Mutluluğun sırrı
Transkript
Mutluluğun sırrı
Bismillahirrahmanirrahim Mutluluğun sırrı Şeyh Eşref Efendi | Berlin, 20.02.2009 DYS Euzubillahiminesseytanirracim Bismillahirrahmanirrahim La havle vela kuvvete illabillahil aliyyül aziym Destur ya Seyyidi. Destur ya Sultan ul Evliya Allah bize doğru ve doğrulardan söyletsin. Yalan söyleyen hem kendisini hem çevresini mutsuz eder. Yalanda saadet yoktur. İnsan mutluluk için yaratıldı. Allah insanı üzülsün diye yaratmadı. Yok! Öyle olsaydı Ademi cennette değil cehennemde yaratırdı. Amma Adem atamız cennette ruh sahibi oldu ve gözlerini açtı. Cennet dediğin vakit orası saf saadet diyarıdır içinde pislik kötülük ve çirkinlik adına zerre bulamazsın. Yok! Lakin bu dünyada çok! Bu dünyayı kim kirletti? Kendini ve Rabbini bilmez insanlar kirletti. Kirlettiler ve imdi gaz maskeleri oksijen tüpleriyle dola ıyorlar sokaklarda. Hasılı bu dünyada insan mutlu olmak için var. Ba ka amç için olsa mütemadiyyen mutlu olmanın sırrını yollarını bulmak için her türlü yolu denemezdi. İnsan için mutluluk hayat demektir mutsuzluk ise yarı ölüm. Peki amma, mutlu olmak kolaymı? Bu dünyada mutluluk, saadet, Pazar malımı her tezgahda istediğin fiyata alasın? Gerçi mutluluk tüccarları her asırda fazlasıyla vardı lakin bu asırdaki gibi enflasyon hiç bir asırda görülmedi. imdi her taraf Salı pazarı çar amba pazarı misali, tezgah dolu. Her tezgahda bir pazarcı bağrıyor: „ Gel! Sen de gel! Bu mal ba ka mal. Her yer tezgahda her tüccarda bulunmaz. Birinci sınıf mal bunlar. Birinci sınıf kopya-Marka! Sahibinden merkezinden almaya kalksan ödeyemez sin. Bizde bunlar sudan ucuz gel sen de gel ve tatmin ol.“ Nasıl bir tatmin bu? Tatmin olmakla mutlu olmak arasında Berlindeki Teufelsberg`le Everest dağı kadar hatta daha fazla fark var. Mutluluk dediğin vakit ebedidir fani olamaz. Fani zevklerin saadetlerin hepsi de tatmin olma haz alma duygusundandır. Anlıktır. Tattınmı bitti ve gitti! Ey insan! Bu bize açılan manalar deryalarından bir incidir. imdiye kadar açılmamı manalardan açıyorlar ki kendimizi ve kendimizdeki nefsi ve ruhani kuvvetleri birbirinden ayırd edelim ve kendimizi daha iyi tanıyalım. Sahte mutlulukların adı Ehlullah dilinde `Fakir giysisidir`. Züğürt olanı avutmaya yarar. Bir kere bu saadeti üzerine giysen ikinciye için almaz. Bir giyimlik bir yıkamalıktır. Ikinci kere giyim yikıyayım dersen renk atar, kuma çeker, sudan çıkmı balık görüntüsü verir. Sana yine hüzün sana yine keder türküleri söylemek kalır.. Yok! Pazar malı züğürtler içindir. Fakir fukara nefsini günü birlik tatmin etsin ve avunsun. Züğürt avuntusu manası budur. Günü kurtarmak! Lakin züğürt avuntusu ile kanaat sahibi olmayı karı tırmamak lazımdır. Züğürt manası kaliteden anlamaz anlamındadır. Böylesine kopyayı çok kolay orijinal diye pazarlarsın. Züğürdü orijinal marka bir eyin koyasıda mutlu eder. Meylettiği imkanı yetmeyen kopyasıyla idare eder. eyin Orijinaline gücü ve Pariste fahi rakamlara üretilen bir elbiseyi sen Çin de, Hint`te bedava misali diktirip üzerine Paris etiketini oturttunmu züğürt bunu havada kapar. Onun için nerede dikildiği kopya olduğu mühim değildir. Onun için mühim olan elbisenin üzerindeki etikettir. PARİS! „ YaHU nereden buldun bu çin malı uydurma eyi“ diyorum. Hemen müdafaya geçiyorlar ve „ „ Hiçte değil eyh!