beynin plastisitesi ya da hop hop tonton!
Transkript
beynin plastisitesi ya da hop hop tonton!
BEYNİN PLASTİSİTESİ YA DA HOP HOP TONTON! (Hop Hop Tonton yaşı uygun olanların hatırlayacağı 20-25 yıl öncenin çocuk çizgi film karakteriydi;her şekle giren acayip bir abimizdi!) 1960’lı yıllarda, Merzenich beyin üzerinde mikro-elektrot kullanımına yeni başladığında, başka iki bilim adamı çok küçük hayvanlardaki beynin plastik (dönüştürülebilir-elastik) olduğunun keşfini yapmışlardı. Yine Mountcastle’de Johns Hopkins’te çalışan David Hubel ve Torsten Wiesel görsel korteksin mikro-haritalandırılmasını yapmışlardır. Araştırmacılar ayrıca yaşamın üçüncü haftası ile sekizinci haftasına kadar olan süreçte “bir kritik dönem” keşfetmişlerdi. Yeni doğmuş olan yavruların beyinleri gelişimini normal olarak sürdürebilmesi için görsel olarak uyarımlar almak zorundadır. Hubel ve Wiesel’in önemli deneyinde bu kritik dönemde bazı yavruların gözkapakları dikilerek kapatılmıştır. Böylece onlar hiçbir görsel uyarım almamışlardır. Bu kapalı gözler açıldığı zaman, onlann beyin haritalarındaki görsel alanların oluşmadığı ve yavru hayvanların yaşamları boyunca kör kaldıkları ortaya çıkmıştır. Açık bir şekilde, yavru hayvanların beyinleri bu kritik dönemde plastik bir yapıya sahiptir. Hubel ve Wiesel bu kör göz için beyin haritası incelemesi yaptığında, plastisite hakkında daha beklenmedik bir keşif yapmışlardır. Yavru hayvanın beyninin parçası girdiden yoksun kalmıştır fakat gözler açıldıktan sonra görsel girdi işlemi başlamıştır. Beyin herhangi bir şekilde kendisini atıl bırakmamaktadır ve kendisini yeniden donatmanın bir yolunu bulmaktadır—bu ise kritik dönemde beynin plastik olduğunu göstermektedir. Bu çalışma nedeniyle Hubel ve Wiesel Nobel Ödülü almıştır. Lokalleşme (yerleşik olma) düşüncesi yetişkin beyinler için daha doğru gözükmektedir. Çocukluk döneminden sonra işlevlerin gerçekleşmesinde sabit lokalleşmeler söz konusudur. Kritik dönemin keşfedilmesi biyoloji alanında yirmi birinci yüzyılın ikinci yarısındaki en ünlü keşiflerden biri olmuştur. Bilim adamları başka beyin sistemlerinin gelişim için çevresel uyaranlara ihtiyaç duyduğunu göstermişlerdir. Bu ayrıca her bir sinirsel sistemin farklı bir kritik döneme sahip olduğu şeklinde görünmektedir. ÖZELLİKLE PLASTİK VE ÇEVREYE DUYARLI KONULARDA SEKİZ YAŞ İLE ERGENLİK DÖNEMİ ARASI ÖNEMLİDİR. Bu dönemde hızlı ve şekilsel bir gelişim olmaktadır. Örneğin dil gelişimi çocuklukta başlayan ve sekiz yaş ve ergenlik ile sona eren bir kritik döneme sahiptir. Bu kritik dönem kapandıktan sonra, kişinin ikinci dili öğrenme yeteneği sınırlı olmaktadır. Aslında kritik dönemden sonra öğrenilen ikinci dil kişinin ana dilinde olduğu gibi beynin aynı bölümünde işlem görmez. Kritik dönemler düşüncesi aynca etolojist Konrad Lorenz’in kaz yavrusu gözlemi ile desteklenmiştir. İnsanlar doğduktan kısa süre sonra, on beş saat ile üç gün arasında, anneleri yerine başka birine karşı bağlılık hissettiklerinde yaşamları boyunca bu durum sürecektir. Bunu kanıtlamak için kaz yavrulan ile bir deney yapmıştır. Kritik dönemin psikolojik versiyonu Freud’a kadar geri gitmektedir. O bizim bazı deneyimlerimizin gelişim aşamasında belirleyici bir rol oynadığını söylemiştir. Bu dönemler şekilseldir, demiştir ve bizim yaşantımızın geri kalanını biçimlendirir. Kritik dönem plastisite tıbbi uygulamayı değiştirmiştir. Hubel ve Wiesel’in keşfi nedeniyle katarakt ile doğmuş olan çocuklar artık körlük tehlikesi ile karşı karşıya kalmamaktadır. Onlar çocukken düzeltici bir cerrahi müdahale geçirerek kendi kritik dönemlerini aşmaktadır. Böylece onların beyinleri yaşamsal bağlantıları oluşturmak için gerekli olan ışığı elde edebilmektedir. Mikro-elektrotlar plastisitenin çocukluğun tartışmasız bir gerçeği olduğunu göstermiştir. Ve onlar ayrıca, tıpkı çocukluk döneminde olduğu gibi, bu beyin esnekliği döneminin çok kısa süreli olduğunu göstermiştir. Plastisitenin rekabetçi doğası hepimizi etkiler. Bizim beynimizin her birisinin içindeki sinirlerin sonsuz bir savaşımı vardır. Eğer biz kendi zihinsel yeteneklerimizi durdurursak, onları yalnızca unutmayız: Bu yetenekler için beyin haritası uzamı bizim uygulamasını yaptığımız yeteneklerle yer değiştirir. Eğer kendimize “Ben ne kadar sıklıkla İngilizce veya