Endometriozis Etiyopatogenezi
Transkript
Endometriozis Etiyopatogenezi
DERLEME Endometriozis Etiyopatogenezi Dr. Erkut ATTARa aKadın Hastalıkları ve Doğum AD, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, İstanbul Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Erkut ATTAR İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, İstanbul, TÜRKİYE [email protected], ÖZET Östrojen bağımlı bir hastalık olan endometrioziste steroid biosentezinin genetik ve moleküler özelliklerinin tanımlanması hastalığın etiyopatogenzinin anlaşılmasında yeni bir bakış açısı oluşturmuştur. Bu özelliklerin tanımlanması hastalığın tedavisi açısından da GnRH analoglarının tedavide kullanılışından bu yana geçen yaklaşık on yıldan sonra çeşitli yenilikler sunmuştur. Etiyopatogenez günümüdeki bilgiler ışığında tek bir kuramdan ziyade bir nedenler bütünü olarak ele alınmalı ve koruyucu dengenin (homeostaz) her olguda farklı bir neden veya nedenler tarafından bozulmasıyla endometriozis gelişebileceği düşüncesi ile hareket edilmelidir. Bu açıklamaya göre, herhangi bir olguda hormonal faktör veya çevresel faktör, diğerinde genetik veya immunolojik faktörler veya bunların etkileşimleri sonucunda ters akımla gelen endometrium hücrelerinin ektopik olarak üreme potansiyeli bulundurduğunu veya kazandığını söyleyebiliriz. Endometriozisin farklı tiplerinin farklı nedenlerden kaynaklanabileceği ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır. Endometriozis tanısının kolaylaşması, hastalığın farklı tiplerinin moleküler özelliklerinin belirlenmesi, tümör biyolojisi ve çevresel faktörlerle olan ilişkisinin netleşmesi ve özellikle genetik yatkınlıkla bu nedenler arasında bağlantılar kurulması etiyopatogenezin daha net anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu gelişmeler günümüzde olduğu gibi endometriozis tedavisinde ve özellikle profilaksisinde yeni tedavi seçeneklerinin oluşmasına neden olacaktır. Günümüzde endometriozis klinik anlamda hastaların tedavilerden göreceği yararın en üst düzeye ulaşabilmesi için artık pelvik ağrı kapsamında ele alınmalıdır. Anahtar Kelimeler: Endometriyoz; genetik; çevresel sorunlara maruziyet; östrojenler; aromataz; over tümörleri ABSTRACT Definition of genetical and molecular characteristics’ of steroid biosynthesis gave us a new perspective to understand the etiopathogenesis of endometriosis, that is an estrogen dependent inflammatory disorder. Explanations of these mechanisms also enable us to discover new treatment modalities since the use of GnRH analogues in the treatment of endometriosis for the last ten years. Under the influence of current research and findings, etiopathognesis of endometriosis can be explained as a combination of different causes rather then by a single theory. Possibly, the cells that arrived to the peritoneal cavity by retrograde menstruation previously have potential to implant and grow. According to this approach in etiopathogenesis, the disease can develop because of a certain cause in every other case and homeostasis of the body can be changed to the disease state. While explaining the etiopathogenesis of the disease, we should also keep in our mind that the disease has three different forms. Finding of noninvasive methods for the diagnosis of endometriosis, defining the molecular mechanisms of different forms of the disease and better understanding the relationship of endometriosis with the tumor biology and environmental factors, and especially finding the connection of genetic susceptibility with these causes will give us a better vision to understand the pathogenesis of disease. As a result, we will also have new treatment methods to cure and perhaps to prevent the disease. Currently, a multidisciplinary clinical approach is necessary for the for the sake of the patients with endometriosis. Key Words: Endometriosis; genetics; environmental exposure; estrogens; aromatase; ovarian neoplasms Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):1-6 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 1 Erkut ATTAR ndometriozis üreme dönemindeki kadınların yaklaşık % 7-10’unda görülen bir hastalıktır.1-4 Hastalık ilk defa 1921 yılında Sampson tarafından tarif edilmiştir. Hastalığın tarifiyle birlikte Sampson, hastalığın etiyopatogenzinde adet kanının ters akımı (retrograd mesntruasyon) kuramını öne sürmüştür. Bu kuramı destekleyen bir bulgu olarak adet kanının akışını engelleyen durumlarda endometriozis görülme sıklığı artmaktadır. Adet kanının ters akımı, adet gören kadınların yaklaşık %70’inde görülmektedir ancak hastalığın neden sadece bu kadınların göreli olarak küçük bir kısmında görüldüğü konusunda bir açıklama yapılamamıştır. Adet kanının ters akım kuramı günümüzde peritona sınırlı endometriozisin ve endometriomaların etiyopatogenzin açıklanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Hastalığın etiyopatogenezi konusunda Sampson’un kuramı dışında “insitu gelişme”, “lenfatik dağılım” ve “indüksiyon kuramı” gibi başka kuramlar da öne sürülmüştür. Bu kuramların hiçbiri hastalığın nedenini açıklayabilmek için yeterli olamamıştır. Günümüze kadar yapılan araştırmalar da hastalığın etiyopatogenezi konusunda henüz yeterli bir veri elde edebilmemizi sağlayamamıştır. Hastalığın üç farklı biçimi olarak karşımıza çıkan endometriomaların, peritoneal ve yüzeysel endometriozisin ayrı klinik ve moleküler özellikler gösterdiği dikkate alındığında bu farklı biçimlerin farklı nedenlerden kaynaklandığı düşünülebilir. Ortak bir özellik olarak, endometriozis östrojen bağımlı bir hastalıktır ve ektopik olarak yerleşen endometriotik hücreler östrojen hormonuna yanıt verirler. Düzenli adet kanamaları ile birlikte bu hücrelerde döngüsel değişiklikler olmaktadır. Sonuç olarak, bugüne kadar yapılan yoğun araştırmalar ve son zamanlardaki bilgi birikimi hastalığın etiyopatogenezinin tek bir kuramdan ziyade bir nedenler bütünü olarak ele alınması gerektiği konusunda bizi yönlendirmektedir. Bu güncel bilgilerin ışığında hastalığın nedenlerini genel olarak şu şekilde sıralayabiliriz: a. Hormonal Faktörler, b. Genetik Faktörler, c. Çevresel Faktörler, d. Bağışıklık sistemine ait sorunlar, e. Kanser Biyolojisi. Etiyopatogenez bu nedenlerin bir bütünü olarak belki de her olguda farklı biçimde değerlendirilebilir. Bu nedenler değişik zamanlarda değişik oranlarda hastalığın gelişmesine katkıda bulunabilirler. Hastalığın gelişmesi bir anlamda organizmadaki homeostazın bozulması anlamına gelmektedir. ENDOMETRİOTİK DOKULARDA AROMATAZ AKTİVİTESİ VE ÖSTROJEN SENTEZİ Hormonal nedenler, bağışıklık sistemi veya kanser biyolojisi gibi değişik pencerelerden hastalığın etiyopatoge- 2 ENDOMETRİOZİS ETİYOPATOGENEZİ nezine bakıldığında, endometriozis olgularında endometrial veya endometirotik dokuda moleküler düzensizlikler meydana gelmektedir. Hormonal nedenlerle ilgili olarak, steroid üretiminden sorumlu genleri düzenleyen transkripsiyon faktörlerinin ifadesindeki ve/veya DNA’ya bağlanma aktivitesindeki değişiklikler etiyopatogenez ve tedavi açısından en çarpıcı olanlarıdır. Biyolojik olarak aktif östrojen yumurtalıklarda parakrin yolla etkileşen iki hücrenin ortak çalışması ile kolesterolden üretilmektedir. Steroid sentezinde StAR ve aromataz enzimleri çok önemli bir yer tutmaktadır (Şekil 1). Sentezin hızını belirleyen iki aşamadan ilki steroidogenic acute response protein (StAR) tarafından kolesterolün mitokondri içerisine alınmasıdır. İkinci aşama ise androstendionun aromatize edilerek östrona dönüştürülmesidir. Endometriotik dokularda bulunan bu enzimler yerel olarak kendiliğinden östrojen sentezlenmesini sağlar.5,6 Steroid biosentezindeki bu özellikler ve etiyopatogenezde hormonal faktörlerin rolünün daha da aydınlatılması aromataz inhibitörlerinin endometriozis tedavisinde kullanımı gündeme getirmiştir.7 ŞEKİL 1: Steroidogenez sentezinde iki önemli basamak: İlk basamak steroidogenic acute response protein (StAR); kolesterolün mitokondri içerisine girişini sağlar. P450Arom (Aromataz); Steroid sentezinde son basamak androjenlerin östrojene dönüşümünü sağlar. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS ETİYOPATOGENEZİ Erkut ATTAR narak kendi östrojenini yapabilme yeteneğine sahiptir (Şekil 4). Bu bulgular endometriozis etiyopatogenezi ve tedavisi konusunda yeni bir bakış açısı oluşturmuştur.23 TÜMÖR BİYOLOJİSİ ÇEVRESEL VE GENETİK FAKTÖRLER ŞEKİL 2: Normal endometrium, endometriozisli hastaya ait endometrium ve endometriotik doku moleküler özellikleri: Farklı dokularda Transkripsiyon Faktörleri (COUP-TF, SF-1, WT1), COX2 StAR ve Aromataz varlığı, E2 ve PG2 sentezi. Endometriozis hastalarının endometirumunda ve endometriotik odaklarda stromal hücrelerde StAR ve aromataz aktivitesi, protein ve mRNA seviyelerinde artışlar görülmektedir.6,8-11 Normal endometriumda ise StAR ve aromataz enzimlerine rastlanmaz (Şekil 2). Adet kanının ters akımı ile periton boşuğuna ulaşarak implante olan endometriotik hücrelerde aromataz sentezi 400 kat artabilmektedir.9,10 Benzer şekilde (Prostoglandin E2) PGE2 sentezinde önemli rol oynayan Cyclooxygenase-2 enzim (COX-2) üretimi endometriozisli hastalarda hem ötopik hem de ektopik dokularda artış göstermektedir.12,13 PGE2 endometrioziste östrojen biyosentezinde steroid sentezinden sorumlu genleri uyarmak yoluyla çok önemli bir rol oynamaktadır.6,10,11,14,15 Bu genler arasında özellikle StAR ve aromatazın en güçlü uyaranıdır. COX-2 araşidonik asidin (AA) Prostoglandin G2 (PGG2)’ye dönüşmesinden sorumludur; PGG2 daha sonra PGE2 ye dönüşmektedir (Şekil 3). IL-1β ve PGE2 pozitif geri bildirim etkisiyle endometriotik ve endometrial stroma hücrelerinde COX-2 üretimini uyarmaktadır [1618]. VEGF ve E2 ise uterus endotel hücrelerinde COX-2 sentezini düşürür.12,19,20 Endometriotik hücrelerde PGE2 bağımlı StAR ve aromataz gen ifadesi PGE2 reseptör alt grubundan sadece EP2 reseptörü üzerinden olmaktadır.21 EP2 reseptörünün uyarılması hücre içinde cAMP nin hıza yükselmesine neden olur.10,22 Dolayısıyla bu hücrelerde cAMP analogları da StAR ve aromataz aktivitesinin, protein ve mRNA sentezinin hızla artışına neden olmaktadır.10 Normal endometriumda ise EP2 reseptör varlığına rağmen bu olaylar gözlenmez. Ötopik endometriumda PGE2 bağımlı steroid sentezi cAMP altındaki inhibitör mekanizmalar tarafından susturulur. Sonuç olarak, uterus boşluğu dışındaki her endometriotik hücre aberan olarak bulundurduğu enzimleri kullaTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Malign bir hastalık olmamasına rağmen endometriozis malign hastalıkların bazı özelliklerine sahiptir.24,25 Endometriozis ile kanser arasındaki ilişki sadece klinik olmakla kalmayıp bu alandaki araştırmalar endometriozis etiyopatogenezine de ışık tutmaktadır. Endometriozisli hastalarda peviste malign tümör riski artmaktadır.26,27 Endometrioid, berrak hücreli kanserler ve over kanserine endometriozisli hastalarda daha sık rastlanmaktadır.28,29 Angiogenezis özelliği de endometriozis ile kanser arasındaki ilişkiye örnek oluşturmaktadır.30 Matriks me- ŞEKİL 3: COX-2 endometrik hücrelerde araşidonik asidin (AA) Prostoglandin G2 (PGG2)’ye dönüşmesinden sorumludur. ŞEKİL 4: Endometriotik hücrelerde asteroid sentezi, bölünme ve inflamasyon: Endometriotik hücreler kendi östrojenini salgılama özelliğine sahiptir. 3 Erkut ATTAR taloproteinazları (MMP) olarak adlandırılan bir grup protein de tümör baskılayıcı genler ve protoonkojenler tarafından düzenlenmekte olup endometriotik dokunun implantasyonunda önemli rol oynamaktadır.31 Çeşitli kanser tiplerinde görülen genetik değişikliklere endometriozisli hastalarda da rastlanmaktadır.32-34 Endometriozisin genetik temelleri konusunda giderek artan bir bilgi birikimine sahip olmaktayız. Diğer taraftan, genetik duyarlılığın endometriozise yol açtığı konusunda elimizde klinik ve deneysel veriler bulunmaktadır. Klinik veriler, olgu sunumları, birinci derecede akrabalık ve ikiz çalışmalarına ait sonuçlardır. Ailesel yatkınlık ile ilgili yapılan çalışmalar endometriozisin genetik ile ilişkisi konusunda bir temel oluşturmuştur.35,36 Monozigotik ikizlerde de endometriozis açısından birliktelik göze çarpmaktadır.37 Yaş ve ağrı başlangıcı açısından kız kardeşler arasında belirgin bir benzerlik göze çarpmaktadır.38 Endometriozisle ilgili çeşitli genlerin polimorfik özellikleri ve yatkınlık arasındaki ilişkiyi açıklayabilmek amacıyla çalışmalar yapılmıştır.39-41 Her şeye rağmen, günümüze kadar yapılan bu çalışmalar endometriozis tanısında cerrahi girişimin zorunlu olması açısından gerçek populasyonu yansıtamayan çalışmalardır. Çevresel faktörler bağışıklık sisteminde, hormonal sistemde yarattığı değişikliklerle veya epigenetik faktörler üzerinden hastalığın gelişmesi için bir zemin hazırlayabilmektedir. Çevresel faktörler arasında günümüzde hastalıkla ilişkisi en çok bilinen toksin 2,3,7,8-tetrabenzo-p-dioxin (Dioxin) olmuştur.42,43 Dioksin steroid sentezi üzerinde güçlü bir etki göstermekle beraber, bağışıklık sistemine ait moleküler değişikliklere de yol açabilmektedir. Dioxin steroid sentezine ait önemli transkripsiyon faktörlerini de uyarmaktadır. Diğer taraftan, Dioxin veya benzeri çevresel uyaranlardan arınılmasından sorumlu genlerde varolan sorunlar veya oluşabilecek mutasyonlar hastalığa bir yatkınlık sağlayabilir.44 AROMATAZ GEN AKTİVİTESİ İnsanda aromataz gen transkripsiyonu değişik dokularda en az on farklı promotor tarafından sağlanmaktadır.45-47 Endometriotik dokularda ve yumurtalıklarda aromataz mRNA gen ifadesinden PGE2/cAMP bağımlı proksimal promotor II sorumludur9,10,14 (Şekil 5). Endometriotik dokularda veya endometriozisli hastaların ötopik endometriumlarında bu promotora ait transkripsiyon faktörlerinde de düzensizlikler görülebilmektedir. Buna ilk verilebilecek örnek, temel transkripsiyon uyaranla- 4 ENDOMETRİOZİS ETİYOPATOGENEZİ ŞEKİL 5: CYP-19 geni ve farklı dokularda aromataz gen ifadesi. rından steroidogenik faktör-1 (SF-1)’ın endometriotik dokularda beklenmedik şekilde varlığıdır.48 Endometriotik dokularda p300/CBP (CREB-binding protein) aktivatörü olarak çalışmaktadır. Normal ötopik endometriumda ise PGE2 veya cAMP bağlantılı promotor II aktivitesini inhibe eden chicken ovalbumin upstream transcription factor (COUP-TF), Dosage-sensitive sex reversal, adrenal hypoplasia critical region, on chromosome X, gene 1 (DAX-1) ve Wilms’ Tumor-1 (WT-1) gibi çeşitli transkripsiyonel inhibitörler bulunmaktadır.49 COUP-TF hem normal endometriumda hem de endometriotik dokularda da bulunmasına rağmen SF-1 sadece endometriotik dokularda bulunmaktadır. Transkripsiyonel sistemin bir parçası olarak COUP-TF normal endometriumda SF-1 etkisini oratadan kaldırmaya çalışmaktadır. Endometriotik dokularda ise SF-1 bu konuda üstünlük sağlamakta ve COUP-TF’in etkisinden kurtulmaktadır.14 Normal endometriumda aromataz inhibisyonu için başka etkin mekanizmlar da bulunur. C/EPBα ve C/EBPβ dengesi bu mekanizmlardan bir tanesidir.50 Aromataz ve StAR genlerine ait promotorları düzenleyen elemanlar birbirlerine benzerlik göstermektedir SF-1, C/EBPs and CREB her iki gende de PGE2 bağımlı düzenleyicilerdir.50-55 Bu promotorlar inhibitör transkrisiyon faktörlerinin (COUP-TF, WT-1) etkisiyle sessiz kalır. Endometriotik dokularda salgılanan PGE2 ise StAR, side chain cleavage (P450scc), 3β-hydroksisteroid dehydrogenaz (HSD) type II, 17-hydroksilaz/1720-lyase (P450c17) ve aromataz (P450arom) genlerini uyarmaktadır. Tersine, normal endometriumda son basamakta östronu östradiole dönüştüren 17β-HSD-1 olmasına rağmen StAR ve aromataz olmadığı için östradiol sentezi gerçekleşmez. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS ETİYOPATOGENEZİ Erkut ATTAR KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. Houston DE, Noller KL, Melton LJ 3rd, Selwyn BJ.The epidemiology of pelvic endometriosis. Clin Obstet Gynecol 1988;31(4):787-800. Cramer DW, Missmer SA. The epidemiology of endometriosis. Ann N Y Acad Sci 2002; 955:11-22. Sensky TE, Liu DT. Endometriosis: associations with menorrhagia, infertility and oral contraceptives. Int J Gynaecol Obstet 1980;17(6): 573-6. Eskenazi B, Warner ML. Epidemiology of endometriosis. Obstet Gynecol Clin North Am 1997;24(2):235-58. Bulun SE, Yang S, Fang Z, Gurates B, Tamura M, Zhou J, et al. Role of aromatase in endometrial disease. J Steroid Biochem Mol Biol 2001;79(1-5):19-25. Tsai SJ, Wu MH, Lin CC, Sun HS, Chen HM. Regulation of steroidogenic acute regulatory protein expression and progesterone production in endometriotic stromal cells. J Clin Endocrinol Metab 2001;86(12):5765-73. Attar E, Bulun SE. Aromatase inhibitors: the next generation of therapeutics for endometriosis? Fertil Steril 2006;85(5):1307-18. Gurates B, Sebastian S, Yang S, Zhou J, Tamura M, Fang Z, et al. WT1 and DAX-1 inhibit aromatase P450 expression in human endometrial and endometriotic stromal cells. J Clin Endocrinol Metab 2002;87:4369-77. Noble LS, Simpson ER, Johns A, Bulun SE. Aromatase expression in endometriosis. J Clin Endocrinol Metab 1996;81(1):174-9. 10. Noble LS, Takayama K, Zeitoun KM, Putman JM, Johns DA, Hinshelwood MM, et al. Prostaglandin E2 stimulates aromatase expression in endometriosis-derived stromal cells. J Clin Endocrinol Metab 1997;82:600-6. 11. Sun HS, Hsiao KY, Hsu CC, Wu MH, Tsai SJ. Transactivation of steroidogenic acute regulatory protein in human endometriotic stromalcells is mediated by the prostaglandin EP2 receptor. Endocrinology, 2003. 144: p. 39343942. 12. Wu, M., et al., Distinct Regulation of Cyclooxygenase-2 by Interleukin-1{beta} in Normal and Endometriotic Stromal Cells. J Clin Endocrinol Metab, 2004;144(9):3934-42. 13. Ota H, Igarashi S, Sasaki M, Tanaka T. Distribution of cyclooxygenase-2 in eutopic and ectopic endometrium in endometriosis and adenomyosis. Hum Reprod 2001;16(3):5616. 14. Zeitoun K, Takayama K, Michael MD, Bulun SE. Stimulation of aromatase P450 promoter (II) activity in endometriosis and its inhibition in endometrium are regulated by competitive binding of steroidogenic factor-1 and chicken ovalbumin upstream promoter transcription factor to the same cis-acting element. Mol Endocrinol 1999;13(2):239-53. 15. Attar E, Tokunaga H, Imir G, Yilmaz MB, Redwine D, Putman M, et al. Prostaglandin E2 via steroidogenic factor-1 coordinately regulates transcription of steroidogenic genes necessary for estrogen synthesis in endometriosis. J Clin Endocrinol Metab 2009;94(2):623-31. 16. Tamura M, Sebastian S, Gurates B, Yang S, Fang Z, Bulun SE. Vascular endothelial growth factor upregulates cyclooxygenase-2 expression in human endothelial cells. J Clin Endocrinol Metab 2002;87(7):3504-7. 17. TTamura M, Sebastian S, Yang S, Gurates B, Fang Z, Bulun SE. Interleukin-1beta elevates cyclooxygenase-2 protein level and enzyme activity via increasing its mRNA stability in human endometrial stromal cells: an effect mediated by extracellularly regulated kinase 1 and 2. J Clin Encrinol Metab 2002;87(7):3263-73. 18. Tamura M, Sebastian S, Yang S, Gurates B, Ferrer K, Sasano H, et al. Up-regulation of cyclooxygenase-2 expression and prostaglandin synthesis in endometrial stromal cells by malignant endometrial epithelial cells: a paracrine mechanism mediated by PGE2 and nuclear factor-KB. J Biol Chem 2002;277(29) :26208-16. 19. Tamura M, Deb S, Sebastian S, Okamura K, Bulun SE. Estrogen up-regulates cyclooxygenase-2 via estrogen receptor in human uterine microvascular endothelial cells. Fertil Steril 2004;81:1351-6. 20. Tamura M, Sebastian S, Yang S, Gurates B, Fang Z, Okamura K,et al. Induction of cyclooxygenase-2 in human endometrial stromal cells by malignant endometrial epithelial cells: evidence for the involvement of extracellularly regulated kinases and CCAAT/enhancer binding proteins. J Mol Endocrinol 2003;31:95104. 21. Zeitoun KM, Bulun SE. Aromatase: a key molecule in the pathophysiology of endometriosis and a therapeutic target. Fertil Steril 1999;72: 961-9. 22. Zhao Y, Agarwal VR, Mendelson CR, Simpson ER. Estrogen biosynthesis proximal to a breast tumor is stimulated by PGE2 via cyclic AMP, leading to activation of promoter II of the CYP19 (aromatase) gene. Endocrinology 1996;137(12):5739-42. 23. Bulun SE. Endometriosis. N Engl J Med 2009;360(3):268-79. 24. Starzinski-Powitz A, Gaetje R, Zeitvogel A, Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Kotzian S, Handrow-Metzmacher H, Herrmann G, et al. Tracing cellular and molecular mechanisms involved in endometriosis. Hum Reprod Update 1998;4(5):724-9. 25. Banz C, Ungethuem U, Kuban RJ, Diedrich K, Lengyel E, Hornung D. The molecular signature of endometriosis-associated endometrioid ovarian cancer differs significantly from endometriosis-independent endometrioid ovarian cancer. Fertil Steril 2010;94(4):1212-7. 26. Blumenfeld Z. Hormonal suppressive therapy for endometriosis may not improve patient health. Fertil Steril 2004;81(3):487-92. 27. Van Gorp T, Amant F, Neven P, Vergote I, Moerman P. Endometriosis and the development of malignant tumours of the pelvis. A review of literature. Best Pract Res Clin Obstet Gynaecol 2004;18(2):349-71. 28. Vercellini P, Parazzini F, Bolis G, Carinelli S, Dindelli M, Vendola N, et al. Endometriosis and ovarian cancer. Am J Obstet Gynecol 1993;169(1):181-2. 29. Melin A, Lundholm C, Malki N, Swahn ML, Sparen P, Bergqvist A. Endometriosis as a prognostic factor for cancer survival. Int J Cancer 2010 Oct 14. 30. Healy DL, Rogers PA, Hii L, Wingfield M. Angiogenesis: a new theory for endometriosis. Hum Reprod Update 1998;4(5):736-40. 31. Kokorine I, Nisolle M, Donnez J, Eeckhout Y, Courtoy PJ, Marbaix E. Expression of interstitial collagenase (matrix metalloproteinase-1) is related to the activity of human endometriotic lesions. Fertil Steril 1997;68(2):246-51. 32. Hornstein MD, Thomas PP, Sober AJ, Wyshak G, Albright NL, Frisch RE. Association between endometriosis, dysplastic naevi and history of melanoma in women of reproductive age. Hum Reprod 1997;12(1):143-5. 33. Wyshak G, Frisch RE. Red hair color, melanoma, and endometriosis: suggestive associations. Int J Dermatol 2000;39(10):798. 34. Vlahos NF, Kalampokas T, Fotiou S. Endometriosis and ovarian cancer: a review. Gynecol Endocrinol 2010;26(3):213-9. 35. Kennedy S, Mardon H, Barlow D. Familial endometriosis. J Assist Reprod Genet 1995;12(1):32-4. 36. Kennedy S, Hadfield R, Mardon H, Barlow D. Age of onset of pain symptoms in non-twin sisters concordant for endometriosis. Hum Reprod 1996;11(2):403-5. 37. Moen MH. Endometriosis in monozygotic twins. Acta Obstet Gynecol Scand 1994;73(1): 59-62. 5 Erkut ATTAR 38. Hadfield RM, Mardon HJ, Barlow DH, Kennedy SH. Endometriosis in monozygotic twins. Fertil Steril 1997;68(5):941-2. 39. Attar R, Agachan B, Kucukhuseyin O, Toptas B, Attar E, Isbir T. Association of interleukin 1beta gene (+3953) polymorphism and severity of endometriosis in Turkish women. Mol Biol Rep 2010;37(1):369-74. 40. Attar R, Agachan B, Kuran SB, Toptas B, Eraltan IY, Attar E, et al. Genetic variants of vascular endothelial growth factor and risk for the development of endometriosis. In Vivo 2010;24(3):297-301. 41. Attar R, Cacina C, Sozen S, Attar E, Agachan B. DNA repair genes in endometriosis. Genet Mol Res 2010;9(2):629-36. 42. Simsa P, Mihalyi A, Schoeters G, Koppen G, Kyama CM, Den Hond EM, et al. Increased exposure to dioxin-like compounds is associated with endometriosis in a case-control study in women. Reprod Biomed Online 2010;20(5):681-8. 43. Bruner-Tran KL, Osteen KG. Dioxin-like PCBs and endometriosis. Syst Biol Reprod Med 2010;56(2):132-46. 44. Hadfield RM, Manek S, Weeks DE, Mardon HJ, Barlow DH, Kennedy SH; OXEGENE Collaborative Group. Linkage and association studies of the relationship between endometriosis 6 ENDOMETRİOZİS ETİYOPATOGENEZİ and genes encoding the detoxification enzymes GSTM1, GSTT1 and CYP1A1. Mol Hum Reprod 2001;7(11):1073-8. 45. Sebastian S, Bulun SE. A highly complex organization of the regulatry region of the human CYP19 (aromatase) gene revealed by the human genome project. J Clin Endocrinol Metab 2001;86:4600-2. 46. Sebastian S, Takayama K, Shozu M, Bulun SE. Cloning and characterization of a novel endothelial promoter of the human CYP19 (aromatase P450) gene that is up-regulated in breast cancer tissue. Mol Endocrinol 2002;16: 2243-54. 47. Attar E, Bulun SE. Aromatase and other steroidogenic genes in endometriosis: translational aspects. Hum Reprod Update 2006;12(1):4956. 48. Bulun SE, Utsunomiya H, Lin Z, Yin P, Cheng YH, Pavone ME, et al. Steroidogenic factor-1 and endometriosis. Mol Cell Endocrinol 2009; 300(1-2):104-8. 49. Gurates B, Amsterdam A, Tamura M, Yang S, Zhou J, Fang Z, et al. WT1 and DAX-1 regulate SF-1-mediated human P450arom gene expression in gonadal cells. Mol Cell Endocrinol 2003;208:61-75. 50. Yang S, Fang Z, Takashi S, Hironobu S, Jianfeng Z, Gurates B, et al. Regulationof aromatase P450 expression in endometriotic and endometrial stromal cells by CCAT/enhancer binding proteins: decreased C/EBPbeta in endometriosis is associated with overexpression of aromatase. J. Clin Endocrinol Metab 2002;87:2336-45. 51. Manna PR, Dyson MT, Eubank DW, Clark BJ, Lalli E, Sassone-Corsi P, et al. Regulation of steroidogenesis and the steroidogenic acute regulatory protein by a member of the cAMP response-element binding protein family. Mol Endocrinol 2002;16:184-99. 52. Manna PR, Eubank DW, Lalli E, SassoneCorsi P, Stocco DM. Transcriptional regulation of the mouse steroidogenic acute regulatory protein gene by the cAMP response-element binding protein and steroidogenic factor 1. J Mol Endocrinol 2003;30:381-97. 53. Christenson L, Strauss JI. Steroidogenic Acute REgulatory Protein- An Update on its Regulation and Mechanism of Action. Arch Med Res 2001;32:576-86. 54. Bulun SE, Fang Z, Imir G, Gurates B, Tamura M, Yilmaz B, et al. Aromatase and endometriosis. Semin Reprod Med 2004;22(1): 45-50. 55. Ailawadi RK, Jobanputra S, Kataria M, Gurates B, Bulun SE. Treatment of endometriosis and chronic pelvic pain with letrozole and norethindrone acetate: a pilot study. Fertil Steril 2004;81(2):290-6. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) DERLEME Epidemiyoloji Dr. Gürkan UNCUa a Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Bursa Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Gürkan UNCU Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Bursa, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Endometriozis günümüzde hâlâ nedeni anlaşılamamış önemli bir sorundur. Sadece yol açtığı sorunlar tedavi edilebilmektedir. Semptomları diğer hastalıklarınkilerle karıştığından geç tanı konulabilmektedir. Üstelik kesin tanı için minimal de olsa cerrahi gerekmektedir. Henüz tam standart hale getirilememiş skorlama sistemi de yararlı olmamaktadır. Bu nedenle gerçek sıklığı bilinmemektedir. Anahtar Kelimeler: Endometriozis, laparoskopi, laporotomi, tanı, sıklık ABSTRACT Endometriosis is a big problem that its cause couldn’t learned yet. Nowadays its only symptoms may cured. It is late diagnosed because its symptoms are confused with other diseases. In addition to, surgery (however minimal) is obligate for decision diagnosis. Scoring system is present but not effective because it didn’t standardized yet. So, its truly incidence isn’t considered. Key Words: Endometriosis, laparoscopy, laparotomoy, diagnosis, incidence Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):7-13 Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri ünümüzde endometriozis, nedeni bilinmeyen, sadece doğurduğu sorunları tedavi edebileceğimiz bir hastalık olarak karşılaştığımız ve bilinmezliğini devam ettiren çok önemli bir sorundur. Endometrial gland ve stromasının uterus dışında olması olarak tanımlanan bu hastalığın nedeni halen açıklığa kavuşturulamamıştır. Hipotezler çok uzun yıllardan itibaren vardır ve halen hipotez olarak devam etmektedir. Nedeni bilinmeyen, bulunamayan bir hastalık olduğu için risk gruplarının bilinmesi çok önemlidir. Günümüzde endometriozis hastalığının tanısının konulması için geçen süre, sorunların ortaya çıkışından itibaren ortalama 56 senedir. Bu sürenin böylesine uzun olmasının en önemli nedeni semptomların endometriozise özgü olmayıp, aynı semptomların başka sorunlarda da sıklıkla olması ve bu nedenle endometriozisin akla geç gelmesidir. Bir başka önemli neden de endometriozis tanısının konulmasındaki karışıklık ve zorluktur. Endometriozis tanısının konulmasında en güvenilir yöntem, alınan odaklarda patolojik inceleme ile endometrial gland ve stromanın saptanmasıdır ve bu her zaman kolay olmamaktadır. Tanı konulması için mutlaka laparoskopi veya laparotomi gerekmektedir. Laparoskopi hernekadar minimal invaziv bir cerrahi olsa da, cerrahidir. Diğer bir Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 7 Gürkan UNCU konuda laparoskopide yada başka nedenlerle yapılan laparotomide karşılaşılan endometriozisin nasıl tanımlandığı ve hangi kriterlerle bu tanının konulduğudur. Hernekadar günümüzde standardize edilmeye çalışılan modifiye bir skorlama sistemi varsada bu skorlama sisteminin aynı vakada kişiler arasında ciddi farklılıklar yarattığı bilinmektedir, kullanılabilirliği tam olarak kanıtlanmamıştır. Bütün bu sorunlar endometriozisin gerçek sıklığını öğrenmemizi de engellemektedir. PREVALANS VE İNSİDANS Endometriozis prevalans tahminleri tanı konması için kullanılan yönteme bağlıdır. Tüp ligasyonu yapılan kadınlarda saptanan endometriozis oranları 2 çalışmada %2 ve %18 olarak bildirilmiştir.1,2 İnfertilite nedeniyle başvuran hastalar arasında endometriozis sıklığı %5 ve %50 arasındadır.3,4 Pelvik ağrı nedeniyle hastaneye başvuran hastalar arasında endometriozis sıklığı %5 ile %20 arasındadır.5-7 Endometriozis riskinin özellikle yüksek olduğu bir grup şiddetli dismenore ile başvuran adolesan hasta grubudur ve bu grupta sıklık %50 civarındadır.8,9 Bu hasta grubunun detaylı değerlendirilmesi, hastalığın erken tanı alması ve belki progresyonunun önlenmesi açısından önemlidir. Houston ve ark.nın, 15-49 yaş grubunda, 1970-1979 yılları arasında yaptıkları incelemede: 15-19 yaş grubunda endometriozis insidansı 17/100.000 kadın yıl iken, 40-44 yaş grubunda bu oran 285/100.000 kadın yılına ulaşmakta ve 45-49 yaş grubunda 184/100.000 kadın yılına gerilemektedir.10 Endometriozis tanısı sıklıkla doğurganlık döneminin başlangıcını takiben başlayan ve erken postmenopoz döneme kadar geçen süre içinde konmaktadır. Bu bulgular endometriozisin hormona bağımlılığını demografik olarakta göstermektedir.4-7,10 1. Yaş RİSK FAKTÖRLERİ 2. Sosyoekonomik durum 3. Irk 4. Menstruasyon özellikleri 5. Gebelik hikayesi 6. Oral kontraseptif kullanımı 7. Aile hikayesi 8. İntrauterin etkenlere maruz kalma 9. Sigara 8 EPİDEMİYOLOJİ 10. Çevresel faktörler, yiyecek ve içecek alışkanlıkları, yaşam şekli 11. Vücut ağırlığı 12. İmmün sistem hastalıkları komorbiditesi 13. Muhtelif 1. YAŞ Menarj öncesi endometriozis çok nadir görülür, literatürde olgu sunumları şeklinde yayınlar olmakla birlikte bilinmesi gereken, endometriozis hastalığının üreme çağının hastalığı olduğudur. Postmenopozal dönemde de çok az görülür . 3684 endometriozis vakasının değerlendirildiği bir çalışmada infertilite sorunu ile laparoskopi yapılan 660 hastada ortalama yaş 31, kronik pelvik ağrı sorunu nedeniyle araştırılan 409 hastada grupta ortalama yaş 32, myom nedeniyle değerlendirilen 1880 hastada ortalama yaş 42 ve 735 over kisti vakasında da ortalama yaş 34 olarak bildirilmiştir.11 2. SOSYOEKONOMİK DURUM Literatürde endometriozisin sosyoekonomik düzeyin yüksek olduğu hastalarda görüldüğüne dair veriler olmakla birlikte bu durum çok tartışmalıdır.12 Sosyoekonomik düzeyde endometriozis hastalığının sık görülmesinin 2 nedeni vardır. Birincisi, endometriozis hastalığının yakınmaları bu kesim tarafından öncelikli olarak değerlendirilmekte ve hekime başvurulmaktadır. Endometriozis hastalığının semptomları hayat kalitesini şiddetle bozan sorunlardır, bu semptomların varlığında birçok kadın hekime başvuramamaktadır. İkinci neden ise endometriozis tanısı konulması için yapılması gereken laparoskopinin bir cerrahi olması ve maliyetinin yüksekliğidir. Bu nedenlerden dolayı endometriozis sosyoekonomik düzeyi yüksek olanlarda fazla gibi görünmekle birlikte bu veriler doğruyu yansıtmıyor olabilir.13 3. IRK Sosyoekonomik özellikteki tartışma burada da devam etmektedir. Beyazlarda endometriozis daha fazla saptanmaktadır ama bunun gerçeği ne kadar yansıttığı tartışmalıdır. Asyalılarda daha sık görüldüğünü bildiren yayınlar vardır (OR 8.6, 95% CI 1.4-20.1).13,14 4. MENSTRUASYON ÖZELLİKLERİ Menstrüel kanama hacmi ile endometriozis arasında yakın ilişki vardır. Darrow tarafından yapılan bir vaka kontrollü bir çalışmada 19-45 yaş arasındaki endometriozis hastalarının özellikleri araştırılmış ve kanama süresi 6 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) EPİDEMİYOLOJİ günden fazla (OR = 2.5, 95% CI = 1.1-5.9), kanaması şiddetli olanlarda (OR = 2.5, 95% CI = 1.1-6.3), kramp tarzında karın ağrısı olanlarda (OR = 2.5, 95% CI = 1.2-6.0), şikayetleri gittikçe artanlarda (OR = 6.6, 95% CI = 2.616.5), ve tampon kullananlarda (OR = 3.6, 95% CI = 1.04-13.5) endometriozis riskinin artmış olduğu bildirilmiştir.14 Endometriozis ile ilişkili diğer siklus özellikleri arasında menarş yaşı ve siklüs uzunluğu vardır. Periton boşluğuna geçen artmış endometriyal hacim ile bağıntılı olan erken menarş (<11 yaş), kısa siklus uzunluğu (<27 gün), uzamış menstrüel kanama, düşük parite gibi faktörler endometriozis ile pozitif bir korelasyon gösterir. Erken menarş ve kısa siklüs uzunluğu özellikle çok kuvvetli bağıntı gösteren risk faktörleridir. Dismenore önemli bir risk faktörü olmakla birlikte çoğunlukla bir semptom olarak kabul edilir.15 286 infertil endometriyozisli olgusunun 3794 canlı doğum yapmış vaka ile yapılan karşılaştırmalı çalışmada, endometriozis olgularında menstrüel siklüs uzunlukları anlamlı ölçüde daha kısa bulunmuştur (<27gün >38gün); (OR=2,1; %95CI:1,5-2,9). Cramer ve ark., kadınlar arasında adet sırasında tampon kullananlarda endometriyozis ihtimalinin daha düşük olduğunu, aynı çalışma, endometriyozisli hastaların daha az sıklıkta koitus yaptıklarını önerirken bu olgular, muhtemelen şiddetli disparonia nedeniyle koitustan kaçınmaktadırlar.16 Son zamanlarda özellikle erken yaşlarda başlayan dismenorenin uterus kramplarından oluştuğu ve bu krampların retrograd menstruasyonu tetikleyerek endometriozise neden olduğu ve bu anlamda erken yaşlarda başlayan dismenorenin de risk faktörü olarak kabul edilmesi gerektiği öne sürülmüştür.17 5. GEBELİK HİKAYESİ Klinik ve epidemiyolojik veriler gebelik sayısı ile endometriozis sıklığı arasında ters korelasyon olduğunu göstermektedir.18 Nulligravidlerde multiparlara göre anlamlı olarak fazla görülür, kaldı ki endometriozisin en önemli semptomu infertilitedir ve endometriozis tanısı çoğunlukla infertilite araştırması yapılırken konulur.4 Bir çalışmada multipar kadınlarda nulliparlarla karşılaştırıldığında endometriozis görülme sıklığı için OR 0.9 (95% confidence interval, CI, 0.5-1.6) bulunmuştur.15 En az 1 düşüğü olanlar spontan abortusu olmayanlarla karşılaştırıldığında OR 0.3 (95% CI 0.2-0.5) olarak bildirilmiştir.19 Candiani tarafından yapılan bir çalışmada 19871989 yılları arasında pelvik endometriozis tanısı konulan Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Gürkan UNCU 241 hasta, 437 endometriozis olmayan kontrol grubuyla karşılaştırılmış, endometriozis sıklığı doğum sayısı ile ters korele bulunmuştur. Bu çalışmada ilk doğumdaki yaş ve spontan düşük endometriozisle ilişkili bulunmamıştır.20 Tubal ligasyon yapılan hastalarda yapılan çalışmalar multiparlarda endometriozis sıklığının daha düşük olduğunu göstermektedir.19 Gebe iken geçirilen sürede retrograd menstruasyon daha az miktarda olmakta ve muhtemelen doğum sonrası oluşan servikal dilatasyon menstrüel akımın kolaylaşmasını sağlamaktadır. 6. ORAL KONTRASEPTİF KULLANIMI Oral kontraseptif (OK) kullanımı ve endometriyozis arasındaki ilişkinin çözümlenmesi de güçtür çünkü çalışmaların çoğu OK kullanılan hastalarda tedavi sırasında semptomların azaldığını ifade etmekte ve tedavi sonrası şikayetlerin arttığını bildirmektedir. Şikayetlerdeki azalma muhtemelen menstrüel kanama miktarındaki azalmaya ve ovulasyon süpresyonuna; tedavi sonrasındaki artış endometriyozis odaklarının tedavi sırasında estrojen ve progesteron tarafından uyarılmalarına bağlıdır. Bu çalışmalarda çok önemli ve önlenemeyen bir çeldirici faktör ise bu hastalarda OK kullanımı başlamasını gerektiren düzensiz menstrüel kanama veya pelvik ağrı yakınmalarının kendilerinin endometriyozis patogenezi ile olan ilişkisidir.19-21 6 yıllık sürede tubal ligasyon yapılan 3384 multipar kadında saptanan 126 endometriozis olgusu 504 endometriozis olmayan kontrol grubuyla karşılaştırılmış, halen OK kullanımı için OR 0.5 (95% CI 0.2-0.9) olarak bildirlmiştir. Bu çalışmada uzun süreli rahimiçi araç kullanımı endometriozis için bir risk faktörü oluşturmuştur.22 Oxford Family Planning Association çalışmasına göre, endometriozis sıklığı için, hiç kullanmamışlarla karşılaştırıldığında, halen kullanmakta veya yakın zamanda kullanımı bırakmış olanlarda RR 0.4 (CI 0.2-0.7), 2-4 yıl önce bırakmışlarla karşılaştırıldığında RR 1.8 olarak bildiriliştir.23 En yüksek oran kullanıp bırakanlarda, en düşük oran halen kullanmakta olanlardadır.1 Parazzini ve ark. tarafından bildirilen vaka kontrollü bir çalışmada 376 endometriozis vakası 522 endometriozis olmayan vaka ile karşılaştırılmış, oral kontraseptif kullanımı için relatif risk 1.6 (%95 CI 1.2-2.2) olarak bulunmuştur. OK kullanıp bırakanlarda risk 1.7 (95% CI 1.3-2.4), halen kullanmakta olanlarda 0.9 (95% CI 0.51.9) olarak bulunmuştur. OK kullanım süresi ile ilgili anlamlı bir veri elde edilememiştir. Hiç rahim içi araç 9 Gürkan UNCU kullanmayanlarla karşılaştırıldığında risk 1.3 (95% CI 0.6-2.8) bulunmuş ve bu kullanım süresiyle ilişkili bulunmamıştır.24-26 Endometriozis riski ile bariyer yöntemleri arasında bağlantı bulunmamıştır. Nisolle–Pochet M. tarafından, endometriozisde OK kullanımının etkili bir tedavi olmadığı, OK kullanan kadınlarda riskin azalmadığı, bu sürenin geçici olduğu ve tedavinin devam ettiği sürece baskı ve atrofinin devam ettiği fakat tedaviyi bırakınca endometriozisin hemen aktive olduğu iddia edilmiştir.23 Oral kontraseptif kullanımının endometriozis sıklığını azaltacağına dair iddianın dayandığı diğer bir nokta, hormonal kontrasepsiyonun etki mekanizmasına dayanmaktadır. Over fonksiyonlarının baskılanmasına bağlı olarak menstruasyon miktarında da azalma olacak ve günümüzde endometriozis etiolojisinde en fazla kabul edilen retrograd akım teorisi gereği, batın içerisine giden endometrial gland ve stroma miktarında da azalma olacaktır. Dizerega MS ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada, endometriozisin spontan olarak oluşması ve devam etmesinde hormonal durumun ne kadar etkili olduğu araştırılmıştır. Bu çalışmada silastik kapsül içinde estrojen ve progesteronlar kastre edilmiş maymunların ciltaltına yerleştirilmiş, 3 hafta sonra maymunların endometriumları çıkartılmış ve peritoneal kaviteye bırakılmıştır. Sonrasında maymunlar 4 gruba ayrılmıştır (1) Kontrol, tedavi almayan (2) sadece östrojen verilen (3) sadece progesteron verilen (4) estrojen ve progesteron birlikte verilen. Tüm maymunlara 4,12, ve 16 hafta sonra laparotomi yapılarak viable endometrial plakları olup olmadığı araştırılmıştır. 4 hafta sonra kontrol grubu dahil olmak üzere bütün gruplarda endometriozis saptanmıştır. 12 ve 16 hafta sonra, estrojen ve progesteron verilen maymunlarda canlı endometrial doku saptanırken hormon verilmeyen grupta sadece viable olmayan endometrial alanlar bulunmuş ve sonuçta peritoneal yüzeyde endometrial dokunun yerleşmesi için başlangıçta hormon desteğine ihtiyaç olmadığı ama bir kez implantasyon gerçekleştikten sonra estrojen veya progesteronon tek tek yada birlikte bu dokuların aktif kalmasına neden oldukaları bildirilmiştir.27 Bu tez kabul edildiği takdirde OK’lerin endometriozisi baskılamayacağı gibi tam tersine bu durumu kötü yönde etkileyeceğine dair bir yorum yapmak mümkün olmaktadır. 7. AİLE HİKAYESİ Endometriozis, 1. derece akrabalarda endometriozis varlığında (anne ve kızkardeş) daha sık görülmektedir. 10 EPİDEMİYOLOJİ Simpson JL., tarafından yapılan bir araştırmada, 123 histolojik olarak endometriozis saptanmış hastanın 279 birinci derece akrabalarının 19’unda (6.9%) endometriozis saptanmıştır. Tersine bu hastaların eşlerinin birinci derece akrabalarında bu oran sadece %1 olarak bulunmuştur. Burada birçok genetik geçişten bahsedilebilir ama en mantıklısı poligenik/multifaktoriyel geçiştir.28 Matalliotakis tarafından bildirilen çalışmada, endometriozis saptanan kadınların kızkardeşlerinde 11.6, annelerinde ise 8 kez artış bildirilmiştir.29 Lamb M. ve ark. tarafından 43 endometriozis olgusunda genetik geçiş özellikleri araştırılmış, bu hastaların %34.9’unun annesinde ve % 21.2’sinin kızkardeşinde endometriozis saptanmıştır. Bu değerlerle genel populasyonda endometriozis vakalarının birinci derece akrabalarında beklenen endometriozis sıklığı % 6.2 ve % 3.8 olarak bildirilmiştir.30 Toplamda birinci derecede görülme sıklığı % 4.9’dur. Bu önceki çalışmada verilen % 6.9’dan küçük görünmekle birlikte aralarında istatiksel anlamlı fark yoktur. Büyükanne ve teyze gibi ikinci derece akrabalar için bu oran % 0.4 ve % 3.1 olarak bulunmuştur. İkinci derece akrabalar için ortalama risk % 1.9’dur.30 Moen MH tarafından tarafından bildirilen 563 endometriozis vakasında olguların % 94’ünün akrabaları hakkında bilgi edinilmiş, bu olguların 522’ si, akrabası endometriozis olmayan 149 kadının oluşturduğu kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. Çalışma grubundaki vakaların annelerinin % 3.9’unda endometriozis varken bu oran kontrol grubunda % 0.7 olarak bulunmuştur. Kızkardeşte endometriozis görülme sıklığı çalışma grubunda % 4.8 iken bu oran kontrol grubunda % 0.6 olarak bildirilmiştir. Birinci derece akrabalar için relatif risk 7.2 (95% CI 2.1, 24.3) olarak hesaplanmıştır. Ailede endometriozis hikayesi varlığında ciddi endometriozis olma oranı % 26’ ya karşın % 12 olarak bildirilmiştir.31 Bu çalışmada endometriozis olgularının kız çocuklarında bu hastalığa sahip olma riski anneyle aynı olarak verilmektedir. Retrospektif kohort bir başka çalışmada 80 endometriozis 60 kontrol olgusunun 1. derece akrabalarındaki endometriozis oranı, endometriozis grubunda %5.9, kontrol grubunda % 3 olarak bulunuştur.32 Aynı çalışmacı endometriozis hastalarının anne ve ikiz kızkardeşlerindeki durumu araştırmış, 515 endometriozis hastasının 8’inde monozigot ikiz bulmuş, bu vakaların 6’sında (%75) semptomatik endometriozis olduğunu bildirmiştir.33 Bu endometriozisin genetik geçiTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) EPİDEMİYOLOJİ şinin ne kadar önemli olduğunu gösteren çok önemli bir veridir. Bu çalışmalar hernekadar endometriozis vakalarının çalışma grubunda yüksek olduğunu gösterse de sonuç itibariyle bunlar vaka kontrollü çalışmalardır ve endometriozis vakalarının yakınları bu hastalığa kontrol grubundaki hastalardan daha duyarlıdır ve daha kolay hastalık olduğunu ifade etmiş olabilirler. Montgomery GW tarafından, endometriozis ile ilgili genlerin analiz edildiği bir yayında, ilgili 76 genin sonuçları verilmiş, kesin bir sonuç bildirilemeyeceği ve çalışmalara ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır.34 Endometriozise duyarlılık genlerinin araştırıldığı “International Endogene” çalışması 2002 yılında yapılmaya başlanmış henüz sonuçları verilmemiştir. Endometriozisin genetik geçiş özelliklerini araştıran çalışmalara ihtiyaç vardır.35 8. İNTRAUTERİN ETKENLERE MARUZ KALMA Endometriozis hastalığının östrojen bağımlı ve progesteronun tedavide önemli bir ajan olduğu gerçeğinden hareketle, steroid hormon düzeylerinin endometriozis oluşumunda bir faktör olabileceği düşünülmüştür. Missmer tarafından bildirilen çalışmada endometriozis hastalarının doğum ağırlığının düşük olduğu, bu durumun çevresel ve genetik faktörlere bağlı olabileceği gibi, çoğul gebeliklerden ikiz eşi olarak doğan kadınlardaki yüksek endometriozis sıklığının, tek gebeliklerdeki östrojen düzeyi ile karşılaştırılıdığında, çoğul gebeliklerde varolan yüksek östrojen düzeyinede bağlı olabileceği vurgulanmıştır.36,37 Bu düşünceyi destekleyen diğer bulgu, dietilstilbesterole maruz kalanlarda saptanan %80’e yakın endometriozis varlığıdır.38 Laktasyon süresinin uzamasının dolaşımdaki östrojen düzeyini azaltarak endometriozis sıklığını azalttığı ise diğer bir iddiadır.39 9. SİGARA Sigara tüketiminin hormonal ortamla ilişkileri olduğu bilinmektedir. Sigara tüketiminin endometriozis ile ilişkisini inceleyen çalışmalar çelişkili sonuçlar vermektedir.10,11,18,36 Cramer ve ark. özellikle 17 yaşından önce başlamış ve günde 1 paket veya daha fazla sigara tüketiminin söz konusu olduğu olgularda endometriozis riskinin daha düşük olduğunu öne sürmüşlerdir. Vessey ve ark. 17302 vakayı içeren çalışmalarında sigara ile endometriozis arasında bir ilişki saptamamışlardır. İtalya endometriozis grubu tarafından bildirilen çalışmada da sigara ile endometriozis arasında ilişki bulunmamıştır. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Gürkan UNCU Bulgular arasındaki bu çelişki muhtemelen sigara içen bireylerdeki , sigaranın içindeki nikotin ve kotininin steroid sentezini bozması ve androjenlerin östrojene dönüşümünü baskılamasının oluşturduğu göreceli estrojen yetersizliği ile birlikte vücuda giren dioxin miktarının yüksek olmasına ve dioxinin bağışıklık mekanizması üzerindeki etkilerine bağlı olabilir. 10. YİYECEK-İÇECEK ALIŞKANLIKLARI Bazı çalışmalar kafein ve alkol tüketiminin de endometriozis gelişimi üzerinde etkili olabileceğini önermişlerdir. Alkol alımı östrojen düzeyinin yükselmesine ve siklus süresince immün yanıtın bozulmasına neden olmaktadır. Abdalla ve ark. endometriozis hastalarında alkol tüketiminin daha yüksek olduğunu bildirirken, Goodstein ve ark. infertil vakalar arasında yaş, sigarakahve tüketimi, cinsel partner sayısı gibi değişik değişkenlerin kovaryens etkileri düzeltildikten sonra orta miktarda alkol tüketenlerde endometriozis OR=1,7 iken bu değer alkol tüketimi söz konusu olan bireylerde OR=1,8 olarak belirlenmiştir. Başka bir çalışmada ise endometriozisin alkol tüketimi ile ilişkisi saptanmamıştır. Alkol tüketimi estrojen biyoyararlanımı üzerine çeşitli etkiler yaparken retrograd olarak peritoneal boşluğa geçen menstrüel eflüense oluşan cevap üzerinde de etkili olabilir.37 1996-2001 yılları arasında yapılan bir araştırmada 284 endometriozis olgusu 660 kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, yağlı yiyeceklerle beslenenlerde endometriozis sıklığı daha yüksek bulunmuştur.38 11. VUCUT AĞIRLIĞI Endometriozis ve vücut kitle indeksi (kg/m2) arasında zayıf bir ters orantı saptanmıştır (12,14,18). Endometriozis olasılığı boyla pozitif (OR:2.8, CI:1.4-5.6) vucut ağırlığı ve vucut/kütle indeksiyle negatif korelasyon (OR:0.7, 95% CI, 0.5-1.0), (OR:0.7, 95% CI, 0.4-1.1) göstermektedir.39 Premenopozal kadınlarda vücut kütle indeksi ile meme kanseri arasında ters bir orantı varlığı prospektif çalışmalarda ve metaanalizlerde gösterilmiştir. Vücut kitle indeksi yüksek olan hastalarda adet düzensizliği ve anovulatuar infertilite daha sıktır. Bu grupta meme kanseri riski daha düşük ve bununla birlikte anovulatuar infertilite olasılığı daha yüksektir. Meme kanseri riskinin düşük olmasının nedeni ovaryen kökenli hormonlarla karşılaşmanın daha düşük olmasıdır.12,18 Daha uzun kadınlarda endometriozis riski daha yüksektir çünkü uzun boylularda folliküler fazda estradiol seviyeleri daha yüksek olabileceği bildirilmiştir.40 11 Gürkan UNCU Bunlarla birlikte yüksek bel/kalça oranı ölçüleri varlığı ile endometriyozis olasılığı azalırken, düşük doğum ağırlığı ile endometriyozis olasılığı artmaktadır.37 12. İMMÜN SİSTEM HASTALIKLARI KOMORBİDİTESİ Sinaii ve ark. ve Boschert ve ark. 4000 vakalık endometriyozis çalışmalarında romatoid artriti %2 (genel populasyonda %0.8); sistemik lupus eritematozusu %0.8 (genel popilasyonda %0.05); hipotiroidizmi %6.8 (genel popülasyonda 1.9); hipertiroidizm %1,5 (genel popülasyonda %1.1); multipl skleroz %0,6 (genel popülasyonda %0.1) olarak saptamışlardır. Endometriozis ile immün sistem morbidite bağıntısında sebep ve sonuç ilişkisinin (eğer varsa) yönü henüz belirlenmemiştir.41,42 13. MUHTELİF Egzersiz ile endometriozis arasında ters korelasyon bulunmuştur (OR, 0.6; 95% CI, 0.3-1.5), ama bu etki haftada 4 saat ve üzerinde yapılan egzersiz için geçerlidir. Düzenli egzersiz estrojen seviyelerinin de azalmasını sağladığından endometriozis olasılığını azaltır.43 Fakat bu hipotez için ciddi bir yanıltıcı faktör vardır: endometriozisli kadınlar kronik pelvik ağrı nedeniyle daha az egzersiz yapmaya eğilimlidir. Egzersiz hastalığın olasılığını azaltsa da hastalık ortaya çıktıktan sonra fiziksel egzersiz alışkanlığına engel olarak gerçek etkiyi gölgeliyor olabilir. US National Health tarafından yapılan araştırmada 1984-1992 yılları arasında yapılan bir çalışmada 2 yıldan fazla, haftada en az 3 kez ve en az 30 dakika egzersizin endometriozis olasılığını azalttığı gösterilmiştir.44 Diğer 2 çalışmada ise, haftada 3-7 saatlik egzersizin %40, 4 saatlik egzersizin ise % 60 azalttığı bildirilmiştir.45 Yaşanılan ortamda karşılaşılan maddelerin endometriyozis gelişmesi üzerinde etkileri olabilir. Bunların başında yapı olarak steroidlere benzeyen poliklorinli bifenil bileşikleri veya dioksin gelir. Bu maddeler muhtemelen immun sistem üzerinden etkiyerek endometriozise neden oluyor olabilir.46 Kanda bu maddelerin seviyelerinin endometriozis ile olan ilişkisinin incelediği çalışmaların sonuçları çelişkili çıkmıştır.47 Ortam faktörleri ile ilgili değerlendirmelerden elde edilen sonuçlar üzerinde sosyo ekonomik statü veya menstrüel semptomlar etkili oluyor olabilir. Yakın zamandaki çalışmalar dioksine maruz kalınan durumlarda endometriozisin fazla görüldüğünü iddia etmektedir.48 Kırmızı saç varlığı ile endometriyozis olasılığı artarken Afrika’da endometriyozis sıklığı ve epidemiyo- 12 EPİDEMİYOLOJİ TABLO 1: Endometriozis sıklığının arttığı ve azaldığı durumlar. Arttığı durumlar - Erken menarj - Hipermenore - Polimenore Nulliparite - Müller anomalilerinin varlığı - İkiz eşi olmak - - - Düşük doğum ağırlığı Dietilstilbeserola maruz kalmak Birinci derece akrabalarda endometriozis varlığı Zayıf ve uzun olmak Dioksine maruz kalmak Alkol ve kafein tüketimi Yağlı ve kırmızı etten zengin beslenmek İmmün hastalıkların varlığı Azaldığı durumlar - Birden fazla doğum yapmış olmak - Anne karnında tütüne maruz kalmak - Artmış bel/kalça oranı - - Laktasyon Artmış VKİ Sigara içmek Egzersiz Sebze ve meyveden zengin beslenmek lojik bulgular bu grupta kronik pelvik ağrı sıklıkla pelvik enfeksiyonla ilişkilendirildiğinden netleşememiştir. Hosteslerde ve özellikle hemşireler olmak üzere diğer sağlık çalışanlarında endometriozis sıklığı yüksek bulunmuştur.49 SONUÇ Endometriozis toplumda sık görülen hastalıklar grubundadır. Semptomlarının başka hastalıklarla çok fazla karışması ve tanı yöntemi itibariyle yaşanan güçlükler, hastalığın teşhisini ciddi şekilde geciktirmektedir. Bu nedenle risk gruplarının belirlenmesi çok önem kazanmaktadır (Tablo 1). Endometriozisin sık görüldüğü durumlarda, semptomlarının varlığında öncelikle akla gelmeli ve tanı için gerekli girişimler yapılmalıdır. Bu hasta grubunun detaylı değerlendirilmesi, hastalığın erken tanı alması ve belki progresyonunun önlenmesi açısından önemlidir. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Gürkan UNCU EPİDEMİYOLOJİ 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. Matalliotakis IM, Cakmak H, Fragouli YG, Goumenou AG, Mahutte NG, Arici A. Epidemiological characteristics in women with and without endometriosis in the Yale series. Arch Gynecol Obstet 2008;277:389-93. Strathy JH, Molgaard CA, Coulam CB, Melton LJ 3rd. Endometriosis and infertility: a laparoscopic survey of endometriosis among fertile and infertile women. Fertil Steril 1982;38(6):667-72. Duignan NH, Jordan JA, Coughlan BM. One thousand consecutive cases of diagnostic laparoscopy. J Obstet Gynecol Br Commonw 1972;79:1016-20. Peterson EP, Behrman SJ. Laparoscopy of the infertile patient. Obstet Gynecol 1970;36:363-70. Hasson HM. İncidence of endometriosis in diagnostic laparoscopy. J Reprod Med 1976;16:13540. Kleppinger RK. One thousand laparoscopies at a community hospital. J Reprod Med 1974;13:13-7. Liston WA, Bradford WP, Downie J. Laparoscopy in a general gynecologic unit. Am J Obstet Gynecol 1972;113:672-5. Bullock JL, Massey FM, Gambrell RD. Symptomatic endometriosis in teen-agers: a reappraisal. Obstet Gynecol 1974;43:896-900. Goldstein DP, de Cholnoky C, Emans SJ. Laparoscopy on the diagnosis and management of pelvic pain in adolescents. J Reprod Med 1980;24:251-6. 10. Houston DE, Noller KL, Melton LJ, Selwyn BJ. The epidemiology of pelvic endometriosis. Clin Obstet Gynecol 1988;31(4):787-800. 11. Gruppo italiano per lo studio dell’endometriosi. Prevalence and anatomical distribution of endometriosis in women with selected gynaecological conditions: results from a multicentric Italian study. Hum Reprod 1994;9:1158-62. 12. Signorello LB, Harlow BL, Cramer DW, Spiegelman D, Hill JA. Epidemiologic determinants of endometriosis: a hospital based case-control study. Ann Epidemiol 1997;7:267-741. 13. Mangtani P, Booth M. Epidemiology of endometriosis. J Epidemiol Community Health 993;47:64-6. 14. Jacoby VL, Fujimoto VY, Giudice LC, Kuppermann M, Washington AE. Racial and ethnic disparities in benign gynecologic conditions and associated surgeries. Am J Obstet Gynecol 2010;202:514-21. 15. Darrow SL, Vena JE, Batt RE, Zielezny MA, Michalek AM, Selman S. Menstrual cycle characteristics and the risk of endometriosis. Epidemiology 1993;4:135-42. 16. Cramer DW. Epidemiology of endometriosis: In: KAYNAKLAR Wilson EA, ed. Endometriossis. New York: Liss; 1987. 33. Moen MH. Endometriosis in monozygotic twins. Acta Obstet gynecol Scand 1994;73:59-62. 18. Cramer DW, Wilson E, Stillman RJ, Berger MJ, Belisle S, Schiff I, Albrecht B, Gibson M, Stadel BV, Schoennaum SC. The relation of endometriosis to menstrual characteristics, smoking and exercise. JAMA 1986;11:1904-8. 35. Treolar S, Hadfield R, Montgomery G, Lambert A, Wicks J, Barlow DH, et al. International Endogene Study Group. Fertil Steril 2002;78:679-85. 17. McLeod BS, Retzloff MG. Epidemiology of endometriosis:An assessment of risk factors. Clin Obstet Gynecol 2010;53:389-96. 19. Sangi-Haghpeykar H, Poindexdet AN. Epidemiology of endometriosis among parous women. Obstet Gynecol 1995;85:983-92. 20. Eskenazi B, Warner ML. Epidemiology of endometriosis. Obstet Gynecol Clin North Am 1997; 24: 235-58. 34. Montgomery GW, Nyholt DR, Zhao ZZ, Treloar SA, Painter JN, Missmer SA, et al. The search for genes contributing to endometriosis risk. Hum Reprod Update 2008; 14:447-57. 36. Motorras R, Rodriquez F, Pivoan JI. Epidemiology of endometriosis in infertile women. Fertil Steril 1996;63:34-8. 37. Missmer SA, Cramer DW. The epidemiology of endometriosis. Obstet Gynecol Clin N Am 2003;30:1-19. 21. Vessey MP, Villard-Mackintosh L, Paninter R. Epidemiology of endometrium in women attending family planning clinics. BMJ 1993;306:182-7. 38. Missmer SA, Hankinson SE, Spiegelman D, Barbieri RL, Michels KB, Hunter DJ. In utero exposure and the incidence of endometriosis. Fertil Steril 2004;82:1501-8. 23. Nisolle-Pochet M, Casanas-Roux F, Donnez J. Histologic study of endometriosis after hormonal therapy. Fertil Steril 1988;49:423-6. 40. McCann SE, Freudenheim JL, Darrow SL. Endometriosis and body fat distribution. Obstet Gynecol 1993;82:545-9. 22. Cramer DW, Conn CI. Risk and benefits of oral contraceptive use in women over 35. Maturitas Suppl 1988;1:99-109. 24. Parazzini F, Ferraroni M, Bocciolone L, Tozzi L, Rubessa S, La Vecchia C. Contraaceptive methods and risk of pelvic endometriosis. Contraception 1994;49:47-55. 25. Kirshon B, Poindexter AN. Contraception: a risk factor for endometriosis. Obstet Gynecol 1988;71:829-31. 26. Moen MH. Is a long period without childbirth a risk factor for developing endometriosis? Hum Reprod 1991;6:1404-7. 27. Dizerega GS, Barber DL, Hodgen GD. Endometriosis: role of ovarian steroids in initiation, maintenance, and suppression. Fertil Steril 1980;33:649-53. 28. Simpson JL, Elias S, Malinak LR, Buttram VC. Herititable aspects of endometriosis. I.Genetic studies. Am J Obstet Gynecol 1980;137:327-31. 29. Matalliotakis IM, Arici A, Cakmak H, Goumenou AG, Koumantakis G, Mahutte NG. Familial aggregation of endometriosis in the Yale Series. Arch Gynecol Obstet 2008;278:507-11. 30. Lamb K, Hoffmann RG, Nichols TR. Family trait analysis: a case –control study of 43 women with endometriosis and their best friends. Am J Obstet Gynecol 1986;154:569-601. 31. Moen MH, Magnus P. The familial risk of endometriosis. Acta Obstet Gynecol Scand 1993;72:560-4. 32. Nouri K, Ott J, Krupitz B, Huber JC, Wenzl R. Family incidence of endometriosis in first-, second-, and third-degree relatives: case-control study. Reprod Biol Endocrinol 2010;8:85. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 39. Buck Louis GM, hediger ML, Pena YB. Intrauterine exposure and risk of endometriosis. Hum Reprod 2007;22:3232-6. 41. Sinaii N, Cleary SD, Ballweg ML, Nieman LK, Stratton P. High rates autoimmune and endocrine disorders, fibromyalgia, chronic fatique syndrome and atopic diseses among women with endometriosis: a survey analysis. Hum Reprod 2002;17:2715-24. 42. Boshert S. Autoimmune woes more common with endometriosis. Ob Gyn News 2002;1:1-2. 43. Baker ER, Mathius RS, Kirk RF. Female runners and secondary amenorrhea: correlation with age, parity miliage and plasma hormonal and sex hormone binding globulin concentrations. Fertil Steril 1981;36:183-7. 44. Dhillon PK, Holt VL. Recreational physical activity and endometrioma risk. Am J Epidemiol 2003; 58:156-164. 45. Vitonis AF, Hankinson SE, Hornstein MD, Missmer SA. Adult physical activity and endometriosis risk. Epidemiology. 2010;21:16-23. 46. Rier SE, Martin DC, Bowman RE. Endometriosis in rhesus monkeys (macaca mulatta) following chronic exposure 2,3,7,8-tetrachlorodibenzo-pdioxin. Fundam Appl toxicol 1993;21:433-41. 47. Lebel G, Dodin S, Dewally E. Organochlorine exposure and the risk of endometriosis. Fertil Steril 1988;69:221-8. 48. Mayani A, Barel S, Soback S. Dioxin concentrations in women with endometriosis. Hum reprod 1997; 12:373-5. 49. Marino JL, Holt VL, Chen C, Davis S. Lifetime occupational history and risk of endometriosis Scand J Work Environ Health 2009;35(3):233-40. 13 DERLEME Endometriozis Hormonlar ve Genetik Dr. Önder ÇELİK,a Dr. Yağmur MİNARECİb a Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Malatya b Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Diyarbakır Asker Hastanesi, Diyarbakır Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Önder ÇELİK İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Malatya, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Endometriozis, sıklıkla reprodüktif yaştaki kadınlarda görülen, menapoz veya ooferektomi sonrasında gerileyen, östrojen bağımlı bir hastalıktır. İnsanlarda endometrial doku, menstruel siklus boyunca hem östrojen hem de progesteron etkisi altında düzenli değişim gösterir, bu nedenle endometrial hücreler, genetik rekombinasyon hatalarına karşı çok hassastır. Çeşitli genetik ve çevresel faktörler, endometriozis etyolojisinde öneme sahiptir. Endometriozisin genetik yanı ile ilgili çok önemli ipuçları olmasına karşın, hangi genetik mekanizmaların hastalıktan sorumlu olduğu henüz netliğe kavuşturulamamıştır. Ötopik endometrial dokuda, tümör baskılayıcı genler ile onkogenlerin ekspresyonlarındaki değişiklikler, endometrial hücrelerin uterus dışında yaşama ve çoğalmasına yatkınlık yaratmaktadır. Endometriozisin genetik karakterinin gün ışığına çıkartılması ve reseptör düzeyinde hormonal etkilerin ortaya konması, hastalığın tedavisindeki başarının da anahtarı olacaktır. Bu derleme, son gelişmeler eşliğinde endometriozisten sorumlu tutulan aday genler ve hormonlar gözden geçirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Endometriyoz; östradiol; östron; progesteron; genler ABSTRACT Endometriosis, is an estrogen dependent disease, often happens in women at productive age and regresses after menapause or ooferectomy. Under the influence of sex steroids, human endometrium undergoes sequential development during menstrual cycle. Multiple genetic and enviromental factors seem to be important in the etiology of endometriosis. Although there is reasonable body of evidence to demostrate an association between endometriosis and genetic inheritance, a cause and effect relationship has not been established. It appears feasible to hypothesize that some changes in the expression pattern of tumor supressor and oncogenes occur in eutopic endometrium which could predispose to overgrowht and survival of endometrial foci outside the uterus. Progress in genetics requires a better understanding of the nature of moleculer signals and receptors between cells and genetic characteristics of the disease which is a key determinant of the success of the treatment. In this article, we gather together recent findings to provide an overview of the current knowledge of candidate genes and sex steroids in endometriosis. Key Words: Endometriosis; estradiol; estrone; progesterone; genes Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):14-22 Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri 14 ndometrial stromal hücreler (ESH), peritoneal mezotelyuma implantasyona yatkınlıkta en kritik hücrelerdir. Endometrial hücrelerin genetik farklılıklarının, implantasyon yatkınlığına etkisi herediter olduğu iddia edilmektedir.1 Simpson ve ark. tarafından yapılan çalışmada, birinci derece akrabasında ciddi endometriozis olan kadınlarda, ailesinde endometriozis olmayan kadınlara göre 6 kat daha fazla hastalık riski mevcuttur.2 Ciddi endometriozis’i olan 10 kadından birinin kızında veya annesinde hastalığın klinik manifestasyonu vardır. KennedyTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS HORMONLAR VE GENETİK ’nin çalışmasında, endometriozis aile öyküsü pozitif olan kadınları, birinci derece akrabaları sağlıklı olan kadınlara göre, daha ciddi ve erken endometriozis geliştirmeye meyilli olduklarını ortaya koymuştur.3 Monozigotik ikizlerle yapılan çalışmalar, endometriozis için yüksek konkordans oranları ortaya koymuş ve yine, monozigotik ikizlerde dizigotik ikizlere oranla hastalık görülme riski daha yüksek saptanmıştır.4 Tüm bunlara rağmen hastalığın HLA ile ilişkisi ortaya konamamıştır ve poligenik multifaktöryel bir kalıtım modeli üzerinde durulmaktadır. Benzer şekilde, bir genetik faktörün ailevi yatkınlığa neden olduğu; kitlesel çalışmalar, insan olmayan primat ve diğer memeli modelleri ile kanıtlanmıştır Eldeki veriler, endometriozisin, tıpkı astım ve diabette olduğu gibi, kompleks genetik kalıtımla genetik geçiş gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bunun anlamı, genotipte bulunan birçok gen, birbiriyle etkileşime girmekte ve hastalığa yatkınlık yaratmakta ama fenotipte hastalığın görülmesi için, çevresel risk faktörlerine maruziyet gerekmektedir. Bu çevresel risk faktörleri içinde en çok incelenmiş olanı dioksin’dir. Dioksin (kimyasal adıyla 2, 3, 7, 8 tetraklorodibenzo-p-dioksin, TCDD) kimyasal yanma ile ortaya çıkan, doğada her yerde bulunabilen ve çok yavaş olarak yıkıma uğrayan bir hidrokarbondur. Bu molekül, besin zincirinde birikmeye eğilim gösterir. Günlük (5-25 ppm) dioksin’e 4 yıl boyunca maruz kalan rhesus maymunlarında, ciddiyeti doza bağımlı olan endometriozis gelişmiştir.5 Mesleki maruziyetle veya diyetle alınan dioksin, lipofilik özelliğinden dolayı adipoz dokuda birikir ve aril hidrokarbon reseptörü ile birleştiğinde oluşan komplex, transkripsiyon faktörü olarak hareket eder. Hayvan çalışmalarında, dioksin’in karsinojenik ve immunosupresif etkileri olduğu ortaya konulmuştur.6 Dioksin maruziyeti ile endometriozis gelişimi arasındaki direkt neden ilişkisi açık değildir. Dioksinin, aril hidrokarbon reseptörleri aracılığı ile CYP1A1 ve 1B1 enzimlerinin ekspresyonunu arttırdığı bilinmektedir. Her ne kadar endometriozis’li kadınlarda sabit bir genomik anormallik bulunmamış olsa da, birçok aday gen vardır. Endometriozise yatkınlık yaratan aday genleri belirlemek için, tek nükleotid polimorfizm ve mutasyon sıklıklarını inceleyen ve kontrol gruplarıyla karşılaştıran çeşitli çalışmalar yapılmıştır ve halen çok sayıda çalışma devam etmektedir. Elde edilen veriler neticesinde, endometriozis ile ilişkili olduğu iddia edilen fonksiyonel genler ve bunların değişken düzeylerde eksprese edilen ürünleri Tablo 1’de sıralanmıştır. Aday genler içinde endometriozisle en çok ilişkilendirilenler aşağıda tartışılmıştır. