Köy-Koop Haber Gazetesi 26. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 26. Sayı
Türkiye’nin Tek Tarım Gazetesi OCAK 2014 Yıl:3 Sayı:26 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü Etkinliklerle Kutlandı 2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı IPBES Genel Kurulu Antalya'da Gerçekleşti »» Bu anlamlı gün; Köy-Koop Merkez Birliği ve Köy-Koop Kastamonu Birliğinin öncülüğünde, 20-21 Aralık 2013 tarihleri arasında Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü öğrenci ve akademisyenlerinden oluşan heyetle birlikte iki gün devam eden etkinliklerle kutlandı. Tarihin her döneminde yaşanılan ‘bölüşüm sorunu’nun çözümü için insanlar farklı arayışlara yönelmişlerdir. Sadece kâr ekseni üzerinden üretimini planlayan geleneksel kapitalist sistemin ortaya çıkartmış olduğu sorunların sonucunda, dünya ekonomileri küresel krizlere sürüklenirken, üretiminin merkezine ‘insanı’ yerleştirip, onun ihtiyaçlarına öncelik tanıyan kooperatifçilik hareketi, 21. yüzyılın çözüm arayışlarına liderlik edeceği bir gerçektir. oluşan heyet, Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız başkanlığında, Anıtkabir ziyaret edildi. Mozeleye çelenk konulmasının ardından Yıldız, Anıtkabir Şeref Defterini imzaladı. İngiltere’nin Manchester şehrinde, 21 Aralık 1844 tarihinde 28 işçinin biraraya gelerek kurmuş oldukları, Rochdale Haksever Öncüleri Kooperatifi, çağdaş kooperatiflerin başarılı ilk örneği olmuştur. Her yıl bu anlamlı gün tüm dünyada çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü dolayısıyla biraraya gelen heyet, 20 Aralık 2013 tarihinde, Ankara Köy-Koop Genel Merkezi’nde toplandı. Kooperatifçilik konusunda deneyimli uzman Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim ‘Kooperatifçilik’ kitabını katılımcılar için imzaladı. Daha sonra öğrenci ve akademisyenlerden İkinci gün etkinliklerine ise Kastamonu ilinde devam edildi. Kastamonu Şerife Bacı Öğretmenevi Konferans Salonu’nda, “Türkiye’de Küçük Üreticiliğin ve Kırsal Ekonominin Güvencesi: Kooperatif ve Kooperatifçilik” konulu bir panel gerçekleşti. Panelin ardından Köy-Koop Kastamonu Birliği’nin tesislerine teknik bir gezi düzenlendi. Etkinliklere öğrenciler, akademisyenler, kooperatifçiler, vatandaşlar ve basın mensupları katıldı. » Syf 6’da Enerji Kooperatifleri Anasözleşmesi Onaylandı Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımlara % 50 Destek »» Bakan Hayati Yazıcı, kooperatifçilik alanında yeni bir tür olarak enerji kooperatiflerinin hayata geçirildiğini söyledi. »» Azami Proje tutarı olarak gerçek kişi başvurularında 300 bin TL, tüzel kişi başvuruları için ise 800 bin TL olacak. Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2013/59) 14 Aralık 2013 Tarihinde Yayınlanarak yürürlüğe girdi. Destek başvuruları, 27 Ocak 2014 tarihine kadar, elektronik ortamda www.tarim.gov. Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı, Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı'nda yer alan yeni kooperatif türlerinin Türkiye'de kurulması hedefi doğrultusunda Elektrik Enerjisi Üretim ve Tüketim Kooperatifi Örnek Ana Sözleşmesi'nin girişimcilerin hizmetine sunulduğunu belirtti. » Syf 5’te “Tarımda Büyüme Borca Dayalı Olarak Gerçekleşti” Türk tarımının sorunlarına ilişkin çok sayıda yayınlanmış makalesi bulunan, Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, 2013 yılında ülkemiz tarımının genel bir değerlendirmesini gazetemizle paylaştı. Röportaj » Syf 14’de »» Genel Kurul 100’den fazla ülkenin katılımı ile 9-14 Aralık 2013 tarihinde Antalya’da yapıldı. 2012 yılında Panama’da kurulan, BM Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetler Arası Platformu'nun (IPBES), öncelikli çalışma konuları tozlaşma ve besin üretimi, arazi bozulumu, restorasyon ve istilacı türler olarak belirlendi. Antalya’da gerçekleştirilen IPBES ikinci Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sonucunda imzalanan Antalya Mutabakatı’yla IPBES’in 5 yıllık çalışma planı onaylan- dı. Planın uygulanması için gereken 43,5 milyon dolarlık finansman ihtiyacının yarısından fazlası (25,4 milyon dolar) çeşitli ülkeler tarafından taahhüt edildi. » Syf 15’de Gıda ve Süt Hakkında Bilimsel Gerçekler »» Son yıllarda medyada 'tarım ve gıda sektörü' ile ilgili ‘sağlıklı gıda’ konusu çok yoğun olarak tartışılmaya başlandı. tr internet adresinden girişleri yapılan başvurular daha sonra Tarım İl Müdürlüklerine dosya içerisinde elden teslim edilecek. » Syf 23’de Artık insanlar gıdalara kuşku ile bakar hale geldiler. Bu noktada tam anlamıyla kavram karmaşasıyla kafaları karıştırma, deyim yerindeyse bir bilgi kirliliği başladı. Ne yazık ki bu bilgi kirliliği giderek de artmakta. Önce korkutuluyor, ardından endişeye sevk ediliyoruz. “Gıda ve Beslenme” konusunda “gıdaların güvenli üretimi” kadar “doğru bilgi” ile doğru bilgilendirme de çok değerli ve önemli. Görsel ve yazılı medyada yer alan bilgi kirliliği konusunda tüm kesimlerin, “Doğru Kişilerce Doğru Bilgilendirilmesi” gerekliliğini vurgulayan, A.Ü. Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Artık ve A.Ü. Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atila Yetişemiyen, konuyu Köy-Koop Haber’e değerlendirdi. » Syf 20’de Hadi İLBAŞ Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Ünal ÖRNEK Dünden Bugüne Kooperatifçilik -26» Syf 2’de Cumhuriyet Döneminde Kırsal Kooperatifçiliğimiz » Syf 10’da 2013’de Kooperatifçilikteki Önemli Olaylar » Syf 16’da Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Dr. Neşe Nuray TOPRAK Kooperatif Girişimler Daha İyi Bir Dünya Kurar » Syf 4’te İnternetten Yerel Tohum Takası » Syf 5’te Süt Humması/Doğum Felci/Hipokalsemi » Syf 9’da Dr. Nezaket CÖMERT Dr. Erhan EKMEN Uzm. Dr. Esra GÜNERİ Hayvansal Atıklardan Biyogaz Üretimi Yılbaşı » Syf 18’de » Syf 13’de Organik Tarım Nedir? Ne Değildir? » Syf 17’de KOOPERATİFÇİLİK Dünden Bugüne Kooperatifçilik -26Sosyal Girişimler Engiz Çevresi Kooperatifçilerinin sosyal yönlü girişimlerini yoğunlaştırarak ekonomik girişimde uğradıkları başarısızlığın hıncını aldıklarını görüyoruz. • Kooperatifçiliğin tanıtılması ve yaygınlaştırılmasına uğraşıyorlar. Samsun’daki büroda Samsun ve çevrelerinden gelen kooperatifçilerle birlikte sorunlara çözüm yolu arıyorlar. • Seminerlere, kongrelere ve kurslara katılıyorlar. • Bu arada Köy İşleri Bakanlığının daha etkin seminerler düzenlediği izleniyor. Türk Kooperatifçilik Kurumunun düzenlediği VI. Türk Kooperatifçilik Kongresi Engizli kooperatifçilerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Kooperatifçilik anlayışlarını yansıtmasının rahatlığını duyuyorlar. • Ahmet Altun Almanya’ya kursa gidiyor. Alman Raiffeisen Kooperatiflerinin çalışmalarını izliyor. • Hasan Ali Yücel FAO kursuna katılıyor Süt ve sütçülük kooperatifleri konusunda yeni bilgiler öğreniyor. • Soysal girişimlerin en belirgini Samsun Bölgesi Köy Kooperatifleri Birliğinin kuruluşu oluyor. Bu Birlik Alman Raiffeisen Koop Birlikleri örneğinde, tescilli dernek statüsünde kurulmuş tek Türk örgütüdür. Ekonomik Girişimlere Dönüş Satış Mağazası Samsundaki büro kapatılıp Engizde bir satış mağazası açılıyor. Çeşitli tüketim malları yanında gübre, zirai ilaç satışına ağırlık veriliyor. Zirai Donatım Kurumunun bayiliği alınıyor. Ceylanpınar’dan yonca tohumu getiriliyor. Danimarka’dan 45 adet Jersey İneği ithal ediliyor. Diğer yandan ova köylerinin mısırları toplanıyor, çok az bir karla dağ köylerine satılıyor. Proje Uygulama Bu arada çevre kooperatifleri arasında eski işbirliği hevesinin azaldığını görüyoruz. Bu durumda Engiz Koop kendi başının çaresine bakma yoluna gidiyor. Köy İşleri Bakanlığının Süt Mandırası Projesi teklifi kabul ediliyor. Bakanlık 40 kişilik işgücü kontenjanı ve 38.000 TL Devlet katkısı (hibe) veriyor. Bu ufak teşvik Engiz Koop yöneticilerini coşturuyor. Hemen kolları sıvayıp yeniden projelendirme çalışmalarına giriyorlar. AP, Kooperatifçiliği Benimsiyor Engizde kooperatif çalışmaları başladığında AP’nin Engizdeki temsilcileri Hadi İLBAŞ Köy-Koop Eski Genel Başkanı Bafra Teşkilatlarından şu talimatı alıyorlar: “O Komünist yuvasını dağıtın.” Bu kez gelen talimat : “O mukaddes yuvadan Komünistleri kovun.” Engizli AP’lilerde bir hareket var. Kooperatife ortak olmuşlardı. Kooperatifi ve kooperatifçiliği övüyorlardı. Bu çabanın yurt çapında geliştiği Milliyet Gazetesinin Durum köşesinde izleniyor. Kooperatifin kuruluş günlerinde aleyhte olan Dursun Sayar diyor ki “ Yahu, yazıklar olsun size Almanyalılar. Yalçın Beyi yaya gezdiriyorsunuz, ona bir otomobil getirsenize.” Engiz Koop yöneticileri AP’nin tutumunu sevinçle karşılıyorlar. Ta ki, Genel Kurul gününe dek. Genel kurulda yönetim ve denetim kurulları seçimi vardır. Meğer yeni ortaklar seçim üyeleri imiş.Divan Başkanı seçiminde çok saygı değer bir kişi aday gösteriliyor. Fakat eski ortaklar yöneticilerin fark edemedikleri oyunları sezmişler, hep birlikte ayağa kalkarak “Ahmet Altun, Ahmet Altun” diye bağırmaya başlıyorlar. Ve büyük çoğunluğun oylarıyla Ahmet Altun Divan Başkanlığına oturuyor. Senin Paşanın da O koltukta Gözü Var Heyet halinde Köy İşleri Bakanı Sayın Turan Kapanlı ziyaret ediliyor, Bakan Kooperatifçileri çok iyi karşılıyor.Bir ara Bakan Ahmet Altuna hitaben “Ne o benim koltuğuma mı oturdun?” Ahmet Altun koltuktan sıçrıyor. Bakan oturmasını işaretle devam ediyor: “Senin Paşanın da o koltukta gözü var.” Brifing Sayın Turan Kapanlı Köy İşleri Bakanı olarak Samsun’u ziyaretlerinde Ticaret Odası salonunda bir brifing düzenliyor. Toplantıyı Engiz Koop yöneticileri il- giyle izliyorlar. Sayın Bakan uzun süren sempatik konuşması sırasında tek bir kooperatif sözü etmiyor. Sizin Heykeliniz Dikilmeli Adı geçen brifingde Genel Müdür Sayın Nijat Orkuş da hazır bulunuyor. Engiz Koop yöneticileri kendilerini takdim edince : “Ooo sizi tanımak istiyordum.. Çalışmalarınızı takdirle karşılıyorum. Sizin heykeliniz dikilmeli” diyor. Engiz Koop Yöneticileri Bakanlığa iş takibine gittiklerinde Sayın Genel Müdür, diktiği heykeli yıkmıştı bile. SÜT FABRİKASI Süt. Süt. Süt.. Engiz Koop uzun süreli İş Planında yer alan Süt konusuna öncelik tanıyor ve Kooperatif Başkanına bir dost “Süt konusunda bir Ziya Gökalp gerekli” diyor. Acaba Engiz Koop tüzel kişi olarak bu gereksinimi karşılayabilecek mi? Bu düşüncenin ışığı altında yapılan çalışmaları izleyelim. Projenin Evrimleri Süt Mandırası Sabit yatırım: 220.400 TL. 1968 yılında Köy İşleri Bakanlığının Türkiye’nin her yanında uyguladığı tip proje Engiz’e de geliyor. Engiz Koop Yöneticileri Devlet katkısı 38.000 TL’nı ve 40 kişilik işgücü kontenjanını kaçırmamak için Marda binasının temel ölçülerüne sadık kalıyorlar. Ancak temel dışındaki ayrıntıları değiştiriyor va Bakanlığın onayını alıyorlar. Pastörize Süt Fabrikası Sabit yatırım 2,254.000 TL. Süt Mandırası fabrikaya dönüşüyor. Projesi DPT tarafından onaylanıyor. Orman Köyleri fonundan 204.000 TL teşvik ve geliştirme fonundan 720.000 TL kredi sağlanıyor. İnşaat başlıyor. Makineler Danimarka – Silkeborg firmasına sipariş ediliyor. Soğuk Hava Deposu Sabit yatırım 250.000 TL. Köy İşleri Bakanlığı Engiz Koop.’a ikinci tip projeyi uygulatmak istiyor. Bunun için 50.000 TL Devlet Katkısı veriliyor. Soğuk Hava ve Buzlu Su Tesisleri Sabit yatırım 480.000 TL. Engiz Koop yine bakanlığın onayı ile b u ikinci tip projenin de evrimini sağlıyor. Böylece Süt Fabrikasına gerekli ilk yardımcı işletme kazanılmış oluyor. – sürecek Yazarımızın önceki yazılarına www. koy-koop.org adresinden ulaşabilirsiniz MUHASEBEDE BU AY Sevgili kooperatifçiler, Aralık ayının bitimiyle beraber ‘Aralık-2013 Dönemi’ muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. Bu ay bizim için çok önemli olmakla beraber 2013 yılına ait bütün kapanışların ve maaliyetlerin hesaplanması, yıl içerisinde yapmış olduğumuz işlemleri tekrar kontrol etmemizde fayda vardır. Tüm kooperatifçilerimizin yeni yılının sağlıklı, mutlu ve başarılı geçmesi dileğiyle... Ocak 2014 döneminde yapılması gereken işlemler takvimi 01/12/2013 23/01/2014 ARALIK 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı 01/12/2013 23/01/2014 ARALIK 2014 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi 01/12/2013 24/01/2014 ARALIK 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı 01/12/2013 26/01/2014 ARALIK 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi 01/12/2013 26/01/2014 ARALIK 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödenmesi 01/12/2013 31/01/2014 2014 Yılında Kullanılacak Yasal Defterlere İlişkin 2013 YILI DEFTERELERİ İLE ARA TASDİKİ 01/12/2013 31/01/2014 ARALIK 2014 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi 01/12/2013 31/01/2014 ARALIK 2014 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Dr. Tuba ŞANLI • Dr. Güray AKDOĞAN • Tevfik Fikret CENGİZ • Dr. Hilal TUNCA • Dr. Yener ATASEVEN • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Neşe N. TOPRAK • Dr. Levent DOĞANKAYA • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Dr. Caner Koç • Ünal ÖRNEK M LA AÇLI KOO P ER BİR V E D İ Ğ E R TA F RI SA İ AT M Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. K Z Bİ RLİ Ğİ • KÖY KA L Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği RK IN MA LİKLERİ M E KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU E 2 Ocak 2014 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet SEVER Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96 Web: www.koy-koop.org • E-posta: [email protected] Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Ocak 2014 ANKARA Baskı: Atalay Matbaacılık Ltd. Şti. Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA Tel: 0312. 384 41 82 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. 4 Ocak 2014 Köy-Koop Haber GÜNDEM Kooperatif İşletmeler “Yabancılara Türkiye’de Tarımsal Daha İyi Bir Dünya Kurar Kooperatif Kurma Yetkisi Veriliyor” »» Yazıya başlarken öncelikle Mustafa Balbay’ın özgürlüğe kavuşmasını sevinçle karşıladığımı belirtmek istiyorum. Balbay, toplumda teslim olmayanların simgesi oldu. O’nun benim için de özel bir önemi var. 12 Eylül Askeri Rejimi ile üniversiteden uzaklaştırılmam üzerine açtığım davayı 1987 yılında kazanmış, ancak dönemin Ege Üniversitesi Rektörü mahkeme kararını yerine getirmek istemiyordu. Balbay, o yıllarda İzmir’de gazetecilik yapıyordu. Konu üzerine yaptığı haberlerle önemli düzeyde bir kamuoyu yaratmıştı. Daha sonra anılan rektör mahkeme kararını uygulamak zorunda kalmıştı. Türkiye’de her yıl olduğu gibi 21 Aralık’da Dünya Kooperatifçilik Günü kutlandı. Bu kapsamda, İzmir’de de KöyKoop İzmir Birliği, İzmir İli Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu (Çiftçiplat) ve Üretici Gazetesi, Bornova Belediyesi ile işbirliği yaparak 19 Aralık 2013 tarihinde “Türkiye Tarımı ve Kooperatif Örgütlenme” adıyla bir panel düzenledi. Panele, İzmir’de grubu olan siyasi partilerin temsilcilerinin katılması konusunda çağrı yapılmıştı. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi, gerekçe göstererek konuşmacı göndermedi. Cumhuriyet Halk Partisi adına Prof.Dr. Oğuz Oyan ve Milliyetçi Hareket Partisi adına Ahmet Kenan Tanrıkulu ve Köy-Koop İzmir Birliği Tarım Danışmanı ve Çiftçiplat Sözcüsü Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı görüşlerini söylediler. Paneli Üretici Gazetesi Yazarı Tuncer Beybağ yönetti. Dilerseniz kooperatifçilik nedir, kısa açıklama yapalım. Kooperatifler, ortak ekonomik, sosyal ve kültürel gereksinim ve isteklerini karşılamak üzere gönüllü olarak bir araya gelen insanların oluşturduğu özerk örgütlerdir. Kooperatif işletmeler daha iyi bir dünya kurar. Kooperatifler insanların yaşam koşullarını iyileştirir ve ekonomiyi güçlendirir. Kooperatifler sürdürülebilir ve eşitlikçi bir ekonomik kalkınmayı gerçekleştirir. Kooperatifler demokratik ilkeleri geliştirir. Kooperatifler yoksulluktan çıkış yoludur. Kooperatifler gençlik için sürdürülebilir bir iş modelidir. Kooperatifler Neler Yapar? • Kooperatifler; gereksinim duyuldukları her yerde kurulabilmeleri üstünlüğüne sahiptirler. Bu nedenle bireylerin, özellikle yoksul insanların, tek başlarına elde etmeleri zor olan ürünler ve hizmetler için katma değer yaratırlar. Ayrıca birçoğu, sosyal ve ekonomik destek sistemlerine, eğitim, sağlık, sigorta, kredi ve diğer gerekli hizmetlere erişim sağlamada önemli katkılarda bulunurlar. • Kooperatifler, bütün ülkelerde etkindir ve Dünya genelinde 1 milyardan fazla insana hizmet ettikleri tahmin ediliyor. Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu [email protected] • Kooperatifler dünya genelinde 100 milyondan fazla insanı istihdam ediyor. • Dünyanın en büyük 300 kooperatifine ait bilgilerin derlenmesiyle oluşturulan ICA Küresel-300 projesine göre 2008 yılında kooperatiflerin toplam ciroları 1,6 trilyon Dolar’a ulaşmaktadır. Anılan 300 kooperatifin ciro toplamı, dünyanın 9. büyük ekonomisinin milli gelir rakamına eşdeğerdir. TARIMDA KOOPERATİFLER Kooperatifler tarımda da çok önemli işlevlere sahip. Küresel tarım ürünlerinin %50’sinin kooperatifler aracılığıyla pazarlandığı tahmin ediliyor. Tarımsal kooperatifler, ekonomik üretime kadınların da katılmalarını teşvik ederek gıda üretimi ve kırsal kalkınmanın artmasını sağlarlar. Tarımsal kooperatifler sürdürülebilir tarımsal uygulamalar kullanır, gıda egemenliği ve güvenliğine katkıda bulunur. Tarımsal Kooperatifler, özellikle tarımsal pazarları organize ederek üretici-tüketici arasındaki zinciri kısaltırlar, fiyatların çiftçiler lehine oluşmasını sağlarlar. Ürünleri sınıflandırarak ve işleyerek yeni ürün çeşitleri yaratırlar, katma değer yaratarak ortaklarının gelirini yükseltirler. Bu özellikleri ile ölçek ekonomisine yaklaşarak maliyetleri düşürürler ve yapay fiyat yükselmelerini engellerler. Kooperatifçilik Bilincinin Yaygınlaştırılması İçin Bir Öneri 2002’den beri her yıl Fransa’da, “Okulda Kooperatifçilik Haftası” düzenleniyor. Bu anma olayı, ilköğretimden ortaöğretime, anaokulundan liseye, bütün öğrencileri kapsıyor. Fransa’da başlatılan Okulda Kooperatifçilik Haftası’nın amacı, kooperatif işletmelerle okul insanlarının karşılaşmalarını kolaylaştırarak kooperatifçiliğe ve kooperatif eğitimine gençliğin, eğitim dünyasının ve kamuoyunun duyarlılığını artırmaya yönelik. Türkiye’de de Okulda Kooperatifçilik Haftası düzenlenebilir. Giderek güçlenen küresel şirketlerin sömürüsüne karşı çıkmanın ancak kooperatifleşme ile olacağını okul çağlarından itibaren çocuklarımıza öğretmeliyiz diye düşünüyorum. »» 19 Aralık 2013 tarihinde Bornova Belediyesi’nce düzenlenen “Türkiye Tarımı ve Kooperatif Örgütlenme” konulu panelde Köy-Koop İzmir Birliği Başkanı Muhittin Akbulut, yabancılara Türkiye’de tarımsal kalkınma kooperatifi kurma yetkisinin verilmesi için hazırlık yapıldığını belirterek, “Böyle milli politika olmaz” dedi. İzmir Bornova Belediyesi, Köy-Koop İzmir Birliği, İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu ve Üretici Gazetesi işbirliğiyle “Türkiye Tarımı ve Kooperatif Örgütlenme” konulu bir panel düzenledi. İzmir Milletvekilleri Prof. Dr. Oğuz Oyan ve Ahmet Kenan Tanrıkulu, Köy-Koop Tarım Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın konuşmacı olarak katıldığı paneli, Üretici Gazetesi İmtiyaz Sahibi Tuncer Beybağa yönetti. Vatandaşların da büyük ilgi gösterdiği panelin açılış konuşmasını yapan Bornova Belediye Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Bornova’nın tarım konusunda öncü bir kent olduğunu belirterek, “İlk tarımsal eğitimin verildiği, zeytincilik araştırma enstitüsü, Ziraat Fakültesi, Su Ürünleri Fakültesi gibi pek çok kurumla ülke geneline tarımsal bilgiyi sağlayan ilçemizde, tarımın geleceğini konuşmanın ayrı bir önemi var” dedi. Başkan Sındır, tarım kooperatiflerinin önemine vurgu yaparak, “Çiftçinin varlık mücadelesini ve üretimini kooperatiflerle büyütmesi gerekiyor” dedi. Böyle milli politika olmaz Köy-Koop olarak ‘tarımı nasıl kurtarırız’ diye düşündüklerini ve bu alanda fikirler üretiklerini söyleyen KöyKoop İzmir Birliği Başkanı Muhittin Akbulut, yabancılara Türkiye’de tarımsal kalkınma kooperatifi kurma yetkisinin verilmesi için hazırlık yapıldığını belirterek, “Böyle milli politika olmaz” dedi. Türkiye’nin tarımının büyük sıkıntılar yaşadığını söyleyen Akbulut, buğday, arpa, fasulye gibi temel gıda maddelerinin bile ithal edildiğini belirterek, bu gidişatın durdurulması için çiftçi örgütlerine destek verilmesi gerektiğini söyledi. Kooperatiflerin mutlaka ayakta tutulması gerekir. İzmir Milletvekili ve TARİŞ Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri eski Genel Müdürü Prof. Dr. Oğuz Oyan, Türkiye’nin 1925 yılında bütçesinin yüzde 25’ini oluşturmasına rağmen tarımdan alınan yüzde ‘10’luk vergiyi kaldırarak çiftçiyi ayağa kaldırdığını belirtti. Prof. Dr. Oyan, bugün ise dolaylı vergilerle çiftçiye verilen çeşitli desteklerin fazlasıyla geri alındığını belirterek, “Girdi fiyatları bu kadar yüksekken Türkiye’de tarım yapılamaz. Tarımda kullanılan mazottan alınan KDV ve ÖTV verilen destekten bile daha fazla. Bu bir kandırmacadır. Tarımın gelişmesi için kooperatiflerin mutlaka ayakta tutulması gerekir” dedi. Tarımsal ihracat, tarımsal ithalatı karşılayamıyor İzmir Milletvekili ve Sanayi ve Ticaret eski Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu ise, Türkiye’de 2003-2013 yılları arasında tarımsal ihracatın, tarımsal ithalatı karşılayamayacak noktaya geldiğini belirterek, “Bu sürede tarımsal alanlar azalmış, çiftçiler yaptıkları üretimle bırakın gelir elde etmeyi, borçlu duruma düşmüştür” dedi. Üreticilerinin kooperatif temelli olarak örgütlenmesi büyük önem taşıyor Köy-Koop Tarım Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, bir ülkenin bağımsızlığının gıda egemenliğine bağlı olduğunu belirterek, “Uygulanan politikalar sonucunda çiftçimiz para kazanmayınca tarımı terkediyor. 2014 yılı Birleşmiş Milletler tarafından ‘Aile Çiftçiliği’ yılı ilan edildi. Çünkü kırların boşalması bütün dünya için kaotik bir durum yaratabilir. Katma değerin çiftçide kalması için tarım üreticilerinin kooperatif temelli olarak örgütlenmesi büyük önem taşıyor” dedi. Çiğ Süt Destekleme Primleri Ödendi »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılan çiğ süt desteklemesinin 3. dönem ödemelerinin üreticilerin hesabına yatırıldığını duyruldu. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından belirlenen dönemler ve miktarlar üzerinden yapılan çiğ süt desteklemesinin 3. dönem ödemelerinin üreticilerin hesabına yatırıldığını duyurdu. Samsun Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Kadir Güven, "3.dönem çiğ süt destekleme primleri üreticilerin hesabına yattı. 2505 adet üreticimize Temmuz, Ağustos, Eylül aylarını kapsayan 3 aylık dönemde 10.294.971 litre süt için toplam 604.010 TL ödeme yapılmıştır. Son ödemeyle birlikte bugün Samsun' da süt üreticilerine ödenen destekleme prim tutarı 2.013.487 TL ye ulaşmıştır." dedi. Kooperatifler Kanunu ve Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Uygun Tüm İçeriği Sizin Yönetebileceğiniz %100 Dinamik Yapı Köy-Koop Haber Ocak 2014 GÜNDEM Enerji Kooperatifleri Anasözleşmesi Onaylandı »» Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, kooperatifçilik alanında yeni bir tür olarak enerji kooperatiflerinin hayata geçirildiğini belirterek, "Yerli ve yenilenebilir kaynaklar, enerji kooperatifleri modeliyle değerlendirilerek enerji ihtiyacımızın daha çoğu yerli kaynaklardan sağlanacak" dedi. Bakan Yazıcı, Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı'nda yer alan yeni kooperatif türlerinin Türkiye'de kurulması hedefi doğrultusunda Elektrik Enerjisi Üretim ve Tüketim Kooperatifi Örnek Ana Sözleşmesi'nin girişimcilerin hizmetine sunulduğunu belirtti. Kooperatiflerin, gelişmiş birçok ülkede kamu ve özel sektörün yanında üçüncü sektör olarak tanımlandığını, eğitim, sağlık ve yenilenebilir enerji gibi birçok alanda kooperatif işletmelerin kurulmaya başladığına işaret eden Yazıcı, enerji kooperatiflerinin en önemli kooperatif yapılarından biri haline geldiğine dikkat çekti. Bu doğrultuda başta Almanya, Danimarka, İngiltere, Kanada ve ABD gibi gelişmiş ülkelerin yenilenebilir enerji konusunda çeşitli düzenlemeler yaptığını belirten Yazıcı, bu ülkelerin konuyu ülke politikası haline getirdiklerini vurguladı. Enerji alanında en iyi hizmet eden yapıların kooperatifler sayesinde faaliyet göstermeye başladığını ve bu kapsamda kooperatifçilik alanında yeni bir tür olarak enerji kooperatiflerinin hayata geçirildiğini kaydeden Yazıcı, şöyle devam etti: "Yerli ve yenilenebilir kaynaklar enerji kooperatifleri modeliyle değerlendirilerek, enerji ihtiyacımızın daha çoğu yerli kaynaklardan sağlanacak. Kendi enerjisini kendisi üreten, üstelik bunu çevre ve toplum yararını temel alarak yapan koope- ratifler, gerek devlet gerekse özel kurum ve kuruluşların da destekleriyle yerel kalkınmanın sağlanması, enerji verimliliğinde artışın sağlanabilmesi, küçük yatırımların enerji yatırımlarına dönüştürülerek ekonomide katma değer yaratılması, yerel kaynakların en rasyonel şekilde değerlendirilerek enerji kayıp oranlarının düşürülmesi, sahip olunan yerel ve yenilenebilir kaynakların yerinde değerlendirilmesi ile enerji bağımlılığının azaltılması sağlanacak. Vatandaşın tüketeceği kadar elektrik üretmesinin sağlanabilmesi, enerjide alternatif girişim modellerinin oluşturulması, ülke kooperatifçilik modeline yenilenebilir enerji gibi önemli bir alanın eklenmesi, kurulan tesisler sayesinde yerel istidam yaratılması ve işsizlik oranlarının düşürülmesi ve yenilenebilir kaynaklardan üretilen temiz enerji sayesinde gaz emisyonları düşürülerek iklim değişikliği ve çevresel sorunlar ile mücadele edilebilmesi hususlarında önemli katkılar sağlayacak." 5 İnternetten Yerel Tohum Takası »» İzmir merkezli bir grup yerel tohumlara, kurdukları bir Facebook sayfası üzerinden destek veriyor. İnternet üzerinden yerel tohum takası yapılıyor. Facebook grubunun adı ‘Ulusal Tohum Takas Merkezi’. 3.756 üyeleri var ve sayı hızla artıyor. Anasözleşme Onaylandı Grubu kurup destek verenler; başta Ali Özırmak olmak üzere, TeGümrük ve Ticaret Bakanlığının, iloman Açıkbaş, Kahraman Çelen, gili kurumlarla çalışarak hukuki altMete Tiren, Hakan Karahanoğlu, yapıyı tamamladığını ve bu amaçla Berna Taşdelen gibi bu işe tutku ile hazırlanan Örnek Ana Sözleşme'yi bağlı insanlar. Grup kurucusu Ali onayladığını belirten Yazıcı, enerji Özırmak bu işe balkonunda sebkooperatifleri sayesinde enerji yatıze yetiştirerek başlamıştı. Teoman rımlarının daha kolay harekete geçiAçıkbaş’ın, kaybolduğu sanılan bir rilebileceğine işaret etti. çerezlik ayçiçeği çeşidini, arabaÖzellikle yerel yönetimlerin bu mosını gece yarılarına kadar sürerek delle bölgelerinde öncü roller üstMarmara ve Trakya’da dağıttığını lenebileceğinin altını çizen Yazıcı, hatırlıyorum. Mete Tiren ise, özel"İster küçük ister büyük ölçekte, islikle köylü çiçeklerine ilgi gösteriter şehir ister kırsal alanda olsun, kuyor. Üzerinde durduğu bir konu da, rulacak kooperatifler ile hem enerji kaybolmakta olan kum zambağı. Bu piyasasına hem de kooperatifçilik doğada yetişen çok güzel bir çiçek. sektörüne yeni bir soluk getirilecek" Grubun kökleri 2011’e kadar gideğerlendirmesinde bulundu. diyor. Şubat 2013’te Bornova’da bir açılış ve tohum takası ile daha Enerji Kooperatifleri Nasıl yoğun olarak çalışmalarını sürdürKurulacak? meye başladı. Grup ayrıca www.yereltohum.com web sayfası üzerinKooperatifler 1163 Sayılı Kooperaden de iletişimi sürdürüyor. Grup, tifler Kanunu'na göre en az 7 gerçek kendisine gelen yerel tohumları bir ve/veya tüzel kişi ortak tarafından liste üzerinde Facebook sayfasında ana sözleşmenin imzalanması ile kuyayınlıyor. Şu anda listede 663 çerulabilecek. Kooperatife ortak olacak şit yerel tohum bulunmakta. Gelen kişilerin ortaklarının medeni hakları tohumlar küçük paketlere bölükullanma ehliyetine ve elektrik abonüyor. Yerel tohum gönderenlerin neliğine sahip olmaları yeterli olacak. öncelikle takastan tohum alma Kooperatifin kuruluş işlemlerinin hakları oluyor. Bu yıl 60 üye toakabinde elektrik piyasası mevzuhum gönderdi. Daha sonra tohum atı devreye girecek. Bu kapsamda göndermemiş olanlar da istekte kooperatif ortakları "Elektrik Piyabulunabiliyor. Her üye en çok 25 çeşit tohum talep edebiliyor. Bu, sasında Lisanssız Elektrik Üretimi bir sebze bahçesini başlatmak için Yönetmeliği" ve tebliği çerçevesinde gayet yeterli bir sayı. Küçük tohum faaliyette bulunacak. Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi [email protected] paketleri isteklilere gönderiliyor. Kargo parası dışında, istekliler şüphesiz tohum veya başka bir şey için para ödemiyorlar. Bu şekilde, 2006 yılında yürürlüğe girmiş olan ‘Tohumculuk Kanunu’nun yerel tohumların kaybolması konusundaki etkisinin önüne geçilmeye çalışılıyor. Bugüne kadar, en doğuda Ankara-Çankaya olmak üzere, ağırlıkla Ege’de gerçekleşen tohum takas şenliklerine de grup destek veriyor. Gerek şenliklerin duyurulması, gerek de üyelerinin yerel tohumlarının takasta sunulması ile bu destek gerçekleştiriliyor. Grup üyeleri Facebook sayfası üzerinden bilgi değiş tokuşu yapıyorlar. Tohum takas şenlikleri ile ilgili haberler yayınlanıyor. Grup Bornova’da yerel tohumları çoğaltmak için arayışlar içinde. Yerel tohumların kaybolmasını önlemek için zamanımız azalıyor. Bu çalışmalar kaybolmanın sadece hızını azaltıyor. Ülkemizin birçok köşesindeki bu konudaki ilgisizlik, umarız biter. 6 Ocak 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü Etkinliklerle Kutlandı »» 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü kapsamında Köy-Koop Merkez Birliği, Kastamonu Köy-Koop Birliği Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü öğrenci ve akademisyenleri ile 20-21 Aralık 2013 tarihlerinde iki gün süren etkinlikler düzenledi. Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyeleri ve öğrencileri ile Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyeleri ve öğrencilerinden oluşan konuk heyet, 20 Aralık 2013 tarihinde Ankara’daki Köy-Koop Merkez Birliği’ni ziyaret etti. Etkinliğin ilk gününde ülkemizde kooperatifçilik konusunun en yetkin ve deneyimli uzmanı ve “hocaların hocası” olarak bilinen Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülâyim’in kooperatifçiler için klasik bir eser haline gelmiş olan Kooperatifçilik kitabının güncellenmiş 7. baskısını konuk öğrenciler için imzaladı. Öğrenci ve akademisyenlerle kooperatifçilik konusunda söyleşi yapan Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim, öğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Köy-Koop Merkez Birliğinin bu anlamlı günde böyle bir etkinliği düzenlemesinden dolayı çok mutlu olduğunu belirten Mülâyim, “Kooperatif, bireylerin, tek başlarına yapamayacakları veya birlikte yapmalarında yarar bulunan işleri en iyi bir biçimde ve maliyet fiyatına yapmak üzere dayanışma süretiyle ekonomik güçlerini biraraya getirmesidir”dedi. 7. Baskısı yapılan Kooperatifçilik kitabı için de, “Uzun bir uğraş sonucunda tümüyle güncellenmiş ve yenilenmiş bulunan Kooperatifçilik kitabımın bu 7. baskısının da bundan önceki baskılar gibi ilgiyle izlenmesi ve okunmasını, siz kooperatifçilik öğrencileri ve öğreticilerine, araştırmacılarına, her türlü kooperatif ve üst örgütlerinin seçilmiş ve atanmış yöneticilerine, siyasetçilerine, kooperatif ortaklarına ve kooperatifçiliğe çeşitli nedenlerle ilgi duyan tüm okurlara yararlı ve yardımcı olmasını dilemekte ve umut etmekteyim” diye konuştu. Anıtkabir’e Ziyaret Daha sonra öğrenci ve akademisyenlerden oluşan Genel Merkez heyeti, Genel Başkan Yakup Yıldız başkanlığında Anıtkabir’i ziyaret ederek, mozeleye çelenk koydu. Anıtkabir Şeref Defterine; “Yüce Atatürk, ilke ve devrimleriniz ile Cumhuriyete yürekten bağlı Türk kooperatifçileri, kendilerine duyduğunuz güven içinde, Türk gençliğine emanetiniz olan laik, demokratik, çağdaş cumhuriyetimiz ve Türk kooperatifçiliği genç kuşakların omuzlarında son- ülkemizde Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı’nın yürürlüğe konulmuş olması, 2014 Yılının BM’ler tarafından Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan edilmiş olması, ülkelerin ekonomilerinde olası risklerin paylaşılmasında aile çiftçilerinin ve kooperatiflerin öneminin vurgulanması bakımından son derece önemli olduğunu göstermektedir.” diye konuştu. suza denk yükselecektir. Köy-Koop Merkez Birliği olarak yüksek anınız önünde saygıyla eğiliyoruz.” diye yazdı. Heyet Anıtkabir Müzesini de ziyaret etti. Konuklar tören sonunda etkinliklerin devam edeceği Kastamonu iline hareket etti. Etkinliğin ikinci gününde öğrenci ve akademisyenler Kastamonu Şerife Bacı Öğretmen Evi’nde konuk edildi. 