çocuklarda astım ve tedavisinde kullanılan ilaçların ağız içi etkileri
Transkript
1 1.GİRİŞ Astım; farklı uyaranlara karşı hava yolu duyarlılığının artması ve geri dönüşümlü hava yolu tıkanması ile karakterize, kronik inflamatuar bir hastalıktır (Thomas, Parolia, Kundabala ve Vikram, 2010). Astımda altta yatan temel patoloji, hava yollarında meydana gelen inflamasyondur (Alavaikko, Jaakkola, Tjaderhane, ve Jaakkola, 2011). Bu durum solunum yollarının uyaranlara karşı cevap artışı, hırıltı, solunum zorluğu, göğüs sıkışıklığı, sabah erken saatlerde ve geceleri artan öksürük gibi klinik bulguların ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Özdemir, Bahçeciler ve Barlan, 2006). Çocuklarda izlenen astım, yetişkinlerde izlenen astıma göre daha ağır seyretmektedir. Bunun nedenlerinin ise çocuklarda izlenen aşağıdaki anatomik ve fizyolojik risk faktörleri olduğu belirtilmektedir; 1. Bronş çaplarının dar olması ve bunun sonucu olarak da, periferik hava yolu basıncında izlenen artış, 2. Ventilasyon yapan kollateral kanalların eksikliği, 3. Periferik hava yolları içine uzanan düz kasların az sayıda ve spiral yapıda olması, 4. Elastik basıncın azalması, 5. Diyaframın mekanik işlevinin yetersiz olması, 6. Mukus yapımının aşırı olması (Mutlu ve Balcı, 2010). 2. ASTIM HASTALIĞININ SINIFLANDIRILMASI Global Initiative for Asthma (GINA - Astım için Global Girişim)’ya göre astım, dört grupta incelenmektedir; Hafif şiddette astım: Astım atakları ve geceleri izlenen semptomlar nadir görülmekte ve sadece aralıklı olarak kısa süreli B2 agonistleri kullanılmaktadır. Orta şiddette astım: Astım atakları ayda 2-3 kez olabilmekte ve geceleri izlenen semptomlar daha sık görülmekte; inhale steroidler düşük-orta dozlarda, kısa süreli B2 agonistleri ile kombine kullanılmaktadır. 2 Şiddetli astım: Astım atakları her hafta izlenmekte; inhale steroidler uzun süreli B2 agonistleri ya da lökotrien reseptör agonistleri ile kombine edilip, düzenli olarak kullanılmaktadır. Çok şiddetli astım: Astım atakları her hafta ve semptomlar her gün izlenmekte, inhale steroidler daha fazla dozda ve uzun süreli B2 agonistleri ya da lökotrien reseptör agonistleri ile kombine edilip, düzenli olarak kullanılmaktadır (Bateman ve diğerleri, 2008). 3. ÇOCUKLUK ÇAĞI ASTIMINDA RİSK OLUŞTURAN FAKTÖRLER Çocukluk çağı astımında risk oluşturan faktörler konakçıya ait ve çevresel olmak üzere iki gruba ayrılır. Konakçıya ait etkenler; alerji ve astıma genetik yatkınlık, havayolunun aşırı duyarlılığı, ırk ve cinsiyettir. Çevresel faktörler ise, astıma yatkınlığı olan bireylerde , hastalığın oluşma olasılığını değiştiren faktörlerdir (Güler, 2008). Solunum yolu enfeksiyonları, allerjenler, sigara dumanı, egzersiz, hava kirliliği, iklimsel etkenler, çeşitli kimyasal maddeler ve psikolojik faktörler astımın ortaya çıkmasını tetikleyen faktörlerdir (Özkan ve Öztürk, 2006). 3.1. Konakçıya Ait Risk Faktörleri 3.1.1. Genetik Yatkınlık Astımlı bireylerin çocuklarında astım görülme sıklığı, sağlıklı bireylerin çocuklarındaki riske göre daha fazladır. Astımın, 5., 6., 11., 12. ve 13. kromozomların rolüyle ortaya çıktığı düşünülmektedir (Özdemir ve diğerleri, 2006). 3.1.2. Atopi ve Havayolunun Aşırı Duyarlılığı Atopi; bireyin çevresel etkenlerle temas ettiğinde, vücudunda aşırı miktarda IgE ortaya çıkması durumudur. Ebeveynlerde atopi ve artmış havayolu duyarlılığı mevcut ise, çocuklarda astım görülme riski daha fazla olmaktadır (Özdemir ve diğerleri, 2006). 3.1.3. Cinsiyet Astım erkek çocuklarında daha fazla görülür. Bunun nedeni, erkek çocukların hava yollarının daha dar olması ve IgE değerlerinin daha yüksek olmasıdır (Sears, Greene ve 3 Willan, 2003). Ancak, cinsiyetler arasındaki bu fark 14 yaşından itibaren giderek azalmakta ve kaybolmaktadır (Yılmaz, 2010). 3.1.4. Irk ve Etnik Grup Irksal prevalans farkları bir etken olarak kabul edilse de, asıl etkenin ırksal nedenlerden kaynaklanan sosyoekonomik farklılıklardan olduğu görüşü hakimdir (Güler, 2008). 3.2. Çevresel Risk Faktörleri 3.2.1. Allerjenler Alerjenler gıda alerjenleri, iç ortam alerjenleri ve dış ortam alerjenleri olarak gruplandırılabilir. Küçük bebeklerde, inek sütü, yumurta, balık, soya, buğday gibi gıdalara alerjiler görülmektedir (Mutlu ve Balcı, 2010). Oyun çocukları ise daha hareketli olduklarından dolayı, bu çocuklarda iç ortam alerjenleri (ev tozu akarları, küf mantarları, kedi, köpek gibi kürklü hayvanların tüyleri, hamam böceği, fare gibi haşerelerin döküntü ve epitelleri, sigara dumanı, parfüm, çamaşır suyu gibi kimyasal maddeler) astımın oluşumunda rol oynamaktadır (Özkan ve Öztürk, 2006). Polenler ve küf mantarları, dış ortam alerjenleri olarak kabul edilmektedir (Mutlu ve Balcı, 2010). 3.2.2. Solunum Yolu Enfeksiyonları Enfeksiyonlar bağışıklık sistemini, alerjik yanıttan ters yönde uyarırlar. Çevresel hijyene aşırı dikkat edilmesi ve sık antibiyotik kullanımı, çocuklarda enfeksiyon görülme sıklığını azaltmaktadır. Bunun sonucunda da alerjik hastalıkların görülme riski artmaktadır (Yılmaz, 2010). Kalabalık ailelerde yaşayan ve küçük yaşlarda daha fazla enfeksiyon geçiren çocuklarda , astım ve atopi görülme sıklığının azaldığı ve bunun da ‘’hijyen hipotezi’’ ile ilişkili olduğu belirtilmiştir (Corvalan, Amigo, Bustos ve Rona, 2005). Enfeksiyonlar astım riskini azaltmasına karşın, belirgin bir sayının üzerinde geçirilen solunum yolu enfeksiyonları (özellikle de alt solunum yolları) astım riskini arttırmaktadır (Yılmaz, 2010). 