gitar veya fizik çalışarak onu üst noktada tutabilirim?” diye sorarsanız rekabetçi plastisite hakkında bir soru soruyorsunuz demektir. Siz bir etkinliği ne kadar sıklıkla uygulayacağınızı sorarak onun beyin harita uzamının başka biri lehine kaybolmayacağından emin olursunuz. Yetişkinlerde bile rekabetçi plastisite bizim sınırlarımızın bazılarını açıklar. Pek çok yetişkinin ikinci dili öğrenmede zorluk yaşadığını düşünün. Buradaki geleneksel görüş dil öğrenmeleri döneminin sona ermiş olmasıdır. Beyin bu dönemde büyük ölçekte kendi yapısını değiştirme konusunda çok katı bir yapıya sahiptir. Ancak rekabetçi plastisitenin keşfi bunun böyle olmadığını iddia etmektedir. Biz yaşlanırken kendi ana dilimizi daha fazla konuştukça, bizim dilbilimsel harita uzamımız daha fazla kaplanmış olur. Böylece bizim beynimiz dönüştürülebilir olduğu için -ve plastisite rekabetçi olduğu için yeni bir dili öğrenmek ve ana dilin egemenliğinin sona ermesi çok zordur. Ancak eğer bu doğruysa, neden biz gençken ikinci dili öğrenmek daha kolaydır? O zaman da rekabet yok mudur? Aslında yoktur. Eğer kritik dönem boyunca iki dil aynı anda öğrenilmişse her ikisi de kendisine yer bulacaktır. Merzenich beyin taramalarının iki dil bilen çocuklarda her iki dilin de tek bir büyük haritayı paylaştıklarını göstermiştir. Rekabetçi plastisite ayrıca bizim kötü alışkanlıklarımızı kırmanın veya onları “öğrenmenin” neden zor olduğunu açıklamaktadır. Çoğumuz beynimizi bir kap olarak düşünürüz ve öğrenmeyi onun içine konulan bir şey olarak algılarız. Biz kötü bir alışkanlığı kırmak istediğimiz zaman çözümün yeni bir şeyi kabın içine koymak olduğunu düşünürüz. Ancak kötü bir alışkanlığı öğrendiğimiz zaman, bu beyin haritasında bir yer edinir ve onu tekrarladığımız her seferinde bu haritanın kontrolünü daha fazla eline geçirir ve “iyi” alışkanlıklar için olan uzamın kullanımını engellemiş olur. “Öğrenmemiş olmak” bu nedenle öğrenmekten çok daha zordur ve erken dönem çocukluk eğitimi bu nedenle böylesine önemlidir— Bunun mümkün olduğunca erken elde edilmesi, “kötü alışkanlığın” rekabetçi bir avantaj elde etmesinden önce olması en iyisidir. Hebb, 1949 yılında, öğrenmenin nöronların yeni şekillerde bağlanmasına ilişkin bir durum olduğunu öne sürmüştür. İki nöron ateşini aynı anda ateşlediği zaman (veya bir ateş başka birinin ateş almasına neden olduğu zaman) her ikisinde de kimyasal değişimler meydana gelmektedir, böylece ikisi birbirine daha güçlü bir şekilde bağlanma eğilimi içinde olurlar. Hebb’in kavramı -aslında altmış yıl önce Freud tarafından ortaya konmuştur. Nöro-bilimci Carla Shatz tarafından iyi bir şekilde özetlenmiştir: Birbirlerini ateşleyen nöronlar birbirlerine bağlanırlar. Hebb’in teorisi sinirsel yapının deneyim ile değiştirilebileceğini ortaya koymaktadır. Merzenich’in yeni teorisi, Hebb’i izleyerek, beyin haritasındaki nöronların eşzamanlı olarak hareket kazandıkları zaman birbiri arasında güçlü bir bağ geliştirdiklerini ortaya koymaktadır. “Ve eğer haritalar değişebiliyorsa” diye düşünmüştür Merzenich, “bu durumda beyninde sorun olarak doğmuş olan insanlar -öğrenme sorunu olanlar, psikolojik problemleri olanlar, felçliler veya beyin hasarları olanlar için umut var demektir.” Onlara yeni sinirsel bağlantılar oluşturma konusunda yardım edilebilirse, sağlıklı nöronların birbirini ateşlemesi ve birbirine bağlanmasını sağlayarak yeni haritalar oluşturabilecektir. İşte bizlerin NÖROTERAPİ ya da NEUROFEEDBACK,BİOFEEDBACK ile yaptığımız tam da budur! Nöroterapi;epilepsi,ADHD (Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu),anksiyete,panik atak,duygu durum bozukluğu ve benzeri merkezi sinir sistemi bozukluklarında nursing technique(yardımcı teknik) olarak işlev görmektedir. Kısa hatları ile ve olabilecek en basit hali ile bileşenlere bir göz atalım; ANDULLATION THERAPHY (Biyomekanik stimulasyon) Hareket,kas,sinir sistemi ve özellikle de lenfatik sistem gibi vücut doku ve sıvılarına uygulanan biyolojik rezonans titreşimleri’dir.(HOMEOPATİ; Hastalıkların benzeri ile tedavisi demektir.En basit hali ile örneğin aşı aslında vücuttaki hastalık etmeninin zayıflatılmış halidir,yani vücut savunma hücrelerine bu zayıf düşmanla tıpkı boksörlerin yaptığı gibi idman yaptırırsınız ve asıl düşmanın karşısında hazır hale getirirsiniz. Temel evrensel yasalardan birisi ise BENZERLER KANUNU’dur.Benzer benzeri çeker veya benzer benzeri çözer.