Ulaştırma Sektörü Raporu - Ekonomi ve Dış politika Araştırma Merkezi
Transkript
Ulaştırma Sektörü Raporu - Ekonomi ve Dış politika Araştırma Merkezi
3. Ulaştırma Sinan Ülgen, Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Selen Sarısoy Guerin, Centre for European Policy Studies (CEPS) Mahmut Tekçe, Centre for European Policy Studies (CEPS) 3.1. Giriş 3.1.1. Türkiye’de Ulaştırma Sektörüne Genel Bakış Yurtiçi ve uluslararası yolcu ve yük trafiğinin gün geçtikçe artmasıyla, ulaştırma hizmetlerinin kalitesi, maliyeti ve etkinliği ticari olarak daha fazla önem kazanmaktadır. Dünya ticaret dinamiklerindeki değişiklikler, hem ticari akışın yönünü, hem de taşınan yükün hacmini etkilemektedir. Bu dinamiklerle birlikte, yeni ulaştırma merkezleri ortaya çıkarken, dünya ticaret hacmi de önemli bir artış göstermektedir. 2005 yılında dünya ticaretindeki toplam ihracat miktarı %10 oranında artarken, ulaştırma hizmetlerinin ihracatı 2004 yılında %24 oranında bir artış göstermiştir. Doğu-Batı ve Kuzey-Güney eksenlerinde artan ticari hacmi, Türkiye’yi Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz ülkeleri arasında potansiyel bir ulaştırma merkezi konumuna getirmektedir. Türkiye’de sağlam ve verimli bir ulaştırma altyapısının geliştirilmesi, komşu ülkelerin Avrupa ekonomileriyle bütünleşmesi için de büyük önem taşımaktadır. Ancak Türkiye’nin mevcut ulaştırma altyapısı ile bölgelerarası konumunun yarattığı coğrafi avantajdan faydalanabildiğini söylemek mümkün değildir. Bunun başlıca nedeni düzenleyici reformların geç başlatılmış olmasıdır. Bu bölümde, demiryolu, karayolu, havayolu ve denizyolu taşımacılığı olmak üzere tüm ulaştırma türleri (modları) ve bunların yanı sıra intermodal taşımacılık çeşitleri incelenmektedir. Her ulaştırma türü için pazarın genel durumunun gözden geçirilmesini takiben, Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de uygulanan düzenleyici çerçeve değerlendirilmiştir. AB mevzuatının uygulanmasının her bir türde nasıl bir etkisi olacağı değerlendirilmiş ve sektörel verimlilik açısından bakılarak, politika önerileri geliştirilmiştir. Türk ulaştırma politikasındaki öncelikler, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarından bu yana büyük bir değişim göstermiştir. İlk otuz yıl boyunca, toplu taşımacılık altyapısının geliştirilmesinde en önemli rolü demiryolu taşımacılığı üstlenmiştir. Ancak demiryolu taşımacılığının hakim rolü yavaş yavaş kaybolarak üstünlüğü karayolu taşımacılığına bırakmıştır. 1950 yılında yük taşımacılığının %78’i demiryolları aracılığıyla gerçekleştirilirken, 1999 yılında bu oran %5’e düşmüştür. Türkiye’de ulaştırma hizmetlerine olan talebin artışı, ulaştırma türlerinin artan kapasitesine bakılarak gözlemlenebilir. Tablo 3-1’de bu artış oranı ulaştırma türlerine göre incelenebilir. Tablo 3‑1: Ulaştırma türlerine göre miktar ve yüzde oranları (Milyon) Kara Deniz Demir Hava Toplam Yük tonu km Yolcu km Yük tonu km Yolcu km Yük tonu km Yolcu km Yük tonu km Yolcu km Yük tonu km Yolcu km 2001 % 2002 % 2003 % 2004 % 2005 % 151,421 90 150,912 92 152,163 91 156,853 94 166,770 95 168,211 95 163 ,327 95 164,311 95 174,312 95 181,983 95 8 100 5 5,738 3 5 400 3 0 0 0 0 31 0 21 0 22 0 0 0 0 0 7,562 5 7 224 4 8 669 5 9 417 6 9 152 5 5 568 3 5 204 3 5 878 3 5 237 3 5 036 3 285 0 275 0 276 0 321 0 392 0 2 859 2 2 706 2 2 752 2 3 223 2 3 992 2 167 368 100 164 149 100 166 508 100 166 591 100 176 314 100 176 669 100 171 258 100 166 508 100 182 772 100 191 011 100 Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2006 “Ulaştırma Sektörü: Kurumsal Yapı, Yasal Çerçeve ve Göstergeler” (2007) TÜSİAD Raporu 131 Hava taşımacılığı için talep, 2001 yılındaki serbestleşme sonucunda üçe katlanmış, diğer ulaştırma türleriyle karşılaştırıldığında, %16 ile en hızlı talep artışı gerçekleşmiştir. Kamyon sayısındaki yıllık büyüme %8 ile AB ortalamasının iki katıdır. 1950 yılından itibaren ulaştırma türlerine olan talepteki yıllık ortalama artış: • Toplam artış %8, • Karayolu taşımacılığına olan talebin yıllık artışı %7,6, • Demiryolu taşımacılığına olan talebin yıllık artışı %2, • Deniz taşımacılığına olan talebin yıllık artışı %5, • Hava taşımacılığına olan talebin yıllık artışı %16 olarak gerçekleşmiştir. Geçtiğimiz 25 yılın ortalama artış oranı olduğu gibi kaldığı takdirde, önümüzdeki 25 yıl içinde Türk yolcu trafiğinin 3 kat (540 milyar yolcu-km) ve yük taşımacılığının da 2,5 kat (300 milyar ton-km) artış göstermesi beklenebilir. Artan arz ve talebin trafik yoğunluğu, hava kirliliği ve kazalar gibi yan etkileri de birlikte getireceği unutulmamalıdır. Türk dış ticaret taşımacılığında deniz ve karayolu taşımacılığı ön sırada yer alırken, ulaştırma yüzdelerinde hava ve demiryolu taşımacılığı fazla önemli bir yer tutmamaktadır. Türkiye ile karşılaştırıldığında AB–25 ülkeleri hava taşımacılığının kullanması açısından daha dengeli bir dağılıma sahiptir. Bu karşılaştırma Tablo 3-2’de gösterilmektedir. Tablo 3‑2: AB ve Türkiye’de ulaştırma türüne göre değer bazında dış ticaret oranları Değer Bazında AB TR Deniz 0,45 0,48 Demiryolu 0,01 0,01 Karayolu 0,18 0,44 Hava 0,24 0,05 Dier 0,12 0,02 Toplam %100 %100 Kaynak: TUİK ve Scadplus (2005) Artan talebi karşılamak için Türk ulaştırma sistemi daha dengeli, daha rekabetçi ve serbest ulaştırma stratejilerine ihtiyaç duymaktadır. Türk ulaştırma sistemi 1990’lı yıllarda serbestleşmeye başlamıştır. Reformlar AB’ye giriş süreci ile birlikte hız kazanmıştır. Ulaştırma Bakanlığı, AB düzenlemeleri ile daha uyumlu olacak şekilde daha dengeli ve liberal bir düzenleyici çerçeve elde etmek için önceliklerini belirlemiştir. 3.1.2. Avrupa Birliği ve Türkiye’deki Düzenleyici Çerçeveye Genel Bakış Ulaştırma, Avrupa Topluluğu’nun en eski ortak politikalarından biridir. Roma Anlaşması’ndan bu yana ulaştırma politikası, insanların ve malların serbest hareket edebilmesini sağlamak için üye devletler arasında sınırlardaki engellerin kaldırılmasına odaklanmıştır. Öncelikli hedefleri, ulaştırma için iç pazarın tamamlanması, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması, temel ağların Avrupa’da 132 Avrupa ve Orta Asya’da Ulaştırma, Dünya Bankası http://web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/COUNTRIES/ECAEXT/EXTECAREGTOPTRANSPORT/ 0,,contentMDK:20647543~pagePK:34004173~piPK:34003707~theSitePK:571121,00.html yayılması, emniyetin artırılması ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi olmuştur. Ulaştırma sektörü, Avrupa ekonomisinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu sektör AB GSMH’sinin ve istihdamının %7’sini, üye devletlerin yatırımının %40’ını ve Topluluk enerji tüketiminin %30’unu oluşturmaktadır. Ulaştırma hizmetleri sektöründe AB-25’te 8 milyondan fazla kişi istihdam edilmektedir. Bunların yaklaşık üçte ikisi kara taşımacılığında (karayolu, demiryolu, iç su taşımacılığı), %2’si deniz taşımacılığında, %5’i hava taşımacılığında ve %29’u da kargo elleçleme, saklama ve depolama, seyahat ve nakliye acenteleri, tur işletmecileri gibi destekleyici ve yardımcı faaliyetlerde çalışmaktadır. Avrupa Komisyonu Ulaştırmadan Sorumlu Komiser Jacques Barrot’ya göre 2030 yılına kadar ulaştırmanın ikiye katlanması beklenmektedir. Bu büyümenin başlıca olası sonuçları arasında, kirlilik ve trafik yoğunluğunun artması, bu artışın da ulaştırma hizmeti fiyatlarına yansıyarak Avrupa vatandaşlarının yaşam kalitesi ve Avrupa sanayisinin rekabetçiliği üzerinde olumsuz etki yaratmasıdır. Trafik yoğunluğunun maliyetinin, AB’nin GSYİH’sinin yaklaşık %1,1’i, diğer bir deyişle AB bütçesi kadar (100 milyar Euro) olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca enerji güvenliği ve çevre kalitesi açısından da olumsuz sonuçlar söz konusudur. Ulaştırma, sera gazı emisyonlarının %30’undan sorumludur. Bu nedenle, Avrupa ulaştırma politikası, ulaştırma türlerinin daha az trafik yoğunluğu yaratan, daha güvenli ve daha az kirletici ulaştırma türlerine doğru kaymasını teşvik etmelidir. Bu bağlamda Avrupa Komisyonu 2001 yılında Ortak Ulaştırma Politikası’na dair Beyaz Kitap’ı yayımlamış, 2010 yılına kadar kesin hedefler belirlemiş ve bu hedeflere ulaşmak için atılacak önemli adımları sıralamıştır. Beyaz Kitap, Avrupa’nın rekabetçiliği ve etkinliğini artıracak, bütün ulaştırma türlerini içeren bir ulaştırma politikası ve ulaştırma ağını ortaya çıkartmayı amaçlayan bir Eylem Planı öne sürmüştür. Rekabetçilik için gerekli hareketliliği sınırlamadan, çevre üzerindeki baskıyı ve trafik yoğunluğunu azaltmak amacıyla özellikle demiryolları ve diğer alternatif ulaştırma türlerinin kullanıldığı, ekonomik büyümenin canlandırılması için tasarlanan bir strateji önerilmiştir. Ulaştırmaya dair Beyaz Kitap’ta belirlenen başlıca hedefler şunlardır: • Ulaştırma türleri arasındaki dengenin sağlanması (karayolu taşımacılığı sektöründe kalitenin artırılması, demiryollarının canlandırılması, hava taşımacılığındaki büyümenin kontrol edilmesi, deniz ve iç su yolları ile taşımacılığın teşviki ve intermodal ulaşımın gerçekliğe dönüştürülmesi), • Darboğazların ortadan kaldırılması (Trans-Avrupa ulaştırma ağının oluşturulması), • Kullanıcıların ulaştırma politikasının merkezine yerleştirilmesi (karayolu emniyetinin iyileştirilmesi, ulaştırma için etkili ücretlendirme, kullanıcıların hak ve yükümlülüklerinin tanınması, yüksek kalitede şehir içi taşımacılığının geliştirilmesi ve araştırma ve teknolojinin temiz, etkin taşımacılığın hizmetine sunulması), • Küreselleşmenin etkilerinin yönetilmesi. http://europa.eu/scadplus/leg/en/lvb/l24040.htm Jacques Barrot, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı, Ulaştırma Komisyonu Üyesi, SPEECH/05/714, Tarih: 22 Kasım 2005 http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=SPEECH/05/714 Avrupa Komisyonu Enerji ve Ulaştırma Genel Müdürlüğü: 2010 Avrupa Ulaştırma Politikası: karar verme zamanı; COM (2001) 370, 12 Eylül 2001. http://ec.europa.eu/transport/white_paper/documents/doc/lb_texte_complet_en.pdf 133 Beyaz Kitap’ta ayrıca, hedeflere ulaşmak için aralarında genellikle finansman eksikliği nedeniyle gerçekleştirilememiş bir dizi iddialı altyapı projesi ve kamyonlar için yakıt vergilendirmesinin uyumlulaştırmasına yönelik tartışmalı planların da yer aldığı 70’ten fazla tedbir de tanımlanmaktadır. Komisyon 2005 yılında nicel hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını veya düzeltmelerin gerekip gerekmediğini saptamak amacıyla bir dönem ortası gözden geçirme gerçekleştirmeye karar vermiştir. Avrupa Komisyonu bu gözden geçirmeyi 2005 yılının sonlarında bir danışma süreci ile başlatarak, Haziran 2006 tarihinde yayınlamıştır. Bu bölümde demiryolu, karayolu, deniz ve hava taşımacılığı endüstrileri için yer alan düzenleyici çerçevenin uyum derecesi değerlendirilecektir. 3.2. Demiryolu Ulaşımı 3.2.1. Avrupa Birliği’nde Demiryolu Ulaşımı Avrupa’da demiryolu ulaşımının toplam ulaşımdaki payı son otuz yılda büyük bir düşüş göstermiştir. 1970 yılında AB-15’te demiryolları ile yük taşımacılığı 282 milyar ton kilometre (tkm) iken, bu rakam 2005 yılında 257 milyar tkm’ye düşmüştür. Bütün kara ulaştırma türleri içinde demiryolu ile yük taşımacılığının payı 1970 yılındaki %30 oranından, 2004 yılında %13,2’ye düşmüştür. AB–25 içinde demiryolu yük taşımacılığının türlere göre payı 1995 yılında %19,6 iken, 2004 yılında %16,4’e düşmüştür. AB-25’te 1970 yılında 494,3 milyar tkm olan demiryolu taşımacılığı, %23’ten fazla azalarak, 2005 yılında 380,5 milyar tkm’ye düşmüştür. Ancak aynı dönemde karayolu ile yük taşımacılığı üç katına çıkmıştır. Daha az dikkat çekici olmakla birlikte, aynı dönemde demiryolu yolcu taşımacılığında da bir düşüş yaşanmıştır: 1970 yılında AB-15’te demiryolu yolcu taşımacılığının türler içindeki payı %10,2 iken, 2003 yılında %6,3’e düşmüştür. AB-25’teki demiryolu yolcu taşımacılığının türler içindeki payı (hava ve deniz taşımacılığı hariç) 1995 yılında %6,3’iken, 2003 yılında %5,8’e düşmüştür. Yolcu-kilometre (ykm) sayısı AB-25’te 1970 yılında 300,6 milyar ykm iken, 2005 yılında 350 milyar ykm’ye yükselmiştir. Hızlı trenlerle gerçekleştirilen taşımacılık, 1990 yılındaki bütün demiryolu taşımacılığının %4,2’sini oluşturmuştur. 2004 yılında bu pay %21,6’ya çıkmıştır. Bunun başlıca nedeni, genel olarak demiryollarının karayolu taşımacılığı kadar rekabetçi olmaması gösterilmektedir. 3.2.1.1. Demiryolu Ulaşımında Azalan Rekabet AB’deki mevcut demiryolu ağlarının büyük çoğunluğu, yalnızca yerel veya ulusal kaygıların dikkate alındığı dönemlerde planlanmıştır. Bunun sonucunda, demiryolu ağları, ne bütünleşmiş, ne de karşılıklı işletilirlebilirliğe sahip farklı demiryolu sistemlerinden oluşan bir yamalı bohça görüntüsündedir. Burada karşılıklı işletilebilirlik, bir trenin Birlik’teki herhangi bir demiryolu ağı uzantısında çalışabilmesi anlamında kullanılmaktadır. Planlama yöntemleri, ray ayarları ve peron seviyeleri, demiryolu araçları ve işaret sistemlerinin teknolojileri veya personelin eğitimi ve yönetim sistemlerindeki farklar, birlikte çalışabilirliğe engel oluşturmaktadır. Bütünleşmedeki bu eksiklik, demiryolu şirketlerinin hızlı, güvenilir ve etkili uluslararası hizmet sunma şanslarını azaltmaktadır. Aslında demiryolu taşımacılığının pazar payının azalmasındaki başlıca neden, diğer ulaştırma Avrupa Komisyonu, Enerji ve Ulaştırma Genel Müdürlüğü, Keep Europe Moving: Mid-term review of the 2001 Transport White Paper, 2006. http://ec.europa.eu/transport/transport_policy_review/doc/2006_3167_brochure_en.pdf http://ec.europa.eu/transport/rail/overview/current_en.htm http://ec.europa.eu/transport/rail/overview/current_en.htm http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/06/1555 134 türlerine kıyasla düşük olan rekabetçilik seviyesidir. Karşılıklı işletilebilirlik sorunu olmadığından, karayolu taşımacılığı ulaştırma sisteminin hakimi durumundadır. Yolcu taşımacılığı yapan trenlerin öncelik sahibi olması ve sınırlardaki karışık prosedürler nedeniyle yaşanan uzun duraklamalar da, demiryolu yük taşımacılığını teslim süreleri açısından karayoluna göre daha az güvenilir hale getirmektedir. Çeşitli gecikmelerle birlikte, uluslararası demiryolu yük taşımacılığının ortalama hızı 18 km/saattir.10 “Tam zamanında” prensibi ile çalışan endüstriler için hız ve dakiklik çok önemlidir. Demiryolu sektöründeki durum böyle iken karayolu taşımacılığının lehine bir gelişme görmek şaşırtıcı değildir. Demiryolu taşımacılığının da bazı rekabet avantajları bulunmaktadır: güvenli, temiz ve dışsal maliyetler açısından bütün türler içinde en düşük maliyetli olan türdür. Bir tren 50–60 kamyon yükü taşıyabilmektedir. Demiryolu altyapısı geniş bir bölgeyi kapsamakta olup genel olarak iyi durumdadır. Yine de çoğu durumda demiryolları artık günümüzün çağdaş müşteri gereksinimlerini karşılamamaktadır. 3.2.1.2. AB’de Demiryolu Ulaşımı Mevzuatı Avrupa Birliği’nin demiryolu ulaştırma sektörüne düzenleme getirmesi, demiryolu altyapı yönetimi ve demiryolu taşımacılık hizmetleri sunulması için hesapların ayrı tutulmasını gerektiren bir yönerge ile birlikte 1991’de başlamıştır. Bu yönerge ile demiryolu ulaştırmacılığının belirli alanlarına bir derece pazar açıklığı sağlanmış, demiryolu şirketlerinin finansal yönetimlerinin sağlığa kavuşturulmasının altı çizilerek, demiryolları rekabetçilik üzerine daha fazla yoğunlaşmaya yönlendirilmiş ve üye devletlerden borç yüklerini azaltmaları istenmiştir. Yönerge ayrıca demiryolu taşımacılık şirketlerine diğer üye devletlerde kombine taşımacılık hizmetlerine erişim hakkını sağlamıştır. 1990’lı yıllarda iki yönerge daha sunulmuştur; demiryolu şirketlerinin ruhsatlandırılması ile ilgili 95/18/EC sayılı yönerge ve demiryolu altyapı kapasitesinin tahsis edilmesi ve altyapı kullanımının ücretlendirilmesi ile ilgili kuralları belirleyen 95/19/EC sayılı yönerge. 1996 yılında Komisyon, Topluluğun Demiryollarının Canlandırılması için bir Strateji ile birlikte bir Beyaz Kitap yayımlamıştır.11 Amacı sektördeki rekabeti harekete geçirmek ve daha fazla müşteri çekmek için işletmecileri verdikleri hizmetleri iyileştirmek ve yeni ürünler sunmaya teşvik etmektir. Öncelik, “demiryolu yük taşımacılığı yolları”nı oluşturarak demiryolu altyapısına erişimi uluslararası yük hizmetleri için açmak olmuştur. Bu sayede, ulusal ağların uluslararası hizmetlere açık erişimin sağlanması ve ulusal altyapı yöneticileri arasındaki işbirliğinin iyileştirilmesi hedeflenmiştir. Ancak bu girişim beklendiği gibi başarılı olmamış, açık erişim çok az kullanılmıştır.12 2001 yılında, mevcut mevzuatın etkinliğini artırmayı amaçlayan üç altyapı yönergesi kabul edilmiştir.13 Üye devletlerin yönerge hükümlerini en geç 15 Mart 2003 tarihine kadar ulusal mevzuatlarında uygulamaları gerekmekteydi ve bütün üye devletler şu anda bu gerekliliğe uymuş durumdadır. 10 Avrupa Komisyonu Enerji ve Ulaştırma Genel Müdürlüğü: 2010 için Avrupa Ulaştırma Politikası: karar verme zamanı; COM (2001) 370, 12 Eylül 2001. http://ec.europa.eu/transport/white_paper/documents/doc/lb_ texte_complet_en.pdf 11 Avrupa Komisyonu Enerji ve Ulaştırma Genel Müdürlüğü Beyaz Kitap, 30 Temmuz 1996: “Topluluğun demiryollarının canlandırılması için bir strateji”. http://europa.eu/scadplus/leg/en/lvb/l24014.htm 12 http://ec.europa.eu/transport/rail/overview/white_paper_1996_en.htm 13 Topluluğun demiryollarının geliştirilmesine dair 91/440/EEC sayılı Konsey yönergesini değiştiren 26 Şubat 2001 tarihli Konsey ve Avrupa Parlamentosu’na ait 2001/12/EC sayılı yönerge, demiryolu şirketlerinin ruhsatlandırmasına dair 95/18/EC sayılı Konsey yönergesini değiştiren 26 Şubat 2001 tarihli Konsey ve Avrupa Parlamentosu’na ait 2001/13/EC sayılı yönerge ve demiryolu altyapı kapasitesinin tahsisi ve demiryolu altyapısının kullanımı için ücretlerin toplanması ve güvenlik onayına dair 26 Şubat 2001 tarihli Konsey ve Avrupa Parlamentosu’na ait 2001/14/EC sayılı yönerge; genellikle Birinci Demiryolu Paketi olarak bilinir (Demiryolu Altyapı Paketi) 135 2002 yılında Komisyon beş önergenin sunulduğu ikinci bir demiryolu tedbir paketi oluşturmuştur:14 • Topluluğun demiryollarındaki kaza ve olayların araştırılması ve güvenlik düzenlemesine dair yeni bir yönerge, • Avrupa Hızlı Demiryolu Sisteminin ve geleneksel Trans-Avrupa demiryolu sisteminin birlikte çalışabilirliğine dair 96/48/EC ve 2001/16/EC sayılı yönergelerini değiştirmek için bir önerge, • Avrupa Demiryolu Güvenliği ve Karşılıklı İşletilebilirlik Ajansı’nın kurulması için bir tüzük önergesi, • Topluluğun Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme’ye (Convention concerning International Carriage by Rail - COTIF) katılım koşullarının müzakere edilmesi için Komisyon'u yetkilendiren bir Konsey Kararı için Komisyon önerisi, • 91/440/EEC sayılı yönergeyi değiştirerek demiryolu yük taşımacılığı piyasasını tamamen açmak amacıyla ulusal hizmetler için altyapıya erişimi serbestleştirmek üzere bir önerge. Üye devletlerin bu paketin hükümlerini 31 Aralık 2005 (piyasa açılım yönergesi için) ve 30 Nisan 2006 tarihine kadar uygulamaları gerekmiştir. Mart 2004 tarihinde Komisyon aşağıdaki dört önergeyi içeren üçüncü demiryolu paketini kabul etmiştir:15 • Piyasanın 1 Ocak 2010 tarihine kadar uluslararası demiryolu yolcu taşımacılığı hizmetine açılmasına dair bir yönerge; • Yolcuların uluslararası demiryolu trafiğindeki hak ve yükümlülüklerine dair tüzük; • Demiryolu yük kalitesine dair tüzük; • Topluluk içinde mal ve yolcu taşınmasında görevli lokomotif ve tren sürücülerinin sertifikasyonuna dair yönerge. 3.2.1.3. Düzenleyici Çerçevenin Üye Devletler Tarafından Uygulanması Ulusal uygulamalara bakıldığında,16 Romanya dışındaki tüm AB üyeleri Topluluğun demiryollarının geliştirilmesine dair 2001/12/EC sayılı yönergeyi uygulamak için Komisyon’a bildirimde bulunmuştur. İkinci demiryolu paketinin, birincisi gibi bir uygulama başarısı elde ettiğini söylemek çok zordur. Üye devletlerin büyük çoğunluğu mevzuatla ilgili tedbirleri ulusal mevzuatlarına aktarmak için verilen son tarihe uymadığı için, Avrupa Komisyonu, ikinci demiryolu paketinin hükümlerini kendi ulusal mevzuatlarına aktardıklarını bildiremeyen bu üye devletlere karşı uyarı prosedürlerini uygulamaya başlamıştır. AB demiryolu yönergeleri, üye devletleri ulusal seviyede uygulama için önemli ölçüde serbest bırakmıştır; sonuç olarak üye devletler müktesebatın uygulanması için farklı yaklaşımlar benimsemiştir.17 14 http://ec.europa.eu/transport/rail_archive/package/proposals_en.htm 15 http://ec.europa.eu/transport/rail/package2003/new_en.htm 16 http://ec.europa.eu/transport/rail/legislation/mne_table_en.htm 17 Farklı üye devletlerdeki demiryolu sektörü organizasyonuna dair örnekleri Ek 1’de bulabilirsiniz. 136 91/440/EEC sayılı yönerge hükmünce gerekli kılınmış olan altyapı yönetimi ve demiryolu taşımacılık hizmetlerinin sunulması arasında hesap ayrıştırması, hemen hemen bütün üye devletlerde uygulanmıştır. Yolcu ve yük taşımacılığı faaliyetleri arasında hesap ayrıştırması da tedricen gerçekleştirilmekle birlikte, bazı üye devletlerin daha fazla ilerleme kaydetmeleri gerekmektedir. Ray erişim ücretlendirmesi ve tren yolu tahsisi gibi temel işlevlerin bağımsızlığını sağlamak amacıyla üye devletler farklı kurumsal yapılar kurmuştur. Bütün ülkeler altyapı ve işletme için ayrı hesap tutmayı gerçekleştirmiştir (İrlanda Cumhuriyeti, Kuzey İrlanda ve Estonya hariç). Birçok ülke altyapı yönetimi ve demiryolu hizmet işletmeleri için ayrı varlıklar oluşturarak ayrıştırmayı daha da ileri götürmüşlerdir. Özellikle şu ülkeler tamamen ayrışmış bir yapı benimsemiştir: Bulgaristan, Danimarka, Norveç, Hollanda, Portekiz, Romanya, İspanya, Slovakya ve İsveç. Şu ülkelerde ise, bir holding yapısı altında, tamamen bütünleşmiş model mevcuttur: Avusturya, Belçika, İsviçre, Almanya, Yunanistan, Estonya, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Letonya, Litvanya, Macaristan ve Polonya. Diğer birkaç ülkede, tamamen ayrışmış ve bütünleşmiş modellerin arasında bir yapı benimsemiştir: Fransa, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya ve Slovenya. Bu ülkelerde, ayrı varlıklar oluşturulmakla birlikte, altyapı ve işletmeler arasında bir koordinasyon sağlanmıştır.18 Farklı üye devletlerdeki demiryolu sektörü organizasyonuna dair örnekler Ek 1’de verilmektedir. AB’nin birçok yeni üyesinin uzun bir demiryolu geçmişi ve yoğun bir demiryolu ağı bulunmaktadır (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Estonya, Letonya ve Litvanya). Yük taşımacılığında demiryolunun payı, bu ülkelerde AB-15’tekine göre daha yüksektir. Ancak 1990 yılından bu yana bu ülkelerdeki demiryolu taşımacılığı azalmıştır. Sonuç olarak demiryollarının pazar payı önemli ölçüde düşüş göstermiştir. AB–15 içinde olduğu gibi, yeni üyeler de Orta Avrupa ve Baltık Devletleri’nde farklı sinyalizasyon sistemleri veya farklı ebatlarda ray sistemleri gibi karşılıklı işletilebilirlik problemleriyle karşılaşmaktadır.19 3.2.2. Türkiye’de Demiryolu Ulaşımı Etkili demiryolu ulaşımı, kentsel ve kırsal alanları birbirine bağlayan bir demiryolu altyapısını, daha yüksek hız ve güvenlik için teknoloji kullanımını, komşu ülkelerle ilgili olarak birlikte çalışabilirliğin yanı sıra altyapı yönetimi ve işletmelerin ticari bir tutumla rekabetçi bir ortamda yürütüldüğü bir demiryolu taşımacılığı hizmet piyasasını gerektirmektedir. Bunlar ise, coğrafi erişim, teknoloji seviyesi ve birlikte çalışabilirliği artırmak için demiryolu altyapısına yatırım yapmanın yanı sıra, yerleşik demiryolu işletmecilerini yeniden yapılandırmayı, yeni yatırımcılara izin vermek için piyasanın serbestleştirilmesini ve özellikle karayolu taşımacılığından pazar payı almak için demiryolu endüstrisinin rekabetçiliğini artırmayı içermektedir. Türkiye’deki demiryolu taşımacılığı bu yolun başındadır. Türkiye’nin büyüklüğü, nüfus dağılımı ve coğrafyası açısından, demiryolu ile yolcu ve yük taşımacılığı geçerli, temiz ve güvenli bir seçenektir. Ancak, mevcut yasal düzenleme ortamı ve demiryolu piyasasının devlet tarafından yönetilmesi, demiryollarının tercih edilen ulaştırma türü olmasını sağlayacak altyapı ya da ulaştırma hizmetlerini ortaya çıkarmamıştır. 