21 Aralık 2013 tarihinde saat 10.00 ’da Şerife Bacı Konferans Salonunda “Türkiye’de Küçük Üreticiliğin ve Kırsal Ekonominin Güvencesi: Kooperatif ve Kooperatifçilik” konulu Panele; Kastamonu Valisi Erdoğan Bektaş, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Üyesi Görevlisi Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğünden Dr. Erhan Ekmen ve Atike Yıldız, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Osman Yaman, Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Abdullah Saray ve Şube Personeli, DGRV Türkiye Temsilciliği’den Ufuk Peker, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç.Dr. Özdal Köksal, Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi S. Sedat Akgöz ve Öğretim Görevlisi Mehmet Akarçay, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Mustafa Kara ve Öğr. Gör. Cemil İşleyen, Kanal B Bizim Topraklar Programı Yapımcısı Erdal Kumbasar, Köy-Koop MerkezBirliği Yönetim Kurulu, KöyKoop Bölge Birlik Başkanları, Kastamonu sivil toplum örgüt temsilcileri, yerel ve ulusal basın mensupları ile kooperatifçiler katıldı. Açılış konuşmasını yapan Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, “21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü etkinlikleri kapsamında Köy-Koop Merkez Birliğimiz ile Bölge Birliğimizin ortaklaşa düzen- ledikleri “Türkiye’de Küçük Üreticiliğin ve Kırsal Ekonominin Güvencesi: Kooperatif ve Kooperatifçilik” konulu Panele ve Kastamonu’ya hoş geldiniz diyor, şahsım ve birliğimiz adına saygılarımı sunuyorum. Ülkemizde bugüne kadar ekonomiye katkıları yeterince irdelenmeyen ancak tüm dünyada özel sektör ve kamu sektörünün yanında, üçüncü bir sektör olarak önemli bir yeri olan kooperatiflerin önemi: 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü vesilesiyle de olsa gündeme getirilerek, kamu ile paylaşılması, giderek daha da fazla önem arz etmektedir. Özellikle dar ve orta gelirli kesimlerin ekonomik faaliyetlerini yürütmek, üreticinin pazarda etkinliğini sağlamak, yerinde istihdamla bölgesel kalkınmayı desteklemek, kooperatifçiliğin ana hedefi olarak görülmüştür. Ülkemizde fiyatlar ekonominin doğal koşulları içerisinde oluşmamaktadır. Üretici, piyasanın arz ve talep dengesini gözleyecek ve ona göre dengeler oluşturacak rekabet edebilir mekanizmaları oluşturamamıştır. Yıllardır pazardaki hâkimiyet unsurlarını geliştirememiştir. Çünkü fiyatların oluşturulmasında üretici ile nihai tüketicinin etkin olmasını sağlayacak kooperatif yapılarının oluşmasına veya gelişmesine yeterince önem verilmemiştir. Özellikle 1980’li yıllardan 2000’li yılların başlarına kadar, merkez ve bölge birliklerinin faaliyetlerini sürdürememiş olması nedeniyle kooperatifler tek başlarına, her türlü eğitim ve denetimden uzak, hem hizmet vermeye hem de hayatta kalmaya çalışmışlardır. Gelişmiş ülkelerde üreticinin sorunlarının çözümünde kooperatifler önemli bir argüman olarak değerlendirilmiş, refahın tamamlanmasında çok önemli bir görevi yerine getirmişlerdir. Kooperatifçiliğimizin çözümlenmesi gereken sorunları vardır. Denetim ve eğitim sorunlarının giderilmesi yanında, güvenilir kuruluşlar haline gelmesi, kurumsal kimlik kazanmaları son derece önemlidir. Köyden kente yaşanan göç olgusu, örgüt çokluğu ve çeşitli nedenler ile birim kooperatifler giderek küçülmekte ve zafiyetleri artmakta, üretici mevcut örgütlenmesi içerisinde rekabet gücü oluşturamamaktadır. Bu yapılanma içerisinde sadece kooperatifler değil, adını ne koyarsak koyalım hiç bir üretici örgütün arzulanan kurumsal kapasiteye ulaşması da mümkün olmayacaktır. Ancak, bilinmelidir ki Birleşmiş Milletler’in 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı olarak ilan etmiş olması, Köy-Koop’un 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü kutlamalarını Kastamonu ilinde gerçekleştirmesinden duyduğu memnuniyeti dile getiren, Kastamonu İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Osman Yaman, “Hocalarımız, yapılacak olan panelde Kooperatifçilikle ilgili sorunları ve yapılacak çalışmaları dile getirecekler. Panelin yapılmasında emeği geçen Birlik Başkanımıza, öğretim üyelerimize çok teşekkür ediyorum. Panelin ilimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum” diye konuştu. Kooperatifleri politikalarımıza daha fazla dahil etmek ve onlarla beraber yürümek zorundayız Panelde, Bakanlığın son dönemde projelerle ilgili yaşanan değişiklikleri, bakış açılarını, hedefler doğrultusunda yapılan çalışmalar hakkında bilgi aktaran, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı, Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu Dr. Erhan Ekmen, “Uzun süredir İngiltere, Almanya, Amerika gibi tüm Dünyadaki başarıya ulaşmış kooperatifleri dikkatle inceliyoruz. Yapmış olduğumuz çalışmalarda; kooperatifler rekabet gücünün özellikle tabana ya- yılması ve küçük çiftçinin ekonomiye katkıda bulunabilmesi açısından en önemli araç olarak görülüyor. Bu nedenle BM’ler 2012 yılını Dünya Kooperatifçilik Yılı olarak ilan etti. FAO gıda konusunu her sene kooperatiflerle beraber kutlar hale geldi. O zaman kooperatifçilikle ilgili ileriye doğru bakmak ve bizde yapacağımız işlerde kooperatifleri politikalarımıza daha fazla dâhil etmek ve onlarla beraber yürümek zorundayız. Ekonomide yaşanan son krizler bizlere şunu gösterdi: Büyük çiftçiler, çiftlikler krizlerden çıkabilmek için birçok yol arıyorlar fakat bu arayışları sonuç vermeyince yaptıkları işi bırakmak zorunda kalıyorlar. Ama küçük çiftçimiz kesinlikle vazgeçmiyor, üretmeye devam ediyor. O zaman ülkemizin gıda ile ilgili güvenliğinin devam etmesindeki garantimiz küçük çiftçilerimizdir” diye konuştu. Kooperatifçilik hareketinin tarihiyle ilgili katılımcılara bilgi aktaran, kooperatiflerin insanların yaşamları boyunca vazgeçemeyecekleri bir unsur olduğu vurgusunu yapan Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız ise yaptığı konuşmasında, “2012 Dünya Kooperatifçilik Yılı, 2014 ise Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan edildi. Neden buna ihtiyaç duyuldu? 2008 yılında Amerika’da başlayarak tüm dünya ülkelerini sarsan bir ekonomik kriz yaşandı. Kriz bizlere şu gerçeği bir kez daha gösterdi: kooperatifçiliğin yoğun ve gelişmiş olduğu ülkeler krizden en az etkilenenlerdi. Bu durum günümüzde ve gelecekte Kooperatifçiliğin daha da önem arz edeceğinin bir göstergesidir.” şeklinde konuştu. Kişilerin, dolayısıyla ülkenin kalkınmasında büyük payı olan kooperatifçiliği tanıtmak, yararlarını anlatmak, bireyleri kooperatifçiliğe teşvik etmek amacı ile 21 Aralık gününün “Dünya Kooperatifçilik Günü” olarak kabul edildiğini hatırlatan Yıldız, “Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) 1995 yılında, değişen dünya koşullarını değerlendirerek, Kooperatiflerin çalışma ilkelerini belirledi. Bu ilkeler; Gönüllülük ve herkese açık ortaklık, ortaklar tarafından gerçekleştirilen demokratik denetim, ortakların ekonomik katılımı, Köy-Koop Haber Ocak 2014 KOOPERATİFÇİLİK özerklik ve bağımsızlık, eğitim, öğrenim ve bilgilendirme, kooperatifler arasında işbirliği ve topluma karşı sorumlu olmasıdır. Bunun yanında kooperatifler, özgürlük, gönüllü yükümlülük, eşitlik, dostluk ve dayanışma gibi cumhuriyetçiliğin temel değerlerini de taşımaktadırlar.” değerlendirmesinde bulundu. Kooperatiflerin ekonominin merkezine insanı konuşlandıran sosyo-ekonomik birimler olduğu vurgusunu yapan Yıldız, “Hollanda’da tarımsal pazarın yüzde 83’ü, Brezilya’da tarımsal üretimin yüzde 40’ı, Danimarka’da yüzde 36’sı ve Macaristan’da yüzde 14’ü kooperatiflerin denetiminde. Finansal kooperatifler 857 milyon insana, yani dünya nüfusunun yüzde 13’üne hizmet sunmaktadır. Ayrıca finansal kooperatifler, günlük 2 dolarlık yoksulluk sınırının altında yaşayan 78 milyon insana mikro finansal kredi sağlayan en geniş destek ağına sahiptir. Türkiye’de 2010 yılı sonu itibarıyla 8.1 milyon ortağın 84 bin 232 birim kooperatif, 598 bölgesel birlik ve 13 merkez birliği içinde toplandığı görülmektedir. Tarım kesiminde 4,5 milyon ortak, 13 bin 437 birim kooperatif, 143 bölge birliği ve 7 merkez birliği düzeyinde örgütlenmiş durumdadır.” dedi. Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mustafa Kara’nın yaptığı Panele: Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliği’nden Stratejist Ufuk Peker ve Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol Panelist olarak katıldılar. Köy-Koop’un 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü’nde öğrencilerimize ve bizlere yapmış olduğu bu davetin çok anlamlı olduğunu belirten Prof.Dr. Mustafa Kara, “Diğer ülke sistemleri ve uygulamaları ile karşılaştırıldığında, ülkemiz kooperatifçiliğinden kendi potansiyeline göre beklenen performansın elde edilemediği bilinen bir gerçektir.” değerlendirmesinde bulundu. Kara, bu kapsamda, başarılı dünya örneklerine göre Türkiye’nin yaşadığı eksiklik, aksaklık ve yetersizlikleri şu şekilde açıkladı; “Eksik üst örgütlenme nedeniyle, kooperatiflere yönelik eğitim, finansman, denetim, danışmanlık, teknik ve yasal destek sunumu yetersizdir. Türkiye’de kooperatiflerin, “Milli Gelir, Üretim, İstihdam, Yatırım, Dış Ticaret” rakamları içindeki payı ile faaliyet gösterdikleri sektör içerisindeki payları yeterince bilinememektedir. Türkiye’de kooperatifler ancak sayısal açıdan bir gelişme gösterebilmiş, güçlü bir kooperatifçilik yapısı ve anlayışı oluşmamıştır. Toplumun kooperatifleşme oranı düşüktür. Türkiye’de daha çok konut yapımı ve tarım alanında yoğunlaşan kooperatifçilik, diğer ülke uygulamalarında olduğu gibi perakende, kredi-finans, sigortacılık, enerji üretimi, eğitim, sağlık gibi sektörlerde yer alamamıştır.” Kooperatifçiliğin bir güç birliği, birlikte üretip, birlikte paylaşma felsefesi olduğunun altını çizen KöyKoop Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol, “Kooperatifler ihtiyaçlardan doğarlar, yapılanırlar ve büyürler. Bugün dünya coğrafyasına baktığımızda kooperatifçiliğin en yaygın olduğu bölgeler başta Avrupa, İskandinav ülkeleri olmak üzere; Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Kore’nin öne çıktığını görüyoruz. Ahilik ve imece kültürümüzle hiç de yabancısı olmadığımız kooperatifçilikte, örgütlenme açısından çok büyük çarpıklık ve çelişki görüyoruz. Çünkü ülkemizdeki kooperatifler ihtiyaçtan doğmamış, devlet tarafından kurulmuş ya da kurdurulmuşlardır.” diye konuştu. 1960 yılların sonlarına gelindiğinde güçlü kooperatiflerimizin oluşmaya başladığını belirten Varol, “1971 yılında kurulan Köy-Koop, Türkiye’nin bütün illerinde birliklerini oluşturuyor. Merkez Birliği’nin oluşumuyla da örgüt zincirinde güçlü bir yapı ortaya çıkıyor. Tabana baktığımızda ciddi bir birikim oluşuyor. Tarımsal endüstriye dayalı fabrikalar verimli olarak faaliyete geçiyor. Kısa zamanda ülke ekonomisine yön veren, ithalat ve ihracat yapabilen, tarım politikalarına yön verecek duruma gelmiş bir güce ulaşıyor. Kooperatifler Bankası kurulması için çalışmalar başlatılıyor. Maalesef 1980 yılında yapılan askeri darbe ile ülkedeki tüm Sivil toplum kuruluşları gibi Köy-Koop’da kapatılarak tüm mal varlıklarına el konuluyor.” değerlendirmesinde bulundu. Ülkemizde kooperatif örgütlenmelerinin sıkıntılı bir dönemden geçtiği- ni dile getiren Varol, “Bazı ülkelerde kooperatif örgütlenme yapıları gayet sağlıklı bir şekilde düzenlenmiştir. Örgütler o kanunla kurulmuş, kanunun gereği olarak da görev tanımlamaları yapılmıştır. Ülkemizde kooperatifler de kanunla kurulur. Fakat görev tanımlamaları yapıldığı halde herkes her işi yapar durumdadır. Burada doğru bir yöntem uygulanması gerekiyorsa kanunla kurulmuş, görev tanımlamaları yapıldığında, herkes üzerine düşen görevini yapar. Bu örgütler, diğer örgüt veya örgütlerin düşmanı, hasmı, yandaşı değil birbirinin destekçisi olur. Bunun gözden kaçırılmaması gerekir” diye konuştu. Elli yıl içerisinde 10 Kalkınma Planı gerçekleştiğini, bu zaman sürecinde sürdürülebilirlik anlamında iki tane değişmeyen konunun örgütlenme ve eğitim olduğunun tespitini yapan, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, “Elli yıldır bu konuyu konuşuyoruz. Zaten bir şeyleri sürekli olarak hukukla değiştirip, düzenlemeye çalışılıyorsa, mevzuatlar değişiyor, birlikler, isimler değişiyorsa ortada bir patinaj sorunu var demektir” diye konuştu. Ülkemizin en önemli temel sorunu kendi içerisinde bir model üretememesidir. Gülçubuk, “Dünya bir panik içerisinde, büyükler çoğalırken küçüklerin örgütlenmesi gerekiyor. Ama diğer taraftan da büyüklerde örgütleniyor. AB büyük bir örgüt. Latin Amerika örgütleniyor. Meksika Amerika, Kanada örgütleniyor. Bunun yanında büyük şirket evlilikleri de gerçekleşiyor. Peki, bunlara karşı ne yapılması gerekiyor? Dünya istihdamının yüzde 80’ini Kobi’ler -bu oran Türkiye’de tarımda yüzde 65- sağlıyorsa, burada örgütlenmek gerekiyor. Bir şekilde bir araya gelinmesi gerekiyor. Yoksa bunun zararı hem ekonomiye hem de vatandaşa olacaktır. Peki, bir araya gelebilmenin aracı nedir? Araçlardan bir tanesi kooperatifçiliktir. Ama kooperatif ve kooperatifçiliği dışarıdan şekillendirip, ideolojik bakış açısıyla biçimlendirmeye çalışırsanız başarı sağlayamazsınız. Zaten ülkemizin en önemli temel sorunu kendi içerisinde bir model üretememesidir. Eğitimde, örgütlenmede, sanayide, kalkınmada biz hep dışarıdan örnek alan bir toplumuz. Biran evvel kendimize uygun modeller üretmek zorundayız.” şeklinde konuştu. ‘Orta Gelir Tuzağı’ bu çok önemli bir konu. Türkiye bunu yeterince tartışmıyor. Dünyanın bugün içinde bulunduğu durumdan çıkmak için çareler aradığını belirten Gülçubuk, “FAO 2014’ü niçin Aile Tarımı Yılı olarak ilan etti? Küçük işletmeler azaldıkça dünyadaki sorunlarda artarak büyüyor. 1 milyar insan aç, 2.5 milyar insan yoksulluk pençesinde, 6 saniyede bir kişi açlıktan ölüyor. Dünya bu duruma çözüm arıyor. Küreselleşme bu duruma çözüm olmuyor. Sorunlar küreselleşiyor. Böyle olunca da kolektivizm değer kazanıyor. Büyük firmaların olduğu ülkelerde kooperatifçilik en yaygın örgütlenme modeli. Çünkü orta sınıfını korumak zorunda. Türkiye’de bu günlerde bir kavram tartışılıyor ‘orta gelir tuzağı’ bu çok önemli bir konu. Türkiye bunu yeterince tartışmıyor. Ekonomik krizlerde en az etkilenen kesim yoksullar ve zenginlerdir. Çünkü yoksul zaten yoksul, zenginin de bir b planı vardır. Bir ülkeyi ayakta tutan orta kesimdir. Şuanda Türkiye’de milli gelirin 4 bin ile 7 bin dolar arasında sıkışıp kalan yüzde 60’lık bir nüfus var. En ufak ekonomik krizde bu sınıf anında yoksul kategorisine geçiyor ve ülkenin borçları artıyor, işsizlik artıyor. Orta sınıfı güvencede tutacak olan kesim örgütlenmelidir. Kooperatif örgütlenmeleri de bu güvenceyi sağlayacak olan yapılardan bir tanesidir.” değerlendirmesinde bulundu. Endüstriyelleşmenin; Zararı faydasını geçer olmuştur… Kooperatifçiliğin önemini vurgulayarak, kooperatifler ile şirketler arasındaki farkların neler olduğu bilgisini aktaran Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliği (DGRV) Stratejist Ufuk Peker yaptığı konuşmasında; “Sanayiyi destekleyen bütün dünya ülkelerine bakıldığı zaman, sanayileşme, küreselleşme çok konuşulur hale geldi. Hızlı büyüme ile sorunların daha kolay çözüleceği inancıyla, büyük olana destek verildi, sanayileşmeye destek verildi, sanayiciye destek verildi. Oysa 10 yıl önce Amerika’da yapılan bir araştırmada; tohumdan sofraya kadar geçen süreçte ilk üreticinin sağladığı katma değer yüzde 32 iken, sanayinin desteklenmesi ve belirli gruplarda toplanması politikaları sonucu; 10 yıl içerisinde üreticinin refah seviyesinin düştüğü nokta yüzde 21’e gerilemiştir. Bu durum, gelişmiş ve gelişmemiş arasındaki uçurumu açıldığını, gelişmemiş noktaları kalkındırmak için çaba sarf edilmediğini göstermektedir. BM New York’ta 1000 yıllık Kalkınma Planı’nı açıkladı. Bu plan içerisinde, açlık sorunu, kadınların eğitim sorunu, çocuk hastalıklıları gibi pek çok madde yer alıyor. Eğer küresel refahtan bahsediyorsak, insanın onuruna yakışır şekilde gelişiminin desteklenmesinden bahsetmek gerekiyorsa; ulaşmamız gereken nokta Kırsal Kalkınmadır. Kırsalda nasıl kalkınırız sorusunun cevabı da ‘kooperatifçilik’ olarak karşımıza çık- 7 maktadır.” şeklinde konuştu. Panelin ardından katılımcılara ve panelistlere ‘Kooperatiflere ve Kooperatifçiliğe vermiş oldukları katkılarından dolayı plaket taktim edildi. Ayrıca, Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü adına, Köy-Koop Merkez Birliği Genel Başkanı Yakup Yıldız ve Kastomunu Bölge Birlik Başkanı Erol Akar’a katkılarından dolayı Öğretim Görevlisi S.Sedat Akgöz ve Prof.Dr. Mustafa Kara plaket verdiler. Etkinlikler kapsamında Kastamonu Köy-Koop Birliği’nin Taşköprü Çetmi Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin uyguladığı Yem Hammaddeleri KırmaKarma, Süt Toplama ve Eğitim Merkezi tesislerine teknik bir gezi düzenlendi. Kastamonu Köy-Koop Birlik Başkanı Erol Akar, öğrenci ve akademisyenlere tesisleri gezdirerek bilgi verdi. Ayrıca kooperatifin kuruluşundan bu güne kadar geçen süreçteki yapılan çalışmaları ve bölge birliğinin çalışmalarını içeren geniş kapsamlı bir slayt sunumu halinde konuklara aktardı. Heyet Kastamonu Köy-Koop Bölge Birliği binasına da ziyarette bulundu. 8 Ocak 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Dünya Kooperatifçilik Günü »» Ülkemizde bu güne kadar, ekonomiye katkıları yeterince irdelenmeyen, Ancak, tüm dünyada özel sektör ve kamu sektörünün yanında 3. bir sektör olarak önemli bir yer bulan kooperatiflerin öneminin 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü vesilesiyle de olsa gündeme getirilmesi ve kamuoyu ile paylaşılması giderek daha da fazla önem arz etmektedir. Bütün dünyada, özellikle dar ve orta gelirli kesimlerin ekonomik faaliyetlerini yürütmek, üreticinin pazarda etkinliğini sağlamak, yerinde istihdamla bölgesel kalkınmayı desteklemek, kooperatifçiliğin ana hedefi olarak görülmektedir. Uygulanan ekonomik modelin eksik ve yanlışları nedeniyle Ülkemizde fiyatlar, ekonominin doğal koşulları içerisinde oluşmamaktadır. Üretici, piyasanın arz ve talep dengesini gözleyecek ve ona göre dengeleri oluşturacak yapıları ve rekabet edebilirliğin mekanizmalarını oluşturamamıştır. Yıllardan bu tarafa pazardaki hâkimiyet unsurları değiştirilememiştir. Çünkü fiyatların oluşturulmasında üretici ile nihai tüketicinin etkin olmasını sağlayabilecek kooperatif yapıların oluşmasına veya gelişmesine bu güne kadar yeterince önem verilmemiştir. Halbuki gelişmiş ülkelerde tüm bu sorunların çözümünde kooperatifler önemli bir argüman olarak değerlendirilmiş, refahın tabana yayılmasında çok önemli bir görevi yerine getirmişlerdir. Özellikle 1980 li yıllardan 2000 li yılların başına kadar merkez ve bölge birliklerinin faaliyetlerinin durdurulmuş olması nedeniyle, kooperatifler her türlü koordinasyondan uzak, tek başlarına her türlü eğitim ve denetimden uzak hem hizmet vermeye, hem de ayakta kalmaya çalışmışlardır. Hiç şüphesiz kooperatifçiliğimizin çözümlenmesi gereken sorunları vardır. Denetim ve eğitim sorunlarının yanında, köyden kente yaşanan göç olgusu nedeniyle birim kooperatiflerin Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı giderek küçülmesi her anlamda önemli bir sorundur. Diğer taraftan Örgüt çeşitliliği yüzünden birimler giderek küçülmekte ve zafiyetleri artmakta, üretici mevcut örgüt yapısı içerisinde rekabet gücü oluşturamamaktadır. Hatta bu yapılanma içerisinde, sadece kooperatifler değil hiçbir üretici örgütünün arzulanan kurumsal kapasiteye ulaşması da mümkün olmayacaktır. Birleşmiş Milletlerin 2012 yılını Uluslararası kooperatifler yılı olarak ilan etmiş olması, Ülkemizde Türkiye kooperatifçilik stratejisi ve eylem planının yürürlüğe konulmuş olması, 2014 yılının Birleşmiş milletler tarafından Aile çiftçiliği yılı olarak ilan edilmiş olması, Ülkelerin ekonomilerindeki, olası risklerin paylaşılmasında, Dolayısıyla aile çiftçiliğinin ve kooperatiflerin öneminin vurgulanmış olması son derece önemli tespitlerdir. Ön yargısız ve objektif bir bakış açısıyla gerekli düzenlemeleri yapmakta daha fazla gecikmek, üreticimize ve Ülkemize ne yazık ki çok şey kaybettirecektir. TMO Çeltik ve Pirinç İthalat Süreci Başlattı »» TMO Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Köse, çeltik ve pirinç ithalat işlemlerine başlanıldığını belirtti. Toprak Mahsulleri Ofisi'nden yapılan açıklamada, stoklarında çeltik ve pirinç bulunan kişi ve firmaların, hasattan yeni çıkılmış olmasına rağmen daha yüksek kâr beklentisiyle piyasaya yeterince ürün arz etmeyerek fiyat artışı beklentisinde olduklarının gözlendiği belirtildi. Açıklamada şu bilgiler verildi: "Bu kapsamda TMO, halkımızın pirinç talebini karşılamak amacıyla stoklarında bulunan 25 bin ton Osmancık çe- HAL VE GİDİŞ şidi pirincin tüm işyerlerinde (143 nokta) perakende 2,50 TL/kg fiyatla satışına devam etmektedir. Diğer taraftan TMO, iç piyasadan gelen talepler doğrultusunda, ürün çeşitliliğini arttırarak uygun fiyatlarla halkımızın istifadesine sunmak amacıyla çeltik ve pirinç ithalatı işlemlerine başlamıştır. İç ve dış piyasalar yakından izlenmekte olup piyasaların sağlıklı işleyişi ve ihtiyaçlarına yönelik her türlü tedbir alınarak halkımızla paylaşılacaktır." Sait MUNZUR Balıkesir’de Dünya Kooperatifçilik Günü Kutlandı »» Köy-Koop Merkez Birliği ortağı olan Balıkesir Hayvancılık Kooperatifleri Bölge Birliği 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik günü dolayısıyla bir toplantı düzenledi. 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü dolayısıyla HAYKOOP’ un Asya Termal’de düzenlediği toplantıya geniş katılım oldu. Tanıtım Filmi ve Slâyt gösterileri ile başlayan toplantıya Balıkesir valisi Ahmet Turhan, Karesi İlçe Kaymakamı Ahmet Erdoğdu, Haykoop Merkez Birliği Başkanı Ahmet ERTÜRK, Bursa Haykoop Başkanı Sacit Eroğlu, Sakarya Haykoop Başkanı Recep Pulaş, Balıkesir Ticaret Borsası Başkanı Faruk Kula, Gıda, Tarım ve Hayvancılık il Müdürü Bayram Ali Alanlı, Müdür Yardımcıları ve Şube Müdürleri ve Karesi, Altıeylül, İvrindi, Balya İlçe Tarım Müdürleri ve HAYKOOP’a bağlı çok sayıda kooperatif başkan ile yöneticileri katıldı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı M.Mehdi Eker telgraf ile kutlama mesajı gönderdi. ‘Kooperatifler Köylümüzün Hayatını Kolaylaştırıyor’ Toplantının açılış konuşmasını yapan, HAYKOOP Başkanı Faruk Özen, “Kooperatifçilik geniş bir alanı içinde bulunduran büyük bir iş alanıdır. Bireylerin tek başına gelemedikleri, birleşerek yapmayı hedefledikleri iş koludur kooperatifçilik. Biz Balıkesir’de kooperatifçiliğe süt toplayarak başladık. Balıkesir’de 363 tane tarımsal kooperatif bulunuyor. Bunların içinde hedeflerine ulaşmış olanlar olduğu gibi, bazıları ise yeni kurulmuş ve henüz yolun başındadır.. Kooperatifler olarak köylümüzün hayatını kolaylaştırması için çalışmaktayız. Öncelikle çiftçinin ve üreticinin hayvana vereceği yem ile tarlasına atacak gübresini ve tohumunu ucuza temin etmek, potansiyel pazar oluşturmak kooperatiflerin çatısı altında toplaması gereken görevlerdir. Desteklerin çeşitli olmasından dolayı tam istediğimiz gibi örgütlenememiş durumdayız. Gündelik sorunlar yerine yarını planlayarak ona göre çalışma hedefi ortaya koymamız gerekir. Balıkesir hayvancılık alanında Türkiye’nin diğer illerine göre çok ileri durumdadır. Başbakanın açıkladığı strateji belgesi ve eylem planı ile 2012/2016 yılları arasında kooperatifçilik için önemli mevzuat gelişmeleri olacaktır. Yeni yasanın taslağı üzerinde çalışmalar devam ediyor. Bizler bölge birliği olarak her zaman ortak kooperatiflerimizin yanındayız. Ülkemizde bir dönem kooperatifçilik bir rejimin ürünü olarak gösterilmiş ve insanlar kooperatifçilikten soğutulmuştur. 70 li yıllarda çok önemli işler yapılmış olmasına rağmen 80’li ve 90 lı yıllarda kooperatifçilik ihmal edilmiştir. 2000’li yıllardan sonra girişimcilik ön plana çıkmıştır. Avrupa ülkelerinde kooperatifçilik 250 bin kooperatif var. 163 milyon da kooperatif ortağı bulunuyor. Bizlerden çok çok öndeler. Onların bu başarısını görerek kendimize hedef kurmalıyız. Bir kooperatifçilik bankası özlemimiz var. Fransa ve Almanya’da ilk büyük 5 banka içinde bulunan kooperatifçilik bankaları mevcut. Kooperatiflerimiz Balıkesir’de sütün 3/2 sini pazarlamaktadır. Kooperatiflerimiz ayda 400 bin TL. katma değer sağlıyor.” dedi. ‘Hibelerde Başvurular Yetersiz’ 6 milyon 200 bin TL. süte destek verdiklerini vurgulayan Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Bayram Ali Alanlı “2000-2013 yılları arasında 23 adet kooperatife hayvan alanında destek yapıldı. İlimizde hibe desteği ile ilgili tarım ve hayvancılık desteklerine müracaatlar yetersiz. Bireysel müracaatlara 300 bin liranın % 50’sini hibe veriyoruz. Kooperatiflerin 800 bin liraya olana kadar % 50’sini hibe veriyoruz. Ayrıca kooperatifler tarımsal danışmanlık yapıyorsa 600 TL. Bakanlığımız ödeme yapıyor. Desteklemelerde kriterler aranıyor. KKYDP kapsamında müracaat eden bütün kooperatiflere hibe çıktı. Birlik ve kooperatiflere destek verirken ilk sıraya alıyoruz. Çünkü birlik ve kooperatifler ortaklarına ve üyelerine birden fazla kişiye hizmet etmektedirler.” dedi. Konuşmaların ardından HAYKOOP başkanı Faruk Özen Bölge Birliği adına vali Ahmet Turhan’a bir teşekkür plaketi verdi. Düzenlenen yemeğin ardından halk oyunları ekipleri gösteri düzenledi. Muğla Düzeyin Orman Deposunda Kaza »» 17 Aralık 2013 tarihinde meydana gelen kazada kooperatif ortağı Servet Sarı hayatını kaybetti. Muğla Orman Bölge Müdürlüğü Düzeyin Orman Deposunda, Köy-Koop Muğla Birliğimize bağlı S.S. Şenyayla Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı Servet Sarı 17 Aralık tarihinde, nakliye kamyonundan yüklemiş olduğu tomrukları istif yerine indirirken, kamyon kasasının kapağının kırılması sonucu, tomrukların boşalması sonucunda, Servet Sarı düşen tomrukların altında kalarak vefat etmiştir. 1980 doğumlu ve iki çocuk babası olan Servet SARI 18 Aralık 2013 tarihinde Şenyayla Köyünde defnedilmiştir. Köy-Koop Muğla Birlik Başkanı Eray Çiçek, “Bu üzücü olay tüm ortaklarımız yasa boğmuştur. Genç yaşta hayata veda eden ortağımız Servet Sa- rıya Allah’dan rahmet, ailesine, tüm kooperatifçilerimize ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum.” dedi. Köy-Koop Haber Ocak 2014 HAYVANCILIK Süt Humması / Doğum Felci / Hipokalsemi »» Süt humması, yeni doğum yapmış hayvanlarda en sık görülen hastalıklardan biridir. Kuru madde tüketimi ve süt veriminde azalmalara neden olmasının yanısıra beraberinde ketozis, plasentanın atılamaması, abomasumun yer değiştirmesi ve metritis gibi başka bozukluklara da sebep olabilir. Süt humması doğumdan hemen sonra laktasyonun başında karşılaşılan kompleks metabolik bir hastalıktır. İştahsızlık, tetani, idrar ve gübre çıkarmama ile yana yatma (ayağa kalkamama) gibi klinik belirtileri bulunur ve eğer tedavi edilmezse hayvanın ölümüne dahi sebep olabilir. Özellikle yüksek verimli hayvanlar hastalığa karşı daha hassastırlar. Üstelik yaşla birlikte hastalığa yakalanma riski artar bunun yanında ırklar arasında da farklılık görülmektedir. Örneğin Jersey ırkı ineklerin Holştayn ırkı ineklere göre daha sık süt hummasına yakalandıkları bildirilmektedir (Bethard ve ark. 1998). Süt ineği yetiştiriciliğinde en kritik dönem doğumu takip eden ilk birkaç haftadır. Bu dönemde besin maddesi ihtiyaçları istenen verim seviyesine ulaşmak için hızlı bir şekilde artmaktadır ve hayvan laktasyona geçiş sürecinde yoğun bir stres altındadır. Erken laktasyon dönemindeki hayvanlar bazı metabolik hastalıklara karşı oldukça hassastırlar. Yeni doğum yapmış ineklerin süt humması, plasentanın atılamaması, abomasumun yer değiştirmesi ve mastitise yakalanma riskleri oldukça yüksektir. Bu sebeple gebeliğin son 3-4 haftası ile doğumu izleyen ilk 3-4 haftayı kapsayan geçiş döneminde süt ineklerinin bakım ve besleme koşullarının doğru olarak planlanması ve uygulanması hayati bir önem taşımaktadır. Çünkü bu dönemde yapılan besleme hataları sadece bir sonraki laktasyonu değil hayvanın ekonomik kullanım ömrünü de etkileyecektir. Süt humması, hayvanın kalsiyum metabolizmasının yanısıra anyon katyon dengesi, magnezyum, fosfor ve potasyum miktarları ile de doğrudan ilişkilidir. Doğumdan çok kısa bir süre önce oldukça fazla miktarda kalsiyum kanla meme bezlerine gönderilir. Kolostrumdaki (ağız sütü) kalsiyum miktarı bu dönemde kanla taşınandan 8-10 kat daha fazladır. Kurudaki hayvanlarda kalsiyum ihtiyacı oldukça düşükken metabolizmadaki bu ani yükseliş bağırsaklardan eğer burada da yeterli düzeyde değilse kemiklerden karşılanır. Kuru dönemde fazla miktarda kalsiyumla beslenen hayvanlarda bu mekanizma çok yavaş veya hiç çalışmaz, vücut ihtiyacı olan kalsiyumu doğrudan yemden karşılamak ister ancak bu dönemde hayvanın kuru madde tüketiminde yaşanan azalma nedeniyle bu mümkün olmaz ve hayvan hipokalsemiye (kanda kalsiyum seviyesinin düşmesi) girer. Dr. Neşe Nuray TOPRAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Kuru dönemde düşük kalsiyumlu rasyonlarla beslemenin süt hummasını engellediği belirtilmektedir. Bu sebeple, bu dönemde kalsiyum tüketiminin sınırlandırılması gerektiği ve günde 50 g’ın üzerine çıkmaması (tavsiye edilen 10-20 g/ gün) için yonca otu gibi kalsiyumca zengin kaba yemlerden uzak durulması gerektiği önerilmektedir. Hastalık geliştikten sonra klinik belirtileri 3 farklı aşamada gözlenir. Birinci aşama çoğunlukla farkedilmeden atlatılır çünkü oldukça kısa surer (1 saat veya daha az). Bu aşamada hayvan iştahsız ve halsizdir ayrıca heyecanlı, sinirli ve aşırı duyarlı davranabilir. Ikinci aşama biraz daha uzun surer (1-12 saat arası). Hayvan ayakta durmak istemez, dinlenirken başını kendine doğru yaslar, yürürken koordinasyon bozukluğu gösterir, kulakları soğuk burnu kurudur, donuk ve cansız görünür, kaslarında titremeler mevcuttur, kabızlık görülebilir ve kalp atış sayısı 100’ün üzerine çıkabilir. Süt hummasının 3. aşamasında hayvan artık bilincini kaybetmiş ve komadadır. Kalp atış sayısı 120 ve üzerine çıkmıştır. Tedavi edilmezse birkaç saat içinde hayvan ölebilir. Hastalık belirtisi gösteren hayvan hala ayakta durabiliyor ise en uygun tedavi yöntemi ağız (oral) yoluyla verilen kalsiyumdur. Bu sayede kan kalsiyum seviyesi yaklaşık yarım saat içinde yükselecektir. Bu durumda damar içi kalsiyum enjeksiyonu önerilmez. Çünkü damar içi uygulama hayvanın kan kalsiyum seviyesini hızlı bir şekilde yükselttiğinden bazı riskler taşıyabilir. Ancak hayvan ayağa kalkamaz duruma geldiyse, yani hastalığın 2. ve 3. aşamasında ise, damar içi kalsiyum enjeksiyonuna başvurulur. Araştırıcılar, herhangi bir belirti göstermese dahi 2. laktasyondan sonra, doğum yapan her hayvana doğum yaptıkları gün ve ertesi gün ağızdan kalsiyum verilmesinin süt hummasına yakalanma oranını azalttığını ve hastalık tedavi yöntemleri ile kıyaslandığında bunun daha ekonomik bir yol olduğunu bildirmektedirler (Oetzel ve Miller, 2011). Risk altındaki hayvanlar: • Doğumda kondüsyonu iyi/şişman hayvanlar, • Jersey ırkı inekler, • Yaşlı inekler, • Daha önce süt hummasına yakalanan inekler, • Geçiş döneminde taze yeşil otlarca zengin beslenen inekler, • Kuru dönemde kalsiyumca zengin beslenen hayvanlar. 9 Süt Tozu Üretimi İçin Gerekli Olan Soğutulmuş Çiğ Süt Üretici Örgütlerinden Tedarik Edilecek »» Dâhilde işleme izin belgesi kapsamında ihracı taahhüt edilen işlem görmüş ürünün elde edilmesinde hammadde olarak kullanılan yağlıyağsız süt tozunun yurt içinden temin edilmesi esas olacak. Süt tozu üretimi için gerekli olan soğutulmuş çiğ sütün, üretici örgütlerinden tedarik edilmesi esas olacak, doğrudan çiftlik bazında sütün tedarik edilmesi halinde üreticinin örgütlü olması ve bu durumun örgütü tarafından belgelendirilmesi zorunlu olacak. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca hazırlanan Çiğ Sütün Değerlendirilmesine Yönelik Destekleme Uygulama Esasları Tebliği, 26 Aralık 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, dahilde işleme izin belgesi kapsamında ihracı taahhüt edilen işlem görmüş ürünün elde edilmesinde hammadde olarak kullanılan yağlı-yağsız süt tozunun yurt içinden temin edilmesi esas olacak. Belge kapsamında süt tozu alımı, bakanlıkça süt tozu üretim kotası tahsis edilen süt tozu üreten sanayici, imalatçı, imalatçı-ihracatçılardan temin edilecek. Önceden ihracatın gerçekleştiğinin belgelenme- si kaydıyla, belge kapsamında süt tozu üretim kotası olanlardan yurt içi alımın yapılmasına imkan bulunmaması halinde ilgili İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği’nin uygun görüşü ve Ulusal Süt Konseyi’nce “Yurt İçinde Temin Edilememiştir” kaşesi olması kaydıyla ithalat yapılmasına izin verilebilecek. Kotayı Ulusal Süt Konseyi belirleyecek Süt tozu üreten/ürettiren gıda işletmesine Dahilde İşleme Rejimi kapsamında faaliyet gösteren ve standartlara uygun olarak ürettiği/ürettirdiği yağlı-yağsız süt tozunu kendi işletmesinde kullanmak veya imalatçı-ihracatçılara belgelendirerek satmak şartıyla ton başına ödeme yapılacak. Süt tozu üreten/ürettiren sanayicilerin süt tozu üretim kota miktarları, kotaların dağıtım tarih ve kriterleri, yararlanıcıların taahhüt ettikleri asgari ve azami miktarlarla bir önceki ay içerisinde işledikleri süt miktarları dikkate alınarak konseyin teklifi üzerine Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nce belirlenecek. Öncelik Örgütlü Üreticinin Süt tozu üretimi için gerekli olan soğutulmuş çiğ sütün, üretici örgütlerinden tedarik edilmesi esas olacak. Doğrudan çiftlik bazında sütün tedarik edilmesi halinde üreticinin örgütlü olması ve bu durumun örgütü tarafından belgelendirilmesi zorunlu olacak. Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmeliğe uygun olan süt işleme tesisine sahip farklı firmalardan yapılan süt alımlarında da aynı madde hükmü geçerli olacak. 10 Ocak 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Cumhuriyet Döneminde Kırsal Kooperatifçiliğimiz »» “21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü. Dünya kooperatifçilik hareketinin başlaması ile Türk kooperatifçilik hareketinin başlangıç tarihleri arasında sadece 19 yıl vardır. Bu anma gününde Kırsal Kooperatifçiliğimiz değerlendirmek istiyorum” Türk tarımının önemli sorunları vardır. En önemli sorunları teknik ve ekonomik alt yapı sorunlarının hep ihmal edilmiş olmasından kaynaklanan sorunlardır. Kendine yeterli, optimum üretim desenli işletme büyüklüğü ve modeli yaratılamamıştır. İşletmelerin küçük ve parçalı olması, uygun teknolojilerin tarıma uyarlanmasında sıkıntılar yarattı. Dolayısıyla bunlar ürün maliyetlerinin yüksek düzeyde gerçekleşmesine neden oldu. Tarım ve kooperatif kesimleri için Türkiye’de ekonomik ve hukuki alt yapı da yetersizdir. Her şeyden önce günümüz dünya ekonomisinde “likit sermaye” çok önemli rol oynamaktadır. Likit sermayenin iki önemli ana kaynağı vardır : tasarruflar ve Merkez Bankası yoluyla piyasaya arz edilen nakit paralar. Her iki durumda da “Banka” önemli rol oynar. Çiftçilerin/kooperatiflerin tasarruflarını toplayıp onlar adına bu tasarrufları yönetecek ve yönlendirecek “Banka” olgusu çok önemlidir. Ayrıca çiftçiler /kooperatifler adına Merkez Bankası’ndan sıcak para talep edebilecek bir “Çiftçi ve Kooperatifler Bankası” ne yazık ki Türkiye’de hala kurulamamıştır. Küreselleşen bir ekonomide Dünya Ticaret Örgütü’nün temel mantığı “bir mal nerede ucuzsa oradan alınır, nerede pahalıysa oraya satılır” şeklinde özetlenebilir. Bunun için de ülkelerin gümrük duvarları belirli bir süreç içinde “sıfırlanana kadar” düşürülecektir. Ayrıca bütçelerini denkleştiremeyen bir çok ülke gibi Türkiye’de IMF’nin “ekonominin yeniden yapılandırılması” sürecine girdi. Tarımsal destekler büyük ölçüde kaldırıldı. Bir taraftan gümrüklerden mal girişlerinin kolaylaşması, diğer yandan tarımın yapısından kaynaklanan tarımsal ürün maliyetlerinin yükselmesi, tarımsal ürünlerin ihracatını kısarken ithalatında büyük bir patlama yarattı. Cumhuriyetin Kuruluş dönemlerinde “Tarım-sanayi-ticaret” kesiminin bütünleşmesinde özellikle tarım kredi ve tarım satış kooperatifleri önemli görevler alarak tarımsal üretimin artmasında ve çeşitlenmesinde büyük rol oynamıştır. Örneğin, kırsal kesime teknik bilgiler “Tarımsal Yayım Servisi” ile ulaşırken, tarımsal girdilerin ve onu finanse edecek kredilerin, o günkü koşullarda bir tarım ve kooperatifler bankası özelliği taşıyan “T.C. Ziraat Bankası”nın eşgüdümünde “Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK)” aracılığı ile ülkenin dört bucağındaki binlerce köye ve çiftçiye ulaştırıldı. Böylece tarımsal üretimde nitelik ve nicelik arttı. Bu şekilde üretilen başlıca tarım ürünleri, “Tarım Satış Kooperatifleri (TSK)” aracılığı ile ülkenin çeşitli bölgelerinden toplanıp işlenerek pazarlandı. 1950’lerde Pancar Üreticileri Kooperatifleri ile Türkiye Şeker Şirketi’nin ortaklaşa çalışmasıyla Türkiye’de şeker üretimi artmış, tarımsal ithalat büyük ölçüde azalmış, buna karşılık tarım ürünleri ihracatı gelişmiştir. 1960’larda bugünkü “Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri”nin atası olan “Köy Kalkınma Kooperatifleri” devreye girdi. Türk çiftçisi, bu kooperatiflerle “kooperatifçilik teorisi” ile daha yakından tanıştı. 1980’li yıllardan bu yana izlenen ekonomi politikaları, tarım kesiminde kooperatifçiliği oldukça zayıflatmasına karşın kooperatifler, tarımda hala önemli bir potansiyeli harekete geçirecek düzeydedirler. Dünyada, ekonomilerinde kooperatif işletmelerin yer aldığı 96 ülkede, kooperatif üye sayısı 1(bir) miyara ulaşmıştır. Kooperatiflerin istihdam ettiği insan sayısı 100 milyonu aşmıştır. Dünyadaki en büyük 300 koopera- / topluma hizmet amacı güderler; yönetimi özerktir; demokratik karar süreçleri ile çalışırlar; gelirlerin paylaşımındaki özelliği risturn biçimindedir. Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN [email protected] tifin yıllık iş hacmi 1,9 trilyon ABD doları civarındadır. Avrupa’da 37 ülkede 160 bin kooperatifin 123 milyon üyesi bulunmaktadır. Bu kooperatifler 5,4 milyon insana iş sağlamaktadırlar (2010). Kooperatiflerin amiral gemisi sektörleri endüstriyel hizmetler (% 41) ve tarım (% 33)’dır. Kooperatif faaliyetlerinin doğası gereği, üyelerinin daha çok olduğu sektörler bankacılık (% 54) ve tüketim (% 25) sektörleridir. Kooperatifler dağınık kaynakları ekonomiye sokarak üretimi artırırlar, maliyetleri düşürürler; özellikle tarımsal pazarları organize ederek üretici-tüketici arasındaki zinciri kısaltırlar, fiyatların çiftçiler lehine oluşmasını sağlarlar; ürünleri sınıflandırarak, işleyerek yeni ürün çeşitleri yaratırlar, katma değer yaratarak ortaklarının gelirini yükseltirler; ölçek ekonomisine yaklaşarak maliyetleri düşürürler, yapay fiyat yükselmelerini engellerler. Kooperatifler, daha çok emeğini gelire dönüştüren kişilerin, çiftçilerin ortaklaşa kurduğu bir işletme tipidir. Kooperatifçilik, sermayenin araç olarak hizmet ettiği ve fazlaların (kapitalist dilde kârın) dağıtımı, yatırılan sermayeye göre değil, kooperatif girişim ile ortaklar arasında gerçekleşen ticari işlem üzerine oturtulmuş çağdaş bir işletmecilik vizyonudur. Ekonomik teori açısından kooperatifleri gerekli kılan en önemli neden “bölüşüm”de görülen sıkıntılardır. 2008 mali krizinin en önemli nedeni, uzun yıllardır teorik olarak kurulan makro ekonomik dengelerin pratik olarak kurulamamış olmasından kaynaklandığını ileri süren ekonomistler vardır.. Yani ekonomilerde üretilen ‘toplam gelirle toplam harcamalar’ eşitlenememektedir. Bunun sonucunda dünya reel üretiminin 9 katından fazla bir finans kapitalin banka stoklarında toplanmış olduğu bildirilmektedir (Basından[1]) . Kooperatif bankaları 2008 krizinden başarıyla kendilerini korumuşlar ve hatta güçlenerek çıkmışlardır. Birleşmiş Milletler Örgütü bu gerçeği gözlemleyerek 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı (UKY) olarak kutlamış; ayrıca “ekonomik teoride kooperatiflerin yerini belirlemek” için Ekim 2012’de “Kooperatiflerin İnanılmaz Gücü” konulu bir “Uluslararası Kooperatifler Zirvesi” düzenlemiştir. Bu zirve 2014’de tekrarlanacaktır. Kooperatifler, ekonomik faaliyetlerin ortaklaşmalar yoluyla gerçekleştirilmiş, yeniden gruplandırılmış farklı bir tür şirket biçimidir . Başlıca özellikleri : kardan ziyade üyelerine Dünya kooperatifçilik hareketinin başlaması ile Türk kooperatifçilik hareketinin başlangıç Türkiye’de 84 binden fazla birim kooperatiflerde 8,1 milyon kişi üye bulunmaktadır. Bu kooperatiflerin 13 400’ü (% 15,9 ) tarımsal amaçlı kooperatiftir. Tarımsal kooperatiflerde 4,5 milyon kooperatifçi üye (Toplam üyelerin % 55,6’sı) bulunmaktadır. Türkiye’de kooperatif sektörün istihdam ettiği insan sayısının 120 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir (TMKB). tarihleri arasında sadece 19 yıl vardır. Ne yazık ki Türk toplumu kooperatifçiliği yeterince tanımıyor. O nedenle kooperatifçiliği topluma iyi anlatmak gerekiyor. Bunun için örgün ve yaygın eğitim içinde kooperatifçilik eğitim programlarına ağırlık vermek gerekir. Bunun yanında ekonomide kooperatiflerin yerini, önemini vurgulayan, kooperatif işletmelerin sorunlarını araştıran kurumlar oluşturmak gerekir. Kooperatif girişimlerle ilgili istatistiki veriler yok gibidir. Bilgisi olmayan bir olguyu açıklamak ve tartışmak mümkün değildir. O nedenle TUİK bünyesinde kooperatif işletmelerle ilgili istatistikleri izleme birimi oluşturulmalıdır. Kooperatifçilikle ilgili eğitim, formasyon ve enformasyon sistemi oluşturulmalıdır. Üniversitelerde “Kooperatifçilik Araştırma ve Uygulama Merkezleri” kurulmalıdır. Kooperatif mevzuatı yeniden gözden geçirilerek günün koşullarına uygun bir hukuki düzenleme yapılmalıdır. Bugünkü yapısıyla bir kooperatif kurabilmek için hukuken en az 7 kişiye ihtiyaç vardır. Bazı kooperatif türlerinde bu sayı uygulamada daha da fazla olabilmektedir. Örneğin kooperatifçiliği çok iyi gelişen bir ülke olan Kanada’da 3 kişi ile bir kooperatif kurmak mümkün olabilmektedir. Son çeyrek yüzyıldır, dünya ölçeğinde devletlerin kamu hizmet alanlarından uzaklaşmak istediği bir gerçektir. Kamu hizmet alanlarına gelişmiş pek çok ülkede kooperatifler doldurmaktadır… Tarımda Dönüşümün Anahtarı Kooperatifçiliktir »» Tariş Zeytinve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Gününedeniyle yaptığı açıklamada, Türkiye’de kooperatifçiliğin hala yeterince gelişemediğini belirterek “Kooperatifler sürdürülebilir bir tarımsal büyümenin yanı sıra verim artışı için zorunlu olan dönüşüm ve yeniden yapılanmanın da anahtarıdır” dedi. Tarım sektöründe çok ciddi sorunlar yaşandığını belirten Çetin, “Nüfus artış hızının gerisinde kalan üretim artışı, fakirleşen ve kente göç eden çiftçiler, üretim planlamasının yapılamaması, artan dışa bağımlılık sektördeki sorunların başında geliyor. Sorunların en önemli kaynağı tarım politikalarında istikrarsızlık ve etkin bir kooperatifçilik sisteminin geliştirilememesidir. Dünya geneline bakıldığında gelişmiş tarım yapısına sahip ülkelerin aynı zamanda gelişmiş bir örgütlenme ve kooperatif yapısına sahip oldukları görülüyor.” AB tarımında ‘kooperatif mührü’ Bugün AB tarımının ortalama yüzde 70’ininkooperatiflerce yapıldığını, AB tarım politikalarını ve stratejilerin iyine bu kooperatiflerle yönlendirdiğini belirten Çetin, ‘’Dünyada tarımda üstünlük savaşları yaşanırken, Türkiye örgütlü kooperatifleriyle mevzii tutmalıdır. Oysa ‘Tarım satış kooperatifleri birlikleri misyo- nunu tamamladı’ diyenler de var, küreselleşmenin hız kazandığı günümüzde ekonomik anlamda etkinliği az, gelir seviyesi düşük bireylerin ekonomik faaliyetlerde daha etkin olmasını, gelirin tabana yayılmasını sağlamak ancak kooperatifçilik sayesinde mümkündür ’diye konuştu. Tarımın ülkelerin gücünü artırmadaki en etkili alanlardan biri olduğunu, ideolojik ve stratejik bir alan haline gelen tarımda güçlenmenin yolunun da kooperatifçilikten geçtiğini açıklayan Çetin, “Amerika ve Almanya’da her 4 kişiden1’i, Japonya’da ise çiftçilerin yüzde 91’i kooperatif üyesi ve tarımsal üretimin 90 milyar dolarlık kısmını kontrol ediyorlar” diye konuştu. Dünyanın en büyük 300 kooperatifinin 1,6 trilyon dolar gelir sağladığını ve kooperatiflerin istihdamın da önemli bir yapı taşı haline geldiğini anlatan Çetin, “Kooperatifler dünya genelinde 100milyon kişinin ekmek kapısı. Yoksullukla mücadelede önemli bir güç haline gelen kooperatifler krizlerden korunmanın da çözümüdür” dedi. Dünya Bankası’nın tahminlerinde 2030 yılında dünya nüfusunun iki milyar kişi artacağının ve gıda talebinin de iki katına çıkacağının öngörüldüğünü vurgulayan Çetin, bu talebin ancak gelişmiş tarım sektörüyle karşılanabileceğini, bunun önkoşulunun ise etkin şekilde ör- gütlenmiş çiftçiler olduğunu söyledi. Dünyada yaşayan herkesi doğrudan ilgilendiren başlıca sorunun gıda temini olduğunu, bunun da ana kaynağının tarım olduğunu ifade eden Çetin, bu nedenle tarımın örgütlenmesi yoluyla sağlanacak verim ve üretim artışının da herkesin lehine sonuçlar doğuracağına dikkat çekti. Tarımda arz cephesinin etkili olduğuna” dikkat çeken Çetin, bu nedenle de tarım ürünlerinde arz koşullarının çiftçi aleyhine piyasa sonuçları yaratmaması için de mutlak surette kooperatifçiliğe ihtiyaç duyulacağını ifade etti. Kooperatiflerin devletten beklentileri “Gelecek yılın Türkiye’de kooperatifçilik açısından dönüşüm ve yeniden yapılanma yılı olmasını beklemekteyiz” diyen Çetin kooperatifçilik konusunda devletten beklenen önlemleri şöyle sıraladı: • Kooperatifçilik mevzuatı sadeleştirilmeli, tarımsal kooperatifler için ayrı-müstakil bir mevzuat hazırlanmalıdır. • Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, kooperatif ve birliklere çeşitli yollarla (ucuz kredi, depolama yardımı, örgütlenme desteği) destek sağlanmalıdır. • Tarımda örgütlenme teşvik edilmelidir. Bunun için kooperatiflere ortak olan çiftçilere daha fazla destek verilmelidir. • Kampanya dönemlerinde gerekli olduğu durumlarda kooperatif ve birliklere geçici finansman desteği sağlanmalıdır. • Kooperatif ve birlikler sistemli ve kayıtlı çalışmaktadır. Bu nedenle karşılarındaki özel sektör tarafından haksız rekabete maruz kalmaktadırlar. Bu nedenle tarımda üretim, ürünler, işleme tesisleri ve pazarlama ağı kayıt altına alınmalıdır. Böylece haksız rekabet ortadan kalkacaktır. Köy-Koop Haber Ocak 2014 KOOPERATİFÇİLİK 2. Ulusal Platin Elma Ödülleri sahiplerini buldu »» 22 Aralık 2013 tarihinde Isparta’da gerçekleşen törende, üretimden pazarlamaya, tarımsal uygulamadan işletmeciliğe kadar 16 dalda ödül verildi. Eğirdir Kaymakamlığı ve üyelerinin arasında mesleki ve toplumsal dayanışmayı sağlamak, elma ve elmacılıkla ilgili bilinç yükseltme ve güçlendirme ve araştırma/geliştirme faaliyetlerinde bulunmak, üyelerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla 2012 yılında Isparta İli Eğirdir ilçesinde kurulan Platin Elma Derneğince düzenlenen, sunuculuğunu Vatan Şaşmaz'ın yaptığı 2. Ulusal Platin Elma Ödülleri törenine, Isparta Valisi Vahdettin Özkan, Isparta Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın, Isparta Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Yıldırım ve çok sayıda sektör temsilcisi katıldı. Vali Özkan, yaptığı konuşmada, Türkiye'de elma üretiminin yüzde 20'sinden fazlasının Isparta'da gerçekleştiğini elma üreticisinin meyvede ilaç kalıntısı olmaması için özen gösterdiğini ifade eden Özkan, " Bu titizlik elma talebini artıracaktır. Talep artışı İhracatı artıracağı için, cari açık üzerine ve Isparta üreticisine olumlu katkıları olacaktır. Burada dayanışma halinde Isparta örneği sergileniyor. İlgili bakanlıkta elma komisyonu kurulması için çalışmalar sürüyor" diye konuştu. Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifine ‘En iyi Üretici Örgütü’ ödülü Konuşmanın ardından düzenlenen ödül töreninde, jüri tarafından yapılan değerlendirmede "Elmadan mamul madde üreten sanayi işletmesi" kategorisinde Akman Holding- Ersu, "En iyi Ar-Ge" kategorisinde Kapar, "En iyi kadın üretici" kategorisinde Dr. Sema Karaoğlu, "Yılın çevre dostu tarımsal uygulaması" kategorisinde SS Balkır Köyü Sulama Kooperatifi, "En iyi elma işletmesi ödülü" kategorisinde Almula Tarım, "En iyi üretici örgütü ödülü" kategorisinde Bademli Fidancılık Tarım Kalkın- ma Kooperatifi, "Yaş meyve ihracat ödülü" kategorisinde Recep Sabancı, "Jüri özel ödülü" kategorisinde Prof. Dr. Güngör Uras, "En iyi elma konulu basılı eser" kategorisinde Rana Alpöz, "En iyi muhafaza ve pazarlama tesisi" kategorisindeKepez Meyvecilik, "En iyi reklam, kamu spotu" kategorisinde Arif Kaan Zorlu, "Elma görseli tasarım" kategorisinde Mansur Uluca, "Elma fotoğrafı" kategorisinde Hatice Yeşilırmak, "inovasyon" kategorisinde Sihirli Elmalar, " Sosyal sorumluluk projesi" kategorisinde ise Asya Meyve Suları ödüle layık görüldü. Eğirdir de 167.579 ton/yıl elma üretimi gerçekleşiyor. Bu rakam da Isparta da ki üretimin % 27,48 ini karşılamakta. Eğirdir toplam 122.700 ha arazinin, 21.490 hektarı tarım arazisi. Bu rakam İlçedeki mevcut arazilerin % 17,52 sine tekabül etmekte. Tarım arazilerinin ise %26,15 lik kısmına tekabül eden 56020 da lık arazide ise meyve üreticiliği yapılmaktadır. 56020 da meyve üretimi yapılan alanın 53040 da lık kısmında ise elma yetiştiriciliği yapılmaktadır. 11 Çiftçi-Üniversite Bütünleşmesi ve Köy-Koop Üniversitesi »» Cumhuriyet kırsal kalkınmayı önce köylerde başlatmayı hedeflemiştir. Milli ekonominin başarılı olması için uygulamaya konan devletçilik uygulamaları ile ülkede eğitim seferberliği ilan edilmiş ve yerli üretim tesisleri kurularak ülkenin kendi kendine yeterli olması hedeflenmiştir. Cumhuriyet kuran nesil reformların gerçekleşmesi ve toplumun bilinçlenmesi için eğitime önem vermiştir. Halk evleri ve köy enstitüleri ile çiftçi. Ve bireylerin eğitimine önem verilmiş ve bilinçli bir toplum hedeflenmiştir. Sömürgecilik tehlikesine ve kapitülasyon tehditlerine karşı milli bir ekonomi politikası hedeflenmiştir. Cumhuriyet bu politikalarında başarıya ulaşmış ve ülkede üretim ciddi bir ivme kazanmıştır. Köy enstitüleri günümüzün Ziraat Fakülteleri misyonunu üstlenmiş ve köylünün aydınlatılmasında ciddi roller üstlenmiştir. Köy enstitülerinde kooperatifçilik eğitimi zirai üretim beraber öğretilmiştir. Eğitim köylerde tarlalarda, seralarda, bahçelerde uygulamalı olarak verilmiştir. Ancak bu süreç köy enstitülerinin kapatılmasından dolayı ciddi bir zarar görmüştür. Kooperatifçilik eğitimi enstitüler ve ön lisans eğitimi düzeyine indirgenmiştir. Dolayısıyla milli kooperatifçilik bilincine sahip bireylerin yetiştirilmesinde ciddi sorunlarla karşılaşılmıştır. Kooperatiflerin yönetiminde milli kooperatifçilik bilincine sahip yöneticilerin azlığı nedeniyle sorunlar ve iflaslar yaşanmış ve toplumda kooperatifçilik olumsuz bakış ve haksız ithamlarla karşılaşmıştır. Ülkemizde kooperatifçilik eğitimi ön lisans ve enstitü düzeyinden lisans düzeyine çıkarılmalıdır. Bu da ziraat fakültelerinde kooperatifçilik bölümü programı açarak kooperatiflerin istediği nitelikli eleman ihtiyacının karşılanması ile olacaktır. S. Sedat AKGÖZ Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi Köylü halk bütünleşmesinin en güzel örneği olan Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Amaçlı Kooperatifler Birliği (Köy-Koop) eğitim faaliyetlerini desteklemiştir. Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu yaptığı işbirliği anlaşmasıyla kooperatifçilik eğitimine yeni bir ivme getirmiştir. Köy-Koop ders müfredatı, uygulama eğitimler ile öncü bir model olarak eğitim hayatına zenginlik katmıştır. Ülkemiz ulusal değerlerine bağlı bir evrensel bakış açısına sahip Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı Türk gençliği sayesinde gelişecektir. Bu süreçte kurulacak Köy-Koop üniversitesi tarım, kooperatifçilik, tarım genetiği, hayvancılık mühendislik eğitimi veren ön lisans, lisans, bölümleri ile Türk kooperatifçiliğin önü açılacaktır. Bu süreçte Köy-Koop Üniversitesi köy enstitülerinin amacı olan köylü halk bütünleşme hedefinin bir dönüm noktası olacaktır. Damızlık Düve İhracatı Başladı »» Yapılan çalışmalar ve yürütülen projeler ile elde ettiği başarılar örnek gösterilen Türkiye’den ilk damızlık düve ihracatı Türkmenistan’a gerçekleştirildi. Unimed Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği, İzmir DSYB, Sarp Hayvancılık ortaklığında, Kral Hayvancılık Nakliyat aracılığıyla gerçekleştirilen damızlık düve ihracatı için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Dr. M. Mehdi Eker’in katılımıyla 29 Kasım 2013 tarihinde İzmir-Tire’de bir tören düzenlendi. Törene Bakan Eker’in yanı sıra İzmir Valisi Mustafa Toprak, Tire Kaymakamı Hüseyin Ergi, İzmir Milletvekili Ali Aşlık, İzmir İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Ahmet Güldal, Aydın İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Salih Köksal, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Özden ve Yönetim Kurulu Üyeleri, TDSYBM Yönetim Kurulu ve İzmir DSYB önceki Başkanlarından Halil Tokoğlu, Sarp Hayvancılık Yönetim Kurulu Başkanı Cüneyt Özgümüş, ithalatçı Türkmenistan firması Kotam'ın Türkiye Müdürü Seda Gengörü, Bayındır Belediye Başkanı Mehmet Kertiş siyasi parti temsilcileri Mahmut Badem, veKamil Yaldız katıldı. Türkmenistan ve Türkiye’de canlı olarak yayınlan program yapılan açılış konuşmalarıyla başladı. Konuşmaların ardından Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Cemalettin Özden Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker'e desteklerinden dolayı teşekkür plaketi sunarken, İzmir DSYB Başkanı Ali Gülyanak yöreye özgü bir kepenek hediye etti. Ayrıca Bakan Eker tarafından Sarp Hayvancılık adına Cüneyt Özgümüş’e ve ithalatçı firma adına Seda Gengörü’ye plaket takdim etti. Tören, Bakan Eker'in talimatıyla Türkmenistan'a ihraç edilecek hayvanların Avrupa Birliği standartlarındaki tırlara yüklenmesiyle sona erdi. 12 Ocak 2014 Köy-Koop Haber TARIM “Gemiye Mazot 2 Lira, Bizler Alıyoruz 4,5 Lira” »» 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Gününü, Köy-Koop Merkez Birliği ve KöyKoop Kastamonu Bölge Birliğinin Kastamonu’da düzenlediği panel ile kutlamış bulunmaktayız. Etkinlik sırasında hem üretici hem de kooperatifçilik kimliği bulunan Nafiz Çıkrık ile bir söyleşi yaptık. Nazif Çıkrık, Üretici Gözüyle köşemizin bu ay ki konuğu. Kastamonu Daday İlçesi Kızılörencik köyünde üreticilik yapan Nafiz Bey, aynı zamanda İnciğez Hasanşeyh Kızılörencik Sarıçam Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi başkan yardımcılığı ile Kastamonu Köy-Koop denetleme kurulu üyeliği görevlerini birlikte sürdürmekte. Nafiz Bey hangi tarımsal faaliyetlerde bulunuyorsunuz? Kısaca anlatabilirmisiniz? Esas geçim kaynağımızı hayvancılık oluşturmaktadır. Simental kültür ırkı inekler ile süt üretimi yapmaktayız. Günlük ortalama hayvan başına 10 kg. süt almaktayız. Hayvanların beslenmeleri ile ilgili olarak yem teminini köyümüzde mera olmadığı için kendimiz karşılıyoruz. Hayvanların yem ihtiyacını karşılayabilmek için yonca, fiğ, s.mısır, yulaf (sulu), arpa ve buğday üretimi yapmaktayız. Ürettiğimiz tüm bitkisel ürünleri hayvanlara yem olarak vermekteyiz. Tüm bitkisel ürünlerde sertifikalı tohumluk kullanmaktayız. Sertifikalı tohumları Tarım Kredi Kooperatiflerinden temin etmekteyiz. Ürettiğiniz ürünleri nasıl pazarlıyorsunuz? Köyümüzde bulunan ve benimde başkan yardımcılığını yaptığım Tarımsal Kalkınma Kooperatifi üzerinden sütü pazarlamaktayız. Kooperatifin 107 üyesi bulunmaktadır. Üyelerin 80 tanesi faal olarak süt üretiminde bulunmakta ve sütlerini kooperatif vasıtasıyla pazarlamaktadır. Kooperatif bölgede bulunan yerel firmalara sütü satmaktadır. Bireysel olarak sütü pazarlamaktansa, kooperatif olarak piyasa fiyatından çok az da Dr. Özdal KÖKSAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü [email protected] tan çıkıyor. Ama özellikle vurgulamak istiyorum ki; tüm üreticiler tüm çiftçiler için girdilerin özellikle mazotun fiyatının çok yüksek olması üretimde karşılaşılan en büyük sorun, en büyük problemdir. Devletin mazot desteği var ama küçük üreticiler için bu destek çok yetersiz kalmaktadır. Çiftçiler mazot alrken kdv, ötv öderken gemiler ödemiyor. Gemiye mazot 2 lira, bizler alıyoruz 4,5 liraya. Çiftçilere mazot desteğini, KDV ve ÖTV’yi kaldırarak verebilirler. Kooperatifçilik hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? “Birlikten kuvvet doğar” sözünün, kooperatifçiliği en iyi şekilde açıklayan bir ifade olduğunu düşünüyorum. Kooperatif, bireylerin tek başlarına yapamayacakları veya beraber yapmalarında yarar bulunan işleri en iyi biçimde ve maliyetleri düşürerek, ekonomik güçlerini bir araya getirmeleridir. Kastamonu Köy-Koop ve İnciğez Hasanşeyh Kızılörencik Sarıçam Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ilimizin tarımsal ekonomisi içinde iki önemli aktördür. Türkiye’de tarımın geleceği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? olsa yükseğe satabilme imkanımız olmaktadır. Üretimde karşılaştığınız en önemli sorunlar nelerdir? Kooperatif aracılığı ile sütü pazarlamamıza rağmen, 60-70 gün sonra kazancımızı alabiliyoruz. Bu durum bizi zorlarken, bireysel olarak sütünü satan üretici arkadaşlarımızın 90 gün vade ile sütlerini sattıklarını hatta bazılarının paralarını alamadıklarını duyup gördükçe bu durum bizim için sorun olmak- Türkiye tarımı her geçen gün yaşlanmaktadır. Bölgemizdeki gençler eğitim veya başka iş imkanları nedenleri ile köyü hatta ili terk etmektedirler. Eğitimlerini tamamlayan gençlerimiz köye ve ilimize geri dönmemekte ve köylerde yaşlı nüfus kalmaktadır. Genç nüfusun büyük şehirlere göç etmesi, kırsalın ve tarımın geleceğinden ziyade bugününü bile etkilemektedir. Tarım ve kırsalın genç nüfusunu kaybetmemesi gerekmektedir. Türkiye’nin İlk Siyah Pirinci Tescil Yolunda »» Yüksek antioksidan içeriği ve düşük şeker oranıyla Uzak Doğu sofralarında geniş yer bulan siyah pirinç, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsünün çalışmalarıyla Türk tarımına uygun hale getirilerek tescile sunuldu. Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Çeltik Şube Şefi Halil Sürek yaptığı açıklamada, dünyada bölgesel tüketim özelliklerine göre farklı pirinç çeşitleri bulunduğunu, bunlardan birisinin de siyah pirinç olduğunu söyledi. Siyah pirincin, son birkaç yılda Türkiye’de popüler hale geldiğini belirten Sürek, bu çeşidin Asya ülkelerinde yüzyıllar öncesine dayanan bir geçmişi olduğunu ifade etti. Bir dönem sadece Çin’in belirli bölgelerinde yetiştirilmesi nedeniyle “yasaklı pirinç” olarak da bilinen ürünün, daha sonra her kesim tarafından tüketilmeye başlandığını aktaran Sürek, “Son zamanlarda diyet yapan ve değişik tüketim alışkanlıkları olan kişiler, siyah pirinci tercih ediyor. Siyah pirinç, beyaz pirince nazaran daha fazla antioksidan içermesi, daha az şeker bulundurması, vitamin ve mineral bakımından zengin olması, çinko, demir ve selüloz oranının fazla olması nedeniyle bazı kişilerde merak uyandırdı” diye konuştu . Sürek, siyah pirincin beyaz pirince göre daha yüksek fiyatlı olmasına rağmen tercih edildiğini vurguladı. Dünyadaki gelişmeleri takip ederek Filipinler’den getirdikleri birkaç çeşit siyah pirinçle enstitüde çalışmalara başladıklarını aktaran Sürek, şunları kaydetti: “Bu çeşitlerden birini 2012 yılı so- nunda tescile aday gösterdik. Herhangi bir aksilik olmazsa 2014 yılı sonunda tescil gerçekleşecek. Bir kaç senedir bu çeşit adayının tohumunu az miktarda üretip, çiftçilere tanıtmak ve pazara reklamını yapmak amacıyla örnek çiftçilere veriyoruz. Yavaş yavaş pazarda bizim çeşit adayından üretilen pirinç de yer almaya başladı. Çok büyük bir pazarı olmayabilir ancak yurt dışından getirmekten, ülkemizin döviz ödemesine neden olmaktansa, yurt içerisinde kendi kaynaklarımızla pazara arz etmek istiyoruz. Çeşit adayımız tescillenirse ülkemizde geliştirilen ilk siyah pirinç çeşidi olmuş olacak .” Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Adnan Tülek de Türkiye’de siyah pirincin geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu, enstitüde yürüttükleri çeltik ıslah çalışmaları kapsamında siyah pirinç denemesi de yaptıklarını kaydetti. Tarımsal Ürünler Piyasa Düzenleme Kurumu Türkiye’de tarımdan bahsedilirken çoğunlukla Avrupa Birliği (AB) ile kıyaslama yoluna gidilmekte, Türkiye’nin bu konuda gelişmiş ülkeler ve AB ülkelerinin gerisinde olduğu vurgulanmaktadır. Bu durum tarımın en önemli alt sektörlerinden birisi olan hayvancılık için de geçerlidir. Gelişmiş ülkeler ve AB ülkelerinde üretimin miktar ve kalitesinin arttırılması ile üretimde süreklilik sağlanmasında uygulanan tarım politikaları birinci derecede öneme sahiptir. Öyle ki tarımsal politikaların oluşturulması ve uygulanması bitkisel ve hayvansal ürün yetiştiricilerini doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Özellikle tarımsal destekleme politikaları, ürünlerin pazar ve fiyat mekanizmalarının doğrudan etkisi göz ardı edilemez. Ayrıca birbirleri üzerinde etkileşim içinde olan bitkisel ve hayvansal üretim sektörlerinin politikaların oluşturulması ve karar alımında koordinasyon içerisinde olması, uygulamaların sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlaması açısından önemlidir. Türkiye ve AB tarım sektörü incelendiğinde ikisi arasında önemli farklılıklar olduğu görülmektedir. Bu farkların başında Türkiye’de bir piyasa organizasyonu olmaması yer almaktadır. Avrupa Birliği’nde ise tarım politikaları çoğunlukla ürünler bazında piyasa düzenlerinden oluşmaktadır. AB’nde pek çok ürün için belirli piyasa fiyatları belirlenmekte ve bu fiyatın altına düşürmemeye gayret edilmektedir. Fiyatlardaki istikrarsızlık ise piyasaya müdahale ile sonuçlanmaktadır. Türkiye son yıllarda tarım politikasını kurumlar ve mevzuat değişiklikleri yoluyla AB’nin Ortak Tarım Politikasına uyum sağlayıcı yönde yeniden şekillendirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda AB’de 1962’den beri uygulanan “Ortak Piyasa Düzeni”nin Türkiye’de ilk kez hayvansal ürünlerde uygulanması düşünülmektedir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Hayvansal Ürünler Piyasa Düzenleme Kurumu kurulmasına dair kanun tasarısı taslağına ilişkin çalışmaları devam etmektedir. Bu bağlamda altyapının oluşturulmasında; • Koordinasyonun iyi işlediği, • Bürokrasinin en az düzeyde olduğu, Hüseyin VELİOĞLU Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Sekreteri • Kamu liderliğinde özel sektör ve sivil toplum örgütlerinin etkin olduğu, • Doğrudan ödemeleri ve bitkisel ve hayvansal ürünlerin piyasalarını da kapsayan, “Tarımsal Ürünler Piyasa Düzenleme Kurumu” şemsiyesi altında tek bir yapı oluşturulmasının sektöre ivme kazandıracağı kanaatindeyiz. Ayrıca, ülkemizde stratejik ürünlerin üretiminden pazarlamasına kadar olan zincirde uzun yıllar etkili bir aktör olmuş ve halen fonksiyonlarını devam ettiren önemli kurum ve kuruluşlarında yeniden yapılandırılmalı ve kamu elindeki bazı kuruluşlar (Örneğin Et ve Balık Kurumu) yetiştiricilerin oluşturduğu sivil toplum örgütlerine tahsis edilerek daha etkin yapıya kavuşturulmalıdır. Yapılandırılan kuruluşların, Tarımsal Ürünler Piyasa Düzenleme Kurumu içersinde etkin bir şekilde görev alması Kurum’un etkinliğini oldukça artıracaktır (Hububat ürünleri-TMO, Çay-ÇAYKUR, Hayvansal ürünler -EBK gibi). Tarımsal Ürünler Piyasa Düzenleme Kurumu 4-5 yıl içerisinde kendi maddi kaynaklarını oluşturacak ve kamu bütçesine fazla yük getirmeyecektir. Örneğin süt, et, patates, çay, pamuk, fındık, üzüm vb. ürünlerin üretiminden tüketimine, ithalatından ihracatına her aşamada yapılacak %0.1-0.01 gibi ufak parasal kesintilerle tarımsal ürünler finans kaynağı oluşturulabilir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tarımsal üretimin temeli olan yetiştiricilerle tüm paydaşların karar mekanizmalarında yer aldığı kurumsal yapıya örnek olabilecek ekteki model çerçevesinde hazırlanacak kanun tasarısının ülkemiz adına daha faydalı olacağına inanmaktayız. 2016 yılı Uluslararası Bakliyat Yılı olarak ilan edildi »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker'in, 2016 yılının Uluslararası Bakliyat Yılı olarak ilan edilmesi önerisi BM Genel Kurulu'nda kabul edildi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Eker, BM Gıda ve Tarım Teşkilatı Genel Sekreteri Hose Graziano Da Silva'ya gönderdiği mektupta, 2016 yılının Uluslararası Bakliyat Yılı olarak ilan edilmesini önerdi. Eker mektubunda, ev sahipliğini de Türkiye'nin üstlenebileceğini bildirdi. Bakan Eker'in bu isteği, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edildi. tohumlukların üretimi ve çiftçiler tarafından kullanımının artırılması, bakliyat üretimi ve ihracatının artırılması yönündeki çalışmalar hızlandırılacak. Bu amaçla çiftçiler için eğitim programları düzenlenecek. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye'de baklagillerin üretiminin ve tüketiminin arttırılması amacıyla çeşitli etkinlikler düzenleyecek. 