(Uzun süre aynı evde yaşayan karı kocanın yüzleri bile benzeşmeye başlar ya da halk deyimi ile üzüm üzüme baka baka kararır.REZONANS ise benzerler kanununun önemli bir ilkesi ve homeopatinin nedenidir.Rezonans bir sistemin doğal frekanslarının dışardan aynı frekansta bir etken tarafından uyarılması halinde doğru frekans seçilmişse yapıcı- uyarıcı,ters frekans gelmişse yıkıcı- bozucu etki yapmasıdır.Rezonas aslında bir cismin uzayda mevcut iki şekildeki hareketidir;ya ileri-geri ya da aşağı-yukarı…İleri-geri olana titreşim,aşağı yukarı olana ise salınım denir.Rezonans halinde bir sistemin salınımı belirli ve spesifik-kendine özgü bir frekans taşır.Bu aslında o cismin imzası veya el izi gibidir.Aynı zamanda bu salınım bir enerji yaratır ve bu enerji boşalmazsa cisim ya patlar ya da içine çöker.Mekanik ve az farkla da olsa biyolojik rezonans üç temel koşula bağlıdır: a.Cismin bir doğal frekansı olmalıdır(salınım özelliği) b.Dışardan etki eden güç ile cismin frekansı eşit veya çok yakın olmalıdır. c.Dışardan etki eden güç extra bir enerji ekleyeceği için bu enerji bir kanaldan boşalabilmelidir.) İşte; Andulasyon sistemindeki biyo-mekanik rezonans titreşimlerinin amacı farklı vücut doku ve sıvıları üzerinde etkili olan sempatik(uyumlu-aynı frekansta) titreşimler vasıtası ile varolan blokajların kaldırılması,yetersiz kan akımının ve düşük metabolizma hızının artırılması ve eklenen fazladan enerjinin toksin ve diğer atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasında kullanımının sağlanmasıdır.Bu amaçla farklı doku yapılarına uyum sağlayacak farklı frekanslar tek cihazda aynı anda kullanılır.Tek bir frekans aralığı bu amaç için yetersizdir,yukarda sebebini açıkladık.Bu nedenle diğer tüm biyomekanik stimülasyon sistemlerinden köklü bir kopuş ve yenilik olan bu sistemde mevcut ve doğal olarak her bireyde farklı olan doku yapılarının işlevlerinin optimizasyonu için en uygun sempatik titreşimle tanımlanan birden fazla frekans bandının aynı anda farklı dokularda sürekli modülasyonu-salınımı sağlanmaktadır. Yöntem kapsamında terapi boyunca kullanıcı kontrollü bir kaydedici andulasyon motorunun etkisi sonucu oluşan vücut tepkilerini bir ivme sensörü vasıtası ile kaydeder,bio-feedback tanı programı bu sayede saptanan uygun optimal terapi frekansını otomatik olarak atar ve uygular.Bu ise hücresel indirgenmiş enerji resterasyonuna yol açar.Hücre zarı geriliminin artışı yolu ile hücre zarından iyon akım hızı artar.Özellikle cilt yüzey dokusunda mekanik değişikliklere yol açan 20-80 Hz titreşimler kullanılır.Duyusal sinir uçlarının Pacinian,Meissner’s,Merkel’s,Ruffini mechanoreceptörleri bu mekanik deri deformasyon veya değişikliklerine çok hızlı cevap vermekte ve saniyede 700 titreşim yapabilmektedir.Mekanik titreşim enerjisi ise 60m/sn elektiriksel sinir darbeleri haline dönüşmekte,hücre zarı seviyesinde ise bu elektiriksel impulslar kimyasal uyaranlara(nörotransmitter) dönüştürülüp kas hücreleri vasıtası ile doğrudan temas ettikleri organa etki etmektedirler. Terapi üç yönlü bir aktivite yaratır: oksijen,iyonlar,gıda maddelerinin nakillerinin artışı yolu ile hücre zarı boyunca tüm taşıma mekanizmalarının bir optimizasyonunun sağlanması,ikinci olarak hücrede mitokondrinin biyokimyasal süreçler(Krebs döngüsü ve oksidatif fosforilasyon)üzerinden enerji(ATP) üretmesinin teşvik edilmesi,son olarak da lenfatik sistemin aktivasyonu sayesinde zararlı atıkların vücuttan atılımının hızlandırılması… Bu terapinin 2.ayağındaki MEDİKAL İNFRARUJ ISISI(NIR) yine kan damarlarında genişleme ve dolaşımda artma,metabolizmada hızlanmayı sağlar.Kontrollü çalışmalarda ATS uygulaması sonucu HDL Kolesterol seviyesinde artma,sedimentasyon SR hızında düşme,CRP hızında düşme gösterilmiştir.ATS’nin üçüncü bileşeni ise ayak reflexsolojisidir. Andulasyon terapisi nin tarihi 1880’ de Charcot’un Parkinson hastaları için geliştirdiği vibrasyonlu sandalye ile başlar,Nazarov,Biermen,Wellens,Mainzar ve Stutz tarafından geliştirilir. AVE(AUDI-VISUAL ENTRAINMENT)(Ses ve ışık stimülasyonu) Biyofeedback vücut sistemleri hakkında elektrofizyolojik cihazlar yolu ile toplanan bilgilerin düzenlenmesi yolu ile bu sistemlerin