Köy-Koop Haber Gazetesi 34. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 34. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi EYLÜL 2014 Yıl:3 Sayı:34 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ Tarımsal Ürün Fiyatları Artışlarının Kazanamayanları: Çiftçiler »» Türkiye’de bu yıl kuraklık, don, dolu, fırtına, hortum ve sel gib bir çok doğal felaket nedeniyle tarımsal üretimde yaşanan rekolte kaybı, artan ihracat talepleri yanında spekülatif nedenler de tarım ürünleri ve buna bağlı gıda fiyatları artışının nedenleri olarak gözüküyor. Peki bu fiyat artışı üreticiye para kazandırıyor mu? Kazanamayan belli! Kazanan kim? Gıda ürünleri ve fiyatlarına yönelik yaşanan gelişmeler gündemde birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’un çok önemli açıklamaları ve tespitleri işte tüm bu sorulara ve sorunlara cevap veriyor. Temel Tanı: Neyi Aramalı? Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, “Tarım ürünlerinde meydana gelen veya gelebilecek fiyat artışları hemen gündemde kendine yer bulur ve suçlu aranır. Bunun temel nedeni tarım ürünlerinin yani gıdanın insan ihtiyaçları hiyerarşisinde ilk sırada yer almasındandır. Fiyat artışlarında ilk önce çiftçinin suçlanması gibi bir yaklaşım ortaya konmaya çalışılır ki, bu hem pratikte hem de teoride kabul edilecek bir olgu değildir. Hele Türkiye gibi işletme- Hayvancılık Yatırımlarına 2018 Yılına Kadar %50-80 Hibe Desteği »» Başvuruların, her ayın 1-15’i arasında, il/ilçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine yapılması gerekiyor. En az bir yıl önce Türkvet veri tabanı veya Koyun Keçi Kayıt Sistemine kayıtlı en az 10, en fazla 49 baş anaç sığır veya en az 100, en fazla 200 baş anaç koyun-keçi kapasiteli aktif işletmeler, yeni kurulacak veya tadilat yapılacak ahır veya ağıl için %50 hibe, damızlık koç, boğa ve teke alımlarında ise %80 hibe desteğinden faydalana- bilmek için, başvurularını her ayın 1-15’i arasında il/ ilçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine yapmaları gerekiyor. » Syf 13’de “Kooperatifleri Türkiye’nin Geleceği Açısından Çok Önemli Kurumlar Olarak Görüyoruz.” Denizbank Tarım Bankacılığı Pazarlama ve Projeler Müdürü Dr. Levent Öztürk ile Tarım Bankacılığını Konuştuk. » Syf 12’de lerin % 64,8’inin 50 dekardan daha küçük, %83’ünün 100 dekardan daha küçük (2001 yılı verileri) olduğu bir ülkede çiftçi istese de tarım ürünleri fiyatlarının artışında rol alamaz. Çünkü rol alabileceği mekanizmalara ve fırsatlara (!) sahip değildir. Fiyat artışında rol alabilmesi için küçük ve de orta ölçekli çiftçilerin sermaye birikimine, depolama koşullarına ve de örgütlü bir yapıya sahip olması ayrıca piyasa hareketliliğinden de haberdar olması gerekir. Peki, acaba küçükorta ölçekli çiftçiler bunlara sahip mi? Konuya daha analitik ve neden-sonuç ilişkileri çerçevesinde bakmak gerekiyor, aksi halde sonuca gitmektense sürekli “bağcı dövülür” durulur.” değerlendirmesinde bulunuyor. » Syf 11’de Çiftçi’nin Elektrik Borcu Desteklemeden Kesilecek »» 2014 Yılında Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı 30 Ağustos 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. Bakanlar Kurulu Kararında; 15 Eylül 2014 tarihine kadar çiftçi elektrik borcunu ödememesi durumunda, şirketin bankadan alacağı yazılı talep üzerine, bu yıl çiftçilere yapılması gereken tarımsal destekleme ödemelerinden, şirketin alacaklı olduğu tuta- 2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı Strateji Eylem Planı Hazırlık Eğitim Çalıştayı Gerçekleşti »» Köy-Koop Merkez Birliği ‘Strateji Eylem Planı Hazırlık Eğitim Çalıştayı’nı Isparta Tarım Kooperatifleri Bölge Birliği ve Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) Türkiye Temsilciliği işbirliği ile Isparta’da gerçekleştirdi. 12-15 Ağustos 2014 tarihleri arasında 3 gün süreyle gerçekleşen eğitim çalıştayına; Köy-Koop Merkez Birliğine bağlı tüm bölge birlik başkanları, Isparta Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Cenk Şölen, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Denetleme Kurulu Başkanı Ahmet Mendil, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı’ndan Şükran Altun, sivil toplum örgütü temsilcileri, yazılı ve görsel basın mensupları ile Köy-Koop bölge birlik personelleri katılım sağladı. » Syf 6’da Tarımda Kayıtlı Çalışan Yok Gibi ra karşılık gelen kısım şirket alacağına karşılık mahsup edilecek. » Syf 4’te »» TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Tarımda çalışan 20 kadından 19’u, 20 erkekten 15’i kayıt dışı çalışıyor” dedi. Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2014 Mayıs ayı verilerine göre, tarımda istihdam edilen 5 milyon 820 bin kişiden yüzde 83,1’i olan 4 milyon 838 bininin kayıt dışı çalıştığını, kayıt dışı çalışma oranının erkeklerde yüzde 73,5’de kalırken, kadınlarda yüzde 93,8’yi bulduğunu belirtti. 2014 Mayıs ayında tarımda çalışan 3 milyon 60 bin erkekten, 2 milyon 248 bininin, 2 milyon 760 bin kadından, 2 milyon 590 bininin kayıt dışı istihdam edildiğini vurguladı. » Syf 15’te Hadi İLBAŞ Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Erol AKAR Dünden Bugüne Kooperatifçilik -34» Syf 2’de Türk Kooperatifçilik Tarihine Bir Not -I» Syf 10’da Orman Kooperatiflerinde Nereye? » Syf 7’de Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ünal ÖRNEK Dünyanın En Zengin Ülkesinde 48 Milyon Aç! Endüstriyel Tarıma Karşı Mücadele » Syf 4’te » Syf 5’te Bitkisel Yağ İthalaçısı Ülke Olmaktan Memnun muyuz? » Syf 19’da Prof.Dr. Hasan VURAL Dr. Erhan EKMEN Dr. Nezaket CÖMERT Kooperatiflerin Türkiye ve Kırsal Kalkınma Yönünden Önemi » Syf 14’de İspanya’da Son Gelişmeler Pestel (Pestle) Analizinin Uygulanması » Syf 16’da » Syf 8’de KOOPERATİFÇİLİK YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK • Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI • Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA • Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Dr. Yener ATASEVEN • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Neşe N. TOPRAK • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Dr. Güray AKDOĞAN • Dr. Caner KOÇ • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Ünal ÖRNEK • Erol AKAR • Tevfik Fikret CENGİZ SA M LA AÇLI KOO P RI M Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. ER F BİR LİKLERİ M E RK www.koykoop.org adresinden ulaşabilirsiniz. KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. V E D İ Ğ E R TA - sürecek - Yazarımızın önceki yazılarına 01/09/2014 26/09/2014 01/09/2014 30/09/2014 01/09/2014 30/09/2014 01/09/2014 30/09/2014 MA Ülkede tekrar filizlenmesi ve 1987 Genel Seçimlerinden sonra yavaş yavaş ilerlemeye başlaması ile demokratik köy kooperatifçiliğinde de bir gelişme başladı. Birlikler tekrar faaliyete başladılar ve hatta İzmir, Sinop, Kastamonu, Gümüşhane, Edirne, Manisa, Muğla ve Çanakkale gibi 8 Birlik, Merkez Birliği kurmak için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na başvurdular. 01/09/2014 26/09/2014 IN Esasında KÖY– KOOP borçlu bir kuruluş değildi. Ancak, o zaman yöneticileri tutuklu olduğundan alacaklarını alamıyor ve dolayısıyla borcunu ödeyemiyordu. Aynı zamanda büyük payına sahip olduğu Bağcılar Bankası’na da bir ‘sermaye artırımı” oyunuyla el kondu. 01/09/2014 24/09/2014 01/09/2014 26/09/2014 Temmuz 2014 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi Temmuz 2014 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi Temmuz 2014 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi Ağustos 2014 Dönemine Ait BSMV Beyanı ve Ödenmesi Ağustos 2014 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi Ağustos 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı Ağustos 2014 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi Ağustos 2014 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı Ağustos 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı Ağustos 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi Ağustos 2014 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödenmesi Ağustos 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödenmesi Ağustos 2014 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi Ağustos 2014 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi Ağustos 2014 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi İ AT Ayrıca, Ticaret Bakanlığı Köy-Koop’un tüm mal varlıklarına el koyarak bunların satışını yine kendi atadığı kişilere verdi. Biz, dışarıda kalan kooperatifçiler buna itiraz ettik. İtirazımız sonucu Ankara 4.Ticaret Mahkemesinde dava açıldı. Bir olayı hiç unutmam. Böylece, ilk olarak KÖYHasanoğlan’dan bir tanıdık, davaya KOOP olayı ile demokratik bakan hâkimin hemşehirlisi olduğuözel sektör karşısında nu söyleyerek, benimle tanıştırmak istedi. Hâkimin makamına gittik. Bizi bir varlık olarak sesini çok dostça karşıladı. Söylediği şuydu: duyurmaya ve bir güç olmaya “Hadi Bey, bir genel kurul yapın, rast- başladı. Bunun üzerine özel gele 11 kişiyi yönetim kuruluna seçin. sektör tarafından KÖYÜstümde çok ağır baskı olmasına rağ- KOOP’u ortadan kaldırmak men ben bu davayı reddederim. Çünkü için girişimler başladı. Bu Ticaret Bakanlığının Köy-Koop aleyhinde dava açma hakkı yoktur. Siz Ba- girişimlerin en önemlisi kanlıktan kredi almış olsaydınız böyle “böl ve yönet” politikasıydı. bir hakları doğardı.” Nitekim o zamana kadar KÖYGenel Kurul için Ticaret Bakanlığı’na KOOP içinde bir arada olan başvurduk. Ne var ki, isteğimiz kabul köy kooperatifleri birlikleri edilmedi. Böylece, KöyKoop’un bugün bölünmeye başladılar. Önce değeri trilyonları bulan mal varlıkları KÖY-KOOP’tan 8 birlik “kime satıldı, kaça satıldı? Bizim hiçbir ayrılarak HÜR-KOOP adıyla şeyden haberimiz olmadı. Mahkeme zorunlu olarak Köy-Koop’un kapısına yeni bir Merkez Birliği kilidi vurdu. “Hep Biz Olalım” tezini kurdular. Ancak bu merkez savunan arkadaşlarımız af çıkıncaya birliği, KÖY-KOOP’u sürekli kadar Mamak Askeri Cezaevinde yattı- itham etmekten başka hiçbir lar. Tanrı 1980 İhtilali gibi bir darbeyi faaliyette bulunmadı. Türkiye’nin başına bir daha vermesin. Kooperatifçi arkadaşlarımız da Elele Vermenin Kendilerine Ne Büyük Güç Vereceği Bilincinden Uzak Olmasınlar. Burada önemli bir olaya dokunmadan geçemeyeceğim; Yağın karaborsa olduğu günlerde biz tüm baskılara rağmen karaborsanın yakınından bile geçmiyoruz. O günlerde bir sendika kuruluşu olan Yol-Koop bize adeta abone. Her ay belli bir oranda yağı kendileri istemeden biz gönderiyoruz. Aynı şeyi daha büyük tüketici kuruluşu olan Türk-İş’in de yapması için Türk-İş yetkilileriyle temas kurduk. Ne yazık ki, Türk-İş yetkilileri kendi personelini koruma konusunda Hüseyin Polat Başkanlığındaki Yol-Koop’un gösterdiği hassasiyeti gösteremedi. 01/09/2014 23/09/2014 K Köy-Koop’un yazgısı 1974 yılında yeni bir yönetimin devreye girmesiyle değişmiş, 1980 İhtilali ile kara günlere dönüşmüştür. 1985 yılında Romanya ile KÖY-KOOP feshedildi. O zamanın hü12000 adet traktör anlaşması yapmış, kümeti, milyarlar vererek birçok özel %30-40 ucuza bunları köylülere dağıt- şirketi kurtarma operasyonu yapıyordu. Aynı operasyon, milyonlarca yokmıştır. Traktör ithalatçısı büyük aracı ve ka- sul köylünün en üst kooperatif örgüraborsacılar ve onlarla işbirliği yapan tü olan KÖY-KOOP’u kurtarmak için hükümete karşı yapılan traktör kavga- yapılmadı, düşünülmedi. O kadar ki, sının kazanılması, Köy- Koop’a maddi KÖY – KOOP borcunu ödemiyor diye, ve manevi büyük bir güç kazandırmıştı. 12 katlı merkez binasına bir devlet banTraktör ithalinden alınan çok ufak ko- kasınca derhal el kondu. O zaman KÖY misyonlarla Ankara’ da satın alınan 12 – KOOP’un 520 milyon borcu, 740 milkatlı KÖY-KOOP binası, yoksul üretici yon lira alacağı vardı. köylünün kooperatifçilik hareketinin 12 Eylülden sonra KÖY – KOOP yöneplanlandığı ve geliştirildiği önemli bir ticileri tutuklanmış ve KÖY – KOOP merkez olmuştu. Köy-Koop bu arada kayyuma teslim edilmiştir. Sonra, si1978 yılında Uluslararası Kooperatifler yasi faaliyette bulunması gerekçe gösterilerek 12. 3. 1982 tarihinde Ankara 1. Birliğine (ICA) üye olmuştur. Böylece Ticaret Mahkemesine dava açılmış, 7. 9. birçok dış ülkeyle dış-satım ve dış-alım 1983 günü ve 1982/ 1136 k. 1983/ sayılı bağlantıları kurmuştur. Bütün bu gelişkararı ile KÖYKOOP’un iflasına karar meler, büyük aracı, tefeci, vurguncu ve verilmiştir. Bu karar, Yargıtay 12. Hubunların siyasal uzantılarının dikkatlekuk Dairesinin 18.1. 1984 tarih ve 9928rini KÖY-KOOP’a çevirmiştir. 130 sayılı kararı ile kesinleşmiştir. L Köy-Koop’un Yükselişi ve 1980 İhtilalinin Vurduğu Darbe KA Hadi İLBAŞ Köy-Koop Eski Genel Başkanı 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile ordunun yönetime el koymasından sonra KÖYKOOP yöneticileri siyasi nedenlerle tutuklanmıştır. Esasında bu tutuklama KÖYKOOP’u ortadan kaldırma operasyonunun bir parçasıydı ve bunda da başarılı olundu. KÖY-KOOP 1984 yılında feshedildi. 01/08/2014 01/09/2014 01/08/2014 01/09/2014 01/08/2014 01/09/2014 01/09/2014 15/09/2014 01/09/2014 22/09/2014 01/09/2014 23/09/2014 01/09/2014 23/09/2014 Ğİ • KÖY 1980 İhtilali, peşinen kooperatifçiliği “Komünist” yapılanma kabul ederek daha ilk günde birçok kooperatifin dosyalarına el koymuş, KöyKoop Merkez Birliğinin kapısına kilit vurmuş, KöyKoop’un mal varlıkların da kendi atadığı “Kayyumlara” teslim etmişlerdir. Kayyumlar yukarıdan gelen emirleri yerine getirmekten başka bir şey yapamıyorlardı. Aynı şekilde, KÖY-KOOP yönetiminde ayrıcalık yaratılmış ve bu ayrıcalık 1980’ den sonra KÖY-KOOP’un kapatılmasına malzeme yaratmıştır. RLİ Biz bunları 1984 -1989 arasında en acı şekilde yaşadık. Çoğunlukta olan arkadaşlar azınlığın varlığına tahammül gösteremeyince kooperatifçiliğin simgesi olan ELELE tutuşmanın bir anlamı kalmamaktadır. Nitekim her türlü kararı alacak çoğunluğa sahip arkadaşların o azınlığı da ortadan kaldırma girişimleri Köy-Koop Merkez Birliğini yerle bir etmiştir. Şöyle ki, çoğunlukta olan arkadaşların azınlığı tümden yok etme adına uyguladıkları politika birlikteliği tümden ortadan kaldırmıştır. Seçimlere b ir yıl kala bir olağanüstü kongre kararı alarak 32 birliği “aidatlarını muntazam ödemediler “ savıyla kongreye almamaları, kendilerinin de bizim de, Köy-Koop Merkez Birliğinin de sonunu getirmiştir. Eylül 2014 Dönemi muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. İşlerinizde bolluk ve bereket diliyorum. Bİ »» Kooperatifçiliği ikinci plana itip politikayı ön plana almanın kooperatifçiliğe yapılacak en büyük kötülük olduğunu daha önceki yazılarımızda belirtmiştik. İkinci kötülük siyasal görüş farkı bulunan insanların Yönetim Kurulunda birbirleriyle dalaşmasının bir alışkanlık haline getirilmesinin kooperatifçiliğe hizmet anlamını taşımayacağının bilinmemesidir. Değerli Kooperatif Yöneticileri ve Kooperatif Ortakları, Z Dünden Bugüne Kooperatifçilik -34- MUHASEBEDE BU AY E 2 Eylül 2014 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet SEVER Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96 Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected] Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Eylül 2014 ANKARA Baskı: Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA Tel: 0312. 395 95 96 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. 4 Eylül 2014 Köy-Koop Haber TARIM Dünyanın En Zengin Çiftçi’nin Elektrik Borcu Ülkesinde 48 Milyon Aç! Desteklemeden Kesilecek »» “Bu yazıyı, Türkiye’de de yeni-liberal ekonomiye karşı seçenek bulmak istemeyen, bulamayan, ya da liberalizmin acımasızlığın kabul etse bile başka seçenek yok diyen yaklaşımlara, televoleci iktisatçılara ve politikacılara ithaf etmek istiyorum.” Tırnak içindeki cümleler, National Geographic/Türkiye’nin Ağustos,2014’den alındı. İsterseniz biraz okumaya çalışalım. “Iowa’nın Mitchell ilçesinde gri-sarı bir sabah. Christina Dreier, oğlu Keagan’ı kahvaltı etmeden okula gönderiyor… (Keagan) Anaokulunda sunulan yemeği yemeyi reddediyor. Mutfaktaki erzağı tükenmeye yüz tutan Dreier ona -kendi iyiliği adına- sert davranmaya karar vermiş. Keagan’ı okula aç gönderirse, belki de hiçbir ücret ödemeyeceği bu kahvaltıyı edeceğini, böylece evde öğle yemeği için daha fazla erzak olacağını düşünüyor. Dreier uyguladığı bu stratejinin geri tepebileceğini biliyor. Nitekim öyle de oluyor. Keagan okulda kahvaltı etmiyor. Ve öğlen o kadar acıkıyor ki, Keagan’ı ve kız kardeşini doyurma telaşındaki Dreier buzdolabında arta kalan ne var ne yok hepsini birbirine karıştırıyor. Son yedi parça tavuk köftesini eski püskü bir fırın tepsisine boşaltıyor; patates köftesinin son parçalarını ve buzdolabındaki bir çift sosisi de ekleyip hepsini birden fırına atıyor. Bir önceki hafta gıda bankasından aldığı yiyeceklerin hemen hepsi tükenmiş. Kendi öğle yemeği de çocukların tabaklarında kalan patates artıkları olacak. ‘Ancak yeterli yiyecek varsa öğle yemeği yiyorum,’ diyor. ‘Çocuklar daha önemli. Önce onların doyması gerekiyor.’ Dreier’ın günleri çocuklarını doyuramama korkusu içinde geçiyor. Kocası Jim’le birlikte ödenecek faturalar arasında önceliğe göre seçim yapıyorlar -duruma göre kira yerine telefonu ödüyorlar, benzin parasını yakıt faturasını ödemek için kullanıyorlar. Böylece gıda bankası tarafından kendilerine verilmeyen ya da Ek Beslenme Yardımı Programı’dan (SNAP) aldıkları yiyecek kuponlarıyla karşılayamadıkları şeyler için para ayırmaya çalışıyorlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde de Kongre’nin geçtiğimiz sonbahar SNAP’te yaptığı 5 milyar dolarlık kesinti nedeniyle, aldıkları yardım parası ayda 205 dolardan 172 dolara düşmüş.” Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu [email protected] • 11 eyalette 5 yaşın altındaki çocukların yüzde 20’inden fazlası aç kalma tehlikesi ile karşı karşıya. 18 yaşın altındaki 16,5 milyon çocuk ise vücut ve beyin gelişmesi açısından yetersiz besleniyor. • Zengin ve yoksul arasındaki uçurum giderek büyüyor. Uçurum insanları, Jack London’un “Demir Ökçesi” romanını aratmayacak düzeyde. • Gıda yardımı alan kişilerin çoğu şişman. Çünkü insanlar kaliteli besin yerine enerjisi yüksek ve ucuz besinler tüketmek zorunda kalmakta. Nitelikli besinlerin fiyatı 1980 yılına göre yüzde 24 oranında artarken, sağlıksız yiyeceklerin fiyatları yüzde 27 düşmüş. Açlık ve şişmanlık manzaranın iki farklı yüzü. Üstelik şişmanlık arttıkça sağlık harcamaları da artıyor. • Kent içindeki evlerin fiyatları artmış ve çalışan yoksullar dış mahallere itilmiş. • Amerika Birleşik Devletleri’nde 2012 yılında açlık çeken insanların sayısı 48 milyon. Bu sayı 1960 yılına göre 5 kat artış göstermiş. Ülkede her altı kişiden biri, yılda en az bir kez yiyeceksiz kaldığını bildiriyor. • Tarımsal üretimde yapılan desteklerin çoğu, genelde büyük tarım şirketleri ve (onların denetimindeki ) kooperatifler tarafından üretilen birkaç temel ürüne (mısır ve soya gibi) aktarılıyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler giderek yoksullaşıyor ve tasfiye ediliyor. Yine John Steinbeck’in yazdığı “Gazap Üzümleri”nden bir anımsatma yapalım. • Ek Beslenme Yardımı Programı kapsamında 2013 yılında 75 milyar yardım yapılmış. Öğün başına 1,5 dolar para düşüyor. Kısaca, uygulanan ekonomi politikalar yoksulluk ve açlık yaratıyor. Çalışan milyonlarca Amerikalı bir sonraki öğünde yiyecek bir şey bulup bulamayacağını bilmiyor. Bu alıntıdan sonra tespitlerimizi yapalım: »» 2014 Yılında Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı 30 Ağustos 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. 4 Mart 2014 tarihli ve 2014/6052 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan ‘2014 Yılında Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Kararın 1. maddesinin 1. fıkrasına şu hüküm eklendi: “Söz konusu elektrik borcu bulunan çiftçilerin bu borçlarını 15 Eylül 2014 tarihine kadar ödememeleri durumunda, 2014 yılında bu çiftçilere yapılması gereken tarımsal destekleme ödemeleri, bu elektrik borçlarına mahsup edilebilir. Mahsup işleminden sonra, çiftçilerin bakiye bir destekleme ödemesi alacağı kalır ise bu bakiye tutar çiftçilere ödenir.” Bu şu anlama geliyor; elektrik borcu olan veya borcu bulunmayan çiftçi 15 Eylül 2014 tarihine kadar bu borcu ödememeleri veya borcu yoktur belgesi ibraz edememeleri durumunda, şirketin bankadan alacağı yazılı talep üzerine bu yıl çiftçilere yapılması gereken tarımsal destekleme ödemelerinden, şirketin alacaklı olduğu tutara karşılık gelen kısım şirket alacağına karşılık mahsup edilecek. Çiftçilerimiz bu karar karşısında şok oldu Bakanlar Kurulu Kararı ile ilgili Köy-Koop Haber’e bir açıklamada bulunan Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Halis Uysal, “Çiftçilerimiz tarafından ödenemeyen ve faizler ile birlikte biriken tarımsal elektrik borçlarının yeniden yapılandırılmasını beklerken, tam tersine yetmezmiş gibi, bu borçlar nedeniyle çiftçilerimize tarımsal ürün desteklerinin verilmemesi, gerek sulama kooperatiflerimiz gerekse tarımsal sulama yapan üreticilerimizi büyük bir şoka uğratmış ve mağdur duruma düşürmüştür.” dedi. Tarımsal elektrik borcu olmayan çok az sayıda çiftçimizin olduğunu belirten Uysal, “Son yıllarda tarımsal ürünlerin gerçek fiyatları üzerinden pazarlanamamasının nedeni elektrik fiyatlarının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Elektrik, tohum ve gübre gibi girdi maliyetlerini karşılayamaz duruma gelmiş çiftçimiz, borçlarını ödeyemez hale gelmiştir. Tarımsal elektrik borçları ana para 1 Milyar TL iken faiz anaparayı geçmiş, borç 2 Milyar TL’nin üzerine çıkmıştır. Ayrıca özel şirketlere de 1 Milyar TL elektrik borcu var.” diye konuştu. Tarımsal elektriğin üzerinde yüzde 45’e varan çeşitli maliyet arttırıcı unsurlar bulunduğunu, bunların kaldırılarak elektrik fiyatlarının düşürülmesi gerektiğini vurgulayan Uysal, “AB ülkelerinde tarımsal elektrik ücreti 11 sent iken bizde 23 sent’lerde. AB ülkelerinde KVD yok, bizde yüzde 18,5, ayrıca yüzde 19 elektrik kaçağı var onu da biz ödüyoruz. Yüzde 5 belediye hissesi, yüzde 2,5 TRT payı ve yüzde 1 fon fon yükü var. Bunlar kaldırılsın biz borcumuzu öderiz.” dedi. Borcu olan olmayan tüm üreticilerin mağdur edildiğini belirten Uysal, “Üreticilerimiz bu yıl ülke çapında yaşamış olduğumuz kuraklık, don, dolu gibi afetler nedeniyle sıkıntılı durumu bir kat daha arttı. Zaten darboğazda olan çiftçilerimizin daha fazla mağdur olmaması için, ivedilikle bu Bakanlar Kurulu Kararının uygulamadan kaldırılarak destekleme ödemelerinin yapılmasını istiyoruz” dedi. Elektrik Geldi Çiftçi Eylemleri Sona Erdi »» Mardin’in Derik ve Kızıltepe İlçesi’ne bağlı 170 köyde yaşayan çiftçilerin elektrik kesintileri nedeniyle başlattığı ve 3 gün süren eylemleri, elektriğin mahkeme kararıyla geri verilmesi üzerine sonlandı. Çiftçilerin avukatı Abdülkerim Türk, Dicle EDAŞ’ın uyguladığı işlemin hukuksuz olduğunu, keyfi bir tutum sergilediğini ve bu nedenle mahkemeye başvurduklarını belirterek, “Herhangi bir arıza ve sıkıntı olmamasına rağmen Dicle EDAŞ elektrik kesintisine gitti. Derik ilçesindeki bütün köylerin elektrikleri kesildi. Haksız ve hukuksuz bir işlemdi bu. Görevi elektrik dağıtmak olan şir- ketin ’ben elektrik vermiyorum’ deme lüksü yoktur. Mahkeme topyekûn olarak çiftçilere keyfi olarak elektrik verilmediğinin tespitinde bulundu ve tedbiren elektriklerin tekrar verilmesi yönünde karar verdi. Derik’ten sonra Kızıltepe’ye de elektrik verildi” dedi. Çiftçiler mağdur oldu Elektrik kesintileri yüzünden çiftçinin ürünün yüzde 20 zarara uğradığını kaydeden Türk, “Arazilerde zarar ziyan tespitlerimizde devam edecek. Bilirkişi marifetiyle yapılan tespitlerde en azından ürünün yüzde 20’si zarara uğradı. İki gün daha elektrik gelmeseydi ürün yok olacaktı. Çiftçinin ürününün döllenme döneminde olduğu bir zamanda elektriğin bilinçli olarak kesilmesi, çiftçinin öldürülmesiyle eş anlamlıdır” dedi. 'tan Elektrik Borcuna Taksit Kolaylığı »» Denizbank ile Gediz Elektrik arasındaki işbirliğiyle tarımsal sulama müşterileri, Üretici Kart'ı kullanarak elektrik borçlarını 6 aya varan vadelerle ödeyebilecek. Denizbank Batı Anadolu Bölge Müdürü Hasan Özer Orhan, çiftçinin hasat sonrası ürününü satıp parasını almadan sulamadan doğan borcunu ödemek zorunda kaldığını belirterek, Türkiye'de ilk kez uygulanacak sistemle Denizbank Üretici Kart sahiplerinin sulamadan doğan elektrik borçlarını 6 aya varan vadelerle ödeme imkanına kavuşacağını ifade etti. Orhan," Üretici için elektrik gideri çok önemli. Banka olarak Üretici Kart vasıtasıyla üreticimizin diğer giderlerinin karşılanması konusunda da kolaylıklar getiriyoruz. İlk kez elektrik giderine yönelik bir kolaylığımız olacak" dedi. Elektrik borçlarının ödenmesine yönelik vade farkının bankanın uyguladığı diğer vade oranlarından daha düşük olduğunu belirten Orhan, kart ücretinin ise limitine göre yıllık 50 ile 125 lira arasında olduğunu söyledi. Köy-Koop Haber Eylül 2014 GÜNDEM Akarsular 29 Yıllığına Şirketlere Kiralanacak »» Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın, TBMM’ye sunulmak üzere hazır hale getirilen Su Kanunu Tasarısı Taslağı’na göre kiralanan sulardan yıllık ücret alınacak ve ücretleri Bakanlar Kurulu belirleyecek. Su Kanunu taslağı hakkında Bloomber HT’ye değerlendirmelerde bulunan Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, hazırlanan Su Kanunu Tasarısı Taslağı’nın Türkiye`nin ihtiyaçlarına cevap verir nitelikte olmadığını düşündüklerini belirtti. Bozoğlu, “Taslağın önemli olması içeriğinin de başaralı hazırlandığı anlamına gelmiyor. 2011 seçimlerinden sonra Türkiye`de çok başlı bir su politikası izlenmeye başlandı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı ayrı bir çalışma, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ayrı bir çalışma yaptı. Bir de bunun üzerine Su Enstitüsü Kurumu kuruldu ve bunların görev çelişkileri nedeniyle Türkiye`de su artık yönetilemez hale geldi. Bu elimizdeki taslakta da ne yazık ki, bu görev çelişkilerinin çözümüne dair bir ifade göremiyoruz. Bu kanun taslağına bağlı olarak düzeltilmesi gereken birçok yönetmelik ve düzenlemeler olması gerekiyor. Taslağın tek başına yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Diğer yönetmelik ve mevzuat çalışmalarının da bir bütün olarak ele alınması gerektiğini düşünüyoruz ki, sorunun çözümüne fayda sağlasın.” diye konuştu. Daha önemli bir başka sorunun da Türkiye`de suya dair bir envante- 29 yıla çekildiğini ifade etmiş. HES yapım sürecinde zaten 49 yıllığına EPDK tarafından akarsularımız kiralanabiliyor. Yeraltı suları arazi sahibi tarafından kullanılabiliyor veya paketlenen sular için de tahsisat yapılabiliyor. Dolayısıyla tahsisler sanki çözülüyormuş, ortadan kalkıyormuş gibi bir imaj çizmemek lazım. Çünkü sularımız halihazırda paçalı bir şekilde kiralanması veya satılması zaten söz konusu` diye konuştu. rin bulunmamasının olduğunu belirten Bozoğlu, ‘Envanterden kastım yer altı sularının miktarı, haritalandırılması yani planlı çalışma için veri. Bu envanter olamadığı için havza çalışmalarına dair sağlıklı bir çalışma yapılamayacağını biliyoruz. Mühendislik mesleği olarak biliyoruz ki, ölçemediğinizi yönetemezsiniz Şuan ölçüm değerlerinin sağlıklı olmadığını görüyoruz. Ve yeraltı sularındaki tükenişe, HES problemine herhangi bir çözüm üretmediği de taslakta görülüyor” dedi. AB uyum süreci içerisinde bu yapılandırmanın zorunlu olmasını anlaşılabilir olduğunu, Türkiye`de halihazırda bir su tahsisinin zaten bulunduğunun değerlendirmesini yapan Bozoğlu, "Sayın Bakan, ayrıca su tahsislerinin de 40 yıldan Bozoğlu, Tasarıda yer alan sularla ilgili bilgilerin sistemde toplanasını olumlu bir gelişme olduğunu kaydeder bu bilginin kamuoyuna para ile verilecek olmasını da olmusuz bir gelişme olarak değerlendiğini belirtti. ÇMO Yönetim Kurulu Başkanı Baran Bozoğlu daha önce yapmış olduğu değerlendirmesinde ise; Türkiye’nin 2-3 yılda bir meteorolojik kuraklığı yoğun şekilde yaşamaya başladığına vurgu yaparak “Meteorolojik kuraklığın bu kadar somut olarak ortaya konduğu hatta Konya Havzası’nın kuruduğunun resmi makamlarca açıklandığı bir dönemde Su Kanunu’nun içinde su tahsisinden bahsedilmemesi ve bunun yasaklanması gerekiyor” açıklamasında bulunmuştu. 