a - k a
Transkript
األخاء KARDEŞLİK KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ SAYI: 271– 272 MAYIS – HAZİRAN 2012 OCAK 52 DERGİ 51 YAŞINDA TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI GENEL MERKEZ-BAĞDAT-IRAK II. Uluslararası Kaşgarlı Mahmut Hikâye Yarışması Irak Etabı AVRASYA YAZARLAR BİRLİĞİ çatısı altında toplanan Türk Dünyası Edebiyat Dergileri üyesi olan ve TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI tarafından çıkarılan KARDEŞLİK dergisinin yazı kurulu II. Uluslararası Kaşgarlı Mahmut Hikâye Yarışması (Irak Etabı)na bütün edebiyatçılarımızı katılmaya davet ediyor. Yarışma Şartnamesi; 1-Yarışmaya katılacak hikâyeler aşağıda belirtilen adrese elden veya posta yolu ile teslim edilecektir. 2-Yarışmaya katılacak olan hikâyelerin daha önce hiçbir yarışmada ödül almamış ve herhangi bir yerde yayımlanmamış olması gerekmektedir. 3-Hikâye konusu serbesttir. 4-Yarışmaya en çok iki ayrı hikâye ile katılmak mümkündür. 5-Gönderilecek hikâyelerin her birinin en az 1.000 (bin) en çok 3.000 (üç bin) kelimeden oluşması gerekmektedir. 6-Yarışmaya gönderilecek hikâyelerin üzerinde sadece rumuz bulunacaktır; rumuz dışında yarışmacının kimliğini belirten her hangi bir işaret bulunması halinde hikâye yarışma dışı bırakılacaktır. 7-Yarışmacı, kimliğini, açık adresini ve biyografisi ile birlikte 1 adet fotoğrafını ayrı bir zarfa koyarak üzerine sadece rumuzunu yazıp, hikâyenin yer aldığı büyük zarfın içine koyacaktır. 8-Bilgisayarla 12 punto ve 1,5 satır aralıkla yazılacak. Hikâyeler 6 nüsha olarak gönderilecektir. Ayrıca daha sonra dereceye giren hikâyeler kitaplaşacağı için, hikâyenin konulduğu zarfın içine word formatında hazırlanmış dosya, CD’ye yüklenmiş olarak da gönderilecektir. 9-Yarışmaya katılan hikâye metinleri kesinlikle geri verilmeyecek ve metin sahibi bu konuda hiçbir hak iddia edemeyecektir. 10-Yarışmaya katılan hikâyeler beş kişiden oluşan bir jüri tarafından değerlendirilecektir. 11-Değerlendirmede dereceye giren ilk üç hikâyeye aşağıda gösterilen ödüller verilecek: Birinciye: 500 $ İkinciye: 300 $ Üçüncüye: 150 $ Bu ödüller Avrasya Yazarlar Birliği tarafından ödenecek. Aynı mislini de KARDEŞLİK DERGİSİ ödeyecek. (Kalanı sayfa:53’te) M. Ömer Kazancı MERHABA Sevgili okurlar Bu sayımızla, kuruluşunuz, Türkmen Kardeşlik Ocağının 52. ve derginiz, Kardeşlik dergisinin 51. yıl dönemlerini kutluyoruz. Öncelikle ocak ve dergiye desteklerinizi esirgemediğiniz için hepinize sonsuz teşekkürlerimizi bildirmek isterim. Geride bıraktığımız yıllarda, birkaç başarılı çalışmaya imza attıysak, bunu sizden destek alarak yapabildik kuşkusuz. Yolumuza daha kararlı olarak devam edebilmek için, önümüzdeki yıllarda da, bize güç vereceğinizden eminiz. Eminiz çünkü, ocak ile derginin önemini bizim kadar algılamakta olduğunuzu biliyoruz. Ocak, Osmanlıların bu topraklardan çekildikten sonra, çektiğimiz çilelere, gördüğümüz zulümlere, karşılaştığımız haksızlıklara, toplu bir halde hareket ederek karşı çıkabilmek için kurabildiğimiz ilk kuruluştur. Kurulduğu günden haklarımızı savunduğu, sosyal, kültürel ve siyasal hayatımızı renklendirdiği için, hepimizin gözünde ve gönlünde yeri bir, sevgisi birdir. Uzun yıllar da öyle kalacaktır. Yola çıkarken tek başınaydı. Bu gün eşanlamda veya parti ve siyası örgütler adında, onlarca kuruluşlarımız vardır. Ocak, bütün bu kuruluşlara, kardeş gözüyle bakarak işbirliği yapmakta ve herkese aynı mesafede durmaktadır. Değil ocağın genel merkezi, tüm şube ve kolları ayni doğrultunun çizgisi üzerinden çalışmalarını yürütmektedir. Şubeler dedik, kollar dedik.. Bunların da genel merkez üzerine hakları vardır.. Dolayısıyla…. Bu sayımızda ocağın, gözlerden uzak gibi gözüken, Bağdat genel merkez dışındaki kol ve şubelerini, tarihçeleri ve çalışmalarıyla, üç ayrı makalede karşınıza çıkarıyoruz. Ocağın, ülke genelinde, üç şubesi bulunmaktadır. Bunlardan Musul ve Erbil şubeleri yetmişli yıllarda açılmıştır. Oysa Kerkük şubesi bundan yaklaşık iki buçuk yıl önce hayata kavuştu. Her şube, bulunduğu bölgenin koşullarına mahkum olarak çalışmasını sürdürüyor, ancak, kurulduğu amaçlardan, milli ilkelerden taviz vermeden bunu yapıyor. Şubeler arasındaki ilişkiler, geçen süre içerisinde bir kerteye kadar kopuktu. Bu, ülkede yaşanan çalkantılı durumlardan ve karışık vaziyetlerden kaynaklanmaktaydı. Son dönemde, karşılıklı olarak yapılan ziyaretler, gösterilen rağbetler yüzenden, yetmişlerdeki tipine dönüşmeye başlamıştır. bunları bu sayıda yayımladığımız yazılardan görebilirsiniz. Ocak ile derginin yıl dönümlerini kutlamaya ayırdığımız bu sayıda, edebi yazıların da sayısı az değildir. Bunlar arasında ülke dışından gelen yazılar da bulunmaktadır. Okurken, ocak ile dergi için uzun ömürler dilemeyi unutmayın. Allahtan yardım, sizden destek, bizden emek. Emeğimizde eksiklik varsa, ister yazılı, ister sözlü olarak bildirebilirsiniz. Kimseden kırılacağımızı sanmayın.. Derin sevgilerimizle.. 1 TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER KADEŞLİK KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ SAYI: 271-272 MAYIS-HAZİRAN/ 2012 ——————————————– Mayıs 1961 Yılında Yayın Hayatına Başlayan Bu Dergi Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Üyesidir TKO Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Dr. Mehmet Ömer Kazancı mustco2003@ yahoo. com Yazı İşleri Kurulu Dr. Necdet Yaşar Bayatlı Ahmet Ferman Danışma Kurulu Vahidettin Bahattin Dr. Nusret Merdan Feyha zeynelabidin Temsilciler Behçet Gamgin (Kerkük) Aydın Kerkük (Kerkük) Adnan Assaf (Tuzhuırmatu) Yönetim Adresi Türkmen Kardeşlik Ocağı Irak-Bağdat– Mustansıriyye Semti e-posta: tek2mtc@ yahoo.com Baskı: Fuzuli Yayın ve Basım İşletmesi Kerkük 2 1-Türkmen Kardeşlik Ocağı Musul Kolu: Görsel Efendioğlu……………………………………....3 2-Türkmen Kardeşlik Ocağı Erbil Kolu: Esat Erbil……………………………………………..6 3-Türkmen Kardeşlik Ocağı Kerkük Kolu: Ahmet Abdullah Kervancı………………….…………10 4-Horyatlar: Cengiz Bayraktar………………...12 5-Türkmen Kardeşlik Ocağı ve Milli Mücadelemiz: Sadun Köprülü…………………….…..…14 6-Kerkük Şairleri/ Safi: Ata Terzçbaşı….…….17 7-İbn-î Osman Elmiknasi’nin İstanbul Seyahati/ Mohammed Bakubat: Türkçesi: Nusret Merdam………………………..………………23 8-Mehmet Akif’in Safahat Eserinde Ahlaksızlık Eleştirileri: Haydar Dakuklu…..…….………...29 9- Ulusumuzun Şanlı Geçmişiyle İlgili Özetlenen Önemli Bilgi ve Düşünceler: Muratgeldi Söylegov…….…………………………………35 10– Telafer Türkmen Halk Edebiyatında Yaygın Olarak Kullanılan Benzetmeler: Dr. Necdet Yaiar Bayatlı…………………………………………40 11-Gagavuz Türklerinde İnançlar: Fazıl Mahmut………………………………………….…46 12-Birinci Eşekler Konferansı: Rıza Çolakoğlu………………..…………………….49 KARDEŞLİK OCAĞI ve DERGİSİ 15 Mayıs 1960, tarihimizin parlak günlerinden biridir. O tarihte Türkmenlerin göz ağrısı olarak nitelenebilen Türkmen Kardeşlik Ocağı, milletin bir takım görkemli şahsiyetleri tarafından kurulmuş, daha sonra, mücadeleye inanan diğer aydın kişilerin katılımıyla çalışmalarını geliştirerek sürdürmüştür. Bugün bile aynı hızla yoluna devam eden ocağın önemli çalışmalarından biri eliniz altında bulunan bu dergidir. Mayıs 1961 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Ocak ile derginin yıl dönümlerini bu sayımız ile kutlarken bize destek veren her kese teşekkürlerimizi bildiriyoruz.… Görseel Efend dioğlu Musul Kolu Başkanı B ı Git gide Türkmenler T ri birleştiriici, bilinçleşştirici, millli değerler etrafında e tooplayıcı faa aliyetlerini genişleten n ocak, rejjime göre bir b tehlike kaynağı k olu uşturuyor ve v bölgeyi A Araplaştırm mak tutumuna karrşı engelleşştirici bir kuruluş olarrak nitelendiriliyordu u. Bu yüzdeen, rejim üllkenin kuzey kesim mindeki isyan harekettlerini yatışştırdıktan sonra, s Türk kmenlere yyönelik hun nharca bir siyaset yü ürütmeye başladı. b Türrkmenlerin n kuruluşla arına baskılar başladıı. Musul şubesi, 1975 yılında, zamanının n Musul vallisi Halit Osman El-ku ubeysi taraafından alın nan bir karrara göre kapatıldı. ağğdat’ta Türkkmen Karddeşlik Ocağının hayata geçmesininn üzerindeen yaaklaşık on yıl y geçmiştii. Ocak millli varlığımızıı korumak ve haklarım mızı elde etmek yolunnda attığı ciiddi adımlaar, gerçekleşştirdiği endder çalışmalarıyla her kesin k gözünnde büyümüüş, her kesinn kalbinde geniş bir yeer tutmaya başlamıştı. b Her kes, Türkmenééli bölgeleriniin her yerinnde ocağın bir b şubesiniin açılmasını arzu ediyoordu. Arzu edenler araasında ilk harekete h geççenler, Musul Türkmennleri oldu. Bu yöndde ilkin biir komisyoon B Biricci Musul şub besi ocak başşkanı Türrkmen ailelerriyle bir törende ~3~ oluşturulduu. Komisyoona Abdullaah Mahmut Abdullah başkanlık etmekteydii. Bağdat’taaki genel Merkez’in M yönetim kuurulu üyeleeriyle Ocağğın Musul’dda bir kolunun açılm ması konusuunda görüşm meler başlaadı. Genel merkezin onayını o alaan komisyonn, Musul’a dönerek, Musul Vallisi Halit Abdullhalim A m’e konuyla ilgili bir talep sunduu. Yalnız komisyon k taarafından değil, d Musul’un ilerii gelen bütüün Türkmenn şahsiyetlerri tarafından imzalaanan talep, fazla bekleetilmeden kabul k gördü. Ardınddan Ocak iççin uygun görülen g bir yapı y kiralandı ve genel g kurul ilk toplantıya çağrıldıı. Bu ilk toplantınınn sonunda yapılan y seçim mde Musul Kardeşlik Ocağınnın başkanlığğına Abdulllah Mahmuut getirildi. Seçimdde ocağın yöönetim kuruulu olarak kazanank lar sırasıylla şunlardı: Hüseyin Ahmet A Peyggamberli (başkan yardımcısı), y Abdulssetttar Sıdık (Maliye Sorumlusuu) Avni Bayyatlı (sekreeter) , Ahm met Halil Sammam, Mehmet Hamza Bayatlı, Selman Leylanlı, Nurettin N Haalil, Dr. İlyaas Abdulkaadir, Abdullah Yussuf Bışar, Fazıl F Kennee, Burhan Vali V köprülü. Şube, 21 Nisan N 1971 Tarihinde genel g merkeez başkanı rahmeetli Abdullaah Abdurrahhman ve kenndisine Bağdat’tann eşlik edenn kimi yöneetim kurulu üyelerinin hazır bulunmalarrıyla, Sayınn Musul vallisi Halit Abdulüllhalim taraffından açıldıı. Şubenin yöönetim kuruulunun ilk çalışması ç M Musul’a bağlı bütüün Türkmenn bölgeleriini ziyaret etmek oldu. Ziyaaretten amaç, halkımızzı, ocakla kaynaşk mayı sağlaamak konuusunda bilinnçleştirmek ve sıkıntılarını dinleyerek, bu sıkıntılaara çözüm yollarıy nı aramakktı. Bu çalışmayı binlerce toplum msal ve kültürel çaalışmalar taakip etti. Buunlar arasınnda, süreklii olarak Türrkmenéli bölgelerini tanıtmak t vee Türkmenleerin hakları ile ilgili paneller, konnferanslar yapmak, y Tüürkmen yokksullarının ihtiyaçlarını i ı karşılamakk, Musul Ünniversitesindde eğitim gören g Türkm men örgenciiler için özeel bir yurt açmak, a sporr faaliyetlerii gerçekleştiirmek, dil kursları, k şiiir akşamlarıı, edebiyat etkinlikleri e düzenlemek k, Türkmenn aileleri içinn Musul’unn seyahat yeerlerine gezii yapmak, halay h takımı oluşturaraak halk oyun nlarını can-landırmak gibi faaliyetler hatırddan çıkmayaanlarıdır. Bu B faaliyetleer yoluyla oocak, halkın n gönlündee görkemli bir b mekân edinmişti. e M Musul’un büütün Türkm men ilçe, buucak ve köyylerinde yaşşayan Türk-menleri etrrafına toplayabilmişti. Git gide Tüürkmenleri birleştirici, b milli değerrler etrafınd da toplayıcı,, bilinçleştirrici faaliyetllerini genişlleten ocak, rejime görre bir tehlikke kaynağı ooluşturuyorr ve bölgeyii Araplaştırm mak tutumuuna karşı enngelleştirici bir kuruluşş olarak nitelendiriliyoordu. Bu yü üzden, ülke-nin kuzey kesimindekki isyan harreketlerini yatıştırdıkta y an sonra, Türkmenlere T e yönelik hu unharca birr siyaset yürrütmeye başşladı. Türkm menlerin kuruluşlarına baskılar başladı. Musuul şubesi, 19 975 yılında,, ~4~ zamanın nın Musul valisi Hallit Osman El-kubeysii tarafındaan alınan biir karara görre kapatıldı. Şubenin o sırada bütün b madddi varlığına el kondu. Bu kararaa sessiz kalaamadı. Gen karşı, Türkmenler T nel merkezz başkanı Abdullah Abdurrahm man ile Mu usul şubesii M m mahkemeye müracaattaa başkanı Abdullah Mahmut, ndığını ilerii bulunaraak, kararın gerekçesiz olarak alın süren bir b iddianam me sundulaar. Mahkem mede haklıı olduklarrı belirlendii ve tekrarddan ocağın açılmasınaa kara verrildi. Bu olaay, Musul vaalisi ile diğeer yetkilile-ri olduk kça rahatsızz etmişti. A Artık ocaktaa yapılmasıı düşünüleen her faaliyyete izin veerilemiyor, ocağın o üye-lerine, ocaktan o ayaak kesmek için, her türlü baskıı uygulanıyordu. Bu yüzden ocaak felç bir duruma d gel-di. Rejim m bununla da yetinm medi. Zamanla uzanann tırnaklarrını batırmaadık bir yerr bırakmad dı. 1977 yı-lında, ge erek Bağda at’taki genel l merkeze, gerekse dee Türkmenn Kardeşlik Ocağı Musul ŞubesiMusul şubesine ş tam m anlamıylaa el koyaraak, yönetim m nin önem mli çalışmaalarından birri, kültür, kurullarıını değiştirddi ve kendii yobazların nı bu kuru-edebiyatt ve sanat koonularını önne çıkaran luşların başına getiirdi. Hatta bbir kısmını,, Türk dün-BAYRA AK adında 32 3 sayfalık bir dergi yasına casuslukla c suçlayarak, tutuklayıp içeri i attı vee yayınlam masıdır. Derrgi Türkçe ve v Arapça hepimiziin hatırladığğı bir tarihtte, 16. 1. 19 980 tarihin-olmak üzzere iki dildde yayın yappmaktadır. de, bunllardan Abddullah Abduurrahman, Necdet N Ko-Üç yıl önnce yayın haayatına başlayan dergi çak, Dr.. Rıza Dem mirci ve Addil Şerif gib bi önderlikk her sayısıında ilk olarrak okuduğuumuz yeni niteliğin nde olan insaanlarımızı iidam etti. konulaarla dikkatim mizi çekmeektedir.. 1979 yıılında ocağın başkanlıığına Abdu ulaziz Avcıı Dergininn başyazarlığını Haydaar Ali Şagetirilmiişti. İşte o tarihten ittibaren ocaak, adı varr hın, yazzı işleri müddürlüğünü Mutasüm M kendi yo oktu bir durrum arz etm meye başlam mıştı. Faali-Efendi, başyazar b yaardımcılığınnı Zennun yetleri çok ç mahdut,, çok kısıtlıı olarak apaar topar de-Karabaş yaapmaktadır. vam ediy yordu. 2003 tarrihinden sonnra ocak yeeniden hayatta geçirildi,, tekrardan doğru sahipplerinin elinne geçerek canlandırılldı. Ocağı bu b yeni döönemde yön netmek içinn A Mahmut M kazaandı. Ocaktaa artık eskissinden dahaa yapılan ilkk seçimde baaşkanlığı Saayın İhsan Abdullah hızlı, daha etkin faaliyyetler yürütüülmeye başlandı. Bu faaliyetler f arrasında külttürel, sosyal faaliyetlerr yanında, siiyasal faaliyyetler de yeer almaktadıır. 2004 yılıında Sayin İhsan Abduullah vefat edince e yenii bir başkanllık seçimi gerçekleştiri g ildi ve Görssel Ahmet Efendioğlu E bu sorumluuluğu yüklenme şerefi-ne nail olddu. Ocağınn bugünkü yönetim kuurulu üyeleeri şunlardırr: Dr. Ömeer Fevzi, Dr. D Mehmett Merdan, Mehmet M Hassan Abdulkaadir, Mehmeet Sait, Abd dulaziz Selbbi, Mahmut Hüseyin Ceemil. Ocak, ilk kuruluş k tariihlerinde Davvasa D sem mtinde iki kez k yer değiştirmişti. Ş Şimdiki bürrosu ise El-Arabi semttindedir. Buuradan çeşitli faaliyetleer ile Türkm menlere en olumlu hizzmetler sunm maya çalış-maktadır. Bu B faaliyetller günden güne çeşitliilik kazanm makta ve yenni boyutlaraa uzamaktad dır. Bundann üç yıl önce çıkarmaaya başladıığımız Bayyrak dergisiini bir örnnek olarak gösterebiliirim. Dergii Türkmenélli bölgelerinnde ve dışınnda büyük bir b ilgi ile kaarşılanmaktadır. ~5~ Essat Erb bil Erbiil Kolu Başkan B n Yardım mcısı Böylece Erbil’de, Osmanlılar O rdan sonra,, üstünde Türkmen T K Kardeşlik O Ocağı yazılı olan bir Türkçe tabela ilk k kez asılmıış oldu. Ocağın bütün n çalışmalarrına rağmeen, bu günee kadar Erbil’in gööbeğinde asılı a duran bu b tabela, başlı b başına a bir kazan nçtır bizim için. Çünk kü Erbil’dee milliyetçilik tablosunu değiiştirdi. Dah ha önceki dönemlerde d e açıkça ve korkmadan n “ben Türkmeniim” diyenleerin sayısı azken, bu tabelayı t görünce, man nevi güçlerr bir hayli yükseldi y ve kendileerine dönen nlerin sayıssı artmaya başladı. B iliinen bir gerrçek vardır, sözümü onnunla başlattmak istiyorrum. Irak T Türkmenlerii olarak kö-küümüz tarihinn derinlikleerine, en eskki zamanlarra dayanır, hatta h bu tarrih Sümerlerr döneminee kaadar uzar. Bütün B tarih yaprakları, y tarafsız ve taraflı t kaynnaklarıyla Süümerlerin kesin k olarakk Orta Asya’’dan geldikllerini tespit etmektedirr. Orası da ezelden e Türklerin yurduu olmuştur. Çivi hatla-rının gizem mli yönleri açıklanıp a çöözüldükten sonra, dil uzmanları, u S Sümerlerin kkullandığı sayı s sistemii ile dil gram merleri, diliimizde kullandığımızınn aynısı old duğunu söyllemektedirler. Sümerleeri, bu yüz-den atalarım mız sayabilliriz. Onlar ayrıcca, yazıyı iccat ettiklerinne göre, Iraak’ın tüm medeniyet m vee yazı dilinnin temelini Türkler at-mıştır deneebilir. Ancaak bu gerçekleri kavram mayanlar vee kavrayıp sindiremeyenler, Irak Türklerininn varlığını bu topraklarrda hep gözz ardı etmeyye çalışmışllardır, mahvvetmeye diddinmiştir. Gelip G geçenn rejimler milli m bayrağım mızı kaldıraan ve ya daavamızı ben nimseyenlerii gizli gizli takip etmişştir, bir kıs-mını tutukklamış, uyduuruk iftiralaarla, yargısıız, hesapsız kitapsız haapis cezalarrına çaptırm mıştır. Hattaa kimini idam m sehpalarıına çıkarmışştır. Bu kaddarıyla yetin nmemiş, kim mi ırkçı rejiimler Toptaan yok etmee yollarını bile Türkmenlere denem miştir. Köyllerimizin baaşına dert açarak a bir kkısmını yerlee bir etmiş,, zorla oradaa yaşayan insanları göçe uğratmışştır. Bazen daha ileri giderek g Türrkmenleri biir birine düü ~6~ Türk kmen kaardeşlik k Ocağıının yıl y dönü ümü mü ünasebeetiyle, bize bu u şeref bayrağı b ını em manet eden e kurucu li-derleerimizi rahmet r tle anarrken, bu em maneti soonsuza kadaar koru uyacağım mıza vee ölmeez milleetimize,, meşru haklaarını eld de edincceye kaadar verdiğim v miz mü ücadele-den geri g kallmayacaağımızaa söz veriyor v rum. Biirlik ve beraaberliğin n önem mli oldu-ğunu u her keese hatırrlatarak k ocağıın tüm şubeler ş rinde çaalışanları kutluyo k orum. Vedaat Arslan Erbil Kolu K Başkaanı şürmek için aralarına bin türlüü bozguncuuluk ateşi salmıış ve bu yöönde kalleş komplolar uygulamıştır.. Kısacası, bu ülkedde Türkmenler kadar hiçbbir millet, asimilasyonn eylemlerriyle karşı karşıyya bırakılm mamıştır. Erbil Türkkmenleri, büütün bu ülkkenin Türkm menleri gibi, bu komplooların farkıına çok errken varmıştır. Erbil’in milli m okulu olarak niteelenebilen (Kö( mür Hanı))'nın kulisleerinde Erbiil Türkmennleri gençlerini en iyi bir şekilde ş yetiiştirmeye çaalışmıştır. Yettişen bu gennçler, ısrarlla milli davvaya sarılmışlardır. 24 Ocaak 197 70 tariihin nde Baaas rejiimi Türrkmenlerle Kürtler arassında açıklıık yaratmakk ve tarih boyunnca birlikte yaşayan bu u iki milletii birb birine düşürrmek için, T Türkmenlerre, geç veri-len ve erken allınan, kültüürel hakları adında a bazıı hak klar tanımışştı. Bu karaarın en öneemli tarafı,, kuşşkusuz ki, bu b ülkede yyıllarca inkââr edilmeyee çalıışılan Türkkmenlerin varlığına, dolaylı daa olsaa, bir itiraaf belgesi oluşturmassıdır. Fakatt karrardan asıl hedef, kuşşkusuz ki bu b değildi,, hed def, ortada bir b kargaşallık yaratmaaktı. Bu da-ha sonra anlaaşılmıştı. V Verilen haklların tatbikk alan nına geçmeesinde, işlerr günden güne g karışı-yorrdu. Türkçemiz, Latin alfabesiyle değil Arapp alfaabesiyle okkutuluyor, Türkçe eğ ğitim verenn oku ullara gidenn çocuklarım mızın aileleerine, “ buu dilii öğrenen çoocukların geeleceği ne olacak” o gibii korrkular empooze ediliyorrdu ve ne yazık y ki, ki-mi aileler bunna inanıyorllardı. Bu kaarışıklık vee karrgaşalık, enn fazla kenndini Erbil’de gösteri-yorrdu. Milletii bilgilendirrmek, bilin nçleştirmek,, burradan önem m kazanıyorrdu. Fakat bunu kim m yap pacak, kim üstlenecektti. Bu yüzd den Erbil'dee bir kültürel kuuruluşunun açılması ön ngörülmüş-tü. Ve Erbil’inn ileri gelenn şahsiyetleeri bu kuru-un Kardeşlik Ocağı olması üzeriinde birleş-luşu mişşti. Bu konnuda Bağdaat’taki geneel merkezee başşvurular başşlatıldı. Bunnu duyan rejim, r Erbill Türrkmenlerinee, bu fikiirden alıko oyarak, birr Türrkmen partiisi kurmalarrını önerdi. Kurulmasıı öneerilen partinnin, Baas ppartisinin bir b kuyruğuu olacağını algıllayan Erbbil’liler öneriyi hemenn ret etti ve Kardeşlik Occağının açıılmasındakii k olaraak devam sü ürdürdü. çalıışmalarını kararlı ~7~ Erbil şubesinin açılm ması için İçişşleri Bakannlığına 15 Ağustos 19974 tarihindde bir talepp R Drr. Merdan Ali A döneminnsunuldu. Rahmetli de ve net olarak 31 Aralık 19774 tarihinde şubenin aççılışı ile ilk yönetim kuurulu üyelerri belirlendi. Yönetim kurulu k şu şaahsiyetlerdenn oluşmaktayydı: 1- Hurşit Arslan. A 2 - Sanan Ahmet A Ağa 3 - Hamze Arslan A 4 - Vedat Arslan 5 - Abdulleetif Çakmakkçı 6 - Salah Merdan. M 7 - Faysel Köprülü K 8 - Cemal Hattap. H 9 - Fuat Faaik Bezirgânn 10 -Kemal Mustafa. 11 - Fahretttin Muhyetttin. 12 - Muhsiin Kareni 13 - Aydınn Arslan 14 - Haydeer Seyit Garrip Sonradan Sayın Sannan Ağa baaşkan, rahm metli Hamze Arssalan başkaan yardımcıssı, Sayın Veedat Arsalan seekreter, Abbdulletif Çakmakçı Ç iddare müdürü vee Sayın Keemal Mustaafa muhasebbeci olarak ocakkta görev alldılar. Böylece Erbil’de ilk kez k olarak, üstünde Tüürkmen Karddeşlik Ocağğı yazılı ollan Türkçe bir tabela asılm mış oldu. Ocağın O bütünn çalışmalaarına rağmen, buu güne kadaar Erbil’in göbeğinde g a asılı duran bu tabela t başlı başına bir kazanç sayyılır. Çünkü Erbbil’de milliiyetçilik tabblosunu deeğişmiştir. o döönemlerde açıkça a ve koorkmadan “ben “ Türkmenim m” diyenlerrin sayısı azzdı. Bu tabbeladan manevvi güç alaraak kendilerrine dönenllerin sayısı artm maya başladıı. Türkmen Kardeşlik K O Ocağı Erbill’de açılır açıla maz biz Türkmenlere T e sosyal, küültürel ve milli m bir okul oldu. o Buradda tüm Erbbil’in Türkm men gençleri, dil d eğitimi başta b olmakk üzere, çeeşitli eğittimler almaaya başladılar. Bu gün Erbil saha-sınd da milli varrlığımız uğrrunda mücaadele verenn gen nçlerin tümüü, istisnasızz olarak bu ocağın me-zun nudur. Başlaangıçtan beeri ocaktakii çalışmalarr aşaağıda gösterrilen hedefflere varmaayı amaçla-mak ktadır. 1 – Irak'ın toprrak bütünlüğğünü savun nmak. 2 – Türkmen toplumu t ile Irak'lı diğeer toplumlarr arasındaki karddeşlik ilişkiilerini güçleendirmek. 3 – Gazete, deergi ve kitaap yayınlam mak, sosyal,, külltürel ve spportif faaliyyetler düzen nlemek yo-luy yla Türkmenn edebiyat ve kültürün nü yaymakk ve gençleri buu yöndeki kkabiliyetleriini geliştir-mek k. 4 – Türkmenn öğrencileerini barınd dırmak içinn öğrrenci yurdu açmak, Anna okul, ilko okul, lise vee dil merkezleri ve enstitüleeri açmak. m 5 – Bütün Türrkmen siyaasi parti, sosyal kurum ve kuruluşlarıını bir araaya getirereek işbirliğii sağ ğlamak. 6 – Milli duyygu ve hislleri derinleeştirerek vee geleceğin güvvencesi olaan gençler sağduyuluu yetiştirmek. 7 – Her ay döört edebiyatt gecesi düzenleyerek,, gen nçlerde yazm ma, konuşm ma yetenek klerini artır-mak k 8 – Her yıl Tüürkmen Karrdeşlik Ocaağının kuru-luş anısında görkemli g töörenler düzeenlemek vee büttün Türkmenéli bölgeleerinden kon nakları ağır-lam mak. ~8~ A lı Tüürkü Alkışl Hüsam Hasret Aynayyı karşılayıpp baktım şakkaklarıma Ne tez yaşşlanmışım ki, k henüz kaaç yaşındayıım Hatıraalar sağladım baktıkça aklarıma Hüzünllü bir gülüm mse düştü duudaklarıma Yenilmeemişim ancaak, yaşam saavaşındayım m Kendim me seslenereek, açı verdiim gönlümüü Doğannın sarsılmaayan eşsiz güzelliğine g Elim mle karşıladdım aynadakki elimi Bir saabırla soğutttum içimdeeki yalımı Duyguumu salı verdim daha daaha engine Bu günüm biterse de, elbet yaarın gelecekk Kısmeetimde var ise i onu da yaşarım y ki Umutluyuum ki bir güün şans yüzzüme güleceek Benim mle vadettiğği mutluluğuu bölecek O zamaan paylaşıp da halkımı okşarım ki İlk günnden yalnızllığı almamışşım sırtıma Belimdeeki yük ise, yalnız dostlluk yüküdürr İlkin dikkat etmiişim çekidekki tartıma Çelik gibi bir sinee germişim hasretime Çünkü yaşam y dilim mde alkışlı bir b türküdürr Ocağın buu faaliyetlerri 1991 yılına kadar zor şartlar altıında uygulaanmaktaydı. Ancak ikkinci Körfez savvaşı sonrası 36. paralellin üstü güvvenli bir bölge ilan i edilincee Erbil’de yeni y bir dönnem başladı. Tüürkmen siyaasi parti vee teşkilatlar ku- du. Bunlarrın arasındaa işbirliğin ni sağlayann ruld çoğ ğunlukla occağın Erbil şubesi old du ve Erbill Pro otokolü imzzalanırken IIrak Türkm men Cephe-sind de yer alaraak milli müccadeleyi dah ha etkin birr şek kilde sürdürm meye devam m etti. 199 96 yılında bazı tatsızllıklar neden niyle sayınn avu ukat Sanan Ağa şubennin başkanlıığından ay-rıld dı. Bu yüzdden şubede bbir süre idaare boşluğuu yaşşandı. Amaa ocağın prensipleriine inanann gen nçler, ocağı yalnız bıraakmadılar. Er E geç yenii bir yönetim kuurulu oluştuurarak, tekraardan ocağaa den ngesini kazzandırdılar. Bu günk kü yönetim m kurrulu şu kişilerden oluşm maktadır. 1- Sn. Vedat Arsalan – Yönetim Kurulu K Baş-kanı. 2- Sn. Esat Erbil E – Yönetim Kuru ulu Başkann Yardımcısıı. K Sek-3- Sn. Cevherr Kasap – Yönetim Kurulu reteri. 4- Sn. Aydın Arslan – Y Yönetim Kurulu K İdaree Müdürü. K Mu-5- Sn. Kemal Mustafa – Yönetim Kurulu hasebeci. 6- Sn. Adnan Kasap – Yönetim Kurrulu Üyesi. 7- Sn. Hüsam m Hasret - Y Yönetim Kurrulu Üyesi. 8- Sn. Abdülkkerim Molllaoğlu - Yö önetim Ku-rulu Üyesi. 9- Sn. Mehmet Molla Em min - Yöneetim Kuruluu Üyesi. 10 – Sn. Cerciz Abbas - Y Yönetim Ku urulu Üyesi. 11 – Sn. Selam m Terzi - Yöönetim Kuru ulu Üyesi. ~9~ Ah hmet Ab bdullah h Kervancı K Kerkük k Kolu Sekreter S ri b hikaye ile i başlamışştır. Bağdatt’taki genell ürkkmen Kardeeşlik Ocağıının her şubbesi özel bir meerkezin hikââyesini aram mızda bilmeeyenler yok gibidir. 19559 yılında T Türkmenleree Kerkük’tee uyggulanan kattliamdan soonra Bağdatt’ta kurulan ocağın, herr Türkmen bölgesinde bir şubesi-nin kurulm ması zamanla her kesin isteği halinne gelmişti. Bu istek, heer geçen güün ocağın millet m yararı-na gösterdiiği hizmetleerden elde edilen e olum mlu sonuçlard dan kaynakklanmaktayddı. Kerkük TürkmenleT ri bu konuda can atmaaktaydılar. Altmışlı yılllardan itibaaren ocağınn Kerkük’te bir şubesin nin açılmasıı için girişim mlerde buluunulmuştur. İlgili makkamlara bu konuda taleepler takdim m edilmiştiir. Ancak o talepler hep ret edilmiişti. Talepleerin ret edillmesinin nedenleri günn ışığı gibi açıktı. Taleepler esasenn müteakipp rejimlerin n Kerkük’tee saman altıından su yürütür gibii uygulamaakta olduklaarı siyasetee aygırıydı. Rejimler R Keerkük’ün deemografisinni, yorulmak k bilmez birr çabayla deeğiştirmeyee çalışırlarkken, Türkm menlerin vaarlığını, herr komploya başvurarak, Kerkük’tee yok etmekk isterlerken n, Türkmen-leri birçatı altında topplamayı, aynnı hedefe dooğru yöneltm meyi amaç-layan ocağğın açılmasıına, elbette ki, izin verrmezlerdi. Üst Ü üste su-nulan talepplerin bir kıısmı cevapssız bile bırakkıldı. Zamaanla her şeyy anlaşılır olldu. Rejim halktan h değiil Allah’tann bile korkm maz bir gücee sahip olunca, saman altından a su gibi yürütüülen planlarrını gün ışı-ğında uyguulamaya başladı. Şehrii Araplaştırm ma, Türkmenleri vazi-feye almam ma, emlakleerine bin biir vesileyle el koyma, vatanı mü-dafaa adınaa savaş cephhelerinin önn sıralarına sokmak gib bi planlar… T ~ 10 ~ Kerkük’tee ocağın açıılmasına iziin verilmem mesi yüzünden, Kerkükllüler Bağddat’taki ocaağın etrafına saarılmaya vee elden geleen destekleerini vermeye devam d ettiller. Önemli etkinlikleerde katkılarını kesmedileer. Tüm yöönetim kurrulu seçimlerindde ağırlıklarrını koydulaar. Ancak ocaağın Kerkükk’te bir şubeesinin açılm ması hasretini gidermek g içiin gözler uffuklara bağğlıydı. Gün geelir şartlar değişir d diye bir umut vaardı gönüllerdee. 2003 yılında eski rejjimin düşüşşüyle birlikte konunun önü ö açıldı. İşe başlam mak için uzun bir b süre fikiir alışverişinnde bulunulldu. Çünkü herr şeyin, buu uzun beklleyişten sonnra, dağ gibi saarsılmayan bir temel üzerine ü oturrtulması isteniiyordu. Genel merkeze konuuyla ilgili başvurularrdan sonra, Kerrkük şubesiinin bürosuu için özel bir konak tem min edildi. Gerekenler G y yapıldı ve KerK küklüler ocağın o açılıış töreninee davet ediildi. Açılış töreeni 24. 10. 2009 tarihinde muhteşşem bir şekildee yapıldı. Açılış A töreniine çok sayyıda siyası şahssiyatlar, fikiir adamları,, edebiyatçıı ve şair, üniversite hocalaarı, sivil topplum kurum m ve kuruluş başkanları ve yoğun bir vatandaş v toppluluğu katılddı. Kuran-ı kerim’den sonra şehiitlerimizin ruuhuna saygıı duruşu ve v toplu haalde Türkmen marşını m okuumakla başşlayan törennde, sırasıyla TKO Kerkük K şubbesi başkkanı Abdulhalıkk Hürmüzlüü, genel merkez m başkkanı Dr. Mehm met Ömer Kazancı, K Tüürkmen Meeclis başkaanı Yunus Bayraktar ve Kerkükk şubessi başkan yyardımcısı İbrahim İ İs-mail Ağa birer kkonuşmada bulundular. b . Sayınn Hürmüzlüü konuşmasında Oca-ğın Kerkük’te K biir şubesinin n açılmasınıı tarihii bir gün ollarak değerrlendirdi vee ortalııkta görünüün kültürel ve toplum-sal boşlukları b k açısındann doldurmak çok önemli oldduğunun altını a çizdi.. Kazaancı ise, Karrdeşlik Ocaağının tarihii değerrini ele alaarak konuşm masını baş-lattı ve v ocağın bbir şubesinii Kerkük’tee açmaak için gennel merkezzden yetkii alarakk çalışmalarrına sessiz, gürültüsüz,, tozzu dumana katmadan başlayarak k, işleri buu güzzel noktayaa kadar gettiren kurucu u komiteyee şük kranlarını biildirdi. Törrende üçünncü konuşm macı Türkm men Meclisii başşkanı sayınn Yunus B Bayraktar oldu. o Sayınn Bay yraktar, Tüürkmenlerin baba evi olarak o vasıff ettiiği Kardeşllik ocağınınn kuruluş dönemlerind den n itibaren Türkmenler T rin gerek siiyasi, gerekk külltürel yaşam mlarındaki öneme değ ğinerek, alt-mışşlı ve yetm mişli yıllardaa Bağdat’ta eğitim gö-ren n öğrencilerrin, kendileerini milli bir b duyarlıkk ve sorumluluuk içerisinnde yetiştirrmelerinde,, n Kardeşlikk ocaağın ve ocaak tarafındaan çıkarılan derrgisinin miilleti kültürrleştirmede,, bilinçleş-tirm mede, dilleerine bağlı kalmada, tarihimizinn çeşşitli yanlarııyla ilgili ggerçek bilgiileri öğren-meede, oynadığğı önemli roollere işaret etti. Daaha sonra kürsüye k Keerkük kolun nun başkann yarrdımcısı sayyın İbrahim m Ağa Bayraktar geldi.. Occağın çalışm malarında iizleyeceği prensipleree açııklık getirenn Bayraktarr, ayrıca bu çalışmalarıı gerrçekleştirmeek için düşüünülen mek kanizmalarıı birer birer serggiledi. o akta-Türrkmenéli TV’si tarafınndan canlı olarak rılaan törene haazır olmayaan şahsiyetller, kurucuu hey yeti, gönderrdikleri messaj ve çiçek buketleriy-le kutladılar. k K Kurucu heyyet şu kişileerden oluş-maaktaydı: 1-A Abdulhalik Hüseyin H Hüürmüzlü..Baaşkan 2-İİbrahim İsm mail Ağa..Baaşkan yardım mcısı ~ 11 ~ 3-Ahmet Abdullah A Keervancı...sekkreter 4-Edib Ahm met Cerrah...sayman 5-Bayan Meysun M Ahm met Zeki..üyye 6-Şerefettin Ömer Bezzirgen..üye 7-Celil Meehmet NuriO Otrakçı..üyee 8-Gassan Abdulmecit A ..üye 9-Eyup Nuuri Akkoyunnlu..üye Bu heyet ocağı 8. 12. 1 2010 taarihinde yapılan seççime kadar yönetti. Buu seçimde kazanannlar ve sıraasıyla görevv alanlar şunlardır: 1-Abdulhaalik Hüseyin Hürmüzllü (başkan) 2-İbrahim İsmail Ağaa (başkan yaardımcısı) 3-Ahmet Abdullah A Keervancı (sekkreter) 4-Edib Ahm met Cerrah (mali müdüürü) 5-Gassan Adulmecit A 6-Eyup Nuuri Akkoyunnlu 7-Celil Meehmet Nuri Otrakçı 8-Emel Ceemal Abdulkkadir 9-Yücel Fiikret Dede Ocağın açıılış tarihindden günümüüze kadar gerg çekleştirdiğği çalışmalları aşağıdaa sıraladığım mız şekilde özeetleyebilirizz: 1-Ocak’ın yönetim kuurulu Türkm men kuruluuşlaö rına bazı işşbirliği projjeleri uygulamak için özel ziyaretlerdde bulunmuşştur. 2-Türkmenn şairleri için şiir akşaamları düzennlemiştir. 3-Türkmenn kadın şairrler için şiiir özel törennler düzenlemişştir. 4- Ocağın kütüphaneesini zenginnleştirmek için i kitap toplaama kampaanyası başlaatmıştır. YurtY taşların deesteğiyle occakta kurulan kütüphhane daha sonra okur ve araştırıcılaarın hizmettine özel bir törrenle açılmııştır. 5- Kale gaazetesiyle ortaklaşa birr karikatür sergisi düzenllenmiştir. 6-Yılbaşı münasebeti m yle Türkmeen ilkokul öğrencileri için eğlennce töreni düzenleyeerek Türkçe eğğitim veren okul yöneeticileri, öğğretmenler ve öğrencilerine armağannlar dağıtılm mıştır. Türkmen bayan heykkeltıraş sanaatçılar içinn 7-T serrgi düzenlem miştir. 8-Ş Şehit günü münasebetl m leriyle dini menkıbelerr yap pılmıştır. 9-K Kültürel seempozyumllar ve ocağ ğın başkann yarrdımcısı İbbrahim Ağaa tarafındaan gençlerii biliinçlendirmee seminerlerri verilmiştiir. 10--Kerkük ünniversitesinddeki Türkmen öğrenci-ler için tanışm ma töreni vve mezuniy yet törenlerii düzzenlemiştir.. 11--Yüksek Öğğretim ve A Araştırma bakanlığının b n izn niyle Ocak’tta, İ.T.P ve T.O.E FL sınav mer-kezzi açılmıştırr. Bu Kerküük’te açılan n ve verdiğii dip ploma devleet tarafındann kabul edillen ilk mer-kezzdir. Bilinddiği gibi eskkiden sınav merkezlerii yallnızca Bağddat, Basra vve Erbil’de bulunuyor-du.. 12--Yüksek öğğrenim öğreencileri için n Tufal vee IC3 3 kursları düüzenlenmiştir. 14--Türkçe ve İngilizce diil kursları düzenlemişd tir. 15--Bilgisayarlla ilgili kurssları düzenleemiştir. 16--Her yaş iççin karete sspor kurslaarı düzenle-mişştir. 17--Özel eğitiim kurslarıı düzenlem miştir. Tüm m Türrkmen kuruuluşlarının kkatıldığı ve üç ay sürenn bu kurslarda genç g katılım mcıların millli kültürle-rini artırmak amaçlanmışt a tır. ~ 12 ~ H yatlaar Hory Cengiz B Bayraktar ----------------Memu ur oldu Akıbet meemur oldu Ne milletim m kurtuldu u N yurdum mamur old Ne du 18-Türkmeen kardeşşlik ocağı,, Türkmennéli TV’sinin iletişim i konnusunda toppluma sunduuğu hizmetlerinnden dolayıı, TV’de çalışan kadronnun onuruna yaaptığı bir şölende TV genel müddürü ile şube müdürlerini m o ocağın plakketiyle ödülllendirmiştir. 20- Kerkükk’te Türkçe tabelaları asmaya a katkkıda bulunan bir grup genççleri ödüllenndirmiştir. 21-KKTC cumhurbaaşkanı Raauf Denktaaşın ölümü dollayısıyla taaziye meraasimi ve daha d sonra anmaa töreni düzzenlemiştir. Türkmen Kardeşlik Ocağının Kerkük K şubbesi her geçen gün etkinliiklerini artırrarak, topluuma sunduğu hizmetlerini h i genişletm meye çalışıyyor. Kapısı herr kese açık olduğu gibbi, bu münaasebetle, çalışşmalarını geenişletmek için her önneriye de, herr görüşe de kulak vereeceğini bilddiriyor. Ocağım mız iyi niyeetli, gözü pek, milleetine bağlı b her kese açıktırr. Ancak milliyeetçi gibi görünen, milletimize m e kin bağğlayan gruuplara uşaaklık eden,, kötü am maçlar peeşinde koşaanlara ke-sinliklee kapalıdırr. Mamurru olmaz Niçin mam muru olmazz Millete lid der gerek Meemurun meemuru olm maz Gönlüm m çekmez H aşı gönllüm çekmeez Her S derdin Sen ni yükle yârr Zaannetme göönlüm çekm mez Gönlüm m çeker G Güzel şey göönlüm çekeer A Aşkın her ttür derdinii Ben n çekmem gönlüm çek ker Uyaanım Besti yattıım uyanım A Artık her sööze Kanmam m Torpilledim m o yanım O yaanım Ağırlaştıı o yanım Topa tut iki yanım Ümit etm me uyanım Üsttüne Altı veren n üstü ne H sahipssiz bu dava Hor, a Kaldı kim mler üstüne O Oldu yadiggâr Kerkük k Altı dönd dü üstüne Türkmen Kardeşlik T K O Ocağı Kerk kük şubesi başkan yardımcısı m İsmail Ağğa İbrahim Ocağın n açılış kon nuşması/ 244. 10. 