.3. Fay Zonlarının Ġnsanoğlunun YaĢamıyla ĠliĢkisi Yerkabuğunun Ģekil ve yapısı iki grup faktörün etkisi altında sürekli olarak değiĢim göstermektedir. Bu faktörlerden biri bizzat yerin içinde doğan ve biriken enerji kaynakları olup, diğer faktör ise güneĢ enerjisidir. Yerkabuğunun Ģekil ve yapısında değiĢikliğe neden olan iç enerji kaynaklarının oluĢturduğu faylanmalar ve özellikle aktif faylar, etkin olduğu dönemlerde yeryüzünün Ģekillenmesinde önemli rol oynarlar (Altunel, 2011:1). Dinamik jeolojik hareketlerin (tektonik hareketler) geliĢtiği fay zonlarının, insanoğlunun yaĢamını her ne kadar olumsuz etkilemiĢ olduğu bilinse de, geçmiĢte kültürel geliĢmelerin yaĢanmasına olanak tanıyan alanlar olduğu da bilinmelidir. GeçmiĢ dönemlerde, insanoğlu zararlarının farkına varamadan fay zonları üzerinde ya da yakınında yaĢamını elveriĢli hale getirmiĢtir (Yusufoğlu, 2009:16). Bakıldığında, geliĢmiĢ Ģehir veya bölgelerin çoğunlukla fay zonları üzerinde veya fay zonlarına yakın alanlarda bulunduğu görülmektedir. Ġnsanoğlu, yeryüzüne ayak bastığı andan itibaren yerleĢim yeri belirlemede bir arayıĢ içindedir. YaĢadığı dönemdeki koĢullar içinde yerleĢeceği yere karar vermede özellikle iklim, su kaynakları, verimli topraklar, savunma, geçiĢ güzergahları gibi faktörleri göz önünde bulundurmak zorundadır. Su kaynakları, verimli topraklar ve geçiĢ güzergahı gibi faktörler büyük ölçüde aktif tektonik yapılar tarafından kontrol edilmektedir. Fay zonları veya fay sistemleri, insanoğlunun temel ihtiyaçlarından olan su ve toprağın geliĢtiği verimli alanlardır ve aynı zamanda morfolojik olarak barınmasına elveriĢli doğal yapıların da oluĢtuğu yerlerdir. Dolayısıyla ilk insanlar yeryüzüne yayılırken büyük ölçüde fay zonlarını takip etmiĢ, fay zonları boyunca çıkan sıcak ve soğuk su kaynakları, fay hareketine bağlı olarak 17 geliĢen kolay iĢlenebilir toprak alanlarında (alüvyonlar) tarımın yapılabilmesi sonucu olarak da yerleĢim yerleri hem tarihsel dönemlerde hem de günümüzde fay zonları boyunca veya fay zonlarına yakın yerlerde kurulmuĢtur. Jeoloji, bir yandan insanoğluna yerleĢim yeri kurmak için cazip mekanların oluĢmasına katkıda bulunurken diğer yandan da insanoğlunu yerleĢtiği yerden baĢka yerlere göç etmeye zorlamıĢtır. Aktif fay zonları boyunca yerleĢim yerleri kuran insanoğlu, bu fay zonları üzerinde meydana gelen büyük depremler sonucu yaĢadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmıĢtır (Yusufoğlu, 2009:16; Altunel, 2011:1). Burada, fay zonlarının insanoğlunun hayatında ve kültürel geliĢmelerde büyük bir rolü olduğunu söyleyebiliriz. 1.1.4. Süs TaĢları Jeoloji biliminin alt dallarından biri olan Gemoloji'nin ilgi alanına giren süs taĢları, geçmiĢten günümüze kadar insan hayatında her zaman var olmuĢtur ve bundan sonra da varlığını sürdürecektir. Tarih öncesi dönemlerde alet veya silah olarak kullanılan bazı taĢ ve mineraller, daha sonraları güzellikleri ile insanların dikkatini çekmiĢtir. Parlak ve güzel renkli olan bu jeolojik ürünler gücünün varlığına inanılan efsanevi, hatta tanrısal objeler haline gelmiĢtir. Arkeolojik bulgulardan da yola çıkıldığında, güzel renkli ve etkileyici taĢ ve minerallerin ilk çağlardan beri çekici görünümleri ile süs malzemesi olarak kullanılmıĢ olduğu ve bunların somut birer kültürel mirasa dönüĢtüğü görülmüĢtür. Zamanla taĢları iĢlemeyi öğrenen insanoğlu, bu sert, dayanıklı ama bir o kadar da çekici malzemelerin en değerlilerini ve en nadidelerini hep en iyiye layık bularak tanrılarına, liderlerine sunmuĢ, tapınaklarını süslemiĢ, bir soyluluk ya da toplumsal sınıfın iĢareti olarak kabul etmiĢtir. Bu konuda, tarih öncesinde obsidiyen ve çakmaktaĢından yapılan ok uçlarından Aztekler'in turkuaz tören masklarına, Uzakdoğu'da kutsal sayılan jadeitlerden tapınakları süsleyen değerli taĢlara, sepiolit olarak bilenen bugünkü lületaĢından, tek taĢlı elmas alyanslara kadar pek çok örnek verilebilir (Lüle, 2001:32). 18 Süs taĢları tarihi dönemlerde kültürel anlamda ne kadar değerliyse, günümüz kültüründe de vazgeçilmeyen ve giderek popülaritesi artan kültürel jeolojik değerler olarak karĢımıza çıkmaktadır. Çoğunlukla kültürel miras alanlarının bulunduğu turizm bölgelerinde açılan dükkan, stand vb. yerlerde sergilenen bu süs taĢları güzellikleri ve enerji verici özellikleriyle insanlar tarafından rağbet görmekte ve bu alan geliĢen bir sektöre dönüĢmektedir. 1.1.5. Jeotermal Kaynaklar Jeotermal kaynaklar Ģimdiki zamanda olduğu gibi tarihte de insanlar tarafından Ģifa bulmak için kullanılmıĢtır. Tektonik faaliyetler sonucu oluĢan fay sistemlerinin bulunduğu alanlardan yeryüzüne çıkan jeotermal kaynakların çevresi tarihi dönemlerde de cazibe merkezi olmuĢtur. Bu durumu sıcak su kaynaklarına yakın yerlerde inĢa edilen antik kentlerin varlığından çıkarmaktayız. Buna örnek olarak Pamukkale'deki Hierapolis Antik Kentini verebiliriz. Bugün, Pamukkale'deki traverten oluĢumlarının da kaynağı olan kırık ve çatlaklardan yüzeye çıkan, kalsiyum tuzu ve karbondioksit içerikli termal suların yüzyıllardan beri çeĢitli hastalıkları iyileĢtirici etkisi oluğuna inanılmıĢ ve bu alan Ģifa arayan insanların en önemli uğrak yeri olmuĢtur. Bu ilgi, kaynakların etrafında Hierapolis adıyla önemli bir yerleĢim merkezinin oluĢmasına neden olmuĢtur. Hierapolis, kalsiyum karbonatlı suların binlerce yıldır Ģekillendirdiği olağanüstü ve dünyada eĢine zor rastlanan bir traverten coğrafyasına yaslanarak biçimlenen kutsal bir kent olmuĢ ve ünü tüm Akdeniz havzasına yayılarak Helen ve Roma uygarlıklarının ihtiĢamlı merkezlerinden biri haline dönüĢmüĢtür (kulturvarliklari.gov.tr, 28.02.2012). 19 1.1.6. Kültür Tarihi AraĢtırmalarında Yerbilimsel Metotlar Eski çağlardan günümüze miras kalan jeoloji kökenli taĢınır veya taĢınmaz kültür varlıkları kültürel jeo-miras olarak tanımlanmaktadır (bkz. Kazancı; Boyraz ve Uysal, 2005:334). Bu kültürel jeo-miraslara süstaĢları, obsidiyen ok ucları, karbonatlı kayaçlardan yapılmıĢ mimari sütun parçaları, yerleĢim görmüĢ peribacaları, tez kapsamında anlatılacak olan kanal tipi travertenler ve daha birçok jeolojik oluĢum örnek olarak verilebilir. Son dönemlerde, kültürel jeo-mirasların araĢtırılması konusunda Jeoarkeoloji ve Kültürel Jeoloji disiplinlerinden faydalanılmaktadır. Tezin bu kısmında, Bakanlığımızın çalıĢmalarını da yakından ilgilendiren bu iki yeni dalın tanıtılması faydalı olacaktır. 1.1.6.1. Jeoarkeoloji Ġnsanoğlu, avcılık ve göçebelikle geçen bir hayat tarzından sonra günümüzden yaklaĢık 15.000 yıl önce Anadolu’nun da içinde bulunduğu yakın doğuda yerleĢik düzene geçerek ilk köyleri oluĢturmuĢtur. Ġnsanlar yerleĢeceği bölgeyi seçerken, ilk etapta doğal Ģartların uygunluğuna bakmıĢ ve bu yerleĢim yeri seçiminde bölgenin antik bitki örtüsü, iklim Ģartları, tabii kaynakları, sulak oluĢu, tarıma elveriĢliliği ve coğrafi konumu önemli etkenler olmuĢtur. Bu bakımdan bir bölgenin kültür tarihi araĢtırılırken, antik çevre ortamının da bilinmesi gerekmekte olup burada yerbilimsel metotlar devreye girmektedir. Ġnsanların eski dönemlerde yerleĢtikleri bir bölgenin jeolojik yapısı, yeraltı su kaynakları, maden yatakları, erozyonun tespiti ve doğal ortamdan bugünkü ortama geçiĢ nedenleri ancak çok disiplinli projeler kapsamında ve özellikle uygulamalı yerbilimsel metotlarla araĢtırılabilir. Bu araĢtırmalar “Jeoarkeoloji” kavramı altında toplanır. Jeoarkeoloji, 20 arkeoloji bilimindeki birçok sorunun cevabının yerbilimsel (jeoloji, mineraloji, jeofizik, coğrafya) metotlarla araĢtırılması olarak da tanımlanabilir (jmo.org.tr, 28.02.2013). Ülkemizin önemli kültürel tarihi ve arkeolojik sit alanlarının fazlalığı göz önünde bulundurulduğunda, Jeoarkeoloji'nin ülkemiz için geliĢmesi gereken bir dal olduğu görülmektedir. Arkeolojik araĢtırmalarda Jeoarkeoloji uygulamalarının gerçekleĢtirilmesi antik çevre ortamlarının daha kolay olarak belirlenmesine imkan tanıyacaktır. 1.1.6.2. Kültürel Jeoloji Arkeolojik eserlerin büyük bir bölümü jeolojik oluĢumlardan üretilmiĢ malzemelerdir. Bu doğrultuda, yerbilimlerinin ilgi alanına giren birçok konunun insan yaĢamını doğrudan veya dolaylı yönden etkilediği aĢikârdır. Bu kapsamda, araĢtırmacılar Jeoloji biliminin yeni geliĢen bir dalı olan Kültürel Jeoloji’yi, Bakanlığımızın da ilgili olduğu birçok alanda kullanmaktadırlar. Kültürel Jeoloji, kültürün oluĢumuna etki eden veya ona katkıda bulunan her türlü jeolojik olayı ve bunların etki biçimini inceleyen bilim dalı olup, inceleme materyali olarak kültürel jeo-mirasları kullanır (bkz. Kazancı; Boyraz ve Uysal, 2005:334). Kültürel jeo-miraslar, insanların yerküreyi kullanarak veya ondan etkilenerek bıraktığı izlerdir. Kültürel jeo-miras elemanları veya yapıtaĢları olan ilk insan yerleĢim yerleri (mağaralar), el baltaları, aletler (silisli kayalar, mineraller), yapı taĢları, yontular (kayaçlar), insanlara ait kemik-diĢ parçaları, süs eĢyaları, yaĢam kalıntıları, tarihsel doğal afetler, iklim değiĢimleri ve insan göçü gibi unsurlar 21 Kültürel Jeoloji'nin materyali ve inceleme konularıdır. Ġlk el baltalarının ortaya çıkıĢından günümüze kadar olan insan-doğa iliĢkilerini temel alır. Tüm su kaynaklarının tuzlu olduğu yöredeki eski bir yerleĢim yerinin neden orada olduğu (suların niçin tuzlandığı), onarımı yapılacak bir yapının taĢlarının hangi kaynaklardan getirildiği, tarihsel ve tarih öncesi dönemlerdeki büyük insan göçlerinin doğal nedenlerinin araĢtırılması gibi konular kültürel jeoloji konularıdır (Kazancı, 2010:37-39). Türkiye, coğrafik konumu ve özellikleri sayesinde tarihte birçok uygarlığı üzerinde barındırmıĢtır. Bu özellikleri ile Türkiye’de Kültürel Jeoloji'nin ilgi alanına giren birçok materyal birikmiĢ olup bu dalın geliĢmesi ve uygulanır hale gelmesi önem arz etmektedir. Örnek olarak, Bakanlığımızın sorumluluğunda bulunan antik kentlerin veya tarihi binaların onarımının orijinal malzemeleriyle yapılması Kültürel Jeoloji araĢtırmaları ile sağlanabilir. Bunun için, tarihi yapıların inĢasında kullanılan taĢların yaĢ ve köken tayini yapılarak ilk çıkarıldıkları kaynaklara ulaĢılabilir ve yapının restorasyonu orijinal malzemeyle yapılabilir. Kültürel Jeolojinin daha iyi anlaĢılabilmesi için tez çalıĢmasının dördüncü bölümünde Pamukkale'de yer alan bazı kültürel jeo-miraslar (sırt ve kanal tipi travertenler) ele alınarak somut örnekler ortaya konulmuĢ ve Kültürel Jeoloji'nin yararları gösterilerek tez çalıĢması desteklenmiĢtir. 1.1.6.2.1. Türkiye'de Örnek Bir Kültürel Jeoloji ÇalıĢması Ülkemizde, Bakanlığımız sorumluluğunda bulunan müze ve ören yerlerinde, karbonatlı kayaçlardan üretilmiĢ veya karbonatlı kayaç bileĢimi olan objelerin sayılması ve gruplandırılması suretiyle yapılan bir Kültürel Jeoloji çalıĢmasında, Kazancı vd. (2005); hayvan ve insan heykeli, sütun, duvar, zemin gibi büyük ölçekli nesneler ile süs eĢyası gibi küçük ölçekli nesnelerin yoğun olarak traverten ve 22 mermer gibi karbonatlı kayaçlardan üretildiğini; birkaçı dıĢında, neredeyse tüm arkeolojik yerleĢim alanlarının karbonatlı kayaçlar ile yapılmıĢ olduğunu; özellikle duvar ve zeminlerin kireçtaĢı veya travertenden yapılırken, sütunların mermerlerden yapılmıĢ olduğunu; kaya mezarlarının çoğunlukla Anadolu’nun güneyinde yer alan Ermenek ve Mut Ġlçelerindeki Tersiyer yaĢlı kireçtaĢlarında görüldüğünü; Ġç Anadolu’da Cihanbeyli ve Karaman Ģehirlerinde yer alan karbonatlı kayaçlar üzerine kazılarak yapılmıĢ olan tipik evlerin Likya ve Frigya’nın taĢ evleri olduğunu; bu evlerin bazılarının da derin vadiler içinde saklı durumda olduğunu ileri sürmüĢ olup; bunların, sadece korumak ve gelecek kuĢaklara aktarılmak için değil, aynı zamanda araĢtırma yapmak ve Ģimdiki topluma tanıtmak adına tipik ve önemli kültürel jeomiraslar olduğunu ifade etmiĢlerdir (Kazancı; Boyraz ve Uysal, 2005:334). Türkiye, üzerinde barındırdığı eski birçok uygarlıktan kalan mağara, taĢ ev, antik yerleĢim vb. birçok kültürel jeo-miras sayesinde büyük bir Kültürel Jeoloji potansiyeline sahiptir. Bu doğrultuda, Bakanlığımızca Kültürel Jeoloji çalıĢmalarının desteklenmesi özellikle arkeolojik kazılarda, yüzey araĢtırmalarında ve müzecilik faaliyetlerinde yürütülen çalıĢmalarda yarar sağlayacaktır. 23 1.2. Jeolojik OluĢumların Korunması ve Turizm Kapsamında Değerlendirilmesi Dünyadaki, ekonomik, siyasal ve teknolojik geliĢmelere paralel olarak, turizmin tüketim Ģekillerinde de son yıllarda önemli değiĢimler gözlenmekte, alıĢılmıĢ tatil anlayıĢının değiĢimi ile turizm merkezlerinden uzaklaĢma ve doğa ile iç içe olan turizm türlerine yönelme gibi bir eğilim yaĢanmaktadır (Akpınar ve Bulut, 2010:1576). Bu yeni eğilime sahip turistler, doğa ile iç içe olan ve tatil yapıp gezerken alıĢılmıĢtan tamamen farklı Ģeyler görme ve öğrenme beklentisi içerisindedir. Bu eğilim alternatif turizm türlerinin ortaya çıkmasını tetiklemektedir. Alternatif turizm kavramı, ülkelerin dünya turizminden daha fazla pay alabilmek amacıyla, rekabetçi ve satılabilir ürünler geliĢtirme ve buna iliĢkin stratejiler oluĢturmaları sonucu ortaya çıkmıĢ (ġahin, 2012) olup, turizmin çeĢitlendirilmesi politikasının bir gereği olarak pek çok alternatif turizm türü geliĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır (Akpınar; Bulut, 2010:1577). Son yıllarda ortaya çıkan jeoturizm, jeolojik miras alanlarının korunması ve bu alanların turizme kazandırılmasına odaklanan jeoparklar içinde gerçekleĢtirilen alternatif yeni bir turizm uygulamasıdır. Ülkemizde uzun yıllar turizm denince akla hep 3S turizmi gelmiĢ (Akpınar; Bulut, 2010:1576) ve alternatif turizm alanları hep ikinci planda bırakılmıĢtır. Oysa dünyanın birçok ülkesinde organik doku veya doğal güzellikleriyle ön plana çıkan jeolojik miras alanları çok iyi korunarak ya da bazı görsel ilaveler ve peyzaj çalıĢmaları ile alternatif turizm kapsamında değerlendirilmektedir. Jeolojik miras alanlarını zenginliği ile ülkemiz, potansiyel olarak dünyadaki örneklerle yarıĢabilecek düzeydedir. 1980’li yıllarda Avrupa eksenli olarak baĢlayan “Jeolojik Miras” ve “Jeopark” çalıĢmalarının, “Jeoturizm” baĢlığı altında tariflenen ve gittikçe yaygınlaĢan bir alternatif turizm etkinliğinin de tetikleyicisi olduğu görülmektedir. 24 Global Geoparks Network ve European Geoparks baĢlıkları ile uluslararası planda örgütlenmiĢ jeolojik koruma çalıĢmaları, son yıllarda kurumsallaĢma ve bilgi/iletiĢim altyapısı anlamında oldukça önemli mesafeler kaydetmiĢ bulunmaktadır (Gürler vd., 2008). Ülkemiz, üzerinde yer aldığı Alp-Himalaya KuĢağının da etkisi ile jeolojik dönemler içerisinde geçirmiĢ olduğu hareketli ve değiĢken süreçlerin yaygın izlerine ev sahipliği yapmaktadır. Üç büyük kıtanın kavĢak alanını oluĢturan hareketli jeolojik yapısı ile ülkemiz, “Jeolojik Miras Alanları” açısından oldukça yüksek bir potansiyele sahiptir. Kapadokya, Pamukkale, Köprülü Kanyon ve Olympos Beydağları gibi uluslararası düzeyde ün yapmıĢ örneklerin yanı sıra, yerel ve bölgesel ölçekte bilinen, hatta bazıları ilgi alanları nedeni ile yalnızca yerbilimleri uygulamalarında görev yapanlarca görülmüĢ jeolojik mirasları ile Anadolu, adeta büyük ölçekli bir “Jeoloji Parkı” özelliği sunar (Gürler, 2007). Jeolojik oluĢumların korunmasına yönelik yapılan çalıĢmaların anlaĢılması ve bu oluĢumların turizm değerini ortaya koyması açısından, Jeolojik Mirası Koruma Derneğinin "Jeolojik Koruma Kavram ve Terimler" (Kazancı, 2010) kitapçığında tanımını yaptığı, birbiriyle doğrudan iliĢkili, ancak ülkemizde yasal boyutta henüz kabul görmeyen jeolojik miras, jeosit, jeodeğer, jeotop, jeoyol, jeotur, jeoturizm ve jeopark kavramlarının detaylı bir Ģekilde açıklanması gerekmektedir. 1.2.1. Jeolojik Miras Dünyanın milyarlarca yıllık jeolojik tarihine tanıklık etmiĢ, olağandıĢı görsel özelliği nedeniyle benzerlerinden ayrılan, bilimsel anlamda jeolojik belge niteliği 25 taĢıyan, asla yeniden oluĢturulamayacak ve yerine konulamayacak, değiĢik nedenlerden dolayı yok olma tehdidi altında bulunan doğal oluĢumlar jeolojik miras olarak kabul edilmektedir. Jeolojik geçmiĢin kanıtı olan bu oluĢumlar, fosiller, mineraller, kristaller, süs taĢları, madenler, mağaralar gibi her türden karstik oluĢumlar, vadiler, kanyonlar, kaplıcalar, peri bacaları gibi volkanik ve jeomorfolojik oluĢumlar, kıyı ve kumul yapıları gibi doğal anıtların tümünü kapsar. Bu oluĢumların bir çoğu doğal olmalarının yanında, insanların ihtiyaçlarına yönelik kullanımlarına göre birer kültürel varlığa da dönüĢmüĢtür. Bu özellikleriyle jeolojik miraslar, doğal, kültürel ve turistik değerler olmaları bakımından tüm insanlığın ortak mirası olarak bütün dünyaya aittirler (Ġnan, 2008:80). 