“ diyorlar. „Görmüyormusun üzerinde kocaman Paris yazıyor. Hem sen ne anlarsın markadan? Hele kendi üzerindeki ta devrinden kalma giysine bak sen. Ne o öyle tarihten sayfalar gibi, giyinmi sin?.“ Anlamıyorlar! Bizim üzerimizdeki giysinin bir hakikatı orijinalitesi var. Üzerinde “Bir ey`` yazmaz yani `Hiç`. Lakin gören gözler için bu cüppenin içinde: „ Made by Allah-Copyright“ yazar. İlahi Huzurda, İlahi Butik`te dikilir bu marka ve sadece o Huzurdan, o Butikten giyinenlere giydirilir. Üzerinde Paris içinde Çin, Hint yazan Pazar malına benzemez. Bunları niye anlatıyoruz? Çünkü insan, her insan mutlu olmak ister aksini isteyen olamaz. Deli dahi mutluluğu delirmekte bulduğu için delidir. Ne yapsın fakir, akıllı ya amak zor gelince bu dünyada mutlu olmanın en kolay yolunu seçmis ve kafayı yemi tir. Lakin delinin saadetinde eref ve fayda yoktur. Mühim olan aklını sıyırmadan mutlu olmanın yollarını ke fetmektir. Çoğu insan bundan bihaber ve aciz. Saadetin gerçek yolunu bulmakta zorlanıyorlar yahut bulsalar bu mutluluğu elde etmesi zor geldiği cihetten kolay yolu seçiyorlar ve Orijinale değil kopyasına ko up kısa mutluluklarla avunuyorlar. Böyle mutluluğun adına ne derler? „ Züğürt avuntusu`` derler. Devamlı bu saadet libasını üzerinde tutamazsın. İkinciye renk atar kuma çeker. Oturmaz, yakı maz. Üzerinde kopya mutlulukla gezinen hem kendini hem kendi gibi olanı aldatır lakin orijinal saadet sahibi olanları aldatamaz. Gerçek saadet sahipleri kopyayı uzaktan tanır. „ Bunun üzerinde „ Paris“ yazdığına aldanmayın içine bir göz attınmı orada „Çin yazar, Hint yazar,“ der uyarırlar. Hasılı kelam insan mutluluğu arar doğru yolu bilmese yanlı mutlu etmenin çaresine bakar. yolda arar ve bir ekilde kendini Hakikatta bu dünyada pek az insan gerçek saadete eri ir. İnsanların çoğu gerçek mutluluğun ne olduğunu bilemez. Çünkü mutluluk ile tatmin olmak arasındaki farktan idraktan habersizdir. Tatmin olmayı nefsinin arzu ve isteklerini kayıtsız artsız yerine getirmeyi mutluluk adderder. Halbuki nefsi insan asla mutlu edemez. Çünkü nefsin hususiyeti özelliği odur ki nefs tatmin olmak vardır mutlu olmak için değil. Saadet ve mutluluk ruhaniyet için vardır, tatmin duygusu nefse ait olan eydir. İnsanlar bu ikisinin arasını ayıramaz çünkü kendindeki iki kuvvetten, nefsin ve ruhaniyetin hakikatlarından habersizdirler. Saadetin sırrı maddi unsurlarda bulunmaz. Manevi değerlerde gizlenir. Çoğu insan bu cehaletden dolayı mutsuz gezer. Mutluluk adı altında Meyhanede kerhanede disco da discountta nefsini tatmin etmeye çalı ır ve kokana hanımlar gibi: „ Ay kızlar, çok mutlu oluyorum, çok mutluyum çoook“ der. Yalan! Hayatta gerçek saadetin ne olduğunu bilmeyen ve ıvır zıvırla kendini aldatıp avutanlar için geçerlidir bu söz. Lakin gerçek saadet sahiplerini aldatamaz inandıramaz. Misal: Elma var elma var. Lakin birnin üzerinde Hormon diğerine Bio yazıyor. Hangisi orijinal? Hangisi gerçek elma? Bileceksin Yoksa doğru o da elma o da. Elma. Amma uzun vadede hormonlusu adami hasta eder, bilmedi çözemediği hastalıklara sebeb olur yediği hormonlu elmadan geldiğini anlamaz. Cahil ya ar cahil ölür. Kopya mutlulukla ya ar bu avuntuyla ölür. Lakin maksad ne? İnsana yakı an ne? Gerçek saadet elbisesini üzerine giyinmek. Hayvanlarda kendi dünyalarında mutludurlar lakin onların mutluluğu hakikatta tatmin