Köy-Koop Haber Gazetesi 19. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 19. Sayı
ancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği ADAPAZARI AFYON AĞRI AKŞEHİR-ILGIN ALPULLU AMASYA ANKARA BALIKESİR-BURSA BOR BURDURISPARTA ÇORUM DİNAR ELAZIĞ ELBİSTAN ERCİŞ EREĞLİ ERZİNCAN ERZURUM ESKİŞEHİR KASTAMONU KAYSERİ KIRŞEHİR KONYA KÜTAHYA MALATYA MUŞ SAMSUN SİVAS TURHAL UŞAK YOZGAT Türkiye’nin Tek Tarım Gazetesi HAZİRAN 2013 Yıl:2 Sayı:19 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ Tarımın 2013-2017 Stratejik Planı Açıklandı 2013 Yılı Birleşmiş Milletler 19. Uluslararası Kooperatifler Günü'nün teması: "Kooperatif kurumsal kriz döneminde güçlü kalır" Pancarın Bitmeyen Trajedisi »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, "2013-2017 Stratejik Planı", ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. 2023 yılı vizyonunda gıda maddeleri dış ticaretinde net ihracatçı konumunu geliştiren bir Türkiye öngördüklerini dile getiren Bakan Eker, rekabet gücünü artışmış, tarımsal gayri safi yurtiçi hasılasını 150 milyar dolara ulaştırmış, tarımsal ihracatını 40 milyar dolara çıkarmış, parçalı arazilerini birleştirerek arazi toplulaştırma işlemlerini tamamlamış, tarım arazilerinin bölünmesini önleyen bir yapıya kavuşturmuş, dünyada ve bölgesinde tarımda söz sahibi bir Türkiye hedeflediklerini belirtti. Bakan Eker, bu süre içerisinde hedeflere ulaşmak için bir takım tedbirler alındığını, arazilerin miras yoluyla bölünmesinin önüne geçmek için başlatılan yasal ve yapısal değişikliklerin sürdüğünü, belirte- rek, “Değişiklikler TBMM'ye çok kısa bir süre içerisinde gelecek, Türkiye'de tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesinin önüne geçecek düzenleme, hem Mede- Mısırlı Kooperatifçiler İzmir’i Ziyaret Etti »» “Türk Kooperatifçiliği Mısır’daki yeni kooperatif yapılanmasında model olabilir” Aralarında Tarım Bakanı Yardımcısı ve Yüksek Şura (Senato) temsilcisi bir politikacı ile tarımsal kooperatif temsilcileri ve Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nın Kahire’de bulunan Kuzey Afrika Bölge Bürosu temsilcisinin de bulunduğu 12 kişilik bir Mısır heyeti İzmir’de bulunan çeşitli kooperatifleri ve kooperatif birliklerini ziyaret ettiler. Ziyaret, Mısır’da başlayan kooperatifleri yeniden yapılandırma çalışmalarında Türk kooperatifçiliği deneyi- minden yararlanmak amacıyla Birleşmiş Milletler ve ILO tarafından birlikte organize edildi. Heyete Mısır’da kooperatiflerin yeniden yapılandırılmasında görev almış olan Birleşmiş Milletler Kooperatifçilik Başdanışmanı Prof Hüseyin Polat da eşlik etti. . » Syf 5’de 21 Mayıs Dünya Süt Günü’nde; Nebioğlu ve Çevre Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Ertan Aydoğan, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbaros ÖZER, Ak Gıda Bölge Süt Alım Temsilcisi Veteriner Hekim Ömer Faruk Gündüzalp ile SÜT’ü konuştuk. » Syf 12’de »» NBŞ kotası %38 oranında arttırıldı. 2012-2013 Pazarlama Yılında Nişasta Kökenli Şekerler İçin Şeker Kurulu Tarafından Ayrılan Kotanın yüzde 38 Oranında Artırılması Hakkında Karar 14 Mayıs 2013 tarih ve 28647 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, 2012-2013 pazarlama yılında nişasta kökenli şekerler için Şeker Kurulu tarafından 244.400 ton olarak belirlenen kota %38 oranında arttırıldı. Kotadaki artış oranı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 11/4/2013 tarihli ve 182 sayılı yazısı üzerine, 4634 sayılı Şeker Kanununun 3 üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 22 Nisan 2013 tarihinde kararlaştırılmıştı. Orman Kanunu Değişiyor Bakan Eker, ıslah çalışmalarını hızlandıracaklarını söyledi. » Syf 9’da ICA Cooperatives Europe 2013 Genel Kurulu İstanbul’da Yapıldı »» Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’nin ev sahipliğini yaptığı Cooperatives Europe’nın Genel Kurulu 6-7 Mayıs 2013 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşti. Dünya Süt Günü ve Süt Sorunu Röportaj ni Kanunu'nda hem de Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu'nda değişiklik öngören, böylece artık miras yoluyla tarım arazilerinin bölünemeyeceği bir yapı tesis edilmiş olacak" diye konuştu. Tarımsal desteklemeleri, tarım havzaları modeli kapsamında belirlenen ürünler ve bölgeler itibariyle başlattıklarını, bundan sonraki dönemde bütün ürünler ve bölgeler için hayata geçirmeyi öngördüklerini ifade eden Bakan Eker, meraların ıslahı ve kullanımda yaşanan sorunların çözülmesi konusunda da adımlar atıldığına ve yasal düzenlemelerin yapıldığına dikkati çekti. ICA Başkanı Pauline Green ile Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden ve ülkemizden örgüte üye kooperatif üst örgütlerin delegeleri, Cooperative Europe’un yeni Başkanı Dirk Lehnhoff, Gümrük Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, GTB Kooperatifler Genel Müdürü »» Meclis'e sunulan yasa tasarısına göre, Bakanlar Kurulu, ormanlık alanları imara açma yetkisine sahip olacak. Tasarı 38 maddeden oluşuyor, 15 yasanın 31 maddesinde ek ya da değişikliğe gidiliyor. Ayrıca 4 madde kaldırılıyor, 3 geçici madde ekleniyor. Ormanlara İmar Yolu Açılıyor İsmail Kalender, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürü Gürsel Küsek, ilgili bakanlık temsilcileri ve TMKB çatısı altında yer alan birçok kooperatifin temsilcileri katıldı. » Syf 7’de Özel ormanlarda, alanın yüzde altısını, bina yüksekliği ise binanın oturduğu alanın en düşük zemin kotundan itibaren 9.5 metreyi (yani iki kat) geçmemek koşulu ile inşaat yapılabilecek. Mevcut düzenlemede de yüzde 6 oranı bulunuyordu. Ancak maddenin 'esnek' yazılması nedeniyle bazı yapılara iki kat izni verilmiyordu. İmara Açılacak Yerler: Tasarıya göre orman olarak korunmasında yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi mümkün olmayan yerler ' kentsel dönüşüm ' çerçevesinde yapılaşmaya açılacak. 'Orman olarak korunmasında yarar görülmeyen yerlerin' neresi olduğuna ise bakanlar kurulu karar verecek. » Syf 19’da Hadi İLBAŞ Pr.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Dr. Umut TOPRAK Dünden Bugüne Kooperatifçilik -18» Syf 2’de Nasıl Bir Tarımsal Kooperatifçilik Politikası? » Syf 7’de Prof.Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Dr. Erhan EKMEN 21 Mayıs Dünya Süt Günü’nde Hayvancılık Ne Durumda » Syf 4’te Tarım Bakanlığı Stratejik Planı ve Köylü Refahı » Syf 6’da Kooperatifçiliğin Kraliçesinin Selamı Var Erol AKAR Dr. Neşe Nuray TOPRAK Tevfik Fikret CENGİZ Avrupa Kooperatifleri Genel Kuruluşunun Düşündürdükleri » Syf 15’te Gebe İneğimi Nasıl Beslerim? -III- Verimlilik ve Gelir Artışı » Syf 17’de » Syf 20’de Düşler Tarlası: Iowa » Syf 9’da » Syf 15’te 2 Haziran 2013 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK MUHASEBEDE BU AY Dünden Bugüne Kooperatifçilik -19- Murat AKBABA Mayıs 2013 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Sure01/06/2013 tiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükel26/06/2013 lefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödenmesi 01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin 26/06/2013 Ödenmesi 01/01/2013 2012 Yılına Ait Yevmiye Defterinin Kapanış Tasdiki 01/07/2013 (TTK) 01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki 01/07/2013 Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi 01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin 01/07/2013 Beyanı ve Ödenmesi 01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının 01/07/2013 Verilmesi 01/06/2013 Sanayi ve Ticaret Odası Yıllık Munzam ve Nispi Aidat 01/07/2013 1.Taksit Ödemesi Ayrıca yukarıda da belirtiş olduğumuz gibi 2012 T.yılına ait yevmiye defterlerine ait noterlerce yapılması gereken kapanış tasdikleri 01.04.2013 tarihinden 01.07.2013 tarihine ertelenmiş olup karar defterlerinin kapanış tasdiklerinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Bu nedenle tarihlere dikkat etmemizde fayda vardır. Bu arada 30.06.2013 tarihi itibariyle bütün kooperatiflere ait genel kurulların bitirilmesi gerekmekte olup bu sürenin de herhangi bir şekilde uzatılması gibi bir durum olmayacağından genel kurularımızı ivedilikle yapmamızda fayda vardır. Görüş ve önerileriniz ile sorularınız için birlik merkez telefonlarımızdan bizlere ulaşmanız ve hayırlı işler dileklerimizi sunarız. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Lütfü ÇAKMAKÇI • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Dr. Umut TOPRAK • Dr. Hilal TUNCA • Dr. Tuba ŞANLI • Dr. Güray AKDOĞAN • Tevfik Fikret CENGİZ • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Dr. Yener ATASEVEN • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Neşe N. TOPRAK • Dr. Selen AKAN • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Ünal ÖRNEK SA M LA AÇLI KOO P RI M Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. ER V E D İ Ğ E R TA MA IN K RK RLİ Ğİ • KÖY KA L 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık-Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. 01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar 26/06/2013 Vergisi Stopajının Ödenmesi LİKLERİ M E KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet 24/06/2013 Belgesinin Verilmesi Mayıs 2013 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Sure01/06/2013 tiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükel24/06/2013 lefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı 01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin 24/06/2013 Beyanı BİR SONUÇ: Başarılar, Güçlükler ve Eksiklikler Balıkçı olmayan başka işsizler kooperatife ortak yapılmak suretiyle bu kontenjanın 47’si kullanılmıştır. Bu, kooperatiflerin yurt dışına işçi olarak gitmek için kuruldukları yolundaki genel suçlamanın her kooperatif için doğru olmadığını da göstermektedir. e- Balık üretimi artmış ortakların gelir düzeyi yükselmiştir. Kooperatif her ortağa yıl boyunca kooperatife verdiği balığın miktarı ile orantılı olarak risturn dağıtmıştır. Beslenme, sağlık, konut, eğitim vb. gibi harcamaları artmıştır. Dalyanın ve trol motorlarının bıraktığı kar da yıl sonunda ortaklara risturn olarak dağıtılmıştır. Sınırlı da olsa, ortaklarına toplumsal güvenlik yardımları yapılmıştır. h- Kooperatif ortakların aylak durmamaları, üretim yapmaları konusunda bir denetim ve baskı uygulamaktadır. Ayrıca aşırı içki içen, kumar oynayan ortaklar hakkında da disiplin kovuşturması yapmaktadır. Tufeyli geçinmek isteyen ortaklara engel olunmaktadır. – sürecek Yazarımızın tüm yazılarına; www.koy-koop.org internet adresinden ulaşabilirsiniz. 01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar 24/06/2013 Vergisi Stopajının Beyanı F Ayrıca, başta Bülent Ecevit olmak üzere Köy İşleri Bakanı ve daha birçok siyasal kişilerin şenliğe katıldığını görüyoruz. Konuşmalar yapılıyor, açık oturumlar ve seminerler düzenleniyor. Halk oyunları gösterileri yapılır, oyunlar sahnelenir. Basın ve radyoda da sesini duyuran şenlik, hem kooperatifi daha güçlü kılmada, hem de kooperatifçiliği kamuoyuna benimsetmede çok yararlı olur. Dört gün süren İkinci Kooperatifler Şenliği’nde bütün Türkiye Taşucu’nda toplanmıştır. O kadar ki yurt dışına çalışmaya gönderilmek üzere kooperatife 144 kişilik kontenjan tanınmış, hiçbir kooperatifçi bu kontenjanı kullanmamış ve yurt dışına gitmemiştir. Ayrıca bu şenliklerde Taşucu Balıkçılık Kooperatifi’nin on yılın birim kooperatif birincisi, İçko-Birliğin yılın birlik birincisi seçilmesi, kooperatifin ve önderinin başarısı hakkında yeterli bir görüş kazandıracak niteliktedir. Mayıs 2013 Dönemine Ait Müşterek Bahislere 01/06/2013 İlişkin Eğlence Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi ile 20/06/2013 Diğer Eğlence Vergilerine İlişkin Eğlence Vergisinin Ödenmesi İ AT 1972 yılında Taşucu’nda ikinci kez bir ‘Kooperatif Şenliği’ düzenlenir. Köy-Koop ve Köyişleri Bakanlığı’nın yardımıyla bu şenliğe Kars’tan, Edirne’ye kadar bütün illerdeki kooperatifler temsilcileriyle katılırlar. 1000’e yakın araçla Taşucu’na 5 km’lik bir konvoy oluşturuduğunu belirtirsek, şenliğe katılımın büyüklüğü daha iyi anlaşılmış olur. Taşucu Balıkçılık Kooperatifi’nin yukarıda anlatılan öyküsü, kooperatif ortakları olan balıkçılar yaşama düzeyinde ve toplumsal bilincinde önemli gelişmeler sağladığını kanıtlamaktadır. a- Her şeyden önce kooperatifin pazar için üretilen bir ürün (balık) üretenlerce kurulduğunu göz önüne almakta yarar var. Gerçekten her üretilen ürünün üreticiyi ne ölçüde kendi köyü ve kasabası dışına açılmak zorunda bıraktığı noktası çok önemlidir. Geçimini ancak piyasada satacağı balıkla sağlamak zorunda olan insanlar da çevrelerindeki toplumla yoğun bir ilişki içine girer, bu toplumun düzenlenişini merak etmeye başlar, bundan kendi aleyhlerine olan noktaların düzelmesini istemeye koyulurlar. Kooperatifleşme aslında böyle bir toplumsal uyanıştan başka birşey değildir. Balıkçıların bir de deniz insanları olmaları nedeniyle haberleşme, gezme, görme olanakları bol kişiler olduğunu burada hatırlatmalıyız. b- 1968 yılında sigarayı taneyle alan, esnafın “baldırı çıplak” diyerek kredi açmaya güvenemediği, için içki alacak parası olmayıp 25-30 kuruşluk ispirtoyu suyla karıştırarak içmek durumunda bulunan balıkçılar, kooperatif kurup emeklerinin ürününü değer fiyatıyla satabilme, üretim araç ve gereçlerini artırma olanağına kavuşunca Taşucu’nun yerli halkı için de hali-vakti yerinde, saygı duyulan ve kredisi olan hemşehirlileri durumuna geldiler. c- Aracı-Tefeciye 50-100 Lira borçlanıp tutuğu balığı yok pahasına onlara satmak zorunda kalan, siyasal ve ekonomik bakımdan onlara bağımlı düşen, çarşıya alış verişe çıkan bir aracı tüccarın sepetini ya da filesini taşımak ve böylece onun gözüne girmek için birbirleriyle yarışan üretici artık bu acı bağımlılık durumundan kurtulmuş, siyasal görüş ve davranış bağımsızlığını geliştirmiştir. d- Üretim araç ve gereçleri arttığından balıkçılar işsizlikten kurtulmuşlardır. 01/06/2013 Mayıs 2013 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin 20/06/2013 Beyanı ve Ödenmesi Bİ 1970 yılında kooperatifin başarıları çevre köy ve kasabalardaki üreticileri de etkilemeye başlar. Taşucu’nda kooperatife ortak olmayan balıkçı kalmaz. Taşucu dışında 7 köyün balıkçıları da ortak olur. Narenciye, yer fıstığı, sebze... üretici köylüler de örgütlenme gerekliliğini görmeye başlar ve kooperatif başkanını köylerine davet ederek hem kooperatifin kurulmasına yol gösterip yardım etmesini, hem de kooperatifleşmenin yararlarını anlatmasını isterler. Böylece İçel’de kooperatif hareketin önderliğini Taşucu Balıkçılık Kooperatif yapar duruma gelir. Bu gelişim Aslan Eyce’nin İçkobirlik Başkanı olmasına yol açar. İçkobirliğin ihracata yönelik başarılı çalışmaları ise, Türkiye’de kooperatifleşme hareketinin en üst örgütü olan Köy-Koop’un Başkan yardımcılığına seçilmesine yol açtığı için değinmeden geçemedik... Artık Taşucu Balıkçılık Kooperatifi Ankara ve İstanbul’un büyük gazetelerinde, radyo ve televizyonlarda adından sık sık söz ettirmeye başlıyor. Köy İşleri Bakanlığı’nın da yakın ilgisini çekmesi üzerine bakanlık ileri gelenlerinin uğrak yeri oluyor. Mehmet Hadi İLBAŞ Köy-Koop Eski Genel Başkanı f- Kooperatif sayesinde ortakları motorlu tekne, öbür av malzemeleri edinebilmiştir. Kooperatif ortaklarına av araç ve gereçlerini piyasaya göre en az %15 daha ucuza ve kar etmeden sağlamıştır. Dalyan kooperatife kazandırılmış, dinamitle balık avı yasaklanmış, bilgisizce ve 3 mil içerisinde avlanan özel trol motorları bölge dışarısına çıkartılmış, kooperatifin kendi trol motorları ile bilgili olarak açık deniz balıkçılığına geçilmiştir. Kooperatif 381.000 Lira ödeyerek büyük bir bina satın almıştır. Bu binanın bir bölümünde bütün Mersin, Antalya, İskenderun bölgesi balıkçılarının av araç ve gereçlerini satın alacakları satış mağazasının açılması ve balıkçılara ucuz av gereçleri sağlanması planlanmıştır. Öbür bölüm de ise bir deniz müzesi bir toplantı ve dinlenme salonu, bir kitaplık, bir banyo ve bir de elektrikle çalışan makinelerle donatılmış bir çamaşırhane açılması düşünülmüştür. Kooperatife idare binası da sağlayacak olan bu girişim, binanın satın alınması dışında henüz tasarı durumundadır. g- Kooperatif toplumsal bilinci teşvik etmiş, toplumsal dayanışmanın öneminin kavranmasını kolaylaştırmıştır. Bütün Türkiye kooperatiflerinin temsilcileriyle siyasal önderlerin ve yüksek yöneticilerin katıldığı, Türk basını ve televizyonu izleyip duyurduğu şenlik ve festivaller düzenlenmiş olması kooperatifin başarıları arasında büyük önem taşıyan bir tanesidir. Bunu yanında turistlerin uğrak yeri olan Taşucu’nun pansiyonculuğun geliştirilmesinde de kooperatifin öncülük ettiğine değinmeliyiz. Z Şenlikler: Türkiye Taşucu’nda İlk olarak 5-6 Ağustos 1969 tarihlerinde düzenlenen Balıkçılık Festivali bir yandan da Taşucu’nda ekonomik canlılığı artırır. Küçük çocuklar bile su vb. satarak para kazanır. Bu ekonomik canlılık, kooperatife karşı duygu ve düşünceler besleyen ticaret adamlarının gözünde bile kooperatif ortaklarını birbirine kaynaştırıcı, bütünleştirici etkide bulunur. O zamana kadar evlerinden dışarı çıkmayan kasaba kadınlarını toplumsal bir hareketin içine katar, kocalarının yanında festival ve şenliği izleme durumuna getirir. Daha yeni kurulmuş olmasına rağmen kooperatif bu festivale 20.000 lira para harcayabilmiştir. Bu şenlik için yazdırılan bir afiş nedeniyle savcılık, ihbar üzerine kooperatif başkanı Eyce aleyhine komünizm propagandası suçlamasıyla kovuşturma açmış, ancak sonunda takipsizlik kararı verilmiştir. Muhasebeci Sevgili kooperatifçiler, Bu ayki muhasebe konusunda yapılacak işler önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. E »» Kooperatifin toplumsal ve kültürel alandaki bir başarısı da düzenlediği ‘balıkçı festivalleri’ ve ‘kooperatif şenlikleri’ ile bölge sınırlarını aşarak bütün Türkiye’deki kooperatifçileri Taşucu’nda toplamak olmuştur. İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet VAROL Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96 Web: www.koy-koop.org • E-posta: [email protected] Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Haziran 2013 ANKARA Baskı: Atalay Matbaacılık Ltd. Şti. Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA Tel: 0312. 384 41 82 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Köy-Koop Haber Haziran 2013 BİRLİKLERDEN HABER 3 Köy-Koop Muğla Birliği Tarla Günü Düzenledi Dünya Süt Günü Etkinlikleri »» Geçen yıl yaşanan kaba yem sıkıntısını bu sene yaşamak istemeyen üreticiler alternatif yem bitkilerine yöneliyor. Köy-Koop Burdur Birliği Dünya Süt Günü’nde 3 Bin Paket Süt Dağıttı Bu kapsamda Köy-Koop Muğla Birliğine bağlı Dokuzçam Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ‘Tarla Günleri’ etkinliği düzenledi. 2012 Yılı kaliteli kaba yem sıkıntısının had safhaya ulaştığı bir yıl olmuştu. Bundan dolayı, Muğlalı kooperatifçiler son yıllarda alternatif yem bitkileri üretim çalışmalarına hız verdi. Yonca, sorgum sudan melezi, dane sorgum, hayvan şalgamı, hayvan pancarı, silajlık ve danelik mısır, fiğ, arpa, yulaf ve tritikale üretim çalışmaları başlatan Dokuzçam Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, aynı zamanda ortakları için ücretsiz olarak Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğün’den temin ettikleri tohumlukları demonstrasyonlar ve tarla günleri ile tanıtımını gerçekleştirdi. Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünce; sulama imkanı olmayan ve sürekli olarak kaliteli kaba yem bitkisi üretememe sıkıntısı yaşayan dağ köylerine; susuz ve kuraklığa dayalı alternatif kaliteli kaba yem bitkisi üretim çalışmalarını başlattı. 10 dekar arazisine Kasım ayı sonunda yem şalgamı ekimi yapan, Köy-Koop Muğla Birliği’ ne bağlı Dokuzçam Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Murat GÜNDÜZ, 29 Nisan 2013 tarihinde Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Nafiz EKİCİ, KöyKoop Muğla Birlik Başkanı Eray ÇİÇEK, Yönetim Kurulu Üyesi Azer ÖZSOY ve Bir- lik Müdürü Önder TAVUS, Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlükleri, Kurum Müdürleri, İl ve İlçe Müdür Yardımcıları ve basın mensuplarının da katıldığı ‘Tarla Günü Etkinliği’nde, Muğla’da ilk defa üretimi gerçekleştirilen, yem şalgamı silajı yapılarak tanıtımı gerçekleştirildi. Lenox Yem Şalgamı biyolojik özellikleriyle alternatif bir bitki olarak görünmektedir. Yurdumuzda yemlik kolza olarak da bilinen lenox, sulu alanlarda 10-15 ton/dekar yeşil ot veren silajı da büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen bir bitkidir. Yeşil olarak da hayvan beslenmesinde kullanılabilen lenoxun kuru maddesindeki protein oranı % 18 - 22 arasında değişmektedir. Bu özelliği ile yem bitkilerinin kraliçesi yoncadan daha üstün görülmektedir. Diğer yem bitkilerinden de daha verimli olduğu görülmektedir. Lenox belirgin olarak süt verim ve kalitesini de arttırmaktadır. Henüz Muğla için oldukça yeni olan bu yem bitkisinin ekimi, bölgede 15 Eylül - 15 Kasım tarihleri arasında yapılmaktadır. Silaj yapılırken, 1 Ton yeşil şalgam içine 40 -50 kg buğdaygiller kırması katılmaktadır. Çok sulu bir yem olduğu için, silaj şuasında içine buğday sap-samanı katılırsa kaliteli olan suyunun zayiatı önlenebileceği gibi sap samanda değerlenmiş olur. 2. Burdur Fuarı Gerçekleşti »» Burdur da bu yıl 2.cisi düzenlenen Ulusal Hayvancık ve Süt Endüstrisi Fuarı 16 Mayıs 2013 tarihinde düzenlendi. Köy-Koop Burdur Birliği’nin de katılım sağladığı fuar üç gün ziyarete açık kaldı. Fuarın açılış konuşmasını yapan EXPO yönetim Kurulu Başkanı Zeki Erdoğan “1. Fuarımıza 155 firma katılmış, 70 bin ziyaretçi gelmiştir. Valiliğimiz, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğümüz, 150 Marka temsilcisi, 162 firma fuara katıldı. Gelecek yıl 162 firma ile 18 bin metre karelik bir alanda daha güzel bir fuar yeri olacağız” diye konuştu. »» Bedesten Çarşı önünde Uzay Çatı karşısında kurdukları standla, Salı Pazarı'na alışverişe gelen vatandaşlara süt ve şapka dağıtımı yapıldı. Yaklaşık 3000 adet kapalı sütün dağıtımı yapılırken, Belediye anonsundan yapılan duyuruyla, Salı Pazarı'ndaki halk, süt dağıtımıyla ilgili bilgilendirildi. Genç yaşlı herkes süt dağıtımına yoğun ilgi gösterdi. 21 Mayıs Dünya Süt Günü'nde, İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Köy-Koop Burdur Birliği ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği süte ve faydalarına dikkat çekmek için düzenlenen süt dağıtımı etkinliğinde, 7'den 70'e herkes süt almak için sıraya girdi. Süt Dağıtımı Etkinliğinde basın mensuplarına yapılan çalışma hakkında bilgi veren Köy-Koop Genel Başkanı ve Burdur Birlik Başkanı Yakup Yıldız, "Biliyorsunuz 21 Mayıs Dünya Süt Günü. Dana önceki yıllarda okullarımızda dağıtım olayını yapıyorduk, öğrencilerimizle buluşuyorduk. Milli Eğitim Bakanlığımızın okul sütü projesi var. Bu sene değişik bir ortam, halkımızda artık, büyüklerimizde süt içsin dedik. Kamuoyuyla bunu paylaşıyoruz, daha süt içelim diyoruz. Çünkü süt sağlıktır. Sütün besin değeri hiçbir zaman tartışılmaz. Ben buradan tüm ulusumuza, tüm halkımıza bir bardak süt içelim diyorum." dedi. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil Özcan, etkinlikte basına yaptığı açıklamada, "Dünya Süt Gününü tüm süt üreticilerimize kutlu olsun" diyerek, Sütün önemini saymaya gerek olmadığını, sütün insan ömrünün her döneminde lazım ve gerekli bir besin kaynağı olduğunu, sütün çocukken değil, yaşlıykende içilmesi, tüketilmesi gereken bir besin kaynağı olduğunu, süt içme alışkanlığının, topluma kazandırılması gerektiğine inandığını belirterek, "Sadece 21 Mayıs Dünya Süt Günü'nde sütün önemini anlatmayalım. Hergün bir bardak sütün tüketilmesi gerektiğini halkımıza, kamuoyuna, öğrencilere, çocuklarımıza anlatmamız gerekiyor. Süt içiminde, sağlıklı nesiller, sağlıklı gençlik, sağlıklı bir toplum olmanın yolu buradan geçiyor diye düşünüyorum. Ben bu vesile ile Dünya Süt Gününün hem Burdurumuza hem ülkemize kutlu olmasını diliyorum." dedi. Dünya Süt Günü’nde Zonguldak Alaplı' da 21 Mayıs Dünya Süt Günü etkinlikleri kapsamında Şehit Madenciler İlk ve Ortaokulu öğrencilerine ayran ve süt dağıtıldı. Ankara Congresium ATO Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen sergide; Köy-Koop Manisa Birliğine bağlı S.S. Manisa Merkez Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (Kadın Koop.) yerini aldı. Kooperatif Yönetim Kurulu Üyesi Başkan Yardımcısı Erdem Kutlar ve Nilgün Beşirik etkinlikte, Manisa hediyelik eşya tasarımları ile KöyKoop standının oldukça ilgi çektiğini belirtti. Beşirik, “Oldukça renkli bulunan standımızdan beğenilen ürünler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın beğenisine sunuldu. Kurulan Komisyondan tam not alan Kadın Kooperatifimizin Keçe tasarımları ve Tahta Kaşıklar üzerine tasarlanan Efe Bebekler ile Yün eğiren Köylü kızlarına büyük talep oldu. Kadın kooperatifimiz tarafından hediyelik eşya olarak tasarlanan ürünlerimiz, Manisa Kültür ve Turizm Müdürlüğü Marka Kent Projesi kapsamında hazırladığı Koleksiyonunda yer almaktadır. Bugün birkez daha şunu gördük ‘birlikten kuvvet doğar’ Birlikte kooperatif kurduk, inandık ve Manisa'nın Hediyelik eşyasını oluşturma yönünde çalıştık. Sonuçta Valimizin de desteği ile Ankara'da, kooperatif ortaklarımızın ürünlerini sergileme, tanıtma ve satış yapma imkanı bulduk.” diye konuştu. Beşirik, “Üç gün süren sergideki standımıza Manisa’dan; Türk Kadınlar Konseyi Mübeccel Kafkaslı ve 14 kişilik yönetim kurulu üyeleri, Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü Müdür Yardımcısı Birgül Bozkurt ve Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz ile Eşi Nilgün Daşöz bizleri yanlız bırakmadılar. Kooperatifimiz 2008 yılından bu yana, yaptığı başarılı işlerle kendini kanıtlamış olmasının haklı gururu ile çalışmalarımıza devam etmekteyiz.” dedi. Sağlıklı nesiller yetiştirmek için süt ve süt ürünlerinin tüketiminin önemli olduğunu ifade eden İnam, "Gelişmiş ülkeler arasında kişi başına düşen süt tüketimi sıralamasında ülkemiz gerilerde kalmaktadır. Daha üst sıralara çıkabilmek için bu ve buna benzeri etkinliklerin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Birliğimiz bu etkinliği gelenekselleştirme hedefindedir" diye konuştu. Dünya Süt Günü Dolayısıyla Balıkesir Merkezde de 16 Bin Paket Süt Dağıtıldı. Ali Hikmet Paşa Meydanında yapılan etkinlikte konuşan Vali Ahmet Turhan, çocukların gazlı içecek yerine süt tüketmeleri gerektiğini vurguladı. Sütün kemik gelişimi açısından önemli olduğunu belirten Turhan, “Süt iskelet gelişimi konusunda çok önemli. Çocuklarımız gelişimlerini tamamlayana kadar mutlaka süt tüketmeli. Zaten okullarda süt dağıtılmaya devam ediliyor. Gazlı içecekler zararlı, süt doğal ve çocuklar için çok yararlı” dedi. İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Balıkesir Bölgesi Havyancılık Kooperatifleri Birliği, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği, Merkez Süt Üreticileri Birliği ile ortaklaşa yapıldı. İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Bayram Ali Alanlı, merkezde 16 bin paket süt dağıtıldığını, dağıtılan sütlerin 3 ton civarında olduğunu söyledi. Kadın El Emeği Sergisi Ankara’da Yapıldı »» Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın girişimci sayısını ve kadınların ekonomideki rolünü arttırmak için, 8-11 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da, “81 İl Kadın El Emeği Sergisi” düzenledi. Zonguldak İlinde Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkan Vekili Muhammet İnam, gazetecilere yaptığı açıklamada, Zonguldak İli Kooperatifler Birliği ve Zonguldak İli Süt Üreticileri Birlikleri ile Dünya Süt Günü etkinlikleri kapsamında ayran dağıttıklarını söyledi. HAL VE GİDİŞ Sait MUNZUR 4 Haziran 2013 Köy-Koop Haber TARIM 21 Mayıs Dünya Süt Günü’nde Hayvancılık Ne Durumda? »» Süt ve ürünleri, sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez besin kaynaklarıdır. Buna karşın ülkemizde süt tüketimi oldukça düşüktür. Kişi başına tüketim Türkiye’de 25 litre, örneğin İngiltere’de 106 litre, İspanya’da 94 litredir. Tüketici pahalıya süt tüketirken süt inekçileri de para kazanamaz durumdadır, iflasın eşiğindedir. Sütün maliyetlerin çok altında pazarlanıyor. Ortaya çıkan sonuç, Türkiye’nin 2002’den beri izlediği dışa bağımlı yeni liberal tarım politikalarının sonucudur. Dışa Bağımlı Yeni Liberal Tarım Politikaları Nasıl Oynanıyor? Batı (ABD/AB ülkeleri), doğayı, iç ve dış emeği aşırı bir şekilde sömürerek gereksinmesinden daha çok tarımsal ürün ve girdi stokları oluşturmuştu. Bunlara pazar bulmak için çevre ülkelerinin tarımlarını çökertmesi, bu bağlamda ellerinde aşırı stok durumuna gelmiş sığırlarına da Pazar gerekiyordu. Bunun için Türkiye’de de çiftçilerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler para kazanamaz duruma getirildi. Hayvan sayısı hızla düştü. Hayvan kalmayınca ithalatçılara gün doğdu. İthalat kapısı ardına kadar açıldı. Hayvancılık böyle kalkınır fikri, herkese aşılanmaya çalışıldı. Bu bağlamda hayvancılığın kalkındırılması için sığırcılık öne çıkarıldı. Dünya Bankası aracılıyla sığırlar ithal edildi. Ancak daha sonra, 2008’in ikinci yarısında bu kez Avrupa’dan yağsız süt tozu ithaline izin verildi. Bu yetmedi, buzağı maması altında da daha düşük fiyatlarla kalitesiz süt tozu da ithal edildi Sanayiciler buna yönelince çiğ süt fiyatları, 35 kuruşa düştü, buna karşılık yem ve mazot gibi girdilerin fiyatı düşmedi, üstelik arttı.. Bu nedenle çiftçiler, 1 milyona yakın hayvanı kasaba göndermek zorunda kaldılar. Kısaca, girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle sektör, 2009 yılında ağır bedeller ödedi Hayvan sayısı azalınca önce kırmızı et, sonra süt krizi ortaya çıktı. Kırmızı et ve süt üretimi azalınca 2010’dan itibaren sıfır faizli kredileri devreye sokuldu. Ancak bu kredilerden de gerçek çiftçiler yararlanamadı. İç piyasada hayvan bulamayan yeni çiftçiler ise dış piyasadan hayvan toplamaya yönelmişlerdi. Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi [email protected] bin liraya aldıkları inekleri şimdi 3-3 bin 500 liraya zor satar hale gelmişlerdir. Sütün litresi 80 iken otun kilosu 75, samanın ise 65 kuruş olmuştur. Saman ve ot fiyatları tavan yapmıştır. Yurdumuzda adeta yem karaborsası başlamıştır. Ot ve samanda spekülatif hareketler söz konusudur. Saman ticaretiyle uğraşan kişiler bu ticaretten çok büyük rant sağlamaktadır. Bu konuya kayıtsız kalınması da ülke hayvancılığına büyük darbe vurmaktadır. Çıkış Yolu Ne? Sağlıklı kuşaklar için sütü yeterince tüketilmeli. Ancak bunun için de öncelikle süt üreticilerinin sütlerini değer fiyata pazarlama olanağına sahip olmaları gerekiyor. Süt sığırcılarının içine düştüğü bunalımdan, sadece, süte yapılacak desteklerle çıkılması mümkün değil. Yapısal değişiklikler gerekli. Çıkış yolu, küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinin dirliğini artıracak önlemlerden geçiyor. Bunlar neler? Biraz açalım; • Sıfır faizli krediler, tarım dışı sektöre ve büyük çiftçilere değil, küçük ve orta ölçekli işletmelere verilmeli. • Girdilerden KDV ve ÖTV alınmamalı. • Kooperatifler aracılığıyla üreticileri sanayici yapmalı. Katma değer, ancak bu şekilde üretende kalabilir. Aksi durumda üreticilerin oligopol duruma gelmiş sanayicilerle başa çıkmaları olası olamaz. Kooperatiflerin ürettikleri malların KDV’leri de düşürülmeli. Kısaca, hayvan ithalatı sürekli bir duruma getirildi. Özetle AKP hükümetlerinin izlediği tarım politikaları kapsamında, hayvancılıkta, DoldurBoşalt Politikası egemen oldu. • Çiftçilerin kooperatifler aracılığıyla mallarını pazarlamaları için satış yerleri sağlanmalı. Günümüzde de benzer bir oyun, bu kez ot fiyatları gerekçe gösterilerek yeniden sahneye konuluyor. Örneğin, yurdumuz süt sığırcılığının en önemli merkezlerinden biri olan, Ödemiş’in Hayvan Pazarı’nda bu oyun yaşanıyor. Son aylarda kaba yem fiyatlarının yüzde 100’ün üzerinde artış göstermesiyle zor günler yaşayan süt üreticisi, ineklerini kesimhaneye göndermeye başlamıştır.. Geçen yıl krediyle yaklaşık 7 • Özelleştirilen Tarımsal KİT’ler yeniden kamulaştırılmalı. Bu amaç için siyaset yapanlar ve iktidar yönlendirilmeli. Yem Ofisi kurulmalı (Günümüzde gözlemlenen kaba yem fiyatlarındaki artış spekülatifdir.) • Kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadele yapılmalı. • Hayvan dâhil her türlü tarımsal ürünlerin ithalatı engellenmeli. Özet, Günümüzde Tarım Kesiminde Yaşanan Kriz Salt Süt Sığırcılığı İle Sınırlı Değil. Çiftçilerimiz Ürettikleri Tarım Ürünlerini Değer Fiyatlarına Pazarlayamıyorlar. Tarım Sahipsiz. Çözüm, Yukarıda Sıraladığımız Uygulamalardan Geçiyor. ‘Yenilenebilir Enerji ve Yenilenen Kooperatifçilik’ Paneli Düzenlendi »» Karaman ilinde tespit edilen yüksek güneşlenme oranı, önemli bir yenilenebilir enerji kaynağı olan güneş enerjisi yatırımcılarını bir araya getirdi. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının desteğiyle Karaman İl Ticaret Müdürlüğü tarafından, 13 Mayıs 2013 tarihinde Karaman Gümrük ve Ticaret İl Müdürlüğü tarafından Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinde “Yenilenen Kooperatifçilik ve Yenilenebilir Enerji Paneli” düzenlendi. Açılış konuşmasını Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mustafa Sepetçi’nin yaptığı panelin moderatörlüğü İl Müdürü Yusuf Arı tarafından yapıldı. Panelde konuşmacı olarak Şube Müdürü Ekrem YILDIZ tarafından “Kooperatif Girişimciliği ve Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesi”, Gümrük ve Ticaret Uzman Yardımcısı Gülsüm Gözde AYANOĞLU tarafından “Yenilenebilir Enerji Kooperatifçiliği, Avantajları ve Dünya Örnekleri”, Yrd. Doç. Dr. Cem TOPUZLU tarafından “Karaman Güneş Enerjisinden Enerji Üretme Potansiyeli” ve Enerji Uzmanı Şaban DEMİR tarafından “Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Yatırım Süreçleri ve Uygulanan Teşvikler” konulu sunumlar yapıldı. Panelin açış konuşmasını Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Daire Başkanı Mustafa Sepetçi yaptı. Sepetçi, kooperatiflerin önemine değindiği konuşmasında "Kooperatifler işbirliği ve yardımlaşmanın ürünüdür. Dolayısıyla medeniyetimizde temelleri mevcuttur." dedi. Kooperatiflerin kamu ve özel sektörün yanı sıra üçüncü bir sektör olduğunu vurgulayan Sepetçi, dünyada son yaşanan krizden en az etkilenen sektörün kooperatifler olduğunun saptandığını kaydetti. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Uzmanı Ekrem Yıldız, kooperatifçiliğin yerinde üretim ve istihdam, diğer bir deyişle 'doğduğun yerde doyma', kooperatifçiliğin ithal kaynaklar yerine yerli ve atıl kaynakların ekonomiye kazandırılması demek olduğunu vurguladı. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı uzmanlarından Gülsüm Gözde Ayanoğlu, sunumunda, dünyadaki yenilenebilir enerji kooperatiflerinden örnekler verdi. Bu konuda Kanada, ABD, Almanya, Danimarka gibi ülkelerin öne çıktığını söyledi. Karaman sanayicileri, İl Yöneticileri ile Üniversite Rektörü ve öğretim üyelerinin yoğun katılımları ile gerçekleştirilen panelde, güneş enerjisi potansiyeli oldukça yüksek olan Karaman’da yerel enerjinin kooperatifler aracılığıyla yerel halk tarafından değerlendirilmesi konusunda olumlu mesajlar verilerek toplumsal farkındalık yaratılmasına katkıda bulunuldu. Panel, katılımcılara yöneltilen soruların yanıtlanmasının ardından sona erdi. UZZK Başkanı Tan’dan prim açıklaması »» Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan’dan zeytincilik sektörünün kadim sorunu prim konusunda açıklama geldi. Konsey olarak yürüttükleri çabaların neticesinde, zeytinyağı priminde en az yüzde 10 daha artışa gidileceğini vurgulayan Mustafa Tan, sözkonusu rakamın sektörün taleplerinden çok uzak olduğunu, prim miktarında herkesin ortak talebinin Avrupa Birliği seviyelerine gelmesi olduğunu belirtti. Mustafa Tan, “Konseyimizin ilk kurulduğu günden itibaren Zeytinyağı priminin Avrupa Birliği Müktesabatına Uyum’un bir gereği olarak AB’ deki üretim Yardımı seviyesine yani yaklaşık 1 Avro olması gerektiğini çeşitli kereler Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın M. Mehdi Eker başta olmak üzere ilgili Bakanlık temsilcileri ve çeşitli kurum kuruluşlar nezdinde dile getirmiş, cevaben bütçe kısıtları çerçevesinde her yıl az da olsa 11 YKrş’yan bu yıl 60 Krş seviyesine kadar çıkması sağlanmıştı. Bu artışları iyi niyet göstergesi olarak görmekle birlikte açıklanan zeytinyağı prim miktarının Olivtech ile Ekoloji İzmir Fuarları Sona Erdi »» İzmir’de Zeytin ve Zeytinyağı Teknolojileri (OLIVTECH) ile İzmir Organik Ürünler (EKOLOJİ) fuarlarını 26 ülke ve 54 ilden ziyaretçilerin gezdiği belirtildi. İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Tic. A.Ş. (İZFAŞ) tarafından, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin (UZZK) desteğiyle organize edilen Olivtech – 3. Zeytin, Zeytinyağı Teknolojileri Fuarı ile Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) işbirliğinde düzenlenen EKOLOJİ İZMİR – 4. İzmir Organik Ürünler Fuarı’nın ilk gününde yurtdışından gelen alım heyetleri katılımcı firmalar ile buluştu, önemli iş bağlantıları için ilk adım atıldı. Alım Heyetleri Katılımcı Firmalarla Buluştu Fuarlara ilk gün İran, Ürdün, Suriye, Filistin, Tunus, Lübnan ve Libya’dan olmak üzere 7 ülkeden gelen alım heyeti sektörün beğenisini kazandı. Yeni işbirlikleri için EKOLOJİ İZMİR & OLIVTECH’i gezen heyette, Libya Tarım Bakanlığı Müsteşarı Saad Zaid H. Elkadiki de yer aldı. Ürünleri inceleyen heyet, katılımcı firmalarla ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Fuarlara ilk gün gelen yurt dışı ziyaretçi ülkeler şöyle; Almanya, İtalya, ABD, Libya, Türkmenistan, Fransa, İran, Filistin, İsviçre, İsrail, Ürdün, Lübnan, Tunus, Hollanda, Rusya, Polonya, Irak ve Suriye. Türk Zeytinciliği için konulan dünya ikinciliği hedefine götürmede hız kestireceğine işaret etmiştik. Bu söylemlerimiz ve çabalarımız bugün de devam etmektedir. Bakanlığımız koordinasyonunda yapılan çalışmalar sürmekte olup bu talebimizin dikkate alındığını ve en az %10 daha prim miktarının artacağını ve dekar başına üretim seviyelerinin de yeniden üreticinin içinde bulunduğu gerçek durum dikkate alınarak revize edileceğini bildirir sevgi ve saygılarımızı sunarız.” açıklamasında bulundu. Enerji ve Sağlıkta Kooperatifler Teşvik Edilecek »» Bakanı Yazıcı, yakın bir zamanda enerji ve sağlık kooperatifi örnek ana sözleşmelerini bu alanlarda yatırım yapacak girişimcilerin istifadesine sunacaklarını açıkladı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Avrupa Kooperatifleri 2013 Yılı Genel Kurul Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, kooperatifçiliğin merkezinde insan ve topluma hizmet anlayışı olduğunu söyledi. Kooperatiflerin ekonominin her sektöründe alternatif çözümler üreterek vatandaşın refahını artırma arzusunda olduklarını belirten Yazıcı, “Yeni kooperatifçilik politikamız doğrultusunda, kooperatiflerimizin gelişmesinin yanı sıra enerji, sağlık, sigorta gibi sektörlerde yeni kooperatif modellerinin ülkemize kazandırılması amacıyla çalışmalar yürütüyoruz. Yakın bir zamanda enerji ve sağlık kooperatifi örnek ana sözleşmelerini bu alanlarda yatırım yapacak girişimcilerimizin istifadesine sunacağız.” diye konuştu. Köy-Koop Haber Haziran 2013 GÜNDEM Mısırlı Kooperatifçiler İzmir’de İncelemelerde Bulundu »» “Türk Kooperatifçiliği Mısır’daki yeni kooperatif yapılanmasında model olabilir..” Aralarında Tarım Bakanı Yardımcısı ve Yüksek Şura (Senato) temsilcisi bir politikacı ile tarımsal kooperatif temsilcileri ve Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nın Kahire’de bulunan Kuzey Afrika Bölge Bürosu temsilcisinin de bulunduğu 12 kişilik bir Mısır heyeti 22-26 Nisan 2013 tarihleri arasında Izmir’de bulunan çeşitli kooperatifleri ve kooperatif birliklerini ziyaret ettiler. Ziyaret, Mısır’da başlayan kooperatifleri yeniden yapılandırma çalışmalarında Türk kooperatifçiliği deneyiminden yararlanmak amacıyla Birleşmiş Milletler ve ILO tarafından birlikte organize edildi. Heyete Mısır’da kooperatiflerin yeniden yapılandırılmasında görev almış olan Birleşmiş Milletler Kooperatifçilik Başdanışmanı Prof Hüseyin Polat da eşlik etti. ILO Kahire Ofisinden heyette koordinatör olarak yer alan İşletmeleri ve Kooperatifleri Geliştirme Uzmanı Bayan Kholoud Alkhaldi, inceleme gezisi sonrasında yaptığı değerlendirme konuşmasında, Mısır’da demokratik bir kooperatifçilik modeline ihtiyaç duyduklarını ifade ederek, devrimden sonra başlayan kooperatiflerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalarda Türk modelini dikkate alacaklarını belirtti. Eczacılar Kooperatifi EDAK'ın yanısıra, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı, Tariş İncir Birliği, Tarım Kredi Bölge Birliği, Tire Süt, Bayındır Çiçekçilik ve Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi gibi tarımsal kooperatiflerin ekonomik çalışmaları yanı sıra sosyal sorumluluk projelerine de atıfta bulunan Alkhaldi, “bu faaliyetler sadece kendi mensuplarının menfaatlerini düşünen bir modelde değil, aynı zamanda toplumun yararını da gözeten bir modelde düşünülebilir” diye konuştu. Bayan Alkhaldi, Mısır’daki kooperatif yapılandırmasında Prof Hüseyin Polat’ın yardımları ile Türk modelinin uygulamaya aktarılması konusunda ILO’nun Mısır’lı kooperatiflere yardımcı olacağını bildirdi. Mısır’lı kooperatifçiler inceleme gezisine, Tarım Kredi Kooperatifleri İzmir Bölge Birliği ve Eczacılar Kooperatifi EDAK’ı ziyaretle başladılar. Tarım Kredi’yi ziyarette Bölge Birliği Müdürü Yusuf Yeşil, bölgedeki TTK’lerinin çalışmaları ve bu çalışmalara Bölge Birliği’nin katkılarına ilişkin bir sunum yaptı ve heyetin sorularını yanıtladı. Daha sonra heyet EDAK’a geçerek burada da Kooperatifin Mali İşler Müdürü Fikret Çolak’ın yaptığı sunumu izledi ve EDAK tesislerinde incelemelerde bulundu. Bu ziyaret sırasında Mısır’lı kooperatifçiler Mısır’da eczacıların böyle bir demokratik örgütlerinin bulunmadığını, dolayısıyla ilaç dağıtımımda başıbozukluk hüküm sürdüğünü belirterek, yeni dönemde Mısır’da EDAK modeli bir eczacılık koope- ratifine gereksinme duyulacağını ve bu konuda EDAK’tan yardım istenileceğini ifade ettiler. Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin davetlisi olarak, kooperatifin seracılık tesislerinde incelemeden sonra kooperatif merkezine geçildi ve burada Kooperatif Başkanı Mehmet Sever çalışmaları hakkında Mısır’lı kooperatifçilere açıklamalarda bulundu. Bademler Kooperatifi’nin geçtiğimiz yıl 50 yaşını doldurduğunu belirten Sever, bugün Bademler’in kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştığını vurgulayarak, kooperatifçilikte asıl gücün ve yönetimin Bademler kooperatifinde olduğu gibi ortakların elinde olması gerektiğini ve bu nedenle de dışarıdan gelebilecek her türlü müdahaleye karşı olduklarını söyledi. 50 yıl süresince çok büyük mücadelelerden geçtiklerini belirten Sever, kurucu başkanları Mahmut Türkmenoğlu’na ve onun hizmetlerine de atıfta bulundu. Bademler Kooperatifinin bugün kendi tesislerinde mevsimlik çiçek üreterek belediyeler başta olmak üzere pek çok kuruluşa satış yaptıklarını, buna ek olarak da yine kendi tarlalarında mandalina ve zeytin yetiştirdiklerini ifade ederek, ortakların kendi üretimleri için de girdi temininde bulunduklarını söyledi. Mehmet Sever ayrıca kooperatifin yeni projelerinden de söz etti. Peyzaj mimarisinde kullanılmak üzere çalı-tipi bodur ağaçlar yetiştirmeyi ve açık-hava tavuk çiftliği kurmayı planladıklarını söyledi. Mısır’lı kooperatifçilerin kooperatif örgüt yapısı, yönetim ve denetim kurullarının çalışmaları, üst örgüt olarak İzmir Köy-Koop Birliği ile ilişkileri ve karar alma sürecine ortakların nasıl katıldıklarına ilişkin sorularını da yanıtlayan Mehmet Sever, Mısır’da devam eden kooperatif yapılanmasına sonraki aşamalarda da katkıda bulunmaktan memnunluk duyacaklarını ifade etti. Daha sonra Mısır Heyeti Tariş İncir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ni ziyaret ederek Birlik Genel Müdürü Bilge Tosun’dan ayrıntılı bilgi aldıktan sonra Tariş İncir’in Germencik’deki işletmesi ve deposunda incelemelerde bulundu. Eğe İhracatçılar Birliği’ni de ziyaret eden heyete Birlik Genel Sekreteri Sezmen Alper tarafından bilgi verildi. 25 Nisan Perşembe günü Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Koopertifleri Birliği’ni ziyaret eden Mısır heyetine hitaben Birlik Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin ve Genel Müdür Güngör Şarman birer konuşma yaptılar. Daha sonra Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin yeni stratejisi ve birlik çalışmaları hakkında Birlik Danışmanı Dr. Hakkı Çetin tarafında ayrıntılı bir sunum yapıldı. Heyet daha sonra Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği tesislerinde inceleme yaptı ve Tariş yetkilileri ile birlikte öğle yemeği yedi. Yemekten sonra heyet üyeleri Tariş’in Pasaport’daki konsept mağazasını ziyaret ederek burada alışveriş yaptı. Mısır Heyeti, 26 Nisan tarihinde gerçekleştirdikleri Tire Süt Ürünleri Kooperatifi ve Bayındır Çiçekçilik Kooperatifi’ni ziyaretlerinden de çok memnun kaldılar. Tire Süt Ürünleri Kooperatifi’ni ziyaret, Kooperatif Bankanı Mahmut Eskiyörük’ün bir sunumu ile başladı. Eskiyörük sunumunda, Tire Süt’ün misyonunun 1870 süt üreticisi ortaklarının tüm girdi gereksinmelerini karşılamak ve süt ve süt ürünlerini pazarlamak olduğunu belirterek, günlük 160 ton süt topladıklarını ve bu sütü en modern tesislerde işlediklerini söyledi. Ortaklarının bulunduğu köylere ve süt toplama merkezlerine soğutma tankeri sağladıklarını ve bu yolla sütü bozulmadan kooperatif tesislerine aktardıklarını ifade ederek bunu doğal pastorize süt, ayran ve yoğurt imal ettiklerini belirtti. Eskiyörük, son beş yıldır İzmir Belediyesi ile işbirliği yaparak ilköğretimdeki 220.000 çocuğa her gün bir bardak süt dağımı gerçekleştirdiklerini söyledi ve sözlerine 80.00 yoksul ve çocuklu aileye de kapı kapı dolaşarak her gün süt dağıttıklarını ekledi. Eskiyörük ayrıca kooperatifin 242 kişiye de istihdam yarattığını ifade etti. Eskiyörük son olarak Tire Süt’ün üzerinde çalıştığı organize hayvancılık projesi konusunda da açıklamalarda bulundu. Mısır kooperatif heyeti son olarak Bayındır Çiçekçilik Kooperatifini ziyaret ederek Kooperatif Başkanı Ersoy Sümerkan ve Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Yamaner’den bilgi aldı. 2000 yılında kurulan kooperatifin 350 çiçek üreticisi ortağı bulunduğunu belirten Sümerkan, üreticilere çiçek fidesi başta olmak üzere üretimde ihtiyaç duyulan tüm girdileri karşıladıklarını belirterek, üretilen çiçeğin önemli bir bölümünü başta İzmir Belediyesi olmak üzere Türkiye’nin değişik belediyelerine ve başka kamu ve özel kuruluşlarına pazarladıklarını söyledi. Kooperatifin ayrıca yurt içi ve yurt dışı çiçekçilik fuarlarına katılarak ortak ürünlerini tanıttığını belirten Sümerkan, aynı gün açılışı yapılan Uluslararası Bayındır Çiçekçilik Fuarına tüm ortaklarının katıldığını ifade etti. Mısır Heyeti görüşmelerden sonra Sümerkan ile birlikte Çiçekçilik fuarını ziyaret etti ve sergilenen çiçekler hakkında üreticilerden bilgi aldı. Mısır heyetinin deyimi ile ziyaret, onbinlerce çiçeğin nefis kokusunun yayıldığı bir ortamda sona erdi. Mısır’lı kooperatifçilere göre bu başarılı inceleme gezisinden sonra, İkinci aşama Türk modelinin Mısır'a nasıl adapte edileceğinin tartışılması olacak. Özellikle EDAK gibi eczacıların kooperatiflerde örgütlenmesi, kırsal kalkınmada Tire Süt, Bayçikoop ve Bademler kooperatifleri gibi tamamen gönüllülük esasına göre kurulmuş ve kendi kendine yeter durumda olan tarımsal kalkınma kooperatifleri ve ürün bazında ihtisaslaşmış TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı ile TARİŞ İncir Kooperatifleri Birlikleri çok ilgilerini çekti. Kredi kooperatifçiliği alanında da Tarım Kredi'nin model olarak alınabileceğini ifade ettiler. 5 Atatürk’ün Mirasına ABD Büyükelçiliği! »» Atatürk Orman Çiftliği arazisinin bir bölümü ABD Büyükelçiliği'ne satılıyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün, 1925'te kurduğu 1937'de ise vasiyet mektubu ile Hazine'ye emanet ettiği Atatürk Orman Çiftliği arazisinin bir bölümü, canlı bomba saldırısının ardından daha güvenli bir alana taşınmak isteyen ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'ne tahsis edildi.Büyükelçilik saldırı sonrası, Türkiye'den arazi talebinde bulundu. Türkiye'nin de Atatürk'ün 1925'te kurduğu ve 1937 de "hiylesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek" amacıyla kullanılması şartı ile Hazine'ye devrettiği Atatürk Orman Çiftliği arazisininin içindeki bir bölümü elçiliğe önerdi. Ankara Mimarlar Odası Başkanı Ali Hakkan'ın verdiği bilgiye göre; Ankara'nın Çukurambar semtindeki 6 bin 400 metrekarelik alan AOÇ tarafından 1983 yılında Gazi Üniversitesi'ne devredilmişti. 2010 yılına kadar boş kalan arazi ticari te- sis kurulması için TOKİ'ye devredildi. TOKİ de sözkonusu araziyi ABD büyükelçiliği'ne tahsis etmek için anlaştı. Tahsis edilen arazi; Ankara Eskişehir Yolu üzerinde. Bölge, arsa değeri açısından Ankara'nın en gözde yerleşim yerleri arasında bulunuyor.” Atatürk Orman Çiftliği'nin bazı bölümleri bir süre önce yapılaşmaya açılmış, arazi içinde yeni Başbakanlık bina inşaatı sürmekte. Öğrencilere Yumurta Projesi »» Okul Sütü Projesi’nden sonra şimdi de öğrencilere bedava yumurta dağıtımı yapılacak. İzmir’de başlayıp hükümetin devreye girmesiyle tüm Türkiye’de yaygınlaştırılan ‘Okul Sütü Projesi’nden sonra şimdi de İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü ve İzmir Yumurta Satıcıları Derneği’nden öğrencilere bedava yumurta dağıtımı hayata geçirilecek. Dernek ve İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında imzalanan protokolün ardından, gelir düzeyi düşük ailelerin oturduğu dezavantajlı bölgelerde öğrencilere her hafta başı altılı kutular içinde bedava yumurta dağıtılacak. Proje hakkında bilgi veren İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Vefa Bardakçı, süt ve yumurta gibi proteinlerin çocukların fiziksel ve mental gelişiminde büyük önemi olduğunu, bu nedenle projeyi önemsediklerini söyledi. 14 MAYIS Okullarda devlet olarak süt dağıtıldığını anlatan Bardakçı, "Önümüzdeki Eylül ayından itibaren derneğimizle işbirliği halinde bu dezavantajlı bölgelerdeki öğrencilerimize haftalık yumurta dağıtımı yapılacak. Her hafta pazartesi günü bir yumurta olmak üzere, öğrenci başına. Bu altılı kutular içinde vermeyi düşünüyorlar. Tabi onlar çiğ halde verecek. Öğrenci bunu evine götürecek, isterse annesi her gün haşlayıp beslenme çantasına koyup okulda beslenme saatinde getirebilecek ya da sabah kahvaltısında onu tüketerek gelecek. Ben şimdiden yumurta üreticileri derneğine teşekkür ediyorum. Güzel bir sosyal sorumluluk projesi.” diye konuştu. DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu tarafından 1984 yılında Hindistan‘da yapılan Genel Kurulda alınan kararla kutlanmaya başlanan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü; her yıl bütün dünyada çiftçilerin sorunlarını dile getirme adına, hatırlama adına, üretimin, çalışmanın, alın terinin bilinmesi adına, çiftçiliğin olmadığı bir dünyada üretimin olmayacağı, gıdanın olmayacağı, yaşanabilir bir çevrenin olmayacağının hatırlanması ve hatırlatılması adına kutlanmaktadır. Tüm dünyada coşkuyla kutlanan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ aklında üretmek ve üreterek bu ülkenin topraklarına değer katmaktan başka düşüncesi, emeğinin karşılığını almaktan başka gayesi olmayan milyonlarca üreticiye atfedilmiş, bir gündür. Gece gündüz, sıcak soğuk dinlemeden çalışan, üreten tüm çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Günü kutlu olsun. Köy-Koop Merkez Birliği 6 Haziran 2013 Köy-Koop Haber GÜNDEM Tarım Bakanlığı Stratejik Planı ve Köylü Refahı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2013–2017 arasını kapsayan Strateji Raporunu açıkladı (www.tarim.gov. tr) Rapor 73 sayfa ve çeşitli açılardan incelenebilir. Bu yazıda sadece köylü, çiftçi refahı açısından kısa bir değerlendirme yapacağım. Raporda Bakanlık “kırsal alanda yaşam standardını yükseltmek amacıyla politika belirlemek ve uygulama” yapmayı kendisine misyon yani görev olarak belirlemiş. Bundan köylülerin geliri artacak, daha iyi yaşayacaklar ve bunun için bakanlık ne gerekirse yapacak diye anlıyoruz. Stratejiden bunu görüyor muyuz bir bakalım. Bakanlığın ilan ettiği temel değerlerden biri de “tarafsızlık”. Bunu Rapor “Bakanlık bütün taraflara eşit yakınlıktadır” şeklinde açıklıyor. Burada ister istemez itirazlarım başlıyor. Sokakta birisi bir saldırgan tarafından dövülüyorsa, siz de “ben tarafsızım” derseniz aslında güçlüden yana taraf tutmuş olmaz mısınız? Şimdi örneğin süt konusunda üç beş şirket piyasada elde ettiği güç sayesinde (buna oligopson diyoruz) çiftçilere en fazla 80 kuruş fiyatı kabul ettirebiliyorsa, aynı gücü tüketiciye satışta kuran güçler sütü 3 -3,5 TL’den satabiliyorsa (buna da oligopol diyoruz) ortada herhangi bir serbest piyasadan söz edebilir miyiz? Bu, çift taraflı tekelci duruma çok yakın bir yapıdır. Böyle bir durumda devletin kooperatiflere ciddi bir destek vermesi, gerekiyorsa en azından bazı bölgelerde süt ve ette doğrudan alım yapması gerekebilecektir. Geçmişte SEK ve Et-Balık Kurumu dış baskılarla özelleştirildi. Devlet kurumlarının fiyatlara müdahalesi adeta günah ilan edildi. Prim denilen fi- »» Ege Üniversitesi, Foça Belediyesi ve İzmir Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifler Birliği iş birliğinde düzenlenen “Ege Denizi Balıkçılığı ve Balıklarımız” Çalıştayı 1314 Mayıs 2013 tarihlerinde yapıldı. Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi [email protected] yatlara hiç etkisi olmayan bir sistem uygulanıyor ve yıllardır bu sistem süt ve etteki krizleri önleyemedi. Raporda hedef olarak kurulacak ve rehabilite edilecek kooperatif sayısı ilk yıl için on iki, sonraki yıllar için ise onar olarak belirtilmiştir. Bu sayıları hiçe yakın kabul edebiliriz. Buna karşılık raporda konumuz ile ilgili yazılanlar şöyle: “Ürün arzı ile çiftçi gelirlerinde istikrarın sağlanması amacıyla lisanslı depoculuk ve sözleşmeli üretim geliştirilecektir.” Lisanslı depoculuk çok konuşulan bir alan, ancak bu alan sadece özel sektöre bırakılırsa bu yarıştan köylünün, çiftçinin kazançlı çıkacağını düşünemeyiz. Hele sözleşmeli üretime gelirsek durum daha da kötüdür. Güçlü alıcılar adeta istedikleri bütün koşulları çiftçiye dayatmaktadırlar. ABD gibi gelişmiş ülkelerde sözleşmeli üretim çiftçiler için serflik (derebeyine bağlı üretici) ile kölelik arası bir durum yaratmıştır. Rapor ise sözleşmeli üretici sayısını 235 binden 400 bine çıkarmayı hedeflemektedir. Bu strateji köylü, çiftçi refahına hizmet etmiyor. Salihli Çavlu Köyü Tohum Takas Etkinliği Yapıldı »» Manisa’nın Salihli İlçesi Çavlu Köyünde 18 Mayıs 2013 günü yeni bir tohum takas şenliği gerçekleştirildi. Salihli Belediyesi, Cumhuriyet Halk Partisi Salihli Kadınlar Kolu, Ziraat Mühendisleri Odası Manisa Şubesi ve Cumhuriyet Kadınları Derneği tarafından düzenlenen etkinliğe köylüler, özellikle kadınlar büyük ilgi gösterdi. Çok sayıda yerel tohum paketi takas edildi. Köylü konuşmacılar yerel tohumlardan üretilen ürünlerin lezzetli olduğunu, hiç sentetik ilaç ve kimyasal gübre kullanmadan yetiştirilebildiğini, ailelerini beslemek için bu tohumları koruduklarını belirttiler. Bir köylü konuşmacı yerel tohumların bağımsızlık ve emperyalizmle savaşımda önemli bir araç olacağını da özellikle vurguladı. Panelde konuşan Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya tohum ve tarım ilacı üreten dev şirketlere daha çok hizmet eden Tohumculuk Kanununun değiştirilmesi gerektiğini, yerel tohumların Foça'da 'Ege Denizi Balıkçılığı ve Balıklarımız Çalıştayı' Yapıldı ve bunlardan üretilen fidelerin satışının yasaklanmasının köylü ve doğa üzerine yürütülen bir zulüm olduğunu belirtti. Diğer konuşmacı Ziraat Mühendisleri Odası Manisa Şubesi yönetim kurulu üyesi Müjgan Şenay yerel tohum ve ekolojik üretime öne iki çocuğunu iyi beslemek ve tarım ilaçlarından korumak için başladığını söyledi. Paneldeki diğer konuşmacı böcek bilimi uzmanı Dr. Füsun Tezcan zararlı ve hastalıklara karşı evde yapılan ilaçlarla ilgili bilgi verdi ve bunların hem çok ucuz hem de çok zararsız olduğunu vurguladı. Daha sonra tohum takas işlemine geçildi. Köylü kadınlar ve kendileri için yerel tohum kullanan bahçe sahipleri küçük paketler içindeki yerel tohumları takas ettiler. Köylü kadınlar da takasa ilgi gösterdi, ellerinde bulunmayan çeşitleri tamamladılar. Şenliğe diğer illerden, Seferihar ve Ankara Çankaya belediyesi yetkilileri destek verdi. Çalıştayın açılış törenine; Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Zafer Tosunoğlu, Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Ramazan Özkaya, İzmir Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Kemal Yılmaz, Muğla Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Osman Demirkol, Balıkesir Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkanı Kenan Çınar, ilgili bakanlıkların yetkilileri, akademisyenler, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve balıkçılar katıldı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan, Ege Üniversitesi (EÜ) Su Ürünleri Fakültesi Avlanma Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı H.Tuncay Kınacıgil, "İlerlemiş toplumlarda uygarlığın en önemli göstergesi sorunların çözüm yollarına yönelik olarak yapılan tartışmalardır. Günümüzde tartışma platformlarının yaratıldığı en önemli platformlardan bir tanesi de bu tip çalıştay'lardır" dedi. Türkiye Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (SÜRKOOP) Genel Başkanı Ramazan Özkaya, yakın biz zamanda 1380 Sayılı Su Ürünleri ve 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununda değişiklik yapılacağını ve balıkçıların yeniden düzenlenecek olan kanunlar noktasında beklenti içinde olduğunu belirterek, "1380 Sayılı yasanın yeniden düzenlemesiyle ülkemizin kanayan yarası olan yasadışı avcılık sorununun sona ereceğine inanıyoruz" dedi. Balıkçı barınakları balıkçılarımızın evidir. 55 Tane Balıkçı Barınağının yat limanına dönüştürüleceği yönünde çıkan söylentilere tepki gösteren Özkaya, şöyle konuştu: "Balıkçı barınakları balıkçılarımızın evidir. Su Ürünleri Genel Müdürlüğümüz ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız bizim gibi düşünüp bu noktada bize destek vermektedir. Balıkçılık camiamız sahipsiz değildir. Ülkemizde balıkçılığın bitirilmeye değil geliştirilmeye ihtiyacı vardır." Üniversite, Sahil Güvenlik, Liman Başkanlığı, Kooperatifler ve Balık- çıların katılımı ile gerçekleştirilen panel, sempozyum,seminer ve çalıştay gibi faaliyetlerin Türk balıkçılık sektörüne ciddi ölçüde katkıda bulunduğunu ifade eden Özkaya, şöyle devam etti: "Bu tür faaliyetler ülke genelinde yaygınlaştırılıp daha sık yapılmalıdır. Çünkü biz ciddi sorunları olan bir sektörüz. Sorunların çözümü noktasında farklı branşlarda avcılık yapan balıkçılarımızı da asgari müştereklerde birleştirecek olan platformlarda bu tür faaliyetlerdir." Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün kurulmasından sonra Türk balıkçılık sektörüne yönelik olarak radikal kararlar alındığını sözlerine ekleyen Özkaya, "İlk bakışta görünmese de Genel Müdürlüğümüz sürdürebilir balıkçılık adına ciddi çalışmalar yapmaktadır. Bunun en güzel örneği de denizlerimizde ki ağ baskısını azaltmak amacıyla uygulanan 'devlet desteğiyle teknelerin avcılıktan geri çekilmesi' projesidir. Gönüllülük esasıylayürütülen bu proje sektörümüz adına devrim niteliği taşımaktadır. Öte yandan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın 60 bin denetim yaparak yasadışı olan 415 ton balığa,35 bin metre ağa ve 3 tane tekneye el koyması, Bakanlığın sektörümüzü ne kadar önemsediğinin göstergesidir" diye konuştu. Polonya’da Türk Balıkları Tanıtıldı »» Su Ürünleri Tanıtım Grubu, 22-24 Mayıs 2013 tarihleri arasında Polonya’da düzenlenen Polfish 2013 Fuarı’na katıldı. Polonya’nın ekonomisinin son yıllarda başarılı bir grafik izlediğini bu nedenle dünya ekonomisindeki öneminin ve payının arttığını belirten Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, Polonya ekonomisindeki olumlu gelişmeden Türk su ürünleri sektörü olarak daha fazla pay almak istediklerini, bu nedenle Polfish 2013 Fuarı’na katıldıklarını söyledi. Polfish Fuarı ve bununla eşzamanlı düzenlenen fuarlara 20 ülkeden 186 katılımcı ve 4 binin üzerinde ziyaretçinin geldiğini anlatan Kızıltan, “Polfish 12.kez düzenleniyor. Su Ürünleri Tanıtım Grubu olarak ilk defa katılıyoruz. Alabalığa yoğun talep var. Polonya’ya 2013 yılının ilk 4 aylık döneminde yaptığımız balık ihracatı yüzde 36’lık artışla 2 milyon 643 bin dolardan, 3 milyon 590 bin dolara ulaştı” dedi. Polonya’nın 2008-2009 küresel mali krizi boyunca pozitif büyüme gösteren yegâne AB üyesi olduğuna dikkati çeken Kızıltan şöyle konuştu: “2002 yılında AB üyesi olmasına rağmen hızla gelişen bir ülke. Üstelik turizm açısından çok gelişmiş. Yılda 11 milyonun üzerinde turist Polonya’yı ziyaret ediyor. Almanya’ya da çok yakın bir ülke. Polonya, 320 Milyar $ civarındaki perakende piyasası ile AB’ne yeni katılan 10 ülke arasında en büyük pazara sahip. Perakende piyasası düzenli olarak büyümekte, buna bağlı olarak talep artıyor. Tüm bu özellikleri dikkate alınarak Su Ürünleri Tanıtım Grubu katılım kararı aldı. Ekonomisinin AB’deki birçok ülkeden çok daha fazla geliştiğini gözlemledik. Polonya, Türk su ürünleri sektörü açısından önümüzdeki yıllarda önemli bir Pazar konumuna gelecek.” Polfish 2013 Fuarı’nda Su Ürünleri Tanıtım Grubu’nu; Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı ve STG Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Kızıltan ve Ege İhracatçı Birlikleri Şefi Serap Ünal temsil etti. ‘Alanya 3. İyi Tarım Uygulamaları Şenliği’ Yapıldı »» 16-19 Mayıs 2013 tarihinde Toslak köyünde düzenlenen 'Alanya 3. İyi Tarım Uygulamaları Şenliği' ve 'Tarım Girdileri Sergisi' yerli ve yabancı ülkeden 40 üretici firma katılarak ürünlerini tanıttılar. Toslak Yeniköy Hacıkerimler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi tarafından Toslak köyünde 3 gün süren şenlik ve serginin açılışında konuşan Alanya Kaymakamı Erhan Özdemir, tarımın insan hayatında hep var olduğuna dikkat çekti. Özdemir, Alanya'daki tarım şenliğinin amatör ruh ve profesyonelce, yürekli bir şekilde ortaya konulduğunu belirtti. Özdemir, bir köy şenliği niteliğinde başlayan etkinliğin bugün ihtisas fuarlığına adaylığını koymaya kararlı adımlarla giden bir yapı olduğunu söyledi. Özdemir, bu çalışmanın içerisinde olduklarını ve olmayada devam edeceklerini kaydetti. Şenliğin bölge ürünlerinin sadece Türkiye'de değil, uluslararası alanda tanıtılmasına katkı sağladığını belirten Toslak Yeniköy Hacıkerimler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mustafa Özen de, şenliğe çeşitli tohum, zirai ilaç, gübre ve tarım makineleri olmak üzere yerli ve yabancı 40 firmanın katıla- rak ürünlerini, yeni teknolojilerini sergilediği belirtti. Özen, Özellikle yeni geliştirilmiş domates ve hıyar ürünler çiftçilerin dikkatini çektiğini söyledi. Sergi ve şenliğe Alanya Kaymakamı Erhan Özdemir, İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Mehmet Rüzgar, Alanya Ziraat Odası Başkanı Turgut Musluoğlu, belde belediye başkanları, sivil toplum örgütü temsilcileri, çiftçiler ve davetliler katıldı. Köy-Koop Haber Haziran 2013 GÜNDEM 7 Nasıl Bir Tarımsal Kooperatifçilik Politikası? 2. Ulusal Süt Zirvesi İzmir’de Gerçekleştirildi »» "Tarım politikalarını kooperatiflersiz düşünmek mümkün değildir" »» Ulusal Süt Konseyi ve İzmir Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü işbirliği ile 20-21 Mayıs 2013 tarihleri arasında İzmir‘de gerçekleştirildi. Kırsal dünyanın geleceğinde etkili olabilecek politikalar karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu politikaların oluşturulmasını ve uygulamasını “kooperatiflersiz düşünmek” mümkün değildir. Bu nedenle özel bir Tarımsal Kooperatifçilik Politikası uygulanmalıdır. Bu politikalar; a. Girişim olarak tarımsal kooperatiflerin genişleme olanaklarını artırmalı; b. Kooperatiflere uygun bir ortam yaratmalı; c. Kooperatifleri ve onu geliştiren çevre koşullarını güvence altına almalı; d. Kooperatifleri her yönüyle destekleyecek bir şekilde formüle edilmelidir. Türkiye, kırsal gönencin yükselmesinde ve tarımın sorunlarının çözümünde kooperatif sektörden yararlanmak zorundadır. Türkiye’de kooperatif sektörü, tarımsal sorunların çözümüne katkıda bulunabilecek düzeye getirmek için alınabilecek önlemleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür: 1. Ulusal düzeyde sektörler arası rekabetin oluşmasında ve fiyat paritelerinin çiftçi lehine korunmasında, tarımdan sanayiye fiyatlar yoluyla kaynak aktarımında vb. konularda tarımın kooperatifleşmesiyle önemli gelişmeler sağlanabilir ve tarımla sanayinin entegre bir düzen içine girmesine kooperatiflerin önemli bir katkısı olabilir. Tarım ile tarıma dayalı sanayi ve hizmet sektörlerinin bütünleşik bir şekilde yapılanmasında ve tarımdan sanayiye kaynak aktarımının gerçekleştirilmesinde kooperatifler önemli roller üstlenebilirler. Öte yandan hızla dünyaya açılan tarımın, dünya tarımı ile rekabet edebilmesi için, dünya tarım ve ticaret koşullarına adapte olması gerekir. Bu koşullara ayak uydurabilmesi ise onun standartlara uygun mal üretmesine ve dünya fiyatlarının oluşumuna katkıda bulunabilecek bir arz ve talep yapısına kavuşturulmasına bağlıdır. Bu durumun en kestirme çözümü ise, bugünkü ekonomi teorisi ışığında, ancak ve ancak tarımın kooperatifleşmesidir. Öyleyse Türk tarım kesiminin kooperatifleşmesi için her türlü çaba gösterilmelidir. Bunu için her düzeyde kooperatifçilik araştırma ve yayım hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Tarım Bakanlığı Teknik Tarımsal Yayım Servisi, Tarımsal Kooperatifçilik Yayımı servisi ile takviye edilmelidir. 2. Kooperatifçiliği gelişen ülkelere baktığımızda kooperatiflerin sağlıklı bir finans sistemiyle desteklendiği gözlenmektedir. Bu sektörün finans kuruluşu, o sektörde oluşan tasarrufları toplayarak, ihtiyaç duyan ekonomik birimlere aktarmada ve ayrıca Merkez Bankası’ndan taze para tedarikinde ve para yaratıcı özellikleri ile son derecede önemlidir. Türk tarım sektörü, özellikle kooperatif sektörü, böyle bir finansal yapıyla donatılmadığından, sektör düzeyindeki tasarrufları toplamada ve yönlendirmede, taze para akımı sağlamada ve para yaratmada rol oy- Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN [email protected] nayamamakta ve sektörler arası rekabette zayıf kalmaktadır. Bu sorunların çözümü ve tarımın kooperatifler aracılığı ile ekonomiye sağlıklı katkılar sunabilmesi bakımından bir Kooperatifler Bankası sisteme derhal dâhil edilmelidir. 3. İyi ve sağlıklı bir kooperatifleşmenin en önemli koşullarından biri de uygun ve sağlıklı bir yasal dayanağın olmasına bağlıdır. Türkiye’de dağınık bir kooperatifçilik mevzuatı bulunmaktadır. Bu mevzuat, tarımın ve tarımsal kooperatiflerin yapılarına ve koşullarına göre yeniden gözden geçirilmeli ve birleştirilmelidir. 4. Tarımda kooperatiflerin gelişmesinde rol oynayan öğelerden birisi de kooperatiflerin gelişmesine uygun politikaların devreye sokulmasıdır. Gelişmiş ülkelerin pek çoğundaki tarımsal kooperatiflerin gelişmesi için tercihli politikalar uygulanmaktadır. 5. Kooperatiflerin başarılı olmasında önemli olan diğer bir öğede yetenekli yöneticilerin yetiştirilmesi ve istihdamıdır. Ülkemizde hemen her meslek dalı için eğitim programları uygulanmasına karşın, tarihçesi 1,5 yüzyıla yaklaşan kooperatifçiliğin eğitim programları “dökme su ile değirmen döndürme” esprisini aşamamıştır. 6. Ciddi bir kooperatifçilik eğitimi ve uygulaması, ciddi bir “kooperatifçilik araştırmaları” ile olumlu bir boyuta ulaşabilir. Ülkemizde, kooperatifçilik sorunlarını sistematik bir şekilde ele alan sorumlu bir ER-GE kuruluşu yoktur. 1970’li yıllarda kurulan “Milli Kooperatifçilik Eğitim ve Araştırma Enstitüsü” bugün fiilen ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’de kooperatifçilik araştırmaları amatör birkaç kişi ve/veya kuruluşun ilgi alanındadır. 7. Tarımın, kırsal kesimin ve kırsal kooperatiflerin sorunlarının çözümünde en önemli yol, kooperatifler arası işbirliğidir. Birim kooperatiflerin tek başlarına gerçekleştiremediği faaliyetleri bir araya gelerek yapmaları en akılcı yoldur. Girmeyi hedeflediğimiz AB ülkelerinin büyük çoğunluğunda kooperatiflerin, üst örgütlenmelerini geçen yüzyılın başlarında tamamladığı gözlenmektedir. 8. Küreselleşen bir ekonomide, oluşan yeni yapılanmalara tarımı entegre edebilecek en uygun kurumsallaşmanın kooperatifler olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Kooperatifçi selamlarımla. Tarkan’dan Seferihisar Doğa Okulu'na Ziyaret »» Megastar Tarkan, kurucuları arasında yer aldığı Doğa Okulu'nu ziyaret ederek okulun yapımını gerçekleştiren ekiple buluştu. Yedi yıldır Doğa Derneği'nin çalışmalarına destek veren Tarkan, 5 Haziran'da İzmir Arena'da tüm geliri Seferihisar Doğa Okulu'na vakfedilmek üzere "Doğa Sensin!" adlı bir konser gerçekleştirecek. Doğa Derneği ve Seferihisar Belediyesi'nin işbirliği ile kurulan Seferihisar Doğa Okulu, geleneksel mimariye sadık kalınarak restore ediliyor. Okul, Haziran ayı içerisinde araştırma, 2014'te ise eğitim faaliyetlerine başlayacak. Tarkan, "Türkiye ve dünyada bir ilk olan Seferihisar Doğa Okulu'nu ziyarete gittim ve çok heyecanlandım. Restorasyonu tamamlanmak uzere olan Seferihisar Doğa Okulu çok yakında faaliyetlerine başlayacak. Doğa felsefesinden, mimariye, geleneksel tarımdan, doğa kültürüne, masallara, oyunlara kadar, pek çok alanda faaliyet gösterecek. Doğa Okulu aynı zamanda yeni sanatların arayışı içinde olacak. Bu okulun kurucuları arasında olmaktan mutluluk duyuyorum.” dedi. Zirvenin ilk gününde , "Çiftlik Yönetimi, Hayvan Sağlığı ve Refahı", "Kaliteli Süt Üretimi ve İşleme Teknolojileri", "Süt Politikası ve Ekonomisi" ve "Beslenme ve Tüketim" başlıkları altında toplam 4 çalıştay düzenlendi. Akademisyenlerden üreticiye süt sektörünün tüm paydaşlarının yer aldığı toplam 160 kişiden oluşan komiteler gerçekleştirdikleri toplantılarda süt sektörünün sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştu. 2. Ulusal Süt Zirvesi'nin ikinci gününde komitelerin sonuç bildirgeleri açıklandı. 4 tema altında oluşturulan komitelerin bir gün önce yaptıkları toplantıda masaya yatırılan sorunlar, çözüm önerileri ile beraber komite başkanları tarafından sunuldu. Çiftlik Yönetimi, Hayvan Sağlığı ve Refahı Komitesi Başkanı Prof. Dr. Muhittin Özder, çalıştaylarında hayvan yetiştirme, hayvan ıslahı, hayvan besleme, hayvan refahı, hayvancılıkta mekanizasyon, hayvan barınakları ve çevre konuları işlediklerini dile getirdi. Türkiye'de yaklaşık 50 milyon civarında küçük ve büyükbaş olduğunu söyleyen Özder, AB ülkeleri içinde koyun sütü üretiminde birinci, keçi sütü üretiminde 4. sırada olduğumuzu belirtti. Özder'in sonuç bildirgesini açıklarken maddeler halinde sıraladığı bazı sorun ve öneriler ise şunlar: "Ormanda keçi zararlıdır düşüncesi terk edilmeli. Küçükbaşta makineli sağıma geçilmeli.Yetiştiricinin eğitim düzeyi yükseltilmeli. Aile işletmeleri devam etmeli." Türkiye'de kaba yem sorunu olduğunu söyleyen Özder, "Et ve süt meselesi, ot meselesidir" dedi. İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Güldal, “Başarılı bir organizasyon oldu. Açıklanan son verilerden de anlaşıldığı üzere Türkiye süt üretiminde dünyada 8’inci sırada, İzmir ise 81 il arasında birinci sırada bulunuyor. Bu performansı devam ettireceğiz. Süt hayvancılığının katma değeri çok yüksek” diye konuştu. Çözüm kooperatifçilik Süt sektöründe kayıt dışılığın önemli bir sorun olduğu vurgusunu yapan, bunun yanında diğer bir sorunun ise örgütlenme eksikliği olduğunu söyleyen Mahmut Eskiyörük “Tabii süt fiyatlarındaki istikrarsızlık da çok belimizi büküyor. Zirve’de ayrıca üretim planlaması, soğuk zincir, pazarlama ve gıda güvenliği konularını geniş ölçüde tartıştık ve bütün bunlar Sonuç Bildirgesi’nde yer alacak. Ancak benim asıl üzerinde durulmasını istediğim husus kooperatifçiliğin geliştirilmesi oldu. Günümüzde gerek dünyada gerekse Türkiye’de büyük hacimlere ulaşmış bir sektör olarak süt ekonomisinde sorunların çözümü kooperatifçilikte yatıyor. Birçok gelişmiş ülkede bunun böyle olduğunu açıkça görüyoruz. Dolayısıyla süt sektöründe faaliyet gösteren küçük işletmelerin birleşerek sorunlarını çözmesi en gerçekçi kırsal kalkınma modeli olacaktır. Zirve’de söz konusu gerçeğin altını bir kere daha özellikle çizdik.” dedi. ICA Cooperatives Europe 2013 Genel Kurulu İstanbul’da Yapıldı »» Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’nin ev sahipliğini yaptığı Cooperatives Europe’nın Genel Kurulu 6-7 Mayıs 2013 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşti. ICA Başkanı Pauline Green ile Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden ve ülkemizden örgüte üye kooperatif üst örgütlerin delegeleri, Cooperative Europe’un yeni Başkanı Dirk Lehnhoff, Gümrük Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, GTB Kooperatifler Genel Müdürü İsmail Kalender, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürü Gürsel Küsek, ilgili bakanlık temsilcileri ve TMKB çatısı altında yer alan birçok kooperatifin temsilcileri katıldı. Kooperatifçiliğin toplumsal önemini ve yararlarının dile getirildiği ‘Genel Kurul’ açılış konuşmalarında; Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ve Uluslararası Kooperatifler Birliği Başkanı Pauline Green ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel başkanı Muammer Niksarlı birer konuşma yaptılar. Genel Kurul’da yapılan seçimlerde Cooperative Europe’’un Başkanlığına Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) Eş Başkanı Dirk Lehnhoff Cooperatives getirildi. Yeni Yönetim Kuruluna TKK Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Teke seçildi. ICAO Yönetim Kurulu Üyesi Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği (ORKO- OP) Cafer Yüksel ve ICA Housing Yönetim Kurulu Üyesi Türkiye Kent Kooperatifleri Merkez Birliği (TÜRKKENT) Genel Başkanı Mehmet Aksoy’den sonra Tarım Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Teke'de ICA örgütleri yönetim yapısı içinde görev alan üçüncü temsilcimiz oldu. Genel Kurulun ikinci gün programı, Gümrük ve Ticaret bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürü İsmail Kalender, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Genel Müdürü Dr. Gürsel Küsek'in yaptığı açılış konuşmalarıyla başladı. Programda AB’nin kooperatiflere yönelik politikaları ele alınarak , bu politikaların olumlu yanları, karşılaşılan sorunlar konuşuldu. Yapılan oturumlarda ICA Başkanı Genel Sekreter Charles Gould, Luceme Universitesinden Alexander Jungmaster, Gümrük ve Ticaret Bakanlığından Mustafa Sepetçi, AB Türkiye Delegasyonundan Özgür Altınoklar Kooperatif Stratejileri çerçevesi konusunda sunum yaptılar. Gelecek onyılda kooperatifçilik, AB’nin kooperatifçilik politikaları ve Avrupa’da geleceği konuları ele alındı. Mustafa Sepetçi tarafından Türkiye’de kooperatifçiliğin geliştirilmesi konusunda yapılan çalışmalar anlatılarak, ‘Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı’ hakkında bilgi verildi. Diğer oturumlarda ise bölgesel işbirliği fırsatları ve kooperatiflerin geliştirilerek güçlendirilmesi konuları ele alındı. Kooperatif CEO’larının katıldığı yuvarlak masa toplantısında kooperatifçilik liderliği konusu ele alındı. Avrupa’nın güçlü kooperatif yöneticileri kooperatifçiliğin geliştirilmesi konusunda yaptıkları çalışmaları, karşılaştıkları sorunları ve sorunların çözülmesinde izledikleri yöntemleri ve deneyimlerini aktardıklar. Ayrıca İspanyol Mondragon kooperatifleri, Sağlık Kooperatifleri, Finlandiya ve İsveç’deki sosyal amaçlı kooperatiflerin yöneticileri çalışmaları hakkında detaylı bilgiler verdiler. 8 Haziran 2013 Köy-Koop Haber TARIM Ziraat Mühendisleri Odası’nın 43. Dönem 2. Danışma Kurulu Toplantısı Yapıldı »» TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 43. Dönem 2. Danışma Kurulu 3-5 Mayıs 2013 tarihleri arasında Rize’de gerçekleştirildi. Toplantıda Türkiye tarımının mevcut durumu ile Ziraat Mühendisliği meslek alanını ilgilendiren güncel gelişmeler tartışıldı ve çözüm yolları üzerinde duruldu. Danışma Kurulu’nun çalışmaları kapsamında, TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Nevzat ÖZER tarafından “HES’ler ve Etkileri”; ZMO Yönetim Kurulu üyeleri Prof. Dr. Bülent GÜLÇUBUK tarafından “Türkiye’nin Unutturulan Yüzü Yoksulluk”, Hamdi ARPA tarafından “Balıkçılık ve Karadeniz” konulu sunumlar yapıldı. ZMO önceki dönem başkanlarından ve Ankara Üniversitesi önceki dönem Rektörü Prof. Dr. Cemal TALUĞ “Üniversitenin Can Suyu: Özgür ve Eleştirel Düşünce” ve ZMO Antalya Şube Başkanı Vahap TUNCER “Genç Ziraat Mühendisleri İçin Hazırlanacak İş Ararken Projesi” konulu sunumları gerçekleştirdi. Ayrıca, Antalya EXPO 2016 tanıtımına ilişkin bir sunum yapıldı. Sunumlardan sonra ZMO Rize Şube Başkanı Muhammet PERTEK Rize, tarım sektörü, Çaykur ve çay üretimi hakkında bilgi verdi. ZMO Genel Başkanı Dr. Turhan TUNCER, son 10 yılda uygulanan tarım politikaları konusunda değerlendirmelerde bulundu. Toplantının son gününde yapılan çalışmalar ışığında sonuç bildirgesi hazırlandı. Bu bildiride öne çıkan konular aşağıdaki gibi özetlenebilir: • Tarımdaki büyüme hızı, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki büyüme hızının altında kalmıştır. Bu dönemde ekonominin genelinde yıllık ortalama büyüme oranının %4.5 olarak gerçekleşmesine karşılık tarımdaki büyüme hızı %2.4’te kalmıştır. • Üreticiler 2000 yılından bu yana 3 milyon hektardan fazla araziyi işlemekten vazgeçmişler; 1.7 milyon tarım emekçisi üretimden koparak kentlerin varoşlarına göçmüştür. Türkiye’de kişi başına Milli Gelir 10.500 dolar iken bu rakam tarım kesiminde 3.500 dolar civarında yani ülke ortalamasının 1/3’ü kadardır. • Türkiye kişi başına çiftçi geliri (3.500 dolar civarında) açısından dünyada 22. sıradadır. Diğer yandan ABD’nin 120 milyar dolar, Hollanda’nın 77 milyar dolar, Dr. Yener ATASEVEN A.Ü. Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü [email protected] Almanya’nın 67 milyar dolar tarım ürünleri ihracatı varken, Türkiye uygulanan tarım politikaları sonucu 15 milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatı ile 23. sıraya gerilemiştir. • 2001 yılında uygulamaya konan Şeker Kanunu ile şeker üretimine getirilen kota uygulaması sonucu pancardan şeker üretimi kısıtlanmış, mısırdan üretilen Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üretiminin önü açılmıştır. Buna göre Türkiye tek başına AB ülkeleri toplamının yarısına yakın NBŞ üretmektedir. • Son 3 yıldır yapılan ithalat çerçevesinde 2.7 milyon baş civarında canlı hayvan ile kırmızı ete 3 milyar doları aşkın döviz ödenmiştir. Bu olumsuzluğa 2012 yılında kaba yem sıkıntısı da eklenmiş, milyonlarca dolar döviz ödenerek sap-saman ithalatına gidilmiştir. Bir zamanlar hayvancılıkta ihracatçı ülke olan Türkiye, canlı hayvan ve et ithalatı yanında yem de ithal eder duruma düşmüştür. • Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye’de su ürünleri üretimi istenilen düzeye ulaşamamıştır. • Kamuoyunda “2B Yasası” olarak bilinen uygulama ile satışa sunulan 2B arazileri rayiç bedelin yüksekliği nedeniyle orman köylüleri tarafından alınamamaktadır. • Son günlerde kamuoyunu yakından ilgilendiren GDO’lu pirinçler konusunda GDO’lara değil, kendine yeterliliği hedefleyen doğru tarım politikalarına ihtiyaç vardır. Ziraat Mühendisleri Odası’nın Türkiye tarımı ile ilgili görüşleri bu şekilde. Baharın ve güneşin yüzünü gösterdiği bu günlerde sağlıklı, mutlu ve bereketli bir ürün dönemi olması dikeklerimle... Saygılarımla… Tarım İlacı Yiyoruz! »» Avrupa Gıda Güvenliği Birliği yaklaşık 70 bin sebze ve meyveyi inceledi, bulgular vahim: Yediğimiz meyve sebzelerin yarıdan fazlasında tarım ilacı kalıntısı var. Avrupa Gıda Güvenliği Birliği'nin (EFSA) tarım ilacına maruz kalan meyve ve sebzelere ilişkin yaptığı araştırmanın bulguları açıklandı. Tarım ilaçları yağmur ve yıkamaya rağmen meyve ve sebzelerde kalmaya devam ediyor. EFSA, hangi meyve ve sebzede ne kadar ilaç artığı kaldığını madde madde kamuoyuna duyurdu. 70 bin ürün incelendi Yaklaşık 70 bin meyve ve sebzeyi inceleyen birlik, en çok tarım ilacı artığının sebzelerde kaldığı sonucuna vardı. Sebzeden sonra en çok ilaç artığına maruz kalan ürünlerse sırasıyla meyve, tahıl ve hayvansal gıdalar. Tarım ilacı artığının en az kaldığı ürünlerse sırasıyla şöyle: Soğan, sa- rımsak, ıspanak, kuşkonmaz, pırasa ve patates. En Çok Zehir Turunçgillerde EFSA'nın araştırmasına göre ürünler ve üzerlerindeki tarım ilacı artığı oranları şöyle: Salatalık ve balkabağı: İncelenen ürünlerin 3'te 1'i tarım ilacı artığı taşıyor. Ancak yıkama sonucu artık riski azalıyor. - Bakliyat: Yüzde 40 - Çekirdekli meyveler: Yüzde 54.8 - Elma, armut: Yüzde 65.2, Dolmalık biber: Yüzde 66, Marul: Yüzde 66.3, Çilek: Yüzde 71.3, Turunçgiller: Yüzde 75, Ahududu: Yüzde 75.9, Üzüm: Yüzde 73.8 2013 Hayvancılık Destekleri Tebliği Yayımlandı »» Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği (Tebliğ No: 2013/29) 25 Mayıs 2013 tarih ve 28657 sayılı Resmi Gazetede Yayımlandı. Anaç sığır yetiştiriciliği yapan, 31/12/2013 tarihi itibariyle en az beş baş anaç sığıra sahip, yetiştirici/ üretici örgüt üyesi yetiştiriciler yılda bir kez olmak üzere hayvan başına desteklemeden yararlandırılır. Tarımsal amaçlı kooperatifler ve süt üreticileri birlikleri, bu Tebliğin 3 üncü maddesinde belirtilen yetiştirici/üretici örgütlerinden birine tüzel kişilik olarak üye olması halinde tek işletme olarak kabul edilir ve 500 baştan fazla hayvan bulunduran yetiştiriciler hariç, tam ödeme yapılır. Anaç manda yetiştiriciliği yapan, Damızlık Manda Yetiştiricileri Birliği bulunan illerde birlikler, bulunmayan yerlerde ise il/ilçe müdürlüğü aracılığıyla başvurusu olan ve hayvanları Türkvet'e kayıtlı yetiştiriciler yılda bir kez olmak üzere hayvan başına anaç manda desteklemesinden yararlandırılır. Anaç manda desteğinden yararlanacak olan yetiştiricilerde sayı şartı aranmaz. Buzağı Desteklemesinden yararlanacak olanlar; a) E-ıslah'a kayıtlı analardan, e-ıslah veri tabanına kayıtlı saf kültür ırkı veya melezi sığırların aynı kültür ırkı boğanın spermasıyla suni tohumlanma sonucu doğmuş olmalıdır. b) E-ıslah'a kayıtlı, yerli ırk ve melezi sığırlardan suni tohumlama sonucu doğan buzağılarda aynı ırktan olma şartı aranmaz. c) E-ıslah'a kayıtlı, etçi ırk sığırlardan, aynı ırktan suni tohumlama veya Bakanlıktan izin almış tabii tohumlama boğası ile tohumlanması sonucu doğmuş olmalıdır. ç) Tüm buzağılar 2013 yılı doğumlu ve Türkvet'te kayıtlı olmalıdır. d) Dişi buzağılara Brusella S-19 aşısı yapılmış ve aşı bilgileri Türkvet'e kaydedilmiş olmalıdır. e) İşletmenin e-ıslah'a kayıt tarihinden önce doğan buzağılar desteklemeden yararlandırılmaz. f) Her buzağı için bir kez destekleme ödemesi yapılır. g) İkiz veya üçüz doğan her buzağı için destekleme ödemesi yapılır. ğ) Buzağının doğum bilgisi e-ıslah veri tabanından alınır ve destekleme buzağının doğduğu işletme sahibine ödenir. Doğum bilgileri ve doğduğu işletmesi e-ıslahta belirlenemeyen buzağılar için destekleme ödemesi yapılmaz. h) Suni veya tabii tohumlamanın, buzağının doğum tarihinden 210295 gün öncesinde ülkemizde yapılmış ve tohumlama bilgisinin e-ıslah veri tabanında kaydedilmesi zorunludur. ı) On dört aylık yaştan (420 gün) önce tohumlanan hayvanların buzağısı için destekleme ödemesi yapılmaz. i) Türkvet ve e-ıslah'a kaydedilmeden ölen, kesilen veya satılan buzağılar ile ölü doğan ve atık yavrular için destekleme ödemesi yapılmaz. E-ıslah'a ve Türkvet'e kaydedildikten sonra ölen, kesilen veya satılan buzağılar için destekleme ödemesi yapılır. j) Buzağıların zamanında küpeletilmesi, Türkvet ve e-ıslah kayıt sistemlerine kaydettirilmesinden yetiştiriciler, belgelerin düzenlenmesi ve veri girişlerinin vaktinde yapılmasından ise görevli kişiler ve kuruluşlar sorumludur. Koyun ve keçi yetiştiriciliği yapan, damızlık koyun-keçi yetiştiricileri birliklerine üye, hayvanları Koyun Keçi Kayıt Sistemi (KKKS) ve Koyun-Keçi Bilgi Sistemine (KKBS) kayıtlı yetiştiriciler, anaç hayvan başına yılda bir kez olmak üzere desteklemeden yararlandırılırlar. Tiftik keçisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve tiftik üretiminin artırılması için üretmiş oldukları tiftiği, 1/6/2000 tarihli ve 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanuna göre kurulmuş Tiftik ve Yapağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Tiftik Birlik) ve/ veya Kooperatiflerine satan üreticilere, ürettiği tiftiğin kilogramı başına destekleme primi ödenir. Çiğ süt primi; üretmiş olduğu çiğ sütü, Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik kapsamında faaliyet gösteren süt işleme tesislerine, fatura ve/veya müstahsil makbuzları karşılığında kendisi veya üyesi bulunduğu yetiştirici/üretici örgütü vasıtasıyla satan, bu Tebliğin 3 üncü maddesinde belirtilen ve ulusal düzeyde üst örgütlenmesini tamamlamış bir yetiştirici/üretici örgütüne üye olan, SKS veri tabanına altyapısı kurulan yerlerde anlık olarak, alt yapısı kurulmamış yerlerde aylık olarak kaydettiren yetiştiricilere, hazırlanan ödeme icmalleri esas alınarak manda, koyun ve keçi sütü ile inek sütü için soğutulmuş süte farklı olmak üzere beher litre için destekleme ödemesi yapılır. Islah amaçlı süt kalitesinin belirlenmesi desteği; soy kütüğü sistemine 31/12/2013 tarihinde kayıtlı ve etçi ırklar hariç en az on baş saf ırk ineğe sahip veya bu destekleme kapsamında analiz şartlarını yerine getiren en az on baş saf ırk inek kaydı bulunan, soy kütüğüne üyelik tarihi 1/10/2013 öncesi olan Ankara, İzmir, Balıkesir, Bursa ve Tekirdağ illerindeki işletmelere uygulanır. Arıcılık kayıt sistemine (AKS) kayıtlı, en az 30, en fazla 1000 adet arılı kovana sahip yetiştirici/üretici örgütü üyesi arıcılara arılı kovan başına destekleme ödemesi yapılır. Seralarda polinasyon amaçlı bombus arısı kullanan üreticilere destekleme ödemesi yapılır. İpekböceği yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve üretiminin arttırılması için yaş ipekböceği kozası üreticilerine ücretsiz dağıtılacak ipekböceği tohumunu sağlayan Bursa Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Kozabirlik)'ne tohum bedeli için kutu başına, ürettiği yaş ipekböceği kozasını Kozabirlik'e ve/veya kooperatiflerine satan yetiştiricilere ise kilogram başına ödeme yapılır. Kesim tarihi itibariyle, besi süresinin son 90 gününü müracaatçının veya eşinin işletmelerinde tamamlamış, Türkvet'e kayıtlı erkek sığırlarını (manda dahil) Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik kapsamında Bakanlıktan şartlı onay/onay belgesi almış veya geçiş süresinden yararlanan kesimhanelerde kestiren ve kesim bilgilerini KES veri tabanına kaydettiren üreticilere, belirlenen dönemlerde hayvan başına destekleme ödemesi yapılır. İyi Tarım Uygulamaları Destekleme Ödemesi Tebliği Yayımlandı İyi Tarım Uygulamaları faaliyetinde bulunan çiftçilere destekleme ödemesi ile bu ödemeye ilişkin usul ve esasları kapsayan tebliğ yayımlandı, Tebliğe göre aşağıdaki şartları haiz çiftçiler, İTUD ödemesinden yararlandırılacak. a- İTU Yönetmeliğine göre bireysel veya grup halinde meyve sebze ürünlerinde veya örtü altında İyi Tarım Uygulamaları yapan, b- Yetkilendirilmiş kuruluşlarca 2013 yılında düzenlenmiş İyi Tarım Uygulamaları sertifikasına sahip olan, c- ÇKS'de 2013 üretim sezonunda kayıtlı olan, ç- Örtü altında İyi Tarım Uygulamaları yapan çiftçilerden ÖKS'ye kayıtlı olan, d- Bu Tebliğde İTUD uygulamaları ile ilgili belirtilen usul ve esaslara göre başvuru yapan. 