5 Endüstriyel Tarıma Karşı Mücadele »» Çiftçilerin en önemli yakınması ilaç, gübre, mazot vb. girdi fiyatlarının artması ve ürün fiyatlarının artmaması, hatta düşmesi. Zararlı ve hastalıklabir yandan sağlıklarını ra karşı hem çiftkorurken diğer yandan çiyi hem tüketiciyi da kimyasal tarım ilaçları zehirleyen tarım masraflarından kurtulakimyasalları kullacaklardı. nılıyor. Bir de bunlara epeyce bir para Tadımlık Bir Tarif ödeniyor. Halbuki Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Vereyim bu kimyasalları Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi kullanmak gerek300 gram tespih ağacı [email protected] meyebilir. Bir kuhumu yeşil dönemde topşak önceki çiftçiler lanarak eziliyor. Bir litre suya konuyor. hiçbir kimyasal kullanmıyordu. Bugün 48 saat bekletiliyor ve süzülüyor. Bu ise aynı insanlar tarım kimyasalları olkarışıma 9 litre su eklenerek 10 litremadan tarım yapmayı düşünemez hale ye tamamlanıyor. Bu karışım beyaz sigeldi. İşte bu bir hegemonya. nekler, yaprak galeri sinekleri, tohum Füsun Tezcan’ın “Börtü Böcek İçin böcekleri, yaprak bitleri, koşniller, kaDoğa Dostu Öneriler ve Ev Yapımı rıncalar, çekirgeler, hamam böcekleri, İlaçlar” kitabının kırmızı örümcekler ve genişletilmiş baskelebek larvalarında kısını okurken bu kaçırıcı ve öldürücü hegemonyanın örüolarak uygulanıyor. Bu lüşünü düşündüm. uygulamalar sadece Örneğin çoğumuküçük alanlarda değil, zun tanıdığı tespih daha büyük tarlalarda, ağacının tohumları bahçelerde de iyi sove yaprakları çok iyi nuçlar veriyor. Yapacabir ev yapımı tarım ğınız şey bu miktarları ilaçları kaynağı. Bu onla, yüzle çarpmak. ağacın yakın türleri Tarım ilacı şirketleri ve Hindistan’da neem bunlarla uyum içinde ağacı diye biliniyor. çalışan yayım sistemi Hintlilerce bu ağaç büyük bir bağımlılık nerede ise kutsal yaratıyor. Önünden kabul ediliyor. Birgeçtiği ağacın tohum çok yararları var. Bu ağacın tohumları ekstarkte edile- ve yapraklarının ne gibi bir değer taşırek ülkemizde de kullanılan oldukça dığını bilmeyen çiftçi fiyat makası içinpahalı tarım ilaçları yapılıyor. Eğer bu de eziliyor. Halbuki sistemde bir çatlak bilgi bütün üreticilere iletilebilse idi, yaratmak mümkün. 6 Eylül 2014 Köy-Koop Haber GÜNDEM Strateji Eylem Planı Hazırlık Eğitim Çalıştayı Gerçekleşti »» Köy-Koop Merkez Birliği ‘Strateji Eylem Planı Hazırlık Eğitim Çalıştayı’nı Isparta Tarım Kooperatifleri Bölge Birliği ve Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) Türkiye Temsilciliği işbirliği ile Isparta’da gerçekleştirdi. 12-15 Ağustos 2014 tarihleri arasında 3 gün süreyle gerçekleşen Eğitim Çalıştayına; Köy-Koop Merkez Birliğine bağlı tüm bölge birlik başkanları, Isparta Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Cenk Şölen, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Denetleme Kurulu Başkanı Ahmet Mendil, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı’ndan Şükran Altun, sivil toplum örgütü temsilcileri, yazılı ve görsel basın mensupları ile Köy-Koop bölge birlik personelleri katılım sağladı. Çalıştay’ın açılışında kooperatif ortaklarının sorunlarını ve beklentilerini dile getiren, Isparta Tarım Kooperatifleri Bölge Birlik Başkanı M.Barış Aydın, Strateji Eylem Planı Hazırlık Eğitim Çalıştayı’nın Isparta’da gerçekleştirilmesinin, kooperatiflerimizin gelişmesi ve geleceğe hazırlığı açısından çok önemli olduğunu belirtti. Aydın, “Kurumsal yönetim kapasitemizin artırılması ile daha verimli, yeniliklere her zaman açık, piyasa şartlarında rekabet edebilen, etkin ve stratejilerini ortaya koymuş bir kooperatif yapısının oluşturulması amacıyla bu çalıştayı gerçekleştiriyoruz. Hazırlayacağımız ‘Strateji Planı’ kooperatiflerimizin gücüne güç katacağı inancındayım.” dedi. Strateji Eylem Planı Hazırlık Eğitiminin kooperatifler açısından önemine vurgu yapan Yakup Yıldız, “Bugün kooperatifçiliğin belki de en önemli ilkesi “eğitim”. Köy-Koop olarak her zaman eğitim programlarına çok önem verdik, vermeye de devam edeceğiz. Çağımızın gelişen şartlarına uyum sağlamak ve gerçekleştireceğimiz yeni atılımlara ışık tutması yönünde yapılan bu tür faaliyetlere, kooperatif ortaklarımızın çok ilgi göstermesi de bizleri memnun etmektedir.” dedi. Yıldız, “Kooperatifçilik her şeyden önce bir yaşam biçimidir. Özünde demokratiklik, katılımcılık gibi temel değerleri barındırır. Kooperatiflerin ülke ekonomilerindeki önemini, en son yaşanan küresel krizde hepimiz gördük. Kooperatiflerin yoksulluğun ortadan kaldırılması ve ülkelerin kalkınmasındaki potansiyeli ve katkısı yadsınamaz. Ülke tarımının kalkınmasında, ekonomiye ve sosyal barışa sağladığı katkıları sürdürülebilir hale getirmek için, kooperatifler artık geleceğin şartlarına hazırlık yapmak zorundadırlar. Köy-Koop olarak Strateji Eylem Planı çalışmalarında ilgi tüm taraf ve paydaşların görüşlerini, katkılarını alacağız.” diye konuştu. Gelişmiş ve gelişmemiş arasındaki en temel nokta strateji, stratejik düşünme ve stratejik yönetebilme oduğu değerlendirmesinde bulunan Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) Türkiye Temsilciliği Strateji Danışmanı Ufuk Peker, “ KöyKoop oluşumu kırsalda kalkınmayı sağlamak adına son derece önemli. Ülkemizdeki gelir seviyesindeki dağılımı dengeye getirebilmek ancak kırsalda kalkınmayla mümkündür. Ülkesel gelişme bununla mümkün. Daha uzun soluklu düşünüp, uzun soluklu yatırımlar yapıyor olmamız gerekiyor. Köy-Koop farklı bölgelerde örgütlenmiş durumda. Ve bugün Isparta’dayız. Her bölge birliğinin kendi bölgesindeki bu faaliyetler, o bölgedeki veya ildeki dinamikleri harekete geçirmek adına da son derece önemli” diye konuştu. Isparta ilinde böyle önemli bir eğitim çalıştayının yapılmasından dolayı memnuniyetini dile getiren Isparta Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Cenk Şölen, Köy-Koop Merkez Birliği ve Isparta Tarım Kooperatifleri Birliği ile Alman Kooperatifleri Konfederasyonu’na (DGRV) teşekkür etti. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Denetleme Kurulu Başkanı Ahmet Mendil, kooperatiflerin sorunlarına yardımcı olunduğunu, Köy-Koop’un, Strateji Eylem Planlama Hazırlık Çalıştayı’nın hayırlı olmasını diledi. TMO 2014 Yılı Mısır Müdahale ve Çizilmemiş Haşhaş Kapsülü Alım Fiyatını Belirledi »» Ülkemizde 31 Temmuz itibariyle Çukurova ve Amik Ovası'nda başlayan 2014 dönemi mısır hasatı ile birlikte TMO 2014 yılı mısır müdahale alım fiyatını belirledi. Mısır müdahale alım fiyatı; 2014 yılında ton başına 680 TL olarak belirlendi. Bu fiyata ilave olarak geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 40 TL/Tonluk primin yanında gübre, mazot ve toprak analizi gibi destek ödemelerine 2014 yılında da devam edilecek. TMO, mısır üretimi yapılan bölgelerdeki tüm işyerlerinde 18 Ağustos 2014, Pazartesi günü itibariyle mısır alımına başladı. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı üreticiler, belgelerindeki üretim miktarının tamamını peşin satabilecek veya emanete bırakabilecekler. ÇKS Belgesi olmayanlar ise üreticiden aldığını belgelemek kaydıyla TMO depolarına emanete bıraktıkları ürünlerini, 1 Ocak 2015 – 31 Mayıs 2015 tarihleri arasında TMO'ya satabilecekler. Randevular, randevu.tmo.gov.tr, www.randevu.tmo. gov.tr ve www.tmo. gov.tr internet adresleri üzerinden veya TMO işyerlerinden alınabilecek. Pazar günleri hariç haftanın 6 günü alım yapılacak olan TMO'da; emanet alımlar, geçici alım merkezleri dahil boş depo kapasitesi olan tüm işyerlerinde yapılacak. Randevulu alım Ürünlerini TMO depolarına emanete bırakan üreticiler, talepleri halinde makbuz senediyle TMO'dan %30 avans alabilecek veya anlaşmalı bankalardan kredi kullanabileceklerdir. ÇKS belgesi olmayanlar ise anlaşmalı bankalardan makbuz senediyle yalnızca kredi kullanabilecekler. TMO, 2014 yılında da mısır alımlarını Randevulu olarak yapacak. Randevusuz alım yapılmayacak. Ürününü anlaşmalı bankalardan alınan ürün kartı ile teslim eden üreticilere ise 30 gün yerine, 10 gün içerisinde ödeme yapılacak. (Ziraat Bankası, Halkbank, Akbank, ING Bank, Garanti Bankası, Yapı Kredi Bankası, Denizbank, TEB, Albaraka Türk ve İş Bankası) TMO'ya ürün teslim edecek üreticilerin alım noktalarında herhangi bir zorlukla karşılaşmamaları için; 1. ÇKS bilgilerini güncellemeleri, 2. Mutlaka randevu almaları, 3. Ürünlerini randevu alınan günde getirmeleri, 4. Anlaşmalı bankalardan alınan ürün kartı ile alım noktalarına gelmeleri gerekmektedir. TMO 2014 yılı çizilmemiş haşhaş kapsülü alım fiyatını açıkladı Haşhaş Kapsülü ve Tohumu Alımı ve Satımı Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar Resmi Gazete'de yayımlandı. Karar ile TMO 2014 yılı çizilmemiş haşhaş kapsülü kilogram alım fiyatını 3,65 lira olarak açıkladı. 2014 Yılı Kurban Hizmetlerinin Uygulaması Tebliği Yayınlandı »» 2014 yılı kurban hizmetlerinin uygulanmasına dair tebliğ 7 ağustos 2014 tarih ve 29081 sayılı Resmî Gazete'de yayınlandı. Tebliğ; 2014 yılı Kurban Bayramı münasebetiyle ibadet amaçlı kurban kesmek isteyenlerin kurbanlarını dinî hükümlere, sağlık şartlarına ve çevre temizliğine uygun olarak hayvana en az acı verecek şekilde kesmelerine veya vekâlet yoluyla kestirmelerine yardımcı olunması, kurban satış ve kesim yerlerinin belirlenmesi, kesim yapacak kişilerin eğitilmesi ve bu konulara ilişkin diğer hususlarla ilgili tedbirlerin alınması amacıyla hazırlandı. Tebliğe göre; Kurban satış yerleri bayramdan 15 gün önce hazır hale getirilir ve bu tarihten önce kurbanlık hayvan nakli başlatılmaz. Büyükbaş hayvan sevklerinde şap aşısı yaptırmış olma şartı aranır. Sığır cinsi hayvanların şap hastalığına karşı aşılanıp aşılanmadığı kayıtlar ve aşılama makbuzları ile kontrol edilerek, veteriner sağlık raporunun ilgili bölümüne şap aşısının yapıldığı tarih, aşının seri numarası, aşılama-serumlama makbuzunun tarihi ve seri numarası yazılır. Kurbanlık olarak sevk edilecek koyun ve keçi türü hayvanların hayatları boyunca en az bir kez PPR aşısı ile aşılanmış olmaları gerekmektedir. PPR aşı uygulamaları üzerinden 15 gün geçmeyen küçükbaş hayvanların nakillerine yeterli koruma oluşmaması nedeniyle izin verilmez. Kurbanlık olarak sevk edilecek koyun ve keçi türü hayvanların sevklerinde şap aşısı yaptırmış olma şartı aranmaz. Trakya’daki iller ile İstanbul ili Avrupa yakasına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2010/7 ve 2010/13 sayılı Trakya’ya Yapılacak Canlı Hayvan Sevkleri Genelgeleri kapsamında uygun şartları taşıyan kurbanlık hayvanların sevklerine 19/9/2014 tarihinden itibaren başlanacak olup bu tarihten önce kesinlikle sevk işlemi yapılmaz. İstanbul ili Anadolu yakasına kurbanlık hayvan sevkleri de 19/9/2014 tarihinde başlayacak olup, bu tarihten önce sevk işlemleri yapılmayacaktır. Kurban olması dinen sakıncalı olan hayvanlar kurban satış yerlerine getirilemez. Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bunların dışındaki hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Kurban olabilmesi için, kurbanlık hayva- nın deve için 5; sığır ve manda için 2; koyun ve keçi için 1 yaşını doldurması gerekir. Salgın hastalıklar açısından dikkat edilecek hususlar Hayvanların pazarlarda ve özellikle satılmayanların geri dönüşlerinde herhangi bir risk taşımaması için, sevk öncesi Yurtiçi Veteriner Sağlık Raporlarının düzenlenmesinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2014/1 sayılı Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü Genelgesi ve koruyucu aşılamalara ilişkin talimat hükümlerine göre hareket edilecek olup özellikle şap hastalığı yönünden aşı ve bağışıklık sürelerine dikkat edilir. Kurban satış yerlerine girişlerde bu belgeler mutlaka kontrol edilir. Türkvet ve KKKS veri tabanında nakli yapılan kurbanlık hayvanların veteriner sağlık raporuna “Türkvet/KKKS’de nakilleri yapılmıştır” ibaresi mutlaka yazılır. Mezbaha ve kombinalarda kesilen kurbanlık sığır cinsi, hayvanların kulak küpeleri Sığır Cinsi Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetmeliğinin ilgili hükümleri çerçevesinde biriktirilerek Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslar gereğince imha edilir, kesilen sığır cinsi hayvanların veri tabanından düşümleri yapılır, hayvan pasaportları en yakın İl/İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne kesim tarihlerinden itibaren yedi gün içinde teslim edilir. Mezbaha ve kombinalarda kesilen kurbanlık hayvanların kulak küpeleri Koyun ve Keçi Türü Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetmeliğinin ilgili hükümleri çerçevesinde biriktirilerek Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslar gereğince bulundukları yerin il/ilçe müdürlüğünün kontrolünde imha edilir ve koyun keçi türü hayvanların veri tabanından düşümleri yapılır. 246 Süt Üreticisine Para Cezası »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 1 Ocak-19 Ağustos 2014 tarihleri arasında süt ve süt ürünleri üreten 7 bin 390 iş yerini denetledi. Denetim sonucu 246 işletmeye para cezası uygulandı. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, süt ve süt ürünleri üreten iş yerlerinin Türk gıda mevzuatına uygunluğunu tespit etmek amacıyla yapılan denetim ve kontroller devam ediyor. Bu çerçevede, 1 Ocak-19 Ağustos 2014 tarihleri arasında süt ve süt ürünleri üreten işletmelerde 7 bin 390 resmi kontrol gerçekleştirildi. Denetimlerde, mevzuata aykırılıktan 246 işletmeye idari para cezası uygulanırken, 2 işletme hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Açıklamada, gıda denetim ve kontrollerinin, uygun sıklıkta ve gıda maddesinin taşıdığı riskle orantılı olarak yapıldığı; riske dayalı denetim sisteminde, işletmenin hijyen durumunun, önceki kontrollerden edinilen bilgi ve deneyimler ile gıda işletmelerinin uyguladıkları otokontrol sonuçlarının da göz önünde bulundurulduğu kaydedildi. Köy-Koop Haber Eylül 2014 TARIM Arazide Çalışan Mühendis, Uydu Üzerinden 24 Saat İzlenebilecek »» Türkiye’nin hayvansal ve tarımsal envanteri, 10 bin uzmanın tabletiyle sahada çıkarılıyor. Uygulamayla TARGEL personelinin sahadaki çalışmaları, canlı olarak izlenecek,bağlantı kurulabilecek, ekim alanları, alet ve ekipman sayıları, hayvan varlıkları tespit edilecek. Veri girişi yapmanın yanı sıra, tarlada, bahçede, köyde gördüğü kelebeğin, kuşun, fotoğraflarını da merkeze iletebilecek. Projeyle,sadece tarımsal ve hayvansal envanter çıkmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin biyo çeşitliğinin de envanteri çıkacak. Yeni hayata geçirilen tablet uygulamasıyla, tarımsal ve hayvansal verilerin yerinde kayıt uygulaması, tarımla teknolojiyi bir araya getirirken,tabletlerle anlık veri aktarımı imkanı bulan 10 bin kişilik uzman kadro, çiftçilerin sorunlarını anında merkeze iletmeye başladı. Yeni uygulamayla,yüzde yüz güvenilir tarımsal ve hayvansal veriye ulaşılırken, tüm Türkiye’nin tarımsal ve hayvansal envanteri de çıkarılmış oluyor. Tabletle tarımsal ve hayvansal verilerin yerinde kayıt uygulaması, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yeni hayata geçirildi.Genel tarım sayımının yapılması ve kayıt sisteminin sürdürülebilirliğinin sağlanması için, önümüzdeki günlerde hayata geçirilecek Tarımsal Üretim Kayıt Sisteminin denemelerine başlandı. Özel mobil uygulamanın yüklendiği 10 bin tablet vasıtasıyla TARGEL personeli, Çiftçi Kayıt Sistemi(ÇKS) ve Coğrafi Bilgi Sistemi(CBS),sorumlularının katkılarıyla uygulanacak. 10 bin TARGEL personeline tablet dağıtıldı Proje Kalkınma Bakanlığıyla ortaklaşa yürütülürken, Bakanlık köylerde görev yapan 10 bin TARGEL personeline tablet dağıttı.Çiftçiye anında ulaşmayı hedefleyen Bakanlık, çiftçiye yönelik tüm yayım hizmetleri ve bilgi akışını da, tabletler üzerinden yürütecek.Uygulamayla TARGEL personelinin sahadaki çalışmaları, canlı olarak izlenecek, personelle bağlantı kurulabilecek, ekim alanları, alet ve ekipman sayıları, hayvan varlıkları tespit edilecek.Veri girişi yapmanın yanı sıra, tarlada, bahçede, köyde gördüğü kelebeğin, kuşun, fotoğraflarını da merkeze iletebilecek.Projeyle,sadece tarımsal ve hayvansal envanter çıkmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin biyo çeşitliğinin de envanteri çıkacak. Komuta Kontrol Merkezi, 76 kişiyle göreve başladı Yeni proje kapsamında tarım sayımını etkin bir şekilde takip edebilmek, sahada karşılaşılan sorunları giderebilmek, anlık veri izleyebilmek için, Bakanlık tarafından “Komuta Kontrol Merkezi” oluşturulurken, bir videowall ile tüm operasyonlar anlık olarak takip edilecek.Çağrı ve çözüm merkezi gibi çalışacak olan Komuta Kontrol Merkezinde, şimdilik 16 uzman personel ve yardımcı 60 kişilik personel çalışacak. Tablet uygulaması, Kalkınma Bakanlığıyla ortaklaşa yürütülüyor Merkeze sahadan iletilen sorunlar anlık değerlendirilip çözüme kavuşturulabilecek. Yine merkeze aktarılan veriler kayıt altına alınıp, tasnif edilip, istatiksel dökümü yapılacak. Herhangi bir yanlışlıkta sahadaki personel anında uyarılacak.Yakında hizmete açılacak olan tarım sayım merkezinde incelemelerde bulunan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, deneme aşamasında olan Tarımsal Üretim Kayıt Sisteminin( TÜKAS) hayata geçmesiyle, güvenilir tarımsal verilere ulaşmada, bir devrim gerçekleştireceklerini,Kalkınma Ba- Halim UTLU Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Baş Kontrolör kanlığıyla ortaklaşa yürütülen tablet uygulamasıyla, tüm Türkiye’de arazide çalışan personelin uydu üzerinden aktif olarak izlenebileceğini söyledi. Doğru bilgiye anında ulaşılacak Tarımsal ve hayvansal verilerin toplanacağı “Komuta Kontrol Merkezi”nde konuşan Eker, ayrıca hayvan sayısı, parsel sayısı, bitki çeşitliliği gibi bir çok veriye anlık olarak ulaşabileceklerini, TARGEL personelinin köylerde daha verimli çalışacağını dile getirdi.Bakan Eker, “Tabletler sayesinde arazide çalışan personelin her adımını aktif olarak izleyebileceğiz. Ayrıca arazide çalışan personelimizin girdiği bilgiler ara yüz üzerinden merkeze aktarılacak. Yani tabletten girilen bilgiler, bize aynı anda aktarılmış olacak. Bizde böylece doğru bilgiye anında ulaşabileceğiz” dedi. Doğru veri olmadan doğru politika yürütemeyiz Gıda ve tarımın stratejik değerinin yüksek olduğunu ve tarımda bilgi teknolojilerinin daha yoğun kullanılması gerektiğini söyleyen Eker, “Tarımı iktisadi bir faaliyet alanı olarak gördük. Reformlarımızı bu doğrultuda yaptık. Bilgi teknolojiye ayrı bir önem veriyoruz.Tabletle yerinde kayıt uygulaması da bu kapsamda hayata geçirilecek. Projeyle tarımda, hayvancılıkta, bitki çeşitliliğinde doğru veriler elde edeceğiz. Doğru veri olmadan doğru politika yürütemeyiz. “ ifadelerine yer verdi. Orman Kooperatiflerinde Nereye? Orman Bakanlığınca son yıllarda uygulanan ormancılık politikalarının Orman köylüsü ve kooperatiflerimize son derece olumsuz yansımaları olmuş, verilen üretim fiyatları, dikili satış uygulamaları ve yapılması öngörülen yasal düzenlemeler tümüyle orman köylüsünün ve kooperatiflerinin aleyhine gelişmiştir. Orman üretimi, genel olarak vahidi fiyatla (birim fiyat) yapılmaktadır. Birim fiyatlar Bakanlıkça belirlenmekte, üretim alanının durumuna göre de bölgesel fiyatlar oluşmaktadır. Belirlenen birim fiyatlar hala nalmıh hesabı ile yapılmakta petrol fiyatlarına ve diğer girdilere gelen zamlar hatta yıllık enflasyon artışları Orman ve Su işleri Bakanlığınca dikkate alınmamaktadır. Başka hiçbir geliri olmayan orman köylüsü maalesef bu fiyatlarla üretmek zorunda kalmakta, üstelik 7080 TL. ye orman depolarına teslim edilen tomruk Orman İşletme Müdürlüklerince 250-300 TL. ye kadar satılabilmektedir. Dikili satış uygulaması, yaklaşık 7 milyon civarındaki Orman köylüsünün içinde yaşadığı ormanlardan yararlanmasını engelleyen bir uygulamadır. Dikili satış; ormandaki üretimi özelleştirmek diğer bir ifade ile ormanda belirlenmiş bir alanı dikili olarak ulusal veya uluslararası firmalara satmak anlamı taşımaktadır. Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Dikili satışın orman köylüsünün mağdur edilmesinin yanında yerel ekonomilere de ciddi zarar vermektedir. Ormanlardan elde edilecek gelirden İhale ile üretim işini alacak ulusal ve uluslararası firmalar yararlanacağından yerelin esnafından nakliyecisine kadar her kesim mağdur olacaktır. Orman köylüsünün örgütlü yapısına, çevreyle ilgili değerlere zarar verecek, her türlü şaibeye açık kaçak kesimlere neden olunacak ve sosyal barışı zedeleyecek bir yaklaşım olacaktır. Dikili satış uygulaması orman ürünleri sanayisi içinde olumsuz bir tablo oluşturmaktadır. Çünkü daha önce hammaddesini Bakanlıktan uygun fiyatla tahsisen alan sektör, bir başka sektörden pazarlıkla almak zorunda kalacaktır. Dolayısıyla sanayicinin rekabet gücünde de zafiyet oluşması kaçınılmaz olacaktır. Sanayicinin Bahçeniz için en iyi seçim! “Tarımsal verilerde yüzde yüz güvenilir data kullanıyoruz.Tarımı günden güne modernleştiriyoruz. Bu proje bir devrimdir. Bu bizim ve çiftçilerimiz için çok hayırlı bir iştir.” şeklinde devam eden Bakan Eker, ilk hayvan sayımının 1984 yılında yapıldığını hatırlattı. 2 haftada büyükbaşların 1/6’sı kaydedildi 2006 yılında TARGEL personelini ilk defa görevlendirdiklerini belirten Bakan “Bire bir çiftçilerimize rehberlik etmesini istedik. Tablet uygulamasıyla, mühendis arazide çalışırken, çiftçimizin kendisine aktardığı sorunu internet portalı üzerinden aynı anda biz de öğrenebileceğiz. Böylece çiftçinin sorunlarına daha hızlı çözümler üretebileceğiz” derken,uzman personele tabletlerini dağıttıklarını ve 2 hafta içerisinde büyükbaş hayvan varlığının yaklaşık 1/6’sının da kaydedildiğini açıkladı.. İklim değişikliği çalışmalarında, verilerin büyük yardımı olacak Bakan Eker, sistemle tarımsal ve hayvansal verilerin yanında, Türkiye’nin biyo çeşitliliğinin de kayıt altına alınacağını vurgulayarak “Çalışanlarımız arazideyken gördüğü bir kelebeği, bir arıyı, ya da herhangi bir kuş türünün fotoğrafını, anında merkeze aktarabilecek” dedi. Bu türlerin görülme tarihinin bilinmesiyle gelecekte iklim değişikliği çalışmalarında bu verilerin büyük yardımının olacağını belirten Bakan, sistem üzerinden izlenen ve Diyarbakır’ın Bismil İlçesinde görevli bir çalışanı cebinden arayarak mühendisin o an nerede olduğuna dair anlık denetim gerçekleştirdi.Eker’in kendisine telefon açması karşısında şaşıran çalışan, uygulamanın verimliliği hakkında Bakana bilgi verdi.Uzmanın, çiftçinin özellikle vergi korkusu nedeniyle hayvan sayısını bildirmede çekinceler yaşadığını söylemesi üzerine Bakan Eker, “Çiftçiyi ikna etmede size önemli görevler düşüyor” dedi. 7 Frutteto 3 Classic Bahçe profesyonelleri için en iyi tercih! SDF Euro III, 3 ve 4 silindirli, turbo intercooler motor ile, 62 HP’ den 96 HP ye kadar güç seçeneği, 30+15 vites, 540- 540 ECO - 1000 devir PTO, yüksek manevra kabiliyeti ve ideal ölçüleri ile bahçeler Frutteto ile daha verimli olacak. Orjinal yağları ve soğutucuları kullanmanız tavsiye edilir. SAME, bir same-tractors.com markasıdır. bu husustaki sessizliğini anlamakta doğrusu mümkün değildir. 6831 sayılı Orman Kanununun 34. Ve 40. Maddeleri ile Orman Köylülerinin kooperatifleşmesi teşvik edilmiş ve bazı haklar tanınmıştır. Ancak son aylarda belirtilen yasada bazı değişikliklere gidilmesi ile ilgili yasa tasarısı hazırlanmış, Bakanlar Kurulunca imzalanarak TBMM ye sevk edilmiştir Böyle bir uygulama orman köylüsünün kazanılmış haklarının geri alınması anlamını taşıyacak, ormanlar tümüyle özel sektöre teslim edilmiş olacaktır. Diğer taraftan zaten taşeron olarak kullanılan ve orman üretimi yapan tarımsal kalkınma kooperatifleri giderek işlevini yitirecek, sayıları üç bini bulan tarımsal kalkınma kooperatifi tasfiye durumuna gelecektir. Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinden sorumlu Bakanlık olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu konuda acaba ne öngörmektedir? Tüm bu gelişmelerin kırılma noktasını oluşturduğu görülüyor. Bu aşamada siyasetin ve bürokrasinin bakış açısı son derece önem arz etmektedir. Umarız yetkililer ve sorumlular orman köylüsünü ve orman üretimi yapan tarımsal kalkınma kooperatiflerini gözden çıkarmamıştır. Eylül 2014 Köy-Koop Haber 8 TARIM Pestel (Pestle) Analizinin Uygulanması “Bölündükçe Daha Çok ‘Yönetiliyoruz’ »» Bir önceki sayıda PESTEL (PESTLE) analizinin ne olduğu, niçin yapıldığı, analiz sonuçlarının Faktörler Önemi* nasıl değerlendirildiğini yazmıştım. Politik Faktörler »» Bu ayki Üretici Gözüyle köşemizde, Burdur Yeşilova İlçesine Bağlı Niyazlar Köyü ve Çevresi Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkan Yardımcısı Hulki Aytar ile söyleşimizi yaptık. Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] »» Kısaca hatırlayacak olursak; PESTEL (PESTLE)’in açılımı İngilizce P-Politic (Politik), E-Economic(Ekonomik), S-Social(Sosyal, T-Thecnological (Teknolojik), E-Environmental (Çevresel), L-Legal (Yasal) kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır. Bir şirketin, organizasyonun, departmanın veya bir ürünün dış çevre analizinde temel olarak kullanılan bir yaklaşımdır. PESTEL analizi aynı zamanda fırsatlardan yararlanmak, tehditleri en aza indirmek için rehberlik eden ve çevre anlayışı içerisindeki “büyük resmi” anlamak için de bir araçtır (Rapidbi, 2007). PESTEL(PESTLE) ,PEST(STEP), PESLIED, STEEPLE, SLEPT, ETPS analizi gibi değişik varyasyonlar vardır. Önemli olan amaca uygun olduğu düşünülen faktörleri içeren analiz varyasyonunu seçmektir (http://stratejikyonetim. org). Tüm bu analizler, iş planlama, pazarlama stratejisi ve ürün geliştirme gibi değişik amaçlar için kullanılabilir. Yanda verilen örnek uygulama, Sri Lanka Balıkçılık ve Su Kaynakları Bakanlığı ile İzlanda Uluslararası Kalkınma Ajansı ve Birleşmiş Milletler Üniversitesi Su Ürünleri Eğitim Programının işbirliği ile yapılmış olan Sri Lanka’daki balıkçılık sektörü ile igili bir PESTEL(PESTLE) analizi çalışmasıdır : KAYNAKLAR 1. Rapidbi. 