Bildiri Kitapçığı - 10. Ulusal Afinite Teknikleri Kongresi
Transkript
Bildiri Kitapçığı - 10. Ulusal Afinite Teknikleri Kongresi
afinite.balikesir.edu.tr [email protected] 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR Bu Kongre Balıkesir Üniversitesi tarafından BAP.B.T.2016/03 nolu proje ile desteklenmiştir. Destekleri için Teşekkür Ederiz. 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR ÖNSÖZ 26 – 28 Mayıs 2016 tarihleri arasında Üniversitemiz tarafından düzenlenen 10. Ulusal Afinite Teknikleri Kongresinde siz değerli bilim insanlarını ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. Söz konusu kongrede değerli bilim insanlarının afinite teknikleri ve uygulama alanları konusunda son gelişmeleri sunup tartışabilecekleri aynı zamanda bu alanda donanımlı bilim adamlarının tecrübelerini aktardığı bir platform olmayı amaçlamıştır. Ulusal boyutta onuncu defa düzenlenen ve 2 çağrılı olmak üzere 23 sözlü toplam 78 bildirinin ve 150 civarında değerli bilim insanının katılımı ile gerçekleştirilen bu kongrenin ülkemizde afinite teknikleri alanında önemli sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Hızla gelişmekte olan Balıkesir Üniversitemiz, yeni teknolojik gelişmelere yön verecek ve yeni teknolojileri takip edecek şekilde temel alt yapısının önemli bir bölümünü tamamlamış bulunmaktadır. Amacımız, ülke ekonomisine katkı sağlayacak yatırımlara, projelere, eğitim araştırma etkinliklerine öncelik vermektir. Bu amaçla ilk defa bu sene üniversitemiz adına düzenlenen kongrelere BAP ile destek vermeye başladık. Bu bilimsel toplantı ile burada bulunan bilim insanlarımızı üniversitemizle ortak bilimsel çalışmalar yapmaya ve ülkemizin kendi teknolojisini geliştirmesi yönünde ortak projeler üretmeye davet ediyorum. Kongreye bildirileriyle katılan, tüm değerli bilim insanlarımıza, kongreye destekte bulunan Balıkesir Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi ile düzenleme kuruluna ve katkılarından dolayı Hacettepe Üniversitesi’ne teşekkürlerimi sunuyorum. Prof. Dr. Kerim ÖZDEMİR Balıkesir Üniversitesi Rektörü 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR KONGRE PROGRAMI 26 MAYIS 2016 – PERŞEMBE 14.00 – Otele giriş ve Kayıt 19.00 – ŞEYTAN SOFRASI GEZİSİ 21.30 – Açılış Yemeği 27 MAYIS 2016 – CUMA 07.30 – 09.00 – Kahvaltı I. OTURUM Oturum Başkanı: 09.30 – 09.45 - İstiklal Marşı, Saygı Duruşu ve Açılış Konuşması 09.45 - 10.30 - Davetli Konuşmacı – Adil DENİZLİ 10.30 - 10.45 -Çay ve Kahve Arası 10.45 – 11.00 - [S1] - CagA-pozitif Helicobacter pylori enfeksiyonunun serolojik tanısı için bir immünokromatografik test çubuğu geliştirilmesi - CEBRAİL KARAKUŞ 11.00 – 11.15 – [S2] - Klonlama Vektörleri Olan pMAD ve pUC18 Plazmidlerinin Saflaştırılmasına Yönelik Yeni Doğal Bir Sorbentin Geliştirilmesi - DEMET ERDÖNMEZ 11.15 – 11.30 – [S3] - Anti-Kanser İlaçların Kontrollü Salımı için Moleküler Baskılanmış Kriyojeller - MONİREH BAKHSHPOUR 11.30 – 11.45 – [S4] - Bazı Biyoteknolojik Kimyasalların PON1 Enzimi Üzerine In Vitro Etkilerinin Araştırılması - M. OĞUZHAN KAYA 11.45 – 12.00 – [S5] - Polietilen Glikol (PEG) ile Modifiye Edilmiş Glukoz Oksidazın Termal Stabilizayonu - GÖKAY VARDAR 12.30 – 14.00 - Öğle Yemeği 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR II. OTURUM Oturum Başkanı: 14.45 – 15.00 – [S6] - Kreatinin Baskılanmış Yüzey Plasmon Rezonans (SPR) Temelli Biyosensörler - AYKUT ARİF TOPÇU 15.00 – 15.15 – [S7] - Eser Miktardaki Pah’larin Analizi için Moleküler Baskilanmiş ÖnDeriştirme Kolonlarinin Spr Sensörler Ile Birleştirilmesi - MEHMET EMİN ÇORMAN 15.15 – 15.30 – [S8] - İnsan Plazmasından Afinite Kromatografisi Yöntemiyle Saflaştırılan Anjiotensin Konverting Enzim Üzerine Nigella Sativa Ekstraktından Kolon Kromatografisi İle İzole Edilen Bazı Etken Maddelerin Etkisinin Araştırılması - ZEHRA BAŞI 15.30 – 15.45 – [S9] - Moleküler Baskilanmiş Nanofilm Temelli Yüzey Plazmon Nanosensörlerle Pestisit Tayini - YEŞEREN SAYLAN 15.45 – 16:00 – [S10] – Alkalen Fosfatazın Saflaştırılması ve Bazı ilaçlara Karşı Afinitesinin Araştırılması – ÇİĞDEM BİLEN 16:00 – 16.15 - Çay ve Kahve Arası 16.00 – 17.00 - POSTER SUNUMLARI (P1-P30) 19.30 - 20.30 - Akşam Yemeği 20.30 - KÖRFEZ GEZİSİ 28 MAYIS 2016 CUMARTESİ 07.30 – 09.00 – Kahvaltı III. OTURUM Oturum Başkanı: 09.30 – 09.45 – [S11] - Simultaneous Removal of Ibuprofen and Diclofenac Sodium by Surface Response Design onto Htc-Ber - TAHİRA QURESHI 09.45 - 10.30 - Davetli Konuşmacı – Ö. İrfan KÜFREVİOĞLU 10.30 – 10.45 – [S12] - Suda Çözünebilir İmin-Kitosan-Ni2+ Kompozit Kompleksleri Gömülü Kriyojeller ile Lizozim Enziminin Saflaştırılması - ÖMÜR ACET 10.45 - 11.00 - Çay ve Kahve Arası 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR 11.00 – 11.15 – [S13] - Paraoksanaz Enziminin Hidrofobik Etkileşim Kromatografisiyle Saflaştırılması – NAHİT GENÇER 11.15 – 11.30 – [S14] - Karbofuran Tayinine Yönelik Moleküler Baskılama Temelli Yüzey Plazmon Rezonans (SPR) Sensörlerin Hazırlanması - OĞUZ ÇAKIR 11.30 – 11.45 – [S15] - Streptococcus Mutans Karbonik Anhidrazının Ekspresyonu, Saflaştırılması, Elektroforetik ve Kinetik Özeliklerinin Araştırılması - NURCAN DEDEOĞLU 12.30 – 14.00 - Öğle Yemeği IV. OTURUM Oturum Başkanı: 14.15 – 14.30 – [S16] - Moleküler Baskılanmış Poli(2-Hidroksietil Metakrilat-N-Metakriloil-lGlutamik Asit) Kriyojele Miyoglobin Adsorpsiyonu - MURAT YAVUZ 14.30 – 14.45 – [S17] - Melamin Teşhisine Yönelik Moleküler Baskılanmış Magnetik Membranların Sentezi - ÖZLEM ARSLAN 14.45 – 15.00 – [S18] - Protein A Baskılanmış Süpermakrogözenekli Poli (HidroksietilMetakrilat) Kriyojeller - SEVGİ ASLIYÜCE 15.00 – 15.15 – [S19] - Escherichia coli Prolil-tRNA Sentetaz, YbaK ve tRNAPro Kompleks Oluşumundaki Konformasyon Değişikliklerinin Araştırılması - ZÜBEYDE SAÇKES 15.15 – 15.30 - [S20] - Anti-Kanser İlaç Salım Uygulamaları için Gümüş Nanopartikül (AgNP) Aşılanmış Biyopolimerik Biyokompozitlerin Antimikrobiyal Özellikleri - FİKRET KARADEMİR 15.30– 15.45 – [S21] - 17β-Estradiol Uzaklaştırılmasına Yönelik Hidrofobik Nanopartiküllerin Hazırlanması - HÜSEYİN ALKAN 15.45 - 16.00 - Çay ve Kahve Arası 16.00 -17.00 - POSTER SUNUMLARI (P31-P55) 19.30 – Akşam Yemeği (Kapanış Yemeği) 29 MAYIS 2016 PAZAR 07.30 – 09.00 - Kahvaltı 09.30 - YAT TURU 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR POSTER BİLDİRİ LİSTESİ 27.05.2016 / 09:00-17:00 P1 ADEM ERGÜN Lakton Yapılı Tiyo-Crown Eterlerin PPO Enzimi Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması P2 Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU Glutaraldehit İle İmmobilize Edilen Enzim Temelli Biyosensör Tasarımı P3 BENGİ ÖZKAHRAMAN Ni(II) İyonu Baskılanmış Aljinat Esaslı Biyoadsorbanların Sentezi ve İyon Seçiciliğinin Belirlenmesi P4 BESTE ŞİPAL Bazı Sülfonamid Türevlerinin Laktoperoksidaz Enzimi Üzerine Etkilerinin Araştırılması P5 BİLGEN OSMAN Poli(DVB-MAPA) Süperhidrofobik Yüzeylerin Elde Edilmesi ve Karakterizasyonu P6 BUĞRA DAYI Serbest ve İmmobilize Morchella Esculenta ile Karişim Halinde Tekstil Boyar Maddesi İçeren Atik Sularin Biyolojik Gideriminin Araştırılması P7 BÜŞRA ÖZTURAN Aminoasit Temelli Polimerik Membranlara Flavonoid Yükleme Ve Salım Koşullarının Optimizasyonu P8 CANAN ARMUTCU Gıda Örneklerinde Okratoksin A Tayinine Yönelik Yüzey Plazmon Rezonans Sensörler P9 MELTEM KOCA ESENTÜRK Mikroalbümin Tayini için Yüzey Plazmon Rezonans Nanosensörler P10 DUYGU ÇİMEN Çinko İyonlarının Tayini İçin Moleküler Baskılanmış Nanosensörlerin Tasarımı, Hazırlanması ve Karakterizasyonu P11 DUYGU ÖNCEL Dermokozmetik Ürünlerde Vitamin C’nin Kontrollü Salımına Yönelik Nanopolimer Sistemleri P12 ECEM AYHAN Fenilketonüri Hastalığının Erken Teşhisine Yönelik Mıp Modifiye Biyosensör Sistemi Geliştirilmesi P13 EKREM TUNCA Rezene (Foeniculum vulgare Mill.) Ekstraktının İnsan Karbonik Anhidraz İzoenzimlerinin Esteraz Aktivitesi Üzerine Etkisinin İncelenmesi P14 EMEL TAMAHKAR IRMAK P15 ESMA SARI Modifiye Edilmiş Bakteriyel Selüloz Nanofiberler ile Protein Adsorpsiyonu Sulardan Seçici Olarak Eritromisin Tayini İçin Moleküler Baskılanmış Nanopartikül Temelli Nanosensörlerin Hazırlanması 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P16 ESRA ÇELİK Starkspur Golden Elma Çeşidinde Polifenol Oksidaz Enziminin Saflaştırılması ve Karakterizasyonu P17 EYYÜP AKSOY New Lanthanıde-Chelate Cross-Lınked Affınıty Cryogel For Proteın Separatıon P18 FATMA KARTAL İmmobilize Metal İyon Afinite Kromatografisi ile Bsa’nın Uzaklaştırılması P19 Selma SİNAN Azoarcus Group I Ribozimin Katlanma Sürecine Mg+2 ve Sıcaklığın Etkisinin Katalitik Aktivite Yöntemi Kullanılarak Araştırılması P20 SEDA KOYUN Moleküler Baskılanmış Kriyojellerle Amino Asit Enantiyomerlerinin Ayrılması P21 GÖZDE BAYDEMİR Üre Tanıma Belleğine Sahip Polimer Sentezi P22 ILGIM GÖKTÜRK Boya-Ligand Afinite Kriyojeller ile Saccharomyces Cerevisiae’den Malat Dehidrogenaz Enziminin Saflaştırılması P23 İBRAHİM DOLAK Chelate Cross-Linked Affinity Ion-Imprinted Cryogel for Selective Recognition of Cerium(III) in Environmental Samples P24 İSMAİL AĞIR Mikroçipe Entegre Potansiyometrik Mikro Sensörler Kullanılarak Yaygın Anyon ve Katyonların FIA Sistemde Eşzamanlı Tayini P25 KEMAL CETİN Antibiyotiklerin Analizi için Sıvı Kromatografisi Tandem Kütle Spektrometresi (LC–MS/MS) Metodu Geliştirilmesi P26 ÖMER ELKIRAN Biyoremediasyon Potansiyeline Sahip Bitkiler Gömülmüş Kriyojel Kolonların Hazırlanması ve Karakterizasyonu P27 SABİNA HÜSEYNLİ Geliştirilmiş Kuvars Kristal Mikroterazi Nanosensörler Aracılığıyla Yumurtada İlaç Kalıntılarının Analizi P28 SONA FAALNOURİ Gıdalardan Antibiyotik Tayini İçin Optik Temelli Sensörlerin Hazırlanması ve Karakterizasyonu P29 SENEM AKKOÇ Peroksidaz Enzimi Üzerine Yeni Organik Bileşiklerin İhbisiyon Etkisi P30 SENEM AKKOÇ Üreaz Enzim Aktivitesi Üzerine Benzimidazolyum Tuzlarının İnhibisyon Etkisi 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR 28.05.2016 / 09:00-17:00 P31 MELİSA YILDIRIM Yaşlanma Karşıtı Nano-Malzeme Geliştirilmesi P32 ÇİĞDEM BİLEN Yeni Pirido [2,3-d] Pirimidin Türevlerinin Sentezi ve Eritrosit Karbonik Anhidraz I ve II İzoenzimleri Üzerine in vitro İnhibisyon Etkilerinin İncelenmesi P33 MUSTAFA BURAK ÇOBAN Üç Valanslı EuIII ve TbIII İyonları’nın PPO Enziminin Aktivitesi Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması P34 NALAN ÖZDEMİR Çiçek Benzeri Şekillere Sahip Manyetik Özellikli Peroksidaz-İnorganik Hibrit Nano Yapıların Hazırlanması ve Karakterizasyonu P35 NİHAN AYDOĞAN Sularda Cu(II) İyonlarının Tayini için İyon Baskılanmış Nanopartiküllerin Karakterizasyonu ÖMER ADİL KORKMAZ Hayvansal Kaynaklı Gıdalarda İmmünoafinite Kromotografisi Yöntemi ile Vitamin B12 Tayini P36 P37 KORAY ŞARKAYA Ag+ Adsorpsiyonu için Ag+ Baskılanmış Kriyojellerin Hazırlanması ve Özelliklerinin İncelenmesi P38 ÖZLEM ARSLAN Aynı Kaynağın Farklı Dokularından Elde Edilen Kitinin Protein Adsorpsiyon Davranışlarının İncelenmesi P39 ÖZLEM TAVUKÇUOĞLU Parmaktan Alinan Kanda Ürenin Ölçümü için Yeni Bir Kullan-At Tipi Potansiyometrik Üre Biyosensör ve Ölçüm Sistemi P40 MEHMET EMİN DİKEN PVA-PAA-HA Hidrojel Filmlerin Kimyasal ve Biyolojik Özelliklerinin Belirlenmesi P41 GAMZE ÖKEMLER Karbonik Anhidraz İzoenzimlerinin Saflaştırılması İçin Yeni Bir Afinite Jelinin Sentezlenmesi P42 Şeyma ERİK Polifenol Oksidaz Enziminin İmmobilizasyonu ve Bazı Özelliklerinin Araştırılması P43 ADEM ERGÜN Makro Halkalı Tiyo-Crown Eterin PPO Enziminin Aktivitesi Üzerindeki Etkisinin Araştırılması P44 MELDA ALTIKATOĞLU Üreaz Enziminin PEG Aldehit Polimeriyle Non-Kovalent Etkileşimlerle Stabilizasyonu P45 TUBA ÖZGÖÇER Stres Belirteci Kortizolün Tükürükte Ölçülmesi Amacıyla Kortizol Enzim İmmunoassay Testinin Kurulması P46 TUBA ÖZGÖÇER Sıçanlarda Anti-Escherichia Coli Antikorlarını Tespit Eden Direk Elisa Testinin Kurulması 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P47 TUĞBA YAPICI Albumin Tayinine Yönelik Cibacron Blue Bağlı Phema Nanopartiküller ile Spr Biyosensör Hazırlanması P48 VOLKAN SAFRAN Cu+2 Tayini İçin Moleküler Baskılama Temelli Biyosensörlerin Yüzey Plazmon Rezonans (Spr) Sisteminde Kullanılması P49 ZEHRA BAŞI Centaurea solstitialis L. subsp. carneola (Boiss.) Wagenitz, Sideritis brevidens P. H. Davis ve Origanum majorana Bitkilerinin Ekstraktlarının İnsan Plazması Anjiotensin Konverting Enzim Üzerine Etkilerinin Araştırılması P50 ZEHRA BAŞI Peganum harmala ve Chelidonium majus Bitkilerinin Polar Faz Ekstraktlarının İnsan Plazması Asetilkolinesteraz Enzimi Üzerine Etkilerinin Araştırılması P51 ZÜBEYDE BAYSAL Karbofuran Tayini için Kuvars Kristal Mikroterazi (Qcm) Sensörlerin Hazırlanması P52 Tuğba TAK Farklı Sığır Irklarından Elde Edilen Sperm Gst Enzimlerinin Pestisitlere Karşı İlgisinin Araştırılması P53 Özge BOZKURT Farklı Sığır Irklarından Elde Edilen Sperm Gst Enzimlerinin Bazı Ağır Metallere Karşı İlgisinin Araştırılması P54 Büşra ÇABAŞ Sıderıtıs Türlerinden İzole Edilen Sideridiol, Asetoksi Siderol ve Kaempferol Bileşiklerinin Ksantin Oksidaz Enzimi Üzerine Afinite Etkisinin İncelenmesi P55 Canan ARMUTCU Histidin Epoksi ile Aktive Edilmiş Sefaroz Küreler ile Poli(2-Hidroksietil Metakrilat) Kriyojellerin Hazırlanması ve İnsan İmmunoglobulin G Saflaştırılması 16.00 – 17. 00 Poster Tartışması (Sunum yapan yazarların posterlerinin yanında bulunmaları gereklidir) 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR SÖZLÜ BİLDİRİLER 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S1 Caga-Pozitif Helicobacter Pylori Enfeksiyonunun Serolojik Tanısı İçin Bir İmmünokromatografik Test Çubuğu Geliştirilmesi Cebrail KARAKUŞ, Barık SALİH Fatih Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, İstanbul ÖZET Helicobacter pylori enfeksiyonu dünya nüfusunun yaklaşık yarısında görülmektedir. Bu bakteride, sitotoksin bağlantılı gen A (cagA) oldukça immünodominant CagA antijenini kodlamaktadır. CagA-pozitif H. pylori suşları en ciddi mukoza lezyonlarına yol açarak mide ve duodenum ülserleriyle mide kanseri oluşumunda etkilidir. Mide biyopsilerinde (endoskopi) cagA geninin durumu PZR ile belirlenebilmektedir. Bu gibi invaziv metotlar pahalı, zaman alıcı ve zahmetlidir. Fakat serolojik testler (invaziv olmayan metotlar) ile bu cagA geninin varlığı dolaylı olarak serumdaki anti-CagA antikorlarının tespitiyle belirlenebilir. Amacımız, geliştirdiğimiz rekombinant CagA (rCagA) proteini ve anti-rCagA monoklonal antikoru (Mab) kullanarak enfekte hastaların serumlarında anti-CagA antikorlarının tespiti için bir immünokromatografik test çubuğu (İKTÇ) geliştirmektir. rCagA, altın nanoparçacık üzerine kaplandı ve konjugat pede yerleştirildi. İşaretlenmemiş rCagA ve anti-rCagA Mab, destek kart üzerindeki membrana sırasıyla test çizgisi ve kontrol çizgisi olarak sabitlendi. Konjugat, örnek ve emici ped, membran kart üzerine montajlandı ve bu test çubuğu plastik bir kaset içine yerleştirildi. PZR ve ELISA yöntemleriyle belirlenen 22 CagA-pozitif ve 8 CagA-negatif H. pylori enfeksiyon vakalarından toplanan serumlar bu İKTÇ ile test edildi. Örnek pedine damlatılan serum sıvısı içinde bulunan anti-CagA antikorları konjugat pede hareket ederek burada altın nanoparçacık işaretli rCagA’ya bağlandı. Membranda lateral akımla ilerleyen bu immünokompleks, test çizgisinde rCagA tarafından yakalanarak kırmızı bir çizgi oluşturdu. Örnek sıvısı, kontrol çizgisine doğru ilerledi ve burada anti-rCagA Mab tarafından yakalanan altın nanoparçacık işaretli rCagA kırmızı bir çizgi oluşturdu. Dünyada ilk olarak serumda anti-CagA antikorlarını tespit eden geliştirdiğimiz bu İKTÇ; hızlı (20dk), teçhizat gerektirmeyen, ucuz, kullanımı kolay, uzun raf ömürlü, çok duyarlı (21/22, %95) ve özgün (8/8, %100) olma avantajlarına sahiptir. Anahtar Kelimeler: Helicobacter pylori, CagA, immünokromatografik test çubuğu. Bu çalışma, TÜBİTAK tarafından 111T370 numaralı proje ve Fatih Üniversitesi tarafından P50031402_G numaralı proje ile desteklenmiştir. 1 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S2 Klonlama Vektörleri Olan pMAD ve pUC18 Plazmidlerinin Saflaştırılmasına Yönelik Yeni Doğal Bir Sorbentin Geliştirilmesi Demet ERDÖNMEZ2, Özlem ARSLAN1, Mehmet ODABAŞI1 1 Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Aksaray 2 Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray ÖZET Gen terapisi, biyolojik sensör, nano boyuttaki yapıların oluşturulması ve gen klonlamasında plazmid DNA’ lardan yoğun bir şekilde yararlanılmaktadır. DNA saflaştırılması için kullanılan mevcut yöntemler arasında çoğunlukla afiniteye dayalı sorbentler ve çöktürme metodları bulunmaktadır. Çöktürme metodlarında, çoğunlukla organik çözücüler kullanıldığı için ortamda ekstra kirlilik oluşur, bu kapsamda saflaştırma basamak sayısını azaltacak, non-toksik ve doğal sorbentlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmada, bir dizi kimyasal işleme maruz bırakılarak genetik materyali çıkartılmış, böylece kabuk kısımlı sporopolenin bölümü oluşturulan ve daha sonra Cu 2+ takılarak elde edilen Cu2+-sporopolenin partiküllerin, 0.5 cm çapında PHEMA-metilen bis-akrilamid kriyojelik membranları hazırlanmış ve elde edilen Cu2+-sporopolenin gömülü polimerik membranların kesikli sistemde önce ticari DNA’ ya, daha sonra klonlamada vektör olarak kullanılan pMAD plazmidi ile pUC18 plazmidine karşı adsorbsiyon davranışları incelenmiştir. Bu amaçla, Cu2+-sporopolenin gömülü polimerik membranların, adsorpsiyon optimizasyon çalışmaları için önce ticari DNA’ya karşı pH, derişim ve ortam iyonik şiddetine karşı davranışları araştırılmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre maksimum DNA adsorpsiyonu pH 7’de 20,2 mg/g (0,5 mg/mL derişimde) olarak bulunmuştur. İlgili plazmidler, moleküler çalışmalarda kullanılmak üzere, araştırmada kullanılan E.coli DH5α bakterisine transforme edilmiş, sonraki basamakta bakteri hücrelerinin alkalin ortamda liziz edilmeleriyle, plazmidler hücre dışına alınarak çalışma için kullanılmıştır. Plazmid DNA’ların, Cu2+-sporopolenin gömülü polimerik membranlar ile etkinleştirilmiş adsorpsiyon davranışları, spektrofotometrik olarak NanoDrop 2000c (ThermoScientific) cihazı ile ölçüldüğünde %80’in üzerinde bir saflaştırma gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler:Plazmid DNA adsorpsiyonu, affinitekromatografisi, E.coli DH5α 2 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S3 Anti-Kanser İlaçların Kontrollü Salımı için Moleküler Baskılanmış Kriyojeller Monireh BAKHSHPOUR, Handan YAVUZ ALAGÖZ, Adil DENİZLİ Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Hacettepe Universitesi, Ankara, Turkiye ÖZET Kontrollü ilaç salımının amacı ilacın vücudun en uygun bölgesine terapötik doz ile salımını sağlamaktır. Bunun yanında ilacın yan etkilerini azaltmak, hastaya en uygun doz şeklinde verilmesini sağlamak ve ilacın farmakolojik etkisini uzun süre tutmaktır. Moleküler baskılama işlemi, kalıp molekül ile çevresindeki fonksiyonel monomer ve çapraz bağlayıcının üç boyutlu etkileşimlerine dayalı bir teknolojidir. Kriyojeller, kısmen donmuş monomer veya polimer çözeltileriyle hazırlanan üç boyutlu jel matriksleridir. Makrogözenekli yapıları sayesinde hızlı şişme kinetiği ile ilaç salım sistemlerinde kullanılabilirler. Mitomisin C çok geniş spektrumlu bir antibiyotiktir. Antiproliferatif özelliğinden dolayı göğüs, prostat kanserlerinde kullanılır. Bu çalışmada Mitomisin C’nin kontrollü salımı için Mitomisin C baskılanmış PHEMA temelli kriyojel membranlar hazırlanmış in-vitro ortamda ilaç salımının incelenmiştir. Nmetakriloil-(L)-histidin (MAH) monomeri özellikli tanıma bölgeleri oluşturmak için sentezlenmiştir. MAH monomeri ile bakır iyonu arasında kompleks oluşumundan sonra metal iyon koordinasyon etkileşimleri kullanarak MAH-Cu2+ monomeri ve Mitomisin C ile önkompleks yapılmıştır. PHEMA kriyojellerin yüzey yapısı ve spesifik yüzey alanları SEM ve BET yöntemleri ile belirlenmiştir. Yapıdaki MAH-Cu2+’nın varlığını göstermek üzere FTIR spektrumları alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Mitomisin C, N-metakriloil-(L)-histidin, Kriyojel, Kontrollü ilaç salımı. 