1.2.1.1. Jeolojik Mirasın Korunmasında Ulusal ve Uluslararası ÇalıĢmalar "Jeolojik Miras Alanları" dünyanın baĢlangıçtan günümüze değin geçirdiği jeolojik evrelerin izlerinin kayıtlı olduğu, açık laboratuar niteliği taĢıyan yüzey formlarının bulunduğu özel alanlardır ve bu alanların özenle korunması gerekmektedir. Sahip oldukları alan büyüklüklerine göre "Jeopark", "Jeosit" ve "Jeotop" kavramları ile tarif edilen "Doğal Anıt Nitelikli Jeolojik Oluşumlar"ın korunması konusunda, son yıllarda artan bir ivme ile uluslararası yasal düzenlemeler gerçekleĢtirilmektedir (Gürler; Uğuz ve Öztan, 2009:11). Jeolojik miras öğelerini de içinde barındıran doğal mirasların korunmasına iliĢkin ilk çalıĢmalar Paris’te 16 Kasım 1972’de düzenlenen 17. UNESCO Genel Konferansı’nda kabul edilen Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair SözleĢme’de ortaya konmuĢ olup, yok olma tehdidi altında bulunan doğal miraslar BM ve UNESCO bütçesinden sağlanan kaynak ile uluslararası düzeyde koruma altına alınmıĢtır (Ġnan, 2008:80). Jeolojik miras kavramı sonraki dönemlerde sözcük dağarcığımızda yer etmeye baĢlamıĢ ve jeolojik mirasın korunması amacıyla 26 Avrupa'da düzenlenen I. Uluslararası Jeolojik Mirası Koruma Sempozyumu'nda öncelikle "Avrupa Jeolojik Mirası Koruma Derneği" (ProGeo) adında bir dernek oluĢturulmuĢtur. Daha sonraları, 1996, 2000 ve 2002’de yapılan toplantıların sonucunda da jeolojik mirası koruma çalıĢmalarının kapsamı dünya çapında geniĢletilerek "Dünya Jeolojik Miras Listesi" adlı büyük UNESCO projesi hayata geçmiĢtir (Ġnan, 2008:80). Ülkemizde de jeolojik mirasın korunmasına iliĢkin çalıĢmalar Avrupa ile eĢzamanlı olarak baĢlatılmıĢ olup, "Jeolojik Mirası Koruma Derneği" (JEMĠRKO) adında bir dernek oluĢturulmuĢtur. Jeolojik miras alanlarının belirlenmesi, bunlardan özgün yapıda olanların koruma altına alınarak UNESCO’nun Küresel Jeopark Ağı’na katılması amacıyla kurulan JEMĠRKO sonraki dönemde ProGeo üyesi olmuĢtur (Ġnan, 2008:81). 1.2.1.2. Jeolojik Miras Ulusal Envanteri Dünya çapında gerçekleĢtirilen jeolojik miras envanteri çalıĢmaları kapsamında, geliĢmiĢ birçok ülke jeolojik miras envanterlerini çıkarmıĢ bulunmakta olup, çok sayıda doğa tarihi müzesi, jeopark, jeosit, jeotop ve milli park oluĢturarak, bunların arasında bilgi alıĢveriĢini sağlayan teknik ağlar geliĢtirmiĢtir. Böylece hem bilimsel sonuçlar elde edilmiĢ, hem de insanların yerbilimlerini tanıması, yaĢadıkları dünyanın geçirdiği süreçlere iliĢkin bilgi edinmesi ve koruma bilincinin oluĢturulması sağlanmıĢ, uluslarının kültürel geliĢmiĢliği ve turizm gelirleri artmıĢtır (Ġnan, 2008:81). Ülkemizde de sahip olunan jeolojik miras zenginliğinin belirlenip, tanımlanması ve ulusal kaynak potansiyelinin ortaya çıkarılması amacıyla, MTA Genel Müdürlüğünce 2003 yılından günümüze sürdürülmekte olan "Türkiye'nin Jeolojik Miras Alanları ve Bu Alanların Koruma Kullanım Kriterlerinin Belirlenmesi Projesi" sayesinde, doğa koruma bilincinin yaygınlaĢtırılarak sahip olduğumuz jeolojik mirasın yok olma tehlikesinin önlenmesi, öte yandan turizm gelirlerinin artırılarak ülkemizin sosyo-kültürel kalkınmasına ve ülke bütçesine katkı yapılması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, MTA Genel Müdürlüğü, Doğa ve Çevre Derneği ile 27 Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü arasında 2007 yılında ortaklaĢa olarak "Jeolojik Miras Ulusal Envanteri Protokolü" imzalanmıĢ olup, bu protokol ile "Jeolojik Koruma" ve "Jeolojik Miras" çalıĢmalarının ülke çapında yaygınlaĢtırılarak, uluslararası statülere paralel koruma uygulamalarının alt yapısının olgunlaĢtırılması planlanmaktadır (Gürler; Uğuz ve Öztan, 2009:11). 1.2.2. Jeosit Jeosit; jeolojik miras, jeolojik koruma, jeopark ve jeoturizm olgularının temeli veya yapı taĢıdır. Jeositler, ulusal ve uluslararası düzeyde önemli doğal olay veya süreçlerin temsilcileri olan, her yerde rastlanmayan, belli bir süreci, olayı, zamanı veya sonucu temsil eden kaya topluluğu, stratigrafik istif, fosil, mineral, yapı, yer Ģekli vb. jeolojik ürünler ve yerkabuğunun geçmiĢine ait bilimsel belgelerdir (Kazancı, 2010:13). Arkeolojik veya tarihi değeri olanlar ise kültürel jeositlerdir (jemirko.org.tr, 27.08.2013). 1.2.3. Jeodeğer Jeodeğer, az veya çok bilimsel bilgi içeren yerbilimi nesneleri, eğitsel, ekonomik veya kültürel potansiyele sahip doğal varlıklar ya da bunların iĢlenmiĢ ürünleridir. Bir jeosit olabileceği gibi, antik bir maden ocağı, yontu veya çömlek hammaddesi kaya-toprak, heykel veya arkeolojik figür taĢıyan kaya, bilimsel bir sorunu ele alan inceleme raporu ve hatta tek harita bile olabilir (Kazancı, 2010:23). 1.2.4. Jeoyol Jeoyol, varlığı bilinen, ilan ve tescil edilmiĢ birden çok jeosit veya jeolojik 28 miras elemanını gezme-görme amacıyla izlenecek yol veya güzergahtır. Jeoyollar, uğranacak durakların bilimsel ve görsel olarak düzenlendiği, izlenecek yolun durumu ve özelliklerinin basılı olarak duyurulmuĢ (kılavuz kitapçığı yapılmıĢ) olduğu ve üzerinde uzaklık ve açıklama tabelalarının bulunduğu jeoturizm parçalarıdır. Bu güzergahlar yaya gezme mesafesinde olabileceği gibi, araçla izlenecek Ģekilde de düzenlenebilir (Kazancı, 2010:27). 1.2.5. Jeotur Jeotur bir noktadan baĢlayıp tekrar aynı yere ulaĢan jeoyollardır. Sürekliliği olan tek jeoyol ile kurulabileceği gibi, çok sayıda jeoyol birbirine eklenerek de jeotur teĢkil edilebilir. Bununla birlikte, jeotur rastgele izlenecek gezi yolu veya sıradan seyahat güzergahı değildir. Yüksek bilimsel değeri olan jeoyollar gerektirir. BaĢarılı jeotur, durakları ve uzaklıkları sahada iĢaretlenmiĢ jeoyollar ile amacı ve kapsamı hakkında basılı kaynak bulunan, sınırları belirlenmiĢ bilimsel gezi alanlarıdır (Kazancı, 2010:28). 1.2.6. Jeotop Jeotop, bilimsel önemi olan veya olmayan, belirli doğal süreci temsil eden veya belirli coğrafik yöreye ait olan jeolojik nesnelerin genel adıdır. Bazı durumlarda doğrudan jeosit veya jeolojik miras yerine, bazen de "türünün en iyisi", "bölge veya ülke temsilcisi jeolojik oluşum" anlamlarında kullanılmaktadır (Kazancı, 2010:29). Kapadokya'nın peribacaları veya Pamukkale'nin travertenleri bölge temsilcisi jeolojik oluĢum olmaları nedeniyle jeotop olarak örneklendirilebilir. 29 1.2.7. Jeoturizm Günümüzde kent yaĢamından sıkılan insanlar doğal alanlara yönelik alternatif turizm dallarına ilgi duymaya baĢlamıĢlardır. Jeolojik oluĢumlar, jeolojik devirlere ait izleri günümüze taĢımaları, ilginç hikayeleri ve görsel özellikleriyle alternatif turizm anlamında doğaseverlere farklı birçok güzellik sunmaktadır. Kentsel yaĢam koĢullarının her geçen gün güçleĢmesi kentlerde yaĢayan insanları doğal alanlara ve yöresel kültürlere yönelik turizm hareketlerine teĢvik etmektedir (Koçan, 2011:47). Önemli doğal ve kültürel değerlerin bulunduğu alanların sürdürülebilirlik ilkesiyle korunmasına ve çevresel duyarlılığa hizmet eden turizm, ziyaretçilere bilimsel, estetik, rekreasyonel, kültürel ve eğitsel yönlerden yeni bilgi ve deneyimler kazandırmakta, bölgede yaĢayan nüfusun sosyo-ekonomik geliĢmesine de kaynak yaratabilen bir araç olmaktadır (Weaver, 1999; aktaran Koçan, 2011:48). Günümüzde gezme, dinlenme, sağlık, heyecan, eğlence ve kültüre dayalı turizm alanındaki geliĢmelere bir de "eğitsel-bilimsel" temalı turizm eklenmiĢtir. Öyle ki eğitim, öğretim düzeyinin yükselmesi ile birlikte insanların değiĢik konular çerçevesinde beklentileri artmıĢ ve örnek olarak 3S gibi doyum noktasına ulaĢmıĢ turizm dallarından sıkılan insanlar alternatif yeni turizm ürünlerine ilgi göstermeye baĢlamıĢlardır. Alternatif bir turizm dalı olarak doğal çevrenin jeolojik karakteri üzerine odaklanan jeoturizm eğilimi de bunlardan biridir. Örneğin, Kapadokya'da veya Pamukkale'deki olağanüstü jeomorfolojik görüntülerin nasıl oluĢtuğunu, Anadolu'da yol boyunca rastlanan rengarenk kayaların neden bu renklere bezendiğini, bir ağacın nasıl olup da taĢ haline geldiğini veya 2000 m rakımda bulunan kayaların içinde neden deniz hayvanlarının fosillerinin bulunduğunu insanlar merak etmeye baĢlamıĢtır. Bu doğrultuda, son dönemlerde jeomorfolojik öğeleri ile önem taĢıyan doğal ve kültürel yöreler jeoturizm kapsamında değerlendirilmek üzere ele alınmıĢtır (Güngör, 2009:5; Koçman, 2004; aktaran Koçan, 2011:48). 30 Jeoturizm; jeolojik miras ve jeopark gibi jeolojik kavramları esas alan sürdürülebilir bir turizm Ģeklidir ve bu kavramın özünde doğanın dilini anlamak ve yeryuvarına bu gözle bakmak yatmaktadır. DalıĢtan dağcılığa, kültür turizminden eko turizme kadar içinde jeoloji barındırmayan bir turizm dalı hemen hemen yok gibidir. Örneğin, kültür turizminin yapıldığı bir antik kentin sütunlarının veya diğer yapı malzemelerinin nereden getirildiği ve hangi kayaç türünden elde edildiği, bu kayaç türünün doğada nasıl oluĢtuğu, kent kurulurken coğrafi olarak nelere dikkat edildiği, hangi su kaynaklarının kullanıldığı veya kentin neden terk edildiği gibi soruların yanıtı hep jeolojide yatmaktadır (Güngör, 2009:4; Kazancı, 2010:25). Bu örnekten de görüleceği üzere, kültür turizmi anlamında değerli olan bir antik kentin jeoturizm kavramı ile de desteklenmesi halinde daha da fazla ilgi göreceği ve değerleneceği söylenebilir. 1.2.8. Jeoparklar Jeoparklar, yerkabuğunun geçmiĢine ait olan doğal, kültürel veya bilimsel yönden son derece değerli aynı veya farklı türden birçok jeositin topluca bir arada bulunduğu, yaya gezme mesafesinden küçük olmayan, idaresi kurulmuĢ ve ziyarete açık özel doğa koruma, araĢtırma, eğitim ve jeoturizm alanlarıdır (Kazancı, 2010:20). Jeopark kavramı, BM ve UNESCO tarafından da desteklenmekte olup, aynı amaçla kurulmuĢ olan Avrupa Jeopark Ağı ve Küresel Jeopark Ağına katılım konusunda ülkeler teĢvik edilmektedir. Bu jeopark ağlarına katılabilmek için konulan bazı kriterlerin yerine getirilmesi istenmektedir (Kazancı, 2010:21). Bu kriterlerin yerine getirilebilmesi için; ülkesince jeopark olarak nitelendirilen bir alanın belirgin yerbilimsel özelliğe sahip olması, çok sayıda jeosit/jeolojik miras kapsaması, idari birimi kurulmuĢ iĢleyen bir park olması, idaresinin yerel yönetimlerce (belediye veya valilik) üstlenilmiĢ olması, toplum kalkınmasına ve doğa korumaya hizmet ediyor 31 olması, topluma yerküreyi ve doğal çevreyi tanıtıyor ve ziyarete açık olması gerekmektedir (turkjeopark.org, 07.04.2013). Mevcutta bu ağlara katılmıĢ olan birçok ülke bulunmaktadır ve diğer ülkelerin de bu ağlara katılım istekleri hızla artmaktadır. Ülkemizin yasal mevzuatında bulunmamakla birlikte, çeĢitli birçok kurum ve kuruluĢun desteği ile Türkiye'de de jeolojik mirasımızın korunması ve söz konusu ağlara katılımın sağlanması amacıyla jeopark çalıĢmaları yapılmaktadır (Kazancı, 2010:21). Manisa Ġli sınırları içerisinde yer alan “Kula Volkanik Jeoparkı” 2013 yılı eylül ayında UNESCO Küresel Jeopark Ağına katılmaya hak kazanarak Türkiye’nin bu ağa katılan ilk jeoparkı olmuĢtur (unesco.org.tr, 30.09.2013). Ülkemizde yapılan jeopark çalıĢmalarına örnek teĢkil etmesi amacıyla, Türkiye'nin UNESCO Küresel Jeopark Ağına girmeye aday diğer bir jeoparkı olan "Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı" tez kapsamında anlatılacaktır. Avrupa Jeopark Ağı, Yunanistan'ın Midilli ve Girit'te kurduğu iki adet jeoparkın öncülüğünde, çeĢitli Avrupa ülkelerindeki faal jeoparkların bilgi ve tecrübelerini paylaĢmaları amacıyla kurulmuĢtur. BaĢlangıçta gönüllü teĢebbüs olan ağ, giderek resmiyet kazanmıĢtır (Kazancı, 2010:21). Bu ağa mevcutta 21 farklı ülkeden 58 jeopark üyedir. Avrupa Jeopark Ağı'nın üyesi olan jeoparklar aynı zamanda UNESCO'nun desteklediği Küresel Jeopark Ağına da üyedir (europeangeoparks.org, 30.09.2013). UNESCO’nun önemli projelerinden birisi “Jeopark Programı” olup, koruma, kullanma ve sürdürülebilir kalkınma ilkelerine model olması dolayısıyla, jeoparkların kurulması önemle tavsiye edilmektedir. Kurulan jeoparkların amaca hizmet edecek düzeyde olması, aralarında bilgi alıĢ veriĢi sağlanması ve kötü kullanımların önlenmesi için, UNESCO kontrolünde Küresel Jeopark Ağı kurulmuĢtur (unesco.org.tr, 19.05.2013). Uluslararası prestij listesi durumundaki Küresel Jeopark Ağına çoğu Çin’de olmak üzere, 29 farklı ülkeden 100 adet jeopark üye olarak katılım sağlamıĢtır (unesco.org, 30.09.2013). Söz konusu jeoparklar yer aldığı ülkeler ile birlikte Tablo 1.2'de gösterilmiĢtir. 32 Tablo 1.2. UNESCO Küresel Jeopark Ağına üye olan jeoparklar ÜLKELER Avusturya KÜRESEL JEOPARK ÜYELERĠ Carnic Alps Nature Park Eizenwurzen Brezilya Geopark Araripe Kanada Stonehammer Geopark (Dünya Miras Listesinde) Hırvatistan Çek Cumhuriyeti Finlandiya Papuk Geopark Bohemian Paradise Geopark Rokua Chablais Geopark Fransa Massif des Bauges Geopark Parc Naturel Régional du Luberon Réserve Géologique de Haute Provence European Geopark Bergstrasse-Odenwald Geopark Harz Braunschweiger Land Ostfalen Almanya Geopark Swabian Albs Nature Park Terra Vita European Geopark Vulkaneifel European Geopark Almanya/Polonya Muscau Arch Ġzlanda Katla Geopark Ġrlanda Cumhuriyeti / Kuzey Ġrlanda Marble Arch Caves 33 Tablo 1.2. UNESCO Küresel Jeopark Ağına üye olan jeoparklar (Devam) Chelmos-Vouraikos Geopark Yunanistan Lesvos Global Geopark Psiloritis Natural Park Vikos-Aoos Geopark Ġrlanda Cumhuriyeti Burren and Cliffs of Moher Geopark Copper Coast Adamello-Brenta Geopark Apuan Alps Geopark Cilento and Vallo di Diano (Dünya Miras Listesinde) Madonie Natural Park Ġtalya Parco del Beigua Rocca di Cerere Sardinia Geopark Tuscan Mining Geopark Sesia-Val Grande Geopark Itoigawa Geopark Muroto Geopark Japonya San'in Kaigan Geopark Toya Caldera and Usu Volcano Unzen Volcanic Area Geopark Oki Islands Global Geopark Slovenya /Avusturya Karawanke / Karawanken Global Geopark 34 Tablo 1.2. UNESCO Küresel Jeopark Ağına üye olan jeoparklar (Devam) Malezya Norveç Langkawi Geopark Gea-Norvegica Magma Arouca Geopark Portekiz Naturtejo Geopark Azores Global Geopark Romanya Hateg Geopark Basque Coast Geopark Cabo de Gata-Nijar Central Catalonia Global Geopark Ġspanya Maestrazgo Cultural Park Sierra Norte di Sevilla Geopark Sierras Subbeticas Geopark Sobrarbe Geopark Villuercas-ibores-jara Geopark English Riviera Geopark - Ġngiltere Fforest Fawr Geopark - Galler BirleĢik Krallık Geo Mon Geopark - Galler North Pennines AONB Geopark North West Highlands - Ġskoçya Uruguay Shetland Geopark - Shetland Adası Grutas del Palacio Global Geopark 35 Tablo 1.2. UNESCO Küresel Jeopark Ağına üye olan jeoparklar (Devam) Alaxa Geopark Danxiashan Geopark Fangshan Geopark Funiushan Geopark Hexigten National Geopark Hong Kong Geopark Huangshan Geopark (Dünya Miras Listesinde) Jingpohu Geopark Leiqiong Geopark Leye-Fengshan Geopark Longhushan Geopark (Dünya Miras Listesinde) Çin Mount Lushan Geopark (Dünya Miras Listesinde) Mount Taishan Geopark (Dünya Miras Listesinde) Ningde Geopark Qinling Zhongnanshan Geopark Sanqingshan Global Geopark Shilin Geopark (Dünya Miras Listesinde) Songshan Geopark Taining National Geopark Tianzhushan Geopark Wangwushan-Daimeishan Geopark Yanqing Global Geopark Sennongjia Globa Geopark 36 Tablo 1.2. UNESCO Küresel Jeopark Ağına üye olan jeoparklar (Devam) Wudalianchi Geopark Xingwen National Geopark Çin Yandangshan National Geopark Yuntaishan Geopark Zhangjiajie Geopark Zigong Geopark Endonezya Batur Global Geopark Vietnam Dong Van Karst Geopark Macaristan Bakony-Balaton Geopark Macaristan/Slovakya Novohrad-Nograd Türkiye Kula Volcanic Global Geopark Hollanda Hondsrug Global Geopark Kore Slovenya Jeju Geopark (Dünya Miras Listesinde) Idrija Global Geopark (Kaynak: UNESCO, www.unesco.org, EriĢim Tarihi: 30.09.2013) Bu tez çalıĢması kapsamında örneklem alanı olarak seçilmiĢ olan Pamukkale, doğal ve kültürel mirasının varlığı ve aynı zamanda bu mirasın yukarıda verilen tablodaki bazı jeoparklar gibi dünya mirası olarak tescil edilmiĢ olması ayrıcalığı ile anılan bütün kriterleri yerine getirerek jeopark ilan edilebilecek ve bu sayede alternatif turizm kapsamında jeolojik oluĢumlardan en iyi Ģekilde faydalanılabilecek, yani jeoturizm etkinliği yapılabilecek Türkiye'deki en önemli alanlardan bir tanesidir. 