4 3.2.3. Sigara Astım gelişiminde rolü olan ve neden-sonuç ilişkisi en iyi kurulan çevresel risk faktörü, evde sigara kullanımıdır. Ancak ev içinde sigara içilmesi, astım için önlenebilir bir risk faktörüdür (Kılıç ve Taşkın, 2015). Sigara dumanına maruz kalınması, astım hastalarında akciğer fonksiyonlarındaki bozulmanın şiddetlenmesine ve astım semptomlarının artışına neden olmaktadır. Ayrıca sigara dumanı, inhaler tedavi ve sistemik steroidlerin etkilerinin azalmasına ve bundan dolayı da astım kontrolünün zorlaşmasına yol açmaktadır. (Global Strategy for Asthma Management and Prevention,2015 update, www.ginasthma.org., son erişim tarihi: 18.03.2016.) 3.2.4. Egzersiz Egzersiz, astımlı çocukların çoğunda astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olan bir tetikleyicidir. Egzersiz yapılmasıyla meydana gelen, akciğerlerdeki havayollarında sıvı kaybı veya ısı değişimi sonucunda akciğerlerde sıkışma meydana gelmektedir. Egzersize bağlı nefes sıkışması veya öksürük, tipik olarak egzersiz bittikten 5-10 dakika sonra başlar (Soyuer ve Per, 2013). 3.2.5. Hava Kirliliği Hava kirliliği astım alevlenmelerini artırmaktadır, ancak astım gelişimi ile doğrudan ilişkili olup olmadığı henüz kesinlik kazanmamıştır (Yılmaz, 2010). 3.2.6. İklimsel Etkenler Kuru ve soğuk hava vagal refleksi uyararak astım atağının başlamasını tetikler. Yağmur yağması ile astım ataklarının başlaması arasında ilişki vardır. Havanın ısısında ve nem derecesinde meydana gelen ani değişiklikler de astım atağının başlamasına neden olur (Mutlu ve Balcı, 2010). 3.2.7. Psikolojik Faktörler Astım her ne kadar akciğerler ile sınırlı bir hastalık gibi algılansa da, hastalığın nöropsikiyatrik yönü olduğu da unutulmamalıdır. Astımlı hastalara yaklaşım, hastanın sadece solunumu iyileştirmeye yönelik değil, hastanın psikolojik sorunlarının da 5 iyileştirilmesi yönünde olmalıdır. Eğer psikolojik sorunlar göz ardı edilirse hastalığının tam olarak kontrol altına alınmasında zorluk yaşanabilir (Kartaloğlu, 2010). 4. ÇOCUKLUK ÇAĞI ASTIMINDA TANI Astımlı hastaların teşhisinde klinik muayene, fiziksel bulgular ve laboratuvar testleri önem taşımakla birlikte, teşhisin konması temel olarak iyi bir anamneze dayanır (Mutlu ve Balcı, 2010). 4.1. Anamnez Astım atağı ile başvuran bir hastada değerlendirme, hızlı alınacak bir hikaye ile başlamalıdır. Sorulan birtakım sorularla, hastalığın seyri ve geçirilen akut atağın öyküsü değerlendirilir (Karaayvaz ve Çalışkaner, 2003). Dikkat etmemiz gereken temel noktalar, atağın nasıl ve ne zaman başlamış olduğu, semptomların derecesi ve egzersizle ilişkili olup olmadığı, son 24 saat içinde hangi ilaçların alınmış olduğudur (Öneş, Güler ve Tamay, 2003). Astım atağını başlatan etkenin alerjen, enfeksiyon, irritan etkenler veya yetersiz tedavi mi olduğunun öğrenilmesi, gelecekte atağın önlenmesi açısından çok önemlidir (Karaayvaz ve Çalışkaner, 2003). Şikayetlerin mevsimsel değişikliği, ailede astımlı veya atopik birey varlığı da önemli bulgulardır. Hastanın daha önceden astım atağı geçirip geçirmediği, gece öksürüğünün varlığı, soğuk algınlığı ve grip şikayetlerinin on günden uzun sürüp sürmediği ve daha önceki tedavilere verdiği cevap dikkatlice sorgulanmalıdır. Daha önce astım nedeni ile hastane başvuruları, acil ünitesine gelme sıklığı, solunum yetersizliğiyle karşı kaşıya kalma durumu ve ventilasyon gerektirecek bir atak geçirip geçirmediği sorulmalıdır (Özdemir ve diğerleri, 2006). 4.2. Fiziksel Muayene ve Klinik Bulgular Öncelikle dakikadaki solunum hızı, wheezing (hırıltılı solunum, en çok 5 yaş üstü astımlı çocuklarda görülür.), yardımcı solunum kaslarının kullanımı, pulsus paradoksus (normalde soluk alma ve verme arasında maksimum 10 mmHg değişen sistolik basınç değerinin bu değerden daha fazla değişmesi), taşikardi, dispne ve hipoksi bulguları değerlendirilir ve gerekli görülürse tedavi başlanır. Tedaviden alınan cevabın değerlendirilmesi sırasında daha ayrıntılı inceleme yapılır ve astım atağının şiddeti belirlenir. Astımın göstergeleri; atakların tekrarlayıcı karakterde, nöbetler halinde olması, daha çok gece veya sabaha 6 karşı, kendiliğinden veya ilaçlarla hafifler veya kaybolur olması, şikâyetlerin olmadığı dönemlerin varlığı ve bazı faktörlerle tekrar başlaması olarak sıralanabilir. (Global Strategy for Asthma Management and Prevention,2015 update, www.ginasthma.org., son erişim tarihi: 20.03.2016.) 4.3. Laboratuvar Tetkikleri Astım tanısının konulmasında deri testleri, solunum fonksiyon testleri, akciğer, IgE düzeyi ve bronşiyal provokasyon testlerinden yararlanılmaktadır (Mutlu ve Balcı, 2010). Küçük çocuklarda viral bir enfeksiyona eşlik ederek tekrarlayan hırıltı, öksürük, tıkanma ve nefes darlığı atakları astımı düşündürmektedir. Solunum fonksiyonunun ölçülmesi sırasında 1. saniyedeki zorlu ekspiratuar volüm (FEV1) ile birlikte zorlu vital kapasitenin (FVC) ölçümü yapılmalıdır. 5 yaşından sonra hava akımının ölçümü spirometre ile yapılmaktadır. Saniyede verilen nefes hacminin reversibilitesi, astım teşhisinde kullanılan en önemli değişkenlerden biridir (Levy ve diğerleri, 2006). Gerektiği durumlarda astımla karışan diğer hastalıkları ve olası komplikasyonları ayırt etmek için biyokimyasal testler, akciğer grafisi, belirli kan testleri, tüberküloz testleri, ter testi gibi birçok tetkik yapılabilir (Söğüt, 2010). 5. ASTIM TEDAVİSİ Astım tedavisi; • İnhale edilen allerjenlerden ve astımı tetikleyen faktörlerden kaçınma, • Hasta, aile ve bakıcılara yönelik, astımla ilgili eğitim programları, • Uygun farmakolojik tedaviyi içeren kapsamlı bir tedavi planı gerektirmektedir (Bacharier ve diğerleri, 2008). 5.1. İnhale Edilen Allerjenler ve Tetikleyici Faktörlerden Kaçınma Çevresel uyaranlar hava yolarında daralmaya ve sürekli iltihaba yol açar. Astımın ortaya çıkmasını kolaylaştıran ve onu tetikleyen etkenlerden kaçınmak, astımdan korunmanın ve astımı tedavi etmenin en önemli basamağıdır (Söğüt, 2010). 