3 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S4 Bazı Biyoteknolojik Kimyasalların PON1 Enzimi Üzerine In Vitro Etkilerinin Araştırılması Mustafa Oğuzhan KAYA Siirt Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Temel Bilimler Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Siirt ÖZET Bu çalışmada, detoksifikasyon ve antioksidan aktivitesi ile metabolizmada kardiyovasküler olaylar gibi önemli fizyolojik fonksiyona sahip insan serum Paraoksonaz 1 (PON1) enziminin saflaştırılması ve çeşitli kimyasalların IC50 değerlerinin saptanması amaçlanmıştır. PON1, amonyum sülfat çöktürmesi yöntemi ve Sepharose-4B-L-tirozin-1-naftilamin hidrofobik etkileşim kromatografi jeli kullanılarak saflaştırılmıştır. Saflaştırılan PON1 enzimi üzerine farmasötik, medikal ve biyoteknolojik çalışmalarda sıkça kullanılan 4-(dimetilamino) benzaldehid, 3,5dinitrosalisilik asit, sodyum azit, benzidin ve hidrazinyum sülfatın inhibisyon etkileri belirlenmiştir. Araştırma sonucunda, IC50 değeri 0.126 mM ile benzidin en güçlü inhibisyon etkisi gösteren yapı olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: PON1, Antioksidan, Hidrofobik etkileşim kromatografisi, İnhibisyon 4 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S5 Polietilen Glikol (PEG) ile Modifiye Edilmiş Glukoz Oksidazın Termal Stabilizayonu Gökay VARDAR1, Melda ALTIKATOĞLU1, Yeliz ELALMIŞ2, Özlem TAVUKÇUOĞLU2, İbrahim IŞILDAK2 1- Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, İstanbul, 2- Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Metalurji Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, İstanbul ÖZET Enzimler suda çözünür polimerler veya bazı kimyasal maddeler kullanılarak modifiye edilebilmektedir. Doğal ve sentetik makromoleküllerin enzimler ile oluşturduğu konjugatlar, serbest enzimlere nazaran daha dirençli ve stabil olmaktadır. Ayrıca tıpta ve biyoteknolojinin çeşitli dallarında kapsamlı uygulama alanları bulmaktadır. Bu çalışmada öncelikle polietilen glikolün (PEG) aldehid türevi sentezlendi ve GOD enzimi ile farklı mol oranlarında (nGOD/nPEG: 1/1, 1/5, 1/10, 1/20) enzim-polimer kovalent konjugatları hazırlanmıştır. Konjugatların ve serbest enzimin farklı sıcaklıklarda ve farklı pH değerlerindeki aktiviteleri tayin edildi. Konjugatların ve serbest enzimin raf ömürleri incelendi, termal stabilite analizleri yapıldı. Ayrıca konjugatların ve serbest enzimin kinetik sabitleri belirlendi. Ek olarak konjugatların karakterizasyon çalışmaları yapıldı. Konjugatlar, tüm sıcaklık ve pH değerlerinde serbest enzimden daha düşük aktivite gösterdiler. Ancak yüksek sıcaklığa karşı oldukça iyi direnç göstererek serbest enzimden daha yüksek aktivite değerleri izlendi. Konjugatın zamana bağlı termal stabilitesinin oldukça iyi olduğu gözlendi. Ayrıca, GOD PEG konjugatının tayin edilen raf ömürlerinin, serbest enzimden daha iyi olduğu görüldü. Anahtar Kelimeler: Glukoz oksidaz, enzim stabilizasyonu, polietilen glikol, 5 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S6 Kreatinin Baskılanmış Yüzey Plasmon Rezonans (SPR) Temelli Biyosensörler Aykut Arif TOPÇU1, Erdoğan ÖZGÜR2, Fatma YILMAZ3, Adil DENİZLİ2 1 Aksaray Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray 2 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara 3 Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Gerede Meslek Yüksek Okulu, Kimya ve Kimyasal İşletme Teknolojileri Bölümü, Bolu ÖZET Kreatinin vücut sıvılarında bulunan ve belirli sınır aralıklarında seyreden önemli bir klinik analittir. Kreatinin miktarının tayin edilmesinde genellikle Jaffe reaksiyonu kullanılır fakat kreatinin ile aynı ortamda bulunan ürik asit, glikoz ve keton cisimleri gibi diğer moleküllerin reaksiyon ortamına girişim yapması sonucunda kreatinin miktar tayininde sapmalarla karşılaşmak mümkündür. Moleküler baskılama polimer matrikste, seçilmiş olan hedef molekülü şekil ve geometrik yapı olarak tanıyan hafıza bölgelerinin oluşturması tekniğidir. Moleküler baskılanmış polimerlerin kolay hazırlanmaları, ucuz olmaları ve hedef moleküle karşı özgül olmaları bir çok alanda kullanılmalarına imkan tanımaktadır. Yüzey plazmon rezonans (SPR) herhangi bir işaretli ajana gerek duyulmadan biyomolekül etkileşimlerinin eş zamanlı olarak incelendiği yöntemdir. Yöntemde; ince film tabakasıyla ayrılan farklı kırılma indislerine sahip iki ortam arasına gönderilen ışığın yansıması ve yansıyan ışığın ölçülmesinden yararlanılır. Yapılan çalışmada kreatinini yüksek seçicilikte ve düşük miktarda tayin etmek amacıyla kreatininin baskılanmış SPR biyosensör çipler hazırlanmıştır. Hazırlanmış olan SPR çiplerin kreatinine karşı seçicilik çalışmaları kreatin ile N-hidroksi süksinimid (NHS) molekülleri ve yapay idrar çözeltileri kullanılarak değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kreatinin, Moleküler Baskılama, Yüzey Plasmon Rezonans Biyosensörler 6 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S7 Eser Miktardaki Pah’larin Analizi için Moleküler Baskilanmiş Ön-Deriştirme Kolonlarinin Spr Sensörler Ile Birleştirilmesi Mehmet Emin ÇORMAN1, Lokman UZUN2,3, Adil DENİZLİ2 1 Sinop Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, Sinop 2 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya ABD, Ankara 3 Linköping Üniversitesi, Biyosensör ve Biyoelektronik Araştırma Merkezi, IFM, Linköping, İsveç ÖZET Çevre sularında eser miktarlarda bulunan, geleneksel yöntemlerle tayin edilmesi oldukça zor olan ve en tehlikeli kanserojen maddelerden biri kabul edilen benzo[a]piren (BaP)’in, sulardan önderiştirilmesi ve tayini için moleküler baskılama yöntemiyle kompozit kartuşların ve yüzey plazmon rezonans (SPR) temelli sensörlerin hazırlanması amaçlanmıştır. Bu kapsamda ilk olarak SPR çip üzerinde baskılanmış film, BaP varlığında N-Metakriloil-L-fenilalanin (MAPA) ve etilen glikol dimetakrilat (EDMA)’ın polimerizasyonu ile hazırlanmıştır. Ayrıca baskılanmamış SPR nanosensör, kontrol deneyi için kalıp molekül BaP olmadan hazırlanmıştır. Hazırlanan SPR nanosensörler, atomik kuvvet mikroskobu (AFM), elipsometre ve temas açısı ölçümleriyle karakterize edilmiştir. Kalınlık ölçümleri ve AFM görüntüleri, SPR çip yüzeyinde ince filmlerin başarılı bir biçimde oluştuğunu göstermektedir. Farklı derişimlerdeki BaP çözeltileri adsorpsiyon kinetiklerinin belirlenmesinde kullanılmıştır. BaP baskılanmış SPR nanosensörlerin seçiciliğini göstermek için BaP, BbF, BkF, IcdP ve 1-naftol’un yarışmacı adsorpsiyonu araştırılmıştır. Çalışmada nihai olarak, ön-deriştirme ve sensör çalışmaları birleştirilmiştir. Ön-deriştirme sonucunda kompozit kartuşlarla daha düşük derişimlere inilerek BaP moleküllerinin SPR nanosensörlerde tayini başarılı biçimde gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, PAH’ların hem önderiştirme hem de optik biyosensörlerle tayini için moleküler baskılama yaklaşımlarının uygun olduğunu açıkça göstermektedir. Anahtar Kelimeler: polisiklik aromatik hidrokarbonlar, benzo[a]piren, ön-deriştirme, SPR. 7 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S8 İnsan Plazmasından Afinite Kromatografisi Yöntemiyle Saflaştırılan Anjiotensin Konverting Enzim Üzerine Nigella Sativa Ekstraktından Kolon Kromatografisi İle İzole Edilen Bazı Etken Maddelerin Etkisinin Araştırılması Zehra BAŞI, Vedat TÜRKOĞLU Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Van ÖZET Anjiotensin konverting enzim (ACE, EC 3.4.15.1) kan basıncının düzenlenmesinde görev alan önemli bir enzimdir. ACE (EC 3.4.15.1) insan plazmasından afinite kromatografisi yöntemi ile saflaştırıldı. Plazma anjiotensin konverting enziminin saflaştırma oranı 12860 kat olarak hesaplandı. Saflaştırılan ACE için optimum sıcaklık ve pH belirlendi. Plazma ACE için optimum sıcaklık 35-40 oC ve optimum pH 7.4 olarak bulundu. SDS-PAGE ile ACE’in alt birimlerinin molekül kütleleri 60 ve 70 kDa olarak hesaplandı. Nativ-PAGE ile ACE’in doğal yapısı korunarak tek bant elde edildi. Ayrıca jel filtrasyon kromatografisi ile enzimin molekül kütlesi belirlendi ve grafikten ACE’in molekül kütlesi 260 kDa olarak hesaplandı. Nigella sativa (çörek otu) bitkisinden kolon kromatografisi yöntemi ile tabii yağ asitleri izole edildi. İzolasyon için art arda 4 kolon hazırlandı ve değişen CHCI3:MeOH oranlarıyla 6 fraksiyon elde edildi. İkinci kolondan 1. ve 2. fraksiyon, üçüncü kolondan 3. ve 4. fraksiyon ve dördüncü kolondan ise 5. ve 6. fraksiyon elde edildi. Bu fraksiyonların NMR ve GS-MS ile analizleri yapıldı. GS-MS grafiklerinden izole edilen fraksiyonların doğal yağ asitleri olduğu belirlendi ve linoleik asit ve palmitik asit yüksek oranda bulundu. Nigella sativa’dan izole edilen 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. fraksiyonların ACE aktivitesi üzerine etkisi incelendi. 3. fraksiyon ACE aktivitesi üzerine aktivasyon etkisi gösterdi. 1, 2, 4, 5 ve 6. Fraksiyonlar ise ACE aktivitesi üzerine yarışmasız inhibisyon gösterdi ve grafikleri çizildi. Grafik denkleminden bu fraksiyonların I50 değerleri hesaplandı. İnsan plazması ACE üzerine 1, 2, 4, 5 ve 6. Fraksiyonları için I50 değerleri sırasıyla 1.597 mg/mL, 0.053 mg/mL, 0.527 mg/mL, 0.044 mg/mL ve 0.136 mg/mL olarak hesaplandı. En yüksek inhibitör aktivitesini 0.044 mg/mL I50 değeri ile 5. fraksiyon gösterdi. Anahtar kelimeler: Anjiotensin konverting enzim, Nigella sativa, saflaştırma, izolasyon, yağ asitleri. 8 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S9 Moleküler Baskilanmiş Nanofilm Temelli Yüzey Plazmon Nanosensörlerle Pestisit Tayini Yeşeren SAYLAN1, Semra AKGÖNÜLLÜ1, Duygu ÇİMEN1, Ali DERAZSHAMSHİR1, Nilay BERELİ1, Fatma YILMAZ2, Adil DENİZLİ1 1 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Ana Bilim Dalı, Ankara. 2 Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojileri Bölümü, Bolu. ÖZET Pestisitlerin tarımda çokça kullanılması sahip oldukları zehirli etkilerinden ve uzun zamanlı ortaya çıkabilecek sağlık risklerinden dolayı kaygıların artmasına sebep olmaktadır. Bu çalışmanın amacı yaygın biçimde kullanılan triyanizik pestisit çeşitleri olan siyanazin (SNZ), simazine (SMZ) ve atrazin (ATZ) pestisitlerini hassas, seçici ve gerçek zamanlı olarak teşhis etmektir. Bu amaçla, moleküler baskılanmış nanofilm temelli yüzey plazmon rezonans (SPR) nanosensörler üretilip karakterize edilerek SNZ, SMZ ve ATZ pestisitlerini teşhis etmede kullanılmıştır. Moleküler baskılanmış nanofilmler, N-metakriloil-L-fenilalanin metil ester (MAPA) ve 1-vinilimidazol (VIM) monomerleri varlığında etilen glikol dimetakrilat (EGDMA) çapraz bağlayıcısı ile polimerleştirilmiştir. SNZ, SMZ ve ATZ baskılanmış SPR nanosensörler, 0.1 ile 6.64 nM arasındaki derişimlerdeki pestisit tayininde kullanılmıştır. Elde edilen seçicilik sonuçları ile birlikte, SNZ, SMZ ve ATZ baskılanmış SPR nanosensörlerin, yüksek seçiciliğin yanı sıra yüksek hassasiyette ölçüm yapması, hızlı cevap vererek tekrar ve kolayca kullanılabilirliği maliyeti düşürdüğünden ticari yöntemlere alternatif bir yöntem olabileceği düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Moleküler baskılama, SPR nanosensör, triazin pestisit. 9 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S10 Alkalen Fosfatazın Saflaştırılması ve Bazı ilaçlara Karşı Afinitesinin Araştırılması Çiğdem BİLEN, Nahit GENÇER, Oktay ARSLAN Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir ÖZET Bu çalışmada, fosfat metabolizmasında önemli role sahip olan Alkalen Fosfatazın (ALP), sütte pastörizasyon belirteci olarak kullanılması gerekçesiyle sütte bulunan izoformu biyokimyasal yöntemlerle saflaştırılmış ve bazı veteriner ilaçların enzim aktivitesi üzerine etkileri araştırılmıştır. Enzim, çeşitli organik çözücülerle muamele edilerek, amonyum sülfat çöktürme aralıkları belirlenmiştir. Elde edilen çökelek diyaliz edilerek, Sephadex G-100 jel filtrasyon kolonuna tatbik edilmiş ve elektroforez ile saflık kontrolü yapılmıştır. Enzim, pastörizasyon sıcaklığına gelindiğinde inaktive olacağından enzim aktivitesinin gözlenmemesi sütün pastörize olduğunu gösterir. Fakat, veteriner ilaçlar tarafından enzimin inaktivasyonu söz konusu olduğunda, pastörizasyon sıcaklığına ulaşılmadan enzim inhibe olacağından doğru bir pastörizasyon gerçekleştirilemeyecektir. Bu sebeple çalışmamızda, bazı ilaçların enzim aktivitesi üzerine inhibisyon etkileri incelenmiştir. ALP’nin bilinen inhibitörü olan Levamisol ile karşılaştırıldığında, enzim aktivitesini azaltan ilaçların zayıf inhibitör etki gösterdiği belirlenmiş ve inhibisyon etkisi gösteren ilaçların IC50 değerleri hesaplanarak, ilaçlara ait sütte belirlenen maksimum kalıntı limitleriyle karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Alkalen Fosfataz, Saflaştırma, İnhibisyon. 10 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S11 Simultaneous Removal of Ibuprofen and Diclofenac Sodium by Surface Response Design onto Htc-Ber Tahira QURESHI1, Najma MEMON2, Saima Q. MEMON2, Handan YAVUZ1 and Adil DENIZLI1 1Department of Chemistry, Hacettepe University, Beytepe-Ankara 06532, Turkey 2 National Centre of Excellence in Analytical Chemistry, University of Sindh, Jamshoro, Sindh ABSTRACT In this study, competence of hydrothermal carboneous material from Ber fruit was assessed. Simultaneous removal of diclofenac sodium (DCF) and ibuprofen (IBP) was optimized by using response surface methodology (RSM). Mathematical modeling successfully reduces the number of experiments for optimization process with reliable results. Hydrothermal carbons (HTC) are new generation of sorbent materials obtained through carbonization of cellulosic or lignocellulosic biomass under hydrothermal conditions and endogenous pressures. Wild variety of Ber fruit abundantly available in Sindh region of Pakistan was used as source material to prepare HTC. The IBP and DCF simultaneous removal were done onto HTC-ber by set of 18 experiments and factors as pH, amount of sorbent, contact time and concentration of sorbate were considered the critical factors to be studied for removal. Kinetic equations predicted a complex nature yet efficient sorption process. A face-centered Draper-Lin composite design predicted maximum removal efficiency at optimum variables. Adsorption capacity as calculated from Langmuir adsorption isotherm was found to be 40.72 mmol g-1 and 121 mmol g-1 for DCF and IBP, respectively. Characterization of HTC-ber suggested a possible contribution of carboxyl and hydroxyl groups in the process of sorption. Keywords: diclofenac sodium (DCF), ibuprofen (IBP), Hydrothermal carbons (HTC). 11 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S12 Suda Çözünebilir İmin-Kitosan-Ni2+ Kompozit Kompleksleri Gömülü Kriyojeller ile Lizozim Enziminin Saflaştırılması Ömür ACET, Talat BARAN, Ayfer MENTEŞ, Mehmet ODABAŞI Aksaray Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü [email protected] ÖZET Biyopolimerler yenilebilir kaynaklardan olup, ticari materyallere nazaran çevre dostu olmalarından dolayı büyük bir ilgi görmektedir. Kitosan da selülozun ardından en çok kullanılan biyopolimerdendir. Biyouyumlu yapısı sayesinde birçok alanda kendine yer bulmuştur. Kitosan; böceklerin ve deniz kabuklularının sert dış dokusunda, mantarların hücre duvarlarında bulunan kitinin deasetilasyonundan elde edilir. Kitosan sahip olduğu birçok emsalsiz fizikokimyasal özellikten dolayı özellikle biyomedikal uygulamalarda son yıllarda üzerine odaklanılan önemli alternatiflerden biri olmuştur. Kitosan neredeyse doğadaki tek katyonik polisakkarittir, Fakat, nötral ve bazik ortamlarda çözünmemesi kullanımını sınırlamaktadır. Bu nedenle, kullanım alanını genişletmek için kitosan, çeşitli modifikasyonlara tabi tutulur. Bu çalışma kapsamında, karboksi metil kitosan (CM-CS) imin-Ni+2 kompleksi gömülü süpermakrogözenekli kriyojel kompozit kolonların hazırlanması ve sulu çözeltiden lizozim enziminin saflaştırılmasına yönelik sorbentler hazırlanmıştır. Monomer olarak poli(2-hidroksietil metakrilat), çapraz bağlayıcı olarak N,Nˈ-metilen-bis-akrilamid, başlatıcı/aktivatör olarak N,N,N´,N´-tetrametilen diamin (TEMED)/amonyum persülfat (APS) kullanılmış ve radikal kriyokopolimerizasyon yöntemiyle Ni2+ bağlı O-karboksimetil kitosan Schiff bazı kompleksleri gömülü Poli (2-Hidroksietil metakrilat) kriyojeller, 2.5 mL’lik plastik tüplerde sentezlenmiştir. Hazırlanan kriyojeller taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve FTIR ile karakterize edilmiştir. Sulu çözeltiden lizozim adsorpsiyonuna pH’nın, derişimin, akış hızının, iyonik şiddetinin ve sıcaklığın etkisi incelenmiştir. Sulu çözeltiden maksimum lizozim adsorpsiyonu pH 8.0 fosfat tamponunda gözlenmiştir (128,9 mg/g kompleks). Ayrıca, CM-CS imin-Ni2+ kompleksi gömülü kompozit kriyojele lizozim adsorpsiyon-desorpsiyon işlemi adsorpsiyon kapasitesinde önemli bir azalma olmaksızın 30 kez uygulanmıştır. Anahtar Kelimeler: CM-Kitosan, İMAK, Lizozim Adsorpsiyonu Bu çalışma kısmen, KBAG-113Z296 Nolu Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenmiştir. 12 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S13 Paraoksonaz 1 Enziminin Hidrofobik Etkileşim Kromatografisi İle Saflaştirilmasi Nahit GENÇER Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir ÖZET Fizyolojik substratı henüz belirlenmemiş olan Paraoksonaz (PON1), arilesteraz, paraoksonaz ve laktonaz aktivitesine sahip bir ester hidrolazdır. PON1 enzimi detoksifikasyon ve antioksidan aktivitesi ile metabolizmada önemli bir fizyolojik fonksiyona sahiptir. Bu çalışmada, insan paraoksonaz enzimi için amonyum sülfat çöktürmesi ve Sepharose4B-L-tirosin-1-aminoantresen hidrofobik etkileşim kromatografisinden oluşan iki aşamalı yeni bir saflaştırma stratejisi geliştirilmiştir. Hidrofobik etkileşim kromatografisi jeli, CNBr ile aktive edilmiş Sepharose-4B’ye uzantı kolu olarak L-tirozin bağlandıktan sonra ligand olarak hidrofobik bir molekül olan 1-Aminoantresenin L-tirozine kenetlenmesi sonucu sentezlenmiştir. Sentezlenen hidrofobik jel ile uygulanan hidrofobik etkileşim kromatografisi ve amonyum sülfat çöktürmesi yöntemleri kullanılarak insan serumundan PON1 enzimi saflaştırılmıştır. SDS poliakrilamid jel elektroforezi ile yaklaşık 43 kDa molekül ağırlığına sahip tek bant elde edilmiştir. Saflaştırma, % 16,17 genel verim ile 674 kattır. Anahtar Kelimeler: Paraoksonaz (PON1), hidrofobik etkileşim kromatografisi, saflaştırma. 13 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S14 Karbofuran Tayinine Yönelik Moleküler Baskılama Temelli Yüzey Plazmon Rezonans (SPR) Sensörlerin Hazırlanması Oğuz ÇAKIR1, Monireh BAKHSHPOUR2, Fatma YILMAZ3, Zübeyde BAYSAL4, Adil DENİZLİ2 1 Dicle Üniversitesi, Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, Diyarbakır 2 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Beytepe, Ankara 3 Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojisi Bölümü, Gerede, Bolu 4 Dicle Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Diyarbakır [email protected] ÖZET Pestisitler, zirai mücadele araştırma ve uygulamalarında kullanılan her türlü kimyasal madde ve preparatlardır. Zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak, ya da zararlarını azaltmak amacıyla kullanılmaktadır. Mevcut alanlardan daha fazla üretim yapılabilmesi için bugün bütün dünyada yaygın kullanılan pestisitler vazgeçilemeyecek maddeler olarak kabul edilmektedir. Pestisitlerin karbamatlı insektisit grubundan olan karbofuran, tarım uygulamalarında geniş ölçüde kullanılmakta olup insanlar için toksik etki oluşturarak nörolojik etkiler, kalıcı gelişimsel bozukluklar ve otoimmün hastalıkların oluşmasına neden olmaktadır. Bu kapsamda, sentetik tanıma elemanlarının hazırlanmasında etkin bir şekilde kullanılan moleküler baskılanmış polimer (MIP) yöntemi ile herhangi bir işaretleme yöntemi kullanmadan moleküler etkileşimlerin eş zamanlı olarak incelenebildiği yüzey plazmon rezonans (SPR) sensör sistemi kullanıldı. Bu çalışmada, yüzey plazmon rezonans sensör sistemi kullanılarak karbofuran'ın tayini amaçlandı. SPR sensörler altın yüzeye karbofuran baskılanmış poli(etilenglikol metakrilat-Nmetakriloil-(L)-triptofan metil ester) poli(EDMA-Trp) nanofilmleri ile modifiye edilerek hazırlandı. Ayrıca baskılanmamış nanofilmler, kontrol deneyi için kalıp molekül karbofuran olmadan hazırlandı. SPR sensörler, atomik kuvvet mikroskobu (AFM), elipsometre, FTIR-ATR ve temas açısı ölçümleriyle karakterize edildi. Desorpsiyon çalışmaları 0,01M CaCl 2 çözeltisi ile uzaklaştırılarak gerçekleştirildi. 10-1000 pg/ml aralığında farklı konsantrasyonlar çalışılarak parametreler optimize edildi. Tayin limiti, 2 pg/ml olarak bulundu. Seçicilik çalışmalarında karbofuran'a oldukça benzer molekül yapıya sahip bendiokarb ve karbaril pestisitleri kullanıldı. Sonuçlar, baskılanmış karbofuran için yüksek seçiciliğe ve duyarlılığa sahip olduğunu göstermektedir. Anahtar kelimeler: Moleküler baskılama, yüzey plazmon rezonans, karbofuran. Bu çalışma, 115Z126 no'lu TÜBİTAK projesi tarafından desteklenmektedir. 14 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S15 Streptococcus Mutans Karbonik Anhidrazının Ekspresyonu, Saflaştırılması, Elektroforetik ve Kinetik Özeliklerinin Araştırılması Nurcan DEDEOĞLU, Semra IŞIK1, Claudiu T. SUPURAN2 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir 2 Polo Scientifico, Laboratorio di Chimica Bioinorganica, Universita` degli Studi di Firenze, Rm. 188, Via della Lastruccia 3 50019, Sesto Fiorentino (Florence), Italy ÖZET Diş çürüğü oluşumuna sebep olan oral patojenik bakteri Streptococcus mutans, β-sınıfı karbonik anhidrazı (CA, EC 4.2.1.1), SmuCA, kodlar. Karbonik anhidrazlar tüm canlılar aleminde karbondioksitin bikarbonat ve protona hidrasyonu gibi basit ancak fizyolojik açıdan önemli olan bir reaksiyonu katalizler. Bu çalışmada bazı klasik sülfonamidlerin SmuCA üzerine inhibisyon etkileri araştırıldı. SMU_328 geni S.mutans UA159 genomundan PCR’a dayalı teknik ile çoğaltıldı. SMU_328 geni pGEM-T Easy vektörüne ve ardından da pET30a ekspresyon vektörüne klonlandı. SmuCA’ nın ekspresyonu E.coli BL21(DE3) içerisinde gerçekleştirildi. SmuCA, Ni-NTA afinite kolonu ile saflaştırıldı. Enzimin saflığı Sodyum Dodesil Sülfat Poliakrilamid Jel Elektroforezi (SDS-PAGE) ile tespit edildi. Enzim aktivitesi ve inhibisyon çalışmaları Stopped flow cihazı ile yapıldı. SmuCA üzerine 24 adet sülfonamidin inhibisyon etkisi araştırıldı. SmuCA kcat = 4.2 x 105 s-1 ve kcat/Km = 5.8 × 107 M-1 x s-1 ile CO2 hidrasyon reaksiyonu için iyi bir katalitik aktivite göstermiştir ve çoğu sülfonamidler ile etkili bir şekilde inhibe edilmiştir (Kı değerleri 246 nM – 13.5 µM). En etkili SmuCA inhibitörleri bromosulfanilamid, deasetile asetazolamid, 4-hidroksimetil benzensülfonamid, pirimidin-yerdeğiştirilmiş sulfanilamid, aminobenzolamid olarak belirlenmiştir. Bu bileşikler 246 ve 468 nM arasında değişen inhibisyon sabiti göstermişlerdir. Anahtar Kelimeler: Streptococcus mutans, karbonik anhidraz, β-sınıfı enzim, ekspresyon, inhibitor, sulfonamide 15 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S16 Moleküler Baskılanmış Poli(2-Hidroksietil Metakrilat-N-Metakriloil-L-Glutamik Asit) Kriyojele Miyoglobin Adsorpsiyonu Mehmet Veysi ÇAĞLAYAN, Murat YAVUZ, Zübeyde BAYSAL Dicle Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 21280 Diyarbakır [email protected] ÖZET Kriyojeller, polimerik çözeltilerin dondurulmasıyla oluşturulan jel matrikslerdir. Kısmen donmuş ortamda monomerlerin radikalik kopolimerizasyonu ile kolon içerisinde hazırlanan kriyojeller, biyolojik moleküllerin saflaştırılması için önerilen osmotik, mekanik ve kimyasal kararlılığa sahip makro veya süpermakrogözenekli yapıdaki kromatografik malzemelerdir. Monomerik bir protein olan miyoglobin kalp ve iskelet kaslarında bulunur. Molekül ağırlığı küçük (17.600 Da) olduğu için elektroforetik tekniklerde markır olarak kullanıldığı gibi, biyokimya, fizyoloji gibi alanlarda da sıklıkla kullanılmaktadır. Akut miyokardial enfarktüs ve diğer kalp hastalıklarında önemli bir belirteç olarak rol oynamaktadır. Bu çalışmada, miyoglobin baskılı süpermakrogözenekli kriyojeller miyoglobinin adsorpsiyonu için hazırlandı. N-metakriloil-L-glutamik asit (MAGA) fonksiyonel monomer olarak seçildi. İlk adımda miyoglobin MAGA ile kompleksleştirildi ve miyoglobin-baskılı poli(2hidroksietil metakrilat-N-metakriloil-L-glutamik asit) [p(HEMA-MAGA)] kriyojel, serbest radikal polimerizasyonuyla hazırlandı. Daha sonra, 0.1 M Na2CO3-NaOH kullanılarak kriyojelden uzaklaştırıldı. FTIR, SEM analizi ve şişme testi ölçümleri yapılarak hazırlanan kriyojel karakterize edildi. Miyoglobin adsorpsiyonu üzerine akış hızı, pH, sıcaklık ve başlangıç derişiminin etkisi incelendi. Kriyojelin denge şişme oranı 8.73 g H2O/g polimer olarak bulundu. Yapılan çalışmalarda, moleküler baskılama tekniği ile hazırlanan kriyojelin miyoglobin adsorpsiyonun en iyi pH 4.0 asetat tamponunda, 25 ºC’de, 0,5 mL/dak akış hızında olduğu tespit edildi. Maksimum miyoglobin adsorpsiyon miktarı 132,6 mg/g polimer olarak bulundu ve adsorpsiyon/desorpsiyon döngüsü 6 kez gerçekleştirildiğinde %75 oranında adsorpsiyon kapasitesinde azalma olduğu belirlendi. Hemoglobin ve lizozim ile yapılan seçicilik çalışmalarında miyoglobin için bağlanma kapasitesi (%V) %73,5 olarak bulundu. Anahtar Kelimeler: Moleküler baskılama, Miyoglobin, Kriyojel, P(HEMA-MAGA) 16 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S17 Melamin Teşhisine Yönelik Moleküler Baskılanmış Magnetik Membranların Sentezi Gökhan YÜKSEL1, Özlem ARSLAN1, Ömür ACET1, Neşe Hayat AKSOY2, Mehmet ODABAŞI1 1 Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray 2 Aksaray Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Biyokimya ABD, Aksaray ÖZET Bu çalışmanın amacı, sulu çözeltide insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahip melaminin önderiştirilmesi ve belirlenmesi için, non-kovalent moleküler baskılama yöntemi (MIP) ile Poli(vinil alkol-co-etilen) (PVAE) kullanarak, melamin baskılanmış magnetik membranların hazırlanmasıdır. PVAE bir dağılma fazında jelleşme tekniğiyle hazırlanmıştır. Membranlara, manyetik özellik kazandırmak için, Massart yöntemi ile hazırlanan Fe3O4 partiküllerin, jel polimerin içine homojen bir şekilde dağılımı sağlanmıştır. Son olarak, kalıp melamin molekülü (2,4,6-triamino 1,3,5-triazine) polimerizasyon ortamına katılmıştır. Hazırlanan melamin baskılanmış magnetik polimer, petrilere yayılarak film membranların oluşması sağlanmıştır. Elde edilen film membranlar, 0,5 cm çapında kesilerek, sulu ortamdan melaminin önderiştirme ve tanımlama çalışmalarında kullanılmıştır. Yüzey morfolojilerinin aydınlatılması için Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) kullanılmıştır. Hazırlanan magnetik membranların manyetizma özellikleri, titreşimli örnek manyetik ölçer (VSM) ile ölçülmüş, deneylerden elde edilen bazı bulgular aşağıda rapor edilmiştir: Absorpsiyon ölçümleri UV spektrofotometrede 233 nm dalga boyunda ölçülmüştür. Melamin baskılanmış polimerler (MIP) ve baskılanmamış polimerler (NIP) ile maksimum melamin tutunması pH 5,0'de sırasıyla 308,8 µg melamin/g polimer ve 14,8 µg melamin/g polimer olarak gözlenmiştir. MIP'ler yarışmacı ajan olarak kullanılan kromazine karşı da incelenmiş ve 89 µg kromazin/g polimer sonucu görülmüştür. Oluşturulan membranların desorpsiyonu 1M NaCI çözeltisi ile kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Melamin baskılanmış magnetik membranların özelliklerini değiştirmeden defalarca kullanıldığı gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Moleküler Baskılanmış Membranlar, Melamin, Magnetik Membranlar, Gıda Güvenliği Bu çalışma, 2015-079 Nolu Aksaray Üniversitesi Araştırma Fonu Projesi ile desteklenmiştir. 