fonksiyonlarının(beyin dalgaları,kas tonusu,deri iletkenliği,kalp hızı,ağrı algısı gibi) irade yolu ile regüle edilmesidir.Ancak vücutta bu kontrol mekanizmasından önce gelen ,daha basit temel bazı kontrol yolları da vardır.’’OPEN LOOP’’ ve ‘’CLOSE LOOP’’ buna örnektir.Feedback ile bunlar arasındaki farkı zamanında okullarda çok başımızı ağrıtan meşhuur havuz problemi ile açıklamaya çalışalım; Open loop sistemde bir havuzu 10 musluk dolduruyor olsun,10 musluk da boşaltsın;şayet dolduran musluk şiddeti 1,boşaltan da 1 ise sisteminiz stabil kalır.Dolduran 2 boşaltan 1 seviyesinde ise havuz taşar,tersi durumda ise havuzunuz boşalır.Close loop da ise havuzun su seviyesini veya boşalma seviyesini havuza su basan veya boşaltan musluklara bir sensörle bildirirsiniz,musluklar bu seviyeye göre suyu açar veya kısar,böylece istenen seviyeyi tutturursunuz.Park ve bahçelerdeki süs havuzları, şelaleler bu esasa göre çalışırlar. Koku hariç tüm duyularımız serebral kortex yolu ile talamusa erişir,talamus ise kortexle yüksek sinirsel bağlantısı sayesinde kortikal aktiviteyi yönlendirir.Beynin nöronal aktivitesi 0.5-25Hz arası frekansla uyarılır.TOUCH(Dokunma),FOTIC(Işık) ve AUDITORY(Ses) uyarımları beyin dalga aktivitesini etkiler.Dokunma ve deri iletkenliği konusunu Andulasyon terapisi kapsamında inceledik. İşitsel ve görsel uyarı AVE ise ses ve ışık simülasyonu ile EEG dalgalarının regüle edilmesidir.Açık döngü AVE simülasyonunda geri besleme veya kontrol yokken kapalı sistemlerde EEG tepkileri bu amaçla kullanılır. Fotik simülasyonla ilgili ilk klinik rapor Fransa’da Pierre Janet’in SalpêtrièreHastahanesi’nde ansiyete ve histeri krizleri geçiren bir kadının örgü örerken önünde oturduğu titrek gazışığı lambası nedeni ile krizlerde azalmaya diğer etmenlerin sırayla elenmesi sonucu fotik uyarımın sebep olduğunu saptaması ile litaretüre girdi.(Alanı geliştirenler arasında Walter,Kroger,Schneider,Huxley,Collura,Thomas ve D.Siever anılmalıdır.) Ses simülasyonu ile ilgili ilk çalışma ise W.H.Dowe tarafından yapılmış,G.Oster tarafından geliştirilmiştir. Bineural Beat Uyarım denen bu yöntemde,iki kulağa iki ayrı frekansta bir ton verildiğinde beyin bineural beat denen üçüncü bir ton algılıyor.Örneğin sağ kulağa 500 Hz sol kulağa 510 Hz ses tonu dinletilirse superior collucus’ta 10 Hz frekans oluşuyor.Bu 10 Hz frekans ise beyin dalgalarından alfa dalgasını tetikliyor,uyarıyor,sürüklüyor.Sonuçta beyinde hakim frekans 10 Hz frekans oluyor.Dolayısı ile AVE etkisi ile EEG aktivitelerinin değiştirilmesi,ayrışmış indüksiyon,limbik stabilizasyon,melatonin,beta endorfin,serotonin,nörepinefrin gibi nörotransmitterlerin üretiminde ve serebral kan akımında artış sözkonusu olmaktadır. AVE sistemindeki CES modülü ise non-invaziv cranial electric stimulation sağlamaktadır.Bu yöntem aslında 2000 yıldır bilinip kullanılmıştır.İlk olarak Roma’lı hekim Scribonius Largus bu amaçla torpido balıklarını kullanmıştır.Yine GALEN elektrikli kimi balıkları kullanmıştır.Bu alanda G.Aldini,A.Volta,Leduc,Rouxeau,Patterson da anılmadan geçmemelidir. CES yolu ile serotonin,GABA,endorfin,norepinefrin ve dopamin miktarının arttığı,kortizol oranın azaldığı,alfa dalgalarının arttığı gösterilmiştir. (SEFT (Smell base emotional freedom tecnique)= Koku duyusu temelli duygusal özgürleştirme tekniği) EMDR (Eye movement desensitization and reproccessing tecnique)=Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme tekniği) HEARTMATH (Cardiovascular rhythms&neurologic&immune and hormonal systems)=(Kardiyovasküler ritimle immun-hormon ve nörolojik ritmin senkronize edilmesi ) CLEAR (Colored light entrainment and repatterning)=(Işık yolu ile sürükleme ve yeniden modelleme) LST (Light stimulation theraphy)=(Işık uyarım terapisi) AVE (Brainwave entrainment theraphy)=(Sesli ve görsel sürükleme terapisi) BL (Brain-listening theraphy)=(Beyin temelli dinleme terapisi) GWT (Green wave theraphy)=(Yeşil ışık terapisi) Depresyon ve Anksiyete ,Travma Sonrası Stres Bozukluğu,Konsantrasyon ve Hafıza problemleri,Okuma ve Yazma Becerileri sorunları, DEHB- ADD ,Spor Performansının artırılması-Peak performans, Stres düzeyinin Azaltılmasında kullanılan yeni teknikler; SEFT (Koku temelli Duygusal Özgürlük Tekniği) Travma, İstismar, Stres, Anksiyete, korkular, fobiler, depresyon, keder, sigara,alkol