duyguları üzerinden geli ir yoksa gerçek saadet değildir onlarınki. Sahibini gördüğü vakit hayvanın gösterdiği sevinci sen mutluluk zannetme. Sevinç ba ka mutluluk ba kadır. Nuanslar vardır arada dağ gibi fark atar. İnsan cahildir. İ i gücü, sağlığı sıhhati yerinde olan iyi giden, kendini saadet sahibi adderder. Hakikatta ise onların çoğunun saadeti nefislerinin istediği gibi ya ayabilmesinden ötürüdür. Bunun ispatı basittir. Al o mutlu adamın elinden i ini bak bakalım o kimsenin saadet borsasında ne kadar dü ü oldu, kaç puan çıktı kaç puan dü tü gör. Tınmadı sağlam pabuç çıktı. Peki devam et. Al elinden evini, ailesini, sağlığını koy sokağa. Hala mutluysa o adam, i te gerçek saadet sahibi kimse odur. Değilse, nefsin tatmin duygularıyla kendini mutlu sayan kimsedir nefsinden aldınmı bir eyler rahat gittimi rehavet, bitti saadet. Ey insane! Bil ki, gerçek saadet sahibi olmak için saadet sahiblerinden ilim alacaksın sır alacaksın, onları kendine örnek alacaksın yoksa saadete giden ba ka yol yok. Eyyûb aleyhisselâmın çok mal ve serveti ile oğlu vardı. Sürü sürü hayvanları, bağları ve bahçeleri bulunuyordu. Çiftliklerinde binlerce insan çalışırdı. Mutlu bir hayatı vardi. O kadar mutlu ki bir gün Hakka niyaz etti. eytan hasedinden dayanamadı ve Cenabı Dedi ki: Ey Benim Rabbim. Eyüp kulunun bu saadeti Senden razılığı sahtedir. Sen ona dünyada ne lüzum ediyorsa mutlu olması için her eyi verdin. Mutluluk ve saadeti bundandır çünkü dünyalıği yerindedir mal mülk evlad aile sağlık sıhhat hepsi yerinde nasıl mutlu olmasın., Nefsi için üzülmüyor ki. Bırak beni onu imtihan edeyim ve sana onun gerçek yüzünü göstereyim Sonra bak bakayım hala Senden ve hayatından razımı, yine haline ükredecekmi etmeyecek mi Sana ispat edeyim.“ eytanın hasedini ve niyetini bilen Allah, hakikatta. eytanın b u teklifini kabul etti. Bu ispat içinde ispattı eytan Allaha Ademoğlu olan Eyübün mutluluğunun nefsi rahatlığindan ileri geldiğini ispat edip Allahın Huzurunda onu küçük gösterip mahçup etmeyi planlıyordu. eytanın bu hain planları yaparken, Cenabı Hak, eytana Hz insan olan Eyüb Aleyhisselamın saadetinin ruhani bir mutluluktan ileri geldiğini ve asla nefsi tatminden dolayı olmadığını ispat etmeyi murad etmi ti. eytana izin verdi ki ona dilediği gibi dokunsun ve onu zorlasın. Şeytan çoban suretinde ağlayarak Eyyûb aleyhisselâmın yanına geldi. O sırada insanlara vaaz nasihatte bulunan Eyyûb aleyhisselâma mallarının ve servetinin telef olduğunu söyledi. Hazret-i Eyyûb bu heber kerşısında hiç şikayette bulunmayarak Allahü teâlâya hamd ve şükürde bulundu ve "Mesele değil! O malı mülkü bana zaten Rabbim vermişti. Şimdi de aldı. Sahibi O'dur, dilediği gibi tassarruf eder." dedi. Bu sözleri ve hareketi karşısında şeytan perişan olup, geri gitti. Sonra Allahü teâlâ Eyyûb aleyhisselâmın,hocaları ile ders okuyan çocuklarının da zelzeleyle ruhlarını aldı. Bu defa hoca şekline giren şeytan feryâd ve figân ederek Eyyûb aleyhisselâmın yanına geldi; "Ey Eyyûb! Allahü teâlâ evini zelzele ile yıktı. Çocukların öldü. Her biri parça parça oldular." dedi. Çocuklarına olan şefkatından dolayı gözlerinden yaşlar gelen Eyyûb aleyhisselâm sabır ve tevekkül ederek, Şeytana: "Ey mel'ûn! Sen İblissin. Beni Rabbime isyana teşvik etmek istiyorsun. Şunu bil ki, evladlarımda bana Rabbimden bir emanet