2016 yılında ev sahipliği yapacak olan Türkiye, bakliyat ile ilgili birçok etkinlik yapacak. Açıklamada, vitamin bakımından zengin olan baklagillerin insan beslenmesinde önemli yer tuttuğu, yağ oranının düşüklüğü ve kolesterol içermemesi sebebiyle tercih edildiği ifade edildi. Uluslararası bakliyat yılı çerçevesinde başta yeni bakliyat çeşitlerinin geliştirilmesi, bu çeşitlere ait sertifikalı Türkiye'nin dünya nohut üretiminde 4'üncü, mercimek üretiminde ise 3'üncü sırada yer aldığı belirtildi. Köy-Koop Haber Ocak 2014 AB ve TARIM En Verimli Araziler Yabancı Şirketlerde »» Gıda Tarım Bakanı Eker “200 milyon hektarın üzerinde tarım arazisi; şu anda çok uluslu şirketler veya bazı ülkeler tarafından kiralanmış veya satın alınmış durumda” dedi. Dünyada birçok şirket ve ülke, kendi ülkelerinin arazileriyle yetinmiyor, farklı yerlerden arazi kiralayarak veya toprak satın alarak, ihtiyacı olan sebze ve meyveyi üretiyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, bu gerçeğe dikkati çekerek, “200 milyon hektar alanın üzerinde şu anda çok uluslu şirketler veya bazı ülkeler tarafından kiralanmış veya satın alınmış durumda. Ne yazık ki arazilerin kiralandığı ülkelerden önemli bir kısmı dünyada gıda güvenliğinin en yüksek düzeyde tehlikeli olduğu ülkelerdir” dedi. Katıldığı “Kooperatifçiliği birlikte, ortaklık şeklinde iş yapma, sorunlara çözüm arama, imkanlar geliştirme ve problemleri çözme organizasyonu” olarak değerlendirdiklerini anlatan Eker, insanların güçlerini birleştirerek başarıya ulaştıklarını, Tarım Kredi Kooperatiflerinin temelinde de bunun yattığını ifade etti. Kuruluşun 5 milyar 300 milyon liralık krediyi 0-8 faiz oranlarında kullandırabilen muazzam bir organizasyona dönüşmesinin onurunu ve gururunu yaşadıklarını dile getiren Mehdi Eker, 2002 yılı öncesinde ortak başı- Sevgili Kooperatifçi Dostlar, Geçen sayıda, tarımsal üretici örgütlerinin AB’ye uyumu ile ilgili 2013 yılında gerçekleştirilen faaliyetlerden bahsetmiştim. Bu sayıda ise içinde bulunduğumuz 2014 yılı için geleceğe yönelik planlamalara değinmek istiyorum. na 3 bin lira ve yüzde 70’e varan faizle kredi kullandırılabildiğine dikkat çekti. Kuruluşun, 2002 yılındaki toplam kredi miktarının 200-250 milyon lira olduğunu ve verilen kredinin geri alınamadığını anlatan Mehdi Eker, o dönemde Tarım Kredi Kooperatiflerinin kapatılmasına yönelik tartışmaların yaşandığını ancak bugün başarılı faaliyetlere imza attığını kaydetti. Bakan Mehdi Eker, bugün dünyada birçok şirket ve ülkenin, kendi ülkelerinin arazileriyle yetinmediğini, farklı yerlerden arazi kiralayarak veya satın alarak üretim yaptığını belirterek, “200 milyon hektar alanın üze- rinde şu anda çok uluslu şirketler veya bazı ülkeler tarafından kiralanmış veya satın alınmış durumda. Ne yazık ki arazilerin kiralandığı ülkelerden önemli bir kısmı dünyada gıda güvenliğinin en yüksek düzeyde tehlikeli olduğu ülkelerdir” dedi. Üreticinin Derdi Satış Üreticilerin, üretim konusunda değil satışta sıkıntı çektiğini vurgulayan Mehdi Eker, bu konuda çözüm geliştirilmesi, modeller ortaya konulması gerektiğini söyledi. Sözleşmeli üretimin önemine işaret eden Eker, son olarak aspir konusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile protokol imzaladıklarını hatırlattı. »» Yeni yılda televizyon ve gazetelerde tüketiciye yönelik aldatıcı ve yanıltıcı reklam yapanlara uygulanacak ceza tutarı 91 bin 370 lira olarak belirlendi Tüketicinin kullanımına sunulan mal ve hizmetlerin kişi beden ve ruh sağlığı ile çevreye zararlı veya tehlikeli olabilmesi durumunda, bu malların emniyetle kullanılabilmesi için üzerine veya kullanım kılavuzlarına, bu durumla ilgili açıklayıcı bilgi ve uyarıları, açıkça görülecek ve okunacak şekilde koymayan üretici, imalatçı veya ithalatçılara 3 bin 43 lira, satıcılara ise 606 lira ceza kesilecek. İlgili bakanlıklar tarafından belirlenen kurallara aykırı olarak tüketiciye mal ve hiz- met sunanlara 7 bin 612 lira ceza verilecek. Kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi kültürel ürünler dışında mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımını yapan süreli yayın kuruluşlarına 15 bin 226 lira ceza verilecek. Televizyon ve gazetelerde tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve engellileri istismar edici reklam ve ilanlar ile örtülü reklam yapanlara 91 bin 370 lira ceza uygulanacak. İlgili bakanlıktan izin almadan kampanyalı satış yapanlar 121 bin 826 lira ceza ödeyecek. Bakanlık’tan Hayvan Yemi Düzenlemesi »» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, hayvan yemlerine yönelik düzenleme yaptı. Bakanlık tarafından hazırlanan tebliğ taslağına göre, hayvanların tüketeceği yemler, güvenilir ve ticari olarak uygun kalitede olacak. Yemler, insan sağlığına, hayvan sağlığına ve çevreye tehlike oluşturmaması ve hayvansal üretimi olumsuz etkilememesi halinde piyasaya arz edilecek. Bazı maddeler, ancak belirlenen limitlerin altında olursa yemlere katılabilecek. Bakanlık, İnsan Tüketimi Amacıyla Kullanıl- Yılbaşı »» Öncelikle 2014 yılının hepimiz için sağlık, ailelerimiz ile mutluluk, ülkemiz için ise birlik ve beraberlik getirmesini diliyorum. Umarım her geçen yılınız bir öncekinden daha iyi olur. Tüketicileri Aldatanlara Ceza Arttı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı hareket edenlere uygulanan idari para cezaları, yeni yıldan itibaren yüzde 3,93 arttırıldı. Buna göre satıcılar, tüketici ile müzakere etmeden, tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan koşullara sözleşmede yer vermeleri halinde 149 lira idari para cezası ödeyecek. Satışa sunulan ayıplı malların ya da ambalajlarının üzerine ”özürlüdür” ibaresi yazmayan, tüketici sözleşmelerini 12 punto ve koyu siyah harflerle düzenlemeyen, taksitli satış, devre tatil, paket turu sözleşmelerine aykırı hareket eden firma ve satıcılar 302 lira para cezası ödeyecek. Kampanyalarda satış ve teslim tarihi ile ilgili bilgileri tüketiciye sunmayan ve kapıdan satışlarda kurallara aykırı edenler de 759 lira ceza ödemek zorunda kalacak. KOOPERATİF 13 mayan Hayvansal Yan Ürünler Yönetmeliği’nde de değişiklik yaptı. Buna göre, hastalık şüphesi bulunan, hastalığı doğrulanan veya hastalığın eradikasyonu amacıyla itlaf edilen hayvanlarla ilgili hastalık izlenecek. Bu hastalıkla ilgili materyaller, sterilizasyonla işlendikten sonra düzenli depolama alanlarında gömülerek imha edilecek. Doğal ortamda yaşayan koruma altındaki leşçil kuşlar ve doğal alanlarında yaşayan diğer türlerin, belirlenmiş risk materyali taşıyan ölü hayvanların vücutlarının tamamı veya parçaları ile beslenmesine izin verilecek. Son 8 yıldır üretici örgütlenmesi alanında AB’ye uyum için neler gerekli olduğunu, nelerin yapılması gerektiğini araştırdık. Bu maksatla AB’den gelen uzmanlar ile bir sürü çalıştaylar yapıldı. AB’deki durum tespit edildi, uygulamalar incelendi, farklılıklar ortaya konuldu. Bu bilgileri ışığında hedefler belirlendi. Üretici örgütlerimizin AB’deki emsalleri ile aynı seviyeye gelebilmeleri, piyasaya yönelik düzenlemelerde onlar kadar etkili olabilmeleri, Dünya piyasalarında rekabet edebilmeleri ve muhtemel bir üyelik durumunda AB fonlarından faydalanabilmeleri amacıyla bir yol haritası belirlendi. Buna yönelik eylem planları hazırlandı. Planlanan faaliyetler sadece milli bütçeden değil, hem AB fonlarından hem de diğer uluslararası kuruluşlar ile yapılacak işbirliği olanaklarından faydalanılarak gerçekleştirilecek. Her biri ayrı fon kaynakları tarafından desteklenen birçok proje birbirleri ile ilişkili olarak, birbirlerini tamamlayacak şekilde birlikte uygulanacak. Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu 2004 Uluslararası Pirinç Yılı 2005 Uluslararası Mikro Kredi Yılı 2006 Uluslararası Çöller ve Çölleşme Yılı 2007 Uluslararası Kutup Yılı 2008 Uluslararası Patates Yılı 2009 Uluslararası Yün ve Pamuk Elyaf Tarımı Yılı 2010 Uluslararası Biyoçeşitlilik Yılı 2011 Uluslararası Ormanlar Yılı 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı 2013 Uluslararası Su İşbirliği Yılı 2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı 2014 yılı artık projelerin uygulanmaya başladığı yıl olacak. Bu kapsamda ilk faaliyet, Ocak ayı içinde başlayacak Avrupa Birliği Katılım Öncesi Aracı (Instrument Pre-Accession - IPA1) kapsamında AB Proje Fonlarından karşılanan 1 milyon Avro bütçeli “Balıkçılık Üretici Örgütlerinin Kurumsal Kapasitelerinin Arttırılması” adlı Eşleştirme (Twinning) Projesi olacak. Proje ile üretici örgütlerinin AB'ye uyum açısından teknik alt yapı ve kurumsal kapasitenin arttırılması, yeni mevzuatının hazırlanması ve özellikle uygulamaya yönelik bilgi ihtiyacı karşılanması sağlanacak. Bu Projenin sonunda, en azından Balıkçı kooperatiflerimizin, sorunlarını çözmeye yönelik AB’ye uyumlu bir model oluşturulmaya çalışılacak. Birlikte yürütülecek projeler ile üreticinin emeğinin karşılığını alabilmesi, ürettiği ürünü pazarda hak ettiği değerde satabilmesi, piyasada diğer rakipleri ile rekabet edebilmesi, değer zincirinde örgütleri aracılığı ile etkin bir güce kavuşması ve rekabet avantajı yakalaması sağlanacaktır. Bu yıl yapılacak çalışmaların başarısını arttırmak bakımından, bu çalışmaların uluslararası etkinlikler ile ilişkilendirilmesi ise bir başka önemli konu. Örneğin Birleşmiş Milletler Teşkilatı gibi Dünyanın önde gelen kuruluşları ile ortak çalışmalar yürütülmesi her zaman büyük faydalar sağlayacaktır. Özellikle toplumsal barışının sağlanması ve küresel krizlerin çözülmesi açısından Birleşmiş Milletler her yıl bir konuya değinmektedir. Son 12 yıldır Birleşmiş Milletlerin ilan ettiği “Uluslararası Etkinlik Yılı” faaliyetlerinin konularına baktığımızda karşımıza çok dikkat çekici bir durum çıkmaktadır. Listeden de görüleceği üzere, Birleşmiş Milletler gıda ve çevre-tarım konularına yönelmeye başlamıştır. 2003 Uluslararası İçilebilir Su Yılı Elbette bu durum tesadüfî değildir. Özellikle içinde bulunduğumuz yılı ele alırsak, Aile Tarım İşletmelerinin önemi ortaya çıkmaktadır. Küresel krizler karşısında büyük işletmeler tesislerini kapatıp kaçarken küçük aile işletmelerinin üretime devam etmeleri gıda üretiminde sürekliliğinin sağlanması açısından önemini ispatlamıştır. Fakat Aile Tarım İşletmelerinin ağır piyasa şartlarında tek başlarına mevcudiyetlerini sürdürmeleri gün geçtikçe zorlaşmaktadır. O halde 2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı kapsamında gerçekleştirilecek faaliyetler kapsamında bu sorunu çözmek gerekli olduğu tespitinde bulunabiliriz. 2014 yılında yürütülecek projeler, küçük aile işletmelerinin üretici örgütleri sayesinde ürün zinciri yönetiminde etkin olmalarını, ürettikleri ürünün katma değerini arttırıcı tedbirleri almalarını ve piyasada ciddi bir rekabet gücüne sahip olmalarını sağlayacak kurumsal kapasite gelişimine imkân tanıyacak fırsatlar içeriyor. Umarım 2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılında kooperatifler çatısı altında hep birlikte büyük başarılara imza atarız. Ocak 2014 Köy-Koop Haber 14 RÖPORTAJ “Tarımda Büyüme Borca Dayalı Olarak Gerçekleşti” Röportaj: Emel TUĞRUL Tarım sektörü 2013 yılının on »» Tarımda yaşanan sorunlar bitmek bilmiyor. Bu sorunların temelinde yüksek girdi maliyetleri var. Özellikle küçük çiftçi, ürettiği ürünün parası ile ihtiyacı olan gübre, mazot, tohum, ilaç ve işçilik gibi temel girdileri karşılayamıyor. Bunun sonucunda ya üretimden kaçıyor ya da elindeki tarım toprağını satmak zorunda kalıyor. Tabiki bu girdi maliyetleri sadece küçük çiftçilerin değil tarımsal üretim yapan herkesin sorunu. İşte bu sorunların ışığında, Türk tarımının yaşadığı olumsuzluklara ilişkin çok sayıda yayınlanmış makalesi bulunan, Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, 2013 yılında ülkemiz tarımının genel bir değerlendirmesini gazetemizle paylaştı. Köy-Koop Haber - -2013 yılında tarım ürünlerinin üretiminde değişim oldu mu? İbrahim Yetkin- Üretimde genelde artış oldu. TÜİK ikinci tahminine göre, ülkemizde bitkisel ürünlerde üretim miktarları, 2013 yılında bir önceki yıla göre tahıl ürünlerinde %12,3, sebzelerde %2,1 ve meyvelerde %1,2 oranında artış göstermiştir. Üretim miktarlarının 2013 yılında yaklaşık olarak tahıl ürünlerinde 37,5 milyon ton, sebzelerde 28,4 milyon ton ve meyvelerde 18,2 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Buna göre, tahıl ürünleri üretim miktarı yaklaşık 37,5 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Üretim (Milyon ton) 2012 2013 aylık verileri göz önüne alındığında, ekonominin genelinden daha iyi bir performans sergilemiştir. Ancak, Türkiye'de tarıma verilen desteğin düşüklüğü ve tarımsal girdiler üzerindeki ağır vergi yükü, bu olumlu tablonun üreticiye yansımasını bir ölçüde engellemiştir. Başka bir deyişle, rakamların ortaya koyduğu olumlu gelişme, esas olarak banka kredilerindeki artış, yani çiftçinin borçlanması karşılığında sağlanmıştır. Açıktır ki, bütçesi açık veren üreticilerin, borçlanma yoluyla kaynak ihtiyacını karşılaması ve üretimi artırması uzun veya orta vadede sürdürülebilir bir gelişme değildir. Tahıllar Sebzeler Meyveler Bitki Türü Tahıllara tek tek baktığımızda; • Buğday üretiminin %9,7 oranında artarak yaklaşık 22,1 milyon ton, • Arpa üretiminin %11,3 oranında artarak 7,9 milyon ton, • Çeltik üretiminin %2,3 oranında artarak 900 bin ton, • Dane mısır üretiminin % 28,3 oranında artarak yaklaşık 5,9 milyon ton olmuştur. Baklagillerde ise tahıllara göre rekolte daha düşüktür. • Nohut üretimi %2,3 oranında azalarak 506 bin ton, • Kırmızı mercimek üretimi %1,2 oranında artarak 415 bin ton, • Yumru bitkilerden patates üretimi ise %16,6 oranında azalarak yaklaşık 4 milyon ton civarında gerçekleşmiştir. Bunların dışında; • Yağlı tohumlardan ayçiçeği üretimi %11,2 oranında artış göstererek 1,5 milyon ton; • Tütün üretiminin %12,5 oranında artarak 90 bin ton, • Kütlü pamuk üretiminin %1,7 oranında azalarak yaklaşık 2,3 milyon ton, • Şeker pancarı üretiminin %8,2 oranında artarak 16,2 milyon ton olmuştur. Sebze ürünleri üretiminde de geçen yıla göre sınırlı bir artış görülmüştür; sebze ürünleri üretim miktarının geçen yıla göre %2,1 oranında artarak yaklaşık 28,4 milyon ton olması beklenmektedir. Meyve ürünlerinin üretim miktarı açısından da benzer bir durum söz konusu olmakla birlikte bu sektördeki artış %1,2 gibi düşük bir düzeydedir. Toplam meyve üretiminin ise 18,2 milyon ton olması beklenmektedir. Üretiminin de artış görülen meyveler: Elma (%10,4), şeftali %3,4, kayısı %4,2, nar %22,1, narenciyedir (portakal %3,2, limon %2,3). Üretimi azalan ürünler: Zeytin %-7,9, üzüm %-3,1. Sert kabuklu meyvelerden fındık (%-16,8), antepfıstığıdır (%-40,9). Bu rakamlar temelinde kısa bir değerlendirme yaparsak: Buğday üretimi 2012 yılında yüzde 7,8 oranında azalarak 20,1 milyon ton, arpa üretimi yüzde 6,6 oranında azalarak 7,1 milyon ton, çeltik üretiminin yüzde 2,2 oranında azalarak 880 bin ton olmuştu. 2013’te, bu üç üründe de (özellikle buğday ve arpa oldukça yüksek olmak üzere) geçen yılın üretim kaybının oldukça üzerinde bir artış gerçekleşmiştir. Bu artışta bu yıl tahıllar açısından son derece olumlu geçen hava koşulları ve artan verimlilik önemli bir rol oynamıştır. Dane mısır üretimi geçen yıl yüzde 9,5 oranında artarak yaklaşık 4,6 milyon tona yükselmişti. Bu yıl yüzde 28’in üzerinde bir artışla üretim 6 milyon tona yaklaşmış bulunmaktadır. Bu özellikle yem açığı olan ülkemiz açısından önemli bir gelişme olmuş ve tarımsal dış ticaret tablosunun düzelmesine katkıda bulunmuştur. Pamuk ve şekerpancarı üretiminde ise geçen yıl bir gerileme söz konusuydu. Kütlü pamuk üretimi yüzde 10,9 oranında azalarak 2,3 milyon tona düşmüştü. Pamuk üretimindeki azalma bu yıl da devam etmiştir. Şeker pancarı üretiminde bu yıl gerçekleşen artış, geçen yılın yüzde 2,3 oranında azalmasını telafi ederek bunun üzerine çıkmıştır. Toplam Krediler (Milyon TL) 2002 Tarım Kredileri (Milyon TL) 59696 Takipteki Krediler (Milyon TL) 4271 Üretimi düşen bir diğer ürün de yaş çaydır. Yaş çay üretimi geçen yıl yüzde 2,5 oranında azalarak 1,2 milyon ton civarında gerçekleşmişti. Bu yıl da azalmanın yüzde 7 civarında olması bekleniyor. KK- Tarım ürünleri üretimindeki artışı neye bağlıyorsunuz? İ.Y- Türkiye’de 2011 yılında yıllık büyüme oranı yüzde 8.8 olarak gerçekleşmişti. Aynı yıl, tarım sektöründe büyüme ise yüzde 5.6 ile son 5 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştı. Genel büyüme oranı 2012’de yüzde 2,2’ye düşerken, Tarım sektörünün yıllık büyüme oranı yüzde 3.5 olmuştu. 2013 yılının ilk yarısında büyüme hızı, genelde, birinci çeyrekte %3, ikinci çeyrekte %4,4 oldu. Tarım sektöründe ise bu oran, birinci çeyrekte %3.6, ikinci çeyrekte yüzde 5.4 olarak gerçekleşti. İkinci çeyrekteki yüksek büyüme sayesinde yıllık bazda ilk yarıyıl büyüme hızı genelde %3,7’ye, tarım sektöründe ise %4,5’e çıktı. Bu durum, tarım sektörünün en az desteklenen sektör olmasına karşın ekonomideki olumsuz gelişmelerden diğer sektörlere göre daha az etkilendiğini ortaya koymaktadır. Ancak gerek Türkiye ekonomisinin geneli gerekse tarım sektörü açısından bakıldığında, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da mevcut büyüme rakamlarının yüksek oranlı borçlanmaya dayalı olduğu gözleniyor. Rakamların da gösterdiği gibi, çiftçilerimizin kullandığı kredi miktarı geçen yıl Ağustos ayı itibariyle 32,9 milyar TL iken bu yıl aynı ay itibariyle 35,4 milyar TL’ye yükselmiştir. Rakamlar, Tarım Kanunu’nun öngördüğü rakamların çok altında kalan tarımsal desteklerin çiftçi ekonomisi bünyesinde yarattığı kaynak kıtlığının banka kredileriyle giderilmeye çalışıldığını göstermektedir. KK- Tarımsal girdi temininde karşılaşılan sorunlar yıllardır üreticimizi zorlamaktadır.2013 yılında tarımsal girdilerin durumu ne olmuştur? Örnek verebilir misiniz.? Tarım Kredilerinin Payı (%) 174 Tarım Kredilerindeki Değişim (%) Takipteki Kredilerin Tarım Kredilerine Oranı 7,2 4,1 2003 74382 2998 201 4,0 30* 6,7 2004 106525 5279 210 5,0 76 4,0 2005 167477 7262 154 4,3 38 2,1 2006 231476 8294 362 3,6 14 4,4 2007 304112 10621 294 3,5 28 2,8 2008 386367 13550 436 3,5 28 3,2 2009 419561 15868 913 3,8 17 6,8 2010 563590 23358 976 4,1 47 4,2 2011 721034 31296 894 4,3 34 2,9 2012 637272 32947 987 3,9 5 3,0 2013 1013731 35400 3,5 9** 3,5 Kaynak: BDDK 1238 (*) Ağustos Sonu Tarım Kredileri Kamu (Milyon TL) Değişim (%) 2010 16940 56 2011 23128 37 (**) Ağustos Ayına Kıyas Tarım Kredileri Yerli Özel (Milyon TL) Değişim (%) Tarım Kredileri Yabancı (Milyon TL) Değişim (%) 2010 3721 38 2695 15 2011 5203 40 2962 10 2012 23077 0 2012 5995 15 3873 31 2013 23260 1 2013 7180 20 4968 28 İ.Y- Tarımsal üreticilerin en önemli ve kronikleşmiş sorunu tarımsal girdilerdeki yüksek fiyat artışlarına karşın, tarımsal üretici fiyatların düşük kalması, hatta gerilemesidir. Yani çiftçi her yıl tarımsal girdilere genel enflasyon oranının üzerinde bir fiyat öderken, sattığı ürünün karşılığında girdi fiyatlarındaki artışı karşılayacak bir kazanç sağlayamamaktadır. Ancak, bu gerçek çoğu zaman kamuoyu tarafından fark edilememektedir. Bunun sebebi, bu sektörde aracı kârları çok yüksek olmasıdır. Üretici fiyatlarındaki düşme, tüketiciye yansımamakta, bu durum tarımsal üreticilerin adeta tüketiciyi “sömürdüğü” gibi bir izlenim yaratmaktadır. Aslında hem üreticinin hem de tüketicinin yüksek aracı kârlarından ötürü zarara uğratılması söz konusudur. Örneğin 2012 döneminde amonyum sülfat gübresinin tonu 590 TL iken, 2013 döneminde yüzde 18,6 oranında artarak 700 TL’ye yükselmiştir. Yine 2012 yılı Kasım ayında 4. 18 TL olan motorinin litresi 2013 Kasım ayında 4.38 TL’ye çıkmıştır. 2012 yılında da gübre de ortalama yüzde 30, mazotta ise yüzde 12 artış olmuştu. Buna karşılık TÜİK rakamlarına göre, tarımsal ürünlerin üretici fiyatlarında, on iki aylık ortalama esas alındığında, bu yıl, geçen yıla göre %2,29 düşüş gerçekleşmiştir. Elma gibi çok önemli bir üründe bu yıl üretici fiyatı yüzde 20’nin üzerinde düşmüştür. Yani çiftçi, bu yıl da girdiyi enflasyonun üzerinde bir fiyat artışıyla almış, buna karşılık ürününü geçen yıla göre daha düşük fiyattan satmıştır. KK- Bunca soruna karşın neler yapılabilir? İ.Y- Birincisi, tarımsal girdilerde uygulanan ve çok yetersiz olan destekleme oranı artırılabilir, ya da bu girdilerden alınan vergi oranları düşürülebilir. Örneğin, Tarım sektöründe yılda 3,3 milyon ton civarında mazot kullanılmaktadır. Veriler mazot desteği, bu rakamın yalnızca yüzde 5’ini karşılamaktadır. Aslında bu destek bir elle verilen diğer elle alınan bir “destek”tir; çünkü çiftçi bu rakamın dört katı KDV ödemektedir. Litresi 4,38 TL’ye satılan mazottan, ÖTV ve KDV, yani dolaylı vergi olarak 2,26 TL ( % 36.57 ÖTV + % 15.07 KDV) alınmaktadır. Bu rakam, çiftçiye bu yıl verilen 9 milyar TL’lik toplam desteğe yakın bir miktar oluşturmaktadır. Yani salt mazottan alınan dolaylı vergilerle, bırakınız mazot desteğini, çiftçiye bir yılda verilen tüm destek geri alınmaktadır. Oysa üyesi olmayı düşlediğimiz Avrupa Birliği ülkelerinden Belçika, Güney Kıbrıs, Litvanya ve Letonya’da tarımda kullanılan akaryakıtta ÖTV yoktur. Romanya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Fransa, Macaristan, Slovenya, Finlandiya, İtalya, İsveç, İrlanda ve İspanya’da ise normalin çok altında bir ÖTV alınmaktadır. Türkiye’de ise aksine, 2011 yılına kadar normal motorinden 7 kuruş daha ucuza satılan kırsal motorinin fiyatı normal motorinle eşitlenerek, zaten ağır olan vergi yükü daha da ağırlaştırılmıştır. Köy-Koop Haber Ocak 2014 TARIM Diğer girdilere gelince: Gübreden yüzde 18 KDV alınmaktadır. Kırsal elektrikte ise yüzde 1 enerji fonu, yüzde 2 TRT payı ve yüzde 18 KDV alınmaktadır. Tarımsal ilaçlardan, tarım makinaları ve traktörlerden, tohumluk ve hayvan yemlerinden yüzde 8 KDV alınmaktadır. İkincisi, tarımsal desteklemeye ayrılan kaynak artırılabilir. Türkiye’de yürürlükte olan Tarım Kanunu’na göre, tarımsal destekleme oranı GSMH’nın yüzde birinden az olamaz. Buna karşılık, yasanın çıktığı 2006 yılından bu yana bu oranda destek hiçbir zaman verilmemiştir. 2013 yılında tarıma ayrılan destekleme miktarı 9 milyar TL’dir. 2013 yılının destekleme oranı GSMH’nın %0.6’sına denk gelmektedir. Zaten yasal bir zorunluluk olan bu miktarın GSMH’nin yüzde 1’i oranına çıkarılması, tarımsal desteklerin yüzde yüze yakın artırılması anlamına gelir. Bu artış çiftçinin kaynak sorununu önemli ölçüde hafifletecek ve giderek artan borç miktarını düşürecektir. Üçüncüsü tarımsal ürünlerde, özellikle sebze ve meyve sektöründe yüzde 300’lerin üzerinde bir kâr oranı söz konusudur. Yani üreticiden 1 TL’ye alınan domates tüketiciye 3 TL’den satılmaktadır. Ve bu tablo yalnız bir ürün için değil, genelde görülmektedir. Bu alanda hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyacak önlemlere acilen ihtiyaç duyulmaktadır. KK- Hayvancılıkta durum nedir? İ.Y- Son yıllarda gerek tarıma ayrılan toplam destekten hayvancılığa ayrılan miktarın artması, gerekse tarımsal teşvik ve kredilerdeki artıştan dolayı hayvan sayısı ve et üretiminde bir artış gözlenmektedir. TÜİK rakamlarına göre 2008 yılında büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 1,58 azalarak, 10 milyon 946 bin 239’a düşmüştü. Büyükbaş hayvanlardan sığır sayısı yüzde 1,60 azalarak 10 milyon 859 bin 942 baş olmuştu. 2010 yılından başlayarak desteklerin artması nedeniyle 2012 yılında büyükbaş hayvan sayısı 14 milyonun üzerine, koyun sayısı 27 milyona çıkmıştı. 2013 yılında bu yükselişin devam ettiği görülmektedir. 13 Ağustos 2013 itibariyle açıklanan TÜİK rakamlarına göre kırmızı et üretimi: 2013 yılı birinci çeyrekte 208 bin ton olarak 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 21,7 oranında artmıştır. (büyükbaş yüzde 20,3, küçükbaş yüzde 31,3), ikinci çeyrekte üretim 212 bin tona çıkmış, böylece 2012 yılının aynı dönemine göre üretim yüzde 16,3 oranında artmıştır (büyükbaş yüzde 17,1, küçükbaş yüzde 10,8). Bu yılın ilk altı aylık döneminde üretim 421 bin tonla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18,9 artış göstermiştir (büyükbaş yüzde 18,6, küçükbaş yüzde 20,7). 2011 yılında 110 bin 731 ton olan sığır eti ithalatı 2012 yılında gümrük vergilerinin Ekim ayında yükseltilmesinin ardından 25 bin 436 tona inmiş bulunmaktadır. Bu rakam 2013’ün ilk çeyreği itibariyle 5 bin 763 ton olmuştur. İkinci çeyrekte düşmenin devam ettiği görülmektedir. Sonuç olarak, 2013 rakamları, hayvan sayısı ve kırmızı et üretimi artarken, ithalatın azaldığını ve giderek yok denecek düzeye indiğini göstermektedir. Bundan da öte bu yılsonuna doğru ilk kez Türkiye’den yurtdışına sığır ihracatı gerçekleşmiş bulunmaktadır. Buna karşılık, üreticilerimiz, bu gelişmenin yarattığı olumlu sonuçların meyvelerinden tam olarak yararlanabilmiş değildir. Bunun en büyük nedeni, tarımsal üretimde olduğu gibi, hayvancılıkta da girdi fiyatları ile üretici fiyatları arasındaki makasın üretici aleyhine açılmaya devam etmesidir. Özellikle, maliyetlerin yüzde 60-70’ini oluşturan yem fiyatlarındaki artış, bu alanda üreticinin en büyük sorununu oluşturmaktadır. KK- Tarımsal ihracat ve ithalat konusunda bilgi verir misiniz? Geçtiğimiz yıllara göre 2013 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz? İ.Y- 2011 yılında tarım ürünleri dış ticaretinde, ihracatın ithalatı karşılama oranı % 86, 9 iken, 2012 yılında % 97,8 olarak gerçekleşmişti. 2011-2012 Tarımsal Ürünler İthalat ve İhracat Rakamları 2012 2011 İhracat (milyar dolar) 15,2 16,0 İthalat (milyar dolar) 17,5 16,3 İhracatın İthalatı Karşılama Oranı (%) 86,9 97,8 Bu yıl tarımsal ürün ihracatımız, ithalatımızdan daha fazla artmıştır. Tarım ve gıda ürünleri olarak bakıldığında ise ihracat, ithalatı geride bırakmıştır. Tarım ve gıda ürünleri birlikte ele alındığında, 2013 yılı Temmuz ayı itibariyle ihracat, yıllık 16 milyar 232 milyon dolar, ithalat ise 11 milyar 71 milyon dolar olarak gerçekleşmiş, böylece yıllık 5 milyar doların üzerinde bir dış ticaret fazlası meydana gelmiştir. Bu tablo yukarıda verdiğimiz üretim rakamlarındaki artışla yakından ilişkilidir. Örneğin mısır üretimindeki artış, önemli bir dış ticaret açığını kapatmaktadır. Yaş Meyve Sebze ve Narenciyede 2013 yılı 1 Ocak-31 Ekim tarihleri arasında bir önceki yılın aynı aylarına göre miktarda % 3, değerde % 4 artış yaşanmıştır. Gruplar içerisinde; Taze Sebze miktarda % 18, değerde ise % 7 ’lik bir artış göstermiştir. Buna karşılık, özellikle pamukta üretim düşüşü ve ithalat artışı devam etmektedir. Sebze ve meyvede de, özellikle Rusya pazarının yılın son aylarında daralması ve Ortadoğu ülkelerine (Suriye hariç) yapılan ihracatın düşmesi bu tablonun daha olumlu gerçekleşmesini engellemiştir. Yine önemli bir ihracat ürünü olan fındık üretimindeki düşüşün, ihracata olumsuz bir biçimde yansıması beklenmektedir. KK- Genel olarak değerlendirildiğinde 2013 yılı tarım sektörü için neler söyleyebilirsiniz? İ.Y- Tarım sektörü 2013 yılının on aylık verileri göz önüne alındığında, ekonominin genelinden daha iyi bir performans sergilemiştir. Ancak, Türkiye’de tarıma verilen desteğin düşüklüğü ve tarımsal girdiler üzerindeki ağır vergi yükü, bu olumlu tablonun üreticiye yansımasını bir ölçüde engellemiştir. Başka bir deyişle, rakamların ortaya koyduğu olumlu gelişme, esas olarak banka kredilerindeki artış, yani çiftçinin borçlanması karşılığında sağlanmıştır. Açıktır ki, bütçesi açık veren üreticilerin, borçlanma yoluyla kaynak ihtiyacını karşılaması ve üretimi artırması uzun veya orta vadede sürdürülebilir bir gelişme değildir. Bu nedenle, ekonominin temel sektörlerinden biri olmaya devam eden (ve tarım ve gıdanın taşıdığı önemin artacağı düşünülürse gelecekte de bu ağırlığını koruyacak olan) tarım sektörünün kaynak sorununu çözecek adımların atılması, yalnız tarım sektörü değil, tüm ekonomi açısından acil bir zorunluluktur. 15 IPBES Genel Kurulu Antalya'da Gerçekleşti »» Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetler Arası Platformu'nun (IPBES) ikinci genel kurulu 100’den fazla ülkenin katılımı ile 9-14 Aralık 2013 tarihinde Antalya’da yapıldı. 2012 yılında Panama’da kurulan IPBES, biyolojik çeşitliliğin ve ekosistem hizmetlerinin korunması ve sürdürülebilir kullanımı konularında bilim dünyasını ve karar vericileri bir araya getiriyor. IPBES, bu konuları etkileyecek politikaların bilimsel çalışmalara dayandırılması için sistematik bir karar alma mekanizmasının geliştirilmesini amaçlıyor. IPBES’in öncelikli çalışma konuları tozlaşma ve besin üretimi, arazi bozulumu, restorasyon ve istilacı türler olarak belirlendi. Antalya’da gerçekleştirilen IPBES ikinci genel kurulunda yapılan görüşmeler sonucunda imzalanan Antalya Mutabakatı’yla IPBES’in 5 yıllık çalışma planı onaylandı. Planın uygulanması için gereken 43,5 milyon dolarlık finansman ihtiyacının yarısından fazlası (25,4 milyon dolar) çeşitli ülkeler tarafından taahhüt edildi. Bu çalışma planına göre IPBES’in öncelikli çalışma konuları tozlaşma ve besin üretimi, arazi bozulumu, restorasyon ve istilacı türler olarak belirlendi. Tozlaşma çalışmasının hızlı değerlendirme şeklinde yapılması kararlaştırılırken diğer konular için ön çalışmalar yapıldıktan sonra araştırma yöntemleri ve kapsamı konusunda ayrıntılar belirlenecek. IPBES’in önceliklendirdiği diğer çalışmalar biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri için senaryo analizi ve modelleme, bu konularda kapasite ve politika araçlarının geliştirilmesi, biyolojik çeşitliliğin ve doğanın faydalarının kavramsallaştırılması gibi alanları kapsıyor. Tarım arazileri toprak bozulması tehdidi altında Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Günay Ertuğrul, Türkiye'de tarım arazilerinin toprak bozulması tehdidiyle karşı karşıya kaldığını söyledi. Ertuğrul, toprağın bozulması sonucunda üzerinde herhangi bir faaliyet yapılamayacağını bildirdi. BM Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Platformu (IPBES), İkinci Genel Kurulu'nda bir açıklama yapan Prof. Dr. Günay Ertuğrul, toprağın ekosistemin en önemli parçalarından biri olduğuna dikkat çekti. Topraksızlaşmanın toprağın oluşum evrelerinde taşıdığı özeliklerini yavaş yavaş kaybetmesi anlamına geldiğini dile getiren Ertuğrul, "Toprak milyonlarca mikro organizmaya ev sahipliği yapıyor. Üzerinde çeşitli bitki örtüsünü besliyor. Tarımsal üretimin temel kaynağı. Toprak kaybolduğu zaman üzerinde faaliyet yapılamaz hale gelir." dedi." İnsan Topraksızlaşmayı Hızlandırıyor" Topraksızlaşmanın doğal süreç içerisinde meydana geldiğini dile getiren Prof. Dr. Ertuğrul, insan faaliyetleri sonucunda da topraksızlaşmanın hızlandığını vurguladı. Arazi yapısındaki bozulmanın topraksızlaşmayı etkileyen en önemli faktör olduğunu vurgulayan Ertuğrul, topraksızlaşmanın biosistemi olumsuz etkilediğini belirtti. Sonuçlar Ağır Olacak Türkiye'nin arazi varlığının çok büyükmüş gibi düşünüldüğünü ancak bu durumun düşünülenin aksine olduğunu savunan Ertuğ- rul, "Türkiye'de jeomorfoloji çok inişli çıkışlı olduğundan dolayı bu durum erozyonu ve toprak bozulması hızlandırıyor. Türkiye'nin potansiyeli toprak bozulmasına açık. Gerekli önlemleri almadığımız takdirde sonuçları daha da ağır olacak. Geleneksel tarımın uygulandığı arazilerde toprak bozulması daha fazla oluyor. Toprak ve su korumalı tarım sistemlerine geçilmediği müddetçe toprak bozulmasının önüne geçemeyiz. Arazi bozulması Türkiye'de geleneksel tarımla risk altındadır. Harran Ovası'ndaki tuzlulaşma ciddi bir arazi bozulmasıdır." dedi. Devlet Desteği Gerekiyor Türkiye topraklarının üçte ikisinde geleneksel tarım uygulandığını belirten Ertuğrul, toprak ve su korumalı tarım sisteminin havzalara getirilmesi için devlet desteğine ihtiyaç olduğunu kaydetti. Geleneksel tarım uygulamalarında ürün kalitesini arttırmak için kimyasal gübrelerle takviye yapıldığına değinen Ertuğrul, kullanılan kimyasalların yeraltı suyu kaynaklarının kirlenmesine neden olduğunu ve kimyasalların yüzey suyuyla taşınması sonucunda da havzalarda problem yarattığını söyledi. Tarım Ürünleri Pahalıya Üretilecek Sürdürülebilir kaynak kullanımını en üst seviyede uygulanmadığı takdirde tarım ürünlerinin daha pahalıya üretileceğini iddia eden Ertuğrul, devletin üreticiye daha fazla teşvik vermek zorunda kalacağını savundu. Günümüzde uygulanan organik ve ekolojik tarım gibi yeni üretim şekillerinin ekosisteme ve sürdürülebilir kaynak kullanımına hizmet eden üretim modelleri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Günay Ertuğrul, ekosistemi bozduktan sonra onu eski haline getirmenin çok maliyetli olduğuna dikkat çekti. Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi Hizmete Giriyor »» Tüketicinin, aldığı gıda ürünü hakkındaki her türlü bilgiye doğrudan ulaşabilmesini sağlayacak 'Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi' yeni yılla birlikte hizmete giriyor. Sistem sayesinde taklit ve tağşiş ürünlerin önüne geçilmesi hedefleniyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tarladan sofraya gıda güvenirliği kapsamında, yeni bir etiketleme, takip ve denetim sistemi olan Ürün Doğrulama ve Takip Sistemini (ÜDTS) 1 Ocak'tan itibaren hayata geçiriyor. Vatandaşların satın aldıkları veya alacakları gıda ürününe dair her türlü bilgiye ulaşabilecekleri ÜDTS sistemi, 'alkollü içkiler, takviye edici gıdalar, enerji içecekleri, bebek mamaları, siyah çay, bitkisel sıvı yağlar ve bal' ürün grubundaki gıda maddelerini kapsıyor. ÜDTS'nin, taklit edilemez etiket özelliği ile gıda ürünlerinde dünyada bir ilk olduğunu söyleyen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, tüketicinin ne yediğini kontrol altına alan her türlü tarafından karşılanacağını söyledi. Keskin, 5 liranın üzerindeki ürünlerde ise barkod etiket fiyatı olarak 3,9 kuruşluk bir maliyetin üreticiler tarafından ürünlere yansıtılabileceğini dile getirdi. Tek kullanımlık barkod etiket teknoloji takip ederek uygulamak zorunda olduklarını söyledi. 5 Liranın Altı Ücretsiz ÜDTS'nin kullanılabilmesi için ürün üzerine yerleştirilecek barkod etiket sisteminin maliyeti konusunda bilgi veren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanı Fersin Keskin, tüketiciye ulaşacak 5 liranın altındaki ürünlere her hangi bir fiyat farkı yansıtılmayacağını belirterek, oluşacak maliyetin üreteci firma ÜDTS sisteminin temeli, gıda ürünlerine yapıştırılacak tek kullanımlık etiketlere dayanmaktadır. Tüketiciler, satın aldıkları ürün üzerindeki etiketi basitçe sorgulayarak, ürünün kim tarafından üretildiğini ya da ithal edildiğini, ne zaman üretildiğini, son kullanma tarihinin geçip geçmediğini, ürünlerin zorunlu etiket bilgilerini ve ürünler hakkında özel uyarıları kolaylıkla öğrenebileceklerdir. Bunun yanında tüketiciler, bakanlığın herhangi bir nedenle bir ürün hakkında alacağı piyasadan toplatma kararını ürünü tüketmeden önce öğrenebilecektir. 