17 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S18 Protein A Baskılanmış Süpermakrogözenekli Poli (Hidroksietil-Metakrilat) Kriyojeller Sevgi ASLIYÜCE ve Adil DENİZLİ Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara ÖZET Protein A bazı immunglobulinlerin (IgG1, IgG2, IgG4) Fc reseptörleri ile birleşebilmekte, böylelikle antifagositer ve antikomplementer etkinlik gösterebilmektedir. Ayrıca bu protein S. aureus’un nonspesifik taşıyıcı olarak kullanıldığı koaglutinasyon testlerinin esasını oluşturmaktadır. Protein A IgG’ye spesifik olarak bağlanması nedeniyle IgG saflaştırılmasında kullanılan en önemli liganttır. Bu nedenle protein A ticari olarak büyük bir öneme sahiptir. Moleküler baskılama, moleküler tanıma temelinde çok çeşitli maddelerin seçici olarak bağlanması temeline dayanan bir yöntemdir. Moleküler baskılanmış polimerler hazırlanması kolay, dayanıklı, ucuz ve moleküler tanıma yeteneği olan malzemelerdir. Moleküler baskılanmış polimerler afinite ayırma araçları olarak düşünülebilir. Kriyojeller, kısmen donmuş ortamda radikalik polimerizasyon ile hazırlanmaktadır. Kriyojellerin ozmotik, kimyasal ve mekanik kararlılık ile eşsiz yapıları birleştiğinde biyolojik nanopartiküller (plazmidler, virüsler, hücre organelleri) ve hatta tüm hücreler için cazip kromatografi matrisleri yapar. Bu çalışmada Protein A saflaştırılması için Protein A baskılanmış süpermakrogözenekli poli(2-hidroksietil metakrilat) kriyojeller hazırlanmıştır. Hazırlanan kriyojellerin karakterizasyonunun ardından, Protein A adsorpsiyonunun optimum koşulları kesikli sistemde belirlenmiştir. Maksimum Protein A adsorpsiyonu sulu çözeltiden 18.1 mg/g olarak bulunmuştur. Baskılanmış kriyojelin Protein A bağıl seçicilik katsayıları Fc ve Protein G için sırasıyla 5.44 ve 12.56 kat daha büyük olarak bulunmuştur. Ardından bakteri hücre duvarından Protein A, FPLC (Hızlı Performans Sıvı Kromatografisi) kullanılarak ayrılmıştır. Son aşamada kriyojelin tekrar kullanılabilirliği incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Protein A, Kriyojel, Radikalik Polimerizasyon, Moleküler Baskılama, Adsorpsiyon, Staphylococcus aureus, FPLC, Saflaştırma. 18 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S19 Escherichia coli Prolil-tRNA Sentetaz, YbaK ve tRNAPro Kompleks Oluşumundaki Konformasyon Değişikliklerinin Araştırılması Zübeyde SAÇKES1, Karin MUSIER-FORSYTH2 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir, Türkiye 2 Ohio State University, College of Arts and Sciences, Department of Chemistry and Biochemistry, Columbus, OH, USA ÖZET Bu çalışmada, E.coli Prolil-tRNA sentetaz (ProRS) ve E.coli YbaK kompleks oluşumu sonucu düzeltme domaininde meydana gelen konformasyon değişiklikleri biyofiziksel metotlar kullanılarak araştırılmıştır. Doğal E.coli tRNAPro in-vitro transkripsiyon yöntemiyle hazırlanmıştır. FRET yönteminde verici olarak kullanılmak üzere, C61 pozisyonunda Alexa Fluor 488 ile işaretlenmiş tRNAPro yarısentetik tRNA yöntemi ile hazırlanmıştır. 6His-ekli doğal E.coli ProRS enzimini ve Talon-Co afinite jeli kullanılarak (Clontech) saflaştırılmıştır. Ayrıca, 6His-ekli A329C mutant ProRS ve A124C mutant YbaK proteinleri yönlendirilmiş mutagenez yöntemi ile hazırlanıp Ni-His afinite jeli (Sigma-Aldrich) kullanılarak saflaştırılmıştır. Mutant ProRS ve YbaK proteinleri FRET yönteminde alıcı olarak kullanılmak üzere Alexa Fluor 555 ile işaretlenmiştir. Alıcı-verici probların yerlerinin belirlenmesi Moleküler modelleme yöntemi sonucu elde edilen tRNA·ProRS·YbaK kompleksindeki mesafeler dikkate alınarak belirlenmiştir. FRET verilerilerine göre, YbaK·tRNAPro kompleksi ortama ProRS’in eklenmesinden etkilenmezken, ortama YbaK eklenmesi ile ProRS·tRNAPro kompleksinin etkilendiği alıcı-verici problar arası mesafe ölçülerek gözlenmiştir. ProRS’ in YbaK·tRNAPro komplesine ilavesi sonucu hesaplanan mesafenin YbaK için pek fazla değişmemiş olmasından dolayı YbaK ve ProRS’ in bağlanması için tRNA üzerinde iki farklı bağlanma bölgesi olduğu düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Prolil-tRNA sentetaz, transfer-sonrası düzeltme, YbaK 19 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S20 Anti-Kanser İlaç Salım Uygulamaları için Gümüş Nanopartikül (AgNP) Aşılanmış Biyopolimerik Biyokompozitlerin Antimikrobiyal Özellikleri Sabiha DEMİRCİ1, Benol BİLGİLİ1, Fikret KARADEMİR2, Fatma AYHAN1, Hakan AYHAN1 1 Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya & Biyomalzemeler Araştırma Laboratuvarı, 2 Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ÖZET Nanopartiküller, sahip oldukları üstün fiziksel özellikleri nedeniyle, farmakoloji, biyoteknoloji, tıp, bilişim ve iletişim, elektronik, savunma, tekstil, makine ve inşaat sanayileri, hücre onarım robotları, veri depolama, sensörler vb. gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Doğal kaynaklı polimer ile sentezlenen kompozitler biyouyumluluk, çevreye uyumluluk ve doğal ortama ulaşabilirlik açısından doku mühendisliği, ilaç salımı ve rejeneratif tıp gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. Sunulan bu çalışmada; Bitki Kimyası “plant chemistry” ile Muğla yöresinin endemik bir bitki türü olan ve halk arasında Günlük (Sığla) olarak bilinen Liquidambar Orientalis ağacının yaprak özütü ile indirgeme sonucu elde edilen gümüş nanopartikül (AgNP) içeren biyopolimer biyokompozitler sentezlenmiş ve antimikrobiyal özellikleri incelenmiştir. Biyopolimer olarak Albümin, Jelatin ve ConA kullanılmıştır. Sentezlenen biyopolimer esaslı biyokompozitlerin hastane enfeksiyonlarına sebep olan bakterilerden Gram – E. coli ATCC 35218, K. pneumoniae ATCC 43816 ve Gram + metisilin dirençli S. aureus ATCC 29213 üzerine gösterdiği antimikrobiyal aktivite disk difüzyon metodu kullanılarak çalışılmıştır. 3 oC de 24 s inkübasyondan sonra inhibisyon zonları ölçülmüştür. Yapılan ölçümler sonucunda; E. coli ATCC 35218 için kullanılan hidrojellerden Albümin, ve Con A 1.0 cm çaplı zon oluşumu tespit edilirken Jelatin ve kontrol amaçlı kullanılan Gentamisin diski antimikrobiyal özellik göstermemiştir. K. pneumoniae ATCC 43816 için kullanılan hidrojellerden ConA etrafında 1.0 cm zon oluşmuştur. Gentamisin 2.1 -3.5 cm çapında etki gösterirken Albümin ve Jelatin hidrojeller antimikrobiyal özellik taşımamaktadır. S. aureus ATCC 29213 için kullanılan hidrojellerden kontrol amaçlı kullanılan Gentamicin 2.8-3.0 cm zon oluştururken Albümin, Jelatin ve Con A’da 1.0 cm zon gözlenmiştir. Sonuç olarak, hidrojellerin aşılanan gümüş miktarı ile antimikrobiyal özellik taşıdığı tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: Gümüş nanoparçacık, Anti-kanser ilaç salımı, Biyokompozit, Antimikrobiyal özellik 20 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR S21 17β-Estradiol Uzaklaştırılmasına Yönelik Hidrofobik Nanopartiküllerin Hazırlanması Hüseyin ALKAN1, Osman KİREÇ2, İhsan ALACABEY3, Adil DENİZLİ4 1 Dicle Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Biyokimya ABD, Diyarbakır 2 Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Bölümü, Diyarbakır 3 Mardin Artuklu Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Mardin 4 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya ABD, Ankara ÖZET Nanopartiküller, günümüzde, değişik alanlarda birçok uygulamaya sahiptir. Nanopartiküller yüksek yüzey alanı/hacim oranına sahiptir ve nanopartiküllerin potansiyeli ve özellikleri farklı moleküllerle yapılan yüzey modifikasyonu ile ciddi anlamda artırılabilmektedir. Kimyasal kirleticilerin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır. Endokrin bozucu olarak adlandırılan kirleticiler; çocuklarda gelişim bozukluklarına neden olur, insan üreme sistemini bozucu etkilere yol acar ve kanser riski oluşturabilir. Estradiol (E2 ya da 17β-estradiol), kadınlarda baskın olarak bulunan cinsiyet hormonudur. Atık sularda ve nehirlerde en sıklıkla rastlanan endokrin bozucudur. Endokrin bozucu olarak 17β-Estradiol uzaklaştırılması için hidrofobik nanopartiküllerin geliştirilmiştir. Bu çalışma kapsamında, hormon olan 17β-Estradiol yüksek kapasite ve düşük maliyetle uzaklaştırılması için mevcut yöntemlere alternatif olarak hidrofobik nanopartiküllerin geliştirilmiştir. Adsorbent olarak poli(2-hidroksietil metakrilat-metakriloilamido fenilalanin) [poli(HEMA-MAPA)] nanopartiküller kullanılmıştır. Poli(HEMA-MAPA) nanopartikülleri; sulu dağıtım ortamında, HEMA ve MAPA monomerlerin mikroemülsiyon polimerizasyonu ile üretilmiştir. Sonraki aşamada karakterizasyon çalışmaları yapılmıştır. Adsorpsiyon deneyleri, farklı ortam koşullarında (estradiol derişimi, sıcaklık, iyonik şiddet vb.) kesikli sistemde incelenmiştir. Anahtar kelimeler: Estradiol, Nano partikül, Poli(HEMA-MAPA) 21 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR POSTER BİLDİRİLER 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P1 Lakton Yapılı Tiyo-Crown Eterlerin PPO Enzimi Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması Adem ERGÜN, Baki ÇİÇEK, Ümit ÇAKIR, Oktay ARSLAN Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir ÖZET Otuz yıldan daha fazladır thiocrown eterle ilgili yeni, dikkat çekici ve onların metal iyonlarıyla olan özelliklerinin farkına varılmaya başlanmıştır. 1969’da Rosen ve Busch 14S4’ü sentezlediler ve bunun nikel(II) kompleksini hazırladılar. Kondenzasyon yöntemini kullanılarak, karışık donör tiyo-crown eterlerin halkalı tiyo-esterleri tarafımızca sentezlenmiştir. Sentezlenen tiyo-crown eterlerin yapısal karakterizasyonları FT-IR NMR ve MS yöntemleriyle aydınlatılmıştır. Polifebol Oksidaz (PPO), co-substratı moleküler oksijen olan bakır içerikli bir metalo enzimdir. PPO esmerleşme reaksiyonlarıyla polifenolerin hızlıca polimerize olduğu monofenollerin o-difenollere hidrolizi (tirozinaz aktivitesi), difenollerin o-kinonlara oksidasyonu (katekolaz aktivitesi) ve metoksi ile yer değiştirmiş polifenollerin oksidasyonu (lakkaz aktivitesi) reaksiyonlarını katalizler. PPO tarafından katalizlenen tirozinaz ve katekolaz aktivitelerinin reaksiyon mekanizmaları, Wilcox, Solomon ve arkadaşları tarafından önerilmiştir. Çalışmamızda, daha önce tarafımızca sentezlenmiş 2 adet lakton yapılı tiyo-crown eterin PPO enzimi üzerine etkileri araştırılmış ve bu maddelerin söz konusu enzimi çeşitli oranlarda inhibe ettiği IC50 değerleri hesaplanark anlaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tiyo-Crown Eter, Polifenol Oksidaz, İnhibisyon, Lakton 22 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P2 Glutaraldehit İle İmmobilize Edilen Enzim Temelli Biyosensör Tasarımı Gönül YILDIRIM1, Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU2, Tayfun UZUNOĞLU1, Murat EVYAPAN1, Oktay ARSLAN3 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü, Balıkesir 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Balıkesir 3 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir ÖZET Çevreye zararlı kirleticilerin sayısı gün geçtikçe artmakta ve bunların görüntülenmesi için uygun analitik tekniklere olan gereksinimde de artış olmaktadır. Canlılar olağanüstü algılama yeteneklerine sahiptir. Canlılara bu uyarıları algılamayı mümkün kılan biyolojik maddelerin analiz sistemleri ile birleştirilmesi biyosensörleri doğurmuştur. Biyosensörler olarak adlandırılan bu sistemler biyoloji ile özellikle elektroteknik ve elektronik arasında bir köprüdür. Biyosensör, biyokomponent ve sensör adı verilen iki kısımdan oluştuğunu da ifade etmektedir. Yapılan çalışmada, zararlı kimyasalları tespit etmede kullanılacak biyo-komponent kısmın oluşumunun kontrolü için kuartz kristal mikrobalans tekniği kullanıldı. Kuartz kristal üzerine ksantin oksidaz enizminin bağlanması için gerekli olan glutaraldehit bağlanarak ölçüm sistemi hazır hale getirildiği belirlendi. Biyo yapının elde edilmesinden sonra elektrik ölçümlerinin alınmasında kullanılacak, benzer işlemler 10 μm kalınlıktaki interdigitated elektrotlar üzerine oluşturuldu ve yapının elektrik ölçümleri alındı. Anahtar Kelimeler: Ksantin oksidaz, glutaraldehit, kuartz kristal, interdigitated elektrot. 23 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P3 Ni(II) İyonu Baskılanmış Aljinat Esaslı Biyoadsorbanların Sentezi ve İyon Seçiciliğinin Belirlenmesi Bengi ÖZKAHRAMAN1, Ayça BAL2,3 Hitit Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Polimer Mühendisliği Bölümü, Çorum 2 Harvard-MIT Division of Health Sciences and Technology, Massachusetts Institute of Technology, Cambridge, USA 3 Biomaterials Innovation Research Center, Department of Medicine, Brigham and Women's Hospital, Harvard Medical School, Cambridge, USA 1 ÖZET Ağır metal iyonlarının yüksek oranda toksik olması ve kanserojen etkisi nedeniyle bulundukları ortamdan uzaklaştırılması çevre ve insan sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu kapsamda adsorbanlar geliştirilmektedir. Molekül baskılanmış polimerlerde son zamanlarda moleküller tanıma özellikleri, molekül seçici olmalarından dolayı tercih edilmektedir. Alternatif olarak daha seçici polimerik partiküller elde etmeye yarayan moleküler baskılama yöntemi, hedef moleküle karşı yüksek afiniteye sahip baskılanmış polimerlerin hazırlandığı hızla gelişen bir tekniktir. Bu yöntemle üretilen hedef metal iyonuna özgü kimyasal forma sahip seçici sorbentler yoluyla metal iyonlarının uzaklaştırılması etkili bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Sunulan bu çalışmada, doğal bir polisakkarit olan non-toksik, biyouyumlu, biyobozunabilir sodyum aljinat (Na-Alg) esaslı polivinilprolidon (PVP) içeren Ni(II) iyonu baskılanmış makro-küreler hazırlanmıştır. Poröz bir yapı elde etmek için polietilenglikol (PEG) kullanılmıştır. Sentezlenen makro-kürelerin Ni(II) adsorpsiyon karakteristikleri Atomik Absorbsiyon Spektroskopisi (AAS) ile belirlenmiştir. Elde edilen Ni-baskılı/baskısız makro-küreler Fourier Transform Infrared (FTIR), diferansiyel taramalı kalorimetre (DSC) ve taramalı elektron mikroskopisi (SEM) yöntemleri ile karakterize edilmiştir. Sonuç olarak, Ni-baskılanmış makrokürelerin; yüksek Ni(II) uzaklaştırma kapasitesi, etkinlik ve seçiciliğe, tekrar tekrar kullanılabilme özelliğine ve ticari bir ürün geliştirme potansiyeline sahip olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Na-Alginat küre, iyon-baskılama, biyoadsobent 24 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P4 Bazı Sülfonamid Türevlerinin Laktoperoksidaz Enzimi Üzerine Etkilerinin Araştırılması Beste ŞİPAL, Şeref KARADENİZ, Semra IŞIK, Ümit ÇAKIR, Oktay ARSLAN Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 10145, Balıkesir ÖZET Laktoperoksidaz ( LPO ), patojen mikroorganizmalar karşı, yeni doğan sindirim sistemi ve süt bezlerinden salgılanan, koruyucu role sahip, süt içine salgılanan bir oksidoredüktazdır. Çiğ sütte doğal ortaya çıkan LPO sistemi antimikrobiyal özelliğe sahiptir. Sığır LPO enziminin bakteriyal büyümeyi inhibe etmesi, H2O2 ve tiyosiyanat içeren peroksidaz sistemine atfedilir. Bu sistemin antimikrobiyal etkisi sütte doğal olarak oluşur. LPO enziminin gram pozitif ve gram negatif bakteriler üzerine bakteriostatik etkisi vardır. Laktoperoksidazın birçok uygulama alanı vardır. Özellikle süt işleme tesislerinde nakil esnasında sütün muhafazası amacı ile süt endüstrisinde kullanılmaktadır. Sülfonamid ilaçları, penisilinlerin tedaviye girişine kadar bakteriyel enfeksiyonlarda sistematik kullanılabilen ilk kemoterapötik ilaçlardır. Günümüzde özellikle üriner sistem enfeksiyonlarında kullanımları süren, tedavisi ve maliyeti ucuz olan güvenilir nitelikte ilaçlardır. Ayrıca hayvan hastalıklarının tedavisinde ve ön korunmasında sıklıkla kullanılırlar. Çalışmamızda ilk olarak sığır sütünden laktoperoksidaz enzimi afinite kromotografisi tekniği ile saflaştırılmış ve daha sonra enzimin saflığı Sodyum Dodesil Sülfat Poliakrilamid Jel Elektroforezi ( SDS-PAGE ) ile tespit edilmiştir. Saflaştırılan saf enzimin aktivitesi belirlenip bulunan aktivitelerden yararlanılarak bazı modifiye edilmiş sülfonamid ilaçlarına karşı inhibisyon etkileri araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Laktoperoksidaz, Sülfonamid ilaçları, Afinite kromotografisi, SDS-PAGE. 25 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P5 Poli(DVB-MAPA) Süperhidrofobik Yüzeylerin Elde Edilmesi ve Karakterizasyonu Tuğba AYDEMIR, Bilgen OSMAN Uludağ Ünversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bursa ÖZET Son yıllarda endüstride uygulama alanlarının oluşmasıyla birlikte, süperhidrofobik yüzeylere ilgi katlanarak artmıştır. Doğada birçok bitki ve hayvan yüzeyleri süperhidrofobik özellik göstermektedir, kendi kendini temizleme özelliğine sahip nilüfer çiçeği bunların en belirgin örneklerinden biridir ve bilimsel çalışmalara ilham kaynağı olmuştur. Nilüfer çiçeği yapraklarının SEM fotoğrafları incelendiğinde nano ve mikro yapıların yüzeye pürüzlülük kazandırdığı gözlemlenmiştir, bu eşsiz yüzey özellikleri keşfedildikten sonra birçok alanda hızla uygulanmaya başlamıştır. Bunlar arasında laminantlar, otomobil camları, gözlük camları, aynalar, güneş pillerinin cam kaplamaları, uydu yansıtıcıları, tekstil malzemeleri ve çatı malzemeleri gibi pek çok pratik uygulama örnekleri bulunmaktadır. Katı yüzeyi ile temastaki sıvı damlası yüzeyi bir açı oluşturur. Temas açısı (θ) adı verilen bu açının değeri 150 o 180 o olduğunda ise yüzey süperhidrofobik olarak adlandırılır. Temas açısını arttıran en önemli faktörler katının düşük yüzey enerjisi ve yüksek pürüzlülükte olmasıdır. Pürüzlülük yüzeyle su damlası arasında hava sıkışmasını sağlayarak, aradaki etkileşmeyi düşürmekte böylece hidrofobik yüzeylerde temas açısını artırmaktadır. Temas açısı arttıkça sıvı-katı ara yüzeyi azalır ve damla ile katı yüzeyi arasındaki etkileşim zayıflar. Bu durumda küçük bir kuvvet uygulandığında damla yüzeyden kayıp düşer ya da yuvarlanır. Bu çalışmada faz ayrımı metoduyla süperhidrofobik gözenekli polimerik yüzeyler elde edildi. Mikro/nano boyutunda yüzey pürüzlülüğünün elde edilebilmesi için 1,4 Bütandiol (BDO) porojen varlığında, N-metakriloil-(L)-phenilalanine (MAPA) ve divinil-benzen (DVB) polimerizasyonu gerçekleştirilerek poli(DVB-MAPA) cam yüzeylere kaplandı. Elde edilen süperhidrofobik yüzey FTIR, SEM, EDS, temas açısı ve kayma açısı ölçümleri ile karakterize edildi. Farklı BDO/MAPA-DVB (v/v) oranlarının, kaplanan cam yüzeylerde süperhidrofobisite üzerine etkisi incelendi. %55 oranında BDO içeren polimer kaplamada 161.760 olarak en yüksek temas açısı ölçüldü ve yüzey kayma açısının 30 olarak ölçülmesiyle elde edilen yüzeyin süperhidrofobik özellik gösterdiği görüldü. Anahtar Kelimeler: Süperhidrofobik yüzey, Kayma açısı, Kendi kendini temizleme Bu çalışma Uludağ Üniversitesi BAP Birimi KUAP-2015/19 nolu proje tarafından desteklenmektedir. 