األخاء
Transkript
األخاء
األخاء KARDEŞLİK KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ SAYI: 279- 280 OCAK– ŞUBAT / 2013 Üstat Ata Terzibayı’ya V. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresinden Özel Hizmet Ödülü TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI GENEL MERKEZ-BAĞDAT-IRAK II. ULUSLARARASI KAŞGARLI MAHMUD HİKÂYE YARIŞMASI Irak Etabı Sonuçlandı Kardeşlik dergisinin 271-271 Mayıs-Haziran 2012 sayısında ilan ettiğimiz II. Kaşgarlı Mahmut Hikâye yarışması için oluşturulan jüri komitesi, yarışmaya katılan hikâyeleri değerlendirerek, ödüllerin aşağıda belirttiğimiz şekilde dağıtılmasını kararlaştırmıştır. Kazananları en içten dileklerimizle kutluyor, diğerlerine de katıldıkları için sonsuz teşekkürlerimizle birlikte gelecek yarışmalarda bol şanslar diliyoruz. Birinciliği kazanan hikâye, Türk Dünyası (25 ülke ve bölge) katında birinciliği kazanan hikâyeler ile ikinci bir yarışmaya girecek ve yarışmaların yapıldığı değişik ülkelerden kurulan bir jüri tarafından yeniden değerlendirilecektir. Bu ikinci yarışmada dereceye girenler bu yılın sonunda Avrasya Yazarlar Birliğice açıklanacaktır. Irak Etabında dereceye girenler: Birincilik Ödülü: Kalenin Süt Duvarı: Necmettin Bayraktar İkincilik Ödülü: Seçim Endişeleri: Sabah Tuzlu Üçüncülük Ödülü: Bir Köyün Hikâyesi: Kemal Beyatlı Değerlendirme Ödülü: Gerçek Tablo: Rıza Çolaoğlu Katılımcılara ve kamuoyuna saygıyla duyurulur. Dr. Mehmet Ömer Kazancı Kardeşlik Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Türkmen Kardeşlik Ocağı Yönetim kurulu Başkanı M. Ömer Kazancı MERHABA Sevgili okurlar Kalem ve gönül kardeşliğimizi, Kardeşlik dergisinin bu yeni yılbaşı sayısıyla tazelerken, öncelikle hepinizin yeni yılını içten, içtenlikle kutluyor ve sevinçlere, mutluluklara, başarılara vesile olmasını diliyorum. Ülkede yaşadığımız karışıklık ve kargaşalık yüzünden kişisel sevinçler ile bireysel mutlulukları yakalamak ne kadar zorsa, başarılara varmanın fazla zor olmadığını düşünüyorum. Başarı derken, millet düzeyindeki başarıları kastediyorum kuşkusuz. Bir az birlik ve beraberlik lazım, bir az güç bir az güven... Yüreğine inanan, davasına sarılan insanlar, karşılaştığı engeller ne olursa olsun, her zaman başarılara kavuşabilmişlerdir. Geçen yıl ülkede, siyasi krizler yüzünden, tam anlamıyla bir karmakarışıklık vardı. Buna karşın, millet olarak, gerçekleştirdiğimiz başarılar kıvanç duyulabilecek kadar önemli boyutlara vardı. Ülkede, Türkmenlerin üçüncü ana unsur oldukları, millet meclisi tarafından yasaya bağlandı. Federal bütçede Türkmenlere özel bir ödenek ayrılması kararlaştırıldı. Türkmen genel eğitim müdürlüğü açıldı. Para biriminde Türkmen varlığını simgeleyen bir sembolün yerleştirilmesiyle milli marşın bir bölümünün Türkçe olarak seslendirilmesine doğru ilk adımlar atıldı. Bütün bunlar elbette ki, kendiliğinden gerçekleşemedi. Gecesini gündüzüne katan insanların gayretleriyle çabaları vardı bu başarıların ardında arkasında.. Bu siyesi başarılara eşit olarak, kültürel alanlarda da çok başarılı çalışmalara imzalar atılıyordu. Kardeşlik dergisinin V. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresine katılması ve kongrenin, Türkmenlerin övünç kaynağı olan üstat Ata Terzibaşı’ya, Türk kültürüne vermiş olduğu sayısız hizmetlerinden dolayı özel bir ödül vermesini kararlaştırması, bu başarıların önde gelenlerinden biridir. Ocağın övünülerek söylenmeye değer bir başka çalışması da, Uluslararası Bağdat Fuarına katılması idi. Bu yılkı katılımda, değil Ocak tarafından çıkarılan matbuatları, kadromuzun yer yer gezerek bütün kurum ve kuruluşlarımızdan topladığı matbuatları sergilemeyi amaç edindik ve bu bakımdan Fuarda varlığımızı, matbuatlarımız yoluyla en güzel biçimiyle saptamış olduk. Ocağın Fuardaki standı bu yüzden en büyük ilgi topladı. Bu çalışmalar dışında da Kültür Bakanlığıyla ortaklaşa yapmakta olduğumuz bir sürü çalışmalar vardır. Bir uzun film, bir belgesel film yapmak, plastik sanatçılarımız için özel bir sergi gerçekleştirmek … ve saire…. Ne bu çalışmalar, ne de her iki ayda bir, yüreğimizin yağını eriterek eliniz altına koyduğumuz bu dergi ile fazla gurur duymamaktayız. Çünkü yapılması gereken çok işler vardır daha, davamızın, kültürümüzün yararına..Yeni yılda bizi beklemektedir. Desteğiniz ile yapacak ve başaracağız inşallah.. 1 TÜRKMEN KARDEŞLİK OCAĞI İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER KARDEŞLİK KÜLTÜR EDEBİYAT VE SANAT DERGİSİ SAYI: 279-280 OCAK– ŞUBAT/ 2013 ——————————————– Mayıs 1961 Yılında Yayın Hayatına Başlayan Bu Dergi Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Üyesidir TKO Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Dr. Mehmet Ömer Kazancı mustco2003@ yahoo. com Yazı İşleri Kurulu Dr. Necdet Yaşar Bayatlı Ahmet Ferman Danışma Kurulu 1-Kardeşlik Dergisi V. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresinde…………….…………….3 2-Ümit Tokatlı ile Kaşgalı’yı Yeniden Okumak: Vedat Ali Tok……………………….…………..7 3-Dağ Başını Duman Almış: Öner Saatçi……...12 4-Ekerm Tuzlu’yu ödüllendirme Töreni….……16 5-Ses Sanatçısı Ekrem Tuzlu: Fazıl Mahmut:…17 6-Azeri Türk Şair Amas Yıldırım: Muratgeldi Söyegov………………………………………..20 7-Kerkük Şairlerinden Ası Nusret Ağaoğlu: Aydın Kerkük……………………………………..22 8-Horyat Olan Horyatçı: Hüsam Hasret……….25 9-Şiirler: Kenan Çarboğa………………………28 10-Şiirler Adnan Kasapoğlu……………...……30 11-Şair ve Yazarların Düşüncelerinde İstanbul ve Güzellikler: Dr. Siham Abdülmecit……...…….31 12-Fahriye: Rıza Çolakoğlu…………..………..36 13-Yozgartlı Aşık Türkmenoğlu: Bayram Durbilmez………………...……………………37 14-Büyük İpek Yolunun İzler Azerbaycan’ın Dış ilişkilerini Yansıtan Faktör Olarak: Habil Hamidov……………………………………….44 15-Zamanın Tanığı: değerlendirme: M. Demirel Babacanoğlu…………………………………...49 16-Servet-î Fünun: Behçet Sadık………………51 17-Şiir: Nazire: Cengiz Bayraktar……………..52 Vahidettin Bahattin Dr. Nusret Merdan Temsilciler Behçet Gamgin (Kerkük) Aydın Kerkük (Kerkük) Adnan Assaf (Tuzhuırmatu) Yönetim Adresi Türkmen Kardeşlik Ocağı Irak-Bağdat– Mustansıriyye Semti e-posta: tek2mtc@ yahoo.com Baskı: Fuzuli Yayın ve Basım İşletmesi Kerkük Yeni Yılınız Kutlu Olsun zı Ya u rul u K 2 Kazaakistan’ın Başk kenti Asstana’d da Gerçeekleştirrilen V. Türk Dü ünyası Edebiya E at Dergiileri Koongresin nde K Kongr eden Türkm T men Arraştırm macı - Yaza ar Ö Ödü Özel ül V . Türk Dünyası Edebiyaat Dergileri Kongresi, TÜRKSOY Y ve Avrasyya Yazarlarr Birliği’ninn işşbirliği; TİK KA, Gumiloov- Avrasyaa Ulusal Üniiversitesi, Altın A Kıran Y Yardımlaşm ma Vakfı vee Y Yunus Emre Türk Kültüür Merkezi’nin katkılarrıyla 21-24 Kasım 20122 tarihlerind de Kazakis-tan’ın başkkenti Astana’da toplanndı. 14 ülkeeden 38 önd de gelen edebiyat derggisinin geneel yayın yö-netmeni veeya temsilciilerinin katııldığı Kongrede, çevirii ve edebiyaat, edebiyatt ve dil gibii başlıklarınn yanı sıra Türk T Dünyassında edebiiyat dergilerri arasındak ki işbirliği im mkânları elee alındı. Ko ongreye Dr.. Mehmet Ömer Ö Kazzancı, Türkm men Kardeeşlik Ocağı genel merrkez tarafından çıkarılm makta olann Kardeşlik dergisini d tem msilen katılldı. KKTC’indde yapılan kongrede k 2 2012 yılındaa Türk Dün nyasında Yılın Y Edebiyyat Adamı ilan edilenn Azerbaycaan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Rizayev’e ödülü takdiim edildi. A Ayrıca yaptıığı çalışma-larla Irak Türkmen T E Edebiyatının n gelişmesinne ve Türk k kültürüne katkılarınddan dolayı araştırmacıa yazar Ata Terzibaşı’yya Türk Düünyası Edebbiyat Dergilleri Kongressi Özel Ödüülü verilmessine oy bir-liğiyle karaar alındı. Ödül Ö gelecekk yıl Eskişehhir’de yapıllması planlaanan altıncıı kongrede takdim t edi-lecek. Üstaat Ata Terziibaşı’ya özeel ödülün veerilmesi öneerisi Dr. Meehmet Ömerr Kazancı’d dan geldi vee başta Azerrbaycan ve Türkiye’deen katılımcıllar olmak üzere, ü üstaddın çalışmallarına tanık olan bütünn delegelerdeen destek göördü. ~3~ V . Türk T Dünyaası Edebiyaat Dergileri Kongresi, 21-24 2 Kasım m 2012 tarihhlerinde Kaazakistan’ınn baaşkenti Asttana’da topllandı. 14 ülkeden ü 38 önde gelenn edebiyat ddergisinin genel g yayınn yöönetmeni veya v temsilccilerinin kaatıldığı Kon ngrede, Türrk Dünyasınnda edebiyat dergilerii arasındaki işbirliği im mkânları ele alındı. Konngre iştirakççileri, aşağıddaki hususlaarın kamuoyuna duyu-rulmasına karar k verdi:: 1-Kongre çalışmaları ç sırasında vefat v haberi alınan tüm m ömrünü Türk T Dünyaasının birliğ ği, yakınlaş-ması ve daayanışması uğrunda u vakkfeden, Türrk Dünyasın nın büyük evladı e Türk Dünyası Arraştırmalarıı Vakfının değerli d Başkkanı, Türk Dünyası D ile ilgili pek çok ç projeninn ilk başlatııcısı, Türk Dünyasının D n dört bir yaanına açtığı okullar ve üniversite ü ille on binlerrce öğrencinnin milli şuuurla yetişm mesini sağla-yan, yazdığı kitaplar ve yayınladdığı dergi ve v kitaplarla milletimiizi bilinçlenndiren Prof.. Dr. Turann a taziyee mesajı yaaYazgan içiin kongre adına yınlanmasıına, 2-Edebi çevirilerin gerek g Türkk halklarınıın birbirlerinii gerekse dünya d edebbiyatını tanıımada, duyygu ve düşüüncelerini, yaşayış y tarzzlarını, külttürlerini annlamada asla vazgeçileemez bir im mkân olduğuu dikkate alınarak, Türkk halkları eddebiyatlarınıın karşılıklıı olarak çevvrilmesi ve yayınlanmaasının halkllar arasındaaki kardeşllik ve dosttluk hisleriini daha da kuvvetlenddireceğine ve v dergileri çeviri eserrlere daha fazla f yer verrmesine; 3-Sunulan tebliğlerdeen, Türk Düünyası edebiNurlaan Orazailinn (KYB başşkanı), Anarr (AzYB yatlarının Türk Cumhhuriyet ve Topluluklaabaşk kanı) ve Yakkup Ömeroğğlu (AYB başkanı) b rında yayınnlanma oraanının son yıllarda y dikkkat çekici ölçüde artttığı memnuuniyetle göö- ~4~ rülmüş oluup bu sürecinn desteklennmesine, 4-Küreselleşmenin eddebiyata olaan etkilerinee dikkat çek ken konuşmalaardan sonraa gelecek kongrede küreselleşm me, edebiyat ve edebî derrgiler konussunun bir veeya daha faazla oturumda ele e alınmasıına, 5-Kongre tarafından t h yıl verillen Türk Düünyasına Yılın her Edebiyat Adamı A Ödüllünün 2013 yılı için, Kazakistan K edebiyatının yaşayan y en önemli ö yazaarlarından Tölen T Abdik k’in ilan edilmeesine, Konggre üyesi dergilerde d T Tölen Abdik k’in eserlerinin çevrilerek yıl boyuncca okuyucuyya ulaştırılm masına, 6-Yaptığı çalışmalarlaa Irak Türkkmen Edebiyatının gellişmesine ve Türk kültüürüne katkılarından dollayı araştırm macı- yazar Ata A Terzibaşı’ya Türk Dünyası Eddebiyat Derrgileri Kongreesi Özel Öddülü verilmeesine; 7-Gelecek Kongreninn Türk Dünyyası Kültürr Başkenti EsE kişehir’de toplanmasınna, 8-Kongreyye yaptıklarıı güzel ev sahipliği s içiin Altın Kırran Firması, Juulduz Dergisi, Gumilevv Avrasya Ulusal U ÜniverKoongre tarafınndan Türk Dünyasının D sitesi ve Yunus Y Emree Türk Külltür Merkezzi’ne teşekk kür 20133 yılında eddebiyat adam mı olarak seeedilmesinee, karar veriilmiştir. Kaamuoyuna saygıyla duy yuçilenn Kazakistaanlı roman yazarı y Tölenn rulur.. Abddik (ayakta) bir akşam yemeği y sıraaKatılanlar: sında katılımcıllara teşekkü ürlerini bildii1. Dusein Kasein nov, TÜRK KSOY Geneel Sekreterri ren bir konnuşmada. Yanında Y 2. Anar, Azerbaaycan Yazarlar Birliğii Başkanı TÜRKSOY Y Başkanı Duseyin D 3. Yak kup Ömerroğlu, Avrrasya Yazzarlar Birlliği K Kaseinova Başkanı kistan Yazaarlar Birliğ ği Başkanı 4. Nurlan Orazaailin, Kazak D Ediitörü- Saha Cumhuriyyeti RF 5. Aleeksei Tomskii, Attilla Dergisi 6. Ali Akbaş, Kaardeş Kalem mler Dergisii Genel Yay yın Yönetmeeni-Türkiyee 7. Ali Karaçalı, Türk Dili Dergisi D Editöörü-Türkiy ye 8. Ahmet Alyaz,, Kazakistann-Zaman Gaazetesi-Kazzakistan ker Doduyyev, Mingittau Dergisinnin Genel Yayın Y Yöneetmeni -Kaabardin-Ballkar Cum-9. Ask K Kongre katılıımcılardan bir b ~ grup 5 ~Astana Tarihi Müze Önünnde huriyeti, RF 10. Aziim Süyün nov, Gülisstan Dergisi Genel G Yayınn Yönetmenni Özbekisttan 11. Bah htiyar Asllan, T Türk Edebiyatıı Dergisi Editörü Türkiye 12. Bak kıt Mejitu ulı, Mukaggali Dergisi Genel G Yayıın YönetmeeniKazakisttan 13. Cumabay Şaşştayulı, Kazak Edebiyatıı Gazetesi Genel Yaayın Yön.-Kazzakistan Koongre katılımcılarındann bir grup Y Yunus Emree Türk 14. Dik khan Gamzzabekulı, AvA Kültür merkezinde m rasya Ü. Habarcısı Dergisi Yazı Y İşleri Müüd.-Kazakisstan 15. Duman Ram mazan, Allem Edebiyatıı Dergisi Geenel Yayın Yönetmeni-Kazakista an 16. Elççin Hüseyin nbeyli, Ulduuz Dergisi Genel G Yayın n Yönetmenni -Azerbayycan 17. Gü ülnaz Kutuyyeva, Agideel Dergisinin Editörü -Başkurdist tan, RF 18. İmd dat Avşar, Kardeş Kallemler Derggisi -Türkiy ye 19. İsm mail Bozkurrt, Turnalarr Dergisi Edditörü, -KKTC 20. Ken nes Yusupoov, Alem Edebiyatı Deergisi Şef-R Redaktörü-K Kazakistan 21. Kogabay Serssekenulı, Aykap A Dergisi Genel Yaayın Yönetm meni-Kazak kistan 22. Maaksat Nurgaazı, İle Ayddını Dergisi Genel Yay yın Yönetmeeni-Çin 23. Maaksat Tec-M Murat, Asttana Dergisii Genel Yay yın Yönetmeni-Kazakiistan 24. Meehmet Ömeer Kazancı,, Kardeşlik Dergisi D Gen nel Yayın Yönetmeni Y ––Irak 25. Nurgali Cusupov, Calın Dergisi Geenel Yayın Yön. Y Yrd.- Kazakistan K n uratbek Ospanov, Abaay Dergisi Genel G Yayın n Yönetmenni-Kazakisttan 26. Mu 27. Nessipbek Aytulı, Altın Tamır T Dergissi Genel Yaayın Yönetm meni-Kazak kistan 28. Nessipbek Deu utayulı, Cam mbıl Dergisi Genel Yay yın Yönetm meni-Kazakiistan 29. Nurgoja Orazz, Jangı Sarııarka Dergisi Genel Yaayın Yönetm meni-Kazak kistan 30. Om mar Sultanoov, Canı Alatuu Dergissi Genel yay yın Yönetm meni-Kırgıziistan 31. Perrvin Nuraliiyeva, 525, Gazeta, Gaazetesi Editörü -Azerbaycan 32. Rah hman Deveeci, Türkmeensahra Gazzetesi Editörrü-İran 33. Rızza Heyet Varlık V Dergisi Editörü -İran -Tataristan 34. S,F Feyzullin, Kazan K Utlarıı Dergisi Geenel Yayın Yönetmeni Y 35. Salliya İbragim mova, Janı Alatoo A Dergisi -Kırgızzistan 36. Serrik Sagıntay, Kasım Dergisi D Geneel Yayın Yö önetmeni-K Kazakistan 37. Seyyran Süleym man, Yıldızz Dergisi Edditörü -Kırıım, Ukrayn na 38. Surragan Rahm metulı, Bayyan-Ulgey Yazarlar Y Birrliği Başkannı-Kazakisttan 39. Şem msettin Şek ker, Türk Düşüncesi Dergisi Geneel Yayın Yönetmeni-Tü ürkiye 40. Tah hir Kahharr, Cahan Addabiyatı Derrgisi Editörrü –Özbekisstan 41. Reşşat Macit, Azerbaycan A n Yazarlar Birliği B Yöneeticisi ve 5225. Gazet’inn sahibi 42. Hü üseyin Albaayrak Avraasya Yazarlaar Birliği Yö önetim Kurrulu Üyesi, 43. Maarsel Salimov, Başkurddistan’dan Aktorna Uluslararası U Türk Lehçeeleri Şiir Aktarmaları A ı Yarışmassı Başkanı 44. Dilaver Osmaan Kırımtataar Yazarlar Birliği Gen nel Sekreterii T 45. Askkar Altay, TÜRKSOY Kazakistann Temsilcisi, 46. Ahaat Salihov, TÜRKSOY Y Başkurtisttan Temsilcis ~6~ İle E V Vedat Ali To ok rciiyes Üniverrsitesi Fen-Fedebiyat Fakültesi TDE T Bölüm mü öğretim m üyesi Proff. Dr. Ümit T Tokatlı 19555’te Kerkük’te doğdu u. 1979 DTC CF mezunu u. 1984’te İstanbul Ün niversitesi E Edebiyat Faakültesindee doktorasıını tamamlladı. 1993’tte doçent, 11999’da pro ofesörlük unvanını aldı. Tokattlı ile Türk dili, kültürrü, tarihi ve v en çok daa Divanü L Lügati’t Türrk üzerine konuştuk.. s epeydir Kaşgarlı’yyı yeniden okuyorsun nuz. Divanü ü Lügati’t Türk ile ilg gili bilinen n -Hocam, siz kanaatlerii değiştireccek bilgileree ulaştığınıızı da öğren ndik. Bu koonuda neleer söylersin niz? Meselaa Divanü Lügati’t-Türrk’ün yazıılış amacı neydi? n Ara aplara Türrkçe öğretm mek için yazılmamış y ş mı? -Divanın Araplara A Tüürkçeyi öğreetmek için bu kadar taafsilata girm mesi mümkkün değil. Türkler T içinn yazıldığı kesin. k Şayett Türk egem menliğine Arapları A hazzırlamak am maç ise, bunnu Arab’ın düşünmesii gerekirdi. Kaygısını K o çekmeliyddi. Yani Kaşşgarlı Araplları düşünerrek onlara bböyle bir hizzmeti ayak-larına götüürmekle ne elde ettiğinni bugün göörmeli ve so orgulamalıyyız. Hele birr defa şu Arap A sözünüü bir tarafa atmalıyız. a B Böyle bir gaayret, hem de d muazzam m gayreti, hiç h de yakışm mayan kısırr bir görüşee sıkıştırmakk, tarihi durggun bir su birikintisi b ollarak görmeekten başkaa bir şey değğildir. Tarih hin yol aldı-ğı istikameet, Divan’ınn Türkler, yani bizim iççin yazıldığ ğını her haliiyle ortaya kkoyarken ille de Arap-lar için dem menin manttığını bir türrlü anlayam mıyorum. Dü üşünün bugüün bir İngiliz’in kalkıp p da Türkle-re İngilizcee öğreteyim m, dilin gram mer kurallarrını bozup, Türkçenin ekleri, ünlüü uyumu vs.ye uygula-dığı bir İnngilizceden kim ne öğrrenirse, Araap da Divan n’dan o kaddar Türkçe öğrenmişti. Kaç Arapp Kaşgarlı’dan övgü ilee bahsetmişttir acaba? Veya V Farslarrın Araplarıın, kültürlerrine indirdik kleri darbe-lerden muzztarib olarakk lanetledikkleri gibi, Kaşgarlı K bu eseriyle e Araap kültürünüü yıktı, bizi dilimizdenn etti demiş mi? m Tabii ki k böyle bir şey ş yok. Ollmamıştı. Denemesi koolay. ~7~ -Nasıl? -Türkiye’ye tahsil için gelen Arap öğrencilere Türkçeyi Kaşgarlı’dan okutun. Değil Türkçeyi, bildiği Arapçayı da unutur. Eminim. Orta öğretimi Arapça okumuş biri olarak bunu söylüyorum. Ezbere konuşanları boş verin. Bu iş bu kadar! Divan bizim için eşsiz bir hazinedir. Bizimdir. Yoksa Araplar Kaşgarlı için heykel dikmeliydiler. Her Arap ülkesinde Kaşgarlı salonları, kültür sarayları bulunmalı idi. Hangi Arap kaynağı, bir çift laf da Kaşgarlı’ya ayırıp, iyi veya kötü bir şey söylemiş? Kaşgarlı’yı tanıyan bir Arap var mı? -Öyleyse niçin Arapça yazılmış? -Her kavim, bırakın milleti, kendi dilini en üstün, en zengin dil görür, diğer dilleri ise itibara bile almaz. Bu yüzden dilbilimin ortaya çıkması ta 17. Yüzyıla kadar gecikmişti. Kendileri gibi dillerini konuşamayan, Grek için barbar, Arap için Acem ve Türk için tattır. Bu bir yana. Daha önemlisi dinin tebliğ dilidir. Bizim için yani Müslümanlar için Arapçadır. Bu Arap’ın dilini daha da sağlamlaştırmış, hatta kutsallaştırmıştır. Kültür dili, medeniyet dili olmasının temelinde bu var. Ortak edebî dil var. İbn Hallekan, Vefiyyatü’l-A’yân’da şunu der: Türk kıyafetini asla çıkarmayın. Farabi (Ebu Nasr Muhamme bin Tarhan bin Uzluk) eserlerini Arapça yazmıştı. Keza Tefsirü’l-Keşşâf ve Mukaddimetü’l-Edeb yazarı Zamahşeri; Elmilel ve’n-nihâl yazarı Şehristani, her ikisi de Türk olmalarına rağmen, eserlerini Arapça yazmışlardı. Arapça bilim dili olmuş. Bu ne demek? İslâm şemsiyesi altındaki ülkelere, milletlere ulaşmanın eğitim yolu Arapçadan geçer. Günümüz İngilizcesiyle mukayese edilemeyecek önemde bir durum… O dönemin şartları içinde düşünüp değerlendirdiğimizde, Divan’ın neden Arapça yazıldığını anlarız. Niçin? Değişik Türk boylarının hepsine birden ortak edebi dil ile ulaşabilmek içindir. -Yani Divan Türk Araplara değil değişik Türk boylarına hitap etmek için ortak dil olarak Arapça görüldüğü için Arapça yazıl- mış. Herhangi bir Türk şivesi ile yazılsa diğer tür şivesini konuşanlar belki buna itiraz edecek, belki önemsemeyeceklerdi? -Aynen öyle. Günümüz Orta Asya Türk cumhuriyetlerine bakın. Ortak edebî dil Rusça. İran’da Farsça. Cevat Heyet, Türk Dili ve Lehçeleri kitabını Farsça yazmakla, herhalde Farslara Türkçeyi lehçeleriyle öğretmek için değil, Azerî, Türkmen, Halaç, Kaşkaylar için yazmıştı. Ferzane de iki ciltlik Azeri Türkçesi dilbilgisini Farsça yazmış, Irak Türkleri yeni kavuştukları Türk okullarında görev yapan Türkmen öğretmenler Türkçeyi Arapça hazırlanan kitaplardan öğreniyorlar. -Divanü Lügati’t-Türk eskiden de rağbet edilen bir eser miydi? -Evet, öyle. Yani çok rağbet görmüş olmalı. Türkler tarafından tabii… Araplardan böyle bir ilgiyi beklemek safdillik olur. Arabın meziyetini bilmek bunu söylemeye yeter. -Bu eserin ismi özellikle hangi kaynaklarda zikrediliyor? -Divan’ın isminin geçtiği eserler, bildiğim kadarı ile, 764 H.’de telif edilen ‘Alim bin Muhammed Al-Kaşgarî’nin Tacu’s-Su’adâ ki orada “Türk hükümdarların medhinde kâtipler, Kaşgarlı Mahmud’un (Divan’ın) önsözünden istifade ederler.” Der. Beyhekî tarihinde, Câmi’u’t-tevârîh’te, Cüveynî’nin Cihângüşâ’sında Dîvan’dan aktarılan sözler vardır. Divan’dan genişçe yararlanan Aynî (Bedreddin Mahmud bin Musa Al-‘intâbî) 30 ciltlik ‘Ikdu’lcümân fî târihi ehli’z-zemân eserinin Nesepler ve Coğrafya cildinde, “Türkler” bahsi büyük ölçüde Divan’dan alınmadır: Oğuz boyları, damgalar, Türkmen isminin etimolojisi. Yine Aynî,” Fî Siyretü’l-meliîki ez-zâhir Tatar” ve “,” Fî Siyretü’l-meliîki’l-mü’eyyed Şeyhu’lMahmû-dî” eserlerinde de güvenilen kaynak olarak, defalarca, Divan’a başvurur. Bedreddin Aynî’nin kardeşi Şehabeddin Ahmed de “Trihü’l-bedri fî evsâfi ehli’l-asrı” adlı eserine Divan’dan oymak ve kabileler hakkında bilgiler almıştır. Kâtip Çelebi, Keşfu’z-zunûn’da şöyle ~8~ demektedir: Kaşgarlı’nın kitabı tek cilttir. Elhamdü li’llahi zi’l-fazlı’l-celîl… vs. Arapça açıklamalı ve Türk dilleri 18 harfle yazılır, aralarında yoktur. Ebu’l-kasım Abdullah’a sunulmuş. -Pekiyi Hocam, çok önemli bir eser idiyse Divan’ın neden nüshaları yok? Sıradan eserlerin bile birçok nüshasını görüyoruz. -Eserin yüzlerce nüshası olmalıydı. Neden tesadüf sonucu bir tanesi elimize geçti sorusu çok enteresandır. Üzerinde durulması gerekir. Ama cevap hiç de kolay değil. Çünkü askerî güç ve hükümdarlık şaşaası, kültür egemenliğinde sadece bir saman alevidir. Bugün de Arap etkisinden kurtulmuş muyuz? Hayır. Düşünün, artık ulus bilincinin tezahür etmediği çağ veya çağları… Günümüz İngilizce etkisine benzemeyen, çok daha şiddetli bir etki karşısındasınız. Bugün kimse Türkçe bilip bilmediğinizi sormuyor. Varsa yoksa iyi İngilizce konuşup yazan eleman aranıyor. Dün de iyi bir yere gelmenin şartı iyi Arapça bilmekti. Türkler için yazılan Divan, önemini o devirde değil, bugün ortaya koyuyor. Değerini onun için Arap değil, biz biliyoruz. -Kaşgarlı Mahmut Kitabu Cevahirü’n Nahv Fi Lugati’t Türk isimli bir eser yazmış mı? Yazmadıysa olmayan bir eser için bu arayış, bulacak olanlara ödüller vs., kısacası bu yaygarayı nasıl değerlendiriyorsunuz? -Dilerim ki Kaşgarlı, Cevahirü’n Nahv’i yazmış olsun. Ama bizim için olsun. Çünkü bir yazar, bu kitabın da Araplara Türkçenin gramerini öğretmek için yazıldığını, daha kitap ortada yokken buyuruyor. Çok hazin! Kaşgarlı Divan’da yalnız ana başlıklarla geçiştirdiği fiilden türetilen abartma sıfatları, çoğul vb. konuları ismini Cevahirü’n Nahvi Fi Lugati’t Türki koyduğu kitapta, Allah izin verirse, işleyeceğini söylüyor. Yani Divan tamamlandığında, bitmiş, hazır böyle bir kitap yok. Belki bir kısmı yazılmış. Ama tamamlanmış değil. Kısacası proje halindedir. Yaygara demek ne kadar doğru bilemiyorum. Yıllardır bu mevhum eserin ortaya ~9~ Kaşgarlı Mahmud ve Divanü Lügati't-Türk Kaşgarlı Mahmut 1008 yılında, döneminin önemli bir bilim ve kültür merkezi olan ve günümüzde, Çin hâkimiyeti altında bulunun Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde dünyaya gelmiştir. Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devleti'nin hanedan sülalesine mensuptur. Bütün klasik ilimlerini tahsil etmiştir. Kendisini Türk dili tetkikatına vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gelmiştir. 15 yıl boyunca Türklerin yaşadığı bütün illeri, şehirleri, obaları, dağları ve çölleri dolaşmıştır. Bu gezileri inceleme amacıyla yapmıştır. İslâmiyet'le ilgili bilimsel çalışmaları yakından izlemiştir. Arapça ve Farsçayı da çok iyi öğrenmiştir. Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş, ana dili olan Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından izlemiştir. Divanü Lügati't-Türk ديوان لغات التركisimli, dünyaca bilinen eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başlamıştır. 1077 Ocağında bitirmiştir. Abbasi Halifesi MuktedîBiemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a sunmuştur. Kitabın tek yazması olan nüsha bugün İstanbul’da Millet Kütüphanesi'nde muhafaza edilmektedir. İlk baskısı 1915-1917 yıllarında 3 cilt halinde Rıfat Kilisli tarafından incelenerek İstanbul’da yayımlanmıştır. Divanü Lügati't-Türk, Türkçe - Arapça bir sözlüktür. Türkçenin bilinen en eski sözlüğü sayılır. Batı Asya yazı Türkçesiyle ilgili var olan en kapsamlı ve önemli dil yapıtıdır. Kaşgarlı Mahmud’un, Kitabu Cevahirü’nNahv fi Lugati’t-Türk (Türk Dili’nin Nahiv Cevherleri) adlı günümüze kadar ele geçmeyen diğer bir eseri daha vardır… (Kardeşlik) çıkmasını bekliyoruz. Mevhum, olmayan bir şeyi varmış gibi düşünmek ve ona inanmak. -O zaman bu mevhumun sebebi nedir? -Bunun sebebi Besim Atalay’ın yanlış çevirisidir. Yüksek lisans öğrencilerimizle Türkçenin Kaynak Eserleri dersinde bu konuyu tartıştık. Arkadaşlar haber yapıtılar. 13.5.2008 tarihinde Bu konuyla ilgili Kayseri Türk Ocağında konferans verdim. Ama kimsenin 1000 cumhuriyet altınından vazgeçeceği yok. Cevahirü’n Nahv’i ille de bulacaklar. Bulunursa yine en çok ben sevinirim. Çünkü Cevahirü’n Nahv yazılmış olsa bile, dedikleri gibi Kaşgarlı’nın ilk kitabı değil, ikinci kitabı olur, telif tarihi de Divan’ın telif tarihinden sonra olmalı. -Biraz da günümüzü konuşalım. TDK’nin Türk dili ile ilgili bugünkü yaptığı çalışmaları yeterli buluyor musunuz? Bu kurumun görevi neler olmalı? Neler yapılmalı? -Türk Dil Kurumu, en önemli kültür müessesemizdir. Türkiye sınırları için söylemiyorum. Türk Dünyası, hatta bütün dünya için. Arap ülkelerinden dostlarıma gönderdiğim yayınların çoğu kurumdan çıkanlardı. Aynı şekilde İran’a, İngiltere’ye… Kurumun yayınları en az hatalı, o da gözden kaçma diye tabir ettiğimiz türden, hatta tamamen hatasız olmalı. Yoksa güven kaybını telafi etmek kolay kolay mümkün değil. Benim, kurumla dilci olarak değil, sıradan bir okuyucu bağım var. Yani çalışmalarından yakından haberdar değilim. Ama Tarama ve Derleme Sözlüğü ayarında kolektif eserler görmek isterim. İşyerlerine yabancı isim koyanlara plaket çakma, takdir belgesi verme ile Türkçe isim koymaya özendirme, bence kurumun işi olmamalı. İşyeri sahipleri, Cumhuriyet okullarında okumuş, Türk ordusunda vatanî görevini yapmışsa, az çok Türkçe bilinci var demektir. Yabancı isim taşıyan işyeri sahiplerinin hepsi dış ülkelerde mi yetişmiş? Hayır. Bizim okullarda okumuş, yurttaşlık bilgisi almış, vatanî görevini ordumuzda yapmış ama en önemli yurttaşlık bağının, hatta vatanı oluşturan en önemli unsurun dil olduğunu öğrenmemiş, öğ- retilmemiş ise, devletin bir yıllık bütçesini plaket ve takdir belgesine ayırsanız ne yazar? -İmla kılavuzlarındaki tutarsızlıklar hakkında neler söylersiniz? -Tutarsızlık yok. Kendi içinde tutarlı bir hal. Bu vasfı ancak aksi hâsıl olsaydı kullanabilirdim. Espri değil, ciddi olarak söylüyorum. Çünkü bazı alışkanlıklar huy olmuştur. Bizim huylarımızdan biri de imla nedir bilmemek… Hiç bilincine varmamaktır. İngiliz ve Fransız imlası 15.yy.dan beri değişmemiş. Neden? Çünkü imlayı biliyorlar. Önemini kavramış milletler. Almancada cins isimleri de özel isimler gibi cümle içinde büyük harfle başlar. Değiştirmek istediler. Öbür Avrupa dillerindeki imlaya uymak için. Kıyamet koptu. Vazgeçtiler. İmlâ bilinci işte bu. Bizim imla maceramız Göktürk yazısıyla başlar. Belirli kurallara bir yığın istisna gelirse kuralsızlığın kural olduğu yani bugünkünden farklı bir imla olmadığı hemen anlaşılır. Uygur yazısı da öyle. Arap harflerini iki kolda incelemek gerek. Batı ve Doğu Türkçelerinde, Doğu Türkçesi, Uygur imla sistemini Arap harflerine başarı ile uygulamış. Çağatay metinlerinde imla vardır. Düzenlidir. Tabii söz konusu Türkçe kelimelerdir. Yoksa yabancı kelimelerin imlasına dokunmak, yeni Uygur yazısına kadar görülmüş şey değildi. Batı Türkçesinin ilk ürünleri, Doğu Türkçesi imlasına tam uymasa da, peşinden giderdi. Ama bir yerde Arap imlasını deneyeyim demişti ki işler o zaman sarpa sardı. Ne batılı ne doğulu ama karışık imlalı bir yazı ortaya çıktı. Ne zamana kadar? 16. yy.a yani Osmanlıca dediğimiz döneme kadar. Bu defa ciddi kurallar getirildi. Arap harfleri, Göktürk ve Uygur imlaları Osmanlı yazısının temelini teşkil eder. Dilin imla sistemi harflerle değil, seslerle yani fonetikle sağlanır. Her alfabe başlangıçta fonetiktir. Ama zamanla değişen seslere kapanan kapı bir daha açılmamalı. Osmanlıca bunu başardı. Dolayısıyla, başlangıçta nasıl söylendiyse, imla sonuna kadar öyle kaldı. Gerçi ıslah girişimleri dar alanda değişiklik yapmaya kalktı. Ama öyle kaldı. O zaman da “okudu- ~ 10 ~ ğun gibi yaz, yazdığın gibi oku” düsturu ortadaydı. Latin harflerine şiarımız da bu oldu. Hâlâ da okuduğumuz gibi yazar, yazdığımız gibi okuruz. İşte kendi içinde tutarlıdır dediğim budur. Oysa Latin harflerini kabulümüz altın fırsattı. İmla kılavuzu yazılır, herkesin oradaki imlaya uyması zorunlu kılınır. Bir kelimenin tek imlası var denir. Vatandaş ikna edilir. İmla bilinci geliştirilir. Fransızların akademisi, Almanların Duden kitabı hükmünde bir uygulama olabilirdi. Olmadı. 1928’den 2005’e kadar yayımlanan, bazen imla bazen yazım ismiyle yayımlanan kılavuzlar önce isimde bir karara varsın. Gerisi halledilir. Kolay. -Yabancı dille eğitim konusunda neler düşünüyorsunuz? -Yabancı dille eğitim olmaz. Gerçekçi olalım, zaten böyle bir eğitim yapılmıyor da. Eğitim dili anadille yapılsın, fakat en az bir yabancı dil iyi öğretilsin derim. Gerçekçi olalım diyorum, çünkü üniversitelerimizden mezun olanlara şöyle bir bakın İngilizceyi iyi okuyor, yazıyorsa iş bulması çok kolay. Diğerlerini herkes biliyor. -Edebiyatta, tarihte, dilde birtakım kurallar, kaideler yanlışlığı ispat edilse bile niye hâlâ devam eder? Bunun bir açıklaması var mıdır? -Bizim milletimiz Kitap deyince Kur’an-ı Kerim’i düşünmüştür hep. Yani kitap denince aklına hep Kur’an-ı Kerim gelmiştir. O kitap mukaddes olduğu için, her kitaba da bir anlamda kudsiyet yüklemiştir. Bu bakımdan siz istediğiniz kadar doğruları anlatın, o kitapta yazılana bakar. Özellikle Cumhuriyetten sonraki ilim adamlarımızın yaptığı yanlışlıklar kitap haline geldikten sonra, sonraki kuşaklar uzun bir süre bunlar üzerinde düşünme gereği duymamışlar herhalde. -Türk aydınını nasıl bilirsiniz? -Bizim aydınlarımız kendi muhayyel dünyasında hep… Batı hayranlığı halen devam etmektedir, ancak batıyı görmemiştir, görmüşse bile tanıyamamış orada gördüğü bayağılığı bile bir meziyet şeklinde algılamıştır. Bugün gidin Batı’yı gezin. Bizdeki insanî değerlerin, maneviyatın zerresini bulamazsınız. Hatta iddia ediyorum, refah seviyesi, temizlik vb. hususlarında yaşanılabilirlik bakımından da Türkiye birçok batı ülkesinden daha ileri bir durumda. Avrupa’nın birçok yüzü vardır. Hangisini gördüyseniz ona göre düşünmemek gerekir. -Ezber konusu tartışılır durur. Eğitimde ezbercilik konusunda ne dersiniz? -Bakın, biz ezberin ne olduğunu bilmiyoruz. Ezber birçok alan için şarttır. Mesela bir öğrenci sanat zevkini geliştirmek için şiir ezberlemeli. Gerek kendi dilini gerekse bir yabancı dili öğrenirken kelime ezberlemeli… Bunları diğer alanlar için de söyleyebiliriz. Ama ezberlediği şeyin mantığını ve özellikle sebebini bilmeli, üzerinde düşünmeli. Türkçe her bakımdan kurallı bir dildir. Mantık dışı bir kural yoktur vs. vs. deriz. Sonra mesela deriz ki: “Sert sessizle biten bir kelimeden sonra sesli ile başlayan bir ek geldiğinde kelimenin sonundaki sert ses yumuşar.” Bunu ezberler ve ezberletiriz. Ondan sonra bir yabancı sorar: “Hocam mesela sepetsebedi, devlet-devlede, süt-südü…” Bu defa hayır o istisna, bu şöyle, bu böyle diye… Yani ezberlediğimiz şeyin ne olduğunu bilerek ezberlenmeli derim. -Yine sorgulama meselesine geliyoruz galiba? -Ben şuna inanıyorum: Bizi Aristo mantığı bu hâle getirmiştir. Bizde nasıl, niçin, acaba mantığı pek yok. Bir şey ya var, ya yok. Ya tamamen doğru ya tamamen yanlış... Uzakdoğu felsefesi farklı. Onlar bir insanı, bir eseri, ne bileyim bir şeyi bütünü ile değil parça parça ele alıyorlar. Mesela biz kendi bakış açımızla bir insanı işimize gelirse iyi, gelmezse kötü diye tanımlar ve o gözle bakarız. Bu insan neye göre iyi, neye göre kötü diye düşünmeyiz. Acaba bu kötü insanın, iyi tarafları da var mıdır diye pek zihnimizi yormayız. -Hocam, teşekkür ederim… -ben de teşekkür ederim………………... ~ 11 ~ Önd der Saa atçi* Gençlik Marşını M hepinniz bilirsiniiz. Ben de Kerkük’te K geçen g çocukkluk yıllarım mda, okuldaa öğrendim m bu marşı. Derse D girmeeden evvel okuldaki büütün çocukllar toplanır,, öğretmenllerimizden birinin b baş-latmasıyla bu marşı söyler, s söyleedikçe de ezberler, e son nra sınıflaraa girerdik. Evden de duyulurmuş d ş sesimiz, haatta bazen okula o geç kaaldığımda kendim de du uyardım çocukların o ggür seslerinii… Bir zaman sonra, Arappça marşlarr ezberletilm meye başlan ndı bize. Çoocukluk coşkkusuyla onlları da oku-yorduk. Faakat Türkçee marş yokktu artık. Am ma olsun öğretmenler ö rimiz Türk’tü okulda hep h Türkçee konuşuyorduk. Dördüncü sınıfa gelm miştik… Keendisi Türkm men olan am ma nedensee derslerde zaman zam man Arapçaa v Sonraa baktık ki o güne kadaar derste hiçç Arapça ko onuşmayan,, konuşan biir sınıf öğreetmenimiz vardı. ziraat öğreetmenimiz Zünnun Z Efendi de Arappça birkaç kelime k etmeye başladıı. Ağzına daa hiç yakış-mıyordu yaa… Aynı yıl y bir de biir Arap öğretmen gelm mesin mi derrslerimize, dünyam kaarardı. Nasıll anlatacaktıım derdimi öğretmene! Ne de olssa sınıfın çaalışkanlarınddandım. Yaa bana bir şey sorar daa cevaplandııramazsam! Ya anlam madığım yerrleri soramazsam…Veelhasıl bu kkorkularla, endişelerlee günler günnleri kovalaadı. Tabi, buu arada kom mik şeyler de oluyorduu derslerde: Bir gün, sınıf s öğretm menimiz deerse geldiğinde sınıfta bir arkadaaşımızı göremedi ve v Arapçayyla “Nereye gitti o öğreenci?“diye sordu. s Ben de atılarak Arappçayla “İzinn alıp gitti.”” diyecek yerde y ”İzin almaya giddiyor.“ demiştim. Sonra bir gün öğretmeen sınıfa gelldiğinde ayaağa kalkan bizlere b “İclis!“ dediyse de biiz hâlâ ayakkta bekliyorrduk; çünkü ü bize göree, oturmamız içinn öğretmeniin “cülus“ demesi d gereekliydi. İki kelimenin k d aynı de anlama gelldiğini, işte bu vesileyle öğrendik. Sonra bir gün g Kerkükk ilinin adınnın, Arapçaada“millileşştirme, halkka mal etme“ anllamına geleen “El–Te’’mim“ şekliinde değiştiirildiğini duuyduk. Eh, bize bir çocukça eğlence dahha çıktı. Haalamın kızıy yla beraberr yolda Önder Saatçi S yürüdükçe araba plakkalarındaki “El–Te’mim m“ yazılarıını okumayya, kaç ~ 12 ~ arabanın plâkasından “Kerkük” ün silindiğini saymaya başladık. Hatta beraber olmadığımız günlerde bile saymaya devam ediyor, sonra buluştuğumuzda saydıklarımızı topluyor, böylece kaç arabada bu değişikliğin yapıldığını gözlüyorduk. Yıllar geçince anladım ki Emniyet Müdürlüğüne fahri müfettişlik yapıyormuşuz da haberimiz yokmuş(!) Tabi bizim gibi acemi müfettişler, bir arabayı birkaç kere de sayardı ya mesele yok… O günlerde okul müdürümüzün de değiştiğini ve bir Arap müdürün okulumuza geldiğini gördük. Zaten, o arada Suphiye halam da müdür yardımcılığından el çektirildi. Babamı da merkezden alıp Kerkük’ün yakın bir ilçesine tayin ettiler. Sonraları anladım ki, onların da müdürü değişmiş, ziraat teknisyeni bir Arap, mühendislerin başına müdür olmuş. * * * 70’li yıllarda Kerkük’te Türk Kültür Merkezi vardı. Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliğine bağlı olan ve Türkiye’den sürekli öğretmen gönderilen bir kurumdu burası. Merkezde Türkçe kursları verilir, içindeki kütüphanede Türkçe kitaplar, ansiklopediler bulundurulur; biraz gecikmeli de olsa, Türkiye’de yayınlanan günlük gazeteler bile gelir; halkın istifadesine sunulurdu. Ben de buradaki kurslarda öğrenmiştim Lâtin harfleriyle Türkçe okuyup yazmayı. İlk Türkçe kitaplarla da burada tanışmıştım. Türkçe kursları Türkmenler arasında çok rağbet görüyordu; ama Kültür Merkezinin, kurslardan daha önemli bir faaliyeti, 23 Nisan, 19 Mayıs gibi kutlama törenleriydi ki Kerküklüler bu günlerde Merkezi doldurur, ailece gelirler ve yıllar önce bin bir hile ve hıyanetle koparıldıkları anavatanlarına hasret giderir, onunla bütünleşir ve belki de Anavatandakileri geride bırakan bir coşkuyla, heyecanla Cumhuriyeti kutlar ve M. Kemal Atatürk’ü anarlardı. Sanırım, 1976 yılıydı, o günkü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Kerkük Türk Kültür Merkezini ziyaret etti. Ben de annemle beraber oradaydım. Annem içeride ben bahçede Cumhurbaşkanını bekliyorduk. Bahçedeki kalabalık sokağa taşmış, insanlar sakin ama heyecanlı idi. Sonra kapıda Cumhurbaşkanını gördük: Alkışlar, bağırışlar, tezâhüratlar… Bu ziyaret bir kucaklaşma, bir gönül almaydı Kerküklü için, adeta! Yıllar sonra hatırlanmış olmanın, sahipsiz kalmamanın coşkusu yüreklerden yüzlere taşıyordu sanki…Peki, sonra?.. Sonrasını hiç sormayın. Tutuklamalar, hapisler, idamlar… Evet, Kerküklü, o kucaklaşmanın bedelini çok ağır ödedi. Hele hele, Çocuklarıyla beraber Kültür Merkezine gittiğimiz Öğretmen Mehmet Korkmaz’ın şehit edilmesinin, sırf Kültür Merkezine sık sık gidip gelmesine bağlı oluşu, Kerküklülere verilmiş bir gözdağı idi. Zaten, bu bahar da çok sürmedi. Kerkük Türk Kültür Merkezi 1978’de sessiz sedasız ve apar topar kapatıldı. Artık, ne halamın kızıyla güle oynaya gittiğimiz Türkçe kursları ne millî bayram kutlamaları ne de Merkezin çatısındaki Türk bayrağı kalmıştı… * * * 1978’de ortaokula başladım. Etrafımızdaki çember gittikçe daralıyordu. Herkese, Baas Partisine girmesi için baskı yapılıyordu. Okulda bir coğrafya öğretmenimiz vardı. Arap’tı. Sınıftaki herkesin bir fotoğraf getirmesini ve Baas Partisinin okullardaki kolu olan Öğrenci Birliğine kaydedileceğini söyledi. Günlerce bu sıkıntıyı âilemle birlikte yaşadım. Coğrafya dersinin olduğu her gün ve onun öncesi bir cehennem azabı idi sanki. Ufacık yüreğimde kocaman bir öfke taşıyordum artık, Baasçılara ve bütün Araplara… Bir gün, o öğretmenin, Bağdat’tan dönerken bir trafik kazsında öldüğünü öğrendik... O gün, ömrümde ilk ve son defa bir insanın ölümüne sevindim!.. Zaten, Saddam rejimi o yıllarda ilkokullarda bile açıktan açığa, eğitimcilikteki bütün geçerli prensipleri hiçe sayarak Arap ırkçılığına dayanan Baas propagandaları yapmaktaydı. Nasıl mı, İlkokul öğrencilerine askerî kıyafetler giydirip yanaşık düzen eğitimi yaptırarak. Bununla beraber Arap ırkçılığını anlatan sloganlar, şiir- ~ 13 ~ ler, şarkılar ezberleterek. O sıralarda çevremizdeki gençler de liselere gidiyor ve Üniversiteye hazırlanıyorlardı. O günlerde, Baasçı olmak istemeyen Türkmen öğrencilere yüksek öğrenim imkânları gittikçe daraltılıyordu. Bir kere Harp Okuluna Baasçı olmadan girilemezdi. Aynı şekilde hukuk ve öğretmenlik dalları da bu gençlerin yüzüne kapanan kapılardı. Bu yüzden pek çok Türkmen genci o yıllarda yüksek öğrenimlerini Türkiye’de yapmak üzere yollara düştü. Bu yol da, onlara resmî kanallardan para göndertmeyerek ve diplomalarını geçersiz sayarak tıkanmak istendi. Saddam rejimi o günlerde Sosyalist Doğu Bloku ülkeleriyle yakın ilişkiler kuruyor, Iraklı öğrencilerin de buralarda eğitim alarak hürriyetçi anlayışlara kapılmamalarının önünü almaya çalışıyordu. O günlerde Saddam’ın bir başka propaganda vasıtası da Filistin meselesiydi. Televizyonda sürekli buna dair şarkılar yayınlanır, bu dava halka mal edilmek istenirdi. Bu amaçla bir gün okulumuzda bir film gösterildiğini, bir başka gün de okul öğrencilerinin topluca yürütülerek mitinge götürüldüğünü hatırlıyorum. Hatta bu yürüyüş ve mitinglerden birinde ben, Zekeriya ve Saygın kaçmak istemiş; mitingin yapıldığı stadyumun duvarı üzerinde duran eli coplu güvenlik görevlilerini aşamamış ve stadyumun bahçesinde dolaşıp durmuştuk. Günler günleri kovalıyor, çocukça dünyam artık büyüklerinkiyle daha da yakınlaşıyordu. Artık büyüklerin de sorunları kulağıma, oradan da ruhuma yansıyordu. Meselâ o günlerde, artık hiçbir Türkmen vatandaşının, evini, arsasını bir başka Türkmen’e satamayacağına dair bir kanun çıkmıştı. O ara Türkmen memurlar çoklukla Erbil’e, Tuzhurmatı’ya ve güney illerine atanırken, Kerkük’e de bir sürü Arap memur tayin ediliyor, bunlara iyi imkânlar ve makamlar veriliyor; hatta bir kısmına, evlerinden kapı dışarı edilen Türkmenlerin evi hediye ediliyor; ceplerine de o günkü kurlara göre 30.000 Amerikan doları karşılığında Irak dinarı konuyordu. * * * Sonra asıl vurucu darbe geldi. 1979 yılıydı. Babamın yakın arkadaşı, ailece görüştüğümüz Türkmen lideri Necdet Koçak ve iki arkadaşı önce tutuklandılar, ağır işkencelerden sora da şehit edildiler. Türkmenlerin, artık ne kadar sahipsiz oldukları adeta yüzlerine vuruluyordu. Bütün bunlar olurken, bir de Irak’taki bütün yabancı ülke vatandaşlarının Irak vatandaşlığına geçmeleri gerektiğine dair bir kanun çıkarıldı. Artık çile sırası anneme gelmişti. Annemin o günlerde ne kadar kederli olduğunu şimdi şimdi anlıyorum. Babam, bir taraftan bu badireden kurtulmanın yollarını ararken diğer taraftan da bu konuyla ilgili resmî müracaatı annem adına yapmıştı. Sonradan anlattığına göre, dairedeki memur, babama, tamamlanan dosyayı götürüp bir başka odadaki görevliye teslim etmesini söylemiş; babam da dosyayı, boş bulduğu başka bir odadaki evrakların içine katıp dosyanın kaybolmasını sağlamış zamanlar, iki yılda bir de olsa, annemin akrabalarını ziyaret etmesi ve biraz da ferahlamak için ailece Türkiye’ye gelirdik. O yıl da böyle bir gezi için hazırlık yapmaktaydık. Nihayet ağustos ayında, annem ve kardeşimle birlikte Türkiye’ye doğru yola çıktık. Biz anavatan topraklarındayken Saddam da boş durmamış, amcam da dâhil çok sayıda Türkmen’i tutuklatmış, İran’la da savaşa tutuşmuştu. O yıl, okulların açılışı da gecikince artık Kerkük’e dönmenin bize bir yararı olmayacağına karar verdik. Kısacası, seyahat için çıktığımız yollarda yurtsuz kaldık. Anneciğim kendi öz vatanında bir muhacir gibi çaresiz kalmanın ızdırabını duydu. Ailemiz kısa süre için de olsa parçalanmıştı; ama ne olursa olsun, anavatan toprağına bir şekilde ayak basmanın huzuru da yeni bir ufuk açmaktaydı önümüzde. Babam, sonraki yıllarda, o kâbus dolu günleri andıkça Anavatan’a tam zamanında ayak bastığımızı söyler ve Allah’a sonsuz şükürler ederdi. Fakat hayattan ayrıldığı güne kadar ona sorarsanız o hâlâ Kerkük’te yaşıyordu. Zira çok ~ 14 ~ Barış Manço Fransa'da bir b televizyyon kanalınıın canlı yayyınına konukktur. Küstah h bir spiker vardıır ve Barış Manço M ile dalga d geçmeektedir. Süreekli, "İşte Türk, T yani barbar, va ahşi vs.. " demektedir... Barış Manço dahha fazla dayyanamaz vee spikere " Yanınızda Y kkâğıt para var v mı? " diye soraar! Bu soruyya spiker şaaşırır ve " Evet E var am ma n'olacak " der. Barışş Manço ısrar edince spiker ceebindeki kââğıt paraları çıkartır. Buu olaydan az a önce Barıış Manço canlı yayınd da "Anahtar" adlı şarkısını sööylemiştir. Bu B şarkınınn bir bölümü ü şöyledir: " Beş Akif-- bir Saat Kulesi, K iki Kule-birr Fatih, beş Fatih-bir Mevlana, M İkii Mevlana-b bir Sinan". Bu şarkı bir matematik k sorusudur ve şaarkıda adı geçen g kişiler o dönemddeki Türk paarası olan banknotların b n arkasında fotoğrafı olan kişiilerdir... Baarış Manço spikere sorrar: " Bu paaranızda fotoğrafı olann kişi kim? "Spiker: "Generall ." Barış Manço M diğerr paralardakki fotoğraflları olan kişşileri de sorrar, spikerin n verdiği cevaplarr hep aynıdır, "General, Amiral, "K Komutan" Spikerin S bu "falanca Geeneral, falan nca Amiral, falannca Komutaan" cevabınndan sonra,, bu sefer de d Barış Manço M cebinnden Türk paralarını p çıkarır... Barış Mannço der ki: Bu parada fotoğrafı ollan kişi Meehmet Akif Ersoy'dur. Şairdir... Bu fotoğğraftaki kişşi Mevlana'ddır. Düşünüürdür... Bu paradaki fotoğrafı f olaan kişi Fatiih Sultan Mehmet''tir. Adaletiin sembolüddür... Bu paaradaki kişi ise Atatürkk'tür. "Yurttaa barış, dün nyada barış" diyeen kişidir. Bizim B paralaarımız bunllar. Biz Türrkler ince ruuhlu, kibar, medeni inssanlar olduğumuzz için parallarımızın arkkasına şairllerimizin, düşünürlerim d mizin, bilim m adamalarım mızın fotoğraflarrını bastık.... Siz Fransızlar kendinniz barbar, vahşi v olduğuunuz için paaralarınızın n arkasına hep savaaş Adamlarıının fotoğraaflarını basm mışsınız!" der... d Barış Manço'nunn bu müthiş cevabından sonrra televizyonn yöneticileeri canlı yayyını keserlerr ve spikerii yayından aalırlar, başk ka bir spiker yerinne gelir ve canlı c yayın yeniden baaşlar, yeni sp piker Barış Manço'dann ve Türklerrden özür diler. Buunu biliyor muydunuz? m duymuşum mdur, “Antaalya” diyeceek yerde Keerkük dediğ ğini. Çünküü ona göre iinsanın vataanı, insancaa yaşadığı yeerdi. ---------------*Önder Saaatçi: S. Dem mirel Üniveersitesi/ Türkk Dili Okuttmanı /Türkk Dili Bölüm mü Başkanlıığı/ Doğu Yerleşkesi / Ertokuş Bey Derslikleri D / Çünür Ispaarta ~ 15 ~ Büyü ük San natçı Hizm met Plaketi 3 Kasım 2012 tarrihinde Tü ürkmen Karrdeşlik Oca ağında kalaabalık bir ttören vardıı. Törende, Tü ürkmen san natına yıllarca emek veren v ve san nat yoluylaa Türkmenlerde milli duyguyu coştu urmaya çalıştığı suçu uyla defalarrca içeri atıılan ses san natçımız Ek krem Tuzlu u Türkmen n Kardeşlik k Ocağının Onur Plak ketiyle ödülllendiriliyo ordu. Tören n, İmat Yallnız ile Ömer Köprülü’nün Ek krem Tuzlu u’dan sundu ukları ve yılladır y yüreeklerde coşşku yaratan n bir takım m içli şarkılarıyla başladı. b Dah ha sonra Ocak O Başkaanı Dr. Meh hmet Ömerr Kazancı, T Tuzlu’nun ödülünü takdim etti. e Kazanccı ödülü tak kdim sırasıında şu sözlere yer verrdi: “Tuzlu u, değil yaln nız Türkmen sanattına yapmıış olduğu kaatkılarıyla,, ayrıca san natını milleet yolunda een iyi bir şeekilde kullanmasın ndan dolayyı bu ödüle layık görüldü. Horya at, mani ve şarkılarıylla milleti heer zaman bilinçleştiirmeyi amaaç edindiği gibi haklaarını elde ettmesi uğrun nda gerekeen fedakârlıklara katılmaya teşvik etti. Bu, B gelip geeçen rejimllerin hoşun na gitmediğği için, onu defalarca ceza c evine atarak işşkencelere tabi t tuttulaar. Ancak Tuzlu T inanccından, ülk küsünden, iilkesinden taviz t vermedi”. Ödülünü Ö alldıktan son nra Ocağın Yönetim Kuruluna K T Teşekkürler rini bildireen Tuzlu: “Sanata verdiğim v h hizmetlerde en dolayı on nlarca ödüll ve takdirn namelere laayık görüld düm. Bunların bir kısmını k devvlet başkan nlarından şahsen teslim m aldım. Sevindim, m memnun old dum, mutlu oldum. Fakat buggünkü ödüll beni, gözyyaşlarımı tu utamayacak k kadar sevvindirmekttedir. Kardeşlik Ocaağının hepiimizin içind de bambaşk ka bir değeer ve sevgissi vardır. B Ben bir sana atçı olarak ilk desteğği burada çalışan ağab beylerimizd den gördüm m. İlk sevdiiğim ve hattta övündüğ ğüm şarkı ve horyaatlarımı bu u sahne üzerinden sesllendirdim. Millet düzeeyindeki seevgimi bu ocağa, o bu k kutsal saydıığım yere borçluyum. b ..” ~ 16 ~ Hıçkırıklaarla konuşm masına devvam eden Ekrem E Tuzlu sanat haayatıyla ilgiili acı-tatlı hatıralarıh nı anlatırrken, yer yeer yanık sesiyle horyaat ve şarkıla ar da seslen ndiriyor vee törende hazır bulunanlarrı yürekten n coşturara ak alkışlanııyordu. Bu münassebetle Türrkmence Radyosunun n eski yönettmenlerind den Sayın F Fazıl Mahm mut’un Ekreem Tuzlu haakkında yaazmış olduğğu bu yazıy yı siz aziz okurlarımız o za sunuyoru uz. Fazııl Mah hmut 1 matu ilçesiniin orta ma-933 yılında Keerkük’e bağğlı Tuzhurm halleesinde doğddu. İlk öncee molla Meedan ve mo olla Kanberr yanıında Kur’aan-i Kerim mi öğrendi. İlk, orta ve liseyii Tuzhurmattu’da bitirdi. Orta okul sıralarındaa, Kemal paşa adında,, bir milli şaarkı okudu. Bunun üzeerine okuldan üç gün uzaklaştırılu dı. 20 puaan hüsnü halinden kessildi. Ailevvi durumlarıı nedeniylee okulu yarıda bırakmaak zorunda kaldı. Üç aylık askerrlik ödevinii yaptıktan sora s babasınnın yanındaa marangozzluk işlerinee başladı.144 Temmuz 1958 1 yılındda öğretmennlik kursunuu bitirdi vee Süleymann Bey köyünnde öğretmeen tayin olduu. Siyasi yaşamına gelinnce 19-10-11982 tarihinnde Kerkük k’te okuldaa bulunduğuu sırada tutuuklandı. Baağdat’a sevkk edildi, altı ay sonraa serbest bırrakıldı. Araddan geçen altı a ay sonrra çocuklarııyla birliktee Semava ilççesinde hapse atıldı. Abbbas adındaa bir oğlu tu utuk evindee dünyaya geldi. Daha sonraları tuutuklanırkenn 20 yıl hap pis cezasınaa çarptırıldı. 8-8-1988 yılında y Irakk-İran savaşşı durunca çıkan ç af kaararıyla serbest bırakılldı. Sanat Hayyatı 1959 yılındda Türkmennce radyosuunun açılışınndan bir kaçç gün sonraa radyo için dört şarkı bir b makam teype t aldı. İlk İ şarkının sözü kendi tarafından yazılmış keendi tarafınndan besteleenmiştir: “B Bilmem Neden Gamggin Bu Duzzun Dağlarrı” diye baaşlar. Son şarkısı ise, “Dağlar Meralı” M türkküsüdür. Raadyo da Hüüseyini, Hiccaz, Beyat, Avşar adlaarında dört makam, Kaarabağı, Kızzıl, Dermeg gahi ve nöbetçi adlarıında hoyratt usulü okum muştur. Kızıl usulüü rahmetli Zeynelabddin Küzeci, Dermegah hı, rahmetli Takı Demiirci’den ve Karabağ ussulünü rahm metli Haci merdan’dan m öğrenmiştiir. Okuduğuu eserlerinin çoğunu kendisi k yazzıp bestelemiştir. ~ 17 ~ Ekrem Tuzlu’nun şarkıları defalarca okunması yasak edilmiştir.1980 yılında istihbarat’tan gelen bir yazıya göre Ekrem Tuzlu, Abdürrahman Kızılay, Fahrettin Ergeç ve Fethulla Altınses’in radyodaki eserlerinin okunması yasaklanmıştır. Kızılay, Libya hesabına ajanlık yapmakla, diğerleri ise Turancılık suçu ve Baas rejimine karşı oldukları nedeniyle suçlanmışlardı. Radyo müdürü adları geçen sanatçıların tümünün Irak’ta görevde olduklarını yalnız Kızılay’ın Türkiye’de olduğundan, bu hariç diğerlerinin şarkılarının okunmasını istedi. Kızılay’ın konusunu radyo genel müdürüne anlattım ve kızıl ayın şarkıları üzerine konan yasak kaldırıldı. Sanatçı Ekrem Tuzlu’ya gelince, genel müdür bu şahsın Irak içinde olup olmadığını sordu, Kerkük’te öğretmen olduğunu söyledim. Allah bereket versin dedi ve şarkılarının okunmasını serbest bıraktı. Ekrem Tuzlu Radyo da okuduğu bir Türkü de şöyle demişti... “Ceyranam ceyranam gözüm karadı Bu gözler başıma her bir beladı Baş alım hara gedim avcu elinden Ah bu dertlerim lalı seledi Bu Türkü büyük şöhret kazandı. Halkın sırtından yükselmek isteyen sinsiler, kısır görüşlüler rahat oturmadılar Tuzlunun elinden istihbarata yazdılar, yazı radyo evine geldikten sonra genel müdür türkünün Arapçaya çevirisini istedi, Arapçasını okuyan müdür sözlerin güzel olduğunu anladı. Boş ver dedi. Bir süre sonra ikinci bir yazı daha geldi neden birinci yazı hakkında icraatların alınmadığını soruyordu. Genel müdür türkünün çevirisiyle birlikte cevap gönderdi ve her hangi bir yasak sözün bulunmadığını vurguladı. Allah bereket versin bu sıkıntıdan kurtardı. ~ 18 ~ Tuhaf Bir Olay: Günün birinde Bağdat’ta Kardeşlik Ocağında düzenlenen bir törene eski savunma bakanı Salih Mehdi Ammaş davet edilmişti. Ekrem Tuzlu, Dilim dilim Kes kavun dilim dilim Men bu dilden vazgeçmem Olursam dilim dilim Hoyratını okuyunca, halkı coşturdu, alkışlar bir kaç dakika sürdü. Ammaş, suskunluğa uğradı ne olsun bu? Diye etrafındakilere sordu. Horyatın içeriğini anlayınca “beş genç bunun gibi olsaydı burada yerimiz olmazdı.” Dedi Tuzlu, 1963, 1965, 1967, 1968 ve 1969 tarihlerinde bir kaç kez sorguya alındı. Kazandığı Ödüller ve Takdirnameler: Ekrem Tuzlu sanat hayatı boyu başarısından ve Türkmen sanatına bulunduğu hizmet ve katısından dolayı Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Dr. Murat Sefer, Türk Edebiyatçısı Prof. Dr. Yahya Akengin, Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin eşinden, Ankara Valisi, Türkmeneli TV, Sanatçılar Sendikası Başkanı Sabah Mendelavi, eski Sendika Başkanı Davut el-Kaysi, Faruk Hilal, Eğitim ve Öğretim bakanı gibi ileri gelen kişiler tarafından ödüller ve takdirnameler almıştır. Son olarak 3-11-2012 tarihinde Türkmen Kardeşlik Ocağı genel merkez tarafından düzenlenen sanat gecesinde değerli sanatçı Ekrem Tuzlu’ya onursal Plaket ve iki takdirname diploması verildi. Ekrem Tuzludan Hoyratlar ..... Daş altından Kim görüp daş altından Menim bu demir gevlim He çıhar taş altından Günde bir dala konar Saman al cil ardından Sürme çek mil ardından Boynuma ip sarıldı Bu nazık dil ardından Yara dıram Derdim çoh yara dıram Bir damla kanım kalsa Bir millet yaradıram. Yandı nişin Tutuştu yandı nişin Bir fakir bir,de yetim Her gözden yandı nişin Yana çalar Su kırar yana çalar Zalim felek kırpacın Başıma yana çalar Al girme kir kaldırı Pişkinler sır kaldırı Darılma yıhsa felek Bir yıhsa bir kaldırı Boyağ vur boyağ üste Dayağ vur dayağ üste Parçalansa bir millet Hiç durmaz ayağ üste Damardan kan çekirem Gözümnen yaş çekirem Namerde mert demerem Bilirsem can çekirem Yaza kaldım Bahardan yaza kaldım Dost gitti derdi kaldı Men yaza yaza kaldım. Dala konar Tek bülbül dala konar Baltayla ez başını ~ 19 ~ Azeri A Türk Şaair Tü ürkmen nistan Üzerin ne İki Şiir Ş Muratgeld M di Söyegov1 Vatanı Azerbaycan’d da zeki bir millî m şair ollarak tanınm maya başlayan gennçlik döneminde Sovyett Rejimi tarrafından başşta Dağıstan’a ardından Türk kmenistan’aa sürgün eddilerek oradaa da biraz zaman yaaşadıktan so onra hayatı tehlikeye t kaalınca 1930’lu yıllarda İran üstüüyle eşi, Aşk kabatlı Azerri kızı Ziverr Hanımla beraber b henüz üç ayylık bebek halindeki h ilkk oğlunu bağğrına basıp Türkiye’ye gelen ve yaşamını y sürrdüren Azerri Türk şair Almas Yıldırım – ne yazık y ki – 444 yaşındayk ken dünyaya gözleriini kapatır. Almas Yılddırım’ın (255.03.1907 – 14.01.19522), Karakum m Çölü’yle aynı a sırada Türkmennistan’ın yinne iki büyükk coğrafi sem mbolü olaraak bilinen Köpet K Dağlaarı ve Amud derya’dan bahsettiği şiirleri saygıdeğerr okuyuculaarımızın dikkkatine sunuuyoruz. Kööpet Dağları Ben sana geelmişem uzak bir ildenn, Beni de sinnene al, Köp pet dağlar!... Bu odlu kaalbimde taşk kın arzu var, Geel bana bir layla l çal, Kö öpet dağlar!… Heer yanın birr çeşme, gök k çemen çayyır, Artık ben ne yazam taasvire dair, Gelmiş huzuruna h esiir bir şair, S Sevgimi kalbine sal, Kö öpet dağlar!!.. Bir hatıraat diye kalsın derinde, Adımı akksettirir derrelerinde, B gider olsam Ben o da sen n öz yerindee, A Asırlar boyunnca kal, Kö öpet dağlar!… Akaad. (Ord.) Proof. Dr. Muraatgeldi Söyeggov, Türkmeenistan İlimleer Akademisii’ne bağlı Millî Elyazmaları Enstiitüsü’nün Baaş Araştırmaccısı Aşkabat// Türkmenisttan. Bu yazı ilgili interneet sitelerindeeki bilgilerden yararlaanarak yayın na hazırlanddı. 1 ~ 20 ~ Amuderya’ya Çağırış Amuderya, beni al, O cesur dalgaların koynuna sal!.. Amuderya, dinle: Ben senin derdinle, Genç iken çekmekteyim hicrinle yas, Amuderya, beni al, bağrına bas!.. Gel avut tuğyanımı Sen duyarsın ki benim isyanımı, Ben dedim, ah, deli coşkun Hazer’e, Git kucaklaş ve yâr ol!.. Ben dedim ülkeleri Güldüren bir bahar ol!.. Demedim, buzlu şimal isteğine, Uyarak, bizden uzak Bir yere dol!… Sert esen kanlı şimal, Seni hem etti mi kul? Keserek yollarını, Bağlayıp kollarını, Seni de etti köle? Amuderya, neye bes Vermiyorsun bana ses, Neye bes, dalgaların geliyor isyanla dile? Söyle! Göz yaşları, kan sesleri boğmuş mu seni, Koca şark dağları kan yutmaya doğmuş mu seni? Yok, yok artık döndür O kuduz sellerini, Boyasın al kana ya al çiçeğe Doğma Türk ellerini, Atılıp fırtınadan fırtınaya, Çiğne, zincirini kır, Sana en doğruca yol, işte budur!.. Gene koy, hükmeylesin Türk ağzı, Oğuz’un yazdığı ferman kâğızı!.. Amuderya, beni al, Kopacak fırtınanın koynuna sal, Sen bırak düşmanı girsin kanıma, Kana girmek yaraşır öz şanıma, Bes neden korku duyup ürkem ben? Atamın oğlu yiğit Türkem ben!.. Köpet Dağları Türkmenistan ile İran arasındaki sınır bölgesinde dağ sırası. Kuzeybatıda Hazar Denizinden başlayarak güneydoğuda Herirud (Tecen) Irmağına kadar 650 km boyunca uzanır. Türkmenistan sınırları içinde en yüksek nokta başkent Aşgabat'ın güneybatısında kalır (2,940 m). İran tarafındaki en yüksek nokta ise 3,191 m yüksekliğindeki Kuh-ı Kaçan doruğudur.Türkmenistan'ın başkenti Aşgabat, Köpet Dağlarının eteklerinde yer alır. Amuderya Amuderya ve ya Ceyhun (Türkmence: Ceyhun, Amıderya, Özbekçe: Amudaryo, Farsça: ;آمودرياÂmudaryâ), Orta Asya'nın en uzun nehirdir. Nehrin yakınında oturan insanlar ve Ortaçağdaki İslâm yazılarında bu nehir Jayhoun ( )جيحونismiyle bahsedilir, böylece Cennet'teki dört nehirlerden biridir. Divân-ı Lügati't-Türk'de Ceyhun: tanınmış ırmağın adı diye tanımlanır. Ceyhun cenk edilen yer anlamına da gelmektedir. Ceyhun bu yüzden asi anlamındadır. Tabari'nin ( أبو ;جعفر محمد بن جرير بن يزيد الطبريAbû Dscha'far Muhammad Ibn Dscharîr Ibn Yazîd at-Tabari) anı ve yazılarında bu bölgede oluşan savaşlar anlatılmaktadır. Ceyhun, Syrderya (Sırderya) gibi Kazakistan toprağında bulunan Aral Gölüne döker. ~ 21 ~ Keerkük k Şairllerind den Ayd dın Kerrkük K errkük'ün en büyük b semttlerinden birri sayılan Tisin T semti, geçen g rejim m döneminde büyük birr faaciayla karşşı karşıya gelerek, ilk önce ö 200 kaadar evladı idam edilm miş ve daha sonra türlüü bahanelerle, semt sakinlerine ait evvler, binalarr, yıktırılmıış, yerle bir edilmiştir. 2003 yılın-dan sonra, Türkmen siyasetçileri s inin ve güziide adamlarrının olumluu çalışmalarrı neticesi, Tisin semtii Irak'ta eskii rejim zam manı en fazlaa zarar göreen felaketzed de bölgesi olarak o ve deevlet tarafın ndan doğru-lanıp kabuul edilmesinne rağmen, hale h Tisin halkı h gerçek k bir şekildee hak ve huukukuna kav vuşmuş de-ğillerdir. Bugün şehhit Tisin diyye adlandırıllan Türkmen Tisin sem mtinin sosyaal hayatı içinnde, adet vee ananeleri-ne bir göz atarsak, buu semtin ahaalisi, ehl-i beyt b aşıkı ollarak İslam dinine sarılıp Hazreti peygamberr efendimizee sevgilerinii hiçbir zam man, eksik ettmemişlerd dir. Tisin halkıı, dinini, dillini, edebiyaatını seven kültürlü birr milletti, buna misal oolarak eskid den yani fe-lakete uğraamadan öncce camilerinnden, evlerinnden kitap ve v kütüphanneleri hiçbirr zaman ekssik olmazdı.. Bunun yannında her yııl kırk gün süren s aşure merasimind de noheler, sinezenler methiyelerr, çoğu zam man hep Türrkçe olarak okunurdu. Aynı A vakittte bu münasebet dolayısıyla heer gün kurullan taziye meclislerinde m e mollalar tarafından bilgi saçann dini konuuşmalar yappılırdı. Öyleece bu külttür birikimii neticesi, Tisin halkıı arasında çok ç sayıda kültür adam mları, şairleerdin adamlları yetişmiştir. Biz bugün kardeşlik dergisinin d bu sayısındaa Kerkük'ün şehit Tisinn semtinin yetiştirdiğii çok kıymeetli bir şairrini size tannıtmak istiy yoruz. Şairinn adı Asi Nusret Ağaaoğlu'dur. 1945 1 yılındaa Kerkük'ünn Tisin sem mtinde dünyaaya gelen şairin üçlüü adı Asi Nusret N Kevser olup lakkabı ise Ağaaoğludur. Annesinin A Aydın Kerkük K adı Besti Halil’dir. H Şaairin ağa lakabı ise buu ailenin zen ngin bir ailee olmalarından ilerri gelmekteddir. Ağaoğluu Tisin'de edebiyatı e seeven bir aileye mensuptur, niteekim bu aileenin yetiştirrdiği meşhuur Türkmen şairi Celal Rıza R Efendiiyi sayabilirriz. ~ 22 ~ Asi Ağaoğlu, ilk, orta ve liseyi tamamladıktan sonra, Kerkük'te öğretmen yetiştirme Enstitüsüne kabul olundu. Ağaoğlu bu okuldan mezun olup öğretmen olarak ilk ataması Havice ilçesine yapıldı, bu okulda altı ay kaldıktan sonra Kerkük'ün Tisin semtine nakledilip orada 17 Temmuz adında bir ilkokulda mesleğine devam etmeye başladı. Ağa bu okulda 18 yıl hizmet gördükten sonra bu defa Kerkük'ün Hadra bölgesine nakledilmiştir. Ağa bu okulda bir müddet kalmış ve zamanın ağır şartlarına dayanmayarak 26 yıl hizmetten sonra kendi isteği üzere emekliye ayrılmıştır. Bendeniz ağa hakkında hazırladığım bu yazının orijinal bir yazı olması için gidip bu zatı evinde ziyaret ettim. Ağa, beni büyük bir misafirperverlikle karşılayıp sorularıma teker teker cevap verdi. Asi Nusret Ağa'da ilk şiir sevgisi daha enstitüde olduğu zaman başlar, ondan sonra şiir melekesini Tisin’de bulunan edebi meclislerde geliştirdi. Şairin anlattığına göre, kendisinin en yararlandığı yer rahmetli şair Celal Rıza Efendinin üzümlük çardağı olmuştur. Nitekim bu çardak Tisin’de edebi meclisler arasında ün kazanmıştır. Haftalık oturumunda Kerkük'ün en değerli edebiyatçıları ve şairlerinden, Osman Mazlum, Mevlüt Taha Kayacı, Mehmet Hurşit Dakuklu, İzzettin Abdi Bayatlı, Ahmet Otrakçıoğlu, İbrahim Ağaoğlu, Selahattin Saki burada hazır bulunurlarmış. Şair Asi Nusret Ağanın şiir şölenlerine katılımına gelince, onun ister yurt içinde ister yurt dışında olsun katılımı takdire şayandır, nitekim dini münasebetlerde ve bilhassa Hüseyniyelerde okuduğu topluma nasihat ve ibret verici, hatta taşlamalı şiirleri takdirle ve alkışlarla karşılanmıştır. Onun yurt dışındaki katılımında, başarılı geçip her zaman takdirname ve plaketlerle ödüllendirilmiştir. Şair Asi Ağaoğlunun eserlerine gelince onun şimdiye kadar yalnız bir şiir kitabı basılmıştır. Basılan kitabın adı ise Türkmeneli’nde yemeklerimiz unvanını taşımaktadır. Bendeniz kitap hakkında kendisinden bilgi edinmek istediğimde o bana şu hikâyeyi anlattı: Günlerden bir gün bir bakkal dükkânında Kerkük'ün uzak tepelerinde özbaşına yeşeren mevsim sebzelerinden veya bitkilerinden sayılan birkaç kilo( Kenger) almak istiyordum. O esnada yaşlı bir kadın gelip bakkaldan Kengerin fiyatının ne kadar olduğunu sorduğunda bakkal kilosunun 150 Filis olduğunu söyledi. Kadıncağız: Benim yalnız 50 Filisim vardır o zaman bana yarım kilo ver dedi. Bakkal bir kilodan eksik satmayacağını söyledi, yaşlı kadın oğlum dedi ben yapayalnız bir kadınım, ancak şu kadar alabilirim, dediyse de bakkal yine kabul etmedi. Yaşlı kadın sen bilirsin oğlum deyip yoluna devam etti. Ben bu duruma o kadar üzüldüm ki artık dayanamayıp hemen kadının ardınca koşup, ona ulaştım, nine dedim, inanın bende Kenger almak istiyorum bırakın sizin için bir kilo alayım yoksa boğazımdan inmeyecektir, yalvarırım lütfen beni kırmayın bende oğlunuz gibiyim. Yaşlı kadın kendisi için aldığım bir kilo Kengeri güçbelâ kabul edip benden teşekkür etmeye başladı ve evine doğru yol alıp gitti. Bende eşyamı kaldırıp biraz yürüdüm ama yine olduğum çarşıda tuhaf bir görünüşle karşı karşıya geldim. Bu defa bakkalın birisi (Domalan, Domalan, kilosu 4000 dinara, Domalan) diye bağırıp çağırıyordu. Dikkat ettim ki dükkânın önünde epeyi sayıda müşteri vardır ve hepsi o zamanın o yüksek fiyatı ile Domalan almak istiyorlardı. Ben suphanallah dedim, şu dünyanın işine bak, kimileri var 150 Filise bir kilo Kenger alabilemiyor, kimileride bir kilo Domalan için 4ooo dinarı kolay kolay harcıyor. İşte bu olaylar üzerine kafamdan şiir düzmek geçti ve yazdım. Şiirimde, bazı insanları zelil eden bir kısım, yemek türlerine öfkelendim, sonra Allahın nimetidir diye vazgeçip ayrı tür yazmaya başladım en sonunda, yemeklerimiz adlı, bu kitabımız, meydana geldi. ~ 23 ~ Şiirlerinden örnekler Tisin Sevgisiz herbir gönül hayatsız çöldü Tisin Gönlümün herbir köşesi size bir yoldu Tisin Durmadan dolanırdı tersine çerx-i felek Gönlümü yardı köskten ikiye böldü Tisin Sağını bahş etmişem o güzel bakışna Yürüden hayatımı yalnız ki soldu Tisin Ne sayım hangisini? Gamlerim ya günlerimi? Gözlerim kasesinde yaşlarım göldü Tisin Deryaha düşen gibi ümidler serap oldu Kavrulup aşkında kim sormayın noldu Tisin İstedim kucağında dinçleyim rahet olum Bilmedim kucağlayan bir kırık koldu Tisin Aşkımın masalını konuşum diyim size Açmadan dudağımda aşk gülü soldu Tisin Gelecek kapalıydı hernedi derk etmedim Hayale gelmeyenler bugünde oldu Tisin Cehalet tuttu her yeri kalmadı şiir-ü edep Dert geldi dert üstüne yüreğim doldu Tisin Derdiyi yüceltmiyim derin bir uykuya dal Toplumun yarısı yetim yarısı duldu Tisin Divane olsam eğer aybı yok aşkınızda Desinler Ağaoğlu divane öldü Tisin Bu zamanın zulmuna Haccacında he adı var Yürekten parsı silse herkim dönse insanlığa Fikri sadık mutlu yaşar ekid göze bir dadı var Dünyaya olma mail hırs-ı dünya musibettir Sakın, aşkından herif aşk-ı cihanda cadı var Düşürdür kıymetinden siler yüzden haya kalmaz Namerde baş eğdirir belke ondan berbadı var Kafay-ı terk etme bpş her canavar petek kursun Gelmez irfan bedava her irfanın üstadı var Atlenme sende saki bezm-i safa vakti geçti Nadane ilham veren memlekette bin nadı var Sakın aldanma Her asrın zalımı var mazlumların feryadı var Şimri var Yezidi var zulm-u cair ziyadı var Zan etme hakkı gitsin kare gözlü o ahu'nun Yırtıcı vahşilerin helbette bir sayyadı var Kan döküp aşırdı kim çekilmez her kabahatten Mazluma cellad ise kendisinin celladı var Gam yeme sabrın olsun deme gitti hakkım benim Her zalımın zulmuna Allah'ın bir Mirsad'ı var Dolanma tarihlere zulm-u sitem yazmak için ~ 24 ~ Ey Şehidim Otuz yıl sürdük hayat zulmat içinde Yaşadık gör nece bir mihnet içinde Yar-u ahbabım sürdüler devletlere Çektiler acı hayat gurbet içinde Gam kederden geçti bizden günlerimiz Tapmadık bayramların lezzet içinde Vurdu ilmi istedi dönsün cehalet Akıl oldur yatmadı gaflet içinde Verdiğin ilan ederdi bir mekreme Bu milleti bıraksın minnet içinde Hasarı vurdu Irak’a gitsin şeref Buna rağmen yaşadık iffet içinde Boğdu hem gömdü sekafet ehlini Çok yazıklar gömüldü hikmet içinde Kanlar döküldü Kerbela’ya döndü Vatan Çaştı Irak bu yaman illet içinde Gün begün esrarı icramı çıkıyor Fazh edüp Allah onu millet içinde Düştü şehitler Yezid-i asr elinde Rafz edüpler hayatı zillet içinde Kavuştunuz Zehra Ali Muhammed'e Biz kaldık Billah ağam hasret içinde Her muhibbi ehl-i beyte zulm edenler Şekki yoktur yatallar lanet içinde (Ağaoğlu) gel tutma dost engünleri Ger yaşatsa ol seni cennet içinde Hüssam Ha asret Y akklaşık elli yıl y horyatla uğraşan biirisi hakkın nda konuşm mak zor olsaa gerektir. Yaşamı Y birr büütün horyat olan birisinnden horyatıın ne olup olmadığını o s sormak da bbana mantık ksız geliyor.. O hep horyatt denizinde kürek sallaayarak erişiilmesi müm mkün olmayyan o menzzile varmakk için çaba harcamaktan h n geri kalm madı. Terkisiinde horyatt gereçlerinii taşıyarak hhoryatın en n içlisini, enn güzelini ve v en büyyüleyicisini yakalamakk için nelere katlanddığını anlaatmaya kalkarsak, buu horyatçımıızın yaşam öyküsüne ışşık tutmadaan olamaz. Ancak A alıştıığız biçimde değil, başşka bir yön-tem kullannalım. Norm mal ve sıradaan hayatı ollan horyatçıımız çok uzuun süredir yyalnızlıkla baş b başadır.. O kendini tanıyalı keendini hep yalnız y görm müş. Onun tek t yoldaşı ve tek teseellisi horyatttır. Yaşamıı horyatla ikkizleşmiş. Horyattan H baaşka sanki hiç h dostu yo okmuş gibi bir hayat süürdürüyor. Küçük K yaş-tan horyatlla aşina olaarak horyatı gölünde yeerleştirmeyee çalışmıştır. Sanırım bbunda da baaşarı sağla-yabilmiştirr. Ancak yaaşamının üzzüntülü oluşşu gönlünde yerleşen horyatları dda üzülmey ye duçar et-miştir. Horryatlarının çoğunda ç bu üzüntü tabllolarını görü üyoruz. Xoor yatağlar Döşenip p xor yatağğlar Elimdee kalem kağız Gevlimd de xoryat ağlar a Bir gün ağlar Gireydü üv bir gün ağlar a Meni ağladan a qad der Özü dee bir gün ağğlar B Bildirin Baharrı xoş bildirrin Son neffeste kalmışşam Gidin yara bildirrin Hüsam Hasret H Çoğu zam man fikrimi kurcalayann, horyatın ne olduğu unu ve onuun için horyatın nee anlam taşıdığı gibi sooruları ondaan sormayı çok isterdim. Ancak horyattlarını okuddukça, o horryatlar, fikrrimi kurcalaayan bu sorrulara değil,, belki bir sürü s soruyaa yanıt verebbilme durum munda oldukklarını fark ettim. Onu u hep içli hooryatlarıyla tanıdım. On nu edebiya-tın başka dallarında d deeğil, hep hooryat dalında gördüm. Horyatlar H onnun yaşam öyküsünün yansıması-dır. Her hooryatında yaaşamının biir parçası buulunuyor. O yaşamındaaki her olayyı horyatlara sığdırma-dan geri kaalmıyor. ~ 25 ~ Bağ kimindi Baxçelerr bağ kimin ndi Gevlimiin viran bağı Qıştakı bağ kimind di Faala gitti Falcılaar fala gittii Menim miskin m gevliime Ettiğin n felek etti Gü üle kim Bağda deeğdi güle kim k Qaderim m yaxamnan n ol Bırax meen de gül ek kim Ayrıca mutluluk m vee hoşluğa hasret kalan k horyatçımıızın çoğu horyatlarınnda kaderrden, felekten ve zamandann şikâyet ettiğini e de sezmekteyiz. Bir kerecik olsun hooryatçımzı güldürmeyen kader ona gülmeyi biile çok görerek onu hep ağlamaya a d doğru sürükklemiş. Feleğin ettiği zulm me karşı bir şeyler yapm maya gücü yetmediği içinn son çareyyi ağlamaktta bularak çareç sizlikten ona o başvurrup gözyaşşlarını akıttmış. Bağındaki bir tek gülünü g solm maya mahkkûm eden zamaandan küserrek geçmiş hatıralarla yaşarken yinne de gözyaaşlarını tutm mayarak hooryat horyat ağlamış. a Denilmeye değer ki, horyatlarınnı tanıdığım mdan berii horyatlarrının çoğundan ağlamak seesini duymaaktayım. Güülen horyatlarınna da çok azz rastlanır. Nee güldü Ne gonccadı ne güld dü Qadere qonağ q oldu um Ne güldü ürdü ne gülldü Her damağlar d İşlesin her h damağlaar Feleğin bu b zulmünn nen Gözlerim her dem ağğlar Zam man avdı Men avccı zaman avvdı Bağımda bir gül ekttim Onu da zaman avd dı Horyatçım mızın bir dee hayvanlarrı konu edinen birçok horyyatı vardır. O bu üsluppla insanoğluna bir şeyler söylemeek istiyor.. O bu tür horyatlarınnda kimi illginç ilişkilere değiniiyor. Örneğin, karıncayı k daağ ile bir araya a getirm mesi birçok şeyyleri ortayaa koyuyor. Bu ilgi çeekici konuyu hooryatında işşleyerek karrınca gibi ufak u bir hayvanncığın dağ kadarı konnuşmada hakkı olmadığınıı ileri sürereek çok bir şeyler ş anlatııyor. Başşka bir hory yatında, çakal ve kurttan konnuşarak,, aynı cinsten olm malarına karşın k kurdun çakalaa davet olma âdeetinin olm maması da yaşamın n ilginç tabblolaÖmerr Ağbaş rınd dan birini gösteg riyo or. Ve başkka bir hory yatında da aslana yalnız aslaanın yakışttığını ve başkalarının b n aslaan yuvasındda barındığını görmek k istemeyenn hory yatçımız tillkinin yeri başka ve aslanın a yerii başk ka olduğunnu bütün çııplaklığıyla sergiliyor.. Bu güzel bennzetmelerle horyatların nı işleyerekk anlaamı derin taablolar gözler önüne bırakıyor. Dağ qaderi Avcıdı dağğ qaderi Qaarıncanın h hakkı yox Qonuşsun daağ qadarı Çakkaala B Badem aslı çakkala Q Qurdun ad deti deği D Davet olsun n çakala Yuvasıında Y Yavru var yyuvasında Xu udam tülkü görmiyim A Aslanlar yu uvasında Burraya kadar gelirken g hooryatçımızın n kim oldu-ğun nu çıkaramaayanlar olurr belki de, Erbil'in E ye-tiştiirdiği ve Erbil doğum mlu usta horyatçımızınn (Öm mer Ağbaş) olduğunu söylerken, onu yakın-dan n tanımak issteyenlere dde, horyatlarrını okuma-ya çağırıyoruz ç , çünkü onuun her bir gizli g saklısıı hory yatlarının dizeleri d araasındadır. Horyatlarını H ı oku uyup anladığğınızda, yaşşamının başştanbaşa nee oldu uğunu ve naasıl günler ggeçirdiğini iyice anlar-sınıız. Bu günee kadar yayıımlanan tek k yapıtı ise,, (Geevlimde xorryat ağlar) aadlı yapıtıdıır. Ne yazıkk ki bu b yapıtındaa da çok azz sayıda horyatları bu-lunm maktadır. Dediğim D gibbi horyatçım mız kendinii öylee horyata vermiş v ki, oonu horyattaan ayırmakk bir türlü olmuuyor. Onu hhoryatlarla anmak işinn en doğrusudurr. Dolayısıyyla horyatlaarındaki di-mıldayarak,, o dizeler-zeleerin doğrulttusunda kım den n aldığımız kavramlar üstünde durarak d bizii ilgillendiren konularla uğraaşalım. ~ 26 ~ Elden ele Bu unu elden ele Nenesiz uşağ kimin Qalmışığ elden ele El ayağa Yaqışır el ayağa İşiv xudama düşsün Düşmesin el ayağa Baxtı gitti Açılmaz baxtı gitti Yar gördü kan ağlıram Selamsız baxtı gitti Okuduğumuz bu üç horyatta yakarışlar sürüp gidiyor. Şikâyetler çoğu dizelerde baş gösteriyor. Horyatçımız, annesiz kalıp öksüzlüğü yüzünden elden ele düştüğünden yakınarak el ayağa düşmemesi için yüce Allah'a sığınıyor. Ayrıca kan ağladığını görüp selamsız geçen yarın ardından bir laf etmeden baka kalıyor. Bir de insanın en yakın dostu olan ve onu her an ve her zamanda kendisi gibi gösteren ayna, ona yüz çevirme gibi bir durum almış görünüyor. Horyatçımız her gün durduğu ayna karşısında bu kez durarken başka bir yüzle karşılaştığında hayrete düşüyor ve hangisinin değiştiği uçuruma yuvarlanıyor. Ayan deği By aydı, ayna deği Ya üzüm değişilip Ya ayna, ayna deği Aşağıda gelen bu on horyatını da siz değerli okuyuculara bırakıyorum. Umarım ki, sizler de o dizeler arasındaki derin anlamlı tabloları yakalayıp onlardaki gizli saklıları bulup onlardan bir şeyler çıkarabilirsiniz. Bu yazıyı bitirmeden önce de yaşam öyküsünden bir şeyler sunmaya çalışacağız. Üçlü adı (Ömer Hattap Hüseyin) olan horyatçımız, 1947 yılında Erbil’in Arap küçesinde dünyaya gelmiştir. Ortaokul öğrencisi iken okulu bırakıp serbest çalışmalarda bulunmuştur. Hayatı boyunca evlenemedi. Genç yaşlarında horyat düşkünü olmuştur. On beş on altı yaşlarında iken horyat yazmaya başlamıştır. 