2009 ~ 13 ~ Saduun Köp prülü Sadun Kööprülü’nün n, isteğimiz üzerine yaazdığı bu ya azıyı kısaltarak sunuyyoruz. Yazııda, Türkmen Kard deşlik Ocağğının yetmiişlerde millli mücadelee yolunda verdiği v emeeklerden söz edilmektedir. O sıralarda s occak, Bağdaat’ta yüksek k öğrenimin ni gören yü üzlerce Türrkmen genççlerini barındırmak ktaydı. Bun nların arassında sayın Köprülü de d vardı. Bu u yazıda, ocak ile ilgilli anılarını anlatan Köprülü, K occağın kültürel ve siyassı açılardan n gençlerim mizi nasıl ettkilediğini de d hatırlatıyor. I rak Tüürklerinin Milli M Mücadeele davalarıı uzun bir taarihe dayanıır. Dillerini, kimliklerin ni korumakk uğrundda binlerce kardeşlerinni, babalarıını, çocuklaarını bu mücadele m yolundda şehit verrmişlerdir. Bu B mücadellede Türkm men Kardeşlik Ocağının rolü çok büyük, katkıları çook büyük ollmuştur. 19 960 yılında kurulan Türkmen Kardeşlik K O Ocağının bu yüzden bizzim için bah ha biçilmezz bir değeri vardırr. Bağdat’a yerleşen aiileler dışındda, yüksek öğrenimini ö Bağdat üniversitelerinde okum maya Türkm menéli bölggelerinden gelen g bütünn örgencileri kucaaklamaktayddı. Öğrenciller için, büütün gereken nleri yapmaaktaydı. Bunlar görrkemli bir tanışma törreniyle başlar, muhteşşem bir meezuniyet töreniyle biterdi. b Bu iki münaseebet arasınddaki mesafee ile zamanı çeşitli faaliyet ve etkinlikler doldururduu. Bunlardann bir kısmın nı saymak gerekirg se, dil kursslar, bilgi şöölenleri, eddebiyat ve şiir akşamlarrını göstereebilirim. Sadun Köprülü Ocağa bağğlı ayrıca bir b öğrenci yurdu varddı. Burası 12 odalı bir evdi. Maddi durrumu düşükk olan 36 Tüürkmen öğrrencisini baarındırmaktaa ve her türlü ihtiyaaçlarını karşşılanmaktayydı. ~ 14 ~ Ocak tarafından yayınlanmakta olan Kardeşlik dergisinin, gerek öğrenciler, gerekse de edebiyatçılar arasında büyük bir yere vardı. Dergiyi biz öğrenciler, dört gözle bekler, çıktı mı birinci sayfasından son sayfasına kadar, bir ders kitabını nasıl titizlikle okursak tam öyle birkaç kez gözden geçirir inceledik. Dergi genç yazarları unutmazdı hiçbir zaman. Yazı ve şiirlerimizi, bazen basit düzeltmelerle, bazen de yeniden yazarak yayımlardı. Dergiye gönderilen ve ya el ile teslim edilen yazı ve şiirler ihmal edilemezdi. Dergide “bize gelenler” adında bir köşe vardı. Yayınlanmaya, genç edebiyatçılar tarafından gönderilen şiir ve yazıların kısaca neden yayınlanmadıkları belirtilir ve her konuya göre kısa yorumlar yapılırdı. Bu köşede bile adımızı gördüğümüz zaman, kollarımız havalarda taklak vuran kuşkanatlarına dönüşürdü sevinç ve gururdan. Benim ilk şiirim Kardeşlik dergisinin 1968 yılında çıkan bir sayıda yayımlanmıştı. Şiirimi ve şiirimin altında adımı görünce, çocuk yaşıma rağmen, işte şimdi adam oldum, şimdi mücadele sırasında yerimi aldım söylemiştim kendi kendime. Evet, dergi bu duyguyu aşılamıştı bana o genç yaşta. O tarihten bu yoldan taviz veremedim. Ocağın o tarihlerdeki yönetim kurulu başkanı şehit ağabeyimiz Abdullah Abdurrahman, o şiirim yüzünden beni 1969 yılında, üyelik şartlarını atlayarak, ocağın en küçük üyesi olarak kabul etmişti. Şimdiye kadar o üyelik kimliğimi o günlerden güzel hatıra olarak saklamaktayım. Kimliğimde aynen şöyle yazılıdır: IRAK CUMHURİYETİ TÜRKMEN KARDEŞLİK KULÜBÜ BAĞDAT 1960 (KURULUŞ TARİHİ) Adı: sadun Osman Ateş Köprülü Mesleği: öğrenci Adresi: Emani lisesi /Kerkük Kimlik No: 370 Her ay üyelik bedeli olan 3 Ellilik parayı ocağa ödemekten gecikmezdim. Daha sonra Saddam Rejimi tarafından şehit edilen Cevdet Avcı kardeşimizin Kerkük’te Selahattin Caddesindeki ofisine gider kendi elimle öderdim. Bu kimliği aldıktan sonra, derginin her sayısında bir şiirimin çıkması için can atmaktaydım. İşte bazen beğenilen bazen de beğenilmeyen şiirler yazıyordum. Dergide çıkanları, davamıza hizmet yolunda bir şeyler yaptığımı hissettiriyordu bana. Bununla mutlu oluyordum. Zamanla elim altında biriken şiirlerimi kitaplaştırmayı düşündüm. Böylece 1973 ile 1974 yıllarında üst üste iki kitabım yayımlandı. Kardeşlik dergisinde çok aydın, kültürlü, milliyetçi insanlarımız yazmakta ve çalışmaktaydı. Şubat 2000 yılında Hollanda'da Allah'ın rahmetine kavuşan Hâkim Mehmet Hac İzzet bunlardan biriydi. Derginin ilk sorumlu müdürüydü. Sessiz gürültüsüz çalışmaktaydı. Eski rejim tarafından binlerce baskılara uğradıysa da mücadeleyi bırakamadı. Korku bilmeden yoluna devam etti. Dergiden önce üstat Ata Terzibaşı ile Habip Hürmüzlü ağabeylerimizle birlikte Beşir gazetesini çıkarmaktaydı. Bu ağabeyimiz ile binlerce kişiler de vardı. Dergiyi çıkarmakla görevlendirilenler yayında, bir kültür ordusu olarak niteleyebileceğimiz edebiyatçı ve yazarlar bulunmaktaydı. Dergide her türlü yazılar, tarih, edebiyat, folklor, sanat ve saire yazılara rastlamak mümkündü. Dergi kolektif bir niteliğe sahipti o tarihlerde. O zaman için bu böyle olmalıydı. Çünkü ortalıkta Kardeşlik, tek basın organımızdı. Kardeşlik dergisi başta olmak üzere ocağın çalışmaları eski rejimi rahatsız etmekteydi. Zamanla rejimin baskıları ocak ve ocakta çalışanların üzerine dayanılmaz bir şekilde artmaya başladı. Ocağın daha sonra kimi yetkin kadrolarının tutuklanması ve bunlardan, 16 Ocak 1980 tarihinde, Abdullah Abdurrahman, Dr. Rıza Demirci, Dr. Necdet Koçak ve Adil Şerif gibi ileri gelen insanlarımızın idam edilmesini, burada bu baskılara bir şahit olarak göstermek ~ 16~ ELLİ BİRİNCİ YIL DÖNÜMÜ DOLAYISIYLA Elli bir seneyi geride bıraktıktan sonra hala seni, ey onur abidesi, gençlerin genci olarak görüyorum. Düzlük, ovalık değildi yolun. Dikey inişler, sarp çıkışlardı. Engeller, engebeler, tuzaklar vardı yolunda her zaman. Elini kolunu hiç mi hiç rahat sallaya sallaya yürümedin. Hep birileri vardı moralini bozan, yolunu kesmeye çalışan ve Türkmenéli bölgelerinin en ücra köşelerine kadar varan sesini susturmak isteyen. Ancak sen, etrafına sarılan mert insanların gayretiyle yoluna gözlerini kıpırdamadan cesurca devam ettin ve bugünkü görkemli konuma vardın. Seni omuzlarına yükleyerek yola çakan ve bugüne kadar kat ettiğin mesafede sana eşlik eden tüm yazı kurulu üyelerini, kendi adıma ve tüm okurlarının adına selamlıyor ve onlara hep destek olmaya söz veriyoruz. Dr. Orhan Hasan Hüseyin istiyorum. Komşu ülkelere casuslukla suçlandıysalar da, tek suçları Türk olmaktı. Onlarla birlikte yüzlerce de gençler tutuklanmış, kara, karanlık Abu Garip mahpushanesinde zindanlara atılmıştı. Bunlardan biri de bendim. Aramızda Kerkük Türk Kültür Merkezine devam edelerden şehit İzzettin Terzi, Cengiz paşa, Ercan oğuz, Sami Hattat, Yasin Kebapçı ve başkaları da vardı. Bu baskılar insanlarımızın içinde ihti- yatlı davranılmasını gerektiren bir tür korku yarattı. İnsanlarımız, o sırada Kültür Merkezinden ayak kesmeyi tercih etti. Bağdat'ta öğrenci olduğum sırada Türkmen Kardeşlik ocağının yurdunda dört sene yatılı olarak kaldım, çok mutluydum. Temiz dava arkadaşlarımla, birbirimize inanırdık, birbirimize davamıza gönülden yakın olarak bağlıydık, birlikte her bir alanda çalışarak, gezilere, eğlence törenlerine katılırdık. Köylerimizi, bucaklarımız gezerek, sürekli Türkmen ailelerini ziyaret ediyorduk. Yurtta Türkmenlerin her bir bölgesinden kalan öğrenciler vardı. Ayrıca aramızda halay takımı, piyes takımı oluşturmuştuk. Gayemiz folklorumuzu korumak ve ocak tarafında gerçekleştirilen etkinliklere heyecan tatmaktı. Bağdat’ın Meydan semtinde Ömer (Umuş) Kaytavan ve İzzetin Kerküklünün gazinosu bizim için, ocak yanında, ikinci bir kuruluş sayılırdı. Oralarda Bağdat'ta yaşayan ve Irak'ın her yerinden gelen, ister asker olsun, ister işçisi, ister mamur, ister öğretmen ve ya öğrenci olsun, Türkmenlere mahsus bu gazino, günün yirmi dört satı, arı kovanı gibi kaynardı. Şu veya bu sebepten dolayı, ocakta görüşmek istemediğimiz dostlarımızla bu gazinoda buluşurduk. Ocak rejimin adamları tarafından her zaman göz altındaydı. Gürenler çıkanlar takip edilmekte ve bazen istihbarat tarafından soruşturmaya çağrılmaktaydı. Bu yüzden Umuş gazinosu bazen tercihimizdi. Dün olduğu gibi bu günde, Türkmen Kardeş Ocağı hizmetlerini, bu millet, bu davaya için, imkan dahilinin çok ötesinde sunmaya devam ettiğini biliyorum. Orada çalışan arkadaşlarımız da bizim gibi ayni milliyetçilik kaynağından su içen insanlardır. Ocağın sağ ellerde olmasını görmekten memnun kaldığımı, sözümün sonunda bildirmek ister ve her kese başarılar dilerim.. Ocağımız ile Dergimiz, dünya durdukça dursun Ya-rab… ~ 16~ (H. 1224- H. 1316) Ata Terziibaşı H Hazırlayan: Ayşe Erdoğan Taşralı* Sâ‘at beşe vard dı kadehi atmayalıım mı? Ol meehveşi âgu uşa alub yatmayalı y ım mı? Sâfî AYATI: Sâffî, eserleriylle tanınmış divan şairleerimizdendiir. Şiirde üsttat olduğu kadar A k nesir-dee de mümtaaz bir kalem m sahibidirr. Hicretin 1224’üncü 1 yılında Kerrkük’te Kalle- Meydann m mahallesinde e doğmuştuur. Babası Molla Derrviş diye taanınan Mehmed Efendi, E vakttinin ileri gelen g âlimleerinden idi. İlk tahsilinni mahalle mektteplerinde bitiren b Sâfîî, bir aralıkk tarih, coğ ğrafya ve mantık m gibi bazı dersleri d de okuyarak ilmini ilerlletmiş ve sonradan s ticcarete atılmıştır. Aynı A zamânnda boş vakkitlerini edeebiyata hassr ederek şiiir sanatıyla uğrraşmış ve buu sahada büüyük bir başşarı sağlamııştır. Babasından kendisine kalan dua--gûyluk beratını yenileeştirmek üzeere bir ara İstanİ bul’a giden şair, oradda epeyi bir müddet kalmıştır. Sâfî, S İstanbbul’da bulunurkenn enteresan bir iftirayaa tuş gelir. Beraberce B yaşadığı y Vaaiz lakabıyla tannılan bir hemşerisi, kendi k kendinni boğazınd dan yaralayyarak, dilsiz gibi mahûd işarretlerle bu meselede m Sâfî’yi itham m eder. Kerkküklü şair Mehm med Mihrî başta olmak üzere Sâfî’yi tanıyan bir b çok kim msenin tanzîm ettiiği tezkiye mazbutası m ü üzerine Sâfî fî, bu kuram madan göç hal h ile Ata Terzzibaşı kurtulur.. Bu B vakayı şair, güzel bir dille üç bin b beyitlik manzum bir eser halinde ve İfttirânâme adı alltında H ~ 17 ~ canlandırmıştır. Bu meseleden sonra Kerkük’e dönen Sâfî, burada bir müddet kâtiblik vazifesinde bulunarak bir ara, Kerkük’e bağlı Şivan ve Karatepe nâhiyelerinde müdürlük bile yapmıştır. Son olarak da Tuzhurmatı nahiyesindeşimdi kaza merkezidir- Emlak-ı Hümâyun muavinliğine alınmıştır. Bu vazifede iken 1311 hicri yılında fena bir halde ayaklarından romatizmaya tutularak, altı yıl kadar bu hastalığın tesiriyle yatağa kapanmış, nihayet 1316 hicri yılında gözlerini hayata yummuştur. Vefâtına, çağdaşı bulunan Kerküklü şair Kâbil, şu iki beyti tarih düşürmüştür: Mahzen-i fazl u hüner Sâfî-i pâkize siyer Kasvet-i ‘âlemi terk etti visâle yetdi Çâr tekbîr ile menkut bu tarihi dedim Pîr-i ferhunde-i etfâl-i ma‘ârif gitti گيتدى معارف اطفال فرخندهء پير Sâfî, temiz kalpli, yüksek değerli olgun bir insan olup, Hicaz’a gitmiş, gönülden hacı olmuştur. EDEBÎ HÜVİYETİ: Sâfî Türkçe ve Farsçada yerli şiirin güzel örneklerini vermiş bir şairdir. Bu hususta mütâlaa ve tahlile lüzum görmeden kıymet ve değerini biraz aşağıda verdiğimiz örneklerle belirtmiş bulunuyoruz.. Nesri ise nazmından daha üstün sayılabilir. Kullandığı üslub sade ve temizdir. Kendinden önce gelenleri taklid etmekten çekinmiş olan Sâfî, edebî hayatımızda az çok yeni bir çığır açmağa muvaffâk olmuş ilk yazardır. Nesirde, tekellüfe kapılmasına rağmen, sadelik ve yenilik bakımından sağladığı başarılar sayesinde yerlilerce büyük üstad ünvanını kazanmağı hak etmiştir.. Nesrini âdi ve fenni adlarıyla iki bölüme ayırabiliriz. Bunlardan âdi veye mutâd adını verdiğimiz çeşitli, sanat süsünden mücerred olarak yazılan nesirdir ki bunun örneğini 1293 Osmanlı-Rus muharebesi dolayısıyla Kerkük halkı dilinden devlete yazdığı istida sûretinde görmekteyiz. Fenni nesri ise, üzerinde işlemek yoluyla meydana getirdiği edebî nesirdir. Sâfî’nin yaşadığı çağ, Kerkük’te Osmanlı Türk edebiyatının en verimli bir devri sayılabilir.. Şairmiz, yukarıda adı geçen Kâbil’den başka Fâiz ve Kudsî gibi birçok Kerküklü şairlerle de muasırdı. Aralarında birçok edebî münazaralar olmuştur. Hele Sâfî ile Fâiz’in birbirlerine yazdıkları ve Sâfî’nin; Ey Fâiz-i şirin-zebân ey evhad-ı devr-i zamân Lutf eyle kadr etme aman celb eyleme meclubumu başlıklı manzumesiyle Fâiz’in, Ey Sâfî-i râh vefâ ey neşe-i câm sefâ Dün yazdığın geldi bana ol penç beyt-i âbdâr diye başlayan manzum cevap namesi ve müteakip münazaraları edebiyat âlemimizde her vakit yaşayan bir şaheserdir. Şair Kudsî ile de birbirlerine samimi hislerle bağlı bulunmakta idiler. Aşağıdaki gazel, ikisi tarafından karşılıklı olarak irticâlen söylenmiştir: S: Ben şehsüvâr-ı kişver-i hüsn ü melâhatim K: Ben de ki ‘âşıkım sana çok ehl-i hidmetim S: Ben ‘aklı selb ü fikri yok eyler felâketim K: Ben de o ‘akl u fikr ile ma‘dum ülfetim S: Ben zerrem ile dehri kül eyler bir âteşim K: Ben de anınla lezzet alur cân u tıynetim S: Ben gamze ile cân alıcı bir musîbetim K: Ben de ana göğüs gerici zî-icâbetim S: Ben hiç def‘i mümkün olmayacak derd ü marazım K: Ben de kemâl-i şevkle meftûn-ı ‘illetim S: Ben Sâfîyim kederli ‘alâka hiç istemem K: Ben de iki gözüm hele Kudsî-i safvetim Bu münazara hakkında vaktiyle 25/6/953 tarihli İstanbul Cumhuriyet gazetesinde İsmail Habib Sevük’ün değerli bir yazısı çıkmıştır. * Vaktiyle Kerkük mutasarrıfı bulunan Mazhar Paşa ile de aralarında geçen bazı manzum muhavereleri yazılmağa değer. Bir defa mutasarrıf Paşa, Sâfî’den saraya geç gelmesinin sebebini sorar. Sâfî, Kerkük’ten geçen Hassa ırmağının taşkın sularının yol vermemesi yüzünden vazifesi başına gelmekte geciktiğini anlatır. Bunun üzerine Mazhar; Paşa, fevrî olarak şu beyti inşâd eder: Hıdmetin îfâ eder mi elde hâzır var iken Zümre-i küttab içün bir ‘özr-i bârid su gibi Sâfî de derhal şu beyitlerle karşılığını verir: Kıl kadar kalmaz bahâna hazret-i Mazhar eğer Eylese bir köprü inşâsın velev bir mû gibi Eylemez kimse ta‘allül ‘özre yer kalmaz hemen Hıdmet îfâsı içün akub gelürler cû gibi Yoksa böyle kalsa gitse hâli üzre bu havâ Her zamân bir ‘özr-i bârid gösterirler su gibi ESERLERİ: ~ 18 ~ (1) Divân: Tarih, kaside ve gazellerden kurulmuştur. Şairin kendi el yazısıyla bulunan nüsha, Abbas El-Azzâvi yanında durmaktadır. İstinsah edilmiş ikinci bir nüshasını vaktiyle Kerküklü Molla Sâbir yanında görmüştüm.. (2) İftirânâme: Şairin hayatını anlatırken bu esere de işaret etmiştik. Üç bin beyitli manzum bir eserdir. (3) Hikâye: Roman tarzında yazılmış bir eser olduğu söylenir. (4) Kıstâs-ı Müstâkîm: Bunun da Protestan mezhebinde bir papazla aralarında geçen ilmî bir münazaradan ibâret olduğu anlaşılmaktadır. (5) Ahbarü’d-Düvel ve Âsârü’l-Evvel: Aslında Arapça olan bu eserin üç ciltlik Türkçe tercümesidir. (6) Emsile:Türkçe darb-ı meselleri içine almaktadır. (7) Lugât-ı Türkiyye: Türkçe yerli sözcüktür ki kullanılması gittikçe azalan üç bin kadar kelimenin elifbâ sırasıyla izâhını muhtevîdir. Eserin ön sözü öz Türkçe dille ve yabancı sözcüklerden arı olarak yazılmıştır. Bu kitabın ufak bir kısımını vaktiyle Molla Sâbir yanında görmüştüm. O zamân bu ırmağın üstünde köprü henüz yapılmamıştı. Kale cihetinde oturan halk, hükümet dairelerinin bulunduğu karşı yakaya geçmek için suların çekilmesini beklerdi. Nihayet 1292 hicri yılında mutasarrıf Sâbit Paşa’nın himmetiyle bir köprü yaptırılmıştır ki tarihini Sâfî bir şiirle söylemiştir. Bu son dört eseri göremedik. NESRİNDEN ÖRNEK: Lugât-ı Türkiyye’sinin mukaddimesi: “ ögüş ve alkış o eşsiz ve bektaşsız Tanrı’ya yaraşur ki bunca yaradılmış yaradub her birine bir dil öğredüb bir ad takdı. Ve tapmak ortaksız ve yoldaşsız Çalab’a yakışır ki çeşid çeşid nesneler belirdüb ortaya bırakdı. Bunca yaradılmışın dürlü dürlü düşmanlarını bilür ve dilemeden dileklerini bitürüb istemeden yiyeceklerini verir. Ve her birinin çağırmadan yardımına erer. Göğün en yukarısı, yerin en aşağısı düşünüldükçe ve bunlar içinde olan yaradılmış ûs yetiştirildikçe ikincisi olmayan bir Çalab’ın işi ve bir Tanrı’nın yaratmış olduğu bilinür. Bunlar göz önünde turmuş ve her yandan birlik sesi us kulağını toldurmuş iken andan başkasını bilmek kendini bilmemekdir ve andan özgeye kulluk etmek ululuğun bilmemekdir. O bizi yaratmış iken ayruya kulluk nice yaraşur ve o bizi yokdan var etmiş iken özgeye kölelik nice yakşur. Bu ussuzlukdan olmaz mı nedendir. Kimse yokdur anın gibi ola, ve bir nesne bulunmaz ana beraber gele, o bir nesneye benzemeyen birdir, o bir nesneye benzemeyen birdir, ve hiçbir büyüğe beraber olmayan79 büyükdür. Her büyüğü büyük eden odur. Büyüklük anın yanında pek küçükdür. Büyüklük büyükdür [büyükdür] büyük Büyüklük yanında kalur pek küçük ve çok çok salavat ve selam ol beğenüb Muhammed adıyla göndermiş olan elçisine olsun ki gelüb kullarını eğri büğrü yollardan düz ve toğruluğun en büyük ve kesdirme yolunu salıverüb ortaklığın putlarını dağıdub ve kırub ayaklar altına saldıkdan sonra ortadan kaldırub ezüb, inananlarını oda yakdı. Ve bize, kendine bir nesne benzemeyen, yaradıcımızı bildirüb ve birliğin en ulu ışığını önümüze çeküb bir ovaya burakdı. Ve ol büyüklerin büyüğü olan, Çalab yardımcıları olan Ebu Bekir, ‘Ömer, ‘Osman, ‘Ali ve başka yoldaşlarından hoşnud olsun..” * Mektuplarından iki örnek: “ Tez tez gönderdiğiniz ve fânâmelerin cevabını geç geç aldığınızdan mı? Ya bir işe taldığınızdan mı, muvasâletinizi! Yahud darıldınız mı, yoksa mı usandınız? ‘Acaba ne sandınız?! Sizinle olan muhabbetimi, meveddetimi, ihlasımı, hukukumu unudacağım? Haşa! Bu semte göz kuyruğuyla bile bakmayınız.. Takdim-i ma‘ruzatda olan kehâletim, kesâletim cümleye hafî ise size gün gibi ‘ayândır, varestei beyândır.. Bu kere Bağdad’a teşrifinizde görüşmeden gittiğinize teessüf etdim, telehhüf etdim, bâdi ne olduğunu anlamak isterdim, amâ haniya hatırınızda mıdır Dakuk’a, Bâzıyân’a ve Bağdad’a teşrif etdiğiniz günler yine böyle suret-i tegâfülde vukû‘ bulduğu ve bizim kesâletimiz gibi bu dahı sizde tabi‘at fevk‘alade olduğunu hatıra getirdiğim içün anlamak istemedim. Eğer isterseniz ve bizi kandıracak ‘özr bularsanız yazınız. Lakin kitabın Mazhar Paşa hazretlerine olan ‘özr-i bâridini kabul etmem. İşte burasını size evvelce bildürüb hatm-i kelam eder ve cenâb-ı Mevlâ’dan sıhhat, ‘izzet, rif‘at ve refâhiyetinizi temennâ eylerim ‘azîzim..” * “ .. bu kere olarak sevâd-ı midâdını çeşm-i iftihârıma kuhlü’l-cevâhir bildiğim hatt-ı şerîfleriyle bir kıt‘a emir-i sâmilerini aldım, ~ 19 ~ memnuniyetimden bahr-ı meserrete taldım. Fekki zarfıyla mütâla‘asına med-i nazar-ı hasret saldım ise, Perdeler çekdi göze eşk-i ciger kanın Görmeğe hüsn ü hatt u hâline meydân komadı. Bir zamân işbu hâlile kaldım, gâh oturub, gâhî uyandım, ve gâh hak-ı dâ‘iyânemde zuhura gelmiş olan hüsn-i teveccühât-ı Dâ‘i perverîlerini andım, andıkça âteş-i âlâm-ı firak ile yandım. Âhirü’l-emr sevine sevine ol mahbûb-ı mergûbun ve ol mektub-ı muhabbetüslûbun çehre-i elfazından ref‘-i nikâb ve hüsn-i ma‘ânisinden bir çok meserret iktisâb kılınarak ve kılındıkça, أ برق بدا من جانب الطور المع أم ارتفعت عن وجه سلمى براقع deyü kendimi zat-ı ‘alîleriyle görüşmüş gibi sandım. Ve işbu hâl müşâhadesinden mürâselenin nısf-ı muvâsala olduğuna kandım ve kendi nefsimde icrâ-yı hükmünü görüb inandım. Hiçbir sebebden olmayarak mücerred kehâlet ve kesâlet yüzünden takdîm-i ma‘ruzâtda olan kusurumun kederine boyandım. Bir güne ‘özr ve bahaneye meydan bulamadığımdan ve bir vechle vâki‘ olan kusuru sır ü pinhân edemediğimden koşarak divâr-ı kaviyü’l-binâ-yı ‘afvınıza dayandım. Artık lutf u mürüvvet efendim hazretlerinindir.” Muhlisiniz Abdullah Sâfî 3 Cemâdîü’s-sâni 1208 * Mensûr şiir veya secili nesrinden örnek: “Ey mesned-i Cemşîd ü Cem’e vâris olan sâki-i meh-rûy u semen-bûy u perî-huy, melek-haslet u dil-cû, kerem eyle sana bir nebzecik ahvâlimi ta‘rif edeyim. Bâri kulak tut, bak işit gör nice bî-bâde işim cümle yamandır, cigerim toptolu kandır, olalı hayli zamândır. O zamândan ki dirig-i mey edüb işbu kulundan yetişüb, kol kol olub leşker-i gam basdı gönül şehrini birden ferahın eğlenecek yerlerini yakdı, yıkub komadı âsâr-ı ‘imâret ede tâ birde ‘imâret çıkarub atdı esasın, yetürüb zühd binâsın, yeniden vaz‘-ı temel etdi. Rebâba çevirüb işbu temelsiz kadimi kamet-i pâye işimiz şimdi riyâdır, bilürüm cümle hebâdır gama batmaz mı ferah, yâ buna gülmez mi kadeh, kahkaha etmez mi sürâhi?! Ne ederlerse şâyân mı değin söyle a zâlim, ne açıkdır sana hâlim, beni ne hâlete sokdun, ne desem cümle revâdır, sana meyletme hatadır, belki cefâdır ki cefâdan haberin yok, nice üftâdelerin ben gibi var, anlara hergiz nazarın yok, var ise bir eserin hele sen söyle de gâfil, çekilür mü bu tegâfül, bu kadar gaflete bâ‘is ne sebeb ne desen a ?!” * “Tut elim kaldır ayağa, vuru ver merhemi dâğa, ki kalub düşdüm ayakdan, kahr ise besdir, bu kadar kahra dözülmez, düzelür mü, çekilür mü ya tahammül olunur mu? Hele sen söyle de mâhım, kapadı gökleri ahım, kime derdim açayım, ya kime eşkim saçayım?.. Açsam ü saçsam sorulur mu? Bilirim kimse soran yok, var ise çâre gören yok. Yine kaldı sana himmet, kadehin lutfuna minnet, ki odur cümle ‘‘ilâcım, ede ta‘dil-i mizâcım, ola bazar-ı revâcım, kamer ile vâcım واجم ايله قمر, şeb-i zulmetde sirâcım, gam u mihnetde neşâtım, ferah u zevk u sürûrum. Hemi dâfi‘, gamı râfi‘, elemi kâti‘ u sâti‘, ‘ilel-i ‘aşkı muharrık, marazı gussaya nâfi‘, hased u hırsı müzîl ü kerem ü lutfa müsâ‘id, kederin ‘ırkını kâmı‘, nice hâsiyeti câmı‘, özü fâik, işi layık, toludur cümle hakâik, ne desem medhe sezâdır. ‘Acaba böyle mi ya böyle değil mi hele bir kerre de insaf et sanema..!” * “Ne olur meclise gelsen, o hümâ sâyeni salsan, oturub gülsen, açılsan, kadehi destine alsan, bizi lutufla suvarsan, ferahın bahrine talsan, gam u endûhumu dilden çıkarub taşraya kavsan, ‘acaba bir şey olur mu, tokunur mu soyulur mu? Ne içün böyle edersin, bu reh-i cevre gidersin? Sana layık mı bu etvâr ü bu hâl ü bu gidişler, bu kadar cevr edişler, su gibi böyle akışlar, gece ağyar ile tenhada alub verme çakışlar, ne sebeb nâre yakışlar, yakışur mu, yaraşur mu? Bu kadar muğbeçe zilletde, felaketde, melâletde, sefâletde kalmayub gelmeyesin, n’oldu ne oldu deyü sormayasun! Fâidesi ne, kande kadeh, câm u sürâhi ne eder! Savt-ı muganni nerede, gulgulü mestânelerin handesi, peymânelerin kulkulü, mînâ-yı meyin bülbülü! Tanbûr u neyin kande kalub, n’oldu meğer hâtıra gelmez mi? ‘Aceb böyle unutmak mı olur, cevrini yutmak mı olur! Cevr ü cefâ yetmedi mi, kahr savub gitmedi mi? Kande o lutf u keremin, kandedir ihsân-ı cemin? Hayf yazıklar sana kim vâris-i cemşîd olasın, hüsnde hurşîd olasın, etmeyesin meyl-i vefâ!..” ~ 20 ~ * “Gülşen-i hüsnün gülüsün, sünbülüsün, zanbakısın, bezm cihânın mülüsün, neşesisin, revnakısın,merhamet eyle, kerem et, meclisi teşrifin ile bir dahı beytü’l-harem et, bendelerin mahrem et, bezm-i cemâlinle tonat mahfili bağ-ı irem et. Câmı bırak, sâgarı al tut, kadehi kaseyi sal birbiri ardınca yürüt, bâdeyi seylü’l-‘arem et, def döğe ta sînesin, çeng aça tâ turre mi şevk ile nâlân ede, encümeni vâli ede, kadd-i kemânın ola ham, zîrîni kanun edeyim, komaya dillerde elem. ‘Aşk ile mutrib çeke hey sâzına muzrabine, vey savt-ı muganni ede tayy menzili evc-i feleği bûselik ile getüre raksa ‘umûma meleği gâh sabâ gâh nevâ bağlaya, gâh beste Nigâr, rahü’l-ervaha inüb ede muhayyerde karar. Hay ede mestânelerin, huy ede divânelerin, devr ede peymânelerin, harbde âfâkı tuta na‘ralar, eflâkı yıka, Zühre temâşâya çıka, cümlesi müdhiş olalar, mey ile bî-huş olalar, hâk olalar, neşe-dih-i nâk olalar… Sen kalasın bezmde tek bezm kale cümle sana..” * ŞİİRİNDEN ÖRNEKLER: Musanna‘ na‘tü’l- Nebevî Bu şiirin ilk sıra mısrâ‘larında tırnak içine alınan sözcüklerden ; أشھد ﷲ انه ال اله اال ھو ikinci sıra mısrâ‘larında ال حول وال قوة اال با العلى العظيم ‘ibâreleri belirmekdedir: Fe‘ilâtün / fe‘ilâtün / fe‘ilâtün / fe‘ilün ..--..--..--..Âb-ı (şehd)-i dehenin gıbtakeş âb-ı hayât Gül ü (lâ)le ruhunu görse okurlar salavat Olsun (Allah) mu‘in derd-i firâkın çekene Kuvvet u (hal)-ı Hudâ vere dile sabr u sebât Dâne d(âne) dür-i şehvârına lü‘lü‘ meftûn Serv-i (lâ) şey kadd-i mevzûnuna der cümle nebât Uramaz (lâ)f kâşın pâyına kavâs-ı kazâ Reng-i yâ (kut)-ı lebin vermede la‘le derecât Oldu dil v(alih) sana bulmadığçün mislin Harf (lâ) ile ayırdı seni buldu necât İşbu (illâ) vü ni‘m fıtratını etdim Hele (billah) senin birliğin etdi isbât Sâfiyâ (hû) diyelim yâr-i hakîki hûdur Bûy-ı (la‘li) gibi yok güldeki cennetde sıfât Bildürüb lutfun ile vahdetin âyâtı bize Sen (‘azîm) olduğunu bildi bütün mevcudât * Fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün -.---.-Dil verüb ‘aşkınla yandım Va‘dine kandım inandım Cevrine durdum dayandım Ben seni bir doğru sandım Derdimi bildin a zâlim Boynuna işte vebâlim Sormadın bir kere hâlim Ben seni bir doğru sandım Halka mahfice ülfet Bunca inkâra ne hacet Etdiğin duydum bu sâ‘at Ben seni bir doğru sandım Gizli gizli sohbetin hep Nicelerle ülfetin hep Anladım keyfiyetin hep Ben seni bir doğru sandım Bu haber ey şûh-ı mehveş Olmuşum yek-pâre âteş Etmiş ahvâlim müşevveş Ben seni bir doğru sandım Sâfîden gayrı ey cân Lutf kıl gel etme pinhân Var imiş lutfun yok imkân Ben seni bir doğru sandım * Gazellerinden seçmeler: fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilün -.---.---.---.‘Aşka düşdün ey gönül bîhûde efgân eyleme İşbu efgân ile halkı zâr u giryân eyleme Bunca feryâd eylerim rahm etmez ol kâfir bana Kimsenin yârin İlâhi nâ-Müselmân eyleme Çözme zülfün sünbülistân içre ey gül lutf kıl Anların da ben gibi hâlin perîşân eyleme Kasd kılmış ‘âşıkın öldürmeğe ol şâh-ı hüsn Etdiği işden ânı yâ Râb peşîmân eyleme Çıkmak ister cân halâsı içün tarîk-i ‘aşkdan Gönlümün yâ Râb bu yolda kârın âsân eyleme Sâfîyâ cândan geçer her kim kılur cânane meyl Yâ tama‘ kes cândan yâ meyl-i cânân eyleme * Müf‘teilün / fâ‘ilün / müf‘teilün / fâ‘ilün ~ 21 ~ -..--.--..--.Âteş-i hicrân ile sîne kebâb oldu gel Su der idin eşkime şimdi şerâb oldu gel Başka kitâb [oldu] gel kıssa-i ‘aşkım benim Kıssa-i ‘aşkım benim başka kitâb oldu gel Turfa habâb oldu gel bahr-ı gam içre sırrım Bahr-ı gam içre sırrım turfa habâb oldu gel Cânâ ‘azâb oldu gel istediklerin ziyâd İstediklerin ziyâd cânâ azâb oldu gel Hâne-harâb oldu gel Sâfî-i bî-çâreniz Sâfî-i bî-çâreniz hâne-harâb oldu gel * mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / mefâ‘îlün .---.---.---.--Nedir kendim de bilmem sâyeveş bir hükme mahkûmum Yed-i nakkaşda güyâ ki bir tasvîr mersûmum Ser-â-pâ-yı vücûdumdan ki bir zerre mikdârın Hayâl etsem bilinmez n’olduğun bir böyle ma‘dûmum Hem insanım deyü da‘vâdayım hem [de] neyim bilmem ‘Aceb ma‘lûm-ı mechûlum ‘aceb mechûl-ı ma‘lûmum Neyim dersem o kimdir ben diyen netsem niçün bilmem Hülâsâ bir hayâl yâ sırf bir şekl-i mevhûmum Bu cehl ile yine da‘vâ-yı ‘ilm etmekdeyim Sâfî Husûsâ kendi kendim bilmede çok tıfl-ı ma‘sûmum * Kıta fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilün -.---.---.---.Bunca etdim ey gönül feryâdı feryâd üstüne Dönmedi bir gün o zâlim âh kim dâd üstüne Tiği altından geçürmekdir murâdı kaşlarım Gör nice şemşîr çekmiş çeşm-i cellâd üstüne * Ferd Mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / mefâ‘îlün .---.---.---.--Bozulsun bezm-i sâkî câm-ı meclis ser-nigûn olsun Kadeh sınsın sürâhi pârelensün bâde hûn olsun * Matla Mef‘ûlü / mefâ‘îlü / mefâ‘îlü / fa‘ûlün --..--..--..-Sâ‘at beşe vardı kadehi atmayalım mı Ol dilberi aguşa alub yatmayalım mı * KAYNAKLAR: (1) Divân: Şairin kendi eliyle yazılmış olan divanının biricik nüshası hâfız Molla Mehmed oğlu Molla Sâbir tarafından istinsah edilerek, asıl nüsha tanınmış tarihçi Abbas Azzavi’ye verilmiştir. Bu divanın istinsah edilmiş suretini vaktiyle Molla Sabir yanında görmüştüm. İlk sayfasında şairin hayatına dair yazılan yazıdan istifademiz büyük olmuştur. (2) Osmanlılar devrinde Kerkük’te çıkmış olan Maârif dergisiyle hala çıkmakta olan Kerkük gazetesinin çeşitli sayılarında Sâfi’nin şiirlerine rastlanılmıştır. Bu gazetenin 6/10/1952 tarihli sayısında yazdığımız yazı, Sâfî hakkında yayımlanmış ilk yazıdır. (3) Çeşitli yazma mecmualardan ve güvenilir halk ağızlarından da ayrıca istifade ettiğimiz olmuştur. ----------------------*Bu çalışma Ayşe Erdoğan Taşralı tarafından Lisansüstü Eğitim, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Edebiyatı Bilim Dalı için öngörülen yüksek lisans tezinden alınmıştır. Çalışmada Irak Türkmenlerinin büyük düşünür ve yazarı Avukat Atâ Terzibaşı’nın Kerkük Şairleri adlı külliyat halindeki eseri esas alınmıştır. Bu eser Kerkük şairlerinin tümü hakkında bilgi vermektedir. Antolojik bir eserdir. Çalışma; “Ön Söz”, “Giriş”, “I. Bölüm”, “II. Bölüm”, “Sonuç” ve “Kaynakça” kısımlarından oluşmaktadır. Çlışmada Avukat Atâ Terzibaşı’nın Kerkük Şairleri adlı eserinin birinci cildinin Osmanlıcadan günümüz Türkçesine aktarılmasıyla beraber Irak Türkmen edebiyatı hakkında kısaca bilgi verilerek, Avukat Atâ Terzibaşı’nın Irak Türkmen edebiyatındaki yeri, hayatı, sanatı ve eserleri anlatılmıştır. Metnin günümüz Türkçesine aktarımı yapıldıktan sonra çalışmanın başından sonuna kadar elde edilen bilgiler ışığında değerlendirme yapılarak bir sonuca varılmıştır. 2007’de Edirne/ Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yapılan bu çalışmaya Doç. Dr. Ali İhsan Öbek danışmanlık yapmıştır. Biz 30 sayfadan oluşan Safi hakkındaki bilgilerden yalnız 6 sayfasını ufak değişikliklerle buraya aktardık. ~ 22 ~ Moham mmed Bu ukabut Sidii Üniverssitesi Türrkçesi:: Nusreet Merd dan M ohammed bin Osmann El-miknassi’nin (İhrazz El-mulla vel v Rakib ffi Hac Beyttulharam vee Ziyaret El--kuds El-şerif vel Halill El-tubaruk k ve Bikabrril Habib)1, adlı seyahaatnamesindee Osmanlı devletinin d baaşkenti İstaanbul’la onssekizinci yüüzyılın, sekssenli yılların nda, bu bü-yük İslam şehrinin ressmini büyükk bir dikkat ve titizliklee çizmekteddir. mlerini geniiş tutarak mimari, m eko-Bu seyahattinde, İbn-i Osman, İsttanbul’da onn ay kalmışştır2. İzlenim nomik, sossyal, siyasal ve fikir aççısından incceliyerek, batı b ve Arappça eserlerddeki olumsu uz görüşlerii silerek adeeta yeni bir izlenim i yaraatmıştır. Tüm dünyanın şehirleerini geride bırakan “M Muazzam İsstanbul”u göördükten soonra, hayran n kalır, onaa hangi isim mi vermesi karşısında k teereddütte kaalır. ‘’Beldee demiş olsaam hakkını yemiş olurrum, sadecee şehir demiş olsam hakksızlık olur. İklim demeem de doğru u olmayacaak, çünkü ikklimde umarran yanındaa harap, buhhran ve serapp’da vardır. Gördüklerrime sıfat ve mana bulmak zordurr. Yerli Hıriistiyan bazıı din adamlaarına, ne muuazzam bir kent, dediğğim zaman bana: ‘’Buuraya kent ddenmez, dün nya denir‘’.. Doğrusu burası b gerçekk bir dünyaadır. Nefis ve v gözlerin istediği her şey vardırr. Pazarların nda her şeyy bulabilirsinniz. Buradaa milletlerin mahşeri kaalabalıkla mamurdur. m V Vasfında sınnır, güzelliğ ğinde emsall yoktur’’3 Eminiz ki bu hayranlıık, Fas’ta göremediklerini, İstanbu ul’da gördüüklerinden kkaynaklanm maktadır4. O mektedir. Boğaz’dan B h iki taraffını ilgiyle anlatmaktaher a yüzden gördüklerindeen hayranlıkk ile söz etm g saanki birbirinne bağlı aparrtmanları daa yana çekilliyor gibi gö örünmekte-dır‘’. Deniz tarafina gittiğinde 5 dir. Doğu tarafta t Galeeta’dan Boğaza uzanan çarşı ve pazarlar mallaarla dolup taaşmaktadır . İbn-i Osmaan İspanya ve v Sicilya’dda gördüklerinin yanınd da İstanbul ile karşılaşttırdığında, İstanbul’un İ muhteşemlliğinden övggü ve gururrla söz etmeektedir. ~ 23 ~ İstanbul’uun büyüklüğğünü ve bayyındırlık duurumunu ölçm mek için Fass elçisi, duruumu Boğazzdan öğrenmek amacı ile ‘’’ üç saatlik süren bir deeniz gezisi yapm mama rağm men, kıyınınn etrafına kaadar ulaşamadım m. Geçtiğim m yerler apartmanlar a ve çarşılarla doluydu. Denize D yennildim ve geri g 6 döndüm’’ . Belli ki İstanbul İ kıyyısında üç saat s gezi, elçiyye İstanbul’’un bayındıırlığı hakkında ışık tutmuşştur. Normaal durumdaa elçi belki bunun farkınna varmazddı. İstanbul hakkında her bilgiye meeraklı olduğuu için Surlaar içindeki şehş rin yüzölçüümü konussu ile ilgili şunları söyylemektedir ‘’7. Bir kapııdan diğer kapıya k iki saat, s karadan deenizle çevrrilen mesafee ise bir buucuk sattır. Bu alan içindeeki kara isse yüzölçüm mün ancak ¼ nii teşkil etm mektedir. Diğğer kalan allanlar ise, ancak a 5 saaatte tamamllanabilir. Sözü edilen Surla karaya yedi y kapı ilee açılmaktaadır. Her kapınıın önünde bir b köprü vee bir bekçi varv dır. Denizee bakan kappıların sayısı ise 24 kaapıdır8. Bu veriler v yalnnızca İstanbbul’la ilgiliidir. Asya yakaasında bulunnan, Galataa ve Üsküddar’ı kapsamam maktadır. İstanbul’u un emsali yok: y İbn-i Osmaan diğer yaandan. ‘’em msali yok ‘’ dediği İslam mi mimariniin en gözdde örneği olan o 9 İstanbul caamilerini ihhmal etmem miştir . Cam milerin sayısınnın aklın alm madığı cinssten olduğu sayıda olduğğunu ifade etmiştir. Onu O aşan Paadişahların inşa ettiği cam miler yanında, İstanbull’da 200 camiyye ek olarakk Galata ve Üsküdar’daa da 50 camininn bulunduğğunu belirtm mektedir10. Bu arada Ayaasofya’ya müthiş m hayrranlığını gizzleyememiş. ‘’İstanbull’un bir haarikası‘’ olaarak görrdüğünü, Faas ve Endüülüs’te bile bir benzerii olm madığına işaaret etmiştirr11. İbn n-i Osman, hamamların varlığınıı bir İslam m şeh hrinin uygarrlığına ve büüyüklüğünee her zamann eşd değer tutmuuştur. Ona göre İstanb bul’daki sa-decce sur içersindeki ham mamların saayısı 177’yii bullmuştur. Gaalata, Üsküdar ve Kassım paşa’daa ise yirmi ham mamın varllığından sö öz etmekte-12 dir . Önemli dikkat çekkici bir husu us ise, evle-rin taş yerine ahşapla a yappılması husu usudur. Herr iki malzemennin parasal yönden eşiit olmasınaa karrşın ‘’yıkıcıı depremler yüzünden ahşaba a rağ-bett gösterilmiiştir. ‘’Anccak yanma tehlikesinee rağ ğmen rağbett görmüştürr’’13. İstaanbul’daki dini ve soosyal tesisller yanındaa elççi, askeri kışşlaları çok bbeğenmiştir.. İçin nde bulunann ev, hamam m, mescit ve v sakacılarr yüzzünden oralları adeta bbir kentte beenzetmiştir.. Bu u kuruluşlarıı anlatırkenn tertibi ve düzeninden d n övg güyle söz etmektedir. e ‘’Her askeeri tümeninn önü ünde özel bölüm, b her aasker grubun nun barına-ğı karşısında ekili ağaçllar var. Heer grup birr işarreti, kendi binalarına belli kapılaardan girer-ler. Kapılar boyalı, b yerrler döşenm miş, evlerinn pen ncereleri diiğer tarafa açıktır. Her H kışlanınn 14 gellirinden istiffade edilen bir evkafı vardır v . “İh hraz” kitabınnın alt yapıı ile verdiği bilgilerdir.. Osm manlı başkeentinde alt yyapı hakkın ndaki tanık-lığıı büyük bir önem kazannmaktadır. İstaanbul bir deniz şehrri olduğund dan dolayı,, ken ntin her tarrafına ulaşm mak için yo olcuları birr yerrden diğer bir b yere gittmelerini saağlayan de-nizz aracının buulunması şaarttır. ‘’A Alt yapı konnusunu öneemseyen’’155, İbn-i Os-maan, bir kayıık sahibindden bu alan nda çalışann Filikaların sayyısını bilmeediği cevabıını alır. An-cak k Sultan Muustafa zamaanında16, bu u sayının 800 17 bin n olduğunu tespit ederr . Bu rak kamın birazz abaartılı olmassına karşınn, Boğaz’d