26 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P6 Serbest ve İmmobilize Morchella Esculenta ile Karişim Halinde Tekstil Boyar Maddesi İçeren Atik Sularin Biyolojik Gideriminin Araştırılması Buğra DAYI, Hatice ARDAĞ AKDOĞAN Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, Denizli, TÜRKİYE ÖZET Tekstil sektörü Türkiye ekonomisi açısından gıda sektöründen sonra önde gelen sanayi dalıdır. Dolayısıyla ülke ekonomisine göz ardı edilemeyecek kadar katkı sağlamaktadır. Tekstil atık suları içerdikleri çok değişik kimyasallardan ve özellikle de boyar maddelerden dolayı arıtılması zor olan endüstriyel atık sulardan birisidir. Renk, atıksu içerisindeki en önemli kirleticidir ve mutlak suretle bu ortamlara ulaşmadan önce rengin giderilmesi gerekir. Atık sudan rengin giderimi çözünmüş renksiz organik maddelerin gideriminden daha fazla önemlidir. Çünkü suda çok az miktarda bile boya bulunması rengi arttırır ve nehirlerin, göllerin ve diğer su kaynaklarının ışık geçirgenliğini ve gazların çözünürlüğünü etkiler. Son yıllarda, beyaz çürükçül mantarlarının içerdikleri ekstraselüler ligninolitik enzimlerle sentetik boyar maddeleri indirgeme yeteneğine sahip olduğu gösterilmiştir. Boyar maddeleri dekolorize etmek için aerobik fungus türleri sıklıkla dekolorizasyon kapasitesiteleri bakımından araştırılmaktadır. Bu çalışmada; beyaz çürükçül mantarı olan M.esculenta dört farklı destek materyaline (jelatin, polistiren, kaolin,selüloz) immobilize edilmiş ve bu immobilize hücrelerle 3 farklı boyar maddenin (Novacron BRL blue C-B, Sunfron Yellow C4-G ve Suncion Red C-R) aynı sucul ortamlardaki biyolojik giderimi araştırılıp, karşılaştırılmıştır. Elde edilen veriler değerlendirildiğinde M.esculenta’nın boyar madde karışımını başarılı bir şekilde giderime uğrattığı belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Beyaz çürükçül mantar, M.esculanta, Biyolojik giderim, İmmobilizasyon 27 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P7 Aminoasit Temelli Polimerik Membranlara Flavonoid Yükleme ve Salım Koşullarının Optimizasyonu Büşra ÖZTURAN, F. Zeynep URAL, R. Hilal ŞENAY, Sinan AKGÖL Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya Bölümü, İzmir ÖZET Flavonoidler çeşitli meyve/sebzelerde ve bazı içeceklerde bulunan antioksidan etkiye sahip aromatik pigment bileşikleridir. Meyve, sebze, tahıl gibi çeşitli bitkilerin kök, gövde ve çiçeklerinde ayrıca çay ve şarapta bulunurlar (1). İlk zamanlarda bitkilerdeki renk, tat ve bitki fizyolojisindeki etkileriyle ortaya çıkan flavonoidler, son yıllarda özellikle sağlık üzerine olumlu etkilerinin ortaya çıkmasıyla önem kazanmıştır (2). Flavonoidlerin eksikliğinde kanser, yaşlanma, ateroskleroz, iskemik yaralanma, inflamasyon ve nörodejenaratif hastalıklar (parkinson, alzheimer) ile bağlantılı oldukları gözlenmiştir (3). Bu çalışmada flavonoidlerin nanopolimerik membranlar ile stabilitelerinin korunarak ilgili bölgede kontrollü salımları amaçlanmıştır. Poli(hidroksietilmetakrilat-co-N-metakriloilamidofenilalanin) membran (p(HEMAMAPA-mb) formunda sentezlenmiştir. Elde edilen membranların SEM, FTIR ve Şişme Testi ile karakterizasyonları yapılmıştır. Karakterizasyonu tamamlanmış membranlara flavonoid adsorpsiyonu farklı pH, zaman, iyon şiddeti ve konsantrasyon değerlerinde incelenmiştir. Maksimum bağlanmanın elde edildiği koşullarda p(HEMA-MAPA)-mb yapılarına flavonoid yüklendikten sonra farklı pH ve sıcaklıklarda salım çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Flovanoid tayin çalışmaları HPLC ile yapılmıştır. FTIR sonuçlarından membran yapısına aminoasidin katılmış olduğu görülmüştür. Farklı tamponlar kullanılarak yapılan denemeler sonucu kullanılan flavonoid için en uygun çözgen sisteminin 0,1 M pH 12 fosfat tamponu olduğu görülmüştür. Kullanılan flavonoidin sistemde en yüksek çözünürlüğü 1 mg/mL’dir. Flavonoidin, p(HEMA-MAPA)-mb’a en iyi bağlanması 120 dakikada gerçekleşmiştir. En yüksek flavonoid bağlanması 120 dakikada, 1mg/mL flavonoid başlangıç konsantrasyonunda ve 25°C sıcaklıkta gerçekleşmiştir. Çalışmada Flavonoid yüklü p(HEMA-MAPA)-mb’ların, gıda, kozmetik, dermokozmetik, ilaç vb. gibi alanlarda kullanılabilir olduğu önerilmektedir. Bu çalışmayla çevre koşullarından etkilenmesi en aza indirgenen flavonoidlerin, kullanılmak istenilen alanlardaki koşullara uygun salım değerleri belirlenmiştir. Sonuç olarak çalışmada, flavonoidlerin stabilite sorununun üstesinden gelmek üzere polimerik bir malzeme önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Flavonoid, Polimerik Membran, p(HEMA-MAPA-mb, Kontrollü Salım 28 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P9 Gıda Örneklerinde Okratoksin A Tayinine Yönelik Yüzey Plazmon Rezonans Sensörler Canan ARMUTCU, Semra AKGÖNÜLLÜ, Adil DENİZLİ Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya ABD, Ankara ÖZET Aspergillus ve Penicillium türü mantarlar tarafından üretilen Okratoksin A (OTA) bir okratoksin türüdür. Tahıl türleri başta olmak üzere farklı gıdalarda yaygın olarak bulunan bir bulaşıcı olması nedeniyle insanların OTA’ya önemli ölçüde maruz kalmaları söz konusudur. Bu toksik bileşik insan vücuduna alındığında, bağışıklığı baskılayıcı, böbreklerde fonksiyonel ve yapısal bozukluklar, kanser oluşumu, sinir sistemininin bozulmasına neden olmasıyla insan sağlığı için son derece büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de tüketilen gıda örneklerindeki OTA varlığıyla ilgili yapılan çalışmalar 1990’lı yıllarda başlamıştır. Ancak bu çalışmaların sayısı da Türkiye’deki okratoksin A problemini ortaya koyacak kadar çok değildir. Sunulan çalışmanın en önemli amaçlarından biri bu soruna ışık tutmak ve gıdalarda OTA tespitini kolaylaştırmak adına çözüm önerisi getirmektir. Bu amaçla, gıda örneklerinden OTA limitlerinin belirlenmesi ve piyasada satılan gıda örneklerinin izin verilen OTA sınır değerlerinde olup olmadığı incelenmiştir. Önerilen proje kapsamında L-fenilalanin aminoasitinden türetilen fonksiyonel monomer (MAPA) ile OTA’nın ön kompleks molekülü hazırlanmıştır. Çapraz bağlayıcı olarak etilen glikol dimetakrilat (EGDMA) kullanılmıştır. Hazırlanan OTA baskılanmış sensörlerin karakterizasyonu gerçekleştirilmiştir. OTA baskılanmış MIP SPR sensörler ile gıda örneklerinde OTA tayinin yapılabilmesi için ilk önce ticari OTA örnekleri kullanılarak optimum koşulların belirlenmesi amacıyla OTA derişiminin etkisi incelenmiştir. Optimum koşullar belirlendikten sonra gıda örneklerinden OTA tayini gerçekleştirilerek, OTA baskılanmış SPR sensörlerin tekrar kullanılabilirliği test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Okratoksin A, Moleküler Baskılama, Yüzey Plazmon Rezonans (SPR) Sensör. 29 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P9 Mikroalbümin Tayini için Yüzey Plazmon Rezonans Nanosensörler Meltem KOCA ESENTÜRK1, Semra AKGÖNÜLLÜ1, Fatma YILMAZ2, Adil DENİZLİ1 1 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara 2 Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojileri Bölümü, Bolu ÖZET Albümin kanda en çok bulunan proteindir. Böbreklerde oluşan hasarlar, glomerüllerdeki gözeneklerin genişlemesine ve fazla miktarda plazma proteinin idrara sızmasına neden olmaktadır. İdrara sızan albüminin belli bir miktarı mikroalbümin olarak tanımlanmaktadır. Mikroalbümin miktarının artması önemli bazı hastalıkların habercisidir ve erken tayini oldukça önemlidir. Biyosensörler bünyesinde biyolojik bir tanıma elemanı bulunduran ve fizikokimyasal dönüştürücü içeren analitik cihazlardır. Biyosensör alanındaki büyük gelişmelerle birlikte moleküler baskılanmış polimerler (MIP) dönüştürücülerle bütünleştirilmiş ve tayin edilecek analitle MIP arasındaki bağlanma işlenilebilir bir sinyale dönüştürülmüştür. Bu anlamda yüzey plazmon rezonans (SPR) gibi optik cihazlar büyük bir potansiyele sahiptirler. Bu çalışmanın amacı idrarda mikroalbümin tayini için moleküler baskılama tekniğini kullanarak SPR temelli sensör hazırlamaktır. Bu amaçla SPR poli(2-hidroksietil metakrilat/lösinmetakrilamit) [PHEMALM] sensör yüzeyine insan serum albümini (HSA) baskılanmış poli(2-hidroksietil metakrilat/lösinmetakrilamit) [PHEMALM]/HSA nanofilm sentezlenmiştir. Kontrol deneyleri için HSA baskılanmadan nanofilm aynı şekilde hazırlanmıştır. SPR temelli sensör, temas açısı ölçümleri, fourier transform infrared spektroskopisi (FTIR), atomik kuvvet mikroskobu (AFM) ve elipsometre ile karakterize edilmiştir. Farklı derişim aralığında (pH 7.4 fosfat tamponu), yapay plazma ve idrar örnekleri içine HSA dışarıdan ilave edilerek analizler gerçekleştirilmiştir. Hazırlanan SPR sensörün Langmuir adsorpsiyon izoterm modeline uygun olduğu görülmüştür. Sensörün seçiciliğini göstermek için farklı proteinler ile (hemoglobin-transferrin) çalışmalar yapılmış ve SPR sensörün oldukça seçici ve duyarlı olduğu gözlemlenmiştir. Çalışmanın, diğer yöntemlere göre, düşük maliyet, hızlı ve gerçek zamanlı ölçümler yapılabilmesi bakımından, literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Mikro Albümin, Yüzey Plasmon Rezonans (SPR) Biyosensörler, Moleküler Baskılama. 30 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P10 Çinko İyonlarının Tayini için Moleküler Baskılanmış Nanosensörlerin Tasarımı, Hazırlanması ve Karakterizasyonu Mitra JALİLZADEH, Duygu ÇİMEN, Adil DENİZLİ Kimya Bölümü, Hacettepe Üniversitesi, Ankara ÖZET Çinko proteinlerde yapısal veya katalitik bileş en olarak bulunan önemli bir eser elementtir. Sağlıklı bir bağış ıklık sistemi, büyüme, geliş me, üreme ve sinir sistemi için gereklidir. Çinko tüm doku ve sıvılarda Zn(II) iyonları ş eklinde bulunmaktadır. Normal olarak çinko iyonları toksik değildir. Ancak çok yüksek deriş imlerde klinik durumlar ortaya çıkabilir. Çok hücreli organizmalarda çinko genellikle hücre içinde bulunur. Hücresel düzeyde yapısal ve katalitik rolleri vardır. Sabit formlarının yanı sıra hareketli formlarının pankreas, prostat ve merkezi sinir sistemi üzerindeki önemli rolü geçen gün yapılan çalış malarla ortaya konmaktadır. Hücrelerdeki toplam çinko deriş iminin ölçülmesi için atomik absorpsiyon spektroskopisi, ICP-MS, Synchotron X-iş ını floresans gibi yöntemler kullanılmaktadır. Ancak bu yöntemlerin taş ınabilir olmama, maliyet, kimyasal olarak sabitlenmiş örnek gibi gereksinimleri vardır. Canlı hücreler için manyetik rezonans görüntüleme bir alternatif olarak görünmekle birlikte hücre içi çalış malar için uygun olmayan düş ük çözünürlük problemi bulunmaktadır. Bu çalışma kapsamında, hazırlanacak olan çinko baskılanmış SPR sensörün biyolojik sistemi taklit eden karmaş ık ortamlardan çinko iyonlarının tayininde kullanılma potansiyeli incelenecektir. Moleküler baskılama iş lemleri yüzey plazmon rezonans sensör çiplerinin yüzeyinde gerçekleş tirilerek, SPR sensörün altın yüzeyinde moleküler baskılanmış nanofilmler elde edilecektir. Bu amaçla; Zn(II) iyonu tayini için Zn(II) baskılanmış poli(2-hidroksietil metakrilat-N-methacryloyl-(L)-histidine metil ester), poli(HEMAH) SPR temelli biyosensör hazırlanmış tır. Hazırlanan SPR çiplerinin yüzey karakterizasyonu atomik kuvvet mikroskobu (AFM), elipsometre, temas açısı ve FTIR-ATR spektrofotometre analizleri ile karakterize edilmiştir. Anahtar Kelimeler; Yüzey plazmon rezonans Çinko iyonu, Moleküler Baskılama. 31 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P11 Dermokozmetik Ürünlerde Vitamin C’nin Kontrollü Salımına Yönelik Nanopolimer Sistemleri Duygu ÖNCEL, F. Zeynep URAL, R. Hilal ŞENAY, Sinan AKGÖL Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya Bölümü, İzmir ÖZET Askorbik asit (VitC) bitkiler ve hayvanlar için önemli suda çözünür antioksidan ve kofaktör olmasına rağmen, insanlarda ve bazı canlı türlerinde sentezi için gerekli biyosentetik yolun son aşamasında görevli olan enzim eksikliğinden dolayı sentezlenemez. Bu nedenle VitC bu canlılar için dışarıdan alınması zorunlu bir vitamin haline gelmiştir. VitC genel olarak bir indirgen madde gibi davranır ve radikal aracılı oksidasyon işlemlerinde antioksidan olarak görev yapar. VitC birçok kozmetik üründe çevresel faktörler ve fotoyaşlanmaya karşı cildi koruma amacıyla kullanılır. Buna rağmen, bu ürünlerde çok düşük konsantrasyonlarda VitC kullanılması, stabil olmaması ve cilt tarafından etkili bir şekilde iletilememesi gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu çalışma ile karşılaşılan bu sorunları minimuma indirmek amacıyla VitC’ye afinite gösteren aminoasit temelli nanopolimerler sentezlenip karakterize edilmiştir. VitC’nin kontrollü salımı için çeşitli kozmetik/dermokozmetik ürünlerde kullanılabilirliği araştırılmıştır. Öncelikle poli(hidroksietilmetakrilat-co-N-metakriloilamidohistidin) nanopolimerleri (p(HEMA-MAH)-np) sürfaktansız emülsiyon metoduyla sentezlenmiştir. Elde edilen nanopolimerlerin SEM, Zeta-boyut, Zeta-potansiyel, FTIR karakterizasyonları yapılmıştır. Karakterizasyonu tamamlanmış nanopolimerlerle VitC adsorpsiyonu farklı pH, zaman ve konsantrasyon değerlerinde incelenmiştir. En yüksek bağlanmanın elde edildiği koşullarda p(HEMA-MAH)-np’lerine VitC yüklendikten sonra farklı pH ortamlarında salım çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Sentezlenen p(HEMA-MAH)-np’lerinin boyutları, SEM görüntülerinde yaklaşık 130 nm ve zeta-boyut analizlerinden 0,11 polidispersite indeksiyle ortalama 233 nm olarak belirlenmiştir. Polimerik yapıya aminoasidin katılmış olduğu FTIR spektrumlarıyla gösterilmiştir. Buna ilaveten, zeta potansiyel ölçümlerinde -7,75 mV’luk bir değer alınmış ve yüzeyin negatif yüklendiği ve dolayısıyla aminoasidin yapıya katıldığı gösterilmiştir. VitC’nin uygun yükleme miktarında kontrollü salımı gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak çalışmada, havadan, cilt pH’ından etkilen kararsız yapıdaki VitC’nin stabilitesini arttıran, cilt dokusuna ulaşımını geliştirip VitC’nin biyoyararlanımını arttıran VitC-HEMA-MAH-np üretilerek, özellikle kozmetik/dermokozmetik alandaki çeşitli ürün formülasyonları içerisinde kullanımına sunulması önerilmektedir. Anahtar kelimeler: Vitamin C, Kontrollü Salım, Nanopolimer, Dermokozmetik, p(HEMA-MAH) nanopolimer 32 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P12 Fenilketonüri Hastalığının Erken Teşhisine Yönelik Mıp Modifiye Biyosensör Sistemi Geliştirilmesi Ecem AYHAN2, Didem AKTAŞ1, Esra FEYZİOĞLU2, Ceren TÜRKCAN KAYHAN2, Sinan AKGÖL1 1 Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya Bölümü, İzmir 2 Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoteknoloji ABD, İzmir ÖZET Fenilketonüri, çok yaygın görülen fenilalanin hidroksilaz enzim eksikliğinden kaynaklanan fenilalanin metabolizmasındaki kalıtsal bir hastalıktır. Kandaki fenilalanin düzeyindeki artış beyinde toksik birikime ve nörolojik bozukluklara yol açar. Bu da, fenilalanin içeriği düşük besinlerinden oluşan katı bir diyetin uygulanmasını zorunlu kılar. Fenilketonüri hastalığı ile hayat boyu sürdürülmesi gereken düşük fenilalanin diyeti yerine yeni geliştirilmiş bir erken teşhis yöntemi ile Türkiye’de görülme sıklığı 1/2600 olan hastalığın üstesinden gelinebilir. Bu amaçla, fenilalanin amino asidinin moleküler baskılama tekniği ile spesifik bir şekilde tanınmasını sağlayan biyosensör sistemi geliştirilmesi üzerine çalışılmıştır. Moleküler baskılama tekniği ile fenilalanin kan plazmasında seçici bir şekilde ayırt edilebilir. Fenilalaninin biyosensör ile duyarlı elektrokimyasal analizi için altın elektrot yüzeyi moleküler baskılama tekniği ile modifiye edilmiştir. L-fenilalanin baskılanmış poli(hidroksietil metalrilat-n-metakriloil-(L)-sistein) [p(HEMA-MAC)] nanopartikülleri sürfaktansız emülsiyon polimerizasyonu ile sentezlenmiştir. SEM, FT-IR, Zeta size analizleri ile ve spesifik yüzey alanı hesaplaması ile karakterizasyonu yapılmıştır. Elektroanalitik yöntemlerden döngüsel voltametri ve diferansiyel puls voltametrisi ölçümleri moleküler baskılı nanopartiküllerle modifiye edilmiş altın elektrot yüzeyi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Nanopartiküllerin derişimlerinin optimizasyonu haricinde farklı fenilalanin derişimleri kullanılarak biyosensörün tayin aralığının optimizasyonu yapılmıştır. Tayin aralığı olarak 0,5-4 mg/dL belirlenmiştir. Yetişkin hastalarda kandaki fenilalanin düzeyi 2-4 mg/dL olması gerekirken yenidoğanlarda 2,1 mg/dL değerinin altında olması gerekmektedir. Belirlenen tayin aralığı her iki hasta grubunun da rutin analizlerinin modifiye edilmiş biyosensör ile gerçekleştirilmesinin mümkün olacağını göstermiştir. Modifiye biyosensörün metot validasyonları ve tekrarlanabilirlik ölçümleri üzerine yapılan çalışmalar devam etmektedir. Anahtar kelimeler: Fenilketonüri, Moleküler baskılı polimerler, Biyosensör 33 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P13 Rezene (Foeniculum vulgare Mill.) Ekstraktının İnsan Karbonik Anhidraz İzoenzimlerinin Esteraz Aktivitesi Üzerine Etkisinin İncelenmesi Ekrem TUNCA, Yasemin KAYGISIZ, Metin BÜLBÜL Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyokimya Bölümü KÜTAHYA [email protected] ÖZET Karbonik anhidrazlar (CA; EC 4.2.1.1) aktif bölgesinde Zn(II) iyonu içeren ve CO2’ in bikarbonat ve protona hidroliz reaksiyonunu katalizleyen metaloenzimlerdir. Günümüze kadar memelilerde 16 farklı α-karbonik anhidraz izoenzimi tanımlanmıştır. CA izoenzimleri solunum, pH ve CO2 dengesi, elektrolit salınımı ve bazı biyosentetik reaksiyonlar gibi pek çok fizyolojik olayda görev alırlar1. Dolayısıyla ilaç geliştirme çalışmaları için önemli hedef biyomoleküller arasındadırlar. Karbonik anhidraz inhibitörleri çoğunlukla sentetik sülfonamit türevleri olmakla birlikte son zamanlarda doğal kaynaklı CA inhibitörleri üzerine de çalışmalar yapılmaktadır 2. Karbonik anhidraz inhibitörleri humor aközün aşırı salgılanması sonucu oluşan yüksek göz içi basıncını düşürdükleri için glokom hastalığının tedavisinde etkili olarak kullanılmaktadırlar3. Rezene, raziyane, arapsaçı isimleriyle bilinen Foeniculum vulgare Mill. Türkiye’de doğal yayılış gösteren ve kültürü yapılan bir türdür. Bitkinin böbrek ve mesane taşlarını düşürücü ve iltihapları kurutucu, kurt düşürücü, sinir yatıştırıcı ve vücudu kuvvetlendirici, göz kuvvetlendirici, sindirimi kolaylaştırıcı, yatıştırıcı, kalp çarpıntısını giderici, süt veren annelerde süt artırıcı ve çocuklarda karın ağrısını giderici, yara iyileştirici ve idrar söktürücü etkileri olduğu bilinmektedir4. Bu çalışmada hCA I ve hCA II izoenzimleri insan eritrositlerinden Sepharose ®4B-Ltirozin-p-aminobenzen sülfonamit afinite kromatografisi kullanılarak saflaştırılmıştır. Daha sonra su içerisinde 2,0 ‒ 20,0 mg/mL konsantrasyonlarda rezene (Foeniculum vulgare Mill.) ekstraktları hazırlanmış ve in vitro koşullarda hCA I ve hCA II izoenzimlerinin esteraz aktiviteleri üzerine etkileri incelenmiştir5. Rezene ekstraktının izoenzimler üzerinde inhibisyon etkisinin olduğu tespit edilmiştir. 16,6 mg/mL ekstrakt konsantrasyonunda hCA I’in %50 oranında, 14,5 mg/mL ekstrakt konsantrasyonunda ise hCA II’nin %50 oranında inhibe edildiği bulunmuştur. 34 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P14 Modifiye Edilmiş Bakteriyel Selüloz Nanofiberler ile Protein Adsorpsiyonu Monireh BAKHSHPOUR1, Emel TAMAHKAR IRMAK1,2, Müge ANDAÇ3, Adil DENİZLİ1 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara Hitit Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, Çorum 3 Hacettepe Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Ankara 1 2 ÖZET Afinite adsorbentler proteinlerin seçici olarak bağlanabildikleri destek malzemeleri olarak ayırma, saflaştırma, biyosensörler ve teşhis gibi pekçok biyoteknolojik uygulama alanında büyük önem arz etmektedirler. Proteinler ile metal iyonlarının metal iyon koordinasyonu vasıtasıyla oluşturduğu dayanıklı kompleksler yüksek seçiciliğe olanak sağlamaları sayesinde moleküler tanıma işlemi için çok uygundur. İmmobilize metal iyon afinite kromatografisi (IMAC) proteinlerin ayrılmasında yüzeylerindeki histidin, sistein ve triptofan amino asitlerinin geçiş metallerine olan afiniteleri temeline dayanan yüksek seçicilikte ayırıma olanak sağlayan bir yaklaşımdır. Metallerin düşük maliyeti ve bu adsorbentlerin tekrar kullanılabilen malzemeler olması bu tekniğin önemli avantajlarındandır. Ayrıca metal iyon koordinasyonu hızlı bağlanma kinetiği gösterir ve bağlanma dayanımı kullanılan protein için metal iyonları değiştirilerek ayarlanabilir. Literatürde protein tanıma için metal şelatlanmış adsorbentlerin kullanıldığı pekçok çalışma mevcuttur. Nanofiberler yüksek yüzey alanına sahip olmaları ile ayırma, saflaştırma gibi işlemlerde oldukça ilgi çekmektedirler. Yüzey modifikasyonu yapılan nanofiberlerin kullanımı kütle aktarım dirençlerini azalttıklarından özellikle proteinlerin bağlanma çalışmaları için etkili bir yöntemdir. Bakteriyel selüloz (BC) nanofiberler yüksek saflık, yüksek yüzey alanı/hacim oranı, makroporozite, hidrofilisite ve kararlılık gibi üstün özellikleri ile dikkat çekmektedirler. Bu çalışmada, protein tanıma için metakriloil histidin metilester (MAH) ve vinil imidazol (VIM) olmak üzere iki farklı metal şelatlama monomeri ve Cu(II) ve Ni(II) olmak üzere iki farklı metal iyonu kullanılarak BC nanofiberler yüzeyinde metal şelat monomeri ile metal iyonu komplekslerinin polimerizasyonu yoluyla afinite adsorbenti hazırlanmıştır. Kompleksler UV-vis spektrofotometresi ve modifiye edilen BC nanofiberler ise FT-IR, TGA, SEM ve EDX ile karakterize edilmiştir. Hazırlanan BC nanofiberlerin hemoglobin adsorpsiyon çalışmaları pH 7.0’da oda sıcaklığında yapılmıştır. MAH-Cu(II) varlığında hazırlanan BC nanofiberlerin hemoglobin bağlama kapasitelerinin VIm-Ni(II) varlığında hazırlanan BC nanofiberlere göre daha yüksek olduğu ve bu adsorbentler kullanılarak gerçekleştirilen adsorpsiyon işlemlerinin Langmuir izoterm modeline uyduğu bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Metal şelat afinite kromatografisi, protein adsorpsiyonu, bakteriyel selüloz nanofiberler 35 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P15 Sulardan Seçici Olarak Eritromisin Tayini İçin Moleküler Baskılanmış Nanopartikül Temelli Nanosensörlerin Hazırlanması Esma SARI1, Recep ÜZEK2, Memed DUMAN3, Adil DENİZLİ1 1 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Ana Bilim Dalı, Ankara 2 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Fizikokimya Ana Bilim Dalı, Ankara 3 Hacettepe Üniveristesi, Nanoteknoloji ve Nanotıp Ana Bilim Dalı, Ankara ÖZET İlaçların; hastalıkların tanısı, tedavisi ve önlenmesinde sağladıkları yararlar nedeniyle kullanımına sıkça başvurulmaktadır. Ancak, eser miktarda bile organizmanın hormonal sistemi üzerinde çok büyük yan etkiler oluşturdukları bilinmektedir. Bu nedenle özellikle sulu ortamlardaki ilaçlar; halk sağlığı açısından önemli bir endişe kaynağı oluşturmaktadır. İlaçların sağladığı yararlardan faydalanmak ancak yan etkilerinden korunmak için analizi ve izlenmeleri önemli bir gerekliliktir. Son yıllarda yapılan çalışmalar, halk sağlığı üzerine doğrudan toksit etkisinden dolayı sulardan eritromisin tayini ve görüntülenmesine odaklanmıştır. Bu çalışmada, eritromisinin sulardan hızlı ve seçici tayinine yönelik yüzey plazmon rezonans nanosensor temelli yöntem geliştirilmiştir. Yöntem, miniemülsiyon polimerizasyon yöntemi, moleküler baskılama ve SPR yöntemlerinin birleştirilmesiyle geliştirilmiştir. Çalışmanın ilk bölümünde, eritromisin tanıma bölgelerine sahip baskılanmış nanopartiküller metakrilik asit fonksiyonel monomeri kullanılarak hazırlanmış ve FTIR, SEM ve zeta boyut analiz yöntemleriyle karakterize edilmiştir. Nanopartiküller SPR çip yüzeyine immobilize edilerek eritromisin tanıma bölgelerine sahip nanosensörler hazırlanmış ve temas açısı ölçümleriyle karakterize edilmiştir. Hazırlanan nanosensörler sulardan eritromisin tayininde kullanılmış ve 0.99 doğrusallıkta 0.29 ppm tayin limiti elde edilmiştir. Bağlanma kinetik analizleri, Scatchard, Langmuir, Freundlich ve Freundlich–Langmuir izotermleri verilere uygulanmıştır. SPR nanosensorün seçiciliğinin belirlenmesi amacıyla Kanamisin sülfat, neomisin sülfat ve spiramisin yarışmacı ajanları kullanılmıştır. Nanosensörün tekrar kullanılabilirliği incelenmiştir ve sensörün cevabında önemli bir kayıp yaşanmamıştır. Anahtar Kelimeler: Eritromisin, Yüzey Plazmon Resonans (SPR), Moleküler Baskılama 36 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P16 Starkspur Golden Elma Çeşidinde Polifenol Oksidaz Enziminin Saflaştırılması ve Karakterizasyonu Esra ÇELİK, Dudu DEMİR Süleyman Demirel Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü, Isparta ÖZET Polifenol oksidaz enzimi (PPO) aktif merkezinde bakır bulunduran oksidoredüktaz sınıfında yer alan bir enzimdir. PPO fenolaz, tirozinaz, katekolaz, katekoloksidaz, kresolaz, odifenoloksidaz ve mono fenoloksidaz olarak da bilinir. PPO’lar substrat spesifikliklerine ve etki mekanizmalarına göre tirozinaz (EC 1.14.18.1), katekolaz (EC 1.10.3.1) ve lakkaz (EC 1.10.3.2) olarak başlıca üç tip sınıflandırılmışlardır. PPO bitkilerde yaygın olarak bulunur. Ayrıca mikroorganizmalarda özellikle funguslarda, bazı hayvansal organlarda, kabuklu deniz hayvanlarında, pek çok meyve ve sebzelerde bulunan bir enzimdir. Elma (Malus domestica)’da bulunan PPO aktivitesi büyük oranda elmanın cinsine bağlıdır. Elma çeşitlerinden Starkspur Golden; meyvesi iri, altın sarısı renkte, pembe yanaklı, düzgün şekilli ve çok iyi kalitelidir. Bu çalışmada, Starkspur Golden çeşidi elmadan Sepharose 4B-L-tirozin-o-amino benzoik asit afinite jeli kullanılarak PPO enzimi saflaştırılmıştır. Katekol substratına karşı LineweaverBurk yöntemi ile Michaelis-Menten sabiti (Km) ve maksimum hız (Vmax) değerleri belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Polifenol oksidaz enzimi, Katekol, Afinite kromatografisi, Elma, Starkspur Golden. 