2007. The PESTLE Analysis Tool and Template. Accessed 15th January 2011, http:// www.rapidbi.com/created/thePESTLE-analysis-tool.html (AQ: Please check for link) 2. De Silva D.A.M. 2011. Value chain of fish and fishery products: origin, functions and application in developed and developing country markets, Value chain project, Food and Agriculture organization 3. http://stratejikyonetim.org Halk arasında açık deniz ve ticari balıkçılığa karşı düşük bir ilgi var ve bu yüzden politika yapanlar üzerinde bir baskı yok veya çok az (Maldivler ve İzlanda hariç) = Balıkçılardan ve tekne sahiplerinden kaynaklanan düşük politik baskı > Ticari balıkçılık konusunda politikacılar arasında düşük düzeyde ilginin olması = Siyasi otoritenin hasat sonrası kayıplar ve işleme koşullarını geliştirmek için büyük ilgi göstermesi > Siyasi otoriteyi etkileyen pratik kararların istikrarında, politik olarak seçilmiş yetkililerin hızlı değişimlerinden dolayı politikadaki sık değişimler > Balıkçılar ve tekne sahipleri örgütlerinin imkanları geleceğe yönelik politika oluşturmayı ve politik kararlara katkıda bulunmayı etkiler > Uluslararası anlaşmalar (Örneğin IOTC v.b) > Hulki Bey kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İsmim Hulki Aytar, 1952 yılında Niyazlar köyünde doğdum. Halen de bu köyde çiftçilikle uğraşıyorum. İki çocuğum var. Kızım Canan Burdur’da eczacılık, oğlum Şerefcan ise Antalya’da öğretmenlik yapıyor. Kooperatifçilikle tanışmanız nasıl oldu? Neler üretiyosunuz? Dr. Özdal KÖKSAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü [email protected] Ekonomik Faktörler Düşük ve orta düzeyde yapılan avlanma, balıkçıların gelir düzeylerini ve gelişim için yapacakları yatırımı etkiler = İç pazarda büyük tüketici gruplarının düşük satın alma gücü > Yüksek değere sahip pazarlarda Ekonomik kriz ve etkileri Eşit olmayan gelir dağılımı ve büyüyen üst orta sınıf > Finansal muhasebe konusundaki sınırlı bilgi küçük ve orta ölçekli balıkçılık işletmelerinin çalışmasını etkiler < Asya'da devam eden iç çatışmalar hükümet harcamalarını ve balıkçılık sektörü ile alt yapıyı geliştirmek için kullanılabilecek finansmanı azaltır > İklim değişikliği ve Tsunami gibi doğal felaketler Endonezya, Sri Lanka ve Tayland balıkçılık sektörünün gelişmesi ve kapasitesi üzerinde ciddi bir etkiye sahiptir < Sosyal Faktörler Düşük kalitede balığı kabullenmek < Yüksek fiyat endişesi ve düşük kalite endişesi > Yüksek katma değere ve düşük katma değere sahip olan pazarlarda gıda güvenilirliği, hijyeni ve sertifikasyonu hakkındaki farkındalık yetersizliği > Düşük balık kalitesinden dolayı gıda güvenilirliği ve sağlık problemleri > Balıkçıların davranışları ve inanışları > Balıkçılar arasında özel eğitim eksikliği = Dini duygular endüstriyel uygulamaları etkiler = Düşük düzey teknoloji ile taşıma, sınıflandırma, paketleme ve işleme yapan tesisleri hakkında yetersiz bilgi seviyesi < Teknolojik Faktörler Altyapı yetersizliği (Örneğin; altyapı tesisleri, makine, alet, uygulamalar) < Düşük kalite tekne tasarımı > Düşük kalite liman ve soğuk hava deposu tasarımı > Dondurma tesislerinin yetersiz kullanılabilirliği > Yetersiz işleme tesisleri > Avlanma aletlerinde seçicilik (Örneğin; uzatma ağı) = Teknolojik gelişmelerin yetersizliği (Örneğin; dondurucular, yalıtım kutuları) > Uygun hijyenik uygulamaların eksikliği > Araç ve yol açısından yetersiz ulaşım olanakları = Yasal Faktörler Aşağıdaki konulardaki düzenleme, ,izleme ve yaptırımların yetersizliği : > Kalite standartları , > Gıda güvenilirliği, > Hijyen standartları, > Balık işleme > Yasal olmayan içsu balık avcılığı > Yabancı ihracat pazarlarındaki düzenlemeler (Örneğin; AB,ABD ve Japonya) > Genel ticaret anlaşmaları ve gümrük tarifesi = Çevresel Faktörler Temiz suyun kullanılabilirliğinin yetersizliği > Tropikal hava koşulları ve iklim değişikliği > Liman havzasındaki suyun kirliliği > Yeterli atık su yönetiminin eksikliği > Limanlardaki petrol sızıntıları = Teknelerdeki ve limanlardaki hijyenik koşullar > Balık stoklarının sürdürülebilirliği < Stok büyüklüğü (Stoklar büyük ve avlanma iyi olduğunda hasat sonrası kayıplar artma eğilimindedir) = * Artış > Değişmemiş = Azalış < Kaynak: De Silva (2011); Sri Lanka Balıkçılık ve Su Kaynakları Bakanlığı ile İzlanda Uluslararası Kalkınma Ajansı ve Birleşmiş Milletler Üniversitesi Su Ürünleri Eğitim Programının İşbirliği Modelinden Geliştirilmiştir. Kooperatifimiz 1972 yılında kuruldu. 1979 yılında ise Köy-Koop Burdur Birliğine ortak olarak kabul edildik. Niyazlar köyümüz sürekli göç verdiği için çok küçük, 60 yaşın altında genç çok az. En çok nohut, anason üretimi, ayrıca mantar yetiştiriciliği de yapıyoruz. Köyümüzde zamanında nohut üreten 15-20 ocak vardı. Bunları bir fabrikaya dönüştürmek istedik. Bu uğurda çok emek harcadık ama bir türlü bunu gerçekleştiremedik. Bugün girdi maliyetlerimiz çok yüksek, üretimimiz azaldı, göçlerden dolayı tarlayı ekenimiz yok. Mazot fiyatı çok yüksek. Köylü emeğini, aracını, amortismanlarını ortaya koyuyor ama elde ettiği gelir maalesef yok. Ekse bir dert, ekmese bir dert. Kooperatifçilikte yaşadığınız sorunlar nelerdir? Kooperatifçilikte örgüt karmaşasının, örgüt çokluğunun sıkıntılarını çekiyoruz. Bir köyde iki hatta bazı köylerde 3-4 kooperatif örgütü var. Bunun başlıca nedenlerinden olan, sülale kavgaları, başkan olma istekleri gibi kişisel nedenleri var. Ayrıca yasal olarak farklı kooperatiflere destek ve teşviklerden dolayı ortak olmak veya yeni örgüt oluşturmak zorunda kalınması yatıyor. Bir köyde süt taplama işi yapan iki kooperatif var. Bunlar aynı işi yapıyor. Köye iki süt toplama aracı geliyor. İki aracın harcadığı yakıtı düşünürsek, iki kooperatifin de zarar gördüğünü söyleyebiliriz. Bu çok yanlış. Bizlerin bölünmemesi gerekiyor. Bu durumda bütünleşmek lazım. Birlikten kuvvet doğar. Kooperatif ortakları olarak, hem kooperatiflerimize hem de kooperatifçiliğe sahip çıkmalıyız. Türkiye’de üretimin en büyük gücü olan Köy-Koop’un kooperatifçilikte öncülük yaptığını düşünüyorum. Fakat son yıllarda belki biraz siyasi olacak ama kooperatifleri bölüp, içlerinden yeni kooperatif örgütlerinin 1 kg Et Üretmek İçin 14 Ton Su devlet eliyle çıkartılması yanında, Kırmızı Et Üreticileri, Beyaz Et Üreticileri, Süt Üreticileri, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birlikleri gibi yeni oluşumlar ortaya çıktı. Bölündükçe çoğalmıyoruz, daha da küçülüyoruz. Bölündükçe daha çok ‘yönetiliyoruz’. Tarımın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Beklentileriniz nelerdir? Birleşmiş Milletler 2014’ü Aile Çiftçiliği yılı olarak açıkladı. Ben, kooperatifleri aile çiftçiliğinin temeli olarak görüyorum. Bu açıdan kooperatiflerin öneminin ilerleyen yıllarda daha da çok anlaşılacağı umudunu taşıyorum. Ancak şuanki durumda ülkemizde tarıma gerekli önemin ve desteğin verilmediğini düşünüyorum. Diğer ülkelerde tarıma, üretimin temeli olan kooperatiflere desteklemeler çok daha fazla. Üreticinin en büyük sorunu girdi maliyetleri. Mazotu sen teknesi olana 1,5 liraya verip, çiftçiye 5 lira satarsan, üretici ne yapsın. Karnını nasıl doyuracak. Ürettiği mal zaten para etmiyor. Eskiden okullarda bize -Türkiye tarımda kendi kendine yeten yanlış hatırlamıyorsam 7 ülkeden biri diyeöğretirlerdi. Ama şimdi tarımın durumu ortada. İleriye dönük çok olumlu düşünmüyorum. Tarımın çiftçinin elinden alınarak, şirketlere devredileceği zamanları yaşayacağız korkusu taşıyorum. Fakat burada kooperatifleri tek çatı altında toparlayıp, desteklecek tarım politikalarına ihtiyacımız var. Bu yapılırsa ülkemiz tarımının gerçek anlamda gelişeceğini düşünüyorum. Dünyada Gelir Eşitsizliğinde En Kötü 3. Ülke Harcanıyor Türkiye Köy-Koop Haber Eylül 2014 GÜNDEM 9 Maden Atıkları Denize Boşaltılacak Danıştay`dan Örnek Bir Karar »» Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, maden atıklarının karada uygun ortam bulunmaması halinde denize boşaltılmasına vize vermeye hazırlanıyor. »» Danıştay tarım topraklarının yok edilmesinin önlenmesine yönelik örnek bir karar aldı. Karada uygun ortam bulunmaması halinde maden atıklarının denize boşaltılması gündeme geldi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın maden atıklarına ‘detaylı izleme’ şartıyla onay vermeye hazırlandığı belirtildi. Maden Atıkları Yönetmeliği Taslağına göre maden atıklarının çevresel etkilerini en aza indirmek gerekçesiyle denize boşaltılmasına ‘detaylı izleme şartıyla’ onay verilebilecek. Düzenlemeye göre maden atıkları, tehlikeli, tehlikesiz ve inert atıklar olarak üç sınıfta toplanacak. Maden atıklarının depolandığı bertaraf tesisinin kurulacağı alanın detay, jeolojik, hidrojeolojik, jeokimyasal, hidrokimyasal ve mühendislik jeolojisi çalışmasının yapılarak, tesisin kurulacağı alandaki kayaçların özelliklerinin belirlenmesi gerekecek. Bununla birlikte karada yapılacak depolama alanlarının olumsuz çevresel etkilerini en aza indirmek için deniz sularının belirlenmiş bir derinlikte oksijensiz ve canlı yaşamın bulunmadığı katmanları dikkate alınarak, su kalitesinin değişmeyeceğinin kanıtlanması, detaylı bir izleme programı oluşturulması şartıyla vize verilebilecek. Maden atıklarının depolandığı bertaraf tesislerin tabanı ve yan yüzeylerinde sızıntı suyunun yer altı suyuna karışmasını önleye- uzun dönemde yer altı suyu kalitesinin korunması gerekecek. cek şekilde bir geçirimsizlik tabakası olması gerekecek. Düzenlemeyle geçmişte yaşanan siyanür barajlarının çökmesi gibi durumlara karşı da önlem alınıyor. Depolara arıtma sistemi Erdinç Çelikkan’ın Hürriyet’teki haberine göre, sızıntı sularının toprak ve yeraltı suları için oluşturacağı potansiyel risklerin engellenmesi ve kapatma sonrası tesisin duyarlılığının uzun vadede sağlanması için geçirimsizlik sistemine ilave olarak depo tabanında sızıntı suyu toplama, drenaj ve gerekirse arıtma sistemi inşa edilecek. Yağmur sularının maden atıklarının depolandığı bertaraf tesisine girişini ve oluşturacağı hidrolik yükü önlemek amacıyla gerekli yağış hesabı yapılarak kuşaklama kanalları inşa edilecek. Tehlikeli maden atıklarının depolandığı tesislerde üst örtü sisteminde kalınlığı en az 50 santim kil mineral kullanılacak. Geçici depolama süresi tehlikesiz maden atıkları için 1 yıl, tehlikeli maden zenginleştirme atıkları ve asit üreten pasalar için 6 ay olacak. Madencilik faaliyetleri sonucunda oluşan yer altı galerilerinin, maden zenginleştirme atıkları ile doldurulması işlemleri sırasında, Doğa Derneği Başkanı Engin Yılmaz, bilimsel yöntemler uygulanmadan maden atıkları denize boşaltılırsa doğadaki etkilerin çok sert ve trajik olacağını savundu. Tüketime dayanan yaşam biçiminin atıklarla doğada yok oluşa yol açtığını belirten Yılmaz, “Bugüne kadar gerçekleştiği söylenen bilimsel süreçlerin gerçeği yansıttığından kuşkuluyuz. Olumsuz şeyler yazılmadığı için bilimsel raporlara güvenmiyoruz” dedi. ‘Şirketlerin maliyetini düşürmeye çalışıyor olabilirler’ TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baran Bozoğlu ise Singapur’da karada alan olmadığı için evsel atık imha yöntemi olarak deniz dibinde depolar oluşturulduğunu kaydetti. Bozoğlu, “Uluslararası literatürde atıkların etkilerinin ne olacağına dair somut bilgi henüz yok. Bu kadar geniş coğrafi alanımız varken bu yola girilmesi düşündürücü. Karada maden çıkaran şirketlerin maliyetini düşürmeye çalışıyor olabilirler. Ormanları yok etmiyoruz, deniz dibine yaşamın olmadığı alana gömüyoruz, diyecekler. Denizlerde ekosistem zaten bozuk olduğu için atıkların boşaltılması risk yaratır. Deniz dibine atıkları boşaltsanız bile su bunu yüzeye çıkarabilir. Çünkü altta bir sirkülasyon var” görüşünü dile getirdi. 19 Ağustos 2014 Tarihinden İtibaren 2015'İn Kaynaklarını Tüketmeye Başladık »» Gezegenin bir yıl içerisinde ürettiği doğal kaynakları, sekiz aydan az bir süre içerisinde tükettik. 2014’ün geri kalanında gelecek yıldan borç alarak yaşayacağız. İnsanlığın mevcut tüketim alışkanlıklarını ve yaşam tarzını devam ettirebilmesi için doğadan talep ettiği kaynağı ifade eden Ekolojik Ayak İzi, geçen yıl olduğu gibi 2014’te de gezegenin kendini yenileme kapasitesini aştı! Ortalama bir dünya vatandaşı olarak, yılın geri kalanında yaşamımızı gelecek yıldan ödünç alarak sürdüreceğiz. WWF’in stratejik ortağı Küresel Ayak İzi Ağı (Global Footprint Network, GFN) tarafından her yıl açıklanan Dünya Limit Aşım Günü, insanlığın doğal kaynaklara olan talebinin doğanın bir yıl içinde sunduğu miktarın üzerine çıktığı gün olarak tanımlanıyor. 2000 yılında Ekim ayına düşen Limit Aşım Günü, tüketim ve nüfus artışıyla birlikte her yıl daha da öne geliyor. Küresel Ayak İzi Ağı’nın (Global Footprint Network – GFN) son çalışmasına göre, 2014 yılına ait Ekolojik Ayak İzi’miz 19 Ağustos’ta gezegenin kapasitesini aşmış bulunuyor. Dünya Limit Aşım Günü insanlığın talebinin, doğanın bir yıl içinde sunduğu kaynak miktarının üzerine çıktığı gün olarak her yıl GFN tarafından açıklanıyor. GFN verileri, 2000 yılında 1 Ekim olan Dünya Limit Aşım Günü’nün bu yıl 19 Ağustos’a kaydığını gösteriyor. Küresel Ayak İzi Ağı Başkanı Dr. Mathis Wackernagel konuyla ilgili olarak, “Küresel limit aşımı, 21. yüzyılda dünyanın karşı karşıya bulunduğu açmazı gösteriyor. Bugün dünya nüfusunun %86’sı, doğanın arz edebildiğinden daha fazla kaynak talep eden ülkelerde yaşıyor. Yıl boyunca kullanmamız gereken doğal kaynağı sekiz ayda tüketiyoruz. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, ormansızlaşma ve su krizi açıkça gösteriyor ki doğa, mevcut tüketimimizi karşılamakta yetersiz kalıyor,” dedi. Bugün Dünya’da 7 milyar insan yaşıyor. 2050 yılında 9 milyar olması bekleniyor. Bu durum, gezegenin doğal kaynakları üzerinde daha fazla baskı yaratacak. Ancak Dünya’mızın kaynakları sınırlı. Nerede, nasıl yaşıyoruz, çalışıyoruz, seyahat ediyoruz? Neyi, nasıl tüketiyoruz? Bu sorulardan başlayarak yaptığımız her şeyi sorgulamamız ve düşünce şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor. WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak “2012 yılında yayınladığımız Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu, mevcut yaşam tarzıyla ortalama bir vatandaşımızın ihtiyaçlarını karşılamak için 1.5 gezegene eşdeğer doğal kaynak gerektiğini gösteriyor. Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda, son 50 yıl içinde doğal kaynak talebi ve arzı arasındaki fark iyice açılmış ve ekolojik açık sekiz kat artmış durumda. Doğa üzerinde yarattığımız baskının ekonomik olduğu kadar ekolojik bedeli de var. Karar alma süreçlerinde artık doğanın sınırlarını gözeterek adım atmak zorundayız. Türkiye’nin sürdürülebilir geleceği için, “büyüme” gibi ekonomik parametrelerin yanı sıra “ekolojik ayak izi”, “yaşayan gezegen endeksi” gibi ekolojik göstergelerin hesaba katılarak kalkınma politikalarında yer alması; kalkınma politikalarıyla çevre politikalarının bütünleştirilmesi gerekiyor,” dedi. Neden Limiti Aşıyoruz? Tarih boyunca insanlık, gezegenin doğal kaynak bütçesi içerisinde kalarak şehirler ve yollar inşa edebiliyor; gıda sağlıyor ve üretebiliyor; karbondioksiti absorbe edebiliyordu. Ancak 1970’lerin ortasına gelindiğinde önemli bir eşiği atladık: insanlığın tüketimi, gezegenin yeniden üretebileceği doğal kaynağı aşmaya başladı. Küresel Ayak İzi Ağı’nın yaptığı hesaplamalara göre bugün, insanlığın doğal kaynaklardan ve ekosistemlerden olan talebi 1.5 gezegene eşdeğer! Bu şekilde yaşamaya ve tüketmeye devam edersek, bu yüzyılın ortasında 3 gezegene eşdeğer doğal kaynağa ihtiyacımız olacak. Masraflarınızın sürekli olarak gelirinizi aştığını düşünün... İşte bu, doğal varlığımızı, kendini yenileme kapasitesinden daha hızlı tüketmek oluyor. (www.wwf.org.tr) Danıştay 8. Dairesi; Ziraat Mühendisleri Odası tarafından Tarım Arazilerinin Korunması, Kullanılması ve Arazi Toplulaştırmasına ilişkin Tüzüğe yönelik açılan davada, Tüzüğün dayanağını oluşturan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunun, "Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı" başlıklı 13. Maddesinin (d) bendindeki; "Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar" düzenlemesinin ve "Tarımsal potansiyeli yüksek büyük ovaların belirlenmesi ve korunması" başlıklı 14. Maddesinin (b) bendindeki; "Bakanlık ve talebin ilgili olduğu Bakanlıkça ortaklaşa kamu yararı kararı alınmış faaliyetler" düzenlemesinin, Anayasa`nın "Toprak mülkiyeti" başlıklı 44. maddesine ve "Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması" başlıklı 45. Maddesine aykırı olduğu sonucuna vararak, iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi`ne (AYM) başvurulmasına karar verdi. Danıştay 8. Dairesi tarafından söz konusu düzenlemelerde; • Kamu yararı kararı alınacak plan ve yatırımların hangi alana ilişkin olacağı yönünde bir açıklık bulunmadığı, • İlgili bakanlıklar tarafından alınacak bir kamu yararı kararı ile tarım arazilerinin, farklı plan ve yatırımlar için daha sık ve yaygın olarak amaç dışı kullanıma tahsis edilmesine yol açılacağı, • Yasada mutlak, özel ürün, dikili ve sulu tarım arazisi olarak belirtilen nitelikli arazilerin, tarımsal amacı dışında kullanılabilmesine olanak sağlanacağı, • Kamu yararı kararı alınacak plan ve yatırımları tamamen ilgili bakanlıkların takdirine bırakmak suretiyle ve yasanın amacı aşılarak, istisnanın kapsamını genişleten bir düzenleme yapıldığı, değerlendirmelerine yer verildi. Limon Fiyatlarında Düşüş Yok »» Geçen ay markette ve pazarda fiyatı en çok artan ürün olan limonun, eylülde başlayacak hasat döneminde de fiyatının yüksek olması bekleniyor Türkiye’deki limon üretiminin yüzde 65’inin Mersin’den karşılandığını söyleyen Mersin Turunçgil Üreticileri Birliği (MERTUB) Başkanı Ahmet Dursun Şahin, Eylül ve mart ayları arasında yapılan hasat sonrası yaz dönemi için ürünlerin Nevşehir çevresinde yatakta bekletildiğini belirterek, “Nevşehir çevresinde bekletilen ürünler bu dönem piyasaya sürülüyor. Fiyat bu nedenle yüksek. Bu fiyatlar tarihimizde görmediğimiz seviyelerde ancak bu yükseklik üreticiden çok yatakta bekleten aracılara yarıyor” dedi. HAL VE GİDİŞ Şahin, normalde eylül başlarında piyasaya sürülen erkenci limonun yüksek fiyat nedeniyle 15 gün içinde pazardaki yerini alabileceğini, bu ürünlerin fiyatları biraz da olsa aşağı çekebileceğini ifade etti. Şahin, Hasat döneminde rekolte konusunda bazı çekincelerinin olduğunu, limonun meyve vermeye başladığı dönemde iklimin belirsiz gitmesinden dolayı ağaçların olumsuz etkilendiğini, bu nedenle rekoltenin düşük olacağını bunun da fiyatlara olumsuz yansıyacağını belirtti. Sait MUNZUR 10 Eylül 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Türk Kooperatifçilik Tarihine Bir Not -I»» “Bazı insanları büyük yapan onların kendi kendilerine yargılayabilmesidir. Onları erdemli yapan kendilerini sorgulayabilmesidir.” Mahmut Türkmenoğlu ve Bademler Koopertifi [1] Ben bu konuşmamda Mahmut Türkmenoğlu’ nun yaşamının doğal kesitleri üzerinde durmayacağım. Bademler’i Mahmut Türkmenoğlu’ndan, Mahmut Türkmenoğlu Bademler’den soyutlamadan (zaten soyutlamak mümkün değil), onların Türk kooperatifçiliğine katkısını belirlemeğe çalışacağım. Köyden bir arkadaşına ölümünden bir ay kadar önce yazdığı bir mektubunda[2] : “düşündüm, kendimi sorguladım ve sonra akladım” diye yazıyor. Yaşamını kendince değerlendiren, kendi kendine sorgulayan, bu sorgulamanın tüm nedenlerini ölümle pençeleşirken dile getiren ve sonunda kendini aklayabilen kaç insan vardır ? Zaten bazı insanları büyük yapan onların kendi kendilerine yargılayabilmesidir. Onları erdemli yapan kendilerini sorgulayabilmesidir. Nedir Mahmut Türkmenoğlu’nu erdemli kılan ? Nedir Mahmut Türkmenoğlu’nu büyük kılan ? Nedir onu diğer pek çok insana göre seçkin kılan ? Bademler’de kooperatif kurması mı ? Bu kooperatifin başkanı olması mı? Bir partinin içinde siyasete soyunması mı? Milletvekili olması mı ? Yoksa bakan olması mı? Sanırım bunların hepsinin az çok katkısı vardır. Bana göre bir insanı büyük kılan, onun ölüme giderken kader birliği yaptığı arkadaşlarına, dostlarına “hesap verme sorumluluğu duyması ve onu gerçekleştirme- sidir”. Nitekim Türkmenoğlu’nun Hasan Şengül’e 13 haziran 1992’de Wiskonsin (USA)’den yazdığı mektubunda kendisini, çevresi ve arkadaşları içinde yargılamakta ve sorgulamaktadır. Güzellikleri hep beraber paylaşmakta, olumsuzlukları kimseye aktarmadan genele, daha doğrusu gizlice kendisine yüklemektedir. Mahmut Türkmenoğlu, 1960’lı yıllarda Türkiye’nin ve dünyanın gündeminde olan “toplum kalkınması modeli”nin yerel bir önderidir. Öyle bir yerel önder ki, yerellikten kopmadan bölgeselliği yakalama, bölgesellikten kopmadan ulusallığı yakalama, ulusallıktan kopmadan evrenselliği yakalamanın bütün ipuçlarını Mahmut Türkmenoğlu’nda görmek mümkündür. Amaç : Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN [email protected] • Köyü aşan sosyal, kültürel ve siyasal faaliyetlere katılmalıdır; • Yerel lider, liderlik özelliklerini yerel sınırların ötesine taşıyabilmelidir. Mahmut Türkmenoğlu’na göre yerel (köy) liderin özellikleri şunlar olmalıdır : • Yerel lider devrimci olmalıdır, devrimciliğini her zaman savunmalıdır; tutumuyla, sazıyla, sözüyle, misafirperverliğiyle, kültürel faaliyetleriyle devrimciliğin öğretmenliğini yapmalıdır; • Köyünü sosyal, kültürel yönden geliştirebilmeli, demokrasi açısından siyasallaşmasına katkıda bulunmalıdır; • Tepkileri hoşgörüyle karşılamalı ve samimiyetle yatıştırabilmelidir; Mahmut Türkmenoğlu bu özellikleriyle köyü olan Bademler’de sivrilmiş, lider özelliklerini köyüne hapsetmemiş, liderliğini önce İzmir boyutuna, daha sonra da Türkiye geneline taşımıştır. Mahmut Türkmenoğlu’nun toplum kalkınması modelini, Bademler özelinde, şöylece özetlemek mümkündür: »» Ülkemizde döner sermaye modeli hizmet veren kamu ve yarı kamusal birimlerin hizmet sunumlarında şirketleşme modeline alternatif olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde kooperatifçiliğin gelişmesini istiyorsak bu öncelikle üniversitelerden başlamalıdır. Yükseköğretim kurulu tüm üniversitelerde kooperatif kurulmasını teşvik etmelidir. Devletimiz üniversite kooperatiflerine avantaj ve pozitif ayrımcılık sağlayarak rekabet etme şanslarını geliştirmelerine katkıda bulunmalıdır. Üniversiteler hizmet ve ihale birimlerini kooperatifler üzerinden yapmalıdırlar. Bilindiği gibi üniversiteler eğitim, sağlık, teknopark alanla- S. Sedat AKGÖZ Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi rında faaliyet göstermekte ve ülkemizin kalkınmasında önemli rol üstlenmektedirler. Ülkemizde sanayi ve üniversite işbirliğini geliştirilmesinde üniversite kooperatifleri Öncü rol üstleneceklerdir. Meslek yüksekokullarında verimliliği artırmak, sanayinin istediği nitelikte eleman yetiştirme konusunda üniversiteler hayati rol üstlenebilirler. Dolayısıyla üniversite kooperatifleri şirket mantığı ile hareket edebilecek eleman istihdam ederek dünya üniversiteleri ile rekabet c. Köylünün ihtiyaç maddelerini ucuz ve kaliteli temin etmesini sağlamak. Kırsal kesimin kalkınması için demokratik kooperatif modeli esas alınmıştır. Bu bağlamda “ Bademler demokratik bir kooperatif içinde köyün kalkınması sağlanacak; köyde herkese yetebilecek miktarda bir iş alanı açılacak ve Türkiye için başarılı bir model geliştirilecektir.” • Lider bir kişi yerel ortamda düşüncelerini çekinmeden söyleyebilmelidir; • Kendisine yönelebilecek tepkileri tahmin edip bunları ustalıkla yatıştırabilmelidir; b. Kırsal kesimde yeni istihdam alanları yaratmak . Bademler özelinde “köyde herkese yetebilecek miktarda iş sahası açmak” şeklinde somutlaştırılmıştır. Araç : Üniversitelerde Döner Sermaye Modeline Alternatif Olarak Üniversite Kooperatifçiliğinin Ülkemiz Açısından Önemi Belediye ve diğer işletmeler ise hizmet sunumlarını şirketleşme modeli olarak uygulamakta ve karlılıklarını artırmaktadır. Üniversiteler ise kamusal alanda ticaret yasağı ve şirketleşme alanında engellemeleri döner sermaye modeli ile aşmaya çalışmaktadır. Fakat belediye iktisadi teşekkülleri ve yarı kamusal şirketler şirketleşmenin avantajlarından dolayı üniversitelere göre piyasada daha şanslı ve haksız rekabet yapmaktadırlar. a. Kırsal kesimin fakirlik çemberini kırmak için üretim yapısını ve biçimini değiştirmektir. Bu amaç Bademler özelinde “tütün üreticisi fukara kır Bademler’in üretim biçimini değiştirmek” şeklinde somutlaştırılmıştır. edebilir ve bürokratik engellerden minimum seviyede etkilenebilirler. Know how ve patent sayısının artması üniversiteleri güçlendirecek ve rekabet güçlerinin artması ile üniversitelerimiz dünyanın ilk 500 üniversitesi arasında daha üst noktalara ulaşacaklardır Ödenek yetersizliği ve artan personel harcamaları üniversiteleri araştırma geliştirme konusunda zor durumda bırakmaktadır. Üniversite kooperatifleri şirket mantığı ile hareket ederek bürokratik engellerden uzakta özgürce rekabet etme şansına kavuşacaklardır. • Üniversitelerde döner sermaye modeli yerine üniversite kooperatiflerini kurulmasını teşvik etmelidir. • Diğer ülkelerdeki üniversite kooperatifleri ile işbirliği imkânları geliştirilmelidir. • Firmalar ve özel sektörle beraber ortak işletmeler kurulması teşvik edilmelidir. • Ülkemizde kooperatifleşme oranı ve üye sayısı artmalı ve buda üniversitelerde başlanmalıdır. Hepimize kooperatifçiliğe adanmış bir ömür dileğiyle... Görüldüğü gibi Mahmut Türkmenoğlu düşüncelerini Bademler özelinde uygulayarak Türkiye geneline taşımak isteyen bir perspektifin içinde bir“kooperatif modeli” üzerinde durmaktadır. Yani o Bademler’in sınırlı çerçevesini aşarak Türkiye’ye yayılmak istemektedir. Ancak bunu düşlerken de, uygulamaya koyarken de yerel gerçekleri hiçbir zaman göz ardı etmemektedir. Nitekim bugün Bademler, 1950’lerin, 1960’ların bir fukara Bademler’i değildir. Türkiye için örnek olabilecek bir kooperatif örgütlenme deneyimini kendi özelinde yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. 60-70 kişiye iş sağlayabilen sera tesisleri kurulmuştur. Türkmenoğlu, bunları tek başına yapmadığını minnetle andığı başta mücadele arkadaşları “Ali Şenol, Ali Özkan, Hüseyin Kınık, İmam m. Ali Uran, Mustafa Or, Halil Oral, Memo, Birol Mansur, Levent, Hızır Varol, Murat Ertaş ve adını anamadığı tüm Bademlilerle gerçekleştirdiğini özenle belirtmektedir. Yani bir başarı varsa bu sadece Mahmut Türkmenoğlu’nun değil, tüm Bademlilerindir. Nitekim bir köylüsü kendisine şöyle bir soru sorar : - “Mahmut Bey! ..çevre köylerde senin gibi okumuş çok insan var. Ama hiçbiri senin gibi işler yapmıyor. Neden ?” Mahmut Türkmenoğlu’nun yanıtı da şöyledir : - “Onların arkasında bir Bademler köylüsü yok da ondan?” Bu sözlerden anlaşılabileceği gibi iyi bir lider başarılarını arkadaşlarıyla paylaşan, hatta onları hareket içinde öne çıkaran bir özelliğe sahip olmalıdır. [1] 25 Aralık 1992. “Bademler Köyü Kalkınma Kooperatifi’nin 30. Kuruluş Yıldönümü ve Mahmut Türkmenoğlu’nu Anma Toplantısında Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN tarafından yapılan konuşma. [2] Mahmut Türkmenoğlu’nun köylüsü Hasan Şengül’e mektubu, 15. 06. 