16 Ocak 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli Kooperatifçi Dostlar, Bu sayıda kooperatifçilik adına ülkemiz için güzel örnekler ile dolu komşumuz İran’dan bir hikâye sunacağız. Kooperatifçilik Bakanlığı’nın ve Kooperatifçilik Üniversitesi’nin bulunduğu İran’da, Kooperatifçiliğin ekonomideki yeri de gayet önemli bir seviyeye gelmiş. Özellikle kadınlar açısından kooperatifçiliğin başarılı örnekleri ile karşılaşıyorsunuz. Bu hikâyede, bir kooperatifin ülke gıda sektörünü nasıl olduğunu göreceğiz. Yeni yılın sağlık, mutluluk ve bol kazanç getirmesini dileriz. İran’ın Büyük Kooperatfçilik Planları İran Bitkisel Yağ Endüstrisi Birliği, 6 yıl önce ekonomik değeri olan bir kooperatifleşme faaliyetinde bulunmalarının zamanının geldiğine karar verdi. Mevzuat gereği Birlik, İran’da özel sektör ile hükümet arasında bir arabuluculuk yapıyor ama kendi çatısı altında ekonomik faaliyette bulunmasına izin verilmiyordu. Bu yüzden Birlik, 20 Mayıs 2006 yılında üyeleri bitkisel yağ üreticileri olan ve merkezi Tahran’da bulunan İran Yağlı Tohumlar ve Bitkisel Yağ İşleme Fabrikalarının oluşturduğu Farda Kooperatifini kurdular. Bu kooperatifin üyeleri, ülkenin toplam bitkisel yağ üretiminin %93’üne sahipler. Bu kooperatif, İran’da kooperatif hareketi hikâyesinin sadece bir parçasıdır. Farda Kooperatifinin kurucu ortağı, yöneticisi ve Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin kooperatifler adına küresel temsil organı yöneticisi olan Abolhassan Halili ‘‘İran’daki kooperatif sektörünün İran’ın gayrisafi yurtiçi hasılasının yaklaşık % 6’sını karşıladığını ve İran’ın her bir eyaletinde de kooperatif birlikleri bulunduğunu” ifade etmiştir. Bir bütün olarak İran ekonomisinin içeriği ele alındığında oldukça ilginç bir durum ortaya çıkmaktadır. Çünkü İran Hükümeti, kooperatif işletmeleri tarafından oluşturulan gayrisafi yurtiçi hasılanın %25’ini bir hedef olarak belirlemişlerdir. Khalili ‘‘Farda Kooperatifinin kurulmasıyla, hükümet kooperatif sektöründen gelen gayrisafi yurtiçi hasılası için hedeflerini arttığı’’ şeklinde açıklamada bulunmuştur. Farda Kooperatifi İran’da çok başarılı bir girişim olmuştur. Kooperatifin 28 tane bitkisel yağ işleme fabrikası üyesi olup, toplam olarak 10.000‘den fazla kişinin ortaklığı bulunmaktadır. Her bir üyesi için başlangıç sermayesi sadece 5000 USD olan ve 2006 yılında başlayan bir işletme için bu durum hiç de fena değildir. İran’ın Kooperatif Bakanlığı Farda Kooperatifini yılda iki kez üst üste gelen başarısından dolayı yılın seçkin kooperatifi olarak ödüllendirmiştir. Farda Kooperatifi yerinde saymamış ve faaliyet alanlarını çeşitlendirerek sürekli katma değerini arttırmıştır. Örneğin İran’da yaklaşık 1200 öğrencisi olan bir Kooperatif Üniversitesi kurmuştur. Özellikle bitkisel yağ taşıyan nakliye şirketi kurarak sermayesini yeni faaliyet alanlarına yönlendirmiştir. İran gıda endüstrisinin varlığını göstereceği pazar oluşturmak amacıyla, ülke içinde ve dışında belirli bir katılımı olan fuar şirketi de kurmuştur. Ayrıca Farda Kooperatifi personelinin %41’i kadınlardan oluşmaktadır ve böylece kadınların önemli bir destekçisi konumundadır. 4. Gıda Güvenliği Toplantısı Nijerya’da Yapıldı »» Gelişen Sekiz Ülke (D-8) 4. Gıda Güvenliği Tarım Bakanları Toplantısı, 4-6 Aralık 2013 tarihleri arasında Nijerya'nın başkenti Abuja'da gerçekleştirildi. Toplantıda Türkiye'yi GıdaTarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu'nun başkanlığında, bakanlık ve özel sektör temsilcilerinden oluşan bir heyet temsil etti. Ana teması gıda güvenliği olan toplantıda; bölgesel ve küresel işbirliğinin geliştirilmesi, üye ülkeler arasında deneyimlerin paylaşılması ve ortak hedeflerin belirlenmesi ile gıdaya erişimde ve gıda dağıtımında yaşanan sıkıntılar ele alındı. Ayrıca, D-8 kapsamında oluşturulan; gübre konsorsiyumu, hayvan yemi üretimi, balıkçılık, ticari standartlar ve tohum bankası çalışma gruplarının faaliyetleri de değerlendirildi. Toplantıda 5. Tarım Bakanları Toplantısı’nın 2014 yılının son çeyreğinde Türkiye’de düzenlenmesi kararlaştırıldı. 2013'de Kooperatifçilikteki Önemli Olaylar Kooperatifçilik hareketinde bir yılı daha geride bıraktık, 2012 yılında kutladığımız uluslararası kooperatifler yılının ardından 2013 yılına kooperatifçilik adına biraz daha şanslı başladık. Yıllardan beri dikkate alınmayan hatta yıpratılmaya çalışılan kooperatifçilik hareketine ne kadar haksızlık yapıldığını Birleşmiş Milletlerin açlık ve yoksulluk karşısında kooperatifleri çözüm olarak dünyaya duyurması ile daha iyi anladık. Hiç değilse kooperatiflere sosyal medyanın gücü ile dünya ölçeğinde daha detaylı, dikkatli bakma alışkanlığı edindik. Kooperatifçilik hareketindeki başarının anahtarının dürüst, güvenilir, hareketin ilkelerine inanmış, halka hizmeti hakka hizmet olarak kabul kooperatifçiler olduğu gerçeğini öğrendik. İktidarların ve bazı çevrelerin kendi görüşleri doğrultusunda kooperatifçiliği yönlendirmesinin faydadan çok zarar verdiğini geçte olsa anladık. Dünya ölçeğinde ilkeleri ve 150 yılı aşan birikimi olan hareketin siyasi menfaat uğruna şekillendirmesinin adı kooperatif olan gerçekte kooperatif olmayan bir yapılanma olacağını öğrendik. Evet her yılın sonunda olduğu gibi 2013 yılını da iyisi ve kötüsüyle geride bıraktık. Bardağa dolu tarafından bakarsak, 2013 yılında kooperatifçilikte eski yıllara göre yine de iyi bir yaşadık. ilgili resmi kuruluşlar ve kooperatifler kooperatifçilk adına birşeyler yapmanın çabası içinde idiler. Ülkemizdeki kooperatifçilik hareketinin sorunlarının çözümüne yönelik sık sık toplantılar yaptılar. Kooperatifler ile ilgili sorunları çözmek için yasal düzenlemeler konusunda çalışmalara başladılar. Ülkemizde kooperatifçilk hareketi ile ilgili olayları dikkate alan bu yazı ülkemizde 2013 yılında olan önemli olayları tümüyle yansıtmayabilir. Belkide bazı önemli gelişmeler atlamış olabilir. Ancak kendimce göze çarpan önemli olayları özetlemeye, kooperatifçilik hareketimizin ülke ve dünya ölçeğindeki yeri konusunda meydana gelen bazı gelişmeleri özetlemeye çalışacağım. Öncelikle görmemizin gereken en önemli olay 2013 Temmuz ayında açıklanan İstanbul Sanayi Odası tarafından yapılan Türkiye’nin 2012 yılındaki ilk büyük 500 sanayi kuruluşu araştırmasında Panko Birliğe ait Konya Şeker Ticaret ve sanayi Anonim Şirketi 44 sırada yer almasıdır. Oluşturulan sıralama listesinde Trakya Birlik 77 sırada, Tarım Kredi Kooperatiflerine ait Gemlik Gübre 139. sırada, Panko Birliğe ait Kayseri Şeker 135. sırada, Marmara Birlik 465. sırada yer almasıdır. Diğer taraftan Fortune Türkiye Dergisi tarafından 2013 yılında açıklanan Türkiye’nin 2012 yılındaki ilk büyük 500 şirketi çalışması sonuçlarına göre Panko Birliğe ait Konya Şeker 70. sırada, Trakya Birlik 107, İzmir Ecza Koop 117, Bursa Ecza Koop 145, Tüm Ecza Koop’a ait Farma Lojistik 148, Tarım Kredi Kooperatiflerine ait Gemlik Gübre 176 sırada olmasıdır. Ayrıca Maliye Bakanlığınca 2013 yılında açıklanan Türkiye’nin vergi rekortmenleri arasında ilk 100 sıra içinde Konya şeker 60. sırada ve Gemlik Gübre 81. sırada olası kooperatiflerimizin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] Bilmemiz gerken önemli bir gelişmede her kooperatifin üst örgütüne bile ödemediği miktarda yüklüce tescil ücreti ödediği ama hiç bir hizmet alamadığı TOBB’un yetkisinde olan Ticaret Sicil verilerine göre 2013 yılının ilk 11 aylıkverilerine göre yapılan çalışmaya göre 859 kooperatif kurulmuş. Çalışmayan ve gayri faal duruma düşmüş 2042 kooperatif daha tasfiye edilmiş ve 1642 kooperatif de kapanmıştır. 2013 yılının bu dönemi içinde 19 çeşit kooperatif ve 8 kooperatif birliği kurulmuştur. En çok kurulan kooperatifler arasında 343 kooperatif ile Konut birinci, 124 kooperatif ile Tarımsal kalkınma Kooperatifleri ikinci ve 123 kooperatif ile Motorlu Taşımacılık kooperatifleri üçüncü sırada yer almıştır. Açılan kooperatiflerde ilk üç sırada Ankara, Bursa Konya illeri bulunurken, tasfiye edilen ve kapanan kooperatiflerde ise ilk üç sırada Ankara, İstanbul ve İzmir illeri görülmüştür. 2013 yılında ülkemizdeki yeni kooperatiflerden olan beş eğitim, bir sağlık ve bir de sigorta kooperatifi daha kurulmuştur. Sabancı Vakfı tarafından yürütülen toplumda sosyal ve ekonomik fark yaratan kişi ve kuruluşlarını belirleyerek kamuoyuna tanıtmayı hedefleyen fark yaranlar programı kapsamında 2013 yılında ekonomik gelişme yaratan kuruluş olarak Tire Süt Kooperatifi ve Vakıflar Köyü Kooperatifi seçilmiştir. Yazılı ve görsel basın organlarında bu kooperatiflerimizi ve yöneticileri ile ilgili programlar yapılmış ve yazılar yayınlanmıştır. 8 Kasım 2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (TSKB)’nin 1 Mayıs 2000’den sonra DFİF kaynaklarından kullandıkları ve bakiyesi bulunan kredi borçları, yeniden yapılandırılmıştır. Tarım Satış Kooperatif Birlikleri’ne 2000-2007 yılları arasında ürün alımlarının finansmanında kullanılmak üzere, DFİF kaynaklarından uygun şartlarda kredi kullandırılmıştı. Bu kredilerin toplam değerinin yaklaşık 1,3 milyar lirayı bulmuştu. Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanununa eklenen geçici madde ile söz konusu kredilerin yeniden yapılandırılmasına imkân tanınmıştır. Bu düzenleme ile birlikler yaklaşık 670 milyon lira borç yükünden kurtulmuştur. 2007 yılından bu yana borçlarının ödenmesinin ertelenmesi sayesinde birlikler, sağlanan bu kamu kaynaklarından uzun yıllarca faydalanmış ve yapılan bu düzenlemedeki 15 yıllık geri ödeme planıyla da bu kuruluşların sektördeki yapı içinde kalmalarına fırsat tanınmıştır. 2013 yılında Gümrük Ticaret bakanlığına bağlı kooperatifler için örnek ana sözleşmeler yenilenmişve yeni kooperatifler için yeni örnek ana sözleşmeler eklenmiştir. Yeni alanlarda kooperatifler kurulmasına destek olacak çalışmalar yapılmıştır. Karayolu Yük Taşıma, Karayolu Yolcu Taşıma, Üretim ve Pazarlama, Kadın Girişimi Üretim ve İşletme, Tüketim, Temin Tevzi, Turizm Geliştirme, Küçük Sanat, Yaş Sebze ve Meyve Pazarlama, Pazarcılar İşletme, Deniz Yük Taşıma, Deniz Yolcu Taşıma, Karşılıklı Sigorta, Eğitim ve Sağlık Hizmetleri Kooperatifleri için örnek anasözleşmeler hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bakanlık sayfasında yayınlanmıştır. 6-7 Mayıs 2013 tarihinde ülkemizde İlk defa Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin (TMKB) organizasyonunda Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin (ICA) kıta örgütlerinden biri olan Avrupa Kıta örgütü Cooperative Europe’un Genel Kurulu İstanbul’da düzenlenmiştir. Ayrıca Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Teke Cooperative Europe yönetim kuruluna seçilmiştir. 01-05 Kasım 2013 tarihleri arasında ICA’ nın Güney Afrika’ da Cape Town’da kentinde yapılan kongresinde 2015 yılı ICA’ nın Genel Kurul Toplantısının Antalya-Türkiye’ de yapılması kabul edilmiştir. Bu kongre ülkemizde yapılacak ilk ICA Genel Kurulu olacaktır. Diğer taraftan bu genel kurulda yapılan seçimlerde ülkemizde ICA’nın sektör örgütlerinin yönetiminde yer alan temsilcilerimiz olan ICA Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü (ICAO) Yönetim Kurulu üyesi ve ORKOOP Genel Başkanı Cafer Yüksel, ICA Konut Kooperatifleri Örgütü Yönetim Kurulu üyesi Türk Kent Genel Başkanı Muammer Aksoy yönetimdeki yerlerini korumuşlardır. 2013 yılında Yeni kooperatiflerimizden olan halen faaliyetteki tek sigorta kooperatifi olan Koru Sigorta Kooperatifi ICA sektör örgütlerinin en büyüklerinden olan Uluslararası Sigorta Kooperatifleri Örgütüüyeliğine kabul edilmiştir. 2013 yılında dünyadaki kooperatif arasında örnek olacak kooperatifleri tanıtmayı amaçlayan ICA Kooperatif Hikâyeleri Web Sayfasında Orman Köylülerinin tek örgütü olan Orkoop’tan sonra Koru Sigorta ve Gülbirlik Kooperatiflerinin yapısı ve çalışmalarını içeren hikayelere yer verilmiştir. Kooperatifçilik hareketi için 2013 yılı geçmişe göre biraz daha iyi geçmiştir. 2014 yılının daha iyi geçmesi hepimizin dileğidir. Bu dilek doğrultusunda hepimizin dünya gerçeklerine göre hareket etmemiz. Hareketi kendi menfattlerimze göre değil, dünya geçeklerine göre tahlil etmemiz gereklidir. Ülkemiz kooperatifçilik konusunda başarılı örnekleri barındırmaktadır. Ahilik geçmişinden gelen bu ülke insanı kjooperatifçiliğe uzak değil aslında kooperatifçiliğin temel felsefesini yaratan bir kültürden gelmektedir. Ülkemiz kooperatifçilik hareketine emek vermiş liderlerimiz ve kooperatifçilerimiz kooperatifçilikten ülke menfaatine nasıl faydalanılabilir, sorunların çözümü nasıl olacağını gayet iyi bilmektedir. Yeter ki onları görelim, güvenelim ve hareketin gerçek sahibinin kooperatifçiler olduğunu bilelim. Yeni yılınız kutlu olsun. 2014 yılı kooperatifçilik hareketi kooperatifçiler ve kooperatifçiliğe inanlar için insanımız ve ülkemiz adına en iyi yıl olsun. Köy-Koop Haber Ocak 2014 ORGANİK TARIM Organik Tarım Nedir? Ne Değildir? -I- 17 »» Organik tarım konusunda gerek üretici gerekse tüketici toplumumuzda doğru olduğu düşünülen yanlış bilgiler süregelmektedir. Bu yazı dizimizde; organik tarım ilkeleri ele alınacak, ortaya çıkışından sürdürülebilirliğine, Türkiye ve dünyadaki organik tarım üretiminden konuyla ilgili mevzuatlara kadar birçok konuda bilgi verilecektir. Öncelikle bir konuda anlaşalım… Organik tarım halk arasında söylenildiği gibi sadece doğal üretim demek değildir, haksızlık olur… ya da gübresiz ya da ilaçsız üretim hiç değildir. Organik tarım hayvansal ya da bitkisel üreticilikte toprak işlemeden tutun kaliteli üretimin her aşamasında, ürünlerin muhafazasından piyasaya sunulmasına kadar geçen tüm süreçlerde, belli kurallarla uyumlu bir şekilde yapılan örgütlü bir üretim sistemidir. Yani sadece hayvan gübresi kullanarak üretim yapmak ya da ilaçlama yapmaksızın kurtlu meyveleri “bunlar organik” diyerek piyasaya sunmak değildir. Organik tarım, baştan sona kontrollü bir üretim sistemidir, bir bütündür. Bütünün parçalarında oluşan aksaklıklara bağımlı, kurallara bağımlı, bilinçli ve eğitimli üreticiye ihtiyaç duyan ve gerek Türkiye gerekse dünya piyasasında tam olarak kavranamadığı için şu an sınırlı yer bulan ve hatta nüfus artışları düşünüldüğünde üretim potansiyeli düşük ve zahmeti yüksek bir üretim sistemidir. Ne yani alıcısı yok mudur? Vardır olmaz olur mu? Böyle bir üretim sistemi mutlaka olmalıdır, doğaya ve insana saygılı, çevreyi koruyan üstelik sağlıklı ve kaliteli ürün sağlayan bu sistemler, bu pazarlar mutlaka olmalıdır ve her ürünün bir alıcısı elbette vardır… Peki, neden böyle bir üretim sistemine ihtiyaç duyulmuştur? Biliyoruz ki, gelişen teknolojilerin ışığında tarım sektöründe meydana gelen reform hareketleri Yeşil Devrim olarak nitelendirilen 1960 sonrasında ciddi bir ivme kazanmıştır. Bu süreçte, bitkisel ve hayvansal üretim adına, doğanın dengesini sağlayan toprak ve su sistemlerinde sonuçlarının ne olacağını düşünmeksizin yapılan uygulamaların verdiği zararlar, toprak-su-bitki-hayvan-insan besin zincirinde telafisi güç sorunlar ortaya çıkarmış ve bu durum da tarımda yeni bir üretim sisteminin düşünülmesine ve geliştirilmesine neden olmuştur. İngiltere’de “Organik Tarım”; Almanya ve Kuzey Avrupa ülkelerinde “Ekolojik Tarım”; Fransa, İtalya ve İspanya’da ise “Biyolojik Tarım” olarak isimlendirilen bu sistem, sağlıklı ve kaliteli ürün elde edebilmek için bir dizi kurallar zincirinden oluşan ve her tarım sisteminde olduğu gibi avantaj ve dezavantajları bulunan bir üretim biçimidir. Organik tarımın temel amacı; çevreyi (hava, toprak ve su kaynaklarını) bitki, hayvan ve insan sağlığını koruyarak üretim yapmaktır. Organik tarımla ilgili dört temel unsur söz konusudur. Birincisi; ilaç, gübre, büyüme düzenleyicileri ve hayvan hormonları vs. kimyasal, maddelerin kullanımının yasaklanması veya mümkün olduğu ölçüde sınırlandırılmasıdır. sı, yani organik işletmeden alınması esastır. Ancak henüz organik tarım sistemi tam olarak yaygınlaştırılmadığı için konvansiyonel tarım işletmelerinden temin edilen temiz tohumların kullanılmasına da izin verilmektedir. Dikkat edilecek husus tohumun özellikle genetik değişikliğe uğratılmamış olması organik üreUzm. Dr. Esra GÜNERİ tim sistemleri için ön plana çıkmakAnkara Üniversitesi Ziraat Fakültesi tadır. Tohumun melez olması, hibrit Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü olması bu tohumun organik olma [email protected] vasfını bozmaz (Sürmeli, 2003). Aynı zamanda dayanıklı çeşitlerin İkincisi; zararlı, hastalık ve yabancı ot mücadelesinde bitki münavebesi, yona duyarlılığı azaltılır (eğime dik seçimi bitki korumada kimyasal girbitki artıkları, hayvan gübresi gibi sürüm yöntemleri). Toprağın tavına di kullanımının önüne geçecektir. belirli üretim teknikleri kullanılma- gelmesi, toprakta suyun yeterince Topraklarda birikme eğilisıdır. Üçüncüsü; tüketici sağlığını muhafaza edilebilmesi, sulama ara- mi gösteren, yer altı sularına korumak için toprak verimliliğinin lıklarının doğru ayarlanabilmesi, ge- karışan ve aşırı kullanımları sürdürülmesi ve toprak, bitki ve reksiz su kullanımının önüne geçil- sonucu bitkilerde depolanan hayvanlar arasındaki bitki besin zin- mesi gibi bir çok husus doğru toprak kimyasal (ticari, suni) gübre kullanımı yerine organik kacirinin düzenlemesidir. Son olarak, işleme tekniklerine bağımlıdır. rakterli gübreler organik ürünlerin ORGANİK TARIM ÜRETİM LOGOLARI kullanılmalıdır: üretim ve pazarlanBunun için hayvansal ması için kendine gübrelerden yararlaözgü uluslararası nılabileceği gibi yeşil kurallara göre izgübrelerin kullanımı lenebilir, kayıtlı ve da uygundur. Tarımsal şeffaf bir uyum süişletmelerin her türlü recinin bulunması bitkisel atıklarının ya ve bu sürecin tüm Çerçeveli Renkli Logo Fonlu Renkli Logo Çerçevesiz Renkli Logo da evsel nitelikli atıkaşamalarında baların kompostları, peat ğımsız sertifikasyon ya da torflar, kümes kuruluşları ve müatıkları, tarım kireci, fettişleri tarafından leonardit, potas kayası kontrol edilebilmegibi organik karakterli si ve sertifikalandıgübreler organik tarım rılmasıdır (Demirsistemlerinde sıklıkla yürek 2011). Tüm kullanılmaktadır. Orbu süreç sonrasınganik bitkisel üretim da organik ürünün Çerçeveli Siyah-Beyaz Logo Çerçevesiz Siyah-Beyaz Logo Fonlu Siyah-Beyaz Logo yapılacak alanlarda, ambalajında yeşil, Toprak verimliliğinin korun- belirtilen önlemlere rağmen yeterli mavi, siyah ve beyaz renklerden olumasına ve sürdürülmesine toprak verimliliği ve biyolojik aktişan “organik ürün logoları’ndan biriyönelik yöntemler kullanılma- vitenin sağlanamaması halinde, ornin bulunması gerekir. İşte bu süreci lıdır: Doğal floranın ve faunanın ganik tarım yönetmeliğinde (Ek-1) tamamlayan üretimin sonucunda korunmasını sağlayarak, genetik izin verilen gübreler, toprak iyileştiürün, “organik” niteliği kazanır. çeşitliliği devam ettirmek için yapı- riciler ve besin maddeleri kullanılaOrganik Tarımın hayvansal üretim lacak uygulamaların başında anız bilir. Bu kapsamda kullanılan ürün aşamalarını ve bitki koruma sistem- yakımının önlenmesi gelmektedir. ve bunun kullanım gerekçesi üretici lerinin gerekliliklerini ve kullanılan Anıza ekim, uygun ekim münavebe- tarafından kayda alınmalıdır. yöntemler konusundaki bilgilendir- si, birlikte ekim ya da doğru ekimZararlı ve hastalıklarla mücameyi ilgili arkadaşlara bırakarak, iz- dikim yöntemleri (zamanlama, delede kalıcı, doğaya zarar veninizle sistemin bitkisel üretim kıs- mesafe, vs.) toprakların ve genetik ren ve parçalanmayan kimyasal mını açıklamaya başlayalım; çeşitliliğin korunmasında kullanılan girdi kullanımı yerine kültürel, en önemli yöntemlerdir. Bu sayede biyolojik ve biyoteknik mücaÖncelikle toprakların erozyonla mücadele edilebildiği gibi dele metotları uygulanmalıdır: toprak yorgunluğunun da önüne ge- Bu yöntemler arasında doğal bitki tarıma hazırlanması çok çilmiş olur. önemlidir. ekstraklarından oluşan preperatlar, Dayanıklı, sağlıklı tohum ve zararlı böceklerin doğal düşmanlarıOrganik tarım sisteminde top- bitki çeşitleri seçilmelidir: Özel- nın kullanımı söz konusudur. Ekim rak işlemenin minimum düzey- likle mevsimsel, çevresel ve bölgesel nöbeti uygulamaları, temiz tohum, de tutulması istenir: uygun yön- koşullara bağlı olarak değişen koşul- tam çürümüş (olgunlaşmış) hayvan temler kullanılarak yapılan toprak lara karşı dayanıklı ya da toleransı gübresi kullanımı, ekim dikimlerde işleme teknikleri kullanıldığı taktir- yüksek türlerin seçimi üretim süre- doğru zamanlama ve doğru mesafe de, zaman içerisinde tarım alet ve cinde ortaya çıkabilecek olumsuz- uygulamaları ile birlikte mekanik makinalarının yoğun ve yanlış kulla- lukların önüne geçecek ve çevresel işlemler (çapalama gibi) özellikle nımlarından kaynaklanan olumsuz etkiye bağımlı olan bir üretim siste- yabancı ot kontrolünde oldukça ettoprak koşullarının (sıkışma, aşırı minde risk faktörlerini azaltacaktır. kilidir. Bitki hastalık, zararlıları ve buharlaşma vs) önüne geçilmiş olur. Organik tarımda, kullanılacak tohu- nematodlar ile yabancı otlara karşı Her şeyden önemlisi arazinin eroz- mun organik olarak üretilmiş olma- belirtilen hususların uygulanama- ması veya yetersiz kalması halinde yine yönetmeliğin Ek-2 bölümünde belirtilen girdiler kullanılabilir ve kayıtları mutlaka tutulmalıdır. Doğru ve uygun sulama yapılmalıdır: Her şeyden önemlisi ürünün ihtiyacı kadar suyun toprakta bulunması gerekmektedir. Bu konvansiyonel üretim sisteminde de organik üretim sisteminde de geçerli bir olgudur, ancak bugün ortaya çıkan sulamalardan kaynaklı toprak sorunları bilinçsiz su kullanımının ne yazık ki, en güzel örneklerini sunmaktadır. Bu sistemde kullanılacak suyun da kalitesinin belirlenmesi gerekmektedir. Organik üretimde sanayi ve şehir atık suları ile drenaj sisteminden elde edilen drenaj suları kullanılamaz, gerekli hallerde suyun uygunluğuna yetkilendirilmiş kuruluş tarafından yapılacak kontrollerde karar verilir. Sulama suyu kalitesi çevre kirliliğine, toprak yapısında bozulmaya ve erozyona yol açmamalıdır. Tüm bu sayılanların yanı sıra organik üretim sisteminde her türlü uygulama kayıt altına alınmalıdır: sistem tam bir kayıt ve kontrol sistemidir, öncelikle bu bilincin oluşturulması gerekir. Aslında tüm üretim sistemlerinde de olması gereken bu örgütlü sistem aynı zamanda ciddi bir disiplin ve eğitim gerektirir. Konvansiyonel tarımla uğraşan bir üretici organik ürünlerin fiyatlarının yüksek olmasının cazibesine katılarak mevcut arazisinde bu üretime geçiş yapamaz. Mevcut arazisinin organik tarım sistemine uygun olup olmadığını belirlenmesi, topraktaki kalıntıların (gübre ya da ilaç) uygun yöntemler kullanılarak temizlenmesi, gerekli kontrollerin ardından izinlerin alınmasıyla başlayan bu meşakkatli sürecin başarıya ulaşabilmesi için eğitime ve iş gücüne ihtiyacı vardır. Yukarıda özetlemeye çalıştığım bilgiler ışığında, bitkisel üretimde organik tarım sistemlerinin hemen hemen her aşamasında olması ve olmaması gerekenler, sonraki yazılarımızda daha ayrıntılı şekilde ele alınacaktır. Şimdilik bu bir başlangıç olsun… Saygılarımla… Kaynaklar Demiryürek K., 2011. Organik Tarım Kavramı ve Organik Tarımın Dünya ve Türkiye’deki Durumu. GOÜ, Ziraat Fakültesi Dergisi, 2011, 28(1), 27-36. Sürmeli, A. 2003. Organik Tarım, Gelişimi ve İlkeleri. Dev. Maden-Sen Yayın Kurulu. º 9 Zengin, M. 2007. Organik Tarım. ISBN: 978-975-8377-53-4, Hasad Yayınları, Mart 2007, İstanbul. Lizbon. Portekiz www.sisab.org 17-18-19 Şubat 2014 19. PORTEKİZ ULUSLARARASI GIDA VE İÇECEK TİCARET FUARI 18 Ocak 2014 Köy-Koop Haber TARIM Hayvansal Atıklardan Biyogaz Üretimi »» Dünya, günümüzde artmakta olan nüfusa paralel olarak insanlığın geleceğini önemli ölçüde etkileyecek olan gıda güvenliği, su güvenliği ve enerji güvenliği olmak üzere 3 önemli konuya kilitlenmiş bir durumdadır. Enerji ihtiyacı her yıl yaklaşık olarak % 4-5 oranında artmakta iken, bu ihtiyacı karşılayan fosil-yakıt rezervi ise çok daha hızlı bir şekilde azalmaktadır. En iyimser tahminlere göre, en geç 2030 – 2050 yılları arasında petrol rezervleri ile birlikte kömür ve doğal gazın da büyük ölçüde tükeneceği ve ihtiyacı karşılayamayacağı tespiti yapılmaktadır (www.ibb.gov. tr). Bu nedenlerden dolayı, tüm ülkeler küresel iklim değişikliği ile mücadele etmek, enerji açığını kapatmak, çevre problemlerini çözmek ve sürdürülebilir kalkınma için yenilenebilir enerji kaynakları arayışına girmişlerdir. Özellikle yüksek tarımsal potansiyele sahip olan ülkeler biyokütle ürünü olan biyogaz, biyodizel ve biyoetonol üretimine yönelmişlerdir. Dünyada biyogaz üretimi ve kullanımı hızla gelişmektedir. Hayvan gübresinden elde edilen biyogazın tesis oranları dikkate alındığında ise, dünyadaki tesislerin % 80'i Çin'de % 10'u Hindistan'da, Nepal’de ve Tayland'ta bulunmaktadır (IV.Süt veSüt Hayvancılığı Kongresi, 2013). Avrupa ülkelerinde ise biyogaz tesislerinin oranı Almanya başta olmak üzere diğer ülkelerde de giderek artmaktadır. Türkiye’de biyogaz üretimi ile ilgili araştırmalar özellikle 1980 - 86 yılları arasında Toprak-Su Araştırma enstitüleri tarafından yapılmıştır. Ayrıca bu alandaki araştırmalara üniversitelerde de devam edilmektedir. Ancak ülkemizdeki biyogaz üretimindeki gelişmeler, özel donanımlı teknik kişilerin ve tesislerin sayısının yeterli düzeyde olmaması nedeniyle dünyadaki gelişmelere göre oldukça yavaştır. Ülkemiz enerji ihtiyacının % 62’sini ithalatla karşıladığı ve sınırlı düzeyde fosil kökenli yakıt rezervlerine sahip olduğu için, enerjide dışa bağımlı bir ülke olması nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde durmak zorundadır. Fosil kökenli yakıtlara alternatif olan yenilenebilir enerji (biyokütle, hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal vb.) kaynaklarına yüksek oranda sahip olan ülkemizde bu kaynakların mevcut kullanım oranı oldukça düşüktür. Yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olarak nitelendirilen bitkisel ve hayvansal atıklardan oksijensiz ortamda biyogaz üretimi ise oldukça düşük düzeydedir. Aynı zamanda ülkemizde özellikle büyükbaş hayvancılık ve tavukçuluk sektöründeki hayvan varlığımızı göz önüne aldığımızda mevcut hayvan potansiyelimizden elde edilen hayvan gübresinden biyogaz elde edilmesi ciddi anlamda değerlendirilmesi gereken önemli bir fırsattır. Biyoenerji, bitkisel ve hayvansal atıklardan elde edilen enerjiye verilen genel isimdir. Biyogaz, bitki ve hayvan atıkları gibi organik maddelerin havasız ortamlarda fermantasyonu sonucunda oluşan ve içeriğinde % 60-70 metan(CH4), % 30-40 karbon dioksit(CO2), ve % 0-2 hidrojen sülfür(H2S), çok az miktarda hidrojen(H2), karbon monoksit ve azot(N2) bulunan renksiz ve yanıcı bir gaz karışımı olup ısıl değeri 1725 MJ/m3’tür. Biyogaz elde edilmesi, bitkisel atıklar ya da hayvansal gübrelerden (büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan gübresi), biyogaz tesislerinde oksijensiz ortamda mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılması esasına dayanmaktadır. Hayvan gübresi toprakta doğal haliyle kullanıldığında, içindeki yabancı ot tohumları, olası bitki hastalık ve zararlı etmenleri nedeniyle düşük kalitededir. Oysaki hayvan gübrelerinden biyogaz elde edilmesi sonucu geriye kalan gübrenin bitkiyi besleme değeri en az % 15 oranında artarak, kaliteli tarımsal amaçlı gübreye dönüşür. Biyogaz elde edilmesi esnasında havasız ortamda, organik Proteinler Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] maddelerin tamamen metana dönüşebilmesi için ortamda farklı türden ve birbirine bağımlı mikroorganizma gruplarının bulunması gerekmektedir. Her mikroorganizma grubu, tek başına bir organik maddeyi metan gazına dönüştüremediğinden kendilerinden önceki grupların ürettikleri maddeleri besin maddesi olarak kullanmaktadırlar. Bu mikroorganizma grupları; hidroliz bakterileri, asit oluşturan bakteriler ve metan üreten bakterilerdir (Speece,1996 ) . Biyogazın oluşum aşamaları şu şekildedir. (Tablo 1) Biyolojik olarak üretilen her türlü maddeye biyokütle denilmektedir. Doğada var olan en önemli biyokütle kaynakları şunlardır: • Hayvancılık atıkları (sığır, at, koyun, tavuk ve do-muz gibi hayvanların gübreleri, mezbaha artıkları, hayvansal ürünlerin işlenmesi esasında oluşan artıklar) • Bitkisel ürünlerin atıkları (hububat, sap ve saman, mısır artıkları, şeker pancarı yaprakları, meyve-sebze atıkları, bitkisel ürünlerin Karbonhidratlar Aminoasitler Lipitler Hemiseliloz Organik Asitler NH3 KAYNAK METANOL Gliserol ŞEKERLER Yağ Asitleri Sığır Gübresi 90-310 65 310-620 60 Domuz Gübresi 340-550 65-70 Buğday samanı 200-300 50-60 Çavdar samanı 200-300 59 Arpa samanı 290-310 59 Mısır sapları ve artıkları 380-460 59 Keten & Kenevir 59 280-550 70 Sebze Artıkları 330-360 Değişken Ziraat atıkları 310-430 60-70 365 - Dökülmüş ağaç yaprakları Yerfıstığı kabuğu 210-290 58 Algler 420-500 63 Atık su çamuru 310-800 65-80 işlenmesi esnasında oluşan artıklar) • Gıda ve tarım sanayi atıkları • Orman endüstrisi atıkları • Evsel atıkların organik kısmı • Deri ve tekstil endüstrisi atıkları Hayvansal üretimden kaynaklı biyogaz elde edilmesinde; hayvanların mera veya ahır koşullarında beslenmeleri, uygulanan beslenme programları ve hayvanların türleri günlük gübre üretimini etkileyen en önemli faktörlerdir. Tablo 1’de hayvan türlerine göre ve diğer çeşitli kaynaklardan elde edilen biyogaz değerleri verilmiştir: 1 adet kümes hayvanından 0,022 ton/yıl yaş gübre (78 m3/ yıl biyogaz) 1 adet büyükbaş hayvandan 3,6 ton/ yıl yaş gübre (33 m3/yıl biyogaz) 1 adet küçükbaş hayvandan 0,7 ton/ yıl yaş gübre (58 m3/ yıl biyogaz) Tablo 2. Çeşitli Kaynaklardan Elde Edilebilecek Biyogaz Verimleri ve Biyogazdaki Metan Miktarları Biyogaz, doğalgazın kullanım alanlarına paralel olarak kullanılabilen bir enerji kaynağıdır. Biyogaz kullanım alanları genel olarak şunlardır: • Isınma ve ısıtma amaçlı, • Türbin yakıtı olarak kullanılarak Koç Tat Tohumculuk'u Sattı, Meyve Suyunda Ortak Oldu »» Rekabet Kurulu, Dubaili Abraaj Capital’in Yörsan’ın yüzde 80’ini satın alma başvurusunua izin verdi. »» Koç Grubu şirketlerinden Tat Gıda iki önemli işbirliğine imza attı. Satın almayı gerçekleştiren Abraaj Capital, 7.5 milyar dolarlık portföyü ile dünyanın en büyük 50 fonu arasında bulunuyor. 360 Çimen • Ülkemizde hayvancılığın gelişmesini teşvik edici unsur olarak ve dolayısıyla suni gübreye bağımlılığı azaltmada, H2 CO2 ASETAT büyük sanayi kuruluşları listesinde de 233’üncü sırada bulunuyor. Özellikle peynir ve yoğurt üretiminde öne çıkan şirket, peynir pazarının yaklaşık %25’ine sahip. Yörsan’ın yoğurt pazarındaki payı ise %10-15 seviyesinde bulunuyor. METAN ORANI (Hacmin %’si) Kanatlı Gübresi Yörsan Dubai’li Yatırım Fonuna Satıldı Rekabet Kurulu, Türkiye’nin en büyük gıda firmaları arasında yer alan Yörsan’ın Dubaili fon Abraaj Capital’e satışına onay verdi. Yörük ailesine ait Yörsan Gıda hisselerinden %80’inin, Abraaj Grubu kontrolündeki Dairy Fresh Süt Ürünleri ve Gıda Yatırımları şirketi tarafından devralınması işlemine izin verildi. Türkiye’de süt ürünleri pazarının en önemli markalarından olan Yörsan, en BİYOGAZ VERİMİ (Litre/kg) Buna göre Tat Gıda, iştiraki Tat Tohumculuk'ta sahip olduğu tüm paylarını Japon Kagome'ye satarken, çocuk meyve suyu pazarında faaliyet gösteren Polonyalı Maspex firması'nın Türkiye'deki iştiraki Tedi İçecek'in yarısına ortak oldu. Tat Gıda'dan KAP'a yapılan ilk açıklamada, iştirakleri olan Tat Tohumculuk A.Ş'deki tüm paylarının 15 milyon lira karşılığında Japonya'da yerleşik Kagome Co. Ltd. unvanlı şirkete satıldığı belirtildi. İşlem sonrasında Tat Gıda'nın ve Koç Topluluğu'nun Tat Tohumculuk'ta herhangi bir payı kalmadı. İkinci açıklamada ise yeni bir ortaklık haberi yer aldı. Buna göre Tat Gıda Türkiye'de ilk kez çocuk meyve suyu pazarına öncülük amacıyla, ödenmiş sermayesi toplam 100 bin TL olan ve paylarının tamamı Avrupa'nın en büyük firmalarından biri olan Polonya'da yerleşik Maspex firmasına ait Tedi İçecek Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin 50 bin liralık payının satın alınmasına yönelik olarak Hisse Devir Sözleşmesi imzalandığı kaydedildi. Hisse devir işlemlerinin tamamlanması, Rekabet Kurumu' ndan izin alınmasının ardından gerçekleşecek. elektrik üretiminde, • Yakıt pillerinde, • Doğalgazla birlikte kullanılarak maliyetlerin düşürülmesinde, • Kimyasal maddelerin üretiminde, • Motor yakıtı olarak, • Tarımsal işletmelerde seraların ve binaların ısıtılmasında kullanılır. Sonuç olarak; Ülkemizde mevcut hayvancılık ve tarımsal üretim potansiyelinin oldukça yüksek olması, bu sektörlerden biyogaz üretimi ve bununla ilgili tesislerin sayısının arttırılması gelecek nesillerin çevreye duyarlı, temiz ve sürdürülebilir enerji ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynayacaktır. Bu amaçla; hayvansal, tarımsal ve evsel atıklardan biyogaz üretim potansiyellerinin arttırılması için uygun teknolojilerin geliştirilerek biyogaz üretimi konusunda yapılacak tüm çalışmalarda kamu, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve tüketicilerin gereken hassasiyeti ve sorumluluğu göstermesi daha güzel bir dünya ve gelecek için çok önemli bir adım olacaktır. Kaynaklar www.ibb.gov.tr www.tarim.gov.tr IV. Süt ve Süt Hayvancılığı Öğrenci Kongresi, Kongre Kitabı, 17 Mayıs 2013, Karacabey-BURSA Speece, R.E.,’Anaerobic Biotechnology for Industrial Wastewater”, Arche Press, Tennesse, 1996 Rusya, 42 Ton Mandalinayı Türkiye’ye Geri Gönderdi »» Türkiye’den Rusya’ya getirilen yaklaşık 42 ton mandalinada Akdeniz sineği tespit edildi. 