37 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P17 New Lanthanide-Chelate Cross-Linked Affinity Cryogel For Protein Separation Zübeyde BAYSAL1, Eyyüp AKSOY1, İbrahim DOLAK2,Veysi ÇAĞLAYAN1, Arzu ERSÖZ3, Rıdvan SAY3 1 Dicle University Faculty of Science Department of Chemistry, Diyarbakır-TURKEY 2 Dicle University Vocational High School, Tech. Sci., Diyarbakır-TURKEY 3 Anadolu University Faculty of Science Department of Chemistry, Eskişehir-TURKEY ABSTRACT Lysozyme is one of the commercial valuable enzyme. It is used different areas, for example, pharmaceutical and food industries. Its common applications are as a cell disrupting agent for extraction of bacterial intracellular products, as a food additive in milk products and as a drug for treatment of ulcers and infections [1,2]. Therefore lysozyme isolation is important and its applications need efficient and cost effective techniques. In this study, poly2-hydroxyethyl methacrylic acid-methacryloylantipyrine-Ce 3+ [P (HEMAco-MAAP- Ce 3+)] cryogel was produced by free radical polymerization. Prepared this new cryogel was used for the lysozyme adsorption from aqueous solution. P(HEMA-co-MAAP- Ce 3+) cryogel was characterized ultraviolet-visible-near infrared(UV-NIR), scanning electron microscopy (SEM), energy dispersive X-ray (EDX) and swelling tests. Effects of flow rate, medium pH, temperature and initial lysozyme concentration on the lysozyme adsorption were studied. Maximum adsorption capacity of the cryogel was found to be 57.84 mg/g cryogel at pH 6.0. Adsorbed enzyme was 95.7% desorbed from the cryogel by using 20 mM phosphate buffer solution contains 1 M NaCl at pH 6.0 in 120 min. Synthesized cryogel was also repeatedly adsorbed and desorbed with p(HEMA-co-MAAP- Ce 3+) cryogel, there was no negligible decrease in the adsorption capacity. Keywords: Cryogel, Ce3+, Adsorbtion, Lysozyme 38 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P18 İmmobilize Metal İyon Afinite Kromatografisi ile Bsa’nın Uzaklaştırılması Fatma KARTAL, Evrim Banu ALTUNTAŞ, Adil DENİZLİ Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Beytepe, Ankara ÖZET Proteom, bir organizma ya da dokunun genomu tarafından ifade edilen proteinlere verilen addır. Proteomik olarak tanımlanan protein analizi, proteinlerin yapısal özelliklerinin belirlenmesini ve işlevlerinin aydınlatılmasını kapsar. Proteom çalışmalarında en çok çalışılan biyolojik sıvı, kan plazması ve serumdur. Kan plazması, insan vücudunda yer alan ana protein kategorilerinin büyük çoğunluğunu içermesi nedeniyle hastalıklara özgü proteinlerin belirlenmesi için ideal bir kaynaktır. Albumin ve immunoglobulinler plazma proteinlerinin % 80’ini oluştururlar ve az miktardaki diğer proteinleri maskelerler. Dolayısıyla bu proteinlerin ortamdan uzaklaştırılması sayıca daha az olan hastalık işaretçi proteinlerinin belirlenmesini kolaylaştıracaktır. İmmobilize metal iyon afinite kromatografisi (İMAK) terapötik proteinlerin, peptidlerin, His-etiketli oligonükleotitlerin, nükleik asitlerin, hormonların ve enzimlerin saflastırılması için yaygın olarak kullanılan bir analitik ayırma yöntemidir. İMAK, şelat oluşturucu bir liganda takılı olan metal iyonu ile bir proteinin dış yüzeyine yönlenmiş olan amino asitlerin spesifik bölgeleri arasında meydana gelen koordinasyon etkileşimine dayanır. Bu çalışmada İMAK, histidin taşıyan proteinlerin adsorpsiyonu için etkili bir yöntem olduğundan sığır serum albuminin uzaklaştırılması için dispersiyon polimerizasyon yöntemiyle, 1.6 μm çapında eş boyutlu poli(glisidil metakrilat) [p(GMA)] mikroküreler üretilmiştir. Cu(II) iyonları, kesikli sistemde sığır serum albuminin adsorpsiyon çalışmalarında kullanılmak üzere p(GMA)-IDA mikroküreleri ile şelatlanmıştır. Mikrokürelerin karakterizasyonu taramalı elektron mikroskobu (SEM), elementel analiz, Fourier dönüşüm kızılötesi (FTIR) spektroskopisi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. p(GMA)-IDA-Cu(II) mikrokürelerinin maksimum adsorpsiyon kapasitesi pH 5.0’te 278.6 mg/g polimer bulunmuştur. Elüsyon çalışmaları 1.0 M NaCl çözeltisi ile gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar p(GMA)-IDA-Cu(II) mikrokürelerin albüminin adsorpsiyonu için etkin bir adsorban olarak kabul edilebileceğini göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Albumin, Proteomik, İmmobilize metal iyon afinite kromatografi, Mikroküre. 39 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P19 Azoarcus Group I Ribozimin Katlanma Sürecine Mg+2 ve Sıcaklığın Etkisinin Katalitik Aktivite Yöntemi Kullanılarak Araştırılması Selma SİNAN1, Nil OCAK1, Ülkü MAHMUT1, Niyazi CÖMERT1, Rick RUSSELL2 1 Balıkesir Universitesi fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü, Balıkesir, 2 Texas Universitesi, ICMB 1 University Station, MBB, Austin,TEXAS, ABD. ÖZET RNA’nın işlenmesi olarak bilinen, RNA’dan intronların kesilip çıkarılması ve ekzonların tekrar birleştirilmesini kapsayan RNA düzeltilmesi 1980’lerden beri önemli bir çalışma alanıdır. Transkripsiyon sonrası işlenmeyi yapan RNA molekülü, ilk olarak 1982 yılında Cech ve arkadaşları tarafından bulunmuş ve kendi splayslarını yapabilen bu RNA’ların otokatalitik özelliklerini yansıtmak üzere ribozimler olarak adlandırılmışlardır. Bu çalışmada izolösin tRNA’nın olgunlaşma sürecini alternatifsiz yapan Azoarcus grup I riboziminin katalitik aktivite yöntemi kullanılarak Mg+2 ve sıcaklığın katlanma sürecine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Azoarcus grup I riboziminin aktivitesinin belirlenmesi için, Ribozimin 5’ uçtaki P10 bölgesine komplementer olan –CAUACGGCC—dizisine sahip oligonükleotid substrat olarak kullanılmıştır. Reaksiyon sonunda ribozim, substratı 3 t (CAU) ve 6 t (GACGGCC) nükleotitlik parçalar oluşturacak şekilde kırmaktadır. Katlanmış ribozim ile substratı farklı sıcaklık ve Mg+2 konsantrasyonunda reaskyiona tabi tutulmuştur. Reaskiyon sonunda elde edilen ürünler 7M üre içeren Poliakrilamide Jelde (PAGE) yürütüldü. Jeldeki görüntü daha sonra floresan dedektörlü infrared görüntüleme cihazı ile bilgisayara aktarılarak 9 ve 3 nükleotitlik bantların şiddetleri Vision Capt programı ile analiz edilmiştir. Daha sonra bu bantların şiddetleri oranlanarak ribozim aktivitesi hesaplanmıştır. Araştırmamızda sıcaklığın Azoarcus grup I riboziminin katlanma sürecine etkisini göstermek için 25oC’de farklı sürelerde ribozimin katlanması sağlanmış ve daha sonra kırılma reaksiyonu gerçekleştirilmiştir. Sabit sıcaklıkta farklı sürelerde ribozim aktivitesinin süre ile doğru orantılı olarak arttığı tespit edilmiştir. Artan ribozim aktivitesi süreye ve sıcaklığa bağlı olarak doğal yapıya katlanmış ribozim miktarının arttığını bize kanıtlamaktadır. Ayrıca Mg+2 konsantrasyonunun ribozimin katlanma sürecine etkisini araştırmak için kesikli ve kesiksiz aktivite ölçüm metotları kullanılmıştır. Artan Mg+2 konsantrasyonuna bağlı olarak ribozim aktivitesinde artış gözlenmiştir. Ancak farklı konsantrasyonlarda Mg+2 varlığında katlanması devam eden ribozimin kırılma reaksiyonu artan Mg+2 konsantrasyonu ile ters orantılıdır. Anahtar Kelime: Ribozim, Azoarcus, Grup I, Mg+2 40 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P20 Moleküler Baskılanmış Kriyojellerle Amino Asit Enantiyomerlerinin Ayrılması Seda KOYUN, Semra AKGÖNÜLLÜ, Handan YAVUZ Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara ÖZET Amino asitler ve türevleri biyolojik ve kimyasal sistemlerin önemli bileşenleridir. Amino asitlerin farklı konfigürasyonları canlı sistemde farklı rollere sahiptir. L-Amino asitler protein sentezinde kullanılır. Triptofan (Trp) nörotransmiter serotoninin öncül aminoasiti ve proteinin temel bir bileşenidir. İnsan ve hayvanlarda önemli bir metabolit olan L-Triptofan’nın (L-Trp) eksikliği veya dengesizliği pek çok kronik hastalıklara sebep olabilir. Bu nedenle triptofan enantiyomerlerinin enantiyoseçici tanınması olağanüstü önem kazanmıştır. Moleküler baskılanmış polimerler (MIP), kalıp molekül varlığında çapraz bağlayıcı ve fonksiyonel monomerin kopolimerizasyonu yoluyla hazırlanan yüksek çapraz bağlı polimerlerdir. Kalıp molekül polimerden uzaklaştırıldıktan sonra spesifik tanıma yeteneği ile tamamlayıcı bağlanma bölgeleri oluşturulur. MIP, kromatografik ayırma alanında geniş bir şekilde kullanılır. Genel olarak kriyojeller birbirine bağlı makrogözeneklere (veya süper makro-gözeneklere) sahiptir. Kriyojeller, geniş gözenek yapısı, kısa difüzyon yolu, düşük basınç düşmesi ve hem adsorpsiyon hem de elüsyon için çok kısa alıkonma süresi gibi pek çok avantajı ile biyo-ayırma için çok önemli bir adsorbenttir. Bu çalışmada, moleküler baskılama tekniği kullanılarak L-Trp tanınması için L-Trp baskılanmış membran formunda kriyojeller hazırlanmıştır. Fonksiyonel monomer olarak N-metakriloil-(L)- triptofan (MATr) ve kalıp molekül olarak L-Trp kullanılmıştır. L-Trp baskılanmış kriyojel membranlar Fourier Transform Infrared Spektroskopisi (FTIR) ve şişme testleri ile karakterize edilmiştir. LTrp’ye özgü kaviteler içeren kriyojel membranlar ile farklı koşullar altında pH, iyonik şiddet ve LTrp’nın başlangıç derişimlerinde adsorpsiyon çalışmaları yürütülmüştür. Çalışmanın son aşamasında D-Trp ile seçicilik deneyi ve kriyojellerin tekrar kullanılabilirlik çalışmaları yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Enantiyomerler, Moleküler Baskılama, Kriyojeller, L-Triptofan. 41 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P21 Üre Tanıma Belleğine Sahip Polimer Sentezi Gözde BAYDEMİR1, Deniz TÜRKMEN2, Dilek BATTAL3, Adil DENİZLİ2 1 Aksaray Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray. 2 Hacettepe Üniversitesi, Fan Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara. 3 Mersin Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Mersin. ÖZET Üre (aynı zamanda karbamid olarak da bilinir) birçok canlı organizmanın atık ürünüdür ve insan idrarının başlıca organik bileşenidir. Ürenin başlıca organik bileşik olmasının sebebi proteinleri oluşturan amino asitlerin parçalanma ürünü olmasıdır. Amino asitler karaciğerde metabolize edilerek amonyak CO2 ve enerjiye dönüştürülür. Amonyak canlı hücreleri için oldukça toksiktir ve bu yüzden vücuttan atılması gereklidir. Amonyak karaciğerde toksik olmayan üreye çevrilerek kana verilir ve böbreklere taşınarak idrar yoluyla atılır. Bir yetişkin idrarla günlük yaklaşık olarak 25 g üre atar. Böbrekler tarafından ürenin atılamadığı durumlarda, kanda üre ve diğer azotlu bileşiklerin miktarının artması ölümcül sonuçları olan üremiye sebep olabilir. Doğada pek çok temel biyolojik etkileşim biyolojik moleküllerin seçici tanıması ile yönetilir. Bu gibi işlemleri taklit edecek spesifiklik ve afinitede sentetik reseptörler geliştirmek büyük bir zorluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Son dönemde moleküler baskılama teknolojisi, sentetik reseptorların hazırlanmasında güçlü tanıma özelliği ve seri üretimininin kolaylığı gibi belirgin avantajları nedeniyle önemli bir araç haline gelmiştir. Bu nedenle moleküler baskılanmış polimerler sabit faz, katı faz ekstraksiyonu, kataliz, ilaç salınımı ve çeşitli sensörler gibi uygulamalarda geniş kullanım alanı bulmaktadır. Çalışmada böbreklerin az çalışması veya toksik özellik gösteren ürenin moleküler baskılanmış polimerlerle diyalize alternatif tedavi olarak kullanılması amaçlanmıştır. Hazırlanan polimerler ile kesikli sistemde 50.1 mg/g üre uzaklaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Üre, Moleküler Baskılama, üre uzaklaştırma. 42 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P22 Boya-Ligand Afinite Kriyojeller ile Saccharomyces Cerevisiae’den Malat Dehidrogenaz Enziminin Saflaştırılması Işık PERÇIN1, Ilgım GÖKTÜRK2,3, Adil DENİZLİ3 1 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Ankara 2,3 Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı, Ankara 3 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara ÖZET Malat dehidrogenaz (EC 1.1.1.37) substratları malat ve oksaloasetatın birbirine dönüşümünü katalizleyen NAD/NADH bağımlı bir enzimdir. Mitokondri membranında yer alan malat-aspartat mekik sisteminde ve mitokondri matriksinde gerçekleşen sitrik asit döngüsünde yer alan önemli bir enzimdir. Ayrıca üçüncü bir izoenzim mayalarda glioksizomlarda yer almaktadır. Tüm ökaryotlarda ve bakterilerin çoğunda yer alan malat dehidrogenaz enzimleri homodimerik yapıdadır. Aynı katalitik özelliktedirler ve yüksek derecede yapısal benzerlik gösterirler. Metabolik yollarda görevli enzimlerin fonskiyonlarının belirlenmesi, diğer metabolitlerle ve proteinlerle olan ilişkilerinin aydınlatılması için doğal kaynaklardan saf halde elde edilmeleri gereklidir. Bu çalışmada, doğal kaynak olarak seçilen Saccharomyces cerevisiae (ekmek mayası) hücrelerinden Cibacron Blue bağlı polihidroksietil metakrilat (PHEMA) kriyojel diskler kullanılarak malat dehidrogenaz saflaştırılması amaçlanmıştır. Ekmek mayası hücreleri pH 7.4 fosfat tamponu ile 25°C’de homojenize edildikten sonra özüt 8500 rpm’de 25 dakika santrifüj edilmiş ve supernatant enzim kaynağı olarak kullanılmıştır. Bir unite enzim, 1 dakikada pH 7.4’de 25°C’de 1 µmol oksaloasetat ve ß-NADH’ı L-malat ve ß-NAD+ ’ya dönüştüren enzim miktarı olarak tanımlanmıştır. Enzim aktivitesi, oksaloasetat varlığında ß-NADH absorbansındaki azalmanın 340 nm’de okunması ile hesaplanmıştır. Verim %93, saflaştırma katsayısı ise 20.4 olarak belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Saccharomyces cerevisiae, malat dehidrogenaz, kriyojel, Cibacron blue 43 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P23 Chelate Cross-Linked Affinity Ion-Imprinted Cryogel for Selective Recognition of Cerium(III) in Environmental Samples İbrahim DOLAK1, Rüstem KEÇİLİ2, Zübeyde BAYSAL3, Berrin ZİYADANOĞULLARI3, Arzu ERSÖZ4, Rıdvan SAY4 1 Dicle University Vocational High School, Tech. Sci., Diyarbakır-TURKEY 2 Anadolu University Vocational High School, Eskişehir-TURKEY 3 Dicle University Faculty of Science Department of Chemistry, Diyarbakır-TURKEY 4 Anadolu University Faculty of Science Department of Chemistry, Eskişehir-TURKEY ABSTRACT Extraction and preconcentration of rare-earth metals such as cerium have always been of interest over the past several decades, since they have been commonly used as microadditives in functional materials such as high-temperature superconductors, secondary batteries, magnetic, luminescence, and laser materials. Various techniques were proposed for extraction and preconcentration of rare-earth metals such as solvent extraction, precipitation, and ion-exchange chromatography. In recent years, several studies on removal of trace metal ions by Ion-imprinted polymers (IIPs) and Ion-Imprinted Cryogels were reported. In this study, poly2-hydroxyethyl methacrylic acid- methacryloyl antipyrine [P (HEMAco-MAAP)] cryogel was produced by free radical polymerization. Prepared this new cryogel was used for the Cerium(III) binding from aqueous solution. P(HEMA-co-MAAP) cryogel was characterized ultraviolet-visible-near infrared (UV-NIR), scanning electron microscopy (SEM), energy dispersive X-ray (EDX) and swelling tests. Effects of flow rate, medium pH, temperature and initial Cerium(III) concentration on the Cerium(III) binding were studied. Maximum binding capacity of the cryogel was found to be 37,00 mg/g cryogel at pH 6.0. Binding studies of Ce(III) in the presence of Nd(III) and La(III) ions were also carried out using Ce(III)-imprinted polymers. The ion-Imprinted Cryogel displayed high selectivity toward Ce(III) ions. Keywords: Cerium(III), Cryogel, MAAP, Ion Imprinting 44 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P24 Mikroçipe Entegre Potansiyometrik Mikro Sensörler Kullanılarak Yaygın Anyon ve Katyonların FIA Sistemde Eşzamanlı Tayini İsmail AĞIR1, Rıdvan YILDIRIM2, Mustafa NİĞDE2, Özlem TAVUKÇUOĞLU2, İbrahim IŞILDAK2 1 İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Biyomühendislik Bölümü, Kuzey Kampüsü, 34700, Üsküdar, İstanbul 2 Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Metalurji Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, Davutpaşa Kampüsü, Esenler, 34210 İstanbul ÖZET Çevre ve biyolojik sistemlerde inorganik-organik anyon ve katyonların birlikte bulunuyor olması, bu iyonların etkili bir biçimde eş zamanlı olarak tayini için yeni yöntemlerin geliştirilmesini gerektirmektedir. Yaygın anyon ve katyonların eşzamanlı analizi, iyon kromatografik sistemde iyon-seçici elektrotların dedektör olarak kullanılması ile başarıldı. Bu çalışmada, mikroçipe entegre potansiyometrik mikro sensörler geliştirilerek mikrolitre düzeyde ölü hacme sahip akış-hücreleri tasarlandı. Tasarlanan akış-hücresi FIA sistemde dedektör olarak kullanıldı. Geliştirilen FIA yöntem ile Cl-, NO2-, NO3-, ClO3-, Na+, K+, NH4+ ve Ca2+ iyonlarının eşzamanlı tayini sağlandı. Tek bir örnek enjeksiyonu sonrasında mikroçipe entegre potansiyometrik anyon-seçici mikro sensörler anyonlara cevap sergilerken, mikroçipe entegre potansiyometrik katyon-seçici mikro sensörler katyonlara cevap sergilemekteydi. Anyon duyarlı sensörler katyonlardan, katyon duyarlı sensörler anyonlardan etkilenmemekteydi. Çevresel ve biyolojik numunelerde anyon ve katyonların eşzamanlı tayinleri başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Anahtar Kelimeler: FIA, potansiyometri, iyon seçici sensör 45 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P25 Antibiyotiklerin Analizi için Sıvı Kromatografisi Tandem Kütle Spektrometresi (LC– MS/MS) Metodu Geliştirilmesi Kemal ÇETİN, Tahira QURESHİ, Handan YAVUZ, Adil DENİZLİ Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye ÖZET Dünyada farmasötik maddelerin üretimi ve tüketimi giderek artmaktadır. Anti-enfektif ajanlar mikrobiyal enfeksiyonun modern tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Sulfonamidler uzun zamandır anti-enfektif olarak kullanılmıştır ve günümüzde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Sulfonamidler sulfonik asitlerin amitleri olan kimyasal bileşiklerin bir sınıfıdır. Bu sınıf bakteriyel enfeksiyonların, diyabetin, ödemin, hipertansiyounun ve gutun tedavisinde kullanılan ilaçlardan oluşmaktadır. Sulfonamidler daha çok veterinerlikte kullanılmakla birlikte insan için de en sık kullanılan antibiyotikler arasındadır. Sulfonamidler besin zincirindeki birçok organzimada birikebilir ve sulfonamidlerin birikimi bu ilaçların sebep olduğu toksik etkilerin bölgesel olarak artmasına neden olabilir. Sulfonamidler sindirim kanalınan kolaylıkla emilir ve süt ve plesantaya geçer. Plazma proteinlerine yüksek seviyede bağlanabildikleri için vücutta uzun süre kalabilir. Sulfonamid dozunun büyük bir kısmı organizmadan değişime uğramadan atılır. Örneğin, sulfamerazin % 75'i vücuttan bozunuma uğramadan atılır. Kütle Spektrometresi (MS) yaklaşık yüz yıl önce ortaya çıkan gelişmiş bir öncül teknolojidir. Elementel ve moleküler bileşenlerin doğru ve kesin bir şekilde ölçülmesini sağlayan kütle spektrometresi hem temel araştırmaları hem de sanayi çalışmalarını içine alan birçok bilimsel disiplinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, sulfonamidlerin atık sularda, bal ve et gibi gıdalarda bulunup bulunmadıklarını ve miktarlarını tayin etmek için ultra-yüksek-performans sıvı kromatografisi tandem kütle spektrometresi (UHPLC-MS/MS) için metot geliştirilmiştir. Seçilen sulfonamidler için optimum akış hızı, enjeksiyon hacmi ve mobil faz bileşimi ve oranları belirlenmiştir. Sulfonamidlerin her biri argon gazı ile parçalanarak her birinin ürün iyonları ve bu ürün iyonları için gerekli optimum çarpışma enerjileri belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Sulfonamid, Ultra-yüksek-performans sıvı kromatografisi, Tandem kütle spektrometrisi, 46 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P26 Biyoremediasyon Potansiyeline Sahip Bitkiler Gömülmüş Kriyojel Kolonların Hazırlanması ve Karakterizasyonu Ömer ELKIRAN1, Kemal ÇETİN2, Deniz TÜRKMEN2, Belma GJERGJIZI3, Adil DENİZLİ2 1 Sinop Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, Sinop, Türkiye 2 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye 3 Hacettepe Üniversitesi, Biyomühendislik Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye ÖZET Çevresel kirliliğin dünya genelinde artmasıyla birlikte bu kirliliğin bertaraf edilmesine yönelik yöntemlerin geliştirilmesi zorunluluğu da artmıştır. Bir biyoremediasyon türü olan fitoremediasyon, çevresel kirliliğin ortadan kaldırılmasında bitkilerin kullanıldığı yöntemdir. Bu yöntem ile bitkiler kullanılarak insan aktiviteleri sonucu kirlenmiş toprak, su ve havanın temizlenmesi amaçlanmaktadır. Fitoremediasyon bitkisel ekstraksiyon, bitkisel sabitleme, kök bölgesi filtrasyonu, bitkide bozunma, hidrolik kontrol, kök bölgesinde bozunma, bitkiden buharlaştırma, vejetatif örtü sistemleri ve tampon şeritler gibi çeşitli alt yöntemleri kapsamaktadır. Bitki kökleri yardımı ile topraktan alınan ağır metallerin bir kısmının bitkinin sahip olduğu enzimler sayesinde bozunup kimyasal yapıları değişirken diğer bir kısmının ise herhangi bir bozunmaya uğramayıp bitkinin vejetatif organlarında birikerek, bitkinin hasadıyla birlikte ortamdan uzaklaştırılmaktadır. Ağır metallerle kirlenmiş bölgelerin temizlenmesinde geleneksel yöntemlerin pahalı olması, hem düşük maliyetli hem de çevre dostu olan biyoremediasyon yöntemi ilgi çekici bir alternatiftir. Kriyojeller birbiri ile bağlantılı süper makrogözeneklerden oluşan jel yapılardır. Kriyojeller, monomerik veya polimerik başlatıcılara sahip çözeltinin donma noktasının altındaki sıcaklıklarda polimerleştirilmesiyle elde edilir. Yapıdaki birbiri ile bağlantılı makrogözenekler sayesinde difüzyon engellemesi ortadan kalkar ve böylelikle çeşitli büyüklükteki moleküllerin akışı ve kütle transferi sağlanır. Kriyojellerin bu eşsiz özelliği ile birlikte kimyasal ve mekanik kararlılıkları bu malzemeleri biyoteknoloji uygulamaları için iyi bir destek malzemesi haline getirmiştir. Sunulan çalışmada, çevreden ağır metallerin biyoremediasyon yöntemiyle uzaklaştırılmasına yönelik poli(2-hidroksietil metakrilat) [PHEMA] kriyojel kolonlar hazırlanmıştır. Çalışma kapsamında biyoremediasyon potansiyeline sahip bitkiler PHEMA kriyojellere gömülmüştr. Hazırlanan kriyojel kolonların taramalı elektron mikroskopisi (SEM), fourier transform infrared spektropisi (FTIR), nükleer manyetik rezonans (NMR), yüzey alanı ölçümleri, akış dinamiği, şişme testleri, Raman spektroskopisi ölçümleri ile karakterize edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Ağır metaller, Çevresel kirlilik, Fitoremediasyon, Kriyojel 47 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P27 Geliştirilmiş Kuvars Kristal Mikroterazi Nanosensörler Aracılığıyla Yumurtada İlaç Kalıntılarının Analizi Sabina HÜSEYNLİ, Duygu ÇİMEN, Adil DENİZLİ Kimya Bölümü, Hacettepe Üniversitesi, Ankara ÖZET Antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Bu kimyasal maddeler, bakterilerin çoğalmasını önlemekte ve bazen de bakterileri öldürmektedir. Antibiyotiklerin bilinçsizce kullanımı gıda güvenliğini tehlikeye atmaktadır [1,2]. Yumurtada bulunan antibiyotiklerden bir tanesi olan amoksisilin, ampisilinin analogudur. Gram pozitif ve gram negatif mikroorganizmalara karşı etkili bir penisilin olup, bakterisid etkiye sahip geniş spektrumlu bir antibiyotiktir. Kuvars Kristal Microbalans (QCM), yüksek frekanslı, yüzeyindeki kütle değiş imlerine hassas bir yöntemdir. Sensör yüzeylerine adsorbe edilmiş olan tabakaların neden olduğu rezonans frekansındaki değiş imlerin (∆f) belirlenmesi temeline dayanır. Moleküler baskılanmış polimer ile kuvars kristal mikrobalans (QCM)’in birleş tirilmesiyle yapılan sensör tasarımı ilk olarak Mosbach ve ark. (1997) tarafından bildirilmiş tir. Bu tip QCM sensörleri altın elektrotlar üzerinde baskılanmış polimer tabakası içerirler. QCM direkt moleküler tanıma tayinlerinde oldukça kullanış lı bir nicel tekniktir. QCM aparatları elektrot üzerindeki kütle değiş imine göre frekans değiş imi gösterirler. Bu nedenle bu teknik moleküler baskılı polimerle yapılan tanıma iş lemini, sensör sinyaline dönüş türmek için oldukça uygundur. Baskılanmış polimerlerle birleş tirilmiş QCM sensörleri biyomimetik ve kimyasal alanlarda uygulanmaktadır [3]. Bu çalışmada, amoksisilin (AMOX)’nın tespiti için moleküler baskılama tekniğine dayalı hassas seçici ince nanofilm QCM sensör hazırlanmıştır. AMOX baskılanmış QCM sensör, küçük AMOX konsantrasyon değişikliklerine son derece duyarlıdır. Hazırlanan AMOX baskılanmış QCM sensörün mükemmel hassasiyeti, seçici ve yüksek kararlılığı ile AMOX tespiti için cazip bir belirleme bir araç olarak kullanılacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler; Kuvars Kristal Mikroterazi, Amoksisilin, Moleküler Baskılama. 