1- Meyve sebze ürünlerinde İyi Tarım Uygulamaları yapanlara İTUD ödemesi, yetkilendirilmiş kuruluşlarca sertifikalandırılan tarım arazilerinin ÇKS'ye işlenmesi sonucu desteğe tabi alan hesaplanarak yapılır. (2) Örtü altında İyi Tarım Uygulamaları yapanlara İTUD ödemesi, yetkilendirilmiş kuruluşlarca sertifikalandırılan ayrıca ÖKS'ye kayıtlı olan alanların ÇKS'ye işlenmesi sonucu desteğe tabi alan hesaplanarak yapılır. (3) Meyve sebze ürünlerinde ve/ veya örtü altında İyi Tarım Uygulamaları yapanlara yönelik İTUD ödemeleri, çiftçilerin ÇKS'de kayıtlı toplam alanlarını geçmemek kaydıyla yapılır. (4) Örtü altında İTUD yapılan alanlar, ayrıca meyve sebze üretim alanlarına verilen İTUD'inden faydalanamaz. İyi Tarım Uygulamaları faaliyetinde bulunan çiftçilere destekleme ödemesi; Meyve sebze üretim alanları için dekar başına y 25 TL, örtü altı üretim alanları için dekar başına 100 TL'dir. Çiftçilerin, 3/2/2014 tarihinden itibaren 17/3/2014 günü mesai saati bitimine kadar Ek-4'e uygun İTUD başvuru dilekçesi ile ÇKS'ye kayıtlı oldukları il/ilçe müdürlüklerine başvuru yapmaları gerekmektedir. Çiftçiler başvuru dilekçesi ekinde, 1/1/2013 ile 31/12/2013 tarihleri arasında düzenlenen ve 2013 yılında geçerli olan İTU sertifikası ile birlikte Ek-5'e uygun olarak yetkilendirilmiş kuruluşlarca düzenlenmiş İTU sertifika ekini ibraz etmek zorundadır. Köy-Koop Haber Haziran 2013 TARIM Konya Şeker, Öz Kaynağıyla 1,2 Milyar Dolar Yatırım Gerçekleştirdi »» Konya Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk, üreticiden tek kuruş almadan son 13 yılda 1,2 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdiklerini, 28 üretim tesisini Türk ekonomisine kazandırdıklarını söyledi. Konya Şeker'in Başkanı Konuk, şeker, yağ ve yem fabrikası, tohum ve patates üretim tesisleri ile et-süt entegre gıda kompleksi kuran şirketteki yatırımların tamamının öz kaynaklarıyla gerçekleştirildiğini belirtti. yatırımlardır. Bunlara da damla sulama sistemleri üretim tesisimiz, organik gübre fabrikalarımız. Dördüncü yatırım türümüz ise katma değerli ürünlere yönelik yatırımlardır. Bunlar da; çikolata, şekerli mamuller, sert şeker, şekerleme, unlu mamuller, bisküvi, kek ve gofret üretim tesisleri ile önümüzdeki yıl tamamlanacak et ve süt entegre tesisleridir." diye konuştu. “Ürünü Mutlaka İşleyeceksiniz” Ankara’da Ulusal Yöneticiler Derneği tarafından düzenlenen ‘Başarı Hikayeleri’ seminerine katılan Konuk, dört farklı yatırımlarının olduğunu vurgulayarak, bunlardan birinci ve ön önemlisinin üreticiden doğrudan tarımsal ürün alıp işleyen tesisler olduğunu belirtti. Konuk, "Mesela şeker, yem fabrikamız, dondurulmuş parmak patates üretim tesisimiz, ham yağ fabrikamız. İkicisi ve bizim işletme verimliliğimiz açısından önemli olan ve yaptıkları üretimle kârlılığımızı arttırarak pancardan, patatese, mısırdan arpaya, kanoladan ayçiçeğine kadar aldığımız ürünler ve bu sene alımına başlayacağımız süt ve besi gibi tarımsal girdiler için üreticimize piyasa şartlarının üzerinde para ödememizi, onlara destek olmamızı sağlayan sıkılaşma yatırımları. Bunlar; buharlı küspe kurutma tesisi, paketli küspe üretim tesisi, biyoetanol üretim tesisi, sıvı karbondioksit üretim ünitesi, organik gübre üretim tesisi, atık ısı ile ısıttığımız ultra klimalı modern seralar, termik santral, biyogaz üretim tesislerimiz, doğal depolarımız. Bu yatırımlar bizim hem kârlılığımızı hem de rekabet gücümüzü arttıran tesislerdir ve biz bu tesisler sayesinde atıkları ve yan ürünleri işleyerek çerden çöpten para kazanıyor, buralardan adeta damlaya damlaya göl olan gelir ile de üreticimize destek olurken yeni yatırımlarımızı da finanse edebiliyoruz. Üçüncü yatırım türümüz ise üretici lehine piyasa regülasyonu yapmak için gerçekleştirdiğimiz Recep Konuk, ürünü römorka yükleyip, çuvala, kasaya doldurup satmanın, ne kadar bereketli bir yıl geçirilirse geçirilsin üreticinin refahtan pay almasını sağlamadığını "O ürünü mutlaka işleyeceksiniz. Rafa gidene kadar sürecin içinde olacaksınız. Olmadınız mı aslan payı hep başkalarına gidiyor." ifadesini kullandı. Konuk, "En çok makarnacıların, bisküvicilerin tüccarı, değirmenciyi 5-10 ona katlayacak kadar zengin olduğunu gördüm. Ege'ye has ürünlerde de böyledir, Karadeniz'e has olanlarda da böyledir. O nedenle biz bir karar verdik ve dedik ki, dünyanın en kaliteli şeker pancarı Konya'da üretiliyor. Pancarı işleyip şeker üretmekle kalmayacağız, şekerin ana girdi olduğu her ürünü de üreteceğiz. Yani şekerden kazanılabilecek paranın tamamına üretimin ilk halkasındaki üreticiyi, pancar üreticisini ortak edeceğiz. Bizim şekerimizle Karadeniz'in fındığını, Antep'in fıstığını harmanladık ve çikolata ürettik. 41 ülkeye ihraç ediyorduk, son olarak çikolatanın anvatanı İsviçre'ye başladığımız ihracatla bu sayıyı 42'ye çıkardık. Bu daha da artacak. Konya'nın buğdayını bisküvide gofrette kullanmaya başladık. İncirinizi, kuru üzümümüzü bisküvide, kekte kullanmaya başlayacağız. Biz bir üretici kooperatifi olarak bizim bölgemizde bizim üreticimizin ürettiği hiçbir ürünün tek gramının dahi işlenmeden bölge dışına çıkmasını istemiyoruz ve o hedefe ulaşana kadar da yatırımlarımız aralıksız devam edecek."diye konuştu. Konuk, Türkiye'deki tarımsal faaliyetlerle ilgili de dinleyicilere bilgi verdi. Türkiye'nin 24 milyon hektarlık tarım arazisiyle arazi varlığı bakımından dünyada 13'üncü sırada olduğunu kaydeden Konya Şeker Başkanı, bu arazinin yaklaşık 8,5 milyon hektarının sulanabilir olduğunu fakat bu arazilerin sulama altyapılarının henüz ulaştırılmamış açıklamasını yaptı. Tarımın 2013-2017 Stratejik Planı Açıklandı 2013-2017 Stratejik Planı için paydaşlarla 4 binin üzerinde anket yaptık Bakan Eker, tarımsal üretimde çevre dostu tekniklerin uygulanmasının teşvik edileceğini bildirdi. Bakan Eker, 21. yüzyılda ülkelerin enerji, gıda ve su olmak üzere 3 temel mücadele alanı bulunduğunu, bu nedenle gıda ve tarım stratejisinin çok önemli olduğunu söyledi. Dünyada 1,3 milyar ton gıda israf edilirken, 1 milyara yakın insanın da açlıkla mücadele ettiğini tarımsal ham maddelerin biyoyakıtta kullanılmasının açlıkla mücadele eden insanların sorunlarının derinleştirdiğini dile getirdi. 2013-2017 Stratejik Planı için paydaşlarla 4 binin üzerinde anket yapıldığını ve her bir alana ait çözüm önerilerinin geliştirildiğini kaydetti. Çalıştaylar sonucunda 5 stratejik alan, 6 stratejik amaç, 17 stratejik hedef ve 143 performans göstergesi belirlendiğini ifade eden Eker, belirlenen stratejik alanların, tarımsal üretim arz güvenliği, gıda güvenliği, bitki sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tarımsal altyapı ve kırsal kalkınma ile kurumsal kapasiteden oluştuğunu söyledi. altyapı ve kırsal kalkınma ile kurumsal kapasiteden oluştuğunu söyledi. Üretim kaynaklarının korunmasının önemine işaret eden Eker, vahşi sulamanın tarım arazilerine verdiği zarara dikkati çekti. Eker, stratejik planda yer alan bazı konu başlıklarını şöyle sıraladı “Üretimin iyi olduğu dönemlerde ürünlerde pazarlama imkanları geliştirilecek. Geleneksel ürünlerin katma değerleri yüksek ürünler haline getirilmesinin teşvik edilmesi ile markalaşma ve coğrafi işaret çalışmalarına öncelik verilecek. Bugüne kadar tamamlanan 4 bin tarımsal sanayi tesisi sayısı 2015 yılına kadar 6 bine çıkarılacak. KOBİ’ler güçlendirilecek. Organize tarım ve hayvancılık bölgeleri kuruyoruz. Termal su kaynaklarının bulunduğu yerlerde sera bölgelerinin kurulması stratejik planımız içinde yer alıyor. Hayvansal üretimde arz dengesi sağlanacak. Yüksek verimli etçi ve sütçü ırklar oluşturulacak. Küçükbaş hayvancılığa geçiş hızlandırılacak. Etçi ırklardan et, sütçü ırklardan süt elde edilmesi stratejisi uygulanacak. Yem ihtiyacının karşılanması için çalışmalar yapılacak. Meraların ıslahına ilişkin çalışmalara hız verilecek. Çevre dostu tekniklerin uygulanması teşvik edilecek. Arazi toplulaştırması, tarla içi geliştirme hizmetleri ve diğer projelerin uygulanmasıyla arazi parçalılığı giderilerek işletmeler büyütülecek.” Daha önce dünyanın 3. kuraklık merkezini kurduklarını ve kuraklığa dayanıklı tohumlar geliştirdiklerini anlatan Eker, stratejik plan çerçevesinde soğuğa karşı test merkezi kurmayı hedeflediklerini bildirdi. 9 Düşler Tarlası: Iowa »» Iowa State Üniversitesi’nin kampüsünün bulunduğu Ames’a ulaştığım sıcak bir yaz gününde iğne atsanız yere düşmezdi. Eyaletin iki büyük üniversitesi ve ezeli rakipler olan “Iowa State University” ile “University of Iowa”’nın Amerikan futbolu maçı vardı. Devasa mısır tarlalarını görmem için benim ise önce beyzbol sahalarından geçmem gerekiyordu! Iowa ile ilk karşılaşmam, Kuzey Amerika'nın en uzun akarsuyu olan meşhur “Mississippi” Nehri’ni geçmemle başladı. Mississippi’yi geçerken “People of Iowa Welcome You” yani “Iowalı’lar size hoşgeldiniz der” yazısını dün gibi hatırlıyorum. Mississippi köprüsünü geçmemle birlikte Dubuqe Kasabası ile karşılaştım. İşte Iowa’nın o meşhur mısır tarlalarıyla tanışmam da bu kasabaya çok yakın “Field of Dreams-Düşler Tarlası” filminin çekildiği ev ile başladı. Kevin Costner’in 1980’li yılların sonunda çevirdiği “Düşler Tarlası” filminin o meşhur evi karşımdaydı. Filmdeki beyzbol sahası ve o mısır tarlalarının içerisindeydim artık. Bu karşılaşma ilk olmayacak ve Iowa’da daha çok mısır tarlası gezilecek ve o uçsuz bucaksız yeşil örtü hafızama kazınacaktı… Dünya’nın tarım başkentlerinden biri kabul edilen Iowa Eyaleti, yaklaşık 145 bin km2’lik bir alanda 3 milyonu biraz aşan bir nüfusa sahip. Bu alanın yaklaşık %90’ında ise tarımsal faaliyet gerçekleştiriliyor. Zengin ve verimli toprak yapısıyla dikkat çeken eyalette yaklaşık 11 bin değişik toprak yapısı olduğu belirtiliyor. Eyalette en fazla üretimi yapılan ürünler mısır, soya fasulyesi, yulaf ve yonca. Örneğin A.B.D.’deki mısır ve soya fasulyesinin 1 numaralı üreticisi Iowa Eyaleti. Iowa’lı üreticiler yaklaşık 6 milyon hektara ulaşan bir alanda yılda 10 milyar dolarlık değere sahip bir mısır üretimi gerçekleştiriyor. Yine mısırdan elde edilen etanol’ün de A.B.D.’deki en büyük üreticisi Iowa Eyaleti. Yaklaşık 3.5 milyon hektarlık soya fasulyesi alanlarında ise 5 milyar dolarlık değere yaklaşan soya fasulyesi üretimi söz konusu. Hayvansal üretime de önemli katkı sağlayan Iowa, yıllık yaklaşık 3 milyon ton kırmızı et, 120 bin ton hindi eti, 14 milyar adet yumurta, 2 milyon ton süt, 66 bin ton peynir üretimiyle ile A.B.D.’nin en önemli hayvansal ürün üreticisi eyaletlerinin de başında geliyor. Eyalette, yaklaşık 4 milyon büyükbaş hayvan, 260 bin koyun, 67 milyon tavuk yetiştirilmekte. Iowa Eyaleti, yıllık yaklaşık 4 milyar dolar’lık tarımsal ürün ihracatıyla da A.B.D.’de sıralamada ikinci eyalet konumunda. Yirminci yüzyılın başlarında ekonomisi tamamen tarıma dayalı Iowa, bugün teknoloji alanlarında yaptığı yatırımlarla geleneksel tarımı teknoloji ile başarıyla harmanlamış bir eyalet konumunda. Eyalette sık sık gördüğünüz ve sayısı 600’ü geçen rüzgar tribünleri, yaklaşık 140 bin kişinin enerji ihtiyacını karşılamakta ve tarımsal üretimdeki önemli girdilerden olan enerji ihtiyacının karşılanmasına da büyük katkı sağlamakta. Eyalette bulunan ve kuruluşu 1858’e uzanan Iowa State Üniversitesi ise, Iowa’daki teknoloji devriminin önemli mimarlarından. Üniversite, A.B.D.’nin ilk veteriner fakültesi, ilk istatistik laboratuvarı ve dünyadaki ilk elektronik dijital bilgisayarının da icat yerini oluşturmakta. Iowa State Üniversitesi bugün tarım bilimlerinde bir marka. Ames ise tam bir öğrenci şehri. Aslında Iowa State Üniversitesi’ne gitmeden önce Ames hakkında dinlediğim o güzel hikayeler, Ames’i sanki daha öncesinde yaşadığım bir şehir yapmıştır. O hikayelerin sahibi ülkemizin önemli Bitki Patologlarından ve Dr. Umut TOPRAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü [email protected] Iowa State’te yüksek lisansını yapmış, Ames’ta yıllarını geçirmiş ve şu an Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Aziz Karakaya’dan başkası değildir. Aziz Hoca’nın çalıştığı Bitki Patolojisi Bölümünün bulunduğu Bessey Hall ve kaldığı yurt olan “Buchanan Hall”, kampüsteki meşhur LaVerne Gölü, öğrenci kafeleriyle Welch Caddesi ve çalıştığım Entomoloji Bölümü’nün yer aldığı “Science II” Binası ilk gördüğümde belki bu nedenle bu kadar tanıdık gelmiştir. Üniversitenin eski rektörlerinden “William Robert Parks”’a ithafen adı verilen “Parks Kütüphanesi”’ni de unutmamak gerekir. Oradaki kitap kokusu, sizi araştırmanın gizemli ve keyifli dünyasına davet eder. Kütüphanenin girişinde William Robert Parks’a ait olan “The excellent library is the heart of the excellent university” yani “Mükemmel bir kütüphane, mükemmel bir üniversitenin kalbidir” ifadesi o dünyaya sizi davet eder. Tabi “Cyclones-Kasırgalar”’ı unutmamak gerek! Iowa State Üniversitesi’nin Amerikan Futbol takımına verilen bu takma isim, 1800’li yılların sonundaki Northwestern Üniversitesi’ne karşı alınan 36-0’lık galibiyet sonrası “Chicago Tribune” Gazetesi’nin bu büyük galibiyete ithafen attığı “Iowa State Kasırgası” manşetine dayanır. Yazımın başında belirttiğim “Düşler Tarlası” filmi düşlerinin peşinden giden Iowalı çiftçi Ray Kinsella ve ailesinin öyküsünü anlatır. Filmde Ray, sahip olduğu tarlanın bir kısmında mısır yetiştirmeye devam ederken bir kısmını da beyzbol sahasına dönüştürmek gibi enteresan bir işe kalkışır. Ray, bu süreçte bir sürü sıkıntı ile karşılaşsa da sonunda istediği şeyi elde eder. Filmde Ray’in komşuları bu beyzbol sahasının niye yapıldığını hiçbir zaman anlamazlar. Düşler tarlasında inşa edilen bir beyzbol sahası olsa da aslında inşa edilen düşlerden başkası değildir. Bugün hepimizin hayalleri var. Biz tarım ile ilgilenenler 7 milyar nüfusa erişen dünyamızı beslerken, kuşundan böceğine bütün dünyadaşlarımızı düşünerek gezegenimizi daha yaşanılabilir hale getirmeye çalışıyoruz. İşimiz ne olursa olsun daha iyisini hayal ederek, düşlerimizi de sadece isteyerek gerçekleştirebiliriz. Tarlanıza düşlerinizi de ekin, hasat edeceğiniz şey eninde sonunda başarı olur ama inanmak ve çalışmak koşuluyla… İşte Iowa’da geçirdiğim yazın bana öğrettiği de bu olmuştur… Bu makaledeki bazı veriler http://www.agclassroom.org/kids/stats/iowa.pdf web sitesinden alınmıştır. 10 Haziran 2013 Köy-Koop Haber TARIM Kemiklerin Sessiz Hırsızı: Osteoporoz Osteoporozda Süt Ve Süt Ürünlerinin Önemi Osteoporoz (kemik erimesi), kemiklerde bulunan kalsiyum miktarının azalması sonucu meydana gelen yapısal kemik bozuklukları ve kemik kırılmaları ile sonuçlanan bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Osteoporozun sebepleri hem genetik hem de çevresel faktörleri içermektedir. Vücuttaki toplam kalsiyumun %99’undan fazlası iskelette bulunur, kemik sağlığında kalsiyum ve kalsiyumun emilimini arttıran D vitamininin de önemli oranda rolü bulunmaktadır. Diyetlerle alınması gereken kalsiyum miktarları (mg/gün) Yaş Grupları Önerilen Miktar Çocuk 1-3 Yaş 500 mg Çocuk 4-8 Yaş 800 mg Çocuk/Genç 9-18 Yaş 1300 mg Yetişkin 19-50 Yaş 1000 mg 51+ Yaş 1200 mg Yeterli kalsiyum alımı 30’lu yaşlar veya daha erken dönemde planlanan tanımlanmış kemik ağırlığına ulaşmamızı sağlamaktadır. Özellikle, çocukluk döneminde kalsiyum gereksiniminin karşılanması çok önemlidir. Kemiklerin sürekli gelişmesi nedeniyle diyetteki kalsiyum miktarı yüksek tutulmalıdır. Kemik yoğunluğu, gelecekte osteoporoz riski açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle, hayatın geri kalan kısmında bu hastalığın görülme sıklığını azaltmak için çocukluk ve ergenlik dönemi boyunca kemik yoğunluğu optimize edilmelidir. Çocukluk ve gençlik çağı boyunca diyetle düşük kalsiyum alımı optimal kemik kütlesinin oluşumunu tehlikeye atabilir. Toplanan bilimsel kanıtlar kalsiyumu yeterli almanın menopoz sırasında ve ilerleyen yaşlarda kemik yoğunluğu kayıplarını azalttığını göstermiştir. Burcu Gül KUTLUCA Mehtap KARIK Zeynep Tuğçe GÖK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Osteoporozun önlenmesinde gerekli kalsiyum alımının çok önemli payı bulunmaktadır. Kalsiyumca zengin gıdaların tüketiminin arttırılması, yalnız risk grupları için değil herkes için önemlidir. Diyetteki en iyi kalsiyum kaynağı süt ve süt ürünleridir. Öğünlerdeki kalsiyumun yüzde 70 kadarı süt ve süt ürünlerinden sağlanır. Yeşil sebzelerden ve kurutulmuş meyvelerden çok azı iyi kalsiyum kaynağıdır. Beslenme durumu dikkate alınmadan, risk faktörlerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi sağlıklı sonuca götürmeyebilir. Süt ve ürünlerindeki kalsiyumun miktarının fazla olmasının yanında vücuda emilim konusundaki elverişliliği de süt ve ürünlerinin tüketimini, hastalığın önlenmesinde bir adım daha öne çıkarmaktadır. Süt ve süt ürünlerinin tüketiminden sakınmak için laktoz intoleransının dışında herhangi bir neden bulunmamaktadır. Süt ve ürünlerinde bulunan kalsiyum miktarları (mg) Yağlı süt (1 su bardağı) 291 Yağsız süt (1 su bardağı) 245 Ayran (1 su bardağı) 280 Yoğurt (1 su bardağı) 350 Beyaz peynir (1 kalın dilim) 200 Kaşar peyniri (1 kalın dilim) 204 Tereyağı 350 Açıkça görülmektedir ki, kemik erimesi hastalığı kemiklerdeki kalsiyum miktarına bağlı olarak ortaya çıkan bir hastalıktır. Süt ve ürünleri kalsiyumun en önemli kaynağıdır. Tat, kilo endişesi, laktoz intoleransı, bilgi eksikliği gibi faktörler süt ve ürünlerinin tüketiminde etkilidirler. Çocukluk ve gençlik dönemleri boyunca yeterli kalsiyum tüketmek kemik sağlığı açısından çok önemlidir. Erişkinlik döneminde kalsiyum alımının yanı sıra yapılan düzenli fiziksel aktiviteler de kemik sağlığına önemli katkıda bulunmaktadır. Osteoporozdan korunmak için en iyi yol; çocukluk çağlarından başlayarak tüm yaşam boyunca süt ve ürünleri tüketimini diyetin ayrılmaz bir parçası olarak görmektir. Ayrıca Düzenli ve yeterli D vitamini alımına da özen gösterilmelidir. Beslenme yaşamımızın her döneminde sağlığımızın temelini oluşturur. Beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi, bu hastalığa yakalanmayı önlemenin yanı sıra hastalık görüldükten sonra sürecin yavaş ilerlemesinin sağlanması açısından da çok önemlidir. Osteoporoz her yıl 1.6 milyon kalça kırıklığına, 1.4 milyon omurga kırıklığına, 1.7 milyon bilek kırığına sebep olmaktadır. Bazı gıdalarda bulunan kalsiyum miktarları (mg) Bir Dilim Ekmek 20 100 gr dana eti 11 100 gr Tavuk Eti 12 100 gr Elma 7 Dünya Nehirler Konferansı Düzenlendi »» Doğa Derneği ve Damocracy hareketi işbirliğiyle düzenlenen Dünya Nehirler Konferansı’nda suyu, yaşamı ve kültürü koruma dayanışması için yerli halklar, uluslararası sivil toplum örgütleri 18 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul’da bir araya geldi. Konferansta, Brezilya’nın Amazon bölgesinde baraj karşıtı mücadeleleri ile dünya çapında tanınan Kayapo yerlileri başta olmak üzere, Irak, Kenya, Arjantin, ABD ve AB’den katılımcılar yer aldı.Konferansta, katılımcılarla birlikte su için, doğa için birliktelik mesajı verildi. “İnsani değerleri ve yaşamı korumak istiyoruz” Brezilya’da Xingu Nehri’ne yapılması planlanan Belo Monte Baraj[3] Projesi’ne karşı mücadele eden Kayapo[4]lardan, Megaron Txucarramae, inançlarınca nehrin kutsallığını aktardı, gösterilenden daha fazla baraj yapımının planlandığını eğer hayata geçerse hayatlarını eskisi gibi yaşayamayacaklarını ifade etti. Brezilya’nın enerji sorunu olmadığını, enerji israfının sorun olduğunu ekleyen Txucarramae, bir nehre baraj yapıldığında eskisi gibi olamayacağını söyledi. Orada yaşayan canlıları nereye koyacaklarını da soran Txucarramae, hükümetin ILO 169. madde gereğince,yerli halkları ve onların kültürlerini koruması gerektiğini ancak bunu yapmadığını, ak- sine müteahhitleri, maden şirketleri adına hareket edildiğini ve onların korunduğunu ifade etti. Kendi gelenekleriyle yaşamlarını sürdürmek istediklerini söyleyenKayapolu kabile şefi Txucarramae: “Direneceğiz, buna izin vermeyeceğiz” dedi. Kabile şefi Megaron’un kızı Mayalu Txucarrama “Barış içinde birleşmiş sevgili kardeşlerim” diye başladığı konuşmasında, yaşam hakkının engellendiğini, kendilerinin insani değerleri ve yaşamı korumak istediklerini belirtti. Brezilyanın yerli hakından Kayapo kabile şefi Megaron ve kızı Mayalu Txucarrama “Nehir bize günlük yaşamımız için her şeyi verir. Dünya üzerinde herşeyin bir ruhu olduğu bize öğretildi.” şeklinde konuşan Mayalu Txucarramae, “Hükümetin teklif ettiği paraları istemiyoruz. Doğa satın aldığınız her şeyden daha önemli. Nehirler için neden bu kadar uğraşılıyor diye sorabilirsiniz. Sular taze, güçlü, yaşamsal, yaşam için gerekli. Yaşam, doğanın bir sonucu.” dedi. “Doğa son derece güçlü ve dirençli” Irak Doğa Derneği Başkanı AzzamAlwash ise, Basra’daki durumu aktaran bir sunum yaptı. AzzamAlwash, coğrafyanın insanın üzerinde olduğunu vurgulayarak, doğanın güçlü ve son derece dirençli olduğunu belirtti. Ilısu Barajı projesi tamamlanırsa Basra bataklıkları yeniden kuruyacağını ve binlerce insanın yerinden edileceğini söyleyen Alwash, nehirler için birlikte hareket etmenin öneminden söz etti. “Barajlar temiz enerji değildir” Dünya Nehir Örgütü’nden JasonRainey ve Avustralyalı yönetmen UlrichEichelmann[1] barajların etkileri konusunda bilgi aktarımında bulundular. Barajların temiz enerji olarak sunumunun karşısında, aslında karbon salınımı olmadığı için temiz adledildiği; ancak metan gazı salınımı olduğu eklendi. JasonRainey, nehirlerin barajlanmasının kültürlere etkilediğini söyledi. UlrichEichelmann ise, barajların su kaybettirdiğini ve iklim değişikliğiyle birlikte bu kaybın daha da artacağına değindi. Tarıma Ar-Ge Destek Programı »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın "Araştırma ve Geliştirme Destek Programı Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Tebliğ" Resmi Gazete'de yayımlandı. 14 Mayıs 2013 tarihinde yayımlanan Tebliğ, Bakanlık ve tarım sektörü konularında üniversiteler, sivil toplum ve çiftçi kuruluşları, meslek kuruluşları ve özel sektör tarafından yürütülen, sonuçları doğrudan uygulamaya aktarılabilecek projelerin ArGe Destek Programından desteklenmesine ilişkin usul ve esasları kapsıyor. Bakanlıkça desteklenecek araştırma-geliştirme projelerinin değerlendirildiği ve nihai kararların alındığı değerlendirme kurulu Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Başkanlığında, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar, Gıda ve Kontrol, Hayvancılık, Bitkisel Üretim, Balıkçılık ve Su Ürünleri, Tarım Reformu Genel Müdürlüklerinden en az Genel Müdür Yardımcısı seviyesinde birer temsilci, üniversitelerin ilgili fakültelerinden iki öğretim üyesi, TÜBİTAK, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası ve Türk Veteriner Hekimleri Birliğinden birer temsilci olmak üzere başkan dahil on dört üyeden oluşacak. Sekretarya ise TAGEM Genel Müdür Yardımcısı Başkanlığında, ilgili Daire Başkanı ve teknik personelinden meydana gelecek. Başvuru dönemi ve Ar-Ge Destek Programı öncelikli konuları sekretarya tarafından ilan edilecek. Formatına uygun şekilde hazırlanan proje teklifleri, Genel Müdürlüğe iletilecek. Desteklenmesine karar verilen projeler için, proje yürütücüsü, yürütücü kurum/kuruluş yöneticisi ve TAGEM Genel Müdürü arasında sözleşme imzalanacak. Sözleşme, sekretarya tarafından hazırlanacak "Proje Sözleşme Formu"na göre düzenlenecek. Projelerin öngörüldüğü şekilde yürütülüp yürütülmediği Proje İzleme Grubu tarafından yılda en az bir kez izlenecek. Sekretarya, proje hakkında her zaman bilgi alabilecek, yerinde inceleme yapabilecek. Kabul edilen projenin, formata ve sözleşmeye uygun şekilde yürütülmediğinin tespiti halinde, proje yürütücüsüne eksikliklerin düzeltilmesi amacıyla Kurul tarafından süre verilebilecek. Bu süre sonunda gerekli düzeltme yapılmazsa projeye verilecek destek Kurul tarafından iptal edilecek. Gelişme raporlarının iki dönem zamanında veya sonuç raporunun belirtilen süre içerisinde gönderilmemesi, proje desteğinin iptali için geçerli neden sayılacak. Öngörüldüğü biçimde yürütülemediği veya yürütülmesi geçici olarak imkansız hale gelen projelere öngörülen destek, sekretaryanın, kurumun veya proje yürütücüsünün başvurusu üzerine Kurul kararı ile geçici olarak durdurulacak. Durdurma gerekçelerinin ortadan kalkması halinde proje yeniden başlatılacak ve durdurma süresi proje süresine ilave edilecek. Ancak yürütülmesi imkansız hale gelen projeler, proje yürütücüsünün başvurusu veya sekretaryanın önerisi üzerine kurulun kararı ile destek kapsamından çıkarılacak. Destekleme ödemesinden yararlanmak üzere gerçek dışı belge düzenleyen ve kullananlar tarımsal desteklerden beş yıl süreyle mahrum bırakılacak. Haksız yere yapılan destekleme ödemeleri, ödeme tarihinden itibaren "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun"un ilgili maddesinde belirtilen gecikme zammı oranları dikkate alınarak hesaplanan faiz ile birlikte geri alınacak. Haksız ödemenin yapılmasında ödemeyi sağlayan, belge veya belgeleri düzenleyen gerçek ve tüzel kişiler, geri alınacak tutarların tahsilinde müştereken sorumlu tutulacak. Proje gelişme raporları, Bakanlıkça hazırlanacak proje gelişme raporu formuna uygun olarak hazırlanacak ve sözleşmede belirtilen süreler sonunda proje yürütücüsü tarafından ilgili birime iletilecek. Proje sonuç raporlarında bilimsel, teknik ve proje bütçesinde öngörülen tüm harcamalara ait bilgi ve belgeler ile tüm gelişme ve sonuçlara yer verilecek. Raporlar, Kurulun teknik ve mali değerlendirmesi neticesinde kabul veya reddedilecek. Raporu kabul edilen projenin sözleşmeye göre belirlenmiş olan döneme ait veya nihai destek ödemesi yapılacak. Destek ödemesi Bakanlık tarımsal destekleme bütçesinden, proje gelişme ve sonuç raporunun Kurul tarafından kabul edilmesini müteakip yapılacak. Projele desteklenecek harcamalar kapsamı: "Alet, makine, teçhizat, yazılım ve donanımlar. Dayanıklı taşınır malzeme ve sarf malzemeleri. Araştırmanın gerektirdiği tohum, ilaç, gübre, hormon ve benzeri girdi alımları. Anket, deneme, analiz ve danışmanlık gibi hizmet alımları. Projede kullanılan cihaz, ekipman, sera ve benzeri (bina, laboratuvar gibi yapılar hariç) bakım onarım giderleri. Yurt içi seyahat giderleri. Nakliye giderleri. Yurt içinde düzenlenecek proje konusuyla ilgili toplantı, konferans, sempozyum ve benzeri yerlere katılım ücretleri." Ek ödenek veya süre uzatımında ise, projelere öngörülmeyen giderler için proje yürütücüsünün gerekçeli başvurusu üzerine Kurul tarafından ek destek verilebilecek ancak verilebilecek bu ek destek Bakanlıkça verilen desteğin yüzde 10'unu geçemeyecek. Proje yürütücüsünün gerekçeli başvurusu üzerine Kurul tarafından proje süresi en fazla bir yıl uzatılabilecek. Bakanlık tarafından desteklenen projelerin gerçekleştirilmesi sonucunda ortaya çıkan bilgi, eser, buluş ve teknoloji gibi her türlü fikri ürün üzerindeki haklar proje sözleşmesi ile düzenlenecek ve bu şekilde yürütücü kurum/ kuruluşa devredilebilecek. Köy-Koop Haber Haziran 2013 KOOPERATİFÇİLİK 11 Türkiye’de Kooperatifçilik Eğitiminin Sorunları ve Meslek Yüksekokullarında Yeni Bir Model İhtiyacı »» Kooperatif birliğin ve kardeşliğin en güzel ifadesidir. Sanayi toplumlarında endüstrileşme süreci liberal akımlar ile gerçekleşmiştir. Bu liberal akımlar emperyalist devletler ile işgal edilen ülkelerin insan faktörü dikkate almadan ucuz işgücü mantığı ile hareket edilerek ve kölelik faaliyeti ile sanayileşme süreci ile Batı Avrupa da gerçekleştirilmiştir. Avrupa Kooperatifçilik hareketi işçi sınıfının güçlenmesiyle Avrupa sosyal ve siyasal anlamda güç kazanmış ve örgütsel bağlamda sosyal kooperatifçiliğin önünü açarak dünyada kooperatifçiliğin önünü açarak sömürüye, yoksulluğa açılan savaşta geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik bağımsızlığını kazanmasında ve kaynakların daha adil kullanmasına ciddi katkıda bulunmuştur. Dolayısıyla kurulan birlikler, dernekler, kooperatifler ekonomik anlamda ağırlığını hissettirmiştir Ahiliğin kardeşliğin, imecenin beraber çalışmanın en güzel örneklerinin binlerce yıldır yaşandığı bu topraklar Asya Kooperatifçilik hareketinin doğduğu topraklar olmuştur. Bu hareket Avrupa Kooperatifçilik hareketine göre daha kolektif, daha az bireysel ve toplumun çıkarlarının gözetildiği bir model olarak dünya kooperatifçilik hareketine katkıda bulunmuştur. Asya Kooperatifçilik modeli eğitimin ve faaliyetlerin bir arada yapıldığı teknik yüksekokullar ve üretim merkezleri modelleri olmuştur. Bu modellemeler arasında Kolhoz, Sovhoz, Kibutz, Moşav, Mondregon modellemeleri örnek olarak gösterilebilir. Bu modellemelerden en başarılı olan Kibbutz, Moşav ve Mondregon modelidir. Türkiye Kooperatifçilik hareketi ise Mithat Paşa’nın memleket sandıkları kurmasını bir milat olarak kabul edilmiştir. Mithat Paşa Tarım Kredi Kooperatiflerini kurarak ülkemizde kooperatifçiliğin öncüsü olarak kabul edilmiştir. Türk kooperatifçiliği cumhuriyet döneminde Atatürk’ün yaptığı girişimlerle şaha kalkmıştır. Bu dönemde kurulan üretici birlikleri tarım kredi kooperatifleri devlet eliyle kalkınmanın en güzel örnekleri olarak tarihe geçmiştir. Anayasanın 171.ci maddesi “Devlet, millî ekonominin yararları- nı dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.’’ Hükmü kooperatifçiliğin ülkemizdeki önemini açıkça ortaya koymaktadır. Ülkemizde bu oran %10 dolaylarında iken gelişmekte olan ülkelerde %90 a yaklaşmaktadır. Ülkemizde kooperatifçiliğin gelişememesinin en temel nedenlerinden biri kooperatifçilik ve zirai eğitimin beraber yapıldığı halkın bilinçlenmesinde önemli rol üstlenen köy enstitülerinin kapatılmasıdır. Bundan dolayı kooperatifçilik eğitimi derin bir yara almış ve halkımız kooperatifçilik ve bilinçlenme konusunda geri kalmıştır. Kooperatifçilik ve zirai eğitimin yükseköğretim modelinde ayrı müfredat modeli olarak okutulması kooperatifçilik eğitimin geri planda kalmasına yol açmıştır. Köy enstitülerinde zirai ve kooperatifçilik eğitimleri beraber köylerde verilirken yeni modelde bu uygulamalar köyden kopartılmış ve üniversitelerin uygulama merkezlerinde ve enstitülerinde olduğundan köylüden kopuk bu uygulamalar köylünün bilinçlenmesine katkıda bulunmamıştır. Bundan dolayı tarım ülkemizde bireysel olarak yapılmış ve kooperatiflerin sayısında azalma gözlemlenmiştir. Kooperatifçiliğin ülkemizde gelişememesinde en önemli nedenlerden biri kooperatif mezunu lisans mezunlarının olmamasıdır. İşletme ve ziraat mühendisleri ile bu açık kapatılmaya çalışılmış fakat nitelikli eleman ihtiyacı karşılanmamıştır. Ülkemizde kooperatifçilik programı muhakkak üniversitelerde lisans bölümü olarak okutulmalı ve enstitüler kurularak kooperatifçilik alanında Türkiye de Kooperatifçilik Eğitimi veren Üniversite ve Meslek Yüksek Okulları Selami Sedat AKGÖZ Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Üyesi bölgesel bazda halkı bilinçlendirici birimler seminer, eğitim, kurs vermelidir. Ülkemizde kooperatifçilik eğitimi genellikle ön lisans düzeyinde gerçekleştirilmektedir. Bu model de dersler teori ve uygulamalı olarak anlatılmalı ve öğrenciler kooperatiflerde uygulama dersleri yapmalı ve haftanın üç günü kooperatiflerde görev yaparak stajını gerçekleştirmelidir. Stajlar 40 iş günü ile sınırlandırılmamalı ve haftalık olarak uygulanmalıdır. Türkiye’de kooperatifçilik eğitimi meslek yüksekokullarında genel kooperatifçilik olarak yürütülmekte ve istihdam konusunda ciddi problemler yaşanmaktadır. En temel sorunlardan biri tarım kredi işletmeleri ve kurumsallaşmayan kooperatiflerde alan dışı istihdamın olması ve kooperatifçilik mezunlarının meslek elemanı sayıldığı halde kanun ve yönetmeliklerde bu program mezunlarının tercih edilmesine yönelik hüküm ve görüşlerinin yetersizliğidir. Dolayısıyla nasıl tapu kadastro mezunu alımlarda öncelik hakkına sahip ise kooperatifçilik bölümü de kooperatif alımlarında öncelik hakkına sahip olmalıdır. Kooperatifçilik şuuru toplumda ancak bilince sahip kooperatifçilik mezunu olan bireylerle aktarabilir. Abant İzzet Baysal Üniversitesi (Bolu) Bolu MYO Adıyaman Üniversitesi (Adıyaman) Adıyaman MYO Adnan Menderes Üniversitesi (Aydın) Kuyucak MYO Ahi Evran Üniversitesi (Kırşehir) Mucur MYO Atatürk Üniversitesi (Erzurum) İspir Hamza POLAT MYO Celal Bayar Üniversitesi (Manisa Alaşehir MYO Namık Kemal Üniversitesi (Tekirdağ) Çorlu MYO Kaynak: http://rehberlik.osym.gov.tr/aramasonucu.aspx Ülkemizde kooperatifçilik eğitimi veren meslek yüksekokulları az sayıda ve bölgesel bazda belirlendiği için sayıları azdır Kooperatifçilik meslek yüksekokullarının sayısı artırılmalı ve ihtisas kooperatif meslek yüksekokulları kurulmalıdır. Meslek yüksekokulları sanayi ve örgütlü toplum kuruluşları ile işbirliği anlaşması yaparak kooperatifçilik bölümü mezunlarına istihdam konusunda yardımcı olmalı ve müşterek hareket etmelidir. Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu ile Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez birliği arasında 19 Mart 2013 tarihli imzalanan işbirliği anlaşması bir milat olarak kabul edilebilir. Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez birliği işbirliği anlaşması kapsamında Mucur Meslek Yüksekokulunda uygulamalı ders vererek nitelikli personel eğitiminde elini taşın altına koyarak toplumsal bilincin gelişme- Türk Kooperatifçiliğine Yeni Bir Model: Tarımsal Pazarlama Kooperatifçiliği Kooperatifler, tarımsal ürünlerin pazarlanmasına ve çiftçilerin pazarlara erişiminin iyileştirilmesine yardımcı olmaktadır. Küresel tarımsal çıktının yüzde 50'sinin kooperatifler yoluyla pazarlandığı tahmin edilmektedir. Kooperatifler çiftçilere, aralarında yıkıcı rekabetten kaçınmaları ve perakendeciler ile yüz yüze kolektif güçlerini arttırmaları için mekanizmalar sunmaktadır. Tipik olarak bir pazarlama kooperatifi, alıcılar ile alış-veriş yapmada birleştirilmiş bir pazarlık pozisyonu almak için ağdaki diğer kooperatifler ile koordine olan bir üst örgüt yoluyla faaliyet göstermektedir. Bu süreç yoluyla küçük çiftçiler, çiftlik gelirlerini yükseltebilmekte, pazarlama ve bilgi toplama maliyetlerini düşürebilmekte ve ayrıca kendi başlarına yapamayacakları yüksek değere sahip tedarik zincirlerine girebilmektedirler. Bu yüzden pazarlama kooperatifleri, çiftçilerin özellikle uzak kırsal alanlarda yaygın olan eksik rekabet piyasası ile baş etmelerini ve eşlik eden yüksek işlem maliyetlerini minimum se- viyeye indirmelerini sağlamaktadır. Yapılan bir anket, kooperatif üyelerinin ürünlerini üye olmayanlardan daha yüksek bir fiyata satabildiklerini bulmuştur. Afrika'da tarım kooperatifleri, uzak kırsal alanlardaki pazarların gelişmesine yardımcı olarak bir değişim ekonomisini teşvik etmektedir. Çiftçilerin mahsulleri için bir hazır pazar sağlayarak ve işlem maliyetlerini düşürerek kooperatifler, küçük çiftçilerin daha geniş bir ekonomiye katılımını ve entegrasyonunu teşvik etmektedir. Yine de, küçük çiftçilerin pazarlama kooperatiflerine katılımını yavaşlatan bir faktör, devlet vasıtaları ya da devletin denetimindeki kuruluşlar olarak kooperatiflerin geçmişinden kaynaklanan güvensizliktir. Belirli tarımsal ürünlerin pazarlanması, uluslararası tedarik zinciri ile artan entegrasyonu görmüştür. Bu durum kooperatifler için pazarlamayı iyileştirmiştir, fakat küçük çiftlik çiftçilerinin pazarlık konumu ve bunların büyük ve güçlü perakendeciler ile bağlantılı kooperatifleri ile ilgili Turan GÖKDEMİR Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü Öğrencisi yeni zorluklar ortaya çıkarmıştır. Büyük küresel perakendeciler, çoğunlukla daha büyük pazarlık gücüne ve daha iyi bilgiye sahiptir ve kooperatiflerden olumsuz ticaret şatlarını ya da imtiyazları çıkarmak için daha güçlü bir konumdadır. Kahve, kakao, çay ve pamuk gibi ürünler üreten belirli tarım kooperatifleri, Adil Ticaret hareketi ile ortaklaşa çalışarak yerel pazarlara erişimlerini iyileştirmişlerdir. Adil Ticaret mekanizması altında, üreticilere, üretim maliyeti artı adil bir kâr marjını kapsayan bir fiyat garanti edilmektedir. Karşılığında üreticilerden, çocuk işgücünün kullanımından kaçınılması, haşere ilacı kullanı- mı hakkındaki kurallar, çiftçilik teknikleri ve geri dönüşüm gibi sosyal, ekonomik ve çevresel Adil Piyasa Standartlarını yerine getirmeleri beklenmektedir. Tarımsal pazarlama kooperatifleri, komisyoncuların gıda dağıtımındaki rolünü azaltmaktadır. Belirli ölçek altında, bu pazarlama kooperatifleri, değer zinciri boyunca kâr marjlarının düşük tutulmasına yardımcı olmakta ve böylece yüksek gıda fiyatlarının muhafaza edilmesi için baskıyı azaltmaktadır. Buna rağmen, büyük pazarlama kooperatiflerinin, rekabet koşulları altındakilerden daha yüksek fiyatlar ile sonuçlanan tekelci fiyatlandırmayı empoze ettikleri bilinmektedir. Tarımsal pazarlama kooperatifleri sayesinde üretici tarımsal girdi maliyetlerini minimum seviyeden alacak ve ürettiği ürünleri tarımsal pazarlama kooperatifine üye olmayan üreticilerden daha fazla ücrete pazarlama imkanı sağlayacaktır. Bu sayede kırsal alanda yaşayan üreticiler kooperatif yolu ile korunmuş ve ekonomik olarak kalkınmış olacaktır. sine önemli katkıda bulunmuştur. Meslek yüksekokulları kooperatifçilik programları arasında işbirliği imkânları artırılmalı ve ortak müfredat belirlenmeli ve müşterek stratejiler belirlenmelidir. Meslek Yüksekokulları Kooperatifçilik programı mezunlarının sorunlarının aktarılacağı platformlar oluşturulmalı ve bu platformlar üzerinden sorunlar Yüksek Öğretim Kurulu, Başbakanlık, Tarım Bakanlığı ve ilgili kuruluşlara aktarılmalıdır. 2012 yılı Dünya Kooperatifçilik yılı dolayısıyla kapsamında hazırlanan Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesinde kooperatifçilik programlarının sayısının artırılacağı ve kadın kooperatifçilik eğitimi ve mevzuat eğitimlerinin yapılacağı ifade edilmiştir. Bu kapsamda olması gereken bu eğitimlerin kooperatifçilik enstitülerinde veya meslek yüksekokullarında verilmesi büyük önem taşımaktadır. Kooperatifçilik eğitimi ancak bu alanda yetişmiş kişilerin vereceği eğitim ile kooperatifçilik enstitülerinde ve meslek yüksekokullarında verilirse toplum ve firmalara yönelik kooperatifçilik eğitimi başarılı olabilir. Adil Ticaret Hareketi Nedir? Gıda ürünleri, tarlalardan mutfaklarımıza girene dek pek çok aracıdan geçiyor. Paranın büyük kısmı gerçek emek sahiplerine ulaşmıyor. Avrupa’da bunun için ‘adil ticaret’ sertifikası uygulaması başlatmıştı. Çiftçinin ve küçük üreticinin emeğinin karşılığını almasını amaçlayan bir hareket ‘adil ticaret'. Özellikle Avrupa ülkelerinde ticarette son 5 yıldır önemli bir payı ele geçirmeyi başaran ‘adil ticaret' logolu ürünler, aracıyı ortadan kaldırdığı için çiftçinin daha çok kazanmasını sağlıyor.Ürünlerin bu sertifikayı almaları için taşıması gereken tek şart, çiftçiye daha fazla kazanç sağlaması değil tabii ki. Firmaların, küçük üreticiye makul fiyatlar ödenmesinin yanında, çalışanlarına sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı sağlamak, ücretlendirmede cinsiyet eşitliğine önem vermek ve çocuk işçi çalıştırıyorsa bu çalışmanın çocuğun eğitimine, oyun ihtiyacına, güvenliğine ve sağlığına zarar vermediğini kanıtlamak zorunda. Diğer standartlar arasında ise üreticilerin küçük ölçekli aile işletmelerinden oluşmaları, politik olarak bağımsız organizasyonlar altında örgütlenmeleri ve ekolojik hedefleri gözetmeleri, doğal kaynakları koruyarak sınırlı kimyasal madde kullanmaya gayret etmeleri gibi maddeler yer alıyor. Tescil kurumu, üreticiye sertifika vermeden önce bu konuda incelemeler yapıyor ve sertifika onayından sonra da düzenli olarak denetimlerini sürdürüyor. 12 Haziran 2013 Köy-Koop Haber GÜNDEM Köy-Koop Haber Haziran 2013 KOOPERATİFÇİLİK 13 14 Haziran 2013 Köy-Koop Haber BİTKİ KORUMA Farkındalık yaratan kamu spotları “Bu yıkıma izin vermeyin” »» Son iki sayıda iklim değişikliği, ulusal eylem planı ve kapsamında gerçekleştirilmesi planlanan stratejik hedeflerden arazi toplulaştırma faaliyetlerine değindim. Bu sayı içinde eylem planında yer alan stratejik hedefleri bir toprakçı gözüyle ayrıntılı olarak işlemeyi planlarken, gözüme sihirli kutudaki bir kamu spotu ilişti. Günümüzde etki alanı açısından hala internet/bilgisayar teknolojisinin bir adım ötesinde olan ve büyük anne ve babalarımızın sihirli kutu olarak adlandırdığı televizyonlarda yayınlanan kamu spotları şüphesiz pek çoğumuzun dikkatini çekmiştir. Genel itibariyle halk sağlığı ve gıda güvenilirliği ile ilgili olarak toplumu bilinçlendirerek yönlendirmeyi amaçlayan bu videolara son zamanlarda sonuçları doğrudan çevre, toplum ve gıda güvenliğini ilgilendiren, tarım alanların yanlış ve doğru kullanımlarıyla ilgili olarak farkındalık yaratmak isteyen ve son derece önemli mesajlar içeren yenileri eklendi. İlgili videolarda tekrarlanan mesaj olan “Tarıma elverişli alanların tarım dışı kullanımı geleceğimize indirilmiş büyük bir darbedir. Bu yıkıma izin vermeyin”, aslında bizlere 2005 yılında kabul edilen “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı” kanunu işaret etmektedir ki, bu benim uzun süredir işlemeyi düşündüğüm bir konuydu. Nedeni ise başarılı bir doğal kaynak yönetiminin ancak ekosistemin en önemli bileşenlerinden olan toprağın doğru kullanımı ile sağlanabilecek olmasından dolayıdır. 5403 Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Bahsedilen bu kanun ve ilgili yönetmelikler neyi amaçlıyor ve neleri kapsıyor? Toprağın doğal veya yapay yollarla kaybını ve niteliklerini yitirmesini engelleyerek korunmasını, geliştirilmesini ve çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak, plânlı arazi kullanımını sağlamak için gerekli usul ve esasları belirlemeyi amaçlayan bu kanun kapsamında yapılacak faaliyetler şu şekilde belirtilmiştir. • Toprak ve arazi varlığının belirlenmesi, • Arazi kullanım planlarının yapılması, • Tarımsal amaçlı arazi kullanım ile toprak koruma plan ve projelerinin hazırlanması, • Erozyona duyarlı alanların belirlenmesi ve izlenmesi, • Yeter büyüklükteki tarımsal arazi parsel büyüklüklerinin tespiti, • Her hangi bir bozulma tehdidinin tespiti, denetimi ve önlenebilmesi amacıyla toprak koruma kurulla- rının oluşumu ile ilişkili usulleri ve esasları belirlenmesi. Özetle bu kanun arazi ve toprak kaynaklarının bilimsel esaslara uygun olarak belirlenmesi, sınıflandırılması, arazi kullanım planlarının hazırlanması, amaç dışı ve yanlış kullanımların önlenmesi, korumayı sağlayacak yöntemlerin oluşturulmasına ilişkin sorumluluk, görev ve yetkilerin tanımlanması ile ilgili usul ve esasları kapsamaktadır. Toprak Koruma Kurullarının görevleri nelerdir? Her ilde valinin başkanlığında, sekretaryasını il tarım müdürlüğünün üstelendiği ve toplamda 9 üye ile toplanan koruma kurullarının başlıca görevleri arazinin kullanıldığı tüm faaliyetlerde arazinin korunmasına, geliştirilmesine ve verimli kullanılmasına yönelik inceleme, değerlendirme ve izleme yapmaktır. Doğal toprak yapısını bozan her hangi bir faaliyet söz konusu olduğunda bu olumsuzlukların giderilebilmesi amacıyla görüş oluşturmak, toprak koruma projelerinin hazırlatılması ve gereken faaliyetlerin takibi yapmakta yine kurulun görevleri arasındadır. Dr. Selen Deviren SAYGIN Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Anabilim Dalı [email protected] yapılan işler valilikçe tamamen durdurulur, verilen kullanım izni iptal edilir ve zarar verilen mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri ve dikili tarım arazilerinin her metre karesi için iki Türk Lirası, marjinal tarım arazilerinin her metre karesi için bir Türk Lirası idarî para cezası verilir. Arazinin temizlenmesi ve eski haline dönüştürülmesi için yapılacak masraflar ve verilen bu cezalar sorumlulardan tahsil edilir. Her hangi bir tarım arazisi tüzel ya da gerçek kişi ya da kişilerce tarım dışı amaçlar ile kullandığında uygulanacak ceza ve yükümlülükler neler olacaktır? Arazi kullanım plânlarında, tarımsal amaçlı kullanım için ayrılmış arazilerde, izinsiz yapılan bütün yapılar yıkılır ve temizlenir. Arazinin yeniden eski haline gelmesi için yapılan masraflar sorumlulardan tahsil edilir. Ayrıca, zarar verilen tarım arazilerinin, her metre karesi için iki Türk Lirası idarî para cezası verilir. Toprak koruma projelerine aykırı hareket ederek arazinin tahribine ve/veya diğer koruma ve üretim yapılarına zarar verildiği takdirde valilik tarafından sorumlular bir kez uyarılır ve projeye uygunluk sağlanması için azami üç ay süre verilir. Bu sürenin sonunda aykırı kullanımların devam etmesi durumunda Tarım arazileri toprak, topografya ve iklim özelliklerine göre nasıl sınıflandırılmaktadır? İlgili kanun ve yönetmelik kapsamında tarım arazileri; Yöre ortalaması ve üzerinde verim alınabilen, yeterli yağışa sahip, derin, eğimli olmayan yani tarımsal üretim potansiyeli yüksek araziler “Mutlak Tarım Arazisi”, mutlak tarım arazilerinden daha fazla toprak, iklim, topografya ve drenaj problemi bulunan ancak yöreye adapte olmuş bazı ürünlerin yetiştiriciliğinin yapılabildiği araziler “Özel Ürün Arazisi”, özel ekolojik şartlarda çok yıllık ağaç, Arazilerin Bölünmesini Engellemek İçin Kurum Oluşturulacak »» Bakan Mehdi Eker, tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini engellemek amacı ile Arazi Edindirme Kurumu'nu oluşturacaklarını açıkladı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, 2013-2017 Stratejik Planı'nı kamuoyuna tanıttığı toplantı sonrası tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesinin engellenmesini öngören düzenleme ile ilgili, "Bu konu Türkiye'de önümüzdeki dönemde çok tartışılacak. Türkiye'nin en büyük meselelerinden biri bu. Tarım alanındaki en büyük reform olacak. Dünyada Türkiye'deki gibi bir sistem yok. Hiçbir ülkede tarım arazileri babadan miras yoluyla bölünmüyor. Medeni Kanunu aldığımız İsviçre'de de yok. Türkiye'de 3 milyon tarım işletmesi var. Ortalama tarım işletmesi büyüklüğü 60 dönüm. Her işletme 30 milyon parsele sahip durumda ve bu 30 milyon parselin 40 milyon hissedarı var. İngiltere'de ortalama tarım işletmesi büyüklüğü 457 dönüm, Fransa'da 430, Almanya'da 420, İspanya'da 240, ABD'de 1810 dönüm. Bu şartlar altında dünyayla nasıl rekabet edeceksin. Ondan sonra 'maliyetler çok yüksek, ben üretim yapamıyorum.' Bu ülkelerin hiçbirisinde tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesine izin verilmiyor. Osmanlı'da da veril- miyordu. Bu ülkeyi seven, geleceği düşünen herkes şunu bilmeli ki bu ülkede 50 yıl sonra da tarım yapılmasını istiyorsak bu işi çözmemiz lazım. Bizim öngördüğümüz, bölünme olmasın, aralarında anlaşsınlar. Kendi aralarından ehil bir mirasçı hisseleri devralabilir ya da mirasçılar bir şirket kurarlar, hepsi bu şirketin hissedarı olabilir." açıklamasını yaptı. Arazi Edindirme Kurumu oluşturmayı düşündüklerini bildiren Eker, "Bunun da Tarım Reformu Genel Müdürlüğü marifetiyle icra edilmesini planlıyoruz." dedi. ağaççık ve çalı formunda bitkilerin dikili olduğu araziler “Dikili Tarım Arazisi”, toprak ve topoğrafık sınırlamaları fazla olup tarımsal üretim potansiyeli düşük, mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri ve dikili tarım arazileri dışında yerel önemi veya yerel ihtiyaçlar nedeniyle tarıma açılmış araziler “Marjinal Tarım Arazisi” ve üretim ortamını kontrol altına almak için cam, naylon ve benzeri malzeme kullanılarak oluşturulan örtüler altında ileri tarım tekniklerinin kullanıldığı araziler “Örtü altı tarım arazileri ve Seralar” olarak 5 sınıfa ayrılmaktadır. uygun görüşü ile daha küçük parseller oluşturulabilmektedir. Arazilerin parçalanmasını önlemek amacıyla belirlenen yeterli parsel büyüklükleri ne kadardır? a) Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar, Bir önceki sayıda, arazi toplulaştırma faliyetlerinin gerekliliğinden bahsederken ülkemizde miras hukuku sebeiyle çok küçük parçalı arazileri bulunduğundan bahsetmiştim. Bu kanun kapsamında, tarımsal faaliyetin ekonomik olarak yapılabildiği en küçük alana sahip ve daha fazla küçülmemesi gereken yeter büyüklükteki tarımsal arazi parsel büyüklüklerinin, mutlak tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektar ve marjinal tarım arazilerinde 2 hektardan daha küçük olamayacağı belirtilmektedir. Belirlenen küçüklüğe erişmiş tarımsal araziler ise miras hukuku bakımından bölünemez eşya niteliğini kazanmaktadır. Tarımsal arazinin bu niteliği ise tapu kütüğüne şerh edilmektedir. Bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması durumunda, bu araziler ifraz edilemez, payları üçüncü şahıslara satılamaz, devredilemez veya rehnedilemez. Ancak çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve toprak istekleri olan bitkilerin yetiştiği yerler ile seraların bulunduğu alanlarda, yörenin arazi özellikleri daha küçük parsellerin oluşmasını gerekli kıldığı takdirde, Bakanlığın Peki bu kanun tarım arazilerini yeterli ölçüde koruyabiliyor mu? Ne yazık ki hayır. Çünkü ilgili kanunun 4. kısımda yer alan 13. Madde şu şekilde, “Madde 13 - Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alternatif alan bulunmaması ve kurulun uygun görmesi şartıyla; b) Doğal afet sonrası ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı, c) Petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri, ç) İlgili bakanlık tarafından kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri, d) Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plân ve yatırımlar, e) (Ek bent: 31/01/2007-5578 S.K./3.mad) Kamu yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar, f) (Ek bent: 26/03/2008-5751S.K./1. mad) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca yenilenebilir enerji kaynak alanlarının kullanımı ile ilgili yatırımları, g) (Ek bent: 26/03/2008-5751S.K./1. mad) Jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları, İçin bu arazilerin amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir. (Ek cümle: 31/01/2007-5578 S.K./3.mad) Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilir.” Burada özellikle “d” bendi tarım arazilerinin tarım dışı olarak kullanılmasının kapısını açmaktadır. Bu noktada d bendinin “Mutlak tarım arazi” olarak sınıflandırılan ya da “Arazi Yetenek Sınıflandırması” göre 1. Sınıfa dâhil olan alanların dışında kalan yerlerin kamu yararı alınmış plan ve yatırımlar için tarım dışında kullanılabileceği şeklinde değiştirilmesini istemek belki şimdi bir hayal olabilir ama gelecekte geç kalınmadığı takdirde elzem olacaktır. ‘Tarımın Nabzı’ Ekranlarda »» Umut Özdil, Kanal 7 ekranında yepyeni bir tarım programı sunuyor. Programın adı Tarımın Nabzı. Uzun yıllar TRT Bu Toprağın Sesi programını sunan Umut ÖZDİL, hafta içi her gün saat: 05:45’te canlı olarak yayınlanacak ’’ Tarımın Nabzı’’ programında sizlerle birlikte olacak. Programın ilk bölü- münde, tarım sektöründen son haberler, meyve-sebze hallerinden, ticaret borsalarından, hayvan pazarlarından güncel fiyatlar, uzman yorumları ve tarımsal hava durumu ekrana gelecek. Ardından stüdyo konukları ile çeşitli konu başlıklarında tarımın gündemi tartışılacak. ’’Tarımın Nabzı’’ programına 7 gün 24 saat, 0312 911 1 542 numaralı telefondan ücretsiz olarak ulaşılabilecek, kısa mesaj gönderebilecek. Köy-Koop Haber Haziran 2013 TARIM Avrupa Kooperatifleri Genel Kurulunun Düşündürdükleri ICA - Avrupa Kooperatifleri Genel Kurulu 6-7 Mayıs 2013 tarihlerinde İstanbul’ da yapıldı. Yaklaşık 35 ülkenin üst düzey kooperatif yöneticilerinin katıldığı toplantı son derece olumlu çalışmalara zemin hazırlamasının yanında, diğer ülkelerdeki kooperatifçiliği tanıma açısından da son derece yararlı bir toplantı oldu. Burada organizasyonda emeği geçen herkesi gönülden kutlamak istiyorum. Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati Yazıcı’nın ve Tarım Reformu Genel Müdürü Sayın Dr. Gürsel Küsek’ in bu toplantıya katılmış olmaları ve verilen mesajlar kooperatifçiliğimiz adına önemli bir gelişme olarak değerlendirilmeli. Toplantıda öne çıkan görüşlerin dikkate alınması ve kooperatifçiliğimizin yeniden yapılandırılması sürecinde bu görüşlerden yararlanılması gerekmektedir. mizle ilgili bir veri tabanı oluşturulamamış olması önemli bir zafiyet olarak değerlendirilmelidir. Avrupa ülkelerinde uygulanan ekonomik model ve özel sektörcü yaklaşım sonucunda, ekonomide dengelerin bozulduğu, gelir dağılımında adaletin sağlanamadığı Erol AKAR ve işsizliğin arttığı gözlenmiş ve Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı küçük işletmelerin yok olmasının büyük tehlike olduğunun altı çizilmiştir. 2012 yılının dünya kooperatifler yılı ilan edilmesinin gerekçelerinin hala önemini koruduğu, ekonomide kooperatif sektörün giderek güçlendirilmesi gerekliliği üzerinde bir mutabakatın oluştuğu ve sosyal ekonominin giderek ön plana çıktığı görülmektedir. Avrupa Kooperatifleri arasında network ağının oluşturulması çalışmaları dikkate değer bir çalışma. Ancak, ülkemizde hala kooperatifleri- Bulgaristan gibi bir Ülkede “Genç kooperatifçiler forumu” düzenlendiğini duymak bizi ciddi anlamda düşündürmelidir. Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi yeni nesil kooperatifçi yetişmemesidir. Kooperatifçilikle ilgili yüksek okullardan mezun olan gençlere itibar kazandırılamamış olmasının yanında, ilgili Bakanlıklar merkez ve bölge birlikleri mezun olan gençlere sahip çıkamamaktadır. Merkez ve Bölge birliklerinden ciddi bir katılım olmaması üzücüdür. Gelişmiş ülkelerdeki kooperatifçiliği yakından takip edebilmek ve yeni gelişmeleri izleyebilmek son derece önemlidir. Bizim adımıza, her zaman olduğu gibi bu toplantıda da kol kırıldı yen içinde kaldı ama pabuçta ayağı sıkmaya başladı. 15 KOOPERATİF Kooperatifçiliğin Kraliçesinin Selamı Var Sevgili Kooperatifçi Dostlar, Geçtiğimiz Mayıs ayında, Uluslararası Kooperatifler İttifakı (The International Cooperatives Alliance-ICA)’nın Avrupa bölgesi alt teşkilatı olan Avrupa Kooperatifleri (The Cooperatives Europe) adlı örgütün İstanbul’da Genel Kurul toplantısı ve müteakiben çalıştayları yapıldı. 35 Avrupa ülkesinden gelen kooperatifçiler yeni Başkanlarını seçtiler. Bu arada Yönetim Kurulu’na, Türkiye’den Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı İlhami TEKE seçildi. ICA altındaki örgütler içinde ülkemiz adına bu ikinci başarı. Daha önce Orman Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Cafer YÜKSEL Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü – ICAO’da Yönetim Kurulu’na seçilmişti. Ülkemiz tarım kooperatiflerinin bu başarıları ülkemiz adına övünç verici. Sizlere bu sayıda Uluslararası Kooperatifler İttifakı-ICA’dan bahsetmek istiyorum. Birçok ilgi çekici özelliğe sahip bu örgüt, 1895’de Londra’da yapılan bir kongre ile kurulmuştur. Arjantin, Almanya, ABD, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, Hindistan, İtalya, İngiltere İsviçre, Sırbistan olmak üzere 13 ülkeden katılan delegeler tarafından oluşturulan Uluslararası İttifak, bilgi temini, kooperatifçilik ilkelerinin tanımlanması ve savunulması ile uluslararası ticaretin geliştirilmesini amaçlamaktadır. Dünya’da I. ve II. Dünya Savaşı boyunca bozulmadan mevcudiyetini koruyan tek örgüttür. Üyeleri arasındaki tüm siyasi farklılıklara rağmen ICA; 118 yıldır barış, demokrasiye bağlılık ve siyasi tarafsızlık konusunda ilkeli olmuştur. Yaptığı çalışmalardan dolayı 1946 yılında Birleşmiş Milletler tarafından "danışmanlık statüsü" tanınan ilk üç sivil toplum kuruluşundan biri olmuştur. Halen 96 farklı ülkeden 271 üyesi bulunan ICA tarafından 1923 yılından bu yana Dünya Kooperatifçilik Günü kutlanmakta ve bu konuda bir bilinç oluşturulmaya çalışılmaktadır. ICA’nın temel faaliyetleri, kooperatifçilik hakkında farkındalık yaratmak, kooperatifçilik hareketinin sesi olmak, kooperatiflerin büyümesi ve gelişmesinde çevre politikalarının doğru uygulanmasının sağlamak olarak sıralanabilir. Bu amaçla kooperatifçilik alanındaki iyi uygulamalar ve anahtar kişiler ile temas imkânı sağlamakta ve kooperatiflere teknik yardım imkânı sunmaktadır. ICA, bugüne kadar bünyesi içinden büyük örgütler çıkartmıştır. Örneğin 1922 yılında Uluslararası Kooperatif Bankacılığını (International Co-operative Banking Association - ICBA) ve Uluslararası Sigorta Komitesini (the International Co-operative and Mutual Insurance Federation - ICMIF) kurmuştur ve bunlar halen etkindirler. Bunlara ilaveten ICA’nın tarım, balıkçılık, konut, sağlık, turizm gibi sektörlerde de kendine bağlı uluslararası örgütlenmesi bulunmaktadır Bu sektörel organizasyonlardan biri olan Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü (the International Co-operative Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu Agricultural Organisation - ICAO) 1951’de kurulmuştur. 1966 yılında bunun bir alt komitesi olarak kurulan Balıkçılık Komitesi 1976 yılında Uluslararası Balıkçılık Kooperatifleri Örgütü (the International Co-operative Fisheries Organi- sations - ICFO) adını almıştır. ICA, 1992 yılından itibaren yeni bir yönetim sürecine geçerek Dünya çapında dört bölge kurmuştur. Bunlar Afrika, Amerika, Avrupa ve AsyaPasifik bölgeleridir. Avrupa Kooperatif Alt Teşkilatı (the Cooperatives Europe) 1995 yılında kurulmuştur. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 35 Avrupa ülkesinden 91 üst organizasyon üyesi bulunmaktadır. Bunların altında 123 milyon ortağın üyesi olduğu 160.000 kooperatiften oluşan büyük bir güç vardır. Avrupa Kooperatif Alt Teşkilatı, ekonomik büyüme ve sosyal değişim için “kooperatif iş modeli”ni teşvik ederek piyasalarda bir güç oluşturmaktadır. Aynı zamanda birer işletme olan bu kooperatifler 5,4 milyon Avrupa vatandaşına iş vermektedir. Türkiye’den ICA’ya (Avrupa Kooperatif Alt Teşkilatına) üye olan 4 örgütümüz bulunmaktadır. Bunlar; Türkiye Milli Kooperatifler Birliği, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği ve Türk Kooperatifçilik Kurumu’dur. İstanbul’da yapılan toplantıda, 2009 yılında ilk kadın başkan olarak seçilen ve halen bu görevini sürdüren ICA’nın Başkanı, Dame Pauline Green ile tanışma fırsatı buldum. Kendisi ile yaptığımız görüşmede, ICA’nın bu güne kadar yapılan en büyük etkinliği olan geçen seneki “Birleşmiş Milletler 2012 Dünya Kooperatifler Yılı” hakkında görüştük. Ülkemizdeki faaliyetler ve gelişmelerden duyduğu memnuniyeti dile getiren Dünya Kooperatifçiliğinin Kraliçesi olarak nitelendirdiğim Dame Pauline Green’in, siz kooperatifçi dostlara selam ve sevgileri var. Başarılarınızın artarak devamını dilediğini iletiyor. Biz de kendisine başarılar diliyoruz. Ger- çekten ülkemizde büyük bir atılım dönemine giren kooperatifçilik hareketinin bütün sorunlarına rağmen gelişimini artan bir hızla devam ettireceğine inanıyorum. 16 Haziran 2013 Köy-Koop Haber HAYVAN HASTALIKLARI Antraks (Şarbon) »» Antraks, halk arasında bilinen adıyla Şarbon, Bacillus anthracis isimli bakterinin neden olduğu, ölümle sonuçlanabilen ciddi bir hastalıktır. Hastalık insanlar dahil tüm memeli hayvanlarda şekillenebilmesine rağmen sıklıkla sığır, koyun, keçi ve at gibi otçullarda gözlenmektedir. Hasta hayvanlar bu enfeksiyonun çevreye yayılmasında ve insanlara bulaşmasında oldukça önemli rol oynamaktadır. Bu hastalığa yakalanan veya hastalıktan şüpheli hayvanların kesilmesi ve etlerinin tüketilmesi yasaktır ve hastalığın ihbari zorunludur. Ayrıca antraks bilinen en eski biyolojik silahlardan birisidir. Antraks, tarihin çok eski dönemlerinden beri var olan bir hastalıktır. Eski Mısır’da, 5. veba olarak adlandırılmış ve piramitlerdeki mumyalardan yapılan mikrobiyolojik muayeneler sonucu bu hastalıktan kaynaklanan ölümlerin olduğu ortaya konmuştur. Ancak etken ilk kez 1876 yılında Robert Koch tarafından tanımlanmıştır. Koch’un Bacillus anthracis’in hayvanlara özgü bir hastalığın nedeni olduğunu keşfetmesi, bakteriyolojinin gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. 1881’de Pasteur hastalıkla mücadele kapsamında ilk aşıyı geliştirmiştir. Hastalığın etkeni olan Bacillus anthracis spor oluşturma yeteneğine sahiptir. Bu sporlar sıcaklık, kuraklık, UV ışınları gibi çevresel etmenlere karşı oldukça dirençlidir. Bir çok dezenfaktan ve radyoaktif ışına karşı da dayanıklı olduğu bilinmektedir. Bu özellikler etkenle mücadeleyi zorlaştırmakta ve etkenin uzun süre çevrede canlı kalmasını sağlamaktadır. Örneğin bakteri, 60-70 °C’de 30 dakikada ölürken, sporları uygun şartlarda doğada 30 yıla kadar canlılığını koruyabilmekte ve % 3 formol solüsyonunda 3 gün süreyle spor formunda kalabilmektedir. Özellikle evcil ve yabani otçullar etkene duyarlıdır. İnsanlara bulaşmada da hayvanlar büyük önem taşımaktadır ancak antraks insanlarda çok sık gözlenen bir hastalık değildir. İnsanlarda deri, akciğer ve gastro-intestinal olmak üzere hastalığın 3 farklı formu bulunur. Hasta hayvanlarla temas ile ya da etkeni taşıyan deri, yün, gübre gibi ürünlerin üretim ve kullanımları sırasında hastalık bulaşabilmektedir. Bu nedenle hayvan yetiştiricileri, veteriner hekimler, deri ve yün işleyenler gibi risk altında olan gruplar bulunmaktadır. İnsandan insana bulaşma gözlenmemektedir. Hasta hayvanların etlerinin tüketimi ile de etken insanlara bulaşmaktadır. Hastalıktan şüpheli veya hastalığı taşıyan hayvanların kesiminin yasak olması yanında, bu hastalığın ihbarı mecburidir. Dünya’da ve Türkiye’de Antraks Antraks’ın Dünya’da görülme sıklığı giderek azalmaktadır. Vaka sayısısın her yıl tahmini 20 000 ile 100 000 arasında olduğu bildirilmektedir. Antraks, özellikle endüstriyel hijyen uygulamalarının geliştiği ve risk altındaki popülasyonların aşılandığı gelişmiş ülkelerde nadir görülen hastalıklar arasındadır. Ancak gelişmekte olan ülkeler için halen ciddi bir halk sağlığı tehditi oluşturmaktadır. Orta Asya, Afrika ve Latin Amerika gibi ülkelerde daha yaygın görülmektedir. En büyük antraks salgını 1979 yılında Zimbabve’de yaşanmıştır. 