1992, Madison, USA. Sektörel Fuar Tanıtımları Desteklenecek »» Ekonomi Bakanlığı, yurt içi fuarların yurt dışında tanıtım faaliyetleri için 150 bin, yurt içinde tanıtım faaliyetleri için de 50 bin dolara kadar destek verecek. Ekonomi Bakanlığı’nca, 16 Ağustos 2014 tarihli Resmi Gazete’de Sektörel Nitelikli Uluslararası Yurt İçi Fuarların Desteklenmesine İlişkin Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu Kararı yayınlandı. Karar ile Uluslararası Nitelikteki Yurt İçi İhtisas Fuarlarının Desteklenmesine İlişkin Karar’ın yürürlükten kaldırıldı. Karar kapsamında, yurt içi fuar organizatörleri tarafından yapılacak olan tanıtım faaliyetleri ile ülkemizde düzenlenecek uluslararası fuarların bilinirliğinin ve yabancı katılımcı firmaların sayısının arttırılmasının yanı sıra dünya çapında katılım talep edilen sektörel fuarların ülkemizde gerçekleştirilmesinin özendirilmesi amaçlanmakta. Fuarın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) yurt içi fuarlar listesinde yer alması şartıyla, fuar alanının büyüklüğü, fuar alanında yabancı katılımcılara ayrılan alan, toplam katılımcı firma sayısı, yabancı katılımcı sayısı, toplam ziyaretçi sayısı ve yabancı ziyaretçi sayısı gibi bir önceki yılın verileri dikkate alınarak yapılacak değerlendirmede; belirtilen şartları taşıyan fuarlar arasından dış ticaret politikaları, ihracat stratejileri ve ekonomik öncelikler doğrultusunda belirlenecek fuarlar, destek kapsamına alınacak Bakanlıkça, karar kapsamındaki fuarlar için yurt içi fuar organizatörlerinin yurt dışında yapacakları tanıtım harcamaları 150.000 ABD Dolarına kadar, yurt içinde yapacakları tanıtım harcamaları 50.000 ABD Dolarına kadar yüzde 75 oranında desteklenecek. Düzenlemeyle, organizatörlerin tanıtım faaliyetlerini ağırlıklı olarak yurt dışında gerçekleştirmeleri amaçlanıyor. Yurt içi fuar organizatörlerinin Sektörel Nitelikli Uluslararası Yurt İçi Fuarların tanıtımına yönelik olarak; fuar konusu ile ilgili seminer, konferans, toplantı ve duyuru, reklam panoları, afiş, katalog, broşür, kitapçık, elektronik ortamda tanıtım faaliyetleri, kitle iletişim araçlarında yayınlanacak reklamlar, tanıtım faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilecek yurt dışı ziyaretlerde ulaşım ve konaklama, yurt içi fuarın tanıtımını yapmak üzer yurt dışı fuarlarda kurulacak olan info stand, yurt içinde ve yurt dışındaki uluslararası fuarlarda düzenlenecek gösteri, etkinlik, trend alanı için yapacakları harcamalar, destek kapsamında yer almakta. Köy-Koop Haber Eylül 2014 TARIM 11 Tarımsal Ürün Fiyatları Artışlarının Kazanamayanları: Çiftçiler 1. Sayfa Haberin Devamı, Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, 2014 yılı itibarıyla kuraklık, don, dolu, fırtına, hortum ve daha birçok doğa olayı yaşandığını ve yaşamaya devam edildiğini belirterek, “Su kaynakları alarm veriyor, barajlar boşalıyor, su krizleri daha da arttı, bazı yerlerde ikinci ürün ekimi yasaklandı, üretim azaldı ve dünya alarmda. Bütün bunların sonucunda ne oluyor; üretim miktarı azalıyor, fiyatlar artıyor, çiftçi açısından maliyetler daha da artıyor, ürün fiyatı-girdi fiyatı makası ürün fiyatı aleyhine açılıyor ve ortalıkta bir suçlu arayışı var. Fiyat artışı bir sonuçtur, üretim azalması bir sonuçtur. Bunun nedenlerine bakmak lazım. Nedenler, yukarıda saymaya çalıştığımız olağan dışı koşullar. Burada şunu sormak daha insaflıdır; beklenen sonucun ortaya çıkmaması için acaba nedenler ortadan kaldırıldı mı, önlemler alındı mı, var olduğu söylenen farklı senaryolar devreye konuldu mu? Bunlara alınacak yanıtlarla suçlu aramak herhalde daha akılcıdır. Yoksa “vur abalıya” misalinden hemen “çiftçiyi günah keçisi” göstermek herhalde büyük bir haksızlıktır. Giderek bazı ürünlerde azalan bir üretim miktarı var, zorlaşan bir üretim yapısı var, tarımdan kopan bir nüfus var, dışa bağımlı hale gelen bazı ürünlerimiz var ama biz tanıyı başka yerlerde arıyoruz. Temel tanı; tarımsal ürün fiyatlarının artışından birileri kazanıyor ama kim? Bunları araştırmak, sürdürülebilir tarımsal üretime ve tüketici-üretici korumaya yönelik en önemli tedavi olacaktır.” dedi. yem pahalı ve canlı hayvan fiyatlarındaki artışın çok üstünde, mazotgübre pahalı bitkisel ürün fiyatlarındaki artışın çok üstündedir. Çiftçinin de %90’ına yakını küçük ölçekli birer işletmeci, peki nasıl stok yapacak, saklayacak ve de sonradan piyasaya sürecek çiftçi. Bu gruptaki çiftçilerden fiyat artışına yol açacak davranış gösterenlere alanda rastlanılabilir mi? Girdi ve genel ihtiyaç borçlarını hemen kapatmak durumunda olan çiftçi hangi birikim ile neyi stoklayacak. Örneğin; bu davranışı yani stoklama, bekletme işini fındıkta, kayısıda, domateste, antepfıstığında, zeytinde, kuru fasulyede, nohutta vd. yapabilecek küçük ölçekli işletme sahibi bir çiftçi düşünebilir misiniz? Bunu düşünecek olsak, neden son yıllarda bazı ürünlerin üretiminde azalmalar meydana gelir, sorusu sorulmazdı. Aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi, Giderek nohut - kuru fasulye gibi veya arpa – buğday gibi bazı temel ürünlerde üretim miktarında meydana gelen azalmaların sorumlusu çiftçileri midir? Bunun sonucunda ortaya çıkan fiyat artışlarının sorumlusu çiftçi midir? Peki, bunlardan çiftçi kazançlı çıkıyor mu? Kazançlı ise neden üretimden vaz geçiliyor ve de üretim alanları azalıyor? Sorunların tanısı ve çözümü buradadır. Artan bir maliyet var, değişen iklim koşulları var, istikrarsız bir fiyat hareketliliği var, bir türlü örgütlenemeyen veya bunu istemeyen bir yapı var ve halen çiftçide kusur aranıyor? Tabi ki kusuru var, o da yıllardır hep söylendiği bir olgu: ör-güt-lene-mi-yor-lar veya örgütlenme düzeyi etkili değil, sonuç odaklı değil.” açıklamasında bulundu. Ne Yapmalı? Çiftçi; güçlerini birleştirmeli, kararlarını ortak almalı, hareketleriniadımlarını birlikte atmalıdır diyen Gülçubuk, “Giderek azalan bir tarım alanımız var, tarımdan kopan bir nüfus var, doğa olaylarının-iklim değişikliklerinin daha sık yaşandığı bir dönem var…bu ortamda tarımda üretimin sürdürülebilirliği daha da önemli hale geliyor. Eğer genç tarım nüfusunu yerinde tutabilirsek, örgütlenmeyi etkin ve aktif hale getirebilirsek belki çözümde önemli bir yol alınmış olunur. Bunun için ucuz girdi temini, pazarlama-ürün değerlendirme, ürün çeşitlendirme önem taşıyor. Şunu unutmamak gerekir ki, çiftçi kazanamıyorsa ne yaparsanız yapın üretim devam etmeyecek ve fiyat konusu hep konuşulmaya ve günah keçisi aranmaya devam edecektir.” dedi. Girdi Fiyatları - Ürün Fiyatları Makası Tarımda girdi maliyetleri düzenli artış göstermektedir. Bu artışlar her zaman ürün fiyatlarının üzerinde olmuştur değerlendirmesini yapan Gülçubuk, “Tarımsal ürün fiyatlarının artışında girdi fiyatlarındaki artış özellikle tüketici boyutunda hep göz ardı edilir ve neden ürünler bu kadar pahalı sorusunu gündeme getirir? Burada asıl sorulması gereken Sorun Nereden Besleniyor? soru ise; ürün fiyatları ile girdi Türkiye’de halen bazı alanlarBuğday Arpa Nohut Kuru Fasulye fiyatları arasında açılan makasda kendine yetebilirlik varsa Yıllar (000 ton) (000 ton) (000 ton) (000 ton) tan kim yararlanmaktadır. Veya bu, çiftçinin yaşama alışkankimin lehine olmaktadır. Tarım9.500 600 210 lığının, üretim alışkanlığını, 2005 21.500 da son 9-10 yılda mazot maliyeti kırsala-tarıma tutunma arzu3,5 - 4 kat, tohum, gübre ve yem 19.674 7.250 554 199 sundan ve de fedakârlığından 2010 3-4 kat, elektrik 2-2,5 kat artmışgelmekte olduğunu belirten 2012 20.100 tır. Diğer yandan tarımsal ürün 7.100 518 200 Gülçubuk, “Tarımsal ürünlefiyatları değişmekle birlikte 1-2 rin üretiminde küçük ve orta www.tuik.gov.tr; www.tarim.gov.tr kat artış göstermiştir. Bu hem ölçekli çiftçilerimiz sermabitkisel hem de hayvansal ürünye ve emek-işgücü bizden diyerek Kim Kazanıyor? ler için geçerlidir. Gelinen noktada, üretimin sürdürülebilirliğinde en özellikle küçük ve orta ölçekli çiftçi önemli aktörlerdendir. Neredeyse Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, “Dünya- ürününü ucuza satıyor, kazanamıher koşulda üretmeye razı bu kesim nın önemli gündem maddelerinden yor. Zaten ürünün kıt olduğu yıllarülkemiz açısından gıda güvencesinin ve da kaygılarından olan iklim deği- da da elinde kalan, eline geçen ürün de güvencesidir. Fakat çiftçi iradesi şiklikleri nedeniyle (don, dolu, ku- ya olmadığı ya da çok az olduğu için dışında artan fiyatlar üzerinden çift- raklık vd.) üretimde azalmalar her yine kazanan kendisi olmuyor. Örçiyi suçlu göstermek bu güvenceyi yerde var ama çiftçi yine de bekledi- neğin; kayısı, fındık gibi. Bazı araşortadan kaldırmak anlamına ve de ğini kazanamıyor veya ortaya çıkan tırmalara göre; bitkisel ürünlerde tarımsal üretimin devamlılığına sal- kazançtan, değerden hakkı olan payı son tüketicinin ödediği bedelin analamıyor. Çiftçi kazanamıyorsa bir- cak %25-30’u çiftçi eline geçmekdırı anlamına gelir. Çiftçiler büyük fedakârlıkla ve leri daha çok kazanıyordur peki ki? tedir. Burada pazarlama zincirinde zor koşullarda üretiyor ama Pazarda yer bulamayan çiftçiler yani yer alan halkaların yani aktörlerin kazanan genelde kendileri ol- pazarlama zincirinin halkalarında önemli etkisi vardır. Çiftçi halkada muyor. Çiftçiler pazarlamanın, yer alamayan çiftçi kazanamıyor ve yer alamadığı veya almakta zorluk satışın son noktasında ortaya fiyat artışlarında da sorumluluğu çektiği için eline geçen fiyatlar da o bulunmuyor. Çiftçi dışındakiler yani kadar düşük oluyor. çıkan fiyattan payını alamıyor. marketler, toptancılar, aracılar, speFiyat dalgalanmalarına bir ürün üzeÇiftçimiz yüksek maliyetle üretiyor külatörler, toptancı hallerine rahat rinden örnek verecek olursak; domaama pazarlamada örgütlenemiyor. girip-çıkanlar, bunlar daha çok kaÜretim maliyetlerinin sürekli teste bazı yıllar üretim fazlası olduğu zanıyorlardır. Çünkü ürün işleme, artış gösterdiği ürün fiyatlaiçin fiyatlar çok düşük, bazı yıllarda stoklama, bekletme küçük-orta ölrının ise buna yetişemediği bir yetersiz üretim sonucu fiyatlar yüksek çekli çiftçinin gösterebileceği davraortamda çiftçi zaten kazanaolmaktadır. Fiyat dalgalanmasında nışlar değildir.” dedi. mayacaktır. Hep söylendiği gibi, iklim koşulları kadar yetersiz işleme potansiyeli ile ve pazarlama koşullarının oluşturulamaması da etkili olmaktadır. Burada bir diğer önemli konu da çiftçinin ürününü nasıl değerlendirdiğidir. Türkiye'de tarıma dayalı sanayi henüz istenilen düzeyde değildir. Bu nedenle işleme tesisleri ile ürünlerin işlenmesi ve depolanması önemlidir. Ülkemizde zarar edilen ürünlerde (tek yıllık) bir yıl sonrası için çiftçi üretimden vaz geçebilmekte ve sonraki yıl az üretimden dolayı fiyatların aşırı artması olayı yaşandığından, bu durumda da tüketici açısından olumsuz sonuçlar ortaya çıkıyor. Buna iklim değişikliklerinden kaynaklanan unsurlar da eklenince fiyatlardaki dalgalanma daha da artmaktadır. Pazarlama koşullarının oluşması ve üretici lehine gelişmesi hem çiftçi hem de tüketici açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır. Hep söylenen bir konuya burada da dikkat çekebiliriz; bahçeden kilosu 50-60 kuruşa toplanan bazı ürünler şehirlerde neredeyse 3-4 TL’ye kadar çıkıyor. Aradaki bu fark çiftçinin cebine gitmiyor. Hatta şunu bile belirtebiliriz; girdi maliyetleri ile toplama ve nakliye giderleri yüksek olduğu için bazı ürünler yerinde bırakılıyor. Burada şu soru ön plana çıkıyor: bu kimin, kimlerin hatası? Yanıtı, çiftçi değildir çünkü genelde kaybeden o zaten. İşte pazarlama kanalında yer alan halkaları iyi incelemek, sorgulamak gerekiyor. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, pazarlama marjı ürünlere göre değişmekle üretici maliyeti-eline geçen fiyat %25-30, toptancı marjı %25-35 ve perakende marjı da %35-50 arasında değişmektedir. Tüketicinin ödediği fiyatın ancak dörtte biri çiftçiye gitmektedir.” dedi. Örgütlenme Özellikle de Kooperatifleşme Şart Avrupa Birliği’nde kooperatifler ve birlikler pazarlamada bazı sektörlerde %100’lere varan oranlarda rol aldığını belirten Gülçubuk, “Ülkemizde ürüne göre ve yıldan yıla değişmekle birlikte pazarlamada Tarım Satış Kooperatiflerinin payı pamukta %45-50, zeytinyağında %2-4, şekerpancarında %30-40, incirde yaklaşık %30 olup, kooperatif ve birliklerin yaş meyve ve sebze ile hayvansal ürünlerde işlevlerinin olmadığı ortaya çıkmaktadır. Tarımda kaynakların sınırlı olması, her an risk taşıyan doğal koşullara bağımlı olması, pazarlama alt yapısındaki eksiklikler ve arz ile talebin her zaman örtüşmemesinden kaynaklanan fiyat dalgalanmaları çiftçinin örgütlenmesini zorunlu kılmasıdır. Örgütlenme olmadığında hangi koşul ve ortam olursa olsun çiftçi kazanmakta zorluklar çekecektir. Başta kooperatifler olmak üzere çiftçi örgütlerinin pazarlama zincirinde olmaması, olsa da yetersiz kalması, temsil gücünün zayıflığı, baskı grubu oluşturamaması, girdileri ucuza mal edememesi çiftçinin kazancını doğrudan etkilemektedir. Üretimden-sofraya etkili pazarlama kanallarının ortaya konulması, ye- rel-geleneksel tarım ürünlerinin gerçek değerini çiftçi lehine bulması için çiftçinin aktif ve etkili olması önemlidir. Bu sağlandığında pazarlama yapısında, piyasa işleyişinde çiftçi aleyhine oluşacak fiyat oluşumunun olumsuz etkileri en aza indirilebilecektir. Tarımsal pazarlama faaliyetleri ve fiyat oluşumu, ülkemizde çiftçilerin bir bölümünün küçüklüğü nedeniyle önem taşımakta ve burada konuya sonuç odaklı önem vermek gerektirmektedir. Çiftçilerin pazar, pazarlama, geleneksel gıdaların değerlendirilmesi, markalaşma, coğrafik işaretler, katma değer oluşturma, örgütlenme vb. konularında kapasite gelişimi önemlidir. Türkiye genelinde çiftçinin belirtilen konulardaki bilgi eksikliği ve çiftçilerin işletme küçüklüklerinin üstesinden gelebilmek, üretim maliyetlerini düşürebilmek, pazarda güçlü hale gelebilmek için örgütlenmeye ağırlık verilmesi önemli bir stratejidir. Her fiyat artışında hemen çiftçiyi suçlu gibi gösteren kesimlerin varlığına ancak çiftçi örgütlülüğü karşı gelebilecektir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 yılına ait tahminlerde bulunmuştu. Buna göre; bir önceki yıla göre tahıl ürünlerinde %10,1, meyvelerde %4,5 azalış bekleniyordu. Bir önceki yıla göre buğday üretimi %10,4 oranında azalarak yaklaşık 19,8 milyon ton, arpa üretimi %12,7 oranında azalarak 6,9 milyon ton, çeltik üretiminin %1,1 oranında azalarak 890 bin ton, dane mısır üretiminin %6,8 oranında azalarak 5,5 milyon ton olacağı öngörülüyordu. Baklagillerden nohut %11,1 oranında azalarak 450 bin ton olacağı tahmin edilmekte idi. Meyve ürünlerinin üretim miktarının 2014 yılında bir önceki yıla göre %4,5 oranında azalarak 17,4 milyon ton olacağı belirtilmişti. Bu veriler bu ürünlerde kuşkusuz fiyat artışı olacağını da göstermekte idi. Peki, bu öngörülere karşı neler yapıldı, gelecek için neler planlanmaktadır? Bunlar üzerinde çalışılırsa, fiyat artışlarından çok, çiftçi refahı ile kendine yetebilirliği ve gıda güvencesi daha çok dikkate alınmış olunur. Yoksa topu taca atarak suçlu arayıp, durulur. Hep belirttiğimiz gibi, çiftçinin ve tüketicinin lehine fiyat oluşumunda çıkar yol örgütlenmeye ve özelde ise kooperatifleşmeye dayanmaktadır. Ekonomik açıdan güçlü ülkelerde kooperatifler tarımsal piyasalarda %50'ler civarında pay alırken, Türkiye'de ise bu oran çok çok düşüktür. Dünyada kooperatifler 3. büyük sektör olarak anılırken, ülkemizde ise ne yazık ki, varlığı-gerekliliği tartışılmaktadır.” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı. Spekülasyonlardan, kısır tartışmalardan, haksız suçlamalardan çıkmak için çiftçilerin, üretici birlikleri veya kooperatif çatısı altında profesyonel fakat çiftçi çıkarını ön plana alan bir yapı içerisinde örgütlenmesi şart. 2014 yılı Birleşmiş Milletler tarafından tüm dünyada “Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan edildi. Sürdürülebilir üretim, yoksulluktan çıkış, doğaya duyarlı üretim ve tüketici dostu üretimin yolu küçük ve orta ölçekli çiftçilerden geçmelidir, geçmektedir. Aksi takdirde suçlu aramaya devam. 12 Eylül 2014 Köy-Koop Haber RÖPORTAJ Röportaj: Emel TUĞRUL “Biz kooperatifleri Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli kurumlar olarak görüyoruz. ” »» DenizBank Tarım Bankacılığı Pazarlama ve Projeler Grup Müdürü Dr. Levent Öztürk ile Tarım Bankacılığını konuştuk. Biz kooperatifleri Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli kurumlar olarak görüyor, küçük ölçekli çiftçinin korunması, daha iyi üretim yapabilmesi için bu kurumların çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de bulunan pek çok kooperatif ile İşbirlerimiz bulunuyor. Üretici Kart’ımızla çiftçilerin bu kooperatiflerden yapacakları tarımsal girdi alışverişlerine de yine özel imkanlar sağlıyor, onların üretimlerine değer katmaya çalışıyoruz. Köy-Koop Haber- DenizBank Tarım Bankacılığına ne zaman başladı, tarım bankacılığı hakkında bilgi verir misiniz? Dr. Levent ÖZTÜRK - 2003 Yılında Cumhuriyet’in en eski bankalarından Tarişbank’ı devralarak başladığımız Tarım Bankacılığı’nda, 10 yıldır özel bankalar arasındaki liderliğimizi devam ettiriyor, %26,5 pazar payımız ile 1. sıradaki yerimizi koruyoruz. Müşteri sayımız 1 milyonu, Türkiye genelinde sektöre kullandırdığımız kredilerin büyüklüğü ise 4 milyar TL’yi aşmıştır. Bankamız kurulduğu günden bu yana, finansal faaliyetlerini, toplumsal kalkınma temelli bir iş modeli çerçevesinde yürütüyor. Ülkemizde temas edilmeyen niş sektörlerin ihtiyaçlarını karşılamak, verimliliklerini artırmak üzere çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz. 10 yıl önce tarım sektörünü öncelikli yatırım alanlarımızdan biri olarak belirledik ve tarımsal üreticilerimizi finans müşterisi konumuna getirerek bir ilki gerçekleştirdik. Bugün ise hayata geçirdiğimiz öncü çalışma ve uygulamalar ile üreticilerimizin hayatlarına değer katmaya devam ediyoruz. K.K.- DenizBank Tarımsal Bankacılığın sunduğu krediler nelerdir? L. Öztürk- Bitkisel ve Hayvansal Üretim alanları başta olmak üzere Traktör ve Tarımsal Ekipman, Su Ürünleri Üretimi/Avcılığı, Arazi Alım konularında üreticilerimizin her türlü Tarımsal girdi ihtiyaçlarını, yatırımlarını finanse ediyoruz. Üreticilerimize projeli yatırım kredilerimizle, tarımsal tesis kurulumu, arazi ve tarımsal ekipman alımı, hayvan seçimi gibi konularda danışmanlık yapıyor, anahtar teslim proje hizmeti sunuyoruz. Gelecekte tarımın her alanında özellikle örtü altı tarımı, süt hayvancılığı ve meyvecilik alanlarında büyük potansiyel olduğunu görüyor ve bu yönde geliştirdiğimiz Tarım Plus hizmet paketimizle bu alanlara yatırım yapmak isteyen girişimcilerimize ihtiyaç duydukları her tür danışmanlığı sağlıyor, uygun vade ve ödeme koşulları ile finansman imkanı sunuyoruz. Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma (IPARD) Fonları ve Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı (KKYDP) kapsamında hibe almaya hak kazanan projeleri de finanse ediyoruz. Bankamız işletmeleri AB standartlarına yükseltmek ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak konusunda üzerine düşeni yapıp bu kaynağın kullandırımına aracılık ederek hibe kapsamında yer alan projeleri uygun vade ve ödeme koşulları ile finanse ediyor. Tarımsal değişimin gerçekleşebilmesi ve tarımda modernizasyonun sağlanabilmesi için yapılan yatırımlar sonucunda tarımsal kredi ihtiyacı ve buna bağlı olarak kullanımı artmaktadır. Bu kapsamda devlet destekli tarımsal yatırımların hibe dışındaki kısmının finansmanını yaparak yatırımların faaliyete geçmesini sağlıyoruz. Bankamız IPARD’dan destek almak isteyen tarımsal yatırımcıların hayatını kolaylaştıracak öncü bir hizmeti başlattı. Tarım bankacılığı alanında özel bankalar arasında lider konumda bulunan Bankamız uzman proje ekibi ile bu konuda girişimcilere doğru başvuru yapılabilmesi için tam destek sağlıyor. Bankalar arasında ilk olarak ve sadece Bankamızca sunulan bu hizmetle, TKDK (Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu) tarafından verilecek destekten yararlanmak isteyen tarımsal yatırımcıların başvuru paketi, teknik projesi ve/veya iş planı DenizBank aracılığıyla düzenlenebiliyor. K.K.- DenizBank 2014 yılı tarım politikası hakkında bilgi verir misiniz? L. Öztürk- Bankamız, tarıma sağladığı finansal desteği, aynı zamanda sosyal sorumluluk olarak görmektedir. Tarımın, bir ülkenin kendi kendini idamesi açısından stratejik sektörlerden biri olduğu bilinciyle, çiftçilerin iş ve yaşam kalitelerinde fark yaratmak üzere yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Küresel iklim değişikliği gibi kritik bir konunun gündemimizi meşgul ettiği günümüzde, çiftçimize, üreticimize verdiğimiz hizmetin, ülkemizin, dünyanın sürdürülebilir yarınlarına verdiğimiz hizmetle eş değer olduğuna inanıyoruz. Bu anlayışımız kapsamında Türk üreticisinin finansal kaynaklara ulaşmasına destek olmak; üreticimizi, çiftçimizi organize olmamış piyasalardan kurtararak onlara birer “iş adamı” kimliği kazandırmak üzere yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Çiftçimizin hayatına, tarımın geleceğine gerçek anlamda katkı sağlamak için bizzat sahada var olmamız gerektiğini biliyoruz. K.K.- Tarımsal kredilerde diğer bankalardan farkınız nedir? L. Öztürk- Ülkemizin dört bir yanında bulunan 260 adet tarım bankacılığı hizmeti veren şubemiz ve özel tasarlanmış Tarım Plus konseptli şubelerimizde sayıları 500’ün üzerinde ve çoğunluğu ziraat mühendisi eğitimli olan Tarım Bankacılığı Portföy Yöneticilerimiz ile 200’ü aşkın tarımsal üretim konusunda, üreticilere tarımsal işletme ve yatırım kredileri sunuyoruz. Sektörde üreticiler ve tarımsal işletmeler finansal hizmet müşterisi konumuna ilk olarak Bankamız tarafından taşınmış, kredilendirme işlemlerinde üreticilerimizi sahip oldukları işletme dinamikleriyle değerlendirmekteyiz. Bu işe başladığımız ilk günden bugüne kadar üreticilerle sürekli ilişki halinde olduk. Sektörün paydaşları ile beraber hareket ederek tarım sektörünü her anlamda destekliyoruz. Saha ekiplerimiz ile köy köy, kasaba kasaba gezerek üreticilerimizi yerinde, işletmelerinde ziyaret ederek, bire bir ilişki kuruyor, finansal ihtiyaçlarını tespit ediyor ve her zaman yanlarında oluyoruz. Başka bir deyişle tarımsal bankacılık hizmetini üreticimizin ayağına götürüyoruz. Tüm bu sebeplerden dolayı üreticilerimiz de finansal işlemlerinde bankamızı tercih ediyorlar. DenizBank öncülüğünde diğer özel bankaların da sektörle tanışmasını ve sektöre kullandırılan kredilerin her geçen gün artmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tarım bankacılığına başladığımız 2003 yılından itibaren sektöre kullandırılan krediler önemli ölçüde artmış ve diğer özel bankalar da tarıma kredi kullandırmaya başlamıştır. Ülkemiz ekonomisi için bu kadar önemli olan tarımı keşfeden ilk özel banka olarak bu alandaki faaliyetlerimiz, diğer bankalara da çalışmalarını tarımda yoğunlaştırmak üzere ilham veriyor; dolayısıyla tarımın finans sektörünün gündemine girmesinde öncü konumda bulunuyoruz. K.K.- Üretici Kart konusunda bilgi verir misiniz? L. Öztürk- Ülkemizde büyük ölçekli üretici sayısı son yıllarda artmakla birlikte sosyolojik ve toplumsal olarak küçük üreticinin korunması ve üretimine devam etmesi gerekmektedir. Pazarlık gücü olmayan, finansmana erişimi kısıtlı olan küçük üreticilerin bankacılık hizmetlerinden ve finansman imkanlarından faydalanabilmesi için son 10 yıldır çok büyük çabalar, çalışmalar içerisine girdik. Bu çalışmaların en başında da Üretici Kart’ımız geliyor. Çünkü Üretici Kart küçük ölçekli üreticinin uygun fiyatlar ve uygun ödeme koşulları ile tarımsal üretimini yapacağı girdilere ulaşımını sağlıyor. Örneğin; yaklaşık on yıldan beri sürdürdüğümüz akaryakıt kampanyası kapsamında Üretici Kart ile çiftçilerimize 5 ay vadeli 0 faizli akaryakıt alım imkanı sağlıyoruz. Bu hem çiftçilerimizin formal finansmana ulaşmasını hem de uygun fiyatlarla üretim yapmasını sağlıyor. Benzer kampanyaları gübre, yem, tohum gibi diğer tarımsal girdiler için de yapıyoruz. Dolayısıyla küçük ölçekli çiftçinin hem finansmana ulaşımını kolaylaştırıyoruz hem de düzenlediğimiz Üretici Kart kampanyalarıyla girdi maliyetlerini ucuzlatıyoruz. Bu uygulama banka olarak sektörde çok farklı yaptığımız ve giderek rekabetin arttığını gördüğümüz bir uygulama haline dö- nüştü. Bununla beraber tarımsal kooperatiflerle de çalışmalarımız artıyor. Türkiye’nin belli başlı kooperatifleri ile de işbirliklerimiz bulunuyor. Yılın ilk yarısı itibariyle Üretici Kart sayımız 460 bini aşmıştır. Yine sektörde bir ilk olan uygulamamızla üreticilere Bağ-Kur prim ödemelerini hasatta ödeme imkânı sunuyoruz. Aylık düzenli geliri olmayan üreticiler bu uygulamamız sayesinde Bağ-Kur primlerini Üretici Kartları aracılığı ile otomatik olarak ödeme imkânına sahip oluyor, Kurumun sağladığı tüm haklardan kesintisiz olarak zamanında yararlanmaya devam ediyorlar. Turkcell kampanyamız ile üreticilerimiz tüm yıl konuşuyor limit dahilindeki Turkcell Faturalarını Üretici Kart ile hasatta faizsiz ödeyebiliyorlar. Üretici Kart bir kredi kartı olmayıp; en büyük özelliği hasat vadeli, gelir elde etme periyoduna uygun ödeme imkanı sunmasıdır. Üretici Kart ile tarımsal işletme kredisini üreticilere kart üzerinden sunuyoruz. Tarımda edindiğimiz tecrübe ile bölgelere özel değerlendirme yapabiliyoruz. Üreticiler, şubelerimizden, anlaşmalı üye işyerlerindeki POS makinalarımızdan, ATM’lerimizden, web sayfamızdan ya da sadece bir sms atarak cep telefonlarından Üretici Kart başvurusunda bulunabiliyorlar. Geçen yıl Üretici Kart’ı kullanan müşterilerimiz arasında yapılan çekiliş sonucunda kazanan müşterilerimize Tümosan traktör hediye ettik. Üretici Kart’ın 10. Yılı kapsamında düzenlediğimiz kampanya ile bu sene de üreticilerimize 10 adet Tümosan marka traktör hediye ediyoruz. Kampanya sonucunda Üretici Kart’ını kullanan üreticiler arasında yapılacak MPİ çekilişi ile kazanan talihliler Tümosan marka traktöre sahip olacaklar. K.K.- DenizBank’ın sosyal çalışmaları var mıdır? L. Öztürk- Bankamızın tarım ile bir gönül bağı bulunuyor. Tarıma sağladığımız finansal desteği bir anlamda sosyal sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Bu işe başladığımız ilk günden bugüne kadar üreticilerle sürekli ilişki halinde olduk. Sektörün paydaşları ile beraber hareket ederek tarım sektörünü her anlamda destekliyor, sektöre finansal destek sağlarken üreticilerin sosyal hayatlarına da değer katmak için çeşitli bilgilendirme ve eğitim faaliyetlerinde bulunuyoruz. T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile birlikte düzenlediğimiz Türkiye’nin en geniş kapsamlı eğitim seferberliği ile 5,000 Köye 500,000 adet tarımsal içerikli kitabı; Türkiye genelinde tarımsal yayım faaliyetlerini etkinleştirmek ve bilginin doğrudan çiftçiye ulaşabilmesini sağlamak amacıyla üreticilerimize ulaştırıyoruz. Köy-Koop Haber Eylül 2014 GÜNDEM Yine T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu Tarım ve İnsan konulu fotoğraf yarışmasına destek oluyoruz. Sektöre verdiğimiz eğitim desteği kapsamında maddi imkânları yetersiz olan başarılı çocuklara TED işbirliği ile tam eğitim bursu sağlıyoruz. Kendi bünyemizde oluşturduğumuz DenizBank Tarım Akademi kapsamında tarımsal işletmelere sunduğumuz tarımsal içerikli eğitimlerle sektöre sağladığımız eğitim desteğini sürdürüyoruz. Konusunda uzman kişiler aracılığıyla verdiğimiz eğitimler sayesinde tarımsal işletmelerin üretimlerini daha bilinçli yapmalarına katkı sağlıyoruz. Üretici Kart’ın 10. Yılı Kapsamında DenizBank Tarım Sohbetleri Tarım Bankacılığı alanındaki liderliğimizin bize yüklediği en önemli sorumluluk, her zaman ve her yerde, üreticimizin yanında, yakınında olabilmek; hizmetlerimizi onların ayaklarına kadar götürebilmek. Bununla da yetinmiyor; yepyeni projelerle üreticilerimizle olan ilişki ve iletişimimizi her daim sürdürülebilir kılmaya gayret ediyoruz. Bu gayretlerimizin yeni bir ürünü olarak da “DenizBank Tarım Sohbetleri”ne başladık. Tüm Türkiye’yi kapsayan yaklaşık 200 noktada etkinlik düzenleyerek Üretici Kart’ın 10. Yılını kutladık. Saha ekiplerimiz, köy köy kasaba kasaba dolaşarak üye işyeri, birlik ve kooperatif ziyaretleri ile çiftçi sohbetleri gerçekleştirdi. Üreticilerimizi köylerinde, işletmelerinde ziyaret ederek dertlerini dinledik. Ortalama 3 ay süren bu etkinlik ile 15,000 km. yol kat edip yaklaşık 1 milyon çiftçiye ulaştık. K.K.- Denizbank yaklaşık 3 yıldır Köy-Koop Haber Gazetemize destek veriyor, gazetemiz ve tarımsal yayın konusunda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? L. Öztürk- Sektörün gelişimi ve bilgi paylaşımı açısından tarımsal yayının çok önemli olduğunu düşünüyor, bu alanda Türkiye’de geniş bir kitleye ulaşan, bilgi ve haberi ulaştıran Köy-Koop Haber Gazetesini de desteklemekten memnuniyet duyuyoruz. K.K.