48 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P28 Gıdalardan Antibiyotik Tayini İçin Optik Temelli Sensörlerin Hazırlanması ve Karakterizasyonu Sona FAALNOURİ, Duygu ÇİMEN, Nilay BERELİ, Adil DENİZLİ Kimya Bölümü, Hacettepe Üniversitesi, Ankara ÖZET Antibiyotiklerin bilinçsizce kullanımı gıda güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Hayvanlara öngörülenden daha yüksek dozlarda antibiyotik verilmesi ve yasal bekletme süresine uymaksızın hayvanların kesilmesi veya ürünlerinin tüketime sunulması antibiyotik kalıntı riskini arttıran faktörlerdir. Toksisitesi ve hayvan orijinli gıdalarda bulunma ihtimalinden dolayı veteriner ilaç kalıntılarından amoksisilin (AMOX) gıda üreten hayvanlarda kullanımı Avrupa Birliği’nce yasaklanmış tır. AMOX kantitatif tayinleri ülkemizde sınırlı sayıda laboratuvarda maliyeti yüksek ve zaman alıcı HPLC, LC-MS-MS ve ELISA yöntemiyle gerçekleş tirilmektedir. Gıdalarda AMOX için istenen minimum performans limiti 4 ng/g’dir. Bu düzeyde tayin yapabilecek yeni ve seçici dedeksiyon tekniklerine ihtiyaç vardır. Bu nedenle özellikle gıdalarda kalıntı bırakabilecek AMOX gibi antibiyotiklerin ve diğer analitlerin tayininde yüzey plazmon rezonans ve moleküler baskılama gibi geliş en tekniklerin kullanıldığı sensör araş tırma ve çalış malarının ülkemizde özellikle gıda bilimi alanında yaygınlaş ması gerektiği düşünülmektedir. Bu çalışmada, moleküler baskılama yöntemi kullanılarak yüzey plazmon rezonans (SPR) temelli amoksisiline seçici sensörler hazırlanmıştır. Bu amaçla SPR çip yüzeyinde amoksisilin tanıma bölgelerine sahip poli(hidroksietil metakrilat-N-metakriloil-(L)-glutamik asidin (MAGA) poli(HEMAGA) polimeri ince bir film halinde sentezlenmiştir. Baskılanmış poli(HEMAGA) film amoksisilin varlığında N-metakriloil-(L)-glutamik asidin (MAGA), hidroksietil metakrilat (HEMA) ve etilen glikol dimetakrilatın (EGDMA) polimerizasyonu ile hazırlanmıştır. Kontrol deneyleri için baskılanmamış poli(HEMAGA), kalıp molekül amoksisilin olmadan sentezlenmiştir. Amoksisilin baskılanmış poli(HEMAGA) ince film FTIR, elipsometri, temas açısı ve atomik kuvvet mikroskobu (AFM) analizleri ile karakterize edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Moleküler baskılama, yüzey plazmon rezonans, amoksisilin, sensör 49 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P29 Peroksidaz Enzimi Üzerine Yeni Organik Bileşiklerin İhbisiyon Etkisi Burcu SOMTÜRK YILMAZ, Senem AKKOÇ, Nalan ÖZDEMİR, İlhan Özer İLHAN 1 Erciyes Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, KAYSERİ ÖZET Enzimler, canlı organizmalardaki reaksiyonları hiçbir yan ürün oluşturmadan %100’ lük bir ürün verimi sağlayarak katalizleyen, katalitik RNA moleküllerinin küçük bir grubu hariç protein yapısındaki biyolojik katalizörlerdir. Bazı enzimler katalizleme fonksiyonlarını sadece protein yapılarıyla yerine getirebilirken, bazıları ise protein yapısında olmayan kofaktör adı verilen gruplara ihtiyaç duymaktadırlar. Kofaktör metal iyonu olabileceği gibi koenzim adı verilen kompleks bir bileşik de olabilir. Peroksidaz (POD) [E.C: 1.11.1.7], hidrojen atomlarını verme eğiliminde olan bileşikler ile bu atomları alıcı durumunda olan H2O2 bileşiği arasındaki reaksiyonu katalizleyen bir oksidoredüktazdır. Peroksidaz enziminin bitkilerde hormonal faaliyet [2], savunma mekanizmaları, sebze ve meyvelerin yetişme dönemleri süresince indoleasetik asit miktarının ayarlanması ve lignin biyosentezi gibi hayati fonksiyonlarda rol aldığı bildirilmiştir. Peroksidazlar mikroorganizma, bitki ve hayvan gibi organizmalarda geniş ölçüde yayılmıştır. POD özellikle hücre duvarında bulunur ve bitkilerin büyümesini ve gelişmesini kontrol eden önemli enzimlerin biridir. POD yüksek hassasiyetinden dolayı mikroanalitik ve klinik tanı için de önemli bir ayıraç olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bununla beraber, ilaç, kimya ve gıda sanayinde peroksidaz için yeni uygulamalar önerilmektedir. Peroksidaz yaygın substrat özgüllüğüne sahiptir ve bu özellikler peroksidazı endüstriyel, analitik ve biyokmedikal uygulamalarda kullanışlı yapar. Peroksidazlar fenolik reçine sentezi için bir katalizör ve tıbbi teşhis malzemeleri için ticari olarak kullanılır. Bu amaçla; sentezlenen yeni benzimidazolyum tuzlarının peroksidaz enzimi üzerine inhibisyon etkileri incelenmiştir. Yapılan çalışmalarda bu maddelerin enzim üzerine inhibisyon etkisine sahip olduğu gözlemlendi. Bu nedenle, sentezlenen bu maddelerin afinite kromotografisinde peroksidaz enzimi için uygun bir ligand olabileceği düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Enzim, Peroksidaz, İnhibisyon, Benzimidazolyum tuzu. Bu çalışma Erciyes Üniversitesi Araştırma Fonu (FDK-2014-5091) tarafından finansal olarak desteklenmiştir. 50 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P30 Üreaz Enzim Aktivitesi Üzerine Benzimidazolyum Tuzlarının İnhibisyon Etkisi Senem AKKOÇ, Burcu SOMTÜRK YILMAZ, İlhan Özer İLHAN, Nalan ÖZDEMİR 1 Erciyes Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 38039 Kayseri-Türkiye ÖZET Üreaz (Üre amidohidrolaz; EC3.5.1.5); amonyak ve karbonik asit oluşturmak için üre hidrolizlerini katalizleyen ve nikel içeren bir enzimdir. Biyoteknolojide birçok uygulamaya sahiptir. Günümüzde değişik kaynaklardan ekstrakte edilmiş üreaz enziminin atık su arıtımı, gıdalardan ve içeceklerden ürenin uzaklaştırılması, hemodiyaliz işlemi esnasında kullanılan diyalizat çözeltisinin rejenere edilmesi gibi uygulamalarda kullanımı git gide artmaktadır. Toksik ve kirletici etkisi olan ürenin parçalanmasında kullanılan üreaz enzimi, soya fasülyesi, meksika fasülyesi, kavun çekirdeği gibi birçok bitki kaynağından elde edilmektedir. Üreaz enzimi, biyolojik sıvılarda ürenin miktarının hesaplanmasında, yapay böbrekte ürenin kandan uzaklaştırılmasında, atık sulardaki ürenin temizlenmesinde, yiyecek endüstrisinde üreyi meyve suyu ve yiyeceklerden uzaklaştırmakta kullanılır . Üreaz çok sayıda bileşik tarafından inhibe edilir. Üreaz aktivitesini etkilediği bilinen inhibitörler hidroksiamik asit, L-askorbik asit, 2,2- dipiridil disülfit, ninhidrin, fosforamidaz, tioller, fosfatlar, borik ve boranik asit, imidazoller, ağır metal iyonları olarak sayılabilir. Bazı üreaz inhibitörleri ise onların toksisitesi ve stabil olmamasından dolayı invivo ortamında kullanılmayabilir. Bu çalışmada, çeşitli 1,3-dialkil benzimidazolyum tuzları sentezlenildi ve yapıları 1HNMR, 13C-NMR ve elementel analiz teknikleri kullanılarak aydınlatıldı. Ayrıca, elde edilen bileşiklerin üreaz üzerinde inhibitör etkisi araştırıldı. Anahtar Kelimeler: Üreaz, İnhibitör, Benzimidazolyum tuzu. Bu çalışma Erciyes Üniversitesi Araştırma Fonu (FDK-2014-5091) tarafından finansal olarak desteklenmiştir. 51 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P31 Yaşlanma Karşıtı Nano-Malzeme Geliştirilmesi Melisa YILDIRIM1, Ceren TÜRKCAN KAYHAN2, Emir ÖZÇALIŞKAN2, Fulden Zeynep URAL2, Selami BAĞLAMIŞ2, Sinan AKGÖL2 1 İzmir Fen Lisesi, Bornova-İzmir 2 Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya Bölümü, İzmir ÖZET Yaşlanma tüm canlılarda görülen ve zaman ilerledikçe ortaya çıkan, hayatı birçok açıdan olumsuz olarak etkileyen önlenemeyen karmaşık bir süreçtir. Mikroskobik düzeyde fizyolojik, histolojik ve metabolik değişikliklerle, makroskobik düzeyde ise kırışıklık, kuruluk, elastisite kaybı ve leke oluşumu ile ortaya çıkmaktadır. Bu süreçte meydana gelen değişimleri azaltmak veya ortadan kaldırmak için cilt yaşlanmasının geciktirilmesi, yaşlanma belirtilerinin kozmetik ürünlerle hafifletilmesi kozmetik biliminin en önemli uğraşlarından birini oluşturmaktadır. Sunulan çalışmada yaşlanma karşıtı olarak etki gösteren ve bir bitki flavanoidi olan Chrysin molekülünün etkin bir şekilde kullanılması için, polimerik nanomalzeme geliştirilmesi, geliştirilen ürünün karakterizasyonunun yapılması, Chrysin ile polimerik nanomalzemenin bağlanma koşullarının optimizasyonu ve salım koşullarının optimizasyonu amaçlandı. Polimerik nanomalzeme, p(HEMAPA), surfaktansız emülsiyon polimerizayonu yöntemi ile sentezlendi. Sentezlenen p(HEMAPA) nanopolimerlerinin karakterizasyonu amacıyla, yüzey alanı hesaplamaları yapıldı. Morfolojik yapılarını görüntülemek için SEM fotoğrafları çekildi, kimyasal kompozisyonunu belirlemek amacıyla FTIR analizleri gerçekleştirildi ve boyutlarını analiz etmek için Zeta-Size ile boyut analizleri gerçekleştirildi. Nanopartiküllerin morfolojik yapısı incelendiğinde, küresel morfolojide oldukları ve Zeta-boyut analizleri incelendiğinde 168 nm boyutunda oldukları, yüzey alanlarının 4149 m2/g olduğu görülmektedir. Chrysin molekülünün polimerik nanopartiküllere bağlanma koşullarını optimize etmek amacıyla gerçekleştirilen pH, sıcaklık, başlangıç miktarı ve zaman denemeleri sonucunda ise Chrysin molekülünün, 55˚C’de, pH 12’de 90 dakika süre ile polimerik nanopartiküllere optimum şekilde bağlandığı saptandı.Polimerik nanopartiküllere maksimum Chrysin bağlanma miktarı ise 19,401 mg/g olarak belirlendi. Malzemenin toksik özellikleri ve polimerik nanopartiküllerden Chrysin salım koşullarının optimizasyonu amacıyla yapılan sıcaklık, pH ve süre denemelerinin sonuçları değerlendirildiğinde, geliştirilen polimerik nanomalzemenin yaşlanma karşıtı bir kozmetik ürün olarak kullanılmasının önerilebileceği düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Polimerik nanomalzeme, Chrysin, Kontrollü salım 52 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P32 Yeni Pirido [2,3-d] Pirimidin Türevlerinin Sentezi ve Eritrosit Karbonik Anhidraz I ve II İzoenzimleri Üzerine in vitro İnhibisyon Etkilerinin İncelenmesi Hilal KUDAY1, Fatih SÖNMEZ2, Çiğdem BİLEN3, Emre YAVUZ3, Nahit GENÇER3, Oktay ARSLAN3, Mustafa KÜÇÜKİSLAMOĞLU1 1 Sakarya Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Sakarya 2 Sakarya Üniversitesi, Pamukova Meslek Yüksekokulu, Sakarya 3 Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir ÖZET Aktif bölgesinde Zn+2 iyonu bulunduran Karbonik Anhidraz (CA) enzimi genel olarak metabolik CO2 transportunun yanı sıra birçok dokuda H+ ve HCO3- iyonlarının birikiminde önemli rol oynamaktadır. Bu birikimle CA izoenzimleri; şeker hastalığı, yağ, üre, tümör oluşumu ve çeşitli patojenlerin gelişmesini içine alan fizyolojik ve patolojik süreçlerle yakından ilgili olduğundan, enzimin inhibisyonu son derece önemlidir. Sülfonamid ve türevleri gibi enzimin bilinen inhibitörlerinin yanı sıra günümüzde farklı fonksiyonel gruplara sahip bileşiklerin de CA I ve II izoenzim aktiviteleri üzerine etkileri incelenmektedir. Bu gruplardan Pyrido [2,3-d] Pirimidin türevleri (H. Kuday et al. 2014) geniş ölçüde anti-tümör, anti-bakteriyel, anti-inflamator ve anti-fungal biyolojik aktivitelerinden dolayı son yıllarda büyük ölçüde ilgi odağı haline gelmiştir. Bu çalışmada, insan eritrositlerinden Sepharose 4B L-Tirozin-Sülfonamid afinite jeli ile (O. Arslan, 1996) hCA I ve II izoenzimleri tek basamakta saflaştırılmıştır. Enzim aktivitesi ise Maren Metodu kullanılarak belirlenmiştir. Çalışmamızda Pirido [2,3-d] Pirimidin türevleri sentezlenmiş olup, bileşiklerin tamamının CA I ve II izoenzimlerini belirli ölçüde inhibe ettiği gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Karbonik Anhidraz, Afinite Kromotografisi, Saflaştırma, İnhibisyon. 53 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P33 Üç Valanslı EuIII ve TbIII İyonları’nın PPO Enziminin Aktivitesi Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması Mustafa Burak ÇOBAN1, Adem ERGÜN2, Oktay ARSLAN2, Hülya KARA3 3 Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü, Balıkesir 2 Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir 3 Muğla Sıtkı Koçman Üniveritesi, Fen Fakültesi, Fizik Bölümü, Muğla ÖZET Üç valans elektronuna sahip Lantanid iyonları önemli fotolüminesans özellikler içermektedir. LnIII iyonları ile elde edilen dar ve keskin pikler yüksek renk saflığı sağlamaktadır. İyonların mikro saniyelerden saniyelere uzun yaşam ömrü ve yüksek lüminesans etkinliği malzemelere ışıldayan cihazlar ve biyomedikal araştırmalarında önemli avantajlar sağlamıştır. Elde edilen organik-inorganik kristal yapı birimleri moleküler malzemeler olarak gösterdiği iki önemli uygulama alanı vardır. Biyo-tıp alanında tanımlama veya biyo-sensör olarak kulanılabilmektedirler. Metal-organik çerçeveler (MOÇ) önemli organik-inorganik malzemelerdir. MOÇ yapıları hibrit malzemeler olarak gaz ayırma, katalizleme, ayırma işlemleri, bölgesel ilaç dağıtıcı, lüminesans sensörleri ve biyolojik-görüntüleme gibi birçok alanda gelecek vadeden yapı birimleridir. Polifenol oksitaz (PPO) enzimi oksidoredüktaz grubuna ait, aktif merkezinde bakır bulunan bir metalo-enzimdir. PPO enzimi bazen, tirozinaz, fenolaz, katekoloksidaz, katekolaz, odifenoloksidaz, mono fenoloksidaz ve kresolaz olarak da adlandırılır. Meyve ve sebzelerin depolanması esnasında veya çarpma, kesme, kabuk soyma, dilimleme gibi mekanik zedelenmeler sonucu pembeden, mavimsi-siyaha kadar olan bazı renk değişmeleri ortaya çıkmaktadır. Bu renk değişmelerine enzimatik esmerleşme denir. Meyve ve sebzelerde meydana gelen PPO enzimi katalizli bu enzimatik esmerleşme reaksiyonları, ürünün tat, görünüm ve besin değerini düşürdüğünden istenmemektedir. PPO enzimin inhibe edilmesi çalışmaları bu durumdan dolayı önemlidir. Ayrıca, PPO enziminin etkisinin ve korunmasının geliştirilmesi medikal, ziraat, kozmetik endüstrilerinde de önemlidir ve büyük ilgi görmektedir. Çalışmamızda, üç valanslı EuIII ve TbIII iyonlarının, PPO enzimi üzerine etkileri araştırılmış ve bu maddelerin söz konusu enzimi çeşitli oranlarda inhibe ettiği IC50 ve Ki değerleri hesaplanarak anlaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: LnIII, Metal-Organik Çerçeve, Fotolüminesans. 54 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P34 Çiçek Benzeri Şekillere Sahip Manyetik Özellikli Peroksidaz-İnorganik Hibrit Nano Yapıların Hazırlanması ve Karakterizasyonu Nalan ÖZDEMİR1, İsmail ÖÇSOY2,3, Cevahir ALTINKAYNAK2,3, Süreyya TAVLAŞOĞLU1, Firdevs GEÇİLİ1 1 Erciyes Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Kayseri 2 Erciyes Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Analitik Kimya Anabilim Dalı, Kayseri 3 Erciyes Üniversitesi, Nanoteknoloji Araştırma Merkezi, Kayseri [email protected] ÖZET Enzimler, reaksiyonları çok yüksek hızlarda katalizleyen protein yapılı biyokatalizörlerdir ve sahip oldukları benzersiz özellikleri sayesinde kimya, biyokimya, biyomedikal, ilaç, gıda, tekstil gibi çok farklı uygulama alanları bulmaktadırlar. Bununla birlikte, enzimlerin serbest (çözünür) formları kısa bir yaşam süresine sahiptir ve bu durum pek çok alanda uygulamalarını sınırlar. Ayrıca serbest enzimin reaksiyon ortamından ayrılması ve tekrar kullanılması mümkün değildir. Enzimlerin endüstriyel biyokatalizörler olarak kullanılabilmeleri için etkinliklerinin, aktivitelerinin ve kararlılıklarının arttırılması gerekmektedir. Bu amaçla, son zamanlarda, farklı bir enzim immobilize yaklaşımı kullanılarak çiçek benzeri şekillere sahip protein-inorganik hibrit yapıların sentezi dikkat çekmektedir. Bu yaklaşımda protein olarak çeşitli enzimler ve inorganik kısım olarak Cu2+ iyonu kullanılarak sentezlenen hibrit yapılardaki enzimlerin aktivitesinin ve kararlılığının arttırılması hedeflenmektedir. Bu çalışmada, at turpu peroksidaz enzimi kullanılarak çiçek benzeri şekillere sahip enzimCu2+ hibrit yapılar sentezlenmiş, manyetik özellik kazandırılmıştır ve karakterizasyonları yapılmıştır. Sentezlenen hibrit yapıların protein enkapsulasyon yüzdeleri ~ %98 olarak hesaplanmıştır. Hibrit yapılardaki enzim aktivitesinin ve kararlılığının serbest enzime göre dikkat çekici ölçüde arttığı gözlemlenmiştir. Ayrıca FT-IR (Fourier-transform infrared spectroscopy) (FTIR), XRD (X-ray diffraction) ve EDX (energy-dispersive X-ray spectroscopy) analizleri yapılmış ve SEM görüntüleri de alınmıştır. Bu çalışma 115Z092 proje kodlu TÜBİTAK projesi tarafından desteklenmiştir. 55 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P35 Sularda Cu(II) İyonlarının Tayini için İyon Baskılanmış Nanopartiküllerin Karakterizasyonu Nihan AYDOĞAN1, Monireh BAKHSHPOUR2, Müge ANDAÇ1, Adil DENİZLİ2 1 Hacettepe Üniversitesi, Çevre Mühendisliği, Ankara 2 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya ABD, Ankara ÖZET İnsan vücudunda çeşitli elementler bulunur. Bu elementlerin eser bir miktarını iz metaller oluşturur. Bu metallerden biri olan bakır [Cu(II)] iyonu fazlalığı, depresyon, şizofreni, bunaklık, hipertansiyon gibi zihinsel ve bedensel hastalıklara sebep olabilir. Bunların yanı sıra; oksijen (O2), bakır gibi metalleri indirgemekte ve bakır bağlı proteinlerin indirgenmesi oldukça yüksek aktivite gösteren Reaktif Oksijen Türlerini (ROT) oluşturmaktadır. Bu nedenle, vücutta optimum seviyede bakır bulunmalıdır. Amerikan Çevre Koruma Ajansı (USEPA) Cu(II) iyonlarının içme sularındaki maksimum düzeyini 1.3 ppm (20 mM) olarak belirlemiştir. Bu yüzden, sularda Cu(II) iyonlarının yüksek hassasiyet ve seçicilikle tayini, aranılan bir parametredir. Bu çalışmanın amacı; laboratuvar koşullarına ve pahalı cihazlara gerek duyulmadan, sularda Cu(II) iyonlarının gerçek zamanlı tayini için gravimetri temelli bir nanosensör hazırlanmasıdır. Bu kapsamda, moleküler baskılama teknolojisi ve nanoteknoloji kullanılarak Cu(II) iyonlarının seçici olarak tayinine yönelik nanopartikül formunda iyon baskılanmış polimerler (IBP) sentezlenmiştir. İyon baskılanmış nanopartiküllerin (IBN) sentez aşamasında, Cu(II) iyonları ile ön-kompleks oluşumu için N-metakriloil-L-histidin (MAH) fonksiyonel monomeri kullanılmıştır ve iki farklı MAH-Cu(II) mol oranında ön-kompleks oluşturulmuştur (1:1 ve 2:1). Farklı mol oranlarında sentezlenen Cu(II)-IBNler taramalı elektron mikroskobu (SEM), zeta boyut analizi ve Fourier transform kızıl ötesi (FTIR) spektroskopisi ile karakterize edilmiştir. Cu(II) iyonlarının tanınmasına yönelik sentezlenen ve karakterizasyonu yapılan IBN, gravimetri temelli kuvars kristal mikroterazi (KKM) nanosensör ile sulu çözeltilerde Cu(II) iyonlarının gerçek zamanlı tayini için kullanılacaktır. Anahtar Kelimeler: Cu(II) iyonları, iyon baskılanmış nanopartiküller, nanosensör 56 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P36 Hayvansal Kaynaklı Gıdalarda İmmünoafinite Kromotografisi Yöntemi ile Vitamin B12 Tayini Ömer Adil Korkmaz1, Mustafa Yaman2 1 Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, İstanbul 2 TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Gıda Enstitüsü, Gebze, Kocaeli ÖZET B12 vitamini, diğer adıyla kobalamin; suda çözünen bir vitamindir. İlk olarak 1948 yılında izole edilmiştir. Kobalt içerdiği için parlak kırmızı kristal yapıdadır. Hayvansal gıdalarda; siyano, metil hiroksi ve adenosil kobalamin formlarında bulunur. B12 vitamini diğer suda çözünen vitaminlerin aksine karaciğer, böbrek ve diğer dokularda depolanabilir. B12 vitamin analizinde mikrobiyolojik yöntemlerden, avantajlarından dolayı kromotografik yöntemlere geçiş söz konusudur. Kobalamin yapısından dolayı floresans özellik göstermezken, pik alanı / yükseklik oranının UV dedektörde çok düşük olması, örneğin daha yüksek konsantrasyonlarda analizini mümkün kılar. Ayrıca gıda maddelerindeki komplikasyonlar vitamin analizini güçleştirir. Mikrobiyolojik yöntemlerinde maliyet ve zaman bakımından dezavantajları olduğundan kromotografik yöntemler sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. B12 vitamin analizinde en uygun metod monoklonal antikor prensibine dayalı immünoafinite kromotografisidir. Gıda analizlerinde karşılaşılan problemler bu yöntemlerle aşılabilir. B12 ihtiva eden gıda numuneleri farklı iki yöntemle analiz edilmiştir. Sertifikalı referans materyaller içeren kromotografik yöntemin, mikrobiyolojik yönteme göre avantajlı olduğu görülmüştür. Elde edilen sonuçların güven aralığında olması, kromotografik yöntemlerin oldukça avantajlı olduğunu göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Hayvansal Gıda, Vitamin, Kobalamin, Analiz, İmmünoafinite 57 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P37 Ag+ Adsorpsiyonu için Ag+ Baskılanmış Kriyojellerin Hazırlanması ve Özelliklerinin İncelenmesi Koray ŞARKAYA, Monireh BAKHSHPOUR, Adil DENİZLİ Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Hacettepe Universitesi, Ankara, Turkiye ÖZET Metallerin sahip olduğu karakteristik özellikler, kararlılık, dayanıklılığı ve kimyasal bozunmalara karşı göstermiş olduğu direnç bakımından ağır metaller, kalıcı çevresel zehirleyiciler olarak da tanınmaktadırlar. Çevreye salınan ağır metallerin büyük çoğunluğu yiyecek zincirine katılmasıyla birlikte sulu ortama doğru yolunu bulmaktadır. Bu yüzden su kaynaklarından ağır metallerin uzaklaştırılması önemdir. Kriyojeller geniş gözenekler, kısa difüzyon yolları, düşük basınç düşmesi, hem adsorpsiyon hem de elüsyon için düşük alıkonma zamanları gibi avantajlara sahiptirler. İon baskılanmış polimerler ion tanıma yeteneğine sahip ve oldukça kararlıdırlar. Kolay hazırlanabilir ve ucuzdurlar. Bu çalışmada N-methacryloyl-(L)-Cysteine fonksiyonel monomer olarak kullanılmış ve kalıp molekül Ag+ iyonu ile etkileştirilerek, Ag-MAC önkompleksi hazırlanmıştır. Sentezlenen önkompleks ile 2-hidroksietil metakrilat, -14 ºC’de polimerleştirilmiştir. Daha sonra 0,1 M EDTA ile polimerik yapıdan Ag+ uzaklaştırılarak, Ag+’ye özgü oyuklar içeren PHEMAC- Ag+ kriyojel kolon elde edilmiştir. Hazırlanan bu adsorbentin FTIR, SEM, BET ve elementel analiz ile karakterizasyonu yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı, gümüş, adsorpsiyon kapasitesi, etkinliği ve seçiciliği artırılmış, tekrar tekrar kullanılabilen gümüş baskılanmış kriyojel kolon hazırlanmasıdır. Hazırlanan kriyojeller ile Ag+ adsorpsiyonu için optimum pH, seçicilik, adsorpsiyon-desorpsiyon kinetiği ve tekrar kullanilabilirlik çalışmaları yapılmıştır. Sulu çözeltilerden Ag+ iyonu uzaklaştırma deneyleri sürekli kolon sisteminde incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: İyon baskılama, N-methacryloyl-(L)-Cysteine, Ag+, 2-hydroxyethyl methacrylate. 