37 Ülkemizde, 2006-2009 yılları arasında, Ankara Üniversitesi ve JEMĠRKO'nun öncülüğü, TÜBĠTAK'ın desteği ve Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün paydaĢlığı ile “Orta Anadolu'daki Milli Parklar ve Yakın Civarındaki Jeosit ve Jeomiras Öğelerinin Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi” konulu proje çalıĢması yapılmıĢtır. AraĢtırmalar sırasında Kızılcahamam çevresinde çok sayıda jeosit olduğu gözlenmiĢ ve bütün bunların hem korunması hem de yöre halkına ekonomik gelir sağlamaları amacıyla 2008 yılında “Kızılcahamam-Çamlıdere Jeopark ve Jeoturizm Projesi” (KÇJJP) geliĢtirilmiĢtir (Boyraz ve Yedek, 2012:21). ġekil 1.4. KÇJJP broĢür kapağı ve kapak üzerinde Güvem sütun bazaltlarının bir görünümü (jeoparkankara.com, EriĢim Tarihi:18.05.2013) 38 Projede, Ankara Valiliği, Ankara Üniversitesi, Kızılcahamam Belediyesi, Kızılcahamam Kaymakamlığı ve JEMĠRKO ile ortaklaĢa çalıĢılmıĢ ve birçok toplantı ile çalıĢtay düzenlenerek jeoparkın alt yapısı oluĢturulmuĢtur. Bu çalıĢmalar esnasında yöre halkı ile devamlı temas halinde olunmuĢ ve jeoparkın yerel kalkınmadaki rolünden bahsedilmiĢtir. Tüm bu çalıĢmaların sonucunda “Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı”nın açılıĢı Atatürk’ün Kızılcahamam’a geliĢ yıldönümü olan 16 Temmuz 2010’da gerçekleĢmiĢtir. Böylelikle söz konusu bölgede jeoturizm için ilk adımlar atılmıĢ, ulaĢımı kolay bazı jeositler düzenlenerek ziyarete açılmıĢtır (Boyraz ve Yedek, 2012:22). KÇJJP, Ģimdilik sadece 23 ayrı duraktan oluĢmakta olup, gelecekte geniĢleyebilecek ve çok daha geniĢ alanları kapsayabilecek bir durumdadır. Bu jeositler (duraklar), yaklaĢık 23 milyon yıl ile 20 bin yıl arasında değiĢen zamanlarda oluĢumu tamamlanmıĢ olan, doğal, kültürel, bilimsel veya görsel özellikler içeren farklı jeolojik oluĢumlardan meydana gelmektedir. Bu oluĢumlar yeryüzü, toprak ve kayaların en özel olanlarıdır ve aynı zamanda bölgeye özgü hayvan (Karaakbaba, Sarı Tilki, Kepçe Kulaklı Fare) ve bitki topluluğuna (meĢe - maki - çam birlikteliği, kaya lalesi) alt yapı teĢkil etmektedirler. DeğiĢik bilgi düzeyindeki kiĢilere hitap edecek Ģekilde açıklama tabelaları ile donatılan bu duraklar, gerektiğinde rehber eĢliğinde gezilecek durumdadır ve ziyaretçilere doğa hakkında daha geniĢ bilgi edinme olanağı vermektedirler (bkz. ġekil 1.5). Bununla birlikte, Kızılcahamam ilçe merkezinde proje kapsamında gezilecek duraklar hakkında ön bilgi sağlamak ve ziyaretçileri yönlendirmek amacıyla bir "Jeoturizm Meydanı" oluĢturulmuĢtur. Yukarıda da belirtildiği üzere proje zaman içinde geniĢletilecek olup, ilk etapta hizmete konulan duraklar ve buralarda görülecek yerler aĢağıda verilmiĢtir: Sey Hamamı, Güvem sütun bazaltları ve lav akmaları, BeĢkonak balık, yaprak ve böcek fosilleri, IĢıkdağı, Karagöl, Mahkemeağcin Köyü yapay mağaraları ve Erken Roma Dönemi kiliseleri, 39 Abacı Köyü peribacaları, Alicin Manastırı ve Kirmir Vadisi, Kızık Köyü fayı, Pelitçik-YahĢihan Köyü silisleĢmiĢ ağaç ormanı, Kızılcahamam sıcak su kaynakları, Soğuksu Milli Parkı andezitleri, Soğuksu Milli Parkı volkanik piĢme zonu, Soğuksu Milli Parkı silisleĢmiĢ ağaç fosili, Kızılcahamam madensuyu ve travertenleri, TaĢlıca Köyü Gelin Kayası, TaĢlıca Köyü Kaplumbağa KardeĢler, Kazan memeli fosilleri, Çamlıdere tüfleri, Azaphane volkanitleri, Akyarma tüfleri, Özdere volkanitleri (jeoparkankara.com, 18.05.2013). ġekil 1.5. Jeopark konseptine uygun olarak tanzim edilmiĢ ve ziyarete hazır hale getirilmiĢ Soğuksu Milli Parkı Kuzcapınar (www.jeoparkankara.com, EriĢim Tarihi: 13.06.2013) 40 Fosil Ağaç Jeositi KÇJJP kapsamında ziyaret edilecek durakların belirlenmesinin ardından, bu duraklara ulaĢımın sağlanması için gerekli olan yön ve mesafe levhaları, Karayolları Genel Müdürlüğünce yapılan çalıĢmalarla gerekli yol ayrımları ve kavĢaklara yerleĢtirilmiĢtir. Böylece, bu jeopark duraklarını ziyaret etmek isteyenler kolaylıkla hedeflerine ulaĢabileceklerdir. ġekil 1.6. Kızılcahamam – Çamlıdere Jeoparkı içinde yer alan duraklara ulaĢım için yerleĢtirilen mesafe ve yön levhaları (www.jeoparkankara.com, EriĢim Tarihi: 12.06.2013) 41 ĠKĠNCĠ BÖLÜM 2. PAMUKKALE'NĠN TARĠHSEL MĠRASLARI VE KORUNMASI Türkiye'de yerli ve yabancı turistlerin en çok ilgisini çeken turizm bölgelerini sıraladığımızda, kültür ve tabiat varlıklarının en güzide örneklerini bir arada bulunduran Pamukkale bölgesi bu sıralamada ilk sıralarda yer alır. Dünyada eĢine zor rastlanan ve hatta bazı türleri yalnızca Pamukkale'de bulunan travertenler ile birlikte tektonik unsurlar jeolojik olarak, Hierapolis Antik Kenti ise kültürel olarak Pamukkale bölgesinin ulusal ve uluslararası düzeyde tarihsel miraslarını oluĢturmaktadır. Bölgedeki sıcak suların Ģifalı özellikleri ve en az 400.000 yıldan bu yana aralıksız oluĢumlarını devam ettiren travertenlerin güzellikleri kuĢkusuz insanların ilgisini çekmiĢ ve dolayısıyla bölge çok erken tarihlerden bu yana önemli bir yerleĢim merkezi haline gelmiĢtir (cumhuriyetarsivi.com, 03.11.2012). UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak tescil edilmiĢ olan Pamukkale, doğal, kültürel, bilimsel ve görsel olarak değerli jeolojik oluĢumları yanında, Hierapolis Antik Kentinin varlığı ile Türkiye'deki jeopark ve jeoturizm kavramının uygulanabilirlik potansiyelinin en yüksek olduğu alanlardan biridir. Pamukkale bölgesinde, hidrotermal kaynakları, fayları, açılma çatlaklarını, traverten çeĢitlerini, arkeolojik öğeleri ve depremselliğin izlerini bir arada görmek mümkündür. Kültürel miras anlamında, kutsal kent olarak tabir edilen Hierapolis Antik Kenti ve çevresindeki arkeolojik unsurlar bölgeyi eĢsiz kılarken, jeolojik miras olarak travertenler, tektonik yapılar, jeotermal kaynaklar ve paleontolojik bulgular Pamukkale'ye artı değerler katmaktadır. Bölgedeki tektonik kökenli jeolojik miraslar, kırıklar, açılma çatlakları ve traverten sahaları dıĢında havzayı sınırlayan, fay zonları boyunca rastlanan fay aynalarıdır. Fay aynalarının en güzel örnekleri kuzeyde Pamukkale-Karahayıt’ta ve güneyde MenteĢe Köyü yakınlarında izlenir. Paleontolojik kökenli jeolojik miraslar ise, baĢta Homo erectus olmak üzere, traverten ocaklarında bulunan omurgalı fosilleridir (Özkul vd., 2011). Latincede "dik duran insan" anlamına gelen Homo erectus'un dünya sahnesindeki yaĢamı Pleistosen dönemine (1,9 milyon yıl önce - 250 bin yıl önce) denk düĢmektedir. Homo erectus'un ateĢi kullandığı ve mağaralarda yaĢadığı bilinmektedir. Dünya üzerinde çok farklı alanlarda yayılım göstermiĢ olan Homo erectus'ların bir fosili de Pamukkale'de bulunmuĢtur. Fosilin termolüminesans metotlarla yapılan analizinin sonuçları doğrultusunda 500.000 yaĢında olduğu tahmin edilmektedir (bilimvegelecek.com.tr, 21.05.2013). ġekil 2.1. Pamukkale'de bulunan Homo erectus fosili (http://kozmopolitaydinlar.files.wordpress.com, EriĢim Tarihi: 21.05.2013) 43 Bununla birlikte, jeolojik miras olarak önem arz eden travertenler, Roma ve Erken Bizans dönemlerinde Denizli Havzası'nda kurulmuĢ olan Tripolis, Hierapolis, Laodikeia ve Colossae gibi Antik Kentler ile Selçuklu Dönemine ait Akhan ve Çardakhan Kervansaraylarında baĢlıca doğal yapıtaĢı olarak kullanılarak ülkemizdeki bu önemli kültür varlıklarının oluĢmasına kaynak olmuĢtur (Özkul, 2010). Harita 2.1. Pamukkale ve çevresinin jeolojik formasyonları, tektonik unsurları ve bölgedeki diğer antik kentler (Özkul, 2010) 44 ġekil 2.2. YapıtaĢı olarak travertenin kullanıldığı Akhan Kervansarayı (www.3dmekanlar.com, EriĢim Tarihi: 22.05.2013) ġekil 2.3. Laodikeia Antik Kenti içinde traverten kullanılarak yapılmıĢ bir köprü (Özkul, 2010) 45 Yukarıda genel bir bilgi verildikten sonra, Pamukkale'yi evrensel miras yapan kültür mirası Hierapolis Antik Kenti ile Pamukkale'ye ismini veren jeolojik miras olarak travertenler bu bölümün kalan kısmında detaylı olarak anlatılacak olup; bu tarihsel mirasların Bakanlığımızca ve diğer kurumlarca nasıl ve ne düzeyde korunduğuna iliĢkin bilgi sağlanması amacıyla Pamukkale'nin mevcut korunma statüsüne değinilecektir. 2.1. Pamukkale'nin Kültürel Mirası: Hierapolis Antik Kenti Honaz (Antik Kadmos), Babadağ (Antik Salbakos) ve Çökelez Dağları arasında kalan Lykos vadisinin üst platosunda yer alan Hierapolis, Antik Çağ ticaret yollarının merkezinde stratejik bir alanda kurulmuĢ bir Helenistik dönem kentidir (Yıldız, 2010:4). Hierapolis Antik Kenti, Gediz grabeninin güneydoğu ucunun kuzey kenarını sınırlayan Pamukkale fayı üzerinde yer almasından dolayı antik çağlarda birçok depremden hasar görmüĢtür (Altunel ve Barka, 1996:65). Kent, doğal yapısı uygun olduğu düĢünülen stratejik bir merkez üzerinde kurulmuĢtur, ancak kentin kurulduğu yerin deprem bölgesi olduğu önceden kestirilememiĢ ve yaĢanan depremler nedeniyle kent yerle bir olmuĢtur. Günümüzde, Hierapolis Antik Kentini yıkan depremlerin etkilerini yapı kalıntıları ve traverten oluĢumları üzerinde görmek mümkündür. 2.1.1. Hierapolis Antik Kentinin Kısa Tarihçesi ve KuruluĢu Lykos nehri vadisi, güneyinde yer alan Babadağ (Antik Salbakos) ile güneydoğusunda yer alan 2751 m yüksekliğindeki volkanik Honaz Dağı (Antik Kadmos) arasında kalmaktadır. Bu bölge, küçük vadiler ve nehir yataklarının 46 uzandığı güzergahları takip eden antik ve modern yolların kesiĢtiği bir noktada bulunmaktadır. Güneyinde, Akdeniz kıyısındaki Antalya kentine (Antik Attaleia) doğru uzanan ana yol yer alır. Kuzeyinde yer alan diğer bir yol, Tripolis kenti ve dağ geçidini aĢtıktan sonra Lidya'ya doğru uzanır ve Hermos vadisindeki AlaĢehir (Antik Philadelphia) ve Sardes kentlerinden geçerek Ege kıyısındaki Ġzmir'e (Antik Smyrna) ulaĢır. Batıda, Maiandros (Büyük Menderes) ve kolu Lykos nehirleri Anadolu platosunu Ege kıyılarına, Selçuk'a (Antik Ephesos) bağlar. Lykos vadisi, doğuda ise Psidia ve Konya'dan (Antik Ikonion) geçerek Eğridir gölü bölgesinin verimli topraklarına ulaĢır. Bu vadi, Antik Çağ'da Pers dünyasını Akdeniz'e bağlayan Kral Yolu üzerinde yer alırken, günümüzde de Anadolu platosuyla Ege Denizi arasındaki geçiĢ noktasında önemli bir mevkide yer almaktadır. Ortaçağ'da ise, kutsal topraklara ulaĢmak isteyen haçlıların ilerlediği kara yolundaki bir bölümü teĢkil ettiği gibi, Pers, Arap ve Selçuklu istilalarında ana arter olmuĢtur. Antik Çağ'da, diğer bir çok kent ile birlikte, deniz seviyesinden yaklaĢık 350 m yükseklikte kalker bir plato üzerinde kurulan Hierapolis kenti de, Lykos vadisinin üzerinde yer alan en önemli yerleĢim merkezlerinden biri halini almıĢtır (Arthur, 2006:11-12). Büyük Ġskender'den sonra, M.Ö. 3. yüzyılda Seleukos Hanedanlığı tarafından yönetilen Hierapolis; aralarında Laodikeia, Apameia ve Psidya Antiocheia kentlerinin bulunduğu Frigya bölgesinde bulunan dört Seleukos kolonisinden biri olmuĢtur. Kent, daha sonra M.Ö. 190 yılında Roma desteğini alan III. Antiokhos'un, Bergama Krallığı denetimine girmiĢtir (Yıldız, 2010:4). Bu tarihe kadar koloni bir kent olan Hierapolis, kentin tanrısı olan Apollon'a; kentin koruyucu tanrısı "Apollon Arkhegetes", adaklarda ve oyunlarda "Apollon Phytios" ve kehanetlerde (bilicilik) ise "Apollon Kareios" gibi değiĢik sıfatlar eklenmesi ve bu amaçla kutsal alan oluĢturulması nedeniyle artık dini kimlikli kutsal bir kent konumuna gelmiĢtir. Kentin Arkeoloji literatüründe de "Holy City" yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen birçok tapınak ve diğer dinsel yapıların varlığından kaynaklanmaktadır (Birinci, 2006:29; Yıldız, 2010:5). 47 Kentte Roma Ġmparatorluğu'nun ilk yıllarında Augustus'un adına oyunlar düzenlenmiĢ ve yine aynı dönemde kentin güneyinde 82 m uzunluğunda Gymnasium yapısı inĢa edilerek, Leto, Artemis ve Apollon'a ithaf edilmiĢtir (Yıldız, 2010:5). Kent, M.S. 17 ve daha sonra 60 yıllarındaki iki büyük depremle tamamen yıkılmıĢ ve hippodomik (ızgara) plana göre yeniden inĢa edilmiĢtir. M.S. 129 yılında kenti ziyaret eden imparator Hadrianus, kentin verdiği vergi ile anıtsal Agora'nın inĢasını baĢlatmıĢ, yazdığı iki mektupla da kente sığınma, vergi muafiyeti ve özerklik gibi ayrıcalıklar tanımıĢtır. Hierapolis M.S. 3. yüzyılda altın çağını yaĢamıĢtır. Hierapolis'li Antipatros'un, Ġmparator Septimus Severus'un çocukları Caracalla ve Geta'nın eğitmeni olması Hierapolis'in imparatorluk yardımlarından fazlasıyla yararlanmasını sağlamıĢtır (Yıldız, 2010:7). Hierapolis, Laodikeia ve Colossae kentleriyle oluĢturulan tekstil birliği ile, Roma Ġmparatorluğu'na, Mısır ve tüm doğu ülkelerine yapılan tekstil ihracatı ile Anadolu'nun en zengin kentleri arasına girmiĢtir. Hierapolis M.S. 7. yüzyıldaki büyük deprem sonucunda büyük oranda tahrip olmuĢ ve kent kimliğini kaybetmiĢtir. Gecekonduların egemen olduğu kent, tarımsal kimlik kazanmıĢ ve M.S. 12. yüzyılda küçük bir kasaba haline gelmiĢtir. M.S. 13. yüzyılda Selçukluların egemenliğine geçen kent, M.S. 14. yüzyıldaki depremden sonra tamamen terk edilmiĢtir. Kentin kuruluĢundaki en büyük olgu bu alandaki termal su kaynaklarıdır. Apollon kutsal alanının Pluton'un bulunduğu kırığın uzantısında bulunan kutsal su kaynakları, üç su deposu ve önünde yer alan havuzlar Antik Çağ'da kentin en önemli unsurları olarak göze çarpmaktadır (Yıldız, 2010:7). 48 Resim 2.1. Hierapolis Antik Kentinde bulunan kuzey nekropolünden bir görünüm (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Resim 2.2. Hierapolis Antik Kentinde bulunan Frontinus Caddesi üzerindeki yıkılmıĢ yapılar (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 49 Resim 2.3. Hierapolis Antik Kentinde bulunan tiyatro yapısı (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 2.2. Pamukkale'nin Jeolojik Mirası: Travertenler Pamukkale bölgesinde bulunan jeolojik oluĢumlar geçmiĢte Hierapolis gibi bir kültürel miras alanının bu bölgede doğmasına ve geliĢmesine etken olmuĢtur. Bölgenin aktif bir fay sistemi içinde bulunması birbirini tetikleyen bir dizi jeolojik olaya neden olmuĢ ve jeolojik miras olarak kabul edeceğimiz fay, kırık, çatlak, vadi, hidrotermal kaynak, traverten ve daha birçok önemli oluĢum meydana gelmiĢtir. Meydana gelen jeolojik yapı, insan hayatını sürdürmeye olanak sağlayan verimli ve sağlıklı bir ortam oluĢturarak insanların ilgisinin bu bölgeye kaymasını sağlamıĢtır. 50 Bu baĢlık altında, yalnızca Pamukkale'ye ismini veren ve bölgedeki kültürel geliĢmelerde önemli bir materyal olarak kullanılan travertenlere detaylı olarak yer verilecek olup, diğer önemli ve tanıtımı yapılmamıĢ jeolojik oluĢumların anlatımı dördüncü bölümde yapılacaktır. 2.2.1. Travertenler Traverten, kalsiyum karbonat veya bikarbonatça zengin sıcak yer altı sularının kaynaklar çevresinde oluĢturduğu kireçtaĢlarıdır (Guo ve Riding, 1998 aktaran Özkul vd., 2002:13). Traverten sözcüğünün kökeni Ġtalyanca dilindeki "travertino" kelimesinden gelmektedir. Roma yakınlarındaki Tibur bölgesinde çok büyük miktarda depolanan ve antik devirlerde Latince "Lapis Tiburtinus" olarak adlandırılan bu kayaç, değiĢim sonucu "travertino" adını almıĢtır (Wyatt, 1986; aktaran Altunel, 1993:8). Traverten kayacı, son dönemlerde özellikle mimari alanda yaygın olarak tercih edilen bir kayaç olması nedeniyle ekonomik boyutuyla ön plana çıksa da eĢsiz doğa güzellikleri sunabilen özel kayaçlardan biridir. Buna örnek teĢkil eden Pamukkale travertenleri, zor Ģartlarda oluĢtuğundan ve birçok medeniyete tanıklık etme özelliğinden dolayı Bakanlığımızca koruma altına alınmıĢ olsa da, aslında alınan koruma önlemlerinin yeterli olmadığı ve buradaki bazı travertenler oluĢumlarının ekonomik ihtiyaçlar nedeniyle yok olma tehlikesi altında bulunduğu tezin dördüncü bölümünde anlatılacaktır. 2.2.1.1. Travertenlerin OluĢumu ve Sınıflandırılması Traverten; sızıntı veya kaynak suları tarafından taĢınan kalsiyum karbonat ya da kalsiyum bikarbonatlı içeriğin fay hatları, açılma çatlakları, su kanalları, mağaralar veya yer içindeki herhangi bir boĢlukta CO2 basıncının azalmasına bağlı 51 olarak hızlı bir Ģekilde çökelmesi sonucu oluĢan kayaç türüdür. Travertenin oluĢumunda, oluĢtuğu bölgedeki biyolojik faktörler, suyun kimyasal özellikleri ve bölgenin topoğrafik, klimatik ve jeolojik özellikleri önemli rol oynar. Genellikle farklı renklerde, iri gözenekli, ince taneli ve bantlı yapıda oluĢan travertenlere sutaĢı, kalktuf, sinter veya yollu mermer de denilir (Kadıoğlu, 2008:254). Travertenler kısa mesafede, yanal ve düĢey yönde sıkça değiĢen karmaĢık bir iç mimariye sahiptirler. Bu değiĢiklikler kaynağın konumu, taban topografyası, traverten depolayan suların bileĢimi, organik faaliyetler ve yüzey suları gibi pek çok faktörden kaynaklanır (Özkul vd., 2002:13). Travertenler, suların farklı fizikokimyasal özelliklerinden dolayı çeĢitli renklerde bulunabilmektedir. Örneğin, Karahayıt travertenlerinin kırmızı rengi suda çözülmüĢ halde demir bulunması, Sıcakçermik travertenlerinin sarı rengi ise sudaki kükürt içeriğinden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, beyaz veya gri renk ise suların içerdiği kalsiyum iyonundan ileri gelmektedir. Travertenler, çeĢitli araĢtırmacılar tarafından litoloji, bitki içeriği, morfoloji, fiziksel özellikler veya depolanma Ģartlarına bağlı olarak çeĢitli Ģekillerde sınıflandırmalara tabii tutulmuĢlardır (Polat, 2011:392). Travertenlerin sınıflandırılmasında en kullanıĢlı kriter morfoloji olarak kabul edilmektedir (Altunel, 1996b:50). Travertenler ilk defa, Chafetz ve Folk (1984) tarafından "teras tipi travertenler", "sırt tipi travertenler", "fay önü travertenler", "tabaka tipi travertenler" ve "kanal tipi travertenler" Ģeklinde morfolojik sınıflara ayrılmıĢtır (Chafetz ve Folk, 1984; aktaran Ayaz, 2002:124). Daha sonrasında bunlara "dom (koni) tipi travertenler", "mağara travertenleri" ve "damar tipi travertenler" eklenmiĢtir (Ayaz, 2002:124). 