Çaylık Aralık 2015
Transkript
Çaylık Aralık 2015
ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Aralık 2015 • Sayı 31 ÇAYKUR YÖNETIM KURULU BAŞKANI VE GENEL MÜDÜRÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU YOL HARİTASINI ÇIZDI BENZERSIZ TÜRK ÇAYINI NASIL DÜNYA MARKASI YAPARIZ? [sunuş] ÇAYDA DÜNYA MARKASI OLABILMEK… Avrupa’nın bazı ülkeleri hiç çay üretmedikleri halde neden global pazarda bu kadar güçlü? Dünyanın en çok çay içilen ülkesi olan Türkiye en önemli üreticilerden biri olmasına rağmen neden hak ettiğini alamıyor? Benzersiz Türk çayını nasıl dünya markası yapacağımızın yolu biraz da bu sorulara vereceğimiz yanıtlarda saklı... Dünyanın en çok çay içilen ülkesi Türkiye, aynı zamanda en önemli üreticilerden biri... Hem iç üretimi karşılıyor hem de mevcut ihracat pazarlarına yenilerini eklemek için önemli çalışmalar yapıyor. Bir dünya markası olma yolunda üretim avantajına sahip olmak yeterli değil. Bu önemli amaca ulaşabilmek için çay sektörünün güç birliği yapması gerekiyor. Birliğimizi ve beraberliğimizi ne kadar güçlendirebilirsek, çay sektörünün ilerlemesine bir o kadar daha katkı sağlamış oluruz. Çaykur önderliğinde kurulan Türk Çayını Tanıtma ve Geliştirme Derneği (TÜRKÇAYDER), çayımızı ulusal-uluslararası arenada tanıtacak ve çay üreticileri arasında mesleki dayanışmayı sağlayacak. Dünya çapında marka olmak aynı zamanda kendi kültürünü tanıtmak anlamına da geliyor. Çayın markalaşmasında Türk çay kültürü ve diğer geleneksel değerlerimiz de öne çıkıyor. Kuruluşundan itibaren tüketicilere en iyisini sunan Çaykur, hiçbir zaman topluma uzak bir marka olmadı. Bu sayede Türk kültürünü en iyi yansıtan markalarımızdan biri konumuna yükseldi. Başarımızı ve halkımızla aramızdaki gönül bağını koruyabilmek için hem üreticilerimizin hem de tüketicilerin taleplerini her zaman yakından takip ettik. Ülkemizdeki çay sektörü için sorumluluğumuzu yerine getirip üreticilerimizi dinledik. Halkın markası olan Çaykur, yoluna aynı tevazu ve samimiyet doğrultusunda devam ediyor. Kendisiyle yarışan bir marka olan Çaykur, her zaman daha iyisini vaat eden bir kurum olacak. Çaykur’un Türk çayını bir dünya markası yapabilme hedefiyle çıktığı bu yolculuk devam ediyor. Bu vesileyle tüm halkımız ve Çaykur ailesinin yeni yılını kutlamak isterim. 2016, umarım ülkemiz ve Çaykur adına güzel gelişmelerin yaşandığı, birlik ve beraberlik içinde geçecek bir yıl olur. Saygılarımla… İmdat Sütlüoğlu Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü facebook.com/didisogukcay ARALIK 2015 [3] [busayıda] KAPAK KONUSU S. 6 6 KAPAK KONUSU 10 GÜNCEL 14 ORGANİK TARIM Sahibi ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına İmdat Sütlüoğlu (Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür) 22 ÇAYIN KAYNAĞI Yayın Yönetmeni Süleyman Pınarbaş (Genel Müdür Yardımcısı) 26 GEZİ GÜNLÜĞÜ 28 BAYİLERİMİZ ÇAYDA NASIL DÜNYA MARKASI OLURUZ? içindekiler GÜNCEL 14 ORGANIK GÜBREDE dev işbirliğine devam ORGANİK TARIM S. 20 S. ERZİNCAN GEZİ GÜNLÜĞÜ S. 26 30 32 Organik gübrede dev işbirliğine devam İmdat Sütlüoğlu’nun öncülüğü ödüllendirildi İlk organik bal İmdat Sütlüoğlu’na Kalkandere Çay Fabrikası Turizmin yükselen yıldızı: Erzincan Erzincan Bayisi Asil Tüketim Şirket Müdürü Suat Kalkan TEDARİKÇİLERİMİZ Hadim Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Salman HOBİ Erdoğan Kondl PAYDOS Ortapazar Çay Fabrikası’ndan Hayrullah Sağır 36 POZİTİF 38 EMEK VERENLER 40 ÇAY DURAKLARI 42 ÇAYKUR’DAN HABERLER 44 KARADENİZ’DEN 46 YEŞIL ÇAY PUDRASI Çaykur ürünleri Suudi zincirinde 34 TÜRKIYE IÇIN YENI BIR ÜRÜN: Çayda nasıl dünya markası oluruz? 48 50 Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Necla Yeşildağ (Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü) Haber Koordinasyonu Aycan Totkanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş YAYIN KURULU Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu, Erdinç Hatinoğlu, Aycan Totkanlı, Necla Yeşildağ, Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar YAYINLAYAN Kirazlı Çay Fabrikası’ndan Hülya Balşekeroğlu Salih Karaca Fasulye turşusu SAĞLIK Küflenmiş besin sağlığımızın düşmanı KİŞİSEL GELİŞİM Etkili konuşmanın reçetesi var mı? SERBEST KÜRSÜ 44 KARADENİZ’DEN S. FASULYE TURŞUSU Belgin Demirer, Özer Sayın (Editör) Metin Özkan (Sanat Yönetmeni) Ahmet Akgül (Grafik Tasarım) Seyit Göktepe (Redaksiyon) Mehmet Kaptan Erbaş (Fotoğraflar) Gravital Dijital İletişim Danışmanlığı A.Ş. Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2 Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99 BASKI VE RENK AYRIM Elma Bilgisayar ve Basım 0 212 697 30 30 ARALIK 2015 [5] [kapakkonusu] ÇAYKUR YÖNETIM KURULU BAŞKANI VE GENEL MÜDÜRÜ İMDAT SÜTLÜOĞLU HEDEFİ BELİRLEDİ: ÇAYDA NASIL DÜNYA MARKASI OLURUZ? “Çay sektöründe işbirliği, güç birliği ve kümelenme yapısına ihtiyaç var. Birliğimizi ve beraberliğimizi ne kadar güçlendirebilirsek, çay sektörünün hızlı ilerlemesine bir o kadar daha katkı sağlamış olacağız. TÜRKÇAYDER de bu amaçla kuruldu.” HIÇ ÇAY üretmediği halde dünya çay pazarında söz sahibi olan İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkeler bu gücü nereden alıyor? Bir de ülkemize bakalım. Dünyanın en çok çay içilen ülkesi Türkiye, aynı zamanda en önemli üreticilerden biri. Hem iç üretimi karşılıyor hem de mevcut ihracat pazarlarına yenilerini eklemek için önemli çalışmalar yapıyor. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, aradaki farkın markalaşmadan kaynaklandığını anlatıyor, “Üretim avantajına sahip olmak yeterli değil,” diyor. İmdat Sütlüoğlu’nun çizdiği yol haritasını, Türk çayının tanıtım çalışmalarıyla ilgili olarak verdiği bir söyleşiden okuyalım. [6] ARALIK 2015 TÜRKÇAYDER’i kısaca tanıtır mısınız? Türk Çayını Tanıtma ve Geliştirme Derneği 2014 yılında kuruldu. Kuruluşumuzun yegâne amacı; Türk çayını ulusal-uluslararası arenada tanıtmak ve çay üreticileri arasında mesleki dayanışmayı sağlamaktır. Merkezi İstanbul olan TÜRKÇAYDER’de çay sektörüne yön veren öncü firmalar bir araya geldi. Sektörde özel-kamu ayrımı yapılmadan, çay sektörüne bir bütün olarak bakarak, sorunların çözümüne katkı sağlamayı esas almaktayız. Kısacası; çay sektörünün yeni buluşma noktasıyız artık. Çay sizce neyi ifade ediyor? Öncelikle belirtmek isterim ki çay, bir içecekten çok daha fazlasıdır. Çünkü çay, bizim için ekmek kapısıdır. 1 milyon kişinin geçim kaynağıdır. Doğu Karadeniz bölge ekonomisinin can damarıdır. Çay; kültürel değerimizin sembolü, çiftçimizin alın teri, hoş sohbetlerimizin vazgeçilmezi, misafirperverliğimizin ilk ikramı, iletişimimizin en sıcak halidir. Çay; sınıfı ve mekânı olmayan milli içeceğimizdir. Türkiye’de çay ne kadar tüketiliyor? 90 yıl önce kimse bu mucize bitkinin Anadolu toprakla- rında yetişeceğini, hele bu kadar yaygınlaşacağını düşünemiyordu; çay sadece bir hayalle başladı. 1939 yılında Rize’de 45 kg siyah çay elde edildiği haberi radyo ve gazete aracılığıyla duyurulacak kadar önemli bir müjdeydi. Ve yıl 2015; Türkiye nüfusu 75 milyon, nüfusun yüzde 96’sı her gün çay içiyor. Yıllık kişi başı tüketimde ise 3.1 kg ile dünyanın en çok çay içilen ülkesiyiz. Türkiye’de çay sosyal bir paylaşım aracı olarak kabul görüyor. Tüketimde dünya sıralamasına baktığımızda Türkiye; Çin ve Hindistan’ın ardından dünyanın üçüncü büyük çay pazarı. Ülkemizde her gün 245 milyon bardak çay içilmektedir. (Euromonitor 2010 verilerine göre). ARALIK 2015 [7] [kapakkonusu] Türk çayının en önemli özelliği nedir? Türk çayını dünya çay sektöründen ayıran en önemli özelliği ikliminden kaynaklanmaktadır. Ülkemizin iklimsel özelliğinden dolayı çay bahçelerimizde zararlı böcekler ve parazitler yaşamadığı için Türk çayı hiçbir şekilde pestisit, inteksit ve kimyasal katkı maddesi içermemektedir. Böylece dünyanın en doğal çayı olma özelliğine sahiptir. Çay, Türkiye’de ekonomik değer açısından yaklaşık 1.3 milyar dolarlık bir getiriye sahip önemli bir sanayi bitkisidir. Dünyada üzerine kar yağdığı için kimyasal ilaç kullanılmadan çay üretimi yapan iki ülke vardır. Bunlardan biri Hindistan’ın Darjeeling Bölgesi’dir. Hindistan’ın sınırlı bölümünde üretilen Darjeeling çayının tanıtımı iyi yapıldığı için üretilen diğer çaylardan daha yüksek fiyatlara satılmaktadır. Kimyasal ilaç kullanılmadan çay üreten ikinci üretici ülke ise Türkiye’dir. Türk çayının tarım ve sanayisinde kimyasal ilaç ve katkı maddesi kullanılmadan üretilmesi ihracatta önemli bir avantajdır. MARKALAŞMANIN STRATEJIK ADIMLARI •Markalaşma üretimden satışa kadar tüm süreçle ilgilidir. •Markalaşmanın ilk adımı kaliteli ürün, kaliteli üretimdir. •Kaliteli ürün yetmez, markalaşma için çayı en doğru pazarlama stratejileriyle pazara sunmak gerekir. •Markalaşmak aynı zamanda kendi kültürünü dünyaya tanıtmaktır. O nedenle markalaşma, kültürümüzü de kapsamalıdır. •Çay inovatif bakış açısıyla ele alınmalıdır. •Çay endüstrisiyle ilgili tüm mevzuat oluşturulmalı, yenilenmeli, Çay Kanunu hazırlanmalıdır. •Kaçak çayla mücadele şarttır. •Sektördeki birlik ve beraberliği güçlendirmek gerekir. kemiz örneğinde olduğu gibi, üretim avantajına sahip olması tek başına yeterli değildir. Kültürel değerlerimizi yansıtacak şekilde sunulması, pazarlanması, tanıtılması ve ürün çeşitliliğinin sağlanması gerekmektedir. Kısacası, markalaşma bir süreçtir. Türk çayının uluslararası alanda marka olabilmesi için; çayda kalitemizi her daim artırarak, uluslararası pazarlama stratejisi izleyerek, yenilikçiliği yaşam felsefesi haline getirip, ürün çeşitliliği ile çayımızın kültürel unsurunu ön plana çıkartarak markalaşma yoluna devam edebiliriz. Uluslararası marka olmak uzun bir yol ve Türk çayı da bu yolda emin adımlarla ilerlemektedir. Türk çayını, uluslararası bir marka haline getirebilmek için neler yapılmalıdır? Çay üretiminin dünya pazarlarında bir marka değeri kazanması üretimin, satışın, pazarlamanın tüm aşamalarını 1.3 MILYAR DOLAR TÜRKİYE GENELINDE ÇAY SEKTÖRÜNÜN BÜYÜKLÜĞÜ 1.3 MILYAR DOLARA ULAŞMIŞ DURUMDA. kapsayan bir süreçtir. “Kalite”, markalaşmanın ilk adımıdır, öncelikle ürünümüzü en yüksek kalitede alıp en doğru şekilde işledikten sonra vitrine çıkartmalıyız. Kaliteli çay ürettikten sonraki aşama, çayımızı en doğru pazarlama stratejileriyle pazara sunabilmektir. Yani uluslararası marka haline gelmek demek, kaliteyi pazarlamak demektir. Dünya artık global bir köy haline geldi ve her ürün, markalaşarak global köyde kendine yer elde etme çabası içerisindedir. Dünya çapında marka olmak aynı zamanda kendi kültürünü tanıtmak anlamına da gelmektedir. Çay ise kültürel değerleri içinde taşıyan bir içecektir. Bundan dolayı çayın markalaşmasında Türk çay kültürü ve diğer geleneksel unsurlarımız da ele alınarak markalaşma çalışmalarına devam edilmelidir. Günümüz şartlarında rekabet için artık her ürün kendini yeni- [8] ARALIK 2015 lemek zorundadır. Çay inovatif bakış açısıyla ele alınmalı ve dünya pazarlarına bu şekilde sunulmalıdır. 1.3 milyar dolarlık pazarın rekabet gücünün artırılmasına katkı sağlayacak en önemli faktör “inovasyon”dur. Çay sektörünün devamlılığı için şirketlerin inovasyon yönetimi sistemlerini kurmaları ve geliştirmeleri gerekmektedir. Bugün çay üretimi olmayan ancak buna rağmen dünya çay pazarında önemli aktör haline gelen İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkeler yeşil çay ve alternatif ürünler konusunda ön plana çıkmış ve dünya ticaretinde söz sahibi ülke konumundadırlar. Bu ülkeler çay üretimi yapılan ülkelerden dökme çay alıp, kendileri işleyip, paketleyerek pazarlamakta ve dünya ticaretinde önemli oranlarda pay almaktadırlar. Bu durum bize şu gerçeği göstermektedir. Bir ürünün artık, ül- TÜRKÇAYDER’in sektörde gördüğü eksiklikler nelerdir? Bu eksiklikleri çay sektörü nasıl giderebilir? Çay endüstrisi ile ilgili tüm mevzuatın oluşturulması ve yenilenmesi ile günün koşullarına uygun ve global uygulamalarla uluslararası ticaret gereklerini dikkate alan yeni bir “Çay Kanunu” hazırlanması gerekmektedir. TÜRKÇAYDER olarak Çay Kanunu’nun hazırlanmasında aktif rol üstlenmek, gelişen ve değişen ihtiyaçlar karşısında mevzuatın güncel ve ihtiyaca uygun kalması için çalışmalar yapmak kuruluş amaçlarımızdandır. Ticaret hacmi olarak 1.3 milyar dolar gibi rakamları temsil eden, sudan daha çok tüketilen Türk çayına en büyük darbeyi ise “kaçak çay” vurmaktadır. Halkımızın sağlığını ciddi şekilde tehdit etmesine rağmen, kaçak çay özellikle Doğu bölgesindeki bir kısım halkımız tarafından, ne yazık ki önemli oranda tüketilmektedir. Doğu ve Güneydoğu da çay kaçakçılığı olağan ticaret haline gelmiştir. Bu bölgeden ülkemize kaçak giren çay, sektörden geçimini sağlayan halkımızdan çok şey götürmekte ve insan sağlığını da ciddi şekilde tehdit etmektedir. Diğer önemli husus ise; çayın tüketicinin bardağına gelene kadarki her aşamasında birçok sektörle ilişki içinde olmasıdır. Bu sektörlerde meydana gelecek herhangi bir gelişimden dolaylı olarak çay sektörü etkilenmektedir. Bundan dolayı çay sektöründe işbirliği, güç birliği ve kümelenme yapısına ihtiyaç vardır. Sektördeki birliğimizi ve beraberliğimizi ne kadar güçlendirebilirsek çay sektörünün hızlı ilerlemesine bir o kadar daha katkı sağlamış olacağız. BARDAK ÇAY IÇILIYOR. ÜLKEMIZDE HER GÜN 245 MILYON 245 MILYON ÇAY SEKTÖRÜNDEKI ORTAK DEĞERLERINIZ NELERDIR? • Öncelikle çayda kalite en önemli unsurumuzdur. • Çay sektöründe işbirliği ve dayanışma başarılı iş yapabilmenin olmazsa olmaz şartı haline gelmiştir. Bu nedenle “mesleki dayanışma” ortak değerlerimizdendir. • Çayın sürdürülebilirliği, • Çaya değer katmak, • Çayda yenilikçilik. ARALIK 2015 [9] [güncel] ÇAYKUR ÜRÜNLERI SUUDI ZINCIRINDE Ürünlerimiz Ocak ayından itibaren Suudi Arabistan’ın en büyük mağaza zincirlerinden Bin Dawood ve Danube mağaza zincirlerinin raflarında boy gösterecek DÜNYA PAZARLARININ talepleri doğrultusunda yeni ürünler üzerinde çalışarak dünya trendleri ile hareket etmeyi hedefleyen Çaykur bu kapsamda yurtdışındaki bayi ağını genişletmeye ve yenilikler yapmaya devam ediyor. Katıldığımız önemli fuarlardaki çalışmalarımız sonucunda bir yandan yurtdışı pazardaki tanınırlığımız giderek artıyor bir yandan da buralarda anlaşmaya vardığımız firmalar vasıtasıyla 50 bin ton olan dış pazar hedefimizi gerçekleştirme yolunda hızla ilerliyoruz. Bu alandaki önemli adımlarımızdan biri de Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde düzenlenen Foodex Saudi Fuarı oldu. Arap coğrafyasında payımızı artırmak için yeni anlaşmalara imza attık. Ayrıca Suudi Arabistan için de yeni bir bayilik anlaşması yaptık. OCAK AYINDAN ITIBAREN… Anlaşma, Organic Life Est firmasıyla imzalandı. Bu anlaşma gereği, tüm Arabistan’ın en büyük mağaza zincirlerinden Bin Dawood ve Danube, 2016’nın Ocak ayından itibaren Çaykur ürünlerine raflarında yer verecek. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Çaykur Genel Müdür Yardımcısı Süleyman Pınarbaş, Miraç Mollamehmetoğlu ve Yavuz Sütlüoğlu’ndan oluşan Çaykur heyeti eşliğinde, Bin Dawood Group Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Abdul Razzaq Bindawood, Bin Dawood Group Genel Müdürü Khalid Bin Dawood ve Çaykur’un Yeni Arabistan Bayisi Aziz Khan ile Bin Dawood zincir mağazaları genel merkezinde anlaşma töreni için bir araya geldi. Suudi Arabistan’daki temaslar sırasında Çaykur heyetini yalnız bırakmayan Türkiye Cidde Başkonsolosu Fikret Özer, ülkenin en büyük zincir mağazalarında Çaykur ürünlerinin satılmaya başlanmasının sevindirici bir olay olduğunu belirtirken, İmdat Sütlüoğlu yaptığı yazılı açıklamada anlaşmanın önemini şöyle anlattı: SADECE TICARET DEĞIL, ÜLKEMİZE KATKI “Global pazarda yer alabilmek için marka değerinin artırılması gerekiyor. Yaptığımız çalışmalar neticesinde ihracatımızı sürekli artırıyoruz ama henüz yeterli seviyede değil. Dünya markası olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Türkiye’nin dünya çapında tanınan markaları olması ülkemizin global pazardaki yeri ve algısı açısından çok önemli. Dönem artık markalar döne- [10] ARALIK 2015 “Türkiye’nin dünya çapında tanınan markaları olması ülkemizin global pazardaki yeri ve algısı açısından önemli. Dönem markalar dönemidir, sadece ticaret yapmıyorsunuz. Ülkenize de katkı sağlıyorsunuz. Onun için ihracatımızı artırmamız gerekiyor.” midir. Sadece ticaret yapmıyorsunuz, ülkenize de katkı sağlıyorsunuz. Onun için ihracatımızı artırmamız gerekiyor. Evet, Çaykur Türkiye sınırları dışına çıkarak daha önce belirttiğim gibi artık bir dünya markası olma yolunda ilerliyor fakat bu, iç piyasada olduğu kadar kolay değil. Dünyada ciddi bir pazar oluşturmaya çalışıyoruz. Dış pazarda 50 bin tonluk ihracatı hedefliyoruz. Bunun için uluslararası düzenlenen ciddi fuarlar çok önemli. Çaykur olarak bu fuarlarda yerimizi almaya çalışıyoruz.” ARALIK 2015 [11] [güncel] Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu: “ÜÇ AYDA BIRLEŞIK ARAP EMIRLIKLERI’NIN ARANAN MARKASI OLDUK” Birleşik Arap Emirlikleri de soğuk çayımız “didi” ile serinliyor artık. Ülkede çok kısa bir sürede büyük ilgi gören, sevilen “didi” Çaykur’un diğer ürünlerinin de tanınmasını sağlayacak ORTADOĞU pazarındaki bağlantılarımız Suudi Arabistan ile sınırlı kalmadı. Ürünlerimizi, 7-9 Aralık tarihlerinde Birleşik Arap Emirlikleri’nin Abu Dabi kentinde düzenlenen Abu Dabi, Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı’nda da tanıttık. “didi” bundan böyle A sınıfı 426 marketin raflarını süsleyecek. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, “didi”nin Çaykur’un diğer ürünlerinin önünü açacağı öngörüsünde bulunduğu açıklamasında Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki temaslarla ilgili şu bilgileri verdi: “Türkiye’deki Arap turist sayısının artmasıyla birlikte, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki pazar çalışmalarına ağırlık verdik. Ortadoğu ve Afrika pazarlarına ulaşmayı hedefleyen üreticilere yönelik olarak, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Abu Dabi kentinde düzenlenen fuarda, siyah ve yeşil çay çeşitlerinin yanında, soğuk çay çeşitleri ile de ziyaretçilerin karşısına çıktık. Fuar boyunca [12] ARALIK 2015 Körfez ülkelerinden önemli firmalar ile distribütörlük görüşmeleri gerçekleştirdik. Fuara gelen ziyaretçiler, ürünlerimize yakın ilgi gösterdi. Henüz iki buçuk yıldır piyasada yer almasına rağmen Türkiye’de büyük talep gören ve çok beğenilen “didi”mizin Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki dağıtımına Overseas for Water LLC firmasıyla yaptığımız anlaşma doğrultusunda başladık. Üç ay önce Birleşik Arap Emirlikleri’nde dağıtımına başladığımız “didi” sayesinde kısa sürede pazarın aranan markalarından olmayı başardık. “didi” artık Birleşik Arap Emirlikleri’nde A sınıfı marketler ve petrol istasyonları dâhil olmak üzere 426 marketteki raflarda yerini aldı. İnşallah “didi”miz diğer ürünlerimizin de önünü açacaktır. “didi”de elde ettiğimiz bu başarının ardından aynı başarının kuru çay ürünlerimizde de gerçekleştirilmesine yönelik yapılacak çalışmalar için buradaki arkadaşlarımızla fikir alışverişinde bulunduk, değerlendirmeler yaptık. İnşallah bu fuarlar buna vesile olacaktır. Tüketiciler bizi ve ürünlerimizi daha yakından tanıyacaklardır.” İLKEMIZ KALITELI ÜRETIM, KALITELI DAĞITIM “Amacımız ürünümüzü daha fazla noktaya taşımak, pazar liderliğimizi koruyup payımızı daha da artırmak. Bunun için hep birlikte çalışıyoruz. Bayi arkadaşlarımızla birebir görüş alışverişinde bulunuyoruz.” “ÜRETIMDEN tüketime ürünümüzün tüm safhalarını kontrol ediyoruz. Çayımızın kaliteli üretimi kadar, zincirde son nokta olan milyonlarca tüketicimize kaliteli bir şekilde ulaştırılması da bizim için çok önemli,” diyen Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Çaykur bayilerine yaptığı ziyaretleri sürdürüyor. Bu yıl 15’incisi düzenlenen ve 30 ülkeden 650 firmanın katıldığı Uluslararası Sera Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı için Antalya’ya giden İmdat Sütlüoğlu, fuarın ardından bu şehirde hizmet veren Çaykur bayileriyle bir araya geldi. Çaykur’un Antalya bayileri Fatih Nalbant ve Faruk Duru, İmdat Sütlüoğlu’nu illerinde görmekten, kendisiyle tüketici memnuniyetini ve taleplerini paylaşabilmekten duydukları mutluluğu dile getirdi. Nalbant ve Duru bu tür ziyaretlerin kendilerini ve çalışanlarını motive ettiğini vurgularken, İmdat Sütlüoğlu amacını mümkün olduğunca geniş bir etki alanı oluşturmak şeklinde açıkladı: “Çayımızın kaliteli üretimi kadar üretimden tüketime kadar olan zincirimizin önemli halkalarından biri olan bayilerimizi ziyaret ediyoruz. Aslında buna denetimden ziyade ziyaret demek daha doğru. Amacımız ürünümüzü daha fazla noktaya taşımak, pazar liderliğimizi koruyup payımızı daha da artırmak. Bunun için hep birlikte çalışıyoruz. Bayi arkadaşlarımızla birebir görüş alışverişinde bulunuyoruz. Bölgelerinde karşılaştıkları sorunları ve çözüm yollarını birlikte kararlaştırmaya özen gösteriyoruz. Sahada olan elemanlarıyla birebir görüşüyorum; alışveriş merkezleri, süpermarket ve hipermarketlerin raflarındaki çaylarımızı inceliyorum. Ürünlerimizin kaliteli üretimi kadar aynı kalitenin raflardan tüketicilerimize ulaşması da bizim için çok önemli. Bunu sağlayan da, bu bölgelerde bizim adımıza çalışan bayilerimiz. Biz de sık sık onlarla bir araya gelmeye çalışıyoruz.” ARALIK 2015 [13] [organiktarım] TÜRKIYE IÇIN BIR ILK PROJEYE ÖZEL ARAÇ TASARLANDI: GOMA ORGANIK GÜBREDE (GÜBRE OLAYLARINA MÜDAHALE ARACI) dev işbirliğine devam “En geniş alanda, en yüksek oranda” organik çay üreten ülke olma hedefiyle başlattığımız Organik Çay Yetiştiriciliği Projesi’nin en önemli ayağı olan organik gübreye geçişte örnek bir işbirliği yürüttüğümüz Yeditepe Üniversitesi ile bir yıl daha birlikte çalışacağız. ÇAYKUR’UN son yıllarda peş peşe yaptığı ataklar içinde çayın, bölgenin kaderini değiştirecek, Türkiye ekonomisi açısından tarihi olarak adlandırılabilecek en önemli projesi, organik tarım. Organik tarım, artık yakından bildiğiniz gibi, doğal girdiler kullanarak, daha sağlıklı ürünler elde etmek için çevre dostu, toprak ve su kaynaklarını kirletmeyen, doğal flora ve faunayı tahrip etmeyen ve kırsal hayatın devamını sağlayan yönetmelikler çerçevesinde üretiminden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı bir üretim biçimi. “En geniş alanda, en yüksek oranda” organik çay üreten ülke olma hedefiyle başlattığımız organik çay tarımı dönüşümünde en önemli sorunlardan biri, bölge topraklarına ve çay bitkisine uygun organik gübre konusundaki boşluktu. 2012 yılından itibaren, Yeditepe Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Turan öncülüğünde bölgede başlatılan bilimsel çalışmalar sonrası özel formülasyonla katı ve sıvı gübre üretilerek 2013 ve 2014 yıllarında deneme çalışmaları yürütüldü. Bu çalışmaların büyük bölümü 2012 yılında organik çay tarımına geçişte Çayeli ilçesi Senoz vadisindeki 11 köyde yürütüldü. Çalışmaların olumlu sonuçlar vereceği öngörüsüyle iki kurum arasında 31 Aralık 2014 tarihli bir protokol imzalandı. Çayeli Senoz vadisi Yeşiltepe [14] ARALIK 2015 köyü pilot bölge seçildi ve köyde kontrol ve uygulama bahçeleri belirlenip 2015 yılında organik gübre uygulaması yapılarak her hasat döneminde verim farklılıkları tespit edildi. Uygulama sonuçları Ar-Ge raporu olarak her sürgün sonrası üniversite tarafından kitap olarak basıldı. Protokol kapsamında yürütülen çalışmada kullanılan gübrenin tamamı ücretsiz olarak karşılanıp, üniversite ve Çaykur görevlileri denetiminde gönüllü üreticilerin bahçelerinde uygulamalar yapıldı. 2015 yılında Yeşiltepe köyünde yürütülen çalışmalardan olumlu sonuçlar alınınca, bu protokolün bir yıl daha uzatılması kararı alındı. Bu kapsamda 2016 yılında Yeşiltepe köyü ile birlikte Güneysu Dumankaya köyü ve ayrıca belirlenecek birkaç farklı bölgedeki konvansıyonel çay bahçelerinde de organik gübre deneme çalışması yapılması kararlaştırıldı. Uygulamaları Yeditepe Üniversitesi adına Yeditepe Sağlık A.Ş. Karadeniz Bölge Koordinatörü Ahmet Ali Kork organize edecek. “OBA” ÇAYLIK ÇAYLIK GEZIYOR, SORULARI YANITLIYOR Doğu Karadeniz Bölgemizin ve aynı zamanda ülkemizin stratejik bitkisi olan çayın üretiminde bugüne kadar konvansiyonel tarım modeli uygulandı. Konvansiyonel tarım da ürünü maalesef hem kalite hem de sürdürülebilir ekonomik değeri açısından olumsuz etkiledi. Uzun yıllar çay tarımında yoğun bir şekilde kullanılan kimyasal girdiler toprak yapısı ve biyoçeşitliliğin yok edilmesine bağlı olarak verim ve kalite düşüklüğüne yol açtı. Bölgede ‘’Organik Tarım’’ denildiğinde çayın doğal ortamda yetiştirilmesi algısının doğru bir yaklaşım olmadığı, organik tarımın hiçbir girdi uygulamadan ve hiçbir kültürel uğraş yapılmadan uygulanan bir model olmadığı, konvansiyonel tarım modeline göre verim kaybı inancının doğru olmadığı gibi pek çok konuları yürütülen proje kapsamında gözle görülebilir, somut gerçekçi yaklaşımlarla çay üreticilerine organik gübre temininin yanı sıra, çaylıklarımıza uygulamaların en uygun şekliyle nasıl yapılarak sürdürülebilir organik tarımın gerçekleştirilebilir duruma getirilmesi gibi birçok konuda “Organik Gübre Bilgilendirme Aracı” (OBA) uzman ekiplerle ilçe ilçe, köy köy üreticilere ulaşıp gerekli bilgiler verilmektedir. Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü ve Çaykur işbirliğiyle sürdürülen “Doğu Karadeniz Organik Çay Yetiştiriciliği Projesi” kapsamında organik yetiştiricilik bölgelerinde geniş alanlardaki çaylıkların daha hızlı ve kolay gübrelenmesinde çay üreticilerinin yardımına GOMA (Gübre Olaylarına Müdahale Aracı) yetişti. Karadeniz Bölgesi’nin dağlık kesimlerinde eğimli yamaçlarda yapılan çay yetiştiriciliği, üreticilerin gübreleme programlarını uygulamasına engel oluşturuyordu. Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik bilim adamları ve araştırmacıları bu sorunu çözmeye odaklandı. Öncelikli olarak helikopterle sulama yöntemleri gibi farklı düşünceler üzerinde duruldu. Ama çok da uygulanabilir bulunmadı. Ayrıca pek ekonomik bir yöntem de sayılmazdı. Artılar-eksiler bir araya konuldu ve sonuçta, tamamen bu projeye özel bir gübreleme aracı tasarlanmasında karar kılındı. Adı da kendisi kadar özeldi: GOMA (Gübre Olaylarına Müdahale Aracı). GOMA, eğimli alanlara paralel pompa basıncı sağlayacak ve hareket kapasitesi olan portatif bir başlık taşıyacaktı. 