7 5.2. Eğitim Programları Astımın kontrolünde hasta, aile ve bakıcılara yönelik eğitim programları da tedaviyi tamamlayıcı niteliktedir. Bu programlar; astım teşhisi sonrası eğitim, yapılandırılmış eğitim ve astımlı çocuklarla ilgilenen tüm bireyleri kapsayan eğitim basamaklarını içermektedir. Eğitimin seviyesi; astımın şiddeti, çocuğun yaşı ve çocuğun yapısına uygun olarak belirlenmektedir. 5 yaşın altındaki çocukların, inhalerlerin kullanımı, ebeveynlerin ise hem inhaler kullanımı hem de astımın mekanizması konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir (Bacharier ve diğerleri, 2008). 5.3. Farmakolojik Tedavi Farmakolojik tedavi ile astım semptomlarının kontrol altına alınması ve kullanılan ilaca bağlı minimum yan etki ile atakların önlenmesi amaçlanmaktadır. Tedavi, astımın şiddeti ve semptomların sıklığına bağlı olarak planlanmalıdır (Bacharier ve diğerleri, 2008). Tedavide kullanılan ilaçlar semptom giderici ilaçlar ve kontrol edici ilaçlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır: Tablo 1: Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar 8 5.3.1. Semptom Giderici İlaçlar Semptom giderici ilaçlar, etkisini hızlı göstererek bronkokonstrüksiyonu düzelten, semptomları gideren ve gerekli olduğu durumlarda kullanılan ilaç grubudur. 5.3.1.1. Kısa etkili B2 agonistleri İnhaler ve oral formlarında bulunmaktadır. Etkisini hemen göstermesi ve yan etkilerinin düşük olması nedeniyle genel olarak inhaler formları tercih edilmektedir. İnhaler olanların etkisi birkaç dakika içinde başlamakta, 15-30 dakikada maksimuma ulaşmakta ve etkisi 4-6 saat devam etmektedir (Erk, 2002). Astım atakları sırasında gelişen bronkospazmı gidermek ve egzersiz sırasında meydana gelebilecek bronkospazmı önlemede kullanılırlar. Uzun süreli ve tek başına bu ilaçların kullanımı, antiiflamatuar tedaviye başlamayı geciktirmekte ve astımın kontrolünü zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, B2 agonistlerin sadece semptom sırasında ve gerekli en düşük dozda kullanılması gerekmektedir (Erk, 2002). Ülkemizde bu grup ilaçlardan salbutamol, terbutalin ve formoterol bulunmaktadır. Yaygın olarak tercih edilen salbutamol, 2-5 yaş arasındaki çocuklarda güvenli olarak kullanılmaktadır (Bacharier ve diğerleri, 2008). İnhaler ilaç kullanamayan hastalarda, kısa etkili B2 agonistler kullanılmaktadır. Ancak, oral formdaki ilaçların yan etkileri (taşikardi,tremor gibi) inhaler forma göre daha fazladır (Erk, 2002). 5.3.1.2. Kısa etkili antikolinerjikler Kısa etkili kullanılabilen tek antikolinerjik inhaler ipratropiyum bromürün, semptom giderici etkisi inhaler B2 agonistler kadar güçlü değildir. Akut gelişen astım atağında, inhaler B2 agonistle birlikte kullanılması, akciğer fonksiyonlarında belirgin bir düzelme sağlamaktadır (Bacharier ve diğerleri, 2008). 9 5.3.1.3. Kısa etkili teofilin Kısa etkili teofilin, kısa etkili B2 agoniste ek bir bronkodilatör olarak yarar sağlamamasına karşın, solunum dürtüsünü uyarmak ve diyafram tas yorgunluğunu gidermek için kullanılmaktadır (Erk, 2002). 5.3.1.4. Sistemik kortikosteroidler Bu ilaçlar ağır astım ataklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Kullanıldığında alevlenmenin ilerlemesini önlemekte, hastaneye başvuruyu azaltmakta, erken atak nüksünü önlemekte ve morbiditeyi önlemektedir. Akut astım atağındaki etkileri kullanıldıktan 4-6 saat içinde belirgin hale gelmektedir (Erk, 2002). 5.3.2. Kontrol Edici İlaçlar Kontrol edici ilaçlar, antiinflamatuar etkileri ile astımın kontrol altında tutulmasını sağlamak amacıyle her gün ve uzun süre kullanılan ilaçlardır. 5.3.2.1. İnhaler kortikosteroidler İnhaler steroidler en etkili kontrol sağlayıcı ilaçlardır, bu nedenle her yaştaki astımlıda ilk tercih olarak kullanılması önerilmektedir (Türk Toraks Derneği Astım ve Allerji Çalışma Grubu, 2009). İnhaler steroid tedavisi, hastalarda astım semptomlarını kontrol ederek, atak sıklığını ve acil başvurularını azaltır. Yaşam kalitesini artırır, solunum fonksiyon testlerini, bronşların aşırı duyarlılığını düzeltir. Semptomların kontrolü ve solunum fonksiyonlarındaki düzelme 1-2 hafta gibi kısa bir sürede görülürken, havayolunun aşırı duyarlılığının azaltılabilmesi için aylar gerekebilir. Tedavi kesildiğinde haftalar, aylar içinde astımın kontrolü bozulabilir (The Childhood Asthma Management Program Research Group, 2000). Oral kandidiyazis, ses kısıklığı ve üst solunum yollarının irritasyonuna bağlı olarak oluşan öksürük, inhaler steroidlerin yan etkileridir. Ölçülü doz inhalerlerde, hava haznesi (‘spacer’) kullanılarak bu yan etkilerin sıklığı azaltılabilmektedir (Erk, 2002). 10 5.3.2.2. Sistemik kortikosteroidler Ağır ve kontrol altına alınamayan astımda iki haftadan uzun süreli oral kortikosteroid tedavisi gerekebilmekte, ancak yan etki riski kullanımını sınırlamaktadır. Yan etkilerine rağmen, oral yolun çizgili kaslar üzerine etkisi daha az, yarılanma ömrü daha kısa ve doz uygulaması daha esnek olduğu için parenteral yola tercih edilmelidir (Erk, 2002). 5.3.2.3. Lökotrien antagonistleri Bu ilaçlar hafif astımlı hastalarda alternatif tedavi olarak, aspirine duyarlı bazı hastalarda da inhaler steroidlere ek olarak tedavide kullanılmaktadır. Orta seviye veya daha ileri evrede tek başına değil, tedaviye eklenerek kullanılmaktadır. Bu da inhaler kortikosteroid dozunu azaltmayı sağlamaktadır (Simons, Villa ve Lee, 2001). Lökotrien reseptör antagonistleri, egzersizden birkaç saat saatler önce alındığında, egzersize bağlı bronkokonstrüksiyona karşı koruma sağlamaktadır. Düşük doz inhaler steroidlerle astımı kontrol edilemeyen çocuklarda lökotrien reseptör antagonistlerinin tedaviye eklenmesi klinik düzelmeyi ve astım ataklarının azalmasını sağlamaktadır (Simons ve diğerleri, 2001). 