52 2.2.1.2. Türkiye'de Traverten OluĢumu Travertenler, doğada ender olarak bulunan jeolojik oluĢumlardır. Ancak, ülkemizin tektonik bakımdan aktif bir zonda olması, kalker, mermer gibi litolojik birimlere yaygın olarak sahip olması, ayrıca iklim Ģartlarının elveriĢli olması gibi nedenlerden dolayı bulunduğu bölge traverten alanları bakımdan oldukça zengindir (bkz. Harita 2.2). Kırıklar boyunca yüzeye çıkan sıcak suların oluĢturduğu traverten çökeltileri Kuzey Anadolu Fay Zonu, Doğu Anadolu Fay Zonu ve Batı Anadolu Fay Sistemleri ve çevrelerinde yaygın olarak bulunmaktadır. Denizli (Pamukkale), Ağrı (Diyadin), Erzincan (Otlukbeli Gölü), Erzurum (Hölenk), Van (BaĢkale), Konya (Hadim, Cihanbeyli), Balıkesir (Sındırgı), Bolu (Akkale), Sivas (Sıcakçermik) ve daha ülkemizin birçok yerinde hepsi birer doğa harikası olan traverten birikim Ģekilleri oluĢmuĢtur (Polat, 2011:400). Harita 2.2. Türkiye'de travertenlerin bulunduğu alanlar (www.marmaracografya.com, EriĢim Tarihi: 27.07.2013) 53 Yeryuvarının geçirmiĢ olduğu süreçlerin içlerinde kayıtlı olduğu görsel, bilimsel ve eğitimsel açıdan önemli ve turizm değeri olan travertenlerin gelecek nesillere aktarılması için, ülkemizdeki bu traverten alanlarının envanterinin çıkarılması ve doğal sit alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınması gerekmektedir (Polat, 2011:419). 2.2.1.3. Pamukkale'deki Traverten ÇeĢitleri Büyük Menderes ve Gediz grabenlerinin birleĢtiği bölgede bulunan Denizli Havzasının kuzey kenarında yer alan ve yaklaĢık 10 km2'lik bir alanı kapsayan Pamukkale travertenleri (bkz. Harita 2.3), havzayı kuzeyden sınırlayan Pamukkale fayının düĢen bloğu üzerinde oluĢmuĢ olup, bazı bölgelerde güncel olarak oluĢmaya devam etmektedir (Altunel, 1996b:48). Travertenlerin morfolojik özellikleri göz önünde bulundurularak ilk sınıflandırılması Amerika'daki Yellowstone Milli Parkı'nda bulunan Mammoth Hot Spring travertenleri kullanılarak yapılmıĢ ve burada tespit edilen traverten çeĢitleri daha sonra Roma'nın 20 km doğusundaki Tivoli travertenlerinde de gözlenmiĢtir. Daha önce tespit edilen traverten çeĢitlerinden iki tanesi (teras ve sırt tipi travertenler) Pamukkale travertenlerinde de gözlenmiĢtir. Ancak, Amerika ve Ġtalya gibi dünyada traverten örneklerinin en iyi bilindiği yerlerde daha önce tespiti yapılmamıĢ üç ayrı traverten türü daha Pamukkale'de gözlenmiĢtir. Bunlar; fay önü travertenleri, tabaka tipi travertenler ve kanal tipi travertenlerdir (Altunel, 1993:8). Pamukkale'nin bu özelliğiyle dünyadaki diğer örnekleri karĢısında emsalsizliği ile çok daha değerli olduğunu söylemek mümkündür. 54 Harita 2.3. Traverten çeĢitlerinin Pamukkale bölgesindeki dağılımı (Altunel, 1996b: 51) 55 2.2.1.3.1. Kendiliğinden OluĢan Kanal Tipi Travertenler Kanal tipi travertenler dünyada yalnızca Pamukkale'de mevcuttur. Ġnsanların sulama amaçlı yönlendirdiği ya da teraslardan süzülen suyun doğal veya yapay kanallar içinde akması sonucu kanal tabanında ve kenarında çökelen traverten kanalın yükselmesine neden olmaktadır. Doğal veya yapay kanallardan akarak oluĢan ve yükseklikleri yer yer 15 metreye varan bu duvar Ģeklindeki travertenlere kendiliğinden oluĢan kanal tipi travertenler adı verilmiĢtir (Altunel, 1993:8). Kanalların içindeki suyun akıĢı, kenarlarda merkeze göre daha çalkantılı olduğu için traverten çökelimi kenarlarda daha fazladır. Dolayısıyla kanal tipi travertenlerin dikey kesitleri genellikle "M" Ģeklinde bir görünüm sunarlar (Altunel, 1996b:54). ġekil 2.4. Kanal tipi travertenlerin oluĢumunu gösteren Ģematik kesit (Altunel, 1996a:36) Kanal tipi traverten oluĢumları, Hierapolis antik kentini bir ağ gibi sarmıĢtır ve kentte yaĢayan insanlar tarafından sulama kanalı Ģeklinde kullanılarak aynı zamanda kültür varlığı özelliği kazanmıĢtır. 56 Resim 2.4. Hierapolis'in merkezinde yer alan kanal tipi traverten oluĢumu (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 2.2.1.3.2. Teras Tipi Travertenler Pamukkale'ye bugünkü çekiciliğini kazandıran ve buranın dünya çapında tanınmasını sağlayan en önemli özellik Hierapolis Antik Kentinin yanında oluĢmuĢ ve oluĢmaya devam eden teras tipi travertenlerdir. Bu tür travertenlerin dünyada en tanınmıĢ örnekleri Amerika'da bulunan Yellowstone Milli Parkı'ndaki Mammoth travertenleri olmasına rağmen, bunlar Pamukkale'deki travertenlerin ancak üçte biri kadardırlar (Altunel, 1993:9). 57 Teras tipi travertenler aktif kırıklar ve fay segmentleri üzerinde yer alan kaynaklardan çıkan suyun yamaç aĢağı akmasıyla oluĢurlar. Suyun yamaç üzerinde bulunan kırık, blok, organik veya kırıntılı malzeme gibi akıĢında düzensizlikler yaratan engeller üzerinde akması sonucu, yamaç üzerinde yarımküre Ģeklinde tepecik, havuz, teras, sarkıt gibi boyutları birkaç cm ile m arasında değiĢen kar beyazı renginde yapılar oluĢur ve bu yapılar bir bütün halinde teras tipi traverten olarak adlandırılmaktadır (Altunel, 2001:58). ġekil 2.5. Teras tipi traverten morfolojisinin blok diyagramdaki görünümü (Ayaz, 2002:125) 58 Resim 2.5. Pamukkale'ye ismini veren beyaz renkli teras tipi travertenler (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 2.2.1.3.3. Sırt Tipi Travertenler Çatlaklar boyunca yüzeye çıkan sıcak suların yüzeyde çökeldiği travertenler zamanla çatlak boyunca sırt oluĢtururlar. Traverten çatlak içinde bantlı, yüzeyde ise tabakalı olarak çökelir. Çatlak boyunca yüzeye doğru yükselen sıcak su çatlağın her iki yüzeyinde onikse benzeyen beyazdan kırmızımsı beyaza değiĢen renklerde, sert 59 ve sıkı dokulu, çatlak duvarına paralel bantlı traverten çökeltir. Çatlaktan çıkan suyun, yüzeyde çatlağın her iki tarafında akması sonucunda ise tabakalı travertenler oluĢur. Traverten tabakalarının eğimleri sırt eksininden uzağa doğru geliĢir ve sırt tipi travertenler bir nevi çatı Ģeklinde görünüm sergiler (Altunel, 1996a:37). ġekil 2.6. Sırt tipi travertenlerin oluĢumunu gösteren Ģematik kesit (Altunel, 1996a:37) Sırt tipi travertenler Pamukkale bölgesindeki en yaygın traverten çeĢidi olarak yaklaĢık 3 km2'lik bir alanı kaplamaktadır. Bu travertenler Pamukkale ve Karahayıt arasında kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda bir zon Ģeklinde uzanmakta olup içerisinde çok sayıda aktif ve aktif olmayan sırt tipi traverten oluĢumu mevcuttur (Altunel, 1996b:52). Aktif olmayan bütün traverten sırtlarının uzun eksenleri boyunca geniĢlikleri yer yer 10 metreyi bulan çatlaklar gözlenmektedir. Suyu yüzeye çıkaran bu merkezi çatlaklar içinde geliĢen traverten depolanmasının durmasından sonra tektonik hareketlerin devam etmesi sonucunda, çatlakların çoğunda bugün derinlikleri 30 metreyi bulan açıklıklar meydana gelmiĢtir (Altunel, 1993:9). 60 Resim 2.6. Pamukkale’de bulunan bir sırt tipi traverten oluĢumu (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 2.2.1.3.4. Fay Önü Travertenleri Normal fayların düĢen bloğu üzerinde yer alan travertenler fay önü travertenleri olarak adlandırılmaktadır. Bu tür travertenlere Pamukkale fayının bulunduğu kısımda rastlanılmaktadır (bkz. Harita 2.3). Buradaki travertenlerin tabanında, yamaç molozu veya kırıntılı malzeme traverten ile çimentolanmıĢken, üst seviyelere doğru traverten ile çimentolaĢmıĢ kırıntılı malzeme yok denecek kadar az seviyededir. Fay boyunca uzanan metamorfik kayaçlar içinde ise fay doğrultusuna paralel olarak geliĢmiĢ olan çok sayıda bantlı traverten damarı bulunmaktadır (Altunel, 1996b:53). 61 2.2.1.3.5. AĢınmıĢ Örtü Travertenleri AĢınmıĢ örtü travertenleri, kenarları büyük ölçüde aĢınmıĢ olan ve diğer traverten çeĢitleri ile yüzey bağlantıları olmayan tüm tabakalı travertenleri kapsamaktadır. Pamukkale'deki sırt ve teras tipi travertenlerin çevresinde bu tür oluĢumlar sık sık gözlenmektedir (bkz. Harita 2.3). Bu travertenlerin aĢınmadan önce tabakalı-sırt tipi, fay önü veya teras tipi travertenlerin bir parçası olduğu düĢünülmektedir. Bu tür travertenler aĢınmıĢ olmaları nedeniyle bulundukları bölgedeki en yaĢlı traverten oluĢumlarını teĢkil ederler (Altunel, 1996b:54). 2.3. Pamukkale'nin Mevcut Koruma Statüsü Pamukkale bölgesi, üzerinde barındırdığı uygarlıkların izlerini taĢıyan Hierapolis Antik Kentinin tarihi ve kültürel değerleri ile dünya çapında benzerine az rastlanan travertenlerin oluĢturduğu doğal güzellikler nedeniyle, 1970'li yıllardan beri korunmak ve tanıtılmak istenmiĢ ve bu çabalar sonucunda yörenin yurtiçinde ve yurtdıĢında tanınması sağlanmıĢtır. Böylece, Pamukkale uzun yıllardan beri yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken önemli turizm merkezlerinden biri haline gelmiĢtir. BaĢlangıçta orman rejimine alınarak her türlü yapılaĢmadan ve kaynakların yanlıĢ kullanımından korunmak istenen bölge, daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından arkeolojik ve doğal sit alanı olarak tescillenerek potansiyel açıdan daha uygun yasal dayanaklarla korunmaya çalıĢılmıĢtır (DurmuĢ; Güler ve Semenderoğlu, 1993:11). Söz konusu sit sınırları Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun 13.12.1980 ve A2587 sayılı Kararı ile belirlenmiĢtir (Acar, 2008:58). 62 I. (Bir) Derece Arkeolojik ve I. (Bir) Derece Doğal Sit olarak tescil edilen Pamukkale / Hierapolis Antik Kenti sit sınırları, daha sonra Ġzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 09.05.1990 gün, 1309 sayılı ve 01.04.1992 gün, 2585 sayılı Kararları ile geniĢletilmiĢtir (AKVKBKMA, 2013). Bununla birlikte; gelecek nesillere bozulmamıĢ zengin bir biyolojik varlık mirası ve yaĢanabilir, sağlıklı, temiz bir çevre bırakmak, dünya turizminden yeterli payı alabilmek ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak amacıyla belirlenen “özel çevre koruma bölgeleri” (Önez, 2008:59) arasında Pamukkale bölgesi de yerini almıĢtır. 22.10.1990 tarihinde, Özel Çevre Koruma Kurulu tarafından merkeze bağlı (Denizli) Develi, Karahayıt, Yeniköy, Ataköy ve Pamukkale'deki traverten sahaları ile Hierapolis antik kentinin bulunduğu 44 km2 alanı kaplayan bölge "Özel Çevre Koruma Bölgesi" ilan edilmiĢtir (DurmuĢ; Güler ve Semenderoğlu, 1993:11). 1990'lı yıllarda, Pamukkale'yi ziyaret eden yıllık turist sayısı önceki yıllara oranla artmaya baĢlamıĢ ve 2000'li yıllarda bu sayının 1,5 milyona ulaĢması nedeniyle, alanın bir bütün olarak korunması, geliĢtirilmesi ve sunulması ihtiyacı doğmuĢtur. Bu amaçla, Denizli Valiliği tarafından devlet desteği sağlanarak “Pamukkale (Hierapolis) Koruma Amaçlı İmar Planı” çalıĢmalarına baĢlanmıĢ ve bu çalıĢmalar 1991 yılında tamamlanmıĢtır. Sonraki süreçte, söz konusu koruma amaçlı imar planı, Ġzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 02.10.1991 tarihli ve 2172 sayılı kararı ile onaylanmıĢtır. Koruma Amaçlı Ġmar Planı'nın onaylanmasından sonra ise, 2002 yılında Türkiye Cumhuriyeti ve Dünya Bankası'nın ortak etkinliği olan “Türkiye'nin Kültür Mirası Projesi” kapsamında “Pamukkale / Hierapolis Sit Alanı Yönetim Planı” hazırlatılmıĢtır. Bu planın hedefleri dahilinde, sit alanı için bir yönetim sistemi oluĢturulması, koruma, geliĢtirme ve sunum hedeflerinin operasyonel, yönetsel ve parasal alt yapılarının oluĢturarak sürekliliğinin sağlanması, etkili bir sit alanı sunumu ve anlatımı için yeni bir bakıĢ açısının yaratılması ve yerel toplumun bu olguya katılımının sağlanması amaçlanmaktadır (Acar, 2008:61-62). 63 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. PAMUKKALE'NĠN JEOLOJĠSĠ Pamukkale'nin jeolojik tarihine ıĢık tutmak ve bu doğrultuda bölgede meydana gelen depremler ile jeolojik oluĢumların daha iyi anlaĢılabilmesi amacıyla bölgenin stratigrafisi, yapısal jeolojisi ve hidrojeolojisi bu bölümde anlatılmıĢtır. Harita 3.1. Pamukkale bölgesinin jeolojik haritası (Altunel, 1996b:47) 3.1. Stratigrafi Pamukkale bölgesinde, Menderes masifine ait Neojen öncesi metamorfik kayalar ile Neojen ve Kuvaterner yaĢlı çökel kayaları bulunmaktadır. Menderes Masifinin metamorfitleri bölgedeki en eski birimleri oluĢturmakta olup, değiĢik kesitlerde tabandan tavana doğru; gnayslar, Ģistler, kuvarsitler, mikaĢistler ve mermerlerle temsil edilmektedir. Alt Pliyosen (Neojen) yaĢlı Kızılburun formasyonu kireçtaĢı ve marndan oluĢurken, Sazak formasyonu silttaĢı, kiltaĢı ve kireçtaĢından oluĢmaktadır. Yine Alt Pliyosen (Neojen) yaĢlı Kolankaya formasyonu kumtaĢından oluĢurken, Üst pliyosen (Neojen) yaĢlı Tosunlar formasyonu ise bloklu çakıl taĢı, kumtaĢı ve kireçtaĢından oluĢmaktadır. Kuvaterner döneminde ise, bölgede alüvyon, yamaç molozu, alüvyon yelpazeleri ve traverten oluĢumları geliĢmiĢtir (Günay vd., 1996; Özpınar vd., 2002, aktaran Acar, 2008:69-71). Harita 3.2. Pamukkale ve çevresinde yer alan formasyonların konumlarını ve yapısal özelliklerini gösteren hidrojeoloji haritası (Ukam, 1994; Gökgöz, 2007, aktaran Acar, 2008:69) 65 3.2. Yapısal Jeoloji Pamukkale travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti, Denizli havzasını kuzeyde sınırlayan Pamukkale aktif normal fayının düĢen bloğu üzerinde yer almaktadır (Altunel, 2000; aktaran Birinci, 2006:19). Pamukkale'nin de içinde bulunduğu Batı Anadolu'da, neotektonik dönemin baĢlamasıyla geliĢen açılmanın ürünü olan Büyük Menderes ve Gediz grabenlerini sınırlayan faylar, tarihsel dönemlerde ve yaĢadığımız yüzyılda değiĢik büyüklüklerde depremlere neden olarak bölgedeki yerleĢim yerlerini etkilemiĢlerdir (Birinci, 2006:19). Pamukkale travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti, günümüzde depremselliğin izlerinin ve etkilerinin çok net bir Ģekilde görülebildiği (bkz. Resim 3.1, 3.2 ve 3.3) dünyanın en önemli doğal ve kültürel miraslarından biri olarak bilimsel araĢtırmalara ıĢık tutmaları açısından da önemli değerlerdir. Resim 3.1. Tarihi depremler sonucu kanal tipi travertende oluĢan çatlak (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 66 Resim 3.2. Deprem sonucu Hamam-Bazilika yapısında meydana gelen yıkılma (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Resim 3.3. Depremler sonucu devrilmiĢ olan kaya mezarları (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 67 Hierapolis ve yakın çevresinde M.Ö. 65 yılından günümüze kadar geçen zaman diliminde magnitüdü 4'ün üzerinde toplam 32 deprem kaydedilmiĢtir (bkz. Tablo 1.3). Bu depremlerin 10 tanesi 20. yüzyıldan önce meydana gelirken, 22 tanesi de 20. yüzyılın içinde meydana gelmiĢtir. Burada tarihsel depremlerin sayılarının azlığı dikkat çekmektedir. Çünkü, tarihsel depremlerin varlığı, büyüklüğü ve lokasyonu depremin yerleĢim merkezinde verdiği hasar göz önünde bulundurularak tespit edilebildiğinden, tarihsel devirlerde küçük çaplı depremler kayıt edilememiĢ olup, yalnızca büyük ve Ģehir merkezine yakın depremler kayıt edilebilmiĢtir (Altunel; Barka, 1996:68). Tablo 3.1. M.Ö. 65 ve M.S. 1990 yılları arasında Pamukkale ve çevresinde kaydedilmiĢ depremlerin listesi No Tarih 1 M.Ö. 65 2 M.Ö. 20 3 M.S. 60 4 1354 5 09.06.1651 6 1703 7 1744 8 Zaman Enlem Boylam 37.45 29.10 Magnitüd Büyüklük VII VII 37.55 29.10 XI 37.50 29.20 VIII 37.50 29.20 VIII 04.1886 37.45 29.05 VI 9 01.1887 37.50 29.05 VII 10 12.1899 37.45 29.05 VI 11 20.09.1900 37.50 29.05 12 04.1901 37.50 29.00 13 21.06.1902 37.50 29.05 4.3 14 01.01.1904 37.50 29.05 4.8 15 1907 37.45 29.05 16 04.04.1911 37.45 29.05 4.00 11.38.24 15.43 68 6.1 VI VI 7 Tablo 3.1. M.