2 ton kapasiteli olan GOMA, kamera sistemiyle çalışan 360 derece döner başlığıyla 50 metre mesafeye basınç sistemiyle gübreleme yapabiliyordu. Mikrobiyal ve suda yüzde 100 çözünebilen sıvı Bactogen organik gübreleri, GOMA sayesinde, projenin pilot bölgesi olan Yeşiltepe köyü başta olmak üzere Ardeşen, Hemşin, Güneysu, Çamlıhemşin, İkizdere bölgesindeki büyük çay alanlarına hızla uygulandı. GOMA, sürekli olarak belirlenen periyotlarda bölgedeki hizmetini sürdürüyor. ARALIK 2015 [15] [organiktarım] Doğu Karadeniz için sadece ekonomik değil yaşamsal bir adım olan organik çay tarımı projesi, bu nedenle bir sosyal sorumluluk projesi olarak takdir edildi. Dünyanın en büyük çaplı organik çay alanları dönüşümüne öncülük etmenin gururunu yaşıyoruz “Çay, bu topraklarda yeniden doğacak.” Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun, bu sözlerinde ifade ettiği kararlılıkla öncülüğünü yaptığı organik tarım projesi ödüllendirildi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme sürecinde uluslararası akreditasyon şartlarını hazırlamak ve uygulamak amacıyla hizmet veren Uluslararası Akreditasyon Derneği (ULAK), Yeşiltepe Köyü Organik Çay Projesi yürütücüleri Çaykur, Yeditepe Üniversitesi ve Yeditepe Sağlık Hizmetleri A.Ş.’ye, 170 ülkede geçerli, IQ-SA 8000-2001, Uluslararası Sosyal Sorumluluk Yönetim Sertifikası verilmesini kararlaştırdı. Sertifikalar, 15’inci Uluslararası Growtech Tarım Fuarı’nda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Sertifikaları, Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Yeditepe Üniversitesi adına İstek Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Bedrettin Dalan, Yeditepe Sağlık Hizmetleri A.Ş. adına Yönetim Kurulu Başkanı Emrah İnce aldı. Bizlere, dünyada da geçerliliği akredite edilmiş ve dünyanın en büyük çaplı organik çay alanları dönüşümüne öncülük etmenin haklı gururunu yaşatan sertifikayı, ULAK Genel Başkanı Fatih Sinan Yılmaz takdim etti. BEDRETTIN DALAN: İMDAT BEY ILE GURUR DUYUYORUM İmdat sütlüoğlu’ndan organik tarım için bir hamle daha [16] ARALIK 2015 İstek Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Bedrettin Dalan, takdim töreninde projenin önemine işaret ederek şunları söyledi: “Çay tarımı, eskiden nasıl konulduysa, öylece, kendiliğinden yürüyen bir sistemdi. Yenilenmesi, her bakımdan atılım yapılması gerekiyordu. İşte o atılımı, İmdat Bey gerçek anlamda yapıyor. Eğer kendisinden duyduğum projeleri gerçekleştirirse, Rize’ye ve Türkiye’ye çok büyük katkıları olacak. Çünkü çaylıklar eskimiş, toprak verimsiz hale gelmiş. Bunların yeniden toparlanması lazım. İmdat Bey, yeniden oluşumu planlamış ve çalışmaya başlamış. Onun için bir Türk olarak kendisiyle gurur duyuyorum. Kendisine başarılar diliyorum. Çünkü İmdat Bey’in başarısı, Rize’nin ve Türklüğün başarısı olacak.” Çaykur olarak Yeditepe standına yerleştirdiğimiz çay ocağından fuar süresince ziyaretçilere organik çay ikram ettik. Ziyaretçiler sıcak bir molada Yeditepe Üniversitesi ve Çaykur işbirliğiyle yetiştirilen organik çayı içerek bu işbirliği sonucu oluşan lezzet için teşekkür ettiler. İMDAT SÜTLÜOĞLU: BU TARIHI BIR PROJE Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu da, yapılan çalışmaların takdir edilmesinin projenin devamı açısından çok önemli olduğunu vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti: “Ödül için çok teşekkür ediyorum. Yapılan çalışmaların takdir edilmesi, bunların devamı açısından çok önemli. Büyük oranda toprak vasfını kaybeden topraklarımızın rehabilite edilmesi çok önemli. Biz de bu nedenle dünyanın en büyük organik havzasını oluşturmak gibi büyük bir projeyi ele aldık. Şu anda mevcut çay havzamızın 70 bin dekarı organik havza ilan edilmiştir ve 30 bin dekarda fiilen organik üretim başlamıştır. Bu gelişme kararlı bir şekilde devam ediyor ve edecek. Organik gübrenin nasıl uygulanacağı önemli bir konuydu. Çünkü konvansiyonel bir şekilde üretilen çay, kimyasal gübrelerle üretiliyor ve bunlar da çevreye, doğaya son derece büyük zarar veriyor. Bitkilerimiz, meyvelerimiz, balıklarımız büyük oranda zarar görüyor. Elbette insanlarımız da… Tekrar nasıl dönüşebiliriz noktasında, tabiri caizse, gübre konusunda patinaj yapıyorduk. Bu proje imdadımıza yetişti. Sağolsunlar ellerini değil gövdelerini taşın altına koydular. Bütün güçleriyle bize destek oldular. Kendilerine çok teşekkür ediyor, minnet duyuyoruz. Yeditepe Üniversitesi ve bizim köyümüz Yeşiltepe arasında çok güzel bir işbirliği yapmış olduk. Bu çalışma, umuyoruz ki daha kapsamlı bir şekilde geliştirilerek devam edecek. Ve inşallah Yeditepe Üniversitesi’nin de destekleriyle dünyanın en büyük organik havzasını oluşturacağız. Bu tarihi bir proje. Çay, bu topraklarda yeniden doğacak. Böyle bir üniversitemizin olması, bizim için büyük bir şans. Destekleri için Sayın Dalan’a ve çalıştığımız çok değerli ekibe teşekkür ediyoruz.” ARALIK 2015 [17] [organiktarım] nen ve sertifikalandırılan arıcılık faaliyetlerine “organik arıcılık” deniliyor. İLK ORGANIK BAL İMDAT SÜTLÜOĞLU’NA Çaykur ve Yeditepe Üniversitesi işbirliğindeki Organik Çay Tarımı Projesi sayesinde, Senoz yöresinde (Çataldere) ilk sertifikalı, organik bal üretilip piyasaya sürüldü ORGANIK ÇAY PROJESI, doğaya yararlı olmak kadar onu onarmanın da mümkün olduğunu gösterdi. Organik çay üretmek için yola çıkılan projenin olumlu etkisi çayla sınırlı kalmadı. Rize Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve organik bal üreticisi Sabit Çelik, ilk organik balı Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’na sundu. Doğada bulunan nektar, polen, su ve propolisin arılar tarafından toplanarak çeşitli arı ürünlerine dönüştürülmesi işleminde; üretiminden tüketimine kadar tüm aşamalarında, suni beslenme ve kimyasal ilaçlama yapmadan, organik tarım alanlarında veya doğal yapısı bozulmamış florada, her aşaması bir kontrol ve sertifikasyon kuruluşunca denetle- [18] ARALIK 2015 KÜLTÜRÜMÜZDE VAR Sabit Çelik, ülkemizin zengin doğasının, ona aynı zamanda bir bal ülkesi niteliği kazandırdığını anlattı: “Ülkemiz dört mevsimin aynı anda farklı yörelerde yaşanabildiği ender ülkelerden biri. Bu özelliği sayesinde çok zengin bir floraya sahip. 3 bin 900’ü endemik olmak üzere, 10 bin doğal bitki türü yetişiyor. 500 bitkinin nektar ve polen kaynağı olduğu biliniyor. İşte bu doğal ve zengin flora, ülkemizi bal çeşitliliği yönüyle öne çıkaran bir bal ülkesi yapıyor.” Arıcılığın köylerde yaşayan insanlarımız için bir ekonomik faaliyet ama aynı zamanda kültürümüzde mevcut bir uğraş ve ata mesleği olarak yapılageldiğini hatırlatan Sabit Çelik, balın önemi ve organik arıcılıkla ilgili şu bilgileri verdi: “Bal temel bir gıda maddesi olmasının ötesinde, şifa kaynağı olarak da kullanılan bir besin. Balın şifa kaynağı olarak kullanılması arıcılara maddi ve manevi sorumluluklar yüklüyor. Balı, doğal olarak üretmek ve pazarlamak sorumluluk anlayışının bir gereği olmalı. Son yıllarda, üretimde ve sanayide yapılan yanlışlar, tüketicilerin bala olan güvenini kırdı. Günümüz insanı bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde ekolojik kirliliği artırırken, diğer taraftan da ekolojik dengeye, biyolojik çeşitliliğe hizmet etmeye ve insan sağlığına doğrudan fayda sağlayacak ürünleri elde etmeye çalışıyor. Bunun için organik tarım (organik arıcılık) alanlarına ihtiyaç duyuldu. Çaykur Genel Müdürlüğü tam da bu anlamda önemli bir projeyi, Organik Çay Tarımı Projesi’ni uygulama alanına sokarak hızla yaygınlaştırdı. Organik çay tarım alanlarının genişletilmesi kapsamında Senoz yöresi de organik çay tarımına açıldı. Yöre insanı başlangıçta organik çay tarımına birim alandan elde edilecek ürün miktarı yönünden soğuk baktıysa da, üreticinin mağdur edilmeyeceğini anladığında dört elle sarıldı. Bugün organik destek 3.5 milyondan 11 milyona çıkarıldı. Normal yaş çay yaprağının kilogram fiyatı 158 kuruşken, organik yaş çay yaprağının kilogram fiyatı 320 kuruş oldu.” Üreticinin mağdur olmaması için yapılan ürün kaybı desteği nedeniyle Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan’a, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’na teşekkür eden Çelik’in, projeyi hayata geçiren İmdat Sütlüoğlu’na bir sürprizi vardı. “Bu proje sayesinde, Senoz yöresinde (Çataldere) ilk sertifikalı, organik balı üretip piyasaya sürmenin gururunu yaşarken, her zaman desteğini gördüğümüz Sayın Genel Müdürümüze bir numunesini takdim ediyor ve teşekkürlerimi arz ediyorum” diyerek, organik çay tarımı projesinin etki alanının çayla sınırlı olmadığını gösteren hediyesini sundu. KÖYDEN GÖÇÜ ÖNLER Rize Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Sayın Şafak Bulut ve ekibine, Arıcılar Birliği Başkanı Fevzi Cıvaoğlu’na, organik bal üretim sertifikasyon kuruluşu EKOTAR’ın ekibine, projeye emek veren emekli Daire Başkanı A. Ali Kork’a da teşekkürlerini ifade eden Sabit Çelik, sözlerini şöyle tamamladı: “Aynı zamanda, Çaykur bu projesiyle, bölge insanının ufkunu açarak bakış açılarını değiştirdi, ata mesleği konvansiyonel arıcılıktan organik arıcılığa geçişi hızlandırdı. Temennimiz odur ki, çay tarım hinterlandı tümüyle çay tarımına açılınca, organik bal üretimi de aynı şekilde artsın ve dolayısıyla üretici çaydan elde ettiği gelirin yanında organik bal üretimiyle de önemli bir gelir kaynağına sahip olsun. İnşallah bu çalışmalar kırsaldan şehre göçü önleyecek ve köylümüzün köyüne dönüşünü hızlandıracaktır.” ARALIK 2015 [19] [güncel] YEŞİL ÇAY PUDRASI KULLANIM ALANLARI... Japon kültüründe yeşil çay pudrası çay seremonileri açısından ayrı bir yer tutmaktadır. Bu seremonilerde sıcak su ile karıştırılarak elde edilen içecek özel kâselerde misafirlere sunularak tüketilmektedir. Japonya’da yolda yürürken birçok insanın elinde şişeler içerisinde yeşil bir içecek taşıdıklarını görmek mümkündür. Japon halkı soğuk su içerisinde çözündürdükleri yeşil çay pudrasını su yerine tüketerek, su ihtiyacını biyoaktif bileşenlerce zengin yeşil çay pudralı fonksiyonel içecekten karşılamaktadır. Ayrıca yeşil çay pudrasından sütlü, meyveli, birçok çeşit içecek elde edilmekte olup, bu içecekler Japonya’da sevilerek tüketilmektedir. TÜRKIYE IÇIN YENI BIR ÜRÜN: YEŞIL ÇAY PUDRASI Prof. Dr. Feramuz Özdemir / Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü ASYA ülkelerinde 4 bin yıldır tüketilmekte olan çay, coğrafi keşiflerden sonra hemen tüm dünyaya yayılmış ve günümüzde dünya genelinde yılda 3 milyon ton üretilerek dünyanın en popüler içeceklerinden biri olmuştur. Taze çay filiz ve yaprakları dünya genelinde siyah, yeşil ve oolong olmak üzere üç farklı çaya işlenmektedir. Başta Avrupa olmak üzere batı ülkelerinde ve dünyanın diğer pek çok ülkesinde siyah çay tüketimi yaygındır. Nitekim dünyada tüketilen çayın yüzde 78’si siyah, yüzde 20’si yeşil ve yüzde 2’si oolong çaydır. Yeşil ve oolong çaylar daha ziyade Doğu Asya ülkelerinde tüketilmektedir. Ancak son yıllarda batı ülkelerinde de yeşil çaya olan talep, yeşil çayın sağlığa faydalı birçok özelliği nedeniyle artmaya başlamıştır. Bu bağlamda ülkemizde de 2004 yılında, Çaykur tarafından yeşil çay üretimine başlanmıştır. Yeşil çayın tadını ve aromasını batı toplumları pek sevmediğinden Çaykur Türk insanının damak zevkine uygun naneli, limonlu, melisalı, elmalı süzen poşet yeşil çaylar üretmiş ve pazara sunmuştur. Öte yandan tüketicinin bilinçlenmesi ve bilgiye ulaşmanın kolaylaşması nedeniyle ülkemizde yeşil çay tüketimi giderek artmaktadır. Uzak Doğu ülkelerinde genellikle yeşil çay ve oolong çayın tüketilmesi yanında, Japonya’da yüzlerce yıldır yeşil çayın başka bir şekli diyebileceğimiz matcha adı verilen bir ürün tüketilmektedir. Dilimize yeşil çay pudrası olarak çevirebileceğimiz matcha, birçok içeceğin hazırlanmasında kullanıldığı gibi farklı gıda gruplarında katkı maddesi olarak da değerlendirilmektedir. Bu makalede yeşil çay pudrasının tarihçesi, üretim yöntemleri, bazı kalite özellikleri ve sağlık üzerine etkisi, kullanım alanları ve ülkemizde bu ürünün üretimi ile ilgili yaşanan gelişmeler hakkında bilgiler verilecektir. YEŞİL ÇAY PUDRASININ TARİHİ VE TÜKETİM KÜLTÜRÜ... Günümüzde Japonya başta olmak üzere sınırlı sayıda ülkede tüketilen yeşil çay pudrasının ilk olarak Çin’in Song Hanedanlığı (960-1279) tarafından üretildiği düşünülmektedir. Ancak Song Hanedanlığı’nın Moğol istilası sonrası yıkılması nedeniyle, yeşil çay pudrası üretimi Çin’de durmuş ve hanedanlık süresince Çin’e diplomatik ziyaretlerde bulunan Japon rahipleri tarafından öğrenilen yeşil çay pudrası kaşık (chashaku) ve bambu karıştırıcının (chasen) nazik hareketlerle temizlenmesiyle başlamaktadır. Temizlik bittikten sonra her misafir için üç kaşık yeşil çay pudrası kâseye eklenip, üzerine sıcak su ilave edilerek ince bir macun elde edilinceye kadar karıştırılır. Daha sonra tekrar su ilave edilerek çorba kıvamında koyu bir çay elde edilir. Karıştırma işlemi bitince kâse misafire sunulur, misafir kâseyi över, döndürür ve yudumlar. Sonra kâseyi yanındaki misafire iletir. Tüm misafirler çayı içince, kap ev sahibine sunulur ve ev sahibi tarafından tekrar