5.3.2.4. Uzun etkili inhaler β2-agonistleri Uzun etkili inhaler β2-agonistler, beş yaşın üzerindeki astımlı çocuklarda düşük doz inhaler steroidlerle kontrol sağlanamadığında, tedaviye ek ilk seçenek olarak kullanılması önerilmektedir. Tedavide tek başına kullanılmamaktadırlar (Nelson, Weiss, Bleecker, Yancey ve Dorinsky, 2006). İnhaler kortikosteroidlere uzun etkili inhaler β2-agonistlerin eklenmesi (flutikazon+salmeterol, budesonid+formoterol, beklometazon+formoterol) gece ve gündüz semptomlarında ve alevlenme sayısında azalma, akciğer fonksiyonlarında düzelme sağlamaktadır (Mungan, 2009). Tek doz uzun etkili β2-agonist inhalasyonu, egzersizle indüklenen bronkokonstrüksiyonu birkaç saat engellemektedir (Simons, Gerstner, ve Cheang, 1997). 11 5.3.2.5. Yavaş salınan teofilin Teofilin düşük dozlarda kullanıldığında antienflamatuar etkisi hafif olan bir bronkodilatördür. Astımda oral formlarda günde bir yada iki doz kullanılsa da, kontrol edici ilaç olarak ilk seçenekte kullanılmamaktadır (Erk, 2002). Teofilin özellikle yüksek dozlarda (>10 mg/kg/gün) kullanıldığında, önemli yan etkiler görülme riski olduğundan dolayı, doz seçimi dikkatli yapılmalı ve ilacın plazma düzeyi düzenli olarak izlenmelidir (Erk, 2002). 5.3.2.6. Anti Ig-E Anti-IgE (omalizumab), inhale steroidlerle kontrol altına alınamayan ağır allerjik astımı olan,bir allerjene (akar, küf mantarı, ev hayvanı) duyarlı hastalarda endikedir. Serum total IgE düzeyi 30-700 I.U./ml olan, 12 yaş üzerinde tüm astımlı hastalarda kullanılmaktadır. Uygulama dozu hastanın kilosu ve serum total IgE düzeyine göre belirlenerek, 2 ya da 4 haftada bir subkutan enjeksiyon şeklinde uygulanmaktadır (Erk, 2002). 6. ASTIM TEDAVİSİNDE KULLANILAN İNHALASYON CİHAZLARI Çocuklarda astım tedavisi için kullanılan ilaçlar genellikle inhalasyon yoluyla kullanılmaktadır. Çocuğun bu ilaçları nefes yoluyla alabilmesi için uyumu gerçekleştirmesi oldukça zordur ve bu zorluk bazen tedaviyi olanıksız hale getirebilir. Bu zorluğu ortadan kaldırmak için özel cihazlara gereksinim duyulur (Okkalı, 2010). 6.1. Nebulizatör Cihazları Basınçlı hava ile çalışan, sıvı haldeki ilacı buhar haline getirip, ilacın solunum yolarına ulaşmasını sağlayan elektrikli cihazlardır (Resim 2). Özellikle ağır astım atağı halinde, bebeklerde veya küçük çocuklarda kullanılabilirler. Nebulizatör ile kullanılmak üzere hazırlanmış ilaç formlarına ‘nebules’ adı verilmektedir (Okkalı, 2010). 12 Resim 1: Nebulizatör 6.2. İlaç Hazneleri(Aerocamara, Aerochamber) Büyük ya da küçük hacimli ara cihazlar (Aerocamara) çocuklarda ölçülü doz inhalerlerinin kullanılmasını kolaylaştırmanın yanısıra, tedavi etkinliğinin artmasını ve yan etkilerin en aza indirgenmesini sağlamaktadır. Bu cihazlar sayesinde partiküllerin hızı azalır ve bunun sayesinde de küçük çaplı partiküllerin intrapulmoner depolanması artar. Özellikle inhaler steroidlerin, sistemik dolaşıma katılımı bu yolla azalmaktadır. Bu cihazlar ile, çocuklarda ölçülü doz inhaleri kullanımında karşılaşılan koordinasyon sorunu da ortadan kalkmıştır. 5 yaşın üzerindeki çocuklar, ucunda maske olmayan cihazları rahatlıkla kullanabilir (Okkalı, 2010). Resim 2: Aerocamara 13 6.3. Kuru Toz İnhalerler İçinde kuru toz halinde ilaç içerip, iyi bir eforla ilacın alınmasını sağlayan cihazlardır. Daha büyük yaş grubundaki çocuklar için kullanımı uygundur. İçlerindeki ilaç kuru toz halinde olduğu için, dış ortamla temas olmamalı ve nemlenmeye karşı dikkat edilmelidir. Unutulmaması gereken önemli bir nokta, inhalerlerin her kullanımından sonra ağız bol suyla çalkalanmalıdır (Okkalı, 2010). 6.3.1. Diskus Diskus kuru toz inhalerlerin en güvenli olanıdır. İnhale edilecek ilacın blister ambalajdan her kullanım için tek seferlik dökülmesi nedeniyle, içeriye nefes verilse dahi kalan ilaçlar nemlenmez. Ayrıca kullanım için hazırlanırken ilacın dış ortamla temas etmemesi, düşük akımlı nefes alınsa bile ilacın bronşlara gidebilmesi, diskusları çocukluk çağında avantajlı kılar. 4 yaş ve üstü çocuklarda kullanılmaktadır (Okkalı, 2010). Resim 3: Diskus 6.3.2. Turbuhaler Diskusa kıyasla, yaşı daha büyük olan çocuklarda kullanılır. Kullanımı sırasında, cihazın içine yanlışlıkla nefes verilmesi, cihazın içinde kalan ilacın nemlenmesine yol açabilir. Bu cihazda toz parçacıkları daha küçük olduğundan ilacın tadı hissedilmez (Okkalı, 2010). 14 Resim 4: Turbuhaler 6.3.3. Aerolizer Kapsül formda ilaçların kullanıldığı tek dozluk kuru toz inhaleridir. Tez dozluk olduğu için, her kullanımdan önce içine ilaç yerleştirilmesi gerekmektedir. Bu cihazı kullanırken kapsülü delmek için, cihazın yanındaki düğmelere basılması gerekmektedir. Ancak düğmelere birden fazla basılırsa, kapsül parçalanabilir ve küçük jelatin parçacıkları ağıza hatta boğaza gelebilir. Bunlar bu cihazın dezavantajıdır (Okkalı, 2010). Resim 5: Aerolizer 6.3.4. Easyhaler Cihazın bir depo halinde kuru toz ilacı tutması, ilacın dış ortamda nemlenmesine neden olabilir. Hatta kullanım esnasında yanlışlıkla içeriye nefes verilmesi, ilacın kullanımını tamamen bozabilir. İlaç mutlaka dik pozisyonda saklanmalıdır (Okkalı, 2010). 15 Resim 6: Easyhaler 7. ASTIM TEDAVİSİNDE KULLANILAN İLAÇLARIN AĞIZ İÇİ ETKİLERİ Astım ilaçlarının çoğu inhaler ya da nebulizatörler ile kullanılmaktadır. Astım tedavisinde inhalerler, uzun süre boyunca günde en az dört kez kullanılabilmektedir. Bu nedenler astım görülme sıklığındaki artışa bağlı olarak, astım ilaçlarının kullanımından doğan ağız içi etkiler de yaygınlaşmıştır (Thomas ve diğerleri, 2010). 