uyuşturucu gibi ağır bağımlılıklar ve baş ağrısı, vücut ağrıları ve solunum güçlüğü de dahil olmak üzere fiziksel semptomların yüzlercesinde SEFT yöntemi son derecede etkilidir. Klasik EFT yöntemine nazaran daha yeni olan bu yöntem EFT gibi yine temel akupunktur tıbbına dayanır. SEFT’e göre geçmiş çözülmemiş üzücü deneyimler hakkındaki anılar ve düşünceler vücudun enerji sisteminde sıkışıp kalmıştır. Bu negatif geri besleme döngüleri duygusal / fiziksel hastalıklara yol açan elektrik dengesizlikler oluşturabilir. SEFT sistemi,özellikle de koku duyusunu kullanarak doğal denge ve enerji akışını yeniden reorganize ederek düşünceler ve anıları uysallaştırır.Bir atasözünde de söylendiği gibi’’kedi bile tüyü doğrultusunda sevildiği için’’de etkili olur. Tekniği SEFT işlemi akupunktur ile ilişkili vücuttaki özellikle koku duyusunun özel enerji meridyenleri üzerine parmak ile dokunarak uygulanır. (Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi Koku hariç tüm duyularımız serebral kortex yolu ile talamusa erişir,talamus ise kortexle yüksek sinirsel bağlantısı sayesinde kortikal aktiviteyi yönlendirir.Beynin nöronal aktivitesi 0.5-25Hz arası frekansla uyarılır.TOUCH(Dokunma),FOTIC(Işık) ve AUDITORY(Ses) uyarımları beyin dalga aktivitesini etkiler.Sadece koku duyusunda bu yolu kullanma şansımız yoktur).İşte SEFT yöntemi standart EFT tekniğinin kokularla ilişkilendirilmesi esasına dayanır.Bu konuda ilginç bir çalışmada çocukluğunda yaşadığı bir travmayı baskılayan danışan,verdiği ön bilgiler kullanılarak,travma yaşadığı anda köy meydanında salça kaynatılması anında yayılan koku,seans anında EMDR VE EFT eşliğinde salçalı su kaynatılması şeklinde simule edilerek sorunun temeline inebilmiştir. Yöntem tamamen zararsız olup herkese uygulanabilinir. EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) Tekniği EMDR tekniği 1987 senesinde, Dr. Francine Shapiro tarafından göz hareketlerinin rahatsız edici düşüncelerin şiddetini azaltabildiğini tesadüfen keşfetmesiyle başlamıştır. EMDR teorisinin altyapısını oluşturan Adaptif Bilgi İşleme Modeline göre beyin, fizyolojik temelli bir sistemle, duygu, düşünce, duyum, imge, ses, koku gibi bilgiler işlenip ilişkili anı ağlarına bağlanarak bütünleşir. Böylece o deneyimle ilgili öğrenme gerçekleşir. Edindiğimiz bilgiler gelecekte tepkilerimizi uygun bir şekilde yönlendirmek üzere depolanmış olur. Bu sistem normal çalıştığında ruh sağlığını ve insan gelişimini öğrenme yoluyla desteklediği için adaptif, uyumlu bir mekanizma olarak kabul edilir. Travmatik veya çok fazla rahatsız eden olaylar yaşandığında bu sistem bozulur. Yeni bilgi işlenip mevcut anı ağına entegre olmaz. Deneyimi anlamlandırabilmek için anı ağlarındaki işlevsel bilgilerle bağlantı kurulamaz ve akıl sağlığına uygun sonuçlar çıkarılamaz. Sonuç olarak öğrenme gerçekleşmez. Duygular, düşünceler, imgeler, sesler, beden duyumları yaşandığı haliyle depolanır. Bu nedenle bugün yaşanan bazı durumlar bu izole kalmış anıları tetiklerse, kişi o anının bir kısmını ya da bütününü yeniden yaşar gibi etkilenir. Hemen hemen hepimiz,özellikle çocukluk çağında,derin uykuda,yüksek bir yerden düşme,uçma deneyimi yaşamışızdır.Seküler,Darwinist yoruma göre,bu,ağaçlar üzerinde yaşayan,maymun atadan gelişen ilkel insanın yırtıcıların önüne düşme korkusu şeklindeki arkaik korkunun bir tezahürüdür.Uhrevi-dini anlayışa göreyse şeytana uyarak yasak meyveyi yiyerek cennetten dünyaya atılmanın travmatik yansımasıdır. EMDR’ye göre ise rahatsızlıkların, olumsuz duygu, düşünce, davranış ve kişilik özelliklerinin arkasında uyum bozucu, işlev bozucu, işlenmeden ve izole bir şekilde depolanmış bu tür anılar yatar. Doğal afetler, büyük kazalar, kayıplar, savaş, taciz, tecavüz gibi önemli travmaların yanı sıra, başta çocukluk çağı olmak üzere her yaşta yaşanan ve etkisi travmatik olan her tür yaşantı; günlük hayatta aile, okul, iş çevresinde yaşanan olumsuz olaylar, şiddete maruz kalmalar, aşağılanmalar, reddedilmeler, ihmal ve başarısızlıklar işlenememiş anılar arasında yer alabilirler. EMDR, bu tür izole anıların işlenmesini sağlayan biyofiziksel araçlarla desteklenen fizyolojik temelli bir terapidir. Beynin zamanında yapamadığı işlemi yapmasını sağlar. Kilitli kalmış anı ile diğer