temizlenir. Bu seremoni Japon ulusunun milli bir değeri haline gelmiş ve bu özgün kültür ülkeyi ziyaret eden turistlere her fırsatta tanıtılan bir öğe olmuştur. Japonya’da ortalama kalitede 20 g yeşil çay pudrasının satış fiyatının 8-16 dolar olduğu ve seremoni kalitesinde 20 g yeşil çay pudrasının ise 40-100 dolar arasında fiyat bulduğu bildirilmektedir. YEŞİL ÇAY PUDRASININ ÖZELLİKLERİ VE SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ... üretimi, Japonya’da devam etmiştir. Daha sonra Japonlar yeşil çay pudrasından elde ettikleri başta çay olmak üzere diğer ürünleri üretme ve tüketme konusunda kendilerine özgü bir kültür geliştirmişlerdir. Nitekim Chano-yu adı verilen bir seremoni gelişmiş ve bu seremoni zamanla Japon estetiği, Zen meditasyonu ve filozofik idealler içeren estetik ve sanatsal bir gösteriye dönüşmüştür. Chano-yu seremonisinin merkezinde çay ve çay içmek bulunmaktadır. Bu seremoni kâse (chawan), Yeşil çay pudrası, doğal ve biyoaktif bileşenlerce zengin bir gıda katkı maddesi oluşu sebebiyle sağlıklı bir üründür ve Bl, B2 ve C vitaminlerince zengindir. Aynı zamanda mineralce zengin olan yeşil çay pudrası, mangan ve flor kaynağıdır. Yeşil çay pudrası dışındaki tüm çaylar, sıcak su içinde ekstrakte (demleme) edilmekte ve elde edilen bu ekstrakt içilmektedir. Bu şekilde tüketimde vücuda sadece çaydan sıcak suya geçen maddeler alınmış olmaktadır. Ancak yeşil çay pudrasında, yaprak toz haline getirildiği için yaprak tüm olarak tüketilmektedir. Bu nedenle sadece suya ekstrakte olabilen biyoaktif maddeler değil tüm biyoaktif bileşenler vücuda alınmaktadır. Nitekim yapılan bir çalışmada yeşil çay pudrası tüketimi ile diğer yeşil çay tiplerinden daha fazla EGCG (Epigallokateşin gallat) alınabileceği tespit edilmiştir (Wang vd 2000). Doğrudan yeşil çay pudrasının sağlık üzerine etkileri konusunda yapılan araştırmalar çok sınırlıdır. Ancak yeşil çayın antioksidan, antienflamatuar, antimutajenik, antikanserojenik, antianjiyogenik, apoptotik, obezite önleyici, hipolipidemik (kolesterolü düşürücü), antiarteriosklerotik (damar sertliğini önleyici), antidiabetik, antibakteriyel, antiviral ve yaşlanmayı geciktirici etkilere sahip olduğu ve bu etkilerin genel olarak yeşil çayın bileşiminde bulunan kateşinlerden kaynaklandığı bildirilmiştir (Koo ve Cho 2004, Tas vd. 2005). Kateşinlerce daha da zengin olan yeşil çay pudrasının da aynı fonksiyonel etkilere sahip olduğu ortadadır. ÜLKEMİZDE YEŞİL ÇAY PUDRASI ÜRETİMİ Yeşil çay pudrası ilgimi ilk olarak 1980’li yılların sonlarında çekmiş ve konu ile ilgili ürünü tanıtmaya yönelik “Matcha” adını “Yeşil Çay Pudrası” olarak Türkçeleştirerek “Çaydan Elde Edilecek Değişik Ürünler: Yeşil Çay Pudrası” başlıklı hazırlamış olduğum makale Çaykur Dergisi’nde yayımlanmıştır. Bundan sonraki konu ile ilgili en önemli gelişme ise “Türk Çayının Kalitesinin Artırılması ve Yeni Ürünlerin Geliştirilmesi” isimli projenin 2008 yılında TÜBİTAK Kamu Araştırmaları Destek Grubu’nca (KAMAG) desteklenmesi olmuştur. Bu çerçevede Türk çaycılığının lokomotifi olan ÇAYKUR’un istek ve gayretleri ile liderliğimde Akdeniz Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nde yine benim yetiştirmiş olduğum bir araştırma ekibince yaklaşık 2 yıllık bir çalışma sonrasında Türk yeşil çayından yeşil çay pudrası üretilmiş, üretim teknolojisi ve elde edilen ürünün kalite özellikleri ortaya konulmuş ve yeşil çay pudrası katkılı yaş pasta, kek, kurabiye ve dondurma üretimi gerçekleştirilmiştir. Japonya’da satılan farklı markaların yeşil çay pudralarını getirterek üretmiş olduğumuz yeşil çay pudrası ile kalite özellikleri arasındaki farklılıkları karşılaştırdığımızda, Türk çayından üretmiş olduğumuz yeşil çay pudrasının renk ve parçacık boyutu gibi bazı kalite özellikleri yönünden Japon yeşil çay pudrasından daha üstün özellikte olduğu sonucunu görmem konu ile ilgili yaklaşık 30 yıllık bir emeğin karşılığı olarak beni fazlasıyla mutlu etmiştir. Edindiğimiz bilgilere göre, Çaykur bu ürünün üretim denemelerine başlamış bulunmaktadır. Umarız yeşil çay pudrası en kısa zamanda üretilip, market raflarındaki yerini alır ve Türk insanı da bu özel ürünle tanışmış olur. Yeşil çay pudrasının ülkemizde endüstriyel boyutta üretimine başlanmasıyla birlikte Türk çayı, demlenerek içilmesinin yanında farklı alanlarda da kullanılmaya başlanacak ve bu durum çayımızın değerini ve ihracat potansiyelini hiç kuşkusuz önemli ölçüde artıracaktır. Bu yazı DrinkTechmarket İçecek ve Teknolojileri Dergisi’nden özetlenerek alınmıştır. [20] ARALIK 2015 ARALIK 2015 [21] [çayınkaynağı] KALKANDERE ÇAY FABRIKASI yeniliklerle kapasitesini artırdı 3 BIN 500 üreticisine 227 mevsimlik, 19 kadrolu, 19 memur personeliyle 67 alım yerinde hizmet veren Kalkandere Çay Fabrikası’nda üretilen çayın kalitesi, sahilden ortalama 15 kilometre içeride olmasından da kaynaklanıyor. Denize paralel dağlar sahilde daha fazla yağışa neden oluyor. Bunun yanı sıra, yazın, özellikle rutubetli dönemlerde buharlaşmanın etkisiyle deniz suyunun sahile inmesi nedeniyle iç fabrikaların çayı daha kaliteli oluyor. Kalkandere’ninki de, “dağ çayı” olarak nitelendirilen bu çaylardan. Ancak Kalkandere Çay Fabrikası, doğanın bu armağanını, son iki yılda yapılan yeniliklerle zenginleştirdi. 23 bin dönüm arazi üzerine kurulu 18 bin dönüm kapalı alanda faaliyet gösteren fabrikada kazan dairesi, soldurma, kırılma, tasnif üniteleri yenilendi. Bu yenilikler Kalkandere Çay Fabrikası’nı hem randıman, hem de kapasite anlamında çok etkiledi ve çayının kalitesini biraz daha artırdı. Eski sistemde kapasite 120 ton/gün olarak belirlenmekle beraber eskimiş sistemle bu rakamı yakalamak bile zorken, yapılan yeniliklerin ardından 135 bin ton/gün seviyesine kadar çıkıldı. Yerleşim merkezinde yer alan bir fabrika olduğu için çevreci bir hassasiyetle, üretim artıklarını kazan dairesinde yakılmak yerine, müstahsile de faydalı olması amacıyla gübre haline getirmeye başladılar. Bu bir buçuk yıllık çalışmaları, belgeyle ödüllendirildi. Kalkandere Çay Fabrikası’nın hinterlandında yer alıp da daha sonra Kalecik’e bağlanan bir bölgede organik tarım yapılıyor. Kalkandereliler de, dağlık bölge olmaları dolayısıyla ileriki dönemlerde burada da organik tarım yapılması umudu taşıyorlar. Çaykur’un en eski fabrikalarından biri olan Kalkandere Çay Fabrikası’nın çalışanları, 13 bin 800 dekarlık hinterlanddan alınan ve günde 120 ton kadar işlenen çaylarının kalitesiyle övünüyor. En rakımlı fabrikalardan biri olduğu için ürün sahil çayına göre biraz daha düşük ancak ekstrat değerleri daha yüksek. [22] ARALIK 2015 ARALIK 2015 [23] [çayınkaynağı] ÇALIŞANLARIMIZIN GÖZÜNDEN KALKANDERE ÇAY FABRIKASI MAHMUT DOĞAN Çaykur olmasa, elimize çapayı alıp çelikleri sökeriz FETHI ÇOLAK FETHI ÇOLAK Özel sektörün çay kalitesi Çaykur’a yaklaşamaz Fabrikanın kıvırma bölümünde çalışıyorum. Kalkandere’de büyüdüğüm için, fabrika çocukluktan beri bildiğim ve sevdiğim bir yerdi. Çaykur’a katılmayı çok istiyordum ve nihayet bu yıl başladım. Babam da bu fabrikadan emekli olmuştu. Hatta ailemizin Çaykur’lu bireyleri bir kuşak daha geriye gidiyor. Hem bölge halkına iş imkânı sağlaması, hem de özel sektöre karşı durumumuzu güçlendirmesi açısından Çaykur, olmazsa olmazımız. Hem Çaykur’da çalışıyoruz, hem de Çaykur’a birer üretici olarak çayımızı satıyor ve bir ay gibi kısa bir süre sonra paramızı alıyoruz. Kalite açısından da özel sektör Çaykur’un yanına bile yaklaşamaz. Bu kocaman fabrikada günde 140 ton kadar çay işleniyor çünkü biz çayı, süreci devamlı kontrol ederek işliyoruz. 1993 yılında imalat bölümünde işe başladım. Dört beş yıl kadar sonra da ihtiyaç üzerine bakım-onarım bölümüne geçtim. Uzun yıllardır burada çalışıyorum. Fabrika evimiz, çalışanlar ailemiz gibi oldu artık. Fabrikamız son yıllarda ciddi bir yenilenme yaşadı. Fabrikamız artık modern, ortaya çıkan ürünün de kalitesi her geçen gün artıyor. Yenilikler teknolojik olduğu kadar, farklı ürünler çıkarmak açısından da geçerli. Çaykur aynı zamanda çay üreticisi için de güvence. Özel sektör çayı ilk zamanlar peşin parayla alıyor. Çaykur kontenjan uyguladığı zaman “Sen darlandın, ben fiyatı düşüreyim” diyor. İki sene sonra parayı verecek! Çaykur olmasa, elimize çapayı, küreği alıp çelikleri sökmeye başlarız. MAHMU T DOĞA N AZ [24] ARALIK 2015 Şimdi her şey tam kıvamında... ÖMER ÇOLAK ÖMER ÇOLAK Yenilikler, düzeltmeler çaya, çaylıklara ilgiyi artırdı 25 yıldır bu fabrikadayım. Ailemden üç kişiyle birlikte burada çalışıyorum. Fabrikada sıhhi tesisatçı olarak çalışmaya başlamıştım ve bugün de aynı bölümdeyim. Bütün fabrikada olduğu gibi benim bölümümde de yenilikler yapıldı. Yenilenmeden önce eski kazanlarla çalışıyorduk. Sistem güzel, biz çalışanlar daha rahatız. Çaykur’un yeni ürünlerini çok takdir ediyorum. “didi”den tutun, kokulu çaya kadar bu gidiş çok olumlu, gurur verici… Bütün bunlar, son yıllarda yaşadığımız, hayatımızı olumlu etkileyen gelişmeler. Bu düzelme de çaya, çaylıklara olan ilgiyi yeniden artırdı. Üreticiler de daha dikkatli çay topluyorlar. Çayların hepsi kesildiği için çaylıklar düzgün, kök budama yok, yabancı madde yok. Kalkandere Çay Fabrikası’na 2007 yılında girdim. Daha önce başka iş yapıyordum. Babamın ısrarıyla Çaykur’a müracaat ettim. Ama şimdi çok memnunum. Çay sezonu dışındaki zamanda İstanbul’da yaşıyorum. İlk yıllarda kıvırmada ve ocaklarda çalışmıştım, şimdi tesisat bölümündeyim. Ben ocaklarda çalışırken altı-yedi tane kazan vardı ve epey zorlu bir çalışmaydı. Artık öyle bir sıkıntı yaşamıyoruz. Bu yenilikler çayın kalitesini de iyileştirdi. Sitim olmadan, sıcaklık olmadan çay güzel kavrulmuyordu, şimdi tam kıvamında… Ürün kalitesi de belirli bir seviyenin altına düşmüyor. SERDAR ÇOLAK ÖZAY YAZICI HÜSEYIN YILMAZ ÖZAY YAZICI 1998 yılından beri mutfakta çalışıyorum. Aslında bu benim baba masleğim. Babam bu fabrikada aşçılık yaparak emekli oldu. Aynı şekilde, ağabeyim de burada aşçı olarak çalışıyor. Fabrikamız son yıllarda çok yenilendi. Mutfak için de bir yenilenme yapılacak, mekânımız yeniden dizayn edilecek. Haftalık alışverişimizi yapıyoruz. Şu anda ortalama 50 kişilik yemek yapıyorum. Her vardiyanın işçi sayısı farklı oluyor. Arkadaşlarım gibi ben de hem üretici hem çalışanım. Birçoğumuz aynı durumdayız. Bölgemizin ekonomisi çay ve Çaykur üzerinden yürüyor. Üstelik sadece biz değil, bölge dışından insanlar da çaydan geçim sağlıyor. Çay ve Çaykur bizim ekmek kapımız. Çaykur’da çalışmaya bu yıl başladım. Bizim aileden sadece ağabeyim Çaykur’da çalışmıştı. Tasnifte, paketlemede çalışıyorum. Bütün fabrikada olduğu gibi bizim bölümümüzde de değişiklikler yapıldı. Eski çalışma koşullarımız daha zorluydu, şimdiyse daha pratik ve kolay. Bu düzenlemelerin en iyi tarafı, daha az zamanda daha çok iş yapmamızı sağlaması. Bizi ilgilendirdiği kadar bölge halkını da ilgilendiren düzenleme, toz oranının düşürülmesiydi. Çay bizim velinimetimizdir. Çaykur olmasa, özel sektör bizi ezer. Çaykur olmadığı zamanlarda, özel sektör çayı ucuza alıyor, “İster sat ister satma, nasıl olsa bize mecbursun” yaklaşımıyla davranıyor. Dolayısıyla Çaykur’dan çok memnunuz. Sadece bizim değil, yabancıların da ekmek kapısı HÜSEYIN YILM SERDAR ÇOLAK Çaykur’dan çok memnunuz ARALIK 2015 [25] YAPMADAN DÖNMEYIN [gezigünlüğü] • Altıntepe şehir kalıntılarını gezin. • Mama Hatun Külliyesi, Terzi Baba Türbesi ve Kemah Kalesi gibi yapıları mutlaka görün. • Erzincan Girlevik Şelalesi’nin yanında yetiştirilen alabalığın tadına bakın. • Esentepe’den kent manzarasını gözlemleyin. • Erzincan tava leblebisi ile tulum peynirini tadın. TURIZMIN YÜKSELEN YILDIZI: Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Erzincan, doğal güzellikleri ve modern ulaşım imkânları sayesinde son yıllarda ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden biri haline geldi. Her geçen yıl çok daha fazla doğa sporu tutkununu kendine çeken Erzincan’ın popülerliği, kentteki yeni turizm yatırımlarıyla birlikte daha da arttı. ERZİNCAN DOĞAL HAZINE Erzincan, belki de Türkiye’nin en temiz, el değmemiş doğal alanlarına sahip olmasıyla da dikkat çekiyor. Kentte sanayi üretiminin sınırlı olması, yüzölçümünün büyüklüğü gibi etkenler sayesinde korunan yeşil alanların toplam alan içindeki payı yüzde 11’i buluyor. Kent sınırları içindeki doğal çeşitlilik de oldukça dikkat çekici. Hızla akan dereleri, sakin kaplıca suları, dik yamaçlardan oluşan dağları, oksijen deposu yaylaları, mineral deposu su kaynakları ve pırıl pırıl vadileriyle Erzincan muazzam bir turizm potansiyeline sahip. ALTERNATIF SPORLAR ANADOLU’NUN en eski kültür merkezlerinden biri olan Erzincan, doğal ve tarihi zenginlikleriyle alternatif turizmin yıldızı olarak parlıyor. Raftingden kaya tırmanışına, rüzgâr sörfünden kış sporlarına, trekkingden yamaç paraşütüne dek geniş bir aktivite olanağı sunan Erzincan’da neredeyse tüm alternatif sporları denemek mümkün. Doğa sporlarıyla ilgilenmeyenler ise kentteki eşsiz doğal güzelliklerin tadını çıkarabilir ve binlerce yıllık uygarlık tarihinin izini sürebilir. Geçmişi 5 bin yıl öncesine dek uzanan kent, Roma ve Osmanlı uygarlıklarına dair