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Önder ÇELİK ve ark. Gen TABLO 1: Endometriozis‘in patogenezisinde yeri olan aday genler ve ürünleri. HOXA-10 MMP 3, 7, 9 17-βHSD-2 C-MYC BAX BCL-2 PTEN Ürün Transkripsiyon faktörü Matriks metalloproteinaz’lar Hidroksisteroid dehidrojenaz tip 2 enzimi Transkripsiyon regülatörü Apoptozis Anti-apopitozis Tümör baskılayıcı gen mTOR Onkogen 4EBP1 Tümör baskılayıcı gen AKT1 CYP1A1/ 1B1 Onkogen Sitokrom 1A1/ 1B1 enzimi CYP450c17α 17α Hidroksilaz ve 17,20 Liyaz enzimleri HOXA-11 Transkripsiyon faktörü Galaktoz 1-p üridil transferaz Galaktoz 1-fosfat üridil transferaz enzimi CYP45019a1 KRAS Glutatyon S-transferaz M1/T1 TGF-β1 P53 N-asetil transferaz 1/2 Aromataz enzimi Onkogen Glutatyon S-transferaz enzimi TGF-β1 sitokini Tümör baskılayıcı gen N-asetil transferaz tip 1/2 enzimi HOXA-10 HOXA-10 geni, homeobox gen grubunun alt sınıfı olan AbdB bölgesinin bir üyesidir. Bu gen grubunun ürünleri çok sayıdaki diğer gelişimsel genlerin regulasyonunda transkripsiyon faktörü olarak fonksiyon görür. HOXA ailesi genleri embriyoda rostral’den kaudal’e olan segmental gelişimden sorumludur. Memelilerdeki AbdB HOXA ailesi, 16 ayrı geni içinde barındırır ve HOXA-10 da bunlardan biridir.7 HOXA-10 uterusun embriyonik gelişimi üzerindeki rolü nedeniyle dikkatleri üzerine çekmiştir, hem embriyolojik hem de erişkin hayatta uterus’ta eksprese olmaktadır. İnsanlarda HOXA-10 geni, menstrual siklus boyunca östrojen ve progesterona yanıt olarak endometrial bezler ve stromadan eksprese olmakta ve midluteal fazdaki implantasyon penceresi süresince ekspresyonunda dramatik bir artış göstermektedir.8,9. Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda, HOXA-10 geni deneysel olarak bozulmuş kobaylarda endometrial reseptivitenin kaybına bağlı sterilite gözlemlenmiştir, üstelik bu kobayların viable embriyo ürettikleri kaydedilmiştir. Bu kobayların embriyoları, sağlıklı kobayların uteruslarına normal olarak implante olurken, sağlıklı kobaylardan alınan embriyolar, HOXA-10 geni zarar görmüş kobaylarda implante 15 Önder ÇELİK ve ark. olmamıştır.10-12 Benzer şekilde primatlarda yapılan çalışmalarda, indüklenerek endometriozis geliştirilen babunların endometriyumlarında HOXA-10 ekspresyonu azalmış olarak kaydedilmiştir.13 Erişkin insanlarda, HOXA-10’un endometriumda siklik ekspresyonu endometriyal reseptivite için gereklidir.14 Endometriozis’li kadınlarda, midluteal fazdaki implantasyon aralığı döneminde HOXA-10 gen ekspresyonu up-regülasyonunda başarısızlık izlenmiştir.15-17 Bu durum da, HOXA-10 gen ürünlerinin azalmış miktarda ekspresyonu ile sonuçlanmaktadır. HOXA-10, hem embriyonik gelişim esnasında, hem de menstrual siklus boyunca endometriyumdaki proteinlerin programlanmış ekspresyonu için kritik bir transkripsiyon faktörüdür ve endometriozisli kadınlarda HOXA-10 gen ekspresyonunda azalma ile karakterize sapmaları gösteren çalışmaların sayısı giderek artmaktadır ve birçok araştırmacı tarafından HOXA-10 geninin endometriozis patogenezisinde kilit rol oynadığı iddia edilmektedir. MATRİKS METALLOPROTEİNAZ (MMP) Matriks MetalloProteinaz genleri 11. kromozom üzerindedir. MMP’ler ekstrasellüler matriksin yıkımı esnasındaki hem fizyolojik hem de patolojik süreçlerde anahtar rol oynar ve uterusta, normal menstrual siklus boyunca endometrial örtüsünün devamlı olarak yenilenmesinde düzenleyici olarak görev alır. MMP’lerin fonksiyon bozukluğunun endometriozis ve endometrial kanser gelişimine katkısı olduğu düşünülmektedir.18 MMP’lerin aktivitesini düzenleyen çeşitli mekanizmalar mevcut olup, bunlardan en önemlisi genomik transkripsiyonunun düzenlenmesidir.19 MMP gen polimorfizminin, gen ekspresyonunu arttırarak endometriosize yatkınlık yarattığı hipotezi öne sürülmüştür.20 Bir çalışmada, sağlıklı kadınların sekretuvar faz endometriumlarında MMP-7 mRNA’sı tespit edilemezken, endometriozisli kadınların sekretuvar fazdaki hem ektopik hem de ötopik endometriumlarında yoğun mRNA ekspresyonu ortaya konmuştur.21 Benzer bir çalışmada da uterusta MMP-9 gen ekspresyonu sağlıklı kadınlara göre endometriozisli kadınlarda anlamlı derecede yüksek olarak saptanmıştır.22 MMP-7 ile farklı şiddetteki endometriotik lezyonlar üzerinde yapılan bir başka çalışmada, endometrial epitelyal hücrelerde MMP-7 ekspresyon ürünleri, yüzeyel peritoneal endometriotik lezyonları olan grupta, derin infiltrasyonlu lezyonları olan ve sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Yine endometrial epitelyal hücrelerdeki MMP-7 gen ekspresyonu, kırmızı peritoneal lezyonlarda, siyah peritoneal lezyonlara oranla anlamlı olarak 16 ENDOMETRİOZİS HORMONLAR VE GENETİK yüksek saptanmıştır.23 MMP-3 ile yapılan bir başka çalışmada, sağlıklı kadınların endometrium dokusuyla, endometriozisli hastaların ötopik ve ektopik endometrial dokularında MMP-3 ekspresyonları incelenmiş ve overyan endometriomalarda anlamlı MMP3 ekspresyonu ortaya konmuştur.24 MMP genlerinin kontrolden çıkmasının, endometrial hücrelerde homeostaz kaybına yol açtığı ve böylece endometriozise yatkınlık yarattığı iddia edilmektedir. 17-β HİDROKSİSTEROİD DEHİDROGENAZ (17-βHSD) TİP 2 Aşırı aromataz aktivitesi, endometrial stromal hücrelerinde, dolaşımdaki androstenedion’un (A4) estron’a (E1) dönüşümünü arttırır. Endometrial dokularda, zayıf östrojenik aktivite gösteren estron’un güçlü östronejik aktivitesi olan 17β-estradiol’e (E2) dönüşümünü 17-βHSD tip1 enzimi gerçekleştirir. 17-βHSD tip 2 enzimi ise güçlü E2’yi, zayıf etkili E1’e çevirir.25-27 17-βHSD tip 2 enzimi; endometrium, plasenta, karaciğer gibi spesifik dokularda mevcuttur ve E2’nin E1’e, testosteron’un (T) androsterona (A4), 20-hidroksiprogesteronun progesteron’a (P4) dönüşümünü katalizler.28 Karaciğerdeki sistemik fonksiyonunun aksine, endometriumdaki asıl etkisini, lokal olarak östrojen seviyelerini E2’yi E1’e çevirerek düşürmek ve progesteron seviyelerini 20-hidroksiprogesteronu progesterona dönüştürerek yükseltmek olarak gösterir. 17-βHSD tip 2’nin başlıca E2 ve P4 tarafından kontrol edilen bu lokal etkileri, özellikle endometrial hücrelerin farklılaşma ve gelişmesinde öneme sahiptir.29 Progesteronun, sekretuvar faz endometriumunda bulunan glanduler epitelyal hücrelerinde, 17βHSD tip 2 enzim aktivitesini uyardığını düşündüren son derece yüksek17-βHSD tip 2 mRNA ve protein düzeyleri ortaya konmuştur.30,31 Endometriozisli hastalar üzerinde yapılan bir çalışmada, 17-βHSD tip 2 gen ekspresyonuna ötopik endometrial hücrelerin aksine ektopik endometriumda rastlanmamıştır. E2’yi inaktive eden bu kilit enzimin, endometriotik hücrelerden yetersiz ekspresyonu, dokularda yüksek E2 konsatrasyonlarına ulaşılmasına ve bu yüksek konsantrasyonun dokularda lokal olarak uzun süreler devam etmesine olanak sağladığı bilinmektedir. Endometriotik epitelyal hücrelerde17βHSD tip 2 ekspresyonunun yetersizliğini, bu dokulardaki östrojen ve progesteron reseptörlerindeki değişikliklere bağlı olduğu iddia edilmiştir.32 Bir başka çalışmada ise endometrioziste gözlenen 17-βHSD tip 2 gen ekspresyonundaki azalmanın, endometrial hücreler arası parakrin düzenleyici mekanizlaranın kusurlarına bağlı olduğu ileri sürülmüştür.33 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS HORMONLAR VE GENETİK C-MYC C-myc geni, hücre siklusunun regülatör genlerinden biridir. Hücre çoğalmasında çeşitli genlerin ekspresyonlarını hem aktive hem de inhibe edebilen bir transkripsiyon regülatörü olarak görev alır ve östrojen etkisi ile up-regüle edilir.34 Bilindiği gibi endometriozisli kadınları ötopik endometriumları yalnız çok sayıda östrojen reseptörü içermez, androjenleri östrojene çeviren P450 aromataz enzimi de içerir ki, bu sayede yüksek östrojenik mikroçevreye sahip bir endometrium ortaya çıkar. Bu yüksek östrojenik mikroçevrenin, c-myc gen ekspresyonunu indüklediği ve endometriozisteki hücre proliferasyonunu tetiklediği iddia edilmektedir.35 Endometriozisli kadınlarda, ötopik endometriumda gözlemlenen değişmiş c-myc ekspresyonu, bu dokularda hücrelerin yaşam döngüsünün regülasyon bozukluğuna işaret etmektedir.36 Yeni çalışmalar, normal kadınların endometriumlarına göre endometriozisli kadınların ötopik endometriumlarında hücre viabilitesinin artmış olduğunu ve bu durumun öncelikle apoptozis ile hücre ölümünün azalmasına ve hücre çoğalmasındaki artışa bağlı olduğunu ortaya koymakta, böylece endometriozisli hastalarda, apoptozise bağlı hücre ölümünün azalmasının ve hücre çoğalmasının artmasının endometriumun invazif karakterini kolaylaştırdığını düşündürmektedir.37 Bu hastalarda, artmış östrojenik mikroçevrenin, hücre çoğalması/apoptozis dengesini apoptozis lehine bozduğu ve süreçte c-myc gibi genlerin ekspresyonundaki artışın, endometriozis gelişimde rolü olduğu ileri sürülmüştür.38 BAX BAX geni, BCL-2 ailesinin bir üyesidir ve apoptozisin uyarıcısı olarak işlev görür. Apoptozis, dokulardaki disfonksiyonel hücrelerin elimine edildiği geçici ve fizyolojik bir süreç olup, BAX gibi apoptotik genlerin bir dizi hücre içi moleküler olayları tetiklemesi ile düzenlenir. BAX, menstruel siklus boyunca değişik düzeylerde eksprese olur ve en yoğun şekilde eksprese olduğu dönem, siklusun sonlarındaki geç sekretuar fazdır.39 BAX geni üzerinde çapılan çalışmalarda, geç sekretuar fazda endometriozisli kadınların ötopik endometriumlarında, apoptotik hücrelerin sayısındaki beklenen artışın gözlenmediği ve endometrial dokularda BAX mRNA düzeyinde azalma olduğu ortaya konmuştur. BAX gen ekspresyonundaki azalmanın, endometriozisde azalmış apoptozis insidansını açıklayan mekanizma olduğunu iddia edilmiştir.40 Bu sonuçlarla uyumlu olarak, yakın zamanda yapılan çalışmalar, endometriozisli kadınların ötopik endometriumlarında apoptotik hücrelerin yokluTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Önder ÇELİK ve ark. ğu ve BAX ekspresyonu azalması ile BCL-2 gen ekspresyonu artışını ortaya koymuştur.41,42 Endometriozisli hastaların ötopik endometriumlarında, hem hücre çoğalmasının artışı hem de apoptozisin azalması sonucu gözlenen artmış hücre viabilitesi, endometriumun invazif karakterinin ortaya çıkmasına olanak tanımaktadır. BCL-2 Bir proto-onkogen olan BCL-2 geninin ürünü, apoptozisi düzenlemekle görevlidir.43 Endometriozisli hastaların, ektopik endometriumunda çok sayıda BCL-2 pozitif lökosit ve stromal hücre izlenmişken, bu hücreler ötopik endometrium da saptanamamıştır.44 Endometriotik lezyonlardaki BCL-2 pozitif stromal hücrelerin artmış viabilitesi hastalığın yayılmasından sorumlu tutulmaktadır.45 Başka bir çalışmada, endometriozisli kadınlarda kontrol grubundaki sağlıklı kadınlara göre artmış BCL-2 gen ürünleri saptanmıştır. Endometrial stromal hücrelerdeki apoptozis azalmasının, endometriozis gelişimi için predispozan bir faktör olduğu iddia edilmiştir.4 PTEN PTEN geni, 10 numaralı kromozomun uzun kolunda yer almaktadır (10q23.3) ve kromozom bütünlüğü, DNA hasar onarımı ve hücresel stabilite ile ilgili önemli işlevlere sahiptir.46,47 Fosfotidil inositol 3- kinaz (PI3K) yolunun asıl düzenleyicisidir ve tümü hormon bağımlı olan endometrium, meme, prostat karsinomu gibi bir çok kanser için bir tümör baskılayıcı gen olarak bilinir.48 Bu genin, PI3K yolunun doğal inhibitörü olduğu kanıtlanmıştır.49 PTEN ekspresyonunun azalması, endometriyumdaki PI3K yolunun aktivasyonuna ve bunu takiben endometrial dokuların hayatta kalmasının kolaylaşmasına, bazı büyüme faktörlerinin de stimulasyonu ile başlayan ve endometriozise giden yolun önünün açılmasına neden olmaktadır.50 Son yıllarda yapılan çalışmalarda, endometriozisli hastaların hem ötopik hem de ektopik endometriumlarında azalmış PTEN ekspresyonları ortaya konmuştur. Primer hücre kütlerleri ile yapılan bir çalışmada, endometriyal epitelyal hücrelerde nücleer PTEN kaybını ortaya çıkarmış ve bu çalışmada hem ektopik hem de ötopik endometrial hücrelerdeki PTEN yokluğuna, PI3K ve NFκβ (nükleer faktör kappa-hafif zincir) aktivitesinde yüksekliğin eşlik ettiği saptanmıştır.51 Endometriotik glanduler hücrelerdeki düşük PTEN ekspresyonu ve buna sekonder yüksek PI3K aktivitesi olasılıkla hücre proliferasyonunun kolaylaştırmakta ve endometriozisin gelişimine zemin yaratmaktadır.52 17 Önder ÇELİK ve ark. ENDOMETRİOZİS HORMONLAR VE GENETİK mTOR, AKT1 VE 4EBP1 mTOR geninin ürünü; ribozom biyosentezi, hücre siklusu kontrolü, otofaji gibi birçok biyolojik mekanizmanın düzenlenmesi ile hücre büyümesi ve metabolizmasını regüle eden bir serotonin/threonin kinaz’dır. Giderek artan sayıdaki kanıtlar, prekanseröz lezyonların mTOR yolunu aktive ettiğini göstermektedir.53 Diğer taraftan, AKT geninin aktivasyonu fizyolojik bir tümör süpresör olan PTEN geni sayesinde engellenmektedir. AKT geninin ürünü, indirekt olarak mTOR yolunun uyarıcısıdır. 4EBP1, önemli bir tümör süpresör gendir ve hücre içi ribozomal protein sentezi, hücre yaşamı ve çoğalması üzerinde kritik öneme sahiptir.54,55 AKT1 ve 4EBP1 gen ekspresyonu overyan endometriozisli hastalarda, kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulunmuş, yine bu çalışmada, endometriozisli hastaların ötopik endometriumlarında, kontrol grubuna göre artmış AKT1 ve 4EBP1 mRNA seviyeleri tespit edilmiştir.56 AKT1 gen ürünü protein kinaz B olarak da bilinir, hücre büyümesi, apoptozis, glikojen sentezi gibi hücresel süreçleri düzenler ve endometriozisin temel özelliklerinden olan artmış invazivite, hücresel adezyona imkan sağlayabilir.57,58 Yine bu çalışmada, ötopik endometrial dokularda bakılan AKT1 ve 4EBP1 mRNA düzeyleri, minimal veya hafif endometriozisli kadınlarda, orta ve ciddi hastalığa sahip kadınlara göre daha yüksek düzeyde tespit edilmiştir. Bilindiği gibi erken evredeki endometriotik lezyonlar, daha yoğun biyolojik aktivite göstermektedirler. İleri evre endometrioziste biyolojik süreç daha yavaş ve kronikleşmiş hal alır. Erken evredeki endometriozisli hastaların ötopik endometriumlarında ortaya konmuş yüksek AKT1 ve 4EBP1 mRNA düzeyleri, hastalığın bu evredeki artmış biyolojik aktivitesine bağlanmaktadır.59 Bu genlerin ekspresyonlarındaki değişiklikler, endometriumun uterus dışında gelişmesine sebep olan fizyolojik aktivitelerdeki erken bir bozulmanın sonucu veya tetikleyicisi olabilir.60 CYP1A1 VE CYP1B1 CYP1A1 ve 1B1genleri, sitokrom P450 izo-formlarındandır ve aynı adlı enzimleri kodlar, bu enzimler, östrojen metabolizmasında görev alan aril hidrokarbon hidroksilaz (ARH) aktivitesi gösterir. Dioksin olarak bilinen çevresel toksinin (2,3,7,8 tetrakloro-dibenzo-p-dioksin) sitokrom P450 enzim sistemine etki ederek artmış östrojen içeren mikroçevreye yol açtığı ve endometriozis gelişimine zemin hazırladığı ortaya atılmıştır.61 Dioksin, aril hidrakarbon reserptörü (AhR) yoluyla CYP1A1 ve CYP1B1 enzimlerini indükler. Bu toksine, oral yoldan 18 kronik şekilde maruz bırakılan Rhesus maymunlarında, endometriozis prevalansında ve hastalığın şiddetinde artma rapor edilmiştir.62 Dioksinler etkilerini aril hidrokarbon reseptörüne olan yüksek afiniteleri sayesinde gösterirler. Reseptöre bağlandıktan sonra hücre çekirdeğine göç ederek, kendine özgü nükleer translokatör proteine (ARNT) bağlanır. Bu aktive olmuş kompleks (AhR/ARNT), dioksin’e özgü bölge olarak bilinen DNA sekansına bağlanır ve bu sayede CYP1A1 ve CYP1B1 genlerinin transkripsiyonunu uyarır.63 Endometriozisli hastaların hem ektopik hem de ötopik endometriumlarında, dioksinle indüklenen CYP1A1 ve CYP1B1 gen transkripsiyon ürünleri yoğun şekilde izlenmiş, aynı kadınlarda CYP1A1 gen ekspresyonu ektopik endometrial dokularda daha yüksek olarak kaydedilmiş ve sonuç olarak, dioksin maruziyetinin insan endometrial dokularında hem CYP1A1 hem de CYP1B1m RNA transkriptlerini arttırdığı gösterilmiştir.64 Bu mekanizmaların, artmış östrojen konsantrasyonuna sahip mikroçevreye zemin hazırladığı ve sonrasında endometriozis gelişimine için yatkınlık oluşturduğu iddia edilmektedir. CYP450C17α Sitokrom P450c17α geni (CYP17), östrojen biyosentezinde önemli görev üstlenen sitokrom P450c17α enzimini kodlar.65 CYP17, hem 17α hidroksilaz hem de 17,20 liyaz aktivitesi gösterir ve insan seks steroid hormonları biyosentezinde kilit basamaklardan birini teşkil eder.66 CYP17 geni, 10 numaralı kromozomun üzerindedir. CYP17 polimorfizminin, endometriozis gibi hormon bağımlı hastalıkların etyolojisinde önemli role sahip bilinmektedir, yine CYP17 gen polimorfizmi çok sayıda tümör ile ilişkilendirilmiştir ve bu tümörlerin başında meme ve prostat kanseri gelmektedir.67,68 Endometriozis üzerine, identik CYP17 genotipinin, farklı çevresel ve genetik zeminlerde koruyucu veya teşvik edici rolleri olabileceği ileri sürülmüştür. Muhtemelen, endometriozis gelişiminde CYP17 genotipi tarafından oluşturulan farklı biyolojik cevaplar, hormonal ve non-hormonal biyolojik çevreyi düzenleyen çeşitli genetik, çevresel ve diyetetik faktörlere bağlıdır (multifaktöryel). Ciddi endometriozisi olan kadınlar üzerinde yapılan bir çalışmada, Hsieh YY. ve ark. CYP17 A1 Allelinin artmış endometriozis riski ile birliktelik gösterdiğini ortaya koymuşlardır.69 CYP45019A1 (AROMATAZ) Aromataz enzimi, 15. kromozomun uzun kolunda yerleşmiş tek bir gen (CYP45019a1) tarafından kodlanır ve hem androstenedion’dan estron hem de testosterondan estradiol oluşumunu katalizler.70 Biyolojik aktif östrojen Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS HORMONLAR VE GENETİK olan estradiol, kolestrolden altı farklı enzimatik dönüşüm sonrası sentezlenir. Bu enzimatik süreçlerde iki hız kısıtlayıcı basamak söz konusu olup, bunlardan birisi StAR (Steroidojenik Akut Regülatör Protein) tarafından kolestrolün mitokondri içine alınımı, diğeri ise aromataz enziminin katalizlediği androstenodion’dan estron üretimidir. Hem adrenal bez hem de gonadlar üzerinden, orphan nükleer reseptör ailesinin üyesi olan Steroidojenik Faktör 1 (SF-1) ile birçok steroidojenik genin ekspresyonu düzenlenir. SF-1, hem StAR hem de aromataz ekspresyonunu uyaran kilit transkripsiyon faktörüdür.71-73 Endometrioziste, SF-1 nükleer reseptörünün aşırı ekspresyonu, en çarpıcı anormalliktir, çünkü endometriotik lezyonlarda mRNA düzeyleri 10.000 kat daha fazla bulunmuştur. Bu aşırı artmış gen ekspresyonunun, SF-1 hedef genlerine etki ederek, StAR proteini ve aromataz enziminin, dolaşımdaki östrojenden bağımsız olarak, dokularda lokal östrojen üretimini arttırmasına olanak tanıdığı iddia edilmiştir.74 Benzer şekilde, endometriozisli hastalarda yapılan bir başka çalışmada, endometrial dokularda yüksek aromataz mRNA düzeyleri saptanırken, ötopik endometriumda saptanamayacak kadar düşük aromataz mRNA düzeylerde rapor edilmiştir.75 Endometrial dokularda östradiol yoğunluğunun artmasına yol açan bir diğer anahtar protein StAR enzimatik aktivite göstermeyip, östrojen biyosentez basamaklarının başında, kolestrolün mitokondri membranından taşınmasını gerçekleştiren moleküldür. Endometriotik lezyonlarda, StAR ekspresyonunun da arttığı rapor edilmiştir.76 HOXA11 HOXA11 geni de tıpki HOXA10 geni gibi uterusta embriyolojijk ve erişkin hayatta eksprese edilir. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, embriyolojik hayatta HOXA11 geninin mutasyonu aksiyal iskelet kusurları, uzuv deformiteleri ve dişi farelerde uterin faktöre bağlı infertilite ile sonuçlanmıştır.77,78 Erişkin kadınlarda, menstrual siklus boyunca endometrial bezler ve stroma hücrelerinden yoğun şekilde eksprese edilirken, endometrial reseptivite için hayati öneme sahiptir. Başarılı bir embriyonik implantasyon, senkron şekilde gelişen reseptif bir endometriuma gereksinim duyar.79,80 Erişkin kadınlarda, HOXA11 geninin ekspresyonu seks steroidlerinin kontrolü altındadır, seks steroidlerinin uyarımı ile değişen HOXA11 gen ekspresyon seviyeleri, endometriumda büyüme ve farklılaşmaya yol açmaktadır.81 Ancak henüz endometriozis gelişimi ile HOXA11 geni arasındaki ilişki belirgin değildir ve konuyla ilgili yeni çalışmalara ihtiyaç vardır. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Önder ÇELİK ve ark. KRAS KRAS geni, RAS gen ailesinin üyesidir, 12. kromozomun kısa kolunda yer alır (12p12.1) ve insan neoplasmları ile en sık ilişkili onkogenlerden bir tanesidir.82 Overyan, kolorektal, pankreas ve akciğer kanserlerinde KRAS mutasyonları bulunmuştur.83 Yakın zamanda yapılan bir çalışmada farelerin üreme sistemindeki KRAS geni hedef alınmış ve sonrasında endometriozis gelişimi izlenmiştir. Bu çalışmada, Farelerin bursal boşluğuna enjekte edilen adenoviral vektör ile KRAS geninin sessiz onkojenik alleli aktive edilmiş ve farelerin %47’sinde peritoneal endometriozis gelişimi izlenmiştir. Buna ek olarak farelerin %100’ünün overyan yüzey epitelinde benign endometriozis benzeri lezyonlar izlenmiştir.84 Söz konusu sonuçlar, endometriozisin başlamasına ve/veya ilerlemesi üzerinde KRAS gen aktivasyonunun etkisi olduğunu düşündürmektedir. Endometriozis, overyan tümörlerle neoanjiogenez, hücresel proliferasyon ve invazyon gibi benzer karakteristik özellikleri paylaşmaktadır. Malign overyan tümörlerin büyük çoğunluğunu epitelyal overyan kanserler oluşturur ve endometriozis, endometrioid tip ve berrak hücreli overyan epitelyal kanserlerle artmış birliktelik gösterir. KRAS geninin 12 ve 13 kodonlarındaki mutasyonlar over kanserinde rapor edilmiştir.85 Her ne kadar fare üreme sistemindeki KRAS geninin hedef alınması endometriozisle sonuçlanmış olsa da, insanlarda KRAS genindeki somatik mutasyonlar neticesinde endometriozis gelişimine zemin yaratıldığını ispat edebilmek için yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.86 Tablo 1’de yer alan diğer aday genler üzerinde çeşitli çalışmalar devam etmektedir, ancak şu ana kadar elde edilen sonuçlar, bu genlerle endometriozis arasında net bir ilişki ortaya koyamamıştır.87-90 Hormonal duyarlılıktaki değişiklikler; endometrial hücrelerin çoğalma, mezotelyum’a yapışma ve/veya immun aracılı klirens mekanizmasından kurtulma yeteneğini etkileyebilir. Uzun zamandır kabul edildiği gibi, endometriozis östrojen bağımlı bir hastalıktır ve hem östrojen hem de progesteron, endometrial dokunun ana düzenleyicileridir. Her iki hormonun, menstruel siklusun çeşitli dönemlerinde yüzlerce genin ekspresyonunu regüle ettiği bilinmektedir.91 Endometriotik ve ötopik endometrial dokular, östrojen ve progesterona, benzer değişikliklerle cevap verir. Periferal ve ektopik endometrial dokularda, aromataz enzimi ile androstenedion’dan üretilen E1, 17-β HSD tip-1 enzimi ile daha potent bir östrojen olan E2’ye dönüştürülür. Bunun aksine, 17- β HSD tip 2 enzimi ile E2, E1’e çevrilir. Endometriotik dokularda gözlenen çarpıcı bulgu; Artmış aromataz enzim eks- 19 Önder ÇELİK ve ark. presyonu ile azalmış 17-β HSD tip 2 enzim ekspresyonudur.92 Bu farklı enzim ekspresyon profillerinin sonucu, lokal E2 konsantrasyonundaki aşırı artış olarak karşımıza çıkmaktadır. Aromataz aktivitesiyle gerçekleşen lokal östrojen üretimi, overyan supresyona rağmen lezyonların neden ilerlediklerini de açıklamaktadır. Bu bulgular da yine hastalığın östrojen bağımlı olduğunu ve tedavinin amacının da hipoöstrojenik peritoneal mikroçevre sağlanmasının gerektiğini işaret etmektedir. Hem ötopik hem de ektopik endometrial dokular, östrojen reseptörü (ER) ve progesteron reseptörü (PR) içerir. Endometrial dokulardaki ER ve PR sayısı ve dağılımı östrojen ve progesteron hormonlarından, hangisinin baskın etkisi olacağını belirler.93 ERα ve ERβ olmak üzere iki farklı Östrojen reseptörü vardır. ERα’nın endometrial doku üzerinde proliferatif etkisi varken, ERβ’nın ERα üzerinde baskılayıcı görevi vardır. Benzer şekilde, progesteron reseptörünün de PR-A ve PR-B olmak üzere iki farklı tipi vardır. Her iki reseptör de, tek bir genden eksprese edilir ve PR-A, 94 kDA iken, PR-B amino ucunda 164 aminoasit daha taşır ve bu nedenle 114 kDA büyüklüğündedir. PR-B, progesteronun hedef aldığı genlerde transkripsiyon faktörü olarak görev alırken, PR-A ise hem bir transkripsiyonel faktör hem de PR-B üzerinde baskılayıcı olarak etki gösterir.94 PR-B’nin asıl olarak endometrial epitelyal hücrelerde, PRA’nın ise başlıca endometrial stromal hücrelerde bulunduğu bilinmektedir. Normal endometriumda, proliferatif faz süresince hem PR-A hem de PR-B östrojen etkisi ile artarken, sekretuvar fazda artan progesteron etkisi ile azalır. Aynı zamanda progesteron uyarısıyla östrojen reseptörü sentezinde de azalma gerçekleşir. Progesteron, endometrial stromal ve epitelyal hücreleri sekretuar ve yalancı desidual değişiklikler oluşturmak, hücre çoğalmasını ve mitotik figürleri azaltmak yönünde uyarır. Böylece progesteronun endometrium üzerinde büyümeyi sınırlandırıcı ve farklılaştırıcı etkisi gerçekleşmiş olur. İmmunohistokimyasal çalışmalarla, endometriotik dokularda, Progesteron reseptör düzeyleri, ötopik endometriuma göre düşük bulunmuştur.95,96 Yine endometriotik lezyonlar- 1. 2. 3. 20 Barrier BF, Kendall BS, Ryan CE, Sharpe-Timms KL. HLA-G is expressed by the glandular epithelium of peritoneal endometriosis but not in eutopic endometrium. Hum Reprod 2006;21:864-9. Simpson JL, Bischoff F. Heritability and candidate genes for endometriosis. Reprod Biomed Online 2003;7(2):162-9. Kennedy S. Is there a genetic basis to endometriosis? Semin Reprod Endocrinol 1997;15(3):309-18. 4. 5. ENDOMETRİOZİS HORMONLAR VE GENETİK da, PR-A, tüm doku örneklerinde ortaya konmuşken, PRB gösterilememiştir.97 Sonuç olarak, endometriozisteki endometrial dokularda gözlenen progesteron direncinin sebebi olarak, dokularda genel olarak progesteron reseptörü yoğunluğunda azalma ve PR-B’nin yokluğu sorumlu tutulmaktadır. Progesteron direnci sonucu güçlü östrojen E2’yi, zayıf östrojen E1’e çeviren enzim olan 17-βHSD tip 2, uyarılamamakta ve bu enzimin yetersiz fonksiyonu sonucu endometriotik dokularda E2 birikimi olmaktadır.98 Östrojen bağımlı olmasına ek olarak, Endometriozis’in progesteron’a dirençli bir hastalık olduğunu gösteren kanıtlar da vardır. Endometriumdaki kazanılmış değişimler, endometrial hücrelerin peritoneal yüzeylere implantasyon yatkınlığına sebep olarak gösterilmiştir. Kazanılan değişimler, rastgele bir genetik mutasyonun veya çevresel maruziyetin sonucu olabilir. Sonuç olarak, kazanılmış genomik değişiklikler, endometrial hücrelerin endometriotik implantlar oluşturma olasılığına potansiyel kaynak sunmaktadır. Bu değişiklikler, çevresel maruziyetler sonucu olabileceği gibi, kendiliğinden gelişen genetik olaylar sonucu da olabilir. Endometrium, sıradışı hücre yaşam döngüsüne sahip bir dokudur ve bunun sonucu olarak da genetik rekombinasyon hatalarına karşı çok hassastır. Ötopik endometriumdaki genomik değişiklerin oluşumu iyi tahlil edilmiştir ve bu değişikliklerin, tek nükleotid polimorfizmi veya mutasyonlar gibi epigenetik farklılaşımlar ve/veya oksidatif stres sonucu olabileceği ortaya konmuştur. Şayet bu genomik değişiklikler, bir fonksiyonun kaybı veya kazanımı olarak sonlanır ve bu durum da hücrelerin hayatta kalma olasılığına olumlu yönde etki ederse, hücre implantasyonu şansı artar. Örneğin, bir tümör süpresör geni kaybına yol açan genomik değişiklik, hücrelerin çoğalmasını, yapışmasını ve apopitoza direnç göstermesine zemin hazırlayabilir. Endometriozisli hastalarda, hastalıkla ilişkili sabit bir gen polimorfizmi veya mutasyonu, gösterilememiş olsa da, üzerinde çalışılan birçok aday gen mevcuttur ve yakın gelecekte endometriozisin genetik yönünün daha net bir biçimde ortaya konulacağı açıktır. KAYNAKLAR Simpson JL, Elias S, Malinak LR, Buttram VC Jr. Heritable aspects of endometriosis. I. Genetic studies. Am J Obstet Gynecol 1980;137(3):327-31. Rier SE, Turner WE, Martin DC, Morris R, Lucier GW, Clark GC. Serum levels of TCDD and dioxinlike chemicals in Rhesus monkeys chronically exposed to dioxin: correlation of increased serum PCB levels with endometriosis. Toxicol Sci 2001;59(1):147-59. 6. 7. Simsa P, Járási ZE, Fülöp V. Environmental dioxin compounds as the cause of endometriosis and other diseases. Orv Hetil 2007;148 (37):174550. Taylor HS, Vanden Heuvel GB, Igarashi P. A conserved Hox axis in the mouse and human female reproductive system: late establishment and persistent adult expression of the Hoxa cluster genes. Biol Reprod 1997;57: 1338-45. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS HORMONLAR VE GENETİK 8. 9. Taylor HS, Arici A, Olive D, Igarashi P. HOXA10 is expressed in response to sex steroids at the time of implantation in the human endometrium. J Clin Invest 1998;101:1379-84. Taylor HS, Igarashi P, Olive DL, Arici A. Sex steroids mediate HOXA11 expression in the human peri-implantation endometrium. J Clin Endocrinol Metab 1999;84:1129-35. 10. Satokata I, Benson G, Maas R. Sexually dimorphic sterility phenotypes in Hoxa10-deficient mice. Nature 1995;374:460-3. 11. Benson GV, Lim H, Paria BC, Satokata I, Dey SK, Maas RL. Mechanisms of reduced fertility in Hoxa-10 mutant mice: uterine homeosis and loss of maternal Hoxa-10 expression. Development 1996;122:2687-96. 12. Hsieh-Li HM, Witte DP, Weinstein M, Branford W, Li H, Small K, et al. Hoxa 11 structure, extensive antisense transcription, and function in male and female fertility. Development 1995;121:1373-85. 13. Kim JJ, Taylor HS, Lu Z, Ladhani O, Hastings JM, Jackson KS, et al. Altered expression of HOXA10 in endometriosis: potential role in decidualization. Mol Hum Reprod 2007;13:323-32. 14. Bagot CN, Troy PJ, Taylor HS. Alteration of maternal Hoxa10 expression by in vivo gene transfection affects implantation. Gene Ther 2000;7:137884. 15. Gui Y, Zhang J, Yuan L, Lessey BA. Regulation of HOXA-10 and its expression in normal and abnormal endometrium. Mol Hum Reprod 1999;5:86673. 16. Wu Y, Halverson G, Basir Z, Strawn E, Yan P, Guo SW. Aberrant methylation at HOXA10 may be responsible for its aberrant expression in the endometrium of patients with endometriosis. Am J Obstet Gynecol 2005;193: 371-80. 17. Taylor HS, Bagot C, Kardana A, Olive D, Arici A. HOX gene expression is altered in the endometrium of women with endometriosis. Hum Reprod 1999;14:1328-31. 18. Curry TE Jr, Osteen KG. The matrix metalloproteinase system: changes, regulation, and impact throughout the ovarian and uterine reproductive cycle. Endocr Rev 2003;24:428-65. 19. Ye S. Polymorphism in matrix metalloproteinase gene promoters: implication in regulation of gene expression and susceptibility of various diseases. Matrix Biol 2000;19:623-9. 20. Kang S, Wang Y, Zhang JH, Guo W, Na W, Li Y. The function of SNP in the MMP1 and MMP3 promoter is associated with susceptibility to endometriosis in china. Mol Hum Reprod 2005;11: 423-7. 21. Bruner-Tran KL, Eisenberg E, Yeaman GR, Anderson TA, McBean J, Osteen KG. Steroid and cytokine regulation of matrix metalloproteinase expression in endometriosis and the establishment of experimental endometriosis in nude mice. J Clin Endocrinol Metab 2002;87:4782-91. 22. Chung HW, Wen Y, Chun SH, Nezhat C, Woo BH, Polan ML. Matrix metalloproteinase-9 and tissue inhibitor of metalloproteinase-3 mRNA expression in ectopic and eutopic endometrium in women with endometriosis: a rationale for endometriotic invasiveness. Fertil Steril 2001;75:152-9. 23. Matsuzaki S, Maleysson E, Darcha C. Analysis of matrix metalloproteinase-7 expression in eutopic Önder ÇELİK ve ark. and ectopic endometrium samples from patients with different forms of endometriosis. Hum Reprod 2010;25(3):742-50. 24. Meola J, Rosae Silva JC, Dentillo DB, da Silva WA Jr, Veiga-Castelli LC, Bernardes LA, et al. Differentially expressed genes in eutopic and ectopic endometrium of women with endometriosis. Fertil Steril 2010;93(6):1750-73. 25. Noble LS, Simpson ER, Johns A, Bulun SE. Aromatase expression in endometriosis. J Clin Endocrinol Metab 1996;81:174-9. 26. Ryan I, Schriock ED, Taylor R. Isolation, characterization, and comparison of human endometrial and endometriosis cells in vitro. J Clin Endocrinol Metab 1994;78:642-9. 27. Simpson ER, Zhao Y, Agarwal VR, Michael MD, Bulun SE, Hinshelwood MM, et al. Aromatase expression in health and disease. Recent Prog Horm Res 1997;52:185-214. 28. Moghrabi N, Head JR, Andersson S. Cell typespecific expression of 17-hydroxysteroid dehydrogenase type 2 in human placenta and fetal liver. J Clin Endocrinol Metab 1997;82: 3872-8. 29. Wu L, Einstein M, Geissler WM, Chan HK, Elliston KO, Andersson S. Expression cloning and characterization of human 17_-hydroxysteroid dehydrogenase type 2, a microsomal enzyme possessing 20_-hydroxysteroid dehydrogenase activity. J Biol Chem 1993;268: 12964-9. 30. Casey ML, MacDonald PC, Andersson S. 17_-Hydroxysteroid dehydrogenase type 2: chromosomal assignment and progestin regulation of gene expression in human endometrium. J Clin Invest 1994;94:2135-41. 31. Mustonen MV, Isomaa VV, Vaskivuo T, Tapanainen J, Poutanen M, Stenbeck F, et al. Human 17_-hydroxysteroid dehydrogenase type 2 messenger ribonucleic acid expression and localization in term placenta and in endometrium during the menstrual cycle. J Clin Endocrinol Metab 1998;83:1319-24. 32. Zeitoun K, Takayama K, Sasano H, Suzuki T, Moghrabi N, Andersson S, et al. Deficient 17betahydroxysteroid dehydrogenase type 2 expression in endometriosis: failure to metabolize 17beta-estradiol. J Clin Endocrinol Metab 1998;83:4474-80. 33. Yang S, Fang Z, Gurates B, Tamura M, Miller J, Ferrer K, et al. Stromal PRs mediate induction of 17beta-hydroxysteroid dehydrogenase type 2 expression in human endometrial epithelium: a paracrine mechanism for inactivation of E2. Mol Endocrinol 2001;15(12): 2093-105. 34. Siegel PM, Shu W, Massagué J. Mad upregulation and id2 repression accompany transforming growth factor (TGF)-β-mediated epithelial cell growth suppression. J Biol Chem 2003;278: 35444-50. 35. Carrol JS, Swabrick A, Musgrove EA, Sutherland RL. Mechanism of growth arrest by c-myc antisense oligonucleotides in MCF-7 breast cancer cells: implications for the antiproliferative effects of antiestrogens. Cancer Res 2002;62:3126-31. 36. Paruthiyil S, Parmar H, Kerekatte V, Cunha GR, Firestone GL, Leitman DC. Estrogen receptor beta inhibits human breast cancer cell proliferative and tumor formation by causing a G2 cell cycle arrest. Cancer Res 2004;64:423-8. 37. Schenken RS, Johnson JV, Riehl RM. c-myc proto-oncogene polypeptide expression in endo- Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) metriosis. Am J Obstet Gynecol 1991;164: 10317. 38. Johnson MC, Torres M, Alves A, Bacallao K, Fuentes A, Vega M, et al. Augmented cell survival in eutopic endometrium from women with endometriosis: expression of c-myc, TGF-beta1 and bax genes. Reprod Biol Endocrinol 2005;8:43-5. 39. Rumi LS. Apoptosis and expression of Bcl-2 and Bax in eutopic endometrium from women with endometriosis. Fertil Steril 2000;74:760-6. 40. Meresman GF, Vighi S, Buquet RA, ContrerasOrtiz O, Tesone M, Rumi LS. Apoptosis and expression of Bcl-2 and Bax in eutopic endometrium from women with endometriosis. Fertil Steril 2000;74:760-6. 41. Dmowski WP, Ding J, Shen J, Rana N, Fernandez BB, Braun DP. Apoptosis in endometrial glandular and stromal cells in women with and without endometriosis. Human Reprod 2001;16:1802-8. 42. Braun DP, Ding J, Shen J, Rana N, Fernandez BB, Dmowski WP. Relationship between apoptosis and the number of macrophages in eutopic endometrium from women with and without endometriosis. Fertil Steril 2002;78: 830-5. 43. Hockenbery D, Nun˜ez G, Milliman C, Schreiber RD, Korsmeyer SJ. Bcl-2 is an inner mitochondrial membrane protein that blocks programmed cell death. Nature 1990;348:334-6. 44. Jones RK, Bulmer JN, Searle RF. Phenotypic and functional studies of leukocytes in human endometrium and endometriosis. Hum Reprod Update 1998;4:702-9. 45. Braun DP, Ding J, Shaheen F, Willey JC, Rana N, Dmowski WP. Quantitative expression of apoptosis-regulating genes in endometrium from women with and without endometriosis. Fertil Steril 2007;87:263-8. 46. Depalo R, Cavallini A, Lorusso F, Bassi E, Totaro I, Marzullo A, et al. Apoptosis in normal ovaries of women with and without endometriosis. Reprod Biomed Online 2009;19(6):808-15. 47. Li J, Yen C, Liaw D, Podsypanina K, Bose S, Wang SI, et al. PTEN, a putative protein tyrosine phosphatase gene mutated in human brain, breast, and prostate cancer. Science 1997;275 (5308):1943-7. 48. Chang CJ, Mulholland DJ, Valamehr B, Mosessian S, Sellers WR, Wu H. PTEN nuclear localization is regulated by oxidative stress and mediates p53-dependent tumor suppression. Mol Cell Biol 2008;28(10):3281-9. 49. Guldberg P, thor Straten P, Birck A, Ahrenkiel V, Kirkin AF, Zeuthen J. Disruption of the MMAC1/PTEN gene by deletion or mutation is a frequent event in malignant melanoma. Cancer Res 1997;57(17):3660-3. 50. Gentilini D, Busacca M, Di Francesco S, Vignali M, Viganò P, Di Blasio AM. PI3K/Akt and ERK1/2 signalling pathways are involved in endometrial cell migration induced by 17beta-estradiol and growth factors. Mol Hum Reprod 2007;13(5):31722. 51. Kim S, Domon-Dell C, Kang J, Chung DH, Freund JN, Evers BM. Down-regulation of the tumor suppressor PTEN by the tumor necrosis factor-alpha/nuclear factor-kappaB (NF-kappaB)-inducing kinase/NF-kappaB pathway is linked to a default IkappaB-alpha autoregulatory loop. J Biol Chem 2004;279(6):4285-91. 21 Önder ÇELİK ve ark. 52. Zhang H, Zhao X, Liu S, Li J, Wen Z, Li M. 17betaE2 promotes cell proliferation in endometriosis by decreasing PTEN via NFkappaB-dependent pathway. Mol Cell Endocrinol 2010;317(1-2):3143. 53. Sabatini DM. mTOR and cancer: insights into a complex relationship. Nat Rev Cancer 2006;6: 729-34. 54. Inoki K, Corradetti MN, Guan KL. Dysregulation of the TSC-mTOR pathway in human disease. Nat Genet 2005a;37:19-24. ENDOMETRİOZİS HORMONLAR VE GENETİK ted with a CYP17 gene polymorphism with a gene dosage effect. Cancer Res 2000;60:5710-3. 68. Young IE, Kurian KM, Annink C, Kunkler IH, Anderson VA, Cohen BB, et al. A polymorphism in the CYP17 gene is associated with male breast cancer. Br J Cancer 1999;81: 141-3. 69. Hsieh YY, Chang CC, Tsai FJ, Lin CC, Tsai CH. Cytochrome P450c17alpha 5'-untranslated region *T/C polymorphism in endometriosis. J Genet 2004;83(2):189-92. 55. Bellacosa A, Kumar CC, Di Cristofano A, Testa JR. Activation of AKT kinases in cancer: implications for therapeutic targeting. Adv Cancer Res 2005;94:29-86. 70. Bulun SE, Lin Z, Imir G, Amin S, Demura M, Yilmaz B, et al. Regulation of aromatase expression in estrogen-responsive breast and uterine disease: from bench to treatment. Pharmacol Rev 2005;57:359-83. 57. Castellvi J, Garcia A, Rojo F, Ruiz-Marcellan C, Gil A, Baselga J, et al. Phosphorylated 4E binding protein 1: a hallmark of cell signaling that correlates with survival in ovarian cancer. Cancer 2006;107: 1801-11. 72. Morohashi KI, Omura T. Ad4BP/SF-1, a transcription factor essential for the transcription of steroidogenic cytochrome P450 genes and for the establishment of the reproductive function. FASEB J 1996;10:1569-77. 56. Ness RB. Endometriosis and ovarian cancer: thoughts on shared pathophysiology. Am J Obstet Gynecol 2003;189:280-94. 58. Rice LW, Stone RL, Xu M, Galgano M, Stoler MH, Everett EN, et al. Biologic targets for therapeutic intervention in endometrioid endometrial adenocarcinoma and malignant mixed mullerian tumors. Am J Obstet Gynecol 2006;194:1119-26. 59. Gilabert-Estelles J, Estelles A, Gilabert J, Castello R, Espana F, Falco C, et al. Expression of several components of the plasminogen activator and matrix metalloproteinase systems in endometriosis. Hum Reprod 2003;18:1516-22. 60. Laudanski P, Szamatowicz J, Kowalczuk O, Kuźmicki M, Grabowicz M, Chyczewski L. Expression of selected tumor suppressor and oncogenes in endometrium of women with endometriosis. Hum Reprod 2009;24(8):1880-90. 71. Parker KL, Schimmer BP. Steroidogenic factor 1: A key determinant of endocrine development and function. Endocr Rev 1997;18:361-77. 73. Lala DS, Rice DA, Parker KL. Steroidogenic factor 1, a key regulator of steroidogenic enzyme expression, is the mouse homolog of fushi tarazu-factor 1. Mol Endocrinol 1992;6: 1249-58. 74. Utsunomiya H, Cheng YH, Lin Z, Reierstad S, Yin P, Attar E, et al. Upstream stimulatory factor2 regulates steroidogenic factor-1 expression in endometriosis. Mol Endocrinol 2008;22 (4):90414. 75. Noble LS, Simpson ER, Johns A, Bulun SE. Aromatase expression in endometriosis. J Clin Endocrinol Metab 1996;81:174-9 76. Tsai SJ, Wu MH, Lin CC, Sun HS, Chen HM. Regulation of steroidogenic acute regulatory protein expression and progesterone production in endometriotic stromal cells. J Clin Endocrinol Metab 2001;86:5765-73. 61. Bulun SE, Zeitoun KM, Kilic G. Expression of dioxin-related transactivating factors and target genes in human eutopic endometrial and endometriotic tissues. Am J Obstet Gynecol 2000;182: 767-75. 77. Small KM, Potter SS. Homeotic transformations and limb defects in Hoxa11 mutant mice. Genes Dev 1993;7:2318-28. 63. Bofinger DP, Feng L, Chi LH, Love J, Stephen FD, Sutter TR, et al. Effect of TCDD exposure on CYP1A1 and CYP1B1 expression in explants cultures of human endometrium. Toxicol Sci 2001;62:299-314. 79. Cross JC, Werb Z, Fisher SJ. Implantation and the placenta: key pieces of the developmental puzzle. Science 1994;266:1508-18. 62. Rier S, Foster WG. Environmental dioxins and endometriosis. Semin Reprod Med 2003;21: 145-54. 64. Singh MN, Stringfellow HF, Taylor SE, Ashton KM, Ahmad M, Abdo KR, et al. Elevated expression of CYP1A1 and gamma-SYNUCLEIN in human ectopic (ovarian) endometriosis compared with eutopic endometrium. Mol Hum Reprod 2008;14(11):655-63. 65. Martucci CP, Fishman J. P450 enzymes of estrogen metabolism. Pharmacol Ther 1993;57: 23-57. 66. Picado-Leonard J, Miller WL. Cloning and sequence of the human gene for P450c17 (steroid 17 alpha-hydroxylase/17,20 lyase): similarity with the gene for P450c21. DNA 1987;6:439-48. 67. Habuchi T, Liqing Z, Suzuki T, Sasaki R, Tsuchiya N, Tachiki H, et al. Increased risk of prostate cancer and benign prostatic hyperplasia associa- 22 78. Hsieh-Li HM, Witte DP, Weinstein M, Branford W, Li H, Small K, et al. Hoxa11 structure, extensive antisense transcription, and function in male and female infertility. Development 1995;121:1373-85. 80. Finn CA, Martin L. The control of implantation. J Reprod Fertil 1974;39:195-206. 81. Taylor HS, Igarashi P, Olive DL, Arici A. Sex steroids mediate HOXA11 expression in the human peri-implantation endometrium. J Clin Endocrinol Metab 1999;84(3):1129-35. 82. Fabjani G, Kriegshaeuser G, Schuetz A, Prix L, Zeillinger R. Biochip for K-ras mutation screening in ovarian cancer. Clin Chem 2005;51: 784-7. 83. Kahn S, Yamamoto F, Almoguera C, Winter E, Forrester K, Jordano J, et al. The c-K-ras gene and human cancer (review). Anticancer Res 1987;7:639-52. 84. Dinulescu DM, Ince TA, Quade BJ, Shafer SA, Crowley D, Jacks T. Role of K-ras and Pten in the development of mouse models of endometriosis and endometrioid ovarian cancer. Nat Med 2005;11:63-70. 85. Somigliana E, Vigano P, Parazzini F, Stoppelli S, Giambattista E, Vercellini P. Association between endometriosis and cancer: a comprehensive review and a critical analysis of clinical and epidemiological evidence. Gynecol Oncol 2006;101: 331-41. 86. Zhao ZZ, Nyholt DR, Le L, Martin NG, James MR, Treloar SA, et al. KRAS variation and risk of endometriosis: Mol Hum Reprod 2006;12 (11):671-6. 87. Deguchi M, Yoshida S, Kennedy S, Ohara N, Motoyama S, Maruo T. Lack of association between endometriosis and N-acetyl transferase 1 (NAT1) and 2 (NAT2) polymorphisms in a Japanese population. J Soc Gynecol Investig 2005;12(3):20813. 88. Guo SW. Glutathione S-transferases M1/T1 gene polymorphisms and endometriosis: a meta-analysis of genetic association studies. Mol Hum Reprod 2005;11(10):729-43. 89. Ribeiro Júnior CL, Arruda JT, Silva CT, Moura KK. Analysis of p53 codon 72 gene polymorphism in Brazilian patients with endometriosis. Genet Mol Res 2009;8(2):494-9. 90. He C, Song Y, He X, Zhang W, Liao L. No association of endometriosis with galactose-1-phosphate uridyl transferase mutations in a Chinese population. Environ Mol Mutagen 2006;47(4):3079. 91. Young SL, Lessey BA. Progesterone function in human endometrium: clinical perspectives. Semin Reprod Med 2010;28(1):5-16. 92. Aghajanova L, Velarde MC, Giudice LC. Altered gene expression profiling in endometrium: evidence for progesterone resistance. Semin Reprod Med 2010;28(1):51-8. 93. Aghajanova L, Velarde MC, Giudice LC. The progesterone receptor coactivator Hic-5 is involved in the pathophysiology of endometriosis. Endocrinology 2009;150(8):3863-70. 94. Trukhacheva E, Lin Z, Reierstad S, Cheng YH, Milad M, Bulun SE. Estrogen receptor (ER) beta regulates ERalpha expression in stromal cells derived from ovarian endometriosis. J Clin Endocrinol Metab 2009;94(2):615-22. 95. Noël JC, Chapron C, Bucella D, Buxant F, Peny MO, Fayt I, et al. Estrogen and progesterone receptors in smooth muscle component of deep infiltrating endometriosis. Fertil Steril 2010;93(6): 1774-7. 96. Bulun SE, Cheng YH, Pavone ME, Xue Q, Attar E, Trukhacheva E, et al. Estrogen receptor-beta, estrogen receptor-alpha, and progesterone resistance in endometriosis. Semin Reprod Med 2010;28(1):36-43. 97. Wu Y, Strawn E, Basir Z, Halverson G, Guo SW. Promoter hypermethylation of progesterone receptor isoform B (PR-B) in endometriosis. Epigenetics 2006;1(2):106-11. 98. Dassen H, Punyadeera C, Kamps R, Delvoux B, Van Langendonckt A, Donnez J, et al. Estrogen metabolizing enzymes in endometrium and endometriosis. Hum Reprod 2007;22(12): 3148-58. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) DERLEME Endometrioziste Tanı Dr. Ümit İNCEBOZa a Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Balıkesir Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Ümit İNCEBOZ Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Balıkesir, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Karmaşık bir yap-boz gibi olan endometriozun tanısında kabul edilmiş non-invaziv tanı aracı hala mevcut değildir. Olgular tek başına değerlendirilmelidir. Semptomlar (ağrı, infertilite vb) ve klinik bulgular (cul-de-sac nodülaritesi, hassasiyeti, kitle vb) değerlendirilerek uygun tanı yöntemi belirlenmelidir. Endometriozisin tanısında laparoskopi “altın standart” olarak kabul edilmektedir. Derin infiltrasyonlu endometrioz, 3 cm’den büyük endometrioma ve şüpheli lezyonlarda, ektopik yerleşimli endometrial dokunun histolojik olarak gösterilmesi önemlidir. Histopatolojik tanı için hemosiderin yüklü makrofajlar şart değildir. Ultrasonografi ve manyetik rezonans görüntüleme özellikle endometrioma ve derin infiltrasyonlu olgularda tanıda yardımcıdır. CA-125’in tek başına tanısal değeri yoktur, takipte kullanımı önerilmektedir. Diğer yöntemler (sistoskopi, kolonoskopi, baryum enama gibi) gerekli olduğu olgularda kullanılabilir. Ayırıcı tanıda akut ve kronik pelvik ağrı ve infertilite nedenleri düşünülmelidir. Anahtar Kelimeler: Endometriozis, laparoskopi, ultrasonografi, MRI, CA-125 ABSTRACT There isn’t still accepted noninvasive diagnostic tool to diagnose endometriosis, a complicated puzzle. Patients should be evaluated individually. Symptoms (pain, infertility, etc) and clinical findings (cul-de-sac nodularity, tenderness, masses, etc.) should be considered to determine the appropriate diagnostic methods. Laparoscopy is the "gold standard" to diagnose peritoneal endometriosis. Histological diagnosis is advised in cases with deep infiltrating endometriosis, endometrioma (>3 cm) and suspicious lesions. Hemosiderin laden macrophages are not required for histopathologic diagnosis. Ultrasonography and magnetic resonance imaging is helpful in diagnosis of deep infiltrating endometriosis and endometrioma. CA-125 alone has no diagnostic value but may be useful in follow-up. Other methods (cystoscopy, colonoscopy, barium such as enema) may be used when required in some cases. In the differential diagnosis, causes of acute and chronic pelvic pain and infertility should be considered. Key Words: Endometriosis, laparoscopy, ultrasonography, MRI, CA-125 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):23-7 ndometrial bez yapıları ve stromasının normal uterus kavitesi dışında yerleştiği bir durum olan endometriozis, ilk kez Alman hekim Daniel Shroen tarafından tanımlandığı 1690 yılından günümüze dek giderek önemini artırmıştır. Halen endometriozisin tanısında genel uygulanabilecek bir akış şeması yoktur. Olgular bireysel olarak değerlendirilmelidir. Endometriozis tanısının doğru olarak konulması, olgunun tedavisi açısından ve ayırıcı tanıdaki diğer problemleri dışlayabilmek adına son derece önemlidir. Bu bağlamda anamnez, pelvik muayene, görüntüleme (başta ultrasonografi ile), endoskopi (başta laparoskopi) gerekli olmaktadır. Ancak tanı ve ayırıcı tanıda, kan testleri (başta CA-125) ve biyopsiler (başta ince iğne aspirasyon biyopsisi)’in de gereklilik derecesi ve sonuçlarının yorumlanması bilinmelidir. Bu bölümün sonunda kanıta dayalı tıp açısından endometriozis tanısı verilecektir. KLİNİK TANI Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri Endometriozis varlığında, bulunduğu yere göre infertilite, ağrı (pelvik ağrı, dismenore, disparöni, dizüri, diskezi vb), kanama düzensizlikleri (premenstrüel lekelen- Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 23 Ümit İNCEBOZ me) gibi yakınmalar söz konusu olabilmektedir. Ancak yine de tek başına semptomlar yeterli değildir ve tanı gecikmelerine yol açtığı gösterilmiştir.1,2 ENDOMETRİOZİSTE TANI Olguların pelvik muayenelerinde; Cul-de sac’da ağrılı veya ağrısız nodülarite Cul-de-sac’da hassasiyet Adneksial kitle Retrovertik fiske uterus Rektovaginal palpasyonda ağrı1 gibi bulgular saptanabilmekle birlikte, bunların endometriozis klinik tanısında kullanımını destekleyecek hemen hiç çalışma yoktur. Bu konuda yapılan bir çalışmada infertil olgularda, laparoskopik olarak 174 doğrulanmış endometriozis ve 174 endometriozisi olmayan olgunun karşılaştırılmasında sakrouterin nodülarite ve hassasiyetin infertil endometriozis olgularında tek belirleyici klinik işaret olduğu, diğer klinik semptom ve bulguların ise tanıda faydalı olmadığı saptanmıştır.3 Bu konudaki bir diğer çalışmada da benzer şekilde şiddetli dismenoreli olgularda cul-de-sac ve/veya sakrouterin nodülarite, hassasiyetin endometriozis varlığı ile istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde birliktelik gösterdiği (pozitif belirleyici değer %94) ortaya konmuştur.4 Derin infiltratif endometrioz olgularında klinik muayenenin menstruasyon sırasında yapılması önerilmektedir.5 Her ne kadar endometriozis tanısında kadar fizik muayenenin duyarlık, özgünlük ve belirleyiciliği düşük olsa da ihmal edilmemelidir. GÖRÜNTÜLEME Ultrasonografi (Transvaginal, Transrektal): Görüntüleme teknikleri içinde özellikle yüksek frekanslı transvaginal ultrasonografi endometriozisde sık kullanılmaktadır. Her ne kadar yüzeyel peritoneal lezyonların saptanması mümkün olmasa da özellikle ovarian endometriotik kistler, rektovaginal endometrioz, mesane lezyonları gibi durumlarda ultrasonografi ucuz ve kolay uygulanabilir bir yardımcıdır. Transvaginal ultrasonografinin bir faydası da tanı almış ve girişim uygulanmış olguların rekürrens açısından takiplerinin yapılması konusundadır. Endometriomaların ultrasonografik özelliklerini tanımlayama yönelik yapılan çalışmalar, “tipik olarak” diffüz düşük-düzey internal ekolu (buzlu cam görünümü), içerisindeki papiller projeksiyonun kan akımsız olan, 1-4 lokülasyonlu kist yapısına (Resim 1) işaret etmektedir.6-9 Ancak özellikle postmenopozal dönemde bu karakteristiklerin geçerli olmadığı savunulmaktadır.10 Endometriomalar genel olarak, malignitelerden farklı olarak “zayıf” kan desteği göstermektedirler. Genel olarak ultrasonografinin 24 RESİM 1: 32 yaşında dismenoreli bir olguda, 44x42x41.5 mm boyutlarında, sol overde kalın duvarlı, buzlu cam (ground glass) görüntülü, bir kutbunda 5 mm'lik papiller projeksiyonu olan endometriotik kist (endometrioma). (Kişisel arşiv, Dr. Ümit İnceboz). endometriomalar için duyarlılık ve özgünlüğü sırasıyla %84-100 ve %90-100 arasında verilmektedir.6,11 Bazı seçilmiş olgularda (ör. Karın duvarı endometriozisi, mesane endometriozisi) abdominal ultrasonografi yararlı olabilmektedir. Transrektal ultrasonografi ise özellikle rektovaginal derin infiltratif lezyonların tanısında yardımcı olabilmektedir. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Özellikle endometriomaların tanı ve tedavi takiplerinde faydalıdır. Ayrıca özellikle rektovaginal ve mesane de endometrioz olgularında ultrasonografiye daha üstün olduğu ileri sürülmüştür.12 MRI incelemelerinde endometrium intensitesine benzer sinyal elde edilmektedir. MRI ‘ın dezavantajı ise pahalı bir yöntem olmasıdır. Bundan dolayı birçok olguda maliyet-etkinlik açısından tercih edilmemektedir. Baryum enema: Kolonoskopinin uygun olmadığı olgularda özellikle çift kontrast baryum enema, bağırsak tutuluşunu göstermek için kullanılabilmektedir. Özellikle sigmoid ve rektumun anterior duvarındaki ekstramukozal görünüm, belirgin fiksasyon ve kinkleşme endometriozis lehine değerlendirilmektedir.13 ENDOSKOPİ Laparoskopi: Endometriozisin tanısında “altın standart” pelvisin laparoskopik olarak gözlenmesidir (öneri derecesi B, kanıt düzeyi 3). Laparoskopide endometriotik lezyonların büyüklülüğü, renkleri, yerleşim yerleri kişiden kişiye değişmektedir. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte lezyonlar pelvisin sol yanında daha sık olarak görülmektedir.14 Lezyonların makroskopik görünümü yalnızca klasik barut yanığı veya kırmız pigmente Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSTE TANI görünümde değildir. Non-pigmente endometrioz adı altında atipik lezyonlar da tanımlanmıştır.15 Non pigmente endometriozisin saptanmasından sonra endometriozis konusunda farkındalık artmıştır. Bu konuda yapılan bir araştırmada atipik lezyonlara alıştıkça ilk 5 aydaki %32 ‘lik laparoskopik endometriozis dokümantasyonu ikinci 5 ayda %72 olarak bulunmuştur.16 Endometriozis makroskopik olarak şu şekillerde olabilir: Kırmızı, alev tarzı lezyonlar, Glandüler (histeroskopideki endometriuma benzer) lezyonlar, Sarı-Kahverengi lezyonlar, Beyaz opasiteler, Peritoneal pencereler (peritoneal defektler), Suboveryan (over altında) yapışıklıklar. Bu lezyonlardan kırmızı lezyonların aktif lezyonlar olduğu, bu erken evreyi takiben kısmi dökülme ile lezyonların yayılabildiği, zaman içerisinde bu dökülmenin inflamatuar cevaba yol açtığı ve skar oluşumunu uyardığı, bu durumun lezyonları koyu renk ve sonra gelişen fibrosisin opak bir görünüme sebep olduğu gösterilmiştir.17 Laparoskopik tanının kısıtlandığı durumlar rektovaginal derin infiltrasyon gösteren endometriozis olguları ve diğer bazı derin endometrioz olgularıdır. Laparoskopinin zamanlaması konusunda kanıta dayalı bir görüş olmamakla birlikte hormonal tedavi altındayken veya hormonal tedavi gören olgularda 3 ay içerisinde yapılmasının tanıda bazı lezyonların atlanmasına neden olduğu ileri sürülmüştür.18 Diğer endoskopik yöntemler (Sistoskopi/kolonoskopi): Klinik olarak şüpheli olgularda mesane ve kolonun değerlendirilmesi şüpheli durumlarda biyopsi önerilmektedir. BİYOKİMYASAL TESTLER Kan testleri: Günümüze dek pek çok biyokimyasal belirteç (serum sitokinleri, matriks metaloproteinazlar, adhezyon molekülleri, anjiogenez belirteçleri, inflamasyon belirteçleri) çalışılmış olmakla birlikte günümüzde en çok kullanılan CA-125’dir. CA-125, Müllerian dokular, periton, plevra, perikard, bazı fetal dokularda normalde bulunan 20 kD moleküler ağırlıktaki bir glukoproteindir. Monoklonal antikor olan OC-125 kullanılarak radioimmunoassay (RIA) veya enzyme-linked immunoassay (ELISA) yöntemleriyle araştırılabilmektedir. CA-125 değerinde artış (>35 IU/mL) endometriozis açısından anlamlıdır. Genel olarak menstruasyon sırasında araştırıldığında yüksek bulunmaktadır. Pek çok epitelial kanser dışında, gebelik, myom, adneksit gibi benign jinekolojik durumlar yanında, pankreatit, hepatit gibi non-jinekolojik problemlerde de CA-125 yüksekliği bulunabilmektedir. Özgünlüğü %80-90 gibi yüksek değerler olarak bildirilse de duyarlılığı çoğunlukla %20’nin altındadır.19 Amerikan Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Ümit İNCEBOZ Fertilite Derneği sınıflamasına göre Evre I ve II endometriozlu olgularda yükselme çoğu kez saptanmaz. Laparoskopi ile karşılaştırıldığında tanısal değeri yoktur (öneri derecesi A). Olguların izleminde kullanılabilir. BİYOPSİ Endometriotik doku biyopsisi: Genel bir kural olarak doku tanısı kesin tanı olsa da, bu durum endometriozis için biraz daha farklı düşünülmektedir. Peritoneal endometriozisde görünüm tanı için sıklıkla yeterli olarak değerlendirilir. Pozitif histolojinin tanıyı doğruladığı, ancak negatif histolojinin tanıyı dışlamadığı kabul edilmektedir. Bunda peritoneal örneğin yetersiz olabileceği ve lezyonun yaşına bağlı olarak fibröz doku hakimiyeti dolayısı ile endometrial bez ve stroma dokusunun saptanamaması ileri sürülmektedir. Ayrıca alınan endometrioz doku örneği zaman içerisinde değişebildiği gibi menstrüel faza ve dışarıdan verilen hormonal tedaviye bağlı makroskopik değişim gösterebilmektedir. Ancak endometrioma olgularında maligniteyi dışlayabilmek, derin endometrioz (5 mm’den daha derin yerleşim) ve aberan yerleşimli endometrioz olgularında tanıyı doğrulamak amaçlı histolojik tanı gerekli görülmektedir.20 Mikroskopik olarak endometriozis, ektopik yerleşmiş endometrial bez ve stromal dokuyu içerir (Resim 2). Hemosiderin yüklü makrofajların olması şart değildir. İnce iğne aspirasyon biyopsisi: Skar endometriozu olgularında yerleşim yerine bağlı olarak herni, granülom, lipom, abse, hematom, desmoid tümör, primer veya metastatik maligniteler ayırıcı tanıda yer almaktadır.21,22 Klinik tanının şüpheli olduğu olgularda maligniteyi dışlamak adına ince iğne aspirasyon biyopsisi önerilmektedir.23,24 Endometrium biyopsisi (sinir fibrilleri): Son zamanlarda yapılan araştırmalarda endometriozisli olguların endometrial biyopsilerde küçük anmiyelinize, duyusal RESİM 2: 40 yaşında, multipar, myomektomi geçirmiş bir olguda eksternal endometriozis dokusunun histolojisi; a) endometrial bez dokuları, b) endometrial stroma, c) hemosiderin yüklü makrofajlar (Yaman İ, İnceboz Ü, Derici H, Uzgören E. Myomektomi sonrası karın duvarı endometriozisi: Olgu sunumu, Ege Tıp Dergisi, baskıda). 