da bulunann gem milerin ve küçük k kayıkkların sayıssı büyüktür.. Bu u hareketlilik, bu sektööre verilen önemi ö gös-term mektedir. Yin ne İstanbul’daki alt yaapıya bağlı kalarak li-maanlardan beğğeniyle söz etmektedirr. ‘’bulunann ~ 24 ~ 24 kapı lim mana doğruu açılmaktaadır’’18. Buu da büyük ekoonomik alannda bir harreketliliğin ifadesidir. Elçi , ‘’devvletin yücelliğini temsiil eden‘’ Daarphane’yi ziyyaret eder. Orada O ‘’Doolap denen basb kı aletlerinni’’ gördüğüüne çok sevvinir. Dolappların sayısı yirmi y alet olduğunu o sevinçle öğrren19 miş olur . Ancak bu gezi sırasınnda özelliklle gemi sannayi tesislerinidden söz etm memesi dikkkat çekiciidir. Dr. Binabuud, bunun nedenini n bu tesislere daavet 200 edilmediğiine bağlar . Bunun needeni ise İbbn-i Osman’ın heyetinde bulunan b bazzı kişilerin dipd lomatik aççıdan yaptıkkları hatalarra bağlamakktadır. da ticari haayat: İstanbul’d Bütün bunlara ek olarrak (İhraz) eserinin e yazzarı, çok az gezzginin dikkkat ettiği huususlara dikkkat etmiştir. İsstanbul’un ekonomik e d durumunu y yansıtan Pazarr ve çarşılaara önem veermiştir. İsttanbul’un çarşşılarını beğeeniyle izlem miştir. ‘’ gennelde çarşılar Cuma günnü kalabalıkklaşırken, buuradaki çarşıllar haftanınn her günü tüm semtleerde kalabalıktır ‘’21. Günlük seyyyar pazarlarda ‘’ İpekk elbisesi alltın, gümüş ve silah‘’ çarrşılarında görmeye değğer. m doluup taşmaktaadır. Kalabalık ve ticari mallarla Fas’ta kayseriye benzzeyen büyükk, yan sokakkları çok olann bu çarşıda kayıp olan iki dost birrbirlerini zor bulur b ‘’22. Bu B tanıklıkk, Osmanlı başb kenti İstannbul’da o döönemde ticaari hayatın çok büyük olduuğunu göstterdiği yanıında pazarlaarın her birisi başka mal ve esnaflıık türüne göre g ayrılmaktaaydı. O dereeceye kadaar ki ‘’neyi sorarsan sor, mutlaka birr çarşısını bulursun b ‘’244. Limanları ile ünlü İsttanbul ‘’m milletler ve uy25 garlık duraağı ‘’ idi adeta. İbn-i Osman ticcari alış veriş hacmini h bu izlenimle dile d getirmekktedir: ‘’ Girren ve çıkannları görürsseniz şaşırırrsanız. Dünyya mallarını taşıyan gem miler sankii bir kafileymiş misali girm mektedir lim manlara’’26. Ve sonra ekliyyor ‘’ iskellelerine gireen ve gelennleri görürsen, bu kentin büyüklüğünü öğrennmiş olurdun’’277. Tüm m bu tanıkklıklar karşıısında İstan nbul’un bü-yük k bir tüketim ve ürettim merkezzi olduğunaa kan ni oluruz28. Mohammeed Binabud d’un ulaştığıı son nuca göre İstanbul’un İ her şeyin deniz yoluu ile ulaştığı için, tüketici bir toplum m olduğunaa karrar vermek güçtür. g İbn--i Osman ek konomik vee ticaari faaliyetlleri anlatırkken, esnaflarrın üretimi-ne aynı önemii göstermem miştir29. Esn nafçılığın da d gelişmiş olduğuna bir b işarette,, bir Osmanlı prensesinin ddüğün tören nini anlatır-ken n ortaya çıkkmaktadır. Törende sü üvari asker-leriin arkasındda piyade askerler, arklarındann usttalar, sanayyiciler ve eesnaflar kattılmaktaydı.. Zan naatçılar elerinde işleerini semb bolize edenn altıın ve gümüüşten yapılm mış aletlerin ni taşımak-30 tay ydılar . Kukkusuz esnaff ve sanatkâârları parlakk bir şekilde teemsil edilm mesine müsaaade etmekk eko onomik ve sosyal alannda bu faalliyetlere nee kad dar önem veerildiğinin bbir göstergeesidir. Kaanaatimize göre g İstanbuul’a giren mallar m hepsii ken ntin yer ihtiyaçlarını kaarşılamak iççin değildir.. Un nutmamak gerekir g ki, İstanbul, uluslararası u ı tran nsit merkezzi olduğunddan dolayı, gelen mal-larıın belli bir oranı o çeşitlii Osmanlı vilayetlerine v e vey ya yabancı ülkelere ü gitm mektedir. Elççi ibn-i Osm man’ın dikkkatini çeken diğer birr kon nuda, çarşılarda elma, kkavun, erik k, üzüm gibii meeyvelerin seenenin herr mevsimin nde çarşıdaa 32 bullunup ve satılmasıdır s . ‘’berekeetini anlat-maak için kelim meler kifayyetsiz kalır’’32. Buradaa çeşşitli vilayetllerin değişiik mevsimler yaşadığıı ~ 25 ~ veya diğer ülkelerden alındığını hesaba katmaz. Şaşırdığı diğer konu ise “etlerin buralarda soğukta, kış ve karda dahi kaliteli‘’33 olduğuna şaşar. İbn-i Osman’a göre tuhafların en tuhafı diye nitelendirdiği konu ise ‘’İstanbul’daki fiyatlardır’’, bu hususu şöyle dile getirmektedir ‘’ekmek, un ve et fiyatları hiç değişilmemektedir, kalabalık nüfusa rağmen ne eksilir nede artar’34. Daha şaşırtıcı konu ise “her şeyin deniz yolu ile gelmesidir’’. Oysaki bir ülkede diğerine taşıma gider yüksek olmasına rağmen, fiyata yansımamasıdır. “Kıyı ve limanların çokluğu, geliş –gidişlerinden dolayı kalabalıklar ve bayındırlık durumu, bu saltanatın ne kadar geniş olduğunun göstergesidir’’35. Özetlenirse, objektif bir araştırmacı, İbn-i Osman’ın yazdığını okurken, Osmanlı imparatorluğunun başkentindeki ekonomik, sosyal ve fikir alanlarında ilerlemiş ve gelişmiş bir kentle karşı karşıya kalır. Sosyal durumla ilgili olarak, ibn-i Osman İstanbul’daki asayiş durumuna hayrandır. Şehir her köşesini denetleyen, koruyan ve güvenliğini sağlayan 40 bin polis gücünü beğeniyle değerlendirmektedir ‘’ görevlerini vardiya şeklinde başlar. Bir grubun görev biterken, diğer bir grup görevi teslim alır.’36. İbn-i Osman şöyle devam eder “bekçiler gece ve gündüz yiyecek ve içecek dağıtılır. Ve onlara maaş ödenir’37. Bu güvenlik sayesinde ‘’Dükkân sahipleri mallarla dolu olan dükkânlarını ve bir şey kaybetmeden bazı işlerini görürler. Oldukça büyük olan bu şehirde kalabalığa rağmen gürültü hiç duyulmaz. Bunu ihlal edenler yakalanır ve tedip edilir. Durum böyle olmasaydı, burada her milleten bulunan insanlar birbirlerini yerdiler38. (İhraz) da bulunan diğer veriler ise, başkentteki sosyal veriler konusunda ibn-i Osman sadece asalet, hayranlık ve uygarlık konularında hep beğenisini ve hayranlığını dile getirmiştir. Çeşitli milletlerin bir arada kültür ve medeniyet süzgecinde eridiğini ayrıntılı bilgi yerine İstanbul’u ‘’milletler ve bayındırlık hedefi içinde bulunduklarını’’40 irdelemekle yetinmiştir. Diğer husustaki tanıklığı İstanbul’un çeşitli soysal yaşamı ile ilgili araştırmacıların merakını gidermemektedir. İstanbul’da bir düğün töreni Anlattıklarından İstanbul toplumu hakkında önemli bilgiler elde edebiliyoruz. ‘’memleketin muhteşemliğini‘’ Osmanlı prensesinin düğün törenini anlatırken hayranlığından söz etmiştik. Oysaki devlet ve yüksek sosyal sınıflar böyle olayları nüfuz ve zenginliklerini göstermek için kullanır. (İhraz) da Sultanın yeğenin düğün törenini görkemli bir şekilde, devlet àyanın, askeri takımların ve esnafların katılımları ile gerçekleştirmiştir. Sosyal anlamda düğün alayının geçtiği yol boyunca yollar ve alanlara koltuk ve sandalyeler konmuştur. İnsanlar o yerleri kiralamak için birbirleriyle adeta yaraşır durumdaydılar41. O dereceye kadar ki, bir Türk hanımı bir yer için 40 dinar verdiğine işaret edilmektedir. Kanımıza göre bu ayrıntılar, İstanbul’un düzenli ve uygar, refah içinde yaşayan bir toplum olduğunu yansıtmaktadır. Nitekim sosyal münasebetlerde yapılan törenleri halk iyi izlemek için para ödüyordu. İbn-i Osman’da bu sayede törenleri çok rahat izlemiştir. Düğün töreni dolaysıyla düzenli ve uygar toplum olmanın ve başkent İstanbul’da Osmanlı toplumunun en iyi yansımasıdır. Gerek devlet protokolü ve katılımcıların uyum ve düzen içinde iştirak etmeleri büyük bir düzenin sonucunu yansıtmaktadır. Çeşitli rütbede bulunan Piyade, suvari asker ve subayların büyük bir düzen içinde katılmaları olağan görülüyorsa da, sanatkâr ve esnafın katılması anlamlıdır. İbn-i Osman’ın gördüklerine göre her esnafın altın veya gümüşten oluşan bir sembolü varmış42. Bu görüntüde İstanbul’un orta sınıfı ekonomik ve sosyal anlamda rahat bir durumda olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Refah durumu katımcıların değerli madenleri sembolize etmesi ~ 26 ~ yanında, halkın sosyal durumundan razı olduklarını göstermektedir. İstanbul’un yüksek sınıfını temsil eden devlet ayànların törene toplu değil tek tek katılmalardır. ‘’her biri durumlarını göz önünde bulundurarak taraftarı ve hizmetinde olanlarla büyük bir alay şeklinde katılmışlardı’’42. Böyle gösterişli bir şekilde törene katılmak zenginliğin ve refahın bir göstergesi olması gerekir. (İhraz) de bulunan diğer ilgi çekici konu ise, prensesin çeyiziyle ilgi husustur. Elçi, şunları yazmaktadır ‘’ kafesler dolusu altın, yakut ve kıymetli taşlar‘’, yetmiş cariye taşıyan katırlar. Buna ek olarak gümüş eşyaların sultanın kardeşinin kızı olan Kudret’e verilmiştir ‘’ Fas’ta yayğın olan ölçüye göre 37 kantar tutarındadır. Yatak ve halı adedini ise varın siz bu duruma göre kıyaslayın’’44. Bütün bunlar padişahlık mensuplarının zengin ve ihtişamlı olduğunun bir göstergesidir. Yoksa bunun aksi nasıl iddia edilebilir?. İbn-i Osman bu hususla ilgili olarak ‘’ gelin olan prensesi taşıyan araba altınla kaplıydı. Önünde giden bir görevli ise sağa sola altın saçıyordu ‘’45. Sosyal durumun refahı sadece prensesin düğünü ile sınırlı değildir. (İhraz) kitabı bu yöne ışık tutmaktadır. Elçimiz, İstanbul’un ( Kâğıthane’nin) çok güzel gezinti yerini büyük bir beğeniyle anlatmıştır. Bu yere 1. sulatan Abdülhamit’in babası Sultan Ahmet’in çok özen gösterildiğine işaret etmektedir. Burada bir kanal, köprüler ve mermer sandalyeler yerleştirmişlerdir. Fas elçisi, gördüklerini şu şekilde anlatmıştır ‘’ harika bir manzara, etrafı ağaçlarla çevrilidir. Bahar mevsiminde halkın uğrak yeridir. Küçük filikalarla istenilen yere varmış olurlar. Erkekler bir tarafta diğer tarafta ise kadınlar bulunmaktadır ‘’46. Bizim için burada önemli olan böyle bir alanın belirli düzeyde medeniyet göstermesi ve sosyal bir ihtiyacın karşılanmış olmasıdır. Belli bir refah düzeyi olan sınıfların toplumsal ve dinsel değerlere sahip olama bilinci içinde gerçekleşmiş olmasıdır. Kadınların durumu ile ilgili olarak İbn-i Osman susmayı tercih etmektedir. Prensesin düğün töreninde zengin bir hanımın töreni izlemek amacı ile kiraladığı koltuk olayı dışında bu konu ile ilgilenmemektedir. Onun dışında kadınlarla ilgili bir hususa değinmemektedir. Bunu nedenlerinde araştırmaya gerek yok. Çünkü o inançlı bir Müslüman’dır ve Müslüman bir devlette yaşamaktadır. Onun için onda batlıların yaptığı gibi kadın konuları ile ilgilenmesi beklenemez. (İhraz)da dini boyutu olan konularla ilgili olarak ‘’ İstanbul halkı Recep ve Şaban aylarına çok büyük önem verirler. Bu aylarda fakirlere yardım elini uzatırlar. Kentteki bütün minareler ışıklandırılır ve 27 inde büyük törenler düzenlerler ‘’47. Peygamberin doğumu dolayısı ile büyük törenler yapılır. İstanbul’daki bütün minareler ışıklandırılır. Halk Sultan Ahmet caminde resmi törenlere katılır. Sultanı, devletin ileri gelenleri, fakih, alimler ve ayànları karşılama töreni yapılır. ‘’ Devletin yetkilileri ve ayànları yerlerine otururlar. Vezir yanında şeyh-ül- İslam, kadılar ve fakihler yerlerini aldıktan sonra, Sultan Ahmet yüksek bir yerde oturur ve Cuma namazını kılar. Caminin dışından mihraba çıkar, orada bir küçük pencereden halka görünmeden oturur. Pencere her açılışı oturanları selamlamak anlamına geldiğinden, mescitte bulunanlar saygı ile ayağa kalkalar’’48. Bu dini tören esnasında İstanbul halkının alışık olduğu gibi mevlit ve methiyeler okunur. İbn-i Osman’, bu esnada hoş kokular ve çeşitli buhurlar her yere yayılır. Sonra bu malzemeler vezir ve şeyh-ül İslam’ın önüne bırakılır. ‘’çeşitli baklava ve şerbetler konur. Vezir, fakihler, büyük devlet adamları ve daha sonra halka Medine’den getirilen hurma bereket için dağıtırlar ‘’49. Bu tören sırasında Sultan hac kafilesinden sorumlu olan yetkiliyi kabul eder. Âdete göre kafile Hicaz’dan dönüşünde Şama varıldığında ~ 27 ~ ilgili vezirin düzenlediği mektubu Sultana teslim eder. Toplumsal yönle ilgili olarak Mevlit törenin sonunda ‘’ İnsanlar yiyip, içip, kokuları sürerek, bütün tabak ve çanakları kırarlar’’50. Doğrusu, bu davranışın nedenini açıklamak, bu törenlere özenle hazırlamakla bağdaşmamaktadır. Bu belki çok eski bir geleneğin kalıntısı olabilir. Akla gelen soru, acaba İbn-i Osman bunun nedenini, neden sormadığıdır. Bu olayı anlatırken, sadece kınamakla yetinmiştir. Misafirlere yediklerinden aynı camide bulunduklarına rağmen neden bir şey ikram etmedikleri ‘’51 sorusu yanıtsız kalıyor. Osmanlı toplumu: Çok az şekilde elçi bazı sosyal olaylara değinmektedir. Osmanlı toplumu ile ilgili olarak Türklerle Araplar arasındaki ilişkiler gözlerinden kaçmamış. Bunu çok iyi bir şekilde irdelemiştir.’’ İçlerinde Araplar sözel ve fiili olarak bir ayrışım söz konusudur. Allah onları bu beladan kurtarsın ve takva yolunu göstersin ‘’52 . Önemli olan Osmanlı devletini beğenmiş bir şahsiyet tarafından bir dereceye kadar tarafsız bir gözlemin ortaya çıkmasıdır. Oysa birçok Arapça yazılar sadece Türklerin egemenlikleri altında olan Arapları nasıl hor gördüklerinin üzerinde durmaktadır. Bütün bunlardan şu sonuca varmış oluyoruz. Özellikle İstanbul toplumunun kapalı bir toplum ve belli bir ırkın imtiyazlı zenginlerin siyasi kontrolü altında olduğunun gerçeğine varıyoruz. Toplumun daha sonra gelen dönemlerde çöküşünü İbn-i Osman bunu önsözünde değinmiştir. Bütün bu verilere dayanarak, Fas elçisi Mohammed bin Osman Elmiknasi 19. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’un çok gerçekçi bir şekilde resmini çizmiştir. Bu yansımaya göre, İstanbul, ekonomik, güvenlik ve sosyal bakımdan, mimari tesisleri ve alt yapısı ile Akdeniz kentlerinin seviyesinden ileri bir kent görünümündedir. Böylece Seyahat kitaplarının Batılıların yayıldığı birçok yanlış bilgi yerine doğru olan bilgileri ortaya çıkarmaktadır. Bibliyografya: حازت ھذه الرحلة على جائزة ابن بطوطة األولى التي يمنحھا مشروع ارتياد اآلفاق في دورته األولى1 . ونشرت ضمن منشورات دار السويدي،2003 سنة .1787 ماي18 وغادرھا في1786 يوليوز31 وصل ابن عثمان إلى استانبول بتاريخ1 دار السويدي،طبعة أولى... إحراز المعلى والرقيب في حج بيت ﷲ الحرام، رحلة المكناسي، ابن عثمان1 .72-71 .ص. ص،2003 ، بيروت، المؤسسة العربية للدراسات والنشر، أبو ظبي،للنشر والتوزيع Benaboud, M., Manouni, M., A Moroccan : انظر، محمد بن عبود. نتفق في ذلك مع د1 Account of Canstantinople , in les provinces arabes à l’époque ottomane , Zaghouane, 1987 , p. 44. .73 . ص، نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 . نفسه1 .75 . ص، نفسه1 .76 . ص، نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 .72 . ص، نفسه1 .87-86 . ص. ص، نفسه1 .37 . ص، نفسه1 .92 . ص، نفسه1 .72 . ص، نفسه1 .144 . ص، نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 يالحظ في مؤلفات ابن عثمان الثالثة أنه كان شديد االھتمام بما كان يعاينه من منجزات وأعمال تھم البنية1 . انظر اإلكسير والبدر السافر، مبديا إعجابه بھا وواصفا إياھا بدقة،التحتية .1774 و1757 الغالب أنه يقصد مصطفى الثالث بن أحمد الثالث الذي تولى الحكم بين1 .75-74 .ص. ص، نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 .75 . ص، نفسه1 .99 . ص، نفسه1 Benaboud, M. and Manouni, M., art. cit., p. 50. 1 .133 . ص، نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 .75 . ص، نفسه1 .75 . ص، نفسه1 .71 . ص، نفسه1 .72 . ص، نفسه1 .75 . ص، نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 .74. ص، نفسه1 Benaboud, M., art., cit., p. 51. 1 Ibid. 1 .100 . ص، نفسه1 .74 . ص، نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 .74 . ص، نفسه1 .74 . ص، نفسه1 . نفسه1 . نفسه1 .98 . ص، نفسه1 . نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 . نفسه1 .72 . ص، نفسه1 .100 . ص، نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 . نفسه1 .100 . ص، نفسه1 . نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 .101 . ص، نفسه1 . نفسه1 .105 . ص، نفسه1 .135 . ص، نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 .102 . ص، نفسه1 .102 . ص، نفسه1 .103 . ص، نفسه1 . نفسه، اإلحراز، ابن عثمان1 ~ 28 ~ .104 . ص، نفسه1 Haydar Dakuklu A hllak kelimessi, toplumunn omurgası olarak tarif edilebilir. Çünkü ahllak, insaniy yetin ayaktaa duurmasını saağlayan en önemli unssurlardan biridir. İnsannlar arası ddüzenin sağ ğlanması vee innsanlığın deevamı ancaak ahlak ilee gerçekleşiir. Güzel ahhlakı yaşataan toplumlaar geleceğee başı dik vee huzurlu birr şekilde gidden toplum mlardır. Bunu un tersi duruumu yaşayaan toplumlaar ise zevalee mahkûm ve v münhariff toplumlarddır. Nitekim m güzel ahlaak dışında hiçbir h şey tooplumları mutluluk m vee huzura ulaştıramaz. Bunun en iyii delili de Peeygamber Efendimizin E n (s.a.v) “Been, ancak güzel g ahlakıı tamamlam mak için gönderildim.”” şeklindekii sözlerindee tecelli edeer. Allah’ınn son Peygaamberi olann Hz. Muham mmed’in (s.a.v) göndeerilme nedennini güzel ahlakı a tamam mlamaya haasretmesi, konunun k nee derecede büyük b bir önneme sahip olduğunu göstermekte g edir. İşte buu perspektift ften hareketlle Safahat’ıı okuduğum muzda Mehm met Akif’i daha d iyi tanıma imkânı buluruz ve onun örnekk alınacak bir karakteree ve ahlaka sahip s olduğuunu görürüzz. Toplumun omurgasınıı teşkil edenn güzel ahlaak, Safahat’ın da temel taşını oluştturmaktadırr. Safahat’taa da güzel ahlakı a yaşattan toplum ve şahıslar örnek göstterilerek yüüceltilmiştir. Onu kayb bedenler isee ahlaksız ollarak gösterrilip zemmeedilmiştir. İşşte bu bakım mdan Safahhat, fani düşşünceler ve anlık zevk-ler etrafındda şekilleneen bir şiir kiitabı değil, insaniyetin i kaderini beelirleyen ve yaşama sırrrını taşıyann ahlak değeerlerinin bir bütün halinnde sunulduuğu bir kitap ptır. Akif şiirleerinde İslam miyet’ten vee Türk kültüüründen ald dığı ahlak değerlerini d ön plana çııkararak birr taraftan tooplumun içiinde bulundduğu durum mu gözler önüne ö seripp toplumu eeleştirir, diğ ğer taraftann ~ 29 ~ Medeniyett ve modernnleşme adı altında a topluuma zerk edilenn ahlaksızlııkların önünne geçip onnlardan kurtullmanın yolllarını önerirr. Yani ne yapılması ve ne yapılmaaması gerekktiği konulaarında genel ölçekli ö bir yaklaşım y geetirir. Özelliikle, “İnsan, an ncak çalışttığını elde eder.” (Neecm Suresi, 39.. ayet), “Alllah'ın rahm metinden ümiü dinizi kesm meyin.” (Züümer Suressi, 53. ayet)) ve “Sen küçü ük bir varlıkk olduğunu u sanırsın, ama a en büyük âlem, içinde gizlidir.” gibi ayett ve hadislerdenn hareket edip toplumddaki tembellik, yeis, kendiini hor görm me, miskinlik gibi topluumsal hastalıkkların yanınnda cehaleti,, tefrikayı, batıl b inançları, yozlaşmayı y , taklitçiliğii, yanlış tevvekkülü de tennkit ederekk cehdi, azm mi, ilmi, üm midi, birliği ve hakiki İsllam inancınna bağlanm mayı önerir. Birr başka tabiirle Akif Saafahat adlı eserinde, topllumu ölüm me sürükleyyen hastalıkkları tesp pit edip bu hastalıklarddan kurtulu uş reçetesinii de yazmaktadı y ır. Bu u yazıda, Akif’in sahipp olduğu ah hlak anlayı-şınaa, Safahat’tta yer alan ahlaksızlık anlayışına,, Akif’in hangii davranışlaarı ahlaksızzlık olarakk n eleştir-niteelendirdiğinne ve bu davvranışları nasıl diğ ğine dair tesppitler yer allmaktadır. Meehmet Akiff’in Ahlak A Anlayışı: Akif, Safahat’’taki şiirlerinde güzel ahlakı yü-celtterek ahlakssızlığı eleşttirmiştir. Bö öylece Akiff karranlıkları yırrtıp toplumdda ışık saçaan bir meşa-le olma görevvini üstlenm miş bir in nsandır. Birr başşka tabirle Akif, topllumu zulüm m, cehalet,, zaaaf… v.b. karanlıklard k dan kurtarıp p adaletin,, ilm min ve azminn aydınlığınna taşımak için i çabala-yan n bir aydınddır. Zira peyygamberlerrin dünyayaa gön nderilme needenlerindeen biri de, toplumlarıı için nde bulunduukları cehallet ve karan nlıktan kur-tarm maktır. İştee bu noktadda Peygamb ber Efendi-mizzin (s.a.v.) “Âlimler, ppeygamberllerin varis-leriidir.” şeklinndeki sözü daha açık bir şekildee anlaşılır. Nitekkim Akif, bbir İslam âlimi â olma-masına rağmenn, İslam inaancının temeellerini tüm m derrinlikleriyle kavrayan ve toplumu u aydınlat-mak kta İslamî değerleri d haareket noktası alan birr mü ünevverdir. Dolayısıyla D a Akif’in ah hlak anlayı-şı, İslam inanccı çerçevesiinde şekillenmiş ve buu inan ncın ahlakîî değerleri ile yeşerm miştir. Yanii Akif’e göre ahhlak ile imaan iç içedir. Çünkü Al-lah’a inanan kişi, k O’na teeslim olup benimsediği b i din nin ahlakî değerlerini günlük davranışlara d a dön nüştüren kişşidir. İmanllı insan, Alllah’ın em-retttiği güzellikkleri yerinee getiren vee nehyettiğii köttülük ve çirrkinlikten ssakınan insaandır. Aksii takdirde, bu im manın hiçbirr yararı olm maz. Günlükk dav vranışlara yansımayan y bir iman Akif’in A gö-zün nde içeriğinni kaybetmiiş, değersizz ve sadecee ism mi olan bir im mandır. Buu konu hakk kında “Hatı-ralaar” başlıklı şiirinde şöyyle der; “O imân hüsn--i hulkun enn büyük hâm misi olmuş-ken n Neemiz vardır fezâilden, f nnemiz eksik rezâilden? ~ 30 ~ Demek: İslam’ın ancak nâmı kalmış Müslümanlarda” (s.311)1 . Düşüncelerini İslam inancına göre tanzim eden Akif, davranışlarında hep iyiliğe yönelip kötü olandan sakınmıştır. Ayrıca o, iyiliğe sahip çıkmak, onu yaşatmak, bunun yanında kötülüklerden uzak durmak ve kötü olan her şeyden hem kendi neslini hem de gelecek nesilleri koruyarak milleti bilinçlendirmek için çalışmış ve cemiyetin kurtuluş çaresini güzel ahlakın yükselmesinde bulmuş bir şairdir. Bir şiirinde şöyle der: “Sade bir sözdür fakat hikmetlerin en mücmeli: Bir halâs imkânı var: Ahlakımız yükselmeli” (s.309). Akif’in Ferdî Ahlak Anlayışı: Akif, içinde yaşadığı toplumu ve çevresinde olup biteni çok dikkatli bir şekilde gözlemleyen ve bu gözlemleri analiz edip görünenin arkasındaki sebepleri gayet net bir şekilde tespit edebilen gözlemci bir şairdir. Dolayısıyla bireylerin ahlakî sapmalarını kolaylıkla saptama imkânına sahiptir. Nitekim Akif’in Safahat isimli şiir kitabı, dikkatli bir şekilde okunduğunda, ferdî bağlamda toplumdaki tüm ahlakî sapmaların tespit edildiği ve bu sapmaların nedenleri ile çözümlerinin sunulduğu da görülür. Akif Safahat’taki şiirleriyle ferdî ahlakta meydana gelen her türlü sapmayı eleştirmiştir. Bu sapmalar, Allah’ın insana doğuştan verdiği fıtrî faziletlerden sapmalar olabilir. Örneğin Akif, Allah’ın insana, dünyayı kaplayacak kadar geniş bir kalp ve kâinatı kavrayacak şekilde büyük bir akıl vermesine rağmen, insan kendini küçük ve işe yaramaz olarak görüp kendi mahiyetine saygı duymayan ya da sahip olduğu değerin farkında olmayıp tembellik, yalan veya başka kötü alışkanlıklarla, meleklerden üstünken hayvanlardan alçak bir durumda yaşamayı tercih etmesini eleştirir. Akif, “İnsan” isimli şiirinde Hz. Ali’nin “Sen küçük bir varlık olduğunu sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir.” şeklindeki sözünden hareketle, kendilerini hor gören insanlara, ne kadar büyük yetenekler verildiğini ve üstün özelliklere sahip olduklarını hatırlatır ve şöyle der: “Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen, ‘Muhakkar bir vücûdum!’ dersin ey insan, fakat bilsen. Senin mâhiyetin hattâ meleklerden daha ulvîdir: Avâlim sende pinhandır, cihan sende matvîdir” (s.85). Bunun yanı sıra Akif, kazanılabilir veya eğitimle öğrenilebilir faziletleri bırakıp kötülük ve rezalete sapan insanları da eleştirir. Örneğin ilmin fazileti yerine cehlin zulmetine sarılan insanları hayvanlara ve ölülere benzeterek sert bir şekilde eleştirir. “Diyor Kur’an: ‘bilenler, bilmeyenler bir değil… Heyhât Nasıl yeksân olur zulmetle nûr, ahyâ ile emvât!’” (s.155). “Olmaz ya… Tabiî… Biri insan, biri hayvan” (s. 217). Akif, şiirlerinde toplumun ve fertlerin kusurlarını tespit ederek bunları eleştirmekle yetinen yıkıcı ve tenkitçi bir şair değildir. Tam tersine kusurları tespit ettikten sonra, bu kusurlardan kurtulmak için çözüm önerileri sunmanın yanı sıra ilerlemenin ve kalkınmanın yollarını gösteren bir fikir adamıdır. Örneğin Akif, uyanık olmama durumuna karşı basiret sahibi ve uyanık olmayı, cehalete karşı ilmi, ye’se karşı ümidi, tembelliğe karşı çalışma ve azmi, durmaya karşı koşmayı, edepsizliğe karşı edebi, yalana karşı doğruyu, ihanete karşı sadakati, garbı tek yönlü anlamaya karşı onu olumlu ve olumsuz yönleriyle bir bütün olarak anlamayı, yanlış tevekküle karşı Allah’a doğru bir şekilde inanarak azimle çalışmayı, kötü alışkanlıklara karşı onlardan uzak durarak iyi alışkanlıklar edinmeyi önerir. Akif Safahat’taki şiirlerinde bireylerin düşmesine ve toplumun gerilemesine neden Burada aldığımız şiir metinleri şu kaynaktandır: Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Gençlik Kitapevi, Konya, 2008. 1 ~ 31 ~ olan yüzlerce kusuru bulmuş ve bu kusurlardan kurtulmak için çözüm önerileri de sunmuştur. Akif’in Aile Kurumu Hakkındaki Ahlak Anlayışı: Aile kurumu, Mehmet Akif’in nezdinde çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü aile hem saadet ve huzurun hem de eğitimin yuvasıdır. Nitekim Akif “Mahalle Kahvesi” isimli şiirinde, aile kurumundaki saadeti, sefayı ve bu müesseseye ne kadar önem verdiğini açık bir şekilde anlatır: “‘Hayât-ı âile’ isminde bir ma’işet var; Saâdet ancak odur… Dense hangimiz anlar? Hayât-ı âile dünyâda en safâlı hayat” (s. 125). Yukarıdaki mısralardan da anlaşıldığı üzere insaniyetin huzuru için Allah’ın bağışladığı ve toplumun çekirdeğini oluşturan aile Akif’e göre dünyada tek saadet kaynağıdır. Dolayısıyla bu kurumun bütünlüğünü bozacak veya işlevini kaybettirecek davranışlara Akif, çok sert bir şekilde karşı çıkar ve onları eleştirir. “ ‘âilî bir inkılâb olsun!’ diyen me’yûs olur. Başka hiçbir şeyden kazanmaz, sâde bir deyyus olur. Çünkü ‘çıplak’ inkılâbâtın rezalettir sonu” (s.222). Akif’in bu konu hakkındaki şiirlerine bir bütün olarak baktığımızda Peygamber Efendimizin (s.a.v.) “Şu iki zayıf hakkında Allah’tan korkun.” şeklindeki sözünü hatırlamaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Zira Akif, şiirlerinde tüm dikkatini ailedeki çocuk ve kadın unsuru üzerine yoğunlaştırmış ve bu iki unsura iyi davranılmasını istemiştir. Hatta “Mahalle Kahvesi” isimli şiirinin bir mısrasında “Karın nedîme-î ruhun, çocukların rûhun” (s. 125) diyerek çocukları insanın kendi ruhuna, eşi ise ruh arkadaşına benzetmektedir. Dolayısıyla kadınlara karşı kaba davranma, sudan sebeplerle kadın boşama, kadını dövme, amel defterinde birçok günah mevcutken İslamiyet’i bahane edip haksız yere birden fazla kadınla evlenme, boş vaktini aileden uzak, kahvehane veya meyhanede geçirme, çocuklarının rızkını içki, kumar veya kötü alışkanlıklara harcama şeklindeki davranışları reddedip bu davranışların aleyhinde tavır almaktadır. Kısacası Akif, aile yapısını bozan her türlü davranışı eleştirir ve “Köse İmam” başlıklı şiirinde, insanlığın felsefesi olan merhameti anlamak için ihtiyarlara, kadınlara ve çocuklara çok iyi muamele edilmesinin gerekliliğini vurgular: “Üç sınıf halka içim parçalanır, hem ne kadar! İhtiyarlar, karılar, bir de küçükler; bunlar Merhamet görmeli, yüz görmeli insanlardan; Yoksa insanlığı bilmem nasıl anlar insan?” (s.137). Akif’in Toplumsal Ahlak Anlayışı: Mehmet Akif’in Safahat ismindeki eseri dikkatli bir şekilde okunduğunda, Akif’i bir cemiyet şairi olarak kabul etmemek imkânsızdır. Çünkü bu eserdeki şiirlerin geneli ev, sokak, çarşı, kahvehane, meyhane, mektep, cami… v.b. yerlerde bulunan sıradan insanları anlatır ve o insanlara ait yaşantıları yansıtır. Zira Akif sıradan bir ailenin çocuğu olduğu için, onun şiirlerindeki mekânlar ve o mekânlarda yaşayan insanların durumu ve sorunları masa başında düşünülmüş itibarî sorunlar değildir. Bu sorunlar toplumda var olan gerçek sorunlardır. Ayrıca Akif’in yetiştiği dönem, İslam âleminin en çok kan ve toprak kaybettiği dönemdir. Bu dönemde haçlılar kendi aralarında işbirliği yapıp İslam âlemini, dinî, siyasî, askerî, ekonomik ve kültürel yönden zayıflatmak hatta yok etmek için acımasızca saldırmışlardır. Dolayısıyla Akif, Safahat’ta en çok ve en sert biçimde, çevresindeki tehlikeleri göremeyen basiretsiz insanları eleştirmiş ve basiret konusu üzerinde durmuştur. Çünkü basiret sahibi olmayan insanlar, çevrelerinde olup bitenden habersiz ve muhitlerindeki tehlikelerin farkında olmadan safça yaşayan insanlardır. Bu insanlar, vatan toprakları tehlike altında olduğunda ve ülke düşman pençelerinde can çekiştiğinde bile herhangi bir tehlike yokmuş gibi umursamadan yaşayan ve gaflet uykusunda olan insanlardır. İşte bu durumda Akif, gerçek bir aydın olarak devreye ~ 32 ~ Çocuklara Ne odunmuş babanız: Olmadı bir baltaya sap! Ona siz benzemeyin, sonra ateştir yolunuz. Meşe halinde yaşanmaz, o zamanlar geçti; Gelen incelmiş adam devri, hemen yontulunuz. Ama dikkatli olun: Bir kafanız yontulacak; Sakın aldanmayın: İncelmeye gelmez kolunuz! Mehmet Akif Ersoy girer ve halkı bu gaflet uykusundan uyandırmak için önce içinde bulunulan durumun vahametini dile getirerek bu davranışın doğuracağı tehlikeli sonuçları gözler önüne serer, sonra bu kadar tehlikeyi görmeyip gaflet uykusunda olanları açık bir şekilde eleştirir. Akif gaflet uykusunu ölümden beter, hatta intihar olarak görür. Öyle bir intihar ki bedelini İslam âlemi en ağır şekilde ödeyecektir: “Ölüm kolay… Diyebilsek sonunda: “Kurtulduk!” Bu intihâr, öteden, üç yüz elli milyonluk Zavallı Âlem-i İslam için elîm olacak!” (s.278). Akif, İslam âlemindeki gidişatın doğuracağı sonuçları önceden görür. Dolayısıyla bir aydın olarak gaflet uykusunda olan insanları uyandırmak için hemen harekete geçer: “Yıllarca, asırlarca Süren uykudan artık, Silkin de: Muhitindeki zulmetleri yak, yık! Bir baksana: Gökler uyanık, yer uyanıktır; Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır!” (s.218) Akif, bu kadar tehlikenin içinde ve bütün dünya uyanıkken hâlâ uyuyanları harekete geçirmek için zaman zaman onları ağır bir şekilde eleştirir ve onları leşe benzetir: “Ey, bütün dünya ve mâfihâ ayaktayken; yatan! Leş misin, davranmıyorsun? Bâri Allah’tan utan.” (s.45) Akif, basiretsizliğin yanı sıra topluma ve toplum bütünlüğüne zarar veren birçok tutum ve davranışı ahlaksızlık olarak görür ve bunları sert bir şekilde eleştirir. Akif, mesela modernlik maskesiyle toplumda içki ve kumar kültürünün yaygınlaşmasını, toplumda yaygınlaşan merhametsizlik yüzünden insanların birbirlerini kıskanmalarını ve bencilleşerek birbirlerinden kopup kolektif yaşamaya yabancılaşmalarını, kişisel zevk ve çıkarları için aynı toprakları paylaşan Müslüman kardeşlerinin etini çiğnemelerini, zalim ile mazlumun aynı kefeye konulmasını, insanların korkudan haksızlık karşısında susmalarını, insanların Garbı aptalca taklit ederek kendilerini mütefekkir ve aydın zannetmelerini, insanları ırklarına göre ayırmayı, Batıya iyi görünmek uğruna kendi din ve ahlak değerlerini çiğneyen ve çiğneten karanlık aydınların zihniyetini, yeis bataklığına saplanmayı, taklidi yenilik olarak algılamayı, uygarlık kurup dünyayı yöneten insanlar yetiştiren Medrese ve Darültıbbiye gibi ilmi müesseseleri hor görüp körü körüne Batıya bağlanmayı, Şarkta yaygın olan tembelliği, tevekkül adına çalışmayı bırakıp ekmeden biçmek istemeyi, dini kişisel menfaatlere alet etmeyi, edebiyat ve sanata edepsizlik karıştırmayı, din adına hurafe ve fal kültürünün yayılmasını, ne Garplı ne de Şarklı olup ikilemde yaşamayı, pozitif ilim bahanesiyle dine saldırmayı, medrese ile mektep arasındaki çatışmayı, edep, hayâ, onur gibi erdem ve faziletleri kaybetmeyi, cemiyet ruhundan uzaklaşıp ferdiyete yönelmeyi, toplum içinde tefrika çıkarıp düşmanın ekmeğine yağ sürmeyi ve olaylardan ibret almamayı eleştirir. ~ 33 ~ Akif şiirlerinde toplumda yaşayan fertlerin davranışlarını eleştirmekle yetinmemiş, toplumu yönetenlerin de birçok davranışını ahlaksızlık olarak görüp eleştirmiştir. Örneğin millet yokluk ve açlık içinde kıvranırken sefa içinde yaşayan yöneticileri, Batılı olmak namına dini ve saltanatı hor gören yöneticileri, Batıya iyi görünmek uğruna kendi din ve ahlak değerlerini çiğneyen ve çiğneten yöneticileri, boyun eğmeyi, dilenciliği ve ezikliği siyaset olarak algılayanları, bilgi ve tecrübesi olmadan devletin başına geçip vatanı ateşe sürükleyenleri, insan yetiştirmek yerine tüm ihtiyaçları için Garba koşan yöneticileri ve ülkenin birçok ihtiyacı varken sadece cami ve hocalara yatırım yapan yöneticileri eleştirir: “Dilenciler bile senden şereflidir billâh, Vakârı çoktan unuttun, hayâyı kaldırdın; Mukaddesâtı ısırdın, Hudâ’ya saldırdın! Ne hatırâtına hürmet, ne an’anâtını yâd” (s.257). “Dilencilikle siyaset döner mi, hey budala?” (s.260). Akif Safahat’taki şiirlerinde, medeniyet bayrağı altında başkalarının topraklarına vahşice saldıran, istilacı, sömürgeci ve başkalarının kutsal değerlerini hiçe sayan bir zihniyete sahip olan, çocuk ve kadın ayırmaksızın insanları katledip şehirleri yakan ve insanları köleleştirmeye çalışan Batıyı da eleştirir: “ ‘Medeniyet’ denilen vahşete lâ’netler eder, Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler! Süngülenmiş kanı donmuş nice binlerce beden! Nice başlar, nice kollar ki cüdâ cisimden, Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkat” (s.207). Sonuç Akif Safahat adlı eseri yazarak İslam âlemine kalıcılığını ve geçerliliğini hiçbir zaman kaybetmeyen bir eser sunmuştur. Bu eserin özellikle ahlak konusu çerçevesinde işlenmesi, esere evrensel bir nitelik kazandırmıştır. Yani Safahat’taki ahlakî değerler genel geçer değerlerdir. Çünkü Akif’in ahlaksızlık olarak nitelendirip eleştirdiği davranışlar tarih boyunca herkes tarafından eleştirilmiş ve eleştirilecek davranışlardır. Örneğin ihanet, her toplum için, kabul görmeyen ve hiçbir zaman kabul görmeyecek bir davranıştır. Dolayısıyla Akif, yaşadığı toplum ve dönemden hareketle her zaman için geçerli evrensel bir eser yazmıştır. Ancak bu esere, en çok yaşadığı toplumun ihtiyacı vardı. Çünkü emperyalist Batının dinî, siyasî, askerî, ekonomik ve kültürel saldırısı karşısında bölünen, özgüvenini kaybeden, yeise teslim olup çalışmayı bırakan, cehalet ve sefalet içinde sürünen Doğuda ve Doğulu insanlarda, gerçek dinî ve ahlakî değerler etrafında yeniden toplanma ve toparlanma ihtiyacı vardır. İşte bu yüzden Akif, dinî ve ahlakî değerlerden hareketle önce topluma ait olmayan ve Batı tarafından empoze edilmeye çalışılan (örneğin Batı, sürekli Doğulu insanların işe yaramaz ve tembel olduklarını öne sürmesi gibi) düşünceleri tespit edip bu düşünceleri yıkmaya başladı. Sonra emperyalist Batının önünde, İslamî ahlak değerlerinden oluşan ve hiçbir zaman aşılmayacak kadar yüksek bir duvar ördü. Mehmet Akif’in ördüğü duvar, silah ve ordu yönünden daha üstün ve daha gelişmiş olmalarına rağmen, emperyalist Batıyı Çanakkale ve Milli Mücadele savaşlarında kahretti. Dolayısıyla Akif’in düşüncelerine bugün de ihtiyaç olduğu gibi bu düşünceler güncelliğini sürdürmektedir……….. ~ 34 ~ Dr. Murattgeldi Söyegov S v* Aşkabat//Türkmen nistan Saygı değğer okuyucu ularımızın, “Kardeşlik” “ dergisinin 2011 2 yılı Eylül-Ekim tarihli 263-264. ve 2012 olan ‘Uzak Yoldan Yak yılı Ocak-Şubat tarihlli 267-268. sayılarında s y yaımlanmış kın Yürekteen Bayat ve nemleriyle İllgili Önemlii Sayfalar‘ Kerkük’tten Söz Ederrsek’ ve ‘Miillî Tarihimiizin Uzak vee Yakın Dön adlı mak kalelerimizdeeki özel bilggilerle tanışaarak onlara devam etmeeyi bizden ricada bulun nanlarının isteklerin ni yerine getiirerek aşağııdaki yazılarrı büyük birr millî gururr ve eğilimlee kaleme ald dık. Çünkü ulusumu uzun şan şöh hretli geçmişşi, diğer halk karın bilim adamlarını hayran kald dıran ilginç olaylarla hınccahınç doludur. T b Grekk Herodot’uun (M.