7.1. Diş Çürüğü Yapılan çalışmalarda astım tedavisinde kullanılan ilaçların diş çürüğü riskini artırdığı gösterilmiştir. Çürük sıklığının artışı çeşitli risk faktörlerine bağlıdır (Thomas ve diğerleri, 2010). Shashikiran, Reddy ve Raju (2007), tedavide kullanılan ilaçlar ile diş çürüğü arasındaki ilişkiyi incelemişler ve salbutamol inhaler kullanan astım hastalarında, salbutamol tablet ve beklametazon inhaler kullananlara göre daha fazla diş çürüğü olduğu kanısına varmışlardır. 7.1.1. İlaç kullanımına bağlı olarak tükürük akışında azalma Çeşitli çalışmalarda uzun süreli beta-2 agonist kullanımının, tükürük akışını azalttığı gösterilmiştir (Thomas ve diğerleri, 2010). Ryberg, Möller ve Ericson(1987), ilaç kullanan astım hastası bireylerde, parotis bezinden salgılanan tükürük miktarında %26-36 arasında azalma olduğunu belirtmişlerdir. Astımlı bireylerde tükürük akışındaki azalmanın yanısıra, dakikadaki total protein üretimi, amilaz, heksozamin, tükürük peroksidazı, lizozim ve salgısal IgA miktarlarında da azalma gösterilmiştir (Ryberg, Möller ve Ericson, 1991). 16 Tükürük komponentlerinde meydana gelen azalmadan dolayı, tükrüğün koruyucu özelliği etkilenmiş ve ağız sağlığında olumsuz yönde değişmeler olmuştur (De Almeida ve diğerleri, 2008). Tükürük akışındaki azalma ile diş çürüğü arasındaki etkileşimi belirlemek amacıyla yapılan çalışmalarda, Ersin, Gülen ve Eronat (2006) astım tedavisinde kullanılan ilaçların neden olduğu tükürük akışında azalmadan dolayı diş çürüğünün arttığını, Stensson ve diğerleri (2008) tükrük miktarının azalmasının çürük görüşme sıklığını artırdığını göstermişlerdir. 7.1.2. Tükürük akışındaki azalmaya bağlı olarak fermente olabilen karbonhidratların ağızdan uzaklaştırılmasının zorlaşması ve laktobasil-mutans strepkokok miktarındaki artış Tükürük akışındaki azalma, fermente olabilen maddelerin ağız ortamından temizlenmesini zorlaştırmakta ve tamponlama kapasitesinin azalmasına neden olmaktadır (Thomas ve diğerleri, 2010). Ryberg ve diğerleri (1991) beta-2 agonisti kullanan hastalardaki çürük artışının, tükürük akışındaki azalma ve laktobasil-mutans streptokok artışı ile ilişkili olduğunu bildirmişlerdir. Ersin ve diğerleri (2006), diş çürüğü ile tükürükteki mutans streptokok ve laktobasil değerlerini incelemiş ve aralarında pozitif korelasyon olduğunu bildirmişlerdir. Ancak, bu sonucun aksine, çürük sıklığı ile mutans streptokok-laktobasil değerlerinin kıyaslandığı başka bir çalışmada, astımlı çocuklar ile kontrol grubu arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Çürük yapıcı bu bakterilerin sayısında anlamlı bir fark bulunmamasının nedeninin, hasta ailelerinin yüksek sosyoekonomik durumlarından kaynaklanabileceği düşünülmüştür (Stensson, Wendt, Koch, Oldaeus ve Birkhed, 2008). 7.1.3. Tedavide kullanılan ilaçların kendi yapılarındaki fermente olabilen karbonhidratların varlığı Astımlı çocuklarda daha fazla çürük gözlenmesinin nedenlerinden biri de, tedavide kullanılan ilaçların yapısında fermente karbonhidratların bulunmasıdır. Kuru toz inhalerlerin bazıları, hastaların ilaç tadını tolere edebilmeleri için, yapılarında şeker (laktoz monohidrat) içermektedirler. Laktoz monohidrat, çürük oluşturma özelliği düşük olan şekerlerden biri olmasına rağmen, astımlı hastalarda çürük riskinin artmasına neden olmaktadır. Tükürük miktarında azalmaya ek olarak yapısında şeker içeren ilaçların 17 kullanımı sonucunda çürük oluşma riski artmaktadır (Samec, Amaechi, Battelino, Krivec ve Jan, 2013). Milano, Lee, Donovan ve Chen (2006) ilaç kullanım süreleri, ilaç kullanım şekilleri, ilaç kullanım sıklığı ve gün içindeki alım zamanı ile diş çürüğü arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmalarında, astım tedavisinde kullanılan ilaçların kullanım sürelerinin ve sıklıklarının diş çürüğünde artışa neden olduğunu ve süt dentisyonun daha fazla etkilendiğini bildirmişlerdir. Kenny ve Somaya (1989), şeker içeren ilaçların uzun süreli kullanımının çürük riskini artırdığını göstermişlerdir. Şeker içeren ilaçlar kıyaslandığında, çürük riskini en fazla artıran, ilaçların şurup formunda alınmasıdır (Reddy, Hegde ve Munshi, 2003). 7.1.4. Karyojenik içeceklerin sık tüketimi Karyojenik içeceklerin kullanım sıklığının artması da, astımlı hastalarda çürük oluşma riskini artırmaktadır. Karyojenik içeceklerinin sık tüketiminin, inhale edilen ilacın tadının tolere edilebilmesi, susuzluk hissinin ortadan kaldırılması, beta-2 agonist kullanımından kaynaklanan ağız kuruluğunun giderilmesi gibi çeşitli nedenleri vardır (Thomas ve diğerleri, 2010). Astım hastası çocuklar, sağlıklı çocuklara kıyasla daha kısıtlı yaşam tarzına sahiptirler. Örneğin, bu çocuklar spor, oyun gibi normal çocukluk aktivitelerini yaşayamamaktadırlar (Thomas ve diğerleri, 2010). Astım hastası çocukların ebeveynleri, çocukların şekerli besin isteklerine karşı daha toleranslı bir davranış sergilemektedir (McDerra, Pollard ve Curzon, 1998). Ayrıca, astımlı çocukların ebeveynlerin astıma odaklı bir yaşam tarzı geliştirmesi, ağız hijyeninin ihmal edilmesine ve bunun sonucunda da çürük miktarının artmasına neden olmaktadır (Reddy ve diğerleri, 2003). Stensson ve diğerleri (2008), astımlı çocuklarda, sağlıklı çocuklara oranla daha fazla çürük görüldüğünü bildirmişlerdir. Bu durumun astımlı hastalarının daha fazla şekerli içecek kullanımından ve ağız solunumundan kaynaklandığını düşünmüşlerdir. Diş çürüğü ile astım arasında ilişki bulunmadığı sonucuna varılan çalışmalar da mevcuttur. Bjekeborn, Dahhöf, Hedlin, Lindell ve Modee (1987), Meldrum, Thomson, Drummond ve Sears (2001), astımın diş çürüğü üzerinde etkisi olmadığını, Eloot, Vanobbergen, De Baets 18 ve Martens (1991) ise astımın şiddeti, ilaç kullanım süresi ve diş çürüğü arasında ilişki bulunmadığını söylemişlerdir. 