58 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P38 Aynı Kaynağın Farklı Dokularından Elde Edilen Kitinin Protein Adsorpsiyon Davranışlarının İncelenmesi Özlem ARSLAN1, Esra BULUT2, Nur AKMAN ALACABEY3, Murat KAYA2, Mehmet ODABAŞI1 1 Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray 2 Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyoteknoloji ve Moleküler Biyoloji Bölümü, Aksaray 3 Mardin Artuklu Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Mardin ÖZET Kitin, doğal kaynaklardan elde edilen bir biyopolimerdir. Yüzeyinde bol miktarda amin, karboksil ve hidroksil gibi hidrofilik fonksiyonel gruplar bulunduran kitin, yine kendisi gibi doğal olan biyolojik moleküllere karşı inert davranmaktadır. Doğada bol miktarda bulunan ve non-toksik özelliği olan bu biyopolimerin, biyolojik moleküllerin saflaştırılmasında kullanılabilmesi için, yüzeylerine uygun ligandlar takılarak türevlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada ligand seçiminde, ligandların ekonomik ve yüzeye kolay takılabilir olması aranılan özelliklerdendir. Cu2+, Ni2+, Fe2+ gibi metaller bu tür çalışmalarda yaygın olarak kullanılan ligandlar arasındadır. Kullanılan bu metaller, saflaştırılacak moleküllerin yüzeyindeki histidin, triptofan ve sistein gibi amino asitlerin sırasıyla imidazol, indol ve tiyol gibi grupları ile etkileşime girerek, ilgili proteini bağlayabilmektedirler. Bu çalışmanın amacı, aynı kaynağın farklı dokularından elde edilen ve farklı morfolojik yapılara sahip olan kitinin, protein adsorpsiyon davranışlarının araştırılmasıdır. Bu kapsamda çıyan (Scolopendra cingulate) eklem bacaklısının kıskaç, kafa, gövde, boyun, ayak ve kuyruk gibi altı farklı dokusundan elde edilen kitin örneklerine metal ligandı olarak Cu2+ takılmış ve üzerinde bir tane histidin amino asidi bulunduran lizozime karşı adsorpsiyon davranışları incelenmiştir. Farklı dokulardan elde edilmiş, farklı morfolojik yapılara sahip, Cu2+ takılmış kitin örneklerinin farklı pH ve derişimlerde lizozime karşı adsorpsiyon davranışları incelenmiş ve sonuçlarından bazıları aşağıda verilmiştir. Maksimum lizozim adsorpsiyonu pH 6’de 37,4 mg/g (0,5 mg/mL derişimde) ile kıskaç üzerinde gerçekleşirken, en düşük adsorpsiyon 21,9 mg/g (0,5 mg/mL derişimde) ile kuyruk üzerinde gerçekleşmiştir. Sonuçlar, örneklerdeki morfolojik farkların adsorpsiyon üzerine etkili olduğunu göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Kitin, IMAK, Adsorpsiyon 59 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P39 Parmaktan Alinan Kanda Ürenin Ölçümü için Yeni Bir Kullan-At Tipi Potansiyometrik Üre Biyosensör ve Ölçüm Sistemi Özlem TAVUKÇUOĞLU1 ve İbrahim IŞILDAK1 1 Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Metalurji Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, Davutpaşa Kampüsü, Esenler, 34210 İstanbul ÖZET Son yıllarda diyabet hastalarında meydana gelen artış daha elverişli üre izleme cihazlarının geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu çalışmada, parmaktan alınan bir damla kanda, ürenin tespitini yapabilen yeni bir strip şeklinde kullan-at tipi potansiyometrik üre biyosensör ve ölçüm cihazı tarif edilmektedir. Strip şeklinde kullan-at tipi potansiyometrik üre biyosensör tamamen katı-hal kompozit yapıda PVC NH2 tabanlı potansiyometrik amonyum-seçici membran sensörde temel teşkil etmekteydi. Strip şeklinde biyosensör, bir tarafı katı-hal kontakt materyal kaplı şerit yüzeyinde hazırlandı. PVC-NH2 temelli NH+4-seçici membran kokteyli şerit üzerinde bulunan katı-hal kontakt materyal yüzeyine kaplandı. Biyotabaka ise, PVC-NH2 temelli NH+4-seçici membran yüzeyine üreazın glutaraldehid ile çapraz bağlanmasıyla elde edildi. Kullan-at şeklinde şerit tipi biyosensör, üre duyarlı sensör ile birlikte kompozit yapıda Ag/AgCl referans elektrot içermekteydi. Biyosensör 0.08 ila 50 mM üre derişimleri aralığında hızlı ve kararlı bir cevap sergilemekteydi. Biyosensörün tespit sınırı 0.1 mM ve her on birimlik derişim farkı için verdiği değişim yaklaşık 40 mV ± 3 mV düzeyindeydi. Biyosensör, K+ ve Na+ iyonlarının girişim etkisi dikkate alınarak, parmaktan alınan bir damla kana ve serum örneklerine (seyreltilmiş veya seyreltilmemiş) doğrudan uygulandı. Biyosensör ile elde edilen sonuçlar, rutin analizde kullanılan spektrofotometrik yöntem ile elde edilen sonuçlar ile karşılaştırıldı. Elde edilen sonuçların uyumlu olduğu istatistiksel olarak belirlendi. Anahtar Kelimeler: Şerit tipi üre biyosensör; Kullan-at amonyum sensör; Kullan-at referans elektrot; Parmaktan alınan kan. 60 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P40 PVA-PAA-HA Hidrojel Filmlerin Kimyasal ve Biyolojik Özelliklerinin Belirlenmesi Mehmet Emin DİKEN1, Emel TAMAHKAR IRMAK2, Serap DOĞAN3, Yasemin TURHAN4, Begümhan YILMAZ3 1 Balıkesir Üniversitesi, Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, Balıkesir 2 Hitit Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, Çorum 3 Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Balıkesir 4 Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir ÖZET Günümüzde polivinil alkol (PVA) yüksek biyouyumluluğu sayesinde birçok biyomedikal uygulama alanında kullanılan önemli polimerlerden biridir. Ancak PVA’nın sert bir malzeme oluşu ve yetersiz hidrofilisitesi sebebiyle yalnız başına yara örtü malzemesi olarak kullanımı sınırlıdır. Poli vinil alkol-poliakrilik asit (PVA-PAA) harmanları polimerler arası hidrojen bağları ile karışabilen bir harman sistemidir. Isıl çapraz bağlama ile hazırlanan PVA-PAA hidrojeller nontoksik, non-karsinojenik ve biyoyumlu olmaları sebebiyle günümüzde önem kazanmaktadır. Hikdroksiapatit (HA) biyouyumluluğu, biyoaktivitesi, biyobozunurluğu gibi üstün özellikleri sayesinde birçok farklı biyomedikal alanda kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, farklı oranlarda HA içeren PVA-PAA hidrojel filmlerinin kimyasal ve biyolojik özelliklerinin araştırılması ve biyomalzeme olarak biyomedikal uygulamalarda kullanım potansiyelinin belirlenmesidir. Bu amaçla hidrojel filmler, % 1, 3 ve 5 oranlarında HA içeren PVA ve PAA sulu çözeltileri 50 °C’de 24 saat boyunca çözücü uzaklaştırma yöntemiyle elde edilmiştir. FTIR, XRD ve şişme testleri ile karakterize edilmişlerdir. Kan uyumluluklarının belirlenmesi için hemoliz deneyleri yapılmıştır. Anahtar kelimeler: Polivinil alkol-poliakrilik asit filmler, hidroksiapatit, nanokompozitler. 61 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P41 Karbonik Anhidraz İzoenzimlerinin Saflaştırılması İçin Yeni Bir Afinite Jelinin Sentezlenmesi Gamze ÖKEMLER1, Semra IŞIK1, Murat BOZDAĞ2, Claudiu T. SUPURAN2, Oktay ARSLAN1 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 10145, Balıkesir 2 Polo Scientifico, Laboratorio di Chimica Bioinorganica, Universita` degli Studi di Firenze, Rm. 188, Via della Lastruccia 3 50019, Sesto Fiorentino (Florence), Italy ÖZET Karbonikanhidraz ( CA ), ilk olarak 1933 yılında sığır eritrositlerinde tanımlanmış, bu tarihten sonra tüm memeli dokularında, prokaryot, ökaryot ve archaeada yaygın olarak bulunan ve yapısında Zn+2 iyonu bulunduran bir metaloenzimdir. CA enzimi, hücrede CO2’in hidrasyonu ve HCO3- dehidrasyon reaksiyonunu katalizler. Bu şekilde CO2 taşınmasını sağlamanın yanında bazı dokulardaki H+ ve HCO3- ’ın birikiminde rol oynamaktadır. Bu dokular arasında böbrek, gastrik mukoza ve göz lensi, tükrük bezleri, sinir miyelin kılıfı, pankreas, prostat ve endometrium dokularda da CA enzimine rastlanmış ve bunların bazıları saflaştırılarak biyokimyasal özellikleri incelenmiştir. CA izoenzimleri, şeker hastalığı, yağ, üre, tümör oluşumuna yol açan etkenler ve çok zehirli çesitli patojenlerin gelişmesini içine alan fizyolojik ve patolojik süreçlerle ilgili olan geniş bir enzim ailesidir. Diüretikler ve antiglokom ilaçlarının yanı sıra CA inhibitörlerinin, yeni antiobezite, anti-kanser ve antienfeksiyon ilaçları olarak kullanımındaki önemi son yıllarda yaygın bir biçimde vurgulanmaktadır. Çalışmamızda matriks olarak kullanılan Sepharose-4B’ye hiçbir uzantı kolu bağlanmadan sülfonamid türevi olan 4-(6-Amino-hekziloksi)-benzensülfonamid ligand olarak bağlanıp yeni bir afinite jeli sentezlenmiştir. Daha sonra insan eritrositlerinden CA izoenzimleri afinite kromotografisi tekniği ile saflaştırılmış ve enzimin saflığı Sodyum Dodesil Sülfat Poliakrilamid Jel Elektroforezi ( SDS-PAGE ) ile kontrol edilmiştir. Farklı parametrelerde kolon şartları denenmiştir. 62 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P42 Polifenol Oksidaz Enziminin İmmobilizasyonu ve Bazı Özelliklerinin Araştırılması Şeyma ERİK, Nahit GENÇER, Oktay ARSLAN Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir ÖZET Fenolik bileşikler; patlayıcı, ilaç, gübre, boya tekstil ve plastik gibi bir çok materyalin üretiminde kullanılmakta olup ayrıca yüksek oranda çevreye salınan kirleticilerdendir.Bu bileşikler deri ve mukoz membran yolu ile kolayca adsorbe olurlar ve karaciğer, akciğer, böbrek ile üreme sisteminde hasarlara sebep olabilirler. Bu yüzden çevre, gıda ve endüstriyel alanlarda fenolik bileşiklerin tayini oldukça önemlidir. İmmobilize ve serbest enzimin optimum pH, optimum sıcaklık, termal kararlılık, kinetik sabitleri (Km ve Vmax) incelenmiştir. PPO enzim ailesinin üyesi olan peroksidaz, lakkaz ve tirozinaz içme suları ve endüstriyel atık sulardan toksik kimyasalların uzaklaştırılması amaçlı araştırılmaktadır. Fenolik endüstriyel atıklar, kağıt, kömür, petrokimya, boya ve tekstil endüstrilerince üretilmektedir ve memeliler ile balıklar için toksik özellik gösterirken sularda ise renk kirliliğine sebep olmaktadır. Polifenol oksidaz enziminin immobilizasyonu, enzimlerin, ω- Aminohexyl-Agorose’ daki amin gruplarına gluteraldehit ile bağlanma metodu kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla dizayn edilen kovalent bağlanmış polifenol oksidaz enziminin fenolik bileşikleri, biyosorpsion ve biyolojik parçalama yolu ile atık sulardan uzaklaştırılmak için ileride kullanılabilir. Anahtar Kelimeler: Polifenol oksidaz, İmmobilizasyon. 63 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P43 Makro Halkalı Tiyo-Crown Eterin PPO Enziminin Aktivitesi Üzerindeki Etkisinin Araştırılması Adem ERGÜN, Baki ÇİÇEK, Oktay ARSLAN, Ümit ÇAKIR Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir ÖZET Tiyo-crown eterlerin tarihi 1886’ya dayanmaktadır. Şimdiye kadar birçok tiyo-crown eter çeşitli yöntemler kullanılarak sentezlenmiştir. Kondenzasyon yöntemini kullanılarak, karışık donör tiyo-crown eterlerin halkalı tiyo-esterleri tarafımızca sentezlenmiştir. Sentezlenen tiyo-crown eterlerin yapısal karakterizasyonları FT-IR NMR ve MS yöntemleriyle aydınlatılmıştır. Polifenol oksitaz (PPO) enzimi oksidoredüktaz grubuna ait, aktif merkezinde bakır bulunan bir metalo-enzimdir. PPO enzimi bazen, tirozinaz, fenolaz, katekoloksidaz, katekolaz, odifenoloksidaz, mono fenoloksidaz ve kresolaz olarak da adlandırılır. Meyve ve sebzelerin depolanması esnasında veya çarpma, kesme, kabuk soyma, dilimleme gibi mekanik zedelenmeler sonucu pembeden, mavimsi-siyaha kadar olan bazı renk değişmeleri ortaya çıkmaktadır. Bu renk değişmelerine enzimatik esmerleşme denir. Meyve ve sebzelerde meydana gelen PPO enzimi katalizli bu enzimatik esmerleşme reaksiyonları, ürünün tat, görünüm ve besin değerini düşürdüğünden istenmemektedir. PPO enzimin inhibe edilmesi çalışmaları bu durumdan dolayı önemlidir. Ayrıca, PPO enziminin etkisinin ve korunmasının geliştirilmesi medikal, ziraat, kozmetik endüstrilerinde de önemlidir ve büyük ilgi görmektedir. Çalışmamızda, daha önce tarafımızca sentezlenmiş 1 adet makro halkalı tiyo-crown eterin PPO enzimi üzerine etkileri araştırılmış ve bu maddelerin söz konusu enzimi çeşitli oranlarda inhibe ettiği IC50 değerleri hesaplanark anlaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tiyo-Crown Eter, Polifenol Oksidaz, İnhibisyon 64 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P44 Üreaz Enziminin PEG Aldehit Polimeriyle Non-Kovalent Etkileşimlerle Stabilizasyonu Azra DESTANOĞLU, Gökay VARDAR, Melda ALTIKATOĞLU Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, İstanbul ÖZET Enzimler tıpta, biyoteknolojinin ve endüstrinin çeşitli alanlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu uygulama alanlarında, enzimlerin sıcaklığa, pH’ya ve diğer çevre koşullarına karşı dirençli olması istenmektedir. Enzimler suda çözünür polimerler veya bazı kimyasal maddeler kullanılarak modifiye edilebilmektedir. Polimerler vasıtasıyla enzimlerin modifiye edilmesinde, enzim molekülünün çevre koşullarının denatüre edici etkilerine karşı yapısını korumada direnen nitelik kazanması, sulu veya susuz ortamda reaksiyon katalizinde enzim molekülü etrafında oluşturulan mikro çevre özel önem taşımaktadır. Enzimlerin polimer molekülü ile sarılması sonucu ona rijid bir yapı kazandırması termostabilitelerini artırmaktadır. Enzim molekülü yüzeyindeki hidrofob/hidrofil denge katalitik aktivite yönünden önem taşımaktadır. Modifiye etmek amaçlı kullanılan maddeler arasında polisakkaridler ve polietilen glikol gibi polimerler ayrı bir yer tutar. Bu çalışmada, üreaz enziminin nötral yapıda polimer olan polietilen glikolün aldehit türevi ile muamele edilerek; ortam koşullarına karşı daha kararlı hale getirilmesi ve termal stabilizasyonunun artırılması hedeflenmiştir. Bu maksatla, ilk olarak PEG-aldehid türevi sentezlenmistir. Daha sonra farklı mol oranlarında üreaz-PEG aldehid non-kovalent kompleksleri hazırlanmıştır. Farklı mol oranlarında hazırlanan enzim/polimer komplekslerinin ve serbest enzimin üzerine, farklı sıcaklık ve pH etkisi, organik solvent etkisi ve termal kararlılıkları incelenmiş ve sonuçlar kıyaslanmıştır. Anahtar Kelimeler: Üreaz, enzim stabilizasyonu, peg aldehit 65 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P45 Stres Belirteci Kortizolün Tükürükte Ölçülmesi Amacıyla Kortizol Enzim İmmunoassay Testinin Kurulması Tuba ÖZGÖÇER, Sedat YILDIZ, Cihat UÇAR İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye ÖZET Tükürük sıvısında kortizolün non-invazif olarak ölçülmesi stres çalışmaları için oldukça önemlidir. Bu çalışmanın amacı insanlarda tükürük sıvısında kortizol ölçümünü yapabilen enzim immunoassay (ELISA) testinin kurulmasıdır. Laboratuvarımızda kortizol:BSA konjugatı üretilerek New Zelland ırkı tavşanlara enjekte edildi (Etik kurul, protokol#2015/A-65). Tavşan serumlarından poliklonal antikorlar amonyum sülfat çöktürme ile presipite edildi. Yarışmalı ELISA prensibiyle çalışan test için kortizol:BSA konjugatı solit faza bağlandı. Primer antikor (kortizol antikoru) solit fazdaki kortizol ile serbest formdaki kortizol arasında yarıştırılarak inkübe edildi. Yıkama işleminin ardından solit faza bağlanan primer antikorların belirlenmesi amacıyla sırayla işaretli anti-rabbit IgG, streptavidin peroksidaz ve sonunda substrat solüsyonu ile inkübe edildi. Stop solüsyonu ile reaksiyon durduruldu ve oluşan sarı renk 450 nm’de plak okuyucu spektrofotometrede (Biotek Synergy HT, ABD) okundu. Testin parallelizm, recovery, intra- inter- assay CV ve çapraz reaksiyon testleri yapıldı. Testin duyarlılığını artırmak için çeşitli inkübasyon süreleri ve konjugat konsantrasyonları denenerek en ideal süre ve konsantrasyon belirlendi. Testin standart eğrisi (duyarlılık aralığı 1- 1000 ng/ml) başarıyla oluşturuldu ve toplam inkübasyon süresi 105 dakika olarak belirlendi. Parallelizm testinde tükürük örneklerinin dilüsyonları yapılarak beklenen-gözlenen konsantrasyonları arasında yüksek korelasyon olduğu gözlendi (R2= 0.98, P<0.001). Recovery testinde çeşitli konsantrasyonlarda kortizol eklenen düşük konsantrasyonlu tükürük örneğinin gözlenen-beklenen konsantrasyonları arasında yüksek korelasyon olduğu gözlendi (R2=0.98; P<0.001). Testin intra- assay %CV (yüksek numunede 8.1; düşük numunede 10.4) ve inter- assay %CV (yüksek numunede 12.2; düşük numunede 13.1) değerlerinin kabul edilebilir aralıkta olduğu belirlenmiştir. İnsan tükürüğünde kortizol hormonunu ölçebilen spesifik, duyarlı, hızlı sonuç veren, ve düşük maliyetli yarışmalı-ELISA testi başarıyla kurulmuştur. Anahtar Kelimeler: ELISA, kortizol, tükürük. 66 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P46 Sıçanlarda Anti-Escherichia Coli Antikorlarını Tespit Eden Direk Elisa Testinin Kurulması Tuba ÖZGÖÇER, Sedat YILDIZ İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye ÖZET Sıçanlarda endotoksemi modelinde gram (-) bakterilerin hücre duvarı unsurları (lipopolisakkarit, LPS) kullanılmaktadır. LPS enjeksiyonunun etkinliği kısa süre içerisinde sitokin ölçümüyle belirlenebilmektedir. Uzun vadede etkinliğinin belirlenmesi için ise LPS’ye karşı gelişen antikorların titresinin ölçülmesi önemlidir. Mevcut çalışmanın amacı, anti-LPS antikorlarını tespit eden enzim immunoassay (ELISA) testinin kurulması ve endotoksemi modellerinde geçerliliğinin belirlenmesidir. Wistar albino dişi sıçanlara salin (n=8) veya LPS 100 µg/kg dozunda (E.coli O111:B4) veya 25 gün ara ile LPS+LPS (n=8) 100 µg/kg dozunda (E.coli O111:B4) intraperitonal olarak enjekte edildi (Etik kurul protokol#2010/54). Son enjeksiyonlardan 30 gün sonra serumları alındı. Direk ELISA testi için LPS solit faza bağlandı. Sıçanlardan alınan serum örnekleri 1:10 oranında sulandırılarak kuyucuklara pipetlendi ve 4 saat 37 °C’de inkübe edildi. İnkübasyon sonunda plak yıkandı ve bağlanan anti-LPS antikorlarının belirlenmesi amacıyla işaretli anti-rat IgG antikorları pipetlenerek 45 dakika 37 °C’de inkübe edildi. Yıkama işleminin ardından sırayla kuyucukara streptavidin peroksidaz ve substrat solüsyonu eklenerek inkübe edildi. Renk oluşumundan sonra stop solüsyonu ile reaksiyon durduruldu ve oluşan sarı renk 450 nm dalga boyunda plak okuyucu spektrofotometrede (Biotek Synergy HT, ABD) okundu. Serum antikor titrelerinin belirlenmesi için 450 nm dalga boyundaki absorbansları karşılaştırıldı. Grupların birbiriyle karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi kullanıldı. Sırasıyla salin, LPS ve LPS+LPS grupları için absorbans değerleri (ortalama±std hata) 0.38±0.12; 0.30±0.02 ve 2.14±0.27 olarak tespit edildi. Salin ile LPS grubu arasında istatistiksel farklılık gözlenmezken (p=0.798), LPS+LPS ile salin veya LPS grupları arasında anlamlı farklılıklar olduğu tespit edildi (p=0.000). Geliştirilen direkt ELISA testinin sıçan serumunda anti-LPS antikorlarını tespit edebildiği belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: ELISA, anti-LPS, sıçan. 67 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P47 Albumin Tayinine Yönelik Cibacron Blue Bağlı Phema Nanopartiküller ile Spr Biyosensör Hazırlanması Tuğba YAPICI, Elif Tümay ÖZER, Bilgen OSMAN Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü ÖZET Basit proteinler sınıfında yer alan ve karaciğer tarafından sentezlenen albumin, kan plazmasında en bol (%54) bulunan proteindir. Sağlıklı bir böbrek sadece kandaki atılması gereken maddeleri süzer, vücudumuz için yararlı olan maddelerin ve proteinlerin kanda kalmasını sağlar. İdrarda bir günde 30-300 mg/gün aralığında albumin varlığı mikroalbuminüri olarak adlandırılır ve böbrek hastalığının önemli klinik belirteci olarak kullanılır. Bu nedenle böbrek hasarının erken teşhisi için idrarda mikroalbuminüri tespiti önemlidir. İdrarda albumin derişimi yarıkantitatif olarak dipstik yöntemi ya da kantitatif olarak innmmunotürbidimetrik, immünonefelometrik, ELISA, radyoimmünassay (RIA) ,kemilüminesans immünoassay (CIA) ve floresans immünoassay (FIA) gibi biyolojik tanıma elementi olarak antibadi kullanımına dayanan yöntemler ile tespit edilebilir ancak bu yöntemlerin bazı sınırlamaları nedeniyle biyolojik örneklerde analit ölçümü için biyosensörler ideal ,hızlı, hassas, kullanımı kolay alternatif araç olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, albümin tayini için boya ligand afinite metodunun sensör hazırlamada kullanılabilirliği araştırıldı. Bu amaçla poli(hidroksietil metakrilat) [PHEMA] nanopartiküller emülsiyon polimerizasyon tekniği ile sentezlendi. Ardından boya ligand olarak seçilen Cibacron Blue F3GA(CB), PHEMA nanopartiküllere bazik ortamda kovalent olarak bağlandı. CB bağlı pHEMA nanopartiküller FTIR analizi ile karakterize edildi. Hazırlanan nanopartiküller SPR altın çip yüzeyine kaplandı ve albümin ile etkileşimi GWC SPRImager II yüzey plazmon rezonans sistemi kullanılarak incelendi. Anahtar Kelimeler: SPR, Cibacron Blue F3GA, albümin, nanosensör Bu çalışma Uludağ Üniversitesi BAP Birimi KUAP-2015/19 nolu proje tarafından desteklenmektedir. 68 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P48 Cu+2 Tayini İçin Moleküler Baskılama Temelli Biyosensörlerin Yüzey Plazmon Rezonans (Spr) Sisteminde Kullanılması Volkan SAFRAN1, Duygu SARI2, Ali DERAZSHAMSHiR2, Fatma YILMAZ3, Adil DENİZLİ2 1 Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Biyomedikal Mühendisliği, ANKARA. 