Ö. 490-425) 4 M Madyes, arihh ilminin babası Farrs Ebü’l-Kaasım Firdevvsî’nin (M.S S. 930-1025 5) Afrasyab olarak tannıdıkları kahhramanın eski e Türkm mence adı Tonğa T Alp Er’dir. Kaşgarlı Mahmut M (111. yüzyıl) meşhur m Sözzlüğünün 1. cildinde yedi y 3. cildinde isse dokuz yerde y Tonğa Alp Er kızı k Kaz oğulları Barsgan, Barman vee Alp Arız’dan söz eddiyor. Kaşggarlı’nın ‘Ajjun Eri’ (Jihhangir) çağdaş tariihçilerin isee Türkmenlerin eski attaları Sak-S Skitlerin M.Ö Ö. 6-7. yüzyılda yaşamış y olaan büyük hükümdarı h o olarak vasııflandırdığı Tonğa Alp Er, deevletini Doğğuda Hindisstan ve Çin’e Batıda Irrak ve Mısıır’a kadar genişleeştirmiştir. Hive hanı ve tarihçisii Abu-l-Gazzi Bahadır Han’nın esski yazılı vee sözlü ‘Oğuzname’lere dayaanarak 17. yüzyılda kaleme k aldıığı ‘Türkm menlerin Nesil Ağaccı’ eserindee nesilbaşım mız Oğuz Han’ın Hindiistan ve Çinn’i Irak ve Mısır’ıı fethetmessinden bahsediliyor. Demek D ki ‘Oğuznam me’lerde ~ 35 ~ D Dr. Muratgeeldi Söyegoov Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’in Merv’deki Mozolesi Oğuz Han tipiyle sadece Asya ve Avrupa Hun hükümdarları Mao-dun (M.Ö. 209-174) ve Atilla’nın (M.S. 500-553) gerçekleştirdiği savaşlar değil aynı sırada eski millî kahramanımız Tonğa Alp Er’in M.Ö. 6-7. yüzyılda yaptığı askerî hareketler de bir araya getirilmiştir. ********* Karlık Türkmenlerinin (Kaşgarlı Mahmut’ın kullandığı terim) kurduğu Karahanlılar devletinde dünyaya gelerek 11. yüzyılda yaşamış olan büyük dilci ve edebiyatçılarımız Kaşgarlı Mahmut’a ve Balasagunlu Yusup’a göre İranî’lerin (Tacikler) Afrasyab dedikleri Tonğa Alp Er, Türklerin (Turan’ın) ulusal kahramanı ve meşhur hakan (hükümdar)’dır. Orhon yazılarında (M.S. 8. yüzyıl) Tonğa teğin, Atamalik Cüveynî’nin (1226-1283) ‘Tarih-e Jihanguşa’ eserinde ise Burku han olarak geçen Afrasyab’ın eski Türkmence adı unudulmayarak önde gelen kişilerin şahsî isminde korunmuştur. Bizce Göktürk devletinin üç hükümdarına baş vezirlik yapan Tonyukuk ve çok eski Turan hakanı Tonğa Alp Er’in adlarının ilk Ton (Tonğa/Toňa/Tonyu) kısmı ‘arslan, kaplan’ anlamı taşıyan aynı kökün ürünleridir. ********* Daha önce Bilge Kağan yazıtını (8. yüzyıl) edebî-tarihî bir eser şeklinde ilgili başlıklarla çok sayıda büyük ve alt bölümlere ayırarak asıl nüshasıyla beraber günümüz Türkmence, Rusça ve İngilizce çevirilerini Aşkabat’ta basılmakta olan ‘Miras’ dergisinde (2007 Sayı: 2 Sayfa: 96-121) okuyucuya sunmuştuk. Bu metinler için kaleme aldığımız Önsöz’de yazıttaki ‘türk(ü)me, b(o)d(u)n(ı)ma’ (güney yüzünün 10. ve kuzey yüzünün 12. satırları) diye yanlış okunmuş olan mantıksız sözcükleri ‘türkme(n) b(o)d(u)n(ı)ma’ (Türkmen ulusuma) diyerek kelime grupu şeklinde doğru okumayı teklif etmiştik. Orhon yazıtlarının bulunmasının 120. yıldönümü münasibetiyle Hacettepe Üniversitesi (T.C.) tarafından Mayıs 2010 yılında düzenlenen III. Uluslararası Türkiyat Sempozyumu’nda sunduğumuz bildiride Tonyukuk yazıtından bahsederek aynı teklifte bulunduk (Bkz. Bildiri Özetleri Kitabı Sayfa: 93-94). Orhon yazıtlarından başka da 8, yüzyıla ait en az yine iki abidede yani ‘Tun Dyan’ Çin ansiklopedisinde ve Muğ dağında (Tacikistan) bulunan Sogtça belgelerde ‘Türkmen’ etnonimine rastlamaktayız. Demek ki Türkmen ulusunun özel adı, İslamiyet’ten önceki dönemlere ait bir sözcük olarak etimoloji yönden ‘İmanlı yani Müslüman Türk’ anlamıyla ilgili değildir. ******** Göktürk (Runik) Alfabesiyle Çin kağıtına yazılarak Macar bilim adamı Aurel Stein tarafından 1907 yılında Doğu Türkistan’da (Çin) bulunan ve Danimarkalı Wilhelm Thomsen tarafından 1912 yılında ilk olarak okunup yayınlanan ‘Irk Bitig’le eski Uygur ve Mani Alfabeleriyle 8. yüzyılda kaleme alınarak 1911 yılında Prusya İlimler Akademisi tarafından neşredilen ‘Huastuanift’, tarihte Türkmenlerin eski atalarının bir kısmını oluşturan Dokuz Oğuzların uyduğu Maniheycilik (İki Yıldız) dinine ait eserlerdir. Türkmenceye çok yakın eski bir yazı diliyle kaleme alınmış olduğu bilinen ‘Irk Bitig’ ve ‘Huastuanift’ eserleri anlama alanında çağdaş okuyucu büyük bir zorlukla karşılaşmıyor. Ancak bu eserleri modern ‘Irımlar Yığındısı’ ve ‘Yazıklılarıň Ötünç Dilekleri’ adlarıyla günümüz Türkmenceye çevirirken bir sürü sözcük ve eklerin denk gelmesinin entere- ~ 36 ~ san ve ilginç olayları meydana getirdiğini görmekteyiz. İlk başta Giriş makaleyi ekleyerek Latin-Türkmen alfabesiyle ‘Irk Bitig’ ve ‘Huastuanift’i aslı metin ve Türkmence çeviri şeklinde okuyucuya sunmak, gelecekteki yayınlarımızın söz konusudur. ******** Kaşgarlı Mahmut, 11. yüzyılda kuşkuya hiç bir yer bırakmadan böyle tekrarlamıştır: ‘Oğuzlar Türkmenlerdır’, ‘Türkmenler Oğuzlardır’, ‘Karluklar Oğuzlardan ayrıdır ancak Oğuzlar gibi bunlar da Türkmendirler’. Kaşgarlı’nın meşhur Sözlüğü’nden daha eski kaynaklara göre Türkmen adı, en az 8. yüzyıldan bu yana Oğuz ve Türk adlarıyla eş anlamı taşımıştır. 17. yüzyılda Hive (Harezm) hanı ve tahihçi Abu-lGazi Bahadır Han’ın, 24 Oğuz Türkmen boyundan hahseden eski yazılı ve sözlü ‘Oğuzname’ler esasında kaleme aldığı eserine “Şecere-i Terakime” (Türkmenlerın Nesil Ağacı) adı takması boş yere değildir. Hem Karluk Türkmenleri (Karahanlılar) hem de Oğuz Türkmenleri (Selçuklular) İslamiyet kabulünden sonra sadece Türkmen adıyla tanındılar. İslam dinine girmeyen Oğuzları, müslüman Oğuzlardan (Türkmenlerden) farklılaştırmak için Arap kaynaklarında Guz, Bizans belgelerinde Uz, Rus tarihsel yıllıklarında ise Tork terimi kullanmaktatır. Bizans İmperatoru Romen Diyojen’in Ordusu’nda Frank, Norman, Slav, Gürcü, Abaza, Ermeni askerler ile beraber savaşan örme saçlı Uz askerlerinin daha sonra Selçuklu Sultanı Alparslan’ın, Türkmenler ve diğer Müslümanlardan oluşan Ordusu’na katılmış olmasının nedeni bundan kaynaklanıyor. Selçuklu, aslında sultanların eskı dedelerinin şahsî ismi (Selcuk) olarak Türkmenlerin kurduğu Büyük İmperatorlukda sadece hanedan adını oluşturmuştur. Orta Çağ’da süperetnos (büyük halk) olarak kendini gösteren ve dünyaya yayılan Türkmenlerden, bazı araştırmacıların Oğuzlar, Uzlar ve Selçuklular gibi değişik etnoslar halinde parçalayarak bahsetmesi tarihî gerçeğe aykırıdır. ******** Avrupa Hun Hükümdarı Attila Her hangi bir Müslüman bilginin hangi ulusa ait olduğu meselesinde Orta Çağ’da böyle bir söz varmış: ‘Eğer yalnız bir dili biliyorsa Arap, iki dille konuşuyorsa Fars, üç dille yazıyorsa Türkmendir’. Gerçekten Kaşgarlı Mahmut’un (11. yüzyıl) iki dilli, adaşı Mahmut ibn Ömer ez-Zemahşarî’nin (12. yüzyıl) üç dilli ve daha sonra Türkmenlerin Mısır’da kurdukları Memluklu devleti dönemine ait Ebü Hayyan’ın, İbn Muhanna’nın ve adı belli olmayan diğer yazarların bir sürü iki ve çok dilli tercüme sözlükleri bunun örneğidir. Kanaatimizce Eski Çağ’da, çeşitli nedenlerden dolayı günümüze erişemeden kalan veya henüz bulunamayan Hunca(Türkmence)-Çince sözlükler de kaleme alınmış olmalıdır. ******** Osmanlı devleti, Merv’den (şimdiki Marı) çıkıp Anatolu’ya giden Türkmenlerin Kayı boyundan ~ 37 ~ olan Ertoğrul Gazi’nin 1258 yılında doğan üçüncü oğlu Osman Gazi tarafından 1299 yılında Söğüt’te kurulmuştur. Bundan dolayı, 622 yıl devam eden ve 36 padişahın hükümdarlık ettiği Osmanlı İmparatorluğunun sınırları dışında kalmış olduklarına rağmen Harezm (Hazar ötesi) Türkmenleri sonuna kadar bu devleti kendi yurdu olarak kabul etmişlerdir. Yakın tarihimizden kısa bir örnek verelim. 1918 yılında Büzmeyin’de (şimdiki Abadan) kurularak kısa bir süre (üç ay) devam eden Türkmen (Müslüman) hükümetinde bakanlık yapan kardeşler Kakacan Berdiyev (1892-1955) ve Bekki Berdiyev’in (1898-1970) babası halk arasında iyi tanınan Marılı Emir Haci Berdiyev; başbakan Oraz Serdar’ın huzuruna çıkmış ve yeni kurulan Türkmen devletine baş olacak insanı Dolmabahçe Sarayı’nda Osmanlı kuşağından arayacağım demiştir. Aynı yılın sonbaharında İstanbul’a gelen Emir Haci Berdiyev’e, Saray’da Sultan VI. Mehmet Vahdeddin’in huzuruna kabul edilmeden önce, saray içi gelenekleri anlatarak harfiyen uyması ve kabul salonuna girince yere eğilerek sultanın ayağının öpülmesi talep edilmiştir. ‘Ben Türkmenim. Osmanlı hanedanı Türkmenlerindir. Türkmen geleneğinde böyle bir şey yoktur’ diyerek razı olmamış ve dolaysıyla kabul salonuna alınmamıştır. Diğer ziyaretçilerin kabulü sırasında bu olayı işiten Padişah gülümseyerek ‘O zat Türkmen geleneğince doğru davranmış. Emrederim, gelsin’ demiş ve Emir Haci Berdiyev’i kabul etmiştir. ******** ‘Köroğlu’ destanlarımızın Türkmen varyantının, Türkiye Türkçesine yapılan çevirisiyle beraber Ankara’da neşrolan 8. ciltten ibaret baskısını Türkiye, Azerbaycan ve diğer varyantlarıyla karşılaştırınca belli oluyor ki ‘Köroğlu’, büyük ve kapsamlı bir folklorik eser olarak ilk sırada Türkmen varyantıyla kendini göstermiştir. Batı Avrupa dillerine eserin ilk olarak Türkmen varyantı tercüme edilmiştir. Mesela Sir Aleksander Burnes’in (1805-1841) 1834 yılında Londra (İngilizce) 1849’de ise Moskova’da (Rusça) yayınlanan ve ilim dünyasında kısaca “Buhara Gezisi” adıyla tanınan üç ciltten ibaret kitabında ‘Köroğlu’dan ‘Bedev atı üç gün dört gün saklarlar / Koç yiğidin sayesinde uyklarlar’ satırlarıyla başlayarak üç bentten oluşan şiirin çevirisi yer almıştır. Türkmen ‘Köroğu’nun 13 tane destanı, 1842 yılında yine Londra’da Aleksander Chodzko (1804-1891) tarafından gerçekleştirilen İngilizce daha sonra Fransızca (1842-1843 ve 1853’te) Almanca (1842’de ) ve Rusça (1856’da) olarak okuyucuya sunulmuştur. ******** Hayatını ata yurt Türkmenistan’da geçiren Klasik şairimiz Mahtumkulu (18. yüzyıl), söylentiye göre dünyanın çok yurtlarında bu cümleden Irak’ta da seyahatte bulunarak etgisiyle gözel şiirler yaratmıştır. Örneğin: ‘Bağdat’ta nar bişse Turşis’te incir / Herat dek (gibi) hiç yeriň pistesi (fındık) olmaz’, ‘Bağdat’ta kış olmaz Kırgız’da tomus / Bulgar’ıň şehriniň yatsısı olmaz’; ‘Kaba etrabında Şam’da Irak’ta / Meniň sahib cemalımnı gördüň mü?’, ‘Şam Necef’te Mekke Dımşık ilinde / Arz-i Kars’ta Kerbela’nın çölünde / Ya Rebb haber bilirim mi Yar senden?’ vb. ******** Büyük Mahtumkulu’nun şiirlerinde diğer tarihî ve dinî şahıslarla beraber Köroğlu’nun adı da geçiyor: ‘Kimseler adına Köroğlu taktı / Ama adaletli sultan kalmadı’. Bundan yola çıkarak söyleyebiliriz ki bu ana kadar araştırmacılar tarafından ‘Köroğlu’ destanlarına esas olarak kabul edilen Celalî Köroğlu, aslında eski kahramanın adını taşıyan çok sayıdaki tarihî şahısların biridir. Düz yazı ve şiirlerden oluşan folklorik bir eser olarak ‘Köroğlu’ destanları özellikle Türkmen varyantı çok eski dönemlere ait olayların etkisini kendine sindirmiş ve günümüze kadar korumuştur. ********* Avşar Türkmenlerinden yetişen şair Dadaloğlu’nun (1785-1868) ‘Gündüz hayalimde gece ~ 38 ~ düşümde’ şiir satırından anlaşıldığı gibi Türkmenistan ve Anadolu (bu cümleden Irak) Türkmenleri de ilgilendiğimiz konudaki aynı kalıplaşmış sözleri kullanmışlardır. Mahtumkulu’nun okuyucuya ‘Düş’ adıyla tanıtılan meşhur şiiri ‘Bir gece yatırdım tünün yarında’ satırıyla başlıyor. Türkmen âşıkane destanlarında (hikâye) âşık maşuklar uyarken ilk olarak birbirini düşünde görüyor. Kökleri eski dönemlere uzanan bu ve diğer nedenlerle ilgili Türkmence ve Türkiye Türkçesinde uyku ve düş konusundaki çok sayıda aynı veya değişik anlamı taşıyan atasözü ve deyimler meydana gelmiştir. ********* Türkmenistan’ın 1991 yılında bağımsızlığına kavuştuğu döneme kadar, 1869 ve 1871 yıllarında gerçekleşen Gökdepe Savaşı’nı Sovyet propagandası, Türkmen halkının öz vatanının bağımsızlığını korumak uğrundaki kahramanca bir hareketi değil de, sanki halkın önüne düşen han beylerin, işan molların “günahı”, insanların birbirlerini katletmesine sebep olan bir vaka olarak göstermeye çalıştı. Rus general ve subayların özellikle general Skobelev’in (Türkmenler O’na “gözü kanlı ayırı sakal general” diyorlardı) komutanlık yaptığı Rus Ordusu’nun çok sayıda günahsız insanı öldürdüklerini (bir daha Rus İmparatorluğu’na baş kaldırmamaları için) hiçbir zaman söylemediler. Türkmenlerin savaşta gösterdiği kahramanlığı gelecek nesillerin bilmemelerini istediler. Çünkü kendi geçmişini öğrenen nesillerin, bağımsızlık isteyeceklerinden korkuyorlardı. Gençliğinde başarılı savaşlara katılmış olan yaşlı Türkmenler de Çökdepe Savaşı’nda çok sayıda yavrularının kırılmış olduğunu söylemeyi namussuzluk olarak biliyordular. Söylentiye göre Göktepe Savaşı’ndan çok geçmeden Türkmenistan’a gelen bir Rus general, çeviricisinin aracılığıyla köylü Türkmen ihtiyardan ‘Gökdepe Savaşı’nda kaç Türkmen öldü biliyor musun?’ diye sormuştur. Yaşlı Türkmen bu soruyu ‘Evet biliyorum Gökdepe Savaşı’nda üç Türkmen öldü’ diyerek yanıtlamıştır. General şaşarak sormuş: ‘Neden üç? Daha çok değilmi?’ Ihtiyar: ‘Yok çok değil. Çünkü o üç Türkmen gibi insanlar tekrar bu dünyaya gelemeyecektir. Diğer ölenler gibi insanları ise Türkmen anneler iki üç yıl içinde doğuracaklardır’ yanıtını vermiştir. ********* Alman asıllı Rusyalı bilginler dilci Vasiliy V. Radlov (Fridrih Radloff) ve tarihçi Vasiliy V. Barthold, Türkoloji’de kaynak eserler olarak tanınan çalışmalarını Rusça ve Almanca kaleme almışlardır. Alman Türkologlar Albert von Le Coq, Willi Bang, Annemarie von Gabain, Johannes Benzing, Gerhard Doerfer kendi araştırmalarını Almanca, Rus Türkologlar Aleksandr N. Samoyloviç, Sergey E. Malov, Nikolay K. Dmitriyev, Aleksey N. Kononov, Nikolay A. Baskakov ise Rusça olarak yayınlamışlardır. Türk halklarından yetişen çok sayıdaki bilginler mesela Moskovalı Edhem Tenişev ve Kazanlı Mirfatih Zekiyev, Dilara Tumaşeva, Fuad Ganiyev gibi Tatar dilcilerin çalışmaları da Rusçadır. Türk lehçelerinin gramer kitapları çoğunlukla Rusça olarak yayınlanmıştır. Ne yazık ki Türkiye’de (aynı sırada Irak’ta) Rusça diğer Türk Cumhuriyet ve toplumlarında ise Almanca bilen bilim adamlarının sayı çok değildir. Kanaatimizce genç araştırmacıların gelecekte başarılı çalışmalarıyla Türkoloji’ye katkıda bulunmaları için ilk sırada en az bu iki Avrupa dilinin hep ikisini de öğrenerek bilim alanımızın kaynak eserlerinden orijinal halinde yararlanmakları şarttır. ******** * Prof. Dr. Muratgeldi Söyegov Türkmenistan İlimler Akademisi, Millî Elyazmaları Enstitüsünün Baş Araştırma Görevlisi, Aşkabat/Türkmenistan. ~ 39 ~ Drr. Necdeet Yaşar Bayattlı* kük başta olm mak üzere, Erbil, Sela-uggün Irak coğğrafyasının çeşitli yerleeşim birimleerinde Kerkü haattin, Musull, Diyale vee bu illere bağlı b onlarca ilçe, nahiyye, kasaba ve köyde yüz y binlercee Tüürkmen yaşamaktadır. Bununla biirlikte baştaa başkent Bağdat olmakk üzere Irak k’ın güney,, orta ve batıı bölgelerindde de yüzlerrce Türkmenn ailesi mev vcuttur. 2003 yılına kadar Tüürkiye’de addı en az duyyulan Türkm men yerleşim birimlerrinden birissi de Musull iline bağlı Telafer ilçeesidir. Telaffer, 2003 yıllından sonraa Irak’ta yaşanan terör olayları dolayısıyla enn çok acı çekken Türkmeen bölgesi olmuştur. o Musul’un 65. km. battısına düşenn ve içinde 76’ya yakın Türkmen oymüzlü-Pamuukçu;2005:4 48-49) Irak’’taki mağı bulunnan Telafer,, (bk. Hürm en büyük ve v en önemlli Türk bölggelerinden biridir. b Telaafer, Sincar Dağı’nın kuzzeyinde ve Sincar’a 555 km. uzağındadır. Eski bir yerleeşim yeri olan Telafer T adınnın Aramicee Tel (tepe) ve Ağbar (ttoprak) keliimelerinin birlleşiminden doğduğu, zamanla z Tell-Afar, şek kline dönüşttüğü düşünülmeektedir. Anccak yerli hallk bunu Tılaafar olarak telaffuz etm mektedir (Buluuç; 2007: 2884, Saatçi;20009:80). Elimizde resmî r belgeeler bulunm mamasına raağmen Telaafer nüfusuunun 350 ila 4000 bin araasında olduuğu söyleneebilir (Telaaferli;2009:99-7). Telafer’de konuşulann Türkçe, Azerbaycan A Türkçesiniin bir koluu olDrr. Necdet Yaşar Y Bayattlı makla birliikte Irak’ın diğer yerleşim birimleerinde yaşay yan Türkmeenlerin konuştuuğu Türkçeeden biraz farklılık f arzz etmektedir. Telafer Türk T B ~ 40 ~ çesinde Arapçanın söz varlığı dikkat çeker. Bunun nedeni Osmanlı Devleti’nden ayrıldıktan sonra bu bölgede yaşayan Türkmenlerin kimliğini yok etmek ve değiştirmek için uygulanan Araplaştırma politikasıdır. Türkiye’de Türkmen kültür sahasının en köklü yerleşim birimlerinden Telafer’in halk kültürü ve halk edebiyatı hakkında kapsamlı çalışmalar bulunmamaktadır. Telafer Türkmen bölgesi içerdiği folklor malzemesi dolayısıyla Türkmen kültürünün çok önemli bir kaynağı sayılmalıdır. Bu sebeple bölge, incelenmesi ve araştırılması gereken bakir sahalardandır. Çalışmamızda sözlü halk edebiyatında kullanılan benzetmeler, (eğretilemeler), sözlü kaynaklardan derlenmiş, bölge ağız özelliği muhafaza edilerek Latin alfabesine aktarılmış1 ve her örneğin yanında gereken açıklamalar yapılmıştır. Benzetmelerin bir kısmı Türkiye Türkçesinde karşılığı bulunduğu için karşılıkları verilmiştir. Bir kısmı ise Telafer Türkçesine özgü sözcükleri ihtiva ettiğinden sadece açıklamaları yapılmıştır. Ayrıca benzetmelerin bir kısmı Türkiye Türkçesinde de çok kullanıldığından ve anlamları açık olduğundan metni verilmekle yetinilmiştir. Tespit edilen benzetmelerin bir kısmı Telafer Türkçesinin ağız özelliği bir yana Anadolu Türk kültür coğrafyasındakilerle tamamen aynı bir kısmı da anlamca aynı ancak farklı kelimelerle ifade edilmiştir. Bir kısmının da Anadolu Türk halk kültüründe eş anlamlıları vardır. Bir kültürde yaşayan atasözleri, deyimler, mecazlar, ikilemeler, benzetmeler gibi dil zenginlikleri o dilin eskiliğine, işlekliğine ve kullanışlılığına işarettir. Türk sözlü ve yazılı edebiyatında yoğun olarak kullanılın benzetmelerin Telafer Türkçesinde tespit edilen örneklerini vermeden önce benzetmeler hakkında kısaca bilgi vermekte fayda vardır. 1 Edebiyatımızda benzetme, sözü veya konuşmayı daha etkili kılmak amacıyla ortak nitelikleri bulunan nesne ya da kavramlar arasında benzerlik kurma sanatıdır. Benzetme; kişilere bir özelliğinden dolayı söylenen bir söz, bir “yakıştırma”dır. Bunların lakaplardan farkı, o anda söylenip unutulması ve lakaplar gibi ismin yerine geçmemesidir. Benzetme ve yakıştırmalar; atasözleri, deyimler, dualar, beddualar, tekerlemeler, yanıltmacalar gibi klişe sözlerdir. Genellikle mahalli hüviyettedirler (Kaya;2007:152). Benzetmenin aralarında gerçek veya mecaz bakımından benzerlik bulunan iki varlıktan zayıf olanı güçlü olanına benzeterek söze güç katma, etkili kılma sanatı olduğu söylenebilir (Karataş;2007:474). Türkçede kullanışının geçmişi eski Türkçe yazıtlara kadar uzanan benzetmeler (Aydın;2006:65-72), somutlaştırmak, anlamı güçlendirmek veya anlamayı kolaylaştırmak, bir şeyi kısa yoldan aktarmak amacıyla sözcüklere yeni anlamlar yükleyip değişik bir kavramı yansıtmak üzere (özde benzetmeden yararlanarak) seçilen anlatım yolu olarak tanımlanabilir (Özdem). Metin: ‘Accı zeher (ağu, zaqqum) kimi; (Acı zehir gibi). Bu benzetme “’acı ağu veya zaqqum kimi” şeklinde de kullanılmaktadır. Söz konusu benzetme içilen veya yenilen bir yemeğin, bir içeceğin kötülüğünden, üzüntülü bir durumun verdiği acıdan yakınmak için kullanılır. Ağırdı qurşun kimi; (Kurşun gibi ağırdı). Bu benzetme, bir yaranın veya bir sıkıntılı olayın verdiği acının kurşunun verdiği acıya benzetilmesidir. Ayağı yanuğ köpek kimi; (Ayakları yanık köpek gibidir). Hiç durmadan sürekli hareket eden ve gereksiz de olsa bir şeyleri yapmaya çalışan insana denir. Asanttı bir udum su kimi; (Bir su yudumu gibi kolaydır). Bir işin kolay olduğunu ifade etmek üzere kullanılır. Araştırmamızda Arapça ( )خharfi için (x), ( )قharfi için (q) kullanılmıştır ~ 41 ~ Attı höl tayı kimi; (İnek yavrusu gibi attı). Telafer Türkmen Türkçesinde inek yavrusuna höl denir. İnek yavrusu toyluğundan ötürü yerde bulduğu her şeyi sağa sola fırlatır, iter. Söz konusu benzetme bir insanın değerli bir şeyi dikkatsizce savurup atmasını dile getirmek üzere kullanılır. Ayrıldı bez kimi; (Kumaş parçası, bez gibi ayrıldı). Telafer’de “Seni iki parçaya ayırırım” anlamında kullanılan bu benzetme kavgalarda ve tartışmalarda amiyane bir tabir olarak kullanılır. Bark veriy gögerçın köski kimi; (Güvercinin göğsü gibi parlıyor). Güvercinin göğüs kısmının parlaklığı bir insanın veya bir nesnenin temizliğini, duruluğunu, saflığını dile getirmek üzere benzetilerek kullanılır. Boynı doyız boynı kimi; (Boynu domuz boynu gibi). Bir insanın iriliğine, şişmanlığına, güçlülüğüne işaret etmek üzere kullanılır. Büyük hıntır kimi; (Büyük ejderha gibi). Hıntır sözcüğü Arapça hantire ( )حنتيرةsözcüğünden gelmektedir. İri cüsseli ancak kafası iyi çalışmayan insanlar için bu benzetme yapılır. Berber ’aynası kimi; (Berber aynası gibi). Berberler iş yerlerindeki aynaları sürekli silip temizledikleri için aynaları temizdir, parlaktır. Dolayısıyla bir insanın veya nesnenin temizliğine işaret etmek üzere bu benzetme kullanılır. Çengem kimi; çenge, parmaklar yukarı doğru olarak elin alabileceği ölçüde, avuç dolusu anlamına gelir (Hürmüzlü;2003:118). Bazen de çengem yerinde pençe de kullanılır. Bu benzetme bir şeyin yumağa benzediğini ifade etmek üzere kullanılır. Çily hüşşü kimi; (Sert, iri çakıl taşlar gibi). Bir şeyin, nesnenin sertliğini ifade etmek üzere kullanılır. Dardı qabir kimi; (Mezar gibi dardır). Bir evin, odanın veya herhangi bir mekânın küçüklüğüne ve darlığına işaret etmek için kullanılır. Derin behir kimi;(Derin deniz gibi). Bir mekânın genişliğini ifade etmek üzere kullanılır. Deste bozan kimi; (Düzen bozan gibi). Bir ortamın huzurunu, sitemini, düzenini veya bir planın gidişatını bozan insanlar için kullanılır. Dilenci aşı kimi; (Dilenci yemeği gibi). Dilenciye her ev farklı bir yemek verdiğinden yemeği çeşit çeşit olur. Bu yüzden sofrada çeşitli ancak az miktarda yemek bulunduğu zaman bu benzetme kullanılır. Dingildedi darı denesi kimi; (Mısır tanesi gibi sıçradı, hopladı). Çarçabuk, hızlı hareket etme eylemini ifade etmek üzere kullanılan bir benzetmedir. Dişi kerki kimi; kerki Telafer Türkçesinde ziraat ve tarım işlerinde yeri kazan alete verilen isimdir. Bu yüzden iri dişli insanların dişi bu alete benzetilir. Doymış yarma aşı kimi; (Dolmuş irmik yemeği gibi). Çok tembel insanlar için kullanılır. Düz avıç ortası kimi; Düz yerler için kullanılan bir benzetmedir. Düz tel kimi; bir işin engelsiz ve iyi bir şekilde gittiği zaman kullanılır. Eli şaxra qanadı kimi; Şaxra: eskiden tarım işlerinde kullanılan alettir, bu alete Telafer Türkmen Türkçesinde çüt süren de denilir. Söz konusu benzetme eli iri olan insanlar için kullanılır. Eridi mum kimi; (Mum gibi eridi) bir musibet, bela, acı yüzünden günden güne sararıp solan, zayıflayan insanlar için kullanılır. Fasallı qız; güzel, zarif, ince belli, uzun boylu kızlar için kullanılır. Geçti şımşat kimi; (Şimşek gibi geçti) Şımşat Telafer Türkçesinde şimşek anlamındadır. Söz konusu bu benzetme hızlı hareketli insanlar için kullanılır. Ğezeb kimi; (Gazap gibi). Sürekli sorun yaratan insanlara ğezep/gazap denir. Gözı qırmızı qan çanağı kimi: (Gözleri kan çanağı gibi kırmızıdır). İnsan kızınca gözleri de kızarır. Bu yüzden söz konusu benzetme çok kızan insanlar için kullanılır. Gözden sürme oğırrıyan kimi; Gözden sürmeyi çalan anlamındadır. Çok hareketli, işini ~ 42 ~ çabuk yapan, rızkını her yerden sağlayabilen veya yakalanmadan hırsızlığı büyük bir becerilikle yapanlara denir. Cehennem odı kimi; (Cehennem odu gibi). Çok ateşli veya sıcak şeylere denir. Hemze’nin boz beygiri kimi; (Hamza’nın boz beygiri gibi). Bilindiği gibi Hz. Hamza peygamber efendimizin amcasıdır. Rivayetlere göre Hz. Hamza’nın bir boz beygiri varmış, Hz. Hamza’nın her dediğini yapmasa da ondan korktuğundan sesini çıkarmadan ve karşı çıkmadan her şeyi yaparmış. Bu yüzden Telafer Türkmenleri bir işi birisine yaptırmak için ilgili şahıs yapmak istemezse de yapmalıdır, anlamını ifade etmek üzere bu benzetmeyi kullanır. Xınna qaşşuğu kimi; (kına kaşığı gibi). Kına Türk inanç sisteminde adanmış olmanın işaretidir. Bunun içindir ki asker adayına, kurban edilecek hayvana, evliliğe aday olan gençlere kına yakılır (Kalafat;2008:286). Bu münasebetlerde kullanıldığı için kınanın kaşığı elden ele dolaşır. Bunun üzerine ortada çok dolaşan insanlar veya sürekli ortalarda bulunan nesneler için söz konusu benzetme kullanılır. Xençer yarası kimi; (Hançer yarası gibi). İbinmiş tavuğ kimi; (Islanmış tavuk gibi). Bilindiği gibi tavuk suya düşünce çırpınarak etkisiz hale gelir. Çıkarıldıktan sonra da etkisizliği ve güçsüzlüğü devam eder. Hastalık veya herhangi bir sebep dolayısıyla güçsüz, halsiz kalan insanlar veya hayvanlar için söz konusu benzetme kullanılır. İmşağ ipek kimi; (Yumuşak ipek gibi) İnce qıl kimi; (ince kıl gibi) İril xaral kimi; xaral, keçi kılından işlenmiş büyük çuvala denir (Hürmüzlü;2003:193). Dolayısıyla kendi bedeninden daha büyük bir bedende elbise giyenlere bu benzetme yapılır. İtı ıldırım kimi; (Keskin yıldırım gibi). Çok süratli bir şekilde işini yapan insanlar için kullanılır. Kehliyen köpek kimi canıma saldırı; Çok yorulan ve koşan köpek gibi saldırgan insanlar için kullanılır. Kellesi qaban kimi; Kafası büyük insanlara denir. Kellesi mazı kimi; Küçük kafalı insanlara denir. Bu benzetme mazı kelleli şeklinde de kullanılır. Kesti xıttı kimi; Xıttı, Telafer Türkmenleri arasında uzun boylu bir salatalık türüne verilen addır. Söz konusu salatalık türü diğer salatalık türlerine göre oldukça kolayca kesilir. Bu yüzden herhangi bir zorluk çıkarmadan kesilen veya parçalanan nesneler için bu benzetme kullanılır. Kirpigi qamış kimi; (Kirpikleri kamış gibi). Uzun kirpikli insanlara işaret etmek üzere kullanılır. Köskı qalxan kimi; (Göğsü kalkan gibi). İri göğüslü, cüsseli erkekler için kullanılır. Qaçaxçı beygiri kimi; (Kaçakçı beygiri gibi). Kaçakçılıkta kullanılan beygir her türlü çetin yollardan geçtiği için, olur olmadık yerlere düşünmeden, düzensizce giren insanlar da kaçakçı beygirine benzetilir. Qaçley tuluğ kimi; Tuluğ: su, yağ, ayran gibi sıvıları koymak için kullanılan önü yarılmadan çıkarılmış koyun derisidir (Hürmüzlü;2003:341). Söz konusu nesne sağa sola öne arkaya sallandığı için biraz geniştir. Bunun üzerine kalçası geniş insanlar için bu benzetme yapılır. Qanı axıy şorba kimi; (Kanı çorba gibi akıyor). İnsan vücudunun herhangi bir yerinden akan kana denir. Qere is kimi; (kara/siyah is gibi). Bilindiği gibi is dumanın değdiği yerde bıraktığı kara leke anlamındadır (TS;2005:980). Bu yüzden herhangi bir kirli nesne görüldüğü zaman bu benzetme kullanılır. Qaraqoş hükmü kimi; Eskiden Musul’un Karakoş nahiyesinde yaşayan Karakoş aşiretinin başkanının veya ağasının emirleri halk tarafından itiraz edilmeden ve sebebi sorulmadan uygulanırdı. Dolayısıyla uygulanması zorunlu olan kararlar için bu benzetme kullanılır. ~ 43 ~ Qarnı ülbe kimi; ülbe ( )علبةArapça bir sözcük olup kutu anlamındadır. İri göbekli insanların karnını kutuya benzetmek için söz konusu benzetme kullanılır. Qazı qatırı kimi; (Kadı katırı gibi). Eskiden her hâkimin özel bir katırı vardı. Kimse de bu katıra dokunmaya cesaret edemezdi. Bu benzetme şımarık çocuklar, düşünmeden her istediğini yapan ve burnu havada dolaşanlar için kullanılır. Qılavdı peynir kimi; Qılav sözcüğü hem Erbil hem de Telafer Türkçesinde şişman anlamında kullanılır. Peynir de dolgun bir görünüme sahip olduğundan kilolu insanlara peynir gibi şişmandır anlamında olan bu benzetme yapılır. Qırmızı çiçek kimi; (Kırmızı çiçek gibi). Bir şeyin, nesnenin, insanın güzelliğini ifade etmek üzere kullanılır. Qırıldı aşşuğ torbası kimi; (Aşık torbası gibi kırıldı). Qohy fattıs kimi; Fattıs Arapça kökenli bir sözcük olup ölü hayvanlara denir. Dolayısıyla pis kokulu insanlara bu benzetme yapılır. Quvatlı doyuz kimi; (Domuz gibi kuvvetli). Çok güçlü insanlara bu benzetme yapılır. Oğıny mısreh kimi; (Topaç gibi dolanıyor). Sürekli dolanan ve dolaşan insanlara bu benzetme yapılır. Mercemek tayı kimi; (Mercimek parçası gibi). Çok ince ve nazik olan nesneler için kullanılır. Mor mehsab kimi; Telafer Türkçesinde Mehsab, yaşlı kadınların başörtüsüne verilen addır. Yaşlı kadınlar özellikle sevdikler biri vefat edince bu başörtünün mor renklisini başlarına bağlarlar. Dolayısıyla çok çirkin ve bir acıya çağrışım yapan bir nesne görünce bu benzetme kullanılır. Naqışlı Adar Nisan çiçegi kimi; (Mart ve Nisan ayında çıkan süslü çiçekler gibi) güzel eşyalara çağrışım yapmak üzere kullanılır. Sarrad delügü kimi; Telafer Türkçesinde elek, un için kullanılan alete denir. Sarrad ise elekten biraz daha büyük olur ve bulguru elemek için kullanılır. Ğarbıl da buğdayın taşını ayrıt etmek için kullanılan alettir. Söz konusu benzetme, birisini delik deşik etmek için kullanılan bir tehdit cümlesidir. Sarı kürküm kimi; Hastanın sararan yüzüne benzetme yapmak için yapılır. Savığ qar kimi; (Soğuk kar gibi). Birisi güzel ve rahatlayıcı bir haber duyunca söz konusu haber için bu benzetme yapılır. Sesi havan topu kimi; (Sesi havan topu gibi). İğrenç bir sese sahip ve çok yüksek bir ses tonuyla konuşan insanlar için bu benzetme yapılır. Sepildi duz kimi (Tuz gibi serpildi). Sıcağ od kimi;(sıcak od gibi), Kötü haber duyulduğunda bu benzetme yapılır. Sürme yemiş köpek kimi; (Sürme yemiş köpek gibi). Sürme yiyen köpeklerin kudurduğuna inanılır. Dolayısıyla sürekli bağırıp çağıran, durmadan kavga ve sorun çıkaran insanlara bu benzetme yapılır. Sirinçağ sabun kimi; (Sıyrılacak sabun gibi). Kaygan zeminler için kullanılan bir benzetmedir. Şirin bal kimi; (Bal gibi şirin) Söndü çırax kimi; (Çırak gibi söndü). Çok güçlü ve sağlıklı olup aniden hastalanan ve yatağa düşen insanlara denir. Turşi yaptı xamur kimi; (Hamur gibi turşu yaptı). Çok güzel turşu yapan insanlar için kullanılır. Uzattı Pas kimi; Bu benzetme türü Irak’ta sadece Telafer Türkmenleri arasında bilinir. Bu benzetmenin kökeni 1920 yılında Telafer’de gerçekleştirilen Kaçkaç 2 olayına kadar uzanmaktadır. Söz konusu olayda Telafer Türkmenleri, Telafer kalesini bir karargâh olarak kullanan İngiliz askerlerine saldırmış, kalede bulunan kırk kumandanı öldürmüş ve cesetleri yere 2 ~ 44 ~ Osmanlı Devleti hâkimiyetinden çıktıktan sonra Irak, İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Vatanseverlik ve ulusalcılığa bağlı olan Telafer Türkmenleri İngilizlere karşı 4 Temmuz 1920’de bir ayaklama başlatmıştır. Bu ayaklama kısa bir süre sonra İngilizler tarafından bastırılmışsa da Irak’ın geleninde büyük yankı yaratmıştır. Bu ayaklamaya Kaçkaç adı verilmiştir. Bu ayaklanma ile ilgili daha detaylı bilgiler için bk. (Saatçi; 2003:185189; Ertuğrul; 2006:132-137). uzatmıştır. Bu kumandanlar içinde Pas adlı bir başkumandan da bulunduğundan kavgada birisi dövülüp yere uzatılırsa onun için bu benzetme yapılır. Yalğuz bayğuş kimi; (Yalnız baykuş gibi) Halk inançlarında baykuş uğursuz bir kuş sayılır. Çünkü ölümün habercisi olduğuna inanılır. Bu yüzden sürekli yalnız uçar ve evlere konar. Hiç gülmeyen, topluma katılmayan ve sürekli asık suratlı olan insanlara bu benzetme yapılır. Yany pallut közi kimi; (Kestane közü gibi yanıyor). Bir nesnenin, bir şeyin yandığını veya acı çektiğini veya vücudun bir parçasında meyadana gelen yaranın verdiği acıyı dile getirmek üzere kullanılır. Yaşıl Zılq kimi; (Yeşil pazı gibi). Bir nesnenin yeşilliğini ifade etmek üzere kullanılır. Yumru qoz kimi; (Yuvarlak koz gibi). Bir şeyin, nesnenin yuvarlak olduğunu ifade etmek üzere kullanılan bir benzetme türüdür. Yüngüldü çöp kimi; (Çöp gibi hafiftir). Bir şeyin, nesnenin hafif olduğunu ifade etmek üzere kullanılan bir benzetme türüdür. Vezir Azzam’ın oğlu kimi; Telafer Türkmenleri arasında Mısır’ın azizi yani Firavun’un oğlu gelse bile bu işi yapmam anlamında kullanılır. Eskiden Firavunun oğlu babasının otoritesinden yararlanarak istediği her şeyi yaptırırmış. Söz konusu bu benzetmenin kökeni de buradan gelmektedir. Zalım qudurmuş köpek kimi; (Kudurmuş köpek gibi). Sebepsiz bir şekilde insanlara saldıran kişilere denir. Zehmet iğnede quyu qazmağ kimi; iğneyle kuyu kazar kadar zor. Bir şeyin, bir işin çok zor olduğunu dile getimek için kullanılan bir benzetmedir. Sonuç: Konuşma ve yazı diline estetik kazandıran benzetmeler, Telafer Türkçesinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu benzetmelerin bir kısmının kökeni eski asırlara bir kısmı ise yakın geçmişte vuku bulan olaylarla bir kısmı da halk inançlardan yola çıkılarak açıklanmaya gayret edilmiştir. Metinlerin özellikle Telafer Türkçesinin ağız özelliği muhafaza edilerek verilmesinin sebebi günümüze kadar Telafer Türkçesi ile ilgili hiçbir çalışmanın yapılmamasındandır. Bu çalışmada yer alan metinler dil araştırmaları açısından bir ham metin niteliği taşımaktadır. Benzetme metinlerinin bir kısmı Türkiye Türkçesi ile aynilik göstermesi Türkçenin ve Türk kültürünün birliğini sergilemektedir. Telafer Türkmenlerine yönelik Araplaştırma politikaları ve Telafer Türkmen Türkçesindeki Arapçanın baskın söz varlığına rağmen Türk dilinin zenginliğine işaret eden sanatlı kullanımlar kültür birliğimizin ortak paydaları şeklinde günümüzde de varlığını sürdürmektedir. KAYNAKÇA: AYDIN, Erhan; “Eski Türk Yazıtlarında Benzetme İlgisiyle Kurulmuş Cümleler Üzerine”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi S. 21, Y.2006/2, s.65–72. BULUÇ, Sadettin; “Telafer Türkçesi Üzerine”, Türk Dili Araştırma Yıllığı 1973–1974, Ankara ün. Basımevi, 1974, s.49. ERTUĞRUL, Ümit; Irak Türkleri ve Türkiye, Kerkük Vakfı Yay., İstanbul 2006. HÜRMÜZLÜ, Habib; Kerkük Türkçesi Sözlüğü, Kerkük Vakfı Yay., İstanbul 2003. HÜRMÜZLÜ, Habib-PAMUKÇU, Ekrem; Irak’ta Türkmen Boy ve Oymakları, Global Strateji Enstitüsü Yay., Ankara 2005. KARATAŞ, Turan; Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, 3.baskı, Akçağ Yay., Ankara 2007. KALAFAT, Yaşar; Türk Kültürlü Halk İnançları: Dedem Korkut Aşağı Eller, Berikan Yay., Ankara 2008. KAYA, Doğan; Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, Akçağ Yay., Ankara 2007. ÖZDEM, Yavuz; “Benzetme, eğretileme, imge ve işlev ilgisi”, http://yazimhane.com/modules.php?name=Forums&file=viewt opic&t=170 SAATÇİ, Suphi; Tarihten Günümüze Irak Türkmenleri, Ötüken Yay., İstanbul 2003. SAATÇİ, Suphi; Irak Türkmen Boyları, Oymakları ve Yerleşme Bölgeleri, Kerkük Vakfı Yay., İstanbul 2009. TELAFERLİ, Ahmet; “Telafer’de Gelenek ve Görenkler”, Kardaşlık Dergisi, S.43, Y. 2009/11, s.6–7. Türkçe Sözlü, TDK Yay., 10.baskı, Ankara 2005 * Bağdat Üniversitesi Diller Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi ~ 45 ~ Fazııl Mah hmut aggavuzlar, yaa da Gök-oğğuzlar, bugüün Moldovaa Cumhuriyeti’nde, Gaggağuzeli Özzerk Devle-tinnde, kuzeyddoğu Bulgaaristan'da vee Ukrayna'd da yaşayan,, Hıristiyanlık inanışın nda olan birr Tüürk topluluuğudur. Gaggavuzların çoğunluğu ç Ortodoks mezhebine m bağlıdır. Ancak A Orto-doks olmayyan bir kısıım Gagavuzz da vardır.. Ortodoks olmayan Gagavuzlar, G Katolik ve Subbotnik,, Avengelisttlerden oluşşmaktadır. Subbotnikle S er domuz etti yemez vee şarap içmeezken, bir kısım k Orto-doks Gagaavuz’un da domuz d eti yemediği y vee ayrıca bir kısmında k errkek çocukllarda sünnett gibi etkin-liklerin de olduğu bilinmektedir.. Ortodokslaar komünizzm sonrası, diğer eski Sovyet halk klarında ol-duğu gibi, inançlarını daha rahat uygulayabilir hale gelm mişlerdir. Biz B bu yazım mızda Gagav vuz Türkle-rinin kimi inançlarınaa ışık tutacaak ve bunlarrı bizdekilerrle karşılaşttırmaya çalışacağızz. Mezar ve ölüm: e mezzarı baMezarlara taş dikilir. Ölü mezara konulduğğu zaman, erkekse şına haç biiçiminde birr ağaç, kanddınsa ağaçtaan bir kazık dikilir. Birr kaç ay sonra mezara taş dikiilir. Mezarıı ziyaret eddenler mum m yakarlar. Ölü en güzel elbisseleriyle göömülür. Şayyet ölü evleenmemiş bir kız ise gelinlik g elbiseleriylle gömülür,, gömüldükkten sonra mezarına m birr tesri su döökülür. Bu adet biizde de vardır. Ölü 3, 9, 20, 40 günlerinde g hatırlanır h v sofra ve yapılır. Rüüyada ölü köötü bir duruumda görülüürse, sabah ölünün mezzar taşı yanına yiyecek ve içeccekler konuulur, sadakalar da gizli olarak dağıtılır. Kurban: Fazıl Mahmut M Gagavuzlaar bizde olduuğu gibi çeşitli yollarlaa kurban yaapılmaktadır. Kurbanlıklar özellikle ö sağğlık için keesilir. Ayrıcca bir evin yeni yapılm masına başlarken temeline t kuurban kanı akıtılır. a Kurrban, koç, teke t ve horuuz gibi G ~ 46 ~ Gagavuuzya Bayrağğı hayvanlar olabilir. Ukrayna’da, U kurbana kanlı k dere. Papazı Demetrioov, kurban âdetinin Alltaylardan geeldiğini söyylemektedirr. Kurbanlların içinde Allaahlık kurbaanı serbest olarak dolaaşır. Kimse onuu, bahçesinnden kovm maz, hangi gün kesilirse etinden e yer,, en önemli kurban günü g Perşembe günüdür. g Albastı: Bizde olduuğu gibi Gaggavuzlarda algelini, alkkızı, albastı ile inançları i vaardır. Kimileeri bunlarınn ölü kişiler oldduğuna inannır. Kadın doğum yapptığı zaman onuu kötü ruhhların etkisiinden korum mak için yastığıı altına makkas, odasınaa süpürge kooyulur, odadaa 40 gün mum m yakarrlar. Çocukkları korumak için i erkek çocuklar mavi m kundaağa, kızlar ise kırmızı k kunddağa sarılır. Doğum: Dünyaya yeni y gelen çocuğa 40 gün sonraa ad verilir. Çoccuğun göbeeği kesildiktten sonra, kesik len parça ileride i çocuuğun ne olm ması isteniyoorsa ona göre muamele m göörülür. Eğeer çiftçi olm ması isteniyorsaa bitki ile illgili, terzi olmasını o istteniyorsa makkas ile ilgili bir şeyler okunur. Addam kesilen gööbek bir kâğıt olmasını isteniyorsa, i k parçasına sarılır. s Çocuuğun ilk dişini gören kişi, k çocuğa heddiye vermekk zorundadıır. Göz-nefes ve ya nazaar: Bizde yeşil Gagavuzlaarda kara gözlülerin g naazarından korkkarlar. Bizdde nazara uğğrayan insaanlar seyitlere, mollalara m vee din hocalarına başvuurur. Gagavuzlaarda ise papaazlara başvuurur. Hayır: İslaam ülkeleriinde olduğğu gibi Gaagavuzlardaa hay yırlı işler yapılır. Haayır olması amacıylaa çeşme, pınar ve köprüleer yapılır. Hemen H herr köy y ve kasabada olduğu ggibi kırlardaa da bir çokk kuy yular vardırr. Büyük G Gagavuz şaiiri; Karaço-ban n’ın beşelmaa köyünde bbulunan meezarı yanın-da bir b kuyu meevcuttur. kuuyunun etraafında ağaç-lar dikilmiştir. Murat isteyyen kadınlaari bu ağaç-laraa kumaş parrçaları bağlar. Bu adet ve gelenekk inan ncı Tuzhurm matu’da da vardı ve du ut ağaçları-na kumaş k parççaları bağlannırdı. Evllilik: Evllilikte kızlarrın bekâretiine önem veerilir, bekârr olm mayan dul bir b kadın vveya evlilik k yaşını ge-çirm miş, söz geelişi, 30. yyaşlarında olan o kızlaraa düğ ğün yapılm maz, bunlaraa gelinlik giydirilmez. g . Kızzın bekâr olduğu o koluuna bağlan nan kırmızıı duv vaktan anlaşşılır. Evleneen kız bakirre ise, oğlann evi kızın babasına kırmızzı şarap gön nderir. Geli-ne çeyiz getirm mek, oğlan da ev yapm mak zorun-dad dır. Kız kunndakta çeyiiz sandıkta derler. Ev-lenm me çeşitleriinden biri dde, kız kaçırrmadır. Bu-na kaçkın evllenme deniir. Bu kaçırmada kızz ken ndi arzusuyyla erkek evvine gider. Bir başkaa yoll daha zorlaa kaçırmak vs. Evlilik k çağını ge-çirm miş kızlara kalık kız dderler. Bizd de ise otur-mu uş kız veya yerinde y kalm mış kız deniir. Yağmur: mında yağ-Tarrımla uğraşan Gagavuzzların yaşam mu urun önemli yeri vardırr. Mevsim kurak k oldu-ğu zaman yağğmur duasıı yapılır. Yağmur Y boll yağ ğdığı zamann durmamaası için de dua edilir.. Follklorik olarrak yağmurru durdurm mak için birr dairre çizilir, buu daire iki ççizgi ile dörrde bölünür,, çizg gilerin kesiştiği noktayya üç kez bıçak b sapla-nır,, böylece yaağmurun duuracağına in nanılır. Edeebiyatçı dosstum Mehm met Bayat’taan öğrendi-ğim me göre Gaggavuz ve Ç Çuvaş Türkllerinde içkii harram değilmiiş. Bir yandan namaz kılınır k diğer,, bir yandan da içki içilir. İslam dinin nde içkininn harram olduğunnu söyleyenn Bayat görre her şeyinn hessabı ayrıdır. Ka aynaklar ~ 47 ~ Gagavuzlar Toplam nüfus 250bin - 300bin Önemli nüfusa sahip bölgeler Moldova:167,500 Ukrayna: 32,000 Yunanistan: 30,000 -1- Türkiye: 15,000 Evcezi ben yapacam Bulgaristan: 3,000 Romanya: 1,500 Kazakistan: 1,000 Diller Gagavuz Türkçesi Din Hıristiyanlık 1-Türk Edebiyatı Dergisi Şubat 2002 sayı 34 s. 32-33 2-Türk Dünyası, Tarih Dergisi 1994 Mart sayı; 87 s. 21, 22, 23. 