3.2.2.1. Demiryolu Altyapısı 1933 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin onuncu kuruluş yıldönümünü kutlayan marşta anayurdun “dört baştan demir ağlarla örüldüğü” gururla bildirilmektedir. Ancak 70 yıl sonra, bu ağ aşağı yukarı 70 yıl öncekinden farksızdır. Türkiye’nin nüfusu 23 milyon iken 9.000 km uzunluğunda olan demiryolu ağı, bugün nüfus 70 milyonu aşmaktayken yalnızca 13.000 km’dir. 18 Avrupalı Bağlamda Demiryolu Reformları, Torben Holvad, Avrupa Demiryolu Ajansı, 2006 19 AB’deki aday ülkelerin bütünleşmesi: demiryolları örneği, Hinne Groot, Avrupa Komisyonu, Desteklenen Ulusal Uzman 137 Türkiye’de demiryolu altyapısı, 81 il merkezinin yalnızca 37’sini birleştirmektedir. Nüfusun %28’i demiryollarına erişime sahip değildir. Ülkenin dördüncü büyük şehri olan Bursa gibi bazı önemli sanayi ve ticari merkezlerinde demiryolu bağlantısı bulunmamaktadır. Limanlar geleneksel olarak demiryolları ile aynı kurum, yani Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) tarafından işletilmekle birlikte, Karadeniz’de Trabzon, Akdeniz’de Antalya ve Ege Denizi’nde Tekirdağ gibi bazı limanların demiryolu bağlantısı bulunmamaktadır.20 Hinterlantları ile demiryolu bağlantısı kuramayan bu limanlar, gerek yük gerekse yolcu taşımacılığında yeterince kullanılamamaktadır. Dahası, demiryolu raylarının kalitesi demiryolu taşımacılığının modernleştirilmesine uygun değildir. 10.984 km’lik demiryollarının yalnızca %5’i ikili ya da üçlü raydır. Rayların yalnızca %21’i elektriklidir ve %24’ünde sinyalizasyon sistemi bulunmaktadır. Ray yataklarının %38’i standart-dışı, rayların %34’ü 25 yıldan daha eskidir.21 Demiryolu ağı ve işletmelerinin bu durumunun bir sonucu olarak, Türkiye’de demiryolu ile yolcu ve yük taşınmacılığı karayoluna göre önemli seviyede daha düşüktür. Bu dengeyi değiştirmek için kamu politikaları ortaya koyulmuştur. Ulaştırma Bakanlığı 2002 yılında demiryollarının toplam ulaştırmada payını yolcu taşımacılığı için %45 ve yük taşımacılığı için %20 oranında artırma hedefini koymuştur. Bu hedefe ulaşmak için önemli bir yol, demiryolu ağının yenilenmesi ve genişletilmesidir; 938 km’lik yeni rayın eklenmesi ve mevcut rayların 1.000 km’sinin yenilenmesi planlanmıştır. Yolcular için önemli şehirler arasında hızlı tren projeleri (Ankara – İstanbul, Ankara – Konya, AnkaraSivas, Ankara – Afyonkarahisar - İzmir) ve Türkiye’yi Gürcistan’a bağlamak (Kars – Tiflis) için bir proje bulunmaktadır. Yük taşımacılığı açısından, demiryollarının Organize Sanayi Bölgeleri’ni pazarlara bağlaması planlanmaktadır. Sincan ve Gaziantep Organize Sanayi Bölgeleri bu nedenle demiryolu ile bağlanmış olup, sırada Manisa ve Konya bulunmaktadır. Türkiye’nin devam eden en önemli demiryolu projesi, Avrupa’yı Boğaz’ın altından geçen bir demiryolu tüneli yoluyla Asya’ya bağlayan Marmaray’dır. Marmaray şu anda dünyadaki başlıca ulaştırma altyapı projelerinden biridir.22 Bu proje ayrıca AB’nin TEN-T projeleri arasında yer almakta olup, Japonya Uluslararası İşbirliği Bankası (Japan Bank for International Cooperation - JBIC) ve Avrupa Yatırım Bankası’ndan (European Investment Bank - EIB) (1,05 milyar Euro) alınan kredilerle finanse edilmektedir. Şehrin Avrupa yakasındaki Halkalı’yı Asya tarafındaki banliyö Gebze ile bağlayan 76 km’lik demiryolu hattı üzerinde, 440 vagondan oluşan araçlar ile saatte 75.000 yolcu taşınarak hem şehrin artan trafik sıkışıklığı rahatlatılacak, hem de iki yaka arasındaki yolculuk süresi ciddi biçimde azaltılacaktır. Nisan 2009 tarihinde tamamlanması planlanmakta olan proje sayesinde, İstanbul’un hava kalitesinin artırılması, gürültü sorununun azaltılması ve aynı zamanda CO2 emisyonları azaltılarak, iklim değişikliği ile mücadelede yardımcı olması beklenmektedir.23 Türkiye için Katılım Öncesi Mali Yardım Programı çerçevesinde, TEN-T (Trans-Avrupa Taşımacılık Ağı) kılavuzu kullanılarak (1692/96/EC) bir Ulaştırma Altyapısı İhtiyaç Analizine Teknik Yardım (TINA) projesi yürütülmektedir. Projenin amacı, Avrupa içinde sürdürülebilir ulaştırma hareketliliği sağlamak için Avrupa Birliği’nin Trans-Avrupa Taşımacılık Ağı’nın aday ülkelere erişimi ve genişletilmesi amacıyla Türkiye içinde bir çoklu taşımacılık ağı geliştirmek üzere altyapı ihtiyaçlarını analiz etmektir. Proje Türkiye’yi AB ülkeleri ile bütünleştirecek ulaştırma altyapısının 20 Bkz. Deniz Taşımacılığı bölümü. 21 http://euromedtransport.org/fileadmin/download/maincontract/ts4/ts4_tcdd_day2.pdf 22 http://www.marmaray.com/index.asp 23 138 http://www.eib.org/news/press/2006/2006-023-eib-lends-eur-400-million-for-urban-transport-in-istanbul. htm belirlenmesini, TEN-T kriterlerine göre projelerin öncelik sıralamasının yapılmasını ve 2020 yılı için trafik tahminini içermektedir. Planlanan TEN-T ağlarında demiryolu hatları ve limanların yapımına öncelik verilmektedir. 3.2.2.2. Türkiye’de Demiryolu Ulaşımı Mevzuatı Ulaştırma Bakanlığı, demiryolu taşımacılığı talepleri ve ihtiyaçlarını planlamakla; demiryolu taşımacılık sistemlerinin düzenlenmesiyle ilgili temel ilke ve politikaları belirlemekle ve uluslararası demiryolu kuruluşları ile ilişkileri düzenlemekle yükümlüdür. Devlet Limanları ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü (DLH), yeni demiryolu hatlarının inşaatı, demiryolları ve ilgili tesisler ile gerekli teçhizatın plan ve programlarının hazırlığından sorumludur. Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü (KUGM), demiryolu taşımacılığının ulusal güvenlik, ekonomik, teknik ve sosyal ihtiyaçlar ve hedeflerle uyum içinde yürütülmesini sağlamaktan sorumlu olup; demiryolu taşımacılığını diğer türlerle uyum içinde teşvik etmekte ve demiryolu alanındaki bütün uluslararası faaliyetleri koordine etmektedir. AB ve OECD ülkeleri 1980’li yıllardan bu yana, demiryolu şirketlerinin kamu mülkiyetinde olmasından, pazar mekanizmaları ve teşviklerinin daha belirleyici olduğu demiryolu taşımacılık piyasalarına geçerken, Türkiye, bu reform sürecinde geride kalmıştır. Türkiye’deki reform, Türk Demiryolu Sektörünün Yeniden Yapılandırılması ve Güçlendirilmesi’nde teknik yardım için AB’nin finanse ettiği bir proje ile birlikte 2005 yılında başlamıştır. Demiryolları için mevcut düzenleyici çerçeve tatmin edici değildir. Şu anda ruhsatlandırma için ne kurumsal bir yapı ne de süreç bulunmamaktadır. Demiryolu endüstrisi, piyasayı yeniden yapılandıran ve serbestleştiren kanunlara ve mevzuatı uygulamak için uygun kurumsal yapılara ihtiyaç duymaktadır. TCDD’nin dikey ayrıştırılması, hizmet şirketlerinin altyapıya ayrımcı olmayan ücretlerle erişerek rekabet etmesini sağlamak amacıyla demiryolu reformu için gerekli bir adımdır. AB müktesebatı ile uyum içinde bir yasal ve kurumsal çerçeve oluşturmak için “Demiryolu Çerçeve Kanunu” adında bir kanun taslağı hazırlanmıştır. Bunun amacı demiryolu pazarında deregülasyon ve AB ile mevzuatı uyumlulaştırma sağlamaktır. Bu kapsamda TCDD’nin, Türk Demiryolları (TD) olarak yeniden adlandırılması, bağımsız ve ticari olarak yönetilen bir demiryolu şirketi olarak yeniden yapılandırılması öngörülmektedir. Altyapı kapasitesi tahsisi (slot tahsisine benzer) ve ücretlendirme görevi, demiryolu taşımacılık hizmetlerini sağlayan organ ya da firmalardan ayrılacaktır. Kanun taslağına göre, Altyapı Yönetimi ve İşletmeler, bir holding yapısının ortak çatısı altında ayrı Genel Müdürlükler olacaktır: Altyapı Yöneticisi - Ağ ve Demiryolu Araçları İş Birimleri ve Demiryolu İşletmeciliği - Yolcu ve Yük İş Birimleri. Çerçeve Kanunu taslağına göre, demiryolu şirketleri ve altyapı yöneticisini güvenlik konuları, ruhsatlandırma ve karşılıklı işletilebilirlik konularında denetleyerek demiryolu hizmet pazarında adil rekabeti sağlamak amacıyla herhangi bir demiryolu şirketinden bağımsız bir demiryolu otoritesi belirlemektedir.24 Çerçeve Kanunu ayrıca aşağıdakileri de belirlemektedir: • Altyapıya Erişim Düzenleme Kurulu: Tahsis ve Ücretlendirme Organı (altyapı yöneticisi) ve demiryolu girişimlerinden bağımsız olarak, demiryolu altyapısına serbest, adil ve ayrımcı olmayan erişimi sağlar; altyapı yöneticisi ve demiryolu şirketleri arasında kapasite tahsisi ve ücretlendirmeyle ilgili anlaşmazlıkları çözer. 24 http://www.abgs.gov.tr/tarama/tarama_files/14/SC14DET_Railway-Market%20and%20Infrastructure%20 Access.pdf 139 • Güvenlik ve Ruhsatlandırma Kurulu: Demiryolu Araştırma ve Kaza İnceleme Kolu, altyapı yöneticisi ve demiryolu şirketlerinden bağımsız olarak, Demiryolu Güvenlik Çerçevesini belirler ve denetler; altyapı yöneticisi ve demiryolu girişimlerine bir Güvenlik Ruhsatı, Güvenlik Sertifikası ve işletme ruhsatları verir. • Demiryolu Araştırma ve Kaza İnceleme Kolu (DAKIK): Güvenlik Kurulu, altyapı yöneticisi ve demiryolu şirketlerinden bağımsız olarak demiryolu kazalarını önlemek amacıyla ciddi demiryolu kazalarını ve vakalarını inceler. Ayrıca Genel Demiryolu Çerçeve Kanunu şunları da belirlemektedir: • Demiryolu şirketleri ve güvenlik yöneticileri için güvenlik gereklilikleri, • Demiryolu şirketleri ve altyapı yöneticilerinin organizasyonu için temel ilkeler, • Evrensel hizmet yükümlülükleri için şartlar ve demiryolu altyapısına erişim hakları. Güvenlik, ruhsatlandırma, karşılıklı işletilebilirlik ve serbest erişim düzenlemesiyle ilgili yönetmelik taslakları hazırlanmıştır. Güvenlik yönetmeliği, demiryolu şirketleri ve altyapı yöneticileri için güvenlik gerekliliklerini; bir güvenlik yönetim sisteminin kurulmasını, güvenlik sertifikası ve güvenlik ruhsatı ile eğitim olanaklarına erişimi düzenlemektedir. Ruhsatlandırma yönetmeliği ruhsat almak için gerekli şartları belirlemektedir. Karşılıklı işletilebilirlik yönetmeliği, teknik olarak karşılıklı işletilebilirlik için bir ruhsat almak amacıyla gerçekleştirilecek süreçleri ve ekinde gerekli Türk Standartlarını belirlemektedir. Serbest erişim yönetmeliği, mevzuat paketinin temeli olan serbest erişime dair, altyapıya serbest erişimle ilgili düzenlemeyi temin eder ve tren yolu tahsisini belirler ve ücretlendirme kurallarını koymaktadır. 3.2.2.3. Pazara Genel Bakış: Devlet İktisadi Teşebbüsünün Revizyonu Gerek Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 2001–2005 dönemi için oluşturulan 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, gerekse de 2006 yılında 2007–2013 dönemi için oluşturulan 9. Yedi Yıllık Kalkınma Planı’nda, altyapı yönetiminin ulaştırma hizmetlerinin sunulmasından ayrılması, TCDD’nin performansını artırmak için ticari bir yaklaşımla yeniden yapılandırılması ve ulaştırma hizmetlerinin sunulması için özel sektör girişimlerine izin verilmesi amaçları açık bir şekilde ifade edilmiştir.25 Ancak Ağustos 2007 tarihi itibariyle TCDD hala ticari ilkelerle çalışmamaktadır. TCDD tamamen kamu mülkiyetinde olan bir Devlet İktisadi Teşebbüsü’dür. 849 lokomotif, 1.038 yolcu ve 16.858 yük vagonu ile TCDD, altyapının yönetimi ve demiryolu hizmetlerinin sunulmasında tekel haklarından faydalanmakta olup, Türkiye’de demiryolu altyapısının tek sahibi ve demiryolu piyasasındaki ana oyuncudur. TCDD dikey olarak organize olmuştur; altyapı yönetimi ve ulaştırma hizmetlerinin tedarik edilmesi arasında ne yapısal ne de hesap düzeyinde bir ayrım söz konusudur. TCDD’nin sorumlulukları arasında: • Demiryolları, liman ve rıhtımları işletimi ve yenilenmesi, • İştiraklerin yönlendirilmesi ve koordinasyonu, • Demiryolu taşımacılığı ile ilgili her türlü tamamlayıcı faaliyet: feribot dahil olmak üzere deniz ve kara ulaştırması, • Demiryolu araçları ve benzer araçların üretimi; ambar, depo ve yolcu tesisleri kurulması, • Yurtiçinde ve yurtdışında demiryolu taahhüt işlerini bulunmaktadır. Demiryolu araçlarını mal taşımak için kullanmak isteyen şirketler onay almak için TCDD’ye başvurmakta; TCDD bu başvuruları işletme ile ilgili ve teknik kriterlere göre değerlendirmektedir. 25 www.dpt.gov.tr 140 Günümüzde yaklaşık 30 özel şirket kendi demiryolu araçlarını edinmek için TCDD ile bir sözleşme imzalamıştır ve TCDD raylarında bu şirketlerin aktif 3,173 demiryolu aracı bulunmaktadır.26 Büyük lojistik şirketleri kendi demiryolu araçlarını inşa etmekte ve yurtiçinde olduğu kadar yurtdışı taşımacılığında da hizmet vermektedir. Farklı ülkelerle imzalanan anlaşmalar çerçevesinde, TCDD lokomotiflerinin çektiği blok trenler Avrupa (Almanya, Macaristan, Hollanda ve Slovenya), Doğu (İran, Suriye ve Irak) ve Orta Asya (Türkmenistan ve Kazakistan) yönünde çalışmaktadır.27 Yurtiçinde ve yurtdışında toplam günde 170 blok tren çalışmaktadır.28,29 Bu şirketlerin birçoğu yük saklamak ve taşımak için kullandıkları demiryolu istasyonları ve ambarlara sahip olup, bunları işletmektedir. Özel şirketler 2006 yılında demiryolu ile toplam yük taşımacılığının yaklaşık %20’sini gerçekleştirmiştir. Blok yük treni taşımacılığı sayesinde 2002 yıllarının rakamlarına kıyasla 2006 yılında yük taşımacılığı miktarında %35 ve yük taşımacılığı gelirinde %109’luk bir artış elde edilmiştir. 2005 yılında TCDD tarafından demiryolu piyasasını açmak, düzenleyici çerçeveyi AB müktesebatına uygun hale getirmek ve TCDD’yi yeniden yapılandırmak için bir proje başlatılmıştır. Bu, AB tarafından finanse edilen 4,2 milyon Euro değerinde bir projedir. Proje üç bölümden oluşmaktadır: Almanya ile Eşleştirme Projesi, Hizmet Projesi ve Mali Yönetim Bilgi Sistemi (MYBS). Projenin hedefleri arasında şunlar yer almaktadır: • Demiryolu sektöründe AB müktesebatına uygun yasal ve kurumsal bir çerçeve oluşturmak, • TCDD ve Hükümet arasında müktesebatın gerekliliklerine uygun, istikrarlı bir mali ilişki belirlemek, • Bir Mali Yönetim Bilgi Sistemi (MYBS) geliştirmek / uyarlamak ve mali performansı (kar / zarar) ölçmek ve gerçek performansı izlemek amacıyla sistemin işlemesi için gerekli Bilgi Teknolojisi platformunu sağlamak. Proje ayrıca şunları da gerektirmektedir: • TCDD yöneticilerinin bilgi seviyelerini artırmak ve ticari koşullara uygun olabilmesi için yeni beceriler edinmek üzere eğitimi, • Çalışanların kapasitelerini artırılması, eğitim programları ve bütçeler için önergeler hazırlanması, • Yeni iş birimlerine transfer edilecek çalışan ve kaynakların tanımlanması ve bu personelin hareketliliğinin programlanması, • İş birimleri ve yönetimin hedef ve amaçlarının tanımlanması, • İş birimlerinin bütçe ve beş yıllık faaliyet planlarının tanımlanması, • Hükümet ve TCDD arasında kamu hizmet yükümlülüklerinin tanımlanması ve taslak sözleşmelerin hazırlanması, • Hizmetler arasında para transferi yapılmaması ilkesiyle, altyapı, işletmeler ve kamu hizmet yükümlülükleri için ayrı hesapların belirlenmesi. 26 http://www.tcdd.gov.tr/yuk/sahibineaitvg.htm 27 Blok trenlerde yük, yükleme istasyonundan boşaltım istasyonuna kadar, lokomotif veya vagon değiştirmeden ve arada yük boşaltımı ya da yüklemesi yapılmadan kesintisiz bir biçimde taşınmaktadır 28 UNECE (BM Avrupa Ekonomik Konseyi) İntermodal Taşımacılık ve Lojistik Çalışma Grubu, Kırk yedinci oturum, Cenevre, 5 – 6 Mart 2007 29 Bu tür şirketlerin çoğu Demiryolu Taşımacılığı Derneği üyesidir (DTD) http://www.dtd.org.tr/uyeler.asp# 141 Altyapı Ücretlendirme Yük taşımacılığı için TCDD tarifeleri mesafenin yanı sıra, yükün türü ve ağırlığı temel alınarak belirlenir. Ücretler TCDD internet sayfasında yayımlanır ve bütün müşterilere eşit şekilde uygulanır.30 Yüklerin TCDD demiryolu araçları tarafından düzenli olarak taşınması için müşteri ve TCDD arasında bir protokol imzalanabilir ya da talep üzerine demiryolu araçları ayarlanabilir. Günümüzde özel şirketlerin sahip olduğu demiryolu araçları ile TCDD demiryolu araçlarına göre %45 daha düşük fiyatlarda yük taşınabilmektedir. TCDD’nin maliyet muhasebesi, altyapı ile ilgili birim maliyetlerin hesaplanmasına izin vermemektedir.31 Kar veya zararın kaynağı tespit edilememektedir. Altyapı yönetimi ve taşımacılık hizmetleri arasında ya da yolcu ve yük taşımacılığı arasında hesaplar ayrıştırılmadığı için, taşımacılığın gerçek maliyetleri hakkında mevcut bilgi bulunmamaktadır. Sonuç olarak kurumsal müşteriler TCDD fiyatlarının gerçek maliyetleri yansıtıp yansıtmadığını anlayamamaktadır. Mali Durum ve Devlet Yardımları TCDD’nin yolcu ve yük taşımacılığından elde ettiği gelirler son beş yıldır gittikçe artmaktadır. Yük taşımacılığından elde edilen gelirlerdeki artış oranı yolcu taşımacılığına göre önemli ölçüde daha yüksektir. TCDD ayrıca liman elleçleme hizmetlerinden de gelir sağlamaktadır.32 Tablo 3–3 ve 3-4’te TCDD gelirler ve gider oranları incelenebilir. Tablo 3‑3: TCDD gelirleri ve yıllık değişim oranlarının kırılımı Yolcu Taşımacılığı (Milyon kişi) Yolcu Taşımacılığı Geliri (Milyon Euro) Yük Taşımacılığı (Milyon Ton) Yük Taşımacılığı Geliri (Milyon Euro) Liman Elleçleme (Milyon Ton) Liman Elleçleme Geliri (Milyon Euro) 2001 2002 % değişim 2003 % 2004 değişim % değişim 2005 % değişim 2006 (Tahmini) % değişim 52 48 -0.08 50 0.04 51 0.02 52 0.02 60 0.15 58 56 -0.03 62 0.11 62 0.00 77 0.24 104 0.35 14.6 14.6 0.00 15.9 0.09 17.9 0.13 19.2 0.07 20,4 0.06 89 105 0.18 125 0.19 146 0.17 173 0.18 208 0.20 34.6 36.3 0.05 41.5 0.14 46.7 0.13 44.6 -0.04 50 0.12 179 186 0.04 195 0.05 195 0.00 212 0.09 242 0.14 Ancak TCDD zararda bir kuruluş olmaya devam etmekte ve düzenli olarak devlet yardımı almaktadır. Tablo 3‑4: TCDD gelir tablosu özeti Milyon Euro Toplam gelir 2001 2002 1065,35 828,03 1356,34 2003 849,80 1226,72 2004 815,25 1227,81 2005 1183,11 1318,06 Toplam gider 2086,77 Bilanço (Açık) -1021,42 -528,31 -376,92 -412,55 -134,95 30 http://www.tcdd.gov.tr/mnbt/bilgi.asp 31 http://www.abgs.gov.tr/tarama/tarama_files/14/SC14DET_Railway-Market%20and%20Infrastructure%20 Access.pdf 32 Bkz. Deniz Taşımacılığı bölümü. 142 TCDD dört çeşit devlet yardımı almaktadır; • Ulaştırma Bakanlığı’ndan rayların bakım ve tamiri için, • Hazine Müsteşarlığı’ndan (HM) ekonomik olmayan bazı hatlar için, • HM’den bazı ekspres trenler için, • HM’den Van Gölü’ndeki feribot hattı için. 3.2.2.4. Verimlilik Etki Değerlendirmesi Demiryolu ulaşımı alanında AB mevzuatına uyum sağlanmasının, yatırımlarda bir artış ve rekabetin başlaması ve artan sektörel verimliliğin hız kazanması muhtemeldir. Demiryolu taşımacılığı pek çok farklı sektöre girdi sağlayan bir süreç olması nedeniyle, bu alandaki verimlilik artışının, pek çok farklı sektörün verimliliği üzerinde olumlu etkisi olması beklenmektedir. Bu ilişkiyi ortaya koymak üzere Türk Ekonomisinin Gelir/Gider tablosu kullanılarak aşağıdaki iki tablo oluşturulmuştur.33 Aşağıdaki tabloda demiryolu taşımacılığının sektörel verimliliğindeki herhangi bir değişiklikten en çok etkilenecek endüstriler sıralanmaktadır. Tablo 3‑5: Endüstrilerin üretim girdilerindeki bir pay olarak demiryolu taşımacılığı kullanımlarına göre sıralaması Endüstri Endeks Rafine petrol ürünleri Demiryolu, demiryolu araçlarının üretimi Diğer hizmet faaliyetleri 1,000000 Elektrik 0,242705 Tıbbi ekipman 0,129387 Finansal hizmetler 0,122893 Sigorta 0,085453 Elektrikli makineler 0,064865 Makine kiralama 0,059348 İlaç 0,056159 Motorlu taşıt satışları 0,056063 Motorlu taşıt üretimi 0,052936 Ofis ekipmanı 0,048007 Su dağıtımı 0,03573 Kozmetik 0,033462 Su taşımacılığı 0,029498 0,309811 0,296395 Kömür madenciliği 0,02319 Gaz dağıtımı 0,018498 Mobilya 0,014392 Seramik ürünleri 0,012183 Kaynak: Türkiye Ekonomisi Girdi-Çıktı Tabloları TÜİK (1998) değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. Aşağıdaki Tablo 3-6’da ise ulusal ekonominin genel verimliliği üzerinde en önemli etkiye sahip olacak endüstriler yer almaktadır. Diğer bir deyişle, bu tablo, sektörleri demiryolu taşımacılığı kullanım yoğunlukları ile ulusal katma değere katkılarının ağırlıklı ortalamasına göre sıralamaktadır. 33 Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları, TÜİK (1999) 143 Tablo 3‑6: Sektörlerin demiryolu taşımacılığında verimlilik artışına bağlı olarak ulusal ekonominin ve‑ rimliliği üzerindeki etkilerine göre sıralaması Endüstri Endeks Rafine petrol ürünleri 1,000000 Finansal hizmetler 0,251214 Elektrik dağıtımı 0,148247 Motorlu taşıt satışları 0,045564 Diğer hizmet faaliyetleri 0,024859 Motorlu taşıt üretimi 0,020203 Elektrikli makineler 0,011463 İlaç 0,009687 Sigorta 0,007366 Su taşımacılığı 0,005873 Su dağıtımı 0,005579 Telekomünikasyon 0,004378 Kozmetik 0,003956 Hazır giyim 0,00395 Oteller 0,002813 Sebze üretimi 0,00251 Kömür madenciliği 0,002454 Tıbbi ekipman 0,002199 Metal ürünler 0,002117 Mobilyalar 0,001852 Kaynak: Türkiye Ekonomisi Girdi-Çıktı Tabloları TÜİK (1998) değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. 