25 Ümit İNCEBOZ C fibrillerinin endometriozisi olmayanlara göre daha fazla olduğunun bulunması tanıda kullanılabilirliğini düşündürmüş olmakla birlikte, bu saptamanın ağrı ve infertilite karışık havuzlanmış örneklerde bulunmuş olması, bu konuda daha çalışmalara gereksinim olduğuna ENDOMETRİOZİSTE TANI işaret etmektedir.25,26 European Society of Human Reproduction and Endocrinology (ESRHE) grubunun, kanıta dayalı tıp açısından endometriozis tanısında kullanılan yöntemler ile ilgili rehberi Tablo 1 ve 2’de sunulmaktadır. TABLO 1: Kanıt Sıralaması. Düzey Kanıt 1b En az 1 Randomize kontrollü çalışma 2b En az 1 iyi tasarlanmış deneysel çalışma 4 Eksper komite raporları veya düşünceleri ve/veya sayılan otörlerin klinik deneyimleri 1a Randomize kontrollü çalışmaların sistematik derlemeleri ve meta-analizleri 2a Randomizasyonu olmayan en az 1 iyi tasarlanmış çalışma 3 İyi tasarlanmış deneysel olmayan tanımlayıcı bir çalışma (karşılaştırma, korelasyon veya olgu-kontrol çalışmaları) TABLO 2: Kanıt Düzeylerine Göre Öneri gücü (derecesi). Öneri Derecesi B GPP Bilgi Kanıt Düzeyi Derin infiltratif nodüllerin en güvenilir saptanması adetliyken yapılan klinik muayene ile saptanır 3 Klinik Histoloji Pozitif histoloji endometriozis tanısını doğrular, ancak negatif histoloji tanıyı dışlamaz. Yalnızca peritoneal endometriozda histolojik doğrulama gerekliliği tartışmalıdır. Görmek genellikle yeterlidir ancak en az 1 histolojik doğrulama idealdir. Endometrioma (>3cm) veya derin infiltratif endometriozda tanı ve malignite dışlanması nedenleriyle histolojik doğrulama gereklidir A Ultrasonografi Laparoskopi ile kıyaslandığında ultrasonografinin peritoneal endometriozis tansında değeri yoktur. Ancak ovarian endometrioma tanısında ve dışlanmasında yararlıdır. Transvaginal ultrasonografi mesane Tanısal testlerin sistematik derlemesi veya rektum etkilenmesinin tanısında rol oynayabilir. B GPP Laparoskopi Endometriozisin kesin tanısı, vagen veya başka bir yerde görülebilen endometrioz dışında altın standart olarak laparoskopik gözlemdir 3 Menstrüel siklüsün dönemi itibariyle laparoskopinin zamanlaması açısından yeterli kanıt yoktur. Ancak, lezyonları gözden kaçırmamak adına, hormonal tedavi almaktayken veya sonraki 3 aylık zaman içinde yapılmaması önerilir B Endometriozisin tüm sınıflama sistemleri subjektiftir ve ağrı semptomuna paralel değildir. Ancak infertilite 3 B Laparoskopide derin infiltratif endometriozis minimal hastalık gibi belirti gösterip hastalığın azımsanmasına 3 A Laparoskopi ile kıyaslandığında MRI’ın tanısal değeri kısıtlıdır. Tanısal testlerin sistematik derlemesi A Serum CA125 testi endometriozisde yüksek bulunabilir. Ancak, laparoskopi ile karşılaştırıldığında Tanısal testlerin sistematik derlemesi GPP Eğer derin infiltratif endometriozisin klinik kanıtı varsa, üreter, mesane, bağırsak etkilenmesi araştırılmalıdır. prognoz ve yönetimi açısından değerli olabilir. neden olabilir Manyetik rezonans görüntüleme (MRI) Kan testi tanısal değeri yoktur Endometriozisin yaygınlık durumunun belirlenmesi Bu durumda MRI veya ultrason (transrektal/ transvaginal/renal) ve olgunun durumuna göre IVP, baryum enema grafileri istenmesi düşünülmelidir. GPP 26 Endometriozisin amprik tedaviye dayanan tanısı Eğer endometriozisi düşündüren ağrılı olgu kesin tanı olmaksızın talep ederse, hormonal tedavi ile menstruasyonun azaltılması denemesi yapılabilir Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSTE TANI Ümit İNCEBOZ AYIRICI TANI Akut ve kronik ağrı nedenleri, endometriozis ayırıcı tanısında düşünülmelidir. Akut ağrı ve endometriozis açısından over kistleri ve neoplazmları, pelvik inflamatuar 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Arruda MS, Petta CA, Abrao MS, Benetti-Pinto CL Time elapsed from onset of symptoms to diagnosis of endometriosis in a cohort study of Brazilian women. Hum Reprod 2003;18:4–9. Husby GK, Haugen RS, Moen MH. Diagnostic delay in women with pain and endometriosis. Acta Obstet Gynecol Scand 2003;82: 649-53. Matorras R, Rodriguez F, Pijoan JI, Soto E, Perez C, Ramon O, et al. Are there any clinical signs and symptoms that are related to endometriosis in infertile women?. Am J Obstet Gynecol 1996;174:620-3. Cheewadhanaraks S, Peeyananjarassri K, Dhanaworavibul K, Liabsuetrakul T. Positive predictive value of clinical diagnosis of endometriosis. J Med Assoc Thai 2004;87:740-4. Koninckx PR, Meuleman C, Oosterlynck D and Cornillie FJ. Diagnosis of deep endometriosis by clinical examination during menstruation and plasma CA-125 concentration. Fertil Steril 1996:65,280-7. Somigliana E, Vercellini P, Vigano' P, Benaglia L, Crosignani PG, Fedele L. Non-invasive diagnosis of endometriosis: the goal or own goal? Hum Reprod 2010;25:1863-8. Jermy K, Luise C, Bourne T. The characterization of common ovarian cysts in premenopausal women. Ultrasound Obstet Gynecol 2001;17:140-4. Mais V, Guerriero S, Ajossa S, Angiolucci M, Paoletti AM, Melis GB. The efficiency of transvaginal ultrasonography in the diagnosis of endometrioma. Fertil Steril 1993;60:776-80. 9. hastalık, akut appendisit, ektopik gebelik, kronik ağrı ve endometriozis açısından ise kronik pelvik inflamasyon, adenomyoz, myom, pelvik konjesyon sendromu, kronik lumbosakral ağrı, irritabl kolon sendromu, divertikülit düşünülmelidir. KAYNAKLAR Patel M, Feldstein V, Chen D, Lipson S, Filly R. Endometriomas: diagnostic performance of US. Radiology 1999;210:739-45. 10. Van Holsbeke C, Van Calster B, Guerriero S, Savelli L, Paladini D, Lissoni AA, et al. Endometriomas: their ultrasound characteristics. Ultrasound Obstet Gynecol. 2010;35:730-40. 11. Savelli L. Transvaginal sonography for the assessment of ovarian and pelvic endometriosis: how deep is our understanding? Ultrasound. Obstet Gynecol 2009;33:497-501. 12. Ballyguier C, Chapron C, Dubuisson JB, Pansini V, Vieira M, Fauconnier A, Barakat H et al. Comparison of magnetic resonance imaging and transvaginal ultrasonography in diagnosing bladder endometriosis. J Am Assoc Gynecol Laparosc 2002;9:15-23. 13. Forsgren H, Lindhagen J, Melander S, Wagermark J. Colorectal endometriosis. Acta Chir Scand 1983;149:431-5. 14. Hsu AL, Khachikyan I, Stratton P. Invasive and noninvasive methods for the diagnosis of endometriosis. Clin Obstet Gynecol 2010;53: 413-9. 15. Jansen RP, Russell P. Nonpigmented endometriosis: clinical, laparoscopic, and pathologic definition. Am J Obstet Gynecol 1986;155:1154-9. 16. Stripling MC, Martin DC, Chatman DL, Zwaag RV, Poston WM. Fertil Steril 1988;49:427-31. 17. Nisolle M, Donnez J. Peritoneal endometriosis, ovarian endometriosis, and adenomyotic nodules in the rectovaginal septum are three different entities. Fertil Steril 1997;68:585-96. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 18. Evers JL. The second-look laparoscopy for evaluation of the result of medical treatment of endometriosis should not be performed during ovarian suppression. Fertil Steril 1987;47:502-4. 19. Patton P, Field C, Harms R, CoulamC. Ca-125 levels in endometriosis. Fertil Steril 1986; 45:770-3. 20. http://guidelines.endometriosis.org/concise-diagnosis.html - erişim tarihi 31.08.2010 21. Park SB, Kim JK, Cho KS. Sonography of endometriosis in infrequent sites. J Clin Ultrasound 2008;36:91-7. 22. Jamabo SR, Ogu RN. Abdominal scar endometriosis. Indian J Surg 2008;70:184-7. 23. Mayir B, Akpınar Y, Emek K. Karın Duvarında Endometriozis. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst 2006;16:95-7. 24. Pathan SK, Kapila K, Haji BE, Mallik MK, AlAnsary TA, George SS. Cytomorphological spectrum in scar endometriosis: A study of 8 cases. Cytopathology 2005;16:94-9. 25. Al-Jefout M, Dezarnaulds G, Cooper M, et al. Diagnosis of endometriosis by detection of nerve fibres in an endometrial biopsy: a double blind study. Hum Reprod 2009;24:301924. 26. Bokor A, Kyama CM, Vercruysse L, Fassbender A, Gevaert O, Vodolazkaia A, et al. Density of small diameter sensory nevre fibres in endometrium: a semi-invasive diagnostic test for minimal to mild endometriosis. Hum Reprod 2009;24:3025-32. 27 DERLEME Endometrioziste Evreleme Dr. Mehmet Bilge ÇETİNKAYAa a Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Samsun Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Mehmet Bilge ÇETİNKAYA Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Samsun, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Endometrioziste evreleme, tedavi seçeneklerinin standardizasyonu, operasyon bulgularının raporlanmasında ve farklı tedavi protokollerinin sonuçlarının karşılaştırılmasında ortak dilin kullanılması bakımından önemlidir. Endometrioziste ayrıntılı evreleme için cerrahi gereklidir. Hiçbiri tam olarak yeterli olmamasına rağmen, endometriozis ve adenomyoziste klinik sonuçların ve özellikle gebelik oranlarının tahmini için geliştirilmiş pek çok evreleme sistemi bulunmaktadır. İlk olarak 1979’da öne sürülen Amerikan Fertilite Topluluğu’nun (AFS) skorlama sistemi 1985’te modifiye edilmiş ve 1996 da tekrar Amerikan Üreme Tıbbı Derneği (ASRM) tarafından revize edilmiştir. Bu skorlama sistemi klinik uygulamada halen en çok kabul gören ve sıklıkla kullanılan bir sınıflamadır. Anahtar Kelimeler: Endometriyoz; sınıflama ABSTRACT Staging is important to standardize management options and to use common language in reporting operative findings and comparing the results of different treatment protocols, in endometriosis. Surgery is required for definitive staging in endometriosis. Although none is entirely satisfactory, there are many staging systems that have all been developed to predict clinical outcomes, especially pregnancy rates in endometriosis and adenomyosis. American Fertile Society (AFS) scoring system which is first proposed in 1979 was extensively modified in 1985 and revised over again by American Society for Reproductive Medicine, (ASRM) in 1996. This system is still the most accepted and commonly used classification in clinical practice today. Key Words: Endometriosis; classification Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):28-33 Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri 28 vreleme bir anlamda durum değerlendirmesi olup, hastalığın tanısı sırasındaki yaygınlığının belirlenmesi için yapılmaktadır. Hastalığın sonraki süreci hakkında fikir sahibi olunması ve uygulanacak olan tedavilere karar vermek açısından önemlidir. Endometrioziste evreleme, kanserlerde olduğu gibi, yaygınlığı, implant büyüklüğünü, penetrasyon derinliğini ve çevre organ tutulumunu göstermesi bakımından benzer özellikler taşımaktadır. Ancak kanser evrelemelerinin aksine, endometriozisteki evreleme, her zaman, semptomların şiddeti, gebe kalabilme olasılığı, tedaviye yanıt ve prognozla ilişkili olamamaktadır.1 Sadece infertilite göz önünde bulundurulduğunda, prognozu göstermesi bakımından evre ile gebelik oranları arasındaki ilişki daha anlamlıdır.2 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSTE EVRELEME Endometriozis asemptomatik ve tesadüfen rastlanılan bir durum olabileceği gibi, yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek bir problem olarak karşımıza çıkabilir. Hastalık, tanı sırasında tek alanda ve fazla hasar yapmamış olabileceği gibi, birden çok yerde ve ileri derecede doku invazyonu gösteren formda olabilir. Evreye bağlı optimal tedavi algoritması olmadığı gibi, tedavi sonrası tekrarlama olasılığı da kesin değildir. Bu nedenle endometrioziste evreleme günümüze kadar pek çok değişikliğe uğramış, operasyon sırasında anatomik lokalizasyonların ve endometriozis odaklarının yaygınlığını tanımlayan farklı evreleme sistemleri geliştirilmiştir. Endometrioziste evreleme daha çok, operasyon bulgularının standardizasyonu ve tedaviye yanıtın karşılaştırılmasında kullanılmaktadır. Buna rağmen bu konudaki tartışmalar halen devam etmektedir. Bunun önemli nedenleri arasında; etiyolojisindeki karışıklık, histopatolojik olarak farklı tiplerinin bulunması, tam olarak kesin nedenin saptanamaması, tedavideki beklentilerin farklılık göstermesi sayılabilir.3 Endometriozisteki evreleme ilk olarak 1917’deki lockyer’in, adenomyomları anatomik bölgeye göre sınıflaması şeklinde olmuş ve günümüze kadar pek çok değişiklik göstermiştir.4 Endometrioziste etiyoloji tam olarak bilinmemekle birlikte histopatolojik ve fenotipik özellikleri bakımından yüzeyel ve derin endometriozis şeklinde iki formun varlığı kabul edilmektedir. Rektovajinal septumda sakrouterin ligamentler, barsak duvarı, üreter ve mesane duvarı ya da derin pelvik yapılardaki adenomyozis tanımı ve yerleşim farklılıkları ilk olarak 1920 yılında Cullen tarafından detaylı olarak tariflenmiştir.3,5 1973 yılında Acosta pelvik endometriozis için ayrı bir sınıflama önermiştir.6 Ardından Amerikan Fertilite Topluluğu (AFS) tarafından 1979 yılında günümüzde de yaygın kullanılan modern endometriozis sınıflamasının ilk orjinal halini açıklamıştır. Bu sınıflama ardından 1985 yılında revize edilmiştir.7,8 İnfertilite hastalarında ise özellikle ileri evrede prognozun tahmininde oldukça yararlıdır. Ancak ağrı ile ilişkisinin gösterilmesi bakımın- Mehmet Bilge ÇETİNKAYA dan yetersiz kalmıştır bu nedenle bunun için ayrı sınıflama sistemleri arayışı olmuştur. Tanımlayıcı etiyolojik sınıflama yapılana kadar farklı formlardaki endometriozisin klinik yansımasına göre ayrım yapılmasının doğru olacağını önerilmektedir.3 Buna göre semptom veya bulgular ya da her ikisi, birlikte göz önünde bulundurulup, alt gruplar oluşturulmalıdır. Semptomlara göre değerlendirme yapıldığında şiddetli semptomlar, lokalize ve derin lezyonlarla ilişkili olmakla birlikte, rAFS skoru ile ilişkili bulunmamaktadır. Diğer açıdan bulgulara göre değerlendirme yapıldığında, nodüler, palpabl infiltratif lezyonların varlığı, ağrı ve komplikasyon riskinin artmış olduğu derin ve lokalize lezyonu gösterecektir.3 1989 yılında Batt endometrioziste histolojik sınıflamayı kullanmıştır. Bu sınıflamaya göre muhtemel endometriozisten, adenomyozisle uyumlu ve kesin endometriozis histopatolojisine kadar değişen yelpazede 4 farklı grade öne sürülmüştür (Tablo 1).9 Ardından bu sınıflama 2003’te tekrar revize edilmiştir. 10 Rektovajinal derin pelvik yapılara invaze sert nodüler adenomyozisler oldukça iyi dökümante edilmiş ama klinik olarak daha az tanımlanan endometriotik oluşumlardır. Endometriotik implantlar ve bu adenomyotik nodüllerin aynı isim altında sınıflandırılması ve evrelenmesi, tedavi yanıtlarının ve sonuçların karşılaştırılması aşamasında karışıklıklara yol açabilecektir.3 Endometriozisin infertilite ile ilişkisi çok iyi bilinmektedir. Yüzeyel ve derin lezyonların her ikisinde de konsepsiyon şansı azalmaktadır. Martin 1989 yılında ve sonrasında Cornillie 1990 yılında endometriozisin invazyon derinliğine göre; yüzeyel (<1 mm), orta (2-4 mm), derin (>5 mm) ve çok derin (>10 mm) olarak sınıflanmasını önermişlerdir. Bu sınıflamalarda invazyon derinliği ve ağrı arasındaki ilişki gösterilmiştir. Ancak histolojik değerlendirme esasına dayanan bu sınıflamalar, klinik kullanımda çok yararlı olamamaktadır.11,12 1993 yılında Adamyan retroservikal endometriozis için, buradaki yayılıma göre bir sınıflama yayınlamıştır.13 Daha çok önceleri olduğu gibi anatomik lokalizas- TABLO 1: Endometrioziste histopatolojik sınıflama.9 Grade I Rezorbe olmuş hemosiderin, sinir, düz kas ve kan damarı içeren, muhtemel endometriotik artıkların bulunduğu olgular Grade III Kesinlikle endometriozise ait gland ve stroma içeriği, hemosiderin depozitleri Grade II Grade IV Endometriozis ile uyumlu gland ve stroma içeriği, hemosiderin depozitleri Grade III’e ilave olarak organoid yapı şeklinde düz kas üzerinde yapılanmış gland ve stroma Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 29 Mehmet Bilge ÇETİNKAYA ENDOMETRİOZİSTE EVRELEME TABLO 2: Retroservikal endometrioziste evreleme.13 Evre I Lezyonlar, vajinal kubbede, rektovajinal aralıktaki gözenekli dokuda sınırlıdır Evre II Servikse endometriotik invazyon, vajinal duvara invazyonla birlikte fibrozis ve küçük kist formasyonu varlığı Evre IV Rektum duvarı, rektosigmoid alan, rektovajinal alanda tutulum vardır ve rektouterin aralık tamamen obliteredir. Evre Ill Lezyonlar sakrouterin ligamente ve rektal serozaya yayılım gösterir yon ve tutulumun derinliğini gösteren bir sınıflama olmaktan ileri gitmemektedir (Tablo 2). Klinik pratikte kullanılmaktan çok, hastalığın derecesini göstermesi bakımından yararlıdır. Evre ilerledikçe prognozun kötüleştiğini ve cerrahi işlem sırasındaki komplikasyon riskinin arttığını göstermektedir. Bugüne kadar pek çok evreleme ve sınıflaması yapılmış olan endometriozis için günümüzde en sık ve yaygın olarak kullanılan sınıflama sistemi, AFS’nin yeni adıyla oluşumu olan American Society for Reproductive Medicine (ASRM) tarafından 1996 yılında revize edilen sistemdir (Tablo 3). Bu sistem endometriotik implantların büyüklüğü, derinliği ve lokalizasyonu ve beraberin- de oluşturmuş olduğu adezyonlar göz önünde tutularak oluşturulan skorlama esasına dayanmaktadır.14 Bu sınıflama temelde revize edilmiş AFS sınıflamasını kullanmakla ve büyük değişiklik göstermemektedir. Ek olarak uygulama ve şekillerde farklılıklar bulunmaktadır. Nisolle, 1997 yılında, endometriozisin, etiyolojik farklılıklarına göre rektovajinal, ovaryen ve peritoneal olarak 3 farklı kategoride değerlendirilmesini önermiştir. Bu sınıflama, periton endometriozisinin, implantasyon, over endometriozisinin, invaginasyon ve over yüzeyindeki metaplazik değişiklikler, rektovajinal adenomyozisin ise mülleryen artıkların metaplazisinden kaynaklandığı görüşünden yola çıkılarak önerilmiştir.15 TABLO 3: American Society for Reproductive Medicine (ASRM) sınıflaması.14 Periton Over Endometriozis Boyutu Yüzeyel Sol Yüzeyel Adezyon Tuba Derin Sağ Cul-de-sac obliterasyonu Over Yüzeyel Derin Derin 1-3 cm > 3 cm 2 4 6 1 1 film şeklinde Sol film şeklinde Sağ film şeklinde Sol film şeklinde Dens Dens 2 2 4 16 4 16 1 Parsiyel 4 Sağ Skor < 1 cm 2 4 4 20 4 20 Tam 40 < 1/3 kapalı 1/3-2/3 kapalı > 2/3 kapalı 4 8 16 8 16 1 1 4 1 2 2 2 4 4 4 Dens 4* 8* 16 Dens 4* 8* 16 1 2 4 * Eğer fimbriyal uç tamamen tıkalı ise, değerlendirme skoru 16 olarak alınır Evreleme: Evre I (minimal): 1-5; Evre II (mild): 6-15; Evre III (moderate): 16-40; Evre IV (severe): > 40. 30 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSTE EVRELEME Mehmet Bilge ÇETİNKAYA TABLO 4: Endometriozisin laparoskopik tanısı için görsel kanıt seviyesi.20 Grade I Muhtemel endometriozis: periton vezikülleri, kırmızı-sarı polipoid oluşumlar, artmış vaskülarite, skar ve adezyon oluşumu, Grade III Endometrizisle uyumlu: yüzeyden kabarık pigmente, siyah skarlar, fibröz skarların üzerinde kırmızı lezyonlar, beyaz alanların üzerinde parçalı, Grade II Grade IV Endometiozisi destekleyici: çikolata kistinin varlığı kırmızı koyu alanlar. Endometriozis: İlk cerrahi sırasında siyah, yüzeyden kabarık, pigmente skarlar Brosens, 2000 yılında, endometriozisin, invazyon derinliğinden çok, endometrial doku aktivitesi, hormon cevabı, kanama ve düz kas metaplazisi varlığına göre sınıflanması gerektiğini öne sürmüştür.16 Bu sınıflama da iki farklı histolojik tip varlığını kabul etmekte ve birinin yüzeyel endometrium gibi davrandığını diğerinin bazal endometrium özelliklerine sahip olduğunu öne sürmektedir. Bazal endometrium özelliklerinde olan ikinci form fenotipik olarak adenomyozisin özelliklerini taşımaktadır. Martin ve Batt 2001 yılında Adamyan’ın retroservikal endometriozisteki sınıflamasının anatomi ve uygulama şeklini güncelleyip tartışmışlardır.17 Adamson, 2002’de, infertilite hastalarında prognozun belirlenmesi için, ASRM’nin sınıflamasının da içinde olduğu ancak başka parametrelerle de zenginleştirilen, Endometrioziste Fertilite İndeksi’ni (EFI) bildirmiştir.18 2003 yılında Chapron özellikle ağrıya neden olan, derin penetrasyonu bulunan endometriozis olgularının anatomik dağılımı ve cerrahi uygulama ve sınıflamada kullanılabilecek önerilerini tekrar gözden geçirmiştir.19 Martin, 2006 yılında, endometriozisin laparoskopik tanısının kesinleştirilmesi için bir grade sistemi kullanmıştır (Tablo 4).20 Endometrioziste evreleme infertilite hastalarında prognozu göstermesi ve hastaya yaklaşımın belirlenme- si bakımından önemlidir. Endometriozisteki diğer semptomların aksine infertilite hastaları evrelemeden yarar görmekte ve özellikle tedavide gecikme, kavram kargaşasının ortadan kaldırılmasında ve hasta bilgilendirilmesinde önem taşımaktadır. Bu nedenle özellikle ASRM skorlaması oldukça yaygın ve en sık kullanılan skorlama özelliğini yıllardır taşımaktadır. Evre ilerledikçe, endometrioziste fekondasyonun azaldığı iyi bilinmektedir. Ancak bu konuda tam ve kesin veriler söyleyebilmek güçtür. Daha objektif olması bakımından araştırmalar devam etmektedir. Adamson’un 2002’deki öne sürdüğü ve klinik veriyi kullanan Endometrioziste Fertilite İndeksi (EFI), 2009 yılında, prospektif takiplerde onaylanmıştır.21 EFI, hesaplanmasında, cerrahi sonrası, ASRM skoru, adezyon düzeyi ve organ fonksiyonunun değerlendirilmesi (Tablo 5), cerrahi komponenti oluşturmaktadır. Regresyon analizinde, infertiliteyi etkilediği iyi bilinen parametreler arasından, yaş, infertilite süresi ve önceden gebelik varlığı da öyküye ait parametreler olarak kullanılmaktadır. İkisinin toplamı ile 0 ile 10 arasında EFI skoru elde edilmektedir. Endometrioziste fertilite indeksinde 0 puan çok kötü, 10 puan çok iyi prognozu temsil etmektedir (Tablo 6). Beklenen ve mevcut kümülatif gebelik TABLO 5: EFI için, yapıların disfonksiyonunun belirlenmesinde kullanılacak olan tanımlamalar.21 Hafif Orta Şiddetli Nonfonksiyone Fallop tüpleri Serozada hafif etkilenme Seroza veya muskülaris tabakasında etkilenme ve tubal hareketlerde orta derecede kısıtlılık Tubal fibrozis veya hafif/orta derecede salpingitis isthmica nodosa; ileri Fimbria Normal veya normale yakın boyut, serozasında minimal hasarlanma minimal intrafimbriyal fibrozis orta derecede hasarlanma Yapısında orta decede bozulma, skar ve Ağır hasarlanma, şiddetli skar, normal yapının ileri derecede bozulması ve derecede mobilite kısıtlılığı orta decede intrafimbriyal fibrozis ileri derecede fibrozis veya anatomik yapı tamamen kayıp, Tam tubal obstrüksiyon, salpingitis isthmica nodosa Over Minimal skar ile önemsiz hasarlanma Ağır hasarlanma, ileri derecede skar, Boyutunda 1/3 veya daha fazla azalma, yüzeyinde Boyutunda 2/3 veya daha fazla azalma, yüzeyinde ağır hasarlanma Over yok veya adhezyon içinde kapalı tam tubal obstrüksiyon veya hidrosalpinks. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 31 Mehmet Bilge ÇETİNKAYA ENDOMETRİOZİSTE EVRELEME TABLO 6: Endometrioziste Fertilite İndeksinin hesaplanmasında kullanılan skorlama sistemi.21 EFI skorunun saptanmasında kullanılan Asgari fonksiyon tanımı. Cerrahi sonrası asgari fonksiyon skoru 0: 1: Fimbria Ağır fonksiyon bozukluğu 2: Orta derecede fonksiyon bozukluğu 4: Normal 3: Tuba uterina Yok veya nonfonsiyone Sol Sağ Over En düşük skor Hafif fonksiyon bozukluğu Sağ + LF skoru hesaplamada her iki taraftaki en düşük skor toplamı kullanılır. Sol = Asgari fonksiyon (LF) Skoru Tek taraflı over yokluğunda diğer overin skoru iki ile çarpılıarak LF hesaplanır. Geçmişe ait faktörler Yaş ≤35 35-39 ≥40 İnfertilite süresi ≤ 3 yıl Puan 2 1 Yok 3 Düşük skor (1-9) 0 (4-6) 2 AFS (ASRM) endometriozis lezyon skoru 2 Var Yüksek skor (7-8) Orta skor 0 0 Puan Asgari fonksiyon (LF) Skoru 1 > 3 yıl Önceden gebelik Cerrahi faktörler < 16 1 ≥16 0 AFS (ASRM) toplam skor < 71 0 1 ≥ 71 Toplam 0 Toplam EFI Skoru = Geçmişe ait faktörler toplamı + Cerrahi faktörler toplamı oranlarıyla EFI arasında ilişkinin gösterilmesi, bu skorlama sisteminin, klinik uygulamada infertilite hastalarının takip ve IVF dışındaki tedavilerine cevabının tahmininde kullanılabilecek bir klinik bir sakala olduğunu ispatlamıştır. Sonuç olarak görüldüğü gibi, endometriozis ve adenomyoziste günümüze kadar pek çok sınıflama ve evrele- 1. 2. 3. 32 Whiteside JL, Falcone T. Endometriosis-related pelvic pain: what is the evidence? Clin Obstet Gynecol 2003;46(4):824-30. D’Hooghe TM, Debrock S, Hill JA, Meuleman C. Endometriosis and subfertility: is the relationship resolved? Semin Reprod Med 2003;21(2):243-54. Garry R. The endometriosis syndromes: a clinical classification in the presence of aetiological confusion and therapeutic anarchy. Hum Reprod 2004; 19(4): 760-8. 4. 5. 6. me sistemi öne sürülmüş olmasına rağmen, bunların hiçbiri endometriozis ve adenomyozis için beklentileri tam olarak karşılayamamıştır. Etiyolojisi tam olarak bilinemediğinden ve beklentilere cevabın alınması yönünden bundan sonra da farklı parametrelerin kullanılabileceği evreleme sistemlerinin geliştirileceği ve bu konuda tartışmaların devam edeceği düşünülmektedir. KAYNAKLAR Cuthbert Lockyer of Samaritan Hospital for Women and Charing Cross Hospital, UK, published A New Classification of Adenomyoma In his book "Fibroids and Allied Tumors" in 1918. Cullen TS. The distribution of adenomyomas containing uterine mucosa. Arch Surg 1920; 1(2):215-83. Acosta, Buttram, Besch, Malinak, Franklin and Vanderheyden published A Proposed Classification of Pelvic Endometriosis in Obstetrics and Gynecology 1973; 42: 19-25. 7. 8. 9. American Fertility Society. Classification of endometriosis. Fertil Steril1979; 32: 633-4. American Fertility Society. Revised American Fertility Society classification of endometriosis: 1985. Fertil Steril 1985; 43:351–2. Batt RE, Smith RA, Buck GM, Naples JD, Severino MF. A case series -- peritoneal pockets and endometriosis: rudimentary duplications of the Mullerian system. Adolesc Pediatr Gynecol 1989; 2: 47-56. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSTE EVRELEME 10. Batt R, Mitwally MF. Endometriosis from thelarche to midteens: pathogenesis and prognosis, prevention and pedagogy. J Pediatr Adolesc Gynecol 2003; 16: 333-47. 11. Martin DC, Hubert GD, Van der Zwaay R, elZeky FA Laparoscopic appearances of peritoneal endometriosis. Fertil Steril 1989; 51: 63-7. 12. Cornillie FJ, Oosterlynck D, Lauweryns JM, Koninckx P Deeply infiltrating pelvic endometriosis: histology and clinical significance. Fertil Steril 1990; 53: 411-6. 13. Adamyan L. Additional international perspectives. In: Nichols DH, ed. Gynecologic and Obstetrics Surgery. St Louis: Mosby-Year Book; 1993. p.1167-82. Mehmet Bilge ÇETİNKAYA 14. The Revised American Society for Reproductive Medicine classification of endometriosis: 1996 is in Fertil Steril 1996; 67: 817-21. 15. Nisolle M, Donnez J. Peritoneal endometriosis, ovarian endometriosis and adenomyotic nodules of the rectovaginal septum are three different entities. Fertil Steril 1997; 68: 585-96. 16. Brosens IA and Brosens J Redefining endometriosis: a progressive disease. Hum Reprod 2000; 15:1-7. 17. Martin DC and Batt RE. Rectocervical, rectovaginal pouch, and rectovaginal septum endometriosis. J Am Assoc Gynecol Laposc 2001; 8: 12-7. 18. Adamson GD, Pasta DJ. Pregnancy rates can Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) be predicted by validated endometriosis fertility index (EFI). Fertil Steril 2002;77(2): suppl 1: p48. 19. Chapron C, Fauconnier A, Vieira M, Barakath H, Dousset D, Pansini V, Vacher-Lavenn MC and Dubuisson JB Anatomical distribution of deeply infiltrating endometriosis: surgical implications and proposition for a classification. Hum Reprod 2003; 18: 157-61. 20. Martin DC. Applying STARD criteria to the laparoscopic identification of endometriosis. Fertil Steril 2006;86(supplement 2):s270. 21. Adamson GD, Pasta DJ. Endometriosis fertility index: the new, validated endometriosis staging system. Fertil Steril 2010;94(5):160915. 33 DERLEME Endometrioma Dr. Ulun ULUĞ,a Dr. Mustafa BAHÇECİa a Bahçeci Kadın Sağlığı Merkezleri, İstanbul Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Ulun ULUĞ Bahçeci Kadın Sağlığı Merkezleri, İstanbul, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Endometriozis kadın genital sisteminde en çok overler üzerinde görülür ve ovaryen rezerv üzerinde etkisi olmaktadır. Endometrioma tanı için problem yaratmamakla beraber tedavisi açısından henüz net bir fikir birliği yoktur. Infertilite açısından cerrahi tedavi ve üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinin hangisinin üstün olduğu tartışmalıdır. Bu makalede endometriomanın infertilite yönünden etkisi ve tedavi seçenekleri tarif edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Endometriyoz; tüp bebek ABSTRACT Endometiosis is mostly seen on ovaries in female genital system and destructs ovarian reserve. Although diagnosis of endometrioma is not problematic, treatment options for it is debatefull. In this review, treatment alternatives including ART and endoscopic surgery for endometrioma is discussed. Key Words: Endometriosis; fertilization in vitro Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):34-8 Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri 34 ndometriozis pelvik ağrı ve infertilite ile beraber görülen kadınlarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Ektopik endometrial dokuların daha çok pelviste yerleşmesiyle karakterizedir. Pelvik ağrı şikayeti olan kadınların %45’inde saptanırken, asemptomatik kadınlarda insidental olarak %22 oranında izlenmektedir.1 Endometriotik dokuların over içersinde gelişmesi endometrioma olarak adlandırılmaktadır. Tüm endometriozis olgularının %25’inde overlerde endometrioma bulunur. Overde 1 cm’den büyük endometrioma saptanması AFS sınıflamasına göre evre 3 veya evre 4 endometriozis olarak adlandırılır.2 Endometriozisin etyopatogenezinden bu sayı içerisinde diğer bölümlerde daha kapsamlı olarak bahsedilmiştir. Endometriomanın nasıl geliştiği henüz net olarak açıklanmamışsa da, overin çevre pelvik peritoneal dokuyla adezyonundan sonra, peritonun over dokusu içine invaginasyon gösterdiği ve psödokist oluşarak endometriomanın geliştiği öne sürülmüştür.3 Over dokusundaki endometriotik implantlardan kaynaklanan kanamanın drene olamaması ve over korteksine doğru ilerlemesi ile endometriomanın hacminde artışı daha da fazlalaşır. Unutmamak gerekir ki endometriomanın çevresindeki kapsül, over korteksinden farklı bir şey değildir. Ayrıca fonksiyonel over kistlerindeki veya over korteksindeki kölemik epitelin metaplazisi sonucu endometrioma geliştiği de iddia edilmiştir.4 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Ulun ULUĞ ve ark. ENDOMETRİOMA Endometriomalar koyu çukulata renginde hemosiderin ihtiva eden sıvı ile doludurlar. Genellikle çevre pelvik fosaya gömülmüş olup, fibrozis nedeniyle beraberinde tuba ve barsak ile yoğun adezyon gösterir. Pelvik ağrı, disparoni ve infertiliteye neden olduğunda tedavi edilmesi gereken bir olgu olarak karşımıza çıkar. Bunların yanında %0.3 ile %0.8 arasında endometriomalarda malign transformasyon da rapor edilmiştir.5 En sık izlenen endometrioma sonrası over tümörü endometrioid karsinomadır. TANI Endometioma reprodüktif dönemdeki kadınların sorunudur. Bu çağdaki kadınlarda aşağıdaki bulgular endometriomayı düşündürmelidir. 1. Pelvik muayenede sakrouterin bölgede hassasiyet ve nodülarite hissiyle beraber, adneksiyel alanlarda kitle saptanması. 2. Abdominal veya transvaginal (TV) sonografide overlerde uterusdan ayrı düzgün cidarlı unilokule veya multilokule hipo veya heterojen ekoda kitlelerin saptanması. TV sonografi günlük klinik pratikte en sık uygulanan ve tercih edilen yöntemdir. Deneyimli kişilerde sensivitesi %89 ve spesifitesi %89 olarak rapor edilmiştir.6 3. Pelvik kompüterize tomografi veya manyetik rezonans ile over dokusunda kitle varlığı 4. Serum CA 125 seviyelerinde yükselme 5. Kesin tanı laparoskopi ile konur. Overler üzerinde barut yanığı, mavi veya siyah renklerde kitlelerin izlenmesi ve bu kitlelerin transeksiyonu sonucunda çukulata kıvamında sıvının sızması endometrioma için karakteristikdir. Nezhat ve ark. laparoskopik gözlemlerine göre 3 farklı tipte endometrioma tarif etmişlerdir.7 Tip I endometrioma 2 cm’den ufak ve eksizyonu zor olandır. Tip II endometrioma 2 cm’den büyük luteal kiste benzer ve eksizyonu kolay olan tipdir. Tip III ise 2 cm’den büyük multipl loküle olan eksizyonu zor tiptir. AYIRICI TANI Bu dönemdeki kadınlarda adneksiyel kitleye yol açabilecek tüm hadiseler gözden geçirilmelidir Bunlar sırasıyla; tubaovarian abse, dermoid kist, follikül kisti, paraovarain kist, saplı miyom, seröz ve müsinöz kist adenomlardır. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) HİSTOLOJİ Over dokusu içersinde kolumnar epitel ile çevrili endometrial bezler ve endometrial stroma izlenir. Eski ve yeniye ait hemoraji bulguları vardır. Kronik inflamasyona bağlı olarak yoğun fibröz doku infiltrasyon saptanır.8 TEDAVİ Endometriomanın tedavisi, endometriozisde olduğu gibi medikal veya cerrahi olarak ayrılabilir. Ancak sonuçta yer kaplayan bir kitle olduğu için cerrahi tedavi daha ağır basmaktadır. Endometriomanın boyutlarına ve hastanın primer şikayetine göre endometrioma tedavisi çeşitlilikler gösterebilir. MEDİKAL TEDAVİ Hastanın durumuna göre küçük boyutlardaki endometriomalarda: nonsteroidal anti enflamatuar ajanlar (özellikle pelvik ağrı şikayeti için), kombine oral kontraseptifler, danazol, GnRH agonistleri veya GnRH antagonistleri kullanılabilir. Medikal tedavide bir yıl içersinde, yaklaşık %50 rekürrens olasılığı mevcuttur.9,10 Yapılan araştırmalarda medikal tedavinin endometriomaların boyutlarında yaklaşık %50 oranında azaltma yaptığı saptanmıştır.11 Buna rağmen, medikal tedavinin cerrahi tedavide başarı şansını arttırmak için kullanılmasının yararını gösteren henüz bir veri yoktur.12 CERRAHİ TEDAVİ Endometrioma ileri evre endometriozis olduğu için cerrahi tedavi önerilmektedir. Cerrahi yöntemin yararları adezyonların ve obstrüksiyonların mekanik olarak ortadan kaldırılmasıyla ortaya çıkmaktadır. Endometrioma için kesin cerrahi (definitive surgery) ise çok ileri olgularda yoğun adezyon gösteren ve gebelik kaygısı olmayan olgularda histerektomi ve ooferektomiden oluşmaktadır. Açık laparotomiyle kıyaslandığında laparoskopik cerrahi, kısa hospitalizasyon süresi, hızlı iyileşme ve daha az postoperatif adezyon oluşması nedeniyle tercih edilen yöntem olmuştur.13 Endometriomanın laparoskopik tedavisinde iki farklı yöntem uygulanmaktadır. 1. Eksizyonel Cerrahi: Endometrioma korteksinin çevre over dokusundan soyulması (stripping). Laparoskopi sırasında mümkün olduğunca endometrioma rüptüre edilmeden çevre over dokusundan enüklüe edilerek çıkarılmaya çalışılır. Genellikle rüptüre olduğu için graspin forsepsler yardımıyla traksiyon uygulanarak kapsül soyulur. 35 Ulun ULUĞ ve ark. 2. Ablasyon Cerrahi: Endometriomanın drene edildikten sonra korteksinin koagüle edilmesi. Laparoskopi esnasında endometrioma duvarında bir pencere açılır ve buradan kapsül elektrokoter veya Nd: YAG veya CO2 lazer kullanılarak vaporize edilir. Bunların yanı sıra ultrason eşliğinde veya laparaskopik olarak endometrioma aspirasyonu enfeksiyon riski ve yüksek rekürrens oranları nedeniyle tercih edilmemektedir.14 Laparoskopik cerrahide cerrahın tecrübesi hangi yöntemi uygulayacağı konusunda belirleyici unsurlardan biridir. Cerrahi yöntemlerin üstünlüğü karşılaştırılırken değerlendirilmesi gereken sonuçlar aşağıda sıralanmıştır: a. Endometrioma rekürrens oranı b. Postoperatif ikinci cerrahi operasyona ihtiyaç duyulma oranı c. Operasyon süresi d. Pelvik ağrıda azalma oranı e. Hasta uyumu (kompliyans) f. 12 ay içersinde kümülatif spontan gebelik oranı. Al Shahrani ve Tulandi’nin yaptıkları derlemede eksizyonel cerrahi ile ablasyon cerrahisi karşılaştırıldığında endometrioma rekürrens sıklığı olarak eksizyonel cerrahinin daha üstün olduğu bildirilmiştir (Tablo 1).17 Literatürde eksizyonel ve ablasyon cerrahiyi karşılaştıran randomize kontrollü prospektif çalışma fazla yoktur. Hart ve ark. yaptıkları meta analizde bu kriterlere uygun 4 araştırma bulmuşlardır. Her iki yöntem karşılaştırıldığında, rekürrens sıklığı, spontan gebelik olasılığı ve pelvik ağrının tekrarlama olasılığı açılarından eksizyonel cerrahi daha avantajlı bulunmuştur (OR: 0.4, OR: 5.3 ve OR: 0.1, sırasıyla) (Tablo 1). Endometriozisin IVF üzerine olan etkileri hakkında henüz tam olarak kararlığa varılamamıştır. Önceleri oosit kalitesi ve ardışık olarak embriyo kalitesini azalttığı için implantasyon ve gebelik oranlarında azalmaya neden olduğu öne sürülmüşse de21,22 daha sonra yapılan kontrollü araştırmalarda embriyo kalitesini etkilemediği ve gebelik oranları üzerine etki etmediği gösterilmiştir.2326 Buna rağmen endometriotik implantların bile bulunduğu olgularda toplanan oosit sayısında azalma olduğu bildirilmiştir.27 Barnhart ve ark. 2002 yılında yaptıkları meta analizde ise endometriozisli hastalarda IVF sonuçlarının, kontrol grubuna göre, oosit sayısı, fertilizasyon oranı, implantasyon ve gebelik oranları açısından daha kötü sonuçlar verdiğini göstermişlerdir.28 Buna ilave endometriozisli kadınlar AFS sınıflamasına göre gruplandırıldığında, ileri evre endometriozisli kadınlarda IVF TABLO 1: Endometriom tedavisinde ablasyonel ile eksizyonel cerrahiyi karşılaştıran çalışmalar. Yazarlar Çalışma fiekli Fayez ve Vogel18 Hemmings ve ark. 14 Beretta ve ark.19 36 çalışmada endometriomaların %54’ünde over dokusu saptanmıştır.16 Ancak ablasyon cerrahisinde de over korteksindeki termal harabiyeti ve endometrioma kapsülünün tamamiyle vaporize edilemediğini de göz önünde bulundurmak gerekir. ENDOMETRİOMA VE IVF Endometrioma infertilite ile beraber sıklıkla izlendiği için, cerrahi yöntem özellikle bu grup hastada üremeye yardımcı tedavi özellikle in-vitro fertilizasyon (IVF) sonrası başarı için önerilmektedir. Al-Azemi ve ark. yaptıkları araştırmada endometriomal hastalarda IVF sırasında daha fazla gonadotropin stimülasyonuna ihtiyaç duyulduğunu ve daha az oosit geliştiğini gözlemişlerdir.15 Bu bağlamda cerrahi yöntem sonrası sadece gebelik oranları değil, overlerin gonadotropin stimülasyonuna olan yanıtları da dikkate alınmalıdır. Ablasyon cerrahisi bu açıdan bakıldığı zaman over dokusunda cerrahi sırasında daha az harabiyete yol açtığı için, overin folliküler rezervini daha az azalttığı ve eksizyonel cerrahiye göre daha avantajlı olduğu öne sürülmüştür. Eksizyonel cerrahi sonrası histopatolojik olarak yapılan bir Saleh ve Tulandi ENDOMETRİOMA 20 Hasta sayısı Takip süresi Ablasyon (30) Retrospektif Ablasyon (80) 36 ay Ablasyon (12.5) Prospektif Ablasyon (32) 24 ay Ablasyon (18.8) Ablasyon (70) 48 ay Ablasyon (21.4) Retrospektif Eksizyon (26) Eksizyon (23) Eksizyon (32) Eksizyon (161) 12 ay Rekürrens oranı (%) Prospektif Ablasyon (26.7) Eksizyon (0) Eksizyon (8.7) Eksizyon (6.2) Eksizyon (6.2) Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Ulun ULUĞ ve ark. ENDOMETRİOMA sonuçlarının daha az, evrelere göre daha olumsuz olduğunu belirtmişlerdir (Tablo 2). Bu meta analizde endometriomalı hastalarda IVF sonuçlarının endometrioması olmayanlara göre daha olumsuz olduğu ispatlanmıştır. Kuivasaari ve ark. da yaptıkları çalışmada ileri evre endometriozisli hastalarda IVF sonuçlarının daha olumsuz olduğunu göstermişlerdir.29 Ancak, endometrioma tedavisinin özellikle cerrahisinin IVF üzerine yararı gösterilememiştir. Son zamanlarda IVF öncesi laparoskopik endometrioma cerrahisi veya TV aspirasyon önerilmiştir. Pabuccu ve ark.nın yaptıkları araştırmada TV aspirasyon uygulanan endometriozisli olgularda IVF sonuçlarının fark etmediği gösterilmiştir. Suganuma ve ark. ise TV aspiarsyonun oosit sayısını azalttığını öne sürmüşlerdir.30 Garcia-Velasco ve ark. endometrioma cerrahisi geçirmiş 147 hasta ile endometrioması olup cerrahi müdahale görmeyen 47 hastanın IVF sonuçlarını karşılaştırdıklarında fark saptamamışlardır (Tablo 3).31 Rickes ve ark. ise laparoskopik endometrioma cerrahisi sonrası uzamış GnRH agonisti uygulanmış olgularda uygulanmayanlara göre IVF sonrası daha iyi gebelik TABLO 2: Endometriozisin IVF üzerine etkileri. Oosit sayısı Fertilizasyon oranı İmplantasyon oranı Gebelik oranı 1. 2. 3. 4. 5. Evre I-II 8.1 Evre III-IV 74.4 11.3 21.1 Farquhar CM. Extracts from the "clinical evidence". Endometriosis BMJ 2000;320(7247): 1449-52. American Fertility Society Endometriosis Classification. Fertil Steril 1989;51:199-201. Nisolle M, Donnez J. Peritoneal endometriosis, ovarian endometriosis, and adenomyotic nodules of the rectovaginal septum are three different entities. Fertil Steril 1997;68(4):58596. Vignali M, Infantino M, Matrone R, Chiodo I, Somigliana E, Busacca M, et al. Endometriosis: novel etiopathogenetic concepts and clinical perspectives. Fertil Steril 2002;78(4): 665-78. Nishida M, Watanabe K, Sato N, Ichikawa Y. Malignant transformation of ovarian endomet- P 6.7 <0.01 10.2 <0.01 58.3 <0.01 13.8 <0.01 TABLO 3: Endometriozisde cerrahi girişim yapılması ya da yapılmamasının IVF üzerine etkileri. Oosit sayısı Fertilizasyon oranı İmplantasyon oranı Gebelik oranı 7. 8. 9. Cerrahi (-) 76.5 69.9 10.8 12.8 25.4 P 11.8 NS 141. NS 22.7 NS NS oranları elde etmişlerdir.32 Littman ve ark. ise endometriozis cerrahisindeki deneyim ve cerrahinin kalitesi gebelik sonuçlarını etkileyebileceğini bildirmişlerdir. Yaptıkları araştırmada endometrioma eksizyonu veya ablasyonu uygulanmış olgularda %76 oranında spontan veya üremeye yardımcı tedavi sonrası gebelik elde etmişler ve bu oran cerrahiye gitmemiş olgularla karşılaştırıldığında farklı bulunmuştur.33 SONUÇ Endometrioma kadın doğum kliniği pratiğinde sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Kanımızca endometriomaya bağlı infertilite tedavisi göreceli olarak farklılıklar içermektedir. Endometrioma büyüklüğü, hastanın yaşı ve hastanın overyen rezervi cerrahi açısından değerlendirilmelidir. Cerrahi yöntem ne olursa olsun overde doku tahribatına yol açacağını unutmamak gerekir. Özellikle 4 cm’den büyük ve ovaryen rezervi azalmış olgularda, laparoskopik olarak ablasyon tedavisinin IVF için daha avantajlı olacağı düşüncesindeyiz. Gebelik kaygısı olmayan daha çok pelvik ağrı şikayeti olan olgularda endometrioma tedavisinde ise laparoskopik eksizyon yöntemini önermekteyiz. KAYNAKLAR 6. Cerrahi (+) riosis. Gynecol Obstet Invest 2000;50 Suppl 1:18-25. 10. Shaw RW. Treatment of endometriosis. Lancet 1992;340(8830):1267-71. Nezhat F, Nezhat C, Allan CJ, Metzger DA, Sears DL. Clinical and histologic classification of endometriomas. Implications for a mechanism of pathogenesis. J Reprod Med 1992;37 (9):771-6. 12. Muzii L, Marana R, Caruana P, Mancuso S. The impact of preoperative gonadotro pin-releasing hormone agonist treatment on laparoscopic excision of ovarian endometriotic cysts. Fertil Steril 1996;65(6):12357. Jones KD, Sutton CJ. Laparoscopic management of ovarian endometriomas: a critical review of current practice. Curr Opin Obstet Gynecol 2000;12(4):309-15. Curran RC. Color Atlas of Histopathology. 3rd ed. Oxford University Press, 1987. Buttram VC Jr, Reiter RC, Ward S. Treatment of endometriosis with danazol: report of a 6year prospective study. Fertil Steril 1985;43 (3):353-60. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 11. Farquhar C, Sutton C. The evidence for the management of endometriosis. Curr Opin Obstet Gynecol 1998;10(4):321-32. 13. Mais V, Ajossa S, Guerriero S, Mascia M, Solla E, Melis GB. Laparoscopic versus abdominal myomectomy: a prospective, randomized trial to evaluate benefits in early outcome. Am J Obstet Gynecol 1996;174(2): 654-8. 37 Ulun ULUĞ ve ark. 14. Hemmings R, Bissonnette F, Bouzayen R. Results of laparoscopic treatments of ovarian endometriomas: laparoscopic ovarian fenestration and coagulation. Fertil Steril 1998;70 (3):527-9. 15. Al-Azemi M, Bernal AL, Steele J, Gramsbergen I, Barlow D, Kennedy S. Ovarian response to repeated controlled stimulation in in-vitro fertilization cycles in patients with ovarian endometriosis. Hum Reprod 2000;15(1):72-5. 16. Muzii L, Bianchi A, Croce C, Manci N, Panici PB. Laparoscopic excision of ovarian cysts: is the stripping technique a tissue-sparing procedure? Fertil Steril 2002;77(3):609-14. 17. Al Shahrani AA , Tulandi T. Modern Management of Endometriosis. Sutton C, Jones K, Adamson GD, eds. Taylor & Francis, 2006. 18. Fayez JA, Vogel MF. Comparison of different treatment methods of endometriomas by laparoscopy. Obstet Gynecol 1991;78(4):6605. 19. Beretta P, Franchi M, Ghezzi F, Busacca M, Zupi E, Bolis P. Randomized clinical trial of two laparoscopic treatments of endometriomas: cystectomy versus drainage and coagulation. Fertil Steril 1998;70(6):1176-80. 20. Saleh A, Tulandi T. Reoperation after laparoscopic treatment of ovarian endometriomas by excision and by fenestration. Fertil Steril 1999;72(2):322-4. 21. Hart R, Hickey M, Maouris P, Buckett W, Garry R. Excisional surgery versus ablative surgery for ovarian endometriomata: a Coc- 38 ENDOMETRİOMA hrane Review. Hum Reprod 2005;20(11): 3000-7. 22. Simon C, Gutierrez A, Vidal A, de los Santos MJ, Tarin JJ, Remohi J, et al. Outcome of patients with endometriosis in assisted reproduction: results from in-vitro fertilization and oocyte donation. Hum Reprod 1994;9(4):7259. 23. Arici A, Oral E, Bukulmez O, Duleba A, Olive DL, Jones EE. The effect of endometriosis on implantation: results from the Yale University in vitro fertilization and embryo transfer program. Fertil Steril 1996;65(3):603-7. 24. Pal L, Shifren JL, Isaacson KB, Chang Y, Leykin L, Toth TL Impact of varying stages of endometriosis on the outcome of in vitro fertilization-embryo transfer. J Assist Reprod Genet 1998;15(1):27-31. 25. Olivennes F, Feldberg D, Liu HC, Cohen J, Moy F, Rosenwaks Z. Endometriosis: a stage by stage analysis--the role of in vitro fertilization. Fertil Steril 1995;64(2):392-8. 26. Diaz I, Navarro J, Blasco L, Simon C, Pellicer A, Remohi J. Impact of stage III-IV endometriosis on recipients of sibling oocytes: matched case-control study. Fertil Steril 2000;74 (1):31-4. 27. Suzuki T, Izumi S, Matsubayashi H, Awaji H, Yoshikata K, Makino T. Impact of ovarian endometrioma on oocytes and pregnancy outcome in in vitro fertilization. Fertil Steril 2005;83 (4):908-13. 28. Barnhart K, Dunsmoor-Su R, Coutifaris C. Effect of endometriosis on in vitro fertilization. Fertil Steril 2002;77 (6):1148-55. 29. Kuivasaari P, Hippelainen M, Anttila M, Heinonen S. Effect of endometriosis on IVF/ICSI outcome: stage III/IV endometriosis worsens cumulative pregnancy and live-born rates. Hum Reprod 2005;20(11):3130-5. 30. Pabuccu R, Onalan G, Goktolga U, Kucuk T, Orhon E, Ceyhan T. Aspiration of ovarian endometriomas before intracytoplasmic sperm injection. Fertil Steril 2004;82(3):705-11. 31. Suganuma N, Wakahara Y, Ishida D, Asano M, Kitagawa T, Katsumata Y, et al. Pretreatment for ovarian endometrial cyst before in vitro fertilization. Gynecol Obstet Invest 2002;54 Suppl 1:36-40. 32. Garcia-Velasco JA, Mahutte NG, Corona J, Zuniga V, Giles J, Arici A, et al. Removal of endometriomas before in vitro fertilization does not improve fertility outcomes: a matched, case-control study.Fertil Steril 2004;81(5): 1194-7. 33. Rickes D, Nickel I, Kropf S, Kleinstein J. Increased pregnancy rates after ultralong postoperative therapy with gonadotropin-releasing hormone analogs in patients with endometriosis. Fertil Steril 2002;78(4):757-62. 34. Littman E, Giudice L, Lathi R, Berker B, Milki A, Nezhat C. Role of laparoscopic treatment of endometriosis in patients with failed in vitro fertilization cycles. Fertil Steril 2005;84(6): 1574-8. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) DERLEME Derin Pelvik Endometriozis Dr. Yakup KUMTEPE,a Dr. Kadir ÇETİNKAYAb a Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erzurum b Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Dr. Abdurrahman Yurtarslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Yakup KUMTEPE Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Erzurum, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Endometriozis, histolojik olarak glandüler ve stromal fonksiyonel endometrial dokuların uterus kavitesi dışında bulunması ile oluşan jinekolojik bir hastalıkdır. Endometriozisin oluşumunda pek çok teori vardır. En çok kabul gören, retrograd menstrüasyon teorisidir. Ektopik endometrial doku benign bir hastalık olup, infertilite, dismenore, pelvik ağrı ve ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Üreme çağındaki kadınları etkilemekle birlikte, nadiren menarj öncesinde de izlenebilir. Tedavi stratejisinde bireysel semptomlar, yaş, ve fertilite isteği dikkate alınmalıdır. İlaç tedavisi oral kontraseptifler, progestinler, danazol ve GnRH agonistleri gibi hormonal tedavilerle gerçekleştirilir. Endometiroziste henüz tedavi algoritması oturmamış olmakla birlikte tedavinin esasen üç ana amacı vardır; ağrıyı azaltmak, gebelik olasılığını artırmak ve rekürrensi olabildiğince geciktirmek. Ovulasyon inhibisyonu ile sabit bir hormonal ortam sağlanarak, geçici olarak ektopik implantlar baskılanır ve inflamatuar durum ve ağrı azaltılır. İnfertilite ile birlikte olan orta ve ciddi endometrioziste, kombine yaklaşım (operatif laparoskopi ile bir GnRh analoğu) birinci basamak tedavi olmalıdır. Rektovajinal adenomiyotik nodülleri olan olgularda ise, cerrahi birinci basamak tedavi olmalıdır. GnRH analoglarına ilave add-back tedavi ile yüz güldürücü sonuçlar elde edilebilmiştir. Bu yöntemle uzun vadeli tedavide ağrı başarılı şekilde azalırken, kemik mineral dansitesi kaybı gibi yan etkiler ve hipoöstrojenizm semptomları en aza indirilebilmiştir. Anahtar Kelimeler: Endometriyoz; tedavi; cerrahi A BSTR ACT Endometriosis is a gynaecological disease defined by the histological presence of functional endometrial glands and stroma outside the uterine cavity. There are many theories for the development of the disease endometriosis. The most widely accepted theory is the theory what is postulated the endometriosis is a result of retrograde menstruation. This ectopic endometrial tissue is a benign condition with many symptoms such as infertility, dysmenorrhoea, pelvic pain and it may lead to serious complications. It affects women of reproductive age, however, in rare cases it may also develop before menarche. Therapeutic strategies must be tailored to the individual symptoms, age, and desire for fertility. Medical therapy continues to be based on endocrine treatment, such as oral contraceptives, progestins, danazol, and GnRH agonists. Complete resolution of endometriosis is not yet possible and current therapy has three main objectives; to reduce pain; to increase the possibility of pregnancy; and to delay recurrence for as long as possible. Creation of a steady hormonal environment with inhibition of ovulation temporarily suppresses the ectopic implants and reduces the inflammatory status as well as the associated pain symptoms. In case of moderate and severe endometriosis-associated infertility, the combined approach (operative laparoscopy with a GnRH agonist) should be considered as first line treatment. In case of rectovaginal adenomyotic nodules, surgery must be considered as firstline therapy. Clinical research on GnRH analogues plus add-back therapy has produced favorable results. Long term treatment of patients using this approach has successfully reduced pain while minimizing symptoms of hypoestrogenism and adverse metabolic effects, such as loss of bone mineral density. Key Words: Endometriosis; therapy; surgery Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):39-46 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 39 Yakup KUMTEPE ve ark. DERİN PELVİK ENDOMETRİOZİS ENDOMETRİOZİS ndometriozis; fonksiyonel endometriumun uterin kavite ve myometriumda bulunması olarak tanımlanır. Çok nadiren menarj öncesi ve menarj sonrası görülsede üreme çağı hastalığıdır denilebilir. Yerleşim yerine göre daha çok kabul gören sınıflama endometriozis genitalis interna (adenomyzis), endometriozis genitalis eksterna (internal genital organ endometriozisi) ve gastrointestinal sistem, üriner sistem gibi yakın ekstragenital sistem endometriozisi ve akciğer, deri, sinir sistemi, retina, adrenal bez gibi organları tutan ve uzak ekstragenital organ endometriozisi olarak sınıflandırılabilir. Primer olarak üreme yaşı süregen hastalığıdır ve tahmini prevelansı %10’dur.1 Biyolojik olarak bazal endometrial doku ile aynı özellikte olan endometrial doku gland, stroma ve düz kasın yanı sıra nörolojik lifler ve lenfatik ve vasküler yapı da eşlik eder.2 En sık görüldüğü anatomik bölge pelvisdir ve pelvik endometriozis; peritoneal endometriozis, ovarian endometriozis ve retroperitoneal endometriozis olarak 3 farklı tipte görülür. Retroperitoneal endometriozis, derin pelvik endometriozis (DPE) veya derin infiltratif endometriozis olarak da bilinmektedir. Biz burada derin pelvik endometriozise değineceğiz. Tanım olarak DPE endometrial implantların peritoneal yüzey altına infiltrasyonudu.3 Bu infiltratif lezyon posterior kuldesakı, bağırsakları, üreterleri, mesaneyi ve rektovajinal septumu tutabilir. DPE, yüzeyel peritoneal endometriozis ve endometriomadan daha farklı semptomlarla kendini belli eder. Daha çok sekonder dismenore, siklik veya asiklik pelvik ağrı, dizüri, alt gastrointestinal bozukluk ve ağrılı koitus gibi semptomlarla karşımıza çıkabilir. Ayrıca septomların süregen ve ağrılı olması hayat kalitesini de bozduğundan depressif duygu durum değişiklikleri, anksiyete hatta ağır depresyon belirtileri de görülebilir. Endometriozis patogenezi tartışmalı ve muhtemelen multi faktöriyeldir. 1) geleneksel olarak Sampson teorisi olarak da bilinen retrograd menstrüasyon teorisi: canlı endometrial hücrelerin retrograd menstrüasyon sonucu implantasyonu (yaygın kabul gören görüştür ve niçin en sık pelvisde görülür sorusunu açıklar). 2) metaplazi teorisi: multipotensiyel mezankimal hücrelerin uygun stimulasyon şartlarında endometriozise metaplazisi, 3) özellikle serebral endometriozis gibi uzak endometriozis odaklarınıda açıkladığı için endometrial dokunun hematojenöz ototransplantasyonu (hematojenöz ototransplantasyon) 4) rektovaginal endometriozisi daha çok açıklayan müllerien artık metaplazisi 40 teorisi.4-6 Bu teorilerin hiç biri dışlanamamış, peritoneal endometriozis daha çok retrograd menstrüasyonla, endometrioma süperfisyal ovarian epitelyumun invaginasyon sonrası çölömik metaplazisi ile açıklanırken derin infiltratif endometriozis alt uterin segmentin adenomyozis lezyonlarının direkt invazyonu veya müllerian artıkların metaplazisi ile oluştuğu üzerinde durulmuştur. Rektovaginal endometriozisde adenomyotik lezyonlarda olduğu gibi düz kas hücrelerinin bulunması bu yaklaşımı daha da doğrulamıştır. DPE teşhisinde hastanın semptomatolojisi yanında vaginal ve bimanuel rektovaginal muayene çok önemlidir. Vaginal ultrason kullanımı kolay, yaygın kullanım imkanı ve ucuz olması yanında teşhisde de önemli yer tutmaktadır. Ancak görüş alanı pelvis ile sınırlı olduğu için yaygınlığı tespit etmede yetersiz kalabilir. Son yıllarda manyetik görünteleme (MRI) önemli bir noninvaziv teşhis aracı olmuştur. İnvaziv bir teknik olmasına rağmen, laparoskopi yüzeyel endometriozis ve endometrioma da olduğu gibi DPE’de de altın standart teşhis aracıdır. Endometriotik implantlar çevre dokuda yoğun dezmoplastik cevapla adezyon, fibrotik band ve plak oluşumuna sebep olur.3,7 Dens adezyonlar ve fibrozis uterusun rektosigmoide yapışmasını sağlayarak retrovert bir anatomik görünüme ve kısmi veya tam kuldesak obliterasyona sebep olur. Overlerin ovarian fossadan orta hatta doğru çekilmesi sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Rektosigmoid endometriozisin yaygınlığının saptanması etkin cerrahi için çok önemlidir. Ancak rektosigmoid endometriotik implant fiks uterus retroversiyonuna ve Douglas obliterasyonuna sebep olduğundan laparoskopi sırasında bu genellikle mümkün olmamaktadır. Bu nedenle cerrahi öncesi yaygınlığın saptanması önemlidir. Son zamanlarda MRI bu anlamda önem kazanmıştır. Bazot ve ark. Pelvik MRI ile hastalığın yaygınlığını %90.8 oranında doğru olarak tespit etmişlerdir.8 DPE’de ana semptom ağrı olmakla birlikte çeşitlidir ve daha çok tutulan organa göre farklılık gösterir. İnatcı kabızlık ve süreklilik arz eden alt abdomen ağrı gibi gastrointestinal semptomlar ve diskezi barsak tutulumunu,3 disparoni uterosakral ligament tutulumunu gösterirken dismenorenin daha çok kuldesak obliterasyonu ile birlikteliğine dikkat çekilmiştir.9 Ayrıca pelvik ağrının lezyonun derinliği ve adneksial tutulumun varlığı ile korelasyon gösterdiği bildirilmiştir.3 Klinik açıdan önemli bir noktada uterosakral ligament tutulumunun vaginal muayenede düzensiz ligament ve ligament boyunca nodularite varlığı ile anlaşılabilmesidir. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) DERİN PELVİK ENDOMETRİOZİS MESANE ENDOMETRİOZİSİ Yakup KUMTEPE ve ark. Üriner sistem endometriozisi yaklaşık %1-2 oranında görülür. Bunun %90’ını mesaneyi tutar. Semptomlar nonspesifiktir ve hastalar daha çok idrar yapma sırasında yanma, sık idrar isteği, tenesmus, suprapubik rahatsızlık ve ağrı gibi akut üretral sendroma benzer şikayetlerle hekime başvururlar. Nadir olmakla birlikte mesane mukozası tutulmuş ise menoüri ve hematüri görülebilir. Tedavide yaklaşım tutulan bölgenin cerrahi eksizyonudur. Ancak hastanın durumuna göre süpressif hormonal tedavi, histerektomi ve ooferektomi, lezyonun mesaneden sıyrılarak çıkarılması ve segmentel sistektomi yapılabilir. Cerrahi tedavi yaklaşımını lezyonun derinliği belirler. Eğer endometriotik tutulum mesane serozası ile sınırlı ise hidrodisseksiyon ve vaporizasyon çıkarılması için yeterli iken, muskularis veya mukoza tabakası tutulumunda segmentel rezeksiyon en iyi yaklaşım olacaktır (Şekil 1). ŞEKİL 1: Mesane endometriozi, mesane duvarının lokal eksizyonu ve sütürü. Tutulum daha çok mesane kubbesinde veya arka duvardadır. 2002 yılında Nezhat tarafından yapılan bir çalışmada 15 infiltratif mesane endometriozisinde 7 vakada tutulum mesane kubbesinde iken 8 vakada arka duvarda olduğu tespit edilmiş ve tamamı laparoskopik segmentel rezeksiyon ile çıkarılmıştır.10 ÜRETER ENDOMETRİOZİSİ Üreter endometriozisi tutulum derinliği dikkate alınarak 2 şekilde sınıflandırılır. 1- Ekstrinsek üreter endometriozisi: burada ya üreter etrafındaki periton tutulumu veya üreter etrafındaki ligament veya fibrozisin üreteri baskı altında bırakması sonucu üreterin etkilenmesi söz konusudur. Ekstrinsek üreter tutulumu daha fazla görülür ve sıklıkla kissing over olarak tabir edilen her iki overin orta hatta birleşmesi sonucu ortaya çıkar. 2- İntrinsek üreter tutulumu: Üreter duvar tutulumu vardır. Nadirdir ve üreter bir çok alandan tutulmuştur. Endometriozisli hastaların %0.3’ünden azında intrinsek tutulum vardır (Şekil 2).11 Üreter tutulumu tek başına üreter tutulumundan ziyade daha çok rektovaginal endometriotik nodüle eşlik eden tutulum şeklindedir. Semptom üreter tutulumunu düşündürecek belirgin semptomdan ziyade nonspesifik pelvik ağrı veya künt böğür ağrısı şeklindedir. İntrinsek üreter tutulumu bilateral üreter obstrüksiyona ve hiroüreteronefroza sebep olabileceği için şüphelenildiği zaman cerrahi öncesi renal fonksiyon Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ŞEKİL 2: İntrinsek üreterik endometriozis şematik ve laparoskopik görüntüsü. testleri, renal utrasonografi ve IVP mutlaka yapılmalıdır. Primer tedavi tüm DPE’de olduğu gibi cerrahi eksizyondur. Cerrahi öncesi üreteral katater cerrahi riski azaltma açısından önemlidir. Ekstrinsik üreterik endometriozisde primer cerrahi amaç, üreteri kompresyondan kurtarmak yani serbestleştirmektir (üreteroliziz).12 Yapılan işlem longitudinal eksizyon ile tutulan peritoneal alan veya nodulün eksizyonudur. İntirinsek endometriozisde ise üreteri çevre dokudan serbestleştirmenin yanında parsiyal rezeksiyon, uç-uç anastomoz veya direk üreterik neoimplantasyondur.12 Çoğunlukla tam rezeksiyon yapabilmek için infiltratif parametriumun çıkarılması gerekir. Bunun içinde üreter mesaneye giriş yerine kadar serbestleştirilmelidir. Aynı zamanda operatif alan altında kalan sinirlerin (hipogastrik siplenik, femoral, obturator) cerrahi sonrası nörojenik mesane-boşaltma bozukluğu yaşanmaması için korunması gereklidir. Üreterik stent cerrahi sorası 6 hafta tutulmalıdır. 