42 ton mandalina, Türkiye’ye geri gönderildi. Rusya’nın Ukrayna sınır kapısı Novie Yurkoviçi’de Federal Bitki Koruma ve Karantina Servisi (Rosselhoznadzor) yetkilileri Türkiye’den ithal edilen 42 ton mandalinada zirai karantina kontrolü yaptı. Rosselhoznadzor Basın Sözcüsü Aleksey Alekseyenko, “Türkiye’den Braynsk bölgesinde sınır kapısına getirilen yaklaşık 42 ton mandalina kontrol edildi. Laboratuvarda yapılan araştırmada ürünlerde tehlikeli haşarat sayılan Akdeniz sineği tespit edildi. 42 ton mandalinanın Türkiye’ye geri gönderilmesine karar verdik.“ dedi. Köy-Koop Haber Ocak 2014 TARIM Tarım Kredi Kuru Soğan İhracatına Başladı »» Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri (TKKK) bu yıl ilk defa kuru soğan ihracatına başladı. Çiftçinin depolarında bulunan ürünler, Bulgaristan’a ihraç edildi. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Başkanı İlhami Teke, soğan üreticilerinin endişelerini gidererek geçen yıl Eylül, Ekim ve Kasım aylarına göre bu yıl yüzde 30’luk bir ihracat artışının söz konusu olduğunu ifade etti. Kuru soğan konusunda kamuoyunda yanlış bilgilendirmeler yapıldığını dile getiren Teke, geçen yıl aynı dönemde yaklaşık 27 bin ton soğanın ihraç edildiğini belirterek, bu yılki rakamın yaklaşık 35 bin ton olduğunu ve taleplerin artarak sürdüğünü vurguladı. Tarım Kredi Kooperatifleri olarak Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya kuru soğanın gön- derilmeye başladığını anlatan İlhami Teke, "Çiftçilerimiz soğan ile ilgili kaygılardan uzaklaşsınlar. Karamsar olmasınlar ürünlerini muhafaza etmekte başarılı olsunlar. Dünya’ya soğan ihracatı yapan birçok ülkede soğan sıkıntısı var. Soğanın yetişmemesi, hastalıklı olması ve rekolte düşüklüğünden dolayı bir açık söz konusu. Biz bu konuda ümitliyiz. Her zaman olduğu gibi çiftçilerimizin ürünlerini pazarlamaya devam edeceğiz. Bulgaristan ile başlayan ihracatın devamında diğer ülkelerin de yer alacağını belirten Teke, "Bizim çiftçiler olarak tek yapmamız gereken ürün piyasasını izlemek. Ürünü ekerken ‘Bu yıl para etti, seneye çok ekelim’ mantığı ile değil, istikrarlı bir şekilde olması lazım. Türkiye’de ki genel ticaretle paralel olarak, Tarım Kredi'nin yapmış olduğu tarımsal ticarette büyüyerek devam edecektir. Bizim amacımız; ortaklarımızın gelirinin yükseltici tedbirleri almak. Çünkü biz çiftçilerin kuruluşuyuz." dedi. Türkiye Hibrit Soğan Tohumu Üretecek Konya Şeker'den Tarıma Teknolojik Destek »» Pankobirlik iştiraki olan Konya Şeker, 4 yıldır altyapısını hazırladığı Uydu Destekli Tarım Projesini tamamlayarak eksiksiz bir şekilde tüm üretim sahasında uygulamaya başladı. Zirai üretimin teknolojinin imkânları kullanılarak bilgi destekli yapılmasını ve verim artışını sağlamayı hedefleyen proje üç ayak üzerine oturuyor. Bilgi depolama ve yönetim merkezi ile uydu ve araziden oluşan bu üç ayaklı sistemle arazinin röntgeni çekiliyor ve depolanan bilgiler çerçevesinde kontrollü üretim gerçekleştirilebiliyor. Konya Şeker'in dört senedir altyapısını hazırladığı projenin en önemli ayaklarından birini toprak analizleri oluşturuyor. Konya Şeker hinterlandındaki 45.000 üreticiye ait tarlaların tamamından GPS cihazlarıyla kontrollü şekilde alınan toprak numunelerinin periyodik olarak toprak analiz laboratuvarında fiziksel, kimyasal ve verimlilik grubu testlerinden geçirildiği ve her araziye ait değerlerin tek tek bilgisayar ortamında depolandığı projede, numune için alınan toprağın arazinin hangi noktasından alındığı da kayıt altına alınıyor. »» Niğde Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Tarımsal Genetik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, Türkiye'nin soğan tohumunda dışa bağımlılığı azaltmanın peşine düşerek 15 yıl Ar- Ge'sini yürüttüğü hibrit soğan tohumlarının üretimine başladı. Son 5 yıl itibariyle dünyanın toplam baş soğan üretimi yaklaşık 80 milyon tona, üretim alanı da 45 milyon dekara ulaşmışken, Türkiye'de ise yaklaşık 650 bin dekar alanda 2 milyon ton baş soğan üretimi gerçekleştiriliyor. Dünya soğan tohumu pazar hacmi yıllık 45 bin ton iken, Türkiye'nin pazar hacmi ise 600-700 ton civarında. Bu proje ile ülkenin soğan ihtiyacını karşılamayı ve talep fazlası üretimi de ihraç etmeyi hedefleyen Gökçe, söz konusu hibrit tohum çeşitlerinin sektöre kazandıracağı katma değerin de hesabını yapıyor. Standart soğan çeşitlerinin ıslah yatırımını yapan şirketlerin tohumu muhafaza etmekte zorluk çektiğini, ancak bu hibrit çeşitlerle yaşanan pek çok sorunun önüne geçildiğini belirten Gökçe, söz konusu hibrit soğan tohumlarının hem üretici firmayı, hem de çiftçiyi güvence altına alacağını vurguladı. Gökçe, "Standart soğan tohumunun kolaylıkla çoğaltılabildiğini biliyoruz. Bu da tohum üretici firmanın rekabet gücünü azaltıyor. ArGe çalışmalarımız kapsamında standart çeşitlerden ana ve baba hatlar geliştirerek, bunların melezi olan hibrit çeşitleri geliştirdik ve güvence altına aldık. Geliştirdiğimiz hibrit çeşitler, çiftçi için tek kullanımlık. Bu tohumlardan elde edilen ikinci bir tohum, orijinal soğan türünü vermiyor. Dolayısıyla çiftçinin aynı orijinallikte baş soğan üretebilmek için her yıl hibrit çeşidi alması gerekiyor. Bu durum, hibrit çeşidi geliştiren tohum şirketi için ekonomik güvence oluşturuyor" dedi. Yüzde 50 verimlilik artışı sağlandı Tohumların soğan üretiminde yüzde 50'nin üzerinde verimlilik sağlayarak çiftçiye de kazandıracağının altını çizen Gökçe, "Türkiye ortalaması dekara 3 ton verirken, ıslah ettiğimiz standart çeşitler dekara 6-8 ton vermekte. Geliştirdiğimiz hibrit çeşitlerde ise yaptığımız ön denemelerde dekara 10-12 ton verim alınmıştır. Bu bile standart çeşitlere göre, bizim geliştirdiğimiz hibrit çeşitlerin yüzde 50 daha fazla verimli olduğunu göstermektedir" diye konuştu. Topraksız Tarım Kursu »» İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’de “topraksız tarım kursu” açan ilk belediye oldu. Maliyeti düşük, verimi yüksek bu üretim türünü öğretebilmek için açılan kurs yoğun ilgi görüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmirlilerin mesleki ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla açtığı Meslek Edindirme ve Beceri Kursları’nın kapsamını yeni ve sıra dışı kurslarla genişletiyor. 45 branşta verilen eğitimlere son olarak “Topraksız Tarım” kursu eklendi. “Türkiye’de belediyeler tarafından verilen ilk topraksız tarım kursu” olma özelliğini taşıyan eğitiminin ilk dönemine çeşitli yaş grubundan 12 kursiyer katıldı. Toros Sosyal Destek Merkezi’nin çatısında kurulan serada topraksız tarımın inceliklerini öğrenen kursiyerler, yetiştirdikleri lezzetli marullarla eğitimlerinden tam not aldı. Dünyada uzun yıllardır uygulanan, ülkemizde de son yıllar- da tercih edilmeye başlanan üretim maliyeti düşük, verimi yüksek üretim şeklinin yaygınlaşması için kursu açmaya karar verdiklerini belirten Ziraat Mühendisi Taner Kuruner, “Topraksız tarım yapmak için geniş alanlara ihtiyaç yok. Evimizin balkonunda bile yapılabilir. Kursumuzda teorik ve pratik eğitimler verdik. Öncelikli hedefimiz, kursiyerlere meslek edindirmek. Meslek sahibi olmayacaklarsa bile aldıkları eğitimlerle kendi ihtiyaçlarını karşılayacak üretimi yapabilirler. Kursiyerler eğitimlerde oldukça istekliydi. Ürettikleri marulların toprakta yetişenlerden hiçbir farkı yok. Topraksız tarım kursumuz Türkiye’de, belediye tarafından açılan ilk kurs olma özelliğini taşıyor” dedi. 15 bin mezun verdi İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme ve Beceri Kursları (İZMEB) çerçevesinde 2013 döneminde 45 branş açıldı. İZMEB’ten 2006-2013 yılları arasında 15 binin üzerinde kursiyer mezun olarak sertifika aldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kurs merkezleri Çamdibi, Evka 1, Evka 4, Toros, Çiğli, Egekent, Karabağlar, Gaziemir ve Kültürpark’ta bulunuyor. 19 Uydu Destekli Tarım Projesini hayata geçirmek için 4 yıl önce ilk adımı attıklarını belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk “Proje Konya Şeker hinterlandındaki tüm bölgelere ve tüm üreticilere eksiksiz ve etkin şekilde hizmet verecek şekilde devreye alındı” dedi. Projenin pratik faydalarının yanında asıl önemsedikleri hususun sektörün rekabetçi yapısını güçlendirmesine yapacağı katkı olduğunu belirten Konuk özetle şunları söyledi; “Konya Şeker için pancar üretimi yapan kayıtlı çiftçi sayısı 45.000'dir. Bizim hinterlandımızda pancar münavebesine kayıtlı arazi 2.000.000 dekardır. Biz bu arazilerde tarımın daha teknik yapılabilmesi için ilk adımı toprak analiz laboratuvarı kurarak attık. Her sene 15.000 civarında analiz gerçekleştirdik. Ücretsiz yürüttüğümüz bu hizmeti de periyodik olarak tekrarlamaya başladık. Elimizdeki bu bilgileri bilgi işlem ortamında depoladık ve arazi kullanım haritamızı çıkardık. Nihayet o bilgiler ve arazi haritamızı uyduya taşıyarak entegre bir sistem kurduk. Şimdi Konya Şeker'in her üreticisine kendi arazisiyle ilgili tahlil sonuçlarını, arazisinin durumunu ve zirai üretimle ilgili önerilerimizi anında aktarabiliyoruz. Anlık olarak üreticinin arazisini takip edebiliyoruz. Ürünün durumunu kontrol edebiliyoruz. Tarlanın neye ihtiyacı var, hangi gübre ne kadar kullanılırsa daha çok verim elde edilebilir tek tek biliyoruz. Elimizdeki bilgileri de üretici ile paylaşıyor, teknolojinin imkânlarını kullanarak birim alandan daha çok verim alınmasına hizmet ediyoruz. Pilot uygulama yaptığımız bölgelerde çarpıcı sonuçlar elde ettik. Daha az girdi ile daha yüksek verim aldık. Mesela daha önce göz kararı atılan gübre, tahmin üzerine yapılan sulama dönemi kapandı. Arazinin analiz sonuçlarına göre hangi gübreye ne kadar ihtiyaç var biz tek tek çıkardık ve birçok üretecimiz daha az gübre ile daha yüksek tonaj aldı. Bu teknolojinin nimetlerini pratiğe taşıyan sistemin sonuçları, sadece tonaja yansımadı ürünün niteliği de arttı. Mesela çıkardığımız reçeteyi uygulayan bazı üreticilerimizin ürettiği pancarların poları 18,50'ye kadar ulaştı. Yani %.15.50 şeker içerir hale geldi. Mesela Avrupa ülkeleri hektara 11 ton civarında şeker verimi almayı bugün için başarı kabul ederken, Konya Şeker bazı bölgelerde hektara şeker verimini 12 tona kadar çıkardı. Bunu tüm bölgeye yayma arzusundayız ve uydu destekli tarım projesi teknik tarım, bilgi, analiz ve reçete sürecini tüm bölgeye yaygınlaştırmamızı sağlayacak. Yani bilgiyi, bilimi ve teknolojiyi kullanarak tüm bölgenin verimini arttırabileceğiz. Zaten buna mecburuz. Rekabetçi bir dünyada, anam babam usulü üretimle ayakta kalma şansımız yok. Geleneksel üretim tarzımızı teknoloji ile destekleyerek daha teknik tarım yapmak zorundayız. Dünya ile rekabetin şartları belli 1 metre kareden üretilenin bir gramda olsa fazla üretmek zorundasınız. Bunu yaparken de daha az girdi kullanmanın yollarını bulmanız gerekiyor. Uydu Destekli Tarım Projesi işte buna hizmet edecek. Yani daha az gübre, daha az su, daha yüksek verim için üreticiye doğrudan bilgi desteği sunacak. Üreticinin bir avantajı daha olacak, ürünün gelişimini, olgunlaşmasını da bu sistem tarafından Konya Şeker takip edecek. Yani üreticinin tarladaki gözü kulağı da bu sistem olacak. Münavebede hangi ürünü ekeceğine kadar üreticiye öneri sunabileceğiz. Yani Konya Şeker'in ziraat birimi bir nevi her üreticiye danışmanlık da yapacak. Üreticinin gönlü rahat olsun, 365 gün 24 saat Konya Şeker onların tarlalarına göz kulak olacak” Proje hakkında bilgi veren Konya Şeker Ziraai Üretim Koordinatörlüğü yetkilileri uydu destekli tarım uygulamasının sağlayacağı avantajları şu şekilde sıraladı; • Sistem üreticiye bilgi vermenin yanı sıra tüm etmenlerin değerlendirilerek zirai üretim sürecinin bir bütün olarak yönetilmesini sağlamak. • Tarımsal ürün çeşitlemesini sağlayacak bilgi ağ yapısını teknolojik imkânlar ile birleştirilerek bir platforma dönüştürülmesi ve bilgiyi zirai üretim sürecine etkin ve kullanılır bir şekilde sahil etmek. • Meteoroloji, ziraat, toprak, bitki teknolojilerindeki uzmanlıkları bir arada toplayarak, çiftçiye ihtiyaç duyduğu bilgiyi hem önceden hem de anlık olarak ulaştırmak. • Tarım alanlarındaki ürünlerde büyük verim kaybına sebep olan risk unsurlarına karşı (hastalık, meteorolojik riskler) etkili mücadele yöntemlerinin kullanımını arttırmak. • Toprak, bitki ve iklim analiz çalışmaları sonucunda bitki hastalıklarının oluşum sebepleri ve şartları hakkında etkili tahmin yöntemleri geliştirerek önleyici ilaç ve diğer yöntemler uygulanarak hastalıkların oluşmadan önce önlenebilmesini sağlayarak, zirai ürün kaybını asgari seviyeye düşürmek. • Su ve gübre kaynaklarını doğru kullanarak yüksek verim esaslı üretim ile tarımın sürdürülebilirliği açısından kritik unsurlar üzerinde teknolojiyi ve bilimi üreticinin istifadesine açmak. • Çiftçinin doğru alana doğru ürünü ekmesini ve üretimini bilimsel yöntemlerle yapmasına yardımcı olmak. • Üreticilerin katma değer ve tarla özellikleri açısından doğru ürün tercihlerini yapmasında ve yeni ürünlerin tarımında destek ve bilgi aktarımını hızlandırmak. 20 Ocak 2014 Köy-Koop Haber GIDA Gıda ve Süt Hakkında Hatalı Bilgiler ve Bilimsel Gerçekler »» Tüketicilerin gıda ve gıda güvenliği konusunda aydınlatılması ve bilinçlendirilmesi açısından gıda ile ilgili yayın ve programlar son derece yararlıdır. Ancak “Gıda ve Beslenme” konusunda “gıdaların güvenli üretimi” kadar “doğru bilgi” ile doğru bilgilendirme de çok değerli ve önemlidir. Tüm kesimlerin, toplumun sağlıklı bireylerden oluşması için sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumlulukların başında da halkımızın “Doğru Kişilerce Doğru Bilgilendirilmesi” gelmektedir. Maalesef son yıllarda medyada 'tarım ve gıda sektörü' ile ilgili sağlıklı gıda konusu çok yoğun olarak tartışılmaya başlandı. Artık insanlar gıdalara kuşku ile bakar hale geldiler. Bu noktada tam anlamıyla kavram karmaşasıyla kafaları karıştırma, deyim yerindeyse bir bilgi kirliliği başladı. Ne yazık ki bu bilgi kirliliği giderek de artmaktadır. Önce korkutuluyor, ardından endişeye sevk ediliyoruz, özellikle de hayvansal gıdalar konusunda. İnsan düşünmeden edemiyor, “Acaba Türk toplumunun hayvansal gıdalarla beslenmesinin önüne geçilerek geri zekâlı bir toplum mu yaratılmaya çalışılıyor?” Çünkü özellikle zihinsel gelişim için hayvansal gıdaların önemi, dünya çapında çok sayıda araştırma ile ortaya konulmuş bulunmaktadır. Son günlerde gıda ve sütle ilgili görsel ve yazılı medyada yer alan bilgi kirliliği konusunda aşağıdaki soru ve cevap ile konunun açıklanması hedeflenmektedir. 1. Anne sütü dışında içirilen sütlerin çocuklara yönelik riskleri var mıdır, varsa nedir? Pastörize günlük veya uzun ömürlü sterilize sütlerin (UHT süt) ne çocuklara ne de yetişkinlere yönelik hiçbir riski bulunmamaktadır. 2. Yoğurt ve kefir gibi fermente ürünler sütün yerini tutar mı? Yoğurt ve kefir gibi fermente ürünler besin değeri ve sindirilme kolaylığı bakımından sütün yerini rahatlıkla alabilir, hatta içme sütüne karşı laktoz intoleransı olan kişiler için bu ürünler daha uygundur. 3. Süt alerjen midir, çocuklarda alerjik ve kronik hastalıklara sebep olur mu? Süt proteini veya süt şekerine karşı alerjisi olan çocuklar sütten etkilenebilirler, ancak kronik hastalığa neden olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. 4. Marketten alınan yoğurtlar neden ekşimiyor? Bazen asitlik geliştirme özelliği daha yavaş olan suşları içeren starter kültürler (saf yoğurt mayası) kullanıldığı için yoğurtların ekşimesi gecikebiliyor, ancak her yoğurt bir noktadan sonra mutlaka ekşir ve bozulur. Bunun nedeni aşağıda açıklanmıştır: Yoğurt, sütün yoğurt bakterileri (Streptococcus thermophilus ve Laktobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus) ile fermantasyonu ile üretilen bir süt ürünüdür. Yoğurt üretiminde kullanılacak sütün % 8-9 oranındaki yağsız kuru maddesi (özellikle protein içeriği) % 12 oranına kadar buharlaştırma ve/veya süttozu ilavesi ile yükseltilir. Bu kuru madde artışı, kıvamlı özgün geleneksel yoğurt yapabilmek için bir ön koşuldur. Çünkü kuru madde içinde yer alan süt proteininin yoğurttaki temel işlevi, bir besin öğesi olması yanında, yoğurda kıvam, katılık, sertlik kazandırmaktır. Fabrikasyon yoğurtların evde yapılanlara göre raf ömrünün uzun, yapısının daha dayanıklı olmasının birinci nedeni budur. Ev tipi yoğurtta ise sütün kuru maddesinin istenilen düzeyde arttırılmamasından dolayı yoğurdun su oranı yüksektir. Bu nedenle enzim aktivitesi ve bakteri faaliyeti daha fazladır, bu da ev yoğurtlarının raf ömrünü kısaltmaktadır. Diğer taraftan ev tipi yoğurtlarda yabancı mikroorganizmaların süte, yoğurt kabına vs. bulaşma riski daha fazla olduğu için asıl ve yararlı yoğurt bakterilerinin faaliyeti de sınırlı olabilmekte, bu da yoğurdun raf ömrünü kısaltabilmektedir. Yoğurdun kalitesine etki eden diğer önemli bir faktör ise, kullanılan mayanın özelliğidir. Sanayide kullanılan yoğurt mayalarının aktiviteleri, yoğurtlaşma aşamasından sonra, oluşan asit ortamına, soğutmaya ve bakterilerin diğer özelliklerine bağlı olarak oldukça yavaşlıyor, adeta duruyor. Buna karşın, evde kullanılan yoğurt mayalarındaki bakterilerin özellikleri bilinmemektedir. Ev mayaları üzerinde yapılan araştırmaların çoğunda bu mayaların içinde yoğurt bakterilerinin dışında başka yabancı bakterilere de rastlanmaktadır. Bu şekildeki mayaların kullanılmasıyla üretilen yoğurtlar, kısa sürede bozulmakta, ekşimekte ve gaz oluşturmaktadır. İşte, fabrikasyon yoğurtların evde yapılanlara göre daha uzun sürede bozulmasının bir nedeni de budur. Kısaca belirtmek gerekirse, sütün kalitesi, yoğurdun kuru madde oranı, kullanılan mayanın özellikleri ve hijyenik üretim fabrikasyon yoğurtların uzun raf ömrüne sahip olmasını sağlamaktadır. Hayvan memesinden çıkan bir yoğurt yoktur. Yoğurt işlenmiş bir süt ürünüdür. Yoğurdun doğada bulunan veya sentezlenen bir şekli yoktur. Yoğurt, mutlaka belli teknolojiler kullanılarak doğal hammadde olan sütten üretilmesi zorunludur. Bu üretimde kesinlikle bilgi ve teknoloji hâkimiyeti gerekir. Evde yapılan kaynatma işlemi de dâhil bütün ısıl işlemler için de bu kural geçerlidir. Mineral maddelerde bir kayıp söz konusu değildir. Sütün protein ve laktozun da ise herhangi bir kayıp olmaz. Bunlarda kayıp olması için Prof.Dr. Nevzat ARTIK A.Ü. Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Prof.Dr. Atila YETİŞEMİYEN A.Ü. Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü yakmanız gerekir. Evde yapılan kaynatma işleminde ise proteinin ve kalsiyumun yaklaşık % 40’lara varan önemli kısmı tencerenin dibine kalsiyum kazeinat olarak çöker ve kayba uğrar. Tüketici satın aldığı açık sütlerde kontrollü bir ısıtma sağlayamadığından kaynatma ile sütün besin değerinde önemli bir azalmaya ve sütün doğal tadının değişmesine neden olmaktadır. 5. Marketlerden alınan sütler ve yoğurtlar açıldıktan sonra uzun süre niçin bozulmuyor? 4. Maddede yazılı gerekçe bu madde için de geçerlidir. 6. Süt kaynatılınca veya ısıl işlem (pastörizasyon, UHT) görünce vitaminleri ve enzimleri kaybolur mu? Yüksek derecede pastörizasyon (85 ve 90 0C üzeri) veya sterilizasyon ( 135-140 0C) derecelerinde enzimlerin tamamına yakını veya vitaminlerin yaklaşık % 20-40’ı zarar görmektedir. Ancak sütün, asıl olarak vitamin kaynağı bir gıda olmadığı da unutulmamalıdır. 7. Süt ısıl işlem görünce molekülleri tahrip olur mu, özelliğini kaybederek alerjene dönüşür mü? Süt proteini veya süt şekerine karşı alerjisi olan çocuklar sütten etkilenebilirler, ancak kronik hastalığa neden olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır. 8. Süte uygulanan homojenizasyon işlemi sütün molekül yapısını değiştiriyor mu? Homojenizasyon hiç bir süt bileşeninin moleküler yapısını değiştirmez. Homojenizasyon fiziksel bir işlemdir. 9. Sütün kemik erimesine yol açtığı söyleniyor, bu nasıl olabilir? Külliyen yalan beyandır, bu iddianın ne bilgiyle, ne bilimle ne de akılla alakası vardır. Tersine osteoporöze yani kemik erimesine engel olur. 10. Pastörizasyon sütü sağlıklı hale mi getiriyor, yoksa sütün vitamin ve minerallerle zenginleşmesini mi engelliyor? Pastörizasyon gıda güvenliği için uygulanan hijyenik amaçlı bir işlemdir. 11. Süt sindirim enzimlerimizi tahrip ediyor mu? Hayır, aksine sindirim enzimlerini aktive etmektedir. 12. Homojenize süt ürünleri çocuklarda diyabet, astım ve doku tahribine yol açar mı? Kesinlikle hayır. Süt ürünleri çocuklarda diyabet, astım ve doku tahribine yol açmaz. 13. Sokak sütü pastörize ve UHT sütlerden daha sağlıklı mıdır? Çok yanlış ve bilgiye bilime aykırı bir sorudur. Hangi şartlarda getirildiği, içinde nelerin olduğu bilinmeyen kalitesiz bir süt ile, kontrollü bilinen çiftlik / köylerden gelen çiğ sütten fabrikalarda işlenmiş, hijyenik olarak ambalajlanmış bir pastörize veya UHT sütü mukayese etmek mümkün değildir. 14. Süt mukustur, faydası yoktur, sütte kalsiyum da yoktur deniyor, bu doğru mudur? Hayır.Süt kalsiyum açısından zengin bir gıda olup tüm yaştaki tüketiciler için kısaca yaşam için zorunlu bir gıda maddesidir. 15. Hazır yoğurtlar, kutu sütler ve süttozundan yapılmış ürünler tüketici sağlığını olumsuz etkiler mi? Hayır. 16. Bazı yoğurtlarda kaymak yüzeyden kabuk gibi sıyrılıyor. Yoğurtların üzerindeki kaymak margarinden yapıldığı için mi böyle? Ne yazık ki, kimi dürüst olmayan merdiven altı işletmeler bu yola başvurabiliyor. 17. Su bile 100 oC’de kaynarken, su bazlı olan süt UHT işleminde nasıl 135 oC’ye çıkabiliyor? Sterilizasyon, yüksek sıcaklık ve basınca sahip buhar ile yapıldığı için… 18. UHT işleminde sütün 135 oC basınç altında ısıtılmasıyla, sütteki canlı organizmalar yok olur mu, yani süt ölür mü? UHT işleminde sütte bulunan tüm mikroorganizmalar ve enzimler inaktif duruma geçmektedir, ancak bu sütün ölmesi anlamına kesinlikle gelmez, çünkü sütteki tüm besin elementlerinin biyolojik ve besin değeri; çiğ süttekine göre en az % 95’in üzerinde korunmaktadır. 19. Homojenizasyon ve UHT ile elde edilen süt ürünlerinin sağlığımız açısından ne gibi riskleri vardır? Homojenize ve UHT sütler sağlık açısından sıfır risklidir. 20.Sokak sütü hakkında bazı uyarılar. Süt ve süt ürünleri, her yaştaki insa- nın yeterli ve dengeli beslenmesi için vazgeçilmez bir gıdadır. Tüm gıdalarda olduğu gibi süt ürünlerinde de ilk dikkate alınması gereken unsur, ‘gıda güvenliği’dir. Gıda güvenliğinin sağlanmasındaki en temel hedef ise ‘tüketici sağlığıdır’. Açıkta satılan sokak sütlerinin tehlikeleri bu başlık altında şöyle sıralanabilir: • Sokak sütünde bazıları ölüme de yol açabilen çeşitli hastalık etmeni mikroplar bulunabilmektedir. • Sokak sütlerinde kısmen yağını almak, su ilave etmek ve kesilmesini önlemek için nötürleyici kimyasallar katmak gibi değişik hileler yapılabilmektedir. • Sokak sütlerinde çiftlik koşullarından gelen, çevre kirliliğinden bulaşan mikropartiküller (taş, toprak, kıl, gübre, kimyasal-nükleer atıklar gibi) ve bakterilerin ürettiği toksinler bulunabilmektedir. Fakat maalesef bu mikrobileşenler sütü evde kaynatmak ile yok olmamaktadır. • Denetimsiz ve işlenmemiş sokak sütlerinden evde yapılan veya pazarlarda açıkta satılan yoğurtlar, torba yoğurtları ciddi risk taşımaktadır. 21.Ülkemizde Açık Süt Satışının Olası Riskleri ve Etkileri Sokakta satılan sütlerin kayıt altına alınabilmesi amacıyla, çiğ sütün marketlerde satışı yoluyla doğrudan tüketici ile buluşturulacağı gibi bir uygulamanın hayata geçirilmesinden önce konunun; başta gıda güvenliği ve bunun yanı sıra sosyal açıdan yaratacağı etkilerinin göz önünde bulundurularak tüm yönleri ile ele alınması gerekmektedir. Besinsel içeriği ve sağlık faydaları nedeniyle başta çocuklar, gençler ve yetişkin kadınlar olmak üzere tüm yaş gruplarının her gün süt ve süt ürünleri tüketmesi gerektiğine her platformda vurgu yapılırken; dikkat edilmesi gereken en önemli husus, seçilen ürünün sağlıklı ve güvenilir olmasıdır. Çiğ süt ile ortaya çıkabilecek sağlık riskleri, üzerinde büyük bir dikkatle düşünülmesi gereken en önemli husustur. Süte; süt hayvancılığının yapıldığı ahır ve çiftliklerde besleme, hastalık tedavisi, sağım işlemi, yetersiz soğutma ve uygun olmayan muhafaza koşulları gibi nedenlerle insan veya çevre kaynaklı bulaşmalar olabilmekte; bu nedenle süt, insan sağlığı açısından çok riskli hale gelebilmektedir. Dolayısıyla çiğ süt; Enterotoksijenik Staphylococcus aureus, Campylobacter jejuni, Salmonella türleri, E. Coli, Listeria monocytogenes, Myco- Köy-Koop Haber Ocak 2014 GIDA ve TARIM bacterium tuberculosis, Mycobacterium bovis, Brucella türleri, Coxiella Burnetii, Yersinia enterocolitica gibi patojen bakterileri içerebilir. İnsanlara geçebilen (zoonoz) hastalıklara da neden olan bu mikroorganizmaları içerebilen hayvansal bir gıda olan süt, bu nedenle tüm dünyada çok ciddi yasal düzenlemelere tabidir. Bu bakteriler nedeniyle ortaya çıkan hastalıklar; özellikle bebekler, küçük çocuklar, hamileler, emziren anneler, yaşlılar ve bağışıklık sistemine ilişkin problemi olan insanlarda çok ciddi sonuçlara neden olabilir. E. coli O157:H7 enfeksiyonu sonucunda ortaya çıkacak komplikasyonlardan biri hemolitik üremik sendrom (HUS) olabilir, ki bu özellikle çok genç ve yaşlılarda akut böbrek yetmezliğine neden olabilir. Hamilelerde Listeria bakterisinden kaynaklanan hastalıklarla; düşük, cenin ölümü veya yeni doğan hastalığı ve ölümü gibi çok ciddi riskler dâhi söz konusudur. Tüm bu sağlık risklerinin yanı sıra tüketilen sütün besleyici değerine ilişkin bir değerlendirme de mutlaka yapılmalıdır. Bilim ve teknolojideki gelişmeler sayesinde günümüzde kullanılan pastörizasyon ve UHT (sterilizasyon) işlemleri; sıcaklığa duyarlı birkaç vitaminde meydana gelen düşün orandaki kayıplar dışında sütün besleyici değerinin en yüksek düzeyde korunmasını sağlayan ısıl işlem teknikleridir. Sütün “sağlıklı hale getirilmesi için” tüketici tarafından evde uygulanan kaynatma işleminde ise süt besleyici özelliğini kaynatma süresine göre büyük ölçüde kaybetmektedir. Yetersiz kaynatma sağlık risklerine, uzun süre kaynatma ise sütün besleyici değerinin ve peynire işlemede mayalanabilirliğinin önemli ölçüde azalmasına neden olmaktadır. Tüketici ise kesinlikle bu ayrımı yapabilecek durumda değildir. Çiğ sütün mikroorganizmalar için çok hızlı üreyebilecekleri besleyici bir ortam olması nedeni ile soğuk zincirde meydana gelebilecek tek bir kırılma anında hızla gelişebilecek mikroorganizmalar, sütte çok kısa sürede çok yüksek sayılara ulaşabilir. Bu, özellikle yaz mevsiminde hava sıcaklığının yüksek olduğu durumlarda çok daha ciddi boyutlara ulaşabilecek bir tehlike kaynağıdır. Ülkemizde Brusella, Şap ve Tüberküloz prevelansının yüksekliği de göz önünde bulundurulduğunda, çiğ sütlerin çok daha büyük riskler taşıdığı da unutulmamalıdır. Isıya oldukça dirençli olabilen bu hastalık etmeni mikroorganizmaların, çiğ sütün kaynatılması ile yok edilememesi durumu da üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken hususlardan bir diğeridir. Açık süt (sokak sütü) ise gelişmiş ülkelerde çoktan unutulan ancak ülkemizde hala yaygın olan bir tüketim şeklidir. Sokak sütçülüğü ülkemizde sağlık riskleri nedeni ile 1930’da yasaklanmış bir satış biçimidir. Yasak olan bir şeyi teşvik etmekte suçtur. Eskiden fakir hastalığı olan Brusella artık hatalı bilgilendirmeden dolayı zengin hastalığı olarak mütalaa edilmektedir. Yine çiğ sütteki bu tür patojen veya diğer mikroorganizmaların önemli bir bölümü, sütte bir takım bozulmaların yolunu açabilecek biyokimyasal reaksiyonlarda rol alan enzimler de üretmekte, hatta toksinler bile oluşmaktadır. Bunun yanında hijyenik olmayan üretim koşulları ortamında gözle görülebilen yabancı katı partiküllerin (taş, toprak, kıl, gübre vs.) yanı sıra, çevre kirliliği nedeni ile kimyasal ve radyoaktif mikro kalıntılar da süte geçebilmektedir. Ne yazık ki, çiğ sütün sadece kaynatılması ile ne bu toksinler ne de mikro kalıntılar yok edilememektedir. Dolayısıyla çiğ süt, modern işletmelerde pastörizasyondan önce mutlaka klarifiye (santrifüj) edilerek içindeki yabancı katı kir maddelerinden, kalıntılardan, kimi sporlu bakteriler ve mayalardan arındırılmaktadır. Oysa sokak sütünün kesinlikle böyle bir işlemden geçmesi söz konusu değildir ve doğrudan ne yazık ki bu haliyle tüketiciye satılmaktadır. 22-Üzüm Pekmezi tüketmeyin, Fe içermiyor! Bu ifade gerçek dışı üzüm en besleyici bir meyvedir. Üzüm pekmezi üzümün fiziksel olarak suyunun buharlaştırılması ile üretilmektedir. İçerdiği demir üzüme göre 4-5 kat fazladır. İyi bir enerji kaynağıdır. Ayrıca üzüm pekmezi Türk toplumunun geleneksel bir gıdasıdır. Artık yabancı ülkelere de ihraç edilmektedir. Bu nedenle bu ifade bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. 23. Açıkta dolaşan tavuğun yumurtasını tüketin! Dünyada dioksin krizi ve benzeri hastalıklar bu şekilde bulaşmış ve dünyada gıda güvenliği konuları bu kriz nedeni ile gündeme gelmiş olup, söylem tamamen hatalıdır. 24. Meyve suyu içmeyin, içinde koruyucu var! Meyve suyu ısıl işlemle dayanıklı hale getiriliyor. Bu nedenle Na benzoat ve diğer koruyucuların ilavesine gerek yoktur. Proseste yapılan iş; posa, çekirdek vb. unsurların uzaklaştırılması olup meyveyi sıvı hale getirme işlemidir. Meyve suyu 100 ml si yaklaşık 45-60 kcal verir. Söylendiği gibi aşırı enerji vermez. Vitamin, mineral ve enerji veren bir gıda maddesidir. 25-Ambalajlı gıda tüketmeyin! Ambalaj; gıdanın özelliğini korumak ve muhafaza için bir proses gerekliliğidir. Ambalaj gıdaya herhangi bir bulaşma oluşturmamakta tam tersine gıdayı doğal hali ile tüketiciye ulaştırmanın en önemli yoludur. Tam tersine ambalajsız ve açıkta satılan gıdalar risk taşımaktadır. 26-Damacana su tüketmeyin 21 Embriyo Transferi ve Diğer Biyoteknolojik Faaliyetler Ücret Karşılığında Yapılacak BFA (bisfenil A) var! Yapılan araştırmalar güneşte, karanlıkta ve normal mutfak koşullarında 6 ay depolanan damacana sularda BFA limiti çok düşük düzeyde olup insan sağlığı açısından risk oluşturacak düzeyde değildir. 27- Ekmek tüketmeyin! Ekmek de diğer gıdalar gibi günlük menüde yer alması gereken önemli bir gıda olup miktarına dikkat ederek tüm gıdalar gibi tüketilmesi gereken bir temel gıdadır. Bu tüketimde değişik ekmek çeşitlerinin rotasyon ile tüketilmesi doğrudur. Dengeli beslenme bunu gerektirmektedir. 28-Sakaroz tüketin, früktoz ve glikoz tüketmeyin! Sakaroz (toz şeker=pancar şekeri) ısıl işlemle veya tüketildiği zaman vücutta glikoz ve früktoza parçalanır. Bu oran %50 glikoz ve % 50 fruktozdur. Yani tümüyle hatalı bir söylemdir. Doğal bir gıda olan balda glikoz ve früktozun oranı yaklaşık aynıdır. 29- İşlenmiş gıda tüketmeyin! İlk insandan beri gıda muhafaza için belli şekilde işlenmiştir. Örneğin meyvenin kurutulması fiziksel bir işlemdir. Gıda muhafazası için bu işlem zorunludur. Kuru meyvenin eski haline gelebilmesi için kaybettiği suyu meyveye geri vermektir. Yani bu şekilde gıdaya herhangi bir olumsuz işlem söz konusu değildir. Söylem tamamen hatalıdır. 30-Etikette E olan gıdayı tüketmeyin. Gıda üretiminde kullanılan tüm bileşenleri kod ile bildirilmesi söz konusudur. Örneğin meyve suyu üretiminde asitliği düzenlemek ve lezzet vermek amacı ile kullanılan sitrik asit yani limon tuzu diğer ifade ile limon suyundaki ekşiliği veren bileşiktir. Bunu etikette E 330 olarak belirtmek zorunludur. Bu tüm dünyada aynı kodla kullanılmaktadır. Buna karar veren JECFA adlı katkı maddeleri komitesidir. Ülkemiz bu komitede temsil edilmektedir. Sonuç: Gıda konusunda uzman olmayan kişilerin toplumu hatalı yönlendirmesi, üreticiyi, çiftçiyi ve tüketiciyi çok olumsuz etkilemektedir. Bu diğer yandan ülke ekonomisini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle bu tip konuşma yapan kişilerin araştırması olmadan ve bilgisi olmadan fikir üretmesi çok manidardır. Herhangi bilimsel kanıta dayalı olmayan uyduruk kitap satışını artırmak veya diğer bir menfaat beklentisi olabilir şeklinde yorumlanabilir. Hekim olmayan birisinin ameliyata girmesi nasıl mümkün olamayacaksa bu tip konuşmayı yapanların gıda konusunda konuşmaları aynı olumsuz sonucu yaratmaktadır. Bu kişilerin yaşamak için lekeledikleri gıdaları tüketerek yaşadıkları bilinmelidir. Bu konuda devletin hukuksal önlemleri alması gerekmektedir. »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı personeli tarafından yapılan suni tohumlama, embriyo transferi ve diğer biyoteknolojik faaliyet ücretleri her yıl Bakanlık tarafından belirlenecek. Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı' nın Suni Tohumlama, Tabii Tohumlama ve Embriyo Transferi Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandı. Yönetmelik, tek tırnaklı, çift tırnaklı, kanatlı ve suda yaşayan hayvanlar ile arı ve her türlü hayvanın üretim ve ıslahına yönelik, kişi veya kuruluşlar tarafından yapılacak suni tohumlama, tabii tohumlama, embriyo transferi, genetik kopyalama ve diğer biyoteknolojik faaliyetlerin düzenlenmesi, denetlenmesi, uygulama izinlerinin verilmesi; sperma ve embriyo ithalatı, ihracatı; suni tohumlama kayıtları ile istatistiki bilgilerin derlenmesi; Bakanlık tarafından yapılacak suni tohumlama, tabii tohumlama ve embriyo transferi hizmetlerini düzenlemeyi amaçlıyor. Yönetmeliğe göre lise öğrenimi üzerine iki yıl süreli veteriner sağlık ile hayvan yetiştiriciliği ve sağlığı önlisans örgün öğrenim programlarından mezun olanlar veteriner sağlık teknikeri olarak görev yapacak. Uygulama Esaslarında Değişiklik Yönetmeliğin uygulama esaslarında değişikliğe gidildi. Bu kapsamda çift tırnaklı, tek tırnaklı ve diğer memeli hayvanlarda suni tohumlamayı, Bakanlık tarafından düzenlenen kursta başarılı olan veteriner hekim, veteriner hekim sorumluluğunda veteriner sağlık teknisyeni veya veteriner sağlık teknikeri; embriyo transferini ise Bakanlıkça düzenlenen kursta başarılı olan veteriner hekim yapacak. Kanatlı ve suda yaşayan hayvanlar ve arılarda suni tohumlamayı bu konularda eğitim almış fakülte, yüksek okul ve meslek lisesi mezunları gerçekleştirilecek. Bakanlıktan izin almadan bu faaliyette bulunanlara 5996 sayılı Kanun çerçevesinde yaptırım uygulanacak. Suni tohumlama izni almış bir veteriner hekimin sorumluluğunda en fazla üç veteriner sağlık tek- nisyeni veya veteriner sağlık teknikeri suni tohumlama izni alarak çalışabilecek. Suni tohumlama ve embriyo transferi izni almış kişi veya kuruluşlar, üretimine ve ithalatına Bakanlıkça izin verilen sperma ve embriyoları kullanmak zorunda olacak. Bakanlıkça kullanımına izin verilmeyen spermayı ve embriyoları kullanan veteriner hekimlerle ilgili olarak yaptırım uygulanacak. Suni tohumlama izinleri iptal edilecek. Suni tohumlama izni iptal edilen veteriner hekimin sorumluluğunda çalışan veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner sağlık teknikerlerine, ceza alma nedeni kendi uygulamaları değil ise il müdürlüğünce başka bir veteriner hekimin yanında çalışma izni verilebilecek. Suni Tohumlama Kursları Çift tırnaklı ve tek tırnaklı hayvanlar ile diğer memeli hayvanlarla ilgili suni tohumlama kurslarına veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni ve Bakanlığın öngördüğü eğitimleri tamamlayan veteriner sağlık teknikeri katılacak. Kanatlılar, suda yaşayan hayvanlar ve arılar ile ilgili suni tohumlama kurslarına, bu konularla ilgili eğitim veren fakülte, ilgili meslek yüksek okulu ve meslek lisesi mezunları katılacak. Ücretler Her Yıl Bakanlık Tarafından Belirlenecek Bakanlık personeli tarafından yapılan suni tohumlama, embriyo transferi ve diğer biyoteknolojik faaliyetler ücret karşılığında yapılacak. Hayvan sahipleri veya bakıcıları tarafından uygulayıcılara ödenecek ücretler her yıl Bakanlık tarafından belirlenecek. Sığır suni tohumlama uygulamalarında, birinci tohumlama ücret karşılığında yapılacak ve izleyen ikinci tohumlamadan uygulama ücreti alınmayacak. Müteakip uygulama ücrete tabi olacak. Embriyo transferinde bütün uygulamalar ücret karşılığında yapılacak. Kulak Küpesi Takma Zorunluluğu İçin Ek Süre »» Büyükbaş hayvanlara getirilen kulak küpesi takma zorunluluğuna uymayan çiftçilere 6 ay ek süre verildi. Sakarya Veteriner Hekimler Odasından yapılan yazılı açıklamada, büyükbaş hayvanlarda kulak küpesi takma zorunluğunun 6 ay uzatıldığı belirtildi. Küpesiz havyarların satışı, nakliyesi, kombinalarda kesilmesi ve pazarlarda satışının yasak olduğu kaydedildi. Açıklamada şu bilgilere yer verildi: "Bilindiği üzere 2012 yılı son aylarında çıkan büyükbaş hayvanların tanımlanması ve izlenmesine dair yönetmelik gereği bir sefere mahsus, tüm hayvanların küpelenmesi için belli bir süre tanınmıştı. Bu süreyi iyi kullanan vatandaşlarımız olduğu gibi umursamayan vatandaşlarımız da oldu. Bunların maalesef mevcutları hayli fazla. Bunu gören devlet yetkilileri, 'soruna çare olsun' diye 6 ay sürecek af getirdi. Bu affı çok iyi değerlendirmeliyiz. Sakarya bölgesi veteriner hekimleri tarafından küpesiz tüm hayvanlara odamızın Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile yapmış olduğu protokol gereği ücret karşılığında küpeler takılmaktadır. Bu 6 aylık zaman dilimini çok iyi kullanmak, hayvancılıkla uğraşan halkımız için son derece önem arz etmektedir." 22 Ocak 2014 Köy-Koop Haber BİTKİ SAĞLIĞI Zeytin Ağaçlarında Vertisilyum Solgunluğu »» Türkiye’de zeytin yetiştiriciliğinde mevcut zararlı ve hastalık sorunlarına ek olarak Verticillium dahliae (solgunluğu) olarak bilinen ve ağaçlarda kısmi dal kurumalarına veya tam kurumaya neden olan bir hastalık kendini göstermektedir. Verticillium dahliae isimli bir fungusun neden olduğu bu hastalık aslında ülkemiz zeytinliklerinde 70’ li yıllardan beri bilinmektedir ancak son on yıl içerisinde özellikle taban arazilerde kurulmuş, sulama olanağına sahip, genç zeytinlik tesislerinde, üreticileri çok kaygılandıracak bir yaygınlığa ulaşmıştır. Verticillium solgunluğunun zeytin ağaçlarında oluşturduğu iki farklı belirti vardır. Bunlardan ilki; Kış sonundan ilk baharın ilk aylarına kadar gelişen ve kendini daha çok sürgün ve dalların kuruyarak ölmesi olarak belli eden akut solgunluktur. Etmen ilkbaharda ağaçlara su yürümeye başladığında çimlenerek kök kısmındaki ince kılcal köklerden girer ve su iletim demetleri içine yerleşir. Burada gelişmesine devam eden fungus sporlar (tohum) oluşturur ve bu sporlar ağacın toprak üstü kısmındaki yapraklarına kadar götürdüğü özsu ile birlikte taşınırlar. Sporların iletim demetlerindeki miktarı öyle artar ki, bazen ağacın kendisi bazen de etmeninin sporları yan yana gelerek ağacın iletim demetlerini dalcık, ana dal, gövde veya kökün herhangi bir noktasından tıkar. Bu aşamadan sonra kapalı iletim demetinin beslediği sürgün kurur. Ayrıca, tıkalı iletim demeti de tıkanma noktasına kadar rengini değiştirerek kahverengimsi renge döner ve kurur. Kesici bir aletle kabuk kaldırıldığında açık iletim demetleri beyaz, tıkalı olanlar kahverengimsi görünür. Belirti oluşumunun ileri dönemlerinde tıkalı iletim demetlerinin bulunduğu kısımdaki kabukta kurur ve dalda damar şeklinde koyu renkli olarak belli olur. Eğer uçlardan geriye doğru kuruma ve ölüm çok hızlı gelişir ise bu durumda ‘inme’ adı verilen ve ağacı tümden ölüme götüren ağır bir tablo ortaya çıkar. Hastalığın gelişimi genellikle ilkbahar ve yaz başında (Temmuz’a kadar) meydana gelmekte, yaz içinde durmakta, sonbaharda (Eylül’den sonra) tekrar gelişme devam etmektedir. Diğer belirti ise ilkbaharda akut solgunluk belirtilerinden sonra ortaya çıkan ve yaz aylarına doğru yavaşça gelişen kronik solgunluk belirtileridir. Ancak bu defa kuruma ilk olarak Böğürtlen, Karanfil, Berberis, Nane, Çilek, gibi 300 civarındaki bitkinin iletim demetlerinde tıkanıklık sonucu solgunluğa neden olmaktadır. Mücadele yöntemleri: çiçeklerde meydana gelir. Çiçekler ölür ancak sürgünlerin üzerinde asılı kalırlar. Daha sonra bunu hastalıklı dallar üzerinde bulunan yaprakların renginin donuk yeşile dönerek dökülmesi izler. Dallar çıplaklaşır, sadece sürgün uçlarındaki yapraklar kalır. Hastalıklı sürgün ve dalların kabuğu kırmızımsı kahverengi olur ve içteki iletim dokularının rengi de koyulaşır. Kronik solgunluğun akut solgunluktan bir diğer farkı da bundan etkilenen zeytin ağaçlarının yıllar içerisinde, hastalık şiddetinin yavaş yavaş azalmasına neden olacak biçimde bir iyileşme sergilemeleridir. Zeytin Verticillium solgunluğu en yaygın ve şiddetli olarak kendini 0-10 yaşlı genç tesislerde göstermektedir. Etmen 50 yaşından daha yaşlı ağaçları çok ender olarak yakalar. Ayrıca, daha önceden pamuk, domates, patlıcan gibi V. dahliae’ ye duyarlı bitkilerin yetiştirildiği topraklarda tesis edilen zeytinliklerde hem daha sık hem de yüksek şiddette solgunluk oluşmaktadır. Hastalığın yayılışı: Sulama ve yağışların neden olduğu yüzeysel su akışı ile kuvvetli rüzgârlar hastalık etmenini çevreye dağıtabilir. Ayrıca hastalıklı bitkilerden dökülen yapraklar da rüzgârla uçuşarak komşu tarlaları bulaştırabilirler. Bütün bu yayılma yollarının dışında hayvan gübresi, karıkla ve salma sulama ile tarım makinelerinin neden olacağı bulaşmayı da göz ardı edilmemesi gerekir. Fidanlıklarda etmenle bulaşık filiz, sürgün ve anaçların, yeni zeytinliklerin tesisi sırasında ise hastalıklı fidanların kullanılması hastalığı temiz ve uzak bölgelere bulaştırır. Konukçuları: Ülkemizde 1941 yılında pamukta, 1970 yılında patates, domates, kırmızıbiber ve patlıcanda, 1971 yılında şeftalide, 1972 yılında zeytin, yerfıstığı, susam, kayısı ve bamyada, 1973 yılında börülcede, 1981 yılında amerikan asma anaçlarında solgunluk hastalık etmeni olarak tespit edilen Verticillium dahliae, Akçaağaç, Pamuk, Badem, Ak kestanesi, Şerbetçi otu, Ayçiçeği, Karaağaç, Begonya, Kiraz, Kültürel önlemler: • Verticillium dahliae etmeninin zeytinlik alanındaki toprağa bulaşmasını önleyecek tedbirler alınarak, • Bulaşık zeytinliklerde ise; etmenin köklerden girişini önleyecek yöntemler uygulanarak bu hastalıkla mücadele edilebilmekte, ağaçların verimliliği ile canlılıklarını tekrar kazanmaları ve korunmaları sağlanabilmektedir. Uygulanacak yöntemler; • Solgunluk ve kuruma belirtilerinin görüldüğü hastalıklı sürgün ve dallar sağlam kısımdan itibaren budanmalı ve bahçeden uzaklaştırılmalıdır. • Yere dökülen hastalıklı yapraklar toprakta hastalık kaynağı oluşturacağından, kuruyan kısımların budanması yapraklar dökülmeden önce tamamlanmalıdır. • Hastalığın bulaşma ve taşınma riskini azaltmak amacıyla budama aletleri sık sık alkol, çamaşır suyu (sodyum hypoklorit) veya ateşten geçirilerek dezenfekte edilmelidir. Özellikle hastalıklı ağaç kısımlarının kesilmesinde kullanılan budama aletlerinin kesici kısımlarında kalan odun parçaları sıyrılıp yakılarak yok edilmelidir. • Etmenin bitkiye girişini önlemek amacıyla köklere zarar verecek derin toprak işlemesinden kaçınılmalıdır. • Hastalığın yayılmasını önlemek üzere toprak işleme aletleri temizlenmelidir. • Hastalık etmeninin ve bulaşık toprağın taşınmasını önlemek üzere karık ve salma sulama sistemleri uygulanmamalıdır. Sulama, etmenle bulaşık olmayan su ile damlama sulama şeklinde yapılmalıdır. • Zeytin bahçelerinde hastalığın bulaşma ve taşınma riskini arttırdığı için etmenin konukçusu olan özellikle pamuk, sebze (özellikle Solanaceae ve Cucurbitaceae familyası), kolza, ayçiçeği, çilek v.b. tarımı yapılmamalıdır. • Yeni tesis edilecek zeytin bahçelerinin bulunduğu alanlarda, hastalığın konukçusu olan bitkilerin tarımı yapıldıysa; bu topraklardan patojeni arındırmaya yönelik en az 2 yıl V. dahliae’nin konukçusu olmayan arpa, buğday gibi tahıllar ile brokoli, mısır gibi bitkiler yetiştirilmeli ve konukçusu olan Solanum nigrum (Köpek Üzümü) ve Xantium sp.(Domuz Pıtrağı) yabancı otları ile mücadele yapılmalıdır. Bulaşık alanlarda mümkünse tesis kurmaktan kaçınılmalıdır. • Yeni tesisler hastalık ile bulaşık olmayan sağlıklı bitkiler ile kurulmalıdır. Bu konuda ülkemizdeki uygulanan fidan üretim sistemi, kullanılan üretim materyallerinin etmen ile bulaşık olması ihtimaline fırsat yaratmaktadır. Bunun önlenmesi için fidan üretiminde kullanılan üretim materyallerinin özel olarak kurulacak ve devamlı kontrol altında tutulacak zeytin damızlık tesislerinden temin edilmesi zorunlu hale getirilmelidir. • Özellikle bu hastalık yönünden riskli olan alanlarda kurulacak tesislerde hastalığa dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır. • Zeytin bahçelerinde uygulanacak gübreler yaprak ve toprak analizlerine göre belirlenmelidir. Özellikle zeytin ağaçlarının hastalığa karşı duyarlılıklarını önlemek amacıyla hızlı gelişimi saylayan aşırı azotlu gübre kullanımından kaçınılmalı, potas eksikliğinin giderilmesine yönelik gübrelemeye önem verilmelidir. Kimyasal Mücadele: • Kullanılacak ilaçlar ve dozları hakkında en yakın il veya ilçe müdürlüklerine başvurulmalıdır. Türkiye’de Zeytinin Liderleri »» Türkiye'de, 2012 yılı geçici verilerine göre, sofralık zeytin üretiminde bir önceki yıla göre yüzde 12,7'lik düşüş, yağlık zeytin üretiminde ise yüzde 11,7'lik artış sağlandığı bildirildi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Manisa Bölge Müdürü Mehmet Akyol, zeytin üretimine ilişkin yapılan istatistik çalışmalarının sonuçlarını değerlendirdi. 2012 yılı sonu itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 40 milyon meyve veren ve 13 milyon civarı da meyve vermeyen yaşta toplam 53 milyon adet sofralık türde, 81 milyon adet meyve veren, 24 milyon da henüz meyve vermeyen yaşta toplam 105 milyon yağlık türde zeytin ağacı bulunduğunu belirtti. Sofralık zeytinde 2012 yılı geçici verilerine göre, zeytin üretiminin bir önceki yıla göre yüzde 12,7’lik bir düşüş göstererek 480 bin ton, yağlık zeytin üretiminin ise yüzde 11,7’lik artışla 1 milyon 340 bin tona yükseldiğini kaydeden Akyol, sofralık zeytinde en yüksek üretimin 82 bin 230 ton ile Manisa'da, yağlık zeytin üeritiminde ise 308 bin 750 tonla Zeytin Üretimi 1988-2012 çekleştirildiğini kaydetti. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre de Kasım ayında ih2009 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006 2008 2010 2012 İzmir'de yapıldığını bildirdi. Akyol, 39 ilde üretimin mevcut olduğu sofralık türde zeytinde, Manisa ilini 77 bin 46 ton ile Aydın, 57 bin 119 ton ile Mersin, 55 bin 126 ton ile Bursa, 32 bin 17 ton ile Hatay illerinin izlediğini, 1 tonluk üretimle Uşak'ın son sırada yer aldığına işaret etti. Yağlık zeytin üretiminde ise İzmir'in ardından 190 bin 228 tonla Aydın'ın, 150 bin 710 tonla Balıkesir, 146 bin 773 tonla Hatay, 129 bin 221 tonla Çanakkale'nın en çok üretim yapılan iller olarak öne çıktığının bilgisini veren Akyol, 55 ilde yağlık türde zeytin üretiminin söz konusu olmadığı Türkiye'de bu alandaki en az üretimin 6 tonla Kocaeli'nde ger- racatını en fazla artıran sektörün, yüzde 33 artışla zeytin ve zeytinyağı sektörü olduğunu açıklamıştı. 2010 2011 2012 Miktar Değer Miktar Değer Miktar Değe Miktar Değer ABD 8,208 25,087 3,879 12,042 1,379 5,081 5,936 17,047 S.Arabistan 2,769 9,197 2,325 7,995 2,601 9,154 4,138 13,385 Japonya 2,014 7,646 2,433 9,422 1,978 7,767 2,026 7,305 Çin 511 1,760 325 1,290 502 2,003 1,060 3,895 Irak 531 2,070 866 3,319 979 3,647 997 3,813 BAE 1,238 4,128 1,149 3,630 1,114 3,495 936 2,736 İran 356 1,127 223 833 673 3,055 882 2,611 Filipinler 430 1,817 419 1,640 322 1,435 390 1,561 Almanya 390 1,626 435 1,932 559 2,410 406 1,503 Azerbaycan 47 214 153 682 197 870 345 1,351 Güney Kore 624 1,815 400 1,322 688 1,861 484 1,331 Avustralya 1,077 3,660 852 2,905 224 740 435 1,302 Noveç 235 909 235 865 210 806 267 865 Köy-Koop Haber Ocak 2014 MEVZUAT Hayvan Sevklerine Yeni Düzenleme Geldi »» Canlı hayvan nakli yapan nakliyecilerin yetki belgesi, bakıcı ve sürücülerin ise yeterlilik belgesi alması 01 Ocak 2014 tarihi itibarı ile zorunlu bulunmaktadır. 24 Aralık 2011 tarih ve 28152 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 'Hayvanların Nakilleri Sırasında Refahı ve Korunması Yönetmeliği’nde, canlı omurgalı hayvanların yurt içindeki nakilleri sırasında korunmalarını ve hayvan refahı kurallarına uyulmasını güvence altına almak ve bu kapsamda yapılacak olan resmî kontrollerde uygulanacak esas ve usulleri belirlenmeştir. Bu Yönetmelik, gerçek ve tüzel kişi ve kuruluşlara ait nakil araçlarının taşıyacağı teknik ve sağlığa uygun asgari şartları, nakil sırasında hayvanlara refakat eden bakıcılar ile nakil araçlarının sürücülerine yeterlilik belgesi, nakil yapan nakliyecilere yetki belgesi ve hayvan naklinde kullanılan araçlara onay belgesi verilmesi veya bu belgelerin iptal edilmesi için yapılacak iş ve işlemler ile denetim ve yaptırımlarla ilgili olarak yapılacak diğer işleri kapsamaktadır. Coğrafi koşullardan dolayı mevsimsel göçer hayvancılığın yapılmasına bağlı olarak hayvanların nakliyesinin gerektiği durumlarda veya hayvanların sahibi tarafından kendi işletmelerinden 50 kilometre altındaki bir mesafe için kendi nakil araçları ile taşınmasının söz konusu olduğu durumlarda sadece 5 inci ve 56 ncı maddeler uygulanacak olup, ekonomik bir faaliyet ile bağlantılı olarak gerçekleşmeyen hayvan nakliyesi ile veteriner hekimin önerisi kapsamında doğrudan veteriner hekim muayenehane, poliklinik veya hayvan hastanesine getirilip götürülen hayvanların naklinde uygulanmaz. Yönetmelik, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 8 inci ve 9 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır. Yönetmelik kapsamında bahsi geçen; Ayrılış yeri: Hayvanın, hareket saatinden önce en az 48 saat süre ile orada kalmış olması şartı ile nakil aracına ilk kez bindirildiği yeri, hayvanların ilk bindirilme yeri ile hayvan pazarı arasında kat edilen mesafenin 100 kilometrenin altında olması ya da hayvan pazarından ayrılma saatinden önce hayvanların en az 6 saat süre ile yeterli altlık malzemesi ile bağlanmadan ve su verilerek dinlendirilmesi şartı ile hayvan pazarını, Bakanlık: Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, Bakıcı: Hayvanların refahından doğrudan sorumlu olan ve yolculukta hayvanlara refakat eden kişiyi, Çıkış noktası: 5996 sayılı Kanunun 34 üncü maddesine göre belirlenmiş hayvanların Türkiye'yi terk ettiği gümrük çıkış kapılarını ve veteriner sınır kontrol noktalarını, Dinlendirme ya da aktarma yeri: Hayvanların indirilerek ya da indirilmeden, nakil aracı değiştirdikleri herhangi bir yer veya yolculuk sırasında durulan varış yeri dışındaki herhangi bir mola yerini, Genel Müdürlük: Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünü, GPS sistemleri: Küresel, sürekli, doğru ve garantili zamanlama ve konumlandırma hizmetleri veren uydu tabanlı alt yapılar ya da bu Yönetmeliğin amacına uygun olarak eşdeğer kabul edilen hizmetle- ri sağlayan herhangi bir teknolojiyi, Hayvan: Balıklar hariç canlı omurgalı hayvanları, Hayvan refahı: Hayvanların tüm yolculuk süresince bakımı, beslenmesi, barındırılması ve nakliyesinin acı, ağrı ve eziyetten uzak, sağlıklı bir şekilde yapılmasını, Hayvan sahibi: Hayvanların mülkiyet hakkını üzerinde bulunduran gerçek veya tüzel kişiyi, Hayvan taşıma deniz aracı: Ro-ro gemisi ve içinde hayvanların hareket ettirilebilir konteynerler içerisinde taşındığı gemiler dışında kalan, evcil atgiller ya da sığır cinsi ve koyun ve keçi türü hayvanlar ile domuzgiller türlerine ait evcil hayvanların taşınması için kullanılan ya da kullanılması düşünülen bir deniz aracını, İl/ilçe müdürlüğü: İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri ile ilçe müdürlüklerini,Konteyner: Hayvanların nakli için kullanılan ancak kendi başına bir nakil aracı olmayan sandık, kasa, kafes, kutu, kap ya da diğer herhangi bir sert yapıyı, Kontrol istasyonları: Nakliyesi yapılan hayvanların dinlendirilmesi, yemlenmesi ve sulanması amacıyla en az 12 saat süreyle seyahate ara verilen yeri, Nakil aracı: Hayvan nakli için kullanılan kara, deniz, hava ve demiryolu araçlarını, Nakliye: Varış yerinde indirme işlemi tamamlanıncaya dek hayvanların bir ya da birden fazla nakil aracı ile gerçekleştirilen hareketleri ve bindirme, indirme, aktarma ve dinlendirme dahil bununla ilgili işlemleri, Nakliyeci: Kendisi veya başkası adına hayvan taşıyan herhangi bir gerçek ya da tüzel kişiyi, Organizatör: Yolculuğun bir bölümü için, en az bir taşeron nakliyeci tutmuş veya yolculuk için birden fazla nakliyeci ile sözleşme yapmış ve yolculuk kütüğünde ilgili bölümleri imzalamış olan gerçek veya tüzel kişiyi, Resmî veteriner hekim: 5996 sayılı Kanun ve bu Yönetmelik kapsamında verilen görevleri Bakanlık adına yapan Bakanlık personeli veteriner hekimi, Sınır kontrol noktası: Sınır gümrük kapılarında yer alan gümrüklü yer ve sahalarda canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin ülkeye girişinde kontrollerinin yapıldığı yeri, Terbiye edilmemiş tek tırnaklılar: Heyecan, acı ya da ıstıraba neden olmaksızın bağlanması ya da bir yular ile güdülmesi mümkün olmayan atgilleri, Tescilli tek tırnaklılar: 19/4/2011 tarihli ve 27910 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Safkan Arap ve İngiliz Atlarının Soy Kütüğü Kayıtları, İthalat ve İhracatı Hakkında Yönetmelik kapsamında soy kütüğüne kaydı yapılmış atları ve atların menşei olan ülkede bulunan ve söz konusu ırk için geçerli soy kütüğünden ve kayıtlardan sorumlu yetiştirici birliği veya diğer bir yetkili otorite ya da yarış, konkur ve dresaj atlarıyla ilgili herhangi bir uluslararası birlik veya kuruluş tarafından düzenlenmiş bir kimlik belgesiyle tanımlanmış atları, Uzun yolculuk: Nakliyedeki ilk hayvanın hareket ettirildiği andan başlamak üzere 8 saatten daha uzun süren yolculuğu, Varış yeri: Hayvanın nakil aracından indirildikten sonra en az 48 saat süreyle tutulduğu veya kesildiği yeri, Yetiştirici: Sürekli ya da geçici olarak, hayvanların bakımından sorumlu ya da bu tür bakımlarını yapan ve nakliyeci dışındaki herhangi bir gerçek ya da tüzel kişiyi, Yolculuk: Hayvanların ayrılış yerinden dinlendirme ya da aktarma yerinde veya herhangi bir başka ara noktada indirme, dinlendirme ve bindirme dâhil varış yerine kadar olan tüm nakliye işlemini, ifade etmektedir. 23 Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımlara Yüzde 50 Destek »» Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Tebliğ No: 2013/59) 14 Aralık 2013 Tarihinde Yayınlandı. Tebliğin Amacı: Doğal kaynaklar ve çevrenin korunmasını dikkate alarak, kırsal alanda gelir düzeyinin yükseltilmesi, tarımsal üretim ve tarıma dayalı sanayi entegrasyonunun sağlanması için küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, tarımsal pazarlama altyapısının geliştirilmesi, gıda güvenliğinin güçlendirilmesi, kırsal alanda alternatif gelir kaynaklarının oluşturulması, yürütülmekte olan kırsal kalkınma çalışmalarının etkinliklerinin artırılması ve kırsal toplumda belirli bir kapasitenin oluşturulmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Tebliğin Kapsamı: Kırsal alanda ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlamak için, gerçek ve tüzel kişilerin ekonomik faaliyetlere yönelik yatırımlarının desteklenmesi amacıyla yapılması gereken hususları kapsar. Ekonomik yatırımlar destekleme programı kapsamında; 1- a) Tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik yeni yatırım tesislerin yapımı, b) Tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik mevcut faal olan veya olmayan tesislerin kapasite artırımı ve teknoloji yenilenmesi, c) Tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik kısmen yapılmış yatırımların tamamlanması, ç) alternatif enerji kaynakları kullanan yeni seraların yapımına yönelik yatırımlar, d) Tebliğ kapsamında bulunan konularla ilgili tarımsal faaliyetlere yönelik yapılmış veya yapılacak tesislerde kullanılmak üzere, alternatif enerji kaynaklarından jeotermal, biyogaz, güneş ve rüzgar enerjisi üretim tesislerinin yapımı, e) Koyun, keçi ve manda konularında sabit yatırım projeleri, hibe desteği kapsamında değerlendirilir. 2- Bu Tebliğ kapsamında tarımsal ürünlerin üretimine yönelik bir hibe desteği verilmez. 3- Tarımsal ürünlerin işlenmesi kapsamında, başka bir yatırım tesisinde ilk işlemesi yapılan mamul ürünün ikincil işlenmesine ve paketlenmesine yönelik yatırım teklifleri hibe desteği kapsamında değerlendirilmez. Sert kabuklu meyveler bu madde kapsamında değildir. 4- Un ve karma yem konularında yeni yatırım tesisi başvuruları kabul edilmez. Kütlü pamuk konusunda teknoloji yenileme ve kapasite artırımı dışındaki başvurular kabul edilmez. Çay konusunda sadece yaş çay üretiminin yapıldığı illerdeki başvurular kabul edilir. 5- Tarımsal ürünlerin depolanmasına yönelik yeni tesis başvurularında sadece çelik silo ve soğuk hava deposu hibe desteği kapsamında değerlendirilir. 6- Yatırımcılar bu Tebliğ kapsamında ekonomik yatırım konularında ülke genelinde sadece bir adet proje başvurusunda bulunabilir. Yatırım süresi: Yatırım projelerinin tamamlanma tarihi 01/ Aralık/2014’tür. Başvuru Süresi:Bu Tebliğde belirtilen usul ve esaslara göre hazırlanan başvurular, 16.Aralık.2013 tarihinde başlamış olup 27.Ocak.2014 günü mesai bitimine kadar İl Müdürlüğüne elden teslim edilecektir. (Elektronik ortamda girişleri yapılmış başvurular dosya içinde elden teslim edilir.) Başvurular, tebliğe ait Uygulama Rehberi Bakanlığımızca yayınlandıktan sonra kabul edilmeye başlanacaktır. Başvuracak kişi ve kuruluşlar: Başvurular, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılır. 1- Başvuru sahibi gerçek ve tüzel kişilerin Bakanlık tarafından oluşturulan çiftçi kayıt sistemine veya Bakanlık tarafından oluşturulmuş diğer kayıt sistemlerine son başvuru tarihinden önce kayıtlı olması gerekir. 2- Ekonomik yatırımlara yönelik proje konularına başvurabilecek gerçek ve tüzel kişilerin idari ve mali açıdan kamudan bağımsız olması gerekir. 3- Ekonomik yatırımlar için son başvuru tarihinden önce kurulan; a) Kollektif şirket, limited şirket ve anonim şirket şeklinde kurulmuş olan şirketler ve bunların aralarında oluşturdukları ortaklıklar, b) Tarımsal amaçlı kooperatifler, birlikler ile bunların üst birlikleri, ekonomik yatırım konularına tüzel kişilik olarak başvurabilirler. Şirket ve Tarımsal amaçlı kooperatifler, birlikler ve bunların üst birlikleri, kuruluş tüzüklerinde/ana sözleşmelerinde belirtilen faaliyet alanları ile ilgili yatırım konularına başvurabilir. Kuruluşların proje başvurusu, hibe sözleşmesi imzalanması ve uygulamaların gerçekleştirilmesi konularında yetkili kurullarından son başvuru tarihinden önce yetki almış olması ve bu yetki belgesini proje başvurularında ibraz etmiş olmaları gerekir. Ekonomik yatırım konularında yatırım tutarı ve destekleme oranı 1- Ekonomik yatırımlar için proje başvurularında hibeye esas proje tutarı, gerçek kişi başvurularında 300.000 Türk Lirasını, tüzel kişi başvuruları için ise 800.000 Türk Lirasını geçemez. 2- Hibeye esas proje tutarının % 50’sine hibe yoluyla destek verilir. Diğer %50’si oranındaki tutarı başvuru sahipleri kendi kaynaklarından temin etmekle yükümlüdür. 3- Proje bütçesi KDV (Katma Değer Vergisi) hariç hazırlanır. Yatırımcıların, daha geniş bilgi almak için İl Müdürlüğüne müracaat etmeleri gerekmektedir. Meyve Suyuna Şeker İlavesi Kaldırılıyor »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca görüşe açılması beklenen “Meyve Suyu Tebliğ Taslağı” yürürlüğe girerse, yüzde 100 meyve sularına asitlik düzenleyici veya tatlandırma amacıyla şeker ilave edilemeyecek. 30 Aralık 2006′da yürürlüğe giren Türk Gıda Kodeksi Meyve Suyu ve Benzeri Ürünler Tebliği, ilgili AB direktifinde yer alan yeni düzenlemeler esas alınarak yeniden düzenlendi. Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonunun uygun görmesi halinde yayımlanarak yürürlüğe girecek. Tebliğde, “konsantreden üretilen meyve suyu; meyve suyu konsantresine, su ve işleme sırasında ayrılan aromanın ve gerektiğinde pulp ve meyve keseciklerinin tekrar kazandırılmasıyla elde edilen ürün”, “meyve nektarı; meyve suyuna, konsantreden üretilen meyve suyuna, meyve suyu konsantresine, meyve suyu tozuna, meyve püresine veya bunların karışımına, su ma ve tadına sahip, fermente olmamış ancak fermente olabilen ürün” olarak tanımlanıyor. ve şekerlerin ve/veya balın ilave edilmesiyle elde edilen fermente olmamış ancak fermente olabilen ürün”, “meyve suyu; sağlam, olgun, taze veya soğukta muhafaza edilmiş meyvelerden, tek meyveden veya daha fazla meyvenin karışımından elde edilen, elde edildiği meyve ve meyvelerin karakteristik renk, aro- Buna göre, mevcut düzenlemede meyve suyu olarak adlandırılan ürünlere asitlik düzenleyici veya tatlandırma amacıyla şeker ilave edilebilmekteyken, taslağın yürürlüğe girmesiyle yüzde 100 meyve sularına şeker eklenemeyecek. Yürürlükteki düzenlemede kapsam dışında tutulan domates suyu, yeni tebliğde domates suyu ve konsantreden üretilmiş domates suyu şeklinde üretebilecek. Domates suyu ve konsantreden üretilen domates suyuna tuz, baharat ve aromatik bitkiler katılabilecek. Ocak 2014 Köy-Koop Haber 24 KIRSAL KALKINMA Kooperatif Genel Kurulu ‘Türkiye Ekonomi Notu’ Nasıl Yapılır ? »» Kooperatiflerin her yıl 1.ocak-30 Haziran tarihleri arasında Genel Kurullarının yapılması kanuni bir zorunluluktur. Yurdumuzda bulunan binlerce kooperatifin Yönetiminde yer alanların kanun hükümlerini takip ederek Genel Kurullarını nasıl toplamaları gerektiğini, hangi resmi kurumlara müracaat edeceklerini, hazırlanması gereken evrakları ve diğer birçok konuyu bilmeleri gerekmektedir. Bu bakımdan bir kooperatifin Genel Kurulunu toplamak için öncesinde nelerin yapılacağını bildiren bu yazı, bütün kooperatiflere yardımcı olacaktır. Ancak burada önemli olan, Bazı kooperatiflerde Gümrük ve Ticaret İl Müdürlüğüne müracaat edilirken, bazılarında Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğüne müracaat gerekmektedir. 1-Genel Kurul yapılması ve Gündemi için Yönetim Kurulu kararı alınır. 2-Toplantı öncesi Yapılacak işlemler ve Hazırlanacak Evraklar: • Toplantıdan önce Yönetim Kurulu, kendi dönemine ait belgeleri ayırır ve Muhasebeci ile birlikte Bilanço ve Gelir-Gider farkı Cetvelini hazırlar. • Ortaklık Defterine kayıtlı üyelerin (ortak Numarası, isim, ikametgâh imzalanacak kısmı) ihtiva eden Hazirun Cetveli hazırlar. Bunun altını Yönetim Kurulu üyeleri imzalar. • Yönetim Kurulu, görevde bulunduğu süreyi içine alan bir Faaliyet Raporu hazırlar. Bunu bütün Yönetim Kurulu üyeleri imzalar. İsteyen üye sadece kendisi için de bir rapor hazırlayabilir. Gelir-Gider Evrakları ve Bilanço Denetçiye teslim edilerek Rapor hazırlaması istenir. Denetçi de Denetçi Raporu’nu hazırlar. Talep eden ortaklara da bilanço ile gelir gider tablosunun bir örneği verilir Toplantıdan önce, Yönetim Kurulu gelecek yıl için Tahmini Bütçe hazırlar. BU daha önceki yıllardaki giderlere göre hazırlanır. Eğer Yönetim Kurulu bu bütçeyi hazırlamamışsa, üyeler teklif olarak verebilir. Genel kurula katılma hakkına sahip olan ortaklar toplantı tarihinden önce taahhütlü mektupla gerektiğinde gazete, gazete olmayan yerlerde mahalli örf ve âdete göre ilan yoluyla toplantıya davet edilir. Davet yazıları elden imza karşılığı da ortaklara teslim edilebilir. Toplantı tarihi, yeri ve gündemi toplantıdan en az 15 gün önce ilgili bakanlık birimlerine yazılı olarak bildirilir. Bu bildirime, Bakanlıkça tespit edilen miktardaki temsilci ücretinin ilgili Maliye veznesine yatırıldığını gösteren belge eklenerek toplantıda temsilci bulundurulması talep edilir. Temsilci ücretlerinin ne kadar olduğunu ve hangi hesaba yatırılması gerektiğini İlgili Bakanlık önceden bildirmektedir. Ücreti ödenmesine rağmen temsilcinin gelmemesi halinde Kooperatifin başvurusu üzerine, ödediği temsilci ücreti kooperatife iade edilir. Yönetim kurulunca usulüne uygun olarak başvuru yapıldığı halde temsilci toplantıya katılmaz ise bir saat beklendikten sonra Temsilcinin gelmediğine dair bir tutanak yapılır ve toplantıya başlanır . Toplantı yapılacak yerin toplantı saatinden önce açık bulundurulması için gerekli tedbirler önceden alınır. Toplantı salonunda oturulacak yerlerin, havalandırmanın, ortaklar için gerekirse kâğıt ve kalem bulundurulması, fazladan gündem ve bilanço hazırlanır. Gerekiyorsa toplantı yerini ve gidilecek yönü gösteren ok işaretli Levhalar konur. Toplantıdan önce, Toplantıya Başkanlık ve Kâtiplik yapacak kişileri belirlemek gerekir. Hatta bunlar için önergeler de hazırlanır. Turgay SOLMAZ Köy-Koop Genel Müdürü Toplantıya gelen üyelerin hemen gelişlerinde Hazırun Çetveli’ne imzalarının alınması, Toplantıyı Yönetim Kurulu adına Başkan veya bir üye açar. Hazirun Çetvelindeki imzalara göre toplantı yapılabilecek sayıda ortağın hazır bulunduğunu bildirir ve Gündeme geçileceğini söyler. Gündemin 1. maddesine göre Saygı Duruşuna davet eder. 1 dk lık saygı duruşundan sonra, Gündemin 2. maddesine göre Divan Heyeti seçiminin yapılacağını bildirir. Bu konuda daha önce hazırlanan teklifi veya başka ortaklar tarafından verilecek teklifleri ayrı ayrı okur. Teklifleri veriliş sırasına göre oylayacağını bildirerek 1. teklifi oylar. Eğer çoğunluk kabul ederse, diğerlerinin oylanmasına gerek kalmadığını bildirir. 