yoğun bir kültürel mirasa sahip. Tarihi kaleleriyle büyük bir zenginliğe sahip olan Erzincan ziyaretinizi tarihi surlarının izini sürerek planlayabilirsiniz. Kentte Erzincan Kalesi, Gülabibey Camii, Melik Gazi Türbesi, Tugay Hatun Kümbeti, Mama Hatun Külliyesi gibi tarihi eserler görülebilir. Karanlık Kanyon’un keşfi, Otlukbeli Gölü’nde piknik keyfi, Kemah’ta festival coşkusu Erzincan’da deneyimlenebilecek etkinliklerden birkaçı… [26] ARALIK 2015 60 kilometre genişliğindeki Erzincan Ovası, kış sporlarının yanı sıra yamaç paraşütünden biniciliğe, kaya tırmanışından kanyon keşfine varana dek pek çok aktivite için uygun bir ortam sunuyor. Altı ay boyunca hizmet veren Ergan Dağı’ndaki kış sporları merkezi bu anlamda Türkiye’nin en verimli tesislerinden birine sahip. Kentte geçtiğimiz yıllarda organize edilen Dünya Yamaç Paraşütü Şampiyonası, zaman içinde geleneksel bir festivale dönüşmüş. Her yıl onlarca ülkenin sporcuları Erzincan’ın gökyüzünü rengârenk paraşütleriyle süslüyor. Erzincan sınırları içinde off road yarışları ve alternatif sporlar festivali de yerel halk tarafından benimsenmiş durumda. Terzibaba, Hıdır Abdal Sultan ve Melik Gazi türbeleri görülmeye değer olanlardan... Kemah ilçesindeki Gülabibey Camii, Mama Hatun Külliyesi de mutlaka ziyaret edilmeli. RAFTING KEYFI Rafting ile 1994’te tanışan Erzincan’da çok sayıda rota bulunuyor. Geçtiğimiz 20 yıl boyunca gerçekleştirilen festivaller sayesinde hatırı sayılır bir sporcu grubunun yetiştiği Erzincan’da rafting yapmak isteyenler özellikle mayıs ayını tercih edebilir. MESIRE YERLERI Erzincan, birbirinden güzel mesire yerlerine sahip… Bunlar arasında en popüler olanı, kuşkusuz Otlukbeli Gölü’nün çevresindeki doğal park konumundaki alan. Koruma altındaki Otlukbeli Gölü’nden çıkan kırmızı renkli su ve etrafındaki doğal travertenler oldukça dikkat çekici. EL SANATLARI Erzincan’a gezmeye gelenlerin en çok tercih ettiği hediyeliklerin başında bakır işleri geliyor. Semaver, tepsi, biblo, duvar tabağı, şekerlik, vazo gibi anı ve süs eşyalarının yanı sıra el dokuması halılar da Erzincan’dan alınabilecek özgün hediyelik eşyalar arasında… EVLIYALAR KENTI Erzincan genelindeki çok sayıda türbe ve külliye, kente uhrevi bir hava katıyor. ARALIK 2015 [27] [bayilerimiz] Çaykur Erzincan’da başımızın tacı “SON IKI YILDAKI Çaykur Erzincan bayiliğini yürüten Asil Tüketim Şirket Müdürü Suat Kalkan, “Çayın çok büyük önem taşıdığı Erzincan’da Çaykur başımızın tacıdır” diye konuştu. Ülkemize mal olmuş efsanevi bir markayla çalışmanın gururunu yaşadıklarını dile getiren Kalkan, “Türkiye’nin en iyi markasıyla çalıştığımızın bilinciyle ve sorumluluğuyla hareket ediyoruz,” dedi. BU HIZMET VE ÜRÜNLERIN “didi” ATAĞI, BIZE YÖNELIK DESTEKLER VE YÖNLENDIRMELER BAYILERIN DAHA DA BÜYÜMESINI SAĞLADI. TÜM GELIŞTIRILMESINDE EMEĞI GEÇEN HERKESE TEŞEKKÜR EDIYORUZ.” ÇAYKUR’UN Erzincan bayiliğini yürüten Asil Tüketim, 1995 yılından bu yana faaliyet gösteren Ataş ve Müezzinoğlu şirketlerinin 2008 yılında güç birliği yapmasıyla kurulmuş büyük bir kuruluş. Yönetim Kurulu Fikret Ataş, Ömer Müezzinoğlu ve Suat Kalkan’dan oluşan Asil Tüketim, sektör ve saha deneyimini Çaykur ürünleriyle birleştirerek büyük bir başarı ivmesi yakalamış. Şirket Müdürü Suat Kalkan sorularımızı yanıtladı. Çaykur ailesine ne zaman katıldınız? Bayi olarak Çaykur ile doğrudan temasımız 1995 yılının ocak ayına kadar uzanıyor. İlk bayilik sözleşmemizi o tarihte imzaladık. O günden bu yana Çaykur ile çalışmaya devam ediyoruz. Çaykur gibi köklü ve milli bir markayla ilerlemek bizim için önemliydi. Hem ürünü hem de bölgeyi çok iyi biliyorduk, bu nedenle en iyi markayla çalışmalıydık. Yola çıkarken hissettiğimiz heyecanı ve azmi hiç azaltmadan hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz. Kişisel olarak ben Çaykur ailesine 2008 yılında katıldım. İşe başladığım günden bu yana kotalarımızı eksiksiz dolduran bir bayi olmayı başardık. Çaykur’un tüm kurallarına uyan şirketimiz, ürünlerimizin dağıtımını en iyi şekilde yapmak için depo, araç, personel anlamında sektöre öncülük edecek [28] ARALIK 2015 şekilde çalışıyor. Dört aracımız ve altı çalışanımızla Erzincan merkeze ve ilçelerine başarıyla hizmet veriyoruz. Çaykur’daki yöneticilerimiz tarafından bölgemize yapılan denetimlerde aldığımız başarılı sonuçlar da bunun göstergesi. Erzincan’da Çaykur ürünleri nasıl karşılanıyor? Erzincan halkı ekseriyetle memur ve çiftçi kesiminden oluşuyor. Dolayısıyla çay Erzincan için çok büyük önem taşıyor. Akşam kahvehanelerde ya da misafirliğe gittiğiniz bir evde genellikle çay içilir. Bu yüzden Erzincanlılar çayın kalitesine büyük önem verir. Tiryaki grubunun yanı sıra Rize ve Altınbaş çaylarımız da büyük ilgi görüyor. Kahvehanelerde ve misafirliklerde halkımız özellikle Altınbaş ürünümüzü tercih ediyor. saygıya dayalı arkadaşlık ortamı içinde zaman zaman yaptığımız etkinliklerle çalışanlarımızın motivasyonunu artırıyoruz. Çaykur ailesinin bir ferdi olmak size neler hissettiriyor? Çaykur, ülkemize mal olmuş efsanevi bir marka. Özellikle “didi” bizi daha çok motive eden, heyecanımızı artıran çok önemli bir unsur oldu. “didi” markasının her geçen gün büyüyerek tüm içecekler içinde pazar lideri olacağına inanıyoruz. Bu ürünün geliştirilmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Son iki yılda çay satışında dağılıma yönelik destekler ve noktalarda dikey büyümeler sağlamak amacıyla yapılan yönlendirmeler tonaj büyümemizde en büyük rolü oynadı. Tüm Çaykur ailesine, milletimize huzur ve başarılarla dolu bir yeni yıl diliyoruz. Çalışan motivasyonunu nasıl sağlıyorsunuz? Her işyeri sahibi ya da yönetici motivasyonu yüksek çalışanlar ister. Çalışanın moral ve motivasyonu yükseldikçe sağlayacağı verim de artar. Bu nedenle işyerimizde çalışanlarımıza sağladığımız ortamın huzurlu olması ve onlara sunduğumuz teknik imkânlar büyük önem taşır. Sevgiye ve ARALIK 2015 [29] [tedarikçilerimiz] Halkımız Çaykur’a güveniyor Anadolu’nun en önemli yerel market zincirlerinden birinin kurucusu olan Hâdim Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Salman, “Farklı tüketim tercihleri olan, birbirinden farklı kesimlerden gelen müşterilerimiz Çaykur ürünlerini tercih ediyor. Müşterilerimiz geçmişten bugüne beğendikleri lezzete duydukları sadakat ve duydukları güven nedeniyle Çaykur ürünlerini baş tacı ediyor” diye konuştu. SEKTÖRDEKI 16’ncı yılını kutlayan Hâdim Alışveriş Merkezleri, farklı kentlerdeki 36 mağazasıyla perakende sektörünün nabzını tutan markalardan biri konumunda. Çaykur’un dünya markası olma yolunda ilerlemesinin gurur verici olduğunu söyleyen Hâdim Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Salman sorularımızı yanıtladı. Şirketinizi kısaca tanıyabilir miyiz? Hâdim Şirketler Grubu, ilk şubesini 1999 yılında Bursa’nın İnegöl ilçesi, Atatürk Bulvarı’nda açtı. İnegöl gıda piyasasındaki boşluk, çağdaş ve yenilikçi bir perakendecilik anlayışına olan ihtiyaç şirketimizin daha geniş kitlelere hizmet edebilmek arzusuyla birleşti. İnegöl halkının da gösterdiği teveccüh ve yoğun ilgi sayesinde hemen bir yıl sonra ikinci şubemiz hizmete açıldı. Hâdim Alışveriş Merkezleri, İç Anadolu, Ege, Marmara bölgelerinde birbiri ardına açtığı şubelerle ulusal zincir statüsüne ulaştı. 2012 yılında ISO 9001 Kalite Yönetimi ve ISO 10002 Müşteri Şikâyetleri Yönetim Sistemleri belgelerini almaya hak kazanan zincirimiz, bu sayede her noktada en iyi hizmeti en kaliteli şekilde vermeye başladı. Bugün sürekli değişim ve gelişim felsefesiyle müşterilerimize hizmet sunmaya [30] ARALIK 2015 devam ediyoruz. Müşteri memnuniyetini ve hizmet kalitesini en önemli kurumsal değerler olarak kabul eden şirketimiz, 2015 yılı itibarıyla 16’ncı yılını kutluyor ve 36 mağazayla müşterilerine hizmet veriyor. Çaykur ile yollarınız ne zaman ve nasıl kesişti? Hâdim Alışveriş Merkezleri ile Çaykur’un yolu mağazalarımızın ilk açıldığı 1999 yılında kesişti. Kategoriyi yönetmek ve geliştirmek adına karşılıklı işbirliğimiz her yıl yenilenen yıllık protokollerle güçlenerek sürüyor. Bunda özellikle son üç yıldır Çaykur’un piyasa rekabet koşullarını da göz önüne alarak attığı adımlar etkili oldu. Çaykur’un güncel uygulamaları, promosyon ve rafta tüketiciye ulaşan bantlama çalışmaları bize güç katıyor. Çaykur’un pazar payından ödün vermeme kararlılığına tanık oluyoruz. Çaykur’u bir marka olarak değerlendirir misiniz? Gücünü ve kalitesini kanıtlayan Çaykur, hızla büyüyen Türkiye ekonomisinin en önemli markalarından biri konumunda. İstikrarlı çizgisinden ödün vermeyen Çaykur, dünya markası olma yolunda hızla ilerliyor. Yüzde 100 yerli bir marka- nın dünya çapında bir etki alanına sahip olması bize gurur veriyor. leri, promosyon gibi satış teknikleri de satışlarımıza ivme kazandırıyor. Tüketicilerin Çaykur ürünlerine yaklaşımı nasıl? Tüketicimiz Türk kültürünün vazgeçilmez içeceği olan çayı, Hâdim Mağazaları’nda da Çaykur öncelikli olarak tercih ediyor. Yıllardır ürün kalitesini bozmayan Çaykur, güvenilir bir marka olması ve müşterimizin aradığı damak tadını sunmasıyla tüketicinin kalbindeki yerini koruyor. Çaykur için çok yeni bir kategori olan soğuk çay pazarına “didi” markasıyla girilmesi ve müşterilerimizin bu ürüne karşı göstermiş olduğu olumlu tepki, markanın gücünü ortaya koyan en güzel örnek konumunda. Çaykur’un en çok hangi ürünü talep ediliyor? Hâdim Alışveriş Merkezleri dört farklı bölgede hizmet verdiği için müşterilerimizin ürün tercihleri farklılık gösterebiliyor. Bursa ilinde ağırlıklı olarak Kamelya; Bilecik, Kütahya ve Eskişehir’de ise Rize Turist ürünlerimiz tercih ediliyor. Çaykur’un yeni ürünlerini nasıl buluyorsunuz? Özellikle Çaykur Ramazan çayı, müşterilerimizin kaliteli ve uygun fiyatlı ürün beklentisini karşılamaya yönelik, doğru bir ürün… Altınbaş ve Filiz markalarındaki yeni ambalaj çalışmaları, raflara yeni bir hareketlilik kattı. “didi” markasının pazara 500 ml’lik ürünle girmesiyle yepyeni bir kategori oluştu. Bana kalırsa Çaykur’un yaptığı tüm yenilikler, ambalaj ve reklam çalışmaları çok başarılı. Yeni ürünler ve hizmetler satışlarınıza nasıl yansıyor? Çaykur’un oluşturduğu saha ekipleri şubelerimizi düzenli olarak ziyaret ediyor. Teşhirini yaptığımız ürünlerin bantlanması bize satış desteği sağlıyor. Ay boyunca yürütülen insert çalışmalarının yanı sıra billboard, SMS, kasa aktivite- Müşterilerinizin Çaykur ürünleri hakkındaki düşünceleri nelerdir? Çaykur ürünleri öncelikle güvenle ve gönül rahatlığıyla tüketiliyor. Tüketicimiz, aldığı Çaykur ürününü kolay kolay değiştirmiyor. Bunun yanı sıra kendisi için yepyeni bir ürün olan “didi” soğuk çay markasını da ilk tercihleri arasına almış durumda. Kendi adıma Çaykur’a bakışımı da aktarmak isterim… Karadeniz Bölgesi’nin ekonomisini ayakta tutan Çaykur, biz perakendeciler için olmazsa olmaz markalardan biridir. Çaykur, tartışmasız çay kategorisinin en büyük aktörüdür. Çaykur ürünlerinin mağazalarınızdaki satışları hakkında bilgi alabilir miyiz? Son iki yılın satışlarını karşılaştırdığımızda Çaykur’un tonaj olarak yüzde 7 oranında büyüdüğünü görüyoruz. Soğuk çay kategorisinde ise yüzde 45 oranında bir artış oldu. Bu satış artışını doğru teşhirler ve raf sistemiyle mağazalarımızın desteği sayesinde gerçekleştiriyoruz. Başrol Çaykur’un Karadeniz Bölgesi’nin ekonomisini ayakta tutan Çaykur, biz perakendeciler için olmazsa olmaz markalardan biridir. Çaykur, tartışmasız çay kategorisinin en büyük aktörüdür. ARALIK 2015 [31] [hobi] Çayı ve Çaykur’u çok seviyorum Çayı ve Çaykur’u çok sevdiğini belirten Erdoğan Kondl, iki sevginin bir araya gelmesiyle ortaya çok güzel bir sonucun çıktığını söylüyor. Çayı her anlamda çok iyi bildiğini vurgulayan Kondl, “Eksper olarak çayın kalitesi hakkında en detaylı bilgiye sahip olmak zorundayız. Üreticinin sorunlarını ve hassasiyetlerini de bilip kendilerine yardımcı olmak işten aldığım keyfi daha da artırıyor. İnsanların hayatına değer katabildiğim, Çaykur’a faydalı olduğum sürece çalışacağım” diye konuştu. 23 YILLIK Çaykurlu Erdoğan Kondl, bir eksper olarak çaya dair her şeyi çok iyi biliyor. Çaykur’da mevsimlik personel olarak görev yapan Kondl, geri kalan boş zamanlarında Karadeniz’in geleneksel el sanatlarından faydalanarak turistik sandalyeler üretiyor. Yaptığı sandalyelerle Karadeniz ruhunu Avrupa kentlerine kadar ulaştıran Kondl ile el sanatlarını ve Çaykur’u konuştuk. Söyleşimize sizi tanıyarak başlayabilir miyiz? Trabzon’un Of ilçesinde dünyaya geldim. İş hayatına 23 sene önce Çaykur’da atıldım. O günden bu yana bu ailenin bir parçasıyım. İlk olarak imalat bölümünde görevlendirildim. Beş senenin ardından eksperlik görevine geçerek yoluma devam ettim. 