- DenizBank’ın ülkemiz tarımına bakışı, tarımın geleceği ile ilgili görüşleri nelerdir? L. Öztürk- Ülkemiz, coğrafi konumu, iklim şartları ve pek çok farklı tarımsal ürünü üretmeye müsait verimli toprak yapısıyla oldukça avantajlı bir konumda bulunuyor. Tarımsal üretimde Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise yedinci büyük ülkesi konumundayız. Ülkemizde toplam GSYH içinde 2012 yılında %8 olan tarımın payı 2013 yılında %9’u aşmıştır. Bugün Türkiye’de geçimini tarımdan sağlayan nüfus, toplam nüfusun %23’üne tekabül ediyor. Bu veriler bize, ekonomimizin sürdürülebilir büyümesi için çalışırken, bunu tarım alanındaki mirası, zenginliği korumak suretiyle yapmanın kritik önemi olduğunu gösteriyor. Tüm bu yapı içerisinde tarım sektörüne yapılan yatırımların artması ile gelir ve verimlilikte artışı, tarımsal sanayi tesislerinin kurulması, tarımsal üretim, tarımsal ihracatı artırmakta, dolayısıyla sektörün finans ihtiyacı da her geçen gün artmaktadır. Bankamız, tarıma sağladığı finansal desteği, aynı zamanda sosyal sorumluluk olarak görmektedir. Tarı- Küçük ve Büyükbaş Hayvancılık Yatırımlarına 2018 Yılına Kadar %50-%80 Hibe Desteği »» Başvuruların, her ayın 1-15’i arasında, il/ilçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine yapılması gerekiyor. En az bir yıl önce Türkvet veri tabanı veya Koyun Keçi Kayıt Sistemine kayıtlı en az 10, en fazla 49 baş anaç sığır veya en az 100, en fazla 200 baş anaç koyun-keçi kapasiteli aktif işletmeler, yeni kurulacak veya tadilat yapılacak ahır veya ağıl için %50 hibe, damızlık koç, boğa ve teke alımlarında ise %80 hibe desteğinden faydalanabilmek için, başvurularını her ayın 1-15’i arasında il/ilçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine yapmaları gerekiyor. Hedef hayvansal üretimde verimlilik Doğu Anadolu,Güneydoğu Anadolu, Konya Ovası ve Doğu Karadeniz Projeleri kapsamındaki illerde,bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik olarak, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık işletmelerinin altyapılarının geliştirilmesi, hayvansal üretimde verimlilik ile kalitenin artırılması ve modern hayvancılık işletmelerinin kurulması için yapılacak yatırımların desteklenmesi amaçlanıyor. Bu projeler içerisinde yar alan illerde, mevcut damızlık sığır ve damızlık koyun-keçi işletmelerinin yeni inşaat veya tadilat ile damızlık erkek materyal temini desteklenmesi yatırımlarına, 2014-2018 yılları arasında; belirtilen oranlarda hibe desteği uygulanacak. Yatırımda alt ve üst sınırlar K.K.- Çeşitli nedenlerden dolayı zarar gören çiftçilerin kamu bankalarına olan borçları erteleniyor, DenizBank’ın böyle bir uygulaması var mı? L. Öztürk- Sektörü iyi tanıyan ve tecrübeli bir banka olduğumuz için bu tip durumlarda çiftçinin bize gelmesini beklemeden, kendisine gidip hasatta yaşanan sıkıntılar nedeniyle ihtiyaçlarını en kısa sürede ve en iyi şekilde karşılamaya çalışıyor, çiftçiye en uygun çözümü sunuyoruz. K.K.- Üretim girdi maliyetlerinin artması, doğal afetler, pazarlamada yaşanan sıkıntılarla birlikte, çiftçilerin girdi kullanımı ve buna bağlı olarak borçları da her geçen gün artıyor. Çiftçi mutsuz, gelecek kaygısı yaşıyor, tarlalarını ipotek ettirmek zorunda kalıyor. DenizBank olarak çiftçilere önerileriniz var mı? L. Öztürk- Bankamız sektörün ihtiyaç ve özelliklerine uygun ürünler hazırlamaktadır. Tarım kredilerimizdeki en temel farklılığımız, üreticilerimize ihtiyaç duydukları finansmanı sağlarken tarımsal faaliyetlerine ve gelir elde etme periyodlarına göre ödeme takvimini belirleyebilmemizdir. Ayrıca konusunda uzman ve çoğunluğu ziraat mühendisi olan Tarım Bankacılığı Portföy Yöneticilerimiz de üreticilerimize finansal anlamda danışmanlık vermektedir. Tüm bu sebeplerden ötürü üreticilerimizi finansal ihtiyaçlarında Bankamızın tarım alanındaki uzmanlık ve tecrübesinden yararlanabilmeleri için şubelerimize bekliyoruz. mın, bir ülkenin kendi kendini idamesi açısından stratejik sektörlerden biri olduğu bilinciyle, çiftçilerin iş ve yaşam kalitelerinde fark yaratmak üzere yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Ülkemizin 2023 yılına dönük 150 milyar dolar tarımsal üretim, 40 milyar dolar tarım ihracatı gibi hedefler için çalıştığı bir dönemde, finansman ve verimlilik araçlarımızla bu hedeflerin gerçekleşmesine katkı sağlamayı, tarım dostu bir Banka olarak sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Tarım Bankacılığı alanında 360 derece hizmet veren tek bankayız, tarımsal üretimin bulunduğu her alanda büyüyerek tarımın finansmanından daha büyük pay almayı hedefliyoruz. Hedefimiz dünyanın en iyi tarım bankası olmak, on yıldır tarım bankacılığı alanında yaptıklarımız bize bunun cesaretini veriyor. K.K.- DenizBank’ın kooperatifçiliğe bakışı nasıl? Tarım üreticilerine ve kooperatifçilere vermek istediğiniz mesaj nedir? L.Öztürk- Biz kooperatifleri Türkiye’ nin geleceği açısından çok önemli kurumlar olarak görüyor, küçük ölçekli çiftçinin korunması, daha iyi üretim yapabilmesi için bu kurumların çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de bulunan pek çok kooperatif ile İşbirlerimiz bulunuyor. Üretici Kart’ımızla çiftçilerin bu kooperatiflerden yapacakları tarımsal girdi alışverişlerine de yine özel imkanlar sağlıyor, onların üretimlerine değer katmaya çalışıyoruz. 13 Bakanlar Kurulu’nun 04 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazete‘de yayınlanan kararına göre,yatırımda büyükbaş işletmelerde alt sınır 10 baş, üst sınır 49 baş, küçükbaş işletmelerde ise alt sınır 100 baş, üst sınır 200 baş olarak belirlendi.. Büyükbaş işletmelerde 49 baştan, küçükbaş işletmelerde ise 200 baştan büyük olan gerçek ve tüzel kişiler (Kooperatif,birlik veya şirketler), bu üst sınırlara kadar olan kısım için, hibe desteğinden yararlanabilecek, kapasite fazlası kısımlar, yatırımcı tarafından ayni katkı olarak karşılanacak. Yeni inşaat veya tadilat yapacak olan yatırımcılar, başvuru formu ve ekinde yer alan belgeler ile yatırımın yapılacağı yerin bulunduğu Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğüne, sadece damızlık boğa/koç/teke alımı hibe desteğinden yararlanacaklar ise il/ilçe müdürlüklerine, her ayın 1-15’i arasında başvura yapabilecek. Kimler başvuru yapabilir? Başvuru tarihinden en az bir yıl önce Bakanlık Türkvet veri tabanına veya Koyun Keçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan ve başvuru tarihinde ise en az 10, en fazla 49 baş anaç sığır veya en az 100, en fazla 200 baş anaç koyun-keçi kapasiteli aktif işletmesi bulunan gerçek ve tüzel kişiler, İlgili kanunlara göre kurulmuş olan ve takibe uğramış borcu bulunmayan tarımsal amaçlı kooperatifler, birlikler ile bunların üst örgütleri, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda tanımlanan kolektif şirket,limitet şirket ve anonim şirket şeklinde kurulmuş olan şirketler ve bunların aralarında oluşturdukları ortaklıklar, hibe programına başvurabilir. Aranacak şartlar Başvuru sahibi gerçek veya tüzel kişinin, Bakanlık Türkvet veri tabanına veya Koyun Keçi Kayıt Sistemine kayıtlı en az 10 baş, en fazla 49 baş anaç sığır veya en az 100 baş, en fazla 200 baş anaç koyun-keçi kapasiteli aktif işletmesinin, başvuru tarihinden en az bir yıl önce kayıtlı olduğuna dair güncel belgeyi, mutlaka başvurusu ile birlikte sunmuş olması gerekiyor. Koç-teke başvurularında anaç koyun-keçi desteklemesinden yararlanmış olduğuna dair belge veya yaptırmış olduğu herhangi bir aşılama belgesi varsa vermesi gerekiyor. Gerçek ve tüzel kişilerin kamudan bağımsız olması gerekiyor. Yatırımcılar, yatırım yerine ipotek koydurmamak kaydıyla, kredi ve vergi teşviklerinden yararlanabiliyor.. Yararlanamayacak olanlar • Kamu kurum ve kuruluşları, bunların vakıf, birlik ve benzeri teşekkülleri ile bunların içinde bulunduğu ortaklıkları, • Vadesi geçmiş vergi borcu ve Sosyal Güvenlik Kurumuna prim borcu olanlar, • 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 23 üncü maddesi hükümleri uygulananlar, • İflas etmek veya tasfiye edilmek, ilişkileri mahkemeler tarafından yönetilmek, kredi verenlerle anlaşma yapmak, işletme faaliyetlerini askıya almış olmak, bu konularla ilgili işlemlere tabi olmak veya ulusal yasa veya düzenlemelerle benzer bir durumdan kaynaklanan konumda olanlar, • Temyiz yolu kapalı olan suçlardan hüküm giyenler, • Desteklemeye esas konularla ilgili olarak herhangi bir araçla kanıtlanan ağır iş kazası, suiistimal suçlusu olanlar, • Destekleme prosedürü ile ilgili olarak kendi yükümlülüklerini yerine getirememe konusunda ciddi bir ihlal içinde bulundukları ilan edilmiş durumunda olanlar, hibe desteklerinden yararlanamazlar. Halim Utlu Erzurum’da Afrika Hastalığı İle Mücadele »» Erzurum’da Afrika hastalığı nedeniyle kapanan hayvan pazarlarında gerekli dezenfekte ve aşılama çalışmaları sonucun hayvan giriş ve çıkışları başladı. Güneydoğu Anadolu'da ortaya çıkan ve kısa sürede tüm Türkiye'ye yayılan "nodüler ekzantemi" halk arasında Afrika Hastalığının Erzurum’un başta Aziziye, Aşkale ve Karaçoban ilçeleri mahalle/ köylerinde çok sayıda büyükbaş hayvanın telef olmasıyla harekete geçen, Erzurum İl Gıda Tarım Ve Hayvancılık Müdürlüğü il genelindeki hayvan pazarlarını kapatıp karantina altına alırken, kurban bayramı öncesinde herhangi bir aksaklık yaşanmaması için hayvan sevkiyatını geçici olarak durdurdumuştu. Hayvan pazarlarına giriş ve çıkışların başlatıldığının bilgisini veren Erzurum İl Gıda Tarım Ve Hayvancılık Müdürü Osman Akar, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “İlimizde Temmuz 2014 tarihinden itibaren Sığırlarda Nodüler Egzantem has- talığı görülmüş olup bu çerçevede gerekli tedbirler alınmış, hastalığın yayılımının önlenmesi için gerekli aşılamalar, dezenfeksiyon işlemlerinin yanı sıra belli bir süre İl Hayvan Sağlığı Zabıtası Komisyon kararı ile hastalığın kontrolü açısından hayvan hareketleri durdurulmuş, hayvan pazarına hayvan giriş ve çıkışları da yasaklanmıştı. Hastalık mihraklarında ve mihrak çevrelerinde hayvan hareketlerinde kısıtlama devam etmektedir. Hastalığın seyri göz önüne alınarak hayvan hareketlerine koyu- lan kısıtlama kaldırılmış, hayvan pazarına hayvan giriş ve çıkışları kontrollü olarak başlatılmıştır. Bu kapsamda hastalığın yayılımını ve kontrolünü sağlamak için hayvan pazarı İl Müdürlüğümüz ekiplerince kontrol edilmektedir. Ayrıca titizlikle her Gün dezenfeksiyon işlemine tabi tutulmaktadır.” dedi. “Kontrollü yerlerden kurbanlık bakmalarını istiyoruz” Akar, “Vatandaşlarımız kurbanlık alırken hayvan satıcılarından bu aşının yapılıp yapılmadığına dair belge isteyebilirler. Hayvanın dış görünüşüne bakarak hayvanın vücudunda sarı benekler ve şişkinlikler varsa buna dikkat etmeleri gerekir. Kontrollü yerlerden kurbanlık bakmalarını istiyoruz." uyarısında bulunmuştu. 14 Eylül 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Kooperatiflerin Türkiye ve Kırsal Kalkınma Yönünden Önemi »» Günümüzde gelişmiş çağdaş ve sosyal bir ülke olmanın yolu örgütlü bir toplum olmaktan geçmektedir. Türkiye’de çok farklı tarım örgütü bulunmaktadır. Üretici örgütleri ana hatlarıyla mesleki örgütler ve ekonomik amaçlı örgütler olarak iki ana başlık altında incelenebilir. Mesleki örgütler genellikle üreticileri mesleki olarak temsil eden, onların mesleki ve sosyo-ekonomik sorunlarını dile getiren bu konuda politikalar oluşturulmasına çalışan örgütlerdir. Ekonomik amaçlı örgütlerden en yaygın olanı ise kooperatiflerdir. Ekonomik amaçlı örgütler olan birlikler de; üretici birlikleri, yetiştirici birlikleri ve hizmet götürme birlikleri gibi farklı isimlerle anılmaktadır. Tarımda ekonomik örgütler, esas itibarıyla üretim, girdi temini, işleme, pazarlama vb. faaliyetleri yerine getiren örgütlenmelerdir. Bu örgütlerin başında da kooperatifler gelmektedir. Türkiye’de kooperatifçiliğin desteklenmesi anayasal güvenceye alınmıştır. Son verilere göre Türkiye’de tarım alanında 4544161 ortağı bulunan 13316 birim kooperatif bulunmaktadır. Türkiye’de tarımsal sorunların çözülmesinde tarımsal kooperatiflerin desteklenmesi büyük önem taşımaktadır. Çağdaş anlamda kooperatifçilik hareketi, 19. yüzyılın ortalarında gittikçe artan kapitalizmin ağırlığından bunalan insanların ekonomik sorunlarına çözüm bulmak amacıyla bir araya gelmeleriyle ortaya çıkmıştır. İngiltere’de başlayan ve buradan tüm dünyaya yayılan kooperatifçilik hareketi Türkiye’de de Mithat Paşa ve Memleket Sandıkları ile ilk belirtilerini göstermiştir. Cumhuriyet döneminde kooperatifçilik hareketine baktığımızda Atatürk’ün fikirsel açıdan öncülük ettiği, yasal düzenlemelerde güçlenen ve ilerleyen bir kooperatifleşme hareketini görmekteyiz. Cumhuriyet yıllarında Atatürk’ün kooperatif kuruculuğuna gösterdiği özen, kooperatif hareketinin gelişimini hızlandırmıştır. 1950’li yıllara gelinceye kadar kooperatifçilik hareketinde yaşanan bu hızlı gelişim, daha sonraki yıllarda kanunlarda ve planlarda kendini göstermeye başlamıştır. Kalkınma planlarında kooperatifçilik hareketine yer verildiği fakat Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan o hızlı gelişmenin bu yılarda daha az yaşandığı görülmektedir. O dönemde hukuksal varlığı Ticaret Kanunu’ndaki ortaklıklarla ilgili hükümlere göre sürdürülen kooperatifler, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun çıkarılması ile kooperatifçilikte önemli bir yeri olan üst örgütlenmeyle güçlenmeye başlamışlardır. 1970’li yıllarda Köy Kalkınma Kooperatiflerinin ilerleme göstermesi ve KöyKoop Hareketi, dönemin önemli gelişmelerinden olmuştur. Bu yıllarda kooperatifçilik, sosyal ve ekonomik kalkınmayı sağlayan en önemli faktörlerden birisi ve tefecilikle mücadelede tek araç olarak görülmektedir. 1960 yılından itibaren sayıları artan kooperatiflerin gelişmesinde kamu politikaları önemli rol oynamışlardır. Doğru politikaların belirlenerek uygulamaya konulduğu dönemlerde kooperatiflerin daha başarılı olduğu görülmektedir. Ancak; kamu kesi- minin zaman içerisinde örgütlenmeye yaklaşımındaki farklılaşmalar nedeniyle uzun dönemli istikrarlı bir politika benimsenerek uygulamaya konulamaması, (yabancı ülkelere işçi gönderilmesinde kooperatif üyelerine öncelik verilmesi örneğinde olduğu gibi, olumsuz sonuçlar doğurabilecek uygulama mekanizmaları benimsenmesi) kooperatifçiliğin gelişmesini ve performansını olumsuz yönde etkilemiş, üreticilerin örgütlenmelere karşı güveninin azalmasına ve örgütlenme isteğinin zayıflamasına neden olmuştur. Daha sonraki yıllarda Köy-Koop’un kapatılması yaşanan olumsuz gelişmelerdendir. 1581 sayılı Yasanın tekrar düzenlenmesi, 1163 sayılı Kanun’un bazı hükümlerinin değiştirilmesi, 1980 yılından sonraki önemli yasa düzenlemelerdendir. 2000 yılında çıkarılan Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri ile ilgili kanun, bu kooperatiflerde yeniden yapılanma için yasal bir çerçeve oluşturmaya çalışmıştır. Çok uzun bir geçmişi olan kooperatifçiliğimiz, çoğu ülkede olduğu gibi ülkemizde de tarımsal kooperatifçilikle başlamış ve gelişmiştir. Bunda ülke nüfusunun % 35’inin tarımla uğraşması ve tarımın milli gelirdeki payı en önemli etken olmuştur. Özellikle 1930’lu yıllarda kooperatifçiliğimiz bir araç olarak benimsendiği ve devletin kooperatifçiliği geliştirmek ve yaymak için kurumsal oluşumlara giriştiğini, temel olarak da tarımsal kooperatifçiliği hedef aldığı görülmektedir. Kurulmuş kooperatiflerimize bakıldığında dikkat çeken en önemli husus, çoğu kooperatifin kuruluşunun devletin kredi vb. teşvik ve desteklerinin uygulama yıllarına rastlamasıdır. Tarımsal kooperatiflerin bizzat devlet tarafından kurulduğu bilinmektedir. Bu da ülkemizde kooperatifçiliğin devletin özel teşvik ve desteklerine sıkı sıkıya bağlı olduğu sonucuna ulaşmamızı sağlamaktadır. Bu sonuç, ülkemiz kooperatifçiliğinin yaşaması ve gelişmesinde devlet desteklerinin önemini göstermekte olup, kooperatifçiliğimiz kendi kendine sürdürülür bir yapıya dönüştürülmesinde, örgütlenmenin Prof.Dr. Hasan VURAL Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölüm Başkanı [email protected] tabandan gelen harekete dayalı olarak gelişmesini sağlayıcı eğitim ve yayın faaliyetlerinin büyük katkısı olacağı açıktır. Ancak özellikle Tarım Satış Kooperatifleri ülkemizde en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında yer almasının yanı sıra, kırsal kesimdeki üreticilere götürdüğü hizmetler açısından önem taşımaktadırlar. Türkiye’de özel mülkiyet anlayışı ile gelişen kooperatifçilik, bir taraftan halkın gönüllü katkılarını ülke kalkınması için bir araya getirmekte, diğer taraftan milli gelirin kişiler arasında daha adil dağılımına yardımcı olmaktadır. Kooperatiflerin ülke ekonomisine katma değer, istihdam ve döviz geliri sağlama yönlerinden önemli katkıları olmaktadır. Ülkemizde bugün 8 milyondan fazla kooperatif ortağı ile yaklaşık 85.000 kooperatifin bulunması, kooperatifçiliğin sosyal ve sayısal yönden önemli ölçüde geliştiğinin göstergesidir. Buna göre ülke nüfusunun yaklaşık % 10’u kooperatif ortağıdır. Ülkemizde çeşitli konularda çalışan 13.000’in üzerinde tarımsal amaçlı kooperatif ve kooperatiflerin 4.500.000’u aşkın ortağına karşın, ülkemizde kooperatifçilik hareketi henüz istenilen düzeye gelmiş değildir. Kuruluş faaliyetlerini tamamladığı halde faaliyete geçememiş veya faaliyetini çeşitli nedenlerle yarıda kesmiş, çok sayıda tarım kooperatifi vardır. Bunların çoğu ön etüt yapılmadan ve ekonomik bir ihtiyaç duyulmadan kurulmuş kooperatiflerdir. Kooperatifçilik, bugün bütün dünyada ve özellikle de ekonomik olarak gelişmiş, demokratik ve çağdaş batı ülkelerinde büyük gelişme göstermiştir. Türk kooperatifçiliğinin bugünkü gelişmesi ise yukarıda bahsedildiği gibi daha çok sayısaldır; nitelik ve etki yönünden çok yetersizdir. Ülkemizdeki kooperatiflerin sayısal çoğunluğuna rağmen başarı yakalanamamıştır. Bütünüyle Türk kooperatifçiliği ülkenin sosyo-ekonomik gelişmesinde ve kalkınmasında, sanayileşmesinde ve demokratikleşmesinde kendisinden beklenilen görevleri yerine getirememiştir. Bunun nedeni, Türk kooperatifçiliğinin finansman, üst örgütlenme, eğitim ve araştırma, mevzuat ve denetim olarak saptanan temel sorunlarının olmasıdır. Kooperatifçiliğin yaşamış olduğu bu sorunların temelinde, kooperatif harekete ve düşünceye gereken önemin verilmemesi yatmaktadır. Kooperatifçilikle ilgili saptanan bu sorunların varlığı, kooperatiflerin kendi varlıklarını bağımsız bir şekilde devam ettirmelerini zorlaştırmaktadır. Kooperatif hareketin, tarihsel süreç içerisinde, günün koşullarına uyum göstermek için sürekli bir değişim ve evrim içinde olduğu bir gerçektir. Türkiye tarımının ekonomik ve sosyal gelişmesinde tarımsal kooperatifçiliğin finansman, üst örgütlenme, eğitim ve araştırma, mevzuat ve denetim olarak nitelendirilen temel sorunların günümüze kadar çözülmemiş olması dikkat çekicidir. Kooperatiflerin sermaye oluşturma açısından karşılaşacağı sorunların, “Kooperatifler Bankası” ile çözülmesinin gerekliliği sürekli olarak belirtilmiştir. Bu konuda hükümet politikalarından çok devlet politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Tarımsal kooperatif üst örgütleri, hizmet içi özel eğitim ve yurt çapında ortak eğitim yapmak üzere yeterli olanaklara kavuşturulmalıdır. Ayrıca, tarımsal kooperatifçiliğin başarılı olabilmesi için etkili bir denetim şarttır. Tarımsal kooperatiflerin demokratik yapılarını bozmadan denetim sorununun çözümünün yapılması gerekmektedir. Özel sektörün rahatlıkla ticari bir bankaya gidip, kredi alabilmesine karşılık, aynı koşulların kooperatifler için güç olması, kooperatiflerin yaşadığı en büyük problem olarak dikkat çekmektedir. 21. yüzyılın başında kooperatiflerin sermaye oluşturma açısında güçlüklerle kar- şılaşmaları doğaldır. Düşünce olarak güçlü olduğu dönemlerdeki hareketlilik, günümüzdeki koşullara uygun olarak düzenlenmeli, kooperatiflerden “üretim ve bölüşüm” sorununun çözümünde yararlanılmalıdır. Türk kooperatifçiliğinin gelişmiş, demokratik ve çağdaş batı ülkelerindeki kooperatiflerde olduğu gibi büyük gelişme ve başarı yakalayabilmeleri, ekonomimizin sağlıklı işleyebilmesi ve krizlere karşı güçlü olabilmesi için kooperatifler arası sosyal diyalog kurulmalı ve geliştirilmeli, tüm kooperatifler üst örgütlenmelerini tamamlamalı, hükümetlere çözüm önerileri götürülerek özellikle mevzuat karışıklığına son verilmesi sağlanmalı, yerel yönetimlerle kooperatifler arası işbirliği yapılmalı, finansman sorununu gidermek için de Kooperatifçilik Bankası kurulmalıdır. Böylece tarımsal kooperatifçilik aracılık, tefecilik ve yoksullukla mücadelede, iç ve dış alım-satımda, ülkenin sanayileşmesinde, demokratikleşmesinde ve sosyo-ekonomik kalkınmasında kendisinden beklenilen görevleri etkinlikle yaparak, kamu ve özel sektörün yanında üçüncü bir sektör olarak yerini alabilecektir. Kabul etmek gerekir ki bu meseleleri halletmek, kooperatif sektörünün tek başına halledebileceği bir mesele değildir. Yalnız kooperatifçilikle ilgili politikaları belirleyecek; bu konulara vakıf yöneticilere, ortaklara hatta bilinçli bir kamuoyuna ihtiyaç vardır. En önemli çözüm devletin kooperatifleri desteklemesidir. Bugüne kadar ülkenin kalkınmada, üretici örgütlenmesinde anahtar rolü üstlenecek bir kooperatifçilik politikası olmamıştır. Tarımın sürdürülebilir olması, ülke gıda güvenliğinin sağlanması, kalkınmada tarımın önemi anlaşılarak faydalı ve akılcı desteklemelerin sağlanması ancak üretici örgütlenmesi ve kooperatif modeli ile olacaktır. Köy-Koop Haber Eylül 2014 TARIM Tarımda Kayıtlı Çalışan Yok Gibi »» Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kayıt dışı istihdamın tarımın en önemli sorunlarından biri olduğunu bildirerek, “tarımda kayıtlı çalışan yok gibi. Tarımda çalışan 20 kadından 19’u, 20 erkekten 15’i kayıt dışı çalışıyor” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Mayıs ayı verilerine göre, tarımda istihdam edilen 5 milyon 820 bin kişiden yüzde 83,1’i olan 4 milyon 838 bininin kayıt dışı çalıştığını, kayıt dışı çalışma oranının erkeklerde yüzde 73,5’de kalırken, kadınlarda yüzde 93,8’yi bulduğunu belirtti. 2014 Mayıs ayında tarımda çalışan 3 milyon 60 bin erkekten 2 milyon 248 bininin, 2 milyon 760 bin kadından 2 milyon 590 bininin kayıt dışı istihdam edildiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Tarımda çalışan 5 milyon 820 bin kişiden sadece 982 bini kayıtlı. 2 milyon 760 bin kadından sadece 170 bini, 3 milyon 60 bin erkekten 812 bini kayıtlı durumda. Bu durum kabul edilemez. Mayıs ayı itibarıyla son bir yılda, aylar itibarıyla değişmekle birlikte erkeklerde kayıt dışı istihdam yüzde 69,5 ile yüzde 73,6, kadınlarda yüzde 92,9 ile yüzde 97, toplamda yüzde 80 ile yüzde 84,3 arasında değişti. Bir diğer ifadeyle toplamda kayıt dışı istihdam yüzde 80’in altına inmedi. Kayıt dışı çalışma oranı erkeklerde 2013 Temmuz ayında yüzde 73,6’ya, kadınlarda 2013 Eylül ayında yüzde 97’ye kadar çıktı. 2014 Mayıs ayında tarımda istihdam edilenlerin 54 binini işverenler, 603 binini ücretli veya yevmiyeli çalışanlar, 2 milyon 248 binini kendi hesabına çalışanlar, 2 milyon 915 binini ise ücretsiz aile işçileri oluşturdu. Tarımda istihdam edilen 54 bin işverenin 29 bini, 603 bin ücretli veya yevmiyeli çalışanın 508 bini, 2 milyon 248 bin kendi hesabına çalışanın 1 milyon 622 bini, 2 milyon Dünya Nüfusun Beşte Biri Günlük 1$ Gelirle Yaşıyor 915 bin ücretsiz aile işçisinin ise 2 milyon 678 bini kayıt dışı istihdam ediliyor. Erkeklerin 51 bini işveren, 376 bini ücretli veya yevmiyeli çalışan, 1 milyon 974 bini kendi hesabına çalışan, 660 bini ise ücretsiz aile işçisi konumunda bulunuyor. Kadınların çok büyük bölümü ücretsiz aile işçisi konumunda. 2 milyon 760 bin kadın çalışandan sadece 3 bini işveren, yüzde 81,7’si, 2 milyon 255 bini ücretsiz aile işçisi. Ücretli veya yevmiyeli çalışan kadın sayısı 227 binde, kendi hesabına çalışan kadın sayısı 274 binde kalıyor.” Kayıt dışı istihdamın, ülkelerin mevcut sosyo-ekonomik yapılarıyla ilgili olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Bu sorunun çözülmesi, kayıtlı istihdamın zamanla gelişmiş ülkeler düzeyine yaklaştırılması gerekir. Çözüm, kısa, orta ve uzun vadeli plan ve programlarla sağlanabilir. Çözümün bir ayağı olarak istihdama ilişkin mali yüklerin azaltılması ve bürokratik işlemlerin azaltılması gerekir. Kayıt dışı istihdamla mücadele çalışmalarında uygulanması gereken bir diğer önemli strateji, kurallara uyma konusunda isteksizlikleri gidermek ve kayıt dışı istihdam eden işletmeleri kayıtlı sisteme zorlamaktır. Türkiye’de 1200 ’den Fazla Üzüm Çeşiti Var UHT Süt Meydan Okuyor! »» İçme sütleri, pastörizasyon veya UHT sterilizasyon işlemlerinden biri uygulanarak, patojen mikroorganizmalardan tamamen, bozulmaya neden olan mikroorganizmalardan da yüksek oranda arındırılan ve doğal niteliklerine en yakın hali ile tüketiciye sunulan süttür. UHT sterilize süt;en yüksek kalitede çiğ sütten, fiziksel, kimyasal ve duyusal özelliklerinde en az değişikliğe yol açacak ve tüm mikroorganizmaların ve bunların sporlarının yok edilmesini sağlayacak uygun ısıl işlem uygulaması sonucu elde edilen, steril ambalajlarda saklanan, oda sıcaklığında da uzun süre bozulmadan depolanabilen ticari anlamda steril bir süt çeşididir. UHT sütleri diğer içme sütlerinden ayıran en önemli farklılık, çok yüksek sıcaklıklarda (135150°C), çok kısa süreyle (2-6 sn) uygulanan ısıl işlem ile bozulmaya sebep olacak tüm mikroorganizmalardan ve enzimlerden arındırılmış olması, ayrıca besin değerinin çiğ sütünkine oldukça yakın olmasıdır. UHT Sterilize Sütle İlgili Sıkça Sorulan Sorular malardan arındırılmış olarak ve besleyici değerlerinde en az kayıp olacak şekilde üretilen sütlerdir. Bu nedenle, bu ürünlerin tüketilmeden önce kaynatılmasına gerek yoktur, kaynatma sütün besin değerinin kayba uğramasına yol açar. - Okul sütü programları sürdürülmeli midir? Günümüzde, ayak üstü beslenme alışkanlığı ile birlikte meşrubat vb içeceklerin tüketiminin çocuklar ve gençler arasında yaygınlaştığı dikkat çekmektedir. Oysa, toplumları oluşturan bireylerin bedensel ve zihinsel açıdan iyi bir gelişme sağlayabilmesi için, süt gibi, günlük olarak ihtiyaç duyulan bütün besin maddelerini yeterli ve dengeli biçimde bileşiminde bulunduran gıdaların tüketilmesi gerekir. Okul sütü programları, çocukların süt içme alışkanlığı kazanması ve daha da önemlisi laktoz intoleransı gibi - UHT süt kullanılarak yoğurt yapılabilir mi? Yoğurt, kefir gibi fermente ürünlerin üretiminde UHT süt kullanılabilir. - UHT sterilize süt üretiminde koruyucu katkı maddesi kullanılır mı? UHT tekniği ile sterilize edilen süt ürünlerinde herhangi bir koruyucu katkı maddesi bulunmaz. UHT sütün katkı maddesi içerdiğine dair yaygın inanış son derece yanlıştır. Bu sütler, hiç bir katkı maddesi içermeksizin, UHT sterilizasyon ve aseptik ambalajlama teknolojisi ile uzun ömürlü hale gelmektedir. - UHT sterilize ve hatta pastörize süt ürünleri içilmeden önce kaynatılmalı mıdır? UHT sterilize ve pastörize sütler, sağlığı tehdit eden ve bozulmaya neden olabilecek mikroorganiz- durumlarda bağırsaklarının süte adapte olması açısından yararlı bir uygulamadır. Kaynaklar • T.C Milli Eğitim Bakanlığı MEGEP (Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi ) Pazarlama ve Perakede Ambalajlama) 2007 Ankara • M.Metin Ege Üniversitesi Süt Teknolojisi 16. bölüm yayını • Gürsel.A. “Çiğ Süt mü Kutu Sütü mü İçelim” • Özer.B. 2006. Yoğurt Bilimi ve Teknolojisi 1. Baskı. Sidas Medya Ltd.