1964 yılında ilk horyatları Kardeşlik dergisinde yayımlanmıştır. Daha sonra Bağdat, Kerkük ve Erbil’de Türkmence çıkan dergi ve gazetelerde horyatları yayımlanmıştır. Erbil’de düzenlenen ve özellikle Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın düzenlediği tüm horyat törenlerine horyatlarıyla katılmıştır. Ve bu sıralarda ödüller elde etmiştir. Horyatçımızın horyat yazma yanında bir de bir resim çizme yeteneği vardır, o diğer yandan ressam diye tanılıyordu. Çizdiği kimi tablolar birçok evlerde bulunuyor. Horyatçımız, 30.10.2012 tarihinde kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yumdu. Aynı gün sabahleyin Erbil’in İmam Muhammed mezarlığında toprağa verildi, gömütü nurla dolsun. Dağ çapar Dost sineme dağ çapar Durun dağı çapmavun Bir derdim var dağ çapar O xaxın Ne hakkı var o xaxın Başıvu koy qalbim üste İşitkinen ox axın Yarçı yardım Diledim yarçı yardım Gevlim elimde tuttum Ortadan yarçı yardım Bu oxlar Bu yaralar, bu oxlar Yardan armağan gelip Sinemdeki bu oxlar Neyi teki Neyim var neyi teki Her dem gevlim ğemgindi Çobanın nayı teki Dağdan ayrı Tepedi dağdan ayrı Felek bir gün qoymadı Sinemi dağdan ayrı Bir gülüm Baxçede var bir gülüm Çox hasretler çekmişim Bırax felek bir gülüm Gül yerime Ekkinen gül yerime Zahmetti men güleyim Sen özüv gül yerime Öğretmene Hürmet et öğretmene Men billem ağlamağı Gülmeği öğret mene ~ 27 ~ KERK KÜK Sitem sanaa Türkiye'm, sana aziz miilletim Dilim dilim m derimi yüzzüyorlar nerd desin? Öksüz kalldı lisânım, ggeleneğim, âdetim Hoyratımaa, türküme kıızıyorlar nerd desin? Türkçe konnuşuyorum, sseninle aynı dilden Nasıl N anlamıyyorsun düştüğğüm korkunçç hâlden? Fayda bekllemiyorum vvallahi yaban n elden Üzerimi kalemle çiziiyorlar nerdeesin? Özgeçmiş: Sivas'ta doğan d şair;; Türk Edeebiyatı, Kümbet, Türk k Dili Dil ve v Edebiyatt(TDK), Kööprü(Maked donya), Tü ürkü, Gül Dalı, D Töre, ReR dif, Çağrıı, Birdenbirre, Çıngı, Sızıntı, S Türrkçe Yaşam, Yeni Y Baharr, Kalgay, Birliğe B Çağğrı, Her Teldeen, Diyanett Çocuk, Biilimin ve Ak klın Aydınlığın nda Eğitim m, Sanat Sok kağı, Somu uncu Baba Çocuk ve Diyyanet Çocuk k dergileri ile Ortadoğu u Gazetesi''nde Türkççe, Türk Dü ünyası, Türk k Birliği ve şiir sanatı üzerine şiiirler ve makaleeler yayımladı. SÜT REN NGİ DÜŞLER ve AZ KALDI isimli iki kitab bı bulunan şair hayatıına öğretmeen o olarak devam etmekttedir. Bölüştüüler sırtlanlarr illeri, bölgeeleri Hani dönnme olanlar, hhaçlının gölg geleri Yaktılaar nüfustaki tarihi belgeleeri Burda Türkm men yok' diyee yazıyorlar nerdesin? n 'B ~ 28 ~ Kardeşinim K b senin zoor mu bunu an ben nlamak? Yalvarıyyorum sana kkapında ağlay yarak İstersen aç a tarihi Missak-ı Milli'yee bak Onu bildiiklerinden ezziyorlar nerdesin? Bugün B zulüm m altında mahhcup doğan bebekler b Anayurt'tann dört gözle uumutlu haberr bekler Dün senin kemiğinle k ziincir kıran kö öpekler Dişini göösteriyor, azııyorlar nerdeesin? Çanakkale'dde vardım, G Galiçya'da heer yerde Koyun koyyuna öldük Y Yemen'deki siperde s Kurban olam m ne olur muuhtaç etme nâmerde n Sahipsiz belliyorlar, b üzzüyorlar nerd desin? Bomba yüklü kamyonlar yol açarak mermiye Söndürmeye geliyor yurdumu söndürmeye Ben burada Türkmen'im sadece Türk'üm diye Güpegündüz kurşuna diziyorlar nerdesin? Hun atları kişneyince doğuda Sevinç sarar kara yeri, göğü de Yol görünür dokuz tuğlu yiğide Tümen tümen sellerinde ben varım Yüreğimde iman, dilimde türkü Ferimle dönerdi zamanın çarkı Türk tarihi yazdı tarih de Türk’ü Aylarında, yıllarında ben varım Hiç tepki vermiyorsun, sabrına şaşıyorum Unuttu mu diyerek şüpheye düşüyorum Bilmiyorsan bil artık soykırım yaşıyorum! Kerkük'ten Türk adını kazıyorlar nerdesin? Doğu, batı, güney, kuzey, dört yönde Alperenim, akın ettim en önde Bir vuruşta üç yağıyı bölende Gazilerin ellerinde ben varım BEN VARIM Yesi’deki hikmet saçan ocağım Erenleri kundaklayan kucağım Mevlana’da güneş gibi sıcağım Yunusların dillerinde ben varım Müslüman’ım, Türk’üm dünya durdukça Ayyıldız’ın allarında ben varım Muradımız semaya boy verdikçe Yirmi dört boy dallarında ben varım Yaradan’ım “Ordum” diye buyurmuş Kut bahşetmiş, cümlesinden ayırmış Hür adımı tüm cihana duyurmuş Adım adım illerinde ben varım Nevruz’la gel edip bahara, yaza Dalarım cenkteki yükselen toza Selam olsun Köroğlu’na, Ayvaz’a Çamlıbel’in bellerinde ben varım Kanında gezdirmiş Hazreti Âdem Yafesoğlu Türk’üm, Nuh Nebi dedem Bir ersem İbrahim soyundan madem Şol Hazreç’in güllerinde ben varım Dinim İslâm, Peygamber’im hak benim O’ndan özge bir rehberim yok benim Ne mutlu ki Türkoğlu’yum, Türkmen’im Tanrı Dağ’ın yellerinde ben varım Zulkarneyn’le ne dur bildim ne durak Dünyayı fethetti bendeki merak Kürşad ile Vey Nehri’ni aşarak Ötüken’in yollarında ben varım Müslüman’ım, Türk’üm dünya durdukça Ayyıldız’ın allarında ben varım Muradımız semaya boy verdikçe Yirmi dört boy dallarında ben varım Sabredin yeter ki yol versin Allah, Bir sefere çıkacağız, az kaldı. Her derdin, tasanın, zulmün inşallah İcabına bakacağız az kaldı… Şairin AZ KALDI şiir kitabından ~ 29 ~ KER RKÜK AN NNE Ö ÖĞÜDÜ Ü Sen eyy memleketiimin en çetrrefil sorunu Sen ey büütün dünyannın en aç zeengini Kerkü kük Yanaan ufuklarınndan esirgem me nurunu Aratm ma sevenine yalaz rengiini Kerkük Geçti nefrett zamanı G Geldi sevişmek anı S büsbütüün insanı Sev O sevda da yyan kızım Yık, ez, yay ddüze dağı Y Eşitle sollu sağı B doğduğuun toprağı Bul Onu ana saan kızım Nice zehirli hanççer saplandıı yüreğine Nice kanlı k kılıçlarr yardı bağrrını Kerkük Her gelen toprağını doldurduu küreğine Hiç birri dindirmeddi yürek ağrrını Kerkükk Yaavaş konuş, yavaş gül Hüür doğ, hür yyaşa, hür öl D sana olm Dost madan ol Seen dosta kurrban kızım Ocağınddan sıçrayan kıvılcımlaar, dünyanınn Kirli çeevrelerinde söndü, yozllaştı Kerkükk Başına çöken kara duman sarddı dört yanınn Bizler parçalanırke p en, eller uzllaştı Kerkükk m edende Ayı tamam Halkla bayram edende H Saabaha şam eedende (1) R Ramazanı aan kızım Asalaak, yabancı ve hainlerdden ayıkla Dağınnık küsülerii birliğe çağğır Kerkük Ocağğına kavuştuur kara gün için sakla Sana saahip çıkacakk bir nesil dooğur Kerkükk Bulutlaar arasındann doğarken yeni y bir günn Pespem mbe ümitleree gönlünü kaaptır Kerküük Sılaya dönnsün bütün gurbetçi, gööçmen, sürggün Yıktırıılan kaleni yeniden y yapptır Kerkük ~ 30 ~ İnanma el sözüne Göz aldatann pozuna G Kül olacak közüne Hepsi boş, yaalan kızım Aradım şann aşkıma A A Adadım cann aşkıma G Gittim kurbaan aşkıma G Göklere boyyan kızım S bölüm Son m Dr. Siiham Zengi* Z D ivvan şairlerii düşüncelerrinde İstanbul: D Divan edebiyyatı şiirindee İstanbul’uun eşsiz güzzelliklerine, hususiyetleerine, saray ylarına çarşıı ve pazarlarınna ait tasvirller pek geniiş ölçüde bu ulunmaya im mkan yoktuur. Divan edebbiyatı klasikk olduğundaan divan şaiirlerinin bazzen yaşadığğı dönemin zzevk ve rengini, gezin-ti ve eğlenncelerini, iççinde bulunnduğu çevreenin acı ve üzüntüleri, maruz kaldığı büyyük kış, yanngın ve depprem gibi ollayları veyaa geleneklerri, Ramazan ve bayramların b na ait özellikkleri yansıtttığı görülür.. Divan şiiriinde o döneemlerde İsttanbul’daki yaşam özeellikleri cannlandırılmış olannlardan yazzımda örnekk göstermeye çalıştım m. Kısacası divan şiirinde miillî yaşamdaaki olaylar, doğa tasvirrleri pek az olmakla beeraber, yine İstanbbul’un yaşam m özelliklerrini belirtenn çok renkli tabloları göörmek mümkündüür. Divan eddebiyatı şaiirlerinden İsstanbul hak kkında şiir yazany lar: T şaiiri Nevres Abdürrezzak A k. A-Irak’lı Türkmen Divan edebbiyatı şairleerinde İstannbul konusuu ile ilgili pek p az şiiree rastlandığını görmekteyiz g z. Ancak eliime geçen kaynaklarda k a divan şairi Ker- D Dr. Siham m Zengi kük’lü Nevvres Abdürrrezzak’ın biir parça şiiriin’e rastlam mış bulundum m. Doğum tarrihi bilinmeeyen H. 1157/ M.1761 yılında ölen ö Abdürrrezzak Nevres asılda Kerkükklüdür. Asıl adı Abdürrezzak olup daha sonra gelen ~ 31 ~ Osman Nevres’ten ayırt edebilmek için, eskiden hep “Nevres Kadim” diye anılırdı.1 Divan şairi Nevres Abdürrezzak İstanbul için bir gazelinde şöyle söylüyor: ‘Ârız-î cânânı gördüm dîde-î giryân ilê Bû çerâgan geçdi hayfâ bezm ilê yârân ilê Hiç bilirmîsin kimin bîmarıyım ben ey tabib Var ‘abes çekmê ta‘ab tedbîr ilê dermân ilê Eşk-i hasret dâğ-ı mihnet çok cefâ vü dêrd çok Devlet-i gamdê nem eksirdir ser ü sâmân ilê Küşte-î hicr-î leb-î yâr olduğum arzeylesem Yâre bir gammâme tahrir itsem ammâ kan ilê Hâtırâ geldikçe Resmôda yakar Nevres benî İtdiğim sohbetler İstanbul’daki ihvân ilê2 B-Yine Divan edebiyatı şairlerinden İstanbul’u dile getiren şair Osman Nevres’dir. Doğum yeri Sakız’da ve Rum asıllı olan Osman Nevres 1236/ 1820-1821 yılında doğmuştur. Ölümü, H.1293/ 1876 yılındadır. İstanbul, Bağdat, Diyarbakır, Halep, Musul ve Kerkük’ü dolaşmış, şair, İstanbul’u şiirinde ele alınca şu beyti yazmıştır: Ne tuz nân-î ‘azîzindê ne tad var kare sûyundê Şehîd olmak müsâfirlikden ehvendir Kadıköyündê3 Türk şairleri düşüncelerinde İstanbul: Yabancılar her ne kadar İstanbul’u nitelemeye uğraşmışlarsa ama Türkler kadar olamamışlar. Türkler İstanbul’u çok yüksek bir değerle nitelediklerini şairlerin mısralarından anlaşılmaktadır. İstanbul’un baharı başka bir dünya çiçekerin renk renk açması yerin yeşil örtülmesi şairlerde başka bir hayal gücü yarattı. İşte İstanbul baharlarında aşk Çamlıca’da mı, Boğaz’da veya Beykoz’da veya Kanlıca’da mı? 1 Ata TERZİBAŞI, Kerkük Şairleri, C.1, Bağdat Zaman Basımevi, Irak, 1963, S, 13 2 Asaf Hâlet ÇELEBİ, Divan Şiirinde İstanbul (Antoloji), İstanbul Fethi Derneği Neşriyatı, Halk Basımevi, 1953, S.116 3 A.g.e., S.205 Bunun yerini seçmek birbirlerine İstanbul baharlarında rastlıyan gönüllere aittir. İstanbul’un her yeri güzel, her yeri biri diğerinden büyük aşklar yaratacak kadar aşka elverişlidir. Şair Yahya Kemal Beyatlı “Erenköyü’nde Bahar” başlıklı şiirinde İstanbul baharını ne güzel niteliyor: Mevsim iyi, kâinât iyiydi; Yıldızlar o yanda biz bu yanda, Hulyâ gibi hoş geçen zamanda Sandım ki güzelliğin cihanda Bir saltanatın güzelliğiydi.35 İstanbul kışın sisle kaplı bir şehir olduğundan her zaman şairleri tedirgin etmiş ve onların oklarına hedef olmuştur. İstanbul’da sis kadın çehresine sihirli güzellik veren, tülden bir örtü kıvâmını koruduğu zamanlarda güzeldir. Sis açılınca dünya güzeli şehrin bir gülüş kadar aydın çehresi, bir bakış kadar sıcak, ama yine de herşey gibi, sis de soğuk, zalim ve sevimsizdir. Şair Fikret ünlü “Sis” manzȗmesinde: Sarmış yine âfâkını bir dȗd-ı muannid; Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.36 Sisin ruha verdiği daralış içinde, bedduâ gerçekleşecekmiş gibi, zâlim bir vahimle titrer ve “hayır!” diye haykırır: Birden kapandı birbiri ardınca perdeler... Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye, nerdeler? Som zümrüt ortasında muzaffer akıp giden Fîrȗze nehri nerde, bugün saklıdır, neden? Benzetmek olmasın sana dünyâda bir yeri; Eylül sonunda böyledir İsviçre gölleri..37. Sultan Mehmet Fatih’in dağlarda uçuşan beyaz yelkenli gemileri, bugünkü Beyoğlu’nun yeşil tepelerden dalgaları üzerinde nasıl yürüdüler? O gemiler, çimenlerinde papatyalar köpüren bu yeşil dalgaları bir martı hızıyla nasıl aştı, nasıl 35 Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz, 5. BaskıYahya Kemal Enstitüsü Yayınları, 1974, s.136 36 http//www.Yasar Vural.com.tr/index.Salı, 08 Mart 2011 37 Y.. Kemal, a.g.e., s.26 ~ 32 ~ Haliç’e akktılar? İşte bunun içinndir ki Üsküüdar Yahya Kem mal’ın ruhuunda bir uluu ruyayı göörenler şehridirr ve onun İstanbul İ Fetthini gören Üsküdar şiiri, bu duygulların, bu biilgilerin, buu heyecanların ışığı altındda okunursaa, daha ışıklı bir âleme ulaştırır insanı: nü! Bizim İsttanbul’u Feethettiğimizz mutlu gün Elli üçç gün ne meehâbetli tem mâşâ idi o ! Sanki halkın h uyan nık gördüğü ü rüya idi o ! Şimdi beşş yüz yıl geççmiş o büyü ük hâtıradaan: Elli üç gün nde o hengââme görülm müş buradaan;38 Şair Abdullhak Hamit İstanbul’unn düşman isstilası altında bulunduğuunda, Çam mlıca gecessinin sönük ve gördüğü değişiklerdde üzüntüleerini şiiriyle dilee getirmiştirr: Hey Çamlıca mehttâbı ne olmuş sana öylle Küskün duruyorsu un Bir şey kuruyorsun n Seyrin nle iyan et bana, b ilahım m ile söyle; Aksetmeede âlâm-ı vatandan v m bu halat??.. mı 3 Anlat; bu b tahavvüll neye etmekkte delâlet.39 Şair Ümit yaşar Oğuzzcan Neye baktığımdaa İstanbul önüümde İstanbbul, yürekleerde, kafalaarda, belleklerdee İstanbul balık b ağındaa, İstanbul şişeş lerde, İstannbul çantalaarda ve niteelemeye gellmeyen gönülllerde uslardda yaşayan bir şehir. Şair İstanbul’u... nasıl betim mlediğini göörelim: Evin n içinde bir oda, odadaa İstanbul Odanın n içinde bir ayna, aynaada İstanbu ul Adam siggarasını yaaktı, bir İstaanbul dumaanı Kadın n çantasını açtı, a çantadda İstanbul Çocukk bir olta attmıştı denizze, gördüm Çekkmeğe başlaadı, oltada İstanbul İ Bu u ne biçim su, bu nasııl şehir Şişeede İstanbu ul, masada İstanbul İ Yürüsekk yürüyor, dursak d duru uyor, şaşırddık Bir yandda o, bir yan nda ben, orttada İstanbbul İnsan bir b kere sevvmeye görsü ün, anladım m 40 Nereyye gidersen git, orada İstanbul İ Kö ökenleri Türk ollan Çağd daş Irakk Türkmen şaairlerin ddüşünceleerinde İs-tan nbul: ABir Kerküklü Türrkmen gezicisi Kenan n Saitt Terzibaşı 1962 yılınnda ilk kezz İstanbul’uu gördüğünde güünlüğünde İstanbul’a bir özleyişş gibii bakarak içinden duyygular coşup p dile geli-yor: İlk öncce İstanbul’a aşık oldu um. İner inm mez beni geetiren uçak ktan. Bin dookuz yüz alltmış iki gün nü Şafak saaatinde. Sonra sana aşşık oldum. Yirm mi ikisindee ağustosun Birr Yaz akşam mı Fatih’te Vee hâla hatırıımdadır giyydiğin o kırm mızı fistan Kırm mızı bir elbiise giymiştin n Beline dökkülmüştü o u uzun sarı sa açların. Vee yaz güneşiini de yakm mıştı birazcık k ak kollarını.. Ve ben şimdi ş şu alttmış iki yaşşında Hâla aşığım sanaa ve bu gön nül Hâlaa çarpar sevvginle senin n. Ve hâla h taşırım m hasretinii O mavi kubbbeli kentin Çekilm mez ayrılışıı İstanbul’u un. Taşırım hââla nereye ggitsem hasrretini41 38 Nihat Saami BANA ARLI, Resim mli Türk Eddebiyatı, Devleet Kitaplarıı, Milli Eğğitim Basım mevi, İstanbul, 1998,s.1181 39 http://ww ww.azizistaanbul.com/şiiir.asp, s.1 40 http://ww ww.azizistaanbul.com/şiiir.asp, s.2 41 Elyazısıyla E y yazılan bu pparça şiir 19 995 yılında ölen n Kenan Sait TERZİBA AŞI’nın bırraktığı kitapllar arasındaa duruyordu. ~ 33 ~ Kenan Sait Terzibaşı İstanbul’a o kadar aşık olmuş ki yaz mevsiminin sıcak günlerinin bir akşamında Fatih’te bulunduğunda İstanbul’un güzelliğini güneşin batışında betimlemişti. Şair İstanbul’u o kadar sevmiş ki İstanbul’un güzelliği 62 yaşındaki Türkmen şairinin içini coşturup kendinden bir aşık yaratmıştı. BYine bir Kerküklü Türkmen öğrencisi Kasım Sarıkahya’nın hatıra defterinde 1964 yılında yüksek öğrenimini tamamlamak için geldiği İstanbul’a ilk vardığında Haydar Paşa’dan seyir ederken şöyle bir anı yazmış bulunuyor. *Yıl 1964. *Mevsim Sonbahar (Yaprak dökümü). *İstanbul’u ilk kez Hayder Paşa’dan seyrettim. *İstanbul, İnsanları, doğası, denizi ve ormanlarıyla başka bir dünya. *Asya-Avrupa kitalarını birbirine bağlayan marmara denizi. *Marmara-Karadenizi boğazda kucaklamış. *Yeni bir medeniyet ve uygarlık kuruluyor. *Orta çağ dönemi Avrupa karanlığı kapanıyor.. *Yeni Türk çağı başlıyor. *Sultan Ahmet Camisi-Ayasofya birer muhteşem abide. *Topkapı, Kervansaraylar... camiler, yıldız sarayı sular birbirine kenetlenmiş. *Havası hoş, güneşi hoş, denizi hoş İstanbul. *Kültürümü burada aldım. *Yaşam yolunu burada öğrendim. *Öyle kolayca seni bırakabilir miyim! *Senden kopmak, senden ayrılmak çetindir çetin. *Ey yüce kahraman Atam yurdu İstanbul.42 Bunun için İstanbul’u görüp gezenler her biri kendi açısından ve düşüncesinin yer alabildiği kadarıyla vurgusunu bırakıyor. CYine bir başka Irak Türkmen şairi Sabır Demirci 1974 yılında İstanbul’u ziyaret ederken, İstanbul’a duyduğu hayranlık duygularını dile getirmeye çalışır. Şair, “Canım Kerkük” adlı divanında İstanbul’a özge yer vermiştir: Erenler yurdu zafer ırmağı Yunus Emre’nin kültür çırağı Senle parlıyor aşıklar çağı Sensin tarihim şanım İstanbul Bedelsin bedel bütün cihana Cennet diyarısın her bir insana Kör olsun gözü yan bakan sana Ne kutsaldır ülkem sanım İstanbul Evren seninle tatlı oluyor Deniz deryahlar sevgi doluyor İnsanlık insan mutlu gülüyor Melek yüzünde ben’im İstanbul43 Ç. 1968 Tuzhurmatu doğumlu Türkeş Mehmet Tuzlu da İstanbul ile ilgili duygusal bir şiir yazmıştır. Yazdığı "Ah İstanbul" adlı şiiri aşağıya alıyorum. Ah İstanbul Nedretmişem koç kurbanlar kesim ben Bir gün düşsün sana yolum İstanbul Bulutlarla rüzgarlarla esim ben Mutlu olur senle gönlüm İstanbul Ah İstanbul toprağında ek beni Kucağında oynat bir bebek beni ( Aya Sofya ) uzat elin çek beni Denizine kurban olum İstanbul Sen gözümsün , ben de senin yaşıyım Kah ( Taksim)'im kah ( kapalı çarşı)'yım Yaşıyorsam yalnız sende yaşıyım Ölürsem de sende ölüm İstanbul Ne güzel vasıflandırmış bu tarihi İstanbul şehrini... Bu nitelik ancak geniş bir düşünce ve imge ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. 42 Kasım SARIKAHYA, Elyazısı, 1964 Hatıra Defteri, 43 Sabır DEMİRCİ, Canım Kerkük, Divanı, Türkmen Yayınevi, Irak, Kerkük, 2007, s.38 ~ 34 ~ Kayynakça Sana aşık, sen benim tek yarımsın y Çünkü benim oğuzlu diyarımsın g seen benim baaharımsın Ben gülüyüm Solu ursam da seende solum İstanbul Ölü ürsem de seende ölüm İstanbul İ Sen nden uzak yaşıyorum y ö ölüyüm Uzaat elin , ben n de senin oğluyum o Ceesedimi parçça parça yoolluyum Yavvaş yavaş saana dolum İstanbul İ Yağm murlu gün denizinde d y yüzeydim ( buğazz köprüsün nde ) Horyaat yazaydım m ( Dollma Bahça ) sarayını gezeydim ( Ak Saray)'da S a açım kolum m İstanbul ( Türrkeş ) seni bir b lahza un nutmuyor Gözzlerimse yaşşların kuru utmuyor Ayyaklarım sen nsiz yeri tuttmuyor 44 Felç oluptur sağğım solum İstanbul İ Sonuç: Yazımı nooktalarken İstanbul, yabancı y şairr ve tarihçilerinn dikkatini topladığı görülür. g Şiirr bir edebi zafeer olduğu kadar, k tarihii bir zaferinn de öyküsü sayyılır. Bir deestan şairi, destanını okurken çağlarrın fazilet ve v kahramaanlık olaylaarını bizzat görüüp yaşayan şairdir. Heele kendi zaamanımızda yaaşıyorsa, ruuhu, tarihinn zafer ve şeref ş sayfalarındda dolaşır. İstabul güzzelliği, doğğasıyla dünyyanın hayraanlığını kazanmış ve öneemli kültür merkezlerin m nden biri olmuşştur. Dünyyanın çeşitlli ülkelerinnden yüzyıllar boyunca b birrçok edebiyatçı Türkiye ve özellikle İstanbul’a İ g gelmişler, b güzel şehri bu ş hayranlıklaa seyretmişşler ve görddükleri üzeerine ilgi çekicii yazılar yaazmışlardır.. İstanbul hakh kında her ne kadar yazılar, y yarggılar öne süürülmüşse deriinliğine kolaayca varılm mayacak. AKitaplaar: 1Asaf Hââlet ÇELEB Bİ, Divan Şiiirinde İstaanbul (Antolloji), İstanbbul Fethi Deerneği Neşriyaatı, Halk Baasımevi, 19553 2Ata TERZİBAŞI, K Kerkük Şaiirleri, C.1, Bağ ğdat Zamann Basımevi, Irak, 1963 3Eremyaa Çelebi KÖ ÖMÜRCÜY YAN, İstanb bul Tarihi, XVII. Asırdda İstanbul,, Tercüme ve Tahşiye T edeen Hrand D.. Andreasyaan, İstanbul Üniiversitesi Eddebiyat Fakkültesi Yayıınları, Kuttulmuş Basıımevi, İstannbul, 1952, 4Medihaa SAYAR (Ç Çeviren), Frransız Edeebiyatında İstanbul, Yaarlık Yayıneevi, Ekin Bassımevi, İstannbul, 1964 5Nicolo BARBARO O, Konstanttiniye'den İstaanbul'a, Mooralite Yayınnları, İstanb bul, 2007 6Nihat Sami S BANA ARLI, Resim mli Türk Edeebiyatı, Millli Eğitim Baasımevi, İsttanbul, 199 98, s.1181 7Sabır DEMİRCİ, D C Canım Kerk kük, Divanı, Türkmen T Y Yayınevi, Iraak, Kerkük, 2007 9. Yahya Y Kemaal, Kendi G Gök Kubbem miz, 5. Baskı Yahya Y Kemal Enstitüsüü Yayınları, 1974 BElektroonik Kaynakklar: htt://ww ww.istanbull.net.tr/istan nbul_istanb 1ul_ttarih-asp[İsttanbul Tarihhi] 2http//ww ww.Yasar V Vural.com.ttr/index. Salıı, 08 Mart 2011 2 3http://w www.azizistanbul.com/şiir.asp CKaynakk Kişiler: 1. Kasım SARIKAHY YA, Hatıra Defteri, Ely yazısı, 1964 2. Kenan Sait TERZİİBAŞI, Elyaazısı, 1962 3. Türkeş Mehmet TU UZLU, 2011 44 Türkeş Mehemet Tuzlu, T Şairinn kendisindden alınmıştır, 2011 ~ 35 ~ Rıza Ço olakoğlu D öylü olduğuunu unutmuuyor, basit bir b insandır,, oçent Doktorr Taha ünivversitede hooca ise de kö k kılık kıyafet sevmez, allçak gönüllüü, yaşlılara ehillere sayygı hürmet gösteren birisi, talebe-leerle birlikte kahvaltı yaapar, hasta talebeleri t ev vlerinde ziyaaret eder, haatta sevişen n talebelerinn evlilik yappmalarına yaardımcı oluur, köyde dee bulunurkeen yaşlılarlaa (dama) vee ya (hane hane) h oynarr hele mahalllede çocukkların oyunlarına da kattılabilir, fan ntazya falann sevmez, nnitekim geçeenlerde Kü-vette Felseefe Hocası bir b arkadaşıı yanında davetiliydi kristal k bardaaktaki zeytinn tanelerinii çatalla ye-meyi becerrmedikte heemen kollarrını çımrayyıp pilavı ellle yemeye başlamıştı. Taha’nın beyaz b tenli,, selbi boyluu, kumral saaçlı lüks moodelleri muumla arayan n Fahriye addında sosyeete bir amcaası kızı var,, burnu göktte, her kesi beğenmeyeen bir kız, köyün k genççlerinde hem m görevine hem de cem maline yal-taklanmayaan bir gençç kalmamış,,her kes onaa donurcu gönderir g fakkat fahriye eevlenmekte gözü olma-dığını iddia ederek doonurcuları boş b dönderirr, çünkü gö özü amcası oğlu Taha’dadır, Tahaa’ysa bilmi-yor gibi alddırmıyor. Günlerin birinde b Fahrriye amcası oğlu Taha’yı fakültedeeki özel odaasında ziyarret etti açıkçça onu sev-diğini anlaattı ve kendiisiyle evlenm mesini isteddi. Taha ben n seninle evvlenemem ddedi, çünkü sen bizimlee yaşayamazzsın....Ben henüz h köylüünün birisi, sen ise mod dern bir gennç kız, biz şşimdiye kad dar köydekii çamur evim mizde yaşıyyoruz, bazenn de bahar çadırına ç çık karız, hele buna b üstelik bilmelisiniz ki, benim m kör ve düşşkün bir neenem var ona o hizmet ederim, haatta elinden tutarak onnu ayakyolu una götürü-rüm....Siz benimle b muutlu bir hayat geçiremeezsiniz. Sizee layık bir hayat h ortağıı aramak zo orundasınız.. Bu sözleri dinlediktenn sonra Fahrriye özgün, sarkık başıy yla Taha’nıın odasındann ayrıldı. Yinede adam m akıllı Tahaa amcası kızzı Fahriye’nnin hatırını sayarak on nu okulundaa ziyaret ettti ve öz ailee durumunuu daha ayrınttılı bir şekillde açıklayaarak bu duruuma kanmak şartıyla onnun evlenm mek teklifinii kabul ede-ceğini söylledi,ancak Fahriye F hem m aileden ayrılmak a hem m de şehirdde yaşamakk şartlarındaan döneme-yeceği yüzzünden araddaki son ümiit bağını kessti. Fahriye am mcası oğlu Taha’dan T um mut kestikteen sonra evlli olmadığınnı söyleyen Şükrü adınd da bir tacir-le evlendi. Evlenme merasimine m Taha’da kaatıldı. Balay yını Avrupaa’da geçirm mek için ayrrıldıkları sı-rada, hava alanında veedalaşırken “size mutluu evlilikler dilerim” d deddi Taha amccası kızı Fah hriye’ye. Evlilerin balayı b denenn gizemli evvlilik seferi Avrupa’nın n başkentlerrinde, üç yııldızlı ötelerrlinde, plaj-larında, gezi yerlerindde bittikten sonra yurdaa döndüler. Fahriye araalarındaki ömür farklığ ğına bakma-yarak mutllu olduğunuu sanıyorduu. Haftalar aylar a geçti Fahriye F koccasına karşıı sonsuz birr sevgi taşı-yordu, sayygı gösteriyyordu, yalnıız bir gün Fahriye F koccası Şükrü’nün yan taaraftaki odada sessizcee bilinmez birisiyle b teleefonla konuştuğunu duyydu. Kim olduğunu o aççıkça bilemeedi ancak çocuklar na-sıl, pek yakkında size uğrarım u deddiğini işitti, yine y de aldıırmadı. Ara sıra şüükrü bir iki gün belki de d bir hafta evden kayb boluyordu, ticaret işlerrinde dömük k olduğunuu iddia ediyoordu. Günleerin birinde pasaportunnu hazırlayıp p ticaret içiin yurt dışınna sefer edeeceğini söy-ledi. Bir azzda gecikeceğini anlatttı. Aradan yirmi y gün geeçmişti tesadüf olarak F Fahriye kız arkadaşlarıı öğretmenleerle birliktee geziye çıkkmışlardı. Öğretmen Ö arrkadaşı Lübbap’le Hebbbaniyye göllü etrafındaa dolaşırken,, çoluk çocuuklarıyla beeraber kocaası Şükrü’yee dokundu. Gözü Şükrrü’de, onu görüp g benzii sap sarı geçti, ama aileesine bildirm medi. Ertesi gün Fahriy ye mahkem mede boşanm mak istiyord du. ~ 36 ~ (19444 – 1998) 1 ) Bayraam Durrbilmeez * Doğmaca şiirler ş söyleeyen, atışmaa yapabilenn, elini kulağ ğına attığınnda dilindenn gürül gürü ül güçlü dizeler akan,, okyanus illhamlı bir halk h şairiydii o. Hafızaasında yüzleerce destan, türkü, ağıt, mâni; onlarca halk hikâyesi olan bu halk kültürü taşııyıcısı, sözllü kültür araaştırıcıları için değerli bir kaynak kişiydi aynnı zamanda… … Güçlü biir halk şairi olmasının ötesinde ö şuuurlu bir Türrk milliyetçiisi, ehl-i dil bir adamdıı o. Resmî bir tahsili olmamasına o a rağmen sö özlü kültür ortamlarındda kendini yetiştirmiş, y irfan sahibbi, bilge bir şairdi o. Yaanık sesiylee etkileyici türküler, t ağğıtlar, destannlar söyleyeen bu güzel adam, şiir gibi güzel bir ömür süürdü. Bunddan tam 14 yıl önce, 144 Mayıs 19998’de, bir seher vakti Hakk’a yüürüyen bu sevda ve dââvâ adamı Yozgatlı Y Âşşık Türkmennoğlu’dur. Âşığın asıl adı Bahri, soyadı Durrbilmez'dir. Yozgat'ın Sorgun ilçeesine bağlı Taşpınar kööyünde doğğmuştur. Nü üfus cüzdanına göre doğum d tarihhi 1 Temmuuz 1944'tür. Türkmenoğğlu’nun baaba tarafı Bozok B Türkkmenlerindeen, Deveciooğulları sülâlesindeendir. Babası Hacı Seyyit, babasınnın babası Necip N Çavuşş, babasının büyüükbabası Bekkir, büyükbbabasının büüyükbabası Mustafa… şeklinde uzayıp gider şeceresi. Babasınnın annesi Halil H ile Saatı’dan olmaa Şerife de yine Oğuz O Türkleerine dayannır. Türkmenoğlu’nun babaannesii Şerife Hatun, sıraadan bir inssan değildir. Bu “Osmaanlı Hatunu u”nun yiğitliği, vefakârlığı ve cefakeşliğği bugün bile anlatılır. Kendisindeen burada da d kısamekte yarar vardır: Tüürkmenoğlu’nun büyük kbabası Neccip Çaca bahsetm vuş İstiklâll harbinde yaralanıp y kööyüne dönddükten sonraa vefat ederr. Genç Bayram Durbilmez D yaşta kocaasını kaybedden Şerife Hatun, H çocuuklarının heem annesi hem h de babası olurr. Varlıktann darlığa düşen Şerife Hatun H yok ve v yoksulluuk günlerinde o kadar k cefa çeker ki asıl adı yerine “Cefa Hatu un” olarak anılmaa ya başlar. İstiklâl İ harbbinin bir neeticesi ve accı bir hatırassı olarak çoocuklar anneelerinin adllarıyla anılmaya başlaar. Devecioğullarındann Necip Çavvuş’un çocu ukları da annnelerinin addıyla anılır. Bu sebeple Âşık Türkm menoğlu’nuun babası Seeyit de çevrrede “Cefanın Seyit” addıyla bilinir. * . Doç. Dr.. Erciyes Ünniversitesi, Eddebiyat Fakülltesi, Türk Diili ve Edebiyyatı Bölümü H Halkbilimi Öğretim Ö Üyesii ([email protected]) Kayserri, TÜRKİYE. ~ 37 ~ Anne taraffı da Türkm men olan Yoozgatlı Türkkmenoğlu’nun annesi Meryem, M annnesinin babbası Ramazan Çavuş, annnesinin annnesi Pembe’’dir. Necip, Uğuur ve Halis adlarında üç ü erkek karrdeşi, Emine, İkbal ve Naasiye adlarında üç kız kark deşi vardırr. Âşık Türkkmenoğlu İllkokulu okuumaz. Okuumayazmayı askerlikte a ö öğrenir. 244 Kasım 1964 tarihinde başladığı b askkerliğini İsttanbul'da, (K Kartal-Maltepee 2. Zırhlı Tugayı, 222. Zırhlı Piyyade Taburu, 4. Bölük'te) piyade p er ollarak 24 Kaasım 1966'da taamamlar. 5 Mayıs 19668'de Kahvvecioğulları'nddan Rıza ile Cevrriye'den olma o Ümmügülssüm Hanım m ile evllenir. Bayyram (doğ.1969)), Yaşar (doğ.19744) ve Yasin (doğ.1986)) adlarındaa üç oğlu, Hatice Sibel S (doğ.1970)) ve Semiyyha (doğ.19970) adlarıında iki kızı vaardır. Oğullaarından birii akademisyyen, biri belediye imar müüdürü, biri de kimya müm hendisidir. Köyünden ayrılan âşıık, 1969’daa Yozgat’a göç eder. 1969-1973 yıllları arasınnda Yozgaat’ta, 1973-19766 yılları arassında da Soorgun’da birr un fabrikasındda işçi olarrak çalışır. 1973’ten ittibaren Sorgunn’da yaşam maya başlar.. Bir süre ticat retle uğraşştıktan sonrra “kalıpçı ustası” olaarak geçimini sağlamaya çalışır. “Libya “ Deestanı”nda: “Y Yoksulluk vaatandan ayıırdı bizi / RabR bim reva görmüş g bizee gurbeti / Gurbette G olaanın güler mi yüüzü? / Sökm mek mümkün değil kalppten hasreti” diyen d Türkm menoğlu; Türkiye’nin pek çok yerini gezip görm mekle kalmaaz, beş yıl LibL y da Arabiistan’da işççi olarak çallışır. ya’da, iki yıl Türkiye'ninn pek çok şehri ş yanındda Libya, SuriS ye, Ürdün ve Arabistaan'ı da gezipp görür. Şiir söylem meye çok küçük yaşlarda başlaayan Âşık Türrkmenoğlu; Hüznî Baba, B Dinddarî, İkramî... gibi g âşıkların meclisleerinde buluunur. Köy odalaarında âşık deyişleri, halk h hikâyeleri, destanlar vs. dinleyeerek âşıklıkk geleneği ile ilgili ilk bilgileri b öğğrenir. Gennçlik yıllarıında düğünlerdee bayraktarlık yapar. Şiirlerini doğd maca olaraak söyler. Başka âşıkklarla atışm malar yapar. Taşşpınar köyü sakinleriniin saza “şeyytan işi” olarak baakmaları seebebiyle, çevresinden ç etkiilenerek sazz çalmaz. H Hatta başlan ngıçta âşık oldu uğunu gizleediği için şiiirlerini başşka âşıklara mall ederek söyyler. Şiir sööylemeye baaşladığı ilk yıllarda şiirlerrinin son ddörtlüklerin ni ya ünlü âşık kların mahlaaslarını kulllanarak “tap pşırır” veya hiç mahlas kuullanmaz. B Başkalarına mal ettiği vey ya mahlas kullanmadığ k ğı şiirlerinin n dışındaki bazzı şiirlerindee adını, bazzılarında daa “Türkmenoğ ğlu” mahlassını kullanırr. Âşık tarzzı edebiyat geleeneklerindeen “hikâye anlatma”y yı da bilir. Türrkmenoğlu’nnun annlattığı hikâyeler: Arzzıyınan Gamber G [A Arzu ile Kamber], Bağ ğböğreğ ineen Aggavahh Gızı [Bey Böyrek ile Akk kavak Kızıı], Elbeyoğğlu, Emrah hınan Selvi [Em mrah ile Seelvi], Garaccaoğlan ınaan Garagız [Kaaracaoğlan ile i Karakız]], Garibinen n Şahsenem [Gaarip ile Şahseneem], Gü ündeşlioğlu, Kerreminen Aslı [Kerem m ile Aslı], Köroğlu, Sey yit Battal Gâzi, G Sürmeli Bey, Şah İsmayil inen n Gülperi [Ş Şah İsmail iile Gülperi], Tayırınan Zöffre [Tahir ile i Zühre], Yaralı Maahmut, Hz. Ali’nin cenklerri. (Durbilm mez 1998: 110-111) Türrkmenoğlu öncelikle ö biir destan şaairidir. Şiirlerin nde gurbet, hasret, zam mandan şikââyet, sevgi, barıış, millî birrlik ve beraaberlik konu ularını işle- ~ 38 ~ miştir. Şiirlerinde kullandığı dil, Yozgat yöresi Türkmen ağzının özelliklerini yansıtmaktadır. Şiirlerinden bir kısmı “Taşpınarlı Halk Şairleri” (Kayseri, 1998) adlı kitabımızda yayımlanmıştır. Pek çok güldeste, kitap ve dergide şiirlerine yer verilmiştir. Bazı şiirleri Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan başta olmak üzere değişik Türk ülkelerindeki bazı dergi ve gazetelerde yayımlanmış, bazı radyo ve televizyon kanallarında da şiirleri okunmuştur. Türkmenoğlu’nun şiirlerinde tarih şuuru, millî birlik ve beraberlik duygusu öne çıkar. Türkmen bir aileden geldiği ve “Türkmenoğlu” mahlasını kullandığı halde Türkmenoğlu, soy kökümüzün Türk olduğunu şuurlu bir şekilde şiirlerinde dile getirir: “Bozok yaylasında, Yozgat ilinde Sorgun Daşpuñar’dır kóyümüz bizim Nâmımız söylenir âlem dilinde Memleket sevgisi huyumuz bizim … Emmi uşahları bize Üçohlar Aslımız Türkmendir, golu Bozohlar Üç gıtada yahın oldu uzahlar Osmannı’yı gurdu Gayımız bizim … Bir desdan söyleyim herkeşler bilsin Bahri Durbilmez’den lâdiger galsın Genşler de arayıp aslını bulsun Türkmenoğlu Türktür soyumuz bizim” (Durbilmez 1998: 200) Âşık Türkmenoğlu, şuurlu bir Türk milliyetçisiydi. Şu şiirini okuyunca, onun ruh kökünün Yunus Emre’ye, Ahmet Yesevî’ye, hatta Dede Korkut’a kadar uzandığı kolaylıkla anlaşılır: “Türk oğlu Türklerik soyumuz belli Milleti düşünür ferdimiz bizim Şeherimiz belli, köyümüz belli Gahramanla dolu yurdumuz bizim Araşdır tarihi eyi incele Göksümüzü gerdik yedi düvele Gurduh Türkiye’yi verip el ele Gelmez helbet yere sırtımız bizim Atsa da hayinner bize ağanı Yaşıyacah Türkler altın çağanı Sağlam dutarısa birlik bağanı Türkmen, Tatar, Çerkez, Kurdümüz bizim Güler yüzlüyüdü gavim gardaşlar Ganınan garışıh ahmazdı yaşlar Göğlere süzülür uçardı guşlar Guzuynan gezerdi gurdumuz bizim Gönüller gazanmah en böyük zafer Sevgi, saygıyınan eyliyek sefer Yaşıyah el ele verip beraber Türkmenoğlu bitsin derdimiz bizim” (Durbilmez 1998: 199) Genleri değiştirilmiş yiyecek maddelerinin sofraları doldurduğu günümüzde, insanların genleri de değiş(tiril)iyor mu acaba diye düşündüren alışılmadık olaylarla karşılaşıyoruz. Ahlâksızlığın ahlâk, ilkesizliğin ilke sayıldığı günümüzde soysuzluk da geçerli soy kabul edilebilmektedir. Bir destanında bu duruma da değinen Âşık Türkmenoğlu; aslını, neslini bilmeyen / inkâr eden kimselerde soysuzluğun geçerli soy olduğunu söyler: “Türkmenoğlu sözüm kalsın yadigâr Aslını, neslini bilsin insanlar Bazısı aslını ediyor inkâr Soysuzluk geçerli soy oldu şimdi” (Durbilmez 1998: 65) Yüz yüzlü insanların çevremizi doldurduğu, ikiyüzlü insanların bile özlendiği günümüzü Âşık Türkmenoğlu’nun söylediği şu dörtlük ne güzel anlatıyor: “Ağustos ayında esiyo(r) poyraz Kimisi abdes(t)siz kılıyo(r) namaz Kimileri dinsiz, kimisi yobaz İman belli değil, din belli değil” (Durbilmez 1998: 198) Türkiye sevdalısı bir halk şairi olan Türkmenoğlu, Türk düşmanı faşist bölücülere ve terör örgütü üyelerine karşı sessiz kalmaz. Birlik ve beraberliğimizi bozmaya kalkışan teröristlere karşı tedbirler alınmasını, ayrı baş çekenlere ~ 39 ~ ders verilmesini isteyen Âşık Türkmenoğlu’nun şu dörtlüklerini okurken Köroğlu’nun, Dadaloğlu’nun koçaklamalarına benzer bozkurt soylu bir yiğitlik görüyoruz: “Yurda göz dikenlere Şaplağımız sert olur Ayrı baş çekenlere Dersin vermek şart olur Terörüs(t)ler azdılar Aramıza sızdılar Dadımızı bozdular