3.2.2.5. Değerlendirme Demiryolu hizmetlerinde de-regülasyon ve serbestleştirme karmaşık ve zor bir süreçtir. AB’de de tedricen gerçekleştirilmiş olan bu süreç, bugün bile halen devam etmekte olup, uygulanması önceki bölümlerde bahsedilen zorluklarla doludur. Muhasebesel ya da kurumsal açıdan dikey ayrışma, demiryolu sektöründe AB uyumunun belkemiğini oluşturmaktadır. Bu da demiryolu ağına serbest ve ayrımcı olmayan erişim sağlanarak gerçekleştirilir ve taşımacılık hizmetleri (yolcu ve yük) ve kamu hizmeti yükümlülüğü için hesapların ayrılması ile güçlendirilir. Oysa tek seçenek bu değildir. Yüksek kapasiteli yük hatlarında yüksek hacimlerin taşındığı ABD veya Kanada’da dikey olarak bütünleşmiş demiryolu şirketleri arasındaki rekabet, birden fazla altyapı şebekesinin varlığını açıklayabilmektedir. Bununla birlikte, genelde ray ve sinyalizasyon altyapısının rekabetçi olmadığı, tren işletme ve bakım hizmetlerinin potansiyel olarak rekabetçi etkinlikler olduğu düşünülmektedir.34 Diğer şebeke endüstrilerinde olduğu gibi demiryolu sektöründe de, Türkiye kendi düzenleyici reformları için AB müktesebatından yararlanmaktadır. Bu amaçla hazırlanmış olan kapsamlı bir çerçeve kanunu taslağı Meclis onayını beklemektedir. Öncelikli hedefler TCDD’nin yeniden yapılanmasını gerçekleştirmek ve demiryolu şebekesine ayrımcı olmayan erişim koşullarını sağlamaktır. TCDD’nin yeniden yapılanması ve demiryolu pazarının rekabete açılmasına yönelik düzenleyici çerçevenin bir an önce hayata geçirilmesi önem taşımaktadır. Altyapı yönetimi tekel olarak kalsa bile, Türk demiryolunun reformundan aşağıdaki faydaların sağlanması beklenebilir: 34 OECD’nin (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) Konsey’e sunduğu rapor (Experiences on the Implementation of the Recommendation Concerning Structural Separation in Regulated Industries), 2006 144 • Demiryolu taşımacılık hizmetlerinin sağlanması için eşit koşullarda serbest rekabet; müşteriler için rekabetçi fiyatlarda daha kaliteli hizmet sunulması, • Temel uzmanlıklara daha fazla yoğunlaşma, hizmet geliştirme ve sunumunda yenilikçilik için gerekli becerilerin artması, • Altyapı yönetimi ve demiryolu taşımacılık hizmetlerinin gerçekleştirilmesinde şeffaflık, hesap verebilirlik ve artan yetkinlik sayesinde daha iyi performans için gerekli ortamın oluşması, • İşletme maliyet ve gelirlerinin daha iyi denetimi ile verimsizliklerin ve zarar getiren faaliyetlerin daha doğru tespit edilmesi; bunlara yönelik daha etkili strateji ve çözümlerin geliştirilebilmesi, • Rekabetçi olmayan faaliyetlerden sağlanan gelirlerle rekabetçi faaliyetlerin sübvanse edilmesi yoluyla rekabete zarar verilmesinin engellenmesi, • Altyapı yönetimi dahil olmak üzere bütün iş kolları için daha fazla maliyet bilinci ve daha iyi maliyet kontrolü sağlanması; böylelikle işletme maliyetlerinin düşürülmesi, kar marjlarının artması ve daha iyi zarar kontrol stratejilerinin geliştirilmesi. Ray ve demiryolu araçlarına yapılan yatırımın finansmanı, kamu hizmeti yükümlülüğü ve devlet yardımı prensiplerine göre düzenlenmelidir. Demiryolu taşımacılığında AB müktesebatının benimsenmesi bu avantajları gerçekten sağlayabilmekle birlikte, müktesebatın uygulanmasının Türkiye ortamında önemli zorluklara yol açması beklenebilir. İlk olarak, dikey ayrışmanın dikkate alınması gereken bazı riskler yarattığı unutulmamalıdır. Altyapı yöneticisinin demiryolu taşımacılığı hizmeti sunan iş birimini tercih etmesi yönünde doğal bir eğilimi olacaktır. Altyapı yöneticisini, tekel konumunu kullanarak, rakiplerine karşı erişim ücretlendirmesi, program tahsisi veya asimetrik bilgi kullanımı gibi konularda ayrımcılık yapmaktan alıkoyacak düzenlemeler gerekmektedir. Altyapı yöneticisi ve iş birimlerinin oluşumu TCDD için önemli bir yapısal değişikliktir. Yeni organizasyon, taahhüt edilen hizmet seviyelerini sunabilmek üzere düzenlenmelidir. Bütün yapısal değişikliklerde olduğu gibi, değişime karşı dirençten kaynaklanan güçlükler yaşanacaktır. Müşteri odaklı, yüksek hizmet kalitesini hedefleyen ve rekabetçi bir yaklaşıma sahip yeni bir kültüre geçmek, değişim sürecinin bir parçası olarak kabul edilmeli ve öngörülü bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Önceden aynı kurumun bölümleri olan iki veya daha fazla iş biriminin birlikte uyum içinde çalışması gerektiğinde, çalışma kültürünün değişimiyle ilgili sorunlar yaşanabilir. Yeni ortam, TD’nin bir yandan altyapı yöneticisi olarak diğer demiryolu taşımacılık hizmet sağlayıcılarının ana tedarikçisi olduğu ve onlarla işbirliği yapması gerektiği, diğer yandan da TD’nin taşımacılık iş biriminin diğer hizmet sağlayıcılarla rekabet ettiği “işbirlikçi-rekabetçi” bir ortam olacaktır. TD tarafından işbirliğine kapalı bir yaklaşım, altyapı yöneticisi ve diğer hizmet sağlayıcılar arasında uyumlu bir çalışma ortamı yaratma çabalarına zarar verebilir. Personelin eğitimi ve personele yeni beceriler kazandırılması, dönüşüm sürecinde bir öncelik olmalıdır. Personelde yapılacak herhangi bir azaltma, sosyal olarak kabul edilebilir bir biçimde gerçekleştirilmelidir (işten çıkarma tazminatı veya erken emeklilik). Bu gibi organizasyonel ve kültürel konuların çözülmesi zaman alacak olup, geçiş döneminde hizmet seviyesinde yaşanabilecek sorunlara karşı önceden önlem alınması gerekmektedir. Dikey ayrışma kendi içinde maliyetli bir projedir ve bu maliyet hem iş değerlendirme çalışmalarında hem de oluşturulan kurumların fiyatlandırma stratejilerinde dikkate alınmalıdır. Dikey ayrışma sonucunda süreçlerin daha karmaşık ve maliyetli hale gelme olasılığı vardır. Kalabalık hatlarda gittikçe karmaşıklaşan zaman tarifeleriyle çalışan ve farklı performans hedefleri bulu- 145 nan firmalar için ortak planlama yapmak, karmaşıklığı artırabilir ve altyapı yöneticisi ile hizmet sağlayıcılar arasındaki senkronizasyon ihtiyacı koordinasyon maliyetini yükseltebilir. Bu maliyeti fiyatlandırma stratejisine yansıtmak zor olabilir. Bütünleşik işletmelerin yararlandığı kapsam ekonomilerinin kaybı, dikey ayrışmaya geçiş dönemi sırasında maliyetleri arttırabilir, o nedenle maliyet analizleri buna uygun olarak hazırlanmalıdır. Aynı işletmeci kendi sorumluluğundaki sık ve seyrek olarak kullanılan güzergahlar arasında belli bir dereceye kadar çapraz sübvansiyon yapabilirken, bu güzergahlar farklı işletmecilerin hizmet alanı olduğunda, bu seçeneğin yerini devlet sübvansiyonu alması gerekmektedir; bu da güzergahın bir kamu hizmeti yükümlülüğü olarak kabul edilmesini gerektirir. Güzergahlar bu şekilde ayrıldığında, pazara yeni katılan firmalar doğal olarak daha karlı güzergahları seçmeyi tercih edeceklerdir. İkinci grup zorluk, demiryolu hizmetlerinin rekabetçi bir ortamda sunulduğu bir pazara geçiş ile ilgilidir. Demiryolu altyapısının tekel olma özelliğinden dolayı, bu vazgeçilmez altyapıya adil ve eşit koşullarda erişim sağlamak, rekabet ortamı oluşturmak için olmazsa olmaz bir koşuldur. Sektöre yeni giren şirketlerin altyapı sağlayıcının ağına erişim hakkı elde edeceği fiyatı belirleyen erişim ücretleri, rekabetçi hizmetlere girişteki başarı ya da başarısızlıkta önemli bir rol oynar. Pazara yeni girenler için yerleşik işletmecinin imkanlarına sahip olmak finansal olarak mümkün olmadığından, erişim ücretlerinin düzenlenmesi gereklidir. Erişim ücretleri, hem maliyetlere dayanarak oluşturulmalı, hem de hizmet sağlamakta en az yerleşik işletmeci kadar verimli olan rakiplerin pazara girişine izin veren bir seviyede belirlenmelidir. Üçüncü grup zorluk, taslak çerçeve kanununa göre oluşturulacak olan altyapıya erişim veya güvenlik ve ruhsatlandırmayı düzenleyecek kurumlarla ilgilidir. Farklı performans standartlarıyla yönetilecek olan bağımsız organlar arasında yakın bir işbirliği ortamı sağlamak, kamu yetkililerinin özel ilgisini gerektirecektir. Aksi takdirde gecikme veya hatta kaza gibi sorunlar oluştuğunda, tüm oyuncular suçu kabul etmekten kaçınabilir. Hat tahsis kararları gibi konularda anlaşmazlıkları çözmek için başvurulacak bağımsız bir kuruluş olması gereklidir. Ayrıca bu tür kuruluşların çoğalması, insan kaynaklarıyla ilgili zaten var olan sorunları ön plana çıkaracaktır. Taslak kanunda yer alan ve AB müktesebatı tarafından öngörülen hukuki düzen, değiştirilen mevzuatı uygulamak için daha da büyük bir nitelikli personel havuzunu gerektirmektedir. Türkiye’de kamu idarelerinin genel olarak yetersiz kalan insan kaynakları politikaları düşünüldüğünde, bu gereklilik uygulama aşamasında ciddi bir zorluk yaratabilir. Son olarak demiryolu hizmetlerinin kamu hizmeti yükümlülüğü boyutunun daha şeffaf ve rekabet yanlısı bir biçimde düzenlenmesi gereklidir. Kamu hizmeti yükümlülükleriyle genel olarak ilgilenen bir çerçeve mevzuatın olmaması, bu anlamda bir eksiklik oluşturmaktadır. Elbette demiryolu hizmetlerine özel kamu hizmeti yükümlülüğü koşulları benimsenebilir; ancak kamu hizmeti yükümlülükleri için daha genel bir çerçevenin oluşturulması, uygulamaların tutarlı şekilde düzenlenmesine yardımcı olacaktır. Bunun üzerine, demiryolu sektörüne özel mevzuat, genel yükümlülük koşulları çerçevesinde kabul edilen prensiplere uygun olarak belirli koşulları tanımlayabilir. 3.3. Karayolu Ulaşımı 3.3.1. Avrupa Birliği’nde Karayolu Ulaşımı Avrupa ekonomisinde karayolu ulaşımının önemli bir yeri vardır. 2006 yılında karayolu ulaştırma hizmetleri Avrupa Birliği’nin GSYH’sının %1,6’sını oluşturmuş ve AB çapında 4,5 milyon kişiye istihdam yaratmıştır. Avrupa ekonomisi ve toplumu, karayolu ulaşımına önemli ölçüde bağımlıdır; yüklerin %44’ü kamyonlarla taşınmakta, yolcuların %85’i otomobil veya otobüslerle seyahat etmektedir. Karayolu ulaşımı, teknoloji ve altyapı olarak hareketlilik ve esneklik talebini en üst seviyede 146 karşılayan, Avrupa’nın zorlu topografyasından veya dağınık yerleşim yapısından en az etkilenen ulaştırma türüdür. Seyahat zamanlaması ve güzergahı açısından en fazla esneklik sağladığından, karayolu ulaşımı 500 kilometreden az mesafelerde en hızlı taşımacılık türüdür. Karayolu ulaştırma şirketleri, hem birbirleri ile hem de diğer ulaştırma türleri ile rekabet halindedir. Artan işletme maliyetleri karşısında, gittikçe güçleşen koşullar altında rekabet eden firmalar, çalışma saatleri, yetki belgeleri, hatta sürüş güvenliğine ilişkin basit prensipleri dahi çiğneyebilmektedir. Son birkaç yıl içinde AB, sektördeki tüm oyuncuların eşit koşullarda rekabet edeceği bir ortamın sağlanmasını tamamlamıştır. Karayolu taşımacılığı politikasına göre Avrupa Birliği, sürücü çalışma saatleri, sürüş ve dinlenme süreleri ve kamyonlara yönelik kontrollerin artırılmasına ilişkin düzenlemelerin revizyonu gibi konularda en üst düzeyde ortak sosyal standartların gerçekleştirilmesinde kararlıdır. 2006 yılında hayata geçen yeni düzenleme, karayolu taşımacılığında haksız rekabeti engelleyerek, Avrupa genelinde güvenlik standartlarının uygulanmasını sağlayacaktır. 3.3.1.1. AB’de Karayolu Ulaşımı Mevzuatı Pazara Giriş Avrupa Komisyonu, ürünler ve hizmetler için iç pazarın desteklenmesi açısından karayolu taşımacılığı pazarının açık tutulması konusunda kararlıdır. AB Lizbon stratejisi ile ekonomi ve istihdam konularına daha fazla odaklandıkça, karayolu taşımacılığının büyümeye katkı sağlaması daha da hayati önem taşımaktadır. Ayrımcılığa yol açmadan, verimli bir şekilde çalışan bir pazarın ortaya çıkabilmesi için, Birliğin ve üye devletlerin karayolu taşımacılığına ilişkin bir dizi kuralın ve düzenlemenin uyumlulaştırılması konusunda önemli bir çaba ortaya koyması ve karayolu taşımacılarının Tek Pazara eşit ve adil koşullarda erişebilmesini sağlamaları gerekmektedir. Avrupa Birliği’nde karayolu yük veya yolcu taşımacılığı mesleğine giriş, pazara girişin çok önemli bir unsurudur ve 98/76/EC sayılı yönerge35 ile düzeltilen 96/26/EC sayılı yönerge ile düzenlenmektedir. Bu yönergelere göre, işletmeciler üç niceliksel kriteri sağlamakla yükümlüdür: mesleki saygınlık, mali yeterlilik ve mesleki yeterlilik. • Mesleki saygınlık: profesyonel işletmecilerin yasal düzenlemelere uymaları beklenmektedir ve uymayanların elenmesi gerekmektedir. Bu kriter, girişimcilerin etik davranış sergilemelerini sağlamayı hedeflemektedir; • Mali yeterlilik: yolcu ve yük taşımacılarının işlerinin devamlılığına güvence verebilmeleri gerekmektedir. İşletmecilerin mali yeterliliği standartları, ilk araçları için 9.000 Euro, ilave her araç için 5.000 Euro değerinde sabit kıymet göstemelerini zorunlu kılmaktadır; • Mesleki yeterlilik: işletmecilerin, müşterilere güvenli ve güvenilir ulaştırma hizmetleri sunulmasını sağlamak amacıyla, mesleki konularda belli bir yeterlilik seviyesinde olmaları ve araçlarının güvenliğini sağlayacak mesleki birikimi elde ettiklerini teyid eden Topluluk sertifikasını almaları gereklidir. 35 Council Directive 96/26/EC of 29 April 1996 on admission to the occupation of road haulage operator and road passenger transport operator and mutual recognition of diplomas, certificates and other evidence of formal qualifications intended to facilitate for these operators the right to freedom of establishment in national and international transport operations, and Council Directive 98/76/EC of 1 October 1998 amending Directive 96/26/EC on admission to the occupation of road haulage operator and road passenger transport operator and mutual recognition of diplomas, certificates and other evidence of formal qualifications intended to facilitate for these operators the right to freedom of establishment in national and international transport operations 147 En az beş yılda bir yapılan düzenli denetim ile firmaların her üç kriteri de sağlamaya devam ettiği güvence altına alınır. Bu kriterlerin gerekçeleri:36 • Güvenlik kurallarını ihlal ederek pazar payını artırmaya çalışan ilkesiz firmaların çoğalmasını engellemek, • Üye devletler arasında standartlar, özellikle de mesleki ve mali yeterlilik konularında daha fazla uyum sağlamak, • Diğer bir üye devlette şirket kuruluşunu kolaylaştırmak ve karşılıklı olarak mesleki tanınmayı sağlamak, • Genel olarak karayolu taşımacılığının mesleki itibarını artırmaktır. AB ulaştırma işletmelerinin kendi devletlerinden bir Topluluk lisansı almaları gerekmektedir. Beş yılda bir yenilenmesi gereken bu lisans ile işletmeci, Birlik sathında uluslararası taşımacılık faaliyeti gerçekleştirebilir. Bu evrakın bir kopyası araçta taşınarak, kendi ülkelerinin trafik koşulları ile ilgili gerekliliklerin ilgili AB mevzuatıyla uyumlu bir şekilde yerine getirildiğinin gösterilmesi gerekmektedir. Düzenleyici çerçeve aşağıdaki kanunlardan oluşturmaktadır: • 96/26/EC sayılı yönergenin amacı, ulusal veya Topluluk lisansları ile Topluluk pazarına erişim sağlayan yetkilendirmenin, sadece yetkin ve saygın işletmecilere verilmesidir. Mesleki saygınlık, mali yeterlilik ve mesleki yetkinlik konularında minimum standartları belirler. Ticari amaçla ulusal veya uluslararası pazarlarda yük veya yolcu taşıyan tüm işletmeciler için geçerlidir. Ayrıca ilgili evrakın karşılıklı olarak tanınması için bir sistem ortaya koyar. • İlk Konsey yönergesi her türlü yetkilendirmeden muaf tutulan bir dizi taşıma hizmeti belirlerken, 881/92 sayılı Konsey Tüzüğü, Topluluk yetki belgesi olan firmalara uluslararası yük taşımacılığı hizmeti sunma özgürlüğü tanır. • 3118/93 sayılı Tüzük, bir üye devlet tarafından verilen bir Topluluk yetki belgesine sahip bir firmaya, geçici bir süre için olmak koşuluyla bir başka üye devlette ulusal karayolu taşımacılığı yapma (kabotaj) hakkı tanır. Topluluk yetki belgeleri yalnızca bir üye devlette kurulu olan ve 96/26/EC sayılı yönerge ile belirlenen koşulları sağlayan firmalara verilir. • 684/92 sayılı Tüzük, otobüs ile uluslararası yolcu taşımacılığı pazarını erişime açar. Tarifesiz hizmetlerin sunulması sadece Topluluk yetki belgesi ile mümkünken, tarifeli hizmet sunulması özel izne tabi tutulur. 12/98 sayılı Tüzük, uluslararası bir taşıma hizmeti sırasında gerçekleşen kabotaj operasyonlarını yetkilendirir. Avrupa Komisyonu’nun etki analizi çalışmasına göre37, karayolu taşımacılığı mevzuatında, başta pazara ve mesleğe giriş koşullarına ilişkin kuralların tutarlı bir şekilde uygulanmasına ve kontrollere yönelik bazı sorunlar devam etmektedir. Bu sorunlara yedi ana başlıkta yer verilmiştir: • İstikrarlı ve etkin olmayan işletmelerin izlenmesinde yaşanan zorluklar, • Mesleğe giriş sertifikasyonu için mesleki veya mali kapasite gerekliliklerinin karşılaştırılamaması, 36 http://ec.europa.eu/transport/road/policy/access_market/rules_admission_occupation_en.htm 37 European Commission Staff Working Paper, Impact Assessment accompanying the proposal for a Regulation of the European Parliament and of the Council on common rules concerning the conditions to be complied with to pursue the occupation of karayolu taşımacılığı operator, 2007. http://ec.europa.eu/transport/road/legislation/ doc/sec_2007_635_impact_full_en.pdf 148 • Mesleki kapasite sertifikası (“ulaştırma yöneticisi”) ile onun sertifikasını kullanarak pazara giriş yetki belgesi alan işletme arasındaki bağlantının belirsizliği, • Geçici kabotajın tanımı ve kontrolündeki belirsizlikler, • Tarifeli uluslararası yolcu taşımacılığı için yetkilendirme prosedürünün bürokratik ağırlığı, • Bir dizi kontrol evrakının heterojenliği, • Uygulamanın kontrol edilmesindeki farklılıklar. Yük Taşımacılığı 1 Ocak 1993 tarihinden beri, en az iki üye devlet arasında karayolu taşımacılığı yapmak isteyen bir işletmeci, kurulduğu üye devlet tarafından verilen bir Topluluk Yetki Belgesi almak zorundadır. Bu belge, Tek Pazara serbest erişim hakkı vermektedir. Bunu elde etmek isteyen işletmecilerin 1992 yılında çıkan 881/92 Konsey kararındaki koşulları yerine getirmesi gereklidir.38 1 Temmuz 1998 tarihinde karayolu ile yük taşımacılığında kabotaj tamamen serbestleşmiştir. Yük taşımacılığında kabotajın yasal altyapısı, bir üye devlette yerleşik olan bir işletmecinin, başka bir üye devlette ulusal yük taşımacılığı hizmetlerini hangi koşullar altında verebileceğini tanımlayan 3118/93 sayılı Konsey Tüzüğüdür.39 Temelde kabotaj, bir ülke içinde yüklerin bir başka ülkeye ait taşıyıcı tarafından taşınması anlamına gelir. Ulaşım verimliliğini artırmak ve yüksüz seyahat sayısını azaltmak amacıyla, kabotaj 1990’dan sonra tedrici olarak tanıtılmıştır. Bir yetkilendirme sistemi aracılığıyla, kabotaj taşımacılığına başından beri sayısal sınırlamalar (kota) uygulanmıştır. Benelüks içinde kabotaj 1992 yılında tam anlamıyla serbestleşmiştir. 1 Temmuz 1994’te kabotaj uygulaması, İsviçre ve 1 Ocak 1997’de üye olan Avusturya hariç tüm Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (European Free Trade Association- EFTA) üyesi ülkelere yaygınlaştırılmıştır. Hollanda merkezli ECORYS firması tarafından gerçekleştirilen bir araştırma, yıllık olarak kota sayıları artmakla birlikte, kotaların büyük ölçüde kullanılmadığını ve “ilkesiz” işletmecilerin ulusal pazarlara çekilmediğini ortaya koymuştur.40 3118/93 sayılı Konsey Tüzüğünün 12. maddesi ile uyumlu olarak, 1 Temmuz 1998’den beri AB’nin 15 üyesi arasında kabotaj sınırlamaları kaldırılmıştır. Bu tarihten itibaren, yük taşımacılığında kabotaj hakkındaki 3118/93 sayılı Konsey Tüzüğü ile, Topluluk yetki belgesine sahip bir taşımacı, yerleşik olmadığı bir üye devlette, herhangi bir ofisi veya girişimi olmasa dahi, geçici olarak ve herhangi bir sayısal sınırlamaya tabi olmaksızın taşımacılık yapabilmektedir. Avrupa Birliği’ne girdikleri 1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren, Kıbrıs, Malta ve Slovenya’da yerleşik taşımacılar üzerindeki kısıtlamalar da kaldırılmıştır. Artık AB’de kabotaj “geçici olmak” koşuluyla serbesttir. Bunun anlamı, taşımacılığın uzun bir süre boyunca sürekli olarak veya sistematik olarak yapılmamasıdır. “Geçicilik” kavramını netleştirmek amacıyla, Komisyon bir yorumlayıcı bildiri metni yayınlamıştır. 41 Yeni üye olan devletler, belirli bir geçiş döneminden sonra kabotaj hizmetlerinden yararlanmaya başlayabileceklerdir. Bu gelişme, ücret seviyeleri düşük olan yeni üye devletlerden gelen işletmecilerin, düzenlemeler daha sıkı olduğundan yüksek maliyetlere katlanmak zorunda kalan diğer 38 Council Regulation No 881/92 of 26 March 1992 on access to the market in the carriage of goods by road within the Community to or from the territory of a Member State or passing across the territory of one or more Member States. 39 Council Regulation No 3118/93 of 25 October 1993 laying down the conditions under which non-resident carriers may operate national road haulage services within a Member State. 40 ECORYS Nederland, Study on Road Cabotage in the Freight Transport Market, Framework Contract TREN/ A1/56, 2004. http://ec.europa.eu/transport/road/studies/doc/2006_03_road_cabotage_study_en.pdf 41 http://ec.europa.eu/transport/road/policy/marketaccess/roadhaulage/doc/18612-en.pdf 149 ülkelerdeki işletmeciler bakımından haksız rekabet yaratabilecekleri endişesini doğurmuştur. Oysa kabotaj saygınlığa sahip ulusal işletmecileri etkilememiş gözükmektedir. Günümüzde kabotaj, karayolu taşımacılığı pazarının %12’sini oluşturmaktadır. Dahası, sürüş zamanları, dinlenme süreleri ve kontroller ile ilgili yeni düzenlemeler eşit sosyal şartlar sağlayarak, ulaştırma şirketlerinin haksız rekabetten etkilenmesini engelleyecektir. Karayolu taşımacılığı açısından önemli bir diğer unsur, üye devletler arasında karayolu taşımacılığı yapan aracın sürücüsünün, işletmeci tarafından yasal bir şekilde istihdam edildiğini veya görevlendirildiğini belgeleyen sürücü tasdiknamesidir. AB dışında bir ülkeden AB üyesi bir ülke işletmecisinin aracını süren her sürücü, Birlik içinde taşımacılık yaparken, doğru tasdiknameyi mutlaka yanında bulundurmalıdır. Bu evrak, tüm Üye Devletlerdeki denetleme memurlarının Üye Devletler arasında Topluluk araçlarıyla ve Topluluk yetki belgesi ile çalışan sürücülerin istihdam durumlarını kontrol etmesini mümkün kılarak, düzensiz bir şekilde istihdam edilen sürücüler ve bunun neden olduğu rekabet bozukluklarıyla mücadele etmekte yetkililere yardımcı olur. Sürücü tasdiknamesi Avrupa Parlamentosu’nun 484/2002 ve Konsey’in 881/92 ve 3118/93 sayılı Tüzüklerini güncelleyen 1 Mart 2002 tarihindeki kararı ile uygulamaya konmuş olup, sadece üçüncü ülke vatandaşı sürücüler için geçerlidir. Yol Ücretleri Ulaştırmadaki dengesizliklerin temel nedenlerinden biri, Birlik genelinde ücretlendirme politikalarındaki farklılıklardır. Farklı ulaştırma türleri, her zaman ve her yerde yarattıkları maliyeti karşılamamaktadır. Altyapı kullanım ücretleri, yıllık yol ve akaryakıt vergileri Birlik üyeleri arasında farklılık göstermektedir. Bu eşitsiz durum, Avrupa’nın karayolu yük taşımacılığı sektöründe rekabeti bozmakta, adil ve şeffaf bir açık pazar yaratma hedefiyle çelişmektedir. Yollar için, Komisyon 199942 yılında kabul edilen ve ağır vasıta araçların vergilendirme sistemini modernize etmek için 200643 yılında yenilenen bir Eurovignette yönergesini ortaya koymuştur. 1999 yönergesi araç vergileri, yol geçiş ücretleri ve yüklerin karayolu ile taşınması amacıyla kullanılan, yüklü ağırlığı maksimum 12 tonluk araçlar için geçerli olan kullanıcı ücretlerini ele almaktadır.44 2006’da yapılan değişiklikler nedeni ile bu eşik 2012 yılında 3,5 tona inecektir. Eurovignette yönergesinin amacı: • İç pazarın işleyişinin daha da geliştirilmesi ve üye devletler tarafından uygulanan geçiş ücretleri ve kullanıcı ücret sistemleri arasındaki farkların azaltılmasıyla karayolu taşımacılığı rekabet koşullarının yakınlaştırılması, • Geçiş ücretlerinin yol kullanım maliyetleriyle orantılı olarak farklılaştırılabilmesini sağlayarak, ulaştırmada adil ve verimli fiyatlandırma prensiplerinin daha iyi uygulanması, • Kanunların mülkiliği prensibine daha da yaklaşılmasıdır. Bu yönergenin temel noktaları aşağıdadır: • Yol geçiş ücretleri seyahat edilen uzaklık ve araç tipine göre belirlenmelidir; kullanıcı 42 Directive 1999/62/EC of the European Parliament and of the Council of 17 June 1999 on the charging of heavy goods vehicles for the use of certain infrastructures. 43 Directive 2006/38/EC of the European Parliament and of the Council of 17 May 2006 amending Directive 1999/62/EC on the charging of heavy goods vehicles for the use of certain infrastructures. 44 Eurovignette yönerges, üye devletlerin Avrupa kıtası dışındaki topraklarında (Kanarya Adaları, Ceuta ve Melilla, Azor ve Madeira Adaları) veya bu topraklar ile İspanya veya Portekiz arasında ulaştırma hizmetleri veren araçları kapsamamaktadır. 