Şti. İzmir • Gürsel.A .2010’’ İçme Sütü Teknolojis” Ankara Üniversitesi Basımevi • http://www.tetrapak.com/tr/food-categories/dairy • http://tr.wikipedia.org/wiki/Tetra_Pak Ceyhun YAMAN-Mesut POLAT Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü fif olması ve çocuklar tarafından rahatça kullanabilmesi bu kutuların tercih edilme nedenleridir. Bulundurduğu tabakalar sayesinde, kutunun dayanımı artmakta ve süt ışığın olumsuz etkisine karşı korunmaktadır. Son derece özel ambalajlar sayesinde sütün, bozulmasına neden olacak çevresel faktörlere, karşı korunması sağlanmaktadır. Bu özel ambalajlar, aşağıdaki katmanlar sayesinde sütü koruma görevini yerine getirmektedir: UHT Sterilizasyon Tekniği A) İndirekt UHT Sterilizasyon; İndirekt ısıtma sistemlerinde, plaka ya da borulardan oluşan ısı değiştirici sistemlerden yararlanılır. Isı iletimi plaka ya da borular aracılığı ile dolaylı yoldan gerçekleşir , bu şekilde sütün ısıtma ortamı ile teması önlenir. Süt indirekt UHT sterilizasyona tabi tutulurken, enerjiden tasarruf sağlanması için, ısı iletiminin bir kısmı rejeneratif yolla olur, diğer bir deyişle; sterilizasyonunu tamamlayarak sistemden çıkmak üzere olan sütün ısısı, sterilize edilecek olan çiğ süte iletilir. Böylece sterilizasyondan çıkan süt soğurken, sisteme yeni giren süt de ısınır. Sadece sterilizasyon sıcaklığına son ısıtma buhar yardımıyla gerçekleşir. B) Direkt UHT Sterilizasyon; Süt buharla direkt olarak karışıp sterilizasyon sıcaklığına ısıtılır. Bu sistemlerde de indirekt ısıtma sistemlerinde olduğu gibi, ısı iletiminin bir kısmı rejeneratif yolla olur. Buharla sütün karışma şekline göre, iki yöntem mevcuttur: • Buhar enjeksiyon yöntemi (süte buhar püskürtme); Sütünkinden daha yüksek basınca sahip buhar, uygun bir memeden süte enjekte edilerek sterilizasyon sıcaklığında ısıtma sağlanır. • Buhar infüzyon yöntemi (buhara süt püskürtme), Süt, sterilizasyon sıcaklığındaki buharla basınçlı hale getirilen sterilizasyon odasına püskürtülerek ısıtılır. UHT Sterilize Sütün Ambalajlanması com 15 UHT sütün ambalajlanmasında esas olarak, Tetra Pak firması tarafından üretilen ve 6 tabakalı ambalaj materyalinden oluşturulan kutulardan yararlanılmaktadır. Kırılma olasılığının olmaması, ha- 16 Eylül 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK KOOPERATİF İspanya’da Son Gelişmeler »» Sevgili Kooperatifçi Dostlar, Yaklaşık 2 sene önce sizlerle bu köşede “İspanyol Meslektaşlarınızı Selamı Var” başlıklı bir yazı paylaşmıştım. O yazıda Avrupa Birliği’nin Genişleme Genel Müdürlüğü’ne bağlı Teknik Destek ve Bilgi Değişimi Kurumu (TAIEX) aracılığıyla 2012 yılı, Haziran ayı içinde İspanya’ya gerçekleştirdiğimiz çalışma ziyaretinde edindiğim bilgileri paylaşmış ve İspanyol Balıkçı Kooperatiflerindeki yönetici ve balıkçıların sizlere önerilerini ve selamlarını iletmiştim. O ziyaret sırasında İspanya Tarım Bakanlığında çalışan ve adı Omar olan bir meslektaşımız ile tanışmıştık. Sürdürmekte olduğumuz Balıkçılık Üretici Örgütleri Kurumsal Kapasite Geliştirme Projesi kapsamında kendisini geçen ay kısa dönem uzman olarak ülkemize davet ettik. Bu ay sizlerle, bu iade-i ziyaret sırasında edindiğimiz son bilgileri paylaşmak istiyorum. Ama önce, İspanya’daki durumu sizler ile tekrar paylaşmak istiyorum. İspanyol balıkçısı, İspanya’daki buhrana rağmen sahip olduğu örgütler sayesinde ülkede yüzü gülen nadir insanlar arasında yer alıyor. Gerçekten de İspanyolların örgütlenerek oluşturduğu modelin belki de Avrupa Birliği ülkeleri içinde en başarılı örneklerden biri olduğunu söylemek mümkün. Yaklaşık 150 yıllık geçmişi olan “cofradia” adı verilen sosyal amaçlı balıkçı dayanışma kooperatifleri ve çoğunlukla bunun üzerine inşa ettikleri AB tanınma kriterlerine sahip Üretici Örgütleri ile hem pazarlama işini çözmüşler, hem de üretim planlama ve AB kurallarına uyma ile ilgili sorunlarını halletmişler. Halen ülkede 265 limanda 250’ye yakın cofradia bulunmasına karşın, avcılıkta 29, dondurulmuş balıkçılıkta 4 ve yetiştiricilikte 11 olmak üzere, toplam 44 adet Üretici Örgütü bulunmakta. İspanya’nın 1986 yılında Avrupa Birliği’ne üyelik zamanında karşılaştığı sorunlar, bugün bizim üyelik öncesi karşı karşıya olduğumuz sorunlar ile benzer görülüyor. Artık çok iyi bilindiği üzere; AB’ye üyelik söz konusu olduğu zaman AB Ortak Balıkçılık Politikası uymak, bunun içinde Ortak Piyasa Düzenlemelerini uygulayabiliyor olmak zorundayız. Bunun için de en önemli araç, AB’de olduğu gibi bizim için de üretici örgütleri. İspanyol balıkçılar, başlangıçta Avrupa Birliği mevzuatının gerektirdiği şartlara uygun temsil kabiliyetinde ve güçte örgüt kuramamışlar. Bu durumda balıkçılar, bir yandan Avrupa Birliği’nin kısıtlamaları ve kotaları altında ezilirken, diğer yandan da Avrupa Birliği’nin üretici örgütleri üzerinden verdiği desteklerden faydalanamamışlar. İşte bu noktada Avrupa Birliği’nin tanınma kriterleri olarak adlandırılan şartlarını yerine getiremeyen cofradia denilen kooperatifler, birleşerek Üretici Örgütü (Producer Organisation) denilen Avrupa Birliği mevzuatında belirtilen tipte örgütleri kurmuşlar. Üretimin planlanması, kayıt altına alınması, desteklerin verilmesi, piyasaya müdahale edilmesi, standartların belirlenmesi ve tüketicinin bilgilendirilmesi bile bu yolla yapılmaya başlanmış. Bu kayıtlara istinaden örgütler, bölgelerindeki kotanın ne olacağına, bunun nasıl dağıtılacağına, üretimin ne zaman, ne kadar yapılacağına ilişkin bir işletim programı (operational programme) hazırlanmış ve bu program, sayesinde piyasanın talep ettiği miktarda, kalitede ve standartta balığı piyasaya sürmüşler. Böylece fiyat, balıkçı lehine oluşmaya başlamış. Eğer piyasada beklenmeyen bir durum olursa yine programda öngörülen şekilde örgüt piyasaya müdahale edebilmiş ve balıkçının çıkarlarını koruyabilmiş. Bunun için kooperatifler, limanlarda kendi mezat satış yerlerini, mezat saati diye adlandırılan satış sistemlerini ve kendi satış dükkânlarını bile kurmuşlar. Balıkçı denize ava çıktığında, mezat yerine toplanan alıcıların genel temayülü, denizdeki balıkçıya bildirilerek avlanacak balık, balıkçı daha denizdeyken belirlenmekte. Balıkçı ona göre av bölgesi seçmekte ve tahmini talebe göre aşırı avcılığa kaçmadan limana geri dönmekte. Limanda balıklar, boy ve tazelik kriterlerine göre sınıflandırıldıktan sonra, mezat saati sistemine sahip satış yerine getiril- 2015 Yılı ÇKS Müracaatları 1 Eylülde Başlıyor »» 2015 üretim yılı ÇKS başvuruları 1 Eylül 2014 tarihinde başlayacak ve 31 Aralık 2014 tarihinde sona erecek. Çiftçiler bu süreler içerisinde yapacakları başvurularında 2015 üretim yılı için hâlihazırdaki ve planladıkları tarımsal faaliyet bilgilerinin tamamını beyan edeceklerdir. Çiftçiler tarafından beyan edilen ve ÇKS'ye kaydedilen araziler üzerinde meydana gelen üretim bilgisi değişikliklerine ilişkin güncellemeler için çiftçi başvuruları 15 Mart 2015 tarihinde başlayacak ve 15 Mayıs 2015 tarihinde sone erecektir. 2015 yılı ÇKS başvurularını üreticiler bizzat kendileri Bağlı bulundukları Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerine yapmaları gerekmektedir. Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu mekte. Burada balıkların kayıt altında satışı gerçekleştiriliyor. Balıklar ya doğrudan tüketiciye sunulmak üzere bölgedeki perakendeci, lokantacı veya oteller tarafından ya da nihai satıcıya ulaştırılmak üzere balık halindeki firmalar tarafından satın alınıyor. Bu arada örgütün mezat yerinin hemen yanında kendi satış yeri var ve buradan da tüketiciye anında doğrudan satış yapabilmekte. Burada komisyoncuların ara kademede sayıları azaldığı için balıkçının geliri artarken, tüketici de daha uygun fiyatla balık bulabilmekte. Yani balığın piyasada aracılar elinde pahalanmasını engellemekte. İspanyol meslektaşımız Ömer’in verdiği bilgilere göre, geçen sene Aralık ayında AB’de yürürlüğe giren 1380 sayılı yeni Ortak Balıkçılık Politikası Kanunu ve 1379 sayılı Ortak Piyasa Düzenleri Kanunu ile üretici örgütlerinin sorumlulukları daha da artmış. Bununla ilgili 1418 sayılı uygulama tüzüğü ile özellikle üretici örgütleri ile ilgili 1419 sayılı uygulama tüzüğü bile yayımlanmış. Şu anda diğer AB ülkelerinde olduğu gibi İspanya Tarım Bakanlığı da bu yeni mevzuata uyum ile ilgili yoğun çalışmalar yürütüyor. Örneğin üretici örgütlerinin, sürdürülebilir balıkçılığı geliştirmek, ıskarta avcılığı azaltmak, yasa dışı balıkçılığının ortadan kaldırılmasına yardım etmek, tüketiciye kaliteli ürün arzını garanti etmek ve sahil bölgelerinde istihdamin sürdürülebilirliğini temin etmek ile ilgili sorumluluklar daha da genişlemiş. Bunlara yönelik olarak, daha önce İşletim Planı olarak hazırlanan rapor, yeni kanunla Üretim ve Pazarlama Planı adıyla daha kapsamlı olarak yeniden düzenlenmiş ve bunun uygulanmasına yönelik tavsiyeleri içeren resmi bir AB resmi dokümanı yayımlanmış. Özellikle AB fonlarından faydalanmak için bu planlar bir gösterge olarak kullanılacağı için bu belgeler ışığında yeni uygulamalara uyum için hazırlıkları üzerinde yoğun uğraş veriyorlarmış. Buna ilave olarak, Yeni Ortak Piyasa Düzeninde rekabet ile ilgili normların yerine getirilmesi konusuna üretici örgütlerine özel önem verilmiş ve Ortak Balıkçılık Politikasının rekabet ile ilgili hedeflerine ulaşmalarına yardımı olacak belirli istisnalar tanınmış. Avrupa Komisyonu, pazarda bilgilendirmenin şeffaf olmasını temin etmek için, üretici örgütlerinin üretim planlamalarında yardımcı olması ve arz ile talep arasındaki çarpıklığın önlenmesi amacıyla, pazar analizi ve fiyatlar ile ilgili veri çalışmaları yapmasını sağlayacakmış. Balıkçılık Üretici Örgütleri Kurumsal Kapasite Geliştirme Projesi kapsamında, İspanya’dan gelen bilgiler Proje ekibi açısından oldukça faydalı oldu. Özellikle kooperatifler ve AB tanınma kriterleri çerçevesinde kurulan Üretici Örgütleri arasında nasıl bir bağ olabileceği ve bunun nasıl faydalı sonuçlar doğurabileceği görülmüş oldu. Bu ziyaret sırasında kooperatifçilerimiz için de değerli önerilerin oluşturuldu. Özellikle kooperatiflerin Avrupa Birliği’ne uyum Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi, Temmuz Ayında %0,73 Azaldı Tarım ÜFE, 2014 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre %0,73 azalırken, bir önceki yılın Aralık ayına göre %5,89, bir önceki yılın aynı ayına göre %6,32 ve on iki aylık ortalamalara göre %7,04 artış gösterdi. Aylık değişim; tarım ve avcılık ürünlerinde %0,74, ormancılık ürünlerinde %0,06 ve balıkçılıkta %1,42 azalış gerçekleşti. En yüksek aylık artış tek yıllık bitkisel ürünler ana grubunda oldu. Bir önceki aya göre; tek yıllık bitki- sel ürünlerde %1,49, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler ana grubunda %0,49 artış, çok yıllık bitkisel ürünlerde %5,97 azalış gerçekleşti. Alt tarım gruplarından sebzeler bir önceki aya göre %0,90 arttı. Alt tarım gruplarından tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlar %2,36, canlı sığırlar ve işlenmemiş süt grubunda %1,16 artış olurken, yumuşak çekirdekli ve sert kabuklu meyveler grubunda %2,15 azalış gerçekleşti. açısından çok büyük öneminin olduğu bir daha vurgulanmış oldu. Fakat bunun için kooperatiflerin de kendi üzerlerine düşen görevi yerine getirmeleri gerekli. Peki, bu şartlar neler bir kez daha tekrar edelim: Kooperatifler; 1. Ortaklarının ve üretimlerinin her türlü kaydını yapabilmeli, bunun veri tabanını oluşturabilmeli ya da var olan sistemlere uyum için gerekli altyapıya sahip olmalıdır. 2. Ortakları tarafından üretilen ürünlerin arzını talebe bağlı olarak, kalite, standart ve miktar açısından planlayabilmeli, bölgelerinde üretimi yönlendirebilmelidir. Bunun için gerekli teknik bilgiye sahip kişileri ve profesyonel yöneticileri istihdam etmelidir. 3. Piyasada fiyat istikrarını sağlayıcı müdahalelerde bulunabilmeli, gerektiğinde mezatlara katılım sağlayıp fiyatları dengeleyebilmeli ve bu tip durumlarda mezatta aldıkları balığı hallerde ortakları adına satış yapabilecek imkânları oluşturmalıdır. 4. Ürünlerin piyasaya sürümünde ortakları adına sözleşme yaparak piyasayı düzenleyici müdahalelerde bulunabilmelidir. 5. Depolama, girdi gibi yardımlarının ve desteklerin dağıtılmasında aktif rol alacak altyapıyı, personeli ve finans imkânlarını oluşturmalıdır. 6. Her geçen gün daha önem kazanan sürdürülebilirlik ile ilgili olarak, sürdürülen faaliyetlerde güvenilir gıda üretimine yönelik tedbirlerin alınmasında ve çevreyi koruyucu tekniklerin uygulanmasında yenilikçi yaklaşımlara bir an evvel yönelmelidir. Gelecekte bu amaçla verilebilecek desteklerden faydalanabilmek için şimdiden bu konuda da bir alt yapı oluşturulmalıdır. Görüldüğü üzere, yeni yatırım ve harcama yapılmasını gerektiren bir sürü konu bulunmaktadır. Balıkçının bunu tek başına yapabilmesine imkân olmadığı gayet açıktır. Bizim balıkçımızın da İspanyol meslektaşları gibi başlangıçta sıkı bir zorluktan hep beraber geçmesini bilmeleri gerekmektedir. Kenetlenerek imkânsızı başardığımız, 30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutlarım. AB Çiftçisine 125 Milyon Avroluk Destek Verecek »» Avrupa Komisyonu, Rusya’nın Batılı ülkelerden gıda ithalatını büyük ölçüde yasaklaması üzerine 18 Ağustos’ta AB çiftçilerine 125 milyon avroluk finansal destek verilmesini kararlaştırdı. Komisyonun açıklamasına göre 125 milyon avro, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikasına acil durum rezervi olarak ayrılan 420 milyon avroluk bütçeden karşılanacak. Söz konusu desteğin başta sebze meyve olmak üzere sezonluk ürünler ile Rusya dışında alternatif pazarlara sahip olmayan ürün üreticilerine verileceği belirtildi. AB Tarım Komiseri Dacian Cioloş, Rusya’nın gıda ithalat yasağı ile yaşanan karışıklığın AB piyasalarında fiyat baskısı yaratarak meyve ve sebze arzını azaltabileceğini söyledi. Köy-Koop Haber Eylül 2014 HAYVAN HASTALIĞI Sığırlarda Afrika Hastalığı (Sığırların Nodüler Ekzantemi, LSD) 17 »» Hastalık, dünyada ilk defa 1929 tarihinde Zambiya ülkesinde tespit edilmiştir. Daha sonraları ise birçok Afrika ülkesinde çıkmıştır. Mısır ve İsrail de de yoğun şekilde görüldüğü bilinmektedir. Ülkemizde ilk defa 2013 yılında Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde tespit edilen ve halk arasında Afrika hastalığı olarak bilinen hastalığın gerçek ismi ‘Sığırların Nodüler Ekzantemi Hastalığı’dır. İngilizce olarak "Lumpy Skin Disease (LSD)” diye bilinir ve dünyadaki yaygın bilinirliği bu isimledir. Kahramanmaraş’tan sonra hastalığın hızla Batman, Hakkâri, Malatya, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Sivas, Kayseri, Mersin, Konya ve Erzurum gibi illere yayıldığı tespit edilmiştir. Hastalığın büyük ekonomik kayıplara neden olan salgınlara sebep olması nedeniyle hastalık ülkemizde hem ihbarı mecburi hastalıklar listesinde ve hem de tazminatlı hastalıklar listesinde yer almaktadır. Hastalık tespit edilen hayvanlar tazminatlı olarak kesime sevk edilir. kanalında da şişlikler bulunabilir. • Hayvanlarda depresyon, iştahsızlık, süt kesilmesi ve aşırı zayıflama görülebilir. • Yüzeysel lenf yumrularında büyüme görülür. • Eklemlerde dışarıya da açılabilen yangılanma ve şişmeler görülebilir. Hayvanlar hareket etmeye isteksiz veya topallar hale gelir. • Göz, burun, ağız, meme, sindirim ve üreme organlarının içinde bulunan lezyonlar kısa sürede yaralara dönüşür. Bunlardan salgılanan tüm salgılar da mikrop içerir. Ekonomik Kayıp: Bulaşma: Hastalık sadece sığırlar arasında bulaşma gösterir. Hastalık koyun ve keçi çiçeği hastalığına yakın olsa da, salgınlar sırasında koyun ve keçilerin hastalıktan etkilendikleri görülmemiştir. Ergin sığırlar hastalığa biraz daha dayanıklı olup, buzağılar ise çok hassastırlar. Jersey ırkı sığırların ise, diğer ırklara göre daha hassas olduğu bilinmektedir. Hastalığın Belirtileri: Afrika hastalığının mikrobu hayvanın vücuduna girdikten sonra hemen hastalık belirtileri göstermez. Mikrop hayvanın vücudunda bir müddet çoğalır. Hastalık belirtileri görülene kadar ki bu süreye inkübasyon (kuluçka) süresi denir. Bu sürenin 1-4 hafta arasında olduğu belirtilmektedir. Hastalığın belirtileri: • Yüksek ateş.(41 °C’yi aşabilir ve bir hafta sürebilir.) • Göz akıntısı, burun akıntısı ve salya akıntısı. • Süt veriminde belirgin azalma. • Hayvanların başlıca baş, boyun, bacaklar, anüs ile üreme organların arasında ve testislerin derilerinde yaygın olarak 2-5 cm çapında ağrılı şişlikler görülür. Takip eden 2 haftada ise şişlikler delinerek yaralar oluşturur. • Ağızın içinde, sindirim ve solunum etkilenmesine ve derideki yaralara bağlı olarak hayvanların iyileşmesi yavaş olmaktadır. Bu bulguların tamamını görmek her zaman mümkün değildir. Sağlıklı hayvanların %50'si hastalığı bulgu göstermeksizin atlatır. Bu sebeple bulgu göstermemekten - ölüme kadar değişen skalada bu klinik bulguların görülebileceği unutulmamalıdır. Sığırlarda bu hastalığı yapan mikrop, Koyun Keçi Çiçeği hastalığının mikrobuna yapı olarak çok benzeyen bir mikroptur. Bu nedenle hastalıkla mücadele de Koyun Keçi Çiçek aşısı başarı ile kullanılmaktadır. Duyarlı hayvanlar: Veteriner Hekim [email protected] • Hastalığın bulaştığı hayvanlardan %10’unda ölüm gelişebilir. Bazı durumlarda ölüm oranının arttığı bildirilmiştir. Etken: Hastalık sığırlar arasında hasta olan hayvanın salya, burun ve göz akıntısı, kan, süt ve semeni ile yayılabilmektedir. Sinek ve sivrisinek, kene gibi emici ve sokucu sinekler hastalığın yayılmasında en büyük role sahiptir. Direkt temasın ise yayılımda küçük rolü olduğu görülmüştür. Hastalığın hayvandan hayvana bulaşması % 5 ile % 45 arasındadır. Belgin GÜNAY • Göz ve burundan atılan salgılar cerahatli hale gelebilir. Gözlerde iltihap oluşabilir. • Gebe sığırlarda yavru atma görülebilir. Atılan yavruların derilerinde de şişlikler görülebilir. • Akciğerlerin etkilendiği durumlarda öksürük görülür. • Testis enfeksiyonu oluşması durumunda boğalarda geçici veya kalıcı kısırlık (infertilite) görülebilir. • Ağır hastalık durumunda; aşırı zayıflama, akciğerlerin ve memelerin Hasta hayvanların zayıflaması ve birkaç aya varan iyileşme periyodu damızlıkların büyüme oranında düşüşlere neden olmaktadır. Hastalıkta önemli kayıplardan biri de hastalık sebebi ile ölen veya itlaf edilen damızlık değeri yüksek hayvanlardır. Derin deri lezyonları kalıcı yara izleri oluşturmakta ve buna bağlı olarak derinin değerinin düşmesine de neden olmaktadır. Yoğun sığır yetiştiriciliğinin yapıldığı bölgelerde hastalıktan kaynaklı direkt ve indirekt üretim kaybının % 45-65 olduğu tahmin edilmektedir. Canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin ticaretine getirilen kısıtlamalar, aşılama kampanyaları ve hayvan hareketlerinin geçici olarak sınırlandırılması gibi pahalı kontrol ve eradikasyon ölçütleri, ulusal düzeyde önemli finansal kayıplara neden olmaktadır. Teşhis: Hastalık böcek ısırması, kurdeşen, deri tüberkülozu, nokra ve benzeri deri hastalıklarıyla karışabilir. Hastalığın kesin teşhisi için laboratuvar muayenelerine ihtiyaç vardır. Bu nedenle veteriner hekimler tarafından gerekli numuneler alınarak Bölge Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsüne gönderilir. Zoonoz mu? Hayır. Tedavi ve Korunma: Hastalığın tedavisi yoktur. İkincil enfeksiyonlar için antibiyotik, ateş düşürücü ve vitamin ilaçları kullanılabilir. Uzun bir süre içerisinde tedavi mümkündür. Hastalıktan korunma için iki yöntem vardır. Birincisi sineklerle mücadele, ikincisi ise aşılamadır. Özellikle Belediyelerin ve hayvan sahiplerinin hastalığın bulaşmasından birinci derece de sorumlu olan sineklere karşı ilaçlama çalışmaları konusunda duyarlı olması gerekmektedir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı hastalığın kontrol altına alınması ve yayılmasını önlemek için 2014 yılı Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü Kapsamında sadece mihrak görülen iller dışında hastalığın bulaşma riski yüksek olan 38 ilde de Aşılama Programı başlatmıştır. 2014 yılında görülen salgınlar nedeniyle de bu il sayıları artmaktadır. Ülkemizde yapılan bilimsel saha çalışmalarında; sığırların nodüler ekzantemi hastalığına karşı kullanılan koyun-keçi çiçek aşısının sağlıklı büyükbaş hayvanlarda yeterli seviyede koruma sağladığı, aşılanan hayvanların aşılanmayanlara göre hastalığa karşı korunduğu veya hafif derecede hastalığı geçirdiği görülmüştür. Tüm yaş gruplarının duyarlı olduğu hastalığa karşı yıllık olarak aşılanan hayvanlar, aşılanmış veya hastalığı atlatmış annelerden doğan buzağılar ilk 6 ay korunur. Aşılama Programlarının uygulanması sırasında hayvan yetiştiricilerinin köy, belde ve mahallelerine gelecek aşılamada görevli veteriner sağlık ekiplerine yardımcı olmaları, hastalıktan korunma ve cezai duruma düşmemeleri (Aşı yaptırmayanlara 6 bin 651 TL İdari Para Cezası) için büyükbaş hayvanlarını mutlaka aşılatmaları gerekmektedir. Hastalıktan korunmada bilinen tüm biyogüvenlik uygulamaları tamamen yerine getirilmelidir. Örneğin; hayvan nakillerinin kontrol altına alınması, karantina, temizlik, dezenfeksiyon, hastalıktan dolayı kesilen hayvanların imhası gibi önlemler ihmal edilmemelidir. Özellikle celeplerin işletmeye girmesine izin verilmemelidir. İşletmeye giriş çıkışlar kontrol altına alınmalıdır. Ülkemizde yeni görülmesine rağmen çok hızlı yayılan ve büyük ekonomik kayıplara neden olan hastalığa karşı koruma programının etkin ve başarılı olabilmesi için; belediyeler, muhtarlıklar, ilgili kurum ve kuruluşların koordinasyon halinde ortak çalışmaları gerekmektedir. Yaklaşan kurban bayramından dolayı hayvan hareketlerinin yoğun olacağı düşünülürse bu hastalığın da tüm ülkeye yayılmasından korkulmaktadır. Bu nedenle yetiştiricilerimizin çok dikkatli olması gerekmektedir. Kaynakçalar: 1-Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı (OIE), Lumpy Skin Disease Hastalığı, http://www. oie.int/fileadmin/Home/eng/Animal_Health_in_the_World/docs/pdf/Disease_ cards/LUMPY_SKIN_DISEASE_FINAL.pdf 2- Dr. Vet. Hekim M. Fatih BARUT, Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Virolojik Teşhis Laboratuvarı, Sığırların Nodüler Ekzantemi, Lumpy Skin Disease (LSD) Hastalık Kartı 3- Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2014/01 sayılı Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü Program Kitapçığı, Eğitim Yayım ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı Matbaası, Ankara, 2014 4- Ege Vet. Hayvancılık San. ve Ticaret Limited Şirketi, Sığırlarda Afrika Hastalığı Eylül, 2013, http://www.egevet.com.tr/ 18 Eylül 2014 Köy-Koop Haber TARIM MAKİNALARI Biçerdöverle Ürün Hasadı Sorunlar ve Çözüm Önerileri -II- »» Biçerdöver ile ürün hasadında karşılaşılan sorunların en önemlisi dane kaybıdır. Ülkemizde 1 kişinin beslenmesi için ortalama yıllık 225 kg buğday gerekli olduğu düşünülürse 75 milyon nüfusumuz için 16.9 milyon ton buğdaya ihtiyaç vardır. Ülkemizde her yıl yaklaşık 9.4 milyon hektarlık alana buğday ekimi için (dekara 20 kg) yaklaşık 1.9 milyon ton tohumluk gerekmektedir. Yine her yıl gerek depolamada ve gerekse taşınma sırasındaki kayıpları da % 3 sayarsak yaklaşık 0.6 milyon ton buğday ürünü kullanım dışı kalmaktadır. Özet olarak bugünkü nüfusumuz için yılda en azından 16.9+1.9+0.6=19.4 milyon ton buğday üretmek zorundayız. Biçerdöver ile hasatta ortaya çıkan dane kayıpları hiç şüphesiz ülke ekonomisinde her yıl milyonlarca lira zarara neden olmaktadır. Yıllık hububat üretiminin yaklaşık 32.4 Milyon Ton olduğu ve bunun karşılığı yaklaşık 20 Milyar TL olduğu düşünülürse konunun önemi daha iyi kavranabilecektir. Hasatta fazladan oluşacak % 1’lik buğday kaybı 180-200 bin ton (890 000 kişi için gıda) ürüne karşılık gelmektedir. Parasal karşılığı ise yaklaşık 120 Milyon TL dir. Bakanlığı kontroller için yapmış olduğu harcamanın 6.5 Milyon TL olduğu düşünüldüğünde, iyi bir kontrol sistemi ile yaklaşık 13.5 Milyon TL net gelir elde edilecektir. Dane kaybı birçok nedene bağlıdır ve sorunun Arazi Sahiplerinin Olumsuz Tutum ve Davranışları Dane Kaybının Ekonomik Önemini Bilmemesi Köydeki Bazı Kişilerin Olumsuz Etkisinin Olması Arazi Sahibinin Dane Kayı Konusunda Biçerdöverciye Müshamaha Göstermesi Erken Hasat Yapma İsteği Arazi Sahibinin Kültürel İşlemleri Uygun Yapmaması Dolu ve Yangın Tehlikesi Biçerdöverle ürün hasadında üründen kaynaklanan, makinadan ve kullanımdan kaynaklanan, idari ve yasal durumlardan kaynaklanan sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorunların çözümü için konu ile ilgili paydaşların üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir. Arazinin Eğimli Olması Operatör Eğitimine Katılmamış Olması Arazide Çukur, Kanal ve Set Olması Ekonomik Sebeplerden Ürünü Hemen Paraya Çevirme İsteği Yanlış Sulama Uygulaması Toprak İşleme ve Tohum Yatağı Hazırlığının Uygun Yapılmaması Yeterince Kurs Açılmaması Fazla Para Kazanma Hırsı İşi Bir An Önce Bitirme İsteği Biçerdöverlerin Bakımsız Olması Biçerdöverlerin Uygun Şekilde Muhafaza Edilmemesi Hasat Başı ve Sonunda Temizlik ve Bakımının Yapılmaması İşini Kaybetme Korkusu Yüksek Hızda Hasat Yapması Ayarların İyi Yapılmaması Yeni Biçerdöver Fiyatlarının Yüksek Olması Vakit Kaybetmeme İsteği Bakım Masraflarının Yüksek Olması Biçerdöverlerin Bakım ve Kullanma Kurallarının Uygulanmaması Üründen Kaynaklanan Sebepler Ürün ve Çeşit Özelliğine Göre Uygun Hasat Zamanının Belirlenmemesi Biçerdöverlerin Bakım ve Kullanma Kurallarının Bilinmemesi Gezginci Biçerdöver Sahipleri İşe Gereken Önemi Vermiyor Eğitim Eksikliği Ürünün Yatması İdari ve Hukuki Yetersizlikler Cezaların Caydırıcı Olmaması Kabahatler Kanununun Uygululanmasının Pratik Olmaması İdarecilerin Gerekli Hassasiyeti Göstermemesi Yeterli Ödeneğin Olmaması Eğiticilerin Tekamül Eğitiminin Yapılmaması Dane Kaybının Önemi Hakkında Kamuoyunun Oluşturulmaması Eğitimdeki Yetersizlikler Eğitim Merkezlerinde Modern Biçerdöverlerin Olmaması Biçerdöverlerin Eski Olması Biçerdöver Sahibinin Telkini Ayarlar Konusunda Bilgi Yetersizliği Biçerdöver Bulamama Kaygısı Biçerdöver Sahiplerinin Hatalı Davranışları Uygun Olmayan Tadilat Yapılması Arazinin Taşlı Olması Gübreleme Yanlışlıkları ziraat odaları birliği genel merkezi, çiftçi birlikleri ve önder çiftçi görüşlerine, akademisyen görüşlerine, kendi yürür hasat makinaları ithal ve ihraç eden firma temsilcilerinin görüşlerine ve biçerdöver müteahhit ve operatör birliklerinin görüşlerine ve tartışmalara yer verilmiştir. Çalıştay sonucunda bir sonuç bildirgesi düzenlenerek konunun paydaşlarına ve tarımsal mekanizasyon kuruluna sunulmuştur. Sonuç bildirgesinden yer alan görüş ve öneriler aşağıda verilmiştir. 1- Dane kaybı ile ilgili verilerin bölgeler düzeyinde yeniden belirlenmesi için tüm paydaşlarında içerisinde bulunacağı bir proje yapılarak ülkemizdeki dane kaybı ile ilgi verilerin güncellemesi gerekmektedir. 2- Dane kaybını belirlemek için teknolojisi eski biçerdöverlere yeni teknolojilerin uygulanması gerekmektedir. Bunun için kırsal kalkınma programında gerekli destek verilmekte olup bu uygulamanın daha etkin kullanılması için bir değerlendirme yapılmalıdır. 3- Kendi yürür hasat makinalarının Operatörlerde Bilgi Eksikliği Arazinin Küçük ve Parçalı Olması Yabancı Ot Mücadelesini Yapmaması SDÜ Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümü [email protected] Uygun Olmayan Biçerdöverin Hasatta Kullanılması Operatörlerin Yanlış Tutumları kontrolü için ilaçlama ve diğer makinalarda yapılan periyodik kontrolün bu makinalar da yapılabilmesi için yasal bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. 4- Biçerdöver parkının yaklaşık %50 si mekanik ömrünü tamamlamış biçerdöverler oluşturmaktadır. Parkın yenilenebilmesi için öncelikle + 20 yaş üzeri biçerdöverlerin kullanımına sınırlandırma getirilerek ilgili yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 5- Ulusal yayın organlarında konu ile ilgili paydaşların katkı sağlayacağı yayım faaliyeti yapılmalıdır. Kamu spotu şeklinde ürün kaybının ülke ekonomisine ne düzeyde etki ettiği ifade edilmelidir. 