Ö. 65 ve M.S. 1990 yılları arasında Pamukkale ve çevresinde kaydedilmiĢ depremlerin listesi (Devam) No Tarih Zaman Enlem Boylam Magnitüd 17 03.09.1925 9.52 38.00 29.00 4.5 18 24.07.1933 37.50 29.05 5.1 19 04.01.1940 37.45 29.05 20 02.06.1942 22.00.10 37.50 29.05 4.6 21 21.12.1945 18.35 37.55 29.00 4.7 22 27.02.1946 37.55 28.50 5.1 23 21.06.1961 16.04.51 37.50 28.45 5 24 11.03.1963 07.27.24 37.55 29.10 5.5 25 13.06.1965 20.01.51 37.50 29.20 5.7 26 17.06.1965 02.58.25 37.45 29.20 4.5 27 29.03.1966 02.36.37 38.00 28.45 4.9 28 02.12.1966 06.45.55 37.45 29.25 4.6 29 25.07.1967 12.39.28 37.55 28.45 4.5 30 13.11.1967 06.50.35 37.45 28.50 4.5 31 19.08.1976 01.12.20 37.45 29.00 5.1 32 04.05.1984 21.35.02 37.55 29.15 4.7 Büyüklük VI (Kaynak: Ambraseys ve Finkel, 1995; AteĢ ve Bayülke, 1982; Ergin vd., 1971; Gencoğlu vd., 1990; aktaran Birinci, 2006:20) 3.3. Hidrojeoloji Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniĢ bir bölgeyi etkilemiĢ ve bu bölgede sıcaklıkları 35oC - 100oC arasında değiĢen 17 69 sıcak su kaynağı oluĢmuĢtur. Antik devirlerden beri kullanılmakta olan Pamukkale termal kaynağı bölgesel termal potansiyel içindeki bir ünitedir (Uzel, 1991:38). Pamukkale koruma alanındaki geçirimli birimler Paleozoyik yaĢlı mermerler, Neojen yaĢlı çakıl taĢı ve kumtaĢları ile Kuvaterner yaĢlı traverten ve alüvyonlardır. Mermerler, bol çatlaklı ve kırıklı bir yapı kazanmıĢ olup, kırık, çatlak ve katman yüzeylerinde çözünme boĢlukları ve fazla ilerlememiĢ karstlaĢma görülmektedir. Mermerler, bu özellikleri ile alandaki en önemli akifer seviyesini oluĢturmaktadır. Neojeni meydana getiren formasyonların çakıl taĢı ve kumtaĢı seviyeleri yine bölgedeki önemli akiferleri oluĢturmaktadır. Travertenlerin oluĢumlarında ise yarık ve çatlak sistemleri ile çözünme boĢlukları, mağara, düden vb. karstik yapılar gözlenmektedir. Bu nedenle travertenler ikincil gözenekliği ve geçirgenliği yüksek bir akifer özelliği taĢımaktadır. Yörede çıkan sıcak ve mineralli sular, yüzeye eriĢirken travertenleri de eriterek ikincil boĢluklar oluĢturmakta, yüzeyde kaynak tüfü ve yeni traverten oluĢumlarını meydana getirmektedir (Özpınar vd., 2002; aktaran Acar, 2008:73-74). ġekil 3.1. Ġnceleme alanının Ģematik hidrojeoloji kesiti (UKAM, 1994 ve Gökgöz, 2007; aktaran Acar, 2008:74) 70 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 4. PAMUKKALE'NĠN BĠLĠNMEYEN JEOLOJĠK MĠRASLARI Pamukkale'de bulunan ve turistik açıdan bugüne kadar gözden kaçmıĢ olan, doğal, kültürel ve bilimsel miras niteliğindeki bazı jeolojik oluĢumlar ve bulundukları alanlar bu bölümde ele alınarak tanıtılacaktır. Söz konusu jeolojik oluĢumlar arasında fay aynası, sırt tipi travertenler, traverten köprüleri, kanal tipi travertenler ve jeomorfolojik özelliğiyle dikkat çeken bir vadi bulunmakta olup, birçoğu Bakanlığımızın görev alanında kalan kültürel jeo-miras öğeleri olarak göze çarpmaktadır. Bu oluĢumların bulunduğu lokasyonların çoğu 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında tescil edilen arkeolojik ve doğal sit sınırları içerisinde kalmasına rağmen, bazılarının anılan sit sınırları dıĢında kaldığı tespit edilmiĢtir. Söz konusu oluĢumların bulunduğu alanlar veya güzergahlar doğal, kültürel, bilimsel veya görsel özellikler barındırmaları nedeniyle JEMĠRKO’nun Pamukkale Traverten Jeoparkı ismiyle önerdiği (turkjeopark.org, 31.08.2013) alan içerisinde değerlendirilebilecek birer jeosit olarak önerilmiĢ olup, bölgede yapılan arazi çalıĢmalarında alınan koordinatlar doğrultusunda önerilen bu jeositlerin sınır veya güzergahları MapInfo programı kullanılarak uydu görüntüsü üzerine kırmızı renk çizgiler ile aktarılmıĢtır (bkz. Harita 4.2). Ayrıca, Pamukkale'nin dünyadaki örneklerine benzer Ģekilde bir jeopark alanı olarak değerlendirilmesine esas olmak üzere, alanın mevcut ve geliĢtirilebilir doğal, kültürel ve jeolojik özellikleri GZFT (SWOT) analizi yöntemiyle ele alınmıĢtır. Harita 4.1. Pamukkale bölgesinin basitleĢtirilmiĢ haritası (Altunel, 1996a:38) 72 Harita 4.2. Pamukkale ve çevresinde jeosit olarak önerilen oluĢumlar (Kaynak: Altlık: Google Earth, EriĢim Tarihi:25.05.2013, Çizim: KiĢisel MapInfo uygulaması) 4.1. Fay Aynası Depremler, diferansiyel gerilimin, yerkabuğunu kırdığı yerler olan yeni ve önceden oluĢmuĢ faylar boyunca oluĢur (Helvacı, 2013:339). Pamukkale ve Karahayıt arasındaki YokuĢyol mevkiinde yer alan ve önceki bölümlerde bahsi geçen Pamukkale fayının (bkz. Harita 4.1) bir göstergesi olan fay aynası, Hierapolis Antik Kentini etkilemiĢ olan depremler konusunda bilimsel belge özelliği barındırmasının 73 yanında, yakınında bulunan önemli kültür varlıkları ve bu kültür varlıkları ile olan iliĢkileri açısından değerli ve tanıtılması gereken bir jeolojik mirastır (bkz. Resim 4.1, 4.2). Bu önemli jeodeğer, 2863 sayılı Kanun kapsamında arkeolojik ve doğal sit olarak tescil edilen alan sınırları içerisinde kalmakta olup, jeopark ve jeoturizm uygulamaları kapsamında jeosit olarak değerlendirilebilecek bir potansiyele sahiptir. Resim 4.1. YokuĢyol Mevkii'ndeki fay aynası (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 74 Resim 4.2. YokuĢyol Mevkii'ndeki fay aynası ve bloklarda oluĢan kopma (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 75 Fay aynası; yerkabuğunda yukarıdan aĢağı çatlak ve kırılma yüzeyleri boyunca, gözle fark edilebilecek ölçüde bir kayma, yer değiĢtirme bölgesi olup, kayma hareketinin meydana getirdiği düzleme denir. Bu ayna üzerinde çoğunlukla sürtünme sebebiyle, kayma çentikleri meydana gelir (fay.nedir.com, 01.06.2013). Resim 4.3. YokuĢyol Mevkii'ndeki fay aynasında kayma yönünü gösteren fay çentikleri (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 76 Aynı zamanda, geçmiĢ yıllarda Prof. Dr. Erhan ALTUNEL tarafından bu bölgede yapılan arazi çalıĢmaları sırasında, Roma Dönemine ait bir kabartmanın (bkz. Resim 4.4) bu fay aynası üzerine kazılmıĢ olduğu belirlenmiĢtir (Altunel, 2001:61). Resim 4.4. YokuĢyol Mevkii'ndeki fay aynası üzerinde in-situ durumundaki kabartma (Kaynak: Erhan Altunel, KiĢisel ArĢiv / 1992) Söz konusu kabartma Roma Dönemine ait olup, Karahayıt Kabartması adı ile tanınmaktadır (bkz. ġekil 4.1). Üzerinde üç figür görülmektedir. Sağda Efes Artemis Kült Heykeli, solunda Apollon Kitharodos ve Dionysos tokalaĢması betimlenmiĢtir (kulturvarliklari.gov.tr, 03.08.2013). 77 ġekil 4.1. Karahayıt kabartması (kulturvarliklari.gov.tr, EriĢim Tarihi: 03.08.2013) Ancak, bu uzmanlık tezi kapsamında söz konusu alanda yapılan arazi çalıĢmaları ve arĢiv kayıtlarında yapılan incelemelerde Karahayıt kabartmasının bulunduğu fay aynası yüzeyinden kaçakçılar tarafından blok olarak kesilip kaçırıldığı anlaĢılmıĢ olup, arkeolojik sit alanı içinde kalmasına rağmen bu çok değerli kültür varlığı gerçek anlamda korunamayarak ortadan kaybolmuĢtur (bkz. Resim 4.5). Konuya iliĢkin olarak, Bakanlığımız Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünce gerçekleĢtirilen kaçakçılığın önlenmesi ile ilgili faaliyetler kapsamında, Karahayıt Kabartması çalınan eserler listesine dahil edilmiĢ olmasına rağmen henüz bulunamamıĢtır (kulturvarliklari.gov.tr, 03.08.2013). 78 Resim 4.5. Karahayıt Kabartmasının çalınmasından sonra fay aynasının mevcut durumu (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Bununla birlikte, Hierapolis antik kent merkezinin yaklaĢık 1 km kuzeyinde yer alan söz konusu fay aynası yakınında arka planda kalmıĢ ve tanıtılması gereken önemli kültür varlıkları bulunmaktadır. Bunlar fayın kesmiĢ olduğu su kanalı ve su kanalının devamındaki su kemeridir. Roma döneminde Hierapolis kentine içme suyu sağlayan bu su kanalı M.S. 60 yılında meydana gelen depremde kesilmiĢ ve günümüzde yaklaĢık 1.5 m yukarıda asılı kalmıĢtır (bkz. Resim 4.6) (Altunel, 2001:61). 79 Resim 4.6. Fay ile kesilerek 1.5 m yükseklikte asılı kalan su kanalı ve fay aynası (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Bahsi geçen su kanalının izleri, kendisini keserek askıda bırakan faydan yaklaĢık 300 m kadar kuzeybatı istikametinde devam etmektedir (bkz. Resim 4.7). 80 Resim 4.7. Hierapolis'e içme suyu sağlayan su kanalının devamı (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Bu istikamette, kanal ufak çaplı bir dere yatağı ile kesilmiĢ olup, suyun buradan karĢıya geçirilmesi alanda inĢa edilmiĢ tarihi bir kemer ile sağlanmıĢtır (bkz. Resim 4.8). 81 Resim 4.8. Su kanalı istikametinde suyun dereden karĢıya geçmesini sağlayan kemer (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 82 Harita 4.3. Fay aynası ve iliĢkili olduğu kültür varlıklarının bulunduğu yerleri gösteren uydu haritası (Kaynak: Altlık: Google Earth, EriĢim Tarihi: 25.05.2013, Çizim: KiĢisel MapInfo uygulaması) 4.2. Sırt Tipi Travertenler Pamukkale'de yer alan sırt tipi traverten oluĢumları gerek bilimsel değerleri ve gerekse doğal ve kültürel özellikleri ile son derece önemli jeolojik miraslardır. Sırt tipi travertenler Hierapolis antik kentinin kuzeybatısında yaygın olarak geliĢmiĢlerdir. Tezin ikinci bölümünde de açıklandığı üzere, çatlaklar boyunca yükselen sıcak sulardan çökelen travertenler çatlak boyunca traverten sırtı oluĢtururlar. 83 4.2.1. Tabiat Varlığı Niteliğindeki Sırt Tipi Traverten Pamukkale, Yarıkkaya Mevkii'nde (bkz. EK-1) bulunan iki adet traverten sırtından biri çok önemli bir jeolojik miras olup, görsel ve bilimsel değeri ile her yerde rastlanmayan, belli bir süreci, olayı, zamanı veya sonucu temsil eden bir jeolojik ürün olarak yerkabuğunun geçmiĢine ait bilimsel belge niteliğinde potansiyel bir jeosit olarak karĢımıza çıkmaktadır (bkz. Resim 4.9). Bu oluĢum herhangi bir kültürel değer içermemekte olup, tabiat varlığı özelliği göstermesi nedeniyle ve Yarıkkaya Mevkii'nde bulunan antik taĢ ocağı özelliğindeki diğer traverten sırtı ile karıĢtırılmaması amacıyla tez kapsamında "Yarıkkaya Doğal Sırt Tipi Traverteni" olarak adlandırılmıĢtır (bkz. Harita 4.4). Ancak, bu önemli jeolojik miras, Bakanlığımızın geçmiĢ dönemdeki çalıĢmalarında ve ilgili diğer kurumların yasal mevzuatı çerçevesinde bugüne kadar koruma altına alınmamıĢ olup (bkz. EK-3), hemen karĢısında gerçekleĢtirilen madencilik faaliyetleri ile yok olma tehdidi altında bulunmaktadır (bkz. Resim 4.10). YurtdıĢındaki birçok ülkede, jeolojik mirasın yasal yollarla korunmasında bir araç olarak kullanılan jeosit kavramı ülkemizin yasal mevzuatında henüz tanımlanmamıĢ olup, bu önemli jeolojik mirasın jeosit kavramı ile yasal olarak korunması mümkün değildir. Ancak, söz konusu oluĢumun "korunması gerekli tabiat varlığı" özelliği gösterdiği dikkate alındığında, yasal yollarla doğal sit olarak tescil edilebilmesi mümkündür. Bu bağlamda, söz konusu traverten sırtının bulunduğu alanın Bakanlığımızdan 648 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Çevre ve ġehircilik Bakanlığına devredilen doğal sit çalıĢmaları kapsamında değerlendirilerek bu Bakanlığa bağlı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünce ivedilikle doğal sit olarak tescil edilmesi gerekmektedir. 84 Resim 4.9. Yarıkkaya doğal sırt tipi traverten oluĢumu (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Resim 4.10. Yarıkkaya doğal sırt tipi traverten oluĢumunun hemen karĢısında devam eden madencilik faaliyetleri (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 85 Harita 4.4. Yarıkkaya Mevkii'nde bulunan sırt tipi travertenlerin yerlerini ve günümüz traverten ocakları ile iliĢkisini gösteren uydu haritası (Kaynak: Altlık: Google Earth, EriĢim Tarihi: 25.05.2013, Çizim: KiĢisel MapInfo uygulaması) 4.2.2. Kültür Varlığı Niteliğindeki Sırt Tipi Travertenler Denizli Havzası’nın farklı noktalarında, antik traverten ocaklarının varlığı bilinmektedir (Özkul, 2010). Denizli Havzasında bulunan Tripolis, Hierapolis, Laodikeia ve Colossae gibi Antik Kentlerin traverten kayacından inĢa edilmiĢ olması çevredeki traverten bolluğunun bir göstergesi olup, bu travertenlerin çıkarıldığı ve iĢlendiği antik traverten ocakları hem kültürel hem de jeolojik açıdan önemli değerlerdir. 86 Pamukkale, Yarıkkaya Mevkii'nde bulunan diğer bir sırt tipi traverten oluĢumu ile Çukurbağ Mevkii'nde bulunan sırt tipi traverten oluĢumu jeolojik miras olmaları yanında antik dönemde Hierapolis'in inĢası ve süs taĢı çıkarılması amacıyla taĢ ocağı olarak iĢletilmiĢ olmalarıyla da dikkat çekmekte olup, potansiyel kültürel jeositlerdir. Antik dönemde, Hierapolis'te yaĢamıĢ olan Yunan, Roma ve Bizans sakinleri kente yakın olan travertenlerin yapı malzemesi olarak oldukça kullanıĢlı ve değerli kayaçlar olduğunu keĢfetmiĢlerdir. Yapı malzemesi olarak seçilen travertenler baĢlıca kentten daha alçak kotta bulunan ve traverten çökelimi sona ermiĢ taĢ ocaklarından çıkarılmıĢtır. Alandaki çoğu taĢ ocağının en belirgin özelliği enine dar olarak geliĢen, derin ve dikey duvarlı hendeklerden oluĢmalarıdır. Aslında, her bir hendek Frig Mermeri olarak adlandırılan bantlı traverten oluĢuklarını da içinde barındıran sırt tipi traverten oluĢumlarıdır. Sırt tipi travertenlerin dıĢa eğimli kenarında tabakalı traverten ve dikey iç kenarında ise bantlı travertenler oluĢumları geliĢmiĢ olup bu tip traverten oluĢumlarının duvar kısımlarında, Hierapolis'in inĢası için kullanılan birçok kayaç bloğunda da görülen balıksırtı desenli (iyi tanımlı) alet izleri bulunmaktadır (Altunel vd., 2000:1). Sırt tipi travertenlerin dıĢ kenar kısımlarındaki tabakalı travertenler, baĢlıca sütun yapımında bir yapıtaĢı olarak kullanırken (bkz. Resim 4.11), çatlak merkezinde geliĢen sık ve çekici bantlı travertenler ise özellikle süs taĢı (bkz. Resim 4.12) olarak kullanılmıĢtır (Altunel vd., 2000:1). 87 Resim 4.11. Antik dönemde taĢ ocağı olarak iĢletilen "Çukurbağ Sırt Tipi Traverteni" yanında bulunan sütun parçası (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Resim 4.12. Bantlı traverten örneği (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 88 Antik Dönemin izlerini taĢıyan ve Hierapolis'in tarihinde önemli bir yeri olan bu sırt tipi traverten oluĢumları, Pamukkale'nin en cazip yerleri olan Hierapolis Antik Kenti ile beyaz traverten oluĢumlarından uzakta, Yarıkkaya Mevkii ile Çukurbağ Mevkii'nde bulunmaktadır. KarıĢıklılığa neden olmamak adına Yarıkkaya'da yer alan iki sırt tipi traverten oluĢumundan bir tanesi tabiat varlığı özelliği göstermesi nedeniyle önceki baĢlık altında "Yarıkkaya Doğal Sırt Tipi Traverteni" olarak, burada anlatılacak olan sırt tipi traverten oluĢumu ise kültürel öğeler barındırması nedeniyle "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" olarak adlandırılmıĢtır (bkz. Harita 4.4). Yarıkkaya Mevkii'nin yaklaĢık 2 km güney doğusunda bulunan Çukurbağ sırt tipi traverteni antik dönemde bantlı traverten içeriği fazla olması nedeniyle muhtemelen süs taĢı ocağı olarak iĢletilmiĢ, Yarıkkaya kültürel sırt tipi traverten oluĢumu ise muhtemelen Hierapolis Antik Kentinin inĢasında kullanılan yapı malzemelerinin çıkarıldığı taĢ ocağı (bkz. Resim 4.13, 4.14 ve 4.15) olarak iĢletilmiĢtir. Hem jeolojik hem de kültürel açıdan çok büyük bir öneme sahip bu oluĢumların korunarak gelecek kuĢaklara aktarılması ve turizme kazandırılması büyük önem taĢımaktadır. Pamukkale'ye gelen turistlerin bu oluĢumları göremeden yöreden ayrılmaları turizm anlamında bir eksiklik olarak karĢımıza çıkmaktadır. 89 Resim 4.13. Antik dönemde taĢ ocağı olarak kullanılmıĢ olan "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Resim 4.14. "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" içinde antik dönem alet izleri (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 90 Resim 4.15. "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" içinde yapıtaĢı olarak kullanılmak üzere traverten bloğunun çıkarıldığını gösteren izler (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Ancak, ilgili kiĢiler dıĢında varlığından habersiz olunan bu kültürel jeomiraslar yaĢatılarak gelecek kuĢaklara aktarılma konusunda problem yaĢamaktadırlar. Öyle ki, traverten çıkarma telaĢı ile Yarıkkaya kültürel sırt tipi traverten oluĢumuna günümüz teknolojisiyle yapılan fiziki müdahale sonucunda oluĢumu binlerce yıl alan bu jeolojik miras büyük oranda tahrip edilmiĢtir (bkz. Resim 4.16 ve 4.17). Söz konusu jeolojik oluĢuma ait koordinatların Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü arĢivinden alınan koordinatlı sit sınırı paftası üzerine aktarılması neticesinde, bu oluĢumun Pamukkale Koruma Amaçlı Ġmar Planı içerisinde yer alan arkeolojik sit sınırları dıĢında kaldığı (bkz. EK-3) tespit edilmiĢ olup (AKVKBKMA, 2013), bugüne kadar yasal yollarla koruma altına alınmama durumu nedeniyle olası tahribatların önü açılmıĢtır. Bu nedenle, söz 91 konusu kültürel jeo-mirasın tahrip edilmesinin önüne geçebilmek için, Bakanlığımızın ilgili birimlerince acil olarak bu alanın 2863 sayılı Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında I. (Bir) Derece Arkeolojik Sit olarak tescil edilmesi gerekmekte olup, yapılmadığı takdirde söz konusu oluĢumun madencilik faaliyetleri nedeniyle yok olacağı öngörülmektedir. Resim 4.16. "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" içinde güncel madencilik faaliyetleri ve oluĢan büyük tahribat (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 92 Resim 4.17. Madencilik faaliyetleri sonucunda antik taĢ ocağına giriĢ kısmında meydana gelen tahribat (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Resim 4.18. "Yarıkkaya Kültürel Sırt Tipi Traverteni" yanında madencilik faaliyetleri (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 93 Antik taĢ ocağı özelliğinde bulunan diğer bir sırt tipi traverten oluĢumu ise yukarıda da belirtildiği gibi Çukurbağ Mevkii'nde bulunmaktadır. Resim 4.19. Antik dönemde taĢ ocağı olarak kullanılmıĢ olan "Çukurbağ Sırt Tipi Traverteni" (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Çukurbağ sırt tipi traverteni, Pamukkale Koruma Amaçlı Ġmar Planı içerisinde yer alan arkeolojik ve doğal sit sınırları içerisinde kalmakta olup, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında koruma altına alınmıĢ olması dolayısıyla madencilik faaliyetleri kapsamında herhangi bir tehlike altında bulunmamaktadır. 