17 sene önce eksper olup ambara çıktım, çıkış o çıkış. Hâlâ aynı görevi yapmaya devam ediyorum. İşimi, üreticiye destek olmayı, onlara yol göstermeyi seviyorum. Dile kolay, 20 yılı aşkın bir süredir bu işi yapıyorum. Bu sevginin ardında ne yatıyor? Çayı ve Çaykur’u çok seviyorum. İki sevgi bir araya gelince kaçınılmaz olarak ortaya güzel bir sonuç çıkıyor. Çayı her anlamda çok iyi biliyorum. İşimiz eksperlik, yani uzmanlık… Çayın kalitesi hakkında en detaylı bilgiye sahip olmak zorundayız. Üreticinin sorunlarını [32] ARALIK 2015 ve hassasiyetlerini de bilip kendilerine yardımcı olmak işten aldığım keyfi daha da artırıyor. İnsanların hayatına değer katabildiğim, Çaykur’a faydalı olduğum sürece çalışmaya devam etmek isterim. Çaykur’a dair düşünceleriniz nelerdir? Çaykur’dan geçinen, hayatını bu kurum sayesinde kazanan birinin düşüncelerini tarif etmesi kolay değil. Hepimiz Çaykur’a minnettarız. Ekonominin en zor günlerinde Çaykur sayesinde geleceğe umutla baktık, çalışıp çabalayıp kurumumuzu daha iyi bir noktaya getirebilmek için gayret ettik. Sadece ben değil, bölgemizde yaşayan herkes aynı şekilde düşünüyor. Doğrudan Çaykur’dan geçinen insanların yanı sıra bölgedeki her ailenin bir şekilde kurumumuzla güçlü bir ekonomik bağı var. Bazen Çaylık dergimizde arkadaşlarımızın neler söylediklerine bakıyorum. “Çaykur olmasa biz zaten aç kalırız” sözüne yürekten katılıyorum. Çok haklılar, çünkü bizim gibi emek verenler, üreticilerimiz, esnafımız… Bölgede kim varsa geçimini Çaykur’dan sağlıyor, hayatını Çaykur’dan kazanıyor. ne kadar kaliteli olursa bölge insanları o kadar iyi kazanır. Sistemler ve ürünler sürekli yenileniyor. Çaykur’un yeni atılımları hakkında neler söylemek istersiniz? Yeni kota sistemi çok güzel… Sisteminin uygulanmadığı 1996’dan bu yana eksperlik yapıyorum. Özellikle küçük üreticiler, “mazlum” diye tabir edebileceğimiz çiftçiler geçmişte çok sıkıntı çekiyordu. Kota sistemi ve diğer yenilikler üreticimizin ürününü sorun yaşamadan teslim edebilmesini sağladı. Yeni ürünlerimiz ise Çaykur’u her anlamda geliştiriyor. Özellikle “didi”, beyaz çay, organik üretim sayesinde pazar payımızın daha da arttığını biliyoruz. Önümüzdeki dönemde yeni ürünlerin Çaykur’u daha da geliştireceğine, geleceğe çok daha umutla bakmamıza olanak sağlayacağına inanıyorum. Ya Çaykur olmasaydı?.. Kuşkusuz Allah insanın rızkını bir şekilde verir. Ne var ki bir iş bulmak hiç de kolay olmazdı. Sınırın ötesinde Gürcistan’a bakmak bile bunu anlamaya yetecektir. Neredeyse aynı coğrafya ve iklim koşulları olmasına rağmen orada çayın ekonomik bir ürün haline gelmediğini görüyoruz. Buradan çıkıp yol boyu yürümeye devam edin. Mahalle aralarında bile irili ufaklı pek çok dükkân görürsünüz. İnsanlar esnaflık yapıp ekmeğini taştan çıkarıyor. Çaykur olmasa onlardan kim, nasıl bir ürün alacak? Bölgedeki halkın Çaykur dışında bir geliri yok ki! Sandalye yapımıyla ne zamandır ilgileniyorsunuz? 2000’den bu yana devam ediyorum. Bir arkadaşımız Trabzon Sürmene’den el işi bir sandalye getirmişti. Bunu çok beğendim ve aynısını yapabileceğimi düşündüm. Geleneksel el sanatları her zaman ilgimi çekmiştir. Karadeniz bu anlamda çok güzel bir potansiyel sunuyor. Biraz el yordamıyla başladığım bu hobiyi zamanla geliştirdim. Dekoruyla, kesimiyle orijinal sandalyeler yapmaya başladım. Bir hobiyle uğraşmak, boş zamanlarımı bu şekilde değerlendirmek çok güzel. Zaman içinde bu hobiyi bir iş imkânına da dönüştürdüm. Yaptığınız iş iyi olunca methiniz kulaktan kulağa yayılıyor. Yaptığım sandalyelerden yurtdışına bile her yıl yüzlerce gönderiyorum. Özellikle Almanya ve Hollanda’daki gurbetçilerimizden sürekli sipariş alıyorum. Eksperler ile üreticilerimiz arasında nasıl bir bağ var? Eksperler olarak üreticilerimizle sürekli iletişim halindeyiz. Sorumluluğumuz sadece ürünün kalitesini ortaya koymakla, tespit etmekle sınırlı değil. Üretimde bir hata yapılmışsa bunu da tespit edip sıkıntının giderilmesini sağlıyoruz. Çayımızın kalitesini artırmak gibi bir yükümlülüğümüz de var. Örneğin, çayı kırarken makası dipten vurduklarını gördük. Bu durumun düzeltilmesini sağladık. Sürekli yol göstererek üreticimizin belli bir noktaya gelmesini sağladık. Biz buradan ekmek yiyoruz. Maaşımızı bu işten alıyoruz, müstahsil parasını Çaykur’dan kazanıyor. Ürün Yılda kaç sandalye üretiyorsunuz? Sandalye yapımına çay mevsimi dışında yoğunlaştığım için üretimim belli bir sayıda kalıyor. Çay mevsimi değilse günde beş sandalye üretebiliyorum. Yıl içinde gelen siparişlerin tamamını karşılamaya gayret ediyorum. Bu talepler ağırlıklı olarak, tanıdıklarımızdan geliyor. Çaykur’da çalıştığım mevsimde ise akşamları yoğunlaşabildiğim bir hobiye dönüşüyor. Yaptığım sandalyelerin özellikle turistik yerlerde büyük rağbet gördüğünü biliyorum. Ülkemizin tanıtımına katkıda bulunmak da benim için büyük bir mutluluk. ARALIK 2015 [33] [paydos] ÇAYKUR’A gönülden bağlıyız Yaptığı yemeğe gönlünü gerçekten vermeyen aşçının başarılı olamayacağını söyleyen Hayrullah Sağır, “Yemek yapıyorsanız aklınız başka yerde olmayacak, yoksa ne oranları tutturabilirsiniz ne de lezzeti. Aynı şekilde Çaykur’da çalışan herkes işine gönülden bağlanmasa bugünleri, elde ettiğimiz başarıları göremezdik” diye konuştu. 24 YILDIR Çaykur’da çalışan Hayrullah Sağır, 1998’den bu yana mutfakta görev yapıyor. Yaptığı yemeklerle Çaykur Ortapazar Çay Fabrikası çalışanlarının karnını doyuran Sağır, onların dostluğunu kazanmayı da başarmış. Mevsim kapanınca bir inşaat firmasında çalışmaya başlayan Sağır ile Çaykur’a dair konuştuk. Sizi tanıyabilir miyiz? Çaykur’da mevsimlik işçi olarak görev yapıyorum. 1992 senesinden bu yana Çaykur’dayım. Aşağı yukarı 24 sene olmuş. İlk olarak imalat bölümünde görev aldım. Klima dairesinde görev yaparken mutfağa da yardım etmiştim bir süre. O arada ustamız ve diğer arkadaşlar benim çalışmamı ve motivasyonumu beğenince mutfağa geçmem gerektiğini söylediler. O vesileyle mutfağa geçtim. 1998’den bu yana mutfaktayım. 20 senedir aynı işi yapıyorum. İnsanlara hizmet sunmayı sevmiyorsanız bu işte tutunamazsınız. Ben her ikisini de seviyorum. Bu sayede kendimi geliştirdim, kabul gördüm. Sağolsunlar, ustalarımızın bilgisinden de çok faydalandık. Geçtiğimiz senelerde ustam emekli olunca ben bu göreve getirildim. Eşim de aşçı. [34] ARALIK 2015 Temizliği çok sevdiğim için çok temiz çalışıyorum ve iyi bir aşçıyım. Dediğim gibi, yemek yapmayı çok seviyorum. Fabrikadaki çalışma ortamı hakkında ne söylemek istersiniz? Çaykur’un tüm fabrikalarında olduğu gibi Ortapazar Çay Fabrikası’nda da insanlar arasında yoğun bir arkadaşlık ortamı var. Ustalarımızdan çok şey öğrendik, biz de bizden sonra gelenlere bildiklerimizi aktarmaya çalışıyoruz. Birbirimizin isteklerini dinlememiz ve işimizi layıkıyla yapabilmemiz çok önemli. Fabrikadaki herkesi tanıyorum. Herkese eşit davranmak, kimsenin hakkını yememek benim için çok önemli. Bir arkadaşımız hakkını eksik alırsa ben o gün uyuyamam. 20 yıldır bu hassasiyetle çalışıyorum ve sanırım bu yüzden insanlardan ilgi görüyoruz. İşinizi yaparken nelere dikkat edersiniz? Herkesin kendine göre bazı sırları vardır elbette. Benimki işe gönlümü vermemle alakalı. Yemek yapıyorsanız aklınız başka yerde olmayacak, yoksa ne oranları tutturabilirsiniz ne de lezzeti. Böyle olduğunda insanların yüzünden okurum. Çaykur’da çalışan herkes işine gönülden bağlanmasa bugünleri, elde ettiğimiz başarıları göremezdik. İşimi iyi yapmak ve elimden gelenin en iyisini sunmak için gayret ederim. Bu durum bence tüm işlerde geçerli… Paydos vakti geldiğinde neler yapıyorsunuz? Farklı farklı işler yaptıktan sonra bir benzin istasyonuna girdim. 26 sene boyunca orada çalıştım. Yaz aylarında Çaykur’da, kışın ise benzin istasyonundaydım… Rahat bir işim vardı ama geçtiğimiz sene oradan ayrılmak zorunda kaldım. Bu sene bir inşaat firmasına girdim. İnşaat işlerinde çalışıyorum. Çoğu Karadenizli gibi ben de bu işleri az buçuk biliyordum. Yaptıkça da öğreniyor insan… Çay sezonu bitince benim için inşaat mevsimi başladı. İnşaata dair çoğu iş gelir elimden. Mutfakta olduğu gibi, inşaat işlerinde de yetenekliyim. İnşaat zorlu bir iş… Biz Rizeliler zor işlere alışkınız. En basiti köyden, bahçe işlerinden ağır yüke aşinayız… Çaykur’dan emekliliğime dört-beş sene kaldı. O güne kadar çalışmaya devam edeceğim. Oğlum askerde, kızım üniversitede okuyor… O yüzden mevsim dışında da çalışmam gerekiyor. Bu durumdan şikâyetçi değilim elbette. İş iştir, aç veya açıkta değiliz. Çaykur ile ilgili düşüncelerinizi de öğrenmek isteriz… Çaykur herkes için büyük bir ihtiyaç. Çay olmasa, Çaykur kurulmasa biz de olmazdık. Sadece bize veya üreticiye değil, taşımacısından tedarikçisine Çaykur bütün bir ekonomiye can veriyor. Çay olmasa Rizeli bir şey yapamaz. Ekonomiyi ayakta tutamaz. Çaykur’un yeni ürünleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Çaykur’un bir dünya markası olabilmesi için yeni ürünler geliştirmeye devam etmesi gerekiyor. “didi” gibi ürünler Çaykur markasını çok daha geniş bir kitleye ulaştırıyor. Özellikle gençlerin yeni ürünlerimize büyük ilgi gösterdiğini biliyorum. Çayı meşrubat olarak tüketmek isteyen insanları “didi” gibi bir ürün sunarak şaşırttık. ARALIK 2015 [35] [pozitif] ÇAYKUR’UN DEĞERINI Çaykur’u “büyük ve sıcak bir aile” olarak tanımlayan Hülya Balşekeroğlu, “Eşim de Çaykur’da çalıştığı için gerçek anlamda ailece Çaykurlu olduğumuzu söyleyebilirim. Geçimini Çaykur’dan sağlayan bir aile olarak bu kurumun değerini çok iyi biliyoruz” diye konuştu. ÇAYKUR Kirazlı Çay Fabrikası’nda engelli statüsünde görev yapan Hülya Balşekeroğlu, soyadı gibi sempatik ve şeker gibi bir insan. Daha ilk görüşte karşısındakinde oldukça pozitif bir etki oluşturan Balşekeroğlu ile hayatına ve Çaykur’a dair konuştuk. Sizi tanıyabilir miyiz? Çaykur ile buluşmadan önce kuaförde çalışıyordum. Sonrasında Çaykur’a başladım. Rize’de doğup büyüdükten sonra ekmeğimin peşinde İzmir’e kadar gittim. Küçük yaşlarımda dayımın işyerinde çalışarak hayata atıldım. Evlilik çağımız gelince Rize’ye dönmek kısmet oldu. Ardından da fabrikada çalışmaya başladım. [36] ARALIK 2015 ÇOK IYI BILIYORUZ Çaykur’a ne zaman katıldınız? 1998 senesinde, yani yaklaşık olarak 18 yıl önce. İlk olarak başka bir fabrikanın personel bölümünde görev yapıyordum. Ardından Kirazlık Fabrikası santraline geçtim, burayı daha çok seviyorum. Sürekli farklı insanlarla iletişim halinde olmak, kendilerine yardım etmek hoşuma gidiyor. İnsanların hayatını kolaylaştıran önemli bir iş yaptığıma inanıyorum. Mevsimlik personel olarak görev yapıyorum. Santralin öneminden söz ettiniz… 2002’den bu yana santraldeyim. Burası benim için fabrikanın kalbi konumunda. Operasyondaki yoğunluğa göre benim trafiğim de artar veya azalır. Fabrikada genel yoğunluk artınca santrale giriş-çıkış aktarımı da artar. İnsanlar birbirleriyle sağlıklı bir şekilde iletişim kuramıyorsa işler de doğru düzgün yürümez. Genel Müdürlük ile fabrikamız arasındaki iletişimi sağlıyor olmak benim için büyük bir sorumluluk. İnsanların hayatına katkı yapmayı, iletişimi zenginleştirmeyi, özetle mesleğimi seviyorum. İşiniz karakterinizle de örtüşüyor değil mi? Sanırım öyle, çünkü oldukça aktif ve hareketli bir insanım. Uzun süre sessiz sedasız duramam. Konuşmayı, gülmeyi, insanlarla iletişim halinde olmayı severim. Açıkçası başka bir bölümde olsaydım çok zorlanırdım. Fabrikamız içinde oldukça samimi ve sıcak bir iletişim var. İnsanlar birbirine saygı duyar, çalışma arkadaşlarını dinler ve işine dört elle sarılır. Uzun yıllardır birlikte çalışmanın getirdiği bir sıcaklık da var. O kadar süre birlikte çalışınca bir aile sıcaklığı oluşuyor. Bu sıcaklığı dışarıdan arayanlara da aktarıyor musunuz? Elimizden geldiğince aktarmaya çalışıyoruz. Bazen üreticilerimizden biri düşüncesini iletmek için bizi arar. Derdini, tasasını anlatır, “Amcacığım, için rahat olsun,” derim, durumu anlatırım. Tatlı dille insanların gönlünü yapmak, sorunlarını elimden geldiğince çözmek benim için çok önemli. En kötü durumun bile insanların kalbini kırmadan, gönlünü kazanarak anlatılabileceğine inanıyorum. Bizden önce burada görev yapan Meral Hanım bu anlamda bize çok şey öğretti. Artık ses tonundan bile insanların ruh halini, karakterini anlayabiliyorum. Santral görevi sanıldığı gibi telefonların bağlanmasından ibaret bir iş değil. İnsanlar arasında bir iletişim köprüsü kuruyorsunuz. Bu nedenle Çaykur’da çalışmak benim için büyük bir sorumluluk… Çaykur sizin için ne ifade ediyor? Çaykur denildiğinde büyük ve sıcak bir aile geliyor gözümün önüne. Eşim de Çaykur’da çalışıyor. Bu anlamda gerçekten ailece Çaykurluyuz. Geçimini Çaykur’dan sağlayan bir aile olarak bu kurumun değerini çok iyi biliyoruz. Türkiye’nin her bölgesinde Çaykur gibi bir kurum olsa keşke... Biz burada büyük Çaykur’un değerini çok iyi biliyoruz. Bu yüzden bölge halkımız kurumumuza minnettar durumda. Çaykur’u diğer kurumlardan farklı kılan nedir size göre? Türkiye genelinde içinde bulunduğu bölgenin halkıyla bu kadar iç içe geçmiş başka bir kurum yoktur sanırım. Çaykur’un başarısı, bana kalırsa biraz da bu organik bağdan kaynaklanmaktadır. Çaykur olmadan bırakın Rize’yi, Karadeniz’i bile düşünemezsiniz… İş dışındaki hayatınızdan söz eder misiniz? İş dışında çok fazla bir şeye zaman kalmıyor. Buradaki yoğunluk, eve gidip koşturmaca derken zaman geçiveriyor. Mevsim dışında da kendimize uğraşlar buluyoruz. Arhavi’de bir çaylığımız da var. Sık sık oraya gidip geliyoruz. Onun dışında ailece vakit geçirmek, Karadeniz’in doğal güzelliklerinin tadını çıkarmak bize yetiyor. ARALIK 2015 [37] [emekverenler] ÇAYKUR’DA DAMAK TADI GARANTIDIR Salih Karaca Çaykur’un kalitesini hiçbir kurumun tutturamayacağını belirten Salih Karaca, “Çaykur çayından başka çay içmem. Çünkü Çaykur’da damak tadı ve güven garantidir” diye konuştu. ÇAYKUR çalışanı Salih Karaca, çoğu Karadenizli gibi emekli olduktan sonra da çalışmaya devam etmiş. Farklı şehirlerde farklı işler yapan Karaca, Rize özlemine dayanamayıp geri dönmüş. Bugünlerde bir arkadaşıyla birlikte ekmek fırını işleten Karaca ile Çaykur yıllarını konuştuk. Sizi tanıyabilir miyiz? Çaykur’da çalışmaya 1984’te başladım, 2001’de de emekli oldum. Öncesinde yabancı bir firmada çalışıyordum. O günlerde baba ocağına dönüp kardeşlerime sahip çıkmam gerekti. Bu dönemde Çaykur’a katıldım. Çaykur’da teknik eleman olarak makine montaj bölümünde görev yaptım. Emekli olduktan sonra da boş durmadım, farklı işlerle [38] ARALIK 2015 uğraştım. İki sene İstanbul’da kaldıktan sonra yeniden Rize’ye döndüm. Biz doğal hayatı seven insanlarız, büyük şehirde yapamadık. Etrafımızda yeşili, ağaçları ve yaylaları görmemiz lazım. Şimdi bu fırını bir arkadaşımla birlikte ortak bir şekilde işletiyorum. Kasaya bakarım, ekmeklerin dağıtımıyla ilgilenirim. Aramızda bir görev dağılımı var. Çok şükür, ekmeğimizi çıkartmaya devam ediyoruz. Özel sektör ile Çaykur arasında hangi farklılıklar var? Her şey işletmecide bitiyor. Kendin düzgün çalışıyorsan, özeniyorsan iyi bir iş çıkarırsın. Çaykur’un kalitesini ise kimse tutturamaz. Ciddiyetle ve her gün biraz daha büyüyerek yolumuza devam ediyoruz. Çaykur çayından başka çay içmem. Çünkü Çaykur’da damak tadı ve güven garantidir. Aklımda çayla ilgili bir sıkıntı olmaz. Karadenizli Çaykur’un çayını tercih eder. Çaykur yıllarınız nasıl geçti? Çaykur’da hakikaten çok güzel yıllarımız geçti. Arkadaşlık hep ön plandaydı. İş dışındaki sohbetlerimiz, birlikte yediğimiz yemekler… 18 yıl boyunca ne yöneticilerimizle ne çalışma arkadaşlarımızla aramızda en ufak bir sorun yaşamadım. Fabrikada görev yapan herkes konsantre olmuş bir şekilde çay işlemeye çalışırdı. Maksat insanların elinde çay kalmasın… Artık sistem değişti. Bizim zamanımızda teknik ve el emeği ön plandaydı. Çaylar insanlar tarafından taşınırdı, neredeyse her şey bedensel emeğe dayalıydı. Sonrasında her şey çok değişti elbette. İlk başta modernizasyon geldi… İş dışında neler yapıyorsunuz? Yaylalarda gezer, balık tutarım. Bizde doğa tutkusu aşırı derecede fazla. Burada üç gün durduktan sonra doğaya gidiyorum. Bana iyi geliyor. Balık tutmak da önemli değil, bizimkisi ilaç niyetine. Zaten balığı tutarken türünü korumaya çok önem veririm. Örneğin 20 santimetreden küçük balığı almam. Bu süreç sizce neleri değiştirdi? Modernizasyon teknolojiyle birlikte verimliliği de artırdı. Tasnif sistemleri, üretim, paketleme… Fabrikalarımızın tamamında bedenen çalışmanın yerini makineler aldı. Çaykur, teknolojik donanımıyla daima önde oldu. Günümüz ekonomik koşullarında özel sektör ile rekabet etmek zorundayız. Bunu herkesin görmesi gerekiyor. Bu durum tüm kurumlar için geçerli. . O yüzden Çaykur’un iyi yolda olduğuna inanıyorum. ARALIK 2015 [39] [çaydurakları] SEMA, YARADAN’A YOLCULUK Mevleviler 17 Aralık’ta, Yaradan’ına kavuşmayı ölüm değil düğün günü sayan Mevlânâ için sema ayini yapacak. Dünyanın dört bir tarafından yüzlerce insan da, Şebi-i Arus törenlerinde semâzenlerin bu manevi yolculuğuna tanıklık edecek. Bütün insanları eş ve eşit sayarak koşulsuz davet eden Mevlevilik, felsefesini derin bir sembolizmle anlatıyor. 17 Aralık’ta yapılan Şeb-i Arus töreni de en küçük giysiden en basit harekete kadar bu sembolleri taşıyor. Mevlânâ’ya göre hayatın anlamı, ruhun ölümsüzlüğü ve Allah’a vuslatın yolu, ölümden geçiyor. Mevlânâ’da ölüm, mutlak ve ölümsüz Varlık’a rücû, aslına dönüş, cismimizin Allah’a doğru uçması demek. İşte bu nedenle Mevleviler, Mevlânâ’nın ölümünü her yıl kutluyor. Mevlevilik’te, tüm dünyanın hafızasında uçuşan tennurelerle yer eden sema ayini de, semazenlerin ruhunun olgunlaşarak birliğe ulaştığı ve Yaradan’a doğru yaptığı bir yolculuk. Ayin, evrende atomlardan güneş sistemine, vücutta dolaşan kana kadar her şeyin döndüğü gerçeğine dayanıyor. Semazenler döndükçe, maddiyatı unutarak evrenin birliğine doğru, sevgiliye doğru manevi bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk merhaleler halinde oluyor. Müzik eşliğinde semazenler, her bir selamda Allah’ın muhteşemliğini idrak edip, kendilerinin acziyetini de anlayarak, tekrar iç dünyalarıyla barışık bir ruh haliyle dünyaya dönüyorlar. BIR BARDAK ÇAYIN TADINA EN ÇOK VARABILECEĞINIZ YERLERDEN BIRI: MERAM BAĞLARI… Bu ayki çay durağımız Konya. Çayımızı ülkemizin en güzel mesire yerlerinden olan, adına türküler yakılan Meram Bağları’nda yudumlayacağız. Ancak bu ay çay rotamızı Konya’ya çevirmemizin bir başka nedeni daha var. Konya 17 Aralık’ta, büyük bilgin, şair, engin mutasavvıf, hoşgörü çağrısı asırlardır insanlığa ışık tutan, kapısını kimsenin yüzüne kapatmayan Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin ölümünün 742’nci yılı nedeniyle, farklı ülkelerden binlerce insanı ağırlayacak. Mevlânâ’nın hoşgörü çağrısı, bir kez daha farklı insanları Şeb-i Arus töreninde buluşturacak. [40] ARALIK 2015 “ONLAR MERAM YANINDA YEŞIL ÇAYIR BILE DEĞILDIR” Şehrin Meram ilçesinde bulunan ve aynı ismi alan Meram Bağları, Konya’nın akciğeri olarak bilinecek derecede yeşil, serin ve dinlendirici. Üstelik güzelliğinin ünü, 1648 yılında Konya’yı ziyaret eden Evliya Çelebi’nin övgülerine konu olacak kadar eskilere dayanıyor. Evliya Çelebi’nin Meram Bağları hakkındaki güzellemesi şöyle Türkçeleştirilmiş: “Sözüne güvenilir ve dünyayı gezmiş bütün seyyahlar ‘dünyada eşini görmedik’ derler. Ben dahi 20 senelik seyahatim süresince Konya’ya gelince bu bağlar gibisini görmedim. Budin’deki Peç isimli kale ardındaki Baruthane mesire yeri, Kırım’da Sudak Bağı ve İstanbul’daki Osmanlı’nın nice yüz yetmiş gül bahçeleri, Malatya Aspuzu’su ve Tebriz’deki Şah-ı Cihan Bağı gibi methedilmiş bütün bağlar, bu Konya Meram mesire yerinin yanında yeşillik çayır bile değildir.” Asırlar önce Meram Bağları, içinde çeşit çeşit asma ağaçları yetişen, leziz meyveler sunan, yeşilin her tonunu barındıran bir yermiş. Uçsuz bucaksız bozkırda günler boyu yol alan seyyahlar buraya vardıklarında dilleri tutulurmuş. Yılın belli bir zamanını Meram Bağları’nda geçiren Konyalılar, üzüm ve farklı meyveler yetiştirirken, üretimden kalan zamanlarında da eğlenceler düzenlermiş. Eski şairler, seyyahlar, bu bağlardaki kuş seslerinin insan ruhuna hayat veren bir müzik sunduğunu anlatıyor, “Bu kuş seslerini dinleyerek içilen çayların tadına doyum olmazdı,” diyorlar. Mevlânâ’nın “Mesnevî”sini yazdığı söylenen Meram Bağları, eski görkeminde olmasa da, doğanın bahşettiği cömertliği hâlâ taşıyor. Kavuk mezar taşı, tennure kefen Semada duyduğumuz ve gördüğümüz her şeyin bir başka anlamı var. Semazenlerin kavukları, onların mezar taşlarını sembolize ediyor; daha doğrusu semazenin nefsinin mezar taşı. Kulakları kavuğun içinde kalıyor. Bu, “ben dünyaya kulaklarımı kapattım, artık dünyayı dinlemiyorum, Allah’a yolculuğa başladım” demek. Üzerindeki hırka semazenin toprağı; yokluk âlemini temsil ediyor. Kollu mintanın adı, destegül. Belindeki kuşak, birliği temsil ediyor. Semazenin kıyafetinin en bilinen unsuru olan etekliğin adı tennure. Bu eteklik, semazenin kefeni. Ayaklarında da mes var. Mevlânâ 17 Aralık’ta ölüme değil de bir varlıklar âlemine yolculuk yaptığı için onun ölümünden üzüntü değil, ‘Sevgilisi’ne kavuştuğu için sevinç duyan Mevleviler, Şeb-i Arus’ta “musahafa” yapıyor. Semazenler, sazlar, sema meydanındaki tüm Mevleviler, dairevi bir şekilde büyük-küçük, eş ve eşit olarak birbirinin elini öpüyor, dede efendinin gülbankıyle, dualarla, tekbirlerle bütün insanların huzurunda bayramlaşıyor. ARALIK 2015 [41] [Çaykur’danhaberler] ÇAYKURSPOR U-17 RİZE ŞAMPİYONU Rize Amatör Ligi U-17 B Grubu’nda mücadele eden Çaykurspor 17 yaş altı futbol takımımız, final maçında Çayelispor’u 1-0 yenerek Rize şampiyonluğuna ulaştı. Rize Amatör Kulüpler U-17 B Grubu’nda mücadele eden genç takımımız bu sezon oynadığı 13 maçın 12’sini galibiyetle tamamlamayı başardı. Rize şampiyonu olan gençlerimiz, Rize’yi temsil etme hakkını kazandı. ASKF Rize Şube Başkanı Ali Çelik, Rize Futbol İl Temsilcisi Adem Ali Erten şampiyonluk kupasını Çaykurspor Kulübü Genel Kaptanı Mahir Biberoğlu ve Çaykurspor U-17 takım Antrenörü Sebahattin Çepni’ye verdi. GÜREŞÇİLERİMİZ GÜRCİSTAN’DAN İKİ MADALYA İLE DÖNDÜ U-19 TAKIMIMIZ ŞAMPİYONLUĞA ULAŞTI 2015-2016 Sezonu Rize ili U-19 1. kademe B grubunu namağlup şampiyon olarak tamamlayan Çaykurspor U-19 takımı, 1. küme playoff grubu müsabakalarında sahne alacak. B Grubu Ligi’nin son maçında Fındıklıspor’u farklı bir skorla 5-2 mağlup eden 19 yaş altı futbol takımımız bu sezon ligde oynanan sekiz maçın sekizini de kazanarak ligi namağlup tamamladı. [42] ARALIK 2015 29-30 Kasım 2015 tarihleri arasında Gürcistan’ın Kutaisi şehrinde düzenlenen Uluslararası Yıldız ve Minikler Grekoromen Güreş Turnuvası’na Türkiye’yi temsilen katılan Çaykurspor Kulübü Grekoromen güreş yıldız ve minik takımı sporcuları iki madalya birden kazandı. 100 kiloda Kadir Hut yıldızlarda, 73 kiloda Erdem Hut ise miniklerde üçüncülük derecelerini elde ettiler. Yıldızlar kategorisinden 69 kiloda Sefa Kocatınaz ve Taha Osman Avcı dördüncülük, miniklerde ise 38 kiloda Kamil Okutur dördüncülük derecesini elde etti. Yıldızlar ve minikler kategorisindeki sporcularımızdan oluşan kafilemiz takım halinde üçüncülüğü yakaladı. ÇAYKURSPOR RAFTİNG TAKIMINDAN MİLLİ TAKIMA 8 SPORCU Çaykurspor, Gençlik ve Spor Bakanlığı Gelişmekte Olan Spor Branşları Federasyonu’na bağlı, Türkiye rafting milli takımına 8 oyuncu birden verdi. Endonezya’da düzenlenen Dünya Rafting Şampiyonası’na katılan milli takımda yer alan sporcularımız Rusya, İngiltere ve Slovakya takımlarıyla mücadele etti. Endonezya’da yapılan şampiyonaya katılan Türkiye Rafting milli takımı U19 Gençler ve U23 Büyükler takımlarının 23 kişilik sporcu kafilesinin belkemiğini, Çaykurspor Kulübü sporcuları oluşturdu. Çoğunluğu aynı zamanda Türkiye’nin değişik illerinde spor akademi eğitimi gören milli sporcularımız ile gurur duyuyoruz. ARALIK 2015 [43] [karadeniz’den] BIR KARADENIZ GELENEĞI: Fasulye turşusu Karadeniz mutfağının en lezzetli icatlarından biridir. Basit görünümünün aksine oldukça derin bir damak tadını yansıtan fasulye turşusu, aynı zamanda çok sağlıklı bir saklama yöntemidir. Yaz aylarının vazgeçilmez lezzeti taze fasulyenin kara kışta tüketilebilmesine olanak veren fasulye turşusunun popülerliği son yıllarda oldukça artmış durumda. FASULYE TURŞUSU TÜRK MUTFAK kültürünün temel unsurlarından biri olan turşu, bölgesel farklılıkları ortadan kaldıran, yemekleri birbirine bağlayan eşsiz bir çeşnidir. Bu yüzden evlerin mutfaklarında ya da restoranların vitrinlerinde birer gurur kaynağı olarak sergilenir. Neredeyse her sebze ve meyvenin turşusu kurulsa da belli çeşitler asırlar içinde öne çıkarak damak tadımızda hatırı sayılır bir yer bırakmıştır. Salatalık, lahana, domates, biber ve elbette fasulye… Karadenizliler söz konusu olduğunda fasulyenin önemi bir kat daha artar. Çocukluk günlerimizden itibaren fasulye hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yer alır. Tazesi, kurusu, etlisi, zeytinyağlısı derken fasulyeyle yapılan yemek sayısı sürekli artar. Fasulye turşusu ise apayrı bir fasıldır. Fasulye turşusu deyip geçmeyin; hakkını vererek yaptığınızda, tıpkı zeytinyağlı fasulye gibi oldukça basit ama bir o kadar da özel bir lezzet sunar insana. Yapımı oldukça basit görünen fasulye turşusu çeşni olarak sofraların vazgeçilmezlerinden biridir. Fasulye turşu- [44] ARALIK 2015 Fasulye turşusu yapımı Malzemeler: 1 kg yeşil fasulye, 4 diş sarımsak, 1 çay bardağı sirke, 2 yemek kaşığı kaya tuzu, 1 kaşık şeker Hazırlanışı: Yıkanıp ayıklanan fasulyeler büyükçe bir tencerede iki dakika kadar kaynatılır. Fasulyenin rengi döndüğünde sudan alınarak soğuk suyun içine atılır. Dibine sarımsakları dizdiğiniz kavanozu fasulyelerle doldurun. Burada önemli olan, fasulyelerin aralarında hiç boşluk kalmayacak şekilde dizilmesidir. Sirke ve suyla doldurulan kavanoza son olarak tuz ve şeker ilave edilir. Kavanoz hava almayacak şekilde kapatılır. Fasulye turşusunun tadını çıkarabilmek için kavanozu güneş görmeyen bir yerde iki hafta kadar bekletmek yeterlidir. sunun makbulü ağızda hemen dağılmaz, ısırdığınızda ise kıtır kıtır ses çıkarır. Hafif acılı, yaz aylarının tazeliğini taşıyan fasulye turşusu, görsel olarak da oldukça davetkârdır. Bir Karadeniz geleneği olarak fasulye turşusu aynı zamanda fasulyenin en sağlıklı saklama yöntemlerinden biridir. Tazeyken alıp kurduğunuz fasulyeyi kış aylarında çıkarıp zeytinyağlı yemek veya kavurma olarak değerlendirebilirsiniz. Fasulye turşusunu kavanozdan çıkarıp tencerede iyice kavurarak, tıpkı yemeğini yapar gibi pişirin. Karadenizlilerin fasulye turşusu kavurması olarak bildiği bu yemek kış aylarında taze fasulyenin ferahlığını özleyenler için en güzel tarif... Daha basit tarif