150 ücretleri altyapının kullanımın süresi ile ilişkilendirilmelidir. Geçiş ve kullanıcı ücretleri, trafik yoğunluğu ve araçların emisyon sınıflarına göre değişebilir, • Genel bir kural olarak, uzaklığa dayalı ücretler ile süreye bağlı kullanıcı ücretleri aynı yol üzerinde kullanılamaz, • Hem geçiş hem kullanıcı ücreti sadece otoyol veya benzeri çok şeritli yollar, köprü, tünel veya dağ geçitlerinde uygulanabilir, • Ulusal geçiş ve kullanıcı ücretleri ayrımcı olmamalı, ödeme noktalarında beklemelere ve sorunlara yol açmamak için sürücüler tarafından anlaşılması kolay olmalıdır. AB’nin iç sınırlarında zorunlu kontrollerden kaçınılması gereklidir. Bu yönerge ile, özellikle 2006 revizyonundan sonra, üye devletler geçiş ücretlerini araçların emisyon sınıflarına göre (“EURO” sınıflandırması45) veya aracın yola verdiği zarar, yer, zamanlama ve trafik yoğunluna göre farklılaştırabilmektedir. Bu sayede uygulanan “kullanan öder” veya “kirleten öder” prensipleriyle, trafik sıkışıklığının yol açtığı çevreye verilen zarar gibi sorunlarla mücadele edilebilmektedir. Ayrıca yük taşımacılığının karayollarından demir veya iç su yolları gibi diğer ulaştırma türlerine kaydırılması hedeflenmektedir. Söz konusu yönerge, aracın çevresel performansı ile bağlantılı olarak kullanıcı ücretleri için döneme göre değişen bir tavan seviyesi belirlemektedir. Yıllık ücret Tablo 3-7’ye göre belirlenmektedir: Tablo 3‑7: EURO sınıfları ve yıllık ücretler Sınıf Maksimum 3 dingil Minimum 4 dingil NON-EURO 960 Euro 1550 Euro EURO 1 850 Euro 1400 Euro EURO 2 750 Euro 1250 Euro En geç 10 Haziran 2008 tarihine kadar eşik seviyeleri aşağıdaki Tablo 3-8’e göre yükseltilecektir. Tüm sınıflardaki araçlar için günlük ücret ise 11 Euro’dur.46 Tablo 3‑8: EURO sınıfları ve 10 Haziran 2008 tarihinden sonra geçerli olacak olan yıllık ücretler Sınıf Maksimum 3 dingil Minimum 4 dingil NON-EURO 1332 Euro 2233 Euro EURO 1 1158 Euro 1933 Euro EURO 2 1008 Euro 1681 Euro EURO 3 876 Euro 1461 Euro EURO 4 veya daha az kirleten 797 Euro 1329 Euro Geçiş ücretlerini belirlemekte üye devletlere ilave esneklikler de tanınmıştır. Ücretler sadece otoyollar için değil, Trans-Avrupa Ağları’na (Trans-European Networks - TEN) dahil olan tüm yol ağları için tanımlanabilmektedir:47 45 Avrupa Komisyonu tarafından belirlenen emisyon standartlarına göre; Euro 1 (1993): yolcu taşıtları - 91/441/EEC , yolcu taşıtları veya hafif yük taşıtları - 93/59/EEC. Euro 2 (1996) yolcu taşıtları - 94/12/EC (& 96/69/EC) Euro 3 (2000) tüm taşıtlar - 98/69/EC Euro 4 (2005) tüm taşıtlar - 98/69/EC (& 2002/80/EC) Euro 5 (2008/9) tüm taşıtlar - (COM(2005) 683 - öneri) 46 http://ec.europa.eu/transport/road/policy/road_charging/charging_tolls_en.htm 47 http://www.euractiv.com/en/transport/eu-agrees-greener-truck-tolling-scheme/article-150935 151 • Geçiş ücretlerinden sağlanan gelir yol altyapısının bakımı veya tüm ulaştırma sektörünün çapraz finansmanı için kullanılmalıdır, • 2010 yılından itibaren, yol geçiş ücretleri uygulayan ülkelerin ücretleri araçların emisyon standartlarına (EURO standartlarına) göre ayarlayarak en temiz araçları teşvik etmeleri gerekmektedir, • Yetkililer izole veya ekonomik olarak zayıf bölgelere yönelik geçiş ücreti uygulamamaya karar verebilir, • Demiryolu veya iç su yollarına yönelik projelerin finansmanı amacıyla kullanılmak koşuluyla, geçiş ücretleri %15 yükseltilebilir (dağlık yörelerdeki sınır-ötesi projelerde artış oranı %25 olabilir), • Kentsel alanlar söz konusu artış oranları kapsamında değildir. Ancak mevcut Eurovignette yönergesinin 9. maddesi doğrultusunda yerel yöneticiler yine de bir artış uygulayabilirler (örneğin Londra şehrinde bu tür bir uygulama yapılmaktadır), • Sıklıkla geçiş yapan kullanıcılara indirim uygulanabilir. Sosyal Düzenlemeler Pazarların açılması, ulaştırma hizmetlerinin nitelik ve nicelik olarak iyileştirilmesine imkan sağlamıştır. Ancak bu gelişmenin sektörde çalışan kişiler pahasına gerçekleşmeyeceğinden de emin olmak gereklidir. Bunun sağlanmasının yolu, bazı şirketlerin maliyetlerini düşürmek için sosyal düzenlemeleri göz ardı etme eğilimlerinin önüne geçilmesidir. Topluluğun karayolu ile yolcu veya yük taşımacılığı yapacak araç sürücülerinin günlük ve on beş günlük sürüş süreleri ile minimum günlük ve haftalık dinlenme sürelerine ilişkin kurallar 561/2006/EC sayılı Tüzük ile belirlenmiştir.48 Düzenleme, yolcu ve yük taşımacılığını, uluslararası ve ulusal taşımacılığı, kısa ve uzun mesafeyi, kendi adına çalışan veya hizmetini kiralayan taşımacıları, profesyonel olarak veya kendi adına çalışanları kapsamaktadır. Düzenlemenin amacı, Topluluk içerisinde rekabetin bozulmasına engel olmak, yol güvenliğini ve sürücü çalışma koşullarını iyileştirmektir. 2002/15/EC sayılı yönerge, karayolu taşımacılığı faaliyetinde bulunan tüm hareketli çalışanlar için minimum çalışma süresi gerekliliklerini ortaya koyar ve 561/2006/EC sayılı Tüzüğün belirlediği sürüş ve dinlenme sürelerini bütünler. Temelde, bu yönerge aşağıdaki genel hususları içerir ve kurallar 23 Mart 2005 tarihinden itibaren tüm hareketli çalışanlar için geçerlidir:49 • Çalışma süreleri, erişilebilirlik dönemleri, çalışma yeri, hareketli çalışan, kendi adına çalışan sürücü, hafta, gece süresi ve gece çalışmasının tanımları, • Maksimum çalışma haftası: 48 saattir (4 aylık bir süre içinde ortalama 48 saatlik sınır aşılmamak kaydıyla, bir hafta için bu süre 60 saate çıkartılabilir), • Molalar: mola vermeden 6 saatten daha uzun bir süre çalışılamaz (günde 6 ile 9 saat arasında çalışılıyorsa, molalar en az 30 dakika sürmelidir), 48 Regulation (EC) No 561/2006 of the European Parliament and of the Council of 15 March 2006 on the harmonisation of certain social legislation relating to karayolu taşımacılığı and amending Council Regulations (EEC) No 3821/85 and (EC) No 2135/98 and repealing Council Regulation (EEC) No 3820/85 49 http://ec.europa.eu/transport/road/policy/social_provision/social_working_time_en.htm 152 • Dinlenme süreleri: 561/2006 düzenlemesindeki hususlar geçerli kalmaktadır, • Gece çalışması: 24 saat içerisinde 10 saatten fazla olamaz. Karayolu taşımacılığında sosyal haklar konusunda önemli bir gelişme de, yük taşımacılığında 3,5 tonu aşan, yolcu taşımacılığında 9 yolcuyu aşan yeni araçlarda dijital (sayısal) takograf (hız ölçüm yazıcısı) kullanılmasının zorunlu kılınmasıdır.50 Aracın mesafe, hız, sürüş süresi ve dinlenme süresi gibi pek çok etkinliğini kaydeden sayısal takograf, analog takografa göre daha güvenilir ve hassas bir kayıt ve saklama aracıdır. AB-Dışı Ülkelerle Bağlantılar AB üyesi olan ve olmayan ülkeler arasındaki karayolu taşımacılığı hala büyük ölçüde iki taraflı anlaşmalara dayanmaktadır. Özel olarak AB, EFTA ülkeleri51 ve İsviçre52 ile söz konusu ikili anlaşmalara göre öncelikli olan anlaşmalar yapmıştır. Yol Güvenliği Tüm taşıma türleri içerisinde, karayolu taşımacılığı insan yaşamı açısından en tehlikeli ve en maliyetli olanıdır. 2005 yılında yaklaşık AB genelinde 41.200 kişi karayolu kazalarında yaşamlarını yitirmiş, 1 milyon 600 bin kişi de yaralanmıştır. Birliğin temel hedefi, Avrupa’nın otoyollarını olabildiğince güvenli hale getirmektir. 2001 yılında yayınlanan Ulaştırma Beyaz Kitabında Avrupa Komisyonu, 2010 yılına kadar Avrupa yollarındaki can kaybını yarılayarak 25.000’e indirme hedefini öne sürmüştür. Bu hedef Avrupa Parlamentosu ve tüm Üye Devletler tarafından onaylanmıştır. 2003 yılında bu hedefe ulaşmak için somut önlemler içeren Avrupa Yol Güvenliği Hareket Programı oluşturulmuştur. Şubat 2006 tarihinde ise, Komisyon karayollarındaki can kaybını yarılama hedefine doğru kat edilen gelişmelerin yarı-dönem değerlendirmesini yayınlamıştır. Kısacası, Avrupa son beş yılda önemli başarılar elde etmiştir, ancak bu hedefe ulaşmak için hala yapılması gereken çok şey vardır. 3.3.2. Türkiye’de Karayolu Ulaşımı Karayolu, son elli yıldır Türkiye’nin önde gelen ulaştırma türü olmuştur. Her ne kadar Kalkınma Planları demiryolu taşımacılığının ağırlığının artırılmasını hedeflemişseler de, 1950’lerden beri karayolu taşımacılığı de facto olarak ulaştırma alanındaki temel yatırımların hedefi olmuştur. Otomotiv sanayi Türk sanayinin bel kemiğini oluşturmuştur ve önde gelen ihracat sektörlerindendir. Türkiye’nin 2013 yılı için karayolu ulaşımı vizyonu; ulusal ve uluslararası hukuk ve kurallarla uyumlu, trafik güvenliğini ön planda tutan, doğal çevreye duyarlı, ülke ekonomisine ve sosyal yaşamına katkı sağlayan, gelişmiş teknolojilerinin üst düzeyde kullanıldığı, hizmet düzeyi yüksek, serbest piyasa koşullarında rekabete dayanıklı, ülkemizin coğrafi konumunu ve doğal kaynaklarını kullanabilen, diğer ulaşım türleri ile sağlıklı, adil ve dengeli bir biçimde bütünleşmiş bir karayolu ulaştırma sisteminin oluşturulmasıdır. 53 Türkiye’de beş tür karayolu mevcuttur: otoyol, devlet yolu, il yolu, köy yolu ve şehir içi yollar (belediyelerin sorumluluk alanıdır). Karayolları Genel Müdürlüğü’nün (KGM) verilerine göre, 50 Sayısal takografın kullanılması (EC) 2135/98 sayılı Konsey Tüzüğü ile başlatılmıştır. Sayısal takografın takılması 1 Mayıs 2006’dan beri zorunludur. 51 AEA Antlaşmasının 13. Eki 52 AT/İsviçre karayolu taşımacılık anlaşması http://europa.eu.int/eur-lex/pri/en/oj/dat/2002/l_114/l_11420020430en00910127.pdf 53 Devlet Planlama Teşkilatı, 9. Kalkınma Planı - Karayolu Ulaşımı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2006 153 karayolu ağının toplam uzunluğu 1.775 km otoyol (3%), 31.446 km devlet yolu (50%) ve 30.368 km il yolu (47%) olmak üzere toplam 63.589 km’dir. Ayrıca 322.288 km köy yolu bulunmaktadır.54 Tablo 3‑9: Türkiye’deki otoyolların uzunluğundaki artış Yıl Otoyol uzunluğu (km) 1973 1984 24 1990 76 286 1993 2005 1104 1775 (bağlantılarla birlikte 2004 km) Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı, 9. Kalkınma Planı - Karayolu Ulaşımı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2006 Tablo 3-9’da görüldüğü gibi, son 20 yılda yapılan otoyol yatırımları sayesinde, Türkiye’nin otoyol ağı benzer büyüklükteki AB ülkeleri ile kıyaslanabilir duruma gelmiştir.55 Türkiye coğrafi konumu gereği Avrupa ve Asya arasında doğal bir karayolu geçididir. Özellikle 300-350 kilometrelik mesafelerde yük taşımacılığı için karayolu esnek ve hızlı bir taşıma türüdür; ancak Tablo 3-10’da görüleceği gibi, Türkiye’de karayolu taşımacılığının önemli ve karşılaştırmalı olarak artan bir üstünlüğü bulunmaktadır. Tablo 3‑10: Yurtiçi yük taşımacılığında karayolu taşımacılığının payı Ton kilometre 1960 - Pay (%) 37,8 1980 - 81 1997 139.789 93.0 1998 152.210 95.0 1999 150.974 89.9 2000 161.552 89.9 2001 151.421 90 2002 150.912 92 2003 152.163 91 2004 156.853 94 2005 166.770 95 Kaynak: TÜİK, 2006; KGM Türkiye Karayolları İstatistik Yıllığı 1999-2000, 2001-2002 Türkiye’de demiryolu ve liman altyapısındaki yetersizlikler nedeniyle karayolu taşımacılığı tercih edilmiş ve karayolu taşımacılığı sektörünün büyümesine yol açmıştır. Karayolu taşımacılığının ağırlıklı kullanılmasının bedeli ise trafik yoğunluğu, hava kirliliği, ses kirliliği, yüksek kaza oranları, yolların hızla yıpranmasının yanı sıra, ulaştırma için büyük ölçüde ithal edilen karbon yakıtlara olan bağımlılıktır. Bununla birlikte, Türk karayolu taşımacılığı sektörü bugün 12 milyar Euro büyüklüğüne, 2 milyar tonu aşan bir kapasiteye sahip olan, yurt içi yük taşımacılığının %90’ından fazlasını taşıyan ve Türkiye’nin dış ticaret hacmini taşımakta önemli bir rol oynayan bir sektördür. (Dış ticaretin hacim olarak %10,4’ü, değer olarak %30,4’ü karayolu ile taşınmaktadır)56 54 Devlet Planlama Teşkilatı, 9. Kalkınma Planı - Karayolu Ulaşımı Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2006 55 Kaynak: ERF World Road Statistics on Europe, 2006 (Veri yılı: 2003) 56 TÜİK, 2006 154 Tablo 3‑11: Türkiye’de kayıtlı karayolu taşıtı sayısı Araç tipi Adedi Otomobil 5.882.575 Motorsiklet 1.547.145 Otobüs Minibüs Kamyonet 167.382 343.704 1.537.444 Kamyon 688.879 Özel amaçlı araç 31.492 Traktör 1.258.004 Toplam 11.411.562 Kaynak –TÜİK, 2006 AB üyesi ülkelerle kıyaslandığında, Türkiye’deki karayolu araç sayısı önemli ölçüde yüksektir. 3.3.2.1. Pazara Genel Bakış Pazar Yapısı Türk karayolu taşımacılığı pazarı hizmet verilen coğrafyalara göre segmente edilebilir: yurtiçi pazar, Avrupa pazarı ve Doğu pazarları (Orta Doğu, Rusya ve diğer BDT devletleri). Bu pazarların her birine farklı iş modelleri ile çalışan kurumlar tarafından farklı tür araçlarla hizmet verilmektedir. AB’nin taşımacılığın çevre üzerindeki etkisine olan artan hassasiyeti nedeniyle ağırlaşam düzenlemeleri sonucunda (araçların EURO sınıflandırılması, kotaların EURO sınıflarına göre belirlenmesi) daha iyi emisyon standartlarına sahip araçlar Avrupa ülkelerine yönelik olarak çalışmaktadır. Daha iyi araçlara yatırım yapmak gerek yönetim becerisi gerek de mali güç olarak daha fazla kurumsal kapasite gerektirdiğinden, Avrupa pazarına yönelik olarak TIR konvansiyonu içerisinde daha yeni araçları olan daha büyük filoları yöneten kurumsal işletmeler çalışmaktadır. Türk sürücülerin sosyal hakları en iyi Türkiye ve Avrupa arasındaki hatlarda korunmaktadır. Orta Doğu ülkeleri, Rusya ve diğer BTD ülkelerinin daha az sıkı olan düzenlemeleri, bu pazarlara yönelik olarak daha düşük özelliklere sahip, daha eski araçların çalışmasına izin vermektedir. Dolayısıyla, daha düşük seviyede araçların sahipliği, daha düşük kurumsal kapasite gerektirdiğinden, bu pazarlara, özellikle Orta Doğu pazarına genellikle “bir kişi – bir kamyon” firmalar tarafından hizmet verilmektedir. Sürücülerin sosyal hakları, hatta can güvenliği bile göz ardı edilebilmektedir. Yurtiçi karayolu taşımacılığı pazarı ise, yurtdışı pazarların bir bileşimi görünümünde ve Türkiye ekonomisinin yapısını yansıtır niteliktedir. Türkiye’de yurt içi yük taşımacılığının %90’ı karayolu ile yapılmaktadır. Türkiye iç pazarındaki farklı ihtiyaçları karşılayan çok farklı karayolu taşımacılığı firmaları bulunmaktadır. Türkiye’de özel sektör, farklı iş modelleri ile çalışan, son derece kurumsallaşmış uluslararası alanda çalışan firmalardan, çok ufak ölçekli aile işletmelerine kadar geniş bir yelpazeden oluşmaktadır; bu firmaların ulaştırma ihtiyaçları kendi duruşlarına yakın ulaştırma firmaları tarafından karşılanmaktadır. Türkiye’de, küçük ölçekli işletmelerin sayısı çok yüksektir (işletmelerin %96,32’sinin çalışan sayısı 10’un altındadır)57 ve çoğunlukla küçük, kurumsallaşmamış, düşük maliyetli, eski ve düşük kaliteli araçlarla hizmet veren taşımacılar tarafından taşınan çok sayıda küçük ulaştırma işi üretilmektedir. Küçük ölçekli işletmeler aynı zamanda Türkiye’deki kayıt dışı ekonominin de önemli bir kısmını teşkil etmektedir. Tüm işlemlerini kayıt altına almalarını mümkün kılacak sermaye yapısı veya nakit akış seviyelerine ulaşamadıklarından, ulaştırma hizmet alımları da dahil olmak üzere 57 Turkstat GSİS, 14/10/2003 155 kısmen veya tamamen kayıt dışında çalışma yolunu seçmektedirler. Bu tür talep, Türkiye’deki yurtiçi yük taşımacılığını karayolu ile yapan çok yüksek sayıda kamyonun varlığının sebebidir. Türkiye’de 3,500 ton’un altında 1.200.000 ticari araç olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayı, tüm AB-25 içindeki toplam kamyon sayısına yakındır. Sektörün bu alt pazarı daha az kurumsallaşmış ve mesleki olarak daha az örgütlüdür. Firmaları kamyon şoförleri kurmakta ve işletmektedir. Mali açıdan kuvvetli olmayan bu firmalar, genel giderlerini çok düşük tutarak, çok düşük kar marjlarıyla çalışabilmektedir. Bu pazardaki firmaların, birleşmeler ve satın almalarla daha büyük kurumlara dönüşmesi, kurumsallaşması ve sadece sürücü değil, aynı zamanda yönetici ve idari kadrolar istihdam etmeleri beklenmektedir. Bu dönüşüm, aşağıdaki Türkiye’de Karayolu Ulaşım Mevzuatı bölümünde ele alınan 2004 yılı Karayolu Taşımacılığı Yönetmeliği’nin temel hedeflerinden biridir. Hem yurtiçi hem yurt dışı yük taşımacılık ihtiyacı artmakta olan orta boy işletmeler, bir veya birden fazla TIR araç işleten ulaştırma firmaları ile çalışmaktadır. Bunlar genellikle bir kişi– bir kamyon firmalar olarak işe başlayan, finansal olarak büyüyerek TIR araca yatırım yapabilen firmalardır. Orta boy işletmelere yurt içi, artan oranda da yurt dışı taşımacılık hizmetlerini doğrudan satmaktadır. AB yükümlülüklerini yerine getiren daha yeni araçları Avrupa ülkelerine yönelik çalışmaktadır. Ortalama dört yıldan sonra araçlar Doğu ülkelerine, ağırlıklı olarak Irak’a iş yapan taşımacılara satılmaktadır.58 Türkiye’nin dış ticaret hacmi arttıkça büyüyen karayolu taşımacılığının bu segmentinin, Irak ve Suriye gibi komşuların ticaret ortağı olarak önemi arttıkça büyümesi öngörülmektedir. Tablo 3‑12: Uluslararası taşımacılık araçları ve kapasiteleri 1993 Firma sayısı Römork sayısı 1994 1995 1999 2000 2001 2002 2003 1.083 31.798 472 587 667 911 899 7.043 7.607 7.990 23.402 20.782 892 21.026 934 25.197 Yarı – römork sayısı 8.585 9.063 9.404 28.542 24.084 24.265 28.434 35.656 Kamyon sayısı 2.319 225 5.351 245 5.332 268 5.436 57 3.061 371 2.880 880 6.119 8.271 12.339 12.941 217.200 282.088 296.007 792.078 699.793 710.873 990.373 1.367.451 Tanker sayısı Toplam kapasite (ton) Kaynak: Ulaştırma Bakanlığı, Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü Uluslararası taşımacılık yapan araçların EURO profil’i Avrupa’ya ve Doğu’ya yönelik çalışan kamyonların dağılımını ortaya koymaktadır. EURO I kamyonların sayısı 16.826 (38,3%), EURO II kamyonların sayısı 12.354 (28,1%), EURO III kamyonların sayısı 14.597 (33,2%) ve EURO IV kamyonların sayısı 150’dir (0,34%).59 Yurtiçi ve dışına yönelik karmaşık ve büyük hacimli lojistik ve ulaştırma ihtiyaçları olan büyük işletmeler, ulaştırmayı tedarik zincirlerinin yönetilmesinde bir işlev olarak konumlandırarak, lojistik işlemlerini artan oranda lojistik firmalarına kaydırmaktadırlar (dış kaynak kullanımı olarak). Ulaştırma ve lojistik ihtiyaçlarını maliyet ve teslim süreleri açısından optimize etme kaygısıyla, büyük işletmeler farklı ulaştırma türlerini kullanır (kara, demir, deniz ve hava) ve daha iyi araçlarla hizmet veren daha kurumsal taşıyıcılarla çalışmayı tercih eder. Bu firmaların lojistik maliyetlerini minimize etme kaygısı, Türkiye’de antrepolar kurulması, karayollarının demir, deniz ve havayolları ile entegre edilmesi gibi lojistik altyapısı ile ilgili yatırımların yapılmasında ve Ro-Ro gibi kombine taşımacılık hizmetlerinin gelişmesinde Türkiye’de itici güç olmaktadır. Bunun yanında, büyük işletmelerin artan çevre duyarlılığı, 58 Uluslararası taşımacılık yapan firmalar sektör olarak daha iyi örgütlenmiş durumda. 1000’in üzerinde üyesi olan iki sektör derneği bulunmakta: UND (Uluslararası Nakliyeciler Derneği) ve RODER (Ro-Ro Gemi İşletmecileri ve Kombine Taşımacılar Derneği) üyelerinin sorunlarını çözmek, eğitim programları sunmak, uluslararası taşımacılıkla ilgili istatistik oluşturmak ve üyelerini yurtiçinde ve dışında temsil etmek için çalışmaktadır. 59 Ulaştırma Bakanlığı, Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü, 2005 156 karayollarında daha iyi emisyon standartlarına sahip olan kamyonları kullanmalarında veya demiryolu ve denizyolu gibi çevre dostu türleri tercih etmelerinde etkili olmaktadır. Türk karayolu taşımacılığı firmaları ülke ihracatının karayolu ile taşınan kısmının %53’ünü, ithalatının ise %24’ünü taşımaktadır. Uluslararası karayolu taşımacılığında Türk menşeli firmaların pazar hakimiyeti bulunmaktadır. Ancak, 2005 yılından beri, Türkiye’nin ithalat – ihracat hacmi büyüyor olmasına rağmen, uluslararası kara taşımacılığı sektörü aynı oranda büyümemiştir. Türkiye’deki yük taşımacılığı sektöründe taşıma işleri organizatörleri (freight forwarders) artan bir önem kazanmaktadır. Avrupa pazarlarında taşıma işleri organizatörlerinin müşterileri için optimal tür ve güzergah seçtikleri ve müşterilerinin tedarik zinciri operasyonlarında artan rol üstlendikleri gibi, Türkiye’de de büyük firmalar lojistik firmaları ile bu şekilde çalışmaktadır.60 Firmaların küçük ve dağınık olması, bu nedenle de ölçek ekonomilerine ulaşamaması, Türk ekonomisinin temel sorunlarındandır. Sermayesi güçlü olmayan küçük ve orta boy işletmeler günlük nakit akışlarını yönetmekte yaşadıkları zorluklar nedeniyle, işlerini büyütmek için gerekli yatırımı yapmakta zorlanmaktadır. Benzer boyuttaki firmalarla güçlerini birleştirerek daha verimli hale gelmelerine yönelik teşvikler bulunmamaktadır. Bu kısırdöngü, Türk ekonomisindeki kayıt dışılığın temel nedenlerinden biridir. Bu durumun, ulaştırma sektöründe de yansımaları vardır: firmaların sık fakat küçük miktarlarda taşıma yapma ihtiyacı, fiyat kaygılarını kaliteli taşımacılık beklentilerinin önüne geçirmektedir. Fiyatlandırma Ulaştırma fiyatları piyasa tarafından belirlenmektedir. Farklı işletmeciler müşteriye istenilen hizmet için teklif vermekte ve müşteri yükünü taşımasını istediği firmayı seçmektedir. Karayolu taşımacılığı ile ilişkili tüm sabit ve değişken maliyetlerin, özellikle iş idaresi becerileri zayıf bazı işletmeciler tarafından tam olarak bilinememesinin sonucu olarak, fiyatlandırma yapılırken yalnızca yakıt maliyetleri göz önüne alınmakta, amortisman, lastik aşınması, araç bakımı ve idari giderler gibi maliyetler göz ardı edilebilmekte ve kar marjları çok aşağı çekilebilmektedir. Kamyonların kullanılma oranları işletmenin devamlılığı için kritiktir. Bir yükün Türkiye’den bir istikamete doğru taşınması için bir sözleşme yapıldığında, işletmeciler geriye dönmemek adına, herhangi bir yükü taşımaya razı gelmektedir. Bu tercih de, kar marjlarının düşmesine yol açan nedenlerden biridir ve uluslararası rekabette tartışmalara yol açmaktadır. Yurtiçinde yüklerin kamyonlarla taşınması, TIR ile taşınmasından %25 daha düşük fiyata yapılabilmektedir. Aracın gidiş – geliş yüklü olacağı garantilendiğinde %15’e varan ilave indirim yapılmaktadır.61 Kombine Taşımacılık Kamyonların gemi veya tren gibi farklı ulaşım araçları ile uzun mesafeler taşındığı kombine taşımacılık, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de önemini arttırmaktadır. Kombine taşımacılık sayesinde, karayolu taşımacılığı ile ilişkili trafik yoğunluğu ve çevre kirliliği gibi sorunlar hafifletildiği gibi, yakıttan tasarruf sağlamak, aracın eskimesini azaltmak, sürücülerden kaynaklanan verimsizlikleri ortadan kaldırmak gibi çeşitli faydalar sağlanabilmektedir. 60 Uluslararası pek çok taşıma işleri organizatörü firmanın Türkiye’de ofisleri veya ortak teşebbüsü bulunmaktadır. Kendilerini farklılaştırmak isteyen ve katma değerli hizmetler sunmaya çalışan yerli taşımacılık firmaları da, insan kaynakları ve bilişim altyapılarına yatırım yaparak, taşıma işleri organizatörlüğüne girmektedir. Firmaların kapıdan kapıya ulaştırma ihtiyaçları arttıkça, taşıma işleri organizatörlüğünün faaliyetlerinin de artması beklenmektedir. 61 Kaynak: Karayolu taşımacılığı yapan farklı nitelikte firmalarla potansiyel müşteri olarak yapılan telefon görüşmeleri. 157 Ro-Ro Taşımacılığı Akdeniz ve Karadeniz arasında yer alan Turkiye, Ro-Ro taşımacılığından istifade edebilecek bir coğrafi konuma sahiptir. Yugoslavya topraklarında 1990’lı yıllarda yaşanan savaşın Avrupa’ya karayolu ile taşımacılık yapmayı engellemesi, 1992 yılında karayolu taşımacılığı firmalarını UN-RORO girişimi altında bir araya gelerek İstanbul / İzmir ve Trieste limanları arasında çalışacak ilk RoRo hattını kurmaya yönlendirmişti.62 Bu Ro-Ro hattı sektörde öncülük etmiş ve farklı girişimler onu takip etmiştir. Açılan bazı hatlar verimli olamamışsa da, bugün aktif olarak çalışan çok sayıda Ro-Ro hattı bulunmaktadır. 63 Türkiye dünyanın dördüncü, Avrupa’nın ikinci en büyük Ro-Ro filosuna sahiptir. Tarifeli hatların olması, ihracatçıların sevkiyatlarını tarifeye göre ayarlamalarını mümkün kılmış, toplam ulaştırma maliyetlerini azaltmış, Balkan ülkelerinin transit geçiş ücretlerini revize etmelerine yol açmıştır. TIR sürücüleri limanlara havayolu ile ulaşmaktadır. Bugün Ro-Ro taşımacılığı karayolu taşımacılığının entegre bir parçası olarak görülmekte, RoRo operasyonlarını intermodal bir ulaştırma şekli olarak ele alan bir düzenleme bulunmamaktadır; Ro-Ro gemileri denizcilik mevzuatı ile düzenlenmektedir. Ro-Ro taşımacılığının verimliliğinin artırılması için, bu türün kolaylaştırılmasına yönelik düzenlemeler ile, Ro-Ro liman ve terminallerine yatırım yapılması gerekmektedir. Ro-La Taşımacılığı Avrupa’da Ro-La taşımacılığının (kamyonların trenle taşınması) önemi artmakta ve uluslararası Ro-La projeleri Türk demiryollarının uzantısı olarak değerlendirilmektedir. Demiryolu hizmetlerinin yerel kamyon dağıtımıyla bütünleştirilmesi müşterilere kapıdan kapıya taşıma hizmeti sunulmasında önemli bir rol oynayabilir. TCDD, yol üzerindeki demiryolu idareleriyle işbirliği içinde mevcut en uzun Ro-La hattı olan Halkalı – Wels arasında Ro-La hattını 2006’da başlatmıştır. 1.979 km’lik Türkiye – Bulgaristan – Sırbistan – Hırvatistan – Avusturya hattında karşılıklı seferler düzenlenecektir.64 Avrupa Pazarına Girişte Engeller Türk taşımacıları Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasındaki yük taşımacılığından artan pay aldıkça, Schengen vize prosedürlerinin uygulamasında yapılan geçici değişiklikler veya geçiş izinlerinin sınırlandırılması gibi sorunlarla karşılaşmaktalar. Her ülkenin AB-dışı ülkeler için tanıyacağı geçiş izni sayısını belirlediği Ulaştırma Bakanları Avrupa Konferansı (UBAK) çerçevesinde Türk kamyonlarına ayrılan geçiş izinleri yıl bitmeden tükenmektedir. İkili görüşmelerle, Türk kamyonları bir sonraki yılın izin belgelerini kullanmaktadırlar. Bu sadece sorunun ertesi yıla kadar ötelenmesidir. Avrupa ulaştırma politikasının ulaşım ağırlığını karayolundan demir ve deniz yoluna kaydırmakta olduğu açıktır. Türk sektör temsilcileri ve yetkilileri de bu durumun farkındadır ve bu politikaya uyum sağlamaya gayret göstermektedir. Ancak izin belgelerinin Türk kamyonlarını piyasanın dışında tutmak için bir araç olarak kullanılıyor olabileceği düşüncesi, sektörde büyük rahatsızlık yaratmaktadır. Türk firmaların AB ülkeleri ile ticaret hacmi 2003-2006 yılları arasında %103 art62 Pendik’ten 6, Ambarlı’dan 3, Çeşme’den de 3 Ro-Ro gemisi düzenli olarak İtalya’nın Trieste limanına ulaşım sağlamaktadır. 