94 Çukurbağ sırt tipi traverten oluĢumu daha önce yapılmıĢ olan arkeolojik çalıĢmalarda ele alınmıĢtır. D'Adria (1987) tarafından bu oluĢumum tarım alanlarını birbirinden ayırmak üzere insanların yaptığı bir kanal olduğu ileri sürülmüĢ, ancak yanlıĢ yorumlanmıĢtır (D'Adria, 1987; aktaran Altunel, 1996a:38). OluĢumu insan kaynaklı olmayan ve tezin ikinci bölümünde anlatıldığı üzere tamamen doğal jeolojik süreçlerle meydana gelen bu jeolojik miras, aslında antik dönemde taĢ ocağı olarak kullanılmıĢ olmasından dolayı kültür varlığı özelliği kazanmıĢtır. Bunu sırtın bir kanadında görülen 3 adet niĢ (bkz. Resim 4.20) ile muhtemelen taĢ ocağına giriĢ kısmı olarak belirlenen açıklık (bkz. Resim 4.21) ve dıĢ kısımda bulanan sütun parçasından (bkz. Resim 4.11) anlamaktayız. Hem kültürel, hem de doğal özellikleriyle Pamukkale Traverten Jeoparkı önerisi içerisinde kültürel jeosit olarak değerlendirilebilecek bu jeolojik miras Pamukkale'nin en değerli varlıklarından olmasına karĢın tamamen göz ardı edilmiĢ bir değerdir. Resim 4.20. "Çukurbağ Sırt Tipi Traverteni" içindeki niĢler (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 95 Resim 4.21. Antik dönemde taĢ ocağı olarak kullanılmıĢ olan "Çukurbağ Sırt Tipi Traverteni" içine giriĢ kısmı (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Harita 4.5. Çukurbağ sırt tipi traverteninin sınırlarını ve bulunduğu konumu gösteren uydu haritası (Kaynak: Altlık: Google Earth, EriĢim Tarihi: 25.05.2013, Çizim: KiĢisel MapInfo uygulaması) 96 4.3. Pamukkale'de Ġnsan Yardımıyla OluĢan Doğal Yapılar (Kanal Tipi Travertenler) Pamukkale'de, beyaz renkli traverten teraslarını oluĢturan sıcak sular, antik Ģehir merkezinde kuzeybatı - güneydoğu uzanımlı bir fay zonu boyunca yüzeye çıkmaktadır. Yüzeye çıkan kalsiyum karbonatça zengin suların kanallar içinde akmaları sonucu, kanalların tabanında ve kenarlarında traverten çökelmekte ve kendiliğinden oluĢan kanal tipi travertenler meydana gelmektedir (bkz. ġekil 2.4). Bu tip traverten oluĢumları, teraslardan boĢalan suların aktığı doğal kanallar veya insanların sulama amaçlı inĢa ettikleri kanallar üzerinde geliĢmiĢlerdir. Teraslardan boĢalan suların oluĢturduğu doğal kanal tipi travertenler daha az sayıda ve genellikle traverten teraslarının iç kısımlarında gözlenmektedirler. Kanal tipi travertenlerin oluĢtuğu kanalların çoğu sıcak suların sulamada kullanılmaları nedeniyle baĢlangıçta insanlar tarafından yönlendirilmiĢlerdir. Kanallar baĢlangıçta insanlar tarafından yapılmıĢ ancak daha sonra suyun akmasıyla doğal olarak, kendiliğinden oluĢmaya devam ettikleri için bu tür yapıları tanımlamak amacıyla insan yardımıyla oluĢan doğal yapılar terimi kullanılmıĢtır (Altunel, 1996a:36). Hierapolis Ģehir merkezinde bir ağ gibi oluĢmuĢ olan kanal tipi travertenler (bkz. ġekil 4.2), aktif teras tipi travertenlerin eteklerinde oluĢumlarını sürdürmektedirler. Ayrıca, Hierapolis'teki kaynak bölgesinden Karakaya ve Hanife sırtlarına kadar uzanan birkaç km uzunluğunda kendiliğinden oluĢmuĢ aktif olmayan kanal tipi travertenler mevcuttur (bkz. Resim 4.22) (Altunel, 2001:58). 97 ġekil 4.2. Hierapolis Antik Kentinde kültürel jeosit özelliğindeki kanal tipi traverten ağı ve kanalları kesen kırıklar (Birinci, 2006:43) 98 Resim 4.22. Aktif beyaz travertenlerinin yanında oluĢmuĢ duvar Ģeklindeki kanal tipi traverten (Kaynak: Erhan Altunel, KiĢisel ArĢiv / 1992) Burada, kanal tipi travertenlerin çoğunun doğal oluĢumlar olmaları yanında aslında kültürel değerler de içerdikleri anlaĢılmaktadır. Dünyada yalnızca Pamukkale'de bulunan bu önemli jeolojik oluĢumlar, jeoloji ve kültür iliĢkilerini gösteren en çarpıcı örneklerden biri olarak tanıtılması ve jeoturizm kapsamında değerlendirilmesi gereken varlıklardır. Hierapolis Antik Kentini baĢtan aĢağı bir ağ gibi saran kanal tipi travertenlerin varlığı ile bu antik kent, Pamukkale Traverten Jeoparkı önerisi içinde baĢlı baĢına bir kültürel jeosit olarak değerlendirilebilir (bkz. ġekil 4.2). 99 4.4. Kanal Tipi Traverten Köprüleri Pamukkale Traverten Jeoparkı önerisi içerisinde kültürel jeosit olarak değerlendirilebilecek diğer önemli jeolojik oluĢumlar da kanal tipi travertenlerin dereleri geçerek oluĢturdukları traverten köprüleridir. Bu oluĢumlardan bir tanesi güncel olarak traverten çökelimi devam eden ve günümüzde halen ayakta olan güzel görünümlü kanal tipi traverten köprüsüdür. Diğeri ise günümüze kadar ulaĢamayıp bugün sadece bazı kısımları ayakta kalabilen, ancak jeoloji ve insan odaklı kalıntılarıyla da oldukça etkileyici bir görünüm sunan yıkık kanal tipi traverten köprüsüdür. Arkeolojik ve doğal sit sınırları içerisinde kalan (bkz. EK-3), ancak varlıkları pek bilinmeyen bu kültürel jeo-miraslar Pamukkale'ye gelen ziyaretçiler tarafından tanınması ve nasıl oluĢtuklarına dair fikir sahibi olunması gereken etkileyici jeodeğerlerdir. Hierapolis, Denizli havzasını kuzeydoğuda sınırlayan kuzeybatı - güneydoğu uzanımlı Pamukkale normal fayının düĢen bloğu üzerinde yer almaktadır. Dolayısıyla, Ģehrin kuzey ve doğu kısımlarında yüksek bölgeler bulunmaktadır. Bu yüksek kesimlerden süzülerek toplanan yüzey suları kuzeyde yer alan Çaltılı Dere ve güneyde yer alan Kadı Deresi gibi Denizli havzasının uzun eksenine dik bir Ģekilde ulaĢan küçük yataklı dereleri oluĢturmuĢtur (bkz. Harita 4.1). Pamukkale'deki teras tipi travertenleri oluĢturan sıcak su kaynaklarının bir kısmı, günümüzde olduğu gibi antik dönemlerde de yakın bölgelerdeki tarım alanlarını sulamak için kullanılmıĢtır. ġehir merkezindeki kaynaklardan çıkan suyun, Ģehrin dıĢında yer alan Çaltılı ve Kadı derelerinden geçirilerek tarım alanlarına taĢınabilmesi amacıyla yapılan insan kaynaklı çalıĢmalar kültürel jeo-miras niteliğindeki traverten köprülerinin oluĢmasını sağlamıĢtır (Altunel, 1996a:37). 100 Kültürel jeo-miras özelliğindeki traverten köprülerinden bir tanesi, Çaltılı Dereyi karĢıdan karĢıya geçen ve günümüzde oluĢumu halen devam etmekte olan beyaz renkli kanal tipi traverten köprüsüdür (bkz. Resim 4.23 ve 4.24; Harita 4.6). Her ne kadar doğal gibi görünse de aslında bu oluĢum aynı zamanda kültür varlığı özelliğindedir. Öyle ki, Ģehir merkezinden kanallar ile getirilen su, içinde oluklar açılmıĢ olan ağaç gövdesi aracılığıyla dereyi geçmiĢ ve suyun çökelttiği traverten zamanla altla bulunan ağacı kaplamıĢtır. Bugün bu oluĢum duvar Ģeklindeki kanal tipi traverten oluĢumunun köprü oluĢturarak dereyi geçtiği görünümü vermektedir (bkz. Resim 4.25) (Altunel, 1996a:37). Resim 4.23. Çaltılı Dereyi karĢıdan karĢıya geçen ve güncel olarak oluĢumu devam eden beyaz renkli kanal tipi traverten köprüsü (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 101 Resim 4.24. Beyaz renkli kanal tipi traverten köprüsünün üst kısmı (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Resim 4.25. Hierapolis Ģehir merkezinden kanallar ile getirilen suyun oluĢturduğu kanal tipi traverten ve devamındaki traverten köprüsü (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 102 Harita 4.6. Beyaz renkli kanal tipi traverten köprüsünün konumunu gösteren uydu haritası (Kaynak: Altlık: Google Earth, EriĢim Tarihi: 25.05.2013, Çizim: KiĢisel MapInfo uygulaması) Kültürel jeo-miras özelliğindeki diğer traverten köprüsü ise yukarıda da bahsedildiği üzere, antik dönemde suyu Kadı Deresi’nden karĢıya geçirmek için kullanılmıĢ olan, ancak depremler nedeniyle günümüzde yıkılmıĢ halde bulunan kanal tipi traverten köprüsüdür (bkz. Resim 4.26). 103 Resim 4.26. Hierapolis Ģehir merkezinden kanallar ile getirilen suyun oluĢturduğu kanal tipi traverten oluĢumu ve devamındaki yıkılmıĢ traverten köprüsü (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Antik dönemde, sulama sularının Hierapolis'in güneyindeki Kadı Dere üzerinden karĢıya geçirilebilmesi amacıyla burada bir su kemeri inĢa edilmiĢtir (bkz. Resim 4.27). 104 Resim 4.27. Hierapolis Ģehir merkezinden kanallar ile getirilen suyun Kadı Deresini geçmesi amacıyla inĢa edilmiĢ antik su kemerinin ayağı (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) ġehir merkezinden kıvrımlı bir kanal boyunca taĢınan sular, Kadı Deresini alanda inĢa edilen bu su kemeri aracılığıyla geçmiĢ olup, suların akarken traverten çökeltmeleri sonucunda kıvrımlı kanal boyunca uzanan ve Kadı Deresini köprü Ģeklinde karĢıya geçen devasa kanal tipi traverten oluĢumunu meydana gelmiĢtir (bkz. Resim 4.28) (Altunel, 1996a:37). 105 Resim 4.28. Su kemeri aracılığıyla Kadı Deresini karĢıdan karĢıya geçen kanal tipi traverten oluĢumu (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Ancak, bu kemerin bazı kaynaklarda antik bir yol olduğu ileri sürülmüĢtür. Öyle ki, Ferrera (1987) tarafından bu yapının Colossae ve Laodikeia'ya giden bir yol olduğu yorumu yapılmıĢtır (Ferrera, 1987; aktaran Altunel, 1996a:37). Altunel (1996a) tarafından ise; geniĢliği 1 metreden daha az olan bu yapının antik dönemde yol olarak kullanılmasının mümkün görülmemesi, ayrıca derenin her iki tarafında birbirinin devamı niteliğinde yaklaĢık 5 m yüksekliğinde kendiliğinden oluĢan kanal tipi travertenlerin mevcut olması nedeniyle, bu yapının sulama suyunu taĢıyan kanalın dereyi karĢıdan karĢıya geçmesini sağlayan bir kemer olduğu ifade edilmiĢtir (Altunel, 1996a:37). 106 Resim 4.29. Kanal tipi traverten üstünden ve devamındaki yıkılmıĢ kemerden bir görünüm (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 107 Harita 4.7. YıkılmıĢ kanal tipi traverten köprüsünün konumunu gösteren uydu haritası (Kaynak: Altlık: Google Earth, EriĢim Tarihi: 25.05.2013, Çizim: KiĢisel MapInfo uygulaması) 4.5. Yelderesi Vadisi “Pamukkale koordinatörlüğünde Koruma 1991 Amaçlı yılında İmar hazırlanmıĢ Planı", ve Denizli Valiliği’nin onaylanarak uygulamaya geçirilmiĢtir. Bu planın temel hedefleri arasında, alan dıĢı ve alan içi yeni ulaĢım ve gezi güzergahlarının belirlenmesi de yer almaktadır (Önez, 2008:63). 108 Yapılan arazi çalıĢmaları sırasında, YokuĢyol Mevkii'nin yaklaĢık 1 km kuzeyinde, kurumuĢ Yelderesi yatağının bulunduğu vadinin görsel jeomorfolojik güzellikleri ve doğa yürüyüĢüne imkan tanıyacak özellikleriyle yeni bir gezi güzergahı olarak değerlendirilebileceği gözlemlenmiĢtir (Resim 4.30 ve 4.31). Resim 4.30. Yelderesi Vadisi içinden bir görünüm (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) 109 Resim 4.31. Yelderesi Vadisi (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Pamukkale ve Karahayıt Beldesinin arasında, Kızılkaya Tepesi'nden Denizli Havzasına ulaĢan Yelderesi'nin meydana getirdiği vadi (bkz. Harita 4.8). Neojen yaĢlı birimler içerisinde yer almaktadır. Özellikle kireçtaĢı tabakaları kesit olarak oldukça güzel bir görünüm sergilemekte olup, turistlerin gezerken jeoloji bilgisi kazanması, yani vadinin doğa turizmi yanında jeoturizm kapsamında da gezilmesi Pamukkale Traverten Jeoparkı önerisine bir destek olarak karĢımıza çıkacaktır (bkz. Resim 4.31). 110 Resim 4.32. Yelderesi Vadisi içerisinde kireçtaĢı formasyonu (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Ayrıca, vadinin giriĢ kısmının güney kanadında, Hierapolis Ģehir merkezine antik dönemde su taĢımak üzere yapılmıĢ olan ve YokuĢyol Mevkii'ne doğru uzanan, ancak faylanmalar sonucu belirli bir noktada kesilmiĢ olan su kanalı bulunmaktadır (bkz. Resim 4.32). KireçtaĢına oyulmuĢ olan bu su kanalının Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü arĢivinden elde edilen bilgi ve belgeler doğrultusunda arkeolojik sit sınırları dıĢında kaldığı tespit edilmiĢ olup, önemli bir kültür varlığı olmasına rağmen bugüne kadar tescil edilmediği anlaĢılmıĢtır (bkz. EK-3) (AKVKBKMA, 2013). 111 Resim 4.33. Yelderesi Vadisinin giriĢ kısmında bulunan su kanalı (Kaynak: Engin Yılmaz, KiĢisel ArĢiv / 2013) Hem kültürel hem de jeolojik açıdan önemli bir jeosit olabilecek bu vadinin, Bakanlığımız ve Çevre ve ġehircilik Bakanlığınca yapılacak çalıĢmalarla arkeolojik ve doğal sit sınırları içerine alınarak korunması ve turizme kazandırılması gerekmektedir. Vadi içerisinde, kaya düĢmeleri veya moloz akmalarına karĢı alınacak tedbirler ve yapılacak peyzaj düzenlemelerinden sonra vadinin ziyaret edilmesinin sağlanması halinde Pamukkale turizmine artı bir değer eklenecektir. Çevre düzenlemesi kapsamında ziyaretçilerin rahatlıkla gezebilmeleri için vadinin uygun kısımlarında tanzimi yapılacak korkuluklu ahĢap yol, merdiven veya köprü benzeri parkurlar ve gerekli yerlere bağlanacak tırmanıĢ halatları sayesinde doğa yürüyüĢüne imkân sağlanacak ve yöreye gelen turistlere farklı bir deneyim yaĢatılacaktır. 112 Harita 4.8. Yelderesi Vadisi ile kültür varlığı olarak tescilsiz olan su kanalının konumu gösteren uydu haritası (Kaynak: Altlık: Google Earth, EriĢim Tarihi: 25.05.2013, Çizim: KiĢisel MapInfo uygulaması) 4.6. Pamukkale Traverten Jeoparkı Önerisinin Değerlendirilmesine Esas GZFT (SWOT) Analizi Bu baĢlık altında Pamukkale'nin öneri bir jeopark alanı olarak değerlendirilmesine esas olmak üzere, alanın mevcut ve geliĢtirilebilir doğal, kültürel ve jeolojik özellikleri GZFT (SWOT) analizi yöntemiyle ele alınmıĢtır. GZFT analizi ile öneri jeopark alanının güçlü (strenghts) ve zayıf (weakness) yönleri ile dıĢ çevreden kaynaklanan fırsat (opportunities) ve tehditleri (threats) belirlenmiĢtir. 113 4.6.1. Güçlü Yönler (Strengths) Dünyada eĢine zor rastlanan veya sadece Pamukkale'de bulunan traverten oluĢumlarının varlığı, Farklı türde birçok jeolojik miras barındırması (travertenler, vadiler, faylar, kırıklar, çatlaklar, jeotermal kaynaklar), Anadolu'daki ilk Homo-erectus kafatasının burada bulunması, Hierapolis Antik Kenti ve civarındaki Tripolis, Colossae ve Laodikeia Antik Kentlerin Varlığı, Arkeoloji Müzesinin kurulmuĢ olması, Kültürel jeoloji ve jeoarkeoloji çalıĢmalarına örnek teĢkil edebilecek bir alan olması, Tarihsel deprem izlerinin kalıntılarda gözle görünüyor olması, GeçmiĢ dönemlerdeki yoğun bilimsel araĢtırmalar ile bölgenin jeolojik evriminin ortaya çıkarılmıĢ olması, Bakanlığımızca ve diğer Bakanlıklarca yasal zeminde büyük ölçüde korunuyor olması, Özel Çevre Koruma Alanı ilan edilmiĢ olması, Alan için koruma amaçlı imar planı hazırlanmıĢ olması, Dünya Miras Listesinde bulunması, Kültür turizmi, doğa turizmi ve sağlık turizmini bir arada sunuyor olması, Sıcak su kaynaklarının varlığı ve termal turizmin geliĢmiĢ olması, 114 Turizm bilincinin oturmuĢ olması ve konaklama yerlerinin fazlalığı, UNESCO Küresel Jeopark Ağına dahil olabilmek için istenen bütün kriterlere sahip olması, Önerilen jeositlerin birbirine yakın olması, Öneri jeopark alanı ve çevresinde mevcut iĢletme, altyapı, turizm tesisi olanaklarının bulunması, Denizli Ġl merkezine yakın bir konumda olması, Ege bölgesinin yumuĢak iklimi sayesinde yıl boyunca ziyaretçi ağırlama olanağı, 4.6.2. Zayıf Yönler (Weakness) Koruma bilincinin henüz oturmadığı yıllarda travertenlerin geri dönüĢü olmayacak zararlar görmüĢ olması, Betonarme hotel, pansiyon ve konut alanlarının fazlalığı ve çarpık yapılaĢma sonucunda doğal güzelliği bozan görüntü kirliliği, Turizmin yalnızca teras tipi travertenlerle anılması ve turizm değeri olan diğer önemli traverten tiplerinin bilinmiyor olması, Kültür varlıklarının yoğunluğu nedeniyle Hierapolis Antik Kentinin dıĢ bölgelerinde rastlanan kültür varlıklarının korumasız durumda bırakılması, Alanın kültürel özelliklerinin tanıtımına daha fazla önem verilmesi, Alanın tarihte cazibe merkezi haline gelmesindeki jeolojik olayların anlatılmıyor olması, 115 Bölgenin doğal oluĢumuna ıĢık tutacak ve ziyaretçilerin merakını giderecek broĢür, poster, levha vb. tanıtım araçlarının hazırlanmamıĢ olması, 4.6.3. Fırsatlar (Opportunities) JEMĠRKO'nun jeolojik miras, jeopark ve jeoturizm konularındaki aktif çalıĢmaları, Pamukkale'nin JEMĠRKO'nun öneri jeopark listesinde bulunuyor olması, Turizmin geliĢmiĢ olmasının getirmiĢ olduğu avantajlar, Türkiye'nin yurtdıĢı tanıtımlarında boy gösteriyor olması, Türkiye'nin diğer traverten alanlarının turizme kazandırılmasında öncülük edecek etkileyiciliğe sahip olması, Dünyaca tanınır olması gibi bir avantaj ile jeopark olgusu kazanması halinde ülkemizdeki diğer jeopark alanlarının tespit edilmesi ve jeopark uygulamalarının geliĢmesine ön ayak olması, Alternatif turizm aktivitelerine olanak verecek potansiyele sahip olması, Alana iliĢkin bu zamana kadar birçok dalda araĢtırmanın yapılmıĢ olması ve arkeolojik kazıların sürmesi, Turizm cazibesinin arttırılmasına olanak sağlayacak somut ve somut olmayan kültürel miras ve doğal mirasın çeĢitliliği, Yerel halkın turizm tabanlı bölgesel ekonomiye katılımı, Yerel yönetimlerce ülke çapında, Bakanlığımızca da dünya çapında tanıtımların yapılması, 116 Kula Volkanik Jeoparkı ile Kızılcaham-Çamlıdere Jeoparkının ulusal ve uluslararası alanda tanınır hale gelmesi sayesinde, Pamukkale Traverten Jeoparkı önerisi için de kullanılabilecek bir Ģablon ortaya çıkmıĢ olması, 4.6.4. Tehditler (Threats) Coğrafi ve beĢeri tehditler, Bölgede traverten formasyonlarının fazla olması nedeniyle maden Ģirketlerinin bu alana gözünü dikmiĢ olması, Mevcutta bölgede bulunan maden Ģirketlerinin varlığı, Antik taĢ ocaklarının maden Ģirketleri tarafından tahrip edilmiĢ olması, Beyaz renkli kanal tipi traverten köprüsünün günlük tarım iĢleri doğrultusunda yol olarak kullanılması, Koruma amaçlı imar planı sayesinde beyazlatılan travertenlerin tekrardan kararma riski, Koruma amaçlı imar planı içerisindeki arkeolojik ve doğal sit sınırlarının yeteri kadar geniĢlikte tutulmamıĢ olması, Yapılan analizden de görüleceği üzere Pamukkale'nin çok ciddi bir jeopark adayı olduğu ve bu potansiyelin mutlaka değerlendirilmesi gerektiği ön plana çıkmıĢtır. Kula Volkanik Jeopark veya Kızılcahamam-Çamlıdere Jeopark Projelerine benzer bir modelin Pamukkale için de uygulanması burada bulunan bütün değerlerin ortaya çıkarılmasına, korunmasına ve sürdürülebilir bir politikayla turizme kazandırılmasına yarayacak olup, ülkemizde yoğun olarak bulunan diğer jeolojik miras alanları için yapılacak çalıĢmaların hızlanmasına yardımcı olacaktır. 