7.2. Erozyon Astım tedavisinde kullanılan ilaçların tükürük sekresyonunu azaltmasının sonucunda, dişlerde erozyon riski de oluşmaktadır. Tükürük, erozyon patogenezinde esas nötralizan olarak kabul edilmektedir. Yiyecek alımından sonra oluşan asidin yok edilmesi, tükürük sekresyon miktarına ve tükrüğün tamponlama kapasitesine bağlıdır (Al-Dlaigan, Shaw ve Smith, 2002). Bronkodilatörlerin kullanımı ve ağız solunumu sonucunda ağız kuruluğu hissedilmekte ve bu kuruluğun giderilmesi için çeşitli içecekler kullanılmaktadır. Bu içecekler genellikle, düşük Ph değerine sahip ve asit oranı yüksek içecekler olmakta, bu da erozyon gelişme riskini artırmaktadır (Thomas ve diğerleri, 2010). Kuru toz inhaler kullanımı, ağzın kimyasal yapısını bozarak erozyon oluşumunu tetiklemektedir (Thomas ve diğerleri, 2010). Astım tedavisinde kullanılan ilaçlardan toz şeklinde olanlar, çürük oluşumunda kritik değer olan pH5.5in altında bir değere sahiptir ve bu değer hidroksiapatit yapının çözülmesine neden olmaktadır (O’Sullivan ve Curzon, 1998). Buna benzer olarak, Kargül, Tanboga, Ergeneli, Karakoc ve Daglı (1998), da, B-2 agonistleri kullanımından 30 dakika sonra, tükürük ve plak pHlarının mine demineralizasyonunda kritik değer olan 5.5in altına düştüğünü bildirmişlerdir. Astım hastalarında gözlenen erozyonun diğer bir nedeninin de gastro-özefagal reflü sıklığının fazlalığı olduğu düşünülmekte ve astım ilaçlarının gastro-özefagal reflü gelişimini tetiklediği belirtilmektedir (Harding, 2001). İnhale edilen bazı beta-2 agonistlerin inhalasyon esnasında bir miktar yutulmasının sonucunda alt özefagus sfinkterinin basıncının azaldığı gözlemlenmiş ve bu azalmanın beta-2 agonistlerin kas gevşetici özelliğinden kaynaklandığı sonucuna varılmıştır. Shaw, AlDlaigan ve Smith (2000) , ağız kuruluğunun giderilmesi amacıyla pHı düşük içeceklerin tüketilmesi, kullanılan ilaçların asidik yapıda olmaları ve beta-2 agonistlerin kas gevşetici 19 özelliğinden dolayı izlenen reflünün astımlı bireylerde erozyon oluşma riskini artırdığını göstermişlerdir. Astım ve dental erozyon arasında ilişki olduğunu gösteren çalışmaların aksine, Dugmore ve Rock (2003) astım ile erozyon arasında bir fark olmadığı sonucuna varmışlardır. 7.3. Periodontal Problemler Astım ve periodontal problemler arasındaki ilişki; immün ve iltihapsal süreçlerin patolojik aktivasyonu, astımda kullanılan ilaçların yan etkileri ya da her ikisinden de kaynaklanmaktadır. Diş etindeki IgE oranının yüksek olması da periodontal sorunlara zemin hazırlamaktadır. İlaçlar nedeniyle tükürük akışının azalması sonucunda, tükrüğün dişeti üzerindeki koruyuculuğu da azalmaktadır (Thomas ve diğerleri, 2010). Astımlı bireylerde izlenen gingivitisin değişen immün yanıta ve ağız solunumundan kaynaklanan alveolar mukozanın dehidratasyonuna bağlı olduğu ve astımlı çocuklarda gingivitisin üst çene ön bölgede daha fazla görüldüğü belirtilmiştir (Thomas ve diğerleri, 2010). Ayrıca astımlı çocuklarda, sağlıklı çocuklara göre daha yüksek oranda plak ve diş taşı izlendiği görülmüş, bunun da tükürüğün yapısındaki fosfor ve kalsiyum etkenli olduğu kanısına varılmıştır (Ryberg ve diğerleri, 1991). 7.4. Oral Kandida Gelişimi Kortikosteroidlerin immün sistemi baskılaması ve antiinflamatuar etkilerin, kandida gelişimine neden olmaktadır. Yüksek doz ilaçları uzun süre kullanan hastalarda, kullanılan nebulize kortikosteroidler sonucunda kandida oluşmaktadır (Kurt ve diğerleri, 2008). Kortikosteroid kullanan astım hastalarının tükürükteki glikoz değerleri yüksektir ve bu yüksek glikoz konsantrasyonu, kandida hücrelerinin gelişimi, proliferasyonu ve adezyonu için uygun ortamı sağlamaktadır (Tootla, Toumba ve Duggal, 2004). Kuru toz inhaler kullanımından sonra, ağzın çalkalanması ile kandida kolonizasyonunda azalma olmaktadır (Selroos, Backman ve Forsen, 1994). Ayrıca tükürük akışının artırılması ile de, kandidiyazis önlenmektedir. Bu amaçla şekersiz sakız ya da türürük artırıcı ilaç kullanılmaktadır. Ayrıca topikal antifungallerin engellenebilmektedir (Thomas ve diğerleri, 2010) kullanımı ile de oral kandida 20 8. ASTIMLI HASTADA DİŞ TEDAVİSİ SIRASINDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR Diş tedavisi amacıyla gelen herhangi bir astım hastasında, detaylı alınan anamnez atakların ne sıklıkla olduğu ve şiddetinin derecesi(hangi ilaçların kullanıldığı, atakları neyin tetiklediği, hastaneye başvurma sıklığı) durumlarını içermelidir. Gerekli görüldüğü durumlarda hasta ilgili tıp hekimine konsülte edilmelidir. Hasta diş tedavisi için uygun ise, hasta dental tedavi randevu öncesinde kullanmakta olduğu ilaçları almalıdır. Eğer hasta inhaler kullanıyorsa, tedaviye gelirken bunu yanında bulundurmalıdır. Astımlı hasta diş tedavisi esnasında hırıltılı solumaya başlarsa ve diş hekimi koltuğunda sorun yaşıyorsa, oturmalarına izin verilmelidir. Eğer inhalatör yanındaysa, hemen inhalatörü kullanmalıdır. Eğer inhalatör, bronkospazmı gidermede yetersiz kalırsa, 0.01 mg/kg epinefrin subkütanöz olarak verilmelidir. Epinefrin birçok durumda atağı geri çevirmek için yeterli olacaktır. Ancak, iki doz epinefrin verilmesinden sonra hala rahatlama olmazsa, hastanın acil hastaneye nakli yapılır. Eğer atak, çok şiddetli hale gelirse, bronkospazmı çözmek için IV aminofilin verilmelidir. (10 dakika üzerinde 5.6 mg/kg’lık yükleme dozu sonrası, saat başı 1 mg/kg) Astım atağının kontrolü için parenteral ilaç kullanımı gereken her hasta, hastane ortamları içerisinde tedavi edilmelidir (Pinkham, Casamassimo, Fields, Mc Tigue, Nowak, 2009, 151). 