Gözlerinde perd’olur Çoluh çocuh öldükçe Al yanahlar solduhca Genşler şehit olduhca Yürağama derd olur Bölücüler ölmeli Türk’ün yüzü gülmeli Gayli bahar gelmeli Şubat gider, Mard olur (Durbilmez 1998: 52) 8 dörtlükten oluşan “Erciyes Destanı”nda, önceleri yapılan Erciyes Zafer Kurultayları’na telmihte bulunarak Türk ve akraba topluluklarının temsilcilerinin bir araya gelmesinin birlik ve beraberliğe vesile olduğunu söyler: “Obalardan gelen düğün alayı Burada birlikte çeker halayı Türk Dünyası gözler her kurultayı Birliği sağlamak işin Erciyes” (Durbilmez 1998: 64) İnsanlara iyiyi, doğruyu öğütleyen Türkmenoğlu kırılır ama kırmaz. Hak bildiği doğruları Yunusça söyler. Dünyadaki bütün olumsuzluklara rağmen, mayası temiz Türk milletinin titreyip özüne döneceğine inan Âşık Türkmenoğlu, bölücüler hariç herkese karşı hoşgörüyle yaklaşmak gerektiği inancındadır. TRT Avaz’da da okunan “Hoşgörü” başlıklı şiiri, Türk milletinin hoşgörüsünü ne güzel anlatır: “Kimseyi hor görmez bakar ilgiyle Gözünde hoşgörü Türk milletinin Mayası yoğrulmuş saygı, sevgiyle Özünde hoşgörü Türk milletinin Gayıb etmez özünü Gırpmaz asla gözünü Sahınmaz heç sözünü Türk evlâdı mert olur Türkiye'de Sünnî, Alevî kardeş Dostluğu bozanlar kalleştir kalleş Kalplerinde sevgi ısıtan güneş Közünde hoşgörü Türk milletinin Türkmenoğlu ver canı Candan çoh sev vatanı Damarında Türk ganı Gurt yavrısı gurt olur” (Durbilmez 1998: 187) 13 dörtlükten oluşan “Yozgat Destanı”nın bir dörtlüğünde Türk gençlerinin tarihe bakarak ataların örnek alınması gereken yönlerini öğrenmelerini ve bu yolda ilerlemelerini öğütleyen Türkmenoğlu, sütü temiz insanların milletini tabii olarak sevdiğini söyler: “Tarihe dönüp de bir baksak bizler Bize neler söyler geçmişten izler Milletini sever sütü temizler Gençler doğru yolda yürüyor Yozgat” ~ 40 ~ Türk gençleri hep ileri bakarlar Huzur ummanına doğru akarlar "Kanı kanla değil, suyla yıkarlar" Sözünde hoşgörü Türk milletinin Her insanın vardır inancı, dini Kalpler kararmadan silmeli kini Âşıkları söyler barış destanı Sazında hoşgörü Türk milletinin "Yurdumuzda barış, dünyada barış" Herkese kılavuz bence bu görüş Türkmenoğlu sen de kervana karış İzinde hoşgörü Türk milletinin” (Durbilm mez 1998: 69) 6 Bu yalan dünya faniidir elbette.. Dünyada asıl olan insan olabilmek,, ‘adam gibbi adam’ olaabilmektir. İm man insanı olgunlaştırır o r. Vatan sevvgisi Ahirette A imaan, dünyadda vatan Vatanda V al bayrak, bayyrakta al ka an Sıladan S uzaakta gariptirr insan Gurbet G yer bitirir vatan n olmasa Garip G Türkkmenoğlu, ggeçiyo(r) öm mür Aşgın A ataşıyyla eriyo(r) demir Her H can uçu up gider geelince emir Bu B can neye yarar can nan olmasa İyi insanlar genellikle g ççok yaşam mıyor. Âşık bi yalancı Türrkmenoğlu’nnun sevgi dolu kalb dün nyanın kötüülüklerine ddaha fazla dayanmadı. d Hen nüz 54 yaaşında idi. 14 Mayııs 1998’de Hak kk’a yürüdüü. En olguun çağında aramızdan ayrııldı. Mezarrı Sorgun’ddadır. Vefaatı üzerine Yozzgatlı Cemaalî/ Mustafa fa Aslan’ın düşürdüğü tarih h şöyledir: Bozzok yaylasın nın yiğitleriinden Birii daha göçm müş eğnindde kefen Gözzüm çıksa ancak a gelir tarihi: Bah hri Ağam ollmuş bu seffer giden 207 71 سفر گيدن حرى آغام اوولمش بو سف بح - 73 7 گوزم 199 98 de imandanndır. Türkm menoğlu’nunn şiirlerindee bu duygular öne ö çıkar. Gurbetin G nee anlama geeldiğini iyi biilen âşık, cennet c vatan üzerinde ayyıldızlı al bayrağın daalgalanmayya devam ettmesini arzulaar. “Her cann uçup gider gelince em mir” diyen âşıkk, cananı ollmayan cannın da işe yaray madığını sööyler: Bu yalaan dünya daa fanidir fan ni Dünya neye n yarar insan olmaasa Bu fanii dünyada kalanlar k hani İnsan neye n yarar iman i olmassa Âşık tarzı edeebiyat gelennekleri için nde önemli bir yeri olan başka b âşıklaardan bahseetme, geleneğ ğe hizmet edenlere e bir vefa borccudur aynı zam manda. Başşka âşıklarddan bahsettme içinde dah ha çok “şairrnâme”, “âşıknâme” gibi g adlarla anıllan destanlaar yer almaaktadır. Bu u destanlar, araşştırıcılar aççısından öneemli bilgi kaynaklarık dır. Âşıklar, önnemli gördüüğü ve usta kabul k ettiği âşık klardan bu destan türrü içinde sö öz ederler. Pek k çok şairnââmede Türkm menoğlu’nd dan da bahsediildiği görrülmektedirr. Sözgelimi; Âşık Güllbahçe, Taşpınar köyünnün ozanlarrını anlattığı şairnâmesin ş nde Yozgattlı Türkmen noğlu’ndan şöy yle söz eder:: “Bahri “ Durrbilmez de ddestan yaza ardı Türkmenoğ T ğlu mahlasıy ıyla gezerdi Mısraları M do doğaçlama ddizerdi Taşpınar T kööyünün ozan nı bitmez” (Du urbilmez 1998: 72) ~ 41 ~ Âşık Nuranî, Türkmenoğlu’nun vefatı üzerine 14 Mayıs 1998’de yazdığı ağıt-destanda duygularını şöyle dile getirir: TÜRKMENOĞLU’NA Karalı haberi duydum ağladım Tutuldu gönlümde ay Türkmenoğlu Gamlı yüreğimi közle dağladım Bu ani gidişten cay Türkmenoğlu Âşık Hayri Toprak da Türkmenoğlu’nun vefatı üzerine, 15 Mayıs 1998’de, şöyle bir şiir yazar: TÜRKMENOĞLU’NA Daha yaşlı değil, genç idi yaşın Hakk’ın rahmetine daldı gidiyor İlkbahar, sonbahar, çalıştı kışın Şu yalan dünyayı sildi gidiyor Gitmişti Libya’ya Arabistan’a Derdini dökerdi bütün destana Selâmlar göndermiş eşe, yârana Dos(t)lara selâmı saldı gidiyor Bazen usta oldun bazense kalfa Bu dünyada bir gün sürmedin sefa İki kez ecele tutmuştun kafa Kalbin mi sıkıştı ey Türkmenoğlu Âşıktı, şairdi, çaldı sazını Türkmenoğlu içten derdi sözünü Okuttu oğlunu hem de kızını Şu yalan dünyaya güldü gidiyor Kimseyi kırmazdın sen Bahri Usta Genç yaşında kalpten olmuşsun hasta Sazlar suskun şimdi, ozanlar yasta Söylenen ağıtı duy Türkmenoğlu Hakk’ın kelâmını yazdı diline Mevlâ rahmet etsin bahri kuluna Çare bulunmazmış inan ölüme Dos(t)lar namazını kıldı gidiyor Zamansız gidişin ciyeri yaktı Oğulların yaşlı gözlerle baktı Cenazene bütün Sorgunlu aktı Ağladı tüm Yozgat, köy Türkmenoğlu Anan Meryem Hala, Seyit pederin Üç gardaşın ağlar, acısı derin Bırakmadı seni kötü kaderin Başın dimdik gittin bey Türkmenoğlu Oğlun Bayram Hoca bir Türkmen beyi Sever sayar bütün şehiri, köyü Evi derler toplar, sen rahat uyu Sürer gider köklü soy Türkmenoğlu Okutur Yasin’i Bayramla Yaşar Senin adın ölmez, çağları aşar Kırar kabuğunu, dünyaya taşar Ummana ulaşır çay Türkmenoğlu Hastanede yattı düşünce yorgun Daşpınar’ın suyu akıyor durgun Vilâyeti Yozgat, kazası Sorgun Âşık Hayri bura geldi gidiyor Âşık Hasretî, kendisiyle atışmalar da yapmış olan Âşık Türkmenoğlu’nun vefatını duyar duymaz derin bir üzüntüyle şu dörtlükleri söyler / yazar: TÜRKMENOĞLU Bu yalan dünyadan çok erken gittin Hakkın divanına var Türkmenoğlu! İmanlı, ihlaslı mert oğlu merttin Cennet bahçesine gir Türkmenoğlu! Severdin yurdunu, hem ocağını Gökte dalgalanan al bayrağını Açardın garibe hep kucağını Herkes dua eder gör Türkmenoğlu! Bu dünyaya gelen gidecek elbet Âşık Nuranî’ye hakkın helâl et Allah mekânını eylesin cennet Cennette kevsere doy Türkmenoğlu” (Durbilmez 1998: 66-67) Vatana, millete âşıktın âşık Nice âşıklara ışıktın ışık ~ 42 ~ Mürşitssiz âşığa yolllar dolaşıkk Üstat Türkmenoğl T lu, pir Türkkmenoğlu! Gezdin şehir şehir aziz vatandda Çalıştın n Libya’da, Arabistan’’da Sözlerin n dillerde, adın a destanda Yozgat’’tan yükseleen nur Türkkmenoğlu! Sazın yooktu ammaa sözlerin vaardı Gençlerre yol olan izlerin varddı Her can na bir bakan gözlerin vardı v Birlik bahçesine b err Türkmenooğlu! Der Haasretî ben dee gelirim beekle Dostlarr kervanına beni de eklle Varalım m divana bin n bir dileklee Hakk ollsun bizleree yâr Türkm menoğlu! 1998 Sazın n yoktu am mma sözleerin vardı Gençlere yol ollan izlerin n vardı c bir bakan gözllerin varddı Her cana Birlikk bahçesin ne er Türkkmenoğlu u! SONUÇ Yanık yanıık söylediğii gurbet türkküleri, köpüüren bir ırmak misali söyllediği yiğitllemeleri ilee ilk şiir zevkini alm mamı sağlaayan; zengin bilgi dağarccığı ve bir duyduğunuu kolay kolaay unutmayan n güçlü belleeğiyle ilk dderlemelerim min kaynak kişiisi olan Âşıkk Türkmenooğlu aramızzdan ayrılalı 14 4 yıl olmuş. Türrkmenoğlu; doğmaca şiirler sö öyleyebilen, atışma yapabiilen, halk hikâyesi anlatabilen, a klık gelenekklerinin bütüün dallarınıı bilen güçâşık lü bir b halk şaiiriydi. Gençç yaşta aram mızdan ayrılm ması, onun gelenek g içinnde daha ço ok tanınmasınaa engel olduu. Şiirlerini sözlü kültü ür ortamları ile elektronik e k kültür ortam mlarında icrra eden âşığın bu özelliğii, şiirlerininn yazılı kültü ür ortamlarınaa az sayıda şiir bırakm masına sebep p olmuştur. Tesspit edilen şiirler inceelendiğinde,, şiirlerinin çoğ ğunun ders kitaplarınaa girmesi ve v gelecek nesiillere aktarılması gereektiğini düşşündürmektediir. Âşık Edebiyatı Araştırmaaları / Taşpınarlı Halk Şairrleri (Durbbilmez 20008: 185-201 1), Yozgat Şairr ve Yazarlları Ansikloopedisi (Do oğan 2005: 145 5-146) gibi kitaplardann başka pek k çok dergi ve gazetede de d şiirlerinee yer verilm miş, şiirleri çeşiitli sanatçılaar tarafındaan yorumlan nmış, radyo ve televizyonllarda şiirleeri okunmu uş bu halk şairri hakkında yeterince ççalışıldığınıı söylemek müm mkün değildir. Türkm menistanlı araştırmacı Oraaz Yağmur başta olmaak üzere Tü ürk Dünyasınd dan bazı arraştırmacılarrın gayretleeriyle diğer Türrk Cumhuriyyetlerinde dde tanıtılmaaya çalışıldı fakaat Türkmennoğlu hakkıında müstaakil, akademik k bir çalışm ma yapılmaddı henüz. O da olacak inşaallah. Mekânın cenn net olsun bu vatanın ve v milletin âşığ ğı! KA AYNAKLAR R *Do oğan, Duralli, 2005, Yozzgat Şair vee Yazarları Anssiklopedisi, Sorgun: Sıllam Yayınlaarı. *Du urbilmez, Bayram, B 19998, Taşpınarrlı Halk Şairrleri, Kayseeri. (3. Baskkı: Âşık Edeebiyatı Ara aştırmaları / Taşpınarlıı Halk Şairlleri, Ankara: Ürün Ü Yayınnları, 2008).. ~ 43 ~ Dış İlişkileerini Yansıtan Y n Fakttör Olaarak. Habiil Hemiidov* M ilattan öncce başlanann İpek Yoluu halkların yaşamında,, özellikle eekonomik, kültürel vee siyasal bakkış açısının şekillenmeesinde, karşıılıklı dış ilişşkilerin oluuşmasında vazgeçilmez v z bir rol oynnamıştır. Çiin`den başlaanan İpek Yolu`nun Y kolları ayrı aayrı ülkelerrden geçtiğii gibi Azerbbaycan`dann da geçmiiş ve bazaan da bu magistral yollarının ana kesişm me noktasıı Azerbaycaan`ın şehirleeri olmuşturr. “Şirvan`ddan, Derben nt`ten” [1;667], Sultaniyye, Erdebil,, Nahçıvan,, Gence ve Azerbaycan A n`ın diğer şehirlerindenn geçen ipeek yolunun kolları adı geçen bölg gelerde ipekk üretiminin gelişiminebbüyük katkııda bulunm masının yanıssıra, “onlarıın her birisiinin ipek ürretimi üzeree ticaret merrkezine dönnüşmesine neden n olmuuştur” [1;67 7]. Bu yol hem doğall rezerv kaaynaklarınınn arayışı, hem m de askerii önem taşıyyan istihbarrat yolu olm manın yanıssıra, Türk düünyasında yeni y kervann yollarının salınmasınaa, mimarlığaa, dulusçuluuğa, şişe, çiini kablarınn üretimine hhız vermiş ve ticaretinn gelişimine,, genişlenm mesine büüyük katkkıda bulunaan faktörlerrden de biri olmuşturr. Bu isee Azerbaycaan`ın stratejjik çıkarlarıına uygun bir süreçti.. Doğal olaarak ticarett yolunun gelişimi g birr yandan isstehkam ve v setler çekilmesinee, öte yaandan ise onların m mimari yön ntemlerininn zenginleşm mesine, kerrvansaraylarr, köprülerr inşa edillmesine, özellikle Azzerbaycan kültürününn yükselmesine gerçek olanak o oluşşturmuştur. Bazı araştıırmacıların tabirince t deesek: “ Ticaaret yapmakk aynı zamanda savaşlardan koorkmak am macıyla çeşitli idari bölgeler genelinde askeri isteehkamların (karavul tepelerinin, t nüfusu uyyaran ve heyecan sinnyali veren mıntakalarrın) inşa ediilmesine, savunma baryyerlerinin çekilmesinni neden olm muştur” [1;667]. Elbette, özel olaraak bir faktörr stratejik öneme saahipti. Bu da Azerbaaycan`ın elverişli e jeo ostratejik konumda k yerleşmesii. İşte bu fakktör ticaret yollarının bu b şehirlerd den geçmesiine sebep nedenlerdeendir. Çünkkü ülkemizin böyle birr elverişli konumda k buulunması bir yandann onu uluslararası ticarete doğğrudan katılmaya çekm miş, öte yandan isee ana ticarett yollarında ilk Azerbaaycan şehirlerinin yaraanmasına da neden olmuştur. Araştırmacl A arın yazdığğı gibi, Azeerbaycan daaha arap Habil Hemidov H istilasındann hayli önce, tüm Ortaadoğu ükeleeri arasındaa bir ticaret merkezi olarak tuttuuğu elverişlli konumuylla seçiliyorddu. ~ 44 ~ Sefevi padişahlarının hakimiyeti döneminde ise Azerbaycan uluslararası ticaretin yürütülmesinde daha yakından yer alıyordu. Uluslararası ilişkilerimizin hanlıklar dönemine göz attığımızda da belli oluyor ki, hanlıkların ana merkezi şehirleri, keza Şamahı, Guba, Gence, Bakü, Nahçıvan, Tebriz, Şeki ve b. şehirler ana ticaret merkezleri olmakla beraber, aynı zamanda kevan yollarının kesişme noktası olmuşlar. Avrupa`dan Asya`ya mal götüren tüccarlar çok zaman adı geçen şehirlerde mallarını satıyor, ham mal ve ya diğer ürünlerle değişip yollarına devam ediyorlardı. Bu şehirlerde dış ve transit ticaretin yapılması hakkında birçok yabancı gezginler değerli bilgiler vermişler. Bu gezginlerden XVII yüzyılın 40.cı yıllarında Azerbaycan`ın bir sıra şehirlerini gezmiş İ.Lerx kendine ait “Svedenie o vtorom puteşestvii v Persiu” yazısında ilginç tarihsel bilgi vererek Avrupa ve Asya arasında yapılan ticaretin yaklaşık olarak şu yollarla yapıldığını gösteriyor: Astrahan – Kızlar – Terki – Derbent – Bakü – Şamahı – Cevat – Lenkeran – Reşt ve s [2;461]. Astrahan`dan Reşt`e kadar olan mesafe yaklaşık 1581 verstti. Tüccarlar deniz ticareti yolundan yararlanarak yollarını bir hayli azaltıyorlardı. Bu yol tüccarlara hem daha ucuza geliyor, hem de kervan yollarına nispeten tehlikesizdi. “Büyük İpek Yolu`nun arter damarları olarak uzanan kolları milattan önce II yüzyıldan başlayıp çağdaş dönemimizin XVI yüzyılında bitiyor” – fikrini söyleyen yazarlardan farklı olarak P.Zubov yanlış olarak Barfruş şehrini, “Baloruş” (Tahmin ediyoruz ki, bu İran`ın çağdaş “Babul” şehridir) [6;58] yazsa da, onun Bakü limanını ticaret mallarının merkezi veritabanı olarak tasvir etmesini ve buradan geçen yolların marşrutlarının kaç güne kat edilmesini göstermesini gözönünde bulundurmalıyız. O yazıyor: “Bakü`den üç gün zarfında Balkan körfezine, Astrabad ve Balfuş`a varmak mümkün: Balkan`dan kervanla 20 güne Hive`ye, 25 güne Buhara`ya, 30 güne Semerkand`a varıyorlar. Buhara`nın ise Çin, Tibet ve Pencab`la bağlantısı vardır: Balfuş`tan Tehran`a 10, İsfahan`a ise 25 güne varmak mümkün. Böylece, bir aydan biraz daha fazla süre zarfında Bakü`den İran`ın iç illerine malları götürmek mümkün. Bakü`den Tiflis`e ise yol Şamahı ve Sığnak`tan geçiyor. Bu yol arabaların gidişi için pek de rahat değil. Fakat Zakafkasya ticaretinde ana ulaşım aracı olan kervanlar için hiçbir engel oluşturmuyor” [10;81]. Bilindiği üzere biz Azerbaycan`da yeni uluslararası ilişkilerimizi yansıtan, faaliyette bulunan, iki nev ticaret yolunun var olduğunu görüyoruz: kervan ve deniz yolları. Şunu da not etmemiz gerek ki, bu yollar çoğu zaman serbest bir yol olmayıp, tüm ticaret yolu boyunca birbirini tamamlıyordu: kervan yolunu deniz, deniz yolunuysa kervan yolları takip ediyordu. İpek Yolu`nun geçtiği Azerbaycan`la alakalı, bu konunun araştırmacılarından olan M.Veliyev de bahsedilen yolların çeşitli marşrutlarını haritaya dayanarak izah etmeğe çalışıyor. Diğer yazarlar gibi o da kendi versiyonunda not ediyor ki, Şamahı`dan kervan yoluyla Bakü`ye, bazan da Gobustan düzüyle Şabran`a, oradan da Hazar denizi aracılığıyla Astrahan`a, Astrahan`dan Volga nehriyle Moskova ve b. şehirlere gitmek mümkündü. Şamahı`dan keza kervan yoluyla Şabran`a, oradan da kervanla Derbent aracılığıyla Astrahan`a gidiyorlardı: Astrahan`dan denizle Kür nehrine, Kür ile Salyan`a, Cevat`a ve buradan da kervanla daha ilerilere gitmek mümkündü: Karadeniz sahillerinden kervan yoluyla Gürcistan – Lagodehi – Balaken – Nuha – Şamahı – Bakü şehirlerine mal götürülüyordu. Gürcistan`dan Gence`ye, oradan da Şuşa`ya, Lenkeran`a ve İran`a gidiyorlardı. İran ve Hindistan`laAras nehri ve Hazar aracılığıyla ticaret yürütülüyordu. Avrupayla yapılan ticarette Aras çayı üzerinde elverişli geçit yolu olan Nahçıvan ve Culfa şehirleri de büyük role sahiptiler. ~ 45 ~ Söylenilenler konusunda daha net tasavvur elde etmek için, yani Azerbaycan`ın uluslararası ilişkilerini yansıtan faktör gibi ipek yolunun izlerini görmek için XVIII yüzyılın ikinci yarısında Avrupa`dan Doğu`ya ve ters yönde seyahat eden C.Foster`i de hatırlamak gerek. 1783-1784 yıllarında C.Foster Bengal şehrinden İngiltere`ye şu yönde geri dönmüştür: Kabul – Şerat – Balfuş – Meşedser (kervan yolu ile) – Bakü – Astrahan (denizle) – Saritsin – Tambov – Ryazan – Kolomna – Moskova – Klin –Tver – Peterburg (kervan yolu ile), sonra deniz aracılığıyle İngiltere`ye. Fikrimizi esaslandırmak için bu kabilden çok sayıda sitatlar getirebiliriz. Fakat, söylenilenlerle yetinerek not etmek isterdik ki, kervan ve su yolları yalnızca ülkeler arasında transit ticarette değil, keza ülke içinde de ana ticaret yoluydu. Zakafkasya`nıntüm büyük şehirleri kervan yollarıyla bir-birine bağlıydı. Şamahı, Gence, Gori ve b. şehirlerden geçerek Zakafkasya`nın en ücra illerine, Bakü`ye getirilen ticaret malları, genellikle, kervan yollarıyla yapılıyordu. Madem ki, konu İpek Yolu`nun Zakafkasya arazisinde geçen kollarına ait, zannediyorum ki, Azerbaycan`la komşu olan Gürcistan arazisinden geçen marşrutların izleriyle ilgili bazı meseleleri araştıtmak gerekir. Tarihselcoğrafi konulardan bahsederken idari bölgenin sınırlarından başlamak zaruri addedilir. Fakat bizim için önem taşıyan “İpek Yolu`nun Gürcistan kısmının batıdan hangi mıntakadan başlıyor” sorusunu yanıtlamak olduğundan konuya ışık tutmak için gürcü araştırmacılarının bu konuda düşüncelerini araştırmağa çalıştık. Gürcü araştırmacısı Bahuşti İpek Yolu`nun izlerini göstermekle onun neredeyse Kars dağından başladığını söylüyor[4;94.120.124.128.133]. Akademisyenİ.Cavahişvili ise not ediyor ki: “Bahuşti`nin bu açıklaması kesin değil, anlaşıldığı gibi onun bu taraflar hakkında belli tasavvuru yokmuş”[5;40]. Çünki, Cavaheti – güneyden Niyal dağlarıyla çevrelenmiştir. Büyük Kür nehrinden başka Cavaheti`nin Pervane çölünden başlanan ve Hertvisi`de büyük Kür`e kovuşan kendi küçük Kür nehri var. Bahsedilen o kovuşak “İpek Yolu`nun Gürcistan`a dahil olan birinci dayak mıntakası addedilir. İşte bu mıntaka bölgenin en stratejik noktasıydı ve bunu önemli faktöre dönüştüren muhteşem kaleler, etraftaki köylerde tarımın, hayvancılığın, arıcılığın, yüzümcülüğün, zeytin yağı üretiminin ve b. alanların yüksek gelişimiydi. İşte bu yüzden de kervanlar buradan geçiyorlardı. Şunu da not etmemiz gerek ki, bahsedilen yol Türkiye`nin kontrölünde olan dönemlerde özellikle kanunlar gözleniliyor ve yolların güvenliliği sağlanıyordu. O zamanlar petrolün kullanımının günlük yaşama dahil olana kadarki döneminedek zeytin kullanımı önemli yere sahip olduğundan bu faktör de bahsedilen bölgenin merkezi rölünü kuvvetlendiriyordu. Çünkü, zeytin yağı dini merasimlerde, lamba yanacağı, günlük gıda gibi kullanılıyordu ki, bu da uzak ülkelerden gelen tüccarların ilgisini çekiyordu. Kesin bilimsel bilgilere dayanan türkolog Meder Kuliyev (Araştırmalar zamanı gürcü dilinde edebiyyatların çevrilmesinde araştırmaya yardımcı olmuş müsteşrik-türkolog) [6;59-60]not ediyor ki, yerel nufusa zeytin yağının imalını türkler öğretmişti ve köylerin çoğunda Vezirhana taşlarının (gürc. Gelazi) izi son dönemleredek kalmıştır.Miraşhana denilen mıntakalardan Hertvisi`ye dek olan yerler de önemli röle sahiptiler. Doğal iklim faktörü kervanların hareketini engelledikte onlar dere yolundan çıkarak Miraşhana`dan Hertvisi`yedek dolayı yolla gitmek zorunda kalıyorlardı. Buradaysa, bir zamanlar Cavaheti`nin merkezine dönüşmüş Tsunda kasabasından geçmeli oluyorlardı. (XII – XIII yüzyıllar). Bu toponim “ Müfeseli defteri vilayeti Gürcistan`da” da not edilmiştir. Yani, şehre giren yolun kenarında mevcut kervansaray biraz sonraki döneme ait olsa da, burada evlerin ve hamamların izleri belli gözüküyor. İpek ~ 46 ~ Yolu`nun dallarından birinin geçtiği Hertvisi Kalesi sonralar tam stratejik konumunu güçlendirmekle Aspinza`ya kadar kontrolü artırmağa olanak sağladı. Diğer faktörler içinde kalenin merkezde yerleşmesini, mülayim iklimin, verimli toprakların olmasını, çok iyi içecek suyun ve Kür`ün üzerinde stratejik öneme sahip köprünün önemini de söylememiz gerekir. Kaynaklar gösteriyor ki, Tertvisi Kalesine Tsunda Kalesi de deniliyordu. Z.Gilaşvili eserlerinin birinde yazıyor: “Tsunda Kalesinin adının Verangala olması gerekiyordu” [7;140]. Genellikle, “İpek Yolu” boyunca Cavaheti`de yüksek duvarlarla çevrelenmiş duraklara, kervansaraylara sık sık raslanıyormuş, ki bu da kervanların güvenliliğinin tam sağlanılamadığına işaret ediyor. Azerbaycan`ın uluslararası ilişkilerini İpek Yolu`nun izleri kontekstinde araştırırken, yani araştırmanın bir aspektini oluşturan eski İpek Yolu`nun Kafkasya izlerini araştırırken onun Gürcistan`dan geçen kısmına göz atıldığında bir konu daha dikkatımızı çekiyor:Akademisyen N. Berdzenişvili not ediyorki, Gürcistan`ın herbir bölgesinin kendi adı var, fakat yalnız merkezin, yani Kartli`nin adı sonradan bu idari bölgelere de ait edilmiştir: örn. Samtshe –Cavaheti`ye – Zemo Kartli (zemo – “üst”, “yukarı”), merkezi – Şida Kartli (şida – “iç”, “içeri”), Borçalı`ya – Kvemo Kartli (kvemo – “alt”, “aşağı”) [8;240241]. Umut ediyoruz ki, 1991 yılında bağımsız kuruculuk yoluna başlamış kardeş Gürcistan devleti diğer bölgelerin tarihsel adlarını geri verdiği gibi, ulu Borçalı`nın da tarihsel adını kendine geri verecektir. Tarihsel belgelere dayanılarak söyleye biliriz ki, eski “İpek Yolu`nun Gürcistan kısmı Kür nehri boyu, işte bu bölgeden: Samtshe – Cavatehi`nin üst kısmı, şimdiki Ardaşan elinden, Ahıska, Borjomi deresi, Gori, M(e)sheta, Tiflis üzerinden geçerek Sınık köprüye varıyormuş. İpek Yolu`nun Kafkasya izlerini araştırmakla onun hem Gürcistan`dan, hem de Azerbaycan`dan geçen kollarına açıklama getirmenin mümkünlüğünü gözönünde bulundursak bu alanın araştırmacılarının düşüncelerine biraz da derinden dikkat etmeyi önemli addediyoruz. Tarihci Bahuşti kendisinin ünlü “Gürcistan fameposunun tasvirinde” (Tiflis. 1941. Lomouri ve Berdzenişvili`nin redak.) ayrıca fasıl ayırarak orada “İpek Yolu`nun” evveli hakkında şöyle deniliyor: “Tora (dağ adı) ve Gucareti`den (nehir adıdır) başlayarak Kür deresinden geçiyor. Burada Taşıskari (taşıldaş –gürcü dilinde Kari kapı) en eski ve ilk mıntakadır ki, gelenek olarak (gürcü tarihcileri) sınırın başlandığını not ediyorlar....buraya şöyle isim verilmiştir: “Tasis –kari” (yani taş kapı). Göründüyü üzere, Bahuştu türkolog olmasa da, bu terimlerin türk menşeli olmasını onaylıyor. Belli durumlarda onunla razılaşmayan gürcü türkologu akademisyen C.Cikiya da kendi eserlerinde yazıyor ki, İpek Yolu`nun geçtiği derenin bu dar geçidinde, yolun kuzey tarafında kale kulesi duruyordu ve dereyi kolaylıkla kontröl altında tutmak mümkündü ve bu hal sonralar da baç-haraç defterinde de not edilmiştir 9;124.131.485]. Bu ana magistral yol Kür boyunca gidiyor. Fakat Taşiskari`de ikinci yol da gösteriliyor ki, bahsedilen yolla da köyün kenarından Makerala dağını geçerek, Sacvare boğazına vararak Bala-Ahaldaba kasabasına inmek mümkün. Burada (Borjomi yakınlığında) Kür`ün üzerinde köprü olduğu da belirtiliyor ki, Bahuşti`nin zamanında halen ayakta durmuş, mevcut dönemleredek gelmiş kısmı eski tarzdaki inşasıyla seçiliyor. Eni 6 m. 5-7 taş üzerinde inşa edilmiş tikililer Kafkasya`nın ~ 47 ~ diğer bölgelerinde aynı uslupta inşa edilmiş ve onların kalıntıları söylenilen fikirleri onaylıyor. Böylelikle de belli oluyor ki, Tasis-Kari`den sonra Ahaldaba “İpek Yolu`nun” Gürcistan hattında önemli mıntakaymış. Ahaldaba köprüsü burada Kür`ün iki kıyısını birleştiren tek vasıta rolünü oynamıştır. Diğer bir ilginç bilgi de, yine de bu bölgenin, Mesheti`nin Tora olarak adlandırılmasına gürcü kaynaklarından “Kartli salnamesinin” metninde 1065 yılının olaylarına ilişkin açıklamalarda karşılaşılıyor: “...çıkıp vardı Sultan İyarpasaran (Alparslan)...” metninin sonrasından belli oluyor ki, Alparslan yolun bu kısmının stratejik önemini gözönünde bulundurarak yıldırımvari hamle etmiş ve Trialeti`ye kadar gelmiştir. Trialeti dağlar silsilesi Borjomi-Ahaldaba`dan başlayarak Kür çayını sağ cinahtan Tiflis`e dek müşahede ediyor. Yolun bu kesiyinde önemli bir mıntaka da Uplistisiheli (Sahip(in) kalesi), ki o da Gori şehrinin yakınlığında, Kür`ün kıyısında yerleşiyor. Bu kale-şehercik taş mağaralar ve katlara ayrılmış kahalardan oluşuyor. Kaynaklar aynı zamanda söylüyor ki, yolun Borjomi-Gori kısmında yahudi mahallelerine ve çarşı yerlerine de raslanıyor (Uriaant ubani-yahudo mahellesi, Uriaant sopeli-yahudi köyü ve s.). Uplistisihet`e kervanların dinlenmesi, tüccarların alış verişi için gereken her tür olanak sağlanmıştı. Buraya batıdan gelenler Doğu`da neler vuku bulduğunu, hesaba dair konuları kendileri için belirliyor ve Tiflis`te görülecek işleri önceden planlıyorlardı. Okucu ve araştırmanlar için bir konuya daha ışık tutmak ilginç olur. Artık buradan Doğu`ya dek bezirhanelere (zeytin yağı imalathanaeleri) raslamayacaklarını bilenler tedarüklerini görüyordular ve söylenilerler yolun bu kısmında kalıntılar içerisinde özel olarak bahsedilen iş için kullanılan baltalara, bronz zodlara raslanılması ve Madani (meden) adında köylerin mevcutluğu kanıttır. Türklerin bu bölgeden gitmesinden sonra (1829) zeytin yağı (Zeytin yağı yapılan imalathaneler “zelazi” adlandırılıyordu (Abşeron`da Zilezi kasabası) bu da meyve (zeytin tanesini ez” demek.) [6;66] imalı da sona ermiştir. Söylenilenler türklerin bu bölgeden gitmeleriyle de eski İpek Yolu`nun bahsedilen dönemleredek var olan kollarının faaliyetsizlik durumuna düşmesi gibi sesleniyor. Yıllar, yüzyıllar geçdikce ülkelerin yaşamında vuku bulan ağır siyasal olaylar, savaşlar ve istilalar sonucunda “Tarihsel İpek Yolu`nun” canlı numuneleri olan kervansarayların, ovdanların ve diğer tarihsel dikililerin lakıntıları az da olsa çağdaş dönemimize kadar korunarak gelmişler. Yani bunlar Azerbaycan`ın uluslararası ilişkilerini gösteren faktörler ve genel olarak İpek Yolu`nun faaliyetini, dış ilişkilerimizi onaylayan resmi belge olarak kabul edilmelidir. Edebiyat: 1.Budagov B. Büyük İpek (kervan) yolu. Tarih ve onun sorunları dergisi, Bakü, 1998 2.Lerx İ.”Svedenie o vtorom puteşestvii v Persiu”, M.,N. 3.Ceferzade İ.M. 1933 yılı Şamahı –Nuha ekspedisyonunun hesabatı. AMİA TİZA, İN, 60. 4.Bahuşti İ. Savartelo hükümranlığının tasviri. Tiflis, 1941. 5.“Gürcü milletinin tarihi” sah. 40. Tiflis-1965. (Müsteşrik-türkolog M.Kuliyev`in gürcü dilinden çevirmesi). 6.Hemidov H.A. Azerbaycan`ın dış ilişkilerinde İpek Yolu`nun rolü. Bakü, Gençlik, 2002. 7.Gilaşvili. “Feodalizm döneminde Gürcistan şehirleri”, 1968-70. I-II ciltler. 8.Berdzlnişvili N. “Gürcistan tarihinin konularıları”. VIII cilt, sah 240-241. Tiflis, 1975. 9.Cikiya .S. “Defteri müfessel Vilayeti Gürcistan”, III cilt – 1958. 10. Eliyev F.M. “Kuzey Zerbaycan şehirleri”, Bakü – 1960. -------------------------*AMİA (Azerbaycan Milli İlimler Akademisi) Felsefe, Sosioloji ve Hukuk Enstitüsü`nün saygın bilim işçisi, p.i.ü. felsefe doktoru: [email protected] ~ 48 ~ Değer D rlendiirme Zam man nın T Tanıığı M. Demire D el Babaccanoğlu u* Dillerseniz yazzarı tanıyalıım öncedenn: Necmettin Baayraktar 155 yıl yayınnladığımız Aykırısanat A t derrgisinde yazzdı, sürdürrümcüsü olddu. Bağlarıımız sürdü,, sürrüyor. Anad dolu dergileerinin bir ddostu, sevd dalısı.. Dur-maadan yazıyo or, üretiyor.. Şimdilerdde, Berfin Bahar, B Gün-cell Sanat, Karr, (Irak Bağğdat’ta yayınnlanan) Karrdeşlik der-gileerinde yazııyor. 1952 Kerkük dooğumlu, Daanimarka’daa yaşşıyor. Dostlları, yakınlaarı Kerkük’tte.. İran-Iraak savaşı vee sonrasındaa Kerkük’ünn başına geelenleri anlaatıyor kitabında. Bunddan önce dee Taşköprü adlı romann yayınlanmıştı Kora’daa. Bir de “H Hakikat ve Gerçeklik Arasında A K Kerkük” adlıı Arapça kiitabı bulun-maktadır *** Irak-Kerküük’te ölüm kalım k savaşşı işleniyor kitapta. k “Biirçok canı alıp a götürdü savaş. İşkeence odalarıı kuruldu. Darağaçların D nda asıldı innsanlar. Kann kustu, aç kaldı, sefil oldu. Bir iinsanlık draamı yaşandıı Kerkük’te… …” deniyorr … “Yıllarrın ustası ollan babamın n başına yıkkıldı kümbeet. Akla hay yale gelme-yen bir savvaş çıkıyor. Şehit düşüyyor insanlarr..”(s. 8) Nesrin anlaatıyor, işin kanlı yönünnü, savaşın dehşetini. Mezarlıklar M dolu… Bu kargaşada, Gece Kuşuu adını verdiikleri Deli Necat’ı N (Neecat Sufi) biir gece evleerine konuk alıyorlar. O gün evin kapısına k birr tabut bırakkılıyor. Ali Aziz’in cesseti bu. O sıralar s ramaazan ayı, oruuç tutuluyoor. Savaşı çııkaran Sad-dam’a laneet okunuyorr. Ali Aziz’in ölümü saarsıyor Nesrrin’i. Ağabeeyi Fazıl, annne ve Nesrrin konuşu-yorlar. Kerrkük caddellerinde dolaaşan devlet görevlileri zorla askerr topluyorlaar. Ellerine geçirdikleri g i insanları cepheye gönnderiyorlar. Deli Necatt bağırıyor, dağıtıyor dışarıda, d dellleniyor, vu uruyor kafa-b savaş.. Barut, B ölüm m, silah.. sını duvaraa. Karışıp giidiyor ortalıık.. Haksız bir Fazıl, yataaktan düşüyyor, yaralannıyor. Bakım m yapılıyorr yaraya, iyyileşiyor. İft ftar vakti geeliyor. Hepp birlikte soffraya oturuyyorlar. Şöyle betimleniyyor sofra: “Yağlı yeemekler tepsilerde bir tablo gibi rengarenk... Yemekte, dolma, şeyyh mehşi, gelin g budu,, yarma köft ftesi, zilbiyee köftesi, biiryani; tatlıllardan köpm me, zelebiyaa, baklava, burma gibii yiyeceklerr var..”(s.18-19) Savaşın acımasız a yapptırımı altınnda yine de geleneklerd den vazgeçillemiyor! “Savaş sürrüyor dışarııda. Kimilerri darağacınnda idam ed diliyor. Cessetler kızgınn kumlar üsstünde boy-dan boya diziliyor. d Heer cesetin baaşında bir cellat c duruyo or. Bir kadının ırzına ggeçiliyor, so onra öldürü-lüyor kadınn..”(s. 23) Kuzey İstihhbarat soruumlusu Hem mdan Tikritii, işkenceci,, öldürücü bir b yönetici. “Bir pusu sonucu öl-dürülüyor Tikriti.” Haber, H Fazzıl’ı sevinddiriyor.”İşkeence odalaarında çok canlara kıymıştı k buu ~ 49 ~ insafsıız herif, geeberdi gittti” diyor. Deli Necat’’ı aramayaa çıkıyor Fazıl. F Kahvvelere bakkıyor, sokakklara bakıyoor yok. Salah’a uğruyoor, onunla arıBabacan noğlu yorrlar. Mezarllıkta olduğuunu öğreniiyorlar, oraya gidiyorlar. Şöyle diyoorlar: “Elim mizde d lüks, gecee lambası, el feneri, karanlığı delip arıyoruz. Mezarlar M içinde uyuyaan köpeklerr kaçışıyorlar..”(s. 34) “Kerkük’üün ıssız cadddelerinde ansızın a masskeli silahlı kişiller yolumuzzu kesiyor, kurşun yağğmuruna tutuyoor. Araba taakla atıyor, alevlerle yanıy yor, sürücüü ölüyor. Biri, B elindee battaniye, yanan adamıın üstüne çöküyor, ç söndürüyor ateşi, a yanmaktann Ziyarete geliyor g Hem mdan Tikritii’nin yerine geççen adam.” Fazıl’ın önnerisiyle haastaneden ayrıılıyor, bir kahveye k geeliyorlar. Orrada Kürt askerrlerin terhiss edildiğini, Türkmenllerin savaş hatlaarına sürüldüüğünü öğreniyorlar. Necat, “Biiz Türkmennler koyun kuzu k gibi ölüm ö hatlarına süürülüyoruz,, bu savaş kimin k savaşıı?” Kimin savaaşı olduğu belli b değil mi?.. m Hak veren kim? Kahvede, eski e bir gellenek olan sini/zarf oyyunu oynanıyor.. Siniye dizzilen fincanlların altına zarf saklanıyor,, bulan kazaanıyor.. Az sonra, kahvveyi Tikriti’nin adamları basıp dağııtıyorlar. Asker A topluyorlarr, cephelerre gönderiiyorlar.. Saavaş zorlu kanlıı. Gece yarısından sonnra kapılar çalıç nıyor, kapıılar önüne ceset c bırakılıp gidiliyor. Tabutlar diziliyor d cam mi avlusuna. kurtarıyoorlar Necat’ı .”(s. 35) Alıp hastaneye götürüyorlar g r. Şehitler Musalla M Meezarlığında toprağa veeriliyor.(s. 58) Ölümün deehşeti betim mleniyor: “Ölümle göz g göze, el e ele, kol kola, kenddimi cennet gibbi bir yerdde buldum. Ormanlaşşmış bah hçeler kopkkoyu, yemyyeşil, ağaçlaarın dallarıı bıçaak ucu gibi sivri.” “Alli Aziz darağacında sallanıyordu… …”(s. 66) Sav vaş öyle berrbat ki, bayrram günü, gerdek g günüü bilee buluyor innsanı. Güveyi; 15 gün sonra aske-re gideceğini, g dönemeyecceğini bile, bile gerde-ğe giriyor. g Şehhit oluyor ssavaşta. Gellin dul kalı-yor. O geceninn hayali birr türlü gitm miyor gözü-nün n önünden. Ne denebbilir buna?? Çoğalma,, kalııt bırakma güdüsü m mü? Baylarıı öldürüyorr savaş, erkeksizz kalıyor kaadınlar.. Leeyla anlatı-yor bir erkeklee olan yaklaaşımını: “B Bir aşağı birr yuk karı devinim mle güzel yüzüne ulaştığımda, u , dud daklarını arradım, bulddum onun. Kollarımıı boy ynuna doladdım.. Bedenninin ıslaklığ ğı, sıcaklığıı bed denime geçtti. Teri teriime, kokussu, kokumaa karıışıp birleşşti. Sonunnda dişiliğ ğim yendii onu u..”(s. 84) Fazzıl’la Cemille’nin düğüünü oluyor:: “Nerde o eskii saltanat, eğlenceler?? Gelin arab baları kon-voy yu kuyruk olur, uzanır ccaddede, traafiği durdu-rur, o gün seekteye uğraar trafik. Davul D zurnaa eşliğinde hel/hhele söylem meler, şekeer atmalar;; arab ba korna güürültüleri alıır başını gid der..”(s. 88) Bu sırada Tikriiti’nin adam mları Fazıl’ıı götürmeyee gelm mişler. Gecce Kuşu Neecat’ı soruy yorlar. Bil-med diğini söylüyor Fazıl’, dövüyorrlar.. Sonraa özü ür dileyip bırrakıyorlar.. Sav vaş açlık, pahalılık p daa getiriyor. Karaborsa-dan n alıyorsun her h şeyi. Yeni zenginler türetiyorr savaş. Necat kaçaklığı k sırrasında aç, tanıdığı birr fırın ncıdan yiyeecek istiyorr, alıyor. Leeyla’yı arı-yor telefonla. Leyla, Abbu Amir’lee evlenmiş.. Lük ks bir evdee kalıyor. N Necat buraaya geliyor.. Ley yla’nın koccasını öldürrüyor kılıçlla.. Romann bitm miyor. Sürreri gelecek gibi duruyoor.. ------------------------------*Ad dana/Türkiyye ~ 50 ~ Beh hçet Sadık İ stanbull’da 17 Marrt 1896'dan 1944’e kadaar sürmüştü ür. "Servet-ii Fünun" “bbilgiler serveeti " "fenle-rin zengginlikleri " adındaki deergiyi yayınn organı olarak kullanaan Türk edebbi okuluna "Edebiyat-ıı cedide"" Yeni Edebbiyat adı verrilir. Türk edebiyatında e a önemli birr aşamadır. Dergi, 25 Mayıs M 19444 yılına kadaar yayınını sürdürdü. Devamlı D olaarak 45 yıl ve 2464 sayyı yayınlanndı. Dergi, 2. 2 Abdülha-mit'in takddirini kazanm mış ve padiişah 2. Meşşrutiyete kaadar dergiyee ayda 32400 altın kuru uş yardımdaa bulunmuştuur. Servet-ii Fünûn, Eddebiyat-ı Ceedide (1896-- 1901) ve Fecr-i F Âtî ((1909-1912)) gibi edebîî topluluklarrın kurucu yuvası y idi. Batıyı tanıyyan ve bilenn bir edebiyyatçı olan Ahmet A İhsan n Tokgöz Beey’in tarafınndan çıkardıığı bu dergii bu tarihlerrden önce ve v sonra da yayınını süürdürmüşse de Edebiyaat-ı Cedıde’cilere ancaak bu yıllarr arasında yaayın organllığı yapmışttır. Pek gennç yaştaki yeni y edebiyaatçıların buu dergi çevrresinde top-lanmaları, Recaizade Mahmut Ekkrem Bey’inn teşvikiylee " Tevfik Fikret, F Cenaap Şahabettiin, Hüseyinn Suat " bu üç ü kudretli çevresinde toplanmışttı. Galatasarray Lisesi'nnden Öğrenccisi olan Teevfik Fikrett edebiyat böölümü soruumlusu ve şiiirleri, Cenaap Şahabettin şiirleri ve nesirleri, Halit Ziya ise roman-ları, hikâyeeleriyle, öteeki arkadaşlarına örnekk oldular, usstalık ettiler. Bunların yyaşı 30 ' u geçmiyordu. g . Bu üç sanaatçıdan başka Hüseyinn Cahit Yalççın, Mehmeet Rauf, Süüleyman Nazif, Faikk Ali, Ahm met Reşit, Celal C Sanir gibi g tanınm mış önemli yazarlar y da Edebiyaat – i Cedide ' ye katılddılar. Ve etraafındaki gen nçlerin de bu b dergi çevresindee toplanmassıyla Servett – i Fünunn topluluğu meydana gelir g ve bilim dergisi yerini taamamen birr edebi derggiye bırakır ve çağdaş Fransız edebiyatınaa benzer eseerler vermeek ve bu eseerlerde sanaat için sanat anlayışına bağlı kalmaktır k saanatçıları Batı B ve özelllikle Fransaa' ya hayranllık göstermişler Türkiye'nin T Avrupalaşşma yoluylaa yükseleceeğine inanm mışlar... Dergi kısaa zamanda Avrupai A şiirrler, hikâyeeler, romanllarla dolmayya başladı, sözlükklerden yenni yeni Farsçça ve Arapçça sözler çık karıldı. 