anı ağları arasında ilişki kurulması, öğrenmenin sağlanarak bilginin adaptif bir şekilde depolanması mümkün olur. Danışan artık rahatsız olmaz ve anıyı yeni ve sağlıklı bir perspektiften görür. EMDR terapisi ile sadece semptomlar ortadan kalkmaz. Yeni bakış açısının kazandırdığı pozitif inançlar ve olumlu duygular kişinin kendisine, ilişkilerine, dünyaya bakışını da olumlu yönde değiştirip kişisel gelişim sağlar. Örneğin ,Chicago Tribune ,Dünya Ticaret Merkezi'ne saldırıdan kurtulanların EMDR’nin yaşadıkları travmanın çözümünde en etkili tedavi olduğunu kabul ettiklerini bildirmektedir. Tekniği EMDR ile, danışanın rahatsız edici bir deneyim / images, fiziksel duyumlar ve / veya düşüncelere odaklanması istenir. Terapist elini danışanın yüzünün önünde kenardan kenara hareket ettirdikçe, danışan gözleri ile el hareketini izler.Son hali ile yöntemde alternatif olarak, dikkatin bir yönden diğer bir yöne aktarılmasını sağlayan çeşitli cihazlar kullanılmaktadır. DAVID Delight,Alpha STIM,Neurotek Tapper gibi bu tür cihazlar yolu ile oluşturulan bu hızlı göz hareketlerinin (genellikle uykunun REM evresinde ortaya çıkar) veya dikkatin farklı yönlerden gelen uyarılara odaklanmasının, danışanın iyileşme sürecini hızlandırdığı düşünülmektedir. HeartMath emWave ™ Programı HeartMath Araştırma Merkezi ,duygularla ve kalp ritmi ve bunun yanı sıra immün ve hormon sistemleri arasında ciddi bir ilişki olduğunu bulmuştur. Mayo Clinic’e göre, kardiyovasküler sağlık nörolojik sağlığa sıkı sıkı bağlıdır.Bu araştırmalar aslında çoğumuzun zaten sezgisel olarak bildiklerini kanıtlıyor. EmWave ™ Doc Childre ve HeartMath Enstitüsü tarafından yapılan bilimsel araştırmalara dayalı olarak geliştirilmiştir. HİM araştırmalarına göre kalbin ritmik desenleri ile senkronize ettiğinizde, nöronlar da sürüklenme denilen bir fizyolojik durumuna girerler. Teknik ve yöntem, otonom sinir sisteminin iki kolu arasında uyumlu bir denge kurmayı amaçlar. Artan fizyolojik etkinlik optimum performans sağlar. Bu sofistike Biofeedback teknoloji ile pratiği, stresi azaltarak canlılık, üretkenlik, iş / yaşam dengesinin artırılması ve hayal kırıklığı, öfke, depresyon ve anksiyetede hızlı düşmelerle simgelenen inanılmaz gelişmeler gösterebilir. DAVID Delight EmWave ™ sadece bilgisayarınızda usb portuna takılan bir kulak sensörü aracılığıyla tüm önemli kalp ritimleri kaydederek fizyolojik durumunu gösterir. CLEAR Terapi (Renkli Işık sürüklenmesi ve Yeniden Modelleme) Açık renkli ışık kullanılarak çözülmemiş temel duygusal sorunların çözülmesi için bir yöntemdir. Yanıp sönen Işık ve Brainwave sürüklenmesi 1930 yılında Dr WG Walter yanıp sönen ışıkların beyindeki flaş (Beyin ve brainwave sürüklenme bakınız) ritmini buldu. Daha sonra flaş oranının belli hızlarda ayarlandığı zaman, bu hıza beynin adaptasyon için beta, alfa, teta ya da delta beyin dalgaları ile cevap verdiği belirlendi. Tekniği Hakkında Geleneksel psikolojik tedavide, tedavi sürecinin hedefi davranışların ve inançların altta yatan nedenlerinin bilincinde olmaktır. Bu durum ise bir beta baskın(tam bilinçli)hal gerektirir. İnançlar ve duygular sık sık yeniden yapılandırılarak danışanın beyin dalga frekansındaki işlevsiz düşünceler veya anılar ayıklanarak travma kökenli frekansı seçilir. İlk oturumda, danışan 11 farklı renkli ışıkla uyarılır.CLEAR terapide danışanın sorunun hızlı çözümünü kolaylaştırmak için göz hareketi (EMDR bakınız), nefes çalışmaları ve meridyen-bazlı terapiler (EFT bakınız) ile koordine edilir.(DAVID) LST (Işık Uyarım Tedavisi) LST nedir? Beyne yönelik ilk ve en önemli duyusal girdi, görsel ışık algısı biçiminde olduğundan, hafif beyin fonksiyonu üzerinde büyük etkiye sahiptir ve bu non-invaziv tekniğin odak noktasıdır. Downing Tekniği de denen bu teknik John Downing, OD, Ph.D. tarafından geliştirilen nörosensöriyel stimülasyon çalışmaları ile ve 25 yıllık araştırma ve klinik gözlem boyunca geliştirilmiştir. LST’den kimler yararlanabilir? Çocuklarda 5-7 yaşlarda erken öğrenme gelişim becerilerini geliştirmek için; çocukların davranış modifikasyonu için 8-12 yaş, öğrenme ve spor geliştirme; spor performansı, eğitim başarısı alanlarında ; ADD, DEHB, disleksi, konsantrasyon ve bellek de dahil olmak üzere SAD yetişkin ve öğrenme güçlüğü olan çocuklar; yetişkin ve benlik saygısı sorunları, duygu ve davranış bozuklukları, anksiyete, stres, depresyon ve ışık hassasiyetinden muzdarip çocuklarda.