idi. Rabbime niçin inciniyim. O`na hamd ederim." buyurdu. Bundan sonra eytan üfürdü ve Eyyûb aleyhisselâmın vücuduna hastalık verdi .Hazret-i Eyyûb'un hastalığı gün geçtikçe şiddetlendi. Akrabaları, komşuları ve başkaları yanına uğramaz oldu. Yalnız hanımı onu terk etmedi. Ona hizmetine devam edip, ihtiyaç için neyi varsa sarf etti. Hazret-i Eyyûb bu halinde de şikâyet ve feryâdda bulunmayıp, hamd etti ve sabır gösterdi. Bu defa şeytan Eyyûb aleyhisselâmın bulunduğu şehir halkına vesvese vererek;" Onun hastalığı size geçer, onu şehrinizden çıkarın." dedi. Şehir halkı Eyyûb aleyhisselâmı ve hanımı şehirden dışarı çıkardılar. Hanımı şehrin dışında bir yerde hazret-i Eyyûb'a hizmete devam etti. Hazret-i Eyyûb, yedi yıl dert ve bela içinde kaldı. Hâlinden hiç şikâyet etmedi. Şeytan, bu defa insan suretinde Hâtunun karşısına çıkıp onu Eyyûb aleyhisselâmın hizmetinden alıkoymaya çalıştı. Ona;" Kendine yazık ediyorsun.Hastalığı sana geçer. Hem daha gençsin vakit varken bu hasta kimseden ayrıl" dedi. Eyüb Aleyhisselamın hanımı ise, şeytana; " Onun üzerimdeki hakkı çoktur, ödeyem e m . Nîmet ve rahat vaktinde onunla yaşadım. Bu hastalık hâlinde onu asla bırakmam, defol" dedi. Hazret-i Eyyûb'un hastalığı gittikçe şiddetlendi. Onun bu hâli beden, kalp ve lisanıyla yaptığı kulluk ve peygamberlik vazifelerini iyice zorlaştırdı. O zaman Allahü teâlâya duâ ve niyazda bulundu "Bana gerçekten hastalık m erhametlisisin." dedi. isabet etti. Sen merhamet edenlerin en Allahü teâlâ onun duâ ve niyâzını kabûl etti. Cebrâil aleyhisselâm gelerek Allahü Teâlâdan; Ey Eyyûb! Belâ verdim sabrettin. Şimdi ben sihhat ve nîmet vereceğim." haberini getirdi. Allahü teâlâ; Ayağını yere vur. Çıkan sudan gusleyle ve soğuğundan iç." buyurdu. Bu Emr-i İlâhî üzerine Eyyûb aleyhisselâm ayağını yere vurdu. Biri sıcak, biri soğuk, iki pınar fışkırdı.Sıcak sudan gusl edince bedenindeki, soğuk sudan içince içindeki hastalıklardan kurtuldu ve sıhhate kavuştu. Kuvveti geri geldi. Taze bir genç oldu. Elinden alınmış olan mallarını Allahü teâlâ geri iâde etti. Çok sayıda evlâd ihsân etti. Eyyûb aleyhisselâmın hastalığı afiyet haline dönüştü lakin ağlaması bitmedi. Sebebini sorduklarında; " Hastalığım sırasında her seher vaktinde <Ey bizim hastamız nasılsın?> diye ses duyardım. Şimdi ise; Ey sıhhatli kulumuz nasılsın? sesini duyamadım. Onun için ağlıyorum." buyurdu. Ey insanlar! Gerçek saadet her halde ve artta insana mutluluk veren saadettir. Haline razı olmak olabilmek bu dünyada da öteki dünyada da insana rahat verir. Hakiki saadet insanın içindeki huzurdadır ve Rabbiyle olmaktadır. Rabbiyle olanın iç huzuru vardır ve sıkıntısı yoktur. Gerçek dert, sıkıntı iç sıkıntısıdır yoksa parayla, malla mülkle değil. Olmadığını bize hayat söylüyor, gazeteler televizyonlar hergün söylüyor. Hürmetil Habib hürmetil fatiha!
Benzer belgeler
tgindekiler özel Sürgün
Yine Olan Ak§ama §iir
Meyhanede Uzunca Söyle§ili Kisa Bir Tani§ikhk
Tasawur Etmek ve Dü§ünmek
Özür Dilerim Kom§ulanm
Aynlik
Kara Haber
Gül Koklayan Zalim Sultan
Pazar Nasihati
Nazim'in Cilesi Belki...
allahın kalemi - Sufi Zentrum Rabbaniyya
Euzubillahiminesseytanirracim Bismillahirrahmanirrahim
La havle vela kuvvete illabillahil aliyyül aziym
Destur ya Seyyidi. Destur ya Sultan ul Evliya
Ey insanlar, Esselamun Aleyküm. Her zaman Essel...