1901 Yılınnın başlarındda idari bir mesele yüzzünden Ahm met İhsan ille TevBehçet Sadık fik Fikret 'in ' arasındaa anlaşmazlııklar çıktı. Tevfik Fikrret'in dergidden ayrılması üzeerine Servett – i Fünunn bir bulanım mın içine dü üştü. Dergi 2. Abdülhamit tarafından kapatıldı k ve sorumlularrı mahkemeeye verildi. Mahkeme tarafından suçsuz bu-lundu Servvet – i Fünunn 5 Aralık 1901 1 ' de tekkrar yayınlaanmaya başladı. ~ 51 ~ Servet – i Fünun'nun başlıca sanatçıları şunlardır: Şairler: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Hüseyin Siret, Hüseyin Suat Yalçın, Ali Ekrem, Süleyman Nesip, Faik Ali. Nesirciler: Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Müftüoğlu Ahmet Hikmet. Ahmet İhsan Tokgöz kimdir: 1868 yılında Erzurum'da doğdu. Şam Askerî Rüştiyesini (1880), Üsküdar Lisesi’ni (1886) bitirdi. Dışişleri bakanlığında Tercüme Kaleminde memuriyete başladı. Buradan Tophane Müşirliğinde tercümanlığa geçti. Ümran adıyla haftalık dergi çıkardı (3 Ekim 1887). Ancak dergisi 29. sayıda kapandı. 1890'da memurluktan ayrılarak yayın hayatına atıldı. Bir arkadaşıyla Âlem Matbaasını satın aldı. Dergisi kapanan Ahmet İhsan, tercüman olarak çalışmaya başladı. Dergi çıkarmak Servet-i Fünun'u çıkardı (27 Mart 1891). Mayıs 1891'de Avrupa gezisine çıkarak orada gördüğü, çinkografi ve klişehane yeniliğini ilk defa Türkiye'ye getirdi. Recaizade Ekrem'in tesviyesiyle Servet-i Fünûn'u bir edebiyat dergisi hâline getirdi. Ahmet İhsan Milli Mücadele sırasında Anadolu'ya büyük destek vermiştir. Ordu milletvekili olarak 1931-1942 yılları arasında parlamentoda bulundu. 29 Aralık 1942 öldü. Karamürsel Mezarlığında gömülüdür. Ahmet İhsan, eserlerinde devrin siyasi sosyal ve kültürel hayatı hakkında kıymetli bilgiler vermiştir. Hatıraları-gezi notları: Asya-yı Şarkiye Seyahat (1890), Avrupa'da Ne Gördüm (1891), Altı Hafta Nil’de Seyahat (1894), Tuna'da Bir Hafta (1911) Trol Cephesinde Ateş Hattında (1914), Cengiz Bayraktar Kabil’in: Sâkî kerem et câm-i safâyi kederim var Sür'atle yürüt emr-i kazadan hazerim var ….Matla’lı şiirine nazire Sâkî kerem et o ki benimde seferim var Aldanma civanıma ölümcül kederim var Her türlü belâyı reva kıldı bana dünya Hoş tut bari sen sâki bu kem canda serim var Yaklaş siper et cismini lütfeyle elim tut Tutmayan ayaklarım ve dahi nelerim var Sarhoşluğuma kanma şuursuz beni sanma Yurdumdaki ağyar sefasından haberim var Elbet diner ağyarın o haksızlığı sürmez Er geç gelir adalet o Bâki o Kerim var Çulsuzluğuma bakma bakıp ta reva görme Üç kıt ’ada binlerce şaşalı eserim var Bayraktar o ihtişamı sunmaya gerek yok Kâbil gibi de bir şairim bir değerim var Matbuat Hatıralarım, Alpay Kabacalı yayınladı, 1993 Romanları: Ülfet (1892), Takvim-i Ümran (1888), Nev-Usul Fotoğraf (1889), İlm-i Servet (1890), Küçük Fıkralar (1890), Bir Facia (1891), Demiryolu (1891), Fenni Eğlenceler (1891), Postacı (1891), Bahse Ne Dersiniz (1891) Servet-i Fünûn'un Tarihçesi (1913). Ahmet İhsan Tokgöz, Türkçeye çok sayıda kitap da çevirmiştir Kaynaklar: *Hayat Ansiklopedisi 5 *Türk Edebiyatı – Ahmet Kabaklı *Edebiyatımızda İsimler ve Terimler – Dr. Arslan Tekin *Banda bulunan Servet – i Fünun’un kaç sayısı. ~ 52 ~ تحملت من الضررب والطرق والركل باألققدام وأحيانا ت العزاء ء ب شيئا ً من ھل مننح األدب صالك بحجة نسيان المفتتاح !!! ثم كسر نصف أوص صطفى؟ ستاذ فارووق مصط لألس شاعرنا نقل ممعاناة الباب الحك بالمساممير أيضا .ش إصال يقول: الذي حمانا وسترننا صيفا وشتااء حيث ل يتأوه الباب ه سى كلما رن الجرس المدجج باألس يفتح ,يغلق ,يدفع الصرير).....ص.(11 ر خدره ينتابه الرعاش يخ ه إبراھيمم قوريالي فكارھم ولكنھھم يشتركون الشعرراء يختلفون في كتابة أفك واألطفال والحانات ل في ذذكر وحب أأألشجار والننساء جلد ولحم وع ااإلنسان بتكويينه المنظور يتكون من ج حوي الكثير عظام واألممطار واألسففار وترى دواوينھم تح وودم يسري بققدرة خالقه وككل ھذه األعض ضا أحب كل ھھذا من أجل أن يعطى له ضاء تحس بااأللم منھا ،شاعرنا أيض عليه وواألوجاع لتننذر حامله بأأن خلل ما ققد حصل وع فقط ويقول الحلم والغناء ط م ااالستعداد له والعمل من اجل تفادي اللخطر المترببص اعشق كل أشجار العالم ق لشفاء من ﷲ عز طبية وطلب الش عليه بأساليب ط ووالقضاء ه اعشق كل أطفال العالم ق ل إذا كان الممتوجع جمادا مثل ووجل .حسنا ولكن ما الحل اعشق كل نساء العالم ق على يمكن القضاء ع ن ب{كيف }الجسر والممقھى والباب سفار اعشق الحانات واألمطار واألس ق أأوجاعھا؟ ألييس األجدر أن نضع االجسر بأوج جاعه أيھا االعشق الممط طر للينحدر دموع عه إلى نھرر الخاصة لعله يمتلئ من أعطنني }الحلم واللغناء{)ص(13 ج سيز{: جديد!!ما أرووع أمنياتك يا شاعر كرركوك يا عااشق يقول الشاعر الترككي }نھاد آدس ككركوك ،لنررى ما يقوله استأذنا الفاض كيف اردّكي.... إمراة لعرفت ف ة لم تكوني ضل في } ووجع لو م االجسر{: إلى األلفاظ البذذيئة التي تص شاعررنا تطرق ى صدرھا امرأة الجسر ر ييتوجع حجر وكأنھا على المقابل كالح فھي تسقط ى طة اللسان ي سليط دمعاته ه ففتنزل نھر ممن النار وال حيلة لك سووى الصبر واالصبر ألنھا تتحي نھرنا اللھزيل )ص(9 عب استأذنا سيز{,,,,ويرع امرأة كما وصفھھا }نھاد آدس ة جع من الدخ جميل بمجالسيه ولكنه يتوج ل االمقھى قائال في }امرأة األلفاظ { خان ھذه االمرإة حيث يعترف ال ووالزحمة والص صعاليك والبااحثين عن الممتاعب والمققالب ترعببني امرأة األللفاظ ووال أدري ما الذي ذكرني ي بقصة المغننية الغجرية االتي نھر ممن الجحيم ة المدحرجة جار سيل من األحج أأتمت وصلتھھا الغنائية ببالرغم من وورود خبر عن ومس ي البيت وبقاائه وحيدا لح ابنھا الوحيد في ا تتمرض حين على تالل الجسد ) ص(21 عودتھا ،ھل نتلذذ بأوجاع ع ستاذ فاروق حاضرة في كل ككتابات األس ة ع اآلخرين؟ ووال نبالي لھم ؟ أم كركووك ب طلبه االمھم أن يققدموا ما نط ھو يقول أنھا اللمدينة الوحيددة في العالم طفى وھا و وليذھب اآلخرون إلى مصط االجحيم!! شاعرنا وضع يده على ھذا الجرح وكش حجارھا التي سة شوارعھا ,وشبه أح غم من عنوس كشفه بالرغ ى لللمالء عسى أن يخفف منهه ويقول في }وجع وأردف بان للقلعة ف األطفال بحلمة كرككوك ل المقھى{ :يتخذ منھا المقھى بالدخان وواالكتظاظ ى ييتوجع جذوررا في نھر الخاصة ثم ببنصف خويررات يعترف جاذيب ،خماروون ،مفاليس.... صعاليك ،مج ص في شعره }الممدينة{ بأنه مميال لحبھا ي سم رفيف{ وللكنه جع وھو }بلس ووجد شاعرنا عالجا للوجع ليست المدينة إال ھذه المدينة ت ض ضاع في اللطريق إليه .آه أيھا البااب الخشبي كم شواررع العوانس المغيرات ~ ~ 51 أشجار الدفلى ر وھل أعيد لهه وأقاليمم الغمام؟ عر التركي :عارف ننھاد آسيا للشاع ترجمة :آيدن كركووك عندمما يناديك ذلك الندداء الجميل ) اننھض ( افتح بااب غرفتك ى الجمال لترى ي آوانه في حتى تعللم أن الوقت ھوو الفجر واآلذان آذان الصبح حى اصحى ايھا العارف اصح وتخلص من غفوة مك نومك سماء ن األرض والس وواعلم اآلن أن مآذ ن أصبحت وطنا ً لألذان والمآ اننھض حتى تعللم أن الوقت ت الفجر وقت واألذان آذان الصبح وھم يدحرجون )ص (26ثم حلماتھن م يداعب األطفال ح ب ك يقول في كركوك أيضا في شععره } كركوك في طريق البحر{ ر أيتھا الكركوك الممدينة اه يا كركوكي المھھمومة في ثيياب األشجار )ص(.38 ستون عاما و لفترة ما يقارب س ة أو أكثر طغت المسلسالت المصرية على عقول الكثيرين نظرية بان ة فالم واألفال الحب والجنس وال تتقنھا ب الفتاة المصرية تتقن صبحنا ننظر صوييحباتھا في الددول العربية األخرى وأص شك وارتياب سف طبعا{ لللمرأة المصررية نظرة ش }لألس حيث يقول في لھا أيضا ث عرنا وجه إنذذارا شديدا لھ وشاع سيدة من القاھرة{ مراء إلى ة شعره }بطاقة حمر ه ھذا ووقت السعادة البربرية أن تتلمس بيديك ھاتين أحش شائك المبللة بقطيع من ألفاظ الجنس )..ص(.33 ظ جمل أيامھا في الستينات كانت تعيش أج بغداد الحبيبة نت د شاعرنا أكمل الم العشاق ووالفنانين وش وكانت محط أحال ت الجامعية ھناك ووتلذذ بنسيمھھا وعشقھا ة سته دراس الذي كتبه سنة جلتھا ويقول في شعره }بغداد{ ي وبدج 1967 بغداد البغداد د األنبياء ص.42 ء أعطييك أصباحي وونھرا من كررامات األستتاذ فاروق زاار عدة دول ومحافظات لللعمل أحيانا جميال }الموصل خرى وكتب لھا شيا ال وللسيياحة أحيان أخ لة{}..ومدينة النھرياايھا الوجه,أيھا االقارة الجمي ة ا يھا :يا أيھ باب البحر{.. يعدو نحونا ب و القل الجزائرية :رأيناه شعر قسنطينة{ صابعي ر قسنطينة :مشطت أص ة }ومددينة شعل الوالئم سطنبول :مععنا عارية نشوى ،تش }..اس الصغغيرة{. ساسية التي بني عليھا وأخيررا عرفنا الركائز األس شاعررنا ثقافته وأأدبه الراقي مستلھما منھھا قوة قلمه إنتاجه ‘والركائز ھي منطقة ه غزرة وثقابة أفكاره وغ ة غي ومقبرة س ستان كاورباغ جرت ميدان وبس ت سيد عالوي يليق بيه ونتمنى األدب قدم له العزاء بشكل ق وتأكددنا بان ب له الممزيد من اإلببداع الغناء مكتباتنا من الكتب التي الحبيبة على قلوبننا جميعا.... ة تتحدث عن كرككوك ث ~ ~ 52 عبد اللباقي الصاالحي عن التربية واالتعليم واالشرراف بداخل المدرسة .وممع المعاونين والمرشدين ص مسؤول ع إإن مدير المددرسة كشخص إال أن مدير اللمدرسة يعد بجزء كبير من االشراف .ال ء وورؤساء األققسام بالنسبة للمدارس الممھنية كلھم يققومون لتحمل المسؤولية. ل يجب أن يمنح اللسلطة التعلم .ولذلك ب م عن نتائج ممسؤوالً أمام مفتش أو الممشرف التربووي والفني ن كل الھيئات في النظام التعلييمي المحلي ستفادة من ل سؤول عن اللمدرسة االس سة كرئيس مس وومن واجب مدير المدرس المشرفين التربويين ين ضع في االشراف يض مدير المدرسة ي على أھمية ر للتحسين العمللية التعليمية .وھذا التأكيد المستمر ى الذين يتعاونون ممعه .يجب عللى مدير المددرسة لكي يؤؤدي وظائفه شاريين ن ووالفنيين في ھذه الحالة مموضع االستش ككل ،وأن يدررك العالقات حي المختلفة للنشاط في المدرسة ل ظر الى النواح ككقائد تربوي أن يكون قاددراً على النظ سؤولياته لما له من خبرة في معالجة ااألمور .وينبغغي أن يكون قادراً على فھھم التغيرات ببينھا .وفاھما ً لواجباته ومس ضوء المبادئ ينبغي له أن يففكر في ضو ي المجتمع .كما ع ااالجتماعية وواالقتصادية والسياسية التي تحدث في شباب ،وفي برنامج سليم لتربية األطفال والش ج طوي عليھا ووضع ت والموضوعات التي ينط الديموقراطية في المشكالت ة ا للھيئة التعليمية واللتالميذ .وأن ة االنسانية ،والقيادة اللحكيمة ة تلك التي تتتصل بالعالققات يدير مديير المدرسة كل ما يتعللق بمبنى الممدرسة والخ خدمات المدررسية ويھيئ التسھيالت التعليمية ببما يوفر للمععلمين والتالمميذ الظروف المرضية لللعمل .ولكي ت في علم النفس المدرسة ھذه المفاھييم يجب أن ييدرس مقرراات عالية ي ة يكتسب ممدير علم االجتماع التعلم والطفولة ووالمراھقة ووالمناھج وعل م التعليمي ويشمل سيكوولوجية التربية ونظم التعلييم العام وإداررته. ية التربوي ووفلسفة سه بتفاصيل اإلدارة حتى يتوافر لديه ويجب عللى مدير المددرسة أيضا ً أأال يشغل نفس التھا. الحظة مشكال شراف على المدرسة ومال الوقت لإلش التي يجب أن أن يميز بين الوظائف والواجبات تي ينبغي أن يكون ققادراً على ن ي كما الباقي الصالحي ي عبد كتبه والموظفيين االداريين غيره مثل الكت تلك التي ينبغي أأن يقوم بھا غ سه وبين ك يؤديھا بنفس ~ ~ 49 الميذ أيضا ً .وبذلك يستط والھيئة التدرريسية والتال طيع الت صيص وققته للمشكال ممدير المدرسة تخص ي ينبغي له اللتفكير فيھا ككقائد والموضوعات المھمة التي ت و تتربوي. ففالقيادة التربووية تفترض وجود أشخااص آخرين ألن طيع أن يكون االفرد ال يستط ن قائداً بدونھھم .كما تفتررض شخاص مجموعة لھا االقيادة أيضا ً أن يك ّون ھؤؤالء األ ص ضو ي الوصول إلليھا .وكل عض أأھداف محددة ترغب في وتحقيقھا ھو قائد ترببوي ا ضع ھذه األھدداف ييسھم في وض االى حد ما. سط من المساھمة وولكن الفرد اللقادر على الققيام بأكبر قس ففي وضع ھذذه األھداف ووتوحيد المجمموعة في عمملھا يقي أو للتحقيق تلك األھداف ،ھو الذي يعد االقائد الحق ي االرئيسي. مدير المدرسة ھوو القائد الرسممي للمدرسة ،إال وومع أن ر صبح قائداً ترربويا ً حقيقيا ً إال طيع أن يص أأنه ال يستط نوع ما وعلى أساس ع سائل الديموقرراطية ،لى ببإستخدام الوس خدمات .ولذذلك ينبغي لله تدعيم قدرراته ييقدمه من خ عدھم شخص يساع شار للھيئة التلتدريسية وكش لليعمل كمستش سعى نحو تننمية شكالتھم .ويينبغي أن يس على حل مش ع للعمل والتفكير اللجماعي ،وإحداث التغيررات ل ققدراتھم طيط عن طريق التلتقويم والتخط ففي البرنامج التعليمي ع االمشترك. ن التفكير والتتخطيط المشتترك وويجب عليه أن يدرك أن ختالفات في الرأي فيحاوول أن يصل الى ييؤدي الى اخ عية. طريق القراررات الجماع خيرة عن ط ااألحكام األخ وويجب عليه أال يعترض ض على القرارات بل يققبلھا ككأساس للبدء في أي برناممج للتحسين .ويجب أيضا ً أن طيط التدريسية من التخط ة ييدرك أن ممساھمة الھيئئة عدھم على اللنمو .ويجب أن ووإصدار القررارات تساع ييعاون الھيئة التدريسية ع على إتاحة الففرصة لكل ممنھم لليساھم في الببرنامج التعليممي. ووالخالصة ،إن عمل القائئد التربوي لييس باألمر اللھين لدى مدير المدررسة اليسر ،بل إننه عمل يتحدى كل ما ى ا ِ حو إزدھار من ققدرات وطاققة ،ولكنه ييؤدي إلى نح المدررسة. كما ييجب أن يدررك مدير الممدرسة بأنه ممسؤول عن تنسيق برنامج اللتحسين للمدررسة مع البررنامج العام ق الذي تضعه مديررية التربية والتعليم .ومع ذلك فينبغي جعل برنامج أن ييعمل التعليم من جانبه على أن يج ويجب أن تدرك ب حيث يمكن تتنفيذه. سين مرنا ً بح التحس مديرية التربية ووالتعليم أيضا ً بأن مدير المدرسة في التربوي للمدرسة. ي كل اللمدارس ھو االقائد بأي نشاط في لتعليم أال تقوم ي وعلى مديرية الترربية وا م ى سلطة مدير ضعف من س شأنه أن يض اإلشرراف من ش عمله كقائد تربووي .بل العككس ،يجب ه المدررسةفي حية. المدرسة في ھذه الناح ة عليھا أن تساعد ممدير ا طيع مدير المددرسة بالوسائئل الالزمة لتتحسين ھيئة يستط خلق منھم قوة التدريس والموظففين الذين يعمملون معه ليخل وذلك عن طريق رفع مركز فعالة لتحسين المددرسة ،ك ة كل مموظف باالعت عتراف الفعال بوظيفته وبممساھمته في تحسيين البرنامج التعليمي للممدرسة .وتقديم المشورة والنص صيحة الصائئبة ،وممارسة القيادة التربوية في وليس ھناك شك عالقااته بالھيئة التتدريسية والمموظفين س والمدرسين ونمو مديير المدرسة س أن نمو المعلممين في ن آلخر .وبالعممل والتعاون كقائد تربوي يكممل أحدھما اآل سن المدرسة تتحسنا ً مطرداً. تتحس ضل للبنين والبنات. وھذا يؤدي الى تربية أفض ~ ~ 50 االثقافة االتركماننية في االمجال العربي محمد مھدي ببيات د خالق العلماء الروحانيين خافقيه روحا وثابة ،ال يععرف الملل ووالكسل ،له اخ ن يحمل في خ شارف الستين شاب على مش ش الموحدين وھذه ھي الحقيقة ال تمملقا وال رياءا وحري بنا ن سفة رأسه افكار الفالس ه ن ،وفي ووعظمة الزھھاد الرياضيين سبعين بلدا، طوف من خاللھا على نحو س سفراته التي ف ه اان نسميه خلييفة جمال الديين االستراباددي االفغاني لكثرة ساعيا لالصال س الح و راغباا في االستزادة من العلم و االطالع ولقاءاته المباباشرة مع عددد من الملووك ورؤساء مجمل مواقفه ووفي كتاباته االعلمية وتحقييقاته الدقيقة ل انعكس في س عالم الدول االمختلفة و ھو ما وومفكري واع حبه العميق لللتركمان وقد االفق لمن يعرفه عن قرب .و يؤثر عنه ح يب واسع ق يدة ،وھو اد ب وواستنباطاته االصائبة المفيد العجب لمن يعرف عنه حبه و تتعلقه بجدته اللتي تمتد جذوورھا الى مدينينة باكو االذرربيجانية و قد انعكس ھذا ب ييزول االحب لقوميتھھا العريقة . جميعا من ھذذا الصنف وففيھم القاضي واالعالمي وادب فاخوانه ج ي وھو من بييت علم ب إنه محمد سععيد الطريحي نجفي ينحدرمن من بيت ي الديب وقل ماا شئت من ممعارف االلقاب العلمية فاانھا تناسبھم حيث انه ن ووالباحث واال الى الصحابي ترجع بأصولھا ى القرن السادس الھھجري و ع ي عھدھا في االنجف االشررف الى ن ساللة علمية طيبة يرتقي س حبنا في ھذا االبيت الكريم و نشأ على حب االدب ضي ﷲ عنه ،تربى صاح حبيب بن مظاھر االسدي رض االشھيد ب الخامسة عشر من ع ة وھو في الى التأليف و منذ نعومة اظفارره واتجه ى ووالفضيلة ذ عمره فكتب وونشر كتابه االول )حنين ببن إسحاق ررائد الترجمة في العصر العباسي( و الذي شارك فيه في مؤتممر مارافرام -حنين ،الذذي عقد في وخارجه .ووالده المررحوم الشيخ محمد كاظم ه حثين من العرراق مستشرقين وأدباء وباح ن 197بمشارككة شباط عام 74 ش حبة والده الش العراق .ولكثرة مح ق حثا و محققا معروفا من اعالم كان علما و باح االطريحي ن شيخ محمد كااظم للرسول حسن ومحمد ضا ومحمد ح سم محمد منھھم محمد جواد ومحمد رض االكريم )ص( سمى اوالدهه باسماء مرككبة مبتدأة بأس سعيد. س ~ ~ 46 وفي احد ايام المؤتمراھدى له االستاذ ارشد الھرمزي نسخة من كتاب االدب التركماني في العراق للدكتورالمرحوم مھدي البياتي الداقوقي بترجمته العربية ثم اھدى لي االستاذ الطريحي بعضا من مؤلفاته ونسخة من ھذه القصيدة بخط يده على امل ترجمتھا الى اللغة التركية. عندما رجعت الى العراق برا وھناك في منطقة دھوك فتش حقيبتي الصعلوك صالح بككه المكلف بتفتيش القادمين من المعبر الحدودي ابراھيم الخليل فوجد في حقيبتي ھذه القصيدة فكأنه وجد لغما قاتال ولكونه من اكراد تركيا لم يكن يجيد العربية فاستعان بأحد الجنود الكرد بترجمة القصيدة والعراقيون دائما شرفاء فبعدما قرأ ھذا الشاب القصيدة قال ليس فيھا شيء يمسنا ولھم الحق في مدح أنفسھم فأخلى سبيلي. ثم التقيت باخينا الطريحي في عام 2008في مؤتمر ربيع الشھادة العالمي في كربالء المقدسة وقد سبقني لھذا المؤتمر اصدقاء من تازه خورماتو في ايام فجعيتھم الكبرى وھي انفجار شاحنة ملغومة في المدينة فكأنھا كانت زلزاال اودت بحياة المئات، وھناك التقيت اثناء وصولي لمدينة كربالء الشيخ حسن قال لي استاذ يسأل عنك احد الذين جاؤا من خارج العراق ،قلت اكيد الدكتور الطريحي فقال نعم ھو. القى الدكتور الطريحي في المؤتمر كلمة وامام جمھور غفير من العلماء ذاكرا فيھا بعض تاريخ التركمان في الھند ومدى محبتھم الھل البيت عليھم السالم وقد تجددت المودة بيننا ثانية وباشارة من الدكتور الطريحي حين دعينا سوية مع مجموعة من المؤتمرين الى دار الوجيه االستاذ عالء الكتبي في قضاء الھندية النه لم يكن لي مع االستاذ عالء سابق معرفة وھناك تعرفت على بعض الوجوه الطيبة منھم اإلعالمي عبد عون النصراوي واألديب جواد عبد الكاظم فألفيتھم جميعا ...صديقي الطريحي ...وصاحب الدار ھم من أصدقاء صديقي القديم مؤرخ كربالء االستاذ سلمان ھادي آل طعمه. وفي مھرجان الغدير العالمي الذي اقيم في الخامس من شھر تشرين الثاني /نوفمبر 2012في النجف االشرف أبى االستاذ الطريحي اال ان يكون التركمان كانت معرفتي األولى به في المؤتمراالول لالعالم والصحافة التركمانية في اسطنبول ولست ادري ما الذي جعلني انجذب اليه و اتقرب لھذا االنسان واميل اليه رغم كثرة الضيوف من بالد عديده وھكذا جلسنا مرارا وتحدثنا كثيرا في قضايا الفكر واالدب والتراث و قد اعجبني تواضعه الى ابعد الحدود ،كما جذبتني معارفه الواسعة بالقضايا االدبية التي انا مھتم بھا وھذا ماجعلني ان اوثق عرى المودة والصداقة معه، ومن جميل مواقفه انه القى في المؤتمر المذكور قصيدة عامرة في تمجيد التركمان باللغة العربية معبرا فيھا مدى حبه لھم واليكم بعض ما ورد فيھا : طاب يومي وطاب فيه التالقي فمتى يؤذن الھوى بانعتاق؟ تركمان العراق مرحى واھال بالغوالي من تركمان العراق فھم االھل طيبھم طيب دجلة الخير والفرات الشھي ذي االعالق كرم واستقامة والتزام وسالم ونشوة في التالقي وھم ان اردت مني مزيدا قمة المكرمات واالخالق نحن اھل العراق قوال وفعال اخوة نحن رغم انف ) الرفاق ( عرب نحن والزمان سجال واألماني بوحدة واتفاق ومع )التركمان( عشنا زمانا منذ ألف من السنين العتاق أيھا المدعون كفّوا صراخا ودعونا من خدعة ونفاق ايه كركوك كم بواديك عشنا من قرون ولم نزل باشتياق قد عشقناك قلعة المعالي ال اختياال بنفطك الدفّاق انما أنت موطني وبالدي وستبقين موئال للوفاق عجل ومتى ينشد النواسي ّ ادر الراح عندھا يا ساقي تركمان العراق مرحى وأھال بالغوالي من تركمان العراق ~ ~ 47 لھم مشاركات في ھذا المھرجان الوالئي الذي استمر لعدة ايام ،فاتصل بي ھاتفيا طالبا مني المشاركة في ھذا الفرح اإليماني اإللھي وان يرافقني احد من أصدقائي الشعراء لتقديم بحث بعنوان )االمام علي في الشعر التركماني( فاخترت نسيمي البغدادي نموذجا، فألقيت البحث في دار الضيافة بالصحن الحيدري الشريف ،فنال استحسان المستمعين الن الموضوع يعتبر غريبا لھم لكونھم غير ملمين بالتركية وشعرائھا علما بان سبعة وثالثين دولة قد اشترك في ھذا المھرجان وكما القى صديقي األستاذ الشاعر صباح طوزلو قصيدة باللغة التركية مع ترجمتھا باللغة العربية في الليلة الثانية من المھرجان وقد خصصت للشعر والقوافي فنالت إعجاب الحاضرين . وفي ھذه االمسية الشعرية النجفية أھداني صديقي الطريحي العدد 80-79من مجلة الموسم والذي يقع في 752صفحة من القطع الكبير وھو صاحب ھذه المجلة الموسوعة ورئيس تحريرھا و التي يصدرھا من مقر اقامته في ھولندا منذ ربع قرن وھي موسوعة زاخرة وحافلة بالبحوث والدراسات ،وقد خصص فصال في ھذه المجلة للثقافة التركمانية بعنوان )من آفاق الثقافة التركمانية ( وھو فصل ممتع قارب مائة صفحة وقد تناول المواضيع اآلتية : -1تركمان العراق ) لمحة تاريخية ( -2الصالت التاريخية بين النجف والتركمان -3تركماني عراقي يؤسس مملكة حيدر اباد في الھند -4االمير الكبير بيرام خان خان الخانات -5مملكة )اود( ساللة تركمانية حكمت في الھند -6شخصيات تركمانية مجھولة )جنكيزخان ملك كجرات( -7القائد التركي ارسالن البساسيري -9على ابواب جرجان -10فضولي البغدادي شاعر التركمان االكبر -11تلعفر ) الشرارة االولى لثورة العشرين ( -12محمود بن سبكتكين )اول الموطدين للسيادة التركية في العالم العربي( -13من علماء التركمان المعاصرين :الشيخ حسين الموصلي -14مقالة في الترك لشرف الزمان طاھر المروزي -15البكتاشية -لمحات من تاريخھا واھم تكاياھا في العراق -16افاق تركمانية -17مشاھد اھل البيت )ع ( واالولياء في تلعفر وھذه البحوث كلھا سطرتھا انامل االستاذ الطريحي... --------------------------- األستاذ محمد سعيد الطريحي من مواليد مدينة الكوفة –العراق عام .1953 عمل في دائرة اآلثار ،وفي الصحافة العراقية في فترة ) ، (1979-1972وكانت له إسھامات في الصحافة العربية في أوربا ،وفي الھند .فقد أصدر صحيفة )صداي حق( و)جھاد( و)أسالميك ڤيو( ،كما أصدر )الديوان( و)الراية العلوية( و)الكوفة(. غادر العراق عام 1979الى روما ومنھا الى الھند وأقام فيھا منذ عام 1980م ،وأسس مع مجموعة من مثقفيھا من اتباع ديانات مختلفة ،دائرة المعارف الھندية .من مھامھا إصدار موسوعة عربية عن الھند. صدر له أكثر من 107كتابا بين تأليف وتحقيق ،منھا : )الديارات واألمكنة النصرانية في الكوفة وضواحيھا( ،طبع ألول مرة في روما عام 1978ويتناول الكتاب الماضي المسيحي في المثلث الحضاري التاريخي :الحيرة النجف الكوفة .وكتاب "العتبات المقدسة في الكوفة" و) السيخ: تاريخھم و عقائدھم ،وكتاب )مسلمون ال طوائف ( و)المساجد التاريخية في الكوفة( و)أعالم الھند ( و).ملوك حيدر اباد( و )تاريخ االحمدي( وغيرھا الكثير . قضى صاحبنا معظم حياته خارج الوطن وھو اليوم يعيش في ھولندا التي أسس فيھا عام ) 1988أكاديمية الكوفة( وھي مؤسسة غير حكومية ،و قد عمل فيھا مع مجموعة من الباحثين والدارسين من الشرق والغرب في مجاالت دراسات األديان ،واألستشراق ،والعالقات الثقافية بين الشرق والغرب، و أما مجلة )الموسم( فھي اللسان الناطق الكاديمية الكوفة والموسم موسوعة فصلية تُعنى باآلثار والتراث نشر منھا حتى يومنا ھذا ) 100مجلد ضخم( احتوت على مايزيد من ثالثين ألف صفحة مملوءة باالبحاث و التحقيقات والوثائق النادرة ،ويكفيه ھذا االنجاز برھانا حيا و صادقا على جھوده التي ترتقي به الى مصاف الخالدين . ~ ~ 48 ذاﻛﻛرة ﻛرﻛووك ﻋﺔ اﻟذاﻛراﺗﻳﺔ" اﻫدي ﻫذﻩ اﻟﺿوﻋ "إﻟﻟﻰ اﻟﻣﺑدﻋﺔ ﻧﻧﺎدﻳﺔ ﻏﺎزي ااﻟﻌزاوي ي طﻔﻰ ﻓﺎرووق ﻣﺻط والدي أمام مقھاه منتصبة سنيينَ طواالً ،وولم تكن ھذه الشجرة ھي الوحيدة في ي ظلت شجرة التوت التي غ ََر َسھا ظ اليباس امت َد الى وشجيرات وعرائش ،ولكن س ت جار المقھى ،وانما كاننت ھناك اشج ى االبقعة الخضرراء المفترشةة أمام ضراوات االيام الى ان اكتشفت ت حمل جرة السيدة اللتي ظلت تقاووم الجفاف وواالھمال وتتح جميعھا باستثثنا ِء ھذه الشج ج مال على تلك النھار فعنذاك اسددلت الستارة ر في وضح االخرى اغتيلت ي ى ت ھي ااحد االيام أَن شجرة التوت بالتمام والكما ِ ِ شجرتھا المتوحدة . ا صھل خضرتھا وتص ظلت تصدح خ االبقعة التي ظ والفكرة تعود اليھا ة جزءاً من الدار التي ورثتھا الوالدة عن ابيھا حيث است ﱠل ء ي مقھاهُ ث 19بنى والدي ففي عام 937 أعي وجوده في جديد ،وعندمما بدأت ي مقھى بمساحة وااسعة وبنا ٍء ج خلصهُ من دفعع االيجار وييكون له ى أأرادت أَن تخ ھذه البقعة التي التوت ونباتات ممتعرشة ،ه من اشجار ت الخضراء الممتدة اماممه ،بضع ن ء قعة االعقد الخمسينني اتذكر البقع السيانة التي أو باألغاني اال بأصوات جھاز المذذياع الكبير و ت والمغتسلة إما ة الم ككانت تتزين بالمصابيح مع حلول الظال وغرقت في تھامسھھما ،وظلت ت الناعس للتوت ِه المھوومة س ييمجھا )الحاككي( العتيق ،وبقيت اشم تناجيات الممقھى ت الممقھى عالقة ففي ذاكرتي ،ثمة انفاس دافئة تصعد صوررة التوتة ع مع نعاسا ِ والتخوت المفروشة ت المقھى ،ورطوببة مبتردة تففترش أرضييته ى من صدر ت حالمة ممع الصوت بالبس سط الوثيرة ھھي االخرى تغري ال ُزببنَُن في تھويمما ٍ المكان . ن الحب الكبير الذي ييتوسط الرتييب لقطرات االما ِء التي تنققط من ِ طر اھل الطررف الى المقھھى للسھر ووالتسامر م مع المساء يتقاط وھم نبالء خلق وال تزمت في واحضانھم منفتحة فال تعصب ال م حبة ،اعماقھھم متسامحة ، ومح ب المعونة ن عون حُرم ِة الغغربا ِء وباالخص فھم يراع ص جمھم معاج ويمدون لھم كل اسببا ِ والقاعدة الجوية فقد ة جيش ،وننظراً لكون اللمكان قريبا ً ممن مقر الفرققة الثانية للج أن يسكنوا منط تعود الكثير من الضباط ن د طقتنا لقربھا من أماكن عملھم ومع شائج صداقة عالقات جيرة ووش ت غساق المبكر يفد بعضھم الى المقھى وولديھم اال ْغ ِ مع ااھل المنطقة ،بل وكثيراً عمالھم من تممشية معاملة مايساعدونھم في تذليل اع م فاروق مصطفى ق الكثير من الحككايات عن ھؤؤالء يرويھا ألوالدھم ،وقد سمعت ك جاد وظائف أل وايج اشقاائي الكبار وحتى سمعت من احدھم أن الزعيم )عبد الكريم ققاسم( عندما ~ ~ 44 كان برتبة نقيب كان يشاھد يوميا ً ماراً من امام المقھى وقد امتطى صھوة حصانه ،إال أنني لست متأكداً من يقينية الخبر ألن كل ھؤالء الذين رووا لي ھذه الحكايات انتقلوا الى جوار ربھم ،وكذلك اذكر أن القاص )يوسف الحيدري( كان يرى دائما ً بشعره الطويل الكثيف وقد تأبط كتبه الخوالد ماراً من أمام المقھى ايضا ً .وكثيرون غيرھم من مبدعي كركوك : االعالمي )سعاد الھرمزي( الشاعر )قحطان الھرمزي( ،الرسام )صديق احمد( والمغني )عبد الجبار الدراجي( وتطول قائمة ھذه االسماء التي انغمست اصابع اصحابھا في حبر الكتابة والتشكيل والنغم أعصر ذاكرتي المضنكة فألمح يھوديا ً ق ّماشا ً )بائع أقمشة( وربما كان اليھودي االخير في كركوك – ينحدر كل يوم من الصوب الكبير )صوب القلعة القديمة( وعبر سوق )القورية( يھبط الى مقھانا وھو محطته االخيرة في تجوابه اليومي ،يضع عادة اقمشته على كتفه ويتزيى بزي اھل كركوك ،ابصره جالسا ً في المقھى وقد ألقى اقمشته على احد التخوت ومن باب صغير رابط بين مطبخه ودارنا كان والدي يأخذ بعضا ً من اقمشة اليھودي لتختار منھا الوالدة وھي بدورھا تقدم له ماعندھا من ارزاق ومآكل وذلك النھار ،وعندما ينال قسطا ً من الراحة يحمل اقمشته ويغيب في االزقة والدرابين المتحزلنة في المحلة لعرض بضاعته على النسوة وترويجھا . فتى آخر تعود أن يم ﱠر على المقھى ،وآلف الجلوس فيه بعض األحايين ،وكان يعاني شيئا ً من الخفة في قوا ِه العقلية وله عجلة يدحرجھا امامه ،يُضيّف في المقھى على احسن مايشتھي ويودهُ الجميع لوداعته التي التنسى ،وقد غدا جزءاً من المشھد اليومي المعاش في المنطقة فإن لم يظھر أحد االيام كأن شيئا ً من ايقاع الحياة السائرة قد اختل وفقد توازنه . وغير بعيد من المقھى في الطريق الصاعد الى سوق )القورية( تعودنا رؤية سيدة تخطت مرحلة الشباب ولكنھا في قوتھا ،تتزيى زيا ً رجاليا ً من تلك االزياء التي الف الرجال لبسھا في كركوك ،تظھر في السوق بزيھا الرجالي ،تجلس في دكان لبيع سكائر اللف وھي في مقدمة المحل تساعد صاحبه في تعبئة اللفافات ،ولم اجد أحد االيام شخصا ً ينظر اليھا او يعاكسھا او يعلق على زيھا وأظن أن الناس كانوا متسامحين ومنفتحين على بعضھم البعض وفي سنوات الحقة تجمع بعض المعلومات لدي عن ھذه السيدة والسبب الذي حدا بھا أن تلبس الزي الذكوري ،بأنھا نذرت على نفسھا بعد أن قتل اخ لھا غدراً فأرادت أن ينصف اخوھا ويسترد حقه فآلت على نفسھا االستمرار في زيھا الرجالي الى ان يعود الحق الى نصابه ويعاقب الذين سببوا مقتل شقيقھا. الأدري من الذي أدخل في فكر والدي أن يلغي مقھاه ويحوله الى فرن للصمون ،وھكذا في غضون أيام – بعد أن باع اثاث المقھى تحول المكان الناعس الى مخبزة للصمون الحجري ،أال أن توقعات والدي في الكسب الوفير لم تجئ صائبة ،ولم تأته المكاسب التي توقعھا فأراد ھذه المرة أن يتقاعد ويتفرغ للتعبد والتقوى وبعد ان اجر فرنه وقبض إيجار عدة اشھر مقدما ً توجه الى بيت ﷲ الحرام ،وبعد رجوعه من الحج لم يأتلف مع المستأجر فألغى الفرن ايضا ً وأزاله واعاد ھوية المكان الى المقھى وأجره ورجع ھو فيه زبونا ً يوميا ً يتربع على تخت من تخوته ويحكي لصحبه ذكرياته عن )سفر برلك( وما شاھد فيھا من أھوال وما عانى من مخاطر وظل في عين الوقت يراعي شجرة التوت التي بقيت وحدھا منتصبة من البقعة الخضراء كان يمنع أي شخص يستند اليھا او يربط حبالً او خيطا ً ،فھي بالنسبة إليه كائن حي ينبض قلبه ،وربما انا ايضا ً ورثت من ابي ومن ھذه التوتة المھومة عشق جنس اشجار التوت فأني اصغي دائما ً الى تناجياتھا وتصھاالتھا مع الريح .في احد االيام وأنا اسير في المنطقة وجدت التوتة الجميلة اغتيلت وقطعت ،فعلمت أن شيئا ً كبيراً قد وقع لي ، وانني فقدت ماكان يعزيني ويسليني ،وأن نافذة َحسنة االنوار قد اعتمت وشقاء متراكم ضبّب مساحات كھولتي الھاطلة ........................................... ~ ~ 45 صة قصيرة قص ضل الحالق فاض خت أوداجه ،وعيناه تتراققصان ،وقد ألقى برأسه الى الخلف الوجه ،الذي انتفخ ه رراح يمأل الككأس للشاب الغائم شعره األجعد ،و مالبسه اللرصاصية اللغامقة الواسععة ،فقد تلمظ ما ھو بشاربه الغليظ ،و ش بشكل ماجن ..أما ضاحكا ل ض الم ،وقال : ككأحد أفراد قرراصنة األفال انه لعبء كببير أن تكون مسؤوال عن أرواح ھي في عھدتك ..خذ دجاج بسررعة، ظل ابتسامة: على طرفي ففمه الملوث ظ ستال ،يتابع وع ويتبعھا بجرعة من كأس الكريس ا ييلتھم قطعة فخ الواجب .. ب ويجب أن يككون ذھن االننسان صافيا و يده ثابتة عنند أداءصبغه الدبق بنزق : ففقال الشاب و ھو يمص اص مظلمة .. ة صوته اآلن يأتتيني من بئر عميقة وانت تتكلم ككأني أسمع صع من عينيه االثقيلتين .. حتى تسيل الدموع ييضحك ى عمي ..؟ ..لكن الشاب ييقول متحفزا و كأنما استففزت ذكرياته :السباب ،وھوسا و وولعا بحكايات الغزو و االننتقام ..لعلك ، ستوعبت الكثثير من الشتائئم و كان يملك ذذاكرة ھائلة اسختفاء عدد ممن الفراخ و تتتذكر تلك الوواقعة أيام كننا في زمن العوز ،عندمما اكتشفنا ان قطة لعينة ككانت وراء اخ قني في باحة الببيت ..قذف عليھا وإال علّ ي ا أن أعثر الطييور ،فاضطررني الوالد ن يتجاوز العاشرة ، ز كان عمري آنذااك ال حوي بقوة مززمجرا ،ن بمدييته الحادة نح كميننا محكما ،مما لبثت أن ووقعت فيھا، صبت لھا ي االشارة فورا ،نص ة فالتققطت وسط باحة البيت الوالد المبتھج بالمموت شنقا ،رربطتھا ط د حكم عليھا وعللى الفور م بقطع قوائمھا وھھي تصرخ كالداعرة ،و أنا أقھقه، ع بشككل محكم ،و قمت زعيق و صراخ ق ھون من حولي ،حتى غطى صوت قھقھاتتنا على جميع يقھق ن والج اللعيينة .. البذيئة و الخليعة، ة صليّات من الككلمات كاان عمي يصففق طربا ،يززبد و يطلق صالضحك الھستيري .. ك و يككاد يقع على األرض من شدة العرق التي كان ق تفارق قنينة ق عينه ال وحين لفظت أأنفاسھا األخييرة ،كانت عضل الحالق فاض خرى مديته ذات النصل الحاد التي أحتفظ يشدد عليھا بيده اليسرى و يقببض باالُ ى بھا حتى اليوم كذذكرى غالية عزيزة .. ~ ~ 39 وللحظات ،ران صمت ثقيل بينھما ..أرسل الى الشاب السارح نظرات غريبة و االبتسامة الخبيثة ال تفارق شفتيه الغليظتين ..ثم راح يجيل النظر في الفضاء و عيناه تتوسعان وتنغلقان وقد الحت سيمة االضطراب على محياه ..فجأة استولى على الشاب نوبة سعال ، تبعھا فواق مزعج اضطره على الوقوف ،نھض صاحبه بسرعة و طبطب على ظھره و ناوله الكأس و ھو يقول : خذ ،جرعة من ھذه الكأس ..لكن الشاب نظر اليه بعينيه الصغيرتين كعيني جرذ ، و وجھه الطويل الحليق ،نظرة جافة خاطفة و عاد الى الجلوس ..قال ساخرا و ھو يدفع ما تبقى في الكأس الى جوفه مقلدا رجال آل كابوني ،محاوال السيطرة على فواقه .. نھلت منذ صغري من خزان حكاياته و قاذوراته،احتلت مواضع في ذاكرتي ،وغدت يقيني ومرآة أفعالي ..تعلمت منه العنف غير المحصن بكل تفاصيله و تأقلمت معه ،عنف صارم ال يعرف حدود الجدل و النقاش .. كان اآلخر يمأل كأسه واالبتسامة الخبيثة تلوث شفتيه الغليظتين ..انحنى الشاب على المائدة واضعا ذقنه على قبضتيه ثم بدأ بصوت كالفحيح يقول : كان كل شيء مكتظا ً بالغيوم ..ما زلت أتذكروجوھھم المرتعبة .. فجأة حاول الشاب الغائم الوجه و المھزوم من الداخل ،الوقوف كمن يحاول أن يتخلص من عبء ثقيل ،بدأ ينقرعلى المائدة نقرا بطيئا متصنعا حالة نشوة عارمة و ھو يضحك كالمأخوذ ،اقعده اآلخر بيد غليظة وھو يھدأه ،غير أن الشاب تابع بصوت ھامس مخيف ،وھو يعاني من ضغط ذات العبء الثقيل حتى ليكاد ال تحسه اال نفسه القلقة : ال زلت أسمع بكاء األطفال ونحيب النساء و أنينالشيوخ وصرخات الشباب و صيحات توسالتھم ، والشفالت تؤدي واجبھا كحيوانات مفترسة ..كان المشھد رھيبا و .. فقاطعه اآلخر بصوت خفيض غاضب .. كف عن ھذا الھذيان ،اشرب ..الشيطان يقترف كلشيء و يلزمنا في النھاية أن نعترف و ندفع الحساب . وتابع الشاب ساھما : ال أشعر اني على ما يرام ،بدأت أمقت كل شيء ،لميبق في أية زاوية من زوايا قلبي أثر للعطف أو الرحمة ،أال تحس اننا اصبحنا أنانيين و شاذين بشكل غير معقول.. اھدأ ..يجب أن نتقبل ھذا الوضع و نحفظه بأسناننا ومخالبنا ،ألنه أصبح شيئا حقيقيا في داخلنا ،ولن نتخلى عن تباريح ھذا النعيم الذي نعيشه مھما كان الثمن . لم يعره اھتماما بل أطلق صوت ضحكة فاترة أشبه بالسخرية بعد أن صب لنفسه كأسا وجرعھا دفعة واحدة: موقفان مزعجان سأتذكرھما ما دمت حيا ..وجوھھمالصفر التي غابت عنھا الدماء ،وعيني تلك المنحوسة التي ظلت تنظر في عيني كتلك القطة اللعينة. اغتصب اآلخر ابتسامة جافة متوجسة محاوال على مضض أن يحول الموقف الى مرح أيا لعين ..يأخذني الشيطان لو لم يزل ذھنك منجذبانحو تلك الشقراء .. نظر الشاب الى اآلخر لحظات ،ثم حول نظره القلق الى الكأس الفارغة ،بدأ ينقر على المائدة بقوة ،في ضحك ھستيري أفزع اآلخر ،ورفع عقيرته يغني بزعيق ،أسرع اآلخر اليه و ھو يقول بصوت ھامس ، واضعا يده على فمه : اخفض صوتك لئال يسمعنا أحد ..ارجوك ..يسكت ،يمأل الكأس و يدسھا في جوفه دفعة واحدة ثم يضعھا على المائدة بقوة و قد بانت عليه اعراض السكر التي دل عليھا صوته المتكسر المضطرب : كانت مثل قشطة محالة بالعسل ..كان يحاول أن يتصنع المرح ،غير أن نبرته و ھو يتكلم ،كانت مشوبة باألسى : ال زال صوت أنينھا يرن في اذني ..ثم فجأة يقول محاوال االبتعاد عن الموضوع : المستوى المعاشي الواطيء الذي كنا نعيشه تغيربسرعة الف ميل في الساعة ،وضعنا في حرج و أثر على سلوكنا و توازننا .. يحدق فيه اآلخر بشيء من التردد و التوجس و يقول محاوال السيطرة على رباطة جأشه التي تخفي توتره و انفعاله : ~ ~ 40 لذا نحن نعوض اليوم ما فاتنا أيام الفقر و العوز ..أيام كنا نعيش مثل خرق بالية نتنة في زوايا مھملة.. يجب أن تستوعب ھذه المقاربة .. بدأ و جه الشاب يتحول الى شكل تمساح بشدقيه الواسعين ،و ھو يقول بشيء من العنف و الغضب : ياللسخرية ،نحن نغتصب المباھج و نسرق المسراتعنوة عن اآلخرين .. يقول اآلخر بانفعال عصبي واضح : مھنتنا المقرفة ال تعرف غير الحزم و الحسم و الكتم ..ھكذا ،اال تفھم .. يعود الى مكانه ،ويقول للشاب بلطف : اظن انك يا ابن العم أسرفت في الشرب ،علينا الذھابفقد تأخرنا كثيرا.. غير ان الشاب قال بحماس : كنتَ في المقعد الخلفي وھي سكرى مشدوھةمرعوبة ،تجلس بقربك و انت ترفع عقيرتك تغني بصوتك الشبيه بثغاء الماعز .. يضطر اآلخر الى مجاراته فيقول بھمھمة غريبة : لو لم يظھر ذلك األخرق بشكل مفاجيء أمامنا ،لكانالوضع اآلن مختلفا .. يزداد الشاب حماسا و قد التمعت عيناه الصغيرتان ،و الرذاذ يتطاير من بين اسنانه الصفر و يقول : ُكنت أمام المقود فرحا جذال ،أنظر اليھا من خلل المرآة ،كان منظر شعرھا األشقر الذي يعبث به الھواء و وجھھا األملح المثير ،يدغدغ كل رغباتي الدفينة ، كنت أسوق بسرعة مذھلة خارج المدينة ،وكان اتجاھنا خلف ذلك التل المنعزل ..كانت ليلة ناعمة رقيقة تتألأل فيھا النجوم و الھواء الربيعي يخدر العواطف ..و لكن... فجأة تغيرت نبرات صوته و تعابير وجھه و بدأ جسمه يتنمل ،ثم تابع بصوت مخيف و كأنه ينظر الى بعيد : مثل عفريت خرج من القمقم ،فاجأنا ذلك المعتوهبسيارته اللعينة بضوئھا الكاشف القوي ..توقفنا .. نزل من سيارته يزعق ويصرخ ..و بما انني لم أتعود أن يصرخ أحد في وجھي ،وخصوصا ،في مثل ھذا الموقف الدقيق ،وأنا في أقصى حاالت النشوى ،فقد اضطررت أن اصرفه عنا بتلك الطلقة اللعينة .. وأرسل الى ابن عمه نظرة رھيبة ذات مغزى و قال: و تلك المنحوسة استغلت الموقف الحرج ،كانتتحاول الھرب ..ھل تعمدت أن أقترف كل ذلك ؟ .. اقترب ابن عمه منه و ربت على ظھره بحنو ،كان يشعر دوما بالتفاھم الالمحدود الذي يربطھما ،و انھما يسيران على نفس السكة ،وان الضمير حتى لو فتح احدى عينيه لوھلة قصيرة ،فسيجد ان القطار قد اندفع بسرعة ھائلة ،ولم يعد ھناك ثمة خط للرجعة، فالمسميات و المعاني اختلطت عندھما و ليس من فرق بين قتل حيوان أوإنسان ..تذكر وجه عمه القاسي الذي يحمل الشاب الماثل أمامه بعض مالمحه ،وجه مكتظ بالغيوم و قلب ش ّكاك ال يعرف الرحمة ،و قال محاوال أن يلطف الجو المشحون : ال بأس ،كل ينال نصيبه و يأخذه معه ..قھقه الشاب بافتعال و قال بغضب : كان من اللياقة بل المفروض أن تقوم بعمل ..بأيشيء .. فقاطعه اآلخر بصوت مرتجفوقد ھيمن عليه االنفعال : ما كان علينا ان نأخذھا معنا تلك الليلة المشؤمة ،وأنت تسرعت ،و قد تفاجأت ،اتفھم ..تفاجأت .. انفجر الشاب في وجھه و قد تحول الى وحش كاسر : و لكنك لم تتفاجأ عندما ارسلنا لنقتل اولئك االطفال والنساء و .. اسكت ،اسكت ..والشباب والشيوخ وندفعھم الى الحفر لتواريھمالشفالت ،،كم شخصا قتلت . قلت اسكت ..اخفض صوتك .ارجوك لئال يسمعونا ..تعلمنا أن ننفذ األوامر مثل األعمى و األخرس واألصم في سبيل الواجب ،كأي ق ّواد أو ديّوث ..أليس كذلك؟ .. فقال اآلخر مھدئا و قسمات وجھه تھتز: الواجب ھو الواجب ،وقد كتب علينا أن نؤدي طقوساالغتسال في بئر الطاعة العمياء ،واآلن كفى ارجوك، ما مضى مضى ،وكل شيء انتھى .. لكن الشاب قال بحدة وھو يقوم من كرسيه ملوحا قبضته : ما كان عل ّي أن أدع تلك الواقعة تكون القاضية لكلينا ..افھمت ..كان علي أقوم بذلك العمل ..و أن اخرس تلك المنحوسة أيضا .. ~ ~ 41 على كرسيه وھو يقضم أظافره الطوويلة وانھار ى حشية رأسه يمينا ويساارا ،مغتصبا ابتسامة وح ه وويحرك بالبثور البارزة ..كان ر للوجھه الطوييل الحليق الممليء شفتاه ضح ،و فمه ييرتجف و ش ففي حركاته ارتباك واض بعين تترتعشان ،و اسنانه الكبيررة تصطك ،االتقى نظره بع ئسة القلقة ،وھھو يقول بھدووء: اابن عمه البائس ننصرف .. ف يء ،ھيا علينانا أن انس كل شيحكة قصيرة مفتعلة و أشععل سيكارة ،نفذ نندت منه ضح المضطرب ثم قال ببفكر ب ددخانھا في ووجه ابن عمهه شارد: ش حت صابتني من تح صرف ،أص عندما صادفتھا في المصعلى عسة بسھام قاسية ،كاد رأسي يقع ع ررموشھا الناع سيل كان االغراء ييستفحل في وجھھا ،وتس ااألرض ،ن االشھوة في ممشيتھا ..