63 Haydarpaşa-Trieste (İtalya), Ambarlı-Trieste (İtalya), Çeşme-Trieste (İtalya), Çeşme-Brindisi (İtalya), Zonguldak-Odessa (Ukrayna), Zonguldak-Skadovsk (Ukrayna), Samsun-Novorossisky (Rusya), Trabzon-Sochi (Rusya), Rize-Poti (Gürcistan). 64 UNECE Intermodal Ulaştırma ve Lojistik Çalışma Grubu Mart 2007 raporuna gore, Ro-La aracının maksimum ağırlığı 1,100 ton, maksimum uzunluğu 520 metredir. Tren 20 TIR kapasitelidir ve günümüzde haftada bir sefer düzenlenmektedir. Trenle toplam ulaşım süresi, karayolu ile gidilme süresi gibi, yaklaşık 70 saattir. 158 mışken, Türk taşıtlarına verilen kotalar yalnızca %32 artmıştır. Bu durum, bazı kesimlerce Türk kamyonlarının AB sınırlarından girişini sınırlayarak, Türkiye’nin AB ülkelerine ihracatını sınırlamaya yönelik olduğu olarak bile algılanmaktadır. Avrupa kotaları kaldırma yoluna giderken, Türk kamyonları üzerindeki sınırlamaların da tedricen kaldırılmasının hedeflenmesi gerekmektedir. 3.3.2.2. Türkiye’de Karayolu Ulaşımı Mevzuatı 2003 yılında yürürlüğe giren Yeni Karayolu Taşıma Kanunu’nu,65 2004 yılında yayınlanan Yeni Karayolu Taşıma Yönetmeliği66 ve Karayolu Taşımacılık Faaliyetleri Mesleki Yeterlilik Eğitimi Yönetmeliği 67 izlemiştir. Bu kanun ve yönetmelikler büyük karayolu taşımacılığı pazarını, AB’ye uyum gözeterek düzenlemek amacıyla hazırlanmıştır. AB’ye tam uyum için hala atılacak adımlar kalmış olsa da, sektörün pek çok sorununa düzenleme getirilmiştir. Pazara Giriş Türkiye’de karayolu taşımacılığı pazarına giriş, karayolu yolcu ve yük taşımacılığı yapacak işletmecilerin alması gereken yetki belgesini belirleyen Yeni Karayolu Taşıma Kanunu ile düzenlenmiştir. Yetki belgesi alma kriterleri, 96/26/EC sayılı Konsey yönergesi’nde belirlendiği gibi mesleki saygınlık, mali yeterlilik ve mesleki yeterliliktir. Yetki belgesinin beş yılda bir yenilenmesi gerekmektedir. Yeni Karayolu Taşıma Kanunu ve Yönetmelikler AB uyum hedefi gözetilerek çıkartılmış olmakla birlikte, AB düzenlemelerinden ayrılan birkaç husus bulunmaktadır: yetki belgesi türlerinin çokluğu ve yetki belgesi alma maliyetleri. 96/26/EC sayılı karayolu yük veya yolcu taşımacılığı işletmeciliğine kabul yönergesi’nde, “karayolu taşımacılığı operatörü”, kendi taşıma haznesi olan veya çekici tarafından çekilen hazneli araçların kiralanarak yük taşımacılığı yapılması olarak tanımlanmıştır. Ancak Türk Karayolu Taşıma Kanunu’nda 15 farklı rol için 39 farklı lisans tipi tanımlanmaktadır. Yetki Belgesi Başvuru Formu, karayolu taşımacılarının karşı karşıya kaldığı durumu ortaya koymaktadır.68 Yolcu ve yük taşımacılığı için farklı tip yetki belgeleri gereklidir. Yük taşımacılığı il içi, yurtiçi ve uluslararası olarak gruplanmıştır. Her grup farklı bir tip yetki belgesi gerektirmektedir. Eğer bir firma birden fazla tür etkinliği gerçekleştirmekteyse, her tür yetki belgesi için ayrıca başvurması gerekmektedir. Yetkilendirme yapısının bu denli karmaşık bir şekilde kurulmasının nedeni, karayolu taşımacılığı sektöründeki düşük kaliteli kamyonlarla çalışan küçük işletmelerin uluslararası ulaştırma işinin dışında tutulabilmesi olarak açıklanmaktadır. Farklı lisans türleri gerektirerek, yüz binlerce kamyonun uluslararası yük taşımacılığı yapmasının önüne geçilmektedir. Böylece “bir kişi– bir kamyon” firmaların birleşerek ve mali güçlerini artırarak, daha kurumsal iş yapıları ile daha büyük pazarlara girmeleri teşvik edilmektedir. Ancak lisans sisteminin karmaşıklığı, uygulama açısından zorluk yaratmakta; denetimden sorumlu kamu yetkililerinin yetki belgesi türleri konusunda eğitim almalarını gerektirmektedir. Gerekli yetki belgesi tipinin plaka bazında sorgulanabildiği bir bilgi sistemi olan U-NET sistemi, uygulamanın sağlıklı olmasını kolaylaştırıcı bir etken olmuştur. 2003 yılı Yabancı Yatırım Kanunu tarafından belirlendiği üzere, yabancı menşeli şirketler de gerekli yetki belgelerini edinerek karayolu taşımacılığı sektörüne yatırım yapabilmektedir. Mali Yeterlilik AB’de işletmecilerin mali gerekliliği ilk araç için 9.000 Euro, daha sonraki her ek araç için 5.000 Euro 65 Yeni Karayolu Taşıma Kanunu, No. 4925, 10.7.2003 66 Yeni Karayolu Taşıma Yönetmeliği, 25.02.2004 67 Karayolu Taşımacılık Faaliyetleri Mesleki Yeterlilik Eğitimi Yönetmeliği, 03.09.2004 68 Yetki Belgesi Başvuru Formu, http://www.kugm.gov.tr/dosyalar/diger/dosya5.pdf 159 olarak belirlenmiştir. Ancak Türk Karayolu Taşıma Kanunu yetkilendirmeyi firmanın mali kapasitesine değil, araç sahipliğine, yüksek ücretlere ve banka garantilerine dayandırmaktadır. Ücretler ve banka garantilerinin yüksekliği, çok sayıda kamyon işletmecisinin işletme sermayesi seviyesini olumsuz etkilemekte ve işletmeye daha fazla yatırım yapmalarını güçleştirmektedir. Yetki belgesi türüne göre maliyet örnekleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Yetki belgelerinin beş yılda bir yenilenmesi gerekmektedir. Yenileme ücreti, ilk ücretin bir yüzdesi olarak belirlenmektedir; şu anda %50’si kadardır. Tablo 3‑13: Bazı yetki belgesi türleri için gerekli ücretler ve sermaye gereklilikleri (1 YTL = 1,76 Euro, 6 Ağustos 2007) Yetki Belgesi Türü Uluslararası yük taşımacısı (C2) Uluslararası yük taşımacılığı komisyoncusu (H2) Yurtiçi yük taşımacısı (K2) 10 Sermaye (000 YTL) 100 Teminat Mektubu (000 YTL) - Belge Ücreti (000 YTL) 40 - 40 100 6 1 - 0 5 500 350 200 500 400 200 Gerekli Araç Sayısı Uluslararası lojistik işletmecileri (L2) 150 ton kapasite Uluslararası taşıma işleri organizatörleri (R2) Kaynak: Yeni Karayolu Taşıma Yönetmeliği Mesleki Yeterlilik Türk karayolu taşımacılığı sektörü, sürücülerin ve yöneticilerin mesleki yeterlilklerinin ilerletilmesinden faydalanabilir. Taşımacılık sektörünün değişen dinamikleri ve örneğin tehlikeli madde taşımacılığı gibi konularda düzenlemelerin artan karmaşıklığı, sektör çalışanlarının bir dizi konudan haberdar olmasını ve uygulamak için gerekli becerilere sahip olmasını gerektirmektedir. AB’de mesleki bilgiye sahip olunduğuna dair yeterlilik, her üye devletin bu amaçla oluşturduğu yetkili kuruluş veya birim tarafından düzenlenen, çoktan seçmeli olabilen, yazılı sınavlarla ortaya konmaktadır. Türk Karayolu Taşımacılığı Kanunu’na göre, yönetimsel ve mesleki yeterlilik yetki belgesi verilmesi için bir gerekliliktir ve işletmecilerin eğitimi ve sertifikasyonu için çeşitli kurumlar yetkilendirilmektedir. Bu yetkiye sahip 20 kadar eğitim merkezi bulunmaktadır. Sertifika sınavı, Ulaştırma Bakanlığı, Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Eğitim kalitesinin güvence altına alınması, sektörün geleceği için önem taşımaktadır. Ancak sürücülerin mesleğe giriş ve devamlılığı için mesleki eğitim gerekliliklerini ortaya koyan 2003/59 sayılı yönerge, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programlara dahil edilmemiştir. Sürücülerin de mesleki eğitim almaları, yol güvenliğinin ivedilikle artırılması için gereklidir. AB Eşleştirme Projesi Karayolu taşımacılığı sektöründe “karayolu taşımacılığı sektörüne destek” adıyla bir AB eşleştirme projesi devam etmektedir. 11 Mayıs 2006 tarihinde başlamış olan projenin, Kasım 2007’de tamamlanması beklenmektedir. Proje kapsamında, mevzuatın AB mevzuatına uyumu gözden geçirilecek ve gereken yerde mevzuat taslağı oluşturulacak; ayrıca filo yenileme yaklaşımı, bilgi yönetimi ve izleme yaklaşımı, yetkilendirme sistemi, şeffaf kurumsal yapılar ve koordinasyonun iyileştirilmesine yönelik öneriler sunulacaktır. Düzenlemenin Uygulanması ve Haksız Rekabet Karayolu taşımacılığına ilişkin mevzuatın uygulanmasına yönelik olarak Ulaştırma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında bir protokol bulunmaktadır. Karayolu taşımacılığı işletmecilerinin yetkilendirme ve sertifikasyonu devam etmektedir. Mevzuatın uygulanması için kontrollerin etkinli- 160 ğinin sağlanması önemlidir. Yasal gereklilikler tüm işletmeciler tarafından karşılanmadıkça, yetki belgelerinin mali ve yönetimsel kriterlerini karşılayan işletmeciler, karşılamayanlar tarafından haksız rekabete maruz kalmaktadır. Yetki belgesi almanın mali yükünden kaçınan işletmeciler, fiyatları yetki belgesi olan işletmecilerin çekebileceği seviyenin altına çekebilmektedir. Sektörel İstatistikler Karayolu ulaşımı sektörü konusunda güvenilir ve güncel istatistik bulunmasında önemli güçlükler yaşanmaktadır. TÜİK ve Kara Ulaştırması Genel Müdürlüğü otomasyon sistemi bazı verileri sağlamaktadır; ancak hiç biri Türkiye’de karayolu taşımacılığı sektörünün kapsamlı analizini yapmak için yeterli detayda değildir. Sektörün sorunlarını tespit etmek ve stratejik çözümler geliştirmek için yükleme noktası, güzergah, taşınan yükün cins ve miktarı konusunda veriye anında erişim sağlanabilmesi gereklidir. 3.3.2.3. Verimlilik Etki Değerlendirmesi Karayolu ulaşımı alanında AB mevzuatına uyum sağlanmasının, sektörde konsolidasyona ve ölçek ekonomilerinden istifade eden daha büyük oyuncuların ortaya çıkmasına yol açmak suretiyle, sektörün verimliliğine olumlu etki sağlaması beklenmektedir. Karayolu taşımacılığı pek çok farklı sektöre girdi sağlayan bir süreç olması nedeniyle, bu alandaki verimlilik artışının, pek çok farklı sektörün verimliliği üzerinde olumlu etkisi olması beklenmektedir. Bu ilişkiyi ortaya koymak üzere Türk Ekonomisinin Gelir/Gider tablosu kullanılarak aşağıdaki iki tablo oluşturulmuştur.69 Aşağıdaki tabloda karayolu taşımacılığının sektörel verimliliğindeki herhangi bir değişiklikten en çok etkilenecek endüstriler sıralanmaktadır. Tablo 3‑14: Sektörlerin üretim girdileri arasında karayolu taşımacılığı kullanımlarına göre sıralaması Sektör Endeks Rafine petrol ürünleri 1,00 Şekerleme 0,76 Lastik ürünler 0,48 Motorlu taşıtlar üretimi 0,47 Motorlu taşıtlar perakendeciliği 0,42 Şeker 0,16 Sağlık hizmetleri 0,12 Deniz taşıtları araçları 0,09 Gaz dağıtımı 0,08 Telekomünikasyon 0,07 Finansal kurumlar 0,06 Su dağıtımı 0,05 Toptan satış 0,03 Yayıncılık 0,03 Araştırma geliştirme 0,02 Elektrik üretim ve dağıtımı 0,01 Alkolsüz içecekler 0,01 Ofis aletleri 0,01 Orman ürünleri 0,01 Makine üretimi 0,01 Kaynak: Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları TÜİK (1999) değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. 69 Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları, TÜİK (1999) 161 Aşağıdaki tabloda ise ulusal ekonominin genel verimliliği üzerinde en önemli etkiye sahip olacak endüstriler yer almaktadır. Diğer bir deyişle, bu tablo, sektörleri karayolu taşımacılığı kullanım yoğunlukları ile ulusal katma değere katkılarının ağırlıklı ortalamasına göre sıralamaktadır. Tablo 3‑15: Sektörlerin karayolu taşımacılığında verimlilik artışına bağlı olarak ulusal ekonominin ve‑ rimliliği üzerindeki etkilerine göre sıralaması Sektör Endeks Rafine petrol ürünleri 1,000000 Finansal kurumlar 0,094226 Motorlu taşıtlar üretimi 0,029319 Motorlu taşıtlar perakendeciliği 0,015495 Telekomünikasyon 0,009486 Şekerleme 0,008854 Lastik ürünler 0,003563 Elektrik 0,002807 Toptan satış 0,001124 Sigortacılık 0,000978 Şeker 0,000741 Diğer işletme etkinlikleri 0,000587 Su dağıtımı 0,000441 Sağlık hizmetleri 0,000396 Diğer hizmet etkinlikleri 0,000264 Yemek servis hizmetleri 0,000183 Basım 0,000159 Üretim 0,000139 Hazır giyim 0,000136 Kaynak: Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları TÜİK (1999) değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. 3.3.2.4. Değerlendirme Karayolu taşımacılığı Türkiye’deki temel ulaştırma türüdür. Karayolu ağı yeterince gelişmiştir ve sektör yüksek sayıda hizmet sağlayıcısına sahiptir. Sonuç olarak, diğer ulaştırma türleri ile kıyaslandığında, sektörde rekabetçilik ileri düzeydedir. Ancak, fiyat rekabetinin iki açıdan olumsuz etkisi olmaktadır. Öncelikle, küçük ölçekli ve kayıtdışı firmaların çokluğu, sektörde konsolidasyonu engellemekte; bunun neticesinde, piyasada büyük ve kurumsallaşmış firmalar ile küçük enformel firmalar arasındaki ayırım devam etmektedir. Bu nedenle, Türkiye’deki firmaların büyüyerek kritik ağırlığa ulaşmalarını ve diğer Avrupa ülkelerinde gözlemlendiği gibi filolarına ve teknolojiye yatırım yapabilmelerini sağlayan dönüşüm gecikmektedir. İkinci olumsuz etki, trafik yoğunluğu, kirlilik ve trafik tıkanıklıkları gibi dış sonuçlarla ilgilidir. Küçük ölçekli firmaların ağırlıkta olması, karayolu yük taşımacılığı yapan araç sayısını ve söz konusu dış etkileri artırmaktadır. Diğer yandan, Türk karayolu taşımacılığı mevzuatının AB müktesebatı ile uyumlaştırılması yolunda önemli gelişme kaydedilmiştir. Yeni Karayolu Taşıma Kanunu 2003’te yürürlüğe girmiştir. Sözkonusu kanun ve takip eden Yönetmelikler, karayolu taşımacılığı hizmetleri için AB’ye benzer bir düzenleme ortamı yaratmıştır. Bununla birlikte, piyasa yapısından kaynaklanan farklılıklar bulunmaktadır. Küçük ölçekli karayolu taşımacılığı işletmecilerinin çok sayıda olması, Türk kanun koyucularını AB müktesebatını uygularken, Türkiye’nin mevcut ihtiyaçlarına daha uygun olduğunu düşündükleri bir çerçeveye oturtmaya yönlendirmiştir. Yeni Karayolu Taşıma Kanunu ve Yönetmelikleri, sektörün çok parçalı yapısını ve firmaların büyük çoğunluğunun küçük ölçekli olduğunu göz önünde bulundurmaktadır. Sonuç olarak piyasaya giriş kuralları ve yetki belgesi alma koşulları Türkiye’ye göre uyarlanmıştır. 162 Yönetmeliklerin uygulanmasının, sektörde konsolidasyona yol açması, sektörün dönüşümüne katkı sağlaması ve piyasa oyuncularının ölçek ekonomilerine ulaşmasına katkı sağlaması beklenmektedir. Ancak, yetki belgelerinin çeşitliliği, yönetmeliğin uygulanmasında zorluklar yaratmaktadır. Hizmet sağlayıcıların sayıca çokluğu nedeniyle, kuralların uygulanması için ayrılan idari kapasite yetersiz kalmaktadır. 3.4. Hava Ulaşımı 3.4.1. Avrupa Birliği’nde Hava Ulaşımı Bütün ulaştırma türleri içinde AB’de en büyük gelişmeyi 1980 yılından itibaren %7,4’lük kümülatif ortalama büyüme oranı ile hava ulaşımı göstermiştir. Havacılık sektöründeki yolcu ve yük taşımacılığındaki büyüme oranları 1995-2004 dönemi için sırasıyla %31,1 ve %48,8 olarak kaydedilmiştir.70 130’dan fazla havayolu işletmesinin ve 60 hizmet sağlayıcının faaliyet gösterdiği, 450’den fazla havalimanından oluşan bir şebeke ve 3 milyonu aşkın çalışanı ile GSYİH’sinin yaklaşık %1,5’ini havayolu ulaşımı sektörünün oluşturduğu AB, bu sektörün 1990’lı yıllarda başarılı bir şekilde serbestleştirilmiş olmasına çok şey borçludur. 3.4.1.1. AB’de Hava Ulaşımı Mevzuatı Pazar Erişimi ve Rekabet AB’deki havayolu ulaşımı sektörü sırasıyla 1987, 1990 ve 1992 yıllarında kabul edilen üç paket ile serbestleştirilmiştir. Temmuz 1992 tarihinde onaylanan ve Ocak 1993 tarihi itibariyle hayata geçirilen üçüncü paketle AB içindeki serbestleşme süreci tamamlanmıştır. İlk düzenleme paketi ile yerleşik kuralların esnekleştirilmesine başlanmıştır. AB içi ulaşımda, hükümetlerin yeni ücret tarifelerinin sunulmasına karşı çıkma hakkı sınırlandırılmaktadır. Havayolu işletmelerine, koltuk kapasitesi paylaşımıyla ilgili esneklik sağlanmaktadır. İkinci paket pazarı biraz daha açarak, bilet ücretleri ve kapasite paylaşımının düzenlenmesinde daha fazla esneklik sağlamıştır. Ayrıca bütün AB havayolu şirketlerine kendi ülkeleri ile başka bir AB ülkesi arasında sınırsız sayıda yolcu ve yük taşıma hakkını da vermektedir. Son olarak üçüncü paket üç yasal düzenleme içermektedir:71 • AB hava yollarının ruhsatlandırma koşullarının uyumlulaştırılması, • İşletme ruhsatına sahip AB hava yollarının bütün güzergahlara açık erişimi. Bununla beraber hükümetler bölgesel kalkınma için önem taşıyan güzergahlara dair kamu hizmeti yükümlülüğü getirebilmektedirler, • Bilet ücretleri ve tarifelerle ilgili tam özgürlük. Havayollarının artık bilet ücretlerini onay için ulusal yetkililere sunmaları gerekli değildir. Koruma tedbirleri konulabilmekle birlikte, pazarın iyi işleyişi sayesinde uygulamada buna gerek olmamıştır. Bu paket Avrupa Birliği içinde hizmet verme özgürlüğünü tedricen sağlamış olup, Nisan 1997’de kabotaj hürriyetinin elde edilmesini beraberinde getirmiştir. Ancak üçüncü paketin üye devletler tarafından uygulanmasındaki tutarsızlıklar ve Topluluk içi havacılık hizmetlerindeki bazı kısıtlamalar, havayollarının eşit rekabet şartlarını bozmuş ve iç pazarın bazı bölümlerindeki rekabeti sınırlandırmıştır. Sonuç olarak Avrupa Komisyonu Temmuz 2006 tarihinde yeni bir önerge kabul ederek, pazar etkinliğini artırmak, havacılık hizmetlerinin güvenliği ile yolcuların korunmasını geliştirmek hedefiyle üçüncü havacılık paketini revize eden bir etki değerlendirmesi raporu yayınlamıştır. 70 Avrupa Komisyonu Enerji ve Ulaştırma Genel Müdürlüğü, Energy and Transport in Figures, 2006 71 http://ec.europa.eu/transport/air_portal/internal_market/competition_en.htm 163 Komisyon önerileri aşağıdaki başlıklar altında sınıflandırılmaktadır:72 • İşletme ruhsatına ilişkin koşullar: o Havayolu şirketlerinin sağlaması gereken bilgilerle ilgili koşulların ağırlaştırılması, o Mali hesapların sunumu ve onayına ilişkin koşulların ağırlaştırılması, o İşletme ruhsatı koşullarının karşılandığının, özellikle de pazara yeni giren havayolu şirketlerinin daha düzenli olarak incelemeye tabi tutulması, o İşletme ruhsatlarının iptali için daha net bir uygulamanın başlatılması, o İşletme ruhsatlarının iptalinde Komisyon yetkilerinin artırılması, • Finansal kiralama (leasing) sözleşmelerine, özellikle de uçağın mürettebatıyla birlikte kiralanma (wet leasing) sözleşmelerine dair şartların ağırlaştırılması, • İç havacılık pazarı ve üçüncü ülkelere havacılık hizmetleri arasındaki bağlantı: o Topluluk dışından havayolu şirketlerinin Topluluk içi rotalara, yalnızca Topluluğun taraf olduğu sözleşmelerle erişebilmesi, o Üçüncü ülkelere seferlerde kod paylaşımı ve bilet ücreti düzenlemesinde serbestlik, • Kamu hizmeti yükümlülükleri: o Kamu hizmeti yükümlülükleriyle ilgili koşulların daha iyi açıklanması, daha açık bir mevzuat; o Daha uzun imtiyaz dönemleri: üç yerine dört yıl (çevre bölge ötesi durumlarda beş yıl), o Kamu hizmeti yükümlülüklerinin içeriği hakkında Komisyon’un bilgilerinin artırılması, • Bilet ücretlerinin şeffaflığı: o Bilet ücret bilgilerinin şeffaflığı, o Bilet ücretlerinde ikamet yerine göre ayrımcılık olmamasını güvence altına alan koşullar, o Fiyatların genel rekabet kurallarına göre pazar güçleri tarafından belirlenmesi. Komisyon’un değerlendirmesine göre, alınan tedbirlerin rekabeti artırması ve pazardaki bozuklukları azaltması beklenmektedir. Ancak takip eden pazar konsolidasyonunun bazı güzergahlarda suiistimale yol açmasını önlemek için, pazarın rekabet kurallarına uygun şekilde dikkatle izlenmesi gerekmektedir. Havayolu şirketleri eşit rekabet koşullarından faydalanacaktır; ancak işletme ruhsatlarına dair ağırlaştırılmış koşullar nedeniyle işletme maliyetleri hafif bir artış gösterebilir. Tüketiciler açısından, hem güvenlik seviyeleri artmakta, hem de havayolu şirketlerinin iflas riski azalmaktadır. Genel olarak, artan rekabet ve fiyatların şeffaflaşması, bilet fiyatlarını düşürürken, daha fazla hizmetin sunulmasını sağlamalıdır. Özetle, düzenlemelerdeki bu reformlar, pazar konsolidasyonunu hızlandırıp iç pazarı güçlendirerek, Avrupalı havayolu şirketlerinin uluslararası rakipleriyle boy ölçüşebildiği rekabetçi bir ortam yaratmakta; yolcular için daha düşük bilet fiyatları, daha iyi hizmetler ve daha yüksek güvenlik seviyelerinin elde edilmesini sağlayan pazar güçlerini artırarak ekonomik ve sosyal açıdan açık 72 Avrupa Komisyonu, Çalışma Dokümanı, Impact Assessment Proposal for a regulation of the European Parliament and of the Council on common rules for the operation of air services in the European Community, 2006. http:// ec.europa.eu/transport/air_portal/competition/doc/doc_travail_version_complete.pdf 164 avantajlar sunmaktadır. Uluslararası Havacılık: Açık Semalar Uluslararası havacılık ilişkilerinin temeli, uçuş yapmasına izin verilen havayolu şirketi sayısı, hizmet götürülebilen noktalar ve haftalık sefer sayısı gibi konuları içeren detaylı kurallara dayanmaktadır. İç pazar için bu haklar yukarıda bahsedildiği gibi 1992 ve 1997 yıllarında tedricen serbestleştirilmiştir. Ancak üçüncü ülkelerle havacılık ilişkilerinde durum farklıdır. Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın ‘açık semalar’ kararı, uluslararası havacılık ilişkilerini Topluluk müktesebatına taşıyarak AB için bir dış havacılık politikası oluşturmaktadır. ‘Açık semalar’ kararlarına göre üye devletler uluslararası havacılık hizmeti anlaşmalarını müzakere ederken tek başlarına hareket edemezler. Bundan dolayı, var olan ikili anlaşmaların Topluluk müktesebatına uygun hale getirilmek üzere uyarlanmaları ihtiyacı doğmuştur. 2005 yılında Komisyon, COM (2005) 79 sayılı Komisyon önergesini temel alan üç ayaklı bir gündemde karar kılmıştır:73 • Üçüncü ülkelerin bir “Avrupalı havayolu şirketi” prensibini kabul etmelerini sağlamak amacıyla yaklaşık 1500 mevcut havacılık hizmeti anlaşmasının yatay anlaşmalar yoluyla değiştirilmesi, • 2010 yılına kadar, AB ve onun güney ve doğu sınırları boyunca yer alan komşularından oluşan bir Ortak Havacılık Alanı oluşturularak, havacılık pazarlarının ileri seviyede ekonomik ve hukuki bütünleşmesinin sağlanması, • Dünyanın başlıca bölgelerinde küresel anlaşmalara varmayı hedefleyen müzakereler başlatılarak, dinamik dünya pazarlarında adil rekabetin sağlanmasına ve uluslararası sivil havacılığın reformuna yardımcı olunması, Avrupa düzenlemelerinin ve endüstrisinin yaygınlaştırılması. 2005 yılında dünya genelinde varılan “açık semalar” anlaşmalarının sayısında önemli bir artış gerçekleşmiş, bu tür iki taraflı on altı anlaşma imzalanarak toplam sayı 118’e yükselmiştir. Toplamda, %70’inden fazlası daha serbestleşme sağlayan 86 adet ikili havacılık hizmeti anlaşması imzalanmış ya da değiştirilmiştir. Aralık 2005 tarihinde, İzlanda ve Norveç’in de anlaşmaya taraf olduğu, bir Avrupa Ortak Havacılık Alanı (AOHA) kurmak amacıyla Komisyon ile sekiz güneydoğu Avrupalı komşusu (Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Makedonya, Romanya, Sırbistan ve Karadağ, ve Kosova) arasında çok taraflı bir anlaşmaya varılmıştır.74 AB Fas ile bir havacılık anlaşması imzalamış, Ukrayna ile bir ortak havacılık alanı üzerine müzakerelere başlamış ve Rusya ile Sibirya üzerinden yapılan uçuşlara ilişkin 300 milyon Euro’luk ücretin fesh edilmesi konusunda anlaşmıştır. Kısa bir zaman önce AB ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında imzalanmış olan AB-ABD Hava Taşımacılığı Anlaşması’nı Jacques Barrot: “hem bugün yeniden canlanan transatlantik ilişkilerin merkezi, hem de uluslararası havacılıkta ileriye atılan büyük bir adımdır. Avrupa sathında havalimanlarından yeni hizmetlerin sunulmasına izin verilmesi hem transatlantik pazarı hem de Avrupa havayolu endüstrisinin kendisini hareketlendirecektir. Avrupa havayolu endüstrisi, Avrupa havayolu taşıyıcılarının yeni hizmet planları ve yatırıma yönelik çok daha esnek ve dinamik bir yaklaşımın belirtileriyle, bunun olumlu etkilerini şimdiden hissetmektedir,”75 diye tanımlamıştır. 73 http://ec.europa.eu/transport/air_portal/international/pillars/index_en.htm 74 http://ec.europa.eu/transport/air_portal/international/doc/reference/background/com_2006_0113_en.pdf 75 http://ec.europa.eu/transport/air_portal/international/pillars/global_partners/doc/us/press_release_signature_30_04_07.pdf 165 Havalimanları Hava taşımacılığı hizmetlerinin serbestleştirilmesi ve hava trafiğinin büyümesindeki artışla birlikte gelen bir sorun da havalimanlarındaki uçak hareketi kapasitesi üzerindeki baskıdır. Havalimanı yönetimi söz konusu olduğunda, yeni havayollarının pazara girerken yaşadığı temel güçlük slot tahsisidir. 