117 DEĞERLENDĠRME VE SONUÇ Jeolojik devirlerden günümüze miras kalan jeolojik varlıklar, gerek görsellikleri, gerekse jeolojik olayların aydınlatılmasındaki bilimsel kanıt olmaları nedeniyle gelecek kuĢaklara da miras olarak bırakılması gereken değerlerdir. Ancak, yerkürenin kötü kullanımdan kaynaklanan ve giderek artan çevre sorunları bu değerli mirasların bir bir yok olmasına neden olmaktadır. Nüfus baskısı ve hammadde ihtiyacı yüzünden, doğal güzelliğe, kültürel ve bilimsel öneme sahip bu yeryüzü parçaları bilerek veya bilmeyerek hızla yok edilmektedir. Doğal kaynakların bilinçsiz ve dengesiz kullanımı, çevrenin sürdürülebilirliğinin sağlanamamasına ve turizm sektörünün olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Oysa, doğal, kültürel veya bilimsel özellikleri sayesinde her biri ayrı jeosit olarak değerlendirilebilecek alanlar ve ilginç jeolojik oluĢumlar, bulundukları yörenin kültürel geçmiĢinin araĢtırılmasına, tanıtımına ve zenginleĢmesine katkıda bulunabilirler. Jeolojik Miras, jeopark, jeoturizm ve kültürel jeoloji olguları bu amaçlar için son yıllarda geliĢtirilmiĢ, bütün dünyada hızla yaygınlaĢan araçlardır (calistay.turkjeopark.org, 27.04.2013). Ülkemizde, Jeolojik Mirası Koruma Derneğinin (JEMĠRKO) bu konuda olumlu giriĢimleri bulunmaktadır. Bu giriĢimler sayesinde önemli toplantılar, çalıĢtaylar düzenlenmiĢ ve geliĢtirilen projeler ile jeolojik miras, jeopark ve jeoturizm kavramları adından sıkça söz ettirmeye baĢlamıĢtır. Türkiye'deki jeopark projelerinden birisi olan TÜBĠTAK destekli Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı, JEMĠRKO'nun öncülüğü, Ankara Valiliği, Ankara Kaymakamlığı, Çamlıdere Üniversitesi, Kızılcahamam Kaymakamlığı ve Kızılcahamam Belediyesi'nin paydaĢlığı ile kurulmuĢ olup, idari yapılanması tamamlanmıĢ, jeoturizm rotası çizilmiĢ ve bazı jeositlerin tanzimi yapılarak ziyarete açılmıĢtır. Bununla birlikte; 118 2013 yılı içerisinde Westerwald-Lahn-Taunus Jeoparkı ile Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı temsilcileri arasında iĢbirliğine imza atılmıĢtır. OluĢturulan iĢbirliği ile iki taraf heyeti ve üniversitelerin de katkısı ile henüz tescil edilmemiĢ olsa da Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkının uluslararası kriterlere uygun bir jeopark olma potansiyeli bulunması sayesinde Küresel Jeopark Ağına katılması konusunda mesafe kat edilebileceği vurgulanmıĢtır. Türkiye'de bir ilk olarak uluslararası düzeyde gerçekleĢtirilen bu etkinliğin sadece il ve ilçe bazında değil ülke bazında da önemli sonuçlar doğuracağı belirtilmiĢtir (jeoparkankara.com, 10.05.2013). Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkının, uluslararası düzeyde tanınmaya baĢlaması, Türkiye'deki jeopark olgusunun yasal zeminde de tanınması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, ülkemizdeki tüm jeolojik miras alanlarının tespitinin yapılarak yasal zeminde koruma altına alınması ve hazırlanacak jeopark projeleri ile de ülke turizmine artı değer sağlanması gerekmektedir. Ülkemizde jeolojik mirasın korunması ve jeopark çalıĢmalarını baĢlatan JEMĠRKO, bu konuda her türlü danıĢmalığı ve desteği sağlayabileceğini beyan etmiĢtir. Bakanlığımızın JEMĠRKO ve diğer ilgili kurumlar ile eĢgüdümlü olarak jeopark ve jeoturizm konularına sahip çıkması, hem kültür ve tabiat varlıklarının korunması hem de turizmin çeĢitlendirilerek geliĢtirilmesi açısından önem arz etmektedir. Dünya çapında, jeoparkların kurulması sonrasında gerçekleĢtirilen jeoturizm etkinliği, Bakanlığımızın turizmin çeĢitlendirilmesi misyonuna hizmet edebilecek, uygun ve dikkate değer bir alternatif turizm türü olmakla birlikte, kültür ve tabiat varlıklarının korunarak gelecek nesillere aktarılmasındaki yegâne araçlardandır. Jeolojik miras alanları eski devirlerde kültürel geliĢmeleri doğrudan veya dolaylı yoldan etkilemiĢ olup, genellikle ilk yerleĢim yerleri yaĢamak için uygun olan bu alanlarına kurulmuĢtur. Bakanlığımız sorumluluğunda bulunan kültür varlıklarının bazılarının jeolojik miras alanları içerisinde veya çevresinde yer aldığı göz önünde 119 bulundurulduğunda; jeopark ve jeoturizm uygulamalarının, gezilip görülmeye değmeyecek durumda bırakılmıĢ, kaçak kazı, definecilik veya baĢka türlü tehditler ile yok olma tehlikesi altında olan kültür varlıklarımızın canlandırılması açısından önemli bir koruma mekanizması olduğu ortaya çıkacaktır. Jeolojik oluĢumların kültür ve turizm değerlerini anlatmak amacıyla tez çalıĢması kapsamında örneklem alanı olarak seçilmiĢ olan Pamukkale, sahip olduğu değerlerle dünyadaki ender güzellikte ve çekicilikteki jeolojik miras alanlarından bir tanesidir. Kültürel jeoloji anlamında değerlendirme yapıldığında; bu alanda insanlar için uygun yaĢam ortamının geliĢmesinin ve dolayısıyla kültürel geliĢimin sağlanmasının baĢ aktörünün tektonik hareketler sonucu oluĢan kırık, çatlak ve fayların oluĢması ve bu oluĢumların yarattığı jeotermal aktivitelerin varlığı olduğu ortaya çıkacaktır. Jeotermal aktiviteler sonucu kırık, çatlak ve fay zonlarından yüzeye ulaĢan kalsiyum karbonatlı sıcak suların Ģifa verici özellikleri yanında, çökelttiği çeĢitli türde birçok travertenin gerek görsel özellikleri, gerek yapıtaĢı olarak kullanılmaları, gerekse su kanalı olarak kullanılmaları gibi birçok faktör tarihi devirlerde insanları bu alana çekmiĢtir. Ancak yine tektonik hareketlerin ürünü olan depremler nedeniyle bu alan terk edilmiĢtir. Turizm anlamında değerlendirme yapıldığında ise; Pamukkale’nin, ismini aldığı beyaz renkli teras tipi travertenleri, Ģifalı suları ve Hierapolis Antik Kenti dıĢında farklı turist tiplerinin ilgisini çekebilecek ve jeoturizm kapsamında değerlendirilebilecek önemli birçok jeolojik oluĢuma ev sahipliği yaptığı görülecektir. Dünya Miras Listesinde yer alması ve tanınırlığının sağlanmıĢ olması Pamukkale'nin turizm yönünü geliĢtirmiĢ olsa da, bu tez çalıĢması kapsamında yapılan tespitler doğrultusunda alanın daha iyi korunarak turizm potansiyelinin daha üst seviyelere çıkarılması için alternatif bir turizm türü olan jeoturizmin Bakanlığımızca değerlendirilmeye alınması gerektiği görülmüĢtür. Bakanlığımız ile destekçi diğer kurum ve kuruluĢların giriĢimleri sonucunda Pamukkale'nin jeopark olgusuna kavuĢturulması halinde, alanda yapılacak jeoturizm 120 etkinlikleri ile Pamukkale'nin cazibesi ve dünyadaki tanınırlığı arttırılarak yöre ve ülke turizminin çeĢitlendirilerek geliĢimine ve alandaki kültür ve tabiat varlıklarının daha iyi korunmasına katkı sağlanabilir ve aynı zamanda bu çalıĢmaların tüm ülke çapında yaygınlaĢtırılmasına ön ayak olunabilir. UNESCO'nun desteklediği Küresel Jeopark Ağına katılımın sağlanması adına, Kula Volkanik Jeoparkı ve Kızılcahamam-Çamlıdere Jeopark ve Jeoturizm Projesine benzer Ģekilde Pamukkale için de bir jeopark projesi geliĢtirilerek, tüm kriterlere sahip olması sayesinde Pamukkale'nin bu ağa girmesi sağlanabilir ve Traverten Jeoparkı adıyla dünya çapında daha fazla turistin ilgisi Pamukkale'ye çekilebilir. Bu amaçla, Pamukkale ve çevresinde tez çalıĢması kapsamında arazi çalıĢması yapılmıĢ ve Pamukkale Traverten Jeoparkı önerisine destek olabilecek doğal, kültürel ve bilimsel yönden önemli potansiyel jeositler belirlenmiĢtir. Tez kapsamında önerilen bu jeositlerin ileride yapılacak uygulamalarda dikkate alınmaları önem arz etmektedir. Pamukkale; Hierapolis Antik Kenti, teras tipi travertenleri ve Ģifalı suları yanında sırt tipi travertenleri, kanal tipi travertenleri, insan kaynaklı doğal oluĢumlu traverten köprüleri, antik taĢ ocakları ve diğer jeolojik mirasları ile de anılmalı ve bu değerlerin gözden kaçırılmaması sağlanmalıdır. Bu oluĢumların bulunduğu lokasyonlara ziyaretçilerin yönlendirilmesi ve oluĢumlar hakkında jeoloji bilgisine sahip rehberler eĢliğinde bilimsel anlatımların yapılması ile binlerce yıllık jeolojik sürecin sonucunda oluĢan bu değerler hakkında bilgi sahibi olunması son derece ilgi çekici bir deneyim olacaktır. Pamukkale'nin mevcutta yüksek olan turizm değerinin, bahsi geçen oluĢumların tanıtımının sağlanarak daha yüksek seviyelere çıkarılması mümkündür. 121 Pamukkale yukarıda sayılan birçok özelliğiyle Küresel Jeopark Ağına girmeye hak kazanabilir. Ancak yasal mevzuatımız içinde "jeopark" tanımlaması olmadığı için Ģu anda resmen jeopark kurulma olanağı bulunmamakta olup, gerekli yasal çalıĢmaların yapılması gerekmektedir. Pamukkale ve Türkiye'de bulunan diğer Jeolojik Miras alanlarının yasal mevzuatımızda yapılacak düzenlemeler doğrultusunda resmi olarak Jeopark ilan edilmesi doğa korumaya, yöresel kalkınmaya, turizmin yıl içerisine yayılarak geliĢmesine, eğitime, bilimsel araĢtırmaların artmasına ve kültürel geliĢime doğrudan katkı sağlayacaktır. Bunun dıĢında, Pamukkale'deki bazı kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına esas olmak üzere, acil olarak bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Pamukkale ve çevresinde yer alan, doğal ve kültürel yönden değerli jeolojik oluĢumlar beĢeri tehditler altında yok olmaya yüz tutmuĢ durumdadır. Aynı zamanda yapıtaĢı malzemesi olarak ekonomik boyutta oldukça değerli olan traverten oluĢumları maden Ģirketlerinin iĢtahını kabartmaktadır. Yabancı ülkelerde benzeri sahalardan en ufak bir taĢ parçası almak mümkün değilken, ülkemizde maden Ģirketleri bu alanlarda yoğun bir Ģekilde faaliyet göstermektedir. Altunel, (2001); Bakanlığımızca belirlenen koruma amaçlı imar planı sınırları dıĢında da traverten alanlarının var olduğunu ve bu alanların tamamen korumasız olduğunu belirtmiĢtir. Bununla birlikte, bu bölgedeki travertenleri ve traverten oluĢumunu bir sistem olarak ele almak gerektiğini; dolayısıyla o sistemin herhangi bir yerindeki değiĢikliğin bütün sistemi etkileyeceğini ifade etmiĢtir (Altunel, 2001:61). Bu doğrultuda yapılan arazi ve büro çalıĢmalarında, Yarıkkaya Mevkii'nde bulunan doğal ve kültürel özellikli sırt tipi traverten oluĢumlarının Bakanlığımızın belirlediği sit sınırları dıĢında kaldığı tespit edilmiĢ olup, bu konuya tezin dördüncü bölümünde yer verilmiĢtir. Söz konusu traverten oluĢumlarının korunmasına yönelik eğer önlem alınmazsa, bölgedeki maden Ģirketlerinin varlığı kültür ve tabiat varlığı 122 niteliğindeki bu oluĢumlarının yok olmasına neden olacak ve bir doğa katliamı yaĢanacaktır. Bu nedenle, bölgenin dinamik olarak iĢleyen sisteminin bozulmaması için bu sistemin sınırlarının iyi belirlenerek söz konusu arkeolojik ve doğal sit sınırlarının geniĢletilmesi ve bu eĢsiz alanın her türlü etkiye karĢı gerçek anlamıyla korunması gerekmektedir. Bu sayede binlerce yıllık jeolojik süreçte meydana gelen bu jeolojik mirasların koruma altına alınarak kıyımının önüne geçilecektir. Bir baĢka deyiĢle, bu oluĢumların ekonomik değerin ötesinde aslında önemli turizm değerleri olduklarının anlaĢılması sağlanacaktır. Bu amaçla, jeopark çalıĢmalarına iliĢkin proje veya yasal mevzuat beklenmeden Bakanlığımız ve ilgili diğer kurumlarca kültür ve tabiat varlığı özelliği gösteren bu traverten oluĢumlarının ivedilikle tescil edilerek koruma altına alınması gerekmektedir. Tescil iĢleminden sonra, her bir sırt tipi traverten oluĢumun en iyi görünebilecek yerlerine ne zaman ve nasıl oluĢtuklarına iliĢkin tanıtıcı levhalar konularak ziyaretçilerin bilgisine sunulmalıdır. OluĢturulacak parkurlar ve yerleĢtirilecek yön/mesafe levhaları ile bu sırt tipi travertenlere ve aynı zamanda bölgedeki önemli diğer jeolojik oluĢumların bulunduğu yerlere yürüyerek, bisikletle veya herhangi bir araçla ulaĢım sağlanabilir. Ayrıca, Yerderesi Vadisinin giriĢ kısmının güney kanadında bulunan su kanalı da korunması gerekli kültür varlığı olmasına rağmen arkeolojik sit sınırları dıĢında kalmıĢ olup, bu kültür varlığının da yok olmaması adına ivedilikle korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmesi gerekmektedir. Bunun yanında, Hierapolis'i yerle bir eden depremlerin tetikleyicisi konumundaki Pamukkale fayının iĢareti olarak görünen YokuĢyol Mevkii'ndeki fay aynası ve çizerindeki çalınmıĢ olan Karahayıt Kabartması tezin dördüncü bölümünde ele alınmıĢtır. Bilimsel ve kültürel değerleri bir araya getiren bu oluĢum üzerinde mevcutta kabartmanın orijinal yerinde bulunmuyor olması büyük bir eksiklik olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, Bakanlığımızca, çalınan bu önemli eserin bulunarak yerine yerleĢtirilmesi için çalıĢmaların hızlandırılması gerekmektedir. 123 Pamukkale ve yakın çevresinde bulunan traverten oluĢumları, fay zonları, çatlak vb. gibi önemli jeolojik oluĢumlar ve tarihsel deprem izleri, jeoturizm anlamında ulusal ve uluslararası düzeyde ses getirecek özellikte olup; bölgede çalıĢmalarını sürdüren profesyonel rehberlerin kültür turizmi temelinde yalnızca Hierapolis Antik Kentine odaklı hizmet vermelerinin yanında bölgedeki traverten oluĢumları hakkında da bilgi sahibi olmaları ve gelen ziyaretçilere aynı zamanda bölgedeki jeolojik evrim hakkında da rehberlik hizmeti vermeleri gerekmektedir. Ayrıca, Pamukkale-Karahayıt yolunun kenarında bulunan ve Çaltılı Dere yatağını karĢıdan karĢıya geçen, jeolojik ve kültürel açıdan son derece önemli olan güncel beyaz renkli kanal tipi traverten köprüsü yine tezin dördüncü bölümünde ele alınmıĢtır. Pamukkale'deki beyaz travertenleri oluĢturan eriyiklerin bir kanal yolu ile bu noktaya ulaĢması neticesinde meydana gelen bu jeolojik oluĢum aktif olarak kalsiyum karbonat birikimi devam eden beyaz renkli bir traverten köprüsüdür. Her ne kadar oluĢumu doğal jeolojik faaliyetlerin bir sonucu olarak görülse de aslında bu traverten köprüsünün oluĢumunda bir numaralı faktör insandır. Bakıldığında doğal oluĢumlu bir varlık gibi görünen bu traverten köprüsünü oluĢturan suların dereyi kendi baĢına karĢıdan karĢıya geçmesi mümkün görülmemektedir. Konuya kültürel jeoloji gözüyle bakıldığında, antik dönemde insanların söz konusu derenin ötesinde bulunan tarlalarına su taĢımak amacıyla muhtemelen içi oyulmuĢ bir ağaç gövdesini su kanalı olacak Ģekilde derenin iki ucuna yerleĢtirdikleri ve ağaç gövdesi üzerinden akan kalsiyum karbonat içerikli suyun traverten çökeltmesi sonucunda bu traverten köprüsünün meydana geldiği tahmin edilmektedir. Doğal oluĢumlu olması, ancak insan elinden çıkması nedeniyle bu traverten köprüsünü kültürel jeo-miras olarak nitelendirebiliriz. Ancak, yerinde yapılan incelemelerde söz konusu oluĢumun yok olma tehdidi ile karĢı karĢıya olduğu ve müdahale edilmezse yakın bir gelecekte artık var olamayacağı öngörülmüĢtür. Pamukkale civarında devam eden tarım ve hayvancılık faaliyetleri esnasında köprü patika yol olarak kullanılmakta ve oluĢumu 124 çok zor olan bu kültür ve tabiat varlığına geri dönüĢümü olmayacak zararlar verilmekte ve çökme tehlikesiyle karĢı karĢıya bırakılmaktadır. Etrafı düzensiz bir Ģekilde büyüyen sazlarla kaplanmıĢ, oldukça korumasız halde olduğu görülen bu paha biçilmez mirasın yok olma tehdidine karĢı yerel halk tarafından kullanılmasının önüne geçilerek ve tanıtılıp gün ıĢığına çıkarılarak kağıt üstünde sağlanan korumanın gerçek anlamda bir korumayla bütünleĢtirilmesi gerekmektedir. Pamukkale'ye gelen ziyaretçilere bu oluĢumun insan kaynaklı doğal bir oluĢum olduğunun anlatılması, aĢina olunan teras tipi travertenlerin yanında artı bir turizm değerinin ortaya çıkması sağlanacaktır. Ayrıca, Prof. Dr. Erhan ALTUNEL'in Pamukkale'de yaptığı araĢtırmalar sırasında tespit ettiği kanal tipi traverten köprüsünün basılı kaynaklarda Hierapolis kentinden Colossae ve Laodikeia'ya giden yol olarak ve Çukurbağ sırt tipi traverteninin tarım alanlarını birbirinden ayıran kanal olarak arkeologlar tarafından yanlıĢ yorumlandığı yine dördüncü bölümde anlatılmıĢtır. Bu doğrultuda, jeoloji biliminin ıĢığında aslında bir Roma yolu olduğu düĢünülen köprünün bir sulama kanalı olduğu ve tarım alanlarını birbirinden ayıran kanal olduğu düĢünülen oluĢumun aslında bir sırt tipi traverten olduğu bilimsel gerçekler ile gün ıĢığına çıkarılmıĢ ve jeolojinin kültürel tarih araĢtırmalarında ne kadar önemli bir yere sahip olduğu ortaya çıkmıĢtır. Jeolojik oluĢumların kültür varlıkları açısından değerlendirilmesi ve turizme kazandırılması esas alınarak hazırlanan bu tez çalıĢması kapsamında, yok olma tehlikesi altında bulunan jeolojik mirasların korunmasına iliĢkin dünyada ve ülkemizde gerçekleĢtirilen çalıĢmalar ele alınmıĢ olup, bu mirasların kültür ve turizm ile olan iliĢkisi hakkında genel değerlendirmeler yapılmıĢ ve örneklem alanı olarak seçilmiĢ olan Pamukkale'den somut örnekler verilerek özel anlamda Pamukkale ve genel anlamda da ülkemiz adına Bakanlığımızın misyonu içerisinde uygulayabileceği yeni öneriler sunulmuĢtur. 125 Sonuç olarak, Bakanlığımızca bu önerilerin dikkate alınarak, jeolojik miras özelliği bulunan kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve turizme kazandırılması amacıyla, dünyada yaygın olarak üzerinde çalıĢmaya baĢlanmıĢ olan jeopark ve jeoturizm uygulamalarının ülkemizde gerekmektedir. 