1. teklif kabul edilmezse sırası ile diğerlerini oylar. Divan Başkanı ve Katip olarak seçilen üyeleri Divana davet eder. Burada dikkat edilecek husus, tekliflerde kooperatif üyesi olmayan bir kişi yazılmış ise o teklifin o ismi oylamaya sunulmaz. Mesela Başkan ortaklardan, katip üye dışarıdan teklif edilmiş ise; toplantıyı idare eden Yönetim Kurulu üyesi o üyenin oya sunulmayacağını, zira kooperatif ortağı olmadığını belirtir ve sadece Başkanı oylar. Başkan seçildi ise; diğer teklifleri sırası ile sadece katip üyeler için oya sunar. Böylece Başkanlık Divanı kurulur, toplantıyı idare etme yetkisi Başkana geçer. Bu arada gündeme yeni madde ilave ettirmek isteyen ortaklardan bir talep var ise; Başkan gündemden önce bunu Genel Kurula sunar ve oylar. Eğer kabul edilir ise, günden buna göre değişmiş olur. Bilindiği gibi Gündemde olmayan hususlar görüşülemez. Ancak, (Hesap tetkik komisyonu seçilmesi-Bilançonun görüşülmesinin ve ibranın geriye bırakılması-çıkan veya çıkarılan ortaklar hakkında karar alınması- Genel Kurulun yeni bir toplantıya çağrılması -Yönetim Kurulunun bir kararının iptali-Yönetim Kurulu ve Denetçilerin azli- Yeni Yönetim Kurulu ve Denetçi seçimi ile ilgili hususlar için) Kooperatife kayıtlı toplam ortağın en az 1/10 nun, gündeme geçilmeden önce yazılı teklifte bulunmaları halinde, bildirilecek hususların gündeme konulması Kurula katılanların yarıdan bir fazlasının kabulü ile yapılır Böyle bir talep olmasına rağmen Divan bunu nazara almazsa, durum bir zabıtla tespit edilir, bakanlık Temsilcisine verilir. Önerge sahiplerinden biri de toplantıda bu konuda konuşarak bunun oylanması gerektiğini, oylanmayacaksa bu talebin zapta geçirilmesini ister. Zira bu husus Genel Kurul Toplantısının iptal sebebidir. »» Bu yazımızda sizlere, Dünya Bankası Türkiye programında Baş Ekonomist olarak görev yapan Marina Wes ve Ekonomist Cevdet Cağdaş Ünal’ın Türkiye Ekonomi Notu başlıklı raporunu birinci bölümünü sizlere aynen aktaracağım. Türkiye ekonomisi 2013 yılında hız kazandı, fakat orta vadeli büyüme görünümünün, potansiyelin altında kalması bekleniyor. • Toparlanan iç talep ile birlikte, enflasyon ve dış dengesizliklere ilişkin endişeler, normalleşmesi beklenen küresel sermaye koşulları altında tekrar beliriyor. • Tekrar potansiyel büyüme trendini yakalamak ve Türkiye’nin avantajlı demografik penceresinden tam anlamıyla faydalanabilmek için, yapısal reformları-ki bunlar iş yapma ortamını daha elverişli hale getirmeyi, eğitimde kalite seviyesini artırmayı ve iş gücü piyasasını daha esnek hale getirecek düzenlemeleri yapmayı içeriyor- gerçekleştirmek büyük önem taşıyor. 2013 yılında ekonomik büyüme, güçlü iç talebin desteğiyle toparlandı. Ekonomi özel tüketimin, kamu yatırımlarının ve stok artışının öncülüğünde ilk üç çeyrekte, geçtiğimiz yıla oranla (g-y-o) yüzde 4.0 genişledi. İç talebin büyümeye toplam katkısı 6.1 yüzde puan (yp) olurken, aynı dönemde net ihracatın negatif katkısı 2.2 yp oldu.Özellikle, özel sektör yatırımları altı çeyrek arka arkaya azaldıktan sonra üçüncü çeyrekte yüzde 5.3 arttı. Neredeyse bütün ekonomik göstergeler büyümedeki bu momentumun dördüncü çeyrekte de devam edeceğini gösteriyor. Dolayısıyla GSYH büyümesinin 2013 yılında 4.3`e ulaşacağını tahmin ediyoruz. Dış dengesizliklerin tekrar artarken, düşen enerji fiyatları AB’deki ekonomik toparlanma ve yüksek turizm gelirleri Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü [email protected] cari açıktaki bozulmayı sınırladı. Net altın ticareti hariç, 12-aylık birikimli cari açık çok az değişerek, Aralık 2012’de kaydedilen 54.2 milyar dolardan 51.9 milyar dolara geriledi. Yılın ilk üç çeyreğinde AB’deki toparlanma, altın hariç ihracatın (g-y-o) yüzde 7.0 artmasının arkasındaki temel etmen oldu. Buna ek olarak yıl başından itibaren yüzde 13 artan turizm gelirleri ve görece olarak düşük seyreden enerji fiyatları, altın hariç cari açığa olumlu katkı sağladı. Buna rağmen, 2013 yılında net altın ticaretindeki aşağı yönlü düzeltmenin de etkisiyle, 12-aylık birikimli cari açık 2012 yılı sonunda ki 48.5 milyar (GSYH’ye oranı yüzde 6.2) dolardan Ekim ayında 60.9 milyar (2013 yılı tahmini GSYH’sine oranı yüzde 7.2) dolara çıktı. Türkiye’nin önümüzdeki 12 ay için dış finansman ihtiyacı 225 milyar dolar (GSYH’nin yüzde 25’inden fazla) dolaylarında, seyrediyor. Cari açığın finansmanı hala yüksek oranda kısa vadeli sermaye akışlarına dayanırken, doğrudan yatırımlar ve diğer uzun vadeli sermaye akışları toplam finansmanın yüzde 50`sini oluşturuyor. Buna rağmen, Fed’in parasal genişlemeyi yavaşlatacağını açıklamasının ardından sermaye çıkışlarının hızlandığı 2013 yazında dahi borç çevirme oranları yüksek seviyelerde kalmayı başardı. TL’de yaşanan değer kaybı, güçlü iç talep ve gıda fiyatlarındaki artış enflasyonun Merkez Bankası’nın hedefinin üzerine çıkmasına neden oldu. Kasım’da yüzde 7.3’e ulaşan yıllık enflasyon geçen sene sonundaki yüzde 6.4’ün ve Merkez Bankası yıl sonu enflasyon hedefi olan yüzde 3-7 bandının üzerinde yer alıyor. Çekirdek enflasyon (enerji, tütün ve alkol fiyatlarını içermeyen) geçtiğimiz on altı ayın en yüksek ikinci seviyesi olan yüzde 7.2`ye ulaştı. Bu rakam aynı zamanda enflasyonun hedefin üzerine çıkmasının temel sebeplerinin TL’deki değer kaybı ve iç talepten kaynaklanan yukarı yönlü baskı olduğuna işaret ediyor. Son dönemde akar yakıt fiyatlarındaki artışlar göz önünde bulundurulduğunda, enflasyonun Aralık ayında artarak yıl sonunda yüzde 7.5`a ulaşacağını düşünüyoruz. - sürecek İletişim: Marina Wes: [email protected] Cevdet Cağdaş Ünal: [email protected] Tarım İstihdamındaki Düşüş Mevsimsel Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımdaki istihdamın Eylül ayında, mevsim şartları nedeniyle TemmuzAğustos dönemine göre gerilemesine karşın yine de 6,37 milyonu bulduğunu belirterek, “Tarım, yüzde 12,3 olan işsizlik oranını 2,4 puan düşürerek yüzde 9,9’a çekti.” dedi. İşsizlik oranların ile ilgili açıklama yapan Bayraktar, bir önceki aya göre Nisan’da 350 bin, Mayıs’ta 225 bin, Haziran’da 191 bin, Temmuz’da 83 bin artan, Ağustos ayında da 46 bin azalarak 6 milyon 511 bine inen tarımdaki istihdamın Eylül ayında 141 bin kişilik azalmayla 6 milyon 370 bine düştüğünü bildirdi. Birlik başkanı, Nisan’da 6 milyon 58 bin, Mayıs’ta 6 milyon 283 bin, Haziran’da 6 milyon 474 bin olan tarımdaki istihdamın, tarımsal faaliyetin zirveye çıktığı Temmuz’da 6 milyon 557 bine ulaştığını, Ağustos Tarımda Çalışanların Yüzde 47,5’İ Kadın ayında 6 milyon 511 bine, Eylül ayında ise 6 milyon 370 bine gerilediğini belirtti. Tarım İşsizliği 2,4 Puan Düşürüyor Türkiye’de işsiz sayısının Eylül’de 2 milyon 831 bin kişi, işsizlik oranının yüzde 9,9 olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Geçen yıl Eylül ayında işsizlik oranı yüzde 9,1 düzeyindeydi. Tarımın, 6 milyon 370 bin kişiye iş, aş sağlayarak, işsizliği tek hanelere indirmesi olağanüstü önemdedir. İşsizliği 2,4 puan indirerek, çağımızın en büyük belalarından işsizliğe tarımın çare olması, ekonomimize yaptığımız en büyük katkıdır.” değerlendirmesinde bulundu. Tarımda çalışan 6 milyon 511 bin kişinin yüzde 52,5’ini erkeklerin, yüzde 47,5’ini kadınların oluşturduğunu bildiren Bayraktar, 3 milyon 343 bin erkek ile 3 milyon 26 bin kadının tarımda istihdam edildiğini belirtti. Türkiye’de 7 milyon 552 bin kadının istihdamda yer aldığını, bunların 3 milyon 131 bininin hizmetler, 3 milyon 26 bininin tarım, 1 milyon 43 bininin sanayi, 65 bininin ise inşaat sektöründe çalıştığını vurgulayan Bayraktar, tarımda çalışanların yüzde 47,5’inin kadın, çalışan kadınların yüzde 39,3’ünün ise tarımda istihdam edildiğini bildirdi. Bayraktar, kadın istihdamında hizmetler payının yüzde 46,2 iken, sanayinin payının yüzde 13,6’da, inşaatın payının yüzde 0,8’de kaldığını vurguladı. Köy-Koop Haber Ocak 2014 SAĞLIK 25 Sağlıklı Dişler, Mutlu Gülüşler... Merhaba değerli okurlar, Ağız ve Diş Sağlığı sohbetlerimizin sonuncusuna geldik. Bu, sizinle olan 12. sohbetimiz. Koskoca 1 sene ne çabuk geçti… Gaz lambası devrinde çok oturan misafire içten içe söylenen bir söz vardır: Lambamızda gaz kalmadı; Söylenecek söz kalmadı; Hadi artık gidin siz; Yatacağız hemen biz. Allah’tan gaz artık aydınlanmada kullanılmıyor ve bol miktarda var. Söyleyecek söz deseniz mesleğimin her kelimesi bence bir konu başlığı. Ancak amatörce yaptığım bu işten, bıktırmadan, işine son verilmeden ‘istifa etmek’ en erdemlisi… Ben birkaç sözden sonra gideyim, siz de dinlenin en iyisi... Not: ‘Hadi Dişlerinizi Görelim’ bölümü ile ben yine bir süre buralardayım… Bu sayıda son kez ‘çeneye çakılan vidalar’dan yani ‘diş implantları’ndan ve ‘diş konusunda acil durumlar’dan sohbet edelim isterseniz. Yan yana çekilmiş çok diş varsa çok yük bineceği için uzun bir köprü (yani sabit protez) şansı yoktur. Bu gibi durumlarda da implantlar yerleştirilip sabit köprüler yapılabilir. Arka bölgelerde diş olmadığı durumlar: Arka bölgelerde dişler olmadığı durumlarda eskiden takıp çıkarmalı protezler yapılırdı. Artık çene kemiğinin uygun bölgesine yerleştirilen implantlarla sabit köprüler yapılabilir. Tam dişsiz durumlar: Dt. Coşkan ARAS [email protected] Alt ve üst tam protezlerde tutuculuğun artırılması: Sağ üst arka bölgede 2 implant üzerine köprü Ortada çekilmiş tek dişler: Tek diş kayıplarında iki yandaki dişlere dokunmadan, küçültmeden eksik dişin yerine implant yerleştirilebilir. İmplant İmplantlar, çene kemiklerinin içine yerleştirilen ve doku dostu maddelerden yapılmış olan yapay köklerdir ve bazı hastalar için dişhekimliği mucizeleridir, doğru teşhis ve planlama ile harikalar yaratılır. İmplant yerleştirilirken diş çekiyormuş gibi uyuşturulur ve bir implant için gerekli süre normal iki diş çekimi gibidir. İşlemi anlatıp gözünüzde büyütmeyeyim. Şu var ki siz bir şey hissetmiyorsunuz. 3 ay kemiğe kaynama beklendikten sonra üst işlemleri (kron, köprü, çıtçıt vs.) yapıyoruz. Uzun bölgeli diş eksiklikleri: İmplantların Sık Kullanıldığı Vakalar: Genelde alt çenede 6, üst çenede 8 implant üzerine sabit köprüler yapılarak hastalar takıp çıkarmalı dişlerden kurtulurlar. İmplantın Başarısı: Erken yaşlarda oluşan diş kayıplarıyla ileride çene kemiklerinde erime fazla olur ve genelde alt tam dişsizlik durumlarında yapılan protezler, ağızdan kolaylıkla çıkar. Bu durumlarda çene kemiğinin uygun bölgesine yerleştirilen 2 implantla ve ağızdaki protezin altına yerleştirilen çıtçıtla protez ağıza sabitlenir. İmplantı ehil kişilere yaptırınız. İyi marka implant kullandırınız. Kullanılan implantın marka ve tipinin yazdığı kimlik kartını hekiminizden isteyiniz, yıllar sonra gereksinim olabilir. Bakımını ve kontrolleri aksatmayınız. 2 implantla alt protezde tutuculuğun artırılması Diğer dişler gibi implantların da çevresinin iyi temizlenmesi gereklidir. 6 ayda bir dişhekimine gidilmesi, 2 senede bir filminin alınması tavsiye olunur. Tedavi bittikten 6-7 yıl sonra bana gelen bir hastanın esprisini hiç unutmam. “Bana ‘6 ay sonra gel’ mi demiştiniz? Ben onu ‘6 yıl sonra gel’ anlamışım!...” Sol altta ortada çekilmiş tek diş yerine implant üstü kron İmplant Sonrası Bakım: Her Ağıza İmplant Yapılamaz: Dişler genç yaşta kaybedilmişse ileriki yaşlarda çene kemiklerinde erimeler çok olur ve implanta yer kalmaz. İleri cerrahi tekniklerle bazen implanta yer sağlanarak yine implantlar yerleştirilebilir. bir başka tek diş eksiği implantı Dişte Acil Durumlar • Diş çok ağrıyorsa uygun bir ağrı kesici alınız. • Ağrı kesici de fayda etmiyorsa bazen ağza alınan soğuk su sakinleşmeyi sağlayabilir. • Dişe alkol, rakı, kolonya, ilaç basmak sadece dişetlerini yakar, faydası yoktur. • Çok ağrıyorsa gece oturarak veya yüksek yastıkla uyumaya çalışın. • Şişme varsa bir dişhekimine danışarak geniş spektrumlu, daha çok (oksijensiz ortamda gelişen) anaerob mikroplara etki eden bir antibiyotik başlanabilir. Çünkü diş mikropları %80 oranında anaerobdurlar. • Diş kırılmışsa veya yerinden oynamışsa hemen bir dişhekimine gidiniz. • Diş yerinden çıkmışsa yıkamayınız, hemen bir ıslak beze sararak veya süt içinde tutarak veya çocuk/ ebeveyninin ağzının içinde tutarak dişhekimine zaman geçirmeden gidiniz. Her zaman belirteceğim bir konu var: “Dişim ağrırsa dişhekimine gider doldurturum” düşüncesi yanlıştır. Diş kendiliğinden ağrımıyorsa doldurulur. Kendiliğinden ağrı varsa ya kanal tedavisiyle kurtarılmaya çalışılır ya da çekilir. Dişhekimine, şikâyet olmadan 6 ayda bir, en geç yılda bir gidiniz. Son kez; Sağlıklı dişler, mutlu gülüşler… Yüz Ağrısı Sinüzit Habercisi Olabilir Diyarbakır’ın İçinden Dişhekimi muayeneden sonra dişin - Ayıp ettin Tohtur Beğ, istirsen hepçekilmesi gerektiğini hastasına söy- sini sök al, dayanirem ha. ler. Fakat bir sorun vardır, muaye- Aksilik bu ya diş fazlaca sağlam çınehanede dişi uyuşturma maddesi kar, bir türlü gelmez. Üstüne üstlük kalmamıştır. Hastaya memleketini 10-15 dakika sonra bir de kırılmasın sorar. Hasta böbürlenerek: mı!… Uğraş dur kökü çıkaracağım - Diyarbakır’lıyam, bubam. diye, kan ter içinde. Hasta ağrılara dayanabildiği kadar dayanır. YakDişhekimi bunun üzerine: laşık yarım saat sonra artık acılar - Dişin kolay çekilecek gibi. Benim canına tak der adamın. Sonra feryat bildiğim Diyarbakır erkekleri cesur figan bağırır: olur, dayanıklı olur. Senin bu dişi uyuşturmadan çekelim mi? - Tohtur Beğ! Tohtur Beğ! DiyarbaBu iltifatlı sözler üzerine hasta yiğit- kır’lıyam didimse içindenem dimedim yaaa!!! liğe leke sürmemek için: Böbrekler Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar »» Günlük yaşamda böbreklerle ilgili birçok yanlış bilgiye sahip olunuyor ve bu yanlış bilgiler adeta değişmez doğrular gibi zihinlere yerleşiyor. İşte doğru bildiğimiz yanlışlar; Böbreklerimi rüzgarda üşüttüm: Böbreklerimiz rüzgardan üşütmez. Kişi genel olarak üşüttüğü zaman vücut direnci düşer, mikropla da karşılaşırsa kolay hastalanır. Bunun sonucunda oluşacak iltihabi bir hastalığın böbreğe sıçramasıyla sorun ortaya çıkabilir. Belim ağrırsa, böbreklerim hasta demektir: Bel ağrılarının ilk nedeni böbrek değildir, ama öyle zannedilir. Böbrek taşı ağrıyla gelir, ağrı yoksa taş yoktur: Birçok insan böbreğinde taş varsa ağrı ve sızısının oluşacağını zanneder. Böbrek taşlarının önemli kısmı sessizce oluşur ve böbrekte sessizce hasar yapar. Bir diğer yanlışın ise böbrek hastalığının zor anlaşılır algısı: Aksine bir ultrason ve bir kan tahliliyle yarım gün bile sürmeyecek bir test grubuyla onlar kolayca teşhis edilebilir. Vücudumda ödem var, böbreklerim hasta olmalı: Vücuttaki şişlikler öncelikli olarak böbreğe ait değildir. Dolaşım hastalıkları, kalp damar hastalıkları, hormonal hastalıklar ve böbrek hastalıklarından kaynaklanan şişlikler olabilir. Böbrek naklinde işlevsiz böbrekler değiştirilir: Böbrek nakli operasyonlarından sonra kişinin işlev görmeyen böbrekleri değiştirilmez. Teknik sebeplerden dolayı hastanın kasığına takılır. Kasıktaki damarlar küçük olur, böbrek damarları ve kasık damarları çap olarak daha yakındır. »» Baş ağrısı, burun tıkanıklığı, koku alamama, kuru öksürük, geniz akıntısı varsa ve kış enfeksiyonlarını geç atlatıyorsanız kronik sinüzit hastası olabilirsiniz. Sinüsler yüz kemikleri içerisinde bulunan içi hava dolu hücrelerdir. İçlerinde burnu nemlendirmeye yönelik “mukus” denilen salgılar üretilir. İnce bir kanalla burun içine açılırlar ve bu salgılar burun içine direne edilir. Nezle gibi burun içinde bir enfeksiyon oluştuğunda burun içi ödemlenir ve şişer. Bu durum mukusun burun içine geçişine engel olup, sinüs içinde birikmesine ve sinüs içerisi basınç artışına yol açar. Sinüs içerisi artmış basınçda baş ağrısına neden olabilir. Yüzün ön kısmı, yanaklar, alın ve göz arkasındaki ağrının sinüzit habercisi olabilir.“Bütün baş ağrıları sinüzit belirtisi değildir. Bazen migren ve gerilim tipi nörolojik baş ağrıları artış daha fazla olmaktadır ve ısı değişiminde (sıcak ortamdan soğuk ortama geçildiğinde) ağrının şiddeti değişiklik gösterebilmektedir. Sinüzit Riski Nasıl Azaltılır? Sinüs Başağrısında Ağrının Yayılımı sinüzit ağrılarını taklit etmektedir. Genellikle yüzün ön kısmında bu ağrı hissedilmektedir. Bu tip baş ağrıları sabahları şiddetli olup, gün içi azalma eğilimi göstermektedir. Baş hareketleriyle özellikle başı öne eğmekle Grip ve nezle gibi üst solunum yolları enfeksiyonlarından korunarak, sinüzitin gelişim riski azaltılmaktadır. Bu nedenle grip şikayetleri olan insanlarla yakın temastan uzak durmak, sık sık el yıkamaya özen göstermek sinüzit gelişim riskini azaltmaktadır. Burun içini tahriş eden sigara gibi kimyasallardan uzak durmak enfeksiyon riskini azaltmaktadır. Oda havasını buhar makinaları kullanarak nemlendirmek sinüzit gelişimini engellemede yardımcı olmaktadır. Bir Elma 8 Bin 500 Kişiyi Koruyabilir »» Günde bir elma binlerce insanı yüksek kolesterolden koruyabilir. Bu iddia İngiliz bilim adamlarına ait. British Medical Journal'da yayınlanan araştırmaya göre İngiltere'da yaşayan 50 yaşın üstündeki herkes günde bir elma yerse yılda 8 bin 500 ölüm engellenebilir. İngiltere'de 5 milyon kişinin kolesterol düşürücü haplardan kullandığı belirtilirken, birçok insan bunu bir kalp hastalığını önlemek için alıyor. Buna öncül önlemler deniyor. Geri kalanlar ise bir kez kalp krizi geçirmiş ve ikincil önlem olarak kullanıyor. Statinler adı verilen kolesterol haplarının etkilerinin kalp krizi geçirmiş olanlarda yüksek olduğu düşünülüyor ancak hiç geçirmemişlerde ve birincil önlem olarak kullananlarda tartışmalı. Araştırmayı yürüten uzmanlar, günde bir elma yemek gibi basit yaşam alışkanlıklarını değiştirmenin alternatif bir çözüm olduğunu düşünüyor. Üstelik araştırma İngiltere'nin en saygın üniversitesi olan Oxford Üniversitesi'nden bilim adamları tarafından yapıldı. Uzmanlar öncelikle ne kadar sebze meyve yemenin genel olarak kalp hastalığı riskini azalttığını basit bir matematiksel analiz ile ortaya koydu. Bunun sonucunda 50 yaşın üzerinde kolesterol düşürücü hap kullananların günde 1 elma ya da başka bir meyve, sebze yediğinde aynı etkiye maruz kaldığı belirlendi. Buna göre sadece İngiltere'de 50 yaşın üzerindeki herkes günde bir elma yerse 8 bin 500 kişinin kalp hastalığından ölüm riski düşerken, 50 yaş üstü herkes kolesterol hapı kullanırsa, 9 bin 400 kişinin kalp hastalığı riskinin azalacağı belirlendi. 26 Ocak 2014 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER OCAK-ŞUBAT 2014 TARIM FUARLARI TAKVİMİ 08.01.2014 - 11.01.2014 Enerji Verimliliği 5. Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı Verimli Enerji Üretimi ve Çevre Teknolojileri, Verimli Yalıtım, Motor, Ulaşım, Aydınlatma, Isıtma Soğutma Teknolojileri, Atık ve Yenilenebilir Enerji Teknolojileri Expotim 09.01.2014 - 12.01.2014 EXPO NATURA 14 5.Doğal ve Organik, Yöresel Ürünler & Doğal ve Sağlıklı Yaşam Fuarı Bitkisel, Doğal ve Organik Gıdalar, İçecekler ve Ürünler, Doğal Tedaviler, Yöresel Gıdalar, Sağlıklı Yaşam, SPA, Sağlık Turizmi Tureks Fuarcılık - Yeşilköy 10.01.2014 - 12.01.2014 Fresh Türkiye Yaş Meyve- Sebze, Depolama ve Ambalajlama Fuarı Yaş Meyve- Sebze, Organik Ürünler, Sert Kabuklu Meyveler, Kuruyemişler, Aromatik ve Tıbbi Bitkiler, Zirai Tohumlar ve Teknolojileri Start Fuarcılık – Yeşilköy 10.01.2014 - 12.01.2014 Tohum Teknolojileri,Tohumculuk ve Fidancılık Tohumculuk ve Tohum Teknolojileri, Fide, Fidan, Süs Bitkileri, Paketleme-Ambalaj Tarımsal Yazılımlar, Tarımsal Bankacılık, Bitki İslahı, Gübre Start Fuarcılık – CNR Expo İstanbul 22.01.2014 - 25.01.2014 Agro Eurasia 8.Uluslararası Tarım ve Tarımsal Mekanizasyon Fuarı Tarım ve Tarımsal Mekanizasyon Tüyap Fuarcılık 22.01.2014 - 25.01.2014 Avrasya Hayvancılık 2014 4.Hayvancılık, Ekipmanları, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi Fuarı Hayvancılık, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi Tüyap Fuarcılık 06.02.2014 – 09.02.20114 Gaptarım Tarım, 5.Tarım Teknolojileri ve Hayvancılık Fuarı Tarım, Tarım Teknolojileri, Hayvancılık Akort Tanıtım Organizasyon ve Fuarcılık OCAK AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Kışı ılık geçen yerlerde ilkbaharda ekilecek tarlalar sürülür ve açmalar yapılır. Ekimle birlikte gübre verilmemiş tarlalara gereken gübreler verilir. b) Yeşil gübre amacıyla Güneyde bakla ekimi yapılır. c) Kabarık tarlalar loğ denilen yuvarlak silindir taşlarla bastırılır. Sık olan hububat tarlalarında filizler hayvanlara yedirilir. d) Ambarlarda gerekli koruma ve mücadele işleri yapılır. SEBZECİLİK a) İklimi uygun yerlerde seralarda turfanda sebzecilik işleri devam eder. b) İklimi uygun bölgelerde sıcak yastık hazırlıkları başlar. Ay sonuna doğru tohumlar sıcak yastıklara ekilir. Bazı sebze fidelerinde şaşırtma yapılır. HAYVANCILIK a) Birçok yerlerde hayvanlar ahırda olduğu için ahırların bakımı önemlidir. Ahırlar temizlenmeli, havalandırmalı, hastalıklarla mücadele için önlemler alınmalıdır. b) Hayvanlar çeşitli yemlerle beslenmeli, zararlılarla mücadele edilmeli ve havalar temiz tutulmalıdır. c) Doğum hazırlıklarına başlanır. d) Ilık bölgelerde hayvanlar meralarda otlatılır. MEYVECİLİK a) Fidan çukurları açılır. Bahçe toprakları uygun yerlerde derince bellenir ve gübrelenir. b) Fidanların sökülmeleri, katlanmaları ve dağıtım işleri yapılır. İklimi ılık olan, bölgelerde fidan dikimleri yapılır. Zeytin fidanları dikilir. Elma ve armut tohumları tavalara ekilir. c) Zeytin ve turunçgillerde budama yapılır. Kalem aşısı hazırlığına başlanır. d) Meyve bahçelerinde kış ilaçlaması yapılır. e) Turunçgiller, muz ve hurma hasadı yapılabilir. Ambalaj ve pazarlama işleri devam eder. Ambarlarda tekniğe uygun bir şekilde muhafaza edilir. b) Soğuk hava depolarında muhafaza edilen üzümler piyasaya sevkedilir. e) Hayvan hastalıklarına karşı koruyucu aşılar yapılır. TAVUKÇULUK a) Kümeslerde sık sık havalandırma ve temizlik işleri yapılır, c) Geç kalmış bahçe belleme işleri tamamlanır. Çeşitli gübreler uygulanır. d) Ilık iklimli bölgelerde bazı sebzelerin ekimi yapılır. e) Seralarda ve sıcak yastıklarda sulama, uç alma ve çapalama işleri yapılır. f) Sera ve sıcak yastıklarda çeşitli zararlılarla mücadele işlemleri yapılır. g) Lahana, kıvırcık salata, pırasa, ıspanak, maydanoz gibi kış sebzelerinin hasadı yapılır. Ambarlarda ve soğuk hava depolarında sebzeler muhafaza edilir. Ambalajlanarak pazara sevkedilir. BAĞCILIK a) Ilık bölgelerde asma dipleri açılır. Boğaz kökleri temizlenir. Gübreleme yapılabilir. Bazı ılıman bölgelerde derin krizme yapılır. b) Kuluçka hazırlıklarına başlanabilir. c) Kümes hayvanları genel olarak içeride beslendiklerinde çeşitli ve uygun yemlerle beslenmelidir. d) Kümeslerde hayvanların çeşitli hastalıklara karşı koruyucu aşıları yapılmalıdır. İlaçlar yemlerle verilmelidir. ARICILIK a) Arılar devamlı olarak kovanda olduklarından kovan ağızlarının temizliği ve havalandırma yapılır. c) Arılar için yeteri yem yoksa bez parçasına toz şeker konarak kovan içine yerleştirilir. Uyuyan arıların düşüp ölmemesi için kovan ve petekler sarsılmamalıdır. d) Kovanlarda görülmesi muhtemel hastalık ve zararlılarla mücadele edilir. Mevzuat ▶▶ 5 Aralık 2013 Tarihli ve 28842 Sayılı Resmî Gazete , 2013/5625 Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Dayalı Üretim Faaliyeti Gösteren Tesisler İçin Uygulanacak Fiyat ve Süreler ile Yerli Katkı İlavesine İlişkin Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar ▶▶ 12 Aralık 2013 Tarihli ve 28849 Sayılı Resmî Gazete, Ölçü ve Ölçü Aletleri Muayene Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 14 Aralık 2013 Tarihli ve 28851 Sayılı Resmî Gazete, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/59) ▶▶ 16 Aralık 2013 Tarihli ve 28853 Sayılı Resmî Gazete, 2013/5626 2014 Yılında Sulama Birliklerince İşletilen Sulama Tesislerinde Uygulanacak Su Kullanım Hizmet Bedeli Tarifeleri Hakkında Karar UNTEK 2014 Unlu Ürün Teknolojileri, Pastane ve Fırın Ekipmanları Fuarı Unlu Ürün Teknolojileri, Pastane ve Fırın Ekipmanları, Değirmen Makineleri, Soğutma, Depolama ve Lojistik Reed Tüyap Fuarcılık ▶▶ 16 Aralık 2013 Tarihli ve 28853 Sayılı Resmî Gazete, 2013/5656 Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu Kaynaklı Kredi Borçlarının Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kararda Değişiklik Yapılması Hakkında Karar Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... ▶▶ 17 Aralık 2013 Tarihli ve 28854 Sayılı Resmî Gazete, 2013/5632 Uyumu Sağlanmış (Armonize) Mal Tanımı ve Kodlama Sistemi Hakkında Uluslararası Sözleşme Uyarınca Uygulanması Gereken 13.02.2014 - 16.02.2014 Sınıflandırma Görüşlerinin Yürürlüğe Konulması ile 16/12/2011 Tarihli ve 2011/2572 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Karar ▶▶ 18 Aralık 2013 Tarihli ve 28855 Sayılı Resmî Gazete , 2013/5680 Tasfiye Kararı Alan Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin Tasfiyelerine İlişkin Usul ve Esasların Belirlenmesi ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Olan Borçlarının Terkin Edilmesi Hakkında Karar ▶▶ 18 Aralık 2013 Tarihli ve 28855 Sayılı Resmî Gazete, Suni Tohumlama, Tabii Tohumlama ve Embriyo Transferi Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 21 Aralık 2013 Tarihli ve 28858 Sayılı Resmî Gazete, Doğal Çiçek Soğanlarının 2014 Yılı İhracat Listesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/61) ▶▶ 25 Aralık 2013 Tarihli ve 28862 Sayılı Resmî Gazete, Koyun ve Keçi Türü Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 25 Aralık 2013 Tarihli ve 28862 Sayılı Resmî Gazete, Sığır Cinsi Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 26 Aralık 2013 Tarihli ve 28863 Sayılı Resmî Gazete, Çiğ Sütün Değerlendirilmesine Yönelik Destekleme Uygulama Esasları Tebliği (No: 2013/64) Köy-Koop Haber Ocak 2014 SPOR-TARIM BULMACA Sigaranın Yararları! 27 »» Başlık sigara içenler için ne kadar cazip değil mi? Şimdi bu başlığı gören sigara seven okurlar, “yaşasınnnnn,en sonunda haklılığımız kabul edildi.İnsanlık sigaranın ne kadar yararlı olduğunu kabul etti” diye sonuç çıkarmıştır. Sigarada 4000 Adet Zehirli Madde Var Evet, artık itiraf etmenin ve insanlığı gerçeklerle aydınlatmanın vakti geldi. şeydir. Böylece uyumadığınız için, o saatlerde de çalışıp hem kendinize hem de ülkenize faydanız artar. “Sigara Yararlıdır” Çünkü sigara içmek: • Sizin spor yapmanızı sağlar. Çoğu zaman tembel zannedilen kişilerin, sırf sigara bulmak için market, bakkal ve zaman sınırı olmadan sigara arama mücadelesi spor yapmalarına da olanaktır. • Sizi güçlendirir. Sırf sigara içmek için kar, soğuk, yağmur demeden evinizin balkonunda, bahçelerde, kuytu köşelerde sigara içme çabanız, direncinizi artırır. • Ekonomiye katkınız olur. İçtiğiniz sigara ve yanında eksik etmediğiniz çay, kahve tüketimiyle ekonomiyi canlandırarak, ülkeyi de önemli ölçüde kalkındırırsınız. • Eğitime katkınız olur. Sigaradan kaynaklanan rahatsızlıklar nedeniyle sık sık sağlık sektörüne uğramanız nedeniyle, gencecik doktor adaylarımızın eğitimlerine de katkınız olur. • Sağlık sektörüne canlılık getirirsiniz. Doktorların sizlere yazdığı reçeteler ve tedaviler sonucu, sağlık ve eczacılık sektörünün sırtı yere gelmez. • Bazı iş kollarını canlı tutarsınız. Sigaradan erken ölümler sonucu, cenaze levazımatçılığı, cenaze taşımacılığı, mezar kazıcılığı gibi Adnan YAHŞİ Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü [email protected] meslekler sayenizde, hep kazandıran mesleklerden olur. • Ülke nüfusunun dengelenmesine yardımcı olursunuz. Sigaradan kaynaklanan erken ölümler neticesinde, ülke nüfusunun dengede tutulmasına destek verirsiniz. Hatta bu konuda ödül bile alabilirsiniz. Y. İzzettin BAŞER 4 5 6 7 8 9 10 11 1 A T K E S T A N E S İ 2 K R A M P O N S E R A 3 Ş E B B O Y M A L A K 4 A N Z E R K A N A D A 5 M A S U L U S E Y 6 S S A N 7 E A S 8 F A L 9 A K T A R 10 S İ İ R T 11 I R 12 A L T A İ L E A İ A A M Psikolojik rahatsızlıkların birçoğunun nedeni olarak yine baş suçlu sigaradır. Sonuçta çağımız teknoloji çağı. Toplumda yaşayan herkes bilgiye kolayca ulaşabiliyor. Herkes sigaranın zararlarını da çok iyi biliyor. Sorun, irademize hâkim olamadığımızdan kaynaklanıyor. Devlet ve özel sektör bu konuda her türlü desteği sağlıyor. Birçok iş ilanında, sigara içilmeme şartı, bu ko- • Sigara uykunuzu kaçırır. Sigaranın uykunuzu kaçırması iyi bir 3 E bu kötü alışkanlıktan vazgeçmemiz gerekiyor. Çünkü saymakla bitiremeyeceğimiz kadar hastalık (mide, akciğer, üreme organları, kalp, karaciğer vb. gibi ) nedeni sigaradır. Bir çok kanser teşhisinde baş suçlu yine sigaradır. • Sigara içmek iştahınızı keser. Az yemek yemeniz sayesinde, mutfak bütçenize sağlayacağınız katkı, sizin para biriktirip, zengin olma ihtimalinizi de artırır. 2 N Yazılı ve görsel basında sigaranın zararları sıkça yer almasına rağmen, insanların doğasındaki, yasağa karşı gelme durumu, sigara içenleri daha da coşturuyor. Ancak yol yakınken • Sigara içmek saygı görmenize neden olur. Sigara içenlerin cildinin çabuk yıpranması sonucu, yaşıtlarından yaşlı gözükmesi sizin de saygı görmenize neden olur. Çok sigara için, çabuk yaşlanın ve daha çok saygı görün. 1 İ İşin şakası bir yana, sigara artık tüm dünya da yasaklanma yolunda. • Evlerde alarm görevi üstlenirsiniz. Sigaradan kaynaklanan öksürük sonucu, tüm gece öksürmeleriniz, evlerinizde bir nevi hırsıza karşı alarm yerine de geçer. TARIM BULMACA U Ne kadar da şaşırtıcı değil mi? Hiç aklınıza gelir miydi sigara denen illetin böyle faydaları olduğu. L İ S A Y A A K A R I V K R 12 M A D A N A L T A R I M I Soldan Sağa 1- Kozmetik sanayisinde de kullanılan yabani kestane türü 2- Futbolcu ayakkabısı... Tarıma elverişli duruma getirilmiş özel ve kapalı alan 3Turpgillerden, güzel kokulu, dar yapraklı bir bitki... Manda yavrusu 4Karadenize özgü meşhur bal... Kuzey Amerika’da bir ülke... 5- Bir kürk hayvanı... Millet... Bir sesleniş 6- Temel içeceğimiz.. Ademoğlu... Vilayet 7- Yabancı... İskambilde birli... Dumanın bıraktığı leke 8- Bakı... Büyük alışveriş merkezi 9- Harmanda dövülen arpa ve buğday saplarını alt üst etmek.... Avuçiçi... 10- Bir ilimiz... Gelir 11- Şarkı, türkü... Adana’da doğmuş olan 12- BM’ler FAO örgütü tarafından ilan edilen 2014 yılının konusu. Yukarıdan Aşağıya 1- Gece açan küçük kokulu çiçekleri olan, otsu bir bitki... 2- Şimendifer... Kurosawa soyadlı ünlü Japon yönetmenin adı 3- Silah, kılıç vb. şeylerde tutulacak yer... Görümce 4- Budala, aptal, ahmak... Rusya’da bir göl 5- Çiçeksiz bitkilerde üreme organı... Türkiye Radyo Televizyon Kurumu 6- Yabankazı... ABD’nin ingilizcesi... Bir binek hayvanı... 7- En kısa zaman... Üstün nitelikli... Meriç nehrinin bir kolu 8- Tesbih ağacı... Beyaz... Temiz, namuslu 9- Bitkilerden elde edilen kokulu ve uçucu sıvı... Avcının yakaladığı... Hatıra 10Cuma ezanından önce cuma günleri minareden okunur... Mevki, kat 11- İstençli... Su kıyısında yapılmış büyük, görkemli ev 12- Adam, erkek... Bal yapar Defne Ağacının Hikâyesi Mitolojiye göre bir gün Apollon Thessalia'da kıyıları ağaçlarla gölgelenen Peneus ırmağı kenarında, güzel genç bir kız gördü. Bu güzelin adı Daphne idi ve Apollon görür görmez ona aşık olmuştu. Daphne ormanların derinliklerinde dolaşmaktan zevk alıyor, ay ışığında yabani hayvanları kovalamak avlamak en büyük eğlencesi idi. Yalnız başına dolaşmayı çok seviyordu. Dahası Daphne hayatı boyunca yalnız yaşamaya yemin etmişti. Erkeklerden nefret ediyordu bu yüzden evlenmeyi kesinlikle istemiyordu. Fakat Apollon ona delicesine tutulmuş peşini bırakmıyordu. Ormanda karşılaştıklarında Tanrı Apollon güzeller güzeli bu kızla konuşmak istedi ancak Daphne ondan korkarak koşmaya başladı. Apollon ne dediyse onu durmaya ikna edememişti, Daphne korkmuştu bir kere. Yorgun düşene kadar koştu koştu, daha fazla koşacak gücü kalmadığında yere yıkıldı ve toprak anaya yalvarmaya başladı. "Ey toprakana beni ört beni sakla, kurtar" Toprak ana onun yakarışını duymuştu, az sonra Daphne yorgunluktan ağrıyan bacaklarının sertleştiğini, odunlaşmaya başladığını hissetti. Gri renginde bir kabuk göğsünü kapladı. Güzel kokulu saçları yapraklara dönüştü ve kolları dallar halinde uzandı, küçük ayakları ise kök olup toprağın derinliklerine doğru indi. Apollon sevdiği kıza sarılmak isterken bu Defne ağacına çarpınca şaşırdı. O günden sonra Defne ağacı Apollon'un en sevdiği ağaç oldu, ve defne yaprakları genç tanrının saçlarının çelengi oldu. Kahramanlara ödül olarak defne yapraklarından yapılma taçlar taktılar. Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; Kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden. Albert Einstein KİTAP nudaki hassasiyetin artığının da bir göstergesi. Sigarayı bırakmak istiyorsanız, tek yapmanız gereken beyninize emir vermektir. Ona “İÇME” demeniz yeterlidir. Bu emriniz, hem sizi, hem sevdiklerinizi hem de geleceğinizi kurtarma yolundaki ilk adımınız olacaktır. Aya ilk adım atan astronotun sözleri gibi: “… İnsanlık için küçük ama bir insan için büyük bir adım…” tacağınız büyük adımlar A ve spor dolu günler sizinle olsun… Küreselleş(tir)me Karşısı Bilim Politik Yazılar Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir. Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Nasıl Bir Organik Tarım Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Yayınevi: Yeni İnsan Bu kitapta Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği deneyimlerini paylaştı, nasıl sorusunun yanıtlarını aradı.
Benzer belgeler
Köy-Koop Haber Gazetesi 34. Sayı
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Dr. Tuba ŞANLI
• Dr. Güray AKDOĞAN
• Tevfik Fikret CENGİZ