بدأت على الفور اراقبھھا و حيدة أأتقصى أمرھھا ،ولم يطل الوقت ،عررفت انھا وح شقيقھا الوحيد األكبر ،غادررھم ووالديھا العجووزين ،وان ش القتحام عالمھھم ، سببا مھما ال ممنذ سنوات ،وكان ھذا س ف و االبتزااز ،وادخلت في االقيت عليھم سنارة الخوف تعلم ما ھو ك س ،ھل م رروعھم الشكووك والوساوس الشك ، يشك في نفسه ،تلك ع اآلخر ك رسه ،كيف تدع ككيف تما ه ھھي اولى الددروس المھممة التي زرع عوھا في تالففيف الزي الرسمي اللذي حتى قبل أن نرتتدي ھذا ي عقولنا ،ى ع ييرعب اآلخررين .. عنك ،أخبرتھھم انه يعمل حسب معلومماتنا و بالنيابة عطيرة تتعلق ببأمن ممع جھة معاددية للسلطة ،والقضية خط جب االدولة ،وسنععالجھا بطريققتنا الخاصة ،و بالتالي يج أأن يبقى ھذا االسر محصوررا بيننا .. تكررت زياراتنا لھم ،و جلبننا معنا المشرروب و بدأواطيب خاطر .. يخدمموننا عن ب ستدعائھا من جاراتنا ،اخذنناھا بحجة اس حين مانعت مج وحعدناھا الى اللبيت ،واعدنا الكرة معھا قبل االجھاز ،ثم اع مرة اخرى .. تلك الليلة المشؤؤومة .. وھھكذا كانت كجعلنا أنفسنا و الى البيت ،و ع ولككننا عدنا بعد ثالثة أيام ىكأننا ال ندري شيئئا ،جلسنا بھددوء و سألنا ووالديھا عنھا .. قاال والفزع يأككلھما بأنھما ال يعلمان عنھھا شيئا ،وال الاختفائھا .. ا عن ممكان عنھا فورا .. خاطرھما ووعدناھما أن نتحرى ع ا طيبيبناوعدننا اليوم لنخببرھما ان اللفتاة بخير ووھي مجرد ستعود الى البيت قريبا .. د شاھددة في مكان أممين و حكة نزقة و قاال بصوت مررتجف : أطلق الشاب ضح ق العتراف المززري ،أشعر بأني تافه و حسننا بعد ھذا االضئيل .. ل مرعب : ب صوت الى ابن عمه بص جه كالمه ى ثم وج س ھذه من ينقذنا من ھذاألحاسيس واألفكار التتي تمور في سنا ؟ ..ألم تتحس بالمراررة ..و الحقاررة ؟ .. رؤوس لكن ااآلخر أسكته بحركة فة عنيفة ،ثم نھضا فجأة كذئبين سيھما ،فقد تنااھى الى سمععھما صوت سين من كرس شرس نحيب مكبوت ،وووقع أقدام ،و دمدمة فھممھمة خافتة، ب صوت نشيج ببدأ يتصاعد ،أعقبه أنين طم آذانھما ص ثم لط طرقة ،ولم فاجع وقع على أأعصابھما الممتوترة كالمط تمر للحظات اال و شاھدا االُم تقف وسط إطار الباب، شھق بشدة وھھي ترسل الييھما نظرات تبكي بمرارة و تش اكتشف فجأة الحققيقة الرھيبة ف غريببة ..مريعة كمن القاتلة ..وكان ززوجھا السبعييني المرعوب الذي يتكأ ة ن شفتاه يقف خلفھا ،ش على عكازة ف ترتجفان والدموع كيانه كالمصاب ببالحمى ..لم تتجمع في عينيه ،و يھتز ه ع الخبث نفسه أمام يتمالك الشاب النززق المولع باللعنف و ث ك جيء ..أدخل يده تحت ستررته الواسعة ھذا اللمشھد المفاج تلمع تحت ضووء النيون .. خرج مدية حاادة بدأت مع و أخ وبسررعة خاطفة غرزھا بككل قوته وس سط المائدة، على األرض، األشياء الموجودة عليھا ى ء فتطاييرت ھائال ،وأضافت أحدثت ھذه الحرركة المباغتة صوتا ال ت ~ ~ 42 ققدرا كبيرا ممن الرعب في المكان ،أذھلت الص صدمة االعجوزين و أثقلت قلبيھماا الواھنين ..و فجأة و بحرركة جمھما وسحببھما مثل نمر ھائج كاسر ،ھاج خاطفة ،ل خ حولھما و ا حوم دداخل الغرفةة ،وأغلق اللباب ،بدأ يح آلخر صغيرتين ،بيينما طفق اآل االشريتطاير ممن عينيه الص على المائدة بطررب ضحكة فاحشة ،وينقر ى كة ييطلق عندما وجد اللعجوز نفسه وزوجته عاللقين ووحشي ..وع حاول غير المتوقع ،حا ففي ھذا الموققف المرعب المتأزم ر صوت ررغم معاناته ،السيطرة على ھلعه ،وقال بص ممخنوق مثقل بالذعر: سيدي ...سيطر عليھھما شيطان الھوس ،وتلبستھما رروح ن بھستيرية ،وما ھي اال شريرة ،فانففجرا يقھقھان ش شاب على االعجوز المععتل، حتى انقض الش للحظات ى في عروقه ،ووسط صل مديته ي وامسك عنقه بقوة داسا نص جھھا مثل ليموونة، ي اصفر وج زوجته الستينية التي ه ددھشة عھا تسيل بغغزارة وھي تغرق في برركة ووكانت دموع ت اآلن ى االرعب واالللم ،وقد اتكأت على الحائط القرريب جوز ممن الباب ..ببدأ الشاب يررسم خطوطا ففي عنق العج ف ف، من شدة الخوف االمصعوق ن كخروف مستكين للذذئب سحبه من بين القطيع على حين غرة ..لكن االغادر وقد س ك االعجوز المرعوب وھو ييجاھد ليتمسك بآخر خيط من ضع صوت مضعض س متقطع و ص الرجاء ،قال بنفس ء خيوط خ ممبحوح : خبر حمانا ..لن نخ جوكما ..ارح سيدي ..أرجوك ..أرجأأحدا ..لن نتككلم .. صوتا مكبوتا ،وقالت بنبرة ا بيد ان الزوجة أطلقت جف من شدة جسمھا الناحل يرتج ا ب ة اكية غريبة ومؤللمة ،و الخوف و الھلع : ف ساء .. و لككنھا كانت خررساء ..خرسسمت على ووجھه عالمة خر الذي ارتس ح ّدق الشاب باآلخ في حالة ارتبتباك ،ارسل جب لحظات ،ثم وھو ي التعج العجوز ،بينما قال ز نظرة غاضبة شررسة الى الشييخ و شوب باللؤم ابن عمه الذي غام وجھه بصوت مش والخببث: انھمما يعرفان الكثثير ..شارة كما التققطھا من والدده قبل ذلك، فالتقط الشاب اإلش ط منه عكازته ، ضرب رأس الععجوز ،الذي سقطت ه ب بھمجية : بكل عنف و قسووة و صرخ بھ ضة المدية ل بقبض جواسيس .. الجوواسيس ..الجسرعة النمر لالمتحفز ،قفز ابن العم ففوق المائدة وبسر شھد أمامه أككثر اثارة ،فزعق بصوت شبية ،وبدا المش الخش كريه ينضح بشھووة القتل و الدمماء : ه عداء الوطن مة في خطر اذ يحاول اع ان مصير االُ ةعليه ،ونحن اليوم أمام التكآلب والتآمر ع ب سانية واالنس عمالء األجنبنبي وأتباع التحدديات التي يشكلھا ع خدام أمريكا ..اللموت للخونة .. الصھھيونية و م وفي ھذه األثناء كان قد أخررج مسدسه و قفز على العجووز المنھارة من شدة اللھلع ،مطلققا طلقة ھز صوتتھا الغرفة كققنبلة م ّدوية ،لتفجر رأسھھا و تسقطھا على األرض ..و بكل برود الجزار المتمررس ،غرس بقوة في عنق الععجوز المصععوق ،ورسم الشاب المدية ة ب حركة دائرية ،ثم دفعه نح فيه ح حو األرض وسط قھقھة شية مجنونة ،ثثم اندفعا يخررجان من الممكان بسرعة وحش ظتي العينين، جثتين جاحظ مخلفان و راءھما ج ن قصووى ، الدماء .كان ھناك شجن يغني ء غارققتين في بركتتين من حولھھما تحت ض ضوء النيون ،كان الشجن ينبعث من أشجاار النارنج الوارفة التي يسربلھا اللليل ،المطلة على نافذة الغرفة المطلة ى على الحديقة و تترسل اليھما صوت حففيف أجنحة نظرات األسى و األلم ،وص مع حركة أورراق األشجار التي يحتك ضة يرتفع ع غامض ويشممشم أريج قدداحھا الھواء الربيعي ،و رؤوسھا ضة . الوامض م النجوم و نحو مشرئئبة ~ ~ 43 الجزء األخير كتاب قراءءة في كت جالل ت پوالت ج حكاية: ح عرض البحر تجابھھه ريح عاتيية وأمواج سفينة وفي ض ة في ذات مرة يركب طان محمود ي االحكاية مفادھھا :أن السلط يعصي أوامره وييطلب إليه ي سفينة ولكن الربان طان أوامره إللى ربان الس عالية تغرق سفنا كثيرة فيلقي السلطا ع طان ربان ستدعي السلط االسكوت وتررك األمر لهه ملوحا ً بصوولجانه .وعنندما تصل اللسفينة إلى ببر األمان يس االسفينة ،فيممثل بين يدي جاللته فيسألله عما دفعه ألن يتجاسر على سلطانهه؟ فيقول رباان السفينة :يا موالي كنت أنا مثل ي أجل النجاة ت سفينتنا تصاررع من ل حينما كانت س االسلطان ! ح أي عبد واقع تحت حكم أثنين من نست نفسي ما ستتؤول إليه عااقبة أمري موالي ،أما الثاني فككان سلطان االرياح .ت ، ت يا ألول كنت أنت االسالطين ،األ جدت أن النجااة بكم من غررق محقق لذلك فأني في ذللك الحين وج عفوك سيغلب غضبك ،ك ووتعلقت بأمل عارفا ً أن ع من ﷲ تعالى علينا بالنجاة وبلغنا بر عة سلطان الرريح .أما ن ھھو في عصييان أمركم واالمتثال لطاع اآلن وبعد أن نّ السلطان ھذا الكالم من ربان ن سمع بلطف عنايته فالقوول الفصل وواألمر لكم ايا موالي السللطان ..فلما س ااألمان ف السفينينة عفا عنه ووأغدق عليه االكثير من الھھدايا(. لنجه: ه ضلة في الجرراد أكلة مفض مع القبطان في مدوّ نته) :بعد أن تجاذذبنا أطراف الحديث ع يقول سائحنا ي ل صلنا إلى المييناء فأشار إللينا لنسلك )آوااق( آنف الذككر لمدة عشررة دقائق وص السوق ألنه سيفتررق عنا لمراجعته مكتب الشركة. ق المؤدية إلى ة الطرريق وطلب إلينا أن ب قال لنا أنه سيعوود إلى السفيينة نحو السااعة الحادية عشرة التجوال داخل المديينة ،ألنھا ل طويال في ال نجزي وقتا ي صحنا أال تمع ھنا ونص نجتم ضجرون منھا سريعا وتعوودون من ست منتظمة ككما يقول ،وسوف تض ليس بعض الوقت السوق .قضينا ض ق صوب حيث أتيتم .افترققنا بعد التودييع واتجھنا ص ث جول فيھا التھا جديدة يج سوق المدينة مننتظما ومحال جول ھنا وھنااك فكان ق نتجو جالل پوالت جال طب أسود و إلى جانب بعض عساكر اللفرس يحملوون بنادق صددأة كأنھا حط ض شرطي .عنددما سألنا ن كل واحد منھم ش عن سبب ذلك ققالوا :لكي ال يخل أحد ~ ~ 35 باألمن فان ھؤالء يمثلون الحامية وھم مخولون بفظ النزاعات حسب أوامر حاكم المدينة .وفي مدخل السوق كانت ھنالك بناية الحامية وقد انتصبت أمامھا مدافع )تيمورية( عتيقة وجھت فوھاتھا صوب البحر. لم تكن المدينة منتظمة البنيان ولكن سوقھا ومقاھيھا كانت رائعة .يشرب سكانھا مياه األمطار يحفظونھا في صھاريج كبيرة وقد رأينا بعضا ً منھا .فيھا مساجد عديدة إال أن ھنالك جامع واحد فقط كبير له منارة واحدة مخصص يؤمه الجميع ألداء صالة الجمعة. فيھا حمام واحد ال غير ،يخصص أيام السبت من كل أسبوع للنساء ،أما بقية أيام األسبوع للرجال .لم )(16 نستطع أن ندخل إلى الحمام ألن اليوم كان السبت( اغلب السكان ھنا يدينون بالمذھب الشافعي والقلة منھم ينتسبون إلى المذھب الشيعي .األكلة المفضلة لدى أھل لنجة ھو الجراد حتى أننا وجدنا أكواما من الجراد مكدس أمام المحالت معروض للبيع .المدينة آنفة الذكر تابعة لبالد فارس يعيّن حكامھا مباشرة من قبل شاه إيران .تجولنا في المدينة وأردنا أن نشرب )(17 الماء فلم نستسغ ماءھا. جبال سالمة: في ليلة 26من شوال تقلع سفينة الحديدة من ميناء لنجه نحو الساعة الثالثة بعد منتصف الليل .وابتدا ًء من السادسة صباحا تظھر ريح شديدة في البحر تستمر حتى الثانية بعد الظھر .وعلى الرغم من مرور السفينة بمحاذاة ميناء بندر عباس إال أنھا لم ترس فيه بل واصلت اإلبحار في طريقھا باتجاه )مسقط( وفي الساعة الثالثة صباحا ً تمر السفينة بالقرب من جبال )سالمة(. يدون المؤلف ھذه المعلومة عن الجبال آنفة الذكر فيقول: )ھذه الجبال التي تطلقون عليھا تسمية جبال سالمة مكونة من ثالثة جبال صغيرة محاطة بمياه البحر. يقال أن السبب في تسميتھا بجبال سالمة ھو أن السفن القادمة من بالد الھند عندما كانت تصل إلى خليج عمان كان بحارتھا يھتفون :سالمه ..سالمه حال رؤيتھم تلك الجبال تعبيرا عن فرحتھم بالوصول إلى بر األمان .ولكننا لم نذھب في ذلك االتجاه بل )(18 واصلنا اإلبحار صوب وسط بحر عمان( طوال تلك الليلة ظلت سفينة الحديدة تبحر بھدف الوصول إلى ميناء مسقط فوصلت في الساعة الثالثة من نھار اليوم التالي ثم رست وسط البحر قبالة الميناء ولم تدنو إلى الرصيف بسبب اشتداد العاصفة في ذلك اليوم .الزمنا السفينة ولم نبارحھا .وقد شاھدنا وصول بعض السفن الكبيرة ومحاولتھا للدخول إلى الميناء ،رأينا سفينة عظيمة محملة بالحبوب تقترب باتجاه الميناء إال أن األمواج تقاذفتھا لتتحطم عند الجبل المتاخم للميناء وقد رأيناھا بالعين المجردة وھي تصبح ھبا ًء منثورا في بحر عشرة دقائق ليس إال .يقال أن سواحل ھذا الميناء ال تخلو من األمواج المتالطمة طوال النھار إال قليال ،لذلك ال تجرؤ معظم السفن القادمة على الدخول إلى الميناء. وقد جرت العادة على االحتفاء بالسفينة التي تنجو من ھذه األمواج وتصل سالمة إلى مرسى الميناء فيكتب اسمھا واسم قبطانھا وتاريخ وصولھا بالدھان المل ّون بخط عريض و واضح باللغة الفرنسية أو االنجليزية ،يكتب على ما يشبه الحائط عند قمة الجبل )(19 من ناحية المھوى المطل على الساحل. مدينة مسقط: برغم أن أمواج البحر في ھذا الساحل أبدت في بعض حين لينا وسكينة إال أن عددا من الركاب غامروا بحياتھم في الذھاب إلى المدينة ووصلوا إليھا بشق األنفس ثم عادوا مسرعين إلى السفينة .ثم صعد أكثر من مئة حاج إلى السفينة كانوا من قبائل )بني نعمان( من أھل اليمن .أنزلت من السفينة حمولة تبلغ نحو ألف من أكياس الحبوب ،ثم حملت بـ ) (1245وزنة من التمر. مدينة مسقط تقع على سھل بين جبلين شاھقين أما مقر الحكومة فيقع على قمة الجبال حيث نصبت بضعة مدافع وجھت فوھاتھا باتجاه البحر. كانت ھذه المدينة إلى تاريخ قريب تعد مدينة عامرة منتظمة األبنية وفيھا دور في غاية الروعة ،حتى ھجمت عليھا جماعة ضالة من البدو بإمرة )ابن تورين( بھدف انتزاعھا من حاكمھا الشيخ فيصل .بلغ عددھم نحو 400نفر تسللوا إلى المدينة بحجة زيارتھا ولكنھم أشاعوا فيھا الفوضى وقاموا بنھب الدور والمحالت .وقيل أن حاكم مدينة مسقط الشيخ فيصل ~ ~ 36 جل إرضائھم وإخراجھم وولكن ببذل قصارى جھده من أج باءت بالفشل فأأضطر أخيررا إلى استععمال ممساعيه ت صفھا ل من نيران البنادق وقص االقوة ورشق المدينة بوابل حتى تھدمت االعديد من دورھا وخرربت ببالمدافع ى على الفرار وتترك غم البدو ى األمر الذي أرغ أأسواقھا مر االمدينة .أما اليوم فتجد حرركة البناء والترميم على قدم صفحة في حاشية الصف ووساق فيھا ) (200وھنا يفرد المؤلف ي سقط عن سكان مسققط بقوله ) :أن أھالي مس ممعلومات ن معظمھم من الخواررج. م ألن ييسمون حاكممھم إماما ً أل ااحتلھا البرتغغاليون سنة ) (913إال أأن السكان ثااروا ضدھم وحررروھا مؤخراً أي في العام .(1058 ض االبانيان: سلمين وقسم ممنھم السكان في مسقط ھم من المسل ن أأغلب ضون عليا ً )ككرم ﷲ وجھھه(، الخوارج الذين يبغض ج ممن من البانيان ،وھؤالء يع ّد ن ووقسم منھم ن ون أنفسھم مسللمين عليه خلصاء أكثر من غيرھم ،يقدسون الننبي )داود( ع خ يقال .ال محرّف كما ل االسالم وكتابھھم ھو الزبورر ،ولكنه ر صيام ،لھم مرراسيم قداس يصلوون وال يعرفوون ما ھو الص حاد أشبه ما تتكون بقداس التعميد لدى يقيموونھا أيام اآلح سون األبقار صارى .إنھم فررع شاذ من اللمجوسية يقدس النص ويقوممون على ترببية نوع أصففر فاقع منھا اعتقاداً منھم بأنھا من نفس الجنس المذككور في القررآن الكريم. يغلفوون قرني البقررة بالفضة وييعملون ة أغلفة من الذھب القرنين .يربطون ن المدبب من ب يضععونھا على اللجزء البقرة بسالسل ممن فضة ويتتخذون من المكان الذي ة تربط فيه مععبداً يعلقون فيه أشياءھم الثمينة. ط حراس لئال ييتعرض لھا سونھا بعدد ككاف من الح يحرس ضالتھا التي أحد .يتخذون من بولھا كحالً ،ويحملون فض خلطونھا مع صواني ذھبية ويخ ي اآلحاد في د تعمله أيام ه الدھان األحمر وويطبعون جبباه كل من ييأتي لزيارة ن يتصافحون ويباركون ن م فتراھم البقرة في ذلك اليوم، ة جباھھم التي حمراء على ج ضھم بعضا بسببب الرقعة الح بعض جوھھم حتى وال يغسلون وج تدل على تحقق ززيارتھم .ال غلب البانيان في تزول )الدمغة( بممرور األيام .يسكن أ ب ل لمدن الساحلية ممثل بومباي و مسقط ،أكثثرھم أغنياء ا ن عھم الكرم واللصدق ،وال بالتجارة ومن طباع ة يشتغللون بالباطل وال يقربون الزنى أو طل خرين يأكلوون أموال اآلخ واألفيون. ن خمر طة .يكثرون ممن شرب الخ اللواط أھل مسقط لواط ھنالك قسم من ھل ك طون يتزوج الواحد منھم الصببي األمرد ررسميا ً وعندمما يبلغ ھذا سن الرشد ه ويريد االقتران بففتاة ما د يزوجه بابنته أو بأأخته ،عندئذ يعتبر حراً. قه وبذلك ر يطلّ ه ثبتھا رحالتنا ھو انتباھه إلى وبرأييي فان أھم ممعلومة ا يلي : نفوذ االنجليز في تلك المنطقة وھي كما ي ترفع في ھذه الممدينة راية اللشيخ فيصل المكونة من ) ع ن لونين األصفر واألحمر ،ووكان العلم االنجليزي )(21 يرفرف إلى جانبھھا(. ف عبداللطيف تررزي باشي( وھكذذا نجد رحالتتنا الحاج )ع ذي القعدة أي الرابع من شھر ي ع جدة في يصل إلى ميناء ج ل على خروجه من مدينته كرركوك .فيجد بعد ممضي شھر ع الميناء قد اتخذت تتدابير وقائية وذلك خوفا ء سلطات أن س مرض الكوليرا بسبب ظھھور بعض ض من تفشي القادمين من الھند. ن حجاج صابات بين الح اإلص حالتنا الحاج )عبداللطيف بعد إإتمام زيارة الحج يمر رح البحر إلى قناة الس ر من ينبوع ترزي باشى( ن ي سويس ومن ~ ~ 37 مدينة السويس يستقل القطار إلى طنطا ومنھا يصل إلى اإلسكندرية .ثم يبحر منھا في البحر األبيض المتوسط إلى قبرص ثم بيروت ثم طرابلس ومنھا إلى طرطوس فاالسكندرونة ومنھا عن طريق البر إلى مدينة حلب ،ومن حلب يسافر إلى )بيرجك( وھي من أقضية أورفا ،ثم أورفا ثم نصيبين ومنھا إلى مدينة الموصل ،ومنھا عن طريق أربيل وصوالً إلى نھاية المطاف وھي مدينته مدينة كركوك في العراق. كما يخبرنا الرحالة عن حجم التجارة مع أوروبا بالدرجة األولى وسيطرة االنجليز على معظم المالحة البحرية في البحر األبيض المتوسط .إلى جانب ذلك استعمالھا القوة الغاشمة في الدفاع عن مصالحھا ولعب دور الھراوة في منطقة البحر األحمر .وعلى سبيل المثال نذكر ما أورده رحالتنا من خبر عن تحشد للسفن االنجليزية بسبب حادثة اعتداء على مجلس لموظفي البعثات الدبلوماسية في جدة .وھي أن بعض األعراب أطلقوا الرصاص على مجلس ألولئك الموظفين مما أدى مصرع ثمانية منھم فجاءت السفن المدرعة االنجليزية إلى خليج )جدة( وتبعتھا البوارج العثمانية ومارس االنجليز شتى أنواع الضغوطات من أجل االقتصاص من منفذي االعتداء ،إلى جانب ذلك يذكر المؤلف أخبارا متنوعة عن بعض القبائل العربية التي تمارس اللصوصية وقطع الطرق على الحجيج ومنھا إحدى القبائل التي كانت تقطع طرق القوافل وتقتل الحجاج المغاربة فقط .وال يذكر المؤلف أي سبب لذلك. أما في الجزء الثالث فيواظب المؤلف على لملمة أوراقه ويكثر من مراجعة المكتبات العامرة ويعرب عن استغرابه لوجود بعض األعراب الذين ال يتوانون عن مھاجمة قوافل الحجيج في الطرق الخارجية بين الحين واآلخر وسلب أمتعتھم وأموالھم وفي بعض األحيان يعمدون إلى قتل الحجيج! كما يورد بعض القصص )وال بد أنه سمعھا من المقيمين ھناك من رجاالت الدولة العثمانية( عن طبائع بعض ھذه القبائل وغرابة ما جبلوا عليھا من تقاليد وعادات ليست حميدة ..ومنھا ما يخص مراسيم ختان األوالد وما فيھا من عادات دموية بشعة تقشعر لھا األبدان .فمثالً نجد المؤلف يتحدث عن عادات ختان األوالد لدى إحدى القبائل العربية في شبه الجزيرة العربية وھي أن الفتى يختن نفسه ) (22أو يتطوع أحدھم في ختانه بطريقة دموية في غاية الغرابة وإن ندت عن الفتى أية نأمة أو صراخ سيظل إلى األبد يُنعت بالجبن وال أحد يعتبره رجالً .كما يبدو لنا أن الرحالة الحاج عبداللطيف سمع عن تلك العادات من رجاالت الدولة العثمانية في الديار المقدسة ،وآثر أن يذكرھا في كتابه لكي يكمل مذكراته ويجعلھا جامعة لكل غريب وطريف إضافة إلى أنه قد ز ّوق كتابه بالكثير من النصائح التي ظن أنھا ستكون مفيدة للحجاج ممن ينوون السفر إلى الحج بعده في تلك الحقبة. ختاما نستشف من كل ما أنف ذكره بحق ھذا الكتاب القيّم أن الرجل بحق ليس رجالً عاديا من عامة الناس وحسب بل إنه رجل علم وإيمان وثقافة وأخالق كريمة ،تشرّب العلم والمعرفة كمثقف عثماني يمتلك حسا ً وطنيا ً .ومسك الختام نورد ما ذكره الناشر في مقدمته حول شخصية جده أنه حين دخل االنكليز المحتلين أثناء الحرب العالمية األولى العراق وزحفوا حتى وصلوا إلى كركوك وتمركزوا في محيطھا دعا المؤلف ربه لئال يقبض روحه تحت لواء االحتالل. فيتقھقر االنكليز ..وفي ھذه الفاصلة التي تعارف الناس في المدينة على تسميتھا )حقبة ما بين سقوطين( ينتقل المؤلف إلى جوار ربه. ----------------------------------------------) (16المصدر السابق ص23 ) (17المصدر السابق ص24 ) (18المقصود ھنا ھو بحر العرب ،أما الخليج وبحر العرب فكان يطلق عليھما تسمية بحر ) ُع ّمان( في المكاتبات العثمانية )بضم العين وتشديد الميم(. ) (19المصدر السابق ص24 ) (20نفس المصدر السابق ص25 ) (21نفس المصدر السابق ص .27 ) (22حسب ما يروى أن النبي إبراھيم عليه السالم ھو أول من ختن نفسه .ولربما توارثت ھذه العادة لدى بعض القبائل العربية في شبه الجزيرة العربية من ذلك الحين . ~ ~ 38 غلو صاب اوغ الشااعرعدننان قص الدكتور محمد ممردان ر خالل ديوانه الموسوم ب ـ )تع الي( أو )ااقبل ي( يمث ل االمتتبع لتجرببة الشاعر عددنان قصاب اوغلو يتضح له أنه ومن خ ن اء ال ذي يب دو واض حا ً م ن خ الل ففعالً مركبا ً ھھو مزيج من األداء الروماانس ي فض الً ع ن االنتم ء عنوان ات قص ائده وآثر الركون إليھھا باعتبارھا وعاء كل التااريخ الذي ماارس ھيمنت ه علي ه بش كل ي آمن بھا ر على الھوية التي االتي تدل ى من خالل ھذه الوشيجة يتوززع بين تل ك الذاتي ة الت ي ش غفت بھ ا أع خي ،وھو ن ال يقبل المساوومة أو التراخ عماق ه وب ين كأي عاشق ال تففص له ع ن الممعش وقة أي ة تتخ وم تك ون يأنس إليه ويدور في فلكه ي ذذلك االنتماء الذي تحول إللى رمز س وفص ل ذل ك الننس يج المش تررك ال ذي يجممعھم ا مع ا ً ،أي الش اعر ق ادرة عل ى ففص ل ذل ك الل تالحم ال ذي يوح دھما ص ووالھوية او الھھوية والشاعرر. ااألداء الروماانسي: الذي يب دو واض حا ً ف ي ھ ذا لالمنج ز ال ذي يتس م بتل ك الللغ ة الش فيفة ددالالت متعدددة كانت وراءء االنجاز الررومانسي ي ابق بالمش اعر االت ي م ن ش أأنھا إنع اش ال ذاكرة والت ررويج للحل م بباعتب اره يمث ل الزم ة تق ود إل ى ھ ذا الج و الع ق للحب خارطة من األلق والعنفووان. وواالنتقاالت اللتي تطرب اللنفوس وتدغددغ العواطف وترسم ب الشاعر بارع ھنا ففي خلق تلك ااألج واء الت ي ص فقت لھ ا أض العه وھھل ل لھ ا قلب ه ر جمي ل وإنس اني حول تس مياته الت ي تض ج بك ل م ا ھ و ي يء بالشوق والدوران ل الملي أص واته المتع دددة إل ى بق اع ممختلف ة أم الً ومعااصر ،وھو ففي ھذا الس يااق ي وزع ص تنس ل م ن ب ين يدي ه وتفل ت تلك اللحظ ات االدافئ ة الت ي تتح اول أن س منه أأن يقتنص ك ذا م ن ش أنه أن يوح د ب ين الش اعر كم ا الرم ال م ن ب ين أص ابعه ،وھ ا يلج إليھا بك ل اقت دار ّ ذه إل ى أس فار حم اس يأخ ه وإن الح ألثيرة التي ج والمووضوعات األ سندباد من مجااراتھا ّ ود وھ ي الت ي ألن الععاطف ة ھن ا ھ ي الت ي تق د عجز الرحالة الس ز ان أكث ر م ن ك ل الطعن ات تكش ف وھ ي الت ي تعم ق الج ررح ليب دو حااض راً للعي ن األخ رى الت ي ت أتتي م ن مص اادر أخ رى ّ ، فات الت ي أت ى ببھ ا الش اعر ألن الص ت علية واالقتحاام ما يؤھلھ ا التي لھا من الفاع تلك الجمالية ي أجواء قصائده ك ء أضفت إلى ت ذين اكت ووا بني ران العش ق احة واس عة م ن ذاك رة ك ل العش اق ال ن حت ل مس ة أن تح ن الدكتور ممحمد مردان فھ ذه التقني ات وصللبوا مراراً وھھم في بحث ددائم عن المععشوقة العص يية عل يھم ،ھ صائده الروماانس ية إنم ا ھ ي س مة م روور إل ى قل ب عر في جو قص التي أشاعھا الشاع ~ ~ 32 المتلقي الذي يتعاطف مع ھ ذا الش اعر العاش ق ويت رنح من النشوة وھو يشد الرحال معه كأي مري د منبھ ر م ن األجواء العابقة بالشوق واالنتظار والقلق. التشبث بالھوية: ّ إن االنتماء إيديولوجية يتبناھا المبدعون ال ذين يؤمن ون بعظم ة ت اريخھم وأص الة ج ذورھم الت ي يمت دون إليھ ا والتي تمتد ھي األخرى إليھم والوقوف في ھ ذه النقط ة المھم ة اكتش اف الج وھر ال ذي م ن ش أنه أن ي ربط الماضي بالحاضر ويمد جسوراً للتواصل مع المس تقبل ،وھذا التواصل واالس تمرارية ال يتم ان إالّ م ن خ الل وق وف الش اعر م ع ت راث أمت ه وثرائھ ا ف ي المج االت كاف ة ومنھ ا ف ي مج ال الش عر واألنم اط اإلنس انية األخرى والتي تحقق التكامل والتواصل واالستمرار . المب دع التركم اني ھ و إنس ان من ٍتم إل ى تاريخ ه الحاف ل باالنج ازات الخالق ة ّ ألن ھ ذه االنج ازات ھ ي الت ي حقق ت ل ه ھ ذه الھوي ة الت ي تش بث بھ ا وص انھا رغ م التقتي ل واالض طھاد والنف ي ومحاول ة مص ادرة الھوي ة وإلغاء كل ما من شأنه أن يقود العشاق إلى ھذا العنوان ،وشاعرنا يسير في ھذا االتجاه ويؤسس له بكل اقتدار وإمكانية وإيمان ،فھو يعكس من خالل ھذا النھج الذي آمن به وبشر به تلك الفاعلية والتوأمة الت ي يعلنھ ا دون خوف أو وج ل ص ريحةً مدوي ةً ّ ألن ھ ذا حس ب قناعت ه ٍ وقناع ة م ن ينتم ون إل ى ھ ذا التي ار ال وطني ھ و م ن يحق ق النم وذج ال ذي رس مته ال ذاكرة التركماني ة والت ي ت رى أن ال حي اة خ ارج ھ ذه األرض ية الت ي م ن ش أنھا االرتق اء باألم ة إل ى ماض يھا ال ذي كان ت علي ه ف ي الب دايات األول ى ل والدة الت اريخ وانبث اق البش ريةّ ، إن الطاق ة التعبيري ة ف ي قص ائد ھ ذا الش اعر والت ي تجس د االنتم اء والتش بث بالھوي ة م ن اإلمكاني ة بحي ث ت أتي عل ى ق در كبي ر م ن القناع ة بأص الة الج ذور وث راء التاريخ وغنى المنجز وغزارة الموروث اإلنساني مم ا يض ع التجرب ة الش عرية لھ ذا الش اعر ال ذي يتش بث ى يتس م بكثي ر م ن ال دالالت بھويت ه القومي ة ف ي مس تو ً والس ياقات الت ي تفج ر مناخ ات يمك ن م ن خاللھ ا توظي ف الح دث والرم ز باعتبارھم ا خي ر م ن يمث ل تطلع ات الش اعر ف ي إض اءة أفك اره الت ي يري د إيص ال المتلقي إليھا. الشاعر عدنان قصاب اوغلو شاعر رومانسي اس تطاع م ن خ الل الحل م ال ذي طرح ه أن يب ين لن ا فص يلة دم ه والش وق ال ذي تحمل ه أض العه للمعش وقة الت ي تك ون تارة ذلك الرمز الذي أدمنت ه أعماق ه وت ارة تل ك الھوي ة التي آم ن بھ ا وأش عل دم اءه ف ي س يبل إض اءة جوانبھ ا خشية أن يصادرھا أعداء الحياة وقتلة الحب. نماذج من قصائده ظلّي الليلة ھنا ،أرجيء الرحيل الغابات ترمق المسافر بعينين مفترستين ال يترك القدر من يستغرق في الغفلة األناس الواعون ھم من يكسرون سالسل القدر -----ظلّي الليلة ھنا ،امسحي آثار الماضي ال تذكريني باأليام المؤلمة وأنت على الباب خطوة ،خطوة سنقطع األطول منھا ستطأطأ المسافات رأسھا للخطوات الواثقة التي تنطلق ------ظلّي الليلة ھنا ،ال تفكري بما تؤول إليه األمور عندي ما يشبع بطنك الجائع من خبز وماء ادخلي واستريحي ،ال تنتقلي إلى مكان آخر لي قلب مليء بالعشق يحتضن التي يحب -----ظلّي الليلة ھنا وأشيعي نظراتك في غرفتي ال تدعي األركان تظل في حسرتك كل ما ذھب من عمري لن استبدله بھذه اللحظة لتذيب النشوة التي في قلبي حيال الھم --------ظلّي الليلة ھنا وأشعلي الشمع بيديك ھنئيني بعيد ميالدي ،ودعي سنة أخرى ال تغمضي عينيك وتفرسي ف ﱠي بإمعان وإمعان س من عمري الذي أتى لتخضوضر كل غصن ياب ٍ عليه الخريف ------ظلّي الليلة ھنا فاألعاصير شديدة البأس أخشى أن تبلل اإلمطار شعرك أخاف من األمواج العمالقة التي تضطرب في األنھار أن تقلع أشجار الكروم التي تؤوينا ~ ~ 33 شاعر انتشيت وأنا أصيخ السمع لترنيمة أمي وأنا أضع خطاي في جنان األدب قطعت بصعوبة لطريق المليء بالشوك من الدرس األول للقوريات لغة األم العذبة تذكرت تلك المعلمة الخالدة -------اعرف أن من يكون شاعراً يذوب وينتھي كالشمعة حتى وإن كان حجراً سيذرو كالتراب والرمل نور عيني سأصرفه كما عمري كذلك أتمنى أن احترق في ھذا السبيل على من يعد صديقا أن ال يستذكر الظالم ------صدره المثقوب ثقبا ً ثقبا ً يدر العسل مثل الخلية يمنح السلوان للغرباء األمل للمرضى يمنح التحرر للوطن ،للشعب والمستقبل السعيد ق الدم من القلب قصيدة نارية تطل ُ تعطي قوة للضعفاء ،تكون درعا ً للشجاع --------يعطي التفكير ،الخيال ،يعطي حبراً وورق يعطي بحجم الشوق للسيكارة الداء ،المغص ،األلم من ينير ھذا العالم المتشح بالسواد العالم الذي يلتجئ إليه الشعراء ويعيشونه ھي الدنيا المزيفة التي طلقھا ------يشبه الشعر أعمق نغمات الموسيقى يشبه الشعر ھطول المطر في الشتاء يشبه الشعر سطوع الشمس كل صباح الشعر ھو الذي يبعد األناس من الحقد يرشح المحبة الصداقة لتتبوأ القلوب ------أي شاعر ھذا الذي ال يعرف )فضولي( من ھو أي مبدع ال يعرف مدرسة )نسيمي( من ھو من ھو الذي ال يعرف سحر كلمات )نسرين( ما ھو ھؤالء ھم قاعدة األديب وأساسه الميراث في التاريخ ------ العشق المعلّى ما أكنه لك ليس العشق لوحده انه أعلى من العشق ،أكثر عمقا ً منه ال تفرحي ليس الخيال أيضا ً تعلقا ً فارغا ً إنه أعلى من العشق ،أكثر عمقا ً منه -----الشعور الذي يجيش من المحبة ويندلق ھي المشاعر التي تجسد اإلنسانية واألخوة ھي المشاعر التي تربط القلوب ببعضھا ھي أعلى من العشق ،أكثر عمقا ً منه ------السھول التي تحتضن الخراف ليلى التي جعلت المجنون يھيم في البراري الترنيمة الصادرة من األعماق التي يسترخي لھا الطفل ھي أعلى من العشق ،أكثر عمقا ً منه -----اشتياق صفحة صفحة قلّبت دفتر الذكريات ب ملؤه المسرة قرأته سطراً فسطرا بقل ٍ قرأت مجدداً ك ﱠل كلمة ألف مرة كل الكلمات كانت تعبر عنك وعن حبك -----حبيبتي مذ رحلت السنوات كما ھي باق في مكانه كما كان كل شيء ٍ النھر كما ھو بزرقته ،الجزيرة بحضرتھا الوردة نفسھا ،األغنية ذاتھا في حافظة البلبل -----قلبي المحتشد بالشوق يكاد ينفجر تحملت كل األلم على أمل أن تھلي أضيف إلى الغد الغد مثلما اليوم ضقت ذرعا ً انتظاراً للغ ِد منذ سنوات ------الصقور اليوم ال تھاجم الطيور الطيور الصغيرة تطير بحرية عودي أيتھا التي افتقدت وجھھا نوافذ الظالم لن تنعم بالمسرة بشھر ليالي الشتاء الطويلة ~ ~ 34 أضواء على كتاب ء سين علي جعفر د .حس ضالي ،لمؤلفه الفريق الرككن المتقاعد )عزيز قادر ھھذا الكتاب اللقليل في أورراقه ،الكبير ففي محتواه اللسياسي النض ضية إنسان حااول انتزاع ح وال تزال ساخننة .وھي قض ضية كانت ال صمانجي( اننما يطرح قض ص حقوق قوميته التركمانية، طة ال تعرف اال لغة الحدديد والنار ،ووأنواع فنون التعذيب ،فدففع من أجل ن براثن سلط غيره ،من بين ككما حاول غ شريف ،كفلته مناضل يسعى من أأجل ھدف ش ل يحاول كل ل طمأنينة عائلتهه ،كما ققضيته ثمنا ً بباھظا ً من حيااته وماله وط ضرة. ساتير االمم الرراقية والمتحض صت عليه دس للوائح حقوق االنسان ،ونّص الشرق األوسط التتي ال تزال تتعيش بعقلية ق في دول تطبيقھا وخاصة ي ا ئ االنسانية ووبين وولكن شتان مما بين المبادئ حكامھا التي على كراسي ح الحديث عن الحرياات غير لغة البطش والتنككيل ،خوفا ً ع ث ھم عند طى ،وال تفھم االقرون الوسط غيرھا فيه ،بررغم تبجحھا شاركة أحد غ ظرھا ارثا ً متووارثا ،ال يجووز التفكير ،وولو مجرد التلتفكير في مش تتعتبر في نظ حق حقه من طاء كل ذي ح صت على اعط سالم التي نص بباحترام اللوائئح االنسانية العالمية وحققوق االنسان ومبادئ االس الذي نھى االسالمم عن تعذيبه أو حرمانه ممن أبسط مقومات حياته ،ففكيف باالنساان وھو في ننظر االسالم االحيوان ي سل لھدايته اللى الصراط في السموات وواألرض وأرس خر له ﷲ تعاللى كل ما ي ن ،والذي سّخ االقيمة العليا ففي ھذا الكون االمستقيم وطررق العيش الككريم. تشبه في خطووطھا العامة ه ان ھذه الررواية بأحداثثھا الواقعية وفصولھا الدموية سط( .تلك الررواية التي تنناولت أنواع واألساسية ررواية عبدالررحمن منيف )شرق المتوس سانية ضد حامملي الفكر واللمبادئ التقدممية بيتساوى أساليب التعذذيب والمماررسات الالانس وممارسات حكوماتھا ت ميع دول الشررق األوسط ووخاصة في اللمنطقة العرببية في ذلك جمي المتخلفة ضد تطلعات شععوبھا المشرووعة نحو الحررية والسالم. حكاية المخابرات ة صول روايته المأساوية بووصف يبدأ الكاتب عزيز قادر صمانجي فص عام 1981 -1980والتي كانت في بنااية سميت )اللفندق العتيق( كناية عن العراقية م قدمھا وعدم توفر أبسط المستلزمات االنسانية فيھھا ،وما يدور بداخل زنزاننتھا الصدئة علي جعفر د .حسين ع حصول على سات التعذيب الجسدي والنفسي والح والمليئة بالرروائح النتنة من ممارس اعترافات الممتھمين حقا ً أو باطالً. ھو وابنه البالغ من العمر 144ربيعا ً من أنواع الصعووبات واالھاناات ،التھامه على وصف ما تتعرض له و ثثم يعرج ى القة اللغوية وواالجتماعية حزب سري له ارتباط بترككيا نظراً للعال طاء التركمان بتشكيل ب عة من النشطا ھھو ومجموع التركماني ھو مواطن عراقي قبل ي طن سألة أن المواط بين الشعب الترركماني والترككي دون االلتتفات الى مسأ االمتشابھة ن ~ ~ 29 كالحممامات وغيررھا ليس حبا ً بالمعتقلين أأو رأفة بھم سان العالمية منظمات حقوق االنس ت ولكن تنفيذاً لتعليممات ن والظروف المالئمة ف حول وجوب تووفير الرعايية وصف قاعات الممكان الجديد ف تقلين يبدأ الكااتب في للمعتق عن المكان الققديم )الفندق وزنززاناته والذي يختلف ن ساسي مع اال العتيق( بشىء أس ق الستمرار الممعاملة غير الالئققة بھؤالء المععتقلين. على اعتقال اللمؤلف وحده ،وانما تبعه لم يقتتصر األمر ع اعتقال مجموعة من قادة التتركمان الباررزين ومنھم العميد عبدﷲ عبدالرحمن رئيس ناددي االخاء يد الترككماني والدكتوور نجدت قووجاق الذي ببرز كقيادي ن ،والدكتور فين التركمان شبابية والمثقفي في ااألوساط الشب رضا الدميرجي وعادل شرريف ،الذين القوا من ا عزيز قادر ووالذين صدر المماررسات ضدھھم ما القاه ع المؤلف ماكثا ً في ف حكم االعدام بحقھھم الحقا عندمما كان األدلة ضده. ة لعدم كفاية اطالق سراحه م ق بلغارريا بعد العراق في 16ككانون الثاني ق المؤلف الى ف عودة بعد ع قية ثانية في ،19980يقع في قبضة المخاببرات العراقي فصل جديد ممن المعاناة حزيران 19880 /ليبدأ فص /29ح جواب مع مجموعة ممن الوجوه وأسالليب االستج عزت الخطاط ثم ارزة ومن بينھم محمد ت الترككمانية الب ة في فصول الككتاب الالحقة ،واستكماالً يعرج المؤلف ي ج للمعلوومات المتوففرة فيه عللى سرد قص صص حياة ومعانناة الكثير ممن المعتقلين األخرين ممن عراقيين وتركمان وما القووه من أنواع التعذيب ن ولبناننين بذلك الصورة ك غيرالالئقة لييعطي والمممارسات غي العتقال. بداخل زنزانات اال ل كاملة لما كان يحدث المتكا تعرض له وابنه ض في وصف أھووال ما يستمر الكاتب ي ر خاتم الذھبي سرد قصة الخ بعد ااعادة االعتقاال مروراً بس سببا ً في ھالك واحد والذي كاد ان يكون بب د بوزن غرام ن وبعد اطالق سرراحه يحاول د عائلته على حد تتعبيره. ته عودته الى الحياة االعتياادية وعودة الكاتب وصف ع ب ظيفتھا وابنه الى ممدرسته. ھا جته الى زوجت فصل جديد آخر من معاناة ھذا االنسان من ھھنا يبدأ ل عنه الى بيع ظروف ما بععد االفراج ع عندمما تضطره ظ حياة طبيبعة. بيته ووممتلكاته كاففة أمالً في حي جديدة من أنواع ة سلسلة لكن ذلك األمل ادخله في س في سرد أحداثھا وفصولھھا وما كابده المعانناة يستمر ي ط عنه ككل شيء يعييش في العرااق ويدافع عن وينخرط مع ببقية ابناء اللعراق في االوظائف الععامة والعسككرية خاصة وأن المؤلف كان ضابطا ً في الجيش العرراقي خ طات ووبرتبة فريق ركن ،وأنه اانسان مثقف متعدد النشاط وويعي تماما ً ممسألة عدم اللسماح ألي عسكري عرراقي حزب البعث ،ووأن سياسي عدا ح إلى أي حزب س ااالنضمام ى المؤلف ھي معلمةة في احدى ممدارس بغداد أي ف ززوجة أأنھا تتولى مس سؤولية تربيةة األجيال العرراقية كغيرھا من االمعلمات. ككل ذلك لم يشفع لھذا االمواطن الترركماني العرراقي ففتلقى انواع االضطھاد ووالتعذيب وتتوجيه التھم إليه سبعة أشھر ممن اعتقاله للعدم سبيله بعد س حتى أخلي س ح ككفاية األدلة. جال للكن األمر للم ينته الى ھذا الحد ،اذ عاد رج العتقاله مرة اخرى مما حددا به الى محااولة االمخابرات ال ص من الجو االكئيب الذي كان االفرار خارج بلده ،ليتخلص ييحيط به ،لككن محاولته لم يكتب لھھا النجاح بررغم ي اثناء عمليية الفرار ،فييلقى التي صادفھا في ااألھوال ي عليه القبض وويعاد الى حييث كان. ع ن فصول معااناة ھذا المواطن ممن ھنا يبدأ ففصل جديد من يترك وسيلة اال ووجربھا ،وال بابا ً للخالص اال ص االذي لم ك حالما ً بحياة اعتيايادية ا جل االلتقاء بعائلته طرقه من أج ط ن .وبعد انتقالله ومجموعة من ھھادئة كغيره من المواطنين الى البناية الجدييدة والتي اط االمتھمين ى طلق عليھا )ففندق توفر بعض الخدمات فيھا نجوم( نظراً لتو م خمس خ ~ ~ 30 فيھا حتى سنة 1990حيث دخول القوات العراقية الى الكويت وكانت زوجته وأوالده في زيارة الى لندن فيطلب منھم عدم العودة الى العراق لحين انجالء الموقف ،فحصلوا على حق اللجوء الى بريطانبا وبقي ھو في العراق حتى اندالع انتفاضة .1991 لم تنته معاناة المؤلف الى ھذا الحد حتى يتعرض لسلسلة اخرى من فصول المعاناة لينتھي به المطاف الى بيع داره بثمن زھيد وخسارة كل ممتلكاته حتى يجد نفسه في المھجر مع عائلته تاركا ً خلفه جميع ما يملك وما إستطاع ان يكون خالل ستين عاما ً من حياته ،ملتحقا ً بالمعارضة العراقية ممثالً عن المكون التركماني من سنة ،2003 -1990ومشاركا ً في جميع مؤتمراتھا من مؤتمر ڤينا 1993الى مؤتمر لندن 2003ولكن دون أن يجني شيئا ً من ثمار تضحياته وأالم اسرته خارجا ً من المولد بال حمص كما يقول المثل الذي أورده ھو عن نفسه. الخالصة: ھذه االحداث الواقعية التي احتوتھا دفّتا كتاب )نزالء الفندق العتيق( والتي سطرھا المؤلف بروح نضالية وشجاعة عالية وباسلوب ھادئ ورصين ومباشر مبتعداً عن األساليب االنشائية أو الخيالية أو المبالغات، إنما تؤشر الى عدة دالالت يمكن إجمالھا في ما يأتي: -1ان الكاتب ھو انسان مثقف يمتلك وعيا ً قوميا ً ووطنيا ً عاليا ً. -2اتبع االسلوب التصويري لألحداث بكل دقة وموضوعية. -3يتمتع الكاتب بروح الصالبة ساعدته على تحمل أحداث ما جرى له. -4سمة الھدوء والتواضع التي سادت الكتاب خالل سرد األحداث -5بُعد افق الكاتب وعمق وجھات نظره فيما يجري من حوله. -6برغم جسامة ما مر به فأن الكاتب لم يفقد األمل في حياة ھانئة طبيعية. محمد خورشيد قصاب اوغلو أتقنت صنعة الكيمياء وفھمت كل أسرارھا أستطيع أن أشعل السيكار بقطعة الثلج وأن أضحك المھموم بغاز المعين وأن أذيب الملعقة في قدح من الشاي وأعرف العديد من االلعاب الكيمياوية غير أنني بالرغم من حملي بكالوريسا ً في الكيمياء ال أستطيع تبديل وجھي مثل البعض ال أتقن لعبة النفاق وال أبغي ذلك -7روح السخرية ممن تعرضوا له باالھانة في اثناء التحقيق -8الغنى النفسي الذي يتمتع به الكاتب برغم خسارته لكل ثروته التي جمعھا طيلة سنين من حياتاته. -9أورد الكاتب أحداث ما له بتسلسل منطقي وربط األسباب بمسبباتھا دون تكلف أو مبالغة. أخيراً وليس آخراً فان ھذا الكتاب المتواضع والقيم ھو ترجمة لسيرة انسان صاحب قضية قومية ووطنية أھداھا لكل من يريد معرفة الطريق الى الحرية والدفاع عن الحقوق ~ ~ 31 الثقافي ودورھا ي تأكيدا لحرراكھا الثقافية التركمانية، ة الفاعل في اللحياة االخاء " بنشر ء جلة " شعرنا التركمانني ،تقوم مج وانفتاحھا على القارئ العربي بغية تعريفه برمووز وأعالم ش بدراسة الشعر الحدييث وسيقوم ة من النقاد واألككاديميين المععنيين سلسلة من اللمقاالت النقدية بأقالم نخببة ممتازة ن س والثراء فيه ،وھكذذا ستكون ء لبيان عالمات التتفرد والخصووصية شعري واحد ن ي ي نص كل ناقد بتققديم قراءة في طبيقاتھا ، النقدية الحديثة وتط ة حظيت باھتمام الممناھج ت صائد المختاررة التي لدينا في نھھاية المطاف باقة من القص جيا الشعر أن يتوج ھذا اللمشروع بكتااب "انطولوج ومن المؤمل ن وستكون ككل قراءة بمثاابة درس نقددي جديد .ن جمة ھذه محمد مردان بترج د ي العراق " ،وتتشرف اللمجلة بأن يققوم الشاعر اللدكتور التركماني المعاصر في ي جلة اآلخاء( القصائد والتققديم لھا) .مج ديوان ))يوميات االحتالل ( (( ن ھذيان من ن صيدة قراءة في قص قر للشاعر ممحمد عمر ققازانجي عبيد محمد صابر ع د تتتص ّدى قصييدة ))ھذيان((() (1للشاعر ممحمد عمر ققازانجي للفكررة الشعرية ووالموضوع اللشعر ّ ي عن طريق تقانة على قيام الراووي بتسجيل بوصفھا نوعا ً سيرذااتيا ً ينھض ع ا اليوميات(( ت سرد ـ شعريةة ،تستعير آليليات الكتابة ففي )) س ممقاطع سيرذاتية يومية ،للھا أھمية وتتأثير في مسييرة حياة الراوي زمنا ً وممكانا ً وحادثة ورؤية ،والليوميات فن ة صيل ))يخضعع خضوعا ً ككامالً لسلطة الزمن اليوم ّي ،ويتقيّد كتابيا ً بالظرروف الزمكاننية والنفسيّة ة سيرذات ّي أص س وتشكيالً ـ إلى طبييعة األحداث ي اليومية ـ لغة ة وواالجتماعية لكيفية اليوم الذي تسجّل ففيه ك ّل يوميةة ،كما يستند شكل لطول أو طوييلة ،وتكون ققائمة على حددث واحد أو أو متوسطة الط شخصية ،فتكوون قصيرة و االشخصية أو الماحول ـ ش ممجموعة أحدداث ،وتكون ذات حيوية ووحرارة وإثاررة وتن ّوع أو أق ّل حيوية ووإثارة وتن ّوعا ً ،وتُظ ِھر حمماس الراوي والبرقيات .ويجب أن ت ت والمالحظات ت باإلشارات وصفي أو قد ي تكتفي ّي ت طابع حكاائ ّي أو أأو قلّة حماسهه ،وتكون ذات اليوميات بخيط سررد ّ بمقولة أساسية وممركزية ،تُظ ِھر ضرورة تسجيل ھذه ة ي عام يرببط شبكة اليووميات ت تتتمتع شفوعة بذكاء أھمية خاصة مش ة االيوميات في زمكاني ٍة فيھھا من العمق واإلثارة ما يستوجب ھذا التسجيل ،وويعكس اللتقاط وحسااسيّته ،فضال عن االقتصااد الشديد في حاد في أسلوببية الكتابة الممعتمدة على االتركيز والتككثيف وح ّدة اال ح السيريّ ،ألن الزممن الحاضر في السرد ر للغة السرد .