21 9. SONUÇ Astım, görülme sıklığı gün geçtikçe artmakta olan bir hastalıktır. Astımlı hastaların, kullandıkları ilaçların ağız içi etkileri göz önünde bulundurulduğunda, bu etkileri minimuma indirmek için diş hekimlerine büyük görev düşmektedir. Astımlı hastalara oral hijyen eğitimi özenli ve dikkatlice verilmeli, hastalara ilaçlarını almalarını takiben dişlerini fırçalamaları, gerekli ortam yoksa da, ağızlarını bol suyla çalkalamaları gerektiği hatırlatılmalıdır. Astımlı bireylerin çürüğe yatkınlıklarının daha fazla olması sebebiyle, periyodik ağız muayenelerini daha sık yaptırmaları gerektiği söylenmelidir. Ayrıca, çürük önleyici uygulamalar (florür uygulama, fissür örtücü yapılması) kontrole geldiklerinde düzenli olarak uygulanmalıdır. Astımlı hasta, diş tedavisi için kliniğe geldiğinde öncelikle gerekli tedbirler alınarak, klinikte inhaler ve oksijen bulundurarak tedavileri gerçekleştirilmelidir. 22 KAYNAKLAR Alavaikko, S., Jaakkola, M.S., Tjaderhane, L., Jaakkola, J.J.K. (2011) Asthma and Caries: A Systematic Review and Meta-Analysis. The American Journal of Epidemiology, 174, 631– 641. Al-Dlaigan, Y.H., Shaw, L., Smith, A.J. (2002) Is there a relationship between asthma and dental erosion? A case control study. International Journal of Paediatric Dentistry , 12, 189-200. Bacharier, L.B., Boner, A., Carlsen, K.H., Eigenmann, P.A., Frischer, T., Götz, M., Helms, P.J., Hunt, J., Liu, A., Papadopoulos, N., Platts-Mills, T., Pohunek, P., Simons, F.E.R., Valovirta, E., Wahn, U., Wildhaber, J. (2008) Diagnosis and treatment of asthma in childhood: a PRACTALL consensus report. Allergy, 63, 5-34. Bateman, E.D., Hurd, S.S., Barnes, P.J., Bousquet, J., Drazen, J.M., FitzGerald, M. (2008) Global strategy for for asthma management and prevention: GINA executive summary. European Respiratory Journal,31, 143-178. Bjekeborn, K., Dahhöf, G., Hedlin, G., Lindell, M., Modee, T. (1987) Effect of disease severity and pharmacotherapy of asthma on oral health in asthmatic children. Scandinavian Journal of Dental Research, 95, 159-164. Corvalan, C., Amigo, H., Bustos, P., Rona, R.J. (2005) Socioeconomic risk factors for asthma in Chilean young adults. The American Journal of Public Health, 95, 1375-1381. De Almeida Pdel, V., Gregio, A.M., Machado, M.A., De Lima, A.A., Aevedo, L.R. (2008) Saliva composition and functions: a comprehensive review. The Journal of Contemporary Dental Practice, 9, 72-80. Dugmore, C.R., Rock, W.P. (2003) Asthma and tooth erosion. Is there an association? International Journal of Paediatric Dentistry, 13, 417-424. Eloot, A.K., Vanobbergen, J.N., De Baets, F., Martens, L.C. (2004) Oral health and habits in children with asthma related to severity and duration of condition. European Journal of Paediatric Dentistry, 5, 210-215. 23 Erk, M. (2002) İnhalasyon teknikleri. Toraks Dergisi, 3, 7-13. Ersin, N.K., Gülen, F., Eronat, N. (2006) Oral and dental manifestations of young asthmatics related to medication, severity and duration of condition. Pediatrics International, 48, 549-554. Global Strategy for Asthma Management and Prevention,2015 update, www.ginasthma.org., son erişim tarihi: 18.03.2016. Güler, N. (2008) Astımdan korunma ve eliminasyon ne kadar etkili? 30.Pediatri Günleri Kitabı, 119-122. Harding, S.M. (2001) Gastroesophageal reflux, asthma and mechanisms of interaction. The American Journal of Medicine, 11, 8-12. Karaayvaz, M., Çalışkaner, A.Z. (2003) Çocuklarda akut astım atağı ve tedavisi. Klinik Pediatri, 2, 5-10. Kargül, B., Tanboga, I., Ergeneli, S., Karakoc, F., Daglı, E. (1998) Inhaler medicament effects on saliva and plaque pH in asthmatic children. International Journal of Clinical Pediatric Dentistry, 22,137-140. Kartaloğlu, Z. (2011) Astım ve stres arasındaki ilişkiler. Gülhane Tıp Dergisi, 53, 304-312. Kenny, D.J., Somaya, P. (1989) Sugar load of oral liquid medications on chronically ill children. The Journal of the Canadian Dental Association, 55, 43-46. Kılıç, M., Taşkın, E. (2015) Alerjik astımlı çocukların klinik özelliklerinin ve risk faktörlerinin değerlendirilmesi. Fırat Tıp dergisi, 15, 199-205. Kurt, E., Yıldırım, H., Kiraz, N., Orman, A., Metintas, M., Akgun, Y., Erginel, S.. (2008) Oropharyngeal candidiasis with dry-powdered fluticasone propionate: 500 micro/day versus 200 micro/day. Allergologia et Immunopathologia, 36, 17-20. Levy, M.L., Fletcher, M., Price, D.B., Hausen, T., Halbert, R.J., Yawn, B.P. (2006) Internatioal Primary Case Respiration Group (IPCRG) Guidelines: diagnosis of respiratory diseases in primary care. Primary Care Respiratory Journal, 15, 20-34. 24 McDerra, E.J., Pollard, M.A, Curzon, M.E. (1998) The dental status of asthmatic British school children. Journal of Pediatric Dentistry, 20, 281-287. Meldrum, A.M., Thomson, W.M., Drummond, B.K., Sears, M.R. (2001) Is asthma a risk factor for dental caries? Finding from a co- hort study. Caries Research, 35, 235-239. Milano, M., Lee, J.Y., Donovan, K, Chen J.W. (2006) A cross-sectional study of medicationrelated factors and caries experience in asthmatic children. Journal of Pediatric Dentistry Pediatr Dent, 28, 415-419. Mungan, D. (2009) Budesonid\Formoterol idame ve semptom giderici tedavi: Etkili ve kolay bir astım tedavisi seçeneği. Tüberküloz ve Toraks Dergisi, 57, 93-108. Mutlu, B., Balcı, S. (2010) Çocuklarda Astım: Risk Faktörleri, Klinik Özellikler ve Korunma. TAF Preventive Medicine Bulletin, 9, 79-86. Nelson, H.S., Weiss, S.T., Bleecker, E.R., Yancey, S.W., Dorinsky, P.M. (2006) The Salmeterol Multicenter Asthma Research Trial: a comparison of usual pharmacotherapy for asthma or usual pharmacotherapy plus salmeterol. Chest Journal, 129, 15-26. Okkalı, Ş. (2010) Astım tedavisinde kullanılan cihazlar. Çocuk Astım Okulu, 57-68. O’Sullivan, E.A., Curzon, M.E. (1998) Drug treatments for asthma may cause erosive tooth damage. British Medical Journal, 317, 820. Öneş, Ü., Güler, N., Tamay, Z. (2003) Bronşial astım– Çocuklarda akut astım atağı tedavisi. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları. İstanbul. Nobel Tıp Kitabevleri, 408-417. Özdemir, C., Bahçeciler, N.N.Ç., Barlan, I.B. (2006) Çocukluk çağında acil serviste akut astım atağı ve tedavisi. Güncel Pediatri, 3, 109-113. Özkan, S., Öztürk, C. (2006) Ev ortamında astımı tetikleyen çevresel faktörler ve bu faktörlerin kontrol altına alınmasında hemşirenin rolü. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 22, 267-279. Pinkham, Casamassimo, Fields, Mc Tigue, Nowak. (2009) Çocuk Diş Hekimliği. Bebeklikten Ergenliğe. (çev.: Tulunoğu Ö. Ve Tortop T.) (dördüncü baskı). Ankara: Atlas Kitapçılık, 151. 25 Reddy, D.K., Hegde, A.M., Munshi, A.K. (2003) Dental caries status of children with bronchial asthma. The Journal of Clinical Pediatric Dentistry, 27, 293-295. Ryberg, M., Möller, C., Ericson, T. (1987) Effect of Beta 2 adrenoreceptor agonist on saliva proteins and dental caries in asthmatic children. Journal of Dental Research, 66, 14041406. Ryberg, M., Möller, C., Ericson, T. (1991) Saliva composition and caries development during in asthmatic patients treated with beta2-adrenoreceptor agonists: a 4-year floowup study. Scandinavian Journal of Dental Research, 99, 212-218. Samec, T., Amaechi, B.T., Battelino, T., Krivec, U., Jan, J. (2013) Influence of anti-asthmatic medications on dental caries in children in Slovenia. International Journal of Paediatric Dentistry, 23, 188-196. Sears, M.R., Greene, J.M., Willan, A.R., Wiecek, E.M., Taylor, D.R., Flannery, E,M,. (2003) A longitudinal, population-based, chort study of childhood asthma followed to adulthood. The New England Journal of Medicine, 349, 1414-1422. Selroos, O., Backman, R., Forsen, K. (1994) Local side effects during 4-year treatment with inhaled corticosteroids: a comparison between pressurized metered-dose inhalers and turbuhaler. Allergy, 49, 888-890. Shashikiran, N.D., Reddy, V.V., Raju, P.K. (2007) Effect of antiasthmatic medication on dental disease: dental caries and periodontal disease. Journal of Indian Society of Pedodontics and Preventive Dentistry, 25, 65-68. Shaw, L., Al-Dlaigan, Y.H., Smith A. (2000) Childhood asthma and dental erosion. Journal of Dentisry for Children, march-april, 102-106. Simons, F.E., Gerstner, T.V., Cheang, M.S. (1997) Tolerance to the bronchiprotective effect of salmeterol in adolescents with exercise-induced asthma using concurrent inhaled glucocorticoid treatment. Pediatrics, 99, 655-659. Simons, F.E., Villa, J.R., Lee, B.W. (2001) Montelukast added to budesonide in children with persistent asthma: a randomized, double-blind, crossover study. The Journal of Pediatrics, 138, 694-698. Soyuer, F., Per M. (2013) Çocuklarda Astım ve Egzersiz. Van Tıp Dergisi, 20, 281-287. 26 Söğüt, A. (2010) Astım tanısında kullanılan tetkikler. Çocuk Astım Okulu, 21-23. Söğüt, A. (2010) Astım bulgularını tetikleyen faktörler. Çocuk Astım Okulu, 30-37. Stensson, M., Wendt, L.K., Koch, G., Oldaeus, G., Birkhed, D. (2008) Oral health in preschool children with asthma. The International Journal of Paediatric Dentistry, 18, 243250. The Childhood Asthma Management Program Research Group. (2000) Long term effects of budesonide or nedocromil in children with asthma. The New England Journal of Medicine, 343, 1054-1063. Thomas, M.S., Parolia, A., Kundabala, M., Vikram, M. (2010) Asthma and Oral Health: a review. Australian Dental Journal, 55, 128-133. Tootla, R., Toumba, K.J., Duggal, M.S. (2004) An evaluation of the acidogenic potential of asthma inhalers. Archives of Oral Biology, 49, 275-283. Türk Toraks Derneği Astım ve Allerji Çalışma Grubu. (2009) Türk Toraks Derneği Astım Tanı ve Tedavi Rehberi. Yılmaz, Ö. (2010) Çocuklarda astım gelişimi için risk faktörleri nelerdir? Çocuk Astım Okulu, 15-18.
Benzer belgeler
Untitled
astım geliştirme riski daha yüksektir ve atopik çocuklar hışıldamaya
devam etmeye ve süregen astım geliştirmeye daha yatkındır. Ayrıca,
özellikle astım semptomları 3 yaşından önce başlayan çocuklar...
Astım Bülteni - Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği
için aylar gerekebilir. Tedavi kesildiğinde haftalar, aylar içinde astımın kontrolü bozulabilir
(The Childhood Asthma Management Program Research Group, 2000).
Oral kandidiyazis, ses kısıklığı ve ü...
ÖNSÖZ Eczacıların astım hastalığı kontrolünde özellikle ülkemizde
duyarlılığı, ırk ve cinsiyettir. Çevresel faktörler ise, astıma yatkınlığı olan bireylerde ,
hastalığın oluşma olasılığını değiştiren faktörlerdir (Güler, 2008). Solunum yolu
enfeksiyonları, allerj...
Makale Özeti - Astım Bülteni - Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği
için aylar gerekebilir. Tedavi kesildiğinde haftalar, aylar içinde astımın kontrolü bozulabilir
(The Childhood Asthma Management Program Research Group, 2000).
Oral kandidiyazis, ses kısıklığı ve ü...
Astım ilaçları ve tedavi
sistemik steroidler, lökotrien modifiye edici ilaçlar, uzun
etkili inhaler β2-agonistler, teofilin, kromonlar ve yavaş
salınımlı oral β2-agonistlerdir.
İnhaler steroidler:
Tedavideki yeri: İnhaler ...