arayanlar ise fasulye turşusunu kavurup üzerine yumurta kırarak da tüketebilir. Yapımı oldukça kolay olsa da fasulye turşusunun kıvamını tutturabilmek hüner ve deneyim gerektirir. Ne çok sert ne de çok yumuşak olacak, tadı bozulmayacak. Şimdiden afiyet olsun diyerek basit bir fasulye turşusu tarifini sizinle paylaşalım. ARALIK 2015 [45] [sağlık] BOZULAN BESIN SAĞLIĞIMIZIN DÜŞMANI Dikkat! Yiyeceklerimizin üzerindeki minik küfler, zararlı bakterilerin sadece görünen yüzü! Bu renkli kısımlar, küfe yol açan mantarların sadece üreme hücreleri. Mantarın asıl oluşumu ise, çıplak gözle görünmeyecek şekilde besinin içlerine doğru sarmaşık gibi uzanıyor. Küf, gıdanın en altından başlayıp gelişerek yüzeye ulaşıyor. Yani hep yapageldiğimiz gibi, küflü kısmı kesip atmak kurtuluş değil. Hatta tam tersine, ciddi bir tehlike! Küfün vücudumuzdaki etkisi ağır ve kimi zaman ölümcül. Buğday, tüm hububat ürünleri, pirinç, fındık, fıstık gibi besinlerde küflenmeyi başlatan mantarlar, “aflatoksin” denilen zehiri oluşturuyor. Aflatoksin, zamanla vücudun bağışıklık sistemini çökerterek, iç organları ve özellikle de karaciğeri tahrip ediyor. [46] ARALIK 2015 NEYI YIYEBILIRIZ, NEYI YIYEMEYIZ? • Küfün oluşması için rutubet gerekiyor. Bu nedenle yüzeyde oluşan küf, sert peynirlerin içine işleyemiyor. Sert peynirlerdeki küflü bölümü 2.5 santim kadar kesip çıkardığımızda, peyniri tüketebiliyoruz. Ancak dikkat, bıçağı peynirin küflü kısmına saplamayın, küfle temas ettirmeyin. Yumuşak peynir küflenmişse, zararlı bakteriler söz konusu olabileceği için bu peyniri yememeliyiz. Özel olarak küflendirilen peynirlerde, insan sağlığına zararlı olmayan bir küf türü olan “penicillium roqueforti” kullanılıyor. • Ekmekte beyaz ve mavi küf gördüğümüzde, küflü kabuk kısmını kesip kızartarak yiyebiliriz. Çünkü küf derine inmemiş demektir. Ama siyah lekeler varsa, ekmeği yiyemeyiz. • Buzdolabında uzun süre kalmış kabak ve havuç gibi sebzelerin yüzeyi kayganlaşmışsa, bakteri oluşmuş demektir. Bu durumdaki sebzeleri pişirerek yemek bile mide ve bağırsak bozukluklarına yol açabilir. • Meyveler açısından daha şanslıyız. Çünkü meyvelerdeki asit, onları bakterilere karşı daha fazla koruyor. Elmaya dikkat etmemiz gerekiyor. Elma uzun süre dayanmakla birlikte, kabuğunda bir delik oluşmuşsa, zararlı bakteriler meyveye girebiliyor. • İçinde küf oluşmuş reçel kavanozlarındaki küf tabakasını alarak, tüketebiliriz. • Sert kabuklu yemişlerdeki aspergillus flavus adlı küf, insan için en zararlı zehirleri içeriyor. Bu zehirli madde karaciğerde toplanıp, karaciğer kanserine yol açabiliyor. Sert kabuklu yemişlerin kabuklarında ve içlerinde küf kontrolü yapmamız gerekiyor. • Pişmiş pirinci uzun süre oda sıcaklığında bıraktıktan sonra yeniden ısıtmak da yiyecek zehirlenmesine yol açabilecek zehirli maddelerin üremesine yol açabiliyor. Kalmış pilavı hemen buzdolabına koyarsak, iki gün daha yiyebiliriz. • Pişmiş ve soğutulmuş patatesi de dilimleyip hafifçe kızartabiliriz. GIDALARI NASIL KORURUZ? • Ekmek kutusunu 10 günde bir sirkeli suyla silmek veya biraz tuz koymak küflenmeyi önlüyor. Ekmeği buzdolabında tutmak da küflenmeyi geciktiriyor. • Küf, gıdadan buzdolabına veya temizlik malzemelerine bulaşabilir. O nedenle buzdolabını her ay, bir çorba kaşığı yemek sodası karıştıracağımız 1 litre suyla temizleyip temiz suyla durulayabiliriz. • Lastik yüzeylerde oluşan küfü, 1 litre suya 3 çay kaşığı çamaşır suyu ekleyerek fırçalayabiliriz. • Bulaşık bezi, havlu, sünger gibi temizlik malzemelerimiz daima temiz olmalı, küf kokmamalı. • Gıdaları, yiyeceğimiz ana kadar üstü örtülü tutmalıyız. • Açtığımız konserve ürünlerini saklama kaplarına koyarak en kısa sürede buzdolabına kaldırmalıyız. • Dayanıksız ürünleri buzdolabı dışında en çok iki saat tutmalıyız. • Yemekleri en çok dört gün içinde bitirmeliyiz. • Salçanın küflenmemesi için üzerini kaplayacak şekilde zeytinyağı dökmeliyiz. ARALIK 2015 [47] [kişiselgelişim] Bilgi şüphesiz ki çok önemli... Bununla birlikte, bilgiyi dile getirme üslubumuz, seçtiğimiz kelimeler, mimiklerimiz, izlediğimiz yöntem de bir o kadar önemli. Çok iyi bir konuşma ilgiyi daima canlı tutabildiği gibi, aksi bir durum can sıkıntısına da yol açabiliyor... Etkili konuşma, antik çağlarda bile önemi bilinen bir kavramdı. ETKILI KONUŞMANIN REÇETESI VAR MI? ÇEŞITLI topluluklar içinde yer almak, büyük şehirlerde yaşamanın kaçınılmaz sonuçlarından biri kuşkusuz. Gerek iş hayatında, gerekse sosyal yaşamımızda sürekli olarak insanlarla bir aradayız. Bu da topluluk önünde kendimizi rahat ve doğru bir biçimde ifade etmemizi gerekli kılıyor. Diğer bir ifadeyle, konuşmak, insanlar arasındaki iletişimin temel kaynağı olma özelliğini de taşıyor. Bu ihtiyacı göz önüne alarak etkili iletişim konusunda kurs ve seminerler düzenleniyor; mesleği gereği kamuoyu önüne çıkan kişiler bu konuda profesyonel danışmanlık hizmeti alıyor. [48] ARALIK 2015 NEYI EKSIK YAPIYORUM? Etkili iletişim kurmanın hazır bir reçetesi yok ama belirli kuralları var. Öncelikle etkili iletişim kurmayı gerçekten istemek, bunun için çaba harcamaya istekli olmak gerekiyor. Etkili iletişimin ilk adımı; “Neyi eksik yapıyorum?” sorusudur. Bu soruyu sormaya başladığımız anda, iletişim kurma becerimizi gözden geçirmeye başlıyoruz. Acaba anlattıklarımız ne kadar anlaşılıyor? Anlattığımızı sandığımız pek çok şeyin, karşımızdaki kişinin yorumuna bağlı olarak eksik ve açık noktalar taşıyabildiğini fark ediyoruz. Dolayısıyla konuşurken, yanlış ya da eksik algıya neden olmayacak kadar açık ve net cümleler kurmamız gerekiyor. İletişimin sözcüklerden sonra ikinci önemli etkeni göz teması. Konuştuğumuz ister tek bir kişi, isterse bir salon dolusu insan olsun, konuşurken başka bir sabit noktaya değil, hitap ettiğimiz kişiye/kişilere bakmamız gerekiyor. Çünkü insanlar, sözlerin yanı sıra gözle de iletişim kuruyorlar. Bu iki temeli özellikle vurguladıktan sonra güzel ve etkili konuşmanın, yani etkili iletişimin kurallarını sıralayalım; tabii bu kuralları kişisel özelliklerimize ve ihtiyaçlarımıza göre düzenlememiz gerektiğini de unutmayalım. 1. Konuşmanız yıkıcı değil, yapıcı olmalı: Sizi dinleyenlerin inançlarını, değer yargılarını göz önünde bulundurmalı, bunları hiçe sayan bir konuşmanın tepki uyandıracağını bilmelisiniz. Gerçeklerden saparak, dinleyenlerin duygularını istismar etmemeli, sadece duygulara yönelen bir konuşma yapmamalısınız. Yapıcı konuşma, dinleyicilerin inançlarını, değer yargılarını, düşüncelerini olumlu bir yönde değiştirmeyi amaçlar. 2. Konuşmanız ilginç olmalı ve değerli bir amaca yönelmeli: Seçeceğiniz konu, dinleyicileriniz için ilginç olmalı. Dolayısıyla konuşmayı yaptığınız kişilerin profili hakkında yeterli ve sağlam bilgileriniz olmalı. Neyi ilgi çekici bulurlar, hangi esprilere gülerler, hangi konularda hassasiyetleri vardır, tümünü bilmelisiniz. 3. Konuşmanız, sizin kişiliğinizle bütünleşir: Duygularıyla hareket eden birinin akıl, cimri birinin cömertlik ya da hiç kitap okumayan birinin okuma alışkanlığı hakkında konuşması hiç kimseyi inandırmaz. Konuşmacının kişisel nitelikleriyle anlattığı şeyler arasında bir bütünlük olmalıdır. Bu açıdan sahip olmadığınız, size ait olmayan, içselleştiremediğiniz konular hakkında konuşma yapmayın. Hayatınız ve kişiliğinizle bütünleşmiş konularda yaptığınız konuşma etkili ve inandırıcı olacaktır. 4. Konuşmanızın belli bir amacı olmalı: Neyi anlatmak, dinleyicileri nereye yönlendirmek istediğinizi bilin. Konuya girişi nasıl yapacağınıza, nasıl geliştireceğinize ve sonucu nasıl bağlayacağınıza dair bir planınız olursa, konuşmanız dağınıklıktan kurtulur ve amacına ulaşır. 5. Konuşmanızı etkileyen faktörleri çözümleyin: Konuşmayı etkileyen faktörler; konu, dinleyici, ortam ve konuşmacıdır. İyi bir konuşma da bu faktörlerin tümüne bağlıdır. Anlatmak istediğiniz konunun özellikleri; dinleyicilerin toplumsal, kültürel, ekonomik, yaş ve cinsiyet açısından özellikleri; konuşmanın yapıldığı ortamın niteliği; konuşmacı olarak sizin nitelikleriniz konuşmanızın kalitesini etkiler. Bunları bir bütün olarak değerlendirmeli ve buna göre hazırlık yapmalısınız. 6. Sağlam bir konuşma yönteminiz olsun: Konuşmalarda genel olarak dört ana yöntem vardır: Tartışma, savunma, öğretme ve duyguIandırma. Bu anlamda konuşmanızın amacı için size hangi yöntemin uygun düşeceğini belirleyin. 7. Dinleyicilerin ilgisini ve dikkatini çekin: Dinleyicinin ilgisini ve dikkatini canlı tutarsanız başarılı bir konuşmayı garantilersiniz. Dinleyici bilgi edinirse, meraklanırsa sizi dinler ve ilgisi dağılmaz. Dolayısıyla, dinleyicileri iyi tanımak, bu açıdan da çok önemlidir. 8. Konuşmanız sağlam bilgilere dayanmalı: Konuşacağınız konu hakkında titiz bir araştırmayla elde edilmiş sağlam bilgilere sahip olmalısınız. Böylece size sorulması muhtemel sorular karşısında bocalamaz, güveninizi kaybetmezsiniz. Konunuzu istatistik veriler, grafikler ve resimlerle daha etkili kılacağınızı da unutmayın. 9. Konuşmanızı, etkili bir ses tonu, el ve yüz hareketleri ile tamamlayın: Tekdüze bir ses tonu, cümlelerin duygusunu vermez ve etkili de olmaz. Aynı şekilde el ve yüz hareketleriyle renklenmeyen bir konuşma, bir süre sonra ilgi çekici olmaktan çıkar. Ağzınızdan çıkan sözcükler ses tonunuzla, el ve yüz hareketlerinizle zenginleşir, anlam kazanır. 10. Canlı bir anlatım ve renkli bir üslup kullanın: Bir konuyu çok farklı biçimlerde anlatabilirsiniz; bir matematik formülü gibi kuru bir dille ya da bir bahar resmi gibi renkli bir dille anlattığınız konu, sonuçta aynı bilgiye dayanır ama ilki dinleyiciyi sıkarken diğeri ilgiyi canlı tutar. Kısa, yoğun, hareketli cümleler kurar, sözcüklerin hakkını verirseniz anlatımınız renklenir; yaşayan bir üsluba sahip olursunuz. ARALIK 2015 [49] [serbestkürsü] Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için iletişim adresimiz: [email protected] Doğu Karadeniz bölgesinde yetiştirilen çaylar, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 1 2 3 ekolojik iklim şartları nedeniyle, kış aylarında kar Ey Ahu Ceylan! altında kaldığından çay Okları fırlatıp geçtin yanımdan, Gel beni yalvartma ey ahu ceylan! Kerem et aşkını, etme canımdan, Gel beni yalvartma ey ahu ceylan! 4 5 6 7 8 tarımında zirai ilaç kullanılmaz. Hilali kendine kaş mı eyledin? Güzellik tahtını baş mı eyledin? Kapıldı yüreğim, nuş mu eyledim? Gel beni yalvartma ey ahu ceylan! Bu durum ülkemizi sağlıklı çay üretimi için ideal ülke konumuna getirmektedir. Kirpikler ok gibi, nazarın engin, Arasam cihanı bulunmaz dengin, Yâr beni öldürür aşkımla cengin, Gel beni yalvartma ey ahu ceylan! 9 10 11 Bu nedenle tarımında zirai ilaçlama, üretiminde katkı Canıma can katar tatlı sözlerin, Ele hiç bakmasın ahu gözlerin, Amber-i misk gibi kokar özlerin, Gel beni yalvartma ey ahu ceylan! SOLDAN SAĞA: 1) Mekke’de hacıların yedi kez gidip geldikleri kutsal dağın adı - Örnek, benzer 2) Bir günün veya olayın arkasından gelen zaman - Fakir, yoksul 3) Sofa - Konuk 4) Boru sesi - Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne 5) Masallarda adı geçen ve gerçekte var olmayan büyük bir kuş - Yâd etmek 6) Saha - Öğütülmüş tahıl 7) Hükümdar ailesinden olan kadın veya kızlara verilen unvan - Yemek 8) Bulmaya çalışma - Aksiseda, eko 9) …..ve Jerry (Her zaman farenin kazandığı çizgi film) - Uydu-Beyaz 10) Casus 11) Bir şeyi çevreleyen çizgi - İçine kıyma konularak küçük bohçalar biçiminde dürülen hamur parçalarıyla hazırlanan bir yemek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1) Ay ışığı - Hücum, akın 2) Uyuşturucu bir madde - Tasarı 3) Bir Alman televizyon kanalı İç Anadolu’da bir ilimiz 4) Bir bağlaç-Yazma aracı - Olumsuzluk eki 5) Eski dilde su - Eski bir siyasi partinin kısa adı 6) Para, kredi, bankacılık ve yatırımların yönetimi - Harris soyadlı bir Hollywood aktörünün önadı 7) Güney Asya kıyılarıyla Hint Denizi’nde yaz ve kış mevsimlerinde birbirine ters yönlerden esen geniş alanlı rüzgâr - Günler, gündüzler 8) Yapma, etme - Ufak parçalar biçiminde doğranmış sebzelerin, kuşbaşı et veya kıyma ve soğanla pişirilmesiyle yapılan bir yemek 9) Irkının katışıksız özelliklerini taşıyan (at) - Kalayın sembolü 10) Çıplak - Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü 11) Antalya’da ünlü bir plaj - Işığı olan, aydınlık, ışıklandırılmış, nurlu, nurani. maddesi kullanılmayan tüm ürünlerimizi gönül rahatlığı ile Her sabah beklerim çeşme başına, Dünyayı değişmem damla yaşına, Aşkımı hapsettim gözün, kaşına, Gel beni yalvartma ey ahu ceylan! tüketebilirsiniz. Güllerin süs olsun sevda dalıma, Rengârenk çiçeğin doldur balıma, Yâr, gözüm alıp da bir bak halime, Gel beni yalvartma ey ahu ceylan! MUSTAFA HOŞOĞLU Hazırlayan: Mithat BAYRAKOĞLU - Muhasebe Şefi / Işıklı Çay Fabrikası [50] ARALIK 2015 TR-BIO-653 Agriculture of Turkey TABİATIN KIYMETLİ VE NADİDE HAZİNESİ ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir
Benzer belgeler
Çaylık Şubat 2014
pazara sunabilmektir. Yani uluslararası marka haline gelmek
demek, kaliteyi pazarlamak demektir. Dünya artık global bir
köy haline geldi ve her ürün, markalaşarak global köyde kendine yer elde etme...