ووھي ال تعتمد على آليّات االسرد االستررجاع ّي كما ھھي الحال ي الترتيب الزمن ّي التتصاعد ّ ي الذي نجده في ب صورة "اآلني" ھو الزمن المھيممن في اليوممية ،لذا فھي تفتقر إلى ص االسيرة. (2)((. ~ ~ 23 قصيدة للشاعر محمد عمر قازانجي لم يكن في ذاك الزمن قبل ألف سنة مضت ال ثوب عرس كنت قد شاھدتك في موقع عيد في يدك قرنفلةٌ وال شعر فقد جاءتا مع االحتالل ابتسامة في شفتيك ...... قفي فقد اشتبك األمر عل ّي قبل ألف سنة مضت لم يكن في ذلك الزمن كان ذلك في مستشفى كركوك ال القرنفل وال التبسم بصرخة عميقة جداً فقد جاءتا مع االحتالل بشرت بمجيء ابننا مصطفى إلى الدنيا ...... جننت من الفرح قبل ألف سنة مضت بدأت بنثر النقود ت كنت خارجة من المدرسة ذات يوم شا ٍ على رؤوس األطفال كانت تنورتك تتطاير في الريح بدالً من الشكوالته والحلوى أحدھم اصطدم بك كال ! قف ،ھذه لم تكن موجودة في ذلك الوقت على األرجح كنت أنا ذاك الشخص ال النقود ،ال الشكوالته ،وال الحلوى سقطت الكتب من يديك وتبعثرت فقد جاءت مع االحتالل انحنيت ألجمعھا ... كال ،لم يكن األمر ھكذا قبل ألف سنة مضت في ذاك الزمن لم يكن ھناك كتابٌ وال مدرسة كانت ابنة الجيران نازلي فھذا ما جاء مع االحتالل تأتي وتلعب مع مصطفى لعبة )عته باجي( ..... ثم كانا يدرسان معا ً قبل ألف سنة مضت الذرة ،الباثولوجي وعلم الوراثة كان ذلك في شارع أطلس أين مصطفى ،أين نازلي يا صاح أو ربما أو أين أنت على جسر )الطبقجلي( كل شيء جاء مع االحتالل لم يكن األمر خارج ھذين المكانين الديمقراطية ،التحرر ،التكنولوجيا كنت قادمة باستقامة نحوي تتقافزين تلفون الجيب الجانبي مرتديةً ثوب العرس االنترنيت كنت ذاھبا ً إليك مباشرة والستاليت بجنون وجنون لماذا أنت ال تأتي بيدي قطعة شعر تعال ،أقول لك تعال خطوبتك لتع ّم اللعنة على االحتالل كال لقد اختلط عل ّي األمر ~ ~ 24 صابر عبيد محمد ص رجاءء اقرأووا ھذه األشعاار بال صوت لئال ييسمعكم أحد حبت إنّ أممريكا قد انسح غير أنّ االحتالل ل ّما يزل مستممراً شعر ّ يشتغل في منطقة ل ي وبھذا يتألّف خطااب إنصات ش ا الصممت والظلّ ،ويمنح الراووي الشعر ّ ي الحريّة في طقة الصمت تشكيل القصيدة ووضمان سرّييتھا في منط ل تأتي القصيدة التي تعقب القرائ ّي ،لذا سررعان ما تي ئ خل عنوانا ً لھھذا الحال اللشعر ّ ارق ،فيأخذ المدخ ي المفا ِ اإلفراد ّ ي ))ھذيان((( إمعانا ً في د العنوان صورة اللتنكير ھذه المفارقة ،وتتحويالً لمسار الفعل السررد ـ شعر ّ ر ي من ممنطقة الفعل الحكائ ّي ذي المرجعيّة اللواقعيّة زمنا ً المنفتح إلى أقصى ح ومكانا ً وحادثة ،إللى منطقة التتخييل ن على النحو الذي درجة غير محموممة بمنطق )ھھذيان( ،ى ة يظ ّل العنوان فيه حاضراً بق ّووة في ذاكرة القراءة من حتى نھايتھا: بداية القصيدة ى ضت قبل ألف سنة مض كنت قد شاھدتك ففي موقع د عيد في يددك قرنفلةٌ ابتساامة في يك شفتيك قفي ففقد اشتبك األألمر عل ّي لم يككن في ذلك الززمن سم ال الققرنفل وال ب التب ّ حتالل جاءتا مع االح فقد ج ...... الراووي الشعر ّ منته على فعااليات العمل ي يفرض ھيمن ستقبل أفعاله منذ البداية ،ويصننع له شخصيية مواجھة تس فعالً وصورةً الشعريّةـ وھي أأفعال نوعية تتمركز ع ر رة ھي بؤرة وتشككيالً حول بؤؤرة واحدة ،ھذه البؤ ة طلحنا عليه بـ ))التشاكل على ما اصط سرديّّة تنھض ع الصوور ّ متخيّلة يرويھا ترجاعية خ ي(( بين صورة استر الراووي الشعر ّ صورة راھنة ي بانسيابيّة واضحة ،وص وتفنّدھا زمنيا ً صورة االستررجاعية ف تنقلب على الص ب الصور المتشاكلة تتمظھر في ر ضوعيّاً ،وك ّل ھذه وموض خل فيه الصوور وتتناسج صيدة تمظھراً مقطعيا ً تتداخ القص ضافر ضمن ررؤية واحدة. وتتض آليّات حو ما من لي االشاعر في ھھذه القصيدة يفيد على نح ي حدود ما يسمح به الفلفعل االمصطلح وتتمظھراته في االشعر ّ ي واألداء الصور ّ ويش ّغل ي داخل بنية االقصيدة ،ش صور الذاتية إلى التالحق اليوم ّي الذي يحمل الص ق ففكرة مميدان العمل الشعر ّ ي للقص صيدة ،لكنه ييھت ّم ببناء شععري ِة حدث الشعر ّ ي ،إذ ي ممفارق ٍة زمني ٍة من نوع ما تتالعب بالح حصلت له ت ييستخدم آليّة االسترجاع وينقل صورة ققديمة مفارققة(( ،مما ييثير للكنه يح ّملھا تفاصيل ح حديثة )) ِ تتشاكالً صورريا ً ينتبه إلليه الراوي الشعر ّ ي فييعود ممباشرة إلى ممحاكمة الصوورة زمنياً ،ككي يكتشف لققطة طقية الزمنية غير المنط ية شاكلية االمفارقة من العالقة التش ببين الصورة القديمة وتفااصيلھا الحدييثة ،حيث تؤؤول ميات االحادثة الشعررية إلى عتبةة العنوان في ديوان ))يومي ي المركز واالجوھر والبؤؤرة كي تكون ھي ااالحتالل(( ي االتي تنطلق ممنھا أحداث اللقصيدة اليوميية وتعود إليھھا. شعر ّ رجائي(( ّي ي )) ر الشاعر قصيدته بمفتتح ر ييفتتح طاب قين ،وھو خط الخطاب فيه نحو اللقرّاء والمتلقي ب ييتوجّه ض ّمن رسالة نقديّة بالغة إلى خريّة ُمرّة يتض ممشحون بسخ جود حيل واالستمررار في الوج الل بين الرح ففكرة االحتال صوت )األشععار( على النحو الذي يكون ص االمكان ّي ،ى صوت سدّد عالقة الص االصامت ھو اإلدانة الحقيققية التي تجس سحاب االحتتالل من جھة ،ووعالقة انس ببالصمت ن طاقة السبيل إلى رفع ط ل ى ،في وواستمراره ممن جھة أخرى ممكن: االسخرية إلى أقصى ح ّد مم ~ ~ 25 كتاب وال مدرسة تبدأ الصورة األولى بعرض الحكاية المسترجعة منذ في ذاك الزمن لم يكن ھناك ٌ ألف عام برصد حركة الشخصية المستدعاة على ھذا فھذا ما جاء مع االحتالل النحو: ..... تمثّل حالة النفي بناء صورة أخرى مناقضة للحدث في قبل ألف سنة مضت روايته األولى في سياق الجملة المنفيّة الرافضة ))كال ت كنت خارجة من المدرسة ذات يوم شا ٍ ،لم يكن األمر ھكذا(( ،تعقبھا الجملة السرديّة كانت تنورتك تتطاير في الريح الحجاجيّة التي تثبت بطالن الصورة األولى على أحدھم اصطدم بك الصورة إلى ھذا الح ّد ھي صورة تقليدية محتملة الصعيد الفضائ ّي الزمن ّي ))في ذاك الزمن لم يكن تنطوي على حراك سرد ّ ي واضح بسلسلة حركات ھناك كتابٌ وال مدرسة(( ،ومن ث ّم تحيل في الجملة متواترة ال تخلو من صراع ،لكنّه سرعان ما يتد ّخل الالحقة على فضاء السخرية وھي تطال الصورتين الراوي الشعر ّ ي إلحداث أ ّول مفارقة في مسيرة معا ً فضالً على تحقيق أھداف موضوعيّة أخرى الحدث السرد ـ شعر ّ ))فھذا ما جاء مع االحتالل(( ،على النحو الذي يقود ي: الصورة إلى رؤية شعريّة ذات طابع مقصد ّ ي واضح على األرجح كنت أنا ذاك الشخص وعلى الرغم من ّ أن فضاء االحتمالية المتحقق في المعالم. ))على األرجح(( يثير نوعا ً من االلتباس في ضبط المقاطع الشعريّة الالحقة في القصيدة تنبني على فضاء حركة الصورة ،إالّ ّ أن دخول الـ ))أنا(( معترك شعر ّ ي تشكيل ّي يأخذ ھيكليّة المقطع األ ّول نفسھا ـ الحادثة الشعرية متعيّنا ً بـ ))ذلك الشخص(( ،سرعان حدوداً ومحيطا ً وإطاراً ـ ،لكنّھا تفارقه في طبيعة المتن ما ينحّي ھذه االحتمالية وير ّكز الصورة حول شخصية الشعر ّ ي وھو يؤلّف حكاية مختلفة في ك ّل مقطع الراوي األنوية من أجل انتظار رؤية جديدة تف ّ ك ھذا تعرض صورة مغايرة من صور ما جاء به االحتالل، على شكل خطاب تھ ّكم ّي تؤسسه المفارقة في التقاط االشتباك. وما يعزز الحضور القوي لألنا الشعرية العائدة على صور حكائيّة تعبّر بق ّوة عن يوميات الحياة العراقيّة ـ الراوي ھو الفصل السرد ّ ي الالحق لحضورھا في زمنا ً ومكانا ً وحادثة ورؤية ـ ففي )الصورة/الحكاية( الثانية من)صور/حكايات( المشھد: القصيدة ينفتح المكان على احتواء الحالة الشعريّة ،كي سقطت الكتب من يديك وتبعثرت يعرض الراوي الشعر ّ ي الذات ّي تفاصيل الحدث انحنيت ألجمعھا إذ تتشبّع ھذه الجزئية الصوريّة بالسردية والدرامية الشعر ّ ي بوصفه شخصية رئيسة تحاور الشخصية حكائي معا ً بوساطة األفعال المتنامية على مستوى الحدث األنثوية المستدعاة ،وتمضي بھا نحو فضاء ّ دراميا ً تناميا ً واضحا ً جديد يبني طبقة أخرى من طبقات الھيكل الشعر ّ ي ))سقطت/تبعثرت/انحنيت/أجمع(( ،وھي تتحرّك بين العام للقصيدة: مادة الصورة ))الكتب(( واألداة المك ّونة للصورة قبل ألف سنة مضت ))يديك(( تقابلھا ))يدا(( الراوي الفاعل وھي تقوم بك ّل كان ذلك في شارع أطلس ھذه األفعال. أو ربما غير ّ أن النفي الزاجر بـ))كال(( سرعان ما يح ّول على جسر )الطبقجلي( ي التقليد ّ الخطاب من سياقه السرد ّ ي إلى سياق مفارق ،لم يكن األمر خارج ھذين المكانين ِ إذ تتجلّى صورة اإلنكار والرفض إلمكانية حدوث كنت قادمة باستقامة نحوي تتقافزين الفعل السابق في ظ ّل وجود حقيقة عيانية ال يمكن مرتديةً ثوب العرس دحضھا: كنت ذاھبا ً إليك مباشرة بجنون وجنون كال ،لم يكن األمر ھكذا ~ ~ 26 تضيف شخصية ثالثة إلى مشھد الفعل الحكائي تسھم بيدي قطعة شعر في تطوير بنيتھا السرديّة الشعريّة: خطوبتك قبل ألف سنة مضت كال لقد اختلط عل ّي األمر كان ذلك في مستشفى كركوك لم يكن في ذاك الزمن بصرخة عميقة جداً ال ثوب عرس بشرت بمجيء ابننا مصطفى إلى الدنيا وال شعر جننت من الفرح فقد جاءتا مع االحتالل بدأت بنثر النقود ...... المضمون الحكائي لھذا المقطع يتر ّكز بين الالزمة على رؤوس األطفال االستھاللية ذات السقف الزمن ّي المحدد التي تتكرر في بدالً من الشكوالته والحلوى المقاطع كلّھا ))قبل ألف سنة مضت(( ،والالزمة كال ! قف ،ھذه لم تكن موجودة في ذلك الوقت االختتامية ذات الطبيعة الزمنية الحاليّة التي تقفل ال النقود ،ال الشكوالته ،وال الحلوى المقطع ))فقد جاءتا مع االحتالل(( ،وما بين السقف فقد جاءت مع االحتالل العلو ّ ي والسقف السفل ّي لك ّل مقطع من مقاطع القصيدة ... تنتشر حركية الصورة الشعريّة التي تؤلّف خطابھا في حكاية ھذا المقطع ما بين السقفين العلو ّ ي والسفل ّي المقطع على ھذا النحو ))كان ذلك في شارع أطلس/أو المتكررين ھي)) :كان ذلك في مستشفى ربما/على جسر )الطبقجلي(/لم يكن األمر خارج ھذين كركوك/بصرخة عميقة جداً/بشرت بمجيء ابننا المكانين/كنت قادمة باستقامة نحوي تتقافزين/مرتديةً مصطفى إلى الدنيا/جننت من الفرح/بدأت بنثر ثوب العرس/كنت ذاھبا ً إليك مباشرة/بجنون النقود/على رؤوس األطفال/بدالً من الشكوالته وجنون/بيدي قطعة شعر/خطوبتك(( ،وتشتغل على والحلوى(( ،ويتر ّكز الفعل السرد ّ ي في الحكاية في جوھر الصورة )بمجيء ابننا مصطفى إلى الدنيا( ،أي مركزية التأثيث المكان ّي وتحديده االسم ّي الذي يخرج مباشرة بدخول شخصية ثالثة إلى معترك الحدث الشعر ّ ي على إلى رواية الحادثة الشعريّة على لسان الراوي الذات ّي النحو الذي يفرض قيما ً صوريّة ومشھديّة وسيميائيّة الشعريّ ،بوصفه شخصية فاعلة ومنتجة مع شخصية مضافة داخل بنية الحكايةّ ، لكن الرفض والنفي الذي األنثى المستدعاة عبر الزمن والمكان إلى واقع الحكاية سرعان ما يلتحق بالصورة )كال ،قف( يق ّوض المشھد الشعريّة ،وھي تش ّغل آلة الوصف والسرد في سياق تماما ً ويحيل الصورة على منطقة الحلم والتخييل واحد في درجة عالقتھا باآلخر األنثى في الصورة واألمنيات. الحكائية في مستوى )تتقافزين/مرتديةً ثوب غير ّ أن الصورة الرابعة واألخيرة تنتقل انتقالة سردية العرس/كنت ذاھبا ً إليك مباشرة( ،وتؤثث ديكوريّا ً كبيرة على مستوى رواية الحدث ،من الراوي الذات ّي لفضاء الحضور الذات ّي الشخص ّي في مشھد الحكاية الشعر ّ ي إلى الراوي الموضوع ّي إلى الراوي الذات ّي )بجنون وجنون/بيدي قطعة شعر/خطوبتك(ّ ، لكن ھذه في نھاية القصيدة ،وتعرض مجمل مشاھد الصور الصورة األليفة محكومة كما ھي الحال في صور الثالث السابقات من القصيدة في لقطة شعرية مأخوذة القصيدة كلّھا بالسقفين العلو ّ ي والسفل ّي اللذين يجعالن من بعيد نسبياً ،تروي الحكاية بين السقفين )األعلى من الصورة الشعريّة كيانا ً حلميا ً م ّرة ،وكيانا ً يحمل واألسفل( بلسان را ٍو كلّي العلم يسعى إلى تكثيف اإلدانة وتكبيرھا تقريريّا ً أكثر من االھتمام بالعرض طاقة السخرية والرفض مرّة أخرى. أما الصورة/الحكاية الثالثة من صور/حكايات القصيدة الجمالي المجرّد ألنشطة الحكاية وفعالياتھا في المظھر فھي صورة مشابھة لما قبلھا من حيث التأثيث السرد ّ ي: الزمكان ّي الفضائ ّي ،لكنھا على الصعيد الحكائ ّي جننت من الفرح ~ ~ 27 بدأت بنثر النقود على رؤوس األطفال بدالً من الشكوالته والحلوى كال ! قف ،ھذه لم تكن موجودة في ذلك الوقت ال النقود ،ال الشكوالته ،وال الحلوى فقد جاءت مع االحتالل ... حكاية ھذا المقطع ما بين السقفين العلو ّ ي والسفل ّي المتكررين ھي)) :كان ذلك في مستشفى كركوك/بصرخة عميقة جداً/بشرت بمجيء ابننا مصطفى إلى الدنيا/جننت من الفرح/بدأت بنثر النقود/على رؤوس األطفال/بدالً من الشكوالته والحلوى(( ،ويتر ّكز الفعل السرد ّ ي في الحكاية في جوھر الصورة )بمجيء ابننا مصطفى إلى الدنيا( ،أي بدخول شخصية ثالثة إلى معترك الحدث الشعر ّ ي على النحو الذي يفرض قيما ً صوريّة ومشھديّة وسيميائيّة مضافة داخل بنية الحكايةّ ، لكن الرفض والنفي الذي سرعان ما يلتحق بالصورة )كال ،قف( يق ّوض المشھد تماما ً ويحيل الصورة على منطقة الحلم والتخييل واألمنيات. غير ّ أن الصورة الرابعة واألخيرة تنتقل انتقالة سردية كبيرة على مستوى رواية الحدث ،من الراوي الذات ّي الشعر ّ ي إلى الراوي الموضوع ّي إلى الراوي الذات ّي في نھاية القصيدة ،وتعرض مجمل مشاھد الصور الثالث السابقات من القصيدة في لقطة شعرية مأخوذة من بعيد نسبياً ،تروي الحكاية بين السقفين )األعلى واألسفل( بلسان را ٍو كلّي العلم يسعى إلى تكثيف اإلدانة وتكبيرھا تقريريّا ً أكثر من االھتمام بالعرض الجمالي المجرّد ألنشطة الحكاية وفعالياتھا في المظھر السرد ّ ي: لتع ّم اللعنة على االحتالل ................ ينمو الحدث الشعر ّ ي بشخصية)مصطفى( االبن وھو يلعب مع ابنة الجيران ))كانت ابنة الجيران نازلي/تأتي وتلعب مع مصطفى لعبة )عته باجي(،((. في سياق استدعاء الموروث شعب ّي كي يقف عالمة شعريّة في وجه المھيمن الموضوع ّي )االحتالل( بتمظھراته الدالليّة التي ال تتوقف عند ح ّد المعنى العام ،وسرعان ما يتط ّور الحدث الشعر ّ ي بانتقالة واسعة زمنيا ً على يد الشخصيتين المتبقيتين من شخصيات القصيدة )مصطفى ونازلي( ،إذ تعبر الطفولة إلى مرحلة متق ّدمة في الحياة والعلم ))ثم كانا يدرسان معا ً/الذرة ،الباثولوجي ،علم الوراثة((، تعبيراً عن مصير األجيال الجديدة التي تبحث عن مستقبل في إطار وضع حكائ ّي حرج ،على النحو الذي سرعان ما تثار فيه شبكة من األسئلة ))أين مصطفى ، أين نازلي يا صاح/أو أين أنت(( للداللة على حجم الضياع والفقدان والخسارة. غير ّ أن الحفل االختتام ّي للقصيدة ينحرف باتجاه آخر حين يعلو صوت الراوي وھو يستدعي اآلخر الغائب للحضور بوصفه مخلّصا ً ))كل شيء جاء مع االحتالل/الديمقراطية ،التحرر ،التكنولوجيا/تلفون الجيب الجانبي/االنترنيت/الستاليت/لماذا أنت ال تأتي/تعال ،أقول لك تعال/لتع ّم اللعنة على االحتالل(( ،من أجل أن تنتھي يوميات االحتالل وتبدأ يوميات أخرى خالية من صور الضياع والفقدان والخسارة. ّ إن آليّة التوالد الصور ّ ي بين المقاطع ھي التي تحكم البناء الھيكل ّي للقصيدة ،إذ تنمو ك ّل صورة سابقة باتجاه االنتقال إلى صورة الحقة ،الصورة األولى صورة اللقاء األول ،والصورة الثانية صورة اللقاء المصيري والزواج ،والصورة الثالثة صورة الوصول إلى مرحلة اإلنجاب ،والصورة الرابعة ھي صورة نم ّو الجيل الجديد مقترنةً بالتشتت والضياع والفراق بسبب لعنة االحتالل ،حيث تنتھي بحلم المخلّص الغائب وقد آن أوان حضوره )لتع ّم اللعنة على االحتالل( ،ولتبدأ يوميات أخرى منتظرة وحالمة. ھامش: ) (1القصيدة من ترجمة الشاعر محمد مردان. ) (2المغامرة الجمالية للنص األدبي ،دراسة موسوعية ، ،د. محمد صابر عبيد ،الشركة المصرية العالمية للنشر ،لونجمان، مكتبة لبنان ناشرون ،بيروت ،ط.900 :1،2012 ~ ~ 28 وحيد اللدين بھاءءالدين ت ـــــــــــــات نسيج اآلھــــــ الل ج ظم من خال إبرراھيم كاظ ي؛ مشاركةً الرأي العام الثقافي أتحف به الشاعر والتربوي ابرراھيم كاظم سھيل؛ ي ي ،وقد ف ھھذا عنوان اللديوان الثاني تيسرت له من قدررة ورغبة ناھھيك باعالء ممستوى المجتتمع المدني؛ ت جادة منه في إغناء حركةة الشعر والفككر بما ج ت ،حق أداؤھا.. ضرورة واجبات ووھو عضو ممنتم إليه؛ ان ككانت له ،حققوق مشروعةة؛ فعليه بالض حاسيس ومفااھيم" أنظر ھذه المجلة. باكورته الشعرية "أح ه تقييم شيء تناولت ببالتحليل والتق إإنما قبل عام وبعض الشي ." 2011فقد نصص 2 المزدوج 2264/263العام ج االعدد صت فيه " :وما كان ھذا االنتاج الشععري الذي تممثل بين يدي من ينابيع الحيااة وھي ثرّة مر بھا راغبا ً ومستقى ن ااال مستمداً ممن تجارب اللشاعر وظرووفه الموضووعية التي ّر المتعبة المغرية؛ ووناسھا وھم ة ثم من واقع ھذه الدنيا الممضحكة المببكية.. ن المتقلب م وومنتزعا ً من جعبة الزمن ودغالً ..براءةً وورداءةً.. ييتفاوتون انساانيةً وحيوانيةً ..فضالً غ كما ارى -مطوولة ؛ وليس أأول ما يبدو لنا من ديواان " :نسيج اآلھات" مووضوع " نھھج البردتين" وھو -ا التباعي.. الشعر العمودي اال ر الثة وستين ببيتا ً من كما يراھا ناظمھھا في مئة وثال "قصيدة" ا صري من شععراء الفترة اللمظلمة؛ و" ننھج البردة" لشرف الدين البوص ف و" البردتان "ھما" البردةة " وقيل" الببرأة" العرب المحدثين :احمد شوققي ...ما ص ب شعراء المير ش صنعه ابراھيم كاظم بھذا او "عارض" كما يقول اللباحثون والنااقدون؛ حذو المضمار ان حذا – كما يقول -و ر ديوانه والمع اليه ه األدب ولكنه عاللج في خالدتين عبر عصور ب ھاتين اللخريدتين الخ مالم يطررق او ما ينببغي ان يعمد اليه بداللة إققراره " :أما الباب المطروق في نھج القصيديتن فھو ان الغر ن البردتين والذي لم ييطرق في كللتا ن غربيين اآلن ييعيبون على السيف وھذا ماال يتماشى مع بالقوة متمثلةً في استعمال ف ة المسلمين أنھم نشروا دينھم ن نشر حضارتھم – عفواً – تققنيتھم " الن االسلوب الحضاري الذي ھم يتبععونه في ر ب ظر مقدمة الدديوان :ب . ". ومبادئ انسانية" أنظ ئ الحضاررة قيم على قدر؛ مععربا ً عن أفككاره ومشاعرره ،بخلوص عر موھبته ع حين جّس َد الشاع في ن وحيد الديين بھاءالدين عده أبان وأجااد من خالل ذلك اكراما ً واعظاما ً لممن قيلت فيه نية؛ وققبل ذلك وبعد واذاع.. ھو بالذات ع وسيقت ھاتان الخرييدتان؛ دعنا ممن ما قاله و ت ~ ~ 16 ووفي االدب العربي معللّقات ومطوال الت موغلة في الحديث.. ث القديم واخرى مننظومة في اللعصر م االتاريخ ووھي مغرقة في االصالة ووالريادة ..مؤؤثرة في العقوول؛ ْ ضة لقيت ممن المعارض في الضمائرر؛ ممترسخة ي خليد والمعايشة ..من التخ ة ووالمقاربة ..من المشارككة بھا.. ووالتمجيد؛ ما كان جديراً بھ شعرية الصحييةّة لم تتوقف عند على ان ھذه الظاھرة الشع ع الن ادبنا العرربي الحديث كان وما يززال ھھذا الحد؛ ال بقصائد معارضة ومطوالت ممغايرة ؛ وللكن د ييحفل تنخس كالمھماز بععديد ال النھا س على نحو اق ّل ال لشيء اال ع الشعراء المتمكنين والمتطلعين وتمدھم بددافع ء ممن سلم الشعر.. الرتقاء في س إبتغاء االبتداع واال ء ممضاف ووالبوصيري صاحب "الببردة" و "الھھمزية" ھذه التي ممطلعھا: كييف ترقى رقيّك االنبياء سماء" ما طاوولتھا سمــــااء ياس وولئن استھل البوصيري بردته بما يشف عن ددينه ووديدنه: ىء الخلق ن حمد منشى الح من عدم ثم الصالة على المختار في القدم إإنما افتتح احممد شوقي "نھھج البردة" بغغزل ظريف : حل القاع بين البان ووالعلم رريم على ع أحل سفك دمي في ااالشھر الحـــــــــرُم م وولكن ابراھيم كاظم شاء ان يبدأ "الببردتين" بالغغزل خلق المناخ النفسي وخ خ الشاعة ككما فعل احممد شوقي ال ي؛ بغية االققبال االفضاء الفكرري لدى القاارئ والمتلقي ايضا ً ما احت ّج به ض ًى ..ھذا ض على ما ھو بسبيله برض ع طالة االفنان محمد عبدالوھاب ،عندما سئل العلة في إط الكرنك.. ك غانيه " :الجنندول.. االمقدمات المووسيقية في اغ الشرق وما اليھا ..قال ق ككيلوباطرا ..االنھر الخالد ..دعاء اابراھيم كاظمم ،مستھالً بالغغزل: ء جننحت عن ظيببة بين الظباء بدت ترممي الشغاف بل بلحظ سافر وففـــــــم ظرتھا حاولت ان اشترري بالعمر نظ ى دمع فلـــــــــم أنم فال مني بالكرى ال حذوه ھاتين البردتين ه ان ابراھيم كااظم في ففي معتقدي ن يحاول ان ل حملني على نععته بالمحاكي؛ انما ككما بدا ال يح ما كان متاحا ً له ب باضافة ا طاقاته او يقارب ه ييس ّخر سموحا ً به ؛ اوو ومسم سلف ما يممكن أن يع ّد إمتداداً لما س جاذبه اليھما؛ العميق بھما؛ وتج ق أو إففاضة" بفعل تأثره واعمماله العقل فيھھما: من ھنا ينتقل الشاعر ابرااھيم كاظم عبر "نھج البرددتين" من ج ّو الى آخر تللقائياً؛ ومن م مضمون الى ٍ ضى الحال كا يقول علمماء البالغة غيره حسب مقتض ه األبيات : ت في ھاته والبيايان ..لنمعن ي ه برحمتـــــه دنا لنا المجد من ب رب َمنْ يعرف المجد لم يــــــــــــعدم ولم يُضم من الحمد في ففجر وفي حررم اكثر ن ضله قسطا ً من الھــــــــــــــــمم تنال من فض د في حمده فأنت ي تزداد مكـــــــــرممة الھك دوما ً قبل ان تـــــــــــــــــــنم فاحمد ك فحكمة الدين في الدننيـــــــــا ممثثلة بفمى ربك في قلب ومـــــــــــــــــا بف بذكر ك ارادة الخ خالق الجبار نـــــــــــــــاففذة المـعبود في القمــــــــــــم د وحكمة الوواحد شه كل ذي العابق الذي يعيش ق ففي ھذا المناخ الرائع طالقاً؛ بينما بصر وبصيرة؛ تتتعالى االصدداء العقلية انط ر من ربقة الزماان والمكان؛ مباھج الروح تتأللق إنعتاقا ً ن ج ~ ~ 17 وعلى القُرب تتراءى االشراقات والصور؛ في كل جانب ومن غير زيف؛ أجل في ھذا المناخ يستطرد الشاعر: سل لي الحجيج بمــــــــــــــا راحت تردده لبيك لبيك في أمر وفي حكـــــــــــم كم رحمة حققوا وﷲ باعثــــــــــــــــــــھا في حرمة الحق ال في حالة النقــــم فشمروا بصالح الفــــــــــــــــعل أذرعھم عــاد الشق ّي بھم للحق يحتــــــــرم ركضت بالعمر كى أحظى بمـــــــــكرمة ھـــرم من فضل ربي من شعر وفي ٍ فالح لي الشعر مأسوراً لناظمـــــــــــــــه يستھجن الشوق للولھان والســــــقم دعاك ربك ان تسعى لـــــــــــــــــــسابعة وصولھا بالتي كانت لــھا لــــــــــج ُم في حين مفردات ھذا "النھج" اصطنعھا الشاعر لتتآزر الوانا ً وظالالً؛ وعبر المرئي من اللمسات تنساب الى مسارب النفس ھانئة او ھائمة ..منشرحة كانت أم منحلة ؛ ولعلك تستجلي ھذا المصور بيسر كما ھو حالي: يارب يسر ختام القصـــــد في نظم يسمو به الفكر في دين وفي ذمـــــم ياربي أنتَ الذي للدين مرســـــــله أوحيت للمصطفى في عودة تقـــــم ما كان من رغبتي ختم القريض بذا لكنما القول بين الحق والظلــــــــم دعوت ربي أن انھى قصــــــيدتنا وآل بيتك في حرز من اللــــــــــمم ان القرار قرار منك مصـــــــدره فعودة الدين ترضي البعض بالھــدم * * * اذا تركنا ما عرضناه جانبا ً ال لشئ اال لنخطو خطوةً اخرى؛ لتحقق لدينا ان الشاعر ابراھيم كاظم تستأثر به نزعة المعارضة الشعرية كنتيجة طبيعية لفيضان ذاته ودفقات فكره ،مجاراةً وتكريسا ً لما كان منه منذ البداية وھو يخوض تجربة ثرية او يتصدى لحالة شجية؛ بداللة ما ورد في مقطوعتيه ":في حديثه" .. زمن قياس ّي: وفي " حديث الدار" المنظومتين في ٍ زرت بيتا في حــديثة من ســــــــــــــــــــــاللة آل جعفر في ثناياه ..رجــــال نفحة من عطـــــــــــــــــــــر عنبر فيھم محمود ..رمزاً في دالل الضـــــــــــــــــيف أخبر يا رجاالً في حديثــة حظكم في الصـــــــــــــــــدق اوفر وارى الحكمة فيكـم تفـــــــــــــــــــــــــجر من ينابيع ... ّ أما معارضتھا فمضمونھا نابع من االيمان والوجدان ؛ وقد تميز بھما خدين وقرين لشاعرنا ابراھيم ؛ وھو الشاعر محمود دلي آل جعفر ،ھذا الذي يقول ؛ وماذا يقول ؛ إنه يقول ؛ وما الطف ما يقول : والتقينا وعلى االحالم نسھر وكأن الروض ھذا اليوم أزھــــــــر حيث الدار ما أحاله عذب ليت ذاك العھد يا ابراھيم يحـــــضر وجلسنا ومع الماضين كنّا نتســـــــــــــلى وبھم نزھو ونفـــخر إن َمنْ جاء الينا حســـــبهُ ھو أھل الفضل والقــــــــــادم يشكر فالى بيتك م ُل القلب أھدي طيبات ھي بالمــــــــــــــــسك ْتعطر بغض النظر عن ما ساقه الشاعر ابراھيم وكثّف عليه في "نھج البردتين" تأكد لي وتجسد "الغرض" الذي اتسمت به مجموعته ھذه ؛ ولعله "الدين" وبعض من مفرداته وثوابته؛ والمجتمع وبعض من منطلقاته؛ ما جعلني إضفاء لقب "الراشد الواعظ" عليه من غير شطط ؛ واغراق... خير تمثيل لما المعت اليه قصائده ومقطوعاته " :ﷲ اكبر " و " فضل ﷲ " و " السبع المثاني " و " ان ﷲ مع الصابرين" و " الرب ھو الحق " وما اليھا.. ھذا مقتطف من مقطوعة" ان ﷲ مع الصابرين": يا صابراً لو جفاك الصبر ينتــــــحر ويرتضي الھم في احشائه قدر ويجعل النوح ألحانا ً يرددھــــــــــــا ~ ~ 18 ويكسر القلب فيمن قلبه حــجر وتج ّرع الھم من جراء حـــــــــكمته ويلبس الصبر مرجواً به عبر رأيت في الصبر بابا ً صرتُ اطرقه في كل أمر اتت افعـــاله البشر أما في مقطوعته "ﷲ اكبر" فيتحرر الشاعر من قيد العالم المادي القاسي منجذبا ً الى ذلك الفضاء الروحي اآلسر ..متساميا ً الى ذاك المستوى المنشود حنينا ً ويقينا ً ..رھافة وحصافة: بكيت في خلــوتي شوقا ً لرؤيته فصاح بي ھاتف "انْ عشت فانتظر" فرحمة ﷲ ال ميؤوس يدركــھا وال ألنـــــــــس له في الحق معـتبر تبـــــــارك ﷲ في ع ّز ومقتــدر وعاذنا ﷲ من كفر ومن بطـــــــــر مشيت في حجة للبيت أقصــدھا فراعني موقف في اللمـــس للحـجر فصرت اشعر ان اللمس مسألة كباصم العقد في إبھـــــــام منتصــر على ان الشاعر كما أحس بيقين الشك فيه رائع تعبيراً ورائق تصويراً ثم – ھنا بيت القصيد -صادق تفكيراً؛ وھو يتحدث عن نفسه ويعدد نعمة ﷲ "وما بكم نعمة فمن ﷲ " نسجت عمري من اآلھات والھمم فكان ما كان من صب ٍر ومن نــــعم نن وألفظ أقولھا للذي قد زاد من م ٍ الحمد في صدق وفي عظـــــــــــــم فحمدي ﷲ المنن وال عــــــــجب أفشي به الســــــر أو ادعو لذي ظلم ال اشتم الناس حتى ال اكون لھــم عنوان شر وحســــن الظن محتكــم اعوذ با من شرك ومن بطـــــر واشكر ﷲ في فضـــــل وفي كــرم كما ان الشاعر اطل عبر نافذة ديوانه الثاني ھذا؛ على زوايا ھادئة وحادة من واقع االنسان المعاصر ومن مفارقات الحياة والزمان ومن مظاھر االقبال واالدبار؛ اذ أعارھا ما تقتضي من التفافاته االيجابية وعالجھا بنظراته الذاتية ووشحھا بلمحاته الواقعية؛ كما ھو شأن القادة والدعاة ..الحكماء والفقھاء ،في كل زمان ومكان: دالل النفس مفسدة الرجـــال وتفضيل الجھالة ال محــــــــــــــــال فان حدثت واحدھم بــــــأمر تباھى في عنادك بالــــــــــــــــــدالل فان أذللت نفسك في ھواھا ربحت مباھيا ً اھل الكمـــــــــــــــــال فيا ولھان في االخالق مھالً فمذموم الصفات بال خــــــــــــصال حباك ﷲ في االخالق عزما ً فال تسمح لنفسك بالــــــــــــــــــدالل ويركز الشاعر على " طبع الحقود " المفتقر الى السماحة والسجاحة؛ بھذه األبيات : في ارضنا تجد السمـــــاحة مبدأً وكل عدل ال يريد شـــــــــــــــواھد وترى السماحة في بواعث ديننا غزت الشعوب وفي الشعوب شواھد حقدوا علينا ال لسوء تعــــــامل لكنمـــــــــــــــــا طبع الحقود معاند فارجع لنفسك ان اردت تقاربا ً فالقرب عرف والحقيقة مقاصـــــد ثم البد ان يسكن الشاعر الى عقله وقلبه إعالنا ً عن حضوره الذاتي حاالً وإعالما ً لقدرته على التعبير والتغيير قابالً : اكتب الشعر واھذي بالقريض ضاع قلبي بين سمـــــــراء وبيض فتلفت وقلبي كالحــــــــــــزين لم تعد تغني ترانيم الغريــــــــــض اسأل الماشين في درب الھوى ال تس ْل فالدرب ما عـــــاد عريض عشت أيامي وقلبي مستـــــھيم فافترشت االرض مھموما ً مريض غسلوا عقلي وفكري بالصباح ورمى التلفاز فكـــــري للحضيض ال أنا ممن يذم الذكـــــــريات وخيال الحب عنـــــــــدي يستفيض ~ ~ 19 ااذا كان االيممان ال يتكاممل اال بالصب صبر والشكر فان آثران يتناول جاللة الصبر وح االشاعر ن حالوة الشكر بما تتوخاه وسعى اليه؛ وعمل من أجله: س سلوت الحب وواالشواق عللـــ ّي عيش منعما ً فييمـــــــــــــــا أتاني اع ن نعـــــــــــم ووفن حباني ﷲ من ح لھا االيمان في صدق ھـــــــــداني ا ب االفكار ھممسا ً وورحت اخاطب ى الى تحقيق ما تتھــــــــــب االالماني حا ً في الظلم فرداً صرت مسامح فص يكوون قرينه ســــــــــــــــلط الللسان ركن ووخير الناس َمنْ يبقي بــر ٍ بععيداً عن جالووزة الزمــــــــــــان عته " :حصيللة الصبر ": الشاعر في مقطوع ر وويقول حده مطلبه ففالصبر في ح فقد دعا ﷲ اھل اللصــــــــــبر ان يلنوا اصبر فصبررك للخلود مممھد جنة الفردوس في ج س خلدك راھــــــــــــــن الم ص ي صبري سال حقيقية حرية الح للعبودية نعم للح ة ال صبري في ضت مودعا ً صديقي الكااتب سالم ص نھض الفلسطينية في ختام ييوم سفرتي ااالخيرة الى ة مكتبتته استغرقت اياما ً قالالً ت مدينتتي الحبيبة :كركوك؛ ووقد من شھر مايس الفائت ثم ممخاطبا ً اياه على الوقفة بباعث التداعي ووالحاسة الساادسة :أنت تككتب وتنشر ث الصحف والمجالت ما تجود به قريحتك من ف في ببعض ت ،فعالم ال ييطويه كتاب قائم برأسه؛ خطررات ولمحات في المكتبات وويع ّم بين الممأل ؟! فاذا ليشغغل حيزاً ي ينطلق من فمه؛ ق جواببه -كما لو كنت في قللبه – حيل نسمة مننعشة ترطب مزاجي " :تحت الطبع ليستح ي عندي كتابان" ..واستقام لي الطريق ميممما ً مستقري ببغداد.. في البريد االدبي ھذا الذي ت ّععود سالم صببري إتحافي به ،ككرما ً حاتمياً ،بين حين ووحين؛ طالعنني بعد قليل ت ،الكتابان المذكوران أأنفاً ،دعنا ممن صحف وقت ْ وروت عقلقلي الظامئ؛ ب المتعب أنعشت قلبي ت جالت؛ ومجال فضاءآت في ممختلف االوقاات. وھما يجوسان الفض ا * * * ألول ":عبوودية الحرية " ويحوى عنوان الكتاب األ عنوان اآلخر " :االرض ضوعاً ،بينما ع أربعة عشر موض عة سبعة عشر مموضوعاً ،ووھو يذكرني الطيببة" ويض ّم س نفسه بعنوان ررواية مشھوررة للروائية ه في الوقت العالممية :پـيرل باك ..حر ّ ان كثيراً من ي بالتنويه ن تتماثل عنواناته؛ ال لشيء اال ل المؤللفات واالصددارات شر وتقارب مشاعرھم ..بھذا الشأن لتشاببه أفكار البش العنوانات تطابقت ووتشاركت"- ت انظر مقالي " :وواذا ر العراق " البغدادية .1999/111/2 – 69600 ق حيفة " صح على ان الموضووعات التي اددرجھا سالم صبري في حيث الفكرة ختلف فيما ببينھما من ح كتابيه ھذين ،تخ يه كامل المضمون والقصد؛ ككذلك تختلف والغااية وبھما يتكا حيث التعبير والتصوير وبھما يتبيّن فيما بينھما من ح الرجل كما يقول ل واالسلوب واالسلوب " ھو ب المنھھج المفككر الفرنسي بباڤـون " . ~ ~ 20 ووالشك ان المضمون وااالسلوب يستتمدان وجودھما ي كاتب وأ ّ ممن الموھبة التي فطر علييھا أ ّ ي شاعر ووأي ستند اليھا ويتتشبث بھا ناھھيك ففنان؛ ومن اللخلفية التي يس عبر مراحل حيياته التي يكتسبھا ويجددھا ر ببالخبرة ي الدراكه غاية الوجود وطببيعة ووتطوره كنتييجة حتمية ال ااالشياء وحكممة الزمان. صفحات الكتتاب تطالعك تارةً بالمقال األدبي والدييني ص النية لسانحة العقال ووالسياسي الممحض وتارة اخرى بالس حة النقدية واللتوجيھية ورابعةً ووالوجدانية؛ ووثالثة" باللمح ..ھذا كله جععلني ي واالنساني . الذاتي والمجتمعي ببالطابع ي عرض وطررح؛ أن سالم صببري؛ فيما ع أأستخلص ن ييحاول إيجاد شيء جديدد ؛ من شيء ٍ موجود ،في شتط بھا ت ّك ف عسيرة ال يش مخاض يسيرة أو ع عملية ض ع لف أو تتطفل ... ريب فيه ؛ أن اللقارئ يطالبنني – وھذا ح ييقين ال ب حقهُ بالتدليل على ما أومأت اليه وركزت علليه؛ ل عل ّي- ع ففليكن كذلك ككما شاء" ..ووما تشاؤون ااال ان يشاء ﷲ" صدق ﷲ الععظيم ..اذن ص بعض من ن تعا َل معي الى ٍ يقول : مموضوعه " :الى التقوى ...وصحوة اللضمير" ل ح ّي نبراسا ً وح "ولنجعل من ضميرنا الح حكما ً لكل أعممالنا ضمير اساسا ً لععمل في الحياة الدنييا وليكن الض ووتصرفاتنا ي حامي والمدررس والمسؤؤول طبيب والمح االقاضي والط الح ووالموظف ووالعامل والككاتب واالدييب الن فال حوة ضمير أبنبنائه". االمجتمع ال يككون اال بصح من حقي على ھذا مت؛ أليس ن تتأكيداً على مما سقت ورمت الى شاطئ األممان االقارئ ان ييصاحبني ھوو ايضا ً ى النسام معا ً ونستجيب لننداء وواالطمئنان؛ لنستروح اال المبادئ والقيم الساممية؛ ئ حاب وال ننسى اصح االسالم " :ال دفاعا ً عن مباددئھم ستشھاد ع االذين ال يباللون في االس ووقيمھم الساممية؛ ذلك أنھمم يؤمنون أن الفكرة ال تمووت ستطرد الكاتتب المفكر " :ولو تتببعنا اابداً" ..ثم يس جدنا ان الررسل واالنبيياء والصدييقين االتاريخ لوج المبادئ واالفكار الننيرة ئ صحاب وواالولياء والممصلين واص وزنا ً للمال في دعوتھم للحق"". للم يقيموا ن سالم صبري من ووتفاجئنا "عبوودية الحرية" وقد مزج س خ خاللھا الطببيعة الساحررة الھادئة بالواقع الماادي والتالحم ما م االقاسي؛ مستننبطا ً منھما؛ بواعث الترااحم ييشفي الغليل ويداوي الععليل ..اليك ھذا النص " : الحررية من أعذذب حت االلفااظ ،اصبح الجا ً في قلوبنا إختال شيداً وعلى افواھنا نشي ى ضياء.. ًء وفي عيوننا سمعنناھا تضح حك مع اللجداول وتتررنم مع الطيور وتھززج مع النسمات" ثثم يقول " :ى فالى ل الحررية الحقيقيية يع الجميع التي تحترم وال تھمش ر دور أي انسان ن كان والى احترام حررية الرأي ى ة واللغة والتععبير والعقيدة والمعتقد واللمذھب والفككر للجميع؛ وواعلموا ان ھھذا االحترام ال يتم ْ ان لم يقترن بالخلق الررفيع ذلك ان االخالق ي ن ھي أندر انواع الفردية نوع من اللفوضى ..ال ة حرية العبقررية وان الح االحرار.. ر مجموعة من ة تكون الحرية اال ببين ن والن سالم صبرري يدري – كما يبدو -ووما احكم ما ن ى؛ فقد رفع ق لن يتھااوى ولن يفنى ي يدري ان الشعب با ٍ مؤكداً رائعة أبي د عقيررته مضخما ً ككالمجھار؛ وممؤيداً.. حمد شوقي؛ أمير الشعراء اح سم الشابي ؛ وحكمة ر القاس وھل ھما اال " :اذا الشعب ااراد الحياة " واال " وما نيل االمطالب بالتممني..... الثقافي أكثر من ي صرحت في اللشارع ثم ااشھد أني ص صديقي الصحفي ي كتب في عمق ما ب مرة ان انبل واع عدنان القطب؛ بُععيد رحلته االببدية ؛ ثالثة ن المغففور له مصطفى ..سميرة ى بري ..فارووق ھم :سالم صبر ما أقتبسته ن من كريممات .أت ُل ا مقال مفاض لسالمنا ٍ يقول " :كان الققطب يتميز ببذكاء مفرط الصاابر وھو ل حيث أنه كان يقرأ ما بين وسررعة بديھة وددقة متناھية ح شرسا ً وكان يختلف مع طور وكان ممحاوراً لبقا ً ش السط جھات النظر ولكنه كان يقول دائما: الكثيررين في وج جھات النظر ال يفسد للو ّد قضية وكان االختتالف في وج جميع بال حدوود.".. يحب ان يخدم الج ب ~ ~ 21 سالم صبري ؛ بداع من عقييدته ال أخفي ان س سالم صبري وغيرته؛ ال ٍ كما قد ييتردد في ارتتقاء المنبر ال ليتعالم وال ليتعاظم ا سوقه وما يرووقه أو ذاك؛ وانما ليطعم ما يس ييخي ُل لھذا و جود من جوھر الوج علنا ً بعنصر الفلسفة التي استمدھا ن ع ضيلة التي اشتتقھا ي بروح الفض ااالنساني؛ ولييغذي المتلقي حال " على قدر ل عامة الناس ووخاصتھم وع ممن معاناة ع ففليس عاراً ان تحني ررأسك لتم ّر فوقھا العاص صفة عن التصدي لھھا.. ت عاجزاً ن حين تكون أنت االجامحة ن ي ان تخفض ھامتك للعاص وولكن العار ككل العار في صفة جبن على سحقھا ذذلك ان الحكممة شيء والج ووانت قادر ع الم صبري مما ھو بشأنه" : شيء آخر" ويواصل سال ش س ق في ففھناك من النناس من يحدق الشمس ترتعش أجففانه ضوء ووھناك َم ْن فييھم يخفض أأجفاننه المرتتعشة امام ض االمصباح الخاافت". سالم صبري ووثبة م ووعلى "االررض الطيبة" يثب تشاطرني ما ي ظاھرة السماات؛ نابضة االنعمات ولعللك ظ قيمة لنفس ذبل فيھا الخير نويت ورويت " :فاي ة ت وذوت فيھا المحببة .إنھا كالج ت جدول الذي ككانت ضّفتاه ملعبا ً للبالبل واالنسام ..وعندمما حنق الجدوول على أمه ْ أسنت سياب، الطيببة الحنون :االرض وامتتنع عن االنس نقيق الضفادع". يتصاعد منه اال ق د مياھه فال ه * * * متخصص في علم اللكمياء :ھذا ص سالم صبري جاممعي م العلم الذي يعالج القوانين والننظريات وما يرتبط بھما من االتجارب والتتحاليل والنتائئج ..ولكنه يععنى بتعاطي ة الثقاففة ى والصحافة وما يثبت ارھاصاتھمما من قو ً وثواببت وحرص ...من ھنا أدللى دلوه في ففذلكة طريفة حب الكميائية وھي " لغة الح جامععة بين العلم واألدب؛ ھي تھفو الى مطالعتته ومتابعته ..يقول " .. " وااليك ما و سلم من تدخل العلماء فھم ااذ يحترمون حتى الحب لم يس كل التفاسير والنلنظريات العااطفية التي اطلع عليھا طويل اال ان والفالسفة َعبرْ تاريخ البشرية الط ة االدباباء والباحثين يستند في ن الحب وفقا ً للعدييد من العلمااء ب عدة علمية مففادھا ان ھذه ألخير الى قاع تفسيرره األول واأل طفة التي يختللج بھا ومعھا كيان المرء كله إنما ھي العاط حص صيلة تفاعالت كيميائية معقددة وبذلك مع افتراض ان صحيحة فھذا يعني ان بامكان ة ھذه المقولة العلممية العلمماء أن يھبوا الزيجات الممتعثرة والقلووب الوحيدة عقاقير معينة خالل أدوية وع طنعة من ال دفعة حبّ مصط ة تنشط عاطفة خاممدة وتشعل واحدة جديدة . ... ط * * * بعد ھذا كله ؛ اذا ككان البد من كلمة أخيرة ووجيزة د فاني انتھيت من خالل النصووص المنقولة والموثوقة؛ الم صبري الناضجتين وفي ضوء من باكورتي سال الستنباط اللتين أجرييتھما عليھا؛ ط االستقراء وا ء عملييتي يقدر عليه فكراً واحساسا ً ؛ الى اانه كاتب متووازن بما ر مفردداته منتقاة؛ مشتقة من تالفيف الح حياة وبدائع ومفارقات المجتمع؛ وواقع االننسان؛ بينما ت الطبييعة أسلوبه مستساغ مبسط ال تععثر فيه وال ّ تبذل ..ذلك حسبهُ.. ه ~ ~ 22 ي تركماني صحفي مذذكرات ص الخامسة " ة حلقة " الح حبيب الھرمززي ب جال التربية ضت في ذھنني أسماء رج صحفي تركمااني" استعرض شرعت بكتابة ھذهه الحلقة من "مذكرات ص ت عندما ع بعضھم بنفسه في ممجال خدمة م ضحى ل الخدمات لللشعب التركمماني في العرراق بل وض الذين قدموا اجل ووالتعليم ن ّ ضال والعنت ان معظم من برزوا في ھھذا الطريق الملئ بالنض ققضيتھم ،وفووجئت بحقيقةة تجلت اماممي وھي ن عاصرت او من ھؤالء االببطال الذين ع باستعراض اسماء ن ض وبدأت ت ووالتضحية كاانوا من رجاال التعليم واالتربية. الء في بداية ضمار .كان أوول من عرفتته من رجال التعليم األجال ززاملت القسم الكبير منھم او شاطرتھم في ھذا المض داقوق االبتدائية يوم ان كنت ق الذي كان مديرا للمدرسة حوم االستاذ "محمد علي االبياتي" ي سية ھو المرح حياتي الدراس ح سادسة من عممري انذاك ،ووھو الذي عللمني القراءة والكتابة ،ثم ني االبتدائي ووكنت في الس في الصف الثاني طالبا فيھا ي ط ستينات والسبععينات من القررن الماضي مجلة "األخاء" اللغراء في الس االقدار ان انشر له قصائده الشععرية في ة ر شاءت ش يقرض الشعر بلغغة تركية بليغغة. عرا بليغا ض ااذ كان "استاذذي" ھذا شاع صالحي" ھو اللذي علّمني اللغة العربية كان المرحوم "قاسم بك الص سة المتوسطة والثانوية ن انتقلت الى الدراس ووعندما ت ّ ت علمني حب قرراءة وھو الذي ع مؤلفات مشاھير األدباء العرب .وقد تخرّج على يد ھذا له الفضل في جيل وكان ه ضليع في آداب اللغة العربيية مئات من ابناء ذلك الج االستاذ الضل 1 تركماني . في المجتمع التر االدبية والفكرية ي ة تنشئة جيل ھھم اآلن او كاننوا رواد الحرركات عنه ذاكرتي ھھو الشاعر اللتركماني الكببير "ھجري ولعل اقدم "معلم" تركمانني تسعفني ع في كركوك قببيل الحرب العالمية األوللى ومن ثم ممعلما لألدب دده" الذي ككان معلما ي 3 2 التركي والففارسي بكركووك ومديرا لجريدة "كركوك" ،والذذي يمكن ان يلقّب بشيخ حبيب الھھرمزي الثقافة والصحافة ،بغدااد – ،2008 ة تركمانية في رحاب ة ن ،وجوه حيد الدين بھاء الدين صالحي" انظر :وح - 1لمزيد من المععلومات حول استااذنا "قاسم بك الص ص 134 دار الفالح بقلعة كرككوك حتى عام طاني مكتبي" في اللفترة من 1915ووالى ،1918ومعللما في مدرسة ر سة سلطاني "سلط - 2كان ھجري ددده معلما في مدرس شاعر ھجري دده ،اعداد :فائق ھجري دده ،كركوكك ، 2003 -ص ،7وانظر :مير بص جانلي سوزلر – ش . 1925انظر "ج 5 صري ،اعالم التركممان واألدب ق االتركي في العراق الحديث ،لندن – ،1937ص .34 ظر نفس المصدر ووالصفحة. بريل . 1928انظ الول من نيسان /ابر - 3تولى ھجري دده وظيفة رئاسةة تحرير جريدة :ككركوك" بتاريخ اال ~~7 الشعراء التركمان بعد الشاعر التركماني العظيم "فضولي" .ومن منا يستطيع ان ينسى العالم واألديب واللغوي التركماني الكبير الدكتور مصطفى جواد ،او أمين عام الدار الوطنية للوثائق الدكتور ياسين عبد الكريم او الفنان العظيم استاذ اساتذة فن النحت في العراق فتحي صفوت قيردار ،او رئيس مركز البحوث الجنائية واالجتماعية واالستاذ في كلية الشرطة الدكتور أكرم نشأت ابراھيم ،او البروفيسور الدكتور احسان دوغراماجي الذي أسس بجھوده أكبر جامعتين في تركيا ،او الشاعر والفنان الدكتورسنان سعيد ،او المجاھد والخطاط والرسام والشاعر ومعلم األجيال محمد عزت خطاط ،او الرسام البارع محمد مھدي طوزلو ،او زعيم الحركة الشبابية التركمانية الذي ضحى بنفسه فداء لوطنه وقوميته الشھيد الدكتور نجدت قوجاق ،او نھاد آق قويونلو الذي قضى زھرة شبابه في سجن ابو غريب إلخالصه لوطنه وقوميته، او عبد القادر سليمان معلم األجيال ورئيس نادي األخاء التركماني ورئيس تحرير مجلة األخاء لفترة طويلة والذي فصلته السلطة الغاشمة من النادي ومنعته من دخول النادي ھو واقاربه الى الدرجة الرابعة ألنه كتب سلسلة مقاالت في مجلة "األخاء" بعنوان " كل لسان بإنسان -كيف تتعلم اللغة التركية" وألنه ألقى محاضرة ثقافية في نادي األخاء التركماني ،4او ر ّواد الحركة الرياضية في كركوك االساتذة احمد جالل وكمال عبد القادر وعزالدين مجيد ،بل من يستطيع ان ينسى ما قدمه للفن والثقافة واالدب التركماني من اساتذة كبار مثل عبد الرحمن بكر وفاتح مصطفى وحقي الھرمزي واكرم طوزلو ووحيد الدين بھاء الدين وخورشيد كاظم البياتي وشقيقه رشيد كاظم البياتي وجالل عزيز النقيب ومولود طه قاياجي وخضر لطفي ورشيد عاكف الھرمزي والدكتور صفاء خلوصي وموسى زكي مصطفى وھاشم قاسم الصالحي وقحطان الھرمزي والشاعر عزالدين عبدي البياتي والشاعرصالح نورس ونجيب دميرجي .وھذا غيض من فيض وبعض قليل ممن اسعفتني ذاكرتي لسرد اسمائھم من - 4انظر حول تفاصيل ذلك :وحيد الدين بھاء الدين ،المرجع السابق – ص .175 بين العشرات والمئات من رجال التربية والتعليم التركمان األجالء الذين كان لھم دور عظيم في تنشئة اجيال من الشباب التركماني. ولعل من المفيد وأنا اتطرق الى األدوار المجيدة لھؤالء الفطاحل ،ان أسرد بعض الوقائع التي ساھم فيھا ھؤالء األبطال ليكون ذلك تذكرة لشباب ھذا الجيل من التركمان وحافزا لھم ليحتذوا حذو من سبقوھم في ھذا الدرب الطويل من النضال الھادف الى نيل الشعب التركماني حقوقه التي اقرتھا له مواثيق االعالن العالمي لحقوق االنسان وسائر المواثيق واالتفاقيات والمعاھدات الدولية بعد األحداث األليمة التي مرت بالتركمان وبجميع شرائح الشعب العراقي طوال تاريخ دولة العراق. نفي المعلمين التركمان الى الجنوب: اظھر المثقفون التركمان موقفا مناھضا لالحتالل االنكليزي للعراق في اوائل القرن العشرين ،ولم يقبلوا بتنصيب األمير فيصل ملكا على العراق وصوتت كركوك ضد االستفتاء الذي جرى بھذا الصدد ،مما ادى الى قيام سلطات االحتالل والنظام الملكي باجراءات مشد ّدة ضد الشعب التركماني شملت الحرمان من الوظائف الحكومية ومنع التدريس بلغة األم والتضييق على رجاالت التركمان .وكان على رأس من قادوا حمالت المناھضة ھذه ثلة طيبة من المعلمين الذين كانت لھم مواقف مشرّفة في ھذا المجال .وعمدت السلطة البريطانية الى القاء القبض على عدد من المعلمين الشباب وتم نفيھم الى المناطق الجنوبية حيث اضطروا الى االقامة االجبارية سنينا عديدة في تلك المناطق .