41 Yakup KUMTEPE ve ark. DERİN PELVİK ENDOMETRİOZİS REKTOVAJİNAL ENDOMETRİOZİS Rektovaginal nodül histolojik olarak adenomyomla benzerdir. Nodül düz kas, endometrial stroma ve glanddan oluşmuştur. Östrojen, progesteron reseptör içeriğindeki varyasyon nedeniyle rektovaginal endometriozisin peritoneal ve ovarian endometriozisinden farklı olduğu ve rektovaginal septumdaki müllerien artıklardan geliştiği gösterilmiştir.4 Rektovajinal endometriozisin ovarian hormonlara cevabı menstrüel siklusun ikinci yarısında sekretuar değişim olmaması ve histolojik yapısı itibariyle ötopik endometriumdan tamamen farklılık gösterir. Düz kas hiperplazisi, endometrial gland ve endometrial stroma gibi histolojik yapısı açısından bakıldığında adenomyoma ile benzerdir. Peritoneal endometriozis den farklı olarak steroid reseptör sayısı oldukca azdır. Düşük östrojen reseptörü nedeniyle endometrial faz oluşmaz ve yine normal progesteron seviyesine rağmen düşük progesteron reseptör sayısı nedeniyle progesteron etkisi ve dolayısıyla sekretuar dönüşüm yetersizdir. Sonuçta progesteron cevabı olmadığı için rektovajinal endometriozis hormonal tedaviye yeterli cevap vermez. Yine rektovajinal endometriozis hücresel olarak düşük mitotik aktivite göstermesi nedeniyle hastalık yavaş ilerler. Hastalığın yavaş da olsa ilerlemesi ve medikal tedaviye cevap vermemesi (düşük olması) cerrahi eksizyonu kaçınılmaz kılar. Cerrahide başarılı olmak için 3 şart önemle dikkate alınmalıdır: 1) Cerrah ameliyat öncesi hasta şikayetinin orjinini bilmelidir, 2) Tüm endometriotik lezyonlar çıkarılmalıdır, 3) Üreme devamını isteyen kadınlarda üreme organları korunmalı ve pelvis rekonstrükte edilmelidir. Squifflet ve ark. derin retroperitoneal lezyonları anatomik lokalizasyonuna göre 3 tipe ayırmıştır. Tip1: Rektovajinal septum lezyonu, Tip 2: Posterior vajinal forniks lezyonu, Tip 3: Kum saati görünümlü lezyon (Şekil 3).13 Rektovaginal septum lezyonu, serviksle bağlantılı değildir. Ortalama 2cm çapında nodül görünümündedir ve çoğu lezyon egzofitik olduğu için vajinal spekulum muayenesinde mavi röfle verir. Derin lezyonların %10’unu bu tiptir. Lezyonun üst kısmında serviks, alt kısmında perineal cisim bulunur. Klinik muayenede lezyon ve serviks arasında serbest bir alan vardır. Posterior vajinal forniks lezyonu, en sık görülen derin lezyon tipidir. Lezyonların yaklaşık %65’i bu tipdir. Posterior forniksden gelişir ve RVS’a doğru ilerler. Posterior forniks anatomik olarak retroserviksin vajinal du- 42 ŞEKİL 3: Rektovaginal endometriozisin görüldüğü anatomik bölgeler. varla kesiştiği yerdir. Lateralde her iki uterosakral ligament, posteriorda 1/3 orta rektal kısım ve üstte Douglas peritonu ile sınırlanmıştır, lezyon çoğunlukla rektum ve RVS’a ilerlemez. Kum saati görünümlü derin lezyon, posterior forniks lezyonu yukarı doğru ön rektal duvara ilerlediğinde oluşan derin lezyondur. Görülme oranı %25’tir. Lezyon genellikle 3 cm’den büyüktür ve rektum duvarı tutulmuştur. Bu durum baryum enema grafide perivisseritis olarak tanımlanır. Rektum kası ile serviks arasındaki bu tutulum rektovajinal septumun üst kısmını oblitere eder. Posterior fornikse oturan lezyon ile anterior rektal duvardaki lezyon eşit büyüklüktedir ve iki lezyon arasında küçük de olsa bir bütünlük nedeniyle bu lezyon kum saati lezyonu olarak adlandırılmıştır. CERRAHİ TEKNİK DPE’de sıklıkla parsiyel veya komplet kuldesak obliterasyonu mevcuttur. Pelvis anatomisi dens bir yapışıklıkla rektovaginal septum, barsak, sakrouterin ligamentler, posterior serviks ve vaginal apekside içine alacak şekilde ileri derecede bozulmuştur. Cerrahi öncesi tam bir barsak hazırlığı yapılmalı gerekirse cerrahi sırasında ürolog ve genel cerrah katılımı da gerekebileceğinden önceden ekip hazırlığı yapılmalıdır. Cerrahiyi uygulayacak laparoskopist pelvis anatomisini iyi bilmeli, laparoskop ekipmanına iyi derecede hakim olmalıdır. Cerrahi yaklaşımda laparoskopik veya açık cerrahi açısından elde çok güçlü kanıtlar olmasa da laparoskopi altın standart olarak kabul edilmektedir. Laparoskopik cerrahi öncesi hastalığın yaygınlığı ve yapılacak cerrahi mutlaka yeniden gözden geçirilmelidir. Bu amaçla kuldesak obliterasyonunun derecesini tespit için litotomi pozisyonundaki hastanın rektumu asistan tarafından rektal probla aşağı itilirken, vagene bir spanç yerleştirilip arka fornikse uzatılır ve uterus manipulatörle yukarı itilir. Posterior forniks laparoskopide görülmüyor ise komplet obliterasyon, rektum yukarı doğru çadırlanma şekilde geriliyor ancak posterior fornikse konulan spanç, uteroTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) DERİN PELVİK ENDOMETRİOZİS sakral ligamentlerin ters u alanı ile rektum arasında beliriyorsa, parsiyel obliterasyon olarak değerlendirilir. Cerrahide amaç, noduler dokuyu posterior vaginadan, rektumdan, posterior serviksden ve uterosakral ligamentlerden serbestleştirdikten sonra çıkarmaktır. Bu amaçla makas, hidrodisseksiyon, bipolar elektrik, harmonik makas ve C02 lazer kullanılabilir. Önce Duglası örten periton kesilerek rektovaginal septumdaki zayıf areolar dokuya kadar disseksiyon yapılır sonra lateral diseksiyona geçilir. Uygun durumda hidrodisseksiyon da kullanılabilir. Bu amaçla CO2 lazer önemli avantaj sağlasa da mutlak gerekli değildir ve yüksek maliyeti nedeniyle ülkemizde çok az merkezde kullanılmaktadır. Çok gerekli olmasa da sigmoidoskopi yoğun rektal tutulumda kılavuz olması ve perforasyon tespiti için kullanılabilir. Rektum veya rektovaginal septum üzerindeki nodül çıkarılır. Barsak perforasyonunun olmadığından emin olmak için Duglas sıvı ile doldurulduktan sonra rektuma hava verilerek kabarcık olmadığı görülmelidir. Donnez ve ark bu amaçla 2 farklı yaklaşım önermiştir.14 1- Kitle eksizyonu (tıraşlama) 2- Radikal cerrahi (barsak segmenti çıkarılması) Rektum ve rektovaginal septum bir çok hastada tutulmuş olmasına rağmen barsak rezeksiyonu çoğunda gerekmez. Endometriozis çok nadiren rektal mukozayı tutar. Daha çok rektal seroza, subseroza veya muskularis tabaka tutulmuştur. Mukozanın tutulduğu durumda rezeksiyon gerekirken aksi durumda eksizyon sonrası barsak duvarının emilebilir sutur ile tek tek güçlendirilmesi yeterlidir. Donnez’e göre rektovaginal veya retroservikal endometriozisde barsak rezeksiyonu ancak %1.8 hastada gereklidir. Ancak bu alanda randomize kontrollü olmasada özellikle Chapron ve Keckstein tarafından yapılan yeterli sayıda vakayı içeren sonuçların değerlendirildiği çalışmalarda eksizyonunun yeterli olamayacağı, segmenter veya tam barsak rezeksiyonunun cerrahi sonrası nüksü önlemek için gerekli olduğu iddia edilmektedir.15-18 Rezeksiyonun bir çok hastada gereksiz olduğunu savunan Donnez, muskularis tabakanın tutulduğu vakalarda bile nodul eksizyonunun kısmi rezidü kalmasına sebep olsa bile rektal rezidüel lezyonlar uzun süre sessiz kaldıkları için rezeksiyona tercih edilmeleri gerektiğini savunmuştur.19 Yine daha önceki çalışmalarında rezeksiyonun gerekliliğini savunan Roman ve ark.,20 2010 yılına ait yeni çalışmasında21 nodül eksizyonu ve barsak rezeksiyonunu kıyasladıkları çalışmalarında cerrahi sonrası can sıkıcı düzeyde fonksiyon kaybının rezeksiyon yapılan hastalarda daha fazla olduğunu, nodül eksizyonunun daha kabul edilir bir yöntem olduğunu ayrıca Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Yakup KUMTEPE ve ark. barsak rezeksiyonunda bile %10 hastada rezidü endometriozisin kaçınılmaz olduğunu bildirmiştir. Yakın dönemde yine 500 vakanın değerlendirildiği bir çalışmada, Donnez ve Squifflet22 barsak rezeksiyonu sonrası tekrar cerrahi gerekliliği, rektovaginal fistül oluşumu, anastomoz kaçağı, fekal peritonit gibi major komplikasyonların daha yüksek olduğunu ve kaçınılması gerekliliğini ısrarla vurgulamıştır. DERİN PELVİK ENDOMETRİOZİSDE FARMAKOTERAPİ Endometriotik doku östrojen ve progesteron reseptörleri taşıdığından endokrin tedaviye cevap verirler. Ektopik endometriotik doku ile ektopik endometrium arasında göze çarpan önemli bir bilgi ektopik endometriumda artan aromataz enzim ekspresyonu ve azalan 17 ß hidroksi steroid dehidrogenaz enzim ekspresyonu sonucu artan mikroçevre estradiol konsantrasyonudur. Yine endometriozis östrojene bağlı bir durum olmasına rağmen yapılan immunohistokimyasal çalışmalar endometriotik lezyonlarda ektopik endometriuma kıyasla progesteron reseptörlerinin az olduğunu ve hatta progesteron reseptör-B olmadığı yönündedir. Bu anlamda kullanılacak ilaç endometriozis etiyolojisi dikkate alındığında antiöstrojen tedavidir. Antiöstrojen tedavi adjuvan veya neoadjuvan kullanım şeklinde olabilir. Ancak cerrahlar neoadjuvan tedavinin doku seviyesinde çok etkili olduklarını düşünmediklerinden kullanmazlar. Aslında DPE benign bir kanser gibi düşünülüp over tümörleri gibi sitoredüktif cerrahi uygulanmalıdır. Durum böyle olsada özellikle derin infiltratif endometriozisde rezidü bırakmayan bir cerrahi çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Bu gerçek adjuvan farmakoterapi kullanmayı gerektirir. Bu anlamda kullanılabilecek ilaçlar GnRh analogları, oral kontraseptifler, danazol ve gestagenlerdir. GnRh analogları birkaç günlük flare-up etkisi sonrası kalıcı bir hipogonodotropik ortam (fonksiyonel ooferektomi) ve sonuçta hipoöstrojenemi yaratırlar. Hipoöstrojenemiye bağlı ani sıcak basmaları, osteopeni, baş ağrısı, uyku bozuklukları ve vaginal kuruluk uzun süreli kullanımlarında görülebilen yan etkilerdir. Gestagenler etkisini östrojene maruz kalan endometriumu sekretuar forma sokarak gösterirler. Uzun süre kullanıldığında kırılma kanaması, kilo artışı, sıvı retansiyonu, akne, vajinal kuruluk, baş ağrısı, libido kaybı, gibi yan etkilerin yanında LDL’de artış HDL’de azalma sonucu aterojenik yan etkiler ve venöz tromboembolizm gibi ciddi komplikasyonlar bildirilmiştir. Oral kontraseptifler endometriozis tedavisinde GnRh analogları ile birlikte en sık kullanılan farmakoterapik ajandır. Yalancı gebelik ortamı oluştururlar. Önerilen tedavi sik- 43 Yakup KUMTEPE ve ark. lik kullanımdan ziyade sürekli kullanım şeklindedir. Bulantı, baş ağrısı, kırılma kanamaları, venöz tromboembolizm riski, kan basıncında yükselme, meme hassasiyeti, kilo alımına sebep olabilecek sıvı retansiyonu bilinen yan etkileridir. Bu anlamda kullanılmasındaki amaç mens süpresyonu dolayısıyla teröpatik amenore oluşturmaktır. Kullanımı sırasında kırılma kanaması oluşursa OKS alımı kanama süresince ve kanamanın durmasını takip eden günde dahil olmak üzere günde iki tane olmalı devamında günlük alım tekrar bire indirilmelidir. ENDOMETRİOZİS VE AĞRI Ağrının şiddeti ve hastalığın yaygınlığı arasında anlamlı bir korelasyon bulunmasa da endometriozisin en önemli klinik semptomlarından biri ağrıdır. Ağrı çoğu zaman süregen olması, seksüel ve sosyal hayat kalitesini bozması, açık ve gizli depresyon riskini artırması nedeniyle önemlidir. Endometrizise bağlı ağrı; ilişki sırasında derin pelvik ağrı (derin disparoni), ovulasyon ağrısı, menstrüel siklusla ilgisi olmayan süregen pelvik ağrı (kronik pelvik ağrı), defekasyon ile olan ağrı (diskezi), ağrılı işeme (dizüri) şeklinde görülebilir. Endometriozise bağlı ağrı tedavisinde cerrahi tedavinin yanında medikal tedavinin önemli yeri vardır. Non steroid antienflematuar ilaçlar (NSAID), OKS, progestinler, danazol, GnRh agonistleri medikal tedavide kullanılan ilaçlardır. OKS bir çok otör tarafından endometriozise bağlı ağrıda ilk tedavi yaklaşımı olarak önerilmektedir. Östrogen ve progesteron fluktuasyonuna neden olmadan psödogebelik hormonal ortamı oluşturur. Menstrüel kan akımını azaltarak ve düzenleyerek ağrı kontrolünde etkili olurlar. Ancak burada OKS’nin siklik kullanımı yerine kontinü kullanılması önerilmiştir. Vercellinive ark.23 kesintisiz 6 ay OKS kullananlarda cerrahi sonrası endometriozise bağlı ağrıda önemli iyileşme bildirmiştir. OKS’nin GnRh agonisti ile kıyaslandığı laparoskopi ile kanıtlanmış endometriozise bağlı ağrısı olan hastalarda yapılan bir çalışmada,24 6 ay kesintisiz OKS kullanımının dismenorede çok etkili olmamasına rağmen, derin disparonide ve nonsiklik pelvik ağrıda oldukça etkili olduğu bildirilmiştir. Günümüzde endometriozise bağlı ağrıda uygun hastalarda OKS ve NSAID kombinasyonu birlikte kullanılabilir. Endometriozis ilişkili ağrıda GnRh agonistleri gittikçe artan bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Kullanımından kısa bir süre sonra gonadotropin seviyesi ve ovarian aktivite oldukça azalır ve hipoöstrojenik bir ortam oluşur. Bu amaçla depo tip agonistler kullanılır. Ülkemizde de bu amaçla yaygın kullanılan form leuprolid 44 DERİN PELVİK ENDOMETRİOZİS asetat (Lucrin depot 3.75 mg/ay, Lucrin depot 11.25 mg/3 ay) dır. Endometriozis cerrahisi aslında kürativ cerrahiden ziyade bir sitoredüktif cerrahidir. Bu nedenle fertilite isteği dışındaki hastalarda özellikle ağrı kontrolunda medikal tedavi ile desteklenmelidir. Uzun süre kullanımında en sık kaçınılan yan etkisi kemik mineral yoğunluğundaki azalmadır. Ancak bu alanda Bedaiwy ve ark.25 evre 4 endometriozisli hastalarda kronik pelvik ağrının tedavisi amacıyla leuprolid asetatı düşük doz östrojen ve progesteron (add-back tedavi) ile kombine ettikleri çalışmalarında 10 yıllık takip sonrasında dahi kemik mineral yoğunluğunda azalma olmadığını ve ağrıda etkili olduğunu açıklamışlardır. Bir klinisyen olarak DPE’e bakışımız ve hastayı takibimiz günümüz bilgileri ışığında aşağıdaki gibi özetlenebilir. Endometriozis kronik hormon bağımlı çok çeşitli klinik görünümlerle kendini gösteren bir uterin hastalıktır. Tedavi klinik belirtiye ve hastanın beklentisine göre şekillendirilmelidir. Klinisyen akut yada kronik bir ağrı tedavisi mi yapacak, yoksa hastanın fertilite isteğine göre mi tedavi uygulayacak sorusunun cevabını bilmeli ve bunu tedavi öncesi hastayla paylaşmalıdır. Endometriozisli hastalarda semptomların sürekliliği ve özellikle ağrı hastayı genel bir mutsuzluğa, kendisini sürekli hasta hissetmeye, bazen onu yatağa bağlamaya ve hatta alışkanlık yapacak ağrı kesici kullanmaya itebilir. Tedavi sürekli olacağı için, endometriozis tedavisine karar verildiğinde endometriozis mutlaka konfirme edilmelidir. Endometriozisin biyolojisi göz önüne alındığında tedavinin kişiselleştirilmesi ve çoğu zaman cerrahiye ilaveten bir anti östrojenik tedavinin eklenmesi iyi bir yaklaşımdır. Günümüzde hangi cerrahi metodun üstün olduğuna dair güçlü veriler olmasa da, laparoskopi daha iyi bir yaklaşımdır denilebilir. Barsak endometriozisi insidensi %5.3-12 arasındadır ve bunların %90’ı rektum veya sigmoide sınırlıdır.26,27 Çoğu vakada barsağın süperfisyel tabakası tutulurken az bir oranda tam kalınlıklı tutulum vardır. Semptom ve hayat kalitesi dikkate alındığında günümüzde kabul edilen tedavi yaklaşımı tüm implantların çıkarılmasıdır.28,29 Rektovajinal endometriozis derin infiltratif endometriozisdir ve nadiren hafif semptomatik veya asemptomatikdirler, genellikle semptomatik olduğundan öncelikli yaklaşım cerrahidir. Ancak hastalığın seyrinde stenoz, hemoraji ve progressif kötüleşme yoksa bu hastalar konservatif olarak da tedavi edilebilirler. Bazı hastalar yıllık rektovajinal muayene ve klinik bulguya göre ultrasonografi, MRI ve gerekirse Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) DERİN PELVİK ENDOMETRİOZİS sigmoidoskopi ile takip edilirler. Ağrının tedavisi dikkate alındığında şu ana kadar yapılan çalışmalar LUNA (Laparoskopik uterin sinir ablasyonu) ve diğer sinir ablatif tekniklerin çok işe yaramadığı yönündedir. Laparoskopik ve açık cerrahide başarı oranı hayat kalitesine katkı ve semptomların iyileşmesi yönünden bakıldığında aynı olmakla birlikte, fertilite isteği olanlarda laparoskopi daha yüksek gebelik oranına sahiptir.30 Sonuç olarak, DPE etraf yumuşak dokuda yoğun desmoplastik değişime yol açarak fibrotik plaklar, adezyon oluşumu, overlerin medial deviasyonu, posterior kuldesakda obliterasyon, uterusun fikse retroversiyonu sonucu bir frozen pelvis oluşumuna sebep olur. DPE anatomik, cerrahi ve patolojik temelde ele alındığında bir intraperitoneal hastalıkdır. Posterior vaginal ve anterior rektal duvar tutulumu genellikle şiddetli disparoni, pelvik ağrı ve gastrointestinal semptomlar oluşturur. İnfitratif lezyonun cerrahi eksizyonu bu semptomları bir dereceye kadar azaltır. Burada tartışmalı olan nokta radikal komplet bir cerrahi mi? Yoksa inkomplet olsada komplikasyonları azaltacak yönde bir cerrahi mi? yapılmalıdır sorusu olacağıdır. Çalışmalar komplet cerrahide rektal, üreteral ve pelvik enfeksiyon gibi ciddi 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Woodward PJ, Sohaey R, Mezzetti TP Jr. Endometriozis: radiologic-pathologic correlation. Radiographics 2001;21(1):193-216. Mechsner S, Schwarz J, Thode J, Loddenkemper C, Salomon DS, Ebert AD. Growthassociated protein 43-positive sensory nerve fibers accompaniedby immature vessels are located in or near peritoneal endometrioticlesions. Fertil Steril 2007;88(3):581-7. Del Frate C, Girometti R, Pittino M, Del Frate G, Bazzocchi M, Zuiani C. Deep retroperitonealpelvic endometriosis: MR imaging appearance with laparoscopic correlation. Radiographics 2006;26:1705-18. Nisolle M, Donnez J. Peritoneal endometriozis, ovarian endometriozis and adenomyotic nodule of the rectovaginal septum are three different entities. Fertil Steril 1997;68(4):58596. Sarma D, Lyengar P, Marotta TR, terBrugge KR, Gentili F, Halliday W. Cerebellar endometriozis. AJR Am J Roentgenol 2004;182(6): 1543-6. Olive DL, Schwartz LB. Endometriozis. N Engl J Med 1993;328(24):1759-69. Kataoka ML, Togashi K, Yamaoka T, Koyama T, Ueda H, Kobayashi H, et al. Posterior cul- Yakup KUMTEPE ve ark. komplikasyonların arttığı yönündedir.31 Bilinen bir diğer konu DPE cerrahisinde başarının ilk cerrahideki yeterliliğine bağlı olduğudur. İlk cerrahinin yetersiz olması sonraki cerrahinin yetersizliğinin ve ilk cerrahinin oluşturduğu olumsuzlukları gidermekteki şansı oldukça azdır. DPE genç üreme dönemindeki kadınları tutan benign bir tümöral hastalıkdır ve çoğunlukla hayat kalitesini bozar, fertiliteyi azaltır. Bu nedenle cerrahi sonrası semptomların devam etmesi ve infertilite sorununun çözülememesi hastayı ve hekimi ciddi etkiler. Bu durumu hasta, hasta yakını ve hekim iyi bilmelidir. Bu olumsuzlukları aza indirmek için cerrah ameliyat öncesi nelerle karşılaşacağını bilmeli diğer cerrahi disiplinlerle cerrahi öncesi ve sırasında bağlantıyı kurmalıdır. Hasta ve yakınlarını cerrahinin zorluğu, komplikasyonları ve başarısı konusunda bilgilendirmelidir. Bilinen bir gerçek ülkemizde DPE cerrahisi gerek hekimler ve gerekse hastalar açısından tam oturmamıştır. Bir diğer değişle hasta, hasta yakını ve hekimler derin cerrahi konusunda hazırlıklı değildir. Yeni kurulan endometriozis ve adenomyozis derneği bu alanda önemli olumlu katkısının olacağı kesindir. KAYNAKLAR 8. 9. de-sac obliteration associated with endometriosis: MR imaging evaluation. Radiology 2005;234(3):815-23. Bazot M, Darai E, Hourani R, Thomassin I, Cortez A, Uzan S, et al. Deep pelvic endometriosis: MR imaging for diagnosis and prediction of extension of disease. Radiology 2004;232(2):379-89. Fauconnier A, Chapron C. Endometriozis and pelvik pain: epidemiological evidence of the relationship and implications. Hum Reprod Update 2005;11(6):595-606. 10. Nezhat CH, Malik S, Osias J, Nezhat F, Nezhat C.Laparoscopic management of 15 patientswith infiltrating endometriosis of thebladder and a case of primary intravesicalendometrioid adenosarcoma. Fertil Steril 2002;78(4):872-5. 11. Seracchioli R, Mabrouk M, Montanari G, Manuzzi L, Concetti S, Venturoli S. Conservative laparoscopic management of urinary tract endometriosis(UTE): surgical outcome and long-term follow-up. Fertil Steril 2010;94(3): 856-61. 12. Pérez-Utrilla Pérez M, Aguilera Bazán A, Alonso Dorrego JM, Hernández A, de Francisco MG, Martín Hernández M, et al. Urinary- Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) tract endometriosis: clinical, diagnostic, and therapeutic aspects.Urology 2009;73(1): 4751. 13. Squifflet J, Feger C, Donnez J. Diagnosis and imaging of adenomyotic disease of the retroperitoneal space. Gynecol Obstet Invest 2002;54(1):43-51. 14. Donnez J, Jadoul P, Donnez O, Squifflet J. Laparoscopic exicision of rectovaginal and retrocervical endometriotic lesions. İn: Donnez J, ed. Atlas of operative laparoscopy and hyteroscopy. 3rd ed. Informa healthcare: 2007. p.67. 15. Meuleman C, Van Cleynenbreugel B, Beks N, D’Hooghe T. Outcomeafter multidisciplinary CO2 laser laparoscopic excision of deepinfiltrating colorectal endometriosis. Reprod Biomed Online 2009;18(2):282-9. 16. Keckstein J, Wiesinger H. The laparoscopic treatment of intestinalendometriosis. In: Sutton C, Jones K, David Adamson G, eds. Endometriosis. UK: Taylor & Francis; 2006. p.177-87. 17. Darai E, Marpeau O, Thomassin I, Dubernard G, Barranger E, Bazot M. Fertility after laparoscopic colorectal resection for endometriosis:preliminary results. Fertil Steril 2005;84(4): 945-50. 45 Yakup KUMTEPE ve ark. 18. Chapron C, Chopin N, Borghese B, Malartic C, Decuypere F, Foulot H.Surgical management of deeply infiltrating endometriosis: an update. Ann NY Acad Sci 2004;1034:326-37. 19. Donnez J, Squifflet J. Laparoscopic excision of deep endometriosis. Obst Gynecol Clin N Am 2004;31(3):567-80. 20. Roman H, Puscasiu L, Kouteich K, Gromez A, Resch B, Marouteau-Pasquier N, et al. Laparoscopic management of deep endometriosis with rectal affect. Chirurgia 2007;10(4)2:4218. 21. Roman H, Loisel C, Resch B, Tuech JJ, Hochain P, Marpeau L. Delayedfunctional outcomes associated with surgical management of rectalendometriosis: giving our patients an informed choice. Hum Reprod 2010;25(4): 8909. 22. Donnez J, Squifflet J. Complications, pregnancy and recurrence in a prospective series of 500 patients operated on by the shaving technique for deep rectovaginal endometriotic nodules. Hum Reprod 2010;25 (8):194958. 46 DERİN PELVİK ENDOMETRİOZİS 23. Vercellini P, De Giorgi O, Mosconi P, Stellato G, Vicentini S, Crosignani PG. Cyproteran acetat versus a continuous monophasic oral contraceptive in the treatment of recurrent pain after conservative surgery for symptomatic endometriozis. Fertil Steril 2002;77(1):52-61. 24. Vercellini P, Trespidi L, Colombo A, Vendola N, Marchini M, Crosignani PG. A gonadotrophin releasing hormone agonist versus a low dose oral contreceptive for pelvic pain associated with endometriozis. Fertil Steril 1993;60(1):75-9. 25. Bedaiwy MA, Casper RF. Treatment with leuprolide acetate and hormonal add-back for up to 10 years in stage IV endometriosis patients with chronic pelvic pain. Fertil Steril 2006;86(1): 220-2. 26. Durai E, Thomassin I, Barranger E, Detchev R, Cortez A, Houry S, et al. Feasibility and clinical outcome of laparoscopic colorectal resection for endometriozis. Am J Obstet Gynecol 2005;192(2):394-400. 27. Koh CH, Janik GM. The surgical management of deep rectovaginal endometriozis. Curr Opin Obstet Gynecol 2002;14(4):35764. 28. Chapron C, Jacop S, Dubuisson JB, Vieira M, Liaras E, Fauconnier A. Laparoscopically assisted vaginal management of deep endometriozis infiltrating rectovaginal septum. Acta Obstet Gynecol Scand 2001;80(4):34954. 29. Garry R, Clayton R, Hawe J. The effect of endometriozis and its radical laparoscopic excision on quality of life indicators. BJOG 2000;107(1):44-54. 30. Darai E, Dubernard G, Coutant C, Frey C, Rouzier R, Ballester M.Randomized trial of laparoscopically assisted versus open colorectal resection for endometriosis: morbidity, symptoms, quality of life, and fertility. Ann Surg 2010;251(6):1018-23. 31. Vercellini Aimi G, Amicarelli F, Abbiati A, Duguati R, Barbara G. Treatment of endometriosis associated with pain; in Gomel V, Brill A, eds. Reconstructive and Reproductive Surgery in Gynecology. London, İnforma healthcare: 2009. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) DERLEME Adolesan Endometriozisi Dr. Eray ÇALIŞKAN,a Dr. Levent M. ŞENTÜRKb a Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Tüp Bebek Ünitesi, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kocaeli b Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Üreme Endokrinolojisi BD, Tüp Bebek Ünitesi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İstanbul Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Eray ÇALIŞKAN Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Tüp Bebek Ünitesi, Kocaeli, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Adolesan dönemde endometriozisin sıklığı, endometriozise bağlı oluşan dismenore, kronik pelvik ağrı ile bunların adolesanlar üzerinde yarattığı psiko-sosyal sorunlar hem doktorlar tarafından, hem de toplum tarafından yeterince önemsenmemektedir. Adolesanların endometriozis tanısı almadan ortalama 4.2 yıl önce doktora başvurdukları ve semptomların başlamasından teşhise kadar ortalama 9.2 yıl geçtiği bulunmuştur. Yetişkinlerden farklı olarak adolesan endometriozis olgularında, ağrı çoğunlukla asikliktir ve endometriozisin evresi ile tam bir ilişki göstermemektedir. Erken evreye rağmen yoğun ağrının sebebi olarak aktif kırmızı lezyonlar gösterilmektedir. Adolesanların %4-17’sinde endometriozis olduğu, non-steroid antiinflamatuvar ilaçlara (NSAİİ) ve oral kontraseptiflere (OK) cevap vermeyen pelvik ağrısı veya dismenoresi olanlarda yapılan laparoskopide endometriozis sıklığının %47-73 olduğu bulunmuştur. Adolesan endometriozis olgularının %11’inde müller sistemi obstrüktif anomalisi bulunmaktadır. Kesin tanı için laparoskopi gerekmekle birlikte, tek doz GnRH analoğu ile semptomların gerilemesi ampirik olarak endometriozis tanısı koydurabilir. NSAİİ’lerle başlayan tedaviyle semptomlar gerilemezse, tedaviye devamlı kullanılan OK eklenir. Dirençli olgularda GnRH analogları, laparoskopik cerrahi ile birlikte psikolog, pediatrist ve pedagoku içeren multidisipliner bir yaklaşım uygulanmalıdır. Anahtar Kelimeler: Adolesan dönemi gelişimi; endometrioz ABSTRACT The frequency of endometriosis in adolescents and endometriosis related dysmenorrhea, chronic pelvic pain and their psychosocial consequences are often ignored both by the doctors and the society. It is found that adolescents admit to a physician in a mean of 4.2 years before the final diagnosis of endometriosis and a mean of 9.2 years pass from the beginning of symtoms until the diagnosis. Unlike the adult endometriosis the pain in adolescent endometriosis is often acyclic and does not correlate with the stage of the disease. Despite in their early stages the cause intense pain is red lesions. The incidence of endometriosis is 4-17% among the adelescents and in cases of pelvic pain or dysmenorrhea not responding to nonsteroidal anti-inflammatory drugs (NSAID) and oral contraceptives (OC) the laparoscopy reveals an endometriosis frequency of 47-73%. An obstructive Mullerian anomaly is found in 11% of adolescent endometriosis cases. Although laparoscopy is the gold standart for diagnosis regression of symptoms after a single dose of GnRH analogue halps in the ampirical diagnosis of endometriosis. First line therapy is NSAIDs and if the symptoms do not regress OC are added. In resistant cases GnRHa, laparoscopic surgery can be applied in a multidisciplinary team with a pediatrician and a pedagogist. Key Words: Adolescent development; endometriosis Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):47-53 Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri dolesan dönemde endometriozisin sıklığı, endometriozise bağlı oluşan dismenore, kronik pelvik ağrı ile bunların adolesanlar üzerinde yarattığı psiko-sosyal sorunlar hem doktorlar tarafından, hem de toplum tarafından yeterince önemsenmemektedir. Son kırk yılda yapılan çalışmalar endometriozisin Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 47 Eray ÇALIŞKAN ve ark. adolesan çağda başlayan bir hastalık olduğu konusunda birçok ipucu içermektedir. Önceleri sadece olgu rapor ya da serileri olarak başlayan adolesan endometriozisin tanısı laparoskopinin de gelişmesi ile gittikçe daha fazla olguya tanı koyulur hale gelmiştir.1 Tüm bu gelişmelere rağmen adolesanların endometriozis tanısı alana kadar ortalama 4.2 yıl, doktora başvurdukları ve semptomlarından tanılarına kadar ortalama 9.2 yıl geçtiği bulunmuştur.2 Adolesanlar, hasta grubu olarak da yetişkinlerden farklıdır. Psikolojik olarak hastalığı yadsıma, verilen ilaçları düzensiz kullanma ve uzun süreli hasta takibinde zorluk adolesanlarda sık görülen problemlerdir.3 Doktorun bilgisinden çok davranışlarını önemsemeleri nedeniyle doktor-hasta ilişkisinde anlayışlı ve kibar olmak ayrı bir önem kazanmaktadır. Gelişen kişilik özellikleri nedeniyle kronik bir hastalıkla baş etmeleri için psikolojik destek ve grup terapilerinde psikolog konsültasyonunun yanı sıra, kullandıkları ilaçların etkileri nedeniyle pediatristlerle konsültasyon önemlidir. Bu derlemede adolesan endometriozisin tanı ve tedavisinde multidisipliner yaklaşımlar ve adolesanlara özgü farklılıklar vurgulanmıştır. PATOGENEZ Patolojik tanımı ile endometriozis, endometriyum stroma ve bezlerinin normal anatomik yerleşiminin dışında bulunması olarak tanımlanabilir. Histopatolojik olarak adenomyozis ise endometriyum stroma ve bezlerinin normal endometriyum bileşkesinden daha derine yerleşmesidir. Endosalpingozis ise endometriyal stroma olmadan silli epitelin normal anatomik bölgesinin dışına yerleşmesidir. Her üç hastalığın da adolesanlarda olabileceği gösterilmiştir.1,4,5 Telarştan 16 yaşa kadar olan dönemde endometriozisin ortaya çıkmasında etkin birkaç teori vardır. Genetik teori endometriozisin karmaşık genetik geçişli bir hastalık olduğunu öne sürmektedir ve birinci derece yakınlarında endometriozis olan adolesanlarda, endometriozisin, normal toplumdan 6-8 kat daha sık görülmesi bu teoriyi desteklemektedir.6 Lenfatik-hematojen yayılım adolesan yaş grubunda nadir agresif seyreden olgularda söz konusudur.1 Sölom metaplazi teorisinde, cerrahi işlemler sonrası endometriyum dokusunun istenmeden transplantasyonu gösterilmiştir ve adolesanlarda bu durum uterus anomalilerinin cerrahi olarak düzeltilmesinden sonra görülebilir.7 Retrograt menstruasyon ve implantasyon normal pelvik anatomisi olan kadınlarda hücre aracılı bağışıklık sisteminde bir 48 ADOLESAN ENDOMETRİOZİSİ bozukluk varsa ve dioksin gibi çevresel toksinlere maruziyet sonrası görülebilir. Adolesanlarda ise bu teoriyi destekleyen en önemli bulgular, menstrüel kan akımını engelleyici bir mülleryen sistem anomalisi nedeniyle cerrahi girişim yapılan adolesanlarda intraoperatif olarak endometriozisin gözlenmesi ve başarılı bir cerrahi sonrası bu endometriotik odakların kaybolmasıdır.8,9 Başka bir açıdan bakıldığında endometriozisi olan adolesanların %15’inde mülleryen anomali tespit edilmiştir.10 Adolesanlarda ve daha genç kız çocuklarında endometriozis varlığını açıklamaya yönelik en etkin teori embriyonik mülleryen kalıntı teorisidir. Bu teoriyi destekleyen bulgular ani bebek ölümü sendromu sonrası yapılan otopsilerde bir kız bebekte rektovajinal alanda erken endometriotik odakların bulunması, telarş ile menarş arası dönemdeki dört kız çocuğunda histopatolojik olarak kanıtlanmış endometriotik odakların gösterilmesidir.11,12 SEMPTOMDAN TANIYA Menarş sonrası adolesanların %4-17’sinde endometriozis olabileceği tahmin edilmektedir.13 Ağrı endometriozisi olan olguları doktor karşısına çıkaran en önemli bulgulardan biridir. Yetişkin endometriozis olgularındaki menstruasyona eşlik eden ağrıdan farklı olarak adolesanlardaki endometriozis ağrısının önemli bir bölümü menstrüel siklustan bağımsızdır (Tablo 1).14 Endometriozisde ağrının nedeni, östrojen ile uyarılan endometriotik lezyonlarda COX-2 ekspresyonunun artması ile ortaya prostaglandinlerin, özellikle de PGE2 nin çıkmasıdır.15 Ortaya çıkan PGE2 peritoneal inflamasyon ve ağrıyı uyarmanın yanı sıra aromatazı da arttırarak androstenediondan östron üretilmesine ve sonuçta artan östradiol ile endometriotik odakların uyarılmasına yol açar. TABLO 1: Endometriozisi olan adolesanlarda doktora başvuru semptomları. Semptom Sıklık (%) Dismenore Menstruasyon ile birlikte veya bağımsız ağrı Gastrointestinal ağrı / bulantı Derin disparoni 95 62-95 34-43 29 Menstruasyondan bağımsız pelvik ağrı 28 Düzensiz menstruasyon 9-25 Sadece menstrüel siklusa eşlik eden ağrı Üriner semptomlar Vajinal akıntı 9.4 12.5 6 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ADOLESAN ENDOMETRİOZİSİ Adolesanların %72’si dismenoreden şikayet ederken, dismenoresi olanların %15’i ağrıyı şiddetli olarak tanımlamaktadır.14 Dismenore 12-19 yaş arası kızların %15’inin sosyal aktivitelerini kısıtlarken %10-25’inin ağrı sırasında okula gitmemelerine neden olmaktadır.14 Ancak, adolesanları endometriozis tanısı ile etiketlemeden önce dismenore ve pelvik ağrıya neden olabilecek diğer patolojiler de dışlanmalıdır (Tablo 2). Ağrıya yol açabilen bu patolojiler arasında genital organların yanı sıra, gastrointestinal, genitoüriner, kas-iskelet sisteminin hastalıkları ve psikososyal problemler yer almaktadır.16 Endometriozis tüm bu sistemlerin hastalıklarının ağrısını taklit edebilir. Kronik pelvik ağrısı olan veya 3 siklus non-steroid antiinflamatuvar (NSAİ) ilaçlar ve üç siklus oral kontraseptiflerle (OK) dismenoresi kontrol altına alınamayan adolesanlara laporoskopi endikasyonu doğmaktadır. Yapılan laporoskopilerde bu olguların %45-70’inde endometriozis oldugu gösterilmiştir.17 Farklı araştırmalarda kronik pelvik ağrı nedeniyle laparoskopi yapılmış adolesanlarda bulunan patolojiler Tablo 3’te özetlenmiştir.14 Pelvik ağrı ile başvuran adolesanlarda ayrıntılı anamnez alınmalı, bu sırada duygu durumu, okul devamsızlığı, sosyal aktivitelere katılamama, varsa VAS skalasına göre 10 üzerinden puanlamanın yapıldığı ağrı günlüğü sorgulanmalıdır.18 Genital organ muayenesi diz dirsek pozisyonunda veya litotomi pozisyonunda yapılabilir. Cinsel aktif olmayan adolesenlarda rektal-abdominal muayene ile Douglas boşluğunda hassasiyet, uterosakral bağlarda ağrı ve rektovajinal septumda nodülarite araştırılır. İmperfore himen, obstrüktif hemivajinanın yanı sıra, Q-tip testi ile vajinanın derinliği ve obstrüktif bir vajinal septum varlığı araştırılabilir. Pelvik iki boyutlu ultrasonografi ucuz bir teknik olmakla birlikte Mülleryen sistem anomalilerinin tanısında luteal fazda yapılan gerçek zamanlı 3 boyutlu ultrasonogra- Ağrı Tipi Eray ÇALIŞKAN ve ark. fi ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) altın standarttır.19 Yetişkinlerde görülen endometriomaların, adolesenlarda çok nadir görülmesinden dolayı endometriozis tanısında 2 boyutlu ultrasonografinin yeri over kistlerinin ve renal anormalliklerin dışlanması ile sınırlıdır. Ayrıca, adenomyozisden şüphelenilen adolesanlarda MRG ile endometriyal bileşke bölgesinin ≥ 8-12 mm olması, myometriyum içinde heterotopik endometriyum odaklarının gözlenmesi, endometriyal bileşke bölgesinin myometriyumun toplam kalınlığına oranının %40’tan fazla olması tanı koydurur.4 Pelvik ağrı ile başvuran adolesan eğer cinsel olarak aktif ise gebelik testinin yanı sıra cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından servikal kültürlerle araştırılmalıdır. Kronik inflamasyonu dışlayabilmek için tam kan sayımı ve eritrosit sedimentasyon hızı istenir. Tam idrar tahlili ve idrar kültürleri üriner sistem patolojilerini dışlamada yardımcıdır. Ca-125 seviyesi tanıda yardımcı olmamakla birlikte daha önce endometriozis tanısı almış olguların takibinde kullanılabilir. Endometriozis tanısında altın standart laparoskopi ve biyopsidir. İnvaziv yöntemlere geçmeden önce NSAİ ilaçlar ve oral kontraseptiflerle ağrı kontrol altına alınmaya çalışılır. Endometriozisden şüphelenilen olgularda tek doz 3.75 mg depo löprolid asetat uygulaması ile ağrının geçmesi ampirik olarak endometriozis tanısı koydurur.18 LAPAROSKOPİ Üç siklus NSAİ ilaçlar ve üç siklus OK ile dismenore veya pelvik ağrısı kontrol altına alınamayan adolesanlarda ayırıcı tanı ve endometriozisin kesin tanısı için laparoskopi endikasyonu vardır. Pediatrik ve adolesan grupta laparoskopi yapılırken bazı noktalara dikkat edilmelidir. Hastaların bacak boyu yeteri kadar uzun ise litotomi pozisyonunda, daha küçük yapılı olgular ise supin veya ba- TABLO 2: Adolesenlarda dismenore ve pelvik ağrının ayırıcı tanısı. Siklik veya mesane, bağırsak semptomları ile ilişkili ağrı, cinsel aktif kişilerde disparoni eşlik etmesi Bağırsak hareketleri ile ilişkili, şişkinlik eşlik eder Dizüri ile birlikte Sırt ağrısı ile ilişkili Değişken tipte ağrı Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Kaynağı Uterus ve overler Olası Patolojiler Endometriozis Over Patolojileri İntraabdominal adhezyonlar Gastrointestinal sistem Genitoüriner sistem Kas-iskelet sistemi Psikososyal Mülleryen anormallikler İrritabl bağırsak sendromu, ülseratif kolit, Crohn hastalığı Tekrarlayan sistoüretrit, pelvik böbrek gibi renal anomaliler, interstisyel sistit Skolyoz, kifoz, spondilozis, spondilolistezis, myofasyal sendrom Aile içi sorunlar, cinsel ve fiziksel istismar 49 Eray ÇALIŞKAN ve ark. ADOLESAN ENDOMETRİOZİSİ TABLO 3: Kronik pelvik ağrısı olan adolesanlarda laparoskopi bulguları. Bulgu Normal pelvis Endometriozis Over kistleri Uterus anomalileri Postoperatif adezyonlar Pelvic inflamasyon Diğer Sıklık (%) 25-40 38-45 2-5 5-8 4-13 5-15 2 caklar kurbağa pozisyonunda yatırılır.20 Cinsel aktif olmayan olgularda uterus manipülasyonu gerektiğinde rektal tuşe kullanılabilir. Foley kateter takılarak devamlı idrar kontrolü yapılır. Adolesan ve pediatrik grupta kollar kısa olduğundan cerrahın alanını kısıtlarlar, bu yüzden kollar her iki taraftan vücuda yakın duracak şekilde kapatılmalıdır. İlk trokar girişi sırasında adolesan ve çocuklarda abdomen ile aort-vena cava arası mesafenin yetişkinlerden çok daha kısa olduğu akılda tutulmalıdır. Daha kontrollü ve direk gözlem olanağı sağladığı için açık laproskopik giriş birçok cerrah tarafından tercih edilmektedir. İlk trokar girildikten sonra 12 yaş altı çocuklarda batın içi maksimum basınç 8-10 mmHg, 12 yaşından büyük adolesanlarda da 10-15 mmHg olarak ayarlanır. İkinci trokar giriş yeri olarak da hem adolesan pelvisinin küçük olması, hem de her iki adnekse ulaşım sağladığı için suprapubik alan seçilebilir. İşlem sonunda herni oluşumunu engellemek için tüm fasyalar dikilmelidir. Laparoskopik gözlemde adolesanların çoğunun evre I veya II endometriozisi oldugu gözlenmiştir.21 Erken evre endometriozisi olan olguların %77’sinin evre I kalan %23’ünün evre II olduğu bulunmuştur.22 Ancak, bazı serilerde endometriozis tanısı alan adolesanların %31’in de evre III veya IV hastalık bulunmuştur.23 Laparoskopik gözlemde normal gözlenen pelvislerden biyopsi alındığında %3 mikroskopik endometriozis saptanmıştır.17 Laparoskopik gözlemde peritonda görülen Allen-Masters pencere defektleri tanıda yardımcıdır. Yetişkinlerde görülen siyah, mavi lezyonların aksine adolesanlarda parlak, beyaz veziküller daha sıktır. Kolayca gözden kaçabilen bu parlak, renksiz vezikülleri tanımak için periton sıvı ile doldurulup laparoskopi sıvı içinde tekrarlanabilir.24 Endometriozis evrelemesi ile hastanın duyduğu ağrı arasında korelasyon yoktur.25 Evre I olgular aşırı ağrı duyarken evre IV olgularda hiç ağrı olmayabilir.26 Ado- 50 lesanların erken evre endometriozise rağmen fazla ağrı duymalarının nedeni erken evrelerde daha sık görülen renksiz veya kırmızı lezyonların metabolik olarak beyaz ve mavi lezyonlardan daha aktif olmalarıdır. Bu yüzden renksiz lezyonların %76’ sı ve kırmızı lezyonların %84’ü ağrı ile ilişkili iken, beyaz lezyonların %44’ü, siyah lezyonların ise %22’si ağrı ile ilişkilidir.18 Laparoskopi hem tanı hem de tedavi olanağı sağladığı için, hem de adolesanlar açısından önemli bir konu olan cerrahi sonrası kozmetik görünümün üstünlüğü nedeniyle tercih edilmelidir. Evre I olgular cerrahi rezeksiyondan çok fayda görmezken, evre II-IV olgularda ağrı azalması daha belirgindir.27 Cerrahi sonrası kümülatif persistan veya tekrarlayan endometriozis oranı %20 dolaylarındadır.28 Endometriozisin tekrarlamasını önlemek için postoperatif dönemde devamlı OK kullanmak, kısa süreli GnRH analog veya intramusküler/subkutan depo medroksiprogesteron kullanımı seçenekler arasındadır. TEDAVİ Ağrı, adolesanların hayat kalitesini düşüren, sosyal aktivitelerini, egzersiz yapmalarını, okula devam etmelerini, aile ilişkilerini ve cinselliği olumsuz etkileyen en önemli sorundur.29 Hastaların kendi istekleri ile doldurdukları bir ankette ağrıyı azaltmak için ağrı kesiciler, löprolid, goserelin ve naferelin gibi GnRh analogları, danazol, oral kontraseptifler (OK) ve depo medroksiprogesteron asetat kullandıkları görülmüştür.2 Yine hasta temelli anketlerde alternatif tedavilerden kandida tedavisi, egzersiz, diyet değişiklikleri, psikolojik danışmanlık, akupunktur, vitamin tedavisi, aromaterapi, immünoterapi ve homeopatinin ağrıyı azaltmada %40’ın üzerinde etkili olduğu bildirilmiştir.2 Bu olguların cevaplarından çıkarılan ilginç bir sonuç da hastaların %41’inin polen, çimen, ağaç, toz, sigara, bazı yemekler, boya, koku, temizlik malzemeleri alerjisi ve egzema, astım gibi problemlerinin olmasıdır.2 Bu tür olgularda destek tedavileri ve immunoterapinin alerjik hastalıklar üzerinden bir iyileşme sağlayıp sağlamadığı araştırılmaya muhtaçtır. Non-steroid anti-inflamatuvar ilaçlar siklooksijenazı inhibe edip prostaglandin sentezini azaltarak dismenoreyi tedavi ederler.30 NSAİ ilaçlarla ilgili en önemli sorun dismenore tedavisinde etkin dozlarda kullanılmamalarıdır. İlaçların etkin kullanımı Tablo 4’te sunulmuştur.15 Etkili bir ağrı yönetimi için NSAİ ilaçların menstruasyondan bir gün önce veya hemen kanamanın ilk başladığı andan itibaren alınması ve ağrıların azaldıTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ADOLESAN ENDOMETRİOZİSİ TABLO 4: Non-steroid anti-inflamatuvar ilaçların adolesanlardaki dismenorede etkin dozları. İlaç Doz İbuprofen 200-600 mg, ağrı varsa 6 saatte bir devam Mefenemik asit 500 mg, ağrı varsa 6 saatte bir 250 mg Naproksen sodyum 440-550 mg, ağrı varsa 8 saatte bir 220-275 mg ğı 3. güne kadar kullanılması gerekmektedir. Gastrik yan etkilerini azaltmak için tok karınla alınmaları, böbrek yan etkilerini azaltmak için ise ilaç alırken bol sıvısı tüketilmesi gerekmektedir. Bir NSAİ ilaç etkili değilse bir diğerini denemek gerekir. Ancak, etyolojide endometriozis varsa NSAİ ilaçlar ağrının tamamını geçiremezler.31 Eğer üç menstrüel siklus boyunca NSAİ ilaçlarla ağrı etkin olarak azaltılamadıysa tedaviye üç siklus boyunca siklik OK eklenmelidir. Oral kontraseptiflerin endometriozis tedavisindeki etki mekanizması, ovülasyonun inhibe edilmesi ve endometriotik odakların büyümesinin sınırlanması olarak açıklanabilir.32 Ayrıca strojen eşik teorisine göre 30-50 pg/mL düzeyindeki östrojen kemik mineral dansitesini korurken endometriotik odakların büyümesi için yeterli olmadığından atrofiye yol açmaktadır.33 Eğer daha yüksek östrojen konsantrasyonlarına ulaşılırsa endometriotik odaklarda büyüme olmaktadır. Bu yüzden GnRH analogları ile birlikte veya tek başına kullanılacak OK’ların 20-30 mg gibi düşük doz östradiol içermeleri tercih edilmektedir. OK’ların 10 yıl gibi uzun süreli kullanımlarda bile mortaliteyi arttırmadığı gözlenmiştir.18 Yapılan prospektif 2 yıllık bir araştırmada ara vermeden devamlı kullanılan OK ile endometriozise bağlı dismenore tedavisinin siklik OK kullanımından üstün olduğu gösterilmiştir.34 Devamlı OK kullanımında en sık görülen yan etki ara kanamalardır. Progestasyonel ajanlardan günlük 15 mg noretindron asetatın oral kullanımı, 30-50 mg medroksiprogesteron asetatın günlük oral kullanımı veya 150 mg depo medroksiprogesteron asetatın 1-3 ayda bir kullanımı ile endometriozise bağlı semptomlarda %80-100’e varan bir iyileşme sağlanabilmektedir.35,36 Progestin tedavisinin sık görülen yan etkileri kilo alma, şişkinlik, duygu durumunda dalgalanmalar, ara kanamaları ve hipoöstrojenik ortama bağlı olarak uzun süreli kullanımda oluşacak olan kemik mineral yoğunluğundaki azalmadır.37 Kadınlarda kemik mineral yoğunluğu 20 yaşında tepe noktasına ulaşmakta, bu dönemden önce gerek progestinler, gerek ise GnRH analoglarına sekonder oluşacak kemik kaybı kalıcı olmaktadır.18,37,38 Bu seTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Eray ÇALIŞKAN ve ark. beplerden dolayı progestasyonel ajanların kullanımı 36 ay ile sınırlanmalı, daha uzun süreli kullanımlarda ve cinsel aktif adolesanlarda levonorgestrel salan rahim içi araçlar kulanılabilir.39 GnRH analoglarının genç adolesanlarda uzun süreli kullanımı kalıcı kemik kaybına neden olduğundan östrojen-progesteron kombinasyonu olan OK’larla birlikte kullanılmalıdır. Bu tip yerine koyma tedavilerinin adolesanlarda kemik kaybını ne kadar engellediği tam araştırılmadığından 16 yaş öncesi olgularda kullanılmamalıdırlar.32 Danazol istenmeyen yan etkilerinden dolayı artık kullanılmamaktadır. Ektopik endometriyumda yüksek miktarda aromataz ekspresyonu olduğundan endometriozis tedavisinde aromataz inhibitörleri kullanılabilir.40 Yapılan faz II çalışmada anastrazolün medikal ve cerrahi tedaviye dirençli endometriozis ağrısını yetişkin kadınlarda başarıyla tedavi ettiği bulunmuştur.41 Adolesan olgularda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Endometriozis tedavisinde umut veren diğer bir ilaç grubu da tamoksifen ve raloksifen gibi seçici östrojen reseptör modülatörleri ile asoprisnil gibi seçici progesteron reseptör modülatörleridir. Az sayıda olgu üzerinde yapılan çalışmalarda endomeriozise bağlı ağrıyı tedavi etmede etkili oldukları bulunmuştur.42,43 Diğer olası tedavi ajanları arasında östrojen reseptör beta agonistleri, siproteron asetat ve vitamin E sayılabilir.18 Medikal tedaviye cevap vermeyen olgularda veya rekürren olgularda cerrahi eksizyon düşünülmelidir. Laparoskopik cerrahide prensip, hastalığın eksizyonu ve normal anatominin korunması olmalıdır. Dikkatli bir gözlem ile 13-20 yaş arası adolesanlarda yapılan laparoskopik cerrahide 3-5 mm ve daha derin olan infiltratif endometriotik lezyonların yerleşiminin %58 olguda uterosakral ligamanlar, %31 olguda rektovajinal cep, %31 olguda retroservikal-vajinal alan, %19 olguda rektum, %11 olguda mesane katlantıları olarak tespit edilmiştir.23 Periton mesodermal kökenli olduğundan hastalıklı periton eksizyonu sonrası iyileşme çok çabuk olmakta, adhezyonlar minimumda kalmaktadır. Uterosakral sinirlerin ablasyonu (LUNA) işlemi adolesanlarda tercih edilmez. LUNA işlemi ile ağrı skorlarında iyileşme olmadığı gibi, uterusun retroversiyonuna neden olmaktadır. Uterusu tutan uterosakral bağın inceltilmesi ve retrovert bir uterus ileride artan intraabdominal basınç ve doğum gibi etkenlerle uterus prolapsusunu arttırmaktadır.1 Presakral nörektomi de adolesanlarda tercih edilmemektedir. Presakral nörektominin intraoperatif komplikasyon oranı %1.3 gibi düşük olmakla birlikte sağ 51 Eray ÇALIŞKAN ve ark. internal iliak arter hasarı, sakral ven hasarı, şilöz asit gibi ciddi problemlerdir.44,45 Diğer taraftan hastaların %74’ü uzun dönemde nörojenik kabızlık ve hipotonik mesane disfonksiyonu gösterebilirler.44,45 SONUÇ Adolesan dönem, endometriozisin erken tanısı ve uzun süreli komplikasyonlarının engellenmesi için önemli bir fırsattır. Endometriozis tanı ve tedavi algoritması Şekil 1’de topluca sunulmuştur.18 Gerek ders programlarına menstrüel ağrı ile baş etmenin alınması, gerekse medya aracılığı ile toplumda duyarlılık yaratılması önemlidir. ADOLESAN ENDOMETRİOZİSİ Tüm bunların yanı sıra gerek aile hekimleri gerekse kadın doğum uzmanlarının konu hakkında daha derin bilgiye sahip olması erken tanı ve tedavi için konsültasyon zincirinin ilk halkasıdır. Adolesan dönem, kız çocukları ve genç kadınların dikkatle tedavi edilmesi gereken kendine özgü özellikleri olan bir dönemdir. Bu dönemin özelliklerini göz önünde tutan üreme endokrinolojisi, pediatrist, psikolog ve pedagogu içeren bir yaklaşım hastaların hayat kalitesi ve gelecekleri için çok önemli bir katkı oluşturacaktır. Ayrıca konu hakkındaki birçok bilinmez, bu alanı toplumsal etkisi ve katkısı yüksek araştırmalara açık hale getirmektedir. Hikaye Fizik muayene Radyolojik görüntüleme Ağrı günlüğü Siklik OK ve NSAİİ Ağrı devam ediyorsa 18 yaşın üstünde ampirik GnRH a → ağrı azalıyorsa tanı endometriozistir Laparoskopi Direk gözlem veya biyopsi ile tanı Rezeksiyon veya ablasyon ile tedavi Endometriozis gözlendiyse veya patolojide bulunduysa <16 yaş Gözlemde endometriozis yok ve histolojik inceleme negatif >16 yaş Aralıksız OK veya GnRH a ile birlikte yerine koyma Aralıksız OK Semptomlar devam ederse Gastrointestinal ve ürolojik değerlendirme Ağrı tedavi merkezine sevk Aralıksız OK Laparoskopi ile cerrahi rezeksiyon Ağrı yok OK’ya devam Ağrı devam ediyor Uzun süreli GnRH a ve yerine koyma Ağrı tedavi merkezi ile çalışma Alternatif tedavilerin denenmesi ŞEKİL 1: Pelvik ağrı ile başvuran adolesanlarda değerlendirme ve tedavi algoritması. OK: Oral Kontraseptif, NSAİİ: non-steroid anti-inflamatuvar ilaçlar, GnRH a: Gonadotropin salgılattırıcı hormon agonistleri. 52 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ADOLESAN ENDOMETRİOZİSİ 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. Batt RE, Mitwally MF. Endometriosis from thelarche to midteens: Pathogenesis and prognosis, prevention and pedagogy. J Pediatr Adolesc Gynecol 2003;16:337-47. Ballweg ML. Big Picture of endometriosis helps provide guidance on aproach to teens: comparative historical data show endo starting younger is more severe. J Pediatr Adolesc Gynecol 2003;16:S21-S6. Ballweg ML. Tips on treating teens with endometriosis. J Pediatr Adolesc Gynecol 2003;16:S21-S6. Itam SP, Ayensu-Coker L, Sanchez J, Zurawin RK, Dietrich JE. Adenomyozis in the adolescent population: a case report and review of the literature. J Pediatr Adolesc Gynecol 2009;22:e146-7. Laufer MR, Heerema AE, Parsons KE, Barbieri RL. Endosalpingosis: clinical presentation and follow-up. Gynecol Obstet Invest 1998;46:195-8. Eray ÇALIŞKAN ve ark. KAYNAKLAR 17. Laufer MR, Goitein L, Bush M, Cramer DW, Emans SJ. Prevalence of endometriosis in adolescent girls with chronic pelvic pain not responding to conventional therapy. J Pediatr Adolesc Gynecol 1997;10(4):199-202. 18. Laufer MR, Sanflippo J, Rose G. Adolescent endometriosis: diagnosis and treatment approaches. J Pediatr Adolesc Gynecol 2003;16:S3-S11. 19. Caliskan E, Ozkan S, Cakiroglu Y, Sarisoy HT, Corakci A, Ozeren S. Diagnostic accuracy of real-time 3D sonography in the diagnosis of congenital Mullerian anomalies in high-risk patients with respect to the phase of the menstrual cycle. J Clin Ultrasound 2010;38(3): 123-7. 20. Broach AN, Mansuria SM, Sanflippo JS. Pediatric and adolescent gynecologic laparoscopy. Clin Obstet Gynecol 2009;52(3): 380-9. 21. Pandis GK, Michala L, Creghton SM, Cutner AS. Minimal Access surgery in adolescent gynecology. BJOG 2009;116:214-9. Kennedy S, Hadfield R, Westbrook C, Weeks DE, Barlow D, Golding S. Magnetic resonance imaging to assess familial risk in relatives of women with endometriosis. Lancet 1998;352 (9138):1440-1. 22. Propst AM, Laufer MR. Endometriosis in adolescents: incidence, diagnosis and treatment. J Reprod Med 1999;44:751-5. Breech LL, Laufer MR. Obstructive anomalies of the female reproductive tract. J Reprod Med 1999;44(3):233-240. 24. Laufer MR. Identification of clear vesicular lesions of atypical endometriosis: a new technique. Fertil Steril 1997;68:739-41. Motashaw ND. Endometriyozis in young girls. Contrib Gynecol Obstet 1987;16:22-7. 23. Davis GD, Thillet E, Lindemann J. Clinical characteristic of adolescent endometriosis. J Adolesc Health 1993;14:362-6. Sanfilippo JS, Wakim NG, Schikler KN, Yussman MA. Endometriosis in association with uterine anomaly. Am J Obstet Gynecol 1986;154(1):39-43. 25. Fedele L, Parazzini F, Bianchi S, Arcaini L, Candiani GB. Stage and localization of pelvic endometriosis and pain. Fertil Steril 1990;53 (1):155-826. 10. Batt RE, Smith RA, Buck GM. A case seriesperitoneal pockets and endometriosis: rudimentary duplications of the mullerian system. Adolesc Pediatr Gynecol 1989;2:47-51. 11. Redwine DB. Mulleriosis: the single best-fit model of the origin of endometriosis. J Reprod Med 1988;33:915-20. 12. Laufer MR. Premenarcheal endometriosis without an associated obstructive anomaly: presentation, diagnosis and treatment. Fertil Steril 2000;74:S15. 13. Kontoravdis A, Hassan E, Hassiakos D, Botsis D, Kontoravdis N, Creatsas G. Laparoscopic evaluation and management of chronic pelvic pain during adolescence. Clin Exp Obstet Gynecol 1999;26:76-7. 26. Vercellini P, Trespidi L, De Giorgi O, Cortesi I, Parazzini F, Crosignani PG. Endometriosis and pelvic pain: relation to disease stage and localization. Fertil Steril 1996;65 (2):299-304. 27. Sutton CJ, Ewen SP, Whitelaw N, Haines P. Prospective, randomized, double-blind, controlled trial of laser laparoscopy in the treatment of pelvic pain associated with minimal, mild, and moderate endometriosis. Fertil Steril 1994;62(4):696-700. 28. Redwine DB. Conservative laparoscopic excision of endometriosis by sharp dissection: life table analysis of reoperation and persistent or recurrent disease. Fertil Steril 1991;56:628-32. 14. Song AH, Advincula AP. Adolescent chronic pelvic pain. J Pediatr Adolesc Gynecol 2005;18:371-7. 29. Parker MA, Sneddon AE, Arbon P. The menstrual disorder of teens (MDOT) study: determining typical menstrual patterns and menstrual disturbance in a large population based study of Australian teenagers. BJOG 2010; 117:185-92. 16. Hickey M, Balen A. Menstrual disorders in adolescence: investigation and management. Human Reprod Update 2003;9(5):493-504. 31. Ylikorkala O, Viinikka L. Prostaglandin and endometriosis. Acta Obstet Gynecol Scand Suppl 1983;113:105-10. 15. Harel Z. Dysmenorrhea in adolescents and young adults: etiology and management. J Pediatr Adolesc Gynecol 2006;19:363-71. 30. Solnik MJ. Chronic pelvic pain and endometriosis in adolescents. Curr Opin Obstet Gynecol 2006;18:511-8. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 32. American College of Obstetricians and Gynecologists. Endometriosis in adolescents. ACOG Comittee Opinion No:310, Obstet Gynecol 2005;105:921-27. 33. Barbieri R. Hormone treatment of endometriosis: the estrogen treshold hypothesis. Am J Obstet Gynecol 1992;166:740-4. 34. Vercellini P, De George O, Aimi G. Menstrual characteristics in women with and without endometriosis. Obstet Gynecol 1997;90:264-8. 35. Luciano AA, Turksoy RN, Carleo J. Evaluation of oral medroxyprogesterone acetate in the treatment of endometriosis. Obstet Gynecol 1988;72(3 Pt1):323-7. 36. Vercellini P, De Giorgi O, Oldani S, Cortesi I, Panazza S, Crosignani PG. Depot medroxyprogesterone acetate versus an oral contraceptive combined with very-low-dose danazol for long-term treatment of pelvic pain associated with endometriosis. Am J Obstet Gynecol 1996;175(2):396-401. 37. Dovey S, Sanfilippo J. Endometriosis and the adolescent. Clin Obstet Gynecol 2010;53(2): 420-8. 38. Matkovic V, Jelic T, Wardlaw GM, Ilich JZ, Goel PK, Wright JK, et al. Timing of peak bone mass in Caucasian females and its implication for the prevention of osteoporosis. Inference from a cross-sectional model. J Clin Invest 1994;93(2):799-808. 39. Abou-Setta AM, Al-Inany HG, Farguhar CM. Levonorgestrel releasing intrauterine device for symptomatic endometriosis following surgery. Cochrane Database Sys Rev 2006; 4: CD 005072. 40. Kitawaki J, Kusuki I, Koshiba H, Tsukamoto K, Fushiki S, Honjo H. Detection of aromatase cytochrome P-450 in endometrial biopsy specimens as a diagnostic test for endometriosis. Fertil Steril 1999;72(6): 1100-6. 41. Amsterdam LL, Gentry W, Jobanputra S, Wolf M, Rubin SD, Bulun SE. Anastrazole and oral contraceptives: a novel treatment for endometriosis. Fertil Steril 2005;84(2): 300-4. 42. Altintas D, Kokcu A, Kandemir B, Tosun M, Cetinkaya MB. Comparison of the effects of raloxifene and anastrozole on experimental endometriosis. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 2010;150(1):84-7 43. Chwalisz K, Mattia-Goldberg K, Lee M. Treatment of endometriyozis with the novel selective progesterone receptor modulator asoprisnil. Fertil Steril 2004;82:S83-5. 44. Chen Fp, Soong YK. The efficacy and complications of laparoscopic presacral neurectomy in pelvic pain. Obstet Gynecol 1997;90: 974-8. 45. Kwok A, Lam A, Ford R. Laparoscopic presacral neurectomy: a review. Obstet Gynecol Surv 2001;56:99-103. 53 DERLEME Endometriozis ve Pelvik Ağrı (Kanıta Dayalı Tıp) Dr. Ebru BİBEROĞLU,a Dr. Kutay BİBEROĞLUb a Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, b Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Kutay BİBEROĞLU Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Ankara, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Endometriozis, pelvik ağrı ve subfertilitenin, aynı zamanda düşük yaşam kalitesinin başlıca nedenlerinden bir tanesidir. Üreme yaşı kadınların %6-10’unda, pelvik ağrılı genç kız ve kadınların %50-60’ında ve infertil kadınların %50’ye varan bir kısmında bulunur. Ağrı kontrolu, hastalığın cerrahi doğrulaması yapılmadan ampirik medikal tedavi ile yapılabilir. Medikal tedavi ile inflamasyon minimize edilirken, siklik over hormon salgısı, estradiol yapımı baskılanır ve böylece adet kanamaları durdurulur. GnRH agonistleri ile dismenore ağrı skoru %60-100 oranlarında azaltılır. Aynı yararlı etki, aynı derecede, diğer ilaçlar, danazol, projestinler, antiprojestinler, kombine oral kontraseptif haplar ile de elde edilebilir. Endometriozis bağlantılı pelvik ağrı tedavisinde cerrahi yaklaşım, ilk seçenek olarak yada medikal tedavi başarısız kalırsa seçilebilir. Laparoskopik olarak implantların ablasyonu ile ağrı semptomlarında %65 düzelme sağlanabilirse de 6-12 ay içinde %30-60 olguda semptomatik rekürens kaçınılmazdır. Ağrının yok edilmesi, ağrı rekürensinin önlenmesi ve gelecekteki fertilitenin korunması açılarından optimal tedavinin ne olduğu henüz bilinmemektedir. Çok sayıda randomize kontrollu çalışmaya gereksinim vardır. Anahtar Kelimeler: Dismenore; endometriyoz; laparoskopi; pelvik ağrı; danazol ABSTRACT Endometriosis, a major contributor to pelvic pain and subfertility, a major cause of disability and compromised quality of life, affects 6-10% of women of reproductive age, 50-60% of women and teenage girls with pelvic pain, and up to 50% of women with infertility. Empirical medical therapy is commonly initiated for pain control without surgical confirmation of disease. Such therapy is intended to reduce pain through a variety of mechanisms, including minimizing inflammation, suppressing cyclic ovarian hormone production, inhibiting the synthesis of estradiol, thereby eliminating menses. Improvement in pain scores for dysmenorrhea with the use of GnRH agonists is 60-100%; similar to those with the use of danazol, progestins, antiprogestins, combined oral contraceptives and others. Surgical approaches to relieve endometriosis-related pain can be used as first-line therapy or initiated after failed medical therapies. Laparoscopic ablation of endometriotic implants is 65% effective in reducing pain, as yet recurrence of pain requiring therapy is also common (30-60%) within 6-12 months after treatment. There is a lack of data from randomized trials to inform the optimal management of endometriosis (medical vs. surgical) with respect to pain relief, pain recurrence, and future fertility. Key Words: Dysmenorrhea; endometriosis; laparoscopy; pelvic pain; danazol Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):54-61 reme yaşındaki kadınlarda endometriozis, pelvik ağrı ve veya infertilite sorunu ile kendisini gösterir. Pelvik ağrı ise dismenore, disparüni veya kronik pelvik ağrı şeklinde kadının yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Kronik pelvik ağrı ile hekime başvuran kadınları %70-90’ında endometriozis bulunur.1 Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri 54 Endometriozis tanısında altın standart, klasik/atipik lezyonların laparoskopi/laparotomi ile gözlemlenmesidir. Derin rektovajinal septum endometriozisi, la- Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS VE PELVİK AĞRI (KANITA DAYALI TIP) Ebru BİBEROĞLU ve ark. İnceleme: Endometriozis artı pelvik ağrı nedeniyle laparoskopik cerrahi Karşılaştırma: Girişim yapılmamasına karşı laparoskopik cerrahi Sonuç: Ağrı iyileşmesi veya düzelmesi Çalışma veya alt grup Laparoskopik cerrahi n/N 3 ay sonra 1 18/32 Sutton 1994 Subtotal (%95 GA) 32 Toplam olay: 18 (Laparoskopik cerrahi), 15 (Girişim yok) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 0.62 (P= 0.54) 6 ay sonra 2 Abbott 2004 16/20 Sutton 1994 20/32 34/41 Tutunaru 2006 Subtotal (%95 GA) 93 Toplam olay: 70 (Laparoskopik cerrahi), 25 (Girişim yok) Heterojenite: Chi2= 0.16, df= 2 (P= 0.93): ı2= %0.0 Toplam etki testi Z= 5.55 (P<0.00001) 12 ay sonra 3 30/41 Tutunaru 2006 Subtotal (%95 GA) 41 Toplam olay: 30 (Laparoskopik cerrahi), 6 (Girişim yok) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 4.19 (P<0.000027) Alt grup farklılıkları testi: Chi2= 7.50, df= 2 (P= 0.02), ı2= %73 Girişim yok n/N Peto olasılık oranı Peto Sabit %95 GA 15/31 31 6/19 7/31 12/28 78 6/28 28 0.001 0.01 0.1 Cerrahi aleyhine 1 Ağırlık Peto olasılık oranı Peto Sabit %95 GA (A) %100.0 %100.0 1.36 [0.51, 3.64] 1.36 [0.51, 3.64] (B) %24.3 %38.7 %37.0 %100.0 6.81 [1.95, 23.77] 4.97 [1.85, 13.39] 5.91 [2.15, 16.26] 5.72 [3.09, 10.60] (C) %100.0 %100.0 7.72 [2.97, 20.06] 7.72 [2.97, 20.06] 10 100 1000 Cerrahi lehine Jacobson TZ, Duffy JMN, Barlow D, Koninckx PR, Garry R. Laparoscopic surgery for pelvic pain associated with endometriosis. Cochrane Database of Systematic Reviews 2009, Issue 4, Art. No.: CD001300 ŞEKİL 1: Kontrol grubuna kıyasla laparoskopik cerrahinin 3 (A), 6 (B) ve 12 (C) ay sonunda endometriozis bağlantılıpelvik ağrı tedavisindeki etkinliği. paroskopi ile tanınamayan ama ciddi pelvik ağrı yapan bir hastalık tipidir. Keza adenomyosis tanısı da laparoskopi ile konulamaz. Genel olarak özellikle derin ve kistik lezyonlar pelvik ağrıya neden olurlarsa da olgunun rAFS endometriozis skoru ile ağrının şiddeti arasında doğrudan bir ilişki yoktur. rAFS skorlamasında lezyon derinliğinin dikkate alınmaması, ilişkisizliğin bir nedenidir. Tam olarak pelvik ağrının patofizyolojisi aydınlatılamamışsa da prostaglandin ve histamin, kinin ve interleukinler gibi maddelerin peritoneal implantlarda eksprese olmaları, aracı rol oynayabileceklerini göstermektedir.2 Ayrıca ağrı ileten sinir liflerinin implantlar içinde lokalize oldukları da gösterilmiştir.3,4 Endometriozisle bağlantılı pelvik ağrı tedavisinde konservatif, radikal cerrahi veya supresif medikal tedaviler kullanılır. Tıbbi tedavi sürecinde ovülasyon baskılandığından geçici olarak da olsa fertilite önlenir. Dolayısıyla tedavi yöntemi seçiminde bireyin fertilite arzusu, yaş, semptomların şiddeti gibi diğer faktörler arasında önemli yer tutar. Çoğu zaman bu tedavi yöntemleri semptomlarda kısmi düzelme yaratır ve tedavi sonrası tekrarlama eğilimi gösterir. Bu nedenle kronik bir hastalık olan endometriozis semptomlarının tedavisi uzun süreli ve tekrarlayan dönemlerde, kısaca uzun soluklu olmalıdır. CERRAHİ TEDAVİ Endometriotik odakların çıkarılması veya tahrip edilmesi ve adezyonların açılması, tedavinin esaslarını oluştuTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) İnceleme: Ovaryan endometriomata için ablatif cerrahiye karşı eksizyonel cerrahi Karşılaştırma: Ovaryan endometriomatanın laparoskopik tedavisinde ablatif cerrahiye karşı eksizyonel cerrahi Sonuç: Pelvik ağrıda düzelme Çalışma veya alt grup Alborzi 2004 Beretta 1998 Toplam (%95 GA) Eksizyonel cerrahi Ablatif cerrahi 52/52 48/48 84 80 n/N 32/32 n/N Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA 32/32 Toplam olay 84 (Eksizyonel cerrahi) 80 (Ablatif cerrahi) Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA 0.0 [0.0, 0.0] 0.0 [0.0, 0.0] 0.0 [0.0, 0.0] Heterojenite: Chi2= 0.00, df= 0 (P<0.00001): ı2= %0.0 Toplam etki testi Z= 0.0 (P<0.00001) 0.1 0.2 0.5 1 2 5 10 Eksizyon lehine Ablasyon lehine Hart RJ, Hickey M, Maouris P, Buckett W. Excisional surgery versus ablative surgery for ovarian endometriomata. Cochrane Database of Systematic Reviews 2008, Issue 2, Art. No.: CD004992 ŞEKİL 2: Cerrahi laparoskopi ve endometrioma tedavisinde pelvik ağrı açısından eksizyonel cerrahi ile ablatif cerrahi sonuçlarının karşılaştırılması. rur. Endometrioma durumunda ise kist duvarının çıkarılması veya kistin drene edilmesini takiben duvarının ablasyonu, kullanılabilecek iki ayrı yöntemdir. Laparoskopik cerrahinin pelvik ağrı tedavisindeki etkin rolü kanıtlanmıştır (Şekil 1).5-8 Olgularda pelvik ağrı yakınması, hem endometrioma eksizyonunda hem de drenaj ve ablasyonda %100 oranında iyileşme gösteriştir (Şekil 2). Endometrioma ve semptomatik rekürensler açısından kistin drene edilip kist duvarının ablasyonu yerine kist duvarının ekstirpasyonu daha yararlı bulunmuştur (Şekil 3).9 Tedavi sonrası nüksün önlenmesi amacıyla postoperatif ilaç tedavisi, GnRH analogları, Danazol veya kombine doğum kontrol hapları seçilebilir. 