3-Eski Türk Yazıtları Kitabı, Ankara1987 sayfa; 798 Hüseyin Namık Orkun. Gagavuzca Dionis Tanasoglu ---------------Böcek, böcek gel bana Bir laf söyleycäm sana Yapacam bän bir evcäz Sän taşı bana kumcaz Sän taşı bana sucaz Sän taşı bana otçaz Sän da orda yaşaycan -2- Şiirlerimdä Mina Köse Şiirlerimdä gün sevda Hep işledi canımda, Zerä ömür sevdasız, Nicä insan saalıksız Şiirlerimde bulacan Dolu şarapla filcan Saalın olsun dünnedä Hem can lafın dilindä Şiirlerimdä ekili Derin saygı ihtärä Hem ii duygu –bu belliHalkların kardaşlıına. Şiirlerimdä çalıştım Dooruluk için çok kondum, Kötüledim yalanı, Kucakladım insannı. Çoğunluğu Moldova'daki Gagavuz yeri, Gagavuzya bölgesinde yaşayan Gagavuzların konuştuğu dildir. Yaklaşık iki yüz elli bin kişi tarafından konuşulmaktadır. Türkiye Türkçesi'ne en yakın Türk dilidir. Bazı dilcilere göre "Türkiye Türkçesinin Rumeli ağızlarından biri", bazı dilcilere göre ise Azerice veya Türkmence gibi, bağımsız bir batı grubu Türkçesi olan dildir. Bu dilini özelliğine ve yazıda kullanılan harflerine tanık olmak için Karşıdaki şiir örneklerini veriyoruz. ~ 48 ~ Rızaa Çolak koğlu Mevsim ilkkbahar, çevvre çimenlikk, her uctan,, her bucakttan eğerli eğğersiz, dizgginli dizginssiz, kuyruk-lu kuyrukssuz, kulaklı,, “kemmi”, rengine booyuna posun na bakmadaan, yoklamaaya uğramad dan, kimlikk sorulmaksıızın, birbirinnden seçilm meden eşekleer yuvarlak, yayvan birr alana yüzlleşiyorlar - neler var acaba? - genel konnferans? - ne zamann başlayacakk? - saat olmaadığı için beelli değil. Her köşe her h taraftan eşekler yuvarlak sahaada yerlerin ni aldıktan sonra s belirsiz bir saattee konferanss başladı Genç bir eşşek:- ne zam mana kadar biz eşek kaalacağız? Yaşlı bir eşşek:- madem mki, eşek yaaratılmışız eşek e kalacaağız Kara eşek:- aslımızın adam oğlu neslinden tüürediğini zaannediyorum m Kuyruksuzz eşek:- Alllah kahretsin (Darvin’ii) adam olm mak için kaçç milyon yıl dahha bekleyecceğiz? Alaca eşekk:- dedeleriimden duydduğuma görre eski zam manlarda birr eşek adam olmuuş -Ak eşek:- diğer yarattıklarda da bize b benzeyyenler var Kemmi eşek:- tabiatın kanunu budur, b bu eşek e o insan n, biri kuzuu, biri yılan. Bir koduk (sıpa) osuraarak, anıra anıra a meydaanı çark dön nüyor. Rıza Çollakoğlu Titiz eşek :- bir az sessinizi kısın, sesimiz kurranda mevcu uttur Bir budala eşek :- benn anırsam daa aynı anırm masam da ay ynı Boz eşek:-- Ah, başım mızın belasıı bu adam oğlu, o keşkee eşek yarattılmasaydık ~ 49 ~ Bir ihtiyar eşek:- hayır tanrı mahlûkatı ayrı ayrı yaratmış, yaratıkların birbirine hizmet ettikleri tanrının iradesidir. Gözü perdesiz eşek:- benim gözüme adam kılığında eşek, inek, katır, deve, domuz, kurt, köpek, geyik, bokalamun, hamam böceği ve daha başka yaratıklar görünüyor Kör eşek :- mademki :- eşeğiz boyuna hakkımız gidecektir. Hamal eşeği :- ben dünyaya gözümü açtığım günden beri yüküm arkamdadır Çiftçi eşeği :- ben yıl on iki ay dinçlik bilmem, ya saban ya saman, ya dendün ya odun çekerim Sakka eşeği :- benim işim ha su çekmek, çamura batmak Dink eşeği :- dünyanın yuvarlak olduğunu sanıyorum Su dolabı eşeği :- bende öyle düşünüyorum Yine o koduk osurarak anıra anıra meydanı çark dönüyor Kulağı dik eşek :- hakkımız nerede?! Çevel eşek :- ne zaman adam olduksa o zaman hakkımızı alacağız Kayacı eşeği :- yeter bunca zülüm ve işkence, başımızın çaresini bulmalıyız Yine boz eşek :- Ah, başımızın belâsı bu insan oğlu, keşke eşek yarantılmasaydık Duru eşek :- şükür ki, eşek yaratıldık, yoksa ellerimiz kanlı oldurdu Zâyif bir eşek :- ben öldükten sonra tekrar dünyaya gelsem, yine eşek donunda gelmek isterim .... İlahi beni mazlum et de zalim etme. Orta yaşlı eşek :- canım gam değil eşek yaratılmamız Allaha mahsus bir şey, ancak kendisine hizmet ettiğimiz insanoğlu keşke kadrimizi bilseydi, taşımadığım yük kalmadı, yaşlıları, iki canlı kadınları iş yerine yetiren ben, hastaları, yılan çalanları köyden şehre götüren ben. Dağ eşeği :- benimde sırtımda nice nice büyük kelleliler, çıplak alınlılar, aç gözlüler sarp kayalardan yüksek dağlardan, keçi yolunu izleyerek, hududu geçtiler, şimdi kimi muhtar olmuş, kimi Baykuş Ürktü Kevser Sakı Bağvan -------------------Kâhyanın damı üstünde Bir baykuş geceleyin Bağırmaya başladı Mollanın yorumu; Baş kapıyı kapatın Öte yandan Yeni bir kapı açın Üç gün sonra Kâhya öldü Baykuş ürktü Arka tarafta yeni Bir kapı vardı köy mollası, kimi de tapu müdürü, kim benim vayımdadır, kim beni arıyor, kim yüzüme bakıyor Renksiz eşek :- ben bu görüşlerin hiç birisinden yana değilim, tek bildiğim varsa, dünya kuvvet dünyasıdır, kuvvet nerede hakta orada, kuvvetsizin yaşamakta hakkı yoktur, her asırda her yerde orman yasası hakim, saçma lakırdılara, boş sözlere kulak asmayın, birbirinin etini yiyen, kanını sömüren insanlardan neler umuyorsunuz, madam ki, emir kuluyuz, madam ki, işgal altındayız elimizden ne gelir? Gün battı, kurt kuş sustu, yavaş yavaş karanlık karıştı, her hangi bir sonuca varılmadan, gelecekte belirsiz bir tarihte ikinci konferans yapılmak üzere her eşek geldiği yere ayrıldı. Açıklamaları: 1. Kemmi :- kulağı kesik 2. Çevel :-felç, aksayan ~ 50 ~ ağğdat'ta farkllı üniversiteelerden mezzun olan Tü ürkmen öğrrencileri içiin Türkmen n Kardeşlikk Occağı ile Türrkmen Öğreenci ve Gennçler Birliğ ği ortaklaşa olarak, 21.. Nisan 201 12 tarihindee bir mezuniyett töreni düzzenledi. Ocaağın Fuzuli salonunda düzenlenen d törene yüzü ün üzerindee öğrenci kaatıldı. Bunlaar arasında Kufa ve Necef gibi Bağdat’ın B dıışından geleen öğrencileer de vardı.. Türkiye'ninn Bağdat Büyükelçiliğ B ği temsilcisii Altay Cey ylanoğlu, Tüürkmen Kaardeşlik Ocaağı Başkanıı Mehmet Ömer Ö Kazanncı ve çok saayıda öğrenncilerin velilleri ile Türkkmen şahsiyyetlerinin kaatıldığı me-zuniyet törreni, şehitleerin ruhlarınna Fatiha suuresinin ok kunmasıyla başladı. Daaha sonra sıırasıyla Dr.. Sabah Kerkküklü, Dr. Yahya Y Bayaatlı ve eski ses s sanatçım mız Yasın Yahyaoğlu Y bbirer konuşm ma verdiler.. Dr. Sabah ocak adına mezun olann öğrencilerri tebrik edeerek dava yolunda y öğrrencilerin üsstüne düşenn görevlerin büyük olduğunu D Yahya Kardeşhatırlattı. Dr. lik Ocağınnın bu törenni üstenmesinden dolayı, d öğreencilerin adına teşeekkürlerini belirtti. Yasın Yahhya-oğlu isee, öğrencilik dönem minden sonnra hayat yolunun güüllerle düşeeli olmadığını hattırlatarak, öğrenciö lerden milllet ve meemlekete ciddi bir şekilde hizzmet etmek için, yolun y başınna şimdi koyulduklaarını söyleddi. B ~ 51 ~ Kara VVahap DA AL Bir gül dahha yükledim m mın kaburgassına Geççmiş yaşam Kökenim ddamar damarr Görm mez oldu kaalbim çarpm masını Geççmiyor gülllerin yeşilleerine Yapprak M Merhabasın çekmek içiin B .. böyleci durumlard Be da Yaşam çok zor Yakkarılar bile iiçmez kesin nlikle E azından duymak içiin En Nereyye yönelsem m gül içindir yaşam EKM MEK Duygularrım acıktı Kış ağacıına döndü Oradan beeri duydum Gerçek doost ekmek Ekmek m maddesidir Sular gibi ccereyan eden n Damarlarım mızdaki kan n İnsan eekmektir Ekkmek insanna borclu değil Ekkmek aç kaarınlara inen nde Gökkten yere (...) inmiş gib bidir Törenin ikkinci fıkrasıında mezunn olan öğreencilere armağanlar dağıtıldıktan d n sonra hazzır bulunann üniversite hocalarıylaa ortaklıfotooğraflar çekkildi. Daha sora törenin eğlenceli bölümünne geçildi. Kerkük’ten K n davet ediİ Yalnıız ile Küççük Ömer, len ses sanatçıları İmat y ve böllgelerinden birer şarkı Türkmenélli’nin tüm yöre seslendirdiiler. Şarkılaara öğrencileer halaylarlaa eşlik etti. Tören yaklaaşık dört saaat sürdü. ~ 52 ~ II. Ulusllararası Kaşşgarlı Mahm M mut Hikâyye Yarıışması Irrak Eta abı Birinci sayyfadan devam m….. 12Yarrışmada ödüül kazanan hikâyelerinn her türlü hakları h Karddeşlik dergiisi ile Avrassya Yazalarr Birliğine ait a olacaktır.. 13Yarrışmada birrinciliği kazzanan hikâyye Türk Dün nyası (25 ülke ü ve bölgge) katında birincilerlee yeni bir yaarışmaya girrecek ve uluuslararası biir jüri tarafıından yeni bir b değerlenndirme ile II. Uluslara-rası Kaşgarrlı Mahmutt Hikâye Yaarışması derreceleri açık klanacaktır. 14Hikkâyelerin ulluslararası değerlendir d rilmesinde şu ş yol takipp edilecektir: 25 jürid de dereceyee giren birincilerin hikââyeleri, Türkkiye Türkçeesine çevrileecek ve yarışmanın yappıldığı değişik ülkeler-den Türkiyye Türkçesii bilen yazaarlar arasındda kurulacaak uluslararrası jüri taraafından değ ğerlendirmee yapılacaktıır. 15Uluuslararası deeğerlendirm mede ilk üçe ve mansiyo on ödülü veerilecektir. Uluslaraarası Ödülleer (TL) Birin nciye: 10.0000 İkincciye: 7.500 Üçün ncüye: 5.0000 Man nsiyon: 25000 Tarihler: Hikâyelerrin Son Tesllim Tarihi: 30 3 Ağusstos 2012 Dereeceye Girenllerin Açıklaanması: 30 EyE lül 20012 Ödüll Töreni (Tüürkmen Karrdeşlik Ocağğı): Ekim m 2012 Uluslararası Değğerlendirmee: Kasım 20012 Uluslararası Ödüül Töreni(T Türkiye): Arralık 20122 Her kesee başarılar dileğimizlee A Adres: D Mehmeet Ömer Kaazancı Dr. T Türkmen K Kardeşlik O Ocağı Bağğdat / El- Mustansiriy M yye semti ن العنوان الدكتوور محمد عممر قازانجي لتركماني ناددي االخاء الت ستنصرية حي المس/بغدداد ~ 53 ~ ر بيراقـــدار صــــادق ب ببھـجت ص نالحظ ان الھزل ظ الطويل صحف الھھزل والكاريككاتير . ل سارھا صحافة العراقية عبر مس شھد العراق في تأريخ الص ش صحافتنا وادى سه ومقوماته ،وقد لعـــب دوراً كبيراً ففي تأريخ صح الصحف لــه اســـس ف االھادف والكاريكاتير البناءء في الجتماعي ، السياسي والنقدي واال ي اول من أدخل فــن الكاريكااتير لللمجتمع خدممات جلى ،ووتعتبر صحاففة الھزل ل في العراق عددد من كتاب الناجحـــة وقد برز ي ة حف الصحف من أھم الذي اصبح في دنيا الصحاففة العالمية ن ھھـذا الفن ي كناس الشوارع" صحفي كتب النقد الساخر وبتتوقيع " س ي االفكاھة والھززل ويعتبر ااالستاذ ميخائئيل تيســـي أبرز حبھا ومديرھھا "المسؤل: 1925جاء في ترويستھا "صاح 1 ووصدرت جرريدته بأسم "ككناس الشوارع" بتأريخ 1نيسان حمـد صاحب الممكنسـة المثلثثــة وزعيم ففرقة الكناســــين فيما بيــــن النھرين د ف بأبي سي المعروف مميخائيل تيــس االمع المال عبود الكرخي صاحب جريدة اللكرخ . جوين وتحت االرض " واللشخص ع ووالبرين والج الكرخي صاحب جرريدة )الكرخ( ومن كتاب ي عبود شاعر المال ع ووأصــدر عبددالقادر الممـييز جريدته )ابوحمـد( والش ستعاراً بأسـم خـذ لنفــسه توقيعـــا ً مس موسـى الشابنندر الذي اتخ الفكاھة والھزل مو ة علوان ابو شرارة( . ) ن متعددة منھا "بياع شـراي" و ة الذي كتب في ببداية االمر ببتوقيع ونـوري ثابت ي خادمكــم المععلوم" و"جدووع ابن دوخــة" الى ان اس خجة خـان" و" خ " ة ستقـــر على بـه. حبز بـوز( اللذي اشتھر ه لقب )ح صحافة الھزل جريدته "حبززبوز" يمثل االركن األھم ففي تأريخ ص والواقع ان تأريخ ج ع والكارريكاتيــر في االعراق . ألمـــع اولئك الكتااب واكثرھم مقدرة في مممارسة ھذا ع وكان نوري ثابت يعتبر اللون من الكتاب ،ويقول رووفائيل بـطي في كتابه )االصحافة في العراق( " النفوس تمازجه تععابير دارجة س محبب الى وحبزببوز كاتب خففيف الظل ،اسلوبه ب صادق بيراقدارر بھجت ص الف طبقاتھم الناس على اختال على السنة س عند اللناس ،مطععمة باالمثال السائرة ى ~ ~ 49 ووتحليھا حكاييات ونوادر ممما يتناقله الج جمھور ويختززن ففي ذاكرته منھا محصووال وافراً " وموضوعااتھا س صورا حيية من المجتتمع االشيقة التي كانت تعكس ســن وتعبر عند احس بر االبغدادي تمثثله أصـــدق تمثيل تتعبيـر . جعـه نوري ثابت شجع ي ووالريب ان النجاح الذي حققــه تحاكي جريدة "ققره ي خاصة اصـدار جريدته الخ ر على ع ت موضوع اعجابه وبالففعل ككــوز" الترككية التي كانت ااسـتطاع ان يحصل عللى امتياز فااصـدر جرييدته االمشھـــورة )حبز بوز( . عددھـا االول في 29ايلول ،1931وكانت ووقد صـدر ع والحكايات الشعبية وللغة ت ل سوعة لالمثال حبزبوز موس ح االكتابة فيھا مبسـطة ممدعمـة بالككلمات الداررجة حيفة ســـتھا )صح ووالفكاھة الععذبـــة وجاء في ترويس حب حـــدة ،صاح سخة آنة واح عية( ثمن النس ففكاھية اسبوع ل نوري ثابــت ،طبع ففـي ااالمتياز والممديرالمـــسؤل ممطبعــة الرياان بغداد ،كاان يحررھـا من الغالف االى االغالف موززعا مواھبه على صفحاتھا وال يعاوونه صر جرجيس فقد حاتم الكرخي اوالسيد ناص أأحــد ،اما ح ن ككان يشـرفان على شــؤوون الجريدة االدارية ،وولقد سماء المستعاارة نوري ثابت مجمموعة من االس ي ااستخدم سوم للمقاالته ،وتععتبر أول جرريدة عراقية تستخدم الرس سعاد عبدالجبار محمود وس ر الكاريكاتيرية ومن رسامييھا ة ا سليم ومصطففى طبــرة. س ل يقدمھا الى القراء قائالً : في عددھا االول وولقد كتب ي القة صحيفة أدبية فنيـــة )على طول( العال " ان ھذه الص ستغفر ﷲ اللعظيم( بالسيياسة واالحزاب للھا )توبة اس فقط خادم الجمميع حبزبوز ط ممطلقا ً ،ان حبزبوز وح على ﷲ اتكاالي صحيفتي وع وراء تحســـين ص ء ووسـاع ووخير معين وونصـــير " شتراكات تشككل جزاً كببيراً من ھمموم ووكانت االش التنبيھـــات و التعليققات ت حبزبوز وكتتب العديد ممن ح سالة فكتب لبععض المشترككين وضاق اخيراً بالمس ق حولھا ح ممتھكمـــا ً : الت " لقد قررنا ننھائيا اسقاط حقنا عما بذمتكم من بدال نفرض ھذه المببالغ ض جريدة وذلك بان ااشتراك الجر ح موتانـا ! فالرجاء من )صــدقات( على ارواح حضراتكم ن ح ان تقرأوا الفاتتحة على اروواحھم ولكم منا نوري ثابت ي الف فاتحة على ارواح موتاككم اسكنھم ﷲ جنان الخلد سميع مجيب " . خرة انه ع ومتععھم بنعيم االخ ثابت في السلييمانية سنة 18977الب ولـــد نوري بت ـد ة عربي من بي محلة بني سعيد – شارع الككفاح ،كان عاد ابوه الى في الجيش الترركي ،ثم ع والده مـــقدما ً ي ه خل مدرسة شدية ،ثم دخ بغداد فادخله الممدرسة الرش د دخل )االعداد ل عدادية الملكيية في بغدداد ثم االع العس سكري( ثم انتققل الى المدررسة الحربية في االستانة حيث تخرج ضاببطا ً في اوائل الحرب العاللمية االولى، ث الحرب فقد حارب ففي الدردنيل ب في ھذه حيث اســــھم ي ث وقاتل في معرككة جنه قلعة وجرح في رجليه ثم ل القـــــفقاس ،واصيب س التحق بعدھا بالفررقة الذاھبة اللى ق في ييـــده بطلقة ننارية وعاد الى االستانة ثم عاد الى بغــدداد ،وعمل ممدرسا ً في مددرسة الجعفرية والتفيض دار المعلمين وثانووية المركزيية ،وعين مدرسافي ر فيھا ثم انتقل مفتشــا ً في وتعھھد بالحركة الكشفية ا ف وزاررة المعـــارف ،ثم اننتقل الى ووظيفة مدير كركوك لعدم رضـا السلطة عن كتاباته ،ثم ك سطة متوس قانون اسمتــــه ) صدوره ن الوظيفة على اثر ص ة فصل من ل ط ذيل قانون انضباط موظفي الددولة( .ممــا اضطر الى متياز اصدار يم طلبــا ً الى وزارة الداخللية لمنحه امت تقد م ~ ~ 50 صحيفة فكاھھية اسبوعيةة باســـم )أ.حبزبوز( ح ص حيث تتعتبر من اطول صحف الھزل و النقد الھاددف حيث المستوييين عمـــراً ،وممن ابرزھا قمــة من ح ع الشاعر جميل صددقي ر االنقدي و الھززلي ،وقـــد حياه صيدة : االزھاوي بقص في الطعام كالملح ي ل الھزل في الكالم ومـــــره نمـــير قليله كثـــــير ه ورب ھـــــزل جــد عقاب حمــد رب ع طرائئف الھزال كالــدرر االغوالي صيدة : ككما حياه الشااعر عبدالكرييم العالف بقص غـــــدوت تقاس ممالي اراك وغ سي أللم القصــيدة ددون كـــل النناس ففلئن اصبت )ببذيل( قانون اتي فان اصبت برراســه في الرراس فا ھھون عليك فلس ست اول من غدا ضراس ھددف السھام وومضغة االضر صدور الجريدة ســـت سـنوات وواصـدرت ممنھا ر ددامت منھـــا بتأريخ 5تمموز ا 303اعداد ووصدر آخر عـدد مدى لم يصرعه الممرض الوبيل لظل على مد ،19288لو م القالم المميزة في مجال اللنقد والفكاھــــة، سنوات من اال س ببعد ان اتم ززواجه في ككركوك من ارملة زميل في صابه مرض الســـل ھو ووزوجتـــه ،من االمدرسة اص ض السل يتــــسرب اليه من ززواجه ھـــذذا بدأ مرض ،19 اودى بحياته يومم االربعاء 938/10/122 ززوجته ى توفيت زوجته تزووج ثانية بعد سنتين من اابنة ت عندما ع ستة يعش اكثر من س خالته ورزق بولد اسماه )ثابت( لم ش خ نوري ثابت ايضااحا ً ااشھر ،وفي جريدة العراق نشر ي عدد خر صدور ع جريدته يعتذر اليھم عن تأخ االى القراء ج جيعته بثابت حيث يقول " : االسبوع بســــبب فج ع ذذلك ت قرائه الكرام اليخفي عليليكم ممن حبزبوز الى حضرات اان سيدنا عززرائيل عليه السالم ابى اال ان يفارققني ن اتمكن من اھدائكم شيئا ً من مانته فعليه لن حتى تسلم اما ح خ االھزل و الفككاھة وجثة ثاابت لم تتفسخ بعد ،لذا من السبوع ..سووف االضروري تتأخر حبزبوزز في ھذا اال خنة اانسج لكم ھؤالء وفكااھة من دمموعي الساخ طن ووحسرات قلببي المكلوم ااسأله تعالى ان ينفع الوط ببكتاباتي وانا وانا اليه الراجعون " . يتمنــى ان يكون ووقـــد اقترب ى ســألله احــد القراء عما رات فأجابـــه بممقالة ساخرة موسم الخي ت سم الربيع ،مو موس يتمنـــى ان يصبح حماراً حراً طليقا ً غير ى فقال :انه غير مقيد بقيود وان يكون ر مقيـــــد برشمة ووال بلجام ن طيع بمأل حرريته كحمار العقل والتفكير ،فانه سيســـط ل ان ييرفع ذيله وييشمخ براسه ويكشر عن انيابه ناھقاً ويرككض معنفصـــــا ً ... رغم ان العمر اللصحفي لنورري ثابت احد عشرعام ، م سعيد ورغم جامع بني س انتھت بوفاته وودفنوه في ج ت االغتيال ووفاة زوجته االولى ل العقببات من محااولة سل الذي تسللل اليه اال ه وولدده ومرض الس انه ترك ثروة خالل خدمته االدب الھزلي ،لقد حاز خ ب واسععة في سكرية على ارربعة اوسمة في الجيش اللعثماني ھي العس سام حرب مدااليه سي( و)وسام ليقات مداليه سي( )وس الصليب الحديدي الماني( و)وس ب و) ووسام سام بشنجي رتبة مجيدي( . ة سقـــوط النظـــام صـــدرت ففي بغـــداد ط وبعــــد جالت منھـــا صحف والمج محافظات فييض من الص والمح جرييدة حبزبوز االيـــوم جاء ففي ترويســـتتھا ) جريدة ستقلة فكاھية ساخرة( ـبـ 8صفحات يوميية عامة مس االمتياز "طالب ز ب وصاحب ر التحرير س رئيس ســـوي" وع الموس على غرار جريدة حبزببوز لنوري ثابت ... ت المص صــــــادر صحافة في *الص العراق – روفاائيل بطـــــــي *حببزبوز- جميل الجبوري ل جلة العاملون *مج في النفط *مج جلة بغـــداد جميل –ج الجبووري ~ ~ 51 تتقرير من إإعداد :آيددن كركوك للثقافات والفنون الععالمية األول ت بابل مھرجان ببابل مثقف( أقيم في محافظة ل تتحت شعار )انت بابلّي إإذن انت ف متعدد االبعاد جھات الشعبيية .وقد كان المھرجان مت ظة بابل والج بمحافظ ف ووبدعم من وزارة الثقافة والحكومة اللمحلية المھرجانات العالمية ووبجھود مشكوورة من قبل ت الدباء التركمان مع الدبي ل ء ل الثقافي واال ووالمحاور .وبغية التواصل في مجال الشععر مشاركة ففعالة فيه فقد التركماني وخاصة ي ي الدب لمان العراقي أن يكون لال االنواب التركممان في البرلم جدت التأريخ اللغة العربية مج جمته الى ة كوك ومنور ممال حسون ببقصائد بلغة األم مع ترجم شارك االديباان آيدن كركو ش من الدول العربية واألدباء ألدباء العرب من عدد ن حبھم الدائم لككركوك الحبييبة .وكان لأل في العراق وح والتركمان ي الدول . طي تلك ل ااالجانب مشارركات واسعةة اضافة الى ففناني وخطاط قصيدتھا فنالت عن ھذا الزي ان تظھر بالززي الشعبي اللتركماني اثناء القاء د األدبية منور ممال حسون ن ووقد أرتات أل خاصة االجانب .ھھذا ومن أجل التواصل مع المشاركين وومعرفة انطبااعاتھم حول ة حضور القصيدة اعجاب الح ة ووتلك ممشاركة الترككمان في ھذه التظاھرة الثثقافية والفنية أجرينا حواررات ولقاءات صحفية مع البعض منھم . فأجاب: ب عن شعوره بإش الدكتورعلي شاله اللمشرف على المھرجان ع ر سألنا س شتراك التركممان فيه وألول مرة العربية حتى يسمع ة شوريين ليقررأؤ بلغتھم وبباللغة تركمان وأكراد وآش ن شعراء مصراً من البداية على دعوة ش ر كنتطنية. من لحمته الوط العراق بلد متعدد لالثقافة والقوميايات وھذه التععددية تزيد ن ق صدقائنا في العاالم ان ضيوفنا واص ض *ماذا تعني إققامة المھرجاانات العالمية بالنسبة لكم ؟ ھذه القطعة من ضارات االنساننية ومنھا ه حته ،وإنما ھھو مھد الحض ھم ليس الن اللنفظ يجرى تح ان العراق مھم أنا اعتقد نضمن احتراممك لبابل أن بابل البد لك وض ومن ھنا عندما تأتي الى بل تسمى بالبابل .ن ااالرض التي نقف عليھا و التي ى تجمع بين ما على جانب وواحد من الجووانب وانما تج تتنشأ فعالية ثققافية عالمية كبرى بأسمھھا ،ھذه الفعاليية ال تقتصرع ن ھو حوار حضاارات .لذلك ننحن تشكيلي وبين ما و ي ن ما أدبي وفنني و ھھو اكاديمي ووفكري وبين سعيدون بأن تنطلق كل عام أسماء جديدة وسعيددون أكثر باننننا ،رغم كل ھھكذا فعالية لببابل ،ومصررون على أن نواصل وأن نستقطب ل تورية .اعتقد سقوط الدكتاتو حضرت الى العراق للمرة االولى بعد س عو أسماء عاللمية كبرى ح االمعوقات استتطعنا ان ندع انب الى حد بعييد. واعتقد اننا نجحنا ففي ھذا الج ب د تواصل العراق مع العالم ل العادة االمر ضروري ال ببأن ھذا ر ي وطلبنا منه أن يعررف نفسه لقررأنا فقال:أنا محمد نا األديب محمد الغزي من تونس ووالتقينا مع أل العزي شاعر من والتأمل ،من خالل ل الشعرية الحديثة ،باللنظر ة طف على ظااھرة شعرية و أنعط ن المجاميع الش اصدرت عدداً من ر تتونس، االعديد من الدرراسات بحكمم عملي أستاذاً متخصصا ً ففي النقد األدببي في الجامععة التونسية . *ھل ھذه الزيارة ھي األوولى التي تقوممون بھا الى االعراق . ~ ~ 47 لوطن عشق الو كال الزيارات متعددة ،وولي اصدقاء عديدون ھنا فيض ھھذه االرض الجميلة ،وكنت من الذين يھتممون شعرية العراقيية منذ بداياتھھا ونحن نعررف ببالتجربة الشع أأن الحداثة اللشعرية كان لھا نصيب كبير ويمكن ان رض ننتحدث حتى عن ريادة لللحداثة الشعررية في األ ض االعراقية . شاركات في المھرجان التي اقيمت في *ھل لكم مش االعراق من قببل ؟ لدعوة ھي اوولى ل مھرجان بابل ،وسععدت ن كال ھذه الدحبة واالصدقااء ومن الشعرراء ككثيراً للقاء الككثير من االح ألول مرة . اايضا ً الذين تععرفت اليھم أل حبذا * أن لقبكم الععزي يوحي للنا داللة تارييخية عريقة ح للوتحدثنا عن ذلك ؟ شرق ما أعرفه ھھو أن االغزازز ھؤالء قد ققدموا من الشرااالوسط الى شمال افريقياا وكانوا ،وككما نقرأ ذلك من االكتب التأريخ خية ،فرسانا ً تقدموا العدديد من الجيووش عسكرية بل أدبية ثقاافية ة ما قوة ليست ففقط ووفي وقت ا وبعض ھؤالء استقرروا ككبرى في كاممل شمال افرريقية .ض حمل واألسر التي تح ففي تونس .وللنا العديد من العائالت أل في الجمھوريية التونسية تسكن في قررية ھھذا اللقب ي حمام االغزاز . شرف على الببحر أسمھا ح جميلة جداً تش ج *ثم استدرك قائالً ... خوة على بعض االخ انا سعيد جداً بأنني تعرفت ىجھودھم الثقافية وننحن م االتركمانيين الذين اقدر لھم ننعرف ما لھذذا القومية من وجود حضارري وثقافي ليليس سط، ففي العراقية ففحسب ،بل ممعظم منطقة الشرق االوس بعض صداقة مع ض على عالقة ص جداً أن أكون ع وويسعدني د صة لتبادل اللخبرات وتبابادل ستكون فرص االشعراء وس البعض. االنصوص بينننا حتى نزدادد تعرفا ً على بعضنا ض ~ ~ 48 آيدن كرككوك ------------------------تركماني ھائم أنا ي شاعر ش ...اإل عشق الووطن مومي كلﱠھا . أنسى ھ ُمو حين وضعتني أمي :ھمس أبى تكبيرة ففي يمنايا ح سرى ...ترنممت أمي رباع وفي اليس عية وحملتتني عشق الووطن أمانةً . .. عنقي . مقدسة في ع طاقة فوق طاقة أمانة أمدّتني ة ة ي انفاسي عطّرت وحين وضعتني ط بعبق التراب . ِ ُھدھد مھدي ووبدأت ت د طن . ضبةً بحب الوط وتترنم ...أناشيد مخض ربتني أمي ھكذا ي والددموع تنھمر من مقلتيھا األئمة وأولياء بغدداد ة وھي تععدد لي ي البغدادي جنيد جوادين الى ج من الج متنقلة ...اللى كربالء واالنجف األشررف ... ھذه ھوويتي التي وررثتھا من ي أمي وحب آل البيت، حب الوطن ُ َ في أصالتنا العرراقية وحب ُك ﱠل مماله داللة ي ُ ممن دجلة والففراتْ وقلعة ككركوك ونھر الخاصة ابنك البار يا تورركمن إيلي ك فداك أنا .... ك سواك والدم القدسي وال ووطن لي أال ...فأسممعوني الوطن الجريح ن ال تذبحوا سميات الفدراللية واالقليم بمس والتي تمزق أركانهُ الجرح ..أنادي ! ح من أأعماق ي وطني ....عصي على القسمة دس لشھدائه س واللخلد المق ُ س واللخلد المقدس لشھدائه ُ صالحي عبد البباقي الص خاص بالمبادئ التعليم وعلى اعدااد مھني ص م على قسط واففر من االمعلم الذي ييقوم بعملية االتعليم يجب أن يحصل ع وعلى مھارة في استخدام األدووات الالزمة للقيام به. ھا التعليم ى التي يعتمد عليھا ووالمفاھيم ي ھھذا يعني أن يكون المعلم خبيراً وال يكفي أن يععرف المعلم االبتكار والمبادئة ال ر عادية في ة جة غير تربويا ً يتمتع بدرج يا االھداف التربوية، ف سه في أن يكون أيضا ً قادراً على أأن يفكر بنفس لك له أھمية ،بل يجب ن سية ولو أن ذلك االمادة الدراس تكون عنده المعلوممات المھنية جب أن ن حقيق ھذه االھھداف .لكي ييقوم بدوره يج في البرنامج التتعليمي في تح ووفي دوره ي مواد التعلم لكي يحقق األغرراض المرجووة ،واستخدام اساليب التتدريس التي الزمة النتقاء وتنظيم د ووالمھارة الال الجية وقياس واستخدام الطرق العال م ف وتشخيص المشكالت واالصعوبات التلتعليمية للتالمميذ تتسمح بتحيق ھذه االھداف المذاكرة المرغوب ففيھا والقيام بععددكبير من أأوجه النشاط التي لم تكن معروفة في ة تتحصيل التالمميذ وبث عاددات م جب أن يشتممل اعداد الممعلم على تعللم وسائل القيياس االبرنامج التععليمي في المماضي .لذا يج والتقويم وتشخيص الطرق كفايةً في ق لتحديد اكثر د علم التالميذ ،والتحصيل ووالتدريب عللى أساليب اللبحث والتجرريب، صعوبات تعل ص كما يجب أن يتضمن اعدداده أيضا ً درراسة للنظام في التربية .كم الطرق العلمية ي ق ستخدام االتعليم والتعللم ،وعلى أس ااالجتماعي ومكان وعالقةة المعاھد التععليمية بالمجتممع ككل. وفي النمو في في عملية التعللم وفي عمليية التعلم ي أن يستمر ي وينبغي لكل معلم ن التي يمكن عن ووسائل والطرق ي ل جتمع المعرفة والفھم والمھاارة ،وأن يفھھم طبيعة المج التالميذ. ذ طريقھا تتربية صة بالتدريس والتغيير في يساير في تعليمه تطور المعلوومات الخاص تطيع ان ير حتى يستط ومطالبه .أن يقوم الممعلم الناشئ بمسؤولياته وواعداد نفسه ه ظامنا االجتمااعي طبيعة نظ تعيينه وھو معد اعداداً عاتق التعليم ضعيفا ً فأن ھذا يلقى على ع يف ه عند بدء جيداً د للتدريس في أثناء اللخدمة .وفي س االستمرار في اعداد ننفسه ر على مسؤولية مساعدته عل ة العداده المھنني .وبما أن التدريس استمراراً ال س األولى في ى سنوات الحقيقة تتعد خبرة الس اعداداً ناقصا ً ينبغغي أن يكمل د حيث يبدأ حيااته المھنية وھو معد المعلم محدود ح اعداد م الباقي الصالحي ي عبد الخدمة العداده ترببويا ً ومھنيا ً. ة في أثناء التدريب والتعليم ي ب االستمرار في ر عن طرييق االشراف الفني والترربوي. ف الحاجة الى ة ستدعي وھذا يست ~ ~ 45 كما ينبغي على المعلم بوصفه عضواً في ھيئة التدريس ان يدرك ايضا ً انه اليُعلم بمعزل عن اآلخرين فالعالقات المتداخلة بين ميادين المعرفة المختلفة واھداف التعليم تتطلب منه ومن المعلمين اآلخرين أن يتعاونوا على تطوير ما يقدمون من تعليم حتى يساھم عمل كل منھم في تحقيق وظائف التربية وأھدافھا في المدرسة وذلك من خالل قيامھم بتعليم وتربية التالميذ ليقوموا بدورھم في بناء المجتمع الذي يعيشون فيه. يعني أن التعليم توفير الخبرات الالزمة لتنمية امكانيات كل طفل حتى يستطيع أن ينمي نفسه والمجتمع الذي يعيش فيه الى الذروة. ويعني أن التعليم في االنظمة االجتماعية ان يكون المعلمون على وعي بالديمقراطية وبوظائف واھداف المراحل التعليمية ومكانھا في النظام الديمقراطي. ويتطلب تحقيق ھذه االھداف والوظائف فھما ً لطبيعة فترة الطفولة والمراھقة ومشكالت االطفال والشباب خالل اعدادھم ليصبحوا اعضاء نافعين في مجتمعنا الحديث .والتعليم الجيد يعامل كل طفل وكل شاب كفرد له قدراته وحاجاته الخاصة وكعضو في النظام االجتماعي كما أنه يستخدم طرقا ً علمية لتشخيص مشكالت التالميذ واساليب أفضل لتقويم تحصيله ومعرفة الحقائق والمھارات ،لذا يتطلب االمر اعداد ووضع المناھج والمقررات التي تالئم حاجاتھم وذلك بتخطيط وتنفيذ الوحدات الدراسية التي تبدو حيوية ومثيرة الھتمامھم ووضع الطرق الكفيلة لمساعدتھم على حل مشكالتھم التعليمية وتحسين الطرق التي يتبعونھا في المذاكرة ،كما ينبغي اتباع الطرق الحديثة في التدريس وفي عرض المادة التدريسية على التالميذ باستخدام المعينات السمعية والبصرية ووسائل ايضاح اخرى متقدمة في جميع مراحل الدراسة. يتطلب التعليم ايضا ً مجھوداً لتنمية أوجه النشاط الخارجة عن المنھج والتي تعين على تربية التالميذ وتعليمھم. كما يتطلب من التعليم ايجاد الوسائل ووضع المناھج الخاصة لتوجيه الفرد حتى يصبح برنامجه التعليمي مناسبا ً لحاجاته وقابليته البدنية مثل البرامج التعليمية والتدريبية لذوي االحتياجات الخاصة حتى يستطيع الفرد من ھذه الشريحة من المجتمع من االنسجام والتالؤم مع المجتمع. كما أن اعداد التعليم يتطلب عملية االشراف التربوي والفني وأن يكون دور المشرف التربوي مرشداً ومستشاراً للمعلمين وناصحا ً ومنسقا ً وليس مفتشا ً ألجل العقاب وعدم تقبل الرأي اآلخر بل يجب أن يعمل المشرف مشجعا ً ومثيراً لنشاطھم في محاولتھم لتحسين العملية التعليمية. ألن المفھوم الديمقراطي لالشراف ھو مبدأ التعاون واشتراك المعلمين والمشرف في حل مشكالت التعليم ومعوقاته ووظيفة االشراف ھي تحسين االساليب والطرق التربوية ،واالشراف ركن اساسي في تحسين عمليتي التعليم والتعلم. والتعليم الجيد في الوقت الحاضر يھتم بتنمية القدرة على التفكير وحل المشكالت وتنمية االتجاھات والمثل العليا. واختيار الوسائل المناسبة لتقويم نتائج التعليم والتعلم. ~ ~ 46 ؤجل شھدد مؤ ل مش نادية ممحمود الككاتب صيرت كل األحالم ت للم ال يتوقف الزمن عند ھذه اللحظة التي على كتفه واصببعي تكتب رأسي الملقى ى حلما ً ،والحلم أشبعه مشھدد ،مشھد ي ح حظة ،ورجععت روحي اللى على ظھره أأحبك .ما أكررم العمر أن عجل بزائرره االخير اللح ع رزم بطاقات شذاه ال ُمتفرد .تععبت من م ببارئھا راضيية مرضيةً ،ووبقي رأسي على كتفه يععب من ه خاذل ويموت تمتھنه ،سرعان مما ألمح نابا "براقا" فاتخا ه حب او الفشل يداھمني كللما الحت عييون تھَ ُم بالح ل االفشل. البيوت ومدرجات الجامعة في ت يتجاوز الخيال او الرھان او بالككونات ز حب ،الحب الذذي ال وواموت وانا ااحيا بوھم الح سنواتي المضيئة ي حولي ،اما اناا فقد شغلني ووأطفأ عمر من ھم ح شھوة بصلة، لجؤ "انساني" " بحت" ال ييمت لعالم الش الى صدره ؤ ھھل يعلم حبيببي الذي انتظررته طويال "ان لجوئي ى او برغبة الن العيون التي مرت عل ّي بحب و ن شرات والتي ھمشت عش ففقط عيناه جااءت مطابقة للبصمة اختزننھا قلبي ي صفات ،ونلت به شھادتي جامعة المواص خرج ايام الجا الذي قدمته للتخ طابق بحثي ي صل ان ق حصل ،وحص االتطابق لم يح شرف .فرحتي ه االجامعية .بل انه تعدى بققية البحوث بمرتبة ف به يومھا عرففتني دموع اللفرح ،دموع الفرح التي ص حبيبي أأنحدرت تواً ووبللت قميص شته وأدخلت سمه ،إني طالبة مبدعة ،أدھش االلجنة التي اووصت بطبع بحثي كتب لي احد اعضاائھا ،والذي للم يذكر إ ه ضمن ارواقي سين قد تأتي بابالطفرات االببداعية .واني لطفره حفظت رسالته ض ت جھود التدريس االفرح الى قلببه ،ذلك ان ج ي درجي ثماانية عشر عااما ً ،أقرأھا ككلما إجتاحني الحنين الى ايام الزمن اللجميل ،وانا ااالثيرة ،وناممت عزيزة في الحب. صار ،زمن الال حرب والحص طفاء فرضه عل ّي زمن الح سنواتي المضيئة بانط ي أأعبر فال أجمل من بكل الضوء ،ال ضمه ومتأكدة ان نُفخ في الصور فإننا سننس ُل معا ً الى ربنا ،ل للكني مضيئه االن وانا أض االحب وال أرققى. احبك ك وانا ايضا "أحبك"ضرة ال عالققة لھا بكم اللسنوات التي مرت ،وإن لروح تبقى نض تأخرت .يقال ان الر ت مما أجمل التوواقيت االلھية وان اضاءتي ،ويحسبني ي سب على قدر ساعاتھا المتتوھجة .وھاھھي ساعاتي ،أخشى أن ال يعي حبيبي سر ااألعمار تحس ستوعب كيف ألمرأة مثلي أن تنتظر سااعتھا كل ھذا الوقت .والووقت أثمن ما ي ُخسر .كنت ققد جننت إن ككنت أنا ال اس ضراء .والن ظر شارة خض يصارع رغباته بكببرياء ،وينتظ ع ساذجة حين البستهُ حلل التكامل ،ولم يكن سوى ررجل س أحبھا. ا تعلم طالبته المبددعة انه ستاذ دون ان م ققرا َءه االخر دون شارة ،حُلھة البطل ،سافر األ ذ عالقة باردة، الرجال .وانتظر كمما ينتظرون أن يطرق اللحب باب ع ل الغربة ،وتزوج بععقله ،كما يتززوج ة إإبتلعته الذاكرة. ر حب واقام اوتتادهُ في العقل .وانتصر الح للينتصر ل حبيبي ،وكأني آراه أول مرة، ي أستاذي ،ما عاد أستاذي إنه ، أعددت بحثا ننما فوجدتهُ يُنيناقش في مؤتتمر دولي بررأسه أأبصر قلبي ،ووجاءت عيناهه مطابقة. الحس وأخطأ اللممس وجاء الھھمس ھل تتزووجيني؟ طل حلة س لة ان نزع البط سأتحول الى تمثال المحالة ~ ~ 44 سماعيل الصفار عالء إس ث وباحث كااتب عليھا" .ومن المناطق المتنازع ع ق حات غريبة ممثل " أليام بمصطلح سياسية ھذه األ ييتغنى بعض الطارئين عللى الحياة الس مع إشتقاقتھا ،ع االمؤسف حقا ً أن ال نجد من يتصدى لھھا او يألو جھھداً في ردھا ااو يضعھا ع على األقل ،ففي موضعھا حة الدكتورفااضل حسين فالمصطلح تم أستعارتته من أطروح ح المثل. دون أن )يسوقھھا بتبنتھُا( كمما يقول ل االصحيح ن ألنكليزية -التتركية وفي اللرأي العام( الدبلوماسية العراقية األ ة في الموصل :دراسة ي ل شكلة ووالتي ھي بععنوان) -:مش الثة أطراف، لدراسة أنَ المصطللح يتناول ثال ة إذ نالحظ من ھذه ا جامعة آنديانا األمريكية .ذ أأنجزت عام 1952في ج ف كما يرد ذلك واضحا ً في عنوان األطرروحة، يختلف كل طرف عن اآلخر باالھوية والصففة الدولية وبووجھة النظر الحديث )عراقيا ً- ث الستعمال التتداول ّي عندما يكون النسبة واأليفاء لال ھي بنفس س طبعا ً .