5 yıl süren bu salgından 10 000 kişi etkilenmiş ve 182 vaka ölümle sonuçlanmıştır. Vakaların hemen hemen hepsi deri formu olarak teşhis edilmiş ve sığır çiftlikleriyle ilişkilendirilmiştir. Çin’de 1996 ve 1997 yıllarında ger- çekleşen salgınlarda sırasıyla 898 ve 1 210 kişide antraks tespit edilmiştir. Etiopya’da 2000 yılında oluşan salgında sindirim formu öne çıkmış, yüzlerce insanda ağız ve farinkste semptomlar gözlenmiştir. ABD’de 2001 yılında 11 akciğer, 11 deri şarbonu vakası şekillenmiş, vakalardan 5’i ölümle sonuçlanmıştır. Ülkemizde antraksın son yıllarda görülme sıklığı azalsa da hala önemini koruduğu bilinmektedir. 1995 yılından bu yana görülen vaka sayısında kayda değer bir düşüş yaşandığı Şekil 1’de görülmektedir. Şekil 1. Türkiye’de yıllara göre şekillenen antraks vaka sayısı İnsanlarda görülen antraks vakalarıyla karşılaştırıldığında, hayvanlarda tespit edilen antraks olguları daha yaygın ve yüksek oranlıdır. Özellikle hastalığın görüldüğü sığır ve koyunlarda vakaların % 80’i ölümle sonuçlanmaktadır. Örneğin İran’da şekillenen salgında 1 milyona yakın koyun antraks yüzünden ölmüştür. Çin’de 1997 yılında hayvanlar arasında 1 652, Avustralya’da ise 204 farklı antraks salgını şekillenmiş, binlerce hayvanın kaybının yanında, ciddi ekonomik kayıplar da yaşanmıştır. Hayvanlar arasında hastalığın yayılımını engellemek ve hastalıkla mücadele amacıyla tüm dünyada uygulanan en geçerli yöntem aşılama programlarıdır. 350 lezyon genişler ve içi sıvı dolu vezikül oluşur. Vezikül patladığı zaman bir ülser alanı oluşur, ülser olgunlaştıkça tabanı karakteristik olarak siyah renk alır ve Yunancada buna kömür anlamına gelen antrakisten türeyen antraks adı verilmiştir. Komplike olmayan lezyonlar 1-3 haftalık süre içinde yavaş yavaş iyileşir. Akciğer formu, etken sporlarının solunum sırasında alınması ile şekillenmektedir. Semptomlar, 2-5 gün içinde hafif ateş, kırgınlık ve yorgunluk şikayetleri gibi grip veya üşütme benzeri şekilde başlar. Bunu akut hastalık belirtileri takip eder. Hastanın ateşi yükselir, kalp atımı hızlanır, öksürük, solunum güçlüğü ve göğüs ağrısı gelişir. Genellikle bu form solunum durmasına bağlı ölümle sonuçlanır. Deri formuna göre ölüm oranı oldukça yüksektir. Gastro-intestinal form, hasta hayvanların etlerinin veya ürünlerinin tüketilmesi sonucu şekillenmektedir. Özellikle geri kalmış ülkelerde, ölen hayvan etlerinin paylaşıldığı topluluklarda bu formda salgınlar görülebilmektedir. Süt kaynaklı bir vaka henüz tanımlanmamıştır. Etkenle bulaşık etlerin tüketiminden 3-7 gün sonra sindirim sisteminde semptomlar gözlenir. Sindirim sistemi mukozasında tek veya birden fazla ülser oluşur. Lezyonlar sindirim kanalının her yerinde görülebilir, en yaygın olarak ağız mukozası, dil, farinks ve barsaklarda tespit edilir. Hastalarda görülen diğer semptomlar arasında bulantı, kusma, karın ağrısı, kanlı ishal vardır. Tedavi edilmediğinde ölüm oranı bu formda da oldukça yüksektir. 300 Korunma ve Kontrol Hayvanlarda Antraks Hastalığın hayvanlara bulaşmasında 450 Arş. Gör. Güzin İPLİKÇİOĞLU ÇİL A.Ü. Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü Antraksın İnsanlara Bulaşma Yolları Hastalık insanlara, hasta hayvanlar veya hayvansal ürünlerle bulaşır. Bulaşma kaynaklarına göre enfeksiyon; endüstriyel, tarımsal ve laboratuvar kaynaklı olabilir. Endüstriyel bulaşma etkenin sporlarını taşıyan yün, deri, post ve kemik gibi hayvansal ürünlerin, sanayide işlenmesi esnasında oluşur. Bu tip bulaşmada sporların deriden girişi ile deri formu veya sporların solunması ile akciğer formu gözlenir. Tarımsal kökenli şarbon, enfekte hayvanlarla direk temas sonucu gelişir. Hasta veya hastalıktan ölen hayvanların kesilmesi, derisinin yüzülmesi, parçalanması sırasında direk temasla deri antraksı veya enfekte etlerin yenilmesi ile gastro-intestinal form gelişir. Hastalığın teşhisinin yapıldığı, hastalıkla ilgili araştırmaların sürdü- 400 250 Vaka 200 Sayısı 150 100 50 0 1995 2000 2005 en önemli etken mera ve su kaynaklarıdır. Hasta veya hastalıktan ölmüş hayvanlar tarafından etkenin bulaştırıldığı meralarda otlayan veya su kaynaklarını kullanan sağlıklı hayvanlar arasında hastalık yayılmaktadır. Antraks, hayvanlarda genellikle çok hızlı şekilde seyreder ve herhangi bir belirti oluşturmadan, titreme ve çırpınma ile karakterize ölümle sonuçlanır. Özellikle koyun ve sığırlarda kısa zamanda ölüm şekillendiğinden semptomlar gözlenmeyebilir. Hastalığın yavaş seyrettiği ender durumlarda, hayvanlarda yüksek ateş, iştahsızlık, önce kabızlık daha sonra kanlı diyare, ağız ve burun gibi mukozalardan pıhtılaşmayan koyu renkli kan akışı gibi semptomlar görülmektedir. Antraks nedeniyle ölen hayvanlardaki en tipik bulgulardan biri ölüm sertliğinin şekillenmemesi ve kanın koyu kırmızı renkte olup, pıhtılaşmamasıdır. Hastalığa özgü diğer önemli bir bulgu da dalakta görülür. Dalak büyür, koyu kırmızı renk alır, ve çamur kıvamındadır. İç organlarda kanamalar ve vücut deliklerinden kanlı akıntının gelmesi de ölmüş hayvanlarda karşılaşılabilecek durumlardandır. Antrakstan ölmüş veya şüpheli hayvanlara otopsi yapılmaz. Hayvanlar açılmadan uygun şekilde imha edilmelidir. Aksi takdirde, etkenin bulaşması ve sporlarının çevreye yayılması söz konusudur. 2006 2010 rüldüğü laboratuvarlarda gerekli ve yeterli önlem alınmadığında, hastalığın bulaşması söz konusu olabilmektedir. Ancak bu tip bulaşma çok nadir gözlenir. Bulaşma yolları göz önüne alındığında, hayvancılıkla uğraşanlar, çobanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları, deri ve yün sanayinde çalışanlar, laboratuvar çalışanları ve veteriner hekimler risk grubu içerisinde yer almaktadır. İnsanlarda Antraks Hastalık, etkenin insan vücuduna giriş yerine göre deri, gastro-intestinal ve akciğer formu olarak ayrılmıştır. Bu formların herhangi birinden kan ve lenf yoluyla yayılım sonucu menenjit gibi ağır, öldürücü klinik tablolar da nadiren gelişebilmektedir. Bütün dünyada görülen insan antraks vakalarının % 95’ini deri formu oluşturmaktadır. Deri formu, antraks sporlarının kesik, kaşıma veya sinek ısırması gibi küçük travmalarla deri altına geçmesi ile oluşur. Etkenin giriş yerinde 1-7 günlük kuluçka süresinden sonra küçük kaşıntılı bir kabartı oluşur. Lezyonlar daha çok açıkta olan baş, boyun, kol ve bacaklarda görülür. Eşlik eden kaşıntı nedeniyle bu ağrısız lezyon böcek ya da örümcek ısırığı ile karıştırılır. Bir-iki gün içinde B. anthracis sporlarının toprakta uzun süre canlılığını ve infektivitesini koruduğu bilinmektedir. Bu özelliği etkenle mücadeleyi zorlaştırdığından, hastalığa karşı korunma ve kontrol önlemlerine ciddiyetle uyulması gerekmektedir. Bu konuyla ilgili 2011 yılında yürürlüğe girmiş “Şarbon Hastalığına Karşı Korunma ve Mücadele Yönetmeliği”nde hastalığa karşı yapılması gerekenler açıkça belirtilmiştir. Öncelikle hastalığın tespit edildiği ya da hastalıktan şüphelenilen durumlarda mutlaka yetkili otoritelere bildirim yapılmalıdır. Veteriner hekimlerin ve hayvan sahiplerinin bu konuda dikkatli ve sorumlu davranması şarttır. Hastalığın yayılmasını engellemek amacıyla hasta ve şüpheli hayvanlar sağlıklı olanlardan ayrılmalıdır. Bu hastalıktan ölen hayvanların imha edilmesi veya en az iki metre derinliğindeki çukurlara, üzerlerine sönmemiş kireç dökülerek, derileri ile birlikte gömülmesi zorunludur. Etken, hava ile karşılaştığında spor formuna dönüşeceğinden ve sporların çevreyi bulaştıracağı bilindiğinden, hastalıktan ölen hayvanlara kesinlikle otopsi yapılmamalıdır. Numune alınması gerekli durumlarda bu işlem imha alanında gerçekleştirilmelidir. Hastalığa yakalanmış hayvanlar da öldürülerek imha edilmelidir. Hastalığın bulaşmasında mera ve su kaynaklarının önemi göz önünde bulundurularak, hastalığın tespit edildiği hayvanların kullandığı mera ve su kaynakları dâhil olmak üzere tüm yerleşim birimi kordon altına alınmalıdır. Aşısı olmayan, hastalığa duyarlı hayvanların bu bölgelerden uzak tutulması gerekmektedir. Kordon altına alınan bölgeden resmi veteriner hekim tarafından muayene edilmemiş hiçbir hayvan mezbahaya sevk edilmemelidir. Sadece sağlıklı oldukları tespit edilmiş hayvanlar kesilmek üzere kapalı vasıtalarla en yakın mezbahaya gönderilmelidir. Antraks hastalığı çıkan veya hasta ve hastalıktan şüpheli hayvanların muhafaza edildiği işletmelere temizlik ve dezenfeksiyon yapıldıktan sonra hayvan girişine müsaade edilir. Hasta ve hastalıktan şüpheli hayvanların bakım ve beslenmesinde kullanılan malzemeler temizlik ve dezenfeksiyonu yapılmadan sağlıklı hayvanlar için kullanılmaz. Hastalıktan korunmak için tarımsal alanlarda ve hastalığın bulunduğu bölgelerde uygulanması gereken en etkili yöntem hayvanların ve risk altında olan insanların aşılanmasıdır. Yönetmeliğe göre de hastalık görülen bölgelerde bulunan büyükbaş, küçükbaş, tek tırnaklı ve domuzların tamamı beş yıl boyunca aşılanır. Et Muayenesi Yönünden Önemi Antraks kesimi yasak hastalıklardandır. Hastalıklı hayvanlarda otopsi yapılması da yasaktır. Hastalık insanlara hasta hayvan etlerinin tüketilmesiyle de bulaşmaktadır. Et muayenesi ile ilgili mevcut yönetmeliklerde, hasta veya hastalık şüphesi taşıyan hayvanların kesimi ve etlerinin tüketilmesi yasaklanmıştır. Ayrıca hasta hayvanların deri, kıl, yapağı, süt, boynuz ve tırnaklarının da yakılarak ya da gömülerek imha edilmesi gerekmektedir. Hastalığın et tüketimiyle bulaşmasının engellenmesinde et muayenesinin rolü büyüktür. Bu nedenle hayvanların kesimlerinin sadece mezbahalarda, veteriner hekim kontrolünde yapılması gerekmektedir. Kaçak kesimler, mücadelesi zor olan bu hastalığın çevreye yayılarak, hem hayvanlara hem de insanlara bulaşmasına neden olmaktadır. Kasaplık hayvanların kesim öncesi yapılan canlı muayeneleri sırasında, Anthrax gibi hastalıkların teşhisi mümkündür. Halk sağlığı açısından önemli olan, kaçak ve kontrolsüz kesimlerin yapılmamasıdır. Hayvansal ürünler ile ilgili alanlarda çalışanların hastalığa yakalanmasını önlemek amacıyla, endüstriyel hijyen uygulamalarına dikkat edilmelidir. Gerekli dezenfeksiyon ve temizlik işlemlerinin yapılması yanında, bu alanlarda çalışan personelin konu ile ilgili bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde laboratuvarlarda veya sahada görevli veteriner hekimler ve diğer personelin de hastalık konusunda eğitimli ve bilinçli olması önemlidir. Köy-Koop Haber Haziran 2013 TARIM 17 Gebe İneğimi Nasıl Beslerim? -III»» Ve işte geldik 280 günlük gebelik serüvenimizin sonuna. Gebeliğin ilk 7 ayında laktasyon boyunca süt veriminin artırılması ve sütün kalitesi ön planda tutulurken, gebeliğin bu dönemi hızlı bir büyüme gösteren yavrunun gelişiminin yanı sıra bir sonraki laktasyonda hayvanın performansını etkilemesi bakımından gebeliğin son 2 ayı oldukça kritik bir dönem olarak ele alınmalıdır. İşte bu nedenle bu dönemde, hayvanın doğuma ve bir sonraki laktasyona hazırlanması ayrıca gelecek laktasyonda istenen süt veriminin elde edilebilmesi için hayvan sağımdan çıkarılır. Hayvanın ekonomik ömrü açısından da önemli olan bu işleme kuruya çıkarma, döneme ise kuru dönem denmektedir. Hayvanları kuruya çıkartmak; - Doğumla birlikte başlayacak süt salgısı için meme bezlerinin dinlenmesini-yenilenmesini sağlamak, - Erken ve orta laktasyon döneminde artan kesif yem tüketimi ile yorulan rumenin kuru dönemde kaba yem tüketimi ile dinlendirilmesini sağlamak, - Doğum esnasında ve sonrasında oluşabilecek metabolik hastalıkları en aza indirmek, - Doğru besleme uygulamaları ile hayvanı yağlandırmadan rahat doğum yapmasını sağlamak, - Büyümesi hızlanan yavrunun gelişimine yardımcı olmak gibi avantajlar sağlamaktadır. Optimum kuruda kalma süresi 6-8 hafta olarak bildirilmektedir. Bu sürenin 40 günden daha az tutulması meme bezlerinin yeterince toparlanamamasına ve gelecek laktasyonda süt veriminin azalmasına; 60 günden daha uzun tutulması ise süt veriminde artışa neden olmazken, gebe ineğin yağlanmasına ve buna bağlı olarak da güç doğuma sebep olabilmektedir. Süt ineklerinin beslenmesinde en kritik dönem “geçiş dönemi” adı verilen gebeliğin son 3 haftası ile doğumdan sonra ilk 3 haftayı kapsayan periyottur. Kuru dönemin son 3 haftası bu periyot içinde yer alır ve ineğin doğumdan sonra süt verimi ile üreme performansını etkileyen en hassas dönemin ilk yarısıdır. Kurudaki ineklerde kuru madde tüketimi canlı ağırlığın % 2 si düzeyinde tutulmalı ve bunun yarısı partikül boyutu uzun olan kaba yemlerle karşılanmalı, aksi halde doğum sonrası hayvanlarda abomasum (şirden) deplasmanı (yer değiştirmesi-kayması) görülebilir. Kuru dönemde buzağının sağlıklı gelişmesi ve ineklerin istenen kondüsyonda olması için kaliteli kaba yemin yanısıra canlı ağırlıklarının % 0,5’i kadar (her 100 kg canlı ağırlık için 500 g yem) kesif yem tüketmeleri sağlanmalıdır. Yavrunun büyümesi ile daralan işkembe hacmi nedeni ile yüksek oranda su kapsayan pancar posası veya silaj gibi yemlerin verilmesi ineklerin yetersiz beslenmesine neden olabilir. Bu dönemde suca zengin kaba yemlerin kullanımı sınırlandırılmalı, kaba yem olarak iyi kaliteli kuru otlar tercih edilmelidir. Ayrıca gebeliğin son 2 ayında serbest olarak mısır silajı veya tahıl ile yemlemeden kaçınılmalıdır. Bu yemler yüksek enerji içeriğinden dolayı karaciğer yağlanmasına ve aşırı kondüsyona sebep olabilirler. Bu durum yağlı inek sendromu olarak adlandırılmaktadır. Kuru dönemde rasyon kalsiyum düzeyinin yüksek olması süt humması riskini artırmaktadır. Bu yüzden yüksek oranda kalsiyum içeren yonca ve diğer baklagil kaba yemler ile yüksek oranda kalsiyum içeren karma yemler hayvana fazla verilmemelidir. Kuru dönem için hazırlanacak karmalar anyonik tuzlarla hazırlanmalı ve vitamin ile mineral madde içerikleri mevcut duruma göre ayarlanmalıdır. Kuru dönem yemlerinde anyonik tuzların (magnezyum sülfat, kalsiyum sülfat, kalsiyum klor, amonyum klor Dr. Neşe Nuray TOPRAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü gibi) kullanılması süt humması riskini düşürür. Tuz tüketimi özellikle ilk doğumunu yapacak düvelerde meme ödemi riskini azaltmak için günde 30 g düzeyinde sınırlandırılmalıdır. Rasyonun vitamin A, D, E ve selenyum, bakır, çinko ve mangan minerallerince desteklenmesi doğan buzağının yaşama gücünü artırmasının yanı sıra sonun atılamaması ve hayvanın mastitis olma riskini azaltır. Geçiş döneminde günde 6 g niasin ilavesiyle beslenen süt sığırlarında süt veriminin arttığı bildirilmektedir. Bu dönemde de her dönemde olduğu gibi, ineklerin yemlerinde küf bulunmamasına ve yem hijyenine dikkat edilmelidir. Tablo 1 Gıdada Doğal Tehlikelere Dikkat! 4. Gıda Güvenliği Kongresi’nin özel konuşmacıları arasında bu yıl, kanser üzerine araştırmaları ile dünya çapında üne sahip olan Amerikalı Bilim İnsanı Prof. Dr. Bruce Ames vardı. Oakland Araştırma Enstitü- ğadaki her şeyin zararsız olduğunu düşünüyor, doğadaki tehlikeleri göz ardı ediyorlar. Kimi doğal kimyasallar yüksek oranda kanser riski taşıyor” dedi. sü Çocuk Hastanesi’nde çalışmaları devam eden Ames, gündemin merak uyandıran konularından “gıda ve kanser” ilişkisini ele aldığı bir sunum gerçekleştirdi. Yapılan araştırmalara göre dünya nüfusunun 3’te 1’inin kansere yakalandığını ifade eden Ames, sigara ve kötü beslenmenin kanser oluşumunu artıran ana etkenler olduğunu söyledi. Pestisitlerin (endüstriyel kimyasallar) kansere neden olduğu, bunun yanında organik gıdaların kanser riski taşımadığına ilişkin yaygın inanışın aksine, doğada kendiliğinden var olan kimyasalların daha fazla kanser riski taşıyabileceğine dikkat çeken Ames, “Çevre örgütleri, do- Kanserden korunmak için iyi beslenmenin önemine işaret eden Ames, ileri yaşlarda sağlıklı bireyler olabilmek için vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri yeterli oranda almak gerektiğine dikkat çekerek, “İnsanlar kötü beslenmenin vücuda ne kadar çok zarar verdiğinin farkına çok geç vardı. Yapılan araştırmalar kötü beslenmenin, radyasyona maruz kalmak kadar vücuda zarar verdiğini ortaya koyuyor” 4. Gıda Güvenliği Kongresi’nde ayrıca her yıl olduğu gibi bu yıl da Poster Yarışması düzenlenerek en iyi poster sunumları ödüllendirildi. Gıda güvenliği konusunda birincil üretimden tüketiciye varana kadar her aşamada bilimsel sunum ve tartışmaların yapıldığı 4. Gıda Güvenliği Kongresi’nde iki gün boyunda 2 panel ve 9 oturum gerçekleştirildi. 39 yerli ve yabancı konuşmacının sunumları ile katkı sunduğu kongrede 138 poster sunumu yapıldı. Aşağıda verilen diğer ihtiyaç listesi, 5 yaşında, kuru dönemde, vücut kondüsyon skoru 3.3 olan Holştayn ırkı bir ineğe aittir (Tablo 2). 240 730 14.4 14000 33 21 0.44 0.22 bir süt ineğinin rasyonunda bulunması gereken besin maddesi oranları aşağıdaki tabloda verilmiştir (Tablo 1). Tablo 1’de görüldüğü gibi kuru dönemin başında besin maddesi yoğunluğu son 3 haftalık döneme göre daha düşük tutulmuş, doğum yaklaştıkça hayvana verilen yemin besin Doğum öncesi 60-21 gün Kuru madde tüketimi, kg/gün 11 Rasyon besin madde bileşimi, KM’ de Ham protein, % 13 Rumende parçalanmayan protein, HP’nin %’si 25 Rumende parçalanan protein, HP’nin %’si 75 Net enerji (laktasyon), kcal/kg 1270 Metabolik enerji, kcal/kg 2300 Ham selüloz, % en az 18 NDF, % 40 ADF, % 30 Yağ, % 3 Kalsiyum, % 0,60 Fosfor, % 0,25 »» Gıda Güvenliği Derneği’nin koordinatörlüğünde düzenlenen Gıda Güvenliği Kongresi’nin 4’üncüsü İstanbul Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi’nde gerçekleştirildi. maddesi yoğunluğu artırılmaya başlanmıştır. Bu sayede süt veriminin başlaması ile artan besin maddesi ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ve canlı ağırlık kaybının minimum düzeyde gerçekleşmesi için yoğun bir şekilde beslenecek olan hayvanın laktasyona uyumu daha kolay gerçekleşecektir. Gebelikteki gün sayısı Canlı ağırlık, kg KM tüketimi, kg/gün NEl ihtiyacı, kcal/gün NDF, % ADF, % Kalsiyum, % Fosfor, % Kuru Dönem 4. Gıda Güvenliği Kongresi Düzenlendi Gıda güvenliği konusunda Balkanlar, Türk Cumhuriyetleri ve Ortadoğu’nun en büyük kongresi olan Gıda Güvenliği Kongre’si, 4’üncü kez devlet kurumları, üniversiteler, ilgili tüm meslek grupları ve gıda sektörünün yerli ve yabancı bileşenlerini bir araya getirdi. İki gün boyunca yoğun ilgi ile gerçekleşen kongreye yaklaşık 700 kişi katıldı. Açılışını Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner’in yaptığı 4. Gıda Güvenliği Kongresi’nde konuşan Saner, “Yeni Gıda Mevzuatı ile artık gıda sektörünün bir rota sorunu yok. Bundan böyle sektörün tüm bileşenlerinin güçlerini birleştirerek aynı rotada ilerlemesi gerekiyor. Farklılıklarımıza değil benzerliklerimize odaklanmalıyız, sorun değil çözüm üretmeliyiz” dedi. Kuru dönemin başında canlı ağırlığın % 0,5’i kadar kesif yem tüketen inek, doğuma 2-3 hafta kala (geçiş döneminin başında) miktar artırılarak canlı ağırlığın % 1’i düzeyinde kesif yem tüketmeye teşvik edilmelidir. Doğumdan önce yedirilen yem miktarı yavaş yavaş artırılarak kesif yeme alıştırılan hayvan, laktasyonda aşırı kesif yem yedirilmesi sonucu ortaya çıkabilecek hastalıklardan (ketozis, asidozis gibi) korunmuş olur. 550 kg canlı ağırlıkta yüksek verimli 21 MAYIS 21-Doğum 10-11 15 32 68 1500 2600 18 32 24 4 0,70 0,30 270 751 13.7 14400 33 21 0.45 0.23 279 757 10.1 14500 33 21 0.48 0.26 Tablodan da görüldüğü gibi gebelik ilerledikçe hayvanın kuru madde tüketimi azalmaktadır çünkü büyüyen yavru, karın boşluğunun büyük kısmını kaplamış, rumen kapasitesi bu dönemde azalmıştır. Buna bağlı olarak hayvana yedirilen yemin besin maddesi yoğunluğu artırılmalıdır. Bir diğer husus, azalan kalsiyum oranına paralel olarak fosfor ihtiyacının da düşürülmesidir. Çünkü burada önemli olan kalsiyum:fosfor oranının (2:1) optimize edilmesidir. Hayvanın gebelik sürecinin takibi ve dönemlere göre besleme programlarının oluşturulması için doğru kayıt tutma işlemi son derece önemlidir. Gebelik ve doğumdan sonraki kritik dönemlere göre dengeli ve yeterli düzeyde beslenen hayvanın sağlığı ve verim seviyesi olumsuz etkilenmeyecek bu sayede işletme ve ülke ekonomisi bakımından faydalı sonuçlar elde edilebilecektir. *Metnin hazırlanmasında yararlanılan kaynaklar yazarından temin edilebilir. DÜNYA SÜT GÜNÜ KUTLU OLSUN TÜM ÜRETİCİLERİMİZİN VE TÜKETİCİLERİMİZİN DÜNYA SÜT GÜNÜNÜ KUTLUYORUZ Birleşmiş Milletler örgütü, Uluslararası Sütçülük Federasyonun (IDF) 1956 yılında aldığı bir kararla her yıl 21 Mayıs günü tüm üye ülkelerde "Dünya Süt Günü " olarak kutlanmaktadır. 1991 yılından itibaren Ülkemizde de 21 Mayısın " Dünya Süt Günü" olarak kutlanması kabul edildiğinden, 21 - 28 Mayıs tarihlerini kapsayan hafta ' Süt Haftası ' olarak kutlanıyor. Dünya Süt Günü kutlamalarının amacı, sağlıklı nesiller yetiştirilmesine yardımcı olmak, süte olan talebi canlandırmak, her yaş grubundaki bireylere süt içme alışkanlığı kazandırmak, süt ve mamullerinin tüketimini artırmaktır. Neden Süt? 7'den 70'e herkesin tüketmesi gereken en önemli besinlerin başında gelen süt; yetişkinlerde kemik erimesine karşı, gebelerde rahat KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ bir uyku, çocuklarda ise gelişim için tercih ediliyor. Sütü içmek kadar, onu korumayı bilmek de önem taşıyor. Süt, insan neslinin çoğalması için önemli bir besindir. Yeni doğan bir bebeğin, ilk besin gereksinimi anne sütüyle başlar. Niçin Süt Günü? Çünkü yıllık kişi başına içme sütü tüketimi Avrupa Birliği ülkelerinde 89 kilo, Avustralya'da 107 kilo, Amerika'da 83 kilo düzeyinde iken bu rakam Türkiye'de ancak 26 kilo civarında seyrediyor. Köy-Koop Merkez Birliği olarak, tüm üreticilerimizin ve tüketicilerimizin “ Dünya Süt Günü “`nü kutluyoruz. 18 Haziran 2013 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN »» Bu sayıda www.storiescoop adlı sitede yayınlanan Çin’den gelen bir hikâyeyi paylaşacağız. Bu hikâyemizde her yerde, her zaman, her koşulda birlik, dirlik ve birbirimize güven duyguları içerisinde olduğumuzda nasıl kazançlı çıktığımız, ürünümüzü ve gelirimizi bereketlendirebileceğimiz konusunda Dünya’nın öbür bir ucundan güzel bir örnek sunulmaktadır. Sevgi ve saygılarımızla Daha İyi Bir Dünya… (Çin’den Çok Uzaklardan Bir Hikâye) Şanghay’dan sadece birkaç yüz km uzakta olmasına rağmen Bihu’nun küçük kırsal kasabasında yaşayan çiftçiler ürünlerine bir pazar bulmak için uzun süre mücadele etmişler. Kötü yol koşulları ve çiftçilerin bireysel olarak küçük ölçekli üretimleri, burada ticaret yapmalarını imkânsız kılmış. En sonunda 1999 yılında, çiftçiler ağlayarak Ou’jiang Nehrine çürümüş olan kuşkonmaz, fasulye, mantar, patlıcan ve Çin brokolisi gibi ürünlerini atmak zorunda kalmışlar. İşte o zaman, bir topluluk üyesi olan Bay Xiong Jinping adlı kişi bir şeyler yapmaya karar vermiş. Xiong Jinping, 21 küçük köyde bulunan 328 tane çiftçi ailesinden oluşan Bihu Kooperatifini kurdu. Bu kooperatif, üyelerine merkezi bir pazar alanı, eğitim imkânı ve daha yüksek verimli tohum çeşitleri sundu. Bunların ötesinde, Bihu Kooperatifi üyelerine tarım sektöründe çok nadir bir şey olan Ekonomik Güvenliği sağladı. Üyeler ürünlerini direkt olarak komisyonculara satabilecekleri halde; bu kooperatif, üyelerini ürünlerini örgüt aracılığı ile satmaya teşvik etti. Çiftçiler de ürünlerini örgüt aracılığı ile satmaya istekli oldular. Çünkü Bihu Kooperatifi, üyelerinin ürünleri için taban bir değer belirleyeceğini ve daha yüksek bir fiyat için yapacağı pazarlıktan elde edeceği karı üyeleri ile payla- şacağını garanti etti. Bihu Kooperatifinin izlediği yol her zaman sorunsuz olmadı. Çiftçilerin eğitimi için en iyi uygulamaları geliştirmek kooperatif liderlerinin belli bir zamanını aldı. Kooperatif, yeni ürünler ve yetiştirme teknikleri hakkında üyelerinin hepsiyle doğrudan iletişim kurmaya çalışmak yerine her bir topluluktan daha çok eğitim görmüş olan birkaç kişinin uzman eğitimine tabii tutulmasını uygun gördü. Daha sonra eğitim almış olan bu kişiler evlerine döndüklerinde yerel lehçelerinde bilgi paylaşımı ile irtibat kuran kişiler olarak hareket ettiler ve bilgi herhangi bir çeviri hatasına maruz kalmadan diğer üyelerle paylaşılmış oldu. Bu arada kooperatif, üyelerinin çok çalıştıklarını ve ürünlerini satmak için umutsuzca mücadele etmeye alışkın olduklarını keşfetti. Üyeler komisyoncuları ikna etmek için satış temsilcileri gönderiyordu. Ancak, hızlı bir şekilde pazar hakkında bir şeyler söylemek ve yaymak kolay olmadığı gibi tüm çiftçilerin yapmak zorunda oldukları şey komisyoncuların gelmesini beklemekti. Bu değişim sağlanmaya başladı. Bihu Kooperatifi üyeleri, eğitim verilmesi, yeni tohum çeşitleri ve üyelerin ürünlerini birleştirmeleri sayesinde yıllık gelirlerinde toplu bir artış gördüler. Çoğu üyeler şehirde kazanılabilecek en iyi maaşın iki katını kazanmaya başladılar. Bu değişim, sanayileşen dünyamızın her yerinde tarımın yoksul yaşamından kurtulmak için şehirlere kaçan gençlerin tekrar arazilerine dönmelerine neden olan bir olguya (fenomene) yol açtı. Bihu’da yaşayan çiftçiler kooperatif sayesinde, arazi ve iş modellerinin kendilerini dışladığı ve Bihu’nun dışına sebzelerini taşımak için tek yolun çürümüş ürünlerini Ou’jiang Nehrine dökmekte oldukları günleri geride bıraktılar. ‘14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde Çiftçiyi Düşünmek »» 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü 2010 yılında faaliyetine son veren merkezi Paris’te bulunan 61 ülkeden 90’ın üstünde çiftçi örgütünü temsil eden Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu (IFAP) tarafından ilan edilmiş bir gündür. IFAP’ın 14 Mayıs 1984 yılında Hindistan’da yapılan Genel Kurulunda, Çiftçilik mesleğine ve sorunlarına tüm dünyada farkındalığı artırmak amacıyla 14 Mayısın Dünya Çiftçiler günü olarak kutlanması teklif edilmiş ve kabul edilmiştir. 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü IFAP’a üye tüm ülkelerde aynı zamanda kutlanmasına başlanmıştır. Bu günde gerçekleştirilecek çeşitli faaliyetlerle dünyanın her tarafında tarımsal üretim yaparak, insanlığın ihtiyaç duyduğu gıda üretimini gerçekleştiren çiftçilik mesleğinin toplum için taşıdığı önemin ortaya konulması ve tarımın dolayısı ile çiftçilik mesleğinin sorunlarına kamuoyunun dikkatlerinin çekilmesi hedeflenmiştir. Ülkemizde Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin de üyesi bulunduğu ve yönetiminde yer aldığı IFAP bugün maddi sorunları nedeniyle kapanmasına rağmen geleneksel olarak tüm dünyada bugünün kutlamasına devam edilmektedir. Her 14 Mayısta çiftçi örgütlerince ülke genelinde toplantılar, gösteriler ve yarışmalar gibi çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmektedir. IFAP’ın 2010 yılında karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlar nedeniyle faaliyetine son vermesi hiç şüphesiz dünyada bir boşluk yaratmıştır. Dünya çiftçileri bir an dünyadaki uluslararası kuruluşlarda temsil gücünü yitirmiş ve ortak çatı örgütünü yitirmiştir. Bu boşluk dünyadaki çiftçi örgütleri arasında rahatsızlık yaratmış ve örgütlerin büyük bir bölümü İtalyan tarım kooperatiflerinin ve çiftçi örgütlerinin desteğinde ve öncülüğünde yeniden bir araya gelmişlerdir. 29 Mart 2011 tarihinde merkezi Roma olan Dünya Çiftçileri Örgütü – World Farmers Organisation (WFO) adı ile yeni bir örgüt kurmuşlardır. IFAP’ın dünyada üstlendiği misyonu WFO üstlenmiştir. WFO’nun üstlendiği en büyük görev dünyadaki çiftçi meslek örgütleri ve tarımsal amaçlı kooperatifleri bir çatı altında toplamak ve çiftçilerin aileleri ile birlikte kırsal alandaki yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve ekonomik düzeylerinin yükseltilmesi yönünde politikalar üretmek ve uygulamasını sağlamaktır. Dünyada gıda güvenliğinin sağlanması için üye örgütler ile işbirliği içinde faaliyetler yürütmektir. Dünyanın karşı karşıya bulunduğu açlık sorununun çözümü için 2050 yılına kadar gıda üretiminin % 70 artırılmasına hizmet etmektir. Dünyanın birçok bölgesinde en az geliri alan çiftçiler için sürdürülebilir bir kırsal kalkınmanın sağlanmasına destek olmaktır. Üreticinin örgütleri ile gıda zinciri içinde pazardan daha iyi fiyatlarla pay almasını temin etmektir. Çevre ve iklim değişikliği konularında sorunların azaltılması yönünde çalışmalar yapmaktır. WFO ilk genel kurulunu kurucu 50 üye örgüt ile 13 Eylül 2011 yılında Güney Afrika’da yapmış ve üstlendikleri misyonu dünya kamuoyuna bir deklarasyonla açıklamışlardır. WFO 2012 yılında Roma’da gerçekleştirdiği genel kurulun en önemli vurgusu diğer tarımsal konular yanında tarımsal amaçlı kooperatiflerin önemi konusunda idi. Geçtiğimiz günlerde 15-17 Nisan 2013 tarihinde WFO üçüncü Genel kurulunu Japonya Niigata’da Japon Tarım Kooperatifleri merkez Birliğinin ev sahipliğinde gerçekleştirmiştir. Bugün yürürlükteki yasalara göre çiftçilik ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri elde edilmesini, bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından işlenip değerlendirilmesini, muhafaza ve pazarlanmasını ifade etmektedir. Çiftçi ise çiftçilik faaliyet- Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi [email protected] lerini mal sahibi, kiracı, yarıcı veya ortakçı olarak devamlı veya en az bir ekim veya yetiştirme devresi yapanları tanımlamaktadır. Çiftçiler dünyanın en zor işlerinden birini yapan, işini bir yaşam tarzı olarak icra eden kesimdir. Kar demezler, yağmur demezler, en soğuk şartlarda bile halkın sofrasına gıda sunabilmek için çabalarlar. Bir ülkedeki doğal kaynakları ekonomiye kazandıran ve dünyanın en değerli işi olan insanoğlunun dünyadaki varlığını sürdürebilmesi için gıda üreten bu insanlardır. Dünyanın en değerli işini yapan çiftçiler ayni zamanda toprak ve doğa sevgisi yüksek vatanına bağlı ve bir ülkenin temel taşı olan bireylerdir. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk topraklarımızı işgal eden düşman ile mücadele ederken bağımsız bir ülke yaratmanın ekonomik bağımsızlık olduğunu görmüş, yabancı çevrelerden değil kendi halkından aldığı güç ile yeni Türkiye’nin inşasında en temel kesimin çiftçiler olduğunu her fırsatta dile getirmiştir. Mustafa Kemal Türk Çiftçisi ile ilgili görüşlerini şöyle açıklıyordu; “Milletimiz çok büyük acılar, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun temel sebebi şundandır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.” 1923 (Atatürk’ün S.DM, s. 117) “Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür. Diyebilirim ki, bugünkü felâket ve yoksulluğun tek sebebi bu gerçeği görememiş olmamızdır. Gerçekten, yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli taraflarına göndererek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp savurganlık ettiğimiz ve bunun karşılığında daima küçük ve hor görerek karşılık verdiğimiz ve bunca özveri ve iyiliklerine karşı nankörlük, küstahlık, zorbalıkla uşak derecesine indirmek istediğimiz bu gerçek sahibin huzurunda tam bir utanç ve saygı ile gerçek yerimizi alalım. Efendiler! Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını yeni ekonomik önlemlerle son dereceye eriştirmeliyiz. Köylünün çalışmasının sonuçları ve verimlerini, kendi yararı lehine son dereceye çıkarmak, ekonomik siyasetimizin temel ruhudur. 1922 (Atatürk’ün S.D.l, s. 219) “Dünyada zaferlerin iki aracı vardır. Biri kılıç diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı faydalı buluyorum. Zaferinin aracı yalnız kılıçtan ibaret kalan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, küçük düşürülür, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişanlığı o kadar büyük ve acı olur ki, kendi memleketinde bile mahkûm ve tutsak bir halde kalabilir. Onun için gerçek zaferler yalnız kılıçla değil, sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında tutmanın, millete oturmuşluk kazandır- manın yolu sabandır. Saban, kılıç gibi değildir; o kullanıldıkça kuvvetlenir. Kılıç kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sabanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılıç ve saban; bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima mağlup oldu. Tarihin büyük vak’aları ve olayları, yaşamın bütün gözlemleri bunu doğruluyor.” 1923 (Atatürk’ün S.D.II, s.116-117) http:// atam.gov.tr/tarim-ve-koylu/ Mustafa Kemal bu sözleri söylemekle kalmadı tarımın ve çiftçinin güçlenmesi için çeşitli tarımsal kuruluşların kurulmasına öncülük etti. Cumhuriyet sonrasının ilk kooperatifine kendisi ortak olarak öncü oldu. Bireysel menfaatler sağlama yerine toplumsal fayda sağlayacak kuruluşların Türk çiftçisine hizmet etmesi yönündeki politikalara özel önem verdi. Çiftçinin üretim araçlarını kolay ve ucuz temin etmesi ve tekniğine göre tarım yapması ve eğitilmesi yönünde çaba gösterdi. Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda onun izlediği politikanın ne kadar doğru ve yerinde olduğu görülmektedir. Bizler bir zamanlar tarım sektörünü ve kuruluşlarını ekonomik sorunların kaynağı ilan ettik. Her türlü desteği bir yoluyla yok ettik. Çiftçiyi ve tarımı koruyan kuruluşları ucuz pahalı yem ettik. Böylece dünya ile bütünleştik. Tabii bu arada tarımın ve gıdanın stratejik önemini anlayan gelişmiş ülkeler tarımlarına ve çiftçilerine özel önem verirken, çiftçilerini toprakta tutmak için yöntemler ararken bizler tarımı ve çiftçiyi adeta bir tarafa bıraktık. Herşeyimizi düzene sokmuş, güçlü bir ülke yaratmış gibi davranmaya, tarımsal yatırımlar konusunda özel sektör mantığı içinde sorunlarımızı çözeceğimizi sanmaya başladık. Bırakın köyleri küçük kasabaları bile kaderine terk ettik. İhtiyaçlarımızı gerekirse ithalatla çözeriz düşüncesine kapıldık. Boşalan köylerimizi ve kasabalarımızı, azalan tarımsal nüfusumuzu gelişmenin bir işareti gibi göstermenin çabasına girdik. Her geçen gün köyleşen şehirlerimizin ve artan sosyal sorunların temelde plansız kırsal göç olduğu gerçeğini görmezlikten geldik. Verdiğimiz proje kaynakları ile çiftçilerin ve girişimcilerden yatırım yapacakların artmasını ve yörelerin atılım yapmasını bekledik. Çiftçinin milli gelirden aldığı pay ile nasıl ve ne kadar yatırım yapabileceğini düşünmek bile istemedik. Ama zorda kalınca bir zamanlar satmak ve yok etmek istediğimiz Et ve Balık Kurumuna sarıldık Doğruda yaptık. Aslında tarımsal kooperatifler bu işleri üstleninceye kadar kamu kuruluşlarına ihtiyaç olduğu gerçeğini son yem sorununda bir daha gördük. Temsil ettiğimiz makamlarda 14 Mayısı çiftçiler ile kutlarken bir politikacı kurnazlığı ile örtebilir ya da görmezlikten gelebiliriz. Bu önemli ve anlamlı günde güzel ve renkli nutuklarla günü kurtarıp, sorunları öteleyebiliriz. Ama gerçeklerden kaçamayacağımızı bilmeliyiz. Çözülmeyen çiftçi sorunlarının büyüyerek karşımıza çıkacağını görmeliyiz. Kırsalı fakir kalan ve çiftçisi zenginleşmeyen bir ülkenin kalkınmasının mümkün olmadığını anlamalıyız. Hatta uzun vadede ülke güvenliğinin bile tehlikeye gireceğini göz ardı etmemeliyiz. 14 Mayıs Dünya Çiftçiler gününde çiftçilerin yerine kendimizi koyup düşünelim. Küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin her geçen gün arttığını, gıda krizinin kapıya dayandığı ve dünyadaki savaş tehlikesinin de bu çerçevede arttığını bilerek bu günü sözde değil özde anlayıp kutlayalım. Köy-Koop Haber Haziran 2013 TARIM Bitki Paraziti Nematodlarla Mücadele Yöntemleri -I- Dünya üzerinde bitki paraziti nematodlardan kaynaklanan yaklaşık %10 ürün kaybı söz konusudur (Whitehead 1998). Yapılacak mücadelenin doğru bir şekilde yapılabilmesi nematodun bölgedeki varlığının ve yoğunluğunun doğru tespit edilmesi ile Prof.Dr. Sultan ÇOBANOĞLU mümkündür. Bitki paraziti nematod türlerinin büyük bölümü toprak köAnkara Üniversitesi kenli oldukları için etkili savaşım Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü yöntemlerinin belirlenmesi oldukça güçtür. Nematodlarla mücadelede çok farklı yöntemler uygulanmaktadır. Burada bu yöntemler kısaca özetlenmiştir: Yasal Önlemler Dr. H.Didem SAĞLAM Birçok nematod türü iç ve dış karanAnkara Üniversitesi tinaya tabidir. Bu nedenle bulaşık Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü olduğu şüphe edilen alanlardan [email protected] rak örneği, bitki ve bulaşık tohumların temiz bölgelere gönderilmesi lecek nokta toprakta kalan bitki tokesinlikle engellenmelidir (Duncan humlarının ve tarlada yabancı otların 1991). Karantina listesinde yer alan çimlenerek gelişmelerinin önlenmesi nematodlarla mücadele oldukça zor- gerekmektedir (Sikora et. al. 2005). dur. Aphelenchoides bessei Christie Nadasa bırakma; entegre savaş için(Tylenchidae: Aphelenchoididae) de uygulanabilir, ancak yağışlı ve (Çeltik uç nematodu), Ditylenchus rüzgarlı alanlarda erozyon tehlikesi dipsaci (Kühn) Filipjevi (Tylenchi- nedeniyle bu konuda dikkatli olmak dae: Anguinidae)(Soğan-sak nema- gerekmektedir. Sulu tarıma geçilmetodu), Globodera sp. (Patates kist si ile nadas alanlarının daraltılması nematodu)’nunda içinde bulunduğu önem kazanacağından bu yöntemin 10 cinse ait 21 tür karantina listemiz- tavsiye edilmesi güçleşmektedir. de yer almaktadır (Kepenekçi 2012). Ayrıca bazı nematodların dayanıkKarantina listesinde yer alan türle- lı formları (Patates kist nematodları rin bir kısmı ülkemize son yıllarda gibi) boş tarlada 8 yıla kadar canlılıkgirmiştir. Globodera rostochiensis larını muhafaza etmektedir Anguina (Wollenweber) Behrens (Tylenchi- tritici (Steinbuch) Filipjev (Tylenchidae: Heteroderidae) ve A.bessei gibi da: Anguinidae) 30 yıla kadar canlıönemli nematod türleri birçok ülke- lığını sürdürebilmektedir (Kepenekçi nin karantina listesinde ilk sıralarda 2012, Öztürk et al. 1999, Perry ve Moyer almaktadır (Kepenekçi 2012). Ne- ens 2006, Sikora et. al. 2005). matodlarla savaşımda temiz tohum ve sertifikalı tohum kullanımı çok Münavebe önemlidir. Ayrıca bulaşık alanlardan tohum, bitki materyalleri alınıp temiz Zararlının konukçusu olmayan bitalanlara bulaştırılmamasına dikkat kilerin üretim sistemine girmesi ile edilmesi gerekmektedir. yapılan münavebe uygulamaları, tüm dünyada kök ur nematodlarına karşı Kültürel Önlemler kullanılan en önemli tekniktir. Burada dikkat edilecek husus karışık Bitki paraziti nematodlarla kültürel popülasyon olan alanlarda bir türün önlemler alınarak önemli ölçüde mü- mücadelesi için seçilecek olan bitkicadele edilebilmektedir. Bunları na- nin diğer bitki paraziti nematodları das, münavebe, toprak işleme, temiz için olumlu konukçu olabileceğidir. ve sertifikalı tohum ve bitki materyali Konukçu hassasiyeti, zararlı nemakullanımı, tarla temizliği, dayanıklı tod türünün popülasyonları arasında çeşit, solarizasyon ve erken ekim-geç değişebileceğinden hedef türe karşı hasat etme gibi farklı yöntemlerin konukçu olmayan bitki önerilmeden önce patojenite testi yapılmalıdır (Evkullanımıdır. lice 2008, Kepenekçi 2012,Sikora et. al. 2005). Bazı bitki paraziti nematod Nadas türlerini ve hangi bitkilerle münaveToprağın belli bir süre ekilmeden boş beye girebileceği Çizelge (1)’de görülbırakılması olarak tanımlanabilir. mektedir. Burada amaç obligat bitki paraziti olan nematodları besinden yoksun bırakıp ortamdaki popülasyonlarının azalmasını sağlamaktır. Bir yıllık yapılacak nadasta, bir yıl önceki üründen toprağa geçen nematodlar ölebilmektedir. Burada dikkat edi- Çizelge 1. Bitkilerde zararlı nematod türleri ve münavebeye girebilecek bitkiler (Sikora et.al. 2005) Toprak işleme Nematodların savaşımında yaz ayla- Nematod rında enfekteli bir tarlanın derin bir şekilde pullukla karıştırılarak toprak yüzeyine çıkan kistlerin yumurtalarının veya hareketli nematodların güneş ve sıcak esen rüzgarların etkisiyle kuruyarak ölmesi sağlanmaktadır (Kepenekçi 2012). Hindistan’da tahıl kist nematodu ile enfekteli bir tarlanın, Mayıs ve Haziran aylarında 1-5 defa derin bir şekilde pullukla sürülerek karıştırılmasının, kist populasyonunda % 9,3 - 42,4 oranında düşüşe neden olduğu belirlenmiştir. Buna bağlı olarak bitki veriminde % 4,4 – 97,5 oranında bir artış kaydedilmiştir (Mathur et. al. 1987). Temiz tohumluk veya bitki parçası kullanımı Özellikle tohum, yumru gibi bitki parçaları ile taşınan nematodlarda temiz tohum veya bitki parçasının kullanımı önemlidir. Nematodla bulaşık olmayan tarlalarda sertifikalı tohum kullanılmalıdır (Sikora et. al. 2005). Geç ekim - erken hasat Konukçu bitkilerin geç ekim, erken hasat yoluyla ekim zamanın ayarlanması zararlı nematod popülasyonunu kısmen düşürmektedir. Bazı çalışmalarda özellikle nematodların yoğun çıkış yaptığı dönem ile eş zamanlı olarak erken ekim yoluyla bitki gelişimi sağlanarak hassas dönemin atlatılması yoluyla buğday bitkisinden maksimum ürün alındığı tespit edilmiştir (Brig ve Kanwar 2003, Singh ve Singh 2005). Amerika’da yılın soğuk zamanında ekilen pirinçte A.bessei zararının önemli ölçüde düştüğü, Mısır’larda zararlı kist nematodlarından Punctodera chalcoensis Stone, Sosa Moss & Mulvey (Tylenchida: Heteroderidae) zarar oranını erken ekimle düşürülebildiği bildirilmiştir (Sikora et. al. 2005). Tarla temizliği Hasat zamanı bitki artıklarının toprakta bırakılmayıp sökülerek bir yerde toplanıp yakılması veya güneşin ve rüzgarın etkisinde kurumalarının sağlanması özellikle sebzelerde Kök- ur nematodları ve Çeltik beyaz uç nematodu’na karşı mücadelede önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca kullanılan alet ve makinelerin temizliği de önemlidir (Sikora et. al. 2005). Tarla temizliği veya yabancı ot savaşımı özellikle konukçu olabilecek bazı nematod türleri için çok önemlidir. Örneğin yabani Graminae türleri Buğday kist nematodları için konukçu olabilir. Bu nedenle yabani graminae türlerinin tarladan temizlenmelidir. Temmuz ayı yazımızda bitki paraziti nematodlarla mücadele yöntemleri hakkında kısa bilgiler vermeye devam edeceğiz. Ana Konukçu Münavebe bitkisi Heterodera avenae Wollenweber (Tylenchida: Heteroderidae) Hububatlar Baklagiller Meloidogyne graminicola Golden & Birchfield (Tylenchida: Meloidogynidae) Çeltik, buğday Baklagiller, soya fasulyesi, hint keneviri, ayçiçeği, tatlı patates, susam, bamya, Meloidogyne javanica (Treub, 1885) Chitwood (Tylenchida: Meloidogynidae) Bahçe bitkileri, baklagiller Pamuk, yerfıstığı Meloidogyne chitwoodi Golden, O'Bannon,Santo&Finley (Tylenchida: Meloidogynidae) Bahçe bitkileri, patates, havuç Yonca Globodera rostochiensis (Tylenchida: Heteroderidae) Patates, domates Tahıllar, baklagiller Rotylenchulus reniformis Linford and Oliveira (Tylenchida: Hoplolaimidae) Pamuk, sebzeler, ananas Sorgum, mısır, şeker kamışı 19 Orman Kanunu Değişiyor »» 27 Mayıs 2013 akşam saatlerinde hükümet TBMM’ye Orman Yasası ve bazı yasalarda değişiklik öngören bir yasa tasarısı verdi. Meclis’e sunulan kanun tasarısına göre, ‘ihtiyaç halinde’ kıyılarda ibadethane yapılabilecek. Tasarı, orman olarak korunmasında yarar görülmeyen yerlerin imara açılması için Bakanlar Kuruluna yetki veriyor. Tasarı her ne kadar “Orman Kanunu ve Bazı kanunlarda Değişiklik…” sözleriyle adlandırılmışsa da içine gizlenmiş sürprizlerle karşılaşıyorsunuz. Vakıflar Yasasında öngörülen değişiklikle 1990 sonrasında yargı kararlarıyla kapatılmış yeni vakıfların malvarlıklarının geri verilerek yeniden açılmaları öngörülüyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan bakanlar kurulunda görüşüldükten sonra TBMM Başkanlığı'na sunulan 'Orman Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nda çok önemli değişiklikler öngörülüyor. Define Aramak İsteyen, Devlet Ormanını 29 Yıllığına Kiralayabilecek Orman Yasasının 18. Maddesinde öngörülen değişiklik yasalaşırsa define arayacağım diyenler, Devlet Ormanındaki bir sahayı 29 yıllığına kiralayabilecek. Ayrıca arkeolojik kazı, restorasyon, fidanlık kurmak ya da balık üretmek gibi gerekçelerle de kiralanabilecek ve üzerine yapılar dikilebilecek. Fidanlık kurmak isteyenlere Yasanın 67. Maddesinde yapılan değişiklikle Orman Genel Müdürlüğü bedelsiz tohum da verecek. 6831 sayılı Orman Yasasının 19. Maddesindeki, yangın görmüş ormanlarla, gençleştirilmeye ayrılmış sahalarda hiçbir surette hayvan otlatılamaz yasağı da maddeye eklenen şu cümle ile yumuşatılıyor; “fidan ve ağaçların boyu, hayvanların zarar veremeyeceği seviyeye ulaştığında otlatmaya izin verilebilir.” Ormanlık Alanda Yapılaşmaya İzin Orman Yasasının 52. Maddesinde yer alan kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki özel orman alanlarında %6 yapılaşma izni verilebileceği kuralı da değiştiriliyor. Yeni düzenlemeyle, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunma koşulu kaldırılıyor. Böylelikle yapılaşma izninin ormanın her sahası için verilebilmesinin yolu açılıyor. Tasarıya göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan imar planlarına uygun olarak hazırlanacak avan veya kentsel tasarım projeleriyle yapılaşmaya açılacak. Tasarının 13. Maddesiyle ise; Devlet ormanlarında erişme kontrolü uygulanan karayollarındaki yap-işlet-devret gibi yöntemlerle üçüncü kişilere verilmiş ulaştırma yapıları ve eklentileri ile bakım işletme tesislerine, karayolu sınır çizgisi içinde kalmak kaydıyla herhangi ücret alınmaksızın yeni izinler verilebilecek. Orman Yasasının Ek 11. Maddesinde kullanma izni alanların başkalarına kiralamaları durumunda yeni kiracıların Orman Genel Müdürlüğü’ne ayrıca kira bedelinin %50’si oranında bir tutarı yatırmaları gerekiyor, ancak turizm yatırımcıları bu yükümlülükten bağışık tutuluyordu. Yeni düzenlemeyle turizm yatırımcılarının yanına “liman işletmecileri” de eklendi. Tasarının 15. Maddesiyle, tapuda kişiler adına kayıtlıyken orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapuları iptal edilen yerlerin, öncelikle eski sahiplerine ya da yasal mirasçılarına özel ağaçlandırma veya özel imar-ihya çalışmaları için bedelsiz tahsis edilmesi öngörülüyor. Kaçak Madenlere Af, DSİ üçüncü şahıslara Yeraltı Sularını Kiraya Verebilecek Tasarının 17. Maddesi ise Orman alanları içinde izinsiz maden ocağı açtıkları; yasaklanmış faaliyette bulundukları; amaç dışı kullandıkları gibi gerekçelerle yargı kararlarıyla araç gereçleri müsadere edilen, hapis ve para cezası verilenler için bir af özelliği taşıyor. Müsadere edilen varlıkların ya kendilerine ya da mirasçılarına kiralanması öngörülüyor. Yargı kararı sonuçlanmamış olanlar için de bir çözüm düşünülmüş, deniyor ki; “ davaların müsadere kararı ile neticelenmesi halinde de bu madde hükümleri uygulanır.” Tasarıyla 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” a bir madde ekleniyor. Bu maddede aynen şu sözleri görüyorsunuz: “Bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerler, Bakanlar Kurulunca tespit edilen esaslara göre (….) 16.5.2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Rski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna göre (….) yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere orman sınırları dışına çıkarılır.” Maddenin öteki fıkralarında, bu alanların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilerek yapılaşmaya açılması öngörülüyor. Oysa gerçek bilim adamları, dışarıdan bir karışma olmazsa ormanlık alanların kendini onaracağını vurguluyorlar. Tasarıyla ayrıca 1960 tarihli Yer altı Suları Hakkında Yasaya da bir madde ekleniyor ve yer altı sularının DSİ’ce üçüncü kişilere kiraya verilebilmesi sağlanıyor. Tasarının 26. Maddesiyle Kamulaştırma Yasasında değişiklik öngörülüyor. Maddeyle, baraj, sulama şebekeleri ve boru, hatları, karayolu, liman ve havaalanı, demiryolu gibi büyük projeler için alınan kamulaştırma kararlarının tebliğ yöntemi değiştiriliyor ve mahalle ya da köy muhtarlıklarında 15 gün süreyle asılmasından sonra kesinleşeceği kurala bağlanıyor. Böylelikle kamulaştırma işlemlerinin hızlandırılması hedefleniyor. Tasarının 30 maddesinde de 3621 sayılı Kıyı Yasasının yapılaşma yasaklarını ve istisnalarını düzenleyen 6. Maddesine bir bent eklenerek kıyılarda ‘ihtayaç duyulması halinde’ ibadethane yapılması yasak kapsamından çıkarılıyor. 20 Haziran 2013 Köy-Koop Haber KIRSAL KALKINMA Kooperatiflerde Yönetim Kurulunun Yetkileri ve Görevleri -IV»» Sevgili Kooperatifciler, kooperatiflerin Genel Kurul toplantı döneminin başlamasından dolayı kaleme aldığım dördüncü yazılarımda bu ay da Kooperatif Yönetim Kurulunun görev ve sorumlulukları konularına devam ediyorum. Kusurlu Sorumluluk Nedir? • Kusurlu sorumluluk yönetim kurulu üyelerinin kusurundan kaynaklanan bir sorumluluktur. • TTK.md.338 bir kusur karinesi getirmektedir; yani ortaklara verilen zararların yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının sonucunda meydana geldiği asıldır; Yönetim kurulu üyeleri kusursuz olduklarını ispat etmedikçe kusurlu sayılırlar. Sözleşmeden Doğan Sorumluluk Ne Demektir? • Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu sözleşme niteliği taşır. • Yönetim kurulu üyelerinin kanun veya sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmemeleri ortaklar ile aralarındaki sözleşmenin bir ihlâlini teşkil eder. Müteselsil Sorumluluk Ne Demektir? • Yönetim kurulu üyeleri, yönetim kuruluna verilmiş olan görevlerin ihlâli nedeniyle müteselsilen sorumlu tutulmuşlardır (KK.m.98;TTK.m.336). • Yöneticiler için öngörülen teselsül, tam teselsüldür. Yani davacı, sorumlu yöneticilerin kusur derecesine bakılmaksızın tazminatın tamamını birinden veya hepsinden talep edebilir. Müteselsil Sorumluluk Halleri • Ödemelerin doğru olmamasından doğan sorumluluk: Yönetim kurulu üyeleri, ortakların yüklendikleri ortaklık paylarının zamanında ödenmesini istemek, takip etmek ve ortaklık paylarının ödenmesi ile ilgili kayıtların doğru olmasına itina göstermekle görevlidir. Pay bedellerine mahsuben yapılan ödemelerin doğru olmamasına bağlı olarak bir zararın doğması halinde, yönetim kurulu üyeleri meydana gelen zararları tazminle yükümlüdür. • Dağıtılan ve ödenen gelir-gider farkının gerçek olmamasından doğan sorumluluk: Gerçek müspet fark yıllık bilançoya göre hesap edileceğinden, bilançonun bilanço ilkelerine uyularak ve usule uygun olarak hazırlanmış olması lâzımdır. Yönetim kurulunun gelir gider farkı dağıtımında, kanun ve ana sözleşme hükümlerini göz önünde bulundurması gerekir. Dağıtılan müspet gelir farkı “gerçek değilse” yahut “usulüne uygun dağıtılmamışsa” yönetim kurulu üyeleri, bundan doğan zararlardan müteselsilen sorumludur. • Kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya intizamsız bir suretle tutulmasından doğan sorumluluk: Kooperatifler, kanunen tutulması gereken defterler (yevmiye defteri, defter-i kebir, karar defteri, ortak defteri) ile kooperatif işletmesinin mahiyet ve öneminin gerektirdiği diğer bütün defterleri tutmakla yükümlüdürler (TTK.m.66). Bu yükümlülük yönetim kuruluna aittir. Yönetim kurulu, kusuru memur ve müstahdemlere yükleterek bu sorumluluktan kurtulamaz. Ticari defterlerin kısmen veya tamamen mevcut olmamasından yahut kanuna uygun olarak tutulmamasından veyahut saklanması mecburi olan defter ve kâğıtların gereği gibi saklanmamasından doğacak zararlardan yönetim kurulu üyeleri sorumludur (TTK.m.67/11). • Genel kurul kararlarının sebepsiz olarak yerine getirilmemesinden doğan sorumluluk: Kooperatiflerde icra organı yönetim kuruludur. Bu sıfatla genel kurul kararlarının icrası da yönetim kuruluna düşer. Yönetim kurulu üyeleri, genel kurul kararlarını geciktirmeksizin ve kararın gereklerine uygun şekilde icra etmekle yükümlüdür; aksi davranış sorumluluk nedenidir. Ancak bu ilke sadece genel kurulun sıhhatli kararları için geçerlidir. Yönetim kurulu üyeleri, icrası söz konusu olan kararı sıhhat yönünden ncelemek zorundadırlar. Sakat kararları icra etmekten kaçınmaları gerekir. Sakat kararların yerine getirilmemesi değil, tam aksine icra edilme- Turgay SOLMAZ Köy-Koop Genel Müdürü si sorumluluk doğurur. Buna göre yönetim kurulu üyeleri sakat bir genel kurul kararını icradan kaçınabilir ve bu nedenle sorumlu tutulamaz. Zira kararın sakatlığı, icradan kaçınmak için KK.m.53 kapsamında haklı bir sebep teşkil eder. Kuruluş İşlemlerinde Usülsüzlük • Kuruluştaki belgelerin doğru olmaması, • Sermaye hakkında yanlış beyanlar, • Mal cinsinden sermayeye değer biçilmesinde hile, • Bir işletmenin veya bazı malların devir alınmasında usulsüzlük. Müdürün Hatalarından Sorumluluk • Yönetim kurulu üyelerinin, kooperatif müdürlerinin sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı sorumlu olmayacakları kuralı benimsenmiştir (TTK.md.346). Ancak yönetim kurulu üyeleri, müdürlerin sebep oldukları zararlardan üç halde müteselsilen sorumlu tutulabilir. • Ehil müdür tayin etmemek • Zararlı işlere müsamaha göstermek • Yetki dışı izinler vermek Kooperatifin İflasında Sorumluluk • Kooperatifin iflası halinde bunun neticeleri sadece kooperatif tüzel kişiliğine aittir. • Yönetim kurulu üyeleri şahsi kusurları olmadıkça bundan dolayı sorumlu tutulamazlar. • Yönetim kurulu üyeleri sadece kooperatif alacaklılarına karşı, iflasın açılmasından önceki son üç yıl içinde her ne nam altında olursa olsun hizmetlerine karşılık olarak da olsa münasip ücreti aşan şekilde aldıkları miktarları, gelir gider farkı olarak haklarından fazla aldıkları miktarları ve almamaları gerektiği halde aldıkları paraları geri vermekle yükümlüdür (TTK.md.474). Kanun Ve Ana Sözleşmeye Uymamak • Yönetim kurulu üyeleri, kanun ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevleri kasten veya ihmal neticesi yapmamalarından dolayı doğacak zararlardan müteselsilen sorumludurlar (TTK.md.336). • Bu görevlerden biri, bir yönetim kurulu üyesine bırakılmış ise sorumluluk ilgili üyeye yükletilir. Bu takdirde o işlemden dolayı müteselsil sorumluluk söz konusu olmaz. Üst Birliklerin Talimatına Uymamak • Sorumluluğun derecesi anasözleşmede gösterilmek üzere, üst kuruluşlar tarafından verilen talimatlara uyulmamasından doğan zararlardan dolayı yönetim kurulu müteselsilen sorumludur. Özel Kanun Hükümlülükleri • 4857 sayılı İş Kanun’unda öngörülen hususların yerine getirilmemesi halinde işveren veya vekilleri hakkında para cezası hüküm olunur. • 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre; vergi kanunları gereği vergi borcu olan kooperatifin yönetim kurulu üyelerinin ödemeleri kasıt veya ihmalleri nedeniyle yerine getirmemeleri yüzünden kooperatif varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi alacakları, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Yönetim kurulu üyeleri bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükellef olan kooperatiften talepte bulunabilirler. Verimlilik ve Gelir Artışı Yaklaşık iki yıldan beri özellikle IPARD programı kapsamında proje nasıl yazılır, IPARD programının başarılı olması için nelerin yapılması gerektiği, diğer hibe ve fonlardan tarım ve tarıma dayalı sanayinin nasıl faydalanacağı, finans kaynaklarına nasıl ulaşılacağı, yatırım ortamı analizi nedir ve neden yatırım yapılır vs. gibi konularda açıklama ve görüşlerimizi buradan size aktardık. Bizi doğrudan arayan yatırımcılara da gerekli bilgi aktarımını sözlü olarak aktardık. Amacımız Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmada çok önemli bir fonksiyon üstlenen girişimcilere teknik ve finansal bilgi aktarımını sağlamak yani onların zorluklarla dolu iş yaşamını kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı etkide bulunmaktır. Verimlilik, belirli bir zaman diliminde üretimden elde edilenlerin aynı zaman diliminde üretimde harcanan üretim faktörlerine oranı şeklinde ifade edilmektedir. Kimine göre fiziksel değerler kimine göre ise parasal değerler esas alınmalıdır. Verimlilik tanımı bu şekilde yapıldığında, verim artışından bahsedebilmek için ya üretime giren faktörlerin miktarını sabit tutarak üretimden elde edilen mal veya hizmet miktarını artırmak ya da çıktılar sabit olmak kaydıyla girdilerin miktarını azaltabilmek gerekmektedir. TEPAV Merih Celasun Ödülü’ne layık görülen “Türkiye’de Tarım Sektörün* de Verimlilik ve Büyüme”* başlıklı çalışmada şöyle denilmektedir. “ Türkiye’nin 2023 yılında 25.000 ABD doları kişi başı gelirle dünyanın en büyük 10 ekonomi* İmrahoroğlu Ayşe, İmrahoroğlu Selahattin, Murat Üngör Türkiye’de Tarım Sektöründe Verimlik ve Büyüme. Eylül 2012 Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü [email protected] si arasına girmesi için doğru tasarlanmış bir büyüme stratejisine ihtiyaç vardır. Ekonominin dış şoklara duyarlılığını azaltırken, istikrarlı ve tempolu bir biçimde büyümesi hayati önem taşıyor. Kişi başına milli geliri 10.000 dolar düzeyinden 25.000 dolar seviyesine çıkartmak için önümüzde 11 yıl bulunuyor. Benzer bir sıçramayı ABD’ nin 44, Japonya’nın 22 ve Güney Kore’nin ise 19 yılda gerçekleştirebildiği dikkate alındığında 2023 hedeflerine ulaşmak için ne kadar yoğun bir çaba harcamak gerektiği görülebilir.” Bu çaba bütün aktörlerin aynı zaman diliminde ve yapılması gerekenleri doğru olarak yapmalarını gerektirmektedir. Eğer tarımda verimlilik düzeyi geçmiş 10 yıllarda çok düşük olmasaydı ülkemizde kişi başına milli gelir bugünkünden çok daha yukarılarda olurdu. 1960’lı yıllardan itibaren tarımsal üretimde sektörel verimliliği artıran İspanya, Portekiz, Yunanistan gibi ülkelerde tarımın toplam istihdam içindeki payı da düşmüştür. Türkiye’de ise bu düşüş çok daha yavaş olmuştur. 1960 yılında tarımın istihdam içindeki payı % 76 iken 2008 yılında % 24’e düşmüş, İspanya’da ise aynı yıllarda % 42’den % 4’e düşmüştür. Verimlilik artışının temelinde nitelikli insan gücü vardır. Teknolojik gelişme vardır. Bunlar yeterli olmayınca tarımdan diğer sektörlere geçiş gecikmiştir. Tarımın yarattığı hâsıla da verimliliğe bağlı olarak düşük kalmış ve ülke kişi başı gelirinin düşük kalmasına neden olmuştur. Diğer taraftan Dünya Bankası’ nca yayınlanan “Türkiye; Ekonomik Dalgalanma Boyunca İşgücü Piyasalarının Yönetimi” konulu raporda farklı bir bakış açısı olarak, 2008 yılında yaşanan küresel krizde Türkiye’nin en az etkilenen ülkelerden biri olmasının nedenlerinden biri de tarımsal istihdamın krize karşı tampon görevi gördüğü şeklinde öne sürülen görüştür. Zira tarım sektöründe istihdam krizden önce azalmakta imalat sektöründe ise artmakta iken kriz sonrası durum tersine dönmüştür. Ayrıca kriz döneminde tarımsal ürün fiyatları dünyada hızla artarken Türkiye’de daha yavaş yükselmiştir. Sonuçta hangi sektör olursa olsun toplam verimlilik artışı rekabet edebilirlik açısından önemlidir. Verimlilik artışı da kalifiye işgücü ve beraberinde ileri tekniklerin kullanılması ile olacaktır. 