55 Ebru BİBEROĞLU ve ark. ENDOMETRİOZİS VE PELVİK AĞRI (KANITA DAYALI TIP) İnceleme: Ovaryan endometriomata için ablatif cerrahiye karşı eksizyonel cerrahi Karşılaştırma: Ovaryan endometriomatanın laparoskopik tedavisinde ablatif cerrahiye karşı eksizyonel cerrahi Sonuç: Pelvik ağrıda 2 nüks Çalışma veya alt grup Eksizyonel cerrahi n/N 1 dismenore nüksü Alborzi 2004 6/38 3/19 Beretta 1998 Subtotal (%95 GA) 57 Toplam olay: 9 (Eksizyonel cerrahi), 26 (Ablatif cerrahi) 2 2 Heterojenite: Chi = 0.02, df= 1 (P= 0.88): ı = %0.0 Toplam etki testi 2 disparoni nüksü Beretta 1998 3/15 Subtotal (%95 GA) 15 Toplam olay: 3 (Eksizyonel cerrahi), 9 (Ablatif cerrahi) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 2.68 (P= 0.0074) 3 menstrüasyon harici pelvik ağrı nüksü Beretta 1998 2/20 Subtotal (%95 GA) 20 Toplam olay: 2 (Eksizyonel cerrahi), 9 (Ablatif cerrahi) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 2.60 (P= 0.0093) Ablatif cerrahi n/N Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA Ağırlık Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA 17/30 9/17 47 %66.7 %33.3 %100.0 0.14 [0.05, 0.44] 0.17 [0.04, 0.79] 0.15 [0.06, 0.38] 9/12 12 %100.0 %100.0 0.08 [0.01, 0.51] 0.08 [0.01, 0.51] %100.0 %100.0 0.10 [0.02, 0.56] 0.10 [0.02, 0.56] 9/17 17 0.01 0.1 Eksizyon lehine 1 10 100 Ablasyon lehine Hart RJ, Hickey M, Maouris P, Buckett W. Excisional surgery versus ablative surgery for ovarian endometriomata. Cochrane Database of Systematic Reviews 2008, Issue 2, Art. No.: CD004992 ŞEKİL 3: Cerrahi laparoskopi ve endometrioma tedavisinde pelvik ağrı rekürensi açısından eksizyonel cerrahi ile ablatif cerrahi sonuçlarının karşılaştırılması. Pelvik ağrı tedavisinde sinir liflerinin kesilmesi yada çıkarılması da denenebilir. Pelvik organların duyu inervasyonları superior hipogastrik pleksus veya presakral sinir, nervus erigentes veya pelvik sinirler ve ovarian pleksus boyuncadır. Presakral sinirin segmental derivasyonu T11-T12’dir. Pelvik organlardan gelen sempatik ve duyu liflerinin çoğu L4-L5 vertebralar ve sakral promontorium üzerinde lifleri olan superior hipogastrik pleksusa girer. Nervus Erigentes, S2-S4’ten orijin alan parasempatik efektör ve duyu liflerinden oluşur. Hem sempatik hem de parasempatik lifler uterosakral kıvrımlardan geçerek parametriuma ulaşırlar ve serviksin arka yan kısımlarında birleşerek Frankenhauser pleksusunu oluştururlar. Vajina, uterus, tüplerin proksimal kısımları, mesane, üretra ve rektum buradan, tubal ampulla ve overler ise T9-T10’dan derive ve infundibulopelvik ligament ve damarlar boyunca ilerleyen sempatik liflerden oluşan ovaryen pleksustan inerve olurlar. Uterus esas itibariyle hipogastrik pleksustan inerve olurken fundus, ovaryen pleksustan da lif alır.10 Cochrane menstruel bozukluklar ve subfertilite grubunun yürüttüğü bir metaanalizde,11 laparoskopik uterosakral sinir ablasyonu (LUNA) yapılmış olan olgularda cerrahiden 12 ay sonra primer dismenore yakınmasının kontrol grubuna göre önemli şekilde iyileştiği gösterilmiştir [OR 6.12; 1.78-21.03]. Primer dismenorede LUNA ile presakral nörektomi (PSN) etkinliklerinin karşılaştırılması, cerrahiden 12 ay sonra LUNA aleyhine sonuç vermiştir [OR 0.10; 0.03-0.32]. Sekonder disme- 56 norede, endometriozis için laparoskopik cerrahiye ek olarak yapılan LUNA, ağrının tedavisine ek yarar sağlamazken [OR 0.77; 0.43-1.39], PSN uygulanan olgular yapılmayanlara kıyasla daha çok iyileşme [OR 3.14; 1.59-6.21] göstermişlerdir. LUNA basit ve hızlı yapılan bir işlem olmakla birlikte etkinliği tartışmalıdır. 2009 yılında rapor edilen prospektif randomize kontrollu bir çalışmada 500 kadar kronik pelvik ağrısı olan olgu, tanısal laparoskopi yada LUNA işlemine tabi tutulmuş, ne ağrı ne de yaşam kalitesi açılarından 2 grup arasında bir fark bulunamamıştır.12 Her 2 işlem de komplikasyondan muaf değildir. Çok belirgin bir tedavi üstünlüğü gösterilmediği sürece, daha komplike bir işlem olan PSN’nin özellikle orta hattaki hipogastrik ağrı tedavisine sınırlandırılması ve mutlaka deneyimli bir cerrah tarafından yapılması önerilmektedir.13 Endometrioziste pelvik ağrının patofizyolojisi tam olarak aydınlatılmadıkça sinir liflerine yönelik cerrahi işlemler, ampirik kalmaya mahkumdur. Sonuç olarak, etkinlikleri yeterli düzeyde kanıtlanmadıkları sürece, endometriozis bağlantılı yada bağlantısız kronik pelvik ağrı tedavisinde denervasyon cerrahileri rutin olarak kullanılmamalıdır.14 Sonuçta, endometriozis etyopatogenezi bilinmeyen, pelvik ağrı veya infertiliteye yol açarak yaşam kalitesini ciddi şekilde sınırlayan, rekürens hızı yüksek, dolayısıyla tekrar tekrar ve uzun süreler içinde tedavi gerektiren bir hastalıktır. Pelvik ağrı tedavisinde primer olarak cerrahi yöntemlere baş vurulduğunda, bir hastaya yaşam boyu kaç kez cerrahi uygulanabileceği sorunu karşımıza Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS VE PELVİK AĞRI (KANITA DAYALI TIP) çıkmakta ve önemli bir kısım hastaya histerektomi ve ooferektomi yapılmak zorunda kalınmaktadır.15 Radikal cerrahide histerektomi, bilateral ooferektomi ve implantların tümünün çıkarılması esastır. Özellikle ailesini tamamlayıp üreme yaşamının sonlarına yaklaşmış kadınlarda, kabul edilebilir bir yöntemdir. Overler çıkarılmadığı taktirde, estrojenin endometriozis odaklarına uyarıcı etkisi devam edeceğinden nüks oranı ve tekrar cerrahi gereği daha sık görülür. Doğal menopozdan önceki yaşlarda ooferektomi uygulanması gerektiğinde, uterus alınmış olsa bile, dışardan estrojen desteğine ek olarak projestin de verilmelidir. TIBBİ TEDAVİ Nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAID), dismenore tedavisinde sık kullanılan ilaçlardan birisi ise de randomize kontrollu bir çalışmada, endometriozise bağlı pelvik ağrıda biri diğerinden ve plasebodan daha etkili bulunmamıştır.16 Endometriotik lezyonların gelişmesi ve büyümesi için uygun olmayan bir hormonal ortam yaratılması esastır. Bu amaçla kullanılan danazol, MPA, gestrinon, oral kontraseptif hap ve GnRH analoglarının 6 ay süreyle verilmesi ile olguların %40-70’inde ağrıyı eşit etkinlikte azalttığı gösterilmiştir.17 Alternatifler arasında yan etki ve hasta tolerans farklılıkları vardır. Tablo 1’de genel olarak medikal tedavi yöntemleri, etkileri ve etki mekanizmaları özetlenmiştir.18 İlk seçenek olarak kullanılan kombine oral kontraseptif haplar, devamlı alındıklarında endometriumda yalancı gebelik oluşturup menstruasyonu durdurarak dismenoreyi önlemektedirler.19 Haplar tek başlarına yada NSAID’larla birlikte, pelvik ağrı kontrolunda %20-25 Ajan Oral kontraseptifler GnRH agonistleri Ebru BİBEROĞLU ve ark. oranlarında başarısızdırlar.20 Randomize kontrollu bir çalışmada dismenore ağrı skorunda ve ovarien endometrioma hacminde plaseboya göre daha çok azalmaya neden olmuştur (sırasıyla %45-52 vs %14-17, P< 0.001 ve %48 vs %32, P= 0.04).21 Şiddetli dismenoresi olan olgularda, siklik hap kullanımından sürekliye geçildiğinde, ağrı skorları 6 ayda %58, 2 yılda %75 azalma (P< 0.001) göstermiştir.22 Diğer alternatiflere göre avantajı, çok uzun seneler kullanılabilmeleri ve rahat tolere edilebilirliklerinin sağladığı tedaviye uyum oranlarının yüksekliğidir. Güncel tedavi kılavuzları, endometriozis klinik şüphesi olan olgularda, tanısal laparoskopi yapmadan ampirik olarak kombine oral kontraseptif hap kullanımını önermektedir.20 Migren ve tromboembolik olaylara yatkınlık sağlamaları ve gebe kalmak isteyenlere verilememesi, dezavantajlarındandır. Bu kadar yaygın kullanılagelmelerine karşın oral kontraseptiflerin endometriozise bağlı pelvik ağrı tedavisinde kullanılmalarını destekleyen çok az sayıda prospektif randomize kontrollu çalışma vardır. 15 randomize çalışmanın 1821 olgusunda GnRH agonistleri, dismenore ağrı skorlarını %60-100 azaltmışlardır ki bu bulgular, diğer alternatiflerden (danazol, antiprojesti, kontraseptif hap) farklı değildir.23 Altı ay süreyle Goserelin kullanan olgular, kombine oral kontraseptif hap alanlara kıyasla, dismenore ve derin disparüni açılarından daha rahat olduklarını ifade etmişlerse de yan etkiler de daha sık ortaya çıkmıştır. En önemli yan etki kemik mineral yoğunluğunda azalmaya yol açmasıdır. Dolaşımdaki estrojen değerleri 30-45 pg/ml geçmedikçe tedaviye dışardan estrojen eklenmesi, (add-back) kemiği korurken endometrial odaklar baskı altında tutulur.24 TABLO 1: Endometriozis ve medikal tedavi yöntemleri. Mekanizma Etki Pit-over aks supresyonu/hipoestrojenizm Semptomatik düzelme Endometial desidualizasyon/nihal atrofi Abdrojenler Hiperandrojenizm, steroidogenez inhibisyonu GnRH antagonistleri GnRH reseptör blokajı Aromataz inhibitörleri Projesteron antagonistleri SPRM* LNG intrauterin sistem * SPRM: Selektif projesteron reseptör modülatörleri. Estrojen sentez inhibisyonu Anti-projesteron Estrojen bağımlı endometrial supresyon Endometrial desidualizasyon/nihai atrofi Semptomatik düzelme Hastalıkta gerileme Semptomatik düzelme Semptomatik düzelme Hastalıkta gerileme Hastalıkta gerileme Semptomatik iyileşme Semptomatik iyileşme Buletti C, Coccia ME, Battistoni S, Borini A. Endometriosis and infertility. J Assist Reprod Genet. Published Online 25 June 2010. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 57 Ebru BİBEROĞLU ve ark. ENDOMETRİOZİS VE PELVİK AĞRI (KANITA DAYALI TIP) İnceleme: Endometriozis artı ağrı için oral kontraseptifler Karşılaştırma: Gosereline karşı oral kontraseptifler: Ağrının ılımlıdan sıfıra kadar azalması Sonuç: Dismenore Çalışma veya alt grup Tedavi n/N 1 Dismenore (Lineer Analog Ölçeği ile) tedavi sonunda Vercellini 1993 7/23 Subtotal (%95 GA) 23 Toplam olay: 7 (Tedavi), 0 (Kontrol) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 2.02 (P= 0.044) 2 Dismenore (Lineer Analog Ölçeği ile) 6 aylık izlem sonunda) Vercellini 1993 19/23 Subtotal (%95 GA) 23 Toplam olay: 19 (Tedavi), 20 (Kontrol) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 0.81 (P= 0.42) 3 Dismenore (Sözlü Ölçüm) Tedavi sonunda Vercellini 1993 6/22 Subtotal (%95 GA) 22 Toplam olay: 6 (Tedavi), 0 (Kontrol) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 1.91 (P= 0.056) 4 Dismenore (Sözlü Ölçüm) 6 aylık izlem sonunda Vercellini 1993 17/22 Subtotal (%95 GA) 22 Toplam olay: 17 (Tedavi), 18 (Kontrol) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 0.37 (P= 0.71) Kontrol n/N Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA (A) 0/22 22 (B) 20/22 22 0.1 0.2 0.5 1 Tedavi lehine 2 5 %100.0 %100.0 20.45 [1.09, 383.97] 20.45 [1.09, 383.97] %100.0 %100.0 %100.0 (D) 18/22 22 Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA %100.0 (C) 0/22 22 Ağırlık %100.0 %100.0 0.48 [0.08, 2.90] 0.48 [0.08, 2.90] 17.73 [0.93, 337.26] 17.73 [0.93, 337.26] 0.76 [0.17, 3.29] 0.76 [0.17, 3.29] 10 Kontrol lehine Jacobson TZ, Duffy JMN, Barlow D, Koninckx PR, Garry R. Laparoscopic surgery for pelvic pain associated with endometriosis. Cochrane Database of Systematic Reviews 2009, Issue 4, Art. No.: CD001300 ŞEKİL 4: Endometriozisle bağlantılı dismonere tedavisinde kombine oral kontraseptif hap ve GnRH analoğu Goserelin etkinliklerinin linear analog [tedavi bitiminde (A) ve 6 ay sonra (B)] ve sözel derecelendirme [tedavi bitiminde (C) ve 6 ay sonra (D)] ölçeklerine göre karşılaştırılması. İnceleme: Endometriozis artı ağrı için oral kontraseptifler Karşılaştırma: Gosereline karşı oral kontraseptifler: ağrının ılımlıdan sıfıra kadar azalması Sonuç: 2 menstrüasyon harici ağrı Çalışma veya alt grup Oral kontraseptifler n/N 1 Menstruasyon harici ağrı (Lineer Analog Ölçeği ile) tedavi sonunda Vercellini 1993 3/10 Subtotal (%95 GA) 10 Toplam olay: 3 (Oral kontraseptifler), 3 (Goserelin) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 0.37 (P= 0.71) 2 Menstruasyon harici ağrı (Lineer Analog Ölçeği ile) 6 aylık izlem sonunda Vercellini 1993 4/10 Subtotal (%95 GA) 10 Toplam olay: 4 (Oral kontraseptifler), 7 (Goserelin) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 0.66 (P= 0.51) 3 Menstruasyon harici ağrı (Sözlü Ölçüm) tedavi sonunda Vercellini 1993 2/10 Subtotal (%95 GA) 22 Toplam olay: 2 (Oral kontranseptifler), 2 (Goserelin) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 0.20 (P= 0.84) 4 Menstruasyon harici ağrı (Sözlü Ölçüm) 6 aylık izlem sonunda Vercellini 1993 8/10 Subtotal (%95 GA) 10 Toplam olay: 8 (Oral kontraseptifler), 7 (Goserelin) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 1.07 (P= 0.29) Goserelin n/N Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA 3/13 13 7/13 13 Ağırlık Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA (A) %100.0 %100.0 1.43 [0.22, 9.26] 1.43 [0.22, 9.26] (B) %100.0 (C) 2/12 22 (D) 7/12 12 0.1 0.2 0.5 Tedavi lehine 1 2 5 %100.0 %100.0 %100.0 %100.0 %100.0 0.57 [0.11, 3.04] 0.57 [0.11, 3.04] 1.25 [0.14, 10.94] 1.25 [0.14, 10.94] 2.86 [0.42, 19.65] 2.86 [0.42, 19.65] 10 Kontrol lehine Jacobson TZ, Duffy JMN, Barlow D, Koninckx PR, Garry R. Laparoscopic surgery for pelvic pain associated with endometriosis. Cochrane Database of Systematic Reviews 2009, Issue 4, Art. No.: CD001300 ŞEKİL 5: Endometriozisle bağlantılı non-menstruel ağrı tedavisinde kombine oral kontraseptif hap ve GnRH analoğu Goserelin etkinliklerinin linear analog [tedavi bitiminde (A) ve 6 ay sonra (B)] ve sözel derecelendirme [tedavi bitiminde (C) ve 6 ay sonra (D)] ölçeklerine göre karşılaştırılması. Endometriozisle bağlantılı dismenore [OR 0.48; 0.08-2.90] ve non-siklik pelvik ağrı [OR 0.93; 0.25-3.53] yakınmaları, tedavi bittikten 6 ay sonra hem kombine oral kontraseptif hap, hem de GnRH analog (Goserelin) kullananlarda benzer düzeyde azalmışlardır.25 Derin disparünide hiçbir olgu, sorunun tamamen kaybolduğunu 58 ifade etmemişse de önemli ölçüdeki iyileşme derecesi her 2 ilaçla da yine benzer bulunmuştur [OR 4.87; 0.9624.65)] (Şekil 4, 5, 6). Progestojenler, over aktivitesini baskılayarak çoğu kez etkilidirler ancak düzensiz kanama, kilo alma, duygu durum ve libido bozuklukları, olumsuz etkileri araTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS VE PELVİK AĞRI (KANITA DAYALI TIP) Ebru BİBEROĞLU ve ark. İnceleme: Endometriozis artı ağrı için oral kontraseptifler Karşılaştırma: Gosereline karşı oral kontraseptifler: Ağrının ılımlıdan sıfıra kadar azalması Sonuç: 3 disparoni Çalışma veya alt grup Oral kontraseptifler n/N 1 Disparoni (Lineer Analog Ölçeği ile) tedavi sonunda Vercellini 1993 7/12 Subtotal (%95 GA) 12 Toplam olay: 7 (Oral kontraseptifler), 2 (Goserelin) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 2.47 (P= 0.014) 2 Disparoni (Lineer Analog Ölçeği ile) 6 aylık izlem sonunda Vercellini 1993 9/12 Subtotal (%95 GA) 12 Toplam olay: 9 (Oral kontraseptifler), 10 (Goserelin) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 0.89 (P= 0.37) 3 Disparoni (Sözlü Ölçüm) tedavi sonunda Vercellini 1993 8/12 Subtotal (%95 GA) 12 Toplam olay: 8 (Oral kontranseptifler), 9 (Goserelin) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 0.14 (P= 0.89) 4 Disparoni (Sözlü Ölçüm) 6 aylık izlem sonunda Vercellini 1993 10/12 Subtotal (%95 GA) 12 Toplam olay: 10 (Oral kontraseptifler), 10 (Goserelin) Heterojenite: yok Toplam etki testi Z= 0.40 (P= 0.69) Goserelin n/N Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA Ağırlık 2/17 17 (A) %100.0 10/17 17 (B) %100.0 9/13 13 (C) %100.0 10/13 13 (D) %100.0 0.1 0.2 0.5 Tedavi lehine 1 2 5 %100.0 %100.0 %100.0 %100.0 Olasılık oranı M-H Sabit %95 GA 10.50 [1.62, 68.07] 10.50 [1.62, 68.07] 2.10 [0.41, 10.66] 2.10 [0.41, 10.66] 0.89 [0.17, 4.78] 0.89 [0.17, 4.78] 1.50 [0.20, 11.00] 1.50 [0.20, 11.00] 10 Kontrol lehine Jacobson TZ, Duffy JMN, Barlow D, Koninckx PR, Garry R. Laparoscopic surgery for pelvic pain associated with endometriosis. Cochrane Database of Systematic Reviews 2009, Issue 4, Art. No.: CD001300 ŞEKİL 6: Endometriozisle bağlantılı disparüni tedavisinde kombine oral kontraseptif hap ve GnRH analoğu Goserelin etkinliklerinin linear analog [tedavi bitiminde (A) ve 6 ay sonra (B)] ve sözel derecelendirme [tedavi bitiminde (C) ve 6 ay sonra (D)] ölçeklerine göre karşılaştırılması. sındadır.26 Randomize kafa kafaya karşılaştırmalı bir çalışmada MPA, ağrı kontrolunda oral kontraseptifler kadar etkili bulunmuşlardır.27 Danazol gibi androjenik kökenli ajanlar, yine estrojeni suprese ederek, dolayısıyla amenoreye yol açarak tedavide kullanılabilirlerse de28 cilt ve seste yaptıkları androjenik yan etkiler, uygulamayı sınırlamaktadır.29 GnRH analogları, geçici menopoz etkisiyle hipoestrojenik ortam yaratarak etki yaparlarken vazomotor semptomlar ve kemik mineral kaybına yol açmaları, yan etkileri arasında sayılabilir.30 Klinik olarak endometriozisten şüphelenilen olgularda laparoskopi yapılmadan GnRH analoglarının kullanılması, genel olarak kabul gören bir yaklaşımdır.31-33 Pelvik ağrının tedaviye cevap vermesi durumunda endometriozis tanısının doğrulandığı savunulsa da, endometriozis dışı irritabl barsak sendromu, interstisyel sistit, pelvik varis gibi ağrı nedenlerinin de hormonal baskılanmaya cevap verebildiği bilinmektedir.34 KOMBİNE CERRAHİ VE MEDİKAL TEDAVİ Pelvik ağrısı olan evre III ve IV endometriozis olgularında laparoskopik cerrahi tedaviyle kombine medikal tedavi sonuçları sadece medikal tedavi (Danazol or Triptorelin) verilenlerle karşılaştırılmıştır. Altıncı ayda pelvik ağrı, kombine grupta, medikal tedavi grubuna göre önemli şekilde daha az hissedilmekteydi.35 Prospektif ama nonrandomize bir başka endometriozisle bağlantılı Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) pelvik ağrı çalışmasında, tek başına cerrahi veya cerrahi ile kombine Zoladex kullanan olgular, tek başına Zoladex verilenlerden daha fazla tedaviden memnun kaldıklarını ifade etmişlerdir.36 Endometrioma olgularında cerrahi tedavi sonrası 1 yıl süre ile sürekli yada siklik kombine oral kontraseptif verilmesinin, tek başına cerrahi uygulananlara göre rekürensi azaltarak asemptomatik süreyi uzattığı rapor edilmiştir.37,38 Laparoskopik cerrahi öncesinde medikal supresyon uygulayarak örneğin endometrioma çaplarını küçülterek cerrahiyi kolaylaştırma, belki de böylece kstektomi ile daha az folikül kaybını sağlama çabaları yararlı bulunmamış, dolayısıyla pre-operatif medikal tedavi yaygın şekilde önerilmemiştir.39 Geçmişte medikal tedavi ile hormonal supresyon geçirmiş olan olgularda sonradan cerrahi yapıldığında, ilginç olarak lezyonların rekürens oranları daha yüksek bulunmuştur. Bu durum 2 şekilde açıklanabilir; supresyon tedavisi lezyonların tanınmasını zorlaştırarak cerrahi olarak çıkarılmasını engelliyor, yani lezyonları maskeliyor olabilir. Tıbbi tedavi uygulanan olguların yarıdan fazlası cerrahi gününe kadar supresyona devam ettiğinden cerrahın atladığı latent lezyonlar, ilaç baskısı geçince aktive olabilmektedir.40,41 İkinci olasılık, hormonal supresyonun lezyonların genomik özelliklerini değiştiriyor olmasıdır. Endometriozisin malign transformasyonunda olduğu gibi, hormonal ablasyon tedavileri negatif seleksiyonla normal eukaryotik hücreleri, kromozomal aberasyon taşıyan 59 Ebru BİBEROĞLU ve ark. ENDOMETRİOZİS VE PELVİK AĞRI (KANITA DAYALI TIP) aneploidik hücrelerden daha fazla baskılıyor ve böylece endometriotik implantlarda diskaryotik hücre artışını hızlandırıyor olabilir.42 Aynı negatif seleksiyon, lezyonları daha aktif, ilerleyici ve rekürense eyilimli yapabilir. mataz inhibitörleri ile postmenopozal dönemdeki olgularda bile remisyona girebilmektedir.51-53 Literatürde endometriozis tedavisi olarak aromataz inhibitörlerinin kullanıldığı az sayıda çalışma vardır.54 Levonorgestrel salgılayan intrauterin sistem, amenoreye giren kadınların endometriumlarını atrofiye sokar. Tekrarlayan endometriozisli olgularda dismenoreyi azalttığı rapor edilmiştir.43 Laparoscopik cerrahi sırasında veya tek başına uygulanan LNG intrauterin sistemin (Mirena) dismenore tedavisinde (±endometriozis) semptomatik rekürensi azalttığı (%35; %9-61) bildirilmiştir.44 Sistemin bir avantajı, etkin lokal hormon düzeyinin idamesi için ancak 5 sene gibi uzun bir süre sonra aracın yenisi ile değiştirilmesi gereğidir. Diğer bir alternatif, danocrine’i intrauterin araca yükleyerek düşük sistemik ilaç düzeyi ile yan etkiyi azaltmaktır.45 PENTOXİFYLLİNE İNTRAUTERİN ARAÇ FLASTER VE VAJİNAL HALKA Günde 15 μg ethinyl estradiol ve 120 μg etonogestrel salgılayan vajinal halka ve 20 μg ethinyl estradiol ve 150 μg norelgestromin salgılayan ve cilde yapıştırılan flaster, endometriozise bağlı pelvik ağrının tedavisinde uygulanabilen diğer seçeneklerdendir.46 İstenmeyen kırılma kanamaları, yan etkiler arasında sayılabilir. SELEKTİF ESTROJEN RESEPTÖR MODÜLATÖRLERİ Raloksifen’in üreme yaşlarındaki kadınlarda estrojen düzeylerini yükseltmeleri nedeniyle sadece postmenopozal yaşlarda kullanım alanı vardır. TZE-5323 deneysel bir SERM olup rat modelinde endometriotik implant çaplarını küçültürken kemik yoğunluğunda azalmaya yol açmamaktadır. İnsan çalışmaları sürmektedir.47 SELEKTİF PROGESTERON RESEPTÖR MODÜLATÖRLERİ Projesteron reseptörlerine bağlanan SPRM’ler benzer şekilde, dokunun tipi ve endokrin çevreye göre agonistik, antagonistik veya karışık etkiler yapabilirler. Saf bir antagonist olan RU486, 100 mg/gün dozda 3-6 ay verildiğinde ağrıyı azaltırken, endometriotik lezyonlarda da %55 gerileme sağlamaktadır.48 Yeterli randomize kontrollu çalışma yoktur.49 Asoprisnil, endometrium ve memede belirgin antiproliferatif etki yapan bir SPRM’dir. Amenoreye yol açarken ağrı semptomlarında azalma yapmaktadır.50 AROMATAZ İNHİBİTÖRLERİ Estrojene bağımlı ve ektopik odaklarda aromataz enzim aktivitesinin artışı ile giden endometriozis hastalığı, aro- 60 İMMÜNOMODÜLATÖRLER Etkili olduğuna ait çalışmalar olmakla birlikte Cochrane veri tabanında, endometriozis ilişkili ağrı tedavisinde etkinliği kanıtlanamamıştır.55,56 TÜMÖR NEKROZ FAKTÖR-ALFA BLOKÜRLERİ Anti-inflamatuar etkisi, insan ve hayvan çalışmalarında gösterilmiştir.57 Cerrahi öncesinde hem ilaç (infliximab) alanlarda hem de plasebo grubunda 3 ay süreyle eşit ve %30 oranında ağrıyı azalttığı gösterilmiştir.58 PEROXİME PROLİFERATÖR-AKTİVE RESEPTÖR GAMA LİGANDLARI PPAR-γ, sitokin transkripsiyonunu kontrol ederek anti-inflamatuar etkili, endometriotik lezyonlarda gösterilen ve ağrı ile ilişkili bir faktördür.59 Babun modelinde bir PPAR-γ ligandı olan rosiglitazone, lezyonların küçülmesine yol açmıştır.60 Thiazolidinedione’lar ile de yararlı etkiler gösterilmesi, ayrıca bu tür ilaçların fertiliteyi sınırlarıcı etkileri olmadığı gibi ovülasyonu uyarmaları, ümitleri artırmıştır. DİĞER SEÇENEKLER Randomize kontrollu 18 adolesan ve genç kadında yapılan çalışmada akupunktur, endometriozis bağlantılı pelvik ağrıda etkili bulunmuştur.61 Transkütanöz elektrik sinir stimülasyonu, hipogastrik sinir bloğu, fizik tedavi veya alternatif tıp yaklaşımları, küçük gözlemsel çalışmalarda etkili bulunmuşlardır.62 İnsan Genom projesi, hastalıkların patofizyolojilerinin anlaşılmasında, bireylerin ilaçlara farklı etki göstermesinin ve yan etkilerin farklılıklarının açıklanmasında yeni bir çığır açmıştır. Ümit edelim ki gelecekte endometriozisli olguların genotiplerinin gösterilebilmesi, her bir birey için en etkili yaklaşımın hangisi olacağının kestirilmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Genomik, transkriptonik ve proteomikler aracılığı ile matriks metalloproteinaz enzim inhibitörleri, doku faktörleri, anjiogenez ve diğer inflamatuar sitokinler tedavi hedefleri arasında olacak şekilde potansiyel tedavi yöntemlerinin icat edilmesi beklenmelidir. Benzer şekilde, moleküler erken tanı belirteçleri ile non-invaziv şekilde endometriozisli olguların seçilebilmesi, olgulara yaklaşımı tamamen değiştirebilir. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS VE PELVİK AĞRI (KANITA DAYALI TIP) Ebru BİBEROĞLU ve ark. KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. Ozawa Y, Murakami T, Terada Y, Yaegashi N, Okamura K, Kuriyama S, et al. Management of the pain associated with endometriosis: an update of the painful problems. Tohoku J Exp Med 2006;210:175-88. Vernon MW, Beard JS, Graves K, Wilson EA. Classification of endometriotic implants by morphologic appearance and capacity to synthesize prostaglandin F. Fertil Steril 1986;46: 801-6. Tokushige N, Markham R, Russell P, Fraser IS. Nevre fibres in peritoneal endometriosis. Hum Reprod 2006;21(11):3001-7. Mechsner S, Schwarz J, Thode J, Loddenkemper C, Salomon DS, Ebert AD. Growth-associated Gap 43 positive sensory nerve fibers accompanied by immature vessels are located in or near peritoneal endometriotic lesions. Fertil Steril 2007;88:583-7. Abbott J, Hawe J, Hunter D, Holmes M, Finn P, Garry R. Laparoscopic excision of endometriosis: a randomized, placebo controlled trial. Fertil Steril 2004;82(4):878-84. Sutton CJ, Ewen SP, Whitelaw N, Haines P. Prospective, randomized, double-blind, controlled trial of laser laparoscopy in the treatment of pelvic pain associated with minimal, mild and moderate endometriosis. Fertil Steril 1994;62:696-700. Tutunaru D, Vladareanu R, Dumitrascu MC, Alexandru B. Placebo effect of diagnostic laparoscopy alone in mild endometriosis. Gynaecology and Obstetrics. 2006;2: 144. Jacobson TZ, Duffy JMN, Barlow D, Koninckx PR, Garry R. Laparoscopic surgery for pelvic pain associated with endometriosis. Cochrane Database of Systematic Reviews 2009, Issue 4. Art.No.: CD001300. Hart RJ, Hickey M,Maouris P, BuckettW. Excisional surgery versus ablative surgery for ovarian endometriomata. Cochrane Database of Systematic Reviews 2008, Issue 2. Art. No.: CD004992. Rocker I. Pelvic pain in women. Diagnosis and management. London: Springer-Verlag; 1990 Latthe PM, Proctor ML, Farquhar CM, Johnson N, Khan KS. Surgical interruption of pelvic nerve pathways in dysmenorrhea: a systematic review of effectiveness. Acta Obstet Gynecol 2007;86:4-15. Daniels J, Gray R, Hills RK, Latthe P, Buckley L, Gupta J, et al; LUNA Trial Collaboration. Laparoscopic Uterosacral Nerve Ablation for Alleviating Chronic Pelvic Pain: A Randomized Controlled Trial. JAMA 2009;302:955-61. Palomba S, Zupi E, Falbo A, Russo T, Tolino A, Marconi D, et al. Presacral neurectomy for surgical management of pelvic pain associated with endometriosis: a descriptive review. J Minim Invasive Gynecol 2006;13:377-85. Vercellini P, Vigano P, Somigliana S, Abbiati A, Barbara G, Fedele L. Medical, surgical and alternative treatments for chronic pelvic pain in women: a descriptive review. Gyn Endocr 2009;25:208-21. Butrick CW. Chronic Pelvic Pain:How Many Surgeries Are Enough?. Clin Obs Gyn 2007;50:412-24. Allen C, Hopewell S, Prentice A. Nonsteroidal anti-inflammatory drugs for pain in women with endometriosis. Cochrane Database Syst Rev 2005;4:CD004753. Winkel CA. A cost-effective approach to the management of endometriosis. Curr Opin Obstet Gynecol 2000;12:317-20. Bulletti C, Coccia ME, Battistoni S, Borini A. Endometriosis and infertility. J Assist Reprod Genet. Published online 25 june 2010. Parazzini F, Ferraroni M, Bocciolone L, Tozzi L, Rubessa S, La Vecchia C. Contraceptive methods and risk of pelvic endometriosis. Contraception 1994;49:47-55. Kennedy S, Bergqvist A, Chapron C, D'Hooghe T, Dunselman G, Greb R, et al; ESHRE Special Interest Group for Endometriosis and Endometrium Guideline Development Group. ESHRE guideline for the diagnosis and treatment of endometriosis. Hum Reprod 2005;20:2698-704. Harada T, Momoeda M, Taketani Y, Hoshiai H, Terakawa N. Lowdose oral contraceptive pill for dysmenorrhea associated with endometriosis: a placebo-controlled, double-blind, randomized trial. Fertil Steril 2008;90:1583-8. Vercellini P, Frontino G, De Giorgi O, Pietropaolo G, Pasin R, Crosignani PG. Continuous use of an oral contraceptive for endomet- 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. riosis-associated recurrent dysmenorrhea that does not respond to a cyclic pill regimen. Fertil Steril 2003;80:560-3. Prentice A, Deary AJ, Goldbeck-Wood S, Farquhar C, Smith SK. Gonadotrophinreleasing hormone analogues for pain associated with endometriosis. Cochrane Database Syst Rev 2000;2:CD000346. Sagsveen M, Farmer JE, Prentice A, Breeze A. Gonadotrophin-releasing hormone analogues for endometriosis: bone mineral density. Cochrane Database Syst Rev 2003;4: CD001297. Davis LJ, Kennedy SS, Moore J, Prentice A. Oral contraceptives for pain associated with endometriosis. Cochrane Database of Systematic Reviews 2007, Issue 3. Art. No.: CD001019. Overton CE, Siddle NC, Barlow DH, Johal B, Collins SA, Siddle NC, et al. A randomised, double blind, placebocontrolled study of luteal phase dydrogesterone (Duphaston) in women with minimal to mild endometriosis. Fertil Steril 1994;62:701-7. Vercellini P, Cortesi I, Crosignani PG. Progestins for symptomatic endometriosis: a critical analysis of the evidence. Fertil Steril 1997;68:393-401. Idem. Treatment of pelvic pain associated with endometriosis. Fertil Steril 2008;90:Suppl: S260-S9. Barbieri RL, Evans S, Kistner RW. Danazol in the treatment of endometriosis: analysis of 100 cases with four year follow-up. Fertil Steril 1982;37:737-45. Verturini PL, Fasce V, Constantini S, Anserini P, Cucuccio S, De Cecco L. Treatment of endometriosis with goserelin depot, a long acting gonadotrophin releasing hormone agonist analogue:endocrine and clinical results. Fertil Steril 1990;54:1021-7. Ling FW. Randomized controlled trial of depot leuprolide in patients with chronic pelvic pain and clinically suspected endometriosis. Pelvic Pain Study Group. Obstet Gynecol 1999;93: 51-8. Barbieri RL. Primary gonadotropin-releasing hormone agonist therapy for suspected endometriosis: a nonsurgical approach to the diagnosis and treatment of chronic pelvic pain. Am J Manag Care 1997;3:285-90. ACOG Committee on Practice Bulletins. ACOG Practice Bulletin No. 51. Chronic pelvic pain. Obstet Gynecol 2004;103:589-605. Vercellini P, Somigliana S, Vigano P, Abbiati A, Barbara G, Fedele L. Chronic pelvic pain in women: etiology, pathogenesis and diagnostic approach. Gyn Endocr 2009;25:149-8. Federici D, Brambilla T, Lacelli B, Arcaini L, Motta G, Agarossi A, et al. Pain relief after combined medical and laparoscopic conservative treatment of stage III-IV endometriosis: a comparison with medical therapy. Minimally Invasive Therapy & Allied Technologies: Mitat 1996;5:547-54. Hefni M. Comparison controlled study of GnRH analogue (goserelin) and laparoscopic diathermy for the treatment of endometriosis. Acta Obstetricia et Gynecologica Scandinavica 1997;76(Suppl):77 Seracchioli R, Mabrouk M, Manuzzi L, Vicenzi C, Frasca C, Elmakky A, et al. Post-operative use of oral contraceptive pills for prevention of anatomical relapse or symptomrecurrence after conservative surgery for endometriosis. Hum Reprod 2009;24:272935. Seracchioli R, Mabrouk M, Frasca C, Manuzzi L, Savelli L, Venturoli S. Long-term postoperative use of OC pills can reduce the frequency and the severity of recurrent endometriosis-related dysmenorrhea. Fertil Steril 2010;94:464-71. Tsujioka H, Inoue Y, Emoto M, Sadamori R, Shirota K, Hachisuga T, et al. The efficacy of preoperative hormonal therapy before laparoscopic cystectomy of ovarian endometriomas. J Obs Gyn Res 2009;35:782-6. Koga K, Takemura Y, Osuga Y, Yoshino O, Hirota Y, Hirata T, et al. Recurrence of ovarian endometrioma after laparoscopic excision. Hum Reprod 2006;21:2171-4. Muzii L, Marana R, Caruana P, Mancuso S. The impact of preoperative gonadotropin-releasing hormone agonist treatment on laparoscopic excision of ovarian endometriotic cysts. Fertil Steril 1996;65:1235-7. Blumenfeld Z. Hormonal suppressive therapy for endometriosis may not improve patient health. Fertil Steril 2004;81:487-92. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 43. Vercellini P, Aimi G, Panazza S, De Giorgi O, Pesole A, Crosigna- ni PG. A levonorgestrel-releasing intrauterine system for the treatment of dysmenorrhea associated with endometriosis: a pilot study. 44. 45. Fertil Steril 1999;72:505-8. Anpalagan A, Condous G. Is There a Role for Use of Levonorgestrel Intrauterine System in Women with Chronic Pelvic Pain? J Minim Invasive Gyn 2008;15:663-6. Cobellis L, Razzi S, Fava A, Severi FM, Igarashi M, Petraglia F. A danazol-loaded intrauterine device decreases dysmenorrhea, pel- vic pain, and dyspareunia associated with endometriosis. Fertil Ste46. 47. ril 2004;82:239-40. Vercellini P, Barbara G, Somigliana E, Bianchi S, Abbiati A, Fedele L. Comparison of contraceptive ring and patch for the treatment of symptomatic endometriosis. Fertil Steril 2010;93(7):2150-61. Saito T, Yoshizawa M, Yamauchi Y, Kinoshita S, Fujii T, Mieda M, et al. Effects of the novel orally active antiestrogen TZE-5323 on experimental endometriosis. Arzneimittelforschung 2003;53(7):507- 48. 49. 50. 14. Kettel LM, Murphy AA, Morales AJ, Ulmann A, Baulieu EE, Yen SS. Treatment of endometriosis with the antiprogesterone mifepristone (RU 486). Fertil Steril 1996;65(1): 23-8. Evans S, Moalem-Taylor G, Tracey DJ. Pain and endometriosis. Pain 2007;132: Suppl 1:S22-S25. Chwalisz K, Perez MC, Demanno D, Winkel C, Schubert G, Elger W. Selective progesterone receptor modulator development and use in the treatment of leiomyomata and endometriosis. Endocr 51. 52. 53. 54. 55. 56. 57. Rev 2005;26(3):423-38. Takayama K, Zeitoun K, Gunby RT, Sasano H, Carr BR, Bulun SE. Treatment of severe postmenopausal endometriosis with an aromatase inhibitor. Fertil Steril 1998;69:709-13. Shippen ER, West WJ. Successful treatment of severe endometriosis in two premenopausal women with an aromatase inhibitor. Fertil Steril 2004;81:1395-8. Ailawadi RK, Jobanputra S, Kataria M, Gurates B, Bulun SE. Treatment of endometriosis and chronic pelvic pain with letrozole and norethindrone acetate: a pilot study. Fertil Steril 2004;81:290-6. Nawathe A, Patwardhan S, Yates D, Harrison GR, Khan KS. Sys- tematic review of the effects of aromatase inhibitors on pain asso- ciated with endometriosis. BJOG 2008;115: 818-22. Kamencic H, Thiel JA. Pentoxifylline after conservative surgery for endometriosis:a randomized, controlled trial. J Min Invasive Gynecol 2008;15:62-6. Lv D, Song H, Li Y, Clarke J, Shi G. Pentoxifylline versus medical therapies for subfertile women with endometriosis (Cochrane Review). Cochrane Database Syst Rev 2009; 3:CD007677. D'Hooghe TM, Nugent NP, Cuneo S, Chai DC, Deer F, Debrock S, et al. Recombinant human TNFRSF1A (r-hTBP1) inhibits the devel- opment of endometriosis in baboons: a prospective, randomized, 58. placebo-and drug-controlled study. Biol Reprod 2006;74:131-6. Koninckx PR, Craessaerts M, Timmerman D, Cornillie F, Kennedy S. Anti-TNF-a treatment for deep endometriosis-associated pain:a randomized placebo-controlled trial. Hum Reprod 2008;23:2017- 59. 60. 23. McKinnon B, Bersinger NA, Huber AW. PPAR-g expression in peritoneal endometriotic lesions correlates with pain experienced by patients. Fertil Steril 2010;93(1):293-6. Lebovic DI, Mwenda JM, Chai DC, Mueller MD, Santi A, Fisseha S, et al. PPAR-gamma receptor ligand induces regression of endo- metrial explants in baboons:a prospective, randomized, placebo- 61. and drug-controlled study. Fertil Steril 2007;88(suppl 2):1108-19. Lebovic DI, Mwenda JM, Chai DC, Mueller MD, Santi A, Fisseha S, et al. Japanese-style acupuncture for endometriosis- related pel- vic pain in adolescents and young women: results of a randomized 62. sham-controlled trial. J Pediatr Adolesc Gynecol 2008;21:247-57. D’Hooghe T, Hummelshoj L. Multidisciplinary centres/networks of excellence for endometriosis management and research: a proposal. Hum Reprod 2006;21:2743-8. 61 DERLEME Endometriozisin Tedavisinde Kanıta Dayalı Tıp Yaklaşımı: İnfertilite Dr. Engin ORAL,a Dr. Koray ELTERb Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, b Özel JFK Hastanesi Tüp Bebek Merkezi, İstanbul a Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Engin ORAL İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, İstanbul, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Endometriozisi olan kadınlar ağrı, infertilite veya adneksiyel kitle şikayetleri ile başvurabilirler. İnfertilitesi olan kadınlarda yaklaşım çoğu zaman net belli değildir. Tedavi yaklaşımına birçok parametre değerlendirilerek ve hastayla tartışarak karar verilmelidir. Örneğin over rezervi düşük, tek taraflı 4 cm’lik endometrioması olan bir kadında cerrahi ve direk IVF seçeneklerinin kanıta dayalı avantaj ve dezavantajları hastayla mutlaka tartışılmalı ve karar bu şekilde verilmelidir. Anahtar Kelimeler: Endometrioz; kısırlık; tüp bebek; cerrahi ABSTRACT Women with endometriosis typically present with pelvic pain, infertility or an adnexal mass. Approach to most of the women with infertility is uncertain. The treatment should be decided after evaluating many different parameters and discussing these with the patient. For example, the choices of treatment for a women with decreased ovarian reserve and a unilateral endometrioma of 4 cm in diameter are IVF and surgery, and the decision should be given after discussing evidence-based advantages and disadvantages of these alternatives. Key Words: Endometriosis; infertility; fertilization in vitro; surgery Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):62-73 Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri 62 ndometrial dokunun uterus dışında implante olmasıyla karakterize olan endometriozis kadınların %10’unu etkilediği düşünülmekteyse de, infertilite şikayeti olan kadınlarda bu oran %20 ile %40 arasında değişmektedir.1,2 Endometriozisin hangi mekanizmalarla infertiliteye sebep olduğu net olarak bilinmemekle beraber değişik aşamalardaki etkileri Şekil 1 ve Tablo 1’de görülmektedir.3 Pelvis anatomisinin bozulduğu ve yapışıklıkların olduğu ileri evre endometriozis olgularında etyoloji net ortaya koyulduğu halde, erken evre endometriozis olgularında sebep ile sonuç arasındaki ilişki net olarak ortaya konulamamıştır. Erken evre endometriozisin oosit ve embryo gelişimini veya implantasyonu etkileyerek infertiliteye sebep olduğu düsünülmektedir. Etyopatogenezde etkin ajanların interlökinler ve diğer sitokinler, inflammatuar ve otoimmün faktörler olduğu düşünülmektedir (Şekil 2).4-9 Endometriozis ile ilgili çalışmalarda iki temel semptom değerlendirilmektedir; Bunlar; ağrı ve infertilitedir. Endometriozis ve ağrı ile ilgili kanıta dayalı tıp açısından yeterli nitelikte çalışma varken, endometriozis ve infertilite konusunda, nitelikli randomize kontrollü çalışmaların yapılmasındaki zorluklardan dolayı çalışmalar ve veriler daha azdır. Bu çerçevede konu incelendiğinde infertilite ile ilgili aşağıdaki soruların literatürdeki cevaplarını araştırdık; Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE Engin ORAL ve ark. davilerle danazolun, III. GnRH analogları ile OKS tedavisinin) ile endometriozise bağlı infertilitede medikal tedavinin etkinliği araştırılmıştır.10 Bu meta-analiz sonucunda ovulasyonun 6 aya kadar baskılanmasının, tedavisiz takipten veya plasebo tedavisinden farklı olmadığı görüşüne varılmıştır. Ek olarak, gestrinon, MPA veya OKS tedavilerinin fekundite açısından danazol tedavisinden istatistiksel bir farklılık göstermediği de gösterilmiştir. GnRH agonist tedavisi ile OKS tedavisinin karşılaştırıldığı tek çalışmada da anlamlı fark olmadığı görülmektedir.10 Dolayısıyla medikal tedavi gebelik oranını arttırmamaktadır. ŞEKİL 1: Endometriozisin üreme üzerine etkileri.3 MEDİKAL TEDAVİ İNFERTİLİTE PROBLEMİ OLAN ENDOMETRİOZİS OLGULARININ GEBELİK ORANLARINI ARTTIRIR MI? Endometriozis lezyonlarını regrese etmek amacıyla kullanılan medikal tedavilerin önemli bir kısmı ovulasyonu da inhibe etmektedir. Danazol gibi ovulasyonu inhibe etmeyen ilaçlar kullanılabilmekteyse de bunların da beraberinde teratojenik etkilerinden dolayı bir kontrasepsiyon yöntemi kullanmak gerekmektedir. Toplamda yaklaşık 800 kadının takip edildiği 13 çalışmanın dahil edildiği güncel bir meta analizde 3 tip karşılaştırma (I. danazol, MPA, gestrinon, kombine OKS, GnRH analogları gibi ovulasyonu inhibe eden tedavilerle tedavisiz takibin veya plasebonun, II. İlk seçenekteki te- Patoloji Oosit üretimi / ovulasyon Gamet transportu veya oosit fimbrialar tarafından kavranışı Meta-analizde dikkate alınmayan bir konu ise uygulanan supresif tedavinin gebelik şansını azaltarak konsepsiyon için geçen zamanı uzattığıdır. Bu konu da dikkate alınarak, veriler tedavinin başladığı tarihe göre düzeltildiğinde medikal tedavinin tedavi vermemekten daha kötü olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.11 Medikal tedaviler içinde supresyon yapmadan lezyonları regrese edecek tedavilerin geliştirilmesi için çalışmalar devam etmektedir. İnsan çalışmaları çok kısıtlıdır. Anti-enflamatuvar özellikleri de bulunan bir fosfodiesteraz inhibitörü olan pentoksifilin bu ilaçlardan biridir. Kısıtlı sayıda erken evre endometriozisi olan infertil olguların dahil edildiği randomize kontrollü bir faz III çalışmada 12 ay sonunda pentoksifilin grubunda %31 (9/29) gebelik gelişirken, plasebo grubunda %18.5 (5/27) oranında gebelik geliştiği gözlenmiştir.12 Aradaki fark istatistiksel anlam sınırında değildir. Takip eden 2 randomize kontrollü çalışmanın da dahil edildiği ve toplamda 285 olgunun incelendiği güncel bir meta-analizde pentoksifilinin gebelik sonuçlarını etkilemediği sonucuna varılmıştır.13 Sonuç olarak; medikal tedavilerin endometriozise bağlı infertilitenin tedavisinde yeri yok TABLO 1: Endometriozisde fertiliteyi etkileyen muhtemel mekanizmalar.3 Etki noktası Over / Periton sıvısı (PS) Periton sıvısı / Tuba fonksiyonu Muhtemel mekanizma Endometriomaların overdeki mekanik veya enflammatuvar etkileri Sitokin bozuklukları, tuba fonksiyonunu düzenleyen fkatörlerin ekspresyonundaki farklılıklar Embryo toksisite PS’nın gametler veya embryo üzerine Enflammasyon, hormonal bozukluk, LH konsantrasyonları, makrofaj aktivasyonu Sperm kalitesi veya fonksiyonu Periton sıvısı veya tuba PS’nın toksik veya enflammatuvar etkileri, makrofajların sperm sayısı veya enflammatuvar veya toksik etkisi Myometrial kontraksiyon disfonksiyonu Uterus veya tuba Pelvik anatominin bozulması Uterus, tuba, overler, serviks Endometrial reseptivite Endokrin, enflammatuvar sitokinler Luteal faz defekti Endokrin Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) fonksiyonuna etkileri Gamet veya embryo transportu Gamet ve embryo transportu ve fertilizasyonu engelleyen mekanik bozulmalar Ovulatuvar disfonksiyon, progesteron rezistansı Progesteron rezistansı, aromataz ekspresyonu, diğer sebepler ? 63 Engin ORAL ve ark. ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE ŞEKİL 2: Endometrioziste ağrı ve infertilitenin fizyopatolojisi: Retrograd akımla batına geçen endometrial doku ve hücreler periton yüzeye yapışırlar ve anjiogenezi uyararak beslenirler, enflamasyonu da uyararak çevre dokulara invaze olmaya devam ederler. Endometriotik implantlar, östradiol, prostaglandin E2, makrofajları ortama çeken ajanlar (monosit kemotaktik protein 1 [MCP-1]), nörotrofik peptidler (sinir büyüme faktörü [NGF]), dokunun tekrar şekillenmesinde etkin enzimler (Matriks metalloproteinazlar [MMPs] ve inhibitörleri [TIMPs]), VEGF gibi anjiojenik faktörler ve interlökin-8 salgılarlar. Lezyonlar, makrofajların adhezyonunu ve fagositik fonksiyonu azaltan haptoglobini salgılarlar. Lezyonlar ve, endometriozisli olguların periton sıvısında yüksek miktarlarda bulunan, aktive makrofajlar, proenflamatuvar sitokinler de (interlökin-1β, interlökin-8, interlökin-6 ve tümör nekrotizan faktör-α [TNF-α]) salgılarlar. Lokal (ve sistemik) östradiol, lezyonların PGE2 üretimini uyarır ve böylece ağrı uçları uyarılır, NGF ve diğer nörotrofin üretiminin artması sağlanarak lezyonların nöronal invazyonu ilerler, yeni ağrı reseptörlerinin oluşumu artar ve bu şekilde enflamatuvar ağrının kalıcılığı sağlanır ve nöronal apoptoz engellenir. Endometrial kanama faktörü (EBAF) ekspresyonu bozulur ve düzensiz kanamalara sebep olabilir. İnfertilite, enflamatuvar sürecin, gamet ve embryolar üzerine toksik etkilerinin, fimbrial fonksiyon bozukluğunun, ötopik endometriumda gelişen progesteron direncinin ve implantasyonun olumsuz etkilenmesinin bir sonucudur. HoxA10 ve HoxA11 genleri ve αVβ3 integrinin progesteron ile sağlanan artışı olmaz ve bu nedenden implantasyon olumsuz etkilenir. Endokrin sistemi bozan kimyasallar progesteron direncinin gelişmesine yardımcı olabilirler. ERFFI1 (ErbB reseptör feedback inhibitör 1) ekspresyonu artar ve mitojenik sinyaller artar.4 diyebiliriz. Fakat medikal tedavi ile ilgili günümüzde sürdürülmekte olan çalışmalar düşünüldüğünde gelecekte infertilite tedavisinde medikal tedavinin daha etkin olabileceği varsayımını yapabiliriz. CERRAHİ TEDAVİ İNFERTİLİTE PROBLEMİ OLAN ENDOMETRİOZİS OLGULARININ GEBELİK ORANLARINI ARTTIRIR MI? Erken evre endometriozisi olan infertil kadınlarda, lezyonlara yönelik cerrahinin (ENDOCAN çalışması) ilk seçenek tedavi olabileceği kanıtlanmıştı.14 Ancak, hemen arkasından İtalya’da yapılan benzer bir çalışmada cerrahinin bekleme tedavisine göre farklılık yaratmadığı so- 64 nuçu elde edildi.15 Randomize kontrollü olan her iki çalışmanın da farklı sonuçlara ulaşması kanıta-dayalı tıp açısından ilginçtir (Tablo 2). Kanada’dan çıkan birinci çalışmada minimal veya hafif endometriozisi olan 341 kadın (20-39 yaşlararası) randomize olarak iki gruba ayrılmışlardır; 172 kadına lezyonların laparoskopik rezeksiyonu veya ablasyonu uygulanmış, 169 kadına da tanısal laparoskopi yapılmıştır.14 Tedavi grubunda kümülatif gebelik oranı kontrol grubunkinden anlamlı olarak fazladır (%30.7 ile %17.7). İtalyan çalışmasında ise 91 kadın randomize edilmiş ve cerrahi tedavinin fayda sağlamadığı sonucuna varılmıştır.15 Kanada çalışmasının en önemli eksikliği olguların randomizasyon sonucu hakkında bilgilendirilmiş olmalarıdır. Olgulara, cerrahi sonrası endometriozis lezyonlarına yönelik bir girişim yapılıp yapılmadığı söylenmiştir. Olguların aldıkları tedaviye karşı “kör” olmaları kanıta-dayalı tıp açısından önemli bir gerekliliktir. Tedaviyi bilmek bu çalışmada olguların cinsel fonksiyonlarını etkilemiş olabilir. Tedavi almamış gruptaki olguların daha fazla stres ve endişe içinde olmaları doğal olarak beklenen bir durumdur. İtalyan çalışmasındaki olguların “körlük” durumu hakkında bilgi verilmemiştir. Bu çalışmada da olguların durumlarından haberdar oldukları kuvvetle muhtemeldir. Bunun yanında İtalyan çalışması olgu sayısı açısından gücü yetersiz bir çalışmadır. İkinci olarak, bu çalışmada randomizasyon olmasına rağmen, iki grup arasındaki olgu sayılarının farkı için bir açıklama getirilmemiştir TABLO 2: Erken evre endometriozise bağlı infertilitede cerrahi tedavinin etkinliğini araştıran iki randomize kontrollü çalışmanın özellik ve sonuçları. Parametre Kanada çalışması14 Olgu sayısı İnfertilite süresi Postoperatif analog Aylık fekundite oranı Kontrol grubu Eksizyon grubu Olasılıklar oranı (%95 GA) Klinik gebelik oranı İtalyan çalışması15 341 91 (54 Eksizyon, 47 Kontrol) Hayır Evet, n= 41 2 yıl 4 yıl (18 Eksizyon, 23 Kontrol) %2.4 Veri yok 1.9 (1.2-3.1) Veri yok %4.7 Veri yok Kontrol grubu %17.7 Veri yok P değeri 0.006 Veri yok Eksizyon grubu Olgu başına canlı doğum oranı %30.7 Veri yok Kontrol grubu Veri yok %22 P değeri Veri yok Anlamlı değil Eksizyon grubu Veri yok %20 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE (47’ye karşı 54). Üçüncü olarak, İtalyan çalışmasındaki takip süresi çok uzundur (4 yıl). Uygulanan cerrahi tedavinin bu kadar uzun süre etkili olabilmesi beklenmemelidir. Bu kadar uzun süre takip edilirken gebeliklerin hangi süreç içinde geliştiği konusunda bilgi veren, aylık fekundite oranı, kümülatif gebelik oranı gibi parametreler verilerin sunumu sırasında kullanılmamıştır, bunun yerine sadece kaba doğum oranları verilmiştir. Son olarak, İtalyan çalışmasındaki olguların yaklaşık yarısına cerrahi sonrası medikal tedavi de uygulanmıştır. Bu tedavilerin süreleri hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Tüm bu bulgular, iki çalışmanın neden farklı sonuçlar verdiğini göstermektedir. İtalyan çalışmasındaki eksikliklerden dolayı meta-analitik bir değerlendirmenin içine alınmaması gerektiği literatürde tartışılmasına rağmen böyle bir meta-analiz yapıldığında da sonuç değişmemektedir; minimal-hafif endometriozisi olan infertil kadınlarda gebelik oranları, cerrahi olarak lezyonların ablasyonu ile artmaktadır (Tablo 3).16,17 Meta-analizin sonucuna göre, bir fazla gebelik elde edebilmek için 12 (NNT: “Number Needed to Treat”) minimal= hafif endometriozisi olan kadına cerrahi tedavi yapmak gerekmektedir. Minimal veya hafif endometriozisi olan olguların cerrahi olarak tedavi edilmesini destekleyen diğer bir kanıt da bu hastalığın progresif olduğu gerçeğidir. Hem insanlarda hem de diğer primatlarda minimal-hafif endometriozisin, olguların %30 ile %60’ında ilerlediği gözlenmiştir.18-22 Hangi olgularda endometriozisin progresif bir seyir izleyeceğini de önceden saptamak mümkün değildir. Orta-ağır evrede endometriozisi olan olgularda daha sıklıkta yapışıklıklara ve overyen endometriozise rastlandığından, ve makro düzeyde bunlar, oositin tubaya geçişinde ve burada ilerlemesinde problemlere yol açtığından dolayı bunların cerrahi ile düzeltilmesinin faydalı olabileceği kabul görmektedir. Ancak, ileri evre endometriozisi olan bu olgularda cerrahi tedavinin etkinliğini araştıran randomize kontrollü bir çalışma veya TABLO 3: Kanada ve İtalyan çalışmalarının gebelik sonucunu değerlendiren meta-analizi. Çalışma Parazzini ve ark.15 Marcoux ve ark.14 TOPLAM Laparoskopik cerrahi Kontrol grubu 63/172 37/169 12/51 75/223 OO: Olasılıklar “Odds” oranı, GA: Güven aralığı. OO (%95 GA) 13/45 0.76 (0.31-1.88) 50/214 1.66 (1.09-2.51) Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 2.03 (1.28-3.24) Engin ORAL ve ark. meta-analiz yoktur.23 Tedavisiz olgularda sıfıra yakın gebelik oranları mevcuttur ve cerrahi tedavi ile gebelik oranlarının kabul edilebilir düzeylere geldiğini gösteren çok sayıda kontrolsüz çalışma mevcuttur.24 İleri evre endometriozis olguları ile ilgili çalışmalarda özellikle 2 hasta grubu ayrı ayrı araştırılmıştır; endometrioması olanlar ve rektovaginal endometriozis olguları. Endometrioma teşhisi için USG yeterli iken, diğer ileri evre endometriozis olgularında tanı için cerrahi gerektiğinden endometrioma çalışmaları daha sık yapılmaktadır. Kontrollü olmayan çeşitli çalışmalar, endometriotik over kistlerinin laparoskopik tedavisi ile postoperatif üreme performansı arasında çeşitli sonuçlar ortaya koymaktadırlar.25 Bu çalışmalarda gebelik oranları %30 ile %67 arasında değişmekte, ortalama %50 olarak seyretmektedir.25 Bu değişkenliğin nedeni olarak hasta seçimindeki ve yayın aşamasındaki bias gösterilebilir. Çalışmayı bırakan hastalar ve takibi yapılamayanlar da bu duruma katkıda bulunan etkenlerdir. Tek veya iki taraflı kistik lezyonu olan kadınlar çalışmalarda nadiren belirtilmektedirler. Cerrahi sonrasında elde edilen gebeliğin ne kadarının IVF’e bağlı olduğunu çok az yayın bildirmektedir. Bu nedenle gebelik başarısını tam anlamıyla cerrahiye bağlamak tartışmaya açık bir konudur. İyi seçilmiş kontrol gruplarının olmaması nedeniyle postoperatif ve spontan gebelik oranları arasındaki farkı ortaya koymak da çok mümkün olmamaktadır. Bu bilgiler ışığında, endometriotik kistlerin uzaklaştırılması ile elde edilen oranlar, aslında iddia edilen %50’lerin altında gözükmekte, peritoneal implantların tedavi sonrası oranlarından çok da farklı gözükmemektedir. Tüpleri normal kadınlarda, işlem sonrası 12. ayda gebelik üzerine potansiyel mutlak yarar artışı hipotetik olarak %25’in üzerinde değildir. Böylelikle bir gebelik için tedavi edilmesi gereken olgu sayısı (NNT) 4 olmaktadır. Endometriomalara, cerrahi yaklaşım açısından süregelen tartışmalar da, kanıta dayalı bir sonuca ulaşılmasını zorlaştırmaktadır. Birçok araştırmacı, endometriomaları ekstraovaryen psödokist olarak nitelendirmekte, kapsülün eksizyonu ile genişçe over korteksinin de kaybı ile foliküler rezervin azaldığını ifade etmektedir.26 Bu nedenle sadece kistin açılması ve takiben vaporizasyon/koagülasyon işleminin yapılması gündeme gelmiştir. Ancak birçok çalışma postoperatif over yanıtından bağımsız olarak, gebelik oranlarının eksizyon işleminden negatif etkilenmediğini ortaya koymaktadır.27,28 Yapılan iki randomize kontrollü çalışmanın 65 Engin ORAL ve ark. ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE meta-analizinde, eksizyon tekniği üstün bulunmuş (gebelik oranları %60.9’e karşın %23.4); gebelik için olasılıklar (“odds”) oranı da 5.11 olarak saptanmıştır.29-31 Vaporizasyon/koagülasyon tekniği ile endometrioma nüks riskindeki artış bir diğer bildirilen durumdur.31,32 Bu sonuçlar aslında endometrioma tedavisinde cerrahinin yeri konusunda durumu daha da karmaşık bir hale getirmektedir. Eğer tedavide vaporizasyon/koagülasyon etkin değil ve tedavisiz grup ile eş değer ise, eksizyon faydalı olarak değerlendirilebilir. Fakat eğer tam tersi doğruysa, yani eksizyon etkin değil ve tedavisiz grup ile eş değer ise o zaman vaporizasyon/koagülasyon tedavisinin fertiliteyi olumsuz etkileyen bir tedavi olduğu anlaşılacaktır. Her nekadar bu ikinci ihtimal düşük gözükse de endometrioma cerrahisinin infertilite tedavisindeki yerini ortaya çıkarabilmek için acilen randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır. İnfertil kadınlar için konservatif cerrahi, endometriotik over kistleri için erken over kanserini dışlamak için de endikedir. Ancak eksizyon işleminin reprodüktif prognoza katkısının ne kadar olduğuna dair az kanıtın varlığı ve cerrahi yapılmamış kadınlarda konsepsiyon şansının ne kadar olduğunu henüz net bilmediğimiz hasta ile paylaşılmalıdır. Rektovaginal endometriozisi olan olgularda temel semptom ağrı ise de infertilitesi de olan olgulardaki yaklaşım konusundaki veri, endometrioma olgularınkinden daha azdır. Ağrının tek başına cerrahi tedavi için yeterli bir endikasyon olduğunu burada vurgulamakta yarar vardır. Cerrahinin gebelik oranlarına etkisi %24 ile %54 arasında değişmektedir.25,33,34 Endometriomalarla ilgili çalışmalarda belirtilen, sapmaya sebep olan tüm unsurlar (“bias”) bu çalışmalarda da vardır. Bilebildiğimiz kadarıyla, her nekadar randomize olmasa da, cerrahi ile bekle-gör (ekspektan) tedavisini kontrollü bir şekilde karşılaştıran tek bir çalışma vardır.35 Rektovajinal endometriozis eksizyonu geçiren 44 kadının %34’ünün, bekle-gör (ekspektan) tedavisindeki 61 kadının ise %36’sının gebe kaldığı gözlenmiştir.35 Oniki aylık kümülatif gebelik oranı tedavi grubundaki %20’ye karşın tedavisiz grupta %34’tir (P= 0.12). Yirmidört ay için aynı oranlar sırasıyla %44 ve %46’tür. Bu verilerden, cerrahi ile fekunditede olumlu bir etki olmadığının görülmesinin yanında gebelik için geçen sürenin de daha kısa olmadığı da görülmektedir. Bunu “psödoretroperitonalizasyon” olgusu ile açıklamak mümkün olabilir; Bu tip derin endometriotik lezyonların retroperitoneal alanda kalması ve biyokimyasal etkilerini periton içinde ve dolayısıyla da genital organlarda gösterememesi ile açıkla- 66 nabilir. Ancak, peritoneal endometriozisin ve endometriomaların sıklıkla rektovaginal endometriozis ile beraber seyrettiğini unutmamak gerekir.36,37 KOMBİNE TEDAVİNİN (CERRAHİ ÖNCESİ VE/VEYA SONRASINDA UYGULANAN MEDİKAL TEDAVİ) İNFERTİLİTE TEDAVİSİNDEKİ ROLÜ NEDİR? Medikal tedavi ile cerrahi tedavinin beraber kullanılması bazı muhtemel avantajları nedeniyle araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Preoperatif verilmesiyle lezyonların küçülmesi ile eksizyon ve ablasyonlarının kolaylaşması, postoperatif verilmesiyle de cerrahi sırasında gözlenemeyen mikroskopik lezyonların regresyonu amaçlanmıştır. Ancak, bu tedavilerin yan etkilerinin de olduğu unutulmamalıdır. Literatürde, cerrahi öncesi medikal tedavi ile sadece cerrahi tedavi seçeneklerini randomize kontrollü bir şekilde karşılaştıran sadece bir çalışma vardır.38 Bu çalışmada, AFS skorlarının değerlendirilmesi ile medikal tedavi grubunda endometriozisin daha fazla regrese olduğu gösterilmiştir. Ancak, gebelikle ilgili bir sonuç verilmemiştir. Yapılan kontrolsüz çalışmalarda, preoperatif medikal tedavi ile %40-60’lara varan gebelik oranları bildirilmişse de günümüzde, cerrahi öncesi medikal tedaviyi önermek için veriler yetersizdir.39-41 Cerrahi sonrası medikal tedavi ile sadece cerrahiyi veya cerrahi sonrası plaseboyu karşılaştıran 8 randomize çalışma vardır.42-49 Bunlardan gebelik sonucunu araştıran ve postoperatif medikal tedavi ile sadece cerrahiyi (plasebosuz) karşılaştıran çalışmalar incelendiğinde gebelik açısından anlamlı fark olmadığı görülmektedir (Tablo 4).42-44,49 Plasebo kontrollü çalışmalarda ise sonuç değişmemektedir (Tablo 5).47,48 Bu veriler ışığında postoperatif verilen medikal tedavinin gebelik sonuçlarını değiştirmediği söylenebilir. Literatürde preoperatif medikal tedavi ile postoperatif tedaviyi karşılaştıran tek randomize çalışma bulunTABLO 4: Cerrahi sonrası medikal tedavinin gebelik açısından yararını araştıran çalışmaların (Plasebosuz) meta-analizi. Çalışma Bianchi ve ark. 42 Busacca ve ark.44 Loverro ve ark.49 Vercellini ve ark.43 TOPLAM Tedavi Grubu Kontrol Grubu 5/15 6/15 6/11 5/33 8/69 24/128 OO (%95 GA) 8/16 1.09 (0.53-2.26) 6/29 0.73 (0.25-2.15) 14/76 34/136 0.83 (0.32-2.15) 0.63 (0.28-1.41) 0.78 (0.50-1.22) Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE TABLO 5: Cerrahi sonrası medikal tedavinin gebelik açısından yararını plasebo kontrollü olarak karşılaştıran çalışmaların meta-analiz. Çalışma Parazzini ve ark.47 Telimaa ve ark.48 TOPLAM Tedavi grubu 7/36 Kontrol grubu 2/18 OO (%95 GA) 7/39 1.08 (0.42-2.79) 8/47 1.05 (0.44-2.51) 1/8 9/54 0.89 (0.09-8.44) maktadır.50 Bu çalışmada, preoperatif verildiğinde ağrı semptomları açısından fark gözlenmezken, AFS skorlarında daha olumlu bir iyileşme gözlenmiş, ancak gebelik ile ilgili bir sonuç incelenmemiştir. Sadece postoperatif tedavinin verildiği olgular ile medikal tedavinin hem pre- hem de post-operatif verildiği olguların karşılaştırılması diğer bir çalışmada randomize olarak yapılmıştır.51 Bu, sınırlı sayıda olgunun dahil edildiği çalışmada AFS skorları ve gebelik açısından gruplar arasında fark gözlenmemiştir (Tablo 6).51 Sonuç olarak, preoperatif tedavi AFS skorlarını iyileştirebilmektedir. Ancak, medikal tedavinin cerrahi tedaviye pre- veya post-operatif eklenmesiyle gebelik şansının arttırılabileceği konusunda veriler yeterli değildir. KONTROLLÜ OVER HİPERSTİMULASYONU (KOH) ENDOMETRİOZİSE BAĞLI İNFERTİLİTE OLGULARINDA GEBELİK ŞANSINI ARTTIRIR MI? Endometriozisin toplumdaki sıklığı düşünüldüğünde bu sorunun cevabını verebilecek çalışma sayısının kısıtlılığı dikkat çekici düzeydedir. Simpson ve arkadaşları prospektif, randomize olmayan bir çalışmada, laparoskopi ile kanıtlanmış endometriozisi olan olgularda tedavi almayan grup ile (n= 68) klomifen sitrat (KS) ile ovulasyon indüksiyonu alan grubu (n= 42) karşılaştırdıklarında gebelik ihtimalinin 2.9 kat arttığı (%95GA: 1.2-7.1) göstermişlerdir.52 Endometriozis olgularında ovulasyon indüksiyonu/kontrollü over stimulasyonu sonuçlarını inceleyen diğer bazı çalışmalar Tablo 7’de gö- Engin ORAL ve ark. zükmektedir.53-57 Geniş randomize bir çalışmada, Deaton ve arkadaşları prospektif, randomize, çapraz bir çalışmada KS + IUI tedavisi (nsiklus= 148) ile tedavi verilmeyen siklusları (nsiklus = 150) karşılaştırmışlardır.53 Operatif cerrahi yap1lan endometriozis olgular1nda KS + IUI tedavisi ile fekunditenin 3 kat arttığını gözlemişlerdir. Laparoskopi ile tedavi edilmiş endometriozis olgularında gonadotropinlerle yapılan ovulasyon indüksiyonuna IUI’un eklenmesinin incelendiği diğer bir randomize çalışmada IUI yapılan olgularda (n= 109) koite bırakılan olgulara (n= 76) fekunditenin yaklaşık 2 kat arttığı gözlendi.54 Fedele ve ark., evre I/II endometriozisi olan 49 olguda, hMG ile 3 siklus ovulasyon indüksiyonu ile 6 aylık ekspektan tedaviyi, randomize olarak karşılaştırdıkları çalışmada tedavi ile fekundite oranlarının anlamlı olarak arttığını gözlemişlerdir.55 Benzer bir randomize kontrollü çalışmada, Tummon ve ark. gonadotropin + IUI tedavisi (nsiklus = 127) ile %11 canlı doğum elde ederken tedavisiz sikluslarda (nsiklus = 184) %2 oranında canlı doğum gözlemişlerdir.58 Randomize olmayan çalışmalarda da benzer sonuçlar elde edilmiştir.56,57,59 ENDOMETRİOZİSE BAĞLI İNFERTİLİTE TEDAVİSİNDE IVF’NİN YERİ NEDİR? Endometriozise bağlı infertilitede IVF uygulamasını, bekleme tedavisi ile karşılaştıran geniş kapsamlı randomize kontrollü bir çalışma bulunmamaktadır. Bu konudaki tek randomize kontrollü çalışma kısıtlı sayıda olgu TABLO 6: Cerrahi sonrası medikal tedavi ile hem öncesi hem de sonrası verilen medikal tedaviyi gebelik yönünden karşılaştıran çalışmaların meta-analizi. Çalışma Cerrahi sonrası Cerrahi öncesi ve OO (%95 GA) 3/13 6/12 0.46 (0.15-1.45) analog Batıoğlu ve ark.51 TOPLAM sonrası analog 3/13 6/12 TABLO 7: Endometriozis olgularında değişik tedavilerle elde edilen fekundite oranları. Deaton ve ark.53 Chaffkin ve ark.54 Tedavi almayan IUI KS KS + IUI Gonadotropin Gonadotropin + IUI - - - - 0.066 0.129 0.028 - 0.066 - 0.073 0.033 Fedele ve ark.55 0.045 Karabacak ve ark.57 0.021 Kemmann ve ark.56 KS: Klomifen Sitrat , IUI: İntrauterin inseminasyon. - Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) - 0.066 0.095 - - - - - 0.150 0.174 - - 0.46 (0.15-1.45) IVF - - - 0.222 - 67 Engin ORAL ve ark. ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE ile yapılmıştır.60 Bu çalışmada IVF grubunda (n= 15) 5 olgu gebe kalırken, tedavisiz takip edilen grupta (n= 6) hiç gebelik gözlenmemiştir. Fark anlamlılık düzeyinde olmasa da olgu sayısının kısıtlılığını unutmamak gerekir. Retrospektif çalışmalarda IVF uygulamasının hem bekleme tedavisinden hem de KOH-IUI tedavisinden daha başarılı olduğu gösterilmiştir.61,62 Pagidas ve ark., ileri evre endometriozisi olan ve birinci basamak cerrahi tedavilerini takiben gebe kalamayan çiftlerin verilerini retrospektif olarak incelediklerinde, IVF uygulamasının ikinci bir cerrahiden daha iyi sonuç verdiğini bildirmişlerdir.63 Bu çalışmada, ilk IVF uygulamasında %33, ikinci IVF uygulamasında ise %69 kümülatif gebelik oranları gözlenirken cerrahi sonrası 9 aylık tedavisiz takip sonucunda %24 kümülatif gebelik oranı gözlenmiştir. Cheewadhanaraks ve arkadaşları da benzer bir çalışmada ikincil cerrahiyi takip eden bir yıl sonundaki gebelik oranını %20.5, ilk siklus IVF uygulamasının başarısını ise %12.5 olarak bildirmişlerdir.64 Ancak, bu iki çalışmanın63,64 meta-analizi yapıldığında ikincil cerrahi ile IVF arasında gebelik açısından anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.65 IVF’a aday, bu tip zor (Cerrahi bulgular, yaş, infertilite süresi, gravida sayısı düşünüldüğünde gebelik şansı düşük olan) olgularda gebelik şansının azlığı ve günümüzde IVF’un başarısı düşünüldüğünde randomize kontrollü çalışmaların yapılmasının zor olduğunu vurgulamak uygun olacaktır. ENDOMETRİOZİS IVF BAŞARISINI ETKİLER Mİ? Bu konudaki çalışmalarda kontrol grubu olarak sıklıkla tubal faktöre bağlı infertilitesi olan kadınlar kullanılmıştır ve sonuçlar çelişkilidir. Barnhart ve arkadaşlarının bu 22 gözlemsel çalışmayı bir meta-analiz ile derlediklerinde endometriozisin IVF başarısını olumsuz etkilediği sonucuna varmışlardır (Düzeltilmiş OO: 0.63, %95 GA: 0.51-0.77).66 Ancak, evrelere göre analiz edildiğinde erken evre endometriozis olgularında düzeltilmiş OO anlamlı olarak farklı değil iken, ileri evre endometriozis olgularında bu değer anlamlı olarak düşüktür. Bu çalışmanın kısıtlı özelliklerinin olduğunu vurgulamak gerekir. Örneğin geçirilmiş cerrahiler ile ilgili veriler analize alınan çalışmalarda düzenli verilmediği için çalışmada değerlendirilmemiştir. Dolayısıyla ileri evre endometriozis olgularında IVF başarısızlıklarının endometriozisten mi yoksa geçirilmiş cerrahilerden mi kaynaklandığı net olarak belli değildir. Endometriozisin olumsuz etkisinin ileri evre olgularda belirginleştiği ve IVF sonuçlarını etkilediği görüşü, meta-analizi takip eden gözlemsel çalışmalarla da bildirilmiştir.67 Ancak, SART ve HFEA gibi büyük verita- 68 banlarında endometriozisli olgularda diğer IVF endikasyonlarına benzer başarı oranlarının bildirilmesi düşündürücüdür (Tablo 8).68 IVF ÖNCESİ CERRAHİ TEDAVİ IVF BAŞARISINI ARTTIRIR MI? Surrey ve ark. retrospektif bir çalışmalarında IVF öncesi son 6 aylık dönem içinde operatif cerrahi geçirmiş olgularla (nsiklus= 19) daha önceki dönemde (5 yıla kadar, nsiklus= 76) operatif cerrahi anamnezi olan olguları karşılaştırdıklarında IVF sonuçları açısından bir fark olmadığını bildirmişlerdir.69 Diğer bir retrospektif çalışmada, Garcia-Velasco ve ark. IVF öncesi saptadıkları endometriomaları laparoskopik kistektomi ile eksize ettikleri olgularla, hiçbir müdahale yapmadan IVF uyguladıkları olguları IVF sonuçları açısından karşılaştırdıklarında cerrahi ile sonucun iyileşmediğini, hatta over rezervini gösteren bazı parametrelerin olumsuz etkilendiğini bildirmişlerdir.70 Suganuma ve ark. endometrioma olgularına cerrahi uygulamadan IVF uygulanan olgularla (nolgu= 20, nsiklus= 30) endometrioma cerrahisi geçirmiş olguları (nolgu= 36, nsiklus= 62) karşılaştırdıklarında cerrahi uygulanmamış grupta daha iyi sonuçlar bildirmişlerdir (Elde edilen oosit sayısı: 9.7 ± 6.7’ye karşılık 5.5 ± 4.9; gebelik oranları: %37’a karşılık %29).71 Tinkanen and Kujansuu, IVF sırasında endometrioması olan 45 kadın (36 tanesi nüks) ile daha önce endometrioma cerrahisi geçirmiş ve halen endometrioması olmayan 45 kadını IVF sonuçları açısından karşılaştırdıklarında embryo sayısı ve gebelik oranlarının endometrioması olan grupta daha fazla olduğunu bildirmişlerdir.72 Bu çalışmanın iki önemli eksii vardır; endometrioma grubunda cerrahi geçirmemiş kadınların da olması TABLO 8: ABD’de, 2007 yılında, ÜYTE uygulanmış olan çiftlerin almış oldukları tanılar, dağılımı ve bu tanıları alan çiftlerdeki canlı doğum oranları.68 Tanı Erkek Faktörü Tüm siklusların dağılımı (%) Canlı doğum oranı (%) 9.0 30.7 18.5 Tubal faktör Ovulatuvar faktör 6.6 Açıklanamayan infertilite 11.8 Endometriozis 4.7 Düşük over rezervi Uterin faktör Diğer sebepler Kadında birden fazla faktör Kadın + erkekde en az birer faktör 10.3 1.3 7.7 11.6 18.5 35.8 37.3 31.8 15.3 34.3 26.9 26.6 23.4 27.5 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE ve endometriomas1 olmayan grupta daha fazla oranda bilateralite olması (%60’a karşılık %13). Benzer bir çalışmada, Wong ve ark., endometriomaya yönelik cerrahi yapmadan IVF yaptıkları 38 siklus ile daha önce endometrioma cerrahisi geçirmiş, ancak IVF sırasında endometrioması olmayan 36 olguyu karşılaştırdıklarında elde edilen oosit ve embryo sayıları ve gebelik oranları açısından fark olmadığını bildirmişlerdir.73 IVF öncesi endometrioma cerrahisi yapılmış ve yapılmamış olguları, IVF sonuçları açısından değerlendiren çalışmaların meta-analizi yapıldığında, cerrahinin over cevabına ve gebelik oranlarına olumlu bir etkisinin olmadığı bildirilmiştir.74 Bu veriler ışığında IVF öncesi endometriozise yönelik cerrahi uygulamanın gebelik açısından faydası olmadığı anlaşılmaktadır. Hatta olumsuz etkilediğini bildiren çalışmalar da vardır.75-77 Bu konuda ülkemizde yapılan randomize bir çalışmada (Demirol ve ark.),78 IVF planlanan 99 olguyu randomize edildikten sonra 50’si direk IVF tedavisine alınırken, gerisi cerrahi sonrası tedaviye alınmış ve fertilizasyon (%86’ya karşın %88), implantasyon (%16.5’a karşın %18.5) ve gebelik (%34’e karşın %38) oranları açısından anlamlı farklar gözlenmemiştir. Ancak, cerrahi kararını verirken sadece gebelik değil diğer faktörlerin de değerlendirilmesi gerektiğini belirtmek uygun olacaktır (Şekil 3).28 Özellikle büyük endometriomaların tedavi edilmesinde faydanın zarardan daha fazla olabileceği bellidir. Büyük için belli bir ölçü tanımı yoktur. Ancak, ESHRE ve RCOG 4 cm ve üstü çapa sahip endometriomaların laparoskopik eksizyonunu önermektedir.23,79 ŞEKİL 3: IVF öncesi endometrioma cerrahisine karar verirken düşünülmesi gereken fayda ve riskler.26 GnRH analog kullanımının IVF sonuçlarına etkisini araştıran randomize olmayan kontrollü çalışmalar da vardır.82-89 Randomize çalışmaların90-92 meta-analizi yapıldığında şu sonuçlar çıkmaktadır; [1] Klinik gebelik oranları artmaktadır (Tablo 9), [2] Kullanılan gonadotropin doz ve sürelerinde anlamlı bir değişiklik olmamaktadır (Tablo 10).93 Dicker ve ark.nın çalışmasında ileri evre olgular dahil edilmiştir. Rickes ve ark.nın çalışmasında hem erken hem de ileri evre olgular incelenmiş, ancak IVF öncesi analog kullanımının olumlu etkisi ileri evrede endometriozisi olan olgularda gözlenmiştir.91 Surrey ve ark.nın çalışmasında ise ileri evre olgular daha ağırlıklıdır (15’e karşılık 36). Dolayısıyla, IVF öncesi medikal tedavinin ileri evre olgularda faydalı olduğunu söylemek daha doğru olacaktır. ENDOMETRİOZİSE BAĞLI İNFERTİLİTEDE EN UYGUN YAKLAŞIM NEDİR? Tablo 11’de üreme tıbbı ile ilgili değişik derneklerin önerileri verilmiştir.23,79,94 Endometriozis olgusu ile karşı karşıya kalındığında infertilite ile uğraşan bir hekimin alışık IVF ÖNCESİ MEDİKAL TEDAVİ IVF BAŞARISINI ARTTIRIR MI? Cerrahi tedavilerin yanında medikal tedavilerin de endometriozisli olgularda IVF başarısını arttırıp arttırmadığı çalışmalarla araştırılmıştır. Kim ve ark. kortikosteroidlerin, Tei ve ark. da danazol tedavisinin IVF başarısını arttırdığını randomize çalışmalarla bildirmişlerdir.80,81 Ancak, bu sonuçlar başka araştırmacılarla doğrulanmamıştır. Bu çalışmaların yanında IVF öncesi Engin ORAL ve ark. TABLO 9: IVF öncesi medikal tedavi vermenin vermemeYe göre, klinik gebelik oranına etkisini araştıran randomize çalışmaların meta-analizi. Çalışma Agonist kullanmak Agonist kullanmamak OO (%95 GA) Dicker ve ark.90 Rickes ve ark.91 Surrey ve ark. TOPLAM 92 12/35 2/32 7.83 (1.59-38.47) 20/25 14/26 3.43 (0.99-11.93) 21/28 53/88 9/19 25/77 3.33 (0.96-11.54) 4.28 (2.00-9.15) TABLO 10: IVF öncesi medikal tedavi vermenin vermemeğe göre, kullanılan gonadotropin dozuna (ampul sayısı) etkisini araştıran randomize çalışmaların meta-analizi. Çalışma Dicker ve ark. 90 Surrey ve ark.92 TOPLAM n Ortalama (± SD) 25 42.40 (± 3.21) 35 60 41.80 (± 2.60) Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) n Ortalama (± SD) Ortalama Fark (%95 GA) 26 43.20 (± 2.50) -0.80 (-2.38 - 0.78) 32 58 40.60 (± 3.10) 1.20(-0.18 - 2.58) 0.34 (-0.70 - 1.38) 69 Engin ORAL ve ark. Klinik durum ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE TABLO 11: Üreme tıbbı ile ilgili değişik derneklerin rehber niteliğindeki önerileri. 23,79,94 Erken evre (I-II) endometriozis Öneriler ESHRE 2005 (23) ASRM 2006 (94) Sınırlı fayda: cerrahi öneriliyor Çok az fayda: cerrahi öneriliyor Gösterilmiş fayda: cerrahi öneriliyor Faydası yok: önerilmiyor Faydası yok: önerilmiyor Faydası yok: önerilmiyor İleri evre (III-IV) endometriozis Olası fakat kanıtlanmamış fayda: cerrahi öneriliyor IVF öncesinde cerrahi Endometrioma ≥ 4cm ise öneriliyor Post-operatif medikal tedavi Nüks endometriozis Öneri yok olduğu gibi klasik basamak tedavisinin her zaman uygun olmadığı açıktır. Birinci basamak tedavide cerrahi veya direk IVF tercih edilebilir. Erken evre endometriozis olgularında eğer IVF için başka bir endikasyon (ileri yaş, ağır erkek faktörü gibi) yok ise beklemek, KOH + IUI veya cerrahi ilk seçenektir. İleri evre olgularda da gene IVF için başka bir endikasyon (ileri yaş, ağır erkek faktörü, bilateral tubal faktör gibi) yok ise veya hidrosalpenks var ise bu tip seçilmiş olgularda cerrahi tercih edilebilirken tüpleri bilateral tıkalı olan veya over rezervi düşük olgularda direk IVF ilk seçenek olabilir. Over rezervi değerlendirilirken FSH ve antral folikül sayısının yanında AMH’nın değerlendirilmesi önemlidir. AMH, ilk bozulan over rezervi belirteçlerindendir, diğer bir deyişle serum FSH ve antral folikül sayısı normalken daha AMH azalabilir.95 AMH’nın, endometriozisin artan şiddeti ile ters orantılı olarak azaldığı da bildirilmiştir.96 IVF öncesi medikal tedavinin (3-6 ay analog tedavisi) ileri evre olgularda faydalı olduğu yönündeki tartışmayı yukarıda yapmıştık. Bu doğrultuda, cerrahi gerektirmeyen küçük endometrioması olan olgularda, analog tedavisinin, 3 cm üstü endometriomalarda yapılması önerilmektedir (Şekil 4).74 Endometriozis olgularında gebelik şansını etkileyen cerrahinin başarısı yanında, kadının yaşı gibi daha birçok faktör daha vardır. Bu faktörlerin hepsinin değerlendirilebileceği ve gebelik ihtimalinin tahmin edilebileceği geçerli bir sistem yoktur. Bu, ancak, klinik bilgi ve tecrübe ile hekim tarafından kazanılır ve hastaya iletilir. Cerrahi ile tanı konmuş olgularda bu konuyu kanıta dayalı bir sisteme adapte etmek için “endometriozis fertilite indeksi (EFI)” diye bir puanlama yöntemi bildirilmiştir.97 Bu indekste cerrahi bulgular, yaş, infer- 70 RCOG 2006 (79) Olası fayda: cerrahi öneriliyor Faydası şüpheli: öneri yok İkinci bir cerrahi önerilmiyor Olası fayda: kesin bir öneri yok Endometrioma ≥ 4cm ise öneriliyor Öneri yok ŞEKİL 4: IVF öncesi saptanan endometriomaya Tsoumpou ve ark.74 tarafından önerilen yaklaşım. tilite süresi ve gravida sayısı, gebelik şansını değerlendirmek için kullanılmıştır. Ancak, konu sadece bu parametrelerle sınırlı değildir. Cerrahi sonrası tedavi yaklaşımında geçirilmiş cerrahilerin sayısı ve diğer infertilite faktörlerinin de varolup olmadığı dikkate alınarak tedavinin seçilmesi uygun yaklaşım olacaktır. Örneğin endometriozise ek olarak erkek faktörünün de varlığı, ağırlığı da değerlendirildikten sonra, IVF’i tercih nedeni olabilir. Ayrıca, ağrı semptomları da olan bir olguda fertilite ilaçlarının uzun süre kullanımı hastanın sıkıntılarını arttırabilir. Tüm bu metin sonrasında Şekil 5’Teki algoritmayı önermek kanıta dayalı tıp açısından yanlış olmayacaktır.23,79,94 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE Engin ORAL ve ark. ŞEKİL 5: Endometriozise bağlı infertilitede tedavi algoritması. 21,74,89 KOH: Kontrollü over hiperstimulasyonu. 1. 2. 3. 4. 5. 6. Eskenazi B, Warner ML. Epidemiology of endometriosis. Obstet Gynecol Clin North Am 1997;24:235-58. Berube S, Marcoux S, Maheux R. Characteristics related to the prevalence of minimal or mild endometriosis in infertile women. Canadian Collaborative Group on Endometriosis. Epidemiology 1998;9:504-10. 7. 8. KAYNAKLAR Ayers JW, Birenbaum DL, Menon KM. Luteal phase dysfunction in endometriosis: elevated progesterone levels in peripheral and ovarian veins during the follicular phase. Fertil Steril 1987;47: 925-9. Hahn DW, Carraher RP, Foldesy RG, McGuire JL. Experimental evidence for failure to implant as a mechanism of infertility associated with endometriosis. Am J Obstet Gynecol 1986;155: 110913. de Ziegler D, Borghese B, Chapron C. Endometriosis and infertility: pathophysiology and management. Lancet 2010;376:730-8. 9. Pellicer A, Oliveira N, Ruiz A, Remohi J, Simon C. Exploring the mechanism(s) of endometriosis-related infertility: an analysis of embryo development and implantation in assisted reproduction. Hum Reprod 1995;10 (Suppl. 2):91-7. 10. Hughes E, Brown J, Collins JJ, Farquhar C, Fedorkow D, Vandekerckhove P. Ovulation suppression for endometriosis. Cochrane Database Syst Rev 2007;(3): CD000155. Giudice LC. Clinical practice. Endometriosis. N Engl J Med 2010;362:2389-98. Lucena E, Cubillos J. Immune abnormalities in endometriosis compromising fertility in IVF-ET patients. J Reprod Med 1999;44:458-64. Yovich JL, Matson PL, Richardson PA, Hilliard C. Hormonal profiles and embryo quality in women with severe endometriosis treated by in vitro fertilization and embryo transfer. Fertil Steril 1988; 50:308-13. 11. Olive DL, Pritts EA. The treatment of endometriosis: a review of the evidence. Ann N Y Acad Sci 2002;955:360-72. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 12. Balasch J, Creus M, Fabregues F, Carmona F, Martinez-Roman S, Manau D, et al. Pentoxifylline versus placebo in the treatment of infertility associated with minimalor mild endometriosis: a pilot randomized clinical trial. Hum Reprod 1997;12:2046-50. 13. Lv D, Song H, Li Y, Clarke J, Shi G. Pentoxifylline versus medical therapies for subfertile women with endometriosis. Cochrane Database Syst Rev 2009;3:CD007677. 14. Marcoux S, Maheux R, Berube S. Laparoscopic surgery in infertile women with minimal or mild endometriosis. Canadian Collaborative Group on Endometriosis. N Engl J Med 1997;337:217-22. 15. Parazzini F. Ablation of lesions or no treatment in minimal-mild endometriosis in infertile women: a randomized trial. Gruppo Italiano per lo Studio dell'Endometriosi. Hum Reprod 1999;14:1332-4. 16. Al-Inany HG. Evidence may change with more trials: concepts to be kept in mind. Hum Reprod 2000;15:2447-8. 71 Engin ORAL ve ark. 17. Jacobson TZ, Duffy JM, Barlow D, Farquhar C, Koninckx PR, Olive D. Laparoscopic surgery for subfertility associated with endometriosis. Cochrane Database Syst Rev 2010;1: CD001398. 18. Thomas EJ, Cooke ID. Impact of gestrinone on the course of asymptomatic endometriosis. Br Med J (Clin Res Ed) 1987;294:272-4. 19. Sutton CJ, Pooley AS, Ewen SP, Haines P. Followup report on a randomized controlled trial of laser laparoscopy in the treatment of pelvic pain associated with minimal to moderate endometriosis. Fertil Steril 1997;68:1070-4. 20. D'Hooghe TM, Bambra CS, Isahakia M, Koninckx PR. Evolution of spontaneous endometriosis in the baboon (Papio anubis, Papio cynocephalus) over a 12-month period. Fertil Steril 1992;58:409-12. ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE endometriomata. Cochrane Database Syst Rev 2008;2:CD004992. 32. Vercellini P, Chapron C, De Giorgi O, Consonni D, Frontino G, Crosignani PG. Coagulation or excision of ovarian endometriomas? Am J Obstet Gynecol 2003;188:606-10. 33. Fleisch MC, Xafis D, De Bruyne F, Hucke J, Bender HG, Dall P. Radical resection of invasive endometriosis with bowel or bladder involvement-long-term results. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 2005;123:224-9. 34. Chopin N, Vieira M, Borghese B, Foulot H, Dousset B, Coste J, et al. Operative management of deeply infiltrating endometriosis: results on pelvic pain symptoms according to a surgical classification. J Minim Invasive Gynecol 2005;12: 106-12. 21. D'Hooghe TM, Bambra CS, Raeymaekers BM, Koninckx PR. Serial laparoscopies over 30 months show that endometriosis in captive baboons (Papio anubis, Papio cynocephalus) is a progressive disease. Fertil Steril 1996;65: 645-9. 35. Vercellini P, Pietropaolo G, De Giorgi O, Daguati R, Pasin R, Crosignani PG. Reproductive performance in infertile women with rectovaginal endometriosis: is surgery worthwhile? Am J Obstet Gynecol 2006;195(5): 1303-10. 23. Kennedy S, Bergqvist A, Chapron C, D'Hooghe T, Dunselman G, Greb R, et al. ESHRE guideline for the diagnosis and treatment of endometriosis. Hum Reprod 2005;20:2698-704. 37. Somigliana E, Infantino M, Candiani M, Vignali M, Chiodini A, Busacca M, ET AL. Association rate between deep peritoneal endometriosis and other forms of the disease: pathogenetic implications. Hum Reprod 2004;19(1):168-71. 22. Hoshiai H, Ishikawa M, Sawatari Y, Noda K, Fukaya T. Laparoscopic evaluation of the onset and progression of endometriosis. Am J Obstet Gynecol 1993;169:714-9. 24. Adamson GD, Pasta DJ. Surgical treatment of endometriosis-associated infertility: meta-analysis compared with survival analysis. Am J Obstet Gynecol 1994;171:1488-504. 25. Vercellini P, Somigliana E, Viganò P, Abbiati A, Barbara G, Crosignani PG. Surgery for endometriosis-associated infertility: a pragmatic approach. Hum Reprod 2009;24(2):254-69. 26. Brosens IA, Van Ballaer P, Puttemans P, Deprest J. Reconstruction of the ovary containing large endometriomas by an extraovarian endosurgical technique. Fertil Steril 1996;66(4):517-21. 27. Somigliana E, Ragni G, Benedetti F, Borroni R, Vegetti W, Crosignani PG. Does laparoscopic excision of endometriotic ovarian cysts significantly affect ovarian reserve? Insights from IVF cycles. Hum Reprod 2003;18(11): 2450-3. 28. Somigliana E, Vercellini P, Viganó P, Ragni G, Crosignani PG. Should endometriomas be treated before IVF-ICSI cycles? Hum Reprod Update 2006;12:57-64. 29. Alborzi S, Momtahan M, Parsanezhad ME, Dehbashi S, Zolghadri J. A prospective, randomized study comparing laparoscopic ovarian cystectomy versus fenestration and coagulation in patients with endometriomas. Fertil Steril 2004;82: 1633-7. 30. Beretta P, Franchi M, Ghezzi F, Busacca M, Zupi E, Bolis P. Randomized clinical trial of two laparoscopic treatments of endometriomas: cystectomy versus drainage and coagulation. Fertil Steril 1998;70:1176-80. 31. Hart RJ, Hickey M, Maouris P, Buckett W. Excisional surgery versus ablative surgery for ovarian 72 36. Somigliana E, Vercellini P, Gattei U, Chopin N, Chiodo I, Chapron C. Bladder endometriosis: getting closer and closer to the unifying metastatic hypothesis. Fertil Steril 2007;87(6): 1287-90. 38. Donnez J, Nisolle M, Gillerot S, Anaf V, ClerckxBraun F, Casanas-Roux F. Ovarian endometrial cysts: the role of gonadotropin- releasing hormone agonist and/or drainage. Fertil Steril 1994;62:63-6. 39. Donnez J, Lemaire-Rubbers M, Karaman Y, Nisolle-Pochet M, Casanas-Roux F. Combined (hormonal and microsurgical) therapy in infertile women with endometriosis. Fertil Steril 1987;48:239-42. 40. Donnez J, Nisolle-Pochet M, Casanas-Roux F. Endometriosis-associated infertility: evaluation of preoperative use of danazol, gestrinone, and buserelin. Int J Fertil 1990;35: 297-301. 41. Yap C, Furness S, Farquhar C. Pre and post operative medical therapy for endometriosis surgery. Cochrane Database Syst Rev 2004; CD003678. 42. Bianchi S, Busacca M, Agnoli B, Candiani M, Calia C, Vignali M. Effects of 3 month therapy with danazol after laparoscopic surgery for stage III/IV endometriosis: a randomized study. Hum Reprod 1999;14:1335-7. 43. Vercellini P, Crosignani PG, Fadini R, Radici E, Belloni C, Sismondi P. A gonadotrophin-releasing hormone agonist compared with expectant management after conservative surgery for symptomatic endometriosis. Br J Obstet Gynaecol 1999;106:672-7. 44. Busacca M, Somigliana E, Bianchi S, De Marinis S, Calia C, Candiani M, et al. Postoperative GnRH analogue treatment after conservative surgery for symptomatic endometriosis stage III-IV: a randomized controlled trial. Hum Reprod 2001;16:2399-402. 45. Muzii L, Marana R, Caruana P, Catalano GF, Margutti F, Panici PB. Postoperative administration of monophasic combined oral contraceptives after laparoscopic treatment of ovarian endometriomas: a prospective, randomized trial. Am J Obstet Gynecol 2000;183: 588-92. 46. Hornstein MD, Hemmings R, Yuzpe AA, Heinrichs WL. Use of nafarelin versus placebo after reductive laparoscopic surgery for endometriosis. Fertil Steril 1997;68:860-4. 47. Parazzini F, Fedele L, Busacca M, Falsetti L, Pellegrini S, Venturini PL, et al. Postsurgical medical treatment of advanced endometriosis: results of a randomized clinical trial. Am J Obstet Gynecol 1994;171:1205-7. 48. Telimaa S, Ronnberg L, Kauppila A. Placebo-controlled comparison of danazol and high-dose medroxyprogesterone acetate in the treatment of endometriosis after conservative surgery. Gynecol Endocrinol 1987;1:363-71. 49. Loverro G, Santillo V, Pansini MV, Lorusso F, Depalo R, Selvaggi L. Are GnRH agonists helpful in the therapy of endometriosis after surgical treatment? Hum Reprod 2001;16 (Suppl. 1):96. 50. Audebert A, Descamps P, Marret H, Ory-Lavollee L, Bailleul F, Hamamah S. Pre or post-operative medical treatment with nafarelin in stage III-IV endometriosis: a French multicenter study. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 1998;79:145-8. 51. Batioglu S, Haberal A, Celikkanat H. Comparison of GnRH agonist administration before and after laparoscopic drainage of endometriomas. J Gynecol Surg 1997;13:17-21. 52. Simpson CW, Taylor PJ, Collins JA. A comparison of ovulation suppression and ovulation stimulation in the treatment of endometriosis-associated infertility. Int J Gynaecol Obstet 1992;38:207-13. 53. Deaton JL, Gibson M, Blackmer KM, Nakajima ST, Badger GJ, Brumsted JR. A randomized, controlled trial of clomiphene citrate and intrauterine insemination in couples with unexplained infertility or surgically corrected endometriosis. Fertil Steril 1990;54:1083-8. 54. Chaffkin LM, Nulsen JC, Luciano AA, Metzger DA. A comparative analysis of the cycle fecundity rates associated with combined human menopausal gonadotropin (hMG) and intrauterine insemination (IUI) versus either hMG or IUI alone. Fertil Steril 1991;55:252-7. 55. Fedele L, Bianchi S, Marchini M, Villa L, Brioschi D, Parazzini F. Superovulation with human menopausal gonadotropins in the treatment of infertility associated with minimal or mild endometriosis: a controlled randomized study. Fertil Steril 1992;58:28-31. 56. Kemmann E, Ghazi D, Corsan G, Bohrer MK. Does ovulation stimulation improve fertility in women with minimal/mild endometriosis after laser laparoscopy? Int J Fertil Menopausal Stud 1993;38:16-21. 57. Karabacak O, Kambic R, Gursoy R, Ozeren S. Does ovulation induction affect the pregnancy rate after laparoscopic treatment of endometriosis? Int J Fertil Womens Med 1999;44:38-42. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİSİN TEDAVİSİNDE KANITA DAYALI TIP YAKLAŞIMI: İNFERTİLİTE 58. Tummon IS, Asher LJ, Martin JS, Tulandi T. Randomized controlled trial of superovulation and insemination for infertility associated with minimal or mild endometriosis. Fertil Steril 1997;68:8-12. 59. Werbrouck E, Spiessens C, Meuleman C, D'Hooghe T. No difference in cycle pregnancy rate and in cumulative live-birth rate between women with surgically treated minimal to mild endometriosis and women with unexplained infertility after controlled ovarian hyperstimulation and intrauterine insemination. Fertil Steril 2006;86:566-71. 60. Soliman S, Daya S, Collins J, Jarrell J. A randomized trial of in vitro fertilization versus conventional treatment for infertility. Fertil Steril 1993;59:1239-44. 61. Dmowski WP, Pry M, Ding J, Rana N. Cycle-specific and cumulative fecundity in patients with endometriosis who are undergoing controlled ovarian hyperstimulation-intrauterine insemination or in vitro fertilization-embryo transfer. Fertil Steril 2002;78:750-6. 62. Kodama H, Fukuda J, Karube H, Matsui T, Shimizu Y, Tanaka T. Benefit of in vitro fertilization treatment for endometriosis-associated infertility. Fertil Steril 1996;66:974-9. 63. Pagidas K, Falcone T, Hemmings R, Miron P. Comparison of reoperation for moderate (stage III) and severe (stage IV) endometriosisrelated infertility with in vitro fertilization-embryo transfer. Fertil Steril 1996;65:791-5. 64. Cheewadhanaraks S. Comparison of fecundity after second laparotomy for endometriosis to in vitro fertilization and embryo transfer. J Med Assoc Thai 2004;87:361-6. 65. Vercellini P, Somigliana E, Viganò P, De Matteis S, Barbara G, Fedele L. The effect of second-line surgery on reproductive performance of women with recurrent endometriosis: a systematic review. Acta Obstet Gynecol Scand 2009;88:1074-82. 66. Barnhart K, Dunsmoor-Su R, Coutifaris C. Effect of endometriosis on in vitro fertilization. Fertil Steril 2002;77:1148-55. 67. Kuivasaari P, Hippelainen M, Anttila M, Heinonen S. Effect of endometriosis on IVF/ICSI outcome: stage III/IV endometriosis worsens cumulative pregnancy and live-born rates. Hum Reprod 2005;20:3130-5. 68. Centers for Disease Control. Assisted Reproductive Technology Success Rates 2007. Aralık 2009, (www.cdc.gov/art/ART2007/index.htm) 69. Surrey ES, Schoolcraft WB. Does surgical management of endometriosis within 6 months of an in vitro fertilization-embryo transfer cycle improve outcome? J Assist Reprod Genet 2003;20:36570. 70. Garcia-Velasco JA, Mahutte NG, Corona J, Zúñiga V, Gilés J, Arici A, et al. Removal of endometriomas before in vitro fertilization does not improve fertility outcomes: a matched, case-control study. Fertil Steril 2004;81(5): 1194-7. 71. Suganuma N, Wakahara Y, Ishida D, Asano M, Kitagawa T, Katsumata Y, et al. Pretreatment for ovarian endometrial cyst before in vitro fertilization. Gynecol Obstet Invest 2002; 54 (Suppl. 1): 36-40. 72. Tinkanen H, Kujansuu E. In vitro fertilization in patients with ovarian endometriomas. Acta Obstet Gynecol Scand 2000;79:119-22. Engin ORAL ve ark. and assisted fertilization. J In Vitro Fert Embryo Transf 1990;7:180-1. 85. Dicker D, Goldman GA, Ashkenazi J, Feldberg D, Voliovitz I, Goldman JA. The value of pre-treatment with gonadotrophin releasing hormone (GnRH) analogue in IVF-ET therapy of severe endometriosis. Hum Reprod 1990;5: 418-20. 73. Wong BC, Gillman NC, Oehninger S, Gibbons WE, Stadtmauer LA. Results of in vitro fertilization in patients with endometriomas: is surgical removal beneficial? Am J Obstet Gynecol 2004;191:597-606. 86. Marcus SF, Edwards RG. High rates of pregnancy after long-term down-regulation of women with severe endometriosis. Am J Obstet Gynecol 1994;171:812-7. 75. Geber S, Ferreira DP, Spyer Prates LF, Sales L, Sampaio M. Effects of previous ovarian surgery for endometriosis on the outcome of assisted reproduction treatment. Reprod Biomed Online 2002;5:162-6. 88. Oehninger S, Brzyski RG, Muasher SJ, Acosta AA, Jones GS. In-vitro fertilization and embryo transfer in patients with endometriosis: impact of a gonadotrophin releasing hormone agonist. Hum Reprod 1989;4:541-4. 74. Tsoumpou I, Kyrgiou M, Gelbaya TA, Nardo LG. The effect of surgical treatment for endometrioma on in vitro fertilization outcomes: a systematic review and meta-analysis. Fertil Steril 2009;92:7587. 87. Nakamura K, Oosawa M, Kondou I, Inagaki S, Shibata H, Narita O, et al. Menotropin stimulation after prolonged gonadotropin releasing hormone agonist pretreatment for in vitro fertilization in patients with endometriosis. J Assist Reprod Genet 1992;9:113-7. 76. Ho HY, Lee RK, Hwu YM, Lin MH, Su JT, Tsai YC. Poor response of ovaries with endometrioma previously treated with cystectomy to controlled ovarian hyperstimulation. J Assist Reprod Genet 2002;19:507-11. 89. Ruiz-Velasco V, Allende S. Goserelin followed by assisted reproduction: results in infertile women with endometriosis. Int J Fertil Womens Med 1998;43:18-23. 78. Demirol A, Guven S, Baykal C, Gurgan T. Effect of endometrioma cystectomy on IVF outcome: a prospective randomized study. Reprod Biomed Online 2006;12(5):639-43. 91. Rickes D, Nickel I, Kropf S, Kleinstein J. Increased pregnancy rates after ultralong postoperative therapy with gonadotropin-releasing hormone analogs in patients with endometriosis. Fertil Steril 2002;78:757-62. 77. Aboulghar MA, Mansour RT, Serour GI, Al-Inany HG, Aboulghar MM. The outcome of in vitro fertilization in advanced endometriosis with previous surgery: a case-controlled study. Am J Obstet Gynecol 2003;188:371-5. 79. Royal College of Obstetricians and Gynaecologists. The Investigation and Management of Endometriosis, Guideline No: 24 2006. 80. Kim CH, Chae HD, Kang BM, Chang YS, Mok JE. The immunotherapy during in vitro fertilization and embryo transfer cycles in infertile patients with endometriosis. J Obstet Gynaecol Res 1997;23:463-70. 81. Tei C, Miyazaki T, Kuji N, Tanaka M, Sueoka K, Yoshimura Y. Effect of danazol on the pregnancy rate in patients with unsuccessful in vitro fertilization-embryo transfer. J Reprod Med 1998;43:5416. 82. Chedid S, Camus M, Smitz J, Van Steirteghem AC, Devroey P. Comparison among different ovarian stimulation regimens for assisted procreation procedures in patients with endometriosis. Hum Reprod 1995;10: 2406-11. 83. Curtis P, Jackson A, Bernard A, Shaw RW. Pretreatment with gonadotrophin releasing hormone (GnRH) analogue prior to in vitro fertilisation for patients with endometriosis. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 1993;52: 211-6. 84. Dale PO, Tanbo T, Abyholm T. Endometriosisassociated infertility treated by long-term gonadotropin-releasing hormone agonist administration Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 90. Dicker D, Goldman JA, Levy T, Feldberg D, Ashkenazi J. The impact of long-term gonadotropinreleasing hormone analogue treatment on preclinical abortions in patients with severe endometriosis undergoing in vitro fertilization-embryo transfer. Fertil Steril 1992;57: 597-600. 92. Surrey ES, Silverberg KM, Surrey MW, Schoolcraft WB. Effect of prolonged gonadotropin-releasing hormone agonist therapy on the outcome of in vitro fertilization-embryo transfer in patients with endometriosis. Fertil Steril 2002;78:699-704. 93. Sallam HN, Garcia-Velasco JA, Dias S, Arici A. Long-term pituitary down-regulation before in vitro fertilization (IVF) for women with endometriosis. Cochrane Database Syst Rev 2006; CD004635. 94. Practice Committee of the American Society for Reproductive Medicine. Endometriosis and infertility. Fertil Steril 2006;86(5 Suppl 1): S156-60. 95. Lemos NA, Arbo E, Scalco R, Weiler E, Rosa V, Cunha-Filho JS. Decreased anti-Müllerian hormone and altered ovarian follicular cohort in infertile patients with mild/minimal endometriosis. Fertil Steril 2008;89:1064-8. 96. Shebl O, Ebner T, Sommergruber M, Sir A, Tews G. Anti muellerian hormone serum levels in women with endometriosis: a case-control study. Gynecol Endocrinol 2009;25:713-6. 97. Adamson GD, Pasta DJ. Endometriosis fertility index: the new, validated endometriosis staging system. Fertil Steril 2010;94:1609-15. 73 DERLEME Tedavide Yenilikler Dr. Bülent BERKER,a Dr. Korhan KAHRAMANa a Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Bülent BERKER Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Ankara, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Endometriozisin güncel tedavisi, cerrahi ve/veya hipoestrogenik ortam sağlayan hormonal müdahaleleri kapsar. Ne yazık ki, bu tedavilerin başarısı çoğu zaman sınırlı kalmakta ve hastalık sıklıkla nüks etmektedir. Bu nedenle tedavide yeni yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Son iki dekatta, endometriozis patogenezisinin hücresel ve moleküler temellerinin daha iyi anlaşılması, yeni ve daha spesifik ajanların geliştirilmesini sağlamıştır. Bu yeni medikal tedaviler başlıca; yeni hormonal manipulatörler, immünmodülatörler, siklooksijenaz inhibitörleri, anjiogenezis inhibitörleri ve matriks metalloproteinaz inhbitörleridir. Bazı deneysel çalışmalar, olgu serileri ve pilot klinik çalışmalar bu tedavilerin umut verici sunuçlarını ortaya koymuştur. Ancak, bu yeni ilaçların endometriozis tedavisindeki etkinliğini değerlendirmek için iyi tasarlanmış prospektif randomize çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Damar oluşturucu inhibitörleri; endometriyoz; immünolojik faktörler; tedavi; hormonlar; metaloproteazlar ABSTRACT Current treatment of endometriozis consists of surgical removal of endometriotic leions and/or hormonal manipulation to create a hypoestrogenic milieu. Unfortunately the success of this treatment is often limited, and recurrence of the disease is very common. Therefore, new approaches to its treatment are necessary. A better understanding of the pathogenesis of endometriozis at the cellular and molecular levels in the last two decades has led to the development of new, specific agents for the treatment of this disorder. These new medical therapies mainly include new hormonal manipulators, immunomodulators, cyclooxygenase inhibitors, angiogenesis inhibitors, and matrix metalloproteinas inhbitors. Some experimental studies, case series, and pilot clinical studies have provided promising results on the use of these agents for treatment of endometriozis. Hovewer, further well-designed randomized clinical trials are needed to assess efficacy of these new drugs in the treatment of endometriozis. Key Words: Angiogenesis inhibitors; endometriosis; immunologic factors; therapy; hormones; metalloproteases Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):74-84 Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri 74 ndometriozis, ilişkili olduğu ağrılı durumlar (dismenore, disparüni, kronik pelvik ağrı) ve subfertilite gibi problemler nedeniyle kadın sağlığını ve yaşam kalitesini önemli oranda ve uzun süreli etkileyen yaygın bir jinekolojik problemdir. Endometriozis anatomik lokalizasyon ve klinik presentasyona göre, ovarian, peritoneal ve rektovaginal (derin-infiltratif) Endometriozis olarak üç ana grupta incelenebilir. Klinik ve semptomatik spektrumun geniş varyasyon göstermesi, tedavi için çok sayıda farklı cerrahi ve medikal yaklaşımların geliştirilmesine neden olmuştur. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) TEDAVİDE YENİLİKLER Endometriozisin medikal tedavisindeki tarihsel süreç yarım yüzyılı geçen bir döneme yayılmaktadır. 1950’lerde, gebelikte endometriozisle ilişkili semptomlarda gerileme olduğunun gözlenmesi tedavide progestinlerin kullanımını gündeme getirmiştir.1 1960’larda oral kontraseptiflerin (OK) geliştirilmesiyle birlikte bu ilaçlar, Endometriozis tedavisinde de yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.2 Bin dokuz yüz yetmişli yılların başında endometriozis tedavisinde klinik kullanımı başlayan danazolü,3 1980’li yıllardan itibaren GnRH agonistlerinin kullanımı takip etmiştir.4 Yukarıda sıralanan bu tedavi modalitelerinden bazıları günümüzde hala endometriozisin medikal tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Endometriozisin genel anlamda, estrogen-bağımlı bir lezyon olduğunun uzun yıllardır biliniyor olması, günümüzde kullanılan ‘geleneksel’ tedavilerin büyük kısmının hipoestrogenik ortamın sağlanmasına yönelik hormonal düzenleyiciler olmasına neden olmuştur.5 Endometriozis tedavisinde kullanılan medikal ve cerrahi tedavilerin genel olarak üç ana amacı bulunmaktadır. Bunlar endometriozisle ilişkili; (i) lezyonların ortadan kaldırılması (i) ağrının azaltılması, (iii) subfertitenin tedavisi, (iv) rekürrenslerin engellenmesi veya geciktirilmesidir. Seçilecek tedavi hastanın yaşı, fertilite durumu ve arzusu, semptomların tipi ve şiddeti göz önünde bulundurularak bireyselleştirilmelidir. Günümüzde uygulanan tüm cerrahi ve medikal tedavilere rağmen endometriozisde tam ve kalıcı bir tedavi ne yazık Sınıf Bülent BERKER ve ark. ki çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Bu nedenle endometriozis tedavisi, jinekolojinin hala üzerinde en çok araştırma yapılan dinamik bir konusu olmaya devam etmektedir. Özellikle son iki dekatta, endometriozis patogenesisinde rol oynayan yeni hücresel ve moleküler mekanizmaların aydınlatılmasına parelel olarak endometriozis tedavisinde yeni terapotik hedefler tanımlanmıştır.6-9 Bu bölümde, endometriozis tedavisinde ‘yeni’ olarak adlandırılan tedaviler, özellikle son 10-15 yılda tanımlanmış olan ve göreceli olarak artık ‘geleneksel’ tedaviler olarak kabul edilen OK, androgen, progestin ve GnRH agonistleri dışındaki tedavileri kapsamaktadır.8,9 Endometriozisin medikal tedavisindeki yenilikler: (i) yeni hormonal tedaviler, (ii) immünmodulatörler, (iii) siklooksijenaz inhibitörleri, (iv) anjiogenesis inhibitörleri ve vaskuler hasarlayıcı ajanlar (v) matriks metalloproteinaz inhibitörleri, (vi) diğer farmasotikler ana başlıkları altında incelenecektir (Tablo 1). YENİ HORMONAL TEDAVİLER AROMATAZ İNHİBİTÖRLERİ (Aİ) Aromataz, estrogen biosentezinin hız-sınırlayıcı basamağında rol alan ve C19 steroidlerin (androstenedion ve testosterone) estrogenlere (estron ve estradiol) dönüşümünü katalize eden bir sitokrom P-450 enzimidir.10 Endometriotik lezyonlarda bu enzimin aberan aktivitesinin gösterilmesi,11 aromataz inhibitörlerinin endometriozis TABLO 1: Endometriozis tedavisinde kullanılan veya kullanım potansiyeline sahip yeni molekül ve ilaçlar. Aromataz İnhibitörleri Selektif Estrogen Reseptör Modulatörleri Estrogen Reseptör Beta Agonistleri Selektif Progesteron Reseptör Modulatörleri GnRH antagonistleri İmmünmodulatörler Non-steroidal anti inflamatuar ilaçlar (Cox inhibitörleri) Anjiogenezis inhbitörleri Matriks Metalloproteinaz İnhbitörleri Diğer Ajanlar Molekül/İlaç Letrozol, Anastrozol Raloksifen ERB-041 Asoprisnil Cetrorelix, Ganirelix TNF-α inhibitörleri (Leflunomide, Etanercept, İnfliksimab, Recombinant Human TNF Binding Protein-I[r-hTBP-I]), NF-κB inhibitörleri (BAY 11-7085, caffeic acid phenethyl eser (CAPE), SN-50, kapsaisin), Pentoksifilin, İnterferon-α2b, İnterleukin-12, İmiquimod, Rapamycin, Loksorabine Celekoksib (Cox-2 selektif), İndometasin, Naproksen, Sulindak, Rofekoksib, İbuprofen Angiostatin, Anti-human-VEGF-A antikorları, Bevacizumab, Flt-1 tuzak reseptörü, TNP-470, Endostatin, Angineks, Celekoksib, Caplostatin, 2-methoxyestradiol Marimastat (BB2516), primomastat, CGS27023A, tanomastat (ONO4817) Hipolipidemikler: Probucol, Satinler (mevastatin, simvastatin, mevalonic acid) İnsülin-duyarlılaştırıcılar: Pioglitazone, Rosiglitazone Antioksidanlar: N –acetylcysteine, Vitamin-E Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 75 Bülent BERKER ve ark. tedavisinde kullanımını gündeme getirmiştir. Promotör II ile indüklenen siklik AMP’nin in vivo endometriotik dokulardaki aromataz aktivitesinden sorumlu olduğu düşünülmektedir. Stimülatör transkripsiyon faktörü-1 (SF1) spesifik olarak endometriotik dokularda eksprese olurken, ötopik endometrium da eksprese olmamaktadır. Bu faktör aromataz promoter II’ye, inhibitör faktör olan COUP-TF (chicken ovalbumin upstream promoter transcription factor) den daha belirgin bağlanarak aromataz gen transkripsiyonuna yol açar.12 Endometriotik lezyonlardaki estrogenin lokal üretim artışından, artmış aromataz aktvitesinin yanında tip 2 ve 4 17 β–hidroksisteroid dehidrogenaz (17 β -HSDs) enzim aktivitesinde azalma ve tip 1 17 β-HSD aktivitesinde artmanın sorumlu olduğu gösterilmiştir.13,14 Aromataz inhibitörlerinin üçüncü kuşak temsilcileri olan letrozol ve anastrozol, ilk kuşak Aİ’ne göre sahip oldukları avantajlar (dar yan etki profili, artmış etkinlik) ile günümüzde en sık tercih edilen ajanlardır.15 Aromataz inhibitörlerinin endometriozisde kullanımıyla ilgili ilk veriler, rodent-endometriozis modeline dayanan eksperimental çalışmalardan elde edilmiştir. Ratlarda yapılan çalışmalarda fadrozol hidroklorid (CGS 16949 A)16 veya YM51117 ile indüklenerek oluşturulmuş endometriotik lezyonlarda Aİ’nin bu lezyonlarda azalma sağladığı bildirilmiştir. Eksperimental modellere dayanan çalışmalardan elde edilen verilerin ışığında, bu ilaçların insan endometriozisinde kullanımıyla ilgili klinik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar ilk olarak postmenopozal hasta grubunda yapılmıştır. Bunun nedeni, reproduktif dönemde kullanılan Aİ’lerin neden olduğu estrogen üretiminde azalmanın, reaktif gonadotropin artışı ile tersine dönerek Aİ’nin potansiyel terapotik etkinliğini azaltacağı kaygısıdır.9 Bu nedenle reproduktif hasta grubunda Aİ’leri genellikle başka ilaçlarla kombine edilerek kullanılmıştır.8 Postmenopozal hastalarda yapılan bir çalışmada, anastrozol kullanımının endometriozis-ilişkili ağrı semptomlarında ve vaginal endometriotik nodullerde belirgin azalma sağladığı bildirilmiştir.18 Aromataz inhibitörlerinin endometriozis-ilişkili ağrının tedavisindeki etkinliği reproduktif yaş grubundaki hastalarda da teyid edilmiştir. Randomize olmayan bir pilot çalışmada, letrozol/norethindron asetat (NETA) kombine rejiminin, laparoskopik olarak izlenen endometriotik lezyonlarda ve pelvik ağrı skorlarında azalma sağladığı gösterilmiştir.19 Yakın zamanda yapılan bir çalışmada endometriozis-ilişkili pelvik ağrıda letrozol/NETA kombine rejimi, yalnız NETA rejimi ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada, her iki protokol de, kronik pelvik ağrı ve derin disparüni tedavisinde etkin bulun- 76 TEDAVİDE YENİLİKLER muş, ancak letrozol/NETA rejiminin daha fazla yan etki ve daha yüksek maliyet ile bunu gerçekleştirdiği bildirilmiştir. Yine bu çalışmada, letrozol/NETA kombinasyonunun, ağrı rekürrens oranlarında azaltma sağlamadığı ve hasta memnuniyetinde belirgin bir iyileşme sağlayamadığı gözlenmiştir.20 Yine reproduktif dönemde olan derin-endometriozisli 12 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada letrozol/NETA kombinasyonunun ağrı semptomlarını hızlı ve etkin bir şekilde ve önemli bir yan etki olmaksızın baskıladığı ancak tedavi sonrası semptom (ağrı) nüks oranlarının yüksek olduğu bildirilmiştir. Yine bu çalışmada kullanılan tedavi protokolünün, görünür endometirotik lezyonları azaltmada etkin olmadığı bildirilmiştir.21 Prospektif randomize bir çalışmada, konservatif cerrahi ile tedavi edilen şiddetli endometriozisli hastalar cerrahi sonrası, 6 ay süreyle anastrozol/goserelin veya yalnız goserelin tedavi gruplarına randomize edilmiştir.22 Bu çalışmada, anastrozol/goserilin tedavisinin yalnız goserilin tedavisine göre, ağrısız dönem periyodunu uzattığı ve semptom rekürrens oranlarında belirgin azalma sağladığı bildirilmiştir. Yazarlar, anastrozol/goserelin rejiminin etkinliğinin, yalnız goserilin ile sağlanan overian steroidogenesis de azalmaya ek olarak anastrozolün, periferik aromatizasyonu ve endometriotik odaklardaki aberan aromataz ekspresyonunu inhibe etmesiyle ilişkili olabileceğini öne sürmüşlerdir. Aromataz inhibitörlerinin endometriozis tedavisinde etkiniliğine yönelik yorum yapmak için, özellikle, tedavi sonrası semptom ve hastalık rekürrensini ortaya koyan, optimal kombinasyon rejimini ve optimal tedavi dozu-süresini araştıran iyi dizayn edilmiş prospektifrandomize çalışmalara ihtiyaç vardır. SELEKTİF ESTROGEN RESEPTÖR MODÜLATÖRLERİ VE ESTROGEN RESEPTÖR BETA AGONİSTLERİ Bilindiği gibi, endometriozis etyopatogenezisinde estrogen en çok suçlanan hormondur ve bu lezyonlar estrogen-bağımlı lezyonlar için tipik bir örnektir.7 İlginç bir bulgu olarak, endometriozis patogenezinde rol alan inflamasyon hücrelerinden naturel killer (NK) ve makrofajların estrogen reseptörü-beta eksprese ettikleri gösterilmiştir.23,24 Selektif estrogen reseptör modulatörlerinden raloksifenin hayvan-endometriozis modellerinde endometriotik lezyonların gelişimi üzerinde baskılayıcı rolünün olduğu gösterilmiştir.25,26 Selektif estrogen reseptör-agonisti olan ERB-041 inin fare-endometriozis modelinde, endometriotik lezyonlarda %40-75 oranında regresyona neden olduğu gösterilmiştir.27 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) TEDAVİDE YENİLİKLER SELEKTİF PROGESTERON RESEPTÖR MODÜLATÖRLERİ (SPRM) Progesteron reseptörleri (PR), aynı genden eksprese olan ve benzer steroid hormon ve DNA bağlayıcı aktiviteye sahip PR-A ve PR-B olmak üzere iki izoformdadır.28 Bu iki izoform da, preovulatuar fazda endometrial dokuda estrogene yanıt olarak yüksek oranda eksprese olurken, progestinler, endometrial maturasyon sırasında bu reseptörlerin ekspresyonunu baskılamaktadır. Bu iki reseptörün ortaya çıkarttığı net etki bu iki izoformun endometrium üzerindeki oranıyla (PR-A:PR-B) ilişkilidir. Örnek olarak, PR-A’nın selektif ablasyonu endometriumda PRB-aracılı proliferatif aktivite artışına neden olmaktadır.28,29 Selektif progesteron reseptör modülatörleri, progesteron resptörlerine bağlanan ve parsiyel agonistik/antagonistik etkisi olan yeni tanımlanmış moleküllerdir. Bunlardan en bilinenleri; asoprisnil (J867), J956 ve J912’dir. Bu moleküller, sistemik estrogen yetmezliğine neden olmaksızın estrogen-bağımlı endometrial gelişimi selektif olarak baskılarlar.30 Ek olarak, preklinik çalışmalarda SPRM’in uterin prostaglandinleri kontrol altına alarak endometriozis-ilişkili ağrı tedavisinde etkilerinin olabileceği gösterilmiştir.31 Asoprisnil endometriozis tedavisinde üzerinde en çok deneyim kazanılmış olan SPRM’dir. Azoprisnil ile yapılan bir çalışmada bu ilacın üç farklı dozda (5, 10 ve 25 mg) etkinlik ve emniyeti araştırılmış ve bu üç doz da da ilacın, pelvik ağrı ve dismenore yoğunluğunu anlamlı oranda azalttığı gösterilmiştir.32 GNRH ANTAGONİSTLERİ GnRH agonistleri, endometriozisin medikal tedavisinde uzun yıllardır yaygın olarak kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçların terapotik mekanizması, gonadotropin sekresyonunun inhibisyonu ile over fonksiyonlarının baskılanması temeline dayanır.33,34 GnRH anatagonistleri, GnRH agonist kullanımında görülen başlangıç flare-up ve takiben gelişen down-regulation fazları olmaksızın gonadotropin reseptörlerini hızlı ve doz-bağımlı olarak bloke ederek hipofizer gonadotropin salınımını baskılarlar.35 On beş hastalık bir seride, GnRH antagonistinin 3 mg haftalık dozda, 8 hafta boyunca kullanımının endometriozis semptomlarının giderilmesinde ve endometriotik lezyonların regresyonunda etkin olduğu gösterilmiştir.36 Ancak, GnRH antagonistlerinin endometriozis tedavisinde etkinliğini araştıran yayınlanmış prospektif-randomize klinik çalışma bulunmamaktadır. Sadece bir çalışmada, hafif-orta dereceli endometriozisli hastaların kontrollü ovarian hiperstimulasyonTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Bülent BERKER ve ark. IVF/ICSI sikluslarında GnRH agonistleri ve GnRH antagonist kullanımının etkinliği karşılaştırılmış ve gebelik oranlarında iki tedavi grubu arasında anlamlı bir fark gösterilmemiştir.37 GnRH antagonistlerinin GnRH agonistlerine karşı olan potansiyel avantajlarının sağlayacağı olası klinik faydalar, çok sayıda IVF çalışmasında araştırılmıştır. Ancak GnRH anatagonist kullanımının endometriozis tedavisinde sağlayacağı klinik fayda ve özellikle GnRH agonistlerine bir üstünlüğünün olup olmadığı belirsizdir. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, agonistlerde görülen flare-up etkinin endometriozis tedavisinde her hangi bir dezavantajı gösterilmemiştir.9,38 Diğer yandan, GnRH agonistlerinin depo formulasyonlarının aylık veya üç aylık oluşu, antagonistlerin günümüzdeki depo formulasyonlarına göre (3 mg/en az haftada bir) önemli bir üstünlük gibi gözükmektedir.9 İMMÜNMODÜLATÖRLER Günümüzde, endometriozis patogenezisinde immünolojik faktörlerin oynadığı rol kesin olarak ortaya konulmuştur.39 Bu nedenle günümüzde, immün yanıtı düzenleyen farmasotiklerin endometriozis tedavisinde kullanımı her geçen gün artan sayıda çalışma ile desteklenmektedir. Günümüzde, bu amaç için kullanılan potansiyel immünmodülatör ajanlardan başlıcaları; tumour necrosis factor-α (TNF-α) inhibitörleri, nükleer faktörkappa B (NF-κB) inhibitörleri, pentoksifilin, loksoribin, interferon-alfa2b (IFN-α2b) ve interleukin-12’ dir.40 TNF-α İNHİBİTÖRLERİ Endometriozis olgularında, endometriotik lezonlardan, mezotel hücrelerinden ve aktive makrofajlardan peritoneal boşluğa çok sayıda pro-inflamatuar sitokinin sekrete edildiğinin gösterilmiş olması, bu sitokinlerin salınımını düzenleyen bazı terapotiklerin endometriozisle ilişki semptomların giderilmesinde ve endometriotik leyonların ortadan kaldırılmasında kullanımını gündeme getirmiştir. Bu pro-inflamatuar sitokinlerden başlıcaları TNF-α ve IL1-1β’dir. Bu sitokinler NF-κb nin potent bir uyarıcısıdır. Ortaya çıkan bu sitokinler, IL-8 ve CCL2 gibi diğer bazı sitokin ve kemokinleri uyararak yine NF-κb üzerinde inflamatuar prosese katkıda bulunur.41 NF-κb’nin aktivasyonunun, proliferasyon, invazyon ve anjiogenezis gibi fonksiyonlar ile ilişkili gen kaskatlarının aktive olmasını sağlayarak endometriozis patogenezisine katkı sağladığı düşünülmektedir.42 TNFα başlıca aktive olmuş makrofajlardan üretilen, inflamatuar lökositlerin aktivasyonunu ve IL-1, IL-6 ve ek 77 Bülent BERKER ve ark. TNF-α üretimini arttıran bir sitokindir. TNF-α’nın endometriozis patogenezisinde rol oynadığı bir çok çalışmada gösterilmiştir.43-46 Bu nedenle, TNF-α dengesini düzenleyen veya karşı etkinlikteki bazı moleküllerin endometriozis tedavisinde etkin olabileceği öne sürülmüştür. Günümüzdeki potansiyel, anti-TNF-α farmasotikleri; pentoksifilin, leflunomide, etanercept, infliksimab ve recombinant human TNF binding protein-1 (r-hTBP-I)’dir. Bu terapotiklerle ilgili ilk çalışma 2000 yılında yayınlanmıştır. Bu çalışmada rat-endometriozis modelinde rhTBP-I’in endometriotik lezyonların gelişimini durudurduğu gösterilmiştir.47 Bu çalışmanın sonuçları baboon-endometriozis modeline dayanan prospektif plasebo ve ilaç kontrollü bir başka çalışmada teyid edilmiştir.48 Bu çalışmaları takiben yapılan bir başka çalışmada, mürin-anti TNF-α antikorlarının fare-insan şimerik versiyonunun, baboonlardaki kırmızı endometriotik lezyonların regresyonunu sağladığı gösterilmiştir.49 İnfliksimab şimerik bir monoklonal antikor olup ve TNF-α’nın hem çözünebilir (soluble) hemde membran formuna bağlanan bir TNF-α inhibitörüdür. Bu ilacın kullanımı crohn hastalığı, psöriazis, romatoid artrit ve ülseratif kolit için Food and Drug Administration (FDA) tarafından onaylanmıştır.40 Ancak bu ilacın yan etkileriyle ilişkili ciddi endişeler bulunmaktadır. En sık görülen şiddetli yan etki, şiddetli infeksiyon ve tüberküloz rektivasyonudur. Diğer sık görülen yan etkiler, infüzyon ile ilişkili alllerjik reaksiyonlardır.40 Yakın zamanda yayınlanan bir faz II prospektif-plasebo kontrollü çalışmada, infliksimab kullanımının derin endometriozis (≥1 cm rektovaginal nodül) ile ilişkili ağrı tedavisinde kontrol grubuna göre bir üstünlük sağlamadığı gösterilmiştir.50 Bu çalışma, 2010 yılında yayınlanan TNF-α inhibitörlerinin endometriozis-ilişkili pelvik ağrıda etkiniliğini araştıran Cochrane derlemesinde analiz için uygun bulunan tek çalışma olarak kullanılmıştır. Bu analizin sonucunda yazarlar, TNF-α inhibitörlerinin, endometriozis-ilişkili pelvik ağrıda kullanımının etkinliğini destekleyen verilerin yetersiz olduğu sonucuna ulaşmışlardır.40 Etanersept, insan antikorunun Fc komponentine bağlanan ve insan rekombinan çözünen TNF reseptör2 den oluşan TNF-α inhibitörü olan bir füzyon proteinidir. Günümüzde bu ilacın, anklizon spondilit, romatoid atrit ve psöriazis tedavisinde kullanımı FDA tarafından onaylanmıştır.40 Etanersept kullanımına bağlı en sık görülen yan etkiler, baş ağrısı, injeksiyon reaksiyonları ve solunum yolu infeksiyonlarıdır.40 Yapılan bir çalışmada etanerceptin’in endometriozisli hastalarda ötopik ve ektopik endometrial hücrelerin proliferasyonunu uyaran peritoneal sıvıyı bloke ettiği gösterilmiştir.51 Baboon- 78 TEDAVİDE YENİLİKLER endometriozis modelinde etanerseptin’in endometriotik lezyonların miktarını etkin olarak azalttığı gösterilmiştir.43 Günümüzde TNF-α inhibitörlerinin endometriozis tedavisinde kullanımına ilişkin veriler yetersizdir. Diğer yandan bu ilaçların şiddetli infeksiyon ve malignensi gibi uzun dönem olası yan etkilerinin varlığı bu ilaçların önemli handikaplarından biri olarak görülmektedir.52-54 NF-κB İNHİBİTÖRLERİ NF-κB familyası 1000’nin üzeride gen ekspresyonuna sağlayan yapısal olarak dimerik transkripsiyon faktörüyle ilişki olup, hücresel canlılık, apoptozis, anjiogenezis, oksidatif stres, invazyon ve inflamasyon gibi hücresel proseslerle ilişkilidir.55 Bu hücresel proseslerin aynı zamanda endometriozis patogenezisinde anahtar rol oynadığı bazı çalışmalarda ortaya konmuştur.42,56 TNF-α ile düzenlenen inflamatuar ve mezenşimal yanıtın MAPK (mitogen-activated protein kinase) ile olduğu kadar NF-κB üzerindende yürütüldüğünün gösterilmiş olması NF-κb nin endometriozis patogenesinde oynadığı role ilişkin kanıtları pekiştirmiştir.57 Peritoneal endometriozisde NF-κB aktivitesinde artış olduğunun gösterilmiş olması ve takiben çok sayıda in vitro ve in vivo çalışmada, BAY 11-7085, caffeic acid phenethyl eser (CAPE), SN-50 ve kapsaisin gibi NF-κB inhibitörlerinin ektopik endometrium gelişmini baskıladığı gösterilmiştir.58-60 Bu çok sayıdaki eksperimental ve hayvan-endometriozis modeline dayanan çalışmaya rağmen bugüne kadar NF-κB antagonistlerinin endometriozis tedavisinde etkinliğini araştıran yayınlanmış klinik bir insan çalışması bulunmamaktadır. İNTERFERON-ALFA-2B (INFα2B) In vitro ve hayvan-endometriozis modelllierine dayanan çalışmalarda INF-α2b’nin endometriotik lezyonların regresyonunda etkin olabliceği öne sürülmüştür. Rat-endometriozis modeline dayanan plasebo kontrollü randomize bir çalışmada, intraperitoneal veya subkutan recombinan INF-α2b injeksiyonu ile peritonel kavitedeki endometriotik lezyonların boyutunda azalma sağlandığı bildirilmiştir.61 Yapılan bir in vitro çalışmada IFN-α2b’nin kültür ortamında endometrioma hücre gelişimini inhibe ettiği gösterilmiştir.62 Bununla birlikte, insanlarda yapılan çalışmalarda çelişkili sonuçlar bildirilmiştir. Bu çalışmaların birinde, laparoskopik intraperitoneal INF-α2b injeksiyonunun etkinliği incelenmiş ve infertil endometriozisli hastalarda, ağrı skorlarında, hastalığın evresinde, serum CA 125 seviyelerinde anlamlı azalma sağlandığı ve gebelik oranlarında anlamlı oranda Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) TEDAVİDE YENİLİKLER artış sağlandığı bildirilmiştir.63 Bu çalışmayı takiben yayınlanan bir başka çalışmada, endometriozisli hastalarda konservatif laparotomik cerrahi sırasında peritoneal kaviteye bırakılan INF-α 2b’nin etkinliği araştırılmış ve tedaviden 21 ay sonraki rekürren endometriozis oranının INF- α2b uygulanan hastalarda daha yüksek olduğu bildirilmiştir.64 II.4. DİĞER İMMÜNMODULATÖRLER Pentoksifilin, inflamatuar mediatörlerin üretimini ve immünkompetan hücrelerin inflamatuar uyaranlara yanıtını düzenleyen bir farmasotiktir. Pentoksifilinin ratendometriozis modelinde endometriotik implantların büyümesini önemli oranda azalttığı gösterilmiştir ve peritoneal inflamatuar hücre hiperaktivasyonunun pentoksifilin ile immünmodulasyonunun endometriozis-ilişkili subfertilite tedavisinde etkin olabileceği öne sürülmüştür.65,66 Buna karşın prospektif plasebo kontrollü bir çalışmada, hafif-orta dereceli endometriozise sahip infertil hastalarda 12 ay süre ile 800 mg/gün pentoksifilin tedavisinin fertilite oranlarını iyileştirmediği bildirilmiştir.67 Interleukin 12 (IL-12), ana fonksiyonu adaptif immün yanıtın düzenlenmesi olan ve IFN’lar başta olmak üzere diğer sitokinlerle aktive olarak, bunlarla birlikte immün yanıtı düzenleyen bir modülatördür. Mürin-endometriozis modelinde intraperitoneal IL-12 injeksiyonunun ektopik endometrial implantasyonları belirgin olarak azalttığı gösterilmiştir.68 Loksoribin, diğer genel immünmodülatör etkileri yanında NK hücre aktivitesini de arttırma kabiliyeti olan bir immünmodülatördür.69,70 Rat-endometriozis modelinde loksoribin uygulamasının, endometriotik implantların epitelial ve stromal komponentlerinde regresyona yol açtığı gösterilmiştir.71 SİKLOOKSİJENAZ İNHİBİTÖRLERİ Siklooksijenaz (Cox) inhibitörleri uzun yıllardır endometriozis-ilişkili ağrılı durumların tedavisinde analgezik olarak kullanılan ilaçlardır. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarda bu ilaçların endometriozis üzerinde, analjezik etkinin ötesinde terapotik etkinliğinin olabileceği öne sürülmüştür. Endometriotik lezyonlarda Cox-1 ve Cox-2 ekspresyonunun arttığı bir çok çalışmada gösterilmiştir.72-74 Bir çalışmada Cox-1 ve Cox-2 inhibitörü olan indometasinin rat-endometriozis modelinde endometriotik kistlerin büyümesinin engellediği gösterilmiştir.75 Yine indometasinle yapılan başka bir rat çalışmasında bu ilacın fertiliteyi restore edebileceği öne sürülmüştür.76 İndometasinin Cox-2 inhibisyonuyla beTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Bülent BERKER ve ark. raber uzun süreli kullanımda gastro intestinal ve renal komplikasyonlara neden olması nedeniyle bu ilacın kronik kullanımına endişeyle yaklaşılmasına neden olmuştur. Ancak 1990’lı yıllardan itibaren selektif Cox-2 inhibitörlerinin geliştirilmesiyle beraber bu ilaçaların kronik kullanımına daha güvenle yaklaşılmıştır. Rat-endometriozis modelinde oral Cox-2 inhibitörlerinin ektopik endometrial implantların gelişimini inhibe ettiği gösterilmiştir.77 Yine rat-endometriozis modelinde bir Cox-2 selektif antagonisti olan rofekoksib’in endometriotik lezyonlarda atrofi ve regresyona neden olduğu ve peritoneal sıvı Vascular Endothelial Growth Factor (VEGF) düzeylerini azaltmada GnRH agonistleri kadar etkin olduğu gösterilmiştir.78 Yine yapılan başka bir çalışmada, çok sayıda farklı non-steroidal antiinflamatuar ilacın, mürin-endometriozis modelinde endometriozis progresyonunu inhibe ettiği gösterilmiştir. Yine bu çalışmada, celekoksib ve indometasin’in endometriotik lezyonların regresyonunda en etkin ilaçlar olduğu gözlenmiştir.79 Bu sonuçların aksine, bir selektif Cox-2 inhibitörü olan nimesulid’in fare-endometriozis modelinde endometriotik lezyonların sayı ve boyutununu azaltmada etkin olmadığı gösterilmiştir.80 Yukarıda önemlileri sıralanan bu çok sayıda çalışmaya rağmen, Cox inhibitörlerinin endometriozis tedavisinde etkinliğini araştıran klinik insan çalışması yetersizdir. Diğer yandan Cox-2 selektif ajanlardan rofekoksib ve selekoksib’in, yüksek dozda ve uzun süreli kullanımının myokard infarktüs riski ile ilişkili olabileceğinin gösterilmiş olması, bu ilaçların piyasadan çekilmesine neden olmuştur.81,82 ANTİANGİOGENİKLER VE VASKULERHASARLAYICI AJANLAR Angiogenezis, yeni damar oluşumunu tanımlayan bir terimdir ve endometriotik lezyonların oluşumunda, gelişiminde ve devamlılığında anahtar rol oynadığı bilinmektedir.83,84 Angiogenezis oldukca kompleks ve bir dizi hücresel etkileşimin koordinasyonu ile ortaya çıkmaktadır. Yeni ortaya çıkan vaskuler yapıların maturasyonu ve stabilizasyonu için perisit ve düz kas hücrelerine ihtiyaç vardır.83 Endometriotik lezyonların, lokalizasyonlarına ve lezyonların fazına göre (erken veya geç) farklı vaskuler paterne sahip oldukları gösterilmiştir. Peritoneal endometriozisde vaskulerizasyon, erken-aktif (kırmızı) lezyonlarda yoğundur ve bu lezyonlar yüksek mitotik indeksin göstergesi olan çok sayıda anjiogenik damar içerir. Diğer yandan bu lezyonlarda, matür damarlarda bu- 79 Bülent BERKER ve ark. lunan a-smooth muscle actin (aSMA) antijeni bulunmamaktadır.85 Buna karşın koyu endometriotik lezyonlar çok sayıda matür vaskuler yapı içerir. Ovarian endomeriotik dokular, yüksek oranda vaskularizedir ve yüksek oranda immatür-perisitten yoksun damarlara sahiptir.86 Derin-infiltratif endometriozis lezyonları da yüksek oranda vaskularize lezyonlardır. 87 Bununla birlikte bu vaskuler yapıların çoğu, aSMA pozitifliğine sahip nonangiogenik özelliktedir.88 Antiangiogenik ilaçlar, yöneldikleri hedefe göre farklı gruplarda incelenmektedir. Bunlardan bazıları; endometrial hücre proliferasyon inhibitörleri (TNP-470), endothelium-specific integrin survival signaling blokörleri (humanized anti-avb3-integrin antibody vitaxin), ekstrasellüler matrik hasarlayıcıları (MMP inhibitörü batimastat), anjiogenezis aktivatör nötralize ediciler (bevacizumab, humanized VEGF-neutralizing antibody). Bu antianjiogenik ajanların endometriozis tedavisindeki etkinlikleri, çok sayıda eksperimental çalışmada araştırılmıştır.83 Bu araştırmaların ışığında, günümüzde endometriozisi tedavisinde umut verici görünen antianjiogenik ajanlar; TNP-470, caplostatin, anginex, VEGFA- antikorları and flt-1 tuzak reseptörü, endostatin, 2-methoxyestradiol ve selektif Cox inhbitörleridir.83,8688 Özellikle hayvan-endometriozis modeline dayanan çok sayıda eksperimental çalışmada, bu farmasotiklerin endometriozis lezyonlarının gelişimini çeşitli oranlarda baskıladığı gösterilmiştir, ancak bu bulgular klinik çalışmalar ile teyid edilmeyi beklemektedir.89 Vaskuler hasarlayıcı ajanlar (VHA) antianjiogeniklere oranla bazı potansiyel avantajlara sahiptirler. Bu avantajlar; daha selektif olmaları, perisitle kaplı matür damarlarda da kollapsa yol açmaları, akut etkinlikte olmaları ve ilerlemiş hastalıkta yüksek etkinlikleri olarak sıralanabilir.83 Vaskuler hasarlayıcı ajanlar, küçük-molekül VHA ve ligand-directed VHA olarak iki ana grupta incelenmektedir. Küçük-molekül VHA’lar normal doku ile tümörlü dokudaki farklı vaskuler özellikleri algılayarak seçici olarak tümör içindeki vaskuler yapılara hasar veren moleküllerdir. Bu moleküllerin çoğu henüz geliştirilme aşamasındadır. Anjiogenezis inhibitörleri ve VHA’lar esas olarak kanser tedavisi için tasarlanmış farmasotiklerdir. Bu moleküller, edometriozis gibi anjogenezis ile ilişkili bir hastalık için de potansiyel terapotikler olmakla beraber, özellikle ciddi yan etkileri ve yüksek maliyetleri göz önünde bulunduruduğunda bu ilaçların endometriozis gibi benign bir hastalığın tedavisi için kullanımlarının şu an için mantıklı gözükmediği söylenebilir.83 80 TEDAVİDE YENİLİKLER MATRİKS METALLOPROTEİNAZ İNHİBİTÖRLERİ Matriks metalloproteinazlar (MMP), sekrete edilen endopeptitaz familyasından ekstrasellüler matriksin ve bazal membranın yıkımından sorumlu bir grup enzimi içermektedir. Ve yapılan çalışmalarda ötopik ve ektopik endometrial dokularda bu enzimlerin varlığı gösterilmiştir.90 Yapılan çalışmalarda, insan endometriozis implantlarında MMP-1, MMP-2, MMP-3, MMP-7 ve MMP-9 enzimlerinin aberan ve artmış oranlarda eksprese olduğu ve aynı zamanda MMP inhibitörü olan TIMP1 ve TIMP-2 düzeylerinde azalma olduğu gösterilmiştir.91-94 Özellikle kanser tedavisinde kullanılmak üzere çok sayıda MMP inhibitörü geliştirilmiş ve bir kısmı klinik kullanıma girmiştir. Bu MMP inhibitörleri kimyasal olarak modifiye edilmiş tetrasiklin, bisfosfonat veya TIMP-1 gibi doğal MMP inhibitörlerini içermektedir. 