أذن الدداللة وافية ،ولكن ھل ي ط خصوصا ً بالممجال العام، غير حميدة ،خ ولكن فقدان التووازن صفة غ العراقي عميقة كن ي شعب عراقيا ً(؟؟! ننعم معاناة الش ع الخبز لخبازته( كممال يقال. واللي مو أھله! فلفلنعطي ز ّي ب بالنار ) ألنه أشبه ما ييكون كاللعب أل **** العرب واألكراد ب شخصيات اجتماعية ورجال القبائل من ت آالف العراقيين ممن أجتمع ف حمود الحفيد جزائري ومح عبدالكريم الج والتركمان ممنھم :السيد محمد سعيد الحبوبي وع ونامق بك الھماونندي وضياء ق عبدﷲ بك الييعقوبي علي قيرداروع وأحمد خانقاقاه ومحمد عل القوات األنكليزية ت بك نائب أززميت ..وتووجھوا الى اللجنوب العرراقي لصد ززحف ستمراً في ثوورة العشرين ألن إعالن ومنھم من كان مس م أستجابة لفتووى أعالن اللجھاد، عثمانيين ولم ي ْ يكن األنكليز دوي المدافع بين الحلفاء والعث حيث توقف ي الھدنة عام 1918م ث صل ،فبعد االھدنة بدأت خارج مدينة الموص ج طوا إلتون ككوپري وھم أيضا بعد قد ت ّخط الية الموصل خلي عن وال سمة ...األنكلييز أقنعوا "كللي ُمصو" بالتخ سياسية والقس عالء إسماععيل الصفار الخرائط الس ومعروف أن التأميم عام 1972 ف كركوك. ك من نفط صة فرنسا ن لھم ،مقابل ضمان حص شمل كل الشرركات عدا حص ش صة فرنسا ..لماذا؟!! ~ ~ 41 نالحظ كم للمقاصد األقتصادية وما يشكله من حافز وقته بالمصالحات وال يبغى خدمة مصالح الكرد في ودافع بالسياسة حيث تعتمد أساليب مبطنة ال تفصح كركوك من خالل الدعوة لتفعيل أو معالجة وضع عنھا أثناء السجاالت ..لماذا تم األبقاء على حصة الحدود االدارية المتنازع عليھا .والحق يقال!! أنه فرنسا بال تأميم ،وھل لعالقة الصداقة بين النظام اليوم لو تم أعادة قضاء چم چمال الى كركوك )علما ً السابق وشيراك من دور في ھذا الجانب ..وھل بانه سبق وان اعيد للسليمانية عام (1970فان حزب االتحاد الوطني سوف يفقد أصوات مناصريه في ھذا االوضاع الشخصية أثمن من مصالح البالد.. القضاء .ولربما يفقد السليمانية بكاملھا. **** أقنع اإلنكليز الشيخ محمود الحفيد بتأسيس **** )حكمدارية( بالسليمانية يكون ممثالً لالنكليز فيھا ،فلم يقول أدموندز الضابط السياسي والمفتش اإلداري يوافق على ذلك .فأراد االنكليز أضعاف نفوذه القوي بوزارة الداخلية ،في العشرينات ،وھو صاحب الكتاب وتشتيت تأييد العشائر الكردية له ،فتم نفيه .والتركمان المعروف" :كرد وترك وعرب" والكالم له) :في في كركوك لم يؤيدوا تتويج الفيصل ملكا ً للعراق صفحة 239و (240أن سكان مدينة كركوك ،زمن بوصفه قاد ما يعرف بـ "الثورة العربية" لضرب كتابة تلك السطور ،يبلغ ) (25ألفا ً معظمھم من العثمانيين .وتطلعوا لحكم جمھوري ألنھم اعتبروا التركمان وربعھم من األكراد والقليل من العرب "الملكية" نموذجا ً أنكليزيا ً لحكم العراق .واألنكليز والنصارى واليھود .ويعود فيورد في صفحة 254 أيضا كانت لديھم مخاوف من التركمان ،من وجودھم ايضا ً ) :أن التعليم اإلداري مختلف في كركوك عما ھو عليه في السليمانية .فمع أنه لم يتم ضمهُ رسميا ً وتطلعاتھم بعودة "العثمانيين".. الى مملكة الفيصل اال انه كان يدار وكأنه ضُم أليھا **** ولألسباب المنوه عنھا أقدم الحاكم السياسي لإلدارة فعالً .فاستعمال اللغة التركية لم يقتصر على الشؤون البريطانية في السليمانية ،والمستر ولسن الحاكم الرسمية المحلية بل تعداه الى المخابرات مع بغداد المدني العام ،بفك قضاء چمـچمال مع نواحيھا ،وكان جميع موظفي المدينة من سكانھا(. وھي -:أغجلر ،سنكاو وقادركرم ،التابع لمتصرفية **** السليمانية وربطھا بكركوك .والمالحظ ان ھذه مع عملية الض ّم األداري لقضاء چمـچـال ،فقد بدأت المناطق مناطق كردية ،بمعنى أن الغالبية العظمى من تتوفر فرص عمل لدى شركة النفط .فقد التجأ العديد سكانھا من األكراد .وقد تم ربطھا أداريا ً بمتصرفية من الفالحين الكرد الفقراء أللتماس العمل فيھا وذلك كركوك ال مراعاة لمصلحة تخص "الشعب العراقي" لندرة فرص العمل في األلوية العراقية األخرى، و إنما بغية تحقيق مآرب األنكليز في أضعاف نفوذ وكذلك ھربا ً من ضغط األغوات األقطاعيين وتسلطھم الشيخ محمود اوالً وأضافة مكون سكاني كردي الى و استبدادھم ،كما يرد ذلك في مذكرات بھاء الدين كركوك ثانيا ً .الن كركوك ،كمجتمع مدني ،ووجھائھا نوري ،وابتعاداً الصراعات القبلية .ھذه الظروف من المثقفين ،كانت لديھم من الوعي والنضج ما خلقت موضوع الھجرة والھجرة الداخلية ،اي بين يؤھلھم أن يكونوا على دراية لما يخطط له االنكليز األلوية العراقية ،وبالذات المدن التي صارت تشكل في تنصيب الفيصل ملكا ً على العراق .فاالنكليز وبھذه مجاالً حيويا ً يستقطب الباحثين عن فرص العمل، والطالبين للحياة الكريمة .يورد عبدالرزاق الھاللي الخطوة ضربوا اكثر من عصفور بحجارة واحدة. في كتابه )صفحة (170جدوالً خاص بتعداد سكان **** أن عملية التصرف بالحدود االدارية الغراض األلوية لعام 1947م مبينا ً فيه اعداد المھاجرين الى سلطوية لم تبدأ عام 1968م وانما سبقت ھذا التاريخ .مدن مثل بغداد والبصرة وكركوك والموصل كانت صحيفة ھاولير بوست تنتقد الرئيس الطالباني .تنحو كاآلتي: 15900نسمة ھذه الصحيفة بالالئمة على مام جالل بانه يمضي مدينة بغداد الكبرى ~ ~ 42 شعر :واحد عززيز ر ترجمة :أنور حسن موسى ككم قاسيت في ھذذا العالم الجاحد اعرف اني لو مت ف ستبقى امالي مزھرة ى واان لم تزھر فانھا ستحضر يوما حتما مثل شجرة سرو ل ى شاعر مھما تلظى قلب الش سيظل ينبض س لو ضاقت االالرض علي ما ررحبت لو عميت عيناي من البكاء على الناس س ساضحك مرة وابكي مرة للكن سوف احيا المجانين ضى ال ييكترثون بما مض وال باالحياة التي افتقددوھا ھجرنھم وال بحبييباتھم اللواتي ھج اننھم يشبكون ط فقط اياديھھم بركبھم في الممحنة ياتي وال ياتي ظرون الذي ي وينتظ الذيين حشروا في اللوديان يينتظرون السيل االعرم والورردة التي ادركھا الخريف تنتظر الربيع الققادم واالبناء الغياررى اليفكروون اال بالوطن وولغة امھم اما الجبناء سييفرطون بتراب االوطن ويؤثرون العاار على العزة والشررف ع نسمة الموصل 12700 :نس ل سمة /مدينة ككركوك 28000:نسمة /ممدينة البصرة 43000 :نس ة ممدينة كركوك يفوق عددھھم الى المدن الكبيرة االخررى بسبب تووسع صناعة ك صرة و إإذ يالحظ أن عدد المھاجررين الى البص ن فرص العممل. االنفط فيھما ووما وفرتھا من سكانھاعاام 1947المھاجرين مننھا الذين ھھاجروا اليھا النسبة المئئوية لغير الككركوكليين المدينة ككركوك 217697 )(000000 42669 )(0000 (15000 1 ) %19,6 فعالً حتى ذلك االتأريخ وفي من كركوك ال ھاجرين منھا لعدم وجود ممن ھاجر ن خلو حقل المھا والمالحظة ممن الجدول خ عام 1959م االحقيقة بدأت الھجرة من كركوك أثر احداث گارووباغي وتزايددت في السنوات التي تلتھھا خصوصا ً ع ث إرتأت الععديد من العووائل التركماانية القدوم الى بغداد و السكن في مناطق الك ْم ببعد مجزرة كركوك حيث للسالم والھدوء، عرف بميله ال التركماني المتمدن و الذي ف ي وواألعظمية ووراغبة خاتوون وغيرھا للطبيعة المجتتمع حفاظ عليھم. وواالھتمام بتععليم أبناءه والح القرن فما بالك بالذذي تال تلك اللظروف التي عاشھا البلد ت المبكرة واللتي تتعلق بمننتصف ن جانب من البيانات ھھذه ھي ب طمس ھويتھم حضور ابناءھا وط ر من كركوك ،للتقليل بعض المناطق التركمانية ن ك ارتباط ض وما تبع ذلك من سلسلة فك بينما نحن بأمس معاول الھدم ا ل العراق نحمل ق االتركمانية وتتغيير الطرز المعمارية والثقافية لتلك المناطق ..أنننا في ي لحد اآلن طاغية ولم ع أخالق الطاغية ووتوجھات الط ق الزلنا نتبنى نا الطاغية فلماذا ة االحاجة الى البناء .فقد ذھب نع ﱠ أربيل.. ھدم مباني قلعة كركوك وأھممل قلعة ل االعبرة من طغغيان الطاغيةة وكم أسھمنا في صناعته وھو من م تعريب كركوك وواليوم تكريدھھا. ب بباألمس ~ ~ 43 سون منور مال حس ر عمق زاوية من القلب و أن نفارق من استقر في أع عنا ..و ھي ن قد تكون صعببة ..لكننا نتققبلھا رغما ع إإنھا معادلة د األرض ،و إذا ل ض تتجذر فيھا ..مثل الجذرة العنيدة التي استقرت في رحم بسيل جارف ينتززعھا من توأممھا الروحي سيان مھما ھررم الزمن. )التراب(.. .للكن التواصل الروحي يطررق باب النس ذات بھاء ..متععددة الثمار ..كل غصن شجرة وارفة األغصان ت فريال عزت( الرااحلة إلى الخللود ،كانت ش ففقيدتنا ) ل وجماال وعطرا. ال ييمنح ثمرة تغغاير األخرى رونقا لتبث سيمفونية تبحر في القلووب قبل اآلذان. جمل منھا ث ق أحالھا األج تتتناغم فيھا الممواھب لتعانق بھاء لوحات ،منحت لھا الشعر والفن في بھ ر حتضن أجنحة التحليق في فضاءات تح ة حالمھا الحياة فوھبت ألح ة عانقت ع عت فيھا أناملھھا بحكمة. شاعريتھا ،لتببدو قصيدة ممرسومة أبدع ننفحات قصائددھا و ألوان ش شاعرتنا الفقيددة من تداعيايات الحياة ووقسوة فراق يؤجج دواخل ش لعل مما كان جج تصب ما تفرزه كوامنھا عببر مداد قلمھھا إلى جسد ب وحيدتتھا )برتان( جعلھا عدد الصحف والمجالت، شعرية في ع الراحلة نتاجاتھا الش ة شرت قصائئدھا .فقد نش صفحاتھا ما األوفر من النشر ككان لمجلة )اللھالل( .فقد ننشرت على ص ر ولعل الحظ متعمق في ھذذا العنوان ، صل( .والمت عنوان )حلقات وص ن جاد ببه يراعھا و تحت ألخرى حيث الخيال لتعبر به إللى الضفة األ ل بنت جسرا من أجنحة يدرك أنھا قد ت ك القلب .فطرزت متتون كتاباتھا جمر في ب غربة توقد الج توأمھھا الروحي) ببرتان ( في غ تعرف السكون . سرات ال ف بآھات حرى وحس ت الفراق ،تناجيھا ....كي تطفئ ق فھا ھھي تناجي )بررتانھا( التي استقرت في حضن شوقھا إليھا: ظمأ ش منور ممال حسون وبلغت والدك في ت شواقك "أما عن لوحاتك ،ففي أماكنھھا على الجداار .جمعت أش ھالل ص 27اللعدد 77 القبر الزھور واللبخور " الھال ووضعت له على بر ت المزار ، ر ~ ~ 39 المرحوممة فريال عزت بين إبنھا الدكتتور صايغين وإبنتتھا برتان تھادنه تراه يتيتسلل خلسة إلى وحين تكابر جرحھا و تھ طلقھا تنھيدة تتراكمت عليھ أأعماقھا فتط يھا أنفاس حللمھا االمؤجل: أأالن فقط استتطيع أن أحررر صيحاتي من صدري ممما يئن من عبء األألنفاس المترراكمة .فمنذ أمد ييحمل و ن يكن بمقدوري أن اجمعھا باقة تعلو في ببعيد لم ن حدى ي في حد ذاتتھا كانت إح صورة تنھيددة طويلة ھي ص جلة . أأحالمي المؤج و لكونھا أما تمنح الحب بسخاء ،نرراھا مرة تحااور خرى الھثة تھمس في أذن ررفيقة أيامھا )برتان( وأخ االزمن ،ليععيد لھا لحظااتھا التي افللت بفراقھا للھا: غھا من صوتتك.. ضع سماعة اللھاتف وأفرغ االھالل " أض ووينزل كالدوااء من أذني الى قلبي مبباشرة " الھھالل مانيتھا الحقة حتّمت لھا أن العدد 75تركما د ص21 ي وداعة األييام ..وما كفّت تتناجي مدينتھھا الغافية في جا و التي تترنح غنج شرايين قلبھا عن النزف لكركوك ي ش ألرجواني .. ن بابا كركر األ ددالال وھي الممخصبة بلون بكركوك في قصائددھا وبثت ي ك تتغنت في متون لوحااتھا ت اآلن يتيممة تنادي أنامملھا األزلي بفرشاة باتت ي عبقھا ع ي قصيدة )غززل صريح(: ببغصة .رسممت مدينتھا في إن مرت عليك العھود و ن تبقين شامخة ي ن في العلياء لن ترركعي..فأنت الزھو و اإلبااء فيك /يفوح من تبرك األلق ووالكبرياء. العيش الرغيد ك ش خضب وجه االسماء تترنح نيرانك األززلية دالال /لتخ ح و لتتمنحھا لون الورود /ستتبقين رائعة بھية بحفظ حد الودود الواح ھي أأوال و أخيرا أثبتت تركماننيتھا كأم فاض ضت وجدانھا حقة التي ننھضت بمسئئوليتھا .فقد بنبع األمومة الح شرته مجلة يللدز العدد1/ عبرت عن ذلك في حوار نش ت حزيرران :2008 حمد ﷲ كثيررا ألني ت " اح قمت بدوري كأأم تركمانية على القيم و الممبادئ .فھيأأتھم أعضاء تربي أوالدھا ى ي فخورة بھم " . ة لمجتمعھم و أنا م نافعيين ذراعيك لتحتضني ك حي أيتھا الصديقة اللراحلة ..افتح صوب مدينتك ..امسحي عي بقلبك ص الخلوود ،واشرع لنا )برتان( و اھمسي لھا. نصفك المتبقي ا ملك دمع فك بأنامل سأعود لك ظ " فرراقي حلم ..س ظال ألتقاسم معك ذكرى زھوراً تنتظرنا جمع لك و ضي وعبق ااآلتي ..وألج الماض المنزل " ل حديقة في ح الھالل( للوحيدة ) برتان( : سؤال وجھته مجلة ) ل في س ساط الريح ستتوجھين مسارره نحو!!... ت على بس لو ج جلس ِ في شرايينھا. فتح الضيق ي قالت :إلى داخل ققلب أمي ،ألفت ت برتان ..التي عببرت عن غص ن صتھا وألمھا في األمسية حاد النساء االستتذكارية للفققيدة ،والتي أقامھا اتح وتحدثت واألسى ييعصر قلبھا ت الترككمان في العرراق، حديثھا ،ى ودمووعھا تسبق ح حتى تجسد أمام عيني مشھ ٌد حزنھا !!.. حي جراح حز أنك تمدين أنك ببوداعة لتمسح ! ك رحممك ﷲ يا فقيددتنا الراحلة إللى أحضان الخلود ..لقد جرحا ال يندممل ..لكنك تركت في أعماقننا غصة و ج ت من الذكريات عانقت السمو ،ووھبت لنا نفخات ن ت سجل الخالدات ..حتما.. ميلة فسجلك التاريخ في س الجمي ~ ~ 40 أسن سامي عزيز اللوحة من ابدااع الفنانة ن صة قصيررة قص : ب القصاب زككي يستحيل الوصول اليھا إال عن ل عدت من الععصور القديممة ،من التارييخ المدفون أأغلب معالمهه ،من الحياة التي ع التي قد تكتشف عن طريق المختصين ....عدت ن الكتب المصفوفة ففي المكتبات واآلثار ي طريق ب ط من ھذا الزمن الشباع تأمالتتي النفسية . ي مشاعري ففي حد ذاتھا شعبة ضيقة االفق وغير وافية تماما ال ببذھنية أوسع أفقا فبدت لي ت النظرات واآلمال ...لقد ت جوھري ،وبدوونھا ال أستطييع أن أستمر بتلك ال شك أن اإلننسانية أمر ج شعرت بعد رحلتي والمتطور ... ر عالم اليوم المتغغير وبأنني أصبحت أككثر الماما بعا ي ازداد صفاء نسان قد د االطويلة بأن استيعابي لإلنس ن ضايا مطالعتي على شؤون الحيااة من أفق واحد من القض وكنت قد طاالعت كثيرا وولم تقتصر مط والشؤون االجتماعية المواضيع الثقافية والعلمية وتلك التطورات الحاصلة واللمنتشرة من ع وانما تعدت ذلك الى كثير ممن ا ففحسب جلة المباشرة حول نظرتي ففي الحياة .إن مھمتي العاج ضائية واالنتررنيت التي كاننت من أوجه التفاؤالت حو االخدمات الفض جب أن أنتفي فبادىء ذي بدء يج ء ث العالمية وأن أتحوط لھھذه األحداث بأحسن ما يممكن ، أتفاعل مع األحداث ل ھھي أن اليه وھو ھدف حيد الممكن أن أسعى ه سي باعتبارھھا الھدف الوح حاتي واحاسيس ستقالل طموح أأي شك في ھھدفي الى اس ف جذريا عن األھداف ا ييختلف صور والتارييخ التي كنت فيھا .ولكننني أعتقد بأنه يمكن القيام بخطوة بدائيية مع ذلك ، كنت أتأمل ففيھا عبر العص ألحداث جرفتنتني إلى قلب قيق فكرتي تللك ،الن األ ي نحو األمام .ولكن لم يتتيسر لي تحقي يمكن دفع أفكاري ككما أنه ن صور جدتني واقعا في ھذا الدواممة فور وصوولي من العص لخوف واآلالم والممأساة االنسانيية .بل لقد وج ددوامة ا ف ة ي! حيث قدممت عدة آراء حول مشارييع تتعلق بموققفھم من الجووانب القديمة إلى االعصر الحالي المختلفة من الحياة، حمة التي أقررھا كل التعالليم واالديان السماوية .. مفاھيم االنسانية واحترام قدسيتته ،وتلك المودة والرح م وومنھا وولدھشتي فقد لقيت تأييدا بباالجماع حوول ذلك المطللب ،لقد سررت جدا في الواقع من ھھذا التأييد الض ضخم الكبير؟ النداءات لم تفھم عللى حقيقتھا. ت كان ھذه يوحي الي بأن ن شعور مليئ بالعذاب كان ي ر ت ذاته وولكن مزقت قلبي في الوقت تلك تمنيات ال تنسجم مع ضھم ،ولعل ھؤالء اآلخررون ظنوا لك ضا لدى بعض إن شعاري وھدفي الق كرھا غامض إلى من حيث جئت منه ! وھكذا فان ققراري حول انتقالي إلى ضل طريقة ھھي انتقالي ى أأفكارھم ،وولذا فان أفض جدا ... االعصور القدييمة الصعبة أأصبح قريبا ج شري إال إنني قد فشلت وأظن بأني ال المقدمة للجنس البش ة ضرات الدروس والمحاض س ته تلك وولست أدرى مدى ما لقيته صور التي ال تعرف عنه خرى إلى العص نعم قررت أن أأسافر مرة اخ أأنتقد كرھھم للي في أية مناناسبة .ھا أنا ققررت ...م ~ ~ 37 إإال في كتب التاريخ ،فجمعت ح حاجاتي وحمملتھا فوق ناققتي التي جئت بھا .ففاتجھت نظرري حول ج ممدينتي ،واللناس ظلوا واقفين حولي ... ح ففقلت ... ققلت الوداع ... االوداع حيل ومن رافعا يدي بسالم الرح غير نطق ففھم يحسون تعبيري غ ككأنما يسمععون؟ وردووا أيضا االوداع ... غير نطق االوداع ...أيضا من غ ووأنا أيضا قممت أحس ما بداخلھم ....؟ وظلوا واقفين سيطر عليناا وحتى والسكون س صباح اليوم الثاني من غير أي ص صوت .وفي ذلك الصباح ص ح ،وفي ت نحوي تتمام الساعة االثامنة توجھت ثثالث تلميذات يحملن حقائبھن االمدرسية فأعطين حقيبتھن جعن ؟ ووحملتھا إلى ناقتي ،فتراج ل سويا ؟ ققلن ھل تأتين معي لنرحل بصوت واحد :نح ت ففردو حن انتقلنا خلد وأما الحققائب فال إإلى العالم الخ ممكان لھا ففي العالم الرھيب! ألنك أھلھا .... ففخذھم معك أل انتن من سمفونييتي فماذا ففقلت:إذن ن تتسألن ؟ ففقلن :نسأل ببأي ذنب قد ققتلنا ؟! وواختفين بععد ذلك، فانفجر االسكون بينننا جميعا إللى بكاء ببصوت عال ... عدت إلى العصور وعندھا ع االقديمة ،إللى التاريخ المدفون أأغلب ... جوھر التمميز بين فناان و أخر خيال ھو ج الخ وھذذه اللوحة وغيرھا االتي ننشررھا في ا ھذا جلة فيھا ممن الخيال الكثير ه لكنه العدد من المج د ليس خياال ناابعا ً من الووھم وإنما من ب صلب س اي منا. أحالم ي سامي عزيز ي عة الشابة أسن حية للمبدع تح ~ ~ 38 صة قصيررة قص نااجح ح صالح سائلة : عاد الرجل اللى الدار بوجهه غير الوجه الذي خرج ببه .تلقته امررأته بقلق متسا ع ماذا أرى ؟ ھل أنت بخيير يا عبد الرححمن ؟ وھو ال يكاد يقف على قدميه .عادت امرأتته من جديد تتتساءل : ل واجما و جل بكلمة ،ظل للم ينبس الرج مرتجف : ف صوت طق فقال بص لماذا ال تتكلم ؟ ....أخيرا نط لك مكروه ؟ لم ھل حدث كعليھا الجزع : رجاالت األمن ...اضطربت الممرأة وقد بدا ع ت الحقني وأظننه من ثمة رجل يالحقك مثل ھذا االرجل ؟ ماذا تقول ؟ ولماذا يالحق ال أدري . لعله مجرد ظن أو وھم .وحينما جلست في ا طوت خطوة كان ھو وررائي، بعينين كعيني صققر وكلما خط ن ال ..لقد ررأيته وھو يرراقبنيأن تفارقني نظرراته . شجرة دون ن االمقھى كان ھھو غير بعيد يقف خلف ش تخيفني . ي أنت بل أنا الخائئف أكثر من االخوف نفسه . أيكون أحد قد وشى بك ووشاية كاذبة ؟زمن الرعب والذذل . جائز في ھذا الزمن ..ن كل شيء جصار اللعين . من جراء الحص لعلك قلت ككلمة في السيااسة تشير بھا الى الظلم الوواقع علينا نومع ذلك فنحن طعم الحياة ،ع أجل لقد أفقدنا اللحصار م ستاءون من االحصار ،ل ال أدري ،للكني أعرف أأن الجميع مسأن تكون للجدرران آذان تسممع ھمساتنا ..أي مذلة ! الحقيقة ،خائفون ن ة ن قول خائفون ،ترتععش أبداننا من خ انك يا عبد الرحمن اليومم غيرك عن كل يوم .طفيء فيه ھذا الحماس الممتوقد قائلة : كفانا صمتا وكفانا ھوانا ...أشفقت علليه المرأة علييه من نفسه ففحاولت أن تط تعال واستررح وال تجھد نفسك أكثر ممن طاقتھا .أطيق ما يحدث . لم أعد قايجاد حل الزممتك ,أترى ھذا الرجل الذي يالحقك يريد لك سووءا بأمر من ن نفكر في يج يقول أنه يجب أن العقل لاالسلطة . ان حياتنا ككلھا مرھونة ببحماقات ھذه السلطة .األيام . سجد ھذه م أرى أال تذھھب الى المسج~ ~ 34 **** راح يحسب لكل خطوة حسابھا سيما أن رجل األمن ما زال يالحقه ويراقبه في خطواته ھذه وحتى في جلسته التي يجلسھا في المقھى عصر كل يوم .ماذا تراه يفعل وھو في ھذا الموقف الطاريء عليه ؟ ھل حياته في خطر؟ ھل السلطة تھدده بذنب لم يقترفه ؟ أال يكفيه ھذا الحصار الذي أفقده القدرة على البقاء حيا في معترك الحياة ..حصار طال أمده على أبناء الوطن جميعا ليذلھم ويرعبھم في آن واحد . وكلما فكر من جديد انتابته الھواجس ..أي احساس باأللم وأية تعاسة ! كيف انقلب النعيم الى شقاء وكيف تبددت أيامه الجميلة في ساعة من ساعات الزمن لتقتل البقية الباقية من أحالم كانت تراوده . **** جاء ثالثة رجال من زبانية السلطة الى الدار ,طرقوا الباب ,فتحه لھم ,قيدوه وأخذوه معھم ,ثم اقتادوه الى زنزانة ولم يمض وقت طويل حتى بدأ التحقيق معه . أنت متھم بمناوئة الحكومة . أنا ! اعترف قبل أن تنالك اجراءات رادعة . اني بريء . تتآمر على الدولة وتقول أنك بريء . أنا مواطن بسيط لم أسيء الى أحد في حياتي . ولكنك أسأت الى الدولة بثرثرتك ولدينا أدلة علىسوء طويتك . أتراني قمت بعمل مناويء للدولة دون أن أعرف ! اعترف قبل أن ينالك العقاب . أنا بريء .**** عادوا به الى الزنزانة وبدأ فصل جديد من التعامل معه ،تلقى أنواع التعذيب بشجاعة رغم الصرخات التي ندت عنه ،وأغمي عليه عدة مرات لكنه كان جلدا .وفي الزنزانة كانت وطأة الحر شديدة عليه في موسم صيف ساخن ،وفي كل ليلة يرى كوابيس مفزعة حلما أو يقظة ،ويذكر امرأته ..يذكرھا بشغف وشوق ويذكر معھا ابنتيه الصغيرتين فيريد أن يقبلھما ولكن كيف ! ومرت عليه أيام قاسية مع الجالد الذي ھو ضحيته لينتقم منه دون مبرر االنتقام البشع مع أنه لم يكن خصما له ,أي عداوة يحملھا في قلبه مع أنه لم يعرفه ولم يره يوما ،أتراه صيادا يتالعب مع فريسته اللعبة البشعة القاتلة ! **** في ساحة السجن توطدت عالقته بسجين كانت تھمته ھي األخرى باطلة ,قال له : في سيماء وجھك أرى براءة وأي براءة ،وقد انشرحلك صدري أول ما رأيتك . أنا اآلخر أبادلك الشعور نفسه . حسنا قل لي يا عامر ھل سنمكث في السجن طويال . ال أتوقع خيرا من ھذه الزمرة الظالمة ،كم مناألبرياء يساقون الى حتفھم كل يوم . أنا أيضا ال أرى أمال في النجاة . ربما نقبع ھا ھنا زمنا طويال ھذا اذا لم يكن حكمالموت قد أتخذ قراره مسبقا . حكم الموت ! ھكذا بسرعة ..بأي ذنب وبأية جريمة! جريمة حب الوطن . أنت تمزح . ھل أنت خائف من الموت ؟ لي أسرة من يعيلھا بعدي . لست وحدك من له أسرة ليس لھا أحد ،وكل الذينالقوا حتفھم تشردت أسرھم وضاعت في غياھب الظلمات . أحقا انتھت العدالة ؟ أجل يا صاحبي انتھى كل شيء في ھذا الزمنالصعب . أراك خائفا من الموت . ال ..كلنا في النھاية نموت . ولكن ليس بمثل ھذه الميتة المجحفة ..ھذا موت قبلأوانه رغم ايماني بالقدر ،ثم ليت كان ھذا الموت في معركة عادلة مع عدو يريد تدنيس الوطن . ھكذا يراد بنا وھكذا آلت اليھا األمور .**** زاده حديث صاحبه حيرة وحزنا ،ھو ليس خائفا من الموت ولكن ليس بيد جالد قذر حرفته صناعة الموت على من يشاء . ~ ~ 35 إلى سامي المقام أبزر عباس ال تجاملني بمعسول الكالم إنني أدمنتُ ألفاظ الغرام ال تحاول أسر قلبي فأنا قد كسرت القيد وأنفك اللجام أنا إنسانيتي ال تشتري إن لي حريةً فوق الغمام كذب كل إدعاءاتك لي كذب ھذا التصابي والھيام كذب حتى ابتساماتك لي كذب حتى التحايا والسالم أتراني لعبة أم دمية. أتراني بؤرة ،منفضة ، تطفئ النيران فيھا وتنام ْ نھجك أيھا النفعي يا من قد جعلت النفع ْ نفسك أنت حتى عندما تعشقني تعشق أنت حتى عندما تجلس قربي ْ وقتك تقضي إنما تجلس كي َ أنا في نھجك ال أقدر أن أكل ْ قبلك أو أشرب ْ قبلك أنا ال أقدر أن أدخل أو أخرج أنا حتى عندما أجلس في سيار ٍة ْ خلفك أجلس أنا حتى الحلم ال أقد ُر ْ دونك أن أحلم أنا في نھجك مخلوق ضعيف كال َفراش أنا في نھجك ال أصلح إال للفِراش أنا في عينك ال أقوى على كسب المعاش أنا في نھجك ال يمكن لي أن أتكل ْم أنا في نھجك ال يمكن لي أن أتعل ْم أنا حتى عندما تشتمني ..تضربني حقي أن أشكو ليس من َ أو أن أتألم أنا ال يسمح لي حتى البكاء أنا في عينك شي ٌء عاب ٌر أنا في عينيك عا ٌر تتحاشى عندما تذكرني والغاصب أيھا الصاخب والغاضب ُ والناھب والقاطب والسالب ُ والشاطب والواھب والكاتب ُ والراغب والراھب يا سامي المقام!... أيھا الصائد والبائد والوائ ُد والقائد والرائد والخال ُد والصامد والراشد والماج ُد والعابد والساجد والزاھد يا نسل الكرام النساء أيھا الشارب من دمع ْ اإلماء أيھا اآلكل من لحم ْ وعاء أنت يا من تحسب األنثى ْ تقذف األقذار فيه وتنا ْم سيدي ھذا حرا ْم سيدي أرجوك فكر لحظة فأنا إنسانة مثلك والمعدن من ھذا الرغا ْم جاحد أنت لفضلي دائما ً ومع الجاحد ال يجدي المال ْم أ يھذا أالزدواجي أما آن أن تظھر لي بعض احترا ْم فأنا إنسانة مثلك والمصدر من نفس الرغا ْم وفي ظلمة الليل وھو قابع في زنزانته تراءت له الصورة من جديد ..صورة امرأته وابنتيه الصغيرتين ..يعز عليه حقا فراقھم ..الفراق مر شديد الوطأة على النفس ،وأي فراق ھو ..فراق أبدي فيه حسرة وخوف وفزع . ومع ذلك راح يردد مع نفسه بأنه ليس وحده في مثل ھذه القضية وأن حشدا من األبرياء تغتالھم يد الجالد كل يوم ..كما تراءى له فجر جديد يحمل في طياته شمسا ساطعة ومعھا نسيم الحرية العبق . ~ ~ 36 ة قصيرة قصة صرت مرددان نص ننھض من نوممه . حنفية التي تققع في خ ،أبصر الح ممن زجاج اللنافذة المتسخ الحوش وحولھا عددة دجاجات ،تشرب الماء ،وھي ش ووسط القطرات التي ت على تترفع رؤوسھھا إلى السماءء شكرا ع كان ولدا تتذھب بظمئھھا كما كانت تقول له أممه عندما ن غرا. غ فاندفع الديك ع حاول أن يغممض عينيه ثاانية ليواصل النوم، ح جلجلة ،طويلةة وقوية .تمننى لو كان قرريبا منه ليرقععه بفردة من ننعاله. ففي صيحة مج والذي ال بد أن يننتھي ببصقة سين ،الذي ال يقل إزعاجا عن صوت االديك ،ي اارتفع صوت سعال جارھھم الحاج حس كبيرة من البللغم. يتوسطھا قدر كبير ممن الحمص ا وھاب بعربته اللتي ب سينطلق ككان يعلم ماالذي يحدث ففي الخارج ..فبعد قليل س الل االنتظار الصباح المبكر ،ففيروحون خال ح عمال منذ االمسلوق إلى حيث محطةة العمال اليومميين ،الذين يينتظرون ال طبق من الحممص وقطعة خبز . يتناوللون فطورھم المؤلف من ط نقليات المدينة ،لتذھب بعد ت تتأخر سيارة حمددي في طرييقھا إلى ر وسووف لن بين كركوك وببغداد. األلف في رحلة ن ظار ربما في االسفرة ف انتظ سلطانھا على كل مككان والتي ستتتحول إلى ناار كاوية في ا بدأت الشمس تفررض ت عز الظھيرة. أحس بطنين في أذنيه وكأنه إنذار موجه إإليه من مخه بأن يتوقف من أن يعب س رفاق السوء من تقول له أمه عن صحبة ق مساء ،وأن يتوققف كما ل الخممرة كل ء كل مساء إلى في الشرب ل اندفاع وحيدھا ي ع سؤولية سرسرية( الذيين تحملھم مس )الس الحد الذي يسقط ففيه كل ليلة ككالصريع إلى فراشه. د صباح ،ليبيعه خبز الطري .أمه كعادتھا تخبز كل ص ارتففعت من التنوور رائحة الخ حتى ينتھي من آآخر رغيف جلس ساعات طويلة ى ھو إلى سوق )القورية( ويج نصررت مردان لديه. ~ ~ 32 كان معتادا عند حلول المساء االنطالق صوب الحانات والبارات الرخيصة ليرتشف ماشاء له من الخمرة .وھي لحظات ممتعة بالنسبة له .فكل من حواليه تطفح على وجھه ابتسامه ،ماتلبث أن تتحول إلى ضحكات عالية ألتفه األسباب على ضوء النكات والقفشات المتبادلة .حيث أن الكؤوس الطافحة كفيلة أن تقلب أكثر الوجوه عبوسا وقمطريرا إلى وجوه سعيدة مترعة بالحبور والمرح الذي يستمر حتى بعد مغادرتھم للحانة في طريق العودة إلى بيوتھم، واستغراقھم في نوم عميق ال تقطعه إال شمس نھار جديد ،وصوت الحياة الذي ينطلق من الشوارع واألزقة والسيارات والبيوت. دخلت أمه إلى غرفته إليقاظه العتقادھا بأنه ال يزال نائما .بادر إلى تحيتھا : ـ صباح الخير يا أمي . اقتربت منه وجلست قرب رأسه ،وھي تقول له : ـ لقد استيقظ ضيفك ياولدي . لم يفھم ،فھو ككل مساء رجع من الحانة لوحده إلى البيت .لكنه ألفى نفسه يسألھا : ـ أي ضيف يا أمي ؟ قالت له بھدوء : ـ الجندي األمريكي . نظر إليھا باستغراب وھو يجلس متحفزا على فراشه : ـ في بيتنا جندي أمريكي ! واقتنع من مالمحھا بأنھا تتكلم الحقيقة ،وأن شيئا ماحدث ليلة أمس .حدث ال يتذكر تفاصيله .انطلقت تروي له التفاصيل : ـ لقد أتيتما معا إلى البيت ،كان يلبس لباسه العسكري ،وأنت كنت تلح عل ّي في إكرامه ألنه ضيف ،وواجب الضيف إكرامه .لم تكتف بذلك بل بدأت تشرف على إعداد فراش نظيف له في غرفة الضيوف ..وكان ھو دائم الضحك .كان يبدو عليكما وكأنكما تعرفان بعض منذ زمن طويل. أراد أن يقطع الشك باليقين فأسرع نحو غرفة الضيوف ففوجيء ھناك به .كان في بدلته العسكرية عندما رآه أسرع إليه مصافحا وشاكرا .لم يكن يعلم من االنكليزية إال عبارات محدودة ،لكنه فھم أن الجندي يشكره. كانت الحيرة ال تزال تحتل مساحات واسعة من تفكيره .ماذا تحدث مع الجندي األمريكي السكير طوال الليل .ماالذي قاد األمريكي إلى تلك الحانة الرخيصة الشعبية وقد سمع بأن للجنود األمريكان في المدينة كل مزايا التسلية في معسكرھم ؟ ..وكيف واتته الشجاعة في أن يرافقه إلى منزله ؟ ..ھتف من أعماقه :إنھا الخمرة . لم يبد عليه أي أثر من مشاعر الود واأللفة التي بدت عليه لحظة لقائه بالجندي األمريكي في الحانة .كان يبحث عن كلمة مناسبة عندما صافحه األمريكي الذي قال له ،أنه سيرجع إلى المعسكر ،وان سيارة عسكرية ستأخذه . لم يمر على وقوفھما أمام الباب إال لحظات حتى أطلت سيارة في رأس الزقاق .ثمة من نساء الجيران كان ينظرن من حلف أبوابھن نصف المواربة بفضول .رفع الجندي يده له من داخل السيارة مودعا ،.فقابله بالمثل. انطلقت السيارة العسكرية مسرعة وكأنھا تريد أن تتحرر بأسرع وقت ممكن من الزقاق الضيق. استغرب من كيفية عثورھم على ھذه المحلة المنسية القديمة .لكنه تمتم في نفسه " إنھم األمريكان ،ال يخفى عليھم شيء". رجع بمشاعر متناقضة وكأنه فقد توازنه .كانت األزمنة واألمكنة تتداخل في أعماقه ،بينما كان شقيقه الذي استشھد في إحدى غارات الطائرات األمريكية ، ينظر من خالل صورته المعلقة بعينين ثابتتين صوب الباب الخارجي الذي خرج منه الجندي األمريكي . 10.11.2011 ~ ~ 33 طفى فارووق مصط عن غنائھا اللشواق ،تلك البالد التي ال يكف النھھر عن الصدداح ألشجار تتلك البالد التتي ال يكف البوح فيھا ع الكثير من روانق ر شربت أن التقيھا ،وتش سمعت عنھا االكثير قبل ن حكي عن المووصل التي س االغابات ،عن تلك البالد اح القرن المرتحل ، سينيات ن تعين في شركة نفط )عين ززالة( في خمس ي )عبد الرحييم( الذي ن طريق شقيقي ممغانيھا عن ط على مطاعمھا الموصل وتعرفه ى ل يحدثنا عن نزالته إلى ا سنوية ففعندما كان ييھبط كركوك في إجازته الشھرية والس سواقھا القديممة العابقة بأففاويه توابلھا ،ومعالمھا طيھا وكان يففصل بدالته عندھم ،وأس االمشھورة وممشاھير خياط ص إعجابه ببنھرھا الذي ينصف المديينة إلى ساحللين :األيمن وواأليسر ،وتممضي األيام االحضارية وففوق ذلك يقص العربات التي تجرھھا الخيول أماام دارنا في ت وقفت عربة من تلك ت اذكر جيدا كيف ت سنون ومازلت ووتتدحرج الس أنيق مھندم يحممل حقيبة دبلووماسية َوقُ ﱢد َم صف الستينياات ثم نزل ممنھا رجل ق منتص يحضر لنيل درجة ر األستاذ )عمر الطاللب( وھو طاالب دراسات عليا ذ إلينا بأنه ا شقيقي )فائق مصطفى( ھناك وجاء الدككتوراه في اللقاھرة وقد تتزامل مع ش ومصادر تخص اجل البحث واللتداول في أمور ص بكركوك من ل ك لزياارته سوف التقيه كثيررا فيما بعد عمر الطالب( الذي ف أطرروحتيھما ،والدكتور )ع وانشر الكثير من كتاباتي في مجلة )الجاممعة( وجريددة )الحدباء( ر بالمموصل صفحاتھما الثقافية . ا وكاان ھو مشرفا ومسؤوال ن عن أكملت دراستي اللجامعية عام ت سقط أيام أخرريات من تقوييم العمر وأككون قد وتس عن المدھش برار جدييدة والبحث ع إلى السفر وعنااق خلي شوق ى 1967وفي داخ ٍ سكع في شووارع العالم ضارية والتس شواخص الحض والتعرف على الش ف والففاتن صالح فائق( – يقيم في صديقي الشاعر )ص ي اتفق مع احد األيام ق الكببير ،ففي د ضعنا مخططاً الوققت الحاضر ففي بالد الفليببين – أن نزوور كل مدن العراق فوض التالي وبدراھمنا في اليوم ي بالبصرة وبالفعل ي ة لنا أن نبدأ من االموصل وننتتھي فاروق مصطفى ق حافلة متوجھة إللى الموصل ة القلييلة ولكن بشووقنا العارم إإلى األسفار صعدنا وبممجرد وصوولنا إليھا وتدبيرنا مكانا لنا لإلقامة اننطلقنا إلى ~ ~ 29 حفھا وطفنا حول متاح ا شوارعھا وممقاھيھا وسيننماتھا ش ووانتظرنا يوممين أو أكثر لفتح أبوابه إال إن ھذا البباب يء بحجة وجود ترمميمات فيه وككان أجمل شي ة للم يفتح جنح وانبھاررنا بھذا الممعلم ھھو زيارتنا للثور المج أليام الثالثة التي مكثتھا في االنينوي ،أتخييل أن ھذه األ حب داخلي ،ھذا الح ي سخت لي حببھا في االموصل رس قادمات ، ت ستمر إلى سننوات الذي سوف يس االمستھام ي ضمن بالد الجزائر ض حال إلى د عام شددت الرح وولكن بعد م تدريسية من قبل وزارة التربية ووجاء تعييني في ة ببعثة ف صغيرة الشرق الجزائري في بلدة ص ق أأقصى تعرف بـ )كالما( القرريبة من مديننة )عنابة( الساحلية ،ووفي ھھذه المدينة تتعرفت على شابين موصلليين يعمالن في عبد ننفس المضماار الذي أوفدت من اجله ،احدھما )ع خر )احمد( وعن طريقھھما بدأت أعييش االستار( واألخ حنينھما وأتواقھما إليھا ووال من حكايات ح االموصل ن حيھا ااستطيع أن أنسى مرويااتھما عنھا ووعن ضواح أن التقي بھما فقد صدد الحديث عنھما أمل ن ووطالما أنا بص لعراقية وعنففوانا من الننبل من النخوة الع ككانا قمة ن وومرتق ًى من االشھامة. عنابة( تمور كانت مدينة )ع ت في أواخر الستتينيات بالبععثات العرببية التدريس سية ،فثمة مصريون طينيون وتوانسة فساحة وسووريون وعرااقيون وفلسط )الكوور( قلب عننابة تكتظ بھھم وھم يتزاح حمون على موائئد مقاھيھا الممظللة ببذخ أأشجارھا األففريقية ،في شادة بين عراققي واخرين وتناھى إلينا يوم ما وقعت مش تجووز على خانا العراقي قد ْاھين وتج بان صديقنا وأخ إلى )عنابة( ببأجمعنا من ذاك ھبطنا ى حقوققه عند ك البلداات المجاوررة واجتمعنا وفي مقدممتنا الشابان ندور المدينة شاررعا فشارعا نبحث عن صليان ر الموص األخ العراقي ا ألنصاف خ المعتتدين اؤالء أل فأنا كلما أتذكر حمد أتذكر معھما اللحممة العراقية عبد الستار واح ظلت البعثات العراقية والشجاعة العراقية وظ ة خوة واألخ العربية التعليمية تتحدث طوييال عن ھذه الوقفة التي حدنا بجبال اللعراق وھضب وقفنااھا وكأننا توح ضباته وانھاره وسھھوله واھواره . مصطفى( في كلية ى شقيقي الدكتور )ففائق ي مع تعيين الترببية /جامعة الموصل عاام 1978انففتح لي باب الشھر الواحد أققوم بزورة ر الزياارات فكنت في صل وربما بزورتين وبددأت أتعرف المدينة عن للموص قرب وأعيشھا ببالطول والعررض واألعمماق ،كنت ب أغادر داره في المجموعة قبل الساعة الثامنة وال جنحة الظالم عليھا ،لقد أعود إليھا إال بععد رفرفة أج د أتشرب عتاقتھا وااكتشفت فيھا ب توحددت بعراقتھا وبدأت سكعاتي النھااية وذوباني في االظالم مدينة صالحة لتس ة طب الطري الذي تفرزه سينماتھا ھذذه السينمات الرط التي كانت لي مثابات اتمااھى في عووالمھا وھي خيوط يفاعتي ،ووتربطني بحباال مراھقتي ط تشدنني إلى شاف كل ھذه عرفت سعادة سخية باكتش عترف إنني ع ،اع حة اإلضاءة صاالت التي ھي بمثابة زوايا صالح الصا صالة وأخرى المخيلة ،وبين ص ة اليھااج الخيال وابھاج في كتبھا ،ال عجب ادخل تستلققي مكتبة واددعة أمينة ي صاللة وأغادرھا إلى مكتبة وانا اتابط ككتبا ،فكنت أحس وانا أُمطر بلذاذات وسععادات غير ممرئية ولكنھا س حة ،وكانت طيور الجارح سراب من الط تغزو جسدي كأس و عندما وقعت على مكتبة )أقرا( التي طتي أعظم ع غبط عددتتھا بيتا أمنا للصديقاتي الككتب ،ولم اھببط الموصل وتمتعت بمرآھا وال ادري أيتھا ت عليھا إال ووقد ترددت ع ~ ~ 29 طتك النكسار وغط غزاك اال االمكتبة العتيددة أأنت باقية أم ِ ت التالشي كما ھي كل أشيائنا الجمميلة ل االھزائم ودخل ِ كحال السينمات اللتي ل طريقھا إلى الغياب تتمضي في ط عبق خرى ،ومازللت أتنفس ع حدة تلو األخ اانطفأت الواح جات ي المدوزن مع تدحرج ااإليقاع الحيااتي الموصلي سق إليقاع المموس طرقات وأزققة المدينة ،اإل االضحى في ط ت الفاغمة اللتي تضوع من بباالزياء والثيثياب والنكھات اقنص غمائم مثثقلة ي وكأنني ص صغيرة ،امشي االمطاعم الص صر الشاع ببدھشتھا وببذاختھا وأبص عر )ذا الننون صفحات رواية ) ولييمة ت ااالطرقجي( ووھو يثب من بين ل يقرأ في كتتاب أشعاره في حر( وما زال إلعشاب البح إل ساحة ) الكوور( في مديينة عنابة اللمتوسطية ،ھھذه س التي دوخت ممليحاتھا وروونقت فضاءااتھا ااألشعار ي تتماوج مع ھبات النسيم لتسققط نجاواھا في ج ووھي ممسامع البحر . اھبط سوق النجففي بحثا عن أصدقائي بااعة وواراني ط صفتھا اسألھم عن ) حبيب بن االكتب الجواليين على أرص أأوس الطائي( وھل يا ترى ى مرا من أممامھم مع شاعر ككركوك الحمميم ) سركون بولص( ووھما يتحاورران ألي ( سم ) بعد ي خير يحمل اس في نص لألخ وويتجادالن ي أأمثولة أبي تمام وھو االذي استھلهُ بقول الشاعر ن الظل في اللضحى " . االموصلي " أألذ مصافاة من عطاءھا " وھا ھي أبيياته تتحسب ع ت وكل بيت ررسول ا ٍ ق إلينا من بعيد ،يععرف الطريق طريق إليه " وال نجھل الط ت كلماتھھما ببقلبي الثمل ابحث عنھماا ألمطر بتوھجا ِ طفئ ي سأتفيأ شجررتيھما ،وأط ووامشي وعزائي فيه أنني ُ قھى صعلك أالن مقھ واسكت أنينه البواح ،أتص شجا داخلي و ش شف صباحي وارتش التحمم بنشوة الجلوس الص )البجاري( ال شايه المھيل وانا ارقب الضحى المووصلي الذي له ش خبز الشاي وضوعة الفطائر الممسكرة والخ ي ننكھة في تنانيرھا االطينية ،ثم أجد بابا للننھر االمحمص ي جدي يقاسمونني أقداح وجد ي صحبة الشعرراء ييخرج منه ص سھوبا من التووق صل بالداً من الصباح وس ووارى الموص االذي يتقوت للحم حنيني ثمم أرى النھر ييتدفق شعوبا من ويلبسونھا اقمصة الدففلى ا ااألطفال يدحررجون مسراتتھم ووقفافيز الياسممين . سين يحيى أوغلو ياس ---------------------------------ي عطر ھھذا أ ّ ٍ ي ياسيدتي عطر الوادي سيال ع وأ ى نحنى وسال للھضاب ل رتقى التل وأ ى ووجبل الحب له قد انحنى ي عطر ھذا يياسيدتي أ ّ حبه وطنا اورقت كلمات ح قت اي عطر ھذا يياسيدتي لحبه مسكنا اوجد الخلد به د جد الخلود ولحبيب ارتقى مج ب لم يغغادر قلبك أومسكنه ھو عطر وفااء للحبيب ھل و ھو الحب وقلببك مكمنه ام و اي عطر ھذا يياسيدتي يلھم االروح ويرووي البدن 31 حاوره /فاضل االحالق منھا )صرمالي سط الثقافي التركماني ،صدرت له روايات ا جى قاص و روائي معرووف في الوس حمزة حمامج ح شرتا في جرييدة يورد ،و أما ) أفسون( و) يورغون قوتا( فقد نش جي قدح ( ا ببابوج( و ) ببياز خوروز ( و ) يدينج ييعتبره معظم المثقفين بأنهه احد ابرز اللقصاصين و الروائيين التتركمان ،ا لما تحمل اشتغاالته السردية من عمق و عام 1945و لجريحة التي ولد فيھا م ل متمرس ،و قد كتب ممصورا مدينتته كركوك الج تتأثير و تطوييع اللغة بشكل سلس أخاذ ،و د من محالت و أززقة و اماكن و قاطنيھا باباسلوب س أحمد آغا ( و ماا جاورھا ن ممنطقة ) مد فد كان شاھدا حزانھا ..لم حصا ناقدا لككل االحداث و الشخوص بتطلعاتھا و افراحھا و اح فاح بل بعين ص باسلوب المؤرخ او السياسي ،ل ب يككتبھا القاص و الروائي مالمسا كل ازمات و تعقيدات التي عاشھا ت التي احتوتھا و ما يتعلق بھھا من اللتطورات ي يركض و يلھث للتجسيدھا و ااستحضارھا في معظم ض فقد كان فععال ،لذا د الذين خالطھم و تعامل معھم المحيط الذي عاشه و الناس ن ط ذلك ھو سردياته ..ك س من نسيج الواققع او من ابدداع الخيال ..تأثر بھم بففاعلية داخل سواء كانوا ن س عوالمھم و بؤؤسھم و ھناءءاتھم التي ال نھاية لھا .ان قصصه القصيرة و ع التحدي و الصراع ي ررواياته استھدفت الحراك الفكري انبثاققا من قدرته على ...التحدي مع الزمن الذي ااستأصل من طفولته و ريععان شبابه مبباھج اللھو و سية ،لتراكم المحبطات و المنغصات المعاشية و سيرته الدراس اللتسلية ،و مس التي رغم عنفھھا و فساوتھا ،دخل حمامج الجتماعية تي اال جي في صراع حاد معھا دبية من شوامخ القصص و بين اآلف الصففحات األ ة حثا عن ذاته المستلبة ن بح سرديات عمالقة االددب التركي ت اللروايات العرربية و العالممية و من بيينھا فائق (. كمال ،جتين آلتاان ،سعيد ق )ييشار كمال ،اورھان ل ~ ~ 26 اللم ،اغالبه استكانة فأنا رغم مما يروعني اال نة ھذه لليست ايامي التي تظللھھا الھموم ، في ااعماقي في زحمة ي جري كالنھر سياق غريب تج ضي في ق صور االيام تمض ر الغاررق في الظلممة ،مشاھد مضطربة ككأنھا شموع تذوب على مھل .... ب منولوج احدى شخووصك ..؟ ج كالمك ،ام ك _ ھھل ھذا أعيش باألمس و أدعو امسي سياب :ش انا كما يقول الس * ا تعبت ليس فقط ممن المرض ببل ما يحمله الغدا ..نعم ،ت الظالم من انزالقاات روحية ،عالقات م ھذا العالم التناقضات و النوازع و االبتذال و العالقات ت سة فريس حترام ... النفعيية و عدم االح صصك و رواياتك ..؟ و كل ھذه في قص ھل صورت ل _ ل ھل لطفولتك و البيئة التى عايشتھا و مرجعياتك الثقاففية لھا اثرھا في ذلك ..؟ .. قاسية و ظروفي كانت أشد ، ة بيئتي كانت * باللتأكيد ..ي مرحلة المتوسطة ة الدراسة بعد ة ألسبااب قاھرة ترركت عايشت ھذا ،عمللت في الحممام القريب ممن بيتنا و ع كذلك المحالت و االزقة ، العالم بمكانه و ناسه و ك م منطققة احمد آغا و صاري كھيية و سوق الھھرج و بس سبب الفقر و العوز و اللبؤس عانى البعض من ع ،ھناك من كان يعيش ازمات و اشكاالت و نوازع ت على االوھام ،س سعادته القصووى مختزلة في لفة كباب بـ ) الصمباق ( و الطرشي ...و نساء يحلممن برغائب غير محدودة ،ببقصور و ابھھة االميرات ،و الحذاء الذھببي .. فيھا كل ما ھو ممبتذل و نقي جسدت صوررا واقعية ا _ ج و جمميل ،تجاھد ففي توطين التتوافق مع النففس ،مكتفية بألقنااعة ،حيث يستحيل البييت القديم الممتھريء في لنزوات و مثالب و ت ضن روائح زنخة و حاض ح زقاق تنث ق حالم ..ھل كنت تحلم عقد الى مكان يشرق باالح باليوتتوبيا ..؟ كل شيء الى عالم ناصع *جمميل ان نحلم و يتحول ل بالبيااض ،الحلم ال يحتاج ى الى ضريبة ،ھھو يمتد الى االحاسيس تتفجر و س الحياة ، ة مانھااية ،يمنحك معنى على كل ،فى الننھاية يتحول تندلق في سكون االليالي ،ى ق الى ثثرثرة ال مجددية مع النفس. ستقبل القصة و الرواية الترركمانية ..؟ _ ككيف ترى مس استلبه القلق و داھھمته ه ل الذي حمامجي ضمن الجيل ي ككان فتات االيديولوجييات تتسارع االحداث الكارثية و عاش ت سوى العراق الحديث سو ق يء في تستطع فعل أي شي االتي لم طع عليه الم ..واخيررا المرض الذي حل ع االجراح وأآلال ضيفا ثقيال افقده الكثير ممن الحيوية و العطاء .دخل ض النھا وسيلة اللتعبير األھم منذ حمامجي عاللم الرواية ال ح يضا قرض الشعر ايض الى يومنا ھذا ،رغم انه ض ننشأتھا و ى الشباب المحدثين الذذين ب ففكان من ضممن نخبة الشععراء تنتحب ( ب شبابة في شفاه الريح سنوات شبابھم ) شب ت ككانت شاعرعبد ﷲ اللبردوني . كما يقول الشا اان حمامجي خلق شخصيااته كحاله الذي استقر علييه ، وھي الفئة التتي لم تستطع ان تفعل شيئئا سوى الصممت ظار جس ،و االنتظ ااو الصراخ اللداخلي ،و التترقب و التوج ممن ينوب عننھا ليخرجھا من المأزق الذي ھي فييه ، ظل مكابرا وآآمن الفتراضية ظ ررغم انه مع شخوصه اال ل ملح ..