95/93 sayılı Tüzük, Topluluk havalimanlarındaki slotların ayrımcı olmayan ve şeffaf bir temelde tahsisi için ortak kurallar koymak yolunda atılan ilk adımdır. Özellikle yeni havayollarının pazara girebilmesini sağlamak amacıyla, slot tahsisinde yeni oluşturulan slotların en az yarısının pazara yeni girenlere ayrılması gerektiği kuralı getirilmiştir. Biletler ve bagaj hizmetleri, bagaj yükleme ve boşaltma, yakıt alma ve boşaltma işlemleri, uçak bakımı ve gıda hizmetlerinin sağlanmasını içeren yer hizmetleri, havalimanı altyapısının etkin kullanımına büyük katkıda bulunmaktadır. 96/67 sayılı Tüzük ile rekabete gittikçe daha fazla açılan bu pazarda, rekabetin bir sonucu olarak fiyatlarda düşüş ve kalitede artış sağlamıştır. Avrupa Komisyonu Ocak 2007 tarihinde üç kilit girişimden oluşan bir “havalimanı paketi”76 kabul etmiştir: havalimanı ücretlerine dair bir öneri, Avrupa’daki havalimanı kapasitesi, etkinliği ve güvenliğine dair bir tebliğ ve Yer Hizmetleri yönergesinin uygulanmasına dair bir rapor. Paket, Avrupa hava ulaştırmasının gelişimi ve rekabetçiliğinde havalimanlarının rolüne odaklanmaktadır. Hava Güvenliği Hava güvenliğini dolaylı olarak etkileyen faktör hava trafiğindeki hızlı büyümedir. Topluluk mevzuatı, Ortak Havacılık Otoritesi (Joint Aviation Authorities - JAA) tarafından hazırlanan standartların bir kısmını yansıtmaktadır. 1899/2006 ve 3922/91 sayılı Tüzükler, sivil havacılık alanındaki teknik gereklilikler ve idari uygulamalarla ilgili ortak havacılık gerekliliklerinin (Joint Aviation Requirements - JAR) uyumlulaştırılmasına yönelik mekanizmalar sunmaktadır. Hava trafiği artmaya devam ettikçe hava taşımacılığını güvenli ve sürdürülebilir kılmak için Avrupa seviyesinde ortak bir girişim gereklidir. Bu amaçla, Avrupa seviyesinde ortak güvenlik ve çevre kuralları geliştiren bir hava güvenlik ajansının kurulmasını önerildiği 1592/2002 sayılı Tüzük kabul edilmiştir. Temmuz 2002 tarihi itibariyle kurulmuş olan Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (European Aviation Safety Agency - EASA) tarafından yürütülen başlıca görevler şunlardır: güvenlik mevzuatı taslağı hazırlamak, Avrupa Komisyonu ve üye devletlere teknik danışmanlık yapmak; Avrupa uçuş güvenliği mevzuatının bütün üye devletlerde aynı şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla denetim, eğitim ve standartlaştırma programları gerçekleştirmek; uçak, motor ve yedek parçaların güvenlik ve çevre açısından sertifikasyonu; dünya genelindeki uçak tasarım kuruluşlarının ve AB dışındaki üretim ve bakım kuruluşlarının onay ve gözetimi; uçuş güvenliğini artırmak için veri toplama, analiz ve araştırma. Bunun yanı sıra Komisyon, EASA’nın görevlerine sivil havacılık işlemlerinin yönetimi, üye devletlerdeki mürettebatın ruhsatlandırılması ve üye olmayan devlet havayollarının sertifikasyonunu ekleyen önergeyi Kasım 2005 tarihinde onaylamıştır. Hava Ulaşımı ve Çevre Havacılık endüstrisi, sera gazı emisyonlarının azaltılması için uçak teknolojisi ve verimliliğinde önemli ilerlemeler sağlamış olmakla birlikte, bu ilerlemeler yine de küresel hava trafiğindeki hızlı büyümenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini bertaraf edecek düzeye gelmemiştir. 1990 yılından bu yana havacılıktan kaynaklanan ve doğrudan tüketilen yakıtla ilgili olan CO2 emisyonu %87 oranında artmış olup, şu anda insan kaynaklı faaliyetlerin iklimdeki değişime toplam katkısının yaklaşık %3,5’ini oluşturmaktadır ve bu payın 2050 yılına kadar %5’e ulaşacağı tahmin edilmektedir.77 76 http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/07/78 77 http://www.iata.org/whatwedo/environment/climate_change.htm 166 Bugüne kadar uluslararası havacılık Kyoto Protokolü’nün dışında tutulduğu için havacılık sektörünün iklim değişikliğiyle ilgili bir zorunluluğu olmamıştır. Buna rağmen Avrupa Komisyonu tek taraflı harekete geçmeye karar vermiş ve havacılık vergilerini de içeren birkaç politika seçeneği incelenmiştir. Ancak havacılık endüstrisi bunlara karşı çıkmıştır. Bununla birlikte, 2005 tarihli Bildirisinde78 Komisyon, havacılığı AB’nin sera gazı emisyonları mübadele sistemine (EU Emissions Trading Scheme – EU ETS) dahil etmenin, havacılığın iklim değişikliği üzerindeki etkisini azaltmada maliyet açısından en etkin yol olacağı kararına varmıştır. 3.4.2. Türkiye’de Hava Ulaşımı 3.4.2.1. Türkiye’de Hava Ulaşımı Mevzuatı Türkiye’de sivil havacılık politikası Ulaştırma Bakanlığı tarafından belirlenmektedir. Bakanlığa sivil havacılık kurallarının yürürlüğe konması ve uygulanmasında uzmanlaşmış bir kamu kurumu olan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) yardımcı olmaktadır. SHGM ayrıca havayolu şirketlerinin ruhsatlandırılmasından da sorumludur. Üçüncü kurumsal aktör ise hemen hemen bütün Türk havalimanlarını işleten ve hava trafiğini denetleyen Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’dür (DHMİ). Hava taşımacılığını düzenleyen mevzuat oldukça serbesttir. Havayolu şirketleri için ruhsatlandırma sistemi, pazara girmeye aday firmaların teknik ve mali yeterlilikleriyle ilgili objektif kriterlere dayanmaktadır. Yurtiçi veya yurtdışı tarifeli uçuşlar için havayolu şirketinin 100 veya daha fazla koltuk kapasitesine sahip en az 5 uçağının bulunması gereklidir. Ancak bu uçaklar kiralanabilir. Mülkiyet kriteri getirilmemiştir. Aynı şekilde yurtiçi ve yurtdışı tarifesiz uçuşlar için işletmecinin 100 veya daha fazla koltuk kapasiteli en az 2 uçağının bulunması gereklidir. Kargo işlemleri için uçak gerekliliği 1’e düşmektedir. Bu koşullar yerine getirildiği takdirde pazara giriş ruhsatı elde edilebilmektedir. Bundan sonra işletmecilerin her bir güzergah için uçuş izni başvurusu yapmaları ve her havalimanında ilgili slotları edinmeleri gerekmektedir. Uçuş izinleri Ulaştırma Bakanlığı tarafından verilmektedir. Slotlar ise Slot Tahsisi Değerlendirme Komisyonu (STDK) ile danışma halindeki bağımsız bir Slot Koordinatörü79 tarafından tahsis edilmektedir. STDK, ulusal ve uluslararası havayolu şirketleri, havalimanı yönetim otoriteleri ve yer hizmetleri şirketlerinin temsilcilerinden oluşan bir danışma organıdır. Rekabetçi bir pazar oluşması önemsendiğinden, slot tahsis usullerinde pazara yeni girenlerin hakları tanımlanmış ve korunmaktadır. “Pazara yeni giren,” bir havalimanında herhangi bir gün için slot talep eden ve o gün için o havalimanında dörtten az slot tahsis edilmiş bir havayolu şirketi anlamına gelir. Geçmişte kullanılan slotlar tahsis edildikten ve slotlardaki saat değişiklikleri yapıldıktan sonra geri kalan kapasitenin %50’si yeni katılımcılara tahsis edilmektedir. Hava taşımacılığı hizmetlerinin tarifelerindeki kısıtlamalarda 2001 yılında de-regülasyon gerçekleşmiştir. Havayolu şirketleri kendi ücret tarifelerini belirleyebilirler. Minimum ücret tarifesi bulunmamakla birlikte 80 tarifelerin Ulaştırma Bakanlığı tarafından onaylanması gerekmektedir. 78 Avrupa Komisyonu, Communication Paper, Reducing the Climate Change Impact of Aviation, 2005 http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/site/en/com/2005/com2005_0459en01.pdf 79 Slot Koordinatörü SHGM tarafından tayin edilmektedir. 80 Bu özgürlük, yasal olarak minimum ücret tarifeleriyle karşılaşan ve bu nedenle havayolu şirketlerinin haksız rekabete neden olduğu iddia eden karayolu yolcu taşıma şirketleri tarafından şiddetle eleştirilmektedir. 167 3.4.2.2. Pazara Genel Bakış 2001 yılında kabul edilen ve tarife serbestliği getiren kanun sayesinde, havayolu taşımacılığı hızla gelişmiştir. Sektörün son üç yıldaki gelişimini gösteren aşağıdaki rakamlar81 bu büyüme eğilimini açıklamaktadır: • Toplam uçak sayısı 150’den 261’e, • Yurtiçi yolcu sayısı 9,1 milyondan 28,8 milyona, • Yurtdışı yolcu sayısı 25,3 milyondan 32,9 milyona, • Koltuk kapasitesi 27.124’ten 42.894’e, • Yurtiçi uçuş sayısı156.301’den 343.956’ya, • Yurtiçindeki havalimanları kapasitesi yıllık 50 milyon yolcudan 91 milyon yolcuya, • Yurtiçindeki varış noktası sayısı 25’ten 38’e yükselmiştir. Tablo 3‑16: Yurtiçi Havayolu Yolcu Sayısı Yıl Yurtiçi yolcu sayısı % artış 2002 8.700 .. 2003 9.128 4,92 2004 14.438 58,17 2005 20.502 42,00 2006 28.800 40,47 Kaynak: DHMİ Günümüzde Türkiye’de faaliyet gösteren 19 havayolu şirketi bulunmaktadır. Bu şirketlerin 6’sı yurtiçinde faaliyet gösterirken, geri kalanı yalnızca uluslararası güzergahlarda uçuş yapmaktadır. Tablo 3‑17: Türkiye’de faaliyet gösteren havayolu şirketleri (2007) Corendon Türk Havayolları Saga Havayolları IzAir AtlasJet Havayolları Free Bird World Focus Kuzu Pegasus Havayolları Inter Havayolları Golden Havayolları MNG Onur Air Kıbrıs Türk Havayolları T&T Airlines ACT Sun Express Sky Havayolları Best Air Kaynak: BusinessWeekTürkiye, 28 Ocak 2007. Yurtiçi güzergahlarda hizmet veren havayolu şirketleri koyu harflerle belirtilmiştir Tablo 3‑18: Yurtiçi güzergahlardaki başlıca havayolu şirketlerinin pazar payı (2006) İsim Yolcu sayısı Uçak sayısı THY 14.921.733 106 AtlasJet 4.440.366 16 Onur Air 4.400.267 31 Pegasus 1.818.989 17 Kaynak: DHMİ 81 Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın Hürriyet Gazatesi tarafından 1 Nisan 2007 tarihinde yayımlanan 31 Mart 2007 tarihli basın açıklaması. 168 Tablo 3‑19: Yurtiçi Güzergahlar Pazar Payı (2007) Hava yolu şirketi Yurtiçi Pazar payı THY %59 Atlas Jet %17 Onur Air %17 Pegasus %7 Kaynak: DHMİ 3.4.2.3. Havalimanı Kapasitesi ve Gelişimi Kamu-özel ortaklığı, özellikle de yap-işlet-devret (YİD) modeli, Türkiye’nin havalimanı kapasitesini geliştirmek için tercih edilen yöntem olmuştur. Sonuç olarak son birkaç yıl içinde havalimanı inşaatına yaklaşık 1,15 milyar ABD doları özel sektör yatırımı yönlendirilmiştir. Türkiye’de mevcut 62 havalimanının 15’i yurtiçi ve yurtdışı uçuşlar için kullanılırken geri kalanı yalnızca yurtiçi uçuşlar için kullanılmaktadır. Tablo 3‑20: YİD modelinin kullanıldığı yeni havalimanı inşaatları İsim Yatırım büyüklüğü (milyon ABD doları) Istanbul Atatürk 398 Antalya Dış Hatlar Terminali I 65 Antalya Dış Hatlar Terminali II 86 Dalaman Dış Hatlar 92 Ankara Esenboğa 325 İzmir Adnan Menderes 180 Toplam 1150 Kaynak: Basın kaynaklarından kendi derlememiz. YİD modeliyle ilgili en önemli eleştiri havayolu işletmecilerinden gelmektedir. Bu modelde, imtiyaz sahiplerinin yolcu hizmetleri ve diğer hizmetler için yüksek ücretler uyguladıklarını iddia etmektedirler. Aslında havalimanı hizmetleriyle ilgili fiyat düzenlemeleri ihale şartlarında belirlenmiş olmakla birlikte, ihale şartları kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Bu nedenle havayolu şirketleri, YİD düzenlemesiyle finanse edilen yeni bir terminal binası devreye alındığında, hizmet ücretlerinde ani bir fiyat artışı ile karşılaştıklarını, ancak tur işletmecileriyle uzun dönemli ya da mevsimlik anlaşmalar yaptıkları için maliyetleri işletmecilere aktaramadıklarını öne sürmektedirler. Ulusal havayolu şirketi THY’nin merkezi olan İstanbul Atatürk Havalimanı’nın yolcu trafiği açısından Avrupa’daki önde gelen havalimanları arasında olması da ilgi çekicidir. İstanbul Atatürk Havalimanı aynı zamanda geçtiğimiz yıl içinde trafikteki büyümede Avrupa lideridir. 169 Tablo 3‑21: Başlıca Avrupa havalimanlarındaki yolcu trafiği (Gelen, giden ve aktarma yapan yolcular (bir defa sayılır)) 2000 2001 2002 2003 2004 2005 % değişiklik ‘05/04 LONDRA / HEATHROW UK 64,29 60,45 63,04 63,21 67,11 67,68 +0,9 PARİS / CHARLES-DE-GAULLE FR 48,25 47,92 48,26 48,01 50,95 53,38 +4,8 FRANKFURT / MAIN DE 48,96 48,20 48,08 48,02 50,70 51,79 +2,1 AMSTERDAM / SCHIPHOL NL 39,27 39,31 40,59 39,81 42,42 44,08 +3,9 MADRİD / BARAJAS ES 32,71 33,87 33,70 35,37 38,15 41,72 +9,4 LONDRA / GATWICK UK 31,95 31,10 29,51 29,89 31,39 32,69 +4,1 MÜNİH DE 22,87 23,41 22,88 23,95 26,60 28,45 +6,9 ROMA / FIUMICINO IT 26,29 24,33 24,20 25,47 27,16 27,78 +2,3 BARSELONA ES 19,44 20,54 21,16 22,49 24,35 27,02 +10,9 PARİS / ORLY FR 25,40 22,99 23,14 22,45 24,05 24,85 +3,3 MANCHESTER UK 18,32 19,07 18,61 19,52 20,97 22,08 +5,3 LONDRA / STANSTED UK 11,86 13,65 16,04 18,71 20,91 21,99 +5,2 PALMA DE MALLORCA ES 19,25 19,12 17,76 19,11 20,36 21,22 +4,2 KOPENHAG/ KASTRUP DK 18,11 18,04 18,19 17,57 18,89 19,82 +4,9 MİLANO / MALPENSA IT 20,72 18,46 17,33 17,48 18,42 19,49 +5,8 İSTANBUL / ATATÜRK TR 12,60 11,36 11,92 15,60 19,29 +23,7 DUBLİN IE 13,66 14,13 14,84 17,03 18,33 +7,6 ZÜRİH CH 18,07 16,88 17,13 17,88 +4,3 STOCKHOLM / ARLANDA SE 18,45 18,30 16,50 15,10 16,25 17,16 +5,6 BRÜKSEL / BRUSSELS BE 21,60 19,36 13,55 15,10 15,45 15,95 +3,3 Havalimanı (milyon yolcu) 3.4.2.4. Düzenleme ve Rekabet: Belirgin Özellikler Ruhsatlandırma ve Fiyatlandırma Düzenlemeleri Türkiye’deki havayolu taşımacılığı hizmetleri ruhsatlandırma işlemi AB mevzuatı ile uyumludur. Ruhsatlandırma kriterleri mevzuatta açıkça ifade edilmektedir. Ruhsatlandırma yetkisi Ulaştırma Bakanlığı’ndadır. Geçerli mevzuat, mali yönden ve işletme anlamında bağımsız bir kamu kurumu olan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) tarafından uygulanmaktadır. Ancak Türk havayolu şirketleri, AB piyasasındaki duruma benzer şekilde, ruhsatlandırma sisteminin kapasite fazlasının oluşumunu engellemekte başarısız olduğundan yakınmaktadır. Ayrıca, eğer koltuk kapasitesindeki artış kontrol edilmezse, sektörün gelecekte fiyat savaşlarıyla tetiklenen ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kalabileceğini de iddia etmektedirler. Bu açıdan bakıldığında, ticari havayolu taşımacılığı için ruhsat tahsisi ve ruhsatların korunmasına ilişkin şartları ağırlaştıracak olan AB hava taşımacılığı mevzuatında önerilen değişikliklerin, Türk havayolları işletmecileri tarafından da olumlu karşılanması beklenebilir. Uçuş İzinleri ve Slot Tahsisi Hava taşımacılığında rekabetçi bir pazar sağlanmasında kritik öneme sahip faktörlerden biri, uçuş izinleri ve slot tahsisi konusuyla ilgilidir. Özellikle yoğun havalimanlarında uçuş izinleri ve iniş slotlarının uygun bir şekilde tahsis edilmesi, piyasanın hakim olan oyuncular tarafından kapatılmasını engellemekte ve yeni katılımcılar için yer açmakta etkili olmaktadır. Slotlar sınırlı olduğu için, amaç belirli güzergahlarda rekabetçi bir pazarın oluşturulması için koşulları belirlemek olmalıdır. Türkiye, genel olarak AB yaklaşımıyla uyumlu bir slot tahsis yöntemini takip etmektedir. 2002 yılına kadar slot tahsisi bir kamu kurumu tarafından yürütülmekte iken, yeni koyulan kurallar, özel işletmecilerin de temsil edildiği, bağımsız olarak idare edilen Slot Koordinasyon Merkezi oluş- 170 turulmasına yol açmıştır. Ancak özel işletmeciler Slot Koordinasyon Merkezi’nin çalışmalarının tam anlamıyla şeffaf olmadığını, belirli slotlar için bütün talepleri göremediklerini ileri sürmektedir. THY lehine ayrımcılığın halen var olduğu izlenimi söz konusudur. Verimliliği artırmak için, işletmecilerin tarifelerindeki iniş ve kalkış saatlerinden sapmalarını önlemek amacıyla para cezaları konulmuştur. Yeni düzenlemeler gerçekçi olmayan slot taleplerini önlemeyi amaçlamaktadır. İşletmeciler ayrıca tahsis edilen slot programlarına uymadıkları takdirde slotlarını kaybetme riskiyle de karşı karşıyadır.82 Bir uçuşun gerçekleştirilmesi için havayolu şirketinin hem o güzergah için uçuş izni, hem de havalimanı için slot tahsisi almış olması gerekmektedir. Türkiye’de uçuş izinleri Ulaştırma Bakanlığı tarafından verilmekte; slotlar da Slot Koordinasyon Merkezi tarafından tahsis edilmektedir. Özel havayolu işletmecileri, Bakanlığın uçuş izni verme yaklaşımının çok açık ve şeffaf olmadığını, Bakanlığın bazı olumsuz kararlarını gerekçelendirmediğini ileri sürmektedir. Aslında Ulaştırma Bakanı ortalama doluluk oranı %85’e ulaşana kadar hiçbir güzergaha başka uçuş izni verilmeyeceğini açıkça beyan etmiştir. Bu, makul bir yaklaşım olmakla birlikte bunu destekleyecek uygun bir mevzuat veya kılavuz bulunmadığından, kural tabanlı şeffaf bir politika değildir. Ayrıca uçuş izni prosedürü, bir havayolu şirketi bir defa bir işletme ruhsatı aldığında açık erişim prensibinin geçerli olduğu AB müktesebatıyla uyumsuzdur. AB’de belirli güzergahlar için ayrıca izin almak gerekli değildir. Fiyatlandırma 2001 yılında tarifelerin serbestleştirilmesinden bu yana havayolu işletmecileri kendi tarifelerini belirleyebilmektedir. Ancak önceden Bakanlığın onayını almaları gereklidir ve yeni tarifelerini uygulamadan en az 3 gün önce reklamlarla ilan etme zorunlulukları vardır. Piyasanın serbestleşmesinin ardından fiyatlar, özellikle daha fazla rekabete açık güzergahlarda, önemli ölçüde düşmüştür. Ulusal havayolu şirketi THY’nin fiyatlandırma stratejileriyle ilgili olarak özel işletmeciler, THY’nin bazı güzergahlardaki hakim konumunu kötüye kullandığını ve rakibi ortadan kaldırmaya yönelik fiyat uygulamasına girdiğini iddia etmektedirler. Ancak bu iddiaların doğruluğunu test etmek için gerekli olacak THY’nin faaliyet kalemlerine dair ayrıştırılımış ayrıntılı finansal veriler bulunmamaktadır. Bununla birlikte, THY’nin diğer havayolu şirketlerinden rekabetle karşılaştığı yurtiçi güzergahlarında düşük fiyat stratejisi uygulayabileceğine dair örnekler mevcuttur.83 THY’nin düşük fiyat stratejisi ile maliyetlerinin altında fiyatlandırma yapıp yapmadığının vaka bazında incelenmesinde yarar vardır. Kamu Hizmeti Yükümlülüğü Türk mevzuatı, hava ulaşım hizmetleri bağlamında bir kamu hizmeti yükümlülüğünü öngörmektedir. Ancak ne bu mevzuatın ilgili hükümleri ne de gerçek uygulama AB kurallarıyla uyumludur. Türkiye’de serbestleşme öncesinde kamu hizmeti yükümlülüğü THY tarafından yerine getirilmekteydi. Pazarın serbestleşmesinden sonra kamu hizmeti yükümlülükleri pek de şeffaf denemeyecek bir biçimde diğer havayolu şirketlerine dayatılmaktadır. Başvurulan güzergahlar için verileck izin karşılığında kamunun belirlediği noktalara uçma zorunluluğunun getirildiği ileri sürülmektedir. Bu nedenle AB kurallarıyla uyum açısından, Türkiye’deki havayolu şirketlerinin kamu hizmeti yükümlülüğü gözden geçirilerek değiştirilmesini gerektirecektir. Dolayısıyla kamu otoritesi kamu hizmeti yükümlülüğü kapsamında kalan güzergahları belirlemeli, sağlanması planlanan devlet yar82 Radikal Günlük, 13.11.2006 83 Özel bir işletmeci kısa bir zaman önce İstanbul’dan doğu Anadolu’daki bir şehre (Kars) 140 milyon YTL karşılığında hizmet verirken THY bu pazara ilk işletmecinin bu güzergahya hizmet vermeyi bırakmasına neden olacak şekilde 70 milyon YTL’lik bilet fiyatıyla girmiştir. 171 dım miktarını tahsis edip açıklamalı ve bu güzergahlara hizmet vermek isteyenler arasında rekabete açık ihaleler açmalıdır. Havayolu şirketlerinin kamu hizmeti yükümlülükleri ile ilgili şeffaflık eksikliği, sektör için görünmeyen bir maliyet kalemi olarak değerlendirilebilir. Arzın talebin önüne geçtiği sektörün mevcut durumu nedeniyle bu görünmez maliyetler muhtemelen havayolu şirketlerinin son kullanıcı fiyatlandırma stratejilerinde tam olarak yansıtılamamaktadır. Yüksek batık maliyetler ve aşırı arz, piyasa oyuncularının çok rekabetçi fiyatlar benimsemesine yol açmaktadır. Ancak yerli oyuncuların birleşmesi sağlanırsa ve sağlandığında, şu anda görünmeyen kamu hizmeti yükümlülüğü maliyetlerinin dışa yansıtılması daha sürdürülebilir fiyatlandırma stratejilerine izin verecektir. Uluslararası Hava Taşımacılığı Anlaşmaları Uluslararası güzergahlara erişim, iki ya da çok taraflı uluslararası hava taşımacılığı anlaşmaları ile düzenlenmektedir. Türkiye’nin 84 ülke ile ikili anlaşması bulunmaktadır. Bu anlaşmaların bazıları Türkiye ve ilgili ülke pazarına erişimi, anlaşmayı imzalayan devletlerin ulusal havayolu şirketleri ile kısıtlamaktadır. Bu şekilde yapılan anlaşmaların kapsadığı uluslararası güzergahlar için yasal bir düopol oluşturulmaktadır. Bu yasal pazar erişim kısıtlamaları, Türk Hava Yolları’nın yararına, bu anlaşmaların kapsadığı yurtdışı noktalara uçması engellenen diğer bütün yerli havayolu şirketlerinin zararınadır. Sonuç olarak THY bu güzergahlardaki egemen gücünü bilet fiyatlarına da yansıtmakta ve tekel kazancı elde edebilmektedir. Rekabete açık olanlarla kısıtlayıcı iki taraflı hava taşımacılığı anlaşmalarına tabi benzer uzunluktaki güzergahlar arasındaki ücret tarifesi farklılıkları %60’lara varabilmektedir.84 Yerli havayolu şirketleri ayrıca, THY’ye adil olmayan bir avantaj sağlayan bu uluslararası hava taşımacılığı anlaşmalarının, THY’ye çapraz sübvansiyon yapma fırsatı verdiğinden yakınmaktadır. Diğer bir deyişle, THY’nin anlaşması olan uluslararası güzergahlardan elde ettiği kazanç ile, bazı yurtiçi güzergahları sübvanse ettiği iddia edilmektedir. Bu nedenle uluslararası pazarlar için pazar erişimi ile ilgili kısıtlamalar, yurtiçi pazarındaki adil rekabeti baltalamaktadır. Devlet Yardımları Türkiye’de devlet yardım denetim mevzuatı bulunmamakla birlikte, devlet yardımları rejiminin bir ihlali olarak görülebilecek bazı uygulamalar bulunmaktadır. Özellikle, • THY’ye verilen geçmiş hazine garantileri, şirketin uçak alımlarıyla ilgili birikmiş borcunu hafifleterek, şirketin mali yükünü azaltmıştır. 2006 yılındaki 140 milyon ABD doları borç geri ödemelerinin THY’nin yıllık cirosunun %5’i ve net karının %100’üne85 karşılık geldiği düşünüldüğünde, bu devlet yardımının etkisi oldukça önemlidir. • THY sahip olduğu her uçak için yıllık bakım masrafları teminat ücretinden muafken diğer yurtiçi havayolu şirketleri her yıl her uçak için 2 milyon ABD doları ödemek zorundadır. • İki taraflı hava taşımacılığı anlaşmalarının bir sonucu olarak THY’ye verilen avantajlar. • Havayolu şirketlerine yakıt alımlarında sağlanan özel tüketim vergisi muafiyeti de sektörün yararına bir devlet yardımıdır. Aynı muafiyet deniz taşımacılığı şirketleri için de geçerliyken karayolu taşımacılığı işletmecileri için geçerli değildir. Yer Hizmetleri Etkin ve düşük maliyetli hava taşımacılığı hizmetleri bakımından yer hizmetlerinin önemi göz önüne alındığında, yer hizmetleri pazarına erişimin sağlanması gerklidir. İlgili AB mevzuatının 84 THY bilet fiyatlarının Paris ve Riyad ile karşılaştırması bu duruma bir örnektir. 85 İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na sunulan THY yıllık gelir beyanı ve bilançosu. 172 aksine Türk mevzuatı minimum bir hizmet tedarikçisi sayısı öngörmemekte; aksine, yolcu sayısına bağlı olarak azami bir hizmet sağlayıcı sayısı vermektedir. Sonuç olarak rekabet sınırlı kalmaktadır. Bu şartlar altında, yer hizmetlerinin havalimanı işletmecisi tarafından sağlandığı İstanbul Sabiha Gökçen dışında AB yer hizmetleri yönergesi kapsamına giren bütün Türk havalimanlarında iki yer hizmeti tedarikçisi bulunmaktadır. Sabiha Gökçen’deki durum AB kurallarına uymamaktadır. Geri kalan havalimanlarıyla ilgili olarak iki yer hizmeti işletmecisinin varlığı AB kriterlerine uygundur. Ancak hukuki sistem bu düopolün sürekliliğini garanti etmeyip, daha rekabetçi bir pazar yapısının ortaya çıkmasını da önlemektedir. Bu nedenle Türk mevzuatı, AB mevzuatında öngörüldüğü gibi asgari bir hizmet tedarikçisi sayısı için yasal bir eşik belirleyecek şekilde değiştirilmelidir. 