(İnsanlarda lens 295-400 nm ışığı filtreler.Normal olarak insanlar sadece 400-700 nm ışığı görürler.Ancak bunda bazı sınır ve değişimler mevcuttur.Yaşla beraber filtreleme özelliği değişir.Çocuklarda retinaya 320 nm ışık ulaşmakta ve bunun sebebi halen bilinmemektedir.Ergenlerde bu filtre edilir.Yaşlılarda ise 400-450 nm ışığın retinaya ulaşması engellenir.Bu,azalan savunma sistemi nedeni ile (glutatyon,antioksidanlar) ışığa bağlı olarak gelişecek retina zedelenmelerini engellemeye yönelik bir savunma mekanizmasıdır.Sadece bu bilgiler bile ışığın önemini göstermeye yeter). LST için Kontrendikasyonlar Şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar gibi ciddi zihinsel veya duygusal bozuklukları olanlar ve epilepsi hastaları faydalanamaz. Göz hastalıklarından muzdarip olanlar LST için önce kendi optometristlerinden veya göz doktorundan izin almalıdır. Portal hipertansiyon veya yüksek kan basıncı olanlar için de doktor izni gerekir. Beyin ve Beyin dalga sürüklenmesi-DAVID Cihazı Biyofeedback vücut sistemleri hakkında elektrofizyolojik cihazlar yolu ile toplanan bilgilerin düzenlenmesi yolu ile bu sistemlerin fonksiyonlarının(beyin dalgaları,kas tonusu,deri iletkenliği,kalp hızı,ağrı algısı gibi) irade yolu ile regüle edilmesidir.Ancak vücutta bu kontrol mekanizmasından önce gelen ,daha basit temel bazı kontrol yolları da vardır.’’OPEN LOOP’’ ve ‘’CLOSE LOOP’’ buna örnektir.Feedback ile bunlar arasındaki farkı zamanında okullarda çok başımızı ağrıtan meşhuur havuz problemi ile açıklamaya çalışalım; Open loop sistemde bir havuzu 10 musluk dolduruyor olsun,10 musluk da boşaltsın;şayet dolduran musluk şiddeti 1,boşaltan da 1 ise sisteminiz stabil kalır.Dolduran 2 boşaltan 1 seviyesinde ise havuz taşar,tersi durumda ise havuzunuz boşalır.Close loop da ise havuzun su seviyesini veya boşalma seviyesini havuza su basan veya boşaltan musluklara bir sensörle bildirirsiniz,musluklar bu seviyeye göre suyu açar veya kısar,böylece istenen seviyeyi tutturursunuz.Park ve bahçelerdeki süs havuzları, şelaleler bu esasa göre çalışırlar. Koku hariç tüm duyularımız serebral kortex yolu ile talamusa erişir,talamus ise kortexle yüksek sinirsel bağlantısı sayesinde kortikal aktiviteyi yönlendirir.Beynin nöronal aktivitesi 0.5-25Hz arası frekansla uyarılır.TOUCH(Dokunma),FOTIC(Işık) ve AUDITORY(Ses) uyarımları beyin dalga aktivitesini etkiler.Dokunma ve deri iletkenliği konusunu Andulasyon terapisi kapsamında inceledik. İşitsel ve görsel uyarı AVE ise ses ve ışık simülasyonu ile EEG dalgalarının regüle edilmesidir.Açık döngü AVE simülasyonunda geri besleme veya kontrol yokken kapalı sistemlerde EEG tepkileri bu amaçla kullanılır. Fotik simülasyonla ilgili ilk klinik rapor Fransa’da Pierre Janet’in SalpêtrièreHastahanesi’nde ansiyete ve histeri krizleri geçiren bir kadının örgü örerken önünde oturduğu titrek gazışığı lambası nedeni ile krizlerde azalmaya diğer etmenlerin sırayla elenmesi sonucu fotik uyarımın sebep olduğunu saptaması ile litaretüre girdi.(Alanı geliştirenler arasında Walter,Kroger,Schneider,Huxley,Collura,Thomas ve D.Siever anılmalıdır.) Ses simülasyonu ile ilgili ilk çalışma ise W.H.Dowe tarafından yapılmış,G.Oster tarafından geliştirilmiştir. Bineural Beat Uyarım denen bu yöntemde,iki kulağa iki ayrı frekansta bir ton verildiğinde beyin bineural beat denen üçüncü bir ton algılıyor.Örneğin sağ kulağa 500 Hz sol kulağa 510 Hz ses tonu dinletilirse superior collucus’ta 10 Hz frekans oluşuyor.Bu 10 Hz frekans ise beyin dalgalarından alfa dalgasını tetikliyor,uyarıyor,sürüklüyor.Sonuçta beyinde hakim frekans 10 Hz frekans oluyor.Dolayısı ile AVE etkisi ile EEG aktivitelerinin değiştirilmesi,ayrışmış indüksiyon,limbik stabilizasyon,melatonin,beta endorfin,serotonin,nörepinefrin gibi nörotransmitterlerin üretiminde ve serebral kan akımında artış sözkonusu olmaktadır. AVE sistemindeki CES modülü ise non-invaziv cranial electric stimulation sağlamaktadır.Bu yöntem aslında 2000 yıldır bilinip kullanılmıştır.