126 de uygulanabilir hale getirilmesi KAYNAKÇA ACAR, D., (2008). Jeoparklar: Pamukkale Örneği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, YayımlanmamıĢ Uzmanlık Tezi, Ankara. AKIN, M. (2000), "YapıtaĢı Olarak Travertenler", Mavi Gezegen Popüler Yerbilim Dergisi, Sayı: 3, s.32-36. AKPINAR, E. ve BULUT, Y. (2010). "Ülkemizde Alternatif Turizmin Bir Dalı Olan Ekoturizm ÇeĢitlerinin Bölgelere Göre Dağılımı ve Uygulama Alanları". III. Ulusal Ormancılık Kongresi 20-22 Mayıs 2010 (s.1575-1594). Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi. ALÇĠÇEK, M. C., ÖZKUL, M. ve VAROL, B. (2002), "Denizli Travertenlerinin Petrografik Özellikleri ve Depolanma Ortamları", MTA Dergisi, Sayı: 125, s.13-29. ALTUNEL, E. (1993), "Pamukkale: Emsalsiz Travertenler", Cumhuriyet Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı: 339, s.7-10. ALTUNEL, E. (1996a), "Pamukkale'de (Hierapolis) Arkeologlar Tarafından YanlıĢ Yorumlanan Jeolojik Yapılar: Kendiliğinden OluĢan Kanal Travertenler ve Sırt Tipi Travertenler", Jeoloji Mühendisliği Dergisi, Sayı: 48-49, s.35-40. ___________ (1996b), "Pamukkale Travertenlerinin Morfolojik Özellikleri, YaĢları ve Neotektonik Önemleri", MTA Dergisi, Sayı: 118, s.47-64. ALTUNEL, E. ve BARKA, A. (1996), "Hierapolis'teki Arkeosismik Hasarların Değerlendirilmesi", Türkiye Jeoloji Bülteni, Sayı: 2, s.65-74. 127 ALTUNEL, E., BECHER-HANCOCK, A., CHALMERS, R. M. L., ÇAKIR, Z. ve HANCOCK, P. L. (2000). "Creation and Destruction of Travertine Monumental Stone by Earthquake Faulting at Hierapolis, Turkey", D. R. Griffiths, I. S. Stewart, P. L. Hancock ve W. J. McGuire (Ed.), The Archaeology of Geological Catastrophes, (s.1-14), London: Geological Society Special Publications. ALTUNEL, E. (2001). "Hierapolis: Emsalsiz Tarihsel ve Doğal Abide", H. Sezgin (Ed.), Taç Vakfı'nın 25 Yılı Anı Kitabı: Türkiye'de Risk Altındaki Doğal ve Kültürel Miras, (s.57-65), Ġstanbul: Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı Yayınları. ALTUNEL. E. (2011). "Ġnsanoğlunun Yeryüzüne Dağılımında Jeolojinin Etkisi". Aktif Tektonik Araştırma Grubu 15. Çalıştayı Bildiri Özleri 19-22 Ekim 2011 (s.1). Adana: Çukurova Üniversitesi. ARDA, S., COġAR, Y. Z., GÜRLER, G. ve diğerleri (2008). "Bir GeliĢmiĢlik Göstergesi Olarak Koruma Alanları ve Jeolojik Miras Ulusal Envanteri Protokolü'nün Önemi Üzerine GörüĢler". 61. Jeoloji Kurultayı Açılış Konuşmaları 24-28 Mart 2008. Ankara: TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası. ARTHUR, P. (2006). Bizans ve Türk Dönemi'nde Hierapolis, Pamukkale, (N. Fırat, Çev.), Ġstanbul: Ege Yayınları. ATABEY, E. (2003), Tufa ve Traverten, Ankara: TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yayınları. AYAZ, E. (2002), “Travertenlerde Gözlenen Morfolojik Yapılar ve Tabiat Varlığı Olarak Önemleri”, Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Sayı: 2, s.123-134. 128 BAYKARA, M. O., ERTEN, H., GÖKGÖZ, A ve diğerleri (2011). "Denizli Havzası'nın (Batı Anadolu) Jeolojik Miras Öğeleri: Genel Bir Tanıtım ve Değerlendirme". 64. Jeoloji Kurultayı Bildiri Özleri 25-29 Nisan 2011. Ankara: TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası. BĠRĠNCĠ, B. M. (2006), Hierapolis Antik Şehrinin Arkeosismolojik Açıdan İncelenmesi, Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, EskiĢehir. BOYRAZ, S., ENGĠN, A. ve UYSAL, F. (2005), "Ġnsan - TaĢ ĠliĢkilerinin Özet Tarihçesi", Mavi Gezegen Popüler Yerbilim Dergisi, Sayı: 12, s.17-20. BOYRAZ, S., KAZANCI, N. ve UYSAL, F. (2005). "Geo-cultural Significance of Carbonate Rocks in Anatolia: A Case Study Based on Findings in Local Museums and on Archaeological Sites, Turkey". Proceedings of 1. International Symposium on Travertine, Abstracts 21-25 Eylül 2005 (s.334). Denizli: Pamukkale Üniversitesi. BOYRAZ, S. ve YEDEK, Ö. (2012), "Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı", TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Haber Bülteni, Sayı: 2, s.21-24. DURMUġ, H., GÜLER, S. ve SEMENDEROĞLU, A. (1993), “Pamukkale’nin Dünü Bugünü Yarını”, Çevre Dergisi, Sayı: 8, s.9-12. EROL, K. ve ÖZBEK, O. (2002), "Neolitik Dönem Cilalı TaĢ Baltalarında Arkeometri ÇalıĢmaları ve Trakya'dan Bir Örnek", Mavi Gezegen Popüler Yerbilim Dergisi, Sayı: 6, s.72-75. GÜRLER, Y. (2009), "Doğanın Öyküsünü Anlamak: Jeoturizm", Mavi Gezegen Popüler Yerbilim Dergisi, Sayı: 14, s.4-8. 129 GÜRLER, G., ÖZTAN, N. S. ve UĞUZ, M. F. (2009), "Türkiye'nin Ġlk Jeoparkı", Mavi Gezegen Popüler Yerbilim Dergisi, Sayı: 14, s.9-20. GÜRLER, G. ve TĠMUR, E. (2007). "Jeoparkların Koruma-Kullanım Yöntemlerinin Belirlenmesi: Karapınar Potansiyel Jeopark Alanı Ġçin Bir Değerlendirme, Türkiye". Proceedings of The Second International Symposium on Development Within Geoparks-Environmental Protection and Education, Lushan-Jiangxi Province-China 12-15 Haziran 2007. Ankara: MTA Genel Müdürlüğü. www.mta.gov.tr/v2.0/birimler/jeolojik_miras/.../tammetin_bildiri.pdf EriĢim Tarihi: 10.04.2013 ĠNAN, N. (2008), "Jeolojik Miras ve Doğa Tarihi Müzeleri", TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı: 493, s.80-83. KADIOĞLU, Y. (2008), “Denizli Ġlinde Ekonomik Bir Fonksiyon Özelliği Kazanan Endüstriyel Doğal TaĢlar: Mermer ve Traverten”, Marmara Coğrafya Dergisi, Sayı: 18, s.253-271. KAZANCI, N. (2010), Jeolojik Koruma Kavram ve Terimler, Ankara: TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yayınları. KOÇAN, N. (2011), "Jeoturizm Planlaması ve Peyzaj Mimarlığı Açısından Bir Değerlendirme: Kızılcahamam - Çamlıdere Jeoparkı", Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, Sayı: 1, s.47-53. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, AKVKBKMA, 2013. LUTGENS, F. K., TARBUCK, E. J. ve TASA, D. (2013). Genel Jeoloji Temel Kavramlar, (C. Helvacı, Çev.), Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. (2004) 130 LÜLE, Ç. (2002), "Parlak ve Renkli Bir Dünya: SüstaĢları", Mavi Gezegen Popüler Yerbilim Dergisi, Sayı: 5, s.32-35. ÖNEZ, Z. (2008), "Özel Çevre Koruma Bölgeleri Yönetim Sorunları Kapsamında: Pamukkale Özel Çevre Koruma Bölgesi", Akademik İncelemeler Dergisi, Sayı: 1, s.55-73. ÖZKUL, M. (2010). "Denizli Havzası'nın Antik Traverten Ocakları". Uluslararası Jeolojik Koruma Sempozyumu Powerpoint Sunumu 15-19 Eylül 2010. Elazığ: Fırat Üniversitesi. http://web.firat.edu.tr/jeokoruma/jeo/PDF/M.%20%C3%96zkul.pdf EriĢim Tarihi: 25.07.2013 POLAT, S. (2011), “Türkiye’de Traverten OluĢumu, YayılıĢ Alanı ve Korunması”, Marmara Coğrafya Dergisi, Sayı: 23, s.389-428. SEVĠN, N. A., SEVĠN V., ġENER, S., ġENOL, M. ve YAKUPOĞLU, T. (2008). "Doğu Anadolu'da Antik Dönemlerde KullanılmıĢ Yarı Kıymetli TaĢ Yataklarından Örneklere: Granat, Oltu TaĢı, Obsidiyen ve Oltu Zümrütü". 61. Jeoloji Kurultayı Bildiri Özleri 24-28 Mart 2008 (s.38-40). Ankara: TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası. ġAHĠN, F., (2012). Eskişehir İlinin Kültür Turizmi Potansiyeli: Mevcut Durum ve Öneriler, Kültür ve Turizm Bakanlığı, YayımlanmamıĢ Uzmanlık Tezi, EskiĢehir. UZEL, A. (1991), Pamukkale (Hierapolis) Preservation and Development Plan and The International Workshop on Pamukkale, Ankara: Dönmez Ofset. YILDIZ, H. (2010), Su ve İnancın Kenti Hierapolis: Pamukkale, Ġstanbul: Biltur Basım Yayın. 131 YUSUFOĞLU, H. (2009), "Ġnsanoğlunun Faylar ile ĠliĢkisine Bir YaklaĢım", MTA Doğal Kaynaklar ve Ekonomi Bülteni, Sayı: 7, s.15-17. ZOUROS, N. (2007). "Geodiversity, Protection and Management of The European Geopark Networks". A. Kutluay, E. Özsayın ve K. Dirik (Yay. Haz.), 60. Jeoloji Kurultayı Bildiri Özleri 16-22 Nisan 2007 (s.168-171). Ankara: TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası. Ġnternet Kaynakları http://www.kultur.gov.tr/TR,22960/misyon-ve-vizyonumuz.html EriĢim Tarihi: 14.08.2013 http://www.unesco.org.tr/?page=15:0:1:turkce EriĢim Tarihi: 14.08.2013 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87akmak_ta%C5%9F%C4%B1_(silex) EriĢim Tarihi: 14.05.2013 http://paleoberkay.blogspot.com/2010/08/bursa-cakmaktas-kaynaklar.html EriĢim Tarihi: 14.05.2013 http://tr.wikipedia.org/wiki/Obsidyen EriĢim Tarihi: 10.04.2013 http://woodcocompany.com/pro1434542.html EriĢim Tarihi: 15.05.2013 http://tr.wikipedia.org/wiki/Kire%C3%A7_ta%C5%9F%C4%B1 EriĢim Tarihi: 10.04.2013 132 gobeklitepe.info/tr/ EriĢim Tarihi: 18.07.2013 http://tr.wikipedia.org/wiki/Andezit EriĢim Tarihi: 10.04.2013 http://tr.wikipedia.org/wiki/Bazalt EriĢim Tarihi: 10.04.2013 http://tr.wikipedia.org/wiki/Kumta%C5%9F%C4%B1 EriĢim Tarihi: 10.04.2013 http://tr.wikipedia.org/wiki/Traverten EriĢim Tarihi: 10.04.2013 http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,44432/pamukkale-hierapolis-denizli.html EriĢim: 28.02.2012 www.jmo.org.tr/resimler/ekler/a77befc3b608d6e_ek.pdf EriĢim Tarihi: 28.02.2013 http://www.turkjeopark.org/tr/jeopark/dunyada-jeoparklar.html EriĢim Tarihi: 07.04.2013 http://www.europeangeoparks.org/?page_id=168 EriĢim Tarihi: 30.09.2013 http://www.unesco.org.tr/?page=9:211:3:turkce EriĢim Tarihi: 19.05.2013 133 http://www.unesco.org/new/en/natural-sciences/environment/earthsciences/global-geoparks/members/ EriĢim Tarihi: 30.09.2013 http://www.jeoparkankara.com/ EriĢim Tarihi: 18.05.2013) http://jeoparkankara.com/index.php/tr/proje/kapsam.html EriĢim Tarihi: 18.05.2013 http://www.jeoparkankara.com/index.php/tr/bizden-haberler/99-tuerkyenn-lkjeopark-durainin-tanzm-tamamlandi.html EriĢim Tarihi: 13.06.2013 http://www.jeoparkankara.com/index.php/tr/bizden-haberler/86-jeoparkduraklarnn-yoen-levhalar-yerletirildi.html EriĢim Tarihi: 12.06.2013 http://www.cumhuriyetarsivi.com/katalog/4199/sayfa/1996/11/16/8.xhtml EriĢim Tarihi: 03.11.2012 http://www.bilimvegelecek.com.tr/?goster=366 EriĢim Tarihi: 21.05.2013 http://kozmopolitaydinlar.files.wordpress.com/2012/01/homo-erectus-turkey709529.jpg EriĢim Tarihi: 21.05.2013 http://www.3dmekanlar.com/tr/akhan.html EriĢim Tarihi: 22.05.2013 www.marmaracografya.com/pdf/23.19.pdf EriĢim Tarihi: 27.07.2013 http:// www. fay.nedir.com/ EriĢim Tarihi: 01.06.2013 134 http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,44635/denizli-ili-karahayit-ilcesihierapolis-antik-kentinden-.html EriĢim Tarihi: 03.08.2013 http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,44493/calinan-eserler.html EriĢim Tarihi: 03.08.2013 www.calistay.turkjeopark.org EriĢim Tarihi: 27.04.2013 http://www.jeoparkankara.com/index.php/tr/bizden-haberler/88-tuerkyede-brlk-daha.html EriĢim Tarihi: 10.05.2013 http://www.jemirko.org.tr/index.php/tr/jeolojik-miras-nedir/jeolojik-mirasterimleri.html EriĢim Tarihi: 27.08.2013 http://www.turkjeopark.org/turkiyede-durum/ EriĢim Tarihi: 31.08.2013 http://unesco.org.tr/dokumanlar/duyurular/kula_jeopark.pdf EriĢim Tarihi: 31.08.2013 135 EKLER Ek-1: Pamukkale'de önerilen jeositlerin topoğrafik harita üzerindeki gösterimi (Kaynak: Altlık: MTA ArĢivi, 2013; Çizim: KiĢisel MapInfo uygulaması). 136 Ek-2: Pamukkale'deki arkeolojik ve doğal sit sınırlarının kadastral pafta üzerindeki gösterimi (Kaynak: AKVKBKMA, 2013) 137 Ek-3: Pamukkale'de önerilen jeositlerin yerlerini ve arkeolojik/doğal sit sınırları ile olan iliĢkilerini gösteren uydu görüntüsü (Kaynak: Altlık: Google Earth, EriĢim Tarihi: 25.05.2013, Çizim: KiĢisel MapInfo uygulaması) 138 ÖZET Jeolojik Miras Alanları, sahip oldukları tabii değerler sayesinde insanlık tarihi boyunca her zaman ilgi odağı olmuĢtur. Bu alanların birçoğu, nadir olarak bulunmaları, görsellikleri ve yaĢam için uygun ortamlar sunmaları gibi özelliklere sahip olmaları ile bulundukları bölgedeki kültürel geliĢmelerde etkin rol oynamıĢtır. Ġnsanlığın ortak mirası olarak, korunması ve gelecek nesillere en iyi Ģekilde aktarılması gereken Jeolojik Miras Alanları, son yüzyılda geliĢen endüstrileĢme nedeniyle artan yok olma tehlikelerine karĢı birçok ülkenin destek verdiği jeopark kavramı ile korunmaya ve alternatif bir turizm dalı olarak tanımlanan jeoturizm ile tanıtılmaya çalıĢılmaktadır. Son yıllarda, dünyadaki örneklere paralel Ģekilde ülkemizde de jeolojik miras alanları ele alınmıĢtır. Bu alanlarda planlı olarak jeopark ve jeoturizm uygulamalarına iliĢkin çalıĢmalar sürdürülmektedir. "Jeolojik Oluşumların Kültür Varlıkları Açısından Değerlendirilmesi ve Turizme Kazandırılması" baĢlıklı bu tez çalıĢmasında, Bakanlığımızın sorumluluğundaki kültür ve turizm konuları esas alınarak, jeoloji, kültür varlıkları ve turizm arasındaki iliĢki genel hatlarıyla incelenmiĢ ve bu konudaki örneklem alanı olarak ülkemizdeki en ciddi jeopark adaylarından biri olan Pamukkale'nin doğal ve kültürel boyutta jeolojik miras değeri bulunan jeolojik oluĢumları detaylı olarak araĢtırılmıĢtır. Yapılan araĢtırmalar neticesinde, jeolojik miras niteliğindeki bu jeolojik oluĢumların kültür ve turizm değeri ortaya konulmuĢtur. Sonuç olarak, sahip olduğu bu değerler sayesinde Pamukkale'nin dünyadaki örneklere benzer Ģekilde bir jeopark olarak değerlendirilebileceği görülmüĢtür. Anahtar Kelimeler: Jeolojik Miras, Jeopark, Jeoturizm, Kültürel Jeoloji, Pamukkale, Hierapolis, Traverten, Kültür ve Turizm Bakanlığı. 139 ABSTRACT Thanks to owning natural values, Geological Heritage Sites had always been center of interest throughout the history of mankind. Owning the characteristics like rarely presence, visuality and providing a suitable environment for life and health, many of these sites had played an active role for cultural development of the region where they located. As being common heritage of mankind, Geological Heritage Sites that have to be protected and transferred ideally to future generations, are being tried to be protected by geopark concept with many countries' supporting against extinction dangers in consequence of growing industrialization at the last century and also to be introduced by geotourism which is defining as a kind of alternative tourism. In recent years, Geological Heritage Sites are under debate also in our country in parallel to other examples in the world. The studies related to geopark and geotourism applications are being sustained within a plan on these sites. In this thesis study which is titled "Evaluation of Geological Formations in Terms of Cultural Assets and Gaining to Tourism", the relationship between geology, cultural assets and tourism was examined with its general lines on the basis of culture and tourism subjects which are the responsibilities of our Ministry, and as being the pattern area of this subject where is one of the most serious geopark candidates in our country, Pamukkale's geological formations having geological heritage value on the dimension of culture and tourism had been studied in detail. As a result of research, culture and tourism value of these geological formations having geological heritage characteristic has been introduced. Consequently, thanks to owning this heritage, it has been observed that Pamukkale can be evaluated as a geopark similar to other examples in the world. Keywords: Geological Heritage, Geopark, Geotourism, Cultural Geology, Pamukkale, Hierapolis, Travertine, Culture and Tourism Ministry. 140 ÖZGEÇMĠġ Engin Yılmaz 28.05.1985 tarihinde Trabzon'da doğdu. 2003 yılında Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği bölümünü kazandı ve bu bölümden 2008 yılında mezun oldu. 2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Erzurum Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü'nde Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı olarak görev yapmaya baĢlayan Engin Yılmaz, 2010 yılı içerisinde EskiĢehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne tayin olmuĢ ve burada 2012 yılının sonuna kadar hizmet vermiĢtir. 2013 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne tayin olan Yılmaz burada Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı olarak görevine devam etmektedir. Engin Yılmaz iyi derecede Ġngilizce bilmektedir. Engin Yılmaz'ın temel ilgi alanları arasında doğal alanların korunması, tarihi mekânların canlandırılması, yurtiçi-yurtdıĢı geziler ve turizm sektörü bulunmaktadır. 141
Benzer belgeler
Kızılcahamam-Çamlıdere (Ankara) Jeopark ve Jeoturizm Projesi
alanı, endemik lalesi (Tulipa sp.) ve dünyada nesli tehlike altında olan ve Avrupa’nın
birçok bölgesinde sayısı azalan kara akbaba (Aegypius monachus) türünün yaşam alanı
olarak önemli ziyaretçi çe...
Kızılcahamam-Çamlıdere (Ankara) Bölgesi Jeolojik
heritage values situated in Kizilcahamam-Camlıdere were introduced, and evaluations were made on the total
potential of area and potential activities were determinated for geosits stops. In terms o...
tufa ve traverten nedir
İspanyolca konuşan ülkeler ve günümüz Avrupasında tufa teriminin yerine traverten
kullanılmaktadır.
Tufa ve travertenler; bir bölgenin hidrolojik yapısı, iklim ve mikrobiyolojik toplulukları,
iklim...