وكان على رأس ھذه الكوكبة الطيبة سعد ﷲ المفتي )الملقب دايي سعد ﷲ( حيث جرى ابعاده الى بغداد ،والشاعر رشيد عاكف الھرمزي الذي ابعد الى البصرة واألستاذ حسين فھمي الصالحي الذي ابعد الى بعقوبة ،واألديب عرب فھمي الذي ابعد الى الحلة .وقد احدث نقل ھؤالء المبعدين من كركوك بالطائرة ضجة كبيرة لدى اوساط الشعب الذي لم يكن قد اعتاد على رؤية الطائرات بله الركوب فيھا بل ونقلھم بھا الى المنفى .ولم يستطع ھؤالء االبطال العودة الى مدينتھم وعوائلھم اال بعد سنين عديدة قضوھا في المنفى. ~~8 انتخابات نقابة المعلمين لعام :1959 شھد العراق في بداية العھد الجمھوري الذي قام فور اعالن الثورة على العھد الملكي بتاريخ الرابع عشر من تموز /يوليو لعام 1958حركة ديمقراطية تمثلت في افساح السلطة المجال لقيام منظمات المجتمع المدني من جمعيات ونقابات ومنظمات شعبية، وشھدت تلك الفترة انتخابات حرة لتشكيل الھيئات االدارية لتلك المنظمات.غير ان نسائم الحرية التي ھبت بعد قيام الثورة لم تستمر طويال ،اذ ھيمن الحزب الشيوعي على كافة مفاصل الدولة وسيطر على تلك المنظمات واقام المئات من تشكيالت الحزب تحت مسميات عديدة منھا منظمة انصار السالم واتحاد الشبيبة الديمقراطي ونقابات العمال ورابطة الدفاع عن حقوق المرأة والمھندسين الديمقراطيين والمعلمين الديمقراطيين ولجنة صيانة الجمھورية وغيرھا. وحاول الحزب الشيوعي فتح قناة تفاھم او اقامة شكل من التعاون او التحالف مع المك ّو ،التركماني ،غير ان تلك المحاوالت انتھت بالفشل ،وكان من الطبيعي "ان يتخذ التركمان موقعھم بصورة تلقائية الى جانب التيار القومي العربي في الصراع الدائر بين التيارين العربي 5 القومي والشيوعي" وكان المكتب التنفيذي للھيئة المؤسسة لنقابة المعلمين في العراق قد قرر اجراء انتخابات بتاريخ 26كانون األول /ديسمبر 1958في عموم العراق النتخاب اللجان التحضيرية التي ستتولى االشراف على انتخابات نقابات المعلمين في كافة المحافظات )كانت تسمى األلوية آنذاك( .وتقرر قيام معلمي ومدرسي محافظة كركوك بانتخاب اللجنة التحضيرية تحت اشراف مدير التربية والتعليم ،وان تتكون اللجنة التحضيرية من ستة اعضاء على ان يمثّل فيھا العنصر النسائي .وجرت االنتخابات في قاعة جمعية الھالل األحمر وفاز بعضوية اللجنة ستة اعضاء كلھم من التركمان وھم :فاضل الساقي – معاون مدير ثانوية المصلى ) 498صوت( ،واديب ابراھيم دباغ – معلم في مدرسة النجاح االبتدائية ) 498صوت( ، وموسى مصطفى – مدير مدرسة المنصور االبتدائية ) 493صوت( ،وربيعة محمد علي البياتي – مدرسة في متوسطة كركوك للبنات ) 492صوت( ،وامجد بھاء الدين – معلم في مدرسة القلعة األولى )487 صوت( ،وعادل طه – معاون مدرسة الوثبة للبنين ) 482صوت(. وعلى إثر ذلك تشكلت قائمتان منافستان لخوض انتخابات نقابة المعلمين ،واجتمع كافة رجال التربية والتعليم التركمان في كركوك واتفقوا على اسماء قائمة التركمان لعضوية نقابة المعلمين بكركوك .وكانت القائمة التركمانية تضم عشرين اسما جميعھم من التركمان .واصدرت القائمة بيانا الى اسرة التعليم في محافظة كركوك تم نشره في جريدة "البشير" التي كانت تصدر انذاك في كركوك 6جاء فيه ما يلي: " إنّ ثقتكم بنا واعتمادكم علينا وتأكدنا من مؤازرتكم لنا قد ش ّكل قوة عظيمة دفعتنا الى خوض معركة حرة شريفة ،معركة انتخابات اول وأكبر نقابة للمعلمين في الجمھورية العراقية المفداة في عھدھا الزاخر الميمون ،وان فوزنا فيھا نصر لكم ولقوى الخير المتمثّلة في ابناء الشعب المخلصين وفيكم انتم من قادة الفكر وحملة مشاعر الحرية والنور في ھذا الوطن الحبيب .إنّ التفافكم حولنا وتأييدكم لمرشحينا تدعيم للكيان الجمھوري العظيم ألنّھم منكم واليكم وألنّھم يعاھدون ﷲ والوطن على ان يك ّرسوا جھودھم في خدمة البالد ،فھل ّموا الى انتخابات مرشحينا بروح عالية وفي جو ھادئ وديمقراطي سليم". وجرت االنتخابات في يوم الجمعة المؤرخ 23كانون الثاني /يناير 1959في قاعة ثانوية كركوك للبنين تحت اشراف العقيد محمد علي الكمالي ممثالً عن الجيش وجواد الجصاني ممثالً عن وزارة التربية وزكي الراوي وغضبان الرومي ممثلي الھيئة المؤسسة لنقابة المعلمين في بغداد ،واللجنة التحضيرية للنقابة ،وحضرعملية االنتخاب ممثلون عن المرشحين للقائمتين المتنافستين .وشارك في عملية التصويت 900معلما ومدرسا. - 5عزيز قادر الصمانجي ،التاريخ السياسي لتركمان العراق ،الطبعة االولى ،بيروت ،1999ص .143 - 6انظر جريدة "البشير" ،العدد 18الصادر بتاريخ 20كانون الثاني 1959ص .10 ~~9 جرت عملية االنتخاب بشكل ديمقراطي سليم وبحياد التربية والتعليم ) 555صوت( ،ربيعة محمد علي تام ،والدليل على ذلك ان القائمة المنافسة لم ت ّدع البياتي – مدرسة متوسطة كركوك للبنات )588 بوقوع اي تزوير او مخالفة في عملية التصويت ،كما صوت( ،تريزا فرج ھندي – معلّمة العزة للبنات ان قيادة الفرقة الثانية التي اشرفت على االنتخابات ) 584صوت( ،مديحة احمد جميل – معلمة المركزية عن طريق ممثلھا في اللجنة المشرفة سجلت سالمة للبنات ) 587صوت( ،أديبة علي فؤاد – معلمة االنتخابات بكتاب رسمي وجھته الى الحاكم العسكري روضة الفتوة ) 573صوت( ،مصطفى كمال عبد ﷲ العام في بغداد وورد فيه ما نصه " :لقد جرى انتخاب – كاتب ذاتية مديرية التربية ) 593صوت( وبعد ھذا النجاح الساحق للقائمة التركمانية ،سافر نقابة المعلمين في اللواء باشراف الھيئة التحضيرية للنقابة ومساھمة قيادة الفرقة بارسال ممثل عنھا حسب اعضاء النقابة الى بغداد للقاء رئيس الوزراء عبد طلب االدارة المحلية وارسلنا العقيد محمد علي الكريم قاسم ،والقى ممثل النقابة فاضل الساقي بالنيابة الكمالي مشرفا ،وجرى االنتخاب دون ان يتدخل مدير عن اعضاء نقابة المعلمين كلمة امام رئيس الوزراء التربية مطلقا كما انه وضع ورقة بيضاء حتى يثبت ورد فيھا باختصار " :بإسم لواء الذھب األسود عدم ميله لجانب دون جانب ،وانتھت اللجنة بفرز وبإسم شھداء الحرية في مجزرة كاور باغي وبإسم األصوات وانتخاب لجنة نقابة معلمي كركوك األصلية أھالي كركوك وبإسم أعضاء نقابة المعلمين في المنوه عنھا اعاله دون تدخل من اية جھة كانت".7 اللواء كافة احييكم بأجمل تحية وابارك لكم تفانيكم في فاز بنتيجة اإلنتخابات السادة المذكورة أسماؤھم أدناه سبيل الشعب واخالصكم في خدمة جمھوريتنا الحبيبة باألكثرية الساحقة حسب األصوات المدرجة إزاء وتصميمكم على رفع مستوى التعليم في البالد .إنّ أسمائھم :فاضل الساقي السامرائي – معاون ثانوية الحفاظ على جمھوريتنا من عبث اإلستعمار واالعيبه المصلى ) 603صوت( ،حقي جميل الھرمزي – الدنيئة لمسؤولية مشتركة مقدّسة تقع على عاتق كل مدير الوثبة للبنين ) 590صوت( ،نجيب احمد فرد من افراد الشعب على إختالف قومياتھم دميرجي – مدرس ثانوية المصلى ) 574صوت( ،وديانتھم ،ونعلن اننا افراد اسرة التعليم سنكون عند عمر موفق شفيق – مدرس الشرقية اإلعدادية ) 578حسن ظنّكم وظن الشعب وسنداً قويا ً لكم وسنشارككم صوت( ،عادل طه – معاون الوثبة للبنين ) 578تح ّمل األعباء الثقال في ميدان عملنا في ھذه صوت( ،موسى زكي مصطفى – مدير المنصور الظروف الحاسمة التي يم ّر بھا شعبنا العظيم بمختلف للبنين ) 694صوت( ،ھاشم قاسم الصالحي – معلم طبقاته وقومياته .وھنا البُ ّد أن نشير ونحن نتش ّرف الخاصة للبنين ) 576صوت( ،أديب إبراھيم الدباغ – بمقابلتكم الى أھمية الدور الذي يقوم التركمان معلم النجاح للبنين ) 604صوت( ،أحمد سيد محي العراقيّون ومنھم كثير من اسرة التعليم – اشير الى الدين – معلم الشورجة للبنين ) 572صوت( ،بطرس إخالصھم لجمھوريتھم وتفانيھم في خدمتھا فقد ك ّموش – معلم السالم للبنين ) 585صوت( ،أحمد احتضنوا الثورة منذ لحظاتھا االولى والعجب فھم حمدي باقر – معلم الفتوة للبنين ) 570صوت( ،مواطنون عراقيّون تربطھم مع اخوانھم بقية ابناء إبراھيم رفيق – معلّم تسعين للبنين ) 562صوت ( ،الشعب المصالح الواحدة واألھداف الواحدة والوطن رشيد بھجت – معلّم العراقية للبنين ) 558صوت( ،الواحد والمصير الواحد .نرجو ان تعلموا يا سيادة كمال محمد حبيب – معلّم المأمونية للبنين ) 552الزعيم انّ التركمان العراقيين الذين ھضمت حقوقھم صوت( ،نجدة مصطفى يعقوبي – كاتب في مديرية في العھد البائد لعلى ثقة تا ّمة من انّھم يعيشون بكل حرية وإطمئنان وسيتمتعون بحقوقھم المشروعة التي ضمنتھا الثورة ومبادؤھا السامية .عاشت وحدة - 7تم توجيه ھذا الكتاب المرقم 363 /56والمؤرخ 15/14شباط 1959بتوقيع قائد الفرقة الثانية الزعيم الركن ناظم الطبقجلي .انظر: الشعب العراقي على إختالف قومياته وعاشت نقابة مذكرات الطبقجلي وذكريات جاسم مخلص المحامي ،الطبعة الثانية ،بغداد المعلمين سنداً قويا ً لجمھوريتنا الديمقراطية ". ،1985ص .422 ~ ~ 10 والغريب انه حيل بين وفد النقابة من مقابلة عبد الكريم قاسم وادخل وفد آخر غير مسؤول وھو الوفد المزيف الذي سافر الى بغداد واجرى المقابلة باعتباره وفد نقابة المعلمين الحقيقي ،وقدم ھذا الوفد المزيف جملة مطاليب مع خطاب تحريري بإسم النقابة المزيفة، 8 ولما اتضح األمر لدى عبد الكريم قاسم وافق على مقابلة الوفد االصلي عصر اليوم نفسه ونجم عن ذلك " رد اعتبار النقابة األصلية لدى ھيئة معلمي لواء كركوك وسكانھا ،وكانت النتيجة مرضية ومطمئنة لممثلي نقابة كركوك الحقيقيين".9 ى الى نقلھم الى الجنوب: نضال المدرسين أد ّ بعد أشھر قليلة من قيام ثورة الرابع عشر من تموز في العراق ،ساءت األوضاع السياسية في كركوك وسائر المناطق التركمانية خاصة وفي العراق عامة .فقد حاول زعيم الثورة عبد الكريم قاسم ان يقف امام القوى القومية العربية التي كانت تسعى للوحدة السياسية مع جمھورية مصر ،ولم يجد امامه من حل غير االستناد على القوى اليسارية في البالد ،فبدأت شوكة الحزب الشيوعي والشيوعيين باالزدياد وصعد نجمھم السياسي ،فكان المد الشيوعي الذي اكتسح كافة مرافق الحياة السياسية واغلب المرافق الحكومية ،وبدأ الشيوعيون يسيطرون على الجيش وعلى الجمعيات والنقابات ومرافق التعليم والتدريس .ولما لم يستجب الشعب التركماني لھذه الموجة العارمة ووقف ببسالة امام اطماع الشيوعيين في السيطرة على الدولة ،فقد اعتبروا فئة تسعى ضد مصالح الشعب وتناصر االستعمار االجنبي .وھكذا الصقت تھم الطورانية والخيانة بالتركمان ،وبدأ الشيوعيون بتضييق الخناق عليھم في كل المرافق .وبدأ الصراع بين التركمان وبين الفئات اليسارية والشيوعية على اشغال ادارات منظمات المجتمع المدني واتحادات الطلبة والنقابات، وجرت االنتخابات في ھذه المرافق ،واذا بالتركمان يكتسحون القوائم األخرى ويفوزون في كركوك بانتخابات اتحاد الطلبة في جميع المدارس المتوسطة - 8سلّمت النسخة األصلية من الخطاب والمطاليب الى الوفد األصلي خطأ من قبل المعلمة "وفية ابو قالم" واتضح األمر بھذه الصورة .انظر نفس المصدر ،ص .420 - 9نفس المصدر والصفحة. والثانوية ولجنة ارتباط اتحاد الطلبة وبانتخابات نقابة المعلمين وغرفة المحامين وجمعية الھالل األحمر ونادي الموظفين .فثارت ثائرة الشيوعيين على ھذه النتائج التي خذلوا فيھا في ھذه المدينة. وألھمية دور رجال التربية والتعليم في خلق الجيل الجديد من الشباب ،فقد بدأ حقد الشيوعيين ينصبّ على ھذه الفئة اوال ثم اتسع األمر ليشمل كافة المثقفين والشباب ورجال العلم والتجار والمحامين واألطباء على النحو الذي سنبحث عنه الحقا. حاول الشيوعيون الضغط على المعلمين والمدرسين بنقل االداريين من مدراء ومفتشين الى وظائف التدريس ،ولجأوا بعد ذلك الى استصدار األوامر من وزارة التربية بنقل الناشطين من رجال التربية والتعليم التركمان الى خارج مناطق اقامتھم وعملھم. وبدأ األمر بصدور اوامر نقل أربعة من مدرسي ثانوية الصناعة بكركوك الى مدارس خارج المحافظة ،وھم عبد ﷲ ترزي باشي وعمر علي كوبرولو وصبحي علي فؤاد وعلوان حمزة .وازاء االستياء الشعبي الكبير على ابعاد التركمان ،تم الغاء اوامر النقل .غير ان السلطة عادت ونقلت نفس المدرسين مرات ومرات ،وكان األمر يلغى في كل مرة نتيجة التدخالت ولدرء الغضب الجماھيري .ولما تكرر األمر فقد ق ّدم ھؤالء المدرسين استقالتھم من وظائفھم مفضّلين البقاء في مدينتھم كركوك على االبتعاد عنھا .ولما وصلت عرائض االستقاالت الى وزارة التربية ،تراجعت الوزارة ورفضت االستقاالت من جھة والغت أوامر النقل من جھة اخرى .وھكذا انتصرت االرادة الشعبية على االالعيب السياسية وقوبل الخبر بارتياح كبير لدى المواطنين التركمان.10 مؤتمر المعلمين األول الحدث المھم في تاريخ التربية التركمانية: عقد المؤتمر المحلي األول للمعلمين التركمان بقاعة سينما اطلس في مدينة كركوك بتاريخ 28اغسطس 1960واستمر انعقاده ثالثة ايام .واشترك فيه العشرات من المعلمين والمدرسين من كركوك ،اضافة الى مشاركة وفود كبيرة من المعلمين القادمين من - 10انظر تفاصيل ھذا الخبر في جريدة "البشير" ،العدد 24الصادر في 3مارت ،1959ص .2 ~ ~ 11 الموصل واربيل وتلعفر وطوزخورماتو وكفري والتون كوبري وداقوق وقزلرباط وخانقين وبدرة. وافتتح المؤتمر بكلمات وزير التربية اسماعيل العارف والسكرتير العام لنقابة المعلمين الدكتور صفاء الحافظ ونقيب المعلمين في كركوك حقي الھرمزي ،وورد الى المؤتمر مئات من برقيات التأييد والتھنئة من كافة انحاء العراق ومن خارجه. قدم في المؤتمر اوراق عمل ھامة تتناول قضايا التعليم ،كما تم تشكيل لجان عمل متعددة ھي لجنة المناھج والكتب ولجنة المدارس الرسمية واالھلية ولجنة مكافحة األمية ولجنة التعليم الجامعي ولجنة التأليف والترجمة والنشر ،واصدرت كل لجنة من ھذه اللجان مقررات ھامة تتعلق بمواضيعھ ا . 11أصدر المؤتمر في ختام انعقاده قرارات وتوصيات ھامة وفي مقدمتھا تدريس اللغة التركمانية )الصحيح ھو "اللغة التركية"( في المدارس االبتدائية بالمناطق التركمانية، وتخصيص مقاعد كافية للطلبة التركمان في الجامعات وفي البعثات الدراسية خارج البالد ،وتأسيس مطبعة خاصة لطبع ونشر الكتب باللغة التركمانية ،واصدار مجلة باللغتين العربية والتركمانية من قبل نقابة المعلمين .وتأتي أھمية ھذا المؤتمر في انھا وضعت اللبنة األولى للقرارات التي تلتھا والتي منھا قرار إقرار الحقوق الثقافية للتركمان في عام ،1970 والمباشرة بفتح المدارس التركمانية بعد زوال العھد الصدامي في عام ،2003وتأسيس المديرية العامة للدراسة التركمانية ضمن مالك وزارة التربية في عام .2012 رجال التربية والتعليم يساندون االحتجاجات على الغاء الدراسة التركمانية: كان لالجراءات التعسفية التي طبقھا النظام البائد في مجال الغاء الدراسة التركمانية ،رد فعل واسع وعنيف لدى طبقات الشعب التركماني ومثقفيه ولدى رجال التربية والتعليم باالخص .وقد ساند الكثير من المعلمين والمدرسين االضراب العام للطلبة احتجاجا على ذلك - 11انظر نصوص مقررات ھذه اللجان وتفاصيل اخرى حول المؤتمر: ارشد الھرمزي ،التركمان والوطن العراقي ،الدار العربية للموسوعات – بيروت ،الطبعة الثالثة المنقحة ،2005 ،ص .93وانظر بعض التفاصيل األخرى عن المؤتمر :وحيد الدين بھاء الدين ،المرجع السابق ،ص .175 القرار والذي بدأ في كركوك ثم انتشر الى جامعات الموصل وبغداد والسليماني ة ، 12ووصل األمر الى استقالة العديد من المدرسين من نقابة المعلمين بكركوك كتعبير عن سخطھم على ھذا اإلجراء .فقد قدم كل من االساتذة عزالدين عبدي بياتلي وغازي عبد القادر النقيب وسعاد سعيد اق قويونلو وصباح رشاد وحسين احمد الحكيم استقاالتھم من نقابة المعلمين على النحو المذكور اعال ه . 13ولم تكتف السلطة باعتقال العديد من طالب المدارس على خلفية اضراب الطلبة ،بل عمدت الى اعتقال وتعذيب الكثير من المعلمين والمدرسين الذين كان لھم ولغيرھم دور اساسي وكبير في نجاح االضراب .وكان من بين المعتقلين في سراديب مديرية األمن االساتذة :نجم الدين ونداوي وياسين جميل ارسالن وقحطان الھرمزي ومولود طه قاياجي وحسن النفطجي ومحمد مخلص وعدنان صقاللي وخالد محمد رمضان ونھاد خليل وصالح علي. وكان للعنصر النسائي التركماني دور مھم ايضا في مساندة االضراب ،اذ ساھمت المعلمات والمدرسات والمفتشات التركمانيات في انجاح ذلك االضراب. وعلى سبيل المثال فان الست وفيقة النقيب )ابنة قاضي كركوك ابراھيم النقيب( التي ھي اول مفتشة تربية من العنصر النسائي في كركوك ،كانت قد انيطت بھا مھمة تفتيش المدارس التركمانية التي افتتحت تنفيذا لقرار منح الحقوق الثقافية للتركمان .وعندما اغلقت السلطات المدارس التركمانية ،وھو القرار الذي أدى -12اوضح الدكتور مردان حميد القطب في رسالة بريدية الكترونية بعث بھا الى كاتب المقال تعليقا على الحلقة الرابعة من ھذه المذكرات التي كانت بعنوان "بدايات نشوء الحركات الطالبية التركمانية" ما يلي :كنت طالبا انذاك في جامعة السليمانية وكان لنا دور في المشاركة في االضراب ،ورغم ان الجامعة كانت في عامھا الثالث وكانت فيھا ثالث كليات فقط ) عدد الطلبة التركمان ( 60 -50فقد تضامنا مع ابناء شعبنا في تلكم الحركة وامتنعنا عن الدوام بل وقمنا بمسيرة وبشكل ملفت النظار جميع الطلبة في شارع الجامعة الرئيسي .واستطيع ان اقول اننا لقينا تأييدا من الطلبة االكراد .ان ھذه المشاركة تدل على االتصال والتضامن بين طلبة الجامعات انذاك في توحيد الحركة ،حيث كانت ھناك زيارات ولقاءات بينھم خالل الزيارات الى بغداد .وقامت قوات االمن في مدينة السليمانية بالقاء القبض على الزميل علوان كوبرلو باعتباره احد رموز الحركة الطالبية في الجامعة وكذلك التحقيق مع الدكتور احسان شفيق دميرداغ ،اما الزميل ھالل عبدالرزاق فقد حمته الطلبة االكراد في مكان أمن. - 13انظر حول ذلك :فالح يازار اوغلو" ،من الشخصيات التربوية التركمانية" ،مجلة الفنار ،العدد ،66السنة التاسعة ،مايس ،2012ص .7 ~ ~ 12 الى اضراب الطلبة الذي تطرقنا اليه، رفعت الست وفيقة تقريرا الى وزارة التربية اوضحت فيه الغبن الذي لحق وسيلحق بالطالب والطالبات جراء الغاء التدريس بالتركمانية في المدارس االبتدائية. وردت الوزارة على ذلك بنقل مقدمة التقرير الى وظيفة "مفتشة" مع تجريدھا من صالحياتھا عقابا لھا على رفعھا ذلك التقرير! اما في العھد الصدامي )– 1968 (2003فقد نال رجال التربية والتعليم التركمان النصيب األوفى بين من تم تشريدھم ونفيھم واعتقالھم واعدامھم وقتلھم .14ولم يميز النظام بين من كان اتجاھه اسالميا او قوميا، فقد وجھت الى المئات من المعلمين والمدرسين تھم العمالة الى األجنبي تم على اثرھا اعتقالھم واخضاعھم لصنوف من التعذيب والتنكيل ومن ثم اعدامھم .وكان ھنالك العديد من المعلمين والمدرسين الذين قتلوا ظلما وعدوانا عند دخول قوات النظام البائد الى ناحية التون كوبري عام ،1991او اعتقلوا ولم يظھر لھم أثر الى اآلن عند دخول تلك القوات الى اربيل في نفس ذلك العام. ان ما اوردناه اعاله كان لمحة بسيطة عن دور رجال التربية والتعليم التركمان في النضال السياسي للشعب التركماني في العراق ومساھمتھم الفعالة في المجاالت الثقافية واألدبية واالجتماعية التركمانية .والى حلقة قادمة بإذن ﷲ. אאאא ناجح صالح حينما نقرأ الكتاب األدبي تختلف رؤية كل منا حول ھذا الكتاب ،فالبعض منا تأخذه النشوة حينما يقرأ الشعر والبعض اآلخر تأخذه ھذه النشوة حينما يقرأ القصة أو الرواية ،ذلك ألن لكل منا له مشاعره وأحاسيسه وعواطفه التي تتباين مع اآلخرين .فھا أنت تجذبك قصيدة غزل لشاعر من الشعراء قد ال تجذب غيرك، وأنت تتحمس لھذا الشاعر في وقت يتحمس غيرك لشاعر آخر .وھا أنت يأخذك االعجاب كله بھذه الرواية وال يأخذ ھذا االعجاب غيرك ،ذلك ألنك تحمست لھذا الروائي ولم يتحمس له اآلخرون .انه الذوق األدبي لكل واحد منا ،والبعض قد يعدم ھذا الذوق بكل معانيه. إن القاريء الذي له ميول أدبية ال يمكنه اال أن يتذوق لنوع من أنواع األدب ينسجم مع الرؤية التي تحتويه ..فھو ان أحب ھذا الكتاب األدبي فلعله يجد فيه ما يدغدغ أحالمه وتطلعاته ،ثم ليكون قريبا من نفسه القرب الذي يرتاح اليه .إن من أكبر األخطاء أن نحكم الحكم المطلق على أديب من األدباء فنسيء اليه قبل أن تكون لنا النظرة الواقعية المجردة من أي انفعال ..انه ذوقك أنت الذي قلت فيه كلمتك بينما يرى آخر غير ما تراه أنت ليقول كلمة غير كلمتك .وتأتي رؤية الناقد األدبي على غير الرؤية التي أنت عليھا فھو ينظر الى النص األدبي نظرة فيھا بعد نظر بعد أن يفحص ھذا النص الفحص الدقيق من غير أھواء أو ميول ليأتي نقده محسوبا حسابات تثقل في الميزان .ومع ذلك فقد تتباين رؤية النقاد بعضھم مع البعض في نص من النصوص ،اذ يبقى الذوق األدبي ھو الحلقة التي تؤدي غرضھا ،ومن غير ھذا الذوق األدبي ال يمكن للمسيرة األدبية أن تعطي ثمارھا . إنه كلما سما الذوق األدبي في تألقه فتح طريقا في المعرفة واالدراك وأعطى نتائج في إثراء األدب ومد روافده الى كل من يمت بصلة الى آفاق األدب وبحوره ومسالكه . نحن جميعا نتذوق الطعام ولكننا لسنا جميعا نتذوق األدب ،ان عشاق األدب ھم وحدھم الذين يتذوقونه ،ذلك ألنه يملؤھم االحساس بالدفء والراحة واللذة معا. انه ان أصابك ھذا االحساس وأنت تقرأ في كتاب أدبي فأنت قاريء فطن واع يؤلمك المشھد الحزين ويسرك المشھد الذي فيه متعة وسعادة .ان لم تتذوق لروايات نجيب محفوظ وتولستوي وديكنز وأميل زوال فلست محبا لألدب وليس لك شيء من الذوق األدبي . ان لم تتذوق قصائد شعراء الجاھلية ومن بعدھم المتنبي وابن الرومي والمعري فما أنت من ھواة الشعر وليست لك خصلة من الذوق األدبي .ان روائع األدب تفرض نفسھا على كل عاشق لألدب ليغمره ذلك االحساس بأنه تنفس عبق األزھار الزكية الرائحة وارتوى من ماء غدير طعمه حلو المذاق وكأنما امتأل شبعا أيضا من فاكھة ناضجة طيبة .أما الذين يفتقدون الذوق األدبي فال جدوى وال طائل من مطالعتھم ألي نص أدبي ....... - 14انظر قائمة بأسماء من قتلوا رميا بالرصاص في التون كوبريTarihi Gelişim İçinde Irak’ta Türkmen Varlığı, İstanbul 1996, S. : . Suphi Saatçi, 251Çوانظر قوائم بأسماء الشھداء في الصفحات ، 145 – 124أرشد الھرمزي ،التركمان والوطن العراقي ،كركوك – .2003 وانظر دراسة مفصلة عن الشھداء التركمان :االتحاد االسالمي لتركمان العراق ،الشھداء التركمان – صفحات من التاريخ المعاصر لتركمان العراق ،دار الدليل للصحافة والنشر،الجزء األول – .1999 ~ ~ 13 صة قص نناجح صاالح إمرأة عاقر ،اسممھا عذاب ،ككأن أباھا أرراد لھا بھذا ة حياتھا عذابا ممتصال .حينمما أصبح لھا االسم أن تكون ح شق األمومة ممنذ أن كانت حرمت منه رغم أنھھا كانت تعش ت غير أنھا جب طفال ر شر سنوات تننتظر أن تنج ببعل ظلت عش خذ ھذا الولد ففي أحضانھا يكون لھا ولد وقد أراد ﷲ لھا ذلك ،كانت تتتمنى أن تأخ صبية يافعة ،ما بالبيد حيللة ,أنى ن ص عبه حتى يكببر ويصبح ررجال له شأن فتتباھى به أمام قريناتھا غير أن ما ووتغدق عليه من حنانھا ووتداعبه وتالع ن حا من مستحيال .بقيت ردح ال حلما يعدو أن يكون ح تتتمناه ال و الزمن تضمر في نفسھا ولعا شديدا باألموومة حتى اذا قلبھا كان ناصع سن لكن ا تكن على قدر ممن الجمال وولم تكن لھا أيية مالمح حس طائعة .لم ن ييئست استسلممت لقدرھا ط االبياض ليس فيه قيد شعرةة من سوء .أققبل عليھا بعلھھا ذات يوم ققائال: حياة المجدبة ..أال ترين أننه آن األوان أن نفترق . اني لم أعد أطيق ھذه الحاانكسرت في أعماقھا قائلةة : أنجب لك ولدا ؟ بيدي حتى ب تخذلني بعد ھذه العشرة الطويلة ..وھھل األمر يجفاء : ففقال بحزم وج لي ولد كباقي اللرجال . ھذا ليس شأنني ،اني أريدد أن يكون يففقالت بخنوع : ذلك . قد أراد ﷲ ك وما عساي أن أصنع وقدي طريقه . وكل منا يذھب في نفترق لثمة أحد ألجأ الييه ..سيما وأنت تعلم تقل ذلك ,أين تتراني أذھب ووليس لي ة ال ..ال لصالح ناجح ص سنوات . ت سير قبل أأن أبوي لقيا مصرعھما في حادث ر البائس . وما ذنبي أننا في ذلك كلهه ؟ أال ترين أأني أكابد األممرين في ھذا الزواج سجك بأخرى ،وولكن دعني أعيش في داررك كجارية . حائال دون زواج ال أقف ئالبين امرأتين . لن أجمع ن -ال ينقصك االمال . ~ ~ 14 ومن ترضى أن تشاركھا امرأة في ھذه الدار ؟ ان شئت بحثت أنا عن ھذه المرأة . عجبا ..أترضين أنت بذلك في قرارة نفسك . ما من حل آخر ،وھو قدري على أية حال ،راضيةبه رغم أنفي . أنت وشأنك اذن ،تبقين صامتة دون أية بادرة تذمر،ال أسمع شكوى يعقبھا ندم يرافقك بقية حياتك . ال ..لن ترى مني اال الطاعة ولسانا أخرس .*** لم يكد يمضي شھر حتى دخلت الدار الزوجة الثانية . كانت في الثالثين ،يكبرھا الرجل بعشر سنوات ،لھا قوام معتدل ومالمح جمال باھت ،ھي أحلى من األولى ،لكن لم تشبھھا في نقاوة قلبھا وال في حالوة لسانھا ،غير أن الزوج افتتن بھا ..ربما أنھا ما تزال جديدة حديثة عھد ،وربما كان متطلعا الى أن تنجب له الولد الذي تقر به عيناه .أما )عذاب( فقد ارتأت أن تعيش عالمھا الخاص بعيدة عن الزوج الذي انشغل عنھا تماما باألخرى التي يأمل أن تكون أما لولده المنتظر . وراحت تتقلب في سريرھا كأنما طعنت بسكين في صدرھا رغم أنھا تحاول جاھدة أن تكتم غيظھا , وھمست مع نفسھا ) يرحمك ﷲ يا أبي لم اخترت لي اسم عذاب دون األسماء األخرى ..أكنت تريدني أن أعيش حياتي تحت طائلة العذاب( ..انه لفأل سيء كلما ناداني أحد بھذا االسم وانھا للعنة رافقتني منذ أيام طفولتي ،ولعلني الليلة ال يغمض لي جفن بھذه الضربة القاضية التي جاءتني على غير ما أنتظر لتزيد من عذابي عذابات أخرى أكاد ال أحتملھا ،أي جرح في ھذا الكيان ! وأي مرارة ! ماذا تبقى لي وأنا أرى الزوج الذي عاشرني عشر سنين يھجرني الى أخرى ،آه لو كان لي ركن آوي اليه لذھبت اليه للتو ولكن ماذا أفعل وليس لي أھل وال عشيرة . كادت أن تنم عنھا صرخة وھي في ھذا الصراع الذي يطبق على رأسھا وقلبھا وبدنھا جميعا،غير أنھا تماسكت في آخر لحظة كأن يدا خفية ھي التي أوقفت ھذه الصرخة . *** ومضت خمس سنوات أخرى ،قصيرة في عمر الزمن ،سريعة ال تتوقف .وقف رب الدار يحاور الزوجة الثانية وقد اعتاله وجوم : ھا أنت األخرى ال يسعك أن تأتيني بالولد الذيأنتظره . لم تتردد في الرد عليه بجرأة قائلة : لعلك أنت السبب فيما يحدث فال تلقي علي اللوم . ويحك ماذا تقولين ؟ ھذا حق فاستشر الطبيب قبل أن تجادلني . ال ..ال عيب لدي ،لقد قال لي الطبيب ھذا من قبل . ھذا ما لدي فافعل ما بدا لك . ھكذا وجھا لوجه دون اعتبار لمشاعري . ماذا تريدني أن أقول لك . أنت وقحة . وأنت ال قلب لك ..فظ ال تحسن التعامل مع أحد . حسنا سترين عاقبة طيشك ھذا .وقفت قبالته صارخة : قلت لك افعل ما بدا لك . اذن تخرجين من الدار دون رجعة ..أنت طالق . لقد حررتني من قيدي ال أم لك . وأنت ال أب لك ..اذھبي الى الجحيم .*** عاد الرجل الى امرأته األولى وھو مھيض الجناح قائال بعد رحلة مضنية من التردد : لقد ظلمتك يا ) عذاب ( كنت أنت مالكا بينما كانتھي شيطانا . بدت في صورة ال تحسد عليھا قائلة : ال بأس عليك فلست غاضبة منك وال أحمل لك فيقلبي أية ضغينة ،وما زلت أذكر عشرة األعوام التي قضيتھا معك رغم أنك تجاھلتني تماما كأنني حشرة ليس أكثر . ما أطيب قلبك ،غير أني أسأت التقدير ،انھا حكمةﷲ أال يكون لي ولد . أنا أكثر منك تواقة لھذا الولد ولكن ال حيلة لنا فيھذا األمر ..انھا حكمة ﷲ ،أجل ..فصبر جميل .نظر اليھا بحب وود باسطا اليھا يده كأنما ھو يعترف بأخطائه ازاءھا طيلة األعوام الفائتة . ~ ~ 15 نتبباھة عراقيا ً و معرووفا ً ي من المؤللم أن يكوون من بلده ج أكثر ن في الخارج ي ن المفتي نرمين تصدر فيھا مثل ھھذه المجالت ر األدبية في الدول اللناطقة بالتركيية و في الدول التي ة جالت قرر المؤتمر الخامس للمج المؤرخ التركماني عطا ترزي بباشي )أطال خ لعالمة و األدييب و التركية منح جائزة األدب و الثقاافة التركي للع ة بباللغة تحرير مجلة جي ،رئيس تح جاء القرار ببناء على مقتترح قدمه الددكتور محمد عمر قازانج عمره المديد( ،وج ه ﷲ في قارداشلق ) االخاء( ق جلة التي يصدرھا ننادي االخاء التركماني -المقر العام -بغداد الى االمؤتمر .ومج ققارداشلق ي على صدورھا منذ ،1961 التي حافظت ى المجالت األدبية ي ت العربية ،تعتبرمن ااقدم ة االتي تصدر بباللغتين الترككية و العراقي عامة في مققال آخر. ي صة و وسنشير الى ھذه المجلة اللمھمة في تارريخ األدب التتركماني خاص ُ الثقافية والبحثية و ة صفات اسمه بأية صفة ،ألن كل الص ان اسبق ه كتبت عنه دون ن ت سبق و عطا ترزي بباشي ،الذي س ع جدية ،منحته صفة لألي باحث وأديب ومؤررخ يعمل بجد واصبح اسمه ة ح عطائه الثر ه االصحفية والققانونية تصغرر أمام ااذربيجان الدككتوراه الفخررية و ناقشت جامعات في تركيا و دول ناطقة بالترككية اطاريح ددراسات عليا عنه ،وعن العربية و االنكيليززية تعرض ففي مكتبات ككثيرة ويبقى ة المترجمة الى ة التركية و ة ككتبه وھي بالعشرات باللغغتين الماضي .ان يبقى ) ي خمسينيات الققرن في الصحافة البلبغدادية في أرربعينيات و خ ممجھوال في العراق ،رغمم أنه عمل ي يجب التوقف عندده ،ھل ألنه قية امر ب حافل الثقافية واالدبية و اللبحثية والجاممعات العراقي ممجھوال( او تتجاھله المح حية على تارريخ كركوك و معالمھا اللتي تم تعريبھھا او تكريدھھا؟ او ألن اللتركمان في تتركماني و ييعتبر وثيقة ح التھميش والتجاھل؟ ان جائزة األددب و الثقافة التركية كبيررة و معناھا اننه من اعالم ش االعراق استمرروا تحت ضغغوط ترزي باشي ھامة ھھذا األدب وھھذه الثقافة ،و من المؤلم ان يكون عراقيا ومعروفا في الخارج ااكثر من بلده .عطا ي تلتفت الى منجزااته االبداعية و شكرا من ى في العطاء و على وزاررة الثقافة العرراقية ان ت اية ھامة اخرى ال تجاريھا ية لخطوته القيمة ھھذه. االمثقفين الترككمان الى د .قازانجي ط ~~6 صدارات التتركمانية نتاجات واإلصد ت اإل معرض بغداد حاضرة ففي ض كانت ح الدولي للكتاب صدى المعارف ى الدولي للكتاب واالذي نظمته شركة ي القى جناح ننادي األخاء التركماني في معرض بغداد ال رين العراقيين، حاد الناش ن للمعارض والخدمات االتجارية وباللتنسيق مع اتح ض الشتراك مع الشركة العاممة لللمعارض باال 2012/11/29 الدولي بتاريخ 2 ي رض معرض بغداد المعرض الذي افتتتح على أ ض ض القى اقباال ككبيرا من زائئري ال وأستمر لمدة عشرة ايام. ووقد تضمن االجناح معظمم اإل من قبل مالك نتاجات التركمانية الفكرية والثققافية والتي تتم تھيئتھا ن صدارات واإل ت ت النادي من مختلف المؤسسات التركمانية فض ضال عن األدبباء والكتاب في الجناح ماايعادل 250 التركممان .وبلغ عددد العناوين المعروضة ي عنوانا تنوعت ن ا بين الدراسات التاريخية واالجغرافية عن التركمان ھذه المشاركة، المختلفة .وتأتي ه ة الدبية وبين الدراسات والنصوص اال من نوعھا د التي تتعد الثانية ن بعد معرض بغغداد الدولي لللكتاب الذي الماضي ،بھدف التععريف بالوجوود التركماني في العراق ي نظم اللعام في الحركة الثثقافية في الععراق ،وبغية ومساھمة التركمان ي ة تاريخييا، سسات الثقافيية والفكرية وواالكاديمية وودور النشر االنفتاح على المؤس ح والتوززيع في العرراق والدول المشاركة التتي اشتملت على مصر وسورريا واالردن وولبنان والھند وانكلترا. على عرض االخاء التركماني ع ء جناح نادي حرص القائموون على ح وقد ح ختلف مناطق صادرة في مخ من المجالت ووالصحف الص جميع الدوريات ن توركممن ايلي ،الى جانب المؤلففات والكتب ،مع إھداء الززوار نماذج منھا ووالسيما نماذج من األعداد األخيرة ممن مجلة الناادي العريقة مجلة االخاء )قارداشليق(. فخامة رئيس الوززراء نوري المعرض قد افتتح ممن قبل مة ض ويذكر ان ر والنواب ومحافظ ببغداد اضافة ب المالكي وبحضورعدد من الوززراء ي المعتمدين في العراق والشخصيات الثقافية و اللسياسية الترككمانية .وقد ززارعدد منھم ت ن سي سلك الدبلوماس االى ممثلي الس ظيمه ونوعية اإلصدرات االمعروضة و درجة تنوعھھا. جناح النادي و أبدى إعجاابه بحسن تنظ ج ضال عن الحررية الواسعة طبوعات والكتب ،فض ت عرض المؤلفات والم معرض ھذا العامم بالسعة والتننوع في ض ووتميز ال ض وبغض النظر ع ض ففي العرض ،بعيدا عن اللرقابة، عن اتجاھات ونوعية الموواضيع التي تتناولتھا ھذه المطبوعات طالق حركة التفككير وانتعاشھھا.. ستعادة الثقافة ففي العراق لععافيتھا وإ ق والمؤلفات ،ممما يعكس إست اللجنة اللثقافية لنادي األخاء الترككماني /بغداد ~~5 األدبية في الدول في المؤتمرالخامس لللمجالت أل مجللة األخاء تتشارك ي طقة بالتركيية في قازااغستان والمجتممعات الناط باشي جائززة خاصة طا ترزي ا األستاذ عط المؤتمر ييقرر منح العالمة والباحث التتركماني أل ي التركي واألدب ستثنائية ووالطويلة لللثقافة أل خدماته االس لخ المؤتمر الخامس للممجالت االدبيية في الدول الناطقة بالتركية أعماله ممتخذاً عددا ممن القرارات المھمة التي ر أنھى ممن شأنھا أن تزيد من وتيررة التعاون اللثقافي بين الدول والمجتمععات الناطقة ببالتركية. ستانا /Astanaووشارك فيھا ستان /آ ا صمة قازاغس جاري في عاص عقد المؤتمر للفترة من 21الى 24ممن الشھر الج ع فضال عن عددد كبير من صادرة في ھھذه الدول ،فض جالت األدبية الرصينة الص 40ممثال عن مختلف المج أكثر من 4 مثل فيھا مجلة االخاء ) قاررداشليق ( اللصادرة عن نادي االخاء التركماني/ االشخصيات ااالدبية المعرروفة .وقد ل المجلة ورئيس الھھيئة االدارية ة حرير جي رئيس تح محمد عمر قازانج د االمركز العام في بغداد وممنذ 1961الدكتور لللنادي. المؤسسات الثقافية في ت ظيمھا عدد ن من التي يتولى تنظ ن نوعة وھو إستمرار للممؤتمرات ي ھو الخامس من ووالمؤتمر و TÜRKSO الناطقة بالتركية يتتقدمھا اتحاد ادباء اوراسييا AYBوالمنظمة الدوولية للثقافة التركية OY ة االدول التركي . TIKA ي وكالة التعاون واللتنسيق ة وورئاسة عاصمة فازاغستان ة ستانا سطنبول وقبررص أما المؤتتمرالخامس ففقد عقد في اس عقدت المؤتممرات االولى في انقرة واس ع الدبية في بلدانھم ،وكيفية الحركة الثقافية واال ة ت عن واقع شاركون محاض ووتضمن برناامجا مكثفا ،االقى فيه المش ضرا ٍ حقيق التقارب والتعاون الثثقافي على اففضل مستويااته بين ھذه ي يمكن إعتممادھا في تحق االنھوض بھا ،واآللية التي التركي في الجغراففية العربية(. ي وكانت محاضرة الدكتور محممد عمر قازانجي حول )اللوجود ت االبلدان. ~~3 صية خالل المؤتمر تتقديم جائزة افضل شخص ل ووجرى االذربيجاني المعروف انار ي أدبية لعام 2012للشاعر (Anarr Rizayevوالذذي اختير للھذه ررضاييف )v االجائزة في اللدورة السابقةة للمؤتمر. صة واتخذ المؤتممرون باالجمااع قراراً بمننح جائزة خاص عطا المعروف االستاذ ع ف لللعالمة و البباحث التركمماني القادمة التي ستعقد في ة تترزي باش ،وذلك في دوورته أأسكي شھر في تركيا .وقدد جاء ھذا القررار بمقترح تتقدم ببه الدكتور محمد عمر قازانجي اللذي اشاد بددور جود في ارساء وج ي باش ي االعالمة التركماني ترزي عمله االتركمان وثثقافتھم في العراق عبر نضاله وع االدؤوف وخددماته الجليلة التي تتجلى فيما وضع من االمؤلفات واالمصنفات ااالدبية القيممة في مختتلف التركي . ي السيما تلك الممتعلقة بتاريخ االدب االمجاالت وال ختيار الروائئي والقاص كما إتفق المشاركون على إخ ستان كأفضل تولن آبديك ) (Tölen Abbdikمن قازاغس صية ادبية لععام 2013ووالذي سيقدم جائزته في شخص أيضا ً. المؤتتمر القادم ض صلين على وجرى خالل الممؤتمر تقديم جوائز للحاص سابقة ) قاشغاررلي محمود الولى في مس المراكز الثالثة اال صة القصيرة Kaşgarlı Mahmut Hikaye للقص سابقة يقيمھا قازاغستان وھي مس ن (Yarışmممن ması صة في الدول بين كتاب القص سيا سنويا ن اتحاد أدباء اوراس د مستوى كل دولة على حده، ى طقة بالتركية على الناط حلة اولى ،ثثم ما بين اللحاصلين عل كمرح على الجوائز الدول مجتمعة .ووسيتم اعالن االولى على مستووى ھذه ل ى على مستوى اسماء الحاصلين على الجوائئز االولى ع ء طقة بالتركية ننھاية الشھر لالقادم. مابين الدولة الناط ن ر ويذكر ان مجلة االخاء )قاررداشليق( قد اعلنت عن وتلقت عددا من ت المساابقة المذكوررة في وقت سابق تقييمھا وتحديد التركمان والتي تم ق ن صوص من األددباء النص بالمراكز الثالثة االوللى والتي أعللن عنھا ً قبل ز الفائززين فترة والمنشورة ففي القسم الترككي من ھذا العدد أيضا ً ً. كما تتم ارسال ص النص الفائز باللمركز االول بين االدباء الترككمان الى اللللجنة العليا للتنافس مع النصوص الحاص صلة على المراكز االوولى في الدوول الناطقة بالترككية. المشاركون اقامة المؤتممر القادم في ممدينة اسكي ن ر وقرر شھھر التركية التتي اختيرت العاصمة الثقاافية للدول طقة بالتركية لعام 2013ووضمن االحتتفاالت التي الناط ستقام بتلك الممناسبة. ~~4 من موالليد العراق /ككركوك .1976خريج كليية الفنون سم الفنون اللتشكيلية / الجميلة /جامعة بغدااد 1998 /قس عضو نقابة الفنانين العراقيين . 2011-1995 الرسم .ع ن عضو جمععية التشكيلين العراقيين . 2011 -19977مؤسس كركوك ونائب للرئييس .عضو ك شكيلين العراققيين / جمعية التش جمعية اللفكر السومري بغداد .20003لديه اربععة بحوث في مواد /تارريخ الفن -1ااألزياء األشوورية – 2 قصيرة ي السومريون والنحت -4الحضارة االطينية في اللعراق – 4 ن بين الماضي ووالحاضر . العراق ين خصية: الممعارض الشخ المعرض الشخصي الثاني كركووك -1997بغداد قاعة ض الول في كرركوك * .1996 * المعرض الشخصي اال 2000مركز الفنون – عمان ققاعة بوران * .معرض مشترك مع خصي الثالث بغداد 2 سومر * .الممعرض الشخ س معرض مشترك ارببعة فنانين عرراقيين /امريككا /واشنطن ض للفنون* . ن عة ميديا ل 2004قاع االفنان علي دررويش اربيل 20 ددي سي 012 االمشاركات: عات مركز ااغلب المعاررض الفنية في العراق ممن 2011 – 1995قاع االفنون – المرركز الثقافي الفرنسي – القاعات األھللية في بغداد –االناء - اخر .عمل في ببغداد -االورفلي – العلووية -حافظ الدروبي -وقاعات ر بغداد كعضو ممارس سنة .20003عمل د للجنة متابعة اإلعمال القدييمة في ممصمم في مععظم الجرائد العراقية واللعربية .عمل في تصميم االزياء في دورات الرسم كمددرس خبير ت ددار االزياء العراقية بغدادد .2002عممل في حاصل على ي كثير من اللمنظمات في كركوك وح ففي االلوان ووالتخطيط في وعربية وعراقية. ة منھا .لدية جوائزز عديدة في ممھرجانات عاالمية شھادات ا ش عمل مدرسا للفنون في كلية المعلمين الجامعة الممستنصرية ن عمل مدرسا .2003 – 2000ع د للفن في معھد اعداد المعلمات في كرككوك .2008 – 2004 عمل ي في كثير من الجداريات كركوك .حاليا مددرس مادة التتربية الفنية .اجتاز دورة ك بغداد وفي د في المريكية ي جورج واشنطن اال ج دراسة اللمتاحف في جامعة في شھر تموز 2012 ~~2 في ھذا العدد *لوحة اإلبداع :الفنان أحمد حسن الصفار2............. *مجلة األخاء في المؤتمر الخامس ل ل م ج الت االدب ي ة في الدول الناطقة بالتركية3................................. *االنتاجات و اإلصدرات التركمانية في معرض بغداد الدولي للكتاب5............................................... *عطا يرزي باشي دائما ً :نرمين المفتي6................ *مذكرات صحفي تركماني :الحلقة ال خ امس ة :ح ب ي ب الھرمزي7..................................................... *ن ھ ج ال ب ردت ي ن ونض ج ال ب اك ورت ي ن :وح ي د ال دي ن بھاءالدين16................................................... *جديدنا الثقافي /التشكل الص وري /ج دل الش ع ري و السردي :محمد صابر عبيد23............................. *أضواء على كتاب /نزالء الفندق ال ع ت ي ق :د .حس ي ن علي جعفر23................................................. *لعبة :شعر :محمد خورشيد قصاب اوغلو31.......... *الشاعر عدنان قصاب اوغ ل و :اإلداء ال روم انس ي و التشبث بالھوية| :د .محمد مردان32...................... *رحلة الحج السعيدة :جالل بوالت35................... * من يدفع الحساب :قصة قصيرة :فاضل الحالق39.. *ذاكرة كركوك /نتاجات المقھى ال ن اع س م ع ال ت وت ة المھومة :فاروق مصطفى44.............................. *الطريحي و الثقافة التركمانية :محمد مھدي بيات52. *مدير المدرسة قائد يربوي :عبدالباقي الصالحي56... *ھل منح األدب ش ي ئ ا ً م ن ال ع زاء ل ال س ت اذ ف اروق مصطفى :إبراھيم قوريالي51............................. *آذان الصبح :شعر :ترجمة آيدن كركوك52........... نھنىء قراء المجلة وكتابّھا األفاضل بمناسبة العام الجديد متمنين للجميع مزيداً من النجاح والتوفيق واإلبداع.. نادي األخاء التركماني ============= األخاء مجلة ثفافية و أدبية عامة العدد280 - 279: كانون الثاني -شباط 2013 / ————————- صاحب االمتياز نادي االخاء التركماني رئيس ھيئة التحرير الدكتور محمد عمر قازانجي [email protected] ھيئة التحرير: الدكتور نجدت يشار البياتي أحمد فرمان الھيئة اإلستشارية: االستاذ وحيدالدين بھاءالدين الدكتور نصرت مردان ممثلو المجلة: بھجت غمكين /كركوك آيدن كركوك /كركوك عدنان عساف /طوز خورماتو طبعت المجلة في مطبعة فضولي في كركوك مشاھد من فعاليات نادي األخاء التركماني األخيرة مشاركة مجلة األخاء في المؤتمر الخامس للمجالت األدبية في الدول والمجتمعات الناطقة بالتركية تكريم الفنان القديرأكرم طوزلو في إحتفالية خاصة بدرع النادي مشاركة النادي في المعرض الدولي للكتاب بجناح خاص تضمن حوالي 250عنوانا ً لمختلف المؤلفات الفكرية و الثقافية التركمانية KARDEŞLİK مجلة ثقافية وأدبية عامة تصدر باللغتين التركية والعربية العدد / 280 - 279/كانون الثاني -شباط 2013 / لوحة بريشة الفنان التركماني أحمد حسن الصفار المساھمون في ھذا العدد حبيب الھرمزي ،وحيدالدين بھاءالدين ،د .محمد صابر عبيد ،د .حسين علي جعفر ،د. محمد مردان ،نرمين المفتي ،فاروق مصطفى ،فاضل الحالق ،جالل بوالت ،آيدن كركوك، محمد خورشيد قصاب اوغلو ،محمد مھدي بيات ،إبراھيم قوريالي ،عبد الباقي الصالحي و آخرون نادي األخاء التركماني -المركز العام -بغداد -العراق
Benzer belgeler
a - k a
varsa, ister yazılı, ister sözlü olarak bildirebilirsiniz. Kimseden kırılacağımızı sanmayın.. Derin sevgilerimizle..
د - Önceki
bir çile varsa, unutturacaktır. Bu inançla doluyum. Umarım yanılmıyorum. Hepinize eyvallah..
Kerkük - Bizturkmeniz.com
bir sonucudur. Kısacası bu iğrenç ve zalim
boğuşmanın, siyaset yapanların bir icadı olduğunu kimse anlayamıyor.
Irak’ın yakın tarihinde yaşananlar, üç
kuşağın art arda heder olmasına yol açmıştır. ...