و استطاع ان يببقى ببالتفاعل و اللصراع بشكل مرضه الذي ھده عن التناقض ..ورغم مر وواعيا بعيدا ع بآخر و شكل او ر جودا و ان بش ممن الصميم ،ال زال موج نفسه ان يبعده المرض عن الفعل االبداعي ييحز في ه طلق سابق ،و اثنااء محاورتي معه كان يط ككعھده في الس به التي يلھبھا الھجير ..قال : اابتسامة تشي مكنونات قلبه ~ ~ 27 * القصة أو الرواية تحتاج الى فيض من االحاسيس ،الى كاتب يمشي على ارض صلبة كما يقول القاص )ادوار الخراط ( ،لدينا كم كبير من الشعر ،و بالمقابل ال يملك االدب التركماني الحديث اال القليل من القصص والروايات، ھناك استسھال لدى البعض في كتابة الشعر و بشكل خاص الخوريات ،ھذا امر مؤسف، الشعر التركماني عظيم بشعرائه الرواد الكبار منذ عشرات السنين، يجب ان نحترم ھذا التراث الثر و ال ننظر الى الشعر بأنه مجرد )تصفيط كلمات( ،ان ھذا يصيب ادبنا الحالي بالھزال و الضمور، ھذا الكالم ينطبق ايضا على بعض الذين يكتبون القصة ،كاتب القصة يجب ان يمتلك ثقافة عالية و متمكنا من اللغة و يشق طريقه بشكل اعمق ،الى خبرة و تجربة متكاملة ،الشعراوالقصة و الرواية فن و طاقة ابداع. _ باالضافة الى حمزة حمامجي ، من ھم افضل كتاب القصة التركمانية ..؟.. * قليلون من يكتبون القصة الحديثة ،وانا اعتز بھؤالء :الزميل العزيز الراحل عصمت اوزجان و د .نصرت مردان و د .محمد عمر قازانجي و جالل بوالت.. عبد العزيز سمين البياتي ------------------------------------------ كنت حراً أطلق للرياح أفكاري بال رمح وخنجر وبال سيف بتا ِر. حمار ھزيل صرة خرقاء ماء كسرة خبز وكوز ْ كانت عدة أسفاري. أجوب البالد عرضا ً وطوال أطوي أيامي شروقا ً وافوال أحمل عقلي وجلدي وسفر أشعاري. طليقا ً كنت أبقر بطون القفار بعصا عجفاء وذبالة قنديل زيته دمي. كم على الطوى سھرت أقتات على جمرة قلبي ومن ذوب دموعي شربت زاحفا ً أقطع دربي.. لكنما جحافل الغربان في أسوأ زمان على أعواد الجھل علقوني حيا ً سلخوا جلدي وبالدم عمدوني.. عال الورس وجنت ّي وأنا أقول لجالدي: الشمس حين تغرب تصفر لكنھا غداً تعود ..تشرق من جديد.. ~ ~ 28 وحيداللدين بھاءالدين عقد الخمسينات الفائتات آتيا ً ھو وعائلته القس يوسف سععيد مدينة كرككوك في د مستطيع أن اجزم ممتى ھبط س ع غير غ صالته الدينية والرروحية بطائففته الصغيرة ته سريان االرثوودكس بھا؛ وليوطد س كنيسة الس ممن مدينة المموصل؛ ليرأس حافة والثقافة الجارية ،إثبااتا ً لحضوره ن جانب ثان ٍ موھبته في االندماج في حركة الصح يرام ،ويكرس من ، على ما ع صرين بغية تعرف الى َم ْن كان ھناك من طرازه ممن الشعراء الحداثويين ووالكتّاب المعاص وواعالما ً لحرصه على التع وفي ما تشغلھم ممجالستھم وممكاشفتھم قرباً؛ او مراسلتھھم ومحاورتھھم بُعداً؛ في ما تراودھم ممن أمنيات وورغبات ،ي مباھج الحضارة وممعطيات المععرفة االنسانيةة ،ناھيك بمثببطاتھا.. ج من من ھنا :لست بقادر على تذكر اللمكان والزماان اللذين جررى فيھما التتعارف بيني الذي جمعنا على غير موعدة في مرفأ الفككر والشعر؛ سف سعيد ثم َم ْن ھذا ي وبين يوس بتأن ...على االيام وعلى سُددة الصداقة ووالزمالة؛ لنوككاب واآلخروون؛ القافلة اللسائرة ٍ جدانيا ً وعقالنيا ً.. ثم تواصالً وجد إكتسب تععارفنا تآلفا ً م ا مع آخر بعضا ً آخر في الممكتبة العامة يوسف سعيد يزوورني وحده ببعضاً؛ أو ع ف كان كذلك كان يأتيني بصحبة الشااعر العاطفي والبوھيمي :سيف الدين بھا أميناً؛ ك وكنت ا دارتي او يباغتني ي القلعة وبھا ة بأبي عفاف؛ متكللفين صعود ددرجات الخطيب؛ المكنّى ي سينما "اطلس".. ا الك ّواء على قلععه لي؛ على ناصية حل الفنان ك في محل شقيقي الراح أما مالقااتنا في الطرييق؛ أو ھنا ووھناك؛ كالككنيسة التي توولى أمرھا؛ فكانت على وحيدالدين بھاءالين ن قدر.. وأحدث التطلعات ث شعرية آخر المنطلقات الفكرية والش طل على ر ففي ھذا المناخ كنا نط ~ ~ 20 الحضارية والبشرية؛ كما كانت حواراتنا في قضايانا وأھتماماتنا أو في معالجاتنا لمشكالتنا وطموحاتنا؛ وھي تشغل أذھاننا؛ وتصوغ مواقفنا ،وتفترس اوقاتنا؛ ْ لكن في الوقت نفسه كلنا أمل وعمل.. إنما نوه يوسف سعيد باسلوب مكثف؛ بھذا الذي كنّا فيه وعليه في واحد ٍة من رسائله العديدة اذا قال" :أول أديب ناقشته وعاشرته؛ وزرته في داره ھو أنت.. ذكريات كركوك ستبقى بصمات إصبع من ذھب على تاريخ مخيّلتي...... في مطلع شھر مايس عام 1957وبحلول عيد االضحى تلقيت من يوسف سعيد رسالة داخلية ضمنھا عواطفه الناضحة بالدعاء والوالء ،والدالة على متانة العالقة التي تغذي نفوسنا ،جاء فيھا " :يقول علماء النفس إن االسم يمثّل شخصية الفرد والحق أنني أتوسم فيكم من الفرائد القالئل الذين يحملون عكاز االدب في الحياة والتھنئة التي تضطرم في فؤادي ال تحلم اال بتقديم شعور االخاء الى حبكم الصادق؛ فلك شوقي الذي يحدوه الحب األكيد بمناسبة العيد المبارك ولوالدكم الشيخ ودي وتھاتي الخ.... م ّر عام وبعض عام فاذا رسالة مماثلة لما قبلھا تدركني من يوسف سعيد وھي تنطوي على أبلغ عبارات التھنئة المصحوبة بالتحية والمحبة والمقرونة بالوفاء والصفاء .وفي ھذه الفترة صدرت له باكورته "المجزرة االولى" اضطلعت بطبعھا عام 1958 مطبعة الشمال بكركوك؛ فوافاني بنسخة منھا ھدية؛ دعتني الى ازجاء التھنئة بھا؛ والشكر الجزيل اليه.. وما ْ إن ح ّل العقد الثالث من شھر ايلول من عامنا ھذا؛ حتى أطلّ ْ ت علينا صحيفة " البشير" لمحررھا والمشرف العام عليھا المحامي عطا ترزى باشي لتكون المطبوعة الثالثة بعد صحيفتي" :كركوك" و ُ عتمت ان التحقت بھا التولى تبعة تحرير "اآلفاق" ما الصفحة األخيرة منھا؛ وكان من الطبيعي والحالة ھذه؛ ان افاتح َم ْن اتوسم فيه روح التعاطف والتشارك من اصدقائي واصفيائي الكتّاب والشعراء؛ ان يعاضدوھا باسھاماتھم وانتاجاتھم وكان يوسف سعيد واحداً منھم؛ فاذا ھو يلب ّي الطلب فيرسل ال ّي برسالة صارحني عبرھا بقوله " :يا حبذا لو تجعلوني مساعداً لكم في الكتابة؛ وعوضا ً عن ذلك ارجو ارسالھا؛ لي بمقال عن "جبران خليل اي كل عدد يصدر ...وأرفقھا ٍ جبران" سرعان ما اخذ طريقه الى النشر ...انظر "البشير" 6/16كانون الثاني عام -1959واذ ذاك كان ينشر في صحيفة "األفاق" .. على ھذا النمط دام حالنا؛ وتتابع مشوارنا؛ حتى اندلع ما سمي ثورة الرابع عشر من شھر تموز عام 1958 ؛ فاذا الموازين تنقلب والخفايا تنكشف والنفوس تتباغض والمصالح تتضارب؛ واذا القس يوسف سعيد بقناعة منه؛ او لحاج ٍة في نفس يعقوب ،يضلع في ركب العھد الجديد ..ھذا العھد الذي جعل يحبل المفاجآت والخصومات؛ ويندر بالصدام وااللتحام بين ھذا وذاك ..بين مختلفي المآرب والمشارب.. من الغرائب التي لم اكن اتصورھا؛ أن ارى يوسف سعيد ذات ضح ًى ينتصب واقفا ً فوق سيارة كبيرة؛ بھيئته المعتادة يخطب في الجمھور المحتشد في الشارع العام خطبة سياسية تغاير الثوابت والقيم المعمول بھا في المجتمع والمدينة ،م ّما جعله مضغة ً في افواه الناس وعرضة لسخريتھم من تصرفه كرجل دين؛ بينما وجدتني أخالفه واتحاشاه في ما بعد على القرب ليسود آصرتنا فتور وخور ولكنني لم أوثر قطيعته على البعد إحتراما ً لرأيه وارادته؛ وھو فيھما ح ّر وعنھا مسؤول ...مع ھذا كله ومن غير انتظار تلقيت في منتصف شھر مايس عام 1962رسالة منه بمناسبة حلول عيد االضحى نصّ فيھا ":أتقدم اليكم باسمى التھاني القلبية راجيا لك اشواطا جديدة في عوالم األدب وفتوحات جديدة في دنيا القلم والفكر وانا اعھدكم أدبيا ً ال يك ّل يراعه عن السير في سطور الورق وتحبير الصفحات الى ماء المعرفة وينبوع الحكمة ..الخ في خالل ھذا العام صدر كتابي "من أدب التركمان" وكان يقتضي االنصاف ان انھد باھداء نسخة منه الى يوسف سعيد الذي ما كان ر ّد فعله اال االحسان ال ّي والمتمثل في مقالة مكثفة نشرھا في صحيفة بغدادية ال اتذكر اسمھا بقدر ما اتذكر اسم صاحبھا وھو عبد القادر البراك؛ تقييما ً لكتابي المتواضع؛ ولشخصي الضعيف ..قديما ً قال ابو الطيب المتنبي: ْ أحسن الى الناس تستعبد قلوبھم فربما استعبد االنسان إحسان ~ ~ 21 * * * حر ّ بالتنويه بان يوسف سعيد من افر ه ي ح فرازات مسايررته ُ ما بدا يوجس منه المعت ثثم قلقه من ا االعھد الجديد كما شھد مواقف اآل وھو يلمس ويشھ خيفة" ؛ و خ آلخرين منه وال على اياه؛ ان ازمع ع عارفوه ومريدوه وتجاھلھم ؛ ه سيما س ارض ﷲ الواسععة؛ ااالنتقال مكررھا ً أو مرغمما ً الى ض تتغييراً شدانا ً للمكان الصاخب ....السائد من حواليه؛ ونش ن ي.. للالستجمام الففكري والنفسي طالع ف سعيد كركوك في مط فقد غادر يوسف ممھما يكن د حزم؛ الى بيرووت عام 1964ووكله عزم وح شھر نيسان ع ش شغل باله؛ وييتخلل حاله؛ بل إعالمي ما كان يش ي ددون طويه ددون ان يوددعني باعترافه ..ﷲ أدررى بما تط االدخائل.. ظرة سالة غير منتظ طت عل ّي رس ووفي وسط ھذذا الشھر ھبط ن ففضتھا -وأأنا ذاھب بھا كل وومبردة من اللمانيا؛ وما ان ستاذ يوسف سعيد :اس ف حتى أدركت أنھھا من ممذھب -ى ستھلھا " : فرانكفورت اس االعلوم السرياانية بجامعة فر انني لم اراك – كذا – وانا اودع كركووك؛ ييؤسفني ي صة وحسرة ..وتركت بيرووت ووھذا ما ترك في قلبي غص صلت فرانكفوررت عصراً.. صباحا ً ووص ص ففاستقبلت في المطار من قبل استاذين يمثالن الجاممعة الستاذان من القسم الشرققي يعرفان الللغة وومديرھا ،واال ية والتركية .استلمت غررفة االعربية ويقررآن السريانية ي مكتبة ترككية بحتة تجااور خاصة لي باالمطالعة وھي خ االمكتبة الشرققية. قھا وفتحھا .ثم يستطرد :ھنا حرية في غلقھ للي مطلق الح سافرة ..حبّ مكشوف ..ح ففي فرانكفوررت حرية س حياة طيع ان اقول :ما نراه عندننا فضيلة عنددھم طلقة .واستط ط سبة إإفك وبھتان والخمر يترع بكثرة فھھو الماء بالنس االينا ..انھم شعب يحب الحياة وال يؤمن بنظررية ن انظر الى ھذه األمور وال وانا كرجل دين االتشاؤم .ا ستغراب لعقييدتي انھا اللحضارة ولوونھا ييأخذني االس حضارتھم يغذذون لبانتھم" الخ.. ففلندعھم في ح في ما صت من ھذا ومن ما تررامى ال ّي ي غير اني خلص غ سمي سف سعيد وففق الى العممل بعقد رس ببعد ان يوس ببجامعة فرانككفورت ،استتاذاً للعلوم االسريانية وأممينا ً للمكتبتھا او ما شابه ذلك؛ ووانه ابقى ھذا الس ّر لنفسه بال إإفشائه او احااطة غيره به علما ً. طويلة بل لم ك؛ فلم تكن ط او مھمته ھناك أما مدة عمله و تتع ّد السنة حتى آذنت باالنتھھاء؛ لتحمله على العودة الى كركوك يزاوول سلطته الدينية ووظييفته الدنيوية من جھة ومن كان؛ ھذا ن بالكنييسة االرثودككسية كما كا االدبي في المدار ي شرع يعمد الى ننشاطه جھة أخرى ع جانب رفاقه وواخدانه عبر االيام؛ ومن المتاح له؛ والى ج ح خالل اللقاءات والمكاتبات.. ل سعيد لم يكن واضعا ً في بباله؛ وال في على ان يوسف س السياسي والخالف ي حساببه بأنه سيفااجأ بان الممناخ سحبان على الفكرري ما زاال يغغلفان اجواء كركوك وينس عنك الخاص -بآثارھما ك الشاررع العام -دع صدائھما.. واص طفق يحس به ممن عب ٍء؛ وويواجھه من بفعل من ما ق ٍل ف؛ عاودته فككرة الھجرة ممرة اخرى؛ ووقطع أسبابه قرف بوطننه العراق مضطراً؛ نناھيك بايحاءءات عقدته ضي القريب.. المتررسبة في دخيللته منذ الماض بيروت راغما ً ال ت سعيد الى د من ھنا شخص يوسف راغبا ً آمالً ال ضاامنا ً.. ب شعاع الفكري الموصوف باال ع ف د البلد وفي ھذا سعيد يحاول ان يجّسد كان يوسف س حضاري ن والح يحقق رجاءه تحت سقف ضوره بكل حررية وقدرة ليح حض االدباء والشعراء ء الى كبار خالل تش ّوقه ى ل ي؛ من زمني التشارك والترابط ممعھم الى جاانب الكتابة. ك إيغاال في ال والمجالت المحلية؛ ح ت حف شر في الصح والنش حتى ان البير طبع له؛ من يب" اللبنانية ط جلة " األد ب أديب صاحب مج ب غير علم منه دديوانا ً صغيراً اطلق علليه "الموت ر واللغغة" واھدى لال ّي نسخة منه مرصعا ً إياھھا " ..:وحيد الدين بھاءالدين ..االنسان الذي تعزينني ذكرياته ن ~ ~ 22 كركوك الحبيبة. المخلص جداً الطيبة في .1968/11/18 أسرعت الى االجابة عنه مقدراً لطفه ،مقّيما ً شعره فقلت" :الموت واللغة" أمامي ..أمعن النظر واعمل الفكر في مطاويه وھي تتناھى بي عقالً وقلبا ً عبر الوجود والمتاھات وفي رحلة الحياة السرمدية على نحو لم أشھد نظيره من قبل في كثير من الكتب الحديثة التي طالعتھا. إنك ھائم على وجھك ْ كمن أذھله ما به عما يضطرب حواليه .انك باحث عن اسرار وذخائر ْ كمن ال يكتفي بما عنده من مزيد .إنك حائر بين ھذا وذاك؛ تريد ان تقول شيئا ً يفور في اعماقك؛ فتقوله تارةً بقو ٍة متناھية حتى يسيل ھّداراً كالموجة؛ ويعييك االفصاح عما احتبس في خباياك بفعل ما تراكب وتكاثف تارة ً اخرى ..الخ ولكن ما كان غير منتظر – وھو فريسة الغربة ّ ليفت في عضده ويكدر حسه ،فقد والوحدة – حدث تنوسي طوراً؛ وتجوھل طوراً آخر لعل ٍة او لغيرھا بالرغم من تصبرّه وتحديه ،ثم إصراره على ما كان من شأنه حتى تسنى له الخروج راغبا ً والجئا ً الى السويد عام 1970لتتوزع أيامه بين التأمالت’ واالنتاجات؛ والزيارات.. وجاءتني منه رسالة غير متوقعة " :لم اكتب اليك من بيروت ..كنت معذبا ً نفسيا ً ..كنت غريبا ً في ھذا العالم. اعتقدت ان بيروت ستروي ظمأي؛ لكن ظمأي كظمأ وتشردت وارتحت في عذابي وانتجعت جيداً ُ االيائل.. في اكتشافاتي .تمكنت من التحرر من المادة واسوح معذبا ً ..اسرتي معي؛ واخيراً ْ إستقرت ب ّي قصائد الحياة في السويد ..بلد الثلوج والصقيع.... ْ ھبت أعاصيره الفكرية من جھة وفي رسالة جديدة؛ واشتعلت براكينه النفسية من جھ ٍة ثانية؛ وھو يفصّل القول تفصيالً؛ خالصا ً له من ما ينوء تحت ثقله وفعله بينما الكآبة فيه صامتة ولسان حاله؛ انعتاق وانطالق من كل قيد احترازي "..تسألني لماذا ودعت بيروت الى السويد كنت اعاني بشدة حزنا ً بحرياً؛ وھنا تجدد.. ال شئ سوى انني لم اخلق للمنافسة ولم اكن في يوم ما شاعراً .انني يجب ان التھم قشور الحياة وھم ّي ان اغرق ذاتي في بحر المطالعة .ويظھر ان الجو الذي اعيشه يجب ان يقوم على المنافسة والمشاكسة واالنتقام .كان ھم ّي يوم كنت في كركوك أن اصل" بيروت ولما اكتشفتھا ﱡ بت اطمع في سفرة اخرى وفي ْ فحلت رحالي ھنا ..الصمت ھو كل مكان أجمل خلقيا ً. ما املكه؛ كاألبله أسير في الشوارع ال افقه اللغة ولست بقادر على إتقانھا في يوم ما كما أريد ..جيد ھنا ان تعيش ولكن الجودة تحتاج الى ملح المحادثة والحوار.. ْ طالت بعثت اليه بكتابي الجديد" : بعد فترة ربما شخصيات من أدبنا المعاصر" الصادر بحلب عام 1971ثم اردفته بكتابي األخر" نظرات في الكتب" المطبوع ببغداد عام 1970تكريسا ً لصداقتنا وما لبث ان ساق ال ّي رسالة شائقة َعبْر مجلة "االديب" اللبنانية تموز عام 1972ورد بين ثناياھا :ھكذا تحسست ذاتي وانا التھم كتابك" شخصيات من االدب المعاصر " :اذ حولت الى القارئ خالصة الثمرة واعطيته رشفة فيھا من رحيق الحياة؛ أحسنت اختياراً واختياراً" ثم يواصل استطراداً ":واخيراً وصلتني منك في كتاب دعوته " نظرات في الكتب" أكاد من سطور مؤلفك الھام جداً أتحسس لون ايامي معك في كركوك ،يوم عقدنا بصحبة ادباء المدينة أولى جلسات االدب وتحاورنا طويالً وانغرست اصابع المناقشة في بحوث ج ّد رائعة ..صوتك في مؤلفيك الجديدين عبارة عن صنّاجة رمادية اللون تسبح بانفاسھا اثواب الغروب من بيادر قرية وادعة؛ دمت معطاء واسلم ..السويد ... يوسف سعيد. والظاھر ان حماس المراسلة في ما بيننا والمحاورة في ما كانت تنازعنا اذ ذاك بتلقائية وشفافية؛ وفي ذلك الوقت بالذات؛ أتاح لنا االسترسال ال االرتجال.. االنسجام ال االنفصام في ما نروم ونحوم حوله على القربُ ؛ ونشير اليه ونحرص عليه من اھتمامات وامنيات على البعد؛ تسريةً عن نفوسنا الظامئة؛ وترسيخا ً لحضورنا الراھن. وبعد ر ّد ٍ ؛ على احدى رسائلي الضافية بجوابه " ان تلويحة واحدة من تربة الوطن تكفي لتشل بنك اآلمال المكتسبة من ديار الغربة ..والغربة عندي غربتان: غربة الرحيل من مدينة الخرى في ذات الوطن أيضا ً لھا اضبارة خاصة بالمأساة كما فعل الزمن بك ~ ~ 23 ونحرني أنا؛ وھجرة خارج حدود الوطن المھم اني أحسّ ان كركوك تعرفني صخورھا قبل أُناسھا وبشرھا واعتقد جازما ً لو ودعت كركوك الى بغداد لكانت مالقاتي مع االالم النفسية ذاتھا كما حدث في بيروت .ويح المثالية كم ھي قاسية ومخيفة ورھيبة.. لقد اذاقتني أطايب البؤس والكھنوت بحد ذاته مھنة شاقة جداً .ماذا اكتب اليك من بُعدي؟ أنا أحتاجك احتياج االرض للشمس؛ لتكتب ال ّي عن شؤون األدب وتياراته ..الخ .. دفعني ما آل اليه حاله ومصيره وما اكتنفھا من اقبال وادبار ..إندفاع وانكفاء ،الى اكتناه الس ّر الخف ّي الذي اكرھه على الھجرة الى السويد؛ فاذا به ال يتردد وال يراوغ في جوابه ذي الطابع الفلسفي " :كل ما أملكه من حواس باطنية ،استنفر ذاته وحمي دمه؛ الوطن ذلك االفق المحل ّى بدرر المجد ،ولكن ھل نسيت ان األديب يتمرّد حتى على نفسه ،وأعباء جسده حتى شعوره أحيانا ً بصلبه لبضع من الساعات .أنا ثائر لم يعد ھذا العالم يسعني أو أنا ذلك االنسان الذي يبحث عن " المدينة الفاضلة التي خطط أسسھا افالطون وعلق عليھا الفارابي ،ويظھر ان العالم عبارة عن صنم جميل ولكنه صامت ال ينطق وال يجيب وستبقى مدني الداخلية أصدق شيء لي في ھذه الحياة ،منھا اھدم ذاتي ومنھا أتكون وارتقى واحوم ثم أعانق أثداء أبديتي الطويلة". ليس من الموضوعية في شيء والواقعية ،ان أُزعم ان ھذا الجواب الطافح بالمثالية والتفلسف؛ استطاع ان يقنعني اقناعاً؛ العتقادي ان في طيّه ما ھو أھ ّم من ما ساقه ال ّي بل ما ھو أخطر وأظھر من ما تجرّأ على التصريح به الى صديق وثيق الصلة به؛ عليم بحركاته وسكناته.. ْ تصرفت ايام؛ حتى حان وقت الكتابة اليه بحكم ثقافة التراسل والتحاور التي تش ْد ازرنا وتؤلف بيننا ..بعثت اليه برسالة تحفل بما كان يراودني حينذاك تارةً، ويتناھى ال ّي ،من ھنا وھناك؛ تارةً أخرى. ي اجابته المستطاعة ھبوط المن فما لبث ان ھبطت عل ﱠ والسلوى وبھا استھل :رسالتك االخيرة المتأخرة وصلتّ .. بت في قلق لتأخرھا؛ ھذا االرھاق في الحس يكاد ان يذيب فينا المھجة .اكتب ال ّي دائما ً في ذاتي سما ًء لھا غيوم زرقاء كزرقة السماء؛ أو كزرقة البحر ُ عدت من اقصى جنوب او كزرقة عين الحسناء.. السويد بعد ان عقدت قرآت شاب على شاب ٍة قادمة من تركيا ..والسويد لم يبلغ من نحو حضاري ما بلغه الربيع ھناك حضارة أبدية استمرارية ،تأملت ھناك طويالً؛ اصغيت الى صوت النھر ،الى االنسان الذي يجدد حياته بالصمت ..ولما عدت وجدت رسالتك؛ فجرت في اعماقي ألف ترتيلة والف مج ٍد واحلى حياة؛ أليس النك زرت كركوك التي ارتشفت ع ّز شبابي بھا .وحيد يكاد صوت كركوك؛ المدينة التي عاشتنا وعشناھا ..مارستنا ومارسناھا كالماء؛ كالزمن؛ كالغد ،كالخبز ،كاللغة .ھل تشيخ كركوك..؟ ثم ينتقل الى موضوع ذي اھمية بالنسبة اليه قائالً بصراحةً :سأرحل الساعة عصراً بعد اسبوع الى البرازيل ألح ّل ضيفا ً على مھندس مليونير من العراق اسمه سامي القُدسي؛ ساكتب عنه مؤلفا ً ضخما ً .دعاني على حسابه وضيفا ً على أسرته ،وسأبقى ھناك شھراً كامالً ،بعدھا أعود" . فجأة توقفت المراسالت بيننا؛ لتختنق في زحمة الحياة اصواتنا المتتالية المتعالية ،فلم يعد الواحد منا يعرف او يدرك شيئا ً عن اآلخر؛ شاء أم أبى.. ومن غرائب االتفاق ،ان القى يوسف سعيد وقرينته بعد ھاته االعوام ومعھا آخران ممن ُعرفا من "جماعة كركوك االدبية" مثل سركون پولص الذي حيّاني بكل حبور؛ وصالح فائق :ھذا الذي لم اعرفه من أول نظرة لوال ان يذكرني ھو بتلمذته عل ّي في المدرسة المركزية المشھورة ؛ وكلھم مدعوون الى مھرجان المربد الشعري المنعقد في الربع األول من عام 1988؛ في فندق "مليا منصور" والذي شارك فيه يوسف سعيد بقصيدة "الصمت" التي جلبت االنظار ونبھت االفكار؛ ذلك انه عندما ارتقى المسرح تس ّمر في مكانه اليريم ..ال يلتفت يمنةً أو يسرةً؛ ال ينبس ببنت شفة؛ فاذا وقد آمال راسه وقلّص مالمحه، وأرخى عينيه؛ واغرقھما في الحضور؛ فاذا التصفيق الحا ّد والمستديم يرتفع عاليا ً من كل الجوانب؛ ليستثير النفوس ويطرق الرؤوس؛ ويسريل المستمعين والمستمعات بأردية الوقار والسكينة. ~ ~ 24 ااكبر الظن ان صمت" ققصيدة "الص للم يكن فيھھا ما ييحمل المرء على ااالستغراب بقدر ما ن ّم وواالستفھام بق الذاتي على المنزع التأملي والتووحد ع عنصر الزمن؛ الذي تمي ّز به ثثم التخيل الھھارب من ع بعض صوداً في ض ييوسف سعيد وكثف عليه مدلوالً ومقص طبيعي.. ساته ورسائلهه على نحو ط اانتاجاته وجلس وذاك بفعل التكررار ك ن ھذا كان الربط بين ممن ھنا ن ووالتداعي حاللة ْ وان شئت فقل ظاھرة ذات بال .يققول سائله ال ّي ":فحلت رحاللي؛ ييوسف في وواحدة من رس االصمت كل ما املكه" 1972/5/7ووفي رسالة تتالية مردداً ؛ " الى االنسان الذذي يجدد حيياته د ييفصح 1972/8/16م وفي اخرى ينبض وجددانه ببالصمت 1 عبارة عن صنم للكنه ة ممعقبا ً على ككالم وارد ":العالم ب.. طق وال يجيب صامت ال ينط ص ضمونا ً وداللةً .. ممھما يكن ممن شيء فاللصمت مض عالم أمرئ الى اآلخر؛ من ع ن وثقافةً؛ يختلف من ة أأرضية ٍ االى جاھل؛ من مفكر االى مؤدب؛ من كاتب الى وجھه يقول ":بككثرة ه شاعر؛ فاألممام علي ك ّررم ﷲ ش الصمت تكوون الھيبة" وويقول العالممة احمد تيممور الم ،ونحن نتتكلم بباشا ":الصممت اكثر ثرااء" من الكال ت" أما المفككر الغربي ووليم يفيض بنا الصمت حينما ض ح ت ّ فنون الكالم".. فن من ن ھھنري فيري ":إن الصمت سعيد ھھذا ويحسن بي االلماع الى مشارككة يوسف س ببدعوة رسميية الى مھررجان المربد الشعري ھھذا، الم؛ ببغداد ،أففرز ببعض مسؤولي الثثقافة واالعال وولقاءه ض جديد له عنواننه "مملكة الققصيدة – درااسة طبع كتاب ج ط حتى طالع عليه ح ..19لئن لم يتح لي االط شعرية 988 ش ضمن -كما ققبل -عرضا ً آلخر؛ انما تض اآلن لسبب او آل وتحلليالً ة لشاعرية حميد سععيد ..وتساررعت االيام أمل في رجعة الفق بارقة ل ان تكون في اال حقت دون ن وتالح سعيد.. صل بيني وبين يوسف د سل والتواص التراس في اح حدى الفضائييات وذات ليللة؛ طالعني ييوسف سعيد حفل التأبيني الذي اقامه وھو يلقي كلمة ممؤثرة في الح صفائه ونظرائه في السوويد للشاعر ورھھط من رص ص؛ ھذا الذي ھاجر وطنه سرگون پولص شط المـتألق س الناش ستعيد ذكريااته ويناجي ليغتررب وليلعق جراحه ويس وحدتته ووحشته؛ والذي توفى في الثالث والعشرين من شھر األول عام ..20077 ر ** * 2012قرأت في 2 صبيحة التاس في ص سع من شھر شباط حيل يوسف البغدادية نبأ رح حيفة "الكلمة الحرة" غ صح سعيد في احد مستتشفيات استولكھولم بالسوويد عن عمر د الموت" صدق ﷲ ت يناھز الثمانين" ....وكل نفس ذائقة ز ظيم.. العظ وبعد فان ھذا الذي تسنى لي تسطيره واللتركيز عليه د الوانا ً وظالالً؛ ال يعدو ان يككون جزءاً ييسيراً وليس يوسف سعيد عبَرْ وانطباعاتي عن ف ي ي ذكرياتي كبيراً عن ْ ھاتيك االعوام؛ وقد تالشت ابعادھا مككانا ً وزماناً؛ ك ل؛ إصداراته وكنت او ّد ان ان اتناول بالدررس والتحليل ت وتركھا من بعده ال لشي ٍء اال ا شرة؛ التي قاربت العش لكونھھا عالمةً ففارقة على وجوده ثقاافياً؛ وعلى ضوره انسانياً؛ اال أن المشككلة التي عرق ْ قلت مھمتي؛ حض باكورته "المجزرة ته اال من خلو مكتبتي االمتواضعة ال ھي خ االوللى" وكتابه الثاني "المووت واللغة" وقد المعت يء ال يعطيه.. اليھمما ..فاقد الشي كركوك ، ك 193وكان رئيسا روحيا للطائفة السرياان في سعيد في المووصل عام 32 ولد األب يوسف س سريان السبعينات وعاش في مدينة سودررتاليا قرب ستتوكھولم راعييا لكنيسة الس ت غادر الى السويد اووائل ك كركوك شعراء صدرات الشععرية ،وكان من جماعة ش له اللعديد من االص سويد. الخلود مطلع آذار 2012في الس د الى دنيا رحل لى ~ ~ 25 القيسي ي شام ھش سنة الى سنة ،تقاوم االنطففاء من س وترتققي ھي الشجررة بقامة وضييئة وھھي السحابة تتسير نحو كلماات التستفز . ز مستتبشرة شلق( عرفت مننذ البداية األخ )قارداش خاء وعررفت كيف توررق فآبار بابا كرككر مسلة ضوئئية تج جري كما الزممان التتعطل ووال تغادر المديينة ا انھا أبجدية الطرييق االنسان . ن حيث يحلم تنھض ث في ھذذا العالم أساط طير وأغص صان وأسماء تعززف سب في االمتح وال ترس حان وفي ھذا العالم بالددي كركوك، ك ي ھذا العالم مددينتي ، وفي بحجم الشممس تظھر نجم جمة وتظھر مس سرة وتقول كل الح حب وتمض ضي قارداشلق ( ق وفي كل سنة جديددة ) نھا النھار كأنھ يوققظ النداء األبددي ويوولد ھكذذا ھي دائما ،مبتسمة ،تعللو مرة إثر مررة عبر عزف ق يأتلق ر وع عبر مدار يدل على أيام تخررق األسوار ، وھھي إقامة ويقظ ظة ترد على ككل األسئلة ت بكل نظرات النجوم ، وھھي قارداشلق ال تتكف عن الزھھو وال تكف عن أحال ال الم إضافية توللد كاملة . شمعة جديدة إنھا اليوم تشعل ش ا شقا ً أليفا شعل اليوم عش وتش يعررف موعده مننذ الوالدة . على نوافذ المددينة ھا ھھي السلسلة اللجميلة تطل ع على آفاق الذاككرة لتتسع وع وتبقى ، ) قا قارداشلق ( أھھال قارداشلق ( مح ) قا حطة وممحبة ماطرة . ~~19 الللوحة للفنانة أسن سامي عزيز ملف خاص خ إرتأينا استطالع أرراء نخبة من األدباء والمثثقفين في ا إذ نحتفي بمجلة األخاءء في ذكراھا الواحد والخممسين ظات تخدم كركوك ،لننتعرف على إإنطباعاتھم ووارائھم عنھاا ،وماتعنيھا للھم ،وما تجوود بھا أنفسھھم من مالحظ الالمحدود .فسطرت د حتفاظ بالمكاننة التي حققتھھا لنفسھا عببرعطاء كتابھھا مسيرتھا وتتجعلھا اكثر عزما ً في االح صل لھا، بالتقدير و االممتنان على دعمھم المتواص ت التي نشكررھم عليھا ،وونتوجه لھم با يراعھم ھذه الكلمات م لنا بھجت غمكين( لھم مزيداً من االتقدم والعطااء ) ....ت متمنين ھم سرحي محمدد خضر: االشاعر والمس األماني واآلماال: شعر مدارس وجامعات وققصورا من أل األخاء تبني من بيوت الش وتج ارب ووق ا عبيرالفنون وتس طر ف ي ص فحا تھ ا قص ص ج ن ي تتنفس ثقافة وتستنشق مننھا نصف قرن وھي أكثر من ف ان .وتبن ي م ن بي وت الش عر م دارس طني ة عراقي ة ھ م التركم ن راق وقومي ة وط ئ ع واح داث وط ن يحم ل اس م الع ق االق الم الح رة ووتخ رج م ن ات وقص ورا م ن االم اني واالم ال .فھ ي ملتق ى ق وجامع ت القص ة والنق اد اب وكت اب قص اقس امھا اللورقي ة واقس اامھا االدبي ة عش رات الش عراء والكت ب الى ا لصحفيين كما انھا استتقطبت الكثير الكثير من االقالم المھمة في ت اريخ ر اضاقة ى الدب العرب ي ال ذين كان ت لھ م مواق ع ديث واالدب الترركم اني واال عراقي الح ث االدب العر عش ناه وتش ربنا م ن نجوم ه ارخ الكثي ر م ن فص ول االم س ال ذي ش ومواق ف وكتاب ات خ الدروب لكل االجي ال ذل ك االم س الجمي ل لال ذي ترج ل س ب ضاؤو ا الذين اض بس رعة عن ا زدان حض ورھا حاض رة وا ن والسبعينيات وكانت ض ت ت الستينيات صر الفترة الذھبية عص ة في وس طرت اس مھھا ب ين اھ م الممج الت الثقاففي ة العراقي ة محافل الثمانينيات بك ل ق وة س ل في انذاك . ~ ~ 15 الت حص ار مث ل اغل ب المج ال تعثرت في زمن الح ت وولكنھا االنقط اع او التوق ف ط عل ى االعراقي ة الت ي اجب رت ع ت ولكنھ ا ع اادت بع د االلفلفي ة بش كل متف اوت ااوالص دور ش رب اك االثانية تحاول أن ت نھض م ن جدي د ورغ م ك ل اإل ب االذي حصل ببعد االحتالل ،االّ أنھا أعلننت عن وجوددھ ا احة الثقافي ة وببك ل اس تقالللية ،بعي داً ع ن ف ي الس ة سياسية ،محاففطة على ھوييتھا األدبية ووق د االمزايدات الس تتص درت بالووانھ ا الزاھي ة وازدان ت ببص فاتھا الملوون ة ور م ن ع دد واال ى الفن ي المتمي ز ال ذي يتط ر ب اإلخراج ن ب لھا والدارتھھا الناجحة اللت ي ااخر .وھذا التتطور يحسب االخ اء المجلة الى ھذه اللمكانة المرمووقة .انھ ا خ أوصلت ج تأس س 1961بع د أن س 1 )قارداش لق( الت ي إنطلق ت ع ام ونح ن ي ع ام 1960ونتمن ى ح اء التركم اني ن ادي األخ ء ننحتفي بھا أن تصبح مجلةة نصف شھررية. االشاعر والقااص طلعت اللبياتي: تتھنئ ة تركمماني ة البن ة الص حاافة التركماني ة )قارداشلق( إن المجل ة ص احبة األل ق تق دم بالتھ اني المتميز،أ ق خالص ة للع امملين الحارة والخ فيھ ا م ن مح ررين ونتممن ى لھ ا التط وور وان تح تتفط الروح العالي ة و اللثق ة ح بتلكم الغالي ة وان تط ل عل ى العين لھ ا والق اررئين المط ن ذاك عھ دنا بھ ا . ب ذات البھج ة والطلع ة البھي ة ف ك و)قارداش لق( االخ اء مجلل ة ثقافي ة وع عص رية تجت ذب والص ادقة وخ دام واص حاب الكلم ة الح رة لص االق راء ص جس ور طة توركمن ايللي وتم د س االحقيقة على امتداد خارطة للتواصل الصميمي ي من خالل ھذذه المجل ة واللت ي صل ممتينة تتجد طريق ا س ھال ال ى الققل وب وبھم ة االق الم الش رريفة جتاز الس نين س نة بع د س نة، وورجاالت االدب والفكر تج ترتق ي باض طراد ،وتس توعب بموض وعااتھا ووراح ت ق اآلف الق راء ممم ن ينش رون عل ى ص فحااتھا وودراس تھا آل قارداش لق ش سبيل الى صففحات وصب ،يتلمسون الس ، ببتؤدة عة أنيقة وملوننة ولوح ات ففني ة ببإخراج فني ففريد ،وطباع ور فاع ل ف ي الس ا ح ة االددبي ة وبم ن وتحط ى بحض ر ط ين امث ال وحيددال دين بھ اء يكت ب فيھ ا م ن ادب اء المع ن نص رت م رداان وف اروق دين د محم د م ردان د ص ال ين الموفق. ق وغيرھم وﷲ م طفى مصط القاص ناجح صاللح: ص لعمرري ھي مجللة لھا ثبات الرأي ،ومنھھج التمسك صالة. باألص صف قرن يضااف اليه عام نص حينما أطلت من الزمن ح على قرائھا مجللة االخاء ع من خطواتھا وھي واثقة ن ي لتترك بصماتھا ك صينة الرص في النفوس المتعطشة لالررتواء من مننھلھا العذب حر ولغتھا عبقھا الساح وع صينة في تللك األجواء الرص حاسة التذوق األدبي . عنھا لكل من له ح التي ال غنى ا ورغ غم أنني لم أتتعرف على ھھذه المجلة اال في وقت خارجة عن اررادتي اال أنھا جذبتني بما خر ألسباب خ متأخ حه من موض تطرح ضوعات صاددقة في كل ففنون األدب من ممقال وقصة ووشعر ونقد. طق به القلم وما يسطره انھا في الواقع تررجمة لما ينط والمجتمع والطبيعة . ع فرد شاعر تجاه الفر من أحاسيس ومش جاب ألحيي ومن ھذا المقام وومن ھذه الذكررى أقف باعج طرة متمنيا أسرة تحرير الممجلة بھذه االمناسبة العط ة االستمرار على ھذا النھج من الععطاء ,كما ر جلة للمجل ي أحيي أصحاب اللقلم الحر واللرأي الرشيد الذين أدلوا بدلوھھم في ھذا المضمار لتلتعطي المجللة في آخر طاف ثمارھا الليانعة . المط على القلوب عالم له تأثيرره وسحره ع عالم األدب ع ان ع وعلى العقول التتي تتفاعل ممعه ,لتكون ى التي تتذوقه صال معه ووعلى عالقة عقول على وص ھذه القلوب والعق انفصال بعدھا . ل حميممة ال الخاء تمضي من عمرھا ھذه السنين جلة كمجلة اال ومجل البقاء والعطاء ،لعمري ھي ء من أجل الطوويلة تكافح ن لرأي ،متمسككة بأصالتھا ،مثلھا كمثل مجلة لھا ثبات الر ة ~ ~ 16 سخة ألرض ،راس امتدت فروعھا اللى أعماق األ ت شجرة ش ترفض التراجع أو التوقف ،حامملة رسالتھا الى ققوية ،ض ااألعالي ،مؤؤدية دورھا الريادي لتععلن كلمتھا ددون أرض خوف أو ترردد ،كلمة ھي بمثابة ووتد على ض خ االواقع . ثثم ماذا بعد ذللك ؟ فكرھا .. ا طباعتھا وفي ا اانه التجديد ففي حروفھا ووفي حديا حر متالطم األمواج متح جدف في بح االقلم الحر يج تقيده أغالل وال جيجه ،القلم الحر ال تق صخبه وضج ص ضد قوى العبوودية يرفع صوته في كل حين ض أأصفاد ،ع ووالظلم والطغغيان .وھا أننا أبسط يدي الى كل األياادي قلمي مع كل األققالم وال تھدم ،وھا أأنا أبسط ي االتي تبني ال طان .فھنيئا ممرة ال لتقدم األوط في الحرية سبيال االتي ترى ي الخاء لكي تددوم صدور مجلة اال أأخرى بمناسببة ذكرى ص طالع صفحاتھا ويط ظاللھا الوارففة على كل ممن يتصفح ص ظ حروفھا ويستتوعب فكرھاا . ح صاب اوغلو: االكاتب محمد خورشيد قص لنمنح حبنا بل كل حبنا لمجلتنا الرائئدة )قارداشللق( جامعتھا خرجنا من ج ووان نساھم ففيھا بعد أن تخ حين اشعر بأننني من حين لح في حاجة ماسة للمطاالعة عباء من مشاكل وأع بالرغم ن الحياة اليوومية واألزممات العديدة التتي نعيشھا منذ فترة طوييلة تمتد للعدة طوال ،وباألممس سنوات ط جلتنا بعد أن عللمت بان مج لعدد والتي صدر الع ي االتركمانية اللرائدة )قاردداشلق( في مايس من العام 1961نستعد لالحتتفاء ااألول منھا ي ان طوت ورائھا خمسين لصدوورھا بعد ن ببالذكرى الخ خول ننصف قرن من العطاء واالزدھار وتستعد لدخ عامھا األول بعد الخمسيين من عمررھا المديد ،لذا ع اامتلكتني رغببة قوية لمطاللعة األعداد االقديمة من مج جلة كتبي جميع التركممان )االخاء( وفتحت ابوااب خزانة كت ج وبدأت اتصفح أورراق جلداتھا ت ووامتدت يدي إلى إحدى مج شوق لقراءة جلة المتھرئة ببكل حرص وولھفة ،وانا بش المجل كانت لھا دور كل حرف وكل سطر منھا و التي ت ريادي في الحياة األدبية والثقاافية التركمانيية .وتذكرت ي حن في مراح مدى لھفتنا في وقتھا ،ونح حل الشباب صبر لصدور األوللى ،ننتظر ممطلع كل شھھر بفارغ الص عدد جديد منھا .كنا نطالع المجلة من االغالف الى الف ونحفظ االقصائد والررباعيات المننشورة على الغال نبقى بعد ذلك ننعد االيام وااالسابيع في حاتھا ثم ى صفح خالل ھذه الممجلة تعرفنا انتظاار العدد الجدديد ...ومن خ الى تاريخ امتنا التركمانية وعراقة الترركمان على ارض وادي الراففدين وألالف السنين قبل الميالد ،كما ض تعرففنا على انوواع الشعر والعروض والموازين اكثرية االدباء والممثقفين من رواد النھضة ة وعلممنا ان التركية أمثال أمير ة صول الثقاففية والعربية كانوا من اص عر النيل حاافظ إبراھيم شوقي ،وشاع عراء احمد ش الشعر صة أمثال عمييد الرواية الععربية الحائز وكذللك رواد القص حفوظ والرووائي الكبير نوبل نجيب مح ل على جائزة القدوس واللغوي االمبدع الدكاتررة مصطفى س احساان عبد وقاسم أمين رائد م جواد ومصطفى لطفي المنفللوطي د ومن خالل ھذه وغيرھم كثير .ن م حرككة تحرير الممرأة جلة تعرف الععالم على الثثقافة التركماانية وتراثھا المجل ضارتھا ،ھذه الحضارة االتي امتدت وفلكللورھا وحض الميالد ألكثر من د عماق التاريخ وقبل بجذوورھا الى اع االف السنين ،كما تعرفوا على الدول واإلمارات ف الل األعوام حكمت العراق خال ت الترككمانية الستة التي الدية ،كما علمنا بان أككثرية علماء 1508-12227ميال تركية وتركمانية ة االسالمية كانوا من اصول ة ضة النھض البد لنا نحن امثال البيرومي ووالسرخسي ووالفارابي ..فال ل ساسية للشعب العراقي أن الترككمان ،احد الممكونات األس صدور مجلتنا الذكرى الواحد واللخمسين لص ى ناخذ من وحافزاً يدفعنا الى ز من الدروس ووالعبر االخااء ،العديد ن االعتتزاز بھذه الممجلة التي ارست دعائم اممتنا الثقافية. وان نعيد قراءة ارثنا القوممي لنزداد فخ خراً بأمجاد وان نمنح حبنا بل كل حبنا وبطووالت امتنا اللتركمانية ن لمجلتلتنا الرائدة )ققارداشلق( ووان يساھم فييالق الكتاب التركمان اللذين تخررجوا من جاممعة االخاء، ن واالددباء في اغناء صفحااتھا بكل ماتتمت بصلة االى تاريخنا جيد ،والبدء ببتطوير قدراتنتنا ومواھبنا ببغية انطالق المجي ~ ~ 17 شرق مة في بناء الممستقبل المشر االكوامن المبددعة للمساھمة جة الى طاققات المتنا ،الن قضيتنا الترركمانية بحاج ال حياة الناس وتطووير علة في ة االجميع في اللمشاركة الفاع لوقائع االشياء ووتبصيرھم للألحداث وررسم ع ففھمھم ممعالم الطرييق لسعادة الشعب الترركماني وستببقى المبدعة .. ة القالم خاء مفتوحة اامام جميع اال صفحات االخ ص قبل ننتظر صددور وونبقى نحن التركمان ،كمما كنا من ل جمر االمجلة وبصوورة دورية ممنتظمة على أحر من الج ...وكل عيد وومجلتنا بألف خير. االكاتب أحمد مھدي بيات: الزال الدم )ااإلخائي( يجرري في عروققي وسيبقى حط دون أن يضنيھا قح نصف قررن ال زاالت سير "االخاء" ،وھي تس سائداً بقبعة المھاابة ،ثوبا س عقال التركمانية كلھا ع للثقافة ك جدانا ً ،فھي الغغذاء وقالبا ووج الروحي الكامل الددسم للوعي الثثقافي والقوومي صرة لجيل بعد جيل واآلص عبر لكتابات ولوعات ممثقفينا والمرككبة الھادرة ع ت االمتينة بثقة وجدارة للبللوغ ننصف قرن ممضى والتي نستقلھا ة إإلى مصاف الثقافات الممحلية واإلقلييمية الھادفة ... بوي إلخاء" مزرككشة بصدق حنوھا األبو ووالزالت "اإل نبض ختلج فؤاده ض على الجسد االتركماني وآآالمه وما يخ ع االبراءة عن القھر المستديم في عقله بوسيلة أبجدديتنا االجميلة .وكمما زينت من قبل فھي تززين اآلن ،أيينما شائج حلت أو ارتتحلت ،منصةة الثقافة الترركمانية بوش ح طلع بھمة كواددرھا إلى إزااحة االحب والود ووالسلم .وتط عات المزيد من اإلبداع د االعوائق عن طريقھا في تحقيق سامي عزيز اللوحة من اببداعات الفناننة أسن مي ضوء ذلك أال ييحق لفكري الثقاففية في المستققبل .وفي ض خائي( يجري في خيمتھا ماددام )الدم االخ أن يتتبوء مقعده ي يقول موالنا جالل الدين الروومي في حق عروقي؟ ل في ع سك في "مععرفته" فھو معرففة اآلخر -:ال ترھق نفس ھرم أصالته. م يكشف لك عن جوھره بِقِد َِم ف ~ ~ 18 اإلبدداع أن ترى ما ال ييراه اآلخرون لوفة طريقة غير مألو أن تررى المألوف بط وظھورھا في بناء د ا ھو تنظيم األففكار جديد انطالقا ً من عناصر مموجودة االبداع طااقة عقلية ھائلةة ،فطرية في أساسھا، في انتمائھا في نمائھا ،مجتممعية إنسانية ي اجتماعية ي جديدة تعجب الت بأساليب جد على حل المشكال ھو القدرة ع السامع واالمشاھد ملف خاص خ جتيين البزركاان صدر عن المرركز العام لننادي أالخاء شلق( التركماننية التي تص خاء ) قارداش ن لمجلة أالخ أنا أحد القراء المواظبين الكاديمي الترركماني المعرروف الدكتور محمد عمر يترأس تحريرھا أال االتركماني الععراقي في الععاصمة بغداد والتي س خبة من الص كما تضم ھيئة تحريرھا نخ قازانجي ا صحافيين الترككمان الرواد المتميزين ممنھم الكاتب والصحافي شمعة منيرة وحقيقة فاني أعتبر ھذه المجلة ش ة جالء. من السادة أالج االتركماني الككبير أالستاذ نصرت مردان وغيره ن على مواضيع ثثقافية وأدبية الحتوائھا ى الذي تعاني منه الثقافة التركممانية حاليا ،ال حة من الظالمم الدامس ي تتضيء مساح فان التزام ھذه حضاري المتممدن للمجتمع التركماني ففي العراق ،وفي رأيي اللشخصي ن تعكس الوجه الح ررصينة س والحزبية التركمانية ھھو الذي ساھھم الى حد ما ة سية جاذبات السياس جال عملھا وببعدھا عن التج االمجلة بأالستتقاللية في مج ففي نجاحھا ووتألقھا اضافة الى الخبرة أأالعالمية واللصحافية ي التي تتمتع بھا ھھيئة التحرير التي تشرف على اصدار زمن كان فيه للثثقافة التركماننية من شعر زمن جميل ن ھھذه المجلة ،مجلة ) قارداشلق ( حين أقرأھا تعود بي الى ن شكل طوال تتاريخه ومنذ خاء التركماني ش أن نادي األ ء وسحره .واليختلف اثنان على ن ه ووأدب وموسييقى رونقه وببھاؤه الجتماعي أو في الجانب أال بارزة في حياة الممجتمع التركمماني سواء ي ة تتأسيسه قبل ممايقارب من نصف قرن عالمة حاوالت التي بذلھا النظام ضالي من تارريخ شعبنا اللتركماني في العراق ،وررغم كل المح في الجانب النض االثقافي أو ي تيان بشخصيات موالية له بععد اعدام القادة التركمان األربعة الشھدداء ) الزعيم ي عبر اإل ن لتسييس ھذا النادي س االسابق ورجل أالعمال ع ل عبد ﷲ عبد االرحمن والدككتور نجدت قوجاق والدككتور رضا دممرجي ع عادل شريف( في بدايات قافي تحول في حزن أن ھذا النادي الث ي ثثمانينات القررن الماضي ففان أالمور لم تسر كذلك على ھواه ،والشيء المح االعراس فيه خصص القاممة حفالت ال أأواخر التسعيينات من القررن الماضي الى نادي مھھمش كان عباارة عن ناد خ جتمع التركمااني من القاط نخبة خيرة من ررجاالت المج ففقط .وبعد اللعام 2003ووبفضل ة طنين في العااصمة بغداد ضارية الممثلة ستعاد النادي ممجده وتألقه اللسابق ليعود كما كان طواال تاريخه الوواجھة الحضا اس العراق بكل أطيافھھم وتوجھاتھھم ،وقد تطوررت أحوال النادي بعد توولي الدكتور ق لترركمان صية فالرجل جاملة الشخص سة ھيئته اإلددارية وھذا الكالم ليس ممن قبيل المج قاززانجي لرئاس النادي اال لمرات ممعدودة بعد االعام 2003 ي خصية ولم أزر ھذا التتربطني به أيية عالقة شخ أرى حجم التطوور الذي يشھدده من خالل زياراتي له وففي فترات متبتباعدة ،اال أننني كنت ى عية والثقافية طات أالجتماع ناحية العمران أو من ناحية التتأثيث أو من ناحية النشاط ة سوواء من شخصيات أكاديمية ممثل الدكتور ت حاجة ماسة اللى تي ينظمھا .ووحسب تصووري فاننا بح التي ولى مسؤولية ادارة مؤسساتننا التركمانية ففي العراق وأنا في رأيي أأن من أراد قاززانجي لتت ى اكسير النجاح(. شر ويتعلم من الدكتور قازاانجي ) ر عمل يعھد به اليه ،فليستش نجاح في أي ع جتين البززركان النج ~ ~ 14 ملف خاص خ صمت عبد المجيد ر بكر الددكتور عص ستاذ القانون في جامعة جيھان األھلية الدولة )سابقا( وأست ة مجلس شورى مستشار ورئيس س جي المحترم العزيز األستاذ الددكتور محمد عمر قازانج ز من األخ عندما تلقيت رسالة رقيقةة بالبريد األللكتروني ن ع خاص بمناسبة قارداشلق( يعلمني باالتھيؤ ألصدار عدد ص ق األخاء ) ء ررئيس نادي األخاء ورئئيس تحرير مجلة عوام مضت خيالي الى أع للكتابة عن ھذه المناسبة ،فقد سرحت بخ ة عوني صدورھا،ويدع ممضي) (51سنة على ص مايس من عام ، 19661ومن ثم تواصل من المجلة في شھر س ،،وتذكرت ككيف كان لنبأبأ صدور الععدد األول ن أعظم األثر في نففسي ،وكنت م صدورھا شھھريا،حيث كناا ،ونحن في ذلك الوقت ففي كركوك،ع ص على مقاعد الددراسة، لنا للنشر في اللمجلة ،حيث أول محاولة ا سطرا سطرا ،وجاءت ل في كل عدد ،س أعدادھا بأنتظام وأقررأ ما ينشر ي ا أأتابع الثالثة 1963ثم ممقاال بعنوان ة في العدد) (1،2السنة ألھتمام بھا( ي التركمانية ووجوب األ ة صة ننشرت مقاال ببعنوان )القص العدد )الخامس السنة الثالثة (1963ومق د صر( في )الغزل في االشعر التركمماني المعاص مقاال بعنوان )رسالة الى 19وتعريفا بكتاب )عماالقة الشعر اللتركي( لمؤلفلفه المرحوم ث من السنة الرابعة 964 ككركوك( في العدد الثالث من السنة الربععة ،1964وككانت السنة اللدراسية )19663ـ(1964 صالح الدين الھرممزي في العددد السادس ن ح ااألستاذ حيث قبلت في كلية الحقوق بجامعة بغدااد فأنصرفت الى دراسة في حياتي ،ث سننة حاسمة ي صلة الدراساات العليا في القانون ،فأننھمكت بالحياياة القانونية ووالتأليف في القاانون ثم مواص جال القانون ووبلغ عدد مؤللفاتي المطبوعة في بغداد والقاھرة وبييروت ) (32كتابا وأكثر مج المجالت القانونية ففي بغداد واللقاھرة ،كما ت بحثا ودراسة وممقالة نشرت في ن ) (50ا من بغداد من وزارة صدر في د حرير لخمس ممجالت قانوننية كانت تص ضو ھيئة تح تووليت مھام عض وبيت الحكمة ووجمعية القانوون المقارن ووزارة التعليم العالي والبحث العلمي ت ة الععدل قارداشلق( قد أثرت ق خاء ) وأتحاد الحقوقيين العراقيين ،وأعترف ھنا بأأن مجلة األخ د الععراقية أكبر األثر في ممواصلة الكتاابة والتأليف لنا للكتابة ر شرا ،وكان لتشجيعھا ا فينينا تأثيرا مباش تحياتي الى السادة ي وأأن كانت أغللب كتاباتي ففي عالم القاننون،وبھذه الممناسبةأبعث بأحر الدكتور حرير و جمميع العاملين متمنين لھم دوام الموفققية والفالح ضاء ھيئة التح رئيس وأعضا صمت عبد المج عص جيد بكر وممواصلة أصددار المجلة. ~ ~ 13 ملف خاص من اليمين: من األعضاء .....