6- Bölgelerin üretim desenine ve şartlarına göre her il için ayrı ayrı hasat programı yapılmalıdır. Bakanlık bu dane kaybı konusunda hedef belirtmemelidir. 7- Biçerdöver sahiplerinin hasat için bir bölgeye gittiklerinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nden izin almaları önerilmektedir. 8- Operatör yetiştirme kurslarının milli eğitim bakanlığı yetkisi ile özel kuruluşlara verilmesi, eğitimlerin kontrolünün sağlanamamasına neden olmaktadır. Bu yapının tekrar revize edilmesi gerekmektedir. 9- Hasat makinesi sahibi veya müteahhit ile çiftçi arasında imzalanmak üzere Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve TZOB’un birlikte bir tip sözleşmeye hazırlamaları ve hasat zamanından önce tarafların bu sözleşmeyi imzalamaları önerilmektedir. 10- Hasat zamanından önce Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve TZOB tarafından bir bilgilendirme kitapçığının ortaklaşa hazırlanması Doç.Dr. Deniz YILMAZ Bu amaçla Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümünün tarafından 1819 Nisan 2013 tarihlerinde Isparta’da “Kendi Yürür Hasat Makineleri İle Ürün Hasat Sorunlar ve Çözüm Önerileri Çalıştayı” düzenlenmiştir. Çalıştaya kamu ve özel sektörden 13 kuruluş, 6 adet özel sektör kuruluşu ve yaklaşık 120 ziyaretçi katılmıştır. Çalıştayda Kendi yürür hasat makineleri ile ürün hasatında karşılaşılan sorunlar ve bu sorunların çözüm yollarının tartışılarak kamuoyu ile paylaşılması ve ülke tarımı için önemli olan bu konu hakkında ilgililerin bilgilendirilmesi amaçlanmıştır. Çalıştay kapsamında 5 oturum gerçekleştirilmiştir. Bu oturumlarda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ilgili birimlerinin görüşlerine, Türkiye Arazi Yapısına Bağlı Olumsuzluklar Arazi Sahibinin Asıl Mesleğinin Çiftçilik Olmaması İkinci Ürün Ekme İsteği çözümü için bütün nedenlerin incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenler içerisine, arazi sahiplerinin tutum ve davranışları, arazi yapısı, operatörlerin yanlış tutumu, uygun olmayan biçerdöverlerle hasat, biçerdöver sahiplerinin hatalı davranışları, ürünlerden kaynaklanan sebepler, idari ve hukuki yetersizlikler sayılabilir. Yaşlı ve Ekonomik Ömrünü Dolduran Biçerdöver Kullanımını Engelleyen Yasal Düzenleme Olmamamsı Biçerdöverlerde Fenni Muayene Zorunluluğunun Olmaması Biçerdöverlerde Fenni Muayene Kurum ve Yetki Eksikliği Tescil İşlemlerinin Ziraat Odalarınca Yeterli Titizlikte Yapılmaması Biçerdöverlerin Hasat Öncesi Uygunluk Kontrollerinin Yapılmaması Biçerdöverlerde Tescil İşlemlerinin Gereği Gibi Olmaması Tescil Kontrol Mekanizmasının Olmaması ve Tarım İl Müdürlükleri ve Ziraat Odaları işbirliği ile bu kitapçığın çiftçilere ulaştırılması gerekmektedir. 11- Biçerdöver kooperatiflerinin yaygınlaşması için bir yasal düzenlemenin yapılarak, biçerdöverlerin bu kooperatiflere kaydının yapılması gerekmektedir. 12- Kontrollerin TÜV veya odaların bünyesinde servisler ile uygulanması konusunda yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir. 13- Bakanlığın yaptığı yaptırımlar yeterli olmayıp, bunların tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. 14- Park yenileme projesinin Tarmakbir, ziraat odaları öncülüğünde gündeme getirilmesi ve yapılması gerekmektedir. 15- İkinci el biçerdöver alan kişilerin tescil için sorunların giderilmesi gerekmektedir. 16- Eğitim sorunları ile ilgili yapılanmaya ihtiyaç vardır. Güncel eğitim materyali için firmalarında desteği alınmalıdır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı elemanlarından çekirdek bir kadronun hasat makineleri üreten firmaların tesislerinde Bakanlıkla ortak işbirliği içinde 2-3 dönem uygulama ağırlıklı olarak eğitilmelerinin sağlanması önerilmektedir. 17- Yerli üretim biçerdöver için destek verilmelidir. 18- Kendi yürür hasat makinelerine kredi desteğinin arttırılması gerekmektedir. 19- Biçerdöverlerde kullanılan farklı ekipmanların desteklenmelidir. (başak yolucu gibi) 20- Zeytin hasat makinalarının kullanımı giderek artmakta ve konuda yasal ve gerekli düzenlemeler yapılması gündeme alınmalıdır. 21- Kendi yürür hasat makinalarının kontrolü için tarım makinaları veya biyosistem mühendisliği mezunlarına görev verilmelidir. 22- Öğrencilere staj konusunda firmalar tarafından destek verilmelidir. 23- Ortak makine kullanımı desteklenmelidir. Kırsal kalkınma programı kapsamında çiftçi birliklerine biçerdöver desteği verilmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır. 24- Kendi yürür hasat makinaları ile ilgili firmalara ar-ge desteği verilmelidir. 25- GTHB tarafından gerçekleştirilen G sınıfı iş makinesi sertifika kursları yönetmelikteki asgari gerekleri yerine getiren firmaların merkezlerinde firmalarla işbirliği halinde yürütülebilmelidir(GTHB Elemanları denetimi ve gözetiminde). 26- Yurtdışından ikinci el kendi yürür hasat makinesi ithali durdurulmalı. Sıfır yaş esas olmalıdır. Bu amaçla Dış Ticaret Müsteşarlığı ile mutabakata varılmalıdır. 27- Kendi yürür hasat makineleri çalıştırmada vergilendirme sisteminin gözden geçirilerek eksikliklerinin giderilmesi için TZOB ve Maliye Bakanlığı ile işbirliği içine girilmesi gerekmektedir. Kaynaklar: Kontrollerin Yeterinci Yapılmaması - FAO 2007, http://www.fao.org/statistics/en - Tuik, 2013, www.tuik.gov.tr Köy-Koop Haber Eylül 2014 KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli okurlar, Sizlere bu sayıda, Moğolistan’dan uzun süre kominist sistemde kaldıktan sonra, bugün AB’deki kooperatifler bile şapka çıkartacak kadar güzel işler yapan bir hikaye sunacağız. Özellikle pazara müdahale, pazarlama, şeffaflık ve güven konusunda herkesin çıkartacağı dersler içeriyor. 30 Ağustos Zafer Bayramınızı övünçle ve kıvançla kutlarız. Sosyal Sistem Dâhilinde Sürdürebilir Ticaret Buyan-Undral Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Moğol Tarım Kooperatifleri Ulusal Birliği’nin en büyük üye kooperatiflerden birisidir. Moğol hükümeti ve yerel yönetimi BuyanUndral‘ın yaptığı faaliyetlere çok değer vermiş ve 2000 yılında Moğol Tarım Kooperatifleri Ulusal Birliği’nin (NAMAC) en iyi kooperatif ödülünü, 2003 yılında Moğol Gıda, Tarım ve Hafif Sanayi Bakanlığı’nın (MOFALI) en iyi ulusal kooperatif ödülünü, 2004 yılında Moğol Tarım Kooperatifleri Ulusal Birliği’nin (NAMAC) tarım kooperatifi modeli ödülünü, 2005 yılında Gobi-Altay eyaletinin en iyi öncü kuruluşu ödülünü ve 2007 yılında da Gobi-Altay eyaletinin en lider tarımsal sektörü ödülü gibi çok sayıda ödülü ve bunlarla birlikte ikramiyeyi almıştır. Moğolistan’da 1990 Demokratik Devriminden önce 225 tane büyük kolektif çiftlikleriyle övünüyordu. Bu tarihten sonra bu kolektif çiftliklerden çoğu özelleştirilmiş ve daha sonra yıkılıp dağılmışlar. Bu süreçte ayakta kalan kolektif çiftlik sayısı çok az kalmış ve her biri kooperatif modelinde yeniden düzenlenmiş. Bu düzenleme sonrasında Moğol Tarım kooperatifleri Ulusal Birliğinin en büyük üyesi olan Buyan-Undral kooperatifi kurulmuş. Undral kollektif çiftliği kuruluşundan 36 sene sonra özelleştirilmiş. Çiftliğin hayvanları, barınakları ve ambardaki stokları özelleştirilip ve mülkiyetleri üye ortaklara geçmiş. Ama ofis binası ve ambarlar gibi taşınmaz mallar olduğu gibi kalmış ve bu demirbaşlar yeni modern kooperatif olan BuyanUndral’ın temelini oluşturmuş. Buyan-Undral kooperatifi 1993’te 213 ortakla Gobi-Altay eyaleti Dariv soum’da kurulmuş. Bir yandan tüm ortaklarını korurken, diğer yandan eski bir kolektif çiftlik tabanında kurulup faaliyetlerini yeniden düzenleyen çok başarılı kooperatif olmuştur. Dariv-soum Moğolistan’nın kuzey bölgesinden çok uzak olup, başkent Ulanbatur’dan yaklaşık 1400 km uzakta ve köye ulaşmak için beton yolların ve elektriğin olmadığı çok az gelişmiş altyapısıyla eyalet merkezine 280 km uzaktadır. Bölge az gelişmişliğine rağmen, Buyan-Undral Moğolistan’nın en büyük ve en güçlü tarımsal kalkınma kooperatifi haline gelmek amacıyla faaliyetlerini, ortaklarını ve faaliyet alanlarını başarılı bir şekilde genişletmektedir. Günümüzdeki kooperatif, ofis binalarına, araziye, alışveriş merkezine, depoya, otele, bir fırına, seralara, mobilya üretim tesisi, asitleme ve konserve dükkânına, kantine, ara- ca, yün basma makinesine ve diğer ekipmanlara sahiptir. Ortakların kooperatife olan yükümlülüğü hayvancılık üretiminin en az %60’nı kooperatife pazarlamaktır. Eğer bu yükümlülüğü yerine getirirlerse kooperatif dükkânları, onlara %10 iskonto vermekteler. Kooperatif ortaklarının hayvancılık ürünlerini piyasa fiyatı üzerinden almakta ve piyasaya ilk işlem olarak sunmaktalar. Kooperatifin ortaklarına sağladığı fiyat telafisi, ortakların tarımsal ürünlerini satın alan ve ilk işlemden sonra ambarlarda depolayan ve sezon bittiğinde ve fiyatlar arttığında pazarlayan bir kooperatif faaliyeti halinde sürdürülüyor. Kooperatif faaliyetlerinin bu kısmı ortaklarını katılıma teşvik ediyor ve gelirlerini destekliyor. Kooperatif ortaklarının yükümlülükleri, fiyat telafileri ve kar payı dağılımı, ortakların sermaye payı her bir ortağın gözlemine açık konular hakkında bilgilendiren bir heyet kurmuşlar. Aynı zamanda bu heyet, kooperatif faaliyetleri hakkında ortakları bilgilendiriyor ve böylece ortakların faaliyetlere karşı şeffaf bir bakış açısına sahip olmaları sağlıyor. Kooperatifin Sutai adlı alışveriş merkezi, bölgedeki en büyük perakende dükkânlarından biri ve ortaklara ve yerel halka hizmet sunuyor. Ortaklar ve çiftçiler alışveriş merkezinde ihtiyaçları olan malları sipariş edebiliyorlar ve bu tüm tüketici mallarının yerel taleple tanışmasını sağlıyor. Süt ürünleri ve yün yazın, kaşmir yün ilkbaharda üretildiği, kışın ise hayvan kesiminde zirve yapan bir sezon olduğu için kooperatif ortaklarının geliri özellikle mevsimsel oluyor. Çoğu ortak nakit paraya sahip değildir ama Sutai alışveriş merkezine hayvansal ürünlerini değiş tokuş ederek ihtiyacı olan malları almak için her zaman gelebiliyor. Aynı zamanda ortaklar dükkâna gecikmeli olarak ödeme yapabiliyorlar. Daha önceden satın aldıkları mallar için ödenme yapılmadığına dair bir kanıt olmamasına rağmen, burada ortaklar arasında güven çok önemli rol oynuyor. Buyan-Undral kooperatifi insanların hayat kalitesini geliştiren hizmetler sunarak ve kırsal kalkınmayı geliştirerek nerede yaşarsa yaşasın birçok insanın ve topluluğun hayatını değiştiren kooperatif kimliğine ilişkin güzel bir örnek. 19 Bitkisel Yağ İthalatçısı Ülke Olmaktan Memnun muyuz? Bitkisel yağ dengeli ve sağlıklı beslenmemiz için ihtiyaç duyduğumuz gıdalardan biridir. Mutfaklarda olmaz ise olmaz gıdalardandır. Bu nedenle geçmişte pazarda yağ sıkıntıları yaşanan dönemler karaborsa satışların oluştuğu kıtlık dönemleri olarak anılarımızda yer almaktadır. Dünyada yağ elde edilen ürün yelpazesi geniş olmakla birlikte ülkemizde bitkisel yağ üretimi için kullanılan tarım ürünlerinin başında Ayçiçeği, Pamuk ve Zeytin gelmektedir. Soya, Kanola, Aspir ve bazı ürünlerden yağ elde edilmekle birlikte pazar payları düşüktür. Ülkemizde her yıl yaklaşık 700 bin ton bitkisel yağ tüketilmektedir. Tüketilen yağın % 85’ini ayçiçeği yağı oluşturmaktadır. Ülke ihtiyacının 400-450 bin tonu yerli üretimle karşılanmaktadır. Buna karşılık ülkemizdeki yağ fabrikalarının kapasitesi 1-1,5 milyon tondur. Neredeyse kapasitemizin % 50’sini kullanmaktayız. Bitkisel yağ üretimi böylesi önemli bir ürün olmakla birlikte ülkemizde yıllardan beri konuştuğumuz üretim açığı olan üretim alanlarından biridir. Sorun olarak yağ bitkileri üretiminin yeterli olmaması görülmektedir. Aradan geçen onca yıllara rağmen bitkisel yağ açığını kapatacak bir çözüm ne yazık ki üretilememiştir. İşin üzücü tarafı ülkemizde bu açığı sahip kapatacak potansiyel olmasına rağmen bu sorun bir türlü gündemden düşmemiş, tarım ürünü ithal kalemleri arasında bitkisel yağlar yerini korumuştur. Neden bu sorunu bugüne kadar çözmedik sorusu sorulduğunda verilen cevaplar hiçte inandırıcı gelmiyor. Bir tarafta ülkemizin yağ ihtiyacı var. Diğer tarafta yeterli üretim potansiyelimiz mevcut. Ülkemizde ihtiyacımızı karşılayacak yağ işleme kapasitesinin olması hatta bu kapasitenin ihtiyacın çok üstünde kurulmasıdır. Ülkemizde kurulu tesislerinde ihracat yapmaları ve bu ihracatı artırma fırsatlarının olmasıdır. Yani hammadde yok, ihtiyacın üstünde kurulmuş yıllardan beri % 50’nin altında çalışan bir işleme kapasitesi var ve ithalat hız kesmeden devam ediyor. Bu ülke her yıl 3 milyar doların üstünde döviz kaybediyor. Kendi çiftçileri yerine yabancı çiftçileri desteklemeye devam ediyor. Tablo çok açıktır. Türkiye bitkisel yağ konusunda dünyadaki net ithalatçı ülkelerden biridir. Bir de bu konulara dünyadaki ve ülkemizdeki bitkisel yağların biyodizel olarak kullanımının artması kafaları daha da karıştırmaktadır. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde hammadde üretimi artırılmadığı bitkisel yağ ithalatımızın daha da artması kaçınılmazdır. Dışa bağımlı bitkisel yağ politikası ne bugün için güvenli ne de geleceğiz için güven vermektedir. Bu tablo bizlere ülkemizde bazı çevrelerin adeta ithalattan memnun olduğu görüntüsü uyandırmaktadır. Ne de olsa bundan dış pazardaki satıcılar ve iç pazarda bu işten menfaat sağlayan çevrelerde kazançlı çıkmaktadır. Ama ülkemiz ciddi döviz kaybına uğramakta, çiftçiler yağ bitkisi üretmekten uzaklaşmaktadırlar. İhtiyacımızın çok üstünde kapasiteye sahip neredeyse % 70 dışa bağımlı bir yağ sanayi de yeterli hammadde temin edemediğinde sorunlar yaşamaktadır. İthalata dayalı politikaların yağ sanayimizin dünya pazarlarındaki dalgalanmalardan etkilenmemesi mümkün de- Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] ğildir. Çünkü dünya pazarına sahip güçlerin ellerinde bulunan üretim ve pazar payları ile her an pazarı etkileme gücüne sahiptir. 2013 yılında ülkemizde yaklaşık 2,7 milyon ton yağlı tohum üretilmiştir. 2,06 milyon ton tohum ithal edilmiştir. Ayni yıl yağ arzı ise 2,7 milyon ton ham yağdır. Bunun içinde İthal edilen toplam ham yağ miktarı ise 1,4 milyon tondur. 2013 yılındaki yağ bitkileri üretimi ayçiçeği tohumu 1,4 milyon ton, pamuk tohumu 950 bin ton, soya tohumu 180 bin ton, kolza tohumu 102 bin ton, aspir tohumu 45 bin tondur. 2013 yılında yapılan yağlı tohum ithalatı ise ayçiçeği 732 bin ton, soya 1,07 milyon ton, pamuk 20 bin ton, diğer yağ bitkilerinden 238 bin tondur. 2013 yılında Türkiye’nin bitkisel yağ kullanımı 2,57 milyon tondur. Bunun 1.5 milyon tonu iç tüketimdir. (983 bin ton likit bitkisel yağ ve 523 bin tonu da margarin). İç tüketimde kullanılan likit yağında 824 bin tonu yani % 84’ü ayçiçeği yağı olmuştur. Geri kalan kullanımın 618 bin tonu sıvı yağ ve 153 bin tonu margarin olarak ihraç edilmiştir. Geri kalan 293 bin ton da yem, boya ve sabun sanayinde kullanılmıştır. 2013 yılında yağlı tohum ve türevlerine harcadığımız döviz miktarı yağlı tohum için 1,24 milyon dolar, ham yağ için 1,6 milyon dolar, küspe için 808 bin dolar olmak üzere toplam 3,65 milyon dolardır. Buna karşılık ithal ettiğimiz ürün miktarları 2 milyon ton yağlı tohum, 1,4 milyon ton ham yağ ve 1,7 milyon ton küspe olmak üzere toplam 5,1 milyon tondur. 2013 yılındaki ithalat ve ihracattaki durum ise şöyle görünmektedir. Soya fasulyesi ithalatı en çok başta ABD olmak üzere Arjantin ve Brezilya’dan yapılmıştır. Ayçiçeği tohumu ve ham yağı Ukrayna, Bulgaristan, Rusya’dan ithal edilirken ve palm yağı ise Malezya’dan ithal edilmiştir. 2013 yılında 772 bin ton yağ ihracatı karşılığında ise 1,08 milyar dolar döviz girdisi elde edilmiştir. İhracatın tamamına yakını dünyada en çok istikrarsızlığın yaşandığı başta Irak olmak üzere bölge ülkeleridir. Ülkemizde temeldeki sorun üretimden kaynaklanmaktadır. Hammad- de üretimimiz yeterli değildir. Üretim maliyetlerinin aşağısında kalan fiyatlar verilen bazı desteklere rağmen hala üreticiyi teşvik etmekten uzak görülmektedir. Yağlı tohum ve ham yağ ithal ettiğimiz ülkelerde üreticilere düşük fiyatlarla sunulan girdiler ve pazarlama destekleri dış ticarette de fiyatların daha düşük oluşmasına neden olmaktadır. Bu durumda sırf dış fiyatlar düşük diye iç ve dış piyasalardaki gerçekleri görmeden ithal ile sorunları çözme kısa vadede çıkış yolu olarak görülse de uzun vadede istikrarlı bir üretim politikası oluşturulmasını engellemektedir. Nitekim ülkemizde yıllardan beri uygulanan bu yöntem çözüm getirmek bir yana yağlı tohum üretimine zarar vermiştir. Kazanan yabancı çiftçiler ve ithalattan gelir eden çevreler kaybeden ise Türkiye olmuştur. Sektör hammadde bakımından dışa bağımlı olması temel sorundur. Madem hammadde yoktu da neden böylesi büyük bir kapasite oluşturuldu ve bu fabrikalar sorusu ve yıllardan beri yapılan ithalat ısrarı kafaları karıştırmaktadır. Yıllardan beri düşük kapasite ile çalışan sektörün durumu üzücü bir tablodur. Böylesi bir yapıda özel sektörden yağ bitkileri üretiminin artırılması noktasında çok şey beklenemez. Zaten finans olarak güçleri yetse idi bugüne kadar üretimin artması ve düşük kapasite kullanımına karşı sadece ithalat düşünülemezdi. Sonuç ortadadır. Bu konuda kesinlikle bir devlet politikası geliştirilmelidir. Bir saman ithalatında bir et ithalatında ayağa kalkan Türkiye yıllardan beri devam eden yağ ithalatı konusunda susmakta ve uyumaktadır. Bu tablodan ülkesini düşünen üreticiler, ülke tarımı için çalışanlar, tarıma gönül verenler, bazı sanayici ve ticaret adamlarımız haklı olarak rahatsızdır. Ama bazı çevreler durumdan memnun görünmektedir. Eğer gerçekten bir çözüm istiyorsak, ülkemizin kaynaklarını verimli kullanmak, ülke ekonomisine katkısını artırmak istiyorsak, bitkisel yağ güvenliğimizi garanti altına alma konusunda samimi isek, öncelikle üretim destekleri yeterli hale getirilmelidir. Üretici maliyetlerini dikkate alan ve üretimi destekleyen bir fiyat politikası izlenmelidir. İthalat yapılan ülkelerdeki girdi fiyatları ve üretim maliyetleri konusundaki gelişmeler izlenmeli ve geleceğe yönelik stratejiler çizilmelidir. Konuyu özel sektörün üstüne yıkarak çözme mantığından uzaklaşılmalıdır. Dünyada her geçen gün önemi artan biyodizel üretiminde yağlı tohumların kullanılması konusu da dikkate alınarak TMO benzeri bir yağ ofisi oluşturulmalıdır. Üretim, stok ve ithalat stratejilerinin sağlıklı şekilde oluşturulması sağlanmalı ve uzun vadeli politikalar geliştirilmelidir. Yağlı tohum üretiminin artırılması konusunda kooperatifler harekete geçirilmeli, bu konuda başarılı çalışmalar yapan başta Trakya Birlik olmak üzere tüm kooperatiflerin deneyimleri dikkate alınmalıdır. Hammadde üretiminin artırılmasında çözümün kooperatifler aracılığı ile geliştirileceği tüm paydaşlar tarafından bilinmelidir. Başta Amerika olmak üzere birçok ülkede de kooperatiflerin yağlı tohum ve yağ üretiminde pazarda etkin şekilde yer aldıkları ve sağlıklı politikalar uygulanmasına destek oldukları göz ardı edilmemelidir. 20 Eylül 2014 Köy-Koop Haber KIRSAL KALKINMA Yeni Nesil Kooperatifçilik-III »» Prof.Dr. Erkan Rehber’in, 2006 yılında Türktarım Dergisi’nin 171 sayısında kaleme aldığı ‘Tarımda Yeni Nesil Kooperatifler’ adlı makalesinden kaynak olarak yararlandığım, Yeni Nesil Kooperatifçilik konusunun üçüncü ve son bölümünde sizlere, Geleneksel kooperatifler ile Yeni nesil kooperatiflerin karşılaştırmasını aktaracağım. Yeni nesil kooperatifler gesermaye miktarı ürün tesleneksel kooperatifler limatı ile orantılıdır. Bir gibi ortağı üretici olan ve ortaktan, teslim etmeyi düher ortağın bir oya sahip şündüğü Belirli bir miktar olduğu kooperatiflerdir. ürün başına, değeri belli ABD’de bazı yeni nesil olan ortaklık paylarından kooperatiflerde, ortaklık alması istenir. Turgay SOLMAZ payına göre oy kullanma Geleneksel kooperatifler yönünde eğilimler olduğu Köy-Koop Genel Müdürü minimum bir ortaklık payı da belirtilmekte. ile sermaye yaratmaya çalıGeleneksel kooperatifler genellikle öl- şır. Sermayenin bu yoldan sağlanıyor olçek ekonomisi ve pazar gücü kazanma ması, daha çok ortağa sahip olma amaamacıyla, daha çok ürün alma ve işleme- cıyla da uygun düşmektedir. Daha önce yi amaçlarken, yeni nesil kooperatifler, de belirtildiği gibi geleneksel kooperaortak sayısı ve ürün miktarının saptan- tiflerde zaman içerisinde, dağıtılmayan masında karlılık ilkesini önde bulun- dönem fazlaları veya ürün ödemelerindurmaktadırlar. den kesilen paylarla sermaye artırılmaGeleneksel kooperatifler genellikle açık ya çalışılır. Yeni nesil kooperatiflerde üyelik uygulamasına sahiptir. Koşullara ortakların önceden (kuruluşta) daha büuygun olan her üretici için üyelik açıktır. yük miktarlarda sermaye yatırmalarına Yeni nesil kooperatiflerde ise sınırlı sa- gereksinim duyulmaktadır. Bu miktar her ortak için aynı olmayıp, ortağın koyıda veya kapalı ortaklık vardır. Geleneksel kooperatifler, ortak ürünle- operatife her yıl teslim etmeyi düşündürinin tamamını veya tamamına yakınını ğü ürün miktarıyla orantılıdır. almayı hedefler. Yeni nesil kooperatiflerde ise üye, belirli bir miktar ürünü sözleşmeli yetiştiricilik ilişkisi içinde kooperatife teslim etmek durumundadır. Üretimin düşük veya fazla olmasının sorumluluğu kooperatife değil, üreticiye aittir. Yani üreticinin ürünü fazla olduğu zaman kooperatif dışına satmak durumunda iken, ürün az olduğunda da dışardan ürün alarak kooperatife teslim etmek zorundadır. Ürün bedellerinin ödenmesinde de farklılıklar bulunmaktadır. Ortak ürünlerini alıp-satan geleneksel tarım satış kooperatifleri, genellikle ürünü pazarlandığı zaman pazar fiyatına yakın bir değeri öder. Yeni nesil kooperatifler ise sözleşmede belirtilen fiyatı öder. Geleneksel kooperatiflerde, kar veya dönem fazlalarından nakit olarak ödenen oran % 20-35 kadar olup, arta kalan miktar daha sonra kooperatifin geri ödeme planına göre dağıtılır. Yeni nesil kooperatiflerde nakit ödeme oranı daha fazladır. Kooperatif kurulurken her bir ortak ürün teslim hakkı elde etmek için kooperatife bir kuruluş sermayesi ödediğinden her yıl daha yüksek miktarda nakdi risturn alabilir. Kooperatiflerde havuz sistemi, ortaklara yapılan ödemelerde kullanılan bir yaklaşımdır. Yeni nesil kooperatiflerde daha yaygın kullanılır. Ödemeler belirli bir havuzda toplanır ve bir sistem içinde ortaklara ödeme yapılır. Yatırım sermayesi sağlanması konusundaki ortak sorumluluğu dikkate alındığında geleneksel kooperatiflerle yeni nesil kooperatifler arasında önemli farklar vardır. En önemli fark başlangıç sermayesinin oluşmasındadır. Yeni nesil kooperatiflerde ortağın yatıracağı KİTAP Geleneksel kooperatiflerde ortaklık payları çok düşüktür. Yeni nesil kooperatiflerde ise bu miktar çok yüksektir. Ancak, bunlarda da genellikle bir ortağın alabileceği toplam miktarla sınırlıdır. Kooperatifle ilişkilerini azaltmak isteyen ortak, kendi ortaklık hisselerini kooperatiften daha fazla yararlanmak isteyen ortağa satabilir. Kooperatifler belirli koşullarda kooperatif ortak paylarına bedelini ödeyerek el koyabilirler veya alabilirler. Yeni nesil kooperatiflerde böyle bir uygulama beklentisi yoktur. Ortaklar ana sözleşmenin öngördüğü şekilde ortaklık paylarını satabilirler. Geleneksel kooperatiflerde ortaklıktan çıkmada, ortaklık payları ve biriken sermayeler ancak itibari değeriyle satış yoluyla geri alınabilir. Yeni nesil kooperatiflerde, ürün satış taahhüdüne bağlı sermaye payları, bu payı almak için gerekli niteliklere sahip bir üye veya üreticiye satış yoluyla devredilebilir. Yönetim kurullarının onayına bağlı olan bu devir işlemi, tarafların aralarında anlaştıkları fiyattan gerçekleşir ve satıcının başlangıçta ödediği değerden az veya fazla olabilir. Kaynak: -Prof.Dr. Erkan Rehber, Türktarım Dergisi, Eylül-Ekim 2006, Sayı:171, s. 40-43 -http://www.erekonomi.com/YeninesilKoop.pdf Prof.Dr. Erkan REHBER • Kooperatifçiliğin Tarihçesi • Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması • Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri • Kooperatif Teorisi • Dünya ve Türkiye'de Kooperatifçilik • Kooperatiflerin Geleceği www.ekinyayinevi.com Stratejik Planlar »» Kooperatiflerin kamunun diğer kurumlarında olduğu gibi “Stratejik Planları “ hazırlama zorunluluğu ortaya çıkınca önce eğitimler ve planlama çalışmaları vs. başladı. Aslında iyi de oldu. Biraz gerçekçi olursak birçok kooperatifin, planlama, hedef, amaç, strateji gibi kavramlarla bir ilişkisi olduğu söylenemez. Mevcut şartlarda, ağırlıklı olarak konu devletin verdiği desteklerin miktarıdır. Uğraşılan tek konu da budur desek yeridir. Hiç kimse çıkıp demez ki ‘kardeşim sen bütün Türkiye’de örneğin (x) ürünü üretiminde birim ürün miktarı başına destek veriyorsun.’ Ama Orta Anadolu’da ve Doğu Anadolu’da verim dekar başına bir birim ise başka yerde üç katı olabiliyor. Ayrıca oralarda ikinci ürün de üretilebiliyor. Bu durumda bırakın uluslararası rekabeti oradaki üretici veya kooperatifler diğerleriyle nasıl rekabet edecek. Söylemek istediğim kooperatiflerin yeni stratejiler üretmede daha aktif olmaları gerektiğidir. Stratejik plan stratejik yaratıcılık ile birlikte bir anlam ifade eder. Yoksa rutin işleri planlamak bunları beş yıla yaymak değildir. Siz stratejik planları yaptınız ama beş yılda dünyada çok şey değişti, bu planları ne yapacaksınız? Yaptığınız planlar doğrultusunda mı gideceksiniz? Yoksa her şeyi bir yana bırakıp değişimlere ayak mı uyduracaksınız? Strateji planlanmaz. Stratejik niyetler değişime uyan koşullarda planlanır. Stratejik niyet bir anlamda hayallerinizdir. John F. Kennedy “ 1960’lı yılların sonunda aya ayak basan ilk millet olacağız” dediğinde ne kendisi ne de NASA bunun nasıl olacağını bilmiyordu. Bu Amerikan ulusunun hayali oldu ve sonrasında gerçekleşti. En başta kooperatiflerin kendilerini nasıl tanımladıkları çok önemlidir. Kendilerini nerede görüyorlar. Bugünkü durum nedir. Üretici mi, pazarlamacı mı yoksa her ikisini de bir arada bulunduran bir kurumsal yapı mı? Diğer taraftan Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü [email protected] kamu kooperatifleri nasıl görüyor, kooperatiflere biçilen rol nedir, tarımsal ürünlerde bir denge unsuru olarak mı düşünülüyor, hazırlanmış olan ulusal strateji belgesin- de bu soruların yanıtı var mı gibi veriler sabit olmalıdır ki bunların üzerine stratejik niyet yaratılsın. Önemle belirtilmesi gereken husus, kamu paydaş olarak bu çalışmanın doğrudan içinde olmalıdır. Adına ne derseniz, Stratejik Planlama, bir kuruluşun bulunduğu nokta ile ulaşmayı arzu ettiği durum (niyetleriniz) arasındaki yolu tarif eder. Kuruluşun amaçlarını, hedeflerini ve bunlara ulaşmayı olanaklı kılacak yöntemlerin belirlemesini gerektirir. Uzun vadeli ve geleceğe dönük bir bakış açısı taşır. Ancak dünyadaki değişimleri göz önüne almazsanız, statükoyu koruyum derseniz, asıl hedefe yani başkalarıyla rekabet edebilme şansını kaybedersiniz. Globalizasyon, teknolojik gelişim ve toplumsal değişim nedenleri ile radikal ve yenilikçi kurumlar daha fazla kabul görmekteler. Dünyanın en büyük danışmanlık şirketlerinden McKinsey’in on sekiz yıl önce Gary Hamel’e yaptırdığı bir araştırmada yaratıcı ve devrimci stratejiler için on temel ilke öneriyor. Çalışmalarınızda faydalı olur düşüncesiyle bunları özet olarak aktarıyorum.* 1. Stratejik planlama strate- jik değildir. Stratejik planlama birçok kurumda takvime bağlı ritüelden ibarettir. Temel sorun, planlama ile strateji oluşturma arasında ayrım yapamamaktan kaynaklanmaktadır. 