95-97 İlk kuşak MMP inhibitörleri olan peptit-mimetik moleküllerin (BB2516) biyoyaralanımlarının kötü olması nedeniyle non-peptit inhibitörler geliştirilmiştir. CGS 27023A, prinomastat, tanomastat ve ONO-4817 bu non-peptit inhibitörlerinin örnekleridir.98 Bu sentetik MMP inhibitörlerinin toksisitesini azaltmaya yönelik çabaların bir sonucu olarak genetik manüplasyonlar ile rekombinan MMP inhibitörleri geliştirilmiştir. Bu yeni MMP inhibitörlerinin avantajı istenen hedef dokuya yönelmiş tedavinin sağlanabilmesi böylece sistemik toksititenin azaltılmasıdır.7 MMP inhibitörlerinin klinik etkinliği, kanserli hastalarda çok sayıda çalışma ile araştırılmış olmakla birlikte, bu ilaçların endometriozis tedavisindeki etkinliğine yönelik çalıma sayısı yetersizdir. Fare-adenomyosiz modelinde, ONO-4817’in adenomyozis gelişimini engelleyebileceği gösterilmiştir.99 Yapılan bir in vitro çalışmada, insan endometrial dokusunda progesteron uygulaması sonrasında MMP sekresyonunda hızlı bir azalma olduğu ve takiben bu dokuların fareye injeksiyonun endometriozis gelişimi göstermediği gözlenmiştir.100 Tavuk koryoallantoik membran-endometriozis modelinde, MMP inhibitör III’ün endometriozis benzeri lezyon formasyonununda kısmi bir hasara neden olduğu gösterilmiştir.101 DİĞER FARMASOTİKLER Hipolipidemik ilaçların endometriozis tedavisinde etkin olabileceği öne sürülmüştür. Bir çalışmada, farelerde uterin adenomyozis gelişimininin probukol ile baskılandığı bildirilmiştir.102 Başka bir çalışmada, statinlerin (mevastatin, simvastatin ve mevalonik asit) endometrial stroTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) TEDAVİDE YENİLİKLER mal proliferasyon üzerinde 3-hydroxy-3-methylglutaryl -coenzyme A enzim inhibisyonu üzerinden baskılayıcı rollerinin olduğu gösterilmiştir.103 Bu bulgular, farklı antilipidemiklerle yapılan diğer eksperimental çalışmalarada da teyid edilmiştir.104,105 Peroxisome proliferator-activated receptor-g (PPAR-g) agonistleri yağ asitleri, thiazolidinedionlar (TZD), ve bazı non-steroidal anti inflamatuar ilaçlar ile aktive olan reseptörlerdir.106,107 TZD’ler aynı zamanda makrofaj aktivasyonunun negatif regulatörü108 ve monosit inflamatuar sitokinlerin inhibitörüdür.109 Bu moleküller günümüzde, insülin dayarlaştırıcı ajanlar olarak kullanılmaktadır.110 PPAR- γ’nın endometrial stromal hücrelerde eksprese olduğu ve endometriozis patogenezisinde rol aldığı düşünülmektedir. Rodent ve baboonendometriozisi modellerinde TZD’lerin endometriozis lezyonlarını regrese ettiği gösterilmiştir.111-113 Bir TZD olan pioglitazon endometirotik stromal hücrelerde TNFα miktarını azalttığı gösterilmiştir.114 Yakın zamanda yayınlanan bazı raporlarda, rosiglitazon’un kardiyovaskuler hastalıklardan ölüm riskinde artışa neden olabileceğinin gösterilmesi, bu ilaçların endometriozisde kullanımına yönelik tasarlanan bazı çalışmaların askıya alınmasına neden olmuştur (NCT00121953 and NCT00115661).115 Melatonin, rat-endometriozis modelinde endometrial implantları regrese ederken aynı zamanda bu implantlardaki Cox-2 ekspresyonunu ve superoksit dismutaz ve katalaz aktivitesini azalmıştır.116 Bazı antioksidanların (N -acetylcysteine and vitamin E) endometriotik stromal hücre proliferasyonunu baskıladığı gösterilmiştir.117 SONUÇ Endometriozisin patogenezisinin aydınlatılmasına yönelik yapılan hücresel ve moleküler çalışmalardan elde edilen yeni veriler, endometriozis tedavisinde yeni 1. 2. 3. Kistner RW. The use of newer progestins in the treatment of endometriosis. Am J Obstet Gynecol 1958;75(2):264 -78. 4. Greenhill JP. Use of oral and intrauterine contraceptives. An international panel reports. Int Surg 1968;49(4):312 -8. Friedlander RL. The treatment of endometriosis with Danazol. J Reprod Med 1973;10(4): 197-9. 5. Bülent BERKER ve ark. terapotik hedeflerin varlığını saptamayı ve bu hedeflere karşı yeni tedavi stretejilerinin geliştirilmesini sağlamaktadır. Endometriozis patogenezisinde hormonal, immünolojik, inflamatuar ve anjiogenik birçok mekanizma rol oynamaktadır. Yeni geliştirilen tedaviler, endometriozis patogenezisinde rol alan bu mekanizmaları, farklı bir çok yönde etkileyen çok sayıda farmasotik ajanı içermektedir. Yeni tedavi stretejilerinden üzerinde en çok klinik deneyimi mevcut olan ilaçlar Aİ’leridir. Üçüncü kuşak non-steroidal Aİ’leri olan letrozol ve anastrozol ile yapılan sınırlı sayıdaki klinik çalışmada, özellikle endometriozis-ilişkili ağrı tedavisinde bu ilaçların etkin olabileceği bildirilmiştir. Ancak bu ilaçların özellikle tedavi sonrası semptom rekurrensini azaltmada ne derecede etkin olduğu hala açıklığa kavuşturulmayı beklemektedir. Aİ’lerinin endometriozis tedavisindeki etkinlik ve güvenilirliğinin ortaya konulması için geniş hasta sayılı iyi dizayn edilmiş prospektif-randomize çalışmalara ve bu çalışmaların sonuçlarını analiz eden sistematik metaanalizlere ihtiyaç vardır. Selektif estrogen-veya progestin reseptör modulatörlerinin endometriozis tedavisinde etkin olabileceği az sayıda çalışmada ortaya konulmuş olmakla beraber, bunların etkinliğine yönelik klinik çalışmalar yetersizdir. GnRH antagonistlerinin endometriozis tedavisinde kullanımına ilişkin az sayıda klinik çalışma mevcuttur. Bu ilaçları endometriozis tedavisinde, özellikle GnRH agonistleri ile etkinlik, güvenilirlik ve maliyet yönünden karşılaştıran çalışmalara ihtiyaç vardır. İmmünmodulatör ajanlardan, endometriozis tedavisinde en çok çalışılmış olanı TNF-α inhibitörleri olup bu ilaçların ve diğer immünmodülatörlerin endometriozis tedavisindeki etkinliğine yönelik yorum yapmak için klinik çalışma sayısı yetersizdir. Esas olarak kanser tedavisi için tasarlanmış olan antianjiogenik-vaskuler hasarlayıcı ajanların ve MMP inhibitörlerinin benign bir hastalık olan endometriozis tedavisinde kullanım alanı bulması için, daha güvenilir ve düşük maliyetli yeni ajanların geliştirilmesini beklemek mantıklı gözükmektedir. KAYNAKLAR Lemay A, Quesnel G. Potential new treatment of endometriosis: reversible inhibition of pituitary-ovarian function by chronic intranasal administration of a luteinizing hormone-releasing hormone (LHRH) agonist. Fertil Steril 1982;38(3): 3769. Giudice LC, Kao LC. Endometriosis. Lancet 2004;364(9447):1789-99. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 6. 7. 8. Guo SW. Emerging drugs for endometriosis. Expert Opin Emerg Drugs 2008;13(4):547-71. Ferrero S, Abbamonte LH, Anserini P, Remorgida V, Ragni N. Future perspectives in the medical treatment of endometriosis. Obstet Gynecol Surv 2005 60(12):817-26. Ferrero S, Remorgida V,Venturini PL Current pharmacotherapy for endometriosis. Expert Opin. Pharmacother 2010;11(7):1123-34. 81 Bülent BERKER ve ark. 9. Vercellini P, Somigliana E, Viganò P, Abbiati A, Barbara G, Crosignani PG. Endometriosis:current therapies and new pharmacological developments. Drugs 2009;69(6):64975. 10. Seli E, Berkkanoglu M, Arici A.. Pathogenesis of endometriosis. Obstet Gynecol Clin N Am 2003;30(1):41-61. 11. Noble LS, Simpson ER, Johns A, Bulun SE. Aromatase expression in endometriosis. J Clin Endocrinol Metab 1996;81(1):174–179. 12. Zeitoun KM, Bulun SE. Aromatase: a key molecule in the pathophysiology of endometriosis and a therapeutic target. Fertil Steril 1999;72(6):961-9. 13. Zeitoun K, Takayama K, Sasano H, Suzuki T, Moghrabi N, Andersson S, et al. Defi cient 17beta-hydroxysteroid dehydrogenase type 2 expression in endometriosis: failure to metabolize 17beta-estradiol. J Clin Endocrinol Metab 1998;83(12): 4474 -80. 14. Dassen H, Punyadeera C, Kamps R, Delvoux B, Van Langendonckt A, Donnez J, et al. Estrogen metabolizing enzymes in endometrium and endometriosis. Hum Reprod 2007;22(12): 3148-58. 15. Santen RJ, Harvey HA. Use of aromatase inhibitors in breast carcinoma. Endocr Relat Cancer 1999;6(1):75–92. 16. Yano S, Ikegami Y, Nakao K. Studies on the effect of the new non-steroidal aromatase inhibitor fadrozole hydrochloride in an endometriosis model in rats. Arzneimittelforschung 1996;46(2):192-5. 17. Kudoh M, Susaki Y, Ideyama Y, Nanya T, Mori M, Shikama H.. Inhibitory effects of a novel aromatase inhibitor, YM511, on growth of endometrial explants and insulin-like growth factor-I gene expression in rats with experimental endometriosis. J Steroid Biochem Mol Biol 1997;63(1-3):75-80. 18. Takayama K, Zeitoun K, Gunby RT, Sasano H, Carr BR, Bulun SE. Treatment of severe postmenopausal endometriosis with an aromatase inhibitor. Fertil Steril 1998;69(4):70913. 19. Ailawadi RK, Jobanputra S, Kataria M, Gurates B, Bulun SE. Treatment of endometriosis and chronic pelvic pain with letrozole and norethindrone acetate: a pilot study. Fertil Steril 2004;81(2):290-6. 20. Ferrero S, Camerini G, Seracchioli R, Ragni N, Venturini PL, Remorgida V. Letrozole combined with norethisterone acetate compared with norethisterone acetate alone in the treatment of pain symptoms caused by endometriosis. Hum Reprod 2009;24(12):303341. 21. Remorgida V, Abbamonte HL, Ragni N, Fulcheri E, Ferrero S. Letrozole and norethisterone acetate in rectovaginal endometriosis. Fertil Steril 2007;88(3):724-6. 82 TEDAVİDE YENİLİKLER 22. Soysal S, Soysal ME, Ozer S, Gul N, Gezgin T. The effects of post-surgical administration of goserelin plus anastrozole compared to goserelin alone in patients with severe endometriosis: a prospective randomized trial. Hum Reprod 2004;19(1):160-7. 23. Cutolo M, Sulli A, Seriolo B, Accardo S, Masi AT. Estrogens, the immune response and autoimmunity. Clin Exp Rheumatol 1995;13(2): 217-26. 24. Curran EM, Berghaus LJ, Vernetti NJ, Saporita AJ, Lubahn DB, Estes DB. Natural killer cells express estrogen receptor-alpha and estrogen receptor-beta and can respond to estrogen via a non-estrogen receptoralphamediated pathway. Cell Immunol 2001;214(1): 12-20. 25. Swisher DK, Tague RM, Seyler DE. Effects of the selective estrogen receptor modulator raloxifene on explanted uterine growth in rats. Drug Devel Res 1995;36:43-5. 26. Fanning PM, Kuehl TJ, Lee R. Video mapping to assess efficacy of an antiestrogen (raloxifene) on spontaneous endometriosis in the rhesus monkey, macaca mulata. In: Kuehl TJ). ed. Bunkley Day Proceedings. Temple, TX: A & M University Health Science Center; 1996. p.51-61. 27. Harris HA, Bruner-Tran KL, Zhang X, Osteen KG, Lyttle CR. A selective estrogen receptor_beta_ agonist causes lesion regression in an experimentally induced model of endometriosis. Hum Reprod 2005;20(4):936-41. 28. Chabbert-Buffet N, Meduri G, Bouchard P, Spitz IM. Selective progesterone receptor modulators and progesterone antagonists: mechanisms of action and clinical applications. Hum Reprod Update 2005;11(3):293307. 29. Chwalisz K, Perez MC, Demanno D, Winkel C, Schubert G, Elger W. Selective progesterone receptor modulator development and use in the treatment of leiomyomata and endometriosis. Endocr Rev 2005;26(5):423-38 30. Elger W, Bartley J, Schneider B, Kaufmann G, Schubert G, Chwalisz K. Endocrine pharmacological characterization of progesterone antagonists and progesterone receptor modulators with respect to PR-agonistic and antagonistic activity. Steroids 2000;65(1011):713-23. 31. Chwalisz K, Perez MC, Demanno D, Winkel C, Schubert G, Elger W. Selective progesterone receptor modulator development and use in the treatment of leiomyomata and endometriosis. Endocr Rev 2005;26(3):42338. 32. Chwalisz K, Mattia-Goldberg C, Lee M. Treatment of endometriosis with the novel selective progesterone receptor modulator (SPRM) Asoprisnil. Fertil Steril 2004;82(suppl 2):S834. 33. Mihalyi A, Simsa P, Mutinda KC, Meuleman C, Mwenda JM, D'Hooghe TM. Emerging drugs in endometriosis. Expert Opin Emerg Drugs 2006;11(3):503-24. 34. Fedele L, Somigliana E, Frontino G, Benaglia L, Vigano P. New drugs in development for the treatment of endometriosis. Expert Opin Investig Drugs 2008;17(8):1187-202. 35. Huirne JA, Lambalk CB. Gonadotropin-releasing hormone- receptor antagonists. Lancet 2001; 358(9295): 1793-803. 36. Küpker W, Felberbaum RE, Krapp M, Schill T, Malik E, Diedrich K. Use of GnRH antagonists in the treatment of endometriosis. Reprod Biomed Online 2002;5(1):12-6 37. Pabuccu R, Onalan G, Kaya C. GnRH agonist and antagonist protocols for stage I-II endometriosis and endometrioma in in vitro fertilization/intracytoplasmic sperm injection cycles. Fertil Steril 2007;88(4): 832-9. 38. Batzer FR. GnRH analogs: options for endometriosis associated pain treatment. J Minim Invasive Gynecol 2006;13(6):53945. 39. Siristatidis C, Nissotakis C, Chrelias C, Iacovidou H, Salamalekis E. Immunological factors and their role in the genesis and development of endometriosis. The Journal of Obstetrics and Gynaecology Research 2006;32(2):162–70. 40. Lv D, Song H, Shi G. Anti-TNF-α treatment for pelvic pain associated with endometriosis. Cochrane Database of Systematic Reviews 2010, Issue 3. Art. No.: CD008088. 41. Lebovic DI, Mueller MD, Taylor RN. Immunobiology of endometriosis. Fertil Steril 2001;75 (1):1-10. 42. Guo SW. Nuclear Factor-kappaB (NF-kappaB): An Unsuspected Major Culprit in the Pathogenesis of Endometriosis That is Still At Large? Gynecol Obstet Invest 2006 ; 63 (2):71 -97. 43. Barrier BF, Bates GW, Leland MM. Efficacy of anti-tumor necrosis factor therapy in the treatment of spontaneous endometriosis in baboons. Fertil Steril 2004;81(suppl 1):7759. 44. Eisermann J, Gast MJ, Pineda J, Odem RR, Collins JL. Tumor necrosis factor in peritoneal fluid of women undergoing laparoscopic surgery. Fertil Steril 1988;50(4):573-9. 45. Braun DP, Gebel H, House R, Rana N, Dmowski NP. Spontaneous and induced synthesis of cytokines by peripheral blood monocytes in patients with endometriosis. Fertil Steril 1996;65(6):1125-9. 46. Rana N, Braun DP, House R, Gebel H, Rotman C, Dmowski WP. Basal and stimulated secretion of cytokines by peritoneal macrophages in women with endometriosis. Fertil Steril 1996;65(6):925-30. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) TEDAVİDE YENİLİKLER 47. D’Antonio M, Martelli F, Peano S, Papoian R, Borrelli F. Ability of recombinant human TNF binding protein-1 (r-hTBP-1) to inhibit the development of experimentally-induced endometriosis in rats. J Reprod Immunol 2000;48(2):81-98. 48. D’Hooghe TM, Cuneo S, Nugent N. Recombinant human TNF binding protein-1 (r-hTBP-1) inhibits the development of endometriosis in baboons: a prospective, randomized, placeboand drug-controlled study. Fertil Steril 2001;76(suppl 1):S1. 49. Falconer H, Mwenda JM, Chai DC. Treatment with anti- TNF antibody c5N reduces the extent of induced endometriosis in the baboon. Fertil Steril 2004;82(suppl 2):S54–S55. 50. Koninckx PR, Craessaerts M, Timmerman D, Cornillie F, Kennedy S. Anti-TNF-alpha treatment for deep endometriosis-associated pain: a randomized placebo-controlled trial. Human Reprod 2008;23(9):2017–23. 51. Braun DP, Ding J, Dmowski WP. Peritoneal fluid-mediated enhancement of eutopic and ectopic endometrial cell proliferation is dependent on tumor necrosis factor-alpha in women with endometriosis. Fertil Steril 2002;78(4):727-32. 52. Bongartz T, Sutton AJ, Sweeting MJ, Buchan I, Matteson EL, Montori V. Anti-TNF antibody therapy in rheumatoid arthritis and the risk of serious infections and malignancies: systematic review and meta-analysis of rare harmful effects in randomized controlled trials. JAMA 2006;295(19):2275-85. 53. Askling J, Fored CM, Brandt L, Baecklund E, Bertilsson L, Cöster L, et al. Risk and case characteristics of tuberculosis in rheumatoid arthritis associated with tumor necrosis factor antagonists in Sweden. Arthritis Rheum 2005;52(7): 1986-92. 54. Askling J, Fored CM, Brandt L, Baecklund E, Bertilsson L, Feltelius N et al. Risks of solid cancers in patients with rheumatoid arthritis and after treatment with tumour necrosis factor antagonists. Ann Rheum Dis 2005;64(10): 1421 -6. 55. Kumar A, Takada Y, Boriek AM, Aggarwal BB. Nuclear factor-kappaB: its role in health and disease. J Mol Med 2004;82(7):434-48. 56. Lousse JC, Van Langendonckt A, GonzálezRamos R, Defrère S, Renkin E, Donnez J. Increased activation of nuclear factor-kappa B (NF-kappaB) in isolated peritoneal macrophages of patients with endometriosis. Fertil Steril 2008;90(1):217-20. 57. Grund EM, Kagan D, Tran CA, Zeitvogel A, Starzinski-Powitz A, Nataraja S, et al. Tumor necrosis factor-alpha regulates infl ammatory and mesenchymal responses via mitogen-activated protein kinase kinase, p38, and nuclear Bülent BERKER ve ark. factor kappaB in human endometriotic epithelial cells. Mol Pharmacol 2008;73(5):1394404. 58. Gonzalez-Ramos R, Van Langendonckt A, Defrère S, Lousse JC, Mettlen M, Guillet A, et al. Agents blocking the nuclear factor-kappaB pathway are effective inhibitors of endometriosis in an in vivo experimental model. Gynecol Obstet Invest 2008;65(3):174-86. 59. Guney M, Nasir S, Oral B, Karahan N, Mungan T. Effect of caffeic acid phenethyl ester on the regression of endometrial explants in an experimental rat model. Reprod Sci 2007;14(3): 270-9. 60. Wu Y, Starzinski-Powitz A, Guo SW. Capsaicin Inhibits Proliferation of Endometriotic Cells in vitro Gynecol Obstet Invest 2008;66(1):59-62. 61. Ingelmo JM, Quereda F, Acien P. Intraperitoneal and subcutaneous treatment of experimental endometriosis with recombinant human interferon-alpha-2b in a murine model. Fertil Steril 1999;71(5):907-11. 62. Badawy SZ, Etman A, Cuenca V, Montante A, Kaufman L. Effect of interferon alpha-2b on endometrioma cells in vitro. Obstet Gynecol 2001;98(3):417-20 63. Mohamed Ali AF, Fateen B, Ezzet A. Laparoscopic intraperitoneal injection of human interferon-2b in the treatment of pelvic endometriosis: a new modality. Obstet Gynecol 2000;95(suppl 1):S47-8. 64. Acien P, Quereda F, Campos A, Gomez-Torres MJ, Velasco I, Gutierrez M. Use of intraperitoneal interferon alpha-2b therapy after conservative surgery for endometriosis and postoperative medical treatment with depot gonadotropin-releasing hormone analog: a randomized clinical trial. Fertil Steril 2002;78:(4):705-11. 65. Steinleitner A, Lambert H, Suarez M, Serpa N, Roy S. Immunomodulation in the treatment of endometriosis-associated subfertility: use of pentoxifylline to reverse the inhibition of fertilization by surgically induced endometriosis in a rodent model. Fertil Steril 1991;56(5):975– 979. 66. Steinleitner A, Lambert H, Roy S. Immunomodulation with pentoxifylline abrogates macrophage-mediated infertility in an in vivo model: a paradigm for a novel approach to the treatment of endometriosis-associated subfertility. Fertil Steril 1991;55(1):26-31. 67. Balasch J, Creus M, Fabregues F, Carmona F, Martínez-Román S, Manau D, et al. Pentoxifylline versus placebo in the treatment of infertility associated with minimal or mild endometriosis: a pilot randomized clinical trial. Hum Reprod 1997;12:2046-50. 68. Somigliana E, Vigano P, Rossi G, Carinelli S, Vignali M, Panina-Bordignon P. Endometrial ability to implant in ectopic sites can be pre- Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) vented by interleukin-12 in a murine model of endometriosis. Hum Reprod 1999;14(12): 2944-50. 69. Pope BL, Chourmouzis E, Lee S, Goodman MG. Enhancement of immunostimulatory activity by dual substitution of C8-substituted guanine ribonucleosides: correlation with increased cytokine secretion. J Immunother Emphasis Tumor Immunol 1995;17: 98108. 70. Pope BL, Chourmouzis E, Victorino L, MacIntyre JP, Capetola RJ, Lau CY. Loxoribine (7allyl- 8-oxoguanosine) activates natural killer cells and primes cytolytic precursor cells for activation by IL-2. J Immunol 1993;151(6): 3007-17. 71. Keenan JA, Williams-Boyce PK, Massey PJ, Chen TT, Caudle MR, Bukovsky A. Regression of endometrial explants in a rat model of endometriosis treated with the immune modulators loxoribine and levamisole. Fertil Steril 1999;72(1):135-41. 72. Ota H, Igarashi S, Sasaki M, Tanaka T. Distribution of cyclooxygenase-2 in eutopic and ectopic endometrium in endometriosis and adenomyosis. Hum Reprod 2001;16(3):561 6. 73. Chishima F, Hayakawa S, Sugita K, Kinukawa N, Aleemuzzaman S, Nemoto N et al. Increased expression of cyclooxygenase-2 in local lesions of endometriosis patients. Am J Reprod Immunol 2002;48(1):50-6. 74. Bartley J, Mechsner S, Beutler C, Halis G, Lange J, Ebert AD. [COX-2-expression in extragenital endometriosis lesions as a novel therapeutical approach?]. Zentralbl Gynakol 2003 ; 125 (7-8): 252-5. 75. Golan A, Dargenio R, Winston RM. The effect of treatment on experimentally produced endometrial peritoneal implants. Fertil Steril 1986;46(5):954–958. 76. Dargenio R, Corbucci MG, Lamanna MA, Garcea N. Indomethacin and fertility in experimental endometriosis. Acta Eur Fertil 1992;23(2):85-8. 77. Matsuzaki S, Canis M, Darcha C, Dallel R, Okamura K, Mage G. Cyclooxygenase-2 selective inhibitor prevents implantation of eutopic endometrium to ectopic sites in rats. Fertil Steril 2004;82(6):1609-15. 78. Dogan E, Saygili U, Posaci C, Tuna B, Calıskan S, Altunyurt S, et al. Regression of endometrial explants in rats treated with the cyclooxygenase-2 inhibitor rofecoxib. Fertil Steril 2004;82(suppl 3):1115-20. 79. Efstathiou JA, Sampson DA, Levine Z, Rohan RM, Zurakowski D, Folkman J, et al. Nonsteroidal antiinflammatory drugs (celecoxib, indomethacin, naproxen, sulindac, rofecoxib, and ibuprofen)differentially suppress endometriosis in a murine model. Fertil Steril 2005;83:171-81. 83 Bülent BERKER ve ark. 80. Hull ML, Prentice A, Wang DY, Butt RP, Phillips SC, Smith SK, et al. Nimesulide, a COX-2 inhibitor, does not reduce lesion size or number in a nude mouse model of endometriosis. Hum Reprod 2005;20(2):350-8. 81. Solomon SD, McMurray JJ, Pfeffer MA, Wittes J, Fowler R, Finn et al. Cardiovascular risk associated with celecoxib in a clinical trial for colorectal adenoma prevention. N Engl J Med 2005 ; 352 (11):1071-80. 82. Bresalier RS, Sandler RS, Quan H, Bolognese JA, Oxenius B, Horgan K, et al. Cardiovascular events associated with rofecoxib in a colorectal adenoma chemoprevention trial. N Engl J Med 2005; 352(11):1092-102 83. Van Langendonckt A, Donnez J, Defrère S, Dunselman GA, Groothuis PG. Mol Hum Reprod 2008;14(5):259–68. 84. Taylor RN, Lebovic DI, Mueller MD. Angiogenic factors in endometriosis. Ann N Y Acad Sci 2002;955:89–100. 85. Nisolle M, Casanas-Roux F, Anaf V, Mine JM, Donnez J. Morphometric study of the stromal vascularization in peritoneal endometriosis. Fertil Steril 1993;59:681-4. 86. Hull ML, Charnock-Jones DS, Chan CL, Bruner-Tran KL, Osteen KG, Tom BD, et al. Antiangiogenic agents are effective inhibitors of endometriosis. J Clin Endocrinol Metab 2003;88(6):2889-99. 87. Nap AW, Griffioen AW, Dunselman GA, Bouma-Ter Steege JC, Thijssen VL, Evers JL, et al. Antiangiogenesis therapy for endometriosis. J Clin Endocrinol Metab 2004;89(3):1089-95. 88. Becker CM, Wright RD, Satchi-Fainaro R, Funakoshi T, Folkman J, Kung AL, et al. A novel noninvasive model of endometriosis for monitoring the efficacy of antiangiogenic therapy. Am J Pathol 2006;168:2074-84. 89. Ferrero S, Ragni N, Remorgida V. Antiangiogenic therapies in endometriosis. Br J Pharmacol 2006;149(2):133-5. 90. Zhou HE, Nothnick WB. The relevancy of the matrix metalloproteinase system to the pathophysiology of endometriosis. Front Biosci 2005;10:569-75. 91. Gottschalk C, Malberg K, Arndt M, Schmitt J, Roessner A, Schultze D, et al. Matrix metalloproteinases and TACE play a role in the pathogenesis of endometriosis. Adv Exp Med Biol 2000;477:483-6. 92. Kokorine I, Nisolle M, Donnez J, Eockhout Y, Courtoy PJ, Marbaix E. Expression of interstitial collagenase (matrix metalloproteinase-1) is related to the activity of human endometriotic lesions. Fertil Steril 1997;68(2):246-51. 93. Wenzl RJ, Heinzl H. Localization of matrix metalloproteinase-2 in uterine endometrium 84 TEDAVİDE YENİLİKLER and ectopic implants. Gynecol Obstet Invest 1998;45(4):253-7. 94. Chung HW, Wen Y, Chun SH, Nezhat C, Woo BH, Lake Polan M. Matrix metalloproteinase9 and tissue inhibitor of metalloproteinase-3 mRNA expression in ectopic and eutopic endometrium in women with endometriosis: a rationale for endometriotic invasiveness. Fertil Steril 2001;75(1):152-9. 95. Wall L, Talbot DC, Bradbury P. A phase I and pharmacological study of the matrix metalloproteinase inhibitor BB-3622 in patients with solid tumours. Br J Cancer 2004;90(4):800-4. 96. Miller KD, Saphner TJ, Waterhouse DM, Chen TT, Rush-Taylor A, Sparano JA, et al. A randomized phase II feasibility trial of BMS275291 in patients with early stage breast cancer. Clin Cancer Res 2004;10(6):1971-5. 97. Leighl NB, Paz-Ares L, Douillard JY, Peschel C, Arnold A, Depierre A, et al. Randomized phase III study of matrix metalloproteinase inhibitor BMS-275291 in combination with paclitaxel and carboplatin in advanced nonsmall cell lung cancer: National Cancer Institute of Canada- Clinical Trials Group Study BR. 18. J Clin Oncol 2005;23(12):2831-9. 98. Wojtowicz-Praga SM, Dickson RB, Hawkins MJ. Matrix metalloproteinase inhibitors. Invest New Drugs 1997;15(1):61-75. 99. Mori T, Yamasaki S, Masui F, Matsuda M, Sasabe H, Zhou YF. Suppression of the development of experimentally induced uterine adenomyosis by a novel matrix metalloproteinase inhibitor, ONO-4817, in mice. Exp Biol Med (Maywood) 2001;226(5):429-33. 100. Bruner KL, Matrisian LM, Rodgers WH, Gorstein F, Osteen KG. Suppression of matrix metalloproteinases inhibits establishment of ectopic lesions by human endometrium in nude mice. J Clin Invest 1997;99(12):2851-7. 101. Nap AW, Dunselman GA, de Goeij AF, Evers JL, Groothuis PG. Inhibiting MMP activity prevents the development of endometriosis in the chicken chorioallantoic membrane model. Hum Reprod 2004;19(10):2180-7. 102. Zhou YF, Mori T, Nagasawa H, Nakayama T, Kubota T, Sakamoto S. Probucol, a hypocholesterolemic agent, prevents the development of uterine adenomyosis induced by pituitary grafting in mice. Anticancer Res 2004;24(4): 2209-12. 103. Piotrowski PC, Kwintkiewicz J, Rzepczynska IJ, Seval Y, Cakmak H, Arici A, et al. Statins inhibit growth of human endometrial stromal cells independently of cholesterol availability. Biol Reprod 2006;75(1):107-11. 104. Esfandiari N, Khazaei M, Ai J, Bielecki R, Gotlieb L, Ryan E, et al. Effect of a statin on an in vitro model of endometriosis. Fertil Steril 2007;87(2):257-62 105. Oktem M, Esenler I, Eroglu D, Haberal N, Bayraktar N, Zeyneloglu HB. High-dose atorvastatin causes regression of endometriotic implants: a rat model. Hum Reprod 2007;22 (5):1474-80. 106. Schoonjans K, Martin G, Staels B, Auverx J. Peroxisoe proliferator-activated receptors, orphans with ligands and functions. Curr Opin Lipidol 1997;8(3):159-66. 107. Willson TM, Brown PJ, Sternbach DD, Henke BR. The PPARs: from orphan receptors to drug discovery. J Med Chem 2000;43 (4):52750. 108. Ricote M, Li AC, Willson TM, Kelly CJ, Glass CK. The peroxisome proliferator-activated receptor-gamma is a negative regulator of macrophage activation. Nature 1998;391 (6662):79-82. 109. Jiang C, Ting AT, Seed B. PPAR-gamma agonists inhibit production of monocyte infl ammatory cytokines. Nature 1998;391 (6662): 82-6. 110. Schoonjans K, Auwerx J. Thiazolidinediones: an update. Lancet 2000;355 (9208): 1008-10. 111. Aytan H, Caliskan AC, Demirturk F, Aytan P, Koseoglu DR. Peroxisome proliferator-activated receptor-gamma agonist rosiglitazone reduces the size of experimental endometriosis in the rat model. Aust NZ J Obstet Gynaecol 2007; 47(4):321-5. 112. Lebovic DI, Kir M, Casey CL. Peroxisome proliferator-activated receptor-gamma induces regression of endometrial explants in a rat model of endometriosis. Fertil Steril 2004;82 (Suppl 3): 1008-13. 113. Demirturk F, Aytan H, Caliskan AC, Aytan P, Koseoglu DR.. Effect of peroxisome proliferator-activated receptor-gamma. agonist rosiglitazone on the induction of endometriosis in an experimental rat model. J Soc Gynecol Investig 2006;13(1):58 -62 . 114. Ohama Y, Harada T, Iwabe T, Taniguchi F, Takenaka Y, Terakawa N. Peroxisome proliferator-activated receptor-gamma ligand reduced tumor necrosis factor-alpha-induced interleukin-8 production and growth in endometriotic stromal cells. Fertil Steril 2008;89 (2):311-7. 115. Available from: www.ClinicalTrials.gov. 116. Guney M, Oral B, Karahan N, Mungan T. Regression of endometrial explants in a rat model of endometriosis treated with melatonin. Fertil Steril 2008; 89 (4): 934 -42. 117. Foyouzi N, Berkkanoglu M, Arici A, Kwintkiewicz J, Izquierdo D, Duleba AJ. Effects of oxidants and antioxidants on proliferation of endometrial stromal cells. Fertil Steril 2004;82 (Suppl 3): 1019 -22.. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) DERLEME Endometriozis ve Kanser Dr. Tugan BEŞEa a Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Tugan BEŞE İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, İstanbul, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Doğurganlık çağındaki kadınların yaklaşık %10’unda görülen endometriozis, yaygın gözlenen bir jinekolojik hastalıktır. Çalışmalar, endometriozisli hastalarda artmış bir kanser insidansı olduğunu göstermektedir. Birçok retrospektif çalışmada, özellikle endometrioid adenokanser ve clear cell kanser histolojik alt tipli over kanserli hastalarda artan oranda endometriosiz bulunduğunu göstermektedir. Epidemiyolojik çalışmalar, endometriozisin over kanseri riskini artırdığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Endometriyoz; over tümörleri ABSTRACT Endometriosis is a common gynecologic disease, with an estimated prevalence of approximately 10% in women of reproductive age. Studies have found an increased overall cancer incidence in women with endometriosis. Many retrospective studies have documented an increased rate of endometriosis in women with ovarian cancer, especially ovarian cancer with endometrioid adenocarcinoma and clear cell carcinoma histologies. Epidemiologic studies have shown that endometriosis increases the risk of the development of ovarian cancer. Key Words: Endometriosis; ovarian neoplasms Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):85-91 ndometriozis, endometriyum dokusunun olması gereken yer olan uterin kavite dışında başka bir yerde görülmesi ile karekterize bir jinekolojik patolojidir. Östrojen hormonuna bağımlı bir hastalık olduğu için reprodüktif dönemde görülme sıklığı %10’lara varırken, menopoz sonrası dönemde %2-4’e kadar geriler.1,2 Dismenore,infertilite, pelvik ağrı ile karşımıza gelen bu patolojide en sık tutulum yeri sırasıyla overler, diğer pelvik organlar ve peritondur. Endometriozis patogenezi halen bir netliğe kavuşturulamamıştır. Gelişimi ile ilgili olarak, ortaya atılan hipotezlerin hiçbirisi tek başına hastalığı açıklamaya yetmez. ENDOMETRİYOZİS-OVER KANSER İLİŞKİSİ Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri 1999 yılında yayınlanan ve İngiltere verilerine göre over kanseri insidansı %0.1 olup,3 endüstriyel gelişimini tamamlamış toplumlarda yaşam boyu over kanserine yakalanma oranı da 1/70’dir.4 Uzak doğunun endüstriyel toplumu olan Japonya’da ise bu oran daha düşük olup over kanseri insidansı %00.31 olarak bildirilmektedir.5 Yapılan çeşitli çalışmalarda endometriozis zemininde over kanseri insidansının arttığı ön görülmektedir. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 85 Tugan BEŞE ENDOMETRİOZİS VE KANSER endometrial bir odak zemininde geliştiğini öne sürmüştür.7 Ancak her zaman endometriyal odaklardan malign dönüşüm net olarak ortaya konamamıştır. Literatüre bakıldığı zaman, endometriyozis daha çok over yerleşimli olduğundan, over yerleşimli endometriyozis ve kanser ilişkisi daha çok irdelenmiştir. Endometriyozis ile ilişkili over kanserleri arasında başı çeken histopatolojik alt gruplar berrak hücreli ve endometrioid tip over kanserleridir. Literatüre bakıldığında epitelyal over kanseri olgularında kanser dokusunun yanısıra endometriozis görülme sıklığı, endometrioid tip için %21.2, berrak hücreli tip için %39.2, seröz tip için %3.3, müsinöz tip için %3 olarak bildirilmektedir (Tablo 1).8 RESİM 1: Over kaynaklı endometriozis (A), Endometriozis zemininde gelişen over kanseri(H&E) (B).6 Klinik olarak bazen görsel bulgular over kaynaklı endometriosiz ve endometriozis zemininde over kanseri gelişen olgularda hemen hemen aynıdır (Resim 1).6 Serum CA 125 düzeyi her iki durumda da çoğu kez yüksektir. Endometriyozis ile kanser ilişkisi ilk kez 1925 yılında Sampson tarafından ileri sürülmüş ve bu kanserin Bazı olgularda kanser ve endometriyozis geçişi histopatolojik olarak gösterilebilmektedir (Resim 2).9 Bu geçiş Sampson ve Scott kriterlerine göre yapılır. Buna göre endometriyozis odağı ve kanser dokusu aynı overde yerleşmeli ve ikisi arasında histolojik benzerlik olmalı,tümöre kaynak olabilecek ikinci bir malign odak dışlanmış olmalı ve morfolojik olarak benign dokudan, malign dokuya geçiş gösterilebilmelidir.10 Bu kriterlere dayanarak literatürde kanser ve endometriyozis geçişi net olarak gösterilebilen olgular genellikle berrak hücreli (%9.1) ve endometriyoid tip (%8.5) kanser olgularıdır.11 Çoğu kez endometriyozis zemininde kanser gelişimi her olguda saptanmadığı gibi, hangi olgularda ve TABLO 1: Over kanserleri ve endometriyozis birlikteliğinin histolojik tiplere göre dağılımı.8 Scully ve ark.(1966) Aure ve ark.(1971) Seröz Müsinöz %0(0/357) Berrak Hücreli Endometrioid %0.5(1/203) %23.7(14/59) %9.4(20/212) %3(7/233) %4(3/69) %48.5(16/33) %27.7(20/72) - - %22(13/59) - Kurman ve ark.(1972) %1.7(2/118) Brecia ve ark.(1989) - Russel (1979) Crozier ve ark.(1989) Jenison ve ark.(1989) %12.7(7/55) Vercellini ve ark.(1993) DePriest ve ark.(1992) McMeekin ve ark.(1995) Cuesta ve ark.(1996) Jimbo ve ark.(1997) Fukunaga ve ark.(1997) Komiyama ve ark.(1999) TOPLAM 86 Histolojik Tip - %0 - - %8.3(1/12) %37.5(9/24) %23.5 (4/17) %10.8(4/37) %9.6(5/52) - - %59(26/44) %3.6(8/220) %6.4(6/94) %21(8/38) %26.3(30/114) - - %41.2(7/17) %39(9/23) - - %8.7(8/92) - - %2.9(1/35) %9.5(6/63) %5.7(2/35) %3.3(39/1172) %3(13/436) - - - - %40.6(13/32) - %26(11/42) %30.8(28/91) %23(3/13) %54(27/50) %41.9(13/31) %39.2(198/505) %21.2(147/694) %37.7(20/53) - Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS VE KANSER RESİM 2: Histopatolojik olarak gösterilebilen endometriyozis ve endometrioid adenokarsinom geçişi.9 kaç yıllık bir zaman aralığında kanser geliştiği de her zaman net olarak söylenemez. Bu konuda Seidman ve ark. ile Nishida ve ark. tarafından yapılan çalışmalarda, endometriozis tanısı konulduktan sonra, ortalama 8 yıllık zaman periyodunda izlenen hastalarda endometriozis odağından malign dönüşüm riski yaklaşık olarak sırası ile %0.7 ile %1.6 oranları arasında bulunmuştur.12,13 Tugan BEŞE Over kanseri ve infertilite ilişkisi üzerine daha kapsamlı bir çalışma Brinton ve ekibi tarafından yapılmış olup, 12.193 infertilite nedeniyle takipli hasta incelenmiş ve bu grupta normal popülasyona nazaran over kanseri insidansında (SIR: 1.98; %95 CI,1,4-2,6) istatistiksel anlamlı olarak artış saptanmıştır. İnfertilite nedeni olarak endometriyozis saptanan olgularda bu oran (SIR:2.48; %95 CI, 1.3-4.2) daha da artmış olarak bulunmuştur.17 2007 yılında Japonya’dan yayınlanan prospektif yapılan bir chord çalışmasında, 6398 over endometrioması olgusunun 17 yıllık takip süresi içinde (ortalama 9.2 yıl) 46 over kanseri saptanmış olup, endometriomalarda artmış bir over kanseri riski belirlenmiştir (Standardize edilmiş insidans oranı – SIR: 8.95 ve %95 güvenlik aralığı: 4.12-15.3). Endometrioma zemininde kanser gelişimi insidansı %0.72 olarak belirlenmiş olup, kanser gelişimi açısından hastanın 40 yaş üzerinde olması ve 9 cm den büyük endometrioma bağımsız faktörler olarak belirlenmiştir.18 2010 yılında yayınlanan bir yazıda, 1997-2006 yılları arasında 2521 endometriozis olgusu, 292 over kanseri ve 41 olguda ise endometriozis ve over kanseri birlikteliği saptanmıştır. Buna göre over kanseri görülme oranında yıllara göre artış saptanırken (r2: 0.557, p: 0.013), sadece endometriozis (r2: 0.046, p: 0.55) ve endo- Brinton ve ark., İsveç genelinde, endometriozis nedeniyle hastaneye başvurmuş olan 20 686 kadın üzerinde yaptığı uzun takipli çalışmada, endometriyozis tanılı hastalarda over kanseri görülme riskinin neredeyse iki kat arttığını saptamışlardır. Bu rakamın endometriyozis nedeniyle takip süresi uzamış ancak 10 yılın altında kalmış vakalarda 2.5 kat,10 yılın üzerine çıkmış olgularda ise 4.2 kat olduğu hesaplanmıştır. Aynı çalışmada over kanseri yanı sıra memede 1.27, hematolojik kanserlerde ise 1.35 kat artış gözlenmiştir.14 Ness ve ark.nın, yaş, doğum sayısı, aile anamnezi, ırk, oral kontraseptif kullanımı, tüp ligasyonu, histerektomi öyküsünü gibi over kanseri etiyopatogenezinde rolü olduğu düşünülen parametreleri göz önüne alarak yaptığı, vaka kontrollü çalışmasında ise endometriyozis geçmişine sahip hastalarda over kanseri gelişim riskinin 1.7 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir.15 Aynı ekibin bir başka çalışmasında infertilite ve over kanseri ilişkisi araştırılmış, özellikle etiyolojide endometriozisin yattığı infertil hastalarda over kanseri görülme sıklığının arttığı 1.9 kat artığı saptanmıştır.16 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) RESİM 3: Atipik hiperplazi ve clear cell kanser birlikteliği. A- Hafif-orta derecede atipik endometriozis; B- Atipik endometriozis ve Clear cell kanser. Aynı olgu. (H&E).6 87 Tugan BEŞE metriozis ve kanser birlikteliğinde (r2: 0.263, p: 0.123) artış saptanmamıştır. Yaş, gebelik, oral kontraseptif kullanımı, tubal ligasyon, histerektomi, ailede over kanserihikayesi gibi çeşitli faktörlere göre düzeltmeler yaptıktan sonra, endometriozis olgularında over kanseri gelişme riskinin (RR: 1,6) arttığı saptanmıştır. Belirtilen çalışmada endometriozis ve over kanseri birlikteliği olan olgularda berrak hücreli tip % 21,9, endometrioid tip %24, seröz tip % 19 ve müsinöz tip % 4,9 olarak saptanmıştır. Buna göre berrak hücreli ve endometrioid tip anlamlı olarak daha fazla görülmektedir.19 Tüm bu çalışmalar endometriozis zemininde over kanseri gelişme riskinin arttığını ortaya koymakla beraber bu ilişkinin sebebini açıklayamamaktadır. Endometriyozis zemininde kanser gelişimi atipik endometriyozis olgularında daha sık oranda gözlenmektedir (Resim 3).6 Atipik endometriyozisin patoloji kriterleri ilk olarak 1979’da Czernobilsky ve Morris tarafından belirlenmiş olup, orta şiddetli ve şiddetli atipi olarak ayrılmıştır. Orta şiddetli atipik endometriozisde tek tabaka eoziofilik kuboidal ya da yassı hücrelerde geniş hiperkromatik ve pleomorfik çekirdek vardır. Şiddetli atipide ise geniş pleomorfik, hiperkromatik çekirdek, eozinofilik sitoplazma,ara ara skuamöz özellik, glandüler kümelenme, tabakalaşma, intra luminal projeksiyon, glandüler elemanlarda köprüleşme söz konusudur.20 Orta derecede şiddetli endometrial atipi, inflamatuar olaylara yanıt olarak değerlendirilirken, şiddetli endometrial atipi prekanseröz lezyonlarla ilişkilendirilmiştir.20 Ballouk ve ark.nın over yerleşimli endometriyotik kistlerde DNA plöidi paternini araştırdığı 36 vakalık çalışmasında, orta derecede şiddetli endometriyal atipi olgularının tümünde normal diploid DNA paterni izlenirken, şiddetli atipi saptanmış olan 6 vakadan 3 tanesinde anöploidi saptanmıştır.21 Endometriyoziste atipi görülme sıklığı ortalama %8 olarak kabul edilebilinir.11 Over kanseri ve endometriyozisin birlikle olduğu olgularda ise atipik endometriozis görülme sıklığı %6080’lere varmaktadır.22-24 Bunların da %25’inde atipik epitelden kansere devamlılık gözlenmiştir.22 İlk kez 1988’de LeGrenada ve Silverberg 5 olgudan 4’ünde atipik endometriyozis ve kanser geçişi histopatolojik olarak gösterilebilen, 3’ü berrak hücreli 2’si endometrioid tip kanser olan bir vaka serisi yayınladılar.25 1990’da da Moll ve ark. endometrioma nedeniyle kistektomi yapılmış, patolojik olarak atipik endometriozis saptanmış bir vakada 3 yıl sonra berrak hücreli over tümörü 88 ENDOMETRİOZİS VE KANSER geliştiğini yayınladılar.26 Oral ve ark. malign epitelyal over tümörü nedeniyle opere edilmiş olan 183 hasta üzerinde yapmış oldukları retrospektif çalışmada, kanser dokusunun yanısıra %4.4 olguda (8/183) atipik endometriozis saptamışlardır. Atipik endometiozis grubundaki hastalarda da histopatolojik olarak %75 oranında endometrioid ve mixed tip over kanseri bulunmuştur. Bu çalışmada berrak hücreli kanser ve atipik endometriyozis ilişkisi saptanmamıştır.24 Overde endometriyozis zemininde gelişen over malignitelerinde ki tedavi yaklaşımı diğer over kanseri olgularında olduğu gibidir. Tanı doğal olarak postoperatif histopatolojik piyeste konulmaktadır. Overde sınırlı görülen tümörlerde, frozen sonucu malignite geldiğinde tam cerrahi evereleme yapılmalıdır. Batın içerisine yayılmış tümörlerde ise rezidü tümör bırakılmamaya çalışılmalıdır. Cerrahi sonrası evreleme bulgularına göre genellikle platin bazlı kemoterapi uygulanır. Bu tip olgularda kemoterapiye ek olarak progesteron veya GnRH –analogları kullanılan olgular bildirilmekle birlikte, tedavi yanıtları açısından ek bir katkıları olup olmadığı kesin değildir. Diğer taraftan endometriyozis ile birlikle olan over kanserleri daha erken evrede saptanmakta, tümör düşük grade’li olmakta, histolojik olarak çoğu kez endometrioid ve berrak hücreli kanserler görülmektedir. Her ne kadar bu konuda çok fazla olgu sayısı olmasa da bildirilen vakaların sağkalım süreleri, primer over kanseri olgularına göre daha uzun olmaktadır.27-29 OVER DIŞI YERLEŞİMLİ ENDOMETRİYOZİS VE KANSER İLİŞKİSİ Over dışı yerleşimli endometriyozis olgularında da malign değişim gözlenebilir. Endometriyozis ve malignitenin birlikte gözlendiği olguların %76’ı over, %24’ü ise over dışı yerleşimlidir.30 Van Gorp ve ark. yapmış oldukları derlemede, 516 over dışı yerleşimli endometriyozis olgusundan 8’inde (%1.6) malignite geliştiğini bildirmişlerdir.11 Pelvis içi, gastrointestinal sistem ve üriner sistem, rektovajinal ve vezikovajinal septum, vulva, karaciğer, kesi hattı, umbilikus ve muhtelif diğer bölgeler ektopik endometriyum dokusunun yerleştiği bölgelerdir (Resim 4). Irvın ve ark. 222 vakalık derlemelerinde bu bölgelerde yerleşmiş endometriyozis kökenli malignitelerin en çok pelvis, rektovajinal septum ve kolo-rektal bölgelerde görüldüğünü belirlemişlerdir (Tablo 2).30 Over dışı yerleşimli endometriyozis ve malignite olgularında histopatoloji %58 endometrioid kanser %20.8’i ise sarTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS VE KANSER Tugan BEŞE GIS malignite vakası rapor edilmiştir. Bunlardan 17 tanesi rectosigmoid kolonda görülen primer adenokanserdir. Bahsi geçen 40 vakanın 29 tanesi (%65) rektosigmoid bölge yerleşimlidir.33,34 Cho ve ark.nın yapmış olduğu derlemede Sampson kriterleri kullanılarak sigmid kolonda yerleşimli endometriozis zemininde gelişmiş 6 olguluk endometriyal stromal sarkom bildirilmiştir.35 RESİM 4: Endometrioma nedeni ile 10 yıl önce opere edilen olgunun kesi hattının altında mons pubis bölgesinde saptanan clear cell kanser olgusu. MR bulgusu.31 TABLO 2: Endometriyozis odağından gelişen tümörlerin yerleşim bölgeleri ve sıklıkları.30 Yerleşim Yeri Over Pelvis Rektovaginal Septum Sayı 76.1 9 4.0 12 Kolon/Rektum 11 Omentum 2 Vagina Umblikus Obturator Nod Broad Ligament Üreter Mesane Vezikovaginal Septum İnce Barsak Plevra Vulva Skar Dokusu TOPLAM % 169 4 2 1 1 1 1 1 1 1 4 2 222 5.4 5.0 1.8 0.9 0.9 0.5 0.5 0.5 0.5 0.5 0.5 0.5 1.8 0.9 Endometriyozis zemininden gelişen endometrioid kanseler ile, kolonun primer adeno kanserleri sık karıştırılırlar. Bu nedenle her zaman endometriyozis zemininde gelişmiş kanser vakalarını histopatolojik ayırımı kolay olmayabilir. Ayırımda yardımcı olan bazı metodlar vardır. Primer kolon kanserlerinde mukozal tutulum ön planda iken, endometriyozis zemininde gelişen kanserlerde mukozal tutulumdan ziyade kolon duvarı etkilenmiştir. Endometriyozis mevcudiyetinde görülen kanserlerde bazı odaklarda skuamoz differansiyasyon odakları gösterilebilir. CK7, CK20, periodic acid schiff (PAS) ve alcian blue gibi immunohistokimyasal boyamalar bu iki epitel kaynaklı tümörü birbirinden ayırmada yardımcı olabilir.36 Rektovajinal yerleşimli malignitelerin %70 kadarı endometriyozis ile beraber olabilmektedir. Berger ve ark. 2000 yılına yaptıkları derlemede rektovajinal septum yerleşimli 10 adeno kanser olgusunun 7’sinde yanısıra endometriyozis olduğu, bunların 4’ünde ise endometriyozis ve kanser geçişinin gösterilebildiğini belirtmişlerdir.37 Endojen ve eksojen hiperöstrojenizm endometriyozis zemininde kanser gelişimine olanak sağlayan bir faktördür.38 Yantiss ve ark. GIS yerleşimli endometriyozis ve prekanseröz ve kanser gelişen toplam 17 vakalık serilerinde, olgularının 8’inde (% 47) 6-20 yılları arasında karşılanmamış östrojen kullanımı hikayesi olduğunu bildirmişlerdir.34 Tamoksifen de özellikle postmenopozal dönmede östrojenik etki gösteren nonsteroidal bir 100 komdur %17’i berrak hücreli, %1.9 squamoz, ve %1.9 mixt germ hücreli ve adeno kanserlerdir. (Tablo 3).30 Gastrointestinal sistemde ortaya çıkan endometriyozis büyük oranda (%75-90) rektosigmoid bölgeye yerleşmekte, %2-16 arasında ileumda, %3-18 oranında da appendikste görülmektedir.32 Literatürde 2000 yılına kadar 40 adet endometriyozis odağının yanısıra gelişen Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) TABLO 3: Over dışı yerleşimli endometriyozis ve malignite olgularında histopatoloji.30 Histolojik Tip Endometrioid kanser Sayı 31 % 58.5 Sarkom(MMMT dahil) 11 20.8 Skuamoz hücreli kanser 1 1.9 53 100 Berrak hücreli kanser Mikst germ hücreli tümör ve Adeno kanser TOPLAM 9 1 17 1.9 89 Tugan BEŞE ajandır. Tamoksifen kullanan postmenopozal bir meme kanserli olguda, muhtemelen tamoksifenin östrojenik etkisi nedeni ile, zaman içerisinde pelvis içindeki yaygın endometriozis zemininde endoservikal yerleşimli serviks kanseri olgusu bildirilmiştir.39 Over dışı yerleşimli endometriyozis zemininde gelişmiş malignite olgularında ilk tedavi yaklaşımı cerrahidir. Yerleşim yerine göre değişmekle beraber, rezidü tümör bırakılmamalı ve cerrahi sınırları negatif olacak şekilde rezeksiyon yapılmalıdır.31 Cerrahi sonrası yapılacak olan adjuvan tedaviler tartışmalı olup uygulanan tedaviler vaka serilerine dayanmaktadır. Kemoterapi ve- 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. Olive DL, Schwartz LB. Endometriozis. N Engl J Med 1993;328:1759-69. Punnonen R, Klemi PJ, Nikkanen U. Postmenopausal endometriozis. Am J Obstet Gynecol 1980;11:195-200. Jacobs IJ, Skates SJ, MacDonald N, et al. Screening for ovarian cancer: a pilot randomised controlled trial. Lancet 1999; 353: 1207-10. Daly M, Obrams GI. Epidemiology and risk assessment for ovarian cancer. Semin Oncol 1998; 25:255-64. Kobayashi H, Yamada Y, Sado T, Sakata M, Yoshida S, Kawaguchi R, et al. A randomized study of screening for ovarian cancer: a multicenter study in Japan. Int J Gynecol Cancer 2008; 18:414–20. Mandai M, Yamaguchi K, Matsumura N, Baba T, Konishi I. Ovarian cancer in endometriosis: molecular biology, pathology, and clinical management. Int J Clin Oncol 2009; 14:383– 91. Sampson JA. Endometrial carcinoma of the ovary, arising in endometrial tissue in that organ. Arch Surg 1925; 10:1-72. Yoshikawa H, Jimbo H, Okada S, Matsumoto K. Prevalance of endometriosis in ovarian cancer. Gynecol Obstet Invest 2000;50:11-7. Tagashira Y, Shimada M, Kigawa J, Takahiro I, Terakawa N. Ovarian endometrioid adenocarcinoma arising from endometriosis in a young woman.Gynecol Oncol 2003;91:643-7. 10. Scott RB. Malignant changes in endometriosis. Obstet Gynecol 1953;2:283-9. 11. Von Gorp T, Amant F, Neven P, Vergote I,Moerman P. Endometriosis and the development of the malignant tumours of the pelvis:a review of literature. Best Pract Res Clin Obstet and Gyneacol 2004;18(2):349-71. 90 ENDOMETRİOZİS VE KANSER ya radyoterapi veya her iki yöntemin ardışık olarak beraber uygulanması yapıldığı gibi, bazı olgularda da hormonal tedavi tek başına veya bahsedilen tedavilere ek olarak uygulanmaktadır. Sonuç olarak, klinik çalışmalar endometriyozis olgularında kanser gelişme riskinin arttığını göstermektedir. Ancak yapılan klinik çalışmalar neden ve sonuç ilişkisini net olarak açıklamaktan henüz uzaktır. Neden endometriyozisli olguların büyük bir çoğunluğunda kanser gelişimi söz konusu olmazken, bazı olgularda endometriyozis ve kanser birlikte görülmektedir? Bu sorunun cevabı henüz ortaya net olarak koyulamamaktadır. KAYNAKLAR 12. Seidman JD. Prognostic importance of hyperplasia and atypia in endometriosis.Int. J. Gynecol Pathol 1996;15:1-9. 13. Nishida M, Watanabe K, Sato N, Ichikawa Y. Malignant transformation of ovarian endometriosis. Gynecol Obstet Invest 2000;50:18-25. 14. Brinton LA, Gridley G, Persson I, Baron J, Bergqvist A. Cancer risk after a hospital discharge diagnosis of endometriosis. Am J Obstet Gynecol 1997;176:572-79. 15. Ness RB, Grisso JA, Cottreau C, Klapper J, Vergona R, Wheeler JE. Factors related to inflamation of the ovarian epithelium and risk of ovarian cancer. Epidemiology 2000;11(2): 111-7. 16. Ness RB, Cramer DW, Goodman MT, Kjaer SK, Malin K, Mosgaard BJ. Infertility, fertility drugs and ovarian cancer:a pooled analysis of case-control studies. Am J Epidemiol 2002;155:217-24. 17. Brinton LA, Lamb E, Moghissi K, Scoccia B, Althuis M, Mabia J, et al. Ovarian cancer risk associated with varying causes of infertility. Fertil Steril 2004;82:405-14. 18. Kobayashi H, Sumimoto K, Moniwa N, Imai M, Takakura K, Kuromaki T, et al. Risk of developing ovarian cancer among women with ovarian endometrioma: a cohort study in Shizuoka, Japan. Int J Gynecol Cancer 2007;17: 37-43. 19. Aziz Aris. Endometriosis-associated ovarian cancer: A tenyear cohort study of women living in the Estrie Region of Quebec, Canada Journal of Ovarian Research 2010, 3:2 20. Czernobilsky B, Morris WJ. A histologic study of ovarian endometriosis emphasis on hyperplastic and atypical changes. Obstet Gynecol 1979;53:318-23. 21. Ballouk F,Ross JS, Wolf BC. Ovarian en- dometriotic cysts. An analysis of cytologic atypia and DNA ploidy patterns. Am J Clin Pathol 1994; 102: 415-9. 22. Fukunaga M, Nonura K, Ishikava E, Ushigome S. Ovarian atypical endometriosis :its close association with malignant epithelial tumours. Histopathology 1997; 30: 249-55. 23. Ogawa S, Kaku T, Amanda S, Kobayashi H, Hirakawa T, Ariyoshi K, et al. Ovarian endometriosis associated with ovarian carsinoma: a clinicopathological and immunohistochemical study. Gynecol Oncol 2000;77:298-304. 24. Oral E, Ilvan S, Tustas E, Korbeyli B, Bese T, Demirkiran F, Arvas M, Kosebay D. Prevalance of endometriosis in malignant epithelial ovary tumors. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 2003;109:97-101. 25. La Grenada A, Silverberg SG. Ovarian tumors associated with atipycal endometriosis. Hum Pathol 1988;19:1080-4. 26. Moll UM, ChumasJC, Chalas E, Mann WJ. Ovarian carcinoma arising in atipycal endometriosis. Obstet Gynecol 1990;75:537-9. 27. Erzen M, Rakar S, Klancar B, Syrjanen K. Endometriosis associated ovarian carsinoma : an entity distinct from other ovarian carsinomas as suggested by a nested case-control study. Gynecol Oncol 2001;83:100-8. 28. Modessit SC, Tortolero-Luna G, Robinson JB, Gershenson DM, Wolf JK. Ovarian and extraovarian endometriosis associated cancer. Obstet Gynecol 2002;100:788-95. 29. Heaps JM, Nieberg RK, Berek JS. Malignant neoplasms arising in endometriosis. Obstet Gynecol 1990;75:1023-8. 30. Irvin W, Pelkey T, Rice L, Andersen W. Endometrial stromal sarcoma of the vulva arising in extraovarian endometriosis:a case report and literature review. Gynecol Oncol 1998;71:313-6. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ENDOMETRİOZİS VE KANSER 31. Matsuo K, Alonsozana El, Eno ML, Rosenshein NB, Im DD. Primary peritoneal clear cell adenocarcinoma arising in previous abdominal scar for endometriosis surgery. Arch Gynecol Obstet 2009;280:637-41. 32. Miller LS, Barbarevech C, Friedman LS. Less frequent causes of lower gastrointestinal bleeding.Gastroenterol. Clin North Am 1994;23:21-52. 33. Slavin RE, Krum R, Van Dinh T. Endometriosis associated intestinal tumors:a clinical and pathological study of 6 cases with a review of the literature. Hum Pathol 2000;31:456-63. Tugan BEŞE 34. Yantis RK, Clement PB, Young RH. Neoplastic and preneoplastic changes in gastrointestinal endometriosis:a study of 17 cases. Am J Surg Pathol 2000;24:513-24. 35. Cho HY, Kim KM, Cho JS, Bae JW, Kim I. Endometrial stromal sarcoma of the sigmoid colon arising in endometriosis. J Korean Med Sci 2002;17:412-14. 36. Chu P,Wu E,Weis LM. Cytoceratin 7 and cytoceratin 20 expression in epithelial neoplasms:a survey of 435 cases. Mod Pathol 2000;13:962-72. 37. Berger A,Rouzier R,Carnot F,Braunberger Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) E,Cugnenc PH,Danel C. Primary adenocarcinoma of the rectovaginal septum: a case report and literature review. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 2001;95:111-3. 38. Zanetta GM, Webb MJ, Li H, Keeney GL. Hyperestrogenism : a relevant risk factor for the development of cancer from endometriosis. Gynecol Oncol 2000;79:18-22. 39. Bese T, Simsek Y, Bese N, İlvan S, Arvas M. Extensive pelvic endometriosis with malignant change in tamoxifen –treated postmenopausal women. Int J Gynecol Cancer 2003;13:37680. 91 DERLEME Ekstrapelvik Endometriozis Dr. Seyide SOYSALa a Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Özel Medisu Hastanesi, Antalya Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Seyide SOYSAL Özel Medisu Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Antalya, TÜRKİYE [email protected] ÖZET Ekstrapelvik endometriozis sıklıkla parietal veya insizyonel, gastrointestinal, genitoüriner, plevrapulmoner şekillerde karşımıza çıkar. İnsizyonel olanlarda kitle ile, pulmoner olanlarda hemoptizi diğerlerinde tıkanma bulguları verir. Teşhisler genellikle cerrahi tedavi sonrası materyalin patolojik incelemesi sonrası olabilmektedir. Literatürde farklı tedavi yaklaşımları araştırılmışsa da cerrahi tedavi medikal tedavilerden daha kalıcı ve etkin sonuç vermiştir. Bazı durumlarda cerrahi tedavi sonrası medikal tedaviyle devam etmek rekürrensleri azaltabilir gibi görünmektedir. Ancak genellikle vaka takdimleri şeklinde rastlanmakta olduğundan tedavi yaklaşımları da vakalara göre farklılık göstermekte ve belli bir kanıt düzeyine ulaşamamaktadır. Tedavide amaç hastaların semptom ve bulgularını gidermek ve iyi klinik yaklaşımı uygulamak şeklinde değerlendirilebilir. Anahtar Kelimeler: Endometriyoz; apendiks ABSTRAC T Extrapelvic endmetriosis can be seen parietal or incisional, gastrointestinal, genitourinary, pleurapulmonary. It appears as a mass in incisional type, as hemoptisis in pulmonary type and as obstruction in the other two types. Diagnosis usually depends on the pathologic examination of the specimen after surgery. Though in literature various treatment approaches have been tried and verified, if appropriate surgical excision seems to be more efficient and permanent than medical approach. At certain occasions medical treatment after surgical excision seems to prevent recurrences. However as the cases are commonly case reports, treatment modalities are variable and not reach to certain level of evidence. The purpose of treatment is to alleviate the symptoms and fndings, to fullfill the requirements for good clinical approach. Key Words: Endometriosis; appendix Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):92-6 Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri 92 kstrapelvik endometriozis oldukça nadir görülen bir durumdur. Vaka raporları şeklinde bildirilmiştir. Çeşitli yazarlara göre farklılık görülmekle birlikte genellikle parietal, gastrointestinal, genitoüriner, plevrapulmoner ve diğer (karaciğer diafram,beyin, alt ekstremite gibi, nasal kavite)yerleşimler bildirilmiştir.1,2,3 Bildiğimiz gibi endometriozis endometriotik dokunun uterus kavitesi dışında bulunmasıyla karakterize oldukça komplike bir durumdur. Endometriozisin patogenezi farklı teorilere dayanmaktadır. Tek bir teoriyle açıklamak mümkün değildir. Farklı yerlerde saptanan endometriotik dokular farklı teorilerle açıklanabilir. Ekstrapelvik endometriozis yönünden düşündüğümüzde Sampson’un Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) EKSTRAPELVİK ENDOMETRİOZİS implantasyon teorisi parietal-insizyon yeri endometriozisini açıklayabilir. Ancak bundada bildiğimiz gibi immün sistem yetersizlikleri etkindir. Halban’ın vasküler ve lenfatik yayılım teorisi akciğer ve diğer ekstrapelvik yayılımı açıklayabilmektedir.4 PARİETAL ENDOMETRİOZİS Bu tip endometriozis peritonun yukarısında yer alan endometriosis odakları için kullanılır. Bunlar bazen lipoma herni veya hematom sanılabilir.5,6,7 Sezaryen sırasında kesi yerinden endometrial hücreler kaçarak abdomen kesisi içine yerleşebilir. Bunlar farklı yerleşim yerlerinde olabilir: Pfannenstiel kesi yeri, laparoskopik trokar yeri endometriozisi, umblikal skar yeri, epizyotomi(perineal)yeri, histerektomi sonrası vajen kubbesi endometriozisi gibi.8 Buralardaki endometriozis odakları cerrahi ve jinekolojik yaklaşım gerektirir. Parietal veya abdomen duvarı endometriozisi, insizyon skarı endometriozisi dediğimiz endometriozis Sampson,un implatasyon teorisiyle açıklanabilir. Bir grup endometrial hücrenin lenfovasküler sistemden kaçıp periferik dolaşıma girip ektopik alanlara taşınması da bir başka teoridir. Bir başka teori de abdomen duvarındaki hücrelerin metaplazi ile endometrial dokuya dönüşmesidir. Bu durum hormonal etkilerle de olabilir. Bazı kişiler bu teorilerin birleşiminden oluşan etkileri kabul eder. Sezaryen sonrası abdominal duvar endometriosisi 0.03 ve 1 % arasında değişir.8,9,10 İkinci trimester düşükleri için histerektomi uygulanan Hindistan gibi bazı ülkelerde histerektomiden sonra daha fazla insizyon skar endometriozisi görülmektedir. Vakaların % 20sinde abdominal skar yoktur. Bu grupta ektopik doku genellikle umblikus veya kasıkta saptanmıştır. Kasık endometriozisi genellikle sağ tarafta saptanmış olup inguinal herni ile birliktedir. Endometriomalar farklı girişimlere bağlı olarak bulunabilir. Laparoskopi kullanımının artmasıyla port yerlerinde endometrioma şeklinde vakalara rastlanmaya başlanmıştır.11 Abdomen duvarı endometriomalarının klasik bulgusu siklik veya katamenial ağrıya eşlik eden ağrıdır. Ancak ağrı her zaman siklik olmayabilir. Vakaların% 96sı kitle, % 87 si ağrıyla başvurmaktayken ancak % 57 si siklik şikayetlerle başvurabilir.12 Ayırıcı tanıda herni, hematom, lenfadenopati, lenfoma, lipom, yumuşak doku sarkomu, desmoid tümörler, tümör metastazı vardır. Muayenede kitle fascia üstünde midir, yoksa fasciada defekt var mıdır saptanmalıdır. Eğer ağrı ve kitle yok ise teşhis için ultrason, ince iğne aspirasyonu, CT, MRI kullanlabilir. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Seyide SOYSAL Tedavide cerrahi sınırlar temiz olacak şekilde geniş eksizyon tedavi seçeneği olmalıdır9. Definitif tedavide gereken de budur. Eğer myofascial doku tutulumu varsa en bloc eksizyon gerekir. Bazen eşlik eden herni olabileceği için hazırlıklı olmak gerekir. Rekürrens olarak % 4.3 bildirilmiştir. Medikal tedavi sonrası tedavi bittikten sonra şikayetlerin tekrar başladığı bildirilmektedir. Pelvik endometriozis olanlarda eksizyon sonrası medikal tedavi eklenebilir.13 Perineal vakalarda eksizyon ve daha sonrasında medikal tedavi gerekebilir.4 Literatürde parietal endometriozisi önlemek için uterusa kesi yapılacağı zaman uterusun pelvis dışına alınması önemli bir faktör olarak bildirilmiştir. Uterus ve abdomen kapamada aynı sütürü kullanmamak, ameliyat esnasında corpusluteum varsa onu çıkarmak, ameliyattan sonra batını bol basınçlı sıvıyla irrige etmek, batın kapandıktan sonra cilt altını bol serumla yıkamak önleyici yöntemler arasında sıralanabilir.4 Sonuç olarak bu tip endometriozis 20-40 yaş arası kadınlarda sezaryenden 2-5 yıl sonra görülür. Bir kısmında sezaryen öyküsü yoktur. Şikayeler genellikle menses civarı artan ağrı şeklinde ortaya çıkar. Ayırıcı tanı önemlidir. Cerrahi tedavi daha iyi sonuç verir. Nadiren tanıda zorluk olursa ek teşhis yöntemleri kullanılır. PLEURAPULMONER ENDOMETRİOZİS Pulmoner endometriozis nadir bir durumdur. Katamenial pnömotoraks katamenyel hemoptizi veya semptomatik nodül olarak karşımıza çıkar. Schwartz bunu ilk olarak 1958 de tarif etmiştir. Genellikle hasta hikayesi ve menstrüel siklustaki radyolojik bulgularla teşhis konur. Teşhisi zor bir durumdur. Tomografi veya high rezolüsyonlu tomografi ile teşhis konur. Yerleşimine göre pleural veya pulmoner parenkimal olabilir.15 Pleural % 83, bronşial ve intrapulmoner tutulum daha azdır. Parenkimal tipte lezyonlar daha çok periferik yerleşimli olabilir. Pleural endometriozis çölomik epitelyumun lokal metaplazisi (metaplazi) veya retrograde mensesle gelen kanın transdafragmatik geçişi ve implantasyonuyla(implantasyon ) olur. Parenkimal vakalar da pulmoner emboli mekanizması gibi endometrial hücrelerin pulmoner damar ağı içinde yakalanmasıyla yani hematojen olur. Bu durum sezaryen veya küretaj esnasında gerçekleşir. Hemoptizinin nedeni menses sırasında sıvıların ye değiştirmesiyle kapiller çatlama nedeniyle olur. Tanı genellikle klinikle konur ancak mensesle olan alakasının tespiti zaman alabilir.15 Pleural hastalıkta dispne ve ağrı, sağ taraflı pnömotoraks ve pleural effüzyona eşlik eder(% 90). Tersine parenkimal hastalıkta katamenyal hemoptizi olur. He- 93 Seyide SOYSAL moptizi ayırıcı tansında tüberküloz, kronik bronşit pulmoner enfarkt, avm, anomalili damarlar, bronşial karsinoid düşünülmelidir.16,17 Hemoptizi menseste oluyorsa tanı pulmoner endometriozistir ancak lokalizasyon için X ray, bronkoskopi, ventilasyon perfüzyon scani, angio ve CT gerekebilir.6, 14 Genellikle göğüs röntgeni normaldir. Pulmoner nodül ve infiltrasyon bildirilmiştir. Bronkoskopi çok fazla faydalı değildir genellikle büyük bronş yerine distalde yer alır. En faydalı olan göğüs CT sidir. CTde opasite, nodüler lezyon, ince duvarlı kaviter lezyon veya büllöz oluşum olarak görülür.18 Yani tanıda hemoptizi ve yüksek rezolüsyonlu CT önemlidir. Tedavisinde medikal ve cerrahi yer alır. Tedavide amaç semptomları azaltmaktır. Danazol ve Gnrh analogları kullanılabilir. Danazol yan etkileri ve rekürrensteki fazlalık nedeniyle az tercih edilmektedir. Cerrahi tedavi gerekliliği ancak hayatı tehdit eden semptomlar, şiddetli semptomlarla tekrarı olursa düşünülür.Yeri belirlenemeyen lezyonlar ve multiple olanlar nedeniyle ooferektomi yapmak gerekebilir. Torasik endometriozis genellikle 30’lu yaşlardaki multipar kadınlarda görülür. Vakaların %90’ında sağhemitoraksta yer almaktadır. Menses döneminde hemotoraks veya pnömotoraks olarak karşımıza çıkar. Ayırıcı tanıda mezotelyel proliferatif hastalıklar ve metastatik adenokarsinom yer alır. Tanı konduktan sonra tüp torakostomi ile genellikle tedavi hormonal supresyon ile yapılır. Dirençli vakalarda talk kullanılarak plörodez veya mekanik abrazyonda uygulanır.19 GI ENDOMETROZİS Over ve peritondan sonra 3. yerleşim yeridir. Kadınların %5’ini etkiler . Lümen tıkanıklığı ve barsak hareket bozukluğu şeklinde karşımıza çıkar. Endometriozise bağlı tıkanıklık nadir bir tıkanıklık nedenidir. Retrograde menses ve implantasyon teorisiyle açıklanabilir.20 GI traktus ekstrapelvik yerleşimin en sık olduğu yerdir. Genellikle çoğu yerleşim rektum ve sigmoid kolondur (%70). Azalan sırayla terminal ileum, çekum, appendikstir.21 Endometriozis GISi içerdiğinde serozal nodül varsa bu peritoneal tutulum demektir, derin infiltrasyon varsa bu gerçek barsak tutulumudur. Bazen hastalık irritabl kolon ile karışır. İnce barsakta yer alırsa ishal, kalın barsakta yer alırsa kabızlıkla karşımıza çıkabilir. Önce siklik başlar ancak lezyonlar ilerlerse devamlı hale gellir. Enterik sinir sistemi ve barsak hareketiyle ilgili olan interstisyel Cajal hücreleri de endometriozis- 94 EKSTRAPELVİK ENDOMETRİOZİS le tutulabilir. Bunların tutulumu motiliteyi etkileyen lokalize viseral nöropati olarak karşımıza çıkabilir. Bu nedenle şikayetler barsak geçiş bozuklukları ki bu mensesle değişiklik göstermez (subseröz pleksusun zarar görerek ICC lerin cevapsızlığı), mensesle korele şiddetli ağrı şikayetleri (Auerbach pleksususunun zarar görmesiyle ilgili olarak), mensesle ilgisiz ağrı şikayetleri(Meissner pleksusunun zarar görmesiyle) olabilir.22,23 Laparoskopik tanıda barsak üstünde nodüllerin bulunması , kolonoskopide ekstrinsik tıkayıcı lezyonlar ve karın ağrısı ve GIS şikayetlerİ önemlidir. Sadece nodülün çıkarılması tedavide yeterli değildir.24 Kramplar şeklinde karın ağrısı tenesmus, karında distansiyon, kabızlık ve hematokezya görülür. Akut barsak obstrüksiyonu nadirdir. Kısmi barsak tıkanıklığında medikal tdv düşünülmelidir.25 Barsak tutulumu, endometriozisi olan kadınlarda en sık ekstrapelvik tutulum yeridir( % 5.4). Rektosigmoid kolon % 60-70 ini içerir. Genellikle küçük serozal implantler şeklindedir. Zaman içerisinde artan GI şikayetler oluşur. Lokalize fibroz ve barsak tıkanıklığı uzun vadede oluşabilir. Bazen rektal kanama da bildirilmiştir. Eğer hastada siklik semptomlar ve endometriozis öyküsü varsa tanı düşünülebilir. Ancak vakaların çoğu cerrahi sonrası tesadüf olarak saptanır. CT ve MR gibi yöntemlerin sensitivite ve spesifitesi % 70 ler civarındadır.26 Endometriozis genellikle subserozal yerleştiği için kolonoskopik biopsi nadiren tanıya yardımcı olur. Laporoskopi laparotomi öncesi tanıyı netleştiren bir yöntemdir. Cerrahi veya medikal tedavi, hastanın yaşı, ağrısı, çocuk isteği veya barsak tıkanıklığının derecesine göre düzenlenir. Striktür oluştuysa medikal tedavi tek başına olayı geri döndüremez. Barsak rezeksiyonu tıkanıklık durumlarında ve malignansi ekarte edilemediğinde gereklidir. Cerrahi rezeksiyon uzun vadeli ve emniyetli bir yöntem olarak bildirilmiştir.27 Rezeksiyon yapılacak vakalarda frozen gereklidir. Çünkü vakaların % 1 i malignansiyle birliktedir.28 Laparoskopik rezeksiyon da kullanılabilir. Medikal tedavi kullanımı cerrahi tdv sonrasında da önerilmektedir.29 Tesadüfi barsak tutulumu saptandığında hastada semptom yoksa medikal tedavi düşünülebilir. M.D. Anderson Cancer Merkezinden bildirilen bir çalışmada kadınlarda endometriozis odağında gelişmiş ekstraovaryan kanserler genellkle menopoz çağı kadınlar olup hormon replasman tedavisi alanlarda görülmüştür. Bu nedenle bu grupta daha agresif tedavi yöntemleri dikkatli bir takip gerekmektedir.30 Sonuç olarak ameliyattan önce tanı koymak zordur. Siklik semptomları ve endometriozis öyküsü olanlarda Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) EKSTRAPELVİK ENDOMETRİOZİS düşünülmelidir. Cerrahi tedavi için semptomların ağırlığna göre karar verilmelidir. Laparoskopi tanı ve tedavide kullanılabilir. Postmenopozal hormon replasmanı alanlarda malignansi risk düşünülmelidir. Bir başka şekil de akut apandisittir. Literatürde akut apandisitle giden ilk vaka 1952 de bildirilmiştir. Pelvik endometriozisi olan hastalarda appendiks tutulumu % 1 den azdır. Bu durumda parsiyel lümen obstrüksiyonu diğer apandisit vakalarından farklı olarak endometriotik implantlarla olmaktadır.31 Apendikste endometriozis genellikle asemptomatik bazen apandisit, perforasyon, intusussepsiyonla karşımıza çıkabilir. Hastalar her menses öncesi sağ alt kadran ağrısıyla karakterizedir.32 Appedisitte endometriozis tedavisi diğer appandisitler gibi olur. Tanıda histolojik olarak endometrial glandler ve stromanın varlığı yeterlidir. Endometriozis genellikle appendiksin seroza, subseroza ve muskularis katını tuttuğunu bildirmişlerdir.33 Genellikle apendektomiden sonra hastalar düzelmektedir. Ancak barsak dışı yerleşim olanlarda hormonal tedavi gerekebileceğinden takip önemlidir.33 ÜRİNER TRAKT ENDOMETRİZİSİ Mesane ve pelvik üreter tutulumu nadirdir(bütün vakaların % 0.1-5).34-38 Mesane, üreter, böbrek tutulumu 405-1 oranındadır. Ancak mesanenin tüm kas tabakası tutulu olduğunda belirgin şikayet olur. Diğerleri minör bulgularla karakterizedir. Şiddetli over tutulumu olduğunda mesanede derin endometriozis olabilir. Endometriozisli kadınlarda alt üriner sistem semptomları ve hematüri varsa sistoskopi ve üst üriner sistem ultrasonu gereklidir. Üreter genellikle solda, unilateral ve distal tutulumla karşımıza çıkar. Bilateral tutulum şiddetli endometriozisde görülür.39 Bu durum pelvis anatomisi ve menstrüel reflü teorisiyle uyumludur. Eksrinsik ve intrinsik üreter tutulumu görülebilir ancak intrinsik tutulum nadirdir. Teşhiste semptomlar önemlidir. Üreter striktürü olan genç kadınlarda ayırıcı tanıda endometrozis düşünülmelidir. IVP, IVU ve CT MRI cerrahiden 1. 2. 3. Olive DL, Schwartz LB. Endometriosis. N Engl J Med 1993; 328(24):1759-69. Berqvist A. Extragenital endometriosis: a review. Eur J Surg 1992;158(1):7-12. Nisolle M, Paslaeu F, Foidart JM. Extragenital Endometriosis, Jour Gynecol Obstet Biol Reprod 2007;36(2):173-8. 4. 5. 6. Seyide SOYSAL önce uygulanmalıdır. Çünkü bazen nefrektomi gerekebilir. Tedavide obstrüksiyonu gidermek, semptomları geçirmek, böbrek fonksiyonlarını korumak amaçlanır. Medikal ve cerrahi tedavi uygulanabilir. Medikal tedavi iyileştirici değil paliatif etki yapar.40 Yoğun fibroz olanlarda medikal tedavi etkin değildir Cerrahi tedavide medikal tedaviyi neoadjuvan olarak kullanmak cerrahi rezeksiyonu kolaylaştırabilir. Şiddetli vakalarda cerrahi tedavi eklemek gerekebilir. Bu şekilde rekürrensler önlenebilir. Cerrahi tedavi medikal tedaviden üstündür. Lezyonun tamamının çıkarılması laparoskopik olarak da yapılabilir.41,42 Mesane kubbesinde bulunan lezyonlarda laparoskopi kullanılabilir ancak tabanda bulunan lezyonlar için laparotomi gerekebilir. Minimal ve nonobstrüktif ureteral tutulumlarda laparoskopik üreteroliz uygulanabilir. Postmenopozal hastalarda bile sonradan segmenter üreter rezeksiyonu yapmak gerekebilir. Üreter tıkanıklığı olan vakalarda cerrahi rezeksiyon ve üreteroneosistostomi gerekir.43 Hastalığın radikal rezeksiyonu şiddetli genitoüriner şikayetlerin giderilmesinde etkindir. Nadir bir durum olması nedeniyle literatürdeki data ancak yol gösterici olabilir. Kanıt düzeyinde değildir. Sonuç olarak alt üriner sistem şikayetleri olan endometriozisli kadınlarda sistoskopi gereklidir. Üst üriner sistem incelenmesi sessiz böbrek atrofisi yönünden önemlidir. Parsiyel sistektomi mesane endometriozisinde gerekli olabilir. Tıkanıklık olmayan vakalarda üreteroliz yeterli olabilir. Üreteroneosistostomi üreteroüretrostomiden daha iyi sonuç verir. DİĞER Retroperitoneal endometrioma vaka takdimi şeklinde bidirilmiştir.44. Hiç gebelik geçirmemiş bir vakada vulvada görülmüştür. Kalp ve dalakta hiç bildirilmemiştir. Bu diğer grubu çok nadirdir. KAYNAKLAR Amer Saad. Endometriosis. Obstetrics, Gynaecology and Reproductive Medicine 2008; 18:(5)126-33. Blanco RG, Parithivel VS, Shah AK, Gumbs MA, Schein M, Gerst PH. Abdominal wall endometriomas. Am J Surg 2003;185(6):596-8. Rao R, Devalia H, Zaidi A. Post-caesarean in- Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 7. cisional hernia or scar endometrioma? Surgeon 2006;4(1):55-6. Güneş M Kayıkçıoğlu F, Öztürkoğlu F, Haberal A. Incisional Endometriosis after cesarean section, episiotomy and other gynecologic procedures. J Obstet Gynecol Res 2005; 31(5):471-5. 95 Seyide SOYSAL 8. 9. Horton JD, Dezee KJ, Ahnfeldt EP, Wagner M. Abdominal wall endometriosis: a surgeon’s perspective and review of 445 cases. The American Journal of Surgery 2008; 196(2):207-12. Hensen JH, Van Breda Vriesman AC, Puylaert JB. Abdominal wall endometriosis: clinical presentation and imaging features with empha-sis on sonography. AJR Am J Roentgenol 2006;186(3):616-20. 10. Wasfie T, Gomez E, Seon S, Zado B. Abdominal wall endometrioma after cesarean section: a preventable complication. Int Surg 2002;87(3):175-7. 11. Healy JT, Wilkinson NW, Sawyer M. Abdominal wall endometrioma in a laparoscopic trocar tract: a case report. Am Surg 1995; 61(11):962-3. 12. Dwivedi AJ, Agrawal SN, Silva YJ. Abdominal wall endometriomas. Dig Dis Sci 2002; 47(2):456-61. 13. Liang CC, Liou B, Tsai CC, Chen TC, Soong YK.Scar endometriosis. Int Surg 1998;83(1): 69-71. 14. Sağlam M, Balkan A, Taşar M, Balkan M, Bozlar U, Kocaoğlu M. Pulmonary endometriosis: Diagnosis with computed tomography and high resolution computed tomography (HRCT). Eur J Radiol Extra 2005;56(1):25-8. 15. Foster DC, Stern JL, Buscema J. Pleural endometriosis. Lung 1985;163:151. 16. Wang HC, Kuo PH, Kuo SH, Luh KT. Catamenial hemoptysis from tracheobronchial endometriosis: reappraisal of diagnostic value of bronchoscopy and bronchial brush cytology. Chest 2000;118(4):1205-8. 17. Cassina PC, Hauser M, Kacl G, Bruno I, Schroder S, Weder W. Catamenial hemoptysis diagnosis with MRI. Chest 1997;111(5):1144750. EKSTRAPELVİK ENDOMETRİOZİS re case of synchronous bowel localization. Surg Oncol 2007;16 Suppl 1:S161-3. 21. Chapron C, Fauconnier A, Vieira M, Barakat H, Dousset B, Pansini V, Vacher-Lavenu MC, Dubuisson JB. Anatomical distribution of deeply infiltrating endometriosis: surgical implications and proposition for a classification. Human Reproduction 2003;18(1):157-61. 22. Remorgida V, Ragni N, Ferrero S, Anserini P, Torelli P, Fulcheri E. The involvement of the interstitial Cajal cells and the enteric nervous system in bowel endometriosis. Human Reproduction 2005;20(1):264-71. 23. Anaf V, El Nakadi I, Simon Ph, Van de Stadt J, Fayt I, Simonart Th, Noel J-C. Preferential insltration of large bowel endometriosis along the nerves of the colon. Human Reproduction 2004;19(4):996-1002. 24. Remorgida V, Ragni N, Ferrero S, Anserini P, Torelli P, Fulcheri E. How complete is full thickness disc resection of bowel endometriotic lesions? A prospective surgical and histological study. Human Reproduction 2005;20 (8):2317-20. 25. Lin Y-H, Kuo L-J, Chuang A-Y, Cheng T-I.Extrapelvic Endometriosis Complicated with Colonic Obstruction. J Chin Med Assoc 2006; 69(1):47-50 26. Duepree HJ, Senagore AJ, Delaney CP, Marcello PW, Brady KM, Falcone T. Laparoscopic resection of deep pelvic endometriosis with rectosigmoid involvement. J Am Coll Surg 2002;195(6):754-8. 27. Prystowsky JB, Stryker SJ, Ujiki GT, Poticha SM. Gastrointestinal endometriosis. Arch Surg 1988;123(7):855-8. 28. Varma R, Rollason T, Gupta JK, Maher ER. Endometriosis and the neoplastic process. Reproduction 2004;127(3):293-304. 18. Swensen SJ. Focal lung disease: CT and high-resolution CT applications. Radiographics 1994;14(1):169-81. 29. Soysal S, Soysal ME, Ozer S, Gul N, Gezgin T. The effects of post-surgical administration of goserelin plus anastrozole compared to goserelin alone in patients with severe endometriosis: a prospective randomized trial. Hum Reprod 2004;19(1):160-7. 20. Preziosi G, Cristaldi M, Angelini L. Intestinal obstruction secondary to endometriosis: A ra- 31. Akbulut S, Dursun P, Kocbiyik A, Harman A, Sevmiş Ş. Appendiceal endometriosis presenting as perforated appendicitis: report of a ca- 19. Bhojawala J, Heller DS, Cracchiolo B, Sama J. Endometriosis presenting as bloody pleural effusion and ascites - report of a case and review of the literature. Arch Gynecol Obstet 2000;264(1):39-41. 96 30. Modesitt SC, Tortolero-Luna G, Robinson JB, Gershenson DM, Wolf JK. Ovarian and extraovarian endometriosis-associated cancer. Obstet Gynecol 2002;100(4):788-95. se and review of the literature. Arch Gynecol Obstet 2009;280(3):495-7. 32. Sakaguchi N, Ito M, Sano K et al Intussusception of the appendix: a report of three cases with diVerent clinical and pathologic features. Pathol Int 1995; 45(10):757-61. 33. Khoo JJ, Ismail MSA, Tiu CC. Endometriosis of the appendix presenting as acute appendicitis. Singapore Med J 2004;45(9):435-6. 34. Li C-Y, Wang H-Q, Liu H-Y.Management of ureteral Endometriosis: A Report of Ten Cases. Chin Med Sci J 2008;23(4):218-23. 35. Donnez J, Brosens I. Definition of ureteral endometriosis? Fertil Steril 1997;68(1):178-80. 36. Antonelli A, Simeone C, Zani D, Sacconi T, Minini G, Canossi E. Clinical Aspects and Surgical Treatment of Urinary Tract Endometriosis: Our Experience with 31 Cases. European urology 2006;49(6):1093-7. 37. Donnez J, Nisolle M, Squifflet J. Ureteral endometriosis: a complication of rectovaginal endometriotic (adenomyotic) nodules. Fertil Steril 2002;77(1):32-7. 38. Vercellini P, Frontino G, Pisacreta A, De Giorgi O, Cattaneo M, Crosignani PG. The pathogenesis of bladder detrusor endometriosis. Am J Obstet Gynecol 2002;187(3):538-42. 39. Frenna V, Santos L, Ohana E, Bailey C, Wattiez A. Laparoscopic management of ureteral endometriosis: our experience. J Minim Invasive Gynecol 2007;14(2):169-71. 40. Tanuma Y. Ureteral endometriosis: a case report and a review of the Japanese literature. Hinyokika Kiyo 2001; 47(8):573-7. 41. Seracchioli R, Mabrouk M, Manuzzi L, Guerrini M, Villa G, Montanari G, Importance of retroperitoneal ureteric evaluation in cases of deep infiltrating endometriosis. J Minim Invasive Gynecol 2008;15(4):435-9. 42. Ghezzi F, Cromi A, Bergamini V, Serati M, Sacco A, Mueller MD. Outcome of laparoscopic ureterolysis for ureteral endometriosis. Fertil Steril 2006;86(2):418-22. 43. Antonelli A, Simeone C, Zani D, Sacconi T, Minini G, Canossi E, et al. Clinical aspects and surgical treatment of urinary tract endometriosis: our experience with 31 cases. Eur Urol 2006;49(6):1093-7. 44. Kelemen PR. Clinical image Extrapelvic retroperitoneal endometrioma. Am J Surg 2002;184(1):52-3. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) DERLEME Adenomyozis Dr. Banu KUMBAK AYGUN,a Dr. Hasan Faruk BUYRUb a Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Elazığ b Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, İstanbul Yazışma Adresi/Correspondence: Dr. Banu KUMBAK AYGUN Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Elazığ, TÜRKİYE [email protected] ÖZE T Adenomyozis, myometriumda hem glanduler hem de stromal elementlerden oluşan endometrial adacıkların bulunması ile karakterize bir hastalıktır. Adenomyozisin etyopatogenezi net olarak anlaşılamamıştır, fakat adenomyozis bazal endometrial tabaka ve myometrium arasındaki sınır bozulduğunda oluşmaktadır. Geçirilmiş uterin cerrahi, gebelik, postpartum endometrit bu duruma yol açabilmektedir. Adenomyozisin klasik klinik prezentasyonu dismenore ve menorajisi olan multipar perimenopozal kadın olmasına rağmen, çocuk isteğinin ertelenmesi nedeniyle infertil kadınlarda da adenomyozis tanısı sık konulmaya başlamıştır. Adenomyozis tanısı koymak kolay değildir ve genellikle histerektomi sonrası histopatolojik inceleme ile tanı doğrulanmaktadır. Endovaginal sonografi, MRI gibi görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler adenomyozis tanısının preoperatif konulabilmesini sağlamıştır. Histerektomi radikal tedavi yöntemi olmasına rağmen, görüntüleme yöntemlerindeki gelişmelere ve infertil olgularda da adenomyozis tanısı konulmasına paralel olarak konzervatif tedavi yöntemleri uygulanmaya başlamıştır. Uygun yöntemin seçiminde yaş, semptomlar, fertilite isteği, adenomyozis yaygınlığı ile cerrahın tecrübesi ve yeteneği rol oynamaktadır. Konzervatif tedavi yaklaşımları medikal tedavi, konzervatif cerrahi yöntemler ve kombine medikal ve cerrahi tedavi olarak gruplandırılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Adenomiyom; ultrasonografi; manyetik rezonans görüntüleme; tedavi; endometriyoz ABSTR ACT Adenomyosis is a disorder characterized by presence of endometrial islets consisting of both glandular and stromal elements within myometrium. Etiopathogenesis of adenomyosis is not fully understood, however adenomyosis occurs when normal boundary between endometrial basal layer and the myometrium is disrupted. This disruption may be due to previous uterine surgery, pregnancy or postpartum endometritis. Classical clinical presentation of adenomyosis is a multiparous perimenopausal woman having dysmenorrhea and menorrhagia. However adenomyosis has been diagnosed in infertile women quite frequently due to delayed child wish. Diagnosis of adenomyosis is difficult and is often only established at histopathological examination of a hysterectomy specimen. Advances in imaging techniques like endovaginal sonography and MRI enabled the clinician to suspect the diagnosis prior to any treatment. Although hysterectomy is the radical treatment modality, conservative options arise parallel to the advances in imaging techniques and also fairly frequent diagnosis of adenomyosis in infertile population. In deciding appropriate treatment method patient age, symptoms, fertility desire, extent of adenomyosis and skill of surgeon play role. Conservative treatment approaches are grouped into medical treatment, conservative surgical methods and combined medical and surgical treatment. Key Words: Adenomyoma; ultrasonography; magnetic resonance imaging; therapy; endometriosis Copyright © 2010 by Türkiye Klinikleri Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3):97-106 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 97 Banu KUMBAK AYGUN ve ark. denomyozis myometriumda endometrial gland ve stromanın birlikte bulunduğu, komşu düz kasda hiperplazi ile karakterize bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Adenomyozis insidansı literatürde değişken oranlarda verilmiştir, çünkü adenomyozis temelde patolojik bir tanıdır. Patologların tanıda göz önüne aldığı endometriumun myometriumdaki invazyon derinliği kriterine göre literatürde bildirilen adenomyozis sıklığı değişkenlik göstermektedir. Çoğu patolog adenomyozisin histopatolojik tanısı için endometrial-myometrial bileşkenin (junctional zone-JZ) en az 2.5 mm altında endometrial glandlerin bulunması gerektiğini ifade etmiştir.1 Öte yandan “adenomyozis subbazalis” olarak ifade edilen minimal invazif adenomyozis durumunda ise endometrial glandların myometriumda invazyon derinliğinin bazal endometriuma uzaklığı 2 mm’nin altındadır.2 Fokal adenomyozis odaklarına adenomyom adı verilirken myometriumun tamamının ya da dış 2/3 kısmının etkilendiği durumlarda “diffüz adenomyozis”den bahsedilmektedir. Adenomyozis ile ilgili ilk tanımlamalar 17.yüzyılda yapılmıştır. Bir Alman patoloğu olan Carl von Rokitansky 1860 yılında myometrium içerisinde endometrial glandların varlığını tanımlamış ve bu bulguyu “cystosarcoma adenoids uterinum” olarak ifade etmiştir.3 Sonraki yıllarda farklı yazarlar da bu patolojiyi ifade etmiştir. Thomas Stephen Cullen 1900’lü yıllarda ‘mukozal invazyon’ olarak epitelyal doku invazyonunu ifade etmiş, yine 1925’te Frankl myometriumun mukozal invazyonunu ‘adenomyozis uteri’ olarak tanımlamış ve nihai olarak 1972’de Bird günümüzdeki adenomyozis tanımını ifade etmiştir; ‘Adenomyozis endometriumun myometrium içerisine selim invazyonu olup, ektopik non-neoplastik endometrial glandlar ve stromanın hiperplastik ve hipertrofik myometrium ile sarılı olduğu, diffüz olarak büyümüş bir uterus oluşturmaktadır’.3 PATOGENEZ Adenomyozis etyolojisi ve yol açan patogenetik mekanizmalar henüz net olarak anlaşılmış değildir. Klasik bilgi olarak adenomyozis bazal endometriumun subendometrial myometriuma anormal invazyonu ve invaginasyonu sonucunda oluşmaktadır. Son zamanlardaki mikroskopik değerlendirmeler intakt bir endometrialmyometrial bileşkenin (JZ) adenomyozisden korunmada önemli olduğuna işaret etmektedir.4 Bu koruyucu bariyerin mekanik bir travma sonrası bozulmasının adenomyozis gelişimine yol açtığı ileri sürülmüştür.5,6 JZ erken gebelikte trofoblastların invazyonu ile de travmatize olmaktadır, bu da adenomyozisin multiparlarda daha sık 98 ADENOMYOZİS görülmesini açıklamaktadır.7 MRI çalışmaları erken gebelikte JZ’nun fokal olarak bozulduğunu ve ancak doğumdan 2 hafta-6 ay sonra normal JZ yapısının tekrar izlenebildiğini göstermiştir.8 Bazı çalışmalar ise subendometrial myometriumun disfonksiyonel kontraksiyonları ile bazal endometriumun myometrium içerisine doğru yer değiştirmesi sonucu adenomyozisin oluştuğunu ileri sürmüştür.9 Diğer bazı yazarlar ise farklı hormonal dengeler sonucunda stromal diferansiyasyondaki problemlerin adenomyozise yatkınlık oluşturduğunu ileri sürmüştür.10 Bazı çalışmalarda ise endometriozis gibi adenomyozisin de immunolojik aktivasyonla ilişkili olduğu ifade edilmiştir.11 Fakat ifade edilen immunolojik değişikliklerin ve biyokimyasal anormalliklerin adenomyozisin nedeni mi sonucu mu olduğu konusu netlik kazanmamıştır.7 RİSK FAKTÖRLERİ Adenomyozis ile ilgili çalışmalar daha ziyade histerektomi materyallerinde tanının konulduğu çalışmalar olduğundan sağlıklı epidemiyolojik bilgiler elde edilememektedir. Fakat bir takım faktörlerin adenomyozis ile ilişkisi ortaya konulmuştur. Adenomyozis multiparlarda daha sıklıkla görülmektedir.12 Hatta doğum sayısı ile adenomyozis riskinin arttığı ifade edilmiştir.13 Mekanizma olarak trofoblastların myometriuma invazyonu ile adenomyozis odaklarının oluşabileceği ve gebeliğin hormonal ortamının da adenomyozis gelişimini desteklediği ifade edilmiştir. Sigara içenlerde adenomyozis daha az görülmektedir.14 Sigara içenlerde daha düşük estrojen konsantrasyonlarının tespit edilmesi estrojen bağımlı olarak düşünülen adenomyozisin sigara içenlerde daha az sıklıkla görülmesini açıklamaktadır.14 Sigaranın endometrium kanseri ve leiomyom riskini de azalttığı ifade edilmiştir ve bu iki patoloji de karşılanmamış estrojen maruziyeti ile ilişkilidir.15,16 Dilatasyon ve küretaj öyküsü adenomyozis riskini artırmaktadır.14 Mekanizma olarak küretaj esnasındaki travmanın myometriumda endometrial adacıklar oluşmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.14 Aynı mekanizma ile geçirilmiş uterin cerrahi, postpartum endometrit, sezaryen ile doğumun da JZ’da bozulmaya neden olarak adenomyozis gelişimine yol açabildiği ileri sürülmüştür. Bazı yazarlar endometriozis adenomyozis ilişkisini ileri sürerken diğer bazı çalışmalarda endometriozis ve adenomyozisin farklı epidemiyolojik karakteristikleriTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ADENOMYOZİS nin olduğu, bu iki patolojinin etyolojik mekanizmalarının da farklı olduğu ileri sürülmüştür.14 Örneğin paritesi yüksek olan kadınlarda endometriozis riski düşük iken adenomyozis riski yüksektir.14 SINIFLANDIRMA Adenomyozis ile ilgili yapılan çalışmalar terminolojideki çeşitlilik ve lezyonların sınıflandırılmasında bir fikir birliğinin olmaması nedeniyle istenen düzeyde yararlı olamamaktadır. Adenomyozis için standard histolojik kriterlerin tespit ve kabul edilmesi önemlidir. Aksi takdirde adenomyozisin gerçekten bir hastalık ya da sadece parafizyolojik bir durum olduğu konusunda tartışmalar devam edecektir.17 Adenomyozis sınıflandırması endometriumun hemen altındaki myometriumun, yani birleşme bölgesinin (JZ) değerlendirilmesi ile mümkün olacaktır. Çünkü bu bölgenin homojen kalınlaşması non-invazif tanı için standard kriterdir.18 JZ 1980’li yıllarda MRI ile tanımlanmıştır ve kalınlığı ortalama 4 mm’dir.4 MRI ile JZ kalınlığı değerlendirildiğinde adenomyozis için tanısal eşik değer değişkendir; 8 mm, 10 mm ve 12 mm eşik değerleri ifade edilmiştir.19 Kalın JZ’un patofizyolojisi net anlaşılamamıştır ve hatta bazı yazarlar adenomyozis ve ‘JZ bozulma hastalığı’nın iki farklı patoloji olduğunu ileri sürmüştür.20 Adenomyozis lezyonları bir spektrum oluşturmaktadır, JZ’nun artmış kalınlaşmasından belirgin adenomyozis ve adenomyoma kadar değişen bir spektrum sözkonusudur.18 JZ’nun hipertrofisi (endometrial-myometrial bileşkenin bozulması) sonrasında bazı durumlarda sekonder olarak myometriuma endometrial infiltrasyon olabilmektedir. JZ hipertrofisi tek başına gözlenebilir, endometrial infiltrasyon eşlik etmeyebilir. Bu gibi durumlarda dismenore olmaksızın sadece menoraji görülür. Tek başına JZ hipertrofisi genç, menorajisi olan kadınlarda daha sıklıkla görülür ve bu olgularda endometriumun cerrahi rezeksiyonu yerine medikal tedavi daha uygun olacaktır. Eğer JZ hipertrofisi myometriumun endometrial penetrasyonu olmaksızın görülebiliyorsa adenomyozis tanımlaması preinvazif (evre 0) ve penetrasyon mevcudiyetinde ise invazif olarak değerlendirilebilir. Fakat MRI’ın bile JZ kalınlığını ve endometrial-myometrial penetrasyonu doğru değerlendirmedeki belirsizliği bu tip bir klasifikasyonun klinik değerini azaltmaktadır. En basit şekliyle ise adenomyozis diffüz ve fokal olmak üzere iki formda görülmektedir. Diffüz formu MRI ile endometrial-myometrial birleşme bölgesinde (JZ) dif- Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Banu KUMBAK AYGUN ve ark. füz bir kalınlaşma (ortalama 16 mm) ile tanımlanmakta olup fokal formunda ise lokalize, 2-7 cm çapında yuvarlak veya oval, sınırları belirgin olmayan, kistik alanlar içeren myometriumda kitle gözlenir ve “adenomyom” olarak adlandırılır.21 KLİNİK BULGULAR Adenomyosis hem gebe hem de gebe olmayan uterusda görülebilen bir hastalık olup, olguların yaklaşık yarısı asemptomatiktir. Geçmişte adenomyozis tanısı klinik bulgulara dayanmakta idi ve en sık görülen üçlü bulgu anormal uterin kanama, sekonder dismenore ve büyük, hassas uterus idi.22 Klasik olarak adenomyozisin klinik prezentasyonu dismenore ve menorajisi olan multipar perimenopozal kadındır. Klinik gözlemlerde adenomyozis ile dismenore, intermenstruel pelvik ağrı ve menoraji arasında ilişki olduğu ifade edilmektedir. Fakat bazı çalışmalarda ise polimenore, menoraji ve ağrı ile adenomyozisin ilişkisinin olmadığı sonucu çıkmıştır.14 Adenomyozisde dismenore ile bu olguların endometriumundaki sinir lifleri dağılımı arasında bir ilişki olduğu bazı yazarlar tarafından ileri sürülmüştür.23 Adolesan çağda adenomyozis ile ilgili literatürde olgu sunumları olmasına rağmen adenomyozis 4-5. dekadlarda görülen bir patolojidir. Dismenore ve menoraji nedenli yapılan histerektomilerde sıklıkla adenomyozis tespit edilmektedir. Adenomyozis tanısının doğrulukla konulabileceği yöntemlerle adenomyozisin uterus alınmadan tanısının konulması mümkün olduğunda, adenomyozis epidemiyolojisi ile ilgili doğru bilgiler elde edilebilecek ve açıklanamayan ovulatuar menorajide ve juvenil dismenorede adenomyozisin patojenik rolü ortaya konulabilecektir. Adenomyozisdeki semptomlar yumuşak ve diffüz olarak büyümüş bir uterus ve beraberinde menoraji (%40-50), dismenore (%10-30), metroraji (%10-12), disparoni ve diskezidir. Bu semptomlar non-spesifiktir ve disfonksiyonel uterin kanama, myoma uteri ve endometriozis gibi diğer çeşitli jinekolojik hastalıklarda da görülebilmektedir.5 Tipik olarak semptomlar menstruel kanamadan bir hafta önce başlamaktadır. Adenomyozis sıklıkla 4-5. dekadda tanı konulan bir patoloji olduğundan infertilite daha az görülen bir şikayettir. Fakat 3040’lı yaşlarda infertilite nedeniyle yapılan değerlendirmelerde infertilite ile birlikte menoraji veya dismenore mevcut olduğunda %50’lere varan oranlarda adenomyozis tespit edilmiştir.24 99 Banu KUMBAK AYGUN ve ark. Adenomyozis olgularında menstruasyon esnasında endometrial-myometrial bileşkenin (JZ) ve/veya dış myometrial tabakanın disfonksiyonel kontraktilitesinin menoraji ve dismenoreye yol açtığı, minimal invazif adenomyozis bazalisin ise disfonksiyonel uterin kanama ile ilişkili olduğu ileri sürülmüştür.7 Adenomyotik dokunun oluşturduğu PG-I2 myometrial kontraksiyonlara ve bu durum da adenomyozis olgularındaki dismenoreye sebep olmaktadır.25 Adenomyozis ile diğer jinekolojik patolojiler birlikte görülebilmektedir. Endometriozis olgularının %620’sinde beraberinde adenomyozis görülmüştür.5 Birliktelikleri olsa da endometriozisin adenomyozisden tamamiyle farklı bir hastalık olduğu ileri sürülmüştür. Öte yandan uterin leiomyoma olgularının %36-50’sinde adenomyozis de tespit edilmiştir.5 Adenomyozis tanısı konulan kadınların %60-80’inde leiomyoma, endometriozis, endometrial polip, endometrial hiperplazi gibi diğer jinekolojik patolojilerin birlikte görüldüğü ifade edilmiştir.17 Endometrial hiperplazi ve karsinomun da adenomyozis tanısı konulan kadınlarda daha sık bulunduğu gösterilmiş olup bu ilişki adenomyozis patogenezinde hormonal faktörlerin, hiperestrojeneminin etkili olduğunu düşündürmektedir.26,27 TANI KRİTERLERİ Endometrial glandların myometriumdaki infiltrasyon derinliğine bağlı olarak adenomyozis için çeşitli tanı kriterleri ve sınıflandırmalar ileri sürülmüştür. Bu çeşitlilik nedeniyle de histerektomi spesimenlerinde adenomyozis prevalansı ile ilgili literatürde değişik rakamlar verilmektedir.28 Selim jinekolojik hastalıklar nedeniyle histerektomi yapılan kadınların %20-35’inde adenomyozis histolojik bulguları tespit edilmiştir.5 Diğer adenomyozis lokalizasyonları da (rektovaginal septum, ligamentum latum, mesane) tanımlanmış olmasına rağmen uterin adenomyozis oldukça sık görülen, kadınların %1’inde olduğu düşünülen bir hastalıktır.7,29,30 Adenomyozis tanısı koymak zordur ve genellikle de histerektomi spesimeninin patolojik incelemesi sonucunda tanı kesinleşmektedir. Adenomyozis tanısı için birtakım non-invazif yöntemler tanımlanmıştır, bu yöntemler tanıyı kesin olarak koymayı sağlamamakta ise de klinisyende tedavi öncesi adenomyozis şüphesi oluşturmaktadır. Hastalığın tanısı geçmişte tamamen klinik bulgulara dayanmakta iken son 20 yıl içerisinde görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler tanıya katkıda bulunmuş ve tanı doğruluğunu artırmıştır. Vaginal sonografi ve MRI 100 ADENOMYOZİS yöntemlerinin etkinliği pek çok çalışmada gösterilmiş olup endovaginal sonografinin adenomyozis tanısında MRI kadar etkin olduğu ileri sürülmüştür.4,31,32 Transvaginal sonografi adenomyozis tanısında kullanılmakta ise de sonografi yapan kişiye fazlasıyla bağımlıdır. MRI daha yüksek yumuşak doku rezolüsyonu sağlamaktadır ve günümüzde doğruluğu en yüksek olan non-invazif tanı tekniğidir. Bu nedenle adenomyozis tanısı, tedavi seçeneği ve sonuçları MRI değerlendirmesi ile yapılmalıdır. Minimal invazif tanı yöntemlerinden biri olarak transservikal, perkütanöz veya laparoskopik myometrial biyopsi bazı yazarlar tarafından yararlı bir yöntem olarak ifade edilmiştir.33 Leiomyom ile birliktelik olduğunda adenomyozis tanısını koymak daha da zorlaşmaktadır. Adenomyozisi dejenere bir myomdan ve GnRH agonist tedavisi sonrası nekroz nedeniyle kapsülüne yapışık bir myomdan ayırtetmek kolay değildir ve ancak patolojik inceleme ile nihai tanı konulabilmektedir. ADENOMYOZİSDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ Yeni çalışmalar adenomyozisin progresif bir hastalık olduğunu ve reprodüktif yıllar içerisinde görüntüsünde değişiklikler olduğunu ileri sürmektedir.18 Yine de görüntüleme teknikleri ile elde edilen birtakım bulgular adenomyozis tanısını koymaya yardımcı olmaktadır. HİSTEROSALPİNGOGRAFİ HSG’de karakteristik görüntü endometriumdan myometriuma doğru çok sayıda küçük (1-4 mm) girintilerin gözlenmesidir.7 Zaman zaman kontrast maddenin myometriumda lokal birikimi neticesi balpeteği görüntüsü de izlenebilmektedir. HSG, düşük sensitivite ve spesifitesi nedeniyle adenomyozis tanısında kullanılmamaktadır. Fakat infertil hastaların değerlendirilmesinde yeri olan HSG’de bahsedilen görüntüler mevcut ise adenomyozis şüphesi uyanmalıdır. TRANSVAGİNAL SONOGRAFİ Endometrial-myometrial bileşke (JZ), bazal endometrium (1 mm kalınlıkta) ve subendometrial myometrium’dan (myometriumun iç 1/3 kısmı, 5 mm kalınlıkta) oluşmaktadır.7 Transvaginal ultrasonografi ile JZ hipoekoik fonksiyonel endometriumu çevreleyen hiperekoik bir alan olarak görülmektedir, fakat tüm endometriumun ekojenik olarak gözlendiği luteal dönemde (ovulasyondan 7 gün sonra) bu bölge net seçilemediğinden sonografik değerlendirme için en uygun zaman erken luteal dönem olmaktadır.34 Adenomyozisin ultrasonograTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ADENOMYOZİS fik özellikleri oldukça değişkendir ve literatürde farklı tanı kriterleri ifade edilmiştir (Tablo 1). Adenomyozis için sonografik kriterler kapsülü olmayan, 1-7 mm boyutlarında düzensiz anekoik lakünler içeren (balpeteği görünümü) heterojen myometrial alanlar olarak ifade edilmektedir.35 Olguların %50’sinde bu küçük (1-7 mm) myometrial kistler gözlenmiştir.36 Histolojik incelemeler bu kistik myometrial alanların içi sıvı dolu, dilate endometrial glandlar olduğunu göstermiştir.27 Adenomyozis olgularında transvaginal sonografideki en sık bulgu sınırları belirgin olmayan hipoekoik ve heterojen alanlardır. Myometriumda azalmış ekojenitenin, heterotopik endometrial dokulara eşlik eden düz kas hipertrofisinin sonucu olduğu ifade edilmiştir.37 Ayrıca adenomyozis olgularında menstruasyon sırasında uterus boyutlarının oldukça arttığı gösterilmiştir.7 Fokal adenomyozis yani adenomyom olgularında sonografik bulgular leiomyom olgularının sonografik bulguları ile örtüşebilmektedir. Bu durumda MRI görüntüleme ile ileri değerlendirme gerekebilmektedir. Ultrasonografide adenomyom myometriumda homojen olmayan, sınırları seçilemeyen, 5 mm’den daha küçük hipoekoik alanlar (lakünler) içeren nodüler bir yapı olarak tanımlanmaktadır.35 Adenomyom tanısında transvaginal ultrasonografinin sensitivitesi %87, spesifitesi %98, pozitif prediktif değeri %74 ve negatif prediktif değeri %98 olarak ifade edilmiştir.32 Adenomyozisin sonografik görüntüsü endometrium kanserini taklit edebilir. Adenomyozis birlikteliği endometrium kanseri olgularında evrenin daha ileri olarak değerlendirilmesine neden olabilir. Bu iki patolojiyi ayırtetmede Doppler sonografi yararlı olabilmektedir.38 Zaman zaman da adenomyozis ve fizyolojik myometrial kontraksiyon, hipertrofi ve vasküler kalsifikasyonlar arasında ayrım yapmak zor olabilmektedir. TABLO 1: Adenomyozis sonografik kriterleri. Sonografik kriterler Leiomyom olmaksızın uterusda büyüme Ön veya arka myometrial duvarın asimetrik genişlemesi Kontur anormalliğinin ya da kitle etkisinin olmaması Myometriumda heterojen, sınırları belirsiz alanların izlenmesi Hiperekoik adacıklar ya da nodüller, parmağımsı çıkıntılar ya da lineer çizgilenmeler Çeşitli boyutlarda anekoik lakünler ya da kistler Myometriumun eko yapısında artış Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Banu KUMBAK AYGUN ve ark. Ultrasonografi ucuz, kolay ulaşılabilir ve hasta tarafından da tolere edilebilen bir yöntem olması nedeniyle avantajlıdır, fakat sonografik değerlendirmeyi yapan kişinin tecrübe ve bilgisi adenomyozis tanısının doğruluğunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle de çoğu yazar konzervatif takip edilen adenomyozis olgularında MRI ile takibi daha doğru bulmaktadır. Transvaginal ultrasonografik değerlendirmede adenomyozis lehine bulgular özetle şöyle sıralanabilir:39,40 Eko yapısı uniform değildir, sınırlar belirsizdir. Lezyonun boyutuna göre endometrium ya da serozaya kitle etkisi minimaldir. Şekli yuvarlaktan ziyade eliptiktir. Myometriumda dağınık şekilde küçük (1-7 mm) myometrial kistler ya da boşluklar gözlenebilir. Ekojenik, sınırları belirsiz nodüller veya endometriumdan myometriuma doğru lineer çizgilenmeler gözlenebilir. Lezyon sınırlarında sirküler vaskülarizasyon yoktur (myomun aksine). Balpeteği görünümü diffüz adenomyozise işaret edebilir. Uterus posterior duvarı geniş izlenir. Leiomyom izlenmemesine rağmen diffüz olarak büyümüş heterojen bir uterus gözlenir (bu bulgu genellikle şiddetli adenomyozise işaret etmektedir). Adenomyom, sınırları belirsiz, kistik alanlar içeren heterojen fokal bir nodül olarak izlenir, zaman zaman leiomyomdan kolaylıkla ayırtedilemeyebilir. MRI MRI, özellikle de T2 ağırlıklı görüntüler, mükemmel yumuşak doku diferansiyasyonu nedeniyle uterin patolojilerde önemli bir görüntüleme yöntemi olarak yerini almıştır. MRI sonografi ile karşılaştırıldığında uygulayıcıya daha az bağımlı bir yöntemdir ve görüntüler standardize edilebilmektedir. Pek çok çalışmada MRI’ın uterin adenomyozis tanısında oldukça yüksek doğruluğunun olduğu, semptomatik hasta populasyonunda sensitivite ve spesifitesinin %86 ile %100 arasında olduğu bildirilmiştir.41 Subendometrial myometrium MRI’da endometriumun hemen altında hipointens bir tabaka olarak görülmektedir.42 MRI ile adenomyozis tanısında kullanılan kriterler Tablo 2’de gösterilmiştir. Leiomyom, uterus 101 Banu KUMBAK AYGUN ve ark. ADENOMYOZİS TABLO 2: Adenomyozis MRI kriterleri. MRI kriterleri Endometrial-myometrial bileşke (JZ)’de fokal veya diffüz kalınlaşma JZ kalınlığı >5 mm veya >8 mm veya >10 mm veya >12 mm (fikir birliğine varılmış bir eşik değer belirlenememiştir) JZ sınırlarının belirsiz olması Sınırları belirsiz, düşük sinyal intensitesi alınan uterin kitle Düşük sinyal intensitesi alınan bir alan içerisinde lokalize yüksek sinyal alınan fokus varlığı Endometriumdan myometrium içerisine doğru artmış sinyal alınan lineer çizgilenmeler Endometriumda myometrium ile aynı intensitede parlak fokus gözlenmesi kontraksiyonları ve uterin musküler hipertrofi ile ayırıcı tanı zaman zaman zor olabilmektedir.43 Pek çok çalışmada trasvaginal sonografi ile MRI’ın aynı hasta grubunda adenomyozis tanısında doğruluğu karşılaştırılmıştır. Histerektomi materyallerinin histopatolojik incelemesi altın standard olarak kabul edildiğinden bu karşılaştırma çalışmaları infertil populasyonu içermemektedir. Çalışmaların bazıları MRI’ı daha üstün bulurken44 diğerleri her iki yöntemi benzer bulmuştur.31 Fakat MRI’ın pahalı olması ve her zaman ulaşılabilir olmaması nedeniyle non-spesifik jinekolojik şikayetleri olan hastaların ilk değerlendirmesinde yeri yoktur. MRI daha ziyade ileri tetkik olarak klinik uygulamalarda yerini almıştır. TEDAVİ Adenomyozisin tedavisi geçmişte histerektomi iken son 20 yılda radikal tedavi olan histerektomiye alternatif konzervatif yaklaşımlar özellikle de fertilitesini korumak isteyen kadınlarda uygulanmaya başlamıştır. Bu alternatif tedavi uygulamaları tanı metodlarındaki gelişmelere paralel olarak gündeme gelmiştir (Tablo 3).30,45 Fakat bu minimal invazif yöntemlerin adenomyozis tedavisinde uygulamaları ile ilgili fikir birliğine varılmış rehber ni- Alternatif tedavi modaliteleri teliğinde öneriler yoktur. Bunun nedeni olgu sunumlarından elde edilen bilgilerin adenomyozisden ziyade leiomyom yönetimine dayanması ve adenomyozis tanısında farklı kriterlerin kullanılmasıdır.46 Tedavide uygun yöntemin seçiminde rol oynayan faktörler hasta yaşı, semptomları, fertilite isteği, hastalığın yeri ve yaygınlığı ile cerrahın operatif yeteneğidir.30 Laparoskopi ya da laparotomi ile total ya da subtotal veya abdominal ya da vaginal histerektomi radikal tedavi modalitesi olarak değerlendirilmektedir ve derin myometrial tutulumu olan ya da fertilite isteği olmayan kadınlarda tercih edilmelidir. Konzervatif tedavi yöntemleri ise üç kategoride ifade edilmektedir; medikal (hormonal) tedavi, konzervatif cerrahi yöntemler (uterin arter embolizasyonu, histeroskopik yöntemler, laparoskopik yöntemler) ve kombine cerrahi+medikal tedavi. Semptomatik rahatlama sağlayan medikal (hormonal) tedavi ajanları progestajenler, antiprostaglandinler, kontinü oral kontraseptifler, anti-estrojenler (danazol gibi) ve GnRH agonistleridir. Tüm bu ajanların etkinliği değişken olup tedavi süresi ile ilişkilidir. GnRH agonistleri geçici olarak hipotalamus-hipofiz-ovaryan aksı baskılamakta ve dolayısı ile oluşturdukları hipoestroje- TABLO 3: Adenomyozis alternatif tedavi modaliteleri. 1. Medikal tedavi (GnRH agonistleri, Danazol, Progestagenler, Antiprostaglandinler, Kontinü oral kontraseptifler) 2. Konzervatif cerrahi yöntemler i. Uterin arter embolizasyonu ii. Uterin arter oklüzyonu (Laparoskopi/laparotomi) iii. Histeroskopik endometrial/endomyometrial ablazyon/rezeksiyon iv. Adenomyoma eksizyonu (Laparoskopi/laparotomi) v. Laparoskopik myometrial elektrokoagulasyon/eksizyon 3. Kombine cerrahi + medikal tedavi 4. MRI eşliğinde fokuslanmış ultrasonografi 102 Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ADENOMYOZİS nik etki ile adenomyozisde büzüşme ve de uterus boyutunda küçülmeye neden olmakta, böylelikle semptomları da azaltmaktadır. GnRH agonistleri endometriozis ve leiomyom gibi diğer ovaryan steroidogeneze bağımlı hastalıkların tedavisinde de başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Fakat adenomyozis tedavisinde kullanımı literatürde olgu sunumları şeklinde yer almıştır. Bu ilaçların uzun süreli kullanımını kısıtlayan durumlar menopozal yan etkileri olup sıcak basması, duygu-durum değişimleri ve kemik demineralizasyonudur. Bu yan etkiler kısmi olarak ‘add-back’ tedavi denilen estrojen eklenmesi ile ortadan kaldırılabilmektedir. Ayrıca GnRH agonist tedavisinin bırakılması ile adenomyotik odaklarda ve uterusda tekrar eski boyutlarına büyüme izlenebilmekte ve önceden mevcut olan semptomlar tekrar görülmektedir. GnRH agonisti kullanılarak tedavi edilen ilk adenomyozis olgusunda uterus boyutunda azalma ve beraberinde semptomatik iyileşme gözlenmiş, fakat hasta infertil olarak kalmıştır.47 Daha sonraları GnRH agonistleri ile tedavi edilen infertil adenomyozis olgularında başarılı spontan gebelikler ve canlı doğumlar bildirilmiştir.7,40,48 GnRH agonistleri ile tedavi sonrası 6 ay-1 yıl içerisinde gebelik oluşmadığında ileri tedavi yöntemlerine geçilmesi önerilmektedir.40 Adenomyozis olgularında levonorgestrel salınımlı rahim içi araçların başarılı kullanımı da literatürde olgu sunumları ile bildirilmiştir.49,50 Uterin arter embolizasyonu, ilk olarak 1995’de leiomyom tedavisinde bildirilmiştir, enfarkt ve nekroz oluşturmaktadır.51 Bu minimal invazif yöntem uterusunu korumak isteyen leiomyom olgularının tedavisinde geniş kullanım alanı bulmuştur. Laparoskopik uterin arter oklüzyonu da benzer bir teknik olarak myoma uteri olgularında uygulanmıştır.25 Adenomyozis ve leiomyomlar pek çok olguda birlikte bulunmaktadır ve semptomları sıklıkla benzerdir. Dolayısıyla adenomyozis tedavisinde girişimsel radyolojik teknikler ile uterin damarların selektif olarak embolize edildiği olgu sunumları da literatürde ifade edilmiştir. Bu olguların bazılarında daha sonra gebelikler elde edildiği ve vaginal doğumlar bildirilmiştir.46,52 Fakat yine de fertilitesini korumak isteyen leiomyom olgularında, myomektominin uterin arter embolizasyonuna tercih edilmesinin önerildiği gibi adenomyozis olgularında da konzervatif cerrahinin reprodüktif performansa negatif etkisinin olmayacağı ileri sürülmekte ve damar embolizasyonuna tercih edilmesi önerilmektedir.53,54 Yüzeyel adenomyozis (JZ’dan 2-3 mm derindeki lezyonlar) olgularında histeroskopik endometrial ablazTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) Banu KUMBAK AYGUN ve ark. yon/rezeksiyon gibi konzervatif cerrahi yöntemler başarılı olabilmektedir, fakat bu işlemlerin 2 mm’den daha derin myometrial penetrasyonu olan adenomyozis olgularında başarısı kısıtlıdır ve fertilite isteği olmayan kadınlarda kullanılması daha uygun olacaktır.25 Bazı yazarlar endometrial ablazyon/rezeksiyon ile daha sonra adenomyozis gelişimi arasında ilişki olduğunu ileri sürmüştür.30 Bu noktada preoperatif GnRH agonistleri ile endometriumun inceltilmesi, endometriumun tamamen çıkarılması, postoperatif iyileşme sürecinde endometrial büyümenin supresyonu ile operatif ve postoperatif endometrial penetrasyon riskinin azaltılabileceği ileri sürülmüştür. Histeroskopik endomyometrial rezeksiyon, JZ’dan daha derinde (>2-3 mm) lokalize lezyonların tedavisinde kullanılan konzervatif bir yöntem olarak değerlendirilebilse de bu tekniğin kullanımı sonrası intrakaviter adezyon gelişimi, hematometra ve ağrıda artma görülebilmektedir.30 Yine laparoskopik myometrial elektrokoagulasyon ya da eksizyon da alternatif konzervatif cerrahi yöntemlerdendir. Myometrial eksizyon leiomyom ve adenomyozis olgularında farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Leiomyom normal myometrium içerisinde büyüyen selim bir tümördür ve bir kapsül myomu çevre normal myometriumdan ayırdığından, çıkarıldıklarında kalan myometrial kısım leiomyom yok iken olduğu şekilde tamir edilebilir, sadece sonrasında bir skar dokusu oluşmaktadır. Adenomyozisde durum farklıdır, normal myometriuma invazyon olduğundan hastalıklı bölgenin eksizyonu total uterin volümde azalmaya yol açar, dolayısıyla sonraki bir gebelik için uterus volümü azaldığından abortus ve preterm eylem riski söz konusu olmaktadır. Geride kalan defekti tamir sonrası oluşacak skar dokusu nedeniyle gerilme kuvveti de azalacağından sonraki bir gebelikte muhtemel uterus rüptürü riski de mevcuttur.30 Diğer olası komplikasyonlar, oluşacak uterin skarda tekrar adenomyotik fokusun oluşması, adenomyomların eksizyonu sırasında uterin kaviteye girme ve intrauterin adezyon oluşma riskidir. Dolayısıyla konzervatif cerrahi tedavi yöntemi olarak myometrial eksizyon adenomyozis olgularında çok tercih edilmeyen bir yöntemdir. Özellikle diffüz adenomyozis olgularında hem semptomatik düzelme sağlamayacağından, hem de konzervatif cerrahi ile patoloji tamamen ortadan kaldırılamayacağından ve pelvik adezyon, intrauterin adezyon gibi postoperatif sekelleri de olabilen bir yöntem olduğundan tercih edilmemektedir. 103 Banu KUMBAK AYGUN ve ark. Kombine cerrahi ve medikal tedavi, genellikle adenomyotik odakların cerrahi olarak çıkarılması sonrası GnRH agonist kullanımını ifade etmektedir ve bu yöntemin uygulanması sonrası canlı doğumlar bildirilmiştir.40 Medikal tedavi öncesi sitoredüktif cerrahinin ilaçlara duyarlılığı artırdığı ve de immun fonksiyonları iyileştirdiği ifade edilmektedir. Bir başka olgu sunumunda GnRH tedavisi sonrası persiste eden, lokalize adenomyotik nodül cerrahi olarak eksize edilmiş ve sonrasında 3 ay adjuvan danazol tedavisi verilmiştir.55 Hasta daha sonra spontan gebe kalmış ve sezaryen ile doğum yapmıştır. Bu bilgiler ışığında kombine yaklaşım GnRH agonistlerinin tek başına etkisiz olduğu olgularda düşünülmeli ve uterin cerrahi sonrası minimum 6 ay kontrasepsiyon önerilmelidir. Kombine tedavi, medikal tedavinin etkisinin geçici olması ve cerrahi yaklaşımın da uterin adenomyom tedavisinde sadece %50 etkin olması nedeniyle gündeme gelmiş ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir.40 Kombine tedavi semptomların kontrolünde daha etkin olup relaps oranı da daha düşük bulunmuştur, fakat reprodüktif sonuçlar açısından bakıldığında konzervatif cerrahiye göre farklı sonuçlar görülmemiştir.40 Ultrason dalgalarının enerji taşıdığı ve bu dalgaların doku ısısında artışa neden olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Bu dalga paternleri modifiye edilebilir ve tek bir noktada birleştirilirse fokal bir noktada lokalize yüksek ısı elde edilebilir.46 Bu teknik ile fokal bir noktada birkaç saniye içinde irreverzibl hücre hasarı (6090˚C) oluşturulabilmektedir. Dokuyu 55˚C üzerine ısıtmak protein denatürasyonuna ve koagulasyon nekrozu ile irreverzibl hücre ölümüne yol açar.46 Bu temele dayanarak yüksek intensitede fokuslanmış ultrason yöntemi derin lokalizasyonlardaki yumuşak doku tümörlerinin tedavisinde non-invazif yöntem olarak uygulanmıştır. Bu yöntemin kullanımı ile ilgili büyük bir klinik tecrübe prostat kanseri olgularında edinilmiştir. MRI eşliğinde fokuslanmış ultrason tekniği histerektomi istemeyen leiomyom olgularında da tedavi amacıyla kullanılmış ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir.46 Bu teknik adenomyozis olgularında da benzer şekilde uygulanmış ve sonrasında spontan gebelikler ve vaginal doğum bildirilmiştir.56 İNFERTİL KADINLARDA ADENOMYOZİS Adenomyozis, gebeliklerin ileri yaşlara ertelenmesi nedeniyle infertil populasyonda da sıklıkla tespit edilmeye başlamıştır. Adenomyozisin fertiliteye etkisi net olarak ortaya konamamıştır. Klasik bilgi olarak endometrialmyometrial bileşkenin ve myometriumun anormal ya- 104 ADENOMYOZİS pısının implantasyonu etkilediği ifade edilmiştir.7 Fakat donasyon çalışmalarında ultrasonografik olarak tanımlanan adenomyozisin implantasyon oranlarına etkisinin olmadığı gösterilmiştir.7 Ayrıca adenomyozisin sıklıkla multiparlarda görülen bir patoloji olması da bazı yazarların bu patolojinin fertiliteyi etkilemediği yönünde düşünmelerine neden olmuştur.57 Öte yandan adenomyozis subfertilite/infertilite ilişkisi bazı olgu sunumları ile öne sürülmüştür.40 Onsekiz gebe, adenomyozis tanısı olan kadında yapılan bir çalışmada adenomyozisin infertilite ile ilişkisi olduğu ifade edilmiştir.58 Bir başka çalışmada IVF tedavi programına alınan infertil hastalar pelvik MRI ile değerlendirilmiş ve JZ’da kalınlık artışı (>10 mm) implantasyon için negatif prediktif bir faktör olarak bulunmuştur.19 Günümüzde fertilitesini korumak isteyen adenomyosis olgularının yönetiminde en uygun tedavi modalitesi konusunda ortak bir görüş oluşmamıştır. Dolayısıyla adenomyozis/adenomyoma tanısı konulan subfertil/infertil kadınların yönetiminde literatürde farklı yaklaşımlar yer almıştır. Adenomyozisin medikal tedavi (GnRH analogları, danazol), konzervatif cerrahi tedavi, uterin arter embolizasyonu, MRI eşliğinde fokuslanmış ultrason ile başarılı tedavileri sonrası gebelikler ve canlı doğumlar bildirilmiştir.25,40,58 Tedavi sonrası gebelik elde edilen adenomyozis olgularında komplikasyon nadir olmasına rağmen 12-18. hafta gibi erken gebelik haftalarında spontan uterus rüptürleri görülmüştür.30,59 ADOLESANDA ADENOMYOZİS Adolesan çağda adenomyozis görülebildiğine dair bilgiler literatürde olgu sunumları şeklinde yer almaktadır. Özellikle şiddetli ve dirençli dismenore olgularında MRI ile tanının konulduğu birkaç olgu sunumu bildirilmiştir.60,61 Persiste eden dismenore şikayeti ile değerlendirilen adolesanlarda adenomyozis tanısı nadir olmasına rağmen ayırıcı tanıda yer almalıdır. Hastalığın mekanizması adult çağdaki adenomyozis ile benzerdir. Tedavide amaç fertilitenin korunması olduğundan konzervatif yöntemler özellikle de medikal tedavi modaliteleri ön plandadır, fakat adenomyotik kist, adenomyom ve nonkominikan horn varlığında konzervatif cerrahi de uygulanabilmektedir.61,62 SON SÖZ Adenomyozis etyolojisi ve patogenezi henüz net olarak aydınlatılamamış bir hastalıktır. Terminolojisinde ve lezyonların klasifikasyonunda ortak bir fikrin olmaması bu noktada suçlanmaktadır. Dolayısıyla ortak bir terTurkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) ADENOMYOZİS minoloji ve sınıflandırma yapılması bu patolojinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. İnfertil populasyonda daha fazla olmakla birlikte, tüm olgularda son yıllarda non-invazif tanı yöntemlerindeki gelişmelere 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. paralel olarak konzervatif tedavi yöntemlerinin daha fazla uygulanması, bu hastalığın tanı ve tedavisi için altın standardın histerektomi olduğu bilgisini güncellemektedir. KAYNAKLAR Uduwela AS, Perera MA, Aiqing L, Fraser IS. Endometrial-myometrial interface: relationship to adenomyosis and changes in pregnancy. Obstet Gynecol Surv 2000;55(6):390400. 15. Parazzini F, La Vecchia C, Negri E, Moroni S, Chatenoud L. Smoking and risk of endometrial cancer: results from an Italian case-control study. Gynecol Oncol 1995;56(2):195-9. Benagiano G, Brosens I. History of adenomyosis. Best Pract Res Clin Obstet Gynaecol 2006;20(4):449-63. 17. Vercellini P, Ragni G, Trespidi L, Oldani S, Panazza S, Crosignani PG. Adenomyosis: a déjà vu? Obstet Gynecol Surv 1993;48(12): 789-94. Bird CC, McElin TW, Manalo-Estrella P. The elusive adenomyosis of the uterus--revisited. Am J Obstet Gynecol 1972;112(5):583-93. Brosens JJ, de Souza NM, Barker FG. Uterine junctional zone: function and disease. Lancet 1995;346(8974):558-60. Azziz R. Adenomyosis: current perspectives. Obstet Gynecol Clin North Am 1989;16(1): 221-35. Levgur M, Abadi MA, Tucker A. Adenomyosis: symptoms, histology, and pregnancy terminations. Obstet Gynecol 2000;95(5):688-91. Devlieger R, D'Hooghe T, Timmerman D. Uterine adenomyosis in the infertility clinic. Hum Reprod Update 2003;9(2):139-47. Barton JW, McCarthy SM, Kohorn EI, Scoutt LM, Lange RC. Pelvic MR imaging findings in gestational trophoblastic disease, incomplete abortion, and ectopic pregnancy: are they specific? Radiology 1993;186(1):163-8. Leyendecker G, Herbertz M, Kunz G, Mall G. Endometriosis results from the dislocation of basal endometrium. Hum Reprod 2002;17 (10):2725-36. 10. Parrott E, Butterworth M, Green A, White IN, Greaves P. Adenomyosis--a result of disordered stromal differentiation. Am J Pathol 2001; 159(2):623-30. Banu KUMBAK AYGUN ve ark. 16. Parazzini F, Negri E, La Vecchia C, Rabaiotti M, Luchini L, Villa A, et al. Uterine myomas and smoking. Results from an Italian study. J Reprod Med 1996;41(5):316-20. 18. Gordts S, Brosens JJ, Fusi L, Benagiano G, Brosens I. Uterine adenomyosis: a need for uniform terminology and consensus classification. Reprod Biomed Online 2008;17(2): 244-8. 19. Maubon A, Faury A, Kapella M, Pouquet M, Piver P. Uterine junctional zone at magnetic resonance imaging: A predictor of in vitro fertilization implantation failure. J Obstet Gynaecol Res 2010;36(3):611-8. 20. Tocci A, Greco E, Ubaldi FM. Adenomyosis and ‘endometrial-subendometrial myometrium unit disruption disease’ are two different entities. Reprod Biomed Online 2008;17:28191. 21. Byun JY, Kim SE, Choi BG, Ko GY, Jung SE, Choi KH. Diffuse and focal adenomyosis: MR imaging findings. Radiographics 1999;19: S161-70. 22. Matalliotakis IM, Katsikis IK, Panidis DK. Adenomyosis: what is the impact on fertility? Curr Opin Obstet Gynecol 2005;17(3):261-4. 23. Zhang X, Lu B, Huang X, Xu H, Zhou C, Lin J. Innervation of endometrium and myometrium in women with painful adenomyosis and uterine fibroids. Fertil Steril 2010;94(2):730-7. 27. Hulka CA, Hall DA, McCarthy K, Simeone J. Sonographic findings in patients with adenomyosis: can sonography assist in predicting extent of disease? AJR Am J Roentgenol 2002; 179(2):379-83. 28. Bergholt T, Eriksen L, Berendt N, Jacobsen M, Hertz JB. Prevalence and risk factors of adenomyosis at hysterectomy. Hum Reprod 2001;16(11):2418-21. 29. Donnez J, Nisolle M, Casanas-Roux F, Bassil S, Anaf V. Rectovaginal septum, endometriosis or adenomyosis: laparoscopic management in a series of 231 patients. Hum Reprod 1995;10(3):630-5. 30. Wood C. Surgical and medical treatment of adenomyosis. Hum Reprod Update 1998;4(4): 323-36. 31. Reinhold C, McCarthy S, Bret PM, Mehio A, Atri M, Zakarian R et al. Diffuse adenomyosis: comparison of endovaginal US and MR imaging with histopathologic correlation. Radiology 1996;199(1):151-8. 32. Fedele L, Bianchi S, Dorta M, Arcaini L, Zanotti F, Carinelli S. Transvaginal ultrasonography in the diagnosis of diffuse adenomyosis. Fertil Steril 1992;58(1):94-7. 33. Popp LW, Schwiedessen JP, Gaetje R. Myometrial biopsy in the diagnosis of adenomyosis uteri. Am J Obstet Gynecol 1993;169(3): 546-9. 34. Grunfeld L, Walker B, Bergh PA, Sandler B, Hofmann G, Navot D. High-resolution endovaginal ultrasonography of the endometrium: a noninvasive test for endometrial adequacy. Obstet Gynecol 1991;78(2):2004. 12. Azziz R. Adenomyosis in pregnancy. A review. J Reprod Med 1986;31(4):224-7. 24. de Souza NM, Brosens JJ, Schwieso JE, Paraschos T, Winston RM. The potential value of magnetic resonance imaging in infertility. Clin Radiol 1995;50(2):75-9. 35. Botsis D, Kassanos D, Antoniou G, Pyrgiotis E, Karakitsos P, Kalogirou D. Adenomyoma and leiomyoma: differential diagnosis with transvaginal sonography. J Clin Ultrasound 1998;26(1):21-5. 14. Parazzini F, Vercellini P, Panazza S, Chatenoud L, Oldani S, Crosignani PG. Risk factors for adenomyosis. Hum Reprod 1997;12(6): 1275-9. 26. Kairi-Vassilatou E, Kontogianni K, Salamalekis M, Sykiotis K, Kondi-Pafitis A. A clinicopathological study of the relationship between adenomyosis and other hormone-dependent uterine lesions. Eur J Gynaecol Oncol 2004;25 (2):222-4. 37. Atri M, Reinhold C, Mehio AR, Chapman WB, Bret PM. Adenomyosis: US features with histologic correlation in an in-vitro study. Radiology 2000;215(3):783-90. 11. Ota H, Igarashi S, Hatazawa J, Tanaka T. Is adenomyosis an immune disease? Hum Reprod Update 1998;4(4):360-7. 13. Vercellini P, Parazzini F, Oldani S, Panazza S, Bramante T, Crosignani PG. Adenomyosis at hysterectomy: a study on frequency distribution and patient characteristics. Hum Reprod 1995;10(5):1160-2. 25. Levgur M. Therapeutic options for adenomyosis: a review. Arch Gynecol Obstet 2007;276 (1):1-15. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3) 36. Reinhold C, Atri M, Mehio A, Zakarian R, Aldis AE, Bret PM. Diffuse uterine adenomyosis: morphologic criteria and diagnostic accuracy of endovaginal sonography. Radiology 1995; 197(3):609-14. 105 Banu KUMBAK AYGUN ve ark. 38. Hirai M, Shibata K, Sagai H, Sekiya S, Goldberg BB. Transvaginal pulsed and color Doppler sonography for the evaluation of adenomyosis. J Ultrasound Med 1995;14(7):52932. 39. Kepkep K, Tuncay YA, Göynümer G, Tutal E. Transvaginal sonography in the diagnosis of adenomyosis: which findings are most accurate? Ultrasound Obstet Gynecol 2007;30(3): 341-5. 40. Wang PH, Su WH, Sheu BC, Liu WM. Adenomyosis and its variance: adenomyoma and female fertility. Taiwan J Obstet Gynecol 2009; 48(3):232-8. 41. Reinhold C, Tafazoli F, Mehio A, Wang L, Atri M, Siegelman ES, et al. Uterine adenomyosis: endovaginal US and MR imaging features with histopathologic correlation. Radiographics 1999;19:S147-60. 42. Hricak H, Alpers C, Crooks LE, Sheldon PE. Magnetic resonance imaging of the female pelvis: initial experience. AJR Am J Roentgenol 1983;141(6):1119-28. 43. Reinhold C, Tafazoli F, Wang L. Imaging features of adenomyosis. Hum Reprod Update 1998;4(4):337-49. 44. Ascher SM, Arnold LL, Patt RH, Schruefer JJ, Bagley AS, Semelka RC, et al. Adenomyosis: prospective comparison of MR imaging and transvaginal sonography. Radiology 1994;190 (3):803-6. 45. Nelson JR, Corson SL. Long-term management of adenomyosis with a gonadotropin-releasing hormone agonist: a case report. Fertil Steril 1993;59(2):441-3. 46. Rabinovici J, Stewart EA. New interventional techniques for adenomyosis. Best Pract 106 ADENOMYOZİS Res Clin Obstet Gynaecol 2006;20(4):61736. 47. Grow DR, Filer RB. Treatment of adenomyosis with long-term GnRH analogues: a case report. Obstet Gynecol 1991;78(3 Pt 2):5389. 48. Silva PD, Perkins HE, Schauberger CW. Live birth after treatment of severe adenomyosis with a gonadotropin-releasing hormone agonist. Fertil Steril 1994;61(1):171-2. 49. Fedele L, Bianchi S, Raffaelli R, Portuese A, Dorta M. Treatment of adenomyosis-associated menorrhagia with a levonorgestrel-releasing intrauterine device. Fertil Steril 1997;68 (3):426-9. 50. Fong YF, Singh K. Medical treatment of a grossly enlarged adenomyotic uterus with the levonorgestrel-releasing intrauterine system. Contraception 1999;60(3):173-5. 51. Ravina JH, Herbreteau D, Ciraru-Vigneron N, Bouret JM, Houdart E, Aymard A, et al. Arterial embolisation to treat uterine myomata. Lancet 1995;346(8976):671-2. 52. Kim MD, Kim NK, Kim HJ, Lee MH. Pregnancy following uterine artery embolization with polyvinyl alcohol particles for patients with uterine fibroid or adenomyosis. Cardiovasc Intervent Radiol 2005;28(5):611-5. 53. Wang PH, Liu WM, Fuh JL, Chao HT, Yuan CC, Chao KC. Symptomatic myoma treated with laparoscopic uterine vessel occlusion and subsequent immediate myomectomy: which is the optimal surgical approach? Fertil Steril 2009;92(2):762-9. 54. Wang PH, Fuh JL, Chao HT, Liu WM, Cheng MH, Chao KC. Is the surgical approach beneficial to subfertile women with symptomatic ex- tensive adenomyosis? J Obstet Gynaecol Res 2009;35(3):495-502. 55. Ozaki T, Takahashi K, Okada M, Kurioka H, Miyazaki K. Live birth after conservative surgery for severe adenomyosis following magnetic resonance imaging and gonadotropinreleasing hormone agonist therapy. Int J Fertil Womens Med 1999;44(5):260-4. 56. Rabinovici J, Inbar Y, Eylon SC, Schiff E, Hananel A, Freundlich D. Pregnancy and live birth after focused ultrasound surgery for symptomatic focal adenomyosis: a case report. Hum Reprod 2006;21(5):1255-9. 57. Siegler AM, Camilien L. Adenomyosis. J Reprod Med 1994;39(11):841-53. 58. Wang JH, He XH, Wu RJ, Xu XR. Clinicopathologic characteristics of uterine adenomyoma in pregnant women. Fertil Steril 2007;88 (1):172-5. 59. Mueller MD, Saile G, Brühwiler H. Spontaneous uterine rupture in the 18th week of pregnancy in a primigravida patient with adenomyosis. Zentralbl Gynakol 1996;118(1):424. 60. Itam SP 2nd, Ayensu-Coker L, Sanchez J, Zurawin RK, Dietrich JE. Adenomyosis in the adolescent population: a case report and review of the literature. J Pediatr Adolesc Gynecol 2009;22(5):e146-7. 61. Dietrich JE. An update on adenomyosis in the adolescent. Curr Opin Obstet Gynecol 2010;22(5):425-9. 62. Takeuchi H, Kitade M, Kikuchi I, Kumakiri J, Kuroda K, Jinushi M. Diagnosis, laparoscopic management, and histopathologic findings of juvenile cystic adenomyoma: a review of nine cases. Fertil Steril 2010;94(3):862-8. Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics 2010;3(3)
Benzer belgeler
adolesan kızlarda pelvik ağrı pelvıc paın ın female adolescents
Cramer DW, Missmer SA. The epidemiology
of endometriosis. Ann N Y Acad Sci 2002;