الصف األول ن خاء التركماني لللرعيل األول ن صورة أمامم لوحة نادي األخ من اليمين: عزالدين ،ھاشم ققاسم الصالحي .االصف الثاني ن نوري ،نجم الدين ع ي ،محمد ي د .أنور علي ي عبدالغني جمند آوجي ،سععدالدين ضل خضر ،أرج فاض حي ناظم تتوفيق* د .صبح أقل من سنة إننقضت على واقعة مجزررة كركوك لال ُمريعة التي صرم ،وبعد ل ستينيات من االقرن المنص ففي مطلع الس المجزرة التي كانت ة حت ظاللھم ،تتلك خرين كانوا منضوين تح بحق التركمان على أيدي اللشيوعيين وآخ أُقـْتـ ُ ِرفـَت حق عي وأحزاب حزب الشيوع ظلت ميالة للح ت موازين سيياسة "الزعيم عبدالكريم قااسم" والتي ظ ممن بعض نتائئجھا أن قلبت وبينما كنا تالميذ ببالثانوية يوم ) 14نيسان ا ألحمر، ذلك الحزب األ أأخرى معروففة بتوجھاتھاا اليسارية الممتآلفة مع ك ى ترركمانيا ً تحت ھم بعض الفرح عمامنا وأخواالنا وقد ع ّم م جدنا آبا َءنا وأع ،(1961وج حة وھم يتحددثون بفخر بأأن منتد ً شلق أوجاغي" ))والذي ككان يفترض أن يس ّمى "بيت اإلخاء نادي اإلخاء الترركماني -تورركمن قارداش ممس ّمى " ي العراق الحديث ،ووذلك قبل أن ق "(( ،قد إنبثق ففي "بغداد" الحبيبة إلى اللوجود للمرة األولى في تتأريخ االتركماني ( طقة باللغتين التركية والعرربية ،والتي مجلة "قارداشلق/اإلخاء" الناط صفحات ة حة عظيمة ص صحوب بفرح ننقرأ بفخر مص بزھو ونحن في و ستشعرنا خالل شھر )آيار ...(19611إس بعددھا األول ل ا إإخترقت بجدارة الصمت الثقافي الترككماني أمسى يجد لذاته ى األصل ربما ل ودورھم في بناء ووطنھم ھم العمر ،وتحسسنا أن تأريخ الترركمان العراقيين ، ممقتبل أن أصحاب الققومية الثالثة ووسط أرض إستعادت ذاكرتھا وررأت أخيراً ن ت صرة قد طريقاً ،وأن الدولة العراقيية المعا ة ط الراففدين ينبغي أن تكون لھھم مؤسسة تممثل كيانھم المشھود له عبر تأريخ صر ،وذلك عد العرراق القديم واللوسيط والحدديث والمعاص س وإفتراءات بعد طول تنا ٍ عاءات ومزاعم حاول البلبعض من اللعراقيين طررحھا لغايات مشبوھة ال وإدع حدوود لھا ،ولسنا في مجال الببحث عنھا. فقد سبقنا من كنا في غاية اللشوق إلى ھھذا المنتدى اإلجتماعي -الثقافي ،د عام )(1961 ض بھذه األمنية إالّ ففي خريف ع أص صدقائنا الكثيروون ،ولكنا لم نَحْ َ الخامس الثانوي آآتين إلى "بغغداد" إبتغاء س حين إستحصلنا على "بكالووريا" ن ق صبحي ناظم توفيق ي د. حيث إحتضننا مبننى النادي الككائن في ح ّي في الكليات واللمعاھد ،ث قديم للقبول ي التقد ~~9 ن دار "العيواضية" المك ّون من سعة وحديقة غنّاء ممستأجرة واس ساحة مس ذذات أأكبر ،بل تشررفنا بالسالم على "الدكتور مردان عللي"- ررئيس الھيأة اإلدارية للننادي ضائھا أعض ممن ووعدد ووشخصيات تركمانية ككانوا في أروقة الننادي ممتواجدين ي ففي تلك األمسية ،وممنھم "الدكتور عببدالقادر سليممان، االدكتور أررجمند آووجي، ي ،الدكتور ررضا محمود ده ناجي أحمد حمدي االدكتور ي سيد جالل عززيز النقيب ،السيد المحاممي مميرجي ،الس عزالدين -مدير اإلذاعة ن حبيب ھرمزللو ،السيد جممال ح االتركمانية ،اللسيد نجم الديين عزالدين ،المھندس جممال السيد أرشد ھرمززلو -الطالب ففي كلية الحقووق خضر ،د خ ووالمذيع باإلذاعة التركممانية ،وعدد آخر تخوننني سمائھم ...واللذين رحّبوا بنا على إستذكار أس ذذاكرتي ى خير ترحاب وأكرمونا خيير إكرام ،وأج خ جلسونا ليتفھّمموا ممنا رغباتنا وسط الدراسات الجامععية التي نرروم الته صاصه ومجاال حسب إختص خوضھا ليكوونوا -كل ح خ الطالب أو ذاك ووفقا ً لب ووأصدقائه وززمالئه -داعمما ً لھذا ى ترك كل ممنا مبنى الناددي إلمكاناته وممعارفه ،حتى إل المه بالقبول في وعلى شبه يقين بأأن آماله وأحال ممزھواً ى االمؤسسة الععلمية أو المھھنية ستتحقق ،ومفتخراً ببأن من يدعمه معننويا ً شخصيات التتركمانية ن ھھناك من الش وويدفعه بزخم ملحوظ نحو المستقبل. تتلك كانت الببداية في أوائئل عقد الستيينيات من القررن خاء االعشرين ،ووبعد أن كانت أفضال "بيت اإلخ االتركماني" تتتوالى على الجميع بتدااخل ))معنوي- وبعض ض سياسي إإجتماعي – ثقافي ،والككثير من الس االمادي(( ...فمن الناحيةة المادية فققد تشكل "ققسم الب مستلزمات سكن الطال ت ل الئق يحتوي كل دداخلي" ق سام توعبھم األقس االجامعيين التركمان مممن ال تستو االداخلية لجاممعة بغداد ،وكانت إداررة النادي تددفع البعض مقبولة تُ َسـيّر ض ة شھرية لللمتعففين منھھم إعانات ش طلق دون إعالن مط حياتھم اليوميةة ومن ن ممن أمور ح بحق العديد ممن العوائل ق ألسممائھم ،كما الحال الترككمانية المحتتاجة التي كانت تتسلّم مساعدات المعنوية فحدث وال ة حي متواضعة ...أما النواح ة شھررية ج ،ففي كل ) 14تموز( يُـقام إستذككار شعري حرج وأدبي مصحوبا ً بمنقبة نبوية إلحياء الذكررى السنوية ي ك ،يُدعى إليھھا جميع عواائل الشھداء لمجززرة كركوك بشكل خاص ووشخصيات ومسؤولون وأصحاب ل مناص صب عليا لددى الدولة االعراقية ،بيننما يحضره ومحبّوھم ،ألن حشوود من الترركمان وأصددقاؤھم ح عوة كانت مفتووحة للجميع. الدع سم الدراسي ألخرى ،ففي بدء الموس أما المناحي األ للكليايات والمعاھھد يُحتفى بممناسبة إنخرراط وجبات الطالب التركمان -فتيانا ً وفتيات -لدى ھذه ت ب جديددة من سسات العلميية ،ويُدعى إلليھا أولئك الذذين تخرّجوا المؤس في تلك السنة ووقد أضحى ممعظمھم ضبباطا ً إحتياط ضرھا الطالب التركمان الجامعيون مجنّدين( ،ويحض ) جن في جميع مراحللھم الدراسية ،وذلك إبتغا غاء التعارف ض ،حيث يقدم رئيس والتززامل بين ببعضھم البعض ة النادي والبعض ممن أعضاء ھھيأته ي اإلدارية ھدايا ثمينة شھادات تخررج ذات مستتويات عالية صلين على ش للحاص تفوق الجيد. ق حتفاء السنوي األعظمْ ،إذ وفي خريف كل عام كان اإلح ي حت مس ّمى حديقة النادي تح قة كبرى في ى تُقام حفلة سي /ليلة كرركوك"ْ ،إذ ككانت الحفلة "كركوك كجه س السنووية األوسع واألعظم وواألبھى من األخريات، س مساء يوم أولى فقراتھا ا حيث تبتدئ ى ث الخميس وال تضع ~ ~ 10 جر حين يكون فج جانبا ً إالّ بعد ) (8ساعات ح أأفراحھا ب ...كانت مواككب االجمعة قد ح ّل وبان أفققه األبيض . ن كل حدب وصوب تمتتلئ تتركمان العرراق تتدفق من ببھا حافالت الركاب وقدد ش ّدت رحالھا إنطالقا ً من صل ،تلعفر ،رش "كركوك ،أرربيل ،الموصل شيدية ،سالممية، جرداغلي ،كوومبتلر ،يحياووه، آآلتون كوبروو ،تركالن ،ج طوز ،يارمجهه ،آمرلي ،ققره ببالوه ،تازة ،طاووق ،ط الء، سعدية ،جلوال به ،قزلرباط/س غان/كفري ،بيات ،قرة تبه غ خانقين ،مندالي ،بلدروز ،،جصان ،بددرة ،قره غوول، خ سوا ًء أكانت بقاعا ً تركماانية الحلة" وغيرھا س ة ببعقوبة، ن التركمان ققد من تلك اللتي أأصيلة وذات أغلبية أو أن إإستقروا بأووساطھا في عموم الووطن العراققي، ووأصحابھا فررحون يرتدوون -ھم ونسااؤھم وأوالدھھم- أأزياء شعبية تركمانية ويح حملون فوق ررؤوسھم الفتتات طنھم تتمجّد قومھم األصيل وتأأريخھم المشھھود في وطن ل ليشغلوا الشارع الرئييس حطّون الرحال االعزيز ،فيح صر عية منذ عص للحي "العيوااضية" وشووارعه الفرع االخميس وحتتى صبيحة اللجمعة ...وال أعتقد أن عاائلة حيھا ص من سكنة بغغداد وضواح حدة وباألخص تتركمانية واح ئ ،والذي لم ييكن ل إالّ لطارئ عن ھذا الحفل ككانت تغيب ع حاب صيات التركممانية وأصح شھر الشخص أأحد من أش شعراء واألددباء االمناصب اللعالية في الدولة والش شاھير المطرببين أى عنه ،كما الحال مع مش االتركمان ين ى جي في حينه ،بدءاً من "عبدالوواحد كوزه ج االتركمان ي ممد قاليي ،أككرم ل آي ،د أأوغلو ،عبداالرحمن قزل سين خرالدين أرككيج ،فايق نجار ،تحس طوزلو ،فخ ط محمد أحمد أربيلللي، د ككركوك أوغللو ،ساطع كووبرلو، جي ،علي ققلعه لي" وسواھم ،والذذين ييونس دميرج يطرب الجميع ممعھم من دون إستثناء ب ت ت الخوريات ث حيث والمقامات واألناشيد غاني اللذيذة التي تطلقھھا حناجرھم واألغ البديععة ،حتى تددفع أحاسيس العديد من الغفير إلى الرققص وسط ر ضور الحض ألھل والعائلةة ،والبعض الحدييقة وبين األ يندفع نحو ذلك االمسرح الكبيير من دون ع حفل منحسراً ستشعر بإحراج ما دام الح أن يس وسط بني قومه ووجلدته ،وال تتوقفھم سوى ط أبيات الشعر الترككماني التي تتتغنى بأمجاد ت الترككمان وتأرييخھم وإعتززازھم بلغتھھم الجميلة، حاالت اإلعتققال والسجن ضوا له من ح وكذللك ما تعرض طق النائية والتي تُ ﱢو َجت والنفي إلى المناط ي والتععذيب فرضت أوزارھا ت الل المذبحة التي بالقتل العام خال ل الدمووية عليھم أأواسط شھر )تموز (19558والتي عند إلقائھا بين تنھمر مدراراً د ر ضرين كانت دموع الحاض ت وأخرى ...والواقع أن جميع ترككمان العراق ى إسترراحة حفلة السنوية نحو حلول مووعد تلكم الح كانووا يتطلعون نح التي ع ّدوھا ليلة ممن ليالي العممر كونھا ال تتتكرر سوى مرة في العام الوااحد. ستأجر "بيت فصل الربيع من كل عام ،يس وحين يحل ل ن يسير من حافال ر الترككمان" عدداً غير الت الركاب أو المتنزھات أحد البساتين و ماعية إلى د لتسييير سفرة جما بعقوبة عادةً ،بينما يھاتف حي بغداد أو بع في إإحدى ضواح التركمان المستقرين ن جميع أحد أعضاء الھيأأة اإلدارية ج في "بغداد" واللمناطق المتاخمة لھا ليؤؤكد لھم أو فرة ،إذ يُخَـيﱠررون بين أن يذكررھم بالموعد المحدد للسفر أمام النادي في يتنقلووا بسيارتھم الخاصة أو ييحضروا م جماعيا ً ...ولكن تلككم السفرات ي طالق عة معينة لإلنط ساع تركمان بغداد ،بل ن تختصر في يوم ما على ر جميعا ً لم ع كانت تتدفق نحو حشوداً من بققاع تركمانية أخرى ت ان ح موقع السفرة لتلتنض ﱠم إلى بني قومھم وتشاركھم ع ذلك اليوم الذي لم يكن يتككرر –عادة- حھم في ك أفراح في السنة ....ووال أبالغ في سوى مرة أو رببما مرتين ي ى (1000تركماني 1 القول إن ذكرت أن ما يربو على ) ل في موقع السفررة. طيلة النھار ي كانووا يتواجدون ط كان الدوام الرسممي للھيأة اإلدارية حوالي ) (3ساعات من دون إستثناناء وسط مكااتب صغيرة مساء كل يوم ن ء ~ ~ 11 خلية النحل خ تتعمل أشبه بخ خدمةً للتركماان ومن رواتب إستحقاقات مادية ،ببما فيھا الخ ت أأو خميس والجممعة كانت أروقة مببنى وواألعياد والععطل الرسميية ،فقد ت االنادي شتا ًء وحديقته صييفا ً تكتظ بالترركمان طيلة أأيام خميس والجممعة ااألسبوع ،ووتبلغ الذروةة ليلتي الخ ص أمام تلك الھيأة إالّ القددوم عياد ،فال مناص ووالعطل واألع الت يومية ،على الرغم من لمسائي بمعدال إإلى الدوام الم أأن جميعھم كانت لديھمم إلتزامات الدوام الرسم سمي حين فيھا حتى يح الدولة التي كانووا يعملون في ة ببدوائر ر طباء فيما على األط االعصر ،ما الحضور في عياداتتھم ضاء –على سببيل ض من األعض حتى أن البعض االمسائية ...ح ضوية بـ))زوواج خابه لھذه العض حى يشبّه إنتخ االمزاح -أضح طالق من بعدده((. ككاثوليكي ال ط ضمن ى الثقافي ببل كان ض للم يھمل الننادي المنحى طت أمانتھا إلى سه مكتبة أناط شأ بُ َعي َد تأسيس أأولوياته ،فأنش االطالب في ككلية الحقوق "أرشد ھرممزلو" ،وإحتووت الت صحفا ً ومجال ففي رفوفھا ممؤلفات ودواووين شعر وص وودوريات متتنوعة باللغة التركية –الققديمة والحدييثة- ووباللغتين العرربية واإلنكلييزية وسواھا ،والتي تح ّوولت ضعة أعوام إإلى مكتبة ذذات صيت في ببإنقضاء بض "بغداد" والععراق ومرتعا ً خصبا ً للباح حثين والمتابععين صر ففي التأريخ القديم والووسيط والحدييث والمعاص للتركمان العاللم عموما ً وووسط بالد الرافدين على ووجه االخصوص. إلخاء" على أي لم يععتمد "نادي اإل ج دعم من خارج اإلشتراكاات الشھھرية التي ييدفعھا أعضااؤه بين يدي ال ُممحاسب مقاابل صوالت رسممية ومختوممة، وص ضافةً إلى ما كاان محدداً بديننار فإض عراققي واحد ألي تركمااني ))البعض(( ممن األثرياء يحمل ھوية الناادي ،فإن ) ل خاء لتسيير أأمور ناديھم الترككمان كانوا يغدقون بسخ العديد من كبار يد عن أن الشھھرية واليوميية ،فضالً ع حطّون في ھھذه المؤسسة ظفين وصغاررھم كانوا يح الموظ حمل إسم قوومھم زھاء %10من حيدة التي تح الوح رواتتبھم شھرياً ،كما كانوا ييتبرعون ألج جلھا في أية سبة تفتح إداررتھا باب التبررع ألي طاررئ أو خالل مناس فالت السنوية. المنااسبات واإلحتتفاءات والحفال بيت اإلخاء الترركماني" من لم يتتغير شيء يذذكر في " ت حيث األسس والمبادئ والمررتكزات بعد اإلنتخابات ث القانوونية الثانية اللتي أجريت ببعد إنقضاء ) (4سنوات على سابقتھا ،واللتي فاز فيھا "الزعيم/العمميد المتقاعد ى عبدﷲ عبدالرحممن" برئاسة الھيأة اإلداررية ،ولربما ﷲ ألمور النادي ضل لتفرّغ "أببو فاروق" أل تطور نحو األفض ر وعدم إنشغاله بددوام رسمي وإلتزامات م بشكل تام ل مسائئية وليلية كمما كان عليه "الدكتور مرردان علي" المديير العام بوزارة الصحة ح حينئذ ...فيمما تأسس في صل" برئاسة ثان بممدينة "الموص تلك الحقبة نا ٍد ترركماني ٍ السيد "عبدﷲ ممحمود/أبو ككمال" الذي أقدم على د مشھودة في سبيل جممع كلمة ترككمان "قضاء ة خطووات تلعفر ومدينة المموصل" والببقاع التركماننية المحيطة ر بھما وعموم محاففظة "نينوى" وسط بوتقة واحدة ،وقد ق في ھذا اللشأن كثيراً ،وكنت شاھد عيان على توفـ ّ َ البحث في ھذه األمور على ث سأترك ذلك ....ولكني س أكثر مما أطلت سواي كي ال أطييل على المتاببع الكريم ر ي ضمن ھذه السطوور. من جبھة التركماننية العراقية ففي سوريا و • ممثل الج لبنان يسان 2012 6نيس ~ ~ 12 ملف خاص خ غالب حسين علي غ ن خر لقاء تلفزييوني أجراه اللكاتب مع الممرحوم الدكتوور مردان عللي إستتنبطت ھذه اللمقالة من آخ قبل ووفاته بفترة ووجيزة حوم الدكتور أن يأتي اليوم الذي تعود ففيه الى اعشااشھا ،والمرح طانھا فالبد ن ھاجرت الطيور وبععدت عن اوط ت ممھما كركوك في بداية ااالربعينيات ممن القرن المماضي ،عاد الى احضان ك ممردان علي الذي غادر ممرتع صباه وومولده باحثا ً عن العلم ثم معلما ً له ا طويلة جاب فيھا مشارق االرض وممغاربھا طاء كركوك بعد رحلة ط أأرضه المعط مرتع الطيب... جوار ربه ودفن ففي ھذا ال تع وأبناء جلدته ثم إنتتقل الى ر ء خدم بلده حيد :كيف يخد ووھاجسه الوح سنة . 1923تععلم االلف باء من خالل حسين ،منطقة اللسقاخانه ة حلة آخي س المرحوم من مواليد كركوك ،مح م ككان القرأن الكريم في الكتاتيب التتي كانت منتتشرة آنذاك ثثم صحبه )اللمال صابر ككركوكلي( قاارئ الموالد ن ددراسة الى مدرسة القلععة االبتدائية لينھل فيھا ممن منابع العللم والمعرفة التي قادته اللى الثانوية اللمركزية في االمشھور ى التي انھاھا بتفووق ايضا ً في في كلية الطب في بغداد ي ككركوك ليتخررج فيھا بالعاام 1941بمرراتب عالية أھھلته للقبول ي طبيبا ً لغاية اننھاء الخدمة عراقي الباسل ليخدم فيھا ط صفوف الجيش العر ف له في عام 1947لليكون اول ممحط رحال ه ع ق أربيل شمال حافظة ل تعيينه طبيبا ً في مح ه اااللزامية في 1949التي صدر فيھا أوول أمر العراق ،ثم رئيسا ً للصحة فيھا مستشفى فيھا عايش الواقع الصحي األلييم ھناك من عدم توفر مس ففي العام .1954وخالل سني خدمته في أربيل ع مستشفى أربيل االعام. مرض التدرن بشككل مخيف ھنناك ،فعمل عللى أنشاء ت ووتفشي ض ثاني: ممع فيصل الثا حيث تعرض وقد روى لنا الدكتور مرددان علي حادثة وقعت له في محافظة اربيل حينما كان رئيسا ً لللصحة فيھا ح صايف شمال أستجمام الى مص في زيارة ج حبة الوصي عبداالله ي ل الثاني( الذذي كان بصح مملك العراق آنذاك )فيصل معاينته فكان أن استدعي حضور الطبيب لمع ر الشاب الى وعكة صحية استددعت ب االعراق الجمييلة ،تعرض الملك ~~6 لفحص الدكتور مردان ص ر وتشخيص ص جاللته ظھر مرضه فكان ان ظ صاب جاللته مص ان ج بمرض الربو في الصدر ،من النو ، نوع النادر ،فكان عليه أن يتخذ قراراً سرريعا ً طررق فأختارممن العالج أصعبھا ووھو زرقة بأبرة حدديثة تؤدي آنيا ً إما الى عالج المريض فووراً فيصل الثاني ﷲ، ينقله الى رحمة ﷲ أو ه فجازف فزرقه إالببرة ف بدقة ووروية ،وشاءءت من فراشه معاافئ ض الملك ن عناية ﷲ أن ھبّ المريض ع اللة للحاضرين .وسأله جال ن فكانت فرحة كبيررة ممشافئ ،ت تركماني من كركووك ي االملك عن ققومه فقال :انه ھھاجسه الوحييد ھو خدمة الوطن وھذا االشعب اآلمن. صحة 195نال شھھادة الماجستتير في الص ففي عام 56 جامعة كولوومبيا بنيويوررك في الوييات االعامة من ج االمتحدة االمرريكية حيث ُعرض علليه ھناك الببقاء ووالتعيين وتم اغراءه بالممادة اال أنه ررفض وعاد الى ببلده. ببعد عودته اللى أرض الووطن صدر أممر تعيينه مديراً المراض الص للمستشفى اال صدرية في اللعام 1975ثم لعام ممديراً للخدماات الطبية العام في 19660وفي الع طب سة مدينة الط ير عام لمؤسس 19699تم تعييينه اول مدير سه ،وبأمر من االتي أشرف على بنائھا وثأثيثھا بنفس ھورية آنذاك المرحوم أحممد حسن البككر. ررئيس الجمھو حسن بأن افكارره و مشاريععه، 19وحين أحس ففي عام 976 االتي كان يألووا جھداً كبيراً في أبداعھا لغرض تطووير عما ً في مؤسسة مددينة الطب ،ال تلقى دع االخدمات ي العلى قرر إحالة نفسه االى وومساندة من المراجع اال سنم رئاسة فررع س فيھا ،ويتس االكلية الطب ليقوم بالتدريس على ي العام 19979احيل ع المجتمع فيھا .وفي ع طب ط االتقاعد. مع ررئيس النظام السابق: من ذكريات الدككتور مردان علي في أثثناء رئاسته سسة مدينة الطب ،حدث وأن جاءه يوما ً رئيس لمؤس ظام السابق ص النظا صدام حسين حينما كان ننائبا ً لرئيس مجلس قيادة الثوورة المنحل ،والذي كان ددائم الزيارة س جراء عملية جراحية له طالبا ً منه أج الى المؤسسة ،ط اليسرى من ذقنه ى جھة ٍالستتئصال )شاممة( في الج وأخررى في خده األيمن .وقد أخبره الدكتتور مردان، ليس جراحا ً ،اننه يعلم ان ھذ غم من انه س بالرغ ھذا النوع من النتأئج ،حيث قد ج حمودة حية غير مح العملليات الجراح ؤدي وفي احياان كثيرة ى ت ي الى سرطان في موضع أصرعلى أجراء صله ،اال أن صدام ر شامة( المستأص )الش ل العمللية ،وعلى اللفور تم استدعاء وتشكيل كادر طبي صص للقيام بھذلك .ويذككر منھم :الدككتور عزيز متخص محممد شكري وزھير البحراني وأختصاص عبد الكريم (...الذي مما أن زرقه التخدديرالدكتور)ع حتى انھار صدام وفقد وعيه. بأبرة التخدير المووضعية ى ة طبي .اال ان على الكادر الط صيبه مرت ع فكانت دقائق عص ت الدكتتور عبد الكرريم عالج المموضوع بعلممه ودرايته، وغادر المستشفى وونجا الكادر ر صبية فنھض صدام بعص ض من ككارثة كادت ان تطيح بأعنناقھم. نادي االخاء الترككماني: ي يبدو ان النظام الذي كان يققوده رئيس االوزراء في لكريم قاسم محرجا ً أممام الشعب 19960عبد الك أقام من اقواس النصر في ممدن توركمن الترككماني بما م آيلي أحتفا ًء بالذككرى االولى لقيام النظام الجمھوري، ة كان قد كوفئ ممن قبل زمرة ضالة من الفوضويين بالقتل والسحل ل على النظام آآنذاك، ى حسوبين المح شھدتھا مدينة شع مجزرة ش الشجارفي ابش والتععليق على اال كرككوك التركماانية .كان ھھذا النظام ينتظر من يوافق عليه فوراً تكفيراً عن ق طلب لكي الترككمان أي ب بالنظام في خالل م ذنوبه وغسالً لللعار الذي لحق به وكركوك .فكان ان ك صل جازر الوحشيية في الموص المج خبة من الممثقفين ومن تقدم الدكتور مرردان مع نخ حكومة على مختللف المناطق التركمانية ببطلب الى الح شمل الكثير من جتماعي في بغغداد يلم ل فتح نا ِد ثقافي إج تركت كركوك وونزحت الى ت العوائل التركمانيية التي جور وبطش الفوضويين الذي كانوا بغداد ھربا ً من ج د ~~ 7 -2شارك ضمن الوفد العراقي الى مؤتمر طھران يمسكون بزمام االمورفي كركوك آنذاك بل أن للتعليم الطبي عام 1962 )الزعيم األوحد( سارع الى ارسال ممثل عنه في حفل -3اشترك في مؤتمر أمراض المناطق المجاورة أفتتاح النادي الذي إتخذ بناية قديمة في منطقة الدولي الذي عقد في تالتحاد السوفيتي )العواضية( مقراً له ...وما ان مرت سنة واحدة فقط )السابق(عام 1961 والنادي يقوم بدوره الريادي في احتضان وخدمة كافة -4المشاركة في االجتماعات العامه السنوية لمنظمة القابليات الفنية واالدبية والرياضية حتى بادر الصحة العالمية في االعوام -1965 القائمون على اموره بأصدار مجلة ثقافية شھرية تعنى 1969و1976 بالثقافة واالدب التركمانيين،بل ان ھذه المجلة الفنية -5مثل وزارة الصحة العراقية في أجتماعات أقليم أستقطبت عدداً من االدباء العرب العراقيين الكبار شرقي البحر االبيض المتوسط لمنظمة الصحة الذين ساھموا برفدھا بمقاالت شھرية منتظمة .كما قام النادي بأستئجار بناية قريبة من مقره ليكون قسما ً العالمية في عام 1968 داخليا ً يأوى الطلبة التركمان الوافدين من مدن -6مثل وزارة الصحة العراقية في أجتماعات اللجنه وقصبات توركمن آيلي للدراسة في جامعة بغداد .كل الصحية لجامعة الدول العربية عام 1968 -7ترأس الوفد العراقي الجتماعات الصليب االحمر ھذه كانت بجھود تلك النخبة وعلى رأسھم الدكتور الخاصة بالمنازعات المسلحة في جنيف عامي مردان 1976-1974 أنجازاته خالل الوظيفة: تنظيم االدارة الصحية في أربيل عامي -8 1954ترأس الوفد العراقي الجتماعات مؤتمر الصليباالحمر حول السالم والخدمات الطبية والذي عقد في و1955 بلغراد عام 1975 تخطيط ووضع التصاميم لمستشفى أربيل الحالي نتظيم أدارة الخدمات الطبية المتدھورة 1960حياته االجتماعية : * كان متزوجا ً وله محمد ونوين ونھال وآيتن تشريع قانون االمانه الدورية لالطباء الخرجين* كان يھوي سماع الموسيقى التركية الكالسيكية وال الجددعام 1960 تظيم توزيع االطباء الى محافظات العراق بشكلسيما أغاني منير نورالدين سلجوق وزكي موران وله لقاءات عديدة معه وأمل صاين .ومن التركمان يطرب عادل ألصوات الراحل عبد الواحد كوزهچي اوغلو والرائد فتح دورات أختصاصيه لألطباء وأنشاء مدارسعبد الرحمن قزل آي التمريض في المحافظات * كان يعشق قراءة االدب التركماني من خالل تشريع قانون مؤسسة الخدمات الصحية الريفية فيالعراق عام 1964 مؤلفات الكاتب الكبير عطا ترزي باشي. لعل أھم منجزللدكتور مردان علي كان تأسيسه* له بحوث ومقاالت كثيرة في مجال أختصاصه نشر لمؤسسة مدينة الطب في أواخر عام 1969والذي تم في العديد من الدوريات الرصينه وكانت له زاوية تكليفه شخصيا ً من قبل رئيس النظام آنذاك المرحوم خاصة في مجلة االخاء )قارداشلق( * قدم وألكثر من سنتين)البرنامج الصحي(من خالل أحمد حسن البكر بھذا الواجب وكان أول رئيس لھذه االذاعة التركمانية التي بدأت بثھا في شباط . 1959 المؤسسه. *إنتقل الى رحمة ﷲ بتاريخ /26كانون الثاني2010/ المؤتمرات العربية والدولية: -1ترأس الوفد الصحي لوزارة الصحية الى الصين ودفن في كركوك ... عام 1959 ~~8 ملف خاص خ حــلقــة األوللـى" "الـح التركماني في العرراق ي تاريخ الشعب ث المھم في خ الحدث حبيب الھرمززي ب وبدءاً من ھذا العدد مذكررات األستاذ الفاضل حلقات ء شر وعلى ح ھيئة تحرير الممجلة أن تنش تسر ة مرتا ببھا واھم خاء التركمانني وعن مج ن نادي األخا حبيب الھھرمزي عن جلة األخاء والمراحل االتي ّ ليلة لقضاياننا الثقافية األول الذي قدم خدمات جلي حبيب الھرممزي من اللرعيل ل محطاتھما .واألستاذ ح صف السبعيينيات من في المجلة واالنادي منذ تأسيسھما وحتى منتص والقومية عبر عمله الدؤوب ي من المؤسساات الثقافية و الفكرية خارج العراق بعد ھذا التاريخ. ي العديد ن القرن المااضي ،ثم في لھرمزي حبيب الھ شر من شھر يوم الرابع عش كركوك الرھيبة التتي ارتكبت ففي مساء م ك جزرة افرزت مج ايام بلياليھا والققت ظالال قاتممة على تلك 1958والتي استمررت ثالثة م 1 يوليو لعام تموز /و اجتماعية وسياسية ووثقافية بالغة ة المدينة الوادعة وسكانھھا المسالمين ،افرزت نتاائج سحل والنھب مشاھد القتل والسح د فقد أدت لدى الشعب التلتركماني في العراق .د األھمية ى وايضا الھلع لدى ا آلسى من الحزن واآل والترويع ففي تلك االياام السوداء اللى موجة ن العوائل التركمانية ل الكثير من ر نتائجھا ھجرة ا وكان من التركمان ففي مدينتھم ككركوك ،ن شك ان ھذه الھھجرة وترك خبة متعلمة وممثقفة ،وال ش بمن فيھا من نخ صمة بغداد ن الى العاص نفذتھا .ولسنا لتلك المجزرة ونف خططت ك المدينة كاننت من اھم مما استھدفته اللجھات التي خ 1 المؤلم ،غير انننا نكتفي ھنا لم اليجابية لھذا الحدث النتائج السلبية واال ج ھنا بصدد تقييم حدثت ھزة كببيرة في ضممير الشعب اللتركماني ودففعت بمثقفيه بالقول ان المجزرة اح ن ") "Kerkükk Katliamı Neleer Doğurduماذا اففرزته مجزرة كرركوك من نتائج( ،مجلة قارداشلق /األخاء، صدد مقالنا المعنون - 1انظر بھذا الص ، 1ص .18 ااستانبول ،العدد 3السنة 1999 ، 1 ~~3 ومفكريه الى البحث عن سبل لتوعية الشعب وزيادة تكاتفه وسعيه لنيل حقوفه السياسية والثقافية واالجتماعية المھضومة حتى ذلك التاريخ. وھكذا اجتمعت نخبة من المثقفين التركمان بينھم اطباء وعسكريون متقاعدون ومحامون وتجار واساتذة جامعات وطالب ،واجمعوا على ضرورة المطالبة من السلطات الرسمية بمنحھم ترخيصا لتأسيس كيان سياسي تلتف حوله الجماھير التركمانية ويكون الصوت المدافع عن حقوقھا ويعمل على توحيد الكلمة بينھا ويدافع عن كيان وحقوق ھذه الشريحة التي ابتليت قبل ذلك ومنذ تأسيس دولة العراق بالكثير من المظالم والمذابح والتھميش واإلقصاء. واسفرت تلك االجتماعات عن ضرورة مطالبة رئيس الوزراء عبد الكريم قاسم الذي كان يمسك بيده مقاليد الحكم في العراق انذاك ،بالسماح بتأسيس حزب سياسي تركماني يتولى تحقيق االھداف المنوه بھا آنفا. وقد سمعت شخصيا من بعض النخبة التي اخذت على عاتقھا تحقيق ھذه المھمة ان عبد الكريم قاسم اجاب بان الظروف السائدة ال تسمح بتأسيس حزب ولكنه يوافق على تأسيس اية منظمة اجتماعية وثقافية قد تؤدي الغرض من ما استھدفته تلك النخبة .على انني استدرك قائال ان ھذه المعلومة غير مؤكدة في ھذه الجزئية وال تستند اال على السماع .وليت من له اطالع حقيقي حول ھذه النقطة ان يقوم بتنويرنا بما لديه من معلومات حولھا. وھكذا نشأت فكرة تأسيس كيان يخدم المصالح والحقوق التركمانية في العراق قاطبة .واتفق الجمع بعد عدة اجتماعات على تسمية ھذا الكيان بإسم "نادي األخاء التركماني " 2وعلى إعداد مسودة النظام الداخلي للنادي وتقديم الطلب الى وزارة الداخلية للحصول على اجازة تأسيس ھذا الكيان. ولعل تسمية ھذا الكيان بـ )النادي( كان إلبعاده عن المقوالت السياسية في تلك الظروف البالغة الدقة وحصره في اطار ثقافي واجتماعي خوفا على الكيان الذي سينشأ من التقلبات اليسياسية .اما تسميته بإسم - 2سمي ھذا الكيان باللغة التركية بإسمTÜRKMEN KARDEŞLİK : OCAĞI )اإلخاء( فانھا كانت تسمية موفقة جدا ترمي الى توجيه رسالة ھامة الى كافة مكونات الشعب العراقي بلزوم نبذ العنف والتسلط والتھميش والى تآخي ھذه الشعوب خدمة للعراق ككل. صدرت موافقة وزارة الداخلية على تأسيس " نادي اإلخاء التركماني " بتاريخ السابع من شھر مايس لعام 1960واكتسب " النادي" الشخصية المعنوية منذ ذلك التاريخ ولحد ھذا اليوم ،فتكون ھذه المؤسسة قد جاوزت اآلن الخمسين من عمرھا ،وتعتبر بذلك من أقدم وأعرق مؤسسات المجتمع المدني في العراق واطولھا عمرا .3ول ّخص النظام الداخلي للنادي اھدافه وغاياته بانه يتمثل في " :صيانة الجمھورية العراقية وتعزيز كيانھا الديمقراطي ...والعمل على توثيق عالقات األخاء بين المواطنين التركمان وسائر القوميات في الجمھورية العراقية ". وكان ان اجتمعت الھيئة العامة لھذه المؤسسة وانتخبت اول ھيئة ادارية لھا مؤلفة من تسعة اعضاء بما فيھم رئيس الھيئة الدكتور مردان علي ،وھم على التوالي :الدكتور مردان علي ،عبد القادر سليمان، جالل النقيب ،نجم الدين عز الدين ،كمال امين صاري كھية ،الدكتور ياسين عبد الكريم ،الدكتور رضا دميرجي ،سعد الدين عبد الغني ،فاضل خضر. وحسب علمي ان جميع ھؤالء االعضاء قد انتقلوا الى رحمة ﷲ تعالى ما عدا زميلنا العزيز االستاذ جالل النقيب الذي اتمنى له موفور الصحة ودوام العمر، حقا انه كان يقوم بمھام سكرتارية الھيئة االدارية خير قيام وطوال اعوام عديدة. وال بد ان اشير وانا ابحث عن اعضاء الھيئة االدارية للنادي الى انني لم اكن ضمن الھيئة المؤسسة للنادي وال من بين الھيئة االدارية األولى ،وذلك ألنني لم اكن قد انتقلت من مدينتي كركوك التي كنت امارس المحاماة فيھا الى مدينة بغداد للعمل كموظف في احدى الوزارات اال في الشھر العاشر من عام 1960 الذي تأسس فيه النادي .على انني شاركت كعضو في الھيئة االدارية الثانية التي تم انتخابھا بتاريخ 14 - 3انظر التحقيق الصحفي الذي اجراه كاتب ھذا المقال والذي يحتوي على معلومات مفصلة حول النادي في اوائل تشكيله :مجلة اإلخاء البغدادية ،العدد األول ،مايس ،1961ص .10 ~~4 نيسان /ابريل من عام ،1961وكسكرتير تحرير او عضو لسنوات عديدة واكبت فيھا جميع نشاطات النادي واالحداث التي مرت في تلك السنين بحلوھا ومرّھا ،مثلما شاركت في ھيئة تحرير مجلة األخاء " 4التي بدأ النادي بإصدارھا اعتبارا من شھر مايس لعام .1961 وبإلقاء نظرة على الھيئة االدارية الثانية ،نجد ان ستة من االعضاء السابقين قد احتفظوا بعضويتھم في الھيئة بينھم الرئيس المرحوم الدكتور مردان علي، وان الھيئة الجديدة ضمت ثالثة اعضاء جدد ھم المرحوم محمد الحاج عزت والمرحوم عبد ﷲ نوري وكاتب ھذه المذكرات حبيب الھرمزي ،وھو الوحيد الذي ال زال على قيد الحياة اضافة الى االستاذ جالل النقيب .رحمة ﷲ على ھذه الكوكبة التي تصدرت العاملين لتحقيق التضامن التركماني العراقي وخدمته سياسيا وثقافيا واجتماعيا وتعريفه بسائر مكونات الشعب العراقي العزيز. ولعل من المفيد ھنا ان اعرّف ھذه النخبة الطيبة بكلمات قليلة واقول انه :كان الدكتور مردان علي يتولى انذاك منصب مدير عام الخدمات الطبية بوزارة الصحة ،وكان عبد القادر سليمان مفتشا عاما في وزارة التربية وتولى منصب رئيس الھيئة االدارية للنادي ورئيس تحرير "اإلخاء" وفصلته طغمة البعث من عضوية النادي )ولذلك قصة غريبة( ،وكان جالل النقيب مدرسا ثم مفتشا في وزارة التربية ،وكان نجم الدين عز الدين موظفا في المديرية العامة للكمارك ،وكان كمال امين صاري كھية ضابطا متقاعدا في الجيش العراقي برتبة عقيد، وكان الدكتور ياسين عبد الكريم استاذا للتاريخ في جامعة بغداد وكان من مؤسسي الدار الوطنية للوثائق، وكان الدكتور رضا دميرجي مديرا عاما في وزارة الزراعة واعدم من قبل النظام العراقي في عام 1980 على النحو الذي قد يعرفه الجميع ،وكان سعد الدين عبد الغني مھندسا زراعيا وموظفا في وزارة الزراعة ،وكان فاضل خضر موظفا في مديرية السكك الحديد العامة ،وكان محمد الحاج عزت محققا عدليا في وزارة العدل ثم تدرج في المناصب القضائية الى ان اصبح رئيسا لمحاكم كركوك ،وكان عبد ﷲ نوري ضابطا متقاعدا في الجيش ورئيسا لقسم خدمات االسعاف في وزارة الصحة. ومما يبعث على الفخر واالعتزاز ان ھذه المؤسسة االجتماعية استمرت على تقديم تلك الخدمات المشرّفة نحوا من ستة عشر عاما متواصلة في كافة النواحي الثقافية واالجتماعية والتعليمية والطالبية والسياسية ،الى ان استولت طغمة من انصار حزب البعث المنحل على مقدرات النادي بقرار صدر من وزارة الداخلية تضمن )انتخاب!( ھيئة ادارية جديدة للنادي من قبل الوزارة! واستمرت تلك الحقبة المظلمة التي خبت فيھا اشعاعات ھذه المؤسسة الثقافية واحتجبت خاللھا مجلة االخاء التي كانت تصدرھا لمقاطعة الكتاب والقراء معا لھا ،الى حين زوال ذلك العھد إثر االحتالل االمريكي للعراق والذي اسفر عن تولي جمع من المثقفين التركمان القاطنين ببغداد أمر اعادة الحياة الى " النادي " بترميم البناية واعادة انشاء مكتبته وتاسيس اللجان التي تتولى الفعاليات فيه واعادة اصدار مجلة " اإلخاء " التي عادت الى النور ونھضت بعد كبوة استمرت خمسا وعشرين عاما! لتواصل تقديم خدماتھا من جديد. وأملي ان تتسع صفحات " اإلخاء " في االعداد القادمة لتسطير عشرات بل مئات من األحداث التي واكبتھا خالل عملي في كل من النادي ومجلة اإلخاء منھا السارة ومنھا المؤلمة ،ومنھا الطريفة ومنھا الغريبة ،وان اتمكن من ان اسرد للقراء االعزاء تفاصيل احداث تعتبر جزءا من التاريخ التركماني في تلك الحقبة ،سواء التي تتعلق بنشاطات النادي او اصدار مجلته او األحداث السياسية وغير السياسية التي ينبغي ان ال تبقى طي الكتمان وان يطلع عليھا الباحث والمثقف والكاتب والسياسي التركماني في ھذا العھد وما يليه من اجيال. - 4سأفرد حلقات خاصة عن مذكراتي حول كل من النادي ومجلة " االخاء " في االعداد القادمة بإذن ﷲ وبقدر ما تسمح به صفحات المجلة وما يسمح به القائمون عليھا. ~~5 بمحل ة المص لى ببكرك وك ع اام .1987أككمل ت الدراس ة االبتدائي ة امي عزي ز ل وول دت الفنان ة التركماني ة أس ن س ي ود قس م التربي ة الفني ة ف ي ذل ك الوق ت ووالمتوس طة ف ي مس قط رأس ھا ودخل ت معھ د إع دااد المعلم ات ولع دم وج د 2 وتخرجت عام ت خول إلى قسمم اللغة االنكلييزية ااضطرت الدخ 2009بامتياز .فتتحت عينيھا للترى والدھا االفنان سامي أثرةً بوال دھا وببع دھا ب دأت ن ويرسم اللووحات الفنية ففعشقت ھ ذا اللف ن الزاھ ي الجمي ل مت ر عزيز خضر يمزج األلوان ع وملموس من خالل للوحاتھا التي س والى حد يومنا ھھذا وبشكل واقعي عام 2003ى ببمتابعة أسلوببه وخطواته االفنية منذ م تترسمھا باستممرار .ومن ممشاركاتھا الففنية : وك عل ى قاع ة التركمان ف ي كرك ك ن شامل الذي أقاممه اتحاد الفناننين المعرض الفني الشا ض ت في 2005شاركت -1في عام 5 قشلة كركوك الفنان عببد الواحد كوززجي في ة المع رض الفن ي التش كيلي التتح اد -2ف ي ع ام 2006ش ارركت ف ي ع حص لت العراق ي وكم ا ص ق ھيد أي دن طلب ة الترركم ان عل ى قاع ة الش د طر . على مستوى اللمحافظة والقط على المرركز األول عل فني ة ف ي المع ررض ام 2007ش ارركت ف ي ع ددة لوح ات ي -3ف ي ع م التشكيلي األول لجمعيية التشكيليين العراقيين فررع كركوك . تربي ة تقديرية من السيد الممدير الع ام لتر ة عدة جوائز وشھھادات -4نالت ة كركوك ورئيس جمعيية التشكيليين العراقيين. الذي أقامه تي ار اإلص الح ال ووطني ض الفني ي المشاركة في المعرض ة -5 وكرمت بشھادة تقديررية . الفن انين أقام ه اتح اد ن رض ال ذي م 20المش اركةة ف ي المع ض -6ف ي 009 إبراھيم إسماعيل. م التركمان على قاعة اللشھيد ن تعبيري ة ف ي المع ررض ي ات فني ة -7ف ي ع ام 2010س اھھمت بلوح ت درس ف ي الس نوي الش امل ف ي كرك وك أمنييتھ ا ف ي الحي اة أن ت س عل ى معھ د الففن ون الجميل ة لتط وير قاابليتھ ا الفني ة والتع رف ع عام ة دارس الفني ة العاللمي ة وخدم ة للمس يرة الفنني ة للع راق ع الم س وكركوك خاصة .و تتسر ھيئة تحرري ر المجل ة ان تنش ر ف ي ھ ذا ك بعضا ً من لوحاتتھا االبداعية. العدد ض ~~2 في ھذا العدد *لوحة االبداع :الفنانة أسن سامي عزيز2................ *م ذك رات ص ح ف ي ت رك م ان ي ع ن ن ادي االخ اء التركماني :حبيب الھرمزي3............................... *الدكتور مردان علي رئيس اول ھ ي ئ ة اداري ة ل ن ادي االخاء التركماني :حسين علي غالب6.................... *ذكريات الستنيات ف ي ن ادي االخ اء ال ت رك م ان ي :د. صبحي ناظم رفيق9......................................... *دور مجلة االخاء في حياتي :د .عصمت عبدال م ج ي د بكر13......................................................... *مجلة االخاء رؤية موضوعية :جتين البزركان14.... *االدباء والكتاب ماذا قالوا عن مجل ة االخ اء :ب ھ ج ت غمكين15...................................................... *ف ي ك ل س ن ة ج دي دة )ق ارداش ل ق( :ش ع ر :ھش ام القيسي19...................................................... *يوسف سعيد و كركوك الحبيبة التي ال تش ي خ :وح ي د الدين بھاءالدين20............................................ *حوار مع القاص و الروائي حمزه حمام ج ي :ف اض ل الحالق26..................................................... *مأساة الشاعر التركمان ي نس ي م ي ال ب غ دادي :ش ع ر: عبدالعزيز سمين البياتي28................................. *الموصل بالد البوح الجميل :فاروق مصطفى29..... *ضيف المساء :قصة :د .نصرت مردان32............ *كلنا نموت في النھاية :قصة :ناجح صالح34.......... *عدت من ..الى :قصة :زكي القصاب37............... *الراحلة فريال عزت و توأمھا الروحي برتان :م ن ور مال حسون39................................................. *التأثيرات الديمغراف ي ة و ك رك وك :ع الء إس م اع ي ل الصفار41..................................................... *من الشعر االذرب ي ج ان ي ال م ع اص ر :ت رج م ة :أن ور حسن موسى43............................................... *مشھد مؤجل :قصة :نادية محمود الكاتب44........... *المعلم و التعليم :عبدالباقي الصالحي45................ *تقرير عن مھرجان بابلعن الثقافات و الفنون العالم ي ة االول :آيدن كركوك47..................................... *رائد صحافة الھزل و الكاريكاتيرفي العراق :ب ھ ج ت صادق بيرقدار49............................................ القراءة أفضل وسيلة لتنشيط الذاكرة وإدامتھا نادي األخاء التركماني ============= األخاء مجلة ثفافية و أدبية عامة العدد272 - 271: مايس -حزيران 2012 ————————- صاحب االمتياز نادي االخاء التركماني رئيس ھيئة التحرير الدكتور محمد عمر قازانجي [email protected] ھيئة التحرير: الدكتور نجدت يشار البياتي أحمد فرمان الھيئة اإلستشارية: االستاذ وحيدالدين بھاءالدين الدكتور نصرت مردان السيدة فيحاء زين العابدين البياتي ممثلي المجلة: بھجت غمكين /كركوك آيدن كركوك /كركوك عدنان عساف /طوز خورماتو طبعت المجلة في مطبعة فضولي في كركوك أول مؤسسة تركمانية وضع لبناتھا األولى نخبة من خيرة الشخصيات التركمانية عام . 1960يضطلع بدور ريادي في نشر الثقافة التركمانية وتوثيق آواصر األخوة والمحبة بين التركمان وبقية مكونات المجتمع العراقي بأطيافه المختلفة من خالل نشاطات ثقافية و أجتماعية متنوعة. يتمتع بشخصية معنوية مستقلة وله فروع في كل من أربيل و الموصل و كركوك .يتولى إصدار مجلة األخاء باللغتين العربية و التركية منذ عام 1961ويعنى بنشر نتاجات المبدعين والمفكرين التركمان بمناسبة الذكرى 52 لتأسيس النادي والذكرى 51لصدور مجلة األخاء نتقدم بتھانينا الحارة لشعبنا الصامد والصبور ونعرب عن إعتزازنا وتقديرنا لكل الذين ساھموا في إرساء قواعد ھذه المؤسسة وبناء مجدھا التاريخي التليد ودعموا المجلة ومسيرتھا الثقافية بنتاجاتھم الفكرية. ونعدھم على مواصلة الدرب بھمة ال تلين، نستمدھا منھم ،خدمة لھذا الوطن وتأكيداً على أننا جز ُء ال نتجزء منه ،لنا ما لالخرين من حقوق و واجبات ،مھما تأخرت ھذه الحقوق وأثقلت تلك الواجبات الكھول.... الھيئة اإلدارية للنادي وھيئة تحرير المجلة واع من القراء، إذا سمعت بمجل ٍة يعود إليھا الفضل في تنشئة ٍ جيل ٍ وفي تخريج كوكب ٍة من المثقفين المل ّمين بلغتھم وآدابھم وتأريخ أمتھم المجيد ،بأدق تفاصيلھا ،دون أن ينتظموا في معھد او مدرسة تدرس علوم اللغة واألدب والتاريخ ،فإعلم أن تلك المجلة ھي مجلة األخاء التي تصدر عن النادي منذ مايس من عام 1961 دونما توقف ،وإن أولئك الخريجين ھم األدباء والشعراء والمثقفون التركمان الذين يحملون اآلن مشاعل الفكر الم ّتقد في ً كافة. الساحة السياسية والثقافية KARDEŞLİK مجلة ثقافية وأدبية عامة تصدر باللغتين التركية والعربية العدد / 272-271/مايس -حزيران 2012 / مل ف بمنا خاص سبة نادي ا تأسيس مجلته ال ألخاء و رائد األخ ة مجلة اء لوحة بريشة الفنانة التركمانية أسن سامي عزيز المساھمون في ھذا العدد حبيب الھرمزي ،د .صبحي ناظم رفيق ،وحيدالدين بھاءالدين ،حمزة حمامجي و فاضل الحالق ،ھشام القيسي ،فاروق مصطفى ،د .نصرت مردان ،ياسين يحيى أوغلو ،ناجح صالح ،عبد العزيز سمين البياتي ،زكي القصاب ،منور مال حسون ،آيدن كركوك ،أنور حسن موسى ،عالء إسماعيل الصفار ،نادية محمود الكاتب ،وآخرون نادي األخاء التركماني -المركز العام -بغداد -العراق
Benzer belgeler
د - Önceki
çalışacaktır. Kısa bir zaman içerisinde size, bu sayfa yoluyla vereceği merhabalar, benimkinden daha sıcak olacak ve bu SON merhabamın size çektirdiği
bir çile varsa, unutturacaktır. Bu inançla dol...
Cabool kurumsal gazetesi
varsa, ister yazılı, ister sözlü olarak bildirebilirsiniz. Kimseden kırılacağımızı sanmayın.. Derin sevgilerimizle..
Kardaşlık - Bizturkmeniz.com
mesleğini sürdürdü ve sayısız
öğrenci yetiştirdi. Disiplinli ve
sıkı bir eğitimci olan Akkoyunlu, ders müfredatı dışında öğrencilerine vatan ve millet sevgisi aşıladı. Türkmenlik bilinci
ve millî d...
Kerkük - Bizturkmeniz.com
sesini duyuracak bir derneğin kurulmasını şiddetle arzu ediyorlardı. Onların desteği ile böyle
bir derneğin kurulması için İstanbul’da ikamet
eden Türk vatandaşı hemşehrilerimizi bu işe
ikna etmek ...