3.4.2.5. Verimlilik Etki Değerlendirmesi Hava ulaştırmasında AB mevzuatına uyum sağlanmasının, sektör zaten serbestleşmiş olduğu düşünüldüğünde etkisinin sınırlı kalması beklenmektedir. Bu bölümde belirtildiği gibi, yine de reformların ilerletilmesinin verimlilik artışı doğurabileceği birkaç alan bulunmaktadır. Havayolu taşımacılığı pek çok farklı sektöre girdi sağlayan bir süreç olması nedeniyle, bu alandaki verimlilik artışının, pek çok farklı sektörün verimliliği üzerinde olumlu etkisi olması beklenmektedir. Bu ilişkiyi ortaya koymak üzere Türk Ekonomisinin Gelir/Gider tablosu kullanılarak aşağıdaki iki tablo oluşturulmuştur.86 Aşağıdaki tabloda hava taşımacılığının sektörel verimliliğindeki değişiklikten en çok etkilenecek sanayiler sıralanmaktadır. Tablo 3‑22: Endüstrilerin üretim girdilerindeki pay olarak demiryolu taşımacılığı kullanımlarına göre sıralaması Sektör Endeks Rafine petrol ürünleri 1,0000 Oteller 0,5678 Uçak üretimi 0,5306 Motorlu taşıt satışları 0,3894 Finansal hizmetler 0,3360 Telekomünikasyon 0,1124 Et üretimi 0,1104 Motorlu taşıt üretimi 0,0762 Alkolsüz içecekler 0,0681 Alkollü içecekler 0,0590 Sigorta 0,0566 Diğer iş faaliyetleri 0,0424 Araştırma ve geliştirme 0,0383 Hayvan çiftçiliği 0,0283 Tahıl yetiştirme 0,0270 Sebze üretimi 0,0141 Kağıt ve kağıt ürünleri 0,0135 Hazır giyim 0,0113 Şekerleme imalatı 0,0111 Elektrik 0,0099 Nişasta ürünleri 0,0077 Kaynak: Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları TÜİK (1999) değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. Aşağıdaki tabloda ise ulusal ekonominin genel verimliliği üzerinde en önemli etkiye sahip olacak endüstriler sıralanmaktadır. Diğer bir deyişle, bu tablo, sektörleri havayolu taşımacılığı kullanım yoğunlukları ile ulusal katma değere katkılarının ağırlıklı ortalamasına göre sıralamaktadır. 86 Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları, TÜİK (1999) 173 Tablo 3‑23: Endüstrilerin hava taşımacılığında bir verimlilik artışı olduğu takdirde ulusal ekonomideki genel verimlilik etkilerine göre sıralaması Endüstri Endeks Rafine petrol ürünleri 1,0000 Finansal hizmetler 0,6868 Motorlu taşıt satışları 0,3165 Oteller 0,2619 Telekomünikasyon 0,0710 Tahıllar 0,0385 Motorlu taşıt üretimi 0,0291 Hayvan çiftçiliği 0,0275 Diğer iş faaliyetleri 0,0241 Et üretimi ve işlenmesi 0,0090 Uçak üretimi 0,0081 Elektrik 0,0060 Alkollü içecekler 0,0058 Sigorta 0,0049 Hazır giyim 0,0044 Alkolsüz içecekler 0,0027 Yiyecek-içecek 0,0020 Kağıt ve kağıt ürünleri 0,0018 Şekerleme imalatı 0,0015 Kaynak: Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları TÜİK (1999) değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. 3.4.2.6. Değerlendirme Hava ulaştırması alanındaki Türk mevzuatı birçok yönden AB müktesebatıyla uyumlu olmakla birlikte tam uyum, Türkiye’deki hava taşımacılığı hizmetlerinin verimlilik ve rekabetçiliğini artımak bakımından ilave faydalar getirecektir. Başlıca etki alanları aşağıdaki gibidir: Artan Rekabet AB müktesebatı ile tam uyum, Türkiye’nin Tek Avrupa Alanına katılması anlamına gelmektedir. Bunun neticesinde AB havayolu taşıyıcıları yurtiçi noktalar arasında uçuş dahil olmak üzere Türk pazarına da hizmet vermeye başlayabilir. Aynı şekilde Türk havayolu şirketleri de hiçbir ayrım olmadan AB ülkeleri arasında ve içinde faaliyet gösterebilir. Bu özgürlük, hava taşımacılık hizmetlerinin serbestleşmesiyle ilgili olarak AB ülkelerinde tecrübe edilerek görüldüğü gibi daha düşük fiyatlar ve daha geniş müşteri seçeneği anlamında Türk tüketiciler için avantajlar yaratarak Türk semalarında artan rekabete dönüşecektir. AB’nin Tek Sema politikasının dış boyutu, belli güzergahları ulusal havayolu şirketleri için ayıran hükümleri ortadan kaldıracak şekilde, AB ülkelerinin taraf oldukları ikili hava taşımacılığı anlaşmalarının değiştirilmesini ve yeniden müzakere edilmesini gerektirmektedir. Bu hükümde yeralan ulusal havayollarına atfın bütün AB havayolu şirketlerine yapılan bir referansla değiştirilmesi hedeflenmektedir. Ayrıca, güzergahlarda fiyat belirleyen düzenlemelerin de kaldırılması gerekmektedir. Bu alanda AB müktesebatıyla uyum, Türkiye’nin de bu değişiklikleri uygulamak üzere iki taraflı hava taşımacılığı anlaşmalarını gözden geçirmesi gerektiği anlamına gelecektir. Bunun neticesinde özel Türk havayolu şirketleri için dış pazar da serbestleşecek ve bu şirketler o zamana kadar kendilerine kapalı güzergahlara uçma imkanına sahip olacaklardır. Bu bağlamda, IATA tarife kurallarına Avrupa Komisyonu tarafından sağlanan blok muafiyetin sonlanmasının rekabet etkisine de değinilmelidir. Gümrük Birliği uyarınca Türkiye, rekabet politikası alanında AB ile önemli derecede benzer kuralları kabul etmek ve sürdürmek durumundadır. 174 Ancak Gümrük Birliği yalnızca mal ticaretini kapsamakta olup hizmet ticaretini kapsamamaktadır. Ayrıca devam eden tam üyelik müzakereleri altındaki rekabet bölümü, Türk demir ve çelik endüstrisindeki yeniden yapılanma programı ile devlet yardımları denetim mevzuatının çıkarılmamış olması nedeniyle henüz açılmamıştır. Bu nedenle Türkiye’nin, Komisyon’un IATA blok muafiyetine son verecek potansiyel kararına uymak için yasal olarak bağlayıcı bir taahhüdü henüz bulunmamaktadır. Diğer taraftan, Türkiye’nin Tek Avrupa Sahası ile entegrasyonu bu tür hukuki bir uyumu gerektirecektir. Bu durumda AB ve Türk varış noktaları arasında tarifelerin yasal olarak belirlenmesi gayri hukuki olacak ve AB-Türkiye güzergahları da artan bir fiyat rekabetine sahne olacaktır. Tam bir hukuki uyum aynı zamanda daha rekabetçi bir yer hizmetleri pazarının da ortaya çıkmasına fırsat tanıyacaktır. Türk mevzuatındaki gerekli değişiklikler yeni oyuncuların bu pazara girmesini sağlayacaktır. Düzenlemenin Maliyet ve Kalitesi AB hava taşımacılığı müktesebatının kabul edilmesi ayrıca düzenleyici çerçevenin uygulama maliyeti ve kalitesi üzerinde de önemli bir etki yaratacaktır. Uçuş izni verilmesine karşılık şeffaf olmayan şekilde kamu hizmet yükümlülüğü getirilmesine imkan tanıyan mevcut uygulama yerini, kamu hizmeti yükümlülüğünün çerçevesini tanımlayan daha objektif ve şeffaf şartlara bırakacaktır. O zaman işletmeciler gerçekten hizmet etmek istedikleri güzergahlara odaklanabileceklerdir. Ayrıca hizmet için öngörülen koşullar ile ilgili maliyetin bilincinde olarak kamu hizmeti yükümlülüğünün kapsadığı güzergahlar için de teklif verebilirler. Hava taşımacılığı hizmetlerinin maliyet etkinliğine dair bir diğer konu da Avrupa’daki hava navigasyon hizmetlerini modernleştirmesi amaçlanan Tek Avrupa Seması Anlaşması’na Türkiye’nin katılımıdır. Avrupa hava sahasının bölünmüşlüğünün azalması ve bunun sonucunda belirlenen hava koridorlarının kısalması, havayolu şirketleri için önemli bir masraf tasarrufuna dönüşecektir. IATA, gecikmelere ve daha uzun uçuşlara yol açan Avrupa hava sahasının bölünmüşlüğünün Avrupa havayollarına maliyetinin yıllık 3,3 milyar Euro’ya mal olduğunu iddia etmektedir.87 Ancak Türkiye’nin Tek Avrupa Seması Anlaşması’na katılmasının Kıbrıs’ta uzun süredir devam eden siyasi anlaşmazlıkla zorlaştığını da belirtmek gerekir. Hukuki uyum aynı zamanda Türkiye’deki mevcut slot tahsis sistemiyle ilgili bazı endişeleri de giderecektir. Özellikle şeffaflık seviyesi artacaktır. AB slotların ikincil değiş tokuşuna izin verecek olursa slot ticareti için düzgün bir pazar mekanizmasının oluşturulması, trafik yoğunluğu yaşanan havalimanlarına uçuş sayısını artırmak isteyen Türk havayolu şirketlerine de fayda sağlayacaktır. Aynı şekilde havalimanı ücretlerine dair taslak AB yönergesinde yer aldığı şekliyle havalimanı idarecileri ile havayolları arasında öngörülen zorunlu istişare mekanizmasının yanı sıra, havalimanları ile havayolları arasındaki fiyat anlaşmazlıklarına aracılık etmek ve çözmek amacıyla bağımsız bir otoritenin oluşturulması önerisini de kapsayacak olan mevzuat uyumu Türk hava taşımacılığı sektörü için faydalı olacaktır. Bu meyanda düzenlemelerin maliyeti açısından bir uyarıda bulunmakta yarar görülmektedir. AB, çevrenin korunması ve yolcuların hakları alanında yeni düzenlemeler çıkarma aşamasındadır. Havayolu şirketleri için bir karbon vergisinin getirilmesi Türk havayolu şirketlerinin işlem maliyetini artıracaktır. Yolcu haklarının mevcut kapsamının genişletilmesi de benzer bir sonuca yol açacaktır. Adil Rekabet AB hava taşımacılığı müktesebatının Türkiye tarafından kabul edilmesi ayrıca hava taşımacılığı iş87 “Uçuş korkusu: hava yolculuğuna dair özel bir rapor”. The Economist, 16 Haziran 2007. Yakın zamanda yapılan bir toplantıda Komisyon temsilcileri Tek Avrupa Seması’nın oluşturulmasının havayolları için yakıtta %7’ye kadar maliyet tasarrufu sağlayacağını ileri sürmüşlerdir. 175 letmecileri için daha eşit rekabet şartları da sağlayacaktır. Önceki bölümde belirtildiği gibi mevzuat uyumu Türkiye’nin var olan ikili hava taşımacılığı anlaşmalarını değiştirmesini ve ulusal bayrak taşıyıcısı THY’nin yararına bazı uluslararası güzergahlarda oluşturulan fiyat belirleme düzenlemeleri ve yasal düopolleri kaldırmasını gerektirecektir. Bu da diğer özel mülkiyet altındaki havayolu şirketlerinin bu güzergahlarda THY ile daha eşit bir temelde rekabet etmesini sağlayacaktır. Ayrıca THY’nin bu düzenlemelerden elde ettiği ekonomik rantlarla yurtiçi faaliyetlerini sübvanse ettiğine dair var olan endişeleri de ortadan kaldıracaktır. Bir devlet yardımı denetleme mevzuatının Türkiye tarafından kabul edilmesi, hava taşımacılığı alanında daha şeffaf ve adil düzenlemenin ve kamu uygulamasının oluşumuna da katkıda bulunacaktır. Ulusal havayolu şirketine adil olmayan bir avantaj sunan devlet tedbirleriyle ilgili mevcut problemler o zaman çözüme kavuşturulabilir. 3.5. Deniz Taşımacılığı 3.5.1. Avrupa Birliği’nde Deniz Taşımacılığı Avrupa Birliği (AB) dış ticaret hacminin yaklaşık %90’ı, iç ticaretinin ise %40’ı deniz yoluyla taşınmaktadır. AB limanlarında elleçlenen toplam yük miktarı senede 2 milyar ton civarındadır. Dünya filosunun %25’i AB üyesi ülkelerin bayraklarını taşırken, %40’ı AB üyesi ülkelerdeki şirketler tarafından yönetilmektedir. AB deniz ticaretinin büyük bir bölümü AB menşeli şirketler tarafından taşınmaktadır. Gemi yapımı, liman işletmeleri, balıkçılık ve diğer ilgili faaliyet ve hizmetleri içeren Avrupa Birliği denizcilik endüstrisi, 3 milyon kişiye istihdam sağlamaktadır. 1995-2005 yılları arasında deniz taşımacılığı %34,6 büyüyerek, yılda %37,9 büyüyen kara taşımacılığının büyüme hızına yaklaşmıştır.88 Neden olduğu kirletici emisyonlar azaltıldığı takdirde, hem trafik yoğunluğunu hafifletmesi hem de diğer ulaştırma türlerinin yarattığı çevresel baskıları aza indirgemesi sayesinde deniz taşımacılığı kara taşımacılığına önemli bir alternatif oluşturmaktadır. Tablo 3‑24: Bölgelere göre dünya ticaret filosu Toplam Filo Dwt (milyon) 1 Ocak tarihi itibari ile 1995 2000 2004 2005 Avrupa* 311.2 350.1 383.2 400.9 AB-25 217.2 253.4 290.2 314.1 AB-15 207.5 247.5 282.2 305 Kuzey Amerika 51 49.4 49.7 45.4 Latin Amerika 18.7 15.7 12.6 14.4 Asya/Okyanusya 246.7 292.7 329.5 361.3 Afrika 6.7 7.1 4.7 5.1 Diğer 37.9 38.1 52.6 52.7 Toplam 672.4 753.2 832.2 879.9 AB-25 32.30% 33.60% 34.90% 35.70% AB-15 30.90% 32.90% 33.90% 34.70% AB-25: Yabancı Bayrak Oranı ** 56.00% 67.40% 67.40% 67.40% AB-15: Yabancı Bayrak Oranı ** 57.70% 67.70% 67.00% 67.00% Notlar: sadece 1000 gt ve üstü gemiler *: Bu tabloda AB-25, Bulgaristan, Romanya, Avrupa Ekonomik Topluluğu, Monako, Cibraltar, Andora, Türkiye, Batı Balkan Ülkeleri, Rusya, Ukrayna ve Moldavya **: Yabancı bayrak oranı diğer AB ülke bayraklarını taşıyan AB gemilerini kapsar Kaynak: Avrupa Komisyonu Enerji ve Ulaştırma DG, Energy and Transport in Figures, 2006 88 European Commission DG Energy and Transport, Energy & Transport in Figures, 2006 176 3.5.1.1. AB’de Deniz Taşımacılığı Mevzuatı Pazara Giriş ve Rekabet Üye devletler arasında ve üye devletler ile 3. ülkeler arasındaki deniz ulaştırması hizmetleri 4055/8689 sayılı yönerge ile rekabete açılmıştır. Bu yönerge üye devletler arasındaki ve üye devletler ile 3. ülkeler arasındaki deniz taşımacılığı hizmeti sağlama özgürlüğünü getirmiştir. Bir geçiş döneminin ardından üye devlet gemi işletmecileri üzerindeki kısıtlamalar da yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kapsamda, istisnai durumlardaki liner konferanslar hariç, üye devletler ile üçüncü ülkeler arasında yapılacak kargo-paylaşımı anlaşmaları yasaklanmıştır. Bunu takiben, Konsey 1992 yılında deniz kabotajının tedricen serbestleştirilmesini öngören bir dizi önergeyi kabul etmiştir. Konseyin 3577/9290 sayılı Tüzüğü, 1 Ocak 1993 tarihinden itibaren üye devletlerin deniz filosuna kayıt olmuş gemi sahipleri için kabotajın serbestleşmesini şart koşmaktadır. Serbestleşme 1 Ocak 1999 tarihinde tamamlanmıştır. 3577/92 sayılı tüzük uyarınca, bir üye devlete kayıtlı geminin aynı ülke limanları arasında ve diğer üye devletlerin sularında denizyolu taşımacılığı hizmeti sağlaması teminat altına alınmıştır. Deniz ulaştırmasında rekabete dair ilkeler bu paketin bir bölümünü oluşturan 4056/86 ve 4057/8691 sayılı tüzükler ile düzenlenmektedir. Bu düzenlemelerin ilki, AB limanları arasında veya bir AB limanı ile bir üçüncü ülke limanı arasında sağlanacak deniz ulaştırması hizmetlerine dair rekabet kurallarının uygulanması ile ilgilidir. Bu sayede rekabetin ikili anlaşmalar yoluyla bozulmasının da önüne geçilmektedir. 4057/86 sayılı tüzük Birlik içindeki gemi sahiplerini, bazı üçüncü ülkelerden kaynaklanan haksız fiyatlandırma uygulamalarına karşı koruma amacını taşımaktadır. 2004 yılında Avrupa Komisyonu, deniz taşımacılığında rekabet kurallarını da içeren 4056/86 sayılı tüzüğün değerlendirildiği Beyaz Kitap’ı yayınlamıştır. Beyaz Kitap’ta liner konferanslara tanınan istisnanın gerekçesinin kalmadığı ve fiyat istikrarının rekabeti daha az bozacak farklı yapılardaki işbirlikleri ile de sağlanabileceği belirtilmektedir. Komisyon bu vesileyle, deniz taşımacılığında devlet yardımlarına ilişkin yenilenmiş bir kurallar rehberi de sunmuştur. Deniz Güvenliği Reform ve Düzenlemeleri Deniz güvenliği, özellikle geçtiğimiz on yıl zarfında denize akıtılan petrolün Avrupa sahillerini zarar etmesinin ardından, Avrupa Birliği’nin hayati önem verdiği konulardan biri haline gelmiştir. Her yıl yaklaşık bir milyar ton petrol Avrupa limanlarına giriş yapmakta ya da sınırlarını çevreleyen sulardan geçmektedir. Aynı zamanda yaklaşık 350 milyon yolcu da AB sularında taşınmaktadır. Komisyon, kazaları ve kirliliği önleyerek ve etkilerini en aza indirgeyerek deniz güvenliğini arttırmak için yeni adımlar atmaktadır. Amaç, belirli bir standardın altındaki gemilerin elimine edililerek, gemi çalışanlarının ve yolcuların daha fazla korunması, çevresel kirlilik riskinin azaltılması ve güvenlik kurallarının işletmeciler tarafından üstlenilmesinin sağlanmasıdır. 1970’lerin ikinci yarısında bazı girişimler olduysa da, deniz güvenliği ile ilgili ilk yasal düzenleme, 1993 yılında deniz güvenliği programı dahilinde “Güvenli Denizler için Ortak Politika” başlığı altında AB ülkesi bayrağı ile seyreden ya da bir AB limanına giren tüm gemilerin uluslararası güvenlik standartlarını benimsemesini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Bu düzenlemenin ardından, gerçekleşen iki deniz kazası; sırasıyla 22.000 ve 20.000 ton petrolün denize akmasına neden olan 25 yaşındaki petrol tankerleri Erika (1999) ve Prestige (2002) adıyla anılan kazalarıdır. Bunlar Komisyon’u deniz kazalarından kaynaklanan kirlenme riskini 89 4055/86 sayılı, 22 Aralık 1986 tarihli Konsey Tüzüğü 90 3577/92 sayılı, 7 Aralık 1992 tarihli Konsey Tüzüğü 91 4055/86 sayılı, 22 Aralık 1986 tarihli Konsey Tüzüğü 177 azaltmayı amaçlayan Erika 1 ve 2 paketleri olarak da bilinen bir takım tedbirler almaya itmiştir.92 Erika 1 paketi, liman-devlet kontrol uygulamalarını iyileştirmek, Bayrak devletler adına yapısal güvenlik kontrolleri yapan sınıflandırma kuruluşlarına ilişkin mevzuatı güçlendirmek ve tek cidarlı petrol tankerlerin kullanımını aşamalı olarak bitirmek üzere bir zaman çizelgesi oluşturma hedefleri ile Temmuz 2003’te yürürlüğe girmiştir. Erika 1’in devamı niteliğindeki Erika 2 paketi ise deniz güvenliğini arttırmak için üç yeni öneriyi gündeme taşımıştır: • Deniz güvenliğine yönelik kuralların hazırlanması ve denetlenmesinden sorumlu olacak bir “Avrupa Deniz Güvenliği Ajansı”nın kurulması, • Avrupa sularında seyreden gemiler için denetleme ve bilgi sistemlerinin oluşturulması, • Denize dökülen petrolden zarar görenler için daha yüksek bir tazminat ödenmesini sağlayacak bir yapının oluşturulması. Komisyon, varolan güvenlik kurallarını arttırmak ve geliştirmek üzere üçüncü güvenlik paketini Kasım 2005’te kabul etmiştir. Bu kanun paketi yedi farklı önlemden oluşmaktadır:93 • Denizcilikte Avrupa bayrağının kalitesinin yükseltilmesi. Her üye devlet kendi bayrağı altında seyreden gemilerin belirli uluslararası standartları uygulamasını sağlamakla mükelleftir. • Limanlardaki denetime dair kuralların gözden geçirilmesi. Gemi denetimlerinin kalitesi ve etkinliğinin artırılması suretiyle düşük kaliteli gemilerin hedef alınmasını sağlamak. • Deniz trafiğinin izlenmesine dair yönergenin değiştirilmesi. Denizde yardım bekleyen gemilere dair düzenleyici çerçevenin güçlendirilmesi ve SafeSeaNet’in geliştirilmesi. • Deniz taşımacılığında denetim rolü üstlenen kurumların geliştirilmesi. Gemilere sertifika veren, ve denetleyen bu kurumların çalışmalarının kalitesinin artırılması. • Kazaların araştırılmasında etkinliği, tarafsızlığı ve şeffaflığı arttıracak ve araştırmaları yapan kurumları bağımsızlaştıracak eşgüdümlü bir Avrupa çerçevesi kurmak, • Kaza durumlarında yolculara adil tazminatların verilmesini sağlayacak düzenlemeler geliştirmek, • Gemi sahiplerinin zorunlu bir sigorta sistemine dahil olmaları ve sivil sorumluluk taşımaları. 3.5.2. Türkiye’de Deniz Yolu Ulaşımı Türkiye kuzeyde Karadeniz ve Marmara, batıda Ege ve güneyde Akdeniz ile çevrelenmiş bir yarım adadır. Uluslararası sulara erişimi olan üç denizi, ve boğazlarıyla geçiş yolları üzerinde bulunan Marmara Denizi ile Türkiye, ulusal ve uluslararası denizciliğin gelişimi için yüksek bir potansiyele sahiptir. 3.5.2.1. Liman Hizmetleri: Yönetimi, Kapasitesi ve Fiyatlandırma Türk limanları yakın zamana kadar kamu kurumları tarafından işletilmekteydi. Devlet limanlarının birçoğunun işletme hakkı Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD)‘a verilmişti. Diğer limanlar ise Türkiye Denizcilik İşletmeleri tarafından idare edilmektedir. Yakın zamana kadar hüküm sürmekte olan bu sistem, ağır bürokratik yapısı ile limanların verimliliğini olumsuz yönde etkilemekteydi. Bununla birlikte, limanlardan sağlanan gelir, liman yatırımları olarak sektöre dönüş sağlamayıp, kar sağlayamayan demiryolları projelerine yönlendirilmekteydi.94 92 http://www.ec.europa.eu/transport/maritime/safety/2000_erika_en.htm 93 European Commission DG Energy and Transport, Maritime Transport Policy, 2006 94 Akarsu M. & Kumar S. “Turkish Container Ports: An Analysis of Problems and Potential Opportunities” 178 Liman özelleştirmeleri 1994 yılında başlamıştır. Türkiye’de, 30 yıla kadar işletim hakkının devrini benimseyen bir özelleştirme modeli uygulanmaya başlanmıştır. Bu süre zarfında 16 devlet limanı özelleştirilmiştir: Tekirdağ, Hopa, Giresun, Ordu, Sinop, Rize, Antalya, Alanya, Marmaris, Çeşme, Kuşadası, Trabzon, Dikili, Mersin, Antalya ve İzmir. Özelleştirmeler, hem bu limanların fiziki altyapısına yatırımın hem de limanlarda hizmet kalitesinin artışına yol açmıştır. Türk limanlarındaki toplam elleçleme kapasitesi bir kaç limanda toplanmıştır. 2005 yılı rakamlarına göre, TCDD tarafından işletilmekte olan limanlar arasında İzmir Limanı %45, Mersin Limanı %35 ve Haydarpaşa Limanı %20’lik bir oranla en yoğun limanlardır.95 Haydarpaşa Limanı ithalat ve kargo, İzmir ve Mersin Limanları ise daha çok ihracat ağırlıklıdır. Bu limanlar Türkiye’nin en yoğun konteyner limanları olarak da değerlendirilebilir. Akdeniz’deki konteyner taşımacılığının deniz ticaretinin en hızlı büyüyen konteyner sektörü olduğu unutulmamalıdır.96 Bu büyüme henüz Türk limanları için önemli bir iş artışına sebep olmamış olsa da, stratejik planlama ve iyi yönetim ile bu limanların bölgedeki büyümeden pay alması mümkün görünmektedir. Türk limanları kapasitelerinin çok altında bir yoğunlukta çalışmaktadır. 2004 yılı rakamlarına göre limanlarımızın elleçleme kapasitesinin yalnızca %59’u kullanılmaktadır. Bu rakamlar aynı zamanda 2001 yılında 314 milyon ton olarak belirlenen toplam elleçleme kapasitesinin sadece 186 milyon tonunun kullanıldığına işaret etmektedir. Avrupa’daki limanlarla karşılaştırıldığında bu rakam çok düşük kalmaktadır; örneğin Fransız limanlarında elleçlenen toplam yük miktarı yılda 345 milyon ton civarındadır. Tablo 3‑25: TCDD limanlarının genel özellikleri ve kapasiteleri Limanlar Rıhtım uzunluğu (m) Toplam Gemi Kapasitesi Kargo Elleçleme Kapasitesi Bandırma 2,788 1,037 3,240 Kuru Yük / Genel (000 ton/yır) 2,636 Derince 1,132 1,105 - 1,799 - 40,000 Haydarpaşa 2,765 2,651 - 2,834 3,082 354,000 İskenderun 1,427 640 - 3,224 - 20,000 İzmir 2,959 2,389 1,246 1,469 4,082 443,000 Mersin 3,180 2,650 623 2,639 2,855 266,000 Kargo Yolcu Konteyner (000 ton/yıl) - Konteyner (TEU/yıl) 40,000 Samsun 1,756 1,130 - 2,189 - 40,000 Toplam 16,007 11,602 5,109 16,790 10,019 1,203,000 Kaynak: Türkiye Denizciler Odası 2000; TCDD 2000; Yercan ve Yeni 2001. Uluslararası düzeyde karşılaştırıldığında iş yükü açısından Türk limanları Akdeniz’in işlek limanlarının çok altında kalmaktadır. Marsaxlokk, Gioia Tauro, ve Damietta limanları ile karşılaştırıldığında Türk limanlarının düşük iş yükünün nedeni ön plandaki geçiş yollarına uzak kalması olarak görülebilir.97 Panama (2002). 95 Bu limanlar için özelleştirme uygulamaları yeni başladığından özelleştirme sonrası istatistikler henüz mevcut değildir. Bu nedenle istatistiki bilgiler göz önüne alınırken bu limanlar TCDD limanı olarak düşünülmelidir. 96 Akarsu M. & Kumar S. “Turkish Container Ports: An Analysis of Problems and Potential Opportunities” Panama (2002). 97 Ibid. 179 Tablo 3‑26: Akdeniz’deki Önemli Konteyner Limanları Liman İsmi 2001 2000 1999 1998 Gioia Tauro 2,488,332 2,652,701 2,253,401 2,125,640 Algeciras 2,151,770 2,009,122 1,832,557 1,825,614 Cenova 1,600,000 1,500,632 1,233,817 1,265,593 Barselona 1,400,000 1,387,570 1,235,000 1,092,920 Valensiya 1,371,884 1,308,010 1,170,191 970,758 Marsaxlokk 1,300,000 1,033,052 1,044,972 1,071,669 Pire 1,200,000* 1,161,099 964,902 933,096 La Spezia 974,646 910,000 843,233 731,882 Hayfa 901,000 870,000 800,000 832,377 Marsilya 740,000 726,000 667,000 644,000 Damietta 696,693 583,201 433,697 309,671 - 505,049 559,127 495,777 Said 544,094 503,793 422,177 - Leghorn 531,814 501,339 478,643 576,682 Ashdod 510,292 479,786 441,272 363,781 İzmir 460,000* 470,000 435,962 396,619 Napoli 440,976 396,562 333,638 319,577 - 298,000 277,233 322,596 301,000* 293,890 251,188 241,865 İskenderiye Haydarpaşa Mersin * Değerler yaklaşık olarak verilmiştir. Kaynak: CI Yearbook (2000), CI Online (Mayıs 2002), Woodbridge ( 2002c). Ancak coğrafi konumun ötesinde operasyonel yeterlilik, fiyatlandırma, sağladığı kolaylıklar ve iç noktalara ulaşan yeterli intermodal bağlantıların olması da limanların tercih edilmesinde önemli rol oynamaktadır.98 Bu anlamda, Türk limanlarının verimliliğini olumsuz etkileyen en büyük engel ağır bürokratik uygulamalardır. Bunun yanısıra, kamuya ait limanlarda bir diğer sorun da fiziki ve insani altyapıya yeterli yatırımın yapılmamasıdır. Demiryolları bölümünde de belirtildiği gibi, bazı TCDD limanlarının dahi demiryolu bağlantısı bulunmamaktadır. Özelleştirme sürecinde yaşanan belirsizlikler ve yasal zorluklar Türk limanlarının özelleştirilmesinin planlanandan uzun sürmesine neden olmuştur. Ayrıca özelleştirilmesine karar verilen limanlarda altyapıya devlet yatırımı yapılmaması problemi ile karşılaşılmıştır. Zira bu limanlardaki altyapı yatırımının yeni işletmecileri tarafından yapılması öngörülmektedir. İşletme verimliliğinin önemi Ambarlı Limanı örneğinde görülebilir. İşletme verimliliğinin ve intermodal bağlantı hatlarının yetersizliği Türkiye’nin en büyük limanlarından biri olan Haydarpaşa Limanı’nın bölgedeki özel konteyner limanları ile girdiği rekabette geri kalmasına neden olmuştur. Böylece Haydarpaşa Limanı’na olan talep önemli bir düşüş gösterirken, Ambarlı Limanı İzmir Limanı’ndan sonra Türkiye’nin en büyük ikinci limanı olma yolunda ilerlemektedir.99 Fiyatlandırma TCDD limanları kargo taşımacılığı ile ilgili aktarma, yük vergisi, sevk hizmetleri ve liman ücretlerinin dışında, bir de pilotaj, römorkör-çekiş hizmetleri, atık nakli ve rıhtım sıhhi ve aydınlatma harçları ile Denizcilik Odası, ajans ve gözetim harcı gibi ücretlendirmeleri de yapmaktadır. Liman hizmetleri ücretlendirme tarifesi “Gemi Donatanları ve Acentaları Derneği” tarafından her 98 Ibid. 99 CI Online 2002 180 bir hizmet ve liman için belirlenir (MASA).100 Liman otoriteleri MASA’nın önerdiği fiyatları kendi koşullarına göre şekillendirebilirler. Devlet limanlarında Türk bayraklı gemiler için yabancı bayraklı gemilere oranla daha uygun bir ücret tarifesi belirlenmektedir. 