2 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Beytepe, ANKARA. 3 Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojisi, BOLU. ÖZET Biyolojik cevabı, elektriksel sinyallere dönüştüren cihazlar “Biyosensörler” olarak tanımlanırlar. Yüzey Plazmon Rezonans (SPR) yönteminin, analitin herhangi bir işaretlemeye ihtiyaç duyulmadan, gerçek zamanlı, ucuz ve hızlı bir şekilde tayin edilebilmesine olanak sağlaması gibi üstün özellikleri vardır. Wilson hastalığı birincil olarak karaciğer ve beyinde aşırı miktarda bakır depolanmasına yol açan anormal bakır metabolizmasıyla ilişkili kalıtsal bir hastalıktır. Bakır birikmesi toksik düzeylere ulaştığında bakır karaciğer hücreleri ve dokularına zarar vermeye başlar, kana sızar, beyin ve böbrekler gibi diğer organlarda birikimler oluşturur. Kanda serbest (bağlı olmayan) bakır konsantrasyonları artar ve hücrelerde oksidatif hasara neden olabilir. Sunulan araştırma ile Yüzey Plazmon Rezonans (SPR) yöntemi kullanılarak Cu+2 iyonunun tayini amaçlandı. Bu çalışmada Cu+2’ nin sulu çözeltiden ve Cu+2 spike edilmiş idrar örneklerindeki miktarlarını tayin etmek üzere moleküler baskılanmış SPR sensörler hazırlanmıştır. Sensörlerin yüzey modifikasyonu allil merkaptan ile yapılarak, sensörlerin yüzeyinde Cu+2’ye seçici moleküler baskılanmış polimerik (MIP) nanopartiküller oluşturulmuştur. Bu amaçla kalıp molekül varlığında, fonksiyonel monomer olarak Metakroil Sistein (MAC), matriks olarak Hidroksietil Metakrilat (HEMA) ve çapraz bağlayıcı olarak da Etilen Glikoldimetakrilat (EDMA) kullanılarak nanopartikül sentezlenmiştir. Kalıp molekül Etilendiamin Tetra Asetik Asit ile uzaklaştırılarak, çip yüzeyinde kalıp moleküle ait spesifik kaviteler oluşturulmuştur. Sentezlenen nanopartikülün yüzey morfolojisi atomik kuvvet mikroskop (AFM) yöntemi ile tayin edilmiş olup, sulu çözelti ve idrardan seçici olarak ayrılması için SPR cihazı biyosensör olarak kullanılmıştır. Sensör yüzeyinde farklı derişim parametreleri incelenerek optimum koşullar belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yüzey Plazmon Rezonans (SPR), Moleküler Baskılama, Bakır. 69 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P49 Centaurea solstitialis L. subsp. carneola (Boiss.) Wagenitz, Sideritis brevidens P. H. Davis ve Origanum majorana Bitkilerinin Ekstraktlarının İnsan Plazması Anjiotensin Konverting Enzim Üzerine Etkilerinin Araştırılması Yasemin ÖNEN, Vedat TÜRKOĞLU, Zehra BAŞI, Muhammet GÜLER Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı ÖZET Bu çalışmada; kan basıncının düzenlenmesinden sorumlu sinir uyarılarının iletiminde görevli enzim olan anjiotensin konverting enzim (ACE, EC 3.4.15.1) üzerine seçtiğimiz üç bitkinin etil asetat ve bütanol ekstraktlarının etkisi araştırıldı. Çalışmamızda enzim kaynağı olarak insan plazması ACE’i, bitki olarakta ve çakır dikeni (Centaurea solstitialis L. subsp. carneola (Boiss.) Wagenitz), adaçayı (Sideritis brevidens P. H. Davis) ve beyaz kekik (Origanum majorana)’ten hazırlanan etil asetat ve bütanol ekstraktları seçildi. Çalışmada bitkilerin her birinin ekstraktı kullanılarak insan plazma ACE’i üzerine inhibitör mü yoksa aktivatör mü etkisi yaptığı araştırıldı. Çakır dikeni etil asetat ve bütanol ekstraktı, adaçayı etil asetat ve bütanol ekstraktı ve beyaz kekik etil asetat ekstraktı insan plazması ACE aktivitesi üzerine aktivasyon etkisi gösterirken, beyaz kekik bütanol ekstraktı insan plazması ACE aktivitesi üzerine inhibisyon etkisi gösterdi. İnhibisyon etkisi gösteren bu ekstraktın ne tür inhibisyon etkisi gösterdiği belirlendi. % aktivite-A ve % Aktivite-I grafikleri çizildi. Çizilen bu % Aktivite-I grafiğinden I50 değeri hesaplandı. Beyaz kekik bütanol ekstraktı için I50 değeri 0.507 mg/mL olarak bulundu. Kinetik çalışmanın bu aşamasında, her bir bitki için 5 farklı substrat ve 3 farklı inhibitör konsantrasyonunda çalışıldı. Sonuçlar Lineweaver-Burk grafiğine dönüştürüldü. Grafikten inhibisyon çeşidinin dönüşümlü yarışmasız inhibisyon olduğu belirlendi. 70 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P50 Peganum harmala ve Chelidonium majus Bitkilerinin Polar Faz Ekstraktlarının İnsan Plazması Asetilkolinesteraz Enzimi Üzerine Etkilerinin Araştırılması Sinem TEMEL, Vedat TÜRKOĞLU, Zehra BAŞI, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Van ÖZET Asetikolinesteraz (AChE, EC.3.1.1.7) enzimi sinir uyarılarının naklinde görevli bir enzimdir. Bu çalışmada; asetilkolinesteraz enzimi üzerine seçtiğimiz iki bitkinin polar faz ekstraktının etkisi araştırıldı. Enzim kaynağı olarak insan plazması, bitki olarak ta üzerlik otu [Peganum harmala L.] ve kırlangıç otu [Chelidonium majus L. ]’ndan hazırlanan polar ekstrakt seçildi. Çalışmada bitkilerin her birinin ekstraktı kullanılarak insan plazma AChE aktivitesi üzerine etkisi araştırıldı. Bu bitkiler İnhibitör etkili olanların hangi tür bir inhibitör olduğu bulundu. İnsan plazmasındaki asetilkolinesteraz enzimi üzerine bu iki bitki uygulanarak bunların inhibisyon kinetikleri incelendi ve % Aktivite-I grafikleri çizilerek, çizilen bu grafiklerden her bir bitkinin I50 değerleri hesaplandı. I50 değerleri sırasıyla; 0.027 mg/mL ve 0.519 mg/mL olarak bulundu. Kinetik çalışmanın bu aşamasında, her bir bitki için 5 farklı substrat ve 3 farklı inhibitör konsantrasyonunda çalışıldı. Sonuçlar Lineweaver-Burk grafiğine dönüştürüldü. Grafikten inhibisyon çeşidi belirlendi. Her iki bitkide dönüşümlü yarışmasız inhibisyon etkisi gösterdi. Anahtar Kelimeler: Asetilkolinesteraz enzimi (AChE, EC 3.1.1.7), İnsan plazması, Üzerlik otu (Peganum harmala L), Kırlangıç otu (Chelidonium majus L.), Enzim inhibisyonu, Bitki ekstraksiyonu. 71 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P51 Karbofuran Tayini için Kuvars Kristal Mikroterazi (Qcm) Sensörlerin Hazırlanması Oğuz ÇAKIR1, Monireh BAKHSHPOUR2, Fatma YILMAZ3, Zübeyde BAYSAL4, Adil DENİZLİ2 1 Dicle Üniversitesi, Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, Diyarbakır 2 Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Beytepe, Ankara 3 Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojisi Bölümü, Gerede, Bolu 4 Dicle Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Diyarbakır [email protected] ÖZET Günümüz dünyasının en önemli sorunlardan biri dünya nüfusunun hızlı bir biçimde artıyor olmasıdır. Dünya nüfusunun süratle artmasına paralel olarak, gıda maddesi talebi de artmaktadır. Mevcut alanlardan daha fazla üretim yapılabilmesi için tarım ilaçları bugün bütün dünyada kullanılmasından vazgeçilemeyecek maddeler olarak kabul edilmektedir. Pestisit, tarımsal üretimi olumsuz yönde etkileyen haşereler, kemirgenler, mantarlar ve yabani otlar gibi zararlılara karşı kullanılan fiziksel, kimyasal veya biyolojik ajanlardır. Karbamatlar; ev, bahçe ve tarımda oldukça yaygın kullanılan insektisitlerdir. Karbamat insektisitler asetilkolinesteraz (AChE) enzimini inhibe ederler. Karbofuran tarım uygulamalarında geniş ölçüde kullanılan karbamatlı insektisit olup canlılar için ciddi bir risk teşkil etmektedir. Kuartz Kristal Mikrobalans (QCM) yönteminin, düşük tayin limiti sebebi ile sensör olarak kullanılabilmesi üstün özelliklerinden birisidir. Sunulan araştırma ile QCM sistemi kullanılarak karbofuran'nın tayini amaçlandı. QCM sensörünün altın yüzeye karbofuran baskılanmış poli(etilenglikol metakrilat-N-metakriloil-(L)triptofan metil ester) poli(EDMA-Trp) nanofilm ile modifiye edilmesiyle hazırlandı. Ayrıca baskılanmamış nanofilm, kontrol deneyi için kalıp molekül karbofuran olmadan hazırlandı. QCM sensörler, atomik kuvvet mikroskobu (AFM), elipsometre, FTIR-ATR ve temas açısı ölçümleriyle karakterize edildi. Desorpsiyon çalışmaları 0,01M CaCl2 çözeltisi ile uzaklaştırılarak gerçekleştirildi. Nanofilme uygulanan derişimler 10-1000 pg/ml aralığında değiştirilerek parametreler optimize edildi. Tayin limiti, 1.3 pg/ml olarak bulundu. Seçicilik çalışmalarında karbofuran'a oldukça benzer molekül yapıya sahip bendiokarb ve karbaril pestisitleri kullanıldı. Sonuçlar, baskılanmış nanofilm'in karbofuran için yüksek seçiciliğe ve duyarlılığa sahip olduğunu göstermektedir. Anahtar kelimeler: Moleküler baskılama, nanofilm, kuvars kristal mikroterazi, karbofuran. Bu çalışma 115Z126 Nolu TÜBİTAK projesi ile desteklenmektedir. 72 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P52 Farklı Sığır Irklarından Elde Edilen Sperm Gst Enzimlerinin Pestisitlere Karşı İlgisinin Araştırılması Tuğba TAK1, Kübra ÇIKRIKÇI1, Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU2, Mikail ARSLAN3, Oktay ARSLAN1 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir 2 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Balıkesir 3 Balıkesir Üniversitesi, Susurluk Meslek Yüksekokulu, Balıkesir ÖZET Glutatyon S-transferaz (GST) (EC2.5.1.18) detoksifikasyon metabolik yolunda son ürün olan merkapturik asit oluşması için ilk basamağı katalizleyerek homeostasisi sağlayan bir enzimdir. GST’ nin en çok görüldüğü dokular, başta karaciğer olmak üzere, böbrek, akciğer, dalak, kas, incebağırsak, kalınbağırsak, testis, plesenta gibi birçok organın memranıdır. Organizmaya giren ksenebiyotiklerin biyotransformasyonunda önemli rol oynamaktadırlar. Glutatyon S – transferazların fonksiyonlarından olan GSH ile lipid peroksitlerinin bozunma ürünleri ve GSH arasında olan konjugasyonda antioksidant görevindedir. Glutatyon S –transferazlar; hayvanlar ve bitkiler ile bakterilere ve de omurgasız ve omurgalılarda bulunur. Detoksifikasyonun yoğun bir şekilde meydana geldiği bölgelerde yüksek aktiviteye sahiptirler. Çalışmamızda, fizyolojik önemi oldukça önemli olan simental, holsteın, montofon gibi sığır ırklarından elde edilen sperm GST enzimi üzerine pestisitlerin etkisi incelenmiş ve IC 50 değerleri tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Glutatyon S-Transferaz, inhibisyon, simental, holsteın, montofon, pestisit. 73 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P53 Farklı Sığır Irklarından Elde Edilen Sperm Gst Enzimlerinin Bazı Ağır Metallere Karşı İlgisinin Araştırılması Özge BOZKURT1, Tuğçe BEYÇİÇ1, Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU2, Mikail ARSLAN3, Oktay ARSLAN1 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir 2 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Balıkesir 3 Balıkesir Üniversitesi, Susurluk Meslek Yüksekokulu, Balıkesir ÖZET Glutatyon S-transferaz (GST) (EC2.5.1.18) detoksifikasyon metabolik yolunda son ürün olan merkapturik asit oluşması için ilk basamağı katalizleyerek homeostasisi sağlayan bir enzimdir. Bu ilk basamakta Glutatyon (GSH) ile endojen ve ekzojen hidrofobik elektrofilik bileşiklerin bağlanması sonucunda oluşur. GST, balıklarda, kuşlarda, böceklerde, memelilerde ve mikroorganizmalarda bulunmaktadır. GST’ nin en çok görüldüğü dokular, başta karaciğer olmak üzere, böbrek, akciğer, dalak, kas, incebağırsak, kalınbağırsak, testis, plesenta gibi birçok organın memranıdır. Organizmaya giren ksenebiyotiklerin biyotransformasyonunda önemli rol oynamaktadırlar. GST, glutatyonu tiyol (-SH) grupları ile alkilasyon ajanlarının reaksiyonunu kataliz ederek onların elektrofilik alanlarını yok eder. GST başta araşidonik asit ve lineolat hidroperoksitleri olmak üzere lipid peroksitlerine karşı selenyum –bağımsız GSH-Px aktivitesi göstererek bir antioksidan savunma mekanizması oluştururlar. GST’lar katalitik ve katalitik olmayan çok sayıda fonksiyona sahiptirler. Bunlar hem detoksifikasyon yaparlar hemde hücre içi bağlayıcı ve taşıyıcı rolleri vardır. Çalışmamızda, fizyolojik önemi oldukça önemli olan simental, holsteın, montofon gibi sığır ırklarından elde edilen sperm GST enzimi üzerine bakır, gümüş, civa, kadmiyum ve kurşun gibi ağır metallerin etkisi incelenmiş ve IC50 değerleri tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Glutatyon S-Transferaz, inhibisyon, simental, holsteın, montofon, ağır metaller. 74 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P54 Sıderıtıs Türlerinden İzole Edilen Sideridiol, Asetoksi Siderol Ve Kaempferol Bileşiklerinin Ksantin Oksidaz Enzimi Üzerine Afinite Etkisinin İncelenmesi Büşra ÇABAŞ1, Züleyha ÖZER SAĞIR2, Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU3, Sema ÇARIKÇI1, Turgut KILIÇ4, Oktay ARSLAN1 1 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü 2 Balıkesir Üniversitesi, Altınoluk Meslek Yüksekokulu 3 Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü 4 Balıkesir Üniversitesi, Necatibey Eğitim Fakültesi, Fen Bilgisi Eğitimi ÖZET Flavonoidler ve diterpenler bitkilerde bulunan doğal organik bileşiklerdir. Sayıları 4000' in üzerinde olduğu tahmin edilen bu bileşikler çay, elma, maydanoz, soğan, baklagiller, domates ve birçok meyve, sebzede bol miktarda bulunmaktadır. Son yıllarda bilimsel araştırmalar bu bileşikler üzerinde yoğunlaşmış ve flavonidlerin ve diterpenlerin sağlığa sayısız faydası ortaya çıkarılmıştır. Bu bileşiklerin, kılcal damar duvarlarına ve kanın bileşenleri üzerine olumlu etkileri olduğu aynı zamanda safra salgısını hızlandırdıkları, karaciğerde barbiturat ve arsenik gibi bileşiklerden kaynaklanan toksik maddelerin azaltılması gibi etkileri olduğu bilinmektedir. Bunların dışında flavonoidlerin ve diterpenlerin antialerjenik, antioksidan, antimikrobiyal, antibakteriyel, antiviral, antifungal antikanser, antikolinesteraz gibi biyolojik aktivitelere de sahip oldukları bilinmektedir. Ksantin oksidoredüktaz (XOR) enzimi molibden içeren önemli proteinler arasındadır. XOR enziminin, ksantin oksidaz ve ksantin dehidrogenaz olmak üzere birbirine dönüşebilen iki farklı yapıya sahiptir. Ksantin oksidaz pürin metabolizmasında anahtar role sahiptir. Bu enzim pürin yıkımının son iki basamağını katalizlemesinin yanı sıra hız belirleyici enzim olması da metabolizma için son derece önemlidir. Bunun yanında XO, NAD+’nın rejenerasyonu, demir absorpsiyonu ve mobilizasyonu, nitratların indirgenmesi gibi biyolojik fonksiyonlarıyla dikkat çekmektedir. Çalışmamızda, fizyolojik önemi oldukça önemli olan ksantin oksidaz enzimi üzerine sideridiol, asetoksi siderol ve kaempferol bileşiklerinin afinite etkisi incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Ksantin oksidaz, afinite etkisi, sideridiol, asetoksi siderol ve kaempferol. 75 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR P55 Histidin Epoksi ile Aktive Edilmiş Sefaroz Küreler ile Poli(2-Hidroksietil Metakrilat) Kriyojellerin Hazırlanması ve İnsan İmmunoglobulin G Saflaştırılması Canan ARMUTCU1, Nilay BERELİ1, Amar HAMADE1,2, Assem ELKAK2, Adil DENİZLİ1 1 Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya ABD, Ankara 2 Lübnan Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Bölümü, Beyrut, Lübnan ÖZET Kriyojeller donma sıcaklığının altında oluşan, süpermakrogözeneklere sahip üç boyutlu jel matrikslerdir. Kriyojellerin eşsiz olmalarının nedeni; basit bir yöntemle hazırlanması ve polimerlerin türüne bağlı olarak çok çeşitli uygulamalarda kullanılabilecek birbiriyle bağlantılı büyük ve açık gözenek ağına sahip yapıların elde edilmesine olanak sağlamasıdır. Günümüzde terapotik çalışmalarda yüksek derecede saflaştırılmış immunoglobin kullanımı kabul edilmektedir. İmmunoglobulinler, bağışıklık sistemi düzenleyicisi ve anti-enflamatuar olarak kullanılmaktadır. Sunulan çalışmada; Histidin epoksi ile aktive edilmiş sefaroz mikroküre (Sepharose 4B,45165 μm) gömülü süpermakrogözenekli monolitik kriyojeller hazırlanmıştır. Sefaroz mikroküreler, kriyojelerin hem yüzey alanını artırmak hem de kriyojellere spesifik fonksiyonel grup kazandırmak amacıyla kriyojellerin içine gömülmüştür. Hazırlanan kriyojeller şişme testi ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile karakterize edilmiştir. İnsan IgG molekülünün hazırlanan kriyojeller ile etkileşim özelliklerini belirlemek için Langmuir ve Freundlich adsorpsiyon modelleri uygulanmış ve elde edilen korelasyon katsayısı (R2) 0.978 olarak bulunmuştur. Langmuir adsorpsiyon modelinin hazırlanan kriyojellere uygulanabilir bir yapıda olduğu görülmüştür. Ortam pH’sı, başlangıç IgG konsantrasyonu, sıcaklık, zaman ve iyonik şiddet gibi parametrelerin IgG adsorpsiyonu üzerine etkisi incelenmiştir. Maksimum IgG adsorpsiyonu pH 7.4’de 26.95mg/g kriyojel olarak bulunmuştur. Ayrıca, histidin epoksi ile aktive edilmiş sefaroz mikroküre gömülü süpermakrogözenekli kriyojeller ile insan IgG adsorpsiyonun kapasitesinde önemli bir azalma olmadan defelarca adsorplanıp desorplanabildiği belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Histidin-Sefaroz, Afinite Kromatografisi, Kriyojel, IgG. 76 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR YAZAR İNDEKSİ 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR YAZAR İNDEKSİ Adem ERGÜN Adil DENİZLİ Melisa YILDIRIM Meltem KOCA ESENTÜRK 52 30 Memed DUMAN Metin BÜLBÜL 36 34 Ali DERAZSHAMSHİR Amar HAMADE Arzu ERSÖZ Assem ELKAK Ayça BAL Ayfer MENTEŞ Aykut Arif TOPÇU Azra DESTANOĞLU Baki ÇİÇEK Barık SALİH Begümhan YILMAZ Belma GJERGJIZI Bengi ÖZKAHRAMAN Benol BİLGİLİ Berrin ZİYADANOĞULLARI 22, 54, 64 3, 6, 7, 9, 11, 14, 18, 21, 29, 30, 31, 35, 36, 39, 42, 43, 46, 47, 48, 49, 56, 58, 69, 72, 76 9, 69 76 38, 44 76 24 12 6 65 22, 64 1 61 47 24 20 44 Mikail ARSLAN Mitra Jalilzadeh Monireh BAKHSHPOUR Muhammet GÜLER Murat BOZDAĞ Murat EVYAPAN Murat KAYA Murat YAVUZ Mustafa Burak ÇOBAN Mustafa KÜÇÜKİSLAMOĞLU Mustafa NİĞDE Mustafa Oğuzhan KAYA Mustafa Yaman Müge ANDAÇ Nahit GENÇER 73, 74 31 3, 14, 35, 56, 58, 72 70 62 23 59 16 54 53 45 4 57 35, 56 10, 13, 53, 63 Beste ŞİPAL Bilgen OSMAN Buğra DAYI Burcu SOMTÜRK YILMAZ Büşra ÇABAŞ Büşra ÖZTURAN Canan ARMUTCU 25 26, 68 27 50, 51 75 28 29, 76 Najma MEMON Nalan ÖZDEMİR Neşe Hayat AKSOY Nihan AYDOĞAN Nil OCAK Nilay BERELİ Nilay Bereli 11 50, 51, 55 17 56 40 9 49 Cebrail Karakuş Ceren TÜRKCAN KAYHAN Cevahir ALTINKAYNAK Cihat UÇAR Claudiu T. SUPURAN Çiğdem BİLEN Demet ERDÖNMEZ Deniz TÜRKMEN Didem AKTAŞ Dilek BATTAL Dudu DEMİR Duygu ÇİMEN Duygu ÖNCEL Duygu SARI 1 33, 52 55 66 15, 62 10, 53 2 42, 47 33 42 37 9, 31, 48, 49 32 69 Nilay BERELİ Niyazi CÖMERT Nur AKMAN ALACABEY Nurcan DEDEOĞLU Oğuz ÇAKIR Oktay ARSLAN 76 40 59 15 14, 72 10, 22, 23, 25, 53, 54, 62, 63, 64, 73, 74, 75 21 57 47 12, 17 74 2, 17 59 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR Osman KİREÇ Ömer Adil Korkmaz Ömer ELKIRAN Ömür ACET Özge BOZKURT Özlem ARSLAN Özlem ARSLAN Ecem AYHAN Ekrem TUNCA Elif Tümay ÖZER Emel TAMAHKAR IRMAK Emir ÖZÇALIŞKAN Emre YAVUZ Erdoğan ÖZGÜR 33 34 68 35, 61 52 53 6 Özlem TAVUKÇUOĞLU R. Hilal ŞENAY Recep ÜZEK Rıdvan SAY Rıdvan YILDIRIM Rick RUSSELL Rüstem KEÇİLİ 5, 45, 60 28, 32 36 38, 44 45 40 44 Esma SARI Esra BULUT Esra ÇELİK, Esra FEYZİOĞLU Evrim Banu ALTUNTAŞ Eyyüp AKSOY F. Zeynep URAL 36 59 37 33 39 38 28, 32 Sabiha DEMİRCİ Sabina HÜSEYNLİ Saima Q. MEMON Seda KOYUN Sedat YILDIZ Selami BAĞLAMIŞ Selma SİNAN 20 48 11 41 66, 67 52 40 Fatih SÖNMEZ Fatma AYHAN Fatma KARTAL Fatma YILMAZ Fikret KARADEMİR Firdevs GEÇİLİ Fulden Zeynep URAL Gamze ÖKEMLER Gökay VARDAR Gökhan YÜKSEL Gönül YILDIRIM Gözde BAYDEMİR Hakan AYHAN Handan YAVUZ Handan YAVUZ ALAGÖZ Hatice ARDAĞ AKDOĞAN Hilal KUDAY 53 20 39 6, 9, 14, 30, 69, 72 20 55 52 62 5, 65 17 23 42 20 11, 41, 46 3 27 53 Sema ÇARIKÇI Semra AKGÖNÜLLÜ Semra IŞIK Senem AKKOÇ Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU Serap DOĞAN Sevgi ASLIYÜCE Sinan AKGÖL Sinem TEMEL Sona Faalnouri Süreyya TAVLAŞOĞLU Şeref KARADENİZ Şeyma ERİK Tahira QURESHI Talat BARAN Tayfun UZUNOĞLU 75 9, 29, 30, 41 15, 25, 62 50, 51 23, 73, 74, 75 Hülya KARA 54 Tuba ÖZGÖÇER 66, 67 Hüseyin ALKAN 21 Tuğba AYDEMIR 26 Ilgım GÖKTÜRK 43 Tuğba TAK 73 Işık PERÇIN 43 Tuğba YAPICI 68 İbrahim DOLAK İbrahim IŞILDAK İhsan ALACABEY İlhan Özer İLHAN İsmail AĞIR 38, 44 5, 45, 60 21 50, 51 45 Tuğçe BEYÇİÇ Turgut KILIÇ Ülkü MAHMUT Ümit ÇAKIR Vedat TÜRKOĞLU 74 75 40 22, 25, 64 8, 70, 71 İsmail ÖÇSOY 55 Veysi ÇAĞLAYAN 38 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR 61 18 28, 32, 33, 52 71 49 55 25 63 11, 46 12 23 Karin MUSIER-FORSYTH 19 Volkan SAFRAN 69 Kemal ÇETİN Koray ŞARKAYA 46, 47 58 Yasemin KAYGISIZ Yasemin ÖNEN 34 70 Kübra ÇIKRIKÇI Lokman UZUN Mehmet Emin ÇORMAN Mehmet Emin DİKEN Mehmet ODABAŞI 73 7 7 61 2, 12, 17, 59 Yasemin TURHAN Yeliz ELALMIŞ Yeşeren SAYLAN Zehra BAŞI Zübeyde BAYSAL 61 5 9 8, 70, 71 14, 16, 38, 44, 72 Mehmet Veysi ÇAĞLAYAN Melda ALTIKATOĞLU 16 5, 65 Zübeyde SAÇKES Züleyha ÖZER SAĞIR 19 75 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR BİLİM KURULU Prof. Dr. Sinan AKGÖL Prof. Dr. Handan Yavuz ALAGÖZ PROF. DR. OKTAY ARSLAN Prof. Dr. Tülin AYDEMİR Prof. Dr. Hakan AYHAN Prof. Dr. Zübeyde BAYSAL Prof. Dr. Necati BEŞİRLİ Prof. Dr. Metin BÜLBÜL Prof. Dr. Erdem BÜYÜKBINGÖL Prof. Dr. Adil DENİZLİ Prof. Dr. Serap DOĞAN Prof. Dr. H. Haluk DÜLGER Prof. Dr. Arzu ERSÖZ Prof. Dr. Özen Özensoy GÜLER Prof. Dr. Baki HAZER Prof. Dr. E. Edip KEHA Prof. Dr. Ahmet KOÇ Prof. Dr. Ö.İrfan KÜFREVIOĞLU Prof. Dr. Barbaros NALBANTOĞLU Prof. Dr. Ayşe Kevser ÖZDEN Prof. Dr. İsmail ÖZMEN Prof. Dr. Hüseyin ÖZYURT Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI Prof. Dr. Rıdvan SAY Prof. Dr. Selma SİNAN Prof. Dr. Sadık SÖĞÜT Prof. Dr. Fikrettin ŞAHIN Prof. Dr. Serap ŞENEL 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR Prof. Dr. Leman TARHAN Prof. Dr. S. Seyhan TÜKEL Prof. Dr. Vedat TÜRKOĞLU Prof. Dr. Refiye YANARDAĞ Prof. Dr. Ahmet YAŞAR Doç. Dr. Hatice Ardağ AKDOĞAN Doç. Dr. Nilay BERELİ Doç. Dr. Azra BOZCAARMUTLU Doç. Dr. Mahmut ERZENGIN Doç. Dr. Ali KARA Doç. Dr. Mehmet ODABAŞI Doç. Dr. Bilgen OSMAN Doç Dr. Müge Andaç ÖZDİL Doç. Dr. Gözde Baydemir PEŞİNT Doç. Dr. Deniz TÜRKMEN Doç. Dr. Lokman UZUN Yrd. Doç. Dr. Mehmet Emin ÇORMAN Yrd. Doç. Dr. Dudu DEMİR Yrd. Doç. Dr. Başak GÖKÇE Yrd. Doç. Dr. M. Oğuzhan KAYA Yrd. Doç. Dr. Erkut YILMAZ Yrd. Doç. Dr. Fatma YILMAZ Araş. Gör. Dr. Işık Perçin DEMİRÇELIK Araş. Gör. Dr. Emel TAMAHKAR IRMAK Dr. Çiğdem BİLEN Dr. Nurcan DEDEOĞLU Dr. Ali DERAZSHAMSHIR Dr. Öznur GÖKAY SAKA DÜZENLEME KURULU Onursal Başkan Prof. Dr. Kerim ÖZDEMİR Balıkesir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oktay ARSLAN Prof. Dr. Adil DENİZLİ Doç. Dr. Nahit GENÇER Doç. Dr. Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU Doç. Dr. Taner TANRISEVER Yrd. Doç. Dr. Semra IŞIK Uzm. Dr. Adem ERGÜN Zübeyde SAÇKES Beste ŞİPAL Gönül YILDIRIM Gamze ÖKEMLER Ayşe Selda AKSOY Tuğçe BEYÇİÇ Özge BOZKURT Kübra ÇIKRIKÇI Şeyma ERİK Tuğba TAK 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR 10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ 26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
Benzer belgeler
S1 2`, 5`-ADP SEPHAROSE 4B LĐGANDI KULLANILARAK NADPH
belirlenmiştir. Tekrar kullanılabilirliği belirlemek üzere aynı adsorbent on
adsorpsiyon-desorpsiyon döngüsünde kullanılmış ve lizozim bağlanma kapasitesinde
önemli bir azalma olmaksızın tekrar tek...