2. Strateji oluşturma sert değişimler içermelidir. Alanınızda kabul görmüş her şeyi sorgulayın. Bu inanışları ortadan kaldırınca ne gibi yeni fırsatların ortaya çıkacağını tartışın. 3. Darboğaz şişenin tepesindedir. Her kurumda statükonun çok güçlü savunucuları vardır. Bunlar ” üst yönetim” olarak adlandırılır. Örgüt piramidini ters çevirmeyi düşünmelisiniz. 4. Her kurumda sektör devrimcileri vardır. Orta kademe yöneticileri radikal fikirleri söylemek istemezler. Bunları bulup ortaya çıkartın. 5. Değişim sorun değildir. Sorun kişilerin değişimi sahiplenmemesidir. 6. Strateji oluşturma katılımcı olmalıdır. 7. Herkes bir strateji eylemcisi olabilir. Çalışanlar buna gönüllüdür, yeter ki fırsat verilsin. 8. Yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya politikalar birbirinin alternatifi değildir. Radikal strateji yaratma sürecinde üst yönetim “hâkim” değil, öğrenci rolünü oynamalıdır. 9. Sonu, en baştan görmek mümkün değildir. Strateji yaratma açık uçlu bir süreç olmalıdır. Esneklik, yaratıcı fikirleri teşvik, stratejik plan mantığından çok daha sağlıklıdır. Sürprizler hayatın gerçekleri, planlar ise yanılsamalarıdır. 10. Öngörü ve perspektif en az elli IQ değerindedir. Aydınlanma olmadan devrim olmaz. Bulunduğunuz sektörde devrim yapmak istiyorsanız dünyaya yeni bir bakış açısıyla, yeni bir objektifle bakmalısınız. “Bir kurumun stratejik kapasitesini belirleyen yeni yatırımları değil, hayal gücüdür.” * A.Kırımlı, “Yeni Dünya’da Strateji ve Yönetim” Aralık 2004, Ankara 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun... BİLMERGRUP 30 Ağustos, yoksul ve ümitsiz bir halkın diriliş ve bağımsızlığı uğruna verdiği var olma savaşının taçlandığı bir gündür. Emperyalist ülkelere karşı ezilen tüm mazlum halkların, özgürlük direnişine güç ve cesaret vermesi ‘Zaferin’ ne denli anlamlı ve önemli olduğunu ortaya koymuştur. Köy-Koop Merkez Birliği Köy-Koop Haber Eylül 2014 SAĞLIK 21 Elma Suyu İçin Anne ve Babalar Dikkat: Bonzai… »» Elma suyu içmek nelere iyi gelir? »» Gençler arasında giderek yaygınlaşan ve büyük bir tehlikeye dönüşmeye başlayan Bonzai ile ilgili Milliyet gazetesine açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Bekir Sami Uyanık’ın verdiği bilgiler, konunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. • Elma suyunun tam bir sağlık deposu olduğundan haberiniz var mıydı? Hem lezzetiyle, hem de sağlığıyla elma suyunun yararları. • Elma suyu metabolizmayı hızlandırır ve idrar miktarını artırır. Kilo sorunu olan kişilerin ödemi atmasını sağlar. • Günde bir bardak elma suyu ile kandaki kolesterol oranınızı dengeleyebilir kalp ve damar sağlığınızı koruyabilirsiniz. • Aç karnına içilen bir bardak elma suyu kanı temizler toksinlerin atılmasına yardımcı olur. • Uykudan önce içilirse rahatlatır ve uykuya geçişi kolaylaştırır. • Mide bulantısını engeller sindirimi kolaylaştırır. • Gastritten kaynaklanan yanmaları hafifletir. • Gastritten kaynaklanan yanmaları hafifletir. • Enerji verir. • Cildi güzelleştirir ve genç kalmasını sağlar. • Rejim yapanların tatlı yeme arzusunu giderir. • Kalbi güçlendirir. • İdrar yolları şikâyetlerini hafifletir. Yemekten Sonra Yapılmaması Gerekenler »» Uzmanlar yemekten sonra yapılmaması gereken bazı noktalara dikkat çekiyor. Uzmanlar tarafından yapılan araştırmalara göre, yemeğin hemen ardından yakılan tek bir sigara, 10 sigara içmeye eşdeğer sayılıyor. Türk kültürünün en önemli alışkanlıklarından biri olan yemek üstüne çay içmek de sağlık açısından faydalı görülmüyor. Yemeğin hemen üstüne yenilen meyve, midenizin hava ile dolmasına sebep oluyor. Meyveyi yemekten 1 saat önce veya yemekten 1-2 saat sonra yemeniz sağlığınız açısından daha faydalı olacaktır. Yemekten sonra kemer gevşetmek, bağırsak düğümlenmesine sebep olabiliyor. Yemeğin hemen ardından uyumak da sindirim sisteminin yeterince ça- lışamamasına ve bağırsak iltihaplanmalarına ve mide rahatsızlıklarına sebep olur. Yemekten hemen sonra alınan duş, kan akışını el ve ayaklara doğru çoğaltırken, mide etrafında kan akışını azaltır. Yemekten hemen sonra yürüyüş yapmak da sakıncalı. Dut’un Faydaları Ülkemizde sıklıkla yetiştirilen ve çok tüketilen dut meyvesinin sayısız faydası bulunuyor. Potasyum, tiamin, kuersetin, niasin, kalsiyum, demir, B ve C vitamini, organik asitler içermektedir. Kalori değeri oldukça yüksektir, enerji deposudur, iştah artırır. Halsizlik ve yorgunluk için faydalıdır. Kansızlık sorunu yaşayanlarda düzenli tüketimi önerilir. İltihap giderici özelliği vardır, ağız yaralarında, bademcikte, diş eti hastalıklarında faydalıdır. Bebeklerde oluşan pamukçuk için etki- lidir. Çocuklarda zeka gelişimi için tüketilmelidir. Sindirim sistemini hızlandırır, kabızlık sorunu yaşayanlarda olumlu etkisi vardır. Barsak pazazitleri için de tüketilebilinir, parazit düşürücü ender besinlerdendir. Astım ve akciğer hastalıklarında olumlu etkisi bulunmaktadır. Sakinleştirici özelliği vardır, stresli anlarda yağlı ve şekerli yiyecekler yerine tercih edilebilinir. Özellikle şeker hastalarının ve insulin direnci yaşayan kişilerin dut meyvesini dikkatli tüketmeleri gerekiyor. Dt. Coşkan ARAS KİME NİYET KİME KISMET Genç dişhekimi yeni gelen son Afet bir kahkaha patlatır; hastasını içeri aldığında gözlerine - Hemen tedaviye başlayalım dokinanamaz. torcuğum. Çok güzel bir sarışın afet içeri gi- Tedaviler bir çırpıda biter, sıra rer, rahat hareketlerle cilveli cilve- ödemeye gelir. Hekim sabırsızlanli koltuğa oturur. maktadır. - Doktorcuğum pek param yok ama Afet bekleme salonuna doğru ilerler; bana bir fiyat çıkarır mısın önce? - Ödeme için gelir misin babaanneDişhekimi, hastanın hareketlerin- ciğim, doktor beyi fazla bekletmeden cesaretlenip: yelim!!! - Hımm, şu öndeki dolgu, yanaktan bir öpücük. Afet gülümser. - Şu arkadaki dolgu öbür yanaktan iki öpücük. Afet daha işveli güler. - Şu en arkadaki derin dolguya da dudaktan bir öpücük. Bonzai nasıl bir maddedir? Dünyada Spice, Bonzai Citrus, K2, Jamaican, Scope, Smoke gibi isimlerle bilinen, bazı kurutulmuş bitki yapraklarına emdirilmesiyle sıvı ve toz şeklinde ambalajlanıp sağlığa zararlı olmadığı algısı oluşturularak piyasaya sürülen; Bonzai, esrara benzer etkilere neden olan ve metabolizmayı tamamen tahrip eden uyuşturucu bir maddedir. Bu sentetik kannabinoidler, hastalıkların teşhis ve tedavisi amacıyla laboratuvarlarda geliştirilmiştir. Ancak, uyuşturucu olarak pazarlanan bonzai ürünleri içindeki, çok farklı miktar ve çeşitteki bu sentetik maddeler, doğal esrar ve eroine göre çok daha tehlikeli etkileriyle, beyin hücrelerinde kısa sürede hasara yol açar, şizofreniye benzer bir durum ortaya çıkarır ve ani kalp durmalarına neden olur. Bonzai alındıktan sonra vücuttaki etki süresi, içindeki etken maddelerin çeşidine ve dozajlarına göre değişir ve saatlerce de sürebilir. Özellikle Alkol ile birlikte kullanıldığında halüsinasyonlar, panik ataklar, kusmalar daha sık ve ağır olur. Ne yazık ki, ölüm tribi (vücudundaki uyuşmalardan dolayı felç olacak hissine kapılma, bayılacak gibi olma, kalp kriziyle öleceğini düşünmek gibi içinden çıkamadığı hallerle çok yoğun bir korku ve sıkıntının yaşandığı, bir bakıma panik atak geçirme halidir) denilen bir tür panik atak geçiren birçok insan, yasadışı madde kullanımı nedeniyle Hastaneye gidememekte ve bu vakalar ölümle sonuçlanabilmektedir. Laboratuvar testleri ile Bonzai kullanıldığı tespit edilebilir mi? Yasadışı birçok uyuşturucu madde gibi Bonzai kullanılıp kullanılmadığı, idrar, kan, tükürük, saç ve ter testleri ile belirlenebilir. Ancak, hastane laboratuvarlarında çoğunlukla, daha kolay ve hızlı sonuçlar alındığı için, negatif ve pozitif test sonucu veren idrar testleri kullanılır. Daha sonra ise, bu test sonuçları yorumlanarak çok daha hassas ve spesifik doğrulama testi ile teyit edilir. Bonzain kullanımının belirtileri nelerdir? Bonzai kullananlarda, vücut sıcaklığı yükselir, Ağrı duyusu azalır, hareketleri yavaşlar ve yüz ifadesi donuklaşır. Vücutlarını, kol ve bacaklarını farklı bir pozisyona sokarlar ve uzun süre öyle kalırlar. Bonzai, vücutta doğal olarak bulunan kannabinoidlere göre, beyinde bulunan CB1 ve bağışılık sistemi ile ilgili CB2 reseptörlerini çok daha güçlü uyardığından etkileri daha uzun sürer. Bu nedenle Bonzai kullanımında ölüm oranları daha sık görülmektedir. Bonzai kullanımının başlıca belirtileri şunlardır; • Baş dönmesi, • Halüsinasyon, hafıza kaybı, duygu ve düşünce bozuklukları, oryantasyon bozukluğu, • Görme ve işitme ile ilgili, algıda bozukluklar, • Geçici felç durumu, bilinç kaybı • Ağrılı uyaranlara duyarsızlık, nöbetler ve koma, • Çarpıntılar, ritim bozuklukları, kalp atışlarının artması, nabız yükselmesi, kan basıncında (tansiyonda) hızlı düşme, şok, kalp krizi • Nefes darlığı, öksürük, kas kasılması, göğüs ağrıları, • Ağız kuruluğu, bulantı ve kusma, yutma güçlüğü, • Karın ağrıları ve kanamalar gibi mide bağırsak etkileri, • Hareket bozuklukları, kaslarda ağrı, sertlik ve kramplar, • Kan şekeri düşüklüğü • Açlık hissi, sıvı kaybı, iştah bozuklukları, • Elektrolit bozuklukları, vücut ısısının yükselmesi, aşırı terleme gibi metabolik bozukluklar. Kimler tehlike altındadır? Uyuşturucu madde kullanımına sebep olan birçok sorun ve faktörler, Bonzai kullanımında da geçerlidir. Ergenlik döneminde hassaslaşan gençler başta olmak üzere, özellikle ailevi, sosyal ve kişisel olarak sorun yaşayan 15-30 yaş arasındaki bireyler uyuşturucu tacirlerin ve aracılarının tercih ettiği Bonzai risk grubunu oluşturur. Tatil Sonrası Çocukların Okula Uyum Sorunu Nasıl Aşılabilir »» Öğrencilerin tatil sonrası okula uyumunu sağlamak için aileler ne yapmalı? Herçocuk için okula dönüş ve tekrar okul temposuna uyum sağlama farklı duygular uyandırabilir. Bir çocuk okula çok kısa zamanda uyum sağlarken başka bir çocuk için bu biraz daha fazla zaman alabilir. Tatil sonrası okula uyumu etkileyen birçok faktör vardır. Çocuk tatil süresince yeterince dinlendi mi? Kendine yeterince zaman ayırdı mı? Yoksa tatili okuldaki eksiklerini kapatmak için ders çalışarak mı geçirdi? Bunları sorgulamak gerekir. Yeterince dinlenmeyen, tatil yapamayan çocuklar için okula dönmek zor gelecektir. Bu nedenle tatilde çocukların yeterince dinlenmesine fırsat vermek gerekir. Tatil sonrası okula uyumu kolaylaştıracak önerilerde bulunan Psikologlar, çocuklara bir hafta önceden ‘okullar açılıyor’ diyerek sürekli okul sorumluluklarını hatırlamanın sakıncalı olabileceğini belirtiyorlar. Çocuklar zaten okulların açılmasına bir hafta kaldığını ve okul dönüşü sorumluluklarının tekrar başlayacağının farkındalar. Çocuğunuza okulun başlamasına birkaç gün kala okulun başlayacağı günü hatırlatabilir ve okula hazırlık yapmasını isteyebilirsiniz. Okulun açılmasına bir gün kala ise okul formasının ve çantasının hazırlanmasına destek olabilirsiniz. Uyku Düzeni Çok Önemli Çocukların tatil süresinde uyku düzeninin değişir, uyku düzeninin okula uyumunu kolaylaştırmak için birkaç gün fırsat verilmesi gerekiyor. Çocuğunuz okuldan geldikten sonra kaç saat oyun oynayacak, kaç saat dinlenecek ve ödevlerini hangi saatler arası yapacak bilirse çocuğunuza bu sorumluluklarını sürekli hatırlatmak zorunda kalmazsınız. Çocuğunuz okulun başladığı ilk hafta okul sorumlulukları konusunda biraz tembel davranabilir. Bu konuda çocuğunuza anlayışlı olmalı ve biraz zaman vermelisiniz. Çocuğunuza okuldan eve gelince ‘okul nasıl geçti, derslerde nasıldı?’ gibi sorular sormayın. Çocuğunuz okul konusunda konuşmak isterse konuşabilirsiniz. Çocuğunuzu arkadaşlarıyla veya kardeşleriyle okula uyumu ve performansı açısından kıyaslamayın ve onları örnek göstermeyin. Her çocuğun farklı özellikleri ve ayrı yetenekleri vardır. Çocuğunuzun çocuk olduğunu, oyuna ve eğlenceye ihtiyacı olduğunu unutmayın. Çocuğunuza ders çalışması dışında oyun da oynamasına fırsat verin. Özellikle çocuğunuzun dışarıda arkadaşlarıyla oynaması için motive edin. 22 Eylül 2014 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER EYLÜL 2014 TARIM FUARLARI TAKVİMİ EYLÜL AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Güzlük ekimler için toprak sürümü yapılır. Sürülmüş tarlalara ekim için ikileme ve üçlemesi yapılır. Sürümle birlikte gübreleme de devam eder. b) Özellikle soğuk bölgelerde hububatta erken ekim amacıyla bu ay ekim başlar. eder. Hasad edilen meyveler ambalajlanır. Pazara sevkedilir. Muhafaza edilir ve değerlendirilir. Yeşil zeytin salamurası amacıyla hasat yapılır. SEBZECİLİK a) Bazı bölgelerde kışlık sebzelerin ekimi ve fidelerinin dikimi devam eder. c) Endüstri bitkilerinde sulama, çapalama ve diğer bakım işleri devam eder. 04.09.2014 - 07.09.2014 TRAK SHOW 2014 Traktör, Taşıyıcı Ekipmanlar, Tarım Makine ve Ekipmanları Fuarı- İFM Yeşilköy Traktör, Biçerdöver, Taşıyıcı Ekipmanlar, Toprak Hazırlama, Ekim ve Dikim Makineleri, İlaçlama, Hasat, Bahçe, Sera ve Hayvancılık Ekipmanları Meridyen Fuarcılık d) Meralarda otlatmaya bazı bölgelerde devam edilir. Çayırlıklar ve yem bitkilerinin son hasatları yapılır. Hasıl, mısır ve diğer yeşil yemlerin silajına başlanır. e)Hayvan hastalıkları ve zararlıları ile mücadele devam edilir. d) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele edilir. e) Hasat ve harman işleri yürütülür. Tütünlerde kırma, pamukta hasat devam eder. Diğer endüstri bitkileri ve bostanların hasadı yapılır. TAVUKÇULUK MEYVECİLİK b) Sebzelerde sulama, çapa ve diğer bakım işleri yapılır. Sebzelerden tohum alınır. 18.09.2014 - 21.09.2014 c) Çeşitli zararlı ve hastalıklarla mücadele yapılır. GIDA-TEK 2014 Gıda ve İçecek Üretim Makine ve Teknolojileri, Gıda Güvenliği, Katkı ve Yardımcı Maddeler Fuarı- Tüyap İstanbul Sıvı Gıda, Et, Süt, Unlu- Çikolatalı Mamüller, Üretim Makine Sistem ve Ekipmanları, Gıda Güvenliği, Kalite Kontrol Cihaz ve Sistemleri, Soğutma, Havalandırma, Depolama Reed Tüyap Fuarcılık d) Her türlü sebze hasadı yapılır. Bazı bölgelerde son turfanda sebzelerin hasadına başlanır. 18.09.2014 - 21.09.2014 Agroexpo Eurasia Tarım, Tarımsal Mekanizasyon, Seracılık, Hayvancılık Teknolojileri Fuarı-İzmir Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohum, Fidan, Gübre, Sulama Teknolojileri, Hayvancılık, Hayvan Sağlığı Teknolojileri Orion Fuarcılık 24.09.2014 - 28.09.2014 Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama Teknolojileri Fuarı-Lüleburgaz Tarım, Tarımsal Mekanizasyon, Seracılık, Hayvancılık Teknolojileri Fuarı Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları, Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma Sebzeler ambalajlanır, pazara sevkedilir, çeşitli yollarla değerlendirilir. BAĞCILIK a) Bazı bölgelerde Sonbahar dikimi amacıyla fidan çukurları açılmaya başlanır. Çekirdekli tohum ekimleri için fidanlıklarda tavlara hazırlanır. b) Fidan ve ağaç dikimi yoktur. c) Meyve bahçesi ve fidanlıkta bakım, sulama, çapa işleri yanında bazı bölgelerde durgun göz aşısı devam eder. d) Meyvelerde gelecek yıl yumurtadan çıkarak hasar yapacak olan zararlılara karşı mücadele devam eder. e) Meyvelerden bazılarının hasadı bitmiştir. Ancak bazı çeşitli meyvelerin hasadı devam a) Bağlarda sulama, hereklere bağlama gibi bakım işleri devam eder. b) Çeşitli hastalık ve zararlılarla mücadele yapılır. a) Kümesler onarılarak kışa hazırlık yapılır. Badanalanır ve dezenfekte edilir. b) Çeşitli yemler üzerinden tavukların beslenmelerine devam edilir. Tavuklar sık sık anız ve yoncalıklara salıverilmelidir. c) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı koruyucu aşılar yapılır ve önleyici ilaçlar verilir. ARICILIK a) kovanlarda bakım işleri devam eder. Soğuk bölgelerde kovan ağızları daraltırılır b) Çeşitli arı hastalık zararlıları ile mücadele edilir. c) Bal hasadı devam eder. Soğuk başlayan bölgelerde kovanlarda kışlık yem durumları kontrol edilir. c) Üzüm hasadı, pazarlaması ve çeşitli yollarla değerlendirilmesine devam edilir. HAYVANCILIK a) Bazı bölgelerde hayvanlar yaylalardan kışlıklara dönerler. Ahırlarda gerekli tamirat ve dezenfeksiyon yapılarak hazır hale getirilir. b) Hayvanların yemleme, tımar, temizlik gibi bakım işleri ay boyunca devam eder. c) Koç katımına devam edilir. Mevzuat ▶▶ 4 Ağustos 2014 Tarihli ve 29078 Sayılı Resmî Gazete, 2014/6646 Haşhaş Kapsülü ve Tohumu Alımı ve Satımı Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı ▶▶ 7 Ağustos 2014 Tarihli ve 29081 Sayılı Resmî Gazete. 2014 Yılı Kurban Hizmetlerinin Uygulanmasına Dair Tebliğ ▶▶ 8 Ağustos 2014 Tarihli ve 29082 Sayılı Resmî Gazete, Organik Hayvancılık Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2014/35) ▶▶ 12 Ağustos 2014 Tarihli ve 29086 Sayılı Resmî Gazete, Doğal Sit Alanlarında Planlanan Hidroelektrik Santralleri (HES) Projelerinin Gerçekleştirilmesine Yönelik İlke Kararı (No: 69) ▶▶ 13 Ağustos 2014 Tarihli ve 29087 Sayılı Resmî Gazete, Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeline Göre Yaş Çay Üreticilerine 2014 Yılı Yaş Çay Ürünü İçin Fark Ödemesi Desteği Yapılmasına Dair Tebliğ ▶▶ 14 Ağustos 2014 Tarihli ve 29088 Sayılı Resmî Gazete, Tarım veya Orman Traktörleri, Bunların Römorkları ve Birbiriyle Değiştirilebilir Çekilen Makinaları ile Sistemleri, Aksamları, Ayrı Teknik Üniteleri ile İlgili Tip Onayı Yönetmeliği (2003/37/ AT)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 16 Ağustos 2014 Tarihli ve 29090 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzemeler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 23 Ağustos 2014 Tarihli ve 29097 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Sofralık Zeytin Tebliği (No: 2014/33) ▶▶ 30 Ağustos 2014 Tarihli ve 29104 Sayılı Resmî Gazete, 2014/6732 2014 Yılında Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ▶▶ 30 Ağustos 2014 Tarihli ve 29104 Sayılı Resmî Gazete, Çiftçi Kayıt Sistemine Dâhil Olan Çiftçilere Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2014/20)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2014/39) ▶▶ 30 Ağustos 2014 Tarihli ve 29104 Sayılı Resmî Gazete, Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödenene Kadar 2014 Yılında Tarımsal Destekleme Ödemesi Yapılmayacağına Dair Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebliği (Tebliğ No: 2014/9)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2014/42) Köy-Koop Haber Eylül 2014 SPOR-TARIM BULMACA Engelim Olma Yeter! 23 »» İnsan araştırdıkça, okudukça neler öğreniyor? Özellikle büyükşehirlerde son yıllarda hummalı bir şekilde yapılmaya çalışılan “engelliler için düzenlemeler ”gözlerimizi kamaştırıyor. Yasal zorunluluklar çerçevesinde yapılmaya çalışılan bu düzenlemelerin bazıları, komik şekilde medyaya malzeme olmaktan da kurtulamıyor. Sözgelimi bir şehrimizde görmeyenler için yapılan sarı kaldırım bantının bir binanın duvarında sonlanması ya da bir ilçemizdeki yaya kaldırımının sonundaki engelli rampasının, aynı zamanda “çöp bırakma alanı” olarak çifte görevle değerlendirilmesi… Çevremize baktığımızda dikkatimizi hiç çekmeyen engelli vatandaşlarımızın bizlere en büyük iyiliği, etrafta fazla dolaşmamalarıdır. Zaten isteseler de çok fazla şansları yok. Şehirlerde göstermelik yapılan düzenlemelerin, bir de vatandaşlarımız tarafından engellenmesi yüzünden, engelli vatandaşlarımızın büyük bir oranı evden dışarı çıkıp hayata karışamıyorlar. Bilmeniz gereken Türkiye’de Haziran 2014 rakamlarına göre engel nedeni çeşitlilik gösteren 1.802.863 vatandaşımız bulunmaktadır (Kay: Engelli Ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü-Araştırma Geliştirme Ve Proje Dairesi Başkanlığı) .Ve bunların 403.006 kişisi ortopedik özürlü. Çoğumuz için başımıza gelmeden bir anlam ifade etmeyen engelli sorunu, diğer ülkelerde daha erken önemsenmiştir. Özellikle engellilerin spor dünyasına katılımı biz de 90 lı yıllarda değerlendirilmeye alınmışken, engelliler dünya sporunda çoktan yerlerini almışlardı. 1945 li yıllarda İngiltere’de engelli hastaların rehabilitesi için araç ola- Adnan YAHŞİ Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü [email protected] rak kullanılan bireysel sporlara zamanla takım sporları da eklenmiştir. Sonrasında “Paralimpik Sporları” adıyla anılarak yerel ve birkaç uluslararası düzeyde yapılan organizasyonlar, 1960 Roma Olimpiyatlarının ardından “1.Paralimpik Olimpiyatları” adı altında 21 ülkeden 400 paralimpik sporcunun katılımıyla başlangıç yapmıştır. Bu oyunlar geleneksel hale dönüşmüş ve: 1964 Tokyo Olimpiyatlarının ardından 2.Paralimpik Olimpiyatları 23 ülke 335 sporcu, 1968 Mexico Olimpiyatlarının ardından 3.Paralimpik Olimpiyatları 28 ülke 750 sporcu, 1972 Münih Olimpiyatları öncesi 4.Paralimpik Olimpiyatlar 44 ülke 1000 sporcu, TARIM BULMACA Y. İzzettin BAŞER 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 1 K Ö M Ü R K A R A S I 2 E M A R E S E L A K 3 Ç Ü R Ü K A N M A E 4 İ R A N L I A T 5 S A R Ş 6 A A M M E 7 K R A R A 8 A Y K İ T 9 L A T A 10 I 11 12 A Ş A E M İ İ S K M O E L İ T R A R O T K T 12 E Ş T A İ N R A Y R A Ç A M O D L A M U A K A T I N A K K A I K Soldan Sağa 1- En temiz kara 2- Belirti, iz... Saman taşımaya yarayan telden yapılmış sepet. 3- Vurma veya sıkıştırma yüzünden vücutta oluşan mor leke... Yad etme 4- Acem ülkesinden olan.... Yanma olayının yol açtığı parlak alev 5- Eski uzunluk ölçüsü... Uzaklık belirtir 6- Bir haber ajansı... Bağdat hurması... Harmandan alınan buğday 7- Kıvamlı yarı katı ilaç biçimi... İri taneli bezelye 8- Dünyanın uydusu... Yarışta dördüncü gelen at... Tren yolu 9- Din işlerini ayrı tutan... Toprak veya başka malzemeyle elde edilen, bir duvarla desteklenen yüksek düzlük 10- Hayvan yemlerinin tümü... Tomurcuk 11- Seçkin... Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü 12- çocuk maması yapmaya yarayan un... Yağı alınmış yoğurt, ayran. Yukarıdan Aşağıya 1- Kuzukulağı 2- Yaşam, tüm hayat.. Bir tür opera... Rütbesiz asker 3Hıyarın topak, yamru yumru çeşidi... Yazım 4- Mahsul... Hatay’da bir ova... Şarkı, türkü 5- Bir şeyi tanıtmak için yapılan... Araba 6- Nehir 7- Baston... Dar, uzun dokuma veya kumaş parçası 8- Bir geyik cinsi... Tayin etmek... 9- Türlü konularda bilgi veren bir tür yıllık.... İtalya’nın başkenti 10- Zamanı gösterir... Siyah renkli dut. 11- Hitit... Tok değil 12- Tekirdağ’ın bir ilçesi... Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap. 1976 Montreal Olimpiyatları ardından 5.Paralimpik Olimpiyatları 42 ülke 2700 sporcu, 1980 yılında Hollanda’da 6.Paralimpik Olimpiyatları 42 ülke 2560 sporcu, 1984 yılında Los Angeles ardından 7.Paralimpik Olimpiyatları 45 ülke 3600 sporcu, 1988 yılında Seul sonrası 8.Paralimpik Olimpiyatları 62 ülke 4200 sporcu, 1992 yılında Barselona sonrası 9.Paralimpik Olimpiyatları 85 ülke 4000 sporcu, Ve sonrasında da gittikçe artan ülke ve sporcu sayısına ulaşmıştır. Ülkemizde de nihayet 90 lı yıllarda başlayan engelli sporu çalışmaları sonunda ilk paralimpik olimpiyatı katılımımız, 1 sporcu ve 2 idareci ile 1992 yılında Barcelona’da sağlanmıştır. Neredeyse koca bir şehir nüfusuna denk engelli sayısına sahip olduğumuz düşünüldüğünde, onların rehabilite çalışmaları da ayrı bir önem kazanmaktadır. Spor, bu rehabilite çalışmalarında en önemli unsurlardandır. Spor sayesinde engelli bireylerimizin, kişilik gelişimlerine sağladığımız katkı, özgüvenlerinin yükselmelerine ve toplum içinde daha uyumlu yaşamalarına yol açmaktadır. Bu spor dolu rehabilite çalışmaları sayesinde engelli bireylerin: • Yaşam kalitesi yükselir, • Toplum için işbirliği, paylaşım kurallarını öğrenirler, • Sporcu kimliği ile sosyal bir ortam yaratma fırsatı yakalarlar, • Kendi kendine karar verme yeteneği gelişir, • Özgüvenleri artar, • Psikolojik sorunlarını aşması kolaylaşır, 1 Eylül Dünya Barış Günü mü? »» 1 Eylül Dünya Barış Günü mü? 1 Eylül 1939 tarihinde 20. yüzyılın en kanlı savaşını başlatan Nazi orduları Polonya’ya saldırarak bir dünya savaşının başlamasına, bu süreçte milyonlarca kişinin ölümüne ve sakat kalmasına sebep olmuşlardı. İnsanlığın en büyük yıkımlarından olan bu kirli emperyalist paylaşım savaşının başladığı gün, 1 Eylül günü Dünya Barış Günü olarak kutlanmaya başlandı. Daha sonra SSCB ve Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra, Birleşmiş Milletler 21 Eylül gününü Barış Günü olarak kutlanmasına karar vermişler ama neden bilmem Türkiye 1 Eylül’de kutlamaya devam etmiş. Dünya Barış Günü’nü dünyada bir tek Türkiye ve onun himayesindeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 1 Eylül’de kutluyor. Günün adı Dünya Barış Günü ama günümüzde hangi dünyanın barış günü belli değil. Devletler birbirlerine diş bilerken, savaş ilan etmek için bahaneler yaratırken kapitalist düzende, silah tüccarlarının organize ettiği menfaat savaşlarında hep masumlar ölüyor, gerçek halk açlık ve sefaletle karşı karşıya kalıyor. ... Tam da savaşların konuşulduğu bu günlerde sadece lafta kalacak olan belirli barış mesajlarının verildiği simgesel bir gün olmaktan ileriye gidememiştir. Adına Barış Günü denen bu gün, askeri darbelerin, darbe çığırtkanlığının, kanlı müdahalelerin, mezhep kavgalarının yaşandığı, savaşı körükleyen demeçlerin verildiği, pasif direnişlerin üzerine silahla kimyasallarla gidildiği bu günlerde hangi barışı tesis edeceğimizi bilemez haldeyiz. Ne diyeyim… Bir gün gerçek barışın geleceği umudunu koruyarak yine dünyada ve yurtta barışı dileyelim. Yine de Dünya Barış Günü’müz kutlu olsun… Şükran Okyay KİTAP • Kendi kendine yetmeyi ve başkasına bağımlı olma sıkıntısından kurtulur, • Toplum içinde kabullenilme sıkıntısı azalır hatta yok olur. Her zaman söylediğimiz gibi hepimiz potansiyel engelliyiz ve bunu unutmamak kaydıyla engellilerin önündeki engelleri kaldırmak hepimizin görevidir. Engelsiz bir yaşam, engelsiz bir kent ve engelsiz beyinlerle ancak spor dolu günler sizinle olsun… TEBRİKLER 21-31 Ağustos 2014 tarihleri arasında İzmir'de yapılan "19.AVRUPA VETERANLAR ATLETİZM ŞAMPİYONASI" na gazetemiz spor yazarı Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü Adnan Yahşi ve eşi Arzu Yahşi katılarak ülkemizi temsil ettiler. Adnan Yahşi 45 yaş grubu Gülle Atma dalında, eşi Arzu Yahşi ise 40 yaş grubu Cirit Atma dalında AVRUPA 6.sı oldu. Adnan ve Arzu Yahşi'yi Köy-Koop olarak tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. Tarım Bağımsızlıktır Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları Kitap özellikle Türkiye Tarımında olumsuzlukları tespit etmek ve çözüm yollarına öneriler geliştirmek için kaleme alındı. Bu bağlamda kitap, son otuz yıldır uygulanan ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de sahip çıkarak sürdürdüğü ekonomi politikalarının tarımda yarattığı çöküşler sergilendi. Bu sergileme yapılırken emperyal politikaların işlevi temel alındı. Bu nedenle, tarımda kapitalist paradigmaya karşı seçeneklerin neler olabileceği konusuna da yer verildi. Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Başka Bir Hayvancılık Mümkün Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Yayınevi: Yeni İnsan Endüstriyel haycancılık için harcanan milyarlar, yarattığı birçok sorunlardan, epeyce birkişi ve uzman da bu durumun farkındayken, sorun ne? Endüstriyel hayvancılığa mahkûm muyuz? Başka yolu, yordamı var mı? İşte elinizdeki kitap bu sorulara cevap arıyor.
Benzer belgeler
Hal Kayıt Sistemi Tanıtıldı “Toprak Bayramı” Kutlandı - Köy-Koop
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, i...
ULUSLARARASI KOOPERATİFLER BİRLİĞİNDEN (ICA) MESAJ VAR
Amaçlı Kooperatiflerin merkezi kuruluşudur. Tarıma ait
farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık-Süt üretimi ve
işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik ü...