2007 ücret tarifesinde yabancı bayraklı gemilerin Türk bayraklı gemilere oranla yaklaşık iki katı daha fazla ücretlendirildiği görülmektedir. Öte yandan AB çapında liman hizmetlerinin maliyet temelli ücretlendirilmesine dair bir ortak görüş bulunmamaktadır. Buna karşılık Komisyon’un henüz taslak aşamasındaki Liman Hizmetleri Pazarına Erişim yönergesinde gider bazlı fiyatlandırma politikasının ücretleri %3,5–10 düşürebileceğine işaret edilmiştir.101 Özelleştirme sürecinde fiyatlandırma yapılırken, limanda sunulan hizmet kalitesi ve verimliliğindeki artış göz önüne alınması gereken faktörler arasında olmalıdır. Türk limanlarından yaşanan sorunlar kısaca: Yönetimsel sorunlar: • Kalifiye eleman eksikliği, • Liman alanlarının verimsiz kullanımı nedeniyle ortaya çıkan liman yoğunlukları, • Liman pazarlama ve tanıtım strateji ve aktivitelerinin yetersizliği, • Maliyet temelli fiyatlandırma yapılmaması, • Kargo ve gemilerin sigorta güvencesinin eksik olması, Hukuki altyapı ile ilgili sorunlar: • Liman mevzuatının karışık ve yetersiz olması, Fiziki ve teknik sorunlar: • Kara ve demiryolu bağlantılarının yetersiz olması, • Kirliliği önleyici ekipman eksikliği. 3.5.2.2. Türk Denizcilik Pazarına Genel Bakış Türkiye’de faaliyet gösteren 1379 geminin sadece 702 tanesinin Türk Bayrak siciline kayıtlı olduğu gözlenmektedir.102 1996 yılından bu yana Türk gemi filosunun dünya sıralamasındaki yeri 16. sıradan 24. sıraya düşmüştür. Komşu ülkeler Yunanistan’ın 3. ve İran’ın 22. sırayı aldığı bu listede Türk filosunun sıralamadaki yerinin oldukça geride olduğu görülmektedir. Türk deniz filosunun sıralamadaki yeri aynı zamanda dış ticaretin önemli bir kısmının yabancı bayraklı gemiler ile yapılmakta olduğuna da işaret etmektedir. 2005 yılı deniz ulaştırması rakamları, Türkiye ihracatının yalnızca %20,4’ü ve ithalatının ise %25,1’inin Türk siciline kayıtlı gemilerle yapılmakta olduğunu ortaya koymaktadır. Konteyner taşımacılığı Türk-yabancı ortaklı şirketler tarafından yabancı bayraklı gemiler ile gerçekleştirilmektedir. Uluslararası sularda çalışan Türk denizcilik şirketleri yabancı limanlarda tutulma riskini azaltmak için yabancı bayrakları tercih etmektedir. Paris MoU’ya göre liman otoriteleri güvenlik teçhizatındaki eksiklikler nedeniyle gemileri alıkoyabilme ve bu eksiklikler giderilene kadar gemiyi limanda tutma yetkisine sahiptir. Yakın zamana kadar Türk bayraklı gemiler uluslararası konvansiyonlarla 100 1902’de İstanbul’da kurulmuştur. 101 “Complementary Economic Evaluation Study on The Commission Proposal for a Directive on Market Access to Port Services” Final Report, European Commission 102 Türkiye’nin Deniz Ticaretindeki Gelişmeler, “Deniz Ticaret Odası Raporu” (2005). www.denizticaretodasi.org. tr 181 belirlenmiş zorunlu güvenlik gereklerini yerine getirmekte güçlük çekmekteydi. Bu nedenle de Türk bayraklı gemiler Paris MoU’nun kara listesinde yer almaktaydı. Bu nedenle, Türk bayrağı taşıyan gemilerin güvenlik denetimleri için Avrupa limanlarında tutulma riski, kara listede yer almayan ülke bayraklarını taşıyan gemilere oranla daha yüksekti. Tutulma oranlarının yüksekliği Türk denizcilik sektörü için öngörülemeyen gecikmeler nedeniyle düşük hizmet kalitesi ve yüksek işletme giderlerine neden olmaktaydı. Bayrak devlet uygulaması gereğince modern ve iyi donanımlı gemiler de düşük standartlı gemiler ile aynı muameleye ve uzun süren denetlemelere maruz bırakıldığı için, birçok yüksek standartlı gemi beklemelerden doğan ek giderleri önlemek adına Türk bayrağını terk etmiştir. Sonuç olarak, bu durumdan tüm sektörün rekabetçiliği olumsuz yönde etkilenmektedir. Deniz emniyeti ve güvenliği alanlarında Türkiye’nin kurumsal kapasitesinin ve denetim uygulamalarının gelişmesiyle, 2006 yılında ilk defa Türkiye kara listeden gri listeye geçmiştir. Böylece Türk bayraklı gemiler yüksek risk kategorisinden çıkartılarak, orta risk kategorisine geçirilmiştir. Türk bayraklı gemilerin tutulma oranı %7,5’e kadar düşmüştür. Tablo 3‑27: Türk deniz filosu gemilerinin yaş dağılımı 0-9 yaş %36 10-19 yaş %12 20-29 yaş %42 30+ yaş %10 Türk denizcilik Sektörünün rekabetçiliğinin önündeki bir diğer engel ise Türk siciline kayıtlı çok sayıda yaşlı gemi olmasıdır. Türk deniz filosu gemilerinin yaş ortalaması 21,13’tür. Uluslararası denizcilik sektöründe 20 yaşındaki gemiler yaşlı sayılmaktadır. Bu nedenle Türk gemicileri uluslararası pazarlarda faaliyet göstermekte zorlanmakta,103 bu durum da Türk armatörlerin uluslararası pazarlarda rekabet etmesini engellemektedir. Türk limanları transit, kabotaj, kısa ve uzun yol denizciliği alanlarında faaliyet göstermektedir. Transit Taşımacılık104 Coğrafi açıdan Doğu ve Batı’nın önemli ticaret merkezleri arasındaki geçiş yolları üzerinde bulunan Türkiye, transit taşımaları için uygun bir konuma sahiptir. Fakat, teknik yetersizlikler, Türk limanlarının transit taşımalardan komşu ülkeler kadar pay alamamasına neden olmaktadır.105 Örneğin, ithalat malların önemli bir kısmı önce Pire limanında büyük konteyner gemilerinden indirilerek, daha küçük gemilere yüklendikten sonra Türk limanlarına gönderilmektedir. Kabotaj Kabotaj bir devletin kendi deniz ve içdenizlerinde kendi limanları arasında taşımacılık yapma hakkıdır. 8333 km uzunluğunda bir kıyı şeridine sahip olan Türkiye, kabotaj taşımaları için önemli bir potansiyele sahiptir. Türk limanları kabotaj taşımaları için hizmet vermektedir. Ancak, deniz kabotajı, aynı mesafedeki taşımalarda kara taşımaları ile rekabet edememektedir. 103 Türkiye’nin Deniz Ticaretindeki Gelişmeler, “Deniz Ticaret Odası Raporu” (2005). www.denizticaretodasi.org. tr 104 Transit ticaret, ticaret anlaşması olan değil, üçüncü kişiler taraf ından yapılan taşımadır, Lojistik ve Dış Ticaret Sözlüğü 105 Kurumsal Yapısı, Yasal Çerçevesiyle Ulaştırma Sektörü (2007) TUSIAD. www.tusiad.org.tr 182 İhracat ve İthalat Taşımaları Tablo 3‑28: Taşıma türlerine göre ihracat (ABD doları) Yıl Toplam Deniz Demir Kara Hava Diğer 2006 85 528 416 42 655 303 909 991 35 151 977 4 863 452 1 947 692 2005 73 476 408 35 425 856 756 935 31 602 012 3 978 592 1 713 013 2004 63 167 153 31 259 851 577 822 27 104 284 3 906 835 318 361 2003 47 252 836 23 233 359 394 459 20 306 073 3 227 575 91 370 2002 36 059 089 17 013 192 249 366 16 416 566 2 339 331 40 634 2001 31 334 216 15 521 220 173 592 13 219 437 2 263 689 156 277 2000 27 774 906 13 080 017 93 957 12 013 620 2 338 492 248 819 Kaynak: TUİK (2006) 2006 rakamlarına göre dış ticaretin %87,6’lık kısmı denizyolu ile taşınmaktadır. Ancak bu rakam Türkiye liman kapasitesinin sadece %59’luk kısmına karşılık gelmektedir. Kalan %41’lik liman kapasitesi ise transit ve kabotaj taşımaları için kullanılabilir. Fiziksel engellerin yanısıra, düzenleyici çerçevedeki eksiklikler nedeniyle zaman alan bürokratik prosedürler de sektörün rekabetçiliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Türk limanlarında transit geçişler için elleçleme süreci ve bürokratik işlemler bir haftaya kadar sürebilirken, Rotterdam ve Dubai gibi dünyanın önde gelen limanlarında bu işlemler bir kaç saat ya da günde tamamlanabilmektedir.106 Tablo 3‑29: Türk limanlarındaki elleçlemenin taşıma türlerine oranı107 Toplam 2000 2001 2002 2003 2004 Transit 30,770,006 28,723,744 23,435,730 0 4,826,449 İhracat 32,291,101 40,633,756 39,065,012 41,476,801 47,058,194 İthalat 85,956,955 72,780,602 86,179,840 98,673,637 104,697,120 Kabotaj 37,327,805 26,281,398 0 0 29,218,352 Toplam 186,345,867 168,419,500 148,680,582 140,150,438 185,800,115 Kaynak: TÜSİAD 3.5.2.3. Düzenleyici Çerçeve Deniz ulaştırması sektöründeki düzenlemeler iki kategoride incelenebilir. Birinci grup deniz güvenliği ve emniyeti gibi uluslararası kurallardan oluşmaktadır. Bu düzenlemeler Uluslararası Denizcilik Örgütü gibi uluslararası organizasyonların şemsiyesi altında benimsenir. Türkiye de AB üyesi devletler gibi bu düzenlemeleri ulusal mevzuatına yansıtmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, rekabet ve pazara giriş kuralları ise milli otoriteler tarafından düzenlenir. Türkiye’de bu alandaki ilgili kurumlar Ulaştırma Bakanlığı ve Denizcilik Müsteşarlığı’dır. Uluslararası Kurallar ve Düzenlemeler Uluslararası Denizcilik Örgütü şemsiyesi altında sektöre ilişkin birçok konvansiyon kabul edilmiştir. Türkiye 1958’den beri Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne üyedir. SOLAS 74 (Denizde Can Güvenliği ile ilgili Uluslararası Konvansiyonlar) de dahil olmak üzere karşılıklı işbirliği ve yardımlaşmaya dayanan 45 anlaşmaya imza atmıştır.108 Avrupa Birliği müktesebatının kabulü ile SOLAS 106 SDD Lojistik Sektörüne Bakış, UTIKAD (2006); http://www.sedefed.org/default.aspx?pid=24918&nid=11400 107 Kurumsal Yapısı, Yasal Çerçevesiyle Ulaştırma Sektörü (2007)pg. 146 TUSIAD. www.tusiad.org.tr 108 Tarama sunumu, başlık 14, Deniz Ulaştırması/Uluslararası İlişkiler, sf 2. 183 78, SOLAS 88 ve Uluslararası Yükleme Sınırı Sözleşmesi (Load-Line) ve Mar-Pol Konvansiyonları gibi yeni Uluslararası Denizcilik Örgütü anlaşmalarında da taraf olması gerekmektedir. Gümrük Düzenlemeleri Türk limanlarında gümrük işlemlerine dair altyapı Avrupa limanları ile benzerlik taşımaktadır. Ancak, gümrük işlemleri bürokratik nedenlerden dolayı çok daha ağır işlemektedir. Gümrük işlemlerini tamamlamak için 10’un üstünde sayıdaki farklı otoritelerden onay almak gerekmektedir. Bu durum gemilerin bir haftaya yakın bir süre beklemelerine neden olurken, daha verimli limanlarda bu işlemler 1-3 günde tamamlanabilmektedir. Gümrük prosedürlerinin ortalama tamamlanma süresinin yüksekliği de transit taşımalarının artmasına bir engel oluşturmaktadır. Kabotaj Bu hak birçok ülkede milli bayraklı gemilere verilmiştir. Türkiye’de Türk uluslararası gemi siciline ve Türk milli gemi sicilline kayıtlı gemiler bu haktan yararlanabilmektedir. Kabotaj Kanunu, 1926’dan beri milli denizcilik sektörünü yabancı gemilerin pazara girişine karşı korumayı hedeflemektedir. Ancak korumacı yaklaşım Türk deniz kabotajının diğer ulaştırma türleri ile rekabet edebilecek konuma gelmesinde yeterli olamamıştır. Kara taşımacılığı ile karşılaştırıldığında, yurtiçi taşımalarında deniz ulaştırması halen maliyet ve zaman anlamında verimsiz kalmaktadır. Gemi Sicili Uygulamaları Türk Uluslararası Gemi Sicili ve Türk Milli Gemi Sicili olmak üzere iki tip gemi sicil kayıdı bulunmaktadır. Türk Uluslararası gemi sicili kanunu maddelerine göre Türk uluslararası gemi sicili kaydı yaptırabilecek gemiler aidiyet şartlarına göre şöyle sıralanabilir; • Türk vatandaşlarına ait olan gemiler, • Türkiye’de ikamet eden yabancılara ait gemiler, • Türkiye’de kurulmuş şirketlere ait gemiler. Bu gemilerde kaptan Türk olmalıdır. Eğer geminin sahibi Türk vatandaşı ise, mürettebatın da %51’i Türk vatandaşı olmalıdır. Türk uluslararası gemi siciline kayıtlı gemilerin kabotaj haklarından yararlanabilmesi için; • Geminin sahibi Türk olmalıdır, • Gemi hissesinin çoğunluğu bir Türk vatandaşına ait olmalıdır, • Gemi ortaklarının çoğunluğu Türk olmalıdır. Bu şartlar Milli Gemi Siciline kayıtlı olmak için gereken şartlar ile aynıdır. 3.5.2.4. Verimlilik Etki Değerlendirmesi Deniz ulaştırması alanında AB mevzuatına uyum sağlanmasının, sektörde kabotaj taşımalarında rekabetçiliğin artması ve liman hizmetleri ile gümrük prosedürlerindeki bürokratik engellerin azaltılması gibi önemli etkileri olması beklenmektedir. Doğası gereği birçok sektörün üretim safhasındaki girdisini oluşturan deniz taşımacılığı sektöründeki verimlilik artışı birçok endüstriyi de olumlu etkileyerek maliyet verimliliği sağlayacaktır. Bu ilişkiyi ortaya koymak üzere aşağıdaki iki tablo Türk Ekonomisinin Gelir/Gider tablosu üzerinden oluşturulmuştur.109 İlk tabloda deniz ticaretindeki verimlilik artışından en fazla etkilenecek endüstriler sıralanmaktadır. 109 Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları, TÜİK (1999) 184 Tablo 3‑30: Üretim Girdisi Olarak Deniz Ulaştırması Kullanan Sanayiler Sıralaması Sanayi Rafine petrol ürünleri Hazır giyim İşlenmiş metal ürünleri Finansal hizmetler Gemi inşaası Telekomünikasyon Sigorta Sebze üretimi Genel amaçlı makina Elektrikli aletler Diğer hizmet sektörleri Metal dökme Konfeksiyon Su dağıtımı Diğer iş kolları Kağıt ve kağıt ürünleri Elektrik Tahta ve tahta ürünleri Baskı hizmetleri Et ürünleri Seramik Endeks 1,0000 0,4977 0,2138 0,1735 0,1012 0,0945 0,0833 0,0808 0,0776 0,0719 0,0644 0,0441 0,0155 0,0100 0,0099 0,0084 0,0071 0,0051 0,0049 0,0043 0,0042 Kaynak: Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları TÜİK (1999) değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. Aşağıdaki tabloda ise ulusal ekonominin genel verimliliği üzerinde en önemli etkiye sahip olacak endüstriler yer almaktadır. Diğer bir deyişle, bu tablo, sektörleri deniz yolu taşımacılığı kullanım yoğunlukları ile ulusal katma değere katkılarının ağırlıklı ortalamasına göre sıralamaktadır. Tablo 3‑31: Endüstrilerin denizyolu taşımacılığında bir verimlilik artışı olduğu takdirde ulusal ekonomi‑ deki genel verimlilik etkilerine göre sıralaması Sanayi Endeks Rafine petrol ürünleri 1,0000 Finansal hizmetler 0,3547 Hazır giyim 0,1939 Telekomünikasyon 0,0597 Sebze üretimi 0,0584 Metal ürünler 0,0386 Elektrikli aletler 0,0127 Genel amaçlı aletler 0,0078 Sigorta 0,0072 Diğer iş kolları 0,0057 Diğer hizmet kolları 0,0054 Elektrik 0,0043 Hayvancılık 0,0024 Konfeksiyon 0,0020 Metal dökme sanayii 0,0017 Su dağıtımı 0,0016 Gemi inşaası 0,0014 Katering 0,0012 185 Sanayi Endeks Kağıt ve Kağıt ürünleri 0,0011 Seramik 0,0004 Tahta ürünler 0,0004 Kaynak: Türkiye Ekonomisi Girdi Çıktı Tabloları TÜİK (1999) değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. 3.5.2.5. Değerlendirme Türk denizcilik sektörü varlıklarının önemli bir kısmının devlete ait olduğu ve devlet tarafından işletildiği bir yapıdan, özel sektörün ağırlıklı olduğu bir yapıya geçiş sürecindedir. Liman yönetimi alanında Türkiye’nin birçok limanı özelleştirilmiştir ve bu süreç devam etmektedir. Deniz taşımacılığı alanında ise odak noktası transit ve kabotaj taşımacılığının önündeki engellerin kaldırılması ve işletmelerin ihtiyaçlarına cevap veren düzenlemelerin oluşturulmasıdır. Komisyon tarafından hazırlanan ilerleme raporunda da belirtildiği gibi Türkiye’nin deniz ulaştırması alanındaki Avrupa müktesebatına uyumu konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. SOLAS 78, SOLAS 88, Uluslararası Yükleme Sınırı sözleşmesi (Load-Line) ve Mar-Pol’un da aralarında bulunduğu Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün deniz emniyeti ve güvenliği ile ilgili tüm düzenlemeler kabul edilmeyi beklemektedir. Pazara giriş düzenlemeleri ve gemi sicili konusundaki ayrımcı koşullar düzeltilmelidir. Ayrıca, milli bayraklı gemilerin yakıt alımlarındaki özel tüketim vergisi istisnasının devlet yardımı kuralları ile örtüşmediği de ileri sürülebilir. AB müktesebatının kabulü, Türk liman hizmetleri ve denizcilik sektörünün verimliliğini olumsuz etkileyen gümrük işlemlerinden kaynaklanan bazı güçlüklerin de aşılmasına yardımcı olacaktır. Son olarak, kurumsal denetim kapasitesine yapılacak yatırımlar da uluslararası sularda çalışmakta olan gemilerin itibarını arttıracaktır. Böylece, Türk gemilerinin tutulma oranları düşerken, Türk deniz filosunun uluslararası denizcilik sektöründeki rekabetçiliği de artacaktır. Ek 3-1 – Bazı Üye Devletlerde Demiryolu İşletmelerinin Yapıları AB müktesebatını ulusal mezvuatına taşıyan bazı ülkelere dair aşağıda verilen örnekler, bu alanda farklı modellerin mümkün olduğunu göstermektedir. İngiltere 110 İngiltere demiryolu taşımacılığı sektöründe özelleştirme ve ayrışmanın en uç örneğini temsil etmektedir. Avrupa’daki diğer ülkelerin aksine, İngiltere’de artık piyasa lideri olan bir ulusal şirket bulunmamaktadır. Hem yolcu hem de yük taşımacılığı hizmetleri farklı işletmeciler arasında bölünmüştür. Tren işleten 25 firma ve birkaç daha küçük işletmeci bulunmaktadır. Virgin ve GNER gibi bazı işletmeciler, ulusal British Rail zamanında “şehirler-arası” denilen hatlarda ülke sathında hizmet vermektedir. Diğer firmalar genellikle yerel hizmet vermektedir. Demiryolu yük taşımacılığında aktif beş firma bulunmaktadır. Ray uzunluğu yaklaşık 16.900 km’dir. Rayların 5.000 km’si elektriklidir. 110 İngiltere’de demiryolu taşımacılığı sektörünün profili, European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions, 2006 186 Şekil A-1: İngiltere’de demiryolu sektöründe temel kamu kuruluşları İsveç111 İsveç demiryolu piyasasını ilk serbestleştiren Avrupa ülkelerinden biridir. 1999’da ulusal demiryolu taşımacılığı grubu Statens Järnvägar (SJ); SJ AB yolcu taşımacılığı, Green Cargo AB yük taşımacılığı, Euromaint AB bakım hizmetleri ve TraffiCare AB istasyon hizmetleri olmak üzere bağımsız firmalara bölünmüştür. SJ AB 1 Ocak 2001 tarihinde tüm hisseleri kamuya ait olan bir anonim şirket olmuştur. Altyapı faaliyetleri bir kamu kurumu olan Banverket’in sorumluluğunda olmaya devam etmektedir. İsveç demiryolu pazarının %45’ine çok sayıda özel sermayeli işletmeci hizmet vermektedir. Merkez ofisi Borlänge’de olan yeni bağımsız kamu kuruluşu İsveç Demiryolu Ajansı Järnvägsstyrelsen, Temmuz 2004’te kurulmuştur. (Järnvägsstyrelsen, 2005). Ajans beş bölüme ayrılmıştır: • Altyapı – izin belgesi verilmesi, pazarın izlenmesi ve altyapı yöneticileri için güvenlik konularında danışmanlık verilmesi, • Demiryolu şirketi - izin belgesi verilmesi, pazarın izlenmesi, demiryolu şirketleri için güvenlik konularında danışmanlık verilmesi, araç kayıtlarının yönetilmesi, • Teknik – Teknik spesifikasyonlar ışığında birlikte çalışabilirlik (interoperability), temel ihtiyaçlar, muafiyetler, Madde 21’in koordinasyonu, araçların ve alt bileşenlerin onaylanması; Uluslararası Demiryolu Taşımacılığı Hükümetlerarası Örgütü (OTIF) ile ilişkilerin yürütülmesi, • Yasal – düzenlemeler, kaza soruşturmaları, kaza istatistikleri, sağlık muafiyetlerine karar verilmesi, • İdari – muhasebe, personel, ofis yönetimi, bilgi sistemleri desteği, operasyonel planlama. 111 İsveç’te demiryolu taşımacılığı sektörünün profili, European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions, 2006 187 Ray uzunluğu yaklaşık 15.400 km’dir. Rayların 7.200 km’si elektriklidir. Hollanda 112 Hollanda demiryolu pazarı ileri derecede serbestleşmiş, uzun ve kısa mesafe yolcu ve yük taşımacılığında rekabete açılmıştır. Planlanan veya devam etmekte olan ihalelere bakılırsa, bu süreç gelecek yıllarda da devam edecektir. Daha önce tekel konumunda olan Nederlandse Spoor (NS), altyapı işletmeciliği ve bakım hizmetlerini ulaştırma hizmetlerinden ayırmış ve 10 adet bağımsız iştirak yaratmıştır. NS, tüm hisseleri kamuya ait olan bir anonim şirkete dönüştürülmüştür. Ray uzunluğu yaklaşık 2.800 km’dir. Rayların %73’ü elektriklidir. Şekil A-2: Hollanda demiryolu sektöründe temel kamu kuruluşları Almanya113 Alman demiryolu sisteminde, kuvvetli ademi merkeziyetçilik ve farklı seviyelerde karar alıcıların heterojenliği ön plandadır. Bu seviyeler, eyaletler (Bundesländer) ve federal hükümetten oluşan Almanya’nın federal yapısının bir sonucudur. Bakanlıkların yapısı ve sorumlulukları eyaletler arasında fark göstermektedir. Dahası, bazı sorumluluklar belediyelerde ve sektör kuruluşlarındadır. Almanya, Avrupa’nın en büyük demiryolu taşımacılığı pazarıdır. Bu nedenle, geçen yıllarda gerçekleştirilen yeniden yapılanma çalışmalarının etkisi çok kapsamlı olmuştur. Daha önce kamuya ait olan federal demiryollarının özelleştirilmesi uzun bir süreç olmuştur. Süreç 1 Ocak 1994’teki demiryolu reformu ile Deutsche Bahn AG (DB AG)’nin bir anonim şirket olarak kurulması ile başlamıştır. Alman hükümeti DB AB’nin tek hissedarıdır. Artık sektör resmi olarak özelleştirilmiş olsa da, kamuya ait demiryolları ve kamuya ait olmayan demiryolları arasında bir ayrım hala bulunmaktadır. “Kamuya ait” ifadesi, DB AB veya iştirakleri gibi hisseleri sadece veya çoğunlukla Alman hükümetine ait olan şirketler için kullanılmaktadır. “Kamuya ait olmayan” şirketler, kamu veya özel ulaştırma sistemlerini ruhsatlarına uygun bir şekilde işletmektedir. Bunların kısmen sahibi belediyeler veya eyaletler olabilir (Bundesländer). Ray uzunluğu yaklaşık 43.000 km’dir. Rayların 21.000 km’si elektriklidir. 112 Hollanda’da demiryolu taşımacılığı sektörünün profili, European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions, 2006 113 Almanya’da demiryolu taşımacılığı sektörünün profili, European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions, 2006 188 Şekil A-3: Almanya’da demiryolu sektöründe temel kamu kuruluşları (Kaynak: SCI Verkehr GmbH, 2004) İtalya114 Son on beş yılda Ferrovie dello Stato uzman bir kaç şirketten oluşan bir holding şirketine dönüşmüştür. İtalyan demiryolu pazarında, Ferrovie dello Stato grubu lider konumunu korumaktadır ve İtalya’daki demiryolu çalışanlarının yaklaşık %95’ini istihdam etmektedir. Ferrovie dello Stato’nun hissedarları Altyapı Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı’dır. Yük taşımacılığı pazarında sayıları fazla olmayan yeni aktif oyuncuların pazar payı küçüktür, ancak büyümektedir. İhaleler ve bölgesel hatlarda artan trafik bu segmentin artan önemini göstermektedir. Burada Ferrovie dello Stato, özgün ağlarının dışına doğru genişlemeye başlayan küçük bölgesel firmalarla bazen rekabet etmekte, bazen de işbirliği yapmaktadır. Altyapı Bakanlığı’nın demiryolları ile ilgili temel sorumlulukları şunlardır: • Altyapının yönetilmesi ve sözleşmelerin tanımlanması, • Uzun mesafe işletmecileri ile sözleşmelerin tanımlanması, • Uzun mesafe demiryolu taşımacılığı için Ekonomik Program için Bakanlararası Komite (CIPE) ile işbirliği içinde bilet fiyatlarının belirlenmesi, • Ray erişim ücret ve kurallarının tanımlanması ve rayların işletmecilere atanması, • Güvenlik standartlarının oluşturulması, • Güvenlik sağlanması için demiryolu taşımacılığının koordinasyonu ve izlenmesi. Altyapı Bakanlığı içindeki diğer ilgili birim, Demiryolu Hizmetleri Düzenleme Dairesi’dir (Ufficio per la regolazione dei servizi ferroviari). Piyasa ve rekabet konusundaki ulusal otorite (AGMC) rekabet ve piyasa koşullarının sağlanmasından sorumludur. Bu kuruluş demiryolu sektörüne de müdahale edebilir. Ray uzunluğu yaklaşık 43.000 km’dir. Rayların 21.000 km’si elektriklidir. 114 Italya’da demiryolu taşımacılığı sektörünün profili, European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions, 2006 189
Benzer belgeler
FIATA Karayolu Çalışma Grubu 11 Eylül 2009 toplantı
AB Komisyonu üye ülkelerde birkaç güvenli park alanı pilot uygulaması için bir proje
yürütmektedir.
AB yasal düzenlemelerine ilişkin hususlar:
Karayolu taşımacılığı pazarına erişim
Bay Dufresne, Av...