İlk olarak Roma’lı hekim Scribonius Largus bu amaçla torpido balıklarını kullanmıştır.Yine GALEN elektrikli kimi balıkları kullanmıştır.Bu alanda G.Aldini,A.Volta,Leduc,Rouxeau,Patterson da anılmadan geçmemelidir. CES yolu ile serotonin,GABA,endorfin,norepinefrin ve dopamin miktarının arttığı,kortizol oranın azaldığı,alfa dalgalarının arttığı gösterilmiştir. Beyin ve Dinleme Programı Dinleme Programı, özellikle klasik müzik,bineural beat müzik ve DAVID Delight kullanılarak yapılır. Dikkat sorunları, öğrenme problemleri, işitsel işleme güçlüğü, ses hassasiyetler, enerji düzeyi ve güven, konuşma ve motor kontrol, işitsel algı ve duyarlılık, müzikal ve vokal ifade, öz saygı, motivasyon, sosyal etkileşim, dil, okuma, imla ve el yazısı, fiziksel denge ve koordinasyonu, konuşulanları anlamama gibi sorunlarda kullanılır. Program Etkinliği Programda günlük 1 ila 2 onbeş dakikalık dinleme oturumları , haftada beş gün gerektirir. Ortalama Program uzunluğu yirmi haftadır. Dinleme yüksek kaliteli bir çift kulaklık aracılığıyla yapılır. Bu program ev, okul, klinik ve iş ortamlarında kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Bu, tek başına bir ses uyarımı olabileceği gibi Andulasyon yöntemi gibi başka yöntemin bir ilavesi olarak kullanılabilir. Yeşil Dalga Terapisi Yeşil Dalga Terapisi yeşil lazer ışığı, mikro akım enerji(CES) ve EMDR [Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden Modelleme] ve EFT [Duygusal Özgürleşme Tekniği ] ilkelerinin bazılarını birleştiren bir tekniktir. Bu kombine tedavi ile rahatsız edici ve travmatik duygu ve iç görüntülerin serbest hızlı bir negatif feedback yanıtı oluşturulur.Teknik daha sonraları özellikle görme özürlü bireylere yönelik olarak adapte edilmiştir.(Bu alanda ülkemizdeki en önemli çalışma ise A.Ü’de EMDR tekniğine yaratıcı biçimde görme özürlü danışanda dize vurma yolunu ekleyerek sonuç alan Şennur Tutarel Kışlak tarafından sunulmuştur) İşte tekniğin kısa bir açıklaması: Biyolojik hücrelerin UV ve görünür spektrum aralığında yer alan tayf frekansları "biyofoton emisyon" olarak bilinen bir hücresel bir ışık verir. Bu teori Rus embriyolog Alexander G. Gurwitsch tarafından 1922 yılında geliştirildi ve daha sonra 1974 yılında Fritz Albert Popp tarafından sistemik araştırmalarla teyit edilmiştir. Vücuttan kaynaklanan bu biyofoton ışık bütün vücudu saran tutarlı bir biyofoton alan oluşturur. Bu alan organizmada herhangi bir yere ışık hızı ile sinyallerinin iletimini etkinleştirmek veya düzenlemek veya kimi biyokimyasal süreçlerini inhibe etmekte kullanılabilinir.[Marco Bishof, Optometric Fototerapi Dergisi, Mart 2005] Roger Callahan ve onun Düşünce Alanı Terapisi yaklaşımı çalışmaları ile biyofoton teorisi birleştirilerek bu terapi geliştirilmiştir. Yukarda anılan tüm etkilerin sonucu ise HOMEOSTAZ yani bütüncül dengedir. Görüleceği üzere merkezimizde aşağıdaki terapiler sırası ile uygulanmaktadır; 1.Biyomekanik touch rezonans stimulasyonu(titreşim) 2.Medikal infraruj stimulasyonu(ısı) 3.Fotik stimulasyon(ışık) 4.Auditory stimulasyon(ses) 5.Cranial electric stimulasyon(düşük elektrik) 6.Ayak reflexsolojisi Tec.Tullio DeSantis,Dr Thomas E Fink,Dr Uwe Gerlach ,Dent.Dr D.Siever ve tarafımızdan geliştirilen bu biyofeedback uygulamalarını takiben neurofeedback uygulaması ile terapi sonlandırılmaktadır. Yazan:Dr.Hakan Duru.K,Psikolog Meltem KIRMIZI Kaynakça: REFERANSLAR; Ş.Tutarel Kışlak Alice Nixon Ç.Hocaoğlu N.E.Özgüler M.Hacıoğlu A.T.Aker Doğan Demirkan Özdemir Hakan Balıbey J.Bisson G.Ironson M.L.Van Ellen Roger Callahan Marco Bishof David Siever John Downing W.G. Walter Francine Shapiro E.Ören,R.Solomon Dr Childre Ö.KAVAKÇI EMDR TÜRKİYE Mesut Soydan,Ahmet Koyu SDU TIP FAK FIZYOLOJI A.B.D Uzm.Psikolog Okan Karka Prof.Dr Attila Dağdeviren,Şansal Odabaşı ve ark N.Dr Hakan KARABACAK,Psikolog Meltem KIRMIZI ÇOK HOŞ BİR ÇALIŞMA OLDUĞU İÇİN AŞAĞIDAKİ RESMİ DE SİZ DEĞERLİ OKURLARIMIZLA PAYLAŞIYORUZ.
Benzer belgeler
biyokimyasal(ilaç)tedavisine alternatif biyofiziksel terapi yöntemleri ıı
kullanma şansımız yoktur).İşte SEFT yöntemi standart EFT tekniğinin kokularla
ilişkilendirilmesi esasına dayanır.Bu konuda ilginç bir çalışmada çocukluğunda
yaşadığı bir travmayı baskılayan danışan...
Sağlıklı Yaşam
Mind Gym, ilk günlerde yerel jimnastik salonlarına yönelik olarak hizmet sunuyordu. Ancak bir süre
sonra esas karlı alanı keşfettiler. Modern şirketlerin esnek ve sıradışı fikirlere sahip personele...