500 milyon dolar ihracat yapmak istiyorsanız bazı şeyleri daha farklı yapmalısınız. Özellikle yukarda bahsettiğimiz bezeri akademik çalışmaların çoğalması farklı görüşlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Tarım sektörünün buna ihtiyacı vardır. Ülkenin gelecek hedeflerini yakalaması için karar vericilerin bu çalışmaları desteklemeleri ve dikkate almaları dileğiyle. Sağlıcakla kalın…. TİM Gıda Ar-Ge Proje Pazarı'na Rekor Başvuru »» Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) bu yıl ikinci kez düzenlediği Gıda Ar-Ge Proje Pazarı’na 12 ülkeden 410 proje başvurusu yapıldı. Proje başvurularında geçen yılki yarışmaya göre yüzde 116′lık artış oldu. TİM Gıda ArGe Proje Pazarı Yürütme Komitesi Başkanı Eli Alharal yaptığı açıklamada, Gıda Ar-Ge Proje Pazarı için yoğun proje başvurusundan son derece mutlu olduklarını belirtti. Alharal, projenin gıda Ar-Ge’si üzerinde çalışan araştırmacılar arasında büyük bir ilgiye mazhar olduğunu dile getirdi. TİM Gıda Ar-Ge Proje Pazarı’nın bu yıl uluslararası hale dönüştüğünü ve Avrupa’nın en önemli Ar-Ge çalışmalarının yürütüldüğü Hollandalı Wagenigen Üniversitesi ile “bilimsel ortaklık” anlaşması imzalandığını ifade eden Alharal, “Türk gıda sektörü olarak, yüksek katma değerli ürün ihracatına ihtiyacımız var. 2023 yılı için ortaya koyduğumuz 55 milyar dolarlık gıda ihracatı hedefine ulaşmak için inovasyon ve Ar-Ge’ye büyük önem veriyoruz. Türkiye’de günümüzde işletmeler ArGe’ye yüzde 1 civarında pay ayırıyor, 2023′de bu oranı yüzde 3′e çıkarmayı hedefliyoruz. TİM Gıda Ar-Ge Proje Pazarı bu hedefe ulaşmayı kolaylaştıracak” görüşünü paylaştı. Başvuruların Büyük Çoğunluğu Üniversitelerden Alharal’ın verdiği bilgiye göre, Proje Pazarı’na 410 proje başvurusu yapıldı. Başvuruların 275′i Türkiye’deki üniversitelerden, 36′sı yurt dışındaki üniversitelerden, 68′i araştırma istasyonları ve enstitülerden geldi, 21′i sanayiden ve 10′u da bireysel başvuru şeklinde gerçekleşti. Türkiye’den en çok proje başvurusu Ege Üniversitesi’nden olurken, Erciyes Üniversitesi en fazla proje gönderen ikinci üniversite oldu. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ise en fazla proje hazırlayıp yarışmaya gönderen üçüncü üniversite oldu. Yurt dışından en çok katılım İspanya’dan Spanish Research Council, Almanya’dan University of Kassel, ABD’den Cornell University’den yapıldı. Köy-Koop Haber Haziran 2013 SAĞLIK 21 Kalp Hastaları Sıcak Havalara Dikkat! »» Havalar birdenbire ve fazla ısınmaya, sıcaklarla birlikte kronik hastalıkları olanların da şikayetleri artmaya başladı. Dt. Coşkan ARAS [email protected] Merhaba değerli okurlar, 5. Sohbetimizde, ‘dişhekimi’ korkumuzun nedenlerini biraz olsun hafifletmeye çalıştıktan sonra çürük oluşmasını nasıl önleyebileceğimizden veya en aza indirebileceğimizden bahsedeceğim; Dişhekimine neden gitmeyiz? Akla gelen başlıca 3 neden; korku, ihmal, maddiyat. Korku: Eskiden daha sıktı ancak günümüzde de rastlıyoruz, çocuklara “seni iğneciye götürürüm, seni dişçiye götürürüm” tehditlerine. Aslında eskiler haklı. Eski insanlarda diş tedavisi yaptırmak hakikaten tam bir işkence. Düşünsenize eskiden uyuşturmadan yapılan diş çekimlerini, dolguları, köprüleri… Kendilerine yapılan bu zulümleri hatırlıyor insanlar. Yanlış olduğunu bilmeden ya da bilerek (o anı kurtarmak için) bu tehditleri çocuklara yapıyorlar. Aslında yeni tekniklerle zulüm çok çok daha hafifletilmiş durumda. İğne yapılmadan önce batacağı yerin spray veya kremlerle uyuşturulması, neredeyse kıl kadar ince iğnelerin yapılması, az miktarda madde verilerek çok derin uyuşma sağlanması, eskiden kullanılan yavaş dönen temizleme turları yerine daha çabuk temizleyen aletlerin kullanılması gibi. Yıllar önce dişime dolgu yapılması gerektiğinde arkadaşımdan bir dolgumu uyuşturmadan, öbürünü uyuşturarak yapmasını rica ettim ve sonunda her dolguda anestezi yapmaya karar verdim. Tabi her iğneden önce ‘fısfıs’ şartıyla:) Bir de ilk defa dişhekimine gelenler var. Ben öğrenciyken bir hastamı içeriye aldığımda ve koltuğu göstererek “Buyurun geçin” dediğimde hastam bana “Ben tabureye otururum siz koltuğa geçin Doktor Bey” demişti. İlk defa gelmiş, bilmiyor ki. Askerliğimi dişhekimi olarak yaparken diş tedavisine ilk defa gelen erlerden “Tükürün” komutuma uvucunu açıp tükürenlerden dönüp yere tükürenlere kadar neler neler… En ilginci öğrenciyken bir arkadaşımızın başına gelmişti. Hastaya “İçeri geçip hazır olun” demiş, bir süre sonra içeri girdiğinde gördüğü manzaraya inanamamış. Eski diş koltuklarında baş koyma yeri siyah renkli, kulaklık gibi 2 yanda yer alan metal boruyla koltuğa bağlı olan şeylerdi. Hastası çenesini baş koyma yerine yerleştirmiş, dizleri koltuğun oturma yerine gelecek şekilde, iki eliyle koltuğun kollarını sıkıca tutmuş, sırtı ve arkası ters yönde bekliyor!!! Sanki göz! muayenesi olacak:))) Fıkra gibi. İhmal: Bir hastam bana “Arabamızın bir yeri bozulsa veya kontrolü geçse hemen tamirciye gideriz ama bizim bir yerimiz ağrısa fazla aldırış etmeyiz” diye söylemişti. Hakikaten çoğumuz sağlığımızı ihmal ediyoruz. Diş bakımı ve kontrolü de bunun bir parçası. Yine söyleyeceğim. 6 ayda bir dişhekimine gitmeyi ihmal etmeyiniz. Maddiyat: Maddi durumu çok iyi olanlar ya da çalıştığı kurum/sigorta diş tedavisini ödediği halde (biraz önce saydığım diğer nedenlerle) tedaviye gitmeyenler var. Bunun yanında durumu çok iyi olmayıp biriktirip borçlanıp dişlerini tedavi etti- renler de var. Bir de ‘işten artırmayıp dişten artıranlar’ var ki onlar da gün geçtikçe sağlıktan zarar ederler… Çürük önlemleri: Diş Fırçalama: Dişler günde en az 2 defa (kahvaltıdan sonra – yatmadan önce) fırçalanmalıdır. Sabah uyanınca değil kahvaltıdan sonra, (kahvaltı etmemişsek yine de) fırçalamalı ve akşamları (yemekten sonra birşeyler atıştırma alışkanlığından dolayı) yatmadan önce fırçalamalı. Fırça orta sert ve diş macunu nohut tanesi kadar olmalı ki ağızdan köpükleri atmayı ve bulantıyı en aza indirelim. Diş macununun kire yapışma ve uzaklaştırma özelliği yoktur, çok azı yeterlidir. Fırçayı ıslatmayalım ki kıllar yumuşamasın. Musluğu ağız çalkalanmak istendiğinde açmış oluruz ve suyu da az kullanmış oluruz. Florlu diş macunlarını tercih etmeli, fırçaladıktan sonra ağız sadece 1 kez çalkalanmalı ki flor ağızda kalsın. Fırçayı 3-5 ay içinde veya dağılınca değiştirebiliriz. . Sigara içenler için satılan diş macunları genelde kalın grenli olduğundan ve aşındırma yaparak temizlik yaptıklarından kullanılmamalıdırlar. Fırçalama yöntemi için önerilen birkaç yöntemden birini anlatayım; Ağız çok açılarak dişetlerinden dişe doğru yuvarlaklar çizerek dişlerin 3 yüzü de (dış-iç-çiğneme) iyice fırçalanmalıdır. Her bölgede 7-8 kez sayarak yapılabilir. Yan fırçalama kesinlikle yapılmamalıdır, dişetlerinde çekilme ve dişlerin boyun bölgelerinde aşınmaya yol açabilir. Dil yüzeyi de uygun diş veya dil fırçalarıyla fırçalanmalıdır Çikolata, şeker gibi besinler ve asitli içeceklerden sonra hemen değil, 10-15 dk. bekleyip dişlerinizi fırçalayınız. Zira mikroskobik incelemelerde anlaşılmıştır ki bu besinlerden hemen sonra mine yumuşar ve erozyona yani aşınmaya uygun hale gelir, tükürükteki minerallerle ancak 10-15 dk. sonra yine sertleşir. Elektrikli diş fırçaları usulüne, kullanım koşullarına uygun kullanılırsa (dişlerin sırayla ön, arka ve çiğneme yüzeylerine tutup biraz beklenerek) tavsiye edilebilir. Sonraki sayıdaki başlıklardan bazıları: Diş fırçalama sonrası diş ipi ve dişler arası fırça kullanımı; Diş çürüten gıdalar; Diş ve dişeti kuvvetlendiren gıdalar; Hamilelikte diş kaybında bebeğin masumiyeti; Dişteki her siyah çürük müdür; Diş röntgeninin önemi; Dişte kalıtımın önemi; Dişte ihmalin Bedeli nedir; Dişle fındık kıralım mı? vb…. Diş sağlığı için daima belirteceğim bir konu var: “Dişim ağrırsa dişhekimine gider doldurturum” yanlıştır. Diş kendiliğinden ağrımıyorsa doldurulur. Kendiliğinden ağrı varsa ya kanal tedavisiyle kurtarılmaya çalışılır ya da çekilir. Dişhekimine, şikayet olmadan 6 ayda bir, en geç yılda bir gidiniz. Unutmayalım, ‘Can boğazdan gelir’ ama dişlerin de arasından geçer! İleti adresime çekinmeden olumluolumsuz eleştirilerinizi ve sorularınızı yazınız. (Ad soyadınızın yayınlanmasını isteyip istemediğinizi de belirtiniz.) Sonraki sayılarda buluşmak üzere; Sağlıklı dişler, mutlu gülüşler… Sıcak havalarda vücut ısının 36,5 dereceden daha fazla olur. Sıcak havalarda derideki damarlar genişler, kalbin deriye gönderdiği kan miktarı artar ve vücut deriyoluyla ısı kaybederek olması gereken ısı düzeyini sabit tutmak için çalışır. Bu süreçte kalp, deriye giden kan miktarını artırmak için daha kuvvetli ve hızlı kasılmak zorunda kalır. Kalp bu görevi yerine getirmek için daha fazla kanlanmaya ihtiyaç duyar. Bunların üzerine birde kişi sıcak bir ortamda efor sarf ediyorsa kalbin iş yükü iyice artar. Bu durum özellikle kalp damar hastalığı ve/veya kalp yetmezliği olan hastalarda soruna neden olur. Özellikle kalp hastalarının bu dönemi en rahat şekilde atlatmak için... Sıcak havalarda ölümlerin arttığı bilinir ve ne yazık ki bu ölümlerin büyük bir bölümü kalp hastalarında görülür. Kalp hastasıysanız ve sıcaktan etkilenmek istemiyorsanız; • Sıcak havalarda güneşin altında bulunmayın. Gölge veya kapalı ortamları tercih edin. • Kısa sürelerle de olsa serin ortamlarda bulunmaya çalışın. • Özellikle güneşin altında efor sarf etmekten kaçının. • Çok sıkmayan, hafif, açık renkli kıyafetler giyin. • Kalp hastalığı, yüksek tansiyon nedeniyle düzenli ilaç kullanmak Yanlış beslenme ürtikerinizi tetikleyebilir! »» Bu aralar vücudunuzda kırmızı kabarıklıklar oluşmaya başladıysa ve inanılmaz da kaşınıyorsanız bir dermatoloğa görünme zamanınız gelmiş demektir. Halk arasında ‘kurdeşen’ ya da ‘dabaz’ olarak bilinen ürtiker hastalığını Hisar Intercontinental Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr. Burçak Bozdemir Aral’la konuştuk. Ürtikerin yaz aylarında daha fazla görüldüğünü belirten Dr. Burçak Bozdemir Aral; ‘Ürtiker özellikle çocuklarda ve genç yetişkinlerde daha fazla olmakla birlikte, her yaşta görülebilir. Toplumda çok sık görülen bir hastalıktır. Kalıcı olmayan kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıkla kendini gösteren ürtikerin, şekli ve büyüklüğü değişebilir. Vücudun bir bölümünde döküntülerde gerileme olurken başka bir bölümünde yenileri çıkabilir. Altı haftadan kısa sürerse akut; uzun sürerse kronik ürtiker olarak tanımlanır. Vakaların çoğunluğunu oluşturan akut ürtikerde en sık nedenler yiyecekler, ilaçlar ve enfeksiyonlardır. Hekimin tanısının ardından, gerekli tedaviye başlanır. Bu süreçte ürtikeri tetikleyecek ya da artıracak besin ve ortamlardan uzak durmak gerekir.’ açıklamasında bulundu. Ürtikeriniz Varsa Bunlardan Uzak Durun! Çilek, Domates, Balık, kabuklu deniz ürünleri, Çikolata, Süt ve süt ürünleri, Fındık, Yumurta, Gıda katkı maddeleri, Alerji riski yüksek olan ilaçlar, Polenler. ESKİ BİR MUAYENE KONUŞMASI Eski bir dişhekimi hastasına: Korkmayın acımayacak. Hastası dişhekimine: Dalga mı geçiyorsunuz, ben de dişhekimiyim! zorundaysanız hekiminizle birlikte ilaç dozlarınızı tekrar gözden geçirin. • Bol sıvı tüketin. Çünkü kalp damar hastalığı olanlarda; sıcaklarda terlemeyle kaybedilen sıvı bol su içilerek yerine konmazsa kan akışkanlığında azalmaya ve damarlar içinde pıhtı oluşmasına; sonuçta ölümle sonuçlanabilen kalp krizlerine neden olabilir. Bu yüzden özellikle bu gruphastaların sıcaklarda susamadan bol su içmeleri şarttır. Ancak beraberinde kalp yetmezliği de olan hastaların günlük alınması gereken sıvı konusunda doktorlarıyla görüşmeleri gerekir. Yok Sayılmaması Gereken Hastalık Belirtileri »» Vücuttaki bazı değişiklik ve belirtiler hastalıkların habercisi olabilir. Vücuttaki 6 belirti çok önemli neden ve sonuçlara yol açabilir. Bu belirtiler ve sebepler: Ayakta Uyuşma ve Karıncalanma El ve ayaklarda karıncalanma rahatsız edici ve sık karşılaşılan bir sorundur. Genellikle psikolojik kökenli de olsa ciddi bir hastalığın işareti olabilir. Bu hastalıklardan en önemlileri; Şeker Hastalığı: En sık nedenlerden biri diabetik nöropati’dir. Sinsi seyreden şeker hastalığının en önemli belirtilerindendir. Dolaşım Sorunları: Bacak damarlarında tıkanıklık genellikle ayaklarda karıncalanma ve yürürken ağrılara neden olur. B12 vitamini eksikliği, ağır metal zehirlenmeleri, alkolizm, bazı kötü huylu tümörler ve virüs enfeksiyonları bu şikayete neden olur. Bacaklarda Ödem Isınan havalarla birlikte vücutta su ve tuz tutulumu artar ve fazla önemsenmez, ancak ödem çok ciddi hastalıkların habercisi olabilir. Vücutta sıvı toplanması bölgesel veya tüm vücudu içerecek şekilde genel olabilir. Genellikle bacaklarda görülen ödem masa başı çalışmaya, hareketsizliğe ve sürekli oturmaya bağlı olabilir. Her iki bacakta ödem ise varisler, kalp yetmezliği, lenfatik tıkanıklık, karaciğer hastalıkları ve böbrek hastalıklarında görülebilir. pankreas kanserlerinin ilk belirtileri karında sebepsiz şişkinlik, gaz ve bazen kramp şeklinde ağrılardır. Kasıklarda Ağrı Tıp dilinde pelvik ağrı olarak tanımladığımız bu tip ağrıyı gündelik yaşamda ve polikliniklerde sıklıkla görmekteyiz. Özellikle kadınların günlük yaşamlarını, çalışma düzenlerini ve cinsel yaşamlarını etkiler. Sıklıkla gördüğümüz üriner sistem enfeksiyonların genellikle ilk belirtisi kasık bölgesinde ağrıdır. Göğüs Ağrısı Acil servislere yapılan başvuruların %5-10 kadarını göğüs ağrısı şikayeti oluşturmaktadır. Bu şikayetin kökeninde çoğu zaman kalp, akciğer ve sindirim sistemi ile ilgili ciddi bir hastalık gözlenebilir. Kalbin koroner damarlarında tıkanıklık ve kapak hastalıkları, Gastroözofageal reflü, Mide-duodenum Ülseri, Gastrit, Zatürre ve Akciğer Kanseri gibi tedavi gerektiren ve ciddi sonuçlar doğuran hastalıklar göğüs ağrısı yapan hastalıkların başlıcalarıdır. Gaz veya Şişkinlik Çoğunlukla bu şikayetler önemsenmeyip geçiştirilir. Ancak irritabl barsak sendromu (huzursuz barsak sendromu) her 4 kişiden birinde görülen ve kişinin yaşam kalitesini düşüren en önemli hastalıklardan biridir. Ayrıca safra kesesi hastalıkları, kalın barsak tümörleri ve son yıllarda sayısı hızla artan Baş Ağrısı Baş ağrılarının 300’den fazla farklı tipi vardır. Birçoğunun nedeni tam bilinmemekte. Baş ağrısı hekime danışılmadan en fazla ilaç kullanılan şikayetlerin başında geliyor. Toplumda oldukça sık görülen hipertansiyonun ilk belirtisi baş ağrısı olabilir. 22 Haziran 2013 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER HAZİRAN 2013 TARIM FUARLARI TAKVİMİ 06 Haziran - 09 Haziran 2013 SEA EXPO TURKEY 2013 Su ve Deniz Ürünleri, Balıkçılık ve Teknolojileri İhtisas Fuarı - İstanbul Donmuş & Taze Su ve Deniz Ürünleri Üretimi, İşlenmesi, Ticareti, İşleme ve Paketleme Makineleri, Soğuk Hava Sistemleri, Açık Deniz Kafes Sistemleri, Havuzlar, Tanklar, Ağ ve Sistemleri, Aşı, İlaç, Kuluçka, Yem ve Yem Katkı Sanayi, HKF Fuarcılık 06 Haziran - 09 Haziran 2013 Animalia istanbul 2013 10.Hayvancılık ve Teknolojileri Uluslararası Fuarı Süt Ve Besi Sığırcılığı Entegreleri, Canlı Hayvan Ticareti, Damızlık, Birlikleri, Yem Hammadde ve Yem Katkı Üreticileri, Sperma, Besleme, Sulama Sistemleri, HAZİRAN AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Genel olarak toprak sürümü bitmiş olmalıdır. Ancak, Sonbahar ekimleri için toprak sürüldüğü gibi, anızlar bozularak da ikinci mahsul ekimi için toprak hazırlanır. Bazı bölgelerde ikileme ve üçleme yapılır. b) Bazı bölgelerde de geç kalınmakla beraber tütün, ayçiçeği pamuk gibi mahsullerle ikinci mahsul olan mısır, bostan, fasulye, turp ekimleri yapılır. c) Her türlü mahsulde çapa, sulama, ot alma, boğaz doldurma ve diğer bakım işleri yapılır. d) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele devam eder. e) Hububatta hasat ve harman işleri devam eder. Mahsüller ambarlanır ve saklanır. MEYVECİLİK a) Bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlenir. Bazı bölgelerde bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlemesi sürüm ve belleme devam eder. b) Dikim işleri bitmiştir. c) Ilık bölgelerde sürgün göz aşısı başlar. Budama bitmiştir. Ancak bazı bölgelerde mücadele amacıyla kanserli dallar kesilir.Uç alma devam eder. Sulama, çapa ve her türlü bakım sıkı bir şekilde ay boyunca yürütülür. Meyvelerde seyreltme yapılır. d) Meyve ağaçlarnıda görülecek her türlü hastalıklara karşı mücadele yapılır. HKF Fuarcılık 13 Haziran - 15 Haziran 2013 VIV TÜRKİYE 2013 Tavukçuluk Teknolojileri Uluslararsı İhtisas Fuarı Besleme, Sulama Sistemleri, Yem Hammedeleri Ve Makinaları, Hayvan Sağlığı, Hijyen, Çiftlik ve Ticari Araçları e) Ilık bölgelerde her türlü meyve hasadı başlar ambalajlanarak piyasaya sevk edilir. Bazı meyvelerde kurutularak değerlendirilir. SEBZECİLİK HAYVANCILIK a) Geceleri hayvanlara barınak yeri olan ahırlarda temizlik, dezenfeksiyon ve diğer bakım işleri devam eder. b) Hayvanlar genel olarak meralarda beslenirler. Yeni doğan yavrulara kepek, yulaf ezmesi, fiğ ve yonca verilir. Kırkım devam eder. c) Süt işlemesi ve değerlendirilmesi devam eder. d) Meralar hayvanların devamlı bulunacağı yer olduğundan münavebeli otlatma yapılmalıdır. Çayır ve yem bitkilerinin hasadı, kurutulması ve depolanması devam eder. a) Serin bölgelerde sebze ekilecek toprakların hazırlığı ay başında bitmelidir. b) Her türlü sebze tohumu ve fide ekim ve dikimleri bu ay bitirilir. İkinci mahsul olarak ekilecek sebzeler ile Sonbahar turfandası sebzelerin ekimleri yapılır. c) Sebzelerde çapalama, uç alma, koltuk alma, sulama ay boyunca devam eder. Gübreler sulama ile şerbet halinde verilir. Boğazlar doldurulur, çeşitli sebzeler sırıklara alınır ve hereklere bağlanır. d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına karşı mücadele devam eder. e) Her çeşit sebze hasadı başlar. Sebzeler ambalajlanarak piyasaya arz edilir. Bazıları yerinde salça, konserve, turşu, kurutma, reçel şeklinde değerlendirilir. Domates suyu çıkarılır. BAĞCILIK a) Bazı bölgelerde toprak işlemesi ve gübreleme devam eder. b) Bağlarda sulama, uç alma, boğaz açma, çapalama, hereklere bağlama ve diğer bakım işleri devam eder. c) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele yapılır. Ay sonuna doğru turfanda üzümler hasat edilmeye başlanır. Piyasaya arz edilir. e) Her türlü hayvan hastalık ve zararlılarına karşı mücadele edilir. TAVUKÇULUK a) Kümeslerde bakım ve temizlik işleri devam eder. b) Kuluçka işleri ayın başında biter. Tavuklara yeşil yemlerden başka takviye amacıyla diğer yemlerden de verilir. Özellikle civcivlerin beslenmelerine önem verilmelidir. c) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı mücadele edilmeli ve tavukların gezindikleri yerler kireçlenmelidir. ARICILIK a) Bal ile dolmuş çerçeveler alınarak yeni boş çerçeveler konulur. Kovanlarda bakım ve temizlik devam eder. b) Her türlü hastalığa karşı mücadele devam eder. c) Bazı bölgelerde bal hasadı başlamıştır. HKF Fuarcılık Mevzuat 13 Haziran - 16 Haziran 2013 DLG-ÖÇP TARLA GÜNLERİ 2013 ▶▶ 2 Mayıs 2013 Tarihli ve 28635 Sayılı Resmî Gazete, Tabiat Varlıkları ve Doğal Sit Alanları ile Özel Çevre Koruma Bölgelerinde Bulunan Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altındaki Yerlerin İdaresi Hakkında Yönetmelik Açık Alan Uygulamalı Tarım Fuarı Tohumlar, Gübreler, Zirai İlaçlar, Tarım Makineleri, Fidanlar Sulama Ekipmanları, Sera Teknolojileri, Fideler, Hayvancılık, Gıda Bahri Dağdaş Tarımsal Araştırma Enstitüsü Alanı - Konya 03 Temmuz - 07 Temmuz 2013 Edirne Sanayi ve İş Traktör, Tarım Ekipmanları, Otomotiv, Elektronik Aletler Fuarı Traktör ve Tarım Ekipmanları, Otomotiv, Beyaz ve Kahverengi Eşya, Elektronik Aletler, Tarım ve Hayvancılık Teknolojileri Renkli Fuarcılık 14 Ağustos - 18 Ağustos 2013 Çorlu Tarımtech 2013 6.Corlu Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama ve Teknolojiler Fuarı Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları Renkli Fuarcılık 15 Ağustos - 18 Ağustos 2013 KİTAP Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yeni İnsan Kooperatifçilik kitabının 6. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Tarım ve Teknoloji Tarım ve Teknoloji Günleri Tekirdağ Karaevli Köyü Tarım Makineleri ve Ekipmanları, Gübre, Tohum, İlaç, Hayvancılık, Gıda, Sulama Ekipmanları DLG Fuarcılık Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... Nasıl Bir Organik Tarım Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Yayınevi: Yeni İnsan Bu kitapta Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği deneyimlerini paylaştı, nasıl sorusunun yanıtlarını aradı. ▶▶ 4 Mayıs 2013 Tarihli ve 28637 Sayılı Resmî Gazete, 2013/4601 Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması Programını Tercih Eden Üreticilerin Desteklenmesine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ▶▶ 10 Mayıs 2013 Tarihli ve 28643 Sayılı Resmî Gazete, Yurt İçi Sertifikalı Tohum Üretiminin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/16-17) ▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647 Sayılı Resmî Gazete, 2013/4651 2012-2013 Pazarlama Yılında Nişasta Kökenli Şekerler İçin Şeker Kurulu Tarafından Ayrılan Kotanın % 38 Oranında Artırılması Hakkında Karar ▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647 Sayılı Resmî Gazete, Yurt İçinde Canlı Hayvan ve Hayvansal Ürünlerin Nakilleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647 Sayılı Resmî Gazete, Çiftçi Kayıt Sistemine Dahil Olan Çiftçilere Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2013/14) ▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647 Sayılı Resmî Gazete, Yem Bitkileri Desteklemeleri Uygulama Esasları Tebliği (No: 2013/18) ▶▶ 14 Mayıs 2013 Tarihli ve 28647 Sayılı Resmî Gazete, Araştırma ve Geliştirme Destek Programı Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2013/19) ▶▶ 15 Mayıs 2013 Tarihli ve 28648 Sayılı Resmî Gazete, Patates Siğili Görülen Alanlarda ve Güvenlik Kuşağında Uygulanacak Desteğe İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebliği (No: 2013/21) ▶▶ 17 Mayıs 2013 Tarihli ve 28650 Sayılı Resmî Gazete, 013/4668 Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Tarafından 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü Maddesinin (f) Bendi Kapsamında Yapılacak İhalelere İlişkin Esaslar Hakkında Karar ▶▶ 17 Mayıs 2013 Tarihli ve 28650 Sayılı Resmî Gazete, 3/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ (Tebliğ No: 2012/65)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2013/24) ▶▶ 18 Mayıs 2013 Tarihli ve 28651 Sayılı Resmî Gazete, Yurt İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart Fidan Kullanımı Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2013/20) ▶▶ 25 Mayıs 2013 Tarihli ve 28657 Sayılı Resmî Gazete, Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği (No: 2013/29) ▶▶ 25 Mayıs 2013 Tarihli ve 28657 Sayılı Resmî Gazete, İyi Tarım Uygulamaları Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2013/22) Köy-Koop Haber Haziran 2013 SPOR-TARIM BULMACA En Kestirme Yol... Doping! Ne güzeldi 2012 Londra Olimpiyat Oyunlarında Ay Yıldızlı bayrağımızı göndere çekilirken seyretmek… İstiklal Marşımız çalınırken ise tüylerimiz diken diken olmuş, gözyaşlarımızı tutmaktan bile vazgeçmiştik. Dile kolay, tahmini rakamlara göre bu unutulmaz töreni tüm dünyada en az 2 milyon insanın izlediği düşünülüyor. Bundan güzel ülke tanıtımı olabilir mi? Ve aradan geçen süre sonunda basında ardı ardına doping haberleri. Atletizmde Aslı Çakır Alptekin, Nevin Yanıt… Bisiklet sporunda onlarca sporcu… Halterde istifalara kadar götüren süreçler... Nereye gidiyor Türk sporu diye kaygılı yüzlerce yorum da cabası. Yıllardır tüm dünyanın başına bela olan konunun bu kadar yakınımızda,hatta evimizin içine bile Adnan YAHŞİ Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü [email protected] TARIM BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 teknoloji ve tıp dünyası devamlı bir yarış içinde bir yandan doping için yenilikler bulunurken bir yandan da tespit edilmesi için çalışılmaktadır. Spor ahlakına tamamen ters olan dopingin tek amacı kürsünün en tepesinde yer almaktır. İnanılmaz ödüller bu amacı daha da körüklemektedir. Ancak, şunu iyi bilmek gerekir, doping maddelerinin hepsi vücutta kısa ya da uzun süreli yan etkilere neden olurlar. Bu maddelerin kullanımı: • Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının azalmasına, • Göğüslerde büyümeye, • Erken kelliğe, • Prostat bezinin genişlemesine, girmesi herkesi şaşırttı.Elbette ortada henüz ispatlanmış bir iddia yok. Ancak,elde edilmiş başarıların böyle suçlamalarla gölgelenmesi bile, birçok insanın kafasında “acaba?” sorusuna neden olmakta. Öncelikle bilinmelidir ki doping, tüm dünyanın sorunudur. Ve dopingin ne olduğunu bilmekte yarar vardır. Doping, sporcuların yarışta kendilerine avantaj sağlamaları için kullandıkları performans artırıcı ilaç ve yöntemlerin genel adıdır. Son yıllarda sıkça bu sözcükle karşılaşsak da doping yapılması çok eskilere hatta eski yunan uygarlıklarına kadar uzanmaktadır. O dönem atletleri güçlerini artırmak için mantar, ginseng ve morfin gibi maddeler kullanmışlardır. Şimdi ise tespit edilmesi çok güç olan ilaçlar ve yöntemler kullanılmaktadır. Gelişen Y. İzzettin BAŞER 8 9 10 11 12 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Soldan Sağa 1- 21 Mayısta dünyaca kutlanan gün 2- İnce el işi... Bir yüzeyin üzerinde sarmal girinti veya çıkıntı... Mahsül 3- Tohumlarından yağ elde edilen bir bitki... Âşık, tutkun 4- Şarkı, türkü... Sıkıntı verme 5- Anadoluda eşeğe verilen ad... Ey, hey anlamında kullanılan bir seslenme sözü 6- Aktinyumun simgesi... Yağlı, mayalı veya mayasız hamurdan yapılan çörek... Bir bağlaç 7- Kırıtma, naz... Ced... Beyaz 8- Kalıtımsal... Meşhur bir japon yemeği... 9- Doktor... Dört tarafı sularla çevrili kara... Baş 10- Deveyi çöktürmekte kullanılan bir ünlem... Anlam... Sümerde su tanrısı 11-Çok yüksek, kabuğu koyu renkli bir kavak türü... Uzaklık anlatır... 12- Güzel, hoş... Dünya Yukarıdan Aşağıya 1- İplikteştirilmiş her türlü özdeği kumaş durumuna getirip değerlendiren iş kolu. 2- Aza... Üzeri tüylü ve tüysüz iki türü olan bir çeşit hıyar, acur... Ateşi alevlendirmek 3- Kadın tellak... Kimyasal bir uyuşturucu... Eski mısır tanrısı 4- Güç... Para aktarımı, havale... 5- Eski dilde göz... Baş çoban... Anadoluda bir uygarlık 6- Bir nota... Delici kılıç... İneğin, sütten kesildikten sonra bir yaşına kadar olan yavrusu 7- Gülgillerden, orta boylu bir ağaç... Tantalın simgesi... Korunmanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurma 8-Tapınak... Kırmızı... 9- Bol ve güçlü olarak çıkan... İskambilde birli... Kart, anaç 10- Çoğalmak... ABD’nin İngilizcesi 11- Çıplak resim... Geçindirme 12- Nida... Elde yün eğirmeye yarayan araç. 23 Büyüme çağındaki çocuklarda: Kadınlarda: • Erkeksi karakterlerin oluşmasına, • Ruhsal bozukluklara ve depresyona, • Anormal adet düzensizliklerine, • Fazla tüylenmelere, • Sesin kalınlaşmasına, Erkeklerde • Ruhsal bozukluklara ve depresyona, • Aknelere, • Testislerin boyutlarının küçülmesine, • Sperm üretiminin azalmasına, hastalıklar nedeniyle öldüğü de bilinmektedir. Gerçek olan şudur: Hiç bir şey sağlığımızdan daha önemli değildir. Ödül ya da madalya ne olursa olsun sağlığımızla yer değiştirebilecek şeyler değildir. • Vücutta ve yüzde aknelerin oluşmasına, • Kemiklerdeki kıkırdak dokunun erken sertleşmesi sonucu boyda uzamanın ve büyümenin durması. Böylesine korkunç etkilerinin olduğunun bilinmesine rağmen halen dopingin yapılıyor olması düşündürücüdür. Hatta bu maddeleri kullanan sporculardan bazılarının, sportif yaşamları sırasında ya da sporu bıraktıktan sonra bu maddelerin kullanımı nedeniyle oluşan 19 Mayıs 1919... Ülkenin işgalden kurtulması için 16 Mayıs 1919’da ‘Bandırma Vapuru’ ile İstanbul’dan Samsun’a hareket eden Atatürk 19 Mayıs 1919 ’da Kurtuluş Savaşı’nı da başlatmıştır. 3 yıl süren savaşlar sonunda ülkenin yabancı güçlerden arındırılmasının ardından Atatürk’ün Samsun’a varış tarihi olan Mayıs günü Ata’nın isteği üzerine ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ olarak kutlanmaya başlamıştır. 20 Haziran 1938’de ‘ Gençlik ve Spor bayramı’ adı ile milli bayramlarımız arasına katılan 19 Mayıs 7 Mart 1981’de de ‘Atatürk ’ü anma ’ eklenerek ‘Atatürk’ü anma Gençlik ve Spor Bayramı’ olmuştur. Bu tarihi günde, başta Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu uğurda büyük mücadele veren ecdadımızı saygıyla anar, aziz milletimizin ve gençlerimizin bayramını içtenlikle kutlarız. Köy-Koop Merkez Birliği Dileğimiz adı dopingle anılan tüm sporcularımızın en kısa zamanda aklanması ve Türk sporundaki başarıların, spor ahlakına uygun, temiz bir şekilde elde edilmesidir. Spor dolu günler sizinle olsun… Atatürk Samsun’da Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919′da Samsun’a geldi. Bir süre çalıştıktan sonra kentin postanesine gitti. Görevli bulunan PTT memuru o günü söyle anlatıyor: Hava yağmurlu ve elektrikliydi. O zamanlar paratoner sistemi olmadığı için telleri toprağa vermiştim. Saat gece yarısına yaklaştığı bir anda kapıdaki nöbetçi koşa koşa geldi, bir haber verdi. Mustafa Kemal Paşa geliyor. O sırada, Mustafa Kemal Paşa tek odadan ibaret telgrafhaneye girdi. Ayağa kalktım. - Buyurun Paşam. - Derhal Havza ve Amasya ile görüşmem gerekiyor dedi. - Hava elektrikli, telleri toprağa verdik, sizi görüştüremem! - Bu, vatanın kurtuluşu ile ilgilidir. Muhakkak görüşeceğim, ya ölürüz, ya vatan kurtulur, dedi. Ceketin cebinden ipek mendilini çıkarıp maniplenin üzerine koydu. Benim için telleri devreye sokmaktan başka yapacak bir şey kalmamıştı. - Sen ölürsen ben de ölürüm dedi. Elimi bırakması için söylediğim ısrarlı sözlere aldırmadı, elimi uzun süre bırakmadı. Önce Havza’yı aradım. Derhal cevap geldi. Nöbetçi memur, Kemal Paşa’nın adamlarının emir beklediklerini söyledi. Paşa şifreli bir not verdi, yazdım. Gelen şifreli cevaba elimi bırakmadan baktı. Bir kağıda çabucak şifreli bir şeyler yazdı. Havza’ya iletmemi söyledi. Amasya ile de istediği konuşmayı yaptı, sonra; «Oh çok şükür, şimdi vatan kurtuldu.» dedi ve maiyetiyle gitti. Birden aptallaşmıştım. Oturduğum yerden kalkamadım. Mustafa Kemal Paşa hayatını ortaya koyan bir kişiydi. Fes kapmaya, mevki elde etmeye gelmiş biri olamazdı. O bir gerçek vatanseverdi, Atatürk’e hayranlığım yağmurlu bir gecede böyle başladı işte… Tar›m ciftci 31,5X46,5 ilan.pdf C M Y CM MY CY CMY K 1 21.05.2